You are on page 1of 3

İNANÇLAR VE İNANÇ SİSTEMİ

Her kişinin davranışlarını yöneten ve kişiliklerinin temelini belirleyen bilinçsiz bir benlik
görüntüsü vardır. Bu bilinçsiz görüş, bir dizi inançtan oluşan çekirdek inançlardan kaynaklanır

Eğer davranışlarımızı değiştirmek istiyorsak, çekirdek inanç yapımızı değiştirmeliyiz.

İnançları en kolay ve yegâne değiştirme metodu HİPNOTİK TELKİNLERDİR.

Çekirdek İnançlar Nasıl Oluşur?

1. Cesaret kırıcılar: Anne, baba, öğretmen gibi otorite figürleri tarafından sürekli
söylenerek aktarılan inançlardır. (Sevimsiz, beceriksiz, başarısız, yeteneksiz gibi
yüklemeler)
2. Doğrudan deneyim: Bizzat yaşayarak bazı şeylerin nasıl işe yaradığı öğrenilir. Fakat
çocuklar hatalı inançları kapmaya daha meyillidir.
3. Çocuk merkezli mantık: Güvenilen bir yetişkin veya ebeveynin söylediği bir şeyi çocuk
sorgusuz, sualsiz, içselleştirebilir. Annenin kızını korumak için söylediği “iyi kızlar
otururken bacaklarının açmazlar” gibi bir söz ileride evlilik ve cinsellikte problem olarak
karşımıza çıkabilir.
4. Bilinçsiz taklit: Çocuklar kültürel değerleri, konuşma biçimlerini, düşünme ve tepkisel
tarzları, diğer insanların spesifik inançlarını kolayca alabilirler.
5. Örneğin, babanın çalışıp para kazanması, annenin de evde temizlik, yemek, bulaşıkla
uğraşması kültürel değerlerden kaynaklanan bir inanç olarak yerleşir.

Sahip olduğumuz inançların bir kısmı yetenek ve davranışlarımıza olumlu yönde etki
ederken, bir kısmı da olumsuz, negatif etki yapmaktadır. Ne istediğimi bilmiyorum, yeterince akıllı
ve zeki değilim, çok gencim, çok yaşlıyım, zamanım yok, vaktim az kaldı, bilmiyorum ki, ya
başaramazsam, başaramazsam herkes bana güler, sorumluluğum çok fazla, bende yetenek yok gibi
çok sık duyduğumuz bu önergeler en yaygın sınırlayıcı inançlardır.

Bu benim hakkım değil, bunu hak etmiyorum hisleri veya ben kiloluyum, çok zayıfım,
burnum çok uzun gibi fiziksel özelliklerinden memnun olmama gibi kişisel öz saygı problemleri
değersizlik duygusu yaratarak, kişinin mümkün olan hedefe ulaşamamasında rol oynamaktadır.

Yeterince iyi değilim, herkes bana bakıyor gibi yargılanma korkuları da kişileri başarısızlığa
itmektedir. Başarısızlık (hata yapma) korkusu veya başarırsam bu kadar adamı nasıl idare ederim,
hep aynı başarıyı gösteremezsem gibi başarı korkuları da bilinmeyenden korkmak kaynaklıdır.
Bilinmeyenden korkmak ise ümitsizlik duygusundan beslenir. Kişi bir şekilde hedefine
ulaşamayacağına inanır.

1
Araştırmalar insanların inanç, varsayım ve tutumlarını değiştirmekte zorlandıklarını ortaya
koymaktadır. Avusturya’daki bir araştırmada kişilere inanç ve tutumlarının hataları objektif olarak
gösterildiği halde kişilerin yeni bilgiye olan farkındalıklarını karartıp göz ardı ederek inanç
sistemlerini korumaya çalıştıkları net olarak görülmüştür.

Bu süreçte şahıslar algıda seçicilik savunma mekanizmasını kullanarak kendilerinde bir kör
nokta yaratmakta ve yeni bilgiyi kaydedilemez, işlenemez hale getirmektedirler. Fakat bu hiçbir
zaman inançların değiştirilemeyeceği anlamına gelmemelidir.

İnançlar üç kategoride toplanabilir.

1. Kendimiz ile ilgili inançlarımız


2. Diğer insanlar ile ilgili inançlarımız
3. Dünya ile ilgili inançlarımız

Bu üç kategori çoğu zaman birbiriyle örtüşür. Kişisel inançlar, psikolojik problemin


oluşumunda ve varlığını sürdürmesinde çok kuvvetli etkiye sahiptir. Çünkü kişinin ne düşüneceğini,
ne fark edeceğini, ne hatırlayacağını büyük ölçüde onlar belirler.

Güçlü bir çekirdek inanç, değişime yönelik tüm kapıları kapatabilir.

Hipnoterapide ana prensip aşağıda belirttiğimiz alanlara verilen hipnotik telkinlerle kişinin
inanç sistemini doğru şekilde yönlendirmektir.

1. Kimlik: Kişinin kim ve ne olduğu ile ilgili inançlarıdır. Bunlar geçerli hiçbir kanıt ve faaliyete
bağlı olmayan, test edilip, sorgulanamayan inançlardır. Ben iyi biriyim, ben doğuştan
kötüyüm, çok yakışıklıyım, benden kimse hoşlanmaz, ben gerçek bir dehayım, ben zavallıyım
gibi inançlar kişinin farklı durumlarda nasıl davrandığını tanımlayan ifadelerdir. Bu ifadeleri
değiştirmek çok zor olabilir. Çünkü ne zaman bu inançların aksine bir kanıt ile onlara gösterilse
çoğunlukla değiştirilen kanıt olmakta, inançlar yerinde kalmaktadır. Bu inançlar hipnotik
mantık kullanılarak değiştirilebilir ve değişim direkt telkinlerin tekrarıyla güçlendirilir.
2. Davranış: Kişinin rolleri ve bunlara bağlı kabul edilmiş davranışları ile ilgili inançlarıdır. Bu
inançlar kişinin dünya ile ilgili öğrendiklerini ve belirli durumlara nasıl tepkiler verdiğini
gösterir. Bunlar daha çok kişinin yaptığı aşırı genellemelerden kaynaklanır. Kişi herhangi bir
durumun bazı öğelerini alır ve ilgisiz bir durumla eşleştirir. Örneğin bazı insanlar haksız ve
temelsiz bile eleştirilse, bunu bilmelerine rağmen kendilerini suçlu hissederler. Bilinçaltındaki
utanma ve yetersizlik duygularını abartarak karşı taraftan özür dilerler. Bir süre sonra bu
durum kızgınlık duygularını arttırır. Artan bu kızgınlık duygusu da öfke ve küsme gibi uygun
olmayan davranışları tetikler. Uygun olmayan davranış kalıplarının, benzer durumlar ve o
hatıralara ait olaylarda yüzlerce kez tekrarlanmasıyla verilen tepki otomatik hale gelerek

2
yerleşmiş olur. Bu süreç tamamlandığında kişiler verdikleri tepkileri son derece doğal ve doğru
bir davranış olarak içselleştirmişlerdir. Bu inançlar ve davranış kalıpları sorgulandıkları andan
itibaren değiştirilebilmektedir. Hipnotik telkinler sayesinde insanların otomatik, kalıplaşmış
yanlış ve olumsuz davranışlarını değiştirmek kolaylaşmaktadır.
3. Yetenek: Kişinin kalıplaşmış temel inançlarındaki esneme sınırı, kişinin değişim yeteneği ile
doğru orantılıdır. Yetenek olgusu kişinin ne yapabildiğini, kendisine neyi ne kadar yapmak için
izin verdiğini açıklamaktadır. Birçok insan, diğer insanlarla ilgili objektif bir değerlendirmeye
girmeden birçok özellik ve yeteneğin kendisinde kısıtlı olduğuna inanmaktadır. (İsim hafızası,
yön bulma becerisi, iradesine hakim olma gücü, cinsel performansı, matematik yeteneği gibi)
Böyle çekirdek inançlarda sosyal fobileri ortaya çıkarmaktadır. Yetenek ile ilgili inançlar çoğu
zaman test edilmemiş birçok varsayımlardan gelmektedir. Kişiler bilinmeyenden korktukları
için yeteneklerini sınamadan inançlarında ısrar etmektedirler. Bu tür inançları hipnoz altında
hipnotik telkinlerle değiştirmek mümkündür.
4. Kurallar: Tüm insanlar yaşam pratiğinde, günlük hayatta otomatik kurallarla davranmaktadır.
Neyi nasıl satın alacağız, kim nasıl konuşacak, ne giyilecek, ne zaman, nerede, nasıl yenecek,
ne zaman, nasıl eğlenilecek, nasıl dinlenilecek gibi günlük hayatta rutin olarak yaptığımız tüm
davranışlar otomatik olarak yapılmasa, bunları düşünüp planlamaktan hiçbir şey yapamazdık.
Bu kurallar genel olarak sorgusuz sualsiz benimseyip varlık yapımıza kattığımız dünya
görüşümüzü oluşturmaktadır. Dünya görüşlerimiz ise çoğunlukla zaman içerisinde günün
şartlarına uymayıp, mantıksız, yersiz, anlamsız kalabilmektedir. Hipnoterapi sırasında terapist,
diğer insanlarla ilişkideki yeni kuralları, belli durumlarda nasıl davranılacağını, belli ortamlarda
nelere dikkat edileceğini doğrudan telkin yöntemiyle değiştirebilmektedir. Kurallar çok hızlı ve
kolaylıkla değiştirilebilmektedir. Çünkü kuralları çekirdek inançlar gibi çok derinlere kök salmış
değildir. Bilinçaltına trans halinde yerleştirilen yeni kural sanki her zaman oradaymış gibi
algılanır ve problemsiz olarak uygulamaya geçer.
5. Beklentiler: Diğer insanları nasıl algıladığımız ve beklentilerimizle ilgili inançlar bebeklik ve
çocukluk dönemlerimizde aile üyelerimizle etkileşimden kaynaklanan genellemelere
dayanmaktadır. İnsanlara güven olmaz, herkes benim hatamı arıyor, herkes benden
faydalanma peşinde gibi inançlarımız diğer insanlarla ilişkimizde iletişimsizlik yaratmaktadır.
Beklentiler çoğu zaman, kişinin kendisiyle ilgili inançlarından kaynaklanır. Ben iyi değilim ki,
herkes bende bir kusur buluyor gibi.
6. Dünya görüşü: Altta kalanın canı çıksın, her koyun kendi bacağından asılır, ağlamayana meme
vermezler, hayatta korkaklara asla yer yok, hayat senin veya benim kaybedeceğim bir oyundur
gibi atasözlerimize bile giren birçok ifade ve yaşam tarzı her duruma uygulanabilen
inançlardır. Bu tür evrensel inançlar yerleşik ve sinsi olup, insanlar bu inançlarını rasyonelize
etmek için sürekli deliller arar ve bunları bilinçaltlarına yerleştirir. Evrensel inançlarda mantık
aranmaz ve kullanılmaz. Bu nedenle hipnozda doğrudan telkin, bu inançlarda etkisiz kalır.
Hipnoterapi sırasında kullanılan yeniden çerçeveleme teknikleriyle bu tür inançlar uygunuyla
değiştirilebilmektedir.

You might also like