You are on page 1of 200

ANKARA üNivERSiTESi

iLAHiYAT FAKÜLTESiYAYıNLARı: NO: 19i

KLASiKMANTıK

ALTıNCı BASKı

Prof. Dr. NecatiÖNER


BIRİNCi BASKı 1970 .
İKİNCİ BASKı 1974
üÇüNCü BASKı 1978
DöRDüNCüBASKı 1982
BEŞİNCİ BASKı 1986
ALTINCI BASKı 1991

ISBN: 975 - 482 - 069 - 4

ANKARA üNIvERSITESi BASıMEVi ANKARA - 1991


iÇiNDEKILER
Önsöz •••••••••••••••• '.' • • • • • • fe ••••• iı •••.•
,V

GİRİş
Mantık nedir? . ......... :... ............ ', ,
" " 1
Tarihsel bilgi 5
Birinci Bölüm
Kavram ve, Tre~m
Kavramın tanımı .. o •• o o ~ ••• o o o o • o ••• " •• o; 16
, pelalet o ~ • • o .'. o • o • o • • • • • • • • • • • • • o o o • ~ o o o' o • 16
Kavramın özelliğt . o •••• o •••• o ~ ••••••••• o' • 18
Kavram çeşitleri .... ,' o . . . . . ,o • o .... o" ... o .. 18
, Kavramları~ Çeşitli delaletleri o o' o o • o 0< . o o , 20
Kavramları arası ilişkiler . o o o • o' o o ~ o o o o o o o o 22
Beş Tümel ~ o o o o o o • o o o o o •• o o • o o • o '. o o • o •• " • 24,
KategoriJer o, • o • o '0 o • o o 0'0 o o 'o •• o •••• 0 • o • ~ ~ • 28
Kav~am tartışması ........ o •••••• o ••• o • • ,.,. ' 34
ıkinci Bölüm
Tanım ve Bölme
" Tanım ........ -, .................. ...... . ~ 36.
Bölme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. ...... , ~ ' 43
Üçüncü Böl~m '
Hükilrtı ve Önerme
Önermenin tanımı " o ••• o •••• o •• o 0'0 o o ••• • • 45
Önermeriin 'yapısı .......... o o ~ o o '• • o • o o o • • • 46
'Önerme çeşitleri o • • • • •, . . . . o • o o • o o , '•• o o . ' . ,o • 46

III
Yüklemliye şartlı önermeler ..... '46 ' o o • o o • • • ,. •

Öliernıeleri~ olumlu ve olums~uğb .. ;. . . . .. 47 ' .


. Yüklernli önermelerin ozellik ve çeşitleri ... ',' . 49
.. Karmaşık. önerıneler ........... 56 o o .; • • • o .'0 • o .'

, Şaı:tIı önermeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 57
'Bileşik ön~rmeıer .. ~ ~ o 72 •••• o ••••••• •••••• o •• '.

ModaJ önermeler· : .. ~ 75 o •• o'. o • o ••• ' .••• o • • • • •

. Önerme:~er. ,arası i1işkiler ........ '.. '.... '. . . . . .' 92


Karşı olma ...... ~ .' .. ~ '..... '...... 91 o .• o • o o o • •

Döndürme .... o o,' • ~o 95


. . . . . . . ' . ' • • •' •• o •• " • • • • •

Dördüncü Bölüm
Akı1yürü(me

Kıyas: . '. ~ o ••••• o •• o .' • • • • • ' • • • • • • • • • • • • ',' • • 105


Kıyasm tanımı ......... '. ~ .... ~.. . . . . . . . . .. 105
K.ıyasm ·çeşitıeri o • • •••••••••••• o • • • • .' • • • • • o ı 05
Basit, kıy~sıar ......................... .. ~ . 106
~esin kıy~s .......... ....... '. . . . . . . ... . . . . ı 08
Seçm~l~ kiyas, ..... ~ .... .r • • ',' .' •• 00 • o ... • • • • 132
Bileşik kıyaslar
.......~ ......... ~ 0 •• 0 • o ••• o • • ı 4ı .
Düzensiz kıyaslar, . ~ ~ o o • o o 00 •••• ' •••• o • • • • '. '. 144,
Kıyaslarm modalitesi ......... '.... " ......;. o ~ 146
Kıyasm değeri ... : ~ 'o .'••• o • • • • • '. o • • • '. • • • .. • 165
~aıoji. ve Tümevafım o o 4 o • o • '• • • • • • • o .' •• 0 ı 72 .
~a1oji o. • • • • • • • o' • o o • • • • • • • •• ~ ' .• ~ • • • • • '. • • .. ı 72
Tümevanm ...... ~ .. ~ .............. o ....... "174.
... . ~. Bölüm' .
. Beşin~i
Tasdik Türleri ve Beş Sanat·
.Tasdik türleri. . . o •• 181
'.' •• : • o o • • ' • • • • • 'o •• o • o o o • •

, "Beş sanat . ~o o .' ;, • o ı 83 • o • o • • • '• • • • • • • • • • • • • • • o.

Beş sanatta: kullanilan öncüllerdeki önerme çe~ .'


şitleri . o .' ••• '~ ~ ~ i 83
o •••••• ' . . . . . . . . . . . • ' • • • ' .. • • • • •' . '

.Bibliyosrafya .... ~' ~ ı'89


o •••• '.' o • '. o •• •••• • • • • • •

LV
Fikir tarihimizde önemli yeri olan mantık 'bilimi, medreseler.imiz-
de okutulan derslerin 'ön ssfı;ıda gelenlerı~dendi. Asırlar boyunca is-
lam dünyasında, Arapça bilim dili olarak kabuledildiğinden, mantık
, kitapları o dilde yazılırdı. 19. Asrın ikinci yarısından 'itibaren,. gerek
tercüme ve gerek telif yolu ile Türkçe mantık kitapları yayınlarımağa
başlqdı.

Klasik anlayışa uygun olarak, e~ki dil vealfahemizde yayınlan~nış


,bir hayli mantık kitabı vardır. Bunların en önemlileri araBında şunları
sayabiliriz: Abdunnafi'in Gelenbevi'den ,tercüme ettıği, Mizan'ul
Burhan (1877); Ebheri'nin Isagoji'sinin Ali Haydar tara/ından He-
diyecik adı ile..tertüm,esi (1891); ısmail İlahkkı (/zmirli) 'mn aynı eseri
Miyar'ul-Ulum adı ile Türkçe şerhi (1897); Ahderi'nın Süllem adlı'
'manzum eserinin Rifal ta~afından Vesi1et'ül-lkan ,adı ile tercüme v~
şerh! (1899); Ahmet Ce~det r.Paşa)i~ yazdığı Miyar-ı Sedad (1877)"
v~ Mehmet Tevfik'in yazdığı Gayei'ul Beyan fi llm'ül-Mizan (1888).
Adiarını saydığımız eserler, / slam kültürü geleneğine tamamiyl~ bağ-
lıdır(ar. ' ),
Avrupadaki mantık gelişmelerini de içine alan veya tamamen yeni
bir anlayış içerisinde yazılmış eserler de vardır. Bu yoldaki ilk eser,
ltcilY.an mantıkçuı Gallupj'den, adı bilinmeyen biri tara/ından tercüme,
edilerek 1860 'da yayınlanan Miftah'ul-Fünun'dur. Batıdaki yenı man-
iık geİişmelerine de yer veren ilk telif eser, Ali Sedad'ın 1~85 ,de yay;n- \
ladığı Mizan'ul-Ukulf'il-Mantık v'el-Usul adlı kitabıdır. 1914 de/smail
Hakkı (ızmirli) Felsefe Dersleri adı altında, bir mantık' kitabı daha
,yayınladı. Y~zar bu eserinde Batı kaynaklarına dayanmış, klasik man~
tığı 'Batı mı!ntıkçıları arılayışı içerisinde kaleme almış ve yer yttr Islam
mantıkçılarının görüşlerini de "belirtmiştir.'
1916 da Salih Zeki, klasik maııt,k' anlayışından farklı olarak,
19. asır Ingiliz mantıkçılal'l".ın kurmaya teşebbüs ettikleri, cebirsel

v
mantık (logique algebrique) anlayışı içinde, yazdığı Mizan-; Tefek-
kür'ü yayınladı. ' ',---,
1!aha sonra bizde mantık yayınlarında azalma göru!ür. Liseler
için yazılan kitaplarda, Rönesans'tan sonra, Batıda gelişen bir akıma
uyarak, metot m'tseleleri, buna bağlı olarak ele alınan ye bilim felse/e-
si içine giren konular ağır basınış, asıl mantık konuları 'ihmal edilmiştir.
Lise ders kitapları dışında, dağrudan doğruya mantıklailgili, Türk-
, çede yayınlanmış eserler şunlardır: Prof. Vehbi Eralp'ılt., Reiche!lbach'-
dan tercüme, ettiği Lojistjk (1939). Ord. Prof. Hilmi Ziya Olken~in
Mantık Tarihi (1942) ile A. Reymond'dan tercüme e!tiği Lojik pren-
sipleri v~Muasır Tenkit (1942). Prof. Hamdi Ragıp Attidemir'in, Aris,,:
'to'nim Organon'unun ilk beş kitabı (1947-1952) ile, P~rphyrio$'un lsa-
goji'si (1948) tercüme/eri. Proj.Dr. Mübahat Küyel (Türker)in, Dil
ve Tarih-Coğralya Fakültesi Dergisi cilt XIV sayı 1-2 de, Yahya
ıbn Adi'nin mantıkla ilgili bir risalesinin a~/ı ile birlikte 'yayınlqdığı
tercümesi,' aynı dergi cilt XVI 1'958 3-4 de, Farabi'nin üç' risalesinin
(uılları ile birlikte tercüme/eri; aynı 'dergi ci/t XVIII 1960' sayı 1-2
de Musa ıbn Meym';n'un AI-M~kalli Sına'at -al Ma~tık'ı~ın aslı ve
terc.üm;s;;, Dil v~ Tarih Coğrafya Fakülfesi Fe/~efe Bö!iımu yayını o/an
Araştırma dergisi cilt i 1963 de, Farabi'nin Şerait'.ul-Yakin'inin aslı
ile terclımeai,: aynı dergi, cilt III 1965 El- Vôh(bi (?) nin Kategoriler
Şerhi,'nde zikredilen ve kategoriler üzerine Yunan ve lsldm filozof/arı­
nın yapmış oldukları şerh/erden alfnan parçaların aslı ve ter~ümeler;,'
ay'nı dergi, ~ilt lVe1966 (1968) di'yine aslı ile birlikte terçümesini y'!-'
yın/adıl' Farabi'nin Peri Hermtneias Muh/asarı adlı eseri. Dr. Te9
'Grünberg'in 1958 de yayınladığı Sembolik Mantık: i (Ônermeler', Man-
tılı).

Görülüyor ki dilimize, klasik- mantığın önemli kaynakları kazan-


dırılmış olmakılı beraber mantıkla ilgili yayın fa~la değildir. Hele man-
~ık öğrenimi yapa'lIQrın başvuracağı, 'bütün mantık kOI1lı/arınısistema~ik
şekilde ele alan ve bugünün dili ve alfabesiyle yayınlanmış bir mantık
,, ,

kitdbı yoktur. Bu eksikliğin giderilmesine yardım etmek a';'acı ile bu


kitabı yazmış bUlunuyorum. Adından da anlaşılacağı gibi,' kitapta
manıığin konuları, klasik anlayış apısından ele dimmıştır. Modern' 'mqn-
\.

lık için yalnız kısaca tarihsel bilgi verilinişIir.


, Klasik ma.ntık, Aristo~dan beri, asır/ar boyunca; kılı kırk yararca-
sına işlenmiş, gerek Batı~da, gerek Islam düny.tlsında, bu konuda
'yüzlerce "TraiteUyazllmıştır. Ben bu kitabı hqzır!al'ken,külıür gelene- ,
ğimize. uygun olarak' yazılmış mamı" kitaplarının konuları ele alış

VI
,ve 'iş/eyiş tarzlarim esas aldım. Ote yandan, Batı klasik mantıkçı­
larının fikirlerini de, Fransızca kaynaklari göz dnünde 'bulU1!flin'up,
ntantık konularını karşılaştırmalı bir şekilde anlatmaYa çalıştım. Bilin·
4iği gibi, h(!~' iki küitür dünyası, yani Batı ve Islam mantıkçılorın~n,
d~ kaynağı Aristo'dur~ Kaynak ort~k olduğu için, mantık. anlayııiarının
esasında farklılık yoksa' da, bazı konıdar değişik şekilde·anlaşılıp an-
latılmıştır.

Kitapta kullandığım terimlerle ilgili bir ,husust;l dokunmak istiyo..


rum. Dilimiz gelişme 'yolunda bulunduğu için bilhassa terimler üzerinde
meslektaşlar arasında bile tam bir anJaş:na yoktur. Be~ terimlerin türk-
çeleştirilmesi taraftarıyı'm. Dilin bu yolla kuvveılenip gelişeceğine,
o dili ~onuşup yazanlarda, sağla"} kavram kuruluşunun sağlanacağı,!-lı
ve sonuç olarak düşünme zehginliğine erişileceğine inananlarda",m. Yal-
mz., .yapılacak tıirkçeleştirmenin dil kurallarına uygun olması gerekir.
Bu nedenle, yeni bir terim.yapan herhangi bir bilim 4alı adamının Türk
dili uzmanları ile işbirliğineie bulunmasında büyük fayda' vardır. Doğru
ve tutunabilecek terimler yapabilmek için, tiirkçeleştirmedekeyfilikten,
, her ne. pahasına olursa olsun, yabancı kökten bir terimi atma tutkusu
gibi hataya t!üşürme ihti~li fazla olan, aş~rı davranışlard.an, uzak bu-
lt~nmalı, bilimsel zihniyet içiiıde, türkçeleşt!rme sabırla yürütülmelidir.

Işte bu düşünce iledir ki, kitapta, ıiıümkün olduğu ölçüde Türkçe


terim kullanmala falıştım. Her terimi'; Türkçeleriyle birlikte Arapça ve
Fr~nsızca/arını da yazdım.

Bazı kitaplarda Türkçe olarak kabul edilen, fqkat kulağa hoş gel-
mediği gibi, nereden ve nasıl türetildiği de anlaşıl;"ayıp, dilimizde ben-
, zeri olan kelime yapılışiarına da rasİanmayan, bazı terimleri kullann:ıa­
yıp· daha ıyileri bulutUIncaya kadar eski/erini alıkoydum. Tasım; öMrti,
sonurt~ kelimeleri gibi.

'Bazı terimleri de rarkçe keiimelerle kat:şılayamadığtriı için, eski-


l~rini aynen a/dım.' Bu terimler 1sMm inantıkç,iarmahastır .. bu nedenle
Batı dillerinde iJe karşılıkları yoktur. Mesela,hu/fi kıyas, ,meşrute-;
hasse, ör/iye-i amme, münteşire ve evveliYat gibi.

Bazı terimleri de.Fransizca ola~ak'aldmı ve Türk alfabesiyle yaz..


dım, kollektif ( collectif) gibi. Kullandığım Fransızca t~rinıler iki gr./lP'" '
ta toplan,,: Biriııci/ilr, j'alniz B"ıı Inantıkçılarımn kullanıp, Islam ,;'a~-'
ııkçılarınca ele alınmadılı için Arapça karşılığı bulunmayan ve bugünkü
dilimizde de henliz karşılığı olmayan terimlerdir. Distrıbuti/, col/ecıi/;
;nceptive, desitive, dielum' ,ve nıodus g;bi~ /kinci gruba' gir~nler;1l ise

,,Vıı
eski ve yeni dilimizde karıılıkları vardır,' .deduction, modaıite ve contiu-
gent .gibi. Ikincilerin dilimizde karıılıkları bulunmiuınaralmen~ neden:~
Fransızcmarını tercih ettilimi kitapta açıkladım.

Bunlan yazııım, -kitapia kullimıltmt~r;mlerirı neden 'kök bdkımın­


dan birlik ifade etmediklerini, bazan Türkçe, bazan Art;lpça ve bazan .
Fransızca ~/dukla"nı açıklamak jçind;r~ Her bilim ko(unda, kitaplar
yazıla yazıla, tartıımala,. yapıla )'apıla dilde birliğe var~/acaktır.

Kitabın hazırlanmasında yardım/arını esirgemeyen arkadaıım


Doç. D,.. Hüsf!yin Atay'a teıekkür ederim. '

NecatiÖNER

VI.II
GiR ıŞ
i. Mantık Nedir?

A~Kelime anı~mı:

Mantık kelimesi, Yunanca Logike ,kelimesi-


hin arapça tercümesidir. "Logikos, logos'a' yanı sÖz
(parol )e, akıl (raison) a veya akılyürütme (raison-
ııentent) ye ait de'mektir"i . Görülüyor ki kelime ."
anlanl1 ile'lojik, hem söz hem de akına i1giıidir~ Man-
, tık kelime'si 'de tıpkı böyledir. 'Parabt.kelimenin açık­
'lamasını şöyle ya'pıyor: "Bu' sanatın (mantık) adı
nutk kelimesinden türemiştir. Bu' kelime eskiiere
göıe üç şeye d:eUÜet eder:. 1-'İnsanlı). makuHeri'
idrak ,edebileceği kuvvete' deliilet eder. Bl1 kuvvetle
Jlim ve san'atlar elde 'edilir ve onunla hareketlerin gü-
zeIİ ve çirkini ayırdedilir, .2-.İkin,cisi 'insanın nefsin- .
de anlayış yolu ile hasıl.· olan makullerdir;' bunlara,
içten konuşma denilir. 3~ Üçüncüsü,' içeride bulu-
nanşeyi dil iİe söylemektir; 'ona da dı'ştan konuşma
denilir"2 ..

i PAUL. F~ULQUIE,Dictionnaire de la- Laııgııe Plıi/o~ophique,.


Logique maddesi. -_
2 MUBAHAT'KÜYEL (Türke~), Farabl'nin Bazı Maııtık Eserleri,
D.T.~.F. Dergisi Cilt XVI sayı 3-4 :Eylii1 - Aralık 1958.

ı
Ali Sed~d da nutk okCIiıncsiriin hen} dış nutuk
(söz) heın iç onutuk (düşünme)a deHilct ettiğini söy-
O

leyerek Seyyid Şerif Cürcani'nin Haşiye-i Suğra'sın-


'daiı şu nakli yapıyor; "Mantık °nutk-u zahiriye (dış
nutuk) ıtlak olunur ki bu konuşınadır ve nutk-u ba-
tınİ (iç nutuk) ye ıtlak olunur; o da mak-ulatıll idraki-
dir. İşbu fen (yani ınantık) öncekini, (yani konuşmayı)
ku\'vetlendirir ve ikincisini (yani ınakulatın idrakinj)
doğru yola sevk~der, İnıdi" bu fen ile nefs-i natıka
diye adlandırılan nefs-i insaniyenin iki manası dahi o
kuvvetlenir ve ortaya' çıkar. İşte bu sebeple ınantık
İsmi türetilmiştir"3,

Demek ki mantık kelime anIanıı ile hem düşün­


ıne, heın de bunun ifadesi olan° konuşma ile ~Igilidir~

o B --- Terim anlamı:

Mantık kelimesi henı bir bilime ad olarak heın


de bir düşü~lnıe tarzı~lI belirtmek için kullanılır. Heı­
i hangi bir söz ve 'yazı karşısında l1ıantıklı veya mantık­
SIZ deyiınJerini kullanırken kasdedilen Ilıantık. bilimı
değildır. insan mantık bilimini öğrenilıeden de ınantık-
olı düşünür. İnsan. yaratıhşından beri 1nantıklt düşüne­
bildiğf halde, mantık bilif!liı:ı in °kuruluşu odaha çok
sonraları olmuştur.
o Mantıklı düşünme "ile mantık bilinıİ arasında sıkı
bir ilişki vardır. Maiıtık, mantıklı denen düşünıne tar-
zını kendisine konu olarak alan' bilinıe verilen' addır.
Başka o deyimle mantık bilimi, mantıklı düşÜnnıei)in
düzenli olarak otesbitinden ibarettir.
Mantıklı dUşünmeye, doğru düşünnıe veya tutar-o
h qüşünme °de denilir. oMantıklıdüşünmede, fikirler-
03 ALt SEDAD, Mizan'ul Ukuıırl-Maııtık ve'I-Uş,ul, s. 14.
den yapılan hükümlergen çıkarılan sonuçların tutar-
lı olması ge.rek:ir .. Tutarlı düşünme ise akıl yürütme-
nin akıl ilkeleri denen ilkelere uygun ölması ile' müm-
kÜn olur4 • '

Düşünme, akılyürütme veyaakılyürütmeler zin_O


ciridir. Akılyürütme ise hükümlerarasında bağ ku-
rarak, zihnin, bilinenlerden bilinmeyenleri elde etme-
sidir. Eski mantıkçı1ar mantığı konusuna göre tanım­
larken "bilinenden b\linmeyenin elde edilmesine' vası­
ta olan bilimdir"s. -"Mantık hakikata sevkeden zihin
ışlenılerinin bilimjdir''-6 derler. Man~ığın bir de amaCl-

4 Genellikı~ akıl ilkeleri olarak özdeşlik ilkesi (Le principe d'iden-


tite) V~ onun mUştakJarı .(deri ve) olan çe!işmezük ilkesi (Le principe
de contradiction),' üçüncü şıkkın imkansızlığı iJkesi (le principe de
. tiers-exclu) ile yeter sebeb ilkesi (Le principe de raison sı:ıffisante)
ve bunun nıüştakJarl olan nedensellik ilkesi (Le principe de causalite) ve
"gaiyel" ilkesi (le principe de finalite) d~n bahsedilir.
Özd,eş/ik ilkesi: Bu ilke <;Iüşüncenin kendi kendisi ile uygunluAu-
nun şartıdır. Birşey ne ise odur veya A A dır şeklinde jfade edilir.
çeUşmezlikilkes": Birşeyaynı zamanda hem kendisi hem de ken-
disin~en başka. bir şeyolamaz veya A non'A değilqir. diye ifade ed.ilir.
OÇÜ1,1CÜ şıkkın imkansızlığı ilkesi: A ile A arası~da üçüncü
bir ihtimal yoktur, diye ifade edebiliriz. Bu ilkeyi doğru-yanlış çiftine
uygularsak birşey ya doğrudur ya yanlıştır; üçülWU bir halolamaz.
B~ ilke yalnız iki hakikat değerıi mantıklar içın geçerlidir. Bu ilkenin
reddedilmesi ile ikiden fazla hakikat değerli mantıklar kurulmuştur.
Saydığımız bu üç ilke taıpamen şekilsel duşünce (La pensee
formelle) için yeterlidir. Şekilsel mantık ve matematikde zihin bu
ilkelere uyar.. Fakat ne zaman iihin faaliyeti gerçekliğin (realite) açık­
lanmasma yönelirse o zaman bunlara ilaveten "herşey varoluş sebebi-
ne sahiptir", diye.ifade edebileceğimiz yeter sebep ilkesi ile bunun
müştaklarİ olan nedensellik ve "gaiyef' (finalite) ilkeleririe uymak zo-
runlu.uğu doAar.
5 AHMET CEVDET, Miyar-, S,edad s: ı ı
6 E: GOBLOT, Traife de logique &• .17.

3
, ,.

, na göre tanımı yap~ıır. "Mantık zihni hatadan koru- '


yan bii- fen 7 , bir aletdirs. "Mantık şeyİerin bilgisin~
de aklını iyi' kullanma sa.natıdır'~9. '
Bu tanımlardan anlaşı1dığı gibi ıuantığın bir teo';'
rik yönü bir de 'pratik yönü vardır. Birincisi nıantıkh,
düşünme dediğimiz bir düşünme tarzının tesbitidir:
Bu tutumu ile mantık biIiıp olarak adlandırılır. İkinci,
yönü.ise kurulan bu bilimin tatbikedilmesidir, bu tntu-·
'mu ile de bir sa"nat ve teknik (fep.) olarak adlandırılır.
Mantık bilim midir?-yoksa sanat mıdır?' diye yapılan
tartışmalann sebebi bu iki yönlülükten. gelmektedir.'

Mantık, doğru düşünınenin tesbitini yaparken~


elbette, düşünmeyi ifade eden diJ üzerinde durur. Biz.,
fikiderimİzi sözlerle ifade ederiz. Fikirlerimizi açık-
,ıam~da kullandığımız kelimeler yalnız fikirlerimiii
değil duygularniıızı da ifade ederler.' Bıi sebeple ko- '
nuşulan dilin iki anlamlı veya.~aldatıcı .ifadeleri ola-
,bilir. Dilin sakıncalarından ~urtulmak için geçen as-
rın ikinci yarısından. beri mantık jçin~ konuşma diJiıı" '
den farklı, sembo.lik ~bir dil yapma yoluna gidildi. Bu'
yeni yolda. mantık anlayışında değişiklik de oldu.
Yukarıda verdiğimiz tartımlar, geleneksel veya
klasik denilen mantık anlayışına götedir. Bç.rada man-
, tık 'teriminin anlamı kelime anlamına' da uygun4ur.
Modern ıtıantıkta bu anlayışın değiştiği. görülüyor.
Aradald farklılığı modern matltık taraftarlarındaı;ı
. R., Blanche şöyle' açıkJ~yor: "Menşede mantık, dü-
şünmenin fiili (effective) işlemleri üzerİne'bir temmül-
dü (reflexion). Mantık kendilerini sözIii. ifadelerde
7 SÜLEYMAN. SıRRı, Mantık s. 17.
8 ALİ HAYDAR, Hediyecik s., 30.
9 Logique de I'ort-Roya/ s. 30

4
. gösteren,' herzaman. kuIİandığımız-aktlyürütmeleri tah-
lil eder ve onların geçerliğini sağlayan kuralları mey-
dana çıkarmak isterdi. Şimdi nasıl geometrimiz zo-
runlu 'olarak geti- ve zorunlu· olaralç -metrie değilse,
mantık da sıkı olarak bağlandığı logos'dan bağlarını
kopardı. Sonda yalnız ." logos-calcul" ile meşgul ol-
mak için "Iogos-raison'" ve "logos-langage"ı bırakıyor.
Mantık yalnız her ampirik muhtevayı değil,. terkip
etmek ve uygunluldarını değiştirmek için,. meşgul
olduğu kendi' semboııerinin mantıksal anlamını· bile
soyutlaştırıyor"ıO ,;

II. TARİHSEL BİLGİ

.Mantık biliminin kurucusu Aristodur (m.ö. 384-


322). Aristo'dan önce Elea okulu ve Sofistler mantık'
bilitninin kurulması için hazırlıkçalışmaları 'yapmış-
. lardıı;. Bunların münakaşaİarinda dikkatin mantık!ı
düşünnıe üzerine çeki1digi~i görüyoruz. Fakat mantığı,
bir disiplin olarak kurma şerefi Aristoya aittir.
. " Aristo, Organon adı altında yazdığı altı kitapta
mantık, konularını incelemiştir. Altı kitap şunlardır:
Kategoriler, Önerl1Je/er, Birinci Analitik/er,' ikjnci
Analitik/er, Topfk/er,- Sofistik Delill,er.· Arist9 bu ki-
taplarda, kavramlar.,: hükümler, akılyürÜtmelel' ve.
çeşit1i isbat şekilleriüzerinde durur. Ak:ı1yürütmelerde-­
ençok yeri kıyas'a verİr. Kıyas, Aristo mantığının ~i ~
kemiğini. teşkileqe.r. '
10 R. BLANCHE, Illtroductıona la Logique Contemporaine s: 18-19.
Burada kullanılan ':f-ogos-raison" ve ~'Logos-ıangage" terimleri
yukanda bahsettiğimiz İslam mantıkçıIarının -"iç nutuk" ve "dış .
nutuk" teriİnıeri ile karşılanır. "Logos~calcu1'\' den günlük dille
iJgisi olmayan sem'!Jollerle yapılmış (matematikt~ oldugu gibi)
mantıkişlemleri anJaşılmaktadır.

5
\ '

Atİsto'nun 'mantığı metafiziIde sıkıdan s~ya iI- ' .... ,,-,,"

gilidir. Çünkü, Aristo'ya göre zihnin kanunları aynı


zamanda varlığın da -kanunlarıdır.' Aristo'dan sönra
Stoacd~r (bilhassa. Chrysippe (277-204 civarı) mantık
konuları ile uğraşmışlardır. Stoacdar mantığı meta·'
fiı;ikten ayırmağa, o.n.u şekih 've dille ilgilibir bilim
h~1iıie -getirrneğe çalışınışlardır.

Gerek tslam dünyasında gerek Batıda, Aristo~nun


mantık anlayışı asırlar boyunca hakim olmuş- Stoacı­
ların fikirleri Arİsto mantığı içerisinde erimiş, Aris~
to tek otorite olarak '1üküm sürmüştür.
İslatn kültür dünyasında, mantık çalışmaları,
Aristo'nun eserlerinİn Ar~pçaya tercüme edilmesi. ile
başlamıştıı:. Mantık kitaplarıiıın ilk tercümeıeri~ Hu-
neyn b. İshak (Ö.M. 877), Ebu Bişr Matta (Ö.M. 938}
. dır. Tercümelelerle başlayan
.
Aristo mantığına karşı
~

ilgi gittikçe artmış, mantık Jcitaplatl defalarca tefsir ve


şerhedihnişıerdir. Büyük:' İslam mantıkçıları ~rasırida
Farabi {870-9S0), İbn i Sina (9801-037), Fahreddin
, Raz~ (Ö.M. ıı09)! Seyyid Şerif (13.40-1413) in' adlarını
sayalıBiriz.

Miladi, üçüncü asırda, Organon tefsircilerinden


Animonios SaccaS'~ Aristo'nun yukarıda saydığınuz
, aitLmantık kitabına" .yine· Aristo'nun ~azdığı Reterik
ve Paetik adlı eserleri de ilave ediyor, hatta PorphY'
rios'un İsagoii'sini de bunlara ekliyordult • İslam man-
tıkçııa~l da yukarıda zikredilen sekizi Aristo'nun bi~.
rİsi Porphyrios'un olan dokuz kitabı .kabul etmiş,
herbirini mantİğın bir bölümÜ olarak telakki, etmiş-
, lerdir.
11 İBRAHiM MADKOUR, L'Orgonan d' Ar.istoıe.dans le Monde
Arabe s. 13.

(;
İsl'am dünyasında asıl mantık çalışmaları. Farabi
ile ,başlar. "Farabi "rruintık, konusuıida-çok sayıda,
es~r v\!rmiştir~ Arİsto'nun Organon ~Ôl altmda topla-
nan ~antık kitapıarı~] kısaltmak suretiyle toplu ola-
rak ele aldığı gibi ayrı ayrı söz konusu ederek daha
ge,niş özetler yapmış ve yine ciltler tutacak' şekilde
birer' birer şerhetmiştir. Böylece mantık sanatının
İ slam aleminde gerektiği kadar arilaşılmasmd~ büyük
hizmette' bulunmuştur. 'Bu yüzden AdS'to'dan sonra,
gelnıek manasında "MuaUimi san.İ" adını almıştı"12.

,Farabi mantığı' sekiz bölüıne ayırıyordu • Bu 13

bölümler önceden adlarını saydığımız Aris~o'nun ~­


kiz kitabına tekabül eder. Farabi'den sonra. büyük
islam mantık~ısı olan İbni Sina'yı gö~ürüz. "!.!?B,i.Şjn.a,
Porphyrios'un İsagoji adlı eserine de mantik kitapları
arasında yer veriyordu"14. Bu suretle Farabi'de sekiz
olan ınantık kitaplarının sayısı dokuza çıkmış oluyor.
İbnİ Sina mantık anlayışında tam'1niiyJe Ari~to'­
clidur. Aristo'yu kuvvetle müdafaa etmiştirıs. Ayrıca
Arİsto'nun Yunan, tefsircilerinin'eserlerini de .okumuş
tanım ,nazarİyesinde Eflatun, Callnus'tan, da 'ray-
, dalan'mış ,hüküm mantığında Stoacıların fikirlerine de
16
yer vermiştir •
Daha sonra gelen j slam mantıkçı1arl, Farabi ve
İbni Sina geleneğini takip etmişlerdir. İbnİ' Haldun'up.
beyanına göre]'7, İbni Sina'dan sonra yetişen mantık-
12 MUBAHAT KÜYEL(Türker), Fartibi'niıı Bazı Mt:ıntık Eserleri,
D.T.C.F. Dergisi" C; XVI sayı '3-4 s. 167 ve Farabi'nin Per;
Hermeneias Mıılılasan. A-raştır,ma IV 1966danayrı basım s. S-S'.
ı 3FARABİ, Ilim/erin Sayımı (A. Ateş tercümesi) s", 8~.
14 HILMI zİv A ÜLKEN, Mantık Tarihı' s. 82.
i S İBRAHtM MADKOUR, Aynı esr. s. 268.
J6 HİLMt .ZiIYA' OLKEN>aynı esr. 101. ,
ı 7 tB Nİ HALDUN, Mukaddime (Z.K. Ugan tercümesi) II ~. 677.

7
eılar, yazdıkları mantık kitabıarında bazı değişiklik-
ler yaptı.ıit. Tanım bahsiiıi, burhan .kısmından çıkar·' '~
tıp beş tümel (külliyatı hams)e eklediler. Kategoriler
kısmını ise mantığın konula~ı ~rasından .çıkardılar.
Burhan.~ eedel, Hit~bet, Şiir ve Safsata'dan ibaret olan
beş kitabı da ihmal ederek bazıları bunlardan pek
cü:l'i surette bahsettiler. İbrahim Madkour'un ka-,
naatına görets bu değişiklik buyazarlann değiıqir.
Gerçekte onlAr İbnİ Sina'yı taklitten başka birşey yap-
mamışlardır. . .
Esa'sını Aristo mantığının teşkil ettiği, Farabi ve
İbni Sina geleneğine uyg~n olarak yazılıp, asırlar bo-
yunca medrese lerde okutulan eserler arksında en çok
rağbet .görüpte klasikleşenler: Esirüddin Mufaddal
b. Ömer e}..Katibi el- Kazvini (Ö.M. 1276) ninRisa/~
el-Şemsiyye ii .el-Xavaid el-Mantzkzyye'si Abdurrah-
man el-Ahderi"nin 1553 de yazdığı el-Siillem el-Mü-
nevrak adlı manzum eseri ile bizim medreselerde son
zamana kadar okutulan Fenari (Ö.M. 1430) nin Şerh-i
İsagoji adlı eseridir l9 • .

İslam dünyasında mantık bilimi aleyhinde bazı


fikirlerde belirmıştır. -İbnİ Salah (Ö.M. 1245) ve Ei..
Nevevi (Ö.M . .1277) gibi hadisciler mantık ile uğ­
raşmayı h~raın kıldılar20 • Ehli Sünnet bilginleri· ara·.
sında mantık düşmanlığı o derece.arttı ki şu söz dar-' .
.bımesel gibi kullanılrnağa başladı: "kim mantıkla
uğraşırsa .Zlndık .0Iur"21.

18 İBRAHİM MADKOUR, Ayn. esr~·s. 245.


19 HAMDİ RAGİP,ATADEMİR, Porphyrios ve Ebheri'ninJsago-
. ji/e,;'" DTCF Dergisi VI 1948, S~ 463. . ,
2oRİFAT, Vesi/et'ü/-lkan. .
21 (JOLDZİHER, Mevki}' Ehl'e/-Süiuıe el-IUidema BiizaiU/flm el
-Evail, Abdurrahman Bede~'nin el-Turas el-Yunani ri el-Hac.taret
eı-tslamiye adlı tercümesi içinde s. 147. '

8
Mantığa karşı böyle nıenfi tavır alınmasını İbni .
Haldun Mukaddinıe'sinde.",şöyle açıklıyor: Mütekelli..
mindini akideleri. müdafaa için bazı deliller tesbit
et~lişıerdi.. Mantığı~ delilleri ise ınütekelliminin .bu
delillerini çürütüyordu. Ebu Hasan Eş'ari He Ebu.
aekir el~Bakiııani ve Ebu' İshak İsfeniyini "deliliri
butlanindan' medlOlun. da butlanı ıazını. geleceği"
kanaatında idiler. Bu .kanaata gpre, mantık, ınüte­
kelliminin delillerini çürütürken bude1iliJlerin ınüda..
faa ettiği asıl dini inançları da çi.iriitnıüş sayılırdı. Bu-
nun için eski kelal11cılar nıantıkla ıneşgul oln1uyı Jııen
ve ınantığı, cerh· ve iptal edeceği de1ile 'göre, bid'at ve-
yaküri- addetmişıerdir. Fakat GazzaH ve Razİ gihi
düşünürler, çlelilin butlaııından ınedılılun da but-
lanı Uizım geleceği iddiasını khbul etınediler. ıvfantığın
bazı delilleri çürütmüş ohnasına rağıl1en asıl dini
akaide zararlı olnıadığını bildirınişlerdir:?'\ HGaz:za-
liye kada~ bir küfür addedilen ınantık, sonra büyü.k bir'
rağbet görerek farz-ı kifaye hükınüiıde tutulıTlu~tur23".
Batıdaki ınantık çalışmajan .da Aristo'Jıun eser-
lerinin latinceye tercüıııç edilınesi ile başİar. i Ik de-
fa Boece(470-525) AristQ'dan:Kaıegoriler ve Önernıckr
(Interpretation) ile Porphyrios'dan isagoJ(yi tcrcünıc
etti. Organon'wı diğer bölümleri üzerinde ince]cıneler .
ancakXIı' asrın yarısında başlade 4 • Ortaç,ığ Avru-
pasında Aristo ınantığın'lll büyük ten:ısilcileri olarak,
Alb.ert le Grand (1193-1280) Saint Thonıi.lS d'Aquin
22 İBN HALDUN, Mukaddime, Atıf cl'. Kitaplığı yazma ·no. 1926
. varak 238-239. Mukaddimen,in Zakir Kadiri Ugnn ~erciiınesindc
bu bahis yoktu~.. 21 ve 22 No hı notlarda zikredilen eserıerden .
Prof. Tanci'ıiin yardımlnrı ile faydalandık.
23 İSMAİL HAKKı (izmitii), Felsefe· Dersleri ~, 45.
24 T. KOTARBİNSKi, Leçoııs !ilir /'I/is/oirc de LLL Logic/ue, trad.
A.Posner, s. 90..

9
(1225-1214) Pierre d'Espagne (1226-1277) ın adları~ı
. sayabilirjzj Ort8:çağ Avrupa düşüncesine Aristo' ha::
kimdi. Aristo'nun hakimiyeti fizik, metafjzik ve fiıaıi·
tılçta: Rönesansa kadar devam etmiştir. .
i

Aristo maı:ıtığı, ortaçağ bilimleri için bir metot


olarak yeterli idi. Rönesansla başlayan tabiat bilim-
lerindeki ge1işme karışında Aristo mantığının metot
olarak yet~rsizliği ortaya çıktı. Aristo mantığının esa-
sını kıyas teşkil ediyordu. Kıyas dedüksiyonun en mü-
kemmel şeklidir. Bacon (1561-1626) ve Deseartes (1596
-1650) kıyasa karşı koydular. Onun yetersizliğinigös­
tererek yeni metot yoııarı· aradılar. Bacon, dedük-
siyona karşı olarak tümevarım yolunu esas aldı. Fikir-
lerin bu yo1a yönelmesi, bilim1erin gerek genel ve ge-
rek tek tek' nıetotlarının tesbitine yol açtı.
ilk defa Petrus Ranıus (l5 ı 5-1572) mantığı bö-'
ıümlere ayırırken, kavram, hüküm ve akılyÜrütme­
den sonra bir dördüncü bölüm olarak metot bahsini
eklemiştPs. Bacon ve Descartes'in metot .meselelerine
dikkati çekınelerinden sonra, bilimlerde metot me-
seleleri mantığın önemli bir bölümühaline gelmiştir.
Mantığın bu dördüncü bölümü, ilk defa sistematik bir
tarzda Port-Royal .< ı 612- ı 694) mantığında işlen~jştir.
Yeniçağ felsefesinde ilimlerde 'metot meselelerinin
. öneminin artması bilhassa öğrenim amacı ile yazılan
mantık ki.taplarında, mantığın diğer bölümlerinin
büyük ölçüde ihmale uğrayıp, yerlerini metot mesele-
ıer~ne terketmesine sebep olmuştur. Mantık adı al ..
-tında bilim felsefesinin alanı içinde olan konular iş ..
lenmiş, bu durum günümüze kadardevam etmiştir ..

25 T. KOTARBINSK!, aynı·eser, s. 104.

10
Mantık kitaplarınametot bahsinin eklenmesi
, mantığın esasına ~irşey ilave etmemiş, onun bünyesin-
de bir değişiklik yap~amıştır. Çünkü bu bölümde
ele alınan, bilimler sınıflaması, bilimlerin konuları,
metotları, ilkel~ri gibi meseleler mantıktan çok bilim
feısef~sini iIgile.ndirir.

Klasik mantığın konusunu teşkileden, kayram,


önerme ve kıyas üzerinde yeniçağda, Arİsto'dan farklı
,bazı yeni görüşler il~ri sürülmüş i~e de, yeni fikirler
Aristo mantığında köklü bir değişmeyapamamıştır.
Mantığın geÜşmesİ başka bir istikamette olmuştur;
bu da xıx. asrın ikinci yarısında ba.şfayan· senıbolik
mantık çalışmalarıdır.Bu ~l1antığa, lojistik, yeni ınan­
tık, ıııodern mantık adları da verilir. ,

Modern mantığın ilk habercisi olarak Raymond


Lulle (1235~ı315) görüıür 26• LuIle man~ığı mekanik
bir sanat olarak, J<:abul ediyor, tamamen forıne! olma
imkanını seziyordu. Lulle, Leibniz (ı 646- ı 716) ,üze-
rinde büyü'k bir etki yaptı 27 • Luııe, , man.tığın formel-
1iğini göstermek için bilmece gibi bir metoda baş vur-
muştu. Bu \ yoldaki
.
çalışmalar Leibniz'de daha'açıklığa: ' ,

kavuştu. ıeibniz bir taraftan Arİstü ınantığı, üzerinde


çahşnıa:lar"yaparken, diğer taraftan da yeni bir man-
tık kurma denemeleriyapmıştır. Leibriiz, mantıkta
alçıIyürütmen,in, önermelerin ın.uhtevaların.dan Iama-
~:~~.,~~~~,~~~~~.1!.El~~.~t~11l~§Iiiri.~,~.fY~~~~~;_~~~~~:~kt~
aKtIyürütme kurallarıhesap kuraııarı gıbı olsun. Bu
iSe""'ancak""'eıii"bic"'se"fnb'ünersfsfe"ilirıcaae'tmeRIe-ma:
, '. . .,' . " Y, ."', ,'.', ,,,,,,,,,..,,,,,-,. ,,,,:,,",,.,,",,.~".,,.,-,,,,,.-,,,..._. . ,,.,,,_'7""'''''~'''"''''''-''-':'''''''~""~,,,,,=--
DiJiiaL 'Biısisteın.Je.j.fade:"edilen,.,Ön~rro~~~rle işleın ya-
parken ~~l~rınmul~t~v.~ıan üzer.inde dü'şu~üi~errieJi- . - • _ -.... ~_. ' ..-;,-"'-ı:""""" ~ ..... "~'" "

26 M. BO~L et J. REINHART, Histoire de la Logique s. 7,.


27 J.TRICOT, Traife de Logiqu~ Formelle, ss. 307.

II
dir.' Leibniz' bu sistenıe ~~carakteristique universeııe"
diyor. '
, . Asıl senıbolik ınantık çalışmaları De Morgan
(1806-1876), bilhassa BooM- (1815-1864) ve Stanley
Jevons (1835-1882) la başlar. Bu İngiliz mantıkeılau,
ıuatenıatiği örnek, alarak mantığı yeniden' kurmaya
yönelmişıerdi. Bun1ar cebi~jn işlem ve işaretlerini
mantığa tatbik' ediyorlardı. Yani matenıatiği mantığa
bir nev~ teni.el yapmak istediler. Falçat ınantık alanı
ınatematikten daha geniş olduğu için ınantığıİ1 bu yo~­
daki gelişmesi müınkün' olmadı. '

xıx. asrın sonlarına doğru cümleler 'teorisin-


deki paradokslar mes~lesi. mateınatikcilerin dikkatini
mantık üzerine çekti. "Bertrand Rusell (i 872-1970)
gösterdi ki bu paradoksların kökü de~iııdedir. Para-
dokslardan kaçınmak için mantık araştırmalarına yö-
nelmek gerekir .. Paradokslar tenıelli bir me se it., ortaya
koyuyordu, bunları halletrneğe klasik m'antık yetnıez­
di"2~. Ruseli, Frege ve Peano'nun çalışnıalarına da-
yanıyordu. RuseIl arkadaşı Whitehead i~e 1910-1913
arasında yayınladıkları HPrincipia Matheniatica" adlı
eser ile Iojistik denen yeni nıantık kuruldu. Blanche'-
nin belirttiği gibi; Matef1latica'dan sonra asrın baş­
larında, yeni mantığın ikinci büyük eseri olarak HiIbert
've Bernays'ııı bir,1ikte yayinladıkları ~'Grundlagen
der Matlıenıatik" (1934-1939) görölür. İşte oıateınatiği
temellendirrnek için kurulan bu yeni nıantık, İngiliz
ınal1tıkcdarının teşebbüsünün aksine" başarı s'ağlanıış .
ve yen~ mantık çalışmaları bu yönde ve çeşitli yonarla
, gelişıniştir.

28 R. BLANCHEı. Logique 1900-1950; Revue· Philosophique İ953


içinde.

12
Ruseıı ve Hilbertmantığı iki hakikat, değeri
üzerİne işlerken Lukasiewicz ile Post üç hakikat de--
ğerli m~tıkıar kurdular. Reichenba~h ,ihtimaliyet
mantığı kurdu.
, Yeni mantık üzerinde çalışanların adlarını Boll
ve Reinhart'ın eserine dayanarak şu gruplar içinde,
toplayaoiliiiz:' Hilbert ye arkadaşları: (Beymann, von
'Neumann, Bernays, Ackermann), Viyana çevresi filo ..
zofJarı (Wittgenstein, Reichenbach, Carnap, ,Dubis-
, lav~ .. ), J.lolonya Oku1u{Chwistek', Tarski, Lukasiewicz,
Post,.), Sezgiciler '(Brouwer, I:Ieyfing.. :), Amerikan
ınantıkcdatı (C. i. Lewis; Morris, Church, Quine ... )
" ve farklı eyilimde olan bilim adamları (Frankel, Ram- '
say, Wey), Gentzen, Herbrand, Goedel;N. Bourb~ki
ve Destouches; Entiquez,: Gonseth ...) , '
Şu hususa dikkat etmek gerekir ıd yeni mantık.
çalışmaları ile ılgilenenler; meta;ınatikcilerle fizikci-
lerdir. Çünkü matematiğin ve fiziğin' birçok mesele-
leri yeni mantıkla ilgilidit~ Bazı istisnaları ile filozof-
lar mantığın bu yeni gelişınesi ilepe'k uğraşmamış- ,
lardır.

Klasik: nıantık, felsefenin bir 'kolu idi, mantık'ça­


Iışmalarının bu yeni yönde gelişnıesi ile, mantık, fel-
sefeden· ayrılmıştır. Bugiin modern mantıkla yuğra­
şanlar, filozoflardan çokmateınatikçiler ve fizikçiler,:"
, dir.

. 13
~tASIK 'MANTıK

Klasik mantık Arİsto :'geleneğine ba·ğ1ı olarak ele


alınan mantığa denir. Gerek İslam' dUnyasında geıek
Avrupada asırtarea öğretimi yapılan ,bu mantıktır.
Mantık konularının işlenme~inde, İslam mant~kçıları
ile Batı mantıkeıları arasında fark varsa da bu bir ma-
hiyet farkı <;ieğildir. Her iki kültür dünyasına bağlı
mantıkcıların ele abp işledikleri Aristo mantığıdır.
Klasik mantık dille çok ilgilidİr~ Çok def~ şekil­
sel (formelle) olarak adlandırılsa da, konuşma dilini
kullandığı için, mantık işlemleri'nde muhtevanın et~i­
sinden pek sıyrılamaz ..
Mantık, Aristo'da, metafizik bir hüviyet, taşıyor- '
, du. Daha sonrakiler, y~Inız mantık işlemlerini ele ala-
rak metafizik konulardan uzaklaşınak istemişlerdir.
Mantıkta işin için'e daima ınuhteva girdiği içindir ki, '
klasik ınantık felsefenin bir kolu olmal~.tan kurtula-
mamışhr.

Mantığın bağımsızlık yoluna girnıesi, başlangıç­


ta beHrftiğimiz gibi, XI~. asrın iknici yarısıııda başla­
ınıştır.

Biz bukitapta, klasik mantığın konularıı:ıı iş­


lerken İslanı mantıkeılarının anlayışını esas alınakla
beraber, klasik Batı mantıkçılarının eserlerini de göz

14
önünde tutup, gerek İslam dünyasında gerek Batıda
klasik 'mantığın nasıl işlendiğini beHrtmeye çalışacağız. '
Mantıklı d~şünme kendisini akılyürütmede
gös-
terir.' Aristo akılyürütme şekillerinden dedüksiyona
ön~m vermiş, onun da en mükemmel şekli olan kıyası
esas almıştı. O halde klasik mantık için a~ıl amaç kı­
yasin incelenmesidir. Kavram ve önermeı~rin eı~ alın­
ması kıyasın incelenmesi içi~ zorunlu hazırlıktır. Beş
sanat kıyasın uygulanma yefidir.

15
BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAM VE TERiM

KAVRAMıN TANıMı

Kavram bir· objenin zihinde ki t~savvurudur.


Buna fikir (idle) de diyebiliriz. Aristo için: kavram
"objenin' tanımının bir ·kelime ile i ifadesidir"29.
BUFada objenin tasdikveya inkarı yoktıı:r. Kavram dil-
le ifade edilirse mantıkda buna terim denilir.

DELALET (denotation):.
Terim"in, kavrainın.bir ifadesi olduğunu/söyle ..
.Dıiştik. -Biz kavramları bazı işaretIerle ifade~ ederiz.
İşaretler ya sözlü veya söz~üz olur. Bütün ifade şekil-',
leri m,antığı ilgilendirmez, kavraqıın, hangi şeklinin
nıantığı iIgiIendirdiğinibeHrt01ek için, çe'şitli ifade şe­
kiııerini görelim. İslam mantıkçdarı bunları <l;eIiUet
başlığı altında incelerler.

"Delalet- birşeydir ki. onu anlamaktan başka bir


şeyi anlamak lazımg~lir30",sözıü veya sÖzsüz olu~.
Bunlar da "tabii", "akli" ve "vaz'i" diye üçer üçer
ayrılarak delaletin altı şekli meydana gelir. ı i.

29 TRICOT, Traile de Logique Formelle, s. 52. ,


3~ İSMAİL HAKKı (İzmirli), 'Miya~'ul.:.Ullim, s. ll; RAŞİT, Mi-
. zan'ul-Makal s. 8.

16
i

r- Sözlü tabii delalet: Oh, off, nidalarının bir


,ağrıya delateti gibi. "~
2 -" Sözıü: akli delalet: İşitilen. bir söZiin onu
söyleyen adama delaleti. gibi. '
3 - Sözlü vaz'i deıa:let: İnsan teriminin konuşan
hayvana deıileti gibi-.
4 -" Sözsüz tabii d~lalet: Basınını gören bir kişi­
'nin yüz ifadesinin değişmesi gibi.
5 ,- Sözsüz aklı deıaıet: Dumapın ateşe delaleti
gibi.' . "
6 - Sözsüz vaz'i del~let: Çizgilerin, işaretlerip
delaletleri gibi. '
Bunlardan mantığı ilgilendiren sözlü vaz'i del alet-
tir. ~Qzün .klasik mantık için nekadar önemli oldu-
ğunu mantığın tan~mı bahsinde görmüşt1ik." Klasik
mantığı ilgilendiren delaJetin' sözlü olması tabiidir.
"S9zlü tabii ve sözlÜ akli delaletletin 'mantığı ilgilen-
dirmemeleri açıktır. Sözlü tabii deHilet~er, belirsizdir.
İnsanın herhangi bi~ feryadı, bir çığ~ığı onun bir ruh
haline delaJet etse de, her zaman aynı şeyi ifade etmez .
.' Mesela bir "Ah... " sözü, ruhsal bir sıkıntıyı, organik
bir acıyı, bir hiddeti ifade edebilir. Bunlarınbelirsizliği
yanında parça parça oluşları da onların mantık dışın­
da bulunmalarının bir sebebidir. Yani böyle bir sözü
başka sözlerle birleştirip. h ük i.imler, akılyürütmeler
y~pıiıak "imkansızdır.
. i. . ' .

, Sözlü akIi çlenen delalete gelince, burada, sözde


kullanılan kelimelerin anlamları ba:rus konusu de-'
ğildir. Bunlar bir nevi çağrışırp vasıtalarıdİr.Bir ko-
nuşmayı işitmekle, konuşanı görmeden: kime aİt"
olduğunu bilmeye yarıyan bu lçoriuşmadaki söz değil
ses roloynar. .'

17
i

, Sözlü vaz'i deHUette' esas olan sözdür. Bu sözler


anlamhdır, 'objeleri ifade ederIer.'İşte klasik mantığın '~
konu olarak aldığı kavramların deliletleri bu soydur.
:KAVRAMIN ÖZELLIGi
Kavramla hayali birbirinden ayırmak g~r~kir.
Hayal daima özeldir, bel1i bir objenin tasavvurudur,
hayalde niteliğin rolü büyüktüc~ Kavram ise ge'nel-
dir, objenin şu veya bu niteliğini taşımaz. At hayali
ile at kavramıı~ı karşılaştıralım: At hayali, rengi, şekli
ve duruşu ile belli bir atın, .onu görür gibi zihi.nde
canlandırılmasıdır. At kavramı iSe beııi bir atı ifade
et~ez, bütün atlar onun içerisine girer. Görülüyor ki
kavram ge.nel bir fikirdir. .
KAVRAM ÇEŞıTLERı
8- :Tek tek ele ahnıl}ca:

Tümel, tekil ve tikel kavramlar: Eğer kavram


bir sınıfın tümüne delalet ediyorsa tümel,bir sınıfın
bir ferdine delalet ediyorsa tekil kavram denilir. Me-
'. sela, şehir, tünıel; Ankara, tekil'dir. Kavramlann biz-
zat kendileri yalın olarak ele alındığı zaman, böylece
ya tÜmel veya tekil olur. Eğer kavram,'yalın olarak'de-
ğil de, pir önermede, konu olarak alındığı ~aman,
tÜmel ve te.kiJden başka bir de tikel olur. Tikel kavram-
lar, bir sınıfın bir kısmına .deıalet eder, bazı ınsanlar., '
'bazı şehirler gibi. ..

Soyut ve somut kavramlar. Eğer kavrambir nes-


, neye veya bir varlığa -delilet ediyorsa somuttur~ insan.
filozof, beyaz... gibi. E~er kavram bir oluş tarzını
ifade ediyorsa soyuttur, insanlık, beyazhk gibi.
Soyut ve somut kavramların başka bir tanımı:
"somut kavraoıla;r, zjhne~ zihinin tayinettiği· bir ko-

18
"nu içinde, birşekil (fornıe) takdimederler (presenter).,
İnsan ve beyaz kavramlarının durumu böyledir. So-
yut ~avraınlar ise konusuz olarak bir. şekil takdim'
, ederler. İnsanlık, 'beyazh,k kavramlarında olduğu: gi-
bi. Soyut kavra~lar bir konudan soyutlaştınlarak
elde edilmiş1erdir"31.
Koııektif (collectif) ve distribütif (distributif) kav-,
ramlar: .Bir fertı'er grubunda gerçekleşen kavramlar
kollektif kavramlardır (meclis, ordu, sendika .gibi),
Oistribütif kavramlar da' bir gruJ?a delalet· ederfer,
f~kat bunlar, grupta değil de ,fertte gerçekleşirler (in-
san, asker işçi v.s. gibO.' Fertte ve grupta gerçekleşme­
nin ne demek olduğunu ~açıklamak için bir misal ve:-
retirrı. Bir işçisendikasına dahil olan bir işçi için bu
sendikadır diyemeyiz. Fakat işçi grub~'na, dahil olan
birisi için bu işçidir diyebiliriz. Sendika kavramı, ken-
disini meydana getiren ferderin herhangibirisinde
gerçekleşemiyor. Fakat işçi kavramı, kendisini teşkil
'eden fe,rtlerin herbirinde gerçekleşir. '
",

Müsbet (positif)- ve menfi (negatif) kavramlar':


İngiliz mantıkçısı De Morgan'a göre her kavram bir
müs'bet bir de menfianlam taşır. ,Mesela "İnsan'"
kavramı Ahmet için müsbet olarak doğrudur (Ahmet
insandır ),. at için ise menfi olarak doğrudur (at in ..
san-olmayandır) böylece' "insan" kavramı müsbet,.
insan -olmayan kavramı menfidir., Müsbet vemerifi
kavram fikri bütün ,varlığı k~plar., De Morgan',müşbet
ka~amları büyük harflerle menfi kavramları kÜ.çük
harılerle gösteriyor. Mesela X = insana x = insan
olmayandır. Böylece X + x ,= bütün varlıklarn,

31 JAC~UES MARITAlN, Elemenis de Philosophie /I, s. 45.


32 LOUIS LlARO, Les Logic;ens Anglals Contemporains, s.73 ydd. '
J. TRICOT, Trait~ de- Logiqııe Formelle, s. 32. .

19
:. Bu. şekilde 'alınan kavram çifti birbirinin çelişi~i _
(nakizi ) olur. İnsan, insan-olmayanın; insan-oımayan,~--:,
insanın çeJişiğidir. İleride göreceğimiz gibi-önennelerin .
çelişikliği farklı .bir antamdadır~

b- Birbiri ile Hişkileri bakımından:

Bir kavram' başk~ bir kavrama yüklendiğinde,


yüklenen kavram,' yüklendiği kavrama' olan nisbeti
bakımından,ya özsel (zatl) veya ilintisel (arızl) olur.
Bir kavram yikle'm olarak herhangi bir şeye yük - '
lendiği zaman, yüklenen kavram, o şeyin özünün dı-,
şında değilse, yani yüklenileniIi varlığı yüklenene
bağlı ise, yüklenen kavrama özsel 4enilir. -Mesela,
insan akıllı 'bir hayvandır önermesinde, insan kav~
~amına "akıllı hayvan" kavramı yüklenmiştir. İnsanın
insan olması onun akıllı hayvan' olmasına bağlıdır.
O halde, "akıllı hayvan" kavramı, "insan" kavramına
nisbetle özseldir. Eğer yüklenen k~vram,' yüklendiği
şeyinözüne dahil değilise, yani yüklenen kavram or-
tadan kaldırılınca yüklenilen ortadan kalkınıyorSa
, y~kleneıi ,kavrama yükleniılene nisbetle ilintisel deni-
lir. Mesela Insan gülücüdür: önerınesi,nde, -gülücülük
insanın . özüne dahil olmadığından, .gülücü kavramı
insan'a nisbetle Hintiseıdir.

KA VRAMLARIN çEşıTLı
, ,DELALETLERı
a - Nelik, gerçeklik, kimlik:
Tümel bir kavramın yalnız zihindeki fertleri dik-
kate alınırsa, nelik' (mahiyet) ; eğer zihin dışındaki
fertleri dik.kateahnırsa gerçeklik (hakikat) deniJir.
Zihin
. dısında fertleri
~ . . ister bulunsuri ister· bulunmasın

20
her kavramın neiiğ{ vardır.. Fakat zihin dışında Qbjesi
bulunmayan kavramların. gerçekliği yoktur. Mesela,
"j~san" kavramıp.ın hem neliği hemgerÇekliği vardır.
Çünki insan denince zihinde onu karşılayacak bir
"tasavvur" bulunduğu gibi insan kavramının zihnin
.
dışında delalet ettiği fertler de mevcuttur. Halbuki,
-
masallarda geçen "anka kuşu" kavram~nıJ?, neliği
vardır .fakat gerçekliği yoktur. Çünkü anka kuşu de~
nınce zihinde onu karşılayacak bir anlam vardır. ,Fa-
kat zihin dışında anka kuşunun deHilet edeceği bir
obje yoktur.· \ .

Eğer gerçekliği olan· bir ka:vra,mı yani bu kavra-


~l1ın· delalet ettiği gerçekliklerden birisini belirtirsek:
başka deyimle, onu nitelikleri ile ortaya koyupta
diğerlerinden ayınrsak,. bu gerçekliğe de ki ın li k
; (hüyiyet)denilir.

b ~ içlem, kaplam:
Bir kavram1, ya içine aldığı fertıe~e delalet eder,
ınesela insan kavramı, Ali, Veli, Ayşe V.s. gibi fert-
lere delalet eder ki bu 'fertlere o kavramın kaplarnı
, (ŞuI11ul-extensioh) denir; veya 'o fertlerin ortak 'nite-
likleri, özellikleri ve karakterlerine delalet edt',r, me-
sela Ali, Veli gibi fertleri insan kılan onlardaki duy-
gululuk,hareketlilfk, aklılı1ık gibi vasıflardır. işte bu
vasıflar da insan kavf3:lnıruniçlemi (t(lZ0I11111l1n-
con1prehension) denilir. '
Bu iki nitelik birbirine, karşıt olarak değişirler, ,
yani k.aplaın çoğalınca j'çleın;azaht, içlem çoğalın~a
kapıa.mazalır. Iv1~sela, kavak kavranıından ağaç 'kav-
r'amılla geçerken kaplam artar, içlem azalır, 'Ağaç·
kavramtnın kaplaını daha geniştir. Çü~kü Ağaç kav-

2]
ram.ı içine kavakt~n başka Çam,çınar. vs gibi bütün.
ağaçlar girer. Kavak ağacının da içlemi ağaçtanfa~aY
~ır. Çünkü ağaç kavramı kavak kavramıııııt,bütiin '
özeJliklerioi' içine almaz, ağaç kavramının özelUkleri'
bütün ağaçıa.rda mÜşterek "o]an özeJlikl~rdir.

KA VRAMLAR ARASı İLışKİLER.


İki kavram arasında dört. türlü İlişki ohibilir:
Eşitlik (müsavat), Ayrıkhk· (mübayeneı),. tanı­
girişimlik (umum ve husus 'mutlak), ve ek-
·si k -gi ri şi ın ı i k (umunı ve hp,sus ınin vech).
, Eğer iki ka vrarnın herbiri' diğerinjn bütün fert-
lerini karşılarsa aralaruıda eşitlik vardır denir: Konu~ .
şan ile gülen gibi. İki kavramdan herbiri diğerinin
hiçbir ferdi ni içine almazsa ayrıkhk vardır denir,
iı~sanla at gibi. İkisinden yalnız biri diğerjnin b~tün
fertlerini içine alırsa aralarında Jam-gir~şimlik yar-
dır denir, insarı ile hayvan gibi.' Eğer iki kavtam~ .
dan h~r biri diğerinin bazı fertlerini' içjne alırsa
aralar~nda eksik - girişimlik :vardır denir, memeJi iJe ," i

balık gibi.

Bu d.ört ilişkiyi şekillerle göstereliı:n:

--- Eşitlik

. .
Konuşan, ve gülen .kav~··
ramlanİlın i~i sj d~ insana.
KONUŞAN
has vasıf1ardır. Herkonu;.
GVLEN
şan gülendir ve her·' gQ-
len ~onuşaiıdır" ,/

22
2 - Ayrıkhk

İnsan, kavraıiıının hiçbir


ferdi ,at kavramı İçine,-at
ka"ram.nın hiçbir. ferdi·
İnsan kavramı~'l1n ."içine
gi rırıez. Yani hiçbir at
i nsan değildir ve hiçbir
insan at değ~ldir.

3 - Tam-gırişimlik

İrrsan kavramı içine giren


bütün fertler hayvan kav-
raını içine girer ama, hay-
van kavramı. içine giren
. bütijn fertler insan kav'-
ramı 'İçine girnıez. Yani
bütün insanlar hayvandır
ama, bazı havvan'1ar in-
sandıf.

4.:.-.- Eksik - girişinıiik

Memeli kavramının bazı


fertleri balık kavramı içi·
ne balık kavramının çla
bazı fertleri ine me ii kav-
ramı'içıne girer. Yani bazı
memeliler balıktır. bazi.
. balıklar ıneınelidir.

23 .
"

. ı'· ı"
,: BEŞ l'Ol\'IE~
i,

.', Porphyri~ (233~304) Arİsto'nUn mantık kita~


larına giriş' olarak .lsagoji adı altında bir kitap yaz-
,', mış, b"urada, cins, tür (nevi), ayırım, hassa ve ilinti-
'den bahsetmiştir 3J • İsagojiyi ilk defa Ammonios"tın,
mantık kitapları arasında saydığını, ve İbni Sina'dan
sonra İslam mantıkcılarının bu fikri benimsediklerini
önceden söylemiştik.
Beş tümenn kolay~ anlaşılabilmesi için Porp-
hyrios Ağacı denen şu şemayı gÖz önünde bulundur-
mak faydalı olur.

Cevher
i
i i
Cis~i olmayan Cismi olan
i
i i
Cansız' Canlı
i
i i .
Dtıygusu~ .. D~ygu1u

·1 (hayvan-
. animal)
i . . i
Akılsız Akİllı
(insan)

33 Beş tümelden ilk defa. bahseden Porphyrios delildir. Aristo


. da bunıari ele alır, fakat iık defa Porphyrios buniarı açık bir ' .
şekilde incelemiştir.

24
· . Cins: Porhyrios cinsi şöyle ta:nımIıyor: '~Bitt~k
varlığa nisbetle herhangi bir tarzda bulunan fertler
topluluğudur". ·a~ka deyimle "altında türlerin sıra­
landığı şeydir"3 4 • İslam ınantıkcılarınuı tanımı daha
açıktır:~ "Cins gerçeklikleri (hakikat) çeşitli ohutlar-
dan, bunlar nedir, diye sorulunea verilen cevaptır."3S.
Mesela insan, at kuş ... nedir? denilince verilecek cevap
hayvandır olacaktır ..Hayvan bir ci.Ilsin ifadesidir 36•
Verilen tanımlar cinsin kaplarnı dikkate alınarak ya-
pılmıştır:

İçlem açısından da cinsin tanımı yapılabilir:


~'Cİns bir vasıflar yığınıdır". Arİsto'nun tarumı da
içlem açısındandır.. · "Cins 'bir çok türde ortak olan ve
cevher kate~orisinde onlara yü.klenebilen şeydir" 37.
Cinsin çeşitleri: Uzak cins, yakın cins diye iki-.
ye ayrılır. Bir tür'ün hemen üstünde bulunan ci!l'se ya-
kın diğerierine uzak cins denilir. Yukar~daki şemada,
insan türünün yakın Cinsi 'hayvaiı, uzak cinsleri ise,
canlı,' cİsmi. olan ve cevherdir.

Cinsin· dereceleri: En. üstte bulunan cin~e üstün


cins, altında başka cins bulunınayana aşağı cins,
her ikisi arasında bulun.anlara da. orta cins denilir.
Yine aynı şemada,' cevher, üstün .cins; hayvan, aşağı.
ciİls~ diğerleri orta, cinsdir.

34 PORPHYRIOS,' Jsagoji, H.R.~Atademir tercümesi, s. 30.


35 AHMET' CEVDET, Miyar-, $edad~ s. 15, İ. HAKKı Miyar-ul..
Ulımı, s. ıı; Ö. FEVZI Miyar-, Ulum s~ IS, AHMET HIFZI,
Kısm-ı Tqsav,Vıırai. 33.
36 Dilimizde, fransızcadaki "animal" ile. '~hete" yalnız hayvan
kelimesi ile karşılandığı için, yanlış anlaşılmaya sebeb oluyor. Bu-
rada ve -bundan sonra bu kitapta k~lIanııacak hayvan keliniesi
anİma! karşılıAldır. .
37 J ..TRıCOT, Traite ... 's. 66.

25
- Tür: Gerçeklikleri'· aynı ~ıan birçok şeye bun-
lar nedir diye sorulunca v~riIecek cevaptır. Mesela Ali, ~
, Ahmet, Fatnıa vs ... nedir? diye sorulunea insandır.
denilir. İşte insan bir türdü~. Porhyrios'un tanıını:
'·TOr, cins altinda sıralanan ve cinsin
\
öz
bakimından
kendisine yüklendiği şeydir" .. Ahmet Cevdet de şöyle
tanımlıyor: "bir gerçekliğin aynı olan özel tümel (kül-
li-i zati) dir" ..
Tür'ün çeşitleri: Özel tür ve göreli tür diye ikiye
ayrılır. Özel tür (bazan buna gerçek tür de denilir) tür
olmakla'çins olmayan yani artık türlerebölünmeyen
ttir'e denir. Tür olma.kla cins de olabiline de göreli ·tür
denir. Yukarıdaki şemada İnsan özel türdür. Çünkü
altında başka tür yoktur. Canh ise göreli bir türdür.
Ayırım (lasıl): Ayırım, cins içinde türü gös-
teren karakter veya karakterler toplamıdır. Ayırımın
izahında Port-Royal ruanlığı daha açıktır. İki türlü bir.
cins dÜşünelim, her türUn cinste bulun.mayan bazı şey­
lerİ ihtiva etmesi zorunludur. Aksi takdirde yalnız cins
. vardır. Yani türJerin ihtiva ettiğini cins de ederse., cins
ve tür ayırımı yavılmaz.· Böylece cinsten farkh olarak
her türün ihtiva ettiği birinci esas, vasıf ayınmıdır. Her
türiin kendisi~e has ayırımları vardır. Mesela, cisİm ve
ruh, cevher'in iki türüdür. Cismin öyle bir şey ihtiva
etmeşi gere'kir ki cevherde olmasın, ruhun da öyle .
.Cisİmde birinci olarak gördüğümüz bu ayrı vasıf,
yayılım' (etendu)dir,. ruhunki ise.düşüncediı~38. Öyle ise
cismin ayınmı yayıJım,· ruhun ayınmı düşüncedir39~
Ayırımın çeşitleri: Ayırım uzak r~ıhm ve yakın
ayırım diye ikiye ayrılır. Eğer türü yakııı.cinsindeki-

38 Bilindili gibi Port-Ro)'al mantıkçdarı Descartes'cı görüşe halll-


~ri~ .
39 Logique de Port-Royal, s. S8.

26
. ortaklarından ayırıyorsa yakın; uzak cinsindeki ortak-,
larından' aYlflyorsa uzak ayırım, de·nir. Mesela hare-
ket etme, insa~tn uzak, hayvanın yakın ayırımıdu.
İslaıu mantıkcıları bu üç tümele özse1 tün1eller
(k 1111i-i zati) der ve tanımlannt şöyı~ yaparlar: "ne-
likler (n1ahiyet) birısi kendisine eşitdiğeri kendisinden
genel ohnak üzere iki "cıiz"den meydan~.'.'gelm4ştir.
İşte neliğe tür, genel cüz'üne cins, eşit cüz'üne ayırım
denir. Mesela, insan neliği (inahiycti) hayvan ile ko~u­
şan (naıık.) dan meydana gelmiştir. Burada, hayvan
'cins, insan tür, kenuşan ay'rırhdır"40.

Hassa: Hassa bir' türe aitolan ve zorunlu ola-


rak ayırıma bağlı bulunan vasıftır. PorpJ.'tyrios'a go-
re dört türlü hassa 01ur41 • ,] - Türün bazı fertlerine
aİt oıan.h~ssa., Mesela hekimlik jnsanın hassasıdır' 'Ve
.bazı fert,lerine. aittir. 2 - Türün bü.tün fertle,rine aİt
olaJ1 hassa. Mesela, iki ayaklı olma insanın bütün fert·
lerine aİt olan ,'hassasıdır. 3 - TürÜn fertlerine be11i
bir anda ait olan hassa. Mesela insanın ihtiyarlayın.ca
saçlannın ağarması gibi. 4 - Türüıi bj.itün ·,fertlerine
ait olmakla beraber ·daimi değildir. 'Mesela insan iç~n
~.ülıne bu tip hassadır. '
İlinti: Arİsto i1intiyi şöyle tanımlıyor: "iJj~ti ne
tanım ne hassa, ne de cins olmayıp nesneye ait olan
şeydir; veya hangisi olursa olsun bir. tek ve aynı şeye
ait olabilen veya ait olmayan şeydir, soz gelimj
oturmuş' olma~ aynı bİr varlığa ,ait olabildiği gibi ak
da böyledir, ç.ünki hiçbirşeyaynı 'nesney,İ kah ak kah'
ak-olmayan olmaktan alıkoyamaz"42. Bu şu demek-

40 AHMET CEVDET, Miyar-, Sedad~ s. ll.


41 PORPHVIÜOS, aYnı'esr. s. 46 vd.
tir: İ1intinin' ait olduğu şeyin varlığı ilintiye bağlı
değildir. ' - - - - "
İlintinin çeşitleri: Ayrılabilen ve ayrılmıyan Binti'
olmak üzere 'İki tip Binti vardır. İnsan için uyumak
ayrılamıyan bir' Binti, Habeşistanh veya karga için
kara olmak ayrılabi1en ·ilintidir. Hemek.adar Ha·be-
şistanlı' ve karga için karahk ayrılmazsa da, onların
varlığı kara olmaya bağlı değildir. ;Konu yolç olmadan,
rengini 'kaybetmiş bir Habeşistanh veya brga tasarla-
nahilir. .
Bu iki tümelin tanımlarında da İslam mantıkçı­
larınlJ). tanımları daha açıktır . .İsıam'mantıkçıları, has-
sa ile ilintiye ilintisel tümel (külli-i ôrızi) deyip
şöyle tanımlarlar: Il' Bir türe bir takım sıfatlar ilinti
olut. Bu sıfatlar eğer bİr türe ait ise hassa, çeşitli tür-
" 'Iere mahsus ise ilinti deniJjr"4~. Mesela gülrnek in-
sanın hassası, uyumak ilintİsidir. Çünki gühnek. vasfı
yalnız insan türüne hasdır, uyul11:ak ise bütün hayvan~
]a.ra has birniteliktir.

, KATEGORİLER
Kategori kelimesi Aristo'ya göre yüklemi göste-
rir. Vaılığın yahut bir konuya yüklenen yüklernin çe-
şitli sınıflarıdır. En geniş anlamı ile alınırsa kategori-
lerin sayısı sınırsızdıf. Fakat. felsefede daima belli
sayıda kategoriden bahsedilir. Bunlar temel yüklemler;
daha doğrusu temel kavr.amlardır. Aristo, Organon'-
un birinci kitabını bunlara' ayırmıştır. Aristo'cu gele-
neğe uyarak mantıkçılann çoğu bunları en genel kav ..
raınla~ diye ele alırlar.

42 ARtSTO, Orga.nonv, Topikler, H.R. Atademir .tere;, s. 10.


43 AHMET CEVPET, ayn. esr. s. 12.

28

, i.
Kategorilerinmantığın nıı yoksa başka bir disip-
linin mi içine girdiği ;Uünakaşa konusu olmuştur. Ali
Sedad, kategorilerin ınantığı değil de metafiziği jlgi-
lendirdiğini, İslam d üşünürlerinden mantığa hücum
edenle} in, mantığın bu bölümünü hedef aldıklarını,
bu sebeble, sonra ge~en mantıkçıların bu bölümü man-
tık kitaplarından çıkardıklarını söyıüyor 44 • Höffding'~
göre ise, kategoriler teorisi, psikoloji ile bilgi teorisi
arasında bulunmaktadır 4s •
Kategorilerin en· genel kavramlar olarak teıak.ki
edilme~i;çok defa <ihların klasik mantık içinde ince-
lenmesinİ gerekli kılmıştır.

Aristo'ya göre, on kategori vardıı : Cevher, nice-


lik, nitelik, görelik, zaman, yer, dumm,. sahip olma,
etki ve edi~gi. -
Aristo için kat~goriler \tarJığın tn genel cinsleridir.
Birbirlerin.e irca ediIemezler. -Bunlardan hiçbirisi ken-
di kendine .birşey] ne inkar ve ne·de tasdik' ederler.
Tasdik ve iiıkar ancak bunlar arasındaki bir bağlantı
ile olur. Bunlar tasdik ve inkar etmediklerine göre,
doğru ·ve yanlış' da değiJlerdir.
Cevher (Substance): Özü ile kaim olan şeydir.
Yaı lığın"ı devam ettirmek için başka bit şeye. ihtiyacı
yoktur. Mesela taş·, vasıflarından' ~yrı .olarak kendi
başıua bir cevherdir. Onun rengi, şekli, ağırlığı vs. ilin-
tileridir. Çeşitli taşlarda bl,! vasıflar farklı oldukları
halde, hepsinde müşterek birşey vardır ki, o da onun
taş olma.sıdır. İşte bu, taşı taş kılan onun cevheridir..
Cevher, azalıp çoğalmaya elverişlideğildir. Daha
az insan, daha,çok İnsan veya daha az taş ve daha çok
44 ALt SEDAD, Mizanıi'I-Uku/ s. 4-5 .
4S. H.ÖFFDING, La Pensee Humaine, s: 130.

29
t3Ş olanıaz. Cevh~rJ~"rjn karşıtlari da bulunmaz. İn­
sanın, taşın, atın karşıtları
yoktur. Fakat karşıtıari~
_ kabul ederler, soğuk olan, bir değişmeyle sıcak ola-
bilir~ siyah birşey beyaz olabilir. Bu deği.şmelerde cev-
her hep aynı kalır.
Nicelik (Quantite): Kaç; nice sorulannın ce-
vabıdır. Sürekli ve süreksiz olmak üzere ikiye aynlır .
. Süreksiz, aritmetiğin konusu olan sayıdır. Sürekli.
ise geometrinin konusu olan nıekan ile fiziğin konusu
olan zamandır. Sayılar arasında müşterek bir sınıf
düşünülemez. O halde süreksiz bir niceJiktir. Çi~gi
ise süreklidir, çünkü bölümleri birbirine dokunan
ınüşterek bir sınır düşünmek mümkündür, bu nokta-
dıL Düzeyler' arasındaki müşterek sınır ise çızgidir.

Niceliklerin karşıtları yoktur. Beş m~tre uzunun


zıddı bulunmaz. çoğun aza, büyüğün küçüğe karşıt
olduklari düşünülebilir ama, bu, t)iceliğin değil, göre-
liğin zıt1ığıdır. Niceliklerde azlı k ve çokluk da QJmaz.
Nice1iğin kendisine has karakteri, eşitljk ve eşitsizlik
yiiklenebilmesidir. Bir şeklin ~ir şekle ,eşit olduğu veya
olmadığı, bir sayının bir sayıya eşİt olduğu veya olma-
dığı söylenenilir.

Nitelik (Qualite): Nite.lik, kenndisi ile bir şeyin


. nasıl olduğu söylenen terime denir. Nasıl sorusuna
,verilen cevaptır.

Çeşitleri:

ı - Hal bildiı en nitelikler: Fazilet~ adalet, itidal


gibi.
2 - Meyil ifade eden nitelikler: Bunların birinci-
lerden farkı, kolayça değişebilmeleridir. Me$ela, has- :
t~lık, soğuklu'k, sıcaklık gibi, insanın bunİara temayu-

30 i
Iii olabil-ir., Sıcakkcıı soğuk, s(~ğlaınkcn hasta kohtyca
olunabilir. _ ".~
3 -- Duyu nitelikleri: Tatlıhk, -acılık, .renklcr.
koktılar. V.S.
gibi.
4 - Şekil -niteliği: Bir ~eyin eğriliği, doğruluğu.
üç veya dört köşeli oluşu gibi.

Niteliklerin -karşıtları olur. Mesela, adalet adalet-


siz1iğin~ karalık -aklığın kar_şıtıdır.
Azhk ve çakııık da
kabul ederler. Bir şey başka birşeyden daha az veya
daha çok ak olabilir. Fakat şekil -nitelikleri çokluk ve
azlık kabul etnıczler.

Görelik (Relation): - Bütün varlığı başka şeylere


- cağlı olana denir. Mesela, en hüyük, göreli bir kavranı­
dır. ÇOnki onun en büyük alnıası 'başka birşeye göre-
dir. Duyurn, biJiın gibi teri~ler de görelidir. Çünki an-
cak birşeyin duyuınu veya birşeyin bilinıi olur.
Biitün göreli kavramlar karşılıklıdır (cor~elaı(t).
Mesela, baba, oğulun babası; oğul, babanın oğludur.­
Kanatlı, kanat yüzlinden kanatlıdır. kanat ise bir
kanatlınııı kanadıdır.

Nerede (aü): N~rede sorusuna cevap olan


-kategoridir. Bir şeye, bir nıekanda bulunınasıyla ilitltİ
nıçın haldir. Mesela evde, Ankar~'da gibi.
Nezaıuan (Ouand): Ne zaınan sorusunu _ce-
vap olan kategoridir. Bir şeye, bir zaınanda bulıın-
111asıyla Binti olan haldir. Mesela: A-hmet ne zan1an
okula başladı? ı 964 yılında, diye verilen cevapta Ah-
nıed 'in zaınanla ilgili .bir hali gösteriliyar. O halde
dün, geçen _yıl, gelecek hafta gibi zaınan jfadeleri
bu kategoriyı gösterir.

31 .
,Durunı (Situativıı): Bir. şeyin -bazı cüzlerinin.
diğer cliZıt rİ~e veya' kendisinin dışında bulunan' şey- '~
lere göre ilintİ olan; halidir. MeseHi, ayakta durmak,
oturmak,. ~atık olmak gib_i~
.Sahip olına (Ava;r): Herhangi bir şeye sahip
oln1a, bir şeyin başka bir şeye sahip ·olması ile ona
i1inti olan halidir. Mesel~ silahlıdır, şapkası başındadır'
gibi. .
Etki (Actian): Bir tesir edicinin· diğer
bir şeye
tesir ettiğinde, tesir ediciye Hinti ol,an.haldir. Kesiyor,
seviyor, kırıyor gibi.
Edilgi (Passion): Bir şeyin başka bir şeyle et·
kilenınesiyle, Qna İlinti olan haldir. Kesiliyor, kırılı­
yor~ seviliyor gibi 4fi•
Aristo ~dan sonra klasikmantıkçıIar kartegorHer
teorisinde hep' Aristo'yu takip etmişlerdir. Yukarıda
- sayd ığıınız on kategori gerek batıda ve gerek İslam
dünyasında yazılan mantık kitaplarında aynen kabul-
edilmiştir. ,

Düşünce tarihinde, kategoriler ıneselesi Aristo'·


dan farklı şekilde de ~ıe alınmıştır. Aristo'dan .sonra
en büyük kategoriler iıazariyeci~i olarak Kant'ı gö-.
rürüz.

Kant'a göre kategodler47


.Kaıı fa göre kategoriler müdrikenin apriori kalıp­
lar.ıdır. Kantın kategoriler alılayışı ile Aristo'nunki çok
farklıdır. Aristo'ya göre kategonler varlığa aittir. Kant'
. 46 Kategoriler için geniş bilgi bak. ARtSTO, Organon I, Katego-
ri/er.
47 KANT, Critique de la Raiso.n Pure,Tremesaygues et Paeaud fran.
tere. s. 94.

32
da ise kategoriler zihne. aittir; bunlar. zihinde tecrü-
beden ö:Q.ce meveuttıı?---"ve bilgi ancak bunlar vastasiyle
elde ,edilir. 'Dışardan bana gelen intihaJar, ancak zih-
niindeki bu kalıplardan geçtikten sonra bilgi haline -
gelirler.' ,

Kant'a göre. kategoriler, nicelik, nitelik, görelik


ve modalite olmak üzere dörde ayrılır. Bunlar da ara- ~,
larında üçer üçer bölünerek oniki kategori elde edil-
miş olur ki şunlardır:

Birlik (Jlnite)
Nicelik .'{ Çokluk (p/uralite)
Tümlük (totalite)

Gerçeklik (realile) .
, Nitelik Olumsuzluk (negation)
1 Sınırlılık (limitalion) .

Cevher ve Binti (substance et


accident) .
Nedensellik \Le bağımlılık
. Görelik., (Causalile et dependance) , .
Ortaklık veya karşılıklı eylem
(Coınmunaute ou acıion .recip-
roque) .

İmkan - imkansızlık (pDssibilite-


impdssibilite) .
Modalite . Varnlma - Varolmama (existen-
ce-?1on-existence) .
Zorunİuluk - Olumsanık
(necessite' - contingence)

Kant'dan başka Yeniçağda kategoriler teoricİsİ


olarak, Renouvİer ve ,Höffding'in adlarını sayabiliriz.
"o KAVRAM.T~RTIŞMASI

Kavramların gerçekliği meselesi, Hıtıstiyan··Orta­


çagında, geriiş tartışma]a~a konu olmuş; üç görüş orta-
ya çıkmiştır: Adeı1ık' (nomina!isl1ıe), gerçekcilik (re-
alisme) ve kavramcılık (conceptualiSI11e).
AdcIlık (nominalisme): Bu görüşe göre genel
fiıdrler yoktur; ancak işaretler, adlar vardır. Kavram-'
ların gerçekliği olmaz. ilkçağda Antistenes diyordu
ki: "bil' a~ görüyorum atlıJc değil". Stoacılar da Antis-
tenes'in fikrine katıldılar., Bunlara göre de yalnız
ferdin gerçekliği vardır. Epicurcüler daha ileri giderek
kav~amıar yaln.ız sesten ibarettir, dediler. Ortaçağda
Rosedin (XI. asır) ve Guİllaume d'Occam (Ö.M. 1350)
adcıliğı savundular. RosceJjn cins ve türleri'n aneak
birer kelimeden ibaret olduğlllJ.u söy]~di. Yeniçağ fel-
,sefesinde de adeıIık taraftarı olanları görüyoruz.oMe.se-
la, Stu~rt Mill düşüncenjtı. konusu asla at, üçgen
,değil fakat bU; at bu üçgendir diyordu.
\

Gerçekçilik (R ealisnıe ): Bu teoriye göre,


tümeİler, temsil ettikleri- şeylerden ayrı olarak bir ger...
çekliğe sahiptirler. Porphyi'ios (2?3~304), Sain~ Anscl-'
me(1033-1l09), Guiııaurne de Cpaınpeaux (Ö. '. 1121)
tümel1erin ı özeııerden ayrı olarak gerçekliklerİnin mev-
cut olduğu' fıkrinde idiler., Bossuet (1627-1704) aktüel
gerçekliğin var olduğunü farteder, bu gerçek1ik,
haki·m olduğu tekili de temsil eder ve ona 'tümellik ve
değişmezlik verir. .

Kavramcıhk (conceptualisl1ıe): Tümellerin,


fertlerde mevcut olmakla beraber, zihinde varlıklarını
kabuleden görüştür. Tümeller bir soyut1am.a ile zihnin
çalışması 'sonucunda elde ·edilmişı~rdir. Ortaçağda

.34
Abelard "(1097-1142) bu fikri temsil etmiştir. Yeniça~
i ğın b~şında Port-RôyaI mantıkçıları da kavramcılığı
savunmuşlardır. Arnauld diyordu ki '''Mevcut olan-
herşey tekildir. B~nurtıa beraber, soyutlama yolu ile
tümel. fikirleri .teşkil ederiz ki bunlar birçok şeyi temsil
ederler". !

35
İKtNct BÖLÜM.

TANIM· VE BÖLME
i - TANIM
Aristo'ya göre tanım özün~araştırıımasıdır. Şöyle
de tanımhınİr: Tanım bir kavramın 'karakteristik içle-'
ınİni" tayin eden zihin işlemlerine denir.

. ·Genellikle 'klasik mantıkçı1ar tanımi ikiye ayırır­


lar . Batı mantıkeılarının" definition" 've "deseription" ,
İsıan;ı. mantıkclIarının "had" ve "resm" diye adlandır­
dıkları ıanımlardan birincisi .öze, ikincisi ilintiye
aittir. Öze aİt olan daha doğru bir tanımdır. Kavramın
yerini açıkca belirtip diğerlerinde~ .tamamen ayırır.
ilintiye aİt olan ise; bir şey hakkında, .onun hassaları,
nitelikleri ile ilgili olarak bazı bilgiI~r verir. Birin.ciye
özsel tanım, ikinciye .iHntisel t,anım diyeceğiz. İs-'
lam mantıkçıları bunları tam ve eksik diye ikişer ikişer
ayırarak tanım~n dört şeklini 6rıaya korlar. B~ dört
tanım şekıiDin açıklanması BeşTümele 'göre olur.

Beş Tü~eıe göre tanım çeşitleri:

·1 -- Tam özsel tanım (Hadd-ı tam): 'Bir


şeyin yakın cinsİ ile yakın ayırımından yaptİan tanım­
dır. İnsanı konuşan, hayvanla tan.m gibi.' Hayvan in-
s.anın yakın' cinsi, konuşma ise yakın ayırımıdir.

36
2 -' Eksik özsel tan.ım {Hadd-ı nakıs}: Bir
şeyin uzak cİnsi ile yakın ayırımıiirlan yapılatl taİ1ım­
dır. İnsan konuşan cisimdir dersek, insanın eksik özseI
tanımını yapmış oluruz.
3 - Tam irintisel tanım (Resm-i tanı): Bir
şeyin yakın cinsi ile hassasından yapılan tanımdır. İn­
saiu, gülücü bi~ h~yvandır diye tanımlamak gibi. '
4 -' 'Eksik ilintisel tanım/ {Resn'l-i nakıs}:
Bİr şeyin .ilintileri ile veya uzak cinsi, ile ilintisinden
yapılan tanınıına denil~r. İnsan uyuyandır veya insan
uyuyan cisİmdir diye yapılan tanımlar eksik ilintisel
tanımlardır.

Görülüyor ki tanınıııı bu dört şeklini açıklarken,


İslam ı:nantıkçıları Beş Türnel,'İ esas almışlardır. Kav-
ramlar cins ve tür İ lişkilerine gÖre sıralandığında, her-
hangi bir kavramın tanımı, onun yerini belirterek di-
ğerlerinden ayırmakla oıuyor. Bir kavramın yerin.i b~­
Hrtirken 'göz önüne alınan' Porp~yrios Ağacıdır.

Tanımlanana göre tanım çeşitleri:

Arİsto ikinci An.3:1itikler'de "madeniki tanım yap-


mak ya nesnelerin ne olduğunu ya da adının ne ifade
ettiğini göstermektir ... "48 diyor ... Lalande, Aristo'nun
bu işareti üzerİne' daha sonra gelen klasik 'mantıkçı­
ların, tanımı, nesnelerin tanım.ı yahut gerçek (rei/e-
hakiki) tanım ve kelimelerin tanımı yahut' adsal
(nol1ıina/e-isnl1) , tanım diye ikiye bölüp incelediklerini
söyıüyor 49 • 'Lalande'ın Aristo'ya dayadığı tanımın

48 ARİSTO, OrgaılOll IV, İkinci Analiiikler (H.R. Atademir tcn~.)


S. 123.
49 A. LALANDE, Vocabulaire Technique el Critiqu~ de la Phi/o-
,sop'hie, Definition mad,.

37
bu iki ayırımını mantıkçılar farklı şekillerde ifade
~tmi_şlerdir.
- İslam mantıkçılarının ayırımı, adeta far!dı varlık,
sahaları dikkate alınarak yapılıtuş gibidir., "hakiki'
tarif" dedikleri, nesnelerin tanımı, dışta varlığı (vücu-
d,u) bilinen bir neliğin (mahiyetin) tanımıdır, diye
açıklanır. M~eıa: İnsanın gerek,'özseı.v~ gerek ilinti-
sel tanımları böyle bi! tanımdır.Adsal tanırnsa şu
şekilde ifade ,ediliyor: Bir isimden anlaşılan' anlamı,
dıştaki varlığı ile ilgilenmeksizin keşif v~ izah et ..
mektir. ,Anka kavramının tanımı, "uhlmu mUdevve:
nede" 'konu olan terimlerin tanımı bu cİnsten tanım­
lardu 50.
Gelenbevi dışta var)ığı beJl~ 'olmayanların üç tür;;
lü olabileceğini söyley~rek nelerin tanİrtırnın adsal ta~
nım olduğunu açıklıyorst.,

ı ,- Gerçeklik dünyasında
varolan birşeyin (a-
yan dan birşey) varhğı bilinmezden önce yapılan' ta-
nimı adsaI bir tanınıdu.' "
.2 - Bizzat kendisi varolmayıp fakat varlIgı müm
kün olan şeyin tanımı da adsal tanımdır. Mesela An-
ka~nın tanımı böyledir. '

3 - Bizzat kendisi varolmadığı gibi. varolması


da mümkün olmayanlarfn tanımı da adsal tanımdır.
Mtselii 'zıdların bİr1iği ,(içtima-i zıddeyn) nin tauıını
gibi. ,
Bu açıklamalardan anlaşıldiğı gibi İslamınantık-'
çılarında ~akİki tanım- denen nesnele'rin ta~ımr ile,
.adsal tanım ~rasında asıl fark tanımlananın gerçeklik
s6 AHMET CEVDET, Miyar-ı Sedod s. 32;-t. HAKKJ, Miyar'u/.-
U/üm s.-30. ,
'SI, GELENllEVi, Mizan'u/·Burhan (Abdunnafi tere). C.J, s. 147.,

38
dünyasında var olup olnıamasındanileri geliyor. Eğer'
tanımlananın. gerçeklik:dünyasında yeri varsa ve biJi-o
niY9fsa bu tanımgerçek tanımdır. Tanımlananın ger..
çeklik dünyas'ında varlığı YQkEa veya gerçeklik dünya-
sında .varolup da bilinmiyorsa (ki yine yok sayihr) bu ..
nun tanım'ı da adsal tanımdır.
Klasik Batı mantıkçı1arının nesnelerin tanımı (la
d~finiUon des choses) v'e adsal tanım -r ia delinition 110-
n1İnales ou la d einition du 110111) anlayışında İslam
mantıkçılannın anlayışınd~n .farklı bir durum göie
çarpar.
Port~ Royal mantığında bu ayırım şöyle yapılıyor:
'~Zira nesnen,in tanımında, ın~sela: İnsan akıllı bir hay-
varıd1r, z~man hareket ölçüsüdür, gibi tanımlarda, ta-
nın1lanan İnsan veya zaman terimıerin~, herkesee b'i-
linen fjkitleri vedlmektedir. Bu fikirlerin içerisinde,
a~~llı hayvan ve hareket ölçüsü gibi diğer fikirlerİn de
bqlunduğu iddia edihnektedir. Oysaki adsal tanımlar­
da, ancak ses'e dikkat edilir, -.ondarı sonra, bu ses,
başka ketim~ıerle gösterilen bir fikrinjşareti ol,duğyna '
göre tayin edilir:. "52.
G'obı~rnun ayırımı ise şöyledir: H Adların tanım­
ları,- tıerimlerin anlam'larını, ya kelime İcat ederek ya
eski bİt kelimeninmüphem ifadesini belirterek, tesbit
etmege yönel,rniş Hcon\'~ntion" lardlf. Burada tanımı
yapılan ad, tanımla. m~yda.na getiriln1iştir. N~snenin
(la chose) tanımında 'ise tanımlanan 'bir veridir. Bir-
şeyin neden' ibaret olduğunun tanıtılması söz konu-
sudur. "53

,52 Logique de. Port-Royal; s. 88.


53 E. GOBLOT, Traite de Logique, 's. 88.

39·
Adsal tanımlar tamamen, keyfidir. Onu yapana
bağlıdır. Franek'ın felsefe sözlüğünde şöyle bir misal ,"'-'""
veriliyor: Üç kenarIı ve üç açı1ı şekle daire diyorum,
desem, burada daire kelimesinin herkesee kabul ec,iI~
anlamını değiştirdiğim 'için ayıplanabiliriı;n. Fakat bu
keJimey'e yeni bir anlam verdiğim için bana ,itiraz edi-,
lemez. Mesele şudur: Adsal tanımlar bize bağlıdır. Şu
,kelimeye şu anlamı veriyorum diyebilirim. Bunda doğ­
rqluk' ve yanlışlık aranmaz. Halbuki gerçek (reelle)',
tanımlarda durum tamamen tersinedir. Nesnelerin
taibatını belirtirken nesneye bağlıyımdır. Bu sebeple
doğruluk ve yaıılışlık bahis konusudur, tanımla tanım­
lanan arasında uygunluk aranır. Aynı sözlükte gerçek
. tanımların öze a~t, adsal tanımların da ilintiye: ai~ ol-
duğu beHrtiliyor. Bir nes,ne (la chose) Üintileri ile,ta-
nımIanırsa" mesela yıIdınm, ışık ve gürültü i'~ tanııiıl,a­
Rırsa bu· tanım görünüşte gerçektir. ama t~melde adsal
bir tanımdırS4 •
G'ör~l üyor'ki İslam man~*çıları ile Batı. mantikçı­
larının, gerçek ve adsal tanımlara verdikleri anlamlar
farklıdır. Birın~iler, ayı~~ada varlık: sahalarını; iki~­
,eifer, deyim yerinde ise, taİum! ·yapanın tanımı yaptlan'
karşısındaki görüş açıs~~ı .esas almışhit~ır.
İslam mantıkçıIarma göre önemli -olaJl tanımı
. yapıİan varlık sahasıdır.' Tanırrü yapılanın varlığı 'ya,
zihin dışındadır; önceden gördüğümUz, gibı böyle'
bir kavra~ bem ne1iği (mahiyet) hem de gerçek·liği
vardır veya tanımı yapılai1ın varl1ğı yalnız zihiiıdedir,
- yani yalnız neliği vardır -. B~rinci1erin tanım'ma
gerç~k tanım, ikincilerin tanırnma da adsaI tanJm
denilir.
,S4 FRANCK, Dictionaire Des Sciences Philosophiques, Deriııition
maddesi. ' .

40
Klasik Batı mantıkçılanna göre ise, bir nesnenin
. tabiatını beHrtmek için yapılan tanım gerçek hınınıdır .
.Nesnenin tabiatı 'bize bağlı 'olmadığı için gerçek tanım
keyfi olmaz. Tanırnın tanımlanana uyması gerekir. Ad-
sal tanını ise, tanımı yap~na bağlıdır. O. halde keyfidir
(arbitraire), bir adın anlamını açıklamaktan ibarettir.
'Batı mantıkçı!arının adsal dedikleri tanım İslam man-
tikçılaıının "laIzi" dedikleri tanıma yak,ındır 5s • '

Tanımın şartları:

1- Tanıın, tam olmalıdır. ı;:ski ,nıantıkçılaı 1-


nılz bunu şu formülle ifade ediyorlardı: .~~Tar~f efradlıll
ca/ni ağyanfıı tnani Ofl11alıdır"56, Yani tanımı,yapılanıIl:
. bütün fertleri tanlinın içine girnıeli,' ° sınıfa, dahil 01-
nıayanlar dışaıda bırak~lnıahdır. Batı mantıkçıları da
''9'n~ fikri şu la.ti~ce ciiinl.e ile; İ~ade edi~crla.rdı: H<;on-
ııenıaf foto delınlto et solt def11u/o" yanı tanıın, tanıını
yapılarun tümüne ve yalnız ona uygun
, .... olnıalı(1)ı 57 •

2- Bir şeyi
kendisinden daha ınüpheın bir şey­
'le tanımlaman1atıdır. Yani bir tanımın, anlanı) açık ke-
limelerJe yapılınası gerekir.

. 3 - Tanıındakısır-döngü (dei'r-i ha/tl - cerele


vicieux) bulunmamalıdır~ Yanİ bir şey,j, bilinnıesi ken-
disine bağlı bsışka bir ~eyıe tanımlanıaınahdır. Meseıa~
hükmü, iki kavram arasında bir bağ kunnaktır diye
tanımladıktan sonra, ka~ramı hü.kınün l-::·ir bölümüdür
diye tanımlarsak kısır-döngü ,olur.
55 "Müphem hirsözü d~ha açık hir sözle tefsir etmeğe lafzj tarif.
denir:' AHMET HIFZI, Kı.\'/tl-I Ta.\'aVl'II!'all1lilı H~"iisal'i1 Mi=mı
s.42.
56 iSMAİl ,HAKKı, Miyarııl-Uliim, s. 31.".
57 GOBLOT, Ayn, esr. s. 117; TRiCO'T, Ayn, esr. 91.

.J. L
Tanımlananiazlar:

J-Ie~şeyi tanımlamak ınümkün değildir. M,antık- '~~


çılar tanımı yapilmayanları üç grupta toplamışlardır .
.ı - Tecrübenin doğrudan doğruya veıileri tanım . .
ıanamazlar. Duyumlar (renk ses vs.}, duygular (aşk, '
kin vs.) bu 'türde!ldir. Bilmek,. anlamak için' bunları
doğrudan doğruya idrak etmek gerekir. Anadan doğ­
ma b.ir köre,' kırmızının ne olduğu hiçbir tanımla anla ..
,tılamaz. Aşk, kin 've nefret duyguhirı da böyledir.
2 - Üstün" cinsler de tanıınlanariıazlar. Tanım,
, tanımı yapılaİlın cinsi ile yapılır. Üstün cinslerhı cins . .
leri .olmadığı İçin tanımları mümkün olam.az. Bu ü.stün
cinslere kategörHer, en genel kavramlar ,da' denilif ..
K,ategoriler bahsinde bunların tam bir listesinin yapıla­
madığını sayılannın fiIozoftan filotofa değj'ştiğini
söylemiştik.. Mesela, zaman..me'kiin,' birlik, çokınk'un
tanıınıarı doğrudan doğruya ,yaptla;maz, ancak baiı
soyutlaına'larla anlaşılabilir. Bii geometrik şekilİeti,
. mesafeye ait ilişkiler vasıtasiyle tanımlıyoruz. Mekan
ise, nıesafeye aİt bütün belirtiler çıkarıldıktan sonra
geriye kalandır diyebiliycruz.
, J

3 - Tanınun, açık,lanmasından anlaşıldığı. gib~.


tanı tanım, ancak tür!erin olur. Çü.nki ancak türün özü
ile tantını yapılabilir. Ohalde fertlerin tan1 tanımı yapı­
lamaz. Arİsto ancak genelin bilimi,olur diyordu. Aris- ~
to'ya zıt olarak Stoacılar ve Stuc~rt Mill İsegc~~ek -olan
ferttir, ancak ferdin bilimi olur diyorlardı. Gerçek, ta-
nım bir varlığın kendine has karakte:rlerini ,saym~ktır.
Mill, Aristücu geleneğe aykırı olarak gerçek varlık fert
olduğuna göre, ancakfertlerın -tanunının yapıiabilece­
ği nİ iddia 'ediyordusB.

58 Tanırnlanamazlar içingeriiş bilgi bk. RABİER, Leçon-v de Phi/o-


.\'Ophie Il, s. t 88 vd. GOBLOT, Traife de Logiqııe s. 177 vd.

42
11·- BÖLME

Bö]m~ tanımla ilgiıidIr. Tıpkı tanımda olduğu gibi


Bunda da bir belirtme vardır. Tanımın tamamlayı­
cısı duruinundadır. Tanıın, tanımlananın daha çok iç-
lemi ile ilgilidir. Bölme ise bölünenİn kaplarnı Be il-
gilidir. Bölme bir 'büt"ünGn bölümlerine ayrılmasıdır.
Klasik mantıkçı1ar. iki. türlü bölmenin olduğunu
söylerler. B.i.rincisi bir tümüh eleni.anları.na bölünme-
si, eski deyimi ile "kül/ün eczasına taksimi" ikincisi,
tümelin tikeVerine bölümü, eski deyimi ile ~~küllinill
cüz'iyatina taksin1idir"~9. Batı mantıkçıları da aynı iki-
lemeyı yapıyor lar. Onlara göre de iki türlü tüin (bütün)
vardır:. Birincisi farklı parçalardan yapılmış ,bütündür
buna ı~tince "totum'" denir; ikincisi müşterek bir'
terim olan 'bütündur. Latince ~'omne" denir. İki tür~
iü. Him ~ıunca iki türlü de bölme olur 60 •
Birinci 'şekiİ bölmede bölünenler, bölünenden ay ..·,
ndır. Mesela suyun, oksijenle hidrojene bö.ıünmesi bu
tiptendir. Bölümlerin ikisi d~ yani hidrojen ve oksijen,
bütün olan!"sudan 'farklı şeylerdir ..
ikinci şekil bölnıede ise, bölünenle bölünıleri pir- '
birinden ayrı şeyler değillerdir. Ya]nızhölünenbölüm­
lerinden daha geneldir. Mesela, çizginin doğru çizgi
\Le eğriçizgi' diye ayrıırnası bu tipdendir.' Mantık.
açisından .asıl bölme bu ikincisidir.

İslam mantıkçdarı nasıl tanım'ı beş tünıele göre çe-


şitlemişlerse ,Port-Royal mant.1kçıları da-; beş tümeli
esas alarak bölmeyi çeşitlemişlerdir 61 •
59 ALİ SEDAD" Mizan'ul-Vku/ ... , s. 32-33.
60 LogiQ'1e de Pqrt - Royal, s. 177.
61 Ayn. esr. 177 vd.

43
. / . . cisİnı ve
-- Cinsin tür'lere bölünmesi: Cevher. .'

ruh. diye~ hayvan (([ninıaı). insan ve insan olmayan 'v

hayvan (heıe) diye ikiye bölünür.


2 ~ Cins bir de ayırımlarınabölünür. Hayvan ya
akıllıdır veya akılsızdır. Sayı ya tektir veya çiftir. Çiz-
gi ya doğrüdur ya eğridir gibi..~
3 - Bİr
konu ilintileri ile de .böıünebilir: Vücut
ya harekettedır veya sükün halindedir. İnsan ,ya sıh­
hatlıdır 'ya hastadır gibi.

4.- Bir ilinti farklı konulara böıü.nebilir. MeseliL


l1ıcziyetler ya bedene yada ruha aittir gibi.

, Bölmenin şartları:

i - Bölme tanı olmalıdır. Yani bölünenin kap ..


lamına giren hiçbirşey dışarıda bırakılınamaıldır ..·Me-
sela, sayı ya tek veya çift olur; bu tam bir bölnıedir.
au şart her iki bölme için geçerlidir.
i 2 - Böıüm.lerdeh biri böıü.nenin aynı. veya ona
aykııi olmanıalıdır. Bu şart yalnız ikinci bÖlme içindir.
'AH Sedad'ın verdiği mjsal şudur;' Çizgi, ya doğru çiz-
gi olur' veya eğ'ri çizgiolur bölmesi doğrudur. Fakat
eğer çizgi ya doğrudur veya dairedir; çizgi ya çiigidir
veya eğri ,çizgidirdense bu son iki bölme yanhş ölur.
Çünkü bu bölmelerde bölüncne aykırı ve böJünene eşi~,
. parçalar vardır.,
Yeniçağ felsefesinde başlayan, t~ıetodoloji çahş­
ınalarında, klasik mantığıri tanımı ve bölıne bah.isleri
öneı:nlerini
devam ettjrmi~lerdir. Bilhassa matemat.iğiri
metodu incelenirken tanımlar ele alınmış, ampirik
ve yapıcı (constructif) tanımlardari bahsedilmiştir.
Bölüm bahsi de biyoı~jide sınıflama adı altında üzerİn­
de durlılan bir konu olmuştur.'

44
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HÜKÜM VE ÖNERME
Önerınenin tanınn:

Önerme iki veya ikiden fazla' teriınle yapılmış bir


sözdür. Öyle bir sözdür ki d<?ğru veya yanlış olması g~­
rekir. Bu nedenle. dua, emir, soru gibi sözlerden a~rı1ır.
Mesela': Al/ahım, günahlarımı a/fet. Şu nıektubu pos-
taya ver. Anakara ile İstanbul arası kaç kiloınetredi,?
gibi sözler anlamlıdır, fakat doğru "Veya yan1rş değiller­
dir. Bunlara önerme .. denınez.
.
,Hava açıktır . .Yağn1ur
yağarsa sokaklar ış/aııır gibi ifadeler. ise doğru ve
yanlış olabilirler·,ve bunlar birer önermedir. Bir Sözün
doğru veya yanhş olnıası için, o sözün birşeyi tasdik
veya inJ<aretmesi gerekir, yani bir hükınü ihtiva etme- '
lidir ..0 halde önerme bir ·hükün~.dür. Daha 'doğru bir
,deyimle önerme, hü.)(mün ifadesidir. Hüküm zihnİn
bir işlemidir. Bu, sözle ifade 'edildi mi, önerme denir ..
Arİsto önermeyi şöyle"tanİmhyor: ~'Bir şeyhakkında
bir şey' tasdik veya İnkar eden. sözdür'·'62 . Önerıne
şöyle de tantmlanır: HBir sözdür l< i onu söyleye~e bu
sözünde. doğrudur yahut yanlıştır demek sahiholur~'63 .

.62 ARtSTO, Orgaııon III: Birinci Aiıalitikler. H.R. Atademir


terc. s. 3.
63GELENBEVl, MTzal;'ul-Burhan, Abdunnafi terc, C. II. s. 4;
AHMET CEVDET, Miyar-, ,Sedad, s. 34.

45
i· .'

. Önernıenin ~'~BSI:: '----,

. Önerme bir hüküm olduğuna görç, Olf öneımede..,


bir yükleıİen bir yüklenilen \te bir de ,bu ikisi arasındaki
il,i,şkiyi sağlayan bağ· vardır: -
.Hava açıktır ve yağmı(r yağarsa
sokaklar ıs/anır
önerınelerini ala.lım. Blrincİ önermede hava, yükleni-
len veya kendisine hükmedilen (mahki'ıın-u aleyh); .
açık, yükıe~en veya kendisi ile hükmedilen (mahkum-u
bih), tır·ise bağdır.

medil~n;
İkinci önermede~ yağın ur
. .
yağar kendisine. hük-
sokaklar ıslanır kend.isi ile hükmedilen-
dir , i kisi arasındaki bağ da, 'sa dır.

ÖNERME
.
ÇEŞtTLERİ ,

. Y,üKLEMLİ VE ŞARTLİ ÖNERMELER


Bir·önermede bağ kaldırildığı zaman, iki tarafın,
yani kendi~ine· hükmedilen ile kendisi ile hükm~dilen~n
alacağı şekle göre, önerıneleri' İslam mantıkçıları yük-
lemli \Le şartt'ı diye ikiye ayırırlar.
Önerınede bağ ka.~dırıldığ·ında iki tarafta' t~k kav-
ram ka1ırsaböyle 'önerm~Iere
yüklemliönerme)er
denir. Mese~a Hava açıktır önermesinde, .bağ kaldırİ­
lırsa geriye ha va ve açık .di ye iki rerim 'kahr. Bu tip
önermelerde- kei14isin-e hükmedilene konu, kendisi ile,
. hüknıedilene'de, yüklem denir. Yukarıdaki önerınede
de hava ,konu; açık yüklem; tır da bağ'dır.
Eğer önermed~ki ba.ğ kaldırıldığında jki ~arafta
tek kavram değilde birer cümı~cik kalırsa bu tip öner-
melere de. şa.~tlı önerıneler denir. Mesela,. Yağmur
yağarsa sokaklar ıslanı,. Ya gündüz olur veyagüneş bat-
nıış bulunur önerınelerini alalım. Birincisinde "sa", ikin

46
cisinde Hya.veya" bağlarını kaldırınca geriye, birincide
,yağınur yağar ve ~okaklar !slanır, ikincisinde
,ise günd üz olur ve güneş batmış ,bulunur, cüm
leleri ,kalır. Şartlı onern;ıelerde kendısine hp.kmedilene
ınukaddem (an tecedent) , kend'isi ile hlikrhe4ilene
ta i i .(consequent) denir.
Klasik Batı mantıkçılarİn.ın bu açıdan yaptıkları
. çeşitlernede bazı farklılıklar vardır. Bunlara göre, bir
önerm.ede, bir konu ve bir yüklem lı1)lunursa biı öner ..
inelere basi t veya' "cathegorique" v;.eya Hiıttributive"
önerm.eler; birden 'fazla konu ve birden fazla yükleni.
bulunursa bunlara da bileşik önermeler denir~4.
Batı manhkçllarının basit ve kategoril<: diye adlan,.
dırdtkları önermeler, İslam mantıkçılarının yüklernH
dedilderi öne-rmelerdir. İsHirn mantıkçılarının şartlı
dedikleri önerı'neler, batılıların bileşik dedikleri öner-
ıneler' içerisindedir.Aşağıda göreceğimiz gibi,Bile-
şik 'önermelerİn birçok çeşidi vardır. İslam mantık­
çılarıbunlardan yalnız ikisini bitişik şartlı (condition-
nelle) ve ayrı~ şartlı (disjonctij) önerıneleri işlenıişler,
İşmail Hakkı İzmirli~nil1 i4ediği gibi 6 \ diğerledni dik-
kat naiarına almamışlardır.

ÖNERMELERİN OLUMLU VE
QLljMSUZLUGU
Yukarıda önermenin iki tarafı olduğunu söylenıi~­
tik.y-ükleınli önermeierde taraflar, kontı ve yüklem;
şartlı önermelerde 'ise Hmukaddem ile "Hili" dir.
Taraflar arasında bir bağ, kurulduğu zaman önerme
nıeydanq. geliyor. Zihin de böyle bir- bağı iki şekilde

64 Logique de Port-Royal s. 125; TRjCOT, Traite ... s. 142.


65 ıSMAİL HAKKı, Felsefe Dersleri, S. 144.

47
kurar: Ya bu iki taraf arasındaki ilişkinin (nisbetin)
vııku bulması ile veya vuku bulmaması ile olur. Bi>'""
rinci ourumda ônermeye olumlu (muclbe)': ikinci
durumda -işe olumsuz (salibe) ·denilir.
Yukarıdaki misalIeri tekrar ele. alalım. Hava açık­
tır önermesinde, hava ile açık arasındaki ilişkinin "u..
ku bulması ~i1e hü.kmolunmuştur, b.u· Qnerme olumlu
önerınedir, Hava açık değildir önermesi ise olumsuz
Önermedir. Görülüyor ki yükIemH 'önerinelerde konu
'ile yüklein birleşirse ona oluınlu, konu ile yüklem bir~
'birinden ayrılırsa buna da olumsuz önerme de-
niyor.
Şartlı önerınelere gelince: Yağ/nur yağarsa sokak-
la, ıs/anir bitişik' şartlı önerınesi olumlu önerınedir.
Çünki mukaddem ile taH birbirine yaklaştırııınış, ara-
ıarıı~:da bitişik1ik vuku bulmuştur. Yağmur yağarsa so-
kakfar kuru kalmaz önermesi ise olumsuzdur. Çünki
mukaddem ile fa1iriİn birleşmeleri yuku buıırı~mış bir-
. birinden ayrılmışlardır. Yanİ biri varsa diğeri yoktur.
Yağmurun yağmas~ ile sokakların ~uru kalması bir
. '\ arada olmaz.

Ya gündüz ~lur veya güneş batmiş bulunur. ayrık


şartlı önermesi olumludur.. Çünki mukadderiı ile taH
ar~ındaKi ayr~1ık vuku bulmuştur. Ayrık şartlı. öner-
mede iki t~af .arasındaki ilişkinin esası, iki tarafın
ayrık -olmaları yani bir arada ·bUlunpıanıalarıdır. O
~ald,e bu aytdık vuku'bulursa önerme olumlu olur.

. Ayrık şartlının olumsuzunda ise ];lu ayrıliğın vuku


. bulmaması gerekir; Mese1a, ya güneş doğar veya rüz-
, gor eser değildir. Burada' iki taraf arasında ayrılık
vuku .bulmamıştır.
YÜKLEMLİ ÖNERMELERİN, ÖZELLİK,
VEÇEŞİTLERf~
'1 - Konunun niceliğine göre çeşitlerne:

Yüklemli önernıelerde konu ile yüklern bir bağ va ..


sıtasiyle ya birleştirilir veya uzaklaştırılır. Klasik man-
tık açısından böyle bir hükümde konu yükle m ile va-
sıfiandırıhrken, konu yüklemin içine sokulur. Mesela
'ilısmı ölünı1iidür derken konu yüklernin içine sokuhnuş­
tur. Yani insan sınıfı ölü,mlüler'sınıfı içindedir demek:
tir.
, Konu yüklenı
tarafl,ndan vasıfJandırılırken" bu
vasıflandırnıada k~stedilenkonunun kavramı Ill1 yok-
sa o konunun deHilet ettiği nesne nıi? olduğu üze-
, rinde İsHım mantıkçıları dUfnnış ve bı~ açıdan yüklemli
önerıneleri çeşitIeınişlerdir. i

Bu çeşıtlerneye geçmeden önce çeşitlemede esas " ,


olan terimlerin açıklamasını yapahnı: Önerınede ko-
nunun k~vranıına zikredilen konu (nıevzuruzikri)~
, asıl hükmedilene de, yani 'konu olan kavraıııın delalet
ettiği fertleregerçek kon u (nıevzu-u hakiki) denir.
i Konu eğer tek ise, k3:vramı heın zikredilel1 konu, .hem
de gerçek konu olur. Yani zikıedilen konu ile gerçek
konu birleşir. Mesela, Alunet öğrencidir, önermesinde,
Ahmet sözünün kavramı bilinen ve, tek' olan Ahmet
adlı kişidir ki o öğrencidir.

Eğer konu tüınel olup da, bizzat nelik (nıtıhiyet)


üzerİne hükmolunursa yine, zikredilen konu ile gerçek
konu birleşir. llayvan cins/ir, önerınesinde ,hüküm,
hayva~ kavraınının' ncliği üzerind,edir. O halde hay-
van kavranıı hem zikredilen konu henı de gerçek konu
olur. , ,

49
Zikredilen konu ilc gerçek konunun birleştiği
bu---" .
iki' du~umdan birincisine teki I· önerme iktncisine
tabii öner me deniı.
Önerınelerde zikredilen konu ile gerçek konunun
'birleşmcdiği"duiumlar da olur. İkisinin ayrıldığı zaman
zikredilen konuya kQnunun ünvanı "ünvan·ı ıne L'ZIl\ ,
veya konunun vasfı (vasfi 111eıızu) denir. Hayvan y\.r
içer dediğinıizde· hayvan kavramı "~ünvanı ınevzu".
bu kavramın deHilet ettiği fertle-r de -'zatJ mevzu" olur. .
Hüküm, ~'zatJ ınevzu" yani konunun kavramının fert-·
leri kasdedilerek yapılırsa bclirsi'z (n1ühmele) ile
nie'elik ,bildiren (nıü!ısurej önerıneler meydana
gelir66 •
Bu' şekilde yüklenıli önernıelerin beş çeşidi orta-
ya çıkar:

i -- Önernıenİn "zikredilen konusu tekH ise, te.-


kiı ö n e r ro c (kaıiye-işahsiye) denir. Mesela, Ah-
ınet öğrencidir gibi.'
2 - Önerınenin" konusu t,ünıeI olup da hükGm,
konunun özü (nıevzlI-u zat;)" kastedilmeye~ek yalnız
HUllı'aJl-1111eVZll~' ~izerine olursa tabii önerine "denir.

3 -- Hükünı. "zatıınevzu"~ yani konunun "fertleri


Uzerine olup d:a nicelik bildirmezse b e i İ r s i z ö n e ~­
ın e (kaziye-i nıüllIuele) denir. {nsan ölüın!üdür' gibi.

4 -- Eğer konünun fertlerinin ~iceliği. belirtile-


rek bunlardan bir kısını kastedilirse t i k e ı ön e r m e
(ka=iye-i cüz~iye J. denir. Bazı "insanlar öğretnıendir,
gibi. ·
. 66 GELENBEVi, Ayn. Esr,. C.-ı. s. ı 7-;21;
AHMET CEVDET, Ay 1\. Esr. s. 39-41. iSMAİL HAKKı; Mi"":
yar'ul-U/un,l s. 38-40 ve' Felsefe De;sİeri s. 134-135,

so
5 -' Hüküınd~ konunun fertlednin niceliği be-
lirtilerek bUijların tümü kasdediIirse· tüme 1, öne rrne
. denir. Bütün insanlar ölünıliidiir gibi.
'B'u beş önerrne çeşidinden tabii önerme bilimlerde
kullanılmadığı iddiasiyle terkedilmiş tekil ve belirsiz
-önerıneler de 'tümel ve tikele irca ediln1iştir ..
Tekil önerrne klasik ınantıkçılarca tümel önerrne
gibi kabul edilmiştir. Çütikİ tekil önerınede konu olan
., terim bütün kaplarnıy]a ele alınmıştır.
Belirsiz önerrne ise ~uııananın kasdına göre bazan
tikel bazan da tümelolarak, kabul edilebilir. Ahmet
Cevdet (paşa) b~ hususta şöyle diyor: "Belirsiz öner-
me tikel pnerme hükınündedir. Yani birinin doğru
olduğu yerde diğeri de doğru olur. Bilim ve fenIerde
(u/Cıın ve funun) belirsiz önerme, tikel önerrne gibi kul-
lanılır. Fakat edebiyatta bazan belirsiz önerrne tümel
önerrne gibi kullanıldığı ,olmuştur. Mesela A"rupa ,
ahalisi çalışkandır denildiğinde bütün avrupalılar kas-
tedilir. Fakat bu türlü edebiyat önermeIerİnİn tümel-
liği örf ve a,dete dayanır. Yoksa felsefi meseleler gibi
akl i bir isbata değil 67 "
Bu şekilde beş önerme çeşidinden geriye ikisi .~a­
lıyor, tümel ve tikeldiye. Bunların da-olumlu ve olum-
suzlukları dikkate ahnınca~ İslammantıkçılarmıfl
"rnahsurat-ı erbaa" dedikleri dört önerme çeşidi ortaya
çıkmış olur.

Tüınel olumlu her K Y dir.


Tüınel olunısuz hiç ibir K· Y. değildir.
Tikelolumlu bazı K Y dir.
\..
Tikel ·olumsuz bazı K ~ değildir.

67 AHMET CEVDET, Ayn. Esr. s . 43.

51
Bunlar d~ şuharflerJe gösteriHr:
Tümelolumlu A
Tümelolumsuz E
Tikelolumlu i
Tikelolumsuz 0 68

Yüklemin, niceliği:
Yu~arıdaki açıklaınada görüldüğü 'gibi kH\sik'
mantıkçılar önermenin niceliğindel1 daİ,ma önermenin.
,konusunun niceliği'ni anlamışlar, yüklernin n'iceılğinC'
önem vermemişlerdir. Yüklernİn niceliği de Aristo'-
dan 69 beri klasik ~antıkçdarın dikkatini çekmişse de
yüklernin niceliğinin be1irti~ınesinde bir, fayda ol-
madığı sebebiyle ele ahp işlenıemişlerdir. İslam
'mantıkçıları da yükleınin niceliğinin belirtildiği öner-
,meleri "kazaya-i münharife kural dışı önerıneler
H

olarak telakki etmişler 7(1 ve işlem dışı bırakmışJardır.


Bunlara göre yüklerrı konunun bir 'sıfatı olmak sebe-
biyle, daima kavram olarak telakki edilir, pu- kavramın
, delillet ettiği fertler dikkate' ahnınazlar7' • 'Bir kavranlIn
fertle!i dikkate a'lın'nı~yınca, da onun için bir nicelik
,düşünülenıeı.
Klasik mantıkta önemsenmeyip :işlenmeyen ;bu
k~nu XiX. asır İngiliz 'mantıkctlarmca ele alındı.
George Bentham'ın öncü,lüğü ile Hamilton' yüklernin
niceliği problemini işleyip geliştirmiştlr72 •

68 Bu harfler batı mantıkçılarının, kullandıkları harflerdir. İsıftm


mantıkçıları önermeleri şu harflerle göstermişler<.ijr.
A '=:= i'" E = J ,I = r ' ° ~ y.
69 ARISTO, Organon Il, Önermeler. Atademir terc. s. 'LO.
70 GELENDEVİ, Ayn. Esr. C. 11. s. 22. I, i

71 GELENB.Evt, Ayn. Esr. s. 21 Ve İSMAİL HAKKı, Felsefe Ders-,


leri s. 135. "
72 LOUIS LfARDJ Les Logiciens Anglais Contemporains, S. 37 ydd.

, 52
'Bütün insanlar ölümlüdür, derken, burada öneı~-,
menin yüklemi olan ölümlü'nün nice1i~i l?t(lirti1m~­
miştir. Hamilton'a göre bu hal dilin bir eksikliğinden
ile.ri gelir. Aslınrl'a düşüncede yüklernin de niceliği var-
dır. ,Bütün İnsanlar ölümlüdü;r demek gerçekte, bütün
İnsanlar J?a.zı ölümlülerdir demektir. Çünki insanlar-
<.lan başka ölümililer de vardır. O halde ınantık, dü-
şüncede gizli olan bu durunıu açıkça ifade etınelidir.'

Bu açıdan önermeleri,n niceliğine göre bölünmesi


el~ alınınca,evvelce yahıız' konunun niceliği dikkate
alınarak yapılan ikfli ayınııa bti sefer dörde çıkınış olur

\ '-' Konusu ve yüklemi tüınelolan (toto-toıale)

2 - ~onusu tünıe1, yükleıni tikelolan (Ioto-par-


tielle). '
3 - Konusu tikel; yüklemi tüıne} olan (parti-to-
,ta/e)
4 - Konusu tikel, yüklen1.i tikelolan (part i-par-
tielle). ' ,
Önerınelerin olutnlu ve olumsuzluğu da dikka-'
tea1ınınca '~lnahsurat~l erbaa~' denen yukarıda gördi.i~
ğümüz, d~rt öneroıe çeşidi seki~e çıkınış oluL '

ı -, Oluınlu,"toto-totale": Burada' konu ve yük.


lem bütün kaplamlaxıyla alıninıştır. M isal, her üçgeıı
her üç kenarlı poligondur.
2 -' Ohimlu Htoto-partieHe": Konu tünıel, yük-
lem tikel,ola.rcik alınmıştır. Misal, 'Iıe,' üçgen' bazı şekil­
lerdendir.
3 - Olumlu Hparti-totale": Konu tikel yüklen1
Hİrnel ,olarak a1ınınıştır. Misa1, bazı şekiller'
bütün
tiçgenlerdendir.

53
Olumlu paru-particlle": Konu· ve yükleııı
4 -
tikelolarak alnımıştır. Misal bı./zıeşkelldrZı şekilleı' . "-"'-'

hazı üçgenlerdir.
'.
5 -- Olumsuz htoto-totale~':
Konunun bütün
kaplaını, yük1ernin bütün kat)lamının dışındadır ..
M'isal, hiç bir üçgen hiç bir kare değildir.
6- Oltunsuz, 'i tüto-partielle": Konunun büti.i-
nü, yüklernin kaplamının bir kısnılndan çıkarılnl1ştır.
Misal, hiç bir üçgen bazı eşkencirlı şekillerde1l değildir.
7 - Oluınsıız Hparti-totale'.': Konuıııın kapIaını­
na girenlerden bir kısnıı yükleınin bütün kaplaınının
dışında bırakılınıştır. Misal,- hazı'eşkenar/ı şe/'i/'er
hiç bir üçgen değildir~
8 - Olumsuz Hparti-partiene": Konunun kapla-
mının bir kısmı yüklernİn kaplamıııın bİr kısınında bı­
ralolmıştır.·M.isal, bazi üçgen/er bazı eşkenar/ı şekiller­
. den. değildir.
, yüklenıİn. de niceıiğinİ dikkate alar~k qllerme-
ı~rin incelenmesİ pek rağbet göf1nenıiş, Hanıilton'.un '
bu 'açıklaması bazı itirazlara hedef olnıuştur. Bu iti-
, razıarı' önel'Inenin döndürmesi bahsinde göreceğiz.

2 - K~nunun varhksahasula. göre çeşitlerne:

İslfuu ınantıkçıları önermelerİ bir de d i ,ş' öner-


ıneler (kazaya-i hariciye), gerçek ö~ermeıer
(kazaya-i hakikiye) ve ~ihinseı önermeler, (ka-
zaya·.,j zihl1iye) diye ayırırlar7 ., •

Eğer önermenin koriusu olan kavramın fertlerınin
dışta 'varlığı varsa ve hüküm, dışta var olan bu fertler
73 GELENBEvt c. II., s. 37 vdd·; AHMET CEVDET, ayri. esr. s
43' ydd; İSMAİL HAKKı, Felsefe Ders/eri, ;~. 134.' '

54
üzeri'ne olursa buna dış ön~rme denir. Mesela, her
'a~eş sıcaktır önermesinde hüküm eğer hariçte b1.Jlunan
veya 'bulunacak.,.olan her ateş sıcaktır anlamı kBst-
edilerek verilmişse bu önerme dış 'önerme olur.
Konunun fertlerinin dışarda varlığı olmayıp da,
var olması farzedilerek hükmedilen önerınelere
gerçek Önerme. denir. Yani konuyu teşkil eden kavra-
m~n dışta fertleri. yok fakat olm.ası mümkündür. Me..
sela, Anka I:lçucudur önernıesi hakiki bir önern;ıedir.
Anka'nın dışarıda fertleri yoktur fakat varlığı farzedi-
lerek ~üküm veı ilmiştir. . ,
Eğer· konuyu teşkiL.eden kavramın. delalet ettiği
şeyler yalnız zihinde mevcut ise yani dışarda var1ı~darı
düşünülmezse böylece zihinde v.arolan fertleri üzerine
verİlecek hükümle eıd~ edilen önerıneye de zihinsel
önerane denir. Mesela: Cins özsel bir tümeldir,. öner-
mesinde olduğu ,gibi. Eğer önermenin konusu olan
kavrarn~n delilıet ettiği şeyin zihinde bile mevcudiyeti
mümkün olmayıp fakat zihinde :varhğı farzedilerek
hükmolunursa bu önerıneye de varsayırnh zihin-
'sel önerrne (kaziye-i zihniye-i jaraziye) denir. Me-
sela; Zıt/arın 'birle311ıesi inıkônsızdır önerınesinde, zi-
hinde varlığı farzolunan zıtların birleşmesinin üzerine
imka~sızhkıa hükmolunmuştur.
. .
3 - Konu v~ yüBdemaIm müsb et (positif) ve menfi
(negatif) obışlarına göre çeşitlerme;
İslam mantıkçıları, önerıneyi teşkil eden konu ve
yüklernin müsbet ve menfi oluşlarınt dikkate, alarak
yüklemH önerıneleri çeşitlemişlerdir. '
Eğer önerıneyi yapan terİmler müsbet ise bu öner-
me ye "mulıass'at"a" denir."fnsan canlıdır, insan at de-o

55
ğildir ön~rmeıerinde olduğu gibi.. Birinci önermedeki
insan ve can lı ikinci önermedekf insan ve at terimleri '-
ınüsbettir. Asıl"muhassala" olumlu olan önerqı.eye
denitip olumsuzuna "basite" denir. Yukarıdaki
misalde, insan at değildi' önermesi "basite"dir.
, .
" Eğer önermenin konu ve yük:lemin~en her ikisi
veya 'ikisinden birisi nıenfi ise böyle önerınelere deı
"madule" denir. Eğer konu ve' yüklemd~n her ikisil
de menfi olursa buna iki taraflı madule (nıadu!et,"ü! '
tarafeyn); yalnız,konusu menfi olursa, konunun 'ma-
dulesi (ınadiilat'ül nıevzıı); yalnız yüklemi riıenfi olur-
sa bQna da yüklernin niadulesi (nıadülat'iil mahmul)
adı verilir., Mesela, canlı olmayan bilgili obnayandır,
önerınesi ·iki tarafJı nıadule, parası olmayan .fakirdir,
önerınesi
.,
konunun madulesidir, insan dört aı'aklı oll1'1a-
~

yandır önermesi ise "Jnadulat'ül mahmuI"dür.

KAR'MAŞIK ÖNERM,ELER
YükleinHönermelere 'Batı 'nıantıkçılarının basit
'önerıneler dedi~Ierinİ söylen1.iştik. Şinıdiye lçadar ver-
diğimiz IlıisaUerde buönermelerin bir konusu 've bir,
de yüklemi vard~r. Bu konu ve yüklem tek terim olarak
ifade edilmişlerdi. Bazan önerınede konu veya yük,.
lem veya herikisi birden karinaşık (conıplexe) bir du-
rum gösterir, y~ni konu ve yüklem.e hazı taınam.layıcı
fikirler eklenir. Bu tip önermeler, bileşik (Conıpose)
, ' Önerme demek de'ğildir. Karnıaşık da olsa tek k,onu ve
tek yüklem bahis konusudur. Yükıemıiöriernı~ıer içe-"
risinde bulunan bu önerınelere Batı 'mantıkçıları kar-
maşık Önermeler demişlerdir.
Karınaşıkönernıede, konu veya yüklernin anla-
mınıaçıklayan küçük cümleye tat İ' cümle veya· "ei.inı- '
le·i muterize" (incidente) denilir. Mesela, arkadaşlan

56
t(ır~fmda;ı. se.vilen~ Ah11'let çalışkandır. Bu karnıaşık
önerınede karmaşıklık Konu üzerindedir. As'ıl öner,me,
"Ahmet çalışkandır" önennesidir. Burada konu olan
Ahmet, "a'rkadaşları tar~fJndan 'sevilen" cümlesi ile
bir kayda 'tabi tutulmuş, beli r1 i bir anlam kazanmış"':
tır.

Y ükl.eınin karn1aş'ıkhğına ınisa]: Çabşkanbk insanı


başanya u/aştıran ıneziyettir. Burada yüklem, olan
~'meziyet" ·'insanı başanya ulaştıran" cümlesi i1e ka-
, yıtlannl1ştır.
Hem konusu henı yüklenlİ karnıa~ık ola~a ınisal:
Şunank ve yaranıaz çocuk/ar, on/ann ·bu davranış/ann­
dan ralıatsız olanlarca se Jlilnıez/er. Bu karmaşık öner-
mede de konu olan çocuklar, "şınıarık ve yaraınazhk"­
la, yük]em olan "sevilınez" terinıİ ise, H~rıb.tın da,,-'
ranışlarından ra'hatsız olan kişilerce," cümlesi ile ka ..
yı t i an ın ı ştı r .c

ileride ~le alacağ~nılz ınodal önerıııeJer, karma-


~]k önerınelerdendir. yalnız ınoda), önermelerin kar-
11laş!klığı konu veya yüklerne hazı fikirler eklennıesi
'ile değil, ikisi arasındaki bağla iJgili tamamlayıcı
bilgiden 'gelir. İslam .nıantıkçılan ınodalite bahsinde
bu .tip, önermeierİ ele alıp ince"ıcınişler fakat ~110da1ite
dışındaki karınaşık önernıelere önenı verıneınişlerdir.

ŞARTLı ÖNERMELER, '


. .
Bir önerı:nede bağ ka'dırıldığı zaınan, iki tarafta
birer hüküın kalırsa' bu tip öne'frnelere şartlı öntrme ..
ler; taraflardan. birincisine ··ınukaddeın" ikincisine
, ,··tali -, dendiğİni önceden söylemiştik. İslam mantıkçı­
ları _şartlı önerıneleri bi t i şi k ' (nllfttastla) ve ayrık
(nlimfastla) diye ikiye ayırırlar.

57
Bitişik ş~r~h önermeler:
\.. .................

Eğer şartlı önerınede mukaddem v~ talinin .olunı­


luda birleşmesi ve olumsuzda birleşmeı;nele.ri ile hük-
moıun~rsabunıara bitişik şartlı önerıneler (ka-
zaya-i şar/iye-i ınuttası/a ~. les proposifiol1s condilioııel··
fes) denilir.

Her ne zaınan g~·ineş. doğarsa gündüz olu~' .


Her ne zanıan gün~ş doğarsa gece olur değildir.

Yukarıdaki iki önernıeden birincisinde, muk'ad-


demle taHııin birleşmesi, ikincisinde ise birleşme­
~esf ile hükmediimiştir. Yani birincisinde Inukadde11l
olan "güneş doğar" ve taJi olan "gündüz'? bir ara-
ya getirilıiıişt~r. İkisi aynı zamanda bir arada. olur.
İkinci önennede ınukaddem olan ~'gUneş. dogar"la
HUi olan Hgece' olur"un birleşınenıeJeri ile' hükın.o­
lunmuştur. Bunların ikisinin bir arada bulunamıya-.
cağı bildirilmiştir. Bu' durumda birinci. önermeye~
. .bitişik şartlı olumlu; ikinci öneqneye, bitişik şartlı
olumsuz denilir.

Bitişik şartlı
i?nern1elerin ç~şitlenmesi: Bitişik
şartlı önerıneler gerekli (lı?z.iııniye) ve ' raslantı1ı
(ittifakiye) diye ikiye ayrılır.

ı --,- Gerekli bitişik şartlı önerıneler: Eğer H n1u-


l<.addem·" iı~ '~tali" arasında nedenJik gibi belli bir bağ
bulunursa bu "tip önermel.ere gerekli 'bitişik şartlı
önerıneler denilir. Bunlarda da ya mukaddeııı talinin
veya tali mukaddemin nedenidir ~ veyahut' her ikisi ay-
nı nedenin eseri' olurlar. Mesela:

Her neZal11aıı güneş doğarsa gündüz olur öner- .


mesinde, -mukaddeıTI dili'nin nedenidir.

58
Herzarnaıı gündüz olursa güneş doğil1llş bulutlıır
önermesinde ise tali, 'mukaddem~ın 1]-edenidir.
Hernezamdıı gündüz o/ursa etral aydın lan ır öner-
mesinde, "mukaddem" ve "tali" aynı nedenin, yani
güneşin doğmuş olmasının eseridirJer.

2 - Raslantılı olan bitişik şartlı önermele~:


Eğer bitişik şartlı önerınede mukaddem ile tali arasın·'
da beİli bir ilişki olmayıp da, iki taraf arasındaki İIİşki
tesadüfe. bağlı ise' bu tip bitişik şartlı önerınelere. de
rastantılı (ittif~kiye) denilir. Mesela: Her nezan1aıi çar-
şıya çıksan1 Ahn1ed'e rastlanın önermesinde, ;nıukad­
dem İle tali arasında yani çarşıya çıkmakla Ahmed'e
'rast1anıak arasında riedenlik gibi bel1i bir ilişki yok-
,tur, tanıaınen tesadüfe bağlıdır.

Ayrık şartıı. önerıneler:

Şartlı önernıelerde, ıntıkaddenı ile, tali arasında'


, birbirini yok etme (n,e/yetme) suretiyle hükmoİunan
önernıelerdir. Bu ,tip önerıneIerin olumlusunda, öner-
meyi meydana getiren iki tarafın ayı ılmasının vuku
bulması, olumsuzunda ise vuku bulmaması ile hükmo-
lunur. .
,Ya giindüz olur yahut güneş balnıış bulunur öner-
, l1ıesi ayrık şartlı önerıne -( kaziye-işartiye-inıunlası/a-
la proposition ç/isjonctive) dir.' Burada nıukaddem ile,
tali'nin ayrılması ile hüknl0hinmuştur. Yani birisi var-
~a diğerj. yoktur.- Öyle 'ise olunılu bir ayrık şarth öner-' , .
medir.
Bir, şey ya taş veya ağaç de,ği/dir, önermesi is~
, olumsuz bir aynk şartlı önerınedir. Çünki ınuk.addenı
ile tali araslI!daki ayrılmanın olumsuz k:ı1ınm.ası, yani
ayrıınıanın vuku 'buıinanıası ile hükmolunm~şt1ir.

59
Ayrık şartlı önerınelerin çeşitlenmcsj : Ayrık şaı;tlı '
önerıneler ilkin gerekli (inadiye)' ve raslantılı ""--'
(ittifakiye)' diye ikiye ayrılır.

1 -, Gerekli (inadiye) : Eğer, bir ayrık 'şartlı


önerınede mukaddemi İle talisinin karşıt hali (rıak izi)
birbirine, nedenlik gibi bir bağla bağlı i seler veya her
ikisi aynı nedenin' eseri iseler bunlara gerekli denilir.
, Mesela: Ya güneş doğmuştur yahut" gece -nıevcu11u/'
önerınesinde mukaddeın 'olan güneş dogmuştıır ,talinİn
karşıt hali olan gece ',71el t cııt değildir in neden.idir. Ya
etraf aydil'/ıktır l'eya gece l1ıeı'cuttur önerınesinde' ise,
.ınukaddenı olan etraf aydınltktır ,ile taHnin karşıt ha-li
olan gece ,nevcu! değildir ayn1.bi~ nedenin, yani güne-
şin dOğm':lş olınasının 'eseridider.

2 - Raslantılı(İttifakiye): Eğeraynk şart1J öner-


111ege, ınuk~ddem İle taIinin' karşıt hali arasında heden-
lik gibi beııi' bir' bağ bulunmazsabuna da raslantılı,
denilir. Raslantı1ı için I\1iyar-ı Sedad'daverilen mİsaI-
, ler şunlardİr: Ya b?san nıevcııltur veya' anka i'11el'cuI-
tur, önernıesi olumlu bir "raslantıh"dır.Ya insan ko-
nlişandır yahu! at kişneyen ,değildir ,önermesi İ~~ olunı- .-
suzbir raslantıhdır.
'Aynk şartlı' önerınel~r, bir de kendisini ıneydana
getiren iki tarafın 'yani n1ukaddenı He taIinin, doğru ve
yanlış değer çiftine göre, birbiri ile ,ölan ilişkileri
bakonından çeşitlrnir. Bu açıdan ayrık şar,tlı .önerme-
'ler ," h a k i k i y e", ~, ın a n i a t - u ı c e mi ," ve
~'ın a n i a t -, II 1 h II i cı ", diye üçe ayırlırlar.

1- "Hakikiye": Eğer Hmı:ıkkaddem" ile h'tali"


arasında', gerek doğruluk ve gerek yan.lıslık bakıının-,
"dan aykırılIk ile veya bu aykırılığın. olumsuz kılınması,
ile hükın'olunursa "hakikiye" deni]~r. A~k,ırıhktan

60
, kasdediten anlaın şudur: Eğer iki önerıneden hiri doğ­
ru ise diğeri. yan1ıştır:~İkisi birden doğru veya ikisİ'
: birden yanlış olaınaz. Herhangi iki terin) arasında bu
türden bir önerme yapılanıaz. Bunun için gerekli şart
vardır. "Hakikiye" birşey ile onun karşıt hali (nakizi)
veya çelişiğine eşit olan şeyarasındaki Hterditten" (ya
şöyle veya böyle) tneydana gelir. Mese/ô, adet ya tek
, olur veya çift o/lIr~. Verilen misalde tek ile çift' arasın­
da bir seçim' vardır. Bu iki teri.mden birisi d:iğerinin
karşıt haline eşit~ir. Tek'in karşıt hali tek-ölmayandır
bu ise çiffe c5ittir ..
Taraflardan ikisi birden doğru ve')ıa ikisİ birden'
yanlış ola.maz dcnıekten kasıt şudıır,: Tarafları nıeyda­
na getiren önerıncıer, aynı nesneye uyguIan.diklarında
ikisi birden doğru ikisi birden yanlış olnuyacak de_o
mektir. '
Sayı ya rek ()!lIr ı'eya sayı r(li olur. önerınesini
~~lıJ? uygulaınayı yapal ını. Bu öhcrnıenin nıukaddem
ve tfili'sİni n1cselii üç sayısında uygulayalım.

(i(.' tektir.
Oç ('ifttir.
i

iki öncrnıeden birincisi doğru ikincisi yanlıştır.


Yaptığı1111Z
bu açıklan1a "hakikiye"nin. olunılu­
ları içindir. Olun1suz önerıneIeide, nuıkaddenı ile
tali'nin ~ykırıhkIarının olumsuz kılınması ile yapılır.
Yani i ki tarafı ıneydalla getiren ö,neroıeler, bir arada
dogru ve bir arada yanlış olabilirler. vesileCUI - İkan'­
dan naklettiğiıniz kural olunısuz önerınelere uymaz.
Çeşitli' mantık. kitaplarında hakikiye'ninoıum~uzu
için veril~n InİsaJlar şunlardır:

* RİFAT, Vesilet.'ül.lkaıı l"eMantık !er~ii~ıesi. s. 71.

61 .
Elbette birşey ya inseli" v.eya hayvan df!ğildir 74 •
Ya güneş, doğar veya rüzgar eser değildir 7s •
Bu insan daima ya kat/ptir veya türktiir değildir 76 •
Görülüyor ki bu önernıeIerde, '~m.ukaddem" ile
"ta1i"nİn aykırılıklannın olumsuz kılınması He hük-
nıolunmuştuL taraflarda bulunan 'terimler birbirinin
ne
,
çeı1şiğidir ne de çelişiğine. eşittir.
'

"Hakikiye"de taraflann, ha~ikat değerine göre


birbiri He olan ilişkisini ı numaralı cetvelde gösterebi-
liriz. . '

Cetveı: ı'

Olumlu hakikiye Olumsuz hakikiye

, HManiat-uI Ceıni":

Ayrı.k şarthönerınede mukaddem ile tali arasında


bunların yalnız doğrulukları bakımından aykırılık
ile veya bu ~ykırıJığın ölumsuz' kılınmasıile hükmolu-
nan önerınelere "maniat-ul ceıni" deni1ir~
OJ uml u önerınede, doğruluk bakımından iki ta-'
rafın aykırıIİğı ile hükmolunur. Yaı:ıi aynı nesneye uy-
,gulandıklarında her ikisi,birden doğru olamaz. Ya .
biri doğru diğeri yanlış veya her ikisi birden yanlış
olabılir.

Olumsuz öneroıelerde ise .. bu aykırılık o~umsuz


kı1ınınıştır. Yaniolumsuz önerınelerde-her ikisi birden
doğr'ı~ olabilir . .İkisi birden yanlış olamaz.
74 GELENBEVi, ayn. esc. C. II. s. ııO.
75 AHMET CEVDET, ayn;esr. s. 39.
76 MEHMET TEVFİK, Goyei'ul-Beyon ii Jlm'I/-Mizon s. 23.

62 .
, Bir şey ya a<~açılr ı'eya laşllı·i7 önernıesİ oluI111u
ınanİat-ul cemi'dir. Şimdi bu önerıuenin iki tarafını _ ' '
da nesnelere uygulayalım. Uygulayacağınl1z önernıe-
ler şunlardır: i - Bu ağaÇıır. 2 - Bu taşı'ır.
'Uygulayacağıınız ne'sneıer~ kavak. merrner ve at-
olsun.
a -- Kavak için;
. Bii ağaç!Tr.
Bu laştı,..

iki öner·meden birincisi doğru ikincisi yanlıştır.


b .,- Merıner için:
Bil ağaçtır. ,
Bu taştlf.

iki .önerıneden birincisi yanlış ikinciS'i d~ğrudur.


c --At içİn:
Bu lI/{a('tır.' ,
Bu taşlır.

Her. i ki önernıe de yan !ış1ır.


Bu iki önernıeyi doğru kılacak bir nesne yoktur
OluıTIsuz önerme için, Gelenbevi ve Mehmet Tev-
fik adı geçen eserlerinde şu nıisaJi veriyor1ar:
Bir şeyağaç .olnuıyan veya taş olnıay{lıı deği/(~ir.

Bu önernıede tarafların aykırılağı' olumsuz kılın­


nuştır. Yani ikisi'birden doğru okıbilir. Tarafları yuka-
rıda olumlu 'önerınede yaptığımız gibi, kavak, at nes-

77 Bu öner me maniat-ul cemi olumluya misalolarak şu· eserlerde


aynen vardır: GELENBEVI,ayn. esr. c. ıı, s. ] 1 i; AHMET
CEVDET, ayna esr. ·s. 47; MEHMET TEVFiK ayn. esr. s. 24;
ıSMAıL HAKKı; Aliyar ııl-Ulum~ s. 47~ RAŞIT, N1i:UIı"IıI-A1ıı­
kal, s. 81; RIFAT, ayn. esr. s. 80. .

63
nelerine uygulaı sak, ilk ikisinde biri doğru diğerLyan-
lışolur. Üçüncü için he~ ikiside doğru olur: ".'-""'.
At için:
Bu ağaç oll1zayandlf.
Biı taş olnıayandır.
Her iki önerme de doğrudur. Bu iki önernıenin
şartlı önerıYıe içindeki i lişkiiefi Hdeğildir" le olumsuz·
kılınmıştır. Olumsuzluk taraflara ait değil;tarafların
ilişkisinedir. Misalolarak alınan önermede., taraflar
arasında ,doğru} LIk bakınundan aykıfıhk. olumsuz
'kılınmıştır~ ,

·~Maniat-uı Cen1i" de tarafların mümkün haki-


kat değerleri 2 nunıaralı cetvelde göstçrilmiştir.

çetyer: 2
Maniat.;ul cemi Manİta-ul cemi
olumlu olumsuz

I 'Mukacldel~I~_ı2_1~11 Mukaddem 1~1~ID i


' Tali Y D Y Tali Y D D

Maniat-ul Hulô:
Ayrık şartlı önern1cde Hınukaddem" ile "taJı" ara-
sında, bunların yalnız yanlışlıkları bakımından ay-
kırılık ile veya bu aykırilığın olumsuz, kılınması ile
hükmolunan önennelere "nıaniat-ul hulli" denir .. ' ..
Olumlu önerınelerde, tarafların 'yanlışlık' bakı­
mından aykırı1ığı ile hükİl1oıunl1:r~ Yani aynı ~esı1~ye
uygulandıklarında, mukaddem ile HUi ikisi birden yan-
lış' olamaz' ya birisi, veya ikisi birden doğru olabilir.
Olumsuz' önt;rmede ise, yanlışlık 'bakımından bu' ,ay-
kırılık olumsuz' kılınmıştır. Yani olumsuz önerınede
iki taraf birderi ya,n1ış olabilir. '

64
i'

Bir şey ya ağaç - olmçıyan veya taş - olmayandır 7~


Önermesi olumlu mitniat-ul hulfı dur.
Bu önermenin taraflarını da aynı nesnelere uygu-
layalım: Tarafları teşkileden öııermeler şu:nlardıı:
1 - Taş -- olmayandır, 2-Ağaç - olmayandır.
i

Uygulayacağınuz nesneler yine kavak, merıner


at . Qlşun
-a - !<-avak içİn:

Bu Taş olmayandır
Bu ağaç - olmayandır

İki önerıneden birincisi doğru ikincisi yanlıştır.


b -, Mermer için:
Bu taş '- o!nıayandzr
Bu ağaç - olmayandır

Burada da biririçi yanhş ikinci doğqıdur.

c -" A.tiçin:'
Bu taş -' obr~ayandır
'Buağaç - o~mayandzr
Her iki öner me de doğrudur.
Her iki Qnermeyi yanlış' kılacak nesne ise yoktur.
Olumsuz "maniat~uı huıfı~' için' Geı~nbevi, bu in- '
,san yarum. veya zencidegildır misalini, Mehmet Tev-,
fik ise şu ,misali' veriyor: Elbette, bir" şey ya Can$lZ
veya 'natık değild~r. .
, Her iki misalde de, yanlış1ık bakımından aykırı­
lığın öhimSijZluğu ile 'hükmolunmuştur. Yani" taraflar
bir arada y~nhş oıabiJir~er. Birinci misalde bir insan
78 Gayet u/-Beyan hariç, bir üst notta adıgeçen diğer eserler aynı mi
sali almışlardır,

65
rüm-veya zenci olmaz ama mesel,a, çinHolabilir. i:kinci
misalde de durum aynıdır. Her iki taraf da k1!J'a '.--
uygulanınca "ikisi de yanlış olur. Çünki kuş, ,ne,',ca,n-
sızdır ne de natıktır. "

"Maniat·ul hulfi" da tarafların mümkün hakikat


değerleri 3 numaralı cetvelde gösterilmiştir.

Cetvel: 3
Olumlumaniat-ul hulu ' olumsuz maniat-ul hulu

i::add~m i~i~i~ii :~addem i~~i~i.· .


"Maniat-ul Cemi" ve "maniat-ul hu1u" için veri-
. len kural şudur: "Maniat-ul cemi bir şey ile onun çe-
lişiğinden (nakiz) daha az gen~l olan şeyarasında;
. '~manita-uı hulfi" da ise, bir şey ile onuQ çelişiğinden
daha genelolan şeyarasında aykırılıkla verilen hü- ,
kÜmle' meydana geHr79• Bu kuralolumlular içindir.
Olumsuzlara gelince: "Maniat-ul cemi"', nin olumlusu
"maniat-ul hulQ" nun olumsuzu gibi "maniat~ul hu-
IO'nwı olunis~ "ırianiat-ul cemi" nin olumlusu gibi:"
dir.
Birer misalle bu kU!alı uyguı~yahm:
Bir şey ya ağaç/ır v~ya taştıt' örlermesi olumlu
"maniat·ul cemi"dir. Burada aykırılıkJa hüküIRağaç~
la taş arasında verilmiştir. Taş,ağacın çelişi!inden da . .
, ha az geneldir. Çünki ağac'ın çelişiği olan ağaç-olma-
yan, taş olmayan etaha birçôk nesneleri de içine alır.
Birşey ya ağaç-olmayan veya taş-olmayandır önennesi"
ise olumlu "maniat-ul hulu" dur. Ağaç olmayan'la
taş olmayan arasında bir ay,kınlıkla hükmedilmiştir.

79 RİFAT, ayn. esr. s. 71.

66
. Burada,. taş-olmayan, ağaç-olmayan'ın çeIişiğinden da-
ha geneldir. Çünkü agaç-olmayanın ~lişiği' ağaç'tır,
ağaç ise'taş-olmayanın İçlnegİrer. Olumsuzlar için
durum ~ksiriedir. Yukarıda verilen' eetvener incele.-
. nırse görülÜr ki, "maniat-ul.· cemi" nin olumsuzu,
"maniat-u] hulfi"nun 61umlusu 've ikinciniıi 6lumsu..
zu bir.incinin oluınlusu .gibidir.
.Verilen misalIere dikkat edince; bu iki ayrık şart­
lı önerıneden birinin olumlusu İle diğerinin oluniSuzU
ara5ln,da başka bir .benzerlik daha vardır. Şöyleki:·
"Maniat-iıı cemi" yi meydana getiren t~raflardakİ
. önerıneler "muhaSs3:ıa~9Ir. Aynı önermeyi.olU:msuz kıl­
mak için aynı' zamanda~ tarafları "madule" yapmak
gerekir. Mesela,. "birşey ya ağaç veya taştır" olumlu
önernıesinde taraflardaki önermeler "muhassala"dır
yani. terimleri müsbet olarak alınmıştır. Bu önermenin
olumsuz maniat-ul. cemisi;. "bir şey taş olmayan veya
.ağaç olmayan değildir-" önermesidir.. Görülüyor ki,
önernie olumsuz yapılırken, taraflar da "madule'~ ol'!"
·rn"ijştur. Yani' terimler menfi olmuştur.
"Maniat-ul hulfi~"d~ ise buiıun ·aksi olur. Yani
olumluda taraflar "madule" olumsuzunda ise taraflar
"inuhassala~' olur.
Birşey ağaç-olmayan veya taş-olmayandlr, gibi
olumlu manİlıt-ul h~lfiJJdan olumsuz bir maniat-ul hu-
lu yapmak istersek şöyle oluf. Birşeyağaçtır veya taş-
tır degildir. .
Bu iki türlü ayrık şartlı önerme arasındakiilişkiyi
şÖyle de açıklayabiliriz: Olumlu bir maniat·ul cerı:ıi'yi
. taraflarr "madule" yapmadan, olumsuz kılarsak,
olumsuz manİatul hulfi; olumlu maniat-ul huıo."y~
tarafların "madule" sine dokunmadan Qlumsuz ya-
parsak, olumsuz. "manlat UJ cemi" olur.
Bir şey· ya ağaç veya taştır olumlu öneruıesi
man~at-uı cemi, Birş~y ya ağaç veya taş değildir olum- ~.----'
suz önermesi maniat-ul hulCi'dur.

. .Şartlı önermelerin niceliği:


. .
YüklernH önermelerde nicelik söz kO:Qusu olunca,
önermenin konusunun kaplarnı dikkate alınıyor. ve
konunun niceliği· önermenin de ni9C1iği Qluyord u.
Şarth önermelerin niceliğinin belirtilmesi başka yolla
oluyor. Burada zaman faktörü işe karışıp önermenin
niceIiğinİ tayinediyor. Şart h önermeler. de yü~lem]i7 '
ler gibi nicelik bakımından tümel, ·tike], tekil ve· belir-
siz olurlar. .

T~melönerme: .Eğer hüküm. bütün zamanlar


üzerine olursa o önerme tümeldir.
Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur, öner-·
!Ilesi tümel bitişik önermedİr. Bitişikşartlı önermeı~r-
, de tümelliği göstermek için olumlusun\1n başına her·
ne .. zaman, olums~zunun başına da· hiçbir zaman
deyimleri gelir. Ayrık şartlıda isedaima kelimesi
kuıı an ılır. D~im,a ya sayı tek~ir veya sayı çi/ttir
~nermesi de tümelolumlu· ayrık şartlı 'önerme~
dir.
Tikel şartlı önerme: Eğer hüküm, bazı zaman,
-diye kayıtlanarak verilirse yani bütün zaına1)hır için
geçerli olmadığı ·be1irtiHrse önerme tikel ·olur.
.Bazan rüzgar eserse yağmur yağar..
Bazan elma ya .acı' olmayandlr veya tatlı o'mayan-
dır.
..
Önermeleri tikel 'Önermeıerrlir.

68
Tekil şartlı önerıne:
. '.~,.....

Eğer hüküm belli bir zaman üzerine olursa öner-


ıne tekil Qlur. "
Yarın yağınur yağınazsa kıra gideriz.
Bugün güneş' doğduğu ::anll111 'Zeyd ya denizdedir
veya boğulnıaz~

Belirsİı şartlı önerıne:- Bükünı hiçbir zaman kay-


. din~ tabi tutu.l~adan veri'lir ise belirsiz önerme olur ..
Yağl11Ur yağarsa .'fJokak!cu~ 1,\:lanır.
Bir şey ya ağaç .veya taş değildirBo. '

Mukaddeın ve. tali'nin yapıları:

Ş(\.rtIı önernıderde Inukadden1 ve tali'nin birer


önerıne olduğunu söylenıİştik. Şimdiye kadar verdiği­
miz misallerde ınukadde~ ve taJihep yüklernH öner-
melerden . y~pılınıştı.ŞartIı önermelerde tarafların
her ikisi de şartlı "eya biri şartlı diğeri yüklemli de ola-
biiiı, Bu duruinda dokuz bitişik şartlı, altı ayrık şartlı
.önerı'ne türü vardır!!!,

Bitişik Şartlılar:
ı - HMükadden1" ve ~'taıi"si yüklenıli ölanlar:
/-1 er ne ZGI11an birşey insan olursa o' şey 17ayvandıı',
2 - İ ki .tarafı 'da bitişik şartlı olanlar:
Hel' ne zanıal1 bir şey insan olursa o şey hayvan ol-
duğundan I~er ne zcıınan bi, şey hayvan olnuızsa insan
ollnaz.
'80 Tikel ayrık şartlı ve tekil'ayrıİ<. şartlı önermelerinmisalleri Gayet-'
ül-Beyan'dan alınmlşflr.
,81 Buönermeler içinverilen misaııer Mizan'uf-Mokol'dan alınmıştır.

69
3 -, Her iki tarafı da aynk şartlı olanlar:
Dainıa ya sayı çift veyasayı
tek 'olduğundan dai-
nıa sayı eşit kıslInlara ya bölünür .:ya bölünmez:
4 -' 'Mukaddem'i yüklernH ,Hili'si bitişik

Güneş, gündüzün ollnasına neden olduğundan her


ne zanıan giineş doğarsa gündüz mevcut olur.
, ,.

S - Mukaddem'i bitişik şartlı tali'siyüklemli


olanlar:
Her ne ian1an güneş doğarsa gündüz ınevcut ola-
" cağından gündüzün varlığı güneşin doğfna~ına. bağlıdır.
6 - MU,kaddem'i yiiklemJi tiiJi'si ayrık şartlı
olanlar: " \
, .Şu şey sayı olursa ya o'sayı çiftir veya o sayı tektir.
,7 - Miıkaddem'.İ ayrık taIi'si yüklernH olanlar:
fler ne: zanıan bir şey ya ,çift veya tek olursa ()
şey soyıdır .

.8 - Muka4dem'i bitişik şartlı, tfi1i'si ayrık şartll


oİanlar:
Her ne zanıan güneş doğarsa gündüz' ınevcut
olacağından daima yd güneş doğmuş bulunur yahutgün~ ,
daı olmaz. - '
9 - Mukaddem'i ayrık şartlı' tfili'sİ- bitişik şartlı'
olanlar:
Daima ya güneş doğn1uş bulunur yanut· gündüz
olmamış olduğundan ,her ne zaman, güneş doğa~sa
gündüz olur.

Ayrık Şartlılar:

ı - İki yüklernIlden yap~lrnış olanlar:


, Ya sayı çift olur veya sayı tek olur.

70
2 - İki bitişik şartlıdan yapılmış olanlar:
Ya gün~ş.doğarsagündüz nıevcutolurya güneş do- .
ğarsa gece. rflevcut olur. değildir.

3 - İki ayrık şardıdan yapılmış olanlar:


Ya sajnçlfttir ya tektir yahut' ya çift olnıayandır
veya tek olnıayandır.
4 -. 'Taraflardan birisi yük1emli diğeri bitişik
olanlar: .
. ~a. gü1leş gündüzün varlığına neden olmaz yahut
.her ne zaman güneş doğarsa gündüz. nıevcut olur.
5 - TaraflarQan biri yüklemU diğeri ayrık şartl~ .
olanlar:
Ya bir şey sayı qeğildir yahut ya çi/ttir ve ya tektir.
6 - Biri bitişik şartlı diğeri ayrık şarth olanlar:
Ya her ne zanıan güneş.doğarsa gündüz ol~r yahut
y.{l güneş doğınuş olur ya gündüz' olmamış, bulunur.

Mukaddem ve tili'nin nitelikleri:


Şartlı önermelerin tarafları birer önerme olduğu..
na ·göre ~unlar farklı niteliklerde buluııabilirlei. Yani
olumlu veya o]UQ1SUZ olabilirler. Tarafların olumlu
veya olumsuz oluşunun önermenin. bütününeetkisi
y.oktur.. Şartlı önerınelerin olumlu veya oı~msuz oluş­
ları, iki farafın birbirine yakJaştırmaveya uzaklaştırıl..
masındadır. Olum.Iu bir şartlı önermenin. tarafları
. olumsuz olabileceği gibi, olumsuz bir şarth önermenin
tarafları olumlu olabilir.

·Her 'ne zanıan güneş dOğınaınış ise gündüz mevcut


değildir, .önetrtıeşiolumlu bir bitişik şarthdır ve ta_O
.taf1arı olumsuzdur.

71
Taraflardan bıri oluinlu digerı olumsuz olabilir.
'-,
'-..-'
Mesela,
"
H er ne zanıan güneş doğarsa gece nıevcut değildir
önermesi, mukaddem'i olumlu taji'si olumsuz olan"
, olumsuz bir bitişik şartlıdır.

Bir iey yc.ı sayı değildir veya ya: tektir veya çifiıir
'önermesi ise, ','mukaddeın"i oluınsuz, "taIi"sİ olumlu
olan olumlu bir ayrık, şartlı önermedir.

'BİLEŞİK ÖNERMELER
Kı~sik Batı mantıkçıleinnın önermeleı i basit ve
bileşik diye, 'ikiye ayırdıklannı, İslam mantıkçılannın
yüklernlidedikleri ,önerme çeşidinin, basit önerqıeyi
karşıladığını; şartli dedikleri, önerınelerin de, bileşik
önermeler~en olduğunu, şartlı önermeı~rden başka
bileşik önerme tiplerinin de bulunduğunu, fakat ~un­
ların İslam mantıkçılarmca dikkate alınarak işıenme- ,
diğini s·öyleınİştik., Bu' bölüınde İslam mant~kçılafJ-
11ın ele aln1adık ları şartlı önernı.eler dışındaki önerme
" tiplerini ele alacağız.

Bileşik önerıne diye birden fazla kon u veya birden


fazla yükleıni olaiı, önermelere denir ve' iki grupta
incelenir. Birinci grubagirenler bileşikJikleri açıkça
belirti1ıl1iş olanlar, ikinci gruba girenler ise bileşiklik:-
leri gizli olanlardır.' '

i -'- BileşikI~kleri açıkça belirtilmiş ola'nlar: Bağ­


lantılı (copulative) , ayrık şartlı (disjo'1('tiı'e) , bitişik
şartlı (hypothetique) , nedenU (causafe" göreli (rela-
ıive), ekli (diserhive) önernıelerdir. Bunlardan aynk·
şartlı ve bitişik şarth ,dışında kalanları görelim:

72
a --:- Bağ'la.ntılı (copulative) önermeler; birbiri-
, ,ne tasdik ve inkar bağlacı "cojyonction" ile .bağlanan,
bir çok konu ,veya yükleınden yapılan 'önermelerdir.
Bağlantılı. önerınelcr, ya biı çok konulLJ, ya bır çok
y.iikleınli veya bir. çok konu ve bir çok yüklernH olabi-
lir. 'Mesela: '
Ali ve' Alınıet çabşkandıı·.
Ali çaftşkall ve zekidir.
Ali ve All/net çalışkan ve zekidirier.
b -' ·Nedenli (causale) önermeler: Sebep bildiren
bir 'kelinıe ile birbirine bağıl iki önerıneyi-ihtiva eden
önerinelerdİr. Mesela: . ,
Öğrenciler'Ja!tşıyorlar çünki iIJltihall, var.
c -' Göreli (relative) önerıneler: Bazı iIİşki ve
. ınukayeseyi. ihtiva edeni önermeleıdiı:.
Ahrııe! Ali'nin babasıise A?i de'All1iıet'in oğludl,I's2.
d - E~li, (discretive) . önermeler:
Fakat, ınan1afi.h gibi ,keli~elerle yapılan önerine~erdiı.
para 111alı satın a/abilir fakat kalbi alanıaz.

2 - ' Bileşikliği gizli olanlaı:: Bunlar şekil bakı-


1l11ndan bileşikli~i belljolm.ayıp da anlaın bakımından
bileşik olanönernıelerdir.

,a - ÖzgülU; (exc1usive) önerıneler: Y,üklen1rn


yalnız bir konuya hasredildiği ön.ernıekrdir.. Şu du-
run1: ,'·ancak" ve "yalnız" gibi keJirnelerle belirtilir.
. \ '

Bu öi1ermeler iki farklı hükünı ihtiva ederler, fakat


anlatnda bu hükün1)er birleşir. Ya/nız Alınıct ev "azi-
fesini, yaptı, Önerınesi özgüıü bir önerme olup şu iki
hükmü ihtiva eder: ı - Alınıet vazife~;il1i yaptı, 2 -
82 Bu tip önermeleri tslam mantıkçıları şartlı önernıelerderi sayarıa.r.

73
Diğerleri vazijesini.yapnıadı. Bu jki hüküm, yukarıdaki
önerrne içinde 'anlamda birleşmişlerdjr~ !nsan ancak "~
ektitin; biçer. Ancak fazilet insanı asil- kılar, önerme-
leri de ö~güıüdür.
b -' Çıkarmah(expective) önermeler: Konunun
bir kısmını çıkararak bütÜn konu üzerine verilen hü-
küm çıkarmalı bir' önerınedir:
Eflatu,licular har!(, bütün eski felsefe öğretileri
,Allah·ın cisilnsiz oldugunu kabul etn1ezlerdi.

Bu önerrne .şu iki hükmü ihtiva eder:


ı - Eskifilozoflar cismani bir tanrıya itlanırlardı.
2 -. Effatuncular bunların aksine.
, c - Karşılaştırmalı (comparative) .önermeler:
Bir karşılaştırma He .fikri ifade eden
öneroıelerdir.
Bunlar da iki hüküm ihtiva ederler ve bu iki hüküm an:'
lamda birl~şir. 'Mesela::
Bütün kayıp/arın en büyüğa bir dosıun kaybıdır;
. Ali Ahmet'ten çalışkandır, önermeleri g'ibi.

a- ',sSnurıandırıcı'~ önermeler: Ne
zaman bir
şey şöyle olmaya başladı veya' şöyle o lınay ı bıraktı
de Ilildi ği nde , iki hüküm verilmiş ,olur. Birisi o 'şeyin
bahsedilen zaınanda~ ev'Velki hali, diğeri o tarihten
sonraki halidir., Böylece bu ön~rmeıerden birine
"Inceptive" diğerine J.'desitive" nenir ve her ikisi de
anlamda birleşip' bileşik bir' önerme olur. Mesela,
Kırk altı senedel!- beri fes, .Türkiye'de. erkekler için'
baş örtüsü' obnaktan kaldınldı. Bu bileşik önermede
Şli iki hüküm mevcuttur:

i - Kırk altı sene, önce Türkiye'de erkekler !fs


giyer/erdi.

74
2 ~ Kırk altı 'Senedir Türkiye'de erkekler fes
giy;nez.

MODAL* ÖNERM.ELER·
Önerınelerin modalitesi meselesi ta Aristo'dan
beri manttkçıları nıeşgul etmiştir. Hareket .noktası' .
Arİstoolniaşına r.ağnı~n önerinelerin modalite bakı­
mından çeşitlendirilmesinde, klasik Batı mantıkçıları
İle İslarn ınantıkçıJarı arasında fark' vardır.

Modal önerınelerin tanımı:


"Bir önerınede bazan konu' ile yüklenı arasındaki
nisbet bir kayıtla kayıtlanır; önermenin doğruluğu o
kaydın doğruluğuna bağliciıt'. İşte o kayda önermenin
.modalitesi, "ciheti" deniHr"83. .Böyle bİr kayıtlama
Goblofun belirttiğigibi 84 iki şek.i1de a111aşılabiı.ir: ı­
Ya çok sa~ıda modaliteden bahsçdilir, mo.dalitelerin
saYl~l zarfJarın. Sa)lSınCa olur. Mesela: ",Sokrat iyi I1~Ü­
nakoşa ediyor" öı~ermeşinde hüküm; iyi ile bir kayda
tabi . tutulmuştur. Bu şekilde zarflarla (adverhes)
değıştirilen hilkümlerin sayısı sınırsızdır. Modalite bu
. anlamda önermey~ birleşen herhangi bir adverb olu- .
yor. 2 - Ya da Atisto'da olduğu gibi, 'önerıneleıde,
, konu ile yüklenıarasındaki bağı kayıtlayan beıfi
sayıda 'ınodaliteden bahsedilir. Mantikçılar bu ik,inci
yolu seçmişlerdir. .
* Modalite, eski dilde ··ciher', keliqıesi ile karşılanmış, bazıları da
türkçe karşılık olarak "kipiik" kelirriesini kuHanmışıardır. Cihe-,
tin dilimizde daha çok yön karşılıAında kullanıldlAı ve kip1i~'in
ise, modalite anJahılOl vermeyip, yapışık, bitişik,yaklaşık, anlam-
larında kuııanıldığriçin yeni,si bulununcaya kadar moclalite keli-'
mesinialma)l-ı uygun gördük. ....,
83 AHMET CEVDET, Miyar-ı Sedad s. 90.
84 GOBLOT, Traite de-iogiqııe s. '159.

75
Konu ile yüklem arasındakı bağ ~ir değişikliğe
tabi tutulduğuna göre, bir "moda!" önermede iki'~
hüküm bulunur. Yani moda1 öner'me iki hükmü ih-
tivaeden karmaşık bjy önerme 0'1 ur. "Hükümlerden.
birisi diğeri üzerine' veıiimiş ;hükümdjir"S5. O halde
modaliteyi hükünı üzerine verilmiş hükümdür diye
tanımlayabiliriz.
Zorunlu-Olarak ateş sıcaklır önerınesi modal bir
önerınedir. Şuiki hülçmü ihtiva eder: 1 ~ Ateş sı.cak'­
tır, 2 ~,Zorunl~dur. ,Burada ,zorunluduı hükmü ateş
sıcaktır hükmü uzerine verilmiştir.

Aristo'da modal önermeler


Aristo.'da 111(.dalite bahs'i pek açık değildir. Or- '
ganon'un ikincİ kitabında, ınümkün, iriikansız" zorun
lu ve ·"contingent" 9nerınel~rden 'bahsediliyor 86• Bu
dört h üki.im şekli Ortaçağ Batı mantıkçıları tarafından
kabul'edilen modalite çeşitleridir. Organon'utı üçüncü,
kitabı olan Birinci AnaIitikler'd.e ise şÖyle. diyor:' "her
öncül (önerıne) ya bir arı ya bir zorunlu veya bir "ola-
ğan" (contingent) yüklernt' koyar"87~ ·Demek ki Aris-
to üç türlü önernıe k~buı ediyer:
a.- An ve basit' önerme
2 -- Zorunlu önerme
3, - Kontenjan (ccntingent-'olunısaI) ön~rıne.

85 TRICOT, Organoıı I-II, Fraıısızca tercümesi; s. i 20 de not i.


86 ARİsTO, Organon II, Önermeler, Atademir'terc., s. 33. Contingent
kelimesi dilimizde olagan veya olumsul kelimeleriyle karşılanmış­
tır. Dahaiyisi bulununcaya kadar Fransızca 'kelimeyi aynen ku]-
lanmayf ve Türk alfabesiyle kontenjan diye yazmayı uygun
bulduk. .
87' ARİsTO, Organonll. At~deınir terc. s. 6. Aristo'nun bu cümlede
kuııandığı "To endechomenon" kelimesi Fransızcaya ~'possible",
bazan "Contingent" olarak çevrilmişti,r. Fazlabilgi için bk. N.
ÖNER. 1vJodaIÖllel'meler, ilahiyat Fak.,Dergisi, yıl 1967 c. Xi.

76
,Bu üç önerme de sonradaıİ, Assertorique, Apodie-
tiq~e ve Pro~lematiqile diye adlandırtlmışıardır..

Aristo ne modalite kelimesini kullan-mış · ne d~


onun tanımını y~pmıştır. Ancak Aristo tefsJrcileri ile
başlayan modalite tanımına göre ,denebilir 'ki Arlsto
zorunlu ve' kontenjan (yalı,ut 'mümk~n} diye iki mo ..
da1ite çeşicU kabul etmiştirss. Arı yahut~ basit dediği
önerme modalitesiz. önermedir.
Ari st() 'ya , göre "zorunlu, b~şka türlü olmayan-
'dır"s9. "Kontenjan, zori.ınlu olmayan ve var ,olmasınd'a,
imkansızlı~ olmaksızın varlığı fark edilindir"90.

Aristo'nun kabul ettiği yukarıd~ zi~rettiğimiz üç


önerme çeşidine misal verelim:
, ,

1 - Basit önerme:, A, B dir.


2 -" Zorunlu onerme= A" B dir 'Z()runludur,
y~ni A'nınB, olması zorunludur.

3 - Kontenjan (yahut mümkün) önerıne: A, ,H


a
dir kontenjandır veya nın B olması kontenjandır91 •

Klasik Batı', mantıkçılarıncla modal önermeler:


Aristo mantık anlay!şını devam ettiren Avrupa
mantıkçılan inod~J önermeler üzerjnd~ daha: fazla dur-
muş ve ondan inülhem.olarak ele aldıkları modal öner-

88 TRtÇOT, Trai~e di Logique, 136; HAMELİN, Le Systeme d'·


Arislote, s. 190.
89 ARİsTO, Meıaphysique, Trieot, :Fransız.ea tere. Tom. I, s. 259.
90 ARtSTO, Organ()nIII, Birinci Analitik/er, Atademir ,tere, 8.140.
91 ARİSTO~da mod~ı önermeler için geniş bilgi, bk. N.ÖNER, aynı
eser.
nıcleri karmaşık (eo ii ıp/exe ) önernıeler arasında zik-,,___
rederek daha sistemli bir şekilde ineeleıuışlerdir92 .,
'. '

, Ortaçağ' Batı .n1antıkçılarına göre bi r önerıneyi


şu dört "mod" dan biri değişikliğe uğratabiHr: Müm-
kün, ,kontenJan, imkansız ve zorunlu. Bu su-
retle Arİsto'da iki olan ınodalite sayısı dörde çıkıyor.
Önçeden de belirttiğimiz gibiAristo,~9nermeIer'de bu
dört m~dalite çeşidinden bahsetmişti. Fakat Birinci
Analitikler'de, modaliteyi işlerken ikisini dikkate al-
mıştır. Avrupa mantıkçıları Önernıele;'den, ınülhem
olarak konuyu ele almışlardır.

Modalönerme karmaşıkönern1e olduğuna göre,


Batı mantıkçıları asıl önermeye 'dictum, tali önerme-
ye mod us diyorlar. Modus ~müınkün, imkansız, kon'-
tenjan ve zorunlu olabilir. Ateş sıcaktır, zôrunlud,ur (biz
, dilimizde şöyle ifade ederiz: Ateşin sıcak olması zorun-
ludur) önerınesinde ateş sıcaktır asıl önerme yani dic-
tum, zorun/ıidur ise 'ınodusdur~ ,Bunların olumlu ve
olunısuzluğu da.dikkate alınınca sekiz ilişki ortaya çı­
kar. Dictum'un da ıiiteliği 'ele alınınea o'lialtı çeşidi
ortaya çıkar:
1 - Dietun1· olumlu modus mümkün olumlu
2- " " "kontenjan"
3- " ,. i mkan sız "
4- " " "zorunlu ,"
,, ,,
5 -- mümkün' olumsuz
H
,, ,, ,,
6- " imkansız'

92 ~atl ıriantıkçıJa~ında moda) önermeleri' açıklamak için şu eser-


lerdenfaydalandık: Logiqııe de Porı-Royal; GOBLOr, Traile de
.Logique; P. JANET ve G~ &.EAILLES, Hisıoirede la Philosophle;
TRtCOT, rraile de Logiqııe Formelle; H:O. GARDEİı, Initiatio"
Philosophie deSaiili Thomas d' Aquin. "

78
7-'. " " " kontenjan· "
8- " ." .~

" .zorunlu "


9 - Dictum olumsuz " mümkün olumiü
10 - " - " " imkansız "
ı1 ', " " kontenj"n "

12 -. " " zorunlu "
ıl - " " " mümkün olumsuz
imkansız
,~

14 - " " "


15 -- " " i
" · kontenjan "
,,
16 - " " zorunlu "
ön.erme tipi dört grupta toplanır ve -A, E, 1,
Onaltı
U harfleri ile gösterilir.
r- Dictum olumlu modus olumlu A
'2 - Dictum olumsuz modus olumlu E
3 - D~cturn olumlu modus olumsuz i
4 - Dicturn olumsuz modus olumsuz V-
Bu harfler İskolastiğin moda1ite teorisini özetle-
yen. şu dört kelimeden. alınmıştır. Purpurea, lliace
Amabirnus, Edentuli. .
KeHmeıer~n ilk sesli ~arf]eri mümkün'ün dört şek­
lini göst.erir. Purpurea'nın ıl su, dictum ve modus'un
olumsuzİuğunu gö-sterir: Me~eıa, _Dibıyanııı yuvarlak-
olnıaınası mümkün degildir.. IHace~nin i sı, yalnız mo-'
- dus'un olumsuzl uğun u gösterir. Diinyanın yuvarlak ol~
Ilıası InuI11kün-değildlr. Amabimus'un A sı iki önerme-
nin de olumlu olduğunu gösterir: Dünyanın .yuvarlak
olması münı~ün4ür. Edantuli'nin E sİ yalnız modus'un
-olumlu oıduğunu.göst~iir: Dünyarıın yuvarlakolnıa;na­
Si l1ıüınkündür. Bu şekilde, kelimelerin ikinci sesli harf-
leri kontenjanın dört şeklini; üçüncü sesli-harfleri im-
kansızın dört şeklini ve .dö!dUncü sesli harfı~ri zorunlu'
-~un dör~ şeklini gö.sterirler.

79
Zikredilen dört kelimenin ikinci bir özelliği daha
vardır: Kelimeler, içerisindeki modlar dikkate alınırsa, ',~
bunlardan hepsi birlikte doğru veya·hepsi birlikte yan-
lış olur. Misalolarak Amabimus'u ala)ım: Sesli harf-
Jer sıra ·ile AA i U. Yukarıdaki kurala uygun olarak
önetmeleri yazalım:
,A Dünyanın yuvarlak oını ası InümkiJndür.
A Dünyanın yuvarlak obnası kontenjandır ..
1 DÜ"yanın yuvarlak ohnası intkarisız ~eğildir.
U Dünyanın yuvarlak olmaması zorun!u değildir.
Bu dört örierme ya birlikte yanlış olur veya bir-
likte doğru olhr. Diğer ketimeler de aynı şekilde alı­
nabilit.
Görülüyor. ki Ortaçağ Batı' mantık;çılarJ, Aristo'-
, danmülhem olarak ele aldıklC!;fl modalite ,bahsini ga-
yet 'sistemli bir şekild~, işlemişlerdir.

Kant'ta mOda}' önetmeler:


Kant'a göre moda1ite'hükmün muhtevası ile ilgisi~.
olmayan, zihnin· ta ma meı;r' şekle ait bir fonksiyonudur~
'Modalite bakımından hükümler, pr~bıemati'lue, as-
sertorique ve apodictique 9iye üçe ayrı1ir~
Tasdik veya inkarda, basit bir imkanı ifa4e eden
. hü.kümler problematik; gerçeği ifade eden 'hükümler'
assertorik;, zorunluluğu .ifade ·eçlen hükümler ·de 'apQ-
diktiktir.' '
" A. Virieux~Reymo~d, Kant~ın bu üçlü modaIitesi!"
nİ şöyle açıklıyor:
Asse~torik,olgu hakikatı,olarak tasdik edilen hü-'
k ümlerdir. Mesela, Paris Fransanın başkeniidir. Bu
hüküm gerçeğe uyar fa~at ·tarihiş~~tIar başkaolsay­
. öı diğer bir şehir Fransa'.nın başkenti' olabilirdi.

80·
Problematik basit bir imkanı ifade eden hilküm-
lerdir. ,Fezanın bükiik1üğü (courbure) sebebiyle kdinat
belki' sınırlıdır." .
, Apodiktik, akıl hakikatlerini ifade eden hükümler
dir., Dairenin çapı ınerkezden geçer. Daire'nin tanımı
kabul edildikten sonra bu hükmü'n zıddı düşünüle-

Gerek Arist.ö tefsircileri ve gerek; Ortaçağ Batı


mantık,çılarına göre modal öne~meıer karmaşık öner-
mçlerdir. Karı-naşık C?1Il1:ayan basit önermelerde bir
modalite bahis ,konusu değiltlir~ Kant'ta ise her hük-.
mün modalitesi vardır. Bu bakımdan Kant'ın modali-
te anlayışı eskilerden farkhdır . 94

İslam mantıkçılarında modal önermeler:


İslam ınantıkçılarının modalite anlayışı ile, Batı
mantıkçılannın, modalite anİayışı arasında olduğu
'gibi, İ Slanı mantıkçıları arasında da farklı iki görüş
mevcuttur. "Mütekaddimın" ve "müteahhirin"9s, mü-
daliteyi farklı olarak ele alıp incelemişlerdiı.

A ~ Mötekaddimin:
Mütekaddiınin üç türlü Inoda1ite kabul ediyor:
İınkarı (possibilite) , İıntina (inıpossibilite) ve vü-
c ub (zorunfuluk-n eL~essit e)96.

93 A . .vIRIREUX-REYMOND, La Logique F()rmelle, s. ı 7.


94 Kant'da modalite ıçin .hk. N. Öner, ayn. t;'sr. ' ,
. 95 M. ALi AYNI,. Darııifünün ilahiyat FakGItesi Mecmuasında
(Sene 3, sayı 10, ~928) yayınladığı Türk fvlantıkçıları adlı makale-
,sinde, Sadettin Taftazani'den önce geltmlere mütekaddimin, sonra
gelenlere muteahhirin denir diyor.. \ .
96 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 90; iSMAİL HAKKı, Miyar u/- ,
V/ıım, s. 48, Felsefe Ders/eri, S. 137.

81
İslam ınal1tıkçıIannda bu.' üç, türlü lIıodalite ayı­
nını İbni Sina geleneğine uyularak yapı~mıştır. D~lha'~v
önce Farabl'de durum .farklı idi. Fa.rabrye göre "ilk
cihetler (nı oda !ile ) üç türlüdür: Zaruri, , münıki'ın
ve mutlak'~97 Bu ayınm Aristo'nuri yukarıda ~1irtti­
ğimiz üç önernıe tipini 'karşılar. Aristü tefsireilerine
, göre, basit önernıe ınodalitesiz önernıe olarak' kabul
ediliyordu. Farabi basİti karşı~ayan Jnutlak'ı da' yu-
karıdaki clinılesinde bir modalite çeşidi saymakla
Aristo'dan ayrılmış görülınekte ise de, mutlak'ın n10- .
daHtesinin diğer JnodaIitelerd~n ayrıldığinı söylüyor.
"Mutlakta adet,. bütün cihet (modalite) bildiren ıın­
,surları ortadan kaldırnıak ve ne zanıi'eti ne . de. iınka-
iıı açığa vunnaktır.. cihetlerin kaldırllışı onun için
cihet ınakamına geçer"9R. Bu ifade ile Farabi'nin de
tıpkı Aristo gibi iki modalite kabul ettiği' anlaşılır.

Mütekaqdinıin denilen .islilın Inantıkç1Jan Füra-


bı'den ayrılarak, zikrettiğimiz üç 'modalite çeşidin.i ka-
b-ql ediyorlar. ' .

ı - Zorunluluk (vüc.ub), "viicub-u zati" ve '~vü­


cubu bilgayr." diye ikiye ayrılır. Bunlardan birincisin-
de zorunluluk "zat-ı ınevzu'~ dan yani, konunun
özünden, 'as~l varlığından gelir. Mesela: Allalı a/iIJ?dir
(bilicidir), insan naIıkIıI' (akıllı konuşııcu), önerın~le­
rinde' konu-ile yüklerri arasındaki bağın zör'unluluğiJ
"vücub-u zati" dir. Çünki bilnıc AHahın özüIlc (.!İt
olduğu gibi, natık olnıa~da insanın özüne aittir. Eğer
z9ruiıluluk özden gelmiyorsa ona da ~'vücub-ıı bil-
gayr" deni,lii. M~seıa,' Insan ,ya::.ı yazarken pan},'a/'--

·97 FARABİ,.Peri }Ier~e~ıe;as Kitabı, Araştırma JV~ 1966 dan ayrı


basim;s.29. Eseriyayınlayan ve tercüme_eden. Mübahat Küyel. .
98 Farabi ,ayn. esr.

82
larının
.
hareket etntesi zorunludur, fakat bu zorunluluk
J _

onun özünden gelmez. .


2 -' İ~kin: Birşeyin kendisinden varlığı ile yok-
luğunu iktiza' etmesidir; "imkan..;ı has" ve "imkan-ı
am" diye İ,kiye ayrıl 11.99• .

"Imkan-ı ha.s" hem var olma hem de yok olma


yönÜilden zorunluluğu olumsuz kılınaktadır. İnsan kli-
tiptirönermesinde, insap.ın ka,tip olmasıveya olmama-
sınd~zorunluluk yoktur .. Bu önernıe bir '''imkan-ı
h~s~'ı" .ifade eder.

"İınkan-ı §m": yalnız bir taraftan, yani ya var-


olma veya' yokolma tarafından zorunluluğu olumsuz
kılmaktadır. Her ateş sıcaKtır önermesinde, ateşin sı­
cak olm3.,&l zorunludur; fakat sıcak olmaması zorunlu
değildir.

3 - İmtina (i~nsızlık) "Özü dış varlığında


:yold.ugunu gerektirme zorunluluğudur"~oo.
"Vücub", "imkan" ve "İtnfina~' terimlerinden kas-
dedilen anlaını aydınlatmak için eski' mantık kitapla-
rının çoğurid3; verilen misal şudur: .Ateşin sıcak 'olması
z()runlu, soğuk olması imkansız ,sönmesi mümkündür.
Bunları onerme halinde ,yazalım: .
Ateşin sıcak olması zor14nludur.
Ateşin soğuk olmasi imkansızdır .
.Ateşin sonrnesi mümkündür.
İslam mantıkçılatı modaliteyi bu t'arzda -açıklar­
ken dayandıkları kaynak İbni Sina'nin eserl~~idir.
tbpi Si~a ise, Bati Ortaçağı'mB:ntıkçıları gibi, Aristo-'
99 İSMAİL HAKKı <tzmirli),. imkan-ı am'ı possibilite, imkaİl-!
bas'ı· contingence ile karşılıyot~ Felsefe Dersleri, s. 138.
100 .ıSMAİL HAKKı; Felsefe Dersleri, s. 138.

83
nun 'Organon adlı eserinin iki'nci kitabı olan Önerme- ,,_~
lefden mülhemdir. "Yalnız kontenjan'ı listeden çıka-
np imkan :içerisinde mütalaa etmiştİr"loı. "

·B - Müteahbirin:
, .
"Müte~hhirin" eskilerin üç modalitesine karşılık,
zorunluluk, devam, Jiil ve. imkan diye dört
modalite kabul ederler. Adı geçen dört 'modalitenin
farklılıkları \Le birbirieri ile dlan i1işkileri dikkate alı- .
narak çeşitli moda!' önerı~eıerden' bahsederler. Geneı~
likle sekizi basit, yedisi mürekkep olmak üzere onbeş
moda} önermenin üzerinde çok .durulur ıo2 • Yalnız bu
sayı1ar sabit değildir. Bazan basitler ondörde -çıkarılır,
b~ıeşiklerin de yediden fazla olabileceği ,söylenir.1 03 •

Dört modaliteyi esas alarak modal önermelerin ı


çeşitlenmesi şu esasa dayanır: -
Önerıneler ihtiva ettikleri hüküm şayısı daha doğ- -
rusu modalite sayısına gôre,' basit ~ve_ bileşik olurlar. _
Basit önermeler tek modaliteyi ihtiva eder. Her güver-
cin bilfiiluçucudur önermesihasit bir önerınedir. İçinde
tek modalite vardır 'o da fiiIdir .. ller güvercin bilfiil
uçucuqur fakat devamlı değil. Bu'önerme ise.iki nioda~ .
lite ihtivia' ediyo~;. birincissi fiil, iki~cisi devamdır.

Basit Modal Önermeler:


Basit önerıne türl~tini
saymadan önce, bunların
farklıIaşm~smda ~sas olan, dört ~odaiit~den her biri-
nin nasıl çeşitlendiğini'. gör~lim: -
101 1. MADKOUR. l'Organon d' Arlstote dans le Monde Arabe, s.
176. . '
102 ObLENBEVİ, ayn. esr. c. :II, s. 77 vd; AHMET CEVDET,
ayn. esr. 92 vd;' RAŞİT, ayn.es(. s. 6Svd, . ._
103 GELENDEVI, ayn. esr. c. II, s.96; MEHMET TAHİR, Züb-
detül Muhtelitat mln'et-Tasdikat, s. 3.

84
a -. Zorunluluk: İslam manhkçılan altı çeşit ZO~
r unluluğun bulunduğu'nu söylerler.
1- K'onunun özünden (zat-essence) çıkan zo-
runı~luk.

2 - HZat-ı ınevzu"un bütün vakitlerinde, nisbe-


tin yani yükleınin konuya yüklenınesinin zorunluluğu,
bUD-a "zaruret-i 'zatiye" denilir.
3 - "Zat-ı ınev:zu"un Hvasıfmevtu~' i.~e vasıflan­
dınlması şartı ile olan zorunluluk. Buna da "zaİ'uret-i
vasfiye" denir.
4 - Belli vakittteki zorunluluk.
,5 - Belirsiz vakitteki zorunluluk.
6 -. Yükleınin şartına bağlı zorunluluk.
Modal önermelerin çeşitlenniesinde 2~3-4 ve 5.
zorı:ını~ı uklar kullanılmıştır.'
b -' Devam: ,Bi(konunun özü (zat-ı mevzu). bir
de konunun vasfı (vasf~ı me-vzu) dikkate' alınarak iki
türlü devam kabul e<:iilmiştiı-.
,- c' -- Fiil: Vuku bulduğu zamana göre çeşitlenir.
d - İmkan: Her zorunluluğun kaışısı~da bit im-
kan kabul edilerek altı' im~al1dan bahsediiirtM. Bun:
lardan yalnız bir tanesi 'dikkate alıncırak mümkünden
bir. çeşit önerme çıkai·ılmıştır. O da "mümkürie-i
anl111e"diı. "Hiniye-i mü~kune" "mümküne-i daime"
\Le lnüm küne-i vaktiye" de aşağıda göreceğimiz gibi
44

zorunluluk dikkate alınmıştır.


Şimdi basit önermelerin çeşitlerini sayabiliriz ..
104 Zorunluluk ve mümkün için fazla bilgi, bk. GELENBEV1, ayn.
esr. s. 97 vd.

85
1 -' '''Zaruriye'';j mutlaka": "~t-ı mevzu nıevcut
olduk."ça, yü~ıeniin konuya yüklenmesinİn zorunluluğu
ile hükmolunan ön~rmelerdİr.
Her insan nıevcut oldukça zorunlu olarak hayvandır.
Her insan rrtevcut oldukça zorunlu olarak taş·değil-
.. dir.
2-
Meşrute:.j amme: "Vasf-! rnevzu': mevcut
oldukça yüklernin korıuya yüklenmesinin .zorunluluğu
ile' hükmolunan önermelerdir.
. Her 'yazıcı yazı. yazdığı miiddetçe ~orunlu o!ata,k
pannakları hareket eder.

Her yazıcı yazı yazdığı müddetçe z'orunlıı: olarak'


parmak/arı hareketsiz değildir. .
3 - "Vaktiye-i mutlaka": Belli bir.zamanda,.yük
lemin konuya yüklenmesinin zorUri]uıUğ~ ile hükmo-
lunan öıiermelerdir. .
.Ay .",vaktı heylule"de
.
zorunlu olarak. tutulur1o. s•
Ay "vakt-ı heylu/e" de zorunlu. olarak ışıklı değildir.
4 - "Miinteşire-i.mutlaka" :,BeIİrsizbir zamanda
yüklernin konuya yük:lenm~sin.in zorunluluğu ile hük-
ınolunan önerrnelerdİr.
Ay g~cenin birinde zorunlu olarak tutulur.
Ay gecenin birinde zörunlu' olarak ışık vefnıez;
5 - "Daime-İ mutlaka": "Zat-ı ınevzu" mevcut
oldukca nisbetin devam!' ile hükmolunan önerınelerdir"
Her insan mevcut .oldukça devamlı oiarak hayvan-
dır.

105 Vakt-ı heylule, güneşin, arzın ve ayın, aynı düzlehı ve aynı dOğ­
rultuda ve arzın güneşle ayİn arasın~ bulundugu vakittir.

86
Her insan mevcUt oldukça dev..am/ı olarakta.ş değil-
dir.
6 - ~~Örfiye-i amme": "Vasf-ımevzu", devamlı
oldukça, yüklernin ko~uya yüklenmesiİlin: de\tamı ile
hüknıolunan önerınelerdİr.

Her yazıcı yazı yitzdığı 111üddetçe daima par1Jwkla-


rr /uıreket eder. -
Her yazıcı yazı yeridığı nıüddetçe daluıa parn1Okla-
rı hareketsiz değildir.

7 -, "Mutlaka-İ amıne~': Nısbetin. fiiliyeti ile, ya-


n.i . yükleınin, konuya ,yüklenm.esinin, ,bir defa olsun .
fiile çı!.< nıas ı ile hükmolunan önerınelerdir.
,Her güvercin bilfiil ı~çucudur
Anka bilfiil uçucu değildir. ,
'8 - "Mümkiine-İ apıme'.': Yüklernİn konuya bir
imkan ile yüklenm.esi ile ineydan~ gelen önerınelerdir.
Her ateş bilimkarı sıcaktır.
Her ateş bilbnkdn soğuk değildir106 •

Bileşik Modal Önermeler:


Basit Önerıneİer. -devanı ve zorunluluk nıedaH­
teleri ile kayıtlanarak bileşik önerıneler elde, edilir.
106 Mütekaddi'minden bahsederken, ateşin slcJlk olması zorunluluğa
misa(verilmişti. Burada ateşin sıcaklığı imkan'a misal veriliyor.
imkfinda'n kasıt şudur: Önermedeki nisbetin, ,yani yüklernin
konuya yüklenmesinin ters y~nden zorunluluğunun imkansız kı­
lınmasıdır. Yani ateşin sıcak olmamasının .zorunluluğu imkan-:-
SiZ kı,lınmıştır. İnceledeğirniz mantık kitaplarının çoğunda müm-
küne-i amme için" bizim aldığımız misal verilmiştir. Gelenbevi'
ııin, mümküne-i amme için verdiği misal şudur: "Her insan im- ,
kfın-ı am ile katiptjr".

87
, ,

1 - "Meşrute-i hasse": Qzün' (zatın) devamsız-


hğı ile kayıt1anan. "meşrute-i amme'ye denir.
Her yazıcımadem yazıcıdır bizzat parmak/aN ha~
r~ktU ed~r, lakin haddizat1nda devamlı değil.
2 -"Örfiye-i ha~se": ÖzU'n (zatm) devamsızlığı
ile kayıtlanan "örfiye-i amme" ye denir.
Her yazl,cı yazı yazdığı
mücldetçe, devanı/ı olarak
parmakları' hareket eder lakin haddizatında de~'anılı
değil. '
3 - "Vaktiye-i la daime" veya "vaktiye"': Özün
devamsıı;lığı ile kayıtlanan '''vaktiye-i mutlaka"ya
denir.
Ay'vaktı' heylule'de zorunlu olarak, tutulur, lakin.
as/ında devamlı değil.

4 -' "Münteşire-i la daime": veya '''miliJteşire'':


pevamsızhkJa kayıtıanan "Münteşire-i 'mutlaka"ya
denir.
. Bir gün zorunlu olarak ay tutulur lakin devanı/r
değildir.
5 - "Vücudiye-i la daime": Devamsl,zlıkla kayıt­
lanan "mutlaka-İ amme~'ye ,denir.

6 -
,

"Vücu4~ye·i
' '.
Her güvercin bifiı! uçucudur, lakin .devanıli değil.
la zaruriye": Yüklernin konuya'
'

yüı<lenmesİnin zorunlu olmaın.asl1le kayıtlanan "mut-


laka-İ amme"ye denir.

'Her insan b,i/fii{gü/üci1dilr lakin bu gü/ücü/ük zo-'


run/u değildir: ~ ,, ,
7 -Mümküne-i hasse": Yüklernin konuya yük.;
lenmesİnin zorunlu olmaması ile kayıtlan.an. "müm-
küne·İ amme"ye denir .

. 88
Her insan bi/imkan yazıcıdır fakat zorunlu değil.

MisiUlerle açıkladığımız bu OJ1.beş önerıne, ınan­


tıkçılar tarafınflan en ,çok dikkate alınan önerınelerdir.
Bunlardan başka şu önermelerden de bahsedilir fo7 •
"Mutİaka~i vaktiye": Yüklernin konuya yüklen-
mesi belli bir zamandaolup nisbetin tahakkuku ,ile
hükınolunanöneı melerdİr.
Ay bilfiil "vaktı he.vlule"de tutulıır.

'~Mu~laka-i münteşire": y,üklem.İn könuya yük-


lenınesi, fiilın olduğu vakitte ,vuklıl bulan önern1elere
denir. ' .
Ay'ın varolduğu vakitl~rin birinde ay fiilen tutulur.
·'Hiniye-i mutlaka": Hüküm Hvasfı ıııevzu"un
bazı vakitIerinde~fii.1rn gerçekleşmesi ile verilirse" '·hİ-
niye-i mutlaka" denir. '
Her zatu/cenpli bu hastalığın devanı ettiği zanıan·
larrn bazısında öRsUrür.
ı.'Hiniye-i la daiD!e": Hiniye-i mutlaka;' devam-
sızlıkla: kayıtIanırsa "Hiniye-i la daime" olur.
Her zatü/cenpli bu hastalığın devanı ettiği ~anıan­
ların bazısıııda
öksürü,. lakin de'van11t değil.
"Hiniye-i mümküne"': Önermede aykırı yönden,
yani önerme olunllu ise olumsuz) olumsuz ,ise' olum-
hi" yörtden zorunluluğun olumsuz kı1ınm,ası ile hi.ik-
J110lunan önermelerdir.
Her =aıü/cenpli, -::atiilcenp olduğunda öksürnıesi
17'lÜI11küi1dür.' .'

107 GELENBEYi, ayn.. esr. s.'96 vd.; MEHMET TAHiR, ayn. esr.
, s. 3. Misaller Gelenbevi'denalmmıştır.

89
~'Mümküne-'i vaktiye'~: Kon,Wıun var olduğu . ya-
kitlerin bidnde" aykırı yönden zorunluluğun öI11,ınsuz"'­
kılınması iİe hükınedilen öricrm.elerdir.

Ay "vakt-ı hey/u/e" de "'inıkanı Qnl' ile tutulur.


Burada bir taraftan zorunluluğun oIuıTIsuz kı­
hnması ile hükmediimiştir. Olumsuz' kılınan zorunlu- ,
hİk, ay'ın "yakt-ı haylule"de tutulmama'zorunluluğu­
dur.
MiHeahhirin'e ,göre modat' önermeIerin ç,eşitlen­
mesinde zaman'ın önemli bir rol qynadığı göruıüyor.
Hernekadar bu mantıkçıJar zaman'. ayrı bir o10d::tli-
fe şek~i olarak saynıaınaışlarsa dcı 'inodaI önermcler~İ1
çeşitlenmesİJ?de z~manı.n ikinci qerecedefl' bir modalite
olarak t~lakki edildiği anlaşılıyor. "Vaktİye-i mutla-
ka", "münteşire-i ınutlaka", vaktiyc-i la daime",
"münteşire~i la daime,", "mutlaka··i vaktiye", "hiniye-i .
ınutlaka" ve"mümküne- i vaktiye"nin farklılaşmala­
rında esas rolü oynayan zaınan faktö~üdür. Me·se.la:

Ay vakt-ı heylule'de zorunlu olarak tutulur.


Ay gecenin birinde zorunlu oıarak tutulur. .
Her iki önern1ede de zorunluluk 'bir kayda tabi
tut'ulmuştur, bu
da zamandır:
, Ay'ın tutulnıası zorunludur. Ne zaman? HV'akt-ı
hcyıul~"de veya gecenin birinde. Görülüyor ki bu tip'
önerıne1erde zaman.. adeta ikinçi 'der~ceden bir mo'-
daJite {)larak i'şin içerisine giriyor.

ÖNE~MEL.~:R A~ASI İLİşK,iLER


Bu başlık altında karşıolına (tekabül-oppo'~
si/ion) Ye dö.ndürme. (akis - conversion)'nin ne
olduğu gösterilecektir. Klasik mantığın bu iki konusu-

90
nu İslam ınantıkçıları önerıneler bölüıl1ünde Hahkfun:.ı
kazaya" ad'! aItıiıda, 'BaJı m.aı:ıtıkcıları ise genellikle
akıl yürütıne (rq,isonnenıen t) bölümüllde, vasıtasız
çıkarsama (['inference inllnediate) adı altında inceler-
ler. Hangi başlık altında in.celenirse incelensin bahse-
dilen aynı'şeydir. İslani nıantıkçıları~ aşağ1da göreceği-
. 111iz gibi, ik.İ öD,ermeyi ele alıp birbid ile olan ilişkilerini
Batı ınantıkçıları ise bu iki önernıe~rastı:ıdakj ilişkinin
.alt1nda bulunan akıl yürü.trneyi esas alrrl1şlarqır. Bura-
da söz konusu olan yüklen11i önermelerdir~

KARŞIOLMA
Aynı terimlerden Y4pdmış iki ön..:rıne, ya ni~1ik,
ya. nitelik veya hem nicelik hem niteJik bakımından
birbirinden farklı iseler, bu iki önerıne arasında karşı­
oh11a yardır. Bu şartlar içinde iki önenne biribirine ya
karşıt'dır, ya alt.karşıt'dır, ya çelişiktir 'veyaa!-
tık'tır ..

ı - Karşıt (mutezad - ccntraİre) önerıneler:

Konu ve yüklemi aynı olan iki .tün1el önerme ni-


telik·bakımından farklı iseler bunlara karşıt önerme.1er
denir.
a - Eğer türneI olumlu doğru ise, tüınel olumsuz
. yanlış olur.
Hiçbir insaJ1 ölüiiı/ü deği/dir
Bütün insanlar ölünılüdiir
b -' Eğer fÜ'nıcIolumşuz doğru ise, tünv::l olum-
lu yanlıştır.

Hiçbir af iki ayaklı deı~i/dir


i
i
Biitün atlar i~i ayakITdır
i
i

i 91
!
l
i
c -' Eğer tümelolumlu yanlış ise, tümelolumsuz '
doğ~~ veya yanlış olabilir. "v

Bütün insanliır öğretmendir " Yanlış


'. Hiçbir insan öğretn1en değildir Yanlış
Bütün insanlar kuştur Yanlış
Hiçbi~ .insan kuş değildir Doğru

.CL - Eğer
tümel olums,uz yanJtş ise, tümel 'olum-
lu doğru veya yanlış olabiiİr. .
Hiçbir kuş kanatlı değildlr Y~nlış
Bütün kuşlar kanatlıdır Doğru
Hiçbir i'nsan öğretrnen değildir . Yanlış
Bütün ins,!nlar' öğ~etmef1dir Yanlış

Demek ki, karşıt önerınelerden birisi doğru ise,


onun k~rşıtının yanlış olduğu söylenebilir. Fakat e·ğer
. birisi yanhş ise, .diğerjnin doğru veya yanlış olduğu
çıkafll~lnaz. ~

2 - Altkarşıt (Taht-ı Mütezad, Subeontraire)


Önerıneler:
,konu ve yükl~m'ıe'fi aynı olan iki tikel .önerıne,
nitelik bakımından farklıiseler bunlara altkarşı! öner-
'nıeler denir. . ' .
a -- Eğer tikelolumlu, doğru ise, tikelolumsuz
doğru veya yanlış olabilir.
Bazı ins(1nlar öğretıııendir Doğru
Bazı insanlar öğretınen değildir Doğru

Bazı insanlar öliil11lüdür Doğıu


Bazı insanlar ölümlü değildir Yanlış

,b - Eğer tik~1 olumsuz doğru ise, tikel o.lumlu


doğru veya y~nlJş olabilir.'

92
~azı insanlar bilgin değildir Doğru
. Bazı insanlar bi/ginair Doğru
Bazı insanldl' ölüinsiiz değildir Doğru
.Bazı. ~iısanlar ölümsüzdür Yanlış

c - ~ğer tikel olutnlu yanlış ise, tikel oluo1suz


doğrudur.

Bazı atlar iki ayaklıdır Yanlış


Bazı atlar iki ayaklı değildir Doğru

d '- Eğer tikel' olumsuz yanlış ise, tikelolumlu


doğruçur. '
Bazı insanlar canlı değildir Ya~lış
Bazı insanlar ('anıldır Doğru

3 -- Altık (MütedahiI, Subalterne) Önermeler:


Konu yeyüklen1İ aynı-olan iki önerme yalnız
nicelik bakımından farklı olup da nitelik bakıınından
aynı olursa bu iki önerme birbiriyle altıktır.

Tümelolumlu ile tikel olum.lü, tümel 'oluınsuz


.ile tikel olumşuz önerıneler biribiriyle aItıktır. Doğ­
ruluk ve yanlışlık bakımından altık önerıneler arasında'
şu i1~şki1er. v3:rd1r: .
a - Eğer tümelolumlu ve tilo1cI olun1suz doğ­
ru ise'ler, bunların altıkları olan tikelolumlu ve tıkel
olumsuz da doğruolur.
Bütün insanlar ölümlüdül' Dqğru
Bazı insanlar ölünılıidür Doğru
. Hiçbir irısan at .değildir Doğru
Bazı insan. at değildir Doğru
b - Eğer HimeBer yanlış iseler onlanil altık­
ları, olan tikeller bazan doğru bazan yanlış olurlar.
i
L ..
93
1

i
Biiiün. insanlar iy) alı/iildıdır Dpğr~~
Bazı insanlar iyi ahlaklidır Doğru
Hiçbir inlJ'an öğretn1en değildir ,YanJış'
Baz~ inscınlar öğretnıen değildir Doğru
Biitün llf/ar iki ayak/ıdır Yanlış
Bazı {Iılaı: iki ayakbdır Yanlış

c - Eğ~r tikeııer doğru iseler, bunların altık·


Jarı olan tüıneııer bazan' doğru bazan r~U)Iış olurlar.;
Bazı insanlar ölünılüdür Doğru
. -Bütün insanral" iJlün11üdür Doğru
Bazı insanlar öğret/Iten değildir Doğru
Hiçbir insan öğretnıe.n değildir Yanlış

d - Eğer tikeller yanlış. ise, onların altıkları


olan tümel,ler de yan Iıştır.
Bazı insanlar ÖIÜI11SÜZ(/Ül' . Yanlış'
Bii t üiı insanlar ölünısüzdür Yanlış

4 --- Çelişik (M ütenakız, Contradictoire) Öner-


meler: '
Konu ve yüklenıleri aynı olan iki ~nerme, ··henı
.nitelik hcnı' de nicelik bakımından birbirinden fark-
ı )1 Oııırs~ı bu .iki önerıne birbiriyle çelişiktir' denir.
Tiiıııel o!u'nı1u ile tikelolumsuz, tümel oluınsuzla ti-
kel 'olul1ılu önerıneler çelişiktir.
Biiliin insanlar ÖIÜııılü,t;,.
Bazı il1sanl4,. ölürnlü değildır
Hiçbir k uş dört ayaklı değildir
Bazı kuşlar dört ayaklıdır

ÇeJjşik olan i ki önerl"neden biri doğru ise, zorun-


lu ()Iarak diğeri yanlıştır.

Bu dört ·karşıoIum şöyle bir şekiJle gösterilebiliı:

94
i.
A E

A. A
L 'L
'T
ı
k
~
K

i' 'ALTKA'RŞIT . O

OÖNDÜRME
Bir önerıneyi dôndi.irme, onun niteliğini bozına­
dan. ylikienıİni konu; kontisun,u yüktenı yapınaktır. :
islam ınantıkçılarına göre d ü;z dönd ürnie (ı:1ks
-i l1ıiisteı'i) ve ters dönd'ürme (Aks-i iuikız) diye iki
türlü olur 108.

Düz döndürme':
Bi~ önermenin olumlu ve oıumsiızh.ı~una; doğru
,ve yanlışlığına dokunmadan. y~iklemini konu, kenusu-
nu yüklem yapnıakÜr. '
a - Tümel olunıhi önermenin düz döndürıriesi .
tikel olunı1uolur.
Bütün insanlar ,ölünılüdür
Bazı iJliimlüler ii1sandlf

108 GELENBEVI, ayn. esr. c, II. s. 146, AHMED CEVDET,.ayn,


esr. s. 54, ALİ SEDAD, ayri. esr. s. -52, İSMAİL HAKK" Mi'
s.
ydrul'l-1I/ı1nı,' s.. Sı. Felsefe Ders/eri 169. .

95
b -- Tikel OIUll1lunlin düz döndürnıesi,' tikel
olumlu olur.
Bazı beyqzlar insandil'
Bazı insanlar
.
berazdır
"

. c - Tümelolumsuzlin düz dö~dürıncsj., türne}


olumsuz olur.
IUç 'bir ağaç taş değildir
Hiçhir taş ağaç değildir
d - Tikel olumsuzun ,düz döndürnıesi olmaz.
Çünki sonuç bazan doğru bazan yan !ış ol ur. .
Bazı insanlar ağaç değildir Doğru
Bazı a,~açlar insan de,~ildir f)oğru' .
Bazı insan öğretmen değildir Doğru
.Ba~ı öğretnıenler. insaıı değildir 'Yanlış

Batı manhkçıları düz döndürmenjn şu i.ki' ılıantık


aksiyomuna dayandığını söylerler lO9 •
Birinci aksiyoni: Bütün olumlu önerıl1~lerde
yüklem, ·kaplamının bir kısmı ile alınmıştır. Her insan
ölümlüdür önerınesi, insanın bazı .öıüınıülerden ol-
duğuna işaret ener. Ölümill burada tikelolarak al.ın-.
mıştır.

İkinci aksiyoın: Olumsıız önerm~l~rde yüklem


. bütün kaplarnı il'e alınmıştır. Çü:nkU olumsuz önerme-
de konu, yüklernin bütü~ kaplamının dışında bn akıl­
mış~ır. İnsan bir sürüngen değildir, önermesinde, in-
san sürüngenler sınıfının 'dışında bırakılmıştır. Yani"
önermede yiiklem olan sürüngen, tümelolarak alın­
mıştır.

109 GOBLOT, '['raiıe de Logique, s. 2J4; RABlER, Leçons de Philo-


sop"ıe T~ II, s. 40. '

96
Bu aksiyoııı1arla, tüınel ve tikelolumlu önernıe­
lerin dÔndürme.lerİnin 'tikelolumlu, tümel oiu~suz
önermenin döndürmesini~l tüme1 olumsuz o19UğU
,prensibe bağlanmiş oluyor.

İkinci aksiyoma dayanılarak tikelolumsuz bir


öner~enin, neden döndürüleıniyeceği de daha iyi' an-
laşılır; şöyleki: Tikel olumsuzda konu tikel, yüklem
tümel alınınıştır. Döndürülünce, tümelolarak alınan'
yüklern, konu olacak ve önerme tikelolduğu için tikel'
olrn3:sı gerekecektir. Asıl önermede tikelolarak alı­
nan konu, döndürülünce, önerme oıums~z old,uğu
için tümeli ifade'etınesi gerekecektir. Her iki hal de
önermenin esasına aykırıdır: Çünki, döndürmede
,'terinılerin kaplaınının değişmemesi lazımdır.

Hamilton'un karşı koyması:

Klasik mantıkta aksiyom olarak kabul edilen yu-


karıdaki iki genel- kurala Hamilton, yüklernin niceli-
ğin~ ele 'alış tarzı ile karşı koyuyor. Yüklernin nic'eliği
bahsinde Hamilto.n'un fikirlerini görmÜştük. Onun,
olunılu toto-totale ve olumlu parti-totale'da yUklem
tümel; olunısuz toto~partilelle ve oluınsuz parti-parti-
, elle'de yüklenı tikel atınıılıştı. Haıniltoll'un,bu fikri ka-
bul edilince klasik mantığın döndürme şekilleri de de-
ğişir.

Hamilton'un fikrinin reddi:,


Hamilton, yüklernin nicel~ğjni yorumlama şek­
liyle klasik mantığın yukarıda zikredilen iki askiyo-
ınuna.karşı çıkmış ise de, Hamilton'dal1: sonra gelenler
onun' bu filetinil1 doğtlrduğu güçlükle] i red ve bu
konuda klasik mantık yolunu takip etmişlerdir.

97
Haınilton
.. .
'a ya'pılan itirazlar şöyle özetlenebilir:., ...............

1 - Olumlu önermelerde yüklemi teşkil eden te-


rimin bütün kaplarnı ile alınabileceği iddiası dogru de-
ğildir. Olumlu toto-t~tal ve olumlu ,partj-totale mute-
ber önerıneler olamaz. Hatta, yüklem yalnız konuya
hasredilmiş. bil~' olsa. 'Çünki: '
a - ~'İnsan akıllı hayvandır" önernıesinde, eğer
yüklernın tüınel olduğu iddİa ,ed ilİrse, o zaman ön.er-
menin a.sıl anıamınd~n başka anlam taşıyan., ikind
bir- önernıe daha ol taya çıkar. O da, .şudur:, "Bütün
akıllı hayvanlar insandır". Bu önerme i~e 'birinci öner-
ınenin farklı tasdikler olduğu şu farklı sorulara cevap
~ermeıeri ile anlaşılır: '
- İnsan akıllı bir hayvan ınıdır?
- İnsan dışında başka akıIlı hayvanlar varın!dır?
Bu sorulardan birıncisi, insan kavranıının· jnce-
lenmesi ile, ikincisi insan dışındaki hay.vanlar sınıfının
incelenmesiyle anlaşılır. Bu durumda toto-totaJe' k a-
bul e.9.ilen, ele aldığımız önerınenill·ana1izinden birbi,:,
, rİ nden farklı şu iki hüküm' çıkmış olur:
- Bütün insanlar akılh, hayvandır.
- Bütün .akıllı ,hayvanlar insandır.
Demek ki olumlu önerınelerde yüklemi tüme ı te-
Iflkki etme fikri karışıklığa sebep olur llÖ •
b - . Eğer yüklem tümelolarak abnırseı, konunun
her ferdine de tUrnel ölarak uygulanmalıdır. Bu ise
saçma o]ur.~ Mesela, bütün üçgen~er bütün üçkenarlı
poligonlardır, önerınesinde, .bazı· üçgenler bütUn ·üç
kenarlı, poligonlardır demek imkansızdır 1 ı J.

110 RABlER,' ayn. esr.. s. 42-43. .


ı ı 1 TRICOT, Traite dt' Logique Formelle, s. 1~8';l29.
, -'
,98
2 -.. Olunısuz önerınelerde 'yüklernin kaplammm
bir kısmı ile ele alınabileceği iddiası da cl.oğrQ. değildir.
Yani, olumsuz toto=partielle ve olumsuz parti-patielle
muteber önerıneler olamaz.·
"Hiçbir üçgen bazı eşkenarlı şekil değildir", toto- "
partielle "önermesİni alalım. Bunun döndürülınesı,
"Bazı eşkenarh şekil hiç bir üçgen deği1dir~', olur. Ha-
milton burada, "Bazı eşkenarh şekil" in tikel oldu-
ğunu söylüyor ki doğru değildir. Hamilton'un üze-"
rinde durduğu "Bazı" kelimesidir. "Bazı" kelimesi
iki anlamlıdır.
ı -" "Bazı" belirti1ınemiş herhangi bir mikdar"
olabilir.' Bu anlamda eldeki önefme şunu "ifade eder:
Hiçbir üçgen herhangi ~ir sayıda eşkenarlı şekil de:'
ğ~ıdir. Yani tane bir dahi olsa değildir demektir. Bu~
nun anlamı ise, hiçbir' üçgen hiçbir eşkenarlı şekil
değildir, olur. Burada ise görüldüğü gibi yüklern, tü ..
mel olarak' alınmıştır:
2 - Hamiljon, "bazı" kelimesinden belirtilmiş
bir mikdarı anlıyor. Yukarıdaki önerınede şu-veya bu
eşkenarlı şekiller demektir. Bu durumda da hazı eşke­
narlı 'şeldller tjimel (tekil de olsa) .y~i ~apıainınm
tümüyle alınmıştır. Konu bütün",olarak xlışarıda bıra.- .
kılmıştır. O halde; olumsuz bir'önermenm yükle mi hiç-
bir zaman tikelolarak alınamaz1l2 • '

Ters dÖndürme)
Bir önermenin olumlu veya olumsuzluğuna, doğ-'
tu ve yanlışlığına dokunmadan kon.usunun çeİişiğini­
yüklem; yükteminm çelişiğini konu yapmaktır. Ters
döndürmede olumluların durumu düz döndürmedeki
112 RABlER, ayn. esr. s. 43-44, TRICOT, ayn. esr. s. 130.

99
olumsuzların, olumsuzların duruıTIu ise düz döndürm~- ~

deki olumluların durumu gibidir.


a - Tümel olunıIunun ters döndürmesi tü'me]
olumlu olur. .
Her insan hayyandır, önermesin~n te"rs döndürm~si
Her hayvan olmayan insan oln1ayandır, olur.
, .
b -
Tikelolumlunun
. .
ters döndürmesi olmaz .
c·- Tümel olumsuzun ters döndürmesi tikel
olumsuzdur. .
"içbir insan. ağaç değildir.
'Bazı ağaç olmayan insan olmayan. deği/dir.'
d """:'Tikel olumsuzun ters döndürmesi tikel
olumsuı; olur.

Bazı insan öğretmen değildir.


Bazı öğretmen olnıayan insan 'olmayan değildir.

Şartlı önermelerin döndörülmesi:


Buraya kadar gördüklerimiz yükıe~1i öiıermelerle
ilgiliydi. İslam mantıkçı1an, şartlı önerınelerin de dön-
~ gurülebileceğini düşünmüşlerdir. Şartlı önermelerden
yalniz bit~şik şartlı 'öner:melerin dönd ürü]pJesi yapılır.
Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur; önerine-
sinin düz dön d ürmesi: Bqzan. gündüz ol~r·· ise güneş
doğmuş olur,. önermesidir. Ters döndürmesi ise: Her
ne zaman gündüz' obnaz .ise, güneş dOğll1UŞ olnıaz
değildir, oıur~
Diğer şartlı önerİllelerin. yani "Rastlantılı" ,olan
.. pitişik şartlı ile aynk şartlı önermelerin dönüdürü]me-
sine itibar edilmemiştirtP.

113 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 56, ıSMAIL HAKKI, Mi'yar'u/-


-U/tim s. 53. "

100
Modal önermelerin döndörülmesi:
İslam maııtıkçı1~l mO'daliteli önerınel~rin döndü-
rülmesi üzerinde de durmuşlardır. Modaliteli önerme-
lerde döndürme söz konusu ohınca, çok ~nınmış olan
şu onüçü üzerinde durulur: "Zaruriye-i mutlaka", "Da-
ime-İ Mutlaka", "Örfiye-i amme'" "Meşrute-i amme",
"Örfiye-i Hasse'" , "Meş' rute-i Hasse" ' "Vaktiy'e-İ Mut-
,\

laka" "Münteşi,re-i mutlaka", "Vücudiye-i la: Daime"


"Vücudiye-i la Zaruriye:" ",Mutlaka-i amme", "Müm-
kine-İ. amme", "Mümkine-i Hasse"

Bu onüç önermenin olumlu ve oll:lffisuzluklarına


göre döndürnıeleri değişir. Madaliteli önerınelerin
döndür'tihnesİ ileride göreceğimiz gibi kıyasın modali-
, tesinde kuııanılır. Madaliteli Önermelerin döndürülme
'sinde, asıl önerıne, önceden gördüğiiınüz "kuraııa~a
göre döndürü.lür, bu döndürrrie~e önermenin modalite
si de değişir.

1- Olumluların döndürölmesi:
a -' Z'aruriye-i mutlaka,. diiime-i mutlaka, örfiye-i '
amın.e, meşrute-i' amme'nin olumlu1arının' döndürül-
mesi, hiniye-i ıııutlaka olur. Bilindiği gibi,. hiniye-i
mutlaka vasf~ mevzu'unbazı "akitlerİnde fjilin ger-
çekleşmesiyle hükmedileJ? ö~ıermeıerdir.

Mesela" her insan hayvand", önerınesini yukarıda­


ki dÖrt modalitederi bi~i iİe kayıtlayahm, mesela za-
rti~iye-i mutlaka ile. Örierme şqyle olur: Her in~an zo-
,~unlu olarak hayvandır. ·Bu önermenin, dÖndürmesi şu­
dur: 'Bazı hayvan, hayvan oldukça 'bilfiil insandır. Bi-
rincrönetme zaruriye-i mutlaka, ikincisi hiniye'i İ11l:1t­
la"adır. Birinci önerme doğru olunca ikincisi de'do~u
olur. Bunun isbatı şöyle yapılabilir: Eğer son önerme

101
doğru olmazsa onun çeUşiği doğrudur. Yani, Hiçbir
. hayvan, hayvan oldukça hiçbir zanıan insan değildir. ,,~.
Bunun, döndürı11esi ise, Hiçbir insan insan oldl{,kça
h(çbir zaman hayvan değildir önermesidir. ,Bu ise yan-
lıştır. 'Çünki, başlangıçta kabulettiğimiz, her insan
zorunlu Qlarak hayvandır'la zıttır. O ~aıde jsbatın~
aradığınuz, bazı hayvan hayvan oldukça b:/fiil insandır
önermesi doğrudur. ' . ,.
b - Meşrute·i hasse ve örfjye-i hasse'nin olum..
lularının döndürülmesİ hiniye-i la daİme olur. Hi-
niye-i la dairne, özün (zat'ın) devamsızhğı ile kayıtla­
n,an fiiniye-i mutlaka'dır.
M esela, her yazıcı nıademki yazıcıdır parınakları
hareket eder, fakat. haddi zatında devamlı ~eğil, İneş--
rute-i hasse'sinin döndürmesi: '
Parnıakları hareket edenin bazısı~ parınakları ha-
. reket e,ttiği müddetçe, yazıcıdır, fakat devamlıdeğil,
diye hiniye~i la daime olur.
c - Vakti ye-i mutlaka~ münteşire-i mutlaka, vü-
cudiye-i la daime" vücudiye-i la zaruriye ve mutlaka-i
amme'nin olu·mlularının 'döndürmesi mutlaka-i am-
me olur.
Mesela, H er güvercin bilfiil uçucudur Ilikin devamlı
değil, önernıesi vücudiye~i Hi daİıne'dir.' Bunun
döndürülmesİ, Bazı uçucular bi({iil güı'ercindir; diye
. mutlaka-i amme olur.
.
d .- Mü'mkin'e-i
.
amme veınümkine-İ hassenin
döndürmeleri olmaz.

2 - ,Olumsuzların döndürölmesi:.
Yukarıda zikrettiğiıniz onüç önermeden yalnız
altısının' olumsuzlannın döndürülmesL olur.: Geri ka-

102
I.an yedisinin döndürüım~si olmaz. Bu altf'önerme ise
şunlardır: Zarilriye-i mutlaka, 'Daime-i mutlaka, meş­
rute-İ 'amme, örfiye-i amme, ~eşrute·i hasse ve örfı=
i

ye-i hasse.
it - Tümelolumsuz zaruriye-i mutlaka ve daime-İ
mutlakanın döndürmesi tünıel olumsuz daİme Qlur.

Mesela, Hiçbir insan zorunlu olarak taş değildir,


zaruriye~İ mut1akasının. dönd ürmesi: Hiçbir taş dtıin1i
olarak insan değildir, diye daime-İ mutlaka olur. .'
b - Tüme,l olumsuz m~şrute-i amme ve örfiye-i
anımenİn döndürii1melerİ, tün1.el olumsuz örfiye-i am
111e oİul."
'Mesela,Zorlf,n/u olarak yazıcı, yazı yazdığı n1üd-
detçe parmakları hareketsız değildir, meşrute-i amme-
sinİn döndürrp.esİ, ~dainıa parma~ları hareketsiz olduğu
~nüddetçe, parmakları hareketsiz olan yazıcı değildir
diye ö'rfiye-İ amme olur. "
. c - Tümel eluılısuz meşrute-i hassenin ve öır-
, . J . .

fiye· i hassenin döndürmeleri tümel olumsuz örfiye-ı


Amme oluı.
, Mesela, Her yazı yazan, daimi olart;ık değil, yairfiz
yazı yazdığı müddetçe paYınakları hareketsiz: değildir,
önerınesi bir meşrute-i hassedir .. Bunun tdöndu)-
ınesi: Dai1na parmak/arı hareketsiz olan, hareketsiz 0,,'-
dugu müdde~ce yazıcı değildir, (ıiye örfiye-iiimme olur
Genellikle tikelolumsuzların döndürülmeleri Ol-
maz. Yalnız' meşr.ute·-i İ"!asse ile
~rfiye-i hasse, nitelik
ve niceJik bakımından kendilerine uygun örfiye-i has-
seye döndürüıür 114 •
114 Modaliteli önermelerin dôridürülmesi için bak. GELENBEV!,
ayn. esr. c. U. s. 149-157. .'

103
i "

D,ÖRDÜNCÜ BÖLÜM

AKıL YÜRÜTME
Başlangıçt~ ınantıktı, düşiinnıen'İn kendisini akıl·'.
yürütme (111uhakel1ze, rt}Jsonnenıenl) de gösterdiğini
söylemiştik. Genellikle .üç ~.ürlü akılyiirüınıeden bah-
$edilir: Dedüksiyon {taiii, deduction}, tümevarın1
{!stikra, illductioll} , aıialojJ (teııısi!. {1I10Iogie} lls.
Klasik ınantığın ep. çok önem verdiği akılyürütnıe
., dedüksiyondur. Dediiksiyonda zihin bir veya bir
kaç hük~mden hareket ederek zorunlu bir s'onuea
varır. Kıyas dedüksiyonun,en mükemmel şekli olarak
kabul edilir. :Bu sebeple kUisik ınantık akıl yürütmede
esas olarak kıyası almıştır. Ası~ amaç kıyası ineelenıek­
tir. Diğer iki akılyürütme şekli olan tümevarım ve ana~
loji" ilerde göreceğimizgibi" 'klasik ınantıkçdarın fazla
önem verdikleri konular değildir:
ı ı 5 Deduction"un
, 'Osmanhca karşılığı olan talil bugün 'pek kuıianıl-'
, mıyor. Telaffuzu 'da eski dili bilmeyenlerce' yanlış yapılıyor (a)
kısa' okunuyo'r. Bir ara bu t~riin, tümdengelim kelimesiyle karşı­
Iandı. Bu 'ise yanlış anlamaya yol açar. Çünkü her dedüksiyon
şekli tÜmden gelmez. Matematik dedüksiyonda oıdu~u gibi. Hat-
ta üçüncü şekil kıyastan disamis'de 'de tümden
, . gelme yoktur, Bu
sebeplerle şimdilik dedüksiyon kelimesini kuI1anqık. Analoji
de öyle. Bu yabancı kelime bugün dilimizde yerleşıniş gibidir.
Osmanhca karşılığı olan temsil' de dilimizde başka' anlamlar-
da kuIlanıldı~mdan analoji demeyi uygun bulduk.

104
i
,,~KIYAS

'.

.
Kıvasın tanımı:
.

. Aristo kıyası şöyle- tanımlıyor: "Kıyas ~ir söz-


dür ki kendisine, bazı şeylerin konulmasıyla, bu ko-
nulan şeylerden başkabit şey, sadece bunlar dolayısıy ..
le ~orunlu olarak çıkar" 116. AyIi~ fiı(ir İsıain· mantık­
çıları tarafındaR şöyle ifade ediliyor: "Kıyas önerme-
lerden miireklçep bir deJildir ki her pe vakit o önerm'e-
ler teslim olunsa ondan bizzat diğer bir önerme- lazım
gelir"'1l7. Mesela:
Her c;sinı değişkendir.
Her değiş~en .~f)onradall olmadır•.

Bu önermeler kabul edilince, onlardan zon.ınıu


olarak şu önerme çıkar: Her cisim sonradan olmadır ..
Ön,ceden kqnan .ön~rn;ıelerin her birine öncül 've ' .
önernıelerden zorunlu olarak çıkan önerıneye de so- .
nuç 'denilir. Verdiğimiz misalde, her cisinı değişk~fl­
dir ve her değişken 'sonradan 'oİnıadır, önermeleri' ön-
cüllerdir. Her C;S;l1l sonradan oln1adır önerınesi ise so-
nuçtur.

Kıyas çeşitl~~i:
K,ıyaslar
ihtiva ettikleri önerıneleriri sayı ve
türlerine göre çeşitler.e aYnhrlar. Kıyas çeşıtlerini
, İslam ve Avrupa klasik ıılantı1:<çdarı farklı şekilde sı_O
DıfJarlar. Aynı kıyas
, . .
tiplerinden b~hsetnıiş 'olrp,aları-
116 ARİsTO, Orgaııon lll, Birinci Analitikler (Atademir terc). s. S.
ı.ı 7 GELENBEVI,' Fe1m-; Mantık (Abdunnafi terc). c. II, s. 176;
AHMET CEVDET, Nliya,..-ı Sedad s. 67; 1. HAKKJ,'M(va,.'1ı1
- Ulum, \s. 56. .

'105
na rağmen sınıflamada kabulettikleri ilkenin farklı
oluşundan sınıflamaİar ayrı ayrıdır.Biz burada İslam' ',----
mantıkçılarının SJnıflarnaSılll esas alarak kıyasları
inceleyeceğiz ve gerektiğindeAvrupa mantıkçıJarının
farklı· görüşlerine yer vereceğiz.

Kıyaslar ilkin içerisinde 1?ulundurduğu önerme ..


1erin sayısına göte basit ve' bileşik (mürekkep) di·,
ye.ikiye ayrılır. Eğer kıyas iki öncüı bir sonuçtan, ya.:.
'ni üç ön~rmeden meydana ge1iyorsa buna basit; iki.
öncüIden fazla öncüIden meydana geliyorsa buna da
bileşik kıyas deniı;1ı'8.

BASİT KIY ASLAR


İki öncüIden yapılan layaslara basit kıyaslar
denir.' Bunlar da kesin (iktiranJı) ve seçıneH (isiis-·
'i 18 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 18; ALt SEDAD, Mizan-ul-
Uku/, s. 78-79; RAŞ~T, Mizan-u/' Mqka/, s.122; ıSMAİL HAK-
Kı, Miyar'ul-Ulum, s. 66. KUlsİk Avrupa mantıkçıları basit ve
bi~eşİk kıyaslardan bahsederken İslam mantıkçıIarıyla aynı öıçÜ;~
yü kullanmamışlardır. Onlar,basit ve bileşik ayrımındakıyasta~i
önerınelerin sayısı degil de önerme çeşitlerini almışlardır. <;Jenel-
Jikle yüklemJİ önermelerle yapılan kıyasla ra basit yahut OCcate-
goriqııe" ~ şartlı önermeıerin ,içerisine girdiği kıyasıara da bileşik
(compose). derler. Fakat incelediğimiz mantık idtaplarıiıda'tslam
mantıkçtlannda olduğu gibi basit ve ,bileşik diye açık ve hepsinde
müşterek bir"sımrıaina yoktur. Esas olan basit ve kategorik d~nen
kıyas .tipiile onUn 'dJşın4a kalanlardır; Bu sonuncular çeşitli
başlıklarda incelenir. Bazan bileşik, bazan hyp<;»thetique, ba:zan
conditionneI,conjonctifve özel kıyaslar diye incelenir. (Bk. Lo-
gique de Port - Royaİs.'198-248; LOUIS LILA,RP, Logique s. 37-,
50; RABlER, Lero!ls de Phi/osophie II, s. 69; ,GOBLOT, Tra;te
s.
'd.e Logique, 216-244;J. MARITA.lN, Elemeıııs de PJıilosophie
J1~ s. 105-283; TRICOT, Traile de Logique, s~ 277 vd. Fakat yuk- .
arıda da dediğimiz gibi hangi ad ,altında toplanırsa toplansın hep
aynı kıyas tipinden bahsedilir.

106
nalı) II 9 diye ikiyeayrılır. Eğer kıyasın sonucu
'öncüııerde
anlam bakımlIidan bulunup 'da şeklen
bulunmazsa buna kesinkıyas denir. ,Mesela:
\ 'Bütün insanlar ölü,n!üdür;
Sokrat insandır;
Ohalde Sokrat Ö1Ül1ılüdür.
Bu kıyasta
Sokrat ölümlüdür sonuçu, anlam ba-
kımtndan, birinci öncü), yani bütün insanlar ölüm-
• • f •

lüdiir önerınesi içinde bulunmaktadır.


Eğer sonucun aynı yahut karşıt ha1i (nakiz;) ön-
cüllerde ,hem anlam bakımından hem de şekiİ bakı.. '
mından bulunursa' buna da seçmeli kıyas denilir. Me-
sela:
Eğer, nııknatıs şu cisnıi çekerse o cisinı denı';rdir;
Mıknat1s bu cisnıi çekiyor;
O hal4e bu cisin1 denıirdir. '
Bu kıyasta, bu cisün denıirdir önermesi heın ,an-
lam hem de şekil bakıınından birİnci öncülde vardır. '
Seçmeli kıyasıIl bir öncülÜ mutlaka şartlı bir önerıne-
dir. \.
I<.esin ve seçmrfi kıyaslan tanımladıktan sonra
'onları daha geniş bir şekilde· açıklaınaya geçebilirii:.

119 ıSMAıL HAKKı (izmirli) Felsefe Dersleri adheserinde ikti·'.


rarih kelimesini Categodque'le; istisnalı keHmesini Conjonctif'le
karşılamıştır. Halbuki Categorique tei-imi, Hypothetique yahut
Conditionnel olmayan karşılığı olarak· kullanılır. "Sylogisme
Cs.tegQİiqueO' bütün önermeleri categorique önermelerden yani
, şartlı olmayan ~ükümıerden yaplİan kıyastlr. (Bak LALANDE,
Vocflbulaire de La pi,i1osophie, Categoriqııe maddesi ve FOUL·
QUIE~ Dic!iona;~ .de la -Langııe Philosophiqııe, ayİn madde),
H~lbuki kUısik: 1s1am.man~lkç'lları görecejimiz gibi şartlı önerme-
Ierden yapılmış iktirantı kıyastan da bahsederler.

107 .'
KESİN KIYAS
"-...--'

Kesin kıyaslar' (kıyas-ı ikiiraıı;) da yüklenıli


kesin ve şartlı kesin diye ikiye' ayrılır. Eğer "kıyas
yalnız yüklenıH öııerınelerden yapılırsa buna yükleriıli
kes~n; eğer kıyasııl ö'ncülleri şartlı veya biri ,şartlı,
diğeri yüklernH önt:rmelerden yaı>ıhrsabunlara da şaı t-
li kesin kıyaslar denir. '

A- Yüklernli kesin kıyas:

Batılı. ınantıkçıların "categoriqe" veya basit


(sinıpte) dedikleri kJyaslar bu kıyaslardır. Gerek ,is-
lam dünyasında gerek ba.tıda ası'l üzerinde durulan kı;. . ,
yaslar yüklenıli kesin kıyaslardıı:. Aristo 'd~ bunları
"işler. Aristo Organon'da şartlı önern1elerden yapılan
kıyaslara yer vernıemiştir. Şaı tlı önernıeleri ele 'alan ve
şartlı önermelerle yapıtan kıyas teorisı yapanlar ilk de-
fa Stoacııar~ bu arada bilhassa Cprysippe·dir I20 • Daha
sonra gelen mantıkçdar şartlı Önermeleri ve buıılarla
yapılan ~lyasıan Afisto 'ınantığına i1avç etınişlerdir.

Yükteıııli kesin kıyasta, 'büyük, küçük ve orta


diye ü~ terim bulunur." Sonucun yükl,enıine b ii yü k
teriın, ,sonucun konusuna küçükterinı, her iki
öncü,lde tekrar edilene de c? rt a te ri ın denilir. Büyük
. terimİn içı'nde bulunduğu öncüJe büyük önerıııe
'(kübra, ~ajeure), küçük terinıin içind~ bulunduğu ön-
cüle' de, küçük önerme (~uğra, ininetire) denilir.
120 TRICOT, Traite de Logique s. 227, Aristo'nun şartlı önerıncIcı:·
den yapılı kıyaslar üzerinde bir eser yazdığı fakat bunun ka)-
~oıduğu iddia edilir. Fakat eşkitefsirciler, şartlı önciillerle ya'r ı .
Jan kıyaslar teorisini Aristo'nun talebeleri Theophraste'a, Eudc·
me'e ve Stoacılar'a a~federıer (Bak. P. JANET ET G. SE/\ ..
ILLES, Histoire de la Pieo.wpie,' s. 624).

108
·Yukarıda vercliğİınfz misali alarak terim ve önerlneleri
göste~elim. ,'-'""
Bütün insanlar iJlümlüdür "
.. Sokraf . insandır; .
O halde Sokrat ölümlüdür. kıyasmda
Ölümlü :., Büyük terim
Sokrat: K üçük terim
İnsan: Orta. terimdir.
BütUn insan)ar ölümlüdür Büyük önerme
Sokrat.in sandır ~üçük önerme
Sokrat ölümlüdür Sonuç
Büyük ve küçük önerrnelete öncülleı denilir.
YüklernU Kesin Kıyas'mKuraııarl Şekiııeri ve
"'Mod"ları:

YüklernH kesin kıyaslar, or~a tenmin bulundu-


. ğu. yere göre şekiııere~ önermelerin nite1ik ve niceliğine,
göre de "niod"lara ayrıhr. YükleinH ke,sin kıyaS­
ların şekil ve modtarının açıklanmasından önce ku-
rana'nnı göreJim.

Kıyas kurallarİ:
Genellikle mantıkçdar şu sekiz kuraldan bahseder
ler':
ı - -Her' kıyasta, .büyük küçük ve orta diye üç"
terirn bulunmalıdır.'
'. 2' -- Orta terinı sonuçta. buhınmamahdır.
3 - Orta terim iki öncülde Qe. tikelolarak alına-
maz.

109
!Vfesela, Çaııı ağaç!ır;
M eşe de ağaç/ır;

Bu iki önücülde orta terinı olan "ağaç", birinci


mantık aksiyom~ (oluınlu önermelerde yükIem daima
tikeldir) gereğince -tikeldir.. O, halde bu iki öncüIden
doğru bir sonuç çıkmaz. Eğer çanı )neşedir diye bir
, sonuç çıkarırsa~ yanhş qlur.
4 -Sonuç daima' öricüllerin zayıfına bağlıdır,
- buradaki zayıf deyiınin4en olumsuz ve· tikel kas_O
tedilmektedir - yani öncÜııerden, ,birisi olumsu~sa,
sonuç olumsuz,' birisi tikelse sonuç tikelolur.
5 - Büyük ve küçük terimlerin, öncüllerdeki
. kaplamı nekadar ise, sonuçta ondan fazla.'o]amaz
Mesela:
Ağaç insan değildir;
Insan cisimdir;,
Bu .iki önelilden dördüncü' kural gereğin.ce, ağaç
clsinı değildir sonucunun ç.kması gerekir. Halbuki bu
yanlıştır. ÇünkÜ bu k~yasta büyuk terim olan "cisim'"
Büyük Önerınede tikel (I. mantık aksiyomu gereği) so-
nuçta ise tümel ölaraJc aIınrnış~lr (II. mantık aksiyCil-
mu gereğince y.
6 - İki olumsuz öncüiden ,sonuç çık.maz.
7 :.-..: İki tikelden sonuç çıkmaz .
.8 - Öncüller olumlu ise sonuç olumsuz olmaz~

Kıyasın Mod ve Şekilleri:

Yük~emli kesin ~ıyas" içinde' bulunan önerme-,


lerin nitelik ve niceliğine göre "mod" (darb) lara;
orta terimin bulunduğu yere göre de şekiUerç ayrilır',

110
Modlar: Bilindiği gibi ,yüklemli kesin kıyasta
üç önerme vardır. Hunlar da ya tümel' olumlu A, ya

tümelolumsuz E, ya tikeL. olumlu I, veya tikelolumsuz
O olabilir. Bu dört önerme çxşidi üçer üçer 'ahnınca
aşağıda gösterilen. 64 mümkün ilişki yani, 64 çeşit mod
bulunur.

,e e ç c c e e c c c
A A A·A A A A A A"A A A A A A A
A A A A E E E E i i i i O O O O
A. E i O A E i OA E i O A E i O
a a a a c· c c c c. a a a a
E E E E E E E E E·E E K .E E E ., E
E E E E A A A A i 1 i i O O O O
E A i O E A i O E·A i O E A i O

a a a a ce e ·c c c' a a a ·a
.i ,' i i ı ·1 ıl L i i i i i i i i i
i i i i A A A A E,E E E 00 o o
I· A EO .ı A E o i A E o i A E o
a a aa c
c c a aa aa aa a
oo o o O o o o o o O. o o o o o
0.0 o o A A A A E E E'E i i i i
O A-E 1.0 A E i o A li i o A~E i

Yukanda~i kıyas kuraııarı dikkate alınınea bu


64 mod'u.n 54 dU sonuçvermez. Genel kıyas kuralları­
nın altıncı ve yedincisi gereğince (a) harfi ile gösteı ilen
-28 ınod; dördüncü kural gereğince .(c) harfi ilc göste-
rilen 18 mod; sekizinci kural· gereğince de (e) harfi
~ ile.gösterilen 6 mod sonuç vermez.' Bu şekilde adı
geçen kurallar' gereğince 52.mod'un sonuç vermeye-
ceği açıkça görülür. A·E O ve I'E () modlaıınm da

ııı
sonuç veı mediği . yine kıyas kurallarına, dolayısiyle,
dayandarak anlaşılır. . . '~

A 'E O mod'u: Eğer bir .kıyasta küçÜk ö~ernie


tümelolumsuz olursa, sonuç daima. tümelolur. Bunun .
açıklanması Port-Royal mantığında şöyle yapılmak­
tad·ır.
Küçük terimi genelolan bir kıyasta, küçük terim,
bütünü ile orta' terimle birleşir veya bütünü ile: ondan
ayrılır. Küçük terimle orta terimin 'birleşmesinden çı-
. kacak .sonuçta, küçük terim. yeni bir terimle birleşir
(bü.yük terirn). Bu bideşınede küçük terİm bütünü ile
o terimle birIeşir veya bütünü ile ondan ayrılır 12l •
AEO da küçük ö,nerme E oIduğ:u, İçin, her şekilde
küçük terim tünıel olarak alınmıştır. Çünki kU.çük
terim küçük önermede yüklem olduğu zaman, öner-
me olumsuz olduğu için, ikincimantik aksiyomu ge- ı
reğince tümeldir'; kijçük terini konu. oldugu zainan
yine tümel oı~rak alınmıştır, çünki önerme tümeldir.
Böylece küçük terim, ~ü.çük önermede. tü.mü ile ~rta te- .
rimle birleşmiş veya tümü ile ondan ayrılmıştır. Aynı
şekilde, tümelolaraK sonuçta büyük teriı~'ıle birleşir v~
ya tümelolarak ondan ayrılır. Sonuç olumsuzolduğu
,için, bütü.nü ile büyiik: terimdep ayrıIma~ı gerekir, ·ya-·
ni sonucun tümelolması ·ıazımdır. O· halde A E O; so-
~UCU tikeJ olduğu için sonuç vermeyen bit mod'dur.

i E O mod'u: Sonucu ô1umsuz olan bir kıyasın


buyük :önermesi tikel oluınlu o]maz~ ÇünI<:i, sonlJ.ç
. oluQ1sUZ olduğu için, sonucun yüldemi" o1aıı büyük te-
riın tümelolarak alınmıştır (ikinci man~ık aksiyomu
gereği). Mademki büyük terim sonuçta.tümel ahf\mış­
tır, beşinci kıyas kuralı 'gereğince, büyük: önerinede

ıılLogique de Port-Royaı, S. 203.

112
tikel ol~rak alınaniaz~.Ohalde I.~ o mod'u beşinci·
kural gereğince. sonuç vermez.
'.

Bu şekilde 64· nıümkün mod'dan 54 dü sonuç ver-


nıez. Sonuç veren; yukardaki listede de siyah olarak
yazılıp belirtilen on mod şunlardır • 122

AAA
A AI
AEE
A i i
AOO
E A E
E A O,
EIO
i A i
OAO

~kiııer: Orta. teriinin kıyas· içinde buıunduğu ye-


re göre kıyaslar şekillere ayrılır. Dört kıyas. şekJi var-
dır. Bunlar'da, bıri.nc'i şekil, ikinci şekil, üçün-
cü şekil ve dörd üncü şek} 1. diye adlandırılır.
Arh';~o yaJnı~ ~ç.~(1ya~ şeklinden bahseder. Gerçi Aris-
to aşağıda zikredeceğimiz dörd üncü -·şekilden sayılan
·mod'lardan bahsederse de, bunları ayrİ bir şekil ola-
rak ele almayıp birinci şeklin dolaylı (indireel) müd-
ları olarak telakki eder. Ortaçağ Batı rnantıkçıIarı ve"
'ilk İslam filozoflar! da kıyasın .üç şeklini e'le almışlar,
daha sonra gelen m~ntıkçıI~T dördüncü şekle de yer
verınişlerdir l23 •

122 Mod'.Jar, büYük önerıne, ~üçük önerıne' ve sonuç sırasına göre


yazılmJşt~.
123 ·lbn~i Rüşd'e gö~e/kıyasın dördüncü şeklini Galien icad etmiştir.
Bak. P. JANET et G. 'SEAİLLES, Histoire de la Phil/osophle,
s. ,622.

113
Orta terim büyük önerınedekonu ve küç.ük öner-
.mede yuklem olursa birinci şekiJ'den kıyas oıur."'~
Mesela," . ..
Bütün insanlar ölüınlüdür; .
Sokrat insandır;
O halde Sokraı öıümlÜ,bi,..
Orta terim her iki öncülde. de yükleın olursa.
üçüncü. şekil'den. kıyas olur. Mesela,
Her insan canlıdır;
Hiçbir taş canlı değildir; ,
Oha/de hiçbir taş insan değildir.
Orta terim her iki öncülde de konu olursa 'üçün-
cü şekil'den olur. Mesela,
Cıva. madendir;
Cıva katı değildir; .
Oha/de bazı' ınadenler kafi değildir.
Eğer ort~
terim büyük önermede yüklem, küçük
önerınede konu olursa dördüncü şekiiden bir kı­
yas olur. Mesela: i '

Bütün' insanlar canlıdır;


Bütün canlılar ölümlüdür;
Oha/de bazı ö/üııılıile:r insandır ~
Yukarıda 64 mümkün ıTIod'un bulunduğunu, fa-
kathunlardan ancak 10 unun sonuç verdiğini söy-. i

le ıııi ştik. Şimdi sonuç veren 10 modla 4 şekli birlikte.


ele a1ıpta bunların birleşiınini dikkate ahrsak 10 x4 =
40 çeşİt kıyas elde edilmiş' olur .. Fakat bu kırk kıyas
. çeşidinin de hepii sQnuç· vermez. Çü'nki bel1i bir şekil
içinde kıyasın sonuç vermesi için,o şekiııer~n bağlı
bulunduğu özel kurallarauyması gerekir. Bu durum-
da, 40 mümkiin kıyasçeşidinden birincişekilden 4,

114
ikinci şekilden 4, üçi!ncü. şekilden 6, dördüncü şekilderi.
5.o11:llak üzere 19 u sonuç verir.' Şimdi şekillerin öze~
kuralların~ ve 'her şekjlde sonuç vçren tnodları görelim:'

Birinci ş~kn: İki kuralı vardır.


ı '- Küçük öner~e olumlu o~ma1ıdır.
'Eğer küçük . önerme olumsuz ()rS~, ,kıyas kuraıla­
rının altıncısı gereğince, büyük önerme olumlu ola-
cak, dördüncü kural gereğince de 'netice olumsuz ola~
·caktır. 'Bu durumda, büyük teriııı, büyük önerme
olumlu olduğu için b~ada tikel, olumsuz önermenin
,yüklemi .tumel 0Iaca.ğın4an, sonuçta da tümelolarak
alınmış olacaktır. Bu durum ise kıyas kurallaı:lnın be-
şincisine aykırıdır. Bu kuralüçüncü şekiliçin de geçer-
.. lidir.Çünki .büyÜk terim orada da yüklerndir.
2 -. '·Büyük önerme tümelolmalıdır.
Birinci kural gereğince, küçük önerme olumhıdur.­
Küçük önerınede yüklern. olan orta terim bu' sebeple
tikelolarak alınnuştır. Kıyasın üçüncü kuralı gereğin­
,ce- yani' or.ta terim iki defa tİktIl ifade edemez-
konu olduğıı büyük önerınede tümelolması gerekir.
.' Bu iki kurala' göre birinci şekildenşu dört mod
~onuçverir: .
Her O B dir A·
Her KO dur' A
Her K B dir A
Hiçbir O p değildir .E
HerXO dur A
Hiçbir K B değildir E·
Her O B dir A
Bazı K O dur 1
Bazı K B dir i

115
Hiçbir O B değildir E
Bazı K O dur i
Bazı KB değildir O

. ıkinci Şekil:. İkikur::ıb vardır:


ı - İki öncüIden birinin olumsuz olması gerekir.
Eğer Öncüllerden ikisi de ~ıumlu olsa, orta terim,
her ikisiride de yüklem olduğu için iki defa tikel ola-
rak alınmış demektir. - birinci mantıkaksiyomu ge-
reği - Bu duyum kıyas.kurallarının üç~cüsüne ay-
·kırıdır·. ,.
'2 -.,- BüyÜk Önerıne tümelolmalıdır.
İkinci şekilde· yukarıdaki kural gereğince sonuç
olq.msui olduğu için sôI)ucun' yüklemi olan büyük te-
ri~, tümel Ç>larak alnimiştır _. ikinci mantık ak~iyo­
mu -. Halbuki aynı teriII) büyük önerınede konudur,
neticede t.ümel olduğu için burada da tümelolarak
~lınmak zorunluluğundadır. - Kıyas kurallarıın' be-
. şincisİ gereğenice -'..0 halqe büyük önermenin tümel
olarak alınması gerekir.
Bu iki kurala uygun olarak ikinci. şekilden sonuç
veren· mQdlar şunlardır:
Hiçbir BO deği/d;r E
Her K O dur A
~içbir 1<. B değildir E
HerBOdur 'A'~
Hiçbir K O değildir E
Hiçhir K B değildir: E
Hiçbir . B O değildir E
Bazı K O dur i
Bazı K B değildir O

116
Her B O.dur .. .A
l!azı K O değildi~ .O
.Bazı K·B deli/dir O

Üçüncü şekil: tki }curalı vardır.


ı -, Küçük öne~me olumlu Ölmahdır.
Birinc~ ·şeklin birinci· kura,lında bunun gerekçesı
açıklanmıştı.
i

2 -. Sonuç daima tikeldir ... , .


Küçük önerme daima olumlu olduğu için yüklerni
olan küçük terim ,tikel olarak alın~ıştır~ - ı. mantık
aksiyomu - Küçük terim sonucun konusu olduğun­
dan hiç 'bir zaman tümel olijrak alınamaz. - kİyasın
beşinci kur'a lı -

Üçüncü şekilden, bu k,urallara göre, sonuç veren


modlar şunlardır:
Her O .B di,. ,A
Her O ,kd,,. A
Bazı İ<. B dir i
Bazı Ojl dir i
Her O K dır A
Bazı K B dir 1
Her O B dir A
Bazı O K dır .1
Baz! K B dir ,i
Hiçbir O B değildi,. , E
Her O K dır A
Bazı K B. değildir O

117
Bazi O B değildir 0-
. Her O K dır A
B-azı J( B değildir O
Hiçbir O B değildir E
Bazı O K dır i
Bazı K B değildir O

Dördüncü şekil: Üç Kuralı vardır.


, '

1 -- Büyük önerm~oıumlu olursa; küçük önerme


de' HİrneI oj ur. . .
Büyük önerıne olumlu olduğu iç'in, orta' terim,
tikelolarak alın.mıştır. Çiinki orta terim büyük' öner- i
ınede y'ükleındir. Kıyas kurallarının üçüncüsü gereğin­
.ce, küçük önerınede orta teri m tüme.l olarak alınmalı­
dır. Orta terini küçük Önerınede konu olduğundan,
küçiik önermenin tümelolması gerekir.
2 - Küçük önerıne olumlu olursa ~onuç 'daima
tikelolur."
Küçük terim, kuçük önernJede yüklem olduğun­
dan, tikelolarak ..alınmıştır. Çünki küçük önerm~
olumludur. K ıyas kuraHarının beşincisi gereğince so··
nuçta da tikel olara~ aİınması gerekir., Küçük terim so-
nuçta konudur. Konu tikel' olunca 'önerme de tikel
olmus. olur.
,

3 - Oluılisuz modlarda büyük önefme tün~eı .01-


InahdJr.
BUyük teriın sonucun yüklenlİ olduğundan, olum-
suz olan sonuçta Himel olarak alınmıştır. -' II. mantık
aksiyoni u - K .yas kurallarıİlın beşincisi gereğince., bu
durumda. büvük terİın öncülde de tümelolarakalın,;,
ınalıdır. Büyiik terim, bUyt1k önerrn~de 'konu .oldu~.

llH
,ğundan, bu konununtünıel olınası gerekir ve' büyük
önernıe tümel oıurı:!4.~,.-
"

Dördiincü şekilden sonuç 'veren modlar şunlar­


dır: .
Her B O dur A
llet O K dır A
, Bazı K B dir ı

, Her B O dur A
Hiçbir O K değildir, E
Hiçbir K B değildir E
Bazıi3 O dur .i
Her O K dır A
Bazı K B dir ı

Hiçbir B O değildir E
Her O K diL' A
Bazı K 'B değildir O·
Hiçbir B O değildil- E
Bazı O' K dır 1
Bazı K B değildi~' O

'Modların .kelimelerle gösteriinıesi:

Klasik Batı nıantıkçı1arı, her şekilde sonuç veren


l1)odla'rıgösteren şu keJiıneleri kullanınışlardır.

Birinci, şekilde: Barbara, edarent, Darii, ferio


ikinci şeknde:Cesare,' Canıestres, Festino, Ba-
roco
Üçüncü'şekilde: Darapti, DatisL, Dis~unis, FeJap-
ton, Ferison, Bocardo .
124 Şekillerin özel kurallarımn gerekçelerinde, Logiqııe de Port-Ro-
yol'den faydalanilmışı1r .. , .

119
Dördüncü' şekilde: Branıantip, ·Ca.menes, Dima-
ris,' Fesapo, Fre si's on 12S,
Bu keHmeler gayet mahira~e tesbit edilmiştir,kı­
yasla ilgili çeşitli bi1gileri özetler.
i - Her kelimenin sesli"harfleri, o şekilde, sonuç
veten bir mod'u'ifade eder. Dikkat . edilirse keHmelerin
, .
sesli harfleri önerme çeşitlerini göstere~ harflerdir~ Me-
sela~ Barbara yuk~xı.da gör~üğümüz birinci şeklin so-
nuç veren modlarından birini gösterir~ o da: ·A A 'A. ,(
dır.

2 - Aşağıdagö,!eceğimiz gibi, ikinci, üçüncü ve


dördüncü şt?killer mü~eınmel şekil olan birinci şekle
İrca' edilirler. KeHınelerin' başında bulunan' sessiz
harfler,yani, B, C,D, ikinci, üçüncü ve' dördüncü,.
şekiıı~rdeki modIarın; birinciden hangi moda irca
edilmesi gerektiğini gösterir,' İrca edilecek mod hangi
h~rfle başlıyorsa, birinCi şekilde o harfle başlayan
keHnieniiı gösterdiği mod'a irca edilebilir, Mes~liı, Da-
rapti, DarU'ye, İrca- edilir. '
3 - Keliınelerin başında bulünınayan sessizharf-:-
Jet, İrca ,işlen:ıinin nasıl yapılacağını gösterir: .s v~ lı
kendisinden ~İr önceki ,önermenin düz döndürm~
yapılacağııu gÖsterir. 'Mesela Cesart?"'de, s'derı önce E
büyük önerınedir~ tümelolumsuz olduğu için dÖll-
dürüli.lrıce vine tümel· oluİnsuz "yani E, olacağını;
# " . . •

125 DÖrdüncÜşeklin modIarını gösteren kelimeler, mantık ~itapların­


da farklı abnulIştır. Mese.Ia~ Baraızmalip, bazanBarbari, bazan
Bamalip; Comenes, calaııtes; Dlmaris ise Dibais olarak alınmıştır,
Biz Boiı:ac ve Lİ~rd'ın yazdıkları kelime şek,illerini: tercih ettik.
Çünki _bir kelimenin gösterdiAl modlar İrca' ,edilirken bazan
öncülı~r, yer degiştirir~ Kelimele~in ne ifade ettiklerinin açıklan­
masında ~örüldiiğü gibi öncüllerin yer değiştirmesinin gerektiği
modları gösteren kelimelerde, "m" h"arfinin bulunması gerekir.

ı'20
Daraptide P,den önce_gel~n Akuçük önernıedir, bunun
döndürülmesi ise 1 olacakilr.
,n parfi, ircada, önermelerin yer değiştirmesi ge-
rektiğini, yani 'büyülc:önermenin küçük Önerme,. Küçük
önermenin büy~k, önerme yerine .geçeteğini. gösterir.
c lrcanın yalnız saçma yolu i le (per absurdun:')
ile yapılabileceğini ·gösterir. Bu da Bocardo ve Bar~co '--
da olur l26 •
. Gerek şekiller ve gerek mod)ar, bazı mantıkc;ılar
,tarafından cetveııerle gösterilmiştir. Mesela Mehmet ,
Nhri ".Ikn1aı... i.Bıırlıanfi Tercüman'il~Mizan"da her şe­
kil için ayrı bir cetvel veriyor; Emile Boiraç," "Cpurs'
E/ementaire de Philosophie"de hem, şekiııeri, hem de
şekiııerin modla.rını aynı cetvelde gösteriyor. Bütün
i şekil ve modları bir bakışta görmeye yarayan bu cetvelİ
aynen alıyoruz (4 numarah ~etvel).

Birinci şeklin önemi =,


Arİsto. kıyaslat~, mükenımeI (par.lait,,) ve mükem-
mel olmayan (impar/ait) diye ayırır. uSonuçun zorun-
'Iuluğunun apaçık olması için' öncüııerde konulmuş
olainn dışında hiç 'bir şeye muhtaç olmayan Kıyasa mü-
keinıne] kıyas; .kend·jJeri, gerçekten konulan terimler-
den gerekli olarak. çıkan, ama öncüllerdeaÇ.ikca zikr~-
i dilmemiş olan bir veya birçok şeye' muhtaç olan kıyasa
eksik (ınükenımel olnıdyan) kıyas deriıiı u7 ". Arİsto·
için miikemmel 'kıyaş birinçi şekilden olan kıyaslar,
mükemmelolmayan da ikinci ve Üçüncüşekilden kı-
yasla~dır12~· .' ,'
126 ~odları gösteren kelimelerin. izahı için, tik~ P: JANET et G.
SEAıI..LES, ayn .. esr. s. 629; RA.BIER, LerOlIS de 'hi/osophie, .
s. 56 TRICOT, Traite.•. 195 ·v~.
127 ARtSTO, Qrganon lll, Birinc; Analitik/er; Atademir tere. ·s. 5.
128 RABlER,
,"
Leçon,t; de Phi/osoplrie
.' .
ll, Logique, s. 50.
.

121
Cedve! 4: 'Şekiller ve modlar
, Yedi 'Olumlu , Oniki 'Oulm-
mod suz mod .
O· B Barbara iki
Birinci---- Celarent tümel
K O ---
şekil - - - - Darij iki
K B Fedo tikel
- - - - - - - - ---- -
B O
Cesare iki
- - ---- Camestres' tümel
·tkihci K O
---- ._.- ----
şekil Festino iki
K B Baroco tikel
-- - -
O B' Darapti Fel~pton
----
Üçüncü- Altı
O K Datisi Ferison
şekil ---- tikel
K B Disamis Bocardo
B '0 Camenes Bir
tümel
Dördüncü ---- -----
şekil O K. Bramantip Fesape Dört
----
~

şekil Oimaris Fresison tikel


K B
Cedveldeki harflerin anlamı
0'= Orta Terim
B = Büyük Terim
K = KüçÜk Terim .

Aristo tarafından, açıkça sonuç verdiği için;ıilü-


·kem~eı olarak vasıfJandırıJan birinci şekil kıyasın., di~
ğtr şekillere nisbetle üstUnllik sağlayan başka bazı"
ozellikleri daha vardır .. İslam mantıkçıları bu -hususa
dikkati çekmişlerdir. Bu özellikler. şunlardır: Birinci
şekil kıyas diğerıerinden çok k~llanılır!' Yalnız bu şekil,
"mahsurat.:) erbaa" denilen dört önerme türünü so-
. nuç olarak verİr:,Oört önerme çeşidinin en mUkemme-

122
ii ~ayılan tümel olumluyu yalnız bu şekil sonuç -olarak
verebilir. Diğer şekillerin sonuçlarının isbatlanması.,
.o şekineri birinci şekle irca etmekle olUr. Bu sebepıerl~
birinci şekil İs'larİi mantıkçılarınca "miyar",ul ul-Qm"
olarak telakki edilmiştir 129• '

Dtirdüncü şeklin durumu:


Yukarıda beliTttiğimizgibi Aristo'da dördüncü şe~
kil yoktur.. Dördüncü şekU Ga1ien (Calinos) icadetmiş­
·tir. Bu şekjl İslam maı:ıtıkçılarınca Razi: Ehheri ve
sair m\itekaddimiil'den sonra kabuİ edilıniştir Ho•
,Batıda XV. asııdan sonra rağbet görmüştür. Asrımı-·
. zın başında da baif'mai1tıkçJlar dördüncü şekli reddet-
mİşlerdir Ut .

Dördüncü şekli kabul etmeyenler, tıpkı Aristo gi- .


bi, dördüncü şekı'in modiarını bİrİnci şek1i:n dolayfı
( indirect) modları olarak kabul ederler. Rabier. ye
Gobloj dördüncü şekli readederken, Lachelier;ye da..
yanmaktadırlar. Lachelier şöyle. diyor. "Ne dördüncü'
prensip n.e de' dördüncü şekil Vardil\ Yalnız bİr.nci şe­
kildert elde edilen modlar vardır,. Bunlar da ·birinci
şeklin önelillerinin veya sonucunun döndurülmesi
(conrersiont ile meydana gelir... Doktor filozof Ga-
Hen bu modJan (4. ·şe.klin beş modunu) müstakil bir
şekil olarak kabul etti. Faka,thu fikit tamamen yan-
lıştlr. Bütün Ortaçağ mantıkçdarının mücadele etti~Je ..
rİ bu fikir ancak Rönesans devrinde azıcık itibar gör. .
meye 'başladı"D2. · .
129 AHMET ÇEVDET, ayn. esr. s. ·70; SQLeVMAN SıRRı,
. Mantık, s. l17-ı ~MER FEV'!1,.MiYOl"uI"U/u.m, ş. 84; ıSMAİL
HAKKı Re/seli D~,.s/eri, s. 204.
ı 30 tS)fAlL HAKKı, Felsefe Dersleri, s. 204.
131 TRICOT,TNJite de Logique Formelle .1. 223.
f32 RABlER, ayn. esr. s~ 6S~ vd; Goblot, Traite de Logique,·s. 235.

123
Şeki llerin j rca i:
Arİsto ikinci ve üçüncü şekilleri birincİ şekle İrca "v

ederek onları geçerli kılıyor l 33 ~ Gerek. Batıda gerek


İslam dünyasında nıantıkçıların çoğu diğer şekillerin
.' birinc~ şekle ircaını' kabul etll1işlc~r, bir kismıise
her şekli bağımsız bir şekil kabul eder~k, irca işlemini
. hoş karşılariıamışlardır. ikincilere göre, irca olsa bile,
irca edUen tabiatından birşeyler kaybeder. Mesela,
İbni Sina 134 ve LachelierDS bu fikirdedirler.
Şekillerin "ircaını,
ya kıyasta,ki önerme1erin döndü-
rülmeleri veya oncüllerin yerinin değiştirilmesi veya
saçmaya irca yolu ile olur. İkinci üç'üncü v.e ~ördüncü
şekillerin birinci şekle irca edilmesi ile sonuçlarının
doğruluğu isbat edilmiş ol~yor. Çünkü birinci şekilde <

~onuçların önCÜ,Herden zorunlu olarak çıktığı açıkca


gorülmektedi~. Diğerlerinde bu açıklık yoktur.
B~r kıyasın nasıl
irca edileceği Batı mantıkçılarının
mod'Jarı ifade et~ek için kuııandıkları kelimelerdeki
harflerden anlaşılabile~eğini önceden söylemiştik. Şim- .
di ikinci, üçuncü ve dördUncü şekıllerden misailer ve-
rerek ircanrn nasıl yapıldığuiı gösterelim:
İkinci şekilden,
Jfer insan canlıd ır ;
Hiçbir taş canl( .değildir;
. Ohalde' hiçbir taş insan değildir.
Bu kıya~ ikiliçi şekilden Camestre.'" dir. Kelimenin
·'C",.ile başlaması birinci şekilden Celarenfe irca edil-
mesi gerektiğini göşterir. Kelimenin ~çjndeki "m" is~,
ireada öncüllerin, yer değiştireceğini: "s"ler ıse, ken-
i 33 ARİsTO, Organon, Birinci Analitik/er, Atademir tere. s. 25 vd .
• 34 ALt SEDAD, Mizan'ul-Ukul..·. s. '86. .
135 RABIER,.ayn. esr. s. 60.

124
/

dilerinden önce gel~n "E" lerin düz döndürmesiı;ıin


. ; yapılacağını gösterir. Bunları uygulayınca şu kıyas eı-~
de edilmiş olur:
Hiçbir canlı taş değildir,· .
'Her insan canlıdır;' ,
O halde hiçbir insan ta~ değildir.
, {

Bu kıyas ise birinci şekilden celarent'dir. Sonucun


düz döndürühnesİ yapıbnca -asıl kıyasl11 sonucu e-lde
edilir, o da .
Hiçbir taşinsan değfldir, onermesidir.
üçüncü şekil: .
,Hiçbir insqn uçmaz;
Her insan canlıdır;
Oha/de bazı canlı/ar uçmaz.
" Bu..kıyas üçiliicü şekildenjelapton'dur. BWıUiı ir-
cası, keı1meden anlaşılacağı gibi,_ yalnız k~çük önerıne­
nin .d~z döndürülmesi ile olur. Uygulama yapılınca
birinci şekilden .(er;o elde edilir ki ş.udur:
Hiçbir. insan uçmaz;
Bazı can/ılar insandır,·
Oha/de bazı canlı/ar uçmaz..
. Dörd'üncü ~kil:
Bütün insanlar cQn/ıdir;
Bütün. canlılar ö/ümlÜdür,.
Bazı öIÜln/ü/er insandır.

Bu kıyas' da dördüncü şekilden Bramaıılip'dir.


KeHmedeki ','m" ve "p" ninifadelerine göre öncüller
yer değiştirecek ve sonucun düz döndürutmesi yapı­
lacak. Bu işlem yapllıllca- birinci şekild.en· şu, barbara
meydana gelir:.

125
Bütün ('{ııdllar ölünılüdür;
!Jzitiin İlısonIa,. canlıdır;
Biitün i11sanlar iJıünı/üdül'.
Sonucun düz döndür.ülmesİ yapılınca, ilk kı-'
yasın sonucu elde edilmiş olur.
Görülüyor ki, öncüllerin yerinin değiştirilmesi ve'!'
, ya önennelerin düz döndüriilmeleri ile yapılan irca-
lardan elde edilen ,birinc~ şekil kıyaslann sonucu, ya
,İrca edilen kıyasın sonucununaynını veya onun düz
döndürınesini veriyor: Bir 'de saçm'ayairca (per ab-
surdıl/n) yolu ile, bu irc~ işlemi yapılabilir. İkinci
şekilden Baroeo i le, üçüncü şekilden Bocardo bu yo]]a
'Barbara'ya irca edinrler. '
Baroco'yu alarak, saçn1U yolu ~Ie ireanın nasıl ya-
pJldığını gösterilim:

Her insan akıl/ıdır;


Bazı· canlı/ar akıllı değildir;
Bazı canlılar insan değildir.

Bunun birinci şekle ircaı şÖy'le olur:,


Souucun çelişjğini ,daı'ak, büyük önerrne He bir
kıyas yapalım:

Her insan ak ıllıdır (yukarıdaki kıyasın büyük


önermesi)
, Bütün canlı/ar -insandır (Yukandaki kıyasın sonu-
cunun çelişiği)
i

Oha/de biitün cÇlnlllar akıllıtıır.


,Elde edilen önernıe birinci şekilden Barbara'dır.
Bunun sonucu olan bütün caniılar akıllıdır önetmesi
yanlıştır. Çiinki biz ilk kıyasta tbazı can1ııarı~ akıllı ol ..
madığını söylemiştik. Bu yona Barbara'nın saçmalığı

126
ortaya konulınakla Baroco'nun doğruluğu gösterilıniş,'
olur. '
-
, Şöyleki: Barbara'.nın sonucu yanlış olunca ön-
cüllerden en az bi~init1 de yan1ış o1ması icabeder.
Birinci öncül alan "Her insan akıllıdır" önerınesi
doğrudur. Çünki Baroco'da bunu kabul etmiştır.
Öyle ise ikinci öncül 'alan "Bütün ,canlılar ihsan-
dır" -önermesi yanlıştır. Bu önerme yanlış' olunca
çelişiği olan "Bazı canlılar İnsan değildir" Önerıne­
sİnin doğru olması gerekir; zaten ısbatı istenen de
budur. Öyle ise yukarıdaki- Baroco doğrudur.
Üçüncü şekilden Bocardo'nun doğruluğunun fs-
batı da aynı metotla 'yapıl.ır. Ya.ni sonucun' çclişiği
alın.ır~ elde edilen önerme ile Bocardo'nun kiiçük öner~
nıesİnden birinci şekilden Barbara yapılır. Elde edilen
Barbara'nın saçmahğı gösterilerek Bocardu'nun doğ­
ruluğu İsbatlanmış olur.

B -, Şartlı 'kesin kıyaslar:


Şarth kt!sin kıyasJar, ya yalnız şartlı önern1e-
·Ierden veya' şartlı önermelerle yüklernH önernielerden
yapılan kıyasıardırJ'6~ ,Yapıldıklar! önermelerin çe-
şjtlerine göre beş bölüme ayrılır.

B~inci bölüm: Öncülterin ikisi de bitişik şartlı


önermeden yapıhrsabirinci bölümden bir kıyas olur,
sonuç da bitişik şartlı önermedir~ 'Mesela; ,

1 ~6 ŞartIJ kesin .kıyaslar tslam rtıantıkçılarının üzerinde durd~k.­


i

lan bir konudur. Batı mantıkcdarı bunıara önem vermemişlerdi-r.


Batılı, mantıkçtlar .yalnız, şartlı kesin'in dördüncü bölümü,nü
teşkileden ikilem (kıyas-ı mukassim, dilemme) üzerinde dumıuş­
la,rdır. Bunu da bileşik veya özel kıyaslar arasında zikrederler. ,

127
Her ne zanıan gılndıiz olılfsa aydınlzk olur;
Her ne. zaman güneş doğar.sa gündüz olur,· . '''v-"

Öyle ise her ne zaman gıineş doğarsa aydınlık ol~r.


Birilıci
bölümdeki şartlı kesin Ip yası arın da tıpkı
yüklernH kesin kıyas]ar gibi dört şe-kli vardır.
Eğer orta terim "büyük önermede m'ukaddem, kü-
çük önermede tali .olursa birinci şekil; ikisinde de tali
olursa ikinci şekil; ikisinde de mukaddem olurSa üçün-
cü şekil ; eğer büyük önerınede taH, küçük öner me de
mukaddem O'~ursa dördüncü şekilden olur. Yukarıda­
ki kıyas birinci şekilden. bir kıyastı. Şimdi. di~er şekil­
Iere birer misal verelim.
İkinci şekilden;
Her ne zan1an güneş dağarsa gündüz olur.·
Her ne zanıall oda aydınlık olursa gündüz olur
değildir;

, Oha/de hernezanıan oda. aydinlık o.lursa güneş dot-


ınu.ş değildir.

üçüncii şekilden,
Her ne zaman güneş dOğarsa'.gündüz olur'
Her ne za,man güneş dOğarsa oda aydınlık olur.
Oha/de bazan oda aydınlık olur,fa gündüz olur.
Dördüncü şekilden,

Her ne. zanıan gündüz


.
olursa güneş doğınuş olur; .
H er n~ zaman güneş doğarsa oda aydınlık olur,'
·0 halde bazan oda aydınlık olursa güneş doğmuş
olur.
ıkinc~ bölüm:. Ön c ülleri iki ayrık şartlıdan yapı­
lan kıyaslardır.

128
Kuralları: Öncüllerden birisi tümel ve herikisi de
'olumlu olmalıdır.lkinci öncü1 de' ya hakikiye veya
maniat ..ul p:ulü olmalıdır. Mesela:
Çift ya tek kısımlara bölünür veya çift kısımlara bö-
lünür '
S:ayı ya tek olur veya sayı çi/t olur
. .
O halde sayı ya tek Qlu.r veya sayı tek kısım/ara
bölünür veyahu! sayı çi/t kısım/ara böiünür.
Bu kıyasm s'onucundg, mukaddem "sayı tek olur",
tali "sayı tek kısımlara bölünür, veyahut sayı çift kı­
sımlara böıünilr"dür.

Üçüncü böl~: Öncüllerden birisi bitişik şartlı


önerme, diğeri yüklemli önermedir. Sonuç' şaıtlı
önerme olur. Mesela:
Her degişken sonradan olmadı~.
Her ne zqman bir şey bileş~k olursa değişken olu'.
O haldeher ne zaınanbirşey bileşik olursa sonra-
dan almadır. .
DördüDeü bölüm: Öncüllerden biri ayrık şartlı
önerme di~eri yüklernH önermedir. Son uç ya y~klemli
veya şartlı olur.
a - Yüklernlinin s~yısı, şartlı önermeııin bölüm-
leri sayısınca olupta yüklemlilerin yÜklemleri de aynı
olursa, sonuç yüklernH bir öner.me olur ve buııa ikilein
(kıyas-ı mukassim,. dilen1me)" denir.

. Kuralı: ayrık şartlı önerme tümel olumhı ve "ha-


kikiye" olmalıdır. ,Mesela, '
Cisimler ya 'nıaden olur v~ya nebat olur veya hay-
van olur.' '. .

129
Maden bileşiktir, nebat bileşiktir, hayvan 'bileşik-
tir.
Ohalde eisim/er bi/eşik tir.

Cezalandınlan nöbetçi hikayesi ikiltam için güzel


bir misaldır. Hikaye şudur: 'Bir harpte, düşman bjr
:baskın yapıp karşı tarafa ağır zayiat verdirİr. Baskına
uğ~ayan birliğin, baskın esnasındaki nöbetçisİ, komu-
, tanı tarafından mahkemeye verilir. Nöbe~çiye ~akirlı
şöyle der: "Eğer nobet bekliyor idiysen niçin birligini
.baskından haberdar etmedin. Eğer nöbeti 'gereği gibi
beklemiyor idiysen niçin kanun ve 'emidere uymadın?
Her iki durumda da kurşuna diziJmeğe mahkumsuri".
Burada hakİrnin yaptığı bir ikilemdir. Şimdi bu aktl-
yürütmeyi ikilemin tanımına uygun olarak yazahm:,
Şarth. öncül:
Ya. nöbetçi düşnıanlll~l(Jreketini birliğine haber
vermenıişt;r veya nöbet beklel11eyip kanun ve. enıirlere
uyınanl 1ştır.

Y üklemJi 'öncüı:

Düşnıanın hqriketini haber vernıeyip birliğine


zap/at verdiren liöbetçi kurşuna dizilmelidir. Kanun ve
eınir/ere'uygun olarak nöpet beklemeyip birliğine zayi-
at verdiren nöbetçi de kilrşuna dizihneZidir.
Sonuç:
- Öyle ise bu nöbetçi kurşuna dizi/me/idir.
b -- Eğer yiikleınlilerin yükleınıeri çeşitli ohırsa
o zaman sonuç şartlı bir önerıne olur. Mesela:
, Cisilııler ya inaden olıır, ya nebat Qlur veya Iıa),-vfln
olıır; .' -', ~

130
Maden cansızdır, nebat c(ın!ulıı, hayvan duygu/u-
dur;
Ohalde t;isinıler ya cansız olur, ya canlı ölur veya
duygulu olur.
Yüklemlilerin sayısı şartlırtın böıi.\mıe~jnin sayı::.
sından az veya çok olduğu zaman da, sonuç şartlı öner-
me olur.
Beşinci Bölüm: Bir öncülü bitişik şartlı, diğeriay..
nk şartlı önerıneden yapılan kıyaslardır .

Kuralı: Küçük önermesi bitişik şartlı ,ve .büyük
önerınesi ayrık şartlı ve olumlu olduğunda, ortak cüz-
leri birinde mukaddeın diğerinde tali olursa, sonuç ay-
rı~ şar.tlı; eğer ortak cüzleri 'mukaddem ve talinin~
parçaları olursa, sonuç bİtişik şartlı önerme olur. Me-
sela,
Her ne zanıan olursa olsun alem sonradan olma ise,
yaratanın hür irade sahibi olması ,gerekir.

A/en}; yarataıı'"ya hü~ irade sahibidır veya /ııir irade


sahibi değildir.
. O halde ya dlenı sonradan olmadır veya onu yara-
tan hür irade sahibi değildir.
Verilen misalde, öncüllerde ortak taraf olan ~'Ale­
mi yaratan hür irade sahibidir" önerıneşi ,birinci Qner-
mede" ınukaddem, ikincide tali olduğu için sonuç aynk
,şartlı önerme olmuştur .
. Şonucu bitişik şartlıya ınisal ':

Her ne' vakit ale/n değişken ise sonradan obnadir,·


" Halbuki dainıa, ya her sonradan olma l1ıün1kündür
yahut Iıe.r sonradan olnıa zorunludur;

131
i \

Oha/de, her ne =alJlalı oleııı deği§ken ise da;,l/tI 'j'{L


alen1 inü';1kıin olur veya dlenı zorilnlıı olur.
o "

Burada müşterek cüz olan ~'solıradal1 ohna" ikin-


ci önermenin nıukaddem ve talisinjn parçaları olduğu
için sonuç bitişik şartlı bir önerme olmuştur 137

SEÇMELİ KIY AS
Seçıneli kıyas (kıyas-ı isrtisnai) sonu~un aynının
yahut karşıt halinin (nakizinin) öncüllerde henı
şeklen hem anlanı bakımın~an buİunduğu kıyas­
tır 138 , ,Eğer sonucun, aynı hali, öncüllerde ,bulunu-
yorsa doğru seçm~ (istisl1a~i nıüstakinı) , eğer 'karşıt.
hali bulunuyorsa dolaşık seçme (istisna-i gavı,.
11ıüstakin1) deniJi.r.

Seçnıeli kıyaslarınöncüllerinin ya biri şartlı ö~er­


me diğeri yükleİlıli önerme olur veya her iki öncül
de şartlı önerıııe oıur~' Birİnci öncülün' şartlı önernıc
olınası gereklidir. ,Bu sebeple birinci önciHe şartlı
oncül ikinci öncüle seçıncli öncül denıIir. Seçıne­
li öncü} şartlı· 'öncüllin taraflarınd<;tn biris,i veya bir
-tarafın karşıt halidir.' Seçıneli kıyasın birinci öncülü
kıyasın tipini tayin eder. Şar~1ı öncuı ya bitişik şartli
önerıneden' \teya ayrık' şartlı önermeden yapıhr.'
Birinci öncülün bitişik veya ayrık- şartlı olmasına 'göre'
seçmeli kıyas da ikiye ayrılır.
137 Şartlı kesin kıyaslarm açıklanmasında verilen misaIJer Miyar-ı
Sedad'dan alınmıştır. ' .' :
138 Seçmeli kıyas terimini ,~stisnah kıyas karşllıAı olarak kullandım.
İstisna teriminin karşıladığı kıyaslara Fransı~cada "des syllogisme
conjo net i fs" denir. Bu tip kıyaslarda, birinci öncülü teşkil eden
şartlı Qnermenin taraflarından birisi tercjh veya kabul ediJip iki~­
ci. öncü} yapılır. Bu işleme İslAm mantıkçılan "istisna etmek"
demişlerdir.
Seçmeli kıyasın. şartları :

ı - Şartlı öncül, o1umlu olmalıdır


2 - Şartlı Öncü~ gerekli olm~lıdır.
3 - Öncül1erden ,birisi tümel olmalıdır D9 •
Şartlı öncülü' bitişik şartlı olan kıyaslarda, şartlı
öncülün mukaddeminin, aynını seçme, talioin ayilinı;
,taHnin karşıt halini (nakizini) seçme, 'mukaddenıin
, karşıt halini sonuç olarak verİr. Mesela,
H er ne zaman güneş doğar.sa oda aydınlık -olur "
Güneş doğmuştur; ,
O halde oda aydınltk tır.

Bu' seçlll,eli kıyasta şartlı öncü1 biti'şİk şartlı lü-


zumiye ve tümelolumludur. Mukaddemi aynen se-
çilmiştir. Yani Inukaddemi aynen 'ikinci 'öncü} ola-
tak kabul edilmiştir. Mukaddem "güneş dogmuş­
tilr" önermesidir, bu seçilmiş taHnin aynı olan· -"oda
aydınltktır" önermesi sonuç' olarak 9Ikmıştıt .. O'
ha.lde 'verdiğimiz, misal doğru seçıneli bir kıy.astır.
Eğer aynı öncülün talisi'nin karşıt halini seçer-
sek, ,o zaman mukaddemin karşıt hali sonuç ola-
rak çıkar. Böylece dolaşık seçmeİi bir kıyaselde edil-
ıniş olur. 'O da şudur;

Her Ile za"ıan\ güneş doğars(1,. oda aydınlık olur;


Oda aydınlık değildir;
Ohalde güneş doğmaııuştır.

139 GELENBEV!, ayn. esr. s. l83 de ve İSMAİL HAKKı, Miyar'


ul-UIl;lnl s.' 69 dai'ki 19ncülden birisitümel olmalıdir diyorlar.
AHMET CEVDET ayn. esr. s. 63 de 'ise yalnız şartlı öneütün tü-
mel olmas1 gerekti"ğiııi söylüyor.

133
Fakat mukaddenıin karşıt halini seçıne, talinin
karşıt halini sonuçlandırnıadığı gibi talinin aynını seç";<~
ıne 'de Inukaddenıİn aynınJ son uçlandırnıaz",~.ı(l

, . Şartl! öncülü aynk şartlı olan kıyaslar:


Eğer birinci öncül ayrı k şart.lı hakikiye ise taraf-
,lardan birinin aynııü seçme diğerinin k':lrşıt halini:
birinin k~rşıt halin i seçme diğtrinin aynını sonuçlan-
dırır. Bu şekilde birinci öncülü hakikiye olan' kıyas­
tan' dört çeşit son,uç elde edilebilir. Mesela:
.1 ~ Ya bu sayi tektir veya hu sa)'ı ç((ttir
" t

Bu sayı tektir (mukaddenıİnaynl111 seçnıe)'


OJuılde ,,(rı değildir.

2 - Bu, sayı ç(fttir. (HHinin aynını ~eçnie)


Oha/de tek değildir.'

3 - Bu sayı tek değildir (ınukÇlddemi~ karşıt hali-


nt seçıne)

Oha/de ç~ft1ir.

4 -' Busayı ÇUı değildir Halinin karşıt ha1ini


seçme) ,
Oha/de tekıir.

Eğer şartlı
önelil "nıaniat-:ı;[-ceI11i" ise, şartlı ön-
cüliin taraflarından birinin aynını seçnıe ~jğerinin kar-
Şıt halini sonuç olarak verir.

Mesela,
- Birşey ya ağaçtır ,'eya taşıır;­
Bu şeyağarıır;
Olıa/de taş 'değildir

140 AHMET CEVDET, ayn. esr. ,s. 64 .

. 13·ı
2 - Bu şey taştır;
O halde ?igaç· değildir.
Maniaİ'uı-cemide tarafların karşıt, halleri seçit ..
niez, çünkü tek sonuç·· çıkmaz; Me.~~ıa:
Bu şeyağaç ollnayandır diye birincİ tarafİn· kar-
şıt halini seçsek, buradan zorunlu olarak "taşltr"
sonucu çıkmaz. Ba.şka bir şey de olabilir.
Eğer şartlı önciil·"mo.niat-ulhulu" ise, taraflardan
birinin. karşıt halini seçıne diğerinin aynın! sonuçlan-
dırır, bu şekilde, iki sonuç elde edilir.

ı - Bir şey ya ağaç ollnayandlr veya taş olnıayan­


dır;

Bu şey taştır;
Oha/de ağaç olnuiyandlr~
2 - Bu şeyağaçtır;
.Oha/de taş ollnayandır.
Taraflardan her hangi bırisİiıin aynı seçilemez.
Yukarıda verdiğiıniz ınisalIerin birinciöncülü
şartlı önerm~,' ikincİ öncü) ü yük:1enıli önefrne i~i. Bu
tip kıyasların sonuçları da Yiiklemli ,olur. SeçmeJi ön-
c~iI, şartlı önefme de' olabilir. Şartlı önerıneler ~ahsinde
şartlı önermelerin taraflarını meydana getiren önerıne ..
leı in şartlı önerrne de oJabilece,ğini 'göstermiştik. İşte.
eğer, yapılan kıyasta, şarth öncülUn her iki t8:rafı veya
,/
bir tarafı şartlı önerıne· olur ve bu şartlı önerme seçi-
Hrse sonuç şaı ~Iı bir önerme olur. Mesela:
Her ne zanıan güneş doğarsa gündüz pllIrsa. ·Izer
ne zaman giindüz delli/se gün.eşin dOğl111lŞ olnıası gerek-
mez, önermesinİn hcın ITIukaddeııı hel11 taIİsİ şartlı
önerınedir. Bunl3:rdan nı~sera, nıukaddemi seçe,linı,
O zaman kıyas şöyle olur:

135
Her ne Zal11an güneş doğarsa gilndüz olursa her
ne zaman gündüz değilse güneşin doğl11ası. gerekmez; "",--"
Her ne zanıan güneş doğarsa gündüz olur;
. Ohutde gürtdii: değilse güneşin doğnlllş OI"lGSI ge-
. rekrnez.
Görülüyor ki bu kıyas'ın bütün önern1eleri şart­
hdır. fakat seçmeli kıyasın en çok kullanılanı öncül-
lerinden biri şartlı' diğeri yüklernH olan tiirüdür~

Batı mantıkçdarinda seçmelikıyaslar:


KUısik Balı rnantıkçıJarı, seçrn~H kıyaslan "C01l-
jonc~ff" kıyaslar olarak adı~ndınp bileşik (conıposes)
kıyaslardan sayarlar. Bu kıyasların bir önerınesi bile-
şik diğeri basit önel'nıedir l iı

Port-Royal manIlgında 4'COlıjoıictif" kıyaslar, bi-


tişik ş~.rt1ı con ditioıın e/' ,, aYlık şartlı "d(SjOI1C/~/" ve
H

bağı",ntılı "copıılatif" diye üçe ayrı1ırlar 142 •

Bitişik :ıartlı (condiiionnel yahut Iıipotetique)


kıyasla, ayrık şartlı (di.~io~lctif) kıyaslaı ın, ,öncc:den
incelediğirniz gibi i kişçr {ürü var dır. Bitişik şartlı
kıyaslarda, ya şartlı öncülön nıukaddemi ayneiJ: s~çilir
veya ıiilinin karşıt' hali. Ayrık şartlı kıyasJarda ise ya
ikj tarafın ayriı veya iki taıafın karşıt
hali seçilir. (Batı
mantıkçıları ·ayrık şartlı önerınelerden yalnız hqki'ki-
yeyi dikkate aİITIış)a.rôıf). .'
Klasik Bat! ınantıkçıları seçnıel·i .kıyasıu bu tür-
lerini, basit kesİıı· kıyasıu şekillerine benzetnıişlerdir.

141 Önceden de işaret ettiğimiz gibi, batı mantıkçıları, bizim :şarth


dediğimiz pnermeleri bileşik; yüklernH dediğimiz .önermeleri de
basit önerme saymaktadıriar.
142 Logiqııe de Port-Royal s. 236.

136
Bu durumda, şartlı öncülü pitişik şartlıdan olanlar,ın
ikı, ayrık şartlıdan olan.la.rJI~ ~a 'iki şekli ·vardır. Tricot;
Trdite de Logique Fonnel/e'de bu şekineıin de ayrı ay~
rı modlan bulunduğunu beyanla her şekle ait mod-
-ları gösteriyoil,4~. ' . . ".
. , i

Tricot'ya göre seçme ii k,ıyasların şekil ve madları:


Biiindiği gibi b~kıyaslafll1 büyük'önermesi (şartlı
öncül) olan ~·itişik şartlı önernıehin ya ınukaddemi ..
"in aynı veya. talisinin karşıt ha1i ikinci öncil). olur.
Orta teı im, büyük önermenin taraflarından birisidir.
Eğer orta terinı birinci önermede mukaddem olup
ikinci önerl1).ede aynen alırürsa birinci, şekilden bir
kıyas olur. Eğer orta terim birinci önermede taH ölup-
ta; bunun karşıt hali ikincİ önçüıü teşkilederse, ikinci
şe'kilden bir kıyas denh. Her birinin dörder mod'u
vardır.

Birinci şekil:

1 Mod: ,Eğe,r 'S A ıse S B dir


S A dır
oha/de S B dir
2. Müd: Eğer '$ A ise S !3. değildir
~
S A diL'
;oluilde S B değildir
3. Müd: Eğer S A de.~ils~ S· B dir
S A de/Ii/dir
oha/de S B· dir.
4 .. Müd: Eğer S A değilse S B değildir
S A değildir
oha/de S B değildir
143 TRicOT, ayn. e·sr. s. 230-233.

137
~J

İkinci şekil:
................,.....r

ı . Mod: Eğer- S, A ise S' B dir


S B deği/dil'
oha/de S A· değildir
2. 'Mod: ~ğer S A ise S B değildir
S:B dir
olıalde S A değildir.
3. Mon: Eğer ,S A değilse S B dir
S B değildir
ohalde S A dl1'
4. Mdd: Eğe.r S A değilse S B dir
S B dir.
olıalde ..~' A dır .

B - Ayrık şartlı (disjonctif) kı~'asların şekil ve


modları: '
Büyük önern1esi ayrık şartlı o,Jan bir kıyaslH" k ü-
çük önerınesi ya tarafJardan biriniı:ı ayn1 veya karşıt-,
hali olur. Eğe'r taraflardan birinin aynı alınıp ikinci ön-
cül yapılırsa diğerinin karşıt hali sonuç olur. Bu biı in-
ci şekildendir, Taraflardan· birinin- karşıt hali alınıp
ikinci öncü)" yapılırsa, diğerinin aynı sonuç olur. Bu d'a '
ikincı şekilden kıyas olur., He~ birinth dörder ınod'u
vardır.

Birinci şekil:

i . Müd: ya S Adi;' :ra S A' dür


, S 'A dır '
olutlde S A' değildir,

2. Müd: "va 5; A dır ya S A' değildir.


S Adır
ohalde S A' değildir

138
J . Mod: ya S A değildir ya A' dür
S .;4- tleğihliı~
olıahle S A' değildir.
i
4. Mod: ya S A değildir'ya S A' değildir
S if de~~i1dir .
o/utlde .~' A' di;,.

İ kinci şekil ~
1 . Mod:. ya S A.· dır ya SA', dii.,.
S A değildir
o/uı/de .~' A' dür
.....
")
Mod:. va 5; A dır ya S .if' .del! i/dil'
.)' A deği/dir,
{tJhalde S A' değildir

3 Mod: 'S ,A değildir ya S A' dlir


ı'a

S A' diL' '


oha/dc S A' diir.
4. Mod: rıı S A değildir .ra S A' de~ifildir
S LI dır
ohalde S A', de/tildir.
Görülüyor ki ınodlar şartlı önermenin tarafları­
nın, QlüI111u ve olumsuz ohl1ataflna göre çeşitleniyar.
is1aııı Ilıantıkçıları seçnıeli kıyaslarda taraflarıhep
o,luınluolan şartlı önernıclerialnıışlar, bu bakiından
nıodIar üzerİnde dUrıııanllşlgrdır. Zaten, seçmeli
kıyaslarda, kesin kıyaslar gibi şekil arall1anl1şlardır.

~ ~., Bağlantılı' (cop.ulatif) kıyaslar:

Port- Royal ınanf'ığında, bağlarıtılı kıyaslaf'. ~. con-


;ol1cıi/" kıyaslaı~ın üçüncü bir şekli olarak. ele alınır.
Bağlantılı kıyasın büyük önermesi inkar edici bağlantı- ,

139
lıbir önerm·edir. Taraflardan biri alınarak ikinci öner-
n1e yapılıpsonuçta diğe'ri dışarda bırakılır.' Port-'-.----
Royal mantığında verilen misal şudur: . '.
Bir insan aynı zanıanda 'sofu V~ kendi parasının esiri
olamaz;
.Hasis kendi parasının esiridir;
O~ald~ hasis sojiı ~lan1azı44.

Bazı mantıkçılar bağlantılı kıya.sları ayrı' bir bö-


lüm olarak değil .de ayrık şartlı 'kıyaslar' içinde ~ayar­
lar 14S • Çünki bağlantılı kıyasların Abirinci önermesi
;inkar ecÜci bir bağlantılı önermedir..Bu önermede ise"
tara'flar arasında bir uyuşmazlık vardır. Yani biri
doğru ise diğeri yanlıştır: Ay!ık şartlı önermelerin
şartı da aynıdır. Yalnız 'yukarıda belirttiğimiz gibi, ay- .
{Lk şartlı önermelerin de çeşitleri vardır. İslam mantık­
çı1arınıİ1. "hakikiye" dedikı~rinde' iki taraf aynı zaınan­
da d~ğru ~aynı zamanda ya~hş olamaz..Bundanbaşka
ay tık· şartlının, n1aniat-ul cemi vcmaniat-ul hu-
ıCı tipleri vardır. Birincinin olu~lusunda iki tat af bir-
den doğru olamaz ama iki taraf birden yanlış olabilir. .-
İkinci.sinde ise· bunlann aksi gibidir. İşte inkarcı
bağlantılı ön~~nıeıer, hakikiye tipinde değil de .di-
ğerleri tipinde bir fI.yrl~ şartlı önerme gibidir. Rabi-
er'nin bağ.lantılı kıyasa verdiği misal şudur.:
Bir insan aynı zanuind.a beyaz ve siyah olanıaz; .
Bu insan heyazdır; .' .
O ha/de bu insan siyah değildir.
İkinci önerme olarak ta~aflardan . birinin karşıt
halini alamaYız. Çünki. son.uç çıkmaz. Buradak(.in-
karc} bağıan~ıli önerıne, "nıariiat-ul cemi" gibidir. İn-
144 Logique de Porl-Roya/~ s. 241.
1"45 RABlER, ~yn. c:;sr. s. 71 ; TRICOT, ayn. s.234.

140
karc1 bağlantılı önernıe ayrık şart lı önernıe 1abiatın­
. da olunca, hun unla yapılan kıyaslar. da ayrık şart h kı­
yaslar gibidir.

BiLEŞIK KIYASLAR
İkiden fazla öncüiden yapılan kıyaslara bileşik
, kıyaslar denilir. Öncülleri ikiden fazla olduğu için
bunlar aynı zamanda iki veya daha fazla ,basit kıyası
da ihtiva. ~derler.
ı - Zincirleme.kıyas(Mevsul un-netaic-Le.Poly-
syllogisme) , .
Bu tip kıyaslar'
ardarda gelen birçok ktyastan
ıneydana gelıniştir. Birinci kıyasın sonucu onu takip
eden kıyasın öncüıı~rinden biri clur. Miyaı-] Sedad'da
veri~cn misal şudur

'Şukaralt i insandır
Her insan hayvandır
Oha/de şu kara/tıl hayvandli'
Şu kara/tı hayvandır
Her hay}'an cisinıdir
·Oha/de şu kara/tı cisimdir.
Görülüyor ki, "şu kara/tı cisimdir" sonucunu çı­
karmak için, birbinne bağlı iki' basit kıyas kullanıl­
nııştır. Birinci kıyasın sonuc:u olan "Şu karaltı hay};an-
.dır" önernıesiikincinin '](üç'ükönermesi oluyor. '
Birinci kıyasınsonucu, ikin~i kıyasın ya büyük
önerınesi veya kUçük ö~ermesi olur. Bu nedenle Batı'
mantıkçdan" ~'polysyllogisn1e"i ileri giden (progressif).
ve geıi giden .(regressif) diye ikiye ayırırlar. Eğer bi-
İinci "kıyasın sonucu~. ikinci kıyasın büyük önerınesi
olursa ileri giden, küçük önerınesi ·olursa ~eri giden

141
~'po/ysyllogisnıe" deni r. Her i ki '~po/ysjJl/ogisnıe" i<;hL
Rabier
• ,
su
os
J111sallerİ verİvor
..
l46

ilerigiden polysyJlogisınc:
Bütün oJ11ltl'galı/ClI" k ınn/zı kanlıdu'
Bütün 'l1'lenıelilel' dIJItirgaıldır
Biifı~n ıneineliler kır17l1=ı kan/u",.
Bütün Inen1eliler kırnıızı kanlıdil'
Bütütı et yiyenler nıen!ididir
Bii/ün et yiyenler k"inızı kaııluhr
. Biiıiin' et yiyenler kırlJll=1 kanlıdır
Bütün kedigiller el. yiyen/erdiJo
Bütz'ir.ı kedi~iller kırnl1:::1 kanıTdır.

Bu bileşik kı)~asta biribirine bağlı 'üç kıyas var.


Birinin sonucu kendisinden sonra gelenin büyük öner-
mesidir. '
Gerigiden Polysyllogisrnc:
Bu ırnıak gürültii yapıyor
'Gürültü )'apan hareket ediyor dernektir
Bu ınncık hareket 'ediyor
Bu If/ıllık hareket ed(vol'
Harekc-t t!den ,dOnnıal1'l1şflr
Bu ınnak dOlll1UllJiışfır
Bu ırnu}k doıınıanııştı,.
Doıııııanıış o/aiz beni taşıyanıaz
O hôlde.bu ı/'Inak beni taşıyanıaz.
Görülüyor ki, bu' misalde de birinci kJyasın sonu-
cu, kendisinden sonra gelenin k~içük önerınesi ôıuy~öı.
2 -- '~Mefsul un-netaic" (Le ~oritc)
Eğer .4 n1eı ,sU! ul1-neıaic" de kıyasların ~onuçJarı '
ı ortadan kaldırılırsa. H/}l(~rsı~/un-ııetajc" elde edilir.
Yukandak.i rnisaIlere bunu uygulayalım:

146 RABlER., ayn. esr s, 68.


Şu karu/ıı insandır
Hel' insan hdyviiiıda'
Her hayvflll cisinıdir
Olla/de şu kara/ıı cisinıdi/~.
Biitün onılır~alJlar kTrnl1Z1 kanlıdır
Biitün ıne/nelilel' ol11urgalıdır
Bı'itün
et yiyeııler l11en1elidir.
,Bütün kedigiller on~urgalıdır .
Oha/de bütün kedigil/er' kırnllzı kanlıdır.

Bu ırnıak gürültü yapıyor


Gürültü yapan hareket eder
Hareket· eden donman1/ştır '
Donnıaınış olan beni taşıyanıaz
Ohalde bu lrl11ak. beni' taşıyamaz.

3 -o· "Hulfi" Kıyas: '


. Bir kesin ile biristİsnah kıyastan yapılan ve
saçma yolu ile isbat (demonstration' par l'absurde)
da kullanılan bir kıyastır. İsbat edilmesi' istenenin
karşıt halinin (nakizİnİn) saçınahğını göstermekle·
isbat edilmesi istenenin doğruluğuna hükmetmekt:r.
Böyle bir. isbatta zihin "hul/i kıyas"i kullanır. Miyar-
Sedad'da: hulfi kıyas için verilen ınisal şudur':
Birşey kendini yoktan varedemez, hükmünil is-
hat için,
. / ' . ,
, Eğer bıı doğru olıııazsa zıddı o/ur yani birşey ken-
dini yoktan vareder.
Eğer bb'şey kendini yoktan vareise evvelce' yok
iken varolnıosı /ôzınıgelir. "
·Oh(ilde [sbatlnı istediğinıiz, nıesele dı?ğru olmazsa
bir şey yok iken vayo/ması gerekir.

143
Bu sonucu, şartlı öı!cül yaparak taJisinin nakizini
istisna edersek, şöyle bir kıyas elde edilir: 'i "-~
isba/ııu istediğinıiz J}l~sele doğru alnıazsa bl, şe,V
yok iken varolması gerekir.
Birşeyiııyokken varoln/ası bati/dır.·
Öyle ise isbaUnl istediğinıiz ınesele doğrudur.

DüZENS]Z K1Y ASLAR


Şimdiye kadar gördüğÜmüz kıyaslar ya iki öncüı· '
tü veya i'kiden fazla öncüJIü idiler. Klasik mantıkçıJar
bunların dışında iki 'kıyas çeşidinden dah~ı'bahsederıer.
Birisi "ınatvi. kıyas" (Enthynıeme): 'diğeri, deliHi kıyas
(k,ıy,as-ı 111lidellele, epiclıere,ıne) dir.

i - UMatvj" kıyas (kıyas-ı


matvi, enthymeme):
_Koiıuşnıa d~linde' çok rastlanan bir kıyas· türüdür.
İfadede eksik fakat zihinde tam olanbir kıyastır. Bu
kıyas. türü için İsmail Hakkı~ şu iki misali veriyor: "

Birisinin kalbini kırana ~'kalp kınnak kötü şeydir"


dendiğinde, bu sözü şöyleyen bir matvi kıyas yapıyor
demektir. Bu .ifadenin zihindeki' tam' ş~kli şudur.

Bu hareketı kalp kınnakilr


Kalp kırnıak kötü şeydir
Bu hareket kötü birşeydir.
Görülüyor ki ifadede hein'öncül1erin hirisi hem de
s'onuç· ifade edihnenlİştir.

Birisi arkadaşına, ~. Kayık ile Kadıköye gideli/ıı"


dese ve arkadaşı da '~ha"a lodoslııdııl'~' diye cev,ap ver-
se, bu cevap bir matvi kıyas olup, zihindeki tan1 şekil
şu seçmeli kıyastır:
Hqva lödos o/ursa kayık' ile gfdilmez
Hava lodos/fldur-~
Oyle ,ise kayık iİe gidilmezU7 •
Burada da öncülü n biri ile sonuç ifa4e edil·'
memiştir ..

Bazan yalnız öncüllerın· biri ifade edilmez.


Mese]a Descartes'ın meşhur sözü: "Düşlinilyorum
. ohalde varım" bu' da matvi'(enthymeme) kıyastır,.
zihindeki tam şekli şudur:
Bütün düşünenler vardır
Ben düşünüyorum
. Ohalde vanm.

2 - ' Kanıtlı Kıyas (Kıyas-ı müdellele" Epichere- .


me)
.\lu kıyas türünde kıyasın öncüııeri ile birlikte, o
öncüııerin delilleri ·de beraber zikredilir. Delini kiyas
'için, İsmail Hakkı'nın Felsefe' Derslerinde verdiği
misal şudur: .'
I. Öncü) : Heva ve .hev.esine 'tabi oleının kalbi da;-
. ma ızdırap içindedir;
Delili : Çünki bir taraftan vicdan onu ayıp/ar,
diğer cihetten o kimse istekl~rini dur-
'duranıaz; ,

II. ÖnciU: Kalbinde ızdırap bulunan kimsede saa-:


. deı yoktur;
De1ili : Çünki saadeı kalp rahatlığını gerektirir;
Sonuç :' Öyle ise heva ve, hevesine tabi olan kimse
mesut olarak ya,şıyam!lz. \ '
147 ıSMAİLHAKKı; Miyar'ıı!-Ulıır'" s. 71.

145
Port - Royal mf.1niığında, tanınmış Milon misalj.
verilir! ".~

- i. Öitcül : Bir adamın kendisine. haksız .yere saldı·


ranı 'öldürmesine ctvaz vardır.;

Delili : Tabii kanıın ve geJen~kler bunu' gösteri,r; :


II. Öncü}.: Claudius, Mi/on' a haksız yere hüeumet-
miştir;

Delili : Claudius'tJn hazırllkları, olay, l'.S. bunu


gösterir;-
Spnuç: Oha/de Miion, Claudius'u öldürme hak-
kına, sahipt;r.

Görüldüğü gibi~ düzensiz k~yaslar adı altında zik. .


rettiğimiz, ,iki. kıyas çeşidi önceden gördüklerimizdeiı
esas itiqariyle .ayrılmazlar. "Enthyıneliıe" önceden
gör4üğümüz basit kıyasa girer, öncekileı:den farkı ön- .
cüUerIe beraber delinerinin de' birlikte zikredilmesidir..
Eğer bileşik bir kıyasta~ öncüllerin delilleri de zjkre-
diJse o zaman bileşik kıyastan deHIli bir kıyas ol~uş'
Qlur.

KIYASLARIN MODALİTESİ
Önermelerin modalite -bakımından' çeşitlerini ön-
~~den görmüştük. Kıyası teşkil eden önerınelerin ıııo­
daUteleri dikkate ahnın ca kıyasın da modalitesi bahis·
konusu ·olur. Kıyasın moda1itesinden anlaşılan şudur:
ÖncüHeri teşkil eden önerınelerin madalitesine göre.
sonuç olan önermenin nl0d'alitesinin ,ne olacağının·
tayİdİdir. Kıyasların da modalitesi olacağını ilk defa
Ansto ifade etmiştir. "Mademki basiryükleine"zaru-
ri yükleme ve "olagan" (contingent) yükleme' arasında

146
bir .fark vardır, apaçıktır ki bu yüklemelerin her biri
için ayrı kıyaslar .bu1unacaktır"ı4ır.
Aristo kıyasların mc,dalitesine Birinci Analitik-
lerde genif yer vermiş ö,ncüllerin, apodiktik, lcont~n­
jan' ve asertori}c oluşlarına göre kıyasların nasıl bir
sonuç vereceğini incelemiştir.
Klasik, mantık kitaplarının hemen hemen hepsin-
de önerınelerin modalitesine yer verildiği halde, kı­
yası.n modalitesine yer .veren kitapların sayı$ı azdır.
Biz' burada Aristo'nun bu bahsi nasıl işlediğinLgös­
terdikten sonra İslam' mantıkçılarının çalışmalarını
ele alacağız.
Önerıneler bahsinde, Aristo'nun; kontenjan
(mürpkün) ve zorunlu diye iki modalite çeşidi kabul-
ettiğini görmü.ştük. Bunların yanında bir de modalitesi
olmayan basit yükleme şekli vardı, daha sonra gelen-
ler basit .(yalın) yüklemeyi '''asertorİque'' diye adlan-
dırmış~ardı. İşte Arİstc,'nun kabul ettiği bu üç önerme
tipi" kıyas.larda yer alabildiğine gore kıyasın duriı~u
ne olacaktır?'Yanİ öncüllerin modalitesine göre hangi
kıyaslar sonuç verir. ve bu, sonuç veren kıyasların
. so~uçlarıflın modalit~si- ne olur? .Kiyasın şekil.ve
mod'ları ayrı 'ayn ele. alınarak bu bahis incelenmlştit.
Bu ~çıdan kıyasların durumunu, yani öncüllerin
, modalitesine göre sonuc:un nasıl bir modalite alacağı­
nı Aristo'ya göre gösterirken önerıneleri ve modalite-
lerini . harflerle ifade edeceği~.
i - Kıyasinöncüllerinin ikisi de zorunlu olursa,
. sonuç da zorunlu olur. Bu durum kıyasıı1 üç şekli ve -
OU şekillerin sonuç verrn bütün möd'ları için geçerlidir.
148. ARİSTO, Organon III, Birinci Ana/itikler, Atademir te~c. s. ;29.

147
11 - Önciillerde~ birisi zorunludiğeri basit yükle-
ıne (assertorique) olduğuna göre duruın şöyle olur i49 : ~,.--'
Birinci şekilde: Zorunlu olan önermenin' bUYlik
ve küçük önernıe olmasına 'göre sonuç 'değişecektir.
Böylece birinci şeklin d9rt mod'undan herbiri için iki
ihtimal olm'ak üzere birinci şekilden sekiz tip moda 1
'kıya~ mümkün olur. '
B AZ
K AY
S, AZ
Barhara
B 'AY
K AZ
S AY
Barbaranın birinci ,halinin açıklaması:
i
BiiyUk önerme tümelolumlu. ve zorunlu, küçÜk
önerıne tümel olumlu ~e assettorique, olursa sonuç
tünıe) oltlınln ve zorunlu olur. Mesela, '

BütÜI1 O lar R oir, zorunludur*


Bütün K l:ır O' dur
Ohalde bütün K lar B dir, ·zorunludur.
B '. EZ B AY'
K AY ,K tz
S EZ S IY
Ce/aren! Dill'U
B EY B' AZ
'K AZ K :.IY
.' S EY· 's : IZ
149 Burada kuIlanılacak harflerin anlamları:
B = Büyük önerme, K = küçük önerıne, S = Sonuç, Y = A-
sertorique veya yalın önerme, Z ~ Zorunlu, M = contingent
veya mümkün A = ,Tümelolumlu, E' = Tümelolumsuz, ı =
Tikel o~umıu" O = Tikelolumsuz.
ıiı , Yanİ bütün O ların B olması zorunludur.

148 '
................
B ,EZ
K ıy
'S az
Ferfo
B ··· EY
K ·· IZ
S · OY
, ıkinci Şekil: Zorunlu öncül olulJlsUZ ise sonuç zo·
runlu, eğer zorunlu öncül olumlu ise sonuç asserton-
que olur've her mod için iki ithimal vardır:'
B i: EZ B EZ
K AY K IY
S E'Z S OZ
Cesare Festino
B' EY ,B EY
K AZ. K ız
Z EY S OY
" B :·AY B : AY
K : EZ K : OZ
S ': EZ S : OZ'
Canıestres Baroeo
B : AZ B : AZ
K • EY K : OY
S EY S ": OY,
Üçüncü şekil: Öncüllerjn her ikisi de ohımlu oıur­
sa sonuç zorunlu olur. Biri olumlu diğeri olumsuz olur-
sa ,ve zorunlu olan olumsuz ise 'sonuç zorunlu, zorun·
, lu ohin olumlu i~e sonuç zorunlu olmayacaktır. Altı ,
, mod'un ~er biri için iki ihtimal .vardır. ,
B AZ B EZ
K AY K AY
S,' IZ S OZ
Daral'li ' ·Fe/aptan
B ·· AY B EY
K : -AZ K : AZ
S- : IZ S : 'OZ-

149
B : IY B : AZ
K !, AZ K IY ',--
, ../ S IZ S ız
Disamis Datis;
B IZ
. AY B AY
K ,t
1< ız
S IY 'S' iZ'
B OZ' B EZ
'K AY K IY'
S OY S ÖZ
Boeardo Ferison
B oy B : .EY
K AZ K ':, ız
S oy, S : Oy
III - Öncüııerden ikisi ,de: continsent olur,sa:
Birinci şekil: ,Birinci ·şeklin ~ört mod'unda da so- '
~uç kontenjan olur.
: AM EM'
Barbara : AM Celarent AM
:AM EM
: E'M AM
Ferio : IM DarU IM
: OM IM
Ikinci Şekil: İkinci şekilde iki öncü} de kont~njan
olursa sonuç vermez.
Üçüncü şekil: Üç~ncij şekil, kıyasların iki öncül
de kontenjan olduğu 'zaman, kıyas ,sonuç verir V~ .
s.onuç yine kontenja]1 olur~ Aristo burada üçüncü
şeklin beş modunu, ele, ahp Bocardo~yu zİkretmi~or.
Modalite bahis konusu 'olduğu zaman Aristo;ya ~öre .
so;nuç veren beş mod şunlardır:
AM B·: IM
Darapti AM Disanıis ~ K :-AM
IM tS: IM

ı50
B : EM'
Felapton ~ K : A'M,.., Ferison
L S' ': OM I as : IM
K EM
:~ OM

B : AM
Datisİ B! IM
L S : IM

LV - Öncüııerden birisi assertorik diğeri 'konten-


jan ol ursa: ''
Birinci şekil: Birinci şekilde, büyük önermenin
veya küçük önermenin kontenjan oluşuna göre, dört
ınod'dan ikişer ikişer olmak üzere sekiz kıyas .çeşidi
vardır; sekizinin <:ie 'sonucu kontenjan olur. Aristo bü-'
yük önerınenin kontenjan olduğu d'örtıçeşide mükem-
mel{parfait), küçük önermenin kontenjan olduğu dört
çeşide de mükemıneI olnıayan'( imparfait) kıyas diyor.

R AM B AM
K AY K IY
S AM S .IM
Barbara Darii
B AY' B AY
K AM i( IJ\.1
S. .' AM S IM
B EM B EM
K AY K IY
S EM S OM
. Celaren! Ferio
:B :. EY B EY
K AM K IM
S EM S OM
İkinci şekil: İkinci şeklin dört mod'un~a, eğer
olııınsuzöncül kontenjan ise sonuç yoktur. Eğer olum';'
lu 'öncü1 kontenjan ise kıyas sonuç verİr ve sonucun
modalitesi kontenjan oIl:'-r. Bu duru'ında ikincİ şek~lde
dört .mod çeşidi sonuç verjr' ki şunlardır ~

151
-B : EY ·B : ,AM
~~
........ ,~~

Cesare tK: -AM Camestres : EY


-8: EM : ..EM
'~B: EY :AM,
Festino -.~ ~ . ~ ~~Baroco
~f :: OM
OY

Üçüncü şekil: Öncüllerinin birisİ kontenjan diğed


asertarİk olan üçüncü şekil kıyaslann altı mo(Jundan
ikişer ihtimalle oniki tipmodal kıyasvardır. Sonuç da~
ima kantenjandır.
B : AM B : IM
K': AY K : 'AY
·S IM S :' IM
Darapt; Disaniis
B AY B IY
K AM K AM
S' IM S ,- IM
,B : ,EM B EM
K IY, K AY
S OM S 'OM
" Ferison Fe/apton
B EY B : EY ,
K : IM K :A'M'
8 OM S OM'
B A'M B -: OM
K IY K ~ AY'
S IM S OM
Datisi Bacardo
B AY ,B 'Oy
K IM K AM
S IM ,S OM'
v -' B~r öncülü zorunlu diğeri kontenjan olan kı­
yaslar:
Birin~i şekil: Bir öncülü zorun.lu diğeri kontenjan
,'olursa~ bi-rinci şeklin dört ,modu da sonuç verir. Eğer

152
. küçuk önerirle zorunluolursa Arİsto buna ınükemmel
. kıyas diyor. Eğer ön~üHer olunı'lu olursa sonuç konten~
jan olur, eğer öncüllerin biri olumlu diğeri olumsuz
.olursa ve ölurnhı o'an zorunlu olursa sonuç kontenjan,
eğer oluıusuz önciil zorunlu olursa sonuç aynı zaman-'
da' kontenjan \'e· asertorik olur. Böylece birinci şekil.
·den ·sekiz modal k~yas tipi ıneydana gelir. i

B : AM B AM
K : AZ K· IZ.
S AM S IM
Barhara Dari;
·B AZ B AZ
Kı AM K rM
S AM S IM
H EM .B :,EM
'K AZ K IZ
S EM S QM
Ce/aren! Ferio
H .. EZ B' : OZ
K AM K IM
S EY ve E 1\1 S OY ve OM
İkinci Şekil: Öncüııerden hirisi zorunlu diğeri
. kont~njan olan ikincİ şekildcn kıyaslarda, eğer olunı­
suz ~)ncül ı,orunlu' ve olumlu ö.nc~i1 kontenjan ise
sonuç yalnız OlU111SUZ konteııjan olnıaz asertorik
olumsuz 'da olui:. Fakat cger oluı:nlu öncü) zorunlu ve
. ,oluıusuz, öncül kontenjan isc ,souuççıkt1ıaz. Bu şartlar
içinde ikinci ~ekilden, sonuç veren nıedal kıyaslar ş~n-
lardır: . . .

Ce~"are .
.13
~K
EZ
AM Festino
,
:··B
,K
EZ.
IM
(S ·EM ve EY ~ S OM ve OY
B AM '; B AM
('([ıııestres 'K EZ !laroco ~K OZ
( S .. EM,ve EY ~ S OM ve OY

15:3
,B ~Z B ız
K IM K AM
,s IM S IM
Datisi DisQnıis
B AM B IM
K IZ K AZ,
S IM S IM
B EZ B :AZ
..'
K IM B AM
S OM ve OY S lM'
. ferison ' Darapfi :
B EM ·n AM
K IZ, K AZ
S OM S IM
B OZ B EZ
K 'AM K' AM
S OM ve OY S OM velOY
Bacardo . Fe/aptoıı
-B OM B EM
K : AZ K AZ
S .: OM" S OM
Arısto'yagöre her üç şekil kıyasta, öncüllerin mo-
, d,alitesinin ne olacağını
gördük. Aristü her halin isba·
tını ayrı ayrı yapmaktadu. Her halin isbatını. göster-
mek kitabın, hacmini aşacağından, isbatları bir yana

154
bırakıp yalnız sQııuçlan verdik. Yalnız İsabatın n~sıl
yapıldığını anla-mak İçın iki örl\ek vermekle- yetinece-
ğiı,t50.

Sonuç'un ıhodalitesinin isbatı~ ya ıııcsde akıl İçin


apaçık kı1ınmakla veya saçınaya irca nıetodi.ı" ile olur.
İkinCi ve üçüncü şekillerin doğruluklan tıpkı kategorik
kıyaslarda olduğu gibi biriı:ıci şekle İrca etnıekle ~sbat- "
Ianır.

1\1esljJa, birinci şekilden Barbara')'ı alalın1: Ön-


cüllerden birisi apo9iktik (zorunlu). diğeri asertor:ik .
(ya/uı) olsun. Yukarıda gördük ki, bu şartlar içinde,
eğer büyü~ ön·ermez0runl1,l ise, sonuç zorunlu,
kÜ9ü~ önerme ~orıınlu ise sonuç asertoı ik olur.

Birinci halin isbatı:


Her 8 'nin A obnası =oYlin/ııdur
Her G B dir
Oha/'de her G ıiin A o".1UArl =o.rıınlııdıır.
Aristo bu hali açıklığa çıkararak y~ptığı isbatta
şöy1e diyor: Ma.denıki bütün Alar zorunlu. olaFak'
bUtün B Jere aittir ve G de B lerden biridir ohalde A
. nın G ye aİt olınası zorunlu olur l ':- I
ikinci halin isbatı:
Her B A (hr
Her G 1lin B o/111aSı =orıınludıır
O/ni/de her GAdıı'.
Bu kıyasta sonucun zorunlu oloıayacağı, saçn1aya
irca ınetodu ile yapılır. Bu da; kıyasınya Dt/raıiti ve-
150 Modal kıyaslar için bak. ARiSTO, OrgClliOlIIIl, Birinci Analitik-
ler, Atademir terc, s. 29-80; O. HAMELiN; Le Sysı~nie itAris-
tote, S. 188-225; TRlCOT, Traile de Lvgique.Formelle, s. 245~275.
151· ARİSTO, Orgal1otlllI, Birinci Anali!ikfer, Atademir terc. s .. 31.

155
ya Datisi'ye ircaı ile olur. ~iz. Darap1i'ye irca 'ederek
isbatı yapaltırt: '~

G nin A olmasınııı 'zorunlu olduğunu farzedelim.


Bu önermeyi büyük önerrne olarak alırsak üçüncü şe­
kilden bir darapti elde etmiş oluruz. O' da şudur:

Her G nin A obnası zorunludur


Her G nin Bobnası dp zorunludur, (iık kıyast~ka­
bul ettiğimiz)

Bu iki öncüIden çıkacak ~onuç zorunludur, çün-


ki iki öncül, zorunlu oJ,ursa sonuç da zorunlu olur. So-
nuç' şudur:
Oha/de bazı B nin A obnası z8runludur.
Halbuki bi? ilk kıyasımızda her B nin A olmasını~
basit bir yuk)enıe olduğunu yani zorunlu olmadığı~ll
kabul etmiştik: Bu ikinci sönuç yanlış olunca, ilkin ka-
bul e~tiğimiz birinci sonuç doğru olur ls2 •
. Bir ,de ikinci şekilden bir n;ıisal, alalim: ÖncüIJer~
den' birisi zorunlu ~iğeri kontenjan' olsun; ,
. Hiçbir BA de.~ildir, zorunludur
Her, GAdir, kontenjandır (veya ınümkijndür)

Yukarıda gördüğümüz gibi .bu durumda sonuç


hem ı.rıümkün hem de asertorik olabilir.

M'ün:ıkü.nün isbatı: Birincişekle irc~ etmelde olur.


Misa'l olarak.. aldığımız kıyas cesare oldı..ığuna. göre,
, celarent'e irca edilmesi gerekir., BU11.4n. için de büyük
önermenin dü.z döndürmesi lazımdır. O zaman kıyası-
ınız şöyle olur: .

152 TRTGOT, ayn. esr. s;, 259 vd.

156
Hiçbir A. Bdeğil4ir, =oruııludur
Her GAdır, 111ün1kiindür
Ohalde hiçb~r G B değildir, I1lünıkiiııdür.

Asertofik sonucun İsbatı: Saçnıaya İrca yolu' ile


sonucun asertorik olduğu gösterilir. tık kıyasımızın
asettorİk sonucı:ı şudur. Hiçbir G B değildir. Bu' SCllU-
cu yanlış farzede1im o zanıan sonucun çe1işiği olan bazı
G B dir önerınesinin doğru olma'sı gerekir. 'Bazı G B
dir küçük önerıne olmak üzere, hiç bir S, A değildir ",
önermeşinin yerine de hiçbir B A değildir l1ıümküu­
dür, öner.mesini büyük önernıe olarak alıp bir kıyas
yaparsak, şu kıyası elde ederiz:
H i(bir B A. deltildir. 111iiıııkündür.
Bazı G B dır
Olıatile hazı GAde,?!.; Idir. 111iil11kiindiir.

Halbuki ilk kiyasuTIızda her G nin A olnıasi ınünı­


kündür denıiştik .. ahalde yeni kıyastaelde ettiğimiz so-
nuç yanlıştır ~ binnetice ilk sonuç yani hiçbir G B" değil­
. dir önerm~si doğnı~urı5 \

islam nıantıkçılanndanıeseleniniıuhı:
islam nıantıkçıJ<ı:rı kıyasların modalitesini ··}}luh-
teliıad" adı altında incelerler. Biz burada "'ınüteah­
hil'ın"e gôre modal kıyaslaıın açıklannıasıni ele ala-.
~ağız.

Kıyasııı 1110da]ite.si bahiş konusu olunca, genel-


likle "ıodat önerınelerin şu onUç çeşidi ele alinır:
.Zaruriye-i IJlutlaka, 111utlaka-i fiııın1c, 111e.şrute-i fi111111e~
ihfı)'e-i aI11J71e~ nıutlaka-i dainıe, '11Ie.şrute-i Iıasse,
()~fi)'e-i Iıfisse, viicudiye-i la z(ıl'llri}'e, viicııdiye-i la
ı 53 ARfsTO, Organon lll, Birinci Analitik/er, Atademir terc. s. 69;
HAMELIN, Le Systhne d; Aristote s. 216.

1:;7
daime, vaktiye', münteşire, m'ümküne-i amme, münt::.-
küne-i hasse.
Saydığımızdnüç önermenin heı:b~ri ayrı ayrı bü~
.yük ve küçük" öner me ohibilirler., Bu durumda .169
kıyas tipi mü.mkündür. Fakat bunların hepsi sonuç
ver~ez: Gene~ kıyas kurallarına ek .olarak her ş~ki1.
için modalite bakımından da bazı kurallar kabuıedil~ .
miştir.

Birinci Şekil: Birinci şeklin 'şartı küçük önerme-


nin ':fiiliyetidir"'. Yani küçük önerme mümküne-l
anu}ıe ve mümküne·d hasse olamaz.-Bu şarta göre, 169
ihtinıalden 26 sı sonvç ve~mez. Geriye 143 kıyas ih-
timali kalır. 143 ihtiınaIden öncüHerm modalitesine
'göre sonucun modalitesinin ne olacağı şöyle gösteril-
miştir:

Yukarıda adlarını saydığımız 'onüç pıodal öner-


me iki gruba ayrılır: Birinci grupta, "vasfiyat~l erbaa"
denilen, 111eşrute-i an1nıe, nıeşrule-; hasse, örfiye~i
arn141e ve öıfiye-i hôsse bulunur. Geri kalan .dokuz
nıodaJite grubu ikinçi .grub~ girer. Eğer büyük. öner-
me ikincİ gruptaki önermelerden birisi olursa sonucun ..
. modaUtesi büyük önermenin modaIitesi gibidir. Me-
"sela, püyUk önerme zarııriye, küçük önerine" daime .
. olursasonuç zaruriye olur.
Eğerbüyük önerıne, ıneşrute-i anıme, l1ıeşrute-i
hasse, örfiye-i amme ve örfiye-i hasse den birisi olursa
sonuç 5 ~umaralı cetveldesösterildiği gibidir.
Ikinci şekil: İkinci şekil içjn, genel kıyas kUranarı
dışında şu şartlar da ~ranır:'

1 - Eğ~r küçük önerme, zaruriye-i. nıutlaka .


olursa, yukaqda saydığınuz onüç önermeden herbiri

158
.~k önerme __~.___ I~ÜYÜ_k önerme-:.-ı·· ~e.jtute-i amme i
Cetvel 5 : Birİnci şeklin. cetveli
Örfiye.i_~J11me___ 1 Me
Zaruriye . Sonuç Zaruriye' Daiiiıe i Z
,--.--...:----.--- ---.:.-1-----------1_____ -- -----1
. ı... . ' Dai~e D~
----_·-----1-------_·_ ·__··---.-------- - -
Da:me
Meşrute-i amme ..
. . Daime
. Meşrute-i amme . Örfiye-i amme . Me
+-- ·------1--·---......,...----------_··- --
~iye-i amme __ .--~---l-~-~--~----.-ı Ör~iye-i ammc __' ~~iye-i 'am.me Ö
Mesrute-i hasse i"
J--,..-..-------.-- ----___
'?rf~~~~i hass~ ________ ~~J__
--·---1------
__.___
i Meşrute-i amme

~rfiye-i ~~lm~
Öı:riye-i amme

Örnye-i amme
-- Me

Ö
Mutlaka-i amme Mlitlaka-i amme Mutlaka-i amme V
/ - · - - - - - - - - - - - 1 - - - - - - - . · - - - - · · - - - I - - - - - - - - - - J - - - - - .---I
Vücudiye-i la zan.friyc M utlaka-i amme M utlak-a-i amme V
1------------.-1---.--.----. 1- - - - - - - - --

Vücudiye-i la daime i" iı Mutlaka-i amme Mutlaka-i amme V


-1--._--_._------- ----------- - ---- - - - - - - - - - -
Vaktiye i" Vaktiye-i Mutlaka Vaktiye-i Mutlaka Ya
; i , . .

~~~~;~~i~' -.---.. --------.!----..-:~-----.-.-.---- ·1-M-i.ı-·n-t;~;~iM~-t-- ~MutJaka-:-i MÜ~-te--- -:-Mi


i. i laka şire .
büyük önerme 'olabilir. Eğer küçiik önerme" da(me-i,---"
nıutlaka olursa, iki rnümküne hariç diğer onbir <Sner-
meden herbiJi büyük önerme olabilir. -"
2 - Zaruliye-i 111utlak~ ve daime-i mutlaka'dan
, 'başkası, 'küçük önerme olursa, büyük önerme, ancak:, ,
şu altı önerınederi birisi o1abilir: Zaruriye-i mutlaka ,
dailne-i nıutlaka, meşrute~i 'anllne, örfiye;.:iıdmnıe,
nıeşrute-i hfisse ve ör/iye-i hasse.

3 - Eğer ~ nu?nıkiiiıe-i anııııe ve " ınümkün~·!


1ıô.sse küçük önenne elurs8, b!iyük önerrne ancak
,zClruriye-i n1ut/ClkCl, nıeşrute-i anınıe ve ıneşrule-i has-
~'e'dcn birisi olabilir. '
Bu şartlar altında, ] 69 kıyas "ihtimalinden, 84
Ü'sonuç ,verİr.' İkinci şekiiden sonuç veren kıyaslar
6 numaralı cetv~ıde gÖsterilmiştir.

Üçüncü şekil: Üçüncü şekildeki kıyaslarin moda-


lite bakım,ından duruınu birinci, şekildeki gibidir.
Yani bunda da küçük ön~rrne, ınünıküne-i amnıe ve
J11ünıkiirıe-i h/isse ohimaz: Bıı suretle 169 ihtimalden
, ı 43 ii son~ıç verir.
i

Eğer büyük önerıne, birinci şekli açıklarken say-


dığımız ikınci gruptaki önerınelerden birisi olursa,
'elde edilecek 99 kıyas' türünde sonuç'un modalitesi
büyük önerıncıdn nıod~litesi gibidir. , ' , ' ,

Eğei- büyük önernıe, birinci gruptaki ~ört öİıerrrıe ..


den biri, yaniuıeşruıe-i online, ıneşrute-i hasse, örfiye-i
/inilile ı'e öıj/ye-i lıasse"den biri, olursa sonuç küçük
önermenin döndurlilinesi gibidir. Ancak döndünnede
devamsızlık kaydı bulunursa, bu kayıt da eklenir. Bu
şartlarda S011 uçlar 7 numara]) c~tvelde gösterilmiştir.

160
Dördüncü şekil: pördlincü şekir.kıyaslarda mo-
dalite bakımından soil"uç vernıeleri için, genel kıyas
kurallarına ilaveten ,beş şart daha mevcuttur. Bu şeklin
. bütün modlanna ait ,olduğu halde dörduncü şekilde,
şartların bir kısmı modlardan yalnız bazılf;lrını ilgilen-
dirir.
1 - Münıküne-i amme ve mümküne-i ha.sse ön-
cüIJerde kuııanılamaz. Bu şart~ göre 169 ihtimalden
ancak 121 i sonuç' verir.
2 - Olumsuz öncüllerdeki önerıneler, döndürü·
lebiIen önerme,lerden elmahdır. Bilindiği gibi şu altı
moda! önermenin olumsuzl~rı döndürülebilir: Zaruri-
ye, dairne, meşrute-i aıntne, ıneşrute-i hasse, örfiye-i ,.,
hasse. Bu ş'art A A i ve i A i modları dışında kalanlar
içindir.
3 -' KÜçük önerıne za.ruriye veya 'da;n1e, büyük
'önerme ise" ikinci maddede adları geçen' oluınsl:1z1arı
dön~üri.ilebilen altı önerıneden' birisi olmalıdır. Bu
şart AE E mod'u içindir.

4 - AOO nıod'unun ~üyük önerınesi yukarıda


adı ge~en altı önerıneden birisi olmalıdır.

5 ,- i E O ınod~unun küçük önermesi 'ıneşrute·i


hasse ve ör.f~ye-i hasse'den 'birisi, büyük önermesi ise
yukarıdaki altı' önerıneden biri olınalıdır 154 .'
,Görülüyor ki bu "beş şarttan birincisi dördüncü
, şeklin bütün mod'larıoa; ikincisi altı moda; üç, dört ve
.154 Yu~carı~a kıyasların modhirından bahsed~rken dördüncü şekilde
beş mod'un bulundUğunu söylemiştik. İsH\m mantıkç'ılan ekseri-
yetle, dördünc~ şekil.d~ s~kiz mod'un sonuç vereceğini' kabul e<;ter:-
ler. Önceden zıkrettığımız beş moddan ayri' olarak kabul edılen
üç mod şu~lardır: AOO, OAO ve lE~. Halbuki ,AOO dördün-
cü şeklin birinci, OAO ve IEO üçüncü kuralı gereğince sonuç ,
'vermez. ' .

161
ıt.' h

re t;. . ·tri

"§'n ~E;
0- ~
'0 ~ Cı cı
B =ı ~
...C· ~
(i>
O{I.t
~ Cı
'<
(i>
.!..
t:r'
fa))
~'
. n
.!..
Slı).
tt
.!..
tr'
n -
. .!.. ,
-+--
~

O
::s-
o
.!. ..
8
i'....• +-=-0
~

::s.
n
ul
ul
(i> §n fa»
ul
fa»
a . g' C
ct. EI
S B
n
ul
n a·
(i> Küçük Önerme 5- ~ Küçük Öneme
t $\) .ı-
Meşrute-i ammCl; Meşrute-i i~e

Örfiye-i anııne Öıfiye-j amme


.Örfiye-i hisse
Meşı;ute-i hisse: Mutlaka-i amme
o.. g-
Örfiye-i hass~ slı)
Meşrute-i hasse
,~ 2.S'
·Mutlaka-İ ~mme .Öfriye-i h~şse
a
Mutlaka-i amme
Vücudiye-i la zaruriye c ..
~ Vücudiye-i la zarur
Vücudiye-i la daime
~ &r
slı)
~.

Vücudiye-i la daime
Mutlaka-i vaktiye . Vaktiye Vaktiye
Mutlaka-i münteşire 'Münteşıre Müntqire
Sonuç
yok
iMllmküo!l"i Mümküne-i Amme
hisse Mümküne-İ hisse
- Mümküne-i imme
Mümküne-ihasse
,<C'IJ -
ı
00
~C:S .
J=$
'~Cetveı: 7
i

Q,)
~,

.~ Q)

Düyülc cd e
~
cd

~
Q) cd
Q) ~ G.)
e «<s ci) .N

-
cd Q) Q)

~
tS o;: {f.I

:3 e
e .... ~ .....
{f.I
cd
Önerme ,.Q {f.I .5!
8-+ eCd «<s cd
..... .....
• e
.s=
ı :o ]
' i

~ı ,·ıe E .~ A .;
cd Q)
i
.j
.:ıı=
ı:3
()o
1:3
~
e .;
'~ ı:ı ~ ~
cc
:o ~ > > ~l
.~
...:3 ~~ o;:cd -g 'oB
:3 ıg 1:3
.; c::
:3
~'
-
.:ıı=

Meşrute-i Mutlaka-i
amme Sonuç Hiniye-i mutlaka amme
i
örfiye-i Mutlaka-İ
Amme " Hiniye-i mutlaka amme
Meşrut~';i Hiniye-i la Vucüdiye-i
hisse
" " dai~e l~ d~me

Örfiye-İ ", Hiniye-i


, la Vücudiye-i
hasse .dilime la daiıiıe

beşinci 'şartla];' birer


mod'a,aittir. Bu durumda birincPss
ve, ikinci modlardan, 121, Üçüncü mod'dan ·46, dör-
düncü ve beşinci mod'lardan 66, altıncı mod'dan 12~,
yedinci mod'dan 22, sekizincimo'ddan'ise 16 adet kı­
yas sonuç verir1S6• Biz burada yalnız ilk iki moa'un
, sonuçlanınn modalitesİnin ne olacağını gösterir cetve-
ii ve~eceğiz.,
'155 Bu kitabın hacminigöz önüne alarak, modal kıyaslarda fazla
tafsilata gimiedik, fazla bilgi için Dk. " ,
GELENBEVİ,Mizan-ul-Burhan II, s. 209-220; ME~MET TA-
HİR, Zübdet ül-Muhtelitad.. ~ s., 1-31; MEHMET NURI,lkmal-ı
'Burhan, s. 16-24. Bizburadaki 'cetvelleri, Zübdet ül-Muhtelitat
ve lkmal-i Burhan·danaldık.ı.
156 Dö~düıicü şeklin, İslam mant~kçılannca kabul edilen sekiz modu
şunlardır; bunlar sıra ile, 'birinci ,ikinci.. sekizinci diye adlan-
dırılır: AAf, IAI, AEE, BAO, EIO, AOO, OAO, IEO. Burada
modlatı, büyük önerme, küçük önerme ve sonuç sırasına göre
yazdık.

163
Cetvel: 8

i G)
"

>ı.
G)

. Küçük
'C:
c..... e
G)
G)

e G)
G)
8
CIL
°a
"o
G)
m
N
e § ..c: e
CIL G)

Önermc
i
5s:: <m
.... (ct$
.-
..c:
~ os
..... .-
<i:'!:I CIL
CIL
(Ci:!
<Ci:!
i i
....G)
...... .... .... ....
:0 ~ i i .~ G) G)

~
G) >. ;>.,
'm.
t c i
G)

:a ;a i ..ııı=
G)
~
:c 0; e G)
.... ~ .... c G)
;>., OS C C
o~
.... 'E
./1)

es
cf.)o
>. 'Ei :c(J
~
cf.)o
'Cü 'G) G)
(J ..ııı= :::ı
ıc :::ı ci:!
ı:Q ısı Q :?! ~ :o ::E >- >- :> :2
..-
Zaruriye Sonuç Hiniye-i mutlaka _ _ _ _o

Daime. " Hiniye-i mutlaka


---
Meşrute-i Mutlaka-i
amme " Hiniye-i mutlaka amme
Örfiye-İ Mi.ıtlaka-i
" Hiniye-i mutlaka
amme amme
-~eşİ'ute-i
--- Hiniye-i , Ml1tı~ka.,i .
.-
hasse " Mutlaka amme
Örfiye-i
hasse
.. Hiniye-i mutlaka-i
la daime
Mutlaka-i
amme
--
Mutlaka-i,
amme " M·u tl ak a - j amme

Vücudiye-i
" Mutlaka-İ amme
.. --j
la zaruriye
i
Vücudiye-i
la daime
-
" Mutlaka-i amnie
i
.'vakti ye " Mutlaka-i amme

!vIünteşire
.,
i Mutlaka-İ amme
--
i

Bir ve ikincİ hıodIar yani AAI,ve _~IJ de~modaIite


bakıınından 121'er kıyas türü eldeed,İle~ileceğini. söy-
leiniştik.Bun1arda, küçük önermeler zaruriye ile'da~me
yahut iki öncüIden biri, tümelolumsuzları döndürüle-
bilen altı önerıneden biri olunca o kıyaslann sonuçları-

164
nın ınodaHtesi küçük önermelerin düz döndürülmelen
,gibidir, sayıIa~l 46 dı1-: Geri kalan 75 adet kıyasın so:.
nuçlarının ,tnodalitesİ mutfaka-i amme'dir. Zikredilen
1-2 ı adet kıyasın sonuçlarının modalitesi 8 numaralı
cetvelde gösteriInıiştir. '

KIY ASlN DEGE'Rİ


Klasik mantığın esasını teşkil ed'en kıyasa, dQlayı­
siyJe kHisikrnantığa Yeniçağ felsefesinde karşı koyma-
lar olmuştur. Biz, burada, iki filozofun, Descartes ve
Stı\art 'Miıı'in itirazlarına yer v.ereceğiz.

Dcscai tes,Metot Üzer}ne Konuşma"da'şöyle d~yor


H,Mantık,kıY2.s1an ve başka bir s~rü' kuralları ile yeni
bırşey öğretmekteD: ziy?-de;, belli şeyl~ri başkalaı ına a-
çıklanıak yahutda LuHus'un sanatı gibi bilinmeyen şey­
!~r hakkında ınuhakenıı:siz söz söylemekten başkaşeye
yaramıyor. d(~rçi nıantıkta pek doğru ve pek iyi birçok
kurallar, varsa da, aralaıına birçok zararlı ve
gereksiz-
kfi çe karışıuıştır. BÖylecç, d?ğru ,ve iyileri zararlı
ve ,gereksizlerden ayırdetn1ek yoııtulınaınış bir ınerıner
taşından Diana ve 'Minerva'nın heykellçrini çıkarınak
kadar güçutür"157. Aklın İdaresi İçin Kurallar adlı
eserin X. kuı alında' da şöyle diyor: " .... hakıikatı ara-
ınak isteyenlere bayagı, diyalektiğin, (yani ınanbğın)
hiçbir faydası yoktur. Ancak daha önceden bilinen
delilleri, bazan kolayca b 4 şkalarına anlatmaya yara-
yabilir"'ss. Görüı~y(ır ki kla~ik rria~tık Desc~rtes ta-
tafından ağır bir şı~kilde hÜCU111a ugruyor. Mantıkta
doğru kurallarvarsa da, -yanl!ş ve zararlılarından ayır­
ınak güçtür. Kıyas yeni' bir bilgi vermez, belli ~ıan

157 DESCARTES, Metol Ozeriııe Konuşma, M. Karasan terc.; s.


22-23.
158 DESCARTES, .1k1m Jd'7res; irin Kurallar, M, Karasan tere. s. 56. '

165
, ,

bilgileri- başkalarına aktarmaya yarar. Ohalçte verim-


siz kısır bir metotdur. '.---
İkinci önemli karşı' koyma Stuart M HI tarafından
yapı1maktadır. ,
Mill, kıyasınklasik anlayışına iki açıdan itiraz
ediyor: Birincisi, kıyas, klasik anlamı' ile, bir savı ka-
nıtsama (ınusadere ale/mat/up, p eti/ion ,de principe)
dır. 'Kıyas sonucun İsbatına yarayan bir kan}t gibi ka-
bul edilmiştir. Sonuç öncüllerde bulunduğu için, ön-
cüllerin bilinnıesi sonucun bilinmesini gerektirir. Hal-
buki öncüiler kanıt (delil) olarak kullanılıp sonuç çı­
kanlıyor. Yani bilinmesi kendisine bağlı olan şeyi ka-
nıt olarak kul1anıp o şeyi isbata kal,kışıyor.' Bu ise bir
savı, ,kanıtsarnadır 1S9 •

"Her kıyas sonucu İsbat eden bi~ ,kanıt olarak, 'bir


savı kanıtsama (pelition de pri&llcipe) dır. Mesela;
Bütün insanlar ölümlü(lür
Sokrat insandır
Oha/de Sokrat ölümlüdür.
Bu kıyasta,Sokrat ölümlüdür. sonucu. ,bÜt'l4tı in-
~anlar ölümlüdür öncülünde' önceden kabuledıımi§~
tir. Her'İnsan fe!dinin ölümlülüğü bizinı İ9iQ, kesin dı ..
. madan bütün insanların ölümlü olduğuna inanarna-.
YlZ. Eğer Sokrat"ın ölümlü 'olduğu bizİm için şüpheli
ise, bütün insanlar iJliinılüdür iddiasıda·aynı duruma
düşer; içinde bulu;ndurdtiğu bir halin şüpheli olması,
, onun doğruolarak kabuledilmesine maııidir"ı60~
, . /

159 ,Kıyasa bu şekildeki ilk itirazı eski yunan septiklerinden Sexlus


Empicicus yapmıştır. Mil1, Emp~icus'un fikirlerini alıp geIi~ti·
riyor.
160 STUART MİLL,\Sysıeme de Logique, Louis Peisse'in·,Prans1iZca;
terc., s. 204.

166
Mill'in kıyasın klasik anlayışına ikinci tirazışu-
dur: MiU'e' göre, kıyaş genelden özele bir çıkarsama
(inlerence) değildir. BTz ap.cak özelden (particulier)
özele çıkarşama'·yapabiJiriz. "Parmağıateşte yanan ço-
cuk ateşe bir daha yanaşmaz. Ondan kaçınması '''ateş
rakıcıdır" genel hükmünü düşündüğü için değildir.
Bu geıiel prensibi asla düşünınez. 'Bir inuın gördüğü
zal~lan, parnıağınıı1 ilk yandığın) hatırlar, eğer parma-
ğını 'aJeve tutarsa yanacağını düşünür. Buna' .her kar-
şılaştığı olayda inanır. Böylece özel bir halden özel bir
hali istidHiJ cder"'6!. "Biitün çıkarsaınalar özelden
özele olur 'lfl1. Ohalde kıyasta çıkarsaına (inftirence)
1

var l1ı1dır 1 varsa nasıl bir <,:ıkarsaınadır? Mill bu ko-


nuyu açıklarken aldığı nıisali, biz de alıp, meseleyi
nasıl izah ettiğini görelinı. ,

Biitiiıı
insanlar ölüo1lüdür:
Wellington diikü insandrr;
O/ıülde W( l/ing/o11 diikzi öliil11lüdür.
Welljngton' düküölüınıüdür~, sonucu acaba, bü-
tün insanlar öıünııüdür. önermesinden ıni çıkıyor? Bu-
na Mill hayır diyor. Eğer öyle olsa idi, bu kıyas yuka-
rıda beJirttiğil11iz gibi. bir sayı kamtsarna olurdu.
Oha lde 'bu sonuç nereden çıkıyor? Bu ancak diğer in..,
sanlann 'ölüınlü' olduklannın gözlenmesin.den çıkar.
"Wellintgton dükünün ötünılülflğüİıün gerçek lçanıtı.
onun ataları, bizİm atalann1iz, onların çağdaşlan, hep . .
si, ölnıüşlerdir. Bu olgular yukarİdaki ,akılyürütme­
nin' gerçek öncülleridir"163. OhaIde çıkarsanıa genel
bir prensipten değil de. önceden bilinen olgularadaya-
------.-" ,-
161 STUART MILL,ayn. esr. s. 210 ..
162 STUART MiLL, ayn. esr. s. 217.
~6'3 STUART MiLL, ayn. esr. s. 202.

167
~ıIarak yapıhr~ Şimdi akla şöyl~ bir soru gelebilir: Yu-
~arıdaki kıyasta, bütü~ insanlar öli1mlüdür, önerme-"~ ,
sinin rolü, nedir? Böyle bir. gene] hakikata olguları
göz1emekle varırız. Genel hakikat özel haki kat-
.ların yığınıdır. Gözlenen olgulardan, bunlarda doğru
olanın, onlara benzer, geçmişteki ve gelecekteki olgu,:"
la.rda da doğru olacağı şeklinde bir sonuç çıkarırızıM~'
Demek ki genel bir hükmü türnevarımla elde ederiz.
"OhaIde genel önerıneler, yapılmış. çıkarsanıaların
kaydedildiği yer (küfük-registre) dir, diğerlerinin çı­
karılması için kuI1anı1an kİsa formüllerdir. M i sali-
mizdeki büyük ön~rme bu cins bir formüldür. Kıyasın
'. sonucu bundan çıkmaz, fakat bu formüle uygun olarak' .
elde·ediIir"165. Görülüyor ki, Sturat Mill'in kıyası tefsir
tarzı klasik anlayıştan çok farklıdır. .
Klasik mantığa karşı yapılan bu itirazl.ar cevapsız
k~ımam]ş; kıyas savunu]muştur .

. Descartes'a verilen, cevap:


Deseartes, kıyasın biJin~n biı~ şeyi açıklanıaktan
başka bir şeye yaramadığını söylüyordu. 'Yani, onca
yapıtan şey büyük terirnin kaplamıni açıklamaktır;'
onun içinde bulunan küçük "\Le orta, terİmleri ortaya
çıkartmaktır. Bu durumda kıyastan yeni birşeyel~ (
de edilcnıez.Boİrac ·kıyası bu şekilde ·anlayışın yaıi-,
Iış olduğu kanaatındadır:.. Iö'Küçuk ve orta terim
.önceden büyük ter.inı ~inde' değillerdir; büyük ve
orta :tedmle~ önceden küçük terimİn İçeıİsinde de
değiIlerdir~ Küçük terimİn orta, trrime, orta teri-
min büyük terime bağlı olduğu veriımiştiı" Zihin
bu ,ilişkiden yenİ bir keşif yapar; '0 da sonuçta kü-
164 STuART MİLL, ayn. esr. s. 208.
165 STUART MILL, ayn. esr. s. 2İ7.

'168.
çükteriınle büyük terinı arasındaki bağdır. Bu bağ y-::-
nic.ir önceden bilın ep. birşey değildir"166. O hal~e Des-
cartes'in,. kıyas·,yeni birşey vernıjyor~ iddiası doğru de_o
ğildir.

Tr;cot başka bir hususa dikkati çekiyor: Kıyasın


kısır olduğunu söylemek. deduksiyonun. kısır oldu-
ğun~ söylemektir. Çünki kiyas en ınükenınıel dcdük-
siyon ·şe~lidjr. Halbuki Meyerson kesin $ckilde gö's-
terdi ki, bütün nedensel açıklanıalar, ilınİnilerlemesi .
ile, özdeşlik ilkesine dayanan akli bir izah şekline. dö-
nüyor. Anıpit:ik kanunlar y?.vaş yavaş y~rlerİni daha
yüksek kanunlara v~riyor. Deneysel biliınler,ilerledik­
çe dedüksiyon'a başvuruyorlar. '~Mübalağa etnıedrn
denebilir ki modern bilinı dedüksiyonun 'zaferidir,
dedilksiyonun özü ise kıyastır". Trieot ilave ederek
. diyor ki :"Desea~tes'ın nıantık ku~aııarının faydasız,:.
Iığı iddiası ise, ancak Descarles'ıı1 Aristo'ya olan düş~
ınanllğı ile açıklan.abifir"167.

Descartcs,!ınantık kundları içinde zararlıların.tn


bulunduğunu, bunları iyilerinden ayinnanın güç.ıüğün-
.dert bahsediyordl.!. Arİstocu bir ı~lantık anlayışının ta-
raftarı olan Ali, Sedad bu hususa temö.s. ediyor. Mantık
ku'rallarınl1J, yanlış kullanıhnasından doğan sakınca­
ları gösteriyor ~ Descartes'in tenkitlerinin faydalı bir
uyarma olduğunu kabul ediyor. HMantık bir kan'un
.aleti. olup fikrin doğru ve )'cınl1şın.ı ayırıp. bilinenden .1

bilinmeyene:ulaşınaya hizmet eder isc de daima sonu-


cun doğruluğu, ilkelerin ve .önceki bilgi1eriıi doğrulu­
ğuna ibağ'lı olduğunundan bunlarda küçük bir hata
ıneydana gelse devaın ·cden. kıyas]ar ile o hata gittikçe

166 E. BOJRAC, Cour$ Elemeıııafl'e de Phjlosophie, s. 243.


167 TIÜCOT; Tra;~e de Logique Formelle, s. 302.

169
büyüyerek sırf hatadan ibaret .bir ıneslek ormya geti·
rebilir: Böylece. mantığın u.ygulanmasında, öncül1eriJ.1. ".---"
tesbitinde pek çok dikkat, gereklid~r. Halbuki bir ara·
lık bu yoldaki hoşgörürlük ile mantıkın tatbikatıııela
hatalar gittikçe ilerleyip bazı ınetafizik ilkeler· üzerine
, dayanan garip sonuçlar doğmuş idi."Ve artık duyulur-
lar(mahsusat) dan bile kıyas yolu 1le bahsolunup, hari·
ce müracaata lüzunı görül,mez idi. Vehimlere ve hayal··
, lere yer verilip, İlİınler ve fenler ilerlen1ekten geri kaldı.
İşte bu durgunluk haliı:ıin yok edilmesi Bacon ·ve Des-
cartes'ın uyarması ile olabildi"'168.

Stuart Mill'e cevap:


, ~

Mill kıyasa itiraz olarak ilkin diyordu ki, ~ıyas bir


savı kanıtsaına' (inüsadere alelınatlup' - petition de
principe) dir. Eğer kıyasta sonucWl öncüllerde aynen
bulunduğu kabuledilirse Mill'in bu: id4i~sı doğrudur.
Fakatldasik m'antık taraftarları sonu~un öncüHe~de
aynen bulunmadığını 'savunurlar. Descartes da sonu-
cun ye'ni bir şey. vermediğini söylüyord u. Desc~ırtes 'a
verilen cevaplarda görüldüğü ki'Boirac'a göre sonuçta
yen.i bir' ilişki mevcuttur. Sonucun konusu, ile büyük
" önermenin yüklemı arasında ye'ni bir senf~z meydana
'gelmiştir. Sonuç önciilIerden farklı 'olunca kıyas da
savı kanıtsama, veya kısı~ döngü (devri batıf, cerc/e
, vicieu/x) olarak telakki edilemez l69 ..
Stuart Mill'in ikinci itirazı kıyasın klasik anlayı­
şına idi. Çıkarsamanın ancak özeldert' özele, olabilece-
·ği~i, eski m'an'tıkçıların dediğ'j, gibi genelden özele doğ­
ru bir çıkarsamanın qlmıyacağını iddia edıyordu. Kla-
168 ALİ SEDAD, Mizan~ul-Ukul... s. 6.,
169 RABlER, LeFons de Plıilosophie Il, Logique, s. SI; TRıcÇ>'T,
ayn. esr. s. 302.

170
·sİk anlayışı
savunanlar,MilriIJ. bu itirazını red ile, ge~
neI hükünı o1ın~dan çıkarsamaruıı miihıkün oımıyaca~
ğı, özelden özele gidişe bir çıkarsanıa denemiyeceği
kanaatındadırlar. .

. çağrışıında, insan zihni, hiçbir genGlleme yap-


madan, özel ~ir halden özel bir hale gider. Meseıa~
eğer deneyler A ile B nin birbiri ardısıra geldiğini gÖs-
tcrnıişse, Aile karşılaştIdığında B beklenir. Burada'bir
kanıt yoktur. Gözlenen bir çıkarsama söz konusu de-
ğildir. Gözlenen bir A olayı ve beklenen bir B olayı
'{ai-d1r. Ö~eıderi Özele. giderek bir önceden görıne
InevcuUur. Çıkarsam,a (infei·ence) daki önceden gör-
m~ bir düşünın~lnahsulÜdür. çağrışıında geçmişteki
te~rübeler gelecekteki öze~ olguyu beklemek için me-
kanik bir Hıne rolü oynar. Çıkarsanıada ise, geçmiş­
teki deneyl~r, yalnız bir itıne rolü oynarnaz, bunlar
.aynı zamanda, beklenenin ger~ekleşm,esi ve tcınel1en­
diriinıesi içİn birer nedendirlcr. Yani verilecek hüküm·
için kanittırlar.

.Hangi şartlarda geçmışteki hal)er ge le ce kte.k ile.


için birer kanıt t labilirler? Eğer geçmişteki özel ha l-
lerin birbirini takibetınesi birtesadüf değil de, zorunlu
bir kanUl1a· uyg.un olarak olmuşsa on1ar gelecek için
kanıt olabilir. Eğer bir hal herhangi ·bir kanuna uymu-
yorsa, o, kanıt vazifesİ görenıez. Eğer bir kanuna uy-
gun ise bir kanıttır ve ondan bir sonuç çıkabilir:· ·çı­
kan"amanın temeli kanun fikridir. Y~ni gene] bir hü--:
kiı'nıdür. O halde genel bir hükme dayanmadan çıkar­
sama olınaz. GÖzlem]e.n,en olgu ile beklenen olgu.
arasında bir kap.un varsa yani her ikisi bir,.~anuna bağ­
lı is~ıer çıkarsama m.ümkün olur. O halde tümel öner-
me veya bü.yük önerme~ sonuç için kıya,sta yegane de-

171
Iiıdir170~'Bu açıdan meseleye bakınca, çıkarsama için
tek yolun Mill'in düşüncesinin aksine genelden 'özele ',~
ola biIeceği an~aşıhr. '
-Leibnjz'in kıyas hakkındaki fikrini naklederek bu,
konuya son verelim: '
"Kıyasların şeklinin icadı, İnsanzihninin en güzel
hatta eı~ ınuteber buluşlarından biridir. Bu, onemi ye-
,'teri kadar bilinmeyen" bİr nevi tümel matematiktir.
Denebilir ki, kullanılmasıbilindiği ve kuJ1anılabildiği
takdirde aldanmazhğı'~çine alan bir sanattır. Fakat bu
l1t?rZanıan nıümkün oımam.tştır"ı7',~,

'11
ANALO.lİ VE TÜMEVARIM
.
Birkaç defa tekrarJadığıınız gibi, klasik' 'nıantık
için önenıli olan kıyastır. ,Kıya.s, aklın üç yürütme
yolundan hir;sİ olan dedüksiyon'un en mükemmel
şeklidir. Bu sebeple, klasik mantık, akılyürütmesöz
konusu olunca, dedü.ksiYonlI~esas almıştır. Bunun ya-
nında analoji ile tümevarıın daihm,al edilnıemiş, ne
oldukları. ıizerinde duriJlınuştur. Fakat analoji ile ,
tümevanın daha çok Yeniçağ feIsefesiı~de metot m~se­
leIeri ele alulInea önenı kazanmıştır. B,iz burada bu
iki konuyu Idasik mantığın,. çe,rçevesini aşınadan ele,
, alacağız.

ANALOJİ
Analoji (teınsil) , bir ş-kd yprütme yolu olarak,
iki şeyarasındaki benzer1iğe dayanip, birisi ~akkında
1-70 RABlER, ayn. esr., s. 82-83. ,
171 Bu metjn, Leibniz'in Nouw. Ess. sur i'eıılend'hu"i., LV. ?eVLI,
4 den naklen"P. JANET G. SEAİLLES, Hislo;re de la p,hilosop-
Me, s. 636 ve TRICOT, ayn. esr.. s.' 303 d~n a1ınnuştır..

172 \ '
. \

'vcri,en bir hükmü diğerLhakkında da vennektir. Z.h-


nin özelden özel.!! yüri.iyüşüdüt. Mesela:
. Yer gezegeninin annosferi vardır ve üzerinde ca/ı/ı­
lar ya$ar, Merihte de aıınosJer vardır. Oha!de kferihte .
de canlı/arın bulunn1ası gerekir. Burada yapı1an bir ana-
lojidir.· Yerle Merih arasındaki bir beıızerliğc ·daya.~
narak yerde olun bir durumun Me! ihte de oln'tası ge-
rektiği çıkarıİmı5tır ... İslam hukukunda .analojiye
Ukıyas~l fıkhi" denilir. Fıkıhta çok küllanılan bir akıl-
. yürütme yoludur.
İslam mantıkçıları analojide döı t unsur un bulun-
duğunu söyletler.
ı -.,. .
Benzetilen {nıi.işebheh}, bu unsur asıl değil
i kincİ derecedendir r.fiirudandtr). • i
.
2 .- Kendisine benzetilen (nıüşebbeh-üıı bill) asıl
olan buduL "
3 - i kisi arasında bulunan ortak la~Iam, buna
~~illet" .denilir .
.- 4 - Benzetme (te:/bih)' buna da '~hükib}l" tleni·:
lir 17
:.

Bu dört unsuru yukarıdaki ınisalde gösterelim:


'1\1erih gezegeni: Benzetilendij".
Yer: Kendisine benzetilendir.
Canlıların yaşan)a-sı: Hükümdür.
.Atmosfer: ~'iııet"dir. İkisi ara~ında ortak anlam.
Analoj-inin tek 'başına biı akııyürütme yolu oldu-
ğu ınünakaşa konusudur. Analoji iJe. yapı1an. bir 'akıl­
yUrütmede hem d~düksiyon hem de tümevarırnllı bt.l-
lundugu söylenj~. Yanİ burada aklın iki türlü hare'ket
i •

ı 72GELENBE~t. Aliza1l'u/-Burlum, Abdunnari terc .. s~ ı 73.

173
ettiği göze çarpınaktadır. i :- Birinci hareket bir-
hirine b~nzeyen iki olgu'nuıi. aynı yapıda olduğuna'-'""'
doğı II bir harekettir. Böylebir hareket tümevarımdır.
MisfiliJnizde~ Yer'in"e 'Merih'in atmosferi ayni. yapı-
. dadır hi.iknıü tümevanmsal bir 'akııyürütme ile olur.
2 -- ikinci' hareket. farzedil~n yapıdan zoruı,lu bir
sonuç çıkartnıakı:ır. Bl1 da 'dedüktif bir yolla Ç>lur. Me.;.
rilııe hayat ı'ardır hüknıü atnıosferin varlığına sıkıdan
sıkıya bağhdır. Ancak böyle gell,el hÜk.ümden sonuç
çıkarılabilir. ~lyasın değeri bölümünde, özelder. özele
bir akılyürütnıenin olnııyaeağı gösteri1mi.~ti. O 'halde
Merilıte hayat vardır hükmü zihinde yapılan şöyle bir
gizli' kıyaslf\ elde edilir:
A fjnosferi olaıı gezegende hayat vardır
M erih aınıosferi olan bir gezegeıidir
O lıçi/de Merihte hayat vardır.
Denıek ki~ A~aloji, tünıevarlina dayanan bir de-
düksiyondur. Fakat varsayımsal '(hypo t!u!tiue ) "bir
dedüksiyondur. Çüı:ıki dayandığı genel fikirvarsayıl­
ınış, fakat isbat ediInıiş değildiı. Bu sebepleanaloii ile
verilen hükün), dajnıa olumsal (probab"j) olarak kalır,
zorunluluğu gerektirmez. "

TüMEVARIM
Tiiınevuı1m (i.~tikra-induction), zihnin tikelden
tUmele gid,iş yoludur. Bir bütünün parçalarına dayana-
rak o bütün hakkında hüküm vermektir. Tümevanın
ya tanı olur veya eksik olur. Taın tümevarım~ bir bü-
, tÜ,nü' yapın1 parçaların hepsini inceleyerek o bütün
hakkında hüküm vermektir. Buna şekilsel tüınevanın
(intilıction fOrlnelle)da denir. Mesela:' .
Pazartesi, salı, çarşaınba, perşernbe, c,unıa, cumar·
\', ıesi 've pazar günlerinin herbiri 24 er saatti~. '
Pazarte;\'i, sali, çarşanıba, perşenıbe, cun1a, cumar-
tesi ve pazar baftai1ln lJUtün günleridir.
Oha/de haflMın günleri 24 saattir.
Hafta bir bütündür, onun ,parçaları olan günler
teker teker sayılıp, onlar hakkında verilen bir hüküm,
sonuçta~, bütün hakkında da veriUyor. Aristo'nun Or...
, ganon'da ele aldığı tümevarım bu tür tümeyanındır.
Eksık tümevanm veya büyü1tücü tümevanm (in-
duction anljl/{fianfe) veya bilimsel tümevafım (inducti-
on scient~fique), ise'. bir bütünü meydana getiren
'parçaların hepsine değil de, bir kısmına dayanılarak
o bütün hakkında hüküm vermek v~ya bütünün bağ­
fa bulunduğu kanunlara ulaşmaktır. 'Mesela, Arşİmed,
suya batan birkaç cismi gözleınleyere'k, bundanmeş­
h ur kanl:illunu çıkarıyor:' ~'Bir' sıvıya daldırılan bir
cisim, aşağıdan,yukarıya doğru bir itme küvvetiniiı et-
kisindedir. Bu kuvve,t 'cis.ınin taşırdığı sıvının ağırlığı­
na ~,eşittir". Cö'rülüyorki burada az sayıda yapılmış
deneylere' dayanılarak: genel bir hüküm çıkarı1mıştır .
.Bu İ kinci tür tümevarını üzerine dikkati ilk defa Bacon.
çekti, onu Stuart Mill geliştirdi. Deneysel bilimlerin
knnunlannB; varmak için başvurduğu tümevanın işte
OU ikinci tümevarımdır. '
Bu iki tür tünıevarını arasında fark vardır. 'Birin-:-
cisinde sonuç zorunlu. ikincisinde ise oluı,nsal (muhte-
}ııe! )d ır. Klfisİ k nıantığın uğraştığı tümevarını sırf 'bi-
rincİ tür tünıevarım olouğu için. biz burada yalİlız on:'
dan bahsedeceğiz. Bilinısel tümevanın konumuzun
dışında 'old'uğu için onu ele alryıayacağız.
Aristo. Birinci Analitikler'deşöyle diyor: ~'Tüme­
17
varım veya tümevanmlık . kıyas .\ uçlardan Qirin~.

1-73 Burada kıyas kelimesi nden Aristo, genelolarak akııyürütmey.i


kesdetmiştir: Bak. ARjStO, Prem. Ana/ytiques, Tricot fr. terc.
'l,' 312, not 2. '

,175
dayanılarak öbürün,ün' oi-ta terİıne yiiklendiğini çıkar-.
ınaktan ibaı:-ettir. Sözgeliıni B, Aile G arasında orta te- ':~
rim olmak üzere, A nın B ye ait olduğu, G ye dayanı'a:.
rak gösterilecektir. İşte. g~rçekte tüınevarımımın biz
. böyle yaparız_ Anın .uzun yaşamak B nin safradan
mahrumolmak, G nİn de,söz gelirni, insan"at, katır gi-'
bi uzun ömürlü fertler olduğunu,kabuledelhn. O zaınan'
A, G nin bütününe aittir. Çünki' safrasız her hay-
van uzun yaşar. Fak~t B' (safradan 111ahrum olma) de
her G ye aittır. Öyle' ise G'l B ilc
'aksolunur ve orta te-
rim G den daha çok kaplarnı olmazsa gerekJi olarakA, .
B ye aİt O]ur Pl74 •
"
Arİsto'nun aldığı terimlerle tümevarım şöyle 'ola-
.caktır:

Insan at, katlr' uzun ön1ürlüdür


i 'Bütü~ı safrasız hayvanlar i~san, at .ve katırdır
O halde bütün safrasız hayvanlar. uzun önıürıüdür.
i. . ,

Sonucun kesin olması, dolayısiyle tü,m~varımui


, ınümkün olması için küçük terim (yani, safrasız hay-
. vanlar) ile orta .terim (yaıtİ, insan, at ve katJr)ın eşde­
ğeroİması gerek.lidir. Çünki sonuçta. birinci önernıe·
ı~in. (kabuledilen) ~o~usu olan insan at 've katır yerine,
sonuçta, konu olarak, bütün safrasız hayvanlar alın- .
mıştır. Bunun anlanl1 şudur. Tüİnevarıt'nda saYlJııln
tam olması gerekir.
Aristo'nun verdiği terinılerle kıyas, yaparsak yu-
karıdaki ifade şu şekli alır:

Bütün .safrasız hayvanlar uzun .öl1ıürlÜdıir


II İnsan,. af ve kaflr safrasız hayvan/ardır
Ohal(le insan at ve katır uzun Önıürıüdür.

174 ARtSTo, Organon III, Birii",! Analilikler., Atademj~ terc. S .. 229.

176
Dikkat edilırse, aynı terimlerle yapilan iki ifaded~, '
kıy~sıa tümevarıın araS'nl'daki fark,açıkca görülür. Ay-'
nı terimlerle yapılmış bu iki akıl yürütme yolunun ben-
zer tarafları şunlardır: Her ikisinqe de üç terim ve Ü9
önerıne vardır. Her ikisinde de SODU9 öncüllerden zo-
runlu olarak çıkmaktadır. İkisi arasındaki farklara
gelince', ilkin orta terimin durumu farklıdır~ Tümeva-
rıında orta terim t~k tek sayılan fertler topluluğudur \.
(at, insan, katir), tümevarımın mümkün olması -için
bu sayımın tam olmasİ g~ı:ekir. Kıyasta ise orta terim
genel bir kavramdır (sajrasız hayvanlar). İkinci fark
her iki akllyürütme'nin ikinci öncÜllerinde gÖrülür.
TÜrJ?evarımda, 'ikinci öncülün konu', ve yükleminin
',kaplamları birbirine eşit fakat kıyasta konunun kap-
lamı daha ge'niştir. '
Liard· da bu iki akılyürütme şeklinin yani tam ' ,
tümevanrola ,kıyasın farklı' olduğunu , söyıüyor 1?s.
Şöyle ki: Tümevanmda, ilkin belli bır fert topluluğu­
nun müşterek şu veya bu niteliğe sahip olduğu tastik'
ediliyor, sonra bu f~rdıer toplamının beııi bir sınıfın"
toptan kaplamını teşk,il ettiği tasdik ediliyor ve hpra..
dan şu sonuç çıkarılıyor: Bu sıhıfkollektif olarak alı­
nan bütün'fertlerin niteliğine sahiptir. Gerç~kte, böyle
bir aktiyürÜtmede ç~!,arsama (inference) dan çok, bir
tikel terimler kolleksiyonuna eşdeğer qlan bir genel te-'
rimin onların yerine kori:tılması vard~r. Bu açıd~ 'ba~: ,
kılıncatam tümeva~ımda, soriuç birinci öncülün bir
tekrarından ibarettir. HalbUkikıyasta ise bir çıkarsa­
ma meveattur.
Biz burada, Aristo'nun verdiği terimlerle yapıIan'
bir, tümeyanmla aynı t~rimİerden' yapiJmış birinci. Şe-
, ı 75 LOUIS LIARD, Logique~ s. 58.

177
kilden bir kıyasm mukayesesini yaptık. Bazı 1113.n-
tıkçılar, bu arada, LacheIler ve Rabier ~üiİıevarımı '~,~
üçüncü şekil kıyasla mukayese eder ve taın tümevarı- '
Uıın iicüncü şe~ilden bir kıyas olduğunu söy]erIer •
176

Yukarıda kullanuığımız terimlerden üçüncü şe­


kiIden :bir kıyas yaparsak şöyle olur:
İnsan, at ve katır uzun önıürlüdür '
nı Insan, at .:ve katır sa/rası+ hayvanlardır
Ohalde bazı /arasız hayvanlar uzun ömürlüdür.
Bu kıyas üçüncü şekilden Darapti'dir. 'Bu akıl~
,"yürütme, ,1 numar~da gösterilen akılyürütme yani. tü-
'mevarımla karşılaştırılırsa ikisinin aynı olmadığı gö-
',rülecektir. Her ikisinde de aynı terimler ku)]anılmış,
öncüııerin yeri 'de aynıdır,. Fakat i numaralı akılyürüt­
mede ikinci önermenin yüklemi ile konusununkaplaını
birbirine eşittir, her ikisi 'de tümel alınmıştır. Sonuç, '
, birinci önermenin konusu yerine o konuya ,eşdeğer
olan ikinci önermenin konusu konularak meydan~ ge ..
'tiriImiştir. III nuınarada .,gösterilen Darapti'de ise du-
~um böyle değildi~. İkinci önermenin yüklemi tikeldir,
bu sebeplesonucun konusu 'da tikeloluyer', Burada
eşdeğer terimlerin bir yer de·ğiştirmesi yoktur: O halde
tam tümevarımla üçüncü şekilden bir kıyas, arasında
fark vardır,
Tümevarımın yukarıda açıkladığımız' şekilde
anlaşıInıası; yani ta,m tüıueva~lm, şu itirazlarla karşı~
laşmıştır: Bu şekildeki bir akılyürütme vetinısİzdir.
Mesela, A.yı, kendisini yapan bütün parçaları olan,a ı ,
a 2 , a 3 vs, den çıkarmak basit bir, totolojidir, yeni bir.. '
şey vermez, ayni şeyi tekrard~n ibarettir. İki~ci itiraz '

176 LACHELIER, Etudes sur le Sy/logisme s. 37; RABlER Cours


dePlıilosophie ll, Logique" s. 144.

178
da şudur: Tam sayım herzaman mümkün olmaz. Tam
sayma, basit..kolleksiyonlaida olur. Mesela, 'bir sınıfta
bulunan .öğrençiler, gezegenler V.s. bu hallerde tam tü·
mevanm uygulanabilir, fakat bir tür böyle değildir.
" 1ür1er,' verilmiş. sınırlı fertler toplulukları değil, ·sı-.
. nırsız' da~mi çoğalan fertler topluluğudur. Bıinlarda
. tam ~ayma pratik bakımından müınkün değildir. Böy-
le hallerde tam 4eğil, eksik veya tamamlayıcı tümeva-
nm denen .akılyürütme uygulanır.
, Buitirazlar karşısında Aristo'nun tümevanın teo-
risİhaşka bir yoruma tabi tutulmuştur. Arİsto tüme-
varımi "tikelden tümele geçiş"177 ola~ak tanımlıyordu.
Hamelin ve Trico! diyorlar ki, Aristo için tümel (uni-
verselle) yalnız bütün (tous) demek değildir, bilhassa
zorunlu demektir 178• Böyle olunca, o zaman tümeva-
nm bütüne geçişdeğil, zorunluyu, özü yakalamak. olur.
Bu görüş Aristo'nun ikinci Analitiklerin sonundaki
"Biz ferdi varlıkları id rak ediyoruz, fakat idrakin asıl
konusu tüınel olandır, mesela, insan, ÇalIias diye.
adlandırılan insan değildir." fikrinden çıkarılıyor.
Yani biz fertlerden türü çıkartmıyoruz, ,fakat fertte
türü görüyoruz179•
Aristo'nun tümevanmını. bil şekilde yorumlama, .
klasik mantığın tüınevarım anlayışından farklıdır.
Tümeyanının yeri Aristo'4a. önemlidir.Çünki
~antığın özünü teşkileden kıyasın teme1inde, Hame-
177 ARİsTO, Organon V, Topikler, Atademir terc. s. 22.
1.78 .HAMELiN, Systhne d' AristQıe"s. 258; Tricot. TraiM .... s. 295.
'179 ARtSTO'nun bu fikri için bk., Aristo, Organon LV, Les Seconds'
Analiı!ques, TRICOT'uun fransızca·tere. s. 246 not 1; LACHE-
LlER, Tümevarımm Temeli, Atademir. tere. s. 67.

179

, '.
lin'in de belirttiği gibi tjimevarım vardır l8O. Kıyas, biı;--.
takım genel' kurallardan ilkelerden, 4areket· eder. '~
Arsito~dadoğuştan fikirler olmadığına göre, 'ohalde
bu genel fikirler nasıl elde ediliyor? Aristo bu soru-
nun cevabım. İkinci' Analitiklerde' açılcca·· ve~yor:
"Ohalde bize ilkeleri bildirenin gerekli olarak tüme-'
vanm olduğu apaçıktır"I8l.. .

180 'HAMELtN ayn. esr. s. 253. .


ISI ARİsTO, O~ga.nl!n IV, Ikinci Analitik/er, Atade~ terc.s. 165.

180 .
BEŞINCI BÖLÜM
o •

TASTıK TDRlERI VEBEŞSANAT


İslam mantıkçıları omantık kitaplarını tasdik tür~
leri 'Ve beş sanatla tamamlarlar. Önceden de söylediği­
miz gibi okıasiko.mantığın esas bölümÜnü kıyas teşkil-o
eder. :Kavram ve önerm.elerin incelenmesi kıyasa ha- o
zırlıktır. Kıyastan sonra ele oalınan beş sanat da okıya- o
sın uygulama alanıdır. Bu sebeple klasik mantığın bu o
son bölümü muht.eva ile daha çokilgilidir.

TASDİK TÜRLERi
oTasdik iki kavram oarasında bir bağ °kurınaktır.
Bu bağla oiki kavram ya birbirine yaklaştırılır veya
uzaklaştırılır. Mesela ağaç yeşildir'de, ağaçla yeşilk~v ..
tamları yakbiştı~ıImışo; taş can.lı değildir'de, taşla canlı
kavramları uzaklaştırılmıştır. İslam mantıkçılanna
göre bu yaklaştırma veya uzaklaştırmada zilıin dört
türlü durumda bulunabilir. Yani dört türlü tasdik ola..;
bilir, obunlar da: yakin (;aJsin bilgi), tak ı i t, c e lı 1- i
mürekkeob ve zan dırısı. o
O

o
Tasdikte iki kavram arasındaki u2tak1a ştırma veya o
yaklaştırına çift taraflıdır. Yani ya b~ u~klaştırma ve-

182 AHMET CEVDET, oMiyqı-ı Sedad, s. 89 vd.; İSMAİL HAKKı,


MiYQr7ul-Ulıim~ s. 72. vd. ' .

181
ya yaklaştırma vuku bulur veya bulmaz. Bir şey ya şu-
dur veya değildir. 'Yukarıdaki nUsalleri" alalım: Ağaç ",.---
ya yeşildir veya değildir, taş ya canlı değildir veya can-
hdır. Bu çift taraflılık iki hakikat değeri uzerine dü-
şÜnülmüştür. . .
İşte akıl bu iki taraftan. birısini. se.çerse tasdik
olur, eğer iki taraftan birisİni seçemezse şüphe olur. i .

Akİl bir tarafı seçmede kararİı ise ve seçilen taraf


da· gerçeğe uyuyorsa böyle bir tasdik (veya bilgi) ya-
kin'dir (kesin bi1gidir). Eğer akıl seçmesinde kararlı
olup da, seçilen taraf gerçeğe uymazsa cehIi mürekkeb
olur. Eğer bu seçme karşı.tarafı tümden ortadan kal--
. dırıp da saglam olmazsa taklit denilir. Bir tarafı seç- .
. . me,' kesin olmayıp, bİr tarafı tercih etmekle beraber
.'1 karşı tarafa d'a ihtimal tanınırsa· buna da z a II denilir.
i > . .

Ahmet Cevdet dört tasdik türüne şu mİsalleri ve-


rıyor:

'. Alemin sonradan olduğunu doğru delilerle' ke-


sin olarak tasdik edenlerİn bilgisi gerçeğe uyınakIaya­
kin'dir.
Yanlış delillerle .aleınin· başlangıcı olmadığını ke-
sinlikle tasdik edenlerin bu bilgisi cehH mürekkeptir..
Yanlış delillerle. alemin başlangıcı olmadığul1 ke-
sinlikle tasdik eden'e ri n . bu bilgisi cehli mürekkeptir.
Hiçbir kanıt gösternıeden ·bilim adamlarınır! fik-
rine' dayanarak, alemin' başlangıcı olduğunu tasdik
ed~n cahiJin bu '~iIgisi' taklit'dir.

Geceleyin karanlıkta dolaşan birisi için bu hırsız­


dır, demek zan'dı~.

182
Ohalde önermeler. hakikat değeri bakımından ya
"'yakiniye" ya ." eehli ınzlrekkebe" ya "taklidiye" veya
"zanniye" olur ıs3 •..
BEŞ SANAT
İslam mantıkçılarının kıya sın uygulama yeri ola-
rak gösterdikleri b~ş sa~at şunlardır: Burhan, cedel
hitabet, şiir, safsata. Mantık kitaplarında beş sa-
nata fazla yer ·vetilmez. Çoğunluk1a bunların yalnız
tanıınlariyapdmakla yetiı~ilir. '.

,Beş sanat bir şeyi bildirn1e, bir gerçeği gösternıe


daha doğrusu bilgi vasıtasıdıf. Klasik mantıkçılara
göre bu yolların hepsinde zihin kıyas'ı kullanır.
Beş sanatın beşindede· kıyas kullanıJdığına göre, bUı1'­
lar arasl~ldaki fark, kıyaslan meydana getiren öncülle-
rin tasdik türlerine göre farkli oluşlarından ilerl gel-
nıektedir.· Beş sanatın, ayrı ayrı tanımlarını yapabil-
nıek için ·bunıarda kullanılan öncüllerdeki önertne
çeşitlerini görmek gerekir.

BEŞ BANAT'FA KULLANILAN


ÖNCÜLLERDEKİ {jNERME çEşİTLERı
. Önermeleriiı bu şekilde çeşitlennıeleri tamamİyle
onların muhtevaJarı ile ilgilidir. Önerınenin rnuhteva-
sını teşkileden bilginin kaynağı ve hakikat değeri göz
önüne alınarak böyle bir.çeşitlenıc· yapılmıştır. Bu açİ­
dan ele alınınca yedi tür ıü önern1C vardır ki şunlaı dır:
Hyakiniyat", "meşhurat"" '~ınüsellcıriat",
"makbulat", "zanniyat", ""l1ıuhayyiIat" ve
~~vehmiyat" .

i - Yakiniyat: Bu önernıcJer kesin bilgi vcri dcr.


Buradaki tasdik, yukarıda gördüğümüz ~'yakin" cin-
183 AHMET CEVDET', ayn. esr:, s. 90-91.
sindendir .. Yani bu önerm~lerde, zihin bir tarafı kesin-
likle· seçer ve önerme de gerçeğe uyar, ~'nazariye" ,ve",-- ..
. "beelihiye'.' diye ikiye ayrılır. '
. 'Nazariye;den olan önermelerin akılca, kesin.likle
kabuledHebilmeleri için bir kaiuta ihtiyaçları vardır.
Y~karıdaki misalinıizi alalım. "iilenı. sonradan olma-
dır" bu önerme' yakiniyattandır, nazari'dir. Çünki akıl
bunu bir kanıt vasıtasiyle kabul eder. Biz bu hükme
\ şöyle bir deHile varınz. Alem değişkendir, her de-
ğişken sonradan olm~dır, ohalde. alem sonradan
olmadır ..

.Bedilıiye' (apaçıklık) ye gelİnce~ bunların' doğru·~


luğunu a~ıI hiçbir kanı~a baş vurmadan kabulfder.
Mese~a, biitün parçarardan büyüktür, önrrmcsi .gihi.
Bedihi ,önernıeler yani aklın hiçbir kanıta, baş. vur-
l'!1adan, apaçık olarak kabul ettiği' önernıeler de çe-
şitlidir. Bunlar da evveliyat, fıtriyat, .l11.üşahedat,
inücerrebat, hadsiyat ve mütevatirat diye attıya'
ayrılır.

a -, Evvc1i~Tat: Bu önerıneler zihnin hiçbrr vası­


taya baş vurınadan doğ·rudan doğruya kabulettiği
önernıelerdir.. Mesela bütün, parçalardan. hıiykl,ıir,
gere gündıi: del!,i!dir, gibi.
. ,ZihiJl bu tÜr' hükümkrdi zihinde
b - F.trh'at: ,

bulunan bir orta tcrirn yasıtcstyle konu jle yiiklem


arasında bağ kurar. Mesela,. hdörf ç((ttir" öncrnı\!sin­
de, dört ve çift terinılerini· duşünürken, dört ikiye bö-
lünür; ikiye bölünen sayılar c;ift,{jr diye ya,,;tlan gizli
biikıyastnn sonra zihin hüküın verir.

c - MUşahedat: Duyııl~r vasıtasiyle tasdik edİ­


len hükümk,rdir. Eğer, bunlar beş duyu vHsıtasiyle
olursa "hissiyat'~ denilir. Meseıa, ,güneş ışık sarar,

·184,
ateş slcaktlT, önermelerinde olduğu gibi. Eğer iç duyu-
lar vasıtasİyle hükoıolunufsa buna da "vicdaniyat" de-
niJir. MeseHi, açhğını hisseden bjrj~inin acıktun deme-
si gibi.
'd - Hadsiyat: "'hads" (se~gi) ile verilen hüküm-
lerdir . "Hads zihnin Sür'ati 'jntika1idir"ls4.' Zihnin ani
kavraoıasıdır. Zihinde çok hızlı gizl,i bir kıyas vasıtasiy­
le meydana gelir. Hadsiyat için, incelediğinıiz mantık
, . k~tapıarında verilen 'nıisal şudur: Ay ışığını güneşten
alir. Bu hüknıUn n·e şekilde verildiğini Ahmet Cevdet
şöyle açıklıyor: "Ayın gÜP.eşe nisbetIe durumu değiş- '
. tikçe tşık yapısının çeşitli olduğu müşahade olunacak,
eğer ayın ışığı güneşten gelmese. durumu değiştikçe
ışık yaV1sı çeşitli;olmaz idi,.diyebirden kalbe doğan
gizli bir kıyas ,asıtasiyle, akıl, (ay ışığını güneşten
alır) diye hükmeder"ls5. ,

e - Mücerrebat: Tekrar edilen deneyler sonunda,


verilen hükürndür.Meseıa, alkol/ıı içki insanı sarhoş
eder, önermesinde olduğu gibi. Eğer, böyle bİr hükmü'
veren, kendisi, deneyerek hükl1!e varmışsa "nıücerre­
bat"dan başkasının, deneyine dayanarak, başkasının
hü.kmünü naklen veriyorsa 4'nıiitevatirat"
, ,
dan olur. '

f .....:... Mütcvatirat:' Çoğun.luğun tasdik et~iği .'ve


akıJ
için imkansız görünmeyen ,önermelerdir. Mesela
,Mekke'yi görmeyen birisiriin, Mekke , vardır" diye
H

hü.kmett11esi bu tür bir önernıedif. 1vHitevatiratdan


i
olan önerınelerin duyulara d~yanmış öhnası şarttu. \

Görülüyor ki, İsUim ınantıkçılarıncaa.kıl içindoğ­


ruluğu apaçık olarak kabuledilen aJtı çeşit önernıeden

184 GELENBEvt, ayn. esr.' c. II, s. 265; AHMET CEVDET, ayn.


esr. s. 97.
1.85 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 97.

185
ilk ikişi yani evveliyat ve. fıtriyat. tamamen' akla, diğer­
leri ise duyu organlarına dayanır. Bu sebeple, Ahmet ~'-..-J
Cevdet, bunlardan birincisine akılsal apaçıkhk (bedi-
hiyat-ı akliy.e) , ikincisine dı,ş apaçıklık (/)edilı(val-l
hariciye) dıyor 186 • Akılsal apaçıklık, aklın özdeş-
.ik ilkesine dayanır. Ahmet Cevdet'e göre bütün
akılsal apaçıklık ifade eden' önerınelerin ölçüsü "'bir
şey hem vaki henı gayriyaki olan1az" önerıııesidir. Ya-
ni birşey hein var henı yok olaınaz., .Bu önerıneden'
şu dört önermeçıkar: "vaki vakidir" (var olan vardır),
"gayri vaki gayri 'vakldlr (var olniayan vardeğildir)~.
"vaki gayri vaki değildir" (var olan varolınayan değil­
dir), "gayri vaki yak; değildir (var olnıayan var değil­
dir). Bütün apaçık önermeler bu dört önernıcden
birisine dayanır" Mese'la, bir üç değildir önernıesi, bir'
şey kendinden başkası değildir, yani ~'vaki gayri vaki .
değildir" önermesine dayanır. .

2 - Meşhurat: Öncüllerde ,kullanılan ikinci tür


önenneleı meşhurattan olan önernıelerdir. Bunlar halk
.tar~fından doğruluğu kabul edilnıİş hiiküm(crdir. Ya
bütün insanlar veya bit kısım insanlar tarafından kabul
edilirler. Mesela, adalet iyi, zııliinı kötüdüt, önennc-'
sinin herkes tarafından doğruluğu kabul edilir. Bazan
yalnız bir grup insan tarafından kabul edilen hüküın)cr'
vardır. Yalnız bit millet veya bir nıeslek mensuplan
tarafindan~. örf adetlere; ahlak anıayışJ~rına göre veri)·
m~ş hükümler bu soydandır.

3 - ' MUsellernat: Bir tartışma esnasında kulanı­


lan ve karşı tarafça doğruluğu kabul ediliniş ör~~rmc­
lerdir. Muhatabı ikna için kanıt olarak 'gosteriIirlcf~
Mesela, bir Müslümanla Hırıstiyanıri tartışmasında,
186 AHM:ET CEVD.ET, ayn. esr. s. 101. vd.,

186
. Hırıstiyan, Hazreti M;~hammedin'n1İrac'ına itİraz etse,
müslümanona, Hazreti -hanın göğe çıkİşını delil ola-o
rak gösterir. .

4 - Makbulat: Otorite prensibidir. Her haniP


bir konuda otorite ohirak tanınan kişinin .sözleri mak-
bulattandır. B,u tip önerm~lerin ·doğruluğunun daya-.-
na.k noktası onu söyl~yenin sağladığı otoritedir. Bu il-
ke Ortaçağda pek rağbette idi. Bugün bile birçok insan
.aynı ilkeye baş vurmaktadır.

5 -' Zanniyat: Zanna dayanılarak verilen hü-


kiimlerdir. M'esela, gece karanlıkta dolaşan bir insan
için "buhırsızdır~'önerinesi gibi . Bu tip önermeler çok.
defa aldatıcıdır.

6 - Muhayyilat: Doğru ohnadıkları belli iken


sırf neş'e vermek veya nefret .uyandırmak için, tahay-
. yiUedilerek verilen hükümlerdir. Mesela, içki akıcı bir
yakuttur, bal iğrenç bir kusmuktur, gibi.
7. -
Vebmiyat: Kuruntu ile verilen hükümlerdir.
Gerç~kte olmayan şeyi varmış gibi kabul etmektir. ,
Duyulabilen şeylere dayanılarak .duyulamazlar hak-
kında verilen hukümler böyledir. Mesela, idrak edilen,
cisimlere kıyasla,. her varbk 111ekôn" kaplar, hükmü
böyledir.

Böylece önermeleriiı muhtevalanriı gözününe ala-


rak, onlarınkaynağı ve hakikat değ~ri bakımından
çeşitlerini gördükten sonra, beş' sanat'ın tanımlarını
yapabiliriz.
ı - BURHAN (demonstration): Öııcülleri yakl..
niy'attan yapılan bir. kİyastır. Gayesi kesin bilgi elde'
. etmektir.

187
2 - CEDEL (dialectique): Meşhurat veya mü- ................. ,
s~llimat'tan yapılan kıyastır. Bunun için Ali Sedad
"Burhanı idrakten ~ciz olanları ikna etmeğe hiımet
eder" diyor.
3 - UITABET: Makbulat ve zanniyat'tan ya-
pılan kıyastır.

4 - SAFSATA: Vehıniyat'tan yapılan kıyastır.


Yanlış olduğu bilinerek yapılırsa buna mugalata de-
nir.
5 - şiİR: . Muhayyilat'tan. yapılan kıyastır.
İslam mantıkçıları için mal)tığın dokuz kit~ptan
ibaretolduğu,nu tarihsel bilgi böıüqıünde söylemİş­
tik. Bu kitaplardan birisi PorpbyriQs'uri, sekızi Aristo'·'
nun idi. Yazılan mantık kitaplarında, ilk dördü, y~njJ,
tsagoji, Kategoriler, Önerıneler ve Birinci Analitikler
ağır basınış, bunlarııı muhte'(aları mantığın asıl ko-
sunu teşkiletmiştir. Beş Sanat ise geri kalan beş kita~
bı karşılar. Önceden 'de belirttiğimiz gibi Beş Sanat
kıyasın uygulama ye'ridir. Mantık kitapıan~da genel.
"

likle bunların yalnız tanımları yapıl~akla yetinilir.

.188
Bi BıiVOQRAFYA
AHMET CEVDET (Paşa): Mıyar-, Sedad, .tstan-
, i

bul, 1923. .
AHMET HJFZI: Kısm-, Tasavvurat min Hu/ôsat'u/
, Mizan, İstanbul, 130'9.
ALt HAYDAR (Şeyhiade):'Hediyedik, İsagoji tetcü-
" mesi, İstanbul, 130'9.
ALt SEDAD: Mizan'u/ Uku/ li'/-Mantık ve'/ Usü/,
İstanbur, 130'3.

ARtSTO :Organ~n, H~mdi RagıpAtademir tercü-


mesi, I,. Kategoriler, Ankara 1947; l/,Önerme/er,
Ankara, 1947; III; Birinci Analitik/er, İstanbul;
IV, Ikin~i Analitik/er, İstanbul 1950; V,.i'opikler,
'İstanbul~ 1952. '
, . ARtSTO:, M~taphysique, traduetion française pat,
Tricot, Paris,' 1948.
ATADEMİR, Hamdi Ragıp: Porphyri~s ve Ebheri'nin
Isago.iileri, DTCF .Dergisi, CHf IV, Say~ 5, 1948.
A YNİ, Mehmet Ali: Türk mantıkç,/arı~ Darülfunun
, İlahiyat Fakültesi Mecmqası, Sene 3, Sayı ın,
İstanbul, 1928'.
. ,

BLANCHE , Robert; 'Introduction tl ./a Logique


! 'Co~tenıporaine, A. Colin,Parİs, 1957. ,

189
· '

BLANCHE, Robert: Logiqu~ 1.900-1950,' Revue Phi..; ,


iosop.hique, 1953 içinde. ,,~
BOIRAC, EmiIe: eou'rS E/erltentaire de Philosiiphie,
27 ·eıne ed, Alcan, Paris, ,1.918.
BOLL, Mareel et Jacques Reinhart: Histoire de la
Logiqu,e, PUF, Paris, 1961-.
DESCARTES, Rene: Metot Üzerine Konaşma, M.
Karasan tercümesı, 2. bs~, Ankara 1962.
DESCARTES, Rene: Aklın/daresi Için Kurallar, M.'
" Karasan tercümesi, 2. bs., Ankara. 1962.
( , F ARABİ: İlim/erin Sayımı, A,. Ateş tercümesi, İstan­
bul, 1955.
FOULQUIE, Paul:' Dictionnaire de la Lanpe Philo- .
sophique, PU~, Paris, 01962.
FRANCK, Adolphe': Dictionnaire des Sciences Philo-
sophiqu.es, 'Hacbette, Paris, 1885.
OARDtEL, ll.D.: Initiation.a la Philosophie de Saint
Thl)mas d'Aquin, Les editions ,.du Cerf, ,Paris,
1952-1954.' .
GELENBpvİ: Mizan-ul Burhan, ~ Abdunnafi tercü-
mesi, İstanbul 1297.
GOBLOT~ Edmond:, Traite de Logique, ' quatrieme
e.dition, A .. Colin,. Paris, 1925.
HAMELIN, O.: L'e Systeme d' Arlstole, deuxieme
edition. Alcan, Paris, 1931.
HÖFFOtNO, H.: La Pensee Humai~e, lraduction
fninçaise par De Coussange. Alcan, Paris, 1911.
İBNİ HAlDUN: Mukaddime, yazma, Atıf efe Ktb., .
No. 1926 ve Z.'K. Ugan'ın terc. İst. 1954.
İSMAİL HAKKı (İzmirli): Miyar'ul- Ulum (tsagoji
şerhi), İstanbuı,.1315. .

190
, İSMAİLHAI<.KI (İzınitH): Felsefe Dersleri, İstanbul,
1330..
~ JANET, Paul et Gabriel Seailles: H.istoire de la Phil-
1osophie, nuevieme edition, LibrairieOelagrave,
Paris.
KANT~ E_mmanuel: Critique de la Raison fure, traduc-
tion ftançaise par Tremesaygeuses et Pacaut"
. nouvelle' edition, PUF, Paris, 1950.
KOTARBINSKI, Tadeusz: Leçons s1ır I' Histoire de
la Logique, trad~ction française, par Anna Pos-
ner, PUF, Paris, ı 964.
KOY·EL, (Türker),Mubahat: Farabi'nin Bazı Mantık
Eserleri, DTCF Dergisi, c. XVI, Sayı 3-4 Eylül.
Aralık 1958.

KOYEL, (Türker) Muhalıat: Farabi'nin Peri Hermen-


eias Muhtasarı~ Araştırma IV, 1966 d,an ayrı
hasım, Ankara 1966.

LACHELIER, J.: Etudes sur le Syllogisme, Alcan,


Paris, 1970
LACHELIER, J.: Tümeva"hıın Teıneli., Hamdi Ragıp
Atademİr tercümesi, İstanbul 1949
LALANOE, Andre: Vocabulaire Technique et Criti-
que 'de la Philosophie, Huitieme editibn, PUF,
Paris, 1960 . ,.
UA RD, Louis: Logique, quatrieme edition, 'Masson~
P~ris, 1897

LIARD, Louis: Les Logiciens Anglais Contemporains,


Alcan, Paris, ı 907
Logique de Port-Royal, NouvelI~ edition, Hachette,
Paris, 1895~

191
. .' .'
, ' . ~

, MADCOU"R, İbrahim: L'Organon d,'Aristote Dans/e .'


Monde A~abe, Paris, 1934 . ~. './
. .,' ,.
MARITAIN, Jacques: .Eıemenıs "lle Philosophle'II,"
vingtieme edition, T~qui, Paris, 1966. (
MEHMET TAHİR (Kilisli "Hocazade): ZÜbdet'ul-
Muhtefiıad· n1in'et-Tasdikat, İstanbul, 1299
MEHMET TEVFIK: "~ayet'u/.Beyanfi-Jlm'i/-Miia~~· .
.ıstanbul, 1306 ' '
MILL, Stuart: Sys(em'e de Lpgique'f 2 Tome, Traduc- .
tion française parLouis Peısse, F. Alcan, Paris,
1880, 1889'
ÖMER FEVzI: . Miyar u/-Ulum', İstanbul,. )309 , ":[

ÖNER, Necati: Klasik Mantıkta'Modalit~ L~ İlahiy~t


, "Fakültesi Dergisİ, . c.XV,lyıl 1967, Ankara,
' ..
1968 . ··· ~

PORPHYRIOS: İsagoji, Hamdi" Ragıp 'Atade~irter- .


,cümesi, Ko~ya. 1948 . . ,
'. "RABIER, 'Eile.: Leçotls de PhiJosophiell, Logique, .Si~ .
,demeedHİon, Hacbette, Paris, 1909, ...
" . .
RAŞlT: Mi:tan'ul· Makal, İstanbul, 1.3 ı 5 ,'."
RIFAT: Vesilefül-lkah ve
Mant!k -Te,rCijmesi"(SUllem
tercüme ve şerhi) İstan\nil, 1317'· . ,
S{}LEYMA"N sıRRı:
. . .
Mantık,. İstanbul, 1310 '. .

TRICOT, J.: Traite de Logiq"ue Formidle, .Deu,(ie~e.


edition, J. Vrin, Paris, 1966,
ÜLKEN,' Hilmi .Ziya: . M~iıtık Tarihi, İstanbul, . "
1942
VIRIEl)X-REY1VI0ND, A. : Logique Fon:nelle, PUF, .
Paris, 1962 \

192
. \
, ..

You might also like