You are on page 1of 84

[1] KİM KİMİN NE YAPMASINI İSTER?

ganda dönemlerinde çok şeyler vaadeder ve insanlar se-


çimden sonra politikacılardan bu vaadlerini yerine getir-
melerini isterler.
Sibel - Sen?
Can - Ben mi? Ben sadece vaadlerinin bazılarını yapmalarını

· istiyorum. Bazılarını, çünkü hepsini yapamazlar bence.


Sibel - İnsanlar her zaman birilerinden bir şeyler isterler. Bazen
kendileri için, bazen onların iyiliği için, ama onlar bazen
bunu anlamaz. Nasreddin Hoca 'nın bir fıkrası var, sana
anlatayım!

Can - Anlat! Ben Nasreddin Hoca'nın fıkralarını çok severim.


Kesinlikle her fıkrasında hayatla ilgili bir ders vardır.

Sibel - Doğru, haklısın. Fıkra şöyle: Nasreddin Hoca bir gün


Can - Hayatta herkes birilerinden bir şeyler yapmasını ister. Bi- köydeki evine gitmiş, çünkü şehirdeki gürültüden, kala-
rinci olarak istekler ailede başlar. Ailemiz bizim, yani ço- balıktan sıkılmış ve köyde temiz hava alıp biraz doğa
cuklarının iyiliği için çok şeyler isterler. Örneğin biz he- seslerini dinleyerek dinlenmek istemiş. Neyse! Köyde
nüz çocukken sağlığımıza dikkat etmemizi isterler. Eğer ikinci günüymüş, evden çıkıp bahçelerde gezmek iste- ·
biz hasta olursak, anne babalarımız çok mutsuz olur ve bu miş. Bahçede gezerken bahçelerin kenarındaki ırmaktan
bizim suçuınuzsa, biraz da bize kızarlar. bir ses duymuş. Sesin sahibi "İmdat! Beni kurtarın!" diye
Sibel - Biz de başka insanlardan bir şeyler istiyoruz, değil mi? bağırıyormuş . Hoca koşarak yardım etmek için ırmağa
Mesela sen politikacılardan ne istiyorsun? gitmiş. Bir komşusu suya düşmüş. Yüzme bilmeyen bu
Can - Evet, politikacılar! Politikacılar seçimlerden önceki propa- komşusu boğuluyormuş. Hemen elini uzatmış ve "Ver

4
5
elini, ver elini!" demiş, ama adam elini vermemiş. Birkaç zin sağlığının bozulmaması için yeni bir diş macunu kul-
defa daha "Ver elini, ver elini!" demiş, ama adam elini lanmamızı tavsiye etti. Ona göre bu yeni diş macunu çok
vermiyormuş. Sonunda Hoca bir şey hatırlamış : Bu kom- daha iyiymiş, dişleri daha çok koruyormuş.
şusu çok cimri bir adammış ve bugüne kadar asla hiç kim- Can - Doğrudur. Bilim insanları her geçen gün yeni bir şey bu-
seye bir şey vermemiş. O sadece bir şey almayı seven bir luyorlar. İnsanlara yeni yeni buluşlar sunuyorlar. İnsan­
adammış, başkalarına en küçük bir şey vermekten hoşlan­ ların daha iyi, daha rahat yaşamalarını istiyorlar. Bunun
mıyormuş . O zaman Hoca ona "Al elimi, al elimi!" demiş. için çalışıyorlar.
Adam hemen Hoca'nın elini tutmuş ve Hoca da onu ır­

maktan çekip kurtarmış.


Can - Güzel bir fıkra.
Sibel - Demek ki, bazen insanlar başka kişilerin iyiliği için onlar-
dan bir şeyler istiyorlar.
Can - Tabii! Mesela, kardeşimin öğretmeni öğrencilerine bir
matematik testi verip evde bunu çözmelerini istemiş. Ta-
bii ki, çocukların matematik dersinde başarılı olmalarını

istiyor. Ama test biraz zordu, elli soru vardı, çocuk on ta-
ne soruyu yapamadı, benden yardım etmemi istedi. Bu
on soru gerçekten çok zordu, ben de çözemedim, pazar-
tesi günü öğretmenine sormasını söyledim.
Sibel - Biz de geçen ay kardeşimle diş doktoruna gidip dişleri­
mizi kontrol ettirdik. Benim ve kardeşimin dişleri çok
iyi. Doktor da "Dişleriniz iyi." dedi. Ama bize dişlerimi-

6
7
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
[2] KİM HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRÜZ?
1- Ailelerimiz bizden ne yapmamızı ister?
/
/
.1
/

2- Can niçin politikacıların bütün vaatlerini yapmalarını beklemiyor?

3- Hoca'nın komşusu neden elini Hoca'ya vermemiş?

4- Doktor onlara niçin yeni bir diş macunu tavsiye etti?

Handan - Geçen hafta bir adama çok kızdım. B azı insanlar çok
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
kaba, dünya sadece onların sanıyorlar.
5- Politikacılar propaganda döneminde çok az şey vaadeder. ( )
Erkan - Benim güzel arkadaşım yine neye kızdı? Söyle baka-
6- Hoca şehirden sıkılıp dinlenmek için köye gitmiş. ( )
lım, bu kötü adam ne yaptı?
7- Hoca 'nın fıkraları bizi sadece güldürür. ( )
Handan - Lütfeen! Ben hiç kimseye kötü demem! Sadece bazı in-
8- Bilim adamları onlar için bir şeyler yapınamızı ister. ( )
sanlar egoist, saygısız ve üstelik bunu bilmiyorlar.
9- Zaınanımızda çok yeni bilimsel buluşlar yapılıyor. ( )
Savaş . - Seni kızdıran bu kişi ne yaptı , neden bu kadar kızdın?
Handan - Şimdi! Ben geçen hafta cuma günü sabah otobüs du-
rağına gittim, otobüs durağına gelen otobüsün kapısı

8
9
açıldı, ben otobüse binmek için bir adım attım, bir kişi söyleyen insanlara kızarım.

benim önüme geçip otobüse atladı, sonra ben bindim. Savaş - Beyaz yalan mı? O ne demek? Yalanın beyazı, siyahı,

Erkan - Eee? sansı mı olur? Yalan yalandır!

Handan - Eee, ne? Erkan - Öyle deme Savaş! Sen de mutlaka beyaz yalan söylü-

Savaş - Yani sonra ne oldu? yorsun, bence.

Handan - Önüme geçip otobüse binen adanıa ''Ne yapıyorsunuz?' Savaş - Ben hayatta yalan söylemem.

diye sordum. Adam bana ''Ne yaptım ki?" diye sordu. Erkan - Emin misin? Mesela, eşin kuaförden geldikten sonra sa-

Ben adama "Önüme geçip otobüse bindiniz, böyle şey na "Hayatım, saçlarım nasıl oldu, güzel mi?" derse, ama

olur mu?" dedim. Adam bana pişkin pişkin "Ama ba- sence hiç güzel değilse, sen bunu ona söyler misin?

yan, çok yavaşsınız, sizi mi bekleyeceğim?" dedi. Savaş - Yok yahu! Sen benim evliliğimi mi bitireceksin?

Erkan - Haklısın. Hem kaba davranan, hem de böyle konuşan bir Erkan - Yaaa! Gördün mü? Sen eşine "Güzel olmuş, hayatım."

kişiye herkes kızar. diyorsun, değil mi? İşte bu beyaz yalan.

Savaş - Ben de kalabalık yerlerde bağırarak konuşanları hiç sev- Savaş - Yok, bu yalan değil. Kalbini kırmamak için öyle söylü-

miyorum. Sanki sohbetlerini başka kişilerin dinlemesini yorum. Normalde yalanı hiç sevmem.

istiyorlar. Handan - Ben bir de dedikodu yapanlara çok kızıyorum.

Erkan - Bence bu tip kişiler çevrelerindeki insanların ilgisini Erkan - Ben dedikodu yapanların dedikodularını dinlemiyorum.

çekınek isteyen insanlar. Birisi dedikoduya başlarsa, dinlemeyip başka şeylerle il-

Handan - Ben yalan söyleyenlerden de hiç hoşlanmıyorum. Eğer gileniyoru.m. Ya da mümkünse, oradan ayrılıyorum.

bir arkadaşım ·yalan söylerse, onunla arkadaşlığımı kese- Handan - Sen hiç dedikodu yapmaz mısın?
. Erkan - Bazen arkadaşlarla yaparız, ama bu şaka amacıyla. Ge-
rım.

Erkan - Sen de çok sertsin, Handan! İnsanlar bazen beyaz yalan çen gün Savaş hakkında dedikodu yaptık, çok eğlendik.

söylerler. Ben daha çok küçük menfaatleri için yalan Biz dedikodusunu yaparken Savaş geldi, ama biz dedi-

10
11
koduyu kesmeden devam ettik, onunla da bayağı dalga A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.

geçtik. Biraz kızdın değil mi, Savaş? 1- Adam niçin Handan'ın önüne atlayıp otobüse binmiş?

Savaş - Kızarım tabii! Benim harika arabamla dalga geçiyordu-


nuz. Neymiş; benim harika arabam külüstürmüş, araba-
yı satan adam beni fena kazıklamış falan filan. Sen ol- 2- Kime göre yalan kaç tiptir? Nelerdir?

san, sen de kızarsın. Kızmaz mısın?

Handan - Haa.. senin yeni eski araba mı?


Erkan - Eski değil, eski değil; döküntü, döküntü! 3- Birisi dedikoduya başlarsa, Erkan ne yapıyor?

Savaş - Hadi, hadi! Siz benim arabamı kıskanıyorsunuz? Bu ara-


bayı satan adamı zor ikna ettim, bir ara satmaktan vaz-
geçti, ama ben ısrar edip sonunda 'Kırmızı Şimşek'i sa- 4- Erkan niçin bazen dedikodu yapıyormuş?

tın alabildim.
Erkan - Neee! Bir de o külüstüre isim mi verdin? Allaah! Bu
konu bizi daha çok eğlendirecek galiba. Hemen Süley-
ma.n 'ı arayıp haber vermeliyim.
~

Handan - Neden özellikle Süleyman'a haber veriyorsun? B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?

Erkan - Çünkü eğer Süleyman'a söylersem, bu haberi eı1 kısa 5- Bazı insanlar çok saygılılar, ama bunu bilmiyorlar. ( )

sürede bütün İstanbul duyar. O haber ajansı gibidir. · 6- Handan yalan konusunda çok sert. ( )
7- Savaş da bazen yalan söylüyor. ( )
Savaş - Erkan yapma! Ona söylersen, ben yandım; o üstüne bir
sürü hikaye ekleyip millete anlatır. 8- Arkaqaşlan Savaş'ın son model arabasıyla dalga
Erkan - Ehh! Yetenekli çocuk, haberi süslemeyi biliyor. geçiyorlar. ( )

Savaş - Ben yandım Handan! Bunların dilinden kurtulamam artık. 9- Onların arkadaşı Süleyman hiç dedikodu yapmaz. ( )

12
13
[3] MÜŞTERİ KAÇIRAN SATICI Can - Bana sorarsan, böyle bir satıcıyı çalıştıran iş yeri yakın­

da iflas eder. Ben aynı ayakkabıyı müşterisine böyle dav-


~ -··._ ranmayan başka bir mağazadan alabilirim. Oradan almak
zorunda değilim.
.• .
- Okan - Tabii ki mecbur değilsin. Böyle kötü satıcıların kızdırdı­
ğı müşteriler gidip başka mağazalardan alışveriş yapıyor­

lar. İşverenler çalıştırdıkları elamanları kontrol etmeliler.


Bazı işverenler bu dediğimi yapıyorlar, ama bazıları sa-
dece şikayet olursa, ilgileniyorlar.
-. . - Can - Eee .. elemanıyla ilgilenmeyenler müşteri kaybeder.
Okan - Geçen gün bizim biraderle geziyorduk, o bir tişört almak
Can - Dün Ankara'daydım, hava harikaydı, caddede yürüyor- istedi ve sevdiği bir mağazaya girdik. Mağazada biraz ti-
dum. Bir ınağazanıı1 vitrininde bir ayakkabı gördüm. şörtlere baktıktan sonra biraderim bir tişört beğendi. Ti-

Okan - Aldın mı? şörtü almak için bir satıcı aradık, bütün satıcılar bazı

Can - Hayır, almadıın. müşterilerle ilgileniyordu. Sonra bir satıcı dikkatimi çek-

Okan - Neden beğendiğin bir ayakkabıyı almadın ki? ti, biraz kızgındı ve müşteriyle tartışıyordu. Müşteri yir-

Can - Çünkü ayakkabıyı satan mağazadaki satıcı kötüydü. mi tane tişörtü raftan indirmiş, hala raftan tişört indirip

Okan - Ne yaptı? üstüne tutup deniyordu, satıcı da kızıyordu, "Baktığınız


Can - Benim beğendiğim ayakkabıya alaycı bir şekilde baktı , tişörtlerin hiçbirini almadınız, hala raftan tişört indiriyor-

" Gerçekten bunu alacak mısınız? " dedi. sunuz, beyefendi! Lütfen istediğiniz rengi, modeli bana

Okan - Allah, Allah! söyleyin, size yard ımcı olayım!" dedi. Adam cevap ver-
meden mağazadan çıkıp gitti.

14
15
Can - Yani bazı müşteriler de satıcıların mecburi hoşgörüsünü
[4] DOLMUŞ
bilip çalışanın sabrını taşırıyor. Bu da doğru.

A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.


1- Can neyi almadı?

2- Hangi satıcı kötüydü?

3- Can' a göre hangi iş yeri iflas eder?


-

4- Can istediği ayakkabıyı nereden almayı düşünüyor?


Eskiden şehir içinde toplu taşıma araçları olmadığı için
bir yerden bir yere gitmek isteyenler kendi arabalarını kullanı­
yorlardı, eğer arabaları varsa, tabii ki! Eğer arabaları yoksa; akra-

5- Hangi müşteriler başka mağazalardan alışveriş yapıyorlar?


ba, komşu veya dostlarının arabalarını alıp onlann arabalarıyla
gidiyorlardı. Gidecekleri yer yakınsa da yürüyorlardı.

Çok eski zamanlarda değil, otuz beş, kırk yıl önce şehir
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI? içi taşımacılık için fayton kullanılıyordu. Faytonlar taksi gibiydi.
6- Okan'ın dediğini yapan hiçbir iş yeri yok. ( ) Parası olan ve bir yere gitmek isteyen beyler, bayanlar ve aileler
7- Müşteri yirmi tişörtü giyip denemiş. ( ) bir fayton çağırıp kapılarına gelen faytonla istedikleri yere gidi-
8- Tişörtleri deneyen adam bağırarak çıktı. ( ) yorlardı. "Parası olan!" diyorum, çünkü o zamanlar fayton çok

16
17
lüks bir ulaşım aracıydı. İki atın çektiği araba, arabayı yapan
Şimdi gelelim dolmuşa! Diğer bir ulaşım alternatifi o-
ustanın hünerine göre ve arabayı yaptıranın istediği gibi
lan dolmuş çok daha iyidir. Çünkü yedi sekiz kişilik olan bu
süsleniyordu. Çeşitli motifler rahat koltuklar kullanılıyordu.
araçla çok uygun fiyata taksi konforuyla yolculuk yapabiliriz. Se-
Fayton şimdi nostalji yaşatmak için Adalar'da kullanılıyor.
kiz on yıl önceye kadar Chevrolet, Dodge, Plymouth gibi geniş,
Adalar'da motorlu özel araç kullanmak yasak, yalnız resmi
konforlu, havalı arabalar kullanılıyordu. Bu arabalar İstanbullu­
kurumlar kullanabilir. Ne güzel! Arabaların çıkardığı gürültü,
lar'ın gözbebeğiydi. Şoförlerin de gözbebeğiydi, durakta bekler-
insanın kulaklarını gizli gizli yoran şehir uğultusu yok. Keşke
ken bir bezle tertemiz arabaları tekrar tekrar siliyor, bunu yapar-
İstanbul 'un içinde de uygun bazı yerlerde aynı uygulama
ken büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorlardı. Tabii bu arabalar
yapılabilse, ne kadar güzel olur!
doksanlı yıllarda çok yaşlandı ve trafikten men edildi.
Bazılarımız toplu taşıma araçlarına binmekten hoşlan­
Dolmuş taşımacılığı nasıl başlamış, biliyor musunuz?
mayız, hatta nefret ederiz. Özellikle belediye otobüsleri çok kala-
1929 yılında ABD' de başlayan ekonomik kriz bütün dünyaya ya-
balık olur ve bu kalabalık otobüslere binip irımek bize işkence gi-
yı lmış. Tabii ki, her zaman ki gibi Avrupa ve Türkiye'ye de uğ­
bi gelir. Özellikle çok nüfusu olan yerlerde sabah işe gidiş ve ak-
ramış. İşte bu kriz dolmuşçuluğu doğurmuş.
şam eve dönüş saatlerinde otobüsler çok kalabalık olur, otobüsün
kapısından
Bu global kriz ülkemizi de etkiledikten sonra Eminö-
ön binersiniz, eğer ineceğiniz yer yakınsa, yandınız!
nü 'nde lokantası olan Aşçı Halit'in de işleri bozulmuş, lokantası­
Otobüsün orta kapısına ulaşmanız zor, çünkü koltukların arasın­
na gelen müşteriler azalmış ve bu yüzden kazandığı para çok
daki, ayakta yolculuk edilen boşluktaki yolcular omuz omuzadır,
azalmış. Sonra aylarca çok az müşteri gelmiş . O zaman Aşçı
onların arasından geçip orta kapıya ulaşmak zor bir iş ve çok
Halit lokantacılığı bırakıp taksicilik yapmaya başlamış.
fazla kişiyi rahatsız etmeı1iz gerekiyor. Öyleyse, ön kapıdan in-
meniz gerekiyor. Ama bu da yasak! Allah'tan bazı otobüs şoför­ Bir müşterisi onun taksisine aboneynıiş . Halit onu sa-
leri nıantıklı ve ön kapıdan inmenize izin veriyorlar. bah işine götürüp, akşam getiriyormuş. Kısa bir zaman sonra bu
müşterisinin de işleri boztılmaya başlamış ve işleri bozulan müş -

18
19
terisi bir gün Halit'e "Benim işleriın de bozuldu, taksi lüksünden
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
vazgeçeceğim." demiş. Müşterisini kaybetmek istemeyen Halit' -
1- Eskiden insanlar niçin bir yerden bir yere gitmek için kendi
in aklına parlak bir fikir gelmiş; müşterisine "Aynı yöne giden üç
arabalarını kullanıyordu?
müşteri daha bulalım ve ücreti paylaşın!" demiş. Halit'in bu fik-
rini müşterisi çok beğenmiş ve kabul etmiş. Böylece İstanbul' da
ilk dolmuş taşımacılığı Eminönü-Nişantaşı arasında başlamış .

Dolmuşculuk 24 yıl izinsiz yapılmış. İstanbul Beledi-


2- Fayton şimdi nerede, ne için kullanılıyor?
yesi 1954 'te dolmuş taşımacılığına izin vermiş. Sonra Eminönü-
Nişantaşı hattından başka yüz elli tane dolmuş hattı olmuş. Sirke-
ci ve Beyazıt arasında, Kadıköy ve Pendik arasında v.s.

3- Niçin toplu taşıma araçlarına binmekten hoşlanmayız?

4-Taksiciliğe başlayan Aşçı Halit'in aklına hangi fikir gelıniş?

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?


5-İlk dolmuş taşımacılığı Eminönü-Taksim arasında başlamış. ( )
6-Dolmuşçuluk izin aldıktan sonra başlamış. ( )
7-Eskiden dolmuş olarak çok kötü arabalar kullanılıyormuş . ( )

20
21
(5) PLANLAMA VE HAZIRLIK çözüyorduk. Lisemizin düzenlediği bu hazırlık kursları sa-
yesinde ben dahil doksan yedi arkadaşımız üniversite sınavlannı

kazandı . Sadece sekiz arkadaşımız kazanamadı, onlar üniversite-


ye gitmek istemedikleri için derslere fazla önem vermiyorlardı.

Hafta sonu da arkadaşlarıyla olmak için kursa katılıyorlardı.


Babalarının maddi durumu iyiydi, ticaret yapıyorlardı; onlar da
babalarının işini devam ettirmek istiyorlardı.
Öğretmenlerimiz bize yalnız ders vermiyorlardı, aynı
zamanda çeşitli tavsiyelerde de bulunuyorlardı. Bu sınav döne-
minde planlı olmamızı tavsiye ediyorlardı. Onlara göre sınava
hazırlandığımız bu dönemde hayatımızdaki en önemli şey sınav ­
dı ama oQ'tinlük hayatımıza da mutlaka ama mutlaka önem
'
Hepimiz hayatımızda bazı planlar yaparız, bu planları
vermemiz gerekiyordu. Örneğin, sınav yokken yaptığımız aktivi-
gerçekleştirmek için de bazı hazırlıklar yaparız. Ben üniversite
telerimize devam etmemizi söylüyorlardı: futbol, basketbol, vo-
sınavına gireceğim yıl lisemizin müdürü bizim için sınava
leybol oynamak, arkadaşlarla buluşmak; kafeye, sinemaya git-
hazırlık kurs ları düzenledi. Bu kurslarda okulumuzun öğretmen­
mek, ders kitaplarından başka sevdiğimiz türde kitapları okuma-
leri ders veriyordu. Bu kurslara iyi çalışan ve üniversiteye
ya devam etmek gibi.
girmek isteyen öğrenciler katıldığı için öğretmenlerimiz çok
Evet! Öğretmenlerimiz bunları yapmamızı söylüyorlar-
istahlı ders aı1latıyorlardı. Gerçi o yıl bütün son sınıf öğrencileri
' dı, ama bazı olumsuz alışkanlıklarımızı da bırakmamızı tembihli-
çalışkaı1dı ve üniversiteye girmek istiyordu.
yorlardı. Örneğin, bugün yapmamız gereken ödevleri yarına bı­
Biz de öğretmenleriınizin anlattıklarını can kulağıyla
rakmamamızı, oyun oynamaya dalıp derslerimizi unutmamamızı,
dinleyip her şeyi öğrenmeye çalışıyorduk, verdikleri testleri evde
sohbete veya film seyretmeye dalıp yemek yemeyi unutmamamı-

22
23
zı, gıdamıza dikkat etmemizi söylüyorlardı. Bazı öğretmenleri ­ A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
miz yememiz gereken ve yemememiz gereken şeyleri bile söylü- 1- Ne için hazırlık yaparız?

yorlardı. Bir sporcu çalıştırıcısı gibi.


İşte böyle! Sınava bizi böyle hazırladılar ve sınavı ka-
zandık. Değerli, saygıdeğer hocalarımız da bizden daha mutlu 2- Lisede ne zaman üniversiteye hazırlık kursu düzenlendi?
oldular.

3- O ve arkadaşları ne sayesinde üniversiteyi kazandılar?

4- Yazarın kazanamayan sekiz arkadaşı ne için kazanamadı?

5- Öğretmenleri ders vermek dışında ne yapıyorlardı?

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?


6- Öğretmenleri bu dersleri istemeden yapıyorlardı. ( )
7- Üniversiteyi kazanamayan arkadaşları babalarının işini
devam ettirecek. ( )
8- Öğrencilere bazı olumsuz alışkanlıklarını bırakmaları
tavsiye edildi. ( )

24
25
[6] ESKİ ARKADAŞLAR bugün Dolmabahçe Sarayı 'na gitmeliydik, ama maalesef
gidemedik.
Salim - Neden gidemediniz?
Altan - ABD'nin üç ay önce seçilen başkanı Barak Hüseyin
Obama, Türkiye'yi ziyaret ettiği için bazı yollar kapandı.
Başkan bugün Dolmabahçe Sarayı 'nda bir toplantıya ka-
tılacakmış, toplantı bittiği zaman yollar açılacakmış.
Salim - Eee .. toplantı bittiği zaman saray turistlerin ziyaretine a-
çılmayacak mı? Turistler sarayı ziyaret edemeyecek mi?
Altan - Maalesef edemeyecekler. Yapacak bir şey yok. Yarın

açılır.

Salim - Arkadaşın Türkiye'ye geleceği zaman neden onu uyar-

Altan - Dün çok eski bir arkadaşım ziyaretime geldi. madın? Niçin bu ziyaret bittikten sonra gelmedi?

Salim - Nereden geldi? Altan - Uyardım, ama onun için bu iki gün en uygun günlermiş.

Altan - Polonya' dan. Bu küçük tatilden sonra ülkesine dönüp üniversitede gi-

Salim - Ne yaptınız? receği sınavlara çalışacağı için daha sonra gelmek iste-

Altan - Biraz havalimanında sohbet ettik, sonra arkadaşımı kala- medi. Yazın tekrar gelmesini söyledim, o da "Mutlaka

cağı otele götürdüm. geleceğim." dedi. Bu defa geleceği zaman haberleşip bir

Salim - Uçak yolculuğu yapan insanlar genellikle yorgun olur, gezi planı yapacağız.

dinleıınıesi lazım . Otele götürerek iyi yapmışsın. Yarın Salim - Bu iyi olur. Ben geçen yaz İspanya'ya gittim. Gideceğim

ne yapmayı planlıyorsunuz? zaman Madrid'deki arkadaşlarımı aradım, onlar "Senin

Altan - Arkadaşımla o gelmeden önce yaptığımız plana göre gelmeyi planladığın zaman Madrid'de AB Toplantısı o-

26
27
lacak." dediler ve iki gün sonra gitmemi tavsiye ettiler.
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
Ben de öyle yaptım, rahatça gezdik, eğlendik.
1- Altan arkadaşını havalimanından sonra nereye götürdü?

2- Salim'e göre kim yorgun olur?

3- Altan ve arkadaşı nereye gidemediler?

4- Yollar ne zaman açılacakmış?

5- Altan'ın arkadaşı niçin bu günlerde geldi, daha sonra gelmedi?

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?


6- Onlar havalimanından hemen çıktılar. ( )
7- Aynı günlerde Türkiye'ye ABD başkanı geldi. ( )
8- Altan . arkadaşı Türkiye'ye geleceği zaman onu uyarmadı. ( )
9- Salim geçen yıl AB Toplantısı olduğu günlerdeMadrid'e
gitmiş. ( )

28
29
[7] SERVİS FİRMALARI dim. Mobilyayı bana satan satıcıyla konuşmak istedim,
telefona çağırdılar. Ben ondan müdürüyle veya patronuy-
la konuşmasını ve bana yeni bir dolap kapısı gön.derme-
lerini istedim. Onlar da hemen gönderdiler ve montaj e-
lemanı gelen yeni kapıyı taktı.
Okan - Hımın... iyi firmaymış!
Can - Evet, iyi bir firma ve elemanları da iyiler.
Okan - Bazı firmaların servisleri iyi değil. Mallarını sattıktan

sonra sattıkları malda bir problem çıkarsa, pek ilgilenmi-


yorlar, devamlı müşteriyi sallıyorlar. Israrla aradığımız
zaman gelip bakıyorlar, ama insanı bıktırıyorlar.
Can - Bunlar insanı sinir hastası yaparlar. Malı satarken çok şi­
rinler her türlü garantiyi veriyorlar, ama iş servis verme-
Okan - Yeni aldığın mobilyalardan memnun musun?
ye geldiği zaman servis vermemek için elli tane bahane
Can - Memnunum. Mobilyaları alıp ev getirdikten sonra dolabın
buluyorlar.
montajını yapan eleman kazayla dolabın kapısını çizdi.
Okan - Ama suç bizde! Bu firmaları servis vermedikleri zaman
Okan - Eee .. Sonra?
şikayet etmiyoruz.
Can - Sonra mobilyaları aldığım mağazayı arayıp durumu anlat-
Can - Kime niçin şikayet edebiliriz?
tım. İlk görüştüğüm kişi "Tamir edebiliriz, merak etmeyin
Okan - Malı satan firmanın daha üst pozisyondaki yetkililerine
tekrar boyayıp cilalarız." falan dedi.
problemi söylemek lazım. Sanırım onlar çok daha büyük
Okan - İyi.
işlerle ilgilendiklerinden böyle sorunlardan haberleri ol-
Can - İyi değil! Beıı dolabın kapısıııı tamir etınelerini isteıne-
muyor. Bu tip sorunlar eğer onlara kadar giderse, kesin

30
31
çözüm bulurlar.
bence. Kutuyu geri getirene on lira indirim yapsalar, yani
Can - Evet, ama bir çok firma sattığı ürünün servis hizmetleri-
on lira geri iade etseler, bence daha başarılı olur.
ni başka küçük servis fırmalarına veriyorlar. Bazıları iş­ Can - Bu fıkrini bir e-maille bu fırmalara gönder.
lerini iyi yapmıyorlar.
Okan - Sence bu firmalar onlara gönderilen bu tipe-mailleri o-
Okan - O zaman servis için çalıştıkları firmayı uyarırlar yada kuyor veya dikkate alıyorlar mı?
sözleşmelerini feshedip daha düzgün çalışan firmalarla
Can - Bilmem.
anlaşırlar.

Can - Bazı büyük ve küçük firmalar da garanti verip garantiyi


yerine getirmek için komik şeyler istiyorlar.
Okan - Nasıl yani?
.
Can - Aldığınız ürünün kutusunu bir yıl, iki yıl saklama111zı is-
tiyorlar. Eğer aldığınız ürün bozulursa ve kutusuz götü-
..
rürseniz, bakmıyorlar veya değiştirmiyorlar. Urünün
kutusunu saklamak garanti şartlarındanmış .
Okan - Bunlar biraz da tüketiciler haklarını aramadığı için olu-
yor. Çok insan formalitelerle uğraşmamak için hakkını a-
ramak yerine bu tip mantıksız garanti kurallarına uyuyor.
Can - Belki bizim bilmediğimiz bir mantığı olabilir.
Okan - Ne olabilir ki?
Can - Ürünlerin kutularını saklatarak ağaçları koruyup çevreyi
korumak istiyorlar belki.
Okan - Eğer öyleyse, bu çevreyi korumak için saçma bir yol

32
33
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
[8] KIRKPI NAR GÜREŞ FESTİVALİ
1- Kim yeni dolabın kapısını çizdi?

2- Can mobilyayı satan satıcıdan ne istedi?

3- Bazı firmalar niçin bahaneler buluyorlar?

4- Üst düzeydeki yöneticiler neden servisle ilgili problemleri •


bilmiyorlar?

Güreş sporu tilin ülkelerin kültüründe şu veya bu


5- Okan'a göre servis problemleri neden oluyor?
şekilde vardır. İlk çağlardan beri insanoğlu güreşir, güreş sporu
insanın doğasında vardır. İnsanoğlu üç dört yaşına girdikten son-

ra ebeveynleriyle veya akranlarıyla güreşmeye başlar, tabii ki bu


B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
bir oyundur, eğlencedir.
6- Canın ilk görüştüğü kişi kapıyı tamir edeceklerini söyledi. ( )
7- Firma yeni kapı göndermedi. ( ) İnsan henüz çocukken hem eğlence için, hem kızdığı
8- Bazı fi rmalar servis vermek için sattıkları malın kutusunu zaman karşısındaki kişiyle boğuşur, yani güreşir. Bu boğuşmada
istiyor. ( ) gi.iç ve teknik kullanılır, ama güreşin iyi bir yönü vardır; karşıda­
9- Can, Okan'a firmalara gidip "Fikrini söyle!" diyor. ( )
kine yani rakibe vurulmaz. Bazı dövüş sporlarında rakibe vurulur

34
35
ve zarar verilir, bu sporların çoğunun adı savunma sporlarıd ı r,
Türkiye'de en önemli geleneksel güreş organizasyonu
ama savunma amaçlı olsa bile gerçekten kullanıldığında rakibe
Kırkpınar Güreşleri 'dir. Kırkpınar Güreşleri çayırda yapılır ve bu
zarar verilir, hatta sonuç ölüm olabilir. Tabii ki, amatör dövüş
güreşlerde zeytinyağı kullanılır. Güreşçiler tepeden tırnağa zey-
sporu müsabakalarında rakibe vurulınaz, sadece hareket gösteri-
tin yağı ile yağlanır, böylece güreş daha zor bir hale gelir, çünkü
lip puan alınır.
güreşçi rakibinin kolunu, bacağını, boynunu kolayca tutamaz,
Güreş çok eski tarihlerden beri Türklerin sosyal haya- elinden kayar gider. Tamamen fiziksel güce dayalı bir güreştir ve
tında önemli olmuştur. Anadolu'da düğünlerde, şehirlerde düzen- bu sporda elense çekmek denilen bir hareket vardır, bu rakibin
lenen çeş itli festivallerde güreş karşılaşmaları yapılır. Bu güreş ensesinden elinin içiyle sertçe kendisine çekmektir. Yağlı güreş ­
karşılaşmaları çayırda yapılır, bu yüzden bu güreşlere "Çayır gü- ler biraz Roma 'daki gladyatör müsabakalarına benziyor, silah
reşleri" denir. Güreşte iki güreş tarzı var: Birincisi ve geleneksel kullanılmıyor, ama gladyatörler gibi bir ki ş i kazanıncaya kadar
olan çayır güreşi, ikincisi minder güreşi, yani olimpiyat yarışma­ güreşe devam ediliyor; güreş bazen üç buçuk, dört saati
larında yapılan güreşler. Olimpiyat gibi oyunlarda yapılan güreş bulabiliyor.
müsabakalarında zeminde minder kullanılır, kullanılan bu
Kırkpınar Güreşleri'nin hikayesi 1346 yılına kadar gi-
mindere 'güreş minderi' denir. Olimpiyat oyunlarda kullanılan
der. Orhan Gazi döneminde Edime'yi fethe giden askerlerden
minder sporcular düştüklerinde veya yere çarptıklarında bir zarar .
kırk asker yolda mola verirler. Bir süre dinlendikten sonra
görmemeleri için özel olarak üretilmiştir.
şakalaşmaya başlarlar ve bu şakalaşmalar sonunda iki asker
.
Bazı şehirlerin festivallerinde ve düğünlerde yapılan güreşmeye baş lar. Güreş saatlerce sürer, gece yarısına kadar
gi.ireş müsabakalarında birinci olan güreşçiye büyük ödül verilir. devam ettiği halde ikisi de kazanamaz ve yorgunluktan
Bu festivallerde verilen büyük ödül bazen on bin lira, bazen beş güreştikleri yerde can verirler. Diğer arkadaşları onları

bin lira olabilir, yani çok büyük bir ödül değil. İkinci ve üçüncü güreştikleri yerdeki bir incir ağacının altına defnedip Edirne'ye
olan sporcu da ödül alır tabii ki, daha az bir miktar. doğru yola çıkarlar.

36
37
Edime'nin fethinden sonra geri dönen askerler o yere
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
geldiklerinde o incir ağacının altında çayıra doğru billur bir
1- İnsanoğlu üç, dört yaşından sonra kimlerle güreşir?
suyun aktığını görmüşler. Buraya ilk olarak kırk asker geldiği

için Kırkpınar adını vermişler. O tarihten beri Kırkpınar güreşleri


burada düzenlenir. Bu güreşlerin çok farklı kategorileri vardır.
2- Savunma sporlarında ne zaman sonuç ölüm olabilir?

' 3- Olimpiyat oyunlarında kullanılan minder nasıldır?

4- Güreşçiler yağlanınca neden güreş daha zor olur?

5- Yağlı güreşler tarihteki hangi müsabakalara benziyor?

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?


6- Amatör dövüş sporlarında rakibe vurulmaz. ( )
7- Düğünlerde ve festivallerde minderde güreş yapılır. ( )
8- Festivallerde güreşi kazanana çok büyük ödül verilir. ( )
9- Kırkpınar güreşlerinin tarihi çok eskidir. ( )

38
39
[9] ALTIN VE PARA Saygın - Niye altın takıyorsun ki? Para da takabilirsin, biliyor-
sun, de00·1
ı ·?
mı.

Bilgin - Ama iyi arkadaşa para takılmaz, iyi arkadaşlarına, akra-


balarına, altın takmalısın; eğer maddi durumun iyiyse,
tabii ki. Maddi durumun iyi değilse , onlara da para taka-
bilirsin. Seni anlarlar, sadece geldiğiı1 için memnun
olurlar.
Saygın -Yaa.. kardeşim, ne kadar sosyal kuralımız var! Altın ve-
ya kağıt para, ne fark eder? Yok, illa ki altın olmalı. Bu
altın neden bu kadar önemli?
Bilgin - Bu tip sosyal kurallar sadece bizde yok, bütün dünyada
farklı sosyal kurallar var; Afrika' da, Asya' da, Avrupa'-
da, Amerika'da ve Avustralya'da. Her kıtada, daha da
daraltalım; her ülkede veya her şehirde bazı davranışla­

rın farklı anlamı vardır. Bir çok sosyal kuralın anlamı


Saygın - Merhabaa, yine geç kaldın Bilgin! Arkadaş bu huyun- her yerde aynıdır, ama bazı sosyal kurallar kıtaya, ülke-
dan vazgeçmeyecek misin? ye, şehre özgüdür. İşte bu kıtaya, ülkeye, şehre özgü ku-
Bilgin - Kusura bakma, altın almalıydım, birkaç kuyumcuya ralları diğerleri anlayamaz, çünkü bu kurallar sadece
baktım, sonunda buldum. oranın kural ıdır.

Saygın - Ne altını? Saygın -. Amma da uzattın! Neyse, altın neden önemli sence?
Bilgin - Yakın bir arkadaşımın çocuğu oldu, ona bir altın tak- Bilgin - Neyi uzattım? Töremizde düğünlerde evlenen kişilerin
mam lazım, bunun için. başından aşağıya para saçılır; Türk l irası, mümkünse

40 41
dolar. Her halde yakında avro saçılmaya başlanacak,
lan güçlü olarak kabul edilmiş . Tarihin derinliklerine gittiğiniz­
cünkü
, son zamanlarda dolardan daha değerli . Bu para
de de altın değerli bir maden olarak karşımıza çıkar. Altın ilk
saçma olayı hem düğünü olan kişiye verilen değeri gös-
olarak M.Ö. 4000 yılında Avrupa' da kullanılmış, daha sonra Mı­
terir, hem de ...
sırlılar tarafından para olarak kullanılmış . Tarihteki bir çok me-
Saygın - Hem de ne? Neyi gösteriyor?
deniyette altın önemli olmuştur; Yunanlılar, İranlılar, Makedon-
Bilgin - Eee .. onu da sen düşün!
yalılar, Asurlar, Lidyalılar, Sümerler altına değer vermişlerdir.
Saygın - Altının tarihini biliyor musun?
M.Ö. 550 yıllarında Lidyalılar altın para yapıp ticarette. kullan-
Bilgin - Bence altın, bütün insanlık için bir belaydı.
mışlardır. Altının ticaret aracı olarak kullanıldığı ülkeler zengin-
Saygın - Ne demek istiyorsun?
leşmiş, refaha kavuşmuştur. Türk boylarından İskitlerin de altın
Bilgin - Altın Taç! Hani şu kralların, sultanların giydiği metal
işçiliğinde ileri oldukları biliniyor, onların M.Ö. 1000 tarihlerin-
bir şapka. Biliyorsun, değil mi?
de yaptığı altın eşyalar ABD' de sergilenmiştir.
Saygın - Eee .. bu ne demek, şimdi?
Altın insanlığın çok eski tarihlerinden M.Ö. 100. yıla
Bilgin - Yani altın çok az bulunan bir metal olduğu için çok
kadar vadilerde, akarsu yataklarında ilkel yöntemlerle üretiliyor-
değerliydi, bu yüzden kralların taçları da bu metalden
du. Sanırım, siz de Amerika'daki altına hücum hakkındaki film-
. yapılıyordu. Galiba demir veya bakır veya başka bir
lerde, kovboyların ellerinde bir metal tasla derenin kumlan ara-
metal cok
, zor bulunan bir metal olsaydı, sanırım onlar
sında altın parçacıkları arayıp bulunca da ısırıp altın olup olmadı­
değerli olurdu ve taçlar bu metallerden yapılırdı.
ğını kontrol ettiklerini gördünüz. Bu ve bunun gibi ilkel altın ara-
Saygın - Yani altın az bulunan bir metal olduğu için mi değerli
ma tekniklerinden sonra siyanür altın aramada kullanılmış . Siya-
oldu. Bütün insanlar bunun için mi buna değer verip
nür nedir? Siyanür metal üretiminde kullanılan bir asittir.
savaş bile yaptılar. Hatta dinlerde bile altın önemli ol-
Bazı bilim insanları tarafından bu maddenin çok zehir-
. ?
muş, nıye.
li olduğu söylenir. Ama aynı zamanda da bazı böcek ve bitkile-
Bilgin - Yüzyıllardan beri altını çok olan krallar, onların krallık-
rin siyanürü doğal olarak ürettikleri de söylenir. Bu maddenin

42
43
bazı kimyasal maddeler katılarak haşere ilaçlarında da kullanıldı­
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
ğı söylenn1ektedir. Siyanür doğada doğal olarak varmış, ama do-
1- Bilgin neden altın almış?
ğadaki siyanür doğal reaksiyonlarla kendisi yok olmaktaymış.

Demek ki bu madde doğada zararlı değil, belki biz zararlı hale


getiriyoruz. Günümüzde altın üretiminin % 85'i siyanür kulla-
2- Sosyal kurallar nerelerde farklıdır?
nılarak yapılıyor, doğal yöntemlerle yapılmıyor, ancak günümüz-
de siyanür kullanıldıktan sonra çöp siyanürün arıtılıp zararsız ha-
le getirildiği söylenmektedir. İnşallah bu doğrudur!
3- Hangi ülkeler zenginleşip refaha kavuşmuş?

4- Hangi altın eşyalar ABD' de segilenmiş?

5- Siyanür nedir?

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?


6- Düğün veya diğer özel günlerde yakın arkadaşlara altın takılır. ( )


7- Altın güneş gibi parladığı için taçlar altındanmış. ( )
8- Altına hücum döneminde insanlar siyanürle altın aramışlar. ( )
9- Bazı bitki ve böcekler siyanür üretiyormuş. ( )
10-Günümüzde çöp siyanür zararsız hale getiriliyormuş. ( )

44 45
[10] KIZ KULESİ Birinci hikaye bir kral ve kızı hakkında: Eski zamanlarda
:·-:·-.:·.:··· ···:··· ...... ... ... ... .. .. .. '· .. . . . ... .
İstanbul' da bir kral vardı. Her şeyi olan kral büyük ve güzel bir

sarayda yaşıyordu, ama hiç çocuğu olmadığı için mutlu değildi.

!/!/!:7f.!f:f!f:!7!:~1ff
:: :::::::: :·::::...... ...........: :::;::: ::;
!:7f!!!:%:f:~·:: ..:~:/~!ff!/:f:ff!~:/:~·! !!1/i;Z!f//.:f:~f.=1.if.!f::/f.!fff!fff!
: .: ::: ::.·::::: .·: :: : ::.·:::: ::....::· ::: ::.· ::::::: ::......:.::
Kral da, güzel eşi de bunun için çok üzülüyorlardı. Her akşam
:: ....... :::.::. :: ...... :::.:........:.::. :: . : .·:.::.:::. :: ..-.. ........ ::.::. ::.............. :::· .......:. ::......:
..·..·.::.....·..·..!:.....
......:_:.:.:_::. '•:":·· . :......... ·..·.:... .. :i.. _.·_:: :.:::::.-·:.::..·..·:.-·.-·:........·:...:i .:.::. . . .·:.:!.:..·
:..·.: .-·_.·:-....................................
. .; :_.·: .... .-...-:...... Allalı'a dua edip bir çocuk istiyordular. Ve bir gün kralın aklına bir
.... :·.·· ....... ... . ..... . . . .... . . .................... ·-:·-:·-.:·-:··- . ...........
.........................................
.................................
.... ...•: , ·..:... :..·..:.· . . ··
. .::. fıkir geldi: Ülkesindeki bütün büyücüleri çağırıp onlardan yardım

istemeyi düşündü . Büyücüler hep birlikte bir büyü yaptılar. Bir


süre sonra kralın bir kız çocuğu doğdu. Bu bebek çok güzeldi, her
gün biraz daha büyüdü; hem kral, hem de saraydaki herkes çok

mutluydu. Kral bebeğin birinci yaş gününü günlerce süren ziyafet-
lerle kutladı.
Kral düzenlediği bu kutlamalara çok kişiyi davet etti,
tabii ki bütün büyücüleri çağırdı, ama maalesef birini unuttu.
Kralın davet etmeyi unuttuğu büyücü krala çok kızdı , ama ziyafete
İstanbul 'a gelip de Boğaziçi 'ni görmeden giden yoktur,
gitti. Kral bu büyücüyü görünce onu davet etmeyi unuttuğunu
sanırım. Boğaz 'ı görüp de Kız Kulesi'ni görmemek mümkün de-
anlayıp özür dilemesine rağmen büyücünün kızgınlığı geçmedi.
ğil, çünkü denizin ortasında; Asya ve Avrupa 'nın ortasında bir
Krala kızının on sekiz yaşında öleceğini, hem de onu bir yılanın
gelin gibi dimdik durur ve hem Asya' ya, hem Avrupa 'ya tebes-
ısırıp öldüreceğini söyledi. Bu kehaneti duyan kral çok korktu.
süm eder. Boğaz' dan geçen büyük, küçük gemilerin kaptanlarını
Geceleri hiç uyuyamadı. Sonra denizin ortasına küçük bir saray
uyarır. Sahilde yürürken veya arabayla gelip geçerken Kız Kule-
yaptırmayı düşündü. Saray kısa bir süre sonra yapıldı. Kızını
si 'ni görınemek mümkün değildir. Gelelim bu kulenin adına! Ne-
yaptırdığı bu güzel saraya gönderdi. "Artık yılan denizi geçip
den adı Kız Kulesi acaba? Kule hakkında birkaç hikaye anlatılır.
kızıma ulaşamaz." diye düşünüp rahat rahat uyumaya başladı. İşte

46 47
Boğaz 'daki bu binanın adı bunun için "Kız Kulesi"dir.
kumrulara bakmasını emretmiş. Hero, tanrıçanın emrine karşı gele-
Bu hikaye şöyle devam eder: Kral kuledeki kızını deniz meyeceği için kaderine razı olup bu kulede yaşamaya başlamış.
sandalla geçerek ziyaret eder. Yıllar geçer kızı büyü r, sabahlar
Yalnız bir hayat yaşıyor, kumr ularla sohbe t ediyo r, Boğaz'ın gü-
kuleden sarayın balkonundaki babasına el sallar, babası da ona. ze lliğini seyre derek günlerini geçiriyorm uş.
tabii ki. Yıllarca kralın kızının ihtiyaçları sandallarla kuleyE
O zama nlar bir gelen ek varmış: Her ilkbaharda doğa
götürülür. Nihay et kız on sekiz yaşına girer, babası kızı on sekiz
uyandığı için Afrod it'in Üskü dar'da ki tapınağının çevre sinde tö-
yaşına girdiği halde ölmediği için çok n1utludur. On sekizinci yaş
renler yapılıyormuş. İnsanlar akın akın tapınağa geliyor; yiyor,
günün de kızına hediye olarak çok değerli bir inci kolyeyi hediye
içiyor, dans ediyormuş. Aşkı bulam ayan insan lar Afrod it'e yal-
etmek ister. Ülkenin en güzel üzümlerinden bir sepet üzüm
vararak aşkı yaşamayı diliyorlarmış. Hero da Afrod it' in diğer
hazırlatır ve inci kolyeyi bu üzümlerin üstüne koyup ona gönderir.
bütün görevli kızları gibi bu törenlere katılıyormuş, sonra kuleye
Sandalla bu hediyeyi kıza götüren görevli mutlu bir şekilde
dönüyormuş.
hediyeyi kıza verir. Kolyeyi görünce çok beğenen kız hemen
Bir yıl yine ilkbahar gelmiş, törenler başlamış. Hero yi-
almak için uzanır. Sonra ne olur, biliyo r musunuz? Söyleyeyim!
ne oradaymış. Bu yıl Boğaz'ın Avru pa yakasında otura n Leand -
Maal esef krala kızan kahinin söylediği olur: Üzüm sepetinin içinde
ros adında bir genç de törene katılmak için tapınağa geldiğinde
zehirli bir yılan vardır, kız kolyeyi almak için elini uzatınca .. onu Hero' yla tanışmış ve iki genç birbirine aşık olmuş .
ısırır ve güzel prens es ölür. Tabii ki bu halkın anlattığı bir hikaye.
Daha sonraki günlerde Leandros her gece yüzerek kule-
Diğer hikaye Ovidius tarafından anlatılan bir aşk hikaye- ye gelir, iki genç aşık kuled e buluşup özlem gider irler. Yine bir
sidir. Ovidius' un hikayesi şöyle: Bir zama nlar Üskü dar'd a Tanrıça
gün Leandros yüzerek kuleye gelme k için denize altlayıp kulaç
Afrodit'in bir tapınağı varmış . Hero adlı bir genç kız da başka
atmaya başlar, ancak denizde fırtına olduğundan bu defa işi
kızlarla birlikte bu tapınakta Afrod it'e hizme t eden bir hizmetkar-
zordur, ama o yüzmeye kararlıdır. Deniz de yolun u bulması için
m;ş. Kız Kulesi de Afrod it'e aitmiş. Hero 'yu kuledeki kumrulara
Hero' nun yaktığı fenerin ışığını takip edere k yüzmeye devam
bakması için görevlendirmiş. Hero' ya aşkı yasaklamış ve sadec e
eder, maale sef kuley e yaklaştığı sırada fener söner. Onların aşkı-

48 49
nı kıskanan kulede görevli bir kişi feneri söndürür, fener sönünce
depremde zarar gören kule tekrar inşa edilmiş, bundan sonra bir
yolunu kaybeden Leandros fırtınanın yarattığı güçlü dalgaların
fenerle gemilere yol gösterme amacıyla kullanılmış. 1830 yılın­
arasında kaybolur. Sevgilisinin boğulduğunu gören Hero da de-
daki kolera hastalığı salgınında karantina hastanesi olarak kulla-
nize atlar ve boğazın sularında o da kaybolur.
nılmış.
Bu hikayelerden sonra Kız Kulesi'nin tarihine bakalım!
Kız Kulesi, Asya ile Avrupa'nın buluştuğu bir noktada, Asya sa-
hiline yüzerek gidilecek kadar yakın bir taş tümseğin üstüne ya-
pılmış bir kuledir. İki kıta arasındaki konumu sayesinde dünya-
nın en değerli yapılarından biridir.
Geçınişi M.Ö. 341 tarihine kadar giden kule, o dönemin

bir komutanı tarafından eşine anıt ınezar olarak yaptırılmış. O


dönemde kulenin bulunduğu yer Boğaz'ın bir burnuymuş, daha
sonra sular yükselip kuleyle Üsküdar'ın kıyıları arasındaki bağ­
lantıyı kesmiş ve kule denizin ortasında kalmış. Komutanın sü-
tunlar üstüne inşa ettirdiği binaya Bizans döneminde ek bina ya-
pılıp gümrük istasyonu olarak kullanılmış. Bu dönemde Bizanslı­
lar Saraybumu'ndan kuleye zincir çekip Boğaz'dan geçen gemi-
leri kontrol etmişler. M.S. 111 O tarihinde Bizans İmparatoru
Manuel Comnenos buraya savunmak için bir kule inşa ettirmiş
ve adına Küçük Kale demişler.
Osmanlı döneminde gösteri platformu olarak kullanıl­
mış, ınehter bölükleri burada gösteriler yapmışlar. l 509'daki *Bilgi için kultur.gov.tr ve İstanbul.gov.tr web sitelerinden faydalanılmıştır.

50 51
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
1- İmparator nerede yaşıyordu ve niçin mutlu değildi? [11] SİGARA

.
2- Imparatorun nasıl çocuğu oldu?

3- Hangi büyücü imparatora kızdı?

4- Bebeğin birinci yaş gününde kral ne yaptı?

5- Büyücü imparatora ne söyledi?


Sigara niçin içilir? İnsanlar sigarayı neden içerler?
Şimdi bu soruya bazı cevaplar verelim. Mesela bazı insanlar sev-

6- İmparator kızını korumak için ne yaptı? dikleri için içerler, bu insanlar tütün ve tütün mamullerini sever-
ler, onlara göre özellikle sohbet ederken bu tütün ürünlerini iç-
mek sohbete bir keyif katar. Böyle başlayan sigara alışkanlığı da-

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI? ha sonra bağımlılığa dönüşür. Bağımlı sigara içmediği zaman işi ­
7- Imparatorun oğlu oldu. ( ) ne konsantre olamadığını söyleyerek sigara içmek için bir sebep
8- Sepetin içinde yılan vardı. ( ) bulur. Bazı bağımlılar da içmezse başının ağrıdığını, bazıları iç-
9- İmparator her sabah kızına el sallıyordu. ( )
mezse sinirli olduğunu ve bu yüzden çevresindeki insanlara kızıp

52
53

onları kırdığını ve bu yüzden sigara içtiğini söyler. Eee.. bahane nı görmüş, daha sonra bunun tütün olduğunu öğrenmiş. Ko-
çok! İnsan isterse, yüz tane bahane bulabilir. lomb'a yerliler tarafından kendisine hediye edilen tütün yaprak-
Sigara nedir? Sigara kağıda sarılmış tütündür. Tütünün lan çok ilginç gelmemiş, ama bir isim vermek istemiş ve yerlile-
anavatanı tam olarak bilinmez, ama Amerika kıtası olduğu hak- rin tütün içtikleri sazdan yapılan borunun adını bu bitkiye ver-
kındaki görüşler ağırlıktadır. Anavatanı, Amerika kıtası olmasa miş. Yerlilerin tütün içtikleri borunun adı "Tobacco".
bile Amerika kıtasının keşfinden sonra Avrupa kıtasına getiril- Bu zamanlarda tütün Avrupa'da bilinmiyordu. Meza-
mesinden sonra bütün dünyaya yayıldığı bir gerçektir. Orta Ame- potamya ve Mısır'daki medeniyetlerde de dinsel töre~lerde bazı
rika' da bazı antik tapınakların duvarlarında M.Ö. 1000 yıllarına otların yakılarak tütsü olarak kullanıldığı bilinir, ama bunların
ait Maya rahiplerinin çubukla tütün içtiğini gösteren figürler var- tütfu1 olup olmadığını bilmiyoruz.
dır. Mayalar tütünü tıpta kullanıyorlarmış, bir yaralının acısın ı Kolomb'dan sonra Amerika'ya giden Vespuci, Macel-
azaltmak için yarasına tütün sanyorlarmış. Daha sonra da lan, Cortez yerliler gibi tütün kullanmaya başlamışlar ve tiryaki
Aztckler ayinlerinde tütünü kullanmışlar. M.S. 470 veya daha olmuşlar. Tabii ki tütünü Avrupa'ya getirmişler. Romane Pane
sonraki yıllarda Mayalar, Amerika kıtasının çeşitli bölgelerine adında bir piskopos 1518'de tütün tohumunu İspanya'ya getirmiş
yayılmış. Tütün de onlarla birlikte yayılmış tabii ki. Daha sonra ve İspanya'da tütün üretimine başlanmış. İspanya ve Portekiz'de
tütün Amerikan yerlilerinin yani Kızılderililer'in ayinlerinde kullanılmaya başlanan tütünü 1559'da Portekiz'de Fransa elçisi
kullandıkları çok önemli bir materyal olmuş . Avrupalılar, Ameri- olan Jean Nicot, Lizbon'da görmüş, gördüğü tütünü dikmiş ve
ka'ya geldiklerinde tütün içmeyi yerlilerden öğrenmiş ve Avru- Frans ız K.raliçesi'ne bu bitkinin kurutulup bazı hastalıklar için
pa'ya götürmüşler, ama Kızılderililer tütünü dini törenlerde kula- kullanılabildiğini söylemiş. Kraliçe bu bitkiye çok ilgi göstermiş.
nıyordu, Avrupalılar zevk için kullandılar ve çok hızlı bir şekilde Daha sonra Fransa'da tütün üretimine başlanmış. Fransa'da
yaygınlaştı. tütüne önce "Kraliçe otu" de11miş, daha sonra Jean Nicot' dan
'
K.ristof Kolomb, Amerikan 'ın San Salvador adasına dolayı "Nikotiana" adı verilmiş. 1828 ' de içindeki maddenin
ayak bastığında yerlilerin ağzından, burnundan duman çıkardığı- özellikleri bulunduktan sonra da bu maddeye "Nikotin" adı ve-

54
55
rilmiş.
cekleri büyük gelirleri fark edip tütün üretimini ve kullanımını
Avrupa' da tütün tüketimi hızla artınca İspanya, Porte-
teşvik etmeye başlamışlar. Osmanlı, tütünü 1600 yılından sonra
kiz, İngiltere ve Fransa tütün üretiminden para kazanmayı düşün­
ınüşler. İlk olarak Amerika kıtasındaki sömürgelerin de tütün üre- tanımış, İngiliz, Venedikli, İspanyol gemiciler ve tiiccarlar tara-

timi yapan bu ülkeler daha sonra tütün üretimini Avrupa'nın gü- fından İstanbul'a getirilmiş. Osmanlı'da 1630'1u yıllara kadar tü-

neydoğusuna, sonra kuzeyine yaymışlar. Macellan tütünü Fili- tün yasaklanmış, ama bu tarihten sonra içilmeye devam edilmiş.
Şimdi Türkiye'de 19 Temmuz 2009 tarihinden itibaren
pin'e götürmüş, Portekizliler de Hindistan, Çin ve Japonya'ya
götürmüşler, yani dünyanın büyük bir bölümüne yaymışlar. geniş kapsamlı bir sigara yasağı başladı. Haydi hayırlısı!

Sigara denen bu zararlı nesneyi bütün dünyaya Ameri -


kan yerlileri mi, bu Avıupa ülkeleri mi, yoksa bu nesneyi üretip
reklamını yapan ve milyar dolarlar kazanan sigara firmaları mı

yaydılar? Ya da sigaralı sahneleriyle yetişkinleri de, çocukları da


sigara içmeye özendiren sinema filmleri mi? Siz ne düşünüyorsu ­
nuz, suçlular onlar mı? Yoksa hala bu bitkiyi üreterek para kaza-
nan ülkeler mi?
Bazı ülkelerde tütünün zararı çok çabuk fark edilip
yasaklanmıştır. 1575 'te İspanya 'da ve Kuzey Amerika'da daha

sonraki yıllarda sırasıyla İngiltere'de, Japonya'da, Almanya'da,


Avusturya'da , Rusya ve 1657'de de İsviçre'de yasaklanmış.
Tütün kullananlara büyük cezalar, hatta idam cezaları verilmiş,

çok kişi ölmüş, ama bu kadar büyük cezalar bile tütün kullanımı ­

nı önleyememiş ve daha kötüsü devletler tütünden kazanabile-

56
57
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [12] TARİHTE ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER 1
1- Sigara sevenler niçin sigara içer?
NASREDDİN HOCA

2- Bağımlılar ne sebeple sigara içtiklerini söyler?

3- Tarihte tütün Amerika kıtasına nasıl yayılmış?

4- Tobacco gerçekte neyin adıdır?

5- Tütün eski tarihte Amerika'dan başka nerede kullanılıyormuş?


Şimdi başka bir tarihe gidelim! 13. yüzyıl. Eskişehir' in

Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünde doğan dünyanın en büyük fi-


,

lozoflarından biri olan Nasreddin Hoca dünyaya gelmiş ve dün-


yaya neşe katmış. Çocukken babasının medresesinde ilk öğreni­
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
olmuş. ( ) mine başlamış. Daha sonra ailesi Sivrihisar'a göçmüş ve öğreni­
6- Kolomb bir tütün tiryakisi
etmiş. Hoca, Sivrihisar'da n sonra öğrenimi­
7- .A.vrupa'da tütün üretimi ilk İspanya'da başlamış. ( ) mine burada devam
ne devam etmek için Konya'ya gitmiş. Konya'da medrese öğre ­
8- Fransa Kraliçesi tütünü yasaklamış. ( )
9- Tütün kullanmayı tarihte ilk İspanya ve ABD yasaklamış. ( ) nimini taınamladıktan sonra gölge kadı olmuş. Gölge kadı o za-

10-Türkiye' de 1630'dan beri tütün yasak. ( ) manlardaki stajyer kadı demek. O zamanlarda gölge kadılar da-
valara katılıyorlar ve kadıların verdiği karar lan takip edip tecrü-
giren bir hırsızdır, Hoca hırsız girdiğinde heme n uyanır, ama
be kazanıyorlardı. Sonra Kadılık yapmıştır, kadılığı süres ince ze- horla maya devam eder, hırsız onun uyuduğunu sanıp evdeki
ka dolu, şaka gibi kararları vardır. Örneğin; yemeğin buharına
eşyaları yanında getirdiği torbasına doldu rup kapıyı yavaşça
ücret isteyen adam a para sesi ile ödem e yapmış.
kapatıp evden çıkar. Hırsız çıktıktan sonra Hoca heme n kalkıp
Sonra kadılığı bırakıp Akşehir'e yerleşir, burad a çok sa-
. döşeğini ve yorganını alıp hırsızın peşine düşüp onu evine kadar
de gösterişsiz bir hayat sürer, halkın dertlerini dinley erek ve
takip ·eder. Hırsız evine geldiğinde anahtannı çıkarıp evinin
bunla ra üzüle rek zamanını geçirir, tam bir sosyo log olur. Halk
kapıs ını açıp içeri girer, kapıyı kapatırken karşısında Hoca'yı
Hoca 'ya derdini anlata rak rahatl ar, derdi ni anlata n sayısı gün görür. Hoca ona muzip çe güler. Hırsız şok olur ve Hoca 'ya "Sen
geçtik çe artar, Hoca artık derdi ni anlata nlara nükte li cevap lar ve-
burad a ne yapıyorsun? Hem de sırtındaki yorga n, döşek ne?"
rir; hem derdini anlatanlar, hem de bu sohbe ti dinley enler hem .
diye sorar. Hoca hırsıza "Eee.. senın eve taşınmıyor mu yuz?"
·
güler, hem de düşünür. Hoca kadılık yaphk tan sonra Akşehir'de
der.
sosyo log ve psiko log olur.
Yine bir gün Hoca kahve haned e kahve, çay içip kasab a-
İnsanlara şakayla gerçe kleri öğretir: İnsanlara kendi leri-
lıyla sohbe t ediyormuş. Yanındaki bir kasabalı heyec anla Hoca '-
ni öğretir; yaptıkları yanlışlan nükte yle yüzlerine vurur, büyük -
nın dizine vurup "Hoc a, bak şu yolda giden baklavacın ın çırağı
lük taslayanlara bunun kötü bir davranış olduğunu öğretir. Hoca bir tepsi bakla va götür üyor. " demiş . Hoca "Ban a ne?" diye cevap
herkesi sever; kötüleri bile, ama onlar a nükte yle ders verme kten
vermiş. Adam "Ama Hoca, belki senin evine gidiy ordur." demiş.
asla geri durmaz.
Hoca "Eğer benim evime gidiy orsa, sana ne?" diye cevap verrnış.
Mese la, bir gün Hoca'nın hanımı annes ine gitmiş, Hoca
evde yalnızmış . Günlü k işlerini yaptıktan sonra evine gelmiş,

akşam yemeğini yemiş. Yeme kten sonra Hoca 'ya ağırlık çök-
müş, eşi de evde olmadığı için sıkılıp erken den yatıp uyumuş.

Hoca horla yarak uyurk en gece yarısı evine bir adam girer, eve

60
61

A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.


[13] TARİHTE ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER 2
1- Nasreddi n Hoca nerede doğmuştur?
DEDE KORKU T

2- Gölge kadı ne den1ektir ?

3- Kadılığı sırasında kime para sesi ile ödeme yapmış?

Türk tarihinin çok eski dönemlerine gittiğimizde önemli

bir şahsiyeti görürüz, bu önemli şahsiyet Dede Korkut't ur. Dede


4- Hoca insanlara şakayla gerçekleri nasıl öğretir?
Korkut, Türkler'i n Oğuz boyundandır. Yaşadığı tarih tam olarak

bilinmiyor, ama 9. asır ile 11. asır arasındaki bir tarihte yaşadığı

tahmin ediliyor. Yaşadığı dönemde Oğuz Türklerin den büyük


saygı görmüş ve o dönem Türk hakanlarına akıl hocalığı yap-
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
mıştır. O dönem, Türk hakanları onun öğüt ve tavsiyele rine bü-
5- Hoca büyük bir filozoftur. ( )
yük önem vermişler, bazı önemli kararları alacakları zaman ona
6- Hoca kadıykcn çok kızarak sert kararlar vermiştir. ( )
danışmışlar, onun tavsiyele rine göre hareket etmişlerdir.
7- Hoca kendisine derdini anlatanlara gülüyormuş. ( )
Dede Korkut sadece hakaı1lara deği l, tarihten bazı ör-
8- Hoca'nın eşi onu terk edince evinde yalnız kalmış. ( ) etmiştir.
nekler vererek, hikayele r anlatarak halka da nasihat

62
63
Halk onun anlattığı destansı hikayeleri merakla dinlemiş, sonra
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
dinleyen ler başka kişilere anlatarak onun hikayeler ini ·b ütün
1- Dede Korkut hangi tarihte yaşamış?
ülkeye yaymışlardır.

Dede Korkut, o dönemde çok önemli bir kişiymiş, Ha-


kanlar zor bir durumla karşılaştıkları zaman mutlaka ona akıl
2- Türk hakanları ne zaman ona danışmışlar?
sorarlar ve söylediği şeyleri yaparlarmış . Ona bilici derlermiş.

Bu, bugünkü Türkçe'd e bilgin, yani alim deınektir. Dede


Korkut'u n kerametli bir kişi olduğu gelecekle ilgili bilgiler
3- Dede Korkut halka nasıl nasihat etmiş?
verdiği, yaşadığı zamanda Hz. Muhamm ed'e elçi olarak gönde-
rildiği söylenir. Dede Korkut hem ozandı; kopuz çalardı, hem de
halka nasihatlerde bulunurd u.
4- Dede Korkutun hikayeleri nasıl bütün ülkeye yayılmış?
Dede Korkut'u n hikayeleri 15. yüzyılda Akkoyun lu
Devleti zamanında toplanıp kitap haline getirilmiş. Ve kitaba De-
de Korkut Kitabı adı verilmiş . Dede Korkut'u n dili duru bir
5- Onun hikayeleri ne zaman kitap haline getirilmiş?
Türkçe'ydi, bugün bile anlamak kolaydır. Kitapta on iki tane
destan vardır. Dede Korkut'u n anlattığı hikayeler deki kahrama n-
lar daima iyiliği, doğruluğu öğütler ve daima güçsüzün zayıfın

yanındadır .
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
Dede Korkut Kitabı'nın el yazması iki nüshasından
6- Dede Korkut 11. yüzyılda yaşadı. ( )
biri Vatikan'da diöeri de Dresden 'dedir. Dede Korkut Kitabı bu
' o
. ve sadece ha.kanlara nasihat etmiştir.
7- O sadece ( )
iki el yazması nüshaya dayanarak hem Türkiye' de, hem de bir
8- Dede Korkut'u n dili duru Türkçe'y di. ( )
çok yabancı ülkede çeşitli dillerde basılmıştır.
[14) TARİHTE ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER 3
elektriği bir ampul içinde ışığa çevirerek insanların gecelerini
THOMAS ALVA EDİSON
gündüze çevirdi.
Bence bu büyük adam şimdi cennetten bakıyor ve her
elektrik düğmesine basıp lambayı açtığımızda mutlu oluyor, ama
gereksiz elektrik kullandığımızda kızıyor, sanırım . Hiçbir bilim
adamı doğanın gereksiz yere harcanmasını istemez, öyle değil

mi?
Edison sadece ampulü bulmadı, daha önce kağıda kayıt
yapabilen bir telgraf icat etti, ilk gramofonu buldu.
Kişiliğine gelince sadece bilime aşıktı, daima yeni bir
.... ' şeyler daha bulmak için çalışıyordu ve bazen elbiseleri üstündey-
-- • • •

-.
~
ken çalışma masalarının birinin üstüne kafasını koyarak uyuyor-
du. Böyle bir insana şimdi bile deli denir, ancak bilime bu kadar
aşık olan insanlar büyük buluşlara imza atarlar.
Thomas Alva Edison kimdir? Dünyanın en büyük mu-
cididir bence. O bütün dünyaya ışığı veren kişidir. Yunan mitolo-
jisindeki Prometc'nin insanlara ateşi verdiği gibi Edison da in-
sanlara ampulü keşfederek ışığı vermiştir. Değerli bilim adamları
birçok önemli keşif yaparak insanlığa kazandırır, insanlığın daha
rahat ve kolay yaşaması için çaba sarf eden değerli bilim insanla-
rımıza saygı ve minnetimizi göstermeliyiz.
Bu değerli bilim insanlarından Thomas Alva Edison

66 67

A) L ÜT FEN CEVAP VERİNİZ. [15] TARİHTE ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER 4


1- Yazara göre Edison şimdi nerede ve ne yapıyor?
İBN-İSİNA

2- Edison ampulden başka ne icat etmiş?

3- Yazar Edison'u kime benzetiyor? Niçin?

4- Edison 'un kişiliği nasıldı?


Bilim adamı İbn-i Sina felsefe ve tıp allrrıi. 980 yılında
Buhara'da doğdu . Çok büyük bir zekaya sahip olan Sina müthiş

zekası sayesinde öğrendiği her şeyi tam olarak detaylarıyla hatır­

layan bir k i şiymiş . Kur'an-ı Kerim' i on yaşında ezberlemiş. 18


B) DOGR U MU, YANLIŞ M I? yaşına kadar dönemindeki bütün bilimleri öğrenmiş, genç yaşın­
5- Edison Yunan bir bilim adamıdır. ( )
da din, edebiyat, geometri, matematik, fizik, mantık, felsefe bi-
6- O bazen yorgunluk.tan çalışma masasında uyuyordu. ( )
limlerine sahip o lmuş . Tıp , astronomi, kimya, arkeoloji bilimleri-
7- Edison elbiselerini çıkarmadan yatağına yatıyordu. ( ) ni de öğrenmeye devam etmiş . Daha sonra tıp kitabı "El Kanun
8- Edison elektriği bulan kişidir. ( ) Tıb" adlı
Fit eseriyle ünlü oldu. O kitabında sağlıkl ı yken ve has-

68
69
tayken insan vücudunun durumu anlatır. Hasta insanların nasıl A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.

iyileşeceğini, sağhklı insanların sağlığını nasıl koruyacağını öğ ­


1- İbn-i Sina zekası sayesinde nasıl bir özelliğe sahipti?

retir.
Tıp alanında birçok keşiflerde bulunmuş. Kanın gıda

taşıyıcısı bir sıvı olduğunu , akciğerin küçük göğüs hareketleriyle 2- O genç yaşında hangi bilimleri öğrenmiş?

çalıştığını, diyabette idrardaki şekerin varlığını ve kızıl hastalığı ­

nı ilk o keşfetmiştir. Hastalıkların mikroplardan geldiğini ilk bu-


lan da İbn-i Sina' dır. Yaklaşık bin yıl önce bütün hastalıkları ya- 3- Ünlü olduğu bilim alanı hangisidir?

pan birçok küçük kurttur, ama maalesef onları görebileceğimiz

bir aletimiz yok, demiş.


Ibn-i Sina'dan önce beyin gibi gevşek ve kemik gibi 4- "El Kanun Fit Tıp" adlı kitabında ne öğretir?

sert dokuların iltihaplanmayacağı söyleniyormuş , bunu ilk olarak


o reddetmiş. Kitabında her buluşunu öğrencilerine aktarır, buluş ­

şeklinde
5-Tıp alanında diğer bilim adamlarından önce neyi bulmuştur?
larını öğrencilerin kolayca anlaması için küçük özetler
yazmış. Kitab_ı beş cilttir. Her kitabında tıp alanındaki buluşlarını

an latp-ııştır.
O da Nasreddin Hoca ve Edison ile cennette sohbet edi- B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
6- İbn-i Sina on yaşında Kuran-ı Kerim'i ezberlemiş. ( )
yor bence. Nasreddin Hoca' yla cennette sohbet eden daha birçok ( )
7- Kanın gıda taşıyıcı bir sıvı olduğunu bulmuştur.
bilim adamı var, ama onlara daha sonra bakacağız. 8- Beyin gibi gevşek ve kemik gibi sert dokuların iltihap-
lanmayacağını söylemiş. ( )
9- Kitabıı11 buluşlarını öğrencilerine aktarmak için ve kolayca
anlamaları için küçük notlar şeklinde yazmış. ( )

70
71
rı6J DÖRT ARKADAŞ Kocası - Köpek, kediyle görüşmüş. O anlatmış .
Güvercin - Eee.. Fare ne yapıyormuş?
Kocası - Köpek çiftçinin oğluyla gitmek isteyince fareyi yalnız
bırakmaya gönlü razı olmamış ve ona "Sen de bizimle
gel! Ne dersin?" diye sormuş.
Güvercin - O ne demiş?

Kocası - "Olur! Burası çok güzeldi, ama burada yalnız sıkılı­


rım, hadi gidelim!" demiş. Birlikte İstanbul'a gel-
mişler.

Güvercin - Allah, Allah! Ne yani, şimdi buradalar mı?


Kocası - Buradaymışlar, "Hep beraber buluşalım!" diyorlar.

Güvercin - Bizim kedi, fare ve köpek hayatlarından memnunmuş. Güvercin - Tamam, anladım ; hepsi burada, ama kedi nasıl gele-

Kocası - Geçenlerde kedi aradı, biraz sohbet ettik. Kedi hala cek?

Leyla'nın evinde yaşıyormuş. Hem kedi, hem de Kocası - Kedi zaten buradaymış.

Leyla durumlarından memnunmuş. Köpek, çiftçinin Güvecin - Nasıl, buradaymış?

oğluyla İstanbul'a gelmiş, çiftçinin oğlu üniversite Kocası - Leyla akraba ve arkadaşlarını ziyaret etmek için bu-

okumak için İstanbul ' a taşındığında köpeğj de yanı­ raya gelmiş, kediyi de yanında getirmiş.

na almış, çünkü köpek onun en yakın arkadaşıymış , Güvercin - Ne zaman buluşacağız?

köpek yanında olmazsa, yalnızlık hissedeceğini dü- Kocası - Bu akşam, Sultan Ahmet'te buluşacağız.

şünmüş. * * *
Güvercin - O bunları nereden biliyormuş? Güvercin - Ooo ... arkadaşlar! Nasılsınız? İkinci kitaptan beri gö-
rüşemiyoruz.

72 73
Fare - Ben çok iyi olduğumu söyleyeıneyeceğim, az önce
geldim.
korkudan ölüyordum. Siz bu şehirde nasıl yaşayabi­
Fare - Ben de hem sen istediğin için, hem de köyde yalnız
liyorsunuz?
başıma çok sıkılacağım için geldim, ama burada ha-
Güvercin - Ne oldu, Fare?
yat çok zor ve benim için çok tehlikeli. Burada hiç
Fare - Ne olacak, her yerde arabalar var. Az kalsın bir araba
kimse beni sevmiyor. Kadınlar benden korkuyor, a-
beni eziyordu.
damlar hemen öldürmek için saldırıyorlar.
Güvercin - Evet, araba çok, ama dikkat edersen, sorun olmaz,
Güvercin - Evet, burada insanlar köpeklere, kedilere ve kuşlara
zamanla alışırsın . Biz hiç zorluk çekmiyoruz.
alışkınlar, ama farelere alışkın değiller.
Köpek - Tabii ki sizin için sorun olmaz. Siz caddede yürümü-
Köpek - Burada benim hayatım da zor. Köydeki gibi istediğim
yorsunuz, her yere uçarak gidiyorsunuz. Az kalsın
zaman rahat rahat gezemiyorum. Aptal gibi balkondan
ben de arabanın altında kalacaktım, sağa sola bak-
caddeden geçenleri seyrediyorum, gerçekten kendimi
maktan boynum ağrıdı.
aptal gibi hissediyorum. Mustafa'nın zamanı olursa,
Kedi - Bence çok trafik ve gürültü olmasına rağmen büyük
onunla dışarı çıkabiliyorum. Keşke okulu çabuk bitse
şehir fena değil. Sokakta bazı kedilerle tanıştım, on-
de köyümüze dönsek.
lar da kalabalık ve trafikten şikayet ediyorlar, ama
Fare - Keşke! Daha üç buçuk yıl var.
kolayca yemek buluyorlarmış .
Kedi - İnşallah, Mustafa derslerini çalışır da okulunu uzat-
Güvercin - Evet, bu şehirde genellikle kedileri seviyorlar. Çok
maz, yoksa bir yıl fazla kalırsınız.
insan onlara yiyecek bir şeyler veriyor yada lokan-
Fare - Sus Kedi! Allah korusun! Ben bir yıl fazla kalamam.
taların çöplerinde kendilerine yiyecek bir şeyler bu-
O zamana kadar ölürüm, herhalde. Sen beni sevmedi-
labiliyorlar.
ğini yine gösteriyorsun.
.
Köpek . - Vallahi ben alışamadım. Mustafa okumak için Istan-
Güvercin - Durun, arkadaşlar! Kavga etmeyin, llitfen. !
bul' a gelince benim gelmemi istedi. O istediği için
Fare - Ama buluştuk buluşalı iki cümle konuştu. İkinci cüm-

74
75
lesinde benim kötülüğümü istiyor.
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
Kedi - Lütfen, Fare! Ama bu olmayacak bir şey değil. Eğer
1- Köpek ne zaman İstanbul'a gelmiş?
Mustafa derslerine çalışmazsa, arkadaşlarıyla gezer
tozarsa, sınıfta kalabilir. Okulu da bir yıl uzar.
Fare - Bak! Üçüncü cümlesi de aynı. 2- Kedi niçin İstanbul' daymış?
Köpek - Tamam arkadaşlar.
Güvecin - Yıllar sonra sizi göreceğim için çok sevinçliydim,
ama şimdi problemlerinizi dinleyince biraz üzüldüm. 3- Fare nasıl bir tehlike atlatmış?
Ama kafanıza takmayın! Bu günler de geçer, güzel
günler gelir.
Köpek - İnşallah bu günler çabuk geçer! 4- Kediye göre büyük şehir nasıl?
Fare - İnşallah, inşallah!

5- Sehirdeki
, kediler nasıl yiyecek buluyormuş?

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?


6- Köpek ve fare İstanbul'daki hayatlarından memnun. ( )
7- Köpek istediği zaman dışarı çıkabiliyormuş . ( )
8- Fareye göre kedi onun kötülüğünü istiyor. ( )
9- Kediye göre Mustafa asla sınıfta kalmaz. ( )
10-Güvercin bu buluşma sonunda çok mutlu oldu. ( )

76 77
[17] TEMİZ ENERJİ Salim - Alem adamsın ! Insandaki enerjiyle temiz enerji arasında
nasıl da alaka kuruyorsun, bravo sana!
1 ,.,..

-o-
/ \ Galip - İnsan bir konuyu kafasına takınca kafasına taktığı konuy-
la her konu arasında bir bağlantı buluyor.
..• •
• •
Salim - Gazetedeki haberi okudun mu?
.•. .
Galip - Hangi haberi? Akdeniz'dek i tatil yörelerinde, otellerin
ve evlerin güneş enerjisi kullanarak sıcak su elde etmesi
hakkındaki haberi mi?
Salim - Haa! O haber de var! Benim okuduğum haber güneş

- -- enerjisiyle çalışan arabalar hakkında. Sen okumadın mı?


Türkiye' de Formula O/Güneş Arabaları Yarışmalan'nın
beşincisi düzenlenmiş ve İstanbul Üniversitesi' nin araba-

Galip - Merhaba Salim, nasılsın? Biraz solgun görünüyorsun. sı kazanmış.

Sali m - Üç günden beri çok fazla çalıştığım için hiç enerjim Galip - Ne yazık ki bu haberi kaçırmışım . Nerede okudun, hangi
kalmadı. Tabii ki sadece ben çalışmıyorum, biitün arka- gazetede? Yeni bir gelişme mi varmış, güneş enerjisiyle
daşlar çok çalışıyor. Hepimiz çok yorulduk. çalışan arabalarda ilerleme mi var, hızları aıtnıış mı?

Galip - Sizin enerjiniz temiz enerji kaybı, çok yazık! Salim - O da bir şey mi! Güneş enerj isiyle uçan uçak yapılmış .

Salim - Ne demek şimdi bu? Galip - Hadi ya! Gerçekten mi? Kim yapmış?
Galip - Şaka yaptım, ama bu günlerde temiz enerjiye kafayı Salim - Yok ya, şaka yapıyorum! Ama bu da olacak, bundan e-
taktığım için her sohbette bir fırsat bulup bu konuyu minim; arabadan sonra uçak üzerinde çalışılacak, hatta
sohbete sokuyorum. belki çalışılıyor. Bu yarışa yirmi üniversite tasarlad ıkl arı
arabalarla katılınış.

78 79
Galip - Güneş arabaları en son hangi hıza ulaşmışlar? !arca, hatta yüz yıllarca dünyayı kirleten bizden önceki
Salim - Yaşar Üniversitesi tarafından yapılan araç 100 kilomet- insanların ve bizim gelecek nesle borcumuz.
relik hıza ulaşıyormuş, ayrıca gece yolculuğu için sekiz Salim - Haklısın, sana katılıyorum! Geçen ay eşimle tatile gittik.
saatlik enerji depoluyormuş . Yoldaki araçlann çıkardığı egzos gazı felaketti. Biraz ya-
Galip - Diğer üniversiteler hangileri? • kın gidersen, ağzına burnuna gaz doluyor. Araçlarına ba-
Salim - Ee .. kendin gazetelere baksaydın! Şimdi sana her üniver- kım yaptırmadan yola çıkan sürücüler hem çevreyi kirle-
sitenin adını sayamam ki; zaman yetmez! Çok merak edi- tiyorlar, hem de diğer yolcuları rahatsız ediyorlar.
yorsan, haber sitelerini gez! Galip - Tabii ki bu da önemli, ama daha önemli olan bir şey var.
Galip - Tamam, bakarım! Bu temiz enerji konusu gerçekten çok Salim - Neymiş o önemli olan şey?
önemli bir konu. Bu konuda yapılan her araştınna, her Galip - Ben de yollarda senin gördüğün şeyleri görüyorum, yani
yeni buluş beni heyecanlanduıyor. İleri sürülen teoriler hurda arabayla yolculuk edenleri, trafik kurallarını ihlal
bile benim temiz dünya hayalleri kurmama sebep oluyor. edenleri, diğer sürücüleri ve araçlarındakileri tehlikeye
Bazen kafamda film senaristleri gibi harika, tertemiz, atanları, ama bunlar oluyor maalesefi
enerji sorunu olmayan, barış içinde yaşayan insanların Salim - Hı, hı! Doğru! Benim anladığım şey şu: Ne kadar buluş
olduğu bir dünya senaryosu bile yazıyorum. yapılusa yapılsın insanlar temiz dünyayı isteıniyorsa, ve
Salim - Aslında sen bu kafanda yazdığın senaryoyu gerçekten herkesten isteyip kendisi egoistse, buluşlar boşa gider.
yazıp sinema sektörüne sunsan, belki ilgilenen bir film Galip - Doğru! Neyse, iyi ki bilim bunu dikkate almadan çalış- ·
yapım şirketi beğenip film yapmak ister. Bence yaz! Se- malarına devam ediyor.
naryonu isteyen olmazsa da üzülmezsin. Ne olacak ki, de- Salim - Bazı furnalar da temiz enerji üretimi için çalışmalar ya-
nemekten zarar gelmez. pıyorlar. Geçen gün gazetede okuduğum bir habere göre
Galip - Boş ver filın senaryosu yazmayı! Ben temiz enerji üreti- temiz enerji üretimi yapmak amacıyla çalışma yapan bir
mi için yapılan çalışmaları sıkı takip ediyorum. Bu, yıl- çok enerj i firması varmış.

80 81
Galip - İnşallah enerji alanında çalışan bütüı1 firmalar bu yola olur, biz de suyumuzu bu doğal enerjiyle ısıtıyoruz.
giderler. Örneğin, yenilenebilir enerji kaynaklarını de- Salim - Unutma! Güneş birazcık fazla ısıtsa bile dünya yok olur.
ğerlendirirler . Yenilenebilir enerji kaynakları halihazırda

kullanılıyor, ama daha fazla kullanılsa kötü mü olur? Bu


enerji kaynakları hiç tükenmeyecek enerji kaynaklarıdır.

Salim - Nasıl hiç tükenmeyecek!


Galip - Bu kaynaklar güneş, rüzgar, su ve benzeri doğal kaynak-
lardan elde edilen enerji. Jeoter mal enerji, dalga enerjisi,
hidrojen enerjisini de bunlara ekleyebiliriz. Bunlar doğal
enerji kaynakları, bu kaynaklardan elde edilen enerji do-
ğaldır; atmosferimize, sularımıza, yiyeceklerimize zarar
vennez .
Salim - Emin misin? Sudan elde edilen enerji suyu kalitesiz hale
getirmiyor mu? Şimdi tekrar su enerjisine mi döneceğiz.

Yeni enerjiler ne getirecek? Elli yıl sonra güneş enerji-


siyle ısıtılan suyun aslında kanser yaptığını söyleyebilir-
ler. Ve aynca günümüzde teknoloji geliştiği için nüklee r
enerjinin şimdi en temiz enerji olduğu söyleniyor.
Galip - Sen tatilde fazla güneşte kalmamamızı yazan ve söyleyen
haberleri düşünüyorsun sanırım. Güneşten enerji üret-
mekle güneşi n cilt kanseri riski yaratması aynı şey değil.
Güneş zaten dünyamızı ısıtıyor, güneş olmasa dünya yok

82 83
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
[18] GAZETE HABERLERİ
1- Salim niçin solgun görünüyor?

2- Neden Galip her sohbete temiz enerjiyi sokuyor?

3- Salim'in okuduğu haber ne hakkındaymış?

4- Hangi araç 100 kilometre hıza ulaşıyormuş?

Gazeteler sahneye çıktığından beri bütün dünya insan-


5- Galip kafasında nasıl bir senaryo yazıyormuş? ları için çok önemli olmuştur. Dünyanın ilk gazetesinin M.Ö. 59
yılında Roma senatosu tarafından çıkarıldığı söylenir, bu gazete
senatonun kararlarını, siyasi gelişmeleri ve gladyatör müsabaka-
6- Hiç tükenmeyecek enerji kaynakları hangileri?
larının sonuçlarını halka duyurmak için çıkarılmış. Bir bilgiye
göre ilk gazete Çinliler tarafından basılmıştır, kağıdı bulan Çinli-
ler 1300 yıl önce ilk gazeteyi de çıkarmışlar. Bu gazete de Roma-
lılar'ın gazetesiyle aynı amacı taşıyordu. Tarihte bilinen en eski
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI? iki gazete bunlardır. Bu gazeteler halka bedava dağıtılıyordu.
7- Güneş enerjisiyle uçan uçak yapılmış. ( ) 15. yüzyılda, matbaa bulunduktan sonra gazete ve der-
8- Güneş dünyayı çok az fazla ısıtsa dünya yok olur. ( ) gi hızla yaygınlaşmıştır. Çağdaş denilebilecek ilk gazete 1605 'te
Fransız ve Flaman dillerinde ve 1609'da Almanca yayınlan­
mıştır. İlk Türkçe gazete 1831 'de yayınlanan Takvim-i Veka-

84 85
yi 'dir. Bu devletin yayınladığı bir gazetedir. İlk özel gazete FB'D E YENİ SİSTEM BEGENİLDİ
l 860'ta yayınlanan Tercüman- ı Ahval'dir. Kayserispor maçına
20. yüzyılda basım teknolojisi gelişince ve dağıtım im- Aykut Kocaman 'ın yeni sis-
kanları artınca gazete tirajları milyonları bulmuştur. Her ne kadar
temiyle çıkan futbolcular,
TV, İnternet gibi haber teknolojileri gelişmişse de gazetenin
hızlı
"Artık orta alana hakimiz, üs-
yeri ayrıdır. Sabah otobüste, takside, dolmuşta gazetesini okuya -
telik çift liberoyla kontra atak
rak yolculuk eden çok insan görürüz. Birçok insan gazetesini
tehlikesi de yaşamayız." gö-
okuyarak kahvaltı etmeyi sever. Özellikle hafta sonu veya tatilde
ayrı bir zevktir. rüşünde. Fenerbahçe'yi Eylül
gazete okuyarak kahvaltı yapmak
ayında yoğun bir maç trafiği
Bazı insanlar okumaya gazetenin birinci sayfasındaki
başlıklardan başlar, bazı insan lar ise arka sayfadan başlar, hemen bekliyor. 20 gün içinde beş maç yapacak. Kanarya, 10- 11-12
spor haberlerini okur, sonra tekrar başa döner. Tabii bu erkek Eylül 'deki milli maçlardan sonra ligde Sebat, sonra Devler
okuyucular için böyledir. Şimdi birkaç gazete haberine bakalım! Ligi 'nde Sparta Prag, daha sonra Malatyaspor, Gençlerbirliği ve
GÜMÜŞ MAD ALY A Manchester United'la oynayacak. ( Gazetespor, 30.08.2010)
Atina Olimpiyatlan'nda 48 CHR YSLE R'DE N TAN K GİBİ ARA BA
kilo boksörümüz Atagün Yal-
çınkaya , altın için ringe çıktı.

Ancak Atagün, kendinden çok

\ daha tecrübeli olan Kübalı raki-


'
bine yenilerek gümüş madalyada kaldı. 17 yaşındaki Yalçınkaya

"Pekin 2008 'de olimpiyat şampiyonuyum. " dedi.


(Hürriyet-03.08.2004) Chrysler, 59.90 0 euro 'dan başlayan fiyatlarla 300 C
modelinden yıl sonuna kadar 200 adet satmayı planlıyor. Gücü

86 87
simgeley en yeni model Türkiye yollarına çıkmadan 100 adet sattı
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
bile. Chrysler, görenlere "tank gibi otomobil" dedirten 300 C 'yi, 1- Roma' da ne için gazete çıkarılmış?
Türkiye pazarında satışa sundu. 2004 yılının kalan dört ayında bu
yeni modelden tam 200 adet satılması planlanıyor.
(Vatan, 30.08.2004)
2- Gazete tirajları nasıl milyonları bulmuş?
KARISINDAN DAYAK YİYEN KOCA

-- )) 3- Boksör Atagün neden altın madalya alamadı?

4- Fenerli futbolcular yeni sistem hakkında ne söylüyorlar?

5- Chrysler ne zaman 200 otomobi l satmayı planlıyor?

Kocasını dövdüğü için altı ay eve yaklaşmama cezası


6- Tekrar şikayetçi olan koca ne söylüyor ve ne istiyor?

verilen eş kocasını teb.dit etmeye devam etmiş . Dayak yiyen koca


tekrar şikayetçi olup eşin i n tehditlerinin devam ettiğini söyleye-

rek mahkemeye başvurup karısının kendisine yirmi bin lira B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
tazminat ödemesini talep etti. (Hürriyet - 30.08.2004) 7- İlk gazeteler halka bedava dağıtılıyordu. ( )
8- Chrysler 'in yeni modeli gücü simgeliyor. ( )
9- Adam kansını sık sık dövüyormuş . ( )

88 89
[19) BAZI TAVSİYELER iyiydi! Hımın!

Uğur - Salatalar faydalı da, diğerlerini ölçülü yemeli!


Korhan- Nasıl ölçülü yiyeceğiz abi? Izgara etler o kadar güzel
kokuyor ki, insanda ölçü mölçü kalmıyor.
Uğur - Bak amcaoğlu, et yemek gerekli, ancak abartmamalı!
Bak! Ben şimdi sana bir doktorun tavsiyelerini kısaca

anlatayım. Gazetede yazan, sık sık televizyonlara konuk


olup insanları bilinçlendirmek için bilgiler veren Doktor
Osman Müftüoğlu, 27 .07 .09 tarihli Hürriyet Gazetesi 'n-
deki yazısında "Yaşamak için mi yemeli, yemek için mi
yaşamalı?" diye soruyor.
Korhan - Abi! Beyefendi doktorsa, neden soruyor ki?
Uğur - Bırak şaka yapmayı! Yazının başlığı bu!

Korhan - Geçen gün arkadaşlarla buluşup harika bir lokantaya Korhan - Uğur Abi, sen normalde şaka yaptığım zaman kızmıyor-
.
gittik. Gittiğimiz lokantanın harika aşçıl arı var, hizmet dun! Şimdi niye kızıyorsun? Yoksa doktor arkadaşın mı?

eden garsonlar çok iyi; hem hızlı hizn1et ediyorlar, Uğur - Tabii, tabii! Aynı sınıftaydık! Fakülteden arkadaşım.

hem de güler yüzlüler. L-0kantan ın pişirdiği yemekler Korhan- Bak şimdi sen şaka yapıyorsun. Sen bilgisayar mü.h endi-

harika! sisin, o doktor; nasıl aynı fakültede okudunuz?

Uğur - Afiyet olsun! Yediğiniz yemekler yüzde yüz harikaydı, Uğur - Şaka olur mu! Biz tıp fakültesinden de ders alıyorduk, o

peki sağlıklı mıydı? derslere beraber girdik, oradan tanıyorum, doktoru.

Korhan - Ne demek sağlıklı mıydı? Kuzu şişler, mangalda köf- Korhan- Ne!

teler, bunların yanında harika salatalar! Hepsi çok çok U·ğur - Tabii! Virüs filan giren bilgisayarları tamir etmek için

90
91
kullanacağımız yöntemleri tıp fakül tesind e öğrendik, as-
diyor? Sen onu söylemiyorsun!
lanım! Ne sandın!
Uğur - Evet! Dokt or lokmalarımızın sayısını azaltmamızı, çiğ­
Korh an- Sen şakayı geçtin, dalga geçm eye başladın abi! Ayıp olu-
neme süremizi uzatmamızı, lokmayı yutm ak için acele
yor ama! Beni geri zekalı yerine koym aya başladın.
etmem emizi söylüyor, böyle ce yağı, şekeri, tuzu otom a-
Uğur - Sen şakayı kesersen, ben de keserim. Şimdi dinley ecek
tikman azaltacağımızı söylüyor. Yaşamaya devam ede-
misin, yoksa sohbe ti keselim mi?
bilme k için enerji ye ihtiyacımız olduğunu, bu enerjiyi de
Korh an - Tama m, d.inliyorum.
yiyip içtiklerimizden aldığımızı, yememizi, ama sağlığa
Uğur - Dokto r yazısının başlığında yaşamak için mi yeme miz,
uygu n yememizi söylüyor.
yeme k için mi yaşamamız gerektiğini soruyor. Bu so-
Korh an- Hımın!
ruvla insanların biraz düşünmesini amaçlıyor. Tabii ki
" Uğur - Başka çok önem li şeyler de söylüyor. Baze n kendi sinin
yemeyi seven insan lar sevdikleri bir yemeği yedikleri
de beyni nin emirl eriyle eşinin, arkadaşlarının ısrarları­
zama n büyük bir haz alırlar, ama sağlık yeme kten daha
nın etkisiyle yeme nin dozun u kaçırdığını söylüyor. Kafa-
önemli değil mi? Bazı sevmediğimiz yemekleri niçin ye-
mızı sadec e eş, dost ve çevre miz değil, gıda sektö rünün
miyo ruz? Alışmadığımız için. Ben bezel yeyi hiç sevm i-
doğal olarak yaptığı reklamların da karıştırdığını söylü -
yo(dum, ama şimdi bezel ye yemeğini evde uzun zama n
yor. Deme k ki besle nme konus unda doğru bilgil er alıp
yemediysem, işteki yeme k saatim de lokan tada bezel ye
biz kendi miz bu bilgiler doğrultusunda besle nme alışkan­
yemeği yiyorum, yani önce sevmediğim bir yemeğe pa-
lığımızı düzen lemel iyiz.
ra ödeyi p yiyorum.
Korh an- Kafamızı karıştıran bu kadar etken varke n bunu yapm ak
Korh an - Uğur Abi, sen gerçekten Sayın Dokto r Abim iz'le tıp fa-
çok kolay bir şey değil, değil mi?
kültes inde derslere girdin galiba!
Uğu r - Dokto r bazı besle nme bilgil erinin zama nla değiştiğini,
Uğur - Bunu nered en çıkardın şimdi?
zararlı denen bir yiyeceğin zararlı olmadığının daha son-
Korh an- Dokto rdan daha çok sen konuşuyorsun! Dokto r Bey ne
ra anlaşılıp açıklandığını söylü yor ve değişmeyen bazı

92
93
sağlık bilgilerini anlatıyor. Doktor şunu söylüyor:
benzeri yağlı tohumlar ile yeşil yapraklı sebzeler.
*Gereğinden fazla yemek ömrü kısaltıyor. "Can boğaz­
Korhan - Ooo .. Ben balığa bayılınm, yanında da roka, ooh!
dan gelir." atasözümüz yaş kırkı geçince geçerli değil.
Uğur - Kaliteli protein tüketmek büyürken de, yaşlanırken de
Az ve sık yiyenler, kilosuna dikkat edenler daha uzun
önemli diyor. "Yumurta, süt ürünleri, özellikle yoğurt
sağlıklı ve formda ya.şıyor. ve balık kaliteli protein kaynakları, kırmızı et ve tavuk
*Beslenmenizde günlük yağ miktarınızı azaltmanızda
da yenmeli!" diyor.
fayda var, ama günlük kalori ihtiyacınızın en az beşte Korhan - Yani bizim mangalda etler serbest mi? Bu doktoru çok
birini yağlardan karşılamanız da şart. Daha az doymuş sevdim, bence çok bilgili bir doktor.
yağ yemek kalp sağlığını destekler, kanser riskini azal-
Uğur - Kırmızı eti duyunca ağzın kulaklarına vardı. Daha çok
tır. Mesela tam yağlı süt ve süt ürünlerinde, yağlı et- bilgi ve tavsiye var, ama sana bu kadar yeter sanırım .
lerde doymuş yağ fazladır. Zeytinyağı ve diğer bitkisel
yağlarda ise doymamış yağ fazladır.
Korhan - Yani şu yağlara dikkat edersek iş tamam mı?
Ucrur
o - O kadar kolay değil. Daha çok omega-3, daha az ome-
ga-6 tüketmek sağlığı destekliyormuş.

Korhan - Omegaa .. et mi, sebze mi?


Uğur - Korhan, dalgaya başlama yine! Sıkıldıysan, anlatmaya-
yım. Sen bilirsin!
Korhan - Yok, yok anlat! Faydalı bilgiler, ama arada bir şaka ya-
pıp eğlenerek öğrensek, fena mı? Sen de çok ciddisin.

Uğur - Tamam, dinle! En güçlü omega-3 kaynakları özellikle


soğuk sularda yetişen yağlı balıklar, ceviz, fındık ve

94 95
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
[20] BAZI İNANIŞLAR VE DEYİŞLER
1- Hangi lokanta harikaydı?

2- Doktor yazının başlığında ne soruyor?

3- Bazı sevmediğimiz yemekleri neden yemiyoruz?

4- Doktor yağı, şekeri, tuzu azaltmamız için ne yapmamızı söylüyor?


İnsanlar tarih boyunca bazı şeylere inanmışlar ve bu

inançlarını çocuklarına, çocukları da kendi çocuklarına aktarmış­

lardır. Bu inanışlarını kural gibi veya deyim gibi cümlelerle ifade


etmişlerdir. Örneğin, "Gece tırnak kesmek uğursuzluk geti-
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI? rir!", "Bıçak elden ele verilmez! Eğer verilirse, bıçağı verenle
5- Uöur bilgisayardaki virüsleri temizlemeyi öğrenmek
o . alan düşman olur!" demişler.
için tıp fakültesinde ders almış. ( ) Bu tip inanışların bilimsel bir açıklaması yok, ama bir
6- Doktor gıda sektörünün yaptığı reklamların bazen mantığı olabilir. Gece tırnak kesmek uğursuzluk getirmez, ama
kafamızı karıştırdığını söylüyor. ( ) belki eskiden tehlikeliydi. Belki mum ışığında tırnak keserken
8- Günlük kalori ihtiyacımız için yağ hiç gerekmiyor. ( ) birçok kişi parmağını kestiği için anneler böyle bir şeye inandıra­
9- Korhan' a göre faydalı bilgileri eğlenerek öğrenmek
rak çocuklarını konunak istedi.
daha iyi. ( ) Bıçak elden ele verilmez, masaya veya bir yere konur,

96 97
alacak kişi oradan alır. Bu da iki kişi düşman olacağı için değil, dır. Bunun için israf edilmezse, evin bereketinin artacağı söylen-
alırken, verirken biri elini kesebileceği için bunu önlemek ama- miştir.

cıyla uydurulmuş bir inanış sanırım.


Bazı batıl inançlara bir varsayım bulmak zor. Örneğin,
Örneklere devam edelim: "Yemek yerken bacak ba-
önünden kara kedi geçerse, şanssızlık getirir. Neden? Tarihte
cak üstüne atılmaz!" Mesela bu mantıklı, yemek yerken bacak
cadı avı yapılan zamanlarda cadılar ile kedi partner olarak görül-
bacak üstüne atılırsa, öne doğru eğilince mide biraz katlanır ve
düğü için mi acaba? Hem kedi, hem de siyah!
bu yüzden yenen yemekler mideye iyi yerleşmez ve mide rahat-
Bazı batıl inançlar da ümit duygusundan kaynaklanır.
sız olur.
Örneğin, bir futbolcu maça çıkarken bir takı takar "Uğurlu takı­
"Bir işi yarım bırakanın ölümü zor olur!'' denir. Bu
sını takarsa, iyi oynadığını düşünür. Takmazsa ve iyi oynarsa,
da insanların başladıkları işi yarım bırakmaması için uydurul-
bunu dikkate almaz, aına kötü oynarsa "Uğurumu takmadığım
muş, herhalde. "Bugünün işini yarına bırakma!" diye bir ata-
için kötü oynadım." diye düşünür.
sözü var, bu söz şunun için söylenmiştir: Her gün işleri yarına

bırakırsak, birikir ve bir zaman sonra yapamayız, ama insanlar Neyse! İnsanlar dini inançlarının yanında şans getirme-
bazen atasözü.ne kulak asmayabilir, o zan1an bazı batıl inançlar si için başka küçük inançlara da ihtiyaç duyuyorlar demek ki.
lazımdı, deme)< ki!
"Ekmek kırıntıları atılmaz, toplanıp yenirse, evin
bereketi çok olur." denir. Bu israfı önlemek amacıyla söylen-
miştir, sanırım. Özellikle yokluk yıllarında, insanların yiyecek
.
bir dilim ekmek bulamadığı yıllarda bu inanç yerleşti, sanırım.

Bu batıl bir inanç olmayabilir, büyük ihtimalle. Tamamen tasar-


rufu teşvik etmek amacıyla söylenmiştir. Bütün tarih boyunca
insanın temel yiyeceklerinden biri olan ekmek dinlerde de kutsal-

98
99
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [21] FIKRA
1- Tarih boyunca insanlar inandıkları şeyleri kimlere aktarmış?

2- Ebeveynler neden "Gece tırnak kesilmez, uğursuzluk getirir."


<lemisler?
,

3- Neden "Yemek yenirken bacak bacak üstüne atılmaz." sözü


mantıklı? -- .
Fıkra nedir? İnsanlar sohbet ederken ara sıra birbirleri-
ne komik, küçük hikayeler anlatırlar. Bu komik, küçük hikayele-
rin bazısı güldürür, bazısı düşündürür. Bu küçük güldürücü hika-
yelere fıkra denir.
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
. Fıkralar komik, düşündürücü, ama bazen de kıncı ola-
4- Bıçak elden ele verilirse, şans getirir; loto bile
bilir. Bilinen bir insan hakkında, bir bölge veya ülke hakkında
kazanabilirsiniz. ( )
anlatılan kırıcı fıkralar bazı insanlar tarafından sevilmez, çünkü
5- İşleri biriktirirsen, bir zaman sonra yapamazsın. ( )
. küçük düşürücü olabilir. Eskiden hiç kimseyi kırmamak için fık­
6- Ekmeğe dinlerde de önem verilmiştir. ( )
raya "Adamın biri bir gün ... " diye başlanıyordu.
7- Kedi tarihte cadıların partneri olarak görülmüş. ( )
. Nasreddin Hoca fıkraları hiç kırıcı olmayan, güldüren
8- Ümit duygusundan gelen inanışlar da vardır. ( )
ve düşündüren fıkralardır.
9- İnsanlar aslında bu inanışlara ihtiyaç duymııyor. ( )
Nasreddin Hoca eski insanlar tarafından çok çok sevilir.

100
101

O kadar çok sevilir ki, Nasreddin Hoca'nın cennette olduğuna [22] YE KÜRKÜM, YE!
inanılır. Bir gün halalarımdan biriyle sohbet ederken, " O şimdi

cennette, cennete gelenlere elbise dikiyor, terzilik yapıyor. Bu


dünyadaki görevi insanları güldürmekti, öteki dünyadaki görevi
de terzilik." dedi.
O zamanlar bir çocuktum, Nasreddin Hoca'nın terzilik
yapması bana çok ilginç geldi. Büyüdük, yine sülale bir aradaydı ,
kuzenlerim, teyzelerim, amcalarım, dayılarım hep beraberdik.
Bir bayram günüydü. Büyük sanatçı Adile Naşit vefat etti. Onun
hakkında sohbet başladı. Herkes onu tekrar hatırlayıp, üzüldü.
Adile Teyze TV' de, akşam saat sekizde çocuklara Türk ve dünya
masallarını anlatıyordu. Masala "İyi akşamlar kuzucuklarım!" Nasreddin Hoca bir akşam bahçede otururken yan
diye başlıyordu . Bir kuzenim "Ben, Adile Teyze' yi rüyamda komşudan sesler gelmeye başladı. İnsanlar yüksek sesle konuşu­

gördüm, o da Nasreddin Hoca' ya terzilik işinde yardım ediyordu, yor, kahkaha atıyordu. Gürültü gittikçe artıyordu. Hoca merak
çok mutluydular." dedi. Demek ki herkes sevdiği insanın edip bakmaya karar verdi ve komşusuna gitti, kapıyı çaldı. Kapı­
cennette olduğunu düşünüyor. Şimdi size Nasreddin Hoca'nın bir yı bir hizmetçi açtı. Evin büyük bahçesinde masalar kurulmuş,

fıkrasını anlatalım! kalabalık misafirler yemek yiyip sohbet ediyor ve neşeyle gülü-

A) DOGRU MU, YANLIŞ MI? yorlarmış. Hoca da içeri girmiş. Hizmetçi ona bahçenin köşesin­

1- Fıkralar bazen güldürür, bazen de düşündürür. ( ) de küçük bir masada yer göstermiş. Masadaki insanlar normal
2- İyi insanlar herkesin cennette olduğunu düşünür. ( ) insanlarmış, ortadaki büyük masada da zengin insanlar oturuyor-

3- Eskiden fıkralar çok kırıcıydı, Şimdi daha iyi. ( ) muş. Güzel elbiseleri, kürkleri varmış. Hoca hizmetçiden bir çor-

4- Hoca hayattayken terzilik yapıyormuş. ( ) ba istemiş. Uzun zaman beklemiş, ama çorbası gelmemiş. Bütün

102
103
...

hizmetçiler ortadaki büyük masaya hizmet ediyorlarmış. Hoca


[23] KRAVATIN ÖNEMİ
çok kızıp evine gitmiş. Sandığından kürkünü çıkarıp giymiş.
Genellikle giymiyormuş, ama Hoca 'nın çok güzel bir kürkü
varmış. Tekrar komşusuna gitmiş. Yine bir hizmetçi kapıyı

açmış, bu defa komşusu da Hoca'yı görmüş, onu kendi masasına


davet etmiş. Hizmetçiler zenginlerin masasına oturan Nasreddin
Hoca'ya hemen sıcak bir çorba getirmişler. Hoca çorbaya
bakmış, bakınış ve kürkünün eteğini çorbanın içine sokup "Ye
kürküm, ye! Bu çorba bana değil, sana geldi." demiş .
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. .
~ ·
1- Hoca komşudan gelen gürültüyü duyduktan sonra niçin oraya ,, \


gitmiş?

Adamın biri cipiyle çölde giderken cipi bozulmuş.


2- Hoca ortadaki büyük masaya ne zaman davet edilmiş?
Adam yürümeye başlamış; yürümüş, yürümüş, çöl bitmiyor.
Artık takati kalmamış, çöle yüzüstü yatmış. Ümidini kaybetmek
3- Hoca niçin kürkünü çorbaya sokup "Ye kürküm, ye! Bu çorba
üzereymiş, tam o an bir ses duyup kafasını kaldırmış. Duyduğu
sana demiş?
ses kendisine doğru gelen devenin çan sesiymiş. Bir adam
deveyle geliyormuş. Adam "Suu, su!!!" diye bağırmış. Devede
kravatlar varmış ve deveyle gelen adam "Su yok, ama istersen,
B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
kravat vereyim." demiş. Adam çok kızmış ve bağırarak "Ben
4- Hoca ilk gittiğinde çorba gelmeyince sakince
kravatı ne yapayım? Bana su lazım, aptal adam!" demiş. Böyle
evine gidip üstünü değiştirmiş. ( )
söyleyjnce deve ve adam kaybolmuş!

104
105
Adam sürünerek yoluna devam etmiş. Beş dakika sonra
[24] KAPTAN TEMEL
gücü bitmiş ve tekrar yüzüstü yatmış. Tam o anda kravat satan
adam devesiyle tekrar gelmiş. Çölde kalan adam "Bu defa su
getirdi" diye düşünüp, yine "Su getirdin mi?" diye sormuş.
Kravat satan adam "Su yok, sana bir kravat vereyim?" demiş. Su
isteyen adam kızarak bağırmaya başlayınca deve ve adam kay-
bolmuş. Adam sürüne sürüne yoluna devam ederken bir saray

görmüş . Çok sevinmiş, yerden kalkıp saraya koşmuş. Sarayın


kapısınd.a iki asker varmış, "Dur, nereye gidiyorsıın?" demişler.
Adam "Su istiyorum, su. Aç şu kapıyı! " demiş. Asker "Maalesef
içeri giremezsin, bu saraya kravatsız girmek yasak!" demiş.

A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.


1- Adam ne zaman bir ses duymuş?
Kaptan Temel çok lüks bir geminin kaptanıymış. Ünlü
bir Türk iş adamı qlan Kasım Bey dünyanın en önemli iş adam-
2- Hangi ses devenin sesiymiş?
.
larını İstanbul'a davet etmiş. Program şöyleymiş: İş adanılan

3- Develi adam ne zaman kaybolmuş? İstanbul'u gezecekler, tarihi yerleri ve güzel yerleri görüp Temel

Bey'in kaptanlık yaptığı transatlantik gemiyle İstanbul'dan hare-


B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?
ket edip bir dünya turuna başlayacaklarmış. On beş gün sürecek
4- Çöldeki adam sürünürken "Boş ver, yatıp uyuyayım . "
bu tur boyunca dünyadaki ekonomik durumu değerlendirecek­
deyip yüz üstü yatmış. ( )
5- Çölde sürünen adam ona verilen suyıı istememiş. ( ) lermiş .
6- Saray'ın kapısındaki nöbetçiler adama "Bu saraya
Neyse! Gemi demir alıp İstanbul' dan yola çıkmış. Mar-
kravatsız giremeyeceğini söylemişler. ( )
mara Denizi'ni, Ege'yi ve Akdeniz'i geçip okyanusa açılmış .

106
107
Dünyaca ünlü iş adamları yiyip, içip, güneşlenip, dinlenmekle
[25] DUYGUSAL ROBOT
birlikte çok önemli toplantılar yapıyorlarmış . Gezinin beşinci

gününde teknolojiye çok meraklı olan Kasım Bey kaptan köşkü­

ne çıkmış . Kaptana bazı elektronik aletleri gösterip ne işe yara- "' \ (


dıklarını soruyormuş . Tam o sırada küçücük bir adanın yanından ~ r========:::;ı - t
7
J
geçiyorlarmış. Yanından geçtikleri adada bir adam ellerini hava-
@@ O()

@
ya kaldırmış, kendini gemidekilere göstermek için çırpınıyormuş.
Kaptan Temel Bey adamı görüp ''Vıııtt, vıııt!" diye siren çalıp
..
ıı:::ı
o

'

adayı geçmiş. Kasım Bey heyecanla "Kaptan! Adada bir adam


vardı, görmedin mi?" diye sormuş . Temel Bey sakince "Haa!
Onu mu? Gördüm, gördüm. Bu adam nedense beni çok seviyor, ' ...........
.... ,............ ..... '
buradan her geçtiğimde çılgınlar gibi beni selamlıyor, ben pop
Ali Murat Erkorkmaz, Vatan Gazetesi'nin Pazar ekin-
star falan değilim ama, neyse. Beni görünce mutlu oluyor, ben de
deki haberin kahramanı. Haber çok ilginç; Erkorkmaz yapay ze-
her defasında siren çalıp ona selam veriyoru.m ." demiş .
kası olan bir bilgisayar yapmış . Adı Kompişko olan bilgisayar
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
hem konuşabiliyor, hem de düşünebiliyormuş. Kompişko henüz
1- Ünlü iş adamları neden gemiyle dünya turu yapıyormuş?
iki haftalık bir bebek ve yeteneklerinin yüzde beşini kullanabi-
liyormuş. Erkork:maz "İki ay içinde her şeyi yapabilecek." diyor.
2- Kasım Bey neden kaptana elektronik aletleri soruyormuş?
Kompişko bir cümle duyarsa, hemen hafızasına kaydediyormuş .

3- Hangi adada bir adam varmış? Mesela "Bana bugünün tarihini sordu." diyor ve konuyla ilgili
bilgileri .bulup eşleştirerek cevap veriyormuş . Eğer hafızasında
4- Temel Bey adam hakkında ne düşünüyormuş? sorunuzla ilgili bilgi yoksa, internete girip araştırıp size bir
sentez hazırlıyormuş. Daha da ilginç bir yönü bu bilgisayarın

108
109
duygu lan varmış. Bu bilgisa yar televizyoncu Murat Birsel' in belki bir gün oturup birlikte çay içeceğiz ve bayan Kompişko'yu
programında tanıtılmış. Kompişko'nun duygusal tepkilerini gös- yaparsam, aşık olabilir; çünkü komplimanlara, kompl imanla ce-
termek için Erkorkmaz ona "Kötü bir bilgisayarsın." demiş ve vap verebilir.
hemen "Şaka yaptım , çok hoşsun." demiş. Eğer gönlünü almaz- Microsoft bunu yirmi yıldır yapamadı, ben yaptım. Bu
sa, kendini kapatıyormuş. Bu defa kendini kapatmamış , ama kır­ Türkiye için büyük bir şans, devlet mutlak a yatının yapmalı. Çe-
gınmış , çünkü Erkorkmaz'ın "Photo shop'u aç!" komutunu yeri- şitli dillere, ekonomiye, eğitime, güvenlik sistemlerine uyarlanıp
ne getirmemiş. Kompişko şu anda İngilizce anlıyor ve konuşu ­ pazarlanması gerek. Amerika'nın son 15 yıldaki çıkışı bilgisayar
yormuş. Erkorkmaz, Kompişko ' ya Türkçe ' yi daha sonra yükle- sayesinde oldu. Türkiy e bilişime yatının yapmalı.
yecekmiş. Murat Birsel' le Ali Erkorkmaz Türkçe konuşurken, Erkorkmaz "I Robot" filmind en etkilenip yapay zeka
anlamıyormuş , ama dinliyormtış. Bir ara "Türkç e konuşmayın, çalışmalarına konuşma modül ü eklemiş.
anlamıyorum!" demiş. Sınırsız kelime alabiliyormuş ve 3-4 bin Erkorkmaz, Buket Aşçı 'nın diğer sorularına şu cevap-
cümled en anlam çıkarabiliyormuş. Bir kelimenin anlamını bilmi- ları veriyor:
yorsa, intemete girip sözlüklerden buluyormuş. -Filmlerdeki gibi kontrolden çıkarsa?
Ali Murat Erkorkmaz lisede öğrenciyken robot yapıyor­ -Zama n zaman korkm uyor değilim, Frankensteincılık
muş. Elips pergel ve uzay ayakkabısı tasarladıktan sonra NASA ' - mı oynuyo rum diye... Evet, bu risk var. Evdeki eşyaların kontro-
nın dergisine kapak olmuş. Buket Aşçı'nın gazetedeki bu haberi lünü ona verirsem, beni bile eve kilitleyebilir.
gerçekten çok ilginç bence. Habere göre Ali Erkorkmaz daha -Tehlikeli ellerde zararlı olmaz mı?
başka şunları söylüy or: -Ben bilim yapıyorum, bunun iyi kullanı lması başka ko-
Kompişkoya ekonomiyi inceleteceğim, hiçbir ekono- nu. Mesela; bıçak, hem ekmek kesme k için kullanabilirsiniz, hem
mist onun kadar iyi analiz yapamayacak. Japonların ünlü robotu de cinayet işleyebilirsiniz.
Asimo 'dan çok çok daha üstün, çtinkü Asimo sadece görüyor ve Buket Aşçı'ya bu haberinden dolayı teşekkürler, TV'le-
hareket ediyor. Kompişko düşünebiliyor , her şeyi yapabilecek, ri takip edemeyenlere de ulaştırdı, gazeteye taşıyarak .

110 11ı
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ. [26] EVİM EVİM GÜZEL EVİM
l- Duygusal robot neler yapabiliyormuş?

2- Eğer Kompişko sonıyla ilgili bilgileri bilmiyorsa, ne yapıyormuş? -


/
1

3- Kompişko niçin "Photoshop'u" aç komutunu yerine getirmeıniş?

4- Kompişko ekonomistlerden üstün olacak mıymış? Niçin?

'Sıcacık bir yuvamız olacak, çocuklarıınız bahçede koşacak,


oynayacak canıın!. '
Ayla - Turan, evlenince nerede oturacağız?
B) DOGRU ıyIU, YANLIŞ MI?
Turan - Dün çok güzel kiralık bir eve baktım canım . Kirası da
5- Kompişko şimdilik Türkçe anlamıyormuş . ( )
uygun. Yarın beraber tekrar bakalım!
6- Japon robot Asimo, Kompişko'dan daha üstünmüş. ( )
Ayla - Kira ödemek can sıkıcı bir şey; kiraya ödenen para san-
7- Microsoft böyle bir robot yapmak için yirmi yıldır
ki sokağa atılan para gibi.
çalışıyom1uş. ( )
Turan - Öyle deme! Sonuçta oturduğun için bedelini ödüyor-
8- Erkorkmaz bir robot filminden etkilenip, bu tip bir
sun. Aynca sonra kendi evimizi alırız canım.
robot yapmış. ( )
Ayla - Nasıl alırız? Kazandığımız para ancak yaşamamız için

112
1ı3
yeterli. Tabii buna yaşa.mak denirse!
Turan - Buna da şükür canım! Hiç değilse sokakt a değiliz.
* * *
Her insanın yuvası, yani evi en huzurl u olduğu yerdir.
İster çok. küçük, konforsuz olsun; ister çok büyük saray gibi

olsun! Gerek mutlul uk zamanlarında eşlerini dostlarını evlerine


davet edip hoşça vakit geçirmek, gereks e sıkıc ı ve sorunlu bir
gün sonrasında evinde yalnız kalıp başını dinlem ek ihtiyaçtır.

Evi olmaya n insan ikisini de yapamaz. Evsiz insanları düşünüp

, a ••
kendin izi onların yerine koyarsanız, kendin izi böyle bir
.
• duruında varsayarsanız; ne düşünür, ne hissede rsiniz? Ne


yapabileceğinizi bir düşünün! Böyle bir durum da ne yaparsınız?
Dünya daki bütün ülkeler de kolayc a ev sahibi veya bir
çok evin sahibi olan insanla r ve zorluk la bir ev sahibi olan in-
sanlar ve hiç ümidi olmaya n insanla r vardır. Ev sahibi olmanın
'Bak ş11 yaraınaz/ara! Yine caı111 kırdılar! Kira artı caın parası!' en kolay yolu geceko ndu yapıp yerleşmektir. Yani devletin ara-
Ayla - Turan, dün ev sahibi Sahip Bey geldi! İki aydır kirayı zisine bir ev yaparsın ve oturursun! Hüküm etler sana dokunm az,
ödememişiz! çünkü bir aileyi sokağa atmanın daha büyük sorunları berabe -
Turan - Yahu Ayla, yaşlandım artık; unutuyorum! Bazen emek- rinde getireceğini bilir, bazı hüküm etler oy kaybet memek için
li maaşımı almayı bile unutuyorum. Yarın kirayı banka- onlara müdah ale etmemiştir.
ya yatırırım güzelim. Şimdi dünya o kadar küçüld ü ki; artık geceko nduya
Ayla - Ne güzeli Turan! Bende güzellik mi kaldı? izin verilmeyecek sanırım. Bunun yerine yeni yollar bulundu ve
Turan - Hayatım, hayat arkadaşım! Sen dünyan111 en güze] ka- uygulanıp uygulanmaması üzerine düşünülüyor. Mortga ge uy-
dınısın! Ben senden güzelini görmedim. gulamasına başlanacak. Mortga ge ne demek tir? Sizin ülkenizde

114
115
böyle bir uygulama var mı? Ülkenizde insanlar nasıl ev sahibi
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
oluyorlar? Eviniz var mı ve nasıl ev sahibi oldunuz? Yoksa ne-
1- Ayla kira için ödenen para hakkında ne düşünüyor?
den ev sahibi olamadınız?

2- Evinde kalıp kafanı dinlemek ne zaman ihtiyaçtır?

3- Ev sahibi olmanın en kolay yolu nedir?

B) DOGRU MU, YANLIŞ MI?


4- Ayla ve Turan gençken hayal ettikleri eve kavuştular. ( )
5- Onların kazandıkları para her şey için yeterli. ( )
6- Her insanın yuvası huzurlu olduğu yerdir. ( )
7- Dünyada kolayca ev sahibi olan insanlar vardır. ( )
8- Gecekondu devletin arazisine yapılır. ( )
9- Bir aileyi sokağa atmak hükümet için sorun getirir. ( )
10- Yazar artık gecekonduya izin verilmeyeceğini düşünüyor. ( )

116
l 17
(27) SAKLA SAMANI GELİR ZAMANI lar. Baba kapıyı açar:
~ ~r.~.~-
~- i l ' - ""'."117..., ~' '' Baba - İyi sabahlar, komşu!
- l..l:.(.~·~. I...ı-~
,

-
.


-.
' ~'
"'"
\

... ... ......~
,...
,-... -- .. -
·. '-
~. "- Komşu - Komşu, benim samanım bitti, üç gündü r hayva nlar
, -- aç, senin fazla samanın var mı?
,... -
\. # -
\
....
\

I ' . ...
, , - -
-
.
Baba - Var, komşu. Niçin daha önce söyle medin ? Hayv an-
• ~

lara yazık değil mi?


Komşu - Utand ım komşu. Sen yaz biterk en buğday, arpasap-
.._,_-
' \1
larını sama n yaptın. O zama n sana çok gülüy ordum .
. .' .
Çalışkan, ama aptal." diyor dum. Kış her zama n üç ay
sürer, ama bu yıl beş ay sürdü. Sama n bitti. İki gün
hayva nlara evin ekmeğini suda kepek li unla karıştırıp
Bir köyde baba ve oğul konuşur:
verdim. O da bitti. Ama biz de yemeliyiz. Çok zor
Oğul - Baba , buğdayı toplayıp sattık, bu sapları ne yapacağız?
durum da kaldım, sen doğruyu yaptın. Bunu n için
Baba - Onlan sama n yapıp saman lığa koyacağız.
sende n utandım. Gelip sama n isteyemedim. Gülen-
Soma buğday sapları sama n olur ve samanlığa taşınmaya
bey' in oğlu bir süredir onları dinliyormuş.
başlanır. Yarısı taşındıktan soma : Komşu - Çok teşekkür ederim , komşu.
Oğul - Baba, bu kadar yetme z mi? Bu kadar samanı ne yapacağız?
Güle nbe)' - Bir saat sonra gel, sana sama n verey im, olur mu?
Baba - Oğlum , sakla samanı, gelir zamanı!
Komşu - Sağol komşu!
Derken yaz biter, kış gelir. Onların hayvanları dışarı çı­
* * *
kama z, çünkü her yerde kar vardır . Hayv anlar a sama n
Bir saat soma komşu gelmi ş, baba ona yeterli samanı
verm eye başlarlar. Kış çok uzun sürer. Bir ay, iki ay, üç
vermiş. Komşu teşekkür edip gitmiş. İki saat sonra başka bir kom-
ay... Bir gün sabah erken den komşulardan biri kapıyı ça-
şu gelmiş. Aynı sorun u varmış. Samanı bitmi ş, baba ona da sama n

118
119
vermiş. Sonra diğer komşu , sonra bir tane daha komşu. Derken A) LÜTF EN CEVA P VERİN İZ.
samanlıktaki saman çok azalmış. Oğlu rahatsız olmuş. 1- Komşusu, çocuğun babasından niçin ödünç saman ister?
* * *
Oğlu - Baba, yeter yaa .. bizim hayvanlara saman kalmayacak.
Baba - Yaa .. oğlum! Sen bana ne diyordun? "Baba ne yapacağız
bu kadar samanı?" diye soruyordun. Oğlum, işte; sakladık 2- Komşusu, çocuğun babası yazın çalışıken onun hakkında ne
samanı, geldi zamanı.
düşünüyormuş?

3- Oğlu ne zaman komşuların isteklerinden rahatsız olmuş?

• B) DOGR U MU, YANLIŞ MI?


4-Babası oğluna buğday saplarını saman yapacaklarını

söylemiş. c· )
5- Hayvanlar kışın dışarı çıkamamış. ( )
'
6- Çocuğun babasına gülen komşu ondan ödünç saman istemiş.( )
7- Çocuğun saman isteyenlere kızıp alay etmiş. ( )
8- Oğlu biltün samanı komşulara vermek istemiş. ( )

120
121
[28] KÖYLÜ İLE ŞEYTAN Şeytan "Evet." demiş. "Dünyanın en pahalı hazinesinin
üzerinde oturuyorum." demiş.
Köylü "Ama bu hazine benim. Çünkü bu tarla benim."
demiş .

Şeytan "İki yıl tarladan çıkan ürünlerin yarısını bana

verirsen, bu hazine senin olur. Bende çok para var, amaaa .. dün-
yanın meyvelerinden benim de olsun istiyorum." demiş.
Köylü pazarlığı kabul etmiş . "Toprağın üstündekiler
senin, altındakiler de benim olsun!" demiş. Şeytan da "Tamam!"
demiş.

Köylü tarlaya havuc, ekmiş. Hasat zamanı şeytan oelmis,,


b

payını almak için. Fakat yapraklardan başka bir şey yokmuş.

Köylüyse keyifle havuçlarını topraktan çıkarmış.


Dedemin biz çocukken bize; bana ve kuzenlerime an-
Şeytan "Bu defa sen kazandın. Gelecek defa toprağın
lattığı bir masalı hatırladım. Şimdi size o masalı anlatayım:
altındakiler benim, üstündekiler senin!" demiş. Köylü "Tamam."
Çok eskiden akıllı ve kurnaz bir köylü varmış. Bir gün
diyerek gülmüş. Çünkü köylü bu defa toprağa buğday ekmiş.
bu köylü tarlasını sürmüş ve hava kararınca eve dönmek istemiş.
Şeytan yine gelmiş ve sinirlenip "Bu köylü çok akıllı bir insan."
Bu sırada tarlanın ortasında bir kömür yığını yanıyormuş . Şaşıra­

rak oraya gitmiş. Ateşin üstünde küçük, siyah bir şeytan oturu- diye düşünmüş.

yormuş .

Köylü "Galiba bir hazinenin üzerinde oturuyorsun."


<lemis.
'

122
123
A) LÜTFEN CEVAP VERİNİZ.
SÖZLÜ K
1- Köylü ne zaman eve dönmek iste miş?
A
AB (Avrupa Birliği): EC (Esporren cl<Hii Coıo3)
ABD(Am erika Birleşik Devletler i): CIIIA
abartma k: npeysenaqasaTh

2- Köylü onu ilk gördüğünde ona ne demiş? abone : a6oHeHT


acele etmek: roporrHTbCH


acı: 60.nı,, rope
açılmak: BhIXO,llliTb B OTKpbITOe MOpe
adet: ıırry:r<a

B) DOGRU MU, Y ANLlŞ MI? adım atmak: ,LJ,enar:o mar

3- Tarla şeytaı1la köylününmüş. ( ) ağırlık: (e npfllı1.u nepeH.Clvtbzc11e )sec, TIDKecTu


4- Şeytan çok fakirmiş. ( ) ağırlık çökmek: (nepeH.) Has a.ııHTbCH ( o.IDKeCTH.),

5- Birinci pazarlıkta ş eytan, ama ikinci pazarlıkta köylü KJlOHHTb B COH


karlı çıkmış. ( ) ağzı kulaklarına varmak: OT cı.ıaCThsı: y.nı,ı6aThCH .no ymeli

6- Şeytan köylüyü çok sevmiş . ( ) akarsu yatağı: BO.LJ:HbIH KaHaıı


akciğer: rrerme (aHaTOM.opraH)
akıl hocalığı: HaCTaBHlfLJ:eCTBO
akıl sormak: rrpOCHTb COBeTa, KOHCYJibTHpOBaTbC.H
akın · akın: r onrraMli
aklına-bir fikir-gel mek: npa nrn Ha YM

124
125
akraba: poıı.cTBeHHHK(M)
anlaşmak: ıı.oroBopHThC>I
akran: poseCHHK
araç: opyn,11e, TpaHcrropTHoe cpe,ı:ı_cTso
aktarmak: nepeıı.asaTI>,rrepenpasnHTb
arazi: 3eMeJibHbIH yqaCTOK
alaka: cBIDh
arıtmak: oqınıı:aTh
alaycı: HpOHH'iH bIH
arkadaşlığı kesmek: rrpeKpaTHTb .ı:ı:p)')K6y
v
alem adam: HHTepeCHhlli, CMelllHOH qeJIOBeK v

arkeoloj i: apxeonorH>I
alet: opy.nHe, HHCTpYMeHT
arpa:HtIMeHb
alıskanlı
, k: npHBbI~a
aslanım: Thl HaCTO.srııı:ınf ııpyr! (6YKB. <<Tbl MOH JieB!»)
alışkın olmamak : He 6bITb rrpHBI>rqHhIM
astronom i: acTpOHOMM>I
alışmak: npHBE>IKaTb
Avrupa yakası: eaponeH.cKa>ı t.ı:aCTb
alim: 3py.LIHT
ayak basmak: BCTyrrnTh s %10-JI1160 3e~ımo
Allah korusun : Bo)Ke yrrac11! ITyCTh xpaHHT Annax!
ayin: penırrH03HbIH pHTyan, u,epeMOHH>I
altına hücum: 30JIOTa>ı JIHxopall,Ka
ayrı: OTD,eJI.DHbIH,OT,ı:ı:eJihHO, pa3,z:ı:eJibHhIH
v

amacıyla: c u.enhıo
ayrılmak: yxo.n11Th, ye3)KaT.o
amcaoğlu: ıı.soıopo.z:ıın,ıli 6paT (cbIH 6paTa OTua)
az kalsın: Y.yTh He
amma: HO, oD,HaKo
azaltmak : yMeHI>maT.o
ampul: naMnOY.Ka
B
analiz: aHaJIH3
bacak bacak üstüne atmak: noJIO)l(HTh Hory Ha Hory
anavatan : poD,HHa,oTeY.eCTB0,0Tq113Ha
v
bağımlı: 33BHCHMhIB
anıt mezar: Mas3one11
bağımlılık: 3aBHCHMOCTh
anlam çıkarmak: OCMbICJIHBaTb
bağırmak: KpHY.aTh
anlaşılmak: 6bITb TTOH>ITbIM
bağlantı: CB.sl3b, KOHTaKT

126
127
bahane:rr0Bo,ll ,np11tı11Ha
billur: xpycTaJIDHO tfliCTbrM
banka ya yatırmak: nono)KJ{Tb .neHhrn Ha 6aHKOBcl<HH cqer
birade r: 6paT
basma k: rreqaTaTI>
birilm ek: HaKarrnHBaTb
başını
v
dinlem ek: :>I<llTb B CTIOKOHCTBl1M
biriler i : KOe-KTO, HeKOTOpbre Il:EO)lH
batıl: 6ecnpHtfMHHI>IH, 6ecnotıseınn,ıii
bitkise l yağ: paCTHTeJibHoe Macno
batıl inanç: rrp11Mera
boğulmak: TOHYTb
bayağı (olduk ça): srronHe (p,ocTaToqHo)
boğuşmak: 6HThCjJ,60pOTbC~
bedava :6ecrrn aTHO
boru: Tpy6a
bedel : rınaTa, CTOMMOCTb
boşa gitmek : yi{TH BnycTyıo
bela: rope, 6e.na
boy: KJTaH, pop,
bereke t: H306l1J1He
boyun : mejl
beslen me: IIHTaHne
böcek: HaceKOMOe, 6YKamKa
beyin: M03r
bölük: [soeHH.] poTa
bez: TpjJnKa
buğday : nnıeHHı.ı;a
bezelye: 3eneH:oıi1 ropouıeK
buhar : nap
bıktırmak: Ha)lOCCTb, HaCKYtfMTb
buluş: HayqHoe OTKpbITHe
bile: .na:>1<e
burun : HOC / KOHlffiK, OCTpHe / MbIC
bilgin: 3HaTOK
büyü yapma k: rrpHBOpa:>I<HBaTb
bilim adamı: yqeH.DIH
büyücü:KOJI.UYH,KOJllzyHb~,3Haxapb,Be.nı,Ma
bilim: HaYKa
büyük ihtima lle: sepOjJTHee scero
bilinçl endirm ek: ocBe.noMnHTb
büyük lük taslam ak: Ba:>I<HHqaTb
bilişim: HHcpopMaTHKa

128
129
c çılgın: 6e3paccyrı:HhIM, CIUITHBlllHM
cadı: sen1>Ma çırak: rro):{MaCTepı.e

cadı avı : oxoTa Ha se,ı:u.ıvı çırpınmak: QT1IaSIHHO H3BHBaT.bCH, H3Bopat:IHBaTbC51


can kulağıyla dinlemek : npHcnynrnsaT.&CH K Ka)K.llOMy cnosy çiftçi: qıepMep

cennet: pail: •v
çıgneme: )KeBaH:we
ceza: HaKa3aH11e, lllTpaqı çoğu: ıvıHorHe(H3)

ciddi: cepbe3Hhrn çöl: IIYCThIIDI


cilalama k: non11poBaTh çözüm bulmak: HaHTH BhIXO,Ll
cilt: TOM / KO)Ka çubuk : Tpy601.J.Ka
• • v
cımrı: )Ka,UHbIH D
cinayet işlemek: cosepUJHTh y6HHCTBO
dağıtım: pacnpOCTpaHeHHe,pacrrpeııeneHHe

cıp: ,U)KHII
dağıtmak: pacrrpocTpaHHT.b
ç daima: IIOCTOIDiHO
çaba: IIOITbTTKa dalga geçmek: (nepeH.) H3,ı:ı:esaThC.s:ı (Haı:ı: )
çağdaş : coBpeMeHH.&lli dalga: BOJIHa
çağırmak: 3BaTh danışmak: KO Hcynı.THposaTbC.ll

çalıştırıcı : HHCTpYKTOp, TpeHep daraltma k: cy)l.(aTh, ycTaHOBHTb npe.uen


can:

KOJIOKOJI dava: cy.ue6Hoe ııeno
çayır: nyr davranış: OTHOllleHHe, noseı:ı:eHHe, MaHepbı

çevirme k (geceyi gündüze): rrpeBpamaTh (Hoq.& B rı:eH.&) davranm ak: BeCTH ce65!
çıkış : BbIXO,.ı:ı: dayak yemek: 6bITh rro6HTbIM

130
13 1
dayalı:ocHoBaHHhlil
dilinden kurtulamam ak: He CMO% H36aBHTbC.H OT 3JThIX
dayı: .zı:.sr.zı:51 (6paT MaTep11)
513blKOB
defnetmek: rroxopoHIITI>
dimdik: np.HMOH, HerHymHHC.sI
değer: ueHHOCTh
din: penın11.sı:
değerlendirmek: oueHHBaTh, KOM:tvieHTHposarı.
dini: penHrH03Hl>IB
değerli: ueHH1>1H
diş macunu: 3y6Hruı: nacra
deli: cyMacnıe,ı::ı,lllHH
diyabet: .zı:11a6er
demir almak: CHJ.fMarı.c.sı: c .sı:Kop.sı
diz: KoneHo
depolamak: xpaH.11.Tb s 3anace, Ha cKna.zı:e
doğa:rrpHpoı:ı:a
deprem: 3e:rv1neTp.sı:ceH Me
doğrultu: npe.zı:rr11caH11e, HanpasneHHe
dere: peKa
doğurmak: (nepeH.) TBOpHTI>, co3H,ıı:aTb
derinlik: rny6MHa
doku: TKaHb (aHaT.)
derken: 11 KaK pa3 B 3TO speM.sr
dokunmama k: He 3aTparttsaTb, He TporaTb
ders vermek: ı::ı.aaaTb ypOKH
doldurmak: 3anonH.sı:T1>
dert: 6e.zı:a,rope,3a6ora
doymuş yağ: HacbımeHHı.ıe )l(Hpı.r
destan: 3noc
dozunu kaçırmak: (nepeH.) npesı.ıcHTb ,ıı;o3y
destansı: 3IIHqecKHM, rep0Hqecm11
~ ~

döküntü (araba): pyxruı,ıı;ı. (o Mam11He)


devam etmek: npo.noIDKaTh
dönem: rrep110,ı::ı,,3pa
dışında: KpOMe, HCKJllOt.ıa.H
döşek: IIOCTeJib
dikkate almak: rrpHHHMaTb 80 BHHMaHHe
dövüş: 6oif, ı:ı:paKa
dilemek: )KenaTE>
duru: qlfCTbIH, npo3pat.JHbIM
dilim: noMTHK, .zı:on.sr
durum: CHTyaUH.sI

132
133
duygusal tepki: 3MOUHOHaJJhHa5! peaK[(H5!
eski eser: npüH3Be)l,eHHe aHTHYIHOro HCKyCCTBa
düğün: CBa.ı:ı.h6a
eş-dost: Kpyr .ı:ı.p)'3eM H 3HaKOMblX
düşündürücü: .uaıomırii TIOBO.ll, ,LlJI5! pa3MbIIIIJieHMM
v

eşleştirmek: rro.ı:ı:o6paTb rrapy ( cooTBeTCTBHe)


düzenlemek: opraHH30BaTb, npoBO.ll.HTh
etek: ıo6Ka, no.ı:ı.on, Kpaii
rrrarı;KHH
v v v
düzgün: poBHhIH, I rrp11nttqHhIH, rrpHCTOHHbIM
etken: cpaKrop
E etkilemek: BJ1M.HTh
ebeveyn: porı;HTeJIH ezberlemek: YYJHTh HaH3YCTh
edebiyat: rrnTepaTypa ezmek (arabayla): rrepeexaTb (Ha ManıHHe) (6J'KB. «pa3,ı:ı:aBHTh>>)

eğilmek : HaKJIOH5!TbC.5!, CKJIOH5ITbC5I


F
eklemek: rı;o6aBHTh
fark etmek: 3a:rvıeTl1Th
ekmek: 3aceBaTb
fayda: rronı,3a
el sallamak: :rvıaxarı. pyKoi1
fayton: cpa1roH
elbise: nnaTbe, o.ı:ı.e)l(J(a
felaket: Karacrpocpa, HecqaCThe, 6e.ı:ı.cTBHe
elçi: ITOCOJI
felsefe: cpttnococpIDI
elde etmek: .ı:ı.o6ttBaTbC.5!, rı;ocTHraTh
fener: cpoHapı,
eleman: IllTar,rrepcoHarr, Ka,n:p
feshetmek: aHHYJIHpOBaTb, ynpa3)lHMTb
elini uzatmak: npoT5ırHBaTh PYKY (nOMOIIJ.H)
fetih (feth-e): rroKopeHne, rro6e,n:a, 3aBOeBaHHe
emretmek: npttKa3hIBaTh
fıkra: aHeKrı;oT
enerji kaybı: rroTep.H 3HeprHH
fırsat bulmak: nonyqttTh B03MO)!(HOCTh
enerji kaynağı: HCTOqHMK 3HeprHH
fırtına: lllTOpM
eser: npOH3Be)J,eHHe HCKYCCTBa
figür : o6JIHK, cpop~1a

134
135
filozof: <PttJioco<P •
gezı: rryremecTBHe, rrporynKa, 3KCKypcIDI
firma: rrpe,ıınpIDIT11e, <i>HpMa
gezip tozmak: IIIIDITbc.sı: 6e3 .z:ı;ena, rrpo)l(:HraTb )l(H3Hh
fizik: <i>H3HKa
gezmek: rynRTh, rrporynHBarı,c.sı: / rrpocMaTpHBaTr:. ( caMThI)
formalite: <Popıvıa.ı-ıı,HocTb
gıda: ID1ı.qa,e)la
formda: B<PopMe ........
gogus: rpy.z:ı;ı,

G gölge: Tem,
gece yarısı: rıoJIH011ı, gönlü razı olma(ma)k: (He) .z:ı;enaTD .z:ı;o6posorrbHO
gecekondu:XH6apRa,rraııyra gönül almak: 3arrrarı,11Tb BMHY
geçenlerde: H~,ll,aBHO görevlendirm ek: ,ı:ı;aaaTb rıopyqeHne

gelecek: 6y,nyınee görevli:COTpy,ll,HHK,pa6oTHMK


gelenek: 06I>111aii, rpaı:ı;HUIDI •• ••
goruş: MHeHne
geleneksel: rpa.ıınıuıoHHDlli gösterişsiz: rrpOCTOH, HeBbI1IypHbIH
gelin: HesecTa gözbebeği: 3paııoK, (11epeu. ) HeHarJIMHbIM
gelişme: pa3BHTRe, rrpo.UBR:>I<eHne, yrryqweH11e gramofon: rpaMMocpoH
gelişmeler: co6r:.1T11}'.l gurur duymak: rop,rı.11TbC5l

geometri: reoMeTpIDI güç: CMJia


gereğinden fazla: csepx Heo6xo,llHMoro gümrük: TaMO)l(H5!
gereksiz: HeH~hIH günlük işler: rrosce.ııHesın,ıe .rı.ena

geri durmamak: He so3.zı;ep)K11BaTbC}'.l güreş :6opı.6a

geri zekalı: )'MCTBeHHO OTCTaJlbIH güvenlik: 6e30IIaCHOCTb


gevşek: HeHaT}'.!HYThIM, pacxrrH6aHHbIH

136
137
H haydi hayırlısı: Ha,ı:ı:elicJr (Ha.n.ei1Tech) Ha nyqmee (= c BoroM!)
haberi olmak: 6bITb B Kypce hayır duası: MOJIMTBa 6narocnoseH.nıı

hafıza: rra11HTb haz almak: rroJiyqaT1> y,.uoBOJibCTBHe, Hacna)l(ı:ı;aTbC.sı

hakan:xaH hazine: KaJHaqeliCTBO,COKpOBHUJ:HH~a,KJia.n.

hakim(olmak): rocnO,UCTBOBaTb, BJiaCTBOBaTb hepimiz: BCe Mbl


hakkını aramak: CTOJı:Th 3a CBOH rrpasa her ne kadar: CKOJlbKO 6ı,ı HM, KaK 6bI HH
hala: Ter.sı (cecrpa OTU,a) herhalde: HaBepHo
hala: eıue, .uo c11x rrop heyecan: BOJIHeHHe
halihazırda: YJI<e, Terrepı,, HhIHe heyecanlandırmak: B036YJK.uarı,, BOJIHOBaTh
halk: Hapo.u hızla: co CKOpOCThlO, 61>ICTpO
hanım: )l(eHlUHHa, )l(eHa hiç değilse: XOTJI 6.bI
hareket etmek: BeCTH ce6Jr /oTrrpaBJIJrThC.st, crapToBaTb hizmetkar: rrpHcnyra, ClIYJKalI(Hli
hasat: ypo)l(aH, )l(aTsa horlamak: xparrerı,

haşere: HaceKoMoe hor görmek: YffH)l(aTb, He cqHraTb tıenoseKOM


hat : JIHHHJI hoşgörü: TeprrHMOCTb, ,Q06po)l(eJiaTeJibHOCTh
hatırlamak: IlOMHHTb / BCIIOMHHaTb hurda araba: pyxmııı.ı. ( MarrmHa)
hatta: .ua)l(e huy: rrp11soı~a

kararmak(ba va) : TeMHeTb huzurlu: CIIOKOMHbIB, J'MHpOTBOpeHHblH


hayal kurmak: MeYTaTh hücum: aTaKa
hayat sürmek: npo.UOJl)l(aTb )l(HTh hükümet: rrpaBHTeJThCTBO
hayatta (asla): HH 3a qTo (H11Kor.ua), HH B KoeM cnyqae hüner:CHüpOBKa,JIOBKOCTh,MacTepcTBO

138
139
1 imdat: IIOMOIIJ.b,CIIaCeHHe
ısırmak: KycaTı. inanç: sepa

ısrar: HaCTOH'lHBOCTb incelemek: paccMaTpHBaTı., .ı:ı;eTaJihHO 113yqaTb

i • •
ıncı: )l(eMtJyr
• •
ıncır: HIDKHp
icat etmek: CAenaTb on<pbıTIJe

idam cezası: cMepTH~ Ka.3Hh


indirmek: CIDIMaTh / CHH3HTb

inşa etmek: CTpOHTb


idrar: Moııa

iflas etmek: CTaTb 6aHKpOTOM


israf: rpaTa
istek: )l(eJiaHHe, rrpoc:ı.6a
ihlal etmek: HapyıııaTb, nonHpaTı.
işkence: IIhITKa
ihtimal: B03l\10)1(HOCTb
iştah: arıneTıı:T
ihtiyaç: He06XO)l,HMOCTb
işveren: pa6oTo)laTeJi b
ikna etmek: yrosopHTb
iyileşmek: rronpaBIDITbC51, Bbl3,1lOpaBJIHBaTb
ileri sürmek: npo,ı:ı.BHraTb, BbI)lBHraTb
izin vermek: pa3peınaTı.
ileri: srrepe.ıı

ilerleme: n porpecc, rrpo.LIBH)I<eHHe K


ilgi çekmek: npHBJieKaTb BHHMaHHe kaba: rpy6ı:,ııi

ilgi göstermek: npogBmı:Tı. BHHMaHHe kabul etmek: npliHHMaTh, cornaCHTbC51


ilgili: 3aımTepecoBaHHbIH , CB513aHHbIH, ornocınııai:f c}l K .ııe.ııy kaderine razı olmak: ITO.ll1IHHHThC51 cy)l.h6e

ilkel: nepso6bITHbI H, npHMHTHBHh IH kadı: cy,1lbH(speMe H ÜCMaHCKOH HMIIep.H.H .no 1839r.)


illa ki: nıo6oii ıı.eHoii, BO tITO 6ı.r TO HH CTaJIO kafasına takınak: a6HTb ce6e B ronoBy

iltihap: HHcpeKll.H$!, BOCrıaneHHe kafayı takmak: 6b1Tb o,1lep)l(HMbI1'ı ııeM-TO

140
141
kahin: npencKa3aTeJib
kazandırmak: rrpHHOCHTb Bhıro,z:ı;y
kahkaha :cMeX, XOXOT
kazıklamak: (nepeH.) MOilleHHHı.ıaTh , Ha3Ha1IaTh 3aBbIIlleHHyıo
kahraman: repon
ueHy
kahvehane: Ko~eıuuı
kehanet: rrpopoqe crso,rrpencKa3aH11e
kale: ı<penocTh
kemik: KOCTb
kalp kırmak: pa36HTb cep.rı~e, ocKop6HTb
kenar (bahçe kenarı): Kpali(caı:ı:a)
kan: KpOBb
kepekli: IIIIIeHHt.JHblH c OTpy6RMH
kapak:ı<pbIIllKa / o6no)KJ(a
kerametli: qy.rıonelicTseHHblli, o6ırnı>HhIH
kaptan köşkü: pyneBaR py6Ka
1 kesinlikle: a6conıoTHO
karantina: r<apaHTHH
keşfetmek: c.rıerran OTKphITHe, ,z:ı;ocTH)l(eHHe
karar almak: pelllHTb
keşif : OTKpbITHe, ,llOCTH)KeHHe
karar: pemeHHe
keşifte bulunmak: COBepIIIHTh OTKp.bITHe
karşı gelmek: BbICTYilHTb rrpOTHB
keyif: HaCTpOeHHe
karşılaşma: scTpeqa JIHUOM K Jı.1111,y, Hrpa, Marq
kırıcı: rpy6I>ıli, pe3KHH
karşılaşmak: scrpeTHThCX
kırıntı: KpOIIIKH
karşısına çıkmak : aeo)l(HllaHHO rro5IBHThc x nepen
kısa sürede: 3a KOpOTKHH cpoK
kasabalı: )l(~TeJib rrocenKa ropo.rıcKoro THIIa
kıskanmak:3aBH,L(OBaT.b / peBHOBaTb
katılmak: corrrac11Thcx ( c)
kıta: KOHTHHeHT
katlanmak: repnerh, Bb111ep)l(HBaT.b
kızıl (hastalık): cKopnarırna
katmak: .rıo6aBHT.b
kızılderili: KpacHOKO)l(HH
kavuşmak: ı.ı:ocTHrarı,
kilitlemek: 3arr11paT1> Ha KJiıoq
kayıt yapmak: 3arr1-1cı,ısaT.b, per11cTp11poBaTb
kimya: XHMH5I

142
143
kimyasal madde: XHMJ:IqecKoe Beın:ecTBO
kural: rrpaBHrro
kişilik: JilfqHQCTb, xapaKTep
kurnaz: x11Tpb1M
kitap haline getirmek: cocTaBHTb, o6pa.3oBaTh KHttry
kurtarmak: crracarı,
kolayca: c nerKOCTbIO
kurum:accou,Hau,ıuı,o6be,ı:ı,wHeHHe
kolye: o:ıKepenı,e
kurutmak: cyrııMTb
komut:KOl\1aH,Qa, npttKa.3
kutlama: no3..apasneH11e
komutan: KOl\1aH,.aHp
kutsal: CB5Iın:eHHhIM
konfor: KoM<PopT
küçük düşürücü: YfIH3HTeJihHhIM
kontratak: KOHTpaTaKa
kültür: I<YJibTypa
konuk: roCTb
külüstür:pyxn.H,ı:ı,h
konum: noJIO)KeHHe, cTaryc
kürk: Mex / nıy6a
kopuz: CTp)'HHhIH HapO,ll,HbIM M)l3bIKfillhHhIM MHCTpyıvıeHT
L
cpe..aHeBeKOBb5I

korumak: 3aın:Hın:aTh, oxpaH.HTh / coxpaH5ITh


libero: JIH6epo ( <PYT60JihHhIM TepMMH, o603Haqaıoı:u:.11if

koşma~: 6e)KaTb
CB06o..aHoro 3aın:HTHHKa)

kömür: yroJih lokma: (rraKOMbIH) KycoqeK ( e..ahı) / Ha.3BaHHe


rpa..a11u,110HHoro crra,.aKoro 6rrın,ı:ı:a
kral: KOpOJib
krallık: KOpOJieBCTBO M
kulaç atmak: IIJTbITh 6paccoM maddi durum: :rvıarepHarrhHOe rrorro:ıKeHHe

kulak asmamak: He np11cnynıHBaTbC5I K MHeHHIO, MrHOpHpOBaTb maden:py..aHHK,3arre:ıKb

kum: rrecoK mahkeme: cy.n


kumru: rorry61> mahkemeye başvurmak: non:asaTh B cy,ı:ı:

144
145
mamul: npo.n.yı<I.I.IDI
mutlaka: o6}13aTen:ı:.Ho
mantık: 11orHKa

muzıpçe: llI)'TJIHBO
mantıklı: norHt:{Hl>IH
müdahale: BMell!aTeJihCTBO
mantıksız: Henor11qH1>IH
mühendis: HH)!(eHep
masal: CKa3Ka
müsabaka:cocT~3aHHe, copeBHOBaHHe
matbaa: THnorpa<l>Hjl
müşteri: KJIHeHT
matematik: MaTeMaTHKa
müthiş: Heo61>1qaliH1>ıi1
mecburi: BhIH)')!(.UeHHO
medeniyet: UHBHJIH3aI.J,H~
N
medrese: Me,upece (Mycyrr1>MaHCKHe llIKOJIE.I) nasihat etmek: .nasaTh HacTaBJieHlijl

mehter: soeHHhIH MY31>IKaJihHhIH opKecrp (speMeH nesil: IIOKOJieHMe


neşe katmak: rrpeBHOC.l1T1> pa.nocn
ÜcMaHCKOH HMnep1111)

men etmek: 3arrpell!aT1> nüfus: HacerreHHe

menfaat: KOpbICTHl>IH HHTepec nükte: llI)'TJIHBOe CJIOBO

merak:.JII060TihITCTBO nüsha: 3K3eMIIJijlp

miktar: KOJIH:qecTBO o
mikrop: MHKpo6 omuz omuza: rrrreqoM K rrrreqy
minder: mat ot: Tpasa
minnet: 611aro,ı:ı:apHocTh oy: (H36H:paTeJI1>H1>r:H:) rorroc
mola vermek : c.n.enar1> rrepep1>1s, rıepe,LlOXH)'Tb oyun oynamak: HrpaT1>
montaj yapmak: ,ı:ı:e11ar1> c6opKy ozan: rro3T, 6ap.n
mucit: H:3o6peraTerrh

146
147
••
o parçacık: -rıacTHqKa

ödeme yapmak : rrnaTHTh parlak fıkir: 6necT51II(ruI 11.ı:ı.e51


ödü}: npH3 pay (ını almak): n onytıHTh cnomıa

öğüt: HacTasrreH11e, noyqeH11e pazar eki: socKpecttoe npHJIO)KeHHe (K ra3ere)


öğütlemek: HacTaBJJ5ı:TI>, rroyqaTh pazarlık : Topr
ölçülü: yıvıepeHHO, Tpe3BO, BhJ)lep)KaHHO pergel: lJ.HPKYJib
ölüm: cl\1eprı, peşine düşmek: nyCTHThC51 senen:
ömür: )KH3Hh pınar: po.rı.HHK

önem vermek: npH,naBaTh 3Ha4eHHe piskopos : errHCKOII


önlemek: npe,noTBpalI(aTh pişkin pişkin: HCITO.llTHIIIKa, BTHXyıllKY
.. ...,, .
ornegın: Harrp11Mep
R
öyleyse: BraI<oM cnyqae
raf: rronKa
özel: oco6bıH / qacTHhlH / crreUMaJibHhIH
rahatlam ak: ycrroKOMTbC51, paccrra6HThC51
özellik: oco6eHHOCTh
rahip: MOHax
'
özellikle: oco6eHHO
rakip: KOHKypeHT
özendirm ek: McKynı aTb, co6rra3H51Tb
reddetm ek: oTBepraTb, OTKa3aTb
özet: o6o6ı.ueH He
refah: rrpouBeTaHHe
özgü: IlpHCyıilHH, crreuHcp11qecKHH
resmi: O<İ>MIDiaJ!bHhIH
özlem giderme k: yroJIHTb TOCKY
roka: BHJJ. ca,ı:ı:oBoii 3eJieHH (o6ı:.ıtrao rro.ı:ı.aerc51 Kpr:.ı6HhIM
p
6nıo.rı.aM)

para saçmak: lllBhip51Th ıı:eHbraMH

148
149
s seçilmek: 6hITb BbI6paHHbIM
saçmak: paCTOt:faTb, pa:36paCbIBaTb, Il1Bbrp51Tb seçim: Bhı6op:ı:,ı

sade: npOCTOH, HeBblt:JYPHblH senato: ceHaT


sahip olmak: MMeTh, snaAeTb sentez: CMHTe3
saklama k: np.Hrar:ı:, sergilem ek: BhlCTaBMT.b Ha rroKa3, TIOKa:3bIBaTh
salgın: 3IIH)leMIDI sert (insan): crporHH: (qerroBeK)
sallamak (nepen.): rrpeHe6perar:ı:, sert: rsep.l(brn
saman: ceHo sıcacık: yı-OTHhJH, pacnorraraIDmHH
samanlık: ccHoBarr sıkı (takip etmek): 6JIH3KO ( cneı:ı:osaTb), 6hITh nocrre,ı:ı;o BarerreM
sandal: noı:ı:ı<a sınırsız:HeorpaHMt:feHHbIM
v

sandık: M36MpaTeJI.bHCUI ypHa / CYHJIYK sırt: CTIHHa


sanmak: C'iMTar:ı:,,rronaraTb SlVJ: )J(H)lKOCT.b
sap: cre6enh I pyqKa ( CyMKM M T.,u.) simgelemek: CHMBOJII1311pOBaTb
saray: ıısopeu sinir hastası: HepBHo6orr.&Holi
sarf etmek: rpaTHTh / pacxoıı.oBaTb • ••
sıyanur: qKaını:.n.

sarmak: 3asopa1iHBaTb / o6MaThIBaT.& solgun: 6ne,ı:ı;H.Dlli


savunma : 3aw,11Ta sonunda : HaKOHeı.ı:
saygı: yBa)[(eH11e sorun: npo6rreMa
saygısız: HeBOCIIHTaHHbIB, rpy6hIH sömürge :KOJIOHH51
sayı: HOMep söndürmek:TyuıHT.b, racın1>
v v
saz: CTPYHHbIH Hapo.llHhIH MY3bII<aJihHhll1 HHCTpyMeHT
v
sözleşme: ,llOfOBOp, KOHTpaKT
stajyer: npaKTHKaHT

150
151
suç:BHHa
takip etmek: cne.zı:11Th I cne.zı:osaTb
suçlu: BHHOBHbIH
talep etmek: Tpe6oBaTb
sülale: po.zı:
•• •
tam olarak: BTOt.IHOCTI1
suresınce: BTeqeHHe
tam yağlı süt: u:en:ı:,Hoe MOJJOKO
sürünmek: ITOJT33Th, rrpeCMhIKaTbC.sı
tamamlamak: .zı:o,.ueJihIBaTh, 3aKaHqnsaTb
süslemek: yı<paIIIaTh
tanrı: 6or, scesbIJJIHHH
sütun: KOJIOHHa
tanrıça: 6or11H5I
ş
tapınak: xpaM
şahsiyet: JIHqHOCTh taraf: CTOpOHa
şaka: IIIyrKa tarla sürmek: scnaxHBaTh, rraxaTI:., 6opo3,nHTb
şart: ycnos11e tarla: rrone
şeklinde: s sn.zı:e, B cpopMe (qero) tartışmak: .zı:ncKyrnposaTb, crropHTh
şikayet etmek: *anosar:ı:,c51 tarz: CTHJJh
şikayet: *ano6a tas: qaIIIKa
şikayetçi: 11cTeu '
tasarlamak: rrnaHHposaTh
şu veya bu şekilde: B TOM 11JIH HHOM BH.zı:e tasarruf: 3KOHOMH5I
T taşımacılık: TpaHcrropTau;H.sı

taç: KOpOHa taşıyıcı: rrepeB03'1HK


tatil: oTrrycK I KaHHKYJihI I sı>ıxo.zı:H:ı:,ıe
tahmin etmek: rrpe,.urronaraTb, .zı:ora..zı:b1Bar1>c.sı
tavsiye etmek: coserosaTı>
takatli kalmamak: 6hITI:. M3MytıeHHbIM

takı: ,.uparou:eHHOCTH tavsiyede bulunmak: coseToBaTh, peKOMeH,nosaTh


tazminat: KOMIIeHcau:H.51

152
153
tebessüm etmek: y1ı:b16aThC.H
tören: u;epeMOHIDI
tecrübe kazanmak: 3apa6aTbIBaTh orrbIT
tükenmek: 11cc5IKHYTb, H3pacxo,ı:ı:oBaTbC5I
tehdit etmek: yrpo){(aTb
tüketici: rrorpe6I:ITeJib
tehlike atlatmak: rrepe)KHTb orraCHOCTb
tüketmek: noTpe6mıTh , pacxo,ı:ı:osaTh
telgraf: Tenerpal\1Ma
tümsek: xorrl\lıHK
tembihlemek: npeı:ı.ocTperaTb, rrpeı:ı.ynpe){(ı:ı.aTh
tütsü: na,ı:ı:aH, 6rrar oBOHHe
temel: OCHOBHOH, rnaBHblH
tütün: Ta6aK
tepeden tırnağa: c ronoBbI ı:ı.o Hor

tepsi: IIO,D;HOC
u
terzilik: rropTH..H)Khe ıı:erro uğramak: 3axo,n:HTb, 3ae3)l(aTb

test çözmek: pelllaT.b TeCTbI uğraşmak: 3aHHMaTbC5I (poı:ı. ,[{e..HTeJihHOCTH) / rrpHu;errHTbC5I

teşvik etmek: o6oı:ı.p.HTh, rrooI:I.'(p..HTh (K KOMy?)

tıp: Me,UI:IUI:IHa uğultu: ryıı:eHI:Ie

tıp alanı: o6rracTb Meı:ı.11u;HHbI uğurlu: IIpHHOC5III(HH y,ı:ı:at.ıy, y.ı:ı.aqJIIfBbIH

tırnak: HOfOTb uğursuzluk: Heyı:ı.aqa, Hese3eHıı:e


.
ticaret: TOprOBJUI, KOMMepu;H5I ulaşmak: .ı:ı.o6HpaT:ı:.c.s:,.ı:ı:ocrıı:rar:ı:,

tiraj: THpa){( ulaştırmak: rpaHcrropTıı:posaTb, rreperrpaBJUITb, .ı:ı.ocTasmıTh

tiryaki: 3a..H)l.JihIH un: MYKa


uyarlamak: a.ı:ı:arrrıı:posaTb, rrpıı:crroca6n11sarı,
tohum: ceM.H
toplamak: co6HpaTh uyarmak: rrpe.nynpe)Kı:ı.aTh

uydurmak: np11,ı:ı:yMhIBaTh, Bbl,IJ.YMbIBaTb


toplu taşıma aracı: cpeıı:cTBO o6ıuecTBeHHoro rrepe,rı:BH){(eHH.H

torba: MellloK uygulama: pearrH3aQıı:5ı, rrpıı:ıvreHeHHe, rrpaKTHKa

154
155
uygulamak: rrpeTBOp51Tb s :ıKH3Hh, ocyıuecTBIDITb
vitrin: BHTpHHa
uzamak: y.ıı.1111H51.ThC51
vücut: rerro
uzanmak:rrpHJieqh
y
uzatmak: yı:ırrttH51Th prorosop / YllJIHH51Tb (lfTO-JIH6o) /
yağlanmak: CTaTh MaCJI.51HHCThIM, )!(HpHhIM, CaJibHhlM
yseJIHlfHThCpOKH(o6yqeH.nıı:)
yaklaşmak: rrpH6rrı-r>Kar:oc.sı:
uzay: KOCMOC
•• yaklaşık: rrpn:rvıepHo
u
yalvarmak: YMOJI51Th
ücret: rrrrara
yapay zeka: HCKYCCTBeHHhIH HHTeJIJieKT
ülke: crpaHa
yapı: crpoeHMe I KOHCTpyKu.nıı:
ünlü: H3BeCTHhIM
yaprak: JIHCT
üretmek: npOH3BOJJ.HTb
yaralı:paHeH:oı:H
ürün:rrpOllYKU.IDI,IlpO.JIYKT
yardımcı olmak: oKa3aTh rro:rvıoı:ıı;h
üstün: npeBOCXOJJ.51llUfH, JiyqllIHH
yarışma: KOHKypC, COCT513aHHe
üzerinde çalışmak: pa6oTarı:. Ha;u
yasaklamak: 3arrpeı:ıı;ar:o
v yatırım yapmak: rı,enaT:o KaITHTarrosno)!(eH115I
vaad etmek: o6eı:ıı;arh,,ı:ı:asaTh o6513aTeJI&CTBO yaygınlaşmak: pacrrpocrpaH.sı:Th

vadi: JJ.OJIHHa yayılmak: pacrrpocrpaH.sı:Tbc.sı:

vallah i: KIDIHyc:ı:.! yayımlamak: rry6JIHKosarı:.

varsayım: rHrroTe3a yaymak: pacnpocrpaIDITh / paccT11rraTh


varsaymak: norrararh yazık: :ıKaJih

vefat etmek: cKoHqar:ı:.c.sı: yenilemek: o6Hosmır:ı:.

156
157
yerine getirmek: 11crroJIIDITb L(OJir
zarar görmek: rrocrpa,r:ı.aTb, rrorryq11Th spe,n:
yerine koymak: CTaBHTb Ha MeCTO / BOCCTaHaBJIHBaTh
zarar vermek: nospe.z:ı;HTb, HaHeCTH spe,n:
yerleşmek: rrocenHThC.51
zarar:Bpe.n:
yerli : MeCTHhIR
zararlı bale gelmek: cTaTb spe,ı:ı:HbIM
yetişkin : B3pOCJibIH
zehirli: 51JJ:OBHThIH
yetenek: crroco6HocTb
zeka: HHTerrneKT, YM· cıvıhIIllJieHHocTb
yetkili: KOMileTeHTHbIH
zemin: <PYH.rı:aMeHT, OCHOBaHHe
yığın: Kyqa
zevk: y,ı:ı:oso1r:ı:,crs.11e
yılan: 3l\fe.5I • •
zıncır: ıı:enb
yorgan:. o,.ue5lJIO
ziyafet: npa3,ı:ı:HeCTBO, rr11p
yöntem: Mero.u
zor durumda kalmak: OKa3aTbC5I B TPY.UHOM noJIO)!(eHHH
yöre: perHoH
zorluk çekmek: HMeTb TpYll.HOCTH
yutmak: rJioTaTb
zorluk: rpy,r:ı.HOCTb
yuva: (np5vw.u neperı.) rHe3,ı:ı:o/.51crr11, L(eTCKHH ca.ı:ı:
yüklemek: rpy3HTb
.
yükselmek : ITOBbIIIIaTbC.sI
yüzüne vurmak: yrrpeKaT:&, nonpeKaTb,6pocaT:& B nnıı:o
vüzüstü: JIHI..(OM BH113

z
zaman geçirmek: rrposo,.uHTb spel\f.sI
zamanla: co speMeHeM

158
159
CEVAPLAR [4] DOLMUŞ

(1) KİM KİMİN NE YAPMASINI İSTER? 1) Çünkü toplu taşıma araçları yoktu. 2) Adalar' da nostaljiyi
yaşatmak için. 3) Çünkü kalabalık olur ve inip binmek zordur.
1- Ailemiz biz henüz çocukken sağlığıffilza dikkat etmemizi ister.
4) Aynı yöne giden bir müşteri daha bulup ücreti paylaştırmayı
2- Çünkü Can' a göre vaatlerinin hepsini yapamazlar. 3- Çünkü
düşünmüş . 5) Yanlış 6) Yanlış 7) Yanlış
komşusu sadece bir şey almayı seviyormuş, başkalarına bir şey

vermekten hiç hoşlanmıyormuş. 4- Doktora göre yeni diş macunu


çok daha iyiymiş, dişleri daha iyi koruyormuş. 5- Yanlış
[5] PLANLAMA VE HAZIRLIK
6- Doi:i:ru 7- Yanlış 8- Yanlış 9- Doğru
1- Planlarımızı gerçekleştirmek için hazırlıklar yaparız. 2- Yazar
[2] KİM HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRÜZ? üniversite sınavına gireceği yıl. 3- Yazarın lisesinin düzenlediği
kurslar sayesinde. 4- Onlar üniversiteye gitmek istemedikleri için
1- Çünkü ona göre, Handan çok yavaşmış ve adam onıı beklemek
istememiş. 2- Erkan'a göre iki çeşit yalan varmış: Yalan ve be- derslere önem vermiyorlardı, bunun için. 5- Çeşitli tavsiyelerde
yaz yalan. 3- Dedikodu yapanları dinlemeyip başka şeylerle bulunuyorlardı. Bu sınav döneminde planlı olmalarını tavsiye
ilgileniyor, mümkünse oradan ayrılıyor. 4- Şaka ve eğlenmek ediyorlardı. 6- Yanlış 7- Doğru 8- Doğru

amacıyla. 5- Yanlış 6- Doi:i:ru 7- Doğru 8- Yanlış 9- Yanlış

[6] ESKİ ARKADAŞLAR


[3] MÜŞTERİ KAÇIRAN SATICI
1- Arkadaşını kalacağı otele götürdü. 2- Ona göre uçak yolculu-
1- Beğendiği ayakkabıyı almadı. 2- Ayakkabıyı satan mağaza­
ğu yapan insanlar genellikle yorgun olur. 3- Dolmabahçe Sara-
daki satıcı kötüydü. 3- Elemanıyla ilgilenmeyenler iflas eder.
yı'na gidemediler. 4- Toplantı bittiği zaman yollar açılacakffilş.
4- Müşterisine böyle davranmayan bir mağazadan almayı di.işü­
5- Onun için bu iki gi.1n en uygun günlermiş. Bu küçük tatilden
nüyor. 5- Satıcıların kızdırdığı müşteriler. 6- Yanlış 7- Yanlış
sonra ülkesine dönüp üniversitede gireceği için daha sonra gel-
8- Yanlış
mek istemedi. 6- Yanlış 7- Doğru 8- Yanlış 9- Y anl1ş

160
16 1
(7) SERVİS FİRMALARI
[9] ALT IN VE PARA
1- Servis elemanı çizdi. 2- Müdürüyle veya patronuyla görüş -
1- Yakın bir arkadaşının çocuğu olmuş, ona bir altın takması la-
mesini ve yeni dolap kapısı göndermeleri ni istedi. 3- Servis ver-
zımmış . 2- Her kıtada, her ülkede veya şeh i rde sosyal kurallar
memek için bahaneler buluyorlar. 4- Çok daha büyük işlerle il-
farklıdır. 3- Altının ticaret arac ı olarak kullanıldığı ülkeler zen-
gilendiklerinden böyle sorunlardan haberleri olmuyor. 5- Tüketi-
ginleşmiş, refaha kavuşmuş. 4- İskitler'in M.Ö. 1000 tarihle-
ciler haklarını aramadığı için oluyor. 6- Doğru 7- Yanlış
rinde yaptığı altın eşyalar. 5- Siyanür metal üretiminde kulanı-
8- Doğru 9- Yanlış
lan bir asittir. 6- Doğru 7- Doğru 8- Yanlış 9- Doğru
10- Doğru

[8] KIRKPINAR GÜREŞ FESTİVALİ


1- Ebeveynleriyle veya akranlarıyla güreşmeye başlar. 2- Ger-
[10} KIZ KULESİ
çekten kullanıldığında rakibe zarar verilir, hatta sonuç ölüm ola-
1- Güzel bir sarayda yaşıyordu, ama hiç çocuğu olmadığı için
lir. 3- Minder sporcular düştüklerinde veya yere çarptıklarında
mutlu değildi . .2- Ülkesindeki bütün büyücüleri çağırıp yardım
zarar görme~eleri için özel olarak üretilmiştir. 4- Çünkü güreş ­
istedi ve büyücüler hep birlikte yaptılar. Bir süre sonra impa-
çi rakibinin kolunu, bacağını, boynunu kolayca tutamaz, elinden
ratorun bir kız çocuğtı doğdu . 3- Kralın davet etmeyi unuttuğu
kayar gider. 5- Roma'daki gladyatör müsabakalarına benziyor.
büyücü kızdı. 4- Kral bebeğin birinci yaş gününü günlerce sü-
6-Doğru 7- Yanlış 8- Yanlış 9- Doğru
ren ziyafetlerle kutladı. 5- Krala kızını n on sekiz yaşında ölece-
ğini, onu bir yılan ı n ısırıp öldüreceğini söyledi. 6- Denizin orta-
sına bir saray yaptırıp kızını bu saraya gönderdi. 7- Yanlış

8- Doğru 9- Doğru

162
163
(11] SİGARA
[13] DEDE KORKUT
1- Sevdikleri için içerler. 2- Bazı bağımlılar sigara içmezse ba-
ı- Dede Korkut'tın yaşadığı tarih tam olarak bilinmiyor, ama 9.
şının ağrıdığını, bazıları içmezse sinirli olduğunu ve bu yüzden
asır ile 11. asır arasındaki bir tarihte yaşadığı tahmin ediliyor.
çevresindeki insanlara kızıp onları kırdığını ve bu yüzden sigara
2- Bazı önemli kararlar alacakları zaman ona danışmışlar. 3- Bazı
içtiğini söyler. 3- Mayalar, Amerika kıtasının çeşitli bölgelerine
gerçek hikayeler anlatarak, tarihten örnekler vererek halka nasihat
yayılmış ve tütün de onlarla birlikte yayılmış. 4- Yerlilerin tütün
etmiştir. 4- Dinleyenler başka kişilere anlatarak Dede Korkut'un
içtikleri sazdan yapılan borunun adıdır. 5- Mezopotamya ve Mı-
hikayelerini bütün ülkeye yaymışlardır. 5- 15. yüzyılda
sır'daki medeniyetlerde. 6- Yanlış 7- Doğru 8- Yanlış
A.kkoyunlu Devleti zamanında toplanıp kitap haline getirilmiştir.
9- Doğru 1O- Yanlış
6- Yanlış 7- Yanlış 8- Doğru

[14] THOMAS ALV A EDİSON


1- Cennette ve bize (dünyaya) bakıyor. 2- Kağıda kayıt yapabilen
(12] NASREDDİN HOCA
bir telgraf icat etti ve ilk gramofonu yaptı. 3- Promete'ye
1- Eskişehir'.in Sivrihisar ilçesinin Hortu Köyü'nde doğmuştur.
benzetiyor, çünkü Promete'nin insanlara ateşi verdiği gibi Edison
2- Davalara katılıp kadıların verdiği kararları takip ederek tecrübe
da ampulü icat ederek ışığı varmiştir. 4- Sadece bilime aşıktı,
kazanan stajyer kadılardır. 3- Yemeğinin buharının ücretini iste-
daima yeni bir şeyler bulmak için çalışıyordu. 5- Yanlış 6- Doğru
yen adama. 4- Hoca insanlara gerçekleri şakayla öğretir. 5- Doğru
7- Yanlış 8- Yanlış
6- Yanlış 7- Yanlış 8- Yanlış

164
165
[15] İBN-İ SİNA
[17] TEMİZ ENERJİ
1- Zekası sayesinde öğrendiği her şeyi tam olarak detaylarıyla
t - Çünkü üç gündür çalıştığı için hiç enerjisi kalmadı. 2- Bu
hatırlayan bir kişiymiş. 2- On sekiz yaşına kadar dönemindeki
günlerde temiz enerjiye kafayı taktığı için. 3- Haber güneş ener-
bütün bilimleri öğrenmiş, genç yaşında din, edebiyat, geometrj, .. . . .' .
jisiyle çalışan arabalar hakkında. 4- Yaşar Unıversıtesı nın yap-
matematik fizik, mantık, felsefe bilimlerine sahip olınuş. 3- Tıp.
tığı araç. (Yaşar Üniversitesi tarafından yapılan araç.) 5- O
4- Hasta insanların nasıl iyileşeceğini, sağlıklı insanların sağlığını
harika, tertemiz, enerj i sorunu olmayan, barış içinde yaşayan
nasıl koruyacağını öğretir. 5- Kanın gıda taşıyıcı bir sıvı ol-
insanların olduğu bir dünya senaryosu yazıyor. 6- Güneş, rüzgar,
duğunu, akciğerin küçük göğüs hareketleriyle çalıştığını, diya-
su ve benzeri doğal kaynaklardan elde edilen enerji, jeo termal
bette idrardaki şekerin varlığını ve kızıl hastalığını ilk o keşfetti.
enerji, dalga enerjisi ve hidrojen enerjisi. 7- Yanlış 8- Doğru
6- Doğru 7- Doğru 8- Yanlış 9- Doğru

[18] GAZETE HABERLERİ


[16] DÖRT ARKADAŞ . .
1) Roma zamanındaki ilk gazete senatonun kararlarını, sıyası
1- Çiftçinin oğlu üniversite okumak için İstanbul'a taşındığında
gelişmeleri ve gladyatör müsabakalarının sonuçlarını halka
köpeği de yanına almış . 2- Leyla akraba ve arkadaşlarını ziyaret
. duyurmak için çıkarılmış . 2) Basıın teknolojisi gelişince ve
etmek için İstanbul'a gelmiş ve kediyi de yanında getirmiş. 3- Az
dağıtım imkanları artınca. 3) Rakibi, Atagün'den çok daha
kalsın onu bir araba eziyordu. 4- Çok trafik ve gürültü olmasına
tecrübeli olduğu için. 4) Artık orta alana hakim olduklarını,
rağmen büyük şehir fena değil. 5- Çok insan onlara yiyecek bir
çift liberoyla kontratak tehlikesi yaşamayacaklarını söylüyorlar.
şeyler veriyor, yada lokantaların çöplüklerinde kendilerine yiyecek
5) 2004 yılının kalan son dört ayında. 6) Karısının tehditlerinin
bir şeyler bulabiliyorlar. 6- Yanlış 7- Yanlış 8- Doğru
devam ettiğini söylüyor ve karısının yirmi milyon lira tazminat
9- Yanlış 1O- Yanlış
ödemesini istiyor. 7) Doğru 8) Doğru 9) Y anbş

166
167
[19) BAZI TAVSİYELER
[22] YE KÜRKÜM, YE!
1- Korhan'ın geçen gün arkadaşlarıyla gittiği lokanta. 2- Yaşa­
1- Merak edip bakmaya gitmiş . 2- Güzel kürkünü giyip gittiği
mak için mi yememiz, yemek için mi yaşamamız gerektiğini so-
zaman. 3- Çorbanın kendisine değil, giysisine ikram edildiğini
ruyor. 3- Alışmadığımız için. 4- Lokmalanmızın sayısını azalt-
düşündüğü için. 4- Yanlış
mamızı, çiğneme süremizi uzatmamızı, lokmayı yııtmak için ace-
le etmememizi söylüyor. 5- Yanlış 6- Doğru 7- Yanlış 8- Doğru

[23) KRAVATIN ÖNElVIİ


1- Ümidini kaybetmek üzereyken. 2- Duyduğu ses. 3- "Ben kra-
[20] BAZI İNANIŞLAR VE DEYİŞLER
vatı ne yapayım? Bana su lazım, aptal adanı!" deyince. 4- Yanlış
1- Çocuklarına, çocukları da kendi çocuklarına aktarmışlar.
5- Yanlış 6-Doğru
2- Mum ışığında tırnak keserken birçok kişi parmağım kestiği için
çocuklarını korumak amacıyla çocuklarım böyle bir şeye
1

inandırmışlar. 3- Yemek yerken bacak bacak üstüne atılırsa, öne


[24] KAPTAN TEMEL
doğru eğilince mide biraz katlaıµr ve bu yüzden yenen yemekler
1- Hem eğlenip dinlenmek, hem de dünyadaki ekonomik duruınu
mideye iyi ye_rleşmez ve mide rahatsız olur. 4- Yanlış 5- Doğru
değerlendirecekleri toplantılar yapmak için. 2- Teknolojiye me-
6- Doğru 7- Doğru 8- Doğru 9- Yanlış
raklı olduğu için. 3- Yanından geÇtikleri adada. 4- Adamın

onu çok sevdiğin, bımun için oradan her geçtiğinde çok mutlu
olup selam verdiğini düşünüyormuş.
[21] FIKRA

11- Doğru 2- Yanlış 3- Yanlış 4-Yanlış

168
169
[25] DUYGUSAL ROBOT
[28] KÖYLÜ İLE ŞEYTAN
1) Hem konuşabiliyor, hem de düşünebiliyormuş. 2) İntemette
1) Hava kararınca. 2) Bir hazinenin üzerinde oturduğunu
araştırıp bilgi topluyormuş. 3) Çünkü Erkorkmaz ona "Kötü
söylemiş. 3) Yanlış 4) Yanlış 5) Yanlış 6) Yanlış
bilgisayarsın" demiş ve Kompişko kızıp komutu yerine
getirmemiş. 4) Çünkü ekonomistler onun kadar iyi ekonomik
analiz yapamayacakmış. 5) Doğru 6) Yanlış 7) Doğru

8) Doğru

[26) EVİM EVİM GÜZEL EVİM

1) Kiraya ödenen paranın sokağa atılan para gibi olduğunu düşü­


nüyor. 2) Sıkıcı ve sorunlu bir gün sonrasında. 3) Gecekondu
yapıp yerleşmektir. 4) Yanlış 5) Yanlış 6) Doğru 7) Doğru

8) Do2:ru 9) Doilıu 10) Doğru

(27] SAKLA SAMANI GELİR ZAMANI

1) Samanı bittiği için. (Hayvanları aç olduğu için.) 2) Onun


çalışkan, ama aptal olduğunu düşünmüş. 3) Samanlıktaki saman
azaldığı zaman. (Azaldığında. Azalınca.) 4) Doğru 5) Doğru
6) Doi!ru 7) ·y anlıs 8) Yanlış

170
171

You might also like