Professional Documents
Culture Documents
HARRAN
II. CİLT
Editörler
Prof. Dr. Kasım Şulul
Prof. Dr. Murat Akgündüz
Prof. Dr. Mehmet Şeker
Dr. Öğr. Üyesi Ömer Sabuncu
Dr. Ahmet Gündüz
Arş. Gör. Mahmut Sabuncu
Arş. Gör. Havva İslâm Çelik
Arş. Gör. Selim Yılmaz
Ankara 2018
1
Bu Kitabın Tüm Hakları Yazarlarına ve Harran Belediyesine Aittir.
II. CİLT
Editörler
Prof. Dr. Kasım Şulul
Prof. Dr. Murat Akgündüz
Prof. Dr. Mehmet Şeker
Dr. Öğr. Üyesi Ömer Sabuncu
Dr. Ahmet Gündüz
Arş. Gör. Mahmut Sabuncu
Arş. Gör. Havva İslâm Çelik
Arş. Gör. Selim Yılmaz
Sayfa Düzeni/Kapak
Ayfer TAHANCI
Biçer YILDIRIM
Baskı & Cilt
1. Baskı 2018, Ankara
Berikan Ofset Matbaa / Sertifika No: 13642 Maltepe / ANKARA
YAYINEVİ
BERİKAN YAYINCILIK
Kültür Mah. Kızılırmak Cad. Gonca Apt. No: 61/6
Çankaya‐Kızılay/ANKARA
Tel: (0312) 232 62 18 Faks: (0312) 232 14 99
ii
İÇİNDEKİLER
5
ON BİRİNCİ BÖLÜM: COĞRAFYA
TEFSİRLERDE HARRAN
Mehmet DEMIR ............................................................................................................................................ 109
YANLIŞ BİLİNEN BİR EYYÛBÎ HANI: “HACİP ALİ HANI” YA DA HÂN EL-BA’RÛR
Prof. Dr. Kasım ŞULUL ............................................................................................................................... 403
6
GÜNÜMÜZDE ANADOLU SINIRLARI İÇERİSİNDE KALMIŞ BİLİNEN, TEK EYYÛBÎ HANI
(KERVANSARAYI): BAR‘ÛR HAN
Dr. Öğr. Üyesi Mustafa GÜLER................................................................................................................ 407
7
HARRAN’DA KONUŞULAN ARAP LEHÇESİ ÜZERİNDE BİR İNELEME
GİRİŞ
İslâm tarihçileri ve coğrafyacıları, Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgeye el‐Cezîre adını
vermişler ve bölgeyi, buraya yerleşen Arap kabilelere nispetle üç kısma ayırmışlardır. Bunlar;
Diyar‐ı Bekr, Diyar‐ı Rebîa ve Diyar‐ı Mudar’dır. Harran’ın içinde bulunduğu Diyar‐ı Mudar, el‐
Cezîre bölgesinin asıl kısmını teşkil eder. Bu bölgenin en önemli tarihi şehirleri Harran, Urfa (er‐
Ruhâ), Suruç (Batna), Birecik (Birtha), Ceylanpınar (Rasü’l‐Ayn), Rakka, Viranşehir (Tel‐Mevzin),
er‐Rahba, Samsat (Sumeysat), Karkisya (el‐Busayra) ve Siverek’tir (es‐Suveyda).1
Günümüzde bu bölgenin şehirlerinden olan Harran başta olmak üzere Ruhâ, Tel‐Mevzin,
Rasü’l‐Ayn ve Tel Ebyad’ta Araplar yoğun olarak yaşamaktadır. Günlük konuşmalarında Arapça‐
nın kendine has özellikler gösteren bir lehçesini konuşan bu bölgedeki Arapların, tamamen Fasih
Arapçadan uzaklaştığını söylemek mümkün değildir. Özellikle sözlü aktarımlarla günümüze kadar
getirmeyi başardıkları darb‐ı meseller başta olmak üzere edebi birikimlerinin yardımıyla dillerini
muhafaza etmeyi başarmışlardır.2 Bugün dünyanın çeşitli yerlerindeki Araplarla anlaşabilen Har‐
ran Araplarının dillerindeki kullanımların Fasih dildeki kullanımlarla aynı olduğunu, sadece telaf‐
fuz farklılıkları bulunduğunu görebilmekteyiz. Bu çalışmada Harran Lehçesinin temel özelliklerini
ortaya koyarak Fasih Arapça ile mukayese etmeye çalışacağız.
A. Harran’da Yaşayan Araplar
el‐Cezire bölgesi Samilerin ana yurdu olarak kabul edilmektedir. Bu bölge İslâm öncesi dö‐
nemden başlayarak Araplara da yurt olmuştur. Ancak Arapların buraya yerleştiği tarihi kesin ola‐
rak belirlemek mümkün değildir. M.Ö 132 yılında Edessa kentini hâkimiyeti altına alan sülale,
Arapların bu bölgeye yerleştiğinin en eski delilidir. Bu sülalenin isimleri onların Arap asıllı oldu‐
ğunu göstermektedir.3 Yine M.Ö, ilk asırda Habur ve Sincar’ın güneyinde konar‐göçer Arapların
var olduğuna dair haberler varid olmuştur.4 Ârami bölgesinde Arap kesiti dilsel ve örfi olarak ya‐
vaş yavaş oluşurken kısa bir müddet sonra el‐Cezîre bölgesine yeni Araplar akın etmeye başlamış‐
tır. Bunlar Miladi 3. yüzyıl’da el‐Cezîre bölgesinin kuzeyine gelen gruplara katılmışlardır. Üçüncü
yüzyılın sonlarında da el‐Cezîre bölgesinin Araplaşmasında büyük öneme sahip Hîre krallığını5
(M. III. asrın ortası‐ M.S 633) kurmuşlardır.6
Öğr.Gör. Harran Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belağati
1 Şemsuddin Ebî ‘Abdillah Muhamed el‐Makdisî, Ahseni’t-Tekâsîm fî Ma‘rifeti’l-Ekâlîm, 2. Baskı, Neşreden: De Goeje,
Leyden, Brill Matbaası, 1906, s. 137‐138.; Yakut el‐Hamevî, Mu’cemü’l-Buldân, Beyrut, Dâr Sâdır, 1977, Cilt 2, s. 235.
2 Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Abdulhakim Önel, Harran Araplarında Dil ve Edebiyat Bağlamında Arapça Meseller ve
Tahlilleri, Harran Üniv., SBE, Temel İslâm Bilimleri ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi (2016)
3 Max Adrian Simon Freiherr Von Oppenheim, Werner Caskel ve Erich Braunlich. el-Bedv, Çeviri ve Tahkik: Macid
Velid tarafından ortadan kaldırılmıştır (633). Hireliler Arapça konuşmuşlardır. Bilinen en eski hükümdarları Amr b. Adî
209
ABDULHAKİM ÖNEL
Milattan önce bölgenin kırsal kesimlerine yayılmış olan Arap nüfusu milattan sonra giderek
artmıştır.7 Miladi 495-542 yılları arasında Diyar-ı Mudar’ın hemen güneyinde Rebîa ve Bekr kabi-
leleri arasında meydana gelen Besus savaşından sonra Tağlib b. Vâil ve Bekr b. Vâil kabileleri el-
Cezîre bölgesine hızlı bir şekilde göç etmeye başlamıştır.8 Bunun yanında Kudaa kabilesinin iki
kolu Tenûh ve Behrâ da bu bölgenin doğusuna yerleşmiştir. İlerleyen dönemlerde Ufeyle, Iyad ve
Nümeyriler bölgeye göç etmişlerdir.
İslâmiyet’in doğuşundan sonra kurulan ve etnik olarak bir Arap devleti olan Abgarlar devle-
ti Edessa’da (Urfa) kurulunca Arap kabilelerin bölgeye göçü hız kazanmıştır. İslâmi fetihten sonra
Bekr kabilesine mensup batınlar ve özellikle Şeybânlar fethedilen yerlere yerleşmeye başladılar.9
III. halife Hz. Osman, Şam valisi Muaviye’ye güçlü Arap kabilelerini Bizans sınırına yerleştirme
emrini verince10, Mudar’ın kolları olan Temim, Kays, Esed ve bazı Kureyşli kabileler de Diyar-ı
Mudar’a yerleştirildi.11 Özellikle Harran’ın hemen güneyinde Rakka ile Bâlis arasındaki mevkide
meydana gelen Sıffin Savaşından (M. 657)12 sonra Kaysî aşiretler bölgeye büyük oranda yerleş-
meye başladılar.13 Bu tarihten sonra bu bölgeye Diyar-ı Mudar adı verilmeye başlandı. Arap dili
bölgede baskın dil haline geldi.14 Emevîler döneminde (M. 661-750) de Arap kabileleri bu bölgeye
göç etmeye devam etmiştir. Son Emevi halifesi Mervan b. Muhammed (693/750) Harran’da do-
ğup büyümüştür. Hilafete geçince de İslâm devletinin başkentini Harran’a taşımıştır.
Harran bölgesinde Arapça asıl gelişimini ise Emevîler döneminde gerçekleştirmiştir. Arapça
bölgede yazı ve edebiyat dili olmuştur. Özellikle bürokraside görev almak ve sarayda mevki
edinmek amacıyla kızışan siyasi rekabet bu bölgede Arap şiirinin gelişmesine vesile olmuştur.15
Emevîlerin yıkılışından sonra Arap edebiyatı çevresi de olumsuz etkilenmiştir. Fakat hicri IV.
asırda Hamdânî emirliği (905-1004) kurulduktan sonra Arap edebiyatı bu bölgede en parlak dö-
nemini yaşamıştır. Seyfü’d-Devle el-Hamdânî (945-967) sarayında âlim, edip ve şairleri toplaya-
rak bölgede edebiyatın ve ilmin gelişmesine katkı sağladı.16
Hicri IV. asırda da el-Cezîre bölgesine Kuşeyr, ‘Ukayl, Kilâb ve Nümeyr gibi bedevi kabileler
göç etmişlerdir. Bu kabileler bölgede mahalli emirlikler kurmuşlardır.17 Urfa ve Harran çevresin-
de Nümeyrîler emirliği (991/1081) kurulmuştur.18 Miladi 950 yılına gelindiğinde Suriye tarafın-
dan Kaysî aşiretler yoğun biçimde yeni bir yurt arayışıyla el-Cezîre bölgesine akın etmişlerdir.19
Bu dönemden sonra Harran gerileme dönemine yavaş yavaş girmeye başlamış ve Moğol is-
tilası ile olumsuz bir dönem yaşamıştır. Özellikle XIII-XIV. yüzyıllarda etraftaki göçebelerin işga-
(268-288)’dir. En meşhur hükümdarları Münzir b. Maussema (563-586)’dır. Nabiga el-Zübyanî ve Tarafe gibi cahiliye
devri Arap şairlerini himaye etmişlerdir.
6 Oppenheim vd., cilt 1, s. 105.
7 Ahmet Aslan, Bedii Sanatların Şairi el-Hasan b. Esed el-Fârikî Hayatı ve Şairliği, İstanbul, Cantaş Yayınları, 2012, s.14.
8 Sevâdî ‘Abd Muhammed, el-Ahvâlü’l-İctimâ‘iyye ve’l-İktisâdiyye fî Bilâdi’l-Cezîreti’l-Furâtiyye, Bağdat, Dâru’ş-Şuuni’s-
212
HARRAN’DA KONUŞULAN ARAP LEHÇESİ ÜZERİNDE BİR İNELEME
liyle bir köy haline gelmiştir.20 Bu dönemden sonra bölgede Arap edebiyatı her ne kadar zayıfla-
mışsa da tamamen yok olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira kökleri eski Arap kabilelerine
dayanan Arap aşiretler bugün hâlâ bu bölgede varlığını sürdürmektedir. Harran bölgesinde Arap-
ça yazılı metinlere bağlı kalmadan konuşulmaya devam etmektedir. Harran Arapları kültür ve
geleneklerini yüzyıllardır sözlü aktarımlar ile yaşatmaktadırlar. Kültürel belleği, sözlü gelenekler
aracılığıyla inşa eden Harran Arapları şarkılar, ağıtlar, atasözleri, hikâyeler, masallar ve anıları ile
konuşma dillerini yaşatmaktadırlar. Arap dünyasıyla siyasî ve kültürel irtibatını uzun bir dönem-
den beridir koparmış olan Harran Araplarının halen günlük konuşmalarında klasik Arap edebiya-
tında yer alan birçok kelimeyi kullandıklarını görmekteyiz. Bunun yanı sıra Harran bölgesinde en
eski Arap lehçelere ait kelimelerin de kullanıldığı dikkat çekmektedir.
B. Harran’da Konuşulan Arap Lehçesi
Lehçe ()هلجة, kendine has dil özelliklerini barındıran ve belli bir coğrafik bölgede fertler tara-
fından kullanılan bir bütündür. Bu dil özellikleri ses, sarf, nahiv ve delalet ile ilgili olabilir. Lehçe
bir dilin değişik ülkelerde veya bölgelerde aynı dile mensup kişilerce konuşulan bir biçimi oldu-
ğundan diğer lehçelerden farklı özellikler barındırmalıdır. Fakat bu farklılıkların sınırlı olması
gerekir. Böylece yabancılaşıp aynı dili konuşan kardeş lehçeler tarafından anlaşılamayan bir dil
haline gelmemelidir.21 Ağız ise, aynı lehçe içinde daha küçük yerleşim bölgelerine özgü olan ve
daha küçük ayrımlara dayanan konuşma biçimidir.22
Harran’da konuşulan Arapça, kendine has bazı özellikler gösteren bir lehçeye dönüşmüştür.
Bir dil geniş kitlelere yayılmış ve pek çok kişi tarafından konuşulur olmuşsa orijinal halini uzun
süre koruması mümkün değildir. Çok geçmeden dilde oluşan farklılaşmalar anadilin lehçelerini
oluşturur. Arapça da her dil gibi bu kanuna boyun eğmiş ve lehçelere ayrılmıştır.23
Modern dönemde lehçeleri inceleme özellikle XIX. ve XX. yüzyıllarda Avrupa üniversitele-
rinde doğmuş ve gelişmiştir. Hâlihazırda modern dil incelemelerinde önemli bir unsur haline
gelmiştir. Gelişmiş bazı üniversiteler kendi bünyelerinde lehçeler üzerine özel bölümler açmış-
tır.24 Türkiye’deki lehçelerle ilgili dikkat çeken bir durum da Arapların burada bu tür lehçelerin
varlığından haberdar olmamaları ve modern dönem lehçe tasniflerinde bu lehçeleri görmezden
gelmeleridir. Bunun aksine Avrupalı araştırmacılar tarafından bu konuda birçok araştırma yapıl-
mıştır.25 Arap lehçelerinin gösterdiği farklılık dilde bir bozulmanın göstergesi değil aksine gelişme
ve ilerleme olarak yorumlanmalıdır.26 “Dilbilimcilerin lehçe konusuna önceleri pek önem vermeme-
lerinin temel nedeni, lehçelerin uzun süre ulusal dilin bozuk ve yersiz bir biçimi olarak görülmüş
olmasıdır.”27 Arapçada Kur’ân’ın dili olan Kureyş lehçesi standart Arapçanın temel ölçülerini ver-
miş ve Arapçayı bir standarda oturtmuştur. Bunun için Kureyş lehçesinde olmayan kullanımlar
fasih kabul edilmemiştir. Hicaz ve Kureyş eksenli dil, standart dil olarak kabul edilmiştir. 28 Hâlbu-
Ömerli Ömeran ve Çevresi Sempozyumu 2011, İstanbul, Kent Işıkları Yayınları, 2012, s. 397.
26 Feriha, Enis, el-Lehecât ve Üslûbu Dirâsetihâ, Beyrut, Dâru'l-Ceyl, 1989, s. 85- 86.
27 Erol Kara, “Lehçe Bilimi ve Dil Haritaları”, Ankara, Türk Dili, 1991, Ekim 2, Sayı: 478, s. 301
28 Murat Yıldız, Standart ve Yerel Arapça’nın Tarihsel ve Filolojik Sınırları: Mısır Lehçesi Örneği, Dinbilimleri Akademik
ki yapılan bazı araştırmalar fasih dilin temel ölçülerini ortaya koyan Kur’ân’da bile çeşitli kabile
ve bölgelere ait 64 değişik lehçenin kullanıldığını göstermiştir.29 Dolayısıyla bir kullanımın “fasih”
sayılabilmesi için Kureyş lehçesinde kullanılması gerektiği tezi doğru bir tez değildir.
Harran Lehçesine gelecek olursak bu lehçe de Arapçanın temel esaslarını barındıran, -her
ne kadar konuşmada i‘rab olgusuna dikkat edilmese de- yer yer i‘rab ile ilgili hususların yer aldığı
bir lehçedir. Dolayısıyla Harran lehçesi usulleri, kuralları ve mantığı itibariyle fasih Arapçaya da-
yanır. Türkçeden etkilenmesine gelince bunu da göz ardı etmek mümkün değildir. Fakat bu etki-
lenme Harran lehçesinin özüne ve yapısına fazla dokunmamıştır. Daha çok bazı eşyaların isimleri,
birtakım ıstılahlar ve modern kavramlar alanındaki boşluk Türkçe ile kapatılmıştır.
Harran Arapçası coğrafi olarak fasih dilin konuşulduğu bölgeden uzak olması ve yalnızca
konuşma dilinde kullanıldığı için birtakım bozulmaları (yahut özel kullanımları) da beraberinde
getirmiştir. Bu bölgede konuşulan dil artık kendine has bazı özellikler gösteren bir lehçeye dö-
nüşmüştür.
Harran Lehçesinin Temel Dil Özellikleri
Lehçelerin geneline baktığımız zaman ait olunan dilden farklı şekillerde telaffuzun olduğu
göze çarpan hususların başında gelir. Bunun yanı sıra ana dilde olmayan bazı kullanımlar da leh-
çeye katılmış olabilir. Yazı dilini kullanmayan ve coğrafi olarak Arap dünyası ile irtibatı kesilmiş
olan Harran Lehçesi telaffuzda Türkçeden etkilenmiş ve bazı kelimeleri Türkçeden almıştır. Bu-
nun yanı sıra bu lehçe, en eski Arap lehçelerinde gördüğümüz kullanımları da muhafaza etmekte
ve birçok eski kelimeyi günlük konuşma dilinde kullanmaya devam etmektedir.
Harflerin Telaffuzu
Harran Arapları telaffuzunda zorlandıkları harfleri belli bir kurala bağlı olmaksızın değişti-
rerek telaffuzu daha kolay gelen bazı harfler seçmişlerdir. Harran ve çevresinde “( كkef)” harfi
belirli bir kaideye bağlı olmaksızın bazen “( چçe)” olarak telaffuz edilir. Örneğin “ ”كبريyerine “; ”چبري
“ ”كبشyerine “ ”چبشdenilir. “( قkaf)” harfi de belirli bir kaideye bağlı olmaksızın bazen “ ( گge)”
bazen “( جcim)” bazen de “( چçe)” olarak telaffuz edilir. Örneğin “ ”قامyerine “”گام, “ ”قاسمyerine “”جاسم
ve “ ”قاتلyerine “ ”چاتلdenilir. Harran lehçesinde hemze çok az kullanılır. Bunun için onun yerine
daha güçlü harfler seçilmiştir. Ayn harfi gibi. Örneğin “ ”قرآنyerine “ ”قرعانdenilir. Bu Kays, Esed ve
Temim’in ‘an‘anesinden kalma bir kullanımdır. Bu kabilelerin lehçesine göre hemze ‘ayn harfine
çevrilir.30 Hemzeyi kullanmamanın nedeni dile ağırlığı ve boğazdaki yerinin uzaklığıdır. Bunun
için “ ”ردئyerine “” ِرِدي, “ ”رجاءyerine de “ ”رجاdenir. Harflerin ibdâl’ine gelince bunun da belirli bir
kaidesi yoktur. Söyleyiş nasıl kolay geliyorsa o şekilde ibdâl yapılmaktadır. Örneğin قkaf harfi
bazen كkef harfine ibdâl edilir. وقتyerine وكِتdenilir. Burada Türkçe dilinin etkisini de unutma-
mak gerekir. Harran lehçesinde “( ذzal)” harfi de genelde “( ضdad)” harfine ibdâl edilir. ذاقyerine
ضاگdenilir. Aynı şekilde elif-i maksure ve elif-i memdûde ta-i marbta’ya ibdâl edilir. Örneğinبلوى
yerine محراء ; بلوةyerine محرةdenilir. Şunu da belirtmek gerekir ki ta-i marbuta sakin olduğunda he
harfine çevrilir. Yukarıda verdiğimiz örneklerin telaffuzu بلوهve محرهşeklindedir. Fakat izafet duru-
munda ta-i marbuta olduğu gibi telaffuz edilir. Örnek: فاطمة الزهرةHarran lehçesinde “( چçe), ( گge),
( پpe) gibi harfler kullanılır. Bunun yanı sıra “ض, ظ, ذ, ث, ”سgibi harfler de olduğu gibi telaffuz edi-
lir. Bazı lehçelerde olduğu gibi “ ”ضوءyerine “”دو, “ ”اثمرyerine “”اتمر, “ ”أسبوعyerine “ ”زبوعve “ ”ذيلyerine
“ ”زيلkullanılmaz. Bunun yanı sıra lam-ı tarif de tam olarak telaffuz edilir. Bazı lehçelerde olduğu
gibi elif veya lam düşürülmez.31
Harran lehçesinde birçok lehçe ile ortak kullanımlar mevcuttur. Diğer lehçelerde olduğu gi-
bi Harran lehçesinde de keşkeşe, istintâ’, telteletu Behrâ, iki zamiri derceden telaffuz, imâle ve
feilun veznindeki fiilin ilk harfini esreli okumak gibi kullanımlar mevcuttur.
Keşkeşe
Rebîa ve Mudar kabilelerinin lehçesinde müzekkeri müennesten ayırt etmek için Kafü’l-
ِ َك َحتْت
hitab yerine şîn harfi kullanılır.32 Örneğin ًّك سراي ِ ُّ قد جعل ربyerine ًّش سراي
ِ َش َحتْت
ِ ُّ قد جعل َربdenilir. Harran
َ
lehçesi de bu kullanımı almıştır. Fakat zamanla şin harfi yerine çe harfi kullanılmaya başlamıştır.
ِ
كتابك yerine كتابچdenilir. Zira şin harfinin çe harfine çevrilmesi yaygındır. “Çanta” kelimesinin “şan-
ta” diye telaffuz edilmesi birçok lehçe için geçerlidir.
İstintâ’:
Sa’d b. Bekr, Huzeyl, Ezd, Kays, Ensar kabilelerinin lehçeleriyle Yemen ehlinin lehçesine gö-
re sakin ‘ayn harfi ‘nun’ harfine çevrilir.33 Örneğin أعطىyerine أنطىdenilir.34 Bu kullanım Harran
lehçesinde aynen kullanılmaktadır. Örneğin أعطاينyerine أنطاينdenilmektedir. Hz. Peygamber de bazı
hadislerde bu lehçeyi kullanmıştır. Mesela السفلى ُّ ( اليد املُنْ ِطيَةُ خري من اليدveren el alan elden üstündür) ha-
disinde35 bu kullanım mevcuttur. Yine Hz. Peygamber, Temim ed-Dârî’ye yazdığı mektupta هذا ما
أنطى رسول هللا صلى هللا عليه وسلمifadesini kullanmıştır.36 Dua hadisinde ت وَل ُم ْن ِط َي ملا منعت َ ( َل مانع ملا أَنْطَْيverdiğini
engelleyecek ve engel olduğunu verecek kimse yoktur) buyurmuştur.37 Bir adama أَنْ ِط ِه كذاifadesini
kullanmıştır.38 Bazı kıraatlerde de bu kullanım mevcuttur. Örneğin el-Hasan, Talha, İbn Muhaysın
ve ez-Ze‘ferânî gibi kıraat imamları Kevser Sûresinin ilk ayetini إان أنطيناك الكوثرşeklinde okumuşlardır
ve bu kıraat Hz. Peygamber’den de rivayet edilmiştir.39 Ebû Hayyan’ın (1256/1344) el-Bahrü’l-
Muhît adlı eserinde Tebrîzî’nin “Bu dil Kureyş’in ilklerinden Arab-ı âribe’nin dilidir” dediği nakle-
dilir.40
el-A‘şa da beyitinde şöyle demiştir:
41
َّ تُصاَ ُن ا ْجلِالَ َل َوتُ ْنطى
ِ الش
َعريا َ لو ِك ِ ِ ُ َِجي
ُ اد َك َخ ْي ُر جيَاد ال ُْم
Atın meliklerin atlarının en hayırlısıdır
s.222; Riyâd Kerîm, s.141; Taymûr Bâşâ, s. 113.; Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Fâik fî Ğarîbi’l-Hadîs, Tahkik: Mu-
hammed ‘Ali el-Beccâvî ve Muhammed Ebû’l-Fadl İbrahim, 2.Baskı, Beyrut, Dârü’l-Kutub, 1971, Cilt 1, s.17.
34 Halil b. Ahmed el-Ferâhidî, Kitâbü’l-‘Ayn, Tahkik: ‘Abdulhamîd Hindâvî, Beyrut, Dârü’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 2003, Cilt 4,
s.237.
35 İbnü’l-Esîr el-Cezerî, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîsi ve’l-Eser, Tahkik: Tahir Ahmed ez-Zâvî ve Mahmud Muhammed et-
Tannâhî, b.y., el-Mektebetü’l-İslâmiyye, tsz., Cilt 5, s.76.; Benzer bir ifadeyle bkz. Ebû Hayyan el-Endelesî, Tefsir el-
Bahrü’l-Muhît, Tahkik: Abdurrezzak el-Mehdî, Beyrut, Dâru İhyai’t-Turâsi’l-‘Arabi, tsz., Cilt 8, s.740
36 Taymûr Bâşâ, s.114.
37 İbnü’l-Esîr, Cilt 5, s.76.
38 İbnü’l-Esîr, Cilt 5, s.76.
39 Ebû Hayyan Cilt 8, s.740.; Muhammed Edîb ‘Abdulvâhid, Mu‘cemü’l-Fasîh Minellehecâti’l-‘Arabiyye, Riyad, Mektebe-
215
ABDULHAKİM ÖNEL
216
HARRAN’DA KONUŞULAN ARAP LEHÇESİ ÜZERİNDE BİR İNELEME
Ensarî (737/830) de Yemen ehlinin bir kısmının feilun veznindeki bütün kelimelerin faü’l-fi‘lini
kesreli okuduğunu ifade eder.52 Bu kullanım Harran lehçesinde varlığını sürdürmektedir. Örnek:
كِ ِثري.
هوve هيZamirlerinin Şeddeli Okunması
Hemdan lehçesine ait olan bu kullanımda53 هوve هيzamirlerinin son harfi şeddeli olarak ُه َّو
ve ِه ِيşeklinde okunur. Bu kullanım da Harran lehçesinde varlığını devam ettirmektedir. Örnek: ُه َّو
“ راحO (erkek) gitti” ve “ ِه ِي راحتO (kadın) gitti.”
Kisâî, هوzamirinin aslının أنتgibi üç harfli olduğunu söyler ve ُه َّو فعل ذلكdenildiğini ifade
eder.54
İmâle
Temim, Kays, Esed, Hevazin, Sa’d b. Bekr, Bekr b. Vâil kabileleri ile bazı bölgelerde Yemenli
kabileler ile Necd ve Yemame ehli imale yapmaktadır.55 Bedeviler kelamda iktisadı tercih ettikleri
için imâleyi daha çok kullanırlar.56 Harran lehçesinde de imâle çokça başvurulan bir unsurdur.
Ekelûnî’l-Berâgîs Lehçesi
Sibeveyh (ö. 796) erken dönemde bazı Arapların fail, tesniye veya çoğul ise fiili de tesniye
veya çoğul kullandıklarını ifade etmiştir.57 Lehçe biliminde buna (Ekelûnî’l-Berâgîs) ‘Pireler beni
yediler’ lehçesi denir. Bu lehçe Tay veya Ezd-i Şenua kabilelerinin ya da Yemen’deki bir kabilenin
dilidir.58 Bu kullanım Harran lehçesinde tamamen bu şekilde mevcut durumdadır. Şu kadar var ki
Harran lehçesinde fiillerde tesniye kullanımı yoktur. Tesniye yerine de çoğul kalıp kullanılır. Ör-
nek: “ مات الرجلAdam öldü.” “ ماتوا الرجالAdamlar öldüler.”Kur’ân-ı Kerîm’de de Enbiya Sûresi 3. ayette
(ْين ظَلَ ُموا ِ َّ
َ َّج َوى الذ
ْ َس ُّرواْ الن
َ )وأ
َ bu lehçeye ait bir kullanım mevcuttur.
59 60
Diğer Hususlar
ِ َ َ“ َويَ ْستَنبِئُونO (azap) bir gerçek
Yunus Sûresi’nin 53. ayetinde “ ين َ َح ٌّق ُه َو قُ ْل إِي َوَرِيب إِنَّهُ َحلَ ٌّق َوَما أَنتُ ْم ِِبُْعج ِز
َك أ
midir? diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz gerçektir ve siz âciz
bırakacak değilsiniz” şeklinde geçen “ إِي: Evet” kelimesinin bugün başka bir bölgede Harran’da
olduğu kadar yaygın bir şekilde kasemden bağımsız olarak “evet” anlamında kullanıldığını bilmi-
yoruz.
Harran lehçesinde ism-i fâil olan bir kelime hemze ile başlıyorsa bu hemze mim harfine çev-
rilir. Örneğin آخ ٌذ,ِ آكِل, آمر
ِ ِ
ٌ ٌ ism-i fâil olan kelimelerdir. Bunların Harran Lehçesindeki karşılıkları ماَخذ,
ِ ve ماَِمرşeklindedir.
)ماچل( ماَكِل
217
ABDULHAKİM ÖNEL
Harran Lehçesinde “ ”هوzamiri muttasıl (bitişik) zamir olduğunda sakin “( وvav)” harfine dö-
ner. Örnek: كتابهkelimesinde “ ”هوzamiri muttasıl (bitişik) zamir olduğundan sakin vav harfine çev-
rilerek Harran Lehçesinde كتابُ ْوşeklinde okunur.
Harran Arapçasında أ ُْوbir atıf edatıdır ve atıf harfi olan ’وın karşılığıdır. Ayrıca وda atıf harfi
olarak kullanılır. Harran Arapçasında “ َيلlé” kelimesi bir şart edatıdır ve إذاmanasındadır. Ayrıca إذا
de şart edatı olarak kullanılır. Harran Arapçasında kullanılan َايyahut َّ َمياFasih Arapçadaki ’إماnın
karşılığıdır. Yine Harran lehçesinde “naht” çokça başvurulan bir unsurdur. Bismillah’ın “besmele”,
Elhamdulillah’ın “hamdele” şeklinde kısaltılmasına “naht” denir.61 Harran lehçesinde naht’e örnek
verecek olursak أي شئyerine أي شئ لونه ; أيشyerine ”اي ويلك“ ; شلونyerine “ ”يَ َو ْلkullanılmasını zikredebi-
liriz.
İsimlerde Müfret, Tesniye ve Cem‘
Arapça’da bir isim ya müfret, ya tesniye yahut da çoğuldur. Harran Lehçesini konuşan Arap-
lar ismin bu üç türünü de kullanırlar. Tesniye kipini kullandıklarında ise elif ( )اharfiyle kullanma-
yıp her zaman ya ( )يharfiyle kullanırlar. Örneğin cümledeki konumunu gözetmeksizin merfu
konumda كتاابنyerine كتابني, مصيبتانyerine مصيبتنيderler.
İsimlerde Cem‘e gelince Harran Arapları cem-i teksirin yanı sıra düzenli çoğul adı verilen
cem-i müzekker salim ve cem-i müennes salimi de kullanırlar. Cem-i müzekker salimde cümledeki
konumunun merfu, mansub veya mecrur olmasına bakmaksızın ونyerine ينile kullanırlar. Örne-
ğin merfu konumda مسافرونyerine مسافرينderler. Nasb ve cer durumunda kullanım şeklinde zaten
herhangi bir farklılık mevcut değildir. Cem-i müennes salime de bir örnek verecek olursak عابدات
kelimesini zikredebiliriz. Kırık (düzensiz) çoğula gelince دفرتkelimesini ِدفاترşeklinde çoğul yapar-
lar. Bunun yanı sıra Harran Arapları Arapça’da örneği bulunmayan bazı çoğul şekilleri de kullan-
maktadır. Örnek:
قَ لَم (Kalem)
قَ لَ َم ْني (Kalameyn)
ومة
َ ُأُقْ ل (Uklûmah)
Marifelik Nekrelik
Harran Arapları bir kelimenin nekre olduğunu göstermek için onu yalın haliyle yani başına
( )الgetirmeden seslendirirler. Nekre olan bir ismi marife yapmak için de diğer Araplarda olduğu
gibi ( )الtakısı getirirler.
Fiiller
Harran Arapları isim olan kelimelerde müfret (tekil), tesniye (ikil) ve cem‘ kiplerinin kulla-
nımı görülür. Fakat fiillere gelince fiillerde tesniye kullanımı mevcut değildir. Tesniye kipi yerine
çoğul kipi kullanılır. Dolayısıyla fiillerde sadece tekil ve çoğul olmak üzere iki kip kullanılır.
61 Reşid Atiyye, Mu‘cemu ‘Atiyye fi’l-‘Âmmiyyi ve’d-Dahîl, tashih: Hâlid ‘Abdullah el-Kermî, Beyrut, Dârü’l-kutubi’l-
‘ilmiyye, Tsz., s.6
218
HARRAN’DA KONUŞULAN ARAP LEHÇESİ ÜZERİNDE BİR İNELEME
219
ABDULHAKİM ÖNEL
Örnek:
Yazacak (yakın gelecek) :سيكتب
Yazacak (uzak gelecek) :سوف يكتب
Harran Lehçesinde ise Muzari fiilin yakın gelecek bildirmesi için önüne ِدharfi eklenir.
Örnek:
ِ ِ
Yazacak :ب ْ ديِكت
لى َم َّكة ابَ ِچ ْر ِ
َ رو ْح َع
ُ ْدي
Diyrûh ‘ala Mekkeh bâçir
سريوح إىل مكة بكرة
Yarın Mekke’ye gidecek.
أَ ْنYerine تHarfinin Kullanılması
Arapçada أَ ْنmuzari fiili nasb eder ve anlamını mastara çevirir. أَ ْنve sonrasında gelen fiil ile
oluşturdukları mastara dolaylı mastar denir. أَ ْنile sonrasındaki fiili atıp yerlerine aynı fiilin mas-
tarını getirdiğimizde anlamda bir değişiklik olmaz. Yapılan bu işleme te’vili mastar (mastar-ı mü-
evvel) denir.62
Örnek:
Okumak istiyorum :َأريد أ ْن أق َْرأ
Harran Lehçesinde ise أَ ْنharfinin yerine تharfi kullanılır. تharfi de fiilin anlamını geniş
zamandan mastara çevirir. Harran Lehçesinde son harfin harekesi fiil ve isimlerde daima sakin
olduğundan muzariyi nasb etmesi söz konusu değildir.
Örnek:
ت أَتَ َعلَّ ْم
َ أَريِ ْد
Erîd te ete‘allem
أريِد أ ْن أَتَ َعلَّ َم
Öğrenmek istiyorum.
Bu cümlede ت أَتَ َعلَّ ْم
َ ifadesinin karşılığı “öğrenmek” oldu. Dolayısıyla ت
َ fiilin anlamını mastara
çevirdi.
Bunun yanı sıra lam-ı ta‘lil yerine de تharfi kullanılır. Örnek:
ور ْك ْ ِج
َ يت َأت َُز
Cît te ezûrek
ور َك ِ ُ ِْجئ
َ ت أل َُز
62 Hasan Akdağ, Arap Dili Dil Bilgisi, Tekin Kitabevi, Tsz, s. 466
220
HARRAN’DA KONUŞULAN ARAP LEHÇESİ ÜZERİNDE BİR İNELEME
221
ABDULHAKİM ÖNEL
Yukarıdaki muzari fiillerin muzaraat harfinden sonra gelen ikinci harfi cezimli olduğundan
fiilin başına herhangi bir harf eklenmedi.
Olumsuz Soruda َ َع َج ْل ماve َع َج ْل م ِيKullanılması
Arapça’da olumsuz soru sormak için fiilin başına َ أَماveya َ أََلkullanılır. Bunlardan َ أَماhem mazi
hem de muzari fiilin başına gelirken, َ أََلsadece muzarinin başına gelir.
Örnek:
Kur’ân’ı okumadın mı? : أما قرأت القرآن؟
Kur’ân’ı okumaz mısın? : أما تقرأ القرآن؟
Bizimle oynamaz mısın? : أَل تلعب معنا؟
Harran Lehçesinde olumlu sorularda َه ْلve َ أharfleri kullanılmaz. Bunların yerine soru ses
tonundaki vurgu ile yansıtılır. Olumsuz soruda ise fasih Arapçadaki َ أَماve َ أََلharfleri yerine ََع َج ْل ما
kullanılır.
Örnek:
ب؟ ِ ِ
ْ َع َج ْل ماَ تكْت
‘Acel mâ tiktib? (Yazmaz mısın?)
ْ ْصلَّي
ت؟ َ ََع َج ْل ما
‘Acel mâ salleyt? (Namaz kılmadın mı?)
Arapça’da isimlerin önüne gelen olumsuz soru أَليسşeklindedir.
Örnek:
Bu benim kitabım değil mi? : أَليس هذا كتايب؟
Harran Lehçesinde ise isimlerin önüne getirilen olumsuz soru müzekkerlerde أَليسyerine
مو
ُ ; َع َج ْلmüenneslerde أليستyerine َع َج ْل م ِيşeklindedir. Olumsuzluk edatları olan موve م ِيisimden
sonra gelir.
Örnek:
مو كتايب؟
ُ َع َج ْل هذا
‘Acel hâẑa mû kitâbiy
أَليس هذا كتايب؟
Bu benim kitabım değil mi?
ك ِ َعجل
ْ هذ ْي م ِي أ َُّم َْ
‘Acel hâẑiy mî ummek
أليست هذه أمك؟
Bu senin annen değil mi?
Zamirler
Harran Lehçesinde zamirlerde tesniye kullanımı yoktur. Tesniye kipi yerine çoğul kipi kul-
lanılır.
ُه َّو ُه َّم ُه َّم Gaib
222
HARRAN’DA KONUŞULAN ARAP LEHÇESİ ÜZERİNDE BİR İNELEME
İşaret İsimleri
ذوِل
ُ َه ذوِل
ُ َه ََهذا : هؤَلء هذان هذا
َِه َذن َِه َذن َه ِذ ْي : هؤَلء هذه هااتن
هذاك : ذلك
يچ ِ
ْ َهذ : تلك
وَل ْك
َض ُ َه : أولئك
İsm-i Mevsul Yerine الKullanılması
Arapçada belirlilik alameti olan الtakısı, Harran Lehçesinde hem belirlilik için hem de ism-i
mevsulun yerine kullanılır. Örnek:
ِ
الر َچ َة
َّ بْ الر ُج َل اليِكْت
َّ ه َذا ُه َّو
Hâzâ huvva er-racul el-yiktib er-reçete
الوص َف َة
َ كتب
ُ َالرجل الذي ي
ُ هذا هو
İşte bu reçeteyi yazan adamdır.
223
ABDULHAKİM ÖNEL
SONUÇ
el-Cezîre bölgesinin Diyar-ı Mudar kısmında yer alan Harran şehri, geçmişte Araplara yurt-
luk yaptığı gibi günümüzde de Arap nüfusun yaşadığı bir yer olma özelliğini taşımaktadır. Bura-
daki Araplar, siyasi sınırlar sebebiyle Arap dünyasıyla olan bağın kopmasından sonra fasih Arap-
çayı konuşamayan, Arapçayı yazı, edebiyat ve eğitimde kullanamayan bir topluluk haline gelmiş-
tir. Bununla beraber buradaki Araplar konuşma dillerinde kendi has özellikler gösteren bir lehçe-
ye dönüşmüş olan Arapçayı günümüze kadar muhafaza edebilmiştir.
Harran Araplarının günlük sohbetlerini kaydederek kelimelerin kökenini, geçirdiği deği-
şimleri, fiillerin başına getirilen edatları tespit ederek Fasih Arapçadaki karşılıklarını bulmaya
çalıştık. Fiillerin çekimi, zamirler, isimlerdeki kipler, soru edatları ve diğer edatların kullanımı gibi
hususlarda Harran Lehçesinin tamamen Fasih Arapçaya dayandığını görmekteyiz. Buradaki deği-
şimler dilde kalb ve naht diye ifade edilen harflerin yerinin değiştirilmesiyle veya bazı harflerin
atılarak kelimenin kısaltılmasından veyahut ta telaffuz farklılığından kaynaklanmaktadır. Bu hu-
sus aynı ülkede içinde farklı şehirlerdeki konuşma için mümkün iken Arap dünyasından ve Arap-
çadan tamamen uzak olan Harran Lehçesi için de gayet tabii bir durumdur.
Keşkeşe, istintâ’, telteletu Behrâ, ekelûni’l-berâğîs vb. dil özelliklerinin de kullanıldığı Har-
ran Lehçesi sosyal, siyasi ve ekonomik şartların kısıtlılığı nedeniyle dünyaya açılıp yeni kelimeler
alma ve türetme yerine sahip olduğu kadim kelime ve kavramları korumuş ve bunlarla yetinmiş-
tir. Harran Arapları arasında dilden dile dolaşan meseller incelendiğinde de bunu görmek müm-
kündür. Ancak şu hususa da işaret etmek gerekir ki son yıllarda televizyon ve internetin evlere
girip yaygınlaşması, eğitim dilinin Türkçe olması, Arapça yazı dilinden uzaklaşılması gibi sebep-
lerden ötürü Arapçanın gücü zayıflamış bulunmakta ve Arapçaya, konuşurken birçok Türkçe ke-
lime katılmakta hatta çocuklar arasında Arapçayı konuşamayanların sayısı gün geçtikçe artmak-
tadır.
KAYNAKÇA
Abduh er-Râcihî, el-Lehecâtü’l-‘Arabiyye fi’l-Kırââti’l-Kur’âniyye, İskenderiyye, Dârü’l-Ma‘rife
el-Cem‘iyye, 1996.
Akdağ, Hasan, Arap Dili Dil Bilgisi, Tekin Kitabevi, Tsz.
Aksan, Doğan, Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle Dilbilim), Ankara, (2003).
Aslan, Ahmet, Bedii Sanatların Şairi el-Hasan b. Esed el-Fârikî Hayatı ve Şairliği, İstanbul,
Cantaş Yayınları, (2012).
Aslan, Ahmet, İslâmi Fetihten Emevî Döneminin Sonuna Kadar Diyâr-ı Mudar’da (Harran
Bölgesinde) Arap Edebiyatı Çevresi, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 17, Sayı: 27,
(2012).
Atiyye, Reşîd, Mü’cemu ‘Atiyye fi’l-‘Âmmiyyi ve’d-Dahîl, tashih: Hâlid ‘Abdullah el-Kermî, Bey-
rut, Dârü’l-kutubi’l-‘ilmiyye, (Tsz.).
el-Belazurî, Futuhü’l-Buldân, thk. ‘Abdullah Enis et-Tabba‘, Beyrut, Muessetü’l-Mu‘af, 1987.
el-Cezerî, İbnü’l-Esîr, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîsi ve’l-Eser, (4 Cilt), Tahkik: Tahir Ahmed ez-
Zâvî ve Mahmud Muhammed et-Tannâhî, b.y., el-Mektebetü’l-İslâmiyye, (Tsz.).
224
HARRAN’DA KONUŞULAN ARAP LEHÇESİ ÜZERİNDE BİR İNELEME
Çıkar, Şirin ve Timurtaş, Abdulhadi, Mardin-Ömerli’de Kullanılan Arap Lehçesi Üzerine Dilsel
Bir Tahlil, Uluslararası Ömerli Ömeran ve Çevresi Sempozyumu 2011, İstanbul, Kent Işıkları Ya-
yınları, (2012).
Edîb ‘Abdulvâhid, Muhammed, Mu‘cemü’l-Fasîh Minellehecâti’l-‘Arabiyye, Riyad, Mektebe-
tü’l-‘Ubeykan, (2000).
el-Endelesî, Ebû Hayyân, Tefsir el-Bahrü’l-Muhît, (8 Cilt), Tahkik: Abdurrezzak el-Mehdî,
Beyrut, Dâru İhyai’t-Turâsi’l-‘Arabi, (Tsz.).
Enis, Feriha, el-Lehecât ve Üslûbu Dirâsetihâ, Beyrut, Dârü’l-Ceyl, (1989).
Enis, İbrahim, Fi’l-Lehecati’l-‘Arabiyye, Kahire, Mektebetü’l-Anclu el-Mısriyye, (1965).
el-Ferâhidî, Halil, Kitâbü’l-‘Ayn, (4 Cilt), Tahkik: ‘Abdulhamîd Hindâvî, Beyrut, Dârü’l-
Kutubi’l-‘İlmiyye, (2003).
el-Hamevî, Yakut, Mu’cemü’l-Buldân, (5 Cilt), Beyrut, Dâr Sâdır, (1977).
İbn Havkal, Sûretü’l-Arz, Mektebetü’l-Hayat, Beyrut, (1996).
İbn Manzur, Lisanü’l-‘Arab, (15 Cilt), Beyrut, Dar Sadır, (Tsz.).
Kara, Erol, “Lehçe Bilimi ve Dil Haritaları”, Ankara, Türk Dili, Ekim 2, Sayı: 478, (1991).
el-Makdisî, Ahseni’t-Tekâsîm fî Ma‘rifeti’l-Ekâlîm, Leyden, Brill Matbaası, (1906).
Önel, Abdulhakim. Harran Araplarında Dil ve Edebiyat Bağlamında Arapça Meseller ve
Tahlilleri, Harran Üniv., SBE, Temel İslâm Bilimleri ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi
(2016).
Oppenheim Von, Caskel Werner, ve Braunlich Erich, el-Bedv, (4 Cilt), el-Varrâk li’n-Neşr,
(Tsz.).
Procházka, Stephan, “Does geographical periphery imply linguistic periphery? The examples
of the Arabic dialects of Cilicia and Urfa in Southern Turkey”, Bucharest Üniversitesi, Arapça Araş-
tırmalar Merkezi, Romano-Arabıca Konferansı, VI-VII, (2006).
Procházka, Stephan, “Genüsse aus der Steppe: Kulturgeschichtliches und Etymologisches zur
Wüstentrüffel nebst einem Text im arabischen Dialekt von Urfa (Südost-Türkei)” Des Instıtuts Für
Orıentalıstık Enstitüsü tarafından yayınlanan Viyana Dergisi, Cilt: 100, Viyana, (2010).
Procházka, Stephan, “Interesting Facts on Ancient Mounds – Three Texts in the Bedouin Ara-
bic Dialect of the Harran-Urfa-Region (Southeastern Turkey)” Ingham of ARebîa, Leiden Brill,
(2013).
Procházka, Stephan, “Lexial Features Of The Arabic Dialect Spoken İn The Harran-Urfa-
Region”, Alf Lahğa wa lahğa, 9. Aida konferansı, Editör: Olivier Durand v.d, Münster, (2014).
Procházka, Stephan, “The Bedouin Arabic Dialects of Urfa”, 5. Aida konferansı, Cadiz, (2002)
Riyâd Kerîm, Muhammed, el-Muktadab fi lehcati’l-‘Arab, b.y, (1996).
es-Sabbân, Muhammed ‘Alî, Hâşiyetü’s-Sabbân ‘alâ’l-Eşmûnî, Dâru İhyâ-i’l-Kutubi’l-
‘Arabiyye, tsz.
Sevâdî, Abd Muhammed, el-Ahvâlü’l-İctimâ‘iyye ve’l-İktisâdiyye fî Bilâdi’l-Cezîreti’l-Furâtiyye,
Bağdat, Dârü’ş-Şuuni’s-Sekafiyyeti’l-‘Âmmeti, (1989).
Sîbeveyh, el-Kitâb, Bulak Matbaası, (1898).
eş-Şelbî, Ali, el-İmâle fi’l-Kırââti ve’l-Lehecâti’l-‘Arabiyye, Beyrut, Mektebetü’l-Hilâl, (2008).
Şeşen, Ramazan, Harran Tarihi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1996.
225
ABDULHAKİM ÖNEL
Yıldız, Murat, Standart ve Yerel Arapça’nın Tarihsel ve Filolojik Sınırları: Mısır Lehçesi Ör-
neği, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Cilt 10, Sayı 3, (2010).
226