You are on page 1of 587

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

khttp.//qroupS-google.com/group/merQkediyorum
İSTANBUL ANSİKLOPEDİS

O k u z A r a b a l a r ı n d a İ s t a n b u l H a n ım la r» . N»8&-i8âö
f B e ll o n u n b ir t a b l o s u n d a n S a b i h a Bozcalı eli ilej

http://groups.googlexom/group/merakediyorurrv
İh sa n Jlaıııam ioslu. D m lr t adam» vc edlb fU 'a d Mi-

itha( eliyoram R. E. *<IÇO

r 7J '’

.r -K

iîa

http://groups.google.
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
İSTANBULUN: LAMI. MESCID. MEDRESE, MEKTEB, KÜTÜPHANE, TEKKE. TÜRDE KİLİSE.
AYAZMA. ÇEŞME. SEBİL. SARAY. YALI. KONAK. KOSK. HAN. HAMAM, TİYATRO, KAS!\ EtlANE.
m e y h a n e , b ü t ü n y a p i l a r i . . . d e v l e t a d a m i . a l i m . şA ııt, s a n a t k a r . 15 a d a m j ! e k i h ,
MUALLİM. HOCA. DERVİŞ. PAPAZ. KESİŞ. MECZUB. NEVCİHAN, NİGÂR. HANENDE. SAZENDE.
ÇENGİ. KÖÇEK, AYYAŞ, DERBEDER. PEHLİVAN. TULUMBACI. KABADAYI. KUMARBAZ. HSHSIZ.
KERSEHİ. DİLENCİ. KAATİL. BÜTÜN SOHBETLERİ DAÛI. BAYIRI. SUYU. HAVASI, MESİRE YER­
LERİ. BAHÇELERİ, BOSTANLARI. VE İLAH BÜTÜN TABİAT GÜZELLtKLERİ VE COĞRAFYASI
SOKAKLARI. MAHALLELERİ. SEMTLERİ- YANGINLARI. SALGINLARI. ZELZELELERİ. İH­
TİLÂLLERİ. CİNAYETLERİ VE DİLLERE DESTAN OLAN ASK MACERALARI . İSTANBUL HALKI­
NIN DEVİR DEVİR ÂDET. AN'ANE. GİYİM VE KUŞAMI... İSTANBUL ARGOSU. ISTANBULA
AİT RESİMLER. ŞİİRLER. KİTAPLAR. ROMANLAR. SEYAHATNAMELER.,. İSTANBULA GEL­
MİŞ YABANCI ŞÖHRETLER

REŞAD EKREM KOÇU

Bu cıidde: Salm Turgud AKTANSEL. Sermetl M uh tar ALUS. M ıaarrer ESEN. İhsan HAMAMİOCLU.
VâBİI HİÇ, Rtşad MİMAROĞLU. A. C&bir VADA merfeumlırla M rhmed Alı AKBAY. Ekrem Haidsı
AYVERDİ, Hakki Râif AYYILDIZ, Na^id BAYLAV. Şükrü Nail BAYRAKDAB. Osman Nuri ERGİN.
Semavi EYİCE. Ali GENCELI. Celâleddin GERMİYANOĞLU, H akla GÖKTÜRK. Reijld Hstlid GONC.
Zekii IIAKVAK H üsnü KINAYL1, Hasıın KOCAMAN, Mo-hmed KOÇU. SBildi N iîlttı NİRVEN. T
YılmaE ÖZTUNA. Kevorlt PAMUKCUYAN. Neoklis SARK İS. şaltir TUNÇÇAPA knlem aıkaflaslısı el-
mi*Ur.

T u r a n AÇ IK SÖ Z , S a b ih a BO ZCA LI, B c iiç rt CA N TO K . O Zeki ÇAKAI.OZ. MUnil FEHİM- F A .


H ÇİZER, H A , H- H üsn ü, N K İh İZM İR LIO Ğ L U , M KA YALAR, A BHIcnd K O ^U , Kumu) KÜLWAT. ■
" r t a d SEVİNÇSOY. B û le n d ŞEBEK. Zeki YÖNET. K e m a l ZEREN rsslm , h a rita , kroki ve plânları
japnmlardır

r « it u . 3P b a ji t a v{. iucûu dl>ım U 4i ■ J lı [ilk. resim r e h a r ita U avrsi.

DÖRDÜNCÜ CİLD

BABA — BAYRAMPAŞA

Rf^ad Ekrem Ko$a ve M«bmet Alt A k b v


İSTANBUL ANSU£LOP*DlM
Tf N utrlrat KollektlI girlutt
İS T A N B U L , 1860
/< * !

m/group/merakediyorum
Yabancı rhllcre tercome hakkı ve türkço basiti lm lüu yalnız jic ja d Ekrem K oçu nun dur

Nl/BGÖK VE HÛSNÜTABİAT MATBAAt+ARINDA BASILMIŞTIR-

http://groups.google.<
1885 - 1890 amamda B iyand Meydaor
(Resim: 0. ZckJ Çaknloz)

B
çıkm ış sa n a tk â rla rd a n idi; hayatı hakkında
başk a b ir k a y d e rastlan am ad ı.
Bibi.: Evliya Çtlebi, I.

B ABA A CAO CLU (Hacı) —- A sıl a d ı Ha­


c ı İm am K u li’d ir, G encelidir. tstan b u ld a halı
v e ip e k li k u m a ; tic a re tiy le m eşgul id i. Ka-
BA BA — V a p u r v e k a y ık isk elele rin d e, p a iıç a rşıd a d ü k k â n ı vard ı, ö m rü n ü n biiyük
v ap u r v e y e lk e n li g e m ile rd e , m o to rla rd a , m a - b ir kısm ın ı tsta n b u ld a g eçirdi ve 1946 sen e ­
v u n a U rd a h a la tla rın b a ğ la n d ığ ı k ü tü k d e n ve­ s in d e b u ra d a v e fa t e tti. Z arif, nü k ted an b ir
ya d e m ird e n y a p ılm ış b o d u r s ü tu n la r. M erd i­ z a t id i. T û rk ista n d a R usyanıo biiyük b ir kıs­
ven k o rk u lu k la rın ın v e tr a te a n la r ın ek se riy a m ınd a, M ısır, S u riy e, Ira k , İra n , H indistanda
ib t k ısm ı to p u z lu b a ş s ü tu n la rı, tsta n b u lu n s e y a h a tle rd e b u lu n m u ştu r. O ğlu N ecef Bey
m ah alle k a n l a n ev in i, k a rıs ın ı { o cu k ları ih ­ B ak ırk ö y B ez r e P am u k F a b rik a sı m ühendi­
sid ir. D iğ er ço cu k ları d a v a rd ır. B u n la r Gen-
m al e d en e rk e k le r h a k k ın d a te ş b ih yo llu k u t­
ced e k a lm ışla rd ır.
n u la rd ı :
Ali Geoc«U
— H e rif herif!.. S e n n e y in babasının!?
İsk ele b a b ası m ı, tra b z a n b a b ası m ı!? K ızın BABA Â H Û — O nyedinci A srın ortala­
g elin lik o ld u ay ağ ın a g e çire ce k ta k u n y a sı b ile rın d a viizere ve H littkâr huzuruna çıkmış
yokl... n a m lı sazen delerden , t akım sah ib i dairczen-
le rd e n d ir. H ay atı haklım d a başka b ir kayda
BA BA — tsta n b u lu n h â n eb e rd u ş giirû hu rastlan am adı.
arg osund a m ü ste h ce n isim lerd en . B ibi.; Evliya Çelebi, I,

BABA ACEM İ — O nyedinci A sır o rtasın da BABA CÂ FEK — tstan b u ld a, kendi adı­
1 yafam ı} tınm iı sazen d elerd en , tak ım sahibi na n isb etle b ir zindan bulunan A rab aslından
d a ire te n le rd e n , v fiz e n v e h ü n k â r huzuruna b ir y a tırd ır. M uam m er O nur, İstanbul ve «i-

öm/group/merakediyorum
BABACA FER ZIMBANI
İSTANBUL
— 1734 —

vanndakl yatırlar hakkında neşrettiği bir ettirilmiş ve bu münasebetle Ztndankapısına


aıakaledc Osman Ergin Ilc Naci Ayral’a a t­ da Hazreti Câfer kapısı. yahut Babı Câfer! adı
fen şu satırları yazıyor: verilmiştir. Baba C âferin eskiden beş ttlrbe-
»Baba Câfer, simdi İpçiler denilen Zindan- cları vardı. Bunlar vazifelerini nöbetle yapar­
tapısında karanltk bir türbe içinde yatar. Bir lardı. İstanbul k a d ın la n bu türbeye bağlıdır­
rivayete göre, Baba Cafer, im am Hiiseyiııin lar. B ir kadın çocuk doğurm adan önce bir
{uçuklarındandır. Merkadinin bulunduğu yer, deste mum alarak buraya gelir ve tUrbedara
«skiden borçlarını vermeyenlerin lıapis ve okunarak tesbihden geçenli- B undan başka
tevkif edildiği zindandır. Baba C aferin asıl çocuğuna ilk giydireceği çam aşırı d a bir boh­
adı Seyid Cafer’dir. Bu zat. Şeyh Maksud ça içinde doğuma k ad ar tü rb e d e bırakırdı.
adında bir arkadaşı ile ve yanlarında beş altı Çocuk doğup sekiz, dokuz yaşına kadar se­
yüz Jcişi bulunduğu halde, Abbasî halifesi nede hiç olmazsa b ir kaç defa buraya g etiri­
H anm iineşid tarafından elçilikle Istanbula lerek o k u tu lu r ve tesbihden geçirilirdi. H usu­
gönderilmişler. Bunların şehre girişlerinden siyle haşarı çocukların Baba C âfer türbeda-
biraz önce, ötedanberi KOcamustafapnşada rın a okutulm adıkça yaram azlıktan vazgeçme­
teşkil ettikleri bir mahallede oturan A rap lar­ yeceklerine İnanılırdı.
la Huralar arasında bir çarpışma olmuş. Bu «Baba C âfer tü rb e sin d e ikinci b ir m er-
çarpışmada m âslümanlardan b ir çok kimse şe ­ k a d d ah a g ö rü lü r ki, bu, Çoban Ali Dede n a­
hit düşmüş. B unların cesetleri göm ülm lyerek m ında b irin e a ittir. Ç oban A li D edeye Zin­
günlerce sakaklarda /kalmış. Seyid C âfer ile d an cı A li B aba d iy en ler de çoktur. Bundan
arkadaşı Şeyh Maksud, işte bu sırada Istan- başka tü rb e içinde b ir d e kuyu vardır. Baba
bula gelmişler. Seyid C âfer arkadaşı ile be­ C âferi ziy aret ed en ler, b u ku y u d an alınmış
raber Bizans im paratorunun h u zuruna çıktık­ suyu içm eden ve zindancı A li B abayı da zi­
ları saman, şehitlerin böyle sokak o rta la rın ­ y a re t e tm e d en tü rb e d e n d ışarı çıkmazlar.»
da bırakılmasından dolayı Seyid C âfer im ­ S erm ed M u h tar Alus d a tü rb e hakkında
paratora bir hayli şiddetli sözler söylem iş. aşağıdaki n o tu te v d i etm iştir:
Bunlardan m üteessir olan im p arato r da k e n ­ «Y em işde, Z ıttdatıkapusunda, y e r altında
disini, şimdi yatm akta olduğu zuırfaııa a ttır­ ıştk girm ez, loş, d ah a d oğrusu kapkaranlık
mış, Seyid Câfer hu zindanda zeh irlen erek ö l­ b ir tü rb e d ir. İç in d e k a n d ille r yan ar; yanm a-
dürülmüş. Bu rivayetten anlaşılıyor ki, Seyid sa göz gözü görm ez.
Câfer sinirli ve atak b ir adam m ış. H albuki «B oncuk d e n ile n havale illetin e tu tu la n ­
arkadaşı sâkln ve herkesin mizacına göre h a­ ları, iki, üç yaşm ı geçtiği halde hâlâ emekli-
reket etmesini bilen b ir kimse olduğu cihetle, yenleri, kem ik h astalığına uğraytp bacakları
imparatordan iıin alarak yanındaki adam la­ çarp ılan ları, a b u r e o b u r tık ılarak sıskalaşıp
rın yardımı ite şehitleri göm dürm eğe mu. g özleri lokm a, k a m ı d avul kesilenleri, naza­
vaffak olmuştur. r a u ğ ra y a n la rı b ir şeyden korkup boyunu
«Diğer bîr rivayete göre, Şeyh Zindanı H u t d ağ ı gibi şişe n le ri e n önce m u tlak a oraya
A bdürrauf Samedaut nam ında bir zat İsta n ­ g ö tü rü rle rd i. T ü rb e d a r efen d i b u n la ra okur,
bul muhasarasında bulunm uş ve kapıdan nefes ed er, h e r b irin i b e şyüîlük tesbihden
şehre girmiştir. Bunun için bu kapuya Zın- geçirir, kim ine de ü stü n e m ü h ü r basılmış,
dankapusu denilmiştir. H alil» H aruntirreşid tü tsü len d irilecek , y a h u t suya konup o su içi-
zamanında elçilikle Hizansa gönderilip bu rilecek k â ğ ıtla r v erir, vaktü hale göre, gö­
zindanda zehirlenerek öldürülen Baba Câfer, nü ld en k o p an k ırk p ara, ik i k u ru ş, çeyreği
Şeyh Zindanı A bdürrauf Sam edaninin cedle- cebe atard ı.
rindetıdir. Şeyb Zındazü A bdürrauf Sam cdanl «B aba C âfer tü rb esin in önü, içi h e r gön
İstanbul fethedildikten sonra kendi yeşil sa­ kucağında, elinde çocuklar bulunan kadın­
rığını çıkararak Baba Câferin baş ucuna ko­ larla dolar; sıra gelm ek için beklenip du ru ­
yup yetmiş sene bu zindanda onun tü rb e d a r­ lur, öne geçip b ir an evvel o raya girelim di­
lığını yapmıştır. ye m ecelleşiür, itişilip kakışılırdı.*
«Baba Cafer türbesi, Yeniçeriliğin ilg a ­ BABACAFER ZİN D A N I — F e tih te n Ye­
sından sonra İkinci Mahınud tarafından tam ir niçeri O cağının lâğvına k a d ar, B üyükşehrin

http://groups.google.
a n s ik l o p e d is i — 1735 — B ABACAFER ZİNDANI

başlıca mahpushanelerinden bîri İdi ki, es- ceresinden U r m&hk&m: — Ey hayır sahip­
esnaftan, avamı nfadan ve serseri güruhun­ leri! Diz burada açız!.. Merhametinize sığını-
dan kaal]) ve hırsızlarla borç ve zina mah­ y o m /'. Bizi unutmayın! yollu durmadan
kûmları Galata zindanı iie buraya atılırlardı. bağırır, ve mahpuslara, hayır Rahiplerinin
Kadınlar için de ayrı b ir y e r vardı. Siyasi sadaka akçesiyle ayni yardımlarından her
mücrimler ve asker ocaklarından birine m en­ gün birer paralık ekmek ve birer küse çorba
sup olan kaalfller ve hırstziar iso Babrâlideki dağıtılırdı. Geceleri b irer mum verilirdi.
Tomruk'â, Vedikuleye. Rumelihisarına, T er­ •.Biiyükşehir halkınca da, zindan m ah­
sane zindanına. A ğakapusu zindanına konu­ kûm larına her giuı tasaddukta bulunmak bü­
lurdu. Umumiyetle de vücudüniln izalesi yük sevap bilinirdi. Nezir kurbanları da, he­
matlûb şorirîer, zindanda gceeleyjn boğulur, men daim a zindana gönderilirdi.
cesedleri de, ayağına tas bağlanıp b ir çuvala «Fakat sonraları suiistimaller bajlamış,
konulduktan sonra denize atılırdı. zin dan kâtipleri sadaka ve nezir akçalar! ile
Baba Câfer zindanı, İstanbul surlarının a y n iy atın ı Wr yimelik edinm elerdi, Çorba
Haliç boyunda b ir burcun altında olup, fetih­ pişirilmesi olmuştu. Yevmiye ü tljer akçelik
ten sonra bu burç ve yanındaki ta p u «Zm- ekmek dağılırlar, paranın üst tarafını undan
dankapusu» adını alm ıştu, Vakantivfe Ahmet! kâtipleri aralarında taksim ederlerdi.
Lûtfi Efendi, tarihinin üçüncü cildinde H. «Kurban ve mum nezirlerinden, yirmi
(1&31 -1832) vekayli arasında, bundan böyle mahkûma bir okka et ve bir mum verip M
Zındankapusuna «Baba Câfer» denilmesi için taralını, odabaşı ve kâtipler üleşirlerdi.
bir irade çıktığından bahsediyor ise de, Bâbı «M ahkûmlardan biri, yüksek makamlara,
Câîer ve h attâ «Babacâîer kapusu» isimleri devlet ricaline şefaatnam e, ahpab ve akraba­
halk ağzında tutunam am ış, «Zındanfcapusu» sına m ektup gönderecek olsa, derkenar ak-
adı devam edegelmigtlr. ça&ı ile a ltm ç paradan beş kuruşa kadar pa­
Osman N uri Ergin» «MeceUei linajııru B e­ t a alınırdı
lediye» adında muazzam eserinde, İstanbul «Bir m ahkûm , zindana yatak, kilim ve
Kadılığı sicillerinde kayıtlı H. 1180 {M. 1766) keçe gibi m efruşat getirecek olsa, yatak ak­
tarihli b ir ilm ühabere dayanarak B abacâfer çesi adı ile kendisinde» b ir altına k a d ar para
Zindanı ile zindan nizam ı ve hayatı hakkında alınırdı. Verm iyen, ta ş üstünde yatıp kalkma­
Çok kıymetli m alûm at verm ektedir; şöyle ki: ğa m ahkûm bırakılırdı.
«Zmdana atılanların iaşesi vesair ih ti­ «Bir m ahkûm un a l ve itlâgı em ri gelse,
yaçları için devlet hâzinesinden h içb ir şey alabildiklerini alırlardı.
sar/edilmezdi. H e r gün, junâMitm Xxû& pen- «Subaşılar tarafından tutulan h ırs a la r ve
yankesiciler zindana atıldığında, vak’a şüyu
bulm am ı; ise, ÜÇ beş gün s o n ra 'h ırsız ve
yankesicilerden alacaklarını alıp serbest bı­
rakırlardı.
«M ahkûmlardan, zindancılara para yedi­
recek k u d rette olanlar, h o ; tutulurdu. Borç
yüzünden zindana atılm ış yah u t ciinııii pek
o kadar büyük olm ayan mahkûm lar, zindan
kâtiplerine akçe verecek durum da olup da
vermezlerse, tü rlü yollardan muazzeb edilir­
di. P ara verenler ise -hoş tutulur, hattâ, ettr-
mü yok im i; tecessüs ettik diye hakkında fe-
faatnam eler tanzim edilirdi.
«Rum, Erm eni ve Y ahudi akalllyet ce­
m aatler sandığından sundan suhasısına rüş­
B a b tc tfe r Zindanı vet verirler ve bu suretle bir gayri müsliın
(B e tte . Nezih) zindanda miislüman m ahkûmların nail olama-
n/group/merakediyorum
RABACAKER ZT.VDAMl — 17*8 — İsta n b u l

d ik lin rah atı tem in ederdi. Zindanın itib arlı cam i avlusunda, sokakta, t e k i r odalarında ve
m isafirlerini gayri mUslimler teşkil ederdi. kırlarda ve gerekse m ahalle aralarında aleni
?H. 1180 de. B aba C âfer Zindanının bu ve gizli fuhş ile ittitıam olunan zaniyeler ve
bozuk düzeni düzeltilm ek istenildi ve 5 u te d ­ fah işeler de H abscafer Zindanının kadınlar
birler a ü n d j; kısm ına atılırdı, M ahalle im am ları, bu gibi
1 — İstanbul kadılarının nezareti ve genç kız ve kadınları zabıtaya İhbar eder,
Divanı 311de çavuşbaşı bulunanların hükm ün­ zabıta da ihbardan sonra şiddetle takip v«
de bulunan Baba C âfer Zindanına, etvar ve zaniyeyi ve fMUşeyi zindana atm akla muvaz­
harekâtı m ü c e rre t, n a m u sa ir b ir 2111dan su zaf idi. B ir zanlye Veya fahişe, zuıdandan an­
bacısının tâyini. cak tövbe ve istiğfar etm ek suretiyle k u rtu ­
2 — Zindana konulan b ir m ahkûm dan. labilirdi; h ak ikaten nâdım ve pişm an olduğu­
h e r ne su re tle olursa olsun h içbir p a ra a lın ­ na d air, m ahallesi im am ı ile m ahallesinden
mayacaktır. sözüne jtim ad ed ilir b ir zatın kefaleti de
3 — A f ve itla k edilen m ahkûm dan, h a r t şa rttı. İstan b u l K adılığına hitaben yazılan H.
nam iyle 18 para, dilekçe akçesi nam iyle de 1192 (M. 1778) ta rih li b ir ferm anda, zaniye
i& para alınacaktır. ev fâh işelerin tövbe ve İstiğfar ile tahliye
4 — G ayri m iislim lerin verdikleri rü ş ­ lerin de de bâzı kızlarla kadınlardan p a ra alın*
vetin katiyen ö n üne geçilecektir. dığı, bu n u n şiddetle önü ne geçilmesi, p ara ile
5 — Kule penceresinden m tinadiye veri­ kefa le tte bulunan İmam ve şahitlerin de, cü­
len sadakalardan toplanan, akçe İle h e r gün rü m leri sab it olduğunda sürgüne gönderile­
m ahkûm ların ekm ek v e ço rb aları ra u ta d üze­ c ekleri yazılıdır, V akanüvis Atrnıed Lûtfi
re muntazam an tevzi edilecektir. C um a g ü n ­ E fen din in H. 1247 v ektiyi) arasınd a k a y d etti#
leri d e pilâv verilecektir, Bu p a ra y a BabaeS- bir b endd en , b ir a ra E abacâfer Zindanının
fe r Tilrbedarı m ütevelli ve zindan s u ta ş ısısı yalnız k ad ın m ah k û m lara tahsis edildiğini
öğreniyoruz, vakanüvis «Bu an e kadar m a­
na zır tâyin olunacak ?e p a ra onlarm e)t İle
»M folutıacaktır. halli m ezkur taife! nisaye m ahsud m ahpes it­
tihaz o lu n m u ştu . (Baba C âferle zindancı Ali
fi — taşe, odun, köm iir, kandil, v e de-
D edenin) ru h a n iy e tle ria e hürm eten Ahmedi-
lekçi m asrafları çık tıktan so n ra g e ri k a la n
y e m eyd anı c ivarın daki lobhane nisaya tah ­
para, k eselere ko nup m ü tev elli ve n a z ır ta ­
sis ile zind anı m ezkûre karakolbane inşa
rafından m ühürlenecektir.
(olundu)» diyor.
7 — tsta n b u l k ad ıları, h e r d ö rt a y d a b ir ts ta n b u ld a, bâzan sa lta n a t tebeddülü, h i ­
zindan hesaplarını te tk ik ed ec e k tir. F azla zan d a b ir sa d ra z a m ın sukutiyle neticelenen
para ite, borç yüzünden hapsedilm iş o lu p hiç­
a sk e ri ih tilâllerd e, ih tilâlcilerin ilk işlerinden
b ir vakit borçlarını Sdeyem iyecek o la n la rın
b iri G alata v e B abacâfer Z indanlarına gidip
b orçlan ödenecek v e b u g ib ile r tah liy e ed i­
k ap u iarıııı açm ak, b u radaki m ücrim ini salı­
lecektir. v erm ek o lu rd u . M ahp uslan hürriyetlerine
8 — M ahkûm ların istid aların d an , d e rk e ­
kav uştu rm ak, ihtilâli id a re ed en ler indinde
n ar akçesi olarak yirm i paraya k a d a r h a r ;
b i r u ğ u r say ılırd ı. B u na b ir ö rn ek olarak,
alınacak; ku dreti olm ayanlarınla m eccanen
N aiına ta rih in d e n , Genç O sm an vakasındaki
yazılacaktır. H ilafında h a re k et e d en k â tip le r
Su s a tırla rı okum ak kâfidir:
Şiddette teoriye edilecektir.
« ... v e asker, gükrane-i cü îte , BabacM er
9 — H e r gün zindana a tıla n veya zından-
îtıın b n m a varıp a n d e ve G alata Zindanında
dan çıkarılan m ahkûm lar evvelâ çavuşbaşı
o lan m ahpusları itlak ettiler. Ve ta ş gem ile­
ağaya inha olunacak ve ancak onun tasdikin­
rin d e ve te rsa n e zindanında olan m ücrim leri
den sonra bir adam zindana konulup çıkarıla­
bilecektir. salıverd iler...»
B aba C âfer Türbesi ve Zindanı tstanbul
10 -— Bu nizam ın aynen tatb ik ınd an zin­
A nsiklopedisi adına 1951 y ılı şubat ayında
dan s ü b a jm şiddetle mea’ul tutulacaktır». H akkı G öktürk tarafın dan ziyaret edilm iş vc
Zina ve fuhşun, gazabı Sübhanl olan ta ­ aşağıdaki no tlar v e rilm iştir:
un ve vebanın zuhurunda başlıca sebepler­ T ürbe ve a n d a n 1934 B elediye Şehir
den bilindiği devirlerde, tstan bulda gerek
A S S İK tO P E D fS t
— 1787 — B A B A D A Ğ I YOKUŞU

Canbazbanı Sokağı kavşağı klişesindedir. tki kuyu vardır. B aha C&feriıı sandukası da b ir
demir kanatlı sokak kapo sun un Ustilndc şu dem ir parm aklıkla çevrilm iştir.
kitâbe vardır: Zindana çıkan ta ş m erdiven on d ü rt ba­
sam aktan sonra «ağa kıvrılır, b u m erdivenin
.Ycrkarfl K avti) Cafer nılİA lU lv »nbfi
1296 <M. 1881) yirm i -bej basaznaklık bu ikinci kısm ı tepe
penceresiyle aydınlatılm ıştır. Zindana tek ka­
Gel ılyarct kıl niynı e l C aftrüîengâriy* natlı b ir dem ir kapudan girilir. E vveli zin­
ftü p te ttji «lerd o lan lar ^İ httiIIIaIi o lu r b of
Gerek cköar gerek «ıram ı n edeklâ hüznll endişe
dan mescidi görülür. Tahta döşeli ve 5 x 9
NamUrfidı b e n n iirtd Idcr id e n ey te eû$ m etre kare genişliğinde olan mescidin m ih­
ra b ı duvar içinde b a sit b ir kem erden ib aret
Kınat eyle UÇ ibli» dahi surei Fatih*
olup içinde vaktiyle m ahkûm lar tarafından
Btt âli AJİ Babayı »kın ejlcnte ferâmikg
C|er nii'mln e |e r gayri alub bir katre âbtndeo kullanıldığı rivayet edilen iki toprak testi bu­
Basılı cihl ntcatden her kim eylerse nfijj lunm aktaydı; m escid dem ir ısgara parm ak­
lık lı d ö rt pencere ile aydınlatılm ıştır. Asıl
Bu dem ir k apunun ark asın da bulunan zindana b u rad an yine te k k an atlı d em ir b ir
ikinci bir cam lı k apu dan ön kısm ı ta ş arka- kapudan g irilir v e o n basam aklı gayet d a r bir
daki geni? kısm ı ta h ta döşeli b ir m « İh a le gi­ ta ; m erdivenle Çıkılır. Zindan 4 x 9 m etre
rilir. Medhalin solunda tü rb e d a rla ra m eşruta 4tare genişliğinde tavanı tonos ö rtü lü be} k ü ­
oda, onun yanında zindana çıkan m erdiven, çü k m azgal deliği ile aydınlatılm ış b ir yerdir.
geride sol dipte de tü rb e kapusu bulunm ak­ Baba C âfer T ürbesi ve Z indanı bu s a tır­
tadır. İki dem ir k an atlı tttrb e kapu sun un üze­ ların yazıldığı sırad a Topkapu Sarayı müzesi
rindeki talik bat ile manzum k itab e şudur:
m üd ürlüğ ü em rind e bulunuyordu.
İkinci Mahmudun Turan BABACAN — A slen Ü sküdarlıdır; De­
gihi krrrar jl yem h u rfiti .Sultan MaJımv< desi D ağıstan m uhacirlerindendir, Pendikte
Bösav bulk ile odur fahri m nlüki bdâffl İstasyon karşısın da kahvecidir. K ahvesini sa­
b a h la n sa a t d ö rtd e açar. İlk tre n e yenilecek­
Devri Fatih geçeli İşbu makanu râşen
le re kahve, çay hazırlar ve uzun uzun hikâye­
Otaamıgkc» himenı (tevsiine?) mazhari lâm
le r a n la tıp tre n zam anı beklem ek zahm etini
Kıkfa tecdidine ferman o mnced&id unvan bu şekilde g iderir. T renin in canlı tarifesidir,
Çilerin m bini $&d eyledi ber vefki merim
tre n zam anı gelince yüksek sesle bağırıp aha­
Öyle Câfâr İri Hattan tenine kılmış İdî liye ih ta r eder.
Tâbİtn ahdi flehidft bu mafıal içre lüyfim Vüoud yapısı ir i y a n , lâtifeci; kendisini
Gel de Ihlig İle ol câyl îcâbetdir bo Pendikte, K artalda, Tuzlada, Gebzede ve o
Siibhagtrılâni düa g£bl cihana müdâm civarda herkes tan ır. A rada sırada ocak ba­
şında vaaza başlayıp m üşterilerin e ahlâkî
Alem oldukça naıargâlıi veli agâh
Mim itstts sebl devranı Hudayl aiıâm öğütlerde bulunur. V elhasıl hoş bâr esnaf ti­
pidir. (1951).
Beadci s&dıkı Es'ad didl »İbâ tâ rih
AB Gencel!
% k ı t i Cite r i yapdk ne gfim l ^ h l enam

1290 (M. 1834-1935) BABAÇ — H âoeberduş küllı9ni1er argo­


sunda iri y a rı adam ; k en d i m uhitlerinde kü­
Kapudan zemini ta ş döşeli küçük b ir m et­
çüklere hü rm et telk in edem em iş yaşlılar; ek­
hale sonra türbeye girilir. 5 x 9 m etre k a re
seriya lik a b olarak kullanılır: «Babaç Tâhir,
genişliğinde tahmin edilen türben in » m in i
Babaç Sâlih» gibi. Babaçda b ir de tezyif var-
tahta döşeli üstü tonos ile örtülm üştür. Işık dır.
alacak ka.pudan başka hiç b ir yeri yoktur,
elektrikle tenvir edilm iştir, tavana aslim ; es­ BABADAÛI YOKUŞU — Kasımpaşa tun
ki devirden katma üç kandil vardı. Solda Ba­ Kadımehmedefeodi Mabalesi sokaklanndan-
ba Câferin sağda Zindancı Ali Babanın m er­ dır. Paşaçeşmesi Sokağı He Bahriye Has t aha-
mer sajrıdukaü m erkatleri bulunm akladır. AH nesi arkası sokağı arasında m erdivenli - düz,
Babanın merkadl yanında asırlar boyunca su- sağa, aola kavisli b ir sokaktır. Seyhveli Sokağı
yundan şlfo beklenmiş olan dem ir çıktrdclı ile bir kavuşağı vardır.
n/group/merakediyorum
BASA EFENDİ {Şeyh) — 1738 — İSTANBOl

Pıjaçeşnıcsi Sakağından yürününce evve­ nesinde ile kendi yolundan biri tarafından
li kal» U.ş merdivenli oJnratc sonra sağa bir katledilmişti IB .: Ali, Kız yahud Sarı).
kavis çlîi.'erpk diir.leşir ve genişler, tekrar sola Soroıed M uhtar AIııs da tstanbul Ansik­
bir kavis çizerek darlaşır, Bahriye hastahanesi lopedisine tevdi ettiği notlarda şunları yat).
arka» sokağında nihayet bulur, Sokağın baş­ yor:
langıcında sağda dört basamaklı, üç katlı ah­ «Baba Efendinin nefes ve muskalarına
şap bir ev, yanında iki ahşap ev olan dar ve oğlu Mehmed Ali Efendi do devam etmiştir.
toprak bir aralık .yol vardır, Daha sonra Şeyh- Baba lAJtdbı, zannım, çocukları sevdiği, koru,
veii Soka|uıı nihayetine isaflar iki katlı kâglr duğu, neresi hasta çocuklara iyi geldiğinden
biiyük bir bJjıa olan Kadı Mehmed ilkokulu kalmış olacaktır. Gebe kadınların günil yak­
("Eski Rüjdiye Mektebi) işgal eder. Yine soka­ laşıp doğuracağı sıralar çocuğun kundağı,
ğın başlangıcında sol tarafta Deniş Hastaha- etekbezi, pamuklusu Baba Efendiye götürü­
neslnin yüksek bahçe duvarı ve kapsss olup lüp bırakılır, d , okuyup üfledikten sonra alı­
onan yanında ikinci kavisin başında olan Katlı nıp saklanır, doğum olur olmaz evvelâ onlar
Mehmed Efendi Camlinin fevkani meşratası- kullanılırdı. Efendiye memedeki, kundaktaki
nm duvarında tersane emini Ahmed Ağa Çeş­ çocuklar da götürülür, nefes ettirilir, geç yü­
mesi bulunmaktadır. rüyen çocukların «kösteği» kestirilirdi (B ,;
İkinci iarisfan solağuı sonuna kadar ca­ Kösteğini kesme, Geç yürüyen çocuidannX
miin fevkani meşrutası ve Iıatlu kapusu işgal
BABAEFENDİ DERGÂHI — Haseki
eder (Ocak 1960).
H a ttı Göktürk Caddesinde, bu caddeyi C errahpaşa Caddesi­
n e bağlıyan Yağhane Sokağının klişesindeki
BABA EFENDİ (Şeyh) — Geçen asırda Bayrampaşa Türbesi ittisalinde b ir Kaadirt
tsUnbnlun büyük şöhretlerinden bir Kaadiri Dergâhı idi, az ileride bir çıkmaz sokak için­
şeyhidir; Haseki Caddesindeki tekkenin şey- de de tekkenin harem kısmı var idi, bu satır­
iid lr 'E,: Babaefendl Dergâhı), Aşağıdaki sa­ ların yaKîldıgt sırada sem a hane ve selâmlık
tırlar. Resaıl Mlraarağlnnıın İstanbul Ansiklo­ kısmı tam am en h a ra b olm uş bulunuyordu,
pedisine gönderdiği notlardan alınmıştır: harem, bakımsız ve y a n h arab mesken olarak
«Baba Efendi aslen İstanbullu olup do­ kullanılm akta idi (1946).
ğumu 1820 ye doğrudur, 1883 de ölmüştür, R esad M imaroglu
kabri, tekkesi haziresindedir. Zamanında, ne­
BABA GENCELt (Hacı) — Bu satırların
fesi ve yazdığı muskalar ile meşhur idi; bu
m uharriri Ali Gencelinin büyük amcasıdır.
şeyh, Beşinci Sultan Murad deli olduktan son­
1275 Azerbaycanda Gencede doğmuştur. Ba­
ra validesi Şevkefzi Kadınefendinin. bammal-
b a s ı Kara Hacı M ehmed id i. Bu sebepden ai­
lar kahyası ve İkinci AbdüihamUlin meşhur
le n in eski soyadı »Mehmedol» veya «Meh-
hafiyelerinden Elhac Hafız Mehmed Emin medzade» dir. Babası Gencenin eski b ir aile­
Vasılasiyle dtmeni kerametine sarıldığı ve
sine mensup v e Gencenin Sofular m a h a l le s i n
Oğlunun şifa bulması için kendisinden mus­ d e n id i. Bu Sofular m ahallesi T itn u r le n k in
kalar getirttiği Baba Efendidir. Kendisinden Ankara m u h a r e b e s in d e n sonra bir kısım Ana­
sonra oğlu Mehmed AG Efendi tekkesine şeyh d o l u lu l a r ı g ö ç e r d iğ in d e Şeyh Sadreddin Erde- ı
oldu. Bu Mehmed Ali Efendinin biiyük kuını bilinin oğlu Derviş Alinin teşvikiyle Timur '
üohiyar Mahallesinin Yokuşçeşme Sokağı alt- tarafından Gencedo İnşa e d ilip ve A n k a ra d a n a
başındaki Eekirbey Tekkesinin şeyhi meşhur g e ti r ti le n Anadolu g ö ç m e n le ri bu m a h a lle y e
Şeyh Bekâr Beyin oğlu Şeyh İhsan Efendi al­ yerleştirilmişlerdir.
mıştı ki, bu tadivacdan doğan bir orkak ço­ Kara Hacı Mehmed Beyin yedi oğlu ve
cuk, nevcivanlık çağında, harikulade güzelliği iki kızı vardı. Oğulları Hacı Ali Rıza, Hacı AH
ve türlü uygunsuzluk ve haşarılıkları ile İs­ Asgar, Süleyman, Hacı Ali Ekber, Hacı Baba
tanbul aabıt&smı bayii uğraştırmış, <Kız Ali» ve Necattır. Hacı Babasının altıncı oğludur.
ve «Sarı Allı lîkablan ile baldın çıplaklar Asıl adı dodesi Hacı Mehmed Hüseyin oldu­
ve kiilhânUer arasında büyük şöhret kazan­ ğundan Mehmed Hüseyindir, Fakat hürmeten
mış ve mahkûm olarak galiba Bursa hapisha­ küçüklüğünde babası tarafından baba denil-

http://groups.google.com
I

A N S İK U lP g P la t__________________________ ____________ 1739


BABAHASANALÖlt MESCİDİ

rfigjûden B ata ismiyle şöhret bulmuş ve Mek- HABA IIASAN ALEMİ MAHALLESİ —
keye gittOtten sonra da Ham Baba* İsmi İle 1994 Belediye Şehir behberinln 6 namarals
^ağrıtmış, asıl adı olan Mehmed Hüseyin paftasına gtore Fatih Kazası mahallelerinden-
unutulmuştur. İlk defa 1290 civarında U* «tir. Atatürk Bulvarı Çıngırakİıbostan Sokağı
tanbııla gelmiş bir müddet ^kalmış ve sonra Horhor Caddesi ve Şehzadebaşı Caddesiyle
Hacca gitmiştir. Kardeşi Necefle birlikte İs* çevrilmiştir. İç sokakları şunlardır: Seretti
tanbulda Yıldız Hanında ticaret hane açmış Sokağı. Kavalaİı Sokağı, Şeyhatt Sokaftı, Kaf­
ve halu ipekli kumaş ve çay ticaretiyle meş­ tan Sokalı, Hoşkademmedresest Sokağa Lûl-
gul olmuştur. B ir müddet sonra Irana ve da- fieCendi Sokağı, Papağan Sokağı» Kırmatu-
ha sonra TürkUtana (Seznerkand. Buhara ve (uraba sokağı, Tütüncü sokağı, Babahasan
Kişgare) gitmiş ve oralardan İstanbul* çay Sokağı, Vfrançeşme Sokağı, Uacılâtifefendi So­
ve Orta Asya halı ve Kumaşları getirmiştir. kağı. Toprak Sokağı, Girdap Çıkmazı, Meç-
Paha sonra İrandan Istanbula halı getirtmlş- hulâaker Sokağı. Oroçgazl Sokağı. Oruçgazi-
tir. Kardeşiyle b irliğ e İranda da b îr ticaret* camii Sokağı, Oruçbozan Sokağı.
turne açarak işi genişletm işlerdir. Hacı Baba Dar gelirli ve orta halli Türk ailelerinin
fetanfrıtffa bulunmadığı zaman kardeşi Ne* oturduğu bir mahalle olup Oruçgazzcamü,
cef tstanfauldaki işlerine devam etm ekte İdi. Babahasan Mescidi ve Mimarayasefendi fSa-
Diğer kardeşleri ise o zaman vefat etm işler­ raçhanebaşı Camii), Horoz Hamam ve Çandar-
di. 1300 e doğru tstanbulda Yıldız H anının lıibrahimpaşa Hamamı bu mahallenin şuur­
biiyük bor hissesini satın alm ışlardır. Bugün bu ları içinde bulunur. Türk yapı sanatının bir
ban btı ailededir. H acı Baba zamanında Istan^ şaheseri olan İbrahim paşa Hamamı Atatürk
bulun tanınm ış tüccarlarından olup b ir kısım Bulvarı açılırken küçük bir Justnı b u ira r üze-
bayır binalan da yapm ıştır. Üsküdarda Şemsi- rinde b ir çıkıntı yapıyor bahanesiyle maalesef
pfljaria satın aldıkları yalıda otururlardı. Hacı yıktırılm ıştır. (B .: Candanı İbrahimpaşa Ha*
Bahanın üç oğlu ve b ir kızı vardı. Oğulların­ mamı).
dan Süleyman Mehmedzade ve Rfehdi Meh- Bu mahallenin târifi yolunda yukarıda­
medzâde şimdi Ncw Yorkta ve diğeri Molı- ki notlar 1950 yılında te$bit edilmiştir <B.:
med Ali Mehmedzfide Yldız Hanı 5 num ara­ İmar).
da tîcBreile m eşguldürler, Mehmed Bey Ro-
BABAHASAN SOKAĞI — Saraçhane-
bert Kollfljden ve Michigan Üniversitesi Zi­
başmdan Aksaraya inerken Atatürk Bulvarı*
raat Fakültesinden m ram d u r. Halı üzerinde mn sağına düşen Babahasanaleml Mahallesi­
ihtisası. vardır, İslâm Ansiklopedicinde halı
nin sokaklarından olup kaba taş döşeli ve bo­
maddesini bu zat yazmıştır. Tercüme eser­
zuk bir yol idi. Adı mahalleyle beraber Ba*
leri de vardır. Hacı Baba ve kardeşleri halı
bahasanalGini Mescidinden, alınmıştı. Bu mes-
sanatının inkif&fı için çok çalışmış ve İranda
cid ve banisinin kabri bu sokak üzerinde idi.
bir halı fabrikası kurmuşlardır. Bu fabrika
1950 den evvel mesrid hizasından bir kısmı
hfilen mevcut değildir. A ncak bu f a r i k a n ın
Bulvara alınmıştı. 195fi da başlayan son İmâr
çıkarmış olduğu halıların her biri bir sanat
işleri arasında tamamen kaldırıldı.
eseri ve kıymetlidir. F ab rik a n ın yaptığı halı-
lann çoğunun resimleri bîr albümde toplana­ BABAHASANALEMİ MESCİDİ — Aşa­
rak fabrikanın çalınma tarihî ile birlikte bu ğıdaki THjUar 1960 yılında tasbit edilmiştir:
satırların m uharririnin babası Hacı Cevat «Atalürk Bulvarı He Saraçhaneden Ak»
Genceli tarafından hazırlanmış ve bir nüs­ seraya inerket sağda yolun altında görülen
hası Paris ve Londra müzesi halı mütehassısı ilk küçük harap mescittir. Haıiik&tûl Cevsmi
Ordubadlı Abbas Ağanın teşvikiyle o müzeye şu malûmatı veriyor; «Hogkadem Camii kur-
hediye edilmiştir. Bu fabrika tstanbulda hah bindedir. Mescidi mezburun bânisi Alemdar
ticaretinin inkişatında büyük bir rol oyna­ Baba Haşan Ağadır, bîr yokuş üzre bina olun-
mıştır, Merhum Hacı Baha öm rünün son una mağiyle kapusunun birisinin merdiveni var­
doğru Tebrize giderek bu fabrikanın işleriyle dır, kabri mesciddeo bir m iktar baid bir hâ-
bizzat meşgul olmuştur ve 1340 (1924) de nenfn bahçesinde bulunmağta hâneyi roezbû*
Tebrizde vefat etmiştir. run sokağa olan penceresinden ziyaret olu­
Ali Geneeli nurdu, Bâdezaman pencereyi mezbûre sed

/ group/merakediyorum
BABA>lASANALT.Mt MESCİftt — 1740 ISTAffmn.

o lu n u p bah çen in d ah ilin d e k a lm ıştır. M lnbu- k ü ç ü k b ir atö ly e n in sahibi, ta ra fın d a n şayanı


rin i zim m et vek ili k â tip M ustafa E le n d i vaz şü k ra n b ir h ü rm e t d u y g u su ile tem iz tutul-
e y te m ijtir, ittisa lin d e A hi Ç ele bi m ek teb i b i­ m a k ta idi; k a b ir ta ş ı y o k tu fa k a t b ir ağacın
na ey lem iştir, m ah allesi vard ır» . ü z erin d e a sılı b ir lev h a d a y e n i tilrk harfleri
’ Yaarı k â rg ir d ü rt d u v a r ii/e rin e k ire m it ile şu s a tır la r yazılm ıştır: « F a tih in Alemdarı
ö rtü lü , y ap ı sanatı b a k ım ınd an kıy m eti o l­ U ssa n B aha A lem in in m edarıdır». Kabrin
m ay an b a sil b ir b in ad ır. M in aresi tu ğ la ile ö n ü n d e k i d e m ir p a rm a k lık lı d u v a rın soluğa
örülm ü ş, şerefesi ta ş k o rk u lu k ta v e m in a re bakan yütcünde v e k ö şed e Ş a ir S ilkinin t e f
kül&iu ku rcu n ö rtü lü k ü la h tır. M ih rab ı d ı­ b e y ittik ta r ih m an zu m esin i ih tiv a e d en m er­
şarıy a ç ık ın lıla r, so n c em aa t y e rin e b e ş m e r b ir k itf b e ta ş ı d a d u v a ra götnültm if bu­
ah$ab d irek ü zerin e a tıim ı} 'b ir y a ğ m u rlu k lu n u y o rd u , ü z e ri y e şil b ir y a ğ lı boya ile ç<*
Fardır. 1936*1937 a ra sın d a E v k a f ta ra fın k ö tü b ir şe k ild e boyarım 13 v e okunm asını hay­
dan k a d ro h a ric i edilm iş v e a y d a ik i b u ç u k li g ü ç le ştirm iş tir, fcilâbe şu d u r:
lira k iray a v erilm iştir. K ira c ıla r ta ra lın d a n
Tenimde Ugi itestfb dilimde BKMI Uttan
ta m ir k astiy le i i r çivi ö alıi çak ılm ad ığ m d an Den Oldıım F atih in ol irinde mergub il e n d in
b ug ün kü p e rişan b a le d ü şm ü ştü r. B ir kaç b a­
G anyi ekher itlim linteatoe
sam ak ta ; m erdi re n le çık ılan a v lu su n d a k i <İKdJw| tuutm Ut?)
müezzin m eşrutası o d a cık lar da keza k ira d a Oltıben (aıU hım d i l l|te
olup aynı p e rişan h a ld e d ir. jehidler urdan
tB â n isin in i'aliri H a rik a n ın da k a y d e t­
Y oturdum M m » bilnus iıall
tiğ i gibi az ile rid e b u lu n u p y a n ı b a şın d a k i ahvalini (......... *)
Meğer ULİnlda Irçad ejlem iıta
K fie l i p n
Ç tragpa ju ’letUr Men kânı h -
t l cennet «Inu
Bııdi h er bir mauranda »U
anın mededhân
(Dinle?) Stdkı bono* (Amirin»
o n k u t u n târtlı

Itubohaeanelem î M m id l, ı l S l ,
{Resim: NozLh.
îı}tp://groups.google.com>
A-NSİITLOPEUlSt
— 1741 — BABAJ 1AYI>AA MAHALLESİ

<7ehitl «terlet «MM «>t» M 1.........?) ılı-mdan lediyp Ş ehir R ehberi­


(Bilhassa tarih m uram ın tam okunama- nin 9 num aralı pafta­
ması şayanı eseftir. sında Cezerikasım ve
»Hadikantn bu mescidin yerini tjy ln Nieancıtnuıta-
«darken Hoşkadcro Camjjnî gösterm esi biraz I a p a s a m ahalle­
garibdir. zira H oşkadem Camii hayli uzakda leri arasında gösteril­
kalır, halbuki Oruçgazl Camii, B abahasuıale- m iş olup yine bu paf­
mi Mescidinin hem en y anı başındadır*. taya gBrc D üğmeciler
Örtüm Miimlu M ahallesi h u d u d u
için dedir. N azırağa-
Bu meseid 1056 da başlayan ve İstan­
çeşm esi Sokağı ile
bul kadim s im in m tam am en değiştiren imar
H aydartıaba C addesi
istimlâkleri Vc hedirnleri arasında civânnda-
arasında oldukça g e - ________
ki diğer binalarla beraber yıktırılm ış, kalk­
niş b ir kavis çizere'*
mıştır. uza n an b ir yoldur.
BABAHAYDARCAMİİ SOKAĞI — Ha- H aydarbaba Caddesi
liçde D efterdarın ü stü nde B abahaydar diye kavusağından girildi- Babah»ydart»ı»ii
__„ .... _________ Sokağında çeMM
anılan sem tin sokaklarından olup 1934 Be- ğ.nc gore a lt yarısı
kaba ta ; döşeti, gayri muntazam m er­
divenli ve üst kısmı toprak dik me­
yilli b ir yokuştur. Cadde Uc olan ka-
v u şa|ım n sağ köşesinde Babahaydar
Mescidi bulunm aktadır. Mescidin a r­
k a avlu kapusu bu sokak üzerinde.
İki kenarından b irer, ikişer, üçer
k a ttı ve hem en hepsi bahçeli, yazın
yeşilliklere gömülmüş ahşap evler
o rta h a lli T ürk ailelerinin m esken­
leridir. H avadar, sessiz b ir sokaktır.
E vlerinin ü st katlarından Halicin ve
k a rşı sırtla rın giizel b ir panoraması
görünür. Bilhassa karşıda yağm ur bu­
lu tla rım a toplandığı zam anlar, kurşu­
n i b ir (on üzerinde Okmeydanı Mes­
cidinin m erm er b jr sütun halinde
yükselen bfkes m inaresi, Haliç sula­
rındaki ışık ve gjflge dalgalan hari-
kulâde b ir m anzaradır (Birirıtiteşrin
1950).
Bu sokak üzerinde büyükçe U t
ahşap evin bahçe kapusu yanında
tun ç m usluklu ayna taşı ıro teknesi
m erm er m etrûk ve kitâ beşiz bir çeş-
mecik bulunm akta idi.
Bibi.: KEK, Gezi Sin(u.

BARAKAYSAK KUYU SOKAĞI


— (B .: Bababahoydartekko Sokağı).

BafrdmytJfircftnıİJ S«kagı BABA 1IA YOAK MAHALLESİ —


(Rerim: N«züı) Istanbulun eski mahallelcrindendir.

''group/merakediyorum
BAÜAHAYDUt MEKTEBİ SOKAĞI — 1742 — İSTAHB01,

H a liste D e fte rd a rın ü z e rle rin » d ü ş e r, a d ın ı Y ola b u b a şın d a n g irild iğ in e g ö re: C adde de-
B a b a h a v d ir M escidinden a lm ış tır (B : B ab a­ n ile c c k k a d a r g e n i; k ab a ta ş d ö ş e li aft v e üst
h a y d ar Mescidi). k ısım la rı g a y ri m u n ta z am m erd iv en li ve d -
1263 m ebus seçim in d e (arızini e d ile n d e f d u k ç a difc m eyilli b ir y o k u ştu r, tkl yanında
te rd e 203 h a n e o la ra k g ö ste rilm iştir. S on te ş ­ bU yliklü k ü ç ü k lü vc b a h çe li a h şa b e v le r v ar­
k ilâ tta k ald ırılm ış o la n bu esk i m ah allen in d ır. Sokak y o k u ? k ısm ın ın ü s tü n d e n doksan
1934 B eled iy e Ş e h ir R eh b e rin e g ü re D üğm e- d e re c c y le s a ğ a k ıv rılır ve d ü m d ü z Zahireci
e lle r. N işan cım u stafap asa v e C czcrikasm ı m a S o k ağ ın a k a v u şu r. Bu d irse ğ in iç k u m u lda
h a ile le ri a ra sın d a tak sim ediSdıfi a n la şılıy o r. O nsek izin ct a s ır tü r k y a p ı s a n a tın ın en güzel
Ö rn e k le rin d e n m e d re se p lâ n ı üzerin e ln ;a edü.
BA BA H A V D AK M EK TEBİ SO K A Ğ I —
H aliçte D e fte rd a rın ü s tü n d e B ab a h a y d a r d i­ m iş Ş ey h S e lâ m i N a k şib e n d i D ergâhı bulun­
ye anılan sem tin s o k ak la rın d an o lu p 1634 m a k ta d ır. B u y a tırla rın y azıld ığı sıratla bu
B elediye Ş e h ir R eh b e rin in 9 n u m a ra lı p a fta ­ n e fis e s e r m e tru k v e y ü re k le r s a la ta n bir
sın d a C ezeriîıasm ı v e N iş a n c ım u sta fa p aşa h ald ey d i; tezelden tam ir
m ah alleleri a ra sın d a g ö ste rilm iş o lu p y in e bu e d ilip k u rta n İm a js a İs­
p afta y a g ü re D ü ğ m eciler m a h a lle si h u d u d u ta n b u l, Ö zerindeki Türk
içind ed ir. d a m g a sın ın p e k asil ör­
A dı g e çe n re h b e rin b u p a fta sın d a H ay­ n e k le rin d e n birini d a la
d arb ab a C addesi ile B alcı y o k u şu n u n te şk il k a y b etm iş o l a c a k t ı r
e ttiğ i ü ç yolağzı k avu şağı ü z erin d e g ö rü le n (E kim 1950}.
B ab a h a y d a n n ek te p sok ağ ı a slın d a b u n o k ta ­
B ibi: REK, C n i Nata.
da alm ayıp falı üç y a ta ğ a n d a n y irm i ad rn ı
ta d a r ile rid e ve B alcı yo kuşu ü z erin d e d ir.
BABAHAYDAR MES­
CİDİ — H aliçte D efter­
d a rın ü stü n d e Babahay­
d a r d iy e a n d a n sem tte
o lu p 1934 B elediye Ş&

Babahtyrtar Meseldi
(Resim: Nerih}
fit+p:/ / groups.goog le.cot
A.VSİKİOPEDİSİ
— 1743 — BABAHİNDt SOKAftl
hir Rehberine göre Düğmceiler mahallesi bir çeşm e de H aydarbaba Caddesinde Camiin
sınırı içinde kalmıştır.
k an ısın d a d ır. K itabesi sud ur: «Sahibüîhayrat
Yine aynı rehbere göre Haydarbabu H aydar lied e im am ı E îhaç U m ail E fen di r u ­
faddesiyle BabahaydarcaiBii Sokağı k a v l a ­ hu ola şâd. T a rih i ta m ir 1252*.
ğın kösesindedir; caddeye nazaran bir set üs­ Bibi : H a < lik a tü l C e v fim l I; f l E K G e z i n o tu .
tünde. iki avlu kapusundan biiytik knpu Hay-
darbaba Caddesi üzerinde kaba taç döşeli ItAlîAHAYDARTEKKfc SOKAftl _ Ha­
merdivenli bir çıkm a; sokak nihayetinde, kü­ liçte Defterdarın üstünde Babahaydar diye
çük kapu da Babahaydarcamii Sokağındadır. anılan semtin sokaklarından olup 1934 Bele­
Hadikatülcevami bu mescid hakkında şu ma- diye Şehir Rehberinin 9 numaralı paftasında
lûmalı veriyor: Cezerikasmı ve Nişancımustafapaşa mahalle­
»Bürüneüklü Ayazma yanındadır. K a­ leri arasında gösterilmiştir, yine bu paftaya
gör© Düğmeciler mahallesi hududu içindedir.
nuni Sultan Süleym an tarafından H ayar Ba­
Şeyh Selâmii N akşibendi tekkesi önünden baş*
ba için teberrüken yaptırılm ıştır. Ba H aydar
lıyarak yukarıya doğru çıkan, bir araba rahat
B ata Abdullah A h rar H azretlerinin halife­
geçebilecek kadar geniş, kaba taş döşeli ve az
lerinden o!up k ırk sene k ad ar h e r ram azan
meyilli yokuş bir yol olup üst başında otuz
Eyyııb Camiinde iti&âfe çekilm iştir. Sultan
sene kadar evvel yıkılmış Babahaydar Tek­
Süleyman bu zâtın h aline vâkıf olunca gön­
kesinin haziresi bulunm aktadır. D uvarsa âde­
lünü hoş etm ek üzere bu mescidi bina bu­
ta b ir çöplük haline geimiş olan bu mezarlık­
yurm uşlardır. H aydar Baba da orada m edfuıı-
ta baş ve ayak ta şlan dört köşe köfeki taşın­
dur. M inberini Ü çüncü Sultan M ustafa za­
dan bir kabrin üzerine halk tarafından «Van
manında A rpacı Mescidi im am ı A bdullaa
adak m u m lan yak:/agelm ektedır; kime ait ol­
Efendi koym uştur. M ahallesi vardır.*
duğunu Öğrenemedifİmifc bu kabrin baş ta ­
Dö'rt köşe plânlı, tuğla m inareli, ahşap
şında şu kitâbe Okunmaktadır:
son cem aat yerinin dışı aşı boyalı b ir mes-
«Bariî Teaİânın rahm eti ve Resuli Ek-
ciddir. Büyük kapudan girildiğine göre sola
rem in şefaati ol m ü'minin üzerine olsun ki
düşen sed üstü bir m ezarlığın hem en başında
bu fakiri hayır dua ile yad eyleye».
Haydar B abanın son zam anlarda çim ento ile 1911 “ 1912 arasında bir yangında harab
pek zevksiz olarak tam ir edilm iş k ab ri bu­ olan ve bu arada Babahaydar Tekkesinin
lunm aktadır. K abrin üç satır üzerine olan şeyhlerine m eşruta konak da yanmış bulunan
Sdtâbesi şudur: bu yolun iki kenarında, bu satırların yazıldığı
«K utbül-ebrâr vel a h b ar Baba H aydaıiil- sırada mütevazı gelirli Türk aileleri ta r a f ta
nakşıbendl ül Sem erkandî h azretlerin in mer- dan iskân edilm iş küçük ahşab evJer bulun­
kadı m ünevvereleridir W azizi m üşarünileyh m akta idi. Mezarlığın alt köşesinden Baba-
ek&biri hacegânı nakşibendiyeden Hoca Ubey* haydarktıyıı Sokağı baslar, 90 derecelik bir
dullah A hrar h azretlerinin hulefayi [dram ın­ dirsekle hazirenJn boyunca kıvrılarak Eski
dan olup dokıızyüz elli yedi tarih in d e irtihali Sofular Caddesine kadar aynı atmosfer altın*
dari beka buyurm uşlardır. Kuduse s u re hü- da devam eder, kayda değer hir hususiyeti
mâ.> yoktur (Ekim 1950).
Kitabe «Aziz» kitâbesini taşım aktadır. Bibi.: REK, Gezi Kotu,
Bu kitabenin b ir eşi de m erkadm merdivenli
çıkmaz sokağa açılan parm aklığı dua pence­ BABA HİNDİ SOKAĞI — Beyoğlu tlçe-
resi üzerinde bulunm aktadır. Son cemaat ye­ sinin Kasımpaşanın B edrettin Mahallesi île
rinin önünde çim ento döşeli temiz b ir avlu- Çatmaınescid Mahallesi sınırında oîııp Bah­
cuk, tulum baiı ve liç m usluklu b ir taş tekne riye Caddesi ve Çivici Sokağı ile Tâli Sokağı
bulunmaktadır. Bu ön avlunun çimento ile arasında uzanır; ancak iki araba geçer geniş*
döşenmiş kısmînin gerisi de ağaçlarla bezen­ likte, paket taşı döşeli, dar Söğiitözü Sokağı
miş bir bahçe olup bu- bahçede de b âıı k ab ir­ İle bîr kavşağı vardır.
ler bulunm aktadır. Kayda değer başka bir Bahriye Caddesinden gelinince sağda
hususiyeti yoktur. Bu mescidin imamların­ bakkal, gaz ocağı tamircisi, yağcı, berber, kun­
dan olup mescidin yanında medfun olan H a­ duracı, bakaliî, ahgçı, A rı çikolata ve şek er­
cı îsmail Efendi isminde bir zâtın yaptırdığı leme fabrikası, Anadolu Hanı ve kahvesi, es-

m/group/merakediyorum
BABA fSFAHANÎ — J744 — tSTAîrBTJlı

kicf, kalaycr, nalband, mermerci dükkânları talık M ecm ua neşriy a tı a ra sın d a çıkmıştır.
ile bir çargı boyudur. Ancak eseri yasan Seyyitl C elâleddin bâzı se-
Evleri ikişer katlı ftâgir ve ahşap yapı­ h e p le rd e n dolay ı oııa b ir vom an süaü ver­
lardır. Tâli Sokağı kavlağında camekânlı bir m iştir AH O oce||
baraka Demokrat Parti Çatma Mescİd lokali ItABALİ RAKKAL — Asıl ismi Mejhedl
bulunmaktadır (Ocak 1900). CaEcj-dir, İranîdir. AsmaaUında dükkânı var-
Hakkı Göktürk <3l Tebrizde de bir dükkânları vardı. ZcngLı
fakat cimri bir adamdı; asabi, kıldığı Kaman
BABA İSFAHANI (Hacı) — Dünya dil­
lerine gevrilmiş hâtıraları ile m eşhur iranh dili açılır, zincirleme nükteler savururdu,
bjr mftcerâperest; ondokuzuncu Asrın orta­ bundan ötürü etraf fırsat buldukça takılıp
söyletmeğe çalışırdı. Bir gün h ir zat hamma-
l a m a doğru îstanbula İran sefiri ve daha
sonra Kaçar hükümdarı Fetih Ali Şâh’ın Os­ lın sirtına bir koca boş yağ küpü vererek bak­
m a n l I . devleti sarayında hususî murahhası idi.
kalın dükkânına gider. Ve yağın fiyatuıt so­
H a d Baba İshafanda doğmuş bir hamam rar. Bakkai küpü görüne*? bir küp yağ alaca­
dellâkırun oğludur. Çocukluğunda dellâklık lın ı düşünerek m üşterisine hürm et gösterir,
ve berberlk ile geçinmekte idi. Zeki b ir adam ayrıca kahve de ısm arlar. Yağlan gözden ge­
olduğundan berberlik sanatım icra ederek çirirler. M üşteri beğenmez. Depoya inerler va
İsfahandan Tahrana gelmiş ve Tahranda yağ lan muayene ederler. Nihayet müşteri bir
iiın fıettnıbaşifinuı ugakîığma girmiştir. Bu­ yağı beğenir. Pazarlığa girişirler. Al aşağı
rada Zeyneb isimli bir cariye ile gizil aşk m a­ ver yukarı m utabık kalırlar. Müşteri kabın
ceraları geçirdiğinden cezalanmak korkusu İle darasını aîm astnı söyler, Bakkal küpii büyük
Kum şehrine kaçmış orada şlyMlerin ziyaret- taraaiBİne yerleştirip d arayı tu ta r ve -sne ka-
gâhı olan Hazret* Mâsumenin Türbesine sı­ kadar em redersiniz?* diye sorunca müfteri:
ğınmıştır. Sonra cezası affedilip tekrar Tah­ «Yiiz dirhem!» der. Bakkal ilk önce afallar
r a » dönmüş vb Osman Ağa isminds b ir T ürk ­ ve so n ra müşteri; «Evet yüz dirhem!* deyip
men tüccarın Ufaklığına girerek H orasan se* te k ra r edince M eşh ed î:
yahaline çıkmıştır. Yolda T ürkm en eşkiya- —- Anlaşıldı efendi., der, sen yağ alma­
U n tarafından efendisi ile birlikte soyularak ğa değil, b eni k ü p e bindirm eğe gelmişsin'..
yine berberliğe başlamış, hem kendisini, hem Ali Gtpcell
de efendisini geçindirmiş ve nihayet Hora­
sanın merkezi Meşhed gelirine gitmiştir. O m ­ BABALIK — İstanbul halk ağzında bil­
da seyyar kahvecilik, sakalık edip bir m üd­ hassa külhânî argosunda yaşlılara karşı kul­
det geçirmiştir. Daha sonra tüccar kafilesine lanılan bir h îtab d ın «baba» hitabı gibi saygı
katılarak Bağdada ve oradan da tstanbula ifâde etmez, h a ttâ ekseriya b ir ihtiyarı azar­
gelmiş, Valide Hanında bir oda kiralayarak lama y erinde kullanılır: meselâ kahvede uyu­
kendisine tüccar süsü vererek Şokerleb is ­ ya kalmış birini uyandırıp kaldırırken:
minde bir kadınla evlenmiş, sonra foyası — H ey babalık.'.. Öldün m ü be!..
meydana çıkmış karısından dayak yeyip ev­ B ir yer, bİT şey teınâşâ edilirken:
den kovulmuş ve karısını boşamak zorunda — Babalık., önüm de dikilme bakalım!..
kalmıştır. Kasa eseri çarpan ihtiyara:
Tekrar Bağda’da ve oradan da Mekke- — K&rmüsun babalık!?,.
ye giden Hacı Baba yine Tahrana dönmüş Babalık dâima kıyafeti hirpânî, hırpa­
bu defa yavaş yavaş yükselerek sefaretkâtlbi, nice, taşralıya benıayen bir ya$lı adamdır.
tsam n İstanbul sefiri, Fetih Ali Şâh’m Os- Ferid Deyelüoglu «Türk Argosu» adında­
manlı sarayında hususi murahhaslığına ve ki eserinde bu kelime için «saygı gösteren
daha aonra tngilterede İranı temsil «t.mege bir söz* diyor ve şu misâli veriyor:
kadar yükselmiştir.
«Afiyetdesin inşallah, babalık!..».
Hacı Babanın hatıratım Hindistan (Pa­ Saym dilcinin verdiği misalde de
kistan) âlimlerinden Seyyid Celâleddln-el-Hü- yoktur, sihhati sorulan İhtiyara ya mevki, ya '
seyni ya&nifhr. Öu eser İngilizce ve alfflancaya hud gençlikten gelen yukardan bîr bakış var­
tercüme edilmiştir. Türkçe tercümesi de Haf­ dır.

http://groups.googJexoıh
AKSİKLOFBDtSf
1 745 — BAÖA tafür
BABA NAKKAŞ — Onallmtı Aaır baj-
göre, oyuncuları tkiyU* kadar çingene ve
[arında Irao stiUnden kıymetli Wr nakkaştı/;
hlr oğlanıdır. Kol sahibi Baba Nazlı, gemici
İranda çıkan dini karışıklıklar yiUUndcn Tür-
oyununda «Şeytam cihan» imiş, oğlu da Ar-
loycye iltkra etmiş vc tstanbuda büyük şöhret navud taklidinde olup «Arnavud Ka­
kazanmıştır. Devrinde yapılan saraylardan peJt sım f diye bir tip ibda Köçekleri ara­
çoğunun duvar tezyinatı onun d inden çıkmış­
sında Çakırşah, Şekerşah, Siiglünşah gibi oğ­
tır v£f pek çok çırak yetiştirmiştir. İs t u bu J lanlar, d&vrin büyük hükümdarı Dördüncü
Civarındaki Babanakkaş küyij. adım bu sa­
Muradın alâka ve İltifatlarına nail olmuşlar.
natkârın isminden almıştır.
Baba Nazlı Kolu, zengin ve yük&ek la.
BABAN (Cihad) — <B,; Cİhad Baban), baka düğünlerinin hemen hepsinde bulunur­
du; bu meşhur köçekleri, şib ve zerbaf deni­
BABAN (Şükrü) — <B. : Şükrü Baban) len kıymetli kumaşlardan entariler giyerek,
parm aklarında ziller ile tra n oyunları oynar­
BABANA YUTTUR — Külhânî, hâne- lardı.
bçrduş. apaşlar argosunda «inanmam, kimi
Bibi.; -Evüyo Çelebi, I.
kandırıyorsun* yerine bir deyim; ayni mûna-
da avam ağzında da kullanılır. Meselâ yan­ BABANZÂDE — (B .: Zihni Paşa; tamail
kesici içi dolu olduğu dışından belLi sîiztlanı llakkı Bey; Naim Beyj.
aşırır, el ulağı oğlana verir, sonra buluşur­
lar, adam cüzdanı açar, içinden beş on lira BABAOfiLU (Ay vat) — Tarihçi Apra-
çıkar, ve gözlerini oğlanın yüzüne gazabla di* ham E ngürülüye göre, İstanbul'un fethinin
kerek bs£ınr; akabinde, Fatih Sultan Mehmed tarafından
İstanbul'a getirtilen dürt Ermeniden biridir.
— Bune ulan?,.
Başka hlr mzh&sûa kaydına tesadüf edileme'
— Ne bileyim abi, açmadım vallahi., ver­
miştir.
din, attım koynuma... Severle M. P&Btt&cfran
— Ulan babana yuttur onu sen!..
Gece bir kuytu köşede iki serseri eroin BABASI TUTMUŞ, BABALI ARABLAR
çekerlerken polis gelir: — Eski İstanbul konaklarındaki zenci cariye
— Ne yapyarstınuz ulan burada?.. ve kölelerden eınekdar veya a zad kigıdı koy-
— Muhabbet ediyoruz abi... nunrta, nazı çekilir olanların b ir şeye kızdık­
— Ulan babana yuttur onu!.. la rı zaman gösterdikleri gazabil kale «Arabul
De|«rlî dil bilgini Feri d Devellioğlu bıı babası tuttu!..» denilirdi; sahalılar gibi ağız­
argo deyimi <4unt, takma göğüs» tnânâsnda ları köpürür, ö d d en korkunç bir hal alır­
gösteriyor. Henüz on altı yaşında bir Lise lardı. B u nöbetlerde bilhassa zenci kadınlar­
talebesi iken îstanbulun en azılı serserileri da, onlardan da, kocaya verilip çırağ edilmek
pençesine düşmüş, otuz beş yaşma kadar Mr istedikleri halde efendilerinin buna b ir türlü
girdabı sefâlet ve mezellet içinde çırpınmış ve ekseriya yapmacıktan olur, fakat ev halkım
bise cemiyet yaralarım bütün çıplaklığı ite yîne hir hayli korkuturdu; evin efendisi eli
t esbit eden azametli bir «Itlrafnâme» tev­ sopalı, celâlli takımdan ise, h e r babası tu tu­
di etmiş» bu ansiklopedinin. argo madde­ ğunda çektiği dayak ü e ateşti zenciyi yola
lerinin tesbitinde büyük yardımları görül* getirirdi; feu gibi hallerde evin hanımının da
muş Orhan Oflaz da Devellioğlu nun bu no­ mühim bîr rolü olacağı düşünülünce, zenci ca­
tu İçin: «Takma memeli bir karıya da baba­ riye dayağını yediği efendisine değilde hanı­
na yuttur denir elbet., ama bu bilginin kita­ mına kin beslerdi; öylesine ki, o devirlerin za­
bında yazılı olduğu gibi bıı deyim, takma gö­ bıta kayıtlan arasında zenci cariyeleri tarafın­
ğüs demek değildir» demiştir ki pok doğru­ dan katledilmiş hanımlar görülür. Ve bilâkis
dur «B.; Oflaz, Orhan). babası tutan zenciye, bekçiden, sakadan, san­
Bibi.: r. Dovelliofila, TUrfc Argosu. dalcıdan bir tıygun adam bulunup baş göz edi­
lince bir şeyciği kalmazdı.
BABA NAZLI KOLU — Onyedinci Asır
ortasnda Îstanbulun en uıeşhur oyuncu kül BABA TAHİR — (B.: Mehmed Ta hlr
Bey).
BASA TORÎK — ]?4fi — ISTAÎTltUL

BABA TORİK — Külhâni hânebcrdug, rinin tstâjıbül Vilâyeti Valilik makamı ve V].
»pfrçîır triosunda müstehcen <T(jrk l&yct riüroflu otımış, mûşlMTıHMından bir par-
Argosu» lûgalma bakınız. çatına da İstanbul Defterdarlığı v« Başbakan­
lık arşivi yerleşmiştir. <B.: Vilâyet Konaftı;
BASAYAN (Andorıl — Bir Ermeni rcs*
1>ffturdarlık konağı).
sunidir. 8 o|axiçinin Kuruçeşme semtinde ika­
Tanzimata kadar bu binanın bir de harem
met elmigür. Patrikhane İktisad Heyetinin
kısmı bulunmuş, ve bu kuım mührü hüma­
bültenlerinin 1872 tarihli nüshasında ismi
yuna nail olan vüzeraya miri İkametgâh ol­
zikredilmekledir. 2904 de olmuş olması muh­
muştur. Tanzimatta tft&bı&li» sadece sadaret
temeldir; «İra aynı yılda neşredilen Yedikule
makamı olarak kaimi?, bfistı dâirelerine de
Ermeni Hastahanesinin salnamesinde, İstan­
muhtelif nazırlıklar ve *ŞCurayı Devle!* gibi
bul Ermeni sanatkârları meyanında adı geç­
resmi daireler yerleştirilmiştir; fevkalâde ah­
tiği halde, erlisi yılmkinde kaydına tesadüf
valde geceleri dc makamında kalabilmesi için
edilmemektedir
Kcvoık M. Pamakciyan sadrâzam ların şahsına mahsus da bir yer ay­
rılmıştır.
BABAYAN (Dr. Dikran Paşa) — Saray lîâbıâliye AvrupalIlar diplomatik oıu-
doğum hekimliğinde bulıııutıuş meşhur bir harreratda «Sublirae Porte» derlerdi; «BV
Ermeni doktoru. Kendisi h a k a n d a müracaa­ bıâli» ismi bizde, İkinci Mahmud devrinde
tımız ürerine Erm eni doktorJan biyografileri yerleşmiştir; ondan evvel, münevverler ara^
müellifi Bayın Dr, Mer.buryan İstanbul A n­ sınria «Bâbıâaafî» denilirdi, halk ise, müba­
siklopedisine aşağıdaki malûmatı lütfetti; lâğasız Meşrutiyete kadar daima «Paşakapu-
«Dr. Dikran Paya Babayan 1B59 yılında s u » diye gelmişti {B,: Âsaf; Sadaret Sadırâ-
Mısırda doğmuştur. Jstanbula geldikten son­ zam; PaşakapusuJ. Esasen halk ağzında «ka­
ra ilk tahsilini Hasköy Ermeni Mektebinde pıl* hüküm et yerine kullanılmıştır; herhangi
yapmıştır, 1332 de doğum mütehassısı ola­ bir resmi daireye giden resmi bir dairede ifi
rak İstanbul Tıbbiye Mektebinden mezun ol­ olanlar: «Kapuya gittim, kapuda işim var»
muştur. Sonra da Paris Tıp Fakültesinde derlerdi, hattâ bu arada «Allah kimseyi ka­
tahsil etmiştir. 1900 de, sivil pasa ünvaniyie puya düşürmesin» temennisi darbı mesel ha­
Sarayın doğum baş doktoru tâyin oluıunu ^ line gelmişti ki, pek mânalıdır.
tur. Bu vesile i]e tstanbulda fransızca neşre- Devletin mutlakıyeti mutlaka ile idare edil­
redileo «JLe Montieur Orienta]* gazetesi Dr. diği ve Topkapu Sarayının padişahların daimi
Babayan hakkında methiyeler doîu b ir ma­ ikametgâhı olduğu devirlerde, padişahla­
kale neşretmlştir. 1904 de Tıbbîye Mektebi* rın sonsuz salâhiyeti! vekilleri olan s&dırteaıa-
itin nisâiye profesörlüğüne getirilmiştir. Bir­ lar için sarayı hümayunun karşısında miyıî
kaç defa Parise ve Berline giderek yeni tıbbi mülk olarak bir sarayı a safî yapılınasi ve ha­
usuller öğrenmiştir. 1908 de sinir hastalığı­ rem kısmının da miyrlden döşenüp dayanma­
na müptelâ olduğundan isten çekilmiştir. sı muhakkak ki hikmeti hükümete pek uygun
Kendisi çok mütevazı ve fukaraperver bir idi. Sadırâzamlara bu miyıi sarayın tahsisin­
kimse idi. 1334 d e Osraanbeydeki evinde ve­ den evvel mührü hümayuna nail olan vezirler
fat etmiştir». devlet işlerini ya kendi mülkleri olan yahut
K rork M. Pamulicîyan kira ile tuttukları saraylardan görürlerdi; sa­
daret kalemlerinin bütün defterleri, evrakı,
BABAYAN iKarabetJ — Saray kuyum- memurlarla beraber eski vezirin ikametgâ­
cubaşüanndaTi; 1903 de kuyumcubaşı olarak hından yeni veririn sarayına taşınırdı; hun^
zikredilmekledir. 1912 de henüz hayatta idi. dan ötürüdür ki, sadırâzamJüc için şahsi kîy-
Agacamiinin sıraauıda ve yakınında m uhte­ mot ve liyakatin yanında servet sahibi olmak
şem bir dUkkâna mâlik olduğu bilenler tara­
fından söylenmektedir.
da şart gibiydi.
Sadırâzamlariu ne zamandanberl Bâbıâ-
Kcvork Af. Pıcnakdyna
ilde oturmağa başladıkları ve burada yerle­
BÂB1ÂLİ « - Türkiye Cumhuriyetinin şen ilk veririn îtim olduğunu kesin olarak
ilânına kadar, ttüp&ratorlugun ve^inâzaınlik, tâyin edemiyorum Eski belediye mektupçusu
sadaret sarayı, kİ son yapısı, Cumhuriyet dev­ Osman N uri Ergin. «Mecettei Umur-u Bele­
A.vsmw>PEPisi — 1747 — BABtMİ

diye* âdındaki aaametti eserinin Js tan bu 3ila hemen yanı bağında bulunmak münasebetiyle
*abrw umuru kutrumda, sadaret makamından ehcmmiyeU pek aydın olarak anlatılıp.
bahsederi»»! «Meşhur NevSehirli Damad İb­ KeJHfUİ de Onyedlnd Asırda yeşamıy
rahim Paçanın sadareti hengâmmd* H 1140 olan Kındıkülı Mehmed Aftanuı «sadrı «ibik»
Jİ727- 172B) Bâbıâli sadrazamlara makar U- ve «maktul» diye bahuctugi Kara Mustafa
tü m olundu, Bu tarihe kadar umuru devlet, Taşa. İMrdUltcU Sultan Muradın son ve Sul-
sadırâzaraın riyaseti altında kâh mabeyni hû* Un Ibrahlrnin İlk vetiraam ı olup SıılUn 1b-
mayuıtda afcdj divan, k ih faaoel oıdarcUe te- rahimln bir sinir buhranına kurban olarak
cemmfi edilerek ruyel olunurdu» diyor. (B : İdam edilen Kemenleeş Kara Mtıriaüa Paşa.
Sadaret. Sadır5xamX d ırJ’ındıkhlıdan öğreniyoruz ki bu «atın Şeb-
Fakat SUİhdar Fndıklılı Mehmed Ağa, «adebaşinda bir sarayı vardır. Fakat Naima
meşhur tarihinin ikinci dkllnde, H. 1099 tarihinden de öğreniyoruz tu kendisi Şehza-
JIGS7) vekayii arasında Dördüncü Mehmedin debaşında değil, Padişah Sarayının etrafım
tahtından indirüip yerine kardeşi ÜçlincU SU- çeviren kale duvarının Soğukçeşme semtinde­
Aymanın îclâsım anlatırken H3.: Süleyman ki köşesi üzerinde bulunan Alay Köşkünün
IIJ-) orduyu hümayun ile beraber Sİlivridet* k a rc ım d a kâin ve bilâhare tBâbıâli» meşhur
Davudpaşa sabra&ınû gelen sadırlzara Sİyavuş olacak sarayda oturmaktadır- hattâ Padişahın
Paşanjı, muharremin üçüncü pazar günü, gazabına uğradığı zaman tebdili kıyafet ederek
rorbaba&ılar tarafından tahrik edilen âsi as­ bu saraydan kaçmış, fakat yakalanmış ve yine
ker tarafındın otağının basıldığını, «kasım ge­ o civarda bulunan Hoeapasa Çarşısında halkuı
çeli hayli şamar, oldu, böyle açtk yerde ika­ gÖ2ü ününde idam edilmiştir. Naimanm bo
met neden iktiza eder» diye cebren tuğları vak’ayı pek a^ık bir tfade ile anlatıyor;
kaldırılıp şehre sokulduğunu, fakat, veziri, «Kara Mustafa Paşa sarayına can atıp
yeni padişaha yakın bulundurmamak için kapuları kapayıp adamlarına silâhlanın diye
«Alay kö&kU ününde miri saraya kondurma­ emretti; onlar da toplanıp teı ne çeşit sûi-
yı? Eskiod&tar tfurbunda lEskıodalar denilen todbirdir. burası İstanbul şehridir, cümlemi'
yeniçeri kışlası Şehzadebaştnda, Şehzâde Sut* zi kılıçtan geçirirler U r gayrj çaren var be
tan Mehmed Camiİnln karşısında idi). Sadrı onır gör dediler. Çaresi2 can korkusu ile ba-
sabık maktul Kara Mustafa Paşa sarayına ge­ reme girip bir kapama bir yeşil makdem bir
tirildiğini» söylüyor. Fındıklüı Mehmed A|a* çuha serhadi üe tebdili kıyafet edip sarayın
mn bu s&ılerinden de, B&bıâUmn. Onyedinci harem damından NalU Mescid tarafına İndi».
Asırda, sadırâzamlara mahsus miri bir saray Nail) Mescid. bugün mevcud oltıp «Vilâ­
olarak mevcudiyeti, ve m a y ı hümayunun yet Camii» dediğimiz mâbeddir; arlık gOn

OHflı»hgxuaı'u bsi* »nlınnrtû RfthflUnln nrka. n*iu cchhcsl


__ « (Uenmı
(ttesitnı »it
lilt ffravttM CU B<>h{n£ C<utf«lf dİ Uel
ffc-avttatou

M/group/merakediyorum
M s tlt — 17«8 — İSIAMIOL

Jîihi aydındır k | Kemanke* Kara M uştala Im - «Ttugün lıUınbul villyH daireli olarak kal-
i*Bln idao) ohunittgtı H ieil )0S$ IM tlidl 1643) Unılmafcta bulunan binanın Pafakapunı itti
yılında sonraları USSuJU adı il« m e|))ur ola­ tu » olunmanı MiUdl IB56 tarihinden M im ­
cak saray mevcuddur: hatU belfc m iri btr dir, SadırU am Omrvlf Pafaya verilmiş olan tut
saray olarak mevcıı&iur, Belki dc Kara Mtu- konak, onun vefalından n a r a diğer sa iıri-
infanm ittemımMu son ra mir! adına müsade­ zam iar tarafından miM lemiıten İM"İ olun­
re olunm uş vc s a d ırizsn ıla rın İkametine ta h ­ mağa bajlamıg ve Ribıâlt, Bâbı htimlymrun
sis edilmiştir Bu tarihten kırk dürt sene, yani yanı hajıntl* k a ra r kılm ıştır» diyor ve fityle-
y i rjju asır sonra. 11187 de. Fındıkltlı Silâhûar Ce devam ediyor; «Bunul* beraber miiteakib
Mehmed Aga, yukarıda ııaklettîk, bu saray­ saSırtaam lardan b izılan yine o n d a burada
dan attık kesin üir lisan ite «Alay Köşkü oturm uşlardı: meselâ Lâle davri Jubratnanı
öPütıde sadırsKiııılaıa mahsus tnîrt saray» ekseriya B eğktasta İkamet ederdi. Şu kadar
diye beiısctraettedir, ki, bina resmen sadırtamlarm ikametgSlu ve
devletin B âbıilisi olmak « fa lın ı o tarihten
«Osmanb Tarih Deyimleri ve Terim leri sonra kaybetmem iştir».
Sthlüğii* müelltli Mehmed Zeki pakalm ise.
NaJma'rtin bu a p k ve aydın kaydını görme­ M uhterem m u h a rririn yulardaki «alırlar-
memi;, değerli eserinin Bâtuill maddesinde da bu k adar k a ti konuşması herhalde doğru
ea az on senelik bir hataya diışrcıujtur, »ja- değildir.
ğıdail satırlar adı geçen sözlükten alunmflı: NalmA, tarihinin besinci cildinde H. 1003

(Wr
http://groups.google.com
*V5İKU>J»EDISİ — Î74Ö — BABIÂLİ

(M İ0&2) ve4tayii arasında »Sadırâzajn Drr* (eriyle helva sohtfcllerino öriıne olnnıgtu. bir
viş Paşa. Kadırga limanında olan »raydan ertfhl mahfil idi ve halk ağzının «Paşakapu-
göçüp Melek Ahmcd Paşanın oturduğu Ars» su* d elildi: burarta biiyük siyasi toptaM ıUr
fonha/je ardmda Bayrampaşa sarayuıa nuk' olurm uş, fafcat günlük *Pa$a divani» kurul-
letlı* diyor- Bit k a y ı t ı r , Blbiâli hakkmdtt marndı».
fcat’î bir hüküm çıkarılamaz, Derviş Paşa sa­ Burarta. güven Jie rahaLça soyliyebllc-
dareti bir yıl kadar devom eder, kendisinin ceğimi-z: eBâbıâlinİn, Onycûiftci Asır ortala*
bir felç darbesine uğraması üzerine LG53 d& nzıdan Uiharen, sacfırazamlartn emrine veril-
mührü hüm ayun Ibşir Tasaya gönderiilr; Pa- mis bir mirî saray* olduğudur.
kafm »Bu konalı onun vefalından sonra di­ Efdalüdd.n Bey, O&manh Tarih Encüme­
le r s&dirâıa.mlar taralından tnüstemirreıî iş­ ni mecmuasında neşrettiği «Alpjpdar Mv*
gal olunmağa başlamıştır», ve aynı bina için lûfa Paşa» adındaki eserinde, Yeniçeri t»*-
«P8|sk£pıreu ittihaz olurcmaât Milâdi 1656 kim, yangın ve Al&jtıdar Paşanın ftlümii mü­
C&rihlnıtea sonradır» derken pek garip bir nasebetiyle o devirdeki B&bı&llyi, d<i l&svir
karışıklığa düşüyor. odiyar:
tLâle devri kahramanı» diye NevçehlrU «BâinâU, elyevir, mebnt bulunduğu arsa
İbrahim Paşa halkındaki hükmüne gelir.ee, ilo arka tarafta Tom ruk dairesi denilen kı­
unytmanialıdır kİ, Nevşehirli Damad İbra­ sımdan ib a ret o\an vâsi saha üzerinde jüt ka­
him P^şanm BeşiktaşUtt sahilsarayı bu vezir tının bir kısmı k ârg ir olmak ü ıe re terem ve
ile padigaiımuı yfcranmın Çıragap cfitance- selâmlık dairelerini, ah ırlan , an larla rı ve

®İİMİIMI< bir M en
S. Uo«4âı eh' ile)
/group/merakediyorum
r â b jA U d e h a y a t — 1750 — İs t a n b u l

siEâhhane ve ccbehâneyl vc vâsi avlu ve ba İl­ ve beytutel için de barem dairesinin mebni
çeleri $4o>ii cesim ahşab bir daire idi. bulunduğu tomruk dairesine mürur eyler idi.
Bu d a ire n in Sojufcçeşmo tarafından ha­ «Tomruk denilen kısım iki parçadan mü-
kikaten Ali olan cesim b ir tapudan girilen rekkub idi. Biri kısım şarkide haremiâsçfİ
büyük bir ev altı avlusu ve bu aviud&ıı Naili dairesi ve diğeri dc kısmı garbida mutbaklar
Mescid tarafına çıkılır bahçe kapusu ve bu vc sak ta n koğuşları Vv ahırlar ve * şlalar ve
bahçe meydanda çavufbaşı, tevkii, telhisd t a ­ saire mebni olan yer idi.
puları ve Nallımescid mahallesine nâzır di­ «Etrafla dahi aıaufl askeriyeden bir ço­
vanhane ve bunun merasim kapusu var idi. ğunun karakolhanelefi var idi.
Elyevm ıneaeid denilen camiin etrafı hane­ * Yeniçeriler vücutlarım hissettirmeksisin
lerle muhat ve o nam ile mevstım bir mahal­ e trafı ta h tı tarassuda aldıktan sonra tobıke-
le olup buradan d ar bir geçit ile zikrolu- bira yanaştılar ve harbeciler kolluğundan g«-
nan resmî kapularm açıldığı meydanlığa ge­ Ü rd& leri k u ru otu kethüda odası şehrüşinio
çilir idi; vezir teşrifatına mahsus Bâbıâsafi ve alım daki direklerin aralıklarına doldurarak
binek taşı dahi burada idi. ateşlediler».
«Beşiraga Camii ve sebilinin önündeki
Efdateddin Bey. bu m alûm ata bir mehaz
d ar bir çıkmaz sokağın m üntehasinı harem gösterm em iş ve makalesine de bir plân ek
kapusu otan tom ruğun arka k ap u lan teşkil lem em iştir. Yukarıdaki, ta rife göre bâr plân
edeFdi. N ailımestid tarafından dahi tom ruğa çizmek çok zordur, büyük hatalara düşüle­
girilen ve ayni mevkiden çavuşlar ve kavaslar ceği m uhakkaktır.
ve sayisler d^tiresme ve horandanuı guzanna
mahsus olan m uhtelif kapular olu p harem ile BÂHIÂLİ, 15ÂBIÂUDE HAYAT —
selâmlığın iltisakı olan zülvecheyn sofalar Merhum Semih Mümtaz S. «Tarihimizde
burada idi. hayal olmuş hakikatler» adındaki çok değerli
<tVezir dairesi bu kısm in üzeri olup, d ai­ hatıraları arasında: (Bu eser Hilmi Kitabevi
renin buradan Avasofyaya doğru imtidat tarafından yayınlanmıştır). İkinci Abdülha-
eden kısmı reis ve kethüda dairelerini m uh­ atfd devri sonlarında Bâbıâll hayâtma dair
tevi idi, Sengül yokuşuna ve Fatmasultanmek- genişçe bir yer ayırmıştır. Aşağıdaki satırlar
tebi sokağına muhazi sebil ve camie ve kü­ oradan alınmıştır:
tüphaneye kaı*şı olan akşamı ehniye, sokak fle «Ben Divanı Hümâyunu Mühimine Ka­
yiLz teşkil ed&r ve şehniş inleri dahi havi bu- lemine kaydedildiğim gün ser halife, yani
lımurdu. Alayköşkiinün tamamen karşısında kalemin m üdürü safa geldiniz dedikten sonra
Bföıkebr denilen en muhteşem kapu mevcut beni iki büklüm bir ihtiyarın yanına oturttu
olup üstünde kethüdayı sadrı âlînin makam ve «O efendinin yazısı fevkalâde güzeldir.
odası raebni idi. Odanın kapu üzerinde teş­ Ondan ders alınız», dedi, thtiyarlar meraklı
kil eylediği şehnişin ve altındaki payende oldukları için daha 0 gün bu zat benim Jdm
direklerin araları boş idi olduğumu sora sora nihayet öğrendi ve aym
Bâbıâünin sarnıç, izbe, mahzen gibi bir­ odada büyük babam Mümtaz Efendi Üç ka­
çok teferruatı dairenin altında olduğu gibi lem arkadaşlığı ettiğini ve onun torunu İle
tahtezzemin bodrumları ve tünelleri Habj var yanyana oturmaktan memnun ve müftehir
idi. olduğunu söyledi, ihtiyar az kalsm ağlıyacas
«Kalem memurları, hâcegân ve sair rüe- tı da! B ir iki ay yanyana oturduk* Beni âme-
sa deniz tarafındaki kısunda icrayi memuri­ di odasına aldılar. Amedi divanı hümâyun
yet ederler, herkesin hanesine avdetiyle dai­ kalemi sadaretten, yani sadırâzamltk inak*»
renin tatilinden sonra bu kısım dâ hademeden mından saltanat makamına yazılan arkalan
ve nöbetçilerden ba*ka kimse k a im » idi. Sa- yazar ve padişahtan gelen iradei seniyeleri
dırâaam dahi dairenin garb larafındaki ce­ kayıt ve lâzım gelenlere tebliğ ederdi. Bir
nahı üzerinde Ebussuud Caddesine kadar usul daha vardı ve buna da âmedçi bey neza­
uzanan fevkani bir paviyondaki resmi oda­ ret ederdi, o da bâzı iradei seniye tezkere
larından çekilerek hususî selâmlık dairesi lerini yalnız okunmak üzere Bâbıâll konağın­
olup Nalltmescid mahallesi tarafında Tnebni da oturan nazır paşalara göndermekti: vs
ve divanhaneye muttasıl olan daireye geçer bunları istediği adama, yani âmedi hülefasın-

h+tp://gpoups,googİGxoı
ANSİKLOPEDİSİ — 1751 — BÂBiALİDE RAYAT

dan olmak şar tiyle dilediği zattan bîrine ver­ gibi diğer nazırların odaları kapılarında da
mekte muhtardı. ikijer süngülü ârker p a h la ra selâm durduğu
cBâbıâHdc oturanlar — Sadaretten son- için Süit Pasa askerin selâm dur tic&lne tem-
ra Dahiliye Nezareti ve erkânı ve kalemleri popunu uydurur selâmım ona göre Ayarlar,
Bâbıâ'Lide idiler. Bugün vilâyet mcklubcu- clci'lmü, Bir gün kendisin* ete b ir irade tezke­
sunun odum dan yanındaki büyük odada be­ resi götürm üştüm. O turmakiğumğı em retti ve
nim gördüğüm 2at Dahiliye Naaırı Memduh mutadı veçhlltf yakalı. iltifatlar ihlaline baj-
Paça idî ve yanı başındaki küçük odada d:ı iâılı. Beni büyük ha bama karşı beslediği m u­
mühürdarı Haşan Bey (kalemi mahsus mii- habbetten dolayı fazla İltizam vc bana [azla ik­
dürü) otururdu ve bir iki arkadaşı daha vardı. ram etlerdi. LâJurdı ederken birdenbire.,.
«Memduh Paşanın otu rd uğu odanın ta- *Oğlum; sen de Reşit Akif Bey gibi (paşa}
İüjtu ye§il kadifeli iki kanepe ile dört koltuk- neden fesinin püskülünü fesin tepesinde tutu­
{azı ve âJîj iskemleden ibaretti ve m asanın yorsun?...* dedi, Ben hayretten hayrete düş­
karşısında da iki maroken iskem le d ururdu. m üş ve biraz şımarığı Olduğum için «Efen-
İradei seniyeîerl kendisine götürdüğüm üz za­ dimia her zaman görmemezlikten miyoptden
man ayağa kalkar, tezkereyi okur ve bize iade şikâyet buyururaum ia... Bendenizin püskülü­
eder ve bİMn 'da, merakı idi, b ir nüktecik m ü nasıl olup da g ö r d ü n ü z deyince;
sarfederdi, Bir gün oğlu Maziûm Beyle be­ Sana mahrem bir haber vereyim,
raber baba oğul kargı karşıya o tu ru rk e n bir — Gürmeme-k yoğdlr görüp divâne olmaktan
iradei seniye teskeresi götürmüştüm. Tezke­ bkii— Anladır, nu oğlum? Sen de benim ev-
reyi okuduktan sonra benim de oturm aklığı­ lâdımsın bunu bil, fakat kimseye söylem e..
mı emretmiş ve Bebekteki yaLumuda m ı ik a ­ cevabını vermigti,
met ettiğimi sormuçtu. Maziûm atıldı; «Elbet­ «Hariciye Nezareti — Bugün İstan­
te efendim», bebekler Bebekte o tım ırlar...» bul D efterdarlığının bulunduğu konakta;
gibi bir şaka savurdu Memduh Faşa derhal... fakat başka b ir kalıp ve kıyafette idi ve
«Evet amma oğlumuz göz bebeğidir...» mu­ o zaman Şûrayı Devlet Daireleri yanmadı­
kabelesiyle (benim anladığım) oğluna azar* ğı için buraya koridorlardan geçilerek gi-
lanugtL dirilirdi. Evet o /am an tâ sadaret dairesin*
«Şûraya Devlet — İm paratorluğunu Şû­ deki büyük sofadan bavlıyarak hariciyeyc
rayı Devtetî de Bâbıâlide toplanmıştı. Bu kadar altlı üstlü koridorlardan gidip gelinirdi.
daire bugün yerinde yoktur; yanm ıştır ve ye* Hâriciyenin istişare odası, tercüm e odaları,
rine konulmamıştır. Burada Şûrayı Devlet Rei­ şifre ve kalem odaları, şehbenderler dairesi
si, tanâm at, maliye, dahiliye, mülkiye daire* ve kalem ler... Bahusus... K ileri hep oraday­
leri ve muhakemat daireleıi ve kalem leri dı. Hâriciyenin kileri a lt katta bir büyücek
otururlardı. odada hemen hemen hepimizi toplar akşam
«Muhakemat daireleri o zaman devlet üzeri kahvaltısı vaktinde hakikaten işimize
memurlarımı muhakemeleri işiyle meşgul yarardı. Havyarlı sandviçler, lor peynirli
olurlardı. Bir de bunların fevkinde bir mül­ francalalar; naneli limonatalar hem terütaze
kiye dairesi vardı. Buna Şûrayı D evlet Reisi hem de tertemizdi.
bizzat riyaset ederdi ve Stesı adedi o devrin «Sadırâzam Avlonyah Ferid Paşanın
ibjalline rağmen yirm iyi geçmemişti. bâra o bu kilerden şunu bunu getirttiği de
«Benim yetiştiğim Şûrayı Devlet reisleri görülürdü. Muziplik bu ya bix de... «Şadırâ-
Kürt Sait Paşa ile Lâz Haşan Fehmi Paşalar~ zam paşamız ucuza dayanamaz...» der gülü­
dı. Salt Paşayı ârnedi hülefa&ından iken sık eık şürdük,
ziyaret ederdim. Haşan Fehmi Paşayı ben de Sadaret ve erkânı ~ AmediJ diva­
fi*Ml olduğum için mülkiye dairesinde görür nı hümâyun kalemi Matı mudu Adlî dev­
dururdum... rinden başlar. Vazifesi yukarıda e n etti­
«Sait Paşanın bir hususiyeti de fasla mi­ ğim gibi Padişah İle Sadırâzam arasın-
yopluğu id i Bâbıâli koridorlarından geçerken daki muhaberatı kayıt ve tahrir etmekti
sağa sola eabere selâm verir gibi rivayetler da Meclisi vükelâda bulunan kâtipler bu kalem­
duyulurdu, Ve kendi kapısı önünde olduğu den alınırdı. A m etal bey veya âmedei efendi

Wgroup/merakediyorum
BÂBfÂLİDE HAYAT — 1752 — tSTANBUJL

denilen zat İm kalemin müdürü idi. Ben im** ■İçimizde hakikaten dirayeti kim deleri
iti hAlefalıgıoa memur edildiğim vtkii Amedci müsellem olanları vardı, tçinrâde gene haki*
Mthıncd Ali Beydi (Sonratan Mehmed Ali kalen ademi dirayeti k*(Aileleri müsellem ve
Paya olarak Sadırâzam müsteşarı; Meşruti­ meşhur olanları da vardı. Odada yanma te ­
yetten sonra da Evkaf» Hümayun Nazırı ot- sadüf ettiğim bir kalem arkadaşımın bir tür­
muydu* Dikkatli, ferasetli, hayırhah, neşeli lü maaş senedini yazamadığını bugün gibi ha­
ve oükteel bir zattı. Hepimize ayrı ayrı ilti­ tırlarım . Ancak su İçer gibi hattâ en mühim
fat eder; »rica ederim» demeksizin bir keli­ tezkere müsveddeleri yapanları da hatırla­
me olsıın söylemeydi. Hele altı kişiden iba­ rım. Efdaieddin, Müfit, NuraUtin, Büyük
ret olan hıısıısl maruzat odası biz efendileri­ Celal, muavin Cemil Beyler ve saire gibi
ne fazla ehemmiyet verir ve emniyet ederdi; Ren de dahil olduğum halde üst tarafı pek
çok da çalıştırırdı. sayılacak kadar az değildi. Buna rağmen İş­
«Zevki tencerelerin gayet tertipli ve lerde asla sekte görülmezdi. (Nureddin Bey
okunakh yazılması olduğu için buna ve bun­ sanatkâr M ünir Nureddinin babasıdır I
dan evvel de müsveddelere aşırı dikkat eder­
«.Seryaver bey veya paşa — Bâbıâ*
di (... Doğrusu boyledir diyerek müsvedde*
lide b ird e yaverlere ve süvarilere mahsus
lere müsvedde derdi...) ve yazdıklarımızı ta s­
odalar ve ahırlar vardı. Bir de Seryaver Bey
hih etmezse kâğıdı bize verirken m utlaka te ­
veya Seryaver Paşa vardı. Sadırâzamın ya­
şekkür ederdi. Padişaha gidecek evrak) biz­
verleri... Yaverler nöbetle at üzerinde Sadoi*
zat Sadırâzam a götürür, im zalatır, sonra bun­
zâmın arabasını U kibederlerdi ve öteye be­
ları kırmızı b ir atlas keseye yerleştirir ve
riye gönderilen müstacel tezkereleri, iradei
balmumu île sıktığı kesenin ağzını da mü-
aliyeleri (Sadırâzamin em irleri demektir! götü­
hürler, saraya yollardı. Saraydan gelen iradei
rürlerdi. Seryaver Bey veya Paşa da odasın­
seciyeleri de Sadrâzamdan a lır icabım icra
etlerdi. Âroedci bey yazdıklarımızı beğenmez* da oturur, gelirken ve giderken Sadırâzamı
se hırçın çizgilerle tashih eder «seraihâne istikbal ve leşyi ederdi. Bir rivayete göre de
gelen gidenleri, S adırâum ı ziyaret edenleri
yazmışsınız» derdi. Bu itaptan biri de hiç
unutmam ilk defa bana nasip oîmuştu ve se- kayıt ve saraya areederdi’ Bu başyaverlerden
m ih in e tâbiri böyle başlamıştı.
ismi hatırım da kalan Cemal Paşadır. Hepi*
mize hiirm et eden bu » t hususi hayalında
«Âmerii Hülefaları — Ben bu m e­
dostluğa hürm etkardı. Eğlence namına da
muriyete getirildiğim zaman bir hayli âme-
yalnız pokeri severdi, ve pokerde kısarsa alâ-
di hülefası vardı. Bunlardan kalabalık ta ­
hotör diyecek yerde «Alâvutum» derdi.
rafı haşmııavin M üfit Beyle beraber bü­
yük bir odada o tu ru r, çalışırlardı. Altı «ItafıilEye Nezareti — Bugün Istan*
kişilik hususî kalem de ay rl bir odada ça­ bul Valiliği makamında Valinin işgal el*
lışırdı. Muavini sanilikte bulunan zat da tiği daireyi evvelce sadırâzamlar işgal eder­
(Ben burada Cemil Beyi bulmuştum. Besim di ve Vükelâ Meclisi bu dairede İçtima
Ömer Paşanın ağabeyi. Azmi Beyin kayınpe­ eylerdi. H er pazar ve çarşamba günlerû -
deridir) âmedei beyle beraber b ir odada otu­ Merdiveni çıkar çıkmaz sağ tarafa tesa­
rurdu. Miifit Bey îyi bir kalem müdürüydü. düf eden birinci koridorun başlarındaki eda­
Yazılacak müsveddeleri hülefaya o taksim larda nezaret tercümanları otururdu, lik böl­
eder, yazılanları iptida o tashih eyler, âmed- meden sonra da Dahiliye Nezareti kalemleri
Ciye yollardı. Pek mühim olmıyanlara da bulunurdu. Mektubî kalemi, evrak kalemi
beyan edilmesi işaretini verirdi. Fakat h e r­ gibi hemen a lt katlarında *>da muhasebe ve
kese iş vermez* yani herhangi bir illi maş­ nüfus kalemleri yerleşmişti. Aynı zamanda da
la kaleme gelip de ellerinden İş gelmeyenleri vilâyetlerin kapı kâhyaları ve kapı çuhadar­
yormasdı. Ve kendisinden bu gibilerden Ali- ları alt kattaki odalarında çalışırlardı. Kapu
tıln veya Velinin gelip gelmedigl, kaleme de­ kahyalarının vazifesi vilâyetlerle İstanbul
vam edip etmediği sorulursa nevima şöy'e dairei Tesmiyelerinin arasında cereyan eden
b ir cevap verirdi: tahriratı toplamak ve bir hülâsasını yapıp
«Kcndİ M an gelir anma kuleme valilere gdndermek; gelenleri de alıp devaire
8foü gelmez Qdqn a d a h atm e!» ı taksim ve Jaklbetmektİ ki kapı çuhadarları bu
nttp://groups.google.c
A N S İK L O P E D İS İ — 17 53 — B A B IA L İ D E H A Y A T

jjlerdo kendilerine muavenet ederlerdi. İm­ kNatırlar,, miinleıjarlar — Pek çocuk


paratorluk büyüktü, buna lüzum vardı olmaklığıma rağmen ben Dahiliye Müsteşa­
«VaJl dairesindeki büyük sofanın iç ucun­ rı Celâl Beyefendiyi dc lammışım. Babam
daki koridor tâ Hariciye Nezaretine imtiriad heniiz âmedi muavini iken uk sık Celâl
ederdi (bugünkü defterdarlık), işte bu kori­ Meye gider, elini tinerci)- Bir İki defa be­
dorun kaputundan girer girmez sola gelen ilk ni de götürmUy. el öptürmüştü. Uzun ve
odalar (zira sağda odalar yoktu/ âmedi oda­ bembeyaz sakalh muhterem bir piri fâni
larıydı ve birinci bölme kapudan sonra Dahi, idi. Ben bu zatın oğlu Cemal Beyi üe tanırım.
liye Nazırının odaları gelirdi fbtıgün vilâyet Hariciye NeaBrell mensuplarından idi ki. bilâ
mektupçusu falan oturuyor). Nâzır Faşa ve­ hare sadaret müsteşarı olan Ali Fuad Beyin
ya Bey bu odalarda otururdu. pederidir. Ali Fuad Beyiıı Sultan Mehmed
Roşad devrinde mabeyni hümftyun başkâtip­
«O zamart kalemi mahsus müdürlerine
liğinde d 6 bulunduğunu Avrupada iken duy­
mühürdar derlerdi. Nazırın emniyet ettiği bir
muş ve yine orada iken müşarünileyhin eser­
adam olan mühürdar evrakı getirir birer bi­
lerini okuyarak dikkatle takibetmiştim. Ba­
rer okur, Nazır Paşanın mühtirünü alır, ba­
bam Dahiliye müsteşarı iken Ali Fuad Bey
sardı. Bir taraftan da aldığı emirlerle Nazırın
Dahiliye mektubl kalemi hüîefaumdan İdi va
arzularım takibederdi. Ben hayal meyal MıV
çok emniyete şayan olduğu İçin mahrem ya*
tıir Paşayı Dahiliye Nasurı olarak ta nıtun.
zılar kendisine yazdınlırdı. Dâhiliyede iki dc
Babam Dahiliye müstegan olduğu vakit M ü­ mektupçu tanırım aınına İsimlerini pek der-
nir Pag a Dahiliye NaziN, Kâmil Paşa Sadırâ- hatır edemiyorum. Yalnız birinin «fevkalâde
zam idiler. Münir P*s*nm m ü h ü rd a rı N eyyir şifalıdır» teranesiyle odasına girenlere akide
Beyi de bu tarihte tamdım. Daha geçenlerde
şekeri ikram ettiğini hatırlıyorum.
seksenUk Wr yasta vefat etti, fevkalâde na­ «Münir Paşadan sonra (Kâmil Paşa ka>
muslu; mübalâğasız arzedlyorum em saline güç
bincâinin sukutu üzerine) tamir Valiliğinden.
tesadüf olunur denecek kadar namuslu, dindar
Dahiliye Nazırlığına Halil Rifat Paşa geldi.
ve haysiyetli bir adamdı. Biraz haşin idi ger­
Babam yine müsteşarlıkla İdi. Bir müddet
çi, fakat aslâ cebin değildi. H içbir şeyi na­
sonra da yeniden İntişara başltyan «Takvimi
musuna tercih etmemişti. Aynı zamanda da
Vekayi* isimli Resmi Gazetenin nâzın oldu.
Dahiliye mektubi kalemi mü meyyizlerinden
Epeyce müddet beraber bulundular. Evde
idi. M ünir Pa$amn infisalinden sonra kalem­
duyardım, babam Nazır Paşasından sitayişle
de kaldı ve yavaş yavaş terfi etti, bir d ere­
ve hürm etle bahsederdi ve gösterdiği emni­
ceye kadar. Sözü pek olduğu için olacak faz- yetten dolayı m üteşekkir olduğunu aoylerd*.
la ilerUyememişti. • M üsteşar Celâl Beyle Reşid Mümtaz Bey ara­
«Dahiliye mektubi kalemi m üdürü Sadık cına (babam) Rıdvan Bey fPaşa) müsteşar
Bey; bu zata «Deli Sadık Bey» derlerdi. Bu olarak girmişti amma ben bunu kat'iyyen
onun şöhretiydi, kendisi de bilirdi; batta ya­ bilmiyordum. Babam Rıdvan Paşanın yerine
bancı değildi, ailemizin, dostu ve hepimizin Şehremini olunca: — Bunu hiç beğenmedim;
hayırhahı idi, hele amcamın kafadan İdi. Yal­ ben Rıdvau Paşanın üzerine dahiliye müste­
nız sevdiklerini azarlamak mutadı idi. filinden şan olmuştum ve bir belâya uğramıştım;
hiçbirimiz kurtulamazdık, nasibimizi alırdık. şimdi yine bu zatı Istihlâf ediyorum! demiş,
Buna da dikkat etmişlerdi. Babamın çok genç leşe’üm elmişti.
yaşta Dahiliye müsteşarlığı onun hoşuna gitti­ «Dahiliye Nezareti erkâna — Evrak
ği kadar tuhafına da gitmişti. Müsteşara gi­ Müdürü, bâlâ licâliıtden ve kudemadan
decek evrakı hülefadan birine verirken. «Bu­ Ali Haydat* Beydi Alı Haydar Bey niçin
nu bizim çocuğa götürün!» dermiş. evrak Müdürlüğünden öteye geçememişi i
«Bir defa da babamı azarlamıştı.. Benim bilmiyorum. Epeyce maaşı vardı. Orada otu­
imzam olan raü&veddeyi niçin tashih e ttin ,.. ruyordu, Şayanı hürmet bir adamdı. Onu se­
diyerek. Maahaza babam oradan ayrılıncaya verim i;. Bu kadarını biliyorum. Hattâ adama­
kadar kendisini başta taşım ıştı Sadık Bey, bu kıllı devam etmediğini de biliyorum, işleri
da muhakkaktır ilim ve irfan sahibi dürüst kalem hülyasından Rifal Beye bırakmıştı.
bir. zattı ve epeyce yaşamıştı. Bütün iğleri Rifat Bey gurur, o hal ve fasîc

ı/group/merakediyorum
b â b jA ü d e h a y a t - 1754 — I s t a n b it l

ederdi. Bilâhare ve bihakkın bu /.at da evrak «Çfırayı Devlet Daireleri — Mülkiye


m üdürü olmuştu. K alem lerde mütehayyiz hü- dairesinden başka tanzimat ve dahiliye, ma­
lefadan b ir de H ayreddin Bey vardı. Sonra liye, mahkeme! temyiz, mahkemei istinaf bi­
dan S adaret tercüm anı ve Şehrem ini atm uj- dayet mahkemesi ve bunların reisi aanilerl
tur. Bana rum ca ve kitabet dersleri verirdi. Âzalsk, Müddeiumumileri ve muavinleri ve ka*
Birim yani babamın meclisinde kendisini k:z- İemleri vardı. Mahkemelerin umumuna verilen
dtrırU rdı. Kinci olmadığı için çabuk b a n a r ­ isim de muhakemat dairesiydi. Sultan Ha-
lardı. Üslad b estekâr L.emi Bey de mektubi muii Sâni devrinde Şûrayı DevSet bu su­
kalem i hülefasından ve babam ın m ühürdarı retle karar kılmış, çalışmakta bulunmuşta.
«eti. Hüsnü hatlı ile şö h ret bulm uştu, çok da Bunu da derhal söylemeliyim ki, bu
kıvrak bir yazış tarzı vardı. Lemi Bey ölünce­ kalabalığın içinde çok muktedir ve na­
ye kadar bizi unutm am ış ve v efakar davran­ muslu ve işgüzar ve tecrübeli zatlar vardı
mıştı. ve bu sayede idi iki lüzumundan fazla dol»
ıDahltiye muhasebecisini mutlaka hatırlı- durulan âzâ veya memurlar, iltimaslarla bu­
ysmıyacağmı. Fakat matbuatı dahiliye müdü­ ralara sokulurlar Şûrayı Devletin mesaisine
rü Ahmed Arifi Beyle sansür memuru Hıfzı engel olamamışlar ve bunların içinde müsta-
Beyleri pek iyi tanıyorum. Vazife dolayısiyle itler var ise bilâkis istifade etmişlerdi. Bu
babam müsteşarken bizim evden çıkmaz gibi dairelerden sonra da bir iki encümen vardı,
İdiler. Dahiliye Nezaretini iz’aç eden belli baş­ îhtilâflı merci ve istatistik encümeni gibi.
lı tek bir kişi vardı, tami Faiz mi yahut Fuat Bunlardan birincisine Şûrayı Devlet Reisi ri­
mı pek hatırlamıyorum... Müfait ve müzevir yaset ederdi».
bir jurnalci idi. Bu adamdan bütün arkadaş­ BABIÂLİ BASKINI — 10 Kânunusani
ları (mektubi kaleminde idi galiba); korkarlar­ 132B perşembe günü öğleden sonra saat iki*
dı, oau aslâ sevmezlerdi. «Bir çoklara fenalık de Bâbıâliye vâki olan hücum ki bu hareke­
etmiştir» derlerdi ve o kaleme geldi mi, ve­ tin neticesi olarafc devlet idaresinin başında
ya bir odaya girdi mi susarlardı, hiç yoktan bulunan Kâmil Paşa ve kabinesi istifaya, da­
iş bulur, meşgul olmağa başlarlardı. ha doğru bir tâbir İle iktidarı terke mecbur
«Şûrayı Devlet —1 Şûrayı Devlet Bâbıâli olmuş ve Mahmud Şevket Paşanın Sadırâzam
binasının tana ortasında. Dahilîye ile Haricîye tâyin olunmasiyle İttihad ve Terakki Fırkası
Nezaretlerinin arasuıda idi ve' diğerlerinden tek rar iş başına gelmişti.
fazla olarak üstünde b ir kat daha vardı: Hün­ Bu baskın yapılırken memleket en kara
kâr dairesi. Abdülmecidie Abdülâziz bu daire­ günlerini yaşıyordu. Bulgar orduları Çatal-
ye gelirler, meşgul olurlardı. Sonraları Şûrayı caya kadar gelmişlerdi.* Hükümet alelâcele
Devlet mülkiye dairesine tahsis olunurdu. İkin b ir m ütareke imzalıyarak lüzumlu fakat şe­
ci Sultan Haınid mülkiye dairesini gayet geniş refsiz bir sulh yapmak için hazırlıklara baş­
bir nizamname ile tesis ederken ona vükelâyı lamıştı. Orduda şiddetli bir kolera salgını hü­
sorguya çekmek hakkını da vermişti. Şûrayı küm sürüyordu; îstanbulun cadde ve sokak­
Devletin diğer dairelerinden geçen bazı ka­ ları Kümeliden istahbula gelen muhacir ara*
r a r la r a mülkiye dairesine do gelmesini iste­ balariyle dolu idi, her gün bunlardan yüzler­
yerek t u daireyi bir nevi bütün devletin mu­ ce açlıktan, sefalet ve hastalıktan oldukları
amelâtının mürakîbi variyetine sokmuştu. yerde ölüyorlardı. Hükümet mutlak bir aciz
Ben burada, bu dairede âzâ iken Bahriye içinde idî; memleketin bu halinden faydaJa*
Nâzın Haşan Hami Paşayı epeyce üzdüğü­ narak İttihad ve Terakki Cemiyetinin tekrar
müzü, Zonguldak kömür madenleri üzerinde orduyu ele almak için teşebbüse geçtiği bi­
ttalyanlarda tahaddiiş eden ihtilâfın hal ça­ linmeyen bir şey değiidi; Bâbıâliye hucum edi­
resini aramakla ne kadar üzüldüğümüzü bu­ lerek kabineyi devirmek içia çok evvelden
gün gibi hatırlamaktayım. Çok teessüf olu­ hazırlıklar yapıldığı polisçe tesbit edilmişti,
nur kl jurnalcılar bu hayırlı teşekkülü de buna kargı Meclisi Vükelânın aldığı tek ted­
akim ve âci2 bıraktırmak için neler uydur­ bir İstanbul Muhafızlığından Bâbıâliye bil
muşlardı neler?! Tahâtlürü bile tüyleri ü r­ bölük asker getirtmekten ibaret oldu.
pertir. 10 Kânunuevvel baskını iyi hazırlanmış-

http://groups.google.
ANSfKLOFEOfSt — 1735 — B A B IÂ L İ B A S K IN I

ü. Memlekette umum i efkâr, yakından gör­ pacajdarını düküne düküne nihayet oradaki
düğü sefaletten ve Erîirnenin düşm ana bıra­ camiin duvarına yaslanarak — ıskat atmak
kılarak yapılacak sulhdan dolayı hüküm etin için bekllyen dilenciler g ib i— çömeldiler.
aleyhinde idi. İttihad ve Terakki Cemiyeti «Halbuki diğer taraftan baskıncılar, sa­
böyle bir hareket hazırlarken yabancı m uhit­ daret dairesinin kapuau öniinde nöbet bekli-
leri de düşünmüş, ve hareketten Istanbuidaki yen iki neferi, vazifesini yapmağa kalkışan
Alman ve A vusturya sefaretlerini de haber- Sadırâzam yâveri Nazif Beyi isimleri mazbu­
dar etmişti. H attâ Almanya elçiliği başte m i- tum olm ayan diğer altı kişiyi şehid ettikten
maniyle Bağdad Şim endiferleri m üdürü Mös­ sonra camekânlı kapuyu kırarak girdikleri iç
yö Hügmcn d e baskın yapıldığı sırada Bâbıâ- sofada H arbiye Nasırı Nâzım Paşa ile yaveri
lide bulunuyorlardı. K ıbrısü Tevfık Beyi de şehid etmişlerdi.»
Baskını yapanların hüküm et içerisinde Bâbıâli binası ve caddesi silâh sesleriyle
ve Babıâlide ta rafd arla rı olduğu m uhakkak­ çın çın öterken ekserisi sarıklı bulunan bir­
tır, Çünkü tstanb ul m uhafızlığının Bâbıâliye kaç yüz kişilik baskıncdardan ayrılan altı ki­
gönderdiği b ir bölük asker, o sabah talim e şilik b ir heyet vükelânın içtima salonuna gi­
çıkarılmak vesilesi ile B âbıâîidcn uzaklaştı­ rerek orada bulunan üç kişiye iş başından çe­
rılmış, yerine A nadolu red iflerin d en yeni si­ kilm elerini em rettiler. Onlar da bu em re iîaat
lâh altına alınmış b ir m üfreze bırakılm ıştı. ettiler.
Bu m üfrezenin de başında k u m a n d a edecek Başında Sadrâzam Kâmil Paşa olmak üze­
tek b ir subay yoktu. r e vükelânın ekserisi daha ilk silâh sesleri
İşte bu sırada yapılan Bâbıâli baskınını üzerine Bâbıâliden ayrılm ışlardı O zamanki
o vaktin dahiliye nazırı A hm ed Reşid B eye­ H ariciye Nazırı Köpril N uradonkiyan Efendi
fendinin iA hmed Reşid Rey) kalem inden ok u­ P ariste çıkan L e Temps gazetesinin 14 şubat
1913 tarihli sayısında çıkan siyasi bir hatıra­
yalım:
sında : «Meclisi vükelâ salonunda dışarsdan
«Sadırâzam Kâmil P aşanın iradei seniye gelen silâh seslerini işitince yapılacağı gün-
tebüğine gelen m abeyin başkâtfelnî kabul e t­ le rd en b eri dillerde dolaşan baskının vâki ol­
m ek üzere meclis salonundan odasına gitmiş duğunu anladım, Siyasî mühim kâğıtları çan­
oLduğu b ir sırada, B âbtâünm biiyük sofasın­ tam a do ld u ra rak kilitledim. Fakat çantamı
dan silâh sesleri ü zerine evvelâ n e kadar a l­ verecek m esul b ir şahıs bulamadığım için
danmış olduğunu ancak o vakit an lıyan H ar­ masa üzerine bıraktım. Şahsıma ait evrakı
biye Nazırı Nâzım P aşa y erind en fırlayarak a larak dışarıya fırladım . Ön kapudan çıkma­
bana hicab ve ıstırap ile bak tıktan sonra, yı tehlikeli bulduğum için arka kapudan do­
hızlı adımlarla yü rü yerek gitti. Sonra Şey­ laşarak Soğukçeşme karşısındaki kapudan
hülislâm Efendi evvelden tasarlam ış olduğu tram vay caddesine çıktım.»
emin b ir yere çekildi. V ükelâyı saireden bir E n salahiyetli iki z a t a anlattıklarına göre
çoğu salonu terkettiler. Yalnız Ş v kaf Nazırı kolayca karşılanabilecek oîan bu baskının bir
Ziya Paşa, Bahriye N ezareti vekilliğinde bu­ hü küm et tebeddülüne sebep olması, devlel
lunan bahriye feriki R üstem P aşa benim le adam larının aciz ve tereddütlerinden Kİyade,
beraber salonda kalm ayı tensip ettiler. m em lekette Balkan H arbindeki mağlûbiyet ve
«Revolver sesleri fasılalı b ir şekilde de­ iradesizlikten mesJul gibi görünen, bilhassa
vam ediyordu. Fakat Bâbîâiideki bölüğün bu hâlâ kahram anca m üdafaa etmekle devam
hücumu def'e kâfi olacağını bildiğim den m ü­ eden E d im e kalesini te rk e razı olan kabine
dahalesini bekliyordum. Böyle b ir müdahale aleyhine hissedilen «mumî memnuniyetsiz­
zuhur etmeyince pencereden etrafa bakındım; likten ittih a d ve Terakkinin istifade etmeyi
gördüm kî üzerlerindeki asker elbisesini he­ bilmiş olm asındandır. N itekim Bâbıâli baskı­
nüz; giymiş oldukiarı ve askerlik değil, bek­ nından sonra kurulan Mahmud Şevket Paşa
çilik bile yapamıyacakları vehleten anlaşılan; kabinesi, Edirnenin terkediiemiyece£ini izah
yaşlı* mâlüî, cılız birtakım adam lar tüfekle­ için büyük devletlerin îstaıı buldaki elçilerine
rini âdi bir çıkın gibi ortasından tutm uşlar verdiği notada: «Edirnenin düşmana terkedf-
sağa sola bakınıp duruyorlar, yanlarında bir leceği hakkındakl haber umumi efkârda o ka­
küçük zabit bile yok? Bu bedbahtlar ne dar büyük b ir galeyan hâsıl etmiştir ki, sab*k

ı/groııp/merakediyorum
I

1 : ' • A- -î • i _ 1736 — tSTAHBCt

tübioc istifaya mecbur olmuştur, derken bil lâuhaliyâne bir i im kaydırma diyebiliriz ki,
İKtts* bu nokrayı tebarüz ettirm ek istiyordu. J.ılanbul basın âlem inin beşiği olan bir yeri
Mneffrr Emi tetkik edecek istikbalin yazarlarını şaşırta­
IIAIÎIÂI.I CAKOKSİ (Eskil — ıB.: Anka­ bilir. İm endişe iledir ki. İstanbul Ansiklope­
ra Caddesi) Bâbıâli Caddesinin yakın maziye disi. 1934 Rehberindeki Bâbıâli Caddesini
ait manzarasını. Ahmed Midhal. 1200 (1878ı tetkik ed er iken, maddeye b ir «Yeni» keli­
da »Yeryüzünde Bir Melek* adındaki rom a­ mesinin ilâvesini uygun görmüştür.
nının baslarında şöyle tasvir eder: Itüyükşehrtn en işlek yollarından biri­
dir.
■Bundan tahm inen otuz beş sene kadar
evvel b ir kış gecesinde id i IJ261? — 1845?) 1951 yılı ocak ayında İstanbul Ansiklo­
Sirkeci iskelesi tarafında garip b ir hal vukua pedisi adına A nkara Caddesini gözden g e b ­
geldi. Ama nasıl Sirkeci iskelesi?.. Büyük ren Cemal Gündoğariten ve Behçet Elver
yangından sonra meydana gelip bugün bir aşağıdaki n o tları lesbit etm işler, bu notlara
başlan diğer başa doğru baktığımız zam an M ünir Süleym an Çapanoğlu d a bâzı hatıra­
kalblerimize ferahlık veren geniş caddeyi ba­ la r ilâve etm iştir; V ilâyet önlinden sol kal­
tın ım a g etirip de kendinizi Sirkecide bulur dırım ı takiben yüründüğüne göre:
iseniz h a b e r vereceğimiz vakanın aslâ farkına 28 num ara İzzeddin H anın altında kah­
varamazsınız. Eğer yirm i beş yaşını askın b ir vehane. m üşterisi ayak esnafı ile hamallar
adam olup da biraz da hafıza kuvvetiniz y e ­ ve civardaki miivczzi ve işçilerdir.
rind e ise, o e.vki Sirkeci iskelesini h âlâ güzü­ 26 num ara İzzeddin H anın altında dük
nüz öntinde bulursunuz. B inaenaleyh ta rif için kân. avukat M. Fevzi Gökçeli yazıhanesi ve
pek uzun tafsilâta liiznm yoktur. Cağalog- daktilo.
lundaa doğru gelen yani şim diki B âbıâli C ad­ 24 num ara tzzeddin IJam. Hanın içinde
desinin selefi bulunan belli başlı caddesinde aşağıdaki avukatların yazıhaneleri vardır: Mu­
bile sağ taraftaki hanenin dam ından b ir kİTe- am m er K öprülü. N aci Aksoy, N ecad Akde­
m ir, Naci Kılıç. Kem al Açıkalp. Edip Keçe-
mil düşecek olsa, sol taraftaki haneuin cum ­
cioğlu, Cevacf Beyaıojjlu, Meliha Çorbacıoğ-
basını zedeleyeceğini size ih tar eder isek m ü­
balâğa etmemiş olduğumuz halde. Sirkeci is ­ lu. B ekir Sami GömügeL
Bu handa bulunan diğer m üesseseler de
kelesi sokağıma nasıl bir sokak olduğunu da
tarif e tm i ş oluruz.s şunlardır: e B in Yayınevi, Türkiye Eczacı
K alfaları D erneği, Genç Kalem ler dergisi.
BABIALİ CADDESİ (Yeni) — 1934 B e­ Türkiye Kimya Cemiyeti, Amerikan Haber
lediye Şehir R ehberine göre, tstan b u l Vilâyet Ajansı, Oya terzihanesi, Osman Yalçın Mat­
Konağı karşısından Sulta nahmed - Bayazıd baası, Büyük Doğu Cemiyeti ve Dergisi, De­
tramvay yoluna kadar uzanan büyîHt cadde ki, nizli İsm et İnönü Lisesinde yetişenler Cemi­
bu tramvay yolu, Büyükşebrln ana seyrüsefer yeti, İzm ir Lisesinde yetişenler Cemiyeti, Ay­
kanallarından biri olup adı 1934 Belediye Şe­ dın Y üksek T ah sil talebe Derneği, Üçler Mat­
hir Rehberinde Yeniçeriler Caddesidir, fakat baası.
mezkûr rehberin 2 numaralı paftasında adı Eskiden izzeddin ffanında yazıhane ve
yazılması unutulmuştur. m üessese yoktu, odalarında bekSr uşakları bil­
İstanbul Ansiklopedisinin «Ankara Cad­ hassa Niğdeli hamına! lar otururdu, Asa mİ
desi* maddesinde intişar etmiş bir kaç satırı iklisad ile yaşayan bu hammallardan çoğu
burada tekrarlam ak zarureti duyulm uştur; hammallıkfan gayrı faizcilik de yapardı ve
Eski Bâbıâli Caddesi, bugünkü A nkara hazin olan tarafı da faizle para verdikleri in­
Caddesinin, Muradiye Sirkeci Tram vay Cad­ sanların ekserisi Bâbıâli patronlarının insaf­
desi dörtyol ağamdan Nyrlosmaniye Caddesi sızca istism ar ettikleri m uharrirlerle gazete
kösesine kadar olan yerin adıdır. 1934 Reh­ muhabirleriydi.
berinde, eski Bâbıâli Caddesinin bir kısmına 20 num arada İzzeddin Hanın altında Fet*
«Ankara Caddesi* admın verilmesi, keza eski lab UsiaoJn Kanaat a f evi tB.: GönillaUn,
Bâbıâli Caddesinin yukarı parçasına eski Ca- Fettalı).
ğaloğlu Caddesini ekliyerek t Bâbıâli Caddesi , 18 num ara İzzeddin Hanın altında Tü­
adının muhafaza edilmesine, en hafifinden tüncü,

http://groups.google.coi
A s s tıc to re o ls t
1757 «A b i Al I c a d d e si

İ t num ara İzzeddin Hanın altında Dak­ 62 num ara ev;


tilo. AO num ara Genç T ürk Terzihanesi. Emin
14 num ara Enver Salam basımevi. Sinan m ahalleli m uhtarlığı
12 num ara Vilâyet İlanı altında A r tpr 58 numara Tekel bayii llaeer Eryılmaz'
zihanesi. ın dü k k in ı
10 num ara Vilâyet Hanı altnda Abeıi 56 num ara ev; Itr Ali Şükrü Şavlı mua­
tamirhanesi. Bıı zat Babıâlinin em ek tar işçi- yenehanesi
lerüıdendır. eski devriy d tir baskı m akineleri 54 num ara ev; Sezen lâboratuvart, Dr
kırıldığı zaman tek tam ircisi Abed Ustaydı, Muzaffer öktem m uayenehanesi. Bu binada
bugün de aynı m akin eler için kendisine ba; bir zam anlar Nizameddin N azil İstiklâl gaze­
yorulur tesini çıkarm ıştı, sonra da Homşeri ve Kırmı­
8 num ara Vilâyet H anı içinde şu m ües­ zı Siyah gazete ve m ecm ualarının idareha­
seseler bulunm aktadır: P a b a r k lişe atölyesi. nesiyle m atbaası olm uştu.
Avukat M iriban Gevenç yazıhanesi. Stil terzi­ 52 nunm ara Diş tabibi N igâr A taberk,
hanesi, Avukat M eserret Sükuti yazıhînesi. Öz Dr. Niyazi A taberk. Dr. Kem al’ T urgut, Dr.
Fenerbahçe dergisi. Salon m ecm uası. P eri Kagıb G üron, O peratör Sedad Enm an muaye­
mecmuası. Mizah m ecm uası. Süsler basımevi. nehaneleri
Vilâyet H anı ikinci A bdülham id devrin­ 48 nu m ara D r. Kemal, Dr. R üştü Recet>,
de hususi ikam etgâh idi, b u rad a ilk m atbaa­ Göz Dr. N ihad B ayraktar m uayenehaneleri.
y ı açan. M ütareke yıllarında. B ay Tâip Ser- 46 num ara B erber salonu
vet'tir. m atbaanın adı M inber M anlm aası idi. 44 num ara Kadın berberi salonu
O zam anlar bu m atbaada avni isim le U r de 42 num ara K uru kahveci K arakin Ser-
günlük gazete çıkarılm ıştı k i, başm uharriri kisyan
ve sahibi F eth i O kyar m erhum du. M ütareke 40 1 Cezerikasımpaşa Camii Şerifi
yıllarının en m eşhur gazetelerinden R efi Ce- 40 num ara C um huriyet Halk Partisi İs­
vad Ulunay'm «A lem darı ı da burada ç&a tan bul Vilâyet). P a rtin in organı olan Zaman
rıtaııştir, idarehânsei bu binim ın ikinci ve gazetesi idarehanesi de bu bina içindedir. Is­
üçüncü katlarını işgal ederdi. tan bulun güzel yapılarından biri otan bina
B /l num ara V ilâyet H anı altında terzi m utlakıyet devrinde Divanı m uhasebat ola­
Tahsin Gey müessesesi. ra k inşa edilmiş, M eşrutiyet devrinde yine
6 n u m a ra G azeteciler C em iyeti; bu bina bu d ev let müesseaesi tarafından işgal edilmiş,
M eşrutiyette O sm anlI D o nanm a Cem iyeti, d ivanı m uhasebatın \n k a ra y a naklinden son­
C u m huriyet d ev rin d e T iirk H av a K u n ım u ra da C.H.P. ye verilm iştir,
tarafınd an işgal edilm iş, H ak k ı T a rık U s’un 38 num ara Yıldız leke ve boyahanesi
başkanlığı za m an ın d a şah si h im m e t ve gay ­ 36 num ara O peratör M ustafa Şaban ve
retiyle İstan b u l B asın B irliğine, lâğvı üze- Bevleviye m ütehassısı Sadettin Tosun mua-
rinB de G azeteciler C em iyetine in tik al e tm iş ­ yenehâneleri
tir ( B .: B asın B irliği; G azeteciler C em iyeti; 34 num ara Saatçi Mustafa Özen
G azeteciler Cem iyeti binası). 32 num ara Hususi m esken
4 n u m a ra İsm ail A kgiin M atbaa ve K ır­ 30 num ara Hususi mesken
tasiye mağazası, son ay la r içinde b u g ü n k ü 28 num ara Göz p r . Muzaffer Gsad mua­
şirin şeklimle ta m ir edilm iştir. yenehanesi
İstanbul Milli B ay ınd ırlık M üdü rlü ğ ü ­ 26 num ara Evlendirmeyi kolaylaştırma
nün bulunduğu eski N afıa nezareti binası, Cemiyeti. Bu bina M eşrutiyet devrinde bir be­
Bâbıâli C addesinin bu sol y a n ı bu n ok­ kâr pansiyonu idi ki, sakinlerinden m uhar­
tadan ileriye yeni b ir n u m a ra silsilesi takib rir M. Fazıl Reşid odasını idarehane peklinde
eder:
kullanarak 132? <19111 de tntih ab gazetesini
KÖgede Ord P rof. U stad M aziıar O sm an' çıkarm ıştı, küçük boydaki gazetesinin bütün
ın m uayenehanesi ve kışlık evi. yanlarını kendisi yazardı, Prens Sabahaddi-
Û4 numara ev; Göz Dr. Ertan, Dr. N uri ne hücumları ile m eşhurdur, gazetenin Cemi­
Akyol muayenehaneleri yeti Reisi Ahmed Akif Bey merhum idi.

ı^ jr n ııp /m o r n k o H iy n r ıım
BÂBlAU CADOCSt — 1758 — İSTANBUL

24 numara Amerikan kütüphanesi ve 6 num ara A m erikan K n Lisan ve Sanat


okunsa odası, tonu hane, ve bil* saat tamircisi. (terfihane&l
22 numara ov 4 ve 2 numara Rozkurt Kıraathanesi. bu*
20 num ara e r resi eskiden küçük bir kahvehane idi. Bugün­
20 i numant Viyana bayan berber sa­ kü temiz ve büyük kıraathanenin hususiyeti
lonu polis emeklilerinden ve esfci pehlivanlardan
18 numara Dr. A. Rıdvan. Şükril Hazım Rcfct Pehlivanın büyük emek ve masrafla
Adofar, Rifat Ahmed Giteber*, İbrahim Bcr- topladığı en namlı yıy» yakın Türk pehliva­
kan muayenehaneleri. Bu bina yalnız Bâbıâli nın büyütülmüş ve ıtiaa ile camlanmış çer­
Caddesinin defcil. Istanbulun güzel yapıların­ çevelenmiş portre ve gunıb rçsimİEriyle üu*
dan biridir» Prof. Dr. Besim Ömer Paşa ta* varlarının âdeta ■'Türk Pehlivanları Galerisi-
rafından arnuvo üslûbunda hususi ikametgâh halinde tezyin, edilmiş atmasıdır. Bu âeğerl
ve muayenehane olarak yaptırılmış ve üstad çok yüksek resim koleksiyonu başta hiçbir
bütün ömrünce bekâr kaldığından bu büyiik yerde hiç kimsede yoktur.
ve güzel evin içinde yıllarca bir münzevi h a­ İstanbul Ansiklopedisi bu koleksiyonun
yatı sürmüştü. ikinci bir kopya&ttım çıkartılarak milli kü­
16 umara yeni yapılmakta olatt bir bina tüphanemize konulması için Millî Eğilim Ba-
14 numara Barb&rosuu Sesi mecmuası. tenliğinin ve- Bakanlığa bağlı Beden Eğitimi
Kerman inşaat Bürosu. Üstünçiçek kadın teşkilâtının nazarı dikkatini ehemmiyetle çe­
terzisi. Dr. Necdet Akyol muayenehanesi. Bu ker; Cenabı Hak kendisine uzun ömürler ih­
binada eskiden Akşam Kız S a ra t Enstitüsü san etsin R afet Pehlivana yakışacak en güzel
bulunmakta idi. b ir iş de h ali hayatında bu güzel ve kıymetli
12 Jiumara Bay B asut’un Şafak cüd evi. koleksiyonu tstanbul Üniversitesi Kuliipba
Bu dükkân Meşrutiyet devrinde arpacı döle* ne yahut İstanbul Belediyesi Müzesine sat­
kâıu idi, beygir sürücüleri ve kira arabacıları mak veya hediye etmektir ki, bu iki müesse­
hayvanlarının arpa ve samanlarını alırlardı; se de bu çeşit resim koleksiyonlarına sahip
dükkân sahibi erkek güzeli, levend yapılı bir kadir ve kıymet bilir yerlerdir.
gençdi, bâzı hafif meşreb İstanbul h a n im i' Vilâyet önünden sağ kaldırımı takiben
fendileri hususi landonlarının veya kupaları­ yüründüğüne göre:
nın içinde bu caddeden kasten geçerler ye hiç 19 numara Konya Kebapçısı. Yeni açıl*
lüzum yokken arabalarını durdurarak hay­ mış olan kebabçıdan evvel Bâbıâli Caddesi­
vanlarına yem aldırtırlardı, arpacı güzeli de nin bu pek şerefli dükkânında Keşad adında
bunu bildiğinden alımlı çalımlı edalarla ken­ bir ustntun mobilya marangozhanesi bulun­
disini kırat kırat satardı; kira arabacıları için­ maktaydı, ondan evvel de burası Babıâlinin
de biri külhaıuîer kadın müşterilerle bura­ meşhur İhsan kıraathanesi idi; bu ktraalhane
dan geçerlerken arpa ve saman bahanesiyle karşısındaki Biiyük Devlet kapusumın birçok
diiikâtun Stilinde bir müddet dururlardı. Bu m em urlarınla öğle tatillerim geçirdikleri bir
namlı arpacının halen Büyükatîada bir kıraat­ yerdi, İstanbul gazeteleri muhabirlerinin bir
hane işlettiği söylenir. tstanbul Ansiklopedi- toplantı yeri, kulüb ü gibi idi, sabahları bu-
si kendisine u*un ömür diler. T a d a buluşurlar işe buradan çıkarlardı. Ba­
10 numara İstanbul Esna! dernekleri ve b I â l i baskınından sonra İttihad ve Teıakki
yardım cemiyeti, İstanbul Mahnıkatçîar Der­ H ük üm eti Bafrıâliyi emniyet altında bulun­
neği, İstanbul Sucular vc Gazozcular Derne­ durmak için burasını tasa b ir müddet karakol
ği, tstanbul Perakendeci Kasaplar ve Müs- yapmışlardı. Daha evvel de burası Serveti fü-
lahüemirs Himaye Derneği, Bu bina Rumeli nunun makine dairesi idi.
Kazaskeri Ömer Hulûsi Efendinin konağıy­ 17 numara la n ir Terzihanesi. Burada
dı; Balkan Harbinde Hilâltohmerin kadınlar «skiden meşhur ftfiıhtar Halid Kütüphanesi»
merkezi burada açılmıştı. vardı. Ahmed İhsanın küçük kardeşi olan
8 numara Saat tamircisi Mustafa Giircarı Mubtar Halid Edebiyatı Cedide şair ve edip­
6/2 Arsa? lerinin eserleriyle siyasi içtimai ve tarihi
8/1 numara Bilâl Kırcnlınin Uğrak Ber­ eserler basmış. Türk maarifine hizmet etm4
ber salonu ve çok genç yaşında ölmüştü.

http://groups.google.
AjrsttCLOPEDÎSf
— 1759 — BABIÂLİ CADDESİ

1-5 numara. Bu gayri menkulde İstanbul Eminönü llalkevi küfesinden İtibaren


Valisi Ord. Prof Dr. F. Kerim Gökayın. Dr. bina numaralan karşı tarafla Olduğu gibi ye­
Kemal Saraçoğlu. Dr. Sabahaddta Kerimofllu. ni bir silsile takip eder:
Dr. N‘iy « i İsmet G m i . Dr. O peralar Mim 37 oumara Eminönü Halkevinin yeni ya*
Kemal öke ve Dr. Ziyaeddin Maktavın mua­ pılan kısmı
yenehaneleri bulunmaktadır. 35 numara Şerefefendt Sokağı kavta&ı
Bu bina edebiyat tarihimizde kıymetti bir koşoflinda Seyyid Tanyerinin Bakkal dükkânı.
hatıra taşır. S o retifünu n mecmuası burada Bu dükkân Edebiyat tarihimizde kıymetli bir
kurulmuştur. Fecriâti edebi mahfili burada hatırası olan ŞababcUin Süleymanm «fuibab»
toplanmıştır. Ahmed İhsan Servetıfünunun ismindeki mecmuasını çıkardığı yerdir.
bugünkü T ürbedir Sokağında yeni yaptırdigı 33 numara Diş tabibi Itifat Atay muaye­
binaya nakledince eski yeri M eşrutiyet dev* nehanesi
rinin meşhur Resne fotoğrafhanesi olmuştur, 31 numara Niiraune Boyahanesi
sahibi M. Bakaeddin Bey isminde b ir zat idi. 39 numara ev
15 I numara Ata g ü r C ild e vi Nuruosmaniye Caddesi kavu$agı kop-
13 '1 num ara Götetı Basımevi sinde Fırın; kapusu Nuruosmaniye Caddesi
Üzerindedir.
13 numara Dr. Necmeddin İlker muaye­
27 numara Tütüncü Ahmed Kayhan dük*
nehanesi ve İâboratuvarı, Dr. Hesad Garan
kânı
muayenehanesi
25 numara Dr. Eeved Sezer muayeneha­
11 numara Dr. Aziz Kulay muayeneha­
nesi
nesi Sadırâzam Mahmud Nedim Paşa Türbesi
11/1 num ara Sara Mayonun tütüncü dük.
23/1 numara Sucu ve gazete bayii
kânı 23 numara Röntgen mütehassısı Şükrü
9 na.mara A nkara A jansının İstanbul bü­ Aykuı muatyehe hanesi
rosu, Avukat H. N utku yazıhanesi, Diş tabibi 21 numara Zorlu Apartımanı. içinde: Dr.
Neyyir Nayır muayenehanesi Muammer Tansı, l>r. Cevad Alpsoy, Dr. Atıf
7 ve 5 n u m a rala r Millî Eğitim Bakanbğı İsmail, Dr. Şemsi Mutver muayenehaneleri
derleme m ü dürlüğü. Bâbıâli C addesinin m u­ 19 numara Dr. Muzaffer Şevki, Dr. Alî­
hakkak ki en eski ve en güzel yapısı olan bu ye Tanctf, Dr. Muhterem Gökmen. Operatör
bina üçüncü Selim, devri ricalinden m eşhur ebe ve Dr. Pakize tzzel, Dr. Kemal Hüseyin.
Hoca Tahsin Efendinin İdi. Bu bina uzun Dr. Nejad Kulakçı, Dr. Nevsad Ziya, Dijçi
müddet Hoca Y usuf Efendi sipyan mektebi Hacer Ergun muayenehaneleri
olarak Büyükşehrin b ir şöh reti olm uştu, çok 17 numara Türk Hava Kurumu İstanbul
sevilmiş ve sayılmış olan Y usuf Efendi ta­ Şubesi
limdeki k udreti kadar falakasıyla d a meşhur» 15 num ara ev.
du. Tarihî bina b ir ara da M edresetül H atta­ 13 num ara İstanbul Belediyesi Temizlik
tın olmuştu. T ü rk yazı ve teahib sanatı bakı- İşleri M üdürlüğü
mmdaadan M edresetül H attatîne güzel Sanat- 11 num ara Büyük Rejid Paşa İlkokulu*
îar Akademisinin pek verim li b ir şubesi idi 9. 7, 5, 3 ve 1 ım m aralar ged üzerinde
diyebiliriz. Bu m edrese kapandıktan sonra sıra evler; kadimden bsrl aile meskeni ola­
bina bir m üddet m etrû k kalmış, sonra Milli gelmişlerdir.
Eğitim Bakanlığı tarafın dan Derleme M üdür­
lüğüne verilmiş, bu müessesenin başında bu* Bâbıâli Caddesi 1951 den sonra gerek şah­
hınan m erhum Selim Niizhet Gerçekin bini- si teşebbüsler gerekse İstanbul şehrinin hâlâ
betiyi© dikkatli b ir tam ir görmüştür. içinde bulunduğu İmâr faaliyeti dûlayısîyte sl-
İran Konsoloshanesi; bu biiyük ve tarihî mâsmı hayli değifUrmlîflir; 1960 yılı şubatın­
binanın ltapusu Tiirkocagı Caddesi üzerinde­ da, dokuz yıl zarfındaki bu değişiklik löyle
dir. (ÎJ.: İran Konsoloshanesi) t&sbit edilmiştir; vilâyet önünden sol kaldırı­
Eminönü Halkevi; giriş kapuau keza Türk, mı takip ettiğimize göre:
ocağı Caddesi üzerindedir (B.: Eminönü Halk- İzzeddin Hanı ve Vil&yeL Kanı yıkılmış
evi) tzzeddia Hanı arsasının bir kwmı Vilâyet

ı/group/merakediyorum
CABIÂLİ Ca DDKSİ — 17B0 — tSTA jraut

dnümle açılan meydancığa alınmış. bu lu ıu o Eskiden. 10 kapu numarasını taşıyan bi


geri kalan a n a ile Vilâyet Hanı a rsan fileri­ nadan tram vay caddesi üzerinde 2 numarayı
ne. yine Vilâyet Hanı adı Ue. cephesi serapa taşıyan B oıkurt Kıraathanesine ait olan kttım
camdan büyük bir İş Hanı I n p edilmiştir. Bu üzerinde eski yapı olarak U r B otkurt Ham
hanın alt katında ve ortada bulanan kapısının kalmıştır. Bu handan evvel kaldırılmış bbıa
İki tarafındaki büyük mağazalardan bininde Innn yerine ^Aydınlık Hanı» adında büyük
Umumi Bayii Haşan Katma lülu b ir yazıhane h ir İş H anı yaptırılm ış. Bozkutl İlanına Boz-
teste etmiş, birinde de Vilâyet Lokantası adı kıırd K ıraathanesine kadar u a nal» yere «Ku­
ile teiniz bir lokanta açılmıştır. şe Hanı* adı şeddâdl Mr bina çıkmıştır.
Eskiden 8 kapu num arasını taşıyan. Meş­ Kilşe Hanı yapılırken yıkılıp kaldırılmış
rutiyette Donanma Cemiyeti. C um huriyet dev­ olan Bozkurt K raathanesinin sahibi R elet Peh­
rinde de Türk Hava Kurumu tarafından işgal livan ölmüş, elinde bulunup kahvehanesinin
«Ü lm i; bulunan, uzunca bir cam in da Gaze­ duvarlarını b ir nam lı pehlivanlar galerisi ha
teciler Cemiyetine m akar olan giizel bina yık linde tezyin eden pehlivan portrelerinden mü­
tm lım ş. 1960 şubatında arsa ta h ta perde ile rekkep em salsiz fotoğraf koUekaiyonu da vâ­
çevrili, üzerinde «Türk Hava K urum u İş H anı risle ri elinde kalm ıştır. Dağılmaya, kaybolmı-
inşaatı» yazılı bir levha bulunuyordu. ya m ahkûm dur. Bu koleksiyon hakkında IBM
4 numaradaki İsmail Akgiin Matbaa vc d e yazdığımız tem enni satırları ilgililer üze­
kırtasiye mağazası ■ kütüphanesi de cephesini rinde en küçük b ir te sir yapmamıştır. Maale­
genişletmiş, iç teşkilâtını değiştirmiştir. sef kt Spor Teşkilâtımız, Beden Terbiyesi
İçinde İstanbul Bayındırlık M üdürlüğü Umum M üdürlüğü T ü rk Sporunun akademik
ile Maarif M üdürlüğünün bulunduğu eski ta ra fı ve edebiyatını tedvin meselesini biç
Nafıa Nezareti binasının cadde C ü p h esm d r bu­ düşünm em ektedir, faaliyeti günün hay ve
lunan kiiçiik hajjçe, m erm er m erdiven ve huyu içinde geçm ektedir.
merdivenin bağlandığı ikinci kattaki balkon - Aydınlık H anının alt kısmı lamamen
taşlık traş edilip kaldırılmış, yerleri bağçe İle «Şeker Bank» tarafından tutulm uştur. Köşe
beraber caddeye eklenmiş, bu balkon - taş­ Hanının altında ve BabıSli Caddesi üzerinde
lıktaki medhal kapusu pencereye tahvil edil­ bulunan m üesseseler şunlardır: Köşede İş
miş binaya cadde Üzerinde yeni ve büyük ka­ Bankası T ürbe şubesi, Bâbıâli Ecza ha nesi ve
pu açılmıştır. Çardak Büfesi 'p : Çardak Büfesi).
Doktor Ma ıh ar Osman m erhum un kışlık Bâbıâli Caddesinin sağ kenarını yine
evi ve muayenehanesi pia0 binadan Nuruo!- Viiâyet ününden başhyarak 1960 şubatında
maniye meydancığına kadar olan kısımda, hiç Şoylece tesbit e ttik :
bir değişiklik olmamıştır, Eskiden 15, 17 ve İS kapu numaraların:
taşıyan binalar imâr faaliyeti olarak yıktı­
Eskiden 40 1 kapu numarasını taşıyan
rılmış, bu yıkılan yapılar arasında son zaman­
Cezerikasımpaşa Camii yıktırılm ış,‘arsa 1960
larda Konya Kebapçısı olan tarihi İhsan Kı­
şubatında dolmuş yapan taksilere park yeri ol­
raathanesi ile eski İstanbul Valisi ve Beledi­
muştur. Bir köşesine Türk Migrûs’un bir sa­
ye Reisi Ord. Prol. F.K. Gükay'm mllkl olan
tış barakası kurulm uştur.
ve içinde edebiyatımızda çığır açmış Serveti
40 kapu numarasını taşıyan tarihi binada Fünun gazete ve mecmuasının çıktıfı tarihi
Cumhuriyet Halk Partisinin tstanbul Vilâyeti bina vardır. Bir basın müzesi olacak yerde
merkez teşkilâtı bulunuyordu. İçinden C-H.P. kazmaya hedef olmuştur.
çıkarılmış ve bina Türk Milli Talebe Federas­
Yıkılan bu binalardan Gökay'a ald gay­
yonuna verilmiştir. Bu binanın da önündeki
rimenkulun arsasının geri tarafında muhte­
küçük bağçe sokağa eklenmiştir; kapusu hâlen
rem Profesörün bir necâbet timsâli olan kar­
caddeye açılmaktadır.
deşi Nureddin Gökay’ın »NurgSk» matbaası
1951 de tesbit ye yukarıda neşrettiğimiz bulunmaktadır. Istanbulun en temiz müesse-
notlarda 20. 24. 28 numaralarda gasterilen sesi olup yeni ve güzel makinelere sahip olan
binalar yıktırılmış, yerine büyük «Hasim Hanı bir matbaadır. İstanbul Ansiklopedisi bir
ve Pasajı» yaptırılmıştır, buçuk yıla yakındır kİ bu matbaada basılır.

h t t p : / /groups.gooale.co»
ASSfK LO PEDfSf
— 1761 — BABIÂLİ HOCASI

ikinci ve üçüncü cildlcri orada tamamlanmış­ ortalığı tutan çılgın eğlenceler içinde yaşıyor­
ta- (B.: Nurgök Matbaan).
du; Öyle ki, kocasının ürerindeki nüfuzu ile
İran KonsoJosMncstain harcısındaki ko- bu çengi karıya zengin İrat yaptırmaya ka­
babından Eminönü Halk birusı Gazeteciler dar varmıştı. Devlet ihtilâller, ve çok k&tii
Cemiyeti tarafından satm alınmış, iki kal ilâ­ şartlar altında devam eden bir Rus harbi kar­
vesiyle iç kısms tamamen değiştirilerek yep- şısında çetin anlar yaşıyordu. Vazifesi çok
yeni bir bina olm uştur (B.: GazeteriJer Ce- agJr olan kaymakam paşa ise, Bâbıâli hare­
jnlyeti>. minde olan rezaletleri görmiyecek kadar göz­
Halkevi ne ,ek o la rak y aptırılm ış bina leri bağlı bulunuyordu. Dostlarının nazikâne
konferans salonu - Çocuk T iyatro Gençlik 1ma ve İhtarları ile de kendisini toparlaya-
Teşkilâtı elindedir, madı, Bâbıâli haremindeki eğlenceler nihayet
35 kapu numaralı bakkal dükkânının saraya aksetti. Kaymakam paşa mayısın seki­
yerinde bir şekerci dükkânı açlmıştır. zinde (3 Reblüîevvel) azledilerek kendisi Lini­
Nuruosmaniye Caddesi köşesindeki Ca- ni adasına, zevcesi hanım da Bursaya sürüt*
ğaloğlu Fırını 5 * 6 yıl kadar kapalı kaldık­ dü, Çengi kan da cellâda verilip boğulduk­
tan sonra son imâr işleri arasınd a yanındaki tan sonra cesedi denize atıldı.
27 numaralı tütüncü d ü k k ân ı ile b e îa b er yık* BABIÂUDE MAHALLE MEKTEPLERİ
tınlmıştır. Yeri arsa olarak durmaktadır, ÇOCUKLARINA PİLÂV ZERDE ZİYAFETİ
tam Cezerikasımpaşa Carr.irnin arsasına k a r­ — Eski Türk maarif hayatının tuhaflıkların-
şıdır; bu fırın arsası da sey yar kundura bo­ dandır; 18D9 da tstanbulda ne kadar mahalle
yacıları parkı olmuştur. mektebi varsa, bütün çocukları hoca ve kal-
Eskiden 17, 15 ve 11 kapu num aralı bi­ falarlyle beraber beşer onar m ektep olarak
naları Sedad Sîmavt m erhum tarafından sa­ Babıâliye dftvat edilmişlerdi. Orada kendileri­
tın alınarak y ık tırılm ış arsaları üzerine tesis ne bir pilâv zerde ziyafeti verilmiş, çocuk­
ettiği H ürriyet Gazetesinin binasına başlan­ lara da onar para bahşiş dağıtılmıştı. Bunun
mış, taraamlayamadan vefat etmiş, oğulları için d e hazîneden evvela 3000, sonra da 2000
tarafından ikm âl edilen bu bina, lstanbulu k i ceman 5000 kuruş çıkmıştı kL Babtâtiye
hakikaten tezyin eden muazzam bir yapı ol 20,000 çocuğun geldiği anlaşılır.
muştur; Türk gazeteciliğinin ve ayni zaman-
da modern T ürk yapı sanatının yüz akıdır BÂBIÂLİ EFENDİSİ — Bâbıâli kalem­
(B. H ilm yet Gazeteaij. lerine devam eden kâtipler kılık ve kıyafet­
11 num aralı Büyûkreşldpaşa İlk Okulu lerine bilhassa dikkat ve itina ederlerdi, te r­
binasına tstanbul Küs Lisesi yerleşmiştir. Sed biyesinde noksan, tavrü hareketlerinde uy­
üzerinde i, 3, 5, 7, 9 kapu num aralarını taşı­ gunsuzluk görülen gençler Babıâlide pek tu ­
yan evlerin hepsi istimlâk edilip yık tırılm ış tunamazlardı. Bundan ötürüdür kî, Biiyükşe-
tır, tkincî Sultan Matamud Türbesinin yüksek hirde halk ağzında, gayet terbiyeli, dürüst
duvarı da yıktırılmış, alçaltılmış, üzerine gü- gençtir» mânasına «Bâbıâli efendisi» tâbiri
zel bir demir parmaklık konmuştur* Yolun doğmuştu; bilhassa kadınlar^ meselâ; «Bânİm
o sabası bu tadil ile şlrintegmlştir (Şubat 1960), oğlum, maşallah Bâbıâli efendisi gibidir» di­
ye öğünürlerdi. Ayak takımının külhan! mu-
BABIÂLİ ÇENGİSİ KAR! — Asıl adı kulesl arasında da, edeb yadırgana geldiğin­
bilinmiyor; Ondokuzuncu Asrın ilk yıllarında den: «Ulan Bâbıâli efendisi misin?-* gibi tez­
bu lâkapla İstanbul halkının diüne düşmüş
yif yollu kullanılırdı.
ve şöhreti kendisi için âfet olmuş bir kadın­
dır. BÂBIÂLİ HOCASI — Babıâliye devam
1B10 (.H. 1225) da sadaret kaymakamı eden genç kâtiplere» - ki içlerinde onüçer,
olan Osman Pasa zevcesinin pençesine girmiş ondörder yaşında çocuklar da bulunurdu -
erkeklerdendi; 'hanımefendi de gaye* bilhassa lisan ve kitabet ve yazı dersleri veren
iffet ve namus kıymetlerine karşı kayıtsız olan muvazzaf muallimlere verilen unvandır. Aşa­
ba çengi karıya tutkundu* Onıı BabıâUnin ğıdaki satırlar bugünkü yası dilimize çevrile­
rek Vakanüvis Ahmed Lûtfi Efendinin kendi
BABIÂLİ YANCINLAiU — 1702 — İSTANBUL

adü?a nisbetJe anrl^n tarih/ain dördüncü a i ­ dığı sırada, tersaneliler, ateşin önünü kesmek
dinden alınm ıştır: için arz odasının bir kaç yerine gomana tâbir
«1250 tarihine kadar tstanbulda kalem­ edilen kalyon halatlarını bağlayıp ve hep bir­
lerdeki kâtiplerin tahsiline muhtaç olduk­ den «zörû bâzO» ile asılıp a n odasını yerin.'
ları arabî ve farisi lisanları tahsili için mun­ den koparıp indirivermlşlerdİ; fakat a rı odası
tazam mektepler açılmamıştı. Arabi tahsili çökerken, yangının itfasına çalışan neferler­
için cami derslerine gidilirdi, fakat farsea den beş kişi yalımh enkaz altında kalarak te ­
Öğrenmek müşküldü. Büyükler ve zengin­ lef olmuşta. Arz odası çökünce tulumbaUr
ler evlâtlarını ‘dairelerinde konak hocalarına müessir olmuş vo yangın söndürülmüştü. B&-
okutturarak terbiyelerine itina ederlerdi; fu ­ biatinin hemen yarısına yakın b ir kısmı mah­
kara çocukları bu talim n im etin den e k s e r i/a volduğundan, ondörl gün, yeniçeri ortaların*
mahrum kalırlardı; bu gibiler için de Babıâ- dan bir kaçı sönmüş gibi görünen kerestelerin
lidc ve D efterdarlıkla, kalem vaktinden ev- için için yanarak te k ra r alev almaması için
yel dersler açılmıştı. İlim ve edebleri tanın­ gözcîi bırakılmıştı. Fakat, kurban bayramı
mış vaktin ildebasından b ire r muvazzaf m ual­ yaklaşmakta olduğundan» şehre kurbanlık, koç
lim yeni yetişen kâtiplere itim te d n s eder- indiren çobanlardan o civara gelen b ir kaçı
lerdi* bir m iktar ot tedarik etmişler, otları yanık
Bu madde ile ilgisi olmamakla beraber k erestelerin üstüne yığmışlardı. Geceleyin,
burada kaydetmek lâzımdır, Büyükşehrin herkesin derin bir uykuya daldığı sırada, me­
eski kalemlerinde, çoğu edib, şâir, tarihe, ğ e r hâlâ sönmemiş olan kerestelerden, çid-
arabça ve farseaya âşinâ kalem âmirleri, mü­ detU b ir poyrazın kopardığı bir kıvılcım bu
meyyizler dairlerine verilen m üstait ve zeki o tları tutuşturm uş, rüzgârın önünde saçak
gençlere lıakikî bir muallim» mürebbi, m ür­ saçak alevler halinde uçmağa başlayan »İla,
şit! olm uşlardı. Babı&ünln birinci yangından kurtarılm ış ha­
Bibi.: MZ. Fakalıa, Tarih Sözlüğü. rem dairesine yapışmış, b ir âfet halini almış,
BÂBIÂI-rt YANGINLARI — Bâbıâli (H bu y en i yangın da beş saat devam ederek
115%) 1740, IH. 1168} 1755, (H. 12S3) 1808, Babıâîiyi tam am en k u l etmişti.
(H. 1241) 1826 ve (H. 1254) 1830 yıllarında 1755 Yangım — Silâhdar tevkii Ali Pa­
tamamen, <H. 1295) 1878, (H. 1329) 1911 yıl­ şa sadaretine rastlar, ateş, Hicrî 1168 zilhic­
larında kısmen yanarak ateş âfeti geçirm iştir cesinin yirm i ikinci pazar gecesi saat alatur­
1740 Yangını — Hicri 1152 yılı zilkaade ka altıda Demîrkapu hizasında b ir evden çık­
sinin sonuncu cum artesi gecesi saat alaturka tı. Şiddetli bir poyrazla derhal bir kaç kol
dörtte, {Mehmed Paşa sadareti), harem ta p u ­ olarak bir taraftan Bahçekapusuna gitti, Muh*
suna bitişik harem ağalarının oturduğu yer­ sinzâde sarayım , surdan atlıyarak yeşil ki*
den çıkan yangın, ağaların şaşkınlığı ve hfr- rem itli camii yaktı. Bir taraftan Paşakapusu
men hepsinin evvelâ kendi esvaplarını kur­ ve D efterdarkapusu ürerinden, Divanyolun­
tarmak kaygusuna düşmeleri yüzünden etrafı dan M ehterhane ve D efterhaneye dayandı; hir
iyice sa d ık la n sonradır ki BabıMinm m uha­ taraftan Mahmudpaşa çarşısı ve Çuhacılar ha­
fazasına memur kılaal He tulum bacılar hare­ nım kül etti, bir taraftan Soğukçestne ha­
kete geçti; fakat onlar gelinceye kadar âteş, valisini Ayasofya çarşısını mahvetti, ateşin
raâncndi ejderhâ! demkeş, sûyi âsümame ze- itfasına çalışan halk ve asker, bitkin ve pe­
bânekeş» olmuştu. Sıkıca bir poyraz estiğin­ rişan ne yapacağım şaşırdı. Padişah Üçüncü
den, etrafındaki a n odası, hasır odası ve bun­ Osman halkın eşyasını kaçıracak yer bula­
lara bitişik daireler alevler arasında eriyip madığım öğrenince Ağabehçesî&in (Gûlhane
yok oluvermişti. Padişah Birinci Mahmud parkının) açılmasını emretti; otuz saat sürert
sertabibi ve bil fiil Iiumeli kazaskeri Hayatl- bu ateş âfetinde Bâbıâli de tamamen yanmış*
zâde Efendinin o civardaki konağına gelerek tu Yeniden yapılıncaya kadar Esma Sultanın
yangının önlenmesini bizzat takib etmiş, ate$l Kadırga limanındaki sarayı Pajakapusu itti­
söndürmeğe çalıdan yeniçeri, cebeci, tersane haz olundu. Hicri 1169 muharreminde Babıâ*
ve sair ocaklar nefer ve zabitlerine bahşişler linin yeniden inşasına baştandı ve Tersane
dağıttırmıştı. Ateş Divanhane tapusunu sar­ Emini Bekir Efendi, bina emini tâyin otundu.

http://groups.goog le.cor
A^slKLOFBDİSt
— ı?&3 — BABIALİ YANCINIAM

Jllüftni hümayuna nail olduğunun tezine çıtan sür'atle ilerliyordu. Efdaleddin Bey OsmanlI
bu yangın, halk tarafından sadırâzaju hak­ Tarih Encümeni mecmuasında neşrettiği
kında uğursuzluğa yoruldu vc nitekim bir ay «Alemdar Mustafa Paşa» a d ın d itt eserin­
sonra, irtişa fle itham olunan Bıyıklı Ali P a ­ di» bu yangım $ıı StUrlarto tasvir «<liyor.
şa azil ve idam edildi. «Silâh sesleri dahildekilcri ikaz eylediği
B a b ıâ lin in in ş a s ı a y n ı y ıl s o n la r ın a d o jj. gibi alevlerin çıkardığı « d a y ı velveledar ve
ra Mustafa P a ş a s a d a r e t in d e b ite r e k Vaka- etrafa intlyar eden ziya. Alemdar Paşaya her
niivis Vâsıf Efendinin lisaniyle, «B&bıâli, hakikati ayan etmiş idi Cftmenâbınclaa fır.
d e s t i y â r î - i himemî pârîifshi p ür meali ile layon paşa, harem takımının sofalarda hMiz
resm i evvelden M 15 t e r biııa o lu n u lj» s a d ır â - vc îeraun teşkil eyledikleri serseri kalabalık-
zam ta r a f ın d a n padişaha b ir ziyafet ile resmi tor arasjndan selâmlığa geçmek istedi ise de
kiişadı yapıldı. Şevvalin altıncı perşembe gü- harik ve dumanlar zülvecheyn dairelerden
oii «debdebe-i miiJûkâne ve tantatıa-i hüsre- ileriye geçmeğe mâni olduğundan Tomruk
vâne» ile Babıâliye gelen hüküm dar arz oda­ meydanına inerek istimdad için tabılbazlara
sına alındı. Sâıende ve hânendeler icrayı em ir verdi; yangın alevlerinkı mehib sadaları
ahenk ederek m ilkelle! t i r ziyafetten sonra Ve atılan silâhların sesleri arasında beş on
sadırâzamın on beş on a lt ı yaşlarındaki oğlu davulun yek ahenk olarak m uttarit! darbele­
huzuru hümayuna kabul edilerek hassa silah­ ri de işidUmcfe başladı.
şorları lüm resine İlhak ve has ahırdan müzey­ «Bir tarafdan Alemdar Paşa, Bâbıâli ha-
yen (akimları İle b ir a t h e d iy e e d iim e it su re­ riki içinde kendi dairesi halkı ile birlikte ha§r
tiyle iltifata nail oldu. Sad;râısam Muştala Pa­ ola dursun* diğer tarafrian yeniçeriler, şadı-
şaya da, himmetinden ö t ü r ü b ir sam ur k ü r k râzamm ötede beride m üteferrik olan aske­
İhsan olundu. rin e haberler göndererek: — Bizim içimi*
ocsğzmıiîJn riiigzn&m vezir iledir, am a l^i ta*
1808 Yangını — H ic ri 1223 yılı K am a­ mam oldu, siz başımızla beraber arkadaşları­
ralımın yirm i yedinci gecesi seh er vakli, ye­ mız ve tarik i Bektaşiyede hem pa ve yoldaş-
niçerilerin Sadırâzam A lem dar M ustafa P a­ lanm izsiî, kışlalarımıza buyurun, rabatta olu­
şaya karşı ayaklanm alarında kasden çıkar­ nuz* diye m uğiilâhe sinlerle şaşırttılar.
dıkları yangındır. «Şehir ahalisine gelince, civar mahallât-
Y enicenler vücutlarım hissettirm eksi- ta olanlar haTİkten ürkm üş iseler de, yeniçe­
zln, etrafı tam am en tarassu t altına aldıktan rile r ahalîye: — Bu bildiğiniz yangun değil­
sonra Babıâlinin Soğukçeşmedeki biiyük i s dir! diye hanelerinden eşya çıkarmağı men
pusuna geldiler. H arbeciler kolluğundan ge­ eylediği gibi hakîkaten, gayreti kâmile ibraz
tirdikleri ku ru otu, bu kapunun üstünde b u ­ ederek har ikin sirayetine meydan vermedi­
lunan kethüda odası şebnişinin altındaki dİ ler. Uzak mahallât sekenesi ise vakit gece ve
reklerin aralıklarına yığıp doldurdular ve sah u r zamanı olduğundan ekseriya bekçi da­
ateşlediler. Yalımlar dairenin kaplam alarını vulunu bile zor duyduklarından ertesi gûmi
İyice sardıktan sonra, yer yer tüfek v e ta ­ vaka şayi oluncaya kadar bihaber kaldılar.
banca atılarak isyan başladı. B abıilinin etra­ «A lem dar P aşan ın ta b ılb a zla n n u ı olanca
fı tamamen sarılmıştı, ateşten kaçanlar ye­ k uv vetleriyle sallad ık ları çom akların çıkardı­
niçerilerin eline düşecekti; A lemdar Paşa da ğı m ııtta rid sa d a h e r ta ra f ta n cevapsız kalıyor­
bu surette ya ele -geçecek, yahut yanarak d u ... A ra d a n h ay li zam an m ürur ettiği halde
ölecekti. Civardaki bekâr odlarında ve ev­ haricin iktiham ve izdihamının ziyadeleşmesi
lerde ve hanlarda yerleştirilmiş sekbanlardan ve imdada kimsenin gelmemesi Alemdar Pasa
silâh sesleriyle uyananlar, ortalığı yangının ile yanındakileri dü çan ye's eylem iş idi. Ora­
şulesi içinde p ü r Steş» gördüler, Bulunduk- da hazır bulunan bolük başılar böyle eli bağlı
1311 yerlerden çıkıp yangını söndürmeğe ko­ olarak harik içinde yanm aktan veyahut ye­
şanlar. pusuda bekleyen yeniçeriler tarafın­ niçerilere telim olmaktan ise dahile ahırlar­
dan öldürüldü. Yangın, şiddetle genişlemek­ da — Islahîiüsâfidu —* bulunan allara bine­
te idi; Babıâlinin mevcut binaları muhtelif rek meydanda yalın kılıç hazırlanmak ve bir­
tarihlerde yapılan ilavelerle genişlemiş bayii kaç kişi fedailik edip kapuU ri açtıktan sonra
binalar olduğu cihetle ateş kolay sarmış, yeniçerilere sıkı ateş ederek onları geri pû»

n/group/merakediyorum
BABlAU VANCINLARI 1764 İSTANBUL

kuıttâklen sonra açılarak sabaya 3İteria Tır- neden ait Ur zamanda da fcitlrttip içi tefriş ve
İMilk ve berÇc bid âbâd (İterlerine saldıra­ tanzim olundu.
rak cemijKÜ eşkıyayı yarıp geçmek ve bfty- !•*« Yangını — ılicrt 1241 ziUdcceatnİe
leee jelâmete müyesser olursa hariçteki kuv­ yirmi yedinci günü çıkan büyük Hocapaşa
vetle birlenmek veya ana göre hareket ve ha yangınında Rabıifi'de yanmıştı. Yeniçeri om.
Uı ottip olmazsa dlürine uruşub ölmek tari­ ğının lâğvından bir buçuk iki ay kadar sonra,
kini irae etliler ise d r Alemdar l*aşa: — Bire İ Locapaşada Elvan mahallesinde ateş Çıkarak
elbette imdad olunur! (diyerek kabul etmedi Yenikapuya uzandı; otuz ahi saat devam ede­
ve yanmakda olan Babıâlide müdafaaya ka­ rek Batnâli, Çiflesaraylar; Büyûkçarşt sayısız
rar verdi). ev ve dükkân mahvoldu. JB.: Hocapaşa Ylo-
gınlartf- Tulumbacıların büyük ekseriyetini
«Bir kaç bin metre terbiinde cesim kül-
yeniçeriler teşkil ettiğinden, ocağın da ttğve-
le-i haşebîyyenin tenkil eylediği Bâbıâli dai­
dilmiş bulunmasından, ateşin önlenmesi hal­
resi. her taraftan ateş içinde kalmışdı.. Asü-
kın gayretine kaimta, buna şiddetli bir poyra­
mane ser çeken alevler v« duman görenlere
zın inzimamı, yangının bir âfet halini alma­
dehşet veriyordu. Yeniçeriler harikin etrafın­
sına sebep olmuştu.
da hem sirayete meydan vermemek üzere ça
Vak'a-i Hayriyeden sonra Ağakapusu Uc-
hşjyoriar. hem de Alemdar Paşa nereden zu­
şiyftat dairesi ittihaz edilmiş, fakat teflişah
hur edecek diye tarassudatı eiddiyede bulu­ tamamlanamadığı için Şeyhülislâm elendi he­
nuyorlardı. İçeriden paşalı kıyafetinde ola­ nüz aakletmemişti. Bâbıâli yanınca, sadıriza-
rak can havliyle dışarıca kaçan hizmetkâr, mın muvakkaten Ağakapuaunda ikameti ka­
sekban, çavuş, kavas, seyis, aşçı velhasıl kim rarlaştı ve orası muvakkaten Babıâü İttihat
OiUfSB okun derhal boğazlıyorlardı. kılındı. Yangını müteakip Sadırâzam Selim
«Harikm kemali dehşetle icrayı Faaliyet Paşaya gönderilen hattı hümayunun sureti
ettiği iki Uç saat zarfında o to c a Bâbıâli dai­ şudur;
resi miibeddelî rem ad olarak mebni bulun ­ «Be kazaen lillâhi taalâ muhterik olan
duğu c&5İ2 î arsa açılmış ise de enkazın sö n­ Bflh^limiaîB Jbc minnehu taali evvel baharda
mek ihtimali olmaması ve yaniMksızın (-öken inşa olunmasına irademiz taallûk etmiş ve
ahşabın devamı ihtirakı o sabaya kimseyi yak­ müstakil aharın bina emanetine hacet olmı-
laştırmıyordu. yarak senin nezaretinle yapılmasına trilmüşa*
cTekmU İstanbul âfakım tutan yangın ha sana emrü tenbihİm südur eylemiş oldu­
kızıllığı înfilAk-ı envan subıihgâh ile zail ol­ ğuna binaen şimdiden kâffei malzemesini te­
duğu 2aînajı bile henüz ateş şiddetle devam darik ve bir me'men mahalde hıfz olunmak
ediyordu. Yağmacılıkda ileri gidip de c&mnı üzere şimdilik ceybi hümayunumuz hazînesin­
ateşteo eiirgemiyen cahil yoldaşlardan ateşin den alelhesab olarak beşyûz iis e akça tara*
gözüne kadar sokularak bâzı şeyler almak, için fına gönderdim. Ancak aenin açıktan memuri­
alt katın heniiz tutuşmuş mahallerine girip yetin uymayacağına binaen ebniyenin üzerine
çıkanlar oluyordu». biraderin Halil Beyi memur İdesin».
Halil Bey, paşanın aynı samanda hazine*
Bu yangın, bir mahzene sığınmış oJan d a n idi, onun nezareti altında, Babâli arsa*
Alemdar Mustafa Paşanın bir barut ft;w>m mııın etrafında bâzı arsalar daha satın alına­
ateşllyerek İntihan ve içinde bulunduğu mah- rak yeni BabIâli daha büyük olarak İnşa olun­
Mflia üzerinde ve civarında bulunan yeniçeri­ du. Bu münasebetle Lûlfi Tarihinin btriıus
lerle beraber berhava olması İle sona erdi (B.: cildinde Hicri 1243 vekayii arasında şu ma*
Mustafa Paşa Alemdar). lûmat verilmektedir: «Geçen sene binasına
Bâbıâli arsası bir seneden fazla olduğu başlanan B?hn5h ebmiyeai tam olduğundan w-
gibi kalmıştır, nihayet keşfi yapılarak yeni yülevvella. birinci günü sadrı âli alayı mahsus
binanın 1800 keseye çıkacağı a n la şıld ı, hfice- ile yeni kapuya naklettiler. Nakil günü Duacı
gftndan Tahsin Efendi bina emini tAyin edil­ efendi ile sofularına ve binanın üiutemed-
di; Hfcrf 122$ muharreminin onuncu (1810 leriyle kavaslara yalnız dokuz yüz dotaan
şubatı) ftlüneteimtaşı Rakım Efendinin tâyin beş kuruş İta ve taksim olunduğu o vaktin
eylediği uğurlu saatte de temeli atıldı. Bir se­ evrakında görülmüştür. Nakil gününün ak-

http://groups.google.
ANSİKLOPEDİSİ — 17(55 — BA BJtrtİM A Y Û N

şa/m Serasker Flüsrev Paşa ve Kaptan Uzet L&mamen, Sadaret dairesinin de mürteşar,
Mehmed Paşa davetle Kapuya geldiler. O ge­ mektupçu, teşrifatçı ve beylikçi odalartyle
ce Mevlûdl şerif okundu ve levhid icra ecîiî- sadarut kalemi yandı. Vanan yerler arasında
dj. yumun esbabına tevessül olundu». Vakanüvis odası da vardı, o sırada Vakanü-
1839 Yangını — Ateş. Hicri 1254 senesi via bulunan merhum Abdurrahman Şeref
nikaadesinin beşinci paaarlest günü seher Efendi bu münasebetle şu satırları yazıyor:
vakti Babıâlinin dahiliye dairesi altındaici «Odada bir hayli evrak mevcud id], ba­
ahırdan çtkü; sttndürülemeyip bina tamamen husus divanı harbi örfi maiyetimdeki komis­
yandı. Devlet işlerinin gecikmemesi için Ba^ yonda muayene edilen Yıldı?, evrakı meya-
bıâli memurlarına Veznecilerde Necibefendi nınds îaribe ait olmak ürere bîr hayli vesaik
konağı (diğer ismiyle Zeynebbanım Konağı, sureli mahsusada tarafı âciziye gönderilmiş­
yanan Fen ve Edebiyat Fakültesi binası) tah- ti ve Tarihi Lûtfinin derdesti intişar olan se­
sis olundu; on giitı sonra da eski D efterdar kizinci cildine dere olunmak üzere kiıberayj
kapusu (Şehremaneti konağı) hazırlanarak zamanenin tasvirleri elde edilerek bir çoğu
oraya Tasındılar ve 1844 e kadar orada bal­ orada idi. Evvelce matbaaya gönderilmiş se­
dılar. Yeni Babıâliyî, devrin seçkin m im ar­ kiz kıtasından başka diğerleri muhterik ol­
larından tstefan Kalfa yaptı, İnşaat 1844 de muştur. Harik Bâbıâli telgrafhanesinden zu­
bitip ayru yıla tekabül eden Hicrî 1260 rebi- hur ettiği rivayet olunmaktadır, tşbu harik
yülevveJînin altmcı pazartesi günü de resmi münasebetiyle Tanin gazetesi sahib ve ser*
îrüşadı yapıldı; hatLâ sıvalan büe henüz ku ­ m uharriri Hüseyin Cahîd Bey yevmi mezkûr-
ramamış, Sadırâzam Mehmed Em in Ttauf P a ­ de Bâbıâli harikleri hakkında tarafı âdra-
ça ile devlet ricalinin ih tiyarlan rutubetten nernden malûmatı tarihiye istediğinden «On-
hastalanmışlardı. Gefif hüküm dar Abdütme- üçüncü karni Hicride Bâbıâli harikleri* ser-
cid resmi küşaddan bir kaç gün sonra Babıâli- levhasiyle Tanine gönderdiğim makale ertesi
ye gelmiş, “binayı gezerek İsteten K alîayı bir salı günü neşrolunmuştur».
kıta iftihar nişaniyle taltif etmiş, m em urlara
BÂBI s AFİ — (B.: Âsaf BâblâÜ; Paşa-
iltifatta bulunmuştu. Bâbıâli, bu sefer kârgir
kapusu; Sadaret, Sadırâzam).
olarak yapılmıştı: yeri, yeni arsalar alınarak
genişletildi. Babıâliye ilâve olunan evlerin ■sa­ BÂBIFETVÂ — (B,; M ethal; Şeyhülis­
hiplerine de Direklerar asındaki Yeniçeri k a ­ lâm» Fetvâ Emini),
lasının (Yeni odaların) yerinden arsalar veril­
miş idi. Bu bina. (H. 1282) 1865 büyük Hoca- BÂ BI DEFTERDÂİ, BÂ BI DEFTERİ —
paşa yangınından bir mucize kabilinden kur­ (B .: Defterdarlık, Defterdarlık kapusu; Def­
tulmuştu. terdar).
1878 Yangını — Ateş, Hicri 1295 yılı cema- BÂBIHÜMAYÛN — Ay&sofya ile Üçün­
âyelevvelinin yirmi "birinci perşembe gecesi, cü Sultan Ahmed meydan çeşmesinin karşı­
gece yansından sonra, rivayete göre odacıla­ sında; Topkapu Sarayı arazisini şehirden ayı­
rın ihm alkâmğından, Bâbıâli binasının orta­ ran ve Fatih Sultan Mehmed tarafından yap­
sına rastlayan Şurayı Devlet dairesinden çık­ tırılmış olup «SuTi Sultanî» adiyle anılan sa*
tı, altı saat devam etti, bu daire, altında bu ­ ray sunınun. üzerinde eu büyük kapu, sarayın
lunan Ahkâmı Adliye dairesi, Dahiliye ve şehre açılan merasim kaputudur. Bîr Fatih
Hariciye N ezaretlerine mahsus devairin ek- devri yapısıdır. İnşasında hiç bîr azametfıiruş-
serisi tamamen yandı. Sadaret dairesi fevka­ luğa kapılmadan, bir kale burcu olduğu. göJîö-
lâde gayret sar? edilerek kurtarılabildi. Ya­ nunde tutulup, kaim ve muhkem duvarlar
ftan dairelerdeki resmi evrakın büyük bir kullanılmış, yalziiZ kapusumın da bîr saraya
kısmı mahvoldu. geçit verdiği unutulmamış, güzel ve zarif mu-
İ f ll l Yangını —■ Ateş, Hİctİ 1329 yılı sannâ yazılarla süslenmesi ihmal edilmemiştir.
sefer ayinin alîuıeı pazar günü sabaha karşı Bir kaleye yaraşmayan bugünkü oyftıa korku­
çıktı. İki ucunda bulunan sadaret dairesi ile luklardan bir an kurtulduğunu farıedip. eski
Hariciye Nezareti kurtuldu. Orta kısmı teş­ resimlerinde gördüğümüz sade ve kunt ka­
kil eden Şûrayı Devlet ile Dahilîye Nezareti tın ilâve edildiğini tahayyül edersek orijinal

■n/group/merakediyorum
BABffftTiAYCîı — 1766 — İSTANBUL

bir fikir mahsulü olan azametli tak kapuyu İstanbul* gctmişlir. Halbuki mevcut tarih ki­
canlandırabiliriz, tabesinden Çinili köşkün 11 B77 — 1472 de
Ne yazık ki bugütıkU mânasını ve tesiri­ ve bir tarih manzumesinden de bir «K ası
n i oldukça kaybetmiş vaziyettedir. Fatih Sul­ âlit nin H. ft73 14GÖ de yapıldığı bilinme-
tan Mehmed Bizans zamanında metrûk ve sine göre Mehmed Beyin tesiri, belki faUtUıt
Zeytinlik denilen bu sahaya yeni sarayı inşa saray teşkilâtının bu kasırlar etrafında te ­
ettirmeye. Jtritovulosa göre H, 864 =■ 145S). merküz ettirilm esi ve betkl de ftunın yapıl­
A ti Tarihine nazaran II. 6*72 146B de ban­ masında görülebilir. BÖylece sarayın İnşa
ladı. Birinci m üverrüün m uasır olması, gös­ başlangıcını vuzuhla tespit edemiyorsak da
terdiği tarihin doğruluğuna vehleten hük- köşklerin evvelâ, surun ve has ahır gibi sa-
jnettirebiürse de, Bâbıhiimayûmın H. 883 — ray m üştem ilâtının sonra yapıldığını biliyo­
147$ de bitmesine nazaran, inşaatın on doku?. ruz. ,
t f pA gibi un m bir zaman sürmesi haklı b ir Bu tâk - kapu, zemin katında kitabeyi ve
'tereddüt basıl etm ektedir Diğer kitapları­ bir sûreyi havı geçit kapu ile yanlarında kub­
m a muayyen bir tarih vermeyip yalnız Uzun beli iki kovuş ve mahzen gibi tâli teferruat'
Haşanın oflu Uğurlu Mehmed Beyin yeni tan, ik i yandan m erdivenlerle çıkılan asma
sarayın inşasında mühim tesiri olduğunu k atla ise ü ç nöbetçi ikametgahı ve 2 belâ ve
zikretmeleri de bizi tenvir edemiyor. Çünkü gusulhaneden ve Şimdi mevcut olmayan fev- *
OUukbell muharebesi H. Û7Û — 1473 tedir kani bir katlan ibaretti. Kapu tâm m n orta­
ve U furlu Mehmed Bey en erken bu tarihle sında olmayıp sağ cenah soldakinden daha
büyüktür. Bu son kat için rivayetler»
Fâtih ’in Köşkü idi diyen*. Manzarasın
fevkalâde denebilecek güzellikte ol»
ması köşk fikrini mül&yim göster­
m ektedir. Bu son kat m uhtelif za­
m anlarda çeşitli vazifeler görmüştür.
K ayıtlara nazaran zemin katının al­
tında b îr mahzen olması icab ediyor­
sa da bulam adan. A rka ve yan cep­
helerde d erîn tonozların vethi istima­
lin i tâyin biraz müşküldür. Bu tonoz­
ların önü bugün duvarla örtülüdür.
B ina kesme küfeki taşından aralıklı
derzle faşa edilm iştir. Derzler 2,5 -3
santim etredir. Cephede ta jb n n se­
m inden itibaren iki üç sırası hücrele­
re k ad ar olan o rta kısım 33 - 45 san*
Hm jıtifainda biiyük, mütebaki yan
fevkani kısım dır, yan ve arka cephe­
le r 1 5 -2 0 santim irtifannda ufak taş­
lardır. Cephelerde inşaat, kapu çer­
çevesinden maada b ir hususiyet gös­
termez.
Dahilî duvarlar 20 - 30 santim
irtlfaında Kesme taşlarla* kemer ve
kubbeler ise pek muntazam işçilikle
2 8 x 2 8 x 4 ,5 eb’adında tuğlarla İşlen-
raiştîr. Bu eb'ad tuğlalarla Fatih dev*
ri yapılarda sık sık tosadüf edilir iç
Bflhlhflmâytııu 11)59 kapu ve Jıücre kesnerteri tuzla­
Utadm: Ne^k) dan, m e r d i v e n l e r ku-

http://groups.googls.ee
ANSİKLOPEDİSİ — 1767 — b Ab ih ü m a y ü n

feki tayındandır. Asma kallalci geçme dem ir yanlarımla kaiuı m erm er oyul/nuş tüveler brr
parmaklıklı pencerelerle ark a ve yan cephe­ metreye yakın yekpare merm erden ve İç yük­
den aydınlık alır. Asma kat oda!Arı içinden de lerinde püsküllü bir koltuk «ilme ile süalM-
kubbeli kovuşlara, yine parmaklıklı, pencc- mişti* Kupunun kem er taşları da merm erden­
Telerte ışvk verilm iştir. M erdivenler de mâî* dir. Kapının yan bölmesin^ teşkii etmek ta e -
gallarla tenvir edilir. Döşeme kaplamaları re de içeride küfekiden ve bir B u ru kem e­
tuğladandır. Binanın eski cıvaları dahileri ri ile nihayetlenen ikinci bir süve yapılmıştır.
dökülmüştür v& tek tük izleri kalm ıştır. Fev­ Kapu dövme dem irdendir; kalın boyalar
kani k at Melling'in gravüründen ve Paspa- altında dövme ile çıkarılmış silmeli şeritler
tis'm yağlı boya tablosundan ve yıkılm asın­ görülm ektedir.
dan. evvel çek iim î^o to ğ rafu n d an anladığımt-
HücrecikJer ve m erm er bir kem er sathı
za göre taştandı. Bu katın cephede a lt sırada,
ortadaki diğerlerinden büyük olmak üzere, dahilisi kem er aynasına ve güvelere am ud ola*
ra k bitiyordu Tâdilât m eyanında kum saati­
yedi, üst sırada altı penceresi vardı ve bir
nin yana ve içe, sonra aşağı doğru inen ufak
kirpi saçaklı çatı başlıyordu.
silmesi uçlarında konularak m erm er dtf’ı mü­
Arka cephesi hakkında vesika yoktur. cessemine devam ettirilm iş ve kum saatini de
Cephede son kata k ad ar yalnız iki mazgal ihtiva eden etrafı ayrıca sılmeli m erm er bîr
pe/ıcere kovuşlu odaları aydınlatır. Kapu­ çerçeve yapılmıştır. K apunun yanındaki İki
dan başka açıklık yoktur. Son kat Sultan Azi* nöbetçi hücresi evvelce dümdüz bir kemerle
samanında kaldırılmış ön ve arka cephelerde bitiyordu, bunlar da köşeleri kum saatli, ke­
bugün görülm ekte olan tâdilât ve ilâveler m erleri tenasüp ve zarafetten âri ve içleri ki-
yapılmış, dahilen d e koğuşun bir tanesi bö­ tabeîi m erm er kaplam alar yapılmıştır. Geçi*
lünerek ufak kısım lara ayrjlnuş, dahilî ka- din iç cephesindeki tâdilât daha büyüktür.
pularm mevkileri, m erdivenlerin başlangıç* Evvelce bu geçit iç cephede geniş b ir kem er­
îa n tebdil olunm uştur. Çatı yerine de taraça le ve feapusuz olarak m hayetleniyûrdu ve m er­
yapılmıştır. divenlerin k ap îlan yanlarda idi; kapılardan
Evvelce dış cephede kapu e trafı sîlmeli evvel de bu binada pek çok tesadüf edilen
bir kum saati ile nihayet buluyor ve kum saa­ hücrecikler vardı. Bu hücrecikter vardı. Bu
tinin stalâktitli başlığı üzerinden dıl’i müces* hücrecikler kısmen» merdiven kapulan tam a­
semi düz m erm er b ir kem er başlıyor, kapu men yapılan kârgır ayaklarla kabaca Örtülmüş

G
A
I I I
r -

s a r r ı n

B â lu h tim iıy U D im e s k i h â l i
■ ( E k r e j n uBtLM
U s k i ıt r*r
A y v e r d î a r & lv îu d e o )

Irn/group/rnerakediyorum
tİMSüZ-MAYlm — 17M — fcrrAX*rı_

*» i t ö r t ü da n f M t i ı u i ı ı a tlı < t l U ı t l t r dun Al»*!! fin U re u & a tta re tu K cpasaa Vs-


■ u » r a O tsak a r m TIS b u c n c ik lır «e cepbc ■û n rit kapu kem eriyle xytxe b a a e r £T2HDda
i f a n J U t i f l c b eraber ıfcmrt kapu li*ve olu n kİ kem er ty n an n d a c ilt nttacnoa ta tla tiJ t-
m u ttu r K apunun !u a a d la n lâĞ uh b ir ta u n « u u u hat aynı »»«m u kanilikli çlii ysobaer
o t O* hcadegi fekıllı d e n ird e n d ir Daha içeri ııd ın y*utım » ve « tr;îı İ r a m ter ( c t b
dcU İfa h ile n kapuya tahvil edilerek m erüı- çevrilm iş o B e u n e te ) ln® ci m tn & Ş m t n o a ,
n o t a te p u U n yana alınm ıştır. Bu lUve kapu a l t l ı «ûrs! ıd ile ri ve L m r r trv w = h İB|*
kem en, beyaı v* limon kufil rengi h ır ta jU kitibr-ft ve yındals; İSJ y*n m a d a ly a* &
IflaU B iftiı. Bu n m ltc m erm er tbıAU ile yapı­ N lutuU U ve 1,25 y 2 ^ 0 «Ss'sdift& îl t» * ',
l ı n yapıftırm alany le, oym a k ite * korkuluk- k ita b e ıl m erm er û senn e k aterîm s fo£ flR fr
liriy le . U r k a lım la t a t kapufu aıfatm ı kay- ile 4 ia tır fj'îra k y a u lm jftır. n H 9 f m b p
b ttın iş, buna su n im e olarak da d e rili kale olan bu ttıib e n in te m u u a i tadar-,
ta jta n ttaerine çivi çakılarak u v a yapılım ) »Bu mltbarefc b ir kaledir kİ Al Ulus t*-
sıva ûstune d e kab artm a cedveli ile n le r işlen- yld ve n a â y b kuruldu ve e r k i » e o s * f â ­
m lftır Tezyinat ve k itib e ie r ve yazılar: Kak! niyle kuvvet buldu t kİ lut'a «uhıtsl. İki d k îS -
devrinde kapunun tezyinatı v e rın tik İlci kum da Allahın gölgesi. İki ufuk ırarıad a AEtiu-*
saatiyle irta tik titli başlıklarından ve »üye­ ayni, n ı ve toprak kahramanı, K o r ta c i^ s .
lerindeki ptısküilu k ottuklardan ve en mü- kale»! latihl Sultan Mehmed İlanın o$Ju Hu-
ra d HaUD otlu EbûUetik
Sultan Mehmed Hanın Al-
lahü T a ili saltanatım daim
eylerin ve mevkiini şınui
{ yıldızlarının fevkinde et*i£-
i Sekiz y ilı « e b e n Se ■ W ’
< ( t S am aıan-ül mübarek
ı ayında yapıldı».
1 K apının ü jm d a 50
J santim etre kutrunda bir
J daireye yine müsennâ ola
‘ ra k «N asııi minellMu ve
• fe lh ü n karlb ve beflirül-
mli’m inine ya Muhammedi
- i, iy e fi c e llltu i. solunda da
aynı eb'adda daireye yine
müsennâ olarak »Ketebe-
bu eı'afül abd Ali bin Mü-
rid üüo n» yaıılm ıttır Bu
dö rt y a n da Fatih devri
yazılarının em ıalaiı nflmv-
ncleridlr ve celi hatdı utun
zaman tefevvuk edileme­
m iştir lla lta ll AU-İM»ûU
Fatih devrinin. Şeyhte#
evvel en Mryiik h tftıd jr
M uahhar t« y ln a t a e Sol-
tan Azlı devrinde yapıl»»
ıcvksiz bir taklld *e ittv*
olan n ia&eUiî kum « a tle rl
vesairedir zikre de£pow
BatotemiırMM yandan kesidi Yazdara p l î o t t ■ ö®
( O m ılık lı A rH ril ın h l ı * * il| . . . . cephede kem er anaJrtar

nttp •.//groups.google.ee
ANSİK LO PEDİSİ _ 1769 — b Ab ih ü k a t On

taşını g iu e i bir Sultan Mahrnud tuğrası İlâve yapıbm yarak yin e taraça yekli ipka olunm uş­
cdilm iitlr. Sultan AıJz devrindeki yan hücre­ tu r Böyle b ir kale kapılına varaşnnıyan oyma
lerin sagındaldne celi sülüsle «Essultanı zil - korkuluklar kaldırılm ışsa da m aalesef sonra­
lullahi filan », salundakine «Y İ vellyhü e y /i dan konan konsolları kftiDİJen b ırakılm ıştır
külli mazlum A bdülfettah 1285» yazılmıştır, B unların da hazfiyle yalnız eski k at silmesinin
tç cephedeki kem er aynasına ayni hatla «Bes­ ihyası m uhakkak U zımgelir 11951).
mele'.. lnnelm üttekin...» surei çelilesi ve k e­ E. İt. A.
m er Üstüne 2.80 X 1.25 eb'adında «N asrii nıl-
nallittıü ve fethi k arlb beşşiriil mii'm i nine y i B abıhtim ayunun İkinci katını tefkll eden
bu odalara Yavuz Selim zam anında M andan
Muhammed, nem eka A bdlilfettah Sikkeıen
getirilen kuyumcu, hakkâk, nakkaş gibi ıa .
12S4» sağ hücreye *Lâ ilib e İD allâh EJ m e ll-
n,Tıkarların geceli gündüzlü saray k a p m a d ın
Iciil h aik ü l miibiin» soldakine «Muhammet!
girip çıkm aları hoş göriilm lyerek ikam etleri
Resiilullah Sâdikiil va'dül em!n» yazılmıştır,
itin başka y erler gösterilerek Babıhümayun
Ve sanki bu yazılar yapılan zevk ve m im ari
odaları defteri hakanl mahzeni yapıldı ve asır­
hatlarını örtm ek içinm iş gibi büyük bir sanal
lar boyunca bu hizm ette kullanıldı. Birinci
ve ihtişam a n e d e r. F eltab Efendinin yazdığı
C ihan H arbini m üteakip İstanbul İtilâf dev­
çift «lnnelm üttekin...» suresi hariçiekine ialll
le tle ri askeri kuvvetleri tarafın dan işgal edi­
İtibariyle pek benzem ekle beraber kopyası de­
lince, ljgal kum andanlığı Babıhüm ayun» da
ğildir; onunla boy ölçüsen kıym etli e se rd ir ve
SenegalUlartlan m ürekkep b ir m üfreze yer-
söylediğim gibi yapılan hataların kefaretidir
lejlirilm ijil; b u n la r da 1924 de, Istan buldan
denilebilir.
çıkacakları sırada kapunun üzerindeki kubbe
Ekrem Hakkı Ayverdi
ile m üştem ilâtını yaktılar. Eski saray teşkilâ­
tstanbul A nsiklopedisine bu bendin y a­ tın da, BabıM iraayun, orta kap u ile bera­
zılması ile neşri arasında B abıhüm ayun re s­ ber, sarayın dış ocaklarından «K apucular oca­
tore edilmeğe başlanm ış bu m eyanda cephe­ ğı» ta ra fın d a n m uhafaza e d ilird i Bu ocağa
nin taşları değiştirilip üzerleri tam am en eski m ensup ve «Sarayı hüm ayun kapucura» diye
hale getirilm iş, ve bu su re tle cephe h ail as­ a nılan n e fe rle r geceleri de, kapuyu nöbetle
lisine yaklaşmış, arka tarafın d a kapatılm ış sabaha k a d ar beklerlerdi; zabitleri kapıcı­
olan hücreler açılarak önlerine b ire r m ahfaza la r kethü dası, en büyük âm irleri d e Kapu
parmaklığı konm uştur. O dalarda da fuzuli lıöl- ağası id i (B .: Topkapu Sarayı; B lbüsseO n,'
meler kim ilen hazf edilm iştir; taraça kısm ının K apu Ağası; K apucular K ethüdası). Babı
araştırılm asında ü s tle eskiden m evcut k atın H üm ayun sabah ezanı d e a çılır ve yatsu-
duvar izlerine tesad ü f edilm iş ve b ittabi kat dan son ra kapanırdı. Gündüzleri, bilhassa

\/group/merakediyorum
b Ab ih ü m a y Dn — 1T 70 — JSTA.VB01.

divanı hümayunun toplandığı günler divan­ muştu, öylesine ki. U r yıl devammca, Babı
da işi olanlar ve sarayın gliniük hayatı ile Hümayun önünden h er gün 10-15 kesik baş
alâkadar esnaf v« tüccar, sarayın dış ocak- eksik olrtıaıuıştj; bunlara basan, İstanbul'da
feriyle en d ertn u hümayunda bulunan yakın­ cellâda verilenlerin cesetleri ilâve edilm işti
larını görmeğe gelenler olein geldiğini ve ki­ İstanbul İhtilâllerinde de, saraya hü­
mi görece£ini süyliyerek vüzera. ulema ve cum edildiği vakil ilk hedef dalma Babıhü­
elciler O rta Kapuya ta d a r Babıhümayundan m ayun olm uştu; aşağıdaki natırlar, bugünkü
ve birinci avludan s t iı'e geçebilirlerdi. - y a » dilim ize çevrilerek NairoJ tarihinden
Divan Jürinde. «Babıhümayun» u n adına nakledilm iştir:
Suı-urtndn şu ta rif beytinde rastlanm ıştır:
1622 (llicri 1031 Recep) İhtilâli — ıGenç
Birle *4Mae revirle (relisin kandcsdir O sm an 'a karşı olan bu as k e ri ihtilâlde henüz
Cftnlbl Bâtufaftauıuıda mı ^rvlotbine
on dokuz yasında bulunan bu hüküm dar tah t­
Babıhümayun, İstanbul şehrinin tarihinde tan indirilm iş, Vedikule zindanında öldürül­
çok hâtıraları olan b ir yapıdır: A sırlar müş, b ir m ecnun olan Birinci Mustafa tahta
boyunca, sarayda idam edilm iş nice vezirlerin, o tu rtu lm u ştu r).... Saraya giden ulem adan ha­
ınütegallibenin ve em irleri ferm an yerine b er gelmedi, asker bildiler ki sözleri makbule
g e ç m iş ihtilâlci zorbaların cesetleri, ib re t ol­ geçmedi. Saraya hücum a k a ra r verdiler, lâkin
mak üzere bu kapunun önüne bırakılm ıştır. silâhlı bostancılar kaplıları tutm u ştu r diye te-
Kora im paratorluğun herhangi b ir köşesinde te re d d ü t halinde iken içlerinden Dideban
idam edilen valilerin, âyan ve eşrafın, isyan Ö m er Beyin tedbiriyle Ayasofya m inareleri­
ve şekavete sapmış kim selerin kıldan yapıl­ n e adam lar çıkarıp gördüler 4ü ulemadan ge­
ım} bal torbası içinde payitahta gönderilm iş lir gid er yok ve bostancılardan da (Babı Hü­
kesik başlan, yıkanıp teşhis edildikten son ­ m ayunda) ese r görünm ez, hem en asker yürü­
ra Baiıhüm ayıin önüne atılm ıştır. Bu göv­ yüp saray kapsuna eriştiler, engelsiz, zahmet­
deler ve başlar, b u 'm u hteşem kapu önitnde siz. açık bulup içeri girdiler. K apucular ban­
b S u n günlerce kalır, kim se kaldırm ağa ce­ la n ; — Sakının!.. Bostancılardan gafil olnunı!
saret edeme:, taaffilr. ederdi; bu kanlı sah­ dem ekle birkaç yüz tüfenkendazı bunlara ve
neler bakımından rekor, H icri 1069, Milâdi ta p u la ra koyup to p ç u ve cebeci ve acemi oğ­
MSB- 1659 yıilaruıdadır: Köprülü Mehmed lanı vesair ş e h irlid e n silâhsız olanlara odun
Paşa sadaretinde, A nadolu’da biiyük b ir İs­ anbsrında yığılan odun dan b ir e r od an alıp: —
yan çıkarmış olan Abaza Haşan Paşa ile yk- Şehirli aramızdan çıksın!., d ed ik lerin d e: —
ra m Halep’de pusuya düşürülüp tenkil edil­ Biz askerden ayrılmazız!., diye durdular., Bir
miş, d yıl içinde on bin kişi kadar idam olun­ iki saat asker dery a m isâli m eydanda çalkanıp

lUbüıilıuftru'Hin UAt kot pl&lu


(Ekrem Hakla Ayrtntl m M M u ı

http://groups.goog le^oı
AN5JKLOF£DÎ3t — I 771 ~ BABİk YAN (Agop Efeodi)

nâralar urup... «B.; İstanbul İhtilâlleri; Os­ A ja kapuyu açıp cümlesi Babıhümayundan
man II; Bostancı Ocağı, Bostancılar). içeri saraya girdiler.
1630 ( I fim 1»10 Reccp) İhtilâli — (Dör­
KABISKR ASKERÎ — m . : Serasker, Se­
düncü M urad'a karşı otan bu askeri Thtilâİde raskerlik Kapuflu, Harbiye Nezareti).
bu hüküm darın itim adını kazanmış ricalden
Sadırâzam Hafız Ahmed Paşa, Yeniçeri ağası BABİK USTA — Onsekİzinci asırda ya-
Haşan Halife, D efterdar Mustafa Paşa ve Sut­ bir Erm eni dem ircibaşıdır. Sarkîa Tıbir
s jjf m ış
tan Murad’ın sevgİÜ gözdesi Musa M elek Çe* S arraf-O hannesyan’a göre SıvaaıUdır. Aym
lebi öldürülm üşlerdir; bütün bu isim lere b a ­ m üellife ve Inciciyan'a göre, bu şahıs, Hicri
kınız)... Gece A tm eydanını te rk edip dağılm a­ 1152 {Milâdî 1739) tarihinde, Topkapu Sarayı*
dılar, s e h e r vakti yine B abıhüm ayun» hücum nm bazı m üştem ilâtının inşaatı esnasında ya­
idüp... âh ır üçüncü gün yine hücum idüp pılar. kazılar neticesinde meydana çıkan, k a­
(Rabıhümayunu açtırıp) OrLakapuya v a n n e a bartm a dini resim leri haiz d ö rt m adeni büyük
asker doldu... levhayı, dem ir mukabili satın alıp, Halattaki
Surp H ıregtakapet E rm eni Kilisesinin büyük
168 (Hicrî 1058 Eeccp) İhtilâli — (Sultan
kapısının y erin e geçirm iştir. Bu levhaların
İbrahim 'e karşı olan bu askeri ihtilâlde bu
ikisinin altında lâlin h arfleriyle ve almanca
padişah ta h tta n indirildi, henüz yedi y aşında
iki k itabe m e v cu ttu r flnciciyan’ın tü rk ç e te r­
bulunan oğlu D ördüncü M ehmed Padişah oldu
cüm esinde sehven Lâtince yazılmıştır}. B u ki­
ve az son ra-da Sultan İbrahim İdam olundu).
ta b ele rd en birinin sonunda Milâdî 727 tarihi
Sultan İbrahim Han ahvali duyup cenk ve
kaydedildiği, gerek Sarkış T ıbir ve gerekse
müdafaa için Endçrun halkına ve bostancılara
In c id y a n ta ra fın d a n Iş'ar olunm akta ve bu
kilıç ve tüfenk ile hazır olun diye ten b ih et­
husus resim d e dahi aşikâr olarak görünm ek­
mişti; ve b ir gün evvel sabahtan bostancıları
te d ir. F ak at kanaatım ızca bu levhaların bu ka­
ve Enderun gıîm anını karşısına g etirtip hitab
d a r eski olm asına im kân yoktur. Zira evvelâ
idüp ben size şöyle lü tu f ve-b u n c aley in ih ­
m ezkûr ta rih e Aîm&n. lisanı henüz teşekkül
sanlar etmişim, benim içün çalışmanız g e r e k ­
etm em işti. Saniyen. Milâdî sekizinci asırda
ti r didikte cüm lesi b aşların ı aşağı eğerek em ir
böyle saııatkârân e b ir eser hazırlanabileceği­
padişahımızmdir lâfzından gayri söz söyle­
ne inan m ak pek güçtür. D iğer ta raftan kita­
mediler. Bostancıların silâh, ile içeride am ade
benin son kelim esi iîe tarih i arasında fazlaca
oldukları haberi şayi olunca b eri ta raftan
b ir mesafe v ardır; şöyle ki, bu ta rih in 1727
ulemadan Seyrekzâde Seyyid A b durrah m an
olm ası da m üm kündür. M elkon A sadur'a gö­
Efendiyi gönderdiler; bostancıbaşı ile b u lu ­
re, silinmiş bir rakkam a bazı ta rih çiler de ih ­
şup: — Ağa hazretleri, cüm le ulem a ve vü-
tim al v erm işlerdir. K ayda şayan diğer b ir hu­
zerânm cevapları bu dur ki padişahı ta h tta n
sus da. sekizinci asırda A vrupada dahi bugün­
İndirmeğe ünıum en ittifa k o lunm uştur ve f e t­
k ü bildiğim iz rakkam ların henüz kuilanılma-
va verilm iştir; şehzadeyi ta h ta çıkarm adan bu
cemiyet dağılmaz, hem en ilâcı kap uyu açıp m asıdır.
Eevork M. PamakcIyaD
işi bitirmeğe çalışm aktır, yoksa sizin v e sizin­
le beraber karşı koy anların helâk olm ası m u ­ RABİKYAN fAgop Efendi) — îttih a d ve
karrerdir, üm m eti Mııhaınmed ara sıca kı2ıç T erakk i F ırkasına m ensup tanınm ış b ir h u­
girm esinden sakınınız, dünya ve âh iret güna­ kukçu ve devlet adam ıdır, 23 Şubat 1856 da
hını boynuna almaf didikde bostancıbaşı âki- E dirn e'de doğmuş ve 20 Tem m uz 1909 da
betin veham etini düşünüp1 . — Efendi bizden tstanbu lda vefat etm iştir. Yeşilköy Erm eni ki­
m uhalefet ed er yoktur! diyiip bostancılara lisesinde m edfundıır.
muhkem tenbih etti. Bostancıbagı gizlice Sul- İlk tahsilini Edirnedeki Erm eni m ektebin­
tanahmed Camiine geîüp yeniçeîi ocağı ağ a­ de yapm ıştır. Bilâhare Fransız Kolejinden
la n : — Baka Ağa! Bostancılardan b ir hareket mezun olm uştur. 1873 de resm i vazife iie Sof-
olursa dünya yüzünde bostancı adına kim se ya’ya gitm iştir. 1877 de, Türk-R us H arbi es­
kalmaz! dediler, O da bostancılardan bir ha- nasında Bosna'ya geçerek, oranın A vusturya
Feket olmayacağına kefil oldu. E rtesi gün tarafından m uvakkat işgaline kadar. Hariciye
cum hur kalkıp saraya yürüdüler, bostancıları N ezaretinde vazifede bulunm uştur. IÖTÖ da

n/group/merakediyorum
BABtJTYAN (Arafe»> — 1772 — ÎSTANBOL

E d ırn e y e d nn erek. m uştur. 1917 de b&tilplıan«yi ve matbaayı


Ticaret M ahkeme­ terk ederek mobilyacılıkla meşgul olmağa
sine birinci kâtip başlamıştır. Son zamanlarda mezat iğleri de
tayin oluşmuştur. d eru h te etm iştir,
1881 de hukuk Babikyan Efendi hoşsohbet ve mlltevaa
tahsilinde bulırn- b ir zattır. «İstanbul .Ansiklopedisi» için ken­
buluaduktan snn- disinden biyografik n otlar istenildiği saman
ra , iki sene avukat­ şahsının ansiklopediye geçecek kadar tnlilılm
lık yapılıştır. M üte­ bir kimse olmadığını söylemiştir.
akiben E d i r n e Ki'vort M. Panukrtyu
Temyiz Mahkeme­
sine, fiz& nasbolım- BÂBİL KULESİ — i 854 d e Kırım Harbi
m uştur. içinde Tiirk hüküm eti tarafından «Hastaba­
kıcılar Melikesi* diye anılan İngiliz kızı Flo
1891 d e Istan-
ren ce N igîıtingale'in em rine verilerek Türk
bula gelerek, Man-
ve m ü ttefik y aralılar için hastahüne iuihaj
yasiz£de Refik
olu nan Ü sküdardaki Selimiye Kışlasının m ül­
B eyle b eraber avu­
hak y ap ılan odasına b u askeri hasiahânenift
katlık i ş l e r i l e Agop RabUtyan
id a re c ile ri a ğ a n d a verilen isim.
m eşgul olm uştur- (Resim: Nezih)
1902 de t e k r a r B ir hastabakıcı h atu nların da şöyle anla­
Edirneye avdet ed erek, b ir m üddet D evlet tıy o r «Bizim odadan h e r gün doktorların ta-
hizm etinde bulu n m u ştur. 1908 d e T ekirdağ' lebi ile birçok a ra ro t, sago, sütlâç, pelte, limo­
dan m ebus seçilm iştir. Ast so n ra, İk in ci Meş­ nata dağıtılıyordu. B u birçok gidip gelmeye
ru tiy et Teşkilâtı esasiye k anun u te tk ik kom is­ sebep oluyordu. K apuda n eferler talebnâme-
yonu £zulığmda bulunm uştur. le rle b ekliyorlardı. Biz bu m utbağı Bâbil K u­
Kevork M. h m A d y a a le » tesm iye etm iştik. G ünün ortasında herkes
v e h e r şey orada bulunurdu. K utular, paket­
BABİKYAN (A raksi) — E rm eni k a d ın ses le r, çarşaf, elbise boğçalan, eski ketenler, fa-
sanatkârlarından. A srım ızın b a şların d a lsta n - n ite le r, y a f kap ları, seker, ekmek, ibrikler,
butda doğm uştur. H ayatı hakkında b ir m alû­ salça k âseleri, y em ekler dağıtıldıktan sonra da
m at elde edilem edi. B u s a tırla r yazılırk en k e n ­ h an ım lar, erkekler, hastabakıcılar, neferler,
disi A m erika da bulunuyordu, T ü rk , H um , Fransız, İtalyan hizm etçiler, za­
K rnıfc M. h m p k d ja n b itle r Mis N ightingale’i görm ek için bekler-
le r v e öteye b eriy e giderek herkes kendi işi
BABlKYAN (A ışak) — E rm en i m atbaacı
ile uteşgul olurdu» (B .: Nightlngale, Flörene®;
ve m uharriri. 1881 yılın da B ü k re şte doğ­
Selim iye Kışlası).
m uştur. 1900 y ılın d a M ektebi S u ltan îd eu
(Bugün G alatasaray Lisesi) m ezun o lm uştur. BA BİL SOKAĞI — Beyoğlu filesinin.
A ynı yılda B üyük P ostah an e sırasın d a b ir Taksim B ucağının, İnönü M ahallesi solukla­
kütüphane açm ıştır. B undan so n ra b ir m üd­ rınd an dır. C um huriyet Caddesi ile Dolabdere
d e t Erm eni m ekteplerinde m uallim likle m eş­ C addesi arasında uzanır. C um huriyet Cadde­
gul Olmuştur. Ezcümle 1900 -1 9 0 2 y ılların­ s i kavşağından gelindiğine g öre iki araba ge­
d a K uruçeşm e. 1902 -1 9 0 5 yıllarınd a G etro- çebilecek k adar genişlikte, kaba taş döşeli,
nakan (ilk te d risa t kısm ında) ve 1905-1909 iki yaya kaldırım lı, önce meyilli sonra düz
yıllarında d a Nikogosyan okullarında tra n s a - dönem eçli, daha so n ra sona yakın kısm ı ka­
ca m uallim i olm uştur. B u sırad a B edros Ni- yalık b ay ır olan b ir sokaktır. Sırası ile Öl­
şatıyanla b irlik te d ü rt sene (1905 -1908) y ıl­ çek, H arbiye çayırı, K üçükbayır v® çim en so­
lık edebi salnam eler neşretmigtİT. 1909 d a yi­ kak ları ile b ire r d ö rt yot ağzı yaparak ke­
ne B. N işanyanla birlik te Topalystı H anın­ sişir. Sol koldan A kkarga sokağı ile bir kav­
da b ir m atbaa tesis etm iştir. 1915 yılında şağı vardır.. Babil sokağının kaydedilmeğe
«Le Sodr» (Akşam) ve «Hilâl* fransızca ga­ değer kısmı, D olapdere Caddesi kavşağına
zetelerinin n eşriyat id are heyetlerinde b u lun . doğru olan parçasıdır; sokak burada gayet

http://groups.google.<
A>-5İSX0FEÖtSİ__________ — 1773 __ BABÎNOFS iFv^îi

dikleşir kî insanda, Babii kulesini h a tırla ttı kü ltür tarihi ve edebiyat tarihi ile uğraşmış,
ğından dolayı bu ismi aldığı zanm uyanır. bu alanda bir çok eserler ve m akaleler yaz­
Kışın, karlı ve buzlu havalarında çok tehlike­ m ıştır. B unların en önem lileri Filolardır:
li olduğu muhakkak ve âcilen bir merdivenli S ta m b u le r Rucw esen im 18. J a h rh u n d e rt
sokak haline konulması gerekir. Beşer altı­ (XVII! yüzyılda İs ta n b u l'd a k itapçılık H919V,
şar katlı birkaç apartım an müstesna. Bâhil S eh ejeh B edredd in rIG 2I i; Han?: D ernsh-
Sokağının iki kenarı boyunca uzanan evler vvam* T agebu ch e in e r Fteise n a ‘ h K oııstanti-
İkişer katlı ahşap ve k ârg ir'm ü tev azî yapı­ no pei u nd K ieiııasien 1553/55 (K ans Dprnsch-
lardır. Cumhuriyet Caddesi kavşağından y ü ­ w am 'm 1553/55 İstan b u l ve K üçük A sya'ya
ründüğüne göre sokağın birinci kısım, kasan, b ir s ey ah a tin in rüznâm esi) /Î923>: Dîe friibos-
bakkal marangoz, berber, manav, kunduracı, m an iseh en ,la h rb ü c h e r des U rd sc h (O rutfu n
kömürcü dükkânları He bir çarşı boyu m an­ îlk O sm anlı d e v rin e ait vekayinaroesij <1925/;
zarası arzeder (Ocak 1951). A nata lisch e Skizzen u n d ReiBebriefc von A.D.
Hakkı Göktürk M ordtm flnn (A. I), M o rd tm a n n 'm A nadolu
ta s v ir le r i ve s e y a h a t m ek tu b la rıı fl925); ü ! -
BABİNGER {Franzl — Alman iUm adam ­
G e s c h lc h ts c h re ib tr d e r O sm anen u n d ih re
larından, müsteşrik Türkologlarıada^: İstan ­
W e rk e (OsmaıUı ta r ih ç ile ri ve onların f e r ­
bul üzerine orijinal eserleri olan -kalem sa­
leri) (1927); A us S üdslaw ien s T ürken zelt.
hiplerinden; bu ansiklopedinin m üellifi Ro-
IT ü rk le r za m a n m d a k i M aca ristan ’d an kalm a
şad Ekrem Koçu’ya gönderdiği bir mektupla
ed e b iy a t âb id ele ri) (1927); E w îijâ TseheleM 's
asil ve necip kadirşinaslık göstermiş sim alar­
K eiacwege in K leln asien (Evliya Ç elebi’nin
dan; hal tercüm elerini kendi işaretleri üze­
K ü çü k A sy a’d a s e y a h a t yolları* Ü930}; Das A r-
rine İnönü Ansiklopedisinden aynen alıyo­
ehiv tlea B o sn iak en O sm an P&3ctıa (Boşnak
ruz :
O sm an P a ş a ’ıufl arşivi) (1931); Z u r G esriehle
*1891 yılında B avyera'da doğmuştur. d e r P a p ie re rz e u u n g im O sm anisch en R eiche
Würeburg ve M ünih'te tarih, hususiyle İslâm (O sm anlı d e v le tin d e k â ğ ıt istih sali ta rih i h a k ­
memleketlerinin sanat tarihi öğrenim i g ör­ kında) (1931); R u m e îisch e S treifeıı fR um eii
m üş 1914 de Hindoloji ve Semttik filoloji­ A k m la n ) (1937); B e itrâ g e z u r F rü h g e sc h ic h te
sinde doktora yapmıştır, 1914 sonunda gönül­ d e r T ü rk e n h e rrsc h a fL in R u m elien (K üm elide
lü asker olarak Türkiye’ye gelmiş, T ü rk su ­ T ü r k h â k im iy e tin in ilk d e v re le ri hak kın da
bayı sıfatı ile Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) n o tla r) 11944); B a b în g e r «Islâm A nsiklopedisi*
om erkânı harbiyesinde b ir sü re em ir subayı
rıde fL ciden 1914 -1 9 3 0 ), ekserisi T ü rk le rle
olarak çalışmış, Çanakkale'de. Kafkasya'da.
ilgili m e v zu la ra a it o lm ak ü z e re 125 k a d a r
Irak"da, daha sonra Galiçya’da Osmanlı ordu­
m a d d e yazm ıştır».
sunda ve nihayet Filistin'de (1918) Cevat Pa-
şanın erkânı harbiyesinde butunmuş* 1921 de P ro fe s ö r B ab în g er. 1951 eylü lü n d e îs ta n -
Berlin Üniversitesinde îslâm bilim leri doçent­ b u ld a to p la n a n M ü steşrik le r K o n g resin e işti-
liği imtihanını kazanmış, 1924 rie ü niversite­ râ k etm iş ve B ü y ü kşehrim izd eki roîsafireti s ı­
de ve aynı zamanda Doğu dilleri seminerinde ra s ın d a R eşad E k re m K o ç u 'n u n A n k ara C ad­
profesör olmuş, 1933 de Naziler tarafından desin d e k i m ütevazı çalışm a odasını ziyaret ite
vazifesinden çıkarılmış. 1935 de misalir pro- ş e re fle n d irm iş le rd lr ki, İs ta n b u l A nsik lopedi­
festir olarak Bükreş Üniversitesine ve 1037 de sinin büy ük bir kısrm bu odacıkta hazırlao-
oııun için tesis edilmiş olan Türkoloji Ensti­ m akladJî\ U zunca boylu, cevval, îin d e, azıcık
tüsünün müdürü ve Ordinaryüs Profesör dalgın, ta th dilli, ilim a d an » güzelliğini ve
olarak Yaş ltaşi> a gitmiş. Orada 1943 yılma ta zibesini tevazu ile tezyin etm iş olan Prof.
kadar kalmış, 1947 de Yakın Doğu tarihî ve I)r. Babinjfer, u m a rız k i R.K, K oçu’nun ne»*
kültürü aynı mamanda Türkoloji ordiaryiis dinden hoşça in tib alarla ay rılm ışlard ır ılOSl).
profesörü olarak Münih Üniverjjlesine çağ­ P ro f. F anz B abîn ger 1953 d e Îsîajıbulun
rılmış, aynı zamanda orada bu ihtisas şube­ 500 ü n c ü fetih yılı m ün aseb eti ile Fâtih S u l­
leri için yeni kurulmuş olan enstitünün ba­ ta n hakkında n e şrettiğ i eserd e ilm in tarftfsi£
şına geçirilmiştir. Uğuıdan ay rılarak bu fcüyük T ü rk Pâdteahı
Babînger hususiyle Türkiye'nin tarihi, hakkında g&ı-a&kâı-fcne y a ^ lm ış n e k a d a r ür-

ı^/group/merakediyorum
BAB MAHKEMESİ — 1T74 — JSTANBUl,

cûfe varsa, adetâ arayıcı esnafı gayretiyle to p ­ c im solid d eri b*rsl*Jttrfn 4 rf Jfiyüh
lam ıştır; b ir misal verelim : «Fatih saray bos­ Itstu ır ItûkltnİDi» yin<<fi M h oâiljMlr.
lanma iner ve bir salatalığın koparılm ış ol­ İM bJ.; M . Z e k i P û lfalm , T a rih [»eyUnlerf vc
duğunu görür, sutluyu bulmak içki de orada T e rim le ri.
dolaşan b ir bostancı neferinin karnını y ard ı­
HAIS NAtBİ SOKAftl — Fatih İlçesi, roer.
rır*. Bu bir hunharlıktır, Babînger bu fıkrayı
k es bucağının, Ilocaüveys Mahallesi soluk­
naklen yazar ve susar. Profesörün Osmanlı
larındandır. H ırkalşerlf Caddesiyle Kınalnd-
tarihi illerindeki bilgisi, Fâtih çapında b ir
(le Sokağı arasında uaanan H ırkaişerif Cad­
İm parator değil, en sönük ve hasis herhangi
desinden y ü ründüğüne göre İki araba geçebi­
bir padişahın saray bosfanındaki salatalıkları
lecek k a d a r geniş, ancak k ırk adımlık yeri
saymağa tenezzül etmiyeceğini bilm iyecek k a­
p a k e t ta s ı dEşelidir; sonra henüz tanzim edil­
d a r noksan ve sathi m idir? U reûfeyi tenkid ve
m e m iş b ir to p rak yol olur. Sağ kolda Çöpçatan
re d ilim adamı sıfatı ile vazifesi İken sükûtu,
Sokağı ile b ir kavşağı vardır. !ki kenarında
AvrupalI âlim lerin çoğunda görülen «Tiirke
s o k ak k ap ıların a ikişer, üçer ta? basamaklı
karşı garazkârlık» dan başka ııe ile kaabili
m erdivenle çıkılır, ik işer üçer k a tlı k&rgir ev­
ilahtır.
le r sıralan m ıştır. H ırkaişerif Caddesi kavşağı
MünihcJe b ir Y unan e n stitü sü b jr de tür-
s a ğ köşesinde d ö rt k atlı Sanat apartım am , sol
kûioji enstitüsü vardır; Birinci h e r gün açıktır,
köşede kapusu caddeye açılan dört k atlı k ig ir
Babinger’in m üdürlük ettiği İkincisi d e h er
b ir bina ile sokağın orta kısm ında -dört katlı
giden daima kapalı bulm uştur. Bu hal n e ile
Z eytin a p artm a n ı B abnaibi Sokağını süsleyen
kabili izahtır.
y ap ılard ır, S&kinleri h ali vakti yerinde Türk
Sayın F. B abînger tnahud «Fatih» ese ri­
a ilelerid ir. (Şubat 1951).
nin tenkidini. öm rü vefa ederse, bu İstanbul
Haldtt Göktürk
A nsiklopedisinde «M ehmed II, F â tih Sultan>
maddesinde okuyacaktır. Biz hakkım ızda me- CATllIK — K u llıan ! hâneberdugîar a r ­
dih değil, bü than istem iyoruz. H akiki yabancı g o s u n d a m aiıb u b p erest; misal: «Şu sakallıyı
dostun e a acı ten k id i ile yüzünde d o st m as­ g ö rd ü n m ü., b a b u k tu r ke ra ta * ....
kesi ile dolaşanların bü h tan dolu kasıdlı yazı- B ib i.: F. Devellioğlu, T ürk Argosu.
larm ı a y ırd edecek aklı selim e sâhibiz.
BABÜSSAADE — Topkapu Sarayının,
BAB MAHKEMESİ — İs ta n b u l Ş cr'iyo d e v le t m u am elâtın ın cereyan ettiği, ulufenin
m ahkem elerinin en büyüğü idi; b k z a t İs ta n ­ Uç ayda b ir d ağ ıtıld ığı ve divanı hüm âyunun
bul kadısı e ten d i bu m ahkem enin h âk im i idi, to p la n d ığ ı k u b b ealtın m b u lu n d u ğ a ikinci av­
fakat ekseriya m uhakem eleri bizzat riiy e t ey ­ lu ile saray ın dahilî üçüncü avlusu arasında­
lemez, bir naib b u lu n d u ru rd u . B u n a ib in e m ­ ki to p u s u d u r. B abüssaadçdan artık sarayın
rinde bulunan k âtip lerd en b iri d e «vekayi k â­ h a rim in e g irilir; y ah u t başka b ir tSblrle, Ba-
tibi1 unvanını ta şırd ı ki, m ühim ah k âm ı te sc il b ü ssaad ed en itib a re n sarayın E n d u r u n u H ü­
ederdi. Bab M ahkemesi sicillerinin, a sırla r m ayunu b a şla r (B.: Topkapu Sarayı), Bu k a ­
boyunsa İstanbul b ayatı bakım ından fevka­ plıya, ilk zam an lard a A k b a d ım ağalar ÇTavâş!
lâde mühim, zengin bir hazinedir. N azik aile ağalar) ta ra fın d a n m u h a fa z a edildiği için Ak-
meseleleri, k a n koca dâv aları h u m ahkem ede ağ alar k ab u su ism i de v e rilird i
n iy e t edilirdi. B ab M ahkem esi 1908 inkılâbı­
T opoğrafi vasdyet ve sanat icabı hu ka­
n a kadar devam etm iş ve h u ta rih te k a ld ırıl­
p u , O rta k a p u ve B abıhüm ayun ile b ir istika­
mıştır.
m ette d eğildir; k a r a karşıya da düşmezler.
"Bibi.'. M. Zeki Fakalm, Tarih JJeyimleri ve
Terimleri. F a tih d evrinde yapılm ış olup ikinci avluyu
çepeçevre dolaşan m erm er jüttın lu ve çatılı
BAB NAİBİ — Beb M ahkemesi reisimin revak, B abüssaadenin önünde de devam edi­
unvanıdır; bu m ahkem ede İstan b u l kadısı yordu; Onsekiüincl Asırda, revakın kapu önü­
efendi adına hüküm verirdi. Şair Sabit, şiir ne rastlay an aitı sü tunu kaldırıp kem erleri
kudretinden ziyade İstanbul hayatını, ve tâ ­ kesilm,iş, d aha ileriy e konulan eskilerinden
birlerini tesbit etm e bakımından m eşh u r olan yüksek d ö rt yuvarlak s ü tu n , ve duvara yasla­
divanında şöyle bir teşbih y a p a r : nan iki yarım sütunla geniş b ir sayvan teşkil

h t t p : / / groups.google.o
ANSİKLOPEDİSİ — 1775 __ BABÜSSAACS

edilerek kapuyu anlatacağımı; vazifesine da­ Her mı*r«ı M r b tş k » bab. her b&bı gây* U r kliab
ha uygun bir şekli verilmiştir Bununla bera­ (llk k a l o lvnsa h âb bâfc. m e tn i tn rtn l uıevM bet
ber bu ilâvenin yapı kıymeti ve bediî leşin liy ılernohl M rrln ktıbnb, s r j l iiillr n kürai cenab
düşük ve aayıflır; bu medhalin eakj çekli mu­ Hrntf* d u a la r rnÜHİCfııb, b i avnl [ ty ıl terb iy e t
hakkak kj daha basit ve çok asil lül. îlâvc OltHn ey& gftbl fısrlıl, bahtın ftaltf »mrttn metiıl
sütunlar yerde» 1,20 yüksekliğinde dört köşe Olfrabrfa hıfn toecdl meçUİ kıfli) klM I meymenet
kaidelere oturtulm uştur, baslıkları da acaip. Ikbotü sa'ği bakıilı- ffy.il mUbartk vaktU*
tir. Geuiş saçaklı tavan, oymalı çıtalar, silme- ItiK dittim bu b ty ü lc idinr* tarfl nukderH
ler ve köşelikler ve yine oyma bir göbekle
Târihi vcvhrr mfcyenl, a r j u t a liyjk pâycal
süslenmiştir. Kornişlerde m uhtelif manzara Lf-vhJ ijjiiktıh pin y cjp bâbı Id lâ h n fta a c l
resimleri vardır, ü ç ü n cli Mustafa zamanın­
da 'kapının ik i yanında b irer ^ıttyûk m erm er itB» (Milâdi 1714)
çeşme varmış, tam irlerden birinde bu güzel Kapunun anahtar taşında ise Rakım kete-
çeşmeler kaldırılmış, yerlerine b ir «sütun beli İkinci Mahmud tuğrası bulunmaktadır.
ormanı» resm i yapılmıştı. E n son tam irlerde Kapu kanatları ahşap ve ondokıuuncu Asra
bu resim yerine düz bir sıva vurulm uştur. aittir. İçeri girince sağda solda birer ulak ka­
Sayvanın döşemesi küfeki taamdandır; o rta ­ pu varılır ki, sagın dakin den evvelde Babüs-
sında ufak bir taşla kapalı b ir delik bulun­ saade ağası dairesine, soldakinden A kalalar
maktadır, bu delik, seferlerde Sancağı Şeri­ koğuşuna geçilirdi. Bu d airelerin bugünkü ya­
fin serdarlara teslim i m erasim inde retaolun- pıları, yangından sonra S ultan Mecid zama­
duğu yerdir. K apunun üstünde m erm er üstü ­ nında yapılm ıştır ve h iç b ir m im arî kıymeti
ne kabartm a ve «Mahmud bin Abdtilmecid yoktur. Yalnız A k ağalar .kogaşunun, bütiin
Han» ketebeli bir Besmelci şerife levhası var­ koğuşlarda olduğu gibi, pitoresk b ir çeşme
dır. H attatlar, bu yazının ketebesi Sultan Mah- avlusu vardı ve yan gın dan pek m üteessir ol­
muda ait olmakla b erab er M ustafa Rakım ta- mamıştı, İS - 17 nci A sırların illerin i taşLyor-
rafından yazıldjğına b ih a k iiü hükm ederler; du, 1940 senesinde saat müzesi yapılmak üze­
en güzel yazılardan biridir. Besm elenin altın­ re bu çeşm e avlusu hazfedildi ve bina beton*
da, yine m erm er ü stü n e kabartm a, beş m ısra taştırıldı. İk i kapu ortasındaki ulak avlunun
üstüne beş satır talik kitabe ş u d u r: sağ ve solıında taştan ve yüksek birer seki ve
D i m i gcrtfun m eım le t/ S ultanı f i l i m enkıbet solımdakitıin ortasında, Akağalar Koğuşu ka-
Hakanı sahibi Uctt ta h t, ?8W şe riri m aatfelet pusanım hem en yanında alçı yaşmaklı ve od
taşından ayaklı, m ütenasip ve güzel bir ocak
Keyfausrevİ D â ri guU ıu, yâni hvdftvendî «nâm görünm ektedir. Bu ocak nisbctleri ve yapmışı
AMğlhamİd ila m benim » »ilil cihan â tifet
itibariyle ilk devrelere ait olsa gerektir. Kapu
Hflsnl sülük lıllkatı, fahrnlmülak lıpr hkleti aralığı d&şemeBİ mermerdeııdü' ve kaymamak
Z itl htimtanı midhati, mahıS roölân maritııııeE için taşta muntazam çentikler açılmıştır. S dd
Şfiblnjjebi rtcryâ neval» Baltanı iMnutûMIhasal döşemeleri büyük altı köşe tuğladandır. İkinci
Hem divuri sahib kemal, âiMtcO dbl mahmedet kapu söveleri ve kem eri merm erden vb Onsa-
kiziaci Asra, herhalde kitabelerin zamanına,
Zibl mefaanU vfleud, tıû ri tacellll guhud
Miftahİ fcyıi beırt vficıut d er^ âhi lütfü m ekrem et yani. Birinci Abdülhamid devrine aitür. Bu
CSr. iki kapu arasındaki tavan, devrine yakın, bu­
Mimarı lab 'ı m d e t i , y a p tı kulııbi d e tte ti lunan eski motiflerle tezyin edilerek 1940 se­
E n lin le e d n i h iu u e l i , v ird i b u câye takviye! nesinde yapılmıştır, ikinci kapudan çıkarılın­
Bu mıskal tevketm eab, tertib i aa u n t muftlatab ca karşıya arz odası gelir (B-: Arz Odası).
T c'lifi gAh} kim İyab, m arm unl s ırrı m evhibet tkinej kapunun tam üstünde ve tavana
Seyreyle hüMri behçetl, 41em esiri tal’all yakın, Üçüncü Ahmed’in kaleminden çıkmış
Tadıl liflfti ntynetl, revuakfezâyi ûffyet celi sülüs ile «Re'siil hikmetti malıafetullah*
Resmi IclSTct pervrri, naksl hayali âtcrl levhası vardır. Kemerin müsellesi boşlukların­
8e r malini mUiri cnverl, ntucmı nisamı da, dört satır ola rak talik hat ile ve mermer
ra» oyulmadan yalnız yaldızla:
rare ı kÜKter] ayintf lıtkG nüerl
Tudrlrl hti»ui peykçri gelinime *ÎM ına’tlelet Şefe tatbik Ue iul vaz'ı fcfiituul ccdiıt İl

/group/merakediyorum
RAKI. AAI>E AĞASI — 1770 — İSTANBUL

n**rt< İ /te lia o . l f ı k m d Ih ta İ n /tb d â lfe n tld Yukarıda da yazıldığı veçhile. Sancağı
Mttlkl ü i ı r ı m n h*MI H am mİ 'i l t f ı m u Şerif, padişah taralından serdarlara Babüssa-
Kfklya iMntuıl bihiMİM laruaK ıû brdid
ade ününde teslim edilirdi.
Ve fam İtenler üstünde yine yabu; yal- Osmanlı tarihinde ihtil»! dalgalan, ekse
dızla ve tilik hat İte: riya Babıhüm&yunu v* Orlakapuyu aymış ve
Habüaaaade önünde durmuştu Yalma bir ıtr
Hakanı kflrirrtln drvrlndf Stern brrmttmıl
Dertfhı tbM şcvktll yi Rnh ata rfalnı k*5»d
(er. İkinci Osman'ın tahttan indirilmesinde.
Ihtllâkılar, Babttssaadeden dc içeri girmece
Kapunun sağ ve solunda mermer iîstiine cür’et etınişlerıli.
kabartma olarak hakkedilmiş hem tufira ve Babüssaade. biitiin tarihj boyunca bir
hem sülüs yazı ile : defada kırılarak açtoılmışU. Üçüncü Se­
H a h b rri hakanı tfcan hakim i h ü k m i m crld li mH tek rar tdhta çıkartmak İçin İstanbul'a
Hamil « 0 ü **»*! IbsrU A W ü ) b A i d gelen ve b ir huktıraeL darbesi yapan Alemdar
Mustafa Paşa, Babiissaadeyi kapalı bulmuş,
yazılmıştır. Bu jki m erm er levhanın sağında Üçüncü Selim ile Şehzade Mahcmıd’un Dör­
ve solunda, eskiden, yaldız çerçeveli ve bez düncü M ustafa tarafından öldürülmeleri teh­
üstüne bütün padişahların isim leri vc müd­ likesi karşısında kapuyu kırdırtm ış, kapu ile,
deti sattanatlan yaldız ile yazılmış iki büyük arz odası arasında Saltan Selim in nişini bul­
dairevi levha 1910 senesine kadar asılı durur* muş, Sultan M ustafalı suikastçılardan güçlük­
do; rutubet tesiriyle levhalarda çürüm e alâ­ le kaçabilmiş olan Şehzade Mahmud’u tahta
metleri görüldüğünden müzede hıfzedilmek oturtm uştu.
üzere kaldırıldı. Ekrcaı Hakkı Ajrverti
Bâbüssaadenin saray teşkilâtındaki vazi­
fesi epey mühimdir. Bu Kapudan ötesi, Ende* Babüssaade tarihinde garip bir de ölüm
r a n m ensuplarından maada herkes için ya­ vak’ası vardır. H icrî 1001 (Miladi 1593) yıb
saktı. Endenm a mensup olmayan bir İtimse, N evruz tebriklerinde saraya gelmiş bulunan
tu rad aa içeriye ancak padişahın, şahsına şeyhülislâm Zekeriyya Efendi, devrin meşhur
mahsus verllmig izniyle girebilirdi. Vüzera, sim alarından m üverrih Hoca Sadeddia Etendi
ricali devlet, ulema ve sefirler, A rz O dasında ile Babiissaaûede otururken bir kalb sektesin­
padişahın hâkipayma varmak üzere b ir girer, den ölmüştü. Osmanlı tarihinin boyunca sa­
bir çıkarlardı. rayda ölmüş tek şeyhülislam bu zattır.
Babüssaadenin muhafazası, Babüssaade
BABÜSSAADE AĞALIĞI. BABÜSSAADE
aşası yahut Kapuağası unvanını taşıyan bir
AĞASI — Daha sade oiarak Kap\fağalıfı. Ka-
Akhadım (Tavâşî) Ağanın em rinde Akhadım
puağası da denilin Osmanlı. dolayisiyle İstan­
ağalara tevdi edilmişti. Babüssaade Ağası
bul sarayının en büyük m evkiierindea biri idi;
Üçüncü Mehmed devrine kadar saraym en
büyük zabiti idi. Sonra Dariissaade A ğası ya­ ikinci Sultan Murad tarafından ihdas edilmiş
h u t Kızlar Ağası denilen k ara hadim ağalar b ir saray memuriyeti olup «tavâşî* denilen
ak hadımlara takaddüm ettiler. akhadım lara verilirdi. Kapuağaları İkinci Sul­
tan M ustafa zamanına k adar Enderunu hümü-
Cülûs merasimi, bayram tebrikleri ve
bâzan ayak divanları bu kapunun 'önünde ya­ yunun en büyük z&biü idiler; sadırâzamlann
padişahlara gönderdiği telhisler (padişahın
pılırdı (B.: Ayak Divanı: Bayram; Cülüs mera­
simi). Babüssaade önünde bir tebrik merasimi* tasdikine arzedilen sadaret tezkireleri) ve pa­
n i gösteren Üçüncü Selim devrine a it yağlı dişahların sadrazamlara yolladığı fermanlar
boya büyük b ir tablo, bu sahnelerden birini kapuağlaruıa verilir, onlar tarafından götürü­
teferrüatiylc ve sadakatle tespit etm iştir. lürdü. İkinci Mustafa zamanında Çorlulu Ali
Ekseriya devlet ve saray erkânından ba­ Ağanm silâhdariıgı devrinde (B .: Alî Piaşa.
zılarının idam ve katilleriyle neticeleneli Ba* Çorlulu) Enderunu hümayun nizamında bü­
büssaade önündeki Avak Divanları da tarih yük bir değişiklik yapıldı, silâhtar ağa Ende*
kaynaklarımızda tafsilâtiyle kayıt ve tesbit rıinun en büyük âm iri oldu, kapuağası da ia ­
edilmiştir. dece Babüssaadenin muhafızı olarak bırakıldı

http://groups.qooole m
ANSİKLOPEDİSİ
— 1777 — BABl'SSmAll

telhislerin ve fermanların götürü Kip getiril- .Sadırâzam burada atından iner ve bir
ntesi vazifesi de silahtar ağalara verildi. kere eşiği aşınca 4a bütün kaza hakkını ve
Babüssaade ağalığım Darüssaade ağatsğj iktidarını terk eylerdi. Ancak bu eşiğini dı­
jZe karıştırmamak lâzımdır; Darilssaade ağa­ şarıya aşdıktan sonradır ki padişahın vekili
lığına Kızlar ağalığı da denilir ki, .sarayda Ha­ m u t l a k J sı/aliyle sonsuz salâhiyeti ve h a l l i
remi hümayunun en büyük zâbiti lıliler ve bîr şahsı sorgusuz idam ettirmek hakkını
Kadimdeıt, bu ağalığın lâğvedJlriiği Meşruti­ kazanırdı. Bu kadar ehemmiyetli bir geçidin
yete kadar daima » n c i veya Habeşi hadımlar­ başmuhafızı olan Kapucubaşı ağa sarayın ra
dan tâyin olunurlardı. biiyük zâbitierindendl, Padişah gazabına uğ­
Babüssaade, Kapuagalan, resmi merasim- rayan devlet erkânı bu kapunun odalarında ve
de başlarına Selfmî üzerlerine kırmızı şalvar, Kaıuinrntn kuleleri ilâvesinden sonra da kule­
üstüne ağır kum adan bir entari onıın üstüne leri» zemin katında hapis ve tevkii edilir,
de Kontoş kürk giyerlerdi; ayaklarına da k ır­ encamlarına muntazır olurlardı. Arz odasında
mızı sahtiyandan yemeni giyerler, beileriuG huzura kabul edilmek veya divanda sadırâzam-
sırmalı kemer takıp kem erlerine m urassa’ la görüşmek üzere gelen sefirler, hatırlı mi­
kabzalı bir hançer sokarlardı. Silâhtar ağala­ safirler kapudan girince sola isabet eden ka-
rın Enderunu hümayun Amirliğine kadar pucubaşı odasında istirahat ederlerdi,
(İkinci Mustafa zamanına kadar) padişahların İçeride veya Balıkhanede siyaset olunan
sülüs meTasûnvmde, yeni hükümdarı Ba'büssa- idam mnhkûmlançın kesik haşlan kapuya gel­
ade önüne kurulan tahta sağ koltuğuna Kız meden soldaki «Sengı ibret* e konulur, Di­
İar ağası (Darüssaadetüşşcrife ağası) sol kol­ vanı hümayunda muhakemeleri cereyan eden­
tuğuna da Kapıı ağası (Babüssaadelügşerife lerin k â n da sağ tarafta fodlahane duvarına
ağası) girerek getirirlerdi. Çorlulu Ali Ağanın muttasıl Cellât çeşmesinin yalağında itmam
silâhtarîığînda bu şerefeli hiztnetde, yani cü- olunurdu. Sarayın bu ehemmiyetli kapu&ı
lûsta padişahın sol koltuğuna girmek fclzrtı«ti vmm omtül b o y u n a hemen bütün padişahla­
de silâhtar ağalara verildi (B.: Silâhdar Ağa). rın alâkasını çekiniş, birçok tadilât ve ilâve^
ler görmüş, ilk halini kaybetmiştir. Evvelâ bu
BABÜSSAADEAGASl CAMtl — Üskü-
kapu ilk plânında bugün bütün dikkati ken­
darda, Kapuağasından Divitçilere giden sokak
dine çeken kulelere mâlik değildi. Ve saray
içinde idi. 1342 (M. 1928) senesinde vukubu-
haremini çerçeveleyen düz duvara açılmış bir
Isn yangında yandı. IJaîk ağsında, Babussaa-
geçit ile koğuş ve kapucubaşı odasından iba­
deden boama olacak, E.buss\ıüağa Camii deni­
retti. Duvar Fatih devimdendir; muntazam-
lirdi. Hadikatulcevamiin verdiği malûmata
ca moloz taş: cephesi bunu aydın olarak gös­
göre İkinci Bayaaıd devrinde Hicri 912 (M.
terir. Fatih bugünkü Topkaptı sarayının teme­
1506) yılında Kapuafası Süleyman Ağa tara­
lini atarken bu saraya, Edirne Sarayının plâ­
fından yaptırılmıştı.
Vâsıf Hiç nını örnek olarak almıştı ki, bu duvar Edirne
Sarayında da vardı. Kapunun iki yanındaki
RAftÜSSElAM — Kadîmden heri, Baray kuleler sekiz köşelidir, ufacık kemercikJerle
ve halk ağzında ekseriya «Orta Kapu» diye birbirine bağlt konsollara müsteniden taşan
anılır; Topkapu Sarayının haricî suriyle karim pencereli bir üst katı vardır. Bedenimde de
duvarı arasındaki bijlnci avludan asıl saray dört sıra mazgal yarığı ve tüfenk deliği bu­
avlusu olan ikinci avluya geçH veren kapu lunur. Kuleler birbirlerine yine ayni konsol­
manzumesidir. SUnsalca!ar, hasırcılar ocak­ lar üstünde bir diş sırası ile nîhayetlenen se­
lın , fodlahane, inşaat, odun anbarlarım, esli- pet kulpuna benzer yüksek bir kornerle bağ-
hâneyi ve bu hizmetlerde bulunanların ko- Janmışttr. Kemer ayaklaıajjia iki geniş nö­
guşlannı ihtiva edcıı hizmet sahası birinci betçi hücresi ve k Ö ş e l e f i f l d o p ı ı m saatleri bu­
avludan, vekili mutlak sadırâzamm bile yaya lunmaktadır ve teınpanuîı dane bele*oni
olarak girmeğe mecbur olduğu sarayın alay çivi ba.sı süslemektedir. Kapu, kemer üstün­
meydanı ikinci avluya medhal olmasından deki mazgaldan şakulen de müdafaa edile­
dolayıdır ki, tarihle ve merasimdeki rolü bilecek vaziyettedir. Kuleler eb'ad itibariyle
pek ehemmiyetli olmuş ve pek çok vekayie bir kale burcu olmaktan uzaktır, hummln
beraber ilham Kanuni'nia MatarisUn fûtu-
E .'.': — 1778 — İSTANBUL

■.:! gürdü^'i ka.*ıtellerd en abnm tş ve • Ameli tsâ hin Mehmed sene 831» imzasını
kuleler 3nun tarafından yaptırılm ıştır. Bu ku­ taşır. tçeriye girince tonozlu bir aralık, sag
lelerde bir Onbeşinci Asır O rta A vrupa ve ta ra fta yine tonozlu b ir koğuş, solunda bi>
A ktteoiz kokusa aşikârdır. Taşkın üst k a l b i­ oda v a rd ır B iU bara sagdılri tonozun bir
lim hisarlarda tesadüf edilen bir u n su r De­ kısmı yıkılm ış yerine ahçah b ir tavan yapıl­
ğildir; fekal sip erler kum saatleri, çivi bak­ ını; ve ko£u$ bölm elerle aksam a tefıik edil­
teriyle bu cazip ilham a derhal m a lu lü ve diği gibi h e r iki ta ra r b ir a ra döfemesi ile iki
m illi b ir dam ga vurulm akta hiç k u su r edil­ kat haline gellrilm iglir. Medhalin tonozu da
m em iştir. Kcsoıe !a< gövdeleri, v e k em er­ 91 uncu A sırda oymalı müzeyyen b ir tahta
i m ile bu k uleler kapuya ihtişam m anzarası tavanla ö rtülm üştür. Odadaki ocaklar yük­
verm ekte vc ufak laflard an yapılm ış duvar sek tavana göre yapıldığından şimdiki ka­
üstiindc bedeni tebarüz e ttire re k ziyaretçi tın ortasında kalm aktadır. Sağdaki koğu­
üstünde te sir bırakm aktadır. B u k u lelerin şu n n ih ay etin e ikinci avlu etraf revakların­
sade bu te s ir için y apılm ış olduğunu, a rta d an b ir göz İşgal edilerek çaprast tonozlu bir
tap u d ak i bu m üdafaa tertib atın ın b ir ihtiya­ k ahve ocağı ilâve edilm iştir. Bu da Babıhü-
ca te k a b ü l etm ediğini zannediyorum , çünkü m ayun gibi (B.: Babıhüm ayun) herhalde tek
b ı ı n u n sağında Ve solunda b iç m üdafaasız ik i
kapulu idi. B abıhüm ayun tek kaputa iken bu­
kaptı bulunduğu gibi d u v a r d a m üdafaa m üsait n u n çift olm asında m âna olamazdı. Anlaşılan
değildir; la rib le de b u k a p a n tın Fiilen m üda­ K anuni devrinde yeni ve daba müzeyyen de­
faa edildiğini bilmiyorum.
m ir kapu yap ılırk en yerindeki d e ileriye gö­
G iriş dem ir k an alları K anuni devrinde tü rü lü p jim diki yertrfe konm uş ve bu suretle
dövme olarak yapılm ış tablalara k itabeler, iki kapulu b ir ısıeâhal meydana gelm iştir.
köşelikler konmuş, çivi başlariyle süslenm iş­ tkinci kapu imzalı değildir ve birinciden fe-
tir. V e pirinçler gömme olarak yazılan kil vc işçilik itibariyle biraz ayrılm aktadır. Bu

Bfllıîissel&m (Ortakftpu)
!«kd ectfinçMiy)
ScvinçMiy)» • •
nttp://groups.google.cc
ANîUtLOFEDİSl_________ _ l7 7 9 _ BABt'SSELÂM

tapu aralığının medha] tarafına 1172 tarihini nısfında tesadüf edilen dal ve yapraklardan
taşıyan barok süslü ufak bir çeşme konmuş­ vc madalyonlardan mürekkep bir kalem ya­
tur. pılmışlı. Bu kalem idleri kemerlerde de te­
İkinci kapudan Alay meydanına Çıkınca kerrür etm iştir Sonradan bunlar da örtülüp
bütün tesisler enine* 8 direğe müstenit! çok üzerine son derece çirkin manzara resimleri
geniş bir revak görülür. Üçüncü Mustafa'nın çizilmişti. 1042 de bu satırların müellifi tara­
muhteşem bir alayla kılıç kuşanmağa g id e r fından yapılan restorasyonda sıvalar kısmen
km bu kapudan çıkışım gösteren b ir Ingiliz temizlenerek ilk satıh meydana çıkarılmış.’yal-
gravüründe jnevcud olmadığına göre revak nız badana altından çıkan 18 inci A snn kalem
bu tarihten sonra ve m uhtemelen 1172 tarih­ panoları ve kem erterdekiler muhafaza edil­
li tamir kitabesine nazaran, harab bir sakfın miştir. Tam mcdhaidekl iç duvar ise, ilk ya­
pısında, tamamen kesme taştandır ve basık
yerine yapıldığı anlaşılıyor. Sütunlardan biri
kem erin üstünde yüksek bir tahfif kemeri gö­
penbe granit, diğerleri mermerdir. Başlıkları
rünm ektedir. Bu cepbe üzerine Kanuni dev­
istalaktitll. kaideleri yapraklıdır. Bir Onyedta-
rinde yapıldığını zannettiğim mavi kırmızı
ei Asır işi olduğu kuvvetle söylenebilir, m uh­
renklerin galip olduğu bol yaldızlı zengin ve
temeldir ki, başka bir yerden buraya getirilip
ağır yağlı boya bîr kalem yapılmıştı. En üs­
konulmuştur. Sütunlar birbirlerine ve geride*
tünde yapraklı b ir tac ile nîhayetlemnekterîir.
ki duvara kalın demir gergilerle bağlanmış Kemeri üzenglsîoe kadar dolu olarak geldik'
üstlerine sivri kem erler atılmış, bilâhare sıva ten sonra büyük bir münhani ile ortaya doğ­
ile dilim yapılarak kem erlerin üstüne de 2>5 ru akıp kapu sövesi yanında bir sarkma İle
metre genişliğinde saçaklı bir çatı çekilmiştir. nihayetlenlrdi. Bu kalemin tac kısmı 18 inci
Bu saçak ilk kemerleri kısmen kapattığına Asırda yapılan çatı içindedir. Oldukça iyi mu­
göre 1172 deki saçak olmayıp bilâhara tecdid hafaza edilm iş şekilde durm aktadır. Hariçte
edilmiştir, Tezyinatı da 19 uncu A sır ilk nısfı kaian ise maalesef bozularak sıvanmıştır. Sı*
tahta işçiliğinin e n güzel nüm unelerindendir. va altından muntazam kesilmiş ik i şerit ile
Geçidin üstüne gelen tavan oyma silm elerle 8 sarkm alardan birkaç parça çıkmıştır. Böyle
dilime ayrılıp, h e r dilim in ortasına tah ta oy­ müzeyyen bir kalem harici bir cephede tesa-
ma beyzl b ir madalyon konm uştur. Tam orta­ düf edilebilen bir ım sur değildir ve pek calibi
daki çak büyük tahta göbek fevkalâde b ir sa­ dikkattir. Sarkm aların yanlarında da Onye­
nat eseridir. riç«*kw çok kabarık ve bariz, dinci Asır işi olduğu tahm in olunabilen iki
hatlar keskidir; terk ib bakımından da muvaf- m etre kutrunda çUt madalyonda dörtlü ola­
fak olmuştur. Kubbenin etrafı üç sıra oyma rak «Allah Rabbi ve Muhammed Nebi» yazılı
pervaz ve köşeliklerle süslüdür. Sağ ve solda­ levhalar da sıva altından çıkmıştır; bunlar da
kiler İse oyma pervazlar ortasında üzezi ka­ Üçüncü Mustafa zamanında konulan m erm er
lemle süslü sıvalı büyük koltuk silmesinden kitabe levhalarîyle kısmen örtülm üştür. Bir
sonra çaprazına konmuş oyma çıtalarla devrin kaşım kalem d e haricî kapunun mermer ke­
çok tesadüf edilen murabbalı tavanlardandır. m er taşlarının iç yüzünde vardır.
Ancak çitalar oymalıdır ve ortalarında oyma Kitabelere gelince: H ariçte kapunun ke­
birer ufak pal vardır. Bu tavan da müzeyyen meri üstünde ilk yapısına ve nihayet Kanunt
silmeleri ve oyma çitaları ile çok güzel bir devrine ait olduğu kuvvetle 'muhtemel olan
tesir bırakır. Saçağı^ geçide tesa­
düf eden kısmı ile köşelerde oyma
çitalarla yapılmış dairevi veya mü­
sellesi göbekler, sair akşamında
yine oyma çitalarla yapılmış en­
lemesine taksimat vardır.
DahilE duvarın cephesi ve yüz­
leri devir devir epey tadilât gör­
müştür. Bu cephe b ir tarihte sıvan-
nüş. üzerine İB inci A sım ikinci
R^ap^ıJED
)m/group/merakediyorum
B ,V A — 17110 — tSTAJJBUl.

•K<î.. i Tcvhid». altında anahtar tayında atlında 1272 tarihi mahküktur ki. bir U n ir
İkinci ' Mahtpud'un tuğrası vnrdır. Ka­ tarihi oJm gerekllr.
puttur sn^ında mermer levha Üzerine kabart­ İç kapunun üstümle tahta üzerine oyma
ma yaldızla (.Vünctt ftfuâlafa’mn tujrAsı vc <C'ennatl Adinin mûfaUlhahu lehUmü) cbvab
altında ufak yazı ile: *Hafızı adli şeriat has­ 230* levbaa tâlik olunmuştur ki» İmzasız otan
reti zilli Küda' yanlıdır; bunun altında da bu harikulide yazmm büyük haltal Râfcun'ın
ikişer mısralı sekiz saiır halinden Sülüs yazı eseri ohluğu yazı mütehassısları tarafından
ile şu manzum kitabe vardır: beaıon ittifak ile.kabul edilmiştir.
Bir de aralıfcdaki çeşmenin talimde tkl-
.Mncüi barçjdl ‘f ik r i schrl.van m idclrt şer mısraltk dört satır halinde çu İtilâ be bir
İlenil büDTini drvlrl hâılUul KeytUlbarim
lunmaktad/r:
Virisi mulfcf mİIH vn&eı jûhint dave!
Zıl!i tVadaıu tart dsüârı lekendir «vlâm ftfonbaı cûyi kinizm ^^ıittsehi J)»rd ha%^(n
Şabl m^mruMş^kycm fm n a n dibi »İılki cihan
|tiv«ri drvraa Sulta» Mustafa Haa kim ae«ı
TJrSdjranı scIcMc görmedi miftUn cnim Vând Baltan M utlafa Îbni Ahmed İtan kim
Görmedi m kltt ^eblhlıı didri devri s u san
EyUyüb Sûrfı niıkudu himmeti *abirç«bt
İtmede ümranı dehri her drnı aksâyı mcr&m Kııbl ecdadı iû m ın f»d cdöp bu bâM a
Oldu «irAba tülâJi bim ateii d{|tv«n»gân
t$n» cıcüm lc bu Divanı H üm ayun m evkiin
SejT^diftfe w i.fi eyvanın o cern râtas bananı
H rd't bism illih lir üibht didim lirih la i
K}lı)ı Sultan M uştala bu çe«mpi rûdl r rr a a
ttmemti âtia telâllnl selef atfı aijftlı
Mahvolup âsin resmi d s ^ I zcrM n lamûtn 1172
KlUbenin yazısı Sütüstür.
Kıbleİ şahini nlera antrtgtihı halk İSccd
Ekrvın Hakkı .\y \e rd i
Ana çâyânü Kûzâdur kim ola pür ihtişam
Emrldüb hnüuin bhAyl küfene tarh sakliniu RACA '— Büyüksehir tstanbulun günlük
Taru iislitfej luıdtajj) eyledi tecdidi tim hayatı içinde ve panoram a manzaralarından
ev ve fabrika bacaları olarak İki çeşidi hatır-
Sol tarafla üçiincü Sulten Mustafa'nın
lanır.
tuğrası vc altında küçük yazı ile «Mustafa
Bilhassa eski ahşap tstanbulda dehşetâ-
Han îbni Ahmed Elmuzaffer dâima», bunun
ver hâtıralar bırakmış olan yangınların lıû-
altında da ytnr sekiz satır halinde yu manzum
yük b ir kısmı temizlenunesi ihmal edilmiş ev
kitâbe vardır:
bacalarındaki kurum ların tutuşması ile çık­
Mufctnâyt Mmmett (ab'l bUktndijle yapnb mıştır. İstanbul sokaklarının ayak esnafı ara­
Kıldı tıev icad böyle msoıl p&Jclze n iû m sında baca süpuriicüier kadimden beri mev­
Kim görseydi mâni nakçl zerrin hSnnı cut! olduğu halde tstanbul halkı bentedefi ise
HeıjkU* d e e * e stti hayret olurda subkü şâıu evlerinin bacasını siipürtüp temizletmekte
M ısruiun şrm sd ftil mıhına miM otânir daima ihm alkâr olmuştur. İstanbul Belediye­
D aiıiândır U rAyin kaplam * re$kl aelâm sinin mesken bacalarını temizletme işini şe­
hir halkına h e r sene b ir vazife olarak tahmil
U y a rti t ı h t ı ı n ı nislıei ç t r h i alin* U1 n u k n j
Sal fin* tik i fcloJc çinisi; yanında W hne bâm etmesi, ihm al edenlere karçı da cezai müey­
yideler koyması ve bu işi dikkatle takip etmesi
Vi4tl vaaftnda reftârı etmendi hinutyi
gerekir, h attâ Belediye Temizlik İsteri MU*
Zabddûb himmet duaya h ^ tl n atfı ıloâm
dürliiğune bağlı müstakil baca temizleme ekip­
Tlam ti nayyl n tu k û z ı nizamı kâinat leri teşkil ederek kış ağzında mesken baca­
Çevhtfü fıdâliol İde ciluHİa ber devâm
larını kendi ekip ve vasıtaları ile temizlete­
Tabii âJi babu dcıtetdc «bed elnb «mtfcifM rek mesken sahip veya müstecirlerinden ba~
Nice iaifa a m a tta k Me Hall&k) eaftai çatarın irtifa ve cesametine göre tanzim edi­
Zlkniya libası ıln lirifcjo Urçl oyledlm lecek bir tarifeye göre muayyen bir ücret al­
Ola »meû yiima Ha Ortakapu bâHbuclftm ması gerekir (B .: Yangınlar).
1272 <?Jllâ«U 1758- 1730). Eski ahşap jUtaobulun yangın âfetlerin­
den sonra halk ağzında «yangın yed* denilen
Sun beytin ilk kelimesi olan Ülbüiyâ İkSzı hiizün verici felâket sahasında tik göze batan»

http://groups.google.coi]
fg L O P g P lg l baca
- i7 e ı —

veya İstanbul tarafından Galat* ve


Beyoğlu sırtına doğra bakıldığında
ekseriya kesif ve kapkara bir duman
saçan bu baca, Büyt&gebrin bu pano­
rama parçasının âdeta alAmetl f&ri-
kaat olınug gibidir.
Saçtıkları dumanlarla tıtanbuiun
mermerden görünen dlûeUıria
rinde, Kartal ile Pendik arasındaki
Yunus Çimento Fabrikası fte Bakır*
köy Çimento Fabrikasının bacaları da
göze çarpar. Biri batma biri doğuda,
bu beyaz ve kesif dumanlar, büyük
Utanbulun ayni samanda U r fabrika­
lar şehri olduğunun İki mûmettUJ
halindedir.
öm rünün son vc uzun kısmı Bii-
Y a n cın y ı r l n â e b a c a la r yükadada geçmiş olan müverrih Ah­
(Refikin: t \ Biwo. 1B7A> med Refik Bey merhum bize mâsum
■küçük zevklerinden bahsederken:
yanarak çökm üş, yok olm uş b in a lard a n arta- «Sabahlan ada sahilinden Anadolu ya­
isalmış bazı tuğla veya ta.ş d u v arlarla bu d u ­ kasını temaşaya duyamazdım Yunıu'dakt
varlar içindeki bac alar O lm uştur; lsta n b u lu n çimento fabrikası yapıldıktan sonra o doyul­
yangın yerlerinin re s im le rin i yapm ış olan ya* maz güzel manzara fabrika bacalarının gece
bancı ressam lar bu kasvetengiz b acaları gös­ ve gündüz durmadan saçtığı dumanla kaybol­
termeği asla ih m al etm e m işle rd ir. du. yok oldu» diye derd yanmıştı.
Bûıa bacaları arasında M etro H anının tstanbulun günlük hayatında köprü i$ke«
bacası bilhassa şayanı dikkattir. Limandan lelerine yanaşmış liman vapurlarının bacaları­

İstanbul lâmamM * vapur b ü k leri dumanı


• »< lta
n r itt;
o : v.
C. bk
Biseo.

v group/merakediyorum
«AOu'.OÎ (AleH- — 1782 — B r ın o ı

m da balırlanuk Uzundu-, Ekseriya vapur i l ­ lu nda geçm iştir. Babam ın babası kılarneı \A-
kelere bağlı iken ateşçiler ocakları fayrab lardı. Babam, m efh ur lâvtacı Lim bo, dayım,
ederler, vapur bacalarından kolon kolon sav m eşhur kemençeci A nanas Efendi ki babamın
rulan dum anlar köprünün ilstünü yalar, ku­ talebesidir Ve yine kemt-nçeci Sotiri dahi pe.
rum lar köprüden geçen İstanbul halkının üs­ derim den çok İstifade etm işlerdir Musikiye
tünü başını berbad eder, hele yazın köprüden olan m erakım ı evvelâ dayım AnaaLtg farketti
beyaz esvapla geçmek bir İstanbullu için hay­ Ve henüz sekiz yadımda iken bana Bonmane-
li zordur denilse yeridir. Liman vapurları ba­ den oyuncak bir kem an aldılar. İki tene *on-
calarından savrulun dumanlarda yabancı re s­ ra kem anı büyüttüm . Bana, hakiki b ir keman
samlar için Istanbuîun hususiyetlerinden bil­ aldılar. B undan sonra, a rtık bu kem anla çal.
immiş, bunu bilhassa tesblt edon resim leri mağa başladım . Babamdan, aşağı yukarı iki
çizmeyi İhmal etmemişlerdir. sene, kem anla peşrev vc sem âlieri ve bilhaııa
B.ICA.VOS (Kcmençeci Alekol — Rum ağır fasılları m eşkettim B undan m nra da ke­
m ani T ekirdağlı V asil'den nota ve keman
asıllı tanınm u piyata sazendesi. 18BB s e n e s in ­
de doğmuş, 27 kânunuevvel 1050 de B2 yaşın­ dersi aldım. Çocukluğum böyle geçti. Bir hayli
da olduğu halde İstanbul'da ölm üştür. Kısa zam an sonra, dayım A nastas'a saraydan bir
boylu, zayıf olduğundan yaşlı gözükür, lürk- kem ençe hediye edildi. Evimizde, haftanın üç
dört giinü m usiki top lan tısı ile geçerdi. Bir
çeyi ram şivesi ile konuşur b ir zat idi. Ke-
gece, dayım ın kem ençe taksim i çok hoşuma
mençesi iyi değildi; parlak tos çıkaramaz, pek
gitti, ve o gece herkes dağıldıktan sonra Anas-
çok falso yapardı, Faka! piyasada şöhreti v a r­
dı ve birinci sın ıf para kazanan sazendelerden las nı kem ençesini ben a larak b ir odaya ka­
m idut idi. G ençliğinde daha iyi çaldığı söy­ pandım , ve yalnızca saatlerce çaldım. Ertesi
lenir. Birçok plâkların doldurulm asına İştirak gün, dayım , kem ençesini istedi. Beıı de ceva­
ben.' — B ir kem ençeyi yeğenine çok mu gö­
etmişti. Gençlik senelerinde birkaç şarkı bes­
telem iştir ki, bunlar bilhassa 20 • 25 sene ev­ rüyorsun?! deyince, gülerek: — Haydi onu
sana hediye ettim : dedi, işte , o gün. bogiin
velki İstanbul'un ağzında çokça işitilen e s e r ­
lerdi: Hiisevni Sengîn Semâ! (Zevkim, em e­ birebirim izin b ir a n yakasını bırakmıyoruz.
lim hep sen ile pür-em el olsun), H üseyni Sof- B ilâhara babam ın tavsiyesi üzerine d ers al­
yân (Çekmeye giderken san sın kız). H üseyni m ak ü zere dayım ın evine gittim . Kemanla öğ­
Diiyek (H asretin u nu ttu rd u beni banal, Hiiz- rendiğim bfitün ese rle ri kem ençe ile çaldım.
zim Seııgln Semâl iAşkm beni bak gülm e n e Dayım d a bana: — Y e ter artık git, ve b ir da­
müşküllere sardı), Hüzzam D üyek (Seni, ancak ha buraya gelme! dedi. Ben d e bunu hakaret
seni rûhüm düşünür sonsuz inan), gen e b ir zannederek çok üzüldüm ve babam a bu hali
Htizzâm (M eftûnun olan gönlüm ü sevdalara an lattım . Güliimsemege başladı. Aıüadım ki,
saldın!. Segâh A ğır Devri H indi (Aşkı m es'û- bu vaziyette babam ın hoşuna giden b ir hâdi­
dumuzu hâlikı sevdi korusun). R âst A ğır Dev­ se var. B en ilaha hiç b îr şeyin farkında deği­
ri İlindi (Cana tercih eylem işken şivekânm lim . Dayım, m eğer
ben seni), Hicaz Devri H indi (K ûjei nisyâm babam ı görm üş,
atdı sevdiğim, yâdetmiyor). Sabâ D evri H indi «bizim çocuk, ben­
(öyle b ir âfeti yektâi em elsin meleğim), Acem d e n daha teiniz ses­
Aşîran Y ürük Semâi (Gel ey denizin nazlı k ı­ le re -basıyor, onun
zı, nflji ş e rlb et). derse biç ihtiyacı
T . Yılmaz ( ta u n a yok, kendi kendine
Aşağıdaki satırlar, em ekdar sanatkârın, ilerler. Kemençeyi,
1Ö47 şubatında, İstanbul Ansiklopedisine tev­ büyük kabiliyet ve
di ettiği bir otobiyografi m ektubundan alın­ zekâsı ile yenmiş»
mıştır: diye iltifatta bu­
«Ailemizin İstanbul’a, Çatalcamn arkasın­ lunmuş.
daki Çanta köyünden geldiğim babam dan g it­ •O n iki, on üç
miştim. Ben İstanbul'da doğdum, çocuklu­ yaf l i r i n d i , __________
ğum. gençliğim, IKitUn ömrüm daima Beyoğ­ b a b a m ı n da < R « in r K n ik ı

http://groups.google.ee
I

rULOPEfctSI BACANOS ı Vor«»>


— 1783 —

littrik eUıgi ve o s u n a n la r saraylar» k ad ar etinde kalıyorduk. Yalnız bir akşam Şehzade


girm iş en m eşhur saz takım larına am atör ola­ BUrhaneddin Efendi de buluştuk. O zaman
rak dahil oldum . Bu sıralarda, d iğ er m adur koca Cemil Bey: « Ijte «vUt.. Seni böyle geti­
iAZ takım larından bana tek lifler gelm eğe ta s ­ rirler» dedi. Ben onu ganince heyecanımdan
ladı. Bu tek lifler az zam an soıırd o kadar ço­ kendimi kaybetmiştim. F aıla girdiğimiz zaman
ğaldı ki, o zam an babam ın saz takım ı ile boy bile kendim e mâlik değildim Sazdan sonra
ölçüşen m eşhur k ıla rn e t İbrahim , b in e n d e ta nbu nınu hem en b ir tarafa atıp sararm ış bir
H araba;, lâvlacı O verik Efendilerin bulundu­ halde beni kucakladı ve: «Seni lebrik ederim,
ğu heyete kem cnçe olarak alındım . Ve bu su ­ bu yaşa geleli bu kadar zevkli saz çalmamış-
retle f e n t yaşım da piyasaya atılm ış oldum . Bu tım . âdeta uzun zaman beraber ders yapmış
sıralarda in a n ır san a tk â r T anb uri Cemil Bey. gibiyiz» dedi.
ekseriya saz dinlem eğe g e tir ve kendisiyle
«Böylete biilttn hayalımız Beyoglu'nun
birlikte e serler (alm ak hususunda daim a tek ­
tarih lere karışan K atc Ruayal, Eftalopos, El-
liflerde bulunurdu. N e yazık ki, bil, kapanın
dorado ve T ürk Yuvası gibi m eşhur yerlerin­
Stl fiy* «* Mtf L i* /*■ de geçm ekte bulunm uştur. Birçok büyüklerin
girem ediği sazlarda, Keman] Memduh, Bülbüll
Salih gibi üslad lar idareyi bana terk ederler
ve sağ bajı bana verirlerdi.
«Evliyim, a ltı çocuğum vardı. Biri vefat
e tti. Şimdi d ördü kız, biri erkek beş çocuğum
var. Ç ocuklarım ın içinde kendi zevkleri İçin
kem an ve piyano (a la n la r da var.
«Sanat hayatım ın en parlak zam anlan
K adıköy Y oğurtçu çayırında ve ism i geçen
d iğ e r gazinolardır, tik bestem «Cfuıa tercih
e d erk en şivek ânm ben seni» ra st şarkıdır, o
zam an onsekiz yaşındaydım .
«G ünlük bayatım pc& mütevazıanc geçer,
bugünkü halim i m uhafaza edebildiğim e şükür­
le r olsun! B eyoğlunda Tepebaşında M eşruti­
y e t C addesinde 113 num aralı apartım anda
otururum .»

BACANOS (Yorgol — Kemençect Aleko


B acanos'un küçük kardeşidir. Zamanımızın ta ­
nınm ış piyasa sâzendesi. özenerek çalan a.
Ûd’ıı Tüririyenin e n iyi b ir ik i fid’undan sayı­
lab ilir; arad a bunun y erin e cüm büş de çalar;
piyano ile fasıllara da iştirü k eder. Bâzı şar­
k ıla r bestelem iştir; bu nlar, güzel b ir Mâhftr
şark ı hariç, tutunam am ıştır. Od ile plâğa H ü­
seyni, Sultânt-Y cgâh v.s. taksim ler çalmış,
ayrıca sayısız saz v e söz eserinin doldurulma*
sına sazı İle işü râ k etm iştir. Bâzı şarkıları:
Hüzzâm T ü rk A ksağı (Sevdâsı henüz sinede
gönlüm gibi sağdı), gene bir Hüzzâm Türk
Aksağı (Gülmedim, güldürm edin, bilmem ka­
bahat kim dedir?), M âhûr Senşîn Semâ! kana­
yan kalbim i aşk âteşi dağlar), Hüseyni Düyek
AI«ko B bcshos'uh m eşhur b îr şarVıMi
«Gel ty d tıın în itaat) ta n * (Bir yaz gecesi Çamlıca m ehtâbına geldim),
, (N ota: S- İ s te n ilir K u d ^ n ! ) KiirdJ’li H icâzkâr (N eş'eyle geçen BmriimU
ım/group/meraKedıyorum
BACA SCrCutrCCLER — 17B4 — telA.V»ül.

eyvah heder etdinl. gene bir Kiirdl'U Hlcftz- teakiben kupunu dört beş çimento basamaklı,
k ir cm rtjo r leblerim, mübeyy» basene ey balkonlu, pancurlu ve bahçe kaputu demir ka­
şiveniz). H icizkir <At elinden j u çiçek deste natlı iki katlı ahşap kaşk ve ahşap çıkmalı iu
«ini. v er su eli). Segih (Çökliı artık b ir peri­ katlı k tg ır ev zengince Rum ailelerin oturdu­
şanlık havil i Mllmeı. SulUnl-YegSh (Her ğu güzel yapılardır IMayıa 19$];.
nağmeni rûhum içiyor, mest oluyor, çal) ve Hakka Gaklürlı
Uşşik (Tatlı e li gederinle karartdm gözleri­
mi! HAÇTAR SOKAfil •— Hallç'de Haaköy-
t . Y ıls ın (Vzlüna dedir; vapur İskelesinden gelindiğine göre.
İskele sokağı ve asfalt IlaakSy caddesiyle bir
İstanbul Ansiklopedisi bu zâte tstanbul dörtyol ağzı teşkil ederek başlar, ew<M bu
Radyosu vasilisiyle gönderdiği b ir m ektuba nahiyenin Keçecipiyri ve Piyriçavuç mahalle,
cevap alanıartuştrr Radyo İdaresinin bu hu­ teri arasında sın ır sokağı olarak uzanır, sonra
sustaki ciddiyeti dUşündlürse, Yorgo Bacanos’ Piyriçavuş M ahallesi içinden gerideki sırta
un hal tercümesi b ir şehir kütüğünde kendi tırm anır; uzun b ir sokaktır 11934 Belediye
kayıtsızlığı yüzünden tespit edilem em iştir. R ehberinin 17 num aralı paftası).
BACA SÜPÜRÜCt'LER — (B .: Ayak E s­ Cadde kavlağından yüründüğüne g ire,
nafı ve Satıcıtan|. ev v eli iki araba geçecek genişlikte kaba taş
döşeli dik U r yokuştur; sağa ve sola İki k aıis
BACHEI.İEK — Küçük adı ile hayatı Öğ­ çizerek b ir düzlüğe gelir, sonra te k ra r dar
renilemedi, onyedinci asır başlarında Istan- ve dik bir yokuş olur, k i bu ikinci yokuş ta s­
bula gelmiş b ir Fransız seyyahı olup çarkın ını to p rak tır. Sokağın alt kısm ı, iki tarafı ya­
bu muhteşem şehrinde sokakları süsleyen a t ya kaldırım lı, aşçı, tütüncü, tornacı, berber,
kestânesi ağaçlarının güzelliğine hay ran ol­ kazancı, kasap, m odelci dükkânlariyle b ir çar­
muş, 1615 senesinde İslanbuldan a lu p götür- ş ı boyudur, sem tin M illet Partisi sem t ocağı
lidanlarla P aris sokaklarına da tezyin
üzerinde olup b ir de beton «Ekrem Tur» çeş­
ağacı olarak a tkestlneleri dikilm esini t&mim
mesi vardıf; bu çeşmenin kîtâbesinde «C.H.P.
etmişti (B .: At Kest&nesi!,
E. T u r Çeşmesi 1949» ibaresi mahkûk iken
BACİKADIN SOKAGi — Biiyükdada Nizam 1951 m artında kitâbe tahrlb edilm iş ve yal-
mevkii «»kaklarındandır, 1934 B elediye Şehir ni2 tarihi bırakılm ıştır. Kalayeıbahçesi Soka­
Rehberinin 32 num aralı paftasında K adıyoran ğı ile kavlağı köşesinde Ayia Paraskevî Rum
Caddesi ile Albayrak Sokağı arasında göste­ O rtodoks kilisesi bulunm aktadır. Sağda Zar-
rilmiş olup aslında bu cadde Ue N ilüfer So­ zavatçı Sokağı kavşağından sonra birkaç ah-
kağı arasındadır. K adıyoran Caddesinden ge­ şab ev ve yanm ış Rum mektebinin duvar is­
lindiğine göre ferah b ir araba geçebilecek k a ­ keleti uzanır; sonra bu dik yokuşun iki kena­
dar genişlikte olup e sasın d a k ab a taşlarla dö­ rın d a bağeeler içinde birtakım kuliibemsi ya­
şenmiş iae de bozularak toprak olmuş dik bir pılar görülür. Solda Çançan Sokağı ile kav­
sokaktır. İki kenarında kısm en k a b a ta ş ve şağı hizasına geldiğinde, ayak altm a, Haliç'ln
çimentodan birer kişilik yaya kaldırım ı var­ güzel bir panoraması serilir; sonra, sağdan
dır. Aynı Rehberde bu sokağın iki yanında Sürücüler Sokağiyle bir çatal şeklinde kesi­
gösterilen iki isimsiz yol da aslında mevcut şir. Toprak b ir m erdiven yokuş halinde ba­
değildir. Yukarıda adı geçen caddeden geli­ yıra tırm an arak Taşkeuen Sokağı kavşağında
nince saş; tarafta, küfede ön cephesi caddeye sona e re r (Mart 1931).
bakan çentin k atı kârgir, revaktı, pencereleri Hakkı GöktUrk
pancurlu. üç katlı ahşap köşk, yanında dem ir
kapulu bahçeli, onun yanında yine dem ir ka­ BADANA, BADANACILAR — Dilimize
pulu bahçesi olan, kapusuna üç dört çimento ilalyancadan girm iş bir kelim edir; aslında be-
basamaklı m erdivenle çıkılan iki katlı, pan- yazlatm ak için duvarlara sürülen «Olu kireç
curlu ahşap köşk, sol kolda köşede ön yiizü veya m erm er tozudur; fakat bu sulu kirece ve­
caddede olan zemin k a tı k irg ir, revaklı, pan- ya m erm er tozuna m uhtelif boyalar katılarak
curlu ve bahçeli iiç k atlı ahşap köşk, onu m ü­ renkli badana da yapılm aktadır. Mecazen tçi-

http://grovps.gûûgkiCOI
A,S'SÎKLOP®OtSİ
— 1785 — BADANA

ne ehemmiyet vermeyip dışını süsleme, yal­ Bütün İstanbul için 400 n efe r badanacı
dızlama mânasına da kullanılır. esnafı pek az g ö rü n ü r Zamanımızda badana­
B adana. T anzim attan sonra. Büyükşehir- cılık, b îr ailenin m aişetini, h attâ bir ferdin
de âdeta İm p a ra to rlu ğ u n h âli p iirm e lllh ıi ifa ­ geçimini m üştekilen tem in eden i? olm aktan
de e d e r olm uş; ta rih î G iym eli haiz eserlerin çıkm ıştır. Badanacılar, ancak yapı mevMmin-
tam irinde resto ra sy o n a gidilm ey ip içi ve dışı dc devam lı çalışm ak im kâınım bulm aktadır
badanalanm akla iktifa edilm iş, h attâ, garibi, ve far vc d u v ar yaglıboyaeıliğı ve nakkaşlıkla
hazini, b in a ların iç in d e birço k kıym etli kalem ^ birleşm iş du ru m dadır. D ört yüz ne-
isleri, d ışlarınd a da ta şı ve tu ğ lası beyaz ve fer E rm eni badanacının, Onyeduı-
çiy b ir k ire ç töbakasiy le ö rtü lm ü ş tü r. İs ta n ­ v B l et A sır o rta ları için, m im arbaşı
bul’da. b a d a n an ın e n g ü lü n ç ta tb ik i O n yedin ­ em rind e ve em lâki m iyriye inşaatı
ci A sır o rta la rın d a o l­ veya ta m irlerin d e çalıdan san atkâr-
m uştur. G irid cengi iç in ­ y lar old uğu nu kabul etm ek doğru
de V en edikliler B ozcaa­ olur. Eski k o naklarda, yalılarda,
da ve L im n i’y i i$gal e d e ­ «sahibi hâne» nın bendegânı, ka-
rek Ç anakkale Boğazını
kapamışlar, h a ttâ boğazı
zorüyarak g eçm eğe ve
îstanbul ö n ü n e g e le re k
Türfciyeyi s u lh a i d i a r e t­
meğe te şe b ­
büs e t i k l e r ­
di. Bu sırada
D ördün- d *
c ü Mehr at A r
din Sadırâza- jy
mı Boynuya- y
r a lı Mehmed
Paşa, k i cehli ile m e ş h u r
h tr adam idi, d ü şm a n ın
gözüne yeni ve h e y b e tli
görünsün ve V en ed ik li­
ler korkup kaçsın h ü ly a ­
sı ile harab s a h il s u r ­
larım boydan boya ba*
danalatm işü ( B .: M eh­
med Paşa, B oynu Y a ra ­
tı veya Eğri),
Evliya Çelebi b u esna E h ak k ın d a şu m a ­
lûm atı v e riy o r^« O n y e d in ci A sır o rta sın d a İ s ­
tanbul’da 400 n e f e r b ad a n acı v ard ır: b u n la r
m im arbaşılığa b ağ lı e sn a fta n d ır. B adanacılık
umumiyetle E rm e n ile rin e lin d ed ir. Esnaf
alaylarında yaya o la rak , a rk a la rın d a des-
telerie vneîm er k ire cin d e n ce lâb o lm u ş beyaz
badana ve e tlerin d e uzun s ırık la r u su n d a do-
ınıiî kılı furçalariyle k a ra rm ış evleri ve du*
v arlan b adanalayıp ağ a rtarak : — Seksan ak-
çanı alub ağ ard uru m ., Y atm ış ahça virsan ol­
maz!,. diye fîrm eni lehçesiyle y av eler söyli- B adanacı (ip le ri (G Brtepe 1951 ve 1956*
yerek geçerlerm iş..*. (rtcfitm : A. B. KoçıU

m/group/merakediyorum
BADANA — 17(16 — ISTANBUl.

pusu halkı arasından, lüzumunda badana* ğın üzerindeki evler umumiyetle kapuU n
cılık yapacak il; be; Idşi çıkabilirdi. İstan­ üçer, dürder basamak m erm er merdivenli
bul'un ayak takımı, fukarası ve hattâ orta kârgir binalardır. Sokağın sag köşesinde al­
hallisi evlerini birası badan a ederler. Badana tımla hlr bakkal dükkânı bulunan h lr katlı,
eıl* ta hüner fırça İzinin belli olmaması, re n ­ pancurlu. kârgir bir ev, yanında bahçeli İki
gin de dalgalı düşmemesidir. Fırça Uç bada­ katlı ahşab. pancurlu b ir ev, sol köşede dok­
na yerine son zamanlarda ptiskllrme makinesi to r N îgâr lîrlen’in ikam et ettiği, altında dük­
kullanılmaktadır, Bu usul ile hem siir'st te ­ kânlar bulunan bahçeli iki katlı ahşap bir ko­
min edilmiştir: hem de, çeşitli kalıblar ilp nak bulunm aktadır. Sağda beş k atlı kSı-gjr bir
hendosi, çiçekli veya resimli nakışlar yapıl­ bina ile- so lda altı -katlı H ürriyet apartım anı
maktadır (B,; Nakkaşlar). sokağın en yüksek yapılandır. Bakkal dük­
kân ların d a n başka s a f kolda bir kunduracı,
BADANA — KlUh&nS hâueberduş, apaş­ b ir b e rb e r, sol ko lda b ir so-ba ve elektrik ta ­
lar argosunda ve halk ağsında elfâzı mtlsteh- m ircisi, b ir b e rb e r, sol k o ld a b ir soba ve elek­
ceneden: nefis hırs ve lezzetini delk ile ta t­ trik ta m irc isi, b ir m a rango z b ir kolacı-lekeci
min. d ü k k â n la rı v ard ır. Sağ ta r a fta iki katlı Gümüş
BADE — Farsça şarap; asırlar boyunca, a p artm a n ı, üç k atlı U ğ u r a p a rtım a n ı, sol ta ­
r a f t a iki k a tlı b ir bina sokağı süsliyen yapı­
Büyükşehrln rindlerini, rind şairlerini, bü­
la rd ır, sol ta r a f ta b u lu n a n b ir arsa sokağın
yük gedikli (Selâtin) meyhaneleriyle -koltuk
boş kalan k ıs ım la rın d a n d ır. R usenağa Sokağı
meyhanelerin akşamcılarını çok, pek çok uğ­
kavşağı köşesinde iki k atlı a h ş a p bir ev, soka­
raştırmış bîr kelimedir.
ğın son kısm ında so ld a Uç k a tlı, bahçeli ahşap
Türk edebiyatında bâde liseline yazılmış b ir ev, yanında kav şak ta kapusu Yağurtçu-
mısraları toplamak için bir insan öm rü kifa­ paricı Y okuşunda alan bahçeli iki katlı
yet etmez denilirse mübalâğalı konuşulm uş ahşap b ir ev ile sağ köşede duvarla çevrili
olmaz; fakat sıfat bediası elmas yahut bayağı bahçesi, kapusu Şairnefi Sokağında iki k atlı
ve çürük, milyonu bulacak o satırla r arasında k ârg ir b ir bina v ard ır. Damga Sokağı kav­
tek bir beyit vardır k i halk ağzına perçinleş- şağı kösesinde olan b ir akasya ağacı bahar
mi;, hemen ite r gün, hâlâ tü rlü vesile ile ha­ m evsim inde güzel kokusu ile sokağı gölgelen­
tırlanmaktadır; Büyiikşehir İstanbulini en diriyordu (Mayıs 1931).
mükellef kâşânelerüıfien, en yüksek edebi Hakkı Göktürk
mahfillerinden en nıülevves ve süfli k ö le le ­
rine kadar kadın erkek, edip ve diplom at ya­ BADEMLİK CADDESİ — Haliç’te Halı-
hut kayıkçı ve ham al ve hattâ hâneberdûş, cıoğlundadır; 1934 B elediye Şehir Rehberinin
ayyaş ağızlarında doğru yahut bozuk, yan lı; 17 num aralı paftasına göre, K arağaç ve Kum-
olarak dolaşan bu m eşhur beyit 2iya Paşanın­ barahane C addeleri kavşağından Selâm dere
dır, ve h er halde b ir cem iyet hayatında m ak­ ve M ahmuddayı Sokakları kavşağına kadar
bul olmaması gereken rind egoizm asuu teren uzanır ki, bunlardan M ahmuddayı Sokağı az
nüm eder; sonra K araağaç arkasında tep elere tırm anır.
A şağıdaki cadde kavşaklarından yürün­
İç U de, fribrl H * m b ? ıldfi «uürua
düğüne göre, iki araba geçecek genişlikte, pa­
INİaya var İmi) jrftkı yok olmuş ne um um a
k e t taşı düşeli oldukça dik b ir yokuştur; her
BADEMALTI SOKAfil - Kadıkbyde, iki köşede bahçeli b ire r kahvehane vardır, az
Sakızağacı semti sokaklanndandır. Moda Cad­ ileride de V iktori Lâstik Fabrikası, b ir bakkal,
desi ile Yogurtçuparkı Yokuşu ve Ş aim afî So­ b ir -kömürcü dükkânı bulunm aktadır; yolun
kağı kavşakları arasında usanır. Moda Cad­ üffl yaııı boyunca ikişer üçer katlı kârgfr re
desinden yüründüğüne göre iki araba geçe­ ahşab evler, arsalar sıralanm ıştır. Kayda de­
bilecek kadar geniş, paket taşı döşeli, ortası ğ er başka b ir hususiyet görülm em iştir (Nisan
yüksekçe, iki kenarında dar birer yaya kaldı­ n n d a neşredilm iştir,
rımı olan bir sokaktır. Sel kolda Damga So­ Jlsklıl GSklttrk
kağı ile bir kavşağı vardır; Ruşenağa Sokağı BÂ DEMLİK YOKUŞU — H aliçte. HaU-
ile de İm' dört yol agu yaparak kesişir. Soka­ cıoglu ile Sütlüce arasında, gerideki bayır Ü2C

http://groups.google.cori
V iS im O F E D lS t
— 1787 — b a D V E IJ (TfttiyM )

riîtde bir sokaktır. 1934 B elediye Ş ehir R e h ­ * sUrttîdi), affedildi, yine bir iş tutm a­
berinin 17 n um aralı paftam na göre Mflhmurl- dı ■ — Bıçağım hakkı yaşarım! diye mırılda­
dsyı ve BSdemlik C addesi k avlağı İle Yazma- narak öğündü. Ama aftgüt yaprağını göstere­
cıbs>Tam Sokağı arasın da u zan ır ıB : Bâdem- mez olmuştu. Kumarla geçiniyordu. Çok so­
Jik Caddesi). Badem lik C addesi kavşağından ğukkanlıydı; sermayesinin iki misllini alınca
yüründüğüne gitre. dik b ir to p ra k y old ur; sng tamaa dUşmez kalkardı; sermayelinin yansım
Kenan eski E rm en i m ezarlığıdır, Bu sokakt.ı, verince: — nu gece şansım ynk! der yine
Jiri üç katlı ve çinko k aplı ahşap, d iğ e ri do kalkerdi.»
bir kelli k â rg irlc r olm ak ü ze re biri sokağın Kılık ve kıyafeti ile portresini de şöyle
yanır, d a, diğeri ö b ü r b aşınd a o lm ak iizerc iki çizer: «Kadife paçalı külhanı pantolonu, tra-
ev vardır. K ayda d eğ e r bir h u su siy et g ü rü l- b lıu iu şağ ı, sivah sıfır fes, alîından fışkıran
nıemiştir. yağlı siyah saçlar,. Çarpık bacaklı yengeç vari
Hak tı Göktürk yürüyüş., buyun kalın, omuzlar geniş, yanak­
ları çıkık., yardan ayrıldım çaprast yelek.,
UADGER — «R esim », bu isim le İstan­
boynunda gümüş 'm uska, kavuniçi fildekos
bul'da m uh telif ta r ih le r d e n e ş r e d ile n erate-
faulle. dar kollu siyah triko ceket., rugan
nice gazeteler şu n la rd ır:
m askaretalı yum urta Ökçeli kundura!..» (Ömer
Birincisi yarım ay!ık olarak H. Şehrikyan
Seyfeddin, Gizli Mâhedl.
yahut Şehriyan tarafından 1890- 1900 yılla­
rında neşredilmiştir. BADVELİ — ^Şayanıhürmet» 18 inci as­
İkincisi haftalık ve m izah i a l a r a k m üte­ rın sonlarında ve 19 uncu asn n ilk yansında,
veffa Yermok K u y u m eu y a n ve B. Pakarat İstanbul’da yaşıyan E rem eni âlim, edip ve
Tevyan taralından 1927 -1923 y ılla rın d a neş­ m üverrihlerine ekseriya Patrikh ane meclisi
redilmiştir. tarafından verilen b ir unvandır. Bu unvanı
Üçünctisü ise te k ra r Y e rm o k Kuyumcu- haiz olanlar arasında en m eşhurlan ölüm ta­
yan ve B. A vedis A leksanyan tarafınd an m uh­ rihleri sırası ile şunlardır: Kevork Badveli
telif şekillerde, 1931 yılından itib aren bizi D er Ohannesyan (1737 - 1812 ). K irkor Badveli
fasılalarla 1945 yılının ilk aylarına k a d ar neş­ Peşlim alcıyan (1773-1837), Fizika Boğos Bad-
redilmiştir, veli (1788-1858!- Hovsep Badevli Malezya»
Kcvork M. Ptmukeiyaıı <1801 -1881), Deroyentz, Çam urcuyan Ohan-
nes Badveli (1801 -1888).
BADİK A HHED — Ö m er Seyfeddin'in Bugün ise bu ünvan Erm eni protestan
«Düşünme Zamanı» arlındaki hikâyesinde tas­ vâizicrine verilm ektedir.
vir ettiği İstanbullu b ir kUlhani tipidir; m u­ Kevork M. Pamukclyan
harrir kahramanım şöyle takdim ediyor :
«Daha onaltı yaşında tüysüz b ir çocukken BADVELİ (Tatiyos) — Ahmed Midhat
Atsarayın palabıyık nnikilerine k arşı koymuş.. m erhum un <Avnıpada B ir CevelSn» adındaki
Kıvırcık Enain'i Sam atyada sekiz yetinden eserinden (iğrendiğimiz U r İstanbullu Erme-
vurmuş, 6ç sene M ehterhanede yatm ış. Meş­ n id ir ki, H âeei Evvelin aşağıdaki satırları bu
rutiyet gürültüsü çıkm asaydı şöhreti daha bü­ şeh ir kütüğüne alınm ağa d e ğ e r:
yüyecek, ihtim al bir g ü n istanbukın e n azılı »tstanbul da Taliyos Bavdeü adm da hiç
külhan beylerine İr e olacaktL O n Temmuzdan dünya ş ığ ı görm em iş bir zavallı Erm eni ta ­
sonra çemâî kahveleri yavaş yavaş tenhalaş- nınm ıştır ki kendi dilinin ilim ve edibi oldu­
nu§, yeni yetişenlerin çoğu askere alınmış; ğu gibi Osmanlı v s Farisi lisanlarında da beh-
ik ile r, hürriyet jandarm alarının amansız ta ­ rei vetiresi bulunup franauca, İtalyanca da
kipleri altında darına dağm olm uştu. Kolayı- söyler. Lâkin öyle ağızdan bellenmiş gibi de­
ru. bulup serseridir diye taşraya sürülm ekten ğil, hem okumuş, hem yazmış; Osmanlı ve
kurtulanların kimi kahve, kim i kuşçu dükkânı F ariri lisanlarında «Ha*, «Hı> ve «He» harf­
aÇai3ş, kimi kolcu yazılmış, kim i uşak, kimi leriyle «2e», «Zel» ve «Zı» harflerinin fark­
gazete müvezzii olmuştu. Ama Badik Ahmed, ları gibi şeyleri bilir. Parm ağiyle en güç im-
ÎŞşamak için yine b ir iş tutm am ıştı; -— Bu Iâları işaret eder. Fransızca kelimelerde it­
^zûu şlmmıza yakışmaz! demişti. mamı imlâ için yazıldığı halde talâffuzunda

n/group/merakediyorum
BADYA SOKAĞI — 1788 — ISTANBOl

okunmayan harfleri tâyin eder. Elhasıl bildiği ren k li in ce b ir kordon!» ^ rd tr d ı. Kordon ka-
lisanları okur, yasur addolunacak su re tte tah­ paİ3 'S eferoglu) m ühürtiyle yapcytırıtm ^t,.
sil etmiştir. OsmanlIca oldukta jiir dahi söy­ Kapağın ark a tarafın d a 9u satırla r yazılıydı:
ler; fazla olarak keman dahi falar. Şu sak at­ Kırk H h fd lr ben alflar» fctli
lıktan maada fakru zaruret dahi hu zavallı İyi»!. tfıfly tt ancak »eçelL
adamcağızın keınallâlı ilmiye ve edebiye ta h ­
İle r çeşit UCıdı iM lmıl rltkn.
silini m en edememiş olmasına pek (o k taşmışı. Bafra kftfıdinda ( « ■ lu r tf vcNİa».
birkaç defa hanem de içtima ve m ülakatla
sohbeti kâmilesinden d e m ahzur ve m üstefid H*r türlü Muzır m*v»dd*Q Art
Pirinçten numuM iir y tp r ı |ı im t
olm uşum .»
J ff lM I H ııh la r A lus Tâ riünvM kadar aandürm tt D in
B ir cıftara yap da nM lnM » (»M
BADYA SOKAĞI — F a tih ilçesinin Fe- Ol sebepten bajk? U £ ıi İfemem.
■ ner nahiyesinde TevSiica/er ve Hızırçavus S e frn g la S ıfrasıiH fjıı v ı^ tf f p tf n ,
mahalleleri soluklarındadır. V odina Cadde-
Y ıllarca Tiirkiyede e n iyi cıgara kâğıdı
siyle Tevkttcaferm ektebi Sokağı arasın d a uza­
o la ra k S eferoğlu’n u n çıkardığı B afra kâğıdı,
nır. İki araba gerebilecek genişlikte, y a rısı
sahib ine biiyük b ir şöh retin yanında muazzam
paket taşı y a n sı k ab a ta ş döşeli oldukça işlek
b ir d e s e rv e t te m in etm işti. M ahmudpaşa’da-
b ir sokak olup kayda d eğer b ir hususiy eti yok­
k ı S eferoğlu H an ı ve A sm aallındaki Seferog
tu r (1951).
lu d ü k k â n la rı bu muazzam serv etin Seferoglu-
Hakkı Göklitrit
n u n v â risle ri elinde k a ia n so n kırın tılan dir.
BAFRA CİGARA K Â ClD I — ik in c i Ab- Muzaffer E m
dillbamid devrinde Istanbııtun en m e şh u r et- BAĞANA (İsm ail) — 1940 - 1945 arasında
gara kâ|ıd j. ö te k i cıgara k â ğ ıtları beş veya b ir işp o rtacın ın o ğlu 15 -1 6 yaşların da iffet
on paraya satıldığı halde B afra cıgara kâğıdı v e istik aaın ct tim sâli b ir çocuktur; ilk Okulu
yirm i paraya satılırdı. Beyaz kağıttan, üzeri b itird ik te n sonra, bab asın ın d a r gelirine ek­
yaldızlı harflerle, türkçe ve fransızca olarak lenen zâlim b ir üvey a n an ın m âni olması y ü ­
yazılı güzel bir kabı vardı, bu kab pem be zün d en o rta okula gidem em iş, b ir dökümcü
yanına ç ıra k verilm iştir; haftalığının barınm a
ve boğaz m asrafı olarak üvey anası aldığı için
İsm ail B ağana, h e r akşam saa t beşden gece
y arısına k ad ar köprüdeki v a p u r iskelelerinde
gazete sa ta ra k harçlık çıkarm ağa çalışm ıştır.
B ir yaz gecesi köprü d en K adıköyüne son va­
p u r k alk tık tan sonra, yalın ayak p ırp ırı kıya­
fet A ksaraydaki evlerin® dönerken köprünün
Eminönü, başında, çıplak ayağına bir cisim
çarpm ış, eğilip baktığında büyük ve çfşkin
t i r p a ra cüzdanı olduğunu görm üştür, evvelâ
MAflftue PEPOSİC heyecan Ue n e yapacağım bilememiş, ciizdanı
koynuna atarak eve gitm iş, babası, üvey ana­
s ıe ı, B e p o t
STAMBÖUL sı ve üvey k ardeşi m utad üzere uykuda ol­
d u k ları için, kendisine bırakılm ış sahan a rtı­
^S.K y-tchuk Yildİat Ha n , g .' ğı yem eği yiyerek sofada serili yatağına g ir­
m iş ve yatakta b ir idare gaz lâm bası ışığında
cüzdan m uhteviyatı parayı saymış. 260.000
olduğunu dehşet içinde görm üştür. Sabaha
O kadar uyuyam am ış, fakat bu bulunm uş parayı
saklam ayı değil, sâhibiııin kendisine vereceği
Bafra Sigara Kâğıdı rUstesi m ükâfatı düşünm üştür, tahm ininde 5000 lira­
vc alim otl farikau ya kadar çıkabilm iş r e bu 5000 liranın sahibi

http://groups.google-.con
AN'StKLOPEDİSt — 17Bfl — BAĞANA {İsmail'i

o larak k e n d isin e tü r lü istikbal hayalleri k u r ­ — Bu çocuk mu?


m u ştur. EH nden cüzdanı alacak ları m u h a k ­ diye sorm uş, «Evet..» cevabını alınca İsmail
kak ülduğtı için, erte s i s a b ah evden kim se ile şöyle k o n u ş m u ş tu r:
u y an m ad an kaçar gibi çıkm ış ve işine g itm e ­ Bu cüzdanı sen mi buldun?
miştir. — Evet..
Cüzdanda ay ni ismi taşıy an bir doste k a r t­ — N erede, ne zaman?
vizitten n a ra sah ib in in adını, a d re sin i ve te- — F a la n gece, kö prü üstün d e...
Jefan n u m a ra s ın ı ö ğ re n e n fak ir çocuk evvelâ — Niçin karakola leştim etm edin?
o erk e n s a a tle rd e b ir b ü y ü k tü c c a r o lan cüz­ O ğlan yu tk u n m u ş, cevap verem em iştir.
dan s ah ib in i te le fo n ile ara m ış. Bu ad a m da — B u cüzdanın içinde altın bir dolm a
geceyi uyk u su z g e ç irm iştir, p a r a n ın y ank esici kalem varm ış, onu n e yaptın?
ta rafın d a n a ş îrtld ığ ı z e h a b m d a d ır. zabıtayı — D olm a kalem yokdu.. görmedim!.. Sa­
h ab e rd ar etm iş ve zâbıta da o gece b ir s ü r ü dece p ara v ardı, onu erte s i sabah b u beye
yankesici y ak a lıy a ra k s ö y letm eğ e u ğ r a ş m a k ­ g ö tü rd ü m , te slim ettim ,, kalem görm edim ,..
tadır. H a k ik a ti te le f o n d a n ö ğ re n in c e cüzdan ı- Çıplak ay ak lı gazeteci b ir çocuğun îazi-,
gefirecek olan çocuğ u h ey e can iç in d e b e k le ­ teti ese ri ikiyüz altm ış bin lirasına k afu şşan
m eye b a ş la m ıştır. İs m a il d e B ey o ğlu ta r a f ın ­ adam :
daki a p a r tm a n a h ü ly a la r ın ın n e ş ’esi içinde — K o m iser B e /., dem iş, biraz sıkıştırır,
ktışa koşa g itm iştir. iki to k a t a tav iseniz kalem i ne y ap tığ ın ı spy-
F a k a t «B ey e fen d i (!?)* çıp lak ay a k lı ç o c u ­ ler .. Yu* liralık altın kalem , birin e satm ıştır!..
ğu içeriye dah i alm am i|, cüz­ D ayak lâfı üzerine İsmail
d an ın a k a p u ağzında k av u şm u ş, ağ lam a y a başlam ıştır. Babacan
p ara sın ı saym ış, ta s ta m a m b u l­ K o m is e rd e de b ir u y an m a o l­
muş, p a rla m ış gözleri ile iç in ­ m u ş tu r . ç o c u ğ a :
d en en az beş ta n e bin liralığın — C üzdanda kaç p ara v a r ­
k end isin e v eritec eğ in i b ek liy en dı? diye sorm u ştu r.
Bağana : — 260.000 lira...
— Anlam adım !?..
— Şim di çok h eyecanlıy ım ,
— İkiyüz altm ış bin lira
bana ad re sin i v er, y a r ı n g elir
K o m iser Bey...
seni b ulu rum ! dem iştir.
K om iser, ad am a d ö n m ü ş :
Çoeıık da ad resini verm iş, - D oğru m u ? diye sor­
tavsam ış olm ak la b e r a b e r yine
m u ştu r.
Ümid ve hayal için d e d ö n m ü ş ­ — E v et edendim ...
tü r. T a m üç g ü n a ra n m am ış tır. — Y ani bu çjpîaît ayaklı
Ü çün cü g ü ttün ak şam ı evleFİne
çocuk y ald a buld u ğu 260.000 li­
b ir polis g e le re k ts m a iltn erte s i rayı g etird i. öyl£ mi?
gün m u hakk ak A k saray K a r a ­
Evet!...
ko lun a gelm esini te n b ih e tm iş ­
K om iser a rtık tahanım üî
tir. Ç o c ^ ju n k a r a k o la ç a ğ rılm a­
ed e m em iştir, yerin d en fırlaya­
sı, o gece b ab a sın d an dayak y e­
r a k adam ın -karşısına dikilmiş:
m esine se b s p olm uş, zekî oğîan
bilhassa üvey anası ta r a f ın d a n —■ Sen., dem iştir, h em ap ­
suçu d ah a ağ ır bulun acağ ı için tal. h em ahlâksız b ir adamsın?..
u iz d an v ak’asm ı söylem em iştir. 260.000 lirayı tastam am getiren
bu yavru cu k senin dolm a k ale­
K arakolda b ab acan bir adam
mini ç a la r zm be sersem!.. B ir de
olan K om iserin yan ınd a cüzdan
a tan m a d an bu oğlana dayak a t­
sahibi tüccarı gi>rmüştlir. fakat
m am ı söylüyorsun., dayağı hak
ta k d ir ve iltifat b ek lerk en asık
etm iş biri varsa o da sensin!..
yüzlerle k arşılaşm ıştır.
Şimdi git, beni de poîis m ü d ü ­
Kom iser o a d a m a : {Retim : P. A) rü n e şikâyet et! . *

ı/group/merakediyorum
— 1700 l5 tM t)ıu ı

Komiser. İsnuilin beş bin lira m ü t i M ' aıfotiyle faydalandırdı. Sırtlarında kahveren­
i» tahayyül «dip do sirkat İUihamı ile vc da- gi gayet içlemli camedan. cepken He cep ağız­
ya-!> talebi ile fcarştlaşfıfcı adamın suratına iki ları işlenmiş potur «ati milli kıyafetleri oldu*
tokat atmış ve karakoldan kovduktan sonra ğundan bittabi o kisve ile fabrederler ve ha­
hüngür hüngür ağlayan çocuğa teselli yolun­ kikaten heybetli görünürlerdi. İşledikleri ka-
da: *Seride bu kadar var evlâdım* diyerek cç- pudan rntikemmeJen yerler, ilerler, muayyen
biiid&kı on firasmı vermiş. bir maaşla biiyücck bağlarda yanlannda bir
İsmail Bağana 1960 vılında küçük bir iş ile çırak olduğu halde çalışırlar, köşkün hari­
Adamıdır. ce ihtiyacını giderecek miktarda her nevi seb*
Uıi*x>ü K m nyh zeyz de yetiştirirlerdi.
\ M Hiç
BAĞ, BAĞLAR, BAĞCILAR — İstanbul
bağlannın semtlere göre bir tasnifi yapılırsa BAtiCIOD AL A Rl SOKACf — Üskfcdar-
UJf hatırlananlar: da Nuhkuyusu semti sok*kUruıdandır Pazar­
başı Caddesiyle Alacaminare Sokağı arasında
1 - ■ Çamlıca ve Yakacık bağları (B .:
uzanır. Kaba taş döşeli, iki araba geçebilecek
Çamlıca, Yakacık, Bağlarbaşı),
genişlikte bir sokaktır. Çoğu bahçeli b irer ve­
2 — Topkapu Mnltcpealndeki bağlar. ya ikişer katlı evlerinde ekseriyetle dar gelir­
3 — Nüroune bağlan, bu arada bilhassa li Türk aileleri oturm aktadır. Kayda değer
GÖîtepedelri Niimııne bağı roskf adiyle Aşı bir hususiyeti yoktur. fNisan 1951).
bagj).
lUkkı G öktük
A Boğaziçi köylerindeki bağlardır.
Çavuş üzümünün, on nefisi Tavşancılda RA Ğ C I S O K A L I — Boğaziçinde Kuzgun­
yetişiyorsa da Pendik üzerindeki Dolayı bağ­ cuk Solaklarındandır. 1934 Belediye Şehir
da batta Kurbağ&hdere Demiryolu Köprilsü Rehberinin 21 num aralı paftasına göre Ica-
dibinde hâlen küçült bir köşk buîunan beş cUye Caddesinin sonu İle Ayçiçeği Sokağı ara­
dönün £adar «Dere bağı* denilen mahalde sında uzanır. Cadde kavşağından girildiğine
gayet güzel Çavuş üzümü yetiştirilir ve ora­ nazaran: Evvelâ dik toprak* sonra kaba taş
larda berayi tefem ic gidenlere diledikleri döşeli ve merdivenli, som kısmı da dar ve me­
vezinde satılırdı. Yukarıda yazılan bağlar bit­ yilli toprak bir yoldur; iki kenannda birer
tabi bu kadarla kalmayıp Kralloprak, Gözte­ ikişer katlı ve hemen hepsi bahçeli kârgir ve
pe, Kozyatağı. Merdivenkoy ve Erenköyünde ahşap evle sıralanm ıştır ki» Kuzguncuğun üst
dahi müteaddit ve mükemmel bağlar vardı. kenarlarıdır (Şubat 1951}.
En büyüğü de Valide bağı idî iB . : VaJde Bağı). wfcfcı csktuıt
Bu bağların çoğu bir hastalık neticesi olarak
bozuldu ve uzun milddet harab ve muattal bir UAGÇE ÇIKMAZI — Haliç Fenerinde
halde kaldıysa da yakın bir mazide gösterilen Abdisüb&sı Mahallesi sokaklarından. Tabak-
al&kâ ve himmetle köşelerde ve bâzı hususi yumıs Sokağındadır. B ir araba sığabilecek
mahallerde -kudretlice b ir faaliyet başlamış» genişlikte, dik yokuş, bc&uk. toprak bir çık­
tır, daha kemaUi ve daha verimli bağlar U r­ mazdır: sağ basında bir demirci dük*c$fii olup
luna muvaffakiyet elvermesi temenni olunur. yanında iki katlı, s ıv a s ız tuğla yat*-bir ev.
Beylerbeyi, ÇongeJköyii. Rami. Topkapu. onun yanında da bağçeli y arı kâgir bir ev; sol
Ocakçılardaki bağlan Şişli cihetindeki tek tük başındB da üç katlı ahşab bir ev, yanında iki­
göze çarpan küçücük ve fakat güzel köşklerin şer katlı iki ahşab ev vardır; hepsî mutevâzı
minicik mî*k kokulu bağlarını da tahsüile gelirli aileler meskenidir (Şubat 1960).
kaydetmek lâzımdır. Hıkta Gtibtüıfc
Eskiden bağcıların mahdutça bir kısmı BAGÇEKAPUSU — İstanbul şehri sur­
Hum ve Ermeni idi; bağlarda kahhar ekseri­ larının Halice açılan kapulanndası bîri idi:
yetle IşkodraU vo Matlı miislim Arnavutlor Jteçen asır sonlarında su r île beraber kaldınl-
istihdam edilirdi. Bunlardan görenek vnkuf- ını$tır. BİsansIılar zamanında adı Gvyon Ka*
' lan hasebiyle âzami derecede İstifade olunur; pusu İdi; CeiM Esad Bey «-Eski İstanbul»
cesureUerİıffien de dönme* ve muti bir bekçi adındaki eserinde: «Bu kapu» tstanbulda Ve-

http://groups.google.co
AA'SİfOOPEDÎSJ — 17&1 — BAflÇEKAPUSU

gediklilerle BizanslIların mahallelerini ayırır­ «Hicrj 1038 Rebiyülâhırının onikinci gü­


dı. Kapunun adi, orada Evyeniua isminde bir nü ıM. 16-28) Üsküdara vüsu] buldular. Azîm
senatörün konağı bulunmasından ötürü veril­ slaytar tertib olunub itysrev Paşa ziyneti tam
miş. Bu kap uya Güzel kapu mânasına Orca ve İ5ltkba]i ârn ile Rağveka pusundan girüb
Pili dc denilirdi. Haliç kapulannın, hemen en İzharı şevket ve mehabet iderek. Abaza Paşa
mühimmi olup şehre zahire ve eşya bu kapu­ veririn onlince giderdi, köşk altına (Alay Köş­
dan girerdi. Kapunun civarında bir kule v ar­ kü altına B . : Alay Köşkü), varıldıkta ve2ir üç
dı ki. Halici kapayan m eşhur zincirin bir ucu kerre selâmladıktan sonra at kaldınjb huzu­
bu kuleye, diğer ucu da Galatada Kurşunin ru hümayuna van ıb (padişahın ayağını öpe­
mahzene merbut bulunuyordu. Kapuntın ye­ rek) müşerref oldu. Abazayı şefaat idüb fcü*
ri. şimdi güm rüklerin bulunduğu mahalle te ­ Tüm sahnelerine af kalemi çekildi). Bu hiz­
sadüf eder. Bizans devrinde A rapların mahal meti mukabelemde cenabı padişâîıiden ikram
leşi de b u rad a îdi* diyor. Elimizde bulunan olarak gönderilen iki toplu müeevver sorguç
kıymetli bir vesikaya göre Bağçe Kapusunun ki mücevvizesinin biri sağma biri soluna kon-
verini pek aydın olarak tesbiî etm ek m üm ­ muşdu. elmaslarının parıltısı güneş ışığına
kündür. Kapu. sayın Celâl Esadın kaydettiği karşı gözleri kam aştınrdı...».
gibi gümrüklerin b ulunduğu yerde değil, b u ­
günkü Arpacılar, eski adı ile Bağçe Kapu&u BAÛÇEKAPUSU — Sirkeci ile Eminönü
Caddesi üzerinde, by satırların yazıldığı sı­ arasında, Büyükşehrin en faal günlük bayatı­
rada, Eminötıüttdeo gelindiğine göre SÖşede. nı yaşayan semtlerinden biridir; sınırını so-'
kadın eşyaları ve kokular satan iki küçük dük­ kakaklarla kesin olarak tesbit etmek mümkün
kânın bulunduğu y er ile karşısında, Bağçfr’ değildir, fakat Dördünrü Vakıf Han ile etra­
kapusu fırınının, az altına düşen bir nokta fını çeviren bir sahadan ibarettir denilebilir
arasında idi, fırın, k apunun içinde kalıyordu. tş Bankası, YencamL (Turhan Sultan) sebiti,
Hicri 1254 (M, 1838ı de Mühendis­
ti ane talebeleri tarafından yapıian
tstanbul haritasında, bu tarihte
el'an duran sur ve Bağçe kapıısu
tarif ettiğimiz şekilde gösterilmiş­
tir: Surun parçası ve bu arada Bağ-
çekapusu, Keçeci sade Fuad Paşa
sadaretinde, 1865 büyük Hocapa-
şa yangınından sonra İstanbul Cad­
deleri genişlikletilirken yıktırıl­
mıştır.
Tanzimata kadar, Anadoludan
herhangi bir vazife ile İstanbula
davet edilen veya Anadoluda iken
Mührü hümayuna nail olan vezir­
ler Üsküdardan miyrî vezir kayık­
larından birine bindirilir ve Bağ-
çekapusu iskelesine getirilirdi.
Dördüncü Murad zamanında, Ser­ Bajftv' Kiipuaıı He c iv a rı; JS3S (1354) ta rih in d e MUtiPnrfishâne lale-
dar Husrev Paşanın Şark seferin­ b c lt-ri ta ra fın e ta n y a p ıla n İ s ta n b u l h a r ita s ın d a n :
5.“ - Sıır. t — Bagçc K orosu; 3— K öprü; 4— Yeni CbthI; &— Tmıhaa.
den dönüşünü, ki âsi Abaza Meh- V a lld ü su H a n T ü r b r s i : G— V>aİ t'û iü î M uv utıb ilh İH tSİ: 7— A rp * '
med Paşayı aman ite teslim al­ c ıln r C am iİr B— K m in ö n ü d e İ a e l Pa«* C am ii; — T o p tıi-
mış ve beraberinde îstabula ge­ n e lAheİFJii; 10— BeşiUUa? İsk e te ? !; I I — BÜyiih GtlmrliJc İsk e le » ;
tirmiştir. Naimâ Efendi, meşhur IZ— S e b te b â n c İsk e le si; l!t-~ Ü s k ü d a r isk e te s i; 11—
İ s k e le s i: İti— V e z ir İ s k e le s i; 16—• Y ıld ız H a m a m ı; 17—• K a d ı u k e r
tarihinin ikinci cildinde gu satır­ Cftiıril: 18— B ir in c i A b d lilh a n ılıi SeblM; 1!)— B ir in c i i
larla nakleder: TiîrbcHİ.

rjj/group/merakediyorum
HA'iCEKAl’CSL FIRINI — 1792 — İs t a n b u l

Yeril Mallar Paran (eski OrmdiİMİı nılim c- «İstanbul şehri derununda dükkincı Frenk
sesi). Yapı ve Kredi Bankası. Biiyük Fostaha- olmaylip onlara Galata tarafı mahsus Üten fim.
tır, Polis Müdüriyeti tesM Sanasaryan Hanı) di hekim ve ispençar (eoacı» ve luhafçı diy*.
Ba&ckapusumın sının itinde kalır. BaSçeka- rek Bağçekapusu etrafı bütün Frenk kıyafe­
pıaunun diğer başlıca hanları şunlardır: Agop- tinde dükkâncı o to m , hattS Divanyolunda
ysn Han!. Ermnım Hanı. Yeni Valde Hanı, dahi var. iklimi edenlere muhkem tenbih olu-
Anadolu Ham, Arpacı Hanı, Atabek Ham, Bi­ nub daima taharri olunsun, h e r kimin dük­
rinci Vakıf Han, Artaryan Haıu. Ayan Hanı, kanında bulunursa du k k in kapatılıp şedi*j.
CeUlfcey ilanı. Cermarçyan Hanı. Fındıklıyan nin devlet tarafından üabtolunacagı Dildiril­
Hanı. Hacıbekir Hanı, tsıradyadi Hanı. Kar­ s in .»
deşler Hanı. Kasabyaıı Hanı, Kmacıvan Ha­
BAĞÇEKAIMJSU BOCAÇACI FIHIM _
nı. Kutlu Han. Mine Hanı. Kail Hanı, Rıdvan
Istanbuluıı en eski ve m eşhur fırınlarından
Hem. Sadıkiye Hanı, Selâmet Hanı Tsş Han,
biridir. Sirkeciden Eminttnüne doğru, Dor-
Temelli Han. U f urlu Han, Dördüncü Vâkıf
düncü Vakıf Han önünden geçerek yüründü­
Han, Yılda Haıu.
ğüne göre, sağ kolda, köşedeki şekerci Ma­
Bu sahanın tarihi yapılan arasında d a : lafa m üessesesinl geçtikten sonra gelen fırın­
Büyük Yenicami Sebilini. Birinci Abdilthamid dır. Bu satırların yazıldığı sırada eski şöhre­
Medresesini ıZahlre Borsası ile Dördüncü Va­ tini muhafaza ettiği iddia edilemez, emsali fı.
kıf Han kanam daki dükkânlar). Birinci Ab- rın lar arasında, işlek yol üstünde olduğu için
dUlhamid Türbesini, Yıldız Hamamını sayabi­ iş yapag*lir; oturup çöplenecek veya karın
liri!, tstanbulun en gUul, muazzam ve m uh­ doyuracak m ü fterilen için küçücük b ir yeri
teşem bir hamamı olup da kör kazmanın ku r­ vardır. Boğgçası, bâreği, lokması, peksime-
banı olarak yıktırılmış bulunan ve bu satır­ di, tuzlu yağlı çubuğu fbaton salesı) bulunur.
ların yazıldığı sıratla yerine büyük b ir hanın Terbiyeli, eli yüzü tem iz isçiler, çıraklar kul­
temelleri atılmakla olan Haseki Hamamı da lanır. Gaayet terbiyeli, çok temiz türkçe ko­
Bagçek&pu&u içinde idi. nuşan Koça Kuzulidis ism inde bir Rum tara­
Bafçekapusu, Istanbulun faal ticaret fından işletilm ektedir (1951)
hayatinin yerleştiği yerlerden biridir. Bugün­ M eşrutiyet devrinde İttih ad vc Terakki
kü büyiik hanların inşasından evvel ise, çok Fırkasına karşı en şiddetli m uhalefeti yapan
daha civcivli bir günlük hayata sahip, sokak­ m u h arrir A hmed Samim Bey meslckdaşı Fa­
larının sökülüp geçilmesi zor b ir sem tti. Sa­ zıl Ahmed Aykaç ile b eraber giderken bu fı­
laş dükkânlardan mürekkep çarşıları, ham- rının önünde b ir m eçhul şahıs tarafından
malları, beygir sürürücüSeri. ayak satıcıları, tabanca ile vurulup öldürülm üştü fB .: Ahmed
sahilinde bir sıra iskelelerin kayıkçıları, Samim).
hammal. arabacı, kayıkçı kahvehaneleri ve
bekâr odalar ile gürültüsü ayyuka çıkan yer­ BACCKKAPtr.su CADDESİ — 1934 Be­
lerdendi. lediye Şehir Rehberinin 1 num aralı paftasın­
da A rpacılar Caddesi adını taşıyan ve Emi­
Tanzimattan evvel, Büyükşehrin iç semt
nönü meydanından Yenicami Büyük Valde
re çarklarında olduğu gibi Bağçekapusunda
Sebili önündeki dörtyol ağzına kadar devam
da gayri müslim ecnebiler dükkân açıp icrayi
eden vc tram vay hattı geçen caddenin eski
ticaret edemezlerdi', büiiin dükkân sahipleri
adıdır; 1918 de neşredilin!; olan N ecib Beyin \
cübbeli, şalvarlı, sarıklı müslim ve gayri müs-
İstanbul Rehberinin birinci paftasında da bu
lbn yerliler idi. Ecnebiler atıcafc Galatada
caddenin adı Ragçekapusu (Evyenis kapusu.
d ü k ü n Hıtuu icrayi ticarete mezun idiler. Bü­
Orea pltll bu cadde üzerinde, Eminönü mey­
tün yasaklar feiM. hır ara Cçilneâ Selim sama­
danından gelindiğine göre tahm inen Bagçeka-
nında bu yasağa da giz yumulmuş, başta Ba{-
pu bojaçacı fırınına yakın b ir noktada bulu­
çekspusu gelmek üzere ecnebiler, tstanbulun
çarşı boylarında dükkânlar açmışlardı; Hicri nuyordu; fırın sıır içinde kalıyordu.
1221 Rebiyilievvelinde (M. 1BM1 İstanbul Ka­ BAĞÇEKAPUSl’ CİNAYETİ — 1932 se­
dısına gönderilen Ur fermanda bunun önüne nesi nisanının 28 inci perşem be günü iki kıy­
geçilmesi emrolunmaktadır: metli polis mem urunun vazife başında jeh»-

http://ğr-oup#^oog leLCût
ANSİKLOPEDİSİ
— ITO — BAĞÇSKAPUSU İSKELESİ

J deli ve kaatıl şeririn de katli ile neticelenmiş b v v a k a olm u ş, iki cana k ıy d ık ta n so n ra k a t­


kanlı bîr vakadır. Vakanın gazetelerden hulâ­ led ilm iştir.
sa edilen cereyan şekli şudur: V*vM Hâllıl fa>nr
BahJcpazanmU Külâhçı Hanuıdan çıkan
35 - 40 yaşlarında pejmürde kıyafetli bir şah­ BAtiÇEKAPUSU İKKF.I.F.Kİ. KAYIKHA­
sı meçhul, Yenicami kemerinin önüne gelin­ NELERİ VE BEKAtt OOAf.AKI — Bu satır­
ce. kendisinden şüphelenen bir polis tarafın­ ların yazıldığı »ırada (1951), Kminimünden
dan [akip edildiğini görür, hemen tabancası­ nefsi Sirkeciye vanaca Sirkeci rıhtımı diye
nı çekerek kemerin içine dalar ve kaçmağa anılan rıhtım yapılmadan önce. Bağçekapusu
başlar Sarışın ve Türk olmadığı belli bu meç­ iskelesi, tstanbul iimarumn en İşlek bir kayık
ve yelkenli gemi iskelesiydl. Elimizde maale­
hul adamı takip eden polis de peşini bırak’
sef bir resim vesikası bulunmaktadır; fakat
maz. Serseri, Mısırçarşısının Sulianhamamı
Büyükşehrin denizden yapılmış eski tabloları­
kapusu önünden şimdiki Yapı ve Kredi Ban­
nı ve gravürlerini görmüş olanlar, tarih kay
kası Sokağına sapar. Polis, araya kalabalık ve naklarımızı da zevkli ve atıcı gözle okumuş­
otomobiller girdiğinden adamı gözden kaybe­ lar ise, Bağçekapusu. iskelesinin harikulâde
der. Adam banka köşesinden aşağı döner ve pitoresk bir manzarasını tahayyül edebilirler;
Yıldız Hamamının bulunduğu sokağa sapar ve öyleysine ki, burada, ayak takımının, baldın
tabancasını cebine koyar; bu sokağın dirse­ Çıplak ve tabanı yank tabakasından şehri şe-
ğini dönüp tramvay caddesine çıkınca yaya hîrin en üstün servetini temsil eden tüccarla­
kaldırımında yürümeğe başlar. Fakat Ferid rına varınca bir hayat didinmesi bütün gürül-
isminde bir çocuk, polisin gözden kaybettiği tiisü ile hâkimdir. İstanbul piyasasının mi­
j ad&nu takibe muvaffak olmuş. Dördüncü Va~ henk taşı olan Bafçekapusu iskelesiyle civar
* k ı l Ham önünde o zaman mevcut olan tram ­ iskelelerde, asırlar boyunca İstanbul argosu
vay durak yerinde tram vay beklemekte oîan konuşulmuştur. Yeniçeriliğin son yıllarında,
bir poiis memuruna: «Memur bey, bu adamı ki bu asker ocağı bir haşarat yatağı haline
tut.. Polislerin elinden kaçtı!» deyince adam gelmiş, kayıkçı, mavnacı, hammal gibi bekâr
tekrar tabancasını çeker. O sırada han dnün­ uşakları yeniçeri yazılıp envai habaseti irti
den geçmekte olan tramvayda bulunan Emi* kâb eder olmuşlardı; bu boydan insanların
nönü serkomiseri Şakir Bey arabadan atlayıp kesafet ile yaşadığı Bağçekapusu iskelesi ve
herifin üzerine atılır ve bileklerinden yaka­ civarı da türlü fuhuş ve rezaletin sokaklara
lar, fakat komiserin elinden sıyrılmağa mu­ taştığı bir sem t olmuştu. İskele civarında, sur
vaffak olan meçhul şahıs tabancasını Şakİr ile deniz arasında bir sıra kayıkhaneler, kah­
Beyin tamgögsüne boşaltır. Bu esnada Dör­ vehaneler, kahvehane ve kayıkhanelerin üs­
düncü Şube Pasaport memuru İsmail Hakki tünde dc bekâr odaları bulunmakta idî. Erbabı
Bey vaka mahalline gelir; kendini köşeye si­ namustan kadınlar şöyle dursun, dürt kaşlı
per ederek şerire ateş etmeğe başlar. B ir ta­ delikanlıların bile geçemediği, giremediği btı
banca duello^ı olur, tsmail H akla Bey ser­ yerler sık sık kanlı vakalara, şeni tecavüzlere
seriyi avurdundan vurarak Valide Sebili önü­ sahne olurdu. Şehrin de en pis semtlerinden
ne cansız serer, fakat kendisi de kasığından birisi idi. Sokaklar nıüzahrafat ile dolu» ahşab
ağır yaralanır. Her iki polis memuru aldık­ barakalar, bekâr odaları ise mittaaffin bir pis­
ları yaralardan müteessiren ölürler. Meçhul lik meşheri halinde idi. Halk, Bağçekapusu
ve maktül kaatilin hüviyeti üç dört gün tesbit nuo başlıca sokağına İstanbullu zarafetinin
edilemez. İlk muayenede sûnnetsiz ve gayri zevkiyle «Melek girmez sokağı» adrnı vermiş­
müslim olduğu anlaşılır. Siyasi bir cinayet ti. Bağçekapusunun devlet eliyle ilk temizliği
İşlemeğe gelmi$ bir anarşist olduğu zannedi­ Hicrî 1227 (M. 1812) yılında yapılmıştır. Bu
lir. Nihayet kendisini tanıyanlar çıkar ve hü­ yıl içinde Istanbulda bir veba salgım oldu ve
viyeti tesbit edilir; Etonyah Juliyos Lublik hastalık süratle yayılarak korkunç bir afet
adında, vaktiyle zengin iken sefaletin dibine halini aldı (B .: 1227 Veba Salgını). Hastalığın
düşmüş bedbaht b ir serseridir, istanbulun başlıca kaynağının başta Bağçekapusu iske­
muhtelif gazinolarında garsonluk, bulaşıkçı­ lesi gelmek üzere bekâr uşaklarının yaşadığı
lık yapmıştır. Nihayet içi 'hırsızlığa dökerken yerler olduğu nazarı dikkate aUnarak bir

n/group/merakediyorum
BAĞÇ£KAPlrSU VAKASI 1STAS-b Vi

gün i af ve k a ti bir e m irle b urslard ak i ka­ deşi İstanbul» g elip d ik ta tö r sad raz a m a ftfci.
yıkhaneler ve b e k ir odaları tem ellerine va- yotto b u lu n u r. A lem d ar P aşa d a Boğaz nazın
n nett y ık tırıld ı Şâllizjrfe A lnullab Efendi, Uzun İlacı Ali A ğaya h ay d u tla rın yakala m*,,
m eşhur tarih in d e şu şayanı dikkat îafsilfltı sini em red er. N azır A ğa b üllik bajılan m gön.
v eriy o r: «Vebanın şiddetine fisku "öna sebep dererek Islıra n c a dağını m u h asara e ttirir ve
olduğundan eşkıya roecmaı olan b ek âr odala­ sü rg ü n avı g ib i k u ş uçu rm ay ıp üç haydut i|e
rının yıkılıp kaldırılm asına k a ra r verildi; Şev­ ayağı kesilen köy lü yü b ir vad ide k ıstırır. Şid­
valin 18 inci cu m artesi günü kaym aknm paşa, d etli b ir m üsadem e ile h ay d u tlard an birini
m im ar ağayı ve ocaklıdan b ir m ik d a r zabıtan ölii ikisini d irf y a k a la rla r; b ir k etle İle m
ve nefer ve pek çok am ele ala ra k Bajjçekapu- tıaydutu sad ırâzaın ın h u z u ru n a arzederler
suna geldi, bizzat n ezaret ederek m im ar ağa Paşa, ih tiy a r köylüye: «A yağını kesen han.
amelesiyle Metek girm ez sokağım la ve k ay ık ­ gisi?» d iye so ra r, « d a h ay du tlard an birin
han eler özerlerindeki odaların cüm lesini b ir­ g ö stererek ; «B u id i' d er. B u nu n üzerine pa-
kaç saa tte yıktıinr. K aptan paşa da G alata ve ;a davacılara: İşte hasırımız! v arın hakkından
Kasımpaşa tarafındaki kalyoncu vc kalafatçı gelin! .’ d ed ik te n s o n ra d iğ e rin in Babkpaza.
eraziU odalarını yıktı. K ârgir han lard a olan rın d a katled ilm ek ü zere cellâde verilmesini
odalar boşaltılıp m ühürlendi. 0 esnada g erek e m red er. F a k a t, cezanın dâvact tarafından
tstanbul ve gerek G alatada yıkılan, boşa Kılan ta k d ir ve ta tb ik i o zam ana k a d a r görülmemi}
odaların bâzılarında vebadan henüz ölm ils o ldu ğ un d an h e r iki h a y d u t d a Balıkpazarında
kimseler bulundu, ken di kom şularına sokak­ idam edilm ek ü z ere cellâda v erilir. Mahltûm-
larda y ıkattırılıp kaldırtıldı. O dalardan, kim i Ear, e lle ri bağlı c ellâd ve y a m a k ları nezare­
yeni ölmiif, kimi hasta b ir kaç da fâhişe fi- tin d e siyaset y e rin e g ö tü rü lü rk e n kafilenin
karıldı», İkinci M ahmud, fuhuş ve rs z a le t y u ­ in c in e ta k ıla n dav acı k a rd e şle rd e n ayağı ke­
vası bekâr odaları yıkılan M elekgirmez Soka­ silen ih tiy a r B ağ çek apu su o da haydutlardan
ğında bir camii şerif y aptırılm asını e m re tti ve ayağının k a t i l i n i ark a sın d a n yaftalayıp:
ve Tju cemie pek m analı olarak «H idayet Ca­ — B re b u n u n e re y e g ötü rü y o rsu n ?: diye
mii» adı verildi. Şurasını da ehem m iyetle cellâdın satırın a sarılır. C ellâd köylüyü azar­
kaydetm elidir ki. B ahçekapustusım bu çirkin layıp s a tırın ı verm ey in ce köylti cellâda:
manzarası, yeniçeri ocağının lağvı arifelerin e, — B re m e l’u nl Sadırâzam efendim iz i^te
yani Ü çüncü Selim ve D ördüncü M ustafa za­ haşininiz, v arın h a k k ın d a n g e lin diye bunun
m anlarına İkinci MsJıraudun ilk saltan a t yıl­ k â rın ı bana sip ariş e tti diye b a ğ ırır ve hemen
larına rastlar. Haliç su rla rı tam am en deniz b ir bak k al d ü k k ân ın a d a la ra k e lin e geçirdiği
kenarında değildi. Sahil ile s u r arasın d a şerit kocam an b ir bıçak la ayağ ın ı kesen haydudu
halinde b ir arazi uzanm akta idi ki, b urada is orad a, h alk ın güzü ö n ü n d e p arça p arça edip
keleler, kayıkhaneler, kahvehaneler, bâzı tica­ boğazlar. D avacı k ö y lü le r in tik am ların ı alır­
reth an eler v e depolar bulunm akta idi. Daha k en c e llâ tla r ö b ü r h ay du d u ırg a t pazarına gö­
evvelki devirlerde, su ru n dışında tstanb u lu n tü rü p k atled erler.
b e k â r uşağı hayatı hâkim olm akla beraber. B ih l: c â b l Said V etayinfim esi.
Bağçekapusunda su r içinde k ib ar ve rical ko­
n aklan ve nam uslu ailelerin iskân ettiği so ­ BACÇEKAPUSU YANGINLARI — Bag-
kaklar görliîür <B.: Hidâyet Camii; Bagçeka- çekapusu, Istanbufu h arabezara çeviren M '
pusu Yangınları). yük yangınların çoğunda tam am en kül oîmu}
sem tlerdendir; m eselâ H icrî 1070 yangınında
BACÇEKAPUSU VAKASI — A lem dar baştan başa yanm ıştı; kendi içinden çıkmi}
Mustafa Paşa sadaretinde H. 1223 (M. 1808 j, iki yangın görüyoruz.
tstıranca taraflarındaki köyler halkından zen­ 1724 yangını (H icri 1136 Cemaziyülâhı­
gin oldukları rivayet edilen iki adam ı hay rın ın sonuncu günü) — B ir perşem be günü
dutlar yakalar, soyduktan sonra mal taleb idi; o zam an Bosna valisi b u lu n an Muhsinzs-
ederek birini işkence Oe katlederler, ihtiyar de A bdullah Pasa konağından çık tı ve yal­
olan diğerinin de b ir ayağını keserek rehine nız bu konak yandı ki, devrinin büylik ve pek
gibi alıp götürürler; o civarda havîi gpnaai ic­ güzel yapılarından b iri idi.
ra ederler. Ayağım kestikleri ihtiyarın kar­ 1750 yangını (4 Rebiyülevvei 1163) —

ht t p://groups .google. c<iı


\N 'SW U)P£Pİ.1İ
— 1795 . BAjîÇfiKÖV

A teş b ir p a za r gecesi a la tu rk a saa t 9 d a ş e y ­


varındaki mliKKcselcrdc ve O rm an F ak ü lte»
hülislâm M ehm ed Said E fen d in in konağın­ arazisinde am ele ve gündelikçi olm uştu. Hal­
dan; Çi*tı; v e keza y aln ız d ev rin in *n güzel buki, Köylünün a n ’ane ve seliKastyte te lif edi-
yap ıların dan b iri o la n bu lcoııak yandı. lcbilse ve evlerde g erek en tem izlik ve sade bit
ko n for tem in edik:bilse, yaz a y la rı için pan­
B A 6 ç£ K Ü Y — İstan b ul c iv a rı köylerin
siyonculuk HagçeküylUlere çok verim li bir İ£
dendir; B oğaziçindc B ü y ü k d ere'n in arkasında,
o lu r; civarının ta b iat le ta fe ti ve İyi menba
Topuzlubend ile B eylik ko ru a ltın d a geni} bir
«uyu ile. Bağçeköy m uhakkak ki gügel bir
vâdide. bu s a tırla rın y azıldığı sıra d a (M art d inlenm e y erid ir.
1951 ), 100 h a n eli v e ta k rib e n beş yüz nü fuslu
K öyün b ir ilkokuju v ard ır; fakat bu mek­
b ir köy id i; B ü y ü M e rc ’y e 6.5, K ilyos’a 13 teb i bitiren köy ço cu k tan içinde tahsile isti­
kilom etredir. E sk id e n b ir Kum bahçıvan ko­
d a tlı ve hevesli çocuklar S a n y c rd e bulunar.
rü iken Milli M ü cad eled en so n ra sek en esin in o rtao k u la vasıtasızlık yüzünden gidememek-
m übadeleye tâ b i tu tu la m a s t ile Y unanistana tedy irler.
gönderilen R u n ıla r y e rin e Selanik m u h acirleri Köyün ortasındaki moyda-
iskân ed ilm iştir. Y edi sekiz, ortalı ve iki k atlı tııınsı bir yerin etrafın d a kü­
birkaç ev ve bü yü k bu- kilise esk id e n hayli çük b ir cam i ıB. ; Bağçeköy
m am ur o ld uğ u nu g ö sterir; b o stan ları. b ir g a ­ Camii), köy ihtiyar meclisi
zino - m eyhanesi, y a n m d sk i Topuzlııbencti vc oılası, parkıınsı bir saha, Dö-
az ilerisindeki K am eriçe veya K am niçe m e n ­ m okrat P a rti lokali (eski ga­
im suyu ile b ir m esire y eri im iş. 1951 de 4 ni nof bulunm akladır; ihtiyar
to y kahvehanesi, 3 k üçü k bak k alı vardı, fı­ m eclisi adasının yanında d»
rını m u attal olup ekm eği B ü y ü k d ere'd e n ge­ bir yangın tulum bası, kanca­
ları ve ko rtu m u İtina ile m u­
tirilm ekte idi. Bu köyde k u ru lm u ş olan or.T.an
hafaza ed ilm ek te idi.
m eklebi son y ılla rd a ts ta n b u l Ü n iversitesine
Bağçeköy civan, yaban
bağlı b ir fa k ü lte h a lin d e g enişletilince, 1945
domuzu ve çu tlu k için avcı­
de köylünün e n v erim li arazisi b u m üessese ların uğrayageldiği yerlerden­
için istim lâk edihniş, k ö y lü n ü n elind e pek az dir. Eski kilise altın da ve Kil-
toprak kalm ıştı, öylesine ki h a lk ın ın çoğu yos yolu üzerinde bulunan
bahçıvanlığı b ırak ıp y o llard a. B fiyükdere ci­ çeşm enin k ö tü b ir ta lik Se

n i l g f c k ü y MPSCİdl
( .R e li m i H e şa ıl 8l>vlnçsı>ji)

m/group/merakediyorum
»/V cry.jv _ J796 — tCTAHGUl

bir bey itlik ma imim kitâbesı şu ­


du r

ç**jnwl olmuıju u m a n lif


harab

Ameliyat taburu eyledi lim ifr silah.


Seni? 1333

Köyün mezarlığı da köyün he­


men kenarında gene bı» yol üze­
rindedir: ki Kilvös'a doğru bir te ­
peciğe tırmanan bu yoidan Topuz-
lubendin kuş bakışı görüşü vc kö­
yün panoraması cidden lâtiftir.

B ibJ. : REK ve Ekrem Hnkkt Ay-


verdi Gcti notu BaSçrküyd<! Ayios Yeoryios kilİMsi harûbflpri, lOii
(Rpftim: llfijart Sevlnç&oy)

BAĞÇEKÖY — Ressam A hmed Ziya Bey da B irinci Suitan Mahtnud tarafından yapıU
merhumun 131S ıM. 1903ı resim sergisinde ın n olan bıı kem er, bazan bânisinin adı ile de
ieşhir edilmiş yağlı boya bir peyzajıdır. Bu arulır. Dr. Saadi Nazım Nirven «İstanbul Su­
satırların yazıldığı sırada eserin nered e, k i­ la n » adındaki eserinde Bağçeköy kem eri için
min elinde bulunduğu tesbit edilem edi. şu satırla rı yazıyor: t Mimari kaliteleri dikka­
Bibi.: Malûmat Gazetesi. te şayan olm ayıp h a ttâ basit olan bu su ke­
BAĞÇEKÖY BENDt — l E .: Eski Bend. m eri İstanb u l civarının en pitoreskleri ara­
Topuzlu Bendi. sın d a bulunup, b ir yandan B üyükdere vâdisi-
nin d iğ er ta ra fta n B etgrad orm anının arzetti-
BAĞÇEKÖY MESCİDİ — Boğaziçinde gi m uh telif m anzaralar arasında kendine mah­
Biiyiikderenin arkasında bulunan bu isim deki sus değişik şekillerde devam eder. Hakikaten
köyün mescididir. E skiden b ir R um köyü olup de. g erek m e şh u r çm ar ağaçlariyle süslü o
balkı mübadeleye tâbi tu tu la ra k Y un an ista­ güzel ova ve ağaçlı kaba ta ş yam açları tem a­
na gönderildiğinde Selanik m uhacirlerinin şa edilsin, gerekse B elgrad O rm anı yeşillik-

—— g ö îr adını ta ş ı y a n k lr g ır ta ü s e - canıl ittihaz- köy 9U kem eri, züm rüt tep elere asılm ış gil-
edilmiş ve 1946 da, köyün o rtasında meyda- m üş b ir ş e rit h alind e görülür>.
nımsı b ir açıklıkta b ir m escit in şa ed ilerek K raliçe V iktorya devrinin namlı İngiliz
kilise terkedilm iştir. edibesi Miss P ard oe da «İstanbul» adındaki
D ört duvar üzerine kirem it ö rtü lü kiiçük. eserinde, bu kem eri söylece tasvir ediyor ki
basit bir yapıdır, tç d uvarları kötü nakkaş aşağıdaki sa tırla r, İstanbul Ansiklopedisinin
elinden çıkmış gayet zevksiz bûkalfemun na­ aziz ve kıym etli dostlarından, bir ara H aydar­
kışlarla donatılmış ve çivi yazısını andıran paşa Lisesi Tabiiye Muallimi ve Eczacılığın­
peü bozuk ve acayip bir hat ile bâzı âyatı k e ­ da bulunm uş geçirdiği ağır bir hastalıktan
rime yazılmıştır. Kayda değer hiçbir hususi­ sonra İzm it1de ikaam et ederken 1859 yılı son­
yeti yoktur. Köylünün teb erru ları ile yapılan larında vefat etm iş N ureddin Bey tarafından
ahşap minaresi ancak dört yıl sonra 1950 de tercü m e edilm iştir:
ilâve edilebilmiş olup m inarenin dışı, 1951 tBUyÜkdere Çayırında kurulm uş yüksek,
M artında şerefesi korkuluğuna- kadar çinko zarif ve kadim b ir kem erdir. B uradan etrafa
kaplanmış bulunuyordu. çevrilen nazarlar eşsiz ve vâsi bir güzellik
BAĞÇEKÖY SC KEMERİ — Büyükde- karşısında kalır. D a f ve ova, kara ve deni2
re - Bağçeköy yolu üzerinde, Bagçeköyün ce­ orm an vc beyaban h e r yanda asitâne bir im ­
nubunda ve pek yakınındadır. Onsekizincl asır­ tizaç ile iratidad eder, mevkiinin derTh sükûtu

http://groups.goog le.o
^ s a u ııM ls i — 1797 BAfiÇELERÖNÜ SOKAĞI

fjıanzaraya hissedilm em esi imk&nsız bir ru ­ 80, bir tek kavi» fgozl daha bulunur, bu su ­
haniye! bahseder. retle yalnız bu noktada kemer iki katlı olmuı
«Sonbaharda TUrklercc p aüıcan meltemi dem ektir (Şose kemeri bu noktada katader ve
denilen bir mevsimde değism eksizin flm ali bu geni? gözün içinden gebert. Diğer kavisler
şarkiden esen rlizgâr Karariemzln korkunç dal­ (gözler) 6 m etre 14 santim . 7 m etre 27 san­
galarını g arb kıyılarına çarparken b u rad a can tim açıklığındadır. Kemerin boyu 420 m etre
çekişen b ir insanın m ütem adi ağ ır, d e rin in il­ 45 santim dir; yüksekliği 19 m etre 57 santim-
tilerine benziyen sesle r çık arır. Bağçeköy su dir. Kaidesi ikinci gözden aşağı 2 m etre 77
kemerinden m eydana gelen bu nıahuF diyapa santim dir, toprak üstü 3 m etre 23 santim, su
zunun tesiri tü y le r ürp erticid ir. galerisinin geçtiği y e r 2 m etre 43 santimdir»
«Bağçeköy su kem erim y u k a rıd i ta rif fE seıin Taksim S u lan bahsi).
ettiğimiz gibi b ir fırtın a lı gUnde gezm ekten Miss Pardoe’nun «İstanbul» unda İngiliz
ise m ünasip bir m evsim de ziyaret etm ek d a­ ressam ı W. Tl. B arllett’in yaptığı iki Bağçeköy
ha çok savanı tavsiyedir. İn san kuvvetinin, K em eri g rav ü rü vardır, biri kem erin uzaklan,
insan zekisin in b ir zaferi olan Bağçeköy k e­ um um i manzarası, biri de altından yol ge­
meri de yıpratıcı a sırla r boyunca hâlâ y e rin ­ çen göziln resm idir; um um i manzara yanlı;,
de durm aktadır. F a k a t h er b eşer işi gibi o da bu kem ere aid değildir. Uzun Kemer’in resmi
Um değil, h arabiy ete nam zettir. Muazzam ta ; olup altına sehven Bağçeköy yazılmıştır.
inşaat zam anın dişleriyle, havanın itıkâlâtiyle
ağınmış v e gevşem iştir. Y arık lara dikenler, BAHÇELİ — tstanbulun eski gedikli mey­
sarm aşıklar kök salın ıştır. B ir ta ra fta koca h anelerinden biri olup Çaylak Tevfik merhum
çınar h e r b a b ar yeni b ir tazelik gösterirk en •M eyhane yahut İstanbul Akşamcıları» adın­
diğer ta ra fta b eşeri âbid e yıldan yıla zayıf­ daki m eşhur risalesinde bu meyhanelerin bir
listesini v erirken «Bağçell» yi evvelâ Balat
lamakta, çökm ekte, muazzam kem erlerin e ha
m eyhaneleri arasında gösteriyor, [akât aynı
rabıyetin M eri hakkedilm ektedir.»
eserde birkaç sahife sonra, akşamcısı çok olan
A rkadaşım ız m im ar v e ressam Reşad
m eyhaneleri sayarken Samatyayı da kaydedi­
Sevinçsay’un refak atin d en m ah ru m kalm ıştık;
yor. H er iki sem t pek ay k ın , Tevfik Bey de
bıı târih! ese r h akkında aşağıdaki s a tırla rı y i­
dikkat ve hafızasına güvenilir m uharrir oldu­
ne ansiklopedim izin aziz do stu kıym etli bilgin
ğ una göre bu k ayıtların birinde b ir tertip
Dr. Saadi N azım ' N irveuin «tstan b u l Sulan»
hatası olduğu m uhakkaktır. Bağçeli'nîıı Sa-
adındaki güzel eserin d en alıyoruz;
matyada da Balatta da y e ri tesbit edilemedi.
«Topuzlu B end, V alide B endi ve Bendi
~ — Biluiikada.
akıştan esnasında bir t;ı^m katlTKilar 13a İcatl-' m u İ3k d e 5e ltitî~ s o fa k ia rm d ;u ıd ır. 1384 Bo------- =
lir; Birinci Sultan M ahm udun Bağçeköy Ke­ tediye Şehir R ehberinin 32 num arası harita­
m eri yolu ile Acıelına mevkiine gelir. sında K aptannuri Sokağı ile Al bayrak Sokağı
«Bağçeköy su kem eri B üyükdereden Bağ- arasında gösterilen bu yol, yerinde Mehmet­
çeköye giden şose üzerinde ve bu köyün ce­ çik Sokağı A lbayrak Sokağı arasında uzanır'
nubunda dır. K em erin 20 sivri kavsi (gözü) (M ehmetçik Sokağı adı geçen rehb er ha­
vardır; daha geniş eb'adda, açıklığı 7 m etre ritasında, iskeleden gelindiğine göre sol ta-
- 3J>oJ*a

HBgçFİtü; Sa kenmri
(RGKİftu Ur. S. N. Nlnr«u>

om/group/merakediyorum
dA< O K U HAM A.': 1798 — ÎST a N BC L

ra fU g ö sterilm iş o lu p sokak le v h a ları a s ılır­ BA ĞÇELİ HAMAM — ReyoğUıncU. Is.


ken h e r h ald e h o ş olm ay an h a ta la ra düşül- t ik la i C ad d esin de, k e n d i a d ın a n isb elle isim-
m ü îtû r/. M e hm e tçik Sokağı kav u şan ın d an yü- le m ü riln jiş s ak a k iç in d e d ir k i, k ü lh a n kapusu
rijn diig û ne g ö re b ir a ra b a ra h a t goçetolncek c ad d e ü zerin d e o lu p e k se riy a kep en gi inik
g e n ç lik te olup so la d o g n ı h a fif b ir kav is ç i­ o la ra k d u ru r B elediye K ü tü p h a n ejin d e Mual­
zer. A sfalt dö kü lm üş o la n sokağın ik i k e n a ­ lim M. C evdet m e rh u m u n v akıf k ita p la rı ara
rın d a kısm en k aba taş d öşeli, kısm en asfalt suıda tm lıınan ve P irin c i M ahm ud devrinde
d a r yaya k ald ırım ı va rdır. tanzim ' »dilm iş olan İsta n b u l h am am ları u « -
Sokağm sağ başında bagçe d u v a rı p » r, rtn e bir d e fte rd e bu Bağçell H am am da bu­
m aklıklı. p a n ju rla rı beyaz boyalı iki k a tlı a h ­ lu n d u ğ u n a giirc, yapı ta rih i o la ra k Onyedinci
şap t i r köşk, yan ın da y in e bzğçe iç in d e iki a s ır s o n la n ile O nsekiüinei A sır h a jia rı gös.
katlı ahşab b ir köşk. o n u n yfm ında d ö rt k atlı to rilçb ilir. K arşısın da, cad de ü re rin d e b u lu ­
A nadolu K lubü; so] ta ra fın d a klilbtin .yüksek n an Ilüseylııaga eaınii vakfiyesini te ftik im­
ted kafesli te a is ko rtu vard ır. k â n elde edilem ed i, ham am ın inşası cam iin
Sokağın sol başında beyaz boyalı. G iriş y apısına b ağ la n ırsa O naltıncı A sır s o n la n ı»
■ kâp usu m erdivenli, b ir yan cep h esi k a g ir ta- k a d ar g id ile b ü ir, H am am ın yapısı m üteaddit
ra ç ah üç k atlı ah şa b b ir köşlt v a rd ır. D aha ta m irle r le h ayli d e ğ işm l; o lacaktır, zira ya­
ile rid e d u v a rla rı d e m ir p arm ak lık lı, bahçeli, p ısın d a n da inşa ta rih i tah m in olunansa dı.
ik işer katlı m am ur ah şa b k ö şk le r sıra la n ır. Y ukarıd a z ikred ilen d e fte rd e iki n e fe r müs
Volıın iki fcenarj a ğaçlarla te zyin e d il­ la b d c m i olduğ u kay d ed ilen bu le k hsmarû,
m iştir. A lbayrak Sokağı kav uşağı sağlı sollu B eyoğlu s em tin in im a rı b ir asrı b ile dold u r­
bagçeierdir, Peşke} Sokağı b ir döryolağzı y a ­ m am ış o ld u ğ u n a göre, e tra fı k a b irlik bahçe­
parak kesilir. Bu sokağın levhası, g ö rü lem edi lik, m ü şte risi az b ir ham am id i. B u satırla rın
(Şubat 1960). Hakkı Göktürk y azıldığı sıra d a ise (1951), B ağçeli H am am ci-

ftu&çeköy Sn kem en
1W. ||. R»N(rtıM«iı o ^ . Çakaloz «fi it«)

http: //groups.goog le.com>


A.VSİKU3PEDISİ — 179» — B fcC Ç IV A S lA It

varı nüfus kesafetinin fazla ve bekâr takımı­ BAâÇELİ KAHVF. SOKA&I — Kumka-
nın d* çok bulunduğu b ir sem t haline gelmiş­ puda Çadırcmhtnctçclebi Mahallesi solakla­
ti; İçinde, n a tır ve dellâfe. yazın B, kışın 10 - rındandır. Gcdikpaşa caddesi ile B lltpaşa yo­
12 kişi çalışmakta idi: cam sıfcmıyacak kadar kuşu arasında, iki arabanın geçebileceği ge­
iş yapıyor d e m e ttir. H am am ı, İstanbul A n­ nişlikte, kaba taş vdög*U, ortası kanbur. yaya
siklopedisi adına gören O sküılartı Vâsıf Hoca kaldırım ları çimentodan b ir aralık sokaktır.
aşağıdaki n o tla n tevdi etm iştir: <1 kapu nu­ Bâlrpaşa yakugu kavuşalı kaşesinde dörder
marasını taşıyan Bagçeli Hamam . V ahan is ­ k atlı iki k ârg ir ev ile lld kenarında araların­
minde b ir E m e n in in ta h tı isticarındadır. İkin­ da b ir arsa bulunan üçer kaili kâgir evler de
ci Abdültıamid d ev rin d e R agıp Paşa Rum eli um um iyetle g ayri möslim aileler oturm akta­
Hanını yap tırırk en ham am ı da m ülk edin­ dır. D ükkln olarak b ir kunduracı v ardır iŞu-
miştir. hâlen veresesinden Cem al B ey ism in­ bat 19BO).
de bir zata ait imiş, C am ckân kısm ında sağlı H akkı Göktürk
sollu soyunma sofaları, iis t k a tta da soyunm a
odalan vardır. M üşterilere, d iğ e r ham am ları BAfiÇE SOKAĞI — Kuzguncuk solak­
mızıla olduğu g ibi çam aşır koym ak için boh­ larındandır; icâdiye Caddesinin bitiminde sot
ça verilmeyip d u v arlara m untazam ask ılar y a­ koldadır. 1834 Belediye Şehir Rehberinin 27
pılmıştır. Soğukluğunu» sağında ik i temizlik num aralı haritasında Ayçiçeği Sakalından
hileresi, solunda d a iki göz ayakyolu vardır. başlıyan Bahçe Sokağı, yerinde, Ayçiçeği So­
Asıl hamam kısm ında ise, sağda iki halvet kağı, Sim itçitâhir Sokağı ve Bozdağı Sokağı
vardır, karşı duvar ve sol du v ar boyunca da ile yaptığı dört yol ağzı ile isimsiz b ir patika
9 kurnası bulun m ak tad ır, ortad a m u statil şek­ arasında uzanır. Bafçc Sokağı İle bir dörtyol-
ağr.ı yaparak kesişir. İki araba geçecek ge­
linde k ü tiik b ir göbek ta ş ı vardır» .
nişlikte, sağa sola kavisli, yarısı k atataş da-
B afçeli H am am ın İstan b ul tarihçesinde
şeli ve y a n sı to p ra k bir yoldur. İkişer üçer
şirin bir hâtırası vardır: Rumî 1306 lkincikâ
k atiı ahşab ve kâgı'r evleri T ü rk ve gayrimüs­
nununda (Milâdi 1890) Tiirkiycye ilk d efa ola­
lim aileler m eskenleridir. Sağ kolda çukurda
rak gelen Japon bah riy elilerin e b u hamam
k alm ış iki g âgir evin ikinci hatlarına sokak­
tahsis edilmiş, Jap o n gem icileri, b urad a, izaz
ta n b irer beton köprücükle girilir. (Şubat
ve Ücram g ö rerek m eccanen yıkanm ışlardı.
1960).
Bu ham am ın dış resm i, civarındaki b in a­ H ık tu G ftkttrk
lar yüzünden yapılam adı; içerisinin resm ini
yapmak ve p lâ n ın ı çizm ek için gönderilen b ir BAHÇIVANLAR — İstanbul Bağçıvan-
ressam - m im ar arkadaşım ıza da ham am sa­ larm ı, Müslim ve Gayrimüslim, vüzera ve
hibi m üsaadede bulunm adı. B ir şehir k ü tü ­ kübera saray ve konaklarının tağçelerinde ça­
ğünü tesbit e d erk en asil ve necip feragatim i- lınanlarla şehir İçinde ve sur haricinde ve şe­
îtn karşılaştığı bu m ânâsız hoyratlığı bu k ü ­ hir etrafındaki hostanlarda işleyenler oîınak
tüğe esefle k aydetm ekten kendim izi alamadık. üzere iki sınıfa ayırm ak mümkündür,
Konak ve saray bağçelerlnde çalışan bah­
BAĞÇELtilAMAM SOKALI — B eyof-
çıvanlar, um um iyetle bekâr uşağı olup efen­
lunda K atipm ustafaçelebl m ahallesinde, İs­
dilerinin kefaleti altında bulunurlardı ve is­
tiklal Caddesiyle A hududu sokağı arasında
tisnasız, o kapunun arabacısı, seyisi, ayvazı
uzanan b ir dirsekli -küçük bir ara sokaktır.
gibi sair m üstahdem leri ile berabor kendi­
Adını, üzerinde bulu n an 1 kapu num aralı
lerine tahsis edilen bir yanaşma odasında ya­
Bağçell H am am dan alm ış olup kayda değer
tıp kalkarlardı; kaplılarından çık tık lu i veya
bir hususiyeti yoktur.
çıkarıldıkları takdirde ete yeni bir kaptı bu­
BAfiÇELt HA.V — F atih te bir b ekâr ha­ luncaya k ad ar b ir bekâr banında kalırlardı.
nıydı; Onaltıncı A sır yapısı olduğu söylenir­ Bostan ve bağçe işleyenlere gelince, fili-
di; 1310 dalti büyük j.elztlede kısmen yıkılar, yükselirin sair esnafı gibi gedik usulüne t a b i
seri kalan kısmı d a bilShara yıktırıldı. Yeri idiler. Çedik sahibi bahçıvanlar, bostan vc
tesbit edilemedi. bütçelerinde çalışan bekâr uşaklarına keli)
S airo T u r g u d A k U tm o l olduktan maada, yanlarında çalışan yanaşma

/group/merakediyorum
3AÖÇTVA.VI«t5 — İSOO — tStA N B Ü L

ve ırgatların sayısı da bagçe ve baştanlarının lığı tarafından tosbit «Üten narhtan fazlası­
büyüklüğüne güre tesbit ve tahdit edilmişti. na sebze ve meyva salam tyacaklardı.
Gedikli Bahçıvanlarda, Istanbulda, pirleri ve Bu. usulT devlet vergi Blaleralnin ve Ter­
yiğitbaştlaı? ile bir esnaf loncası halinde top­ sane teşkilatının esaslı Islâhına kadar devam
lanmıştı ve bir de. hükümet* tarafından tâyin elti.
edilen «bagçtvanlar kethüdası bulunmakta idi. İstanbul Ansiklopedisinin aziz ve muh­
Devlete verdikleri vergi de Tersane! âmîreye terem dostu Vâsıf Hoca merhum «Bağçeler ve
tahsis edilmişti. Gedikli bahçıvanların vergisi BağçıvARİar» hakkında 1946 yılında şu notlan
Tersaneye senevi beş yüz nefer Imdadiye ola­ tevdi etmiş İdi'
rak tesbit edilmişti; yani Tersanede daimi
olarak çalışan beş yüz ırgadm temini bağçı- «Fakir ve orta halli kimseler bahçeleri­
vanlara tahmil edilmişti. Bu ırgatları kaptan nin vüs'alm a göre en ler.iz olan sâilerinin se­
paşalık tutar, onar para ürerinden yevmiye­ meresini iktitaf etmek ve ekt.'klerini biçip ye*
lerini de bahçıvanlar kethüdası toplayıp m e­ mek üzere biraz nâne, tere, dereotu, mayda­
noz, salata, tu rp e k e r hele akşam yemekle
muru mahsusu marifetiyle ırgatlara dagitırd»:
rinde bir ağacın altına çoluk çocuk toplanıp
beş yüz nefer irgadm senelik yevmiyesi 88,500
neşvünema bulanlardan toplayıp miskler gibi
kuruş tutardı, Fakat bağçıvanlardan Tersane
koka koka taze taze yerler. Yerleri daha bü­
iradiyeslnjn tahsili daima sızıntılara yol açar
yük olup zahm ete katlanırlarsa domates pat­
idî. Zaman zaman bahçıvanlar «Tersanemiz
lıcan» kabak, biber, salatalık ve emsali sebze*
vardırL* diyerek İstanbul KadıJıgü tarafından
lerden de m üstefid olurlar. Konak bafçeleri
konulan narha riayet etmezler, meyva ve seb­ sahiplerinin îstilaatı mâliyeleri de müsait ola*
zelerini narhtan üstün fiyatla satarlardı. Bağ- cağından b ir bağçıvan tutarlar, evvel emirde
çıvanlar kethüdası tarafından tersane imdadi-
bağçenin tarh ve tanzimi1şart olduğundan ha­
yesinm tahsili de hayli güç bir iş olduğundan
vuzlar ve kuyular kazdırılır, fiskive. ve sakız
gedikli bağçiY&nterâan bantenna da hakiki-
dolapları kurulur; çiçekler sulanır» mevsimi­
lea gadrediîdiğt m uhakkak idi, H icri 1242 ne göre aşılar yapılır, güzel ve nadide meyva
(M. 1826) yılında, bugünkü mânada belediye­ ağaçları dikilip m eyvaiar yetiştirilir; m üna­
ye doğru ciddi bir adım atılarak b ir ihtisab sip bir mahalle kam eriye yapılır, ortaya bir
Ağalığı kurulur iken ve bîr nizamnamesi tan ­ lâmba asılıp geceleri oturulur. Bagçe de bü­
zim edilirken bağçıvanlarm Tersane imdadi- yükse her nevi sebze yetiştirilir, sepet kol­
yesi de esaslı bir şekilde tesbit edildi, Istan tukta sebzeci d ü k k â n a gidip gelmek külfeti
bulun dört kadılığında (tstanbul, Galata, Ey- ortadan kalkar ve çiçeği burnunda sebzeler
yub ve Üsküdar kadılıklarında) kayıtlı ne ka­ y erier B ir de hususî çiçek foağçeleri vardır ki,
dar gedikli bağçıvan esnafı varsa, bağçıvan- envai çiçekler yetiştirilip çarşıda, pazarda ve
lar kethiidssiyle beraber İhtisab ağalığına bağçede satılır, sahibi bilgisi nisbeiinde isti'
çağrıldı. Tersane tmdadiyeleri olan 98,500
fade eder.
kuruş bağçe ve bostaniannın büyüklüğüne ve
B ağçırantar T0rk, Ermeni, Rum, Bulgar
dolayısiyle gedikli bahçıvanların servet ve
olup e k se riy ^ b a ğ c ıla rd a olduğu gibi Arna-
kudretlerine göre aralarında b ir su reti âdilâ-
vutlardadır. Çiçek bağçelerinin kısmı âzami
nede taksim edildi: ve senede dört tak sit ile
R utnlar elinde gibi bir şeydir*.
bu parayı kethüdalarına teslim etm eleri teb­
liğ edildi; bundan gayrî kendilerinden h e r ne Rind ve külhanj şairlerimizin kalemlerin­
isim altında olursa olsun gerek para gerek den çıkmış ve esnaf güzellerinin şânında ya­
sebze veya meyva taleb edilirse verme­ zılmış «şebrengi* namı ile m aruf manzum ri­
meleri ve taleb karsısında kalırlarsa h ü ­ salelerde ve yine esnaf gürelleri üzerine ya­
kümete şikâyette bulunmaları bildirildi. Bah­ zılmış destanlarda bağçıvan güzellerine rast­
çıvanlar kethüdası, her taksiti toplayınca ih­ lanamadı'; fakat he*el ve mizah yollu birkaç
tisab ağalığına yatıracak, ihtisab ağalığı (be­ şey görüldü. Meselâ Süruri, meşhur hezeliya-
lediye) de bu parayı tersaneye (kaptan paşah- tın d a :
, ğa> verecekti. Buna karşılık, gedikli bahçıvan* BûRçıvamn o$!u k im b i r genç İr isi t i z e d i r
lar da, m e v sim in e , g ü n ü n e g ö re , ihtisab ağa­ {•fisteriib doltnn kaba£ırt s i k i h i toû ko y u u g arf

http://groups.google.coi
A >srK U )PE W 51
— ıso ı — BAĞCIVA-VOûUî

diyor. Abdülâıiz veya İkinci Ahdülhamld dev­ U r çift kundura verdi. Muhakemesi esnasın­
rinde kilem e «tınmış olduğu tahmin edilen da b a ta n ın müdavimleri tarafından Aa çok
.Reşid Efendi Hezeliyatınm Ş e rh i, ismindeki vardım gi$rdfi; ortada namus müdafaası oldu­
el yazman risalede dc şiiylı? b ir fıkra vardır: ğundan maktOt yanaşma Hrislo da nuıhttinde
■P etro derlerdi. Yedikule dışında b.ıgçı suiahlâk ile tanınmış bulunmakla bir veya bir
vıfun ogtu gayeti» dilber urunı oğlanı iıii. Be- buçuk senelik bir mahkûmiyet ile kurtuldu;
d^tanS Mehmed Beyefendi k i Tavukçu deyu müddeti mahkûmiyetini doldurup çıktığında
mülâkkabdır. agnıyadaıı Â sir Efendiye b ir na­ kısa bir müddet ayni boatanda çalıştı, fakat
dide silnbül soğanı ile b ir gül [itlanı gönderir, mahpushanede iken esrar keyfine müptelâ
bu Petro civan eliyle. Resid Efendi merhum olduğundan hem safiyeti ahlâkını hem de 1a-
o gün konakta imfe, şu beyti söylem iştir. râveti hüsnünü kaybetti, giderek M neber-
düşan arasına karıştı, vak'adan üç beş sene
Gftrnb Tarulmt Mehmedln yeni atmB sunbölütıü
0 M KIM * eln*H MHltmoç HMdım kâk&liinB sonra bir gece Galatada b ir balosun kabusun­
da dilenirken gbrdüm, yüzünü kara ve müh­
Bu beyit dahi giil iç in d ir: mel b ir sakal çevirmiş, saçı sakalına karışmış,
SüonP j ; ı t , Kiimii.ş baldır, ây ine slnei pâkl m eşhur Bağçıvanoğlu olduğuna <m U n gahil
fi)}4 w ıo ğ giiltta adını Itrn tlrım « civ an P c ln k i» . isterdi, yirm i iki yirmi üç yaşlarındaki genç
kırkını aşkın görünüyordu; aradan yarım asır­
BACÇTV'ANOĞUi — 1890 - 1895 arası lık b ir zam an geçtikten sonra bize Bağçıvan-
Langa'da güzelliği d illere destan olm uş bos­ oğlunu hatırlatan ve tstanbul Ansiklopedisi
tan yanaşması b ir B ulgar gencidir; o devri için bu satırları yazdırtao. evrakı perişanımız
yaşaroüj ve çok zengin h a tıra la r bırakm ış olan arasında sakladığımız cinayet mahkemesinin
Üskttâarlı Halk Şâiri V asıf Hoca bu gencin o zamanki gazetelerde intişar etmiş b ir ilânı
adım İvanço olarak, hatırlıyor, ve «genç irisi, olm uştur; h a ttâ bu gazete elime geçtikten
onbeş onaltı yaşlarında, soyunupda meydana sonradır k i Ü sküdarlı kâtip âşık Hâzinin bende
çıksa nice Labayiğitleri vücudunun sıh hat ve bulunan mecmuat eş'arında bu Bağçıvanoğ-
kuvvet laşan güzelliğine im rendirecek, desteye lıı için yazılmış bir manzume bulunduğunu da
çıkabilecek pehlivandı, b ir koca prasa küfesi­ tah attu r etlim , Genç Bulgar yanaşmasının adı
ni sırtına alınca ta n a mı demezdi; rindi b! resm! ilân d a d a Jvan diye yazıldtğı halde Razl
perrt âşıkları saçının telleri kadar çoktu; gü­ m erim m bu n ıı Y u v an diye telâffuz ediyor;
zel yanaşmayı görmek için kibar ve ricât takı­ manzume şudur :
mından dahi bostana gidenler olurdu; bostan-
Râhl revanim idi, İİze civanım idi
da yer yer İşret sofraları kurulur, tvanço da Çelipâ&ı sinede, Bıılftar Yuvfintnı idi
ortalıkta pervane gibi dolaşıp tü rlü cilvelerle
şakilik ederdi», diyor ve hazin akıbetini de Allı ıfOllfi mintanı, batcm aın fettanı
Luı^adakl bostanı keskiin, eyvânun iril
îöyleee anlatıyor: «Güzelin düşm anı çoktur
Setler; bir gece bostan d a yatarken ötedenberi Patnr kuşak kehueee yaraşır mı o gence
kendisine karşı kütü efkârı bulunan yine ayni çabalar kecitriace âbı hajTİııım idi
bostanda yanaşma ve yine Bulgar milletinden Ayak yalın baj kabak o «btelhn el ayak
Hristo adında bir adam ı kama ile cerh ve kati Balcık İflnde bfera bak mbbâz devimin îdi.
t {Irar etti; kaatll oğlanı tam iki ay sonra Katmer sBnMU kâkblâ yanakda bjjinr gölü
tabanca dağlarındaki orm anlarda korucular YUsde htcAbın tülü bir cnıuvflMinı İdi.
yakaladı; yaranımız ile Belgradcık köyüne git­ Gerroâbtl sefftde, £ehî güntf cefâde
miştik, oradan geçirdiler, gürdüm. Cinayeti Refik rihl v e ttd e a bağgıvânım idi.
müteakip poturunu dahi ayağına çekmeden
Günlüm eıııhUcı İdi, derdim İlâcı Mİ
l*r iç donu bir gömlek, yalınayak başı kabak Bâşnnıa U et İdi genci dlvAmn İdi.
firar etmiş, iki ay orm anlarda « t, kök yemiş,
üstündekiler de lim e lim e döküldüğünden ilân da şudur: «Lângada Bulgar Hris-
Meta çini çıplak b ir hâli vahşetde idi- Bel- tom ın Çıngıraklı Bostan denmekle m aruf bos-
gradcık kfiyii m uhtarı Vasi! Efendi çocuğa tanında mukim yanaşma Bulgar milleGnıten
şadı, çamaşır i l e bir potur, bir y e i e k , bağına ş ib ı emred, genç irisi pehlivan yapılı, uzun
bir fes, yarılmış, kan içinde ayaklarına da bpyltı, sobu çelırell, eımer, kara kaşlı k«-

T\/group/merakediyorum
i,ç ıv * :,-.5 l i ' ' Kevork Efendi) — 1802 — ISTA-VBCt

ra gözlü, âdeti burunlu tvsn reledt Toşef mûruz kâifrîiştır. 1837 de Ueâlk Hâtûn ismin­
mezkûr t»s;ıııda y a n ım a yine Bulgar mille­ de Hasköylü bir kızla evlenmi^ir. 1839 da,
tinden 22 yadında Hristoyu bıçak ile cerh ve bütün Rumeli varidatını Hazîneye teslim aden
katilden munıın olup hali firarda bulunmak­ Rumeli Kumpanyasına direktör tayin ûhnu$-
la her ne mahalde ttşhisj mümkün oldukta tur. 1B41 de, yangın mülâhazaslyle ve kendi
derdesti babında ilin olunur* sühsî masraTı ile, hükümetten müsaade alarak
Yeni Kapııda Kumsal Sokafcjnılan ftostana git­
BAÛÇIVANOfiLlt ıKcvnrk Efeliclll — E r­ mek için kaleden yeni bir kapı açlım uftır ki
meni kaynaklarında Bardisbanyan (Bahçıvan- ’-tçerj Yeni K apu olsa gerc-klir. 1842 de, Yeni
yani vc bilhassa Kevork Amira Papatyan na­ Kapu Ermeni Kilisesinin inşaat müsaadesini
mı Ue maruf geçen asrın meşhur sarrafların­ almış ve maddi cihetten yardımda bulunmuş­
dan ve seçkin devlet ricalinden, Annesi tara­ tur. 1843 de, Kumkapu Surp Aatvadzadıiji ki'
fından sarraflar kethüdası Tarpiyan Mardiros lisesine mütevelli tayin olmuştur. Aynı yıl,
Amiranın lorunu ve Kumkapu Surp Astvad- Yedikule Ermeni Hastahanesinln kapanını*
zadîin kilisesi hayırhahlarından papazoğlu Ce­ olan mumhanesmi 40.000 kuruş sermâye ko­
vahirci Haçatur Ajjamn (Slümü 18481 oğludur. yarak yeniden İhya etmiştir. 1651 de İradei
Papazyaa soyadını, kendi ifadesine göre, Eğin­ aliye ile Maliye Hazînesinde TahsıUt Mecll*
ti keşiş Haçaur’dan alınıştsr kİ btı şahsın da sine âza tayın olmuştur. 1653 de Malîye Mu*
pederimin büyükbabası olinası kuvvetle m uh­ hasebat Komisyonuna â z â seçilmiştir. 18S6 da
temeldir. Zira mezkur rahibin, Keçecizade h - Şirketi Hayriyenin teşekkülüne iştirâfc etmiş
zet Moila’nın (1750- 1830) hatıratında, pederi ve vasiyetnamesine göre onyedı sene, otobi­
Konya mevlevilerlnden Mustafa Efendi (do­ yografisine göre ise onüç sene td a re Meclisi
ğumu 1720) ile birlikte İstanbul’a gelmiş ol­ âzalığında bulunm uştur. 1859 da, yeni hazır­
duğu kayıtlıdır. lanan Erm eni cem aatının Nizamnamesini t et*
Kevork Efendi, vasiyetnamesindeki kay­ kik eden heyete dahil olm uştur. 1060 sırala-
da göre 181)7 yjlı Haziran ayında tstanbulda
rrnda, Y edikule Erm eni Hastahanesine ve Üs­
dolmuştur. Aynı kaynağa güre, onbir »ene küdar’ın Selâmsız sem tinde bulutu n Patrik
kadar mektepte ermetıiee ve tUrkfe okumuş­ Nalyajı'ın (1701-1764) su vakfına mütevelli
tur. Otobiyografisinde ise 12 yaşında kuyum­
seçilmiştir, 1861 de de Sarraflar Kethüdası
culuğa meşgul olduğu kayıtlıdır. Bundan son­
olmuştur; ayni tarihde kendisine mütemayizi
ra bir müddet tülbentçilikle iştigal etmiştir,
s in i rütbesi tevcih edilmiştir. 1863 de Kum-
17 yaşında iken pederinin Çuhacı banındaki
kapudak: Surp H anıtyun kilisesine B0.000
od astınla cevahircilik yapmağa banlamış ve
kuruş vasiyet etmiş ve bir kısmını da Bdemij-
elde ettiği bir miktar sermaye ile Haeıyan
tfr. MezfrÖr kilisenin bahrisinde kabrini de
Parseh Aga ile ortak olarak Edirneli sarraf­ hazırlatmış ve kimse mâni oimasuı diye Sa­
larla poliçacılık yapmıştır. Bilâhare, Sebuhojjj-
ray’dan da «buyu­
lu Haeıyan Mıkırdıç Ağanın (1796 - 1856) oda-
ruldun temin e t­
sının direktörlüğünü ifa etmiştir. 1829 da
miştir. 1865 de, ih­
Kumkapudakl Ermeni Mektebine nazır tayin
sanı Şâhane ile ulâ
olunmuştur. 1B34 de Edirneli Bağçıvanoğlu
Avediü Aga (1804 - 1904) ile, uzun müddet rCitbesiyie t a l t i f
devam eden bir şirket kurm uştur; Bağcıva- edilmiştir. 1866 da,
noğlu soyadı da hu şahıstan kendisine intikal .tfallye Hâzinesin­
etmiştir. Bu şirket Hazine Müdürlüğü ile il­ de Divanı Muhase­
gisi olan İslerle meşgul olmuştur. Aynı yıl, bat âzası tayin
sarraflar esnafının İkinci sınıfına yükselmiş- olunmuştur. Aynı
tir. Mezkûr tarihte, Rarphanej Âmlrede, Ni­ " yıl, şahsi dostu
zam Mahkemesine iradei Seniye ile âza tayin MUlhst Paşüıujı hi-
edilmiştir. Müteakiben, Hazînece taahhüdleri mayeBinde, Emni­
kabul olunarak sarraflar esnafının birinci sı­ yet Sandîğuıın ku­
nıfına terfi etmiştir. Fsltal bir müddet sonra, ruluşunu tahakkuk Bü^çıvanaîEu Kavorfc Bey
sarraflar esnafının lâğvı iic biiyük zararlara e t t i r e n bı;- (R esim ; Nezih)

http://groups.google.con
AS*SIKJ.OPO>ISt - 1803 — BAĞDAD FETHİ DONANMASI

lıca şah s iy i olrou* ve biraderleri Mıkır- zendclcridendir; bilhassa taksimde hüner sa­
diç ve Obaımes Efendi Papazyanlara kefalet hibiydi. kendisinin de besteleri v a rd ı; şiirle
te bubınarak. birincilini m ildür ve İkincisi­ meşgul olmuş ve «Şehri» mahlâsuıı almıştır,
ni de sând& emini tayin etmiştir. Sermaye (lemen bütün Ömrünü Ümml Sinanzâde Ha-
koyanlar roeyanında da. Midhat Paça <50 altun) sanefendi tekkesinde geçirmig ve um anının
ve paşa ve Viyana Sefiri olan Sadullah Bey* bu meşhur şehrinden inabeı almıştır. Hicri
den r20 alt un, sonra on altım la Kevork Efen­ U tO ıM. lüM ) sonlarında ölmüştür Silim
di gelmektedir. 1867 yılı Hazira n-Temmuz ay­ tezkiresinde Bagçsvanofclu Derviş Alî'nin şu
larında Abdülâziz'in Avrupa seyahatinde SuU rubâui kaydedilm iştir:
fana refakat edenler meyanında bulunmuştur.
Bİx M f,v(edti aşkdû Ştbâ citf'a kafiniz
Bu sıralarda, Sadırâzam Fuad ve Âli Pa­
BU raketi ftnâ İçre bugün »&ht (ikiıut
şalarla diğer Devlet ricalini. YcnikapıTdaki
Nimlylr Mıe ( ( id ki iman «Udiler
yalısında hir pazar akşam ı yem eğe dâvet et- K alıid e Bfvîm In n d rı bi ktvııji
İniştir. Yerli ve AvrupalI m usikişinasların iş­
tirakiyle büyük resm i kabul olm uş ve sokak* BAtDAl» CADDESİ — (B .: Bafcdad Yo­
Iar donalılm ıştır B ir m üddet sonra da, Sadi- lu ve Caddesi).
râzam Midhat Paşa’ya ve yin n id en fazla diğer
RACDAD FETHİ DONANMASI — On
vükelaya. ÜsküıUrda. Tophanelioğlundaki köş>
yedinci Asır ortalarında, Dördüncü Murad’ın
kûode yine b ir Pazar akşam ı ziyafet vermiş*
im paratorluk tahtına cülusunun tezine, Bağ­
tir. Yeniden büyük şenlikler olmuş v e misa~ da d t nmUların eline geçmiş ve bu şövalye h ü­
Erleri gece saat beşe k ad ar köşkte kalm ışlar­
küm darın hem en bütün devri saltanatı İran
dır. harpleriyle dolmuş, Bağdadın g eıi alınması
d Ocak 1877 de. Midhat Paşa’n ın Erm eni
isteği. Anadoluda ve Rumelinde, Türk camia­
Patrikhanesini ziyaretinde* Kevork Efendi de
sının h e r ferdinin kalbinde bir aşk heyecanı
davetliler ve n u tu k irad edenler arasında bu­ ile yaşaülmıştı. Bu arada tstanhulhılann gön­
lunmuştur, Aynı sene, Yenikapıda, Ermeni- lünde de, Bağdad. hasretle anılan U r isim ol­
ler arasında tedrisatı inkişaf ettirm ek gayesi
muştu.
ile kurulan bir heyeti» başlıca şahsiyeti ol­ Bsğtlad üzerine gönderilen orduların ser­
muştur. darlarından Haliz Ahmed Paganın genç hü­
Midhat Paşa’nm sukutundan sonra saa- kümdara gönderdiği manıum bir mektub ki.
detlu Papazyan Kevork Efendinin de yıldız* şu mısralarında da görüldüğü g ib i:
sönmüş ve ölümüne kadar gölgede kalmıştır
Son yıllarda hafızasını kısmen kaybetmiştir. Aldı etrafı artliv imdada M ker yak mudur
Din yolunrfa Ims vJrir merdâne bir te yok mudur
İrtihali 25 Haziran 1885 de vuku bulmuş ve
Yemkapı, kale dışı Surp Arutyım Kilisesinin Kir fleeh girdâbc dü^diik çaresiz kaldık m*deri
bahçesinde hazırlamış olduğu kabre defnolun- Â'.ı ııâlar sümreainden b ir tfn iv e r yok mudur
mufîur. ÂtOrl sâu u u âdâye bilim le $lrmcg*
Otobiyografisine göre, iki defa Patrikha­ l^ h riç ltıd e imtihan olm uj « m e n d e r yok mudur
ne idare mecH^pne, iki defa da cismanl ve Dergeh» İH Murada »amfimiz h illn e
umumi meclislerine âzâ seçilmiştir. Fuad Pa­ Bâdı s u n a r gibi cÂp(k U r hebııter yok m udur
şanın da teveccühünü kazanmıştır. Tarihçi A. Bir feryadnamedir; ve ona Dördüncü Mu-
Mınturyan’a göre Amiral arın soncusudur. rad tarafından aynı vezin ve kafiye Ue veril­
tşbu makalede başlıca kaynaklarımı*, Ke­ miş cevap:
vork Efendinin ermenlce muhtasar otobiyog­
rafisi ve tGrkçe vasiyetnamesi olm uştur Mel» ' nâfoâ. Bagdada imdad l in ç le e r yok mudur
Blnteo istündad id en in sen <fe asker ytfc m adur
kûr vesikalar, son defa, müşarünileyhin tonı-
nuimn oğlu nıüteveffa Dr. A rto M ezburyan’ın DUsrucnt M ( Hraede ftntincytm ben üLr îdin
flB79-195T) nezdincîo bulunm akta idi. JJ*saıa karçu şimdi al oynatmağa yer yok mutfur
K e vork M. P a m u h d y a a
ki, on bir beyittik bir manzumedir; Büyükle*
BAGçtVANZAm: ALt — O n s e k ta c i Itlrde halk ağ^uıa düşmüş, sık sık güt yaştan
Asır başlarında, îsta n bu lun nam lı derviş e S l- ile okunurlarda

l/group/merakediyorum
BAĞDADKÖŞBTÜ 1804 —

NlhayoC *Bagdadt bihişttbdd* m tethi, nev'i ^jhsıjı.7 münhasır baş eseridir; Töpkapu
Hicri 1048 rAI. 1639) yıünda bizcât Dördüncü Sarayının lUSrdiincü avlusunda Şimşirlik ve
Murad'a oasib olmuş, fetih müjdesini de Is İncirlik bağrelrnnln birlettiği noktada. Ur
unbula, Ramazanın onuncu günii ?J63& ikin- s«tl iîsi&np tae gibi koadıırulmuştur.
cÜtâJiuDvj vezirlerden Musa Paşanın tatarı Daha evvelki devirlerin İncili KÖjk ve
getirmişti; üç giln sonra da Mirahur Halil Aga Suttan Bayazıd Köşkü gibi yapıları zamanımı­
gelerek Padişahın fetih donanması fermanın} za kadar intikal edememiş-, daha m ö n ü le r ­
getirmişti 1638 — 1639 kışı çok seri olarak den pek çoğu da Saraybumundan gecen de­
devam ediyordu İstanbul, bir arşın kar a l­ miryolunun, bir kısmı da aletle zamanın kur­
tında idi. Bununla beraber İstanbullular, Bay­ banı olmuş. Toukapu Sarayının otu* köşkün­
ramın tiçüflçii gıinüne kadar «azim şiddeti gi- den devrimize beş tanesi kalabilmiştir. Bu
laria* yirrul gün ve gece devanı edetı bir Bağ- bakımdan da büyük bir ehemmiyet kazanan
dad fethi donanması yaptı. bu köşk, isminden anlaşılacağı lltere, Bağda­
B ibi,: Naimâ Tarihi, III; Mehmed Halife, Tarihi dın ikinci fethi hâtırası olarak INSrduncii Sul­
Gilmİni tan Murad tarafından yaptırılmıştır. S ulun
Murad, daba evvel yaptırdığı Revan, Emir-
BAÛDAD İSKICI.ESt. BAGDADİSRKI-E gân ve Kandilli köşkleri ile, kısa ve dağdağab
$1 HAMMALLARI — Eski Üsküdarlılar, Bağ­ saltanatında, münterld kasır mimarisinin baş­
dad Yaluaaa başlıngıcı olduğundan doüj'ı lıca K ahram an ların dan biri olmuştur. Bağdad
Üsküdarın büyük iskelesine Bağdad İskelesi kasrını yaptırırken üe çok özenini;, emsalsiz
derdi. bir terkib ve plân eseri ve çok müzeyyen bir
Kısmeti ezeliye toyun ederek tulüdan dekor «tem if, zamanın ince san'at zevki de
guruba bârı mihnetlerine inzimam eden ecfffl- pâdişâhın arzusuna bu harika yapı ile muka­
mı sakileyi sırtlayarak mevdû mahallerine bele etmiştir.
nakleden ve bu hizmetlerinden dolayı sahip­ Bu kadar arzu ve emele rağmen Dördün­
lerinden alabildikleri mangırlarla keîafı tıefs cü Sultan Murada Bağdad Köşkünde dileği
eden Üsküdar semer hamnıalları Bağdad Is- gibi zevkii safâ stirememiştir. Vak'aoüvis Nal-
kelesi Hammalları unvan] ile musecceller- m i anlatır: Sultan Murad bazı kitabelere al­
dfr '(L bu da Bağdad yolunun Üsküdar iske­ tın yazı ile âyâtı Juır'a-
lesi sahilinden başladığına lam bir delili t e f i ­ niyye yazılmasını em ret­
dir. miş.. devrin tanınmış
Vâaf Hiç battallarından Tophane­
li Malımud Çelebi ez
yerleu ibrahimüi kavâ-
UACDAD KÖ.ŞKÜ — Onyedinci Asrın ilk
id .» âyetini yazmış , fa-
yarısının plân, terkib ve tezyin cihetlerinden

Ita jd a d hjiyıiKiy inNİfhdatı gtfriinfltü

http://groups.google.corr
ASStKLO PC0fSİ BAĞDAD fcOSKC
1805 —

4,1 mcdlûlütlen le re 'ü m edilm iş., vo fil haki- dördüncüsünü haricen (lâv? odilen oda, d a­
jpa az sonra da S u ltan M uradın vefatı vuku hilen d e m uhteşem Hlr pirinç ocak işgal e t­
iu lm u î- m iştir çıkm a kısım larında atılı Unlti 32 p«n-
Bn attın yaldızlı yakılar buğun köjlule ccre vara» ita bunlardan dördü iliv e oda ve
görülmediğine güre banisi olan padişahın ayakyolu ile korlçlIbnlaUr. Kahve ocağı a la ­
«lüalit M 8*rJ te lm iş o la ca ktır. Vak'atıüvfem rak kullanılan bu odada da altlı (tatili d p en ­
naklettiği fıkra köşktuı tamamlunpna tarihini cere varılır.
vermesi bakım ından m ü h im d ir kî H icri 1049 Revakın 22 m erm er sütunu kaidesiz ola­
ve JfiUd) 2639 yılına ra stla r. ra k b irer pirinç çenberle tab an tabına oturur.
U le Bagçcsinin garbındaki so lan ın aıüıı- B aşlıkları baklavalı, kem erler m ütenaviben
lebasmda yerden 7 m e tre yükseklikte y ap ıl­ beyaz m erm er v e kırm ızı H ereke müaeUeı
mış kaîui ke m e rle r ü stü n d e ve 22 m erm er sü­ Icri göm m e k urslarla sü sle n m iş ir. Siltun a ra ­
lünün teşkil elliğ i g e n i; » c a k h b ir rev ak o r­ ların d a oym a m e rm er şebekeler ve f in a l cep­
tasında yükselen b u d ilrü b â kö şkün p lim , hesinde de konsollar ü stünde iki geniş balkon
dürt tarafında ç ık ın tıla r o la n b ir sekiz k$$e v ard ır. Saçak tavanı d ö rt küte, rev ak tavam
«tir. Sekiz köşenin ü stü n ü z a rif b ir fen erle se kiz li y ıld a ı-« a ltı Köşe te şkil eden Çitalarla
süslü ktıbbc, y a n la rı v e re v a k ta n d a g eniş b ir teşkil edilm iştir. O danın cepheleri zeminden
(Su örtm ektedir. Sekiz köşe p lâ n ın cenubi kapu iıtifaın a k adar m uhtelif ren k lerde ta ş­
şarki köşesinde, esas salonla doğru m uvasa­ larla. ten azu r ve intizama ehem m iyet verm e­
lası olmayan. d ısdan kapulu den kaplanm ıştır. C enub ta ­
ufak U r oda ve b ir ayakyolu rafında daba ziyade geniş
ilâve olunm uştur. B u ilâve da- , m erm er çerçeveler ortasına
bildefı hiç fark edilm ediği gi- •/ m u htelif kırm na ta ş levhalar
gi revak da O cihetle k esilm iş- * > v . jğ , konduğu halde şimal cephesi
tir. Sekiî 'köşe pîâm n içle ka- * A d a r beyaz şeridler ortasında
lan dılılarının üçüne konmuş. / \ fg fli levhalarla kaplanmış ve
. bu m ühmel İmi* git» görii-

nafetial tU ykii, »*»aı bitfçcılpn görUfi


( f t o t m : Kfegaıl ÜCrlncMy)

ı/group/merakediyorum
BACDAD KÖ$Kl — »eoa — İSTANBUL

Asrın en iyi numuneleri »lan beyaz zemin


üzerine firuze vc Ur ive rt çinilerle kaptanmış-
lır. Bu çinilerin cephesindekiler hav»
tesiriyle epey hasar Körmüş ve karışık bir te ­
kilde tam ir edilmiştir Çıkıntıların kölelerine
balık pulu teklinde tezyinatlı ince kum ııaatl
konmuştur.
Ost penceteler devrinin ^»killerini mu­
hafaza eden elvan alçı pencerelerdir-, renkler
az ve olgun ve şekiller geniş tutulmuştur. Alt
pencere parm aklıkları sekiz köşe yılda ve
müseddes peklinde ve pirinçtendir: ki bu re­
sim köşede pek çak tekrarlanm ıpır. Revak
döşemesi esmer kayağan taşından ihmalkâra-
ne yapılmıştır.
Epey karışık vc müşkül bir plânı böyle-
ce hal edip san derece uygun nisebetler bo­
lunm uş ve yakından da uzaklan da bakılsa
biitun benliği sarsan tesir yaratılmış olan bu
kSşkiin haricini ve etrafını gezip kaputundan
içeriye ayak atan insan ne tarafa bakacağını
tâyinde şaşırır, sıcak b ir ihtişam içinde mest
olur. ‘ j
Kubbeye, nar çiçeği renklf —
zemin ilstunc, beyaz nar çiçekleri
ve n*rkinler, kabartma
m alkâri usulü ile, kesif
ve sıvama resmolunmuş,
yer yer yaldızlı nar çi-
çekleri serpiş-

Bağdad Köşkünde ocak


(fittim; Satriha Bozfilll)

nen âhenk câıib vc sıcak bir lesir yaratmış­


tır.
Kapu sBve ve kemerlerin dört tanesi sil­
ineli beyaz mermerden, esas kapu söve ve ke-
Jiıcvi kenedtt yeşil ve beyaz laflarla yapıl­
mıştı. Pencere süveteri de mermerdendir Ka­
pı s^Viyeslndejı itibaren üst kıaım, (mr çiçeği Bahrimi Koşfcü
ve enginar yapraklı çiçekleri ile Otıyedind 4Ke*U nâm ; Mimar Vedat B*»

httpV/groups.google.
a n s ik l o p e d is i
— 1BÛ7 — BAĞDAD RÖŞKÜ

tirıLmiştir. Göbek zemini mavi, ve duvarlar, serâpd. eebbedekiler cinsinden çi­


etraf suyu yefil çiçeklerle, etek nilerle süslüüiir ve mermer pencere sbvelerl
ise enginar çiçeği bir ı ı q yeşil ünlünde besmele vc «AyetUlkiintl» den sonra
yıprakla süsle n/niftir. Yan la* JA ikriho /iddin âyeti örfileri ve diğer
canlar, kutranl taksimat birisi Ayitı kur'ûnlye, yine' vlni He. beyaz olarak ya­
nrf yaldız. birisi yaldızlı mavi zılmıştır. Çıkıntıları yanlarında ikilerden 8
olmak iizere sertpâ lıöcre ve kapularm yanında ikişerden B dolab
aıiizcbhepiir vardır, llocrelcrin 10 Onboftnci Asruı sarı,
Kubbe kasnağın­ mavi ve yeşilli nefl.ı çinileri İle kaplanmıştır.
dan aşağısı “ t kemer Bu çinilerin renkleri duvarlar* kaplayan ma­
vi beyaz çinilerle, lam seiddiyet halinde» fev­
kalâde câzib dlişrnüfftUr. Bütün ahşab aksam,
pencere, kapu ve d o la t kanattan ve hücrele­
rin Bursa kemeri raf yüzleri sedef ve */tın
yaldız zemin üstüne bağa kaplıdır. Kapularm
dış yiizlermdekilcr, bir danesi müstesna, epey
bozulmuştur.
Köşkün şimali garbi duvarında muhte­
şem bir pirinç ocak vardır. Tâ kubbe eteğine
varan pirinç ayna üstüne pirinç çıtalarla kitA-
be ve silmeler tertib edilmiş, kûl&hi kitabe­
lerden aşağı doğru süzülerek inmiştir. Yaş­
mağın tâcı oyma pirinç kalesidir ve att kıs­
mı da pirinç haUi bir geçme ile süslenmiştir.
na.şriad KftgkU Ocağın kurşun kaplı ve gayet sivri kül&hîı taş-
(Kesit resim; Mimar Vedat Bey) dan bir bacası vardır.
Kubbeden aşağı altın yaldızlı kafes ile
siislii kırmızı zemini bir top sal­
lanır.
Pencere içleri renkli mermer
mozayik şeklinde işlenmiş; kapu
tabanları îse m erm er levha oyula­
rak içine gömülen müseddes ve
yıldızlarla tezyin edilmiştir. Kapu
tavanları mozayik, y aslan ise çini
le kaplıdır. Çıkıntıların şekilli
- döşemelerinde oldukça güzel işle­
m di m inderler ve pencerelerde
İşlemeli perdeler 'bulunmaktadır.
Salonun ortasındaki gümüş
mangalın Fransa kıralı Ondördiin-
cii Lûuİs’nin hediyesi olduğu ri­
vayet edilir. *,
Küçük kahve ocağının duvar­
ları da serApâ çini ile kaplıdır.
Cebhe tarafımlakiJer büyük saltm-
dakinin aynı olduğu halde ÖÇ du­
varın ait kıauniarmdakilerde so­
luk kırmızı renk de görülmekte­
Bagdaü Kö*hU dir; bu. Onyedinci A^ırıüı arlık son
{Plân: Merhum Mtmnr Vcd»d Bfty) kırmızı tecrübesidir denilebilir.

m/group/merakediyorum
I y;~A r.ı ;v \X « r a k ım — 1808 — İSTANBUL

Sayvanın şark tarafında bir mermer ayak­ Önce m eşhur m atbaacı Canik Aramyan'ın
yolu, ve önünde kakma yaprakları hâvi mü­ m atbaasında çalışarak orada bu mesleği öğ­
zeyyen ayna taşı ve müîeyyen dört köşe tek ­ renm iştir Bilahare m eşkûr m atbaanın mü­
nesi ile çift bir musluk vardır. dürü olm uştur ve Aramyanın ölüm üne kadar
Binada farili yoktur, esas kapu ve küçük (16 Nisan 1879) bu vazifede kalm ıştır. 1880 de
kaputunun kemer üstlerinde mermer üzerine Sultanham am ında hususi b ir matbaa tesis e t­
yaldsla şu beyit yazılıdır: miştir. A vnıpadan yeni m akineler ve harfler
Kiij»iı1p M<F b r devto hrm l'f İn dtrgdh getirtm iştir. Saatte 20 - 30 bin nüsha basan
MhllıAI «alırda enli iHfcf lllullah bir de makine iead etm iştir. (?.. İst Ans.ı
Bu analla köşkün Boğaza ve limana olan 1883 sıralarında Sam atyadan Erm eni Patrik-
manzarası doyulmıvacak kadar güzel oldu­ hanesi cismani meclisine âza seçilmiştir. Mat1
ğunda hiç teroddüd edilemez ise de çinileri baasında basılan 1898 yılı duvar takviminde
muhafaza için epey zanıao evvel konmak mec­ Sultan Ilaınidin cülûsu için «Meyoin tnenOs*
buriyetinde -Salman taksimatlı ve altı saç ta b ­ yerine «meyyus» yazılmış olduğu için 53 gün
lalı demir camekânlar içeriden bu dllküşs hapse m ahkûm olm uş ve m atbaası Kapatılmış­
manzaranın görülmesine engel olmaktadır, tır. M eşrutiyetten so n ra te k ra r m atbaası açıl­
dışarıdan da binanın zara/etini bozmaktadır. mışsa da b ir m üddet sonra yanm ıştır. Mütea­
Camekanlar revak kem erlerinin ortasına vg kiben Sirkeci dB yeni bir m atbaa k u rm u tu r ki,
hemen mermer şebeklere bitişik konm uştur. sonradan SalkımsSğüde nakledilm iştir. Birinci
Bursa. İkinci Sultan Hamidin şark ceb- C ihan H arbinden sonra Romaya gitmiştir.
hesine yaptsrdıiı ve Ramazanlarda gelip isti­ İkinci Cihan H arbinin baslarına kadar orada
rahat ettiği ahşab camekSnlann kötii m an­ yaşıyordu.
K evork M. Pam ukclyan
zarasını ilâve etmek lâzımdır; fcf İlk fırsatta •
kaldırılması gerektir.
BAĞDADIKTAN (Karabet» — Em ekli bir
Ekrem llakkı AyvenH
başm ugaıuıi ve m uslkişinasdır. 1817 d e Kum-
Kalemi sağlam ihtisasa dayanan kıymetli
kapı'da doğm uş ve 3 Ekim 1903 d e Balatta
dost ve âlicenab kalem arltadaşı Ekrem H ak­
vefat etm iştir. B üyük p ed eri kuyum cu Mınat-
ki Ayverdinin yukarıdaki m akalesine tsta n ­
zakan B ağdadlı olduğu için Bağdadlıyan so­
bul Ansiklopedisi şu küçük n o tlan ilâve eder;
yadını alm ıştır. P ederin in adı A rakeldir.
Ahmed Refik Bey merhum, b ir m akalesin­
de vesika göstermeden «bağdad Köşkünü in ­ Önce M ıntazakan adını taşıyan Bağdad-
şa eden o devrin ınimarbaşısı Haşan A ğa'dır» iıyan tahsilini Bezriyan M ektebinde yapmış­
tır. 1833 de ftalat sem tine naklolunm uşlardır.
diyor.
Bağdad Köşkünün tarihinde en m ü­ O rada 1840 tarih in e k a d ar Zenne Ohannes
him vak a Lüle Devrim kapayan kanlı M ineciyan’ın taleb esi olm uştur. 1845 de Sal-
ihtilâlin hamam [tellâklığından gelm e ser­ ınatom ruk'daki E rm eni m ektebine muallim ta ­
gerdesi Patrona Halil ile ayakdaşlarının yin edilm iştir. E rtesi yıl da, B alattaki Horen-
bu köşkde dâvet edildikleri b ir toplantı­ yan M ektebinde m usiki hocalığı yapmağa baş­
dan yakalarına yapışılarak kaldırılm ası ve lam ıştır. 28 Temmuz 1856 tarih in d e vuku bu­
hasır bulunan cell&dlara oracıkta teslim edil lan A rpacıbakkal yansın m a kadar, aynı za­
niştir. (B.: HaUl Patrona). m anda B alat E rm eni K ilisesinde başmugannl
tstanbul Ansiklopedisi, 1950 de Bağdad olm uştur. Bu yangından hem kilise hem de
köşkünün plânını ve makta resim lerini veren m ektep kurtulam am ıştır. 1858 de, Eçmlad-
Topkapu Sarayı Müzesinin o tarihdekj Mü­ zin'e ve A nadolu’nun diğer bazı şehirlerine
dürü muhterem Tahsin öze E, H. Ayverdinin seyahat ettikten sonra, ertesi yıl İstanbul'a
ve ft. E: Koçunun şükranlarını bilhassa kay­ dönm üştür. Bu sıralarda, küçük Baba Hajn-
deder. partzum Çerçiyan (1828 - 1001) ve Agopik Ma-
nuelyan'la (1802-1870) birfikde, dini teganni-
BAClMIM.tVAN iKarakin) — Ermeni yattan olan «sarakan» ları notaya almışlardır,
matbaacın. İK51 de Üsküdarda doğmuştur, 1860 da K udüs'e geçerek, üçbuçuk, sene E r­
Eski Ccmeran okulunun müderrislerinden ra­ meni Patrikhanesinde hocalık yapmıştır. 18 M
hip Mesorbıin oğludur. de latanbula avdet edip. 1867 tarihine kadar

http://groups.google.coi
jlNSUttOPEDtSl BAÛDAD V A R H U

galat kilisesine başmuganni olmuştur, Mez- dnrt'ın eski tazelik devrini hatırladım. Terte­
îtfir tarihte. Dördüncü Kevork KatoğUtoa'un miz, bembeyaz boyası, geniş ve rahat salon­
11813- 1882) diveti üzerine yeniden Eçmiod- ları, süratiyle bu vapur, o zamana göre, fev­
zin'e gitmiş ve 1872 yılına kadar orada kal- kalâde bir gemi jdl. Esi Basra ve Ha lob ile
mıhtır. Eçıniadzin'de, bu defa da Nikoğas Taş- birlikte denia aşın oturan bütün yolcuları kı=
cıyatı'la (I83B-1B85) beraber p arak an » la n kandırırdı. Kadıköyüfidc oturduğumuz halde
tekrar notaya almışlardır. 1872 de Istanbula sırf bu gUzel vapurlara bimek için Havdarpa-
dönmüştür. 1875 de yine Eçmiadzln’e giderek şaya kadar gittiğimizi pek iyi hatırlarım. Bi­
1882 tarihine kadar orada baş muganni ol. zim gibi çocuklardan başka yaşlı, kerli ferli
muşlur. 1882 de nihai olarak İstanbul'a av­ birçok kimseler Haydarpaşa vapurunu tercih
det edip Balat Kilisesinde m ugannilerin reisi ederler, kuruşu gözıien çıkararak, Kadıköydf*
[Tıbrabed) seçilmiş ve vefatına kadar bu va­ sandalla Haydarpaşaya geçerlerdi! .
zifede kalmıştır. Büyük hizmetlerinden dola­ «Bu vapurlara, doğrusu, gençlerden zi­
yı, muasırları tarafından ıvarbed» (iistad) te s­ yade yaşıltlar yakışırlardı. Çünkü her tarafta
miye olunmuştur. bir ağır başlılık göze çarpardı. Hat boyunda
K e v a rk M. P am u k c ly a n oturan zamanın ricali hep bu vapur Ur la gidip
gelirler, yolda Bâbıâli ağzı ile konuşurlardı.
BAĞDAD VAPURU — ‘Devlet Delzyol-
Hele yan kamarası âdeta «Meclisi Vükelâ»
larının, ekseriya Köprü - Haydarpaşa - K adı­
mn bir şubesi gibiydi. Burada muhakkak bir­
köy ve Köprü - Pendüt hatlariyle K öprü - Ada­ kaç Nâzır, birkaç müsteşar bulunurdu. Bun­
lar hattında kullandığı yolcu vapurlarından lar, suya sabuna dokunmamak için hep hava­
biri olup bu satırların yazıldığı sırada 119501, dan sudan bahsederlerdi. «Bağdad. Basra.
araba vapuru şeklîne tahvil edilmiş bulunu­ Haleb bir bakıma aristokratların vapurları
yordu. idi, Çünkü vapurun dörtte üçti birinci, ancak
Bağdad vapunı, «Basra, Haleb ve Maltı d örtte biri ikinci mevki idi. Baş ve kıç salon­
pet İsmindeki d iğ er üç eşi ile b erab er Ana­ la r. y a n kam araları, üst güverte kamilen bi­
dolu - Bağdad Demiryolu Şirketi tarafından rinci mevki idi. İkinci mevki yolcuları, yazın
Atmanyada yaptırılıp b ir m üddet K öprü - baş taraftaki salonun dışında, kışın baş taraf­
Haydarpaşa h altın da isletilm iş, sonra bu va­ taki alt salonda seyahat ederlerdi.
purlar ve bu hat v apu r işletm esi Seyri Sefain * Bağdad. Basra, Haleb’i sevenler arasın­
idaresine devredilm işti. da b ir de şehzade vardı: Seyfeddin Efendi...
Bağdad vapurunun araba vapuru şekline Seyfeddin Efendi diplomasız kaptandı. Çam-
tahvili münasebetiyle Akşam gazetesinde lıcadaki köşkünün geniş bahçesinde büyük
E.T., im a s ı ile bir hâtıra yazısı çıkmıştır; bir havuz yaptırm ıştı. Havuzda küçük istim­
botlar kullanırdı. AbdüUıaınid. politika ile
yakın geçmişe d a ir çok kıym etli ve fevkalâde
Şirin h âtıralar neşretm iş olan Akşam gazetesi uğraşm adığı için bu şehzadeyi çak sever, ken­
disine yardım ederdi.
yazı işlen m üdürü Enis Tahsin Til'in olduğu­
«Seyfeddin Efendi bu te­
nu tahmin ettiğimiz bu gUzel makaleyi bura­
veccühten cesaret alarak Hay-
ya alıyoruz:
darpaşa vapurlarında kaplan
Bu haberi okuduğum zaman, şim di a r­
K l yerine çıkmağa, vapuru idare
tık ihtiyarlamış, yorgun hale gelmiş olan Bağ-
■ I l ı ıP etmeğe başladı. Bir gün bu işle
■K B tiiL_

rn/group/merakediyorum
BAÖdAO VAPî.'RU — İfilO — İSTANBUL

meşgul olurken başka bir vapurla çarpışma- nun halini telefonla İdareden bir soralım de­
dia gütf öuii atındı vc o tarihten sonra Sey- dik. Ne dedeler beğenirsiniz*
feddin Efendinin artık kaptanlık etmemesi — Sormağa ne hacet! Rüzgârsız havada
İçin irade çıktı. ikide bir imzalara uğrayan vapur bu fırtına­
•<Hatırımda kaldığına güre, aslen bahri­ da kimbillr ne olmuştur? Fakat henüz Tapor
yeli olan karikatürist Ra tip Tahir de bir gelmedi. S li kendinizden ufak bir şey yasanız*
müddetler muavin kaptan olarak bu vapur­ — Ne gibi?
lardan birini idare etmiştir. — Dümenine «akalUk ârız olnuış, yahut
<Bu üç vapıır 1S04 seıı-oslnde Almanya- çarkının iki tahtası kırılmış, yahut bacası iki­
nın Kıct şehrindeki tersanede yapılmıştı. Ha­ ye ayrılmış İse de yine yoluna devam etmiş­
cimleri 434 ton, süratleri Azami 9, vasati 7 tir.. falan gibi...» {Ay Dede, 1022).
mildir. ÜÇ vapurun içinde <8ağdad) birçok «Geçen sene Haydarpaşa önünde batan
maceralar geçirmiş, bir defa batmış, sonra Bağdad vapuruna İki defadır deniz ortasında
yüzdurüfruüştür İlk âr>2a 1334 (1018i dedir. sakatlık hnz oluyor.. Yani Bağdad vapuru li­
Vapur «isli bir havada Köprüden Adalara gi­ sanı hâl i l e :
derken. Kadıköy iskelesinden hareket ettik­
— Yine batacağım tut!.. Haberiniz olsun!.,
ten sonra, sis yükünden Mühürdar kıyıların­
diyor; ama derdini kimseye anlatamıyor. Ge­
daki kayalara bindirmiş ve büyük bir yara al­
çen günkü lodosta Bağdada binip de Köprüye
mıştır. Sahilde bulunan vapuru göremedikleri
müteveccihen Marmaraya doğru açılan bir
halde, yolcuların feryadlarını işitince sandal­
yolcu hepimizi teskin için şu fıkrayı anlattı:
larla yardıma koşmuşlar, yolcuları karaya çı­
«Bir fırtına esnasında yolcunun biri, geminin
karmalardır Vapur, yetişen römorkörler ta ­
ardında dalgalara gömülerek vazifesiyle meti­
rafından kayalardan kurtarılarak mendire­
n in e uğraşan dümenciye sormuş:
ğin içine çekildiği sırada batmağa başlamış
ve güçlükle mendireğin içinde alınabilmiştir. — Sizin peder nerede vefat etti?
Bağdad burada rıhtımın önünde batmış, yal­ — Şap denizinde, ateşçi imiş, şapa otur­
ım bacası ve direği meydanda kalmıştır. Va­ muşlar, batmışlar!
pur, altı ay bu vaziyette kaldıktan sonra bîr — Ya büyük peder?
tahlisiye şirketi yarasını kapatmış, suyunu — O Karadenizde fırtınada boğulmuş..
boşaltmış, vapuru yüzdürmüştür. Bağdad — Dedeniz?
bundan sonra Halice girerek esaslı bir tamire — Siste yolunu kaybetmiş, çarpıkmışlar,
tâbi tutulmuştur.
Akdentzde kalmış..
«Bağdad tekrar sefere başladıktan bir
— B unian bildiğin halde hâlâ denizde
müddet sonra Adadan gelirken Ada ile Üs­ işm ne? Ben senin yerinde olsam ayağımı ge­
küdar iskelesi arasındaki kapağa bindirmiş,
miye atm azdım !,
kapağın illerindeki, birkaç kişi denize dür­
müştür, *Bu defa dümenci suale banlamış:
— Sizin peder nerede öldü?
«Üçüncü kaza, vapurun K adıköy-H ay­
— Kahatçacık döşeğinde..
darpaşa İskeîesioe bindirmesidir. Bu yeteden
— Büyük peder?
Köprünün bu iskelesi -kısmen harab olmuş,
— Kezst döşeğinde..
vapurun burun tarafı parçalanmıştır.
— Onun pederi?
«Bağdadın eşi olan vapurlardan biri ev­
velce araba vapuru haline konmuş, fakat son­ — O da öyle, döşeğinde...
ra bundan vazgeçilerek bu vapur tekrar yolcu — Peki bunları bildiğin halde hâlâ kara­
gemisi olmuştur. (Akşam). da işin ne? Ben senitt yarinde oteam ayağımı
Bağdad vapuru adı mizah edebiyatımıza yatağa atmazdım!..
geçmiş bahtlı teknelerdendir; aşağıdaki fık­ cBu hikâye gibi Seyri Sefftio de bize:
ralar, Refik Halid Karay’ın Mütareke yılla­ — Nerede olsa Ölüm varj Ecele karşı gelin­
rında çıkardığı «Ay Dede» gazetesinden alın­ mez!Boş ıgf etmeyiniz, kadere rıza gösteriniz,
mıştır. sanki sokajdar daha az nu tehlikeli?! A llahın
tEevvelki günkü lodosta Bağdad vapura- istediği olur!... diyor, v&az «diyor!*

http://groups.google.C'
ANStKLOPBDftf — 1611 — BAĞDAD YOLV. BAÖDAn CAM>RSİ

pAİDAS'VH {Dellı — Tarilıçi Avedis Bor- ■alınm ıştı. Bağdad kervanlarının yolu boyun­
beryan'a göre. Kaplan -1 D eryama filikasın- ca b52i (eğmeleri. Üsküdarlı V isıi Hoca şöy-
! da bir hamlacıdır. 1820 4ef Ermeni Gregor- l« e tespit etmiştir: «Medlnei üskttdann is­
yen ve Katolik cem aatları arasındaki mezhep kelesi sahilinden başlayarak çarşı boyunu U-
ihtilâfları esnasında. Erm eni Patriğinin Ka­ kiben İskele meydanındaki Sultan Ahmed ı
tolik dinini kabul etliğine dair bazı m üfrit Salis Çeşmesi. Ilorhor Çeşmeni. Yenicaûıii şe-
gatolikterin çıkardığı bir iftira üzerine, Sa­ rif önünde C.ülnûş Sultan Çeşme ve Sebili,
l y a d a k i Ermeni ayak lakımın* Patrikhane- Karadavudpaşo Camiişerifi kurtlunda lleh-
ve hücuma teşvik eden başlıca şahsiyet olmuş- medağa .Çeşmesi: Veniçeşme ününde yol iki­
Jur. Bu hareketinden dolayı tevkif edilmiş ve ye ayrılarak biri sağdan Ahmediye Cam lide­
jvjii yj) eylülünün oniklnci gönü Samatyada- ri fi Kabristanı önündeki (eşme, kütüphane ve
kİ sahibi bulunduğu kahvehanesinin önünde İm aret Kapusu önündeki {eşme ve sebil. U-
idam edilmiştir. kenderbaba Dergâhı dibindeki çeşme. Menzil-
1952 de. Balıklı Erm eni Mezarlığında. hânc Yokuşundaki Tavaşi Hasanaga Çeşmesi;
Deli Bâğdasar’ın mezar taşına tesadüf ettik. bir yol dahi solu takiben Tabutçulariçi Kıılar-
Taşın baştan büyücek b ir parçası noksandı. agast Çeşmesi, Dutlukahve önündeki (eşme;
Keza alt sol cenahdan da b ir kısm ı kırıkdt. bu yol Katırcılar sokağından tıkılarak lnadi-
Şöyle ki, sonlarına doğru kitâbenin bazı ke­ yede diğeriyle birleşir; iki kabristan, arasın­
limelerini tamanüyle okumak kabil olmadı dan Karacaahmedsultan Türbesi ittisalindeki
Noksan harfler tarafım ızdan 4cerre içinde ilâ­ (eşm e ve sebil, camiişerif karşısındaki çeşme.
ve edilmiştir. K itabe manzumdur. Ermem M iskinler Çeşmesi, karşısındaki sebil, hayrat
harfleriyle türkçedir ve iki kısım dan m ürek­ kuyu, Saraçlar Çeşmesi, tbrahim ağa çeşmesi,
keptir. İki kısmın ortasında büyük b ir kılıç ilânı M eşrutiyete değin civarında iki kahve­
resmî görülmektedir. Deli B afdasar’u ı mezar- hane b ir bakkal dükkanı ve binek arabadan
taşı 1956 yazında y etind e bulunm am akla idi. bulunup şimdi kâh akar kâh kuru, vatanından
Tarafımızdan okunan m etni şııdur: m etıeur bir garip gibi boynu bükük metrûk
bir vaziyette bulunan m eşhur Ayrılık Çeşmesi,
Zulmi bod farhın çıkdı a n i rahmane Söğütlü C eşm # namazgahında H ürriyetin ilâ­
Oareila nenin bani âdeme insane
Bir bakmayıp hep kırıp dfckdLLn meyden? nın;. kadar bir kahveciyi barındıran Önıere-
Bordi ju timden girer kafes zindone fandi Çeşmesi, thlâmurluda ZüMiipaşa Çeş­
Belisi »anı jtihrst. geldik dile desdane mesi, Selâmi Çökmesi gibi...».
Olunduk ülti ftjkırln kurban, gitdik şişhane
Nam Hacı Bftğdasaj'dır, deli şanım nişane Anadnltı Demiryollarının döşenmesi eski
(Çü) nki bildin her halimi, zira budur mekîıne Bağdad yolunu tarihe mal etmiştir; şurası da
(B^bliUâh ajkı Jçün rahmet oku. şu cane unutulmamalıdır kİ, Andoluya demlıyolu dö­
t j ret nüni4, eyle beni hiç güvenme zomaııe şeyen şirketirr adı da «Anadolu - Bağdad De*
i ) ifieen çek Lırkavı gey tacı devri&ane miryolu Şirketi» idi, Irak'ın elimizden çıkma­
Sene 1820 E y l ü l 18 sı ise Bağdad yolunu hâtıra ve hafızalardan
Hem,e e y lik I d ü b , s a y <*tdijj;im e y a n d ı r fam am en siimiş. y aln u , 1934 Belediye Şehir
Şu nu K e l i n d e n k u r t a r d ı ğ ı m b e y a n d ı r Rehberinde, Biiyiikşehrin en uzun yollarından
ÇUn k a l ı r u ş a k l a r ı n e y l l ğ i b u t o m n m d ı r biri Bağdad Caddesi adını almıştır. Kısmen
RHen d o s t l a r ı m d a n n i s a n t a ş ı m k o y a n d ı r
eski yolıın güzergâhını takib eden Bajduc!
Kevork M. Paıtm kdyuı Caddesi, Kaüıköyünden Bostancıya kadar de­
vam eder. BüyUkşehrln an işlek damarların­
bacuad y o lu , bağ d a d ca d d esJ —
Asırlar boyunca, tjsk ü d a rd a o B agdada kadar dan biridir. Kadıköy - t ; ErenJtöy, Kadıköy -
Bostancı, Kadıküy - Yakacık, Kadıköy - Malte­
usanan bir ticare t ve s e fe r yolu olm uştur, Üs­
küdar iskelesinden bakliyatı yol AynlıV Çek­
pe ve Pendik otobüsleri ve Kadıköy - Bostan­
mesi, Sögütlüçeşme, K u rlıstalı, Selâmiçeş- cı tramvayı bu caddeden geçerler.
Bostancı, Maltepe, K artal, Pendik, Geh- Adı geçen rehbere göre Bağdad Caddesi
ve Diliaketesi üzerin d en körfezin kargı sa­ f!9 numaralı patta), Süfiitlil Çeşme civarında
hilinde I-ierseğe geçerdi. Yol boyunca köprii- Kurbağalıdere beton köprüsü ile Kayış Dağı
lef. çelm eler ve kemak y erlerind e h a n la r M- yolunun kavşağından bir üç yol ag 2i yaparak

om/group/merakediyorum
HACDAD YOL* BAĞJtAT» CAIlDBSİ 1812 İSTANBUL

başlar. Zühtüp**? Camii örtünde Tühuköpru mazharbey- Sokaklarının Bafcdad Caddesine


Caddesi ile bir («lal kavlak >apar ki. eskiden kavuştukları noktaya kadar cadde paket tayı
bu çatal ezerinde Kızıltoprak polis karakolu düşeli olup tramvay hatları da yolun ortasın-
vardı. fCftdikdyündeo gelen tramvay yolu, bu dnriır
noktad» Tahtaktiprö Caddesinden Bağda'I Bu Kokaklan geçtikten sonra asfalt ki-
Caddesine geçer ve Bostancıya kadar B-agdal »ıaı başlar ve m u yol ortada kalır ve tram­
Caddesi D2 criı>de devam eder. (30 numaralı vay «raddenin her iki tarafından gider. Tram­
paha». Bağdad Caddesinin geçtiği meşhur vay yolunun bu şekilde devamı Bovtanctda
semtler şunlardır: Kraltoprak. Kalamış, Çiî- Çatalçeşmc durafttna kadar sürer.
tebavuzlar. Göztepe. Caddebostan] ı30 numa­ 1934 vılı basılmı* ola» Şehir Rehberin­
ralı pAfbı. Erenköy. Şimdiye, bostancı >31 de Bağdad Caddesinin geçtiği bölge Ktzdtop-
numaralı pafta). Caddenin. Gözfcpede Muşta* rak olarak gösterilmiş ise de gerek nüfus ve
f-pm-tohar Sokağı kavşağından Bostancıya ka­ gerekse tapu kuyudatına göre Bağdad Cadde
dar olan büyük kısmı asfalttır. İki yanı, bil­ sinin deniz tarafını ZiiMüpaşa ve kara tara­
hassa son 15-20 yıl içinde fevkalâde İmar fını da Tuglacsbaşı mahalleleri teşkil eder Bu
edilmiş ve edilmekte olup içlerinde hakikaten suretle Bağdad Cadde» başlangıçtan itibaren
güzel, sanat eseri diyebileceğimiz yeni köşk­ 12 300ı kilometrede bulunan kara tarafından
ler. İkişer üçer katlı apartmanimsı binalarla Tepegöz Sokağı Ue den» tarafından gelen Ha­
bezenmiştir Cadde gürergâhı. bu şehir kötü zırcevap Sokaklarının Cadde ile birlettikleri
günde yukarıda adı geçen sem tler kayd ve noktaya kadar adı gecen iki mahalle arasın­
t&plt edilirken ayrıca tarif ve tasvir oluna da hudut olur.
çaktır rî95l>. Bağdad Caddesinin. Kurbağalıdereden iti*
tslanbul Ansiklopedisinin kıymetli dostu baren Zühtüpaşa Mahallesinden gelen Kor
ve tstanbulun Kadıköy taralı Kadastrosu üze­ dere, Tahtaköprü Caddesi, Ruşdİye Soka­
rinde salâhiyetti kaleme sahib Kasan Koca­ ğı, Iirîdede Sokağı Fener - Kalamış Cad­
man Bağdad Caddesinin son durumu üzerine desi, Tevfikpaşa Sokağı, Feneryolu İstas­
L Şii bât 1950 tarihinde bize şü güîel yazıyı yon Çıkman. FeneTyolu Hatboyu, Hact-
vermiştir: • mebmedefendi ve Hazırcevap Sokalı ve Tuğ-
«Kadıköy semtinin en uzun yollarından lacıbaşı Mahallesinden gelen Kayışdağl Cad­
biri olan Bağdad Caddesi 1934 yılında yapı­ desi (2i ver bey Yokuşu}. Papas çıkman. Ömer-
lan teimtaufirmeyc göre Kurbağaiıdçre üze­ efendi Sokağı. Ziihtupaâaçeşmesi Sokağı,
rindeki beton köprüden bavlıyarak Kadıköy - llasanâmir Sokağı. Garimuhtarpaşa Sokağı»
Kartal İrasında hudut teşkil eden Bostancı Mustafamazharbey Sokağı, Giuzel Sokak ve
Çamaşırcı Deresinin denize döküldüğü yere ve nihayet Tuglacıbaşı ve Göztepe Mahalle­
yakın kısmındaki taşköprüde nihayet bulur. lerini, ayıran Tepegöz Sokağı ile kavuşaklan
Bu İki köprü arasında kalan Bağdad Caddesi­ vardır. Bağdad Caddesi (24-500) kilometrede
nin .uzunluğu (64-610) kilometredir Göztepe Mahallesi hudutları İçine girer, bu­
Bağdad Caddesi Kurbagalıdere köprüsün­ rada caddenin her iki tarafı da Göztepe Ma­
den itibaren sağda Fenerbahçe Stadını ve hallesidir.
solda da Papıg Bahçesini bırakarak biraz ile­ Deniz tarafından Caddebostaoı pl£j yolu ve
ride nefsi Kadıkfiyû Bağdad Caddesine bağ-' kara tarafından Ömerpaşa Sokağı (talk arasın­
layat i Tahtaküpru Caddesi ile birlejlr. Burada da Santral Sokağı) Göztepe, Erenköy Mahalle
Bağdad Caddesi, bu cadde güaergihımn en terini birbirinden ayınr. Bağdad Caddesinin
meskûn bölgesini teşkil eden Kızıltoprak çar* bu sokaklara kadar uzuntugu (3+5101 kilo*
şısuıdan geçer ve Fenerbahçeyc giden tram ­ metredir. Goitepe mahallesi hudutları İçinde
vay yolunun aynldığı Fener - Kalamış Cad­ Tütüncümehmetefendi Sokağı (Halk arasında
desini sağda bırakarak hafif bir kıvrıntı ile Câztepc istasyon Caddesi) her iki taraftan ve
Bostand istikametinde devam eder. Fener- aynca denk tarafından gelen Sanyo), kara
yolu istasyonundan Fener Bahçeye giden de­ tarafından galen Tanzimat Sokağının da Bağ­
miryolu (1 j-780j kilometrede Bağdad Cadde­ dat Caddesi ile kavşakları vardu*.
sini keser. Beniz tarafından Hacımebmed- Caddebostan] Plaj Yolu ve Ömerpaşa
efendi Sokağı ve kara tarafından da Mustafa- Sokaklarını geçtikten sonra Erenköy Mahalle-

http://groups.google.coj
ASStKLOPEÛİSl — 1B13 «AĞDAİJ YOLV l ’ZERlNHEKt ESERLER

âine giren Bağdad Caddesi Kö^eleci Sokağı vc da kalan KiiıltoprakU bulunuyordu. Bugün
kara taraftndan da Noter Sokağı iîc ^c-.siştigi caddenin har iki tarafında göze dokunur boş
noktaya kadar bu mahalleyi ikiye böler. arsa k*lmaaıı gibidir. Yalnız çifte Havuzlar
Bostancıya doğru gidildiğine göro denfe Tramvay durağı ile Göztepe tramvay durağı
tarafından Caddcbogtam tskele Sokağı ve arasında deniz tarafında <736.5) ve kara ta­
Erenköy tren istasyonumla» denize kadar rafında da 120) dönünıliik (ki parça hoş arazi
uzanan Ethemefendi Sokağı ile kara tarafın­ tfeçen asırda Kurbagalıcîcre Sultan Murad
dan valnız Şerafetlin ve K anlartı Sokakları Çiriigi adı ile anılan bUyUk çiftliğin Göztepe-
Erenköyün iç kısmım Bajdad Caddesine bağ­ den Çifte Havıalara doğru utanan kısımların­
lar. dan olun sonraları muhtelif kanunlar gere
ı4-4-490\ kilometrede Suactiye Mahallesi­ ğinco Maliye Hatirveslne intikal etmij ve bun­
ne giren Bağdad rad d e si <54-295) kilometre­ dan bir müddet (İnce de bîr kanlınu mahsusla
ye kadar bu mahallenin içinden geçer. B ura­ Belediyeye devredilmiş yerlerdir. Belediye bu
da deniz tarafından Tan ve kara tarafından yerlerde ne şekilde bir tasarrufta bulunaca­
Bostarıcıdere Sokaklarını geçliklen sonra. Ka- ğın) henüz tespit etmemiş olduğundan yolun
dıköyün Kartal hududunda sdiî mahallesi olan iki tarafındaki arazi olduğu gibi durmakta­
Bostancı hudutarı içine girer. Suadiye hudut­ dır.
ları İçinde Bağdad Caddesi deniz tarafından Bu satırların yazıldığı tarihte Bağdad
Köseled, N oler Suadiye Karakol. Küçükağa Caddesinde fitmiş bir imar faaliyetI vardı. Seft-
Mücahld. Gülşen, Suadiye vapur iskeîesi. Su­ mi Çeşmeden Suadiyeye kadar kısmında Cad­
adiye plâj yolu. Koruparkı ve Tan Sokakları, de Trafiğe kapanmış ve tramvay hattı sökül­
kara tarafından da, Noter. Suadiye Karakol. müş. bulunuyordu. 1958 yılında başlayan
Mücahid V® Küçükağa sokaklarından ba$ka imar işi Göztepe ve Şaşkınhakkaldaki yüksek
Akın ve Ayşe Çavuş ve Bostancı Suadiye ara­ kısımların İndıriamesı ve yolun bir seviyeye
sında hudut teşkil eden Bostancıdere Sokak getirilmesi işi 1960 yduıda da devam ediyor­
lan ile kavşakları vardır. du. t mar faaliyeti son bulduktan sonra İmar
bahsinde. Bağdad Caddesinin aldığı son çe­
Çatalçeşmeden Bostancı Çamaşırderesi
kil de yazılacaktır (Kasan Kocaman)*.
köprüsüne kadar olan kısmı Bağdad Caddesi­
Eski Bağdad Yolu Pendikden sonra ta~
nin en dar yeridir. Caddesinin Bostancı Ma­
mamet) yokolmoğa mahkûm metrûktiir. Pen­
hallesi içindeki kısmında denizden bu cadde­
dik Deresinin ü2erind%n, son dercede harap,
ye ulaşan Türap, Taşlıçeşme, Tüccar. Kasa­
yarısı taş yansı tahta köpaüdezı geçere* İs­
dar ve Sucukçumusa ve Koy Yolu İle son
tanbul Vilâyeti hududundan çıkar.
tramvay durak mahallim ve Bağdad Caddesi­
ni iskeleye bağlıyan Bostancı İskele Sokağı BAĞDAP YOLU ÜZERİNDEKİ MİMA­
bulunur. Bağdad Caddesi Bostancıya yaklaştı­ Rİ ESRELER — Aşağıdaki satırlar bu ansik­
ğı yerde cadde tren hattı ile birleşmiş bir du­ lopedinin pek seçkin yazı arkadaşı ve İstan­
rumda olup kara taralından Bostancıdere So­ bul Üniversitesinin yüz akı genç iHra adamı
kağı ile Taşlıçeşme Sokağından başka sokak­ Dr. Semavi Eyice'nin Edebiyat Fakültesi Ta­
lar yoktur. Bağdad Caddesi, ortasında Bostan­ rih Dergisinde neşrettiği «İstanbul - Şam -
cı Polis karakolunun bulunduğu daire şeklin­ Bağdad Yolu üzerindeki mimari eserler» adın­
deki sûn tramvay dönüm noktası ve duraktan daki makaleden alınmıştır:
20 metre kadar ileride bulunan Bostancı ça- «Osmanlı imparatorluğunun en mühim
maşırcıderesinde nihayet bulur. Bu noktada ana yollarnıdan biri olan tstanbul • Şam - Bağ­
Bağdad Caddesinin uzunluğu (6+610) kilo­ dat yolu güzergâhı inli ufaklı bir çok mimar!
metredir. eser ile işaretlenmiş bulunmaktadır. Kuyu,
Kurbağlıdereden Bostancıya kadar Bağ-» çeşme, namazgah. köprü, câmi, kervansaray,
dad Caddesi üzerindeki kapı numaraları sağ­ roisafirhâne gibi birbirinden farklı Inâhiyrtte
da 550 ve solda 433 e çıkar. ve değişik ehemmiyetteki bu eserlerin bazı­
Birinci Cihan harfcindpn sonraki seneler­ ları hâlâ mâmtır olmakla beraber, bir çoğu
de Bağdat Caddesi güzergâhının en meskûn harap veya tamamen ortadan kalkmıştır. Os­
.kısımları Kurbağalıdere ile Feneryolu arasın- manlI
m - Türk medeniyetinin en dikkat çekici

n/group/nerakediyorum
BAâDASAR (ib jn llib j — t» 1 4 — İSTANBUL

eserlerinden biri olan bu anayolun taşlıca dülır.eçid Çeşmesi ıHaydarpaşaj; 4— Haydar­


alâmetlerini tanıtmanın, bu yol hakkında ile­ paşa Deresi köprüsü; 5— LâdikU Ahmed A |a
ride yapılacak büyük araştırmaya faydalı ola* menzili ıKadıköyj; 0— Miskinler Tekkesi Çeş.
cağı muhakkaktır- Ancak tstanbul - Şam - Bağ­ mesi (Karacaahmedj; 7— Saraçlar Çeşmesi
dad yolu hakkındaki bu tetkikimizde muay­ menzili (Karacaahmedj; 8-— İbrahim Ağa
yen bir sıra takip etmeği şimdilik lüzumsuz Çeşmesi (tbrahimağal; 9 -» Ayrılık Çeşmesi
görmekteyiz. Bu yolun üzerinde sıralanan çe­ menzili (Haydarpaşa); 10— So&ütUi Çeşme
şitli mimarî eserler m uhtelif m akaleler halin­ f G a z h İ n e ) ; 11— Taşköprü; 12—
de tanıtıldıktan sonra umumi bir sentez ya­ Ö m er Erendi menzili (Kızı)toprak;; 1$— İhla­
pılmak suretiyle. Osmanlı İm paratorluğunun m ur menzili (Kızjltoprakj; 14— Selftmi Çeş­
Anadolu askeri ve kervan yolunun bütün h u ­ me menzili fFeneryoluj; 15— Ç ukur Çeşme
susiyetleri ortaya çıkmış olacaktır. Bu ana menzili (Caddebostan); 16— Çınardiba men­
yolun tstanbul önünde son m erhalesi olan zili (Suadiye); 17— Çatalçeşme menzili (Bos­
Üsküdar Ü2erinde durm ağı da başka b ir te t­ tancı): 18— Bostancıbaşı derbendi menzili
kikimize bırakmayı doğru bulduk. Ehemmi­ (Bostancı); 19— Bostancıbaşı Köprüsü (Bos­
yetli bîr geçit iskelesine sahip olan bu yerin, tancı) (B ütün bu isim lere bakınız).
gümrük, çeşme, m isaürhâne, aşhane ve k e r­ Dr. Semavi Eyicenin makalesinde muta
vansarayı İle kasabaya karışm ış olması böyle
İfia ettiği yukarıda adı geçen eserlerin kiti-
bir ayırmayı zaruri kılm ıştır. Bu ilk m akale­ belerini M. Kemal Ozergin okum uştur. Üni­
mizde. yolu takibe Ü sküdar kasabasının dışın­
v ersite cam iasına m ensub bu gencin kitâbe
dan başlamakta ve Bağdad Caddesini Bostan-
okum a gibi, bazı ahvalde çok çelin olan bir
mbaşı derbendi yani bugünkü ad ı ile Bostancı
işi üzerine alm ası ve başarması, hakikaten
istikametinde takip etmekteyiz. Y alnız b u ra ­
tebrike değer, zirâ m ensub olduğu nesil, ki­
da üzerine dikkati çekmemiz gereken b ir h u ­
tab e okum ak şöyle dursun, zengin dilimizi
sus vardır ki, o da yakın zamana gelinceye
küçücük ceb İûgatı ile konumaktadu*.
kadar boş arazi veya tarla ve b o s tu la r a ra ­
sından geçen bu yolun şimdi İki yatımda ol­ BAĞDASAR (Başrahib) — Balat Ermeni
dukça sık b ir iskâna rastlanmasıdır, Bu vazi­ Kilisesine m ensup değerli bir din adamıdır.
yet tetkik etmekte olduğumuz yol üzerinde Aynı kilisenin başrahiblcrinden D er Melkon,
bir takım mimarî eserlerin yapılmasına se­ un (1748-18481 oğludur. 7 Mayıs 1829 da tak­
bep olmuştur ki, m eseli Kızılloprak’taki Züh- dis edilen Karagümrükdeki Sıırp Ohan Oske-
tii Paşa Camii bu hususta b ir misâl teşkil peraıı (Saint Jean Charysostome) Kilisesinin,
eder, doğrudan bu yol ile alâkalı bir menzil- D arphanede vazifeli Kevork Amira (1756 -
gâh olmayan bu gibi eserler tabiatiyle bu tet­ 1836) ve Avedis Şamd^ncıyan'la (18Û7-188B)
kikimizin çerçevesi dışında bırakılm ıştır. A n­ birlikde başlea müessisi olmuştur. Melkon
cak Marmara sahilindeki m uhtelif iskeleleri A sadar'a göre Balal Krmeni Kilisesi Tarihi,
Bağdd Caddesine veya eski adı ile Uîuyol’a îst. 1931). 1837 de Narlıkapudaki Ermeni
bağlıyan tâli yollardan da, bunlar b ir kasaba Hastaha nesine nazır tayın edilmiştir. Keza
içinde bulunmadıkça, bu makalemizde bahse­ Balatlı Karabet Başpiskopos (1823 - 1831) de
dilmiştir. Menzil manzumeleri (Gebze, K ara­ ve Serovpyan Agop Başpiskopos (1830-40 ve
pınar gibi) İle kalabalık eser toplulukları (Ka- 1843-58) Patriklerin zamanlarına ait muhtı­
racaahmed Sultan Türbesi ve etrafı gibi) ve ra la r yazmış ise de bunjarm kaybolduğu zan­
güzergâhtaki kasabalar, ayrı müstakil monoğ- nedilmektedir. Doğduğu ve öldüğü tarihler
rafaylar haiinde tetkik edilecektir, Tanıttığı­ bilinmemektedir.
mız mimarî eserlerin imkân nisebötînde fo­ Kevork M. Paonıluriyu
toğraf ve krokilerini d e vermeğe çalıştık.
Bunların tam rölövelerinîn çıkarılmasını i6e BAĞDASAR (Ekmekçij — Asrımızın baş­
mütehassıslarına bırakmayı uygun bulduk». larında yaşamış bir erm eni musikişinastır;
Dr. Semavi Eyice bu maka al esinde şu mi­ «Vasfın senin gelmez dile» m ısraı ile başla­
m arî eserleri tesbit ve mütalâa etm iştir: yan bir a ra zb ir şarkısı malûmdur. Hayatı
1— Tunusbağı Çeşmesi (Üsküdar); 2— hakkında başka bilgi edinilemedi.
Nevriihal Hâtûn menzili (Selimiye); 3— Ab- T. Yıtn«s Ü*t«>a

http://groups.google.cor
ANSt&lGPgDİSf — 1815 — BAĞDASAR TIBİR

BAĞDASAR TIB İR —• Onsekİzinci a slr Bağdasar Tıbu'in eserlerine gelince,


asırda İstanbul'da yaşamış meşhur bir Erme­ bunların büyük bir kısım sağlığında ve kendi
ni şâir, edip, müverrih, gramerci filoaof, mü­ nezaretinde, birkaçı da Ölümünden sonra neş­
derris, musikişinas vc naşirdir. Son samanlar­ redilmiştir. Mevzuları muhteliftir. Matbu eser­
da meydana çıkarılan manzum mezartaşı ki- leri inîişar sırası ile şunlardır!
tâbesinln elyazma suretine göre 1683 de doğ­ «Şahaved» (Kârlı demektir); bu eser is-
muş ve 30 Ocak 1768 de «5 yaşında Istanbul- tanbulda iki defa labcdilmlştir; birmdisi tak­
da vefat etmiştir. Balıklı Ermeni Mezar]ığın- riben 1718 de, İkincisi ise 1750 dedir. Münde-
da medfundur. Pederi, K irkor adlı Kayserili ricatı Hıristiyan dininin akidelerini ihtiva e t­
bir duvarcıdır. Bundan dolayı FCirkoryan so­ mekledir. «Dağaran* (Şiir kitabı demektir);
yadını da taşımıştır, Annesinin adı Turfanda­ bu eser 1723, 1734 ve 1768 yıllarında Istan*
dır. imzasının yanında kâh Kayserili kâh da bul'da üç defa neşredilmiştir. «Ermeni dili
İstanbullu kelimeleri bulunduğu için bu iki Grameri, iki eildden mürekkep olan bu eser
şehirden hangisinde doğmuş olduğu k a ti ola­ 1736 ve 1771 yıllarında İstanbul'da ve 17Ö1
rak bilinmemektedir; talebelerinden Arutyun de ise Hindist&n’m Madras şehrinde tabedil-
Erzurumlu tarafından hakkında kaleme alı­ miştir. «Hıristiyan Terbiyesi*; ermetıice harf­
nan elyazma bir methiyeye göre kendisi de lerle türkçe olatı bu eserin ük tabı 1742 de­
Kayserilidir, dir. İkinci tabının tarihi malûm değildir
Tarihçi Karekin Levonyan'a göre, Bağda- Ü çtine İle.ii ise 1816 dadır. Muhtemelen her
sar Tıbir küçüklüğünde kunduracı çıraklığı üçü de İstanbul'da intişar etmiştir. Muhtevi­
yapmıştır. 1706 yılına kadar hayatı hakkında yatı Hıristiyan dinine ait toplu bilgilerdir.
bir bilgi mevcut değildir. Mezkûr tarihde, «Parevakirk* (Selâm kitabı demektir), bu eser
Culfalı Astvadzadur V artabed’in, Eçmiadzin 1752, 1788 ve 1807 de olmak üzere üç defa
katûğikosumm temsilcisi olarak İstanbu l’a tabedilm iştir. Muhteviyatının büyük kısmı
gelmesinden sonra, açtığı m ektebe Bağda- mektup nüznunelerine hasredilmiştir. Bir kıs­
sar Tıbir de devam etm iştir. S eaelr son­ m ı da crm eniceden türkçeye manzum lügattir.
ra bu rahibi daima m ethü senâ m innettar- «Tzangkirk» (Fihrist kitabı demektir), 1753 de
İstanbul'da tabedilen bu eserin mevzuu, Mu­
bkla anmıştu-. 1712 yılında kendini matbaa
kaddes Kitabın muhteviyatının tasnifidir.
islerine vakfetmiş ve ölüm üne kadar tsta n ­
bulun birkaç E m e n i m atbaasının neşriyatını «G ram er kitabı», 1760 da Tstanbulda basılan
tedvir etmiştir. Nezareti altında neşredilen ermeniee; bu e ser avam için hazırlanmıştır.
eserlerden bazdan şunlardır: Zenok Kılak’ın cAşk ve hasret şiirleri», ermeniee olup 1768
de tstanbulda neşredilmiştir. Bu eserin az
«Daron’un tarihi* (1719), K irkor N arekatzi’
farklı ü ç tabı daha mevcuttur. Bıınirdan bi­
nin (Dua) kitabı (1726), Sımeon Culfalı’nın
rincisi aynı yıldadır. Diğerlerinin tarihi tes­
«Mantık» kitabı (1728), Kirkor Datevatzi’nin
bit edilememiştir. «Mantığın m uhtasar şerhi»,
«Sorular» kitabı (1729), Filasof David’in «Sı­
ermeniee olan bu eser, müteveffa rahib Mı
nırlar» kitabı (1731). B unlar meyanında en
kırdiç Boduryaıı’a göre, İ822 de Kalküta’da
mühimmj Ermeni Kilisesinin âyinlerini gös­
teren «Maşdotz» u dur (1726). intişar etm iştir. «Vekaayinâme», alfabe sıra­
Bağdasar T ıbir takriben 60 yİ kadar m ü­ sı İle tasnif edilen ermeniee bu eser, 1762 yı­
derrislik yapmıştır. 1741 de, P atrik Nalyan lına kadar bazı mühim olayları ihtiva etmek­
Agop Başipiskopos (1701 - 17M) tarafından tedir. Ancak yarısı elimize yetişen bu vekaa­
Kumkapı'da tesis edilen, zamanının en mühim yinâme. diğer bazı kronolojilerde birlikte 1951
Ermeni mektebinin m üdürü ve başlıca hocası de neşredilmiştir, «Ermenilerin Hıristiyanli'
olmuştur. Aynı zamanda mezkûr Patriğin kâ­ gı kabul etm elerinin tarihi», Ermeni harfleri
tipliğini de ilâ etmiştir. Sözü geçen mektep­ ile türkçe olan bıı eser altı defa tabedilmiş*
te, ruhani ve cîsmanl birçok kıymetli talebe* se de tarihleri bilinmemektedir.
ler yetiştirm iştir' Bunlar arasında, Katoğikos Bağdasar Tıbirin ikisi kayıp ve biri gayrı
Simeon Erivanlı, şâir Bedros Varfcabed Ka- matbu olmak üzere üç eseri daha vardır kİ
panlı ve müderris Takvor Aslanyan en başta şunlardır; « E m en i tarihi», bu eserin sama­
gelmektedirler. nında mevcudiyeti, Ermenilerin Hıristiyan

n/group/merakediyorum
kkah — 1816 — İSTANBUL

olma talihinin m uhtıra kısmından anlatılm ak 1860 - 1932), Biroen Zartaryan (1879 - 1956),
tadır Kayıp ikinci eseri, şehid Malgaralı Ast- Asadur M ınataıkanyan ve Şusanik Nazaryan.
vadzadur Vartabed hakkında da 1710 tarihin­ Kevork M. Pamufeciran
de kaleme aldığı manzum bir methiyedir.
Gayrı m atbu yegâne eseri ise, beşinci asrın HAfilKKRAH — Bofaziçinde Çengelkö-
en m eşhur Ermeni tarihçisi Horenli Movses’ yünde Lâle devri İstanbul'unun mamurelerin­
in Erm enistan tarihinin özüdür ki hugüıı Kıı- den olup kuvvetle tahmin olunabilir kİ arka­
diis Ermeni Patrikhanesinin kütüphanesinde sında ın u a rn m bir korusu V etrafında çiçek,
bulunmaktadır. Bir rivayete göre, m ıhitarist bilhassa lâle bahçeleri bulunan bir sahüsa-
rahiplerinden Sarihçi Mikayel Çamiçyan’ın raydır. Sahibi. Sadırâzam Nevşehirli İbrahim
(1738-1823) üç cildlik mufassal «Ermenistan Paşanın dam adı Kapudanı Derya Mustafa Pa­
Tarihi» yukanda sözü geçen onun kaybolmuş şa İdi.
eserinden istinsah edilmiştir. Filhakika, Ça- Bağıferah hakkında Nedim’in 32 beyitlik
miçyan 1823 yılına kadar yaşamış olmasına b ir kasidei tarihiyesinden şu malûmat topla­
rağmen, eseri takriben B ağdasar Tıbirin ve­ nabiliyor; B agıferahm tanzimi ve sahilsarayın
fatı tarihinde nihayet bulm aktadır. Keyfiyet, yapısı hicri 1140 (M. 1727) dlr:
Sanaatımızca bu hususta b ir delil telâkki olu-
Bu aısrâHa Neıimı'a söyledi itmamına tarih
nabüir, «Bu nev sahilsarayı kıldı ihya Mustafa Pasa»
Bagdasaı- Tıbir’in, P a trik N alyan’m is ti­ 1140
fası ve haleli K irkor Basmaciyan’ın intihabı « B a jıfe ra h i adım koyan Sadırâzam İb­
ve cülûs merasimi hakkında 17 H aziran 1761 rah im Paşadır:
de Erivanlı Simeon katoğikos’â hitaben yaz­
mış olduğu imzasız kıym etli bir m ek tubunun Hu vâld mevzii ni'melbedel idini''1 i'Mishab
Saadetle şerefibahş olıiu bir fliııı sadri mülk ara
sureti 1956 da, m ütevaffa Toros Azadyan'ın
evrakı arasında tarafım ızdan m eydana çıka­ Geîiib tab’ı ferah pcymâstna abii hâvâst ho$
rılmış ve 1956 yılında New-York’da m ünteşir Peseıuli Ifttkdr tarru resmine «1 âsâfı yektâ
«H. Çoçnak» adlı haftalık m ecm uada neşre­ Buyurdu namına Bağı f-fnib dinmek ■riiftaslptfr...
dilmiştir,
Sahilden gerideki sırtlara uzanan bir or­
Bağdasar T ıbir’in evlâdlarındau ik i oğlu m an v a r d ır :
ve bir de torunu bilinm ektedir. B unlardan
liiyaban/ânua dnğru nigâh iden kıyas fyler
rahip Andoh 1720 de doğm uş ve 1785 de ve­ $eiıi kndlrr kabâyL sebz Ue saf bağlamış gûyâ
fat etmiştir. Diğer oğlu A rşen T ıb ir ise 1715
Giircn hu aıfalnun imfcidadın iki cânibde
de doğmuş ve 1771 de vefat etm iştir. B unun Sannr kim perii balin eylemiş Jtiisterde bir ankaa...
da oğlu M esrop Tıbir 1750 sıralarında doğ­
muş ve geçen asrın başlarında vefat etm iştir. Lebideryadaki Kasrın arkasında büyük
Mezartaşma 1952 de, Balı-klı E rm eni Mezarlı­ bir havuz vardır;
ğında tarafımızdan rastgelinm iştir. 1956 da 5
Temaca kıl u havzan vüs'aLln bak kim bu kasri nev
ise yerinde yeller esmekte idi. B ağdasar Tı- Muhat olta üştür iki cânlbindeıt bahfile gâyâ
bir'in mezartaşı İse bütün a ra ştırm a la rım la
Ve m uhakkak ki devrilsin nefîs bir sanat
rağmen bulunamamıştır. A rşen T ıb irin ve
Öğen Mesrop Tıbir'in de, ou sekizinci asır İs­ bseri olan bir selsebiiı vardır:
tanbul Erm enilerinin k ü ltür hayatında değer­ Ra dJlcû aehcbili g ü r kira ande sem ti eşvâke
li hizmetleri sebketmiştir. İd e r Her b ir glken b ir kûçci ebrft ile imâ

Bağdasar Tıbirin hayatı ve eserleri hak­ Beyanı Inbfantü zevk içim h e r tü h rtd c Sıtın
t a b i f e r v â r a i şad m’anil b&rik ider peydâ
kında araştırm alar yapan başlıca müdekkik-
le r şu şahıslardır. Lâle devri ricalinin felâketine varan hic­
Arşak Çobanyan (1872-1854), rahip Mı- ri 1143 (M. 1730) ihtilâli çLküjguıda, Kapuda-
kırdiç Boıluryan (1881-1959), K arekin Levon- nıderya Mustafa paşa bu Bağiierah’ta bulu-
yaıı (1072-1947), Leo (Arakei Papahanyan, n uy ordu. Çengelköy kâşanesinin, bahçeleriy-

http://groups.google.cor
AJÎSÜCLOPEDİSI
— IB17 ~ BAĞLAR BAŞI

)e beraber, ihtilâlciler tarafından tahrip «di- 1İ resimleri bilhassa kaydedilmive değer. Bu


len m amurelerden biri olduğu kuvvetle lah satırların yazıldığı sırada Milli Eğitim Bası-
min olunabilir fB .: Lâle Devri; İbrahim P a­ mevinde atölye çefi idi.flOSO).
şa. Nevşehirli; M ustafa Paşa: 1730 ihtilâli). Haklu Ooktikrk
Bibi.: Nedim, Divan; Sam i-Şâfclr, Torlh.
JtAĞI.ARALTI DALYANI — Balıkhane­
BAKIRSAK — Salâhaddin Enis'in «Ba­ nin eski merkez m üdürü Karakin Efendi De-
taklık ÇiçegU adındaki eserinde bir hikâyesi­
vedyaıt'in «Balık ve Balıkçılık» adındaki öl-
dir. En acı çıplaklığı ile İstanbul umumhane m e t eserindeki kayda göre Boğaz ağzında Ru­
lerinin sefaleti nakledilm iştir:
meli feneri ile Karibce köyü arasında bir dal­
«Bu sokakların en mühim, en sihirli mm- y andır (1915 «= 1331); hududu Fener Önün­
takası köşeleridir, oraya geldiğiniz zam an si­ deki dikili tastan Karibce burnuna kadardır;
zi kavi iki kolun tu ttu ğ u n u hissedersiniz, lâ- yaz ve kış dalyanı kurulabilm ekte ise de 1300
bİ5 olduğunuz İçtimai kisvelerden sizi tama* 11884) denberl m artın on beşinden Haziran
men- tecrid ederler, mâneviyatınız üryan vc sonuna kadar yalnız yaz dalyanı kurulmuştur.
çıplak kalana kadar soyarlar, çayıra bırakılan Çiroz, palam ut, torik, lüfer, kefal ve sair ba­
başı boş aç b ir hergele gibi ileriye iterler lıklar tutulur. Kiiyos dalyam gibi bu dal­
«Haydi artık yürü!* derler. Btırası bir âlem ­
yanın da bir «al beraber kayığı* olup dal-
dir kİ hicap, ihtiraz, âr ve hayâ hiç bîr şey
yana girm eyen balıklar bununia avlanır.
yoktur.». Bu sokak, betaetle akan koyu bir
Bu satırların yazıldığı sırada, 1950, Bağlara!»
çirkâb ve gılzet ırmağı, bü, sağlı sollu birçok
tı dalyanının durum unu tetkik imkânı bulu­
gerizlerin insibap etliği biiyük bir analağam -
namadı.
dır. Beyoğlu Istanbulun bozuk midesi ise, bu
sokaklar, onun ağır taaffüniyîe burnunuzu BAĞ LA RB AŞI — Şehri şehiri tstanbulun
sızlatan hasta ve cılk bağırsaklarıdır.» ( E .: ınisilsiz b ir sayfiyesi itli kına bihakkın sezâ
Bataklık Çiçeği). olan câ2İp köşelerinden biri de Bağlarbaşı'dır.
Be$ yolun kavşağındaki bu ferahfeza yer.
BAĞLAN (Ahmed) — Matbaa m akine us­
şark, şimal, cenubişarki ve cenubi garbi rüz­
ta lan d an dır. 1909 da Gemlikte doğduğu; ilk
tahsilinden sonra iş bayatınaatdarak M atbaai gârlarım ı hâkim olarak çullanan ve Çamlıca-
Âmire’ye (Milli Eğitim Basımevi) çırak olarak d an yol alan şimalişar&î rüzgârının tesiriyle
girdî; çalışkanlığı ve kabiliyeti ile nazandik- bazı anlarda öyle bir hal alır ki adamı uçura­
kati cebetti, az zamanda ustalığa çıkarıldı. Ye­ cak tabirine ilâveten yükü ile beraber deve­
tiştiği müessesede sebat ederek m üdürlerinin yi de alıp götürecek bir sertlikle eser. Fakat
sevgi ve İtimadını kazandı; arkadaşları ara­ öyle lâtif estiği dem ler de olur ki tatb tatlı
sında dürüst, tem iz ve işinde çok titts b ir sa­ yüzünü yaladıkça gîiya bîr bardak su; Küçük-
natkâr olarak tanındL. Bilhassa m üteaddit çamlıca, Ömerefcndi korusu, Şeker kaya,
renkli resim baskı- Müftükuyusu, Hammnine. Kısıklı, Feryalha-
sında, Avrupa dan mm> Sarayınsuyu, Tomru-kağa, Mehmetağa,
gelen mütehassıs­ Kirazlı, Tantavi Çiftliği, Dutfulluda Âdile
lar ayarında bir Sultan Suyu, Taşdeien, Elmalı, Defüeli, Göz­
hüner gösterdi ve tepe, Karakulak, Sırmakeş, Kılınçlı, Soğanlık,
Milli kütüphanem i­ Yakacık, Ayazma, Kayısdağı sularından içj-
ze pek çok eser k a ­ liyormug gibi vücudunun bütün damarlarına
zandırdı; bastığı iş­ iliklerine yayıldığını hissettirerek âdeta insa­
ler arasında «Piri nı gaşyeder. Meşrutiyetin ilânına kadar Çift­
Reis Haritası» ile lik gazinosu nam ı ile m aruf gazinoya oldukça
«La Turquie Ke* değerli kim seler gelir, bilârdo ve tavia oyun-
malisi» ve «Güzel larc ve tatlı sohbetleri De hoş vakitler geçirir­
sanatlar» mecmua- lerdi. Gazino ittisalindeki Besim Ömer Paşa­
1arının, v e «Sanat M,mr<l B .*la« nın köşkü yanındaki A rtaki’nin gazinosu da
Takvimİ9 nin renk- (Resim: Kerih) hemen hemen onunla hemayarca İdi. Şimdi

)/group/merakediyorum
BAÖLARBASr - 1818 — ISTANBUt

Artakt’nln gazinosu yok olmuş, çLttlik gazino­ b u y a z b a f t U r h a ş ı ıcvkelmege h e r g i i n k a r a r oU tin


su da ününde hayvan pazarı kurulması İ1İİKL A * a lljn « e m tlm ? v a r m a m l a t a n » a c v b a h a r o l t u .

riyle köylerden inen odun ve kömür araba- Bağlarbaşı için bir de mâni ild ird im ki
lafl ile dolarak bu bakımdan kesbi jöhret o? - oPan orada burada iüyllyenler vardır;
m iftlr kİ şimdiki şekli, hava bulunur ama
A ıJ a m a m a n J w £ l a r b â f f ., .
odun, kitmür her zaman hor yerde bulunma*
darbı mesclinec evvelki sekline geçim cihe­ A y n a m ı r ltr r c n ı i t i n h e r K ü r e n b ı n tl a r b a | j
tinden ihtiyaç nisbcünde teveffuk etm iştir S u n a g e l i r g ü z e l l e r , » « m lf n e v a r B a g i a r b ı g u

Bağiarbas! hakikaten Bağlarbaşı idi. O devrin Ben ete derim k İ :


maruf bağları a noktadan başlar, Altunt zade­
A rla » ) a m a n B a t f j p r f r a fl...
nin, Sultan Kethüdası Beiıiç Beyin, Esvabı
(ibretlerin rntrcmuı s o fid ir R aftlırbap
Saffet Beyin, Seniye Sultanın, çimdi Verem B u m e r m a ’ıla â ? jfcan # ü x f r lt b a ğ l a r b a t ı
Paviyonları ile sıralanan Valdebağının, Tan-
tasî iade Halid Beyin. Yusuf Paşanın, Deli Eş’arında «Berki» mahlasım kullanan
Fuat Paşanın, Asaf Paşanın, Ekmekçlbaşının, Doğancılarlı Gözlüklü Nureddüı Beyîn de Bağ-
Saatçibajının, Memduh Paşanın, Tunuslula­ larbaşı üzerine bir semaisi v a rd ır:
rın, Nafiz Paşanın, Şeyhülislâmın, K urd İs­ tîe ç e n B aâ ia rfta tı se m tin d e ben b l f h Ö M e r i g t i r d t a
mail Paşanın, Rauf Paşanın, Şevket Paşanın, G c n i b n&z il e d â e y l e r o ç e ş m l s n b e r f g ö r d ü k
san Haille A büiilmedt, Yusuf tzzeddin ve K uzum p & t u ıe v e p » E irer k a r a m u g b e le ri g o rd U m
Şevket Efendilerin, Ahmet R atip Paşanın, K ı m r t n ı ç r u h l c r i g ü l v e ş a ç t l m 15 p e y k l e r i g ö r d ü m
B u l u n m a z h iif iû lin e a k r a n ö m r i i m d e b l f p e r i g ü r d ü m
Kirişçi İbrahim'in, Bağcılar Kâhyası Ö m er
C ih a n ı p ü r z iy a e y le r c e m a li c n v e r l g ü r d ü m
Pehlivanın, H ünkâr İmamının, Suphi Paşa­
nın, Ethem Pehlivanın, tsm ail PehUvanın, Se­ Kusurum var dİsem c&iz crmâllo Misalin Övmekte
O k u m u ş cilv e naz d e rs in a d a im b e n i te m e k te
rasker Rıza Paşanın, Bodrum! Şeyhülislâmın,
Nice bin zahmetim vardır anı bir llhza ginsekle
Serhafiye Ahmed Paşanın ve daha h a tır ve ■Vcımr bale dıış oldum o «Oltu bm kt ttv n elte
hayale gelmiyen> bilinm iyeîi zevatın bağları Btıloamat biisnüne akraa Ömründe bir pcıî bârdan
ve Ömer Efendi Korusu karşısında Beylıkba- Cihanı pür siya eyler «eiMİl e n m l g&HHim
ğı vardı k i h e r b irinde çavuş, m ırg lr, feegi Benî H U basan âsi sararttı ot saçı frylfi
memesi, müşküle, balbal, erenköy siyahı, ço- Görünce ayda bir k em notu ol didesl şehlâ
bançavuşu, parm ak üzümü, altm taş üzüntü en <îlce gündüz figan {(»ekteyim göa *ermedim asit
İyisi Rıtmetinde yetişir yapıncak üzüm leri b u ­ Ao»Hin çekdj|İ âlâmı Berki eyledi İmlâ
lunurdu. B u l u o m a z hüsnüne akran (n rü ad e bir peri gördün
CUıanı pür siya eyler cemali tnveri girdlin.
Bağlarbaşının üstüne şöyle böyle şiirle r
ve m âniler de söylenm iştir. Çocukluğumda Bağlarbaşı, m ahallelerden ayrılıp sayfi­
işitip hâtoam da kalan sem aiyi aynen yazı­ y elere giden yol olduğundan Bağlarbaşı s a ­
yorum : mım almıştır." Şimdiki Suadiyeler bilmem
Yıkıfem ol «ittmkirım n n ip ağyara yâr olsun hangi p lâjlar olm adığından Kadıköyünün Pa­
A» KBjtl diler kânı zaı^r tim i pasın Bağı, Kurbağalıderc. Fikirtepesa, Fener­
Kİ toh'ı Ub'ıına vy^uH bıçkın bir gfil’in r nhm» bahçe, Çiftebavuzlar, Caddebostanı h attâ ve
Cefakâr otmauo lâkin (?...)
h attâ Papastabağının İlerisindeki Ömerefendi
*•> J1*1 B *iU fbl*ı j n k e t t t ğ e h t r j f i ı k a ra r otsun
A atlım « atin e varmam isterce nevtelur olma Çeşmesi bfle uamazgâhındaki şedde teziz kab-
S cbnN U İM ila m i< rtl idem ol y â r il» ülfet ve pişirilen b ir aramgâh idiyse de Bağlarbaşm-
Nesimi sal is lİ h » ne İfam U r lakım bey’frt dan Ûerlîyen tepelerin ah-ı havası çâr aktarı
Ru yat ben eyledim niyyet sinlisHİrn denm edin elbet cihanda m aru f olduğu musaddak ve müsel­
Türabı A sllineye kadem lıagmam sana nisbel lemdir. Âgık b ir semai nakaratında:
Bs y n Raglarhsfti ırvkHnttge bergün b w fllsun
F en er bağı. S ayış dağı. Caddebostan g 8İ gSr
A Mlim srraitne varmam İsterse ncvbabar r i n n
N ffin İu k ir eder isin âfikın in’am ıaı nankör
Bulunnr kendime raâı»ık bttlıutmag sana bfcç âgık
Rnlnnunran beyim amma bulunmaz ben gibi sâd ık
demişse de biz «Ne bülbül var ne gül açtı, vi­
Knnvgılugnıı bülün dosllar bağı hüanflne «fidık ra n d ır Üsküdar şimdi» diyebiliriz. B ir divan­
Mübarek öylesin MevtA kabul etindin sem arlık da d a :

http://groups.goog le.G
A N StK L O PZD tît — 1819 — BAĞLABBASI MEZAKUCl

Ây k ın g irlv n vcchj Hvgjjj d ild in y ir caddedir. Her iki tarafında kavşağı olan ve­
Melkeninı fimdi clvamm Lskürtar etUn beni ya keşişliği yollar şunlardır: Abacıded# Soka­
dediği jib i Bağlarbaşı halkındaki malûmatım ğı, Helvacıali Sokağı. B akılar Yokuşu. Vali-
bundan ibarettir. O fa manlar Üsküdar İstan­ de-kâhyası Sokağı, Valideimareti Sokağı, Çini-
bulini sayfiyesi idi. simdi bilemem ve göre- licarni Sokağı, Ûsmanpaşa Sokağı, Çiniliha-
mem nereleridir. mam Sokağı, Kaşımağa Sokağı, Pazarbaşı So­
V iııf İlle kağı, Turşucu kem al Sokağı, Tahtırcvancı So­
kağı, Alaı-aminare Sokağı, Boybcyi Sokağı,
BaglarbajJim an revnaklı devri, Oııdn-
Miroğlu Sokağı, Yamacı Sokağı.
Siiızuncu Asırdır; bu asrm rlnd ve külhanı
Çavuşdere Caddesinden gelindiğine gö­
mejrel) şairi Beşiktaşlı Gedai, iki neti» sem ai­
re kaba taş döşeli, İki araba geçecek genişlik-
sinde Baglarbaşı âlemlerini tasvir etmiştir;
tedir. Helvacıali Sokağı kavşağından sonra
Semat sola bir kavis çizerek dik bir yokuş olur. Bal­
Merird dh llm omü ey bülbiill s ry d i var vakti cılar Yokuşu kavşağına -kadar olan caddenin
.\^ar fiil goncesîu rlb c t gclitıce nevbAbar v&kll bu birinci kısmında ikişer katlı ahşab evler,
Olur râbt yememle ayşti nûşurı IçtUıar v ık ti arsalar ve bağçeler vardır. Sol kolda köşede
» ü ş tr ol sem ti yâre gün olıır bir r e h g tin r vakti klâsik üslûbda, kesme taştan teknesi çukur-
Ne cünbtişler olur Baglarbafinda gUlitftr vakti
da Kalyoncular kâtibi Dereli Mustafaefendi
lifle evvel bahar olsun da gefolkn Cakfldar vakti.
Çeşmesi bulunmaktadır. Yol burada tekrar
flfiim de mey sunar ol sAkii nevr*ıte tıüb g&lrû sola kıvrılır, sağ tarafta Toptaşı Cezaevinin
SOrihtler oiur titl ş e rib ı b fo n ite rncmîû
yan cephesi, sol ta rafta meydamrnsı bir açık­
Çeker m eslâncler «crm eıt olub bir nâlel yâhCı
Çıkar bir bir t«Tni»lya çeker üft£<le!cr a rzd lık vc Validekâbyası Sokağı kavşağı vardır.
Ne cünhtif|fer olur Bağlarbagında f tü lta r vakti Bu coktadan itibaren yol üç araba rahat rt*
Hele e m i bahar oTsua da gcfaüa 1/sktidar vakti hat geçebilecek kadar genişler, sağda (Valide
Tulaydın bir karık ben de Yem işten y ir e «M olaıın İmareti) Topta§ı Cezaevi, «ol ta ra fta Aükva-
Görenler seyrine koçsun b ütün deryâ yüzü dolsun Ude Camii ve M edresesi bulunm aktadır. Va­
Yeler zinciri m ihnetten riiJi divâne kurtd lsn o lide İm areti v* Çİnİlicami sokakları ile teşkil
triş in ÜÖrtldanü mevsimi ahdim y e rin bulsam ettiğ i dortyol ağzından itibaren Bağlartaaşı
Ne ctfnbttgler olu r K ^ h r b a f iııd a g utizar n k ü
C addesinin üçüncü kısım baslar diyebiliriz,
Delc evvel bahar olsun da g e ftn h Ü sküdar n k l l
yol yine İki araba geçebilecek k adar daralır,
Semai te k ra r dikleşir, ve Nuhkuyusıi Caddesine bağ­
Açıl ey goncafem nihaili âlin iâleaâr olsun lanır. Bu kısm in üci kenarında ikişer iiçer
Dağıtan sünbtill ke.vaûlann fesli bahar plsmı k atlı pek azı kârgir» çoğu ahşab evler, bağ-
Vişdtfn hülbüti şftrideye dârü diyar olsan çeter, arsalar sıralanır; iki bakkal, b ir berber
Cüriip gütçeade gttller verdi hüsnün şernuAr olsun
Sana B alhîbijı mesken M a hicrin medar olsan dükkânı, Kaşımağa Sokağı kavşağı köşesinde
Bu sma ey servi kaamet oa makamın Üsküdar o)$ub ■bir m ahalle kahvesi, Çinilîbamam sokağı kav­
şağında b ir çeşme bulunm aktadır. Boybeyi ve
Bulanmaz ^ T tk ln a sen gibi âlemde bîr dilber
Hİtâb eyler erm&fjft gdrstege $&feen<fe gilterfer Miroğlu sakaklarıyla olan kavşakları arasın­
Bfetiin »âridedUler bibi hüsnünün seyrini ister da 7-B yıl tmce yıktırılm ış ik i ahşab m eşru-
Salın Baglarbaşımla lerv) kaddin tamftiı* gğster fytı ve kalmış Pazarbaşı Nakşibendi
Sana Baghrfcaşt mesken bana hkria medar »tean HprgSht bulunm akta idi. Caddenin nihayetin­
Bu yat ey servi kaamet «t makamla Üsksdar oümn de b ir K aadM dergâhı olan Sah Tekkesi bu­
Sana İhsanı Vlakdır Mı güsetllk tok küçük yaşta lunm aktadır. (Nisan 1951).
Ama» bil kaıdrlni ger mtirgl devlet var İken basla Hakki GvUBıfc
tiedâi »Kikin gönlü (6ın hep sen kalen kagla
llema* leylü aehar lu s atlatma varsın BMtktqla BAĞLARBAŞI EKMENİ MEZARLIĞI —
Sava Üa|lartuM menken bana hicrin n e d v olsun tstanbulun en eski Ermeni mezarlıklarından
ftu ya» ey servi kaamet öz makamın Üsküdar olsaa
bilidir. Bağlarbaşının tam göbeğinde ve Ka­
BAĞLARBAŞJ CADPESf — Üsküdarda dıköy ve Kısıkll tram vay hattının kavşağın­
Toptaşı sem ti yollarındandır. Çavuşdere Cad­ da bulunm aktadır. Mesahası 14000 m3 kadar-
desiyle Nuhkuyusu Caddesi arasında azattan dır.Cenup ve şimal olarak iki kısma ayrılmış­
sağa ve sola kavisli, dirsekli, dik ve yokuş b ir tır. Ortada kalan ufak bir kısım ise Rumlara

h/group/merakediyorum
BAĞLARBAŞİ «EZAftU Ğ I — 1B 20 _ İSTANBUL

aittir Yeni Mahalledeki Surp Karabet Kili nastınndan Bedros Piskopos (vefatı: 17711)
Sesine ait olan cenub kısmı daha eskidir Şi­ Ankara F rınoniim nin ruhani reislerinden
mal kısmı ise Selâmsızdaki Surp Haç Kilise­ Başpiskopos Antreas (1756 - 1807) Kudüs
sine ait olup nisbeten daha yeni ve daha bü­ Ermeni Patrikhanesi Vekili Tekirdaglı Agop
y ü ktür Piskopos 1175e - 1809). ytac Kudüs Ermeni
Mezarlığın tesis tarihi cenuptaki kapının Patrikhanesinden İstanbullu Bağdasar Pisko­
üzerinde bulunan m erm er taştaki kayda K öre pos fvefatı: 180B), Kilikya Ermeni Katogiko*-
155S d ir Fakat bu kayıt » inanından olmadığı lujgu mensuplarından lçevanlı Bogos Başpis­
için tarihi bir kıymet ifade etmez. Maaınafih kopos (vefatı: 1810), Kudüs Ermeni Patrikha­
bu tarih aşağı yukarı doğrudur. Zira Erm eni- nesi b a la rın d a n Tokatlı Markos Başpiskopos
terin Üsküdar» yerleşm eleri de bu sıralara (vefatı: 1B28).
tesadüf eder. M ütefekkir ve san atk arlar:
Mezarlığın toprağını Ermeni cemaatına
vakfeden Atam isminde DiyarbakIrlI bir Et M eşhur m im ar Serkis Kalfayan oğlu, yaz­
meni katır tüccarıdır. 1718 tarihinde vefat manın mucitti Kevork (ölümü: 1751). Kayse­
ede» bu şahsın, bugüne kadar mevcut olan rili Merametçi Kalust Kalfa (ölümü: 1779).
mezar taşındaki kitâbeye göre, bütün van yo­ A şkhar ovalı Gireğ Kalfa (doğrusu Güreğ ola­
ğu satılarak mezarlığın toprağı satın alın­ cak) föliimü: 18(Mî). M üderris ve KopsJt Mardi-
mıştır. ros Sargayat 11741-1813). Sarayı llüm ayûn de-
1B85 talihinde mezarlığın etrafı duvarla ınireibaşısı Manuk 11788-18381. Sarraf Serkis
(OTilmijilr. Bu iş bilhassa o zaman Silip Ka Koranyaıı {öltimü: 18551 m eşhur tüccar Mar­
« b e t Kilisesinin vaizi olan Başpiskopos (son­ d in » M arkaryan 11801 - 1867). Meşhur şair
radan Katoğikos) Matteos tn nirliyan’ın ve Bedros Turyaıı (1851 -1872). Saray baş tabib-
Sarp Haç Kilisesi vaizi olan Piskopos Kirko- lerinden O bannes Bey Şimşiryan (1830-1865).
ris Aieatcıyan’ın gayretleriyle başarılmıştır Saray bamamcıbaşısı Serkis Marzmanyan
Esinden Ermenilerin yüksek zümresi ve (1807-1897), Saray M imarbaşıiarından Serkis
bilhassa Amira unvanını taşıyanların ekseri­ Bey Balyan (öiiimü: 1809), M uharrir Mıgırdıç
yeti Üsküdar ve civarında oturdukları ve bu­ Şahnazar (1866-1900), Saray sertabibi Vahan
ra m ın tstanbul Erm enilerinin ilk mühim ir­ Paşa Manulyan (1840-19021, Saray ikinci te r­
fan kaynaklarından lir i o ld u |u için. Bağlar - cümanı ve yabancı Basın Müdürü, Bâlâ rü t­
başı Ermeni Mezarlığında gömülü birçok m eş­ beli Nişan Seferyan (1848 - 1B06), Berbeıyan
hur simalar vardır. Bunları iki kısma ayıra­ Mektebi müessis ve m üdürü edip Reteos Ber-
biliriz. Birinci kısma mezar taşları bugüne beryan (1848-1907), Dr. Diran Paşa Papatyan
kadar mevcut olanları, ikinci kısma ise mezar (1886-1928) v.s.
taşı olımyanlan yahut kaybolmuş olanları da­
A m iralar:
hil edebiliriz. Birinci gurupta bulunan kayda
değer şahıslar sınıflarına güre şunlardır: Azatyan Bedros Amira (ölümü: 1762),
Azatyan M ardiros Amira (1745 - 1775], Kadı-
Din adam ları:
köylü Sarraf Artin Amira (ölümü; 1776),
B unlar arasında beş patrik ilk başta ge­ Eğinli Sarraf Pişmişzade K arabet Amira
lir. Vefatları sırası ılı;, isimlerini veriyoruz: (1750-1802), Eğinli Aznavoryan Kaspar Amira
Zakarya Vartabet Vanh (vefatı: 1640), (ölümü: 1806), Akulisli Meyrem Kulyan Torna
Piskopos Ohannes Çamaşırcıyan <1757 - 1817), Amira (1738 -1818). Saray Mimarbaşısı Bal­
Piskopos Astvadzadur m m -1846), Piskopos yan Kirkor Amira (1704 - 1831), Aznavoıyan
Karabet Balatlı (1783 - ıano). Piskopos Sarkis Aznavor Amira (ölümü 1832). Egı'nli Sarraf
Kuyumcuyan (1804 - 1865). M arkar Amira Deryantz (1776 . 1841). Nizam
Diğer din adamlarının baslıcaları şun­ ustası Noradunkyan Artin • Amira (1770-
lardır : 1834), pişmişyan Mikael Amira (1785 -1849)
Tokatlı Bûğos Vartabet (vefatı 1675}, vesaire..
Retns Vartabet Edirneli (vefatı; 1746) Kudiis Mezar taşları bulunmıyanlar arasında da
Palrikhaesi murahhaslarından Simoen Fisko- ezcümle şunlar vardır-
pos (vefatı: 1767), Kayseri Surp Karabet- Ma Meşhur mimar Serkis Kalfa (ölümü 1740 a

http://groups.goog lc.
p
A>’stKW>PED!St — 1821 — ba Cla bba si ME2ARUĞ1

doğru). Şaray ressam ı Ohannes Behzal 41800- ederek ve tarihleri sırası île buraya koyuyo­
1874ı, m eşhur ressam. Apraham Saksyan ruz :
11 fl82l • 1876) 10 uncu M ir İstanbul Erm eni­
1
lerinin en mlimtaz m ütefekkiri O hannes Had-
velî Deroyeıttz (Iftdl * 2888), Şair ve edip H«- Knıtlriıfiı rah ip BafeM'ıut oftlu m ofanıti Bogoc
çadur Misakyan (1815 • 1891). Tarihçi vc edip ÜtOnıb 1736 Temmuz 30
Karutyun Mırmtryan Misakyan (1815-1891) (Bu iki n i ı r ermenicedir)
Tarihçi ve edip H arutyun Mırmıryan (1860-
N r k in ben dünyjya geldim gel de ( — )
1926). M üderris vc edip Ohannes HintJiyan Al da kendimi Jfdai aldım lo an n u n y ıla n d ır
i l 806 - 1950) v,s. Dünyaya fitlen neçin «elif, tfte r İRedaeb?)
Rağlarbaşv Erm eni Mezarlığındaki mezar Efter bâkl ulur, Tik/ edeo s?|ftxnrt bulur
taşlarının şekil Te sanat cephesine gelince İnanm an a ld atır dünv* H iısgud»rdır mefciıum
23 de tealim ed ip canım
şunları söyüyebiüriz: 17 nci asra ait olan en Kim .sebeptir helâl kanım
eskiler alçak ve bir tabut şeklindedirler. 16 İnpnsan feftd boj düGy*
İnci asra ve 19 uncu asrın o rtalarına ait olan­ Dua ediniz.
lar ekseriyetle m üstatil şeklindedirler ve yük­
îBu kitâbe çok m üşkülâtla okunabilmrçtir.)
seklikleri de vasati olarak y an ın m etre ka­
dardır. 19 uncu asrın ortasından bugüne ka­ 2
dar olanlar da m uhtelif şekiller arzederler. Balıkçı Moülk
San'at cephesine gelince, eskilerden fev­ Kİm&o dem esin k î benim
kalâde güzel oym alar ve kabartm alarla süs­ Ben söyledim ki benim
lenmiş taşlar vardır, Meselâ P atrik Zakarya H e r kim kİ derse benim
O lur nice kİ, benim.
Vanlı'nuı vc Azatyan Amira lardan birkaçının
5 Eylül 1840
taşlan bunlara b irer örnek teşkil ederter. 10
uncu asrın ortalarına kadar olan m ezar taş­ Y akarıdaki kitâbenin sahibi Balıkçı Mo-
larının bir hususiyeti dc kitâbelerln altında 5 i k gayet güçlü ve kuvvetli ve aynı samanda

merhumun sanatına ait bir âletin hâkkolun- kabadayı bir kimse iıniş. Lâkin bir gün kavga
ınug bulunmasıdır. Meselâ b ir terzinin taşın ­ esnasında kendisini kamalıyarak öldürmüşler.
da b ir pergel görürüz. Mezarlıktaki en büyick B undan dolayı bu kıt'ayı gelecek nesillere de
taş, Kirkor Amira Balyan'a, ea ufağı ise Ser­ bir d e rs olmak maksadı ile mezar taşına yaz­
kis Kalfanın torunu Katarirıeye aittir. mışlar.
Mezarlıktaki tarihi ve edebi kıymeti haiz 3
kitâ beler bu satırların m uharriri tarafından
1942, 1943 ve 1945 yıllarınca asıllanndan Hayya Serasker H isrefi <HÜsrev) Pa­
şa Hazretlerin se r ka.
büyük bir itina ve emekle toplaıulmıştır. Bun­
vüzbaşıs; «krebatısı
ların sayısı 500 ü bulmaktadır. Maalesef bıı A gaaın sad İnce Servisindir
kitabeler gayri matbudur. 1263 (1845)
Kitabelerin harflerinin hususiyeti hak­ 4
kında umumi olarak şunu söyleyebiliriz. Ou-
1047 teşrinievvel 3 cuma
dokuzımcu asrın başlarına kadar olanlar bü­
Gina oldu Kayseri kıyserisi
yük harflerle, ondan sonrakiler ise küçük Talaşlı Üsküdar Alpfizan
harflerle yazılmıştır. Edebi bakımdan ise men­ Sulu Han odabaşı K arabet dayı.
sur ve manzum olmak üzere ikiye ayırabiliriz.
5
Manzum olanlar arasında fevkalâde güzel şiir­
ler vardır Kimse demesin kİ benim
Ben itâyicdim kİ benim
En eski kitabe Koca Bedros'un zevcesi Her fcim İd d e n e benîm
Şazüam’a aittir ve 1637 tarihini havidir. Olur nice ki benim.
Mezarlıkta crmeûice harflerle türkçe ola­ MUos oğlu T«ıla&lı
rak yedi adet kitabe mevcuttur. Bunların
ûedrosun oğlu Karabet.
mümkün olduğu kadar aşıtlarını muhafaza Sene 16 S6 da Tammu? 6

m/group/merakediyorum
— 1822 — İSTANBUL

6 ne *-P» ile telâffuz edilir, *pahâ. pahalılık,


Bini E '« ;i Ohannes Kibyayan pebâcı» denilir. Takat eskiden münevverler
Bura düktüm amm a Kayseri vatan dâünâ «Bı île yazarlar idi. Eskiden avam ara­
Sın aruekiı iken benOz nevcivan sında basit bir tbtidâi tahsili görmüş olubda
Takdir kıldı lutrri ebedi m ekân akran ve enuâli tarafından Meklcbli* deni-
Yol oiram az artık ah pe d e r m ad rr
M uhittim kıl dua. ey tbıtJ be#er lenlcr d e bu kelimeyi *B» ile yazdıkları halde
Kİ s> ıu da rahm et d ile r m üm inler lâtin asıllı Türk harflerinin kabulünden son­
36 Haziran 1607 ra yazı dillinizde bir imlâ ni2âmı kum lam a'
dıgı için inkilâb neslinin münevver tabaka­
7
sının tüm ü, dilimizde binlerce benzeri gibi
Bulmadım **hıai e c d e d o stlar b ir çare Hay! ciddi 'bir tenkide lüzum görmeden «Bahâ'
Gene yaşım da girdim encam g<irdü£tin noeza re Ffayf
yı «Pahâ» olarak yazm akladırlar, tek iste
Hosnfine y* m aline bel bağlama sen ey gafil
V fMm halka yem o lu r cism in de m uru m âre Hayf nâss has İsim olarak kullanıldığı zamandır
Kani Iskender u Dar*, han d ed ir Isfeodiyar ham dederiz ki b ir «Bay Bahâ». «Bay Pahi*
Kılmadı « “n*e fveknç?) ( b ir iki kelim e noksan] lîa y l olmamızdır.
(T ârihi yazılm am ıştır)
H üseyin Kâzım Bey meşhur eserinde di­
Mezarlıkta kitabesi A rap harfleriyle bir limizde kullanılışına misâl olarak Nedim ile
tek mezar taşı vardır ki o da B alyan K ırkar Şeyh G aalibden şu beyitleri atmıştır:
Ajniranıa taşıdir.
N azirln yok cihanda hltenile mifari münevversin
K evork M. Paratıkcİynn
B ahâ olmaz saoa cânâ aceb pikin gevhersin
BAĞLICAĞCE SOKAĞA — Ü sküdarda Nedim
Büibüiderisi sem tindedir; Tophanelioğiu So­
kağı Tekkeiçi Sokağı arasın d a uzanır; Top-
hanelioğlu Sokağı kavşağından gelindiğine
göre, Uç araba geçebilecek genişlikte, kaba
taş döşelidir; s a f a b ir kavis çizerek dik b ir
yokuş halini a lır ve Tekkeıçî Sokağına dokuz
basamak m erdivenle kavuşur. B u sokağın,
ortalarında, ağzı ta ş bilezikli ve d e m ir k a ­
paklı bîr kuyu vardır. B ire r ik işe r k atlı ahşab
ve tuğla yapı evlerinde m ütevazı gelirli T ü rk
aileleri oturm aktadır. K ayda d eğ er başka b ir
hususiyeti yoktur.
H akk ı G ö k türk

BAĞODALARI MESCİDİ — (B .; Fatm a


Hatun Mescidi).

BAGRIYAM K SOKAĞI - l tîsk ü d a rm


Selâmsız sem ti so lak ların d an d ır (1934 B ele­
diye Şehir R ehberinin 27 nu m aralı paftası);
B&lbülderesl - B&ğlarbaşı yotu ile K arabağ
Sokağı arasında uzam r; b ir arab a geçebilecek
kadar geniş b ir toprak sokaktır; b ir ta ra fı kır,
b ir tarafı bağçeli olup o rtaların a doğru kar
yılıklı ancak iki kârg ir ev v a rd ır (Nisan 1951) Z n m ı tf u ım z K a r i k a t ü r l e r i ;

BAHÂ, B A U Â LIU K — Bahâ, behâ. H a T icâret V ekâletine sore İstanbul uctızlufe diyarı imiş
şeyin Kâzım Beyin Büyük Türk Lûgatı’na gö­ fGsteteicf)
t e dilimize Carscadan alınmış isim, «bir şeyin *Şebi ycldâyı muvakkUle müneccim ne hilir
alımb satıian kıymeti, değer». Onu meıııurl&ra *or kinj g tc e le r kag su*t!»
Kadimden beri halk ağzında «B» yeri­ f N e h s r T li b l e k ; A k b a b a M e c m u a » )

http://groups.google.ee
AJftlKUMPEDİSİ 1IK3 — BAHÂ. BAHÂU1I >

H atnm aitB «İtan b a k iri H a n g im c in it M« tabiri vardır, BüyiikEeJırin târihinde birer


Tdlifeûu t m ! o b a bt d t l ü l f r hİMB leU*
Ket olmuf korkunç büyük yangınları hatır­
Şeyh G n lih
latarak, bir !f«ym hakiki değerinin kat kat
Eskiler gerek e ş y i gerek İntan hakkında ünlünde ia lılm u ı, tedariki zarureti ile keseyi
kıymeti takdir edilemeyecek kadar yüksek tam takır bırakması, Âdeta yakub kül etmr-si
olanlar İçi <bl Bahi> derdi; artık kullannnyo- yerinde kullanılır, m is a l:
n n , ya zamanının tiz e dilli { liri Nedim gibi — Müjde, uskumru çıkmi)
•baiıi o lm an , yahud «bahâ bulunmaz, batıl — Çtkdı ama a te ; bahâ&uı?.
biçilnıeı» diyoruı. Mei'&zen, vuslatı âşıkı : 01 ucjt ı ı - . ı ı k ,
Hakiki d e |c r i to k yüksek gaayet kıym et­ maşuka, canan, sevgili için söylenir:
li eşya hakkında giraıı bahâ» denilir, u m a n ı-
KiilAyı V'U'ıl.ı 11 o «ûhuıt a l m b ah i* ın a..
m uda bu terkib de yaşı ellisini asmış Jtalem
erM bı arasında pek e n d er kullanılm aktadır; Bir şeyin hakiki değerinden çok aşağıya,
fakat esefle kaydederiz ki devrim izin konuş­ çok u c u » tedarikine de «yok bahâsına. >
ma ve yazı dillerinde bu terkibin karşılığı ko­ deriz, misal:
nulmuş değildir; *gtran bahâ» hakiki değeri On dönüm bağı bağçesi İle beraber koca
çok yüksek olarak tesbit edilebilen şeydir, köşkü yok bahâsına kapattılar,..
tb a iıi bulunmaz, bahâ biçilmez» sözleri ile
ifâde edilemez, eb ab ili ve çok bahâlı» da d e­ Yavruydu çırpam adı kanadım
Batriırt çıp lak lar » t u ladım
ğildir, zirâ bunlar değerinden üslün fiatia Pazarda vuslatı yak b a h â s ı n
satılan şeyler hakkında kullanılır. flak ır yapdı o şfıh a lim adım
İstanbul ağzında b ir de zate$ bahJtetna..: Calatalı Hllıeyio

İS T A N B U L . CANAVAPl

. ' Z uruam im K a rik a tü rle ri:


Dur matları «rtan hundra rintları özerine (Akbatet H eem uuu)

>m/group/merakediyorum
b a h A. b a h a u u k — 1824 — İSTAÎÎBUI.

<Bahâda ağır yükde hafif.» deyiminde <ip|«K»evdln «ft«r bu Rluılvr4e


umumiyette mücevheri! kasd o lunun İstanbul $ rh r olurdu h ır ıb «rr l i b r f i
ihtilâllerinde iktidar mevkiinden devrilen Klmr chviM halkı UtJr«ir
devletliler kalelerini kurtarm ak için kaçıb N 'akJcdrr^m kvder verir dr*
gtelenmefie mecbur kaldıklarında mükellef sa­ O M ı a İm bahâtına hlyttim foduıu
raylarını giranbah eşyası ile ihtilâlcilerin Satılır dirhem ile ûd 4ftJh
yağmasına terk ederek yanlarında «yükde ha­ Va kiimür çdylr kim g u U n dabl
fif bahâda agu*» peylerini götürürlerdi. Tûtiyâ <sttrme> olrtu dİ dey v HAİi
tstanbul ağzında aşk vc aîâka yolunda
Arpayı had iPtahhıu eytame küm
mecâıen de kullanılmıştır: Arpıtlık h-âmlı ycllçıne*
Senden kabulüdür benden bir icktlf Arpa lorbası u n u r ânı gören
Gri olalım de d in lim İle elif Olsa b ir tfetate arpM-U peyd’A
Ogralaıtıa) • gm eN rr şih u u
Afjrrtır bahâda beta yilltde hafif Jtevganı dit (ftonüt yağı) erim ede ı«W *&z
tötiatalı Hüfeyin Ş cm '» e| «nüm d e y i yanub fukara

Tarihçesi boyunca Büyiikşehir tstanbul. Revganı s id e h d r is ı m ahal


harb yıllarında erzak getirilmem esi ve anbar- Ki b ah â sın ı itmez akç«* v e fi
lannın bolalması }iizünden; şehrin büyük bir Şimdi b ir yajtlı kapu da yuk kim
fasmuıi kül eden dehşet verici yangınlardan Kdelim anda derdi eûa d ev i
sonra; uzun ve şiddetti kışlarda kara ve de­ Kafaveyİ mezhebine uydurdu
niz yollarının kapanması ile; hemen hepsi N ohuda kavurub İçer xârcrâ
kanlı İhtilâllerle devrilmiş beceriksfe ve ya- S ert d e n e d e küleh g ö r e
hud emsalsiz suiistlm âller ile kirlenm iş elle­ Dal kabağı g&tmb kap ar jcurcfeâ
rin idaresinde kaldığı zam anlan ve nihayet Sabun andım agnm ız kö p ü rü r
bütüB bu fırsatlardan istifade etm esini bilen Üştür! kerzeban <eevi« getiren deve) jcibl meselâ
muhtekir esnaf ve tüccarın melânetl eseri
Vcsah ahide kaldı cümle siyah
olarak halkıma ıstırah ile kıvrandığı bahâ- Şimdf ayniyle k irli dense sezâ
Iılık devirleri yaşamıştır; öylesine kİ şikâyet
K oltuğunda «omun saııub sevinir
sesleri, feryâd ü figan hâtıralar, vaVanüvis
B ir fakir o t a mübtelâyi vebâ
notları, şiirler ve halk ağzı detanlarla Istan-
buî«n târihîne mal edilmiştir. Bıı galaya sebeb n edir bİJerorm
Yine heryeyde var bakılsa rehâ
Onseklîinci asrin seçkin şâirlerinden Os-
manzâde Tâîb 1716 de Paaarofça Muahedesi H er tarafd an zahire gelmekde
ile sona eren Rus ve Venedik harblerinin Pür te f tin ile lebi deryâ
muhtekirlere fırsat vermesi ile tstanbulda se­ Vak mâhâıifide y er ayak basacak
bep olduğu bahâlılık ve geçim sıkıntısı üzeri­ fiyle memlü aeh&ir il cçyâ
ne manzum bir feryadnâmc yazmış ve sulh Yolun öğrendi atılmanın tüccar
muahedesinin akdinden az evvel sadâret mev­ S orar î/lfir kimsene ybk zirâ
kiine gelmiş olan
Dfimad Nevşehirli
tbrahim P a ş a y a S u
takdim fftraiş îd i:
öayrl m ak d em accb
m a h a l lin d e

Geldin ey âsafı ijti-


lend i r i

Bereketi Halil Ihri-


lıltti Zamanımız K arikatürleri ı
N afh Ve ötesi
O lm adan nıafcdomijılfl Eterbest satı*
fAJcbiibu Mecmuası)
cilvenilnM

http://groups.google.
jL 'iîflttO pE I,ls* — 1825 — b a h a . b a h Au u k

I jd u Iii üe h irk U s tn
H dlıltkiricr b elisidir bu b r li
Ihtanım r >,r njfha Bulfimm
(k İ 0u r b l i W d t d f d bu ı ı l t

Ahmlüb M ürit m B hukir n r İ h


tyle munl v n ir fll Icrk
Ki «W y* ılrnm ile A k a
tlylrcâeltr riuı u b ı h u m rti

Fakat ne kadar yazıkdır ki adinin ebe­


diyen hayr ile anılması için ilk Türk Matbaa­
sını açdırtması kâfi bir hizmet olan büyük ve­
zir Dâmad N evjehirli İbrahim Paşanın 1718 -
1730 arasındaki sadareti, Lâle Devri dc istan­
bulini günlük bayatında bir bahâlılık, gayri
meşru kazançlar peşinde ihtikâr, mal ve e r­ Zam aııırau K arikatü rleri:
zak gizleme devri olmuşdu; Üstelik bir lüks «Büdce Komisyonu» ı Akbaba Mecmuu*)
düşkünlüğü ve sefahat bütün yflJtsek'Ubakayı
sarnUî, yukarıyı taklide kalkan orta tabaka Uyandırdığı zamnn İstanbullular bu süfli
içtimâi huzurunu kaybetmiş, fuhuş ve tilrlü adam ların peşine laıtılıvennişdi, |B, - 1730
rezâlet artmış, m ahkem elere varınca rüşvet ihtilâ-li: Halil, Dellâk Patrona; Gümüşcndâze.;
.girmiş, ayak takımı azmi;; İbrahim Paşanın Lftlc Devri).
şahsî düşmanları bir iitn e tahriki için mflsaid Dördüncü Sultan Mehmed devrinde ve
zemin bulmuş, 1730 da Batazıd Hamamında Köprülü Mehmed Paşanın sadırâzamlıfcı za­
yalın ayaklı b ir deliâk, arnavud Patrona Halli manında hicri 1070 — milâdı 1660 yangını
bir sabah bir kaç ayakdaşı ile ihtilâl ateşini tstanbulun dörtde üçünü yakub yok iden bir
a te ş âfeti olmuşdu (B .:
Ayazmakapus# Yangın­
ları j. Yangından sonra
BüyüKşehirde korkunç
b ir kıtlık, onun yanı sı­
ra müdhîş bir bahâiılık
oldu, kıaa süren bu buh­
ranı o günlerde Istan-
balda yaşamış Ende-
runtu Mehmed Halife
«Târihi Gilmini» adın­
daki eserinde şöylece
anlatıyor:
«... oğul babaya ve
ana baba oğluna, vc ka­
rındaşa baJcmayub ateş
teskin oluncaya kadar
hayran ve sergerdan
kaldılar. Bâdehû akıUarı
başma geldikde. üç gün-
denberi aç ve ausu* he-
lâk mertebesine varm ış-'
îar, ne su ve ne ekmek
var. 2îrâ ateş su yolları­
Bakkaliye f iâ tla n ü « r i ı « r (A kbaba Mecmuası) nı ve değirmeneri bozdu

m/group/merakediyorum
— 18*6 — ____ ______________ jSM sftu

ver -r~ ve hgğdayı îft ekmekçi dükkânlarını AbdüJbâkJ Fevzi, K alem i ^


biH ıûll^e yakub harab etli. Bu lıalk vi> }ia ^4iıfnis olan «Be U m kudemâ» baf|£|j
İlli â hayran kaldıU r o tu n d a bir kasidede :
Şöyle ki bir ekmek bulunsa hin *k> Itoiie «| «ufll p r n » r olmtts k ia
* çeye alurlardu. Bit minval itare dürt beş gun *r»«ul>»» dır vrhuonlnfU bl hntinan ^ ibIJ
mikdârı aç ve susuz ve evsiz herkes nc yerde Bunalıtım kal«l»m ^ llıh ım n* Hail I h t a
âteşâen necat bulduysa inçindi, sonra tedricen klinik
Üsküdar ve Sultan Eyyııbdan ve Tophaneden T (nid4ftı «>nanu»4ır hlM , fokm ii^lur İm » ^
nice yüzbm derdü beli ite def'İ ramak inik* B urek, t i . baklava lıtlm rm n r b r klerfctn, a*b»h U ş m
d i n ekmek ve yemiş getirüb ehlU iyâli İle <#*Ur h in in r r h irk a r ba« u r tm u k , y - 4)
ifâkat buldu, ve aldıkları ekmek topraka ben*
aer. 011 dlıiıem m ikdân bir akçe, o dahi bu­ VstPtm b ir »riüriıi» lıtıy hayli m uddrlıJr fc+nul — n r
Na<Jİ jrlnia jmmI (whr4 kuru; hlr ju ılıtia »imdi
lanmaz».
Bu 1660 ysrpgınt âfetini gözleri iJe gören N«ı« rrU bm ın y«hd«r bugün bir (arkı U iM n
şâhidlerden ermeni halk şâiri Aznavuroglıı Y ı^ r bir <*hH İrfandan mükemmel bir r«ban f i ^ |
türkçe yazdığı yanguı destanında :
BA1IA (AksaraylI) — İkinci Abdülhamil
iıtaalMMa yahen odu|a «ene devrinin sonlarında, tstan bu lun Onikilcr diye
Finolardan ekmek alınmaı oldu anılan fiyakacı küihaııbcyH'riJiin en namlıla­
rın d an biridir. O nikilerin başı olan Arap Ab-
Tandın alâu bu kıtlığın sebebi
Uep kiilli ( ükiIf t t y bulunmaz oldu dullaiıın ınüsahib ve hizm etkârı gibi idi Ha­
yatı hakkında b ajk a bilgi « din ilm ed i. IB
diyor ı'B.: Aznavuroğtu).
O nikiler; A bdullah. Arab).
tstanbulda aşağı ve orta tabaka halk,
Bibi : Ahmed Radın. Muharrir İHI ya.
bilhassa mahdut gelirli m em urlar Birinci Ci­
han Harbi ve onu takib eden 1918 yılı m üta­ BAHA BEY — Ressam ve karikatü rü;
rekesi ile acı işgal yıllarında d a çok a ğ ır m ah­ hayatı hakkında h içb ir bilgi edinilemedi; İs­
rumiyet ^ k d ile r. 0 devrin ciddi ve mizahî tanbul ve dolayısiylc T ü rkiye matbuatında
gsseteletinde bu bahaîîJzg'm ve darlığın akis- ilk k a rik a tü r neşred en sanatkârdır. Eski Ka­
terine geniş ölçüde rastlanır. Aydede mizah ragöz mizah gazetesinde kuruluşu tarihinden
Mt "ItfiN \je.iAİ AMMHtm» '0 S>>LJKC/lUl çalışmağa başlam ıştır. «Yeni Kilab» da Baha
-4u&eru*.stt- Rey hakkında {ikan d ö rt sahi/elik bir yan­
da da hal tercem esine d ü r m aalesef tek satır
yoktur. Buraya b u yazıdan bir parça alıyoruz:
«Mazideki hayalımızı ressam Baha Beyden da­
da güzel tasvir edecek bir ressamımız yoktur.
Meselâ görücülerin karsısına çıkan bir genç
kızı göz ününe getirelim .. Baha Beyin kalemi
ile bu sahne o kadar can lanır k i gen; kızın
m ahcubiyetinden süzülen gözleri, Ürkek hare­
ketleri, görücülerin u la k b ir tenkid nokta»
bulmak için kızcağızın üzerine yiyecek giM
saplanan gözleri, zam anın haleti ruhyresini
mükemmelen can lan d ırır Eski tandtrtMJ>
alemleri, boza meclisleri, aile sohbetleri, ma-
halle kavgaları, vaaz dinleyen kadınlar, orta
oyunları, sünnet cem iyetleri... Velhasıl mali­
deki biitün bayatımız, Baha Beyin kalem in*
fırçasında aynı kudretle canlaır. Bu kudreti
onun yagadljl temiz aile m uhitinde arafliaü-
Zamanı m u K arikatürleri: dır. Sanatkâr teiniz ve samimi b ir Türk muhi­
Kundura fiatfun özerine CAkbaba Mccmutti) tinde yetişmiştir».

http://gr»oups.googteTcö
AS3lKW>PEDlSt — 1827 — BAHÂEDDIM 'Mjlııan.

Bu yazı, saatkâruı kano tiye gapka ile bir bir kahvcci • berberidir. Devrin gazetelerinde
portresi. Kur’an okuyan hoca efendi, ney ça­ bu cinayetin kaydlne rastlanamadı; vak'ay a
lan mevlevi ve dilenci isimlerinde iiç deseni bir pajaöuı ada karadığı için sansür tarafın­
ve hokkabaz Çiçekçi ofiiu. görücülere çıkmış dan neşrinin yasak edildiği tahmin olunabilir.
genç ka, bir mahalle kavgası isminde Uç kom­ Vak’a Tophâne ketebesindon Üsküdarlı Ayık
pozisyonu ile tezyin edilmiştir, 13unlar, Balı? Râüi tarafından o devrin âdetine* Bahâeddİ-
Beyin kuvvetli bir desinatör olduğunu hakkı nin ağzından 50 kıt’alık uzun bir destan ile
ile göstermektedir. Şurasını da ehemmiyetle tesbit edilmiştir; bu destanın Ü fküdtrh halk
tespit etmek isteriz kİ, Baha Beyin yaptığı işi şâiri Vâsıf Hoca (Vâsıf Hiç) merhumun delâ*
bugün devam ettirm ek fsteyen bir acemi zât lett ile elimize geçen nüshası san saman kâ-
görülmektedir; fakat bıı soğuk şeyler ne de­ gıdından bîr defterde kurşun kalemi ile ya­
sen bakımından ve ne de ruh bakımından bu zılmıştır; usun zaman rütûbelli yerde kaldığı
sanatkirtonn eserleriyle ölçülemez; bu soğuk anlaşılan defterin son yapraklan tamamen
ve çirkin şeyler maziyi tehzile kaçan ve bir çürümüş, yazılar okunmaz hâle gelmiştir-, Vâ­
türlü dalâletten kurtulam ayan bir kalemin sıf Hocanın notlarından ve kısmen de Âşık
mahsulüdür vc öyle zannederiz ki, zevki se­ Râzinin destanından öğrenilen şudur: anasını
limden mahrum vc sanat kültürü olmıyan babasını pek küçük yaşda kaybeden Bahâed-
ayak takımını güldürm ektedir. Baha Beyin din, Gedikpaşada, Gedikpaşa Hamamı yanuıda
hüneri, eserlerini güldürm ek için yapmayı- kahveci Numan Ağa adında biri tarafından
şmda idi, evlâd gibi büyütülmüştür; gayet dindar, er­
babı iffet ve nâmusdan olan bu adamın elin­
BAllA BEY YALISI — Sütlücede idi; de ciddi ve afif bir gene olarak yetişmiştir;
sahibi Baha Beyin kim olduğu tespit edilem e­ ustası-babatığı ite berâber kahvehanede ya-
di, İstanbul Ansiklopedisine bu madde 130Ö tup kalkar, hem kahvecilik hem berberlk îder-
senesinde Sabah g a ile s in d e çıkmış b ir satış ler. G aayet güzel b ir gene olan Babâeddin
ilânından, eski bir Haliç yalısı hakkında fikir zamanının bütün ayak takum gençleri gibi tu­
edinilmek için alınm ıştır. Bugün, H aliçte tek lumbacılığa heves eder ve babalığının izni ile
yalı kalm am ıştır diyebiliriz. Bu satış ilânının G edikpaşa Sandığına uşak yazılır, tulumbacı-
verdiği tafsilât şayanı dikkattir: lıkda da koşarlı ayakları ile b ir yıldız olarak
«10 oda, 4 sofa, 1 hamam., ayrıca 10 oda p arlar ve sandık arkadaşları tarafından ken­
selâmlık dairesi, in k â r uşak odaları, limonluk disine «Mahzun» lâkabı verilir. B ir gün bir
ve meyva ağaçları..» Y arım asır içinde Hali­ yangına giderlerken b ir paşa k m konakları­
cin inajulmiyacak derecede sima değiştirişine n ın cum basından henüz on sekiz yaşındaki
Baha Bey Yalısı pek canh h lr misaldir. giizel tulumbacıyı g ö rü r ve oğlana derhal gö­
nül verir, adını öğrenir, fakat aralarında de­
BAHADIR SOKAĞI — Beyoğlu İlçesi­ rin b ir ietim at seviye uçurum u olduğundan
nin, Şişli Bucağının. Pasa M ahallesi sokak- m âşukuna kavuşma ümidi yoktur, aşk hastası
larmdandır. Ferahi Sokağı ile Darul&ceze yo­ olup yatağa düşer ve ağzından tulumbacı
lu arasında iki acaba genişliğinde b ir toprak Mahzun Bahâeddini serdiğini kaçırır. Kızın
sokaktır. Bu sokağın sekenesini teşkil eden hastalığL ve b u itirâfı bu paşa ailesinin mu­
fakir T ürk aileleri tü re r k atlı ahşab ve kfigir hitinde pek çapuk y a y ılır ve aileyi lekeleye­
ku lü b em i tip ik evceğizlerde barınırlar. (Ocak cek m âhiyette dedikodu mevzuu olur; kızları­
1951) nın bu yüzden evde kalacağından korkan bir
ff« k h Göfct&ric teyze hanım hâdiseye başka b ir şekil verir,
g u y â b ir tulum bacı tığlarına m usallat olmuş­
foUnbul AımiUopedisiııiı» yarım k a im } Ok haa-
h a bu m adde İle m m e te r. B ı yemi b v f a feni* tu r, h e r sokağa çıkışlarında peşlerine takıl­
llâvrjprle yapılır I I » buraya j u a l i ı i ı r U r maktadır, kız bu yüzden hastalanmıştır, hâ­
j* ta r a « tm k tajrtteıHUt. dise paşaya da bu şekilde aksettirilir. Gazaba
gelen paşa üç Jcürd franuna] buldurur, üçü d e
RAUAe DDİN (Mahzun) — H icri yahnd h e r tü rlü habaseti İrtikâp edecek tıyneide.
rûmi olduğunu tesbit edemediğimiz 1301 tari­ eşkıya kılıklı ve dev yapılı şerirdir, kendileri*
hinde şen! ‘bir cinayetin kurbanı olmuş gene ne mühimce bir para vaad edilerek Bahied*

m/group/meraksdiyorum
BAİlAEPDtN fM ıhıun) 1828 — İSTANBUL

d in i ölüm te h d i­ c a m la n taşlanarak, in d irilir. K ızı e vd en kaçan


d i île Istanblll- paşa o sem ti te rk ed er; kız tü r Kaç a y sonra
dan kaçcm ay a a ğ ın d ığ ı evde v erem d en ö lü r ve vasiyeti m u­
m em u r e d ilirler cibince Y ed ik u le dışın da T u lu m b acı Mahzun
Ş e rirle r oğlanı B ahâeddinlrı k a b ri yan ına defned ilir.
takip e d e rle r ve C inöyelden birkaç gün so n ra k aatil kûrd-
fırsa t ko llarlar. te r pahadan vaad ed ilen p aray ı alm ağa geldik
M âsum ve m az­ İc rin d e G ed ik p aşaİılar tarafınd ım teşhis edi
b u t gencin hiç lirler, linç edilm ek ü z ere iken zab ıta ta ra fın
b ire y d e n habe­ d an g ü çlü k le k u rta rılır. ü çü de idam a nudı*
ri y o k tu r. Bir kûm o lu r. Ö lüm cezaları Sinop Zindanında
akşaın H ançcrli y irm i b eşer y ı l p ra n g a ben d lîge tahvil edilir.
B ostanda bi r Bıı büy ü k fa c ia n ın tsta n b u l baaım na aksetm e-
m esi im kan sızd ır; y u k a rıd a da kaydettiğim iz
sü n n et düğü n ü­
g ib i s a n s ü r n e şrin i yasak etm iş o lacak tır.
n e dâvet e d ilir­
ler. O g ü n Ba- TULUMBACI BAIIÂGDDİMN DfcSTANl
hâeddinde garip
b ir sıkıntı var­ 1
dır, düğüne git- Atlım Bubâeddin yaju» onaeklz
m e 2, kahvede G edliıp ay alıy tın s o ra r isen iz
yalnız 'kalır, ak ­ H üsnii â n ım şö y le t a r if id ey im
Do&mnştun Ifazred Ytısufla İkh
şam ezanında
kahveyi kapar,
b ir don göm lek­ A n a d a n ök sü zü m b a b a d a n y etim
çe soyunur, ya­ B o y n a b ü k ü k geçıli h e p sabâvetLm
ta r. Geneltı k ah ­ K ü ç ü c ü k tü m ç ır a k o l d u n
vede yalnız ol­ U sta m a p e rv a n e g ib i hizm etim

duğunu b i l e n ..
k ürdler, Gedik- O n b ir JT* y a n ın d a ç a b 'd ım tam am
paşa H am am ına G a a y ıt n a m u slu m ü slü m an adam
girerler, yıkan­ M ahzun B a b â e d d în Öt e v lâ d ı g ib i s e v e rd i beııi
m a bahanesi ile (R esim : Sabifaa Bozcalı) B akm azdı bu k a d a r sağ olaa babam
g e c e yarısına
k ad ar oy alanırlar, so n ra kahveye gidip kapu-
S a n a tın d a u sta a b lâ k d a re h b e r
yu vuru rlar: «B aha kalk., baban öldü!..» d e r­ OndöTt y aşın d ay d ım oJm uşdvra b e rb e r
le r; delikanlı yatağından deli g ib i f ır l a r ve D ü k k â n d a i ş te r iı y a ta r k a lk a n a
kapuyu açar, içeri atılan k ü rd le r geııei agzm ı G ece g ü n d ü z y az kın d âim b e ra b e r
hem en b ir m endil ile tık ay ıp k apu y u k a p a r­
lar; b ir paşa kızının peşine d ü şm enin cezası­
n ı çekeceğini sö y lerler ve biçâreyi b ü tü n ha- llü s a ii a h lâ k İle iem ây ü a ç itim
bâset ve m eTanetleri ile h ırp alay arak onbeş tğriye sapmadım Hosdoğm gittim
A b d e stö z basm adım a y ağ ı yere
yerinden bıçaklarlar ve öldü zannı ile k açar­ Sfivünde m erd â n e tâce yiğittim
lar. N um an e rte si sabah seh er vakti döndü­
ğünde faciayı dehşetle göriir, b ütü n Gedikpa-
şa ayaklanır. B ahâeddin ölmek üzeredir, ca­ F e th e ttim böylccc cü m le kuJöbu
nilerin eşkâlini ta rif eder, m âsum olduğunu Sem tim iz h alk ın ın oâdıun mahbAfeu
A k ran a m u h ab b et büyüğe k ö n n e t
an latır ve o akşam ölür; cenâze üçyiiz k ad ar Itu d u r dinim izin bizdeb m atlû b u
tulum bacının ve bir o kadar kahvecinin, b e r­
berin ve büyük b ir halk kitlesinin iştiraki fle
kaldırılır, nümayş kasdi ile m ihu d paşa kona­ Serâfreu tah â râ tfd ig im su d u r
ğının önünden geçirilir ve konağın bütün B ilm edim «a garab rak ı d a budar

http://groups.google.cor
4 < r£K L G fttttt
— İtti — &AHAEDDİN i
ctapda* u m M n o n fik
lir tef* edem edi kanma «çk v İT
4 | a a l n «ama» Ifrc a lr İM
8 ^ i | i hm m a ili f ta tl b n k f l
Wlf c*UUf«e M lia k « f u «ak
t İH - b n I» fe n tte h â ja iH r k i m T*1ft»j*h katar M f l
] , r^ «ıbyY *d e to l» -Vmm^
y a lM t a ıl ıl a k * m l l m k İS
İste dedim b ıla M 4 rr a ta tn
W rt Mr lif alar erteye MlUaa
ft <>İUa N I m i U r atekkkre (<» falaa
W*— k a a u a ı aklım je tte
l 'f — m» I tf /f k u a A |ı ılr d la T d a a N f i kapak kMtklal fetta*
C ı ^ l l H i t f « d ı |ı a ı | u w rfl»
Vata ***** w « ıM l(İalc 1»
f ın lm te b şir m t « l e r ih m
B erber dened a la r m U r paşaya
# 10 Kilce denilir mİ dem ir — r r
•ılıtA d e |ll « Ilı kelen sallayıp
V illır ka*et1ı k*y İm * u n O tlan artalıkda fe r t» m e y e
T e iffM endam iM yelle n m u
jU r M Ukalacık kir tthafc 20
S ın da mânialb firftldU <Xıknıı>
Tedârik adilmiş Af nefer k trd ler
11 B eşer te k li aâıettnde Aç ejder
Btt İtlerden kaberftm |« k
U n M ra k o ra » eaaa h W M e|er kaalUlerae tira ttı fM c t
.U u h babam b«ytm e U ü
21
Berke* k ı h h b h r a t ı r l a d n bende
Tebeufim sAalerl o gttl te n l l i FeU ket inaana aakltm a tm a n ı
GfrdUm ben de b ir p e r evvel birdeş
12 Melek K eıbelâ «*rbeU «vadn
H *nun »luy elîerU dee HUa» o k |
Rjifıjı Hqd4yı kİ yektnr biberin
Dâttinda işiyle meşgul berberin 22
H*r m z i b m ftk to iı d L u b h I 4 i
D ilai ftnllme bakır giderim 0 ı k ı a n ittile r dQ|Hne d i r e t
H ançeri! BpU aada 121 ıly lfe t
İS B ab ı dedim caz ioz istemez tııu m
Sardı y iirefim i b n fü o b ir k a m t
DUik kcça külih jaayel civelek
Sftıdıbdı kefirken ben mlall melek 23
Bir peşıua lua gSnntiıj cumbıdon İkindiydi gEUi d i | e n t u ı l ı n
> « İn a« fgnilum tekdiri felek Çıkan »on aaOfleri B alıktı HUıam
KnhT«bftııe kepeokltriftl fcıparkra
14 A klara « ü s l e n okunurdu tu n
^ ■* 1 bu dinlemez w nrür ferman 24
Be M ıltnoı in k olmuş kız heman
O ltu 'n U r luİDmbKi p»r(uı A bdeit alup öttee U d i m nam a»
Vâlıa ıjtk fı frlj kirpini o£lan H ık k * Ittfn J e lJ iu fla nlykn
B ilir miyim y ın ln u f itr anlım a
15 Şakiler tü y le kanlı b ir y t a ,

ile Mecoan PerhadLa Şirin 25


Tfthlbdt Ilk ı yoklar bu derdin
MfcttUR id| ime Yııaa/l Mısri H o ro n d an öctUınde b ir don b ir |Bml*k
CUe dbldurdUİa pek derin Serdim İki peykeye iki ddfek
Iddre kandili yan ar küfede
16 Cam* Jteealy d l gebl nÜbArek

km Bnce urarıp aelst 20


^«M mei denlini hkab ile *r A radan kim bUlr k a t m at ( e t mi*
Striünce bir eti d haclar* F ırıa tı kollayan sam ını setm l»
(«tat» akraba abbablar dolar

n/group/merakediyorum
BAKÂEDDİN BEY (UQestnb*9ir Mlraiayj — 1050 — İSTAÎîBUL
Kapuyu Tordular pabıık aç p h nfc MJsum çvhiri oğlum gider diyerek
Babanı gelirdik dünyadan göçatij IVj|bfl]i(jfm y ü rejlu i dağlardı
27 3 7 -5 0
l'iclıılıııı ritifckdea d l v i u gibi Bu on dört kıta tamamen yok olmuştur, güç­
Kapuyu afinca sardılar ben] lükle ve JtMijne Jlo okunabiltnlf bazı m n rtta r:
Birisi ağsımı tıkadı heman İndirildi konanın brp cam lan
A tarak boynuma kol ta n e n d in !

28 Sinop Zindanında vurutdıı alarlr


Cehennem k ö tü lü e b m n e n cellâd
Şe y tin ı n c b n c olratf;lar İİsUd Paya kızı dahi üMii veremden
YOıIcrl kap kara gözleri kanla
N e m ümkün pençel kabrinde fery id
Şehriler aMında kabir komşunu
29
♦ Bibi: Vâsıf Hiç, Not; Â?ık Hâzinin deftert.
Bilemem ne kadar sürdü irkence
Kıydılar ben gibi bir gÖ*el gence BAHÂEDDÎN BEY (M üminbagı, Mira­
Perihan bulm uştur a! kan ipinde
Babalığım se h e r vakti gelince lay) — Sesinin harikulade güzelliği ite tanın­
mış bestekâr; doğum tarihi ve kimin evlâdı
30 olduğu bilinmiyor; çocu.kluk'çafında girdiği
Üryan yalar İdi c lğ e rp â m i Müzikal H ümâyundan yetişmiş, miralaylığa
Vficudamda dübeş bıçak yûrcsl
kadar yükselmiş, tkinci Abdülhamide' Müez-
Hayat ram ak hâlinde cilveli Huda
Henüz verraeralgdlm b en son nefesi ziııba^ı olm uş ve 1899 da vefat ederek Beşik-
faşta Yahyâef&üdi Dergâhı, hazîresine defne-
31 dilm iştir.
Eşkâlini t Arif ettim fciirdtofîn 4 T. Yılmaz Öztuna «Musiki Mecmuası» nda
Hem u k l e l l tn ı b a m söylediklerin tefrika edilen «Türk Musikisi Lügati» nde:
Didim kurbanıyım b ir iftira n ın
«İki uşşak, b ir tih irbu selik İlâhisi ve segâh,
İntikam ı alınsın bn kederin
ferahnâk, nihâvend, ra s t ve uşşak makamla­
32 rında a ltı şarkısı vardır. Uşşak curcına «Gül
U stam Nötttatı A£a de^iin rân dursun hazin, bülbül perişan, bağzârra şevki yok» şar­
O gece r a h teslim e tti htı Mahzun kısı R ahm i Beyin m eşhur taeyâti şarkısının
Cümle Gedikpaşa balka ayakd* yanında iştih a r edem em iştir» diyor.
Mâccrantiz gdf jra n jie okunsun
Mahmud K em al İnal de: «Bir kadir ge­
33 cesi Yıldızda Hamidiye Camiinde Padişahın
bendegâm ndan b ir zatın delâleti Ne hünkâr
Baçıntda toplanm ış arfc&daş akran
H epsinin dilinde b ir âha h icran m ahfilinin arka tarafında yatsı ve teravih na­
Hâfıa: e fendiler dahi gelm işler mazı kılmıştım . Bahâeddyı Beyi refakatinde
Savti i ü ile okiıjıur Kurban muzikai H üm âyunla arkadaşları ü e müezzin­
lik ederken, re k a tla r arasında dilrübâ sadâ
34
ve edâ ile İlâhiler okurken görüp dinlemiş*
im am di di dinleyin ey cem âet
Bu civan şehlddlr gaile ne hâcet safâyâb olmuş idim. H atırım da kaldığına gö­
Btkni ıc tû d e tle tekfin Edelim r e dolgunca vıicudlu, kırca sakallı, boyu kısa­
(aUikı akıtnamadi) ya m ail idi* diyor.
35 Bibi. : Mahmud Kemâl İruü, Huş Sadâ,
(alllk, okunamadı)
(silik, ofcunamada)
BAHÂJSDDİN BEY (Yazı«xâde Mehmed)
Üçyli* n t f t r Ldl tulum bacılar — Geçen asır sonlarının kalem ve irfan sa­
B ir o ka d a r k*hvecU<*r berberan hibi m em urlarından; aşağıdaki hal tercüme­
sini M, K. Inal'm «Son A sır Türk Şâirlerin-
36
den» alıyoruz:
Y ollarda tabutun gören ağlardı
Canilere kin ve lin e t (ağlardı H icri 1261 (Milâdi 1845) de tstanbulda

http://groups.gooq le.
A N S İK L O P E D İS İ
— 1831 _ BAHÂEDDİN BEY tVtaut)

doğdu: mabeyin başkâtipliğinde bulunmuş B ibi.: Mabmud Kemal İnal. Son asır Türk
ayandan T erfik Beyin oğludur. Bayatlı) Rilş. iAIrlert.
ıtiyesinde okudu, Bayazıd Camiinde rte arab-
ça ve fa n c a öğrendi. 1858 d e on üç yaşında BAHÂEDDİN Bey (Yusuf) — Geçen asîr
ite n Meclisi Vâlâ mazbata kalem ine girdi, sonlan ile asrımız başlanm a kalem ü h ib i
böylece çocukluk yaşında baştıyan m emuriyet kişizadelerinden. İktidarı, doğruluğu, namusu;
1909 yılma k ad ar k ırk sene sürdU. mühim iffeti ile tanınm ış m emurlarından; hicri 1267
O larak A dalar Em lâk Komisyonu âz&lıgındtl. (MîISdl 1851) de tstanbulda doğdu, babası ilim
Sehîreuumeti Em lâk D airesi M üdürlüğünde. ve irfan sahibi ricalden Ziver Paşa, anası Ne­
Ticaret M üdürlüğünde, N alia N ezareti İsta­ ftse Hanım adında bir çerkesdir; Cağaloglu
tistik Dairesi M üdürlüğünde, C inayet Mahke­ sibyan m ektebinde ve Dârülmearifde okudu,
mesi Baş Mümeyyizliğinde, A ydın v e H üda- Şeyhülharem tayin edilen babası ile beraber
rendigâr vilâyetleri istin af m ahkem esi ceza Hicaza gitti, paşanın az sonra orada vefatı ile
dairesi reisliğinde, İstan b ul İstin a t Mahkemesi on yaşında iken yetim kaldıf «gerek maişetim
aklığında bulundu, 1896 da Temyiz M ahke­ ve gerek tahsil ve terbiyem yolunda pek tok
mesi âzSsı oldu, 1899 d a Tem yiz Ceza Dairesi inayetini gördüm , bana hem tlicenab ve mer­
Reisliğine tay in edildi. M eşrutiyetin ilânın­ ham etli b ir kardeş hem de şefkatli b ir baba
da tekaüd edildi, 1917 y ıb M ayısında yetm iş oldu» diyerek daim a rahm etle andığı büyük
iki yasında vefat e tti, B eşiktaşta Yahya Efen­ üvey kardeşi Mehmed Salâhaddin Bey tara­
di D ergahı hazîresine defnedildi. K endisini fından him aye edildi; fransızca Öğrendi, Sa­
yakından tanıyanlardan OskUdarlı Ş â ir T al’at lâhaddin Beyin delâletiyle 1281 iMilâdl 1864)
Bey Mahmud K em al In al’e gönderdiği bir de heniiz on üç yaşında iken Bahıâlide Divanı
mektupta bu zat için: «N üktedan, zarif, liti- H üm âyun kalemine mülâzim olarak devama
feyi sever, resm î ve hususi kitab eti veciz idi. başladı ve bu tarihten sonra, fazilet ve ilim
müaekkah şiir söyter, tanö ân kasideler ya­ sahibi âm irlerinden nakıs alıp otodidakt ola­
zardı* diyor. Şiirlerinden b ir kısmını 36 sahi- rak yetişti; Miihimme; Hariciye muhasebe,
felik küçük b ir risale halinde ve '»Ufak Mec­ T ahriratı ecnebiye, Şûrayı Devlet mazbata, Ad­
mua! Ej'ar» adı İle 1911 de tıeşretm i$tir. liye M uilakemât Dairesi kalem lerinde çalışa­
Caz HL ra k yolu ile terakki etti, 1200 (1873) de has­
M itlerde IhtiyAcıın nhhSiıa külfetim yok
talığı yüzünden istifa etti, kışı geçirmek üze­
Hund Md hâm d kim b u yüzden ukdem , kasvetim yok re Mısır'a gitti. 1293 (1876) de kısa bir müd­
Bir Meta kapıldım çıkdı o da vefâaız
det Edirne'de tahkikata m em ur edilen Ralf
V ı r » budur günâhım başka tııb lh a lim yok Paşanın kâtipliğinde bulundu, oradan dönü­
ş ü n d e Suriye Valisi tayin olunan Ziya Paşa­
B la lm e bildiğim « a r tü re ld e rindi ü lfe t
ttftjrü İd m ^ e M a t c faem rüı sohbetim yok
nın M ütıiirdarlığı ile
Şama gitti. Fakat dört
C®k anulınm dka pncânu firig oldum ay sonra Paşanın
UM» lamlle debrift »tteydrn fı-rtgııtlra yak
Konya Valiliğine t a - ,
tutup BaMalft ilerdi, derdi dilin yini üzerine, Şama
Al M beni tabibim tosıihe kudretini yok. kalabalıkça olarak ai­
GAZEL lesi efradını da gö­
Demi herem de "dc gevdsyî y â r ntSmkündtir türdüğü için yeni b ir
Sever lıeet seni M ih tty lr m Smkttndllr yol m asrafı yüzünden
Samda kaldı, iş a r mü­
Hu plıi hâdeyl lâ'Unte tüzeden ıâw
Etler Uea nekadar neç’eıl&r tnıimkiındür fettişi oldu ve ancak
0 m ertebe sıkı (uttum kİ ıiâmenl m alın 1 altı ay süren bu rae-
KaUyçı satm n elim den f ı r i r mftoıkliodür murlyeti hakklyle İfa jjğ ,
Kllcilhsuya buradan auHimlzde w ı * t v a r ederek tamamen açtk-
â s ile r M fU uıa versek kar&r mtımUUndor ta kaldı; Şamda bir
Habtyi dun Kaça gam* eylemle sana lubMâd
memuriyet almak için Yusuf Babteddio Be?
tek başına tstanbulda («esim : N edbl

n/groüprm^okecfiyorum
BAHÂEDDİN ETENDİ «Ajımecf) — 1832 — İSTAMBU1.

geldi ve 1295 (1878) de Şsm V ilâyeti m ektup­ <1289 (Milâdi 187ZJ da lstanbulds doğdu;
çuluğuna (ayin edildi. 1302 (1684) yılına ka­ babası Kiirkcüahmedşemse&din Mahallesi ima­
d a r altı sene bu vazifede kaldı -ve sırası ile mı ve Şehrem ininde Pazar Tekkesi Şeyhi Ah­
Suriye Valisi o!an Cevdet, M idhat ve Hamdi med Zarifi Efendinin Halifesi N ureddin Efen-
Paşalarla beraber çalıştı. 1884 de Aydıtı Vi­ didir. Riişdlye M ektebini bitirerek Maliye N e­
lâyeti m ektupçusu oldu, sonra S e m , Dede- zareti kalem lerinden birine intisap etli, y ıl­
ağae ve Yozgad m utasarrıf tıklarında b u lu n­ larca hizm etten sonra M uhassesâü Zâtiye dai­
du. Yozgad m utasarrıfı iie rt Ankaca Valisi resinden te k iü â e serkediM i».
Meınduh Paşanın «idaresiz» liginden şikâyeti
M üellif bu kısa hal tercüm esine Hüseyin
iiîerine azledileli, fakat iki ay sonra «iktidar»
V essat Bey m erhum dan aidtğuıı söylediği bir
ından dolayı Hiicfavcndigâr Vilâyeti vali m u ­
m ektuptan şu satırla rı ilâve ediyor ki şairin
avini oldu ve d ö n ay so nra da yine Vali m u­
sim asını azıcık aydınla [m aktadır;
avinlisi ile Ankaraya gSnderildi. 1319 (1901)
da Defteritıafcanı hazırlığı m uavinliği ile Istan- «Hoş sohbet b ir m eclis adam ıydı, lurk
bula geldi, Meclisi Maliye âzası oldu, M eşru­ yaşın d an so n ra ijr e te atılm ası kendisini tü rlü
tiyetin ilânında bu Meclisin kaldırılm ası üze­ d a rb e le re u ğ ra ttı, Kızını Şehrem ininde Üm-
rine 1909 da açıkta kaldı, sonra te k a ü d edildi. m isin a n D ergâhı Ş eyhi İb ra h im Şükrü Efen­
Büllln iffe t ve nam us sahibi em ekli m e m u r­ dinin oğlu M ustafa E nver E fen di ile evlendir-
lar gibi geçim sıkıntısı çe kti, fakat sıkıntısını m işli, son zam anlarını on lara sığınarak ge­
kibarlığı altında gizledi; H icri 12 Şevval 1334 çird i. Gece ve gündüz içtiğinden ta? ve top­
(Milâdi Ağustos 1916) de altm ış beş yaşında ra k ü stü n d e y atard ı, alkolden zehirlendi, h a­
vefat etti, Yenikapu M evleviiıauesi k a b rista ­ sıl olan y ara üzerinden k ang ren olan kahıtıu
nına defnedildi. kestiler, zehirlenm em enin önü alınamadı.
Y ukarıdaki m alûm atı «Son A sır T ü rk H icri 1342 reb iü lâh irin d e vefat e tti (Milâdi
Şâirleri» adındaki eserinden aldığım ız M. K. a ra lık 1923, e lli b ir yaşında ölm üş oluyor ki
İnal (kum ral sakallı, o rta boylu, vücud yapı­ a şırı işre t iptilâsı ancak o n b ir sene siinm iftiir).
sı zaif, babası Ziver Paşa gibi sağırdı. Ş iirle­ V asiyeti m ucibince Y enikapu ile SiUvriliapu-
rini Mecmuai Es’ârım ad ı altın d a toplam ış, su arasın d a Ü çkozlar nam ındaki y ere göm ül­
kendi el yazısı İle yeyâne nüsha o larak oğlu dü. O rta boylu, şişm an, ku m ral sakallı, melâ-
Ziver Beyde İdi» diyor. h e t sahibi b ir zat idi. D avudi b ir sesi vardı.
İlâhiler b esteler, okurdu. Ş iirlerini gSrmek
TORKÜ üzere dam adına m üracaat etlim :
Heves eUl gönül aşkil sevd&ya — Tekkenin kütüphanesindeki kitaplar
OUşmek istedi pibkâUtt belâya arasında a sk erin işgalinde kısm en zayi oldu,
Dayanırım saaüp te n ü cefiy>
B ir k ıo n l saçlının « ir i »Mu e ld e k a la n ları görün., diyerek b ir to rb a evrak
g etird i, içinde bir iki d e fte r gSzüme iü'ştf, bir
Hicrin gördü sitem gürdü canandın
k a ç gazel yazdım, evrakı perişanı tetkik üe
Ctknw4)(i mUtnet kıbnndı sodan
Yaak ş ta il geçüp candan cihandan şiirle ri toplansa büyük b ir divan olur».
Kopmuf çift* gBâ «arardı M>ld« H üseyin V âssaf Bey m erhtunun bu mek­
Gipö] kendini nratt Ufdan laya tu b u , zam anım ızla cem iyet tarihini yazacak
G&diın ıtn dr balsama kanlı y^p m ütefek k irleri elinde çok acı b ir vesikadır.
Çire a t gen?)ikde cftithsk ba«a A hm ed Babâeddin Edendi şiirlerinde
Bıı ıb luder Unlş y nial boldu
cBahâİ» m ahlasını kullanm ıştır.
BAU dn n n a g etir n q 4 eü lfû n ı
K eferim kalm am ı filemde nâmı <um
Zlrft İmi m ecliste m uhabbet cim i
Perçem i Jfttfdtf y â rla nice n e riA u ı var
Şarâb yerine zehirlerle dalda
A41İH fftrîdcsif âşiKtesi, mecnftnu v a r
BAHÂEDDİN EFENDİ (Alımcd) — Son B ir ni£ftht nâx He teeh ir Itfer mUltt dili
divan şairlerinden; aşağıdaki bal tercüm esini Ç e ş m i « e l ı h a r u ı n e k e s k i n n a z r e i e ı te û n u w .
M.K. inal’ın «Son Asır Türk Şâirleri* aılrn- Vuslatı dildfire m jfru r «ılmy, /İrttaMen şakul
i ı k 1 eserinden alıy o ru z : Çorhi {(«s rcftûnn ey dil mcgrebl vârÛno var.

http://groups.gooqle.coi-
— 1833 — ■M fA t ETENDİ (A katdl
p l harita BM t ı M d u k r «Mbhu
şJftMI riMTf l|k lB hAHrii rA l r f a t » var. Ticaret bahanesiyle latanbuidan ayrılırken
kâtibini de yanına aldı, Iskenderiyeye gittiler:
Ur « a l «Akta M İM m d a c b r n r r grlini Aka Ahmed Hindistan yolo ile Şlrz'a döner­
Zlirinvn m M ı H H rlrüu ıfeı^Aııı t»r
ken Tebrizli Ahmed Bahâl Mısırda tutulduğu
( ,1 , ti r dlM Kr m r llu n nldu k in » İ n dil sıtm anın yolda artm asından endişe ederek
HöbltiF** İP * pıifrvk l |« |[ b U I h yuk efendisinin izni ile Iskenderiyede kaldı.- İ s ­
D in rta ttic « ü t U jık lır B d tli m im ini tikbali İçin ümidini tıtan b ula bağlamıştı. Bü-
q | ««İli M M U b&yle IfilHi n r iııfjıu vpr. yükşebre dönerken U r mOddet GİHd'de kal
M b l.: M ahmud K em al İnal. San nar T ürk dı. yazıyı ilerletm ek için h a tta t «Müşirin ka
lem» in U şaktan talebesi oldu, icâzetnâme.
jiırlert
ve bu adadaki h attatların ananesine uyarak
BAHÂEDDİN PAŞA — A sker m u h a rrir «M übarek kalem» unvanını aldı.
muallimlerden; Ç anakkale re d if kum andan­ İstanbula döndüğünde Yunan harbi baş­
lığından em ekli o larak H in i 27 M uharrem lamış bulunuyordu; Halk m uzafferlyet haber­
1320 ve Milâdi 17 O cak 1912 d e v efat ederek le ri ile dolu gazeteleri âdeta kapışarak alıyor­
Ok Meydanında Sinanpaşa M ezarlığına d efne­ du; genç Tebrizli bu fırsatı kaçırmadı, gazete
dildi. idarehanelerinden müvezziliği toplan üzerine
Doğum ta rih i b ilinm iyor. Um um D em ir aldı, gazeteleri, kendisine küçük b ir k â r h is­
yolları M üdürlüğünde b ulunm uş H ayri Be­ sesi a yıra rak seyyar milvezzilere dağıttı, za­
yin oğldudur, H arbiyeden 1332 (1854 -1883) m anım ızın tâb iri ile serbâyi oldu; ve kısa sü ­
de Erkânıharp Y üzbaşı o larak m en in olm uş, re n bu h arbin sonuna k adar kendisine mühim
bir m üddet m ühendtshSnci hüm âyun son s ı­ sayılabilecek b ir serm aye tem in etti; h arb so­
nıfındaki asker) d e rs le r ve hendesehânede nunda gazete satışı tavsayınca, çok zahm etli
idi yollar v e D em iryolları m uallim liği yap- olan serbâyiliği bırakıp köprünün Ü sküdar is­
mijtır; «Kâgir köprüler», «T akeom etri», «De­ kelesinde gazete, kitap ve bardak, tabak, kâ­
miryolu — Şömendöfer işletilmesi», »Demir­ se gibi zücâcive üzerine küçük b ir dükkân
yolları vc Turukİ âdiye için güzergâh tayini». açtı. F ak at veresiye verdiği bazı eşyanın be­
»Ameliyatı türâbiye» ve Turuki A skeriye — delini istediği için kendisine kızmış olan bir
Aikerî yollar» adlarında m eslek kitapları yaz­ Şirketihayriye kapudanı, b ir gün vapurunu
ıni|tır. iskeledeki ha küçük dükkân üzerine bindire­
Bibi.: N m âli Osmant. rek bütün serm ayesinin mahvına sebep oldu.
* B ir sene kadar ağ ır sıkıntı içinde yaşadı. Mı­
BAHÂ! EFEN D İ (Ahmed) — H aytı iş­ sırd a görüşüp tanıştığı Ferecullahı Kürdi
lenmemiş b ir rom an müsveddesi to m a rı halin­ adındaki bir tabie rastlam ası Ahmed Bahâiye
de; dünya rııık ve nim etlerinden nasibini Is- serm ayesiz b ir iş sahası açtı; tstanbul umumi
lanbuida aram ış ve bu biiyük şeh ird e kalmış kütüphanelerinde bulunan el yazması nadir
bir garib, Bayazıd K ütiibhanesi M üdürü İs­ eserleri güzel yaz isiyle kopye edecek ve m ı­
mail Sâib E fendi m erhum un ta rifi ile şair, sıra basılm ak üzere bu zate gönderecekti.
hattat, musikişinas ve bağçtvan; Azarbeycan- Sabahleyin kapuları halka açılırken girdiği
bdır. Hicri 1290 etrafında (Milâdı 1872 - 1874 kütüphaneden, kapular kapanırken çıktı; ve
arasında) Tebrizde doğm uştur; babası o şehrin bu çalışması öm rünün son günlerine kadar
Ebrab Mahallesi balkından Mehmed B âkır- devam etti; çok dikkatli, bilhassa nesih yazısı
tor. Geçim sıkıntısı çeken bir ailenin evlâdı çok güzel, isliınsah ettiği nüshanın doğrulu­
olduğu halde iyi m uallim elinde sağlam bir ğuna güvenilir bir kopist şöhreti kazandı, ü s­
tahsil gördü, henüz çocukluk çağında iken telik son derece d e kanaatkâr idi, Ferecullahı
kendisine hattatlık yolunu açacak düzgün bir K ürdi ve diğer tabiler hesabına iiçyüzden faz­
pazıya sahip oldu; 1310 da (1893) onyedi on la eser yazdı.
'tokuz yaşlan arasında İstanbula geldi, îra n lt Farsça yazı dili de gayet düzgündü, ts-
tüccarlardan Aka Ahmed Ş haıînm yanuıa tanbuldaki tran iler arasında da en mükem­
kâtip olarak girdi, efendisinin aşırı sevgi ve mel arzuhalci olarak tanındı; iş sahipleri için
himadııu kazandı; tstanhuldaki bSyük zelze- bedava denilecek bir ücretle yazdığı istidalar­
leden sonra, <çok korkm uş olan »Aka Ahmed daki ifade ve yazı güzelliği fstanbuldaid Iran
n/group/meraRedıyorum
BAHÂ) EFENDİ ı AJuned) — 1834 — İSTANBUL

Sefarethanesinin d» nazarı dikkatini çekerek g azeteleriyle b an Ssan jer'iy est neşredihnls-


A hm ed B th ü 'y j k âtip olarak Sefarethaneye tir . T ü rk m usikisine m erakı olduğundan b ir
alm ak istediler, serb est hayatı, kütüphanefe- neşldenin hangi m akam dan okunduğunu der­
■erin Havasını tercih ed erek m em uriyeti re d ­ hal sSylerdi. G eçirdiği b ir zâtülcenbm îıeti
detti; ve bilâkis ayda yirm i beş Ura gibi ciiz'i cesi olarak nefes darlığına uğradı, toprak ko­
bir^ ü crette Bayazıd K ütüphanesinde hadem e kusu alıp d erd in e devasa* olm ak ümidi İle
oldu; bu kütüphanenin âlim v e fâzıl M üdürü bagfcye ve çiçeklere m erak etm iş ve kütüp­
İsm ail Sâib Efendi m erhum a d a sonsuz bîr h an e bagçeslni g ülüslan haline getirm işti. Ul­
sadakatle bağlandı. Bu hizm etinde iken H icri vî, nezih, lâ tif şeylere U V an meyyal ve İşıktı.
14 Zilkaade 1344 de sirozdan öldü; y a tak ta B irik tirdiği b ir kaç k u ru şla Tepkapu dı­
birbuçuk ay kadar z o r He yatm ıştı. Merkeze- şında b ir bağçe v e kulübe alm ıştı, arada m ün­
fendi k a b rista n ım göm üldü. zevi b ir h a ld e yaşam ak em elinde idi. Bâdı
Y ukarıdaki m alûm atı «Son A sır T ü rk g a y re t e v rak hu zu n m u p erişan eyledi».
Şairleri» adındaki eserin d en aldığım ız k ıy m et­ GUI dikeniyle sevilir; İnal t«jyUk biyog-
li bivograf M ahmud Kemal tn a l b u k ü tiip h a ra itır; T ebrizli A hm ed B ahâînin «Yâdı Câ-
n e hadem esi m ünevver san a tk â rı « orta boylu, nan» adındaki m anzum esini kitabına alırken
karabıytklı. esm er, sessizdi» diye ta rif edi­ bu yazının «Terakki» de in tişa r etm iş oldu­
yor: ve s a tırla r arasın d a y e r y e r «bîçare ğ un u zik red en gazetenin b ir no tu n u d a koy­
adam ». «Tebrizli b ir fa k ir acem », «zavallı hiz­ m ayı ih m al etm em işti, şairin gazete bayiliği
metçi» gibi tâ b irle r kullanıyor ve: zam anına a it n e şirin hâtıradır:
«İsm ail S aib E fendi bu adam ın h al ve « Şiirini neşrettiğim iz A hm ed B ah ii Efen­
kaaline d a ir b ir şey söylem ediği gibi ben dc d i g ay y u r b ir müvezzi olup hüsnühata dahi
konuşamadım, liyakatini öğrenem edim . B eni m alik tir. İstidadı fevkalâdesinden dolayı ken­
gördükçe nazarı niyaz ile b ak ar: — Ah., n e dini te b rik eyleriz».
olur, benim terciimei halimi v e işarım ı da ki­ Ş âirin gençlik çağında yazdığı bu uzunca
tabına yazsa!., derm iş» diyor, Biz buna inan­ ş iir v atan h asretin in terennüm üdür. Gün rızık
mıyoruz. Son dem hayatına k adar burci nah­ peşinde dağdağa ile geçer, gece tstanbul ve
ve td e yaşamış biçare üstadın felekzede 'kıy­ bütün sakinleri karanlığa biirünüb derin uy­
metleri görüşü hep bu zaviyeden olm uştur. kuya daldığı zam andır ki gurbetteki Tebrizli
Şu satırlarda ağırdır, fakat okuyan daha zi­ vatanını ve oradaki sevgililerini d üşünür:
yade m uharririne acıyor: «Kemali m em nu ni­
yetle Saib Efendinin hiidam tı şahsiyetini ifa
ve bu suretle nakden ve taam en intifâ e d e r­ Sûyi dıyârc yüz çevirtip eylerim afg&h
Vâdr vatan kılup çe&erlın haartHyte âfc-
di». Sık sık gördüğü b ir adam ın yem eklerini
nereden yediğine dikkat ettiği halde d eğ eri­ Cfıler m isâli cûçü h a rita Ito çağlarım
H ıınln ş ım k îm i a h ıtu p riıye j£ la ru n
ni idrâk edememesi ve b ir başkasının ikazı­
na m uhtaç olduğunu itiraf etm esi de b ir bi- M İrttı ffllitc ulve M*ı r iy l dilberim
yograf için pek hazindir. yâni ruhi biraderi M MU berâhcrim
Saib Efendi m erhum Tebrizli Ahmed Ba- Hfl nıt<] niirııt sc>r eeterek Rül cemâlini
ta k k u tâ a W t a verdiği varakada sur,Van Kty&ûyt U h d ârım cbrııyl hâlfui
yazıyor: Vehın âlem inde bûs kılup dest» râyjai
«Pederi ana cihetinden Sâdâtı Hüseyiye- KJUı siyah /ijd eu ıu k ih mftyini
dendir. tran iler Seyyidin kitabetinde manevi
■ bir eseri yünnnii bereket bulunduğuna mııtc- Aşağıdaki beyitler de bir gazelinden se­
klddirler. Ahmed Bahâînin yazısiyle bir kil-'j, ç ilm iştir :
beyit, bir satır dua edinmeği yum un addeder­ Meâen ey öletl can pifll çcştulıutfen diban olctup
lerdi. B ir de bağlılara yum urta üzerine vefk U nuttun â«ckı zfln r*Klöe snihrlfran oldun
yazardı, tesiri gSrülündü. Yirmi beş seneden- Pe£tt dlfdârrfcft «Jcwı koblh»! «endedir ty d/l
beri kendini bilirim, İtilâfı edeb ve namus Ki p iri akla aornıasıfaa reft! a jto revan oldan
hiç bir kelim ve hareketi vaki olmadı. B ib i.: Matı/imci Keuı^i İn d , Son asır TUrk
«Musavver Terakki ve haftalık Malûmat şiirler).

http://groups.google.co
«.VSİttOPEDtSt
— 183» _ BJUtJU £F B (D İ 4M 'bra«lt

BAHAİ EFENDİ (Mehmedı — Onyedinci rahfmi tahtından indirip yedi yaşındaki oğlu
jjrıo seçkin ulem asından, şair. Şeyhülislâm­ Dördüncü Sultan Mehmcdi tahta çıkaran Ye*
ların otuz İkincisi: Hoca Sadeddin Erendi zâ- niçeri Ocağı agalariyie büyük Valide kösem
de Kümeli Kadıaskerligine kadar YUksPİmty Mahpeykor Saltanın devlete hâkim o ldukları
Aıil Efendinin oğludur: H icri 1004 (Milâdi biiyük anarşi devrinin başlarına rastlar IB :
1595 -13961 da İstanbulda dofcdu. devrinin İbrahim ; Mehmed IV: Kösem Mahpeyfcer Sul­
hatân kibar ulem a evlâdı gibi hususi tahsil tan: Mustahaddln Aga; Bektaş Aga; Mustafa
çörtii. medrese tahsilini de iltim asta bitirdi, Aga, Çelebi, M ustafa Aga. Karaçavuş; Abdü-
kıs» bir m üderristik tecrübesinde bulundu, lâziz Efendi, KaraçeleMzâdcK
fejul kadılık yolunu m üderrisliğe tercih etti, Şeyhülislâmlığında ilk İşi tiitün içme*
blâmi ilim lerden ziyade şiir ve edebiyata me­ nin haram olmadığına d air fetva verm ek ol­
rakı vardı, çok güzel konuşu r, veçhen dc gü du. Mahrem hayatlarında h e r türlü habaseti
ıel adamdı; gaye t zeki, kafasını taassup çem­ r e şenaati irtik âp edip halka koyu sofu görü­
berinden kurtarm ış, zevklerine, keyiflerine nen ve zincirlem e haram larla halkın dünya
düşkün, tlltün ve içki gibi m ükeyyefâti insan hayatını zindan kasveti içinde geçirtmek iste­
lana bir zaafı olarak hoş g ö rü r, m übtelâları- yen ve «Kadızâdeliler» diye anılan riyakâr­
nuı takibini hü rriy ete ay k ırı telâkki ederdi. la r yeni m üftünün bu fetvası üzerine aleyhin­
Kendisi de tiitün tiryakisi idi: to p usu n dak i de dedi koduya başladılar (B .: K adoâdeliler;
bendeg&nı ve m ahrem iyetine kabul e ttiğ i ya­ Ustuvâni Efendi). Bahai Efendi gayet sakin:
ranı da bava ve hevesine düşkün ad am lar ol­ «T ütünün haram olduğuna d air delil göster*
muştu. Büyük aile servetine sah ip, zengin ve sinler'...» dedi, berikiler. «H aıam old ujun a
güzü tok, son derecede asabi, kızdığı zam an­ d air delilimiz yok. ama helâl olduğuna da fet­
lar aklına geleni yapm aktan, ağzına geleni va verilmez!..» deyince: «Ben veririm , dedi,
söylemekten çekinmezdi. h aram olm adığına g öte içilebilir!..».
Evvelâ Selanik, sonra H aiep K adısı oldu K adızâdeliler, m evlevilere düşmandı, si­
U683- 1634?). H alep’de V ali K üçük A hmed m a la rın ı ve neylerini kastederek «tahta te ­
Paşa île geçinem edi; V ali d ev rin Padişahı penler, düdttk çalanlar» diyorlardı; mevlevi-
Dördüncü Sultan M uradın cezası idam olmak hânelerln kapatılm asını istediler, gelenler)
üzere koyduğu tiitü n ve içki yasağından İsti­ te re d d ü t etm eden koğdu.
fade ederek bu gazabı am ansız Padişaha Kadı
Şeyhülislâm lığa K ara M uradpaşatun sa­
Bahai Efendi hakkında «M ükeyyefât alûdedlr,
elinden tiitü n çubuğu düşmez, icrâl ahkâm ı daretin d e tayin edilm işti; bir m üddet sonra
bu vezir istifa ed erek m ührü hüm âyun Melek
Şer'iye itmeğe şu u ru y oktur» diye a ğ ır b ir ih­
Ahmed Paşaya verildi; riişvet eli uzunca bir
barda bulundu, Ha hal E fendi azil ile K ıbnsa
devletliydi <B.: M urad Paşa, Kara; Ahmed
sürgün edildi. Adaya, başını k u rtard ığ ı­
na bin ham dü şükiir ed erek g itti; ve m en­ Paşa, Melek).
fasına yalnız m ahrem i olan ınahbub b ir uşa- Akdenizde V enediklilerle yapılan Gürid
fc«ı götürerek m aiyet nüm ayişi ile göze bat- harbinin buhranlı yıllarıydı, Fransız ve thgi-
■naklan çekindi, adını b ir m ü d det unutturm a lizler Adadaki V enediklilere gizlice silâh ve
çalıştı. Bir sene Vatlar sonra affedildi vc e r a k satıyorlardı; kıym etli b ir denizci olan
tstanbula gelip evine kapandı. H icri 1048 (Mi­ Kapdânıderyâ Ali P aşa bu ticaret gem ilerini
lâdi 1638 ■ 1639) da Sam Kadısı. 1054 (Milâdi amansız bir dikkatle takip edince tsfanbulda-
1644) de Edirne Kadısı, 1055 (Milâdî 1645) de daki Fransız vc înjgiliz Eliçilert Sadırâzam
İstanbul Kadısı oldu: p ek az sonra Anadolu Melek Ahmed Paşaya hediyelerini (?!) suna­
Kadıaskeri, b ir ay k ad ar sonra Rum«li Kadı- ra k Osmanlı Devletinin dostu olan bayraklara
aakeri oldu (1046). yine o sene içinde azledil- hürm et etmesini bikniyen b u Kapudan Paşa­
mâzuliyeti d e uzun sürm edi, te k ra r Ru- nın aidini istediler; Bahai Efendi «din ve dev­
m«Ii Kadıaskeri ve H icri 1059 (Milâdi 1649) let uğrunda çalışan böyle bîr adam ın azli din*
da Abdiirrahim Efendinin y erin e Şeyhülislâm ve devlete ihanettir!..» deyince. Melek Ahmed
oldu (B.; A bdürrehim TSfendiJ. Paşa K apudan Paşayı ededem edi; tak at bu
Mehmed Bahâi Efendinin bu ilk Şeyhli* sefer m üftünün azli için fırsat gözlemeğe baş­
Uallmlığı, bir saltanat darbesi ile Sultan tb- ladı.

m/group/merakediyorum
B A lU t EFENDİ 'MHunMİ) — 1836 — İSTANBUL

Ocak A ğalan ile S a d ıriu m bütün dev­ derefc konsolosun azlini isteyince elçi âdeta
let mansıblarını rüşvet ile sattyorlardı. Aga hağırarak:
to r tirit ellerini Kadılıklara da uzatmak iste ~ Onu kralımız tayin etmiştir, ben a«
diler. Bahai Efendiye «falan mollaya falan İmlemem! dedi.
kadılığın verilmesi» yollu ricacılar günderdi- Bunun Üzerine Bahai Efendi de ıcslnt
ler. hiç birisini dinlemedi, gelenleri boş dön­ y ü k seltti:
dürdü. Ocak Ağaları da m üftünün düşmanı — Bre mel'un, İki devletin aramdaki mu­
oldular. ahedenin tatbiki bttyle mİ olur? Düşmanımız
Nihayet bu namustu. mUteeelHd adanı Venedige kalyonlar ve e n a k verininiz, ata ne
bîr dâvada devlet şerefini korum ak isterken biçim muâhid geçiniriniz!., dedi.
ölçüsünü biraz ajan şiddetli b ir muamelesi Elçi en küçiik bir siyası nezaket g iıter-
yüzünden 11 Cemariyetülû t016 (2 Temmuz meyip:
16511 de azledildi. — Bizden her kim gemi, asker ve en ak
isterse, kirasını, parasını alır, veririz.. Siz de
Bir Ingiliz tüccarının izmîrdeki İngiliz isterseniz verelim!..
Konsolosundan iki yük akçe alacağı vardı,
konsolostan parasını istedi, alamayınca ta n ır Deyince Müftü İçendi adam larına döndü:
Kadısı Hâşimizâde Efendiye giderek Türk — G ötürün bu mel’unv, Paşa hapseUvn!.
mahkemesinde dâva açlı. Ingiltere ile T ürki­ dedi. .
ye arasındaki kapitülâsyon muahedesine güre Elçi d c :
iki İngiliz arasında 200 yü k akçe ve bu m ik­
— Sen beni hapse kaadir ve memur de­
tardan üstün alacak davaları ancak b ir İngiliz
ğilsin!
mahkemesinde görülebilirdi, H işim h id e gaf­ Deyince Baha! Efendinin gazeb ateşi har­
let edip konsolosu mahkemeye gelirittl. Kon­ ladı :
solos muahedenin suretini çıkararak; «Efen­
— B re kaldırın şu mel'unu! diye ba­
di:.. Sen bu dâvaya bakamazstn!» dedi ve bu
sSıü pek kaba bir tavırla söyledi. Kadı E fen­ ğırdı-
di de kızdı: «Bre mel'un!.. Şer’i şerif Üzere U şaklar elçinin yakasına yapıştılar, d ile
niçin dinlemem!..» diye bağırdı, Konsolos iri y um ruk huzurdan çıkarıp Müftü konağının
yarı U r adamdı, gitmesine m âni obnak iste­ ahırına götOıiip hapsettiler; Bahai Efendi Ve­
yen mahkeme hadem elerini silkip attı v e Kon­ zir Melek Ahmed Paşa da «Balyos dedikleri bu
soloshaneye döndü Hâşimizâde bu konsolosun m el’unu elbet de kaleye (Yedikule Kalesine)
Türkiyeden e n a k alarak devletin düşmanı göndersiin» diye haber yolladı. Elçinin, Müftü
Venediklilere gizlice satm akta olduğunu isbat konağından etrafa dağılan maiyeti de Sadi-
eden vesikalar lopladı ve tstanbula, Şeyhülis­ râzam İİ£ Ocak Ağalarına koştular, vak'ayı an­
lâm Efendiye gönderdi; Bahai Efendi de on­ latarak Sefirin kurtarılm asını rica ettiler. Ye­
ları Saduâzama yollıyarak «bu meselede is- niçeri K ethüdası Çelebi M ustafa Ağa Ocak
tanbuldaki İngiliz Elçisi de sorum ludur, hem erkânının ağzından konuşmak iizere ulema­
dan Altıparmak î&cahim Çelebiyi Şeyhülis­
elçiye ihtarda bulunun hem tamirdeki konso­
lâma gönderdi; Bahai Efendi artık teskin edi­
losu azlettirin^ dedi. Melek Ahmed Paşa Müf­
lebilecek halde değild i:
tünün hassasiyet ve asabiyetini bildiğinden
ona salâhiyetinin dışında b ir i ; yaptırm ak için __Ocak A ğaları dediğin bu heriflerin
kasten kayıtsız kaldı- «Biz çok meşgulUz.. Bu Ali Osman Devletine bu tasalluta nedir? Val­
Meseleyi Efendi Hazretleri halletsin» cevabı lahi bir gün senin ağalarını da seni de kat­
ile İanirden gelen dosyayı geri yolladı. Bahai lederler!.. dedi.
Efendi: «Bu ne biçim lâf!.. Vezirin işi bu gi­ Altıparmak İbrahim Çelebi âkit adamdı,
bi meselelerdir., din ve devlet um uru ihtilâle döndü. MüftU Efendinin red cevabını yumu­
varmış!..» diye bağırdı. Fakat Paşanın hazır şak b ir şekilde tevil ederek getirdi. Yeniçeri
ladığı turaga düşmekten de kurtulamadı. S a ­ A ğalan bu sefer maskaralıkları İle meşhur
lataya adam gönderip elçiyi getirtti. Adını tes­ musahlblerinden Sarı Kâtibi gönderdiler. Sa­
hil edemediğimiz bu elçi de kaba Ve m ağrur rı Kâtip Şeyhülislâmın sıhhat ve saadetine
bir adamdı. Müftü vak'ayı siiMinet Ue naHe- uzun bir duadan sonra:

http://groups.google.corn
cfsn a o P E rtst
— 1837 — BAHAt EFENDİ IMchmfd)

_ Bu kadar senedir ki Venedik dedik­ la r ısrar edince Bahai Efendi Azledilerek ye­
leri ter talik ti kâfiri ile h arp ediyoruz, bun­ rine yıllardanberi Şeyhülislâm olmak hırsı İle
ca mil ve can te le f oldu, henüz gereği gibi çırpınan Kara Çelebi Zâde Abdülâziz Efendi
hakkından gelmek m üyesser olmadı, İngilte­ tayin edildi. Bahai Efendi evvelâ Kanlıca kör­
re kıratı dedikleri Frengistan mülûküniln bü­ fezindeki yutum a ceküdi, birkaç gün sonra da
yüklerindendir. ma] ve asker ve donanmadan oradan arpalığı olan Bergamaya sürüldü. Ya
yana çok kuvvetlidir, onunla sulh bozulursa tısından kendisini sürgüne götürecek gemiye
iıize biiyük zararı dokunur. A sken tslâm ın binerken komşularından b ir dostuna:
başına yeni gaile çıkarm ak cenabınıza m üna­ — Sadırâzam Paşa gayretsiz ahmak, biz
sip raidir’ dedi. ise gayyuı- Ahmak idik., görülüyor ki insana
Baha) Efendi bu maskara adam a evvelâ zarar gayret belâsından geliyor!, dedi.
sükûnetle cevap verdi: Gelibouda bir kaç glin ulemadan Kovacı-
— Bakan Kâtip Efendi, lngilizlerin sul­ zâde Abdökadlr Efendinin evinde m isafir kal­
ha riayeti olsa bizim harp ettiğim iz Venedik­ dı, Padişahtan izin alındı, oradan Lâpsckmin
lilere imdad vermezdi, ağalarınıza bu gibi Bergoş (?) Nahiyesinden Çelebizâde Mehmed
meselelerde bizimle istişare etm ek düşerken Efendinin havuzlar, sclsebiller ve mükellef
bu gibi sözler söylem ek Islama diişer mi?.. kasırlarla bezenmiş çiftliğine gitti.
dedi. Kovacız&de A bdülkadir Efendi anlatırmış,
Sarı K âtip dalkavukluk ettiği ağalarla b ir sohbet esnasında Bahâ) Efendi Yeniçeri
laubali konuşmağa alışm ıştı. M üftünün huzu­ A ğalarının türlü habasetlerini nakletm iş:
runda da ayni ta v rı takındı: — Bu vaziyeti milftu olduğum gün an­
— Hangi Şeyhülislâm konağında Balyosu ladım, ardı kesilmeyen tnekruhattan teklif­
hapsetmiştir, ağalar em rediyor işte, şu ada­ lerin in biline müsaade etmedim, bana düş­
mı serbest bırakın!.. man olduklarını bildiğimden iki defa büyük
Valide hazretlerine iltlm asnam e gönderüp is­
Derdemez Bahai Etendi p a rla d ı: tifa ettim , azlimi rica ettim , kabul etmediler,
— B re asılacak kâfir:.. Bu ağaların ola­ âkıbet tahm in ettiğim basıma geldi., demi;..
cak herifler ne dem ek isterler!. Bize m üda­ Lâpsekideki çiftlikte b ir sene kadar olur­
hale ne hadleridir! Alemi rüşvetle h arab ediib du. Sarayda gocuk padişahın anası Turhan
dururlar!., diye bağırdı, sonra ocak ağalarının Sultanın taraftarları eli ile Kösem Sultanın
türltt yolsuz hareketlerini madde madde sa­ katli ve bütün İstan b u l halkının müzahereti
yarak San Kâtibe öyle ağır h ak arette bulun­ ile Ocak Ağaların uı devrilmesinden sonra is­
du ki herifin yüzü Bahai Efendiyi dinlerken tanbula döndü (Hicrt İ0B2 — Milâdi 16S2) ve
kâh karardı, kâh bozardı. Anadolu K adıaskeri ayni yıl içinde Şeyhülislâm Ebûsaid Efendi
Kudsızâde Efendi de o meclisde bulunuyordu, nin yerine ikinci defa Şevhüislâm oldu;
rica yollu m üdahalede bulunacak o ld u : «hunnak» denilen v e d zamanlar için ağır,
— Sultanım bu adam ın günahı yoktur, tehlikeli hastalıklar arasında bulunan illetten
tehevvür buyurmayın!-, diyecek oldu. Şeyhü­ ölünceye kadar bu makamda kaldı.
lislâm onu da: Vefat tarihi hicri 13 safer 1064 ve milâ­
Efendi sen Kadıasker misin!.. K üffarı hi­ di 3 Ocak 1654 bir cuma günüdür.
maye eden bu heriflerin gününde ne mala- Naîmâ tarihinde dlümii münasebetiyle ?u
hat için divana varırsın!?.. Y arın evinden çık­ hâtıralar kaydedilmiştir:
ma! Divana gitme!.. »Haysiyet sahibi, şiir ve nesirde mahir,
Diye azarladı: Sarı Kâtibi «Çık!..» diye gayet teki, tenkidleri yerinde ve kuvvetli bir
huzurundan koğdu. Sarı Kâtip M üftünün söz­ vücud idi; fakat hiç bdr fenni de derinliğine
lerini Ağalarına bin dal budak katar ak nak­ bilmezdi, usulü üzere tahsili yoktu, yaranı sıh­
letti. Bu hâdise bir Cumartesi günü olmuştu, hati ve mükeyyefatı ülfeti ile tahsile zaman
paz*r günü Ocak Ağaları Al Meydanında th- bulamamıştı; vakitlerinin çoğu keyif istiğrakı
rahim Paşa Sarayında toplandılar ve saraya içinde geçerdi; bilgi boşluğunu ateşin zekâ­
haber gönderip Şeyhülislâm Bahaî Efendinin sı ile doldururdu ve h e r vadide akran ve em­
azlini İstediler; radişalı evvelâ reddetti, Ağa­ salinden geri kalmazdı.

/group/merakediyorum
BAHAİEFENDt YAUSİ — 1836 — İSTANBUL

«Ölümüne yakut günlerde pek gariptir ki ter edilmiş » d a h a, kurban ve erzakı müsta­
ahlâkında ve mizacımla büyük değişiklikler hak ve muhtftırlyne ddğıtmayıp havadan olan
oldu; daima lûtufkâr. mükıirn. cömerd adam kuzgunlarla paylaşıp yuttu *
ik«n kabalaştı, hasisleşti; dtiskünlere garible- «Bendegâmmİan Burnaz Mustafa anla­
re, yoksullara uzanıp yardım eden d i kısaldı, tır; efendinin bir şeyi yok iken:
kapandı. Kabiliyet istidad sahibi gençleri ko­ — Hayırlısı 11e bu cumevted gününü M-
rur. himaye ederken korumaz oldu». tatsak!.. demiş..
ölümünden yirmi gün evvel tstanbulun «Meğer rüyasında ayniyle böyle söyle­
bazı vak'atannı evvelden keşfetmiş olmakla mişler. Safer avının ondördûneü çarşam­
tanınmış bir meczuba olan Derviş Hüseyin ba günü asicik ateş geldi, sonra öksürük baş­
Efcussudzâde Sadık Çelebiye g e lip : ladı, boğası tıkandı» nefes alamaz oldu, «hun-
Kalk beni Müftüye götür?.. dedi. nafc» dediler, çehresi patlıcan rengini alıp
Sadık Çelebi de baş üstüne deyip götür­ morardı.. Tabibler koliarmdan kan aldılar,
dü; kapıdan girer girmez meczup d e n iş Ba­ bazı ilâçlar verdier, kendisi heoüz şuuruna
sahipti:
hai Efendiye:
_Baka a kaza müteveccih aldu, kurtula­ — Zahmet etmeyin, bunun dermanı yok-
na iferin;.. dedi. turl.. dedi.
Baha! Efendi gaflet .uykusundan uyanıp: «Hastaığınm üçüncü cuma gönü teslimi
ruh etti. Evinin karsısındaki bağçesmde, so­
— Dedem buna çare nedir?
kak üzerindeki köşeye defnedildi».
Diye sorunca derviş Hüseyin:
— Buna çare yoktur, belâyı red ve Ömrü Hicri 1128 (Milâdi 1716} yılında bir yan­
ziyade eden umuru siz talim ederken varlık gın hakkında verilen malûmat arasında Ba­
ve refah içinde yine gaflet ettiniz, tedarik h si Efendinin tstanbuldaki konağının Fatihte
vaktinde gerekti, halen fırsat fevt oldu, yol Karaman Çarşısı civarında, olduğu anlaşılıyor,
tedarikini gör!.. şöyle ki, 1128 yılı rebiülevvelînin onsekizmd
Dedi, Bafeaî Efendi dehşet İçinde kalıp gecesi K araman Çarşısında hlr yangın çıkmış,
dervişe- b ir çok ev ve dükkân yanmış, bu arada sabık
— Hele oturun, d e fi banide teveccühü Şeyhülislâm Mahmud Efendinin sahip bulun­
derun Ue lütfedin!.. duğu ve «Bahâ! m erhumun evi» denmekle ma­
ru f e$it benzeri bulunmaz konağın da yandığı
Dedi İse de derviş:
kaydedilmiştir.
— Haber verdiğimiz de îûtufturL
Diyerek firar eder gibi meclisten çıkıp BAHÂ! EFENDİ YALISI — Onyedinci
gitti. asır ortalarında Dördüncü Sultan M ahmedin
«Şeyhülislâm Efendi hemen tekkelerdeki Şeyhülislâmlarından Mehmed Bahâî Efendi­
fukaraya ve evvelden tanıdığı saliba ve fuka­ nin Kanlıca Körfezinde yaptırttığı meşhur
raya sadakalar, kurbanlar, prinç ve yağ ve­ b ir yalı olup o devrin Tiirk yapı san’aiıntn en
rilmek üzere defter yaptırıp kethüdasına ve m uhteşem ve en gazel binası idi; öylesine ki
müvezzilne verdi: körfezin dahi efendinin adı Ue anılmasına se­
—- Bugün bunları dağıtın!., diye tenbih bep olmuştu. Bu m eşhur yahnin tariG yolun­
etti. da en küçük b ir kayde rastlanamadı, ömrü
«Fakat üzerindeki dehşet gitmedi. O ge­ hakkında da bilgi edinilemedi.
ce de bir rüya gördü** On yedinci asır müverrihlerinden Silâh-
Kendisini çini çıplak soyup bir beyaz d ar Fındıklık Mehmed Ağanın Hicri 107#
ipekliye sararlar ve evinin karşısında olan {Milâdi 1667) vekayii arasında küçük bir kay­
bağçesinde bir ağaç altına küçük bir çadır dından bu yalı kadar bağçesinin ve etrafında­
kurup bunun içinde otur derler. ki korunun da pek m eşhur olduğu anlaşılıyor:
Dervişin sözlerini teyîd eden bu riiyayı Sadırâzam Köprülftz&de F&73İ Ahmed Pa­
gördüğünün ertesi günfi de üçytiz florin çıka­ şa Avusturya seferinden 1664 yılında Vasvar
rıp sadaka olarak dajıtılm ak Özere nnivezii- sulh muahedesini imzalıyarak döndükten son­
ne verdi. Fakat o sefih adam bizim Efendi ra Almanya İmparatoru Birinci Leopold
vesveseye düşdu diyerek altınları evvelce def­ İstanbula b ir fevkalâde elçi göndermişti: elçi

http://groups.googlc.co
aSStPjOfEPlal BAHAB
— 1839 —

padişahın izni ile İstanbuldaki Selâtin Cami- minin Uç ayını (B .: Mart Ayı; Nisan Ayı: Ma­
telini. biitOD ziysret yarlerini. Tersanei Ami- yıs Ay?) şöyle tasvir ediyor :
reyj ve Boğaziçindeki vabları. sarayları do­
MART
lasım?* l16® tabiatın hem d c T ürk yapı sana-
luun güzlükleri karsısında hayran kalmışla; (İM id n n t r l ı n , Mjtnh { e h ıtsiy lr kıt
Ayrılmak IftUyor, takat anrılm ıyor gibi;
Sadırâzam Fazıl Ahmed Paşadan olçlye RÖ7.
< W r. a ra r, k a k ır, ylae ö n e r « U lb l
kamaştıran zenginlik içinde resm î ziyafeti­
ni Kanlıca Körfezinde Şeyhülislâm Bahâi
NİSAN
Efendi merhumun m uhteşem yalısı ile b a |-
çesinde »ermişti ve elçi buraya b e ; ç ifte bir (ifMÜİ bir ıla'j k n m ııt kam dı Mr hülya
sa lta n at k ıy ığ ı ile getirilm işti. Kalem, b ah in bu laavirt «44c aak«lyle
Hulâsa «ytanek isler......
Bu güzel ve m uhteşem binanın yerini
başka bir ihtişama ve ypni b ir güzelliğe b ıra­
M A Y JS
karak Lâle Devrinde yıktınrfığı tahm in olu­
Degub, g tlç ls olurken işle le r sul»h| babâridep
nabilir.
Soner biçâre, eo parlak dem i «evkinde b ir a k ta n
BAHÂÎ KÖRFEZİ — Boğaz içinin meh- E H n le r en m te h h c b râçei açluyte Ütrerfcea.
labiyle m eşhur Kanlıca Körfezinin Onyedinci Divan edebiyatında bahar lerennmüm>
asır ortalarından oııılokuzuncu asır sonlarına leri için Nedimin iki şarkısını en güzel Örnek-
kadar kullanılmış eski adıdır. K Srlezin etra­ lor olarak alıyoruz; İstanbul m esirelerinin eu
fındaki arazînin büyük b îr kısm ı Dördüncü güzel sam anı bahar mevsimindedtr, yeşeren,
Mehıuedin Şeyhülislâm larından Mehmed Ba­ çileklerle bezenen çayırlara, bağlara, bağçe-
ki] ceddinden kalm ış m ülkü idi. Elendi de lere seyrâna çıkan tstanbul güzelleri de ka­
burada, onyedinci a sır o rtaların d a T ürk yapı tılınca BÖyUkşehrio her kösesi cennet misâli
sanatının en mükellef, m uhteşem ve sözel olur.
binası olarak bir yak yaptırm ıştı: körfez de ŞARKI
bıı yalıdan ötürü Şeyhülislâm Efendinin adı ile (Baharda Sâdâbâd)
anılmağa başlamıştı (B .; Bahâî Efendi, Meh-
Gel bele b ir kerrecik seyr it gfee olmaz yasaû
medl,
Oldu Sâd&bM fim di sevdiğim dağ iUtfl bağ
Bahâî Körfezinin etrafındaki koni da Çâr bağı IsfBh&ru ey lem ed ir dağ dağ
meşhur '^ r bülbül yatağı idi; bilhassa yaz Oldu Sâdâbâd ^lifldi levdlglm da$ iistü bağ
mehtaplarında Boğaz halkı kayıklarla Bahâi NcvhoJıir Irtşrtl oldu ol nm in rennot misil
körfezine bülbül dinlemeğe giderd; körfezin Gare olundu kaametln gibi bezaran nevnihAJ
Ballarla buldu ruhsûnn gibi htrouii cemâl
I bitiminde denize bir derecik döküliir. bu de­
Olttu Sâdâbârt şimdi sevdiğim dağ üsitt bag
renin adı da Bülbül Deresidir (B. ; Kanlıca
Körfezi; Bülbül Dereat). ŞARKİ
(Baharda Çtra£an eSlencrifiri)
B A H A R — Yılın dört mevsiminden biri;
İrindi nevbabar eyyftmı açıklı ç i l tt gttlçcn
togat ağzı île tarif edildiğinde, dünyamızın Çıradan vafctt geldi lAtesârm dldest nit-şea
&n8l yarısında güneşin Koç ıHaroel) Öküz Çemenler dfadij rftyi y ir e rengJ Jile vii gülden
'Sevir) ve ikizler (Cevzâ) burçlarında bulundu- Çıraftan vakti geldi [ale n im AldesJ rûşeo
6u zamandır ki m art, nisan ve mayıs aylarına Açıldı dilberin n ih a in Rlbl lâleler güller
rastlar; İstanbul ikliminde bahar tadunbk Yakıldı btıban ve» zemine fiaçiı spnbüller
Mevsimdir, başları ekseriya kışın sonuna ek- Nevftsiır olmada bin sevk île fiçüfte bülbüller
İGnlr, sonları yaza katılır, tstan b u lda bükmü Ç ı ^ a ı ı vakti geldi lâlezâna (lideri rrçıcn
biitün tatlılığı ile uzun sü ren mevsim sonba­ Bir İstanbul dilberin] ftguşi muhabbete çekib
hardır (B.: Sonbahar). cennet misâli mesirlerden bîrinde, deniz veya
İ s ta n b u iu n tadım lık baharını e n g ü z e l dere^su kenarında saıJa sözle felekden gün
tere n n ü m e d e n ş â ir T e v fik F i k r e t o lm u ş tu r, çalmak rind şalrJere baharı diima arairrm-
j Lhn on iki ay ı için yazdığı «Âvengi Ş u îıû r» da tu , aşağıdaki mısralar Nedimin bir gazelin-
Islanbulun c k îe r ly â kısa süren b a h a r m evsi- d en d ir:

m/group/merakediyorum
— 1840 — İSTANBUL

VUrn f t '» n Mr dc n a t r j b h ir de l ı n f j c u y ib ir alsa y a tım ız d a b o z u k lu k l a r ı b ilh a s s a ı l k r e d e ğ e r


N tm ii Mr ı h f ı n ı l b ir cJvftnı « İ v d i r «Ua Hakkı G ik tlift
Y e trr Keçrtl bu tı'tne m ifihıılj U rU etfc**tını
Aman bir ftün m ukaddem İh faali nev b a b ir otaa BA tlAR lltâm id) — Musikişinas, kema­
tstanbulun rin d ve kalender şâirleri nev- ni, m usiki m uallim i: 1908 de Kastamonu'da
civanlann «hal» dedikleri terleyen bıyıkları­ doğdu, neyzen C em al Beyin oğludur, kadın
n ı vs yeni beliren tüy sakallarını, b ahar mev şâirlerim izden Feride Hanımın torunudur;
siminde yeşeren çim enlere, açılan sünbülle- tahsilini m em leketinde yaptı ve Kastamonu
re. reyhanlara ıfesleğenlere! benzetm işlerdir; m u a llim m ektebinden diplom a aldı, 1926 da
âşıkaane can sohbetleri İçin de b ir m abbuburı ilk m uallim lifi ile Konyaya gitti, bir müddet
b ir an evvel hatâver olm asını istem işlerdir de C aîian teb ’de bulundu; 1930 da istanbula
ı B . Ha l i ; aşağıdaki mıs­
ralar da Nedimin bir
gazelindendir:
Haltın ki reşjcl faülı bnhl-
n o olub JflU r
Sermâye fraJışi siinbiilf rey- £
han ûluta ıclfit *
Y iiH (ıslınla neş'et hayrelJ
derûnıuna
Çntı şerli nevhalıar h u rd a n
oluh içilir

BAHAR (Davld) —
Seçkin hekim lerim izden;
eski avukat ve hâkim ler­
den Bohor Salomon Ra
har'uı oğludur; 1915 de
babasının cinayet malı
kemesi azalığı ile b u lu n ­
duğu Balıkesİrâe doğdu;
ilk tahsilini orada, orta
tahsilini tstanbulda Ka­
bataş Lisesinde yaparak
1940 da tstanbul H ukuk
FakUltesinen diplom a al­
dı. İç hastalıkları ih tisa­
sım 1643 - 1946 arasın ­
da Fakülte üçüncü dahi
liye servisinde tam am la­
dı. 1&46 da Eyyub V e­
rem D ispanseri Başhe
k im liğ in e tayin edildi,
b u notların tesbit edil­
diği 1952 de bu vazifede
bulunuyordu
Fransızca, İngilizce,
almanca bilir, neşredil­
m iş meslekî tecrübeleri,
broşürleri vardır, bun­ H ır b ah ar gününde M r İstaabut
ların arasında «Hayat (liftrriy e t tiazetesin d e çıkın ı* b ir fotografd**, 190?»
yolu» ve «Tenasül ha­ Sabiba B o tc tlı *11 lte>

http://groups.google.corr
ASSİKM»*1» ^ — 184! — b a h Ab â t. s a k Ar A t c i l a r

gelerek 1944 senesine k ad ar on dört m uhtelit g lşlirtn. hazmı çabuklaştıran ve mide ilrâzâ-
mekteplerde m usiki muallimliği yaptı, 1944 lını. salgılarını dâvet ederek lemessiil (ülini
de muailimikten istifa ed erek serbest meslek kolaylaştıran ekşi, tuzlu, şekerli ve güzel ko­
(«yatına atıldı, N ecm eddin R ira t Beyden dors kulu maddeler; BâhârMcı da bu maddeleri sa­
alarak bilgisini genişletti. 1947 de Samatya
tan esnaf, bir kısmı sâbit, dükkân sahibi, bir
halk evinde açılan dershanede sem tin genç
kısmı da seyyar, haftanın yedi gününde Istan-
ferine musiki öğretti ve o rada yetiştirdiği
bulun pazar yerlerini dolaşan, geçtiği yedi
gunatSr san atk ârlarla Konak O telinde, Be\e-
pa*ar yerinde bahârât sergileri açanlardır, pa­
lediye Gazinosunda ve tstanb u lu n m uhtelif
zarcı esnafından baharatçılardır; İkisi de ls-
Halk evlerinde hay ır cem iyetleri m enfaatleri­
ne konserler verdi. lanbulun günliik hayatında kadimden beri
yer alm ışlardır, fakat, son yarım asır içinde
Yirmi beş k a d ar bestesi vard ır; güftesi
baharatçının hüviyet ve şahsiyeti değişmiştir;
Necdet A lakanın g ül kah k ah alar fırlatarak
nej'e çağında-» K ürdilı şark ı île ve güftesi eski bahârâtcılar a tla rla r idi; mesleğinde bil­
Faruk G û rtu n ca'n m «G öllerim den dökülen gi sahibi a n a rla rı azalması üzerine, attarldc ile
yadları sen hileydin..» Hicaz şark ı en beğen­ en küçük alâkası olm ıyan b ir takım insanlar
diği eserlerdir. b ah ârât alım satım ına atıld ılar ve bu madde­
Kızının düğünintde'â& veU U etden b iri en leri sâdece ismen ve şeklen öğrenerek ne için
kıymetli n otalarım havi b ir defteri aşırm ış­ arandıklarını, neye yaradıklarını bilmeden
tır ki Hâmid B ah ara çok a ğ ır b ir d arb e o f' bahârâtcılık yapnnya başladılar, kimi bakkal-
muştur. lıkdan gelm e, kim i de, «İstanbula git, bir
1949 d a işlerin in (ok lu ğ u nd an Sam atya şeyler al sat, p ara kazan» düsturuna uyanlar­
Kalk evindeki m u sik i kolu m uallim liğinden d ır; içlerinde kına ile sakızdan gayrisine aklı
çekilmeğe m ecbur oldu; 1949 d a Fındıklıda ertniyen kadın esnaf dahi v ardır.
Tekel İstih lâk K o operatifi m a ğ a » şefliğin­ îstan b ulu n eski attar-bahârâtcılarım n son
di1 bulunuyordu. nesli b ir kaç dükkân hâlinde Mısırçarşısında
Babasının ıh iç b ir zam an p ara k a rıd ığ ı topluca olarak bulam ıyordu. Bu târihi çarşı­
keman çalma!..» ten b ih in e titizlikle sadık kai­ nın 1941 yılındaki tâm irinde dağıldılar (B .:
mi; bir sanatkârdır. M ıarçarjısı; AttarjL B unların çoğu o taıihden
Hakkı C ükttrk
bugüne k ad ar geçen on sekte y ıl içinde vefat
BAHÂRÂT, BAHÂRÂTCII.AR — Bahar, etm iştir; M ısırçarşısında iken namlı esnaf
dilimizde arab cad an alın m ış isim ; karabiber, idiler, M ısırçarşısının en eski ve en ihtiyarı
karanfil, d arçın v e enısîvli şey ler; b ıh â r i t ba- Hacı Hüsnü Efendi idi, M ısırçarşısmı 1941
tam irinden evvel terkederek Tahtaialede
Cedide H anuıın alt katına nakletti ve 1958 de
vefat etti; dükkânı, kültürlü bir gene olan çı­
rağ ı Can Kalfaoğiu tarafından devir alınarak
işletilm ektedir. Buna karşılık böyle mesleki
b ir maziye ve görgüye sahib olm ıyarak bahâ-
rSk'ilığa atılm ış olanlardan hâzd an da Mısır-
çarşısında dükkân açm ışlardır; Şunlar toptan­
cılık ile bu işin sâdece ticaretini yapmakta­
dırlar, meselâ M isırçarşısııını Balıkpazan ka-
pusundan girildiği zaman sağdan 4 num aralı
dükkânut sahibi Bay fspiro gibi. Bu zât yıkı­
lan Bahkpazaruıda tohum cu idi, öm rü tohum-
cuiukda geçm iştir, Balıkpazan yıkılınca Çarşı
İçine girm iş, eski uamlı atlarlard an merhum
H acı Muhiddin Efendinin dükkânını almış,
CuHitM lpaanrtlA * 71* bpbânrtrı lohumculukdan bahârât ticaretine başlamış­
(Resim : N4jW B»>«* tır. M ısırçarşısuıa yeni girm iş olan 6 numara-

ı/group/merakediyorum
BAHÂRATCt SOKAĞI — 1841 — îB T k m m .

1] dükkânı]] sahibi Bay Mehmed U m ar da es­ biidir ki çeşidleri bir baAfirltcı dükkânı ka­
ki bir bakkaldır. dar değildir; zamanımızda bir bahârâtcı dük­
1959 yılı aralık ayında Mısırçarş ısının kânında bulunan maddeler beşyüzü bulur.
bahâritcı dükkânları ve bah.irâtcıhın çunlar ö rn e k alıyoruz:
idi: Balıkpazarı kapusundan girildiğine gitre-
7 num aralı dükkân —* Giridli M, Cevad Beşiktaşda Cumartesi Pazarında sergi ku­
G iilcü (arşının eski atta r - halıâr&tctlanndan. ran altı nefer pazarcı - bahârâtcı vardır, bun­
9 num aralı dükkân — Mahmud Dillioğlu- lardan Bay Cevad SivaslI'nın sergisinde tes­
gil, çarşıya yeni gelenlerden. bit «ttiğim m addelerin yekûnu ylnü bulmak­
ta idî.
29 num aralı dükkân — Sıdkı Akan, çar­
şının k£rk senelik a tta r - haiıârâtcısı, soyca Sergisindeki maddeleri tesbit ettikden
attarlıkdan gelme esnafdaa. sonra Cevad Sivsslıyla şttyiece konuşduk:
Çarcının H asırcılar tap u su n d a n girildi, — Tezgâhında aşağı yukarı yüz kadaj
ğine gfire: m adde bulunm aktadır; bunların nerelerde
42 num aralı dilkkân — tstefo Kovacı, kullanıldığını biliyor musunuz?
çarşıya yeni gelenlerden. — Pek azm i bilirim, hepsini öğrensek
Veni Cami bağçesinin kapusundan giril­ İçin k ırk yıl uğraşm ak Ifcım.
diğine g ö re :
— Bilm ediklerini halka nasıl cesaret edip
51 num aralı dükkân — M ustafa Akın,
satabiliyorsun?
başçavuşluktan geline, çarşıya yeni gelen ler­
den. — A lanlar nerede kullanacaklarım bil­
53 num aralı diikkâa — Lûtfi özgül - Alo dikleri için mesele değil; m üşterilerim in çoğu
Alyanak öısal Komandit tdh alât Şirketi; şir­ icadın, onların içinde de genç kızlardır; za­
ketin m üessifleri yeni b ah ârâtcılardandır. manla biz m üşteriden, m üşteri bizden bilme­
49 num aralı dükkân — R, Veksm an, ye­ diklerim izi öğreniyoruz; bu tezgâh üniversite­
ni bahârâtcıiardan. d ir beyim, hem tıp fakültesi, kim bilir kimin
43 num aralı dükkân — H acı M ehmed ne derdi var, bu sattığım şeylerden insanlık
Camtez Mahdumları. faydalanıyor, d erdine derm an buluyor, her
41 num aralı dükkân — B ayan M ükcrrem m adde b ir derde, devâ oluyor vesseUm?...
Erdal, Giridli M. Cevad G olcünün hem şiresi, MqU Baytftv
çarşının tek kadın bahârâtcm ı. BAHARATÇI SOKAĞI _ Beyit özda Ya-
4 1/1 num aralı dükkân — M. Uazm an, lıkâyü » k ak la rın d a n d ır, Yalıköyçayın Sokağı
Mehmed Kalmaz. ile Beykoztaşocağı Sokağı kavnşağı ve Taş-
60 num aralı dükkân — H tırn sn B ereket, ocakları Yolu arasında uzanır. Beykocbayın.
eski bahârâtcılardan. F ıstıklı Yolu, Yalıköyü Meydanı. Yalıkoymek-
Mısırçarşısı dışında m erhum H acı H üsnü teb i sokakları ile b ire r d ört yol ağzı yaparak
Efendinin dükkânından başka A lacahamam kesişir; H usrev Sokağı ile de bir kavuşagı var­
civarında da b ir k a t dükkân eski m usevî ba- d ır (B .: Beykoz).
hârâtcı vardır. Hacı H üsnü Efendinin eski Beykozçayın Sokağı kavşağından yürün
kalfalarından a tta r Hiisnü Özdöl de Kara- düğüne göre iki araba geçebilecek kadar ge­
güm rükde mahalle attarlıg ı - bahârâtcılığı nişlikte görünür, kısmen paket taşı kısmen de
yapm aktadır, ayni zam anda H ırkaişerif Canıli- kaba taş donelidir İki kenarındaki evler, bâ­
nin imamıdır. z d an bağçe içinde birer, İkişer, üçer kattı
M ısırçarşısının yeni bahârâtcılarınm dük­ ahşab yapılardır, sokak gltdikçe daralır, ni-
kânlarında bulunan m addeler eski tstanbul iıâyt'tlETÎndc bir araba ancak geçebilecek hâle
atlarları kadar çeşitli değildir. gelir. B itim ine doğru sol taraida çukurda tar­
Dükkân sahibi olmıyan ve pazar yerle­ lalar görülür, sağda b ir nalbur dükkânı, sol
rin d e sergi açan seyyar bahârâtçılara gelince köşede bir m ahalle kabvehâneıd vardır, önün­
yukarıda da kaydettik, haftanın yedi gilnü, de Uç akasya ağacı ile bu kahvehanenin man­
tstanbulun sendikleri yedi pazar verilide ge­ zarası pek şirindir, şubat ayının son haftasın­
çirirler (B ,: Pazarlar, pazar yerleri). Pek ta ­ da güneşli bir günde çiçek açmığ a başlamış

ht t p: //g ro ü p s .googi&cflU
^•SlK LO rEO lSl
— 1843 — BAKÂKtYC

bir erik ağacı da manzaraya ayrı bir letâfet H a r t a n * k f l h ü r l â ı ı A lı f tf td e K f e p d İ
vermiş bulunuyordu (Şubat 1952). l-cfin y a ı ı l m i ) k a ı l d e d e n

llaU ı Cidklütk O rduaun k u rd u ç e m e n a â rta fkhi (U h rta


Hti fidir çlçefcir» sdvpri meydim bahar
BAHARİSTAN SOKACil _ Yeşilköy so ­ A r z u lı iıl ln v a r a k l m d c y a ı u b l itr ib lille r
kaklarından: Yeşilköy Demiryolu caddesi ile V e r d i l e r o h J tı£ u hfifi&kmA* d l v i n ı t a f c a r
Veşilkoy - tstanbul yolu arasındadır, 1934 Be­ Minberi gUJdc GUI Camiin in s&hmnda
ledi)'» Şehir Rehberinin 13 num aralı, harita­ Çıltdı bülbill o k u d u hutbei hikoatıı bahar
sına göre; Yeşilköy Demiryolu Caddesinden
»olince, isimsiz b ir sokak. Gazievranns sokağı Dânei k atrei bâr&nı Ider h&ku fllfifcr
Serbesti Caddesi, Tayyarecinuri Sokağı ile bi­ Harm cni Syp ola hâ.nl ücyO d e h k u n ı bahar
rer dörtyol ağzı yapar. Sokak iki araba geçe­ YereytşÜ oldu çem enler sadef M efehif
bilecek genişlikte olup Gazievranos Sokağına Ağua açım a g 6 zedir k a tre l nis&ıu bahar
tadar asfaltla tanzim edilm işse de bozulmuş­
tu . tki kenarı boyunca ağaçlarla gölgelenmiş­ (ta t âverltgta ol gfkl ruhin isla r Atflfc
im. Buradan sokağın nihayetine k ad ar iki y a­ BUlbiil elb et ki oîur şevk ite <rây&nı babar
ya jtaldırımia beraber yeni asfalt yapıldığı
Ituhl c in â n ki zemistaoda h at üver olda
aydın o laraî görülür. A ralarında bir bostan, İtli uşş&kâ Fİıâ faslını yeksânı bahar
iki arsa bulunan bahçeli b irer, ikişer, üçer
Aruı h atu n a ol goac» Semin nısbel jlc
hatlı kâgir. beton ve ahşap köşklerle sakin bir
I ta r i) h aad ir g (l) oâzikter & reyhânı ballar
sokaktır (Şubat ISflö).
Hakkı G8ktSrk Halk hûbânı Hat iv er gibi mûyklnj hava
Her fucftl flzre var ol vecbiie rUchânı babar
BAHÂRtYE — Divan şiirinde girizgâhı
bahar mevsiminin güzelliklerini tasvir edan B&gi efkârda yüz beyt Ue bu liiri terim
kasidelere «Bahâriye» denilir; İstanbul Itclt- Gûli sadberke bedel oldu nUmâyim bahar
minİR baharını tasvir yolunda yazılmış babâ- Aralhfcllm açılursa sanasın gül açüur
riyeler pek çoktur, fakat büyük ekseriyeti İttim İa«A ana d ri nice destanı bahar
mübalâğalı, calise almak endişesi ile m rik i Ey nilhtti kalemi glUbttm gUlzârt terem
yanimış manzumeler olduğu için baharm Ve; gÜîi roenkibetl zlbi gülistan: bahar
letâfeti ile tam tezad halinde soğuk şevlerdir. Devri lûtfi şehl nevrûzde olduysa eger
Aşağıdaki beyitler S ürüri'nin ik i bahârtye- lltr a ti «eb* ile pû$îde (Uhâlânı bahar
sinden alın m ıştır:
Mil at olmaua tıoU siyai l&tfln olsuo
A n adolu K a d ıs a k e r t A h m ed E fen d i ittn
ÜBlöme düşse kulun kalmaya uryûnı bahar
y$îümiş kasideden Kala bl herkfl nevi nahii vücudum ne m i
Meyvedâr i,ken bunca dJrahlâoı bohOT
açrmşdı gHzttn itmefte seyrânı buhar
Ibhtl ariyl&t giıiyan anı hayrftm bahar Sahnl elU2İre emelde glilL pür Jâ}e gibi
Bir nice akyo Ue ktl beni handûnı bahar
İtti ^mşlr u jjper sil&enl sülden p£yd&
c *y(i Mrmftyı kaçırdı yine &QCâm bahar Dallasın pevk u ıseMrrûtla duiyl hayre
Ril Silrûrl kutunu ttUiyle (âd&nı bahar
K*taeni b«rd jüzergâhı cihandan gitti
ViirtldU. memleketi rekbâm bahar Itçvnaki gülfenl Lkb&Jin ola afitunter
Bula gittikçe terakki nitekim fâni bahar
Dlflllib g«]m« İdi bunsa bertySyi nebat
âmtıü aman olm£a& büldinı bahaf BAHÂRtYE — Kışdan butmrû çıkılırken
lyfl idQb hârne giyindi giiü harofâ kat kat jtgtanbuiun eski Türk evinin ve konağının
Otou hanemi tczeyyUn ana ewn4nı bahar döşemesinde de bir değişiklik olurdu, kıptık
kalın perdeler, kapu perdeleri kalkar, yerle­
HiVati VıCini île cJdu aeriser rengin
b&n iip idüb bUlbülü kurbanı bahar rine yaslık perdeler iafcıür; sobaîar Jtaldırıltr,
bahar soğuklarında mangal ite iktifa olunur,
Oojico! jftİE [«şan «ördü fiillin bu rengin halılar kalkar, kilimter, hasırlar, hasırların
BUlbUlUu bakub hâline fllryanl bahar
üstüne yer patiskaları serilir; ev ve konak hal*

ü/group/merakediyorum
B A H Â fthre — 18 4 4 — ISTAHfeUl.

kının erkek ve kadın, kışlık esvapları (emiz- lamış, ve bize Eyyub Bahariyesi hakkında aşa­
lenip sandıklara kaldırılır, yerine ta h a rtık la r ğıdaki notları göndermiştir:
giyilirdi. Bunları teferröatı ile ve bilhassa «CÖzü dinlendiren ve ruha ferahlık ve­
be barlık esvapları İsimleriyle hiç olmazsa ya­ ren yeşil rengin h e r çeşidi ile harelenmiş öy­
t ı n geçmiş üzerine tesbit etm ek için b ir İstan­ le b ir yerdir ki bu h e r dem yeşilliğinden ötü­
bul konağı hayatını çok iyi bilen Şehld Ami­ rü Bizans devrinde de Kozmidion adını taşır­
ral Osman Paşa kerimesi M ebrûre Hanıme­ mış.
fendiye müracaat ettik, fakat m aalesef hasta­ «Bahâriye ismi F itili devrinde konmuş
lıkları ricamızın yerine getirilm esine mftni ol­ olacaktır. Tabiat güzelliğini pek yerinde be­
du. lirten ve muhakkak k i zarafet eseri U r ialm-
Ondokuzuncu asır başım a rin d şâirlerin­ dir.
den Enderunlu Vâsıfm mahbub b ir nevcivaaa «Zamanımızda kliçUk b ir izi dahi kalma­
hitaben yazdı|s b ir manzume He İktifa edi­ m ı; olan buradaki b ir kasri hümâyûnun ne za­
yoruz: m an yapıldığını bilmiyoruz. Takat Fâtih veya
t kinci Sultan Bayazıd zamanında Bahâriye'de
S6yle ey t i » nihâli güli nâzik m efreb
Bu sene s a n ı bıhârivc n e kesdirsem aceb Padişahlara m ahsus b ir kasır inşası »ti» pek
»..tamam ?ûlci lufiliON İe Irurnijı e ıu e b yakın güriinür; Şurası aydın bir hakikattir kî
Bu sene sana bahariye ne keMUrsem aceb İkinci B ayandın kızı yahud lo ru nu Hançerii
Gerçi ey gönce dlben cftm elerin k a lk a ttır Sultan B ahâriye’de b ir yak ve kendi adına niı-
ç + f i bülbül d e veli hüsne d iğ er z iynettir betle anılan U r dergâh (Taşlıburun Tekkesi)
Kurarım ben dahi endişede Ut s a a ttir y aptırm ıştır. F âtih Sultan Mehmed’in de Ba-
Bu »ine sana b a h iriy e ne kesilirsem aceb hSriyenin hem en eşiğinde b ir hamam, bir
Çemeni « n î « i ey setvi se ra frfe giydin im âret ve b ir kervansaray ile bu sem tin im an
N'Azdcn nesc olan elbiseyi az giydin yolunda ilk adım ı attığ ı m alûm dur <B.: Ba­
Dahi ay v i gülü hârâyı geçen yaz giydin hariye K asrı; Eyyub Hamamı; Hançerli Sul­
Bu « n e .vana bahiriye ne kesdin^m aceb
tan).
StiıUmü dinle in a d etm e yaraşm az v ız geç »Ü çüncü A hmed zam anında büyük vezir
Teni jiernrin'mc nisbetfo kabadır berveç ve şehtd N evşehirli Damad İbrahim Paşanın
İşte VAsıt soruyor bu sözü elbet ir gec
Bu nene Mina bahariye ne k e s d lr a n aceb
him m etiyle K âğıdhane ve Alibey dereleri bo­
yunda Sâdâbâd ve Âsafâbâd m am ureleri ku­
BAH&RİYE — V sk'ai IIByriveye kadar ru lu r iken B ahâriyc’nin çoktan bir sıra m ili
devam etmiş bir Osmanlı ananesi olarak pa­ Sultan y alıları ve k üb erâ ve rical yalûariyle
dişahların Yeniçeri Ocağı ağalarına hediye e t­ bezenmiş olacağı m uhakkaktır; zira Bahâriye-
likleri baharhk esvap ve kum aşlara takılm ış yi çok seven b ir Padişah olarak tanınan Bi­
isimdir. Yeniçeri Ağası iie Sekbanbaşımn ba- rinci Sultan STahmud'un hem Bahâriye Kas­
hâriyeleıi birer »hll'ati fâhire», Ocağın diğer rın a hem d e b u rad ak i nrirt Sultan Yalılarına
ağalarının bahariyesi de b ire r top kumaştı. sık sık geldiği s ır kâtibi Salâlıl Efendinin pek
Bibi.: İnönil Ansiklopedisi. kıym etli ruznam esinde yazılmıştır,
«B ahâriye K asri H üm âyunu Ü füncü Su!
BAHARİYE — Halicin biliminde, P'yyub-
tan Selim zam anında îıarabiye terkedilm iş
sultanın Bostan İskelesi ile SilShdarağa a ra ­
olm akla b e ra b er sem t m am uriyetini mıibafa-
sında, Buu deniı ve ard ı bayır, b ir kordelâ
faza etm iştir.
gibi usanan ve Bahâriye adı ile anılan sem t,
«İkinci S u ltan Mahmud devrindedir ki
fetihden Birinci Cihan H arbi sonlarına k ad ar
B ahâriye sayfiye hüviyetini kaybetti: 'Tama­
tstanbulun pek m am ur b ir kibar yatağı, bü­
m en h a ra b olm uş B ahâriye K asri ile m iri Sul­
yük şehrin namlı bir sayfiyesi idi.
ta n Saraylarından H aticesultan S a h lto a ra y ı
Kıymetli tarUt muallimi, ihtisas sahasın­ yıktırılarak yerine tplikhâae ve bir kışla ya­
da ciddi çalışmaları ile tem âyüz eylemiş genç­ pıldı.
lerimizden ve Eyyuhsultan K iiltür ve Sosyal «Eyyubun en yaşlılarından topladığım
yardım Derneği ikinci başkanı Ahmed A£ın hâtıralara güre zamanımızdan en to k 70 - 80
kendisine gönderdiğimiz b ir m ektubu lâ­ sene k adar evvelki Bahâriyenin manzarası şu­
yık olduğu ehemmiyet ve ciddiyetle k arşı­ d u r:

http://groups.google.
ANStKLOPEDtst — 1M 5 — B A B A R İY E

»Bostan İskelesi • Karakol, Mthrişahsul- niz Kenarındaki binalar şöyle tesbit edilm iş­
tan intâreli ve türbesi, im aret ve türbesi müs­ tir ;
tahdemlerine meşruta bej kâgir ev, tpllkhâne, Üçüncü Sultan Selim devri sonlarına alt
Kışla, Esmâsultan Yalısı, yanında bir bostan olan nlisha* Boslan İskelesi - Beyhan Sultan
ve çiçek bağçesi, İkinci Sultan Mahmud Çek­ Yalıttı - Hadice Sultan Yalısı - Esma Sultan
mesi, tmanttâde Mahmud Efendinin Onyedln- Yalısı • Yalı Hamamı (bir deniz ham am ı ol­
ri asır yapısı tarihi evi İşimdi yeri bir briket ması muhtemel) - H ançerli Yalısı (Bahariye­
imalâthanesidir!, M üsteşar Saadettin Bey Ya­ nin en eski yalılarından biri) - Şahsultan
lısı, Miisahip Said ETendi Yalısı, Şahsultan Tekkesi (Taşlıburun Dergâhı, Bahariyenin
Tekkesi (Taşlıburun Tekkesi). Rican Paşanın en eski yapılarından biri) • İbrahim Han-
Yalısı. Sadırâzam Raufpaşa Yalısı, Kereste zâde Halil Beyin Yalısı (SokoUu Mehmed
Gümrüğü Nâzırı Rlıapasa Yalısı, H aşlmpaja Paşa ahfadından) - Ü çler imamının Yalısı -
Yalısı, Bahâriye M evlevihânesi... M ütevelliye Kadın Yalısı - Sabık Eyyub Mol­
cBabâriyenin bugünkü m anzarası da şu- lası Ali Efendinin Yalısı - M atlabcı Hacı Os­
d u r: man Efendinin Yalısı - Bahâriye Sarayı Hü­
m âyûnu.
»Bostan İskelesi, Bostan İskelesi 'Gazi­
nosu, Hüsrevpaşa K ütüphanesi, Osmanlı İm ­ İkinci Sultan M ahmud devrine aid birin­
paratorluğunun son devri ricalinin yapttığı bir ci nüsha: Bostan İskelesi - yanında serapa kah­
mezarlık, Mihrişah Sultan Sebili, im areti ve vehaneler - H lbetullah S ultan Y alısı - Hatice
tiirbesüe bir hszîre ve bu y apılar hadem eleri­ Sultan Yalısı - Çukuryalı dem ekle m eşhur
ne m eşruta gayet harab ve bakımsız on kâgir yalı, içinde Hanım Sultan sakindir - Yalı Ha­
ev, Topbaşlarm Bahâriye M ensucat fabrikası, m am ı İskelesi - H ançerli Yalısı - Şah Sultan
Ingiliz Santral dikiş sanayii (makara) fabrikası tekkesi - İbrahim H am a de Halil Beyin Yalı­
(tplikhânenin yerindedir, lkincisultan M ahmu­ sı - H asırcı Hacı M ehmedtn Yalısı - H asırcı
dun turası kapı üstünde gelip geçenlere act acı Hacı M uştalanın Yalısı - Kâğıdeıbaşı Yalısı -
bakıyor gibidir), levazım ve Maliye Okulu 1E s­ N akkaş M ehmedin Y alısı • Debbağ B ekir Ağa­
ki Kışla), bir b rik e t im alâthanesi, *İkincı Sul­ nın Y alısı - Taşçı H üseyin A ğanın Yalısı - El-
tan Mahmudun iskelet haline gelm iş çeşmesi, vansaray (Ayvansaray) ham am cısının yalısı -
kâgir iki ev, b ir kon trplak fabrikası. K osta M uhzirbaşı H acı B ekir Ağa hatilesinin (zev­
Zafranos kimyevi m addeler ve boya fabrikası. cesinin) yalısı - B ahâriye Sarayı Hümâyûnu.
Ali Kemal Kavrakoğlu’nun G üneş N ebatî yağ İkinci M ahmud devrine aid İkinci nüsha:
fabrikası, T ü rk K ontreplak fabrikası, Cikvaş B ostancı İskelesi - serapa beş adet kahve
Viü Mensucat fabrikası (Halk bu miiesseseye dükkânları - İm İre li A m ire bağçesi - Hibe-
Buhuı Fabrikası adını takm ıştır), Cizlavet ka- tu llab S ultan Y alısı - H atice Sultan Y alısı -
vuçuk sanayii fabrikası, Tünmesin T ü r k i y e H anım sııltanzâdenm sakin olduğu Çukursa-
ray - Yatı ham am ı iskelesi - M ustafa Paşa­
Madenî Eşya Sanayi! fabrikası, M altaçğullan
nın sakin olduğu H ançerli Y alısı - Şahsultan
fabrikası, Otuyay fabrikası, Y ağlimited ortak-
Tekkesi - lbrahim banzâde Halil B eyin Y alısı •
Uğı fabrikası, Trakya Sanayi ve ticaret ortak-
sabık K âğıdcıbaşı A hm ed A ğanın Yalısı -
h l 1 yağ fabrikası, B ahâriye yağ fabrikacı.
N akkaş M ahmedin Yalısı - Debbağ Ehubeki­
Aseton fabrikası ile bir B riket im alâthanesi
rin Yalısı - T işc î HUseyinin Yalısı - Ayvansa-
(Bahâriye Mevievih&nesi Arsasında)..
ray H am am cısının Yalısı - Muhzir Hacı Be-
«Denilebilir kİ sem t adından utanm akta­ k irin ' kelim esinin Y alısı - B ahâriye Sarayı
dır; Bahâriye ıtrim kaybetmiş, yağlı k aıa için­ Hümayunu.
dedir (Ahmed Ağın, 1960)»- Bu kıym etli vesikalar bize aydın olarak
Üçüncü Sultan Selim in son yılları ile gösteriyor k i ondokuzuncu asır başlarında
« in c i Sultan Mahmudun Yeniçeri Ocağını kal­ Eyyubda Bostan iskelesiyle B ahâriye Kasri
dırdığı zamana kadar geçen devir içinde ta n ­ H üm âyûnu arası b ir y a lıla r boyu m am uredir;
zim edilmiş üç Bostancıbaşı defterinde (B .: bu yalılar arasında üç tanesi de muhakkak ki
Bostancıbaşı D eÛerleri) Eyyubdaı Bostan 1b- p ek muhteşem m irî m alı Sultan Y atılandır;
kele ile Bahâriye K asri arasındaki sahada de­ fakat unutm am alıdır ki Eyyub Sultan kasaba-
jjrı/group/meraKedıyorum
http://groups.google.co
İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ — 1947 — Bah A r Iy e

Jirn n Haliç kıyısı B ahariyeden ibaret d e ğ il d i r , Hckiragazâdenin Yalısı - Sabık Edirne Molla­
o tarihlerde Eyyub büyük iskelesi İle Kuşlan sı Mehmed Kfendinin Yalısı - Merhume Va­
İskelesi arası ve yine Eyyub biirıık iskelesi lide.' Sultanın bejgös kayıkhanesi - Bostan !s-
ile defdar iskelesi arası da T ü rk lalaııbulu kelesi
[emsll eden pitoresk bir köşe Uli; İkinci Sul­ Bu panoram ada gftrttyoruî ki Eyyub Sul-
tan Mahmud Devrinin ilk yıllarım la tanzim lsıı kasabasının yalı boyunun h a tti bililin Ha­
edilmif U r Bostancıbaşı d e f t e r i n d e n o sahi­ liç boyunun Müslüman yüksek ta h a lu kısmı
li de Söyle bir görelim : B ahariyedir, Bostan i s k e l e ile Bahâriye Kafi­
. Zalpnşa A ralık iskelesi - Alilıfyzâde ri Hümâyûnu arasıdır.
terin yalısı - Şehsuvaraâde Boslanı - Debbag- Yukarıda kaydettiğim iz üç nüsha Bos-
hâne arsası - Zaim L âtif A ğanın evi ve ka­ t-antıhaşı defterindeki kay ıtlan , tarih kaynak­
yıkhanesi - Zaim Hüseyin A ğa zevcesinin evi - larım ızı dayanarak elden geldiği kadar dil­
Müezzinzâde Said Efendinin evi - Hâna Sln- le n d ird im ; ûndokuzuncu asrın başlarında.
tıııtUB evi ■ Aşçıbaşı M elımed Ağanın evi - 1800 ile 1829 arasında Bostan İskelesinin he­
A tlat Saidin evi - Peştem alcı Ö m erin evi - m en y an d aşın d a lebideryada b e ; kahvehSne
Hacı Mehroedin evi - T c b e rd a r M ııstafarım v ard ır; zamanımızın Bostan İskelesi Gazinosu
evi - Zaim İsm ail A ğanın evi - F.meSsizofilu bu kahvehanlerin yerine kurulm uş olacaktır.
Ö nerin kahve dü k k ânları - E y y u b iîtaısâri İs­ Lebideryâda kahvehanelerden sonra binası
kelesi - M erhum Zaim Mehmed Ağa Mescidi - arkada kalan im aretin denize k adar inen bag-
Berber lb n h iıtlin K ahvehanesi - .Alemdar çesi gelm ektedir, ondan sonra m iri malı dürt
Mustafa Paşa levcesm in evi ve ira d kahve- Sultan Y alısı...
hânesi - Em inin vc Ö m erin kahvehaneleri - O sm anlı fü n e d a n ın ın »a'aoeleciodetı.
Kahveci Haîilin evi ve dükkânı - B eşiktaşlı H alicde B ahâriyede ve Boğaz itin in en lâtif
Hafızın oğlunun evi ve dükkânı * Divan Ça­ y erlerin d e Devlet hazînesinden muhteşem ya­
vuşu tbrahim in evi - Seyid HaliJin kahvesi - lıla r yap tırılır, döşenir, dayanır; h arab olan
Hamlacı M ustafanın kahvesi - Zaim Hacı Meh­ y erleri daima ta m ir edilir, iüzum görüldükçe
med A gir. m b e k âr Odaları ve kayıkhanesi - eşyası yenilenir hatta asrın zevkine göre es­
Bir Hanımın hanesi ve altında kayıkhanesi, kisi yıkılıp tem elinden yenilenir ve Pâdişâh­
müsteciri Hacı A hmed - CebehAnoi  mire K â­ lar tarafından Valide Sultanlara, hem şire ha­
tibi Mustafa Efendinin yalısı ve k ay ıkhanesi - la Sultanlara, Sultan kiîları Hanım Sultanlara

İL
UıhA rfyfcnin m m y a l ı l a r ı n d a n M r i, 104®. Ş a l ı s u l t a n C a m ii yanjncl;ı tHilunno b u y a l ı n ı n 1990 y ılın dı» M İ y a r ım
t!a y ı k ıl m ış b u l u n u y o r d u
{Renim: N ejlhJ

oroup/merakediyorum
b a h a r iy e — 1848 İSTANBUL,

ikametgâh olarak tahsis edilir. Bir Padişah günü «Milâdı IGflûj Sadırâzam MerzJfonlu Ka­
tahtından indirildiği veya Öldürüldüğü takdir­ ra Mustafa Paşanın Eyyubdaki yalısında P a­
de bu yalılarda oturan Sultanlar Bayaaıddaki dişah Dördüncü Sultan Mehmede bir liyafel
« k î saraya gönderilir, y ah u t şehir içinde k e n ­ verdiğini, ve o gün vezirin yalısında, talebe­
di paraları ile yaptırdıkları konaklara, yine leriyle beraber gelen Anadolu ve Rumeli Ka-
şehir içinde mîrî malı diğer saraylara taşınır­ dıaskerleri Efendilerin Padişah huzurunda
lardı. Şehir içinde veya sahilde bu miri sultan Beyzavi Tefsirinden ders müzakere eyledik­
saraylarında oturan bir Sultan vefat edince, lerini yazıyor.
saray, padişahın iradesi ile H ânedanın diğer K ara M ustafa Paşa Yalısının Bahâriyede
mümtaz bir kadınına ikam etgâh ohırdu. bulunduğuna şüphe edilemez; elimize hiç bir
Padişahlar arzu etseler de bu m irî sultan vesika geçm em iş oiroakla beraber, bu meşhur
saraylarım şahsa tem ük edemezlerdi, zira Vezirin şahsi m ülkü olduğu m uhakkak olan
temlik edilse. Sultanın vefatında Istanbulun bu yalının, M ustafa Paşanın Viyana bozgunun^
eri güzel sem tlerinde inşa edilmiş olan bu dan sonra B elgrad’da idam olunup bütü n em ­
mükellef kâşaneler miras malı olur. Sultanın lâki m üsadere o lu nurke n Bahariyedeki yalısı­
evlâdları arasında paylaşılması için satılır, şu­ nın da m irîye intikal ettiği, Hançerli Sultan
nun bunun, bilhassa servet sahibi ekalliyet­ Yalısı kadim den h an e d an yapısı olduğuna gö>
lerin eline geçer diye endişe edilirdi ki el hak re, diğ e r üç S ultan yalısından biri olduvu mu­
güzel b ir görüştür, tstan b u lu n içinde ve yalı hakkaktır; fakat m etnini dercettiğijniz Bostan-
boylarında Devleti tem sil eden h ân edanın en cıbaşı d e fte rle rin d e zikredilen Hibelullah, H a­
güzel yerlerde b ütün haşm etiyle yerleşm esi lice ve Esm â S ultan Y ahlarm dan hangisidir
bu mîrî kâşaneler sayesinde devam edegel* kesin o larak söylenemez. N itekim, onyedinci
miştir. İste bu yalılardan d ö rt ianesi de Ba- asır orta sın d a k ırk sen e padişahlık yapmış
hâriyedir. olan D ördüncü S ultan M ehmedin anası ve Os-
Yukarıda metinlerim dercettiğim iz d e f te r ­ manlı h anedanı ta rihinin en p arlak kadın s i­
lerden görüyoruz ki birinci y alıda'evvelâ Bey­ m a ların d an biri olan Hatice T u rh a n V alide
han Sultan oturu rk en sonra H ibetullah Sul­ Su Hanın yaîısı da B ahâriyede îdi. T urhan SuU
tan yerleşmiştir; ikinci y ahda Hatice Sultan, tan yalısı için de ayni hükü m d e bulunacağız ve
üçüncü, yalıda da Esm a S ultan o tu rm a k ta d ır­ H ançerli Y alısı hariç, diğ e r üç S ultan Yalı-*
lar. On dokuzuncu asrın ortaların d a İstanbula sm d an b iridir a m a şu y a b d ır diye gösterile-
gelmiş Ingiliz m im ar ve ressam ı Thom as Al- mez diyeceğiz. F m dıklılı M ehm ed Ağa H icri
iom Esma Sultan Yalsının b üyük b ir salon — 1093 yılı vekayii ara sın d a (Milâdî 1682), d ai­
divanhânesinin İçerden b ir resm ini yapm ış­ mî s u re tte E d im e S arayın da konaklam akta
tır ki güzelliği ve haşm eti gözlerimiz! kam aş- olup gü n le rin i çılgınca av peşinde geçiren
tırmaktadtr* D ördüncü S ultan M ehmedin*bu yıl da b ir ara
Yukarıda adı geçen Hatice S ultan Üçün^ İstan b u la uğradığını, kendisinin H aseki Sul­
cü Sultan Selimin e n çok sevdiği hem şiresi ta n ve harem halkı ile anasının Eyyubdaki.
Hatice Sultandır. S ahisarayına indiğini, v e m aiyetindeki iç oğ­
Dördüncü Sultan M ehmedin sevgili kızı lanların ın da K arşıyakada m iri em lâkten Y u­
bfr Hatice Sultan vardır ki Padişah babasının suf E fe n d in in Bağçesi adı iîe m a ru f m iri
mahbub gözdesi Silâhdar Kuloğlu M ustafa yalıya yerleştirildiğini yazm aktadır. Onyedin-
Paşa ile evlendirilmîşti. Subhi tarih in d e bu çi asrın büyilk m u h a rriri Evliya Çelebi de
Hatice Sultanm Bahariyedeki Sahilsarayuıda £Bahâriyede) b ir Fâtım asuftan Y alısından bah­
vefab ettiği ve nâşının harem i hüm âyun k a ­ sediyor. B u F âtım a Sultanın da BahâriyedokJ
yıklarından biri ile Bâğçekapusu İskelesine m îrî sultan yalılarından hangisinde oturduğu
götürülerek Yeni Cami karşısında büyük ana^ îesbıt olunamaz, M uharrir şu ta d ilâ tı verdiği
sı Hatice T urhan Sultan Türbesine defnedil­ halde bugün bu yalıların hiç biri m evcut ol­
diğini yazıyor. B u m eşh u r Sultanın içinde ve­ madığı, hatırlayanlar da kalm adığı için kesiti
fat ettiği yalının Bahariyedeki Sultan yalıla­ konuşm ak im kânsızdır: «Eyyubda Fâtım a Sul­
rından hangisi olduğu belli değildir. tan Yalısının yola nazır şahnişinin altında
M üverrih F m dıklılı Silâhdar Mehmed Üçüncü Sultan M uradın bir çeşmesi vardır,
Ağa Hicrî 1Û91 Recebinin yirmi birinci cum a tarih kıt’ası şudur:

http://groups.google.
AN SKM n’ED tSl — 1S40 — BABARİYI

PMIyah* çok dualar eyleyüb <Abdü)hamid Han Hazretlerinin hemşi­


y û j (dertler diyeler Bibi Fjret re! mutıtarcmclorl Ayşe Sullan hastalanıp
Oldu A iiri bü tarihi #*lm
«Ayni ili ç«fmol Sulüın Murad» tebdili hava İçin Zcyrek'dekl sarayından Ba­
973 fJM7*Me> hariye Sahllsarayifıa nakil buyurmuştu. Has­
talıkları günden güne artarak tok seçmeden
Onsefcırinci asırda Bahâriyedoki Sultan vefat etti».
Valılannda kardeş olan Üçüncü Sultan Mu*. Metnini derlettiğim iz Bostancıbaşı Def.
Safa İle Birinci Sultân Abdüîmecidin hemşi­ terlerinde Esma Sultan Yalısının yanında ev­
releri SflUha ve Ayşe Sultanlar oturmuşarclır velâ bir hamamdan bahsediliyor. Bu hama­
Üçüncü Sultân Mustafa hemşiresi Sallha Sul* mın bir deniz hamamı olduğu heUidlr, zira
tanı Sadırâzam Koca Ragıb Mehmed Pa$a ile diğer iki niishads bu «hamam» bir «hamam
evlendlrmişti, düğün ve zifaf Ba Kâfiyedeki İskelesi» olmuştur: Vani deniz üzerinde etra­
Sultân Yalısında olmuştu, Müverrih Vâsıf fı tahta perde ile &rtii!ü deniz hamarnt kaldı­
Efendi bu düğünü şöylece a n la tıy o r; rılmış, hamama giden ve denize çakılı kazık­
Htcrt 1171 senesi Recebinin yirmi birin­ larla yapılmış geçld - köprü bir kayık İskelesi
ci perşembe günü {Milâdi 31 Mart 1758) Şey­ olarak kullanılmağa başlanm ışta.
hülislâm Efendi B altacılar Kâhyası ile Suİtan Hançerli Sultan yahut sadece Hançerli
Hazretlerinin Eyyubdaki yalısına davet olun­ Yalısı ve Şah Sultan Tekkesine gelince:
du; Kızlar Aga sı da Sultan tarafından nikâh Hançell Sultanın adı zikredilmeden -kin­
vekili tayin edildi. A ğırlık namına hazırlanan ci Sultan Bayazıdın kızlığı olduğu söylenir.
mücevherat ve sair eşya sandıklar İçinde vc H attâ en az beş kuşak Eyyublu baş imam SJ-
iki kıt'a Koçuya (Birçeşlt araba) konularak kıb Efendi merhum. 1944 - 1046 yılları ara­
Sadırâzam Ragib' Mehmed Paşa tarafından sında. henüz neşredilm esine başlanmamış İs­
hazine kâtibi ile o giin erkenden Sahilsaraya tanbul Ansiklopedisi adına yaptığımız bir
gönderildi; nikâhı kıyan Şeyhülislâm Efendi m (İlâ katta tbiz hep böyle biliriz» demiydi.
ile nikâh vekili K ızlar A ğasına sam u r kürkler H adikaliil Cevâmi Müellifi Ayvansaraylı Hü­
giydirilerek b ire r boğça kıym etli hediyeler seyin Efendi, ki y arı Eyyublu sayılır Şah Sul­
verildi, ayrıca ziyafetle de ikram olundular. tan Tekkesi Camiinden bahsederken: «Bu Şah
O gece yalıda zifaf oldu. E rtesi gun Sadırâzam S ultan Birinci Sultan Selimin kerimesidir;
Sultanmış h a tu n u sorm ak için b ir güm üş sini tekkenin yanında Hançerli Sultan Sarayı den­
içinde on gümüş sabam , bir güm üş tas gön­ mekle m eşhur Safcilsarayıo ilk sahibinin bu
Sultan olduğu sdylenir «diyor; hatâ büyük de­
derdi; ba kablarm hepsi türJU şekerlerle dol­
ğildir, H ançerli Sultan, Şab Sultan, İkinci
durulmuştu, ayrıca otuz tabla çiçek ve çeşidü
Bayazıdın kızı da, torunu oluyor demektir.
meyveler gönderdi.
Eyyub Başimamı S&kıb Etendi ile görü­
Salitıa Sultan diğer kerdeşi B irinci Ab* şüldüğü gün Eyyubu iyi tanıyanlar arasında
dülmedd'in Padişahlığı devrinde 1192 Rama­ bulunduğu söylenilen BOrhaa adında bir zat
zanının 10 uncu Pazar gecesi (Milâdî 3 Ağus­ da meclisde hazır bulunmuş te l-ç iv i fabri­
tos 1779) istİska* denilen hastalıktan (İcarın­ kasının Hançerli Şah Sultan Yalısının yerine
da veya vücudun herhangi bir uzvunda su bi­ yapüdığını söylemişti.
rikmesi hastalığı - left -) ayni yalıda oldu. Mü­ E nderun tarihi müellifi Tayyarzâde AU
verrih Cevdet Paşa şöylece yazıyor: «Â hir ne­ Bey. Türk Müzelerinin babası Fethi Ahmed
feslerinde Eyyubdaki, SdhDsaraylarına nakdi
Paşa için «Eyyubda Abdullah Paşa Sarayı de­
ile tebdili hava etmek istedi; fakat vücudu nilen Sahilhane doğmuştur» diyor. Fethi Ah­
arabaya dayanamıyacağından tahtırevan ile med Paşa Hafız Ahmed Ağa adında bir zatın
nakledildi, ve Sahilsaraya nakledildiği gece oğlu olup babasını pek küçük yaşda iken kay­
d an âhsrete intikal etti». betmiş, Enderuna alınarak saraydan yetişmiş­
Ayşe Sultanın Bahariyede oturduğunu da tir.
Ölümü dolayısiyle hiliyonır, Cevdet Paşa Hic­ Bahariyeye aid metnini dercettlgtmiz Bos-
ri llftö (Milâdi 1775) vak’alan arasında şöy- taneıbaşı defterlerinden birinde flkincl Mah­
lece kaydetmiştir. mud devrine aid ikinci nüsha) Bahariyede

m/group/merakediyorum
BAHARİYE ADALARI — 1850 — İSTANBU],

«K âğjdcıhaşı A hm edağa Y alısı» g ö rü lü y o r. lerin<lt* oyulmuş kanallarda kontreplak fab­


A hm ed P aşan ın babasın ın bu zat old u ğ u m u ­ rikalarının işlenecek tomruklan yığılıdır
hak k ak tır. doğ duğu y alı üa bu yAİıdır; K âğıd- Yakın geçmişe kadar Bahâriye Adaları
cıb ast saray* m ensup o ld u ğ u n a g ö re, b erid e tstanbulun namlı bir mesiresi, Eyyub, bilhas­
gâıurıı h im ay e e tm e sin i p e k iyi b ile n İk in c i sa Bahâriye halkının bir balık yalağı idi, gaa-
S u l t a n M ahm ud. öksüz F e th iy i d e rh a l E n d e ­ yet iri kaya halikları İte tekir balıkları, ve
run* afd ırm ış o lac a k tır. Y alı sa tılm ış vc b ir gaayet iri karide» tutulurdu Onyedinci asrın
«A bdullah P a ş a Y a l ı s ı » o lm u ştu r. büyük muharriri bu adaların kaya balığını
Tarih muallimi Ahmed Agı'nm notların­ medheder; ayni büyük muharrir Bahâriye
da Jpîiktane re kı $)a diye m ayrı bina Adalarına *Deniz Hamamı Mesiresi adım ve­
kaydolımmuştur. Bû ansiklopedide «iplikha­ rerek şu şirin satırları yakmaktadır:
ne* maddesinde ayrıca anlatılacaktır: burada «Ehibbâ her cuma günü kayıklarla Eyyub
şu kadarcık kaydedelim ki Iplikhâne ve kışla Sultan önündeki cezirelere gidüb mlgün fu­
Ikİ ayrı bina, müesse değildir; kığla da, adı talarla fpeştamallarla; ş in âv erlik ederler <yü-
kışladır, Belediye nizamlarına aykın harekei zerlen. sonra cezirenin çemenzânnda oturup
eden hilekâr esnaf ile hırsız, yankasici, uy­ iyşü nû$ ile gaml dünyâyı terâmûş iderler*.
gunsuz güruhunun kapatıldıkları bir mahpus­ Hakikatte dc dünya gamının unutulacağı
hanedir. Mahkûmiyetleri az veya çok, burada yer idi. 1960 da aümış yaşını aşmış ve uçarı
sopa altında, Teraanei Âmire ve Donanmayı gençliği Bahâriyede geçmiş bir İstanbullu kül­
Hümâyun için urgan ve halat bükerlerdi; o hanı. Bahârive MevIcvihânesİ hakkında hatı­
devrin iptidai âletleriyle gaayet ağır, hldemâ- raları istenildiği zaman şunu anlatmıştır:
tı şakklden sayılır işdi. Kışla - mahbushane- «Muhibler arasında dergâha on yıldan
rıin içinde halat bükme yeri, geniş taşlıklar fazla devam ettim, hele yazın geceleri de kah­
yapılmışı. Başimam Sâkıb Efendi merhum ve ocağında yatardım. Bugün hafızamda sâ­
*îplüthâne denilen kala, sizin evvelâ Beyhan dece bir güzel yüzdür. Şimdi anlıyorum ki
ve sonra Hibetullah Sultanların oturduklarını sadece onun için dergâha gidermişim; gece
söylediğiniz, Bostan İskelesine nazaran İlk yüzerek adalara giderdik, o zamanlar sesim
Sultan Yalısının yerine yapılmıştır, îkinci çok parlakdı, çemenlere uzanır, gazeller, İlâ­
Sultan Mahmuda İlhamı veren de Bostan ts- hiler okurdum. Sesimin gerideki vâdiye doğ­
kelesindeki Çulhalardır; Bostan iskelesi yolu ru dalga dalga yayıldığını söylerlerdi; adı­
çulha dükkânlarıydı, dedem de çulhalar kâh- mı da «Adalı Derviş Âşık* koymuşlardı. Hani
yasıydı ((B.: Çul; Çulha: Bostan iskelesi); İp­ sorsalar, dergâhda gazlarabası mı yakılırdı,
likhaneye düşmek bîr felâketti (B : tplikhâ- yahud. mum ve kandil mi? Cevap veremem,
ne)> demişti. ama yüzerek adaya geçerken, görmediğim el­
B ib i.: B o stu ttıb a ş ı D e fte rle ri; İh tis a b A ğalığı
lerin. ayakların denizdeki yakamozları hâlâ
N iu m n a m e s i; E vliya Çelebi. I: S İU tıdnr T a rih i, 1; gözümün önündedir».
Viftif T arihi, I, T a y y ar^ id a A la. E n d e ru n T a rih î, II; Bu Ansiklopedinin yâri gaarı Ahmed Bü-
HsdikalOl C evlatf, i; C evdal T â rih i. T; A hm ed Afim,
lend yaşı altmışım aşımş olan bu külhanı İs­
Not; Başimam Sâkıb E fendi, N ot; B u rh a n Bey, N ot;
BEK. G e n notu. tanbullu için «Bahâriye A dalam adı ile şu
şiiri yazm ıştır;
BAHARİYE ADALARI — Halicin biti­
B u yüz g e c e s i n d e d e n iz , e s r i r e o g û
minde, Eyyubun Bahariye adı ile meşhur yalı B u l u n m a z k e n h in k u la ç d a d i b i
semtinin karşın dadır. Dümdüz ve eskiden , Ü ç l ü n d e y ü r ü t ü r m ü ş gibi*
üzerleri yemyeşil çimen, Hind masallarında­ G ö r ü n m e z cı g ü z e l b a s , yilz
ki uçan sihirli balılan andırır sihir yüzer sec­ E l le r , a y a k l a r ,
Bayıın, omuzlar
cadelere benzerdi; Bahâriyenin Sultan ve ki­ B u y a s gaecKİade denisirfe
bar yalıları, bir edebiyat ve musiki mahfili O nu U k lb e d e n y a k a m o z la r
olan mevlevihânesl yerlerini Kontreplftk, çivi
ve tel, yağ berikel, lâstik fabrika ve imalât­ BAHÂRİYE, BAHÂRİYE CADDESİ —
hanelerine terk edince, semtin kararan stmâsı Kadıköyünün mûlenâ bir semti ve en işlek
İle üu adalar kapkara birer toprak oldu; üzer­ caddelerinden biri olup semt ve cadde güzer-

h ttp :/ / groups.google.com
ASStR L O PED İSt
— 185) — BAHAfttYE CADDESİ

gilıı olarak üç mahalleyi İhtiva etmektedir çesinde hlr kaçlane çam ve akasya ağaçlan
1) Pekcnozoglu - AKıyoMafci Ağa­ var ise de bagçesl harab ve bakımsızdır
bey Hamamından bavlıyarak Nallbey So
Birinci sokak Kırtasiyeci Sokafeı,: Bu so­
kağı ile yine Altıyoldan Kuşduli Caddesiyle
fjasırcıbaşı Sokalı ve Kalfaoglu Sokağı ile kağın başında Sobat Yorgan Evi mevcut olup,
sııhlbi sanatkftrane motiflerle süslü yorgan­
çevrilen saha olup çok eskiden Pckmesoğlu
lar dikmektedir. Bundan sonra seâ Üzerinde
isiminde b ir E im cilinin haj»j ve bağçeslni ih­
dûrL kath ahşab evler var ise de bunlar eski
tiva ettiği vc bu arazinin bir kısmını Siiavi So­
yapılar olup cepheleri d ard ır Sefertası gibi
kağımdaki Ermeni Kilisesini yapmak üzere ki­
kal kattır. Bazılarını» bodrumları dükkâna
liseye vakfettiği ve parsellenerek satıldığı ve
çevrilmiştir. Bundan sonra yedi katlı ve dar
bu para ile kilisenin inşa olunduğu teshil edil­
cepheli Marya Apartmanı göze çarpar. Bu ev­
miştir.
lerin bodrum katlarındaki dükkânlarda, elek*
2i Cevizlik — Bu scnıün Sokollu Soka­ trik. radyo tamircileri, kadın berberleri ku*
ğından- H asım hası Sokağından ve Şâir Lâtifl yunıcu gibi sanatkârlar vardır
Sokağından itibaren çevrelenmiş olup Bakla
tkinci Sokak Serasker Sokağı: Bu soka*
Tarlası sahasına kadar imlîdad eder.
ğln başında ahşab bir evin altında hakka-
3) Sakızağacı — Bu semt. Yoğurtçu Par^
Uyemsi bir dükkân mevcut olup caddenin iş*
kı yokuşu caddesiyle Küçükmoda ve Badem- lek yeri, müşterisi boldur. İşleten bir Er-
altı Sokaklarının çevresidir. menidir. Diğer başında mühendis Zeki Beye
Eskiden bu sem tte fazîasiyle Sakız ağaç­ aid apartm an ve altında kadın berber dıik-
lan dikilmiş olduğundan bu namı almıştır. kânı, elektrik malzemesi dükkânı ve eczahane
Hâlen Küçükmoda ve Modaburnunda bu cins vardır.
Sakız ağaçlarına rast gelinm ektedir. Bu ağaç­
ların kökler! yayvan olduğundan toprağın Buradan itibaren Nailbey Sokağına ka­
kaymasına m âni obııpktadır, dar hep Apartman vc altlarında bakkaliye,
Bahâriye Caddesindeki apartm anların kunduracı, kadın berberi, saatçi tuhafiyeci
bir çoklarında doktor ve dişçi muayenehâne- dükkânları vardır.
leri mevcuttur. Üçüncü Sokak Nailbey Sokağının başın­
Bu cadde üzerinde eski yapı evler b u ­ da büvük b ir apartman dişçi Rahmi Be­
lunduğu gibi b ir çok apartm anlar da yapılmış ye aittir. Bundan sonra zarif oWer gelir ve
ve yapılmakta bulunm aktadır. Bilhassa Beş E r alt k attan dükkâna çevrilmiştir. Kuru yemiş­
ve And A partm anları zikre şayandır. Fakat ç i muhallebici, sandövicci gibi esnaf İşlet­
semte hususiyet veren eskf evlerdir. mekledir. Altı katlı And ve yine altı katlı Beş
Bu caddenin yüksekliği itibariyle havası E r A partm anları vardır ki çok güzeldir. Beş
güzel olup Bahâriye isminin konmasına spbep E r Apartmanının alt katı Bahâriye Pasajı
İse rivayeto dayanmaktadır. namuıı a lır ve bu Pasajda, kuyumcu, kundu­
Bu semt eskiden bağlık ve bağçelik, ko­ racı. mobllyeci, kadın Berberi, tuhafiyeci,
nakların bagçeleri çiçeklerle süslenmiş ol­ LerlikcJ ve sandövicci gibi esnaf vardır.
duğundan güzel havalarda halk mesire olarak Dördüncü sokak: Saksıgülli sokağı, bu
buralara gelip eğlenirlermiş. Bu sebeple Ba~ sokakta H ile Sineması vardır. Evvelce Tiyat'
hfiriye ismi konmuş imiş. ro olarak yapılmış ve Sinema revaç bulduk*
Bahâriye Caddesi Altıyoldan başlıyarak tan sonra tadil edilerek «sinemaya çevrilmiştir.
Küçükmodada ve Yoğurtçu Parkı yokuşun­ Bu binaya Evkaf îdaresi ile Kadıköy çarşısı
da hitam bulur. İçinde bulunan Rum Kilisesi hak iddia etmek­
Bu caddedeki binaların numaralar] Altı* tedirler. Ve hâlen dâva devam etmektedir.
yoldan başlar. Caddeyi kateden sokaklar hep Daha ileri gidildikte eski yapı evler
amu d durlar. vardır. Bir ufak marangoz dükkânı ve bir
Altıyoiağzmdnn itibaren vc sağı takip Kitabevi mevcut olup her türlü eser bulun­
ederek Bahâriye Caddesine girelim, makta ve satılmaktadır. Adliye binasının kar*
İstanbul FllektrBc ve Tramvay İdaresine şısında bulunduklarından, kahveci, sandövicci
aid tramvay kuvvet mermeri mevcut olup bağ* ufttk dükkânlar da vardır.

,/group/merakediyorum
BAHARİYE CADDESİ — 1652 — IfTtiOjLT.

B u n d a n s o n r a k ilise g e lir. D il k i l i s e n i n tir. Sahibi K a d ri Cemali Sümer olup vefatm.


caddeye bakan duvarı eskiden çok yüksekti dan gonra ailesi Ayşe Sümer’ e kalnırçlır, Ha-
Bilâhare yıktırıla ra k a lçaltılm ıjtır. len bu hanımm tasarrufundadır. 3a lo çy^
Feşind Sokak: Nisbtyc Sokalı. Su soka­ 950 k o llu k mevcut olup teliab haddi 107B djr.
ğın b ir başında mezkûr kilise vc diğer başın­ Sinemadan sonra eski yapı ve ÎOfc
da bağçe içerisinde güzel b ir ev vardır. Bu şirin binalar vardLr. Bunlardan b ir
evde de eski Erkânı Harbiydi Umumiye Refcsi Mühendis Zeki Bey larafm dan yıktterafc rt«.
O r g e n e r a l Âsim Gündüz oturmakta icîi. Bun­ azsam ve pasajh b ir apartman yapılmağa b u ­
dan sonra Şâir L â tifi Sokağına kadar olan bi lanm ıştır.
nalar kısmen ahşab kârgir olup eskf yapıdır­ Üçüncü Soka4t KalfaoğJu Sokağı: Bu iq.
lar. kağm bir basında bağçe jçinde kârgir gCuE*l bir
A ltın cı Sokak Şâir Lâtifi Sokağının bir bina vardır Diğer başında Süreyya sin«ajasf
kısmı: Burada üçgen peklindeki arazide ahşap vardır. Bu Sinemayı büyük zenginlerden vb
ve kâ rg ir b ir kaç tane bina vardır Bu sokak iş adamlarından ve muazzam bağışlan île ti­
asfalttır. ninmiş emekli General Süreyya İlmen yaptır*
Yedinci Sokak: .Yoğurtçu Parkı yoku^ıı mıhtır IB .: ilmen, General SUreyyaı. Dahili
sokağı Şâir L â tifi Sokağım kateder. Ve Baha­ tezyinatı gıueldir. Fakat koltukları çok eski­
riye Caddesi burada sağdan tenis m otur. dir. Paradi dc dahil almak üzere 866 kolluk
Şimdi Altiyolağîmdan Bahariye Cadde­ 41 loca kİ cc!mfan 1030 kişi istiab eder.
sine soldan girelim: Kuşdili Caddesi He Baha­ Ailesi Süreyya Adalet İlmen Hanım la-
riye Caddesinin başlangıcında bir yeflil saha rafından JB50 yıknda Darıişşefakaya bağış-
vardır kİ çok evre! burada bir bina mevcut lanmıştir. L&le Filimcilik Şirketi tarafından
olup Belediye tarafından fotimlâJc edilerek işitilm ekte olup üst kısmı evvelce düğün ve
bina ve müştemilâtının yeri yeşil sahaya çev­ nişan törenlerine ayrılmış idi. 1959 yılı Ara*
rilmiş ve güze! çamlar yetiştirilmiştir. İlk ayılıdan itibaren Şehir Tiyatrosu buraya
Yeşil sahaya Mtisik birinci dükkân An­ bir şûh£ açmış ve faaliyete geçmiştir. 185 kişi
kara Pasta Salonu ve bsğçesi vardır. Bıı sa­ istiab etmektedir.
lonun sahibi Feridun Gez'dir. 1043 yılında Bağçesi mevcut olup yazın müsait hava
yaptırmıştır. Feridun Gez Bey çok çalışkan. la rd a bağçede «nem a oynatılmaktadır.
İşinde titis namuslu ve dilrügl bir zat
olup müşterilerini haddinden fada memnun tleri doğru devam olundukta eski binalar
etmektedir. Bu sebeple bilhassa yazııı dolup ve bağçeler vardır.
taşar. Ayrıca düğün ve nişan gibi cemiyetlerin Dördüncü Sokak: Ncvzemin Sokağı ge­
sofra işlerini deruhte eder. lir ki bir başında gflzct bir bina vardır. Dİğw
Birinci Sokak AH Suavi Sokağı Bu so­ başında Kadıköyün&n en eski hamamlarından
kağın bir başında 1958 de yapılan bir apart­ temizligj ile meşhur Köçeoğlu Hamamı var­
manın altında bir kunduracı ile kuyumcu dır. Pazar gönleri hariç her sabah öğleye ka­
dükkânı vardır. Diğer başında ahşab evin dar kadınlaradır. Sahibi Agop Ayvaıyan'dır.
altında yine kuyumcu dükkânı wdu*. Müste Daha ileri gidilince bağçe içerisinde eski
drleri em enidir, tleri gidildikte, eski evler yapı kâgir bir bitıa vardır. Ondan sonra da
mevcut olup alt katlan dükkâna çevrilmiştir, Kadıköy Adüyesi gelir.
püakö. CerUkci. manifaturacı, kadın berberi B u b in a e v v e lc e H alk ev i o la ra k y ap ılm ış
dükkânları vardır. tu*. İçinde b îr S in em a Balonu ve Kütüphanesi
İkinci Sokak Suleymanpaşa Sokağı bu so­ vard ır. B ina M âliyeye devrolunlUicB Üsküdar
kağın başındaki afaşâb ev yıkılmış ve halen A dliy esi ile te ra D airesi b u b in aya iaşınm ıs-
arsadır. Diğer bağında küçük bir bina ve al­ Iard ır. S alonu ise Y u rt S inem ası nam ı ila bir
to d a sandövicci ile tütüncü dükkânları var. sinem a salonu h a lin e g e tirilm iştir, ia tia b had*
Bundan sonra apartmanlar gelir ve bun- d i 5BO kişid ir.
lann altında da dükkânlar vardır. Bundan B esinci Sokak K ıu u k e sta u e sl Sokağı: Bu
sonra Kadıköytinüu mejhur Opera Sineması sokağın h e r ik i b a şın d a e sk i k o n a k la r vardır-
gelir kİ 1938 senesi faaguıd* faaliyete geçmiş­ P a h a ile ri g id ild ik te A ltın cı Sokak, Sokoih*

http://groups.google.cQj
T

1863 — Ba h AHİYE U S U

S tto jl- B w ıu n W r h a ^ n d a r s jti b i r b in » ve


luaank rfeUfcaalı belindeki fi* ile bostancıyı
<tifer tef&da de fu « l bir apartman vardır kendisi de doğar ve yaralar.
Bur»;; feçfldikieo * n tra yedinci tok*k İlen
Sakal* **0r ki bu sokaftın Jçinde K tftk â y t», Valc'a devr» pld <ahı Birinci SuUan Ab>
pu «cıl dairesi vardır Patta ,|ert giderken dttlbamtde aikfeder, hükümdar fevtai&de mü­
büyük apartmanlar» raailanır Şair LAtlfl So­ teessir olur, «tliemldan Hıtu böyle «elthler
kağına kadar bir sıra apartmandır. ve -‘vbijf ıle ırkadas olub vak'a çıkardık* kin
Sekizinci Sû kak Şair U tifl Sokağı. Devam mutlaka tedib olunman müridi bûmâytîfiı;*n.
4j0/ıduklJ eski sirtem evJere rnslanjr. Ve Ya- dur» diy« teyhülislima t»r ballı hüıu'-ivn
yurtçu Parkı yokuşu caddesine dayanır. Ba- gönderir Tahkikat neticesinde Mehmed TAhlr
Kinye Caddesindeki binaların hemen % öo Efendinin «utlu olduğu anlaşılır ve Gelibolu-
aııı Türk ve ^ 40 nm da Rum, Ermeni ve ya jfirfUcir. ta k a t ik i ay kadar s o p » v4Iidç:'
Maşerilere aid olduğu ve sekenesinin de % nin ve Rumellkadıaskerl olan büyük kardet-
7 9 sil» Türk ve % 30 dun gayri müslim bu- Metımed Murad Efendinin niy&t ve yefaaller;
hududu doğruya yakın tahmin edilmiştir. ve yandı seyis ile bostancının tylfefmelet:
Ermediler. Rum ve MusevUere nazaran üzerine cnası affedilerek İstanbula döner
ekseriyeti teşkıf efmefcfedfrfer fArafık 1959). MM: Cevdtl Ttrthi. U
T«ottapa
BAHARİYENE TAŞUBI/Rt.V TEK­
BAHÂRİYE ÇAYIRI VAK'ASI — Vaka- KESİ — Eyyubda, zamanurıizdakl adı ile SI
ndvis Cevdet Pa$a hicri 1189 fmilidi 1775} lâhdaraga Caddesinde idi; bir Sâdiye üergihı
yılı vekaayij arasında naklediyor: Asrın Şey­
İdi; ahşab seJimlık dairesi ile ahfab sema'-
hülislâmlarından Dâmadzâdc FeyzulUh Efen­ hâne Birinci Cihan Harbi devammca asker
dinin oğlu müderrislerden Mehmed Tâhir
işgalinde kalmış, barab olmuş, mütareke yıl'
Efendi Halicin biliminde Südlücede oturmak­
larında temellerinden yıktırılarak kaldırıl-
tadır; Feyzullah Efendi ölm üştür. Mehmed
mıhtır; Dergihdan iki kati) ve sekil odalı ha­
Tâhir Efendi rahmetli babasının sâyesinde
rem dairesi kalmıştır.
müderris olmuş şımarık, «geoc bir mahdûmi
U karar» dır. Bu yıl rebHilevveünin altıncı Haztresi cadde üzerindedir: âyin günleri
günü şöyle bir gezinmek üzere kayıkla teuşı perşembe idi; binişi İstanbula Belli şehrin­
yakadaki Bahâriye semtine geçer, yanına a r­ den hicret elmiş Lâgerf Mehmed Efendidir;
kadaş diye üç nefer «vâclttiil tzfite» baldırt- bu dergâbda banisinden sonra postaifin Plan
(iplak almıştır. Bahâriyede Esma Sultanın aevat Lâgeri Fahri, Kılıcı Mehmed. Şeyh Hü­
çayıma girerler. Sultanın seyislerinden, ttr i seyin (79 sene şeyhlik etti). Şeyh Süleyman,
C*yır koruyuculuğuna tayin edilmiş, bunları Şehy Ahmed Salim. Şeyh Ahmed Hultei, Şeyh
görünce: Süleyman Sıdkı ve Şeyh Mafcmed SaadeddJn
— Çayırı ne çiğnersiniz.'., diye üre ileri­ Efendi. Türkı'ycde tarikatlerin vc tek­
ne vanr, kelerin şeddine kadar dergahın son şeyhidir.
Genç molla gazaba gelir, yanındaki ko­ Yukarıda adı geçen meşayihm hepsi dergihın
puklara «Urun şunu!..» diye emir verir, ön­ hazfresinde medyundurlar.
ler da hemen seyisin üstüne çullanıp mükem­ Hal^t CİftUark
mel bir dayak atarlar ve yaralarlar
O sırada sâhilsarayda bulunan Sultanın BAHARİYE KASRI — Pâdişâhlara m ah ­
boğasım a yedekcisi Bostancı Haşan ismin» sus olan bu İcasruı ne r a n a n yapıldığı lesbit
de bir atom seyısfn feryadını iğidir, vak'* edilemedi; onsektelncj asır ortalarında mey*
yerme koşarak; cud olub bilhassa Birinci Suttan Mahmudun
— Bu biçare seyisi niçin bu hâle koydu- sevdiği yerlerden idi; Halicin biümtnâc £y-
nuz?.. diyecek olur. yub ile Sil&hdaraga atasın da îe&fderyâtSa Rrö-
Bu Htlnci müdahaleden büsbütün üas^h- çüîc bir blna'nlııb padişahlar yainiz gOndli*lerl
'anan molla yanındaki haytaları bu sefer de uğram ışlar, Uç beş saaî oturmuşfarıiır; Cdbl
jtoiUncı Haşanın üstüne saldırtır, bostancı da Said Efendi vekaayin&mesinde şöyle bir fık­
on yerinden yaraianır. Bir rivâyete «ora ra vardır ■

m/group/merakedjyorum
ÎİYE M gVL£VtH A,VESf — 1854 — İSTAMBE l

Üçüncü Sultan Selim bir lUlic tenezzU- M e sc id in m in a r e y ık ılm ış , d e r g â h ı n avlu­


hünde Bahariye Kasrına uğrar, ij Hra ha t eder­ s u n d a b i r t u ğ la i m a l â t h a n e s i y e rle ş m iş , m *,,
ken dayandığı yastığın altından bir yılan çı- cid b u i m â l â t h â n e y e d e p o ittih a z c d ilın iş lj^.
fcar, maiyetinde bulunaniar; «Ere.' Bre!..» di­ l u n u y o rd u .
ye bagıraşarak öldürmek istetHk!or!nde m er­ A h ş a b k a n a d l a r ı k o p m u ş v e k a y b o lm u ş taş-
hameti dillere destan olmuş bulunan hüküm­ d a n b ü y iik a v lu k a p u s u n u n ü s ti i n d e şu man-
dar yılanı dahi fildürtmez, attırmakla iktifa «um k itS b e B a h â r iy e M e v le v lh â n e s in d e n k t | .
eder. O gün Kâjjıdhaııedekf voynukiar kasrın m ış s o n fıa tıra o l a r a k d u r u y o r d u :
avlu*ımda hıınuru hümâyuna çıkarak gayda l l u z r r ll S utlun M uhum m erl H ânı l l â n ılu llr bugün
tatarlar ve hora teperler, kendilerine Ihsam D e v r i M e g r f tl ly P tl n ıjerpflı* h ıiB frv l
şahane çıkar, fakat Sn İtan Selim o gün bu
S A y rf h ü r r l j ’c i Plzânı k u l ü b i k ıl'J r *âd
Bahâriye tenezciihünden son derecede tees­ B i r u h u v v e t t e k k e s i u l d u b a k ıı ı d ü n y â e v f
sürle döner. Bu tenezzüh Sullan Selimin son
B a şla d ı gam dan h a râ h olm u«ı RÖttiil t i m i m e
biniş seyrangâhı olur, tıir kaç gtiîl sonra Ru-
K.im o d u r c l b r U e e y c a n h i n e k a a h i ın â n e v i
tneli Kavağı Kalesi lâz yamaklarının isyanı
filerine pâdlşahlıkdan çekilir. M a h b itl feyzi H ü d â A H âhü a ’lem birre ^ âd
Bostancıbaşı Defterlerinde Bahâriye Kas­ JJlrzi ta n c jjr z â tin e zirâ k ita b ı M esnevi

rı Hümâyunu tstanbulun Haliç sahilinde son Sineçak r»lmU* Wl der^ûhın d tri d iv ân hep
menzil olarak gösterilmiştir (E .: Bahâriye; Ah iderıfl m erham ette seyr iden m erdi kavi
Bostancıbaşı Defterleri). R û k l’U *AeM t a h ty y â le o tu rm u * h ö c r e le r
Bu kasrı hümâyunun yukarıda nakledi­ E le r b ir i K ti k k i m d O T İ H â m n û l m u « r e h r e v i
len yılan vakası ve Sultan Selhnin hazin ve D t& tf [r*4dı 4fth(n;İh î / c i d ü f t A b i r i t i y i m
feci âkibeti üzerine İkinci Sultan Mahmud K a J b g â l ım c l a s i m Al «Id u m ünzevi
devrinde metrük kalarak harab olduğu ve
Ba* kesor derv işler tirlh ln e R e m z i h e m a n
karşı sahildeki Karaağaç Kasrının son enka­ « O t d u i h y i m t i j d e ç e l c fty i N â ı î f l M e v le v i»
zının kaldırıldığı sırada yıktırıldıgı tahmin (1328)
Olunabilir IB- ■ Karaağaç Kasrı).
B ahâriye Mevlcvihânesİ Beşitktaşda Çı­
BAHÂRtYE MEVLEVİHÂNESİ — Ey- rad an Sarayraın y erin d e bulunan Beşiktaş
yubıın Bahâriye semtinde. Halicin bitim ine M evlevihânesinin B eşiktaşdan Maçk&ya, Maç-
yakın deniz kenarında büyük b ir avlu içinde katlan da buraya nakli ile kurulm uştur.
bir harem, b ir selâmlık, b ir t&rbe, b ir biiyük Onyedinci a sır başlarında kurulm uş 0 U0
aemâ’hâne ve b ir h a â n dH i m ürekkeb olan Beşiktaş M evtevihânesiıtin onaUmct şeyhi olaa
bu mevlcvitıâneden 1952 de, içinde son şeyhi H aşan N azif D ede Efendi 1860 da vefat etti
merhum Bahâeddin Dede Efendinin refikası, (B ; Beşiktaş M evlevihânesi; Nazif Dede Efen­
nın ikaamet ettiği barab selâmlık d ü re s i kal­ di, Şeyh H aşan); yerin e henüz sekiz yaşında
mış bulunuyordu. bulunan oğîu H üseyin F ahreddin Efendi şeyh
M ilisi (ok eski olmamakla beraber ge­ oldu fB .: F ahreddin Efendi, Şeyh Hüseyin)-
çen asır sonları ite asrımız başında Istanbu- 1668 de A bdülâtfz M açka da yeni bir mevle-
lun edebiyat ve musiki m ahfillerinden biri vİhine yap tırarak Beşikfaşda deniz kefiano-
olan bu m eşhur dergâhın, tekkelerin kapatıl­ da pek m utena b ir y erd e bulunan deıfiâ&ı
ması üzerine evvelâ siir’atle harabiye yüz tutan oraya naklettirdi. Genç şeyh ailesi ve derviş­
semâ'hânesi 1935 de yıkdırılmış. 1938 -1939 leri ile b erab er babasının kemiklerini de
arasında da harem dâiresi içinden kaza eseri MaçJcaya götürdü.
çıkan yangınla yok olmuştur. F akat b e ş s e n e s o n r a M arkaya b i r kışla in­
içinde Şeyh Biiyük Nazif Efendi, oğlu Şeyh şasına k a ra t v e r ilin c e m e v le v ü e re ik in c i b ir
, Hüseyin Fahreddin Efendi, onun oğlu Şeyh g ö ç g ö r ü n d ü , Maçka d e r g â h ı 1 8 7 3 d e H alicde
Iftiçük $azlf Kfendi ve bu ailenin damadı aon- Bahâriye s a h ilin d e h a ta b e m in i M u s ta fa ve
biiyilk divan şâiri Yenişehirli Avni Beylerin Hüseyin E fendilerin yalılarına nakledildi*
medfun bulundukları türbe çökmüş, 1052 de H ü s e y in Fahredffin pek se v d iğ i
kabirler de. üzerleri Miyük taşlar ile kapatıl­ sının k e m ik le r in i b u s e f e r d e M a çk a d a n Bs*
mış. perişan bir halde idi. hâriyeye k a ld ır ttı v e o s e n e B a h â riy e d e k i bu

http://groups.googlexotl
A*rSftCLOP£DjST
1855 — BAHARİYE MEVLEVİHÂNESİ

yatıların bahçesine büyük bîr somâ'hâne in-


•Zokâj Efendi bir giin Mustafa Fazıl
p sın a başlandı, yapı 1876 da. İkinci Sultan
Pajamn huzurunda miifârUniicyhm pefc ziya­
Abdülhamidip ilk saltanat yılında tamamlan­
de telezzü* ettiği Şovkilarab âyini şerifini
dı ve Bahâriye Mevlevihânesi bJcrJ 18 rebiül-
okumuçrtu. paşs merhum üstadı «ureli mata-
evvel 1294 tarihinde bir çarşamba glinii mev-
susada takdir ve taltif buyurdukdan aorıra
lûd okunarak ve mevîevj âyini yapılarak açıî- demiş k i :
dj. İkinci Abdülhamid bilâhare mevlevihâne-
ye yrrmi sekir odalı bir harem dâiresi yap­ — Zekâi'.. Sû7jdi] makaamjnj ne kadar
tırdı. sevdiğimi bilirsin. Geçen gün esnâyi musaba-
ikinci AbdiiLhamidin uzutı saltanatında, betrte bir 7 â t: «SteMil makaamjnm seyrü
ahşab binalardan m ürekkeb olub ayrıca de­ reftârı âyin bestelemece pek de mûsaid de-
niz kenarında bulunduğundan rutubetin te ­ fiidîr» dedi, sebebini sordum, mUAfc&sım is-
siri ile Bahâriye Mevlevihânesi, şeyhinin kud­ bat edecek muknî bir delil bulamadı, yalnız
reti mâliyesi ile aslâ tam ir edilçmiyecek şe­ olamaz demekle iktifa elt(, Süzİdilden bir
kilde harabiye yÜ2 tuttu. Mevlevi tarikatine âyini şerif besteleyecek olsan ne kadar mak­
bule geçerdi.. Zâten o makamdan başka âyini
mensup bir derviş olan Beşinci Sultan Meh-
şerif de yok..
roed Reşadm osmanlı tahtına oturm ası der­
gâha bir lûtfi mahsus oldu. Sullan Mehmed «Paşanın bu teşvikaat ve lemenniyatı Ze­
Reşad Bahâriye Mevlevihânesinî kendi kese­ kâi Efendide tesiri mallûbu hâsı] eimişdi.
sinden tam ir ettirdi; yukarıda kaydettiğimiz Koca üstad üç dört gün içinde Sûzidilden mü­
avlu kapusu üstündeki kitâbe de bu vesile ile kemmel bir âyini şerif besteleyüb Mustafa
kondu. O sırada bu pâdişahm başmâbeyincisi Paşaya okudu. Kadirşinaslıkla iştihar ed.en
olan Lûtfi Simâvi Bey hatıralarında bu tâtnir paşa âyini şerifi kemâli hürmetle dinledikden
işini şöyJe an latıyor; sonra fevkalâde takdir etmiş ve üstadı mâhi-
*3 teşrinisani 1326 Zâtişâhâne mevlevî re bir çok in’âm ve ihsanda bulunmuşdu. tşte
tarikine mensub idi. Teediden İnşâ kılınan Zekâi Efendinin ibtidâ bestelediği âyini şerif
budur ki tanzimi 1287 milâdi H870 - 1871) ta­
Bahâriye Mevlevî Dergâhının resm i küşâdı
rihlerine tesadüf etliği halde her nedense 0
münasebeti ile oraya teşrifi hümâyun vukuu-
esnada dergâhı şeriflerin birinde kıraati mü­
buldu. Şevketmeâb araba ile Kâğıdhânede
yesser oîamayub 1J09 senesinde (miladî 1891-
Emîrâhur Köşküne muvasalat ve oradan da
1892i ilk defa Bahâriye Mevlevihânesinde
beş çifte sandal ile dergâha azimet buyurdu­
lar*. okunabilmiştir».
Bu dergâhda 112un yıllar yaşamış olan Bahâriye Mcvlevihânesİnin. ilk şeyhi olan
muhterem Midhat B ahân Beytur tstanbul Hüseyin Fahreddin Dede Efendinin vefatın­
Ansiklopedisine tevdi ettiği gaayetle muhta­ dan sonra Ahmed Çelebi Dede, ondan sonra
sar notunda: «Şeyh Hüseyin Fahreddin Dede da Fahreddin Dede Efendinin akrabalarından
Bilecik Mevlevihânesi şeyhi Bahaeddin Dede
Efendi Bahâriye Mevlevihânesi meşihatjrıde
132fi ramazgmnda (milâdi 1911) vefat etti, o Bahâriye Mevlevihânesine şeyh oldular. Ba-
tarihe kadar bu dergâhda bir hayli urefâ ye- bâedrîin Dede Efendi tarikatlcrin lagvedildiği
Uşdirdi, Mehmed Veled Çelebi Efendi ve Ga­ ve tekkelerin kapatıldığı tarihe kadar meşi-
lata Mevlevihânesi şeyhi Ahmed Celâleddin 1tatde kaldı.
Dede Efendi gibi mevlevi fudelâsı bunlar me- Muhterem Selttıan Tüzün çok iyi bildiği
yanındadır fB. : tabudak, Mehmed Veled; Ce* Bahâriye Mevlevihânesini tstanbul Ansiklo­
lâleddin Dede Efendi, Şeyh Ahmed) Bahâriye pedisine bu eserin kıymetli dostlarından H.
Mevlevihânesinden Zekâizâde Ahmed Efendi Cevad Uîu-nay eli ile gönderdiği kısa fakat
ile Nııreddln. Râşid, Doktor Subhi ve Ârif şirin notunda şöyle tasvir ediyor:
Beyler gibi musiki üstadîan yetişmiştir» di­ «Hüseyin Fahreddin Dede Efendinin
yor. bilhassa rind meşreb oluşu mezkûr dergâhın
Rauf Yektâ merhum da «BJsâtifci Elhan* iç âlemini ve havasım diğer Mevlevihane'ler­
inin Zekâi Dedeye tahsis ettiği cüzünde Ba­ den daha başka bir hale koymuştur. Tablalın
hariye Mevlevihânesi için musiki tarihimize güzelliği de inzimam edince fark bir kat daha
geçecek şu güzel hâtırayı naklediyor: göze çarpar.

n/g ro up/memkedly.o r um
BAHARİYE jjL E B t ~ 1656 — İSTANBü L

«O zamanki Bahâriye, dergihdan Eyyub ne. D erg âh latıiahuıca somata kalırlar, öğle
ifilUcjmetine doğru sahite sıralanmış zarif ya­ namazından sonra da Ayin ballardı.
lılar ve bunların kibar, sevk ehli sakinleri «Ayin günleri tekkeye gelen satıcılar da
Mevlevihane ile hentâhenk olmuştu. Akşam o zamanlar Uz çocuklar için mühimdi. Sahab-
üstleri. Bahariyenin bilhassa çok meşhur olan dan gelmeğe başlıyan kâgıd ve koz helvacılar,
mehtaplarında yalılardan ayrılan zarif san­ dondurmacı, mahaltebiciler kadınların iyini
dallarda renk renk maşlahlara bürünmüş ha­ seyrettikleri kafes önünde sıralanırlar, müş­
nımlar Dergâhın önünden geçerken derinden terilerini memnun etmeğe çalışırlardı,
derinden yükselen beste ve ney nağmelerine «Âyinden sonra erkek misafirler selim-
iştirakten kendilerini alamazlardı. Tatil gün­ lıkta Şeyh Efendi ile. kadınlar da baremde
lerinde. Htdıreilczde Kâğjdhane âlemlerine Şeyh ailesiyle oturur, sohbetler edilir, mev»
iştirak eden ve geç vakit dönen, birbirine simine göre izaz edilirlerdi. Aileleri İle bera­
rampa etmiş sandallardaki keyif ehLİ, Mevle- ber gelen misafirler selâmlıkdan haber gün.
vihânc önüne geldikleri zaman saz ve şarkı­ derilerek beraberce kalkılır, vedâ edilir, bîr
lar durur, Dergâhdan yaydan musikî mevce- kısmı araba bir kısmı da Dergâhın rıhtımına
ieri mutlaka dinlenirdi. sıralanmış, üstleri beya2 tenteli sandallarla dö­
Vtne bahar ve yaz akvamları tekkenin a r­ nerlerdi. Mevlevihâneye gelen bu misafirler
ka cephesindeki kırlarda, katiriımakları ara­ arasında zamanen paşaları, yüksek mevki sa­
sında grubu veya mehtabın doğuşunu seyir hibi zatlar, veya bunların hanımları ya birer
eden erkekli kadınlı kafilelere rastlaıurdı.
kurban getirirler, yahud dedelere ve çocuk­
Tabiatın bu semte ihsan ettiği bedii nimetler­
lara dağıtılmak üzere «niyaz* denilen bir pa­
den fazlasiyle istifade edilirdi. ra bırakırlardı.
♦Bahâriye Mevlevibânesınin hususiyet­
«O canlı, renkli ve sıcak Dergâhın yerin­
lerimden biri de semtin sahil olması hasabile
balık tutmak, kışın da ördek avı idi. Bahâri- de bugün çokmuş, kasvetli ve soğuk bir hara­
yeniıı kalabalığı meşhurdur, akşamlan pare* be var...>.
kete atmak suretiyle tutulması ayrı bir zerk, B ibi.: Rauf Y ekli. EsâUzi elhan; Liıtfl Simİ-
v}. Sultao Mehmed fte^ad Ûe halefinin saraymfa
eğlence mevzuu idi. Gerek yalı kenarlarında gördüklerim: Midhat Bah&rt Beytur, Not; Setoan
gerekse sandallarla bu saatlerde BahâriyelU Tüzün» N * i H ıkkl Göktürk, N ot
lerin çoğu balığa çıkardı, öergâhda da kırdan
kesilen çalılar üç İskeleden denize atılır ve BAHARİYE ŞİLEBİ — Şâir B u ralı Yâ-
bir kaç saat sonra çekilerek çalılarda topla­ kubuıı tstanbul Limanına kayıdlı, yaş hadle­
nan teke-karides oltalara yem olarak hatırla­ rini doldurmuş olduğu halde hâlâ sefere çı­
nırdı. kan, ve hemen her yıl bir tanesi Karadenizin
«Kışın da karşıki küçük adatarda teşek­ müdhiş Karayel ve Yıldız fırtınalarından W- *
kül eden gölcüklerde ve kenarlarında küme­ rinde parçalanıp batan eski tekneler için yaz­
lenmiş ördekler avlamrdı. dığı bir şiirdir. «Bahâriye Şilebi» muhayyel
«Dergâhın yanında Şeyb ailesine aid bir bir gemidir. Tahsilini lisenn dokuzuncu sını­
inek ahırı vardı. Beş altı cins İnek karşıki ada­ fından terk ederek İstanbulun hâneberduş-
nın bol otundan istifade için denizi yüzerek la n araşma karışan şâirin {B.: Yâkub, Bur­
geçerler, akşam üstü de yüzerek ahırlarına salI) hu şiirde kendi hayatından da bahset­
dönerlerdi. Bunîann sabah akşam denizden mek fırsatını bulduğunu görüyoruz:
gelişlerini seyretmek hele yabancılar içüı, « B a h a riy e » g e m im iz in ad ı
hakikaten görülmeğe değerdi. Haftada bir iki fsta n b u j L im a n ı n d a k a y d ı
defa da bunların Bütünden Dedelere muhalle­ B oy ası h e r s a m a n d ökU k
bi ve stitlâç yapılırdı. K ırç ıl k a r a .
Alacalı.
«Dergâhın âyin, mukabele günü çarşam­ Pervanesi tek.
ba idi. Faaliyet sabahın ilk saatlerinden baş* Umun bacali.
lar, âyin bitinceye kadar devam ederdi. Der­ Y adını s o n r u u ı , u n u tm u ş ,
gâha mensup muhibler. mııhibbeler. diğer Kafa M jıhni kaybetmiş, deaiı yutmuş.
Mevlevitiânelerden dedegân vo sair misafir Bilinen |ay pejr az,
Ü ç y a ş ın d * İ s t a n b u l*
öğleye doğru gelmeğe başlarlar, fiğle yemeği­ tik tayfalarından bir Yuma trnrmıç -
tp://groups.google.co
A.N3JKLOP8Dt9t BAHAR SOKAĞI
— 1857

n f gibi bir t f ı Sndim ben ba kObne tekneyi sevdi»


Galetada kantocu BOyOk P enuu a d m n j MlfUlcnmlı Mr elvanın
iVef elişi KandeOit!» der Bir adkujrl M vdi|i CİM.
Demir alır Umandan. Vml|ynİ» H&nttlIO
Balık çıkmaz ama o çıkar Kavgaya » r r ln e olmuı ko«arun ber Iflnr.
Ttm en MiMe. Bir de onun p n v ip tıl vardı
Koea p e n in » fUmtoOr BDmbUr Aksine
KÖpÜk saçar Afiır aftır ddtlor, uttkdan gflrvn
KfipOk saçar. m çar Yunus balıklarına bemtefcOirdl .
Ama ferinde sayar Sevdim o kaleoder d e rrij porvincjıi
GOL yürür. Sevdim uzun bacasını
* Kulan kolan duman Uçan
Kası gfeu yertnda Palavracıyı..
Bağdar Osttttte koyu kumral; Sevdim dag dag kabarmış
A yı* eU Kamçı kamçı kupilrmbı vahşi Karedeeiee
Düzg&a. biçimli Cftgfts Bcnnetrini
Ve sag yanağı b e ril B ilen tec rü b eli UİUHMni.
Usbunnı fflbi oğlandım. Kömür, krom, demir
Kimi «Yikub» der Sığır
Kimi «BursalI» Ve garib yokular U fidık yıllarca.
Kimi «Fiyakalı»;
Gülmeyin B a h a r iy e d e n
Ciddiye alıp dlnieyin
G ir d i ğ im g i b i a y r ıld ım .
Ayaklın çıplak, sırtında çul çapnt
K a r , (İp i
O ftuüans da olur fiyakası, cakası.
Fırtına zehir
Gendik dem liler buna
Kim biilr kaç cana kıyacak bizim gUri.
Mavi gök yüzünde uçan
Kübac gemi
Beyaı bir bulut... N erde bulsun sırtına kaput atacak
Benim de tıîifusda kaydım yok o aamao
l i z İbrabimL
ftom ıym yaşımı Önce direkler kınldı y an bellerinden
Bildiğim, iflyıilsdd yttsbm..
Uzun bacası uçdu denize
Ama cifiara, tartu ram garab «aımr
Ne dümen kaldı, ne pervlne
Otarsa param fon**1- Ketken kayalarında
Hepsi tamam- İkiye aynldı Bahâriye.
Cecoledî£fan yerler
O ta rttı, ben boğuldum.
Köprö altı, virâneler. rast gele
Bofnldım da a e İftn «ar karfimışda diye
B>m> sabahçı kahvesi
Sormayın..
Bata. Sürmeneli Ali Kaptan
İkinci süvari Mehmed Kaptan
Dıgarda kar, tipi K itib Aziz. lostromo Haşan
Kim bilir kaç « tn ı b y ı n k benim g ı ü . Kamarot, ben boyda, ben yajda
Talin ayanımda pabuç w ama Kiliz Yusuf
DHfaunb dibi Atefci Hanın, a le v i Ahmed. tayfa Ali
Tayfa Murad, dlfter tayfa Murad. tayfa Mehmed
Kar ooıuı kadar i Ve beni Tophâaeden kaçıran
Sütunda İki tiTiı ç*|vn» U z tbrablm denilen korsan
Tam on iU can
ViD* gemici U r Uz Hepsi (itti. Yaıamek mı bu?
Adı Yunus de£fl de. ifrn*him
Koyda k tp atasu m unlanm a B A H A fttY G V A PU R U ( I ? n a m n ra ln —
O tte c karla beraber m vtuU t a m l ı Ş irk e ti H a jn y e n in ilk v a p u rla rın d a n , 18 n u ­
Oflfe kalka, bata çıka düfdfik j d a ;
T ıto n a a ö m alıp p mtn<" Mandalına m a ra lı A sâyiş V a p u ru n u n eşi. B oğaaiçinde
Tipide gttç bulduk Hailede Bahariyeyi. seyrÜ s e fe re 1864 de başland ı, 1901 de kad-
Midyalar teknenin dıpuda r a d i p e d ile re k H alice çekildi, b ir s e n e son­
Ç*a İçine yapıydım kaldım. r a d a h u rd a h&ijne g e tirild i i b . ; Asayiş Va­
Öylesine kİ y ılla tu ayak basmadım. puru}.
Gemiden seyrettim k a ra rt
K anun tok. sırtım pek BA H A R SOKAĞI — F a tih İlçesinin Sa-
Aramadım parayı, ıllıuIallEi, haftalığı;
Ve Bahltiye de vurdum ın aty a bu cağ ın ın K e ç ih ltu n m ah allesi sokak-
Yüzüme İlk usturayı l a m d a n d ır . H âfızgaalib Sokağı İle K üçük Mü-

m/group/merakediyorum
BAHAR VE ÇİÇEK BAYRAMI — 1058 — S ia s m i

hendi* Sokaf! arasında uzanır; İki araba ge­ da İstanbul halkına irâd etdlği bir nutuk il(
çebilecek genlflikte, kaba tsş lîcyşuU iki ke­ b a y ra ım a ç m a d ır-
narı yaya kaldırımlı bir aralık sokaktır; t e ­ » B a y ra m ın ik in c i Pa 8 a r SÜ nü G iilh â n e
rinde ikişer Sallı iki ahjap ile yine ah^eb bir parkında görülmemiş bîr kalabalık toplanma
konak yavrusu vardır (Mart 1051). binbir ayak bir ayak üalünde. Biiyükşehrin
M aU l CAllUtl en u*ak W)#eterifldert anbinîerce İstanbullu
parkda ejlenm ele koşmuştur. Btiylik d&nmt
BAIIAR VE ÇİÇEK BAVRA.HI. BU dolablar, büyük fırıldaklar, bilhassa çocuklar
BAYRAMLARDA fit'I.MÂ.VE PARKI — İs­ için dolambaçlı tiren, salıncaklar, açık h a ^
tanbul halkının, tstanbul halkı arasında da tiyatroları. Sulu kule çengileri ve parkın bft~
bilhassa orta ve dar gelirlilerin çocukları ile yük yolunun İki ketiarında kurulm uş yiyecek
beraber eğlenmeleri için İstanbul valisi ve içecek satan barakalarla kahvehaneler fevka­
Belediye Reisi Ord. Prof. Fahreddin Kerim lâde b ir alâka çekmiş, rağbet görroüşltir Hal­
Götav’ın eseri olarak ilk d e b IBM yılında k ın bu coşkun alâkasıdır ki GÖkava Bahar ve
teıtib ve tesid edilmiş ve bu seçkin devlet Çiçek Bayramlarını evvelâ b ir ay, sonra da
adamının İstanbul valiliği ve belediye reisli­ bütün yaz mevsimînce devam eden bir sergi -
ğinden ayrıldığı 1957 yılına kadar sekia sene panayıra kalbi fikrini ilham etmiştir*.
tekrar edilmiş. 1958 yazından itib tren de te- Bahar ve Çiçek Bayram larının amblemi
sidi terk edilmişdir. olarak üslûplaştırılm ış to r lâle resm i kabııl
1950 ve 1951 yıllarında üçer gün süren edilmişti. Gtilhâne Parkının saray kale duva­
Bahar ve Çiçek Bayramı 1952 den itibaren rında açılmış kanad$tz to pu ların ın sokak ceb-
Giilhtae Parkında bir ay süren bir sergi - pa­ îıesi de boydan boya kontrplakla kaplanmış
nayıra inkilâb etmiş, 1956 ve 1957 yılların­ üzerine lâleler ve karanfiller resmedilmişti.
da da bütün yaz byoımca uzatılmıştı, Bu bayram lar m ünasebeti ile park gece­
1951 deki Bahar ve Çiçek Bayramını leri saat 24 e kadar açık kalmış, Kadıköyü-
Hakkı CBtottrit tstanbul AnsUsl&pediai içm ne de gece gündüz dolmuş rootörleri ile mu-
çöylece tesbit etm iştir: vasale temin edilmişti,
«Mayısın yirmi altıncı cumartesi gün'ıi 22 mayjsdan 31 Temmuza kadar devam
bayrama katılacak resmi ve gayri resmî mües­ etmiş olan 1954 B ahar ve Çiçek Bayramı için
seseler öğleden sonra 3,30 da çiçeklerle süs­ neşredilmiş bîr reh b er • broşürde bayram
lenmiş arabalar ve otomobillerle Bayazıd program ı şoylece tesbit edilm işti;
Meydanında toplanm alardır, saat 4 de Snde
«Bayram 22 mayısta başlayıp 31 temmuz
şehir bandosu İle tramvay yolunu Lâkib ede­ akşaıntna kadar devam eder. GÜlhâne Parkın­
rek GüihSne Parkına gidilmiş, V ili ve Beledi­
da yer kiralamak isteyenlerin İstanbul Bele*
ye Reisi Prof. Fahreddin K â im Giftay park-
yediyesinde B ahar ve Çiçek Bayramı Komite
Başkanlığına bir dilekçe ile m üracaat etmesi
lâzımdır.
«Danışına Servisi — Bayramın açılış
nünden itibaren GüJhâne Parkında İstanbula
gelecek yabancılara h e r tü rlü bilgi verebil®*
cek b ir servis bulunacaktır.
«MlUcâfatlı Çiçek Alayı — Mayısda ya­
pılacak bu defileye her azsu eden çiçekle
süslenmiş arabaları ile îgHrâk edebilir. Süs­
lenmiş arabaları İle alaya iştir&k edecek olan­
lar nihayet 15 mayıs akşamına kadar GfillU-
hâne Parkında İstanbul Belediyesi Bafceler
Müdürlüğüne y a» ile veya şıfâben müracaat­
la kayıtlarım yaptırmaları lâzımdır.
«çiçek arabaları 22 mayıs Cumartesi g&*
Bahar ve Çffek B ayrım a)* S ig a ra n paketi nü saat 14,90 da Taksimde Mete caddesinde
nebçei) toplanacaklardır. Jü rf heyeti bu arabaların
http://groups.google.c<
ANSİKLOPEDİSİ BAHA » VE ÇİÇEK. BAYSA.MI
1859 —

arasında birinci, [kinci ve üçüncüyü seçecek, 11 — Ateş o y u n la rı: Her afcşam Parkın
nakdi ifcrilttSyeler Bdetıeceltlir, A rabalar ara­ deniz tarafında ateş oyunları yapılacaktır.
sında diğer derece ila n la ra m adalyalar dağı­ 12 — Parkta açılacak sergiler :
tılacaktır. a) 30 Devlet Kızılay ve Kızılhaçlarımn
«Önde şeh ir bandosu olm ak üzere çiçek iştirâki ile Kızılay Cemiyeti Eminönü Şubesi
artralarından m üteşekkil alay, Mete C adde­ tarafından tertip edilen Milli kostümlü enler
s i n d e n hareket edecek, Taksim C um huriyet nasyonal bebek sergisi.
Abidesi ününde "bir m üddet tevakkuf edip b) Müsabakal! çiçek ve süs fidanları
âbideye çelenk konulduktan sonra yoluna de< sergisi ıBu sergiye arzu eden iştirSk edebilir)
vamla Beyoğlu. A tatürk K öprüsü iGazi Kflp- c) Müsabakalı ktimes hayvanları sergisi
rüsui. Bayazıd yolu ite GUlbâne Parkına ge­ Hu sergiye dc arzu eden iştirak edebiliri».
lerek tahsis olunan mevkii alır, halk çiçek Bu broşür - rehberde büyük noksan 1904
arabalarını ziyâret eder, bu sırada arabalarda yılında Gülhane Parkındaki eşya teşhir ve sa ­
bulunanlar ile halk arasında çiçek m u h are­ tış pavyonlarını ve kurulan çarşıları tesbit et­
besi yapılır. memiş olmasıdır. *
«Gülhane Parkında eğlen celer: Bu brogürde yazılan şeylerin hepsi ta ­
1 — Meydan sahnesinde h e r gün akşam hakkuk ettirilm iş olmakla beraber, aşağıda da
iizeri başlıyarak saat 24 c k ad ar T lirk musi- iöyliyecegimiz gibi Bahar ve ç i ç e k Bayram­
' tisi konserleri, tanınm ış ses sanatkârlarım ızın larının Gîilhane Parkı S erg i-P anayırın d a bu
konserleri, milli oyunlar, varyete n um araları, canım park tahribe uğramış, avâmî b ir çapul­
hokkabazlar, akrabot ve canbaz gösterileri. culuk da daima göze batmıştır.
2 — Kukla m ahallinde akşam Özeri kü­ Meselâ tü rlü tü rlü eşek arabaları ve d e­
çükler için kukla,, g eceleri karagöz gö steri­ veler h alad an ve çoluk çocu id an arzu eden­
leri leri b ir ü cret karşılığı park da büyiik yolda
$ — Sinema m ahallinde geceleri sin e­ taşım ış, dolaştırm ıştır; devecilerin ve araba-
ma gösterilir. c ila n a sözde m illi kıyafetleri bir sefalet ör­
4 — Akşam fecrind en gece saat 24 e ka­ neği olm uştur.
dar 2 num aralı sah nede Sulukuie ekipleri de­ Lokantalarda ve kabvehânelerde garson­
vamlı bir surette gtJsteriler verecektir. la r hem en bilâ istisna bıçkın güruhundan ol­
(Yukarıda gösterilen bu eğ lenceler pa­
m uştur; h a ttâ bazı içkili lokantalar, kendi­
rasızdır),
lerini Mhiş fial talep lerin e soydurm ak istem e­
5 — Lunapark: Bağçetıin m uhtelit yer­
yen m üşterileri pataklam ak için «fedailer.'..»
lerine üç biiyük Lûnapark k u rulacaktır. Şim­
beslem işlerdir.
diye kadar m em leketim izde görülm em iş yep­
Parkın bâzı köşeleri köftecilerle Tahfa-
yeni atraksiyonların dn dahil bulunduğu hu
kalenin. Uzunçarşjbaşınm ara sokaklarına
Lunaparkların seyri de bedavadtr.
dönmüştür.
8 — A kvaryum : Yüzen, sürünen ve
uçan hayvanlardan m ürekkep zengin bir m eş­ Yemek sepetleri ve çıkınları ile gelen bîr
her görmek isteyenlerin em rine am âde bu­ kısım halk, çem enlere serilmişler. Gülhöne
lunacaktır. Parkını Hıdırellez gününde Kâğıthâne ve
7 — P anayır y e r i: Hor tü rlü sinema, Bayrampaşa Çayırlarına çevirmişlerdir.
canbaz ve saire gösterileri. Z955 yıl! Bahar vc çiçek Bayramında bir
a — Sirk : Zengin yurtiçi hayvan çeşit­ yenilik olarak Tekel İdaresinin çıkardığı ve
leri bulunan Avrupanın m eşhur «Oniversal* yalnız Gülhane Parkındaki Tekel paviyonu ile
sirki h e r gün matine, suvare tem silleri vere­ tütüncü barakalarında sattırdığı sergi sigara­
ceği gibi sabahtan itibâren vahşj hayvanlar sın! kaydetmek lâzımdır. 20 aded kalın ve
teşhir edilecektir. yassı sigarayı ihtiva eden bu mukavva paket­
9 — Parkın m uhtelif kısımlarında kail ler 50 kuruşa satılmıştır; paketin üstüne Ba­
veler ve temiz bir lokanta bütün bayram nılld- har ve Çiçek Bayramının amblemi olaıı bir
dstince serviste bulunacaktır, kırmızı lâle resmi ile, lâlenin kıvrılmış yap­
10 — Ş eh ir Bandosu : H er g ü n aksam, rağı için» Ahırfcap'.ı fenerinden Saraybumıı
üşürleri k o n serler v erecektir. na kadar bir İstanbul jilueti konmuştur.

m/group/merakediyorum
BAHAR ve ÇİÇEK BAYRAMI — 1B60 — tVTANItJL

J9â0 ve 1951 yıllan istisnâ edilirse. GUI- Bahar ve Çiçek Bayramlarının İstanbul şeh­
hâne Parkında 1952 den 195? yılına (tadar her rine en güsel yâdigârlandır. Ayni kadirşinas­
sene en az bir ay devam etmek ttsere kuru- lık yolundan gidilerek Gdkayın büstünü de
lan altı sergf-panayu\ eğlence saboları ile *a- o açık hava galerisine koymak muhterem ha-
tıı ve teşhir barakalarının yapılması için bir teflerinden beklenir.
kısım ağaçların kesilmesine, bir kıtım agaç-
lann da bayramın devamı müddetinde tiirlb BAHAR VE ÇİÇKK RAY RAH! IİATIHA
vesilelerle gerilen teller ve çakılan çivilerle SERİSİ POSTA puL L A ftl — 1950 yılında
tehlikeli şekilde zedelenmesi do)ay*iy1e eski tstanbulda Gülhâne Parkında İstanbul Valili
ve teribi bir sarayın has bahçesi olan bu gö- ve Belediye Reisi Ord. Prof. F.K. Gökay tara*
jel parkın gaz ile lâkib edilebilecek şekilde tından tesis edilen Bahar ve Çiçek Bayramı
harablslne sebep olmuşdu. için Türkiye P.T.T, İdaresi dört parça puldan
Gülhane Parkı iaden bunalmış dar gelir­ mürekkep bir hâtıra serisini 19 Mayıs 1956
li İstanbulluların yaz aylarında hutur ve sil* senesinde tedavüle çıkarmıştır. Pullar Anka?
Xun arayarak d^Iasdığı, oturub dinlendiği tek rada Yeni Desen Matbaasında basılmış olup
yer idi. Bahar ve Çiçek Bayramı sergi-panayt- danteller hâriç resim, yazı ve rakamları ihti­
ruıın tfcramınca parka girmek için 25 kuruş va eden çerçevenin eb’adı 21 x 33.5 milimet-
dühutiv* kondu, pek garib olan bu duhiliye de redir; pulların fiat, resim, renkleri ve baskı
şöyle dursun, kurulan sergi-panayır ile par­ sayısı şÖyledir: ,
kın nezih sükûnu ve huzuru da kalmadı; kah- 10 kuruş K ırandl kırmızı SOOjOO aded
vehânelorde, içkili gazinolarda ve satış bara­ Lâle j»n 2.500.600 >
kalarında son haddine kadar açılmış radyolar GUI kırmızı 1.ÜOD.DÛO »
ve pikaplarla bir gıdgufe ve velvele girdabı Zambak koru sa n 100D0D »
haline geldi, böyle hâyii hûy âlemlerinden
Bu ta rif den de anlaşılacağı gibi bîr «çi­
hoşlanan eelM vç erâzil fillrûhunuö akım ile
çekli posta pulu serisi» olan bu pullar gerek
ayrıca bir Dâriilnedvei H aşârât oldu.
resim , gerek baskı bakımından son derecede
Bahar vq Çiçek Bayramı sergi-panayır-
İptidaîdir; meselâ Belçika kongosu, Somalia,
lan için tstanbulun böyle mâmur bîr huzur
Çekoslovakya, Fransız Batı A/rikası, Yunanis­
ve sükûn köşesi yerine meseli yine denir,
tan, İndenosya, Yugoslavya. Macaristan, Avus­
kenarında, Gülhâne Parkının az İlerisindeki
turya, San Marino Hollanda AntiUeri. Çin ve
harabezfir alan seçilmiş olsaydı bilâkis oranın
imârına yol açılmış olurdu. Islanda’mn çiçek resimli posta pulları karşı­
İstanbul Ansiklopedisi Bahar ve Çiçek sında bizim bu dört pulumuz ancak yüzümü­
Bayramları sergi-pajıûyıriarmın GÜlhtne P ar­ zü kızartmaktadır.
kından kaldırılmasını pek isâbetli bir karar B ahar ve çiçek bayramı hâtıra serisi pul­
olarak kaydeder: buna karşılık, F K. Gökayrn ları ellişerlik tabakalar
tesis etdiği Bahar ve Çiçek Bayramları eğ­ halinde basılmıştır. 1955
lencelerinin, sergi - panayırlarının büsbütün de bayramın devamı
kaldırılmasın* da teessürle yazar; hulâsa bu müddetince (20 Mayıs -
tesis İstanbul şehri şehîri için elhak lâzım 20 Ağustos) Gülhane
İdi. ama yeri GOlhftne Parkı değildi. parkında bir P.T.T, şû-
Fahreddin Kerim Gökay, büyük adamlara besi açılmış ve bu şûbe-
has hlr kadirşinaslıkla Gülhane Parkına 1956 de hususi bir damga
yılı Bakar ve Çiçek Bayramında parkın mü- kullanılmıştır. Bu pul­
essisi şehremini Cemil Paşanın (B .: Topuzlu, ların tedavülden kaldı­
General Cemil) bir büstünü reksettlnniş, 195? rılma tarihi 31 Aralık
Bahar vc Çiçek Bayramında da bu büstün ya­ 1900 olarak tesbit edil­
nma, yine tstanbul şehrine büyük hizmetleri miştir Fakat pullar P.T.
dokunmuş şehiremioi ve belediye reislerin­ T. şubeleri gişelerinde Bahar «e ÇiÇ*k JfcUr»
den Operatör Emin Erkui, Haydar. Muhiddin bu tarihten evvel tüken­ camı faalin nerM P**
Üslündag ve Lütfi Kınların büstlerini koy- miş olacaktır ki. pulcu­ U puUanadao biri
durımışdu. Tuncdan dökülmüş bu beş büst lar tarafından kolleksU (İtesim: BehfeM

ht+p:/ / groups.google.com
/LVSÜCLOPBDt*!
1001 — »AlftR ETEtfot u^m cd)

fto e a ü r üzerlerindeki fiyatlın bir miktar bir « Felsefe tarihi >. Elle Rabier'den
yskanya «atılmakla idi 19S8 Pullun Kata­ 4!846*1932) bir «Mantık* tereerae ettiler, her
logunda 1938 Hatlar çuüur:
iki « e r büyük UgJ uyandırdı; «onra Aiımed
dam gam damgalı Nebil İle beraber daba ağır mevzulara girme
JO kuruşluk 20 k r 20 kT. cesâretinl gösterdiler materyalist alman fl-
İS » 30 kr. 10 kr tosofu Lü(J\vig Buchenr’den IİB24 - IBM)
20 » 10 k r 20 kr. «Madde ve Kuvvet» I, Alman filosûf*Wyolo)ts-
90 » 125 kr. 75 kr. tl Ernest Haeckel'den (1834 191*? «Vahdeti
Vüeud* u terceme ettiler, bu iki « e r İsUm
BiU: IMS FuUıu K»l*lo#u. Amprifan Mft M«c-
ntmcıa» nUtctlcr ansı İmakaıaın 2ft jubjt 1S60 ta. akaaidlne bağlı Türk aydınlan ünrinde mü­
«mi eaıhaıı. tercimlere karsı çok şiddeti] menfi Mr ttpkl
uyandırdı. Çok ağır tenkid edildiler.
BAIIA TEVFİK — Muharrir, gazeteci, Baha Teviik «Rehberi İttihadı OMmni»
fjtlr adamı: 1831 de I /m irde doldu, orada mektebinde felsefe muallimliği yapıyordu,
akudu, idadiyi bitirdi. İstanbula gelin Mülki­ oradaki d en notlarını da 1912 de «Febefe>
ye Mektebine girdi, bir yandan da yun w ba­ adı Ue nedretti.
sın hayatına a tıld ı 1908 meşrutiyetinde he- Aşağıdaki satırlar çok değerli bir Gkİr
nOı İS-19 yaşlarında olmasına rağm en şöhret adamımızın İstanbul Ansiklopedisine »eril­
basamaklarım kolaylıkla çıkdı, âteşin zekâsı miş notudur:
ve geceleri gündüze katan okuma aşkı iie Bd- *190® Ue 1916 anam da neşriyat hayalı
vükşehrin aydınlan anısında (niimlaz bir mev­ pek kısa sürdü. Materyalist olarak taassub-
ki sahibi oldu. dan çok akide ve itHcad Ue mücadeleye çalım­
1911 de «Felsefe Mecmuası». 1012 de dı. Felsefd Ferd isimli eserinde agkd»n »çı­
•Zekâ» adı İle İlmi ve edebi mecmualar f i­ ğa entellektüel anarşizmi temsil ve müdafaa
kirdi, pSyidar olamadılar; makaaleierinin bir etti. Gazetecilik ve muharrirlik hayatında tae
kumuu da devrinin diğer mecmualarında neş­ prensipleri üstünde durmayarak osmanlı ce­
retti. Meşnıtlyetde ciddi ve m iîahl mecmua miyetinin esas ameli meselelerini »amaninin
ve gazetelerin m antar tarlasını andırdığı sı­ ihtiyacına gOre zekâ ve ces&retle lenkld ve
ralar Baha Tevtlk de tEşe*» adı ile b ir mizah tahlil etmesini bildirdi. Namdı Kemalden Hi­
gazetesi çdunntıdı, kapadılar, adını «Elmâ- za Tçvfik ve Ahmed Hâşime kadar hücum­
lim» yap di, onu da kapadılar, «Yine o..» is­ larını hiç bir kıym etten esirgemedi. Maale­
miyle çıkardı IBu İsimlere bakınu). sef bu arada şiire ve şâire karşı gösterdiği
Teli/ ve tereemİOTinde aslı Arnavud olub a jin düffraan2ı|ı her hangi Wr-doktrine bağ­
sonraları Arnavudluğa gitmiş olan Ahmed lamak sureti ile İ2ah etmek mftmkOa değil’
JJeMİ adında b!r arkadaşı ile müşterek çalrç- dİT>.
mqdt, İbrahim Alâeddln G&vsa bu Ahmed 1616 da henüz otuzbeş yaşında tken t*-
Nebil için: «Tahsili dfivisi ihmal edilmiş bir apandisit iltihabın­
hayli zayii oldu dan öldü, Karacaahmed Mesarlı{ına defnedil­
tundan müşterek di. Baha Tevfik, bir hakikattir ki. mllfrid ma-
denerinde kıymet yalümin tesirinden kurtularak Türk irfanına
Ptfı taUatiyle Ba­ daha faydalı olmağa bağladığı olgunluk çatı­
nın eşiğinde üfOl etmiş bir kıymettir.
ta Ttvflk'e a ittir,
diyet, pek indi biı BAHÇE — (B .: Bajçe>.
iıOküm olaa gerek-
dir. Baha Tevftk de BAHÇE TİPİ VAPURLAR — 4B.: Dol-
mababçe Vapuru; Fenerbahçe Vapuru; Paşa-
Ahmed Nebil de
bahçe Vapuru).
mUabet ilim ve ma­
teryalizmin tesiri BAHİR EFENDİ (Easeyid Mehmed) _ On-
ıhında kalm alar dokımıncıı asrın birinci yansında yaşam4 /e
di; Alîred FouUMe' Rafa* m m ■«> pek çok talebe yetigtlrmit değerli Mr UUk
(1836 - 1012) , ««“ > hattatı 1700 da dofdu. 1805 de battala/in en
ı/group/merakedıyorum
— 18 62 — _____________________________ İSTAMmJL

[ f a i t

M e h m e d B â h lr K e n d i n i n h lr y a tısı

yaşlısı, o devrin pefc güzel tâbiri ile Şeyhüb nâm elcrin en nefisi ve minyatürlü bir nüs­
hattatın olarak öldü, kabri Eyyubda Kaşgarl hasının Topkapu Sarayı Müzesi Kütübhâne-
Dergâhı önündedir. sinde herkese gösterilmeyen memnu kitablar
Mevlevî lârikatine intisab etmiş, ömrü bo­ arasında bulunduğu sşUlilmiş, fakat eser gö-
yunca devrişâne yaşamış, rızkını yazı hocalığı rülm em işdir. Yine rivayet edilir kİ içinde
İle temin etmişti. Enderunu hüm âyun ağaları­ A bduüah B u hânn in on k ad ar minyatürü bu­
na tâlik muallimi tayin edilmiş, haftada bir, lunan gaayet güzel bir bahnâm e de Armanak
salı günleri saraya giderek bu vazifesine y a la r­ Bey Sakızyan'dan satın alınmış olub. H, E.
ca devam etmişti- H alkdan istekli olanlara da A rdanın zengin kütübhânesinde bulunmakta­
perşembe g ünlen H alıcılar Köşkü civârtnda' dır.
kİ evinde yazı öğretirdi; talebeleri hiç b ir
BAHRİ — İkinci Abdülhanıirî devrinde
man ikiyüzden aşağı düşmemişti. Evindeki
îstanbulun «Koltuk» denilen gizli umuaıhâne
ders günlerinde meşkini alan talebelerinden
— randevu evlerinin en m eşhurlarından biri­
iki gencin eline b irer m ürekkeb şişesi verir,
ni işleten b ir kadındır; kendi adına nisbetle
çalkatır, onlar yorulunca şişeleri diğer iki
anılan evi A ksaray’ın az ötesinde Çapaçeşme-
gene alır, bu suretle m ürekkeb terb iy e e tti­
sind e idi.
rirdi. KâğJd hususunda da son d erecede titiz­
B ib i.; A hm ed R a s im , F u h ş l a tik .
di. meşelerini dâima en ala kâğıdiara yazdır-
tirdi BAHRİ BEY (Cıicej — Topkapu Sarayın­
Bibi.: W. K. İnal, Son hattaliar. daki A kağalar taifesinden son senelere eriş­
miş bir sât idi: boyu 1,30 kadardı ve pek şiş­
BAHNAMELER — Mevzuu n igâre ve ci­
mandı, âdeta yuvarlanarak bir -kaplumbağa
van olmak üzere cinsi m ünasebetlerden pek
s ü ra ti ile, elinde baston, y ü rü r ve incecik sesi
açık saçk, müstehcen bir lisan ile bahseden
ile saray avlularını çın çın öttüdürdü. Hafı­
eserlere verilmiş isimdir, çoğu a sırlar boyun­
zasında bulanık şekifde sakladığı hâtıraları
ca tstanbulun külhânî nıeşreb m ünşileri ve
insicamsız bir velûdiyetle durmadan anlatırdı,
nâzımları elinden çıkmış ve b ü tün bahnam e
herkes kendisi ue takılır, mûzibîik eder, o da
yazarları isimlerini gizlemişlerdir. K überâ
su retâ şikâyetçi görünür, fakat kendisi ile uğ-
ve rical için nefis hatlar ile yazılmış ve birer
raşılmazsa âdetâ kızardı 1945 senesinde 65
sanat eseri m inyatürlerle tezyin edilmiş bah­
yaşını doldurm uşdu, tekaaude sevk edildi,
nameler vardır, Eskiden elden ele gizli dolaş­ ş a r iî Anadolu taraflarında olan memleketi­
tırırlar, ve herkes istinsaha ve evine sokmaya ne gitti, az sonra da hemşehrileri ağzından
cesaret edemezdi. Pek nâdir olarak Bayazıd
orada ö ld ü fü öğrenildi.
sahhaflanna düşen bir bahnam e zamanımız­
B ib i.: E. H. Ayvprdi, not.
da da herkese g ö sterilm e y i gizli ve oldukça
yüksek fiâtlaria satılır. Istanbîılda adı gizlen­ BAHRİ BEY (Oduncu) — Geçen asrın
miş bir matbaaya İkinci AbdİİUıanıid devrin­ ikinci yarısında Üsküdarın okumuş yazmış ki-
de bastarılmış ta§ basması ve içinde gaayet şizâde kabadayılarından. Üsküdarlı halk şâiri
ibtidai müstehcen resinüer bulunan b ir bah­ Vâsıf H ota m erhum Istanbul A nsiklopedisine
name yayınlanmış olub bunun da mahdud verdiği notlarda: «Doğancılar ahâlisindendir;
nushateruM pek nâdir olarak rastlanır. Bab- hiç b ir ferde ziyam âokıtntttamifr bilâk* ^ef

"httjr/^röüps^oogte^efc
A ysIK toP gP B r _ 1(S3 _ RAIIBİYE <Tldamb«ıı

h fs t elinden <el«« m uaveneti «sirgememişdir. lerinden ziyade sokakta büyümüşlerdi Kaşı


Bir giın kendisini çekem eyenlerden b ir gu- g& lı yerinde güzel {ocuklardı. B ahri on iki
n p Doğancılar Cam iinin arkasındaki çarşıda on ttî yadlarında il ve haytalar elinde kötü
«şahanenin yanındaki knhvchâneye gelirler, yollara saptı, Skibel hırsız oldu. Bahriye ise
bir yol Bahri Beyin Önündeki kahve fincanını ktiçük yaşında iken, kızlardan ziyade erkek
kjjdfn dUfiirUb kırarlar, üstelik dc fincanı çocuklarla oynardı, sırtında palaspare bir jn -
nsden buraya koydun diye çıkışırlar; Kopan iari, yalın ayak, ş a tla r cadı saçı gibi, mahalle
Salih adındaki şerir beşli tabancayı çeker, tulumbası ile yangınlara koşar, kirkitim in se­
dürt el atar, tutturam az, beşincide Bahri Bey sini işldinee tulum ba uşaklarından evvel ko­
Sabhin bileğinden yapışır, bişinci ku rşu n da ğuş ününde is ta tı viicud ederdi. «Tulumbacı»
havaya gider. B ahri Bey: lâkabım bu nisbetle alm ıştır. Konu komşu
— İşle ben adam a böyle kıyanm f . diye- tarafından ö rtü altına konulduktan soora
I re t Salihden aldığı tabancayı sahibine iade dabi uzunca b ir zaman, on yedi On s d iz yay­
eder. larına kadar yangınlara koşmuştur. kavgacı,
Bir gün de yazıhanesinde veresiye d efte­ küfürbaz, eli sopalı b ir kızı, fakat en zıpır
rini gözden geçirirken b ir m isafiri gelir. B ir delikanlılarla düşüp kalktığı, pervasızca ko­
a n misâfirin o d eftere y an gözle baktğınt nuştuğu halde nam usuna leke sürdürmemiş-
ftrkeder. d efteri derhal kapar: d[.
— Beyim., şu d efterin içindeki alacağımı Bir seferinde, m a ır vermek behanesıyle
bir kalemde ödem ek istesen dahi bana kim ­ kendisini bosuna sokarak tecavüze yeltenen
lerin borcu olduğunu söyleyemem, onu bir b ir Arıjuvud bağçıvanı haslahinellk edince­
Allah bir de ben bilirim , bir daha buraya g el­ ye kadar doğduğu m eşhurdur. Büyüyüp ser­
me. kahvehânede görü şü rüz1, der. pildikçe güzelleştiği halde b ir türlii koca bu­
lam am ı;, bu eli sırüdı kızı en bıçkın delikan­
tU îun boylu, sarışın, heybetli t i r z&t idi.
lıla r almağa cesaret edem emişlerdi. Nihayet
Dâima rahm etle anarım » diyor.
A nadoludan yeni gelmiş ve sakalık yapmağa
Hayatı hakkında başka bilgi edinilem edi. başlam ış toy b ir delikanlı Ue evlendi, evlenir
BAHRİ KUŞLARI — Uçan. yüzen ve de­ evlenmez de edebi ile evine kapandı, kadın
nize dalan kuşlardan; Boğaziçinin ta b ia t siis- kadıncık oldu. M ahallenin kadınlarına akıl
ferindendlr, m uhacir kuşdırr. h e r zam an g e l­ hocalığı yapmağa başladı; kocası ile geçinemi-
mez; Bogaziçinde tstanb u ld a k a tı kış olduğu yen kadınlar tulum bacı Babriyçye baş vurur­
lar, onun nasihatlerini tu ta n la r da eriyle gül
yılUr görünür.
A. C ttir V«da gibi geçinmeğe başlardı. B ir oğlu oldu, diiin-
*'den tırnağından’ arttırarak oğlanı okuttu. İs­
BAHRİ REİS — İkinci A bdillham ld dev­ mail adındaki bu sevgili evlâdı Balkan har­
rinin namlı tulum bacılarından; Voyvoda San- binde asker oldu. Edirneııin sukutunda sa­
reisi idi, hayatı hakkında bilgi eıfinileme- ray içinde Btılgarlar tarafından vahşiyane Öl­
di. dürülen askerler arasmrta şehid oldu. İsroailm
acısına dayanamıyan tulumbacı Bahriye de
BAHRİYE — (B. t B ahriyeli; Deniz). bir gece kendisini bahçelerindeki erik ağacı­
na asarak intihar etti. Söylendiğine güre şuu­
BAHRİYE {Tulumbacı) — İkinci Abdiil-
hamid devrinin ilk yıllarında yaşam ış Lângalı runu kaybeden b a h tsa İn d in bir binlik rakı
almış, ağzına katresini koymamış üten hepsi­
tür mahalle karısıdır. Babası Ayyaş b ir mes­
ni içmiş ine sonra da ta n ın a kıymış..
leksiz adamdı, zam an zam an yük arabası sü-
Ü sküdarlı halk şairi âşık R aıi bu tulum ­
n r > bağ^e beller, badanacılık yapar, mevsi­
bacı Bahriye için bezi yollu b ir destan yazmış­
minde bir mangal tedarik edip kehap kesta-
salar, hiç bir i ; bııkunasa çarşı boylarında tı; şair, Batıriyeden evvel fildtt, eğer tulum­
dolaşır, ham m allık ederdi; kendi ra k ı parası bacı Bahriyenin feci akıbetini görmüş obaydı
il* evinin ekmek p arasını m uhakkak çdcarır- aşağıdaki satırları yazdığına nidim olurdu:
dı. Analan verem den öimit? to r k a , bahriye, Ne kufei ac tikibil
biri de oğlan, B ahri iki çocuğa e v -k u lü b e ­ o t m <hğU ku «elli

,/group/merakediyûnum
— 1864 —
İŞTAHI CL.
BAHRİYE AAAUÖI

D iiara *bael» nH ı 33 num aralı paftasında H eybeli mezarlık so­


itfem rnı « a li m eyil kağı İle R urakreia Sokağı arasında uzanır ve
İki k*l tfrgU saçı
B ahriyebayırı Sokağı ile b ir dörty ol ağzı y a ­
Sanki çJfle tu rb a n p arak k esişir gösterilm iş ise de bu notsan tes­
B sîırf reis « a d ıl d a h il için dalaşm ağa gidildiğinde Bahriye ara-
KıroîİBö lularobact tığının B lırakleis Sokağı ile T urgudreis Soka­
S ırtında yeldirm eli ğı arasında uzanan b ir sokak olduğu görül-
oim u* n r a l u yelesi mUstUr, H eybeliada s erağ ı d a m eşkûr re h b e r­
Nara utar Daftrfrrm de H oybeliada V apu r iskelesi civarında grVı-
E flik l l u ( v STBİ terilm iştir; iıatânm a ta rih te sokak levhaları­
KÖjUüjU s b n if gornıe* nı asanların dikkatsizlik eseri olduğu bellidir;
Destur iıin dinleme* K r g a ra b et de re h b e r h aritasın da T urg u t adı­
DUpr uadık peşine. nın T o rgu t yazLİmış olm asıdır. R ehberin Tor-
Ktş yılama buı demoz gut reis sokağında da Denizyolu Sokağı» lev­
Isy n u ı swboş b&bpyı hası asılıdır, bu isim ise re h b e rd e mevçud de­
Voftar enişte âayt ğildir.
Yıldın r gelmiş olu H eybeiiadada B ahriye a ralığı Sokağı Kav­
Dağdaki tüylü ayı
la ğ ın d a n girildiğine göre, tepede bulunan
Bir o£la kardeşi var B urakreis sokağına doğru b ir yokuştur; ek­
B iltu tt s i n ü s ile a r
serisi bagçe içinde b ire r ikişer katlı ahşab
K ıı B iliri d e rle r ons
Hamımda yatıp kalkar evleri o rta halli aile m esken lerid ir (Nisa»
19321.
Gelmtg ffellnllk ç afr H a k k ı G ttk tü rk
liâ a m b ir a y ık bağı
LUdn h a n i »lacak B A H R İY E B A Y IRI —■ Heybetli a d a sokak­
B ir t&Uabul uçağı
ların d an ; H üseyinrah m ib ey Sokağı ile Şadiye
T erin d e kaşı güzU A ra lığ ı a ra sın d a u zanır; Şadiye aralığ ın d an
T atlt sohbeti s&zti
g irild iğ in e g ö re y okuş b ir to p ra k yoldur; ek ­
Ont koca elacai
Allahın bir öfeüril se risi h a ğ çe le r için d e ah şap e v le ri o rta halli
aile m esk e n le rid ir; kayd e d e ğ er b ir hususiye­
Sanma çürük saktadır
ti y o k tu r (N isan 1932).
Demi/ leblebi kızdır
H ak k ı G ö k tB rt
İ n ehildir peftpâye
Yerde kar gibi innhı1
B A H R İY E CADDESİ — K asım paşanın
Adı pknei} deliye belk em iği y e rin d e e n bü y ü k caddesidir; H aliç
Yu gellyoT tabiiye
Kırakold* mvseccel sah ilin d e v a p u r iskelesinden kasabanın gerisin
Tulumbacı Bahriye d ek i k ırlığ a d a g n ı, bu n ih iy e n in B edreddin,
Ç atm am escid. Y ahyâkâhya, H acıhusam Ma­
b y ı k ı A hm ed, Ali
H ım m al Hüsejrla. Veli h a lle le rin i sağında, Câmiikfibir v e Küçükpl-
A rabacı, eakerler yâlp M ahallelerini d e solunda b ırak arak uza­
% H epsiyle k b H bent! n ır, bitim inde K u rlu lu şd e re sl Sokağı, lplikci
V«y o u yan bakauın ve A rabzâdedergâhı Sokağı ile b ir dörtyolağzı
E l yakası yapanın y a p ar (1934 B elediye Ş ehir R dıbeıi)-
Pestilini tıh m u f O rtasında kadim den beri, an a ayağı K ur
Şırıngan bafcçrvanın
tulıışderesi olup bölün civar tepelerin suları­
Çejm ebafi çarcım a nı toplayıp Halice dökülen Kasımpaşa deresi
G lıcr A b tl) B u n u n t akagebnekte idî; asırfardnnberi temizionmĞ-
E l a tm an » B ahriye
Takunya* pabucuna
yip civarının lâğım sızıntılarını alan, yaz ve
Vâsıf Hiç kış m ütealfin olub biltiin kasabanın havasını
ifaad ile halkının sıhhati için tehlikeli olan bu
BAHRİYE ARALIĞI — Heybeliada So derenin üstü 1929 -1930 arasında beton ile
kaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberinin kapatılm ıştır (R : Kasımpaşa Deresi),

http://groups.google.cor
jÜrfîKLOPEDTSt
—■ 1885 _ BAHRİYE ÇİFTETELLİSİ

Vapur iskelesitıden yüjrûnrtuğlinc göre, şudur: «Fiiihln karadan geçirdiği gemiler 11 -


ugda H ivuztajm su C addesi, Tali Sokağı. Ba- 12 robtûlcvTd İS 7 r e milâdi 21 • 22 nisan
^hinıli Sokağı, Çivici Sokağı. Neva Sokağı. 1453 pazar gecesi bu civardan deniz* indirll-
K asım paşa Y ağhine Sokağı. YakııbaJJa Soka­ ıniglir. 1953 İstanbul Fetih Derneği».
lı, K»ınıpa$» Bostan Sokağı, T ahlakafurun Cadde üzerindeki dükk&nlar* lfl berber,
SolfjJj, K a d e m e s i Çıkmazı, Kasımpaşa 15 aşçı. 14 bagçelt ftagçeslz kahvchdne, 13 tü ­
Jlevlevihlne sokağı. U şa i K öprü Sokağı ve tü n cü, iz bakkal, 10 te n i, S tuhifıyeci, 9
salda Türübibaba Sokağı. 1934 rehb erin d e kunduracı, 6 manav, 6 elektrikçi, 5 demirci,
isimsiz iki sokak. P aşaderesi Sokağı, Gü İle­ 3 kasalı, 3 tatlıcı, 3 cm likci, 2 şekerci, 2 leb­
nine Sokağı. S ırab erb erler Sokağı, ffasjm pa lebici, 2 ciğerci, Z lekeci, 2 inşaat malîeme-
ja Camii Sokağı, P otin ciler Sokağı. Kasıropa- cisi, 2 nalbur, 3 ecz&hâne, 2 doktor muayene­
saKüllıaıl Sokağı, K asabzekeriya Sokağı, T ur- hanesi. 2 diş hekimi m uayenehlnesl, 2 saz
jucutoyram S o k alı, Z iyafet Sokağı, H âkim yapıcı, 2 plise re piko beyaz işler atölyesi, 3
So(ıa|ı, T a i {kadısı Sokağı ve K asım paşa hurdacı, 3 otomobil tâm irri, 1 kaloriler ta ­
eicareası Sokağı ile kavu şakları vardır. m ircisi, 2 kundra boyacısı (lustracı), 1 kolacı,
Dereyi kapatm ış olan beton kısım , asıl 1 koryola tam ircisi, 1 kun d ura tamircisi,
Caddeden yüksekçe, ü z erin e asfall dökülm üş, l saatçi, 1 börekçi, 1 kunıyem lşci, l işkem­
geni? bir yaya yolu olm uş, asıl cadde bunu beci, 1 helvacı, 1 kalaycı, 1 kömürcü, 1 elbi-
Ûi tarafında, paket taşı dö şeli iki yol h âlind e seci, 1 oto elektrikçisi, l marangoz, 1 keres­
uzanır; kenar rey » k aldırım la n ise y e r y e r teci, 1 benzinci, 1 kaynakçı, 1 bisiklet tam ir­
kaba taş düşeli y a h u t a sfalttır. O n a yaya yo­ cisi. 1 dikiş m akineleri mağazası, 1 matbaa,
lunun Üzerinde de, n ak il v a sıtala rın ın bir ke- 1 otel, 1 tu h afiy e zücacıye ve m efruşat mağa­
»anlan öbür ta ra fa g eçm esi için g e çid ler y a­ zası, 1 Süm er Bank satış mağazası, 3 ekmekçi
pılmıştır. fırın ı, 2 sim itçi fırını-.
B ahriye Caddesi, yukarıdaki satırlarda
Bu büyük cadde ü z erin d e k i m ühim b in a­
gö rüldüğü gibi 5 iın n ı, b ir oteli, b ir matbaası
lar şunlardır:
ve 181 dükkân, m agîza, atölye, yanhâne, mu­
Marmara ve B o ğ azlan K o ru m a K um an­
ayenehane ite zengin b ir çarşı boyudur. Çoğu
danlığı (Eski D ivanhâııe, B ah riy e N ezâreti),
ahvalde K asım paşa halkını Beyoğluna, Gala-
Bahriye Kışlası, D eniz su b ay v e astsub ay g a ­
taya, İstanbula m uhtaç kılmaz. Günün her
zinosu, Kasımpaşa C am ii K ebiri ve Sebili, (Se­ saatinde »aysız ve çeşitli nakil vâsıtalarının
bilde Eski  bideleri K orum a D e m eğ i b u lu n ­ geçdiği, dâim â kalabalık, renkli, hareketli,
maktadır), G üzelcekasınıpaşa tik O kulu, F ıra t sesli b ir cad d ed ir (m art 1960).
Gençlik K ulübü, S u rû ri ö z e n G ençlik K ulü­ Hakkı CöktflA
bü, tstanbul T ek n ik S u Sanayii İşç ile ri Sen­
dikası, K asım paşa H u su sî M uhasebe G elir İş ­ M uhterem H. G öktürk’ün b u ansiklopedi
leri, Demokrat P a rti S ü ru rî S e m t O cağı, C um ­ için te fe rrü a tı ile tesb it ettiği bu çarşı boyu
huriyet Halk P a rtisi k asım p aşa İlçe Merkezi, büyük caddede g a rip tir ki K asım paşa halkı­
C.H.P. B îdredd in O cağı, C.H .P. H üseyin Câ n ın büvûk ekseriyeti deniz adam ı, bahriyeli,
İMİ Sttıuri Ocağı, CH .P. C am iikebir Şem sed- gemici ve kayıkçı olduğu tıalde tek balıkçı
iiıı Sürer Ocağı ve G ençlik K ulübü, C um huri­ dük k ân ı görülm üyor; balıkçıların bu çarşıda
yetçi Köylü M illet P a rtis i Ç atm alu n escid ve seyyar e sn af olarak y e r aldığı tüylenebilir;
Bedreddio Ocağı, E m n iy et S an dığ ı Şubesi, ve y in e g a rip tir k i te k sinem a yoktur, fotoğ­
fiiık Ticaret Bankası Şubesi, T ü rk iy e 1* B an­ ra fç ı y o k tu r, kitapçı yoktur, kırtasiyeci yok­
kası Şûbesi, Y apı ve K redi B an k ası Şubesi. tu r, şapkacı yoktur.
Tahtakadısı Sokağı ile olan kavşağında BAHRİYE Ç İFTETELLİSİ — tstanbulda
ÜSüctıi Sultan Selim in vâUdesi Mihriç-ıh Sul­ m esire hayatını H ıdjrellez günü açar; Bahriye
tanın hazinedar kalfasının h ic ri 1222 tarihli Ç iftetellisi, bıdırelles gününde bilhassa Kâ-
Wr çeşmesi vardır. ğıthânede haşlayan m esire eğlencelerinde, ba­
TüriM baba Sokağı Savsağı köşesinde İs­ h a r ve yaz boyunca İstanbulluları çûş ve bu­
tanbul Fetih D erneği tara fın d a n konm uş tis- ru şa getirm iş b ir bestedir. Kâğıthane deresi
tîîvânl uzun b ir anld taşı v a rd ır kî kit&basi ile Göksu ve Küçük boyları, BUyilkderc.

/nrouD/merakediyorum
’ -niVfc HAMAMI SOKAĞI — 1886 İSTAÜBUI.

Beykoz ve S u lta n iy e ç a y ır la r ı. Y û şa v e Ç a m ­ niıı nağm elerine uyan her boydan ve her yaş.
lıc a te p e le r i. K u ş d ili. F e n e rb a h ç e v e h e rb ir i- dan kıranla, delikanlı ve çocuk; ele avuca
n in k e n d in e m a h s u s liirlfl g ü z e lliğ i o la n B ü - sığmaz ruhlar. î*vk, neş’e ve şetaret içinde
y ilk ş e h rtn Y ü z d e n t e l a m e s ire y e r i z u r n a v e göbek atm ış ve oynam ıştır; bu arada bilhassa»
Ç if te n a g a ra la rla İ n le r k e n . B a h r iy e Ç if te te llis i- hovardalıkları ve bıçkınlıkları ü e Istanbulda
yam an tip ler olarak tanınm ış Bahriyeliler, bu
ç irtrieliiy i kendilerinin bir glilbangi haline
getirm işlerdi. B ahriye ÇiftetolÜsûıin ne za­
man bestelendiği, kimin eti ile son (eklini al*
rlığt m aalesef tesb it edilem em iştir; fakat kuv­
vetle tahm in o lu n ur kl AbdlîlâzU devrinden
geriye gidemez.

BAHRİYE HAMAMI SOKAĞI — Heybeli-


ada sokaklarından; M ehpâre Sokağı ile Saksı
Sokağı arasında uzanır; H üseyinrahm ibey So­
kağı, S et Yolu. N evîcat Sokağı ve M üsterih-
onbaşı Sokağı ile b ire r dörtyol ağzı yaparak
kesişir; iki araba geçebilecek genişlikte, yer
y e r bozulm uş a sfalt döşelidir; ikişer üçer
ahşab ve k âgir evleri hali vakti yerinde T ürk
ve Rum aileleri m eskenleridir: bunların ara­
sında yedi ta n e k ad ar da büyük köşk vardır,
köşklerden bîrin in bağçesinde iki selvi ağacı
sokağa pitoresk b ir güzellik verm iştir; b a so­
k ak ta bir d« telefon s an tralı bulunm aktadır.
Sokağa ad ııu v eren B ahriye H am am ı bugün
m evcut değildir; yaş] altm ışını aşm ış Heybeli-
adalılard an öğrendiğim ize göre hamam, tele­
fon san tralın ın bulunduğu y erin tam k arşı­
sında im iş, «biz yetişm iştik am a b a b alan m a ­
dan işitm işliks d em işlerdir (Nisan 1952).
H akki G öktürk

BA HRİY E IIASTAHANESİ — fl3 .: De­


niz H astahânesi).

BAHRİYE HASTAHÂNESİ ARKA SO­


KAĞI — K asım paşam o K adım ehm edefendi
M ahallesi sokaklarından; Kasımpaşa - Haskoy
yolu ile K adım ehm ed Sokağı arasında yokuş -
düz ve iki dirsekli bîr sokaktır. K asımpaşa -
HaskÖy yolundan yüründüğüne göre; sol kol­
da A raplık Sokağı, sağ kolda Babadağt Yo­
kuşu ile b ire r kavşağı olup evvelâ b ir araba
sığacak genişlikte, kabalaş döşeli, yokuş ola­
rak başlar, sağ kolda hastahane ve altında 12
arahk 1951 tarihli beton küçük bir çeşme olup
sol kulda birer, ikişer ve bir tane beş katlı
evler ve teneke ■havaleli ve kaba taş duvarlı
gece kondular vardır. Sokak, haslahânenin
bitim inde sola bir dirsek yaparak iki araba
B ahriye Çiftetellini geçccek kadar genişler, Babadağı yokuşu

http://groups.google.cor
ANSİKLOPEDİSİ
— 188 7 — BAMKİVfcLt

kivşagı köşesinde K iidım ehm edefendi Camii, let, klipliklü denizin son derece güzel, dehâ
tlnlu» ileride K adirnehm ed ilk okulu yan te p . eseri bulunm uş rem zidir
I hfJİ bulunm am aktadır. Sol kolda ik işe r k atlı Pâlcl, evvelâ Ingiliz donanm asında kul­
ahşap evlerle tah ta, çinko havaleli bahçeli ge­

( ce kondular sıralan ır. Sokak sağa kısa b ir d ir­


sek yaparak K adım ehm ed Sokağına k av uşu r
Sığ köşede k apısı a d ı gecen so k ak ta olan b eş
lanılm ıştır; denizi tem sil eden mâvi zemin
üstündeki köpükleri tem sil eden beyaz çizgi­
le rin 3 tâ n e oluşu A m iral N elson'un üç b ü ­
yük zaferine (Sen Vcnsan, A bukir. Trafalgar)
tatlı beton yapı güzel b ir b in a v ard ır. (Şubat işâretd ir; pâlet altındaki siyah kıravat da Nel-
1980). soııun ebedi m atem idir. Bu büyük İngiliz
lla k k ı U ö b lirk am iralinin h a tıra sı düşünülm eden bu bahri­
yeli k ıyafeti, ufak farklarla beynelmilel ol­
BAHRİYELİ. B A H R İY E L İL E R — Gün-
m uştu r. T ürk bahriyelisi için alındığında, pa-
lak sohbet ve yazı dilim izde «B ah r — B ahir»
letd ek i beyaz çubuk y e rin e ik i kım ıızı çubuk
kelimesi a rtık hem an h iç kullan ılm ıyo r, y e ­
kabul edilm iş, m eşrûtiyete k ad ar böyle devam
rini kesin o larak *Deniz» e b ıra k m ıştır; t a h ­
etıgiş, m eşrutiyetde çub u klar hem üçe çık­
liyemiz «Türkiye D eniz K uvvetleri» ve B ah ­
mış, hem de beyaza çevrilm iştir.
riye M ektebleri. B ah riy e H astah ân esi, B ah ­
riye Müzesi d e «D eniz O k u lları», «D eniz H as- B ahriye e frâ d ı p antalonlarının geniş pa
{alı oluşu da g ü v erte y ık arlar iken paçaları­
lahânesi». «Deniz M üzesi» o lm u şd u r; fa k a t
n ın kolay sıvanm aları içindir.
yine o gün lük so h b et v e y azı d ilim izde zâbit,
nefer ve deniz m e k te b le ri ta le b e le ri « B ah ri­ H a rp gem ileri g ü vertelerin in , kamara,
salo n v e ra n z a zem inlerinin B irinci Cihan
yeli» ad ı a ltın d a to p la n ır; m e se lâ b i r geçid
H a rb i sonuna k ad ar ta h ta k a p lı olduğu devir­
m ıu in d e: « B ah riy e lile r geçiyor» deriz; ve
d e bah riy e e frâ d ı gem i içinde daim a yalın
Farazi ahbab. konu, k o m şu ara sın d a da: «Fa­
ayak dolaşm ış, to p talim leri d e dahil, geıııi
lının kızını b ir b ah riy eli istem iş» . «Bizim oğ-
içind eki h e r tâlim i yalın ay ak yapm ıştır; o
îsn bahriyeli oldu» d e n ilir ; bilhassa n e le rle rle
d ev re aid gem i için de çekilm iş bütün fotoğ­
üniformaları n e fe r ü nifo rm ası kesim inin ayni
raflard a efrad hep yalın ayaktır.
olan deniz gedikli m ek teb i ta le b eleri h a lk ağ ­
anda daim â «B ahriyeli» k alm ışlard ır, has K ıyafetin insan ru h u üstündeki tesiri in ­
k â r edilmez; bir hakiıkaldlr ki en sllnepe bir
isimlerini b ilm ey en ler ta ra fın d a n «B ahriye­
genç askerliğinde bahriyeye ayrılsa, ünifor­
li!..» hitabı ile ç ağ rılırlar. N e fe rle rin p e k ço ­
m asını g iy ­
ğu terhislerinden so nra, ü n ifo rm a ların ı çık a r­
dik ten az son­
mış oldukları h ald e dahi m u h itlerin d e, a rk a ­
ra yine SvâmI
da; ve ayakdeşları arasın d a «B ahriyeli» lâ k a ­
tâb iri ile «ça­
bı İle anılırlar, T ereddüdsüz kaubııl edelim ki
kı gibi» olur.
■‘Bahriyeli», am iralden n efere k ad ar deniz
Aşağıdaki
kuvvetlerimizin b ü tü n m en sub larm ı toplayan
sa tırla r R. E.
kuvvetli, ahenkli, güzel ve edeb iy atı olan bir
K oçunun
kelimedir. Deniz kökünden, karşılığını bıılub 1957 yılında
koymak im kânı yoktur; «Doııizli» denilmez; H er Gün Ga­
'Denizci» ise m anâsı B ahriyeliden çok daha zetesinde İn­
geni;, donanm anın dışında hayatını deniz üs­ tişa r etm iş
tünde geçiren b ü tü n in sanları toplayan bir b ir fıkrasın­
isimdir. dan alınm ış­
Bahriye neferi ve B ahri y e Gedikli Okul tır:
talebesi kıyafeti, askeri üniform aların içinde «Bahriye­
en güzelidir; avftmi leşbıiı ile ttg gibi b ir er- liler için uça­
kak çocuk ve dlikanlı vücuduna yakışan vc rı, ele avuca
« la bir kat daha civeleklik, çaldtt veren es sığmaz, bıç­
»ab kesim idir; bilhassa om uzlardan sırta dö­ kın olur der- ...............
külen kenarları beyaz çubuklu mavi yaka, pa­ ler. Bahriye (Rmln: »'Masraftı,m s. B. ı-tl ne)

n/arouD/merakediyorum
BAHRİYELİ _ İM İ — tSTMTBOL

neferlerinin kifin şifa*1 tekler, üstünde al çuhadan sırma işle­


fayaktan, yazın kaba be meli. Snti asla iliklenmez, kolsuz ve kı­
yaz kelenden üniforma' sa, koltuk altlarının ancak dört parmak
<1, beyaz çubuktu geniş altına kadar iıwn yelek - salta, gömle­
mavi yakaları ile pek fi' ğin de dnü açık, sine üryan, belde kır­
yakalıdır; askerlik çağı mızı yttn kuşak, bazan da en a fır cin­
na girmiş yehbaz ve şeh- sinden fal kuşak; altında kısa diz ç a t­
levend delikanlı vlkudu- tın , bu çagşır - dan da kıyın al çuhadan
na ve orta <Aul çağında ve yazın beyaz dimiden kesilirdi; kçın
gedikli okulu ta le p le ri­ bu giyim e'uzun kollu ve kukuletalı bir
ne hakikaten yaraşır. burnus ilâve edilirdi. B aldırlar Çıplak,
ayaklar yalın, yalın ayaklarında C ilala
«Eski devirde, donan- Yemenisi, bu yem eninin üstll gaayet
mamızın kürekli gemi­
dardır, ayak parm aklarının enleri görü­
ler, çekdirilir devrinde
nür- arkası da gaayet kısadır, topuğu
bahriyelilere Tersaneli,
bitim inden jöyle bir tutar; ellerde, kol­
yahud A 2 e b Askeri, lu d a , bâzularda, b a ld ırla rd ı d&vme ni­
Azetoler denilirdi (B .:
şanlar; ayyıldıî, çapa, balık, üzerinde
Azebl. Azeb, bekâr uşağı
aşk Dku saplanmış yürek, deniz Icızı,
demektir: tersanelilerin kalyon...
evlenmesi şiddetle ya­
sak idi. Yine o ûevirûe «Namlı Yıaptanpaşal&râan Küçtite
donanmamızdaki yel­ Hliseyln Paşa kalyonculardan bir kısmı­
kenli gemilerin, kalyon­ nı ayırm ış, kendi adına niıbetle Hüse­
ların efradı azeblerin yin Paşa Çıplağı denilen b ir müfreze
------ -------- ---------Bahriye slbyıtn mıakaMOdaıv ........................................_ , . ,
MSBvnda KîtyoiHaı a itte « a KM&ttmnU t e r t etm ^ U: ^ .r" “ .
ay n bir sınıf teşkil eder- hU s > al fes koydu, sırtlarından gömlekleri
di. Onyedinci asır son­
larında çekdiriler katkıb
donanm am a tam am en
yelkenli gemilerden vii-
cud bulunca deniz aske­
rimiz de azeb adı ta ­
rihe intikal ile sadece
Kalyoncu diye anıldı.
«Azebter de kalyon­
cular da asırlar boyun­
ca tstanbulda uçan, ele
avuca sığmaz bıçkın ola­
rak tanınmışlardı (B. t
Kalyoncu) Kalyoncula­
rın da kılık kıyAfeü avâ-
ml tel&kki ile fiyakaU
idi.
«Başlanna üç dört
arşın boyunda şal sarar­
la r ve bir ucunu sağ
omuz başlarına dUşiiıilr
lerdi SırUannda b ey az Gomtoe ld ? Mimtoat bthrfyrlIJnr. İ k in i AM fllhtmlrf devri
dimiden kar gibi göm- S- ta c ili)

http://groups.google.
ANSİKLOPEDİSİ — »8#S — BAHRİYELİ

attırıp al çuhadan işlemeli kısa vc kolsuz sının efradına benzetilerek Bahriyeli ünifor­
saltayı çıplak gövde üstüne giydtrtti (B .: HU- ması takib etti. Bu kıyafette T ü rk Bahriyeli­
styinpaşa ÇıplafU- sinin hususiyeti olarak başdakt fes ü e bele
«Kalyancuların içinde şe/ı:r eşkiyâsı tip­ sarılan kırmızı yün kuşak oldu.
ler göğüs kıllarım tıraş eder, iki meme başı «Bahriyelilere m iriden verilen eşya ara­
ortasında bir tutam k ıl bırakırlar, bu kıllara sında kırmızı yün kuşak 1908 meşrutiyetinde
birer küçücük inci ite bir mavi boncuk geçi­ kalkdı. Birinci Cihan Harbinde de fes kaldı­
rirler, adına da sine perçem i derlerdi. rılarak bahriyelilere hususi bir serpuş kabul
tYeJkenli h arb gem ileri kalkıb buharlı edildi ki çocuklara sünnette giydirilen takke­
barb gemileri devri başlayınca kalyoncular da lere benzerdi diye tâ rif edebiliri!. Cumhuri­
pitoresk külhan! kıyafetleri ile tarihe intikal y e t devrinde şapkanın kabulü üzerine bahri­
etti, 1ikinci Suttan M ahmud devrinin sonu, yeliler de alman bahriyelisi kepinin benzeri
Abdübnecid devri taşların d ad ır ki tersaneliye b ir kep giydi k i zamanımızda 'başlarında taşı­
.Bahriyeli» adı verildi. Gömlek, çağşır, salta d ıkları kepdir.
kısa bir müddet devam etti, tkincı Mahmud «Bahriyeli üniform asında kış için siyah
devrinde Kapdnnıderyâ H usrev M ehmed Paşa şayak, yaz için de beyaz keten kabul edildi,
Bahriyelilere serpuş olarak fes giydirdi ki yaz için siyah şayaktan yapılan keplerin üst
Osmanlı as­ tabla kısm ına beyaz ketenden bir kılıf geçi­
kerinde i l fc rildi».
defa fes gi­ Elimizde eski bahriyeli kıyafeti üzerine kıy­
yen B ahriye­ meti çok mühim olan iki fotoğraf vardır:
liler oldu. F e ­ bunlar te r bıyıklı iki şehhaz delikanlının boy
si de, İngiliz p ortreleri olup tstanbulda Beyoflu Caddei-
donanma­ kebirinde Vasll Kargapulo Fotoğrafhanesin­
de çekilm işlerdir; sahhaf-koltukçu Nizamed-
tfin A ktuc vasıtası ile Keçecizâde tzzet Fuad
Paşaya aid b ir evrak tom arı arasında elimize
geçm iştir; resim lerin arkasında kurşun ka­
lem le fR ifa t Beyin bahriye talebelerinden!
ibâresl yazılıdır; bu iki bahriyeli gencin giyi­
minde fevkalâde şayâoı dikkat hususiyet,
pantaton yerine tskoçyalılar veya Yunanlı ef-
zonlar gibi birer eteklik giymiş olmalarıdır;
baldırlarında İşlemeli tozluk, silâhlığında çifte
labacca ve işlemeli saltalarının köşesin­
de ayyıldız nişanı ve al feslerinde mavi
püskül bulunan bu gençlerin hatıgi ba-
riye mektebinin talebesi oldukları ve
resimlerin hangi tarifede
çeki lifi, mıı alilin Rifal
Beyin kim olduğu tesbit
edilemedi. Batıriyeroizde
bu eteklikli kıyafetin
pek kısa sürdüğü söyle­
nebilir, belki de Kırım
Harbi yıllarına rastlamış
olacaktır. Ayni tomar
içinde İzzet Fuad Paşa­
nın da 7 - S yaşlarında
iken bu eteklikli bahri­
yeli üniforması ile çekil­
A ügiidlD y ı l ı n d a s ü v c r l » I i l ı « ' * ” I m lır ly e lU » '
( H M İ ın ; S. B (ra ta lıI miş bir resmi vardır.

'n/group/merakediyorum
b a h h iv e U — 1870 — ISTAKbUL

B ahriyelilerin beyazlar giyin eti yazın ikinci AbdlUhaırtltt devrinde, bassn ağzı Ue
müjdecisi, siyahlar giymesi de kışın habercisi .rDonanmayı Heybet m akrum denilen Osmanlı
b ilin ir : b a h riy e lile r J mayıs/ta şapka beyazım Donanması Ifa tlfd e len ger üstünde yabnif,
takarlar. 15 mayısda bej'aî ketenler giyilir. • lenger end&zı mehabet» olarak dipleri mıd.
1 kasımda da şapka beyazı çıkar R. E. Kovu ya bağlayıp SdeU çüriim ege te rk «iilmLftir.
193? de »Her Gün» gazetesindeki yazıtını bu çürüm üşlerdir Tâlim , yorindc/l kıpırdam a,
miinascbelle jfiyle bitirm ekledir; yan gem ilerde İcâbında bir g ö steril mahiye­
^Bahriyeliler şapka beyazını 1 mayısda tinde kaim li, o devrin, m eseli «Resimli Mâ-
takarlar, beyai Jorm alam ıı da mayısın onbe tCsuıât» gibi m ecm uaları tçin, «efrâdı bahriye
{inde giyerler. Aman çocuklar beyazları giyin nln ta lim le ri resim leri* {ekilm iştir. B ahriye­
artık, havalar ısınmasa da sizi p ap aty alar gibi lile r de şehirde gezip ta?m a ve bıçkınlık yo­
göriir. bahar geldi diye h iç olmazsa avunur, lunda bol bol zam an b ulm uşlardır. «Nüveydi
aldanırız.. Ba yıl kış yakam ızı h â li bırakm ı­ FOtûh» adındaki yelkenli tâlim gemisi yılda
yor, gider gibi görûnûb geri dönüyor..*. b ir se fe r M arm aradan d ıja n çıkm am ıştır.
A hmed Hasim İkinci 'Ab-
dülbam id devrinde Galata Ti­
y atrolarının nam lı kantocu oyun­
cu te la m d a n bahsederken
B ahriyelileri İstanbul balinadan
Söyle b ir kalabalığın arasına
katıyor:
«Tutkun m u aradınız? Alın
size b ir g ü ru h daha!.. Mektepli
E fendilerden, Tophane lüleci­
lerin d en . gözü acıtm am ı; miras-
yedilerden, Haddehâne Beyle­
rinden. n işan lan k o ta m d a bi-
«riDCİ, ikinci sınıf tulumbacı re ­
islerinden, XaragümrUk, Edir-
nckap-.ı. Galat, Sulu manastır, Sn-
roatya kopuklarından, Boğaziçi
D alyancılarından, Bahriye ne-
râtından, ffizâmiye çavuşların­
dan, askeri kanunlardan, Kara­
deniz uşaklarından, mavnacı, kü­
rekçi esnafından mürekkep bir
gürühi enbuh...»
Galatanın bu batakhane ti­
yatrolarından Amerikan Tiyat­
rosunda Köçiik Amalyanın bir
«Tayfa Kantosu* da bilhassa
bahriyeliler tarafından coşkun
takdirler, tekdir yerinde yere
ayak vurmalar ve ıslıklarla kar­
şılanırdı. Ahıned Şasim -
«Amalya, gemici rufıaüi gi­
yerek k ask etin im kordolisını
uçuı’a uçura sini sık t patilaloıt
ile çıkarak:
Nfiveyıli Flllüh rillm smnlfllhde halıHy«llle K a lk ın lu y fftlnr
İMnd JMıdiniıami'l ılF-vrl CıKItli fo lp o l& r
Içcffm $anth
;1
(Kesini S, Bo/csılt> Olıtlınt hapHb

http://groups.google.cof
A«rtK L 0p n > isl
— 1871 — BAHRİYELİ

Kantosunu okudu mu kalkan kalkana!..»


jpo r IB- = Amerikan Tiyatrosu; Amalya, Kii-
çâkJ. (arifinde de aşikârdır. Küçük
jUnelyanıo bu kantoyu söylemek için sahne­
ye çıkarken Frenk bahriyelileri Üniformalı
ğ$me£ hükümetin Türk bahriyelisi üniforma­
sının yerefifii koruma yolunda koyduğu ya­
saktandır
Ifdoei Abdulhamid devrinde Tophfine ke-
tebelerioden halk şâiri Üsküdarlı Rârinin
yazdığı bir 4 Bahriyeli Dflstanı> da geçen asır
sonlarını* bahriyelilerinin brçkınJıgj yolunda
bîr ««sikadır:
Su fUu'i derbeder
pü 0 l o n mânı aşlıa
Meleyin * 1 d e rfâ u
T$n tdtoı başka
Seflael aşkımda
F ıryıb idife itflüuuu
Bahriye «cağından
Srv4fa> bir ncvdvtoı
KereiTiıam d ilb e rin
Şehrimizin ujflgL
Vcn ferde sflrüoür
belinde al k u p fı
Ak a ruba pek m m * Târihini teabit odem edlfim n Birinci Ciheti Karbi
G«oce gUlier misâli bahriyeli kıjm feti sonlarında (rahrlyeli
GüttUlfc<fo buhramo* fKesim: S. Bozcalı) (Herini; UUsoi)
Akran Uf cmsâB
Halkub aM est alırız
Çakır gözler mentâıte Cim tem iz seher -vakti
Fesi yıkmış kajana Görenler melek sanur
Mızıkalı sfbyaodır Câmlıle o âfeti
Şiirmiş oöbeç yaşına
Saf saf d urur selâma
Kotta gaaer sik in d ir
Çavay oabM* nefer
Afeti dBvrvn bıçkın İle r sabah mızıkayla
Sıdku « ( • bâhıoı
Kı)la uııcağı çeker
Yırtınış kitifn aşkın
Cüm tem h hahlİyftm
Sfeyfeânelrr ham am lar Siyel yfthÂîifirto
Kahvehin*, bak. cayır K a s ılım la d u n İd i
0 ftıfc )r«n Muşmuş 0U ta rz ı
Vamyor cayıf cayır
Sıra sıra zırhlılar
bir papayla U r rübab
Lenger «buı? P "r lıcyhet
Olmuş « ç ih a nişan D av n nm A y l lıü m A yu u
Kasımpaşa Kıglau Timsâli yAnı şevket
ttlhriyle pertev «fşao
C^m ilerdr kıratta
SeınM Itorhor Çe«M*ri Çiçek ftibldir rfrârf
ta ıl şerifi rVhmed T e m b llt lefldiiıfiaUUk
Sibyaıt mıtıkaaıiHhı O lu »9 bedenler pftlâd
Caldıtı m tram pet
Kat kal c*vab çam<iiir
Bir d i v it i M ii var V at a y n kupu ayn
Hakkın fttfı» ılu^tv A n b ata ytjuaniE
IMiltıiil olftr «kurken
Hele «(Mb « tin
Evlâdımı hü hayrı

/oroup/merakediyorum
BAH RİYELİ — 1 8 72 — İSTANBUL

fttt* Rfde bvomift olan «A ile Gazinosu» adındaki u n ın hikâye,


IİM I b»kl>va hem b örrk sinde bu türk ü n ü n İstanbullular ağzında do-
İle r M İndatt kalkışta
Cl K ıb $erek Jaşifim pek canlı te sb it e u n ifti (B .. Ahmed.
Balıkçı güzeli; Receb, Bahriyeli).
B ıllri;« ll «anlıyız
R ahrlyeli n efer Ü niform an, bilhassa ke­
B*lnıı rfeOfealıris
SaM*n Ib A M /» M n a rı beyaz g enif mavi y a k a n İle siyah, siyaha
KaJmanm Osmanlı/)* yakın koyu lâciverd «ayakdan ve yaz İçin be.
yaz k eten d en cakel • biûzları o k a d ar güzel­
Birinci C ihan H arbi sonlarında Receb
d ir ki on dokuzuncu asırda A vrupada, Avru-
adında bir bahriyeli için «Jikmış ve evvelâ b ü ­
pad an g elerek d e bizde, bithaasa İM antaM a.
tü n İstanbulu. 1918 bozgun yılında da bütün
tstan b u lu n yüksek k ib ar m uhitinde erkek ço­
yurda yayılmış b ir bahriyeli tü rk ü sü vardır,
cukların tu v aletin de m oda olm uştu. Geçen as­
ilk k ıt’a sı s u d u r :
rın ikinci yarıaı İle asrım ız başlarında Avru­
Geıoiferdc (affın r a r pa h ü k ü m d ar hSaeâattlram da (başta tn p tte r t-
yirim. m d e H anover — V indsor, A lm aoyada Hohen-
O (1b giKf zoliern, Rusyada Rom anof h in e d a n la n ) 14-16
N ? tiUUsiz batsın v ı r
(İzni benim Recebim .. Recebim yaş arasın d a p re n slere, pantalonıı eteklikle
S*n Um « re c e ğ fm d eğ iştirerek küçük p ren slere, bizde d e ayni
{îtlıneMBn» anjuora veroccğim yaşlardaki paşazadelere, beyzâdelere bahriyeli
R. E. Koçu k a h ­ n efer esvabı giydirilm iştir. O sm anlı hlnedaıu
ramanı Ahmed adın ­ bu m odada A vrupa h& nedanlanndan h e r ne­
da bir gene balıkçı dense ay rılarak bu y aşlardaki şehzâdelere
bahriyeli esvabı giyd irirken civelek nefer
kıyafetine a ğ ır a m ira l üniform asını tercih

Zsmaoııntzın M v tn lilc ıi Er ve Gedikli Brfcag


Ok<ü« Ulebttil Bahriydi e m k ile bir beytide
(Resim; $. B«Kilr} (R e c tm : S. B n c c iı i

http://groups.google.ee
r
*_vsl»CU)PKnJs! BAimİYE MÜZESİ
— 187S —

etmi$tlr; Sultan Azizin en g n e 1 oğlu Mahmud bu sonuncu camie


Celileddin B en d in in onbeş yaşında iken fo­ imam tayin edildi.
toğrafla {ekilmiş A m iral üniform ası ile ş irin 1950 de Kapalıçar-
Ur bahriyeli resm i vardır. 41 Camiinin İmamı
1942 de Seksen altı yaşında ölm ûf sa­ ve h a t i b i oidu;
raylı Bezmisafâ Hanım güzel pren sin bu re s­ 1B52 de Hacca git­
mi >çin' «Çocuğun sebebi m evti oldu, nazar ti. 1960 da Kapalı-
değdi, hastalandı, m elekler misâli uçtu gitti» çarşı emmindeki
riennjtir. vazifesinde bulu­
Birinci ve İkinci Cihan barbtcrinden so n­ nuyordu.
ra bütün dünya ile beraber bizde de zevkler Hac yolunda do­
değişti- landığı Cidde, Mek­
Evvelâ B irinci Cihan H arbinin fel&ketli ke, M edine, B eynıt
yıllan. İstanbul'la harbî tak ip eden işgal zul­ Şam ve Halep şe­
meti, sonra millî m ücadelenin heyecanı to ­ hirlerinin selâtin
rak giyim kuşamını düşündürecek v akit bı­ cam ilerinde okudu­
rakmadı. C um huriyet ile sulh ve h uzu r devri ğu K ur’an. hugû Ue Hafız R m i R Ji/ Bahriyeli
başlayınca da tstanbulun, yine m oda tâ b iri 11e dinleyenleri kendi­ (llMiıa: BehcH)
«yüksek sosyetesi» 7 - 1 1 yaşındaki erk ek ço­ sine hayran bırak­
cuklarına bahriye esvabı y e tin e T ırol dağlı­ tı, bu vesile ile Türk hafızlarının kıymetini
larının şapka ve esvaplarım g iydirirler; İkin­ vaktiyle bizim idaremizde olan A rab âlemine
ci Cihan Harbi ile de havacı esvapları v e k ep ­ yeniden tanıttı.
leri ve bilhassa kovboy e sv ap tan v e şapkaları K üçücek yaştndan beri cehdii gayretinin
moda oldu, hattâ bazı a ile le r {ocukların elle­ eseri K ur’an ilminde sağlam bilgisine Alla­
rine oyuncak tabancaları verm ekde de tercd- hın lûtfu olan billûr gibi b ir ses refakat ettiği
diıd göstermediler, için şöhreti pek çabuk ışıyıp yayıldı. Halen
Zamanımızda erkek çocuk tuvaletine o Hâfre R aif B ahriyeli kısa dalga A nkara Rad­
güle! ve teiniz bahriyeli kıyafeti unutulm uş yosunda h aftada iki gön ve uzun dalga An­
gibidir. k ara Radyosunda da cuma sabahlan Kur’an
okur; İstanbul ve İzm ir radyolarında okunan
BAHRİYELİ (Hafız Hacı R&lf) — Zam a­ mevlAdlere iştirâk eder.
nımızın seçkin hafi? ve m cvlidhaniarından; Mahfuzu olan Kur’anın ili şanına lâyık
1923 de Erzincanda doğdu, babası oranın eş­ ahlâkı ham ide sahibidir. Arabca bilir, çok
rafından Alibabazâde Osman Hiza Efendidir, okur, bilhassa dinî ve tarihi eserlere düşkün­
validesi de E n in ca n h olup adı Edibe H anım ­ dür; şahsına aid en büyük masraf kapusu, ki­
dır. İlk tahsilini Erzincanda Palandöken nıek taplara verdiği paradır; evli ve üç çocuk sa­
Icblnde yaptı; bu m ektepte ulem adan Sâkıb hibidir.
vs Hüseyin Efendi hocaların rahlei tedrisin­ H a t tı G ttM ık
de okudu ve henüz 11 yaşında K ur’an ı kerim
hıfzım tamamladı; oğlunun bu yoldaki şevki­ BAHRİYELİŞÜKRÜBEY SOKAĞI —
ni giren babası tahsilini ikm al için onu 1934 HeybeUada sokaklarından; Gemitfkonağı Soka­
ta o kilçük yağında İstanbula gönderdi; Bü- ğı ile Mehpâre Sokağı arasında uzanır, iki ara­
îilksehirde HSfız H acı Haşan Akkns’dan tec- ba geçebilecek genişlikte, kaba taş dfişelidfr;
vifl ve mahârici hıırûf tahsil etti; Y eraltı Ca­ M ehpare Sokağından yüründüğüne göre ev­
mii hatibi Ali Efendi İle F atih Camii seyhiil- velâ sola, sonra safa kıvrılır; kay d e değer bir
kurrâj Hacı İsmail Efendiden «K ıraati Aşire* hususiyeti yoktur (Nisan 1952).
yi ikmâl etti. Sarf ve nahivi de SoManselim BAHRİYE MEKTEBLEHİ — B. : Deniş Ge­
Camit imamı merhum HSfız B ekir Efendiden dikli Grbaş Okulu; Deniz Hart» Okulu: DcAiz
tahsil etti, 1936 da on üç yaşında iken Fatih Lisesi; Deniz Ticaret Lisesi).
Camiinde, 1938 -1941 arasında Sultsnseiim,
3MS- 1950 arasında da Kasımpaşa Camîlke- BAHRİYE MtiZESİ — (B .: Deniz M ut*
blrlnde müezzinlik yaptı; bîr müddet som a si).

>m/group/merakediyorum
BAHRtVE STZARETt - 1874 —

BAHRİVf: .SEZ ARKTI — Onallıncı ve a d ın ı a ld ı F a k a t b u b a k a n lık b ü tü n öıüfeti


onyedinci asalarda Akdeniz ve Karadoniide üzen ve ta rih im iz e «Y av u z-H av u z Dftv*sı> h ,
mutlak bir hâkimiyet turm uş olan Osmanlı ile g e ç e n b ir s u iis tim a l »fcantfaiı u ıe rin e kal.
İmparatorluğunun bütün den» kuvvetleri On- d ırtid ı. d o n a n m a k u m a n d a n lığ ı G e n e l K unaay
dokuzuncu asır ortasına kadar K&ptenpaşafık B a ç k a n lıg m a, D o n a n m a v e T e r a n e n i n idâri
yahud Kaptaruderyâlık makaamina bağlı kal* iç le ri d e a y r ı b ir d â ir e h â lin d e M illi S m n n u
mitti, Kaptanpaşâ — Kaptanıderyâlar bu mu* B a k a n lığ ın a b a ğ la n d ı.
asam teşkilâtın hem en büyük idare âmiri, K a p ta n p a ç a lık ile b e ra b e r B ah riy e Ne­
hem de Donanmanın en büyük kumandanı, z a re tin in . îs ta n b u lu n p e k c a n lı, hareketli
Osmantı Büyük Amiral! idi; tarihimizde istis­ re n k li b ir s e m ti o la n K a sım p a şa d a a iU unu­
nai hallerdendir. bazan sefere çıkan tfon an­ tu lm a z h a tır a la r b ır a k m ış tır ( B . : K aıim ptş*:
maya. Kaptanpa^anındû ü^iinde salâlıjyel­
T ü r k iy e d e B a h riy e N a z ırlığ ın d a 4(r
lerle bîr serrlâr tâyin ediimJtdir ffî. Kapİan-
B a h riy e B a k a n lığ ın d a d a l k iş i b u lu n m u ş ohip
pa$a).
isim le ri ile v a z ife y e b a ş la d ık la r ı ta rih le ri gös­
Kaptaupaşaiarm arasında isimleri ci­
te r e n a ş a ğ ıd a k i c e d v e l f n ö n ü A nsik lopedi vin*
han tarihine mal olmuş Barbaros Hayreddin
rfen a lı n m ış t ır ’
Paşa, Kiline Ali Paşa, Piyâle Paşa, Ceıayîrli
Haşan Paşa, ÇengelogJu Tahir Paşa, Ateş 1 — Morali Ali E f e n d i .........................I B M - m
Mehmed Paşa gibi büyük Türk denizel* 2 — Hakkı tsm aü Posa , ... 19 mart İM)
leri vardır (Bütün bu isimlere bakınuı). Fakat 3 —■ M ahmud Nedim Pasa a mart IBM
4 — Feri d A bdültam id P&ja il eylül l f ll
Osman'u Devletince bu yüksek makam, deniz-
S —Fosfor M ustafa Pasa ....... 7 aralık 19?]
tiklikde ihtisasa dayanan bir kumandanlık- S —Salih Paça .......................... 29 ocak 3672
dan ziyade Donanma ve Tersane işlerini çe­ 7 —Morali İbrahim Paja ........ 3 mart 187?
virecek idâri makam olarak görülmüş, bu ma­ fi —Ahmed & a d Paja .............. l a£nsioc 1872
kama tayin eriitanter arasında denizcilik vasfı Fûsfar Ps«* 2. defa 12 «kün W l
aranmamışdı; meselâ Barbaros Hayreddin d — Namık P>ja ....................... ( kasım 1972
Paşa git» cihan târihinin en büyük bir amira. 10 — Hüseyin Avn! p a fa ........... 3 ocak 1M3
)1 —• Hasa«ı R in P a » .................. 10 |u b lt 1B73
ün in ölümünden sonra, saray hizmetinden
12 K ayserili Ahmed PaşA ... 1$ H u in a t m
devlet hizmetine yeni atman ve Ömründe bir
— Ahmed £ sa d Pa*a Z defa 28 ocak ISA
kerrecik bir hart) gemisine binmemiş otan 13 — Rauf Paşa ..... ................. 36 mayıs IIU
SokoHu Mehmed Pa$a Kaplanpaşa olmuştu. — Haşan R in P ^ a 2. defo ... 20 «)>101 ITO
Çok geç olarak ancak ondokuzuncu asrın — Namık Pa«a 2. defa ............... 3 ekim H »
ortasmdadır k î Donanma ve Tersanenin idâri — Haşan Hiza Paça 3. defo ... 22 cyluİ
işleri İle Donanma Kumandanlığı. Büyük Ami­ 1 4 — Lofçalı D erviş Phşa ..... .. 13 ocak UM
rallik yekdigerinden ayrılmış. İdari işler için 19 — A M U İktrim K a d ir Papa ... 20 nisan IBS*
— K ayserili Ahmed Paşa 2. defa t mayıs I W
bir Bahrîye Nezâreti — Nazırlığı kurulm uş­ — Aftiıf Paşa 2. d e f a ............... i ocak lfî?
tur. Evvelâ üçüncü Sultan Selim zamanında 16 — Said Paşa .............................. 26 a n lık 1İTT
İhdas edilen bu nazırlığa ilk tayin olunan zât — M onJı İbrahim Paşa 2. defa 5 m art İffî
Morali Esseyid Ali Efendidir. Bahriye nazır­ 17 — Bacı Ahmed Vesim Pafa ... i lemmuıt
lığının bu ilk irtic i ihtilâline kadar devam 18 — Aasiaı Paşa .......................... t şubat
etmiştir (1808) ve bu tarlhde yeniden Kaptan* 10 — Bazeaadalf H aşan P ıça ....... ]2 oeak t®8l
p ^ahk ihdas edilmiştir. 20 — Ahmed B atta Ps*a l aralık 18B2
— Boacaadalı Haşan Pe$a 2, deCs 3 aralık 1882
Bahriye Natırlığı ikinci defa olarak 1867
21 — Celâl Bey .............. ............... 27 tpmmuı IM0
de kuruldu ve Türkiyede Cumhuriyetin ilâ­ 22 •— Haşan Romi Paşa .............. 2ü »ralık 190®
nına kadar devam etti. 23 w Am iral A rif Hiftmcl Pa&a ... 15 ügm ü» I M
Bir ara. 1B7Ö da Kayserili Ahmed Paşa* 24 — Amiral Hüseyin Hüsnü ra fa 27 ocak HW
nın ikinci def» bahriye nazırlığında bu yük­ 25 — AJİ Rlüa Pasa ... J4 Şubat İW9
sek dev.Vt makamı yine «Kaptanpagalık» adı 26 — Amitti) Emin 1*953 vekil ... 31 m art 13W
m aldı ise de ayni yıl içinde tekrar nezâret 27 — Emin Pa#a piyade .............. 22 nisan
oldu, — AfU Hikmet P*s* i, <±tfa ... 5 mayıs I*Û*
2a - • Amiral Halil Pasa ............. 12 ocak HM
Cumhuriyetin llimnda <U$er nazırlıklar — Hakk Pasa aadırAzaın, vekil 2 nûsn IBtO
gibi Bahriye Nezâreti de «Bahriye Bakanlığı»
hfl-p7 r§ m jp s.g < W {^ g
ans JKLOPKDİs J — 1875 — BAH$f lSüh*>1i M uhttrraıl

« _ Salık P«st ■ ■ 13 haziran 1911 kısımdı, biri okuduğunun sathımla kalmış


_ Mihatutf Muhtar P ıj} 2. defa 22 temmuz 1912
32 — Hurftd P»şm ---------------- 14 ekim 19*2 yarı münevverler: bir kusmi da tebriyeyi bir
33 ÇftnltooUt JMhmuıl paja ... 14 temmuz 19İ3 4 Mektebi Edeb» bilip birincilerle ülfet ve
M ?»*» ...................... t mart »14 muhabbet ederek İrfan yolumla nakş almağa
3 $ ^ RjuI Bey O rtay . . . . . 14 rhJm İRİS çalışan esnafın okur yazarı İdi; çoraba tasar»
__ Ali Uza P«aa 2. defa . 23 kaum MİS vufdan. te n i Ömer Hayyamdan rahatça bah­
3 9 — Şakir r» ja ....................... 23 katım 1919
1 2 nisan 1919 sedebilirdi. «IMln akfifn Hamdi babada idik
yj _ Aval -•
«. Salih Paja 2- * f a ........... 2 1 temmuz 1919 — yah ut— Bahrİyedc İtlikı diye ftfünenter
3 9 — Esad P#ja Milkai ............. 14 m ail 1020 ç»k görülmüştür.
3 9 — Kan Said P m .................... 5 nisan 1920 Bahriye Lokantasını mulbağı kendi sınıf
40 — damdı Pasa .......... 3 afeiKİcıs 1920 ve ayarındaki yerlerin muhakkak kİ en temizi,
—- Salih P»S» 3- M a ...... 2 2 ekim 1920 iyisi îdi. Bu bakımdan gördüğü rağbete lâyık
4 ) — zjy ı r tja vekil ................ 23 nüm 1021 idi.
Salih Paşa *■ defa ............. 13 haziran 1921
rld ıateld a Osmanlı HGkb- BAHŞÂYİŞ CELEBİ (Kuyumcu) — Hadika-
mMinin »mit) -.......... 4 kasım 1922 tiil Ccvâmiîn kavdine göre Lâleli Camii civa»
BAHRİYE VEKÜJ rında Kuyumcu Mescidinin b&nisi b ir hayır
îisan Bey ........................... 31 aralık 1924 sahibi; hayatı hakkında başka bir kayde rast­
iBebriye Vekâletinin kaldırılmast) 2 kasım 1927 lanamadı fB : Kuyumcu Mescidi).
B A H R İY E, Y E \İ B A H R İ Y E L O K A N T A B ihf.: Hadikalül O v im i. t.
MEYHANESİ — Galatada Rıhtım Caddesi BAHSİ (Snheylâ )|ul»lcrcm) — Kadıo mu:
özerindeki Ziraat Bankası binasının arkasında h arrir ve şâirlerimizden; 1905 de tstanbulda
Kemankeş Sokağında idi. 1938 de bahriyeden Boğaziçîntie Göksuda doğdtl; pederi. İstanbul
mtitekaid Hamdi Bey adında biri tarafından Yatı süvarisi merhum Albay Gelibolulu Mus­
işletilirdi» 1958 yılma k ad ar da ayni adamın tafa Said kaplandır. Kendisi Lise memnu olap
uhdesinde idi. Son imâr faaliyetinde Karaköv bir müddet öğretmenlik de yapmıştır. Şiirleri
Meydanı açılırken Kemankeş Sokağında da mütareke yıllarında çok küçükken «Yarın»
Karaköy Caddesi kavlağından, bu meyhane - 'mecmuasında intişara başlamış. «Mus* mec­
lokantaya kadar olan dükkânlar yıkılmış, et- muasına yıllarca şiir vermiş. 1938. de «Çocuk
rafrnın günlük hayatiyeti kalmadığı için Bah­ Duygusu» Dergisinde şiirleri, hikâyeleri «Ay­
riye de kapanmıştır. demir» ve «Orta Asyada yenilmeyen kahra­
Hamdi Bey rind görünür, müşterilerine man» adlı çocuk romanları; 1939 da Eminönü
«mürüvvelkarun, infiyetkârıın» gibi kadim ıs­ Halkevinin yayınladığı «Yeni Türk» mecmua­
tılahlarla hitap ederek eski bir İstanbal çele­ sında bir çok şiirleri çıkmıştır. 1944 senesin*
bisi Uvrv takınır, ramazanlarda dükkânında de «Bilmece» dergisinde Ul* çok terbîyevl
içki satıldığı ve eski tâbiri ile kerahet vaktinde yasılan, şiirleri çıkmıştır.
akşamcı meclisleri kurulduğu halde kendisi Süheylâ Muhterem Babşi Çocuk Edebi*
oruç tutar, uamaz kılar; meygedesin akşamlan yatındaki boşluğu görüp uzun yıllar Çocuk
sık sık kurulan yarârı sofralarında şarkılar, ga­ Edebiyatı ile de meşgul Otmuş ve bu yolda da
zelleri okunurken de hem safraya hem de bu çok eser vermiştir.
âlemlere iştirak eder, musikide biîgi sahibi On kadar şiiri de bestelenmiştir. 194$
görünürdü; gedikli müşterileri ve kendi müs­ senesinden beri «ev - kadın», «her hafta» mec­
tahdemleri tarafından v<» muhitinde *Hamdİ mualarında bir çok şiirleri ve 1948 denberi de
baba» diye anılırdı. Zannederiz ki Bostancı «Her Güm. gazetesinde kırktan fazla hikâye­
taraflarında otururdu; yıllarca köprüden Hay­ si ve telif olarak: «Zehirli Hakikatler», «Kaa-
dar Paçaya giden son vapurun yolcularından til», «Üç perde içinde Bir ömür», «Melekler
biri olmuştur. ve Şeytanlar» isimli romanları çkznıştır.
tki bölüm bir m eyhane idi, süslüce ceb- Orta boylu, zayıf, kara kaşlı, kara gözlü,
hesl ve kapusu kem ankeş sokağında idi, bir zaman zaman biraz asabi olan Sübeylâ muh­
gerideki H alil Paga Sokağında açılan terem şiirlerini pek kolaylıkla yazmaktadır.
yerde arka kapusu vardı. Kemen h e r akşam Hece ve aruz karışık olarak, şimdiye kadar,
tiklim tıklım dolardı, gedikli m üşterileri iki beşbine yakın mira1 yazmıştır.

group/merakediyorum
BAHŞİŞ — 1BÎ8 — tSTAKBUL

Hikâyelerini daima sürprizlerle bitirmeğe Bilmediğimiz b ir s em td e biT y e r arar


meraklı olup okuyucuları hiç ümld etmedik­ delâlet eden ve kılığından, kıyafetinden eli
leri bir netice ile k artlaştırm ak en bOytlk darda olduğunu gördUgÜmUz kimseye;
zevkidir. B ir otelde bir gece veya bir müddet kal­
Romanlarını da kolay yazar; — Eğer bir dıktan sonra ayrlır iken vazifesini biteni iti
meziyet sayılırsa— 8İlintiye az m la n tr. eden, a y r ıc a m isafirin otelde kaldğı müddet­
Romanları için daima sonu fa d a İle bi­ çe sipariş eylediği işleri koşa koşa gören otel
ten mevzular intihap etmesine Tağmen ken­ hadem esine, uşağına, kâtibine;
disinin acıklı vak’alan dinlemeğe hiç taham ­ Ikaam etgâh ve iş yerimiz olmayan bü­
mülü olmadıkını söylemesi, muhakkak ki yük binalarda asansörcüye;
garip bir rulı tezadıdır. Sinemayı, tiyatroyu, Dâimi i; yerlerimizde hevesle hizmet eden
kalabalık yerleri kat’iyyen sevmez. En büyük kahveci çırağına, odacıya;
zevki km ile beraber baş başa geçirdiği saat­ Beklediğimiz hayırlı haberi getiren pos­
lerdir- ömrü mÜJUevlyane geçmekledir, he­ ta müvezziine;
men kimse iîe görüşmez, ve görüşmeğe mec­ Gündeliği pazarlıkla tesbit edilmiş olup
bur oldukları İle de kafiyen samimiyet tees- işimizi canla başla, iyi niyetle gören ve mat­
s'Js etmez, lâübali olmaz. lûbumuzun üstünde başaran ameleye, ırgada;
Çay içmez. Fazla yorgun olduğu saman­ Bir yerden kalkıp giderken unutduğu*
lar kahve re yazarken üst ilste sigara içer, m uz her hangi bir şeyi arkanızdan koşub ge­
Sevdikleri, çiçeklerden güî, yasemin ve tiren Ve kıyafetinden eli darda olduğu görü­
kasımpatı ve renklerden mavi ile vişne çü rü* len kimseye;
gü; sporlardan kürek çekmektir. Kaybettiğimiz çok kıymetli bir şeyi veya
Bu değerli kadın yazarın 1960 yılından mühim bir parayı bulup muhtaç olduğu halde
sonraki hayatı tesbit edilemedi. i ; etmeye tenezzül etmeyen, onu polise teslim
RAHŞİŞ — Dilimize farseadan alınmış eden veya yerim izi öğrenip bizzat getiren
bir kelimedir; kökü bağışlam ak karşılığı kimseye, kavurduğum uz kıym etli şeyimizin
tbahş, bahiş» dir. bahşiş, 'belli b ir ü c re t kar-* veya yüklü param ızın değeri denginde;
Siliği görülen bir işden hoşnud kalınarak o işi K arda, buzda, çam urda yollarda bunalıp
görene pazarlık, târife veya narh icâbı öden­ kaldığım ız zam an elimizden tu tarak bize yar­
mesi gereken ücretten fazla gönülden (e le n dım eden ve bizden bir bahşiş de um an kim­
arzu ile verilen para demekdir. seye; alelusul bahşiş verilir.
Zamanımızda: K r de kadim den beri devam eden, gö­
Aşçı dükkânında, lokantada, gazinoda, nülden bağış olm adan çıkarak an ane hâline
barda, liman vapurları büfelerinde hizmet gelmiş olan bayram b ahşişleri vard ır (B .: Bay­
eden çıraklara, garsonlara, varsa vestiyere; ramı. Bayram bahşişlerinde bahşişi almağa
Berberlerde belli tıraş ücretinden başka gelenler aranm adan uğrarlar: Sucu, çöpçü,
tıraş eden kalfaya, dükkânın çırağına; bekçi, postacı, bakkalın, kasabım, ekmekçinin
Ayak ilcreti başkası tarafından ödenmiş çırakları, bagçıvan, yanaşma, uşak ve mahal­
olarak bize bir mektup, paket, herhangi bir lenin katar katar olub dolaşan hiç tanımadı­
şey getirmiş o b a el ulağına; ğımız çocukları gibi.
Terziden tamamlanmış esvabımızı alırken D üğünlerde, sünnet düğünlerinde, cena­
terzinin kalfasına, çıraklarına, yahud esvabı­ zelerde Ücret diye b ir şey konuşulm adan has­
mız yerimize kadar gftnderilmiş ise getiren bi hizm et eden gurebâya, defin esnasında ça­
(ırağa kalfa kalfa da unutulmayarak; ğırılm adığı halde vazifeli h â la la ra katılıp
Hamamda muayyen hamam ücretinden K ur "an okuyanlara, cenâzede çelenk taşıyan­
gayri câmekândn hizmet eden natıra, İçerde lara bahşiş kabilinden U r p ara verilir.
yıkayan dellâk’a, hamamdan çıkariten pabuc- Bir de bahşiş adı altında rüşvet vardır.
cnya; Mühim bir iş üzerinde çabucak, hattâ mâkul
Taksimetrelerin kayd etdlği araba ilere* zaman içinde tekemmül ettirilip elinize alaca­
tinden gayri olarak meslekî edeb ve terbiye ğınız evrâkı <Bugün git, yarın gelen> nekari-
sahibi taksi şoförüne;
htf|Kil7 ySıaf»^«w g 1«S:
ANSİKLOPEDİSİ — 1JJ77 — BAHŞİŞ

hademeye «Bir kahve içersiniz» diyerek ver- mah$us şüphesini uyandıracak kadar yUksek
flıgıprt, finizin kıymetine denk 20 lira. 30 alır.
lira, 100 Ura, 500 lira gibi bir bahşiş fcj üç ay­ B a z a n d a s e r v e t le r i ile, b ilh a s s a k o lay
da tâkib ile alamıyacağınız evrakı yarım saat k a ş a n ılm ış s e r v e tle r i İle ö y les in e şım a rm ış,
içiude etinite getirir. ş ım a rık lığ ı a z g ın lık h aU al a lm ış k im s e le r gb-
r ü İm ılş tü r k i, m e s e lâ 1942 y ılın d a b irin c i
Balçigiıı kıymeti, mânâsı gönülden bagu}
s ın ıf b ir içkili lo k a n ta d a iiç a ra k a d a şı ila
olduğu l»Me lokantalarda, gazinolarda ve em­
iş r e l e d e n b ö yle b i r tü r e d i y ü zd e o n u ile
sali pıüesseâelerde masraf pusu lasının yüzde
b e r a b e r 150 liru t u t a n s o fra m a s r a f m ı 6de-
onu nisbetinde tor mecburiyet hâliile kon- d i k le n s o n ra g a rs o n a 500 lira , v e ç h e n pek
mu§tur. ydni bağış olmakdan çıkmış, munzam gü*e] b i r ç o c u k olan ve m a s a s ın ın y a tım d a
garson resmi otmuştur. Bu yüzde ondan gar­ h u s u s i u şağ ı g ibi e m i r le r in e â m â d c b ek Jeliiği
son vergiii ödendikten sonra ayrıca bahşiş g a r s o n y a m a ğ ın a 1.000 lir a bah şiş v e rm iş, ve
bırakmayan fazla hesabi kimseler garsonlarda v e s tiy e r kıza d a 100 Lira b ıra k m ış tır,
asla hog karşılanmaz, ikinci gelişlerinde İliz*
B a h ş iş y o lu n d a h a k la r ı o l d u ğ u h a ld e dâi-
SieÜerlDde bir İstihsâl sezilir, lüks yerlerde m â m a ğ d u r k a la n ta k s i ş o fö r le r id ir . Her Be­
dâfci kaba muamelede bulunulur, en hafifin­ d e n s e İ s t a n b u l h a lk m u ı b ü y ü k e k s e r iy e ti şo­
den yemek sipârişlfirini gaayet geç, kerhen före b a h ş iş v e r m e k şö y le d u r s u n , ta k s im e t­
gaflrirler. î&tanbulda yüzde on garson resmi r e n i n k a y d e tt iğ i y o l ü c re tin i k u r u ş u kuruşu­
ödendikten başka garsona bahşiş bırakmak n a ö d e m e y e k a lk a r la r . 2 5 k u r u ş iç in m ü n a z a a
âdet hükmüne girmiştir. Hele içkili bir yer ç ık a r a n z e ın â o e b e y e f e n d i le r i g a rü lm ü şt/ü r.
ise, garson da azıcû dilbaz, kaşı gözü dG ye­ B ir içkilj lo k a n t a d a , b i r b a rd a aa rlıoş k a fa y a
rinde genç ise bahşişini ardında bir kasri ı g ö s te r e c e ğ i iç în îıe s a b p u s u la s ın ı t a r i f e d ışın -

(feçco asır »on anınla İstanbulun y*U boylarında ç^tjıb bahfifclter


(Attonım b ir (rnvlirdeo O. Z. Çakaloz «Ö İle)

n/group/merakediyorum
- 1878 - İSTANBUL
BAHŞİŞ

da fahiş rakamlarla veya sofraya getirmedi'-' unuttuğu para çantasında 100.000 lira bulu­
şeyleri de yasarak gadttirânp dolduran • •- nan bir I--IHİL manifaturacı, çantayı bulub sa­
y&zde onunu da bu tutardan İlâve eden kül- hibine teslim eden Mr m?fere 250 kuru* bahşiş
hâni garsona ayrıca batışi kalenderi ile bah­ verm e.'- kalkmadır.
şiş veren bir adam, S ıtıl fırıt dönen kafası ilo Bir gece evine dönerken çıplak ayanına
bindik aMbs kendisini selâmetle evinin ka­ çarpan bir büyUk para cii/daıu Uinde hep#!
pısına kadar g&îürdügtl hakte, arabanın taksi­ biner liralık olmak lidere 26G.Û00 lira bulan
metresine mikroskop üstünde uğraşan bakte­ ve sahibine götüren fakir çocuk İsmail Bağa-
riyolog dikkatiyle bakar, ve 25 kıınışunu arar na, bahşiş şöyle dursun üstelik cüzdana geçi­
iB .; Şoför: Taksi: Trafikl rilmiş altın bîr dolma kalemi çalmakla ittiham
Unutmamalıdır ki bahşiş, cömertük de­ edilir fB .: Bağıma, İsmail).
nilen asâiet ve necâbet cevherine sahih olan­ Eski esnaf nizâmnâmelerinde bir gönül
lardan alındığı zaman manâlıdır, kıymetlidir. bağışı olan bahşiş üzerinde ehemmiyetle du­
Bahşiş ilerine girin fıkradır : rulm uştur Meselâ Sultan İbrahimin ilk sal'
İstanbul Darülfünunu lağvedilip yerine tanat yıllarında yapılmış bir esnaf nizâmnâ­
İstanbul Üniversitesi kurulduğu zamanlar Is- mesi ve narh defterinde hamam bahşişi üze­
viçreli Prof, Malche mütehassıs teşkilâtçı ola­ rine şu maddeler yazılıdır:
rak çağırılmış, mihmandarlığına da 1960 yıl) Müşteri mürüvveten (bahşiş olarak) del-
başlarında vefat öden ve İstanbul Ansiklope­ lâk ve nalırû akçe verdıküe hauıamcı ücreti
disinin sevimli m uhitten arasında bulunan mûtâdf.-Ieriîii yine vere.
muharrir NâMd Sırn örik tayin edilmişdi. Müşteri, hususen fukara ve misâfırin [ya­
Rahmetli cimrice, lüzumundan fazla hesabi bancı) mürüvveten akçe vermedikçe (bahşiş
İdi. taviçreli profesör ilk gediği günler o za­ vermezlerse) clollâk ve naîır akçe (bahşişi ta-
manın şöhretlerinden vc Darülfünuna da çok Ieb etmiyeler.
yakın olan Bayaziddaki Eminefendi Lokan­
Ayni defterde berberler hakkında da
tacına gider, yemekden sonra da dâima 2,5
lira bahşiş bırakır, o tarihlerde büyük bah- şunlar yazılıdır:
fiştür, lokantaya her gelişinde garsonlar ta ra ­ Berberler adam başından bir akçe ala­
fından bir prens gibi karşılanır. B ir gün ye­ la r, mürüvveten bir akçeden ziyâde verende
meğe mihmandarım da götürür, hesab görüp (müşteri bahşiş verir ise) gül suyu döklib riâ­
bahşişini bırakınca Nâhid Sırrı fransızca ola­ yet ideler.
rak: «Bu çok paradır, oflda biri, 25 kuruş kâ­ Yeniçeri ocağının lâğvuıa kadar Osmanlı
fidir» der. Profesör de mihmandarının sözü­ Hanedanının bîr ananesi olarak, aber yeni
nü tutar. Garsonlar ftansızca, sözleri anlamaz­ padişah tahta çıkdığında askere cülfls bahşişi
lar ama Nâhid Sırrının sillesine uğradıklarını verilirdi. Hazine darlığı yüzünden bu bahşiş
anlarlar. Prof. Malche yalnız geldiği günler­ verilemediği zamanlar büyük gulgulcler ko­
de de artık hep Î5 kuruş bırakmıya başlar. pardı fB .: Cülüs Bahşişi).
Lokanta garsonları suçsuz bildikleri bu ya- Eski mahalle tulumbacıları bayram bah­
yabancıyı yine eskisi gibi karşılarlar, fakat şişlerini kendilerine mahsus bir gösteri İle
Nâhid Sırrı merhumdan miithiş bir intikam toplarlardı. Üsküdarlı halk şairi Vâsıf Hoca
alırlar kİ. bir hizmet boykotu yaparlar, Eml- tstanbul Ansiklopedisine verdiği pek kıymetli
nefendi lokantasında yemek yiyemez olur, notlarda bu sahneyi şöyle tasvir ediyor:
geldiğinde yüzüne 4ıakaa olmaz, önüne çatal,
«Adamlık esvaplarım giyerek çifte nek-
kaşık, bıçak koymak vibi ilk hizmet dahi ya­
kare, klârinet ve darbuka gibi bir çalgı Ue
pılmaz, bağırır, çağırır kulak verilmez, araya
mahallelerinin kapulanm dolaşıp bayram bah­
lokantanın sahibi Mâhir Efendi merhum gi­
şişi toplarlardı. Bahşiş de ya fenerin yahut
rer, patronun tembihleri de boykotu kaldıra­
maz. borunun içfae toplanırdı fB .: Tulumba, Tü-
lıuubacılık). Boruya toplanacak ise su fışkır­
tstanbulda şu garib hâdiselere de rast­ tan ucu tıkanır, para, borunun hortuma ge­
lanmıştır :
çen ağzından atılırdı. Toplanan para da ko*
Köprüden Haydarpaşaya giden vapurda ğuşda paylaşılırdı.

http://groups.goog le.
.^ İ5t — 1879 — BAHŞİŞ

Türk dostu Fransız Edibi Pierre Loti Î8- Nitortfl gür c4nö Itaift
tjrtbola geldiğinde bazan Fethiye Camii civa­ Bir bülbülüyüm gülfenlCL
rında Birinci Daire t ulum basınuı reisi olan Sen n* EvriAyım hulıimnj
evûıdc misafir oturmuş,. B ir misafireti 8öy1*tcn Jûtfundüt* srnffl
bayrama rastUmış, Fethiydiler de sabahleyin Medlıeylfrton hordiMH fteni
bahşişe selmişler. Lollnin misafir olduğunu Kıldım fedû cinli »rtıJ
bilen polisler tulumbacîlan, edibi rahatsız et* ftııdur nSyiıvm aullinım
BjıhfJylo JTvcsrûr et bent
memeleri için önlemek İslemişler.. Bunu pen­
cereden gören Pierre Lotj miitevâ^ı bir Türk Olalım bu söa» kaaJt
efendisinin ev kıyafeti ite başında ilk e s i, LûLfi JtüeJAya yok hltl
ûcıkci kulun bekler beyi
sirtuıda patiska onları, vc çıplak ayaklarında Olmagn ihtida nAlI
fipıtık mercan terliklerle kapuyu koşmuş, eli
Bekçi «u gibi akıyor
ile işaret ederek polislerden tulumbacıların Fener* m umlar yakıyor
serbest bırakılmasını istemi?, ve uzatılan bo­ Bah*i«i gelir «Ifiim
runun içine de bir Nâpolyon (bir Fransız al- B«kcL yollara bakıyor
lunu! almıç.. Felhiyeliter de bu altunu hâtıra tek çin in ağırdır başı
olarak tulumba sandıklarına mıhlamışlar... A yığı gBtmUyor tası
Bah$İ| diye baka baka
On beş on altı yaşlarında bir çocuklum,
Bekçini! de oldu fası
her bayram namaımı vatanım olan Üsküdann
Hr tamügeriflnde kılayım diye ahdettim. Ce­ CELİYDİ dehrin ftilüdür
nabı Hakka hamd ederim, Üskijdann büyük­ Bbjı cihan sümbülüdür
Lütfün u Umîd eylemiş
tü küçüklü bütfln camilerinde Bayram namazı Bekçini! İhsan kıüudur
kılacak bir ömrü, bu âda. kuluna nasip etti.
H ânei dil m im ur olsüft
Bir Kurban bayramı sabibı namazdan sonra Dâim gönlü m esrur olsun
üabnye Nâzın Koca Hacı Vesim Paşam a ko­ Yanık 30 sohbet Mki
nağı önünden geçiyordum. Bahşişe gelmiş Bu kadarca m a'ııır olsun.
tulumbacıları gördüm. Paşa m erhum saraya Eski yaz ramazanlarında, kübera ve rical
gjtmelt üzere büyük üniformasını giymiş ka* yalılarında bulunduğu için, Boğariçi köylerini
psda duruyordu. Borunun içine b ir altım bı­ ayak takımı delikanlıları, çocuktan iftardan
raktığını ve kâhyasına: sonra yaya yahud kayıklarla yalıların önün­
— Koçlardan birini bu çocuklara verin!. den geçerler, ud, keman, kemençe, darbuka,
Dediğini gözümle gördüm, kulağımla iştt* def ile bir s*2 takıntı düzUb İçlerinden güzel
dûn..» (Vâsıf Hiç, 1951). seslileri şarkılar, gazeller, m Aniler, gemAiler
okurlar, yalı sâhibi ile iftara gelmiş misafir­
Eskiden tstanbulda ramazan gececi sahur
lerinden bahşiş toplarlardı; içlerinde ayni ta­
vakti bekçiler tarafından, hemşehrilerinden
bakadan gayri müslimler dahi bulunurdu. Mu­
peyledikleri bir davulcu Ue beraber mahalle*
şamba fenerlerinin ışığında âdetâ bir serenad-
itin sokaklarında davul çala çala dolaşarak
bildirirdi; bekçiter yılan iki bayramında da cılar kafilesine benzeyen bu kayıkların geç*
bayram bahşiş ve hediyelerini, yine davulcu­ mesi Bogaziçinin yaz ramazanlarına mahsus
mu ile beraber kapu kapu dolaşarak ve her müstesnâ bir gÜ2elligi olurdu. Ondokaunıncu
kapuda bîr münasip mâni okuyarak toplarlar­ asırda İstanbula gelmiş Fransıg ressamı M.
dı (B.: Bekçi). Dulong'un bu sahneyi tesbit etmiş güzel bir
tablosu vardır.
Bekçi mâni ve destanları, eski Cemiyet
hayatı takımından halk edebiyatında kendi Üsküdarlı Âşık Râzimn Saınalyada Büyük
başına zengin bir kayoakdır. Burada, muhtar Kuleli adındaki meşhur meyhânede hem pat­
Yahya Dağlı tarafından derlenmiş ve 1946 dc ronun oğlu hem de miçoluk eden «Serkeş Va­
C.ll.P. Eminönü Halkevi kütüphane ve Ya­ si!» adil bir oğlan için yazılmış bir manzume­
yın kolu tarafından neşredilmiş «İstanbul ma- si bu «Bahşiş» maddesinde yakışık alır:
k&lle bekçiîerinin destan ve mâni katarları* Bu meygede nicedir*
adlı eserdçn «Bahşiş Destanı» m nakledelim: Goayct dflnlfin dedi.

n/group/merakediyorum
— 1800 — İSTANBUL
fcAHTİYAflUK

Y* a«n Umtn «ftusufi?


Koca teftfiA dedi.
Koca fee?i« kim ol»?
Şu tezgâh &İSÛ) dedi
Y iûandfkl nur kimden?
Aksi güM ftn dedi.
Y ıjm bangi » tard a ?
On dfirt on befin d e d i
tsm l fcrifın sordum
Vâiil serkeşin dedi.
Sen ileti devrnnun!
yak a4z d e r d i n dedi.
BU- b&d* ver «link!
ftirop» içişin dedi.
Senin âşkına dedim!
Yarsan gidicin dedi.
Dedim ne körpe yanak!
K am pm ış difin dedi.
B îr öpücük. istedim
B sh& l pc;U> dedi.
Ayıptır bu ]&{ dedim.
Vttziimtt* metfrt dedi.
Ölürüm vermem dodim
Sürürüm legln dedi.
Kapunda kulun oUm!
Yuit m udur Lfln dedi.
Lûtf*t eyağıtı öpem!
Bulnmaz eşin dedi.
Öpdûm güzel Ayağın
Hani tahgişin dedi.
B ir çeyrek altın verdim
Eksik Teıifİn dedi.
Vuslatın niy&z ettim
ÇofriUkd* eşin dedi.
Saysam f i« d i bin altızı1!
K ır git kirişin dedi.
Çatarak kadarım
G aıyetle hagdn dedi.
Yee yüzünde egdo yok '" ı f
Şu aen gebenin dedi.
Olsun artık ey sersem Cantain B. GranvlHe B stkcrİn İstanbul re sin le rta d e a •
fin son geldin dedi. Kazlıçegmedep Yedlfcafcyc gelirken

BAHTİYARLIK — Ahmed Midhat Efen­ hayatına m eclûbdur, babasının köylerde geniş


dinin «Let&İfi Rlvâyat» külliyatının nnbirind arazisi olduğu halde onları parça parça tasfi­
kitabı olan bu usun hikâyenin adıdır. 1302 ye eder ve Ömrü hüsran Ue çırpınarak geçer,
{Milâdî 1884* 1865) de K ırkanbar MaUbaasın- bedbaht olur.
da basılmıştır- Mevzuu çocukça hasitTo devir­ Bu u tun hikâyede, ondokuzuncu asır son­
ler için güya dîdakttkdir. Galatasaray! Sulta­ la n tstanbulunun tasviri bakımından hemen
nisinden mezun iki arkadaşdan Şüıasl, hayalı­ hiç b ir şey yok gibidir; ancak bir kaç roiibhem
n ı b ir köye çekilerek münevver çiftçi olarak satır nakledebiliriz.
kazaomak ister, satın aldığı kiiçüeük bir ta r­ Galatasaray Sultanisi - «Bahsedeceğimiz
la ile hem muvaffak olur, hem de muhiti için mektep kadim Galatasaray» n in tahvili İle hu­
faydalı adam olur; sena] Avrupaya ve Frenk sule gelen Mektebi Sultanîdir. Mekteplerin ço*

http://groups.google.con
^vstKLOPEDİSI__________________________ ___ | M ) __ BAHTİYARLIK

{siman, mekteplllik Âlemi ne demek olduğu­ «Mektebi Sultan! o zamanlar yeni tesis
nu. yani geceli gundiulii m ektepte bulunan ço­ ve küşad buyurulnftış ve medih ve sen an ge­
cuklu™ yatakhane, yemekhane, dershane, le- rek payitahtta ve gerek viisyatta ciimle müş-
neffüshâne gibi yerleri hep ayrı idiğıni ve hor takin m aarifi kulaklarını doldurm akta bulun­
hanede oraya mahsus işler görülüp aksi görü- muş idi... Badema bu m ektepten (d u nlard an
letniyecegim tafsil elmiyccegii. Şu kadarcık maada kimsenin büyük adam olaımyacagı ve
bir şey anedelim kİ yatakhaneler şakirdam n hele politika m em urlarının bile bu mektep,
yatan uyîtu mahalleri demek olup oralarda ten neş'et edeceklerini işitince...».
imin uzadıya sohbet edilemez iae de birisin­ Beyoglunda Klanı kahvehanesi — t Aca­
den diğerine kol yetişemiyecek kadar uzak ba karilerim iz unuttular mı? Flam «alev» m â­
olan karyolalarda şakirdler yattıkları vakit nasına olduğundan bir zamanlar* centilmeni­
uykuya dâlıncaya k a tla r y atak kom şuları ile miz Flam da alevi a/dır» la m a d a k i zara/etler
biraz konuşabilir. Vakıa bu dahi memnu oldu­ pek ziyade tahsin olunurlardı. G aribür ki b u n­
ğundan geceleri sabaha kadar yatakhâneyi b ir dan altı yedi sene evvel Flam 'ın kendbi dahi
ucundan öteki ucuna doğru mesaha edercesi­ alev alarak d a n duvardan ibaret kaldıktan
ne al» terlikleri ile gezen m ubassırlar karyo­ sonra Daire! Belediye Beyoğlu büyttk caddesi­
lalar arasındaki her llirlü musahabeyi m en'e nin tevsii maksadına m ebni o m uhterik duvar­
memur iseler de uykuya varıncaya k ad ar ba­ la rı dahi feda eylediğinden bina zemine be­
zı ahbab (ocukların teati edecekleri hükematı ra b e r yıkılmış ve şim di y etin e güzel U r tubaf-
ışitmeınezlikten gelirler..». cı mağazası ve üzerine ü ç d ört katlı b ir h in e
bina olunm uştur... Flam
da b ir h âne idi... M eseli
«Misafirhane» denilidi
mi. Flam 'ın bir ismi söy.
lenm i; olur. «Kahvehâ-
ne» denilirse b ir ismi
daha söylenmiş olur.
«Meyhâne!», bu da bir
isimdir. «Tiyatro hinel»
Bu da Flam ’ın b ir adı­
dır. «Muzika ve hânende
hâre!..», Flam ’ın Uti is­
mini birden söylemi; ol­
dunuz, «Kumarh£ne.'..ı,
en nıühl.n adlarından
birini andınız. <.......hâ­
ne!..», daha ilerisine var-
mıyalım. Eihasü Flam
b ir ateşi suîan idi (B. :
Flam Kahvehanesi).
Taksim Bağçesi —
D erhal haber verelim ki
o zam anlar Taksim -ba£-
çesi yeni kttşad edilmiş
olmakla bütün Beyoğlu
halkının m üntcaatgibı
umumisi olup öyle şim­
dilerde olduğu gibi o gü­
zelim bağçede meydan .
CapUln B. dr»nvillrr Baker*!!! IstnDhu! rvslH lcrlndcıı: yalnız tavus kuşlarına
Liman vc UlLıU kalmamıştı. 0 tavuslara

ı/group/merakediyorum
liTAKBn.
BAHTİYAR SOKAĞI
— 13S2 -

bedel d ilb e rle r cazan rûba


olmakta idiler.. Madam T e r
niye hagçeye girip de bir
banko üzerinde oturur otur­
muş gayet güzel giyinmiş
usun boylu gayet yakışıklı
bir delikanlı derhal yanına
getereb kemali tazim İle se­
lâm verdi.»
BAHUY AB SOKAĞI —
Şişlinin Gaıihalflskir Mahal-
Zeri sokaklarmdandır. Stiley-
mannaztf Sokağı lifi Kuyum
culrfaö Sokağı arasında uza­
nır. İki araba geçebilecek
genişimde, kaba taş döşeli,
iki kenarı yaya kaldırımlı,
aitmiş adım kadar uzunlukla
bir aralık sokaktır. Sliley’
mannaıif Sokağı kavuşağm-
dan girildiğine güre, sağ kö­
şede. cephesi Süîeymannaîif
Sokağında, yalnız zemini kâ­
gir, üstli ahşap alu katlı Ay­
dın apartmanı, yanında Üçer
katlı İki ahşab ev, sakak ka-
pusıı merdivenli iki katlı tuğ­
la yapı bir ev. onun yanında
dört katU ahşap bir ev. onun
yanında etrafı tahta perde ile
çevrilen, İçinde gâgir 1)1r ku­
lübe bulunan bir bağçe, İrfan
Sokağı kavşağında, zemin, ka­ C apU ln B. G ranvillc B akcr'ln fstaabu! rcıtim îerindct):
tı gâglr, altı dükkân üstü uç E ilm ek apıiüuadaa Ayvansa»**>'* >k o yoî
katil ahşap ev vardır»
Yine Süfeymannadf Sokağından başlıyan ünce ruhâni hayata girmiş ve bilhassa B afra’­
sol kola bakılırsa köşede beş katlı Giimüşel da vazifede b u lu n m uştur Bilâhare İstanbula
Apartmanı, yanında iki katlı ahşab ev, üçer gelerek önce K artal, sonra da uzun müddet
katlı iki ahşab ev» Altında bir sobacı dükkânı Kadıköy Erm eni Kiliselerinde vaizlik yapmış­
bulunan İki katlı kâgir bir ev, ve onun ya­ tır.
nında da cephesi Kuyumcuirfan Sokağında 1Û49 yılı M art ayında Patrik kaymakamı
otan Ski katlı ahşab bir ev vardır. m üteveffa Aslanyan Başpiskoposa karşı cephe
Hakkı Gikt&rfc alan gurupun önderliğini yapm ıştır ve bu se­
bepten diğer ayaktaşları ile birlikte ruhâni
BAHTİYARYAN {Hımayak, eski temi Ci­ vazifelerinden muvakkaLen affolunm uşlur. 18
van) — Son yıllaarda sık sık İsmi geçen E r­ Temmuz 1949 târihinde partizanları arasında
meni ruhanilerinden. 1880 sıralarında Denek yapılan gayri meşru b ir seçime de riyaset et­
Maden’de doğmuştur. İBÖ7 de Bahçecikteki miştir. Ermeni ruhanileri arasındaki ihtilâfın
Yüksek Ermeni Mektebinden mezun olmuş­ Eşmiadzin'c aksetmesinden sonra Kilikya Ka-
tur. Bir müddet tnuâlltmlikle meşgul olduk­ toğikoau 1. Karekin tarafından Ey 101 ayının
tan sonra Birinci Umumî Harpten birkaç yıl sonlarında Beyrutta yapılan muhakemeye di*

http://groups.google.cor
ASStKLOPBDtSt
— Iftfl3 b Ah u k cCNLest
ş tr uÇ f a t a l a iştirak et­
miştir. 1990 y ılı M ayıs
ayında Eçıniadstn Kato-
jjikoc VI u ta Kevork ta
rafından verilen hir kj-
rarla diğer iki ruhani He
birlikte bütün Ermeni
| Kiliselerinden tardoluıı-
muçiur- Yeni Patrik vı-
I zlfeye taşladıktan sojıra
gizlice afları iyin çaltş-
mifsa da Eçmiadzin'den
i menfl cevap gelmiştir.
Buaun üzerine bu meşe.
I leyi kendi aralarında
halletmek için Patrikha­
ne ruhâni ve cismanl he­
yetleri 1952 Kasım ayın­
da bir komisyon kur­
muştur. Ba komisyon iki
defa birer beyanname
neşrctiDigUr bunlardan
gayesinin ruhânilikteıı
tardolunmuş şahısları
temize çıkarmak otflugu
anlaşılmıştır. Bu vaziye­
ti gören Eçmiadzin Kû-
îogikosu yeni ihtilâfların
' önüali alabilmeğe mec­
bur kalmıştır (İ951 A ra­
lık).
Bahtiyaryan eski*
dcnberl İstanbul Erm e­
ni basınında birçok ma­
ile le r neşretmlştir. ve C aptsin D. GrnnviUe Bafcer'ia İstanbul reaiaün-İjHfea:
az çok bettgatli bir vâlz- A m deltı II»anı»ila kale lu p u n
dir. (folcnJo İm davarı İle kapu 1fitti 4» yikhnlflUftfr).
Kevork M. Ppnuılteiyaıı
Pîpslral tâzHer ptjtnUrrie olmuş berki pnbân
BÂHUR GÜNLERİ, EYYÂHI BÂHUR — H aviyi nevruz eyler eyyin» b ib û n r..
Senenin en sıcak yeri günü için şark takvimin*
dekullaoılagehniş bir tâbirdir. Hüseyin Kteım Cumhuriyetin ilk yıllarında tstanbulda
Kanaat Kütüpftarcefii tarafından itinâ ile ha*
I Bey Bl'tylik Türk Lügatinde Bâhur kelimesi­
zırlanmı; ve neşredilmiş Milli Nevsalde de
nin arabca isim olub şiddetli hararet mânası­ $u malûmat vardır:
na geldiğini söyledikten sonra *Ekser lügat
«Rumi Temmuzun Ifl 26 uıeı ve MîUdl
ehli bu kelimenin arabca asıUı olmadığına &a- Ağustosun 2 - 8 inci günleridir. Bâhur. Siri-
tobdirler, Burhanı Kaatı1 bu kelimenin aslı­ yus burcunda Knnikiii adındaki yıldızın şark
nı şüpheli gösteriyor» diyor, bu yedi günün de astronomları tarafuıdao &700)Uf İrinidir ki
ı 19 Temmuz i]e 26 Temmuz arası olduğunu Arablar bu yıldıza Şârâyi Yemânl, eski Yu­
k»y<lederıîk NefTnin bir kasidesinden şu beyti nanlılar da Sırkııs derlerdi Kadbn Yunan hü-
alıyor: kemanından Ipokrat ile Romalı Plin: «Kani*

n/group/merakediyorum
HAKA l BFE.VDİ - 1884 — İSTANBUL

küi'ın doğduğu gön deniz kaynar v e şarab çekinir, in zlviyı şS h rçte tercih etm iş, edîb.
bozulur Safra a rta r, m ahlûkala b ir dermansız­ şair, zarif bir zât idi. Uçtlncü Sultan Murada
lık gelir» diyor. B ugilnlerde ham am a gitm e­ şehzadeliğinde hocalık yapm ış, devrin vezir­
ğe. yıkanmaya, bedeni te m n bulundurm ağa lerinden çoğunun da hocasıydı. KaVat ne Sa­
dikkat etm elidir. Giinesfa kızgın ışığı a)İm da­ ray ı H üm ayuna g id e r vc ne de eski talebe ve­
da gelm em eli, mideyi doldurm am alı Birçok zirlerinin «çiğidi a şın d ın n lı H icri 1003 yılı
kişiler b ih u r günlerinde denize girm em eğe rebtü lah jrinro sonlarında idi, (Milâdi 15M
dikkat ederler, rivayet olunduğuna güre o aralık ayırım sonları? bu kendi halinde Mim
günlerde denize girilecek olursa insanın âzası, adam ın feci b ir cinayete k urb an olduğu ha­
eli, ayağı, yüzil gözü aU ea buiaca leke olur­ beri yayıldı. K ütüphanesinin yanındaki yala­
muş. Bu b illu r g ljn k rl lekeleri asla gid erile­ ğında «açı, sakalı ve ytizü yanıp kavnılmug,
mez». ölm üştii. Şam dan tinünde m ütalâa ile meşgul
iken sakalının tutu ştu ğ u, alevin saçlarını da
BAKAİ EFENDİ — O n altınrı a sır ule­
alarak B a kal Efendiyi öldürdüğü intib& ltı ve­
masından bir sat olup f a l veya fâıtlori m e t­
riy o rsa da b ir cinayetten şüphelenildi; İstan­
hal bir cinayîUn kurbanı olmuş. V ak'a ts-
bul halkı ağzında tü rlü dedikodu dolaştı, dev­
tanbu.-da biiyük b ir teessür ve heyecan uyan­
rin m ü v errih i Selânikli M ustafa Efendinin de
dırm ıştı
kaydettiği gibi bilhassa «avret ihânelidir» de­
Bir ara Galata ve Ü sküdar K adılıklarında nildi; fakat suçluyu ortay a çıkartacak delil­
bulunmuş olan B akii E tendi halk ile tem astan le r bulunam adı.

Cftıaaht B Urnlııille B ab r'iı iılu b ııl rcıtmlcrloden:


Marmara Snrfırı, sur âttUmta «frjab cvtegteter

http://groups.google.cor
A>'s!KU>peD,s;t — 1*85 — BAKER (C rU filts)

BAK A Y N A L I G E R İZ ET S İN
y.AVİU: DCETTOSL — ikinci
AMİilhamid tiyatro ve balozlarının
gahne vılHL7: kantocu kızları ara­
sında en namlısı Şamram’ın söyle­
diği duettolardan; gtiflesi şu du r:
Erkek — B ık ayıuLı gr*nz i'LMrî N'fyıle
ŞMimnı — Zevku sefa Ideriı zum, ıie
Erkek — Kara biberim şarkısını -.nylp
jm nrtm — (Bu jarkıyı sS rlcr)
ürkek — RufiUn ™vku u l a ftm vk
Şamrım — Yok çalışm ak kürOk çekmek
Şıngıl 9in#t tM trlm iı
Şimdi baslar garfeimzfc
Nibâvendden bestelenm iş bu
duettonun bestekârı m alûm değil­ «Bak aynalı seriz elsin Narill'B dütltOMl
dir
B ibi.: Nuhbei Elhaa. şih id olduğu anlaşılıyor ki bu resimler, yer­
BAKER ıCsptaln B. Granvltlc) — Tahmi­ leri geldikçe İstanbul Ansiklopedisinin sahi-
nen 1890 -1900 arasında İstanbula gelmiş ve felertne de geçecektir:
«İstanbul su rları = The Walls of Constantl-
1 — Marmara denizinden Sarayburmı ile
nople» adı ile bir eser neşretm iş Amerikalı bir
muharrir ■ ressamdır. Yaptsğı resm ilerden otuz Ahrrkapu arası bir İstanbul silueti.
adedini, yukarıda adı geçen eserinde m etin 2 — Karadeniz Boğazı ağa, Anadolulu-
dışı batkı ile nesretm iştir. hayatı hakkında vağında Ceneviz kalesi
lıilgi edinilemedi; resim lerinden, gördükleri­
ne ssdık bir sanatkâr ve çok kuvvetli b ir mü- 3 — A nadoiuhisan

CapteiD B. Grânvllle ttık tr 'la ItfenbuJ resimlerinden :


tejaatçİB ik Rumeli H İu n

n/group/merakediyorum
BAKER - G eq t^ - ıaae — İİTA.NBU1

■f — Rumelihisarı -M T e t'u r SarayMın het - irü -


6 — U m an ve GalaU Kulesi nuşıi
ft — K ars taralın a u ta n ın k kale duvar i’ ;} ■ T ekfu r Sarayı. s u r itinden ; '.:ia ü.'
U n boyu, A yuofya - c an k u rtaran yolu. 26 Manu*l Konun , K l ~ :
7 — JusUnyen Sarıyı 27 Aya Kapu <A> ’ pu l. p r - ; 1- : - :
6 — SaM burlan Kaputu)
9 — M ermer Kule 28 PaU'ologrtaUr tarafından ti,. • . II
lft — üzerinde Basit H ve Kûnslanlin tX. len m r
kitabeleri bulunan K em erli Kale fcapusu 29 — İsalı Angçl* v r K uk ,
11 — Cüncy batıdan A itun Kapu 30 — F enerde eski t i r •---
12 — Kuzey batıdan A ttan Kapu
İS — Yedikule Kapımı BAKER — İkinci Abdullı « id
U — Yedikulede Türk hisarlarının bir devrinin fevkalâde itibarlı tüccarlarından bir
Ingitizdir: kendi adına nisbetle anılm ış '«sn
taamı
İS — Teodos Suru, B elgrad Kapusu mağazası Mlhassa hazır esvabcıljk ve inanı
16 — Tcodoj Sum , su r dışından b ir ha- fatu ra - Tuhafiye üzerine zamanının en bü-
yilk m iiesscselerinılen b iri; m ü fte rile ri de /«-
rab kule
tatıbulun zengin ve kibar takım ı idi. ü . Baker
17 — Teodos Suru, su r içinden bir harab
ayrıca Türkiye soğuk hava depoları te*l« im­
kule
tiyazını atmışd). z l şubat 1905 de doksan ü<,
18 — Mevlevihane Kapımı
yaşında öldü, nâşı Şirketi Hayriyenin 43 mı-
İS — Top Kapıısu
m aralı vapuru Ue Ifaydarpaşaya geçirlie rtk
20 — Üçüncü Askeri Kapu
oradaki tngiliz mezarlığına defnedildi. Cem
21 LUros — Bayrambaşa Deresi vldi-
ze m erasim inde b ir kısm ı devlet hizmetimle
si, şimale M ı ; olan bütiin Ingijiîler, istanbulun büyük tüc­
12 - Sulukule carları, padişah adına da bir yaver hazır bu­
23 — Son İm paratorun düştügii yeri g6t- lundu
teren Likus vâdisi B e; oğlu, iki k m olmuştu, oğlanlardan

tk .
" V ı~
■>l+jş ~ •

it r .
=vr-
C tn U İ* B. (» n M ilit B ık fr'in U ttn h u l fcnlflifrrlnıIvB :
A w 4 « to k t« a ft m rfü fl* O n c v fc K ı M

http://groups.google.coir
jussfKLOPgPlal — 1887 — BAKICILAR

üçü Ingıttereye dflnüp yerlermiş, tklai Istan- Çingeneler; Kalcı çingeneler).


tnıld* babalarının yanında Nalmış vc mliesse- İstanbul Ansiklopedisine bu maddenin
şefini inkişaf ettirme** çalrçmıjlı G Baker yasılmam ikinci Abdillhacnid devri İle mefru-
pek köçük bir sermaye İle işe başiami} ve Uyet yıllarım çok iyi bilen ve bildiklerini
muazram Wr servet sahibi olmuştu. Taksim kendine hâs çok çirin bir lâübaUUkle nakle*
4 e yaptırtdıgı ve bir saray ihtişamı ile dtişe-
den aziz dostumuz Sermed Muhtar Alus mer­
Ağı Ur kâşanede otururdu. humdan rica edilmtfti. üstadın bize tevdi et­
BAKICILAR — Tlirk Lügati « b a k ıc ı» liği satırlarla iktifa ediyoruz: «Bakıcı kendine
için iki manâ kaydediyor: 1— Falcı, ceffâr. h is uydurduğu bir tekerlemeden piifler, müf-
içromâJ; 2~“ H izm et^, mürcbbl. nazır; «ba­ Ierden sonra gözlerini tavana diker, kaybolan
kıcılık» Kin d e : 'M ugayyebât bilmek dâvaat, pırlanta yti&ÜgÜn yerini» yahut Beyefendinin
kehânet, keramet füruşlu-k* diyor. elmas kol düğmelerini çalanın egkâllnt. gur-
Bizim bu maddede kastettiğimiz bakıcı­ betteklnden beklenen mektubun postada ol­
lar lügat m falcı, ceffâr. remmâl dediğidir, duğunu, Paşa efendinin pek yakında vezir
laanbulun günlük halk hayatında binlerce oiacagmı. Hanımefendinin İm bayram saray­
k^l tarafından daima aranmış olub, işleri daki muayedeyc davet edileceğini, damad be­
Cumhuriyet devrinin başlarında kanunla ya- yin havailikten vazgeçip kuzu gibi olacağını,
sak edilmiş olduğu halde hâlâ şurada burada baş kalfanın yanı kılıçlı bîr kolagasına varj-
gizli gizü çalışan: aynavn, evlerindeki kuyu­ cagııu, evden kaçan halayımın balık ağları ara­
nu» ayna gibi mücellâ sathına. yaktıkları sında oturduğunu, yani bir balıkçıya kaçtığı*
tUtaüniirı dumanına, içirdikleri kahvenin fin­ nı, ■küçük beyin kaybolan kuzusu için yal m
canda kalan telvesine, yaydıkları iskambil kâ­ ayaklı ve kara yüzlü adamın (yani ayvaz öğ­
ğıtlarının diziliş şeklilerine, serptikleri kuru lenin) SikLştınîmaıım söylerdi. Bakıcıların en
baklaların, {akıl taşlarının yayılışına bakarak meşhuru tombalacı* viicudü ile ördek gibi
istikbalden haber verenler, kaybolmuş veya yalpalaya yalpalaya yürüyen ve dola^Uğı ko­
çalmmı$ mücevherlerin, paraların yerini ve naklarda daima hürmetle karşılanıp gece ya­
hırsızının eşkâlini göriip söyleyenlerdir. Za­ lısına kalması için de yalvarılan ÜskÜdarda
manımızda ceffâr ve ,
remmiıl kalmamış gibi ^
dlr fB.‘ : Cifir. Ceffâr; $
Remil, Kemmâl) artık •'
bakıcı tâbiri de kullanıl. -
miyar. Lügat ber ne ka­
dar bakıcıya falcı diyor­
sa da bakıcı ile f a k ı ara- >
sında fark vardır, bakıcı
aynada, kuyunun mücel-
14 sathında, yaktığı tü t­
sünün dumanlan arasın-
da görmesi istenilen şe­
yi, o şeyin bulunduğu
yeri, Veya ırmanı gördü-
ğfinii üyliyenrk konu*
çur; falcı ise kahve tel­
vesinin, iskambil kâğıt'
lanıun, kuru taklaların
veya çakalların eşkâlin­
den, dirin* ve yayılışın­
Seksti M u m ı ıctc i İlaca
dan mânalar çıkararak (vfervfc CfeM e'*» 0 2 . ÇAbata eli Ue)
konuşur (B .: Falcitar:

ı/group/merakediyorum
BAKIR — ım — İSTANBUL

Tbvgar Tepeli Arziye Iİoeahanim İdi (B .: Ar- elinden Çıkmış bereket, sıhhat, saadet yolun*
ziye Hocahanımı. da Kur’&nı kerimden âyetler yazılır, sahip-
«Hatırladığım diğer bakıcılar Mahmud- Icrinin isimleri lı&kkolunur, bu yatılara yine
pa$* Mahkemesinin bitişiğinde kuagunî siyah döğme olarak türlü nakıalar Uâvc edilir, ba­
Küpeli Arap. SüKlkrüde Ali Hoca, Mobyardd kırcıların çoğu da bu sanalkârane hakir eşya­
aynaya bakan ruroeîill kadın, Aksaray’ca ga- nın Mr köşesine kendi adını yazmayı thro&l
Latah Hamdi Reisin babalığı Ak Arab, Selim- etmezdi, istanbulun antikacılarından Nured'
paşa Yokuşundaki çöpçü ahırlarında tanzifat din Rii^dü BüngUl Dey merhum 1930 da neş­
onbaşısı Habeş Ömer. bir alay da Üsküdar- rettiği «Eski Eserler Ansiklopedisi* adındaki
da vardı, eserinde «bakır» maddesinde şunları yazıyor!
«Nuruosjnanlye CamLfnin gerileri üfü­ «Eski devirlerden beri kullanılan ve Ana-
rükçü Hacı babalarla dolu idi, Karacaahmed- doluda sağlamlığından kinayeten ölmezoğlu
deki Mlskfnler derg&luııdakilerc muradîarın denilen herkösee malûm eşya yapılır. Bakır»
türlüsü için esmâ çektirenleri de unutmaya­ halı ile beraber bir çeyiz eşyasıdır, Anadolu-
lım,..». da kullanılan kalaylı bakırlardan maada yük­
BAKtR. BAKIRCILAR — İstanbulun lüklerde raflarda kiîil bakır takımları durur­
günlük hayatında teneke ve aluminyom kap du, bunu bir servet toplantısı addederlerdi;
kacak iaammünı etmeden ev - m utbak eşyası Harbi Umumîde köy köy ev ev gezen topla­
tamamen bakırdandı; evlerin bak ır takımları yıcılar bunlara da musallat oldular; Türk ba­
aile serveti oiâfak mahiııı kıymet laşırdı. Ba­ kırlan vapur vapur Amerikaya taşındı durdu,
kırcılarda istanbulun büyük servet sahibi es­ öyle ucuz Hatlarla elden çıktı ki. bugün an­
nafı idi. Zamanmızda şehrirnizin bakır esnafı­ lıyoruz, meğer o güzelim eski döğme bakırla’
nın yü2d* doksanı i r a d e n i z yalısı halkından- nmız iyi izâbo edilememesinden âdeta bir gü­
dır, fetihten beri böyle mi ola gelmiştir bil­ müş halitası imiş. Hattâ İkinci Mahmudun
miyoruz. bir kayde rastlamadık. Kara beşlik dedikleri bakır parada tam 26
kuruşluk gümüş bulmuş, tesbit etmiştim, iş­
Geç-^n asrijı sanlarda kadar bakın hem
te hu yüzden bütün Anadolunun bakır serveti
levha haline getirirler, hem de levha bakırdan
elden gitm iş ve sonradan kalaylı kısmı da
kestikleri parçaları boy boy kazan, tencere,
kuşhane. saban, tava, tas, leğen, ibrik, göğüm, elden çıkarak tenekeleşm iş b ir hale gelmiştir.
bakraç, kova, maşraba, sini mangal, şamdan, «İşte bu döğme bakırdan bir tencere 2.5
buhurdan, gülâbdan kalıblannda dökerek bu okka, b ir sahan 1 okka, b ir mangal 15 okka
kapları imâl ed elerdi. Sonraları bakır lev­ gelirken fabrikalar teneke gibi b ir bakırdan
halar Avrupadan gelmeye başladı, yine Av- 100 gram b ir tas, 300 gram b ir sahan ve 500
rupadan muhtelif bakır eşyayı döğme yerine gram tencere ve 1. 3 kilodan mangal imâline
pres usulü ile yayma tamim etti; fakat döğme başladılar; bu yeni bakır takım ları hafifliği
bakır kaplar preslerle yapılanlardan daha bakımından kullanrçU, fiatça da ucuz olmakla
dayanıklı, daha geç delinir olduğundan döğ­ beraber bakırın T ü rk ailesinde b ir servet ol­
me bakır kaplar hem daha pahalı, hem de ması m eselesine artık hâtrme çekmiştir,
halk katında daha makbuldür. «Gelelim antika kısmma (yani İstanbul
Zamanımızda terkedilmiş gibidir; eski­ antikacılığında bakır maddesine), Artık oğul-
den bir krala oğlan evlenerek yeni bir yuva îa n devrinde Musul ve Bağdadda yapılan bir
kurduklarında, milli bir an'ane olarak yakın kazan, bir şamdan, Gasslnîler devrinde çam­
akrabalar, dostlar liüğün hediyesi olarak dai­ da yapümiş bir bakır şamdan, Mısır Memluk'
ma bakır takımı götUmdü; düğünlerinde he­ leri devrinde yapılmış yazılı ve işlemeli bir
diye olarak gelen kazanlardan boy boy dini­ bakır şamdan, Mısır Memlûkleri devrinde ya*
lere, tencere ve sabanlara, maşrabalara. ko­ pilmiş yazılı ve işlemeli bir bakır kap, Him-
valara varınca bıı eşyayı ömürleri boyıınca yenlerin Yemende yaptıkları resimli çakroalı
kullanırlardı. Bakır takımları bir Türk evin­ bakırlarının bir adedinin yüz İngiliz lirasına
de öylesine bit kıymet taşırdı ki, kazanların satıldığı vakidir. tstanbulda a ju r işlemeli bu-
etrafına, tencere ve sahanların dışına. ainile- hurdanlar, kabartma üzüm motifli leğen ve
j? r üste gelen yüzüne, kıymetli hattatların ibrikler ve daha başka desenlerde kalemli bir

http://groups.google.
**SU Cf*FED l$|
— 1880 —
BAKIR
tarzda yapılan ve bilâhare clva yaldızı ile al-
tunUmip tombak nâm aıı alan evâniden do bir müthiş bir fark olduğunu bilmiyormuş. Bun­
leğen ibrik 500 liraya, bir buhurdan, gillâb- lardan pek yokları alimden gelip geçmiştir.
dan 100, 150 veya 200 liraya satıldığı vakidir. H âili bir küçük bakır şamdanı İOOO liraya,
Hâlen Amerikalılar eski kalaylı b a k ır l a r ı m ı n , kalaylı bir kilise leğenini 400 liraya ulliğım
silindirle kalayım çıkararak kızıl bakırları olmuştur. Şimdi b e :
memleketlerine götürmekte berdevamdırlar, İlam ıh ar f»hır takrr
Gazetelerde bu hususta makaleler yazdım, TumLıkır, kmt bakır..».
merhum Ahmed Rasim de b ir kaç makale Nuretidln Büngül Bey merhumun kay
yazmış Lsc de, verakı mihri vofâ gibi okuyup dettiği satış flatlan 1939 yılı ile ondan evvel­
dinleyen olmamıştı. ki tarihlere aitldir.
«Tombak kısmı ise İstanbulun agniyû İstanbul bakırcıları hakkında çok mühim
konaklarında. çorba lasından, kuzu leğenle­ bir kayde Csbi Said Rfçndl Vckayina meşinde
rinden, leğen ibriğine kadar sofra ta kımları rastladık; üçüncü Sultan Selim Devrinden
pırıl pırıl altun gibi parlarken h er nasılsa bahsederken «bakırcı esnafının bîr mühim
bodrumlara atılmış, ve çarşıda o kadar ucuz vazifeleri de tersane! âmrrede inşa edilen kal*
satılmıştır ki bııntarı toplayıp izâle ederek al- yonlara bakır kaplamaktı» diyor. Anlaşılıyor
tunlarınl almağa savaşanlar bile olmuştur. kİ o ahşab hab tekneleri dıştan bakır levha­
Sonradan m eraklılar, koleksiyoncular tarafın­ larla kaplanarak bir çesid zırhlı gemi oluyor­
dan tombakları yeniden toplanmağa başlan muş. Bakırcılar hakkında Osman Nuri Ergin'
mış ise de. çoğu Amerikaya götürülmüş ol­ in mühalled eseri «Medoi Umûri Belediye»
duğundan pahalı satılmakta, arayanlar da her de bazı kayıtlar vardır; meselâ
cimini bulamamaktadırlar. Şimdi bir tas ve Hicri 1242 (Milâdi 1826 • 1827) esnaf n i­
bir sahan yirm işer liraya, sitil 30 liraya, bir zamnamesinde bakırcılara aid madde:
leğen ibrik yüzîerce liraya satılmaktadır. H at­ «Bakire» esnafının ustaları climleten U-
tâ bir zarf, iyi olmak şarllyle beş lira etm ek­ abhüd etmişler, kâhyaları vasıtasiyle yeni ba*
tedir. Beş on sene evvel (1920 -1925 arası kırın beher okkasından 8 para, köhne bakı­
oJacak) Evkaf MüdiiriyeLince okkası, 30 kuru- rın beher okkasından da 6 para ihtisab (be-
3a satılan parçalardan 50 dirhemlik bir m it- lediye) harcı ödeyeceklerdir».
m ert (mecmer, buhurdan, tütsü kabı) 1 li­ Bakırcılar hakkında çok daha eski bir
raya abp İS liraya, ve 2.5 liraya aldığım İki vesjka da Ahmed Refik Bey merhum tarafın­
okkalık bir bakır şamdanı 100 liraya sattığı- dan «Onuncu hicri asırda tstanbul hayatı»
mı söylersem hayretler içinde k alın ın a . Î$W adındaki eserinde neşredilmiştir; İstanbul
böyle baltan sosuna kadar bilgisizlikle, gaf­ kadısına hitaben yazılmış olan Hicri 26 rebıııl-
letle satılıp Ameıikaya Avnıpaya gidenlerin evvel 976 - Milâdî 22 Eylül 1568 tarihli tkla-
hesabım ancak Allah bilir. ci Selimin bir ferm anrm n bugünkü yazı dili­
♦Velhasıl bakır aJâtına hangi cebheden mize çevrilmiş sureti şudur:
bakar isek bakalım memleketin büyük bir «İstanbul Kadısına hüküm k i :
servetinin heba olup gittiğini görürüz. Buna «Bakır ve avadam işleyenler Divanı Hü­
bir misâl: B ir g ün Fatih civarında taşınmak mâyunuma gelip baau tüccarların îstanbulda
üzere kapu Önüne çıkarılan eşya arasında gör­ bulunan bakırı alıp yukarı tarafa fRusyaya,
düğüm toir leğen ibriği sahibesine göstererek: İrana) iletmekle Îstanbulda bakır bulunmayub
— Bunu eğer satm ak isterseniz 100 liraya alı­ bakırcı esnafı sıkıntı çektiklerin] bildirdiler.
nın!,. deyip adresimi vermiştim. Ertesi gü*ı İmdi yukarı tarafa bakır verilmesine emrim
ton leğen mağazama kadar geldi, fakat nasıl yoktur. Buyurdum k i bu babda gereği gibi
bilir misiniz? Zavallı kadın leğenin böyle kirli mukayyed olup fstartbuldan bakır cinsinin
olarai çarşıya gitmesini muvafık bubnıyarafc gerek yenisi gerek eskisi yuJcarjya giden tüc­
kum vesaire ile ova ova, sürte sürt e kıpkızıl car taifesine ve tüccardan gayri kimselere as*
bakırını çıkarmış, yaldızının tabiiliğini bos­ lâ satılmıyacaktir. Bunlara bakır aldırmsyub
muş ve 120 liraya satacak yerde 180 kuruşa def eylesin. İskele ve Gümrük Eminlerine
satarak bilgin liğ in in cezastaı çekinişti, çfln- ehemmiyetle tenbih ve tekid edesin ki emri*
kü yaldızlı balarla yaldıaaız bakır arasında şerifime muhalif bakır alub yıtkan canibe

n/group/merakediyorum
tS T A N B U l
BAKIR — 1B90 —

iletme* için iskeleye vanıb geçirmek isledik­ ile 511 hediyeleri verm işti ki şelızâdelere nasıl
lerinde bakirim müsadere Idüb sahiplerini bir hazine toplandığı hakkında aydın bir fikir
iutps iddb Divânı Hümsyufltmıa blJdirt*jjn»- v erebilir; 7 okka ağırlığında üç güm üş sini,
Bu fermatt. Nureddin Rüfdü Büngül’ün 3 gümüş m&şraba, gümüş gülâbdan ve gümüş
yana yakıla anlattığı Türklyeden ve dolayı- buhurdan.
siyle İstanbuldan mamul bakır kaçakçılığının Zamanımızda bakırcı esnafı, değişen ce­
daha onaltracı asırda başlamış olduğunu gös­ miyet hayatı ve kuvvetli rakipler karşısında
termektedir. bunalmış bir haldedir: İstanbulun günlük ha­
Kalaycılar eski esnafın nizamnamelerine yalında eski parlak mevkilerini tamamen ka-
göre bakıra esnafına yamak esnaf kabul odil* yıb, hattâ Türk bakırcılığı son devrini yaşa­
mişdi. Orduyu hümayun sefere çıkarken, ya- maktadır.
htıd Şehzadelerin sünnet düğünlerinde, şeh­ Düğünlere hediye olarak bakır eşya ye­
zade ve Sultanların doğumları münasebetiyle
rine Avrupa mamulâU biblolar, vazolar götü-
yapılan şenliklerde Ordu ve ordu esnafı alan­ rülm ektedlr. Bîr bakır sahanctğı gaz bezi­
ları veya sadece esnaf alayları lerÜp edildi­ ne sarıp götürm ek ancak dar gelirlilere kal­
ğinde kalaycı esnafı yamağı oldukları bakırcı
m ıştır. Evlerimizi alümmyom mutbak eşyası
esnafı peşinden geçerdi. İstilâ etm iştir. B akır çam aşır kazanları, bakır
Onyedinci asrın büyük Türk seyyahı ve
aşûre kazanları satılm ış, b ir kısıra evlerde ça­
muharriri Evliya Çelebi Dördüncü Sultan
m aşır kazanının yerini çam aşır m akinalan, bir
Muradın pek tantanalı ordu - esnaf alayım
kısım evlerde de gar ten ek eleri alm ıştır, su ­
bütün tafsilâtı ile naklederken son derecede
yu gaz tenekesinde kaynayan çam aşırlar da
garibtir ki bakırcılarla kalaycılardan bahset­
bakır çam aşır leğenleri yerine çinko leğenler­
miyor. Bizim müracaat ettiğimiz bu mühim
de yıkanm aktadır.
eserin Ahmed Cevdet Bey baskısıdır; bu bas­
kının yazma nüshaların birinden dikkatsiz A ğır bakır tavalar da öylesine unu­
istinsah edildiği maJûmdur. adi bilinmeyen tulm uştur k i bakırcılarda aransa dahi buluna­
m ü sterihin bakırcıları atlam ış olması da mıyor, sipariş üzerine yapılıyor. D üdüklü ten ­
muhtemeldir, maalesef Evliya Çelebi Seya­ c ereler ancak an 'an elere sadık ve dil Ue da­
hatnamesinin İstanbul kütüphanelerindeki m ak lezzetim kaybetm em iş evlere girm e­
yatma nüshalarını tetkik imkânım bulamadık. m iştir: b îr bakır tencerede ağ ır ağır pişen ye­
Evliya Çelebi, eserinin yukarıda bahsettiğimiz m eğin lezzetini, değil, b ir ayağı sokakta bir
baskısının 579 uncu sahifesinde Tuğ dövme- ayağı evinde tstan b ul kadını yem eğin çabuk,
ciler esnafı ile kalay dövmeclleri eanafm dan ama yalapşap piştiğini bildiren düdğün kenrü
bahsetmektedir. Bu atada bakırcıları, bakır evinde de ötmesini düşünm ektedir.
düğmeci esnafını unutması bize pek garip Tom baklar autikacı dükkânlarında ve
görünür. Aftob salonlarının vitrinlerindedir; buhurdan
Şehzadelerin sünnet düğünleri veya şeh­ ve gülabdan şöyle dursun buhur ile gülsuyu
zade ve Sultanların doğum şenlikleri m ünase­ unutulm uştur. Gülsuyu zengin kâşanelerinden
betiyle tstanbul esnafı padişah huzurundan kulübem sl evceğizlere varınca, cam şişeler
takını takım geçerlerken sünnet olan gehzâ- içinde ancak cenaze ievazm atı arasında gir­
de veya şehzadelere, doğan şehzade Sultana m ektedir. B ir kısım gurebâ bir çeşid yemeği­
aralarında para tophyarak kıymetli hediyeler n i tenceresinde pişirip kapağında yemekte,
takdim ederlerdi, 1720 yılında Üçüncü Sul­ b ir kısım agnjyâ to k ü h erâ da bu miftbağmi
tan Ahmed iki oğlunu onbeş gün onbeş gece kapamış, lük s lokantaların gedikli m ü şterileû
süren bir düğünle sünnet ettirdiğinde tstan ­ olm uşlardır.
bulda en büyük esnaf alaylarından biri y a­ İalanbUl Sebillerinin hem en hepsi susuz­
pılmıştı; bu alay düğünün altıncı günü ta ş ­ dur, zincirli ve parıl parıl kalaylı taslar, an­
lamış onbirmci gününe kadar altı gün cak bilenlerin hayalindedir. Evine aldığı ter-
devanı etmiş ve bütün, İstanbul Kana* kos suyunu ölm üşlerinin ruhunu şâdetmek
fı şehzadelere hediyelerini sunmuşlardı; bu için sokak duvarının bir yanına yaptırdığı ha­
arada bakırcılar ve kalaycılar esnaft düğünün yır lülesinden akıtanlar, zincirin ucuna temiz­
dokuzuncu alayını gtaterm if, kazancıbaşı eli ce bir konserve tenekesi rap tetm elerdir.

http://group&gûogJexoı
^..riO O F B & IS İ
1891 — BAKIRCILAR CADDESİ

Evlerimizdeki bakır hamam taslan, Kapalıçarşının çadırcılar kapüşondan gelen ça»


yltlıyalHInıij olanların elinde antika ya­ ılım lar caddesi ve Üniversite avlusunun doğu
digârlar arasındadır, ayak takımından kn duvarı boyunca Fuadpaşa Caddesi Ue bir üç-
^n lar Çarşı Hamamına giderken bogça- yo| ağzı yaparak bağlanır.
sim koymaz, hamamın tası Ue yıkanır. Uç araba rahat geçebilecek gemlikte- ve
0rta tabaka hanım ları da. artık hamam boğ­ paket taşı döşelidir. Sağda Sahhaftor Çarşısı
ması taşıyan halayığı olmadığı İçin Vinileks* He Bayazıd uınuml kütüphanesine 0 d e n Ba*
den çantasına a ita yadigârı ağır ve bakır tası­ yazid Ipıâreli Sokağı ile kavıışağı, ve bu ka*
na hafif bir alumioyom tas koymağı tercih vuşağm kösesinde Dişçi Mektebi vardır; mek­
ediyor* Bu hanım lardan bir kısmı île hanime* tebin şimâJ ya» cebhesi bu Bakırcılar Cad­
tendiler İse Çarşı Hamamı yollarını çoktan desine bakar; üç katlı olan bu büyük bina cad­
anutmuşlar, evlerinde veya apartmanlarında- denin «onuna kadar devam eder: bu h&kun'
daki banyolarda yjkanma-ktadırJar dan Bakırcılar Caddesi, altlarında birer sıra
Çarşı [tam am larının bakır taslarına ge- dükkânlar bulunan Üniversitenin avlu duvarı
linçe, tas nedir ki. T ürk yapı sanatının yüz ile Dişçi Mektebi arasından geçer diye de ta*
akı koca koca şaheser hamamlarımız yok ol­ rlf edilebilir.
muştur; kimi tapusunu cebinde taşıyan gafilin Dişçi Mektebinin altında köşebaşında,
hırsına tu rb a n olmuş, depo haline, fabrika - cebhesi tm ârel Sokağında harabiye terk edil­
imalâthane haline sokulmuş, kimi sinema ol­ miş ondokuzuncu asır yapısı büyük bir çeşme
muş, soğtıKhava mahzeni olmuş, kimi de şeh­ vardır, susuz, lülesi kopmuş, Ayna taşı ve
rin imârı yolunda yok olm uştur: Hepsi b irer etrafı kabartm alarla müzeyyen, tam ir edildiği
yapı şaheseri Saraçhanebaşında tbrahlm paşa takdirde bulunduğu yeri süsleyecek bir hayır
Kamamı. A ksarayda Muradpaşa ve Tevekkül esendir. Bayazıd Camii gibi büyük bir ibâdet*
Hamamları. Gaîatada Yamalı Hamam, Fındık­ hâneye yakınlığı düşünülürse tam iri ile ih­
lıda mitfti Hamamı, Beşlktaşta Barbaros Hay* yası büyük hayır olur.
reddînpaşa Hamamı böyle yok olm uşlardır İstanbulun son im âr projesinde Dişçi
ı B . : H am am ). Mektebi de yıkılacak binalar arasında istim­
Bakır kuzu leğenleri, bakır kebap leğen­ lâk edilmiş ve altındaki dükkânlar boşaltıl­
leri, bakır Süleymaniye m angalları, bakır m ıştır Demir kepenklerin hepsi İnik olup cad­
şamdanlar, bakır güğüm ler, bakır sin iler hep­ deye hazin bir kasvet çökmüştür.
si hepsi tarihe intikal etm işler. Sol kolda, Üniversite avlu, duvarının al­
tındaki dükkânlara gelince, yakın istikbal­
Valıuz bakır üstünde bu yok olan eşyayı,
de ne olacakları bilinemez; 1960 yılı m artın­
bir cemiyetin m edeni lekâm ül yolunda te rk
da çift rakam lı kapu numarası taşıyan 18 dük­
etmeğe mecbur olduğu şeyler olarak kabul
kân bulunup num aralar Çadırcılardan Baya-
etmeliyiz. Hiç şüphesiz ki artık bü' bakır si­
ztd meydanına doğru büyür; 28 numaralı dük­
ninin etrafında bağdaş kurup yahut diz çöküp
kân benzinci, 12 numaralı dükkân sandıkçı, 2
yemek yiyecek değiliz. Fakat o bakır siniler-
num aralı dükkân da kalaycı olup geri kalan
den en güzelinin odamızın bir duvarım tezyin
onbeş dükkân bakırcıdır. (B. Bakırcılar; Ba­
edecek güzel bir şey olduğunu idrâk etmemiz
kırcılar Çarşısı).
lizundır.
Bu Ansiklopedinin müellifi R. E. Koçu1
BAKIRCILAR CADDESİ — Bayazıd Na­ □u n anlattığına göre asrımızın başlarının nam­
hiyesinin Bayazıd Mahallesi ile SüleymanJye lı müeeüidteritıden Afi Rlza Efendinin dük­
Elmam! Mahallesi arasında sınır teşkil eden, kânı bu Bakırcılar Caddesinde, Dişçi Mekte­
Bayazıd Meydanından Üniversitenin aviü binin altındaki dükkânlardan biri imiş, Koçu:
duvan ve bu duvarın altındaki bakırcı dük­ «Riza Efendi tstanbul Darülfünununun d ld
kânları boyunca dümdüz uzanarak ilk köşe müteahhidi gibi idî. Darülfünunda talebe ve
kzında sona eren ve İstanbul halkının büyük asistanlık yaparken bana da yüzden farla ki­
M eriyetinin malûmu olan btr caddedir; bir tap cHdlemîştir. çoğu her gün elimin altın­
^Bbancı tarafından çoluk çocuk müstesna ki- dadır; yıpranma nedir bilmemişler, sade* gü­
n>e sorulursa yeri tarif edilir. Bayazd meyda­ z e l temiz ve sapsağlam çiidlercfir. Merhumun
nından yüründüğüne göre bitiminde. Büyük 50 kuruş aldığı o güzelim cildler bugün 26

n/group/merakediyorum
SA SraczU U I ÇAH&JSi — i 893 — İSTAKBVL

liraya yaptmlamaz sannederim 1940 «(rafın­ civarında dahi Avnipadan gelmiş levha ba­
da vefat etti. Ölümü île müeellidhânesi revna­ kırlan silindirle işeyen bir çok imalâthane
kını kaybetti» diyar. leşekkiil etmiştir. Bakırcı dükkânlarının Um
adedini vermek bira?, müşküldür. Şark tara­
Bakırcılar Caddesi tstanbulun en işlek
fındaki bakırcı dükkânlarının karşısında da,
yollarından biridir. eskiden bakırcılara yamak esnaf sayılmış bir
Ilıttı ÜöktSrk
sıra kalaycı dükkânları açılmıştır.
Ekrem H tklu A p c r f l
BAKIRCILAR ÇARŞISI — Eski tâbiri
île tSÜkl Nuhhâsüı» Fâtih Suttan Mehmed RAKIRKİVY — İstanbul Vilâyetinin OTUdll
devrinde şimdiki verinde, yani Bayazıd da de­ karasından biri fB .: Eminönü; Fâtih; Eyyub;
ğil Itaınçarşı altında, Tsbîakale civarında Silivri; Çatalca; Beyoğlu; Beşiktaş; Sarıyer;
idi. Üçtinrü Suttan Murad zamanında TUrk- Beykoz; Üskjjtlar; Kadıköy; K artal; Adalar;
çeye tercüme edilerek yeniden tanzim edilen Yalova; Şile); kaza merkezi Bakırköyü Kasa­
Fâtih vakfiyesinde 45 dükkân ve 2 menzilden basıdır. tstanbul Ansiklopedisi için yazılmalı
mürekkeb Bakırcılar Çarşısındaki dükkânları
güç olan bu m ad d en in tahakkuku yolunda,
tarif ederken hudud olarak Yahudi KinSsesı kendi notlarımıza ilâveten, yazı ailemize men*
ve Muradpaşa Hanım ve H acıtimurtaş milki- sub üç değerli JcaJem sahibinden, znnaHj/n -
ni göstermektedir ki bu binalar Tahtakale ci­
G eneral Hakkı ÎU if Ayyıldifc, Neoklis Sarris
varında bulunmaktadır. Onyedinci asırda ise
ve Kevork Pam ukciyandan ricada bulunduk.
Bakırcılar Bayanda nakletm iştik Evliya Çe­
Neoklis S arf is Bakırköyün kadim tarih­
lebi Eski Saray'ın hududunu tarif ederken çesi Üzerine şu n o tları tevdi etm iştir :
şark köşesinin bakırcılar köşesinden başladı-
«Bakırköy Bizansm m eşhur Septimurm
ğım söylemektedir. Çarşının geçirdi gi m ütea­
sayfiyesinin bulunduğu yerdir. Milâdî 324 de
kip safhalar pek malûmumuz olmamak)» be­
Büyük K onstantin tarafından kurulm uş ve
raber ondokımıncu asır sonunda Bâbı S era*
zengin saraylar, köşkler, kiliselerle donatıl,
Jcerf yapıldığı zaman inşa olunan dükkânlara
nuştı; Septim um adı verilm iş olan bu sayfiye
yerleştirilmişler ve artık orada kalm ışlar de­
im paratorların, tâ rih le rd e pek tantanalı ola­
mektir.
rak nakledilen av âlem lerine, zevkü safa eğ­
Bâbı Seraskeri (bugünkü Ü niversite m er­ lencelerine sahne olm uştu.
kez binası) ve müştemilâtı F âtih devrinden «Septiınıını. batıda, ttalyadaki Roma De
kalma Eski Saray'ın (B .: Eski Saray) yerine B üyük K onstantinin doğuda kurduğu Yeni
inşa edilmişti, h attâ bir müddet sarayın Ba- Koma (tstanbul) arasındaki ana cadde Üzerin,
yaad Meydanına açılan büyük avlu kapusu de iki; b u ana caddenin adı «Eğuatia» id i
b ir muddıet aynen muhafaza edilmiş, sonra E guatianm İstan b ul ile Küçükçekmeee
onun yerine bugünkü kaleyi andıran kapu sjfidaki kısm ı im p arato r Justinianos tarafın­
yapılmıştı. Sarayın yerine Seraskerlik Dâiresi d an iki araba ra h a t geçebilecek şekilde geniş­
yapılırken geniş avluda talimhane meydanı letilm iş ve kaba taş döşenmişti.
olmuştu: bu avlunun a rra s i cenüb ve şark ta­ «Septiratımdaki b ir lim an, Bizanaın en
raflarında yüksek olduğu içi» tonos örtülü m ühim askeri lim anlarından biri idi. Bizansı
bir ara dükkânlar yapılmış ve avlu du van bu ziyârete gelen mühim ecnebi şahsiyetler bu­
dükkânların üzerinden çıkarılmıştı. Eski Be­ rada karaya çıkarlardı. M eşhur Termoyanm
lediye Mektubçusu muhterem bilgin Osman M eyhânesinin bulunduğu yer de Scptiroumuu
Nuri Ergin «MeceUel Umûri Belediye» adın­
kalesinin bulunduğu y erdir, VeUefendi Ç ayın-
daki eserinde; «Bir yardım, himaye olmak koşu yerinde bir triUmvalmm var id i ki on
üzere Bâbı Seraskeri altındaki dükkânlar İm parator r e iki Im paratoriçenİn tÂc giyme
Dâraşşefakaya vakfedilerek içlerine B akırcı­ m erâsim ine sahne olmuş; ve pek Çok m eşhur
lar yerleştirildi» diyor.
adam burada idam edilmiş, esirler de burada
Cumhuriyetin ilânından sonradır ki Ba­ boğazlanmış yahut kesilmiştir.
karalar Caddesinin kargı kenarındaki dük* Bu bina, gaayet geniş b ir saha Üzerinde
kânlara yayıldılar ve hattâ Büyük Çarşıya olup daire şeklînde, a y n ca yüzme havuzlan
doğra ilerlemeğe başladılar. Bugün Mercan ve hamamları ile de meşhurdu.

tîîfpT /^rüop^ı
^fs a a ja ra s ts t — i893 — BAKIRKÖY

«Septimııitt sırası ile a vartana, arabla- nüfusu 107.142 candır. Kaza merkezi nebi
00 , baharların alanlarına mâruz kaldı; yağ­ Bakırköy kasabasının nüfusu da yine 1955 sa­
ına edildi, yakıldı. En önemli yağma ve tahri­ yımına göre 89.690 kişidir. Son beş yıl içinde
fti de Lâtin istilâsında Mihait Paleslogosun bu JiOfutıin çok artmış olacağı muhakkaktır/
ordusundan {ördü. Bu tarihden sonradır ki
«tsUnbulun fethi ftfn Fatihin orduto Bfl*
Sepllmam'un parlak adı sönmeğe başladı. Bi-
ytikşehrln surları önllne gelir iken fethedil­
angm sayfiyesi hüviyetini tamamen kaybet­
miştir, Bizans devrindeki adı «Makro Horh
ti, tahribden kurtulmuş köşkler haıabtye ter-
İdi, «Uzun Köy» demektir; deniz kenarında
kedildl, soyulmuş kiliseler ahır oldu. Bizansın
uzunluğuna alabildiğine yayılmış bir baük« -
kibar hayatı artık Büyükşehria gurları içine
yfiimig bulunuyordu. çiftçi k&yti İdi, sekenesi tamamen Rum ftdL
Türkler bu köye rumca adından borana olarak
Septimumun tarihini arkeolog Teodoros
tMakrıköy» dediler Bu yeni bmJn ne zaman
u«ifriıtw Bey Osmanlı Devleti hizmetinde bu­
kullanıldığı bilinmiyor; fethi İle beraber ta­
lunduğu sıralarda 1914 de yaptığı kazılara da­
kılmış olduğu en yerinde tahmin olur.
yanarak kaleme almış. «Ttakika» adlı meşhur
eserinin 10*12 inci dirilerinde (1938-1939) «Asırlar boyunca Türkler bu köy içinde
neşretmiltir. • yerleşmeğe İltifat etmediler. Ancak Onyedio*
«Blzanım son devrinde o eski ve parlak ci asır ortalarına doğrudur İd köy İçinde Tttrk
kalabalığı hâsıl olabildi, Çarşı içinde bir bü­
askeri Septimiım’un adı da Makro Hori (Uzun-
yük ahşab cami ve bir hamam yapıldı. Camiin
köy) olmuş bulunuyordu; hakikatde de Mar­
bftnl&l Kocamustafapaşatı Derviş Ahmed Efen-
mara kıyısında otan köyün uzunluğu 2 kilo­
metre İdi; zengin bîr asıl2ade burada
satın aldığı arazide bir dârülâceze
yaptırmış, bakjm ve idâresini Tekir-
dağında Rab adında kurulmuş Pa- /
niktirmon manastırına vakfetmişti. /
«Kanaatimizce Makro Hori İs-
taabulım fethinden b ir asır kadar ev­
vel Osmanlılann eline geçmiştir. Kö­
yün gerilerindeki geniş arazisi Türk-
tere, Kumlara ve Ermenllere tem ­
lik edilmiştir, Ennenilerin Doğu
Trakyada yerleşmeleri ise çok eski­
dir, 075 ile 945 arasında kafile kafile
vikı olmuştur.
«Turkler Makro Hori adını pek
** değiştirdiler, buraya Maknköyti
dedOa; ayni mânadadır; mSslvman
Türkleriü Maknköyünde kesafet ile
yerleşmesi on yedinci a ıır oetabnıdd
oldu {Nedklis Sarris)»,
Kıymetli dost ve arkadaşımız Mu-
aflön-Cenorrfl Hakkı Riiif Ayytfdtt
da bûe *pfiıı1alri notlan tevdi e tti:
«BakırMiy ifaa« ı doğada Zey-
tinbumu, Eyynb, batıda Ç#*
tolca ve Silivri, cenubda da .Hannara
Çevrilmiştir; bu Hııflafl içinde yüz
Mçtoa 232 kUomıAre karedir, Ka*
195& de yapılan sayıma g&re Utorlta t İL B. A)7ildtt)

,'group/merakediyorum
BAKIRKÖY — 1894 — İSTAHBUL

idlr. yapı târihi de hicri 1061 ile I0B9 arasın­ «Kasaba ılışı ile köylerdeki âsâyişi jan­
dadır. 1914 de Rartaltepede Jıırîstiya n mezar­ darma sağlar, bir bölük kumandanlığı emrin­
lığı civarında ikinci bir cami yapılmış, bu ca­ de dört jandarma karakolu vardır: 1 — Mer­
miin minaresi de Tatıvlal) Tasçı Kosti Lazari kez karakolu lAkıl llasiahanet! ile İncirli, So­
Zafırapuioe kalfa olmuştur (1039 ■ 1943). ğanlı, Hazinedar, Çırpıcı ve Veliefcndi Çift­
İkinci Sultan Mahmud devlet b a ruth âre­ likleri bıı karakola bağlıdır); 2— Bagçeliev-
sini bu köye nakil He tevsi etmeğe karar ve­ ler karaknlu; 3— Mahmudbey karakolu; 4—
rince, bu mühim İşi Barutcubaşı Otıanncs Bey Ktiçübçeknıeçe karakolu.
Dfldyan'a havale etti; o da baruthine am elisi
«Arazi —■ Birinci zamanın Devon devrinde
olarak ırkdaşları Ermenilerl getirerek hu köy­
teşekkül eden İstanbul ve elvan topraklarının
de yerleştirdi. Grıucni amelelerle köy nüfu­
b atı kısmı, üçüncü zamanda çökmüş ve sonra
sunun en az bir misli artmış alacağını söyle­
da yükselerek huğun Yedikuleden itibaren ba­
yebiliriz (B .; Dadyan, Barutcubaşı Ohannes
tıya doğru uzanan dalgalı arazi meydana gel­
Bey; Baruthane). miştir. Yükselme hâdisesi bilhassa Üçüncü
«Makr&öyün, az ötesindeki Ayastefana — zamanın sonlarına doğru yani Miyosen ve Pil-
Ayia Stefanos köyü İle beraber lstanbulun say­ yosen devirlerinde vuku bulmuştur.
fiyeleri arasına girmesi, bilhassa ricalin ve
servet sâhiblerinin buralarda güzel güzel yaz­ •İklim i — m utedil ve sağlam olan Ba­
lık k&jkler yaptırması ikinci Sultan Hamid kırköy son zam anlarda büyük bir rağbet gör­
devrinde başladı. MsknkBy köyllikden çıkdı mekte ntîfüs ve iskân bakımından inkişaf et­
kasaba oldu. K aübada kaahir nüfus üstünlü­ mektedir.
ğü Türklera geçti. Şurasını da ehemmiyetle •T iren talasyonu — Sirkeci - Edirne (Av­
kaydetmek lâiımdır İd, bugünkü hudutları rupa) demir yolu üzerinde Yenimahalle ile
içindeki köylerin pek çoğu fetihden bu yana Yoşilyurtl istasyonları arasındadır; derin bir
Tiirkler taralından kurulmuştur. yarm a Üstündedir; İstasyon Caddesi istasyon
«Cumhuriyet devrinde 1925 yılında kök­ önünden bil* köprü ile demiryolu üstünden
leri yabancı semt ve kfiy İsimleri değiştirilir geçer; son yıllarda bu eski istasyon kapatıl­
inen makrikijyll «Bakırkoyü», A yıstefanos d i mış, yalnız perona inen m erdivenlerinden is­
«Yeşilköy» oldu (B .: Yeşilköy). Büyük Millet tifade edilm ektedir; Perona yeni U r istasyon
Meclisinin 30 mayıs 1926 tarihli toplantısında yapılm ıştır. Bakırköyüne ilk ara treni, bir
kabul ve tasdik edilen 877 sayılı Mülki Teş­ Fransız Şirketinin elinde 1871 yılında işleme­
kilât Kanunu gereğince Bakırköyü İstanbul ye başlamıştır. Bakırköy İstasyonunun Sirke­
Vilâyetinin bir kazası oldu. ci C arına m esâfesi 12 kilometredir.
«Kaza Bakırköy Merkez, Mahınudbcy ve
«Eskiden Rum eli tarafı aratireuinin çift
Yeşilköy ad) ile 3 nahiyeye ayrılmıştır. H er
h attı Yeşilköy de sona ererdi, son yıllarda Hal­
üç nâhlye hududu - yani kaza hududu - için­
kalıya kadar tem dîd edilmiştir. 1 Ocak 1956
deki köylerin isimleri şunlardır:
tarihindenberi de Kümeli şehir ara demiryol­
Şenlik, Küçtikçekmece, Halkalı, Finiz. larında elektrikli tiren le r işletmeğe başlan­
Avcılar, Anbark, Safra, Yenibosna, Kocasi- m ıştır, elektrikli tirenler Sirkeci • Bakırköy
nan, Güngören, Bağcılar, Esenler, Kirazlı. arasını 22 dakikada almaktadır.
Afışalao, MetrisçifUîği, İkitelli, Kayabaşı,
«Bakırköyünün eski baruthane arâzlsl
Şanıılar.
ilzerindc 1960 yılında Türkiye Emlâk - Kredi
«Bakırköy kasabası da 7 mahalleye - muh­
Bankası tarafından kurulm uş olaıı Ataköy
tarlığa ayrılmıştır ki şu n lardır:
Sahil Sitesi yapılarının inşaatı devam etmek­
Cevizlik, Zeytinlik, Sakızağacı, Kartalte- te idi; bu yapılar, Bakırköy!! ile Yeşilköy ara­
pe, Yenimahalle, Osmaniye, Bağçeli evler. sında, şimalînde Londra Asfaltı, cenubunda
«Kasabanın Alâyişi emniyet Smiriijlne Marmara Denizi, geniş bir sahayı kaplamak­
b a p Merkez, Kartaltepe, Yenimahalle re Os­ tadır; bıı maderri yapılardan ilk eser olarak
maniye polis karakolları tarafından temin olu­ büyük bir plâj 1959 yazında halka açılmış bu­
nur. Kasabada ayrıca hlr de askeri inzibat ka­ lunuyordu (b. : Eakırköyü Baruthanesinde
rakolu vardır. Ataköy Sâhil Şehri),

http://groups.google.cor
A .v s t o o f E B l s t — 1895 — BAHR&6Y

<Scüt Bakırköyfi fcasahasuıda 12100 h i­ «BakırkSy 1900 senelerine doğru birden


ne. 239 dükkân ve mağaza vardır. Bu sayı dı- p arlam ışı. Köşk yaptıran yaptırana, yazlık
jındı: T fm n (biri francala çıkarır). 4 gazino, giden gidene; ayağın karada olması gibi mu-
s lokanta. 3 t ; B u u . 1 baıruun (7 kurnalıdır.) h au en atı da var.
2 b$lık sinema (Yeni Sinema ve B akır Sine­ «Makri yerine Bakır denilmesi eskidir.
ması) ve 2 yazlık sinem a A ynur ve Şafak Si­ Okuması yazması kıtlar, bilhassa kadınlar,
nemaları). 4 enini. 14 çeşitli fabrika ve ima­ h attâ oraya yerlcfleşmişlerden rahmetli Mr
lâthane. 3 İdtise (Katolik İtalyan. Rum. Ermc- yengânım ve kızlan bu ismi kullanırlardı. Ay­
niK 6 erzahâne vardır. nı İsabet ederlerm iş...
«Hastahâneleri — İsçi Sigortalan Hasia- «Semte K apalıjarşılı Eraıenilerin rağhet-
Mnesi. akıl hastahâuesi 11800 yataklı). 2 bu­ lert 1894 zelzelesinden sonra. Y erin tepren-
bisi klinik (Rahmi Duman, Akay), Kızılay Dis­ ■nesinden dizbağları gevşemiş olanların hepti
panseri, Çocuk Esirgem e K uram ım a aid Do­ m ahallelerindeki omuz omuza evlerinden ka­
ğum evi (10 yatakta). pağı oraya atm ışlar, ekser mahalleleri Kum-
«Mektepleri — 1 lise, 2 o rta okul. 7 ilk kapıdan, Samatyadan farksız hale getirmiş­
okul (ikisi ram , biri erm eni okulu). 1 Kız Ens­ lerdi.
titüsü. 1 Biçki - Dikiş Y urdu. «Bakırküyüııde, dediğim parlak zaman­
«Avukatlan — 5 ki§i. larda hayli paşalar, beyler otunırdu. En bel-
«Doktorlar — H ususi m uayenehaneleri libaçlıiardan hatırım a gelenleri sayacağım ;
bulunan 21 doktor vardır, onu pratisyen, on- «İstasyondan k ara tarafı, yani Bağlar Cad­
büi mtıUhassss hekim olup m utahassıslardan
desi tutulunca, solda Tophanei Âmire harbiye
beşi dalüliyeci, dördü çocuk doktoru, biri k a­ dairesi âzasından ferik Ali Refik Paşa (gaayet
dın hastalıkları ve ebe, b iri de operatördür. dilnişin. biiyük bahçeli köşkünü Göztepeye
«Bankalar — İş, T ürkiye - K redi, Y apı ve naklinden sonra tüccardan Karakaşlar aUnıj-
üredi, Islsnbul, G aranti v e Osmanlı B anka­ tır)... Bitişiğinde Beyoğlu m utasarrıfı Haatdi
ları ile Emniyet Sandığının b ire r şûbesi v a r­ Bey (doktor Abdullah Cevdetin kaynatası)...
dır, K arşı sırada sadaret mektupçusu Ziya Bey...
«Biri Merkezde biri Osmariiyede 2 pos- Y anında mahkemei temyiz âzasından ve eh­
tahfaesi, biri Zuhuralbabada ve bîri Osmanl- lidillerden Alnıyarik Reşid Bey.. Daiıa yu­
reds 2 miislüman mezarigı, bir erm eni ve te r karıda ve tek rar solda Yenikapı mevlevüıâ-
de nım mezarlığı vardır. C um artesi günleri nesi şeyhi Bâki Efendinin eniştesi Muhiddin
kasa merkezi kasabada büyük b ir pazar k u ru ­ Bey... Mezarlığın arkasındaki (ayırın başında
lur, doktor BafralI Yanko... Çayır boyunda Sul­
«Kaza itfiiye grupu 4 âm ir, 15 şoför, ve tan hamamındaki m eşhur manifaturacı Klean-
61 nefer, eero'an 80 kişidir. ti lla(opolu‘nun kırm ızı tuğladan kâgir ve
«Veliefeodi Ç ayın ve civ an 1913-1914 k ebir kSşlgi; tavuklar, koyunlar, ineklerle kü-
ırasında istimlâk edilerek a t k o şu lan sahası çitk bir çiflik halini almış olan bahçesi.
yapılmıştır, mevsiminde Bakırköyüne bu ve­ «Çprbacı bem milyonlar, hem de Istan-
sile ile tstanbulun h e r tarafından büyük b ir bulun en yakışıklı Rum gencinin babası idi.
kalabalık toplanır (Hakkı Râif Ayyıldız)». Delikanlı mağazadaki gişede gaayet burunlu
İstanbul Ansiklopedisinin pek dostu ve azametli bir tavırla otururdu.
rahmetli Sermed M uhtar Alus bize verdiği «Kart, o rta yaslı, i i t e b ir alay kadın:
notlarında İkinci AbdilLhamid devri sonların­ — Şekerim!., tto g özüm .. Aslanım!., diye yı­
daki Bıkırköyllnii kendine hâs üslûbu ile şöy­ lışıp durur. O, gûya biç aldırıştı değil. Uzun
le tasvir e d iy o r: kirpikli, gbvnl# gözlerini, atfetmeğe dahi te­
«Adı üstünde; asırlarca Vidos, Litros. nezzül etmez, daha da kurum kurum frurulur-
Ayamama misilli, bu da Makri namı ile bir du... Senelerden sonra sokakta tesadüf ettim.
Hum köyü. Şimdikinin y ansı kadarlığını, Ye- Kunançolaşmş. enikonu çolemüg . Bu felek
Jiimahallesinin, 10 Temmuz mahallesinin. K ar Yıuuflara kaldı mı?
tahepenia tarlalıgmı, Bağlar tarafının da baj>- «Köyün eski yerlilerini saymağa devam
hk olduğunu ben tdle bilenlerdenim. edelim :

k/aro up/merakediyorum
BAKIMCOV IS T A N *^
— 1696 - -

«ÇarfibifUtda maliye ırmhajsbeeiıl Ta­ ekseriya Millet bahçesinin yakınındaki «Uş


tar A bdiim hm an Efendi... Kartailepeıie mir- tiyatroda, hazan da Sakızagacındakinde oynat,
Ura Gffdankıran Gaüb Paşa. . Hnt boyunda lardı.
Şehremaneti meclis reisi Haîil Bay (mimar «Kuşdili hesabı. Yani yukarı kat kafedı
Kemaleddlnln kayınpeder^ ve hanımların, aşağısı beylerin. Bermûtad İd.
«Meıarlığm solundan, şimdiki Emrruı ak- t-alanJ»H localara yelpaze ve baston Oynalış.
Ujre ve asabiye hastanesinin kestirme /oluna lıır, çiçekler, İpekli m endiller koklayışlar; per.
sapınca, kösede hahamın büyük dayısı piyade deye sırt çevirip ibaretler, işmarlar,,.
livası Faik Paşaıunııı konaknaıl M nesi... İ b ­ «Bir aralık harem le selSmlığuı böyle Ur
lisinde gene babamın iü çilk dayur. Harbiye arada bulunuşu yasak edilerek ayrı günler
Mektebinin en eski Fenni Esliha muallimle­ tahsis edilmiş, kim secikler tiyatrolara ayak İt.
rinden, emeldi albay Tahsin Beyin evi... Zu- maz olunca kum panyacıiar züğürtlükten İp.
hAralbaba Türbesinin kanısında topçu ferlgı ipullah hale gelmiş, nihayet yalvara yakara
Boşnak İbrahim Paşanın kSşkii. gene eski şekline izin alabilm işlerdi
»Zuhdratbaba. himmeti hazır olsun, ve­ «İstasyon istikm etinın tam nihayeti Zey­
lilerden. Türbesi ziyaretgâh idi. Merkadinln tinlik. Çifte deniz ham am ı iki, üç y ü ı adım
keşfediliri de Eba Eyyüp gibi rüyâ ile Bir ara ile oraya yapılırdı.
zatı şerif ırıenam aleminde orayı ve medfun «Bakırköy bağlarının çavuş Üzümlerine
olan Babayı görmüş. Toprağı kazmışlar, dev­ uyar mı vardı acaba? Em sali ender. Ben bu
letli kefeni ve kahbıyia olduğu gitti yatıyor. Üzümlerin benzerine yalnız bir mahalde tesa­
Bunun üzerine kabri yaptırılmış. Yaralıdaki düf ettinv Çjftehavuzlarda operatör Cemfl
karakolun neferleri kandillerine mumlarına Paşanın sabık ve Şekerci Bay Hayrinin lâhik
bakarlar, akşamları yakarlardı. köşkünün yerindeki eski b a ğ d a ..
•Akıl Jıastahânesinin tarafları arzullahu «Yaradana kurban olayım h er b ir tanesi
vâsiaydı B iıu lan kışla olarak yaptıran galiba hemen hemen ceviz kadar. İncecik kabuk, mis
Enver P il d ir . gibi kökü, bal gibi tad. M aamafih Erenköy'ü­
«Sarını, cazmı bilmem, fakat sinem ası bu­ nün, Kozyataj'ıi'iın, Y akacığınkiler de enfes
lunduğu baran kulağıma çalışıyor. Bakırlrii- şeylerdi ya...
yuniin asıl şenlikUgi vaktiyleydi. Şimendifer «O güzelim bağların hepsini filoksera ye­
hattı o u m an lar yarma arasında, çukurda de­ di, kemirdi, m ahvetti.
lil istasyon hâkezâ... «Bakırköyliiler içinde arabası olanlar ken­
«Gericeğeıinde açık filizi boyalı, arnııvo’ya di faytonları ile. arabasıalar da kiralarla İsı-
çalar, bahçeli b!r gazinosu vardı. Cuma ve clrîl'ye giderlerdi.
pazarlar ikindiden; g e n yansm a kadar ince­ «Harab, viran, «ekiz on pedavra tahta­
saz-, hânendeler arasında îevkalhad gür ve sından çatılm a kahveli bir yer. Gelgelelim geç­
güzel sesli U r kokotıa ortalığı çınlatır du ru r mişi mevcud, İncirli ç iftliğ i b ir zamanlar ma­
du. • m urmuş. Padişahlar taşınıp dururlarm ış. İkin­
«Fakat şunu da söyliyeyim. Orası, pek ci Mahmud, Ruslarla açılan 1244 - 45 seferin­
ayakaltı olduğundan mı, kaç göç tSrafuun de orduyu uğurladığı sıralar burada b ir kaç
noksanlığından mı, hanımlara meaınû. Maa- gece bile geçirmiş.
mafih onlara da yer vardı; Millet bahçesi... «Bakırköy tenezzühçüleri bu harab, tiirab
«Bir incesaz da burada. Bahçe, ortasında çiftlikten ileri, m e seli YsşilkÜye, meşilkiffe
bir yolla ikiye bölük: bir tarafı kadınların, bir kadar açılmazlar mıydı dersiniz, mümkün mü
tarafı erkeklerin. Aradaki yolda geç vakitlere var? Yol, yok denecek kadar bozuk.
kadar gelsin piyasa,.. «1877 deki Rusya m uharebesinde Mos-
•Üçüncü saz takımı da deniz kenarında, kotlunun Edirneye yürüdüğü sıralar Çatalca
Sakızağacında. Zamuma kalırsa şimdiki Mil- hattında dayanılmasına Yıldızca k arar verili­
tiyadi o «ünlerden kalmadır ve aşağı yukarı yor; Anadolu ordusundan çağırılmış olan Gaıi
4* yıllıktır. O gazino geceleri, MHıassa tneh- Ahmed M uhtar Paşa da kumandan tayin edi­
tablanla deniş keyfi çıkaranlarla dolardı. liyor.
■ıftukırk'V.'üne hafta arası K. Haşanın, «Paşa Hadımköyttnden tabur, top, « P -
Şevkinin, Maöakyanuı kumpanyaları da gelir,
httftyT ğM üfâyö öyte'ftörn
A.VSKI0P1OİSİ — 1097 BAKIRKÖY BAUKC1 KAHVEHANESİ

.:^ n ileri karakolları görünmüş Yalmz, guı ve Alman K alan Tiyatrosu, Hakkı Efen­
I jjfceri geri ç e k tirm iş ve R u s la r A y a s te fa n o » di idaresindeki oyunu, alelbusus deniz hama­
[ v»fi] o lm uşlar B a k ırk ö y s ır tla r ın d a n K ara- mı aefta, çimenzâr&oe eğlencesi de yazın bir
deoiı* k a d a r M r m ü d a fa a c e p h e si tutacağa. kaç defa ohU zevki ora Ura eelbe fiyeate (di.
paşam a y o lsu z lu k ta n a k la k a ra y ı s e çtiğ in i HutlA insan demlryol mevkilerinde bilet alır­
tettdi fizûanad» o kud u m . ken memurların mfitebakkimAne bir tavırla :
«Bakırköy de. Adalar gibi ezelden eusuz — Bocuk para olacak!., yolandaki emirlerinin
ve yangındır. Vakia her evinin kuyusu, emmo tesirini de unutuyor».
b u na tulumbası yok değil. (Yukarıda lam] 1D4S-1960 arasında Bakırköy. Trakyadan ve
geçen Ali Refik Paçanın kuyusu tam tamamı- Anadoluda» gelen kesif bir emele akımna uğ­
nı 28 kulaçmış). Gelgelelim rum t haziranın 16 ram ıştır ve köyiin boş arkzisi Üzerinde gece*
onda Yaprak aşısı nihayettcnip K ralertk fır­ knndııiar kurulm uştur; Anadoludan gelip Ba-
tınası geçer geçmez, yani yaz kuruluğu baş­ kırköyünde yerleşen amelenin ekseriyetini de
lar fra?!81**! kuyulardaki o kireçli suyun dam­ TaşkÖprülttler teşkil etmekledir, içlerinde be*
lanı» bul: ortalık Kerbelâ. k âr uşağı da çok oluğundan, bu amele akının-
Eski m utasarrıflardan ve ahtablardan. dan sonradır 1q Bakırköy Kazası hududu İçin­
mirmiran payeli bir Tevfik Paşa vardı. Gaayet de zabıta vak'alan ve bu arada cinayetler
sofulardandı. B ir sene Bakıricöytine yazlığa dikkati çekecek kadar çoğalmıştır. Bu cina.
gitmiş, dad bir. fery&d iki ağustos başında yellerin bir kısmı, bu ansiklopediye günlük
kaçmış. Yalgı silk erd i: — K uyular kurudu. gazetelerin vak'amn mahiyetine göre kullan­
İyi sucu ortalığa yetişmiyor. Abdest almak için dıkları isimlerle alınm ıştır, kİ daima gazeteci
boyuna eczahaneye dayanmağa, şişe şişe ÇitU kafası zabıta vak'aiannı isimlendirirken en
maden suyu sarfetmeğe mecbur kaldım! der­ uygun ismi, hemen tam ittifak ile bulur,
di.
«Bakırköyünün nazarlıklarından biri de BAKIRKÖY AKIL HASTAHANESİ —
şimendiferleri ve kondüktörleriydi. O ne kü­ (B .: Bimtrh&ne, TimarhJne).
çücük küçücük, bilişleri bile çocuk düdükle­ BAKIRKÖV BALIKÇI KAHVEHANESİ
ri andıran lokomotiflerdi. 0 ne daracık dara­ — Yeni adı ile «Yalı Çayh inesi»; aşağıdaki
cık, boyaları dökülmüş, mundarı çıkmış va­ saiırlar 1937 ■ 1B40 yılları arasında tesbıt edil­
gonlardı. miş notlardır: rKSjiin tek halikçı kahvehiae-
<Ya kondüktörleri, o palikaryaların surat­ sidir; sahilin birden teşkil eden Mr tepeciği
sızlığı, akalügt. Başlarında yağlı şapka; sırt­ üzerine kurulmuştur; dürt duvar üzerine ki­
larında harçlı, mavi renkli, lekeler içinde ce- remit »rtUlü çatıdan ibaret bir yapıdır, ■dnün­
ket. Kampana vurup tren kalkacağı esnada: de denlise çakılmış Kazılılar ürerinde bir sa­
— Fertik!.. diye bağırırlardı ki fertiği kırmak laşı vardır; onun da üstü kiremitli çatı ile ör­
tâbiri buradan kalmadır. tülmüş, ve yalnre dogu ve güney tarafları bi­
«Şu da bahsin sonu olsun- Küçükçeinte- rer camegin ile çevrilmiş olup batı tarafı
ceden itibaren Veliefendi Cayırına kadar bü­ açıktır. Kahvenin batı yanında balıkçı kayık­
tün dağlat, taşlar, o uçsuz bucaksız arâzi Ba- larının çektikleri kızaklar görünür, bunlar da
Tutçubaşı Ohannes Efendinin merâları. Bir bekâr uşağı batıkçı odalarıdır. Bu barakaların
kismmı ikinci Mâhmud, kaç mis}} fazlasını da önünde de tulumbalı bir kuyu vardır. Kahve­
otlu Abdülmecid bol keseden ihsan ediver- hanenin gedikli müşterileri odalarda oturan
--işler'...» balıkçılarla köyün amatör balıkçılarıdır. Ba­
Aşağıdaki satırlar Servetf^Fiinun sahibi san da Beıazyan Mektebinin dera kaçkını ta­
merhum Ahmed İhsan Tokg&zün mecmuasına lebeleri gelirler; kahvehanenin sahibi k m
yazdığı haftalık sohbetlerinden alınmıştır, yi­ boylu, 5150-30 bir Emenidir; anlattığına gSre
ne aynı devrin Bakırköyti hak-kındadtr: 1918 mütarekesinden sonraki l;gal yıllarında
cPâyL ccvetânı bir crnna gtlnü Makrikö- Bakırköy Franaıı askerleri tarafından tutul­
yline sevk eyledik. Makriköyünün. mevkifdeki muş, balıkçalann hayatı ila çok alâkadar olan
/fafaayondakî) gazinosunda nağmesâz olan Sa­ Frarısıslar hemen bütün günlerini bu kahvede
fa Çalgısı, detılz kenarının gazinosundaki çal- geçirirlermiş çoğu da işret ettiği için kahve­

/group/merakediyorum
BAKIBKÖY a. ATAKÖY —- 1898 — •w « ıw n .

hane U d a bir meyhaneye InkılAp etmiş» Per- natında herhangi bir kıymet ifade etmıym
tevniya] Lisesi talebelerinden 688 Orhan). eski Baruthane binalan ile etrafındaki h3!|
arazinin seçilmesi de, şehir im lıu n idrik ba.
1900 yılı m art ayında bu kahveh&ne zi­
kımındna banka adına ayrıca iyi bir nottur
yaret edildiğinde yirmi yıl kadar evvel, Bakır-
Aşağıdaki malûmatı bankanın neşrettiği p n *
kcylinde oturan Orhan adındaki mekteplinin
pektüslerden alıyoruz. Bu buy&k İmâr i|i {a
anlattıklarından bayii farklıca bulunmuştur.
öıl sö® ile takdim ed ilm iştir;
Evvelâ sahibi ve adı değinmiştir; yeni sahibi
cistanbulda eski B aruthane arazisi (he.
Bay Sâcid Akyürek örnekleri gittikçe azalan
rinde Türkiye Emlâk Kredi Bankan taı*/a.
bu giiıelim balıkçı kahvesine «Vali Çayhâneai»
dan inşasına geçilen Ataköy kuzeyde Londra
yibi harcıâlem bir ad koymuştur.
asfaltı, güneyde M armara denizi, doğuda Ba­
1991 senesi yazındaki bir ziyaretimizde kırköy ve batıda Yeşilköy ile hudutlandml-
kurutulmak üzere ısılm ış balık ağlarını da mı§ olup i milyon m ' lik b ir sahayı kaplamak­
göremedik; halbuki Bakırköyüne sahil yolu ile tadır.
giderken Kumkapuda b ir balıkçı semtinin «Türkiye Em lâk K redi Bankası, bu ggıd
muhteşem alâmeti farikası olan a jla r. ağ ta ve şirin aıâzı parçasının modern şehircilik
mir eden balıkçılar görmüştük. esas ve prensiplerine uygun im â r ve ibyaıuu
Kahvehanenin salaş kısmı batı tarafm a ön plânda m ütalâa etm iş, bu maksatla bir şe­
doğru biraz genişlemiş, kahve ocağı d a içer­ hircilik m üsabakası açmış, m illetler arası şöh­
den oraya alınmış bulunuyordu; doğu taralı­ reti haiz b ir İtalyan şehircilik profesörünün
na da kayıklar için yeni kızaklar konmuş- Bu­ l M illetlerarası b ir otoritenin burada isminin
na mukabil gerideki balıkçı odaları kalknr.ş.. zikredilmemesi v« kurulan mimari büro iz i-
Sezdiğimiz Bakırköyde balıkçılığın sönmekte, laruıın m eçhul bırakılm ası gayet garihtir) ne­
h atti sönmüş olmasıdır. U nutmamalıdır ki zaretinde T ürk m im ar ve mühendislerinde!
kastettiğimiz am aldr balıkçılık değildir. m iire iie p b ir m im ir t büro kurm uş re ta bü­
ro şehircilik m üsabakasının miisbet ve iyi fi­
BAKIRKÖY BARUTHANESİ ATAKÖY
kirlerinden de istifade suretiyle etttt ve pro­
SÂHtL ŞElIRt — İstanbulun son im âr faali-
jelerini ikm âl etm iş bulunm aktadır.
yeti içinde em büyük işlerden biri olup kuru­ «Türkiye Em lâk Kredi Bankası modern
cusu Türkiye Emlak - Kredi Bankasıdır; ve
ve sıhhi m esken ve inşa sahasındaki terakki­
aydın bir hakikattir M bu büyük Bankanın
leri gözönünde tu ta ra k hazırladığı ve bu bro-
adını İstanbul şehri a h irin in tarihine geçirt:
şUrde takdim ettiği Ataköy Sitesi plânlarında
çektir. Devrinde vazifesini görmüş, yıkılmaca
görüleceği veçhile bilhassa 4rat ve daire rüü'“
mahkûm, kitabelerinden başka Tiirk yapı sa­
kiyetinin verdiği im kânlardan faydalanarak

BtkırkByıte Balıktı KhIitcsI, İ m i

“lıTfpV/groups.google.co
IV SİK LO FED lSt — 18 99 — BAKJHKÖY B. ATAKÖY

konforu haiz ve en İleri şehircilik tekniği:» Ayni pro sp ek tlittk n (Ataköy Sitesi plânı­
cem etm iş 80.000 nüfuslu yeni ve şirin bir na um um i bir bakış» serlevhaL' yazıyı da ay­
Sihil şehrinin kurulm asını lem in edecektir. nen alıy o ru z:
«Ciddi ve em in ellerde yapılm akla olun • 23 sene evvel asrımızın en meşhur mi
bu gü*el ve sağlam inşaat, p lân lan huzuru­ marları toplanarak günün şeraitine uyan şe­
nuza takdim edilm eden, değerli alâkayı top- h ir kurm a prensiplerini tespit etmişlerdi.
İBmış ve hinlerce vatandaş hesap açtırm ak «O günden beri A vnıpa ve Amerika'da
İÇin bankamız servislerine m üracaat etm iş bu prensipler dairesinde yeni şehirler kurul­
bulunm aktadır. du vc neticede o şehirlerde oturan insanların
»Yurdumuzun sıhhî ve m odern mesken öm ürleri esnasında rahat bir hayat ilirehil-
ihtiyacını bundan evvel Koşuyolu, Levend ve dikleri, okuma, dinlenme, alışveriş etme ve
muhtelif şehirlerim izde kurduğu m ahalleler­ gidip gelm e ihtiyaçlarını en kolay bir şekilde
le tem in etmiş bulu n an bankamız. Ataköy Si­ temin ederek oturdukları şehri kendi evleri
tesinin inşaatı s&yesinde günden gibi sevdikleri müşahede edildi. İşte barJca-
güne gelişen tsla n b u b sosyal ve nıııiıı tahakkuk ettireceği 60.000
kültürel bilûmum tesisleri de nüfuslu Ataköy Şehri bu düşün­
ihtiva edecek yepyeni h ir sahil celere hizmet etmek g a y e s i He
şehrini kazandırmış olacaktır. ele alınmış ve plânlandınlnuştır.
«Ataköy sahil şehrinde ken­ <60.000 nüfusu ile müstak­
dinize göre b ir daire alabilmek bel Ataköy Sitesi, Yedikuleden
veyahutta bu site hesapları için Florya’ya doğru uzanan ulak şa­
birine sahip olabilmek üzere hit şehircilik­
tertiplenen husus! keşidelerdeki lerinin en bü­
41) daireden birine sahip olabil­ yüğü olacak-
mek üzere Türkiye Emiâk Kredi
Bankasının herhangi Itır Şube­
Münakale
sinde bir hesap açm anın tavsiye
ederiz.» bakımın-
dan şimalde
Devlet Yoln
ile İstanbul*
10 kilometre­
dir. 1958 ya­
lında işletme-

Alafaiiyıle A tipi apartm anlar


iReslul i Banka prospektUniindef»

m/group/merakediyorıim
BAKIRKÖY B. ATARÖV — 1900 — İSTANBUL

ye açılacak otan sahil turistik yohı İle fstan- oturtulmuş 1 lise, 2 orta okul, 1 san’al oku-
bulun ticaret merkezine bağlanacaktır. Sitc- umı havi bîr kilittir m erkc». Ayamama Dere­
un ticaret merkezin» bağlinucairtif. Site­ si k enarında vs 1( liman vaziyetinde sitenin
nin ayrıca elektrikli tren, otobüs ve b atti kanalizasyon merkezi, kömür depolan, lıaJ, ve
şehir hattı vıpvrteriyle Utanbulun her nok­ umumi garaj gibi tesisler yerleştirilmiştir.
tasına İrtibatı bulunacaktır. Tayyöre meydanı­ (Sabüde 50 hektarlık turistik bölge mes­
nın yakınlığı ve sahilde 50 hektarlık bir tu­ kûn sahadan Sirkcci Florya yolu ile aynim i;
ristik bölgeyi haiz alması siteye fevkalâde bir ve hııdudlandırılm ıjtır. 19 Tem m uı 1957 de
değer katacaktır. açılan p)âj tesislerinin gördüğü rağbete ba­
•Sahilden itibaren şimal hududuna doğ­ kılırsa ilerde bu turistik bölgede yapılacak
ru 20 metreyi bulan seviye farkları ve arazi­ btlyük oteller, kır kahveleri, kulüp, lûna park,
nin yer, yer tatlı sırtlardan te$ekkUI etmesi, bahçeler va rıhtım piyasa meydanı ile sitenin
her noktadan deniz m am arisından ve hava­ kazanacağı değer, gözler önüne serilebllir.
sından faydalanmak imkânını sağlamıştır. Bu­ Kurulmakta olan sitenin başlıca hususiyet­
rada zamanlınızın şehircilik anlayışına en uy­ lerinden biri de; yaya ve otomobil yollarının
gun şekilde U r plânı meydana getirm iştir. birbirinden tamamen aynim i} olması, trafik
Yulcanda bahsi geçen prensipler dairesinde yollarının meskûn m ahalleleri katetmemeleri
■yehir 9 mahalleye ayrılmıştır. 4000 İli 7000 ve bu sayede mahallelerin teneffüs oihatı va­
kişilik mahalleler topûğrafik iklim güneş ve zifesi görecek olan sırf yayalara mahsus yol
rüzgâr özelliklerine gör* yerleştirilmiş olup ve bahçelerin m ahallelerin ortasında y e r l i ­
bir çw}i vs i l i mektep etrafında tertiplen­ leşmiş olmasıdır».
miştir. Yine ayni prospektiisde «Ataköy 1 inci
«İstasyon binasının iki tarafında sitenin kısım hakkında fc&hat» başlığı altında şu ma­
ticari, tdarl, sosyal vb eğlence merkezi düşü­ lûm at verilm ektedir;
nülmüştür.
«Şimalde devlet yoltına ya-
kıo 15.000 llşılik bir salodyojıı
ve lUzumlu sjmr tesisteıi, bu­
nun cenubunda parklar içinde

(Ke^‘*wkr. X$$$fö://groups.google.cotr
*xstKLOPeDtsl — 1001 — BAKIRKÖY 6 . ATAKÖY

« İS h e k ta r sahayı kaplayan A taköy Site- 13 ve ft katlı vütaek binalar (imalde,


tinin birinci Hısım in şaatının h ud u dlan : şi­ d iğ erleri ccm ıM a yerleştirilm iş olmakla, am ­
malde dem ir fo lu h attı, doğuda Bakırkftyün fitea tr şeklim le teşekkül elm iş arâzbıjn her
Fişonkhine Caddesi ve M er'â Sokağı, cenub- noktasından d e n li m anzarasını tem in « le r şe­
d t Sirkeci-Florya Sahil Vohı ve Alakiiy Tu vklide çok ferah b ir kompoıialyon elde edil­
rislik Bölge, batıda site n in S inci num aralı m iştir».
a ıu arteridir.
A taköy Sahil Şehrinin birinci kıtım yapı­
«15 eylül V951 d e m erasim le tem eli a tı­
ların a tahsis edilm iş bulunan bu risalede y a­
lan 1 inci k ıs ın inşaatı 3. 4. 8 ve 13 k a tlı 50
pılm akta olan apartm an tipleri alfabe tıraşı
ta lk apartm andan ib â re t 553 lojm an ihtiva e t­
h arflerle isim lendirilm iş ve risaleye ta ffilitlı
mektedir. Bu ap artm an ların in şaa t m e tre k a ­
plftnlaTi ve artistik çizgilerle resim leri kon­
re saha yekûnu 143- 5B2 n r dlr. İB hektarın
m uştur. Risalenin sonuna da «satış ş a rtla n »
4,5 hektarı yol ve yeşil sah alara ayrılm ıştır.
başlığı altında, talip olanlara kat mülkiyetinin
Metre kare sahasına isabet eden İnşaat «is-
hangi şartla rla devredileceğini bildiren bir
tıetl r > 70 dir. M er'a Sakağının kenarında
y a jı konm uştur, istikbal içi» b ir tarih vesika­
mevcuâ spor sahası yeni m ahalleyi eski B akır­
sı kıym eti taşıyan o satırları da aUyoruî:
köy evlerinden m üoaslb şekilde teerld etm ek­
tedir. Bu sahanın yanı başında m ahallenin ilk Aufcfty'ıiç ifışB edilmekte olan apartman tUirfr-
okulu inşâ edilecektir. Çarşı tam m erkezî bir Icriffin iırçaaü müteakip satış ve (evlileri asutulski
e**a ve çnrîJâr dairesinde yapd scnktır:
mevkide 20 dükkân, 1 gazino. 1 sinem a, d ü ­
ğün evi konferans salonu ile m ahallenin İh ti­ 1 — A laktfydt in«t* ptlil/neKt* olao apartm an
d a ire le rin in sau ? vû tcvtiitıd c B ankam » şubelerinde
yacını karşılayacaktır. b ir k&çük c a rî ev hesabı açtırm ış bulanan mOjtort-
■ 11 dükkânda yardım cı ç aifi vaziyetin- J c rjm İv terc ih to k k ı tanınacak tır.
dedır H er apartım an an tre sin e otom obillerle
2 — Tercihe tuk kazanabilmek tttcN m ttram t
ulaşmak imkStm olduğu gibi otoparklar da d ü ­ sahipleri, işbu broşürde gStÜp beğendikleri dıiR
şünülmüştür. Upiiie talip «tdtfktaruıa rfair usuiü gerekince U r t*>

AttkBydc t! tipi N/ıarfnıanfar


(Resim : Bnntor prMprfctiisÜıııtanj

\/group/merakediyorum
BAJCIRKtir » ATAKÖY — 1902 — < s r« n n a .

k p mektubunu fubrierim iae tevdi cdeceklcr ve tanı­ A Ti için her ay 490,—


ta n a a l 4 bedeîi kar^tlı# alm ak Usere. asgarf B 1 900.-
B 2 > » » B50
A Tipi İc*n 45000.— C 1 ve 2 300 <—
B t > > 8 0 .0 0 0 .— e 3 270^—
B t > » 86,000.— D t * » » BM,—
C 1 ve İ » » 30.000,— D 2 * » 770^—
C » > » 27.000,— e 1 ve 2 » > > BOO^— 4 k a t)
D 1 » > «5.000.— s 3 » j 730,— 1 * )
D 2 > > 77-000.— 5 1. 2 ve 3 i 700,— 5 kal)
E l ve S » » 00.000.— p 1 » 700,—
E a > > ■».<KJ0r- P1 9 » tÖ O ,^
£ t, 2 ve 9 » » 70.000.— t* 3 » > * 700»—
r 1 > * 70J300,— G î » » » 300,—
F a > * 6BJJ0O — G 2 250.—
P 3 > » 70000.— H » » » 180,—
0 1 > » 30.000.—
lira ayrıca tahsil olunacaktır.
C 3 > I 28.000.—
H > » 18.000,^- 9 — H e r tip in ta lip le ri d aire adedinden lw lı
T ürk llroıııu açtıracakları kilçük car! ev hesabine olduğu takdird e tercih sırasına nazaran muayyen
yatıracaklardır. adedin üstünd eki ta lip le r yedek m uam elesine tâbi
tu tulacakterd ır. Yani b u n lar k u r'a nam zetleri sm -
3 — KUçÜk cari ev hesaplarına se n e rt % 2,5
Sına ithal ve k en d ilerin e d a ire tahsis cdilmig rJan.
nisbclifl.de fai* tahakkuk e ttirile c e ii gibi b a hesap*
l a r arasından fe ra g a t e d e n le r bulunduğu takdirde
U r umttîöl ikram iye plânım ızdan ve A taköy ev he­
yine sıra e Basına göre b u n ların yerine girebilecek­
sapları için te rtip edilen satış bedeli k adar kred ili
lerd ir.
apartman dairesi hususi ikram iye keşidesinden ete
faydalanacağa rrtır. 10 — Bu su re tle de d aire aJajm yan yedek talip
i — TevfliRtm miktarı ve bankada fada bekle­ le r A taköy inşaatının devam ı olarak yapılacak 2 in­
miş olması daha a* nisbette yapılmış ve daha az ci kısım apartm an d a ire le rin in satışında tercihan
beklemiş tevdiata pnî&raa sıra bakımmdan tercih sıraya g irebileceklerdir.
tuftkı sağlayacaktır. \ \ — A partm an d a ire le rin in satıça Yıazır b ir va»
5 — S u esaslar nıuarr Jtibare alınarak İlk zjyeto g r ia f ts l ve k a il bedrJterin taayyün etmesi
üdf M art 1938 sonunda olmak Iiıere ile *5^» bir ya­ üzerine h e r tip te m evcut d a ire adedini geçmemek
pılacak tisnlfiaH e UU plcrin n rav u riy etl tesh il edi­ Özere 7 in ci m addeye güre tasn ife uğrayan namert­
lecektir, Ancak, m üteakip ÜÇ aylık d evrlerde yapı­ ler arasında k u r'a çekilerek k en d ilerin e tahsis «di­
lan fazla tevdiat b ir evvelki devrede ik tisap edilen lecek d a ire le r tayin r e le sb jt olunacaktır.
aıra vaziyetine bcrhtûB İ b ir leair icra etm iyecekiir 12 — A sgari hesgp bak iyesinin dûnunda tevdi,
Ve her devre sonunda yapılan tah sisler m udiin an- a tta bulunan ta lip le r ancak te v d la n m asgerf hesap
xiuu olmadan hiç b ir şekilde dc£İ 5îtixilm eyecekiir. bakiyesine ib lâğ e ttik le ri 3 a y lık devred en itibaren
6 — Devre sonlarında yapılan tasniflerd e p a r* tasn ife ve sıra y a g ire rle r.
tun m iktartna ve bankada kah} m üddetine göre be- 13 — T asnif d e v re le ri so n unda sıraya girip de
sap etanıca& değerlendirm e em sali esas alınacak tır. b ilâh are pa ra sın ı frısmreı veya tam am en Bankadan
7 — işbu broşürüm üzün neşrinden evvei Ban* ç e ri alan ve s m y a g irip d e 8 i n d m addedeki ajfik
itamızda b irer ev hesabı açtırm ış ve b e je n d lk le ri tip ­ tev d ia t ta a b ü tle rin i y erin e ee tirm iy en hesap sahip­
leri Bankamıza bildirm em iş o Ut) ta lip le r sıra&jyto le r i hak larını kaybederler. H esaplarında bakiye
tercih edecekleri Uç tip i M art 1996 sonuna k a d a r m evcut o lan la r hafcfarri» k ay b ettik leri ta rih te yeni
Bankamıza verecekleri talepnam eler llacıine kaydet* hesap açtırm ış a ddo lunarak bu talim a t e ta a la n da*
« o k suretiyle İkinci m adde aftktm m ı y erin e £etire> bilin de m uam ele gorffrfer.
«eklerdir. 14 — H esap sa h ip le rin in hesaplarım d iğ er ta­
Bu su re tte M art 1958 sonunda hesap bakiyeleri lip le re d evretm eleri k a b u l rtrtim m y ııta tiır. B ir ^
talep olunan bakiyenin üzerinde bulunm ak s ın m u h telif Ş ub elerde e v hesabı açm ası halinde
kaydi ile, t a l i le r in değerlendirm e etnsatlerinin f u - puvan d u ru m a r a m lisnlt olanı fle tasn ife dahil edi­
laJı£ı daim a nazan Uibare alınm ak su retiy le b ir lir.
ayarlam a yapılacak v* taleplerde beyan e dilen tip* 15 — ln$aatın ikm alinde t n b i t edilen salı? be­
İpHn te n lin d e daha yUkaek değerlendirm e em salini d e llerinin f s tte olm asından veya faym im ge{ sona
elde etm iş bulanan m üfterilerim izin, daha «s em sa- erm esinden dolayı taanknya h iç b ir m es'uUyet t®lfec‘
le aahJp elanlar* terc ih odllm ck suretiyle s ı n v a â - etth e t m i n o j i gibi d a ire le rin h erhangi U r sebepîr
ytelled tesh il olunacaktır. tealim edilm em esinden dolayı da tale p sahiplerinin
fi — Tasniflerde «ıraya girm e ve b ir dair» edin­ bankadan b ir istekte bulunm aya h a k la n y o k tur
m e hakkını kazanmış bulunan beaap sahiplerinden İS — B ro & rd e y e r a la n p lân ve p e n p e k tiO ^ V '
apartm an dairelerinin İkmaUna t a t a r '* mtİyterUcrlntiae Ataköy B lok A p artm anları tofaaU

http://groups.google.
ANStftLOPEDtSt — 1903 — BAKIRKÖY B. ATAKÖY

hakkında sırf bir bilgi verm ek üzere tertip edilm iş sım inşaatına da îti kıtta bir zamanda başlan­
olduğun* ehemmiyetle işaret ederJı
ması zaruri görülmüş ve bu broşürümüzle
37 — Taiipîerio. küçük cart « henabına yatır
d ıklan paralar fa iti Uc birlikle satış ve feraft aıra* lakdim olunan plânlar htfurlaıunışttr.
jnnda p^Sin bedel olarak kabul ve m otaup edilirler. «Birinci kısım inşaatla birlikte yürütül­
İfl _ AUkÖytte in*3 ettirilm ekte o laû a|uırt- medi mukarrer bulunan Ataköy % in d kıtım
mm daireleri *£7 b iz ve 12 yılda ü çer aylık ta k a t­ p lin ve projelerinin İhzarında halkımıza en
lerle ödenmek iteere eatıU caktır. Faiz Üzerinden ta­
fazla rağbet gören ve müsait iştirftk İmkan­
hakkuk ettirilecek muamele vergisi znügleriye ait
oktaktor. larını haiz bulunan S *4 odalı yeni tiplerin
19 tertibi temin olunmuştur.
A partm an dairelerine talip olarak m üf­
terilerin ferağ 3m am d a B u ık a m ıla hazırlanacak ve «702 daireyi ihtiva edecek olan 2 İnci kı­
İrtifak b ık k m t esas olacak, taatıhttlnaoneyf kabul sım; I inci kısmın hemen yanında inşa edile­
etm eleri zaruridir.
cektir. Bu arada 1 in d kısımda evvelce 11
Bir neşir tarihi taşunıyan bu propektüs-
adet olarak inşası mutasavver E tipi blok ade­
den U r m üddet sonra 2 num aralı b îr prospek-
di 2 ye indirildiğinden yeni tiplerden bazıları
tüs fiitanlm ış, onun ön sözünde de Ataköy
bunların yerine yapılacaktır.
Sahil Şehrini» ikinci kısmı yapıları ta rif edil­
«Ataİtöy 1 inci kısım apartman daireleri
miştir; bir gün bu risalelerin hepsi ortalıktan
için hesap açtırm da kendilerine tahsis yapı­
kaybolup gideceği için bu kütükte o satır­ lamamış olan tevdiat sahiplerinin haklarının
ların tesbitim de İstanbul şehri tarihine hiz­ ziyaa uğramaması işbu broşürümüzün 7 inci
met bildik: maddesi ile temin edilmiş bulunmaktadır.
«Bankamız tarafından U tanbulda eski «Ataköy sahil şehrinde kendinize göre
Baruthane sem tinde tesisine girişilm iş bulu­ bir daire alabilmek veyahut açılacak Ataköy
nan 60 bin nüfuslu Ataköy Şahit Şehrinin in ­ ev hesaplan için tertiplenen hususi keşidede­
şaatı sür’atle ilerlem ektedir. ki 40 daireden birine sahip olabilmek üzere
«9 mahalleye ayrılm ış bulunan sitenin Türkiye Em lâk Kredi Bankasının her hangi
birinci kısım inşaatını teşkil eden muh­ bir şubesinde acele hesap açtınnız.
telif tipte 55 blok apartm anın plânlan, evvel­ Bu ikln d risalenin sonuna da satış şart­
ki borşüıümüzde sayın halkımıza takdim edil­ ların ı bildiren b ir yazı konmuştur. Birinci ri­
miş olup, bunlar umumi b ir rağbet ile k arşı­ saledeki şartnam enin aynidir, yalnız yeni tip
lanmış ve satış şarttan gereğince yapılan tas­ binaların fiyatlarında değişiklik vardır; bu­
nifler sonunda apartm anlardaki dairelerin raya onları bildiren, 2 inci ve 8 inci madde­
taliplerine tahsisi yapılmıştır. leri almakla iktifa ediyoruz:
«Ataköy, birinci kısım inşaatında b irer 2 — T e rc ih e hak kazanabilmek U »re müracaat
daire' almak üzere Bankamızda ev hesabı aç­ sahipleri, işbu b ro ^in ü t Rürüp beğendikleri daire
tipine talip olduktartha d u r usulli gereğince bİp ta­
tırdığı halde sıraya girememiş bulunan talip­ li# meLttıhımu gıihelerimize tevdi edecekler ve bun­
lilerin devamlı m üracaatları na­ ların satış bedeli fcoı-aılıgj oJmnk üzere, asgari,
zarı itibara alınarak Utanbulun İ tipi İçin 29500
mesken ihtiyacını büyük Ölçüde İB i &7.SO0
Uarştlıyacak »lan sahil şehrinin 4 ► 36.000
K 26000
bir an evvel tahakkukunu temin l 30.000
gayesiyle Bankamızca 2 inci kı­ M » 16.000

Ataköy y a p ıla n » * » o tel * Gazino ve etrafı


Iftfsifd : Banka protpttkıUstt»4e*>

rn/group/merakediyorum
BAKJJUCÖY BEZ FABRİKASI — 1904 — İSTANBUL

T urk lir* « m acü re co ld arı küçük cari ev he»* Fabrika 1925 de Sanâyl ve Maadin Ban­
biAA jtttra c jk la rd J r. kasına, 11)32 de Sanayi Ofisine ve 11 temmuz
8 — T a s n if le r d e a&fl o l a r a k s ır a y a jjl r m * ve 1933 tarihinde de Süm er Banka devrolun-
b ir d a i r e « f i n m e hafckjıu k*w rtı»ıi# b u l u n a n h e w p
muştur.
s a h ip le r i n e « u b e l e m n iı e * t a h s is i b i l d i r e n l a a h h t ll lü
m e k lu p la r if t y a p ı l " 1 «*>1»*»^ i s k l b e d e n a y ın b a m ­
Sümer Bank işe yeni bir ıslah programı
d a n i t i b a r c a a p a r t m a n d a i r l e r i n i n ik m a l in e k&4»r. ite başiarmştır; evvelâ eski binayı te r k ed e­
rek m odern tekniğin İcablanna uyarak teme-
1 t i p i iç in h e r a y 2flS.—
tB * > > * 275.— İfndcn yeni b ir fabrika bina») iftjjia ettirm iş vç»
müesseseyi son sistem m akinelerle teçhiz ed e­
rek 13 ağustos 1934 tarihinde işletm eye aç­
* * n '300.—
mıştır.
11 9 * * * 180.—
Açılma töreni başvekil tem et tnönünün bir
l ir a sjTK -a ta h s i l o J u n o c s lf tır
konuşması ile yapılmış, İnönü bu konuşm asın­
B ib E .: E m l â k K r e d i B a n i a s ı m İ s u n b u l d a t e n i '
da .şu izahatı verm iştir:
s i l « t e n l e r . İ s t a n b u l A n a ik ln p e d İM n U ı t e r l e a ı l z aka^
d e o ıik ş a h s i y e t in i y a k i n e n b i l d i k l e r i J u l d e , b u m ad*
«Bana verilen m alûm ata göre C um huri­
d e n in ynulm aSL i ç i n v a k i ş i f a h i m ü r a c a a t ı m ı z d a ta- yet bu fabrikayı ta k rib en 1600 iğ ile işlerken
E«p e ttiğ im iz r e s i m v e n D lia rı g ö n d p r o ı e n y î , k a y rd - tesellüm etti, tik ham lede bu m iktar 3600 iğe
s u k a l m ı ş tı r . B ü y ü k i m â r i f i a n c a k ik i M Jçilk p ro s - çıkarılm ış ve yeni dairele rle fabrika takriben
p efctilsd en te sb H e d il e b i lm iş t ir .
9000 iğlik b ir m üessese olm uştur.
RAKİRKVOV BEZ FABRİKASI — İs­ «Süm erbank'ın te sis etm ekte olduğu b ü ­
ta n b u lin en eski müesseselerinden birisidir, yük fab rik alar önüm üzdeki ilkbaharda 30.000
hâlen tescil edilmiş ad ı «Süm erbank B akırköy iğle işlem eye başlıyacak m em leketin e n bü­
Pamuklu Sanayii Müessesesi» olm akla b era­ yük dokum a m üesseseleri olacaktır. Onîara
ber halk ağzında «Bakırköy Bez Fabrikası* bakılırsa, Bakırköy fabrikası d ah a küçük bir
diye meşhurdur. müessese sayılabilir. B ununla beraberber,
1850 de husus! b ir teşebbüsle k u rulm uş B akırköy fabrikasının, hususiyetlerini ve h u ­
ve iş mevzuu el dokumacılığı İle el basm acı­ susî kıym etlerini nazarı dikkate vazetm ek be^
lığı olmuştur, o zamanlar da halk tarafından nim için hakikî bir zevktir. H ususî ve resmî
sâdece t&asmahânes- adı ile anılmıştır. bugün m evcut olan m üesseselerln en yeni
1-860 senesine kadar ad ım tesb it edem e­ m akinelere m âlik olanı h em en burasıdır.
diğimiz sahibi tarafından çalıştır ilm aya gay­ «F akat b u g ü n için, hepsinden daha kıy­
r e t edilen müessese bu ta rih d en sonra Hazi- metli olan görüş şudur: B u fabrika, küçük ve
nei Hassaya devredilmiştir. iptidaî b ir halden m ütem âdiyen ilerliyerek ve
1860 -186^7 y ıllan arasında Hazinei H as­ genifliyerefc kendi k endine büyük bir m ü­
sa em rinde açılan Basmahâne 1867 de H arbi­ essese olm uştur, F abrikaların tasavvuru h at­
ye Nezâreti Levâzımâtı Askeriye Dâiresine tâ kurulm ası yaşayabilir b ir halde işletilmesi­
devredilmiş ve 1921 senesine kadar 51 yıl n e nisbetle kolay sayılır. Asıl zor İş, kurulmuş
ordu ihtiyaçları için çalışmıştır. bir fabrikayı işletebilm ek kaabiliyeti ve di­
1Ö21 de Harbiye N ezâreti A skeri F ab ri­ rayetidir.
kalar Umum Müdürlüğü em rine geçmiş 1925 «Bakırköy fabrikası geçen on sene zar­
yılına kadar da bu umum m üdürlüğe bağlı fında bu im tihanı verm iş ve kıym etli müdiirü
kalmıştır; 1924 de kabul edilen üç senelik bir reyine güvenilir ve eline milletin sermayesi
ıslah programı gereğince m akinelerin düzen­ em ânet olunur bir dırâyet gösterm iştir. Yeni
lenmesine başlanmış ve bir kısım yeni maki­ kurulacak büyük müesseselerimizin işletme
neler tem in olunmuş, bu işler arasında faali­ zamanlarında bu im tihan devrini hep beraber
yetini tâtil eden fabrika 15 eyiûl 1924 de kıs­ dikkat ve merakla ta kip edeceğiz. Bay Fazlı,
men yenilenmiş olarak işletmeye açılmıştır. fabrikanın m uhtelif parçalarını bana anlatır­
1924 yılma kadar günlük 10 saat çalışma ken işçilerin yetiştirilm esinden, makineler
ile 203 kiiopamuk ipliği ve 1015 m etre bez bakımından dikkatim i celbeden noktaları
imalâtı yaparken, yani senede 370,000 metre saklamadım, işçilerin yetiştirilmesi yeni sınâi
bez dokunur iken yenilenmeden sonra senelik hayatınızda büyük bir vazifedir. H er işçi kul­
bez imalâtı 600.000 m etreye çıkmıştır. landığı makineden azamî istifade kabiliyetim

http://groups.google.
^V SIK LO PED İSÎ
— 1905 — BAKIRKÖY BEZ FABRİKASI

yalm* bilgisi ile değil, bir nevi ateşli hırs ha senesine kadar pam u k sarfiyatı ile im âlâlı şu
line gelen arrusu ile tem in etm eği düşünm e­ v a z iy e tte d ir:
lid ir miJteiin yeni İktisadî hayatım ssLibümet- D okunm uş b e t
lendirmek için ehem m iyet verdiği btı fabrka- Sene P a m u k to n <m e tro »
lar ancak bilenlerin, çalışanların ve öğretmek
isleyelerin ve öğrenm ek kabiliyetinde olan­ 300 U8Û.0Û0
*P34 7 öo 2.500.00(1
ların bulunduğu y e rle r olacaktır. 1035 noo 4715 000
«Bilgisi, çalışması, hevesi az olanların 1936 1200 5.838 000
sığınmaları için m illet fabrika yapm ıyor ve 1937 1400 6-317000
1938 1400 6*44.000
yapmiyacakür. F ab rik aların kapısından ilk
1939 1600 8.134,000
günîi giren m em ur veya işçi herkesin bu esası 1B4Û 2000 7.213.000
evvelâ yüreğinin içine yerleştirm esi lâzımdır. 1941 1500 $765.000
Onun için yeni biiytik fab rik alar ilk k urulduk­ 1942 1700 e^rıooo
ları andan itibaren sanatında ve masrafında Günden güne artan yurd İhtiyaçlahm
dikkatten yüreği titrey en s an atk ârların yetiş­ karşılamak maksadı ite fabrika 1949 y ılınd a
mesi için g ay ret sa rf etmelidir. yeniden genişletilmiş ve J&50 yılmda 29904
iğ ve 455 dokuma tezgâhı ile girmiştir.
«Burada gördüğüm i yi şeylerden biri fab­
1960 yılındaki durum u ile senede 4.400
rikada bayanların geniş bir çalışma zemini
ton pam uk sarfederek 650 to n çeşidli cins ip­
buknasıdır. Ötederiberi kan aatim odur k‘tf b a­
liği piyasaya arzetm ek iteere 3600 ton iplik
yanlarımız dokum a islerinde ince zevkleri ve
ve 15 milyon m etre ham bez dokumakta ve
el m aharetleriyle bizim dokum alarım ıza dun*
bu çeşirili tiplerdeki bezler terbiye edilerek
yada hususi b ir k ıym et tem in edeceklerdir.
piyasaya arzetm ektedir.
Bâzı tabii m ahsullerim izin k en d in e m ahsus
F ab rikan ın bağlı olduğu um um m üdür­
bir nefaseti olm ası gibi, eski el işlerimiain
lü k A nkarada, müessese m üdürlüğü Bakırkö-
mâzide tan m m ş hususi çeşitleri gibi y eni do*
yünd e fabrikadadır. M üdürün biri idâri biri de
kuma fabrikalarım ızın da h e r ta ra fta sevile­
tek n ik olm ak üzere iki muavini vardır,
cek ve aram löcak incelikleri olm alıdır.
İd â ri m ü d ü r muavinliğine bağlı altı mü­
Ba&ırköy fabrikası C u m h u riy ette İfiOÖ d ü rlü k vardır-, muhasebe, tic â r e t personel.,
iğden 9000 i geçen iğe vardı. Bu te rak k i nis- gıda dağıtım , iç hizm etler, hastahâne ve kreş,
bet sanat hayatım ıza ö rn ek ler olursa, Türkiye Teknik m üdür m uavine bağlanmış teşki­
az zamanda sanayi sahasında yü k sek neticeier lâ t da şudur:
alacak dem ektir. B u tafsilâtı sîzlere ve efkârı 1 — Esas İşletm e Ş efliğ i:
umum iyeye zevkle veriyorum». aj İplik şûbesi
İnönünün y ukarıdaki sözlerini fabrika ta ­ b) Dokuma şûbesi
rafından 1943 sen esin d e neşred ilm iş b roşür­ c) Terbiye şûbesi
den aldık; ayni eserde, başvakilin nutkunda/ı 2 — Y ardım cı İşletm eler Ş efliği:
sonra şy m alûm at verilmiştir: a) Mekanik atölye
^Bakırköy fabrikası, (II. 7. 1933) ta rih in ­ b) Makine bakım
de, Süm erbank'a 320.000 kü su r lira kıym etiy­ c) E lek trik bakun
le devredilm iştir, H âlen (11 Tem m uz 1943) d) Teknolojik buhar santralı
9838 iğ ve 320 dokuma tezgâhı b ulunan fabri­ 3 — P lân Bürosu:
ka 1.507,000 liray a mal olm uştur. F abrika se­ a) E tü d ve kontrol şefliği
nede S milyon m etre bez dokuma kaabiliyeti- b) Pi&nîama
lîe mâliktir. c) Eğitim işleri
«Bakırköy fabrikasında 700 kadın ve S00 d) Teknik muamelâtı» muhâberai
erkek İşçi çalışmaktadır. Şimdiki im âlât prog­ e) H esab işleri
ram ı île senede 80.000 liralık boya kullan­ 4 — İnşaat Bakım Şefliği.
maktadır. M uharrik kuvvetini şehir cereya­ 5 — L aböratuvarlar Şefliği.
nından aldığı için köm ür sarfiyatı senede 2000 Fabrikayı 1960 yılının nisan ayında İs­
tondur. tanbul Ansiklopedisi 'adına ziyaretimizde tes-
«Fabrikanın L1 temmuz 1Ö33 den 1542 bit ettiğimi* n otlar şunlardır r

m/group/merakediyorum
BAfUAKÖY CİNAYETİ — 1906 — İSTANBUL

P am u k: Senelik ihtiyaç 4400 tM olup dldfinnüf, faka* kaili üzerine alan Kâmilenln
Ege. Antalya ve Seyhan bölgelerinden sağla- em tir yaşındaki oğlu Cemal {ocuk, cinayetin
tur. ilk tahkikatım yaşından, başından nmuİAtya*
Komün Senelik 8000 ton. köm ür tevzi cak sekUdc karıştırm ıştır; Bu ilk okul tale­
müessesinden alınır besi bıçak atm a talim iyle oynar, bundan vaz­
E n e rji: 8.600.000 kw. kuvvet ve 000.000 geçmesini söyliyenlere d e : «Büyüyünce bı­
k\v ışık İçin, cem'atl 10 .000.000 kw. Şehir çakçı olacağım!* d er İmiş, fa k a t ayni mahal­
santralından vc diğer hidro elektrik santral­ de oturan mahmud isminde b îr çocuk şahid,
lerden temin edilm ektedir kaatil olarak Kfimİleyi itham etmiş, bir kaç
K ad ro : 2-400 işçi ve 174 m em ur ve te k ­ gün sonra tahkikat tamik edilince ve Cemal de
nik eleman, cem’on 2574 kişidir. İşçilere İlk tahrifatından dönünce kaatilin Kâmile ol­
yılda ortalama 7.000.000 T ürk lirası iç karçüı- duğu anlaşılmış ve kaduı m ahkûm olmuştur.
gı ve fî.aoo.ooo T ürk llrau da munzam ticret Cinayetin sebebi, kocasını m em leketinde bı­
olıflak üzere cera’an 12.800.000 Türk lirası rakarak çocukları ile beraber İstanbul? ka­
ödenmektedir. çan Kâmilcnirı evde bazı uygunsuz hareket­
çalışm a rejimi: Esas ve yardım cı işletme lerinin görülmesi ve Salih Yavuz tarafından
şübeleTlnde umumi olarak 7,5 saatlik ve 3 bu hususta zabıtaya şikâyet edilmesi yüzün­
ekiple güftde 22,5 saat çalışmaktadır. den beslenen m üthiş b ir kindir.
Sosyal iş le r; İçe gelen her işçiye günde B ibi.: Cüütta gazeteleri
2.000 kalorilik çeşidi* bir öğün yemek verilir.
BAKtRKÖY ÇARŞI CAMİİ — Bakırkü-
Her isçiye senede 2 kal bedelsiz iş elbi­
yünüu iki cam iinden biri ve bu köyde yapıl*
sesi verilir.
mtş İlk eftmidir; 1010 senesinde (Milâdi 1601 -
Kıdemli işçilere, kıdemine gare ikramiye
1602) Şftban Ağa adında b ir hayır sahibinin
verilir.
eseridir. Zaman İle h arab olmuş, bugünkü
İşinde yeM bir buluş yapan, Liyâkat gös­
kârgîr c im i bu eski m abedin yerine H icri 2292
teren işçilere ikramiye verilir.
(Milâdi 3B75) de Sultan Abdiittziz tarafından
işçilere evlenme ve doğum yardım ya­
inşa ettirilm iştir. Fevkani olan camün altında
pılır.
ve Hüsreviye Sokağı üzerinde bulunan bir çeş*
İşçilerin küçük çocuklarına, iş saatlerin­
menin üstünde tâlik hat İle beş beyittik k>tV
de kreşde bakılır.
b e vardır; k i aslında bu kitâbe hem câmiin
Spor h arek etleri: «Sümer Spor Gençlik
kalübiı> ad) altında tutbol. denil, boks ve gü­ bem çeşm enindin
reş kollarım ihtiva eden bir kulüp mevcud Bin om âlin d e eyleyib himmet $ibao A |ı o trim o
olup her kolda bölge çapında m uvaffakiyetler Bu n m tld f N û nmifiH I tt cimi İt (fflW
kazanmaktadır IHürdri d r k r | k ( ik n v d ı f a ra (UlftblbliMİti)
Hastafctae: Hariciye, dâhiliye, röntgen, Karini İnhidam olmuştu r to i (im i tt (eşme
diş. nisâîye ve eczabâne bölümlerini ih tira mhamdlllih kıtmdı 'ihâned* Itedld
•den 25 yataklı bir hastalıine vardır; tşci Si­ Bh M f iartfıi (»Ilıin Su r bu MM cim i 0
gortaları teşkilâtı adına işcilcrioin ve memur­
■in iy S devleti a m in in pâ}'M tf «Jw «
larının muayene ve tedavisi işlenni yapmak­ Olundukta cikavd» bitylo ikfl cltnl İl {6fme
tadır.
D | U lâ ıilıi la m ın la ib âd u U lh a kl] labtfr
GfMr] UbUii ilftkf AjTlldn
Tapıldı defai sâm|y«lr vâtf r ia t <3 fcşffle
»ece 1292.
BAKIKÖY CİNAYETİ — 1M9 Nisa­
nı başında işlenmiş bir cinayettir. Aslen Di- Camiin müstakil kitâbesi yoktur.
yarbakııiı olup dört çocuğu üe BakırkÖytlndo Camiin avlusunda, mabedin kopuşu kar*
Aamalısalktm Sokağında bir evin bodrum kâ* şısında, üç musluklu yekpare b ir taş tekne ve
tında oturan ve Bakırköy Hamamında çalışan he r musluğun üstünde de birer kitâbe vardır;
SO yaşlarında kâmil İsminde bir kadın, bu m etinleri ş u d u r:
evin ayni katında oturan Salih Yavuz adında­ Sağdaki musluğun üstünde: «SfihibttUıay-
ki kiracıyı, sabahın ab ca karanlığında ayak- rat Mehmed ağa ve Muştala Aga btrâderan fl
yoluna giderken arkasından bıçakla vurarak Ramazan sene 1099 (Milâdi 1*89}

http://groups.google.com/
— 1907 — BAKIRKÖY CAKSI CAMİİ

Ortadaki musluğun iistü n ie : «Yaplıklm israfından girgir olarak İhya e dilm lf ve ha)"'
ju musluğu Şaban Aga Jdeler kim rahm et W» rs BakırkOy ucnginlcrnden Yango Malinûpu-
H a i ons fi gurrei ramazan 1099 (M illdl 1683). lös Çorapçı da 200 altun yardımda bulunmug-
Soldaki musluğun üstünde: , Ceddim Şa- lur.
ben A jsıua cam ilstrifc verdiği suyun yak! Sokak (İterindeki çekmenin ve clrrvl av­
akçesidir, ihraç idüb cümle kariyelitıln jıcza- lusundaki m uslukların Üzerindeki kitSbeler
rçti ile bu m ualuju tccdld Idiib vakfetraifiz- kargısında rura kırnaklarının (ok h a ü lı ol
dir, âllardan İtimse mâni olmıya». dugu meydandadır.
Musluk kltâbeleri aydını olarak gösteri­
£ğ er KocamusUfapatalı b ir Derviş Ah-
yor W cSmiin Şaban Ağa vaMı olan suyu ça.
med Efendinin bu «aml ile bir « tik a ıı v a ra ,
lımrnş. Şaban Ağanın o ğu llan veya torunları
b in işi olmayıp eam ijjerKe minber koyduğu­
DİU Mahmed ağa ile M ustafa Ağa cedletjnin
nu söyliyeMlIrlz.
çalınmıg id vakfını bililin Bakırköy M üslü­
H icri 1099 (Milâdi 1083) den evvel ttbnüf
manlarının jelm deti ile meydana çıkarm ışlar,
Şaban Ağanın 1660 d» cam llkebir olarak ih­
harab olan musluğu da ÜÇ m usluk olarak yc-
ya etm esi ise h e r halde garib. fih is hatadır.
mlemijker. üçüncü k ıtihey e de b u suya art'.k
kimsenin el atm am asını kaybettirm işlerdir. Caralişerif, 1934 Belediye Şehir Rehbe­
O f totâbeye d e kaydedilmiş olan 1009 rine güre Hilsreviye Sokağı M erindedir, so­
yılının, bayır sahibi Şaban A ğanın ve­ kaktan evvelâ taş döşeII Bir avlpya girilir. Av­
fat tarihi olmayıp evlâdından M ahsıed ve lunun ortasında b ir şadırvan ve yanında bir
Mustafa Ağalar tarafından çalınm ış vakıf su­ kuyu vardır, sokaktan girildiğine göre cim i
yun camiişerife iadesi ta rih i olduğu daha ya­ sağda, yukarıda bahsettiğimiz m usluklar da
kın görünür. solda kalır, tam karşıda da U r kabvehâne ile
8« Ansüüûpedjnjn jw ,\ ailesinden Neok üstünde vakıf odaları vardır. Kahvehanenin
Iis Sarrls'in rum kaynaklarına dayanarak ver­ ta p u su üzerinde de «İstanbul mahalle bekçi­
ir digi malûınsta gü­ leri yardımlaşma cemiyeti» diye bir levha
re, Rakırtrily Çalfli asılmıştır,
Camii Hicri 1061 - Kahvebâne bekçiler yatdımlasma cemi­
10fi5 arasında (Mi­ yeti tarafından da işletilmiş oba. adı üstün­
lâdî 1650 - 1855) de, sohbet, lâklaJu ve belki de oyun yeridir,
inşa edilmiştir, bâ- kahvehane ve emsali müesseseler, her ne su­
nlsi de Kocamus- retle o lun a Olsun bir mabedin harimine so*
tafapasa’h Derviş kularoas. Nitekim 19OT yılı martının otuzun­
AhnU'd Efendidir. cu gtloü İstanbul Ansiklopedisi adına bu câ-
Evvelâ abşab bir rali îiyaretimliile cim i avlusundaki kahveha­
mabeddir, 1878 de neye dolmuş bir kalabalık fstatıbul Radyosu-
yanmış ve 1880 de nıuı yayınladığı bir fudbol maçını dinliyordu;
kasaba Şaban Agi canv.işeıifden ayrılırken de ayni Radyo, aşk

S ılu r k f ir Q t f |i CkmU
(R asİlD; BcbccO

'group/merakediyorum
İSTANBUZ,
EAKIRKÖVDE EJtMKNİLEIî — 1008 —

ve alâka üzerine şnrkı söylüyordu. Dünyanın Umum Müdürlüğünce Evkafı masbutaya alın­
biç bir yerinde bir ma bert avlusu adan çengÜ mış ve elhak yerinde bir iş yapılmıştır.
çegâne, «pas, şut ve gol* avaaeleri yükselme- fevkani olan Bakırköy Çarşı CamiSMn
mîşfır. Kahvehanenin Üzerindeki vakıf oda­ altında, büyük bir sarnıç vardır; Hüsreviye
larda da son zamanlara kadar bekâr uşakları Sokağı üzerinde de ikisi çeşmenin sağında,,
otururmuş, hayli uğranarak tahliye ettiril­ ikisi solunda dört dükkânı bulunup dükkân­
miş. İstanbul mahalle bekçileri diyar garibi lardan İkisi nalbur, biri oduncu ■ kömürcü bi­
vatandaşlarımızın du ınabetfe hürmeten ken­ ri do bir mobilyacı tarafından işgal edilmiş
dilerine başka bir yer aramaları gerekir. Câ- bulunuyordu.
mi srlıuuna yaraşan kalıvchâne değil, bir B i b i . ; R E K v e M e h m e d K o ç u . O e s i n o tu .
dershâne, bir kütüphane olsa gerektir.
BAK1RKİİYDE EK M ESİLER . — Bakır-
Camiin pabucJuâuuun sağında müezzin
köydeki Erm enilerin tarihi Istanbulun diğer
efendilerin istirahat ettikleri bir ada vardır.
sem tlerine nisbeten yenidir. E rm elilerin bu­
Minare tapusu müezzin odasının hemen ya-
raya yerleşmeleri, o civarda bulunan Azatlı
mndadır.
köyünde, tarihçi Avedis Berberyan’a göre
Pabuçluk avlıı ■ taşlıktan camlı b ir böl­
17fl3 yılında, Baruthanenin tesisiyle başlan­
me İle ayrılmıştır. Pabuçluktan fevkani olan ması çok muhtemeldir.
camie geniş bir taş merdivenle çjkılır, m er­
divenin üst sahanlığının sağırda ve solundu Filhakika Erm enilerin burada azamî bir»
üçer basamaklı taş merdivenler vardır ki sağ* buçuk asırlık b ir mfcsisi olduğu bazı eski men­
daki merdivenden müftülük odasına girilir; falardan anlaşlıyor. Meselâ m eşhur tarihçi
aıtlitü odası, temin katındaki müezzin odası­ ve edip Erem ya Çelebi Kömürciiyan, 17 inci
nın üstüne rastlamaktadır. Soldaki merdiven­ asrın ikinci yarısında, Erm eni dilinde ve man­
den küçük bîr sofaya, oradan da yukarıda adı zum olarak kalem e aldığ* çok kıymetli «İs­
geçen bekâr odalarına doğru uzanan bir kori­ tanbul tarihi» adlı eserinde. Bakırköyden
dora geçilir.* bahsederken, sam anında Erm enilerle meskûn
Sahanlıktan b ir kapıya son cem aat yeri­ olan sem tleri zikrettiği halde, orada Ermeni-
ne. oradan da camie girilir. Cam) m üstatü le rin yaşadığı hakkında hiç b ir şey söylemi­
plânlı, düz tavanlıdır. D uvarları levhalarla yor. Keza İ d inci asrın sonlarında İstanbul
tezyin edilmiş olup m ihrab duvarında so) kö­ hakkında kıym etli ta rih î m alûm at veren Mıhi-
şede Ye&ârizâdenin 1250 tarihti «Hiivesse- tarist rahiplerinden m eşhur tarihçi Lufcas İn*
nriiil-atim» levhası Ayasofyadaki muazzam cictyan, B akırköyün lâfını bile etm iyor. Mu­
yazmin bir minyatürü olup fevkalâda lâtif* m aileyhin VenetiikLe neşrettiği «Yeğnak Pü-
tir. Sol duvarda H attat Sami Efendinin de yi­ *antyan» isim li derginin 1618 yılına ait bir
ne talik hat ile 1312 tarihli «Dahilck yâ Rc- sayısında, Tstanbulun sem tlerinde yaşayan Er-
suhıUah» levhası, sağ duvarda ayni hattatın m enilerln m iktarım hâne hesabı ile verdiği
tek hat ile diğer bir levhası, bir çerçeve için­ halde, Bakırköy Erm eni nüfusunu zikretmeğe
de toplanmış müzehfteb m lrkaat ve bir hılye lüzum görmüyor. B undan anlaşılıyor ki mez­
levhası dikkatle muhafaza edilmesi gereken k û r tarih te oradaki Erm enllerin sayısı pek
san’at eserleridir. cilz'l b ir m iktarda imiş.
Son cemaat mahallinin sol tarafında bir Erm enilerin Bakırköye asıl yerleşm eleri
ahşab merdivenle yukarıdaki asma mahfele 183S sıralarında oradaki Baruthanenin tesi­
çıkılır, bu ahşap merdivenden alt ta u n la rın - siyle başlar. Şim endifer battım n inşasından
da bir kapıı ile dar vo uzun bir odacık — malı- sonra, diğer un surlar gibi, Erm enilerin de
fele bağlamrt bu odacık merdivenli bir kapu sayısı artm ağa başlam ıştır. Ezcümle 1680 ta­
île de bekâr odalarına giden koridora m er­ lihlerinde Erm enilerin mevcudu tahminen
buttur. 100 hâne kadardı. Bu artış 1920 sıralarına
Camiişorif, yirmibeş senelik müezzini kadar devam erimiştir. Bundan sonra Ermeni-
Mustafa Efendinin himmeti eseri gaayet te­ lerîn harice hicretiyle ve bilhassa son zaman­
miz buluuuyordu. Evkafı mütevellisinin ihma­ larda umumiyetle zengin ailelerin Beyoğlu
li yüzünden vaki şikâyetler üzerine Vakıflar taraflarına göçmeleriyle Bakırköy Ermeni

http://groups
b a k ir k ö v

google.com/group/merake'âîyoru'ffi"
— IBM — BAHRKÖYÜE ERMESİLEH
nufunı Ur hayli Kaimidir En ton koyulara vormigttr. 1 &B2 ı!e ahşap crian *sWslnljı yn-î-
göre I » DlifcUrr W affeyc yakındır.
ne tıuçünkO k&gir biri yUkseLlllmitür ve o ta­
Klibeler — Baklfkûyde Ermeniler İlk rihten İtibaren Padyaaliınn sûlileslna tıur-
(ela 1B.12 Urihlnd» bir kliliteyo sahip olmuş­ ı&elön, okul «Dadyan» teemlyc olunmuştur
lardır. 0 m msn anlaşıldığım güre Bakırköy- 2. NenjııbtıhyRct il)s nkulg. — &u mek­
de ikam*! etmekte olan Axath’dak| Barutha­ tep Kspriel Ncfştbtıhyan taraflıdan «çılîny-
nenin BrmonL iıçltort Eu-utcübaçı Ohanncı: tır v« 1388-18B0 şualarında fıallyetU- bulun-
Be? Dadyaa's (17BB- 190ît) müracaat ederek, rmi|tur,
Setıülerl için bir ibâdelMnq temid etmesini S. Nlkogogyon İtkoJmlu — Aram lYtko-
rlcü etoıi{l*rîİtr O dt Sultan Mahmuddan bu jgOSiyan israfından SÇllaa bü mektep KKtf-lOOT
huiurtfl müsaade almıştır, tşle meıkûr tarih nıralnnnda Aua bir mQddci tedrisatla bulun-
[pt Rarplar ahşap bir rnanâKÜfİATim Errrı tali­ muçtur.
lere hediye etmişlerdir Onlar da bu Kiliseyi
Şurp Snrkis tesmiye etmelerdir. 4. Beıeıyan lisesi. — önce İlk tedrisat­
ta bulunan bu rnektap Bcuzyan tara­
Bundan birkaç yıl sonra, gdrUnüyar U
fından 1008 de lesls olunrruistiir. Tcdrken
bir kısım Ermeni amele aileleri mufrttmfilen
Uorliyerek Usey« kadar yükselmiştir İkinci
ko la y lı* »Uun diye Azatlı Köyüne naklolun-
Cihan Harlbfnln baştanım kadar Itee ölerek
nıiı^inrriır fci IBS5 de Oh&incs Bey Dadyiın
faaliyette bulunduktan soma tekrar ilk tedri­
orada Surp AstvadziâaİD namıyla müteveffa sat derecesine inerek Beyogluna taşınnu$Ur.
pederi Arak®l Amira Dadyan‘ınll753 - 1812)
(ratfrasj için y e n i bir Milse ia$e ettinnîf^r. 5, fsvlj^e-Ermiînî illtokalu, — Miitsrat»
M«kHr kilise 183-7 Nisan 25 de takdis olun­ yılaarındft bir kaç aens çalışmış olan bu mek­
muştur. tep Gür» Kevorkyan yahut Kevork Daroyan
B skırkaydeki asıl S u rp A stva& adzla K İ' isaıinde bîr üst tarafından anılmıştır.
lisesinin <Bu maddeye bak), fltşBSl İse m alûm Bergen BaJurS5y<İe VJlnu Dadyan îüccku-
olduğu dereJ 1044 yılının N isan ayında ta ­ lu faaliyettedir.
mamlanmıştır. Y eni bir Kilisenin ih tiyacı şu üfuhtcUi eeıniyet ranllyctlcrf — Eski ve
suretle izah edilebilir. 1635 sıra la rınd a Bakır- yeni Bakırköy Ermeni cemaatı [aitliyetlerin-
köyde yeni b ir b a ru th â n o in şa olunm uştu. den bazıları Şanlardır; U in d Meşrutiyetten
Surp Serkis KilisealniD b in ası ah şap ve m u h ­ sonra Tojnak, Hınçak ve sair komttder Ba-
temelen ufak va îtö b n e idi. B u nlardan başka kırktyde de kulüpler açmi|laıdır. Mütareke
Zeytin B a m ım d a bu »ıralarda b i r d e m ir lab- yi İlanda İse Kıulbaç tufikilSU da mevcut ol­
fUtau tesis o lu n m u şta. (A. B erboryun'ft £öre muştur. Son zamanlarda V&dlkuîe Eftneni
25 sstim I M S d« in ş a n tanıaDiIannuçtır) Hastahâîıcsine yardım kolu dil te^^ckol etmiş­
Ohannesl Bey DadyantUn maada kilise tir. Tahminen 1915 yılından bOTİ fakirlera
avlusunda gGmfllü diğer Kayda değer sfcnâlar y a rd u n kolu de faaliyettedir.
şunlardır Bfljuriıöydf dflğmuj yahni yaşamı; ban
I O ğullan, Barutcubftşi A rakel - Sisalt Bey ErmenJİer — Ermeni Kilisesinin «luaunda
| Dadyan (1320-145*!; N ersea-Hösrov Bey Dad luedfun Dadyan efradından; Meıarllkla gfî-
/a n ı!825-îa72); K lrk o r- M ihran Bey Datfyan mlilii olanların heman hemen lıepslDden Ke
(1412 -1042); N erses - Hosrov Beyin ogîu, Ar. miklep açmjf olanlardan maada kaydadc|ei
Ç »k-N ertej Bey B adyan (ölüm ü 16&4h Elyas puhulardan tesblt edebildiklerimiz; şunlardır:
% a » ) Çayyan 11840- 1&QÎ>; OımDt Bay tstanbul patrifi Başpiskopos Horen Aşîfe-
Bıbayan, v,f. yan (1842 - 1BB3); Oamanll Devlrtl yükselt
M cktcpkr — 1 ArdzrunyiU] Dadyan İlk memurlarından Mıhrltıt BoyBabayan: Osman­
okulu Hayırhah oldufcu kadar aynı »m anda lI Mfibusan Meclisi âzalam dan Sıvüa mcbu.ni
münevver bir kimse olan Ohannes Bey Dad- &ücran Barsamyan; Matbam t« takvim n£şlri
Vsn, kiliseyi yaptırırken yanına bir de mek­ Kevorh Zaıtaryan (ötümlU: 1&A3) va evlMları
tep Loşa ettirmeği unulmanuçtir vo atalarının tarihçi Vüiıan Zartaryan (1071-1944) ve Bi-
h'rtırasım iısfeton ona «Ardmuıyanı İsmtnl man ^artaryan (doğuşu 1860); Şair Yfflvaft

)/merakediyor(jm
BAKIRKÖY'DE BL’ULAR ıg ıo — IS T A H fcn.

Kolanctyan (dokumu: 1850]; Poktortar: Sarfcis köyden baM i'den m add esi için d e kalem im i?»
Ifahabetyan. Çilyan. Ohannes /Vgtkyan, Peşti- e m â n e t edilen y o rd e b a h setm iştik Rak»rk5-
maltiyao. v^.; Genç yajU Ölen meşhur mu­ yDnde r a m la r ın y e n id e n İsk â n ı 1780 d e n «on.
ganni Mike Kerestcclyan, hayır ve comaa* fi­ ra baflad». Y an yada T epedeletıH A li P aşa dev.
leriyle tanınmış Apraham Apciyan. dans ho­ rindo Karbcniıjten v* Agrabadan eşkiyi m i­
cası Prof. Nişanyan, v,s. mlinden kaçan 10 12 rum ailesi, devlete ^
yan ctmtj ola» Alı Paşanın tedibi ile meşguj
M ezarlık — B rtırk ö y E rm en i M ezarlığı
elan padişaha sigmdLİar; İstanbul* getirilerek
istasyonun fırka tarafında ve Rum K a b rista ­
Bakırköyündeki Ayios Pandctemıon Biranı
nının yanındadır- Ista n b u lu n en yeni, ? n u fak
manastırının harabesi etrafındaki verimli top­
ve aynı zam anda e n b akım lı v e e n m a m u /
E rm en i a t « a rlık la r u ı d a n b iridir. M esahası
raklarda y e tild ile r; hÜkûmctden bu aranyl
tahm in en 2.000 m - k a d a rd ır. H angi ta r ih te n
alarak ziraalle meşgul oldular Bu muhacir­
lerin öğrenebildiğimiz, isimleri şunlardır:
itib a re n kullanıldğı k a t i o larak belli d e ğ ild ir.
Epirden Sarandi Yiancoğlu İle: amtazâtJel^ri
Afaaraafîh b ir s s ra y a k u ı m azisi olm ası m u h ­
tem eldir. M ezarlığın to p ra ğ ın ı K ilisen in p a ­
Kosti. Zaharia ve Petro; Topal Ulaş yahnd
Vasolaridis; Çukurbostamn ilk sahihleri AL:
p azlarından D er B edros, JSÖfr eten s o a ra e ld e
e tm iştir. K iık o r M ısıryan a d ın d a b ir b a y ır- nâsios ve Kostantin Çukarlu; Andon. Dimüri
haiı tüccarın v asiy etiy le 1899 y ılın d a m ezarlı­
ve Atina Zahariadfs: Karbeakzten Agrefti Spi-
ğ ın e tra fı d u v a rla çev rü m içtir. B ir ik i yıl ön­
rosoglu Ko&tandi Malliupulos İle 14 çocçjfc sa­
c e K abristana s u g e tirtile re k ve yerçj y o lla r hibi bulunan büyük oğlu Yango Çorbacı; bun­
y a p ıla ra k daha cazip b ir b a le s o k u lm u ş tu r
ların hepsi bağcı - bahçıvandır. Hattâ 1800
Rastladığımıur en eski moz&rtsst kilibesi den evvel Bakırköyünde bir bağcı - bağçıvan
1879 tarihini tayyör ve Bitlisli Markos Agop- loncası kurmuşlardı ki loncanm amblemi bir
yau isminde bir şahsa aittir. Ea güzel erroe- çapa ile bir destere idi. Bu lonca 1812 de Sa-
nıce şiir J8B5 de genç yaşla eden Vwkine Boh- randı Yiancoğlunim bağışladığı arsa üzerine
çelfjrsıı naramda bir kızın mezar t r i o d a d ır . Ayios Yeorgios rum Ortodoks kilisesini inşa
Ermenice harflerle tûrkçe hiçbir kitâbe mev­ ettirmişti.
cut değildir. Kilisenin yânında Sarandmin, daima si­
S a n 'a t b akım ından e n z a rif m ezar â b id e si yah potur ile kalpak giyen oğlu Petro Yian-
Malfıasv-an aiJesfne a ittir. K eza B e rb e ry a n , coğfu île zevcesi Eteninin oturdüğu harikü2«-
K avukyao ve K uyum cuyası a ile le rin e a it o U n ­ de güzel bir bağçe içindeki iki katlı evleri bu­
la r da m ezarlığın nazar* d ik k ati ç e k e ce k â b i­ lunmaktaydı; ona yaian çıkmaz sokakda nam­
deleri a ra sın d a d ırla r. lı rum kadın ressam Tatria Fînranm doğduğu
Mezarlıkta gömülü kayda değer simalar afışab ev hâlâ durmaktadır (1960).
ölümleri sırası ile şunlardır: Rahip Der Bect- Bakırköyünde yerleşen bu ilk çiftçi mu-
j û s Itedrosy-an (1832 - Jurkor fitıscryatt hatıllar -mahattetemi ayırmak için yollarına
(1650 - 189$); Dr. Karabet Nâzaretyan (1856 - çeşitli ağaçlar diktiler; Zeytinlik, Sakız ağacı
J921): Dadyan okulu müdürü Zareh Mağak- ve Cevizlik gibi semt isimleri bu münasebetle
yan (1873 -1924); Ealıip Der Bedros Bedros takılmıştır.
yan flftt>7 -1929); Kilisenin sayılı hayırhah­
Bu muhacir ailelerden önce Bakırköyiin-
larından Kayserili Karabet Ohanyan (1840-
âe yerl&şrriş rumlardan en eski isim olarak
1931), ki bu satırları yazanın annesi tarafın­
Yani Paskaloğlu'nu tesbit ettik; baba 1777 de
dan büyük annesinin dayısıdır; edebiyatçı ve
ölmüş, kendisi Osmanlı ordusunda binbaşı
filolog Nişan Civandan {1851 - 1933}; T ürkiye
rütbesi ile Sarayın ve Ordunun Kasabbaşilı-
Hükümeti konsoloslarından Serkîs Balyan
ğmı yapmıştır.
(1062 * 19&6); lügat naşiri Zakar Papâzyaıı
U8Û&- 3942): Bezazyan Lisesi miiessi® ve mü­ 1840 da oğlıı Yeorgjos Sakızağacı'Mabaî*
dürü Boğcs Bezaayau (1878-1951). leşinde Kamandarof'ua evinin yanında beş
Kerorfc M. ramkciyu ev inşa ederek Bakırkoyde yerlerdi; bu evle­
re üe cniftesl Kasabbaşı A taıus KosfantinStüS
aiKIRKÖV&C SUMLAR — Bakırköy^ İle İngiliz konsolosu, İtalyan Polmierj otur*
n ü n Bizans d ev rinden, b u a n sik lo p e d in in b u muşlardır.

http://groups.google.coir
^SStKLOggPİd — 1911 *— BAKIRKÖY FÜUN SOKAĞI

Kogrûo iki fırınının sahibi MakedonyalI dem ettir; Önceleri Utanbul Caddesinde ufa­
Toma Butgarididir. Çorlulu, koyun sürüleri cık U r odada bulunan merkezi kısa bir zaman­
ile meşhur Pandelı Celeboglu da ilk kasabı da Aşmalı Saka Sokağında gaayet geni» bir
obnıı^ttr; Celeboglu Islanbuldı yerleşince binaya taşınmıştır, bu bina, kilisenin arka­
kıyafetini değiştirmemiş, «Şalvarlı Kasab» di­ sında mctrûk bir a«tıâne jdİ, 1955 de kilise­
re meşhur olmuştur. İlk yerleşenler arasm- den almaya muvaffak olan gençler tâsnir ve
<b fcpngin bir çiftçi ailesi, Hacıteodoriler var­ restore ettiler. Dernek muhtelif kollar üze­
dır. rinde çalışmakUdr: Tiyatro kolu, Uıbik kolu.
J32I den sonra ıtâki adasından gemici Spor kolu. Kliltttr kolu. Gezi kolu, Kütübha.
İŞpin gemiânin bir kayaya ntuntp parçalan­ ne kolu. Faaliyet programları dikkatle tatbik
masından sonra kalabalık ailesi efradı ile Ba- olunur. Âza sayısı oldukça yüksek olup ekse­
fcırköyüne hicret etmüf. yerleşmiştir. Aynı sı­ riyetini de münevverler tenkil eder. Derneğin
ralarda Kefalonyalı gemici Yorgi Kambfçis de kurucuları Haralambos Çingiroglu, Niko Ni-
Batarköyüne gelmiştir. Bu iki aüe Sakızağacı kolaidis, Yorgo Sianisoğlu. Stamat Macaridls
nın ilk nuyhâııe» eten «Babi* de tertip ettik­ ve Niko Klios'tut. Bu satırların yazıldığı ta­
leri eğlenceleri ile meşhurdur. rihte reis avukat Yanıuki Emirzes idi (İKD).
Sonra sonra zengin tüccarlar gelmeğe Fukarâperver Kadınlar Cemiyeti — Ev­
başladı, İnannis Voltu (1839-1917), Sakızlı lâ hususî bir topluluk iken 1956 da resmen
loannis Ciras (1826- 1907), Aleksandros Sar- tescil ettirildi. Kurucuları Aoastasia Gumbris,
lis gibi. Sofıa PetropulUdSs ve Eteni Bunsropulos'tur.
Çiftçileri, gemicileri, tüccarları fikir adam­ önce bir aşocafı açmışlardı; garfbiere, düş­
ları. kültürlü burjuvalar lâkibetti, başta As künlere, medâr olduğu görülünce âzası fazla­
kepidısfer. laştı. Gelirini aile toplantıları teberrûları ve
1B68 • 1870 a ra s ıd a da Anadoludan çık­ tiyatro temsilleri ile temin eder.
an», fcstonbulda zengin olmuş rucnJar gelrot- MekteMer — Bakırköyünde ilk rum mek­
ye başladılar; bunların evlâdlart arasından er­ tebi geçen asrın başlarında Ayıos Yeryios Ki­
kek ve kadın pek çok kültür sâhibi simalar lisesinin n&rteksinde bir kilise mektebi ola*
yetinmiştir, bu arada ilk hatırlanan isimler­ rak açılmıştır. 1840 • 1841 yıllarında Patrik
den biri arkeolûf, tarih ve meskûkât âtimi [V. Antimos bütün kilise mekteplerini kapat­
Kostandi. Makridis Beydir; bu ailelerin, ekseri­ tı; yerine lâik mektepler tesis edildi, Bakır-
si, BakırkÖyüne İstanbul içinden kalkıp gel­ kdyüode ayni kilisenin avlusundaki bîr koğuşa
miştir, meselâ 1893 de Küiııkûpudan gelen da miİ8bet bilgiler de veren yeni bir dershâne
«Ağa* lâkabı ilç anılan Fertekli Anastasios ayıiHı» ısfis yılına kadar b a dershanenin mu­
Araoâpubs gibi. allimi Zaharia Zabartedfe idi. Bu dershâne de
1857 d« Fenerde çıkan büyük bir yan­ 1A65 vebâ salgınında kapatıldı. Mfi8 - 1870
gından sonra fenerli rumlardan bir kısmı da arasında aynı koğuşda bir erkek çocuklar
Bakırköyüne hicret ettiler. mektebi açıldı, kızlar İçin de «Binbaşının Evi»
Bakrr köyünün Sirkeciye demiryolu İte diye mâruf binada ayn bir mektep kuruldu.
bağlanması, Ayestefanos muahedesinin imza­ Erkek ıaA tehim 1875 ydma kadar Y. Psİhalis
lı Bakırköyiine Utanbulda yerleşmiş ecnebi- idâre etmiştir. Kilisedeki koğuş küçük ve gay­
lort «3b etil. Yine Ayasteûnos Muahedesiıı- ri sıhhî olduğundan 1871 de muhtar Nlkolos
öen sonradır ki Türk zenginleri, bu arada ta- Askepidis ile H ad Todorinin gayretleri fle
nıomış Türk münevverleri Bakırköyüne T ağ- köyün rum zenginlerinden büyök bir ü n e
bet etmeğe başladılar. toplandı, klişenin karşısında eski rum m ezar­
1022 den sonra tslanbutdaki tum lann lığı arasına iki katU kâgir bir erkek mektebi
inşa edildi. N«<Uk Surla
beyle dördünün TürÜyeyi lerketınMi (Berine
Rakırkâyünün rum dEseriyeti de kalmadı. Fa- BAKIRKÖY FIRIN SOKAĞI — Bakir-
kal hicret etmeyenler, içtimai ve fikrî miies- köyde Yenimahalle sokaklarından, Öcalan So­
Scsclerini yaşatmaya muvaffak oldular. kağı ite gerideki bortanlar arasında uzanan bir
Kttltftr Demeği — 1947 de Balurköyde yoldur. Tayyarecitethi ve Tayyareciydik So*
tein gcnolorînin gayreti île kurulmuş bir kaklan ile birer dörtyolağzı yaparak kesişir;

ı/group/merakediyorum
&AK7(tKÜY TflAS$t2 KJZ MEKTEBİ 1&12 — ICTAMBÜİ

asfalt döşttuniş. yajk kaldıranları b b a Uf- koridor bırakılm ıştır, bu koridorun n.iii-;-
(0/ 1. ik i ârab» gfcçebilocek genişlikledir iki tindc sağ tarafla hır m erdivenli İkin- kata
fcfianndakj evlerin • ahşab. çoğu ba£ yani zemindeki koridor ile dükkanların usta­
çfebdlr: bitimine yakın tek katlı fakat çok şi nı? çıkılır, hamamın soyunma peyke ve oda.
rin bir beton villâ üe iki katli güzel bir ahşab cıfcları buradadır
köşk vardır. Adını, Ücalan Sakağı ile oUın Hamamın yeni kapııaundan girilince U
kavşağının aol köşesinde bulunan bir ekmek' men sağda bir odacık vardır; bir ten iy . '. j j .
ci (ınnmdan almıştır (Nisan 1052) ya verilmiş, içine hamam kapusuıtıian
Hakkı Göktürk bir atölye olmuştur. Kaldırılmış olan eski Wj.
y iik a tn e k â n m kajm sa caddc Üzerinde bulun,
BAKIRKÖY FRASSISt KIS! MEKTEBİ — dlığıı için, hamamın kadınlara tahsis edildiği
1818 4a Fransada Bordeau Şehrinde kurul­ günlerde ve saatlerde çarşı boyu cadde Ittlün
muş Mariste tarikat! rahibeleri tarafından ka­ deki kapudan bir kadının ham am ı girm e;,
pitülasyon muahedelerine dayanılarak Istan, hamamdan çıkması eski edeb ve terbiye an’a
bulda açılmış mekteplerden biridir; N’e za­ nelerimize uymadığı için, zannediyoruz ki bu
man açıldığı bilinmiyor, fakat 1839 tarihli bir terzi dükkânının yerinde eskiden kadınları
vesikada Istanbulun muhtelif semtlerinde ku­ mahsus bir kapu bulunm uş olacaktır.
rulmuş 40 Fransa Lâthı Hıristiyan Mektebi­ Asıl hamama, mııhdes binanın zemin ka­
nin arasında adı geçmektedir. 1912 • 1913 tındaki m erm er döşeli koridorun sağındaki
Türk - Fransız anlaşmasında adı geçen mek­ bir kapııdan girilir; bu kapu da dahil, hama,
tepler arasında da mevcuttur. Bu kayıtlardan mın hiç bir yerinde tahta kapu kanadı yok
anlaşılıyor ki 74 sene yaşamıştır. Harbi Umu­ tur. halvetler, m ahrem temizlik yeri ve ayık
mide kapandığı muhakkaktır. M ütareke yılla­ yolu medhalin iki Ust kenarına asılı sallandı­
rında yeniden açılıp açılmadığı öğrenilemedi, rılm ış peştem aldan perdelerle kapanmıştır.
talebelerinin Osmanlı tebeası Rum ve Ermeni Hamam ' iki kısma bölünm üştür; evveli
kızları olduğu da pek ayduıdır. dış koridora amud ikinci bir koridora girilir,
B i t i : O.N E rjlo . Türkiye Maarif Tarihi. 11.
bunun sağında tek ku m alı bir mahrem te­
BAKIRKÖY HAMAMI — Bakırköylinde. mizlik lıücresi ile ikişer kum alı iki halvet var­
İstanbul Yolu He BakırkKyharaam Sokağının dır; sol tarafta temizlenme hücresi karşısında
kavuşağı kösesindedir; Bakırköy Çarşı Camii- tek kurnalı bir soğuk halvet, onun yanında
nin tam önüne diişer. Onyedinci asır sonla­ dar bir ayakyolu, ayak yolunun yanında da ÜÇ
rında. cami ile berâber yapılmıştır. Bîr «tek kurnalı ve diğerlerine nisbetle büyükçe bir
hamam» dır. sıcak halvet vardır; bu sıcak halvetin tapusu
Pek çok tâdil görmüş, on yedinci asır Türk hamamın ikinci kısmında, kubbe altındaki gö*
yapı sanatında kttçlik tek hamam plim bozul­ bek taşlı satımdadır.
muş, hamamlarımızın dışardan lıakıldıgındj Hamamın asıl Sıarâre, şahın kısmı tek
en pitoresk yeri olan camekin kısmı tamâ- kubbe ile örtülmüş tam bir m u ra b ta d ır orta­
men kaybolmuştur; şöyle ki, kaldırılan eatne- sında dürt köşeli b ir göbek taşı, etrafı t u do­
kSr.tn yerine gaayet çirkin iki katlı bir g&rgir layı m erm er sotadır ve on ilç kurnadır; ka­
bin i eklenmiştir, bu binanın zemin katında, nada», peştemal perdeli kapusundan girildiği­
İstanbul Yolu üzerinde dört göz iıid dükkânı ne göre aol köşede bir kapudan yukarda bah­
yapılını;; hamamın eski camekânının giriş settiğimiz üç kum alı sıcak halvete Keçiür
fcapusu muhakkak kİ İstanbul Yolu üzerinde BakırkOy Hamamım ziyâret etti jtoriz MW®
iken bu muhdes kâgir binada giriş kaputu ydı nisan ayında hamam Bay Osman C a c e ttt
Hamam Sokağında açılmıştır, ve o çirkin ya­ ve ojlu Hakkı Cacekli tarafından işletmekte
pı da seınln katında temama ancak dar bir idi. Osman Caeekli ayni zamanda baznamm a*'

http: //groups .goog le.cçjfi


ANSKLOPEDtSt
— m s — BAKIRKÖY tSK fiLE CADDESİ

jjibi idi; hamamı 1948 -


1&49 yıllan arasında « .
tın almış, kendisi ile gö­
m m ek imkânı buluna­
madığı için eski mülk sa­
hibinin adı tesbit ecUle-
medf. Bay Osman ve oğ­
lu hamamcılığın yanında
emlâkçilik İle de meş­
gul idiler; hama/nm /ev
kani soyunma yerinin al­
tında dört gtiz ırâd dük­
kânlarından biri «Uğur
Emlâk* adı ile bu işle­
rinde yazıhâne olarak kullanılmak­
ta idi. Diğer dükkânlardan biri tü ­
tüncü. biri kundura boya salonu,
biri de kundura tamircisi, eskici
idi.
Bay Osman CacekiTıtin irfan
sahibi zât olduğu hamamının İstan­
bul Ansiklopedisinde tesbiti için
gösterdiği kolaylıkla bellidir; hiç
şüphesiz ki patronun aldığı direk­
tif ile Heceb Odyanmaz adında
ya$lı bir deliâk da. bir îstaııbul
hamamında çalışan adamın sâhib
olması gereken nezâketle rehber­
lik etmiştir, o garib vatandaşın adı­
nı da bu natırlarla bu büyii-k kü­
tüğe kaydetmiş oluyoruz.
Bak/fk&y ünamm
106û yUı nisanında Bakırköy (Taslak p lin : R.E.K.J
Hamamında natır, dellâfe, Külhan­
kağı, Anıedci Sokağı, solda da Dahtelecİ So­
cı, ve yanaşma-acemi ş&kird olarak 5 kişi ça­
kağı ve Hallaç Hüseyin Sokağı ile kavşakları
lışmakta idi; kapusu üstündeki Jevhada da
vardır, sol kolda Hallaç Hüseyin Sokağı ile
«Bakırköy Şifâ Hamamı* yazılı idi; isini son
olan kavşağı Köşesinde Bakırköy Karma Or­
zamanlarda takılmıştır.
taokulu bulunmaktadır, bina geçen astr yapi-
Bibi. > REK ve N. B&ylav. Goıi nolu. Janadan c»lub ipinde bu köyün ilk büyük
BAKIRKÖY HAMAM SOKAĞI — Ba mekteplerinden biri olan Bakırköy Kız RüŞ'
kırköyde Bakırköy - İstanbul yolu ile' Halbo- diyesi tesis edilmiştf. Sokağuı ksyde âeğsr
yu Caddesi arasında uzanır; İstanbul Yolu başka hususiyeti yoktur.
kavşağından yüründüğüne göre sag kölede BAKIRKÖY İSKELE CADDESt — Ba*
bir tatlıcı dükkânı, sol kaşede de sokağa adi’ kırköyde sahil ile Bakırköy - İstanbul Yoiu
m veren ve bîr Onyedinci asır yapısı oUo arasında dümdüz uzanan bir caddedir; üç ara­
Bakırkfey Şifa Hamamı vardır, iki araba ra­ ba geçecek genişlikte ve asfalt döşeli bir yol­
hat geçecek genişlikle ve paket taşı döşeli dur*, iki kenarında yeni beton villâlar, apart-
olup evvelâ sağa kıvrılır, sonra tekrar sola manlar, m ki yapı kârgir ve ahşap evler sıra­
dönerek hat boyuüû kadar dümdüz devam lanmıştır; hali vakti yerinde ve hattâ zengine*
eder. Sağda tzzelmoîla Sokağı, Reyhan S o denilebilecek aıte meskenleridir.

Vgroup/merakediyorum
BAKIRKÖY İSKELE ÇIKMAZI — 1914 — ISTASB üj,

Denize arta verilirse aagüa i&imste bir kırköy Adîlyesi He Mallyr-sinln faulunduçv* r,
araî-ii foJuk, Sak,w Sokağı, KüçüJcyah Soka* ki Halk Evi binası ile geni; avlusunun '. r
|i, Kapamacıekrem Sokağı, Korsa/ı Sokağı, ucunda dlger bir binada ıB a l^ ü y Gençti*
solda da Sakızlıya!* Sokağı, Aşmalı Sokak, Kulubü» de bu cadde UziTindcıUr.
Kartopu Sokağı ve Bakırköy iskelesi çıkmazı Caddenin bitiminde sol köşedr de
ile birer kavşağı yardır. kırköy Biçki vo T>ildj Vurdu* v arj,r .
Köşkler arasında bîr kaç boş arsa, bu sr*
BAKJü KDV İSKKJ.KSİ ÇIKMA/I —
salardan birinde de bir odun deposu bulun­
kırköy Iskeleai Caddesi üüerindec-;
maktadır. Bu sokağın en güzel binası, belki
değer bu5U*iyeti, d e n k ile ve i ' • il* jytr_
Bakırkoyünütı ve hattâ bütün binaların en ti­
alâkası olm adığı halde bu ismi laşımıicla
pik yapılarından hirU deniz tarafından yürün­
lunntasıdır (30 M art 1960).
düğüne göre, sol tarafta köşede 30 kapu nu­ HrkınMİ lUçv
maralı büyük bir ahşap köşktür Zamanım 12da
Bay Hüseyin adında bir zatın miltd olan bu BAKIRKÖY İSTANttt’L NAKİL VA­
bina, tahminimize göre bir a5ra yaklaşan bir SITALARI — Geçen asrın ikinci yarısın: /
ömre sahiptir: maalesef hsrabçadır; bir gün dar, Bakırköyünde oturanlardan ts ta n ln 'r ;. ı
yerini modern bir beton yapıya terk ederse düşenler, yahud şehirden bu Köye gilmetr
çok acınır. Bu köşkte, mes'ud bir tesadüf­ teyenler, hâli vakti yerinde kişi ise aU b î^ r-
tür ki, ihtiyar yapuım güzelliğim bilen birisi, di, kadınlar da arabaya binerlerdir amelesi,
heykeltraş ve ressam Kemal Kiilmat kiracı reneberi, esnafı yaya gidip gelirdi.
olarak oturmakta idi (B .; Külmat, Kemal), Sahilde Vır kayık iskelesi vardı; deniz
köşkün bağçesinde. bilhassa taş üzerinde ça­ sâkin ise, cn az iki çifte kayıklar ile de gidi­
lışmakla tanınmış sanatkârın mermerden nah- lip gelinirdi; kayıklar dolmuş da yaparlardı.
tetmekde olduğu tabii cesamette bir üryaa 1871 de b£r F ran su Şirketi eliyle demir­
kadın heykeli bulunuyordu (30 Mart 1960). yolu döşendi, İstanbul Avrupaya demiryolu
Bu satırların yazıldığı sırada içinde Ba­ ile bağlanır iken bu tarihden itibaren de Ba-

iskele C addesinde ftabırldıitin. « a gtiwı| esk i k ö s k le rlu te n lıLrj


( K ir ş im i K e m a l K ü l m a l )

h tt p :// 9roups.google.ee
^ V S ftL O P g D tS İ — 1915 — BAKIRKÖY KÖPHİ''.'

ItırkÖy ile Sirkeci arasında ara tirenler* ^îe- nıf adedi ne olursa olsun talebe mevcudu ile
tilmeâ* p la n d ı. muallim kadrosunun gösterdiği tezaduı her
1877 • 1878 arasında bir vapur isketesi hangi hir mantık yolu He izahı zordur. Bakır­
vaprîarak tdârei Mahsusa Bakırköyü Ue Ye- köy Hüşjdiyesinln ne samana kadar devam et­
şilkByune hir vapur tren ile rekaabet edeme­ tiği dj* teshit edilemedi, Bu mektebin, h&len
di. Avrupa demiryolu Cumhuriyet devrimle lîakırkoyünıîe karma orta okulun bulunduğu
Fransa Şirketinden Devielece satın alındı; binada açılmış olacağını tahmin ediyoruz fB.:
devlet demir yollan I95Û yılından İtibaren Rüşdiye Mektepleri).
ku hat üzerindeki kömürlü lokomotiflerle Bibi.: O N , E rgin. T ürkiye M aarii Tarihi. İli
eski vagonları kaldırarak elektrikli tren işlet-
* nıcğe başladı. HAKlRKÜY KlRKMİTLKRİ — Zamanı­
Bakırköy hâlen, (renden başka taîanbula mızda İstanbul piyasasında bu köye oisbetle
beledive ve halk otobüsleri ile de bağlıdır; anılan kiremit yoktur; öyle tahmin edem ki
otobüslerin Istanbuldan hareket yerleri Sir- Bakırköyünde, belki asırlardan beri kiremit-
keçidir- Yine duraklan Sirkecide dolmuş ya­ çiLİJc terkedilmiş olacaktır. Halbuki OjıalLmct
pan otomobiller vardır; adam bağına iki lira Asırda İstanbul Kadısına hitaben yazılmış bir
ücretle beş yolcu alırlar. hattı hümâyundan Bakırköyünde kiremit kül­
liyetli miktarda scvkedtldigi, evsafının adiliği
B i b i . : N . S a r r i s . N o t; M. K o ç u , N o t.
ytUünden do hükümetçe ciddî tedbirler alındı­
BAKlliKÖY KARAKOL SOKAfil — Bakır- ğını görüyoruz; bu hatîı hümâyunun bugünkü
köyde "Yenînıahalle sokaklarmdandır. öcalan diümiae çevrilmiş surct5 şudur:
Sokağı ile gerideki Boslanlar ara/unda ulanır; «■İstanbul Kadısına hüküm ki;
iki aTaba geçebilecek genişlikte kaba taş dö’ «Mimârbaşımız olan Davud (B.: Davud
şeii bir yoldur. Tayyarecifethi ve Tayyareci- Aga, Mimarbaşı; .Mimarbaşı), Divanı hümâ­
sâdık Sokakları ile dörtyolağzı yaparak kesi­ yuna mektub günderüb Bakırköyünde kesilen
şir. Tayyarecifethi Sokağı île olan kavşağında kiremidlerden şikâyet ctmîşdîr; bu kiremit­
birfcasai), bir raanaı* ve bir bakkal vardır; Ye­ lerin eni ve boyu tayin ve teebit edilmiş Ölçü­
nimahalle muhtarlığı da bu sokağın bitimine den noksan imiş, gemilere yuklenüb îslanbu-
yakuı bir yerdedir (Nisan 1952), la geldiğinde, gemiler keresleri dükkânları
U a k k ı G ö k tü rk önüne yanaşır ve kiremitler keresteci esaalına
gayet ucü2a satılırmış, yoklanmaz, teftiş edil­
BAKIRKÖY K IZ IÎÜŞDİYESİ — Eski mezmiş. Bu kiremitlerin evsafı çürükmüş, az
Belediye Mektupçusu, Maarii adamı ve de- zaman içinde kırılır, dökülür, kullanıldıkları
|erli tarih bilgini Osman N uri Erginin büyük vakıf binalar da, mirî ve halk yapılarında Ev­
Maarif tarihinde Kız Rüşdiyelerinden babse* kafa, Devlet, halka zarar ve gadir olurmuş.
dilirken 1319 (Milâdi) 1903) senesinde tsian- Buyurdum ki bundan böyle îslanbulun bütün
bulda evvelâ 11 Kız Rüşdiyesi açıldığı (Emir* iskelelerine Bakırköyünden gemilerle kiremit
gân, Beşiktaş, Kendillî, Üsküdar. Suitanalv geldiğinde, keresteciler kâhyası hazır bulu­
med. Eyyub. Mollagürani, Kadıköy, Fâtilı, nup bu kiremitleri muayene etmedikçe keres­
Küçükmuslafapa^a ve Kocamustafapaşada) ve teci esnafına aslâ satılmıyacaktır, satış kâhya­
bir müddet sonra bir Kız Rüşdiyesi de Ba- nın huzurunda, eni boyu ve sağlamlığı niza-
kırköyünde açılarak bu mekteplerin on ikiye ma uygun görüldükten sonra yapılabilecektir.
çıkarıldığı, yazılıdır. Me'haz olarak devrin Gizli satıp planlan İsimleriyle divânı hüma­
salnameleri gösterilmiş ve maalesef Bakırköy yunuma yazub arz eylesin ki haklarından ge­
Mektebi hakkında yeri, hiç olmazsa kurulu­ line fî 2 zilka&de 1004 (Milâdî 1598)»,
şunda talebe ve muallim mevcudu hakkında
malûmat verilmemiştir. Me^fclâ şayanı dik­ B A K IR K Ö Y KÖPRÜSÜ — B a kırltoy Is-
kattir ki yukarıda zikredilen mekteplerden tanbul Sahil Yolu üzerinde ve bez fabrikası­
Emirgln Kız Rüşdiyesinde BB talebe 7 mual­ nın hemen yanı başında bir beton köprüdür,
lim. Sultan Ah meri Rtişdiyesinde 310 talebe, Çırpıcı Deresi ile Hazinedar Deresinin birle­
B muaüim, Kocamu.stafapaşa Rüşdiyesjnde de nerek denize döküldükleri yerdedir: her tki
115 talebe 4 muallim vardır; program ve sı­ başında toprak üstündeki kısınılan ile be ra-

m^group/merakediyorum
»A .'liitK d ir KÖRFEZİ — 1016 — İsta n bu l

ber luunluğıı 100, altında su buiuıtan kısmın için mUnid rüzgâr beklemek üzere bu ««fcn
uzunluğu 20 ve genbtigl 7 metredir; resmini boyunca demirlerler. Bu demir yen taban
CİM ve yapan Belediye mühendislerinden cernıb ve batı riizglrlanna aç<k w de bunlar
Arif Hikmet Bey olub resmlküşadt 20 eylül esme£e başlayınca, Karadeniz» çıkacak yel­
1927 bir Pazartesi gttny Şehir Emini Muhid* kenli gemiler 4e zaten demir almış bulunur­
dia Bey tarafından /iMrJMUi) MuhJddin Üatöo- lar».
dağ) yapılmıştır. O zamanlar Karaktiy Köprü­
sünden hir kuruş munıriye resmi verilip se­ BAKIR PARA — OsmanlI Devletinin mi­
çilmekle idi ve Beledi/e Meclisinde bu Jcöprtt li buhranlar karşısında madeni kıymetinin
parasının kaldırılması için çalışanları» başm- üstünde kıymet taşıyan Bakır para bariim a­
da da avukat Sâdeddiı» Petid Bey buluşmak- sını mütalâa bu ansiklopedinin mevzu dışın-
ta îdi Bakırköy Köprüsünün resmi Jcüşadına dadır: bir bakır paranın İstanbul tarihindeki
^agnianiar puta ve çay ikramı İle ağırlaour- bir hâtırasını tesbit ile iktifa edeceğiz Abdlil-
ken SadffMin Ferid Bey Şehir Emini Muhid- mecid zamanındaki mali buhranda lstanbukla
diıt Beye lâtife yollu: halk etinde ve kesesinde dolaşan giimOş ufak­
— Bu köprü için de rouruıiye var mıdır? lıklar tamamen ortadan kalkmış, yerini, me­
Dîye sormuş, Muhiddin Bey d e: telik ve mangır, bakır paralar almıştı (B.:
— Yok maalesef1..» cevalnnı vermişti. Mangır; Metelik); kimin hükmünden tıktığı
Bibi.: Gânuıı fazelıtol bilinmeyen şu kıt’a da la ik agzuıa düşm&t,
dolaşm ıştı:
BAKIBKÖy KÖRFEZİ — İstanbul Tica­ Efki Mraıaedır aksan herkesin
reti Bahriye Müdürlüğü tarafından 1928 de Hirf İ l a oldu luzine tamtakır
neşredilen İstanbul Limanı» adındaki reh­ Oficmf-de ır r jc Hk nuku
berde Bakırköy hakkında şu satırlar yazılıdır: Devletin atlın İŞİ oMa kakır...
•Bakırköy sahili, Yeşilköy burnunun şar­
kında bir körfezcik teşkil eder, körfeze var­ İstanbul balkı bakır parayı daima hoşnut­
mazdan evvel güzel Te şirin binaları muhtevi suzlukla karşılam ıştır bunun en kesin vesi­
kalı hicri 1100 (Milâdi 1686) tarihli üç fer
bir kasaba göze çarpar. Bakırköy körfezinde­
ki kışladan yarım mil açıkta bir vapur enkazı inandır; İstanbul Kaymakamına hitaben birin­
vardır. Ba'kırköyimün garbında Zeytinburna cisinde. mangır kesilmek üzere darbhaneye
fabrikaları vardır, ve bunun yarım mil gar­ saraydaki bakır mahzeninden 1000 kantar ba­
kında yüksek bacal: İmalâtı Harbiye Fabrika­ kir yollandığı yazılıdır. İkincisinde balkın ye­
ları vardır*, ni mangırları almamazlık etmeleri şiddetle
Meltmed Enis i beyin 1311 de (Milâdi 1H8S- tenblh edilmektedir. Üçüncü fermanda da İs­
1894) basılmış «Çanakkale ve Bahriziyah Bo- tanbul zahire tüccarlarının, gümüş ve altta
taHariyle Marmara Denizi Rehberi» adındaki para ödeyerek getirtecekleri zahireyi lstan-
eserinde, (müellif o tarihte Bahriye Nezareti bulda hakırpara karşılığı satacakları için A-
yaverlerinden ve mül&rimifcvvel rütbesinde- bire getirtmedikleri, BflyOkşebrin bu yüzde*
dir). Bakırköy Körfezi hakkında şıı malûmat fevkalâde sıkıntıya düştiigü, bunun derini
verilmektedir ününe geçilmesi ele alınmaktadır.
«Makriköy sahili Ayastefanos burnunun B ib i.: A M iirrabm an Şeref, T ârih mi!»iı>M-
8“ n doğusuna doğru b ir lim an teşkil ederdi ki leri; Abmed B elik, O aikinci hicri M lrda ktaat***
hayatı.
Ayastefanos Deniz Fenerine nazaran (B.: Ye­
şilköy Deniz fen e ri) gündoğusu poyraz dbetin- BAKIR YAPMAK (Altın adıl — Ayan
de 2 mil mesafede M aknköyü görülür; Tiefai tam altın parayı halitasında tesbit edilmiş
İstanbul dışında «lam uriyet ve tevessü» cihe­ miktardan fazla bakır katarak bozma, kıyme­
tinden anbean müterakki b ir kariyedir. Ayas- tinden ve itibardan düşürmeye benzetilerek.
tefanos burnundan SaraybUmuns kadar sabi) İstanbul ağzında, tam lı bir aile evMdının kü­
7 - 1 3 kolaç derinliğinde güzel dem ir mahal­ tü arkadaşlara kapılarak uygunsuzlar yoluna
lidir Maltrıköyü açığı ile bu limanın garb Ula­ sapması, ayyaşlık, hırsızlık serserilikle leke*
mı daha derin olub d a r a dibi daha iyi demir lenmesi, ve emsali olmayan kfitU kişiler elinde
tutar. Velkenii gem iler Karadenlze çıkmak iffet ve namusunun payimâl nlmuı.

http://groups.google.co
ANSİKLOPEDİSİ
— 1917 —

Bilhassa saptıkları kolu yolların kurbaıu hın lltiföiına mahzar olduğu «aman yirmi se­
o1nui| nevdvanlar fanında yazıtmış destanlar- kiz yaşında bulunuyordu
da bu söze pek sık rastlanır; kötülüğe te ^ ik Zamanının itim otoritelerinden biri olan
edilen genç: «Ben altın adımı batar yap­ Kadızld? Efendiden ders almış, üstadının İli-
mam!..» diye ayak direr; cebir karşıtında da; mail ve muhabbetini kuannuftı, K adnide fH.
«Altın âdımı bakır yapmayın.1..» diye yalvarır. 1555 de Ifaleb (cadısı olunca Bâkiyl de
Bu pek güzel, manalı sö* zamantmızdd. götürdii. şâir Halel» Mahkemesinde üstadın»
her halde altın paranın tedavülden kalkma» nâlblik etti.
sebebiyle olacak, unutulmuş gbidir. Ifaiebdcn dönüşünde Konyaya geldiği
sırada Şam Kadısı Ebussuııdî'.âde Mehmed Çe­
BÂKİ — Mahmud Abtlülbakl Efendi.
lebiye rastladı, ona bir kaside sundu ve fev­
Türk Divan Edebiyatının yasadığı «ati tem,si]
kalâde takdirini ceJbeUt. tsfanbuia döndükten
eden en büyük simalarında» biri, hicri 933 ve
sonra (Hicrî 9üüi 1561 de Şeyhlslâm EbussuuA
Milâdi 1520 da îslanbulun Fâtih semtindeki
Efendinin himayesi sayesinde Müderrislik
mahallelerinden birinde doğdu; babası Fâtih
hayatına bsşfedı.
Câma müezzinterindendi, bu adı unutulmuş
Şiir ve san'attan çok iyi anlıyuı Kanuni
müezsinin 1665 yılında Hicaza gittiği ve ora­ Sultan Süleyman Bâki’yi devrinin en kıymetli
da vefât ettiği «Şekaaik 2eyli* nde yazılıdır.
şâiri telâkki ettiği için himayel jâhânesine
Bâki babası öldüğü sırada kırk yaşîannda ve aldı ve her fırsatta iltifat ve ihsanlarda bu»
lfitanbulda Muradpâşa Medresesi m üderris
luodti; (H. 97 U 1563 de Silivride Pirî Paşa
bulunuyordu,
Medresesi müderrisliğine tayin edilip ertesi
Müezzin Efendi fakirce bir adam olduğu yıl İM. 1M4 ^ H- 972) Istanbulda Muradpaşa
için oğlunu bir saraç yanına çıraklığa ver- Medresesine nakledilen Bâki (Hicrî 973) İB65
miftf. Saraçlar Çarşısı ve îstanbulun tarih de Hicazda babasını, Zigetvarda haşmetli ha­
kütüklerinde ehemmiyetle bahsedilen rneg* mi»! Sultan Suteymanı kaybetti. Otuz doku*
hur Saraçhanesi, zamanımızda dahi «Saraçha- yaşında bulunan $air coşkun samimi teessürü
nebaşı» diye anılan yerde, bugün Acrncazâ- içinde bu büyük hükümdar çânuıda yazdığı
de Hüseyin Paşa KülLiyesinin öniinden geçen yedi bendlik mersiyesi İle Divan Edebiyatımı­
sokak üstünde ve bu külliyenin karşısına zın âbidevi eserlerinden birini meydana g e ­
rastliyaa sahada idi. M ahallelerine yakın ol­ tirmiş oldu (B .: SüleymanlI, Kanuni Sultan
mak gerekir; bu dükkân - im alâthanelerden Süleyman); ölen efendisine karşı derin bağlı­
birine ne kadar devam ettiği bilinmiyor, fa­ lığım gösteren bu mersiye, ayni zamanda ye­
kat saraç çıraklığında 8 -1 1 yaş arasındaki ni hükümdara yaklaşmasını da kolaylaşdırdi;
Çocukluğunun geçtiği tahmin olunabilir. Tah­ mersiyenin yedinci ve sonuncu bendi ikinci
sil hayatına, çocuktaki olcuma aşkını takdir Sullan Selimi medih yolunda yasacağı kaside­
eden ustasının izniyle Fâtih Camiinde, yalın lere bir başlangıç id i:
ayak yarım pabuç, c&ml derslerine devam İle
R trb U İtildi tahll Süleyman* riıigfcr
taşladığı da söylenebilir. Sultan Selim İtimi skender &erirl gör
Bâki’nin hayatından bahseden eski kay­
V ardı p efenfİ bûfei v**g*a h&bı rahata
nakların hepsi, büyük şairin ulemadan Kara­ KfibBârı Kibriyida (turan nerrt «iri E#f
manlı Mehmed Efendinin ta v s iy e si ile — w
belki de himayesi İle — medreseye girdiğini Cev*M«a jtfUİ ««caya târivi biil Kurfs
F errl biimâyi ev d sa?d£tnwfl5rf gör
yazmaktadır; fakat hangi tarihte ve hangi
medreseye girdiği de bilinmiyor- «Sahn» Ata s&sflnde «Kurbl sultan, âteşi sûzan»
Medresesine devam ettiği sıralardadır k i şiir dır, fakat o devirler için refah yolu şeriri
edebiyat ile uğraşmağa başladı. 18-20 yaş­ saltanatın dnünden geçmektedir. Baki de şâir­
larında B&yükşehrin edebi muhitlerinde seç­ ler kafilesinden ayrılmadı, yeni Pâdişâha ka«
kin bir şâir olarak tanındı. O devrin tartınmış sldeler sunmağa başladı.
ŞÜr üstadı ihtiyar Zâti, genç Bâkiyi ilk ve çok fH. 977j 1560 da istanbulda Mahmudpaşa
takdir edenlerden biri oldu; B&k) (H. 062) 1554 Medresesine, (H. 979) 1571 de Eyyub Medrese-
de Nachövsn seferinden dönen Kanuni Sultan »İne müderris tayin olundn; nf. 981) 1573 de
Süleyman* bir kaside sunarak büyük Pâdişâ­ Shan Müderrisi oldu; Üçüncü S u lta n Muradın

n/group/merakediyorum
BÂKİ — 1918 — İSTANBUL

cüJılsundan sonra da (H. 983) 1575 de Süley- büyük Devlet adamları, fikir ve san at erbabı
maniye Medresesi Müderrisi oldu; artık ilmiye ihtiyar Kadıasker Mahmud Abdttlbaki Efen*
mesleğinde ara sıra hükümdarın meclisterlne dinin son hizmetinde bulunmak için Cenaze
dâvet şerefine nail olacak mevkie yükselmiş namazının kılınacağı Fâtih Câmiİne koştular;
oluyordu. ifritle ise, «binblr ayak bir ayak üstünde» top­
Büyük şâirin ikbalini çekeıuiyenler çok­ lanmıştı.
Namazı Şeyhülislâm Sun'ullaiı Efendi
tu; Üçüncü Sultan Muradın eülûsu başlarında
kildırdj; Musalla taşının önünde, Bâki’nin ta­
türlü tezvirler ile Pâdişâhın gözünden düşü­
rüldü, Padişah Bâki'nin aali ve nefytni irade butu önünde, ebedi uykusuna yatmış arkada­
şının kırık kalblc yazdığı:
etti; Padişah yanında şairin hâmileri de var
ciı, müderrislikten azledilen şâiri sürgüne git­ Kaılrini s^nal m usallada fclldh t f Bâki
mekten güçlükle kurtardılar. D uruk *1 baglayalar kargına yâran u r uf .
{H. 984) 1576 da Edirnede Selimiye Mü­ beytini okumakla büyük bîr zarafet gösterdi.
derrisi, (H. 987) 1579 da Mekke, ve ertesi yıl Tabutu, Edırnekapusu dışındaki kabrine ka­
Medine Kadısı tayin edildi, (H. 989) 1581 dü dar el üstünde götürüldü; Lâlizâde Sofası ya­
azledilerek tstanbuia geldi, hakkında yanıldı­ nında Hamamcılar Sofasında hazırlanmış olan
ğını anlıyan Pâdişâhın teveccühünü kazanma­ kabre defnedildi.
ğa muvaffak oldu. (H. 092) 15Ö4 de İstanbul Onyedinci Asnn büyük muharrir ve sey­
Kadısı. fH. 994) 1586 da Anadolu Kadıaskeri yah! Evliya Çelebi Bâkinin kabrini îiyarete
oldu; bir miiddet açıkda kaldıktan sonra {H. gittiği zaman, mezar taşında Bağdadi* şâ*T
1000) 1592 de Rumeli Kadıaskeri tayin edildi. H âdîııln:
Artık iüniye mesleğinin son basamağında idi;
Altmış altı yaşında idi, Rumeli Kadıaskerll- BAkî Efendi gittli uibâye bin sekizde
ğinden sonra hakkı Şeyhülislâmlık; fetva ma­ mısraı ile biten bir kıt’a yazılı olduğunu
kamıydı; muasırları ittifak ile şâirin bu ma­ söylüyor. Ne yaaık ki bugün bu eski taş kay­
kamı daima özlediğini söylerler; Rumeli Ka- bolmuştur; bugünkü basit ve çirkin kabir tası
dıaskerliğıne çıkmış akranı arasında Şeyhü­ ne zaman konulmuştur, tesbit edemedik, üze­
lislâmlığa elyak olduğunda da müttefiktirler; rinde «ulemadan ve sultânuşşuerâdan mer­
fakat öilediği makama getirilmedi, tekatid hum Abdülbaki Efendinin ruhu için fâtıba
edildi. Şöhret ve servet sahibiydi, Şeyhülis- 1062 » diye ifadesi bozuk ve tarihi yanlış bir
lâmlık onun iğin yalnız bir şeref dâvasıydı, kitabe vardır. Reşad Ekrem Koçu mesmuala
tekaüdlük ağır bir darbe oldu. (H. 1003) 1595 dayanarak verdiği malûmatta; «İkinci Abdül-
de Üçüncü Muradın ölümü ve Üçüncü Sultan ftamid zamanında tabibden ve ilâçdan pek
Mehmedin CiilCısıı Şâire yeni bir ümıd ışğı ol’
hoşlanmayan haremağaları a ra s ıd a Bakinin
du; Şeyhülislamlık, yoluna sed çekenler de
kabir taşının bütün hastalıklara karşı şifâksr
Ölen Padişah ile beraber sahneden çıkmışlar-
olduğu yolunda bîr inan yayılmış» ağalardan
öl; yeni Padişaha kasideler yazdı, sihirkâr ka­
biri hastalanınca bir araba ile adam gönderi­
leminin sayesinde (H. 1003) 1595 de tekrar
lir, taş yerinden sökülüp saraya getirilir, has
Rumeli Kadıaskeri oldu; ve ölünceye kadar
ta ağada bir gece bu taşı konuna alıp yatar­
beş sene bu makamda kaldı.
mış. Bu gidip gelmeleri gören b ir ta$ hırsızı dJ
Bu yıllar içinde arkadaşlarından Hoca bir gün saraydan geliyorum diyerek mezarlık
Saadeddin Efendi ve Sun’uliah Efendi birbiri bekçilerinin gözü önünde büyük şâirin taşım
peşinden Şeyhülislâm oldular, fetva makamı almış ve cahil bir taşçıya satmış. Fakat taş ye­
iki defa boşaldığı ve kendisinin bilfiil Rumeli rine gelmeyince mezar bekçilerinden biri sarf*
Kadıaskeri bulunurken iki tnâzul arkadaşının ya müracaat etmiş, haremağalarınclan taşı sor­
Şeyhülislâm oluşu şâire o kadar ağır darbeler muş. sirkat de o zaman aniagilniiş; vak’ayi
oldu ki bu kırgınlık ile hastalandı ve Hicri 23 duyduğu, takdirde Sultan Hamidin gazabına
ramazan 1008, milâdi 7 kasım 1600 bir cuma
uğramakdan korkan haremağaları mezarlık
günü 75 yaşında öldü.
bekçilerinin ağzını para ite kapatarak bugün
Asnn büyük şâiirinm filümü tslânbulda görülen taşı alelacele bir gün içinde yaptırıp
derin ve samimi bir teessür uyandırdı. bütün kabre koydurmuşlar» diyor.

http://groups.google.coi
U fStR LO fE D tSİ — 1919

Tâbir Olgun merhum yaptığı inceleme- P ro fe s ö r F u a d KopTİilÜ d iy o r k i :


terde Bakinin çoluk çocuğu olup olmadığma
dair bîr kayda rastlamadığım sfltüyor Profe­ «Bâki’nin ilham şefcll tıudud lammıyan
sör F*uad Köprülü büyük bir vukuf vc salâhi­ ve saman zaman coçub taşan bir kaynaktan
yetle tslâm Ansiklopedisine yazdığı makale* ziyade, daima ayni âhenk ile ayni mecrada
ifade diyor k İ : akıp giden berrak bir suyu andrır... Rdebl
sanatlara, kelime oyunlarına çok düşkün olan
: Bâki'nin husus! hayatı, onun ruhunu, mi­
şâir, eserlerini daima büyük hir iifna ile, her
zacını ve bühassa edebi şahsiyetini anlıyabil-
kelimeyi, h e r mazmCmu, her hayâli inceden in­
memiz için daha mühimdir: hattâ meslek ba*
ceye arayıp işlemek suretile vttcude getirmiş,
yatındaki bir lakını muvaffakiyet ve hüsran
ilhamına hiçbir zaman serbest bir mecra ver­
safahalarının sebeplerini <iaha yakından öğ­
memiştir... Onun yarattığı hayal âleme ve ya­
renmek iç ti do buna ihtiyaç vardır. Kazanmış
şattığı tabiat ne Fuzull’ninki gibi sübjektif ve
olduğa geaiş şöhret dolayısiyle, gerek muasır
mücerred, nc de Şeyh Gâlibinki gibi fante-
kaynaklarda ve gerek daha sonra edebi ve
zisttir. Kendi muhiti ile daha çok alâkalı olan
taribi vesikalarda ona a it b ir çok malûmata
Bâki de, tstanbulun bahar, mehtab, kış man­
tesadüf edilmesi bize biiyiik şâirin hususi ha­
zaralarını görmek, mısralarında Kanuni Sul­
yatım oldukça razılı b ir surette öğrenmek im-
tan Süleyman ordularının zafer nâralanm
kânım veriyor. Baki, daha gençliğindenberi.
duymak kabildir. Mersiyelerinde olduğu gibi,
açık tabiatlı, şuh, şen ve lâfibftli mizaçlı bir
medhlyelerindc ve fahriyetorinde de olduğu
adamdı. Düşündüğünü hemen söyler, sırası
kadar, samimi ve mübalâğadan uzaktır»,
gelen bîr nükteyi, her nerede olursa olsun,
sarfetmekleri kendini alamazdı. Zevk ve safa Bâki'nin gerek kendi çağındaki şairler,
âlemlerinde ne kadar serbest, neşeli ve atıl* gerekse sonra yetişenler üzerinde kuvvetle
tesir ettiği muhakkaktır. Bâki tanında sanatlı
gan ise, en ciddi meclislerde de ayni serbest­
şiirler yazmanın moda haline geldiğini o de­
liği ve ayni neşeyi gösterm ekten çekinmez,
v ir şâirlerinin örneklerini incelemekle gör*
teokid ve tarizlerini esirgemezdi. Zamanı ri­
mek mümkündür.
calinden birçoklarım darıltm ası — meselâ
Çağımızın büyiik Türk şâiri Yahya Ke­
Şeyhülislâm Bostanzâdc gibi— m uhtelif xa-
mâl Beyath da Bâki'nin bir gazelini taştır e t­
manlarda türîü türlü ağır itham lara mâruz
mek suretiyle bu teşirln, günümüze kadar de­
kalması, bep bu ırfîkteci, geveze ve dedikodu*
vam ettiğini gösterir:
cu mizacından ileri geliyordu. Maamafih bu
2arif ve şakacı mizacı ona bir çok da dostlar «Fermâ&ı »şkc can İledir inkiy&lımıs»
ve h â m ili kazandırmış, İstanbulun en yük­ P ürdür hayâli yâr ile her lih ıe i yâdımız
sek meclislerinde onun vücudunu daima aral- Mevkuufdur o mflbe hulfcj fusdımw
A hir varırsa h tfd in c hesüi şadımız.
mıştır. Eski mecmualarda ve kitablarda onun <H<ljnki kazâya zerrp kadar yok inidunE?
bîr takım lâtifelerine, nüktelerine tesadüf
edildiği gibi, bunlardan bazıları ağızdan ağı­ tB aş eğmeziz «diniye dünyâyı dûn içân»
şa asırlardan asırlara intikal edip durmuştur. îttik fe d i zevahiri şevki derûn içUs
Saltık aaetâi Ömrü meyi lâalgûn içtin
Açık tabiatlı, temiz yürekli, nâzik ve kibâr Nflvbfet ( 9 İUKU rihleli mülki sükûn içün
mizaçlı olduğu için nükteli tariflerinde zara­ fA U thadır tavekkülfimOz ÜiMİldınitt»
fet haddini aşmaz, herkese iyi muamele eder
«Bit miitlckâyi z e rk li câho dayanman*»
ve islemiyerek kalbini kırdğı kimselerin gön­ B ilini ta h tı cfiyl m übihât sanm am
lünü almağa çakşırdı». Pervfaevftr $em'İ oıUkifitü ftn o ıız u
İkbal içûn mevlidi thllse k tu n a a z
B&kiden önceki vc onun çağdaşı üstadlar
fHakkm kemâli îûtfuoadır ftimidısaıt?
hep İstanbul lehçesi dışında idiler. Ş â ir:
«ZDhdtt salâha eylemeziz ifiîcâ hele*
Grçtmez httMeriiMİtıt g n u l İstanbulun ÂsSri ittikasye bedel tim alub ele
Dllnyâdc varımız yoğumuz v ttra e u ı yele
mısraı İle de itiraf ettiği gibi İstanbul güzel­ Çekmekleyiz (mvâfUİ ugşftta /ne$'flJe
lerini ve onların en güzeli bulunan İstanbul «TnUu egerçi ftiemi kevnl fesâdumı»
dilim sevdi. Cok sevdiği ve çok güzel kul- 'M eyden M ftyi bflluu b u n d u r gorwc hem*n>
DeSmezdİ yokJt ıiekrüıe pcymânel mugiin
— 1920 — İSTANBUL
ûAKl

H er cim ifirtd e r f y j * d l i i r ba^k* b ir c ih a n Miyânm rb«LcL cun m ı, gümü» iy in e m i sinen


Ş ü r b t m lid âm içUn n e v e k ıld ık f e d i y i « sn Blnilîûflunla nirfıKÛ^in gül ile J ile d ir gûyfr
fE rb ib ı ziîıır anlayam azlar murâdunız> Seflü ummaa. cefftrian yüz «evirme*, &«ki p l i d i r
«Mİnucl if<t(FAv.ı devleti dünyâ fenfr hıılıır» NiyJlı el m ek una. eftni y araştı itana laU£n&
E lh a k g ıu e ld e flejvtH BAkl b c k ifl bulur GAZEL
AiılAf o nayjna tut.-ırUen s a f i bulur
TaptirimİK bu sAvedı- m çok behA b u l u r Abı hayAh lA'Une acrceşmU'i can (cimedir
eBâki kalır saM-fci Alemde- Adımız» Sun e u rTal c im i lebin kim Abı hayvatı tein ed ir

Profesör «âir Necnıeddüı HalU Onan Cun lö lin ey le r nnsû, y&r ivm ek ı&tcr kaam m ı
<Bâkt Öldür adlı hece vezni ile yazdığı güzel YA Itıth ne v âdi d ır bu kim esn teşne, canan teşnedir
manzumesi ile bizi Bâkt devri Jslsnbuiunj Ab) Hilâli v a r ın a m u h ta r te n h â ben de£fi
götürrcıekîedir : H âk lizrc kalm ış hııçk leb, derySyı um m an teşnedir

O giln acı b ir h ab e r dolanlı P ayitahtı; R e m i K arninde eânü d il yandı yakıldı .tâ k iy i


Kudretli Türk jürin in harardı kutlu bahtı, D e p r c t e îin . s u n a y a ğ ı , mcctİAdc y i r a n t e ş n e d i r
Herkes büyük b ir hüzün his etti için için.
C ânâ 2üLâlj v&slım a ğ y ir u m ar ujjşâk um ar
B irdenbire yaydan bu h a b e r k& rşısind^ Â bt efîhibı ra h m ete k â îlr, m lise im an te ş n e d ir
D ükkânlar kapatıldı S ahhaflpr Çalgısında
Oiryân o Leyli veş, nola snhrâya sal&a bçnj
H er duyan yola düjdü F âtlhe gitm ek için
M ecnûnun âbı çeşm ine halkı beyaban teşn e d ir
Sokaklardan gecereken er, kadın, yaşlı, tâze.
bütün halkı ağlatan b» m uhteşem cenâHt
TAHMİS
S üı m ülkünün sultâm B âki Efendinindi, • liây eti fitn e çeküp el kadi dilcü b eyler
Ü ştüler y ânına h e r şûhi ceiâcû b ey le r
Mevtcibin en baçmda hüseyni perdesinden B ir y e re geldi n ice gam zesi câ d û b eyler
M ersiyeler okuyan hafızların sesinden. «B ir alay oldu peri şivelü âh û beyler»
G önüllere ölüm ün karanlık hüznü sindf. »Gbzü tüllülerin âlâyı ne yâh û beylcr>
n.ıha sonra Him varsa, bey, a ğ a , yeniçeri, K a y nalup n i r i gam ı ask Uc hünüı ciğeri
Ak sakallı vezirler, eski Şerha d beyleri. G üzlerim den a k ıd ır k endi gö rü n m e z o peri
H epsinin yeis içinde üne riiişmüşdü başı. ibonm anuz nev’i b e şe rd en ola bu şivekeri
Bu e le m baglam ı& dı d i lin i h e r b i r i n i o 1 B ir p eri içün a k a r iki gözüm çeşm eleri»
A la y d u r d u ; n ih a y e t k n c a T ü r k ş â ir in in «S akının bilm iş oJun ilid ir ol sû beyler»
D ü n y a d a s a n d u r a ğ ı o ld u m u s a lla tap ı
Can y e d e rsen cficr ol h usrevi şirin dohene
Goalib ûîsan re h ! aşk ında bugün k û h k cn e
Cemaat karşısında et baâJayjb susunca,
Ulemâ züm resinden devrin en ulusunca, Ne katlar nakdi re v ân ın da n is â r olsa yine
K a d ri t e k r a r e d ild i k e n d i m ısrS L ariy la
«BivcfâlıUlar İtler yolu n a c a n la r verene*
«Acebâ böyle m -olur dünv*i3dc hep bû beyler»
Ö le n o ş â i r d i k î k a l b i n i n a t e ş in d e n
« Y edi b e n d * i ç ı k a r u b b i r f â n i n i n p e ş i n d e n B oynuna hilü k em e n d in biri b a ğ la r îiögjih
D e v ir le r in h ü k m ü n ü y e n d i m ı s r â l a n y l a Ç ık a rır d o ^ ru yolu n d an b iri e y le r güm râh
Bu belâya b u la m a ı ça re ne d e rv iş ü nc çalı
Bâki £ibi bu fâni ciîıamfa bâaı bâzı «K im seye uym asm ula^m asun Atiafc AU*h*
B ir fc w â rc hâlinde şiirinin ihıiaâzı ■iZüLfî bi d i n ü e o l jıîam eaü c â d û b e y le r *
A sırların üstündün oyanlar b ahtiyardır.
Baftlyâ gel olalum kâbci d il yoluna peyk
O dehâ kartalının h e r kan a t çırpıcında, û iy eltm s e m ’a nidâ e ric e k â h i r lebheyfr
H ıa (tlan ıtıısriıla ra k â i n a tı n d i a n d a G irelim râ lıi H üdâya day ü b essa'yü aleyk
E b e d iy e t d e n ile n h i r te k m e r h a l e v a r d ı r . «Ne N e câti ne g ü re lle r ne sclâm ü nc aleyk>
Salim E iıa «F âriguz eyletnezüz kLmaeye lApü beyler»

Bâkiden seçme parçalaT : BHIYİTLEn, MISRALAR. M Ü FBE D LEIl


S6kl elinde bülbüleyl bülbö! eylesen
G AZEL
fçsört ş e r lb ı ru lılerfni gül gül eyiasen
N edir bu handaler, bu işveler, bu n ta Ü istiğna
N edir bu cilveler, bu Besvulcr. bu kaRmell b « â *■
Sakın makin ki ey kaaşı yâ tiri âhdan
N edir bu ârizu kadtl, nedir bu çeşm ü ebrû ler Ger ıfök d em ir olursa fe lek ler d e le r geçer
N edir bu b ili s-nber bû, n e d ir bu babbetüssevdâ ’k
ü i n h f ı r e li n e â y in e y i v e r m e n ptu k â f i r in
N edir hu nî<; £rtç U h»m behare kükül K irâ g ü r ü n c e sC ıretln p u t p e r e s t o l u r
N edir b u t u r r d e r , bu halka halka tü lfi mtl$Iı &*&
#

http://groups.google.co
ANSİKLOPEDİSİ — 1921 BÂKİ BEY i'

gcilfintteo a y rll B ü r i b i r h i ] i t e y ü r f ı r |cjm


2 «nclnl?D b o jin m iî d lv faedG r « n u r l a r dırazanıı Kara Mustafa Paşanın sekiz yaşın­
* daki kızım aldı fB. MuttaCa Paşa, Keman-
E n ! p o y m in c s i a s u n m u ş h a y i ı İ b r n a k a n d ı r m ış Jccş Kara Mu sata fa Paşa>, <!amad Baki Be­
yin kaç yadında olduğunu bilmiyoruz. tahmi­
G ül fiM r e tin te y o l la r a t u t m u ş k u l o a g m ı nen en çok o naili yaşında, buluğ çag tn a yeni
BÂKİ <I>ellâko£lu) — İkinci Sultan Ba gfrmig olacaktır. Muş'um düğün hicıi 10 re-
eeb lOfîfl, milâdi ft ağustos 164B perşembe gü-
yaud devrinde lstanbıılun fevkalâde guzeUiğl
Topkapusunda Kara Kethüda Bağçesinde ya­
ile meşhur ve şiirle meşgul olmuş yiğitlerin­
pıldı, Ahmed Paça o zamanlar pek meşhur
den, asit adı bilinmiyor, *Bâki» şiirdeki mah­
olaıı bu bağçeyi Yeniçeri Ocağının namlı er­
lasıdır. kendi adı da bu olabilir, yahud Ab-
kânından Kara Kethüdadan cebren ve keh-
dülbâkidtr. «Dellâkoğîu» lâkabını dcdedn ât­
ren satün aimt?tı. Gündüz parîak ziyafetler,
mış olacaktır, zira adı unutulmuş ulan babası*
gece de sabaha kadar İyşü işret, rakkas sey­
nal bu süfli hizmet ile hiç alâkası olmamak ri, karagöz vesâir türlü eğlence ile geçli.
gerekir, Fâtih Camiinde hatrblik etmiş, hâfızj
îrur’an. sâlih, zâhid bir adammış, dkvutii sesi Yeniçeri Ocağının büyük nüfuz sahibi
ile kur’an okuduğunu işidenler *gaşyolub vâ- ağlarından Bektaş Aga, Koca Muslahaddin
lebü hayran, mânendi bî can bir yerde kalub Ağa. Kara Murad Ağa. Karaçavuş Mustafa
kendinden gider* imiş; nice defalar Sultan Ağa ve Çelebi Kethüda Mustafa Ağa ile sadı-
Bayazıdn meclislerine çağırılmış, Kurian oku­ râzamın arası çok gergin idi. (Bütün bu isim­
muş, Pâdişâhın ihsanlarına nail olmuş. Güzel lere bakınızı. Sultan tbrahimin her tararını
delikanlı da babasının yolundan gitmiş, hâfızı .samur ile döşetip duvarlarına ve tavanına va­
Kelâmullah olmuş, babasının davûdi sesine te­ rınca samur kaplatmak istediği bir oda için
varüs etmiş; şiir iîe de meşgul olduğu için sadtrâzamm kendilerinden samur ve para ta­
Îstanbuîun edebi mahfillerine çağırılır imiş, lebini red iden bu ağalar vezirden bir fena­
hıfzına ve iîâhî sesine melâheti veehiyesi ay­ lık geleceğini tahmin etmişlerdi; endişe için­
rıca revnak verir, câmilerde ve meclislerde o de idiler. Tlakikaide de Ahmed Paşa oğlu Bâ­
geldiği zaman başka bir halet olurmuş. Şu ki Beyin düğünü behâneai ile bu namU ağa-
gazel matlaı şiir diline ü m e k d ir: lars Topkapüsuadaki bağçesne dâvet ederek
orada sık boğaz iJe İdamlarını kararlaştırmış­
\ 'â r i hicrinle yakalıdan süzeüm dâği ictûm tı, Fakat Yeniçeri Ağalarının her biri düğün
&*ri»tser k a a tu boyandı b cd n u n p irehenim ziyafetine boğazları gaddddâreli otuzar kırkar
ftibl. ; 5-ehJ Ş u erâ tezkiresi, çuhadar, ve i)ir o kadar pür silâh yeniçeri ile
gittiler. Bir odaya alınıp çıkacak yemek sof­
BAKİ <IIacı> — Birinci Abdülham id ve ralarını beklerler iken sadırazamin adamla­
Üçüncü Selim zam anlarında Ü sküdarda bir rından olup ocaklının gizü tarafdarirğını gü­
berberdir; o devrin tohum dan nadide lâle ve
den Receb Aga geldi: «Ne durursunuz! Dev­
sünbüller yetiştirmiş nam lı b ir çiçekçisidir;
letlinin size kasdi vardır, bundan sonra evle­
hayatı üzerine başka bir kayde rastlanam adı rinizde dahi bulunmayuh odalardan {Yeniçeri
B jb l.: Aşkî.
kışlasından) ayrılmayın!..* deyince evvelâ Ka­
BAKİ BEY (Ahmedpaşazâdc) — Sultan th- ra Murad Ağa güğreyerek fırîadi: «Yâ!., kazi-
rahinıin en makbul sadır taam ı fneirköylü He- y böyle indir., biz rte kolay koîay ölmeyiz!..
zarpâre Ahmed Paganın kiiçük olğuhıdur. Bu Bizden suç gitti!..» diye bağırdı. Yemek ye­
pa^azâdenin düğünü Sultan tbrabim ile Ah- meden kalkub gittiler, o geceyi bir arada ih-
med Paşanın felâketleri ile biten ve tâ rih i­ tilâ meşvereti ile geçirdiler, ertesi cuma gü­
mizde onbeg yı3 sürecek kanb bir anarşi dev­ cü de Aksarayda Yeniodalar denilen büyük
rinin açılmasına sebep olan 1648 ağustos ihti­ Yeniçeri kışlasında, kışlanın ortasındaki Orta
lâlinin bir patlak vermesine sebep olmuştur Cânıidc toplanarak askeri ihtilâlin ilk yalım i-
: Ahmed Paga, llezarpâre; İbrahim. Sul­ nı parlattılar.
tani. Ağaların düğün yerini terk edip ihtilâl
İncîrköylü yahud Şehri Ahmed F&53 kü­ meşveretine banladıklarını öğrenen sadürâzam
çük oğlu Baki Beye Sultan Ibrahimin tik sa- Ahmed Paşa, yanına heybeler dolusu altın

m/group/merakediyorum
BAKİ0eY SOKAĞI — 1922 — İSTANBUÎ,

alarak iki sâdık İç oğlanı ite selâmeti kâçup bilirliği ile sıkıntısız yaladı. 1057 mebus se­
bir dost yanında gizlenmede buldu. çiminde pemokrat Parti adayı olarak m em le.
Düğün yeri perişan oldu. Ahmed Paşanın keti olan Kaslomonu Vilâyetinden mebus se­
katli ve Sultan îbrâhiroin tahtdan indirilmesi çildi; 1050 da Jcalb sektesinden vefat etli.
ve bilâhare idamı ile sona eren bu Yenice» Kısa boylu, cevvftl, muhakkak kl bece­
ihtilâlinde genç B5ki Beyin ne oldıığu bilin­ rikli bir iş adamıydı; terbiyesiyle vc daima
miyor: bayalı körpe ve toy gençliğine bağış­ mütebessirn sempatik yüzü ile İstanbul basu
landığı muhakkaktır muhitinde sevilmiş bir 2at idi.
B ibi.: Nrıimâ Tarihi.
BÂKİ DEDE SOKAĞI — Haliç Fenerinin
BÂKİBFY SOKAĞI — 1934 Belediye Tevkiicâfer Mahallesi sokaklarından, Cîuüçi-
Şehir Rehberinin 10 numaralı paftasına göre çeşmesi Yokuşıt ile Sancakdar Yokuşu arasın­
Şehreroininde Nevbahar Mahallesi Sokakla­ da bzamr; Fenerklreçhânesl Sokağı ve Akim
rından, Selçuksultan Sokağı ile özbeksüley- Sokağı ile birer dortyolağzı yaparak kesişir.
manefeodi Sokağı arasmda uzanır; Halimbey, Camcıçeşmesi Yokuşundan gelindiğine göre,
Sanıipaşa. Adak Sokakalan ite kavuşağı var­ iki araba geçebilecek genişlikde. kabataş dö-
dır. Diriişşefafra Sokağı ile de dörtyriağzı ya­ şelidir. İki yanında gaayet dar yaya kaldırımı
parak kesişir: aşağıdaki notlar 1952 yılı m ar­ vardır. Akcin Sokağı kavuşağından Ötesi bo­
tında tesbit edilmiştir: zuktur. tk i kenarındaki evlerin sokak kapu-
Dâriişşefaka Sokağı ile kesişdiği yerden larına, yerine göre 4-6 basamak taş merdiven­
Öibefcsöleymanefendi Sokağı ile kavuşduğu lerle çıkılır, üçer dörder katlı evlerin hep6İ
yere kadar olan kısım üstünde gece kondular kâgtr, derli topludur. Sağ kolda bir Ayia Pa-
yapılmış bulunuyordu, raskevi Ayazması vardır. Sekenesinin hemen
Selçuksultan Sokağı kavuşaguıdan giril­ hepsi rum dur (mart 1951).
diğine göre, iki araba geçebilecek genişlikde, Hakkı Göktürk
kaba taş döşeli iken bozulmuş toprak yol hâ­
BÂKİ EFENDİ — İkinci Abdülhamİd
lini aimjş. Üzerindeki ikişer üçer katlı ahşab
devrinde Bâbıâli ricâlinden b ir İstanbullu ti­
evler, bir beton yapı orta halli aile mesken­
leridir. pi; hal tercem esi elde edilemedi; Semih Müm­
Hakkı Göktürk taz Bey merhum, içinde Bâbıâlide geçen yıl­
larının hâtıralarını naklettiği «Tarihimizde ha­
BÂKİÇELEBİOĞLU (Zeki Cemal) — Ga­ yâl olmuş hakikatler» adlı eserinde ba zât-
zeteci ve muallim; lt)Q0 de Kastamonu da doğ' den şu satırlarla bahsediyor:
du; Cemal Bey adıada bir zabitin oğludur; «Sadaretin evrak m üdürü Bâki Efendi
taJisilini Yüksek Ticaret Mektebinde tamam­ Bâbîâlirûn eskilerinden ve hemen hemen her­
ladı; daha bu mektebin talebesi iken 1924 de kesin sevgilitcrmdendi. Senelerce tâ vefatına
Cumhuriyet Gazetesine muhabir olarak İnti- kadar bu vazifede kaldı ve kıl kadar doğru-
sab etti, uzıın yıllar luktan ayrılmıyarak gelen geçen saduâzatn-
bu gazete ile Vakit larrn ve m üsteşarların emniyetini kazandı.
ve Son Telgraf Ga­ Kısa boylu Bâki Efendi uzun boylu konuşmayı
zetelerinde çalan­ sever, gördüklerini anlata*; tatlı tatlı menkı­
dı, « B ü y ü k Gîı beler, nakleder, hulâsa kendim aratırdı. İs-
&etc» adı ile bir Lanbulda, Şehzadebaşmda Kuyucu Muradpa-
magazin çıkardı; $a Türbesinin arka cihetlerine tesadüf eden
soara «Ekonomi» bahçe içindeki tahini boyalı konağını hatır­
gazetesini tesis et; larım. Babam bâzan beni buraya götürürdü'
ti; bu arada ekalli­ Ve bunu da hatırlarım: Her çarşamba gecesi
yet mekteplerinde aziz ve samimi ahbaplar Bâki Efendide topla­
de türkçe muallim­ şırlar, yemek yerler, sohbet ederler, eğlenir­
liği yaptı. lerdi. Beyükçi N âsır Bey, teşrifatçı Hatabizâ-
Son derecede z«iü Cenut B&kiçeiefeiagiu delerden Behçet Bey ve biraderi Bekir Bey.
mazbut hayatı ve 1$ itesim: N«uh) Esat Molla Bey, babam Reşit Mümtaz Bey

http://groups.goog le.ı
ANSİKLOPEDİSİ
— 1923 — BAKKAL

,pa$ai. İstanbulda bulundukla Babaınzâde lerinde dahi türkçe konuşan Karamanlı orto-
Mustafa Zihni Faşa. Restd Akif Bey (paşa), doks Türkler IB . : Karamanlılar} bakkal oldu­
müsteşar Bülbül Tevfik Bey (paşa), şair Celâl lar.
Paşa emsali zevat gibi. İstanbul Kadısına gönderilmiş Hicri 1221
«Bâki Efendinin oğlu Müfit Bey de (Jma. Milâdi 1006 tarihli bir fermandao g H * ni­
dİ Milefasından) arkadaşlarını ayrıca dâırat ve zamına ve kefalete rağmen bazı uygunsuz
İkram (d ad erd en d i. Bu zat sonraları müsteşar kimselerin İstanbulda bakkallık yoİu ite bü­
Tevfik Paşaya dam at oldu ve birkaç sene ev­ yük ölçüde dolandırıcılığa teşebbüs ellikleri­
vel vefat etti, Bâbıâlide âmedi odasında be­ ni, gedik nizamına vc kefalet İslerine bakan­
rberdik - Baki Efendili? de iyi yem ekler ye­ ların vazifelerinde dikkatli davranmadıkları­
mek ve yedirmek m erakı olduğundan barem ­ nı öğreniyoruz; fermanın bu maddeye taalllûk
deki eski kalfaların yeşil em ir dolm aları meş­ eden kısmının bugünkü yazı dilimize (evril-
hurdu. miş sureti sudur:
«Bâki Efendi Bâbıâli evrakı İşini hayli «... İstanbulda Balkapam ve Galatada
tanzim etm ekle d e şöhret bulan diirüst m e­ Yağkapanı tüccarları, zeytinyağı ve sabun
murlardan biri idî ve vefatında bütün Bâbıâli tüccarları, Odunkapusu tüccarları, kuru ye­
erkânına ve efradına acılar bıraktı. Onu hep­ miş ve pekmez ve pirinç tüccarları ve mumcu
si hürm etle ve samimiyetle severlerdi. esnafı ile bakkal esnafının ellerine verilen
BıbL: Sem ih M ümtaz, Târihim izde H ayal ol- Parmanda tafsil ile beyan edilip açıklandığı
mu$ hakikatler.
üzere bakkallar sattıkları m allan alıp yuka­
BÂKİEFEND1 CAMİİ — (B .: Abdulb&ki rıd a zikredilen tüccarlar tarafından sair bel­
Mescidi. Üsküdarda Sultan Tepesinde), delerden îstanbula getirdikleri türlü zahireyi
Pazarbaşı vc Bölük başı ve Ustabaşılan delâ­
BAKKAL — İstanbulda ve b u tu n Tür- letiyle alacaklardır (B .: Kapanlar; Balkapam;
kivede bakkallık, bakkaliye ticareti diğer bü­ Yağkapaoı) ve bunlar bu malları kefilleri
tün esnafta ve ticari sahada olduğu gibi Tan- alınmış» rabıta altındaki bakkal esnafına da­
iünat devritıe kadar «Gedik* denilen tahdi­ ğıtacaklardır ve malın tevziinde sekizde b ir
de tabiydi (B .: Gedik); yani b ir adam» serm a­ bedelini esnaftan kolaylıkla tahsil edip tüc­
yesi ne olursa olsun istediği zam an istediği cara vereceklerdir. Kefile rabtolu tımayanlar
yerde bir dükkân huhıb bakkallık yapamazdı; bakkallık yapamaz. Ahvali meçhul bazı kim*
İstanbulda gerek çarşılarda gerek mahalle İç­ selfr istanbulda, Galatada. Eyyübda, Üskü-
lerinde bakkal dükkânları yerleri ile tes- darda bakkal gediği tedarik ederek ve bu ge*
bit edilmişti; devlet sem tin ihtiyacım takdir digi aldıkları yerden (meselâ Istanbuldan Üs-
ve esnaf ile e halinin m üracaatım kabul ede­ küdara; Üsküdardan Eyyuba) diledikleri yere
rek yeni bîr bakkal dükkânı gediği ihdas e t­ nakil için Galata. Eyyub ve Üsküdar hâkim­
medikçe mevcud bakkal esnafına b ir yenisi lerinden ve sair mahkemelerden ilâm ve hüc­
katılamazdı. Yine bütün esnaf gibi bakkallar cet alarak nizam şartlarına aylan olan yeni­
da pirleri* yiğit basılan ve devletçe tayin edi­ den bakkal dükkânları açtıkları. Tüccardan
len K ethüdaları ile bakkallar loncasında sağ- malı aldıktan sonra kaçıp kayboldukları, tüc­
tam kefalet altında idiler; devletçe konulan car malının bu auretle zayi olduğu öğrenil­
narhlara ve esnaf nizamnamelerine riayet, ve miştir. Bundan böyle Âsitâuel AUyemde (İs­
bilhassa hileli terasi ve dirhem kullanmaktan tanbulda) ve Galata, Eyyub ve Üsküdarda ve
mutlaka içtinaba bu kefalet ile de ayrıca mec­ buralara bağlı yerlerde gedik nakletmek, ye­
bur idiler. niden gedik açmak, esnaf tarafından birbir­
Gümrük nizaminca h er bakkalın yanında lerine gedik satıp almak, borca karsı gedik
taç Çırak bulundurabileceği de tayin edilm iş terhin etmek gibi hallerde ancak İstanbul
ti; çıraklar da kefalet altında alınırdı (B .: Be­ Kadıları huzurlarında alman hüccet ve İlâm­
kâr Uşakları). la r muteberdir. Bakkal taifesinden biri tüc­
İstanbulda bakkallık, tanzimat devrinde cardan satın aldığı zahirelerin akçesini ver­
Badiklerin lâğvı tarihi olan hicri 127B (1861) mekte çevir ve eza ederse (borcunu ödemede
tarihin* kadar yalnız müslümanların elinde alacaklısı tüccarı üzerse) veya borcunu öde­
Wl. 8u inT-îhtrvr» cmıraıiır ki, evvelâ kendi ev­ meden ölürse, yahut iflâsım ü3>ı ederse elin-

n/group/merakediyorum
bakkal ~ 19J4 ___________________ _______________ İ s t a n b u l

de mevcut olan malı vc v^r- ıvedeo ataraktan tezgahı H --:


Pazarbagı re saird e n tarafım ın ve roahke- kiril yapri»*fj .v ^
meçe yasularak alılacak, borçlarını Ödenr ivp deflerinin bu­
yetmez sahibi bulunduğu bakkal gediği J* ruşuk -niteleri
tanbul Kadısı huzurunda satılarak, onun be­ karşıtımda iri
deli yetmezse mütebaki borcu koflJlcrindeıı kin karnj, iki gpni?
tahsil olunarak alacaklısı Tüccara verilecek­ kJvrıro teşkil eden
tir yııvar iak etuesi.
■Bundan böyle bu haller yine tekerür yos bıyıklarla me$-
•eterse, bakkal yolsuzluğu yüzünden tüccarın In r yA gu esm er
uğrayacağı tadarı vazifelerini İhmal eden Pa- çehresiyle Lnmbu
» r b$fi, Bölukbaşj ve t/staba^ılar Ödeveceiler- Ustayı her zaman
dir. meşgul bulurlardı
Beşli* i romancı: Salâhadrtin Enis iB. : Ata^ Böyle bitmez til-
bekojlu, Selâhaddîn Enis) «Bataklık Çiçeği» ken mez tıeler yazı­
adındaki eserinüı ıLambo Uata* balıklı hi­ yordu? Bunu hiç
kâyesinde Utanbulun bir Karamanlı batsîcnl k i m s e blJjntsAi.
tipini çizmeğe çalışmıştır; »şaddaki Katurtarı AUhelleli içinde en
K a r a m ı ı ü ı S a i l u l Upı|
o hikâyeden alıyoruz * cimrisi olfın mü­ (KârifealUr: Ahnvd Mtiaif;
meyyiz nılitekaidi A k h a b a , I9Î 3 )
« , Bîllilii hemşehrileri memleketlerinde Hacı İbrahim Efen
evini, öküzünü satıp paralarını kemerlerine diden. tutunuz dâ kahveci Jsmaile kadar her­
doldurduktan sonra günün birinde iöylîn şeh­ kes ona borçlu idi.
re giden yollaruida bir £öl£e halinde fÜİnip
«Kısa bir zaman içinde mahallelinin tanı­
kayboluyorlardı Bu yol, onları Jstanbula, pa-.
dığı zihniyeti pek kolaylıkla riğrenip anhumv
ranın bol olduğu îstanbuU götürüyordu.
tr İstanbullular, milin iyiliğinden ucuzluğuna
«Şimdilik kamını da yanma almağa lü­ bakıyorlardı: müşterilerini gübre ile tâyyij
zum görmemişti.. eden ördeklere benzetiyordu.
Her giin bir parça
daha fazla ekmek «... Esrarı ticaretine ki/rtüe aJui erdiren»"
yiyen* buna ra i­ inişti, iki .sokak aşın bakkal MihaJ’jn onUdye
me» aksama kadar sattığım o mutlaka onhire veriyor ve müfte­
evitt köşesinde pi­ rilerine biç bir sey kazanmadığını, ancak ser­
nekleyip ağzında mayesine verdiğini söylüyordu. Onun btı ucuz­
aafeuı geviş getitetı culuktaki maksadı öteki mahallenin müşteri­
bir tnahlf&datı baş­ lerini kendine celbedip bakkal Mi hali iflâs et­
ka b\r şey miydi? tirmek ve ondan sonra istediği gibi mahalle­
Hususiyle İstanbul, liyi haraca kesmekti.
yalnız paranın de­ Bu pek kolay İş değildi; bakkal Mîtul
ğil, kanam da bûl |fibi senejerdenberi küflenmiş, ev bark «bibi
olduğu bir meale- olmuş küplü bir bskkah devirmenin Jnjlay is
kettV. olmadığını kendisi do biliyordu.
«Lambo Usta «... Lambo Usla mahalleliye gülerytble
tam dört senedir nlifuz etmekte idi... Son zamanlarda, mahal­
Utanbulvm IçerrieK leliden tom ileti gelenlerin muvafakat ve yu1*
m a h • 11e l e ritı- dınıı ile dükkânında bir de tezgâh açmıfdt
llc r ne k/icfor hükümetten iüin aîntantışsa du
den birinde icra­
yı ticaret ediyordu. gizliden gizliye bu İşi görüyordu... Mektep ho­
cası Hacı Kftrim Efendi her no kadar jpalwllo
Mahallenin yegâne
K m m a n l ı Ruhkul tipi
bakkalıydı- t ç e r ı <«Uf1bat«T; Kahvesinde iliraz için ağsını açmışsa da Bekir
Afaned Keis muhik ve mantıki delâil ile Kerim Ho-
giren her müşteri, Akbflhn, IflîJ) canın fikirlerini pek güzel t-ed ve cerh etmi*-

h+tp://groups.google.cojiı
AKSTUOrtDISl — ms — BAKKAL

l]: Mademki mahallede akşamcılar vardj, a «. kazancına rağmen ortada bir eksik
l^fA» bualm n ötede beride meyhane tneyha- vanfı kadın., iki tutum gibi sarkan meme­
ae dûUftp yarılarına kadar çoluk çocuk* leriyle Inofe benzeyen kana» gençliğinin bir
fapnj soira başında bekletmelerinden İse bıı* hata» olarak boynunda katmjjtı... Köyde bile
racıkla İslerini görmeleri h e r halde daha mu­ evlilik içinde bck&r hayatı yakmakta id i. bu*
vafık değil miydi? AJs sakalı ile Hacı Nuh mınla beraber karısını getirmediğine mlilee*
Bey bile bu fikrin doğruluğunu Lasdik etmiş* sifdi.,.
di Esasen ij de gîzti oluyordu. Lamba LfRia, Kadjn mahrumiyeti içinde geçen gecelerde
dükkinıain iç tarafa kıvrılan mahzenini buna bütün çirkinliği ile beraber kamını attu edi­
ha$reto«îti. Akfa/n olur oJ/naz Komiser Melv yordu. Filhakika ortada bütün mahaileiinin
roed Efendiden tulunıı?. da Hacı Nuri Beye yanıp lulujtugu çırağı Yuvan vardı, tikin
kadar akşamcılar birer İkişer iç tarafta isli Lambo mümkün değil undan bir şey anlamı­
bir lâmba altında içtima ediyorlar ve orada, yordu. Halbuki Kaymak Yuvan mahallenin
trİT kadehle işlerini pek güzel görüyorlardı horozlarım başına topladıjı gibi tavukları-
«Esrarı ticarete vâkıf olan Lambo UslaT di da birer birer çekiyordu... Hizmetçi tuz­
ayni umanda mahallelinin hâleli nıhiyesini de lar iğne iplik almak behanesiyle Yuvan’m pe­
pek güael anlamıştı. Bunun için manzarası şine takılıp dükkâna sürükleniyorlar, bimini
yag tüpleri, gaz tenekeleri, kahve çuvalları tevakkuflar He dakikalarca makara, iğne seçi­
olan dükkâının bu gidi köşecjğini şöyle bir yorlardı... Yuvana karfi ruhunda gizli bir
güieryüzlü. ak çehreli bir çırakla şenlendir hased ve infial duyuyordu.
me# düşündü. Şüphesiz bu, müfterilerin cel­ «... Kendisinin n « j eksikli?.. Yuvan tüy.
bi için pek muvafık bir fikirdi. aüz bir çocuk, lâkin kendisi tamam kuvvetli
«... Günün birinde çapkm çehresiyle gü­ bir erkekdi. Fakat ah bu İstanbul kadınlan.,.
zel bir kabak çiçeği gibi açılan ve daha geldi- Sıkı bir yeldirme altında kıçlarım bir tence­
£ gün mahallelice Kaymak Yuvan tesmiye
edilen bu çocuk, müşteriler üzerinde halûka-
ta» iyi bir tesir yapmıştı... Tesiri de yalnız
bu mahalleye münhajn r kalmamı;, az um an
itfade otefcı mahallelere kadar sirayet etmişdı.
Yalaıt Lambo Usta İnce işlerin açığa vurulma-
yıp giîlice yapılmasında bir mahzur gfrmedi-
fini müşterilerine çıtlatmıştı. Lâğım kokusu­
nun intişar etmemesi için küngü kırmamak
ItamdL
«Yuvanın vüradu mahalleli beyninde ye­
ni bir kıjrlü kaal açm ış, kahvede beyne! rüfe-
kaa iace telmihlere sebep olmuştu. Lambo
Ustaca bunların h iç biri haizi ehemmiyet de-
fildi. O ancak k*«*«>na giren paraları bilirdi
«... Lambo Usta maksadına muvaffak ol-
®uçtu. Artık Öteki mahalleden bir çok nıöş-
terikri kenffiûae celbetmîş ve bu surette bak­
kal Mihan solda sıfır bırakmıştı.
«... Bu galebe ne kendisinin, ne de dük'
kânının usul ve eşkâli hâriciyesinde görüle­
bilen bir tabavvul husule getirmedi... Pastır-
yağı, peynir suyu iLe siyah ve ağır kokulu
hic inecin parçasına benseyeıı gögüslüğ'ünü. KârJfcalürdf ftafckaf:
®inek breleriyle âdeia kutum tutmuş cfliue- •—öyle lıir Crtp okUlMh latlrorunı U fccyc*c«*dan fil-
kâtüarıtu bile teınzletmedi... Yalnız kasa güıv- Oırınm!,.
k r geçtikçe IHr g^ba kadın karnı gibi kabarı­ — ftıklvlıa hccap pifu/um »ta;
yordu. (Karikatür. Cevjd Şılrir: AktabJ. usa»

i/group/mcrakediyorum
BAKKAL — 1036 — tSTAKBUL

re 0M çalkaya çalkaya yürüyen bunlar, bü­ < ., fim di Lambo Vsla da müfteri He b*.
tan bu hizmetçi kışlar, delik ve pis bir uyak' raber kadeh toka ediyor, ıstırablaruıı İspirto­
kabı idiler. İçleri biraz taklamla*. ya gömmek İstiyordu Arlık fen, miiJleftt, kur­
«... Lamba Usta. aûım alacağı yeri yok­ na* değildi.
lanısdan ayağını uzatır adam doğfldi- Arada «Bahar ve yaz böyle geçti Anika, Umbo
bir din farkı vardı... Dikkat etmeli idi. Kö­ Ustaya teslim olursa bir müddet sonra kam
ledeki penbe eve taşınan hariciye kalemi kâ- doymuş bu küplü bakkalın kendisini t*fk
tiplerinden Necib Fehmi Bâyiıı bizRKt(i^ edeceğini fındıkçı ve orospu kadınlara )ıfc
Aıûka f e r l e r i arasında bir istisna teşkil edi­ ameli muhakeme ile düşünüyordu.
yordu— Kendi» *ile onun arasında muhabbe­ «Lambo bir bataklık »(ine düştüğüne pek
te mâni bir sebep yoktu... Bu, bir açık kapu emindi. Binaenaleyh düğüm vuran bu adamto
ML nazarında artık paranın da kıymeti kaim*
«Her ne kadar Anika Lambo Ustaya yüz mıştL
vermemekte ise de yola getirmek zor bir çey
değildi. «Bir sonbahar akşamı hemşehrileri Lam.
«önceleri ılık bir bava gibi damarlarına bo Ustayı Karaman yollarında, bir eşeğin yg.
nüfuz eden bu kızın aşkı kısa zamanda bir tına vurulmuş iki hegbe ortasında, nefesiz ve
ateş gibi vücudunu sardı. hasta, tstanbuldan köyüne dönerken gördü­
«Bu aşk sakin ve neşeli hayatında büyük ler..*.
bir değişiklik husule getirdi. Alaycı bir popa- Salâhaddin Enisin bu Karamanlı bakkal
f«n gibi şaklayan Lambo Usta ıslak ve miskin tipi her halde çok mübalâğalıdır. Istanbohıa
bir hasta kargaya dönmüştü. Tezgâhının ba­ Müslüman mahalle bakkalları Karamanlı bak­
şında atyama kadar AnHsasını bekliyordu... kalların veresiyecilikte gösterdikleri sonsuz
Hiçten sebeplerle onıı dükkânında İşgal edi­ cesaret karşısında gerilemişler, evlerinde ko­
yor, kıskançlık hissi altında Yuvanı hiçten nuştukları dil de türkçe elan bu Anadolu
bahanelerle dükkândan uzaklaştırıyordu. rum ları İstanbul mahallelerinde açtıkları
«Anika Lambo Ustanın kendisine tutkun dükkânlarda veresiyecilikle tutunmuşlar, «ve­
olduğunu biliyordu. Onu tam burnundan ya* resiye defterleri üzerinde hiç kimsenin neler
kâl&mışti- Silütk&m eliyle veya kolu ite ona yaptığım bilmediği bitmez tükenmez bir meş­
temas ediyor, bakkalı çıldırtıyordu. Kendisi* guliyet île durmuşlar» idi: fakat hiç biri Salâ-
ni dirhem dirhem satıyor, musahabeleri en haddin Enisin anlattığı bir Lambo Usta olma­
lezzetti yerinde bırakıp eve geç kaldığını söy­ mıştı.
leyip dükkânı terkediyordu. Karamanlı bakkalların veresiye defter­
lerine sattıkları şeyin hem bedeli hem de atik-
darını ilâveli yazdıkları hakkında yerleşmiş
bir kanaat vardı. Bazıları da akıllarına esdik-
çe, müşterilerinin mutad alışverişlerine uy­
gun, veresiye defterine bir okka gaz, bir okka
pirinç ilâve ederdi. Hemen hepsinin hir müd­
det sonra tüyünü düzüp kalantorlaşması da hu
veresiye defteri hırsızlıkları İle olduğa kanaa­
ti de umumî idi. Bir Karamanlı bakkalın Kâ-
dtkdyünde koca bir apartmanın sahibi ûlsft
kalender meşreb ve âltcenab bir paşazadeden
veresiye defterindeki borcu karşılığı aldığı
193Q ile 1933 arasında işidilmiş vakalardan*
dır. Bu bakkallardan bir kısmı da eski kllbe-
Karifcft(6nfc ffcıkJuf: râmn vekilharçlar; iie ortak olarak veresjy*
Hu s ileri ha va d a n i t l a gcaınlyp a ç ıy o r su n ? defteri doldururdu. Evlerde, konaklarda da
— Amacı «“ ••• takfcala ua (im h evra var, %$*■ ayrıca defter tutulur, hukkai kendi defterin-
nm(a deki alacak fazlasını kabul ettiremeyeceğini
(KirlhatUr: Muvaffak; Akbüsu, IBS3 kendisi de anlarsa suçu dlimS çırağına

h+tp.//groups.google.cp
bakkal
AXSfKLOP£Dfet — 1927 —

Ktflı |fe »r«*tnde


On dirhem «k&ik tartar
UllınemtkçUtı «zar
AdnM ali y m t
GUylc (etıb»« prafta
Aman 4*6me«!n ıu u r
Hicri 1278 ramazuun başında miUd.t 1861
nisanı sonları Şeblrem&netl tarafından Takvi*
mt Vekaaylln 633 num aralı nüshası ile neşir
ve ilân edilen bir narh defterinde bakkal es­
nafının satış fiallan şöyle tesblt edilm iştir:
Alâ Sibir ya|ı ......................... «kkası 83 kunıg
^ çervl* yaftı .......................... «» 18> »
*> mahlut yafc ......... ....... «t 20 »
Pazarlarda saldan mahlui yag ... * 18 >
Ali Reşid pirinci ...................... > 6 >
> Cenevre (Erinci ................... % 9 ı
A fi# Cenevre pirinci ............... > 4,5 *
Â16 Kandlye sabunu ................... * 10 >
Hanya v* Retİmo (tabunu............ » 8 ►
K arikatürde B ak k al: Midilli sabunu ........................... » 8.5 *
—Tertiioitf tebrik ederim!.. Ali nohud ................................. 4,5 *
«« TvşeUıUr ederim ama. bilnıiK ol, maa& eski tltl* Aftaftt nohud ........................ ...» * 3,5 *
dan, ytiıde yirm isi noksan!.. Kayseri pardırması ................... » 15 *
IKariJtalÛn Rtfkı; Aydede, 1982). Pazarlarda satılan Kuınell pastır­ » 6 •»
ması ..................... ........ ~......
ler «Çırak benim yazdığımı bilmemiş, bir de PasarUrdt satılan Rumeli suculu * Q£ >
o y&znuş.,» diye özür dilerdi. Terazide d âim i Saantj&nıa baharlı tögzne w ce|tt > 2ft >
bir k&ç dirhem eksik tartm ak, e riş k in vasa­ Samalyomn kıyma *acu£u ......... P 10 >

tını, hattâ Adîsini verip fiatını dâimfi âlâsının A li desti pekaMsî ......... .......... * e >
fıçı pekmad .............. . » s *
nartu üzerinden yazmak, arada veresiyede Âlâ zeylin yağı ..................... . » 12 »
kaptutkklan serm âyeye k a rşı t i r nevi ıfteşru Mudurnu tulum peyniri ............. # M » >
tedbir sayılmış olsa g erektir. K aram aalı bak­ Sofya tutum peyniri ................ » 10 •
kal tipi jle bakkala borçlu İstanb ullular üze A li Edirne kasar peyniri............. » 15 >
Pazartankı. saüLıa ednâ ka$er ... » 10 >
rine mizah gazellerimde çıkmış fıkra ve k a ri­
Balkan kaşkavalı .................. . > SO »
katürler pçk çoklur. Bu yolda üsk üd arlı îıalta İımir ve^jûr bü^fllce ... a 3fi >
Aşık Hiçinin de alaylı bir m anzum esi var­ Trabzon familyası ..... j 2,73 >
dır: Varna ve Şumnu salamurası ...... 7 10 >
A li bulgur ................................. > *£ »
Kırauumm koyunu A li zeytin ................................. 1 4 t
Sûflra çıkar oyunu
Aşağı zeytin *.....„ ..................... » 3,16 >
Bakkal Bodos çıra£a Dfiguimfr) m ird ik buğday ......... * S >
Agılamı* huyunu
Ali j&UAç ............ ................... a 14 *
Vynuış usta pendine Yerli adi mum ........................... > 16 >
Bak çırağın tetullne Yerli m annir tmü. nişasta ......... > 7 >
Vekilharcı bafclanuş Yerli evaal nljasta ....................... > 5,5 >•
Zülfünün kemeadiıvç Edime nlgastası ........................... > BA »
ttocabey, Sel&nlk v« bünyenin a 6 >
Çelültıl defteri 1 No. un ................
OJnusft var ezberi
»larıa tag yazar isUnycsin 2. No» un ............... . a 4,8 ►
9eytofı otmuş re h b trl
T^kî/dağu) bas tın .................... > 4 »
Yerli has makarna .................... » 8 >
Vfl ler&tl yo kantar Yeril «vaat makama ................... * S >
Ûgİiirt ir parmak anlar
w*uıa boır la r . Çorbalık
von han şehrlyy .............. . a %6 »

m/group/merakcdıyorum
&AJUC4LAHMEDAÛA MESCİDİ 192fl — İSTANBUL

Sândık ve sepeti» Canetv « Tri- sütunlar yamuktur. Bundan ötürUdürki her


Testedea gelfij) makarna re şrh- hangi bir mühmel yazıya, çok karalanmış,
riye ......................................... * 10 *
Kimyon ..................................... * » » çizilmiş kayıdiara. mektuplara da bazan ihtar,
OM ve t t n t solan .......... ........... * 26 P3™ baza» tezyif yollu «bakkal defteri.’..*, denilir.
UAgazacı softanı ..................... 2? >
Kaba v« lurmtti*»Dgan......... > 22 ? DAKKALAJİM£l>AftA MESCİDİ — Hâ-
Yum urta ........... -......................- ad«U 14 * dikaiül Cevâmiİn kaydine göre «Fâtih Camii
Dördüncü Sultan Mehmed zamanında Hic­ d v a n n d a fevkaani bir mesciddjr. bânisl Bak­
r i 1091 (Milâdi 108ü) yılında yapılmış esnaf kal Abmedin kabri nerede olduğu maldın
değildir, mescidin mahallesi de yoktur»,
nizamnamesinde bakkallar için yazılmış satır­
1952 de İstanbul Ansiklopedisi adına
lar şu n lardır:
•M üşterinin alacağı nesneyi eksik tartıp arandığında Fâtih civarında bu isimde bir
veren bakkalın hakkından gelinecektir, mescidin izi dahi bulunamadı. Fatihte Kara,
t Teraziler boş dururken gözlerinin iki güm rükte kendi adına nisbetle bakkafeâde
tarafı beraber olacaktır. Mescidi harabesine rastlandı ki bu isimde Ur
«K ullandıkları kıyyeler de ayni olacaktır. mescidi de H adikatül Cevâmi kaydetmiyor.
«H er geyin iyisini ve fenasını ayırıp sa­ H adika'nın aldığı Bakkalahmedağa Mescidi­
tacaklardır, fenayı iyiye kanştırm ıyacaklar- nin K aragürarükte harabesi bulunan Bakkal-
zâde Mescidi olması çok muhtemeldir
rfır ».
G aribtir ki yukarıdaki nizam nam ede ve Bakkalzâde Mescidi; Bakkatzâde).
benzeri esnaf nizamnam elerinde, m eselâ b e r­ BAKKAL CİVANLARI — İstanbulin di­
ber esnafının ve ham am cıların temizliği içia ğ e r bütün esnaf civanları gibi baldcalzâdeler.
tu rlu ihtarlar bulunduğu halde bakkalların yahud bakkal tezgâhdar, çıraktan arasında
temizliğe riâyeti için en küçük b ir işaret yok­ emsalsiz güzellikleri île göze çarpan gençler
tur. Bilâkis bakkalların pisliği öylesine tabiî Büyükşehrm kalender, küihânî m eşreb şâir­
görülm üştür ki, Onsekizİnci asrın seçkin n a­ le ri tarafınd an şiirlerle medhedilmişler, İs­
zımlarından NâM E fendi: tanb ul Şehrengİzlerİnde yer alm ışlardır. Aslı
Çıkmaz ol çirte ki plrâheııl bakkaldadır*- M âverâünnehirli, kendisi de orada doğmuş ve
yetişm iş olan onbeşinci asrın büyük mate­
demekte tereddüd etm em iştir. m atik bilgini A li Kuşçu m üsbet ilim lerin cid­
Bakkalların tem irfige riâ y e t m ecburiyeti di m esâisi arasında edebiyat ile de meşgul
Cum huriyet devrinde konm uştur diyebiliriz; olm uş, bir bakkal güzelinin medhi şânuıda
fakat dikkatle tatbik ve teftiş edildiği söyle* farsea çok zarif b ir beyit söylemişdir; bu bfi-
nemez. yük âlim in:
Dilimizde ve bilhassa İstanb ul ağzında Bakkalın elinde teriz?. ve ben ovun sArettne baytan
bakkal üzerine darbım eseller de vardır: Gel ey müşteri |8 r , Kamer Mîsan Bntrnnda!..
Bakkal ölünün borcunu diriye y ü k le tir. diye tasv ir ettiği gene çok m uhtem eldir ki İs-
Bakkal b ir m üşteri için dükkân açm aı tanbuhın ilk m usliman bakkal çıraklarından
(B.: Şaşkınbakkal) biridir (B .: AK Kuşçu).
Bakkal kasap hep bâr hesap.. On altın cı A sır şairlerinden ve Yavuz
Hikmeti sorulmaz, İstanbul bakkallarının, Sultan Selimin hâs nedim lerinden olub Ga­
bilhassa m ahalle bakkallarının. Mâliyeye kargı lata K adılığından em ekliye ayrılmış şâir Ni-
tutum undan mes’ul olduğa kayıtlar hariç, hâli de b ir bakkal civanı iç in :
m üşterilerle veresiye m uam lelerinm d efter­
Sâde yajtın istedin ben bir tfitzet Bakkaldan
leri daima karm a karışıktır, pis, yagh, kopuk, İfaft acı dediği bana tatlı id d i baldan.,
yırtık, pftra aldıkları zaman, yahut hesapları
diyor.
yapraktan yaprağa geçirirken, karalanm ış, çi­
zilmiş, baJdcalın kendisinden gayri hesaplarca Onsekizİnci asrın külbin l şâirlerinden
İçinden ç>i™ak şöyle dursun yazıları ve rak- Haşm et Efendi Üçüncü Suttan MustaEanm kı­
kam ları dahi güç okur, bele rakkam lar, kuruş zı Hibetırilah Sultanın doğumu münasebeti
liraya karışır» haneler hiza takip, satırlar ığri ile yazdığı «Vilâdetnâmeİ Hümâyun» adın-

h ttp ://g r,oups.google^öt


A.SSÎKL07ED İSİ
— 1929 — BAKKAL KÖYÜ

fakı mensur "serinde. bu doğumda yapı- iv .. kiktik bak Likük


lan şenlikler arasında büyük esnaf ala* bensem ** m i katm erli m or ünbillf
vtnı anlatır iken bakkalların geçişini, bugün' Y j n f d#r«in rtılber V u j I güldükçe
kü yarı d i l i a ı i z e çevrilmiş şeklr ile şöylcce Y anakda acılan su gönce |DJe

tasvir ediyor * kasabların ardından bak­ Fc> ku^k mınUn da al «fcıvlim al


kalların rıstık dudaklı ve bidem gözlü tüysüz bir tfalu bulunmaz bfiyle bir bakkal
ciıe cn'-anJarı Latlı tebessümler gülüşlerle !$• Bakla çuvalına -r>Vup avucu
A*ıkı slrlne açayım bir lal
r salarak vc ayakdaşları ile yağlı ballı soh­
bet e d e r e k geçdiier ve narha, teraziye gelme* $u bibi vuslattır ku dlvft tu nar
E*lkrten nyajın »lama* gabim
te c ille rin i aldılar* diyor.
Sürima lü fcüfrfinı olnıutilr civan
Bir başka şâir de yine bir esnaf alayında Engeldir araya giı^n su pap»
bakkal civanlarını tasvir y o lund a: Günahın çıkarır bir kam kCflft
|UI bal bal d iyerek içerdi nlrt- tlNfecr hakka! Halvctde olurmuş bir acftib İş
B ıldır rfryn g*l p iy in ^ d ö j ü k ı n a hak kal!.. Hiri&tos $âhiıiim yürckd* U li
Ahû nikâhınla sapladığın fa
diyor.
Vasilim pek tuLar âjikın âhı
Zamanımızda arttk dükkânlarda görül­ Sırtında gömlek mi Randın günlhı
müyor, fakat pazar yerlerinde rastlanır, bâzı Dünyayı cehennem eyledin bana
Ahretde boyladın gitti dÛaAht
csrıaf ve bu arada p azara bakkallar dirhem ­
leri yetmediği için ağırlıkları dirhem le tes­ BAKKAL KttYU — Büyük Bakkal Köyü
hil edilmiş taşları dirhem yerinde Kullanırlar; ve Küçük Bakkal Köyü adı Ue Ityı köydiir,
lerâdsinde böyle taş dirhem ler kullanan bir birincisi Vakacfk ile Şamandıra arasında, di­
nevciran bakkal İçin de yine adı unutulmuş ğeri de içerenköyünün arkasındadır.
bir şâir şu beyti söylemiştir: BUyiik Bakkal Köyü — tstanbulun Ana­
Gir ifct hakkaalı sitem sfûfln rUmUa dolu yakasında K artal kazasına bağlı, Yakacık
Taglaıte dfiger sinesim keffvi ınian ile Şamandıra arasında. Kayışdağmın doğu
eteği üstünde, az meyİİU bir yamaçta, yüzü
ikinci Abdalham id devri sonlanoda ya­
gön doğusuna bakar, 1922 yılına kadar bir
şamış halk şâiri Toptıâne ketebesinden Üa*
Rum koyu idi. Eski balkının bağçıvan ve
küdarh Âşık Râzı de Vasîl adında K aram anlı
rençper olduğunu zannediyoruz, fakat şöh­
güzel b îr bakkal çırağı için hezel yollu şu
retleri hırsızlık ve şekavette idi; 191$ müta­
manzumeyi yazm ışdır:
rekesinden sonra ise azgınlıklarım çeteler çı­
Şu dilber esragm V astldlr adı karıp Maltepe ve hattâ Bostancıya kadar et­
Ustası üstüne germ iş kanadı rafa saldıracak dereceye vardırmışlar, işgal
Klsmiri civandır, K aram anlıdır kuvvetlerinin himayeden farksız kayıtsızlığın­
Atan adı vardır, esm erin tadı
da n istifade ederek sirkat, katil, kadın ve ku
mlun olmuş »Hori Kantar ve oğlancıkların ırzına geçme gibi türlü ci­
Metii TlâlllU noksana tartar nayet, clenaet ve şonaetin fiili olmuşlardı.
Bertin Çeçüı yann vır«iyedir 1922 de köyleri toplu olarak terketraiş-
Ayağı »Hm* koyamaz m antar
ler ve Ytmanistana kaçmışlardı.
Meseldir bal tutan yalar parmağı RuroUr zamanında kaç h ine olduğu les-
B akkalda c u a k d ı r yüzU nün ağı
bit edilemedi: fakat büyük bir kilise hara­
Kaitesan kususu oyun bar o lu r
' t a f e Çekmeli gedmeden t a ) ı besinden 150 evden aşağı olmadığı tahmin
olunabilir. Kilisenin totı-güneyinde Kumlar
Sacuk peynir pasdıraufl. sabunu zamanında köyün merkezi olduğu anlaşılan
ciTMimn cokdıır oyunu bir meydan» meydanın ortasında da en az 500-
ipe un »eren* yııar h lırsm
®uû**r fındıkçının U n knamuıu 700 yaşında ulu bir çuıar vardır. Meydanın
manzarası. Kumlardan kalmış böyülce ve
Valin «yakıda İster kundura harab ahşa b bir ev de dahil, zon derecede
Şsivar mintan lâyık mı yırtık dura
pitoresktir. Büyük Bakkal Köyünde iskân
Hataya pBisara büyüt paskaha
* « * y i aç beyim dilbıız gâvura edilen mübadil muhacirlerin bu meydanı ıh-

n/group/merakediyorum
— 1930 —
tSTAMBDı
BAKKAL KÖYÜ

mat etmiş olması. 1ıit olm uşa


köy kahvelerini kay mektebini
burada kurmaması esef eittecek
f*ydir. Yine tahmin ile kavdtde-
rtı W Runıîar tam anında k6y
meyhanesi de bu meydanda ku­
rulmuş alacaktır.
1M0 nisanı başında kov
muhUrs bulunan roneber Fadıl
ö jftir'ttn söylediğine göre 1923
de Btıyilk Bakkal KSyilne Kıl­
la} muhacir)erinden 45 hâne
yerleştirilmiştir; fakat Sunun
«tu: hine», her halde Büyük-
jehrin lürlü ntaetlarle ve is sa ­
b a h tı ite dohı cazibesine kapıl­
mış olacaklardır. Köyü terk ede­
rek ktanbulun m uhtelif sem t­
lerine dağılın ıştır. K 8 y la l- Huvük v c K u^ük BafcMfatfytorl
ki 1 9 2 9 yılma (Harita ı ffrhçcO
k a d a r 15 hâne
kalmıştır; bu ta ­ Bakkal Koylu, nüfus k ayıtları köyde olduğu
rihte Büyük Bak­ halde şehirde yerlerm iş, yaşıyordu.
kal Köyüne Drama Ktty halkı b afçıv an , r«ncber, sag m sk ı ve
m übadille- »ütçüdür.
rintten bir kısmı B ostanlarm da fa­
yerleştirilmiştir. sulye, patlıcan, do­
1860 nisanın­ m ates. lktıana ve
da Blivtik Bakkal b i 1 lı a s * a ıs­
K«yû 63 h ine (di; panak y e tiştirilir
ve îstaıı bulun muh
nüfus 380 kigi olup
köyde 334 can te lif pazarlarına
sevkedilir.
oturmakta idi, kır­
ka yakın Büyük H encber ola
fa k h e r aile ancak
kendi g ıd a n ı» te ­
inin etm ektedir.
Köyün g elir kay­
naklarından b i r i
sagm alcıtk ve silt*
(UlüktUr. Y ukarıda
tesMt -etliğimi? ıl-
.varet tarihinde
s a ğ m a 1 c 1 1 a-
r ı n başımla Me»-
tan Yâkubagiu,
Hüseyin Güler ve
"UjUk, »rtlmi gaı1i Mustafa Karaman
{Herim vp plfijj: Hüsoüi
bulunuyordu.

http://groups.google.cor
ANSİKLOPEDİSİ
— 1931 — BAKKAL KÖYÜ

giden yo), ki 1,5 kilometre kadardı, 1960 da


son derece bozuktu.
İnzibat ve asayiş bakımından Kartal Jan­
darma Kumandanlığı bölgesi içindedir, köy*
de jandarma -karakolu yoktur, sadece İleride*
4ci şosededen devriye geçer.
Elektriği yoktur; gece gaa lâmbaları ya*
kıiır.
Dükkân olarak, kahvefıâae ife 1 bakkal
vardır. Berberi yoktur, haftada bir gün, cu­
martesi yahut pazar, Soğanlı Köyünden sey»
yar b ir berber gelir.
Jtvjrftk BaUı*l K üründe Çeşmt
(Resiıııt SabUu ttomtı) Beş sınıflı İlkokulu 1060 da, köyün gü­
ney kenarında ve köye giriş yolu i h - ü A
Beş seyyar sütçü vardı, kendi köylerin­ beton bina olarak yeni yapılmıştır; b ir kat
den ve Soğanlı gibi yolları üzerindeki civar üzerine b ir muallim odası ile büyük bir ders­
haneden ibaret olub sınıflar bu dershanede
kdy vc maodraiardan topladıkları sütleri ara.
çocukların oturduğu sıralarla ayrılmıştır; bir
balarla Yakacık ve K artaldan göztepeye ka­ muallimi vardır; ziyaretimizde bu vazifede
dar uzanan geniş bir sahaya götürüp satm ak­ Bakkal Köyünün kendi gençlerinden bentti
ta idiler; isimleri Yusuf Dinç, Cemal Güzey, askerlik çağının eşiğinde. 10-20 yallarında
Hâmid Güney, Mümin Şenal ve Hayri Peke] gayet zeki, son derece sevimli, terbiyeli ve
olan bu sütçüler için: «Her biri en az 50.* 100 canlı, hareketli Silim Erdem bulunuyordu,
ilk İskânda Kumlardan kalan kilise camie
kilo silt götürür, yalnız Yusuf Dine is® 250 -
tahvil edilmiş, fakat, harifatye yÛz tuttuğun­
300 -kilo silt götürür. Gidip gelme h er gün dan tam irine yeni bir câmi inşası tercih edil­
20-30 kilometre yol alırlar, Yusuİ Dinç ise miş, temeli I ekim 1949 da atılan Büyük
günde 50 kilometre kateder. Yaz ve kış, yağı; Bakkal Köytuıun yeni camii 1962 de ibâdete
ve kar. tipi h er gün sabahın alaca aydınlı- açılmış, müstatil şeklinde dört duvar üzeri
n e kiremid örtülü bir çalıdan İbâret bodurca
ğrnda köyden çıkarlar; 365 günlük yılda yal­
minâreli beton bir yapıdır. Mihraba nis betle
nız iki bayramın ilk günleri, iki gün köyde sol duvarında dört pencere vardır, bunlar­
kalır» demişlerdir. dan birinci ve dördüncü pencerenin Üstüne
. Büyült Bakkal Köyünün küçümaenmlye-
cek bir geliri de kadınlarının ve kızlarının
kendi yünlerinden iplik bükerek ördükleri m
Rrama işi gayet güzel beyaz yün çoraplar­
dır. Bu çoraplar da toplanır, Pendik, Malte­
pe. Erenköy pazarlarına götürülür.
Şamandıraya 2,5 ve Yakacığa 8 kilomet­
re mesafede bulunan Büyük Bakkal Köyü İs­
tanbul ile münasebetini Yakacık yolu İle te ­
min eder. Şamandıra her ne kadar yakın ise
de posta otobüslerinde yer bulunması meg-
kttkvür*. onun içindir ki köylü, şehre sık ve
İntizamlı nakli vasıtalariyle bağlı Yakacık
yolunu tercih ed er ve sekiz kilom etre yürü­
meyi gözo alır. Yakacık - Şamandıra gosesi
düzgüncedir, fakat bu şoseden ayrılıp köye (Resim : Htisnâ)

n/group/merakediyorum
ISTAJOOL
-BAKKAL KÖYÜ 1932 —

birer küçük üst pencere açılım dır Mihrabın Kllçük R»Wı»l Köyü — içerenkiiyttniin
iki yanında altlı üstlü dört pencere, mihra­ 1 5 kilometre şimalindedir: az derin bir yj.
bın üstünde de bir yuvarlak pencere bulun­ dinin kargılıktı iki yamacında ve tepelerinde
maktadır- Sag duvarın pencere vaziyeti kü­ kurulm uş bir köydür. » 2 2 yılın» kadar hir
tük bir fark ile aol duvarın aynidir, şöyle t i , Hum köyü İdi- 191» mütarekesinde Büyük
kıpıdan girince ilk pencere hasredilmiş, m i­ Bakkal Köyü şakilerine ayak uyduran Kü­
narenin kapusu olmuştur 1000 da alt müer- çük Bakkal Köylüler de Anadoludaki Yunan
zlü mahlellerl Jıcnüz tamamlan mam ıştı. Sağ­ İşgal ordusu lmha edilince, şent mel'anelleri.
dan ahşap bir merdivenle çıkılır bir üst kat nin hesabını vermemek için köylerini toplu
kadınlar mahfeli vardır. Kapu cephesinde olarak terketm işlor ve Yunanistana kaçmış,
kapu üstüne Süt3 be taşı yuvası yapılmış, to ­ lardı. 1923 de Kliçük Bakkal Köyüne Kılkış
kat kltibest de henüz yazdırılıp yerine kon­ mübadil! muhacirlerden 25 hâne Türk yer-
mamış bulunuyordu. Kayda değer hâtırası leştirilmiştir; 1929 da da yine mübadil mu­
köy balkından yapı ustaları lzıet Yalçın ve hacir olarak D oyran'lılar iskân edilmiş, 4 * .
Bayram ÇeUkel tarafından ve ameleliğini de 30 hânelik bir köy olm uştur.
köylü kendisi yaparak inşa edilmiş olması­ Doğu - batı istikam etinde tatlı meyilli bir
dır: minareyi yaşı ellisini aşmış, ayni zaman­ vâdide bulunan Küçük Bakkal Köyü bilham
da iyi taşçı, iyi bir doğramacı olan tzzet Val­ cenuba, tçeronköy yolu üzerinde inkişaf et­
em örmüştür. miş. yaygın b ir halde büyüm üştür, birer iki­
Havası fevkalâde lâtif olan Büyiik Bak­ ş e r katlı tuğla ve beton yapılarla Küçük Bak-
kal Köyünün hepsi ay n ayrı kaynaklardan kal Köyü 1960 nisanı başında 215 hâne idi;
gelen itm e suyu beş (eşmesi vardır, biri kö 270 yeni evin de tem eli atılm ış bulunuyor­
yün n>edli£İinde, mektep yanında, biri çınar du. yani 1961 - 1962 arasında bu köy 500
lı meydan kenarında, biri kilise harabesi kar hânedir: R um lar zam anında hem en tamamen
şısuıda, ikisi de köyün şimal taralındadır. vâdi içinde bulunan eski köyden kalmış bü­
KUisc harabesi karşısındaki çeşmenin suyu yükçe b ir ahşap yapı, az altında kem erli ve
miidrir, şifalı imiş; (eşmeye tekne olarak birbirine ekli beş yalaklı klâsik üslûbda bü­
konulmuş ta;- da, üzerinde kabartma bir salip yük çeşme, ortadan akan dere, dere üstünde
bulunan eski bir vaftiz teknesidir. taş köprü, dere boyunun yeşilliği, yine yeşil­
Köy mâmur değildir, evlerinin çoğu ah- lik içinde k a rşı yam açtaki köyün ikinci par­
şabdu1. bunların büylik kısmı da tek katlı çası şirin bir m anzaradır. Köy H eyeti İhtiya-
yer odaları halindedir, fakat son derecede riyesî Köyün yeni cam iini vc m ektebini de­
şirindirler; denilebilir ki Büyük Bakkal Kö­
renin öte yakasında yaptırm ış olm akla bü
yünün her sokağı, her yönelen
görünüşü bir ressam için
tablolar ibdâına mevzu olabilir.
Bilhassa fikren yorgun olanların
muhayyilesindeki odacığı bnla- |
bilse huıur ve sükun içinde
dinlenebileceği bir köydür.
Büyük Bakkal Köyünü ziya­
retimizde pek samimi bir kabul
gördügumüz kSy muhtarı Fadıl
ötg(ir'Un, tarat Yalçın ve Bay­
ram ÇeUkel ustaların ve genç
köy muallimi Silim Grdemir'in
ismini bu büyük şehir kütüğü­
ne ayrıca kaydetmeyi bîr vecibe
bildik (3 nisan IS60).
B ibi.: KKK vc Mehmed Koçu,
Gezi ootu-

h ttp :// groups.google.con


o :5 t* £ o rc o fs » 193.1 — B A K X A L KÖ Y İ

yû» isabet göstermiştir Mektebin altında da ten, Mustafa Er»l«m. Na?if Kaya. Receb Gök-
j,ır köy kahvesi (bir nevi kulUbı yeri h*wr- ç ü l ’d ü r
fanauş. bunun önünde de bir köy bagçesiflitı Küçıık Bakkal Köyünde 7 kahviîhAnr. 4
Uitfimine başlanmıştır Yine o cidarda bir bakkal. 2 Itasab, 2 berber, 1 manav, 1 kun­
köy muhtarlığı He evlenmç dairesi İnşasına duran, 1 tçrrJ vç t fm n vardır.
karar verilmiştir. Bu teşebbüslerden de an- Asayiş ve emniyet bakımından polis b ar
lıyoruı ki köy Heyeti Ihtiyarîyesi. köy m w gesl içinde, tçerenköy karakoluna bafclıdır.
kelinin o göael y*?'! vadiden çıkıp dazlak, bu karakoldan gönderilen bîr polis neferi
çjy bir tepe üstünde tçerenköy yolunu doğru sabahleyin gelir, ttkgam gider
kaymasından, belki de farkında
olmadan endişededir, bu teşebbüs­
leri ile o güzelim eski köy yerini
bırakmamaktadır ve bunda yerden
göğe kadar haklıdır.
1960 nisanında köy nüfusu
1770 kişi idi: mühim bir kısmı me­
mur ve işçi olub sahipleri çok er­
ke» kalkıp 1,5 kilometre urakt;ı
İmhınan İçerenköyüne yürüyerek
giderler, oradan otobüs ve dolmuş
taksilere binerler; akşam dönâ$ü
âe birtnıçiik kilometrelik bir y ü ­
rüyüşleri vardır.
Halkının bir kısmı da Sağmal -
cılık ile geçinir ki en namlıları
Ahmed Yazıcı, Ali İşık. Şevket
Asıi. Osman Gezici. N uri Adlgö-
zel, Abdullah Akdemiz. Süleyman
Altıntaş Mehmed Akalın, Sâlih
Aksakal, Sâlih Bite, Câfer tizde-
m>r, Arif Kaya, Şerefeydin Basu-

BOytifr Bakkal KÖyftnd* «İti çınar v


( B e s im : 8 . B m e .lt> “ CyH* n

n/group/merakediyorum
İs t a n b u l
BAKKAL KÖYÜ

İsta n b u l M a a rif .U t-
dürlilgi) kızlar ve kadın­
lar için bir *Teızi Vur­
du» açmıştır. maaşını
Maariften alan bir Ba­
yan öğretmeni vardır. » ı !o c ($ a e
Evlerin çoğunda bir p d j 'i p j g ?
kilim lezgâi» vardır.
U v kadınlarının ve k v - m _m
tenmn dokudukları ki-
timler de İstanbul piya­ Kıi(üfc 0 9 k l» l Ktifü
sasına götürülür; köyün |R 'û n : S* knm lr)
kiiçümsenmiyecek bir
gelir kaynağıdır. te açılm ıştır. Câraiin p ttıu yapı işlerin.*
Beş simdi bir İHcoJcuiu vardır; 1959 * 1060 den çok iyi anljyan ve köyde Demokrat
yümda okula kayıtlı 186 çocuk vardı; mektebi Parti Vatan Cephesi ocağının ytıu rtaJd
talebeyi alamıyacak kadar dar olduğu için 1959 kahvehâneyi isleten N ifî Şirin tarafından
yazında iki katlı, köylerimizde eşine rastlanım- çizilmiş ve bina da yine bu zatın
yan yeni bir mektep binasına başlanmış, fakat ile köylitJen Salih Bilir, Ali C01 ve Afi
ders yılma kadar yetiştirilememiş; 1999-1960 Çetin taraflarından yapılm ıştır; yalnız mi­
deri jrduıda pirine? ve ikinci sınıf ço­ nareyi örüp çıkarmak
cuktan köyde bırakılarak üçüncü, için tstanbuldao bir
dördüncü ve beşinci sınıf talebeleri m inareci getirilmiştir.
îçerenköy mektebine gönderilmişti: 1960 yılı nisanında
o yavrucaklar da gldtş geliş her gün
3 kilometre yol yürüm üşlerdir. Yeni
mektep için bize kov hakkında malû­
mat verenler Köyü ayaretinıfeden
beş gün sonra, a nisanda açılacak de*
diler.
Köyün çocukları tlkçkulu b itir­
dikten sonra hayata atılmakta, usta
yanında U r zanaat öğrenmektedir:
içerinde tahsile devamla Üniversite
veya bir yüksek okul diploması alan­
lar da olmuştur; Doktor Vasfi Pam ir
ve veteriner Mustafa —_
A k d e m i r
A s k e r olanlar dia
görülür: S ı h h i y e
baş gediklisi Âbi-
din pamir ve tayyare
Başgediklisi AU Aka­
lın da bunlardandır.
Köyde yeni vc
büyük bir cami inşası
----- SN,
için bir dernek kurul­
muş, köy parası ile
1954 de temeli atılan
küçük Bakkal Köy Küçük Rnhlul Ki,vâ (,'imU
Camii 1957 de jbâde- (Resim ve p lâ n : Itüm ü)

http://groups.googfe.ee*
r aNS Î|U 0 P O İS İ BAKKAL KÖYÜ

ton cem aat y e ri h e n ü z ö rtü lm e m iş , a ç ık la


bulunuyo rdu. m ü statU ş e k lin d e d ö r t d u v a r,
üzerine k ire m it ö r tü lü b a sit b îr y a p ıd ır; iki
çifti m ih ra p d u v a rın d a d ö r d e r ç ifti y a n d u v a r­
larda olm ak ü z e re a ltlı ü s tlü y irm i p e n c e re
i k a y d ın la tılm ış b ot ışık lı b i r b in a d ır , a y rıc a
İki p en c e re si d e sem c e m a a t y e r in e b a k a r.
Minarenin tapusu da, sokaktan Uç ba­
sam ak taş merdivenle çıkılan son cem aat ye­ Ktiçlık ftaUtcl K«rufiı> ram brdauı kaim»
rinin «ağındadır. Binaya nisbetle uzun ve bir r ¥
gayet mevzun otan minâre Küçük Bakkal Kö­ (Staılm: II4t*ı>iij
rünün şHntaMe ikinci tepe yamacındaki par­
çasına bir hakikattir ki güzellik vermiştir. geçer geçmez tepe ötesindedir. Resminde de
Cimi köylünün topladığı para ile yapıtmış. görüleceği veçhile hiç bîr devrin Tiırk çeş-
İtler Bankası da bir m iktar yardımda bu­
lunmuştur. Yine köy parası ile ve ayda iki
yfe edî lira maaşla bir imam tutulm uştur,
Unam efendinin odası ile kışlık odunu köylü
tsra/tndan temin edilm iştir
Mevkii gayet tıavadar olan bu köyün son
samanlara kadar en büyük sıkıntısı suyu idi.
Rumlar zamanında dere boyundaki bir ayaz-
manm âdeta gürlercesine kaynayan tatlı su­
yu içilirdi. Ayazmanın hem en yambaşında
diyebileceğimiz ve yukarıda bahsettiğimiz
büyük bîr çeşme var 'ise de durm adan akan
suyu acıdır; beş uzun yalağında k ır dönüşü
sığır sürüleri sulanır.
Ayazmaya sekiz on basamak taş m erdi­ K% ü(i B tk k ıi X i)iig d ( S > n ^ham ın Ç rım tti
(Rm Ioi .* (iilsnü;
venle inilir; 1960 nisanında m etruk idi.
merdiven basam akları boralım ı;, m edbal kıs­
me yapısına benzememektedir Bize Jcesin
mı da batak halini alm ıştı, fakat suyu hâlâ
olarak söylenm emiştir ama kahveci - mimar
kaynar halde îdi. Ayazma tam ir edilerek
Bay Nâfi Şirinin eseri olsa gerektir; lâlio
yanındaki sahaya b ir k ır gazinosu kurutaca-
asıllı T ürk yazısı ile -kiUbesi şudur:
£ı söylenmiştir ki tahakkuk ederse gözet bir
îf başarılmış olur. SA FİYE MALATYAL10ĞLU
11)35 senesinde Safiye Matatyahojgİu V etalı H ayratı Ruhuna
adında hayır sahibi bir kadın Küçük Bakkal B.I.1S37 1*55 e t F a tih i
Köyüne Kayışdağı suyu getirtm iş ve büyük* Küçük Bakkal KSyû lçerenköyüne an­
«a bir beton çeşme yapiırtıöişiır. Bu çeşme cak 1,5 kilom etre mesafede olduğu halde he­
Köyün dere ötesi ikinci kısmında, köprüyü nüz elektriğe kavuşmamıştır: fakat projesi­
nin hazırlanmış nldugu söylenilmiştir.
İstanbul Ansiklopedisi adına Küçük
Bakkal Köyünü ziyaretimizde bize reh­
berlik eden D.P. Ocak başkanı .Ah­
med Şiıin île İstanbulda U r hırda
ra t taccaranuı yanında (altışan LM-
fi Pınarbaşının isimlerini bu şehir
kiitiığane bir hatıra olarak kayiedi-
K üftk B tklu l K ü lü n le t ı q salahta çefOie yoruz.
B ibi.: RKK ve Mehmed Kotu. Ged pocv

n/group/merakediyorum
193S İSTANBUL
■AlCKALZADE T»hıbı

RAKKALZÂUE (Tabibi — .Müverrih Se din hanisi Bakkalzide Mehmed Efendi île


iânlkll Mustafa Efendinin kaydına göre ooal- iğneci tüccarından Salih Efendinin zevcen
Uncı asrın pek değerli hekimlerinden biri: Fatma H a n ım m kabirleri de duruyordu. Ka­
Süleymaoiye Tıb Medresesinde Müderris iken ba Ufla örülmüş bir duvarda da içinde mum
hicri 18 reti&!«v*ej 1004 fMilâdi 4 aralık yakılan b r adak penceresi vardır. Sokağın bu
t095i târihinde vefal etli ve Medresede bo- kısmında şokta, m esdd arsasının kamumda,
jalan kUrsüsiine Isuubulun meşhur hekim* çukurda kaimi* olan leknrti toprak İle dol»
Itrinden Mevfâna ŞemseddUı tây in edildi. muş. susu 2 ve lülcsiz Ebezâde Abdullah Eten­
Müverrih hu namlı hekim - müderris//» di Çeşmesi vardır (1Wj2).
asıl adını vermiyor; hayatı hakkında başka Hakkı CtLtirt
kayda rastlamadığımız tabih Bakkalzâdctıin
HAKLA — Meşhur, mâHım sebze; füak-
Fltlhde Ksragümriikrie Bakkalzâde Mesel
layı ı*]alma-k> Türk dilinde mecâzen «ağzını
dlntn bâniai olması muhtemeldir; namlı heki­
min adı eğer Mehmed olsaydı bu hükmü ke­ lutmak; rwk çok şey bildiri hir lakım sırlara
vâkıf olduğu halde söylememek, ketûm ol­
sin olarak verebilir İdik. fB.: Bakkalr-âde
mak» mânâsına getir» fakat, başda İstanbul,
Mecidl).
giinliik hayaUa hemen dâima m enü sığası ile
BAKKALZADE MESCİDİ — Fâtihde kullanılır, meselâ kellim olan, b it saklayan
Karagumrükde kendi adına nisbelle anılan kimseye tağzir.da baksa ıslanır» denmez. de,
BakSatzâde Sokağındadır, tamamen harab ol­ boşboğazlar hakkında «ağamda bakla ıslan­
muş, yok olmuş, 1952 de yalnız minâre kai­ maz diye kullanılır. Misaller:
desi kalmış bulunuyordu, Haüresinden ba^ liirıtliitt, riuyduğu boyarında
X>ye bîr yerde de iki kabirden biri için bani­ Sakta Kİmımaa ttnun akanda
si Mehmed Efendiye ait olduğu söyleniyor­ Kahve kahve dolaçfp naklclll
du. Hadikatül Cevâmide bu isimde bir Mes- Nft û’du Ö n d e re Ruğaand»
c'ıd mevcut değildir. Hadikade Fâlih civarın­ (Galalalı lifle y in , Kalbı Destanı)
da f^vkaam bir mescid olarak gÖJterilen ve *
bâunnin medfenl için de malûm değildir
denilen Bakkalahmedaga Mescidinin bu mes- — Dikkatti ol, o herifin ağzında bakla
d d olması da muhtemeldir; bu takdirde za­ ıslanmaz?..
manımızda hâvisine aîd olduğa söylenen ka­
bir de mescidi tamir ile ihya eden Mehmed
Efendi adında bir hayır sahibinin medfun — Vallahi kimseye söylemem...
olduğu anlaşılır (1952). — İsrar etme, yemin de etme, ben seni
Hakkı CSktfiı* bilirini, ağcında balda Bİanmaz.
Bir evin küçüklüğünü, yahud İç taksi­
BAKKjVUÂPE SOKAĞI — Karagüm- matının darlığım ifâ yolunda tamâmen İs­
rûgün Kocadedc Mahallesi sokaklarından, her tanbullu agztnda kullanılır bir de «nohnd
iki başı Fâtih Nişanca Caddesi üzerinde İki oda, bakla sofa* deyimi vardır; hem ovmfe.
dirsekli, bakımsız, bozuk, toprak yoldur; dir­ hem de kötüleme yolunda kullanılır; övmeye
seklerinde birer çıkmas aralık vardır, sokak, m isal:
alt bacaktan Caddeye kavuşan kısımları far- — Yeni takındığınız ev nasıl?
edilirse lam bir H harfine benzer; çoğu ah­ — Tam bize, nnhud oda, bakla sofa...
şap iktoer katli evleri mütevazı geJirli aile­ Köliilmeye misa!:
lerin meskenleridir. Fâtih Nişanca Caddesi — Yeni taşındığınız ev pek güzel, güle
Ktcagümrükten nefsi Fâtih istikametine doğ­ guta otur..
ru. yüründüğüne göre bu Bakkalzâdc Soka­ k— Dışından görünümüne bakma, iç] no*
ğına ikinci kavşağından girilince sağda so­ hud od», bakla sofaî
kağa adını veren Bakkatsâde Mescidinin ar­ Zincir halkalarına, bilhaısa gemi önciri
sası g&rüllir. mescidden en küçük bir iz kal­ halkalarına da bakla denilir. Gecen aatr son-
mamıştır; yalnız kesmelaş ve ince loğla ile ya­ la rrn ın bahriyeliler argosunda. $0A derece
pılmıştır; minâre kaidesi durmaktadır. Mesci> sevişen, sevidir görünen iki arkada; aruın-

http://groups.goog le.
ANSİKLOPEDİ — 1937 — BAKLACIOĞLU

daki fcyvvetU bağlılığı ifâde etmek için, tlev^ amda yalın ayak, sine liryan ve boynunda
rin en meşhur ve büyük harb gemilerinden aşk es&retine alâmet bir zincirle y an ermiş
zırhlı Mahmfldiye Firkateyninin sağlam zin­ birmecmh olabilir (B. • Baklalı Kemaleddin
cirlerine telmihen «Mahmudiye Baklası» de- Mescidi),
nildiğîne rastladık, «Kataycr Bağçesi Cinâyo-
tİ» davisuida şâhidlerden Ahmed adında bir BAKLACIOfil.il — Geçen asır sonları
bahriye neferi şöyle konuşmuştur: «Arife m uharrirlerinden Çaylik Tcfikin «Meyhâne
k&Ç det» söylettim, güvenme o ite dedim, ben yahut İstanbul Akşamcıları» adındaki ri&alc-
değil cihan toplansa ayıramazdı onları, Mah­ sindeki kay d e güre Jstanbulun eakl büyük
mudiye Baklası gibi idiler» (B. Ârİf, Nefer). gedikli meyh&neLerlodort biri ftt,: Mcyhâne;
Çapa vinçleriıun kullanılmadığı, gemi Gedik); Unkapanjnda imiş. B*;ka hiv bir
zincirlerin bocurgadJara koşulan bahriyeli­ yerde adına rastlanamadı, Unkapanında da
ler, gemiciler eliyle denizden alındığı ve yi­ rtâmü nişânı bulunamadı,
ne onların eliyle denize «alındığı devirlerde, BAKLACİOGl U — 1934 Belediye Şe­
demir baklaların akar iken çıkardığı sesin. hir Rehberine göre Eminön&nde Balıkpaza-
tw ağır işi goreıı deniz adamlarının kulak­ nnda Helvacıbekir Sokağında Atatlirkün
larında tatlı bir nağme tesiri bıraktığını ve Devrinde, Büyük Valide Hanının da bulun­
bu işin bizim donanmamızda merasimle ya­ duğu ada ilo Yeni Camii kapayan dükkânlar
pıldığını bir gemicinin hatıralarından öğre­ ve mağazalar yıkıldığında Heîvacibekir So­
niyoruz; gemi Orhâniye Zırhlısıdır, bahriye kağı da Eminönü Meydanına katıldı ve bu su­
neferleri, hepsi genç, gürbüz; çehreleri, sine­ retle meydana çıkan Baklacıogiu mağazası
leri güneşte ve acı deniz suyunda yanmış, birdenbire parladı. Bakkaliye malının türlü
gövermiş, koüar, paçalar sıvalı, ayakîar çıp­ çeşidi ve en âlâsı bulunduğu için bilhassa ak­
lak, zincir başındadırlar, emir veren bir ça­ şamlan müfteriler tapusundan girebilmek
vuş yahud gene bir mülâzımdır: denizci mu­ için sıra bekler oldular.
harrir şöyle anlatıyor:
İstanbul Ansiklopedisi için Baklacı oğlu
«Salyafora halatını zincire takıp* ailesi hakkında malûmat talep ettiğimizde
— Alesta m ı oğlum? müesseseyi idare edenler cevap vermekten
— Alesta! daima Istinkâf etmişlerdir; namlı bîr zahire-
— Hazır mı oğlum? bakkaliye mağazasının sahihleri olarak Bü-
« Hazır! yükşehrin kütüğünde yer almanın mânevi
— Aşk ile yüriî yâ ideni Allah sılasına kıymetini idrâkle, a lı; veriş işlerindeki dira­
kavuştursun! yetlerini göstermemişlerdir. Sahiplerinin
— Âmin!.. menşeini, şeceresini Öğrencmediğimiz bu ma-
— İsteksiz çekeni Allah Tersâne köpeği ğasa, tahmin ediyoruz ki bizim büyük kütü­
gibi süründürsün! ğün artık teferrüatm ı tesbit etmeğe başladı
— Âmin!.. * ğımız 1035 - 1936 yılları arasında ya kardeş­
— Ilaydl.. y i... hooop!.. YUtÜ.. yâ... be* ler, yahut yeğenler elinde idi; ve dükkânda
râber... 15 - İti yaşlarında son derecede dilber, dai­
Güverte locasından çıkan iri baklab fir­ ma güler yüzlü, işvebaz. dilbaz, son derece­
kateyn zincirinin akup giderken çıkardığı de terbiyeli ve nâzik Yunan Kadîm edebiyat}
muttarid Ahenk efrâdı sevka getirdi» (Ö. Ç; ıdaiuûca b ir nevcivazı Diyospissofi, Divan
Deniz Mecmuası), edebiyatında gehrangizler dilince Bakkal gü­
istanbulda kendi adına nisbelle anıl- zeli bir çırak çocuk vardı, adı Yani idi. Za­
«ı? bîr mescidin bânisi olan Baklılı Kema- man İle büyüdü, askere gitti, askerlik dö­
leddlnio «Baklalı» lakabı meşhur sebzeden nüşünden bir müddet sonra bu Bay yani bak-
»iyide zincir baklasından takılmış olsa ge­ lacıoğlu, Mıurçarşısı restore edilip açıldığın­
rektir. da, çarşının Emtofinü Kapusundnn girildiğine
Tâtth Sultan Mehmedlc beraber İstanbul göre sol kolda «Yeni Bakİacıoglu» adı altında
fethinde bulunmuş olan Kemaladdin, Türk yine biiyük ve zengin bir bakkaliye mağatMl
Ordusunda sayısı binleri aşan dervişler am­ açtı; Erainönündeki mağazanın müşterilerini

Vgroup/merakediyorum
BAKL4 HANİ — 1938 — İSTANBUL

çarşı içine öylesine topladı kİ Emlnönündeki maleddinln lâkabında Hadika müellifinin zti
mağaza mühim bir sarsıntı geçirmiştir diyebi- hulde bulunduğunu zannediyoruz: aslında da
liriz. Aradan bir sene kadar gelmemiştir, bu mescidin binişine «Baklacı» dan ziyâde
1951-J952 arasında ailenin diğer kolu da Mı* Baklalı» lâkabı yaraşmaktadır, malûmdur ki
sırçarştsına girerek ^ Büyük Baklacıogiu> dilimizde m eşhur sebzeden zincir halka­
marazasını açtı, hak budur ki o dükkânda sına da bakla denilir; biz. Baklalı Keni»,
emniyet ve huzur içinde mal alınır bir yer leddiıû. FftUh Sultan Mebmedin ordusunda
oldu. Fakat soğuk ve çirkin 6 7 eylül vak'a- sayısı binleri aşan dervişler arasında, yalın
sındarı az sonra her İki bakkaliye mağazası­ ayak, sine üryan ve boynunda aşk esaretinin
nın 'Y eni Baklacıogiu* ve «Büyük Baktecıoğ- alameti İki* zincirle kendisini iU bl cezbeye
lu» diye elektrik ışıkları yatılan çarşıda kaptırm ış b ir mcczub olarak görüyoruz. Kab­
okunmaz oldu. ri de malûm olmadığına göre, fetihten bir
müddet sonra yine o cezbenin şevki île, zin­
BAKLA IIAM — Geçen asır sonlan
cir baklalarını şakırdatarak Istanbuldan ay­
muharrirlerinden çaylâk Tevfik’in «Meyhane
rıldığı. b ir meçhul yere gittiğini tahm in edi­
yahut İstanbul akşamcıları» adındaki risale*
yoruz.
sinde kaydettiği eski büyük gedikli meyhft*
nelerden biridir. Tavukpazannda bu isimdeki Zamanımızda mescsdden en küçük bir iz
hanın altındaki dükânlardan birinde geçen kalmamıştır. 187B da ilk mebus seçimi için
asrın büylik şöhretlerinden bîri olmuştu, tanzim edilen defterde Baklatıkemaleddln
Müşteri arasında o devrin münevver akşam­ Mahallesi 82 hâne ve «m uhterik — yanmış*
cıları olduğu söylenir. Türlü vesilelerle za­ olara-k. gösterilm iştir. Mescidin de yanup yok
manının hemen bütün gazino ve meyhane­ olduğu anlaşılıyor. Mahalle Aksaray Çarşısı
lerini etraflıca tarif etmiş otan Ahmed Ha­ İle deniz kıyuı ve Küçük Lânga arasında bu­
sisi Bey merhum bu Bakla Hanı meygedesin- lunuyordu; şehrin san mülki taksimatında
den bahsetmediğine göre İkinci AbdÜlhamid kaldırılmış, arazisi Çakırağa Mahallesi Ue
devrinin ilk yarısında kapanm ış veyahut es­ K ürkçübaşı M ahallesine taksim ve Ühak
ki şöhretini tamamen kaybetmiş olacaktır. olunm uştur.
B ib i.: H adikalül Goykmi. I; Ekrem Hakkı
BAKLAL1HAN KERVANSARAYI — A yverdi, F â lih devri sonlarında İstanbul Mahal­
Istanbulun artık örneği ve hattâ izleri dahi leleri.
kalmamış meşhur K ervansaraylarından biri­
BAKLAVA — Meşhur yu/ka tatlısı; bit,
dir. Onyedinci asrın büyük m uharriri Evliya
yufkanın aslı da ham ur olmakla beraber bak­
Çelebi bu ismi yerini ve bâıusini zikretme­ lavayı. sarığı burm ayı ham ur tatlılarından
den kaydediyor, o zaman, bu namlı m uhar­
ayırıyor, ham ur tatlılarım kadıngöbeği, dil-
ririn tâbiri ile «bir mUımanhânei m isâfirîn»
berdudağı ve benzerleri oiara& kabul «diyo*
olduğu anlaşılıyor îavukpazarm da bir Bak­
mz.
la Hanının bulunması, biz de zaman ile ker­
vansarayın hâne tebdil edildiği, «Baklalı» ' Birinci Cihan H arbine kadar baklava İs-
adının da halk ağzında «Bakla» diye kısaltıl­ tanbulda orta halli ailelerde dahi daim i ev­
dığı ihtimalini uyandırıyor. de yapılm ıştır, zamanımızdaki hazır yufka­
Bibi.: Evliya Çelebi, L cılar da yokdu, baklavanızı, börek ve sair ha*
m ur işleri gibi yufkası da evinkadım, yetiş­
BAKLAIJKEMALEDDttt MESCİDİ VE kin kızı tarafından açılırdı, Seyyar yahud bir
MAHALLESİ — Hadikatül Cevâmi bu mes­ dükkânda yerleşm iş baklavacıların yaptığı
cidin adım «Baklalı» diye kaydederek: « B i­ tatlıyı çalişdıklan fa-uılarda, hamamlarda
nişi Baklaa Kemeleddindir ki hini fetlhde yahud bekâr adalarında veya bekâr hanların­
gelinlerdendir, kabri mâiûmdur, mahal­ da yatıb kalkan bekâr uşakları alır, yerdi.
lesi vardır» diyor. B ir m üşterileri de ayak takım ı idi, nâdİreft
Banisinin, lakabı «Baklacı» olduğu tak­ de mütevazı geçimlî aileler tatlıcılardan tatlı»
dirde mescidine de «Baklacı Mescidi» diye bu arada baklava alırdı; hattâ bunlar tatlıcı­
anılacağı pek tabu görünür; mescid asırlar dan aldıkları hazır tatlıyı bir m isafir sofra*
boyunca «Baklalı» adını taşıdığına göre Ke- sıra çıkaracak olsalar ayıblajurlardı.

http://groups.google.corr
ANSİKLOPEDİSİ — ı m — BAKLAVA ALAYI

Islanbulda namlı baklavacıların meyda­ çarşı baklavacılarının bu şekli tercih etme­


na çıkması 1918 m ütarekesi İte başlar. yişi yufkadan yana fazla fire vermesidir. Ko­
ûndokuzuncu asır basının külhâni ş â ir naklarda İse bu yufka firesinde aşçıbaşılar
terinden Enderunltı Vâsıfın İstanbullu bir horanda lakımı için uydurma tatlılar yapar­
mahalle k ın ağzından anasına hitaben yarıl­ dı.
mış meşhur manzumesinde ?baklava* ya 4u Bir de tırtıl baklava vardır. O da gül
kıtada rastlıyoruz: baklava gibi hazırlanır, yaln»? yufkası uzun
Ysfka M İ a m i ç o m i i Hmurm b tıu
uzun kesilir, h a ra konup boru gibi sarılır,
Ben bilm e» öyle Namnr İşi sa n sp haltlara sonra boylamasına kırıştırılarak tepsiye sarık
Yapalı U r iki tü rlü ycm rcik k ıh a md» burması gibi yerleştirilir; eskiden buna bak­
Djvtl k in İtmjS» cık>b y u n İbtid» lava adı da verilmez, tırtıl tatlısı deıiitirdi.
Ogfceş jıy ıa d a keitdüar k ir o ju tg aT>y*m Eski bayram larda, en dar gelirli aile
Eski İstanbul konaklarında baklava vc yuvasına varınca koca İstanbulda baklavası?
börek için ayrıca yufka açıcılar vardı; bu iğ­ tek sofra voklıı. Haşmetli tatlı hem bayramın
de hüner sahibi olmak için öm ürlerini h a i­ hem de bereketin timsâliydi. Büyük tstanbu-
nm iş insanlardı, mübalâğasız, baklava tepsi­ lun ağız U di Balkan Harbi faciasında kay­
lerine gülyaprağî inceliğinde kırk yufka se­ boldu.
rerlerdi: baklavada en makbul olarak böbrek (U m su n geldi, hoş geldi
va|ı kullanılırdı; pişirm ek, şekerini, şerbe­ Haktava tepsisi bnş geldi
tini başlamak ayn ayrı ihtisas işleriydi* Öy­
Tekerlem esi Birinci Cihan Harbi içinde
le konak m utfakları vardı ki Sarayı Hümayun ÇiktL
mutfağından kat kat üstün baklava h a tırla ­ Zamanımızda ne eski konak kalmıştır,
nırdı, meselâ İkinci Sultan Mahmud devri ne de baklavası. Lüks apartm anlara yerleşmiş
ulemasından Dürrîzâde Efendinin Üsküdar- olan Yüksek sosyete’nin m utbağında ham ur
daki konağını bu yolda büyük şöhret almıştı. tahtası ile oklava yoktur; bazı ham ur işlerinde
Bir İstanbul konağında baklavanın iç kullanılan oklava, günlük H ürriyet gazatesi-
harcı dalma ceviz olm uştur; fıstıklı ve kay­ nin ihtida ettirdiği A merikalı «Gün Görmüş
maklı baklavalar İstanbul için son zam anların ler» iıı Bayanı tontonun elinde kalm ıştır, yi­
bid’atidir; baklavanın ü stü de böyledir, an'a- ne lıamdedelim bizde henüz Tonton un yap­
neperest İstanbul konağında baklavanın üs­ tığı gibi Bay Şabanların başına inmemekte-
tü, nar gibi kızarmış sade bir yufkadır; üstü­ dir.
ne dökülmüş fıstık ve ceviz serpm ek bir par* Fırınlarda, ve bilhassa bayram arife­
ça kaymak koymak o sâde güzelliğe m uhak­ lerim le orta halli ailelerinin baklava tepsi­
kak ki görgüsüzlükten gelen b ir tecavüzdür. leri görülür, onlar da, ev baklavasının çarşı
Baklava, kendi lezzet saltanatına ortak k a­ baklavasından üstünlüğü iddiası ile değil,
bul etmeyen yufka tatlılarının padişahıdır çarşı baklavasına nisbetle daha ucuza ma!
İstanbul baklavasının iki şekli vardır; olduğundan gönderilmiş tepsilerdir.
birinde yufkalar tepsiye düz olarak serpilir, Eski İstanbul kibarlığını hakkiyîe tem­
sonra gayet keskin bir bıçakla çaprast hatlar sil eden ve İstanbulda ben gibi kalmış aile­
geçirilerek samsa denilen şekilde kesilir; es­ ler bile yabancı m isafirlerini bir Türk sofra
ki çarşı baklavacıları da bu şekli kabul e t­ sında ağırlam ak isterlerken baklavalarını
mişlerdi birinci sınıf lokantalardan ve pek namlı tat-
İkincisi, kaç kat yufkadan olacak ise İsılard an getirtm ektedirler. Zamanımızın
onun yarısı kadar yufka bazırlanurdı, mese­ baklavaları arasında bizim tanıdığımız şöh­
lâ yirmi kaf baklava için on yufka açılır, ha­ retler, A bdullah Efendi, Konyalı, Fandeli ve
mur tahtasın» üstünde, kenardan başlayıp İstanbul Lokantaları ile tatlıcı Güllüoğludur.
göbeğe gitmek üzere, harç olan cevizden bir
tutam konulur, kenar yufka cevfeis. üstüne BAKLAVA ALAYI — Kanuni Sultan
kapak gibi kapanır, ve bıçakla etrafı kesilir, Süleyman samanından kalma bîr âdet olarak,
yırım daire şeklinde bir baklava parçası çlds ramazanların on beşinci günü, Hırkai Saadet
edilir, vc bu parçalar fırına gidecek tepsiye ziyafeti veailesile. İstanbulda bulunan yeni­
dizilirdi; buna da «gül baklava* denilirdi. çerilerle sair asker ocaklarına, on nefere bit

ı/group/merakediyorum
BAKLAVACI GÜZELİ IfîA lfm i

tepcl üzerenden saray baklavası ikram edilir* sıf Hoca tarafından İstanbul Ansiklopedici,
di. O gun, bajta yenileri ortalan olmak Üze­ ne levdl edilmiş baha biçilmez notlar ve ve­
re asker sarayda Orta KapmUn içeri a Ulur­ sikalar arasında Hicri 1301 (MilMl
lar. futalara bağlanıp saray mutfakları önü­ senesinde Aksaray Çarcısında befinda tep«
ne dizilmiff olan baklava tepsileri karşısında İle seyyar baktaravıtık yapan Rumeli muha.
bir sıra halinde dizilirlerdi. Askeri fiabüssaa lirlerinden h ir güzel genç için yazılmış bir
dede bekliyen Sliahdar Ağa sağ koltuğunda manzume vardır; ne kadar yazıktır İd kılığı
Anahtar Ağa»), ve sol koltuğunda Ba* lala, kıyafeti ta rif edildiği halde bu baklavacı gü­
önünde yedi nefer Çakırsalan ve arkasında zelinin adı yazılm am t|tır, sadece Lofçalı q|.
KUArcıhaçı Baltacısı ile Silibtarağa Pâtûde- duğu ve babasının yaptığı baklavayı sattığı
Cisi olduğu halde kapıdan çıkar, kendisini ta ­ kaydedilmiştir:
bip eden bu son İki nefer raiistesn*. diğer
maiyetini kapı ağzında bırakarak fcfkiav* tep­ G fa d ie ri» e&ıeU
silerinin bulunduğu yere gelir, adı nefer ola­ Onsekir ayw aHun
rak yeniçerilerin birinci orta defterinde kayıt­ Kâkülünün her teli
lı bulunan pâdişâh için iki tepsi baklava alır­ S a m u r s a c la rı g ü m râ h
dı. Sonra, her ortadan iki nefer gelerek, ken- keçe ktLÎAh
lerine ail baklava tepsilerini, futalarının dü­ A h ü v u v a h ş î g ib i
ğüm yerinden yeşil boyalı sırıklara geçirirler, B a k ı y o r A llah A llah

bütün asker baklavasını aldıktan sonra îşâ- Onhe? diyelim yasa


ret edilir. Orta Kapr açılır, yeşil sınklara Ster yok kirp iğ e î»#*
geçirilirmiş baklava tepsileri dişan çıkar, Süz yok burnu resm eden
KuclrplulSiıh nakkafra
orada her ortanın ustası, sakası, mütevellisi,
odabaşı ve karakolîukçusu ve bayrakdarları Bokdım yllrekılen özden
baklava tepsilerinin önüne düşerek gürültü­ Al çubuklu ak bezden
lü ve şenlikli bir alayla kışlarına götürürler; Mintanı da pek acmç
H a k sa k la & ıo iunı gferfen
tepsilerle futalar ertesi sabah saray mutfağı­
na iade edilirdi.
TUna boyu ıışagı
Bilhassa Yeniçerilerin Baklava Alayı ber AksarauriD Ç lu jııı
sene İstanbul halkının eğlencelerinden birini A jik tay d a n q a £ i
teşkil ederdi; tepsilerin geçeceği yollar/ iki
P o tu r s iy e r paçalı
keçeli halk ile dolardı. Son baklava alayı, biç­ B ir d in e d ir M H *
il lâ ramazan 1241 de {Milâdi 2i nisan 1826) Peflbe topuk g fateren
Yeniçeri Ocağuun kaldırılmasından bîr bu­ K undana! nalçalı
çuk ay evvel yapılmıştı. O gün, b ir İhtiyar» Pegtemah betinde
yedi sekiz yaşındaki oğlunun elinden tut­ GUmOç m ala d in d e
muş, saray meydanına alay seyrine gelmişti. B aklavanın âlim
Yeniçerilerden bir kaçı: «Savul herif, yol Rumeli güaelinde
üzerinde durmal» diye yakasından çekip to­ Babasıdır uslan
katlamalardı. ihtiyarın fevkalâde gücüne Gül yaprağı yufkası
gitm iş «Şü çocuk istedi de getirdim, böyle Şehri İstanbul halkı
mübârek gUnde camiyi bırakıp da Allahın Baklavan)!) haftası
gazabına müstahak bu makuule mekruhları GUnde satar üç tepsi
görmeği kim isterdi, İlâhi senden dilerim ki S attıran bülbül seaf
hu kavmi takımıyla dünya yüzünden kaldır, Alan m üfterilerin
gelecek ramazanı jestte yetiştirme!» diye A ekir ugsgı hepsi
beddua etmlftl. Kafes ardında güzler
Oğlanın yolun gftder
BAKLAVACI GOZEI.t — Utanbulun ka­ Baklavacı civan»
lender şfttrleri tarafından esnaf civanları ara­ Atılır- lO ıia sttcler
sında baklavacı güzelleri şanında da şiirler
GM erler o£ul baba
yazılmıştır. Üsküdarlı halk jü r i rahmetli Vâ­ Hatnama her ( iıfın tM

- Ht tp ^ /group^googlexofr
I

ı/group/merakedi^orum
jfS lX L ow eP tsî BA&TBRİyOtOlİHÂNEt ÛSSİANl
— 1941 —
DtUttlerin löre*i
GüB*l yıfuumk taba çalışma masalan. camlı dolaplar, mebcul *141
ve edevftt 11e kftfi miktarda mikroskop idi.
tfftfliınniı sâllanatı MütHirittgttne N kole'un tayin edildiği bu
Kurna hajıdfr W>tı
I Ad* em yü um ak
müesneseye «BakteriyoloJibAoel Osmtal» adı
H««ıg< tbUigın bıMı verildi ve Umum Mekitibi Askeriye Nazırlı­
ğına bağlandı.
tpU («kid haftayı
1 Sckkyin çaryamb*yt Bakteriyolojlhânedeki derslere o aidsa
Onbtfüıde botto Um Askeri Tıbbiye Mektebinden mezun olmuş ve
Tfunımrtı gürü» ay» aralarında şöhratü Hoca Dr. Refik Gilran»
Şefte bin üçyG* bir dır Dr, Ziya Seyfuilah, Dr. RAkım ve Dr. SUley*
Ey lealero hâlim bildir man Beylerin bulunduğu on yedi yütbaşı de*
Y&rek temi*. mUcrİmtef vam ediyordu.
Götlerim le dilbnöir.
Kısa b ir müddet sonra binanın yeri be­
BAKLAVA DİKİŞ — Yorgancı ve terzi ğenilmedi; bilhassa Kuşpalazı serumunun
| tflahlanadandır; baklavanın samsa kesimi­ hazırlanması gfbi büyük bir inkişaf devrine
ne benzeyen dikiş dem ektir. Terzi ağzında girmiş olan Bakteriyoloji fennînin tatbik ve
terkedilmiş gibidir, eskiden bilhassa kışlık takibine binanın küçüklüğü de engel oldu,
pamuklu hırkalarla baklava dikişiyle yapı­ gundan Bakteıiyolojîbflne Demirkapadan
lırdı. Yorgancılar hâlâ kullanm aktadır. Bil­ şehrin mûtenâ bir semti olan NişanUşma
hassa sünnet çocukları, gelin ve lohusa dö­ nakolundu; Nİşantaşında mîriUva Süleyman
şekleri için hazırlanan ipekli yorganlar bak­ Paşanın konağı senevi 96 lira jle tutularak
lava dikişi ile süslenirdi; son Cum huriyetin ilâ­ tam ir edildi ve içinde b ir Bakieriyoliiji tesisi
nından sonradır ki yorgancılar bu m ürüvvet için gerekli tadiller yapıldı.
döşekleri yorganları resim çisgilerî toyunca Müessese yeni yerinde büylik bir varlık
dikmeğe başladılar; pek m ükellef yorganlar gö sterd i öldürücü, müthiş hastalıklara kar­
yapılır oldu. Baklava dikişli yorganlar da ş ı yüksek derecede şifa v& korunma kudreti­
garib ve garibcelerin m ürüvvetine kaldı. ne haiz devâlar hatırlandı; fakat as son­
ra ikametgfthdan boama bu binanın da
RAKTEKİYOLOJİHÂNEt OSMAN'I - müessesçye kifayetsizliği anlaşıldı, aynca
BakteriyulojihâfHsnfa kurulusu ile kısa ta rih ­ mahalle arasında bulunması da büyük bir
çesini şöylece toplayabiliriz: mahzur idi; Vebâi Bakası Senanu ve Cemre
1893 de İstanbulda kolera vak’aları gö­ Aşısı yapılamıyordu.
rüldü, İkinci Saltan Hamitf Fran&amn tanın­ Doktor Nicole şişlide o zamanlar îzzet-
mış doktorlarından Chantem esse'i istanbula paşâ Çiftliği denilen şimdiki Şişli CAmünin
dâvet etti; hastalığın ard ı alındıktan sonra bulunduğu yerde eski Süvari KarakoIfiSnesi-
memleketine dönen bu m eşhur hekim Sul­ nin yıktırılarak temelinden tutulm ak üzere
tan Haraidden aldığı talim at üzerine P aris’in bütün ihtiyaçları ve hattâ fstanhıddaki her
E ğerli doktorlarından Nicole! 1901 de İs­ tü rlü inkişafı karşılayabilecek bir Bakteriyo-
tanbul* gönderdi; doktor Nicole de İstanbul lojihftne inşasını istedi. Şahsi hırslar, çeke-
da Türkiyenin Jlk bakteriyolojîhânesini tesis m elezlik ler ve b ir takım fena düşünceler al­
ederek bu vesile ile yine ilk defa olarak tında bu güze1 proje reddedildi; Doktor Ni­
Bakteriyoloji ilminin iflytk olduğu ehemmi­ cole de kurduğu müesseseyi terkederek pa­
yetle tedrisine haşlandı. tise dündü.
Bu ilk Bakteriyolojihâne o zam anlar De- Müesaesemn başına, 1901 de m üdür ma*
Oıirkapıda bulunan A skeri Tıbbiye Mektebi avini olarak Pastor Enstitüsünden getirtilmiş
Wn ününde küçücük bâr müessese idi, nazari olan Dr. RemÜnger geçtL
^ataleti için U f ders piımH 9 e laboratuar Bu arada Orman Maadin ve Ziraat Nezftre-
odalarından ve fenni istihzSrat için lüzumlu O de Vebeyı Bakarl serum unun haşiri**"»**»
m m iirekkebdi Gerek bakteriyoloji İçin Kabasakaldaki Mülkiye Baytar Mekte*
okutulması ve gerekse bu sahada binde «Bekteriyolojihftnei B&ytariye» adı ile
KMMMflC için bütün m atem e, b ir müessese açtırdı.
n/group/merakediyorum
BAL — 1942 — tSTANBtJl,

Dr. Remlioger 1910 senesine kadar mil içinde böyle nefis çiçekleri hâvi baiçeler, kır.
esıesenin başında kaldı, bıı tarihle m em leke­ lar göremez ve arıları kovanların etrafına diz. j
tine dönerek yine bir Fransız, asker doktor dikleri tatlı şerbet, pekmez ve saire ile be$.
StaOnd müdür tayin edildi. Bu yeni m üdü­ lcrler, hayvancıklar da tatlı maddeyi çiçek
rün samanında müessese, şimdiki adı ile göbekleri ve usareleri yerine böyle kap ka­
Piyer Loti Caddesinin üzerinde adı tesbit cak içinden toplayıp gömeçler doldururlarsa,
edilemiyen Ur yorgancıbajıya «id gayet bü­ bu ballar da zayıftır, sahtedir, erbabı indinde
yük bir konağa nakledildi. katiyyen makbul değildir.
Dr. Siınond 1914 de Birinci Cihan Harbi «Balı piyasaya arzeden kesilesice hilekâr
başlayınca F rın s a ja döndü ve Bakteriyolo- eller su, .süt, arm ut usaresi ile sulandırarak,
jih ta e Müdürlüğüne ilk de/a olarak bîr yahut ayva peltesi, zamgı arabi nişasta veya
Türk, Simond’un muavini Dr. Refik Girau un katarak tağşiş öderler».
tayin edildi; bu değerli Profesör Dr. Ziya Zamanımızda İstanbul piyasasında haldM
Seyfullah, Dr. Kemal Muhtar, Dr. İhsan Sâ- saf balı bulm ak imkânsızdır; Btiyük.'jehrln say­
mi ve Dr. Cevad gibi m uavinleri ile büyük fiyelerinde kovan sahibi dostlara başvurmak
bîr faaliyet gösterdi ve m üessese yeni bir lâzım dır; m eselâ Anadolu Demiryolu üzerin­
inkişafa kavuştu. de Yunus Durağı gerisindeki çiftlikte Şeyhül
B ir müddet sonra Bakteriyolojihâne Dâ m uharririn Refî Cevad Ulu-nay’ın çiftliğinde
ülkelb Tedavihânesi, Tetkihâne, Kimyâhâne bulunduğu gibi.
ve Sıhhi Müze ile birleştirilerek «İstanbul Balın asırlar boyunca tababetteki yeti
Hıfzıssılıha Müessesesi» adı verildi. Uzun yıl­ bu Ansiklopedinin mevzuu dışındadır. Peteği
lar İstanbul Tıp Fakültesinde de Bakteriyoloji ile b eraber veya süzülmüş şefkilde sofralar»
Profesörlüğü yapmış olan Dr. Refik G üran gelm iş, tatiı olarak, devâ olarak yenilmiş,
1927 ye kadar bu müessesenln M üdürlüğünü şerb eti içilmiş, ham ur tatlılarına, helvalara,
yaptı çok verimli bir faaliyetle çalıştı. 1951 de reçellere, m acunlara katılm ıştır.
bu çok önemli müessese K u le dibinde b ir bi - Basit bal şıırubu b ir kilo süzülmüş balın
na da bulunuyordu; m üdürü çok değerli b ir 250 gram saf su ile sulandırılm ası ile yapılır,
Hekim olan Dr. N ureddin O nur id L b îr de kuru tu lm u ş kırm ızı gul, süzülmüş bat
Sıhhi Uüze ile Kuduz H astahânesi adını ve 30 derecelik alkol ile yapılan «kırmızı gül
almış bulunan eski D âülkelb T edavihânesi de şurubu» vardır.
ayrılmış, yine m üstakil m üesseseler olmuş, Nâşid Baylav’ın kütüphanesinde, Hicrî
«İstanbul Hıfzıssıbha Müessesesi» B a k te râ - 1017 (Milâdî 1608 ■ 1609) yılında Topkapu Sa­
lojihâne ile Kimyahâneden m ürekkep olarak rayındaki Helvahanede Uelvaeıbaşı Mehmed
kalmıştı; müesseseye A tatürk Bulvarı üze­ Ağa tarafından hazırlanmış şuruplar, reçeller
rinde büyük ve yeni bir bina inşa edilm ekte ve m acunlar Üzerine b ir defter vardır. Bu fev­
idi (1991). (B.: İstanbul Hıfzıssıbha E nstitü­ kalâde kıym etli vesikada o y ıl Padişahın (Bi­
sü; Kuduz Hastahânesi; Sıhhi Müze). rin ci S ultan Ahmedin) nefsi nefisleri için ce­
Dr. Saadi Nazım Nirvea viz, kavun, kabak, patlıcan, ağaç kavunu,
karpuz, limon, freok limonu ve çağla badem
BAL — Arıların çiçeklerden topladıkları reçellerinin yapıldığı görülüyor. Kabak ve
maddelerle yaptıkları ta tlı şey (Asel; Şehd). patlıçan hariç, diğerleri zamanımız reçelcili­
Bu Ansiklopedinin aziz dostu ve kalem arka­ ğinin terkettiği şeylerdir ve bunların arasın­
daşı Nâşiıd Baylav bize bu madde için verdiği da da o tarihte, raçel denilince ilk hatıra ge­
notta şunları yazıyor: len vişne, kayısı, erik, şeftali ve çileğin zikre-
«Bala, bal demek için an ların, gömeç dilmemesi gariptir. Helvahanede, yukarıda
gözlerine biriktirmiş oldukları tatlı maddeyi adı geçen reçeller için şeker ile beraber balda
mutlaka çiçek usarelerinden alıp getirm iş ol kullanılm ıştır; nlsbeti de reçeline göre değiş­
maları şarttır. Bütün şifa! hassaları ile, lezze­ m iştir, m eseli kabak, kavun, karpuz, limon
ti ile ve ıtri ile hakiki bal budur; çiçek bağ reçellerinde 1 okka şekere 750 gram bal, pat­
çelerinden ve çiçekli kırlardan m ahrum yer­ lıcan, frenle limonu ve ağaç kavunu reçelle­
lerde arıcılık yapılamaz, eğer kovan sahipleri, rinde y a n yarıya, çağla badem reçelinde de
bal anlarının kovan çevresindeki uçuş takati I ¥ r . okka ç e k e re 230 gram bal kalılm ıştır
http:/7ğroups.googfe.com>
A .'ıS tfcU H ’E D İS l _ 1943 — BAL

Macunlardan FeJâscfe. E rbaa. llra fili mü m evsim lerinde Istanbula $ık sık gidib gelm ek­
bâreke, Bcllût. H aşhaş. kızılcık, ayva, k a ra ta ; ted irler. Bu vak'anm o m evsim lerde ve P â­
macunları ile G ülbeşeker yalnız bal ite y a p ıl­ dişâh ile m u in in istanbulda bulundukları
mıştır. b îr sırada cereyan ettiğini tahm in ediyoruz;
İstanbul tarih in de, dolayısijrle tarihim izde zira E dim edc bulundukları sırada olsaydı
bu nefis ve asil ta tlı m adde, şanın a asla layık kaatiı âçtkm başı, bal torbasına konmazdı;
olraıyan tccaviize de ııgram ı^. havaya kanjı y e­ güzel ve hazin tü rk il şudıır; m aalesef beste­
gâne m iicerrid olarak kullanılm ış, Padişah sini bilem iyoruz:
gazaüuıa uğrayarak ta şrad a idâm olunm uş
verirlerin, ten k it edilm iş nam lı şakilerin k e­ Ç ift* k u b urlarım ı a |a U r ç tU ıa n almadı
CaMım atmadı.
sik başları, Istanbula teşh is ve te sh ir edil­
D&rt y a n ın a bakdım s ta to r, k im » kalm adı
mek üzere, su re ti m ahsusada gaay et sık d o ­ Kimse kalmadı.
kunmuş, dışına te k k a lre siîd ırm ay an kıldan Ea kii(«ik kardnşdan he atalar Uftdad olamadı
mâmdl bal to rb a la rı içind e g ö n d erilm iştir, at İtndad olmadı.
ile bir haftalık, o n g ünlük yoldan gelen bu Amam v e ıir o jlu v e tir jra a k Kânına f
bedbaht başlar c ellât e li ile bald an ç ık arılıp A m an am an yazık şanına.
yıkandıktan so n rad ır ki B abı H üm ây un önü­ Bu ftenclikde nasıl kıyduı fallı camına
ne konularak İstan b u l halkına te şh ir edilm iş­ Aman aman tatlı camma. •
tir (B .: B âbıhüm âyun).
Felek çenberitti be ağalar deldin de geçdim
1955 senesinde fo lk lor bilgini, e d ib ve ş â ir »eldim de getrin.
Edirneli R akım H oca bu A nsilopedinin nâçiz A$kın «Maunu be ağalar kaldırdım t(dlm
müellifine yazdığı b ir m ek tu b u n için d e Ru Kaldırdım içdltn.
raeli Ağzı gaayet güzel ik i h a lk tü rk ü s ü gön­ Kelleyi torbaya be atalar koydum da geddim
Koydan» da geçdln.
dermişti. B iri, O nyedinci a sır o rta la rın d a , Anan vezirogle vezir yazık sânına
DördUncü Sultan J le lm e d d ev rin d e K öprü- Amaa aman yazık şkaıoa.
llizâde Fadıl A hm ed P aşan ın onbeş yıl s ü r ­ Bu genclikde Mal kıydın (allı canıma
müş o b a sad âreti zam anında, E d irn e ve ci­ A m anaman tatlı tanıma.
varında bilyük heyecan uyan dırm ış k an lı b ir
E vim in ün ü n d e be a ğ a la r tür binek tayt
aşk m acerası üzerine söylenm iştir. (İç k ıt’a-
B ir b in e k tagi.
dan m ürekkeb olan tü rk ü d e n m iih im b ir ş e ­ D unnayub a k ıy o r be a ğ a la r gfrrinrtin yağı
kilde şunları öğreniyoruz: Göğüm ün yaşı.
Güzel bir delikanlı b ir ki2 sever; ister, O y i ti n u ğ ru n a be afialar keserim başı
K eserin^ başı*
vermezler; delikanlının elinden b ir kan çı­ A m an v eriraglu vezir* yazık fâaına
kar, k a in babasını, y ah u t ağasın ı v u rm u ştu r, A m an am an y a n t şânına
kesmljdir; belki de kızı h em en başka b ir B u gcacU kde nasıl kıydın ta ü ı c a n ın a
gence verm ek is te rle r, âşık rak ib in i oldur- A aıan am an ta tlı canım a.
»i üştür.
İ&taııbul halJc ağ an d a, h attâ münevver
Genç kaatll atlan ub kaçar, kardeşlerind en,
a rasın d a günlük so hbetlerd e b a l üzerine d a r­
arkadaşlarından yardım um ar, fak at korku­
bım eseller ve deyim ler p ek çoktur; meselâ»
dan kimse gelmez, şid detle tak ib edilir; ts-
çıkarı fazla b ir iş, y ah u t dilediği gibi m urada
kib edenlerle vu ruşur, yakalanır; sadırâza-
ereceği b ir oynaş bulana:
ffla ne yapalım diye sorarlar, F ad ıl Ahmed
Paşa şefaatcıları dinlem eyip idâm m ı em re­ — Bal alacak çiçeği buldu!..
der ve kesik kellesinin kendisine g ö nd eril- deriz. Bilâkis, aslA m urada erem iyecegl bir
meaiııi ister. Âşık gencin kesik başı b ir bal dilberin peşine düşene, yahut um duğunu as-
torbası içinde vezire yollanır. lft tem in edem iyeeeği b ir işe atılana» sesimi*
zin tonunu, etiâsım değiştirerek y in e :
Dördüncü M ehmed devam lı olarak E dir
— B al alacak ç ileği buldu!.,
»ede olurm uş b ir pâdişahdır; dolayısiyle dev­
deriz.
let erkânı da Edîrneye yerleşm iştir, İstanbul
sadece ismen payitahtdjr. P adişaiı ile vezir Gönü] içi olsun, kese fcaygusu olsun, ba­
ve sair devletliler, yalnız, ya* ve sonbahar yat yolu rakipsiz kalmaz;

^group/merakediyorum
BALABAN (D lliu) — 1944 — ısiA w w n .

— Bal ulan yerde alnck d e bulunur!.. DeJJbil «(lı BMtinde »*rlt*ştlr


Temizlijin âsliin titizlikle yapılman : p ır m e tl civanı kir m rlıteftir
Oâl fes He y t lu ty tk pırpın
— Bal <Bk de yata!.. İŞİ 411b derya Ue K*k«rir
Menfaat yolunda fin a l kaçırmayan için: (Gaütıh NtoyİB, Pıremeri OmUu),
— Bal dedi» mi. banar!..
Kıymetleri, hünerleri, marifetleri olduğu Uysal insanlara, tatlı dillilere, m edihtai
halde MU kalanlar iç in : yolunda «bal gibi adam..» denilir Bazan, Kak*
Bal yapmaz anya benzer... ka karşı inad edip bir Lfl elinden çıkam ayan­
lara lehdid yollu k u llanılır:
Aldatıcı kuru vaidler karşısında:
— Bu evrakı İmzalamanı..
— Bal demekle a£ız tatlanmaz...
Bir ijin İstenildiği işkilde yürümesi, ge- — Bal gibi İmzalayacaksın!..
I.’p n e si: BALABAN jDLUfe) — F&tfh Sultan M«h*
— Bal ile kaymak!.. m edln nedim lerinden; Sarayı Hümâyun halkı
Ve ik i dilberin arasında gayet sıkı dost­ için tutulm uş b ir d eflerde yalnız İsm i kayıtlı
luk y ine: olup hayatı hakkında b ir şey bilinmiyor.
— Bal ile kaymak.. BİbL Tarih Encümeni Mecmuan.
Çift yaratanı Cenabı llak BALABAN (Kavasoğlu) — Kuınt 1305 ile
BM baldır Mrl kaynak
merhamet «t 1310 arasında (Milâdi 1880-1695) İstanbulda
Kasem günahtır ayırmak r hüsnü ânı ile büyük şöhret sahibi olmuş Ka.
(Galatali Hüseyin. Çardak Destanı) radağlı b ir delikanlıdır; ya Avusturya - Maca­
ristan veyahut İtalya Sefarethanesi kavasla­
Ve nihayet asırlar boyuncca devam ede- rından hirinin oğlu İdi; taşında kalpak, sır­
Ce'mı'ş bir aforizma, hem ferd hem d e cem i- tında islemeli gömlek, cebken, belde şal ku-
yet ahlâkında büyük bir naJtlienin ifadesi: şak, ayağında bol ağlı şatv a r « t çtem* üe do­
— Bal tutatı parm ağını yalar.. laşır, kıyafeti de pek cazip, albenisi elhak ye­
Ba!, İstanbullu M neberduş kopukları, rinde, âıce usun, çâlak, son derecede şûb
Külhjnileri, yan iten liğ in kaldırılm asından meşreb, işvebaz, dilbaz, kimseden korkusu
evvel de şehir eçkiyası haline gelm iş o kaba­ olmayan, camnı sıkacak b ir hal olsa hemen
dayı güruh arasında, bilhassa sarigin civanlar elini hançerine götürüp p erv asızca atılan bu
i fin lâkab olarak kullanılmıştır.' güzel gcnce o devrin s a y ıl ı A rtm alarından ve
Uzançarşı boyu güseUfcr k im (
kabadayı takım ının m ürekkep yalamışı Top­
Mafıbublarla milzeyy&n h e r dükkânı hane ketebesinden Üsküdarlı şâir Âşık Kâzi
C ü m le s m A e a LlerüdÖr B a l B a u s tutulmuş, Balaban da bu külhaniye rab tı kalb
Dahi bllür etimi» edeb erkânı eylemiş hânei pederi te rk etmiş, gece ve gün­
0 ffİtaeUa perçem leri sırm adır düz beraber, bağ, bağçe, bostan, hamam, kah-
vehâne, m eyhane dolaşıyorlardı.
(üftlatflb HUseyin, Doğmmacı Destam) Bir ara K aradağlılar Kâtip Râziyi vura­
Eski kopuk, küihânl argosunda ıbalır, cak olmuş, b ir gece de Kalyoncukoliu£unda
m i a t meyvesi yerine de kullanılm ıştır; bir meyhanede Palikaryalar hücum etm.ll, Râ*
ziden evvel dal hançer Balaban atılmış, hep­
Aşikâre muhabbetin pazarı sini çil yavrusu, gibi dağıtmış. Râzl kalemis
Dini kuru bilmcı nimıula an
Cşüjfürlfr dilberlerin balını uğramaz, eve uğramaz, öyle bir derde giriftar
9 eU r tgkiyâj4 Banca a n olmuş idi ki refikası bırakıp kaçmış, Sşiki
(G alaulı HiUıyin, ÇardA-Se#UflO- derbeder perdei hicabı yırtıp eşe dosta avuç
açmıştı. Mesele Tophane müşirine aksettiril­
A nların zehirli çileklerden yaptığı balı di. O da Kâtip Râziyi firari olarak Divanı H ar­
«deli l>al> denilir; b u isim de İstanbulda ye­ be verdi, bir yandan da Karadağlıların taki­
niçeriliğin son devrinde kolay ele geçmiyen batı üzerine Râzi Kavasoğlunu tstanbuldafl
pençeli ve serice; nevcivaalara alem olarak Üsbüdara getirdi. Anası Âdile Sultan bende*
kullanılm ıştır: ■ gânm dan.idi, tahmin olunur ki m asrafı Suî-
hftp://groups.google.cor
UfSnCLOFCDtSt — İM » — BALABAN tNUmÜ)

tan HamidJn halası olup pek m utanU u. deb­ lüaıed» dururken deler dgeri
debeli bir bayat süren bu sultandan tem in GümttfUır yinm ıs belde ba»f*rt
edilmif olacaktır. K âtip Rfci Baglarba.;uıda Casab ilûd »İtip e| ıttı|) d»n
mükellef bir düğünle Kavasoglıı Balabanı Olur gUaclierbı »eri ptyhert
sûıuıet ettirdi, düğünden sonra da güzel og Auuar ifikina bir defa bM r
lan Adile Sultanın çiftliğinde korucu oldu. O dem ta n bUlbUltt (« lir CeryMe
Adı korucu, kendisi ekseriya  dile Sultan ya B a n n |l a Balabanı» yOdaden
Iısında bulunur, ih tiy ar sultan araba ile bir Db|Cbk efendi» bu b ili berhftde
y e n gidecek olsa, sırtında sırm alı al çuha es­ Keseni n dibine rkdtk dan yi
vaplar. bacaklarında tozluk, başında fesi, ç ı­ Danltup kaçırdık evden karıyı >
ÜyAflürdUm hep 9 gûtan yttztkaden f
kıp arabacının yanında otururdu. Uâmiyesi Başıma b ir ofcol aıgiü an yi j
Su ilanın ölümünden sonra Kavasoğlu Bala­
banın çiftikâtı hüm âyundan birine korucu Pedf*r karde? içmek İster kamım /
R aldbîer de sarmı* dbrt b ir yanımı
bajılık İle gönderildiği KStip Râziden işitil- faU nbnidan Üsküdar» kaçırdım
mişti. Güzel gence Balaban adını koyan da KavanAde yfcrim Balabanım ı
zannederi* ki Râzldlr; asıl İsmi M irto yahut
QUü Ü lk ü d ara dnm if ker&met
Mito olacaktır. Oğlan İlk tanıştığı zam anlar D ıU lel e hline gelir nedâm et \ •>
lek kelime tllrkçe bilmez im ij, Râzi lâtife yol­ Şerefi Islim la m üşerref olda \
lu: K aradağlılara kopdn luyim et ^
KofdlIJ konngdok bir nİCE eyyam Sünnet dükünü y a p tık civana
Virtm em o y ire göntUden pivam Ali d y tfe tle r çekdik İhvana
v tmam d ir, hube dlr. m a lta , d lresü Af ittile r çekilm işken fakiri
Febm ltmem ne atikler tû tll £&yara Tophftoef A m rtede divâna

Dir İdi; A.şık kâtlbliktekl h ü ­ Adile Sultan ft allyyetüfşan


CAdA a tia n a m hil kehkejan
nerini gösterip bu gence b ir ay­
K n « « yasdınıp • Detcivânı
da tjirkçe konuşturm uştur. Ka- f l r i «efkftt tit koyda b ir al*aa
vasoğlu Balaban şanında b ir de
f l t e a ıık h u t|lıa auıht&aar rattfld
destanı v a rd ır: K ü n ih ım a f ilsUa evlâda hafid
Somali c tb le n iı altında m in lıı P e g lm n ıto aganaadı ey dostlar
Şalvarlı (Jü m Iİ b ir a*M fettan A fik K in d ek i bu r ty aefid
V flnf H İr
S ttm im ik 0 M0 d in ere d t ı b a
BALABAN (Nikoli) — İs
S*r«tçlıda t a l t f u r u her ah m a
tanbulda en ilâ ye ekstra çay
V e rh lsN İ koşar fenyvrua paganı
Şarâbı t r n r t t M ttnb • jftre satan b ir rum tacirdi. D ükkinı
HiU iM tltrid ir öıge lem Asun Çakm akçılar Yokuşunda idi.
Çayları ustuvâne şeklinde, hep
ü m » j l ı y â n Di K ara4a£bdar
A»m aşkı İle yürek 4x£lubr ayni boyda, şimdiki bezelye
eiUam tıt d in e d n ü n efe a d in konservelerinden biraz uzunca
E trtfl gtreft k in gM üto bağlıdır kutularda, turuncu renkli eti­
Kalpağında* (ayar M fte kâkül ketlerinde «Nikoli Balaban» adı,
Vaıak4a ıhılır ganueler fü l jcûl b ir Çin kızı resmi, resm in altın­
Ar be hlcftbı aalop bir pula da düzgün U r nesih İle fakat
Balabaqım Ue *Ad otar cftn&l tlirkçe değil, arabca:
t ı i tfbl e lv ta ın boyudur aelri cÇâyli aieUl, mevcûdün
Tothpnut yaıuy«r İçte can evi
min küllün cinslin erfa'mal,
Ki k i i Modayı ki değildir
IHıdajıaa w m >$bl alevi
mukavvl, müferrih, mubazzim
littaam».
Çöacr dü&ue«tal a^ar dineri
Taltif I ç ta ;&hara ba kemincyl Satırları, daba altında fırau-
(ile ttir korkarım b&kamajn KnasoflİB Balaban suca, rrnnca, ennenlce bir iki
Gte TUaap Öperle» o ây to eji IR e tim : Sa&Eba B o ra lı) satır bulunur; en kenarda da

n/arouD/mcrakediyorum
BALABAN* AĞA <$0kteoban> — 1946 — İSTANBL1.

fiatı yazardı: «O bir adet £tm mecidiye», yani KudiisMeki t sanın merkadi kilisesinin benzeri
o yamana göre a U | bahasını •• ve tele türkçe olarak yapılan bu manastır ve kilise tX. asra
cümlede bu. kadar mevcud idi. Y ine aynı kaynaklara göre,
bu kilisenin Tavros yani şimdiki Bayaad mey­
Bütün kibarlar, zenginler oranın müşte­
danı civarında olduğu da öğrenilmektedir
risi. Yıldızda. Teşvikiyede. Nişanlarında otu­
ıKİchler. Quclten d. byz. Kunst Wien 1807,
ran vükelâdan, vuzerâdan zevat kâhyalarını,
178; A. Janin, Eglises e t monast&res, Parts
sığalarını semtten tâ oraya gönderip W aldı
1953, 200). Fakat bu müphem kayıdlardan
fırlardı Haremleri hatunlar çayı mutad edin­
Kouralorns m anastır ve kilisesinin yeri açık
memi* misafirlerine:
suretle layin edilemediğine göre, Balabaoağa
__bizim çayım » turuncu yaftalısı.
Mescidi blarak bilinen eski binanın da bu te ­
Çakmakçılar Yokuşunda NikoU Balabaıunki.
sise aidiyeti şüpheli kalmakladır.
lçitmezmi hiç!., derlerdi.
D iğer ta r ta n burasının b ir eski m anastır
ik n w t M ahtor A |us
kütüphanesi olduğuna d a ir ortaya alılan hi­
BALABAN AĞA iSckbanbaçı) — Hadi- potez d e (A. van Millingen. Byzantine Chur-
katiil Cevamlin îsayduiü göre Şehzade Camii ehes. Landon 1912, 265; E. Mamboury. Guide»
civarında kendi âdına nisbetle anılan mesci­ İstanbul 1925. 245) aynı derecede mesnedsiz
din faâııiai; İstanbul fethinde Sekbanbaşı ola­ bir fikirdir. Şurası m uhakkak ki. hayli eski,
rak bulunmuş, kabri malûm değilmiş. Ha­ büyük b ir ihtim al ile V. asra a it olan bu bina,
yatı hakkında başka kaydo rastlanamadı. esasında b ir aile türbesi veya tü r hıristlyan
(B . : Balabanağa Mescidi). azizine m ahsus türbe olarak yapılmış, ancak
B i b i .: H a d i k a tl ll C e v â m i, t.
çok sonraları, Bizans devrinin sonlarında ulak
bir ibadethane, b ir şapel haline getirilmiştir.
BALABANAĞA MESCİDİ — Şetaadeba- Ancak bu son devirde binanın mahzeninin yi­
şı ile Lâleli arasındaki sahada bulunan eski ne türbe haline getirilm iş olduğu teshil olu-
bir Bizans yapıcından çevrilmiş bir mescld, nabiim ektedir. k ta n b u lu n fethinden sonra bu
Fethibey ile Bikyükreşidpaşa Caddelerinin ara­ ufak bina, daha başka birçok kilise ve manas­
sındaki Bâlabanağa M a h a llin in ortasında, tır kalıntısı gibi, şahsiyeti kat’I olarak tesbii
Belediye Rehberinde 39 rakkamımn olduğu edilcm iyen b ir kahram an adına mescld haline
yerde hemen hemen 9 rakkammın isabet e tti­ getirilm iştir. Eski bir T ürk adı olarak hayli
ği noktada bulunan (tstanbul Belediyesi İs­ yaygm olan Balaban adındaki kimsenin şah*
tanbul Rehberi, 1934, pafta 4) bu mescidden sîycü henüz aydınlanam am ıştır. M urad II dev­
bugün en ufalt bir İz dahi kalmamıştır. Hâdi- ri ricalinden önce M enteşe Sancak Beyi sonra­
kat-Ül Cevâmi’e göre (L 62) Balabanağa Mesci­ ları da T okat hâkimi olarak L 850 (1446) de
di «kiti&eden raünkaliptir. Vâkıfı hini fetihte vefat eden Balaban Paşa namına veya hâtıra­
Sekbanbaşı olmuştur. Merkadİ nâmalûmdur. sına bu mescidin kurulm uş olduğuna ihtimâl
Vazifesi Ayasofva Camiinden verilir. Mahal­ verm ek zordur. Birçok evkafı bilinen Balaban
le» vardır*. Bu binanın yıkılmadan oıtce çi­ Paşa fTayyib Gökbîlgm, E dirne ve Paşa livası,
zilen plân ve kesitlerinden anlaşıldığına göre, İstanbul 1952, 55. 223) m n, Edirne’d e yine
burası şekli itibariyle esasında bir kilise de­ kendi adıtia b ir m ahallede b ir camii varsa da
ğildi. Esasında da h e r halde üstü basık bîr Ekmekçioğlu Ahm et Paşa Köprüsü kenarında
kubbe Ue örtülü olan bu yuvarlak binanın çok olan bu cami yıkılmış ve hazînesinde bulunan.
eski bir devirde yapılmış olduğu anlaşılıyor­ Balaban Paşanın nıezartaşınm da yazıları ka­
du. Bu civarda bulunduğu iddia edilen ve zınm ıştır fO. N uri Perem eci, Edirne tarihi. İs­
kaynaklarda bahsi geçen Theotokoston Kou- tanbul 1939, 75, 1441. XV. asırda yaşadığı bi­
ratoros m anastırının kalıntısı olduğuna ihti­ linen diğer b ir Balaban ise, Bazılarına göre
mal verilmiştir (Dr. Mordtmann. Esquisse to- bu iki Balaban Paşa tek ve aynı şahıs olup bi­
pographiçue, Lüle 1892, 70, no. 124; M. Ziya. rincisi için gösterilen h. 850 ölüm tarihi yan*
İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul 1928, 11. 45). iıştır. (Z. Oralt Balaban Paşa buyrultusu, Fa­
Bazı Bizans kaynaklarından derlenebilen bil­ tih ve İstanbul, sayı 7-12. 1954. 79-00). fstail;
gi kırıntılarına güre, Leon I (457-474) zama- bul'un fethi şırasında değerli hizmeti görü­
mnda İm peratotiçe V trina'nm isteği üzerine, len vç Arnavutlukta İskender Beye karşı 1464

http://groups.google.coi
— 1947 — BALABANAĞA&

146? y* kadar suren çarpsşıiiaiar» idare kazalara satılmıştır. Binanın toprak üsı
bunların birinde çehid düşen a&tetı ar W akşamı tamamen yıkıldıktan sonra îst
navut roenjeU, Badera'Lı Balaban Paşadır Müzeleri tarafından müdahale edilerek t
(Uanjjaer. Hisioire dü i'emp. Otlaman m , 124- rikaa Bizans Enstitüsünün de maddi yarı
J27; A. Gegaj. Albanie et l’invasion turrçuc,
ile 8 nisandan 1 mayısa kadar süren bir i
Paris Itötf. 138 vc dev«. 145*. L H. Danişm«nd
yapılmış ve böylece hiç de&Use, taman
Osinaulı tarihi kron,. I. 305), Balal&jıağa Mcs-
kaybolmasından önce bu tarihi eserin etrı
cjdi tarihe geçmemiş başka bir Balaban adlı
lıca tetkiki münikân olmuştur. 6u kazı net
kimseye ait değile, belki fetih sırasında he^
pili seibanbsşj ola» bu Ra!nban Paşa­
nın bir hayratı veya onun şahadetinden
satıra hâtırasını Ebedileştirmek üzere
bir eser olabilir HaJaban-
3g? mescidi mahallesi adına Fatih vak-
(ederinde rastlanmamasına karşılık,
h. 858 (1488} tarihli vakfiyede bu gö­
rülmektedir {E. H. Ayvcrdi* Fatih devri
sonlarında. İstanbul mahalleleri, Utanbu'l
1958, 14, No. 18), 23 temmuz 1611 de
vuku bulan büyük
Msaray yangınında
ıbk. Aksaray yangını,
t. 5S9\ harap otan Ba-
la b a a â ğ a M e s c i d i

uzun zaman harap bir


halde durduktan son­
ra, 183a da Vakıflar
idaresi tarafından eri

> 0 ^
t t * U b u u k £ f t M e ttU U
(Rnlm: tofeıuUkrtn Mlo#n«Sl»i - Paspal!»'**®. M?7; plim n t n ^ UÇplânn süitti Ut-
Senuvl Bylctl.

^/group/merakediyorum
B A İ^B A N A Ğ A MESCİDİ — 1948 — ISTAMUn.

cesinde o sıratla Müze müdür muavini o!an A. Galanakii tarafından çizilertk. 187T de neşre,
Mijfıd M annl tarafından hazırlanan etraflı dllm iştlr (A, Paspati, Vizantlne Melete, Istan,
rapdr, İngilizce ve lilrkçe olarak basılm ıştır bul 1877 , 385-386). B alaban Aga Mescidinin
(A. Müfit. The E x«vations of t he Balaban içini m Jm ûr halinde gösteren fotoğraflar iki
Agha mes. The Art Builetin, XV, 1933. 210- ayrı yerde basılm ıştır (A. van Millingen, Bj-
229: ay. müel. Balabanağa Mescidi hafriyatı, » n tin e Churcbes, lev. 55; ve W. H. Goodyear,
Türk Tarih Arkeol Dergisi, III. 1936. 49-73). V crticai curves... Brookiyn Museum, 1, V,
Bu kazı «onunda binanın esasında. 10 ın, 60 1905) İstanbul tarih i ve san at bakım ından ba.
yük bir değeri olan bu bina, yuvarlak biçimi
ve içinde duvar kalınlıkları içindeki nişleri
ile aslında b ir m ezar binası olarak iniş veya
hücreler lübid y erleştirm eğe mahsusdu) yapıl­
m ış olduğunu açıkça gösterm esine rağmen
burasının vaftizhane olduğunun İddia edilme­
si de m esnedsiz v e aldatıcı b ir hipotezdir (t.
M amboury. Foıülles byzantines. Byzantion.
Balafeaoafta Mescidinde 1980 da altıodaD çıkan
meıar fto m a keddl XI. lB3fi, 267-208). Sel&nik’d e evvelce Horta-
(Resm: Nacid Kurardan) ci cam ii olan İm p a ra to r K alerius'un türbesi Ue
b enzerlikler g ö steren bu bina, tstanbulda Fa­
çapında haricen y u varlık olarak yapıldığı, tih Cam ii y erind eki H avariyun kilisesi y m u .
içinde ise altı hücre ve altı m ezar, ve ü st kıs­ da olan K on stantin tü rb esin in u fa k çapla bir
mında altı payeye dayanan b ir kubbeye havi, benzeri ve tak lid i olduğu haklı olarak iddia
içi zengin su rette renkli m erm er levhalar Ue ediim i;ti$/~rK oethe, Das Konstantinsmauso-
kaplı bir türbe olduğu anlaşılm ıştır. H er hüc­ leum . Jah b . d. In st. 48, 1933, 203). Ancak te­
ren in dip duvarlarında görülen p encerelerin, m el v e m ahzen k ısm ı hakkında etraflı b ir bil­
mescidin içini aydınlatm ak içi# burası mescid gi veren 1930 da Y ük. M im ar M acit K ural ta­
haline getirildiği sırada açıldığı tahm in olu­ ra lın d a n çizilen rölöveler istisna edilecek
nur. V. asra aidiyetine m uhakkak n izarı ile olursa B alabanağa M escidinin hemen he­
bakılan (J. Ebersolt, Eglıaes de C onstanti- m en aynı yıl]arda iki a y n m im ar tarafuı-
nople, Paris 1913, 252; A. M. Schneider. By- dan çizilen iki rölövesine sahip bulunuyorum
a tız , Berlin 1935, 54) bu tü rb e binası, XIV. B un ların b ir defa karşılaştırılm ası, o derece
asırda esaslı b ir tfidil&ta uğrayarak, bu sırada büyük ve b irib irin e uym ayan farklar ortaya
mahzen kısmı, dik dörtgen biçim inde b ir me­ koyar ki, B alabanağa M escidi gibi ufak ve
zar odası haline getirilm iş vc buraya birçok basit b ir binada bu dprece h a la lar yapan bu
ölü gömülmüştür. Kazı esnasında duvarlarda şahısların daha büyük âbidelerde ne gibi ha­
Eresko resm i kalıntıları ve bu ölülerin kem ik­ ta la r yapabileceklerini h a tıra getirir. Gur-
leri ile bunlardan Theodoros'a aid 1341 ta ­ litt’in muazzam kitabında H . W ilde tarafından
rihli m ezartaşı bulunm uştur. Bu sırada diğer çizilen rölöve (Die B aııkunst Konstantinopel»,
mezarların yine V. asra a it işlenm iş m erm er­ 42, res, 94) gibi, A . van MUUngetı'in kitabın­
ler ile kapatıldığı da m üşahede olunm uştur. d a T raq u air’in rölövesi d e (Byzanttae Chur-
Bu Bizans binası mescid haline getirilirken ehes, 2fi7) ta tm in edici değillerdir. E , ltfam-
mahzendeki m ezarlara ilişlim lyerek. içine b ir boury’n in 1916 d a çizdiğini bildirdiği rölöve
mihrap, payelerden birinin üstüne tuğla b ir ise (FouiUes by/iintines, Byzantion XI, 1936,
m inare yapılmış ve binanın dışı kavisli oldu­ 267). M am boury'nin vasiyeti gereğince biitüü
ğundan, yapıyı dışardan yarım ay gibi kısmen notları ile neşredilm eden bir yabancıya hib®
saran b ir soncemaat yeri yapılm ıştır. Bu a lî- edildiğinden A m erikaya götürülm üş olmalıdır.
ka çekici mescidi, etrafındaki ağaçlan ve m e­ Binanın mahzen kısm ında bulunarak, 4191 -
zarla;! dolu haıiresi (Mescidin mevkii ve e t­ 4193 iavanter num araları ile İstanbul Arkeo­
rafındaki geniş hazirenin sahası, E. H. Ay- loji m üzesine nakl edilen V, asra ajd işlerunlf.
verdi, 19 uncu asırda İstanbul haritası, İsta n ­ m erm erden üç silme parçası (B k.: A. M. Msfl-
bul 195B, pafta C 4 do gürülmektedlr). ile x â - sel, Erw erbungsbericht d es Ant. Musııın*.
m ûr bir halde gösteren taşbasm ası bir resim Arch. Anzeig. 1931, 198; tst. A rk. Müz-, Re-

http://groups.google.con
JUraKLOPEDISl — 1949 — BALABAN İSKELESİ

Simli re h b e r. İstan bu l 1033, 125) h a lm m üze­ N um anbey Y a lısı-T e rsa n e k atib i Raşid O s­
nin bahçesinde, id a re kısm ın* bitişik bahçe­ m an Efendi m ahdum unun yalısı • D uhâm A rif
nin, avluya tn k a n alçak d u v a n d ibinde teş- A ğanın yalısı - A hm ed H aseki kerim esinin ya­
hir «dilm ektediç-^- lısı . Şem sipafa C am ilşerifl.
S fB H l Eyle® G örülüyor ki, bu sahil parçası boyu. Şetn-
sipaşaya yakın a ltı y a lı m üstesna, serap a ka-
BA(/ABA\ CADDESİ — Üftküdarda Sem. y ik ilin e ve k ah veh anelerle kaplıdır. 0 ^
sipaşâ C addesi ile Ü sk ü d arın belkem iği y e rin , Y eniçeriler u m a n ın d a . B alaban iskelesi
d e H âkim iyeti M illiye C ad desi ara sın d a m a ­ v e civarı, Ü skü darın b ir h a şa ra t yatağı tdf.
nan iki d irsekli b ir c ad d e idi; Şem sipaşa C ad. Sekenesi, bam m al, kayıkçı ve kalyoncu bekar­
desi kavşağından y ü rü n d ü ğ ü n e g ö re s a ğ ta r a ­ la n olup kay ık h an elerin ü stün deki b e k ir ada­
fını Yeni V alide C am ifntn k u z e y d o ğ u dış ların da. civardaki b e k ir h a n la n n d a v e kahve­
du v an a ta p am ışlı. S on im â r işle ri a n s ın d a h a n elerd e y a tıp k alk a rla r, ban lardaki ve k a­
kaldırılan b u c ad d e n in y e ri. A lan a k a tıld ı y ık h a n e le r ü stü n d ek i o d alarına uygunsuz ta ­
(1960). k ım ın d an a v re t ve o ğlan k a p atırla r, battft o
c iv a rd a n geçm ek g a fle tin i gösteren ırz ehli
BALABANI ■—- V alavani d e d e rle rd i, ik in ­
k a d ın la rla taze d e lik a n lıla rı ve çocukları ceb­
ci A bdiilham id z am anında v e m e şru tiy e t y ıl­
re n v e k a h re n sü rü k le y ip k a ld ırırla r, içkili ve
larında, zam anım ızda is tik lâ l C ad desi d e n i­
s itth lı b ir h a y v e huy içinde y aşarlar, kan
len Beyoğlu C addesi K e b irin d e , m ab eyinci R a-
dö k ü lm ed ik g ü n olm azdı. B u b ald ırı çıplak
gıp P aşanın m ilki a la n A nadolu H a m a ltın ­
g ü ru h u n h em en hepsi. Ü sk ü d ar m uhafazası­
daki A nadolu B irah an esin i işle tird i. Y unan
n a m e m u r Y eniçeri O rta la rın d a n b irinde ka-
tabiiyetinde, tıknazca, c d e b v e te rb iy e li, m ü ş­
y ıd lı o lu p k olların d a veya b aldırlarınd a da
terilerini hoş tu ta n , g a rso n la rın a da iy i m u a ­
m ensup o ld u k la rı O rtan ın dövm e nişanım ta­
m elede b u lu n a n b ir adam dı. ^
ş ırla r, e n a ğ ır v e şen t tecav üzlerin su çlu ları,
Ser*wL Muhtar AIu»
b ir m ü d d e t B alab an İskelesi b atakh anelerin de
BALABAN İSK E L E Sİ, BA LA B A N İS K E ­ gizlenir. O cak g a y re ti Ue sak la n a ra k bimAye
LESİ H A N LA R I, B EK Â R O D A LA R I, KAH­ g ö rü rd ü . G ece v e g ündüz h an ların ve b ek âr
VEHANELERİ, K A Y IK H A N E L E R İ — Ü skü- o d a la rın ın p en ce rlerin d en s e rse rilik r e hay­
d a r ı n kadim den b e ri d en iz yolu ile g elen kö­
ta lık eğlencesi o larak havaya tUfenk v e taban­
m ürünün. o d u n u n u n v e çeşitli e rzak ın ın in d i­ c a la r a tılırd ı. Y eniçeri kollu kları çorbacıları
a ra sın d a e rb a b ı n am u stan o lu p bu h aşaratı
rildiği iskele itil; civ arı da isk elen in adı ile anı-
(agelmiş o lu p y e ri, zam anım ızdaki a ra b a vapu ­ te d ib k a stı Ue b u ra la ra girm eğe cesaret ede­
ru iskelesinin b u lu n d u ğ u n o k ta ile Şem sipaşa cek kim se, sağ çıkam azdı. B alaban tskelesi
ta ra fın ı do ğru u zanan sah ild ir. Ü sk ü d arın son k op uk ları, b ü tü n Ü sk ü d ar İçin b ir baş belâsı
olu p sık sık kiiçük ç etele r halinde Ü sküdar
im âr faaliyetin de tam am en kalkm ış, eski B a­
civ arın d ak i köşkleri b asarlar, b ağ lan talân
laban iskelesinden en küçü k b ir n işan kalm a­
mıştır. e d erle r, bağlarda fah işeler ve uygunsuz deli­
k an lıla rla iş re t ed ip yol k ese rle r, h attâ bazan
Bu sahil p arçası ando ku zun cu a s u ba­ b e ra b er g ö tü rd ü k leri kadınları bile soyarlardı.
şında tanzim edilm iş b îr B ostancıbaşı d e fte ­ Ü sk üdard a o turm uş olup Ü çüncü Selim, Dör­
rinde (B .: B ostancıbaşı D efleri). Ü sküdarın düncü M ustafa ve İkinci M ahm ud devirlerinin
biiyilk iskelesinden Şem sipaşaya do ğru şöyle Ü skiidarım sİ y a m a s ı muazzam Vekayinâme-
tesbit edilm iştir: sinde y e r y e r pek canlı ta sv ir eden Câbi Said
ü sk ü d arın B üyük iskelesi - B eylik han ve E fen di B alaban İskelesi haşaratından çok acı
kahveler - D ebbağ M ustafa A ğanın K ayıkha­ b ir lisa n ile bahseder:
nesi - D ebbağ M ahm ud A ğanın kayık han esi ■ «Ü sküdar B ilyilk tskelesi ile Baban İske­
yanında serapa on göz k a yıkhan e - O dabaşı lesi yan ın da bulunan b ekâr adalarındaki fuhşi-
öm erin kahvesi - B alaban iskelesi - H acı H&- y â t haddi tecavüz e tti, ıra ehline dahi el u la t­
fızın kayıkhanesi - D ebbağ ö m e rin k elim esi tıla r, üzerlerine b ir zâ bit v arsa fesat olacağı
U lu n u n yalısı - T erzibaşı v ere se le rin in yalısı - m uhakkaktı. Deniz kenarında fâhişelerirt d a .
yanında dokuz göz kayıkhâne - Keseryeliz&dc ŞürdUğU çocukların ö lüleri b ulunurdu, denlz-

/group/m erakediyorum
BALAbA iİKELE-i I
10,10 — tSTANBUJ,

den b a/sn da avret aliisîi iu h u r « Jcrd i Bö­ ksiyr.Miu t“.l<ıy.v.ı hicri 1223 d e (miMdl 18081,
rekçi, Sflhlebci, guzlemeci, tab lak âr bekâr A lem dar Pii-,:-nr. amansız :iıldet! kargısında
uşakları odalarında a v re tle rle iliş veri} e d e r­ b ir y ılg ın lık ü " " -'m iş le r d l ki bu da pek az
ler. bakkal (ıra k la n da av retlerin isled ikleri­ ^uı ınu^- , Qu d ev j-d o Ü sküdar m uhafızı elar.
ni getirirlerdi, Balabanda, G ala!adan çok msı- Kınlı A lıdürrolım an l’aş;-. B alaban İskeleti
n ita r olurdu. Hammal ve katj'oücu ad aların kahveMncterinıfı-n birini Sekfan knlluğu İt-
daki b lâr sürtük lih ije le r geceleri sekizer lihaz etıılİH, kıı|>usuna büyük h ir fener asarak
onar sokaklarda kol gezer gibi dolaşırlardı içine b ir <>e yangı» lulıım har; koym uştu K a­
Ü sküdar Civarındaki köylüler hu k a n la rt gece dı Paşanın lütanbulo kolaylıkla gidip gelme-
arabalara ve yük beygirlerine bin dirip köyle­ 'i için, İkinci M ahm ud ta ra lın d a n kendisine
re, bağlara götü rürlerdi, boğ köşelerinde bu yedi çifte ve (lüm cnli b ir yağlı piyade ihsan
yüzden yangınlar çıkardı, sahipleri iç iz k a lır­ olunm uş, bıı miri kayık da Balaban İskelesi
dı. kay ıkh anelerin den b irin e çekilm (ti.
Balaban İskelesinin hamimsi, kayıkçı ve Alemdarın şehadetinden bir müddet son­
ra. İkinci Mahmud, Yeniçerile­
rin en azgın serseri takımı ile
uğraşmağa başlamıştı ki. Ocağın
kanlı bir şehir muharebesiyle
tamamen kaldırılmasına doğru
atılmış ilk adımlardır. Bu mü­
cadelenin en mülılnı vak’ası da,
beJiIennıeriik bir ramanda

ü d ıiılııftla Bslabso i ı H r ı i
(Kir ıntvirdtıı 8*bib* IJ«we»h ♦*> il*

http://groups.google.cor
A V s n a O P E D lS I — 1951 _ BALADAN İSKELENİ

verilmiş bu- emirle Üsküdarda Balaban Iskc bunları ele geçirilerek eeıayı sezaları icra
leşinde, İstanbulda Bağçekapusu ile Yemiş kılınmışın. O devri yaşamış olan C.ibi Said
arasında ve Galatada, Tophanede. Salıpaza- Efendi ise Vakayinamesinde, bu vakadan
rında bulunan kayıkhanelerin. kahvehânele- bahsederken kili amele İle bir taakın yapı).
rin. ve bekâr odalarının yıktırılıp kaldırılma dınmı. bMlâr odaları yıkılırken Padişahın
S,dır ıB. ■. Bu semt isimleri üc Melekgirınez Yıldızdan dlirbiin İle temaca ettiğini yazıyor.
Sokağı: Hidâyet Camii; Yeniçeriler). üiUndeu onıinfruzunctt asır ortalarında
Cevdet Paşa. Tariflinin H icri 1226 ıM ill- yazıldığı anlaşılan fakat nekledilcn vak'a on-
dl 1811) vekayii arasında B alaban tskelesi le- yeıiincî asır ortasında bir anarfi devri olan
tıuzliğini «öyle tasvir e d iy o r: Dördüncü Sullan Mehmedln çocukluk yılla­
«Üs&tidarda Balaban İskelesi arasında rında geçen «Yelkenci Yusuf hikâyesi» nln
ve debbağhane civarında ve sahili deryaya üçüncü faslında tlskildardaki Balaban İske­
karıp diğer köşe ve SenarUıda bulunan beltâr lesi tasvir edilmiştir. Manzara tamamen Cev­
odaları ötedenberi Darülncdvei eşkıya ve erâ det Paşa ile CJbi Saici Efendinin anlattıkları
dli eçhâsa me’vâ olup bu esnada bazı eşkıya na benzemekledir: şöyle ki: Galatanin hesaba
bir kaç ehli ırz hatunları cebren mezkûr oda gelmez azametli servete sahip armatürlerin­
lan götürmek üzere yoklan çevirecek olduk den Trabznni Hüsaıu Reisin Haşan ve Ağ»
lamda Üsküdar eh£lisi tecemmu ve tahlisî Ue şöhret bulmuş oğlu Ali Bey uygunsuz ta-,
İle keyfiyeti Babıâliye arze ve ihbar etmeleri tamı iie düşüp kalkıua hatası yüzünden ba­
üzerine bu odaların hedim ve imhası için basının kentlisini katledeceğinden korkup
ısdar buyrulan fermanı â!i mucibince hemen Üsküdara kaçar ve orada Balaban İskelesinde
Bostancı&aşı, Sek bankası ve Mimar Ağa, Mahı Sultan Hanında naınlı şakilerden Arnavud
Recebin üçüncü Çarşamba günü ÜskttAara Zeynelin odasına sığınır. Balaban İskelesinin
geçip Iklyflz kadar bekâr odalarını hedim ve diğer namlı bir zorbası ve elli dokuzuncu ye­
imha etmişlerdir. Gariptir ki bazılarında ço­ niçeri ortasının Odabaşısı «zehri fcaatif* Kara,
cuklu katibeler için beşikler zuhur etmişti. bekir Ağanın himaye ettiği Uançerigüzel
Odaların bu veçhile hedminde csklyayı mer- Mustafa adında bir kayıkçı jehbazı Reiszlde
kuaıenin ekseri firar vc rhtifa etmişler ise de Aiiyİ Arnavud Zeynelin pençesinden kurtar-

n/group/merakediyorum
ISTA.setl' AVStKLOTEDİSİ — 1953 — BALABAN İ S K E U S t

BSİ< iat®r> Wmisi ile beraber Sultan Hanım mı; gibi anlatabilirim. Meselâ Balaban Kah-
bMSrlar. Balabarn İskelesindeki bir Handa vsterinln AbdülmecLd devrinde, Kının Har­
yapılan bu kanlı dögUşiin tasviri yanında on binden sonraki hâli, manzarası şudur:
nfltbit kangster filmleri çocuk kavgası gibi «Kalıveci-berber ağaların hepai sakallı,
iıllr. müeddeb, bej vakit namazında, agabSni sa­
İkinci Sultan Mahmudun çok şiddeltli ta­ rıklı. cebkenll, şalvarlı, gümiiş köslekll, göm­
kibatındım ve nihayet Yemiçeri Ocagııım kal­ lekleri ve yazın pamuk ipliğinden kışın yün­
dırılmasından t™1' m üddet sonra Balaban İs­ den el örgüsü çarahları bembeyaz, kar gibi
kelesi kahvehaneleri i!e kahvehâne ve Kayık- temiz, ayak takımından müşterileri Üzerinde
hSneler üstündeki bekâr odaları te k ra r inşa niifuz sfthibi, ciddi, vakarlı adamlardı. Çırak
«dilmtj, Balaban iskelesi ve civan yine ayak oğlanlar da ttiysüz veyâ nevhat, hepsi gaayet
tafcunııun doldurduğu bir semt olmuştu, Üs­ mellhül vecih, kaküller, perçemler üstünde
küdarlı halk şâiri Vâsıf Hoca merhum ikinci ters dönmüş fesliğen saksısı gibi dal fes, şal­
Abdülhamld devrinin Balaban tskele kahve­ varlı, kuşaklı, yaz ve kış kadtoı kahveci ni­
hanelerini İstanbul Ansiklopedine tevdi ettiği zâmı üzere çıplak ayaklı, ayaklarında şimşir
notlarda Söyle tasvir e d iy o r: ağacından takunyalarla tâvus misâli re ftlr
•Eyyamı sebâvetinıizde Balaban İskele­ ider gençlerdi, Hepsi Petürkeli idi, kardeş,
sinde lebi deryada dürt büyük kahvehâne amıca, dayı, hala, teyze çocuğu yekdiğerinin
cırdı. Gaayel mükellef kahvehanelerdi, m üş­ yakın akrabası idi; geceleri d e kahvehanede,
terisinin ekseriyeti kayıkçı, hammal, seyyar efendi peykesinde, m üşteri şiltelerini kaldı­
manav, fırın ve ham am uşakları, Tophâne, rıp h asır Ustiine serdikleri döşeklerinde bü­
Tersâne ve nizamiye neferleri, onbaşı ve ça­ yük bir yorganın altında ikisi üçü koyun ko­
vuşları, d îirel belediye tulum bacıları olm ak­ yuna yatarlardı. G ündüzleri sim idle çayla
la beraber kalem kâtibleri, kişizâde beyler, çöplenirler, ak şam lan d a d ö rt kahvede işle­
efendiler de gelirlerdi, Camlı dolablar İçinde yen onbeşden fazla çırak b ir tencere yem ek
giiaöflü billur nargileler, fağfur! fincanlar, pişirip o b ir üv ün yem eğe beraber kaşık ça­
kehrûbâ arızlıklı yasem in çubuklar, eski Top­ larlard ı. İçlerin den yaşça en biiyğfl h e r sene
hane işi antika lüleler, diyarlarda donanm â- biriken gündelikler] toplar, köye götürürdü.
yi hiimîyun gemileri resim leri, Üç anbarlı tY aiaı ezanında kahveler kapanır, gün­
kalyonlar, güzel yazı levhaları ve aynalar düz m üşterileri dağılırken gece m üfterisi ge­
vardı; birinin ortasında da küçük b ir m er­ lirdi. O nlar da köyde tarlayı, çifti, dağda sı­
mer havuz ile fıskiye bulunduğundan «Ha­ ğ ın , davarı bırakıp İstanbul* gelm iş diyar
vuzlu Kahve» diye anılırdı. garibi şehbaz yiğitler, genç irisi oğlanlardı.
«İskemle yokdu, fırdolayı ta h ta peyke K eselerinde han parası olm adığından günde-
*di. Peykeler de üzerlerine b ir döşek serilecek cilütten. k u rtu lu p aylıklı kapu. buluncaya ka­
kadar genişdi. K apunun Ud yanında ik i peyke d a r bu Balaban K ahvelerinde yatıp kalkan
efendi peykesi idi, hasır döşeli, Üstüne şil­ lardı. A ltlarında döşekleri yok, üstlerinde b ir
teler atılmış, herkesi oturtm azlardı. Denize m itil yorgan, onlar da çırak oğlan gibi ikisi
karçı olan cebheden ir ild iğ in e göre dip sol üçü bir yorgan altına girerlerdi. Kahvehâne-
â fe tte kahve ocağı bulunm akta idi, p ırıl pırıl lerden sabah ezanında çıkıp razzâkı âlem
sa*l pirine kaplı büyük m ükellef ocaklardı, H udâdır diye iş aram ağa dağılırlardı.
sal köşe de berber için tanzim edilm işti. «Bu diyar garibi yiğitlerin üstünde ufak­
«Kahvelerin ön kısm ı denire çakılmış lık eksik olmazdı. Şefrrî hâneberduşlarla taş­
kazıklar üstünde salaş taraça idi, yazın orada ra lı bekâr uşaklarına geceleri m elce’ olan Js-
da yere serilen h asırlar üstünde oturulurdu. tanbulun diğer bütün sabahçı kahvehaneleri
' «Onbeş Onaltı yaşlarında idim , Tersâne- gibi B alaban İskelesi kahvehanelerinde de :
de Haddebâneye gitdiğim zam anlar, Cuma
— Fire itde, bit yiğitde..
günleri Balaban İskelesi civarında dolasması-
fehvasınca ufaklık yadırganmaydı.
m pek severdim, tü rlü kılık kıyatetde İnsan­
lar İle İj-.r meşheri garâib idi. O zamanın ih- «Efendi p e y k e lerin d e kahvahâne çırak­
Ayarlarından Balabanın daha eski hâlini din- la rın d an gayrî bek â r u şağı y atırılm adığı h a l­
-c^:şimdir ki bugün kendim görmüş yaşa* d e B alaban İskelesi K ah v ehanelerine uğra-

rp/group/merakediyorum
BALABAN İ.SKEUSİ — 1954 — I tT U llO t

yan bey ve efendiler ayak ve «I in lel^ erin d c . tdeUm p u ıh ıb h etie haUui fceİAm
boyunlarında. enselerimle b ir ton (on m isa­ D fdfflir b û ı « tü h tA m h}v « d lfll
T ortum lu UryAnl O k n u hi» e u « m (
firin geldiğini yanığından his ederlerdi, ihti­ R M aeb k a n d ır U M U I nim et
yatlı olanlar evlerine gidince: — Bugün Ba­
laban iskelesine uğradım ., diyerek kapn ağ­ «Âfik R izi 4c Balaban İskelesi Kahve-
zında soyunur, çamajır değiştirir, evin kadını JıânelerinJ tasvir eden bâr deatao y a u u f l ı r k i
k m da sırtından çıkanların paçalarını, kolla h&ffzaraızda kalan kıtalarım yazıyorum. Bu
n n ı, yakalarını, d ik i| yivlerini dikkatle göz­ destan bizim gençlik zamanımızdan m c llû
den getirirlerdi. Mezkûr kahvelerin bu şöh­ Balaban K ahvehanelerinin tasviridir, Rkti 9
re ti bizim zamanımıza kadar da geldi, evde devrt yaşam ış gibi anlatm ıştır:
ne zaman kaşınsam vâlıde m erhum : — Vâsıf, ÜskOdurda iskele)
yine Balaban İskelesine gitmişsin!., derdi. M eşhuru if a k tlr ideyim beyan
L ri» «Jeryâ d iaü m iftir kahveler
efiizim gençlik zamanımıza k a d ar 1»
Cüm lesi kadim den n e c m a i hAfon
kahvehanelerin bir yatılı m üşterisi de rind.
derbeder, kalender halk ş iirle ri idi. İçlerinde f lö r t n lik e ile f t o h te h i n e y a n js n ı
D ıvar faftEûrl o rta d a a y n ı
derya gibi irfan sâhiM eri bulunurdu. E fendi N arg ile flo cam Ittle ftıb u K b r
takım ı da h aralara bilhassa onlarla ü lfe t ve H ele hiç kusursuz n p t ıi » n yana
m uhabbet itin rağbet ederlerdi. T ophâne ke-
U flk U rtn hepsi ce n n e t g ilm iıu
tebesinden Ü sküdarlı Âşık R âıi m erhum ilk E lle rin d e iş n cilve ferm im
şiir zevkini Balaban İskelesi K ahvehanelerin­ F iliz A li GUI A li Benli A li
de Tortum lu Uryâni adım la b ir şâirden aldı­ U nutm a A hm etfle K ız Süleymflnı
ğını söylerdi. U ryâni imzasız b ir m ektubia
B a$ıoih dal fesin n a rk m ı; pfekO lu
Mâlûmat Gazetesine b ir gazel gönderini;, ga­ G ül y anak ü stü n d e b e n i f ü l^ lü
zeteye dere edilmiş meçhul şâiri de slitunu Balaban K ahvesi a ltın kaffesdir
mahsusunda bir bend ile dâvet edilmiş, m u­ U çaklar kanarya » t a bOlbOlfi
harrirlerimiz bu milsteld ş iirle tanışm ak İs- Topuğundan k&MUGnttn teline
tlyor denilmiş, U ryâni de manzum b ir mek- Gümüş Mlc|ine İnce beline
tubla itlzâr idiib m âlûm atcılan B alaban İs­ özür kusur bulamazsın efendim
kelesi kahvesine çağırıra;, gazeteden Ahm ed Hele ateşçinin rtâtik eline
Rasim Beyi göndermişler, fakat U ryânlyi bu­ Şalvarların a tı saflanır yerde
lamamış, kalender şâir İki gün evvel İsk e n ­ B ir n azar devfi bin terde
der adındaki gene arkadaşı İle bir semti meç­ Cümle PetUrkeli bekâr uş&gı
Gicedc beytûlet bu kahvelerde
hule doğru Üsküdardan a y n lıb gitmiş. U ryâ-
nmin Malûmata gönderdiği manzum m ektu­ Ayakt&fcınudır «Omla mil|teri
bun Âşık Râziden istinsah ettiğim sureti şu­ KJmi jg safrrbt kJmJ «eneri
d u r: Balıkçı kayıkçı bammalla delUJc
Tophâne Tersâne çavuş neferi
Tâhir Beyefendimiz muhterem mirim TâzerCr m iirâbik Cilmlesi biçkin
Yetmişini aşmış al'jlbn pîrim Gavvâsı olm uşlar deryayı aşta n
Dlvotc İcabet vâcltHİir disem Gel e y le sohbetti m uhabbet R£ b
M inidir denizi aşmağa ki&em Garib garib durm a köpede şagkın
BuUak dahi kayık vapur patası
YUrefeiD denizle açıîç arası B alabanda lebi dery â kahveler
B ir gözleri ihû zülfü siy&hın O turm uş Âşıklar keyfin Ufczeler 1
U uğrundadır ççkdigi bu gUmrahıct Göze yasak yo ktur bu tem öşâda
Koca öktli gibi yeder h a yeder BİT y anı derya U r yanda lâzeler
BcnL o âfeti devran İskender
Kimi tflbâ kim i selvl civanın *
Ey erb&bı kalem nfflrttvvetanendiın
O güzelin b l |i içîû efendim A teşid ir K^rbiri bit* külhanın
Bu c&nibl tfeçrif iU ün m uhibban Kim i dökm üş k&kttlUnU alnına
Mekânımı* t&kelci B alaban Kokla sOnblU m isal çekerse canın
Asıkız uryinız m esli mUd&mız GttntU sohbet iste r kahve b e h ia e
Hûyt diiber tcmâfazı gidemor Setlim vlrdfm tâzerû b ir cfoSne
Buyurun beylerim «y fah ri kirâm Btıyur »gam deyâb iltifa t ile
B ir ocı kahvemiz id d im ikram O turttu yanına çeklib divâne

http://groups.google.co
A ss n c iv o fö ls t — 1955 — BÂLÂ CAMİİ T l RBE V E ÇEŞMELERİ

pjjir g&dnime vuruldu d U


j^ni feriCM terıtum evveli
Gulonuıuii adı Mustâfa dedi
Mestine bakıjli gözleri e li
S aatin aorarak Yârendim n m b e r
4+ğIatuıdan gelm iş o d ilb e r
» gvieldlr $Ah»n basuıda vafcjct
Gümrab sa çU n hiç gffrmeml* b erlier
pjm» jrarun pabuç lUme daltaban
Gıribtfif bir tatlı sürüne kurban
Şehri İstanbul» N r »flık yoldan
T&baft tfebüP g^LmtS #u şâhi hûhan
Balaban kahveal g a rib ler kâttı
Kadimdeo tö resi ârfet crkftof
Bir kara m aagırı v ım ı şehb&nn
Peykeler üstünde gice m ekânı
Î5taobulun allnn toprağı ta*ı
Heybeyi tuvali doldurub laş»
Duyanlar g ü der mj stŞvr d a v a n
Yfrkee sabab akşam tarh a n a ağı

Kahveciler ehli nâmua müeddeb


UıLhaamet üzre tarikleri, hep
Pederine jefScat ibzal Idorler
Gtrtb yiğitlen rindine moşreb

1 «Bu kahvehâneler İkinci Sultan H am ltiin


son yıllan ile M eşrutiyetdç em sâll h e r yerde Balabaa JbhıBn)
1 görülen kayıkçı, arabacı ve tulumbacı kahve­ (1334 Belediye Şehir Rehberinden)
leri hâline mJriJâb etti».
büyük blok halinde barlkzedegân. yeni isim­
Balaban* İskelesini u z ak lan g ö steren on
le ri ile T ayyare apartm anlarıdır.
sekizinci asır sonlarında yapılm ış b ir g ra ­
vürde eski m ükellef kahvehanelerden biri İstan buiun son im âr faaliyetinde çehresi
çok değişm iş m ahallelerdendir,
görünmektedir, fakat bu m im d e n b ir fikir
edinmek m üm kün değildir. B A lA CAMİİ VE TEKKE, TCRBE.
BALABAN MAHALLESİ — 1934 Bele­ SEBİL, VE ÇEŞMELERİ — Silivri Kapu-
su nu n yanında Sigma A skeri K apusuna 70
diye Şehir R ehberi h aritasın a g ö re, Em inönü
kazasının Bayazıd N ahiyesi m ahallelerinden- 80 m etre m eşalede, T seklinde kesiş Tekkc-
maslağı Sokağı ile B âlâtekkesi Sokağı)un teş­
dir; İstanbulun eski m ahallelerinden Bata-
kil ettiği üçyolağzmda bulunan bn yapı m an­
tattağa Mescidi m ahallesinin y erin e kaim ol­
muşta ki eski m ahalle ad ın ı B alabanağa Mes­ zum esi câm i, tekke, tü rb e ve çeşm elerden
m üteşekkildir; tekkesinin son zam anlardaki
cidinden alm tşât. Yeni m ahalle, yukarıda adı
ehem m iyetine bin aen cam iden ziyade tekke­
seçen haritaya göre O rdu Caddesi (B ay an d -
y e nısbelle anılar; z ira cam i a yni zamanda
Aksaray Tram vay Cadd&i), Fethibey Cadde­
sim aihâne olarak kullanılırdı.
si, Vldinli Tevfikpaşa Caddesi, N âdirbey So­
kağı ve büyük R eşidpaşa Caddesi ile çevril­ M anzûme İçinde İlk inşa edilen cam i­
miş sekiz adadan m ürekkep b îr saha teşkil dir; bânisi İstanbul fethinde topçubajılar
e(Ur; yine bu haritaya göre iç yolları şu n lar­ arasında bulunm uş, sonra Bijlükâtı Erbeadan
d ı: H arikzedeler Sokağı. K urultay Sokağı, birinin ağalığım yapmış Bâlâ Süleyman Ağa­
Ahmedşuayib Sokağı, Zeynebkâm il Sokağı... d ır (Hadlkatfll Csvâmi. 1). Bu ilk binadan
eser kalm am ıştır.
10 temmuz Aksaray yangınında tam am en
klil olmuş bir sahada kurulm uş yeni b ir ma­ Zamanımızdaki cami ve diğer eserler on-
halledir.. M ahallenin en büyük yapıları dört dokuzuncu asır ortalarında inşa edilmiş ve

m/group/merakediyorum
BAL Â C AM İl TÜRBE VE ÇSÇV£XXftİ — 1056 — ts r ju r & c a

m anzum e yine üfc canıfirt b â n u in ln a d ı ile pencerelerin kemerli memeli at nalı arab
amlmıjür tarzıdır; Uallckiler yuvarlakdır. Kapının Uı*
Camiin avlu kapu&und* S olun Azizin tünde bblme bfr mahfil olduğunu gösteren
tıı&rası altındaki dokuz beyfilik (âllk kttâ- izler vardır. Duvarlar sıvalı, süveter tastan­
1tttibcâ* Stagib Kalfanın l i k i t 1270 (BUU- dır. Kubbe dört kdfe dem irler ortasına Uıg-
di 1862) senesinde bu Bâl& Süleyman A gt Ja dolgudur. Mlbrab ve minber pek güzel ol.
Mescidini tecdid ettirdiği okunmaktadır, ya. mamakls beraber gnayel temi* işçilikle ve
pılan yeni manzume sokağın iW köşesinde
tekke ve türbe ve bunun bitişiğinde c&tni ile
Tekketnasteğı Sukap üzerinde ve BâUtek-
si karjısyıda m üteım ır İki sebil ite miltead-
did çeşmelerden kuruJmı>$ aaamelli bir grup­
tan znürekkepdir.
Cami 7 metre dair«ye resmedilme se­
kiz çıkmtıh pencerenin aydınlattığı yuvarlak
bir kasnakla kubbe duvarlara oturur; sekiz
ififcnifl yedi dd'mda altlı üstlü ikişerden on
dört, kapu darında da üç pencere ki kasnak*
dakilerJe beraber camide 25 pencere vardır.

BftJI M ıntaM İ
Sflblhâ B**r*tO
http://groups.goog le.c<
jLV.eîKltiPÖİSİ — Î0 3 7 ~ BÂJ-*

reflfcU kakı lajU ria s u s» olarak yapılmıştır zündc hücreler, iç dılljanla bir ahşab nıvak,
ziyıtfe onsekîonci asır rokoko üslûbu soyvan vardır: ilk mektep olarak kullanıl­
ou andıran bu U r ondokuzuncu ajurda mü makladır. İnşaatı cilâlı basit tuğla duvardır.
tesddit y e r le r i, meselâ llırkaişerif Camiin Tekkenin duvarına pek giuot bir «nsO'
de kullanılmıştır; bununla beraber hatlar kteinci , w çeyıne aynası ortasına gömme ko*
seti ve Ahenk daha ziyade Kurudur; oııseki- «ulan bey*l kitabe 11c hicri 1313 (Milâdi
ıfarf asrın tahakkuk ettirdiği güzelliği bun 1895 - JSfi&.ı tarihinde geresi û Kadınefendi
tank ara/namaJjdjr. tarahnâan fiili Süleyman Ağa ruhuna ithaf
Minare basit ve taştandır. Câmi 1946 • olunan ayrı ve (ek bir çeşme vardır Kitabe
1948 a ra sın a kadar îıarab idi, fatniz ed ilm iş taşı onsekizinci asra ait olduğunda şüphe
lir; yalna medhal kısmı noksan kaim idir. edilmeyen ayna ta&ına yapıştırma olarak kon­
Kalem İşleri cmaliıncı asır örneği, renk muştur,
ve şekilleri düzgün çiçekli tezyinattır. Bu kitâbenin metni şııdur:
KtişedefcL türbenin kapu&u ulak avlusu­ «Cenneimekân rirdevs i^yatı fibuireth
na açılır, tam Kemerli yedi pencere ile ay- Sultan Mehmed Han hasretlerinin topçu ta-
dıaîatılan basit bir binadır ve camiden son* şısı bu hânekaahm bârı İL evveli BâlS Süley­
ra jnşs edibmgtir. içinde yalnız lahtâ)ân -kai­ man Ağa hazretlerinin ruhi kudsiyeJeri jçün
mi* altı sanduka vardır. Bunlardan birisi Peresîû Kadrn Efendinin hayrâtıdır, Sen<î
Bilâ SUleyman Ağaya aid ise de hangisi ol­ 1313 ailkaatle 33» (Milâdî IB96 haziran 26J.
duğunu tahkik kabil olamadı. Dilerleri tek­ Hâlâ manzumesinin en güzel parçagt se­
kenin şeyh efendilerinin merkadleridtr. Çok bil ve çeşmeler grupudur. Arkadaki tek katlı
basit olan türbenin saçağı alımda ve iki cet- bir bina saçaklarının gölgelediği bu serapa
tesini jSDphyan mermer üzerine altun yazı mermer eser küçük bir âbidedir; müstesna
ile yazılmış kuşak yazısı hak edilmiştir. «Fa­ bir tecânüs arzetmez. takat (,-ok sıcak ve sa­
ik min telâraiaî Mehmed Şefik. 1312» kete- mimidir. Su. bundan daha gfrte) b ir peklide
besini taşıyan ve «Âyttiilkürsi» İle «Yekuu- sunulamaz. Uzaklan, bilhassa sıcak yaz giin*
lü yâ leyteni* âyet kerîmesini İhtiva eden terinde, evveli göz ile ferahı*, serinlik du­
bu yazı türbe cebhesinç (ek başına ihtişam yulur. Saçağa kadar mermer k*ph duvar or­
vermektedir- ' tasında şemsiyeli bir tuğranın süslediği, on*
sekizinci asır üslûbuna kaçan renkli kakma
Karşıdaki tekke, sokağının köşesinde
taşlarla müzeyyen, ortası hafif gübeftli. bü­
könye seklinde basit bir binadır. Sokak yü-
yük yalaklı bir çeşme vardır. Bu büyiik çeş­
menin sağ v« sol meme duvardan hatifçe
kabarmış basü kitâbeli 6 koraçeçmasi var.
dır. Bunların yalağı müşterek, zeminden aşa­
ğı bir oluktan ibarettir. Bunların da sağ ve
solunda dorik başlıklı sütunlara müalenid
yarım müseddes çıkınhh !kl sebil vardır. Se­
bil parmaklıkları dökme demirden ve Sııl*
tan Hamid devrindeki binalarda görÜJea dai­
revi göbekü çubuklardan ibarettir, Sebilin
kanarından başlayıp diğerinin kenarına k*
dar ulanan bir kuşak kitAbe bütün saçak al*
tını kaplar.
Çeşmenin sağında ve solunda celtsûlös
ile yaldızlı: «Ve ccalnû min el mâl külli geyfin
hay» ve «Ve aakahilm Rabbihilm Şerflben
taiıQr&» «Faik» imzasıyla 1300 (1891) tarihi­
ni Ilım aktadır. Çeımenin üzerinde on beyit­
tik Mr tarih kitabesi de çeşmenin Şeyh Meh*
Bflta m«*d Sadeddin ve Seyh Said AJi Efendiler
. (K m Iri; A noaim ) tarafından yaptırıldığım göstermektedir, tâ-

ı/group/merakediyorum
■ALA CAMİİ — 1958 — ISTANBÇt,

Uk y i f l f i o d e n i n s e ç k io h a tta tla rın d a n ü f - İzzet Kumbaracılar'ı® «tsUnbu! Sebil-


kıidarll Ali R i» tarafındao ISO# (1 W ) ya­ lcri» adındaki eserinde rivayetine göre BAu
zılmıştır. Sebilleri yapası halka açıldığında üç gfin üç
gece şerbet dağıtılmıştı.
Bu tarihi k iU b e s io ln metni şudur: 1051 yılında bu Abideyi ziyaretimizde
Gel oku beamele İÇ te*m*d*fl b ir «İM n ıh r i d Mermer cepheli Sebiller ve çeşmeler grupun-
Dabi EUumılaUtiah eyle «önneU lrr« da. ortadaki büyük çeşmenin suyu akmıyor­
MCUMttmri olüjrar heındü t t f l i vechc h*e evıâıtda du. tekkenin kenarına bir terfcot ratuluğo
İlde Hak iUrtl atfa p U end er *lfi ItA civar halk o musluktan su alıyordu. Geniş
Çeh4rem kadım AbdO laeeld H inin Pcrestft nam saçağı son derecede harab, kaplamaları kop­
K in «tu blis etti böyle h ı y n HazreU Mev 14 muş, düşmüş, işlek kirişler sırıtıyordu.
B« havra makaadı £*yz atm adır rithi arızinden Bâlâ Tekkesi hür nafcşlbendl dergMuydi
Vapgb bv çe#m»yi synl m ürüvvet eyledi icra Bânisi Şumnulu Şeyh Ali Efendidir; m en.
lekelinden seyahat arzulayarak küçük yaşda
Setti] İle om vakklthtae x*yn etm iş eeniheynin
Bu himmet eyleme» mİ zülcenaheytt olduğun im i çıkmış, Anadoluda, Arabtetanda dolaşmış,
186B de IsU nbula gelerek saraya intlsab et­
Okunsun FİU İu rûbi m ukaddeslerine pirin miş ve oradan, bühassa Haremi Hümâyûndan
Cenibı Hacı Şeyh Ali coDrpidi dil d e ty i
gördüğü himaye ile bu dergâhı yaptırmıştı
Bu hayrStın delili Şeyh M ehmed Sa’deddin oldu Tekkenin ahşap olan harem kısmı, tekkende
Kim oldur posl nişini dergehi B&li dilârA karşısında bulunan B ilâ Câminin yanında
Şehidi K e rte li açkında câri setsebU âsâ İnşa edilmişti; bu ahşap konak 1 M I-İ942
Kim içe bu duAyi eylesün b& siae İH arasında yıktırılm ıştır.
Res'fln ?eyb merhuma idüb mfatagraki rahm et  yinler cim ide yapılırdı. Şeyh Ali Bfert
Muammer cylesün bâlslerin de Rabbi U hemSA dinin ölüm ünden sonra biiyük oğlu Mehmed
Kalender fcaidınp y«d sûyi Hakka yaz bu târihi Saadeddin Efendi postnişin oldu, Sadeddin
Su İç mAİ hayitın aynidir bu Çoşmei SAlâ Efendinin ölüm ünde oğlu Ziyaeddin Ef«odi
(Sene 1309 ( İl. 1891 - 189SJ aklen hasta olduğundan şeyhlik kardeşi Meh*
m ed Fahreddin Efendiye fcaldı; bu zat Türki-
Çeşmenin üstünde b ir bayraklı tepelik
ortasında İkinci Sultan Hamidin 1309 tarihli yede tekkelerin kapatıldığı tarihe kadar şeyh­
liği muhafaza etti. Bâlâ Tekkesi 1952 yılın­
tuğrası vardır. Suttan Hamkl zamanında ya­
da Silivrikapu îikoklulu idi.
pılan bu manzumenin orta çeşme motifinde
Fatihin topçubaşılanndan Bâlâ Ağanın
elli sene evvelki camiin üslûbuna uyulduğu
Camii, aslında çok harab b ir halde bulunur­
halde yanlarındaki sebiller Sultan Hamid
devri esaslarını taşır. ken 1894 zelzelesinde yerle bir yıkılmış, bu­
günkü bina Âdile Sultan tarafından yaptırıl­
Çeşmelerin suyu Vidos civarında «Ta­
vukçu Batağı» denilen mahalden çıkıp He- mıştır.
kimoğln Ali Paşa mecrası ile Mevlevihâne Şeyh konağı, son şeyhinin oğlu olup adı­
kaputundan şehre girer. nı öğrenem ediğim h bir adam tarafından, dev­
letçe mühürlenmiş, bu hedim rahatssz ve ga­
İstanbul böyle cazlb, pitoresk köşelerle
liba bir suç olduğundan son derecede sür'atle
dolu, dopdolu idi, bir şeyler kalmadı. Y an­
yapılmış, bu arada, yanındaki camiin giriş ta ­
gınların ve şehri asrileştirme hamlesinin et
pusu da yıkılmış, cami NasreddJn Hocanın
uzatmadığı bu menzumeyi Allah kem nazar­
lardan korusun. Muhakkak, muhakkak mu­ türbesine dönmüştür; 1942 - -943 yılları ara­
hafazası elaem bir küldUr (1951). sında demir parmaklıklı bir kapuya asılmış
Ekrem Hakla AyverdJ top killdle kapanıyordu; kışın bîitün soğuğu,
yağmuru, rüzgârı camiin içinde idi; zaminin.
Ferffltu (Per«te\r) Kadın Abdülmecidln de perişan kilimlerle hazin bir manzarası
dördüncü zevcesi, pek küçük yaşta anasını vardı.
kaybetmiş °lan ikinci Sultan Haroidin de Duvarları tezyin eden levhalar orasında
analığı olup Sultan KamSd tahta çıktığında bilhassa son derecede sayanı dikkat kU; ge­
bu müşfik kadına Vaiide Sultanlık pâyesini çen asrın seçkin hattatlarından Üsküdarlı Ali
vermiş idi. I Riza B etfn.eseri olup tahminen 2,5 - 8 metre

http://groups.google.cor
a k s o o c p e d is j BALAMUDOĞLU r K ın tje lC ır b ih '
— >959 —

boyunda bulunan bu <Hilyel Saadet * levha­ ribıs Mescidinin beğçeıl bulunmaktadır


sı olan «*«r . h*01 yazı nefaseti bakım ından
bir şShejerdir. heoı de bo büyüklükte İkinci M tkkı Giiklvrk
Ur HOye levbM i bulunm adığı için kıym etine
BAI-AMUMOCI.U i karabet (.ırM ll —
pala biçilm n. yeri T ürk - islim e te rle n Mü­
Eski Babıftli, yeni Ankara Caddesinin Kay*e
nşidir.
rlll Ermemi kltabcılarının en namlılarından.
Yine hazin bir riv ay ettir ki 1942-1943
G ayret Kütüphane»! sahibi, (1294 Rûmi) da
yılları arasında bu sem te b îr suyolu tayin
Kayserlde doğdu, Ohannes adında ticaretle
ediliyor, bu adam da civardaki A nuıvud bah­
meşgul bir zatın oğlu idi; ta hail hayatı. Kay-
çıvanlarla uyularak Bâlâ Ç eşm elerinin ş a n i
seridekf Faran au Kollejlıte devam ettiği bir
jarıl. gürül gürül akan suyunu satıyor, m ec­
kaç yıldan ibaret kaldı; 1485 d e (ttanbuU
ra baştanlara çevrilerek Bâlâ Ç eşm eler g n ı-
gelerek halazadesi K irkor Faik'ln A sır Kü­
pu susuz kalıyor. Bu tecavüzlerin tafsilatlı
tüphanesi ndo tezgâhtar oldu; okumak aşkı o
notları yukarıda kaydettiğim iz tarihlerd e
k ad ar kuvvetli İdi ki kendisini otodidakt Ala­
SÜvrikapu İlkokulunun B aşöğretm eni olan
rak yetiştirm eğe muvaffak oldu. Garbi* B»-
Bay Kemal A nacak'da bulunuyordu.
lamudoglu, İstanbul Ansiklopedisine verdiği
B ilâ Camii 1951 de basit b ir t i m i r gSr-
notlarda şu sam im i hatıraları k aydeder:
miiştür; tü rb e ve çeşm eleriyle b e ra b er ciddi
U r restorasyona m uhtaç v e liik b ir bin alar «D aha m em leketle iken kitap âşıfeı bir ço­
cuktum , harçlığım la kurulm uş b ir küçük, kii-
roanaımentlir (1942 - 1M 3. 1952).
Hakkı Göktürk tü pbtoem v a r idi; on on iki yaşlarımda Fu-
zûlinrn gazellerini ve Telemak’dan bir çok
BÂLÂ MEKTEBİ — tstaobuiun eski yerleri ezberiemişdim; sekiz on çocuk, bağ­
mahalle mekteplerinden biridir, Siliyrikapu lara giderdik; b ir dağ eteğinde oturur, tarla­
civarında Tekke Sokağında, B&lâcartıilnin az lara güneş vurmuş, buğdaylar renk renk
ilerisindedir; İki katlı kâgir bir b i l d i r . 1952 olmuş, rüzgâr vurdukça harelenir, güzlerim
de «Topeubaşı tik Okulu* adı ite yine mek­ dalar, kendim den geçerdim; bir gün şiirler
tep olarak kullanılmakta İdi. Bu bina ile ca­ yazabileceğimi umardım.. Meğer duymak kâ­
mi arasında eski h lj zabtiye karakolu b u ­ fi jjeğllmiş, duyguyu kalem diline verme*
lunmaktadır ki bir ailenin meskeni olmuş itin de sihirli bir hünere sahip almak lâzım
bulunuyordu. ITemmuz 1952). im i;.. Y ıllarca sonra, retikam ın vefatında ağ­
. Hakkı G tk tllrk laya ağlaya «Y apraklar dökülürken aşkım ı»
diye bir m ersiye yazdım.
BÂ f.ÂTEKKESf SOKACf — 1934 Be­ lslanbtıla geldiğimde çocuktum fa­
lediye rehberinde tesbit edilm iş idari taksi­ kat fikren uyanıktım. Çıraklığımın ilk ay­
mata göre V e’.edikarabsş Mahallesi sokakla- larına a'ıd bir tuhaflı­
nndadır. T harfi şeklinde kesiştiği Tekke ğımı hatırlarım: Mos­
Maslağı Sokağı ile Aynalı Bakkal Sokağı a ra­ traya dizilmiş kitapla­
sımla uzanır. Tekke m aslağı sokağından y ü ­ rın üstüne, her sabah,
ründüğüne göre sağda K arabaşçeşmesi Soka-
kitapların cild ve ka­
& Peykdede Sokağı, solda da Nişasta hâne
pak renklerine uygun
Sokajı île kavşakları vardır; paket taşı döşeli
san, beyaz, kumun,
’ e ilâ araba ra h a t geçecek genişlikte bağlar,
güller kayardım. H i­
ttnra daralır, yarı genişliğine iner.
ni, kitabı, çiçekden
Bu sokak üzerinde bulunan b i l i roanzu-
ayırd etmem, o za­
m» l yapılan hariç, diğer binalar, büyüklü
manlar, oku r yazar
kiçiMdû, ahşap re g&rgir m ütevazı gelirli aile
hanımlar, kitap alma­
-« te n le rid ir. Peykdede Sokağı ile olan ka-
•uşjğı kö|osinde Tavaklı Mehmed Efendinin ğa araba İle gelirler­
hayır eseri bir çejrrft vardır, ia98 ıMilâdl di, h e m e n k o -
sardım.
18fli) tarihini taşıyan bu çeşmenin suyu yok­ „ Garbi» B ılm M h
tur. Sokağın son sol kenarında da yeledika- Obür çırak benden (H«im ı S. B.)
n/group/merakeaıyorum
— 1960 — İSTANBUL
B A LAMI/DOĞ LL: (M iiâJrl

evvel davransa da : — O çocuk gelsin: diye mevzu fiatları akıllara durgunluk verecek
beni isterlerdi; çünkü dillerinden ancak ben surette kırarak halka, fisebililîâh, dağıttım;
anlardım: — Çardaklı Bakıcı var mı? dediler bir çok kimseler, bilhassa gençler bu eserleri
mi, koşar t tesadüf* romanım getirirdim; — ancak benim yüzümden tedarik edebilmiş,
Atâ ile Şefîka'yı istiyorum! denilince »Za­ lerdir diyebilirim; seyyar Jutabcıİara, yayma­
vallı Necdet» i sunardım; çıkan romanların cılara da para kazandırırdım. Bir tâbi olarak
hepsini okumuşum vesseUSmJ Şu Kadar senelik Haşan Bedreddin, Bürhan Cahid ve Ercü*
kitabcılık hayatımda benden «Japonca elifba» mend Ekrem Beylerin eserlerini bastım; şu
isteyen bir müşteriye yok dedim, «Z ile baş­ son yıllarda da Samiha Ayverdî Hanımefen­
layan ve K ile biten* bir kitap isleyen diğer dinin tftbii oldum. Mesleğim nankör *drmadı,
bir müşterinin de hangi eseri istediğim an­ bu sıfatla beni tetviç .etti. Son hasdjğım mü­
layamadım. Sinnunin küçüklüğüne bakmadan him bir eser de doktor Bedri Ruhserman’m
devrin muharrirleri ile konuşmasını, bunlar­ üç cildlik «Buh ve Kâinat* dır.
dan da bilhassa rüsumattan Besim beyle »Lü­ BALAMUUOC.LU [Mîsak) — Ankara Cad­
gat Naci* yi tamamlamıya çuldan Müstecâ- desinin emekdar kitabcılanndan; Garbis Ba-
blzâde tsm et Beyi pek severdim. M ürettipli­ lanıuflûğlumm büyük kardeşi; «Zaman» Kü-
ğe de hevesim vardı, bu işi öğrendim, fakat tü&hnasinin sahibi; İstanbul Ansiklopedisi için
kendim dizip bastırdığım yegâne eser «Gayret hal tercümesi istendiğinde şu malûmatı ver­
Kütüphanesi sahibi Garbis* diye bir k art vi- m e d i r 1293 de Kayseride doğdum, Kayseri
zttdir. kullanacak yerim yok, verip göster­ Fransız M ektebinde okudum, lstanbula gel­
meğe utaıiarım. yıllarca koynumda sakladı­ diğimde yedi yıl A sır Kütübhânesinde mitlâ-
ğım o kart vizitciklerimin hâtırası da kıym et­ zimeten hizmet ettim. Kitaba ve kitabcılığâ
lidir. Musikiye de merale sarmışım dır, kanun heves ve' arzum sayesinde kitapların isim,
çalarım, çocukluk ve gençlik devirlerimin he* fiat, m uharrirlerini öğrendim. Haftalık «Ha-
men büiün garkılan hâfoam dadır. ÎDt dük­ zinei Fünun* a abone kaydetm ek üzere Ana­
kânım!. çocuk denilecek bîr yaşda açdun, 1897 dolu ve Süriyede b ir seyahate çıkdım, dört-
de Zaman Kütüpbanesini satın aldım, cebim­ yüz kadar abone kaydine muvaffak oldum.
de yüz param vardı, iki ay vâde İle 30 altına İstanbula avdetim de Yorgakinin dükkânında
almıştım, sahibi gidip Tefeyyüze kâtip oldu. m üştereken İstanbul K ütübhânesini açtım*
Sonra Zamanı ağabeyim Misak’a devrettim, iki sene kadar beraber çalıştık, «Zaman*
kütübhanemin adını Gayret koydum; hâfı- Kütübhâncsinin satılık olduğunu öğrendim,
zamda yıllarını tesbit edemeyeceğim, Agobun otuz liraya aldım, hazır param olmadığı ci­
Marifet Kütüphanesini, Yorgaki'nin İstanbul hetle içinde mevcud kitaplardan satarak al­
Kütüpbânesini, Ar sen'in Dersaadet Kütüphâ- tı ayda bedelini ödedim.
nesini, Yani Martoğlunun Selâmet K ütüpha­ Zaman bu suretle benim olunca tâ­
nesini, Aleksa'mn Köprüdeki Bahriye Kütüb- biliğe de başladım, Hizmetlerim arasında
hânesini satın alarak hepsini Gayret’e kattım. Rusyanın Or*nburg
Hürriyetin ilânında m alûm ata Baba Tahirin Vilâyetinin Orski şeh­
Bütün kıtablarım satın aldım, Istanbuldan rinde Şark Kütüpha­
feaçacaği sıralarda Sabahçı Mihranm kitabîa- nesi sahibi tshakî is­
rm ı aldım. Harf inkılâbında îkbal, Kanaat, minde bir tatar ile
Cihan Kütübhâneleri Arab harfleriyle basıl­ olan, münasebetimi de
mış eserlerini elden çıkarırken toptan ben kaydetmek isterim.
satın aldım, Keia Hüseyin Cahid’in, tOğlu^ İstanbul neşriyatını
mun Kütübhâneai» nl, Bürhan Cahid ve Kir- oraya gönderir, Rus-
kor KömüTciyarî eserlerini bap a devrettiler; yada basılan türkçe
Mühendishâne eski harflerle e&erlerini tas* asârı da îstanbula ge­
fiye ederken ben aldım; Ahmed îhsan elin­ tirdim. Türkçülüğe
deki bütün Serveti Fünun cildierini sattı, ben dair kitaplar Rusyaya
aldım; bu suretle elimde devir devir, koleksi­ giremezdi, Odçsa san-
yonlar toplandı, bana maliyet fiyatlarına kü­ riinde Safarof namın- .Mİm4 B„ lllnıniH ,a
çük meşru ka?.ancı koyarak ve üzerlerindeki da birini elde etmiştik <ıtrsim : s. ı u

- h+tp://g ro u p s .g o o g le,coı
^ " S tu a r e ıtu s b a ia t
— 1961 —

.Zaman. ın paketlerini açmadan görülmüştür sonra ÜçiincU Suttan Mehraedm Bilimleri,


damgasını v uruntu. O radan gelen kitapları da Safiye Sultan Devlet nüfusundan tecrid edi­
T û rt Vurdu ve Islâm gibi m ecm ualarda ilân lerek eski saraya kapatılması büyük camii
edip satardım. T ü rk Y urdu ile T ürk Derneği pencerelerine kadar çıkmış iken yarım bı­
Mecmualarının devam ını desteklemek için raktırdı ve muazzam yapı böylece yarım asır­
maddeten fedakârlıklarını da vardır. Oğlum dan fazla m etrük kaldı; h alli, ltU nbulun İlk
jan J a i da k ita b a d ır, muvaffak olacağını ap artm an ları olup içlerinde 30 - 50 Yahudi
umuyorum». ailesi oturan ve İstanbullular tarafından «Ya
Bay Jan -lak Laypzigde şark eserleri uKi­ hudhâne» denilen beşer, altışar kaltı şeddâdl
rinde ihtisası olan kitabcı O tto H arrassowltz' alışob yapıların arasında kayboldu. M(nevi­
İH yanında ve Berlin Deviel K ütüphanesinin lerin burada bir de bliyük (Havra) sinago, si­
şarkiyat kısm ında sitaj görm üş olduğunu nag o g ları vardı; ki zamanımızda, Emlnönün-
sSyler; Babinger’in de şahsi dostlarındandır, de Ege içkili lokantasının bulunduğu yerdir;
bu lokantaya İlk açıldığı giin bu Ansiklopedi­
BALAT — İslanbulun, Haliç boyunda nin müellifi tarafından «Havra» adı takılmış,
kalabalık, günlük bayatı canlı, hareketli, yâran arasında yayılmış, mutbağı ağız tadına
şenlikli bir sem tidir ki halkının ekseriyetini düşkün olanları tatm in eden lokantanın bir
esnaf, amele, işçi tab ak ası teşk il eder, od adı da Havra olm uştur. Yukarıda bahsettiği­
yedinci asır ortaların d an bu yana da büyük miz 1680 yangınında Bagçekapusundaki Ya-
şehirde m üsavilerin gaayet kesif o larak iskân hudhâneler dc yandı, yerle bir oldu, metrük
ettikleri b ir sem ttir; öyle kî Istanbulda B a­ câmi m eydana çıktı. Devrin Padişahı Dör­
lat denilince müsevî, m ûsevi denilince B aiat düncü Sultan Mehmedin anası ve Osmanb
hatıra gelir. Asrımız başlarının büyük m u h ar­ hanedanının faziletli b ir sim ası olan Hadice
riri Atamed R asim 'in (M u h a rrir bu ya..« adin­ T u rb an Sultan da b ir cim i yaptırtm ak arzu­
dik! eserinde de b elirttiğ i gib i B alat. başda sunda idi; devlet baş mimSrı Mustafa Ağa,
Galata gelmek üzere K aragüm rük, E dirneka- m im ar Davud A ğanın yarım katmış şaheseri­
pu, Sulum anastır ve Sam atya.. gibi kopuğu, ni tam am lam ak dururken tem elinden yeni bir
külhan İSİ, p ırp ın ve uçarısı nam salm ış sem t­ büyük esere başlam anın doğru olamıyacağıoı
lerdendir. «antetm iş, bu tek lif gaayet tutum lu olan dik­
M üsevilerin B alat ile H alicin k a rşı ya ta tö r Sadu-azam ile gaayet dirayetli olan Vâ-
kasımdaki Hasköyde k esif olarak iskânı, Is- Iide Sultana da uygun gelmiş; Emnıüıtünde­
tanbulun d ö rtte ü çü ne yak ın b ir k ısm ını m ah- ki Vâlide Sultan Câmunin ihyasına k arar ve-
viden ve cehennem den ö rn e k v eren H icri rilm işdl. Y ahudiler ise m üthiş ateş âfetinde
1070 (Milâdi UflO) A yazm akapusu yangının­ yükde hafif pahada ağ ır kaçırabildikleri mal­
dan sonradır. Bu ınudlıiş ateş âfetin e k ad ar l a n ile G alata tarafın a can atmışlardı; yan­
İstanbul m üsevileri en az fetih d en b eri E m in' gından sonra eski m ahallelerine dönmek is­
önü. Bağçekapusıı. T ahtakale ve Y em iş iske­ tediler. fak at büyiik bir câmiinin etrafında
lesinde otu ru rlard ı. Üçüncii S ultan M urad'ın yanm ış Y ahudi m ahallelerinin ihyası uygun
pek sevgili zevcesi ve Ü çüncıı S u ltan Meh- görülm edi, mûsevUere yeni toptu iskân böl­
medin anası aslı V enedikli Safiye S ultan k i gesi olarak Hasköy ile B aiat gösterildi.
İstanbul güm rükleri m ültezim i m ûsevi dün* Y er yüzünde ilk sigorta müessesesinin de
inesi Dona E ster K ira nam diğerle F atm a K a­ on altıncı asır sonlarında, belki de daha eski
dınla beraber kurm uş olduğu geniş b ir rü ş­ b ir ta rih te İstanbul Yabudileri tarafından
vet şebekesinin başı olm uştur, günahlarının kurulduğunu bu münasebetle öğreniyoruz,
istiğfarı yolunda büyük b ir cim i yaptırm ak şöyle ki, «kaza ve belâ sandığı* adım verdik­
istediği zaman o devrin devlet baş m im arı ve leri b ir kurum dan Köprülü Paşaya, eski yer­
Koca Mimar Slnanın en seçkin talebesi Da- lerinde yerleşm ek için büyük b ir rllşvnt tek­
vud Ağa bu m âbedin yerini Bağçefcapuaunda lif ettikleri halde ihtiyar diktatör tarafından
Yahudi m ahallesinde seçmişdi. Tahm in edi­ reddedilmişti.
lir ki maksadı şehrin en canlı ticarî merkebi İkinci Sultan Mahmud zamanında Yeni­
»lan bu semtteki Yahudi m ahallesini bu ve­ çeri Ocağının kaldırılmasından az evvel taa-
sile ile kaldırtm ak idi; fakat evvelâ mimarın, *im edilm i; bir Bostancıbsşı defterinde IB .:

'n/group/merakediyorum
M LAT — IM 2 — ÎSTANBUl

Bottancıbafi D efterleri) Baladın yalı kısm ın­ ci mânasına da gelir), tsak yahudinin hânesi-
da ga b n u ia n sıralanm ış görüyoruz l ı a n ı u - Ibrahim Çavuyun irid ı yahudhlne arsan -
m uda Balat Vapur iskelesi civ an yarım dai­ Şerbetçi yakovaçl yahudinin hin e anası -
re seklinde bir yarım ada teşkil eder, cenu­ Delifelebuno£lu Aslan yahudinin anası - Keh-
bunda bir to y vardır, nefsi Balat da bu koy­ hil tgte hekimi) Kemal yahudinin a n t t ı .
dan başlar; Bostaııcıhaşı defterindeki kaydl Sarraf Şamanto yahudinin binesi • Çuhacı
bu koyun batından A yvansaray iskelesine tsak yahudinin arsası - tamiri) Mosl yahudi­
kadar alıyorur. |B. : Balat Kara ha? Mahallesi): nin arsası - M ia t Menahem yahudinin ar­
...... T lr î Slnâ Kilisesi IFeJier iskelesin­ ıtası - Çuhacı Yuda yahudinin anası - Kara
den devam edegeien rum b inâlanm n so nun­ gümrüğü simsarı Yasef yahudinin arasası .
cusu) — Kilisenin irid ) üç göz kayıkhane — Atlar Avram yahudinin arsası - A nlan İske­
Bedeslen dellalı Em in A ğanın Sridı U r bâb le s i • Şapcı Boharaçi yahudinin arsası - Frenk
yaöudhim ; (Bu ilk ap artm an lar ban gibi to p ­ dellak Yuda yahudinin arsası - Şifeci Mena-
lu H ra getirdiği ve bir handan (e k ucuza m al hem yahudinin hânesi - Attarlar dellalı Ya-
olduğu için yahudı b ilg elerin d e yahudhâne sef yahudinin hânesi • Hekim Mesabem ya-
yaptırm ağa zengin m üsH lm anlsr rağ b et e d er­ hudinin hânesi - Hekim Menahem yahudl
le r d i B .; Y ahuihancler). - Hayim yah u din in hânesi (yahudi iskân bSlgcsinin sonu, yalitoyu
areası - ismailin kaüvesî ■ Balat nam iskele - burada Ayvansaray kalafatyerl ve İskeletine
Meydana nazır H üseyinin kahvesi - Y ahudi- ulaşmıştır). • Zaimlerden İbrahim Ağanın M-
lere m ahsus sığır salhanesi - s e r a p i k e re ste ­ nesi ve dükkânı - Kumbaracı Mehmedin b i­
ciler dükkânları arsaları (burası o ta rih le rd e nesi - Kalafatçı Uzun Alinin binesi - Kunıçeş-
b ir yangın geçirm iştir. B . : B alat Y angm lan) - mcli Hüseyinin hânesi ve kayıkhanesi - mer­
E s m i Sultanın irâdı H an ile kayıkhane a rs a ­ kum Hüseyinin kalafat Meydanı...
sı - Balatdan Haskijye işleyen kayıkların is­ Bostancıbaşı defterindeki bu kayıttan ay­
kelesi ■ kayıkh&ne ve sığır salh in esi - T aşçı­ dın olarak görülüyor ki Halatın Yalıboyu ta­
lar tskelesi . Bezirgan Avram yahudinin ar­ mamen m âsevtler tarafından iskân edilmiş
sası - Ocak bezirgâni vereselerinin a rsası (B.: bulunmaktadır. Zamanımızda bu saha fab­
Ocak Bezirganı) - Çuhacı M ente; yahudinin rikalar ve im alâthanelerle kaplıdır.
h is e s l - Hayim yahudinin arsası - D işçio ğ lu * Zam anım ızın b üyü k m u h a rrirle rin d e n re
Nesim yahudinin hânesi - Şerbetçi (Meyh&ne­ bu A nsiklopedinin hâtırasın ı daima tiziz ede-

Balat V tpur tıkclcd


* * * * * : T ftn u A pkafe)

http://groups.goog le.c<
I r
A jıs n c u > w is t — 1963 — bala t

ceü yakın dost» m erhum Serm ed M uhtar muş gem iler, m avnalar tak ır tu k u r tam ir edi­
Atui bir y a n n n d a B alattan şöyle bahsediyor: liyor
•Geçende bir sebep dolayısiyle Balat a «Pencere önüne geçmiş, cıgarayı yakmış,
gitmeğe m ecbur oldum. Y ülardanberı o ta ra f­ keyifli keyifli tellendirm eğe başlamıştım. Sen
lara yolum düşmemişti. m isin keyfe gelen?
_ B alıkpazarından biraz ileriye git, o to­ H e r güzelin, h atU kadı kızının bile bir
büs bulunur! dediler. N esi biraz? Y ürü yiirii, kusuru olur ya; buranm da sineğinden el4-
bitmiyor. Ta H il'ü ı önüne vardrm . Bekle b i­ man. Ben diyeyim binlerce, siz deyiniz mil*
re bekle. N ihayet çıka geldi. Köşeden, b u ­ yonlarca. Kış luş dem ekle; m endil, bohça,
caktan- gerilerden öyle b ir saldırış kİ kör (16- m asa örtü sü savulm akla savulur gibi d e ğ il:
füşSnden fark sa. haza küm e küm e kara bulut.
•Otobüsün halini görm eyin. Hani tra m ­ Sebebini sordum . Süpürüntü kayıklarını
vayla Sirkeciden Hocapaşaya doğru gidilir­ iskeleye bağlıyorlar, tepelem e doluncaya ka­
ken sağda bir arsada hurda, boyaları dökük, d a r bekletiyorlarm ış. H aşaratın liyuhlihun
Iskartaya çıkanlm ış otomobil, kamyon, oto- orada Ureyor, ortalığı istJIS ediyorlarm ış
büsier dtırtır; tıpkı on ların eşi. «Bir saa t oturduğum m üddetçe U r za­
«Uzatmıyalım, balık istifinin arasına, m anki «M asana n ed ir o, b ir yelpaze» oyunu­
ayıkta olarak ben de sıkıştım . S arsıntıdan nu oynıyorm uş gibi m ütem adiyen baş, boyun,
sendeliye sendeliye, çangıltı çunguK udan ser- el, kol. gögde oynatm akta bende n# tab kal­
seraliye sersem liye yolu tu ttu k . Dar; k a ra n ­ dı, n e tuvan. Vakıa mükemmel tsveç cirtinas-
lık sokaklardan g ittik gittik. K irden buzlu tiği ve idm an yerine geçerse d e eksik olsun.
camlıya dönmüş pencerelerd en içeri ışık g ir­ Y origunluktan bitik halde kendim i dışarıya
di. Biletçi (Balat!) diye bağırınca hem en aşa- dar attım .
j ı atladım. «O tobüsün cilvesini çektiğim için vapur­
«Gepgeniş, apaydınlık bir cadde sağda la, döneceğim . İskeleyi boyladım . Y eni boyan­
solda koca koca binalar, d erli to p lu d ü k k ân ­ m ış, g ıcır gıcır; o k a d ar da kalabalık ki sor­
lar. Ü stünde kam panalı te le fo n levhası asılı; m ayın. K adınb erkekli h e r yaştan insan, hep­
camekânı gazeteler m ecm ualarla don atılı su­ si tem iz p â k giyimli; m ahu t İspanyol kırm a­
cu. önünde kırm ızı buz dolabı, sifonlu p m l sını konuşm adalar.
pırıl musluk, şişe şişe lim o n ata, şıra b u lu ­ «M eğerse gü n lerd en cum artesi olduğu
nan sucu. T aram adan b alık y u m u rtasın a ka­ için bu baylar ve bayanlar B alattaki akra­
dar (eşit çeşit m ezeleri, ra k ıla rı, şarap ları, b alarını yoklam ağa gelm işler, Beyoğlu na dö-
biraları camek&ıuna dizm iş mezeci. Son tu r­ nüyorlarm ış.
fanda kavun karpuzlar* k e h rib a r g ib i m uş- «B ir sü rü d e yapayalnız, kız ve erkek
kuleleri, en &lâ Amasya elm aları. E n g u ru a r­ çocuk. M erak edip so rd u m :
mutlarını raflarına yaym ış m anav vesaire.. — Yanıoizda büyüğünüz filân yok, siz
«Evlerin önlerinde, k ap ıların da süslü böyle nereye gidiyorsunuz?
plisin kadınlar: kucaklarında, yanlarında .ço­ — Hasköye! dediler. B alat sinem asına
cuklar; melon şapkalı, siyah setreli, a ltın kös- gelm işlerm iş.
tekli sakallı sakallı adam lar. «Aşkolsun, B atat'ın sinem ası da v a r ha!..
«Şaşkın şaşkm etrafım a bakıyorum : Bu­ «V apur yanaştı, hıncahınç doldu, b e n d e
rası Balat ha!.. aralarında. Haspa tertem iz, fiyakalı fiyakalı
«Gittiğim y e r iskele civarındaydı. H aliç dü d ük ö ttü rü p köpükler saça saça öyle bir
burnunun dibinde. K ayıklar, yelkenliler, mo- gidişi var k i ömür.
törier v ra r vızır işliyor. K arşı kıyılar günlük «Eski Eyüp vapurları aklım a geldi. N ey­
güneşlik içinde: tepeler, bayırlar züm rüt gtbi di o zavallıların hali? P a t pat pat, durduğu
yeşil. Oooh, dünya varmış! yerde oldum olasıya içler acısı biçareler. 70
«İki yanımızda da yürek ferahlatıcı bir bu kadar yıl evvelki «Çıngıraklı tatar» mizah
faaliyet: Eflâke ser çekmiş bir değirm en ha­ gazetesinde resm i bile vardır:
n i harıl un öğütüyor. Ö tede açıkta, beride Önde bir kayık, geride o tim tondan biri.
koskoca tur sundurm anın altında kızağa kon­ Lostoromo h a y k ırır:

Dm/group/merakediyorum
UAJ-AT — 1964 — İSTANBUı,

— Yoldan sav u l!.. -Musap çıkan yeri de sözüm ona kordon


Kayıkçı sırıtarak cevap » e rir altına alıp amelimanda, canından bezgin, be­
— Yetişebilirsen yeti» de çiğne!.. yaz palaska lı belediye çavuşunu ününe oturt­
<Yepyeni Gazi köprüsünün altından va­ mak. Pinpon, nöbet degişürinciye kadar is­
purumuz cayır cayır gecince vîne ağababa­ kem lede horul horul uyumada.
larını balırladinı Unkapanı köprüsüne yak­ «Afetin ortalığa rialbudak salıp binler­
laştıkları sıra kaptancağtt gırtlak p a ra la rd ı: ce kişinin canına okumaması Tanrının mu*
— Halata aml, bacayı indir!.. çizesi, lûtfu ihsaniydi.
Ardından bir sayha daha: Yukarıda rahm etli Sermed Muhtarın da
__Halatı koyver. bacayı kaldır!.. belirttiği gibi tkinci Abdülhamid devrinde.
Çünkü bacaların boyu uzun. İndirilmezse M eşrutiyet yıllarında Balat, lstanbulun pis.
köprünün kümbetine değiyor. l t |i ile m eşhur sem tlerinden biriydi; meselâ
•Vapurda söyle bir düşünceye, eski za­ 1306 runıi (milâdi 1890) yılı kasım ayında t*
m anlan zihnimde yoklamağa koyuldum: Ço­ tanbul gazetelerinde intişar elm iş b îr yazıdan
cukluğumda senede bir kere olsun, kandil Halat lâğımlarının toplandığı büyük mecra'
günleri, karadan arabayla, ölmüşlerimizin nın kayık iskelesi yanında açrkta denize dö­
EyÜpsuita nriaki kabirlerini ziyarete giderdik. küldüğü. pislik ve taaffünün taham m ül edil­
mez derecede olduğu söylenmektedir; öyle»
40 yıl evvelki Balal gözümün önünde b elir­
sine ki iğrenç pisliğin sahil dibini tamamen
di :
kapladığı için denizden onbes arşın yerin ka­
*Yol daraş, berbaddj. E traf daha loşla­
zıklar çakılarak doldurulacağı, bir rıhtım İnşa
şır, srabd yalpaladıkça yalpalar, çam ur d e r­
edileceği, hem mecrasının da üstü örtülerek
yasını aşabilmek için arabacı beygirlere k ır­
d oğrudan d erin denize dökülmesinin sağlam­
bacı veriştirirken anlardık: Balata yaklaşıyo­
lanm ası düşünüldüğü ilâve edilmiştir fB :
rum
Balat Sahili; Balat lâğımları).
«Ardından* sası sası, ekşi ekşi b ir koku
1949 yılında Baİatta yaptığımız pek sat­
genizleri kaplar: Balat çarşısından geçiyo­
h i b ir tetkikte, 1948 de Filistinde tsra el dev­
ruz..
letinin teşekkülü üzerine Balat mûsevHerio-
«Küfelerde, işportalarda, yerlerd e çürük den d ö rtte bir nispetinde bir kalabatığın ora­
limonlar, portakallar, m andalinalar; cırtlak
ya hicret ettik leri öğrenilm iştir; yine ayni
pırtlak karpuzlar, kavunlar; tohum a kaçmış
ta rih te ve pek sath i olarak Balatta 41 bak­
hıyarlar, mısırlar; zerzevatlar arasında tu r ­
kal, 38 kunduracı, 30 kahvehane, 21 manav.
şuya dönmüş domates, kuruyup büzülmüş
20 m eyhane. 20 tütüncü, 20 berber, 18 ma­
patlıcan, kazık kesilmiş kabaklar; kırık k abu­
nifaturacı. 15 lokanta • aşçı, 14 tenekeci - so­
ğundan pıhtı gibi kanlar, civ civ kafaları taş­
bacı, 14 kasab, 11 köm ürcü, 10 terzi, 9 ciğer-
mış cılk yumurtalar; küflenmiş çirozlar, rin ­
130$ rûm t (mildi 1800} yılı kasım ayında h -
galar; kulaklarının içi zifirî t a r a , derileri
ci, 9 marangoz. 8 fırın, 7 simide! fırını, 7 hel­
mosmor* etleri lime lime balıklar ve tavada
vacı, 6 koîtukçu, 6 nalbur, 5 şekerci, 5 garabet.
kızartılanların buram buram kokulan.
5 radyocu, 5 balıkçı, 4 kaynakçı, 4 bisikletçi, 4
«Vakıa ora halkı ekseriyetle fakir-takım,
leblebici, 4 züccaciyeci, 4 baharatçı, 4 tesvi­
bunlar? ucuz olsun diye alıyorlar am m a eko*
yeci, 3 kesekâğıdcı, 3 muamefeci, 3 fotoğraf­
nomi güderek rağbet edenleri de çok.
çı, 3 şapka tamircisi, 3 atlar. 3 sütçü, 3 yağlı
«O devirde arada bir, îstanbulda kolera boya satıcısı, 3 Sinema, 2 gazocağı tamircisi.
çıkar, gazeteler yazardı; Bugün fildnca, fa ­
2 yorgancı, 2 eczahâne, 2 hamam, 2 los-
lanca yerlerde şu kadar musap, şu kad ar ve­
tro salonu, 2 göm lekti, 2 arpacı, 2 el*
fat vuku bulmuştur.
bise temizleyici, 1 kuyumcu, 1 camcı, 1 sa­
«Salgın ya Balat'tan patlak verir, ya da raç, 1 araba tamircisi, 1 fıçıcı, 1 han tesbit
derhal orada soluğu alırdı. Şehremaneti lâ­ edilmiştir ki hepal Balat halkının ihtiyacını
zım gelen sıhhî tedbirleri gûya derakap itti­ karşılıyarak icrayı san'at ve ticarette bulun­
haz « d e rd i: Bir kaç duvar dibine, arsa köşe­ duklarına göre semtin gıinlük hayatının ne
sine, süprüntü yığını üstüne bir i-kl kürek ki­ kadar canlı olduğunu göstermeğe kâfidir
reç; serpivermek. Balâtta ayrıca, faaliyetleri bütün İstanbul ile

http://groups.google.com
U lR U ir a ıM — 1665 BALAT CAMİİ

ilgili 1 p lis tik atölyesi, 2 çivi fabrikası, ı un lır. Hadîkelljl Cevamlde mevcud malûmat şu­
değilmem. 2 çeltik fabrikası vardır: mabsd dur :
olarak da 4 câmi. 4 senagoğ ve 2 kilise bu­ «Balat Camilnin binişi Sadırâzam Somu.
lunmaktadır. Ali Paça'nm kethüdası Ferruh Ağadır ki kür.
sü penceresi ttnilndc medfundur. Merhum
H A L A T C İ N A Y E T İ — 1 0 4 7 y ılı m a r ­
Mumaileyhin zaviyast ve mahkemesi ve çeş­
tında B a la t m û s e v l le r i a r a s ı n d a d e r i n te e s -
mesi varılır. Câmiin itinam binası HayrUllİ-
f tir u y a n d ır m ış k a n lı b ir c in a y e t ti r .
tlf — 970 İM. 1562) tarihinde olduğu Tak
Balatta Karabaş Mahallesinin Kiirkçiı Dergâhında vaki arabl tarihten lehmolunur.
Çegaıesi Sokağında 26 numaralı evde oturan Tekkesine şeyh olanlar cuma vaizi olmak
ve seyyar satıcılık ile geçinen be; çocuk ba­ meşruttur, iptida şeyh olan Menaslk sahibi
bası kırkbeş yaşlarında Avram Ortaz, oğlu Şeyhülharem Sinaneddin Yusuf Efendidir».
Isaalc'uı kayın biraderi olan David isminde Balat Camii hakkında Eveliya Çelebi
bir gen; tarafından bıçaklanarak öldürülm üş­ şunları yazıy o r:
tür. Yirmi Uç yaşlarındaki tsaak. kaatUin kız «Süleyman Han devrinde Ferruh Kethü­
kardeşi Rebeka ile iki yıllık evlidir. 1946 yı­ danındır. Mimar Sinan binasıdır. Taşra so­
lı ağustosunun b ir pazar günü. tsaak karısı­ fasının kubbe duvarında Kudüsden Mısıra
nı ve kızkardeşini alarak Bomonti Bagçesine ve Mısırdan Mekke ve Medineye kadar olan
gider, bira içerek geç vakte k ad ar eğlenirler, menzillerdeki dere, tepe, ve muhâtaralı akebe
eve döndüklerinde Rebeka çantasından bir menzillerin şekil ve heyetleri gaayet üstad
bardak çıkarır ve gülerek: Bomonti Bağçe- bir nakkaş tarafından öyle tasvir olunmuş­
sinden çaldım! der. Seyyar satıcının oğlu tu r kİ G rjenk ve Mân! gelse hatasını bula­
fevkalâde hiddetlenerek b ir hırsız k a n ile maz»,
yaçaj'amry.'îcağım sSyliyerek Be bekayı evin­ Mimar Sinan yapısı, kl&slk Uslûbda kü­
den koğar ve bir bagajıma dâvası açar. Kızın çü k cam ilerin en güzellerinden biri olan Ba­
ağası David, bu n u n ken d ilerin e a ğ ır b ir ha­ la t CSmit, 104T de d ö rt duvardan ibaret kat­
karet olduğunu söylıyerek İssak’a to n u m ah­ m ış bir hitrabe halinde idi. Kesme taştan mi­
vedeceğin» diye h ab er gönderir. V e sekiz ay naresinin d e şerfesinden tistü yıkılmış bu­
kadar sonra, b ir gece k ö rk ü tü k sarh o ş olup lunuyordu.
eniştesinin evine g id e r v e sokakta: «Bu evde Oldukça geniş b ir avlu içindedir. Avlu
erkek var ise d ış ın çıksın• diye n â ra ia r a ta r duvarında, klâsik iislûbda, susuz ve h arab üç
ve cam ları taşlam ağa b aşlar. H albuki tsaak dane d e çeşm e vardır; mabed ve avlu, Çavuş
evde yoktur, Avram: «Kim bu edepsiz» diye Hamamı Sokağı. K ahkaha Sokağı. Fem ıhkâh-
sokağa fırlar. F ak at pencere altında pusu ya Sokağı ve M ahkemealtı Caddesiyle çevril-
kurmuş bulunan genç David, yaşlıca adam ın m işdir; F em ıhk âh y a Sokağı, camiin dnünde,
üzerine atılarak bıçağım k alb in e sap lar ve büyük B alat yangınından kalm a sahada bir
bir darbede öldürür: «tsaak sen de çık, seni m eydancık halinde açılır ki, cam iin medhal
de temizüyeyim» diye bağırırsa da m aktu­ kapusu karşısındaki avlu ta p u su hu soka­
lün evdeki k arısı ve d ö rt k ızının feryada baş­ ğa açılır. Avluya buradan girildiğine gü­
laması iizerlne kaçar ve ertesi giln O rtaköyde re , solda b ir m ezarlık vardır- Burada, hacca
giderken hastalanıp ölm üş ^Türkistanlı b ir
bir evin bodrum unda yakalanır.
seyyah dervişin k abir taşında şu m ısralar ya­
Bu cinayete sahne olan KUifüçeşmesi zılıd ır:
Sokağı İstanbul gazetelerinde B aiat K arabaş
Mahallesinde gösterilm iş ise d e 1034 Beledi­ H in i halbM l MU
ye Şehir Rehberine g ö re bu m ahallenin sınırı
dışındadır, Kassungönânl v e M o lla Aşki M a ­ ç&Jteti ÂUmuhammed tandei Solman Pik
sanki ı-ahi Hûdn seyyalli aktirl »min
h a lle le r in i ayıran b ir sokaktır.
B ibi.: Gfltuin gazeteleri Ka&arldcn nakîlbendi meslökj irfan idi
Eyledi esnâyl hacde olhEnli lıuldl berin
B a l a t CAMİİ — Banisinin adına n is­ Enbiyâ? evlly&mn hUrmetiyçllfl cyllye
petle «Femıhkethüda Camii» adı ile de anı­ cenneiy diriûr ile Ikrnm RabblllUemln

/group/merakediyorum
»4LATOA ÇALGIU KAHVEKA.VEt.Kft — 1966— B lA S B n .

Bdjrk nutfe r p k r ı « M İcr fevtinin Urihl


«Hft dejiH» bekara Mi (te Dervl* g m ia »
t H 1262)

Camiin nibıab duvarı onUndeki ikinci


hazlrede, hsdikamıı kaydine göre h ı duvarın
va» kürsüsü kısmı önünde, İki kabir var ise
de. her ikisinde de bir kitabeye rastlanm adı
Camiin ahşab son cemaat yeri, İstanbul
Ansiklopedisi adına ziyarette, çökmek üzere
İdi; bilhassa çatı kısmı, gaayet tehlikeli bulu­
nuyordu; bu yüzden içeriye girip mabedin
medhal kapusu üzerindeki arabca kitâbcni
iesbit edilemedi, Kârgir iki yan duvara na­
zaran astında, sen cenıaat yerinin taş sütun
ve kemerlere istinad eden küçük kubbeler ile
Hrfiilmrt] olduğu tahmin edilebilir. Asıl ma- B alıl C»mü
bed, bir sıra kesme taş ve üs sıra tuğla ile (Plân -k ro k i: Hfrmti)
dört köşe bir plân üzerine yapılmış olup,
yalûE mihrab duvarının, mihrab yerine rast­ nın himmetleriyle tarihi eserin tam irine ta?"
layan ortadaki iiçte biri, dışarıya raüstatil bir lanmış, bir ara mail sıkıntılar yüzünden ta ­
çıkıntı yapmıştır. mire fasıla veriimiş, Vakıflar Umum Müdür-
Bu güzel eser, muhakkak ki büyük feda- . lüğünün de yardım ı temin edildikten sonra
U riık ile, restore edilebilir ve ihya edilme­ tam ir faaliyeti tek rar başlam alın
ğe de değer. Duvarlar, sağlamdır. Baiat Ca­ İflflO yılı m ayısında bu faaliyet devam
miinden daha harab bir halde bulunan Yedi- etm ekle idi. Camin tam irine 180.000 Ura sar-
Icule civarındaki Mimar Sinan eseri Hacıev- fedilınişti; bunun yüz bin lirasından fazlası
haddüddin Camiitıin, Kazlıçeşmeli Rahim Ağa hayırsever halk kesesinden tem in edilmiştir.
adında bir hayır sahibi him m etiyle İkinci Câm i m iiîb til plânlıdır; m ihrabı ileriye
Cihan H arbi içinde resto re «dildiği hatırla­ doğru b ir çık ın tı teşkil eden b ir sofa üzerin
nırsa. B alat Camiini ihya edecek d iğer b ir dedir. D ördü so n cem aat yerin e açılmış. S ter­
zat da. T ürk saıı'at tarihinde daim a hayır ite den altısı yan duvarlarda, dördii m ihrab du­
yadedilecektir (H art 1947). v arın ın ik i y anında, ikisi m ihrab sofası yan
Bu temennimiz, yukarıdaki s a tır yazıl­ duvarlarında, ik is i d e m ihrabın iki yanında
dıktan altı sene sonra, 1953 d e tahakkuk e t­ olm ak üzere a ltlı üstlü ikilerden 36 pencere
miş, Balatta «Fem ıhkâhya Onarma ve Ko­ ile aydınlatılm ıştır. Tam irinde altun alışab
nulm a Cemiyeti» adı ile bir sü tu n üzerine m ethal duvarı boyunca ah-
bir hayır teşekkülü vü- Sap bir asm a m ahfel yapılm ıştır.
cud bulmuş, cemiyetin
Eskide» m ihrabının serapa ç in i ile mü­
b a;u u Şaban K eseblr
zeyyen olduğu sbkiintü yerlerinden bellidir,
ve B a l a t Hamamı sa-
tâm irde m ihrabın iç kısm ına nâtamam ola­
’ İS I 1" s,i T i h i r Akarı* ra k konmuş çinilerin nereden a lın d ılı teshil
edilemedi.
B ibi.: Hadikatti! Cevimi, I; E vliyi Çelebi. 1;
HEK ve Muzaffer ESetı, C tli notu (18«7); REK,
tîeıi rvolu (İflfiO).

BALATDA ÇALGIM KAHVEHANE­


LER — İkinci Abdiilhamid devrindeki Ra­
mazanların îstunbula mahsus şenliklerinden
olan çalgılı kahveler iki yahut Uç defa Ba-
lalda da açılm ıştı (B .Ç a lg ılı Kahvehâne)er).
Balat Cemil Ayak takımının musiki ve ş iir duygularına
{Resim: Hüsnü) Jihne oUn çalgılı kalıvehâm yi Balatda açm»'

http://groups.goog le.
A »İKLOFEDlSf - mı — BALAT ZIAMAIfZ

f j t^ b b ö » edenler sandalcı İrzlar ohnugtu; de idi <B.: Mustafa, lladdehâneli Baygın).


aıırıffâk Olamadılar. Balatda m ûsert cem aa­ Üsküdarda hazırladığım k ab reb in ey i dahi
tından Per«ndeoğlu adında bir kabadayı var- ba|kasııta dcvreytemişllm, Lâz sandalcıların
eti, Mçagı d t yum ruğu da nam almış, ceraaa- tokllfinl kabul etmedim.
tı bu herifi paraca destekledi, ortada para V taf Bk
oynayın» zabtiye gîK yumdu, Perendeoglu da
pejinde, elra/ınria ayakdaşları açılan çalgılı BAI.AT ÇlNfiENKI.EBl — Istan bulun
fedıvey* musallat oldu; tü rlü rezaletler çıka­ bu tenlikli sem ti «ikiden beri çingeneleri ile
rıp Uz sandalcılarla döğtişlü, her düğüce de do m eşhurdur; Ayvansarayın yakınlığı Lon­
jabüye müdahale edince suç » n d jic ıla ra ca çingeneleri ile Balat çingenelerini ayırdet-
yllUendi. açılan ve uğrunda hayli p ara h a r­ tlrm ea denilirse yerinde olur (B Ayvansaray*
da Lonca).
canan çalgılı kahvehâne de kapatıldı, çalgı
kaldırılıp müteşebbisleri zarar gördüler. Pe- Evliya Çelebi onyedincl asır ortalındaki
rendeoglu lâz sandalcılardan n e fre t ederdi, oyuncu kollarından bahsederken Afımed Ko­
bu nefretinin sebebi de nevcivanhk çağında lunun m ukaşşer veledizlııâ âfitab misal kö­
başından geçmiş olan bir vak’a naklolunur- çeklerinden Şahin Şah. Mernij Şah, Bayram
Şah gibi şehbaz oğlanların Balatlı oldukları­
du. Bir sene Balat sandalcılar kâhyası iki re ­
nı. Pehlivan P arp ul Kolunun «ebül kelim va
fiki ile bana geldi, Balatda çalgılı kahvehâ­
rindi cihan» oyuncularının da Balatşah Ma­
ne açmamı istedi, b ir ram azan boyunca bü­
hallesinin çingeneleri olduklarını yazıyor.
tün kârını bana bıraktılar, kahvehâne kirası
olarak metelik istem iyeceklerini söylediler. BALAT HAMAMI — Jstanbulun büyük,
Büyük sözüme tüvbe, Perendeoğluna k arşım ­ güzel ve en eski çifte ham am larından biri­
da perende attırraazdrnı. Fakat refiki şefikli): dir; Türk hamam yapısı san atı tarihinde ye­
ve yâri zaarını olub verem in pençei kahrında r i alan âbidevi eserlerindendir; banisi ve mi­
ystiga düşmüş olan Hadtfebânali Baygın Mus­ m arı biUntniyar, fak at plânı âşik âr olarak gös­
tafa amansız hastalığının e n ağ ır devresin­ te rm e k te d ir ki İkinci Sultan Bayazıd'ın hama­

BaUt Ç **uş Hamamt, hirare


(Retim i Turan Açılışta)

/group/merakediyorum
BALAT HAİ1AHT — 1968 — tSTANBta

mından evvel yapıln'iş, bu pâdlgahm tik sal­ ye Sokağı üzerinde, ham am ın cephesini ört­
tanat yıllarında. yahut Fatih Suîlan Mehmed m üş bavakam sı yapıların arasındaki bir ge-
devrinde inşa edilm iştir. Cenabı Hak son elli çiti bitim inde, kad ın lar ham am ının kâpusu da
yıl içinde herblri bir san'ai 3İh eseri olan em ­ kendi adını taşıyan Çavuş H am am ı Sckajm -
sali h am am ların d ın uğradığı k â r kazm adan daıtır
şaklasın, 1BS0 yılında açık, halk hizmetinde 1900 yılı m ayısında yalnız erkekler kıs­
işlemekle İdi. mı görüîdii, k a d ın la r kısmı erk ek ler hama­
Eski adı «Çavuş Hamamı» dır; 1834 Be- m ının je k le n d e büyüklükte de aynıdır,
tediye Şehir R ehberinde de bu İsim ile tes- M lirabbaa yakın m uşta ti) (eklinde olan
bit edilm iştir. B ir sam anlar işleten b ir h a­ eam tk ân gaaye! büyüJt ve yine m üstatil pek­
mamcısına nisbetle mi. y ah ut bânisinc n is­ linde, fırdolayı yüksek pencereli fen ar tâbîr
p etle mi takılm ı; isim dir, kesin olarak s-ijy- edilen büyük bir çatı e k in lis i İle aydınlatıl­
lenemez; ömrii boyunca bütün İstanbul ha­ m ıştır; zem ini m erm er döşeli ve ertrafı İki
m am larını dolaşm ış ve hopslnde yıkanm ış ve kadem eli m erm er pey kelidir. Sokak kapusu,
isim lerini birdenbire kaydetm iş İstanbullu ham am cepheye alındığına nazaran gag yana
/. H. T a n ış* da İstanbul A nsiklopedisine diiser. K apudan girilince sağ tarafta ahşap
verdiği ham am lar listesinde bu ham am ı Ça­ bölm e bilyiik bir soyunm a odası vardır, bu
vuş adı ile yazıyor. F akat H icri 1288 (Milâdi odanın önünde sağ duvar önü a tık peyke
İSTİ) tarih li ham am lar üzerine b ir Belediye olarak m uhafaza edilm iş ve m üşterilerin üze­
nizamnam esinde İstanbulini birinci sınıf h a­ rin d e soyunm aları için k an ap eler konmuştur.
mamları arasında ■»Balat» ham am ı diye ya­ Sol ta ra fta yine ahsab bölm e hamamcı odası
zılıdır; onyedinci asır o rtasında Evliya Çe­ ite yine büyük bir soyunm a odası vardır; bu
lebi de Balat Hamam ı diye kaydediyor. odanın y anından ahşab m erdivenle ahşab
1934 Belediye Şehir R ehberine güre ikinci kat soyunm a yerine çıkılır; bu kat bü­
Balatda Molla Aşkı m ahallesi hududu içinde tü n ham am larda olduğu g ib i, önii camekân
Düriye Sokağı, Kamış Sokağı ve Çavuşham a- ta şlığ ın a n azır p arm ak lıklı b ir korido r • bal­
oıı Sokağının teşkil ettiğ i b ir ad ay ı kap lar; k o n d u r; b u ko rid o r balkon fırdolayı 12 ahşab
F e m ıb k e th ü â i Cam im in de hem en yanı b a­ s ü tu n ü zerine istinad ed er, sü tu n la r çatıya ka­
sındadır. E rk ekler ham am ının kaptısu D üri­ d a r y ü k selerek büyiik a h şa b fe n e r m ustaliline

Balat Çavuş H ım am t. C m ıeU B


(Kesim; Zrlfl YtfucO

http://groups.google.coi
AKSİKLOflPkl — 1969 — BAİAT HAMAMI

i t aesn«d vazifesini görür. Burada da ahşab na da dar U r koridor üzerine üç ayakyolu


bölme soyunma odaları ile açıkta soyunma yerleştirilm iştir; bu dar koridorun bitimin­
ksılipeleri bulunmaktadır. den beş basamak dar bir taş merdivenle bu
tkJncl bata çıkan m erdiven altı geniş hamamın huauaiyetlerinden olan dört köşeli
boşluk yıkanını; peştemal ve (lavluların kuru­ havuza çıkılır; tlstU tonos örtlilü olan havu­
tulduğu kafes yeridir. Taştığın tam ortasında, zun adı «Yahudi batağı» dır; hamam m üfte­
fener altında attı köşeli bodur b ir doiab bu­ rilerinden yalnız mttsevller tarafından kulla­
lunuyordu: bu dolabın yerinde eskiden m er­ nılm akladır: uzun yıllar Balat hamamında
mer bir fiskiyenin bulunmuş Dİacağmı te ­ çalışmış bir dellik: «Ne yaparlar bilmeyiz,
reddüt etmeden soyliyebiliriz.
girdiklerinde gidip görmeyiz, ne yaptıklarını
Asıl hamam kısmına giren ta p u n u n sa­
görmek istesek de sokmazlar» demiş, likaydi
ğında kahve ocağı, solunda da bir soğuk çeş­
ve istihfaf ile omuz silkiniştir. Bu yahudi ba­
mesi vardır.
lağını b ir mûsevîden sorduğumuzda o da sü­
Asıl hamamın plânındaki orijinal husu­
kûtu tercih etm iştir.
siyet, soğukluğun yıkanma yeri (har&re)
önünde bulunmayıp tam am en sola kaymış ol­ 1960 da Balat Çavuş hamamı Bay Tahir
masıdır: 5»yle k İ : A kan m ülkiyetinde bulunm akta ve kendili
Camekândan içeri girilince küçücük bir tarafından işletilm ekte İdi. Son derecede
taşlık vardır; bu taşlığın sağ tarafına harâre. temizdi; kapudan giren m üşterilerin âdeta
sol tarafına da soğukluk ile ayak yo llan yer yüzüne gülen b ir temizliği vardı. Bay Tabilin
leçtiritnatçür. kendisi ağırbaşlı, ciddi, işinin hakikaten ehli,
Harâre bir biiyük kubbe altında iki sofa aslen İstanbullu. Bakırköylü olup bu tarihi
ile birer küçük kubbe altında iki halvetten ham am ı ziyaretimizde, büyük şehrin kütüğü­
mürekkeptir; dört köşe olan göbektaşı iki so­ nü tedvin yolundaki işimizin kıymetini idrâk
fa arasındadır ve ortada olmayıp halvetlerin etm iş, bize azami kolaylığı, efendice misafir­
bulunduğu duvara yam anm ıştır; halvet kapu- perverliği gösterm iştir. Hamam ının hemen
lan, göbektaşı ile sofaların k enarı arasından yanıbaşında bulunup dö rt duvardan İbaret
açılmıştır. Göbektaşının karşısına gelen duvar kalmış m imarîsinin yapısı Ba!at( Fem ıhket-
kenarında bir m erm er peyke vardır; bu pey­ httda) cântiinin tam ir ve ihyası işinde de bü­
kenin bir ucu iie sofalardan birinin kenarı
yük hizmetleri olmuştur. Balat Hamamını
arasından da üstü kilçüdik tür kubbe ile ö r­
193$ de Salih Efendi adında bir zatin vere­
tülmüş temizlik hücresine girilir. Gaayet g ü ­
sesinden satın almıştır.
zel bir kem er altına alm m ış olan sofalar ve
iki halvet üçer kurnalıdırlar. 1960 mayısında bu büyük ve tarihi ha-
Camekfina a tılan
tapunun soluna dü­
şen soğukluk bir to­
ru» ile Örtülmüş olup
sağ tarafında, yani
harire duvarı önünde
ıızun bir m erm er pey­
keyi havidir; nihaye­
tinde de iki kum alı
bir serin halvet bu­
lutırnaktadır.
Soğukluk tonozu­
nun solunda aynı boy­
da ikinci bir tüaos
bulunmakta- Balat Çavug Kumamı
dır; b u n u n altı­ IMûn • kroki; liüsnU)

rp/group/merakediyorum
BALAT İSKELE CAMİİ — 1970 — İSTANBUL

mamda natur, delL&ft, külhancı, yanaşma ala­ la çalışan V akıflar Umum Müdürlüğünün Ba­
rak sekiz hamam uşağı {alışm akla idi. lat İskele camii ile tez elden meşgul otın afimi
Bibi.: I. H. Tuıvk. not; KEK. G«ti notu. temenni ederken. bu cftjniin minaresini yap­
makla kalmayıp halen mevcud çirkin binama
BA İA T İSKELE CAMİİ — Hadikatül tem eline kadar yıktırılarak yerine, yine İlk
Cevimi: «Balat Kapusu dışında fevkaan! bir bâ nişinin adına yeni bir cim i inşasının dü­
mesciddir; b inişi Şeyh Yusuf Şücaeddin, An- şünülmesini dileriz.
bârf'dir, merkadl mnlûm dcgiMir» diyor. Bu
Bugünkü câmiin altında Evkafın iridı
fevkani mescidin ilk yapısmın şekli bilinm i­ bir mağaza vardır, b ir musevl vatandaşa ki­
yor, ahşab bîr mescid olduğu tahm in edile­ ralanm ış olup b ir zam anlar boş ra k ı ve şa­
bilir. Rumi 17 m art 1308 (1892) de K arabaş rap şişeleri deposu ittihaz edilmiş, 1960 yı­
Mahallesinde çıkan bir yangında h arab ol­ lında da, işini çişecilikten şeker UyiUgine
muş ve Hicri 1310 da (yine ayni 1892 yılın­ tahvil etm iş bulunan ayni zat tarafından şe­
da] bugünkü şeklinde kâgir ve yine fevfcaa- k e r deposu olarak kullanılm akta idi. Camii*
n i olarak ihya edilmiştir. İkinci yapısında şerifin altında boş içki şişeleri yerine ağız
son derecede güzel bir sülüs hat ile kapusu tadı şekerin girm eğe başlamış olmasına rağ­
ürerine konulmuş kitabesi şudur: «Târihi men az veya çok bir k ira bedeli karşılığı ca­
atİki 1180. Yusuf Şiicaeddin A nbâri Camii mi ile deponun bir çatı altında birleşmesi
şer’fi. Tarih tecdidi 1310). her halde şirin b ir manzara değildir; öylesi­
Yeni bina Türk yapı sanatı bakım ından n e ki 1960 yılı m ayısında bu camii şerifi zi­
en küçük bir kıymet taşım am aktadır, bilâkis, yaret ettiğim izde depoya şeker indiren kora-
kapusun™ üzerindeki nefis klU be İle tam yon ile ham m alların gürültüsünde, cami kar­
tezad halinde bir çirkinlik num unesidir. Mi­ şısındaki kahvehaneden cam i penceresinde
naresi tecdidinden az sonra Hicri 1312 <10 ezan okuyan müezzin efendinin sesi işitile-
temmuz 1894) zelzelesinde kaidesine kadar m em iştir.
yıkılmış olup aradan 76 yıl geçtiği halde ya­ Sokak kapusundan b ir taşlığa girilir. Sol
pılmam!;, Ezam M uhammedi hâlâ cam iin b ir kolda beton b ir su haznesi ve b ir dem ir bo­
penceresinden okunm aktadır; kayidsizlikle ruya dizilmiş abdest m uslukları vardır; hâzi­
ihm alin yüz kızartıcı sahnelerindendir. nenin ü stünde abşab b ir merdivenle çıkılır
Bu camiin kadro dışı edilip tamamen müezzin odası vardır. Gaayet loş olan taşlığın
yıktırılması, kaldırılm ası h e r halde düşünü­ gerisinde, sola kıvrılan a y n b ir bölme ayak-
lemez, V akıflar Umum M üdürlüğünce minâ- yolları bulunm aktadır.
renfn sü r’atle inşası gerekir, sem t halkı ise Fevkani cam ie dikçe b ir ahşab m erdi­
venle çıkılır.
Küçük fakat cem aati kalabalık b ir cami­
d ir. Sokak kapusunun yanında m inare kaide­
sine yapıştırılm ış küçük ve susuz b ir çeşme
v ardır. E tra fı yapraklarla müzeyyen beyd bir
madalyon içindeki kllâbesi ş u d u r.-
«Halen kapnçıllMd&n hazreti se h riy iri Bekir
Efendinin validesi B a f r a H anım ın mUceddedMl Ib-
y â eyledikleri hayratlarıdır».
Bu kitâbe H âşira imzasiyle H icri 1241
(Milâdî 1825 -1826) tarihini taşımaktadır.
Balat tlhclc Camii
<Reılm: Husul» Bl&L: Hadikatül Ceviml, I; BEK ve Mctuoed
Koçu, Gezi notu.
Evkaftan min&renin inşasını değil, minâreyi BALAT KAPUSU — Bizans d«vrindt
kendi keselerinden yaptırtm ak için sadece U r şehrin Haliç surları üiermde en mühim ta*
izin istedikleri halde mgabel veya m enfi ce­ pütardün bivi idi, «B alat Kapusu» adını fe-
vap hile alamamışlardır. Biz, harab, m etruk tihden sonra almıştır; son devir İmparator­
câ nülerimizi ihya yolunda ciddi b ir program­ larının ikametgâhı olan Vlaherna (Blactoer*

http://qroups.qoogle.ff
» S tK L O P T O ta — 1071 — BALAT KARABAŞ MAHALLESİ

nad sın T D » fa k ın bulunm ası, d e ­


s ti yelu İle saraya gelenlerin bu | f r * “ 3 u , ».« f . J
tapu karsısındaki iskelede koraya i^!_-Jı
nkarak şehir içine <
çıkarak de bu kaplıdan < ? 7 ’ " —
«irdikleri için M ih d en evvelki ad> v 7 ." ” - ♦ - •»«• - » ‘ .J * ^ . "l
VtSilikS Pili (Basiliki Pili) - ıHü-
kürndarkapusu. B abıhüm âyun) idi. "
Balat ad u ııa nım cad a saray
mapasına olan «palatiyon» d an boz­ Ç
ma olduğu sö y len ir k i fet i fiden
sonra Türfcler ta ra fın d a n v eril­
miş «Balat Kapusu a d ın ın d a eski
ismini tuttuğu anlaşılır, şu fa rk ile
fetiltıiea sonra B alat ism i ayrıca
bütün sem te alem olm uştur.
Bugünkü Balat V apur Jskeîesi-
nin hemen tam kargısına d ü şen Ba­
lat Kapusu ile s a ğ u d a ve so lu nd a
uzanan sü rü le rd e n ve b u rd a rd a n
eser kalm am ıştır; b ir sa lı g ü n ü n e
rastlıyan 10 tem m uz 1894 zelzele­ Karaftvvle Bal»l K ıp m l e m n i a l
sinde evveli y e r ile b ir çökm üş <N«(a: MuhiMi» Ereri
re som a enkazı k a ld ırılm ıştır.
Muhtelif esld h a rita la rd a , b u a ra H icrî 1254 T ah tam in âre. H ızırçavıış. M ollaaşki, Atikmus-
(Milâdi 1838) ta rih in d e M iihendishâne ta le b e ­ ta fa p a şa ve E y y ub 'u n A bdülvedud M ahalle­
leri tarafından yapılm ış ve b u g ü n vesika k ıy ­ le ri İle çevrilm iştir.
meti yüksek olan İs ta n b u l h arita sın d a B alat Sadece B alat a d ı ile an ılan m eşhur sem t
surları ile Balat K apu sun u n y e ri k esin oîa- bu B alat K arabaş M ahallesinin içindedir.
ra i güsterilm işür. 1934 B elediye Ş eh ir R ehberinin 8 n u ­
m aralı p a fta sın a göre sınırını teşk il ed en so­
Balat K apusundan s ah n e edebiyatım ızda
kalmış Mr h â tıra v ard ır; Kaı-agö/.’d e y ah u t k a k la r ş u n la rd ır:
Slm ilciveli Sokağı1, M ürselpaşa Caddesi­
Orta oyununda yah u d i bezırgân tip i hayal
n in b ir kısm ı, H utırçavuş Kfiprü sokağı. Lap­
perdesine y ahu t oyun y e rin e çık a rk e n K ara
çın Sokağı, M ahkem ealtı Caddesi, K ırkanbar
gözde p erde a rk asın d ak i h ay âli san a tk â r, or-
Sokağı, P alalı Sokağı, M ustafapaşa B aştanı
t* o y u n u c ia da d iğ er b ü tü n oy u ncular b ir
Sokağı, A yvansaray K uyu Sokağı, Ayvansaray
aSadin, güftesi ve b estesi b ü tü n İsta n b u l
V apuriskelesl Sokağı.
halkı tarafından ezberlenm iş b ir tü rk ü y ü sBy
B irb irin e bağlanarak uzanan Ayvansaray
lerierdi; tü rk ü n ü n k ıt'ası ş u d u r :
C addesinin b ir kısm ı, D em irhlsar Caddesi ve
Bilal Kapusundan girdim içeri M ürselpaşa C addesinin b ir kısm ı bu m ahal­
Güaeiler oturmuş İki keçeli len in belkem iğini teşk il eder; D em irhisar
Yalvarırım, yakarının olm n İçeri C addesi b ü tü n boyunca B alat K arabaş Ma-
Andçe.. a n d te e .. Vamoz Btlftla h alteaindedir. M ahallenin d iğ e r so k ak tan bu
c add elerden denize doğru y ah u t şe h ir içi di­
Bu k ıta n ın ikinci m ısraı' ekseriya değiş­
ğ e r m ahallelere doğru uzanırlar; « im le ri
tirilir; «O turm uş y ah u d lle r Ski k eçeli...» d e ­ şu n la rd ır:
d i r d i f f i.: B alat Sahili).
B alat K ireçhSnesi Sokağı, S ın k et Soka­
Ba l a t k a r a b a ş m a h a u .e s i — İs­ ğı, O dun İskelesi C addesi, M akarnacı Sokağı
tanbul Vilayetinim F â tih K azasını» fts o e r H okkabazlar Sokağı, B alat V apur iskelesi cad­
Nahiyesinin 17 m ahallesinden birid ir, H aliç desi. Yasakçı Sokağı, O luklu Sokak, Ilu m ıs So.
^Gl*annûa uzanır; donla, F e n e r N ahiyesinin kağı, K arabaş Salhanesi Sokağı, B alat Kayıkla-

tn/<jroup/merakcdiyorum
ISÎANBm.
BALAT KAVİS İSKELE LEHİ — 1972 —

Bulat K arabaı M ahalleri


(1934 Belediye ş e h ir B ahbtrbıd ea)

kelesi Sokağı, Keresteci S ik ir Sokağı, Eldiven dır. 1960 senesinde Balatta kayıtlı sandallar
Sokağı. Şayak Sokağı, Karbon Sokağı. Ras­ 50 tekne idi ve bunlar İki iskeleye yan yarı­
pacı Sokağı. Jrrı.iiathânc Sokağı, Cıva Sokağı, ya taksim olunm uştu. 1B60 y â ı mayıs ayında
Cacık Sokağı, Arslan İskelesi Sokağı, Korucu Ayvansaray tarafında iskeleye bağlı sandal­
Sokağı, Kayıkhane Sokağı, K alafata Hüsnü cılardan ikisi tnebolutu, g eri kalanı Erzincan­
Sokağı, Bakkal Bayram Sokağı, Marangoz lI; F e n e r tarafındaki iskeleye bağlı sandalcıla­
Rüştü Sokağı, Çenber Sokağı, Demirci Haşan rın ’îse yirm ibeşi d e Trabzonlu idî. Erzincan­
Sokağının bir kısmı. Çinili Çeşme Sokağının l I l a r da aralarında b ir cemiyet kurmuşlar,
bir kısmı, Ferruhkâhya Sokağının b ir kısmı, nöbet î;le rin i bu kurum d i ile idare etmek­
Sur harabesinde Balat Kapusu. te idi- Trabzonlular ise; hemşehrilik duygu­
Halice doğru uzanan sokakların hepsi su ile yekdiğerine «ok bağlı, nöbet işini ka­
denize ulaşınca sona erer, m ahallenin, hem en dim an’anclere göre düzenlemişlerdi.
bütün Haliç boyunca olduğu gibi, lehıdery&da. H er iki iskeledeki sandalcılar tarife üze­
deniz kanarında uzanan tek sokağı yoktur. rinden hem dolm tua çalışırlar, hem yine ta­
Mahallenin H alk sâhili boydan boya fabrika rife üzerinden hususi olarak yolcu alır. İm»
ve imalâthanelerle kaplanmış, tıkanm ıştır. de, zuhurat kabilinden uzak yerlere pazarlık­
Balat Vapur İskelesi ile civâr y a n m dâi­ la giderler. '
re şeklinde b ir yarım ada teyidi eder, cenû- Z e t tl Hakvar
buada Mr koy vardır, nefsi Balat da bu k o r­
dan başlar; mahallenin Ayvansa raydaki ucun­ BALAT LAĞIMLARI — Balat, tstanbu-
da da, Ayvansaray Kalafat yerinde b ir koy. lu n kadim denberi en pis yerlerinden biriydi;
b ir deniz dilceğizi gürülür- bu halini İkinci Abdülhamid devrine kadar
muhafaza etm iştir. Semtin Mittin lâğımları
BALAT KAYIK İSKELELERİ VE SAN­ bir büyük mecrada toplanır, bu mecrada mü-
DALCILARI — Baiatla biri vapur iskelesi­ teaffin U r d e re halinde Balatın ortasında!»
nin hemen yanıbaşında ve bu iskelenin Fener akarak denize dökülürdü; halkı pis kokuyu
taralında, diğeri de vapur iskelesinden a ı kanıksamış, a rtık denize döküldüğü yerde tı­
ötede ve Ayvansaray tarafında iki kayık is­ kanarak etrafa taşacak hale gelince, bir kaç
kelesi var. tstanbulda ve dolayısiyle Baiatla senede U r, H aham bajı Divanıhümayuna bir
BüySkşehire mahsus bir tekne olan eski ka­ ta k rir vererek Balat U zunlarının ten ö let-
yıklardan te k tekne dahi kalmadığı için her tirilmeslni dilerdi, bu i? için de Tersane zin­
İM iskelede İsleyen zamanımızın sandalları­ danından k tfi m iktarda ayak bilekleri de­

li ttp: //groups .goog le.


!KW.EÖİSİ — 1973 — BALAT MAHKEMESİ

mir bukağıh «slrler gönderilirdi; hem en hep- hâkimi İstanbul Kadısı Efendi idi; Fakat İs­
yarı çıplak e sirler de yerine göre d il­ tanbul Kadısı. Büytlkfehıin m uhtelif semtle­
lerine, bellerine kadar o iğrenç p lsllje gi­ rinde bulunu» makamına bijjlı olan diğer
rip mecrayı tem izlerlerdi; tem izlik işi gün­ m ahkem eler gibi burada da bn vazifeyi biz>
lerce sürerdi. nal y a p m u . «nfijb* unvan» ile bir vekil hâkim
Kerih m anzaranın ondokıızuncu m ır to n ­ tâyin ederdi. Hicri İOVO (Milâdi 1679) yılında
larına kadar s ü rü p geldlgini sabah gazetesi­ B alat m ahkem esinde büyiik bir suiistimal
nin 1890 yıl' kasım ayımla çıkmış b ir nüsha­ meydana çıkarıldı, şer'i şerife aykırı nikâh­
sından öğreniyoruz: Denize kayık İskelesi ya­ lar akdi için izinnameler verilmiş, davalar­
nında açıkta dökülen Balat lâğım larının Uıaf- da da mahkeme zabıtları tahrif edilmişti Bir
rünu tahaınmülUıı haddini aşm ış olduğun­ ferm anı hüm âyun İle Balat mahkemesi ka­
dan: iğrenç pislik, (her halde şu k a d ar a sır­ patıldı ve bundan böyle İstanbul Kadılarının
lık teraküm İle kaydi u n u tu lm u ştu n sahil d i­ İstanbul m ahkem elerine tayin edecekleri ns
bini tamamen kapladığı için denizden onbeş ibier iiıertnde çok dikkatli davranmaları em ­
arşın yerin kazıklar çakılarak doldurulm ası su­ redildi. Balat nâibi ile kâtibi ağır babse mah­
retiyle bir rıhtım inşa edileceği, Balat içindeki kûm oldular.
ligim m ecrasının da iistii ö rtü lerek d o ğ ru ­ Hâkimlik ve mem urluk vazifelerini sul-
dan derin denize dökülmesinin sağlanacağı isliınM eden Balat nâibl ile mahkeme kâtibi­
İraberi verilmi}tir (B .; B alat; B alat Sâhili Ka­ nin tecziyesiyle iktifa edilmiyerek Balat mah­
nalizasyon; Lâğımlar). kem esinin kapatılm asına kadar gidilmesi, on-
yedinci asiT sonlarında Balat ve civarı halkı­
BALAT M AHKEMESİNİN K A PA TIL­ nın içtim ai seviyesi hakkında da ağır hü­
MASI VAK'ASI — Tarihim izde Tanzim ât de­ küm ler verdirtecek b ir meseledir; burada bir
len uyanık ım ıtlakiyetden evvel, yalnız şer'iye m ahkem e nâbi ile kâtibinin asla temiz kala-
mahkemelerinin bulunduğu devirde Balat mtyacagı dem ektir.
Mahkemesi İstanbul K adılığına bağlıydı, yâni Ribl. ı Ri«i<l Tarihi, I.

. * & »

Balat Kıyık İskelesi


O ta ıluı: SekJ Yttnet)

n/group/merakediyorum
B a u t k e y h A n e le m 1974 — İSTANBUL

BALAT MEYHANELERİ — Balat ka­ ile gösterilmiştir; Bu iskele de Halicin doğu


dimden beri, sekenesinin ekseriyetini esnaf kamında bulunan bütün iskelelere ve Kadı­
ve ayak lâkımı ve bekir uşağı tâifesi tenkil köy. Üsküdar ve Bogota dolmuş beyan ya­
ettifflnden, avâmt tâbir ile «içkictei» çok bir hut tarifesi üzerinden hmusl olarak tutulan,
semttir; meybânelefi de hem çok, hem do tarife dışında kalmış yerltrp de pazarlık ile
meşhur olagelmiştir. Geçen asır sonlarında giden bir, iki, üç ve dürt çifte kayıklar bu­
ytgamiş muharrirlerden Çaylâk TevfUt Bey lunmaktadır. Dil kenarında iki kayık iskeleti
«McyMne yâbud tstanbul Akşamcıları» adın­ vardır, 3 numara ile gösterilen »kelede Has*
daki railerinde, Balatda dokur, namlı mey- köye, 4 numara İle güeterilcn iskele de llab-
hâilenin adını kiydediyor; b u nlar kâh yerine cıogluna dolmuş yapan lek çifte kayıklar bu­
göre, bâh da sahibinin ismine nlsbetle anıl­ lunmaktadır.
mışlardır: Karanlık, Koçe Kalfa. Köroglu,
Balâtın asırlar boyunca U r facia teşkil
Bagçeli, Yarım Balat, Karanfil* Yascf, En- etmiş olan açık lâğımları, müstekreh bir W
şerci Nesim, Balta Yosef. yük mecra ile 1890 yılına kadar krokide 5
O zamanla r «Selâtin Meyh&ne» yfihud numara İle gösterilini* limana tam büyük
«Gedikli Meyhâne* denilen bu meygedelerin iskelenin civarında döküle gelmiştir (B.:
biç bîri zamanımıza İntikal etmemiştir; belki Balat Lâğım lara 1890 da limanın ağzını tef*
iıim ve dekor değiştirmiş olabilirler, biz yer­ kil eden boğaz kazjktar çakılarak kapatılmış
lerini lesbit edemedik.
dibini tamamen pislik kapamış suyu müttefik
1948 de Balatda 20 meyhâne ve 5 şa- limancık toprakla doldurmuş, lâğım mecra­
rabej bulduk; znâzilfiii kırk yılı aşan tek yer sının da üstü örtülerek ileride derin suya
yöktu. İçlerinde yalnız rum Ananiya’nın iç­ verilmiştir. D ön sene sonra, 1864 de İstanbul
kili lokantası ağız tadına düşkün olanı ta t­ tarihinde bir facia teşkil eden büyük zelzele
min edebilecek mutbaga sâhîbdi. olmuş, R alattan geçen Bizans surları ve bu
DALAT SAHİLİ — Balalın zâtnammız arada Balat Kapusu yerle bir yıkılmış, sur
daki deniz kıyısı. yetmiş yıl evvelki durum u­ molozları ve yine ayni âfette Balat ve civa­
na nisbetle çok değişiktir; bunu aydın olarak rında yıkılan sair roebaoinin molozları île
gösterebilmek için 1038 de miibendisbane Balat sahili b ir m iktar daha doldurulmuş,
talebeleri tarafından yapılmış bir İstanbul 1934 haritasında görülen ve üzerine bir va­
haritası İle 1934 Belediye Şehir Rehberi ha­ pur iskelesi 17 numara) ve bir de kayık iske­
ritasından, yâni yüzyıl kadar ara ile çizilmiş lesi (6 numara) inşa edilen yarım daireyi an­
iki haritadan faydalanarak kabataslak bir d ırır burun teşekkül etmiştir.
kroki çizdik. Krokide 1 num ara İle gösterilen yer roûn*
1838 de Baiatiû önünde küçiik b ir yarım hedim olmuş surlardaki meşhur Balat kap»*
ada vardır, bu yarım adanın doğusu, içine bir audur.
boğAzcık ile girilen küçük bir limandır, ba­
tısında da karaya uzanmış bir deniz dili bu­ BALAT SİNACONU VAK’ASI — 19i*
lunmaktadır. senesinde m ütarekenin imzasından sonra Ça­
Balalın büyük iskelesi doğudaki liman nakkale Boğazının açılması ve İtilâf Devlet*
üzerinde olup çizdiğimiz krokide 2 numara leri donanmalarının tslanbula gelmesi üze­
rine, o zamana kadar Istonbulda yaşamış bir
kaç ecnebi mûsevlnin Siyonizm propagandası
yapmak İçin teşkil ellikleri altı kişilik bir
komitenin tahriki ile çrkniış çirkin bir seçim
reddi yafasıd ır. pek namuslu liderlere sahip
İstanbul mûsevîlarinin sağlam şuuru Ue bu
çirkin kundakçılık akün kaldı.
Daha mütarekenin ilk*kara günlerinden
itibaren İstanbulda münteşir mûsevl gazete*
(erinden «Ef Hyeuıpo» ve <Eİ Telgrafb» ile
Balat Sahili bir mizah, gazetesi olan «El Cogeton» vatan

http://groups.goog le.
ıSSlK LO PE Pld — 1Ö73 — BALAT YANGINLARI

v a d e si y o lunda U ta n b tıiu n m illiy e tp e rv e r te böyle tenblh ettiler, bağırma* iseniz s&e


TÜrfc gazeteleri y a n ın d a y e r a lm ışla rd ı, ekmek ve çocuklarımsa elbise vermiyeceğlı.
O sırad a İsta n b u l lla tıa m b a ş ıs ı b u lu n a n dediler, biz fakiriz, açız, çıplağız, bağırıyorum
tfahom E le n d i iseT T iir h c â m ia n n a b a ğ lılı­ İşte!., dedi.
ğını, kondS c e m a a tin d e n b ih s e d e rk e n «Türk* İstanbul müsavileri seçime iştirâk etti*
I& M üsevller* d iy e re k g ö s te rm iş b i r z a t idi. ler; Balat Mâbedi vak'ası riyonistterin bezi*
5tabı)t komHe evvelâ Hatıambaşıyı dü­ meti ifa mevzii bir çirkin hâdise olarak kaldı.
şürmek ve hahaınhâneyi ellerine geçirmek B lb ).: A v r ım G a la tti, T tiritler v* yabıpttlvr.
ifin Ulanbulun en fakir, en cahil, her yön-
det) acınacak zavallüanm âict olarak fcflllan- BA LA T YANGINLARI — Fetihden bu
dılar, bunları da Balatda buldular. Gir cu­ yana Balattan pek çok yangın çıkmış, semt
martesi günü, çoğu yalın ayak, palaspâreler yer ite bir olmuş, hattâ,. Utanbulun Haliç kıl­
içinde Balat garibierindeu mürekkep bir ka­ gından çıkan bütün ateş âfetleri gtbd, poyraz
labalık hahamhaneye giderek Nahom Efendi esdlği zamanlar Balat yamgnlanndan çoğu Is*
jlevhlnde nümayiş yaptılar. Hahamhâne bu tanbırtun büyük bir kısmını mahveden felâ­
cümayifi bîr iclâf yaygarası kabul ederek ket halini almıştır. Tarih kaynaklarımızın
hattâ kendilerine bitap etmeğe tenezzül e l' tesbit ettiği başlıca Balat yangınları şunlar­
raedi. d ır:
Son Osmanh Mebusan meclisi için seçim
Hİcıl 19 cemfaiyclevvcl 1049 (M. 165»|
hazırlığı yapılırken. İstanbul erm eni ve rum -
yangını — B ir pazartesi gecesiydi, ateş. Ba­
ian bu seçime Iştirâk. etmemeğe, bu suretle
iat Kapusu dışındaki Mumhlnelerden çıklu
Osmanlı tâbiiyetini red nümayişine karar
şiddetli bir poyraz esiyordu. Evvelâ sur dı­
vsruılflerdi. Nahom Efendinin etrafında top-
şında, sahil boyundaki binalar gitti, sonra,
t a j ş mtisevUer bilâkis secime bütün cid*
su r içinde ulu U r ceviz ağacı tutuşaTak ateş
(liftleriyle girmeğe karar verdiler; ve İs­
içeri atladı, sabaha kadar bütün Balalı kul
tanbul slnagonlarında ııfedaş ve dindaşları'
etti, sabaha karşı Fethiye Camii ve Dragman
na. Türldere î>û kara günlerde kardeşçe ya­
Mahallesi yandı, ateş, ertesi gûnû öğle vakti
kınlığın U r vatan borcu olduğunu anlattılar,
Çukurbostana dayanarak söndü. Yangın saba­
yolunda adı geçen üç mûsevî gazetesi de
sının bir kenarını Halicde Balat ve Fener
neşriyatının mihrakını bu meselede topladı.
Kapuları, diğer kenarım Sultanselim imâreti
Siyonist komite, sokaklardan topladığı
ile Çukurbostan teşkil ediyordu.
yan çıplak, seni ve perişan yirm i otuz çocuğa
B i b i.: N *im â T a rihi, İ t i .
itti esvapl&ri giydirerek spçime iştlrâk aley­
hinde gösterilere baş vurdular; «El Tİyempo». Hicri 26 muharrem 1104 {», 1092) yan-
•El Telgnrfo» ve «El Cogeton* gazetelerinin gını — B ir çarşamba gecesi alaturka saat beş-
rahiplerine mliracaat ederek mûsevl matbua- de Baiat (FerahketJıüda) Câmü kurbünde bir
Umu da d i|er azınlıklar basını gibi T ürk aley* hallaç dükkânından çıktı, bir veçhile söndü-
tarlıgî yapmasını istediler, her üç gazetenin rülmiyerek Kesmekayaya kadar 1500 e yakın
sahiplerinden de red cevabı aldılar. Tek alâ- ev dükkân yandı, müverrihin tâbiri ile «mite-
gördükleri muhit Balalın yoksullan oldu. lüman ve kefereden nice iğniya ve fukara ber*
Vinç bir cumartesi günü seçim mesele­ bad olda».
sini konuşmak iizere Balat Sinagonuna giden Bibi : S tU h to r T â rihi, İL
iki hatib, mâb^jli sureti mahsusa da doldur-
^ bir eelâf kalabalığı tarafından «îste- Hicri İS şevval 1133 flW. 17J31) yangım —
vaveylâsı ile karşılandı; seçim işini Oece saat birde (alaturka) Balat dahilinde Jîa-
konuşamadılar, fakat yaygaracılarla konul­ cüsâ mahallesindeki büyük Sinagokun karcı­
dular. sındaki bir yahudi terzinin dükkânından çık­
-— Neyi istemiyorsunuz?!., tı. Dükkânlar, evler ah$ab ve birbirine biti­
ûlye sordular. Ortaya istemediklerinin şik olduğundan aür'atle büyüdü. Sadırâsam
ne olduğunu bilen tek kişi çıkamadı; nihayet Oâmad İbrahim Paşa, Nişancı Paşa ve Yeni­
bir kaelm cesaret edip< çeri ağası ile derhal yangin yerine geldi. Az
— Neyi istemediğimizi bilmiyoruisf.. Bi­ sonra da devrin ^hükümdarı üçüncü Ahmed,

3/group/merakediyorum
BALAT VANOfVLARI — 1976 — ISTANIM

•Kancgbas» denilen fllJcai hvtrtâyun ile ge­ nalı. Yanan büyük binalardan birisi de Ba.
lerek karaya çıktı; fakat SadırAzaın hemen lat büyiik kilisesi idi.
bîr telhis göndererek «Yatıudhftnelerin lw- B inlerce insan k ıjı yakuı açıkta kaldı.
lugdugu sokakların çek d a r ve moloz İle do­ Halk nazarm daki mevkii hayli sarsılınl| tjq.
lu, ve soktilemiyecek derecedc halk yığılmış lunan Sadırizam Damad İbrahim Pa|a, tu
oldujjumı» arzettl ve «denizden temaşa edip gibi Afetlerden doğacak galeyana meydan
söndürülmesi için hayır duada bulunm aları­ vermemek İçin şiddetli ve <ıfir'atli tedbirler
n a rica etti. Kendisi ise atehin yanına kadar aldı Evvelâ, her b liyü k yangından sonra futı
sokularak bir taraftan haUtı teskin vc tesel­ d aim ^ yükselen inşaat malzemesini heuuu
liye, diğer taraftan, yangını söndürmeğe ge­ tesbit ve tescil ettire re k «bir akçe v t habbe»
len yeniçerileri gayrete stvketm ek için bol fazlasına satılm am ak üzerine n arh koydu vt
bol ihsanlarda bulıınm aja başladı. Fakat ya- muhafazasına M imarbaşı Ağayı memur etli
hudhâneler gaayet yiiksek (B : Yahudhâne) İBtanbula kereste, tu ğ la ve klrem id gibi in­
ve ekserisi harab, vak’anüvisin teşbihi ile bir şaat malzemesi gönderen yerlere, eldeki
yalımda parlamağa ıuüsaid mum fitili gibi m evcudun derhal yollanm ası ve geceli gün­
olduğundan yangın âfet halini aldı ve 77 düzlü yeni im alât ile uğraşılarak mütemadi­
Yahudhâne, İ20 dükkân. 4 debbağhane, 6 ek­ yen İstanbula şevki b ild irild i Edirne, Geli-
mekçi. fırını, 1 çörekçi fırını, 7 değirm en, 23 bolu, Maydos ve Sakız adasına gönderiler
müsiüman evi, Çavuş Mescidi, m edresesi ve ferm anlarla da. oradaki d ü lg er ve yapı kal­
mektebi yandı. Yangını su ile söndürm ek falarının derhal istan b u la sevkı emredildi.
mümkün olamayınca, etrafında Hacıisa Mes­ K ereste kesenlerle nakliyatçılarının fırsattan
cidinin bir tarafı, on bir müsiüm an evi ve Uç istifade e tlik le ri için, Gelibolutfan Tunaboga-
aded sinagok ve sekiz hıristiyan evi hedme- 2ina ve K ocaeli ve Bolu hâkim ve idare âmir-
dîldi ve a te ; giiçlilkie önlendi. lerin e şiddetti fe rm a n la r gönderildi, litantml-
Bibi.: îUşld Tarihi, V. da, dülger, kalfa ve am ele, yapı İşçilerinin
yangın y erle rin d e çalışm aların ı temin mak­
Hicri 1 m uharrem lt4 Z (M. 1129 17301 yan­
sad ı ile, şeh rin d iğ e r se m tlerin de yeni yapı
gını — Ateş, su n in B alat Kapusu dışında
yasak edildi. B u s u re tle h arikzedegtaın feU-
meydana nâzır mescidin altındaki m ahzenler­
keti kısm en önlem iş oldu ve yanan yerler de
den birinden çıktı, şiddetli bir poyraz ile d e r­
s ü r’a tle i m i r olundu.
hal b ir âfet halini aldı ve «ur içine sirayet
BibL: Arif Beyin makalesi. Osmonlı Tarih
ederek yirmi dört saa t devam e tti ve Istan-
EiKilntDnj mecmuası.
bulan sekizde birine yakın b ir kısm ını m ah­
vetti; söyle ki: Haliç boyunda F e n e r kapu- H icrî 10 şev v a l'1159 (SL 17İ6 ) yangını -
sıından Ayvanssraya kadar uzanan b ir b attan Gece alatu rka sa a t a ltıd a B alat Kapusu için­
geride Edirnekapu ve Zincirlikuyuya kadar den çıkdı, gece y a n sın a k ad ar devam etti, bir
varan bir pafta, içinde kaian büyük cam ilerle çok yahudhâne ve dükkân yandı.
Kaariye Camii civarında mucize kabilinden Bibi.: O.N. Ergin, Mccnllci umuri Belediye
kurtulmuş beş on ev müstesna, tamamen
H icri 13 sabon 11M6 (M. 17*8) yangım -
yandı. 0 samana ait hususi bir mecmuadaki
B ir çarşam ba günii akşam a doğru fileti,
bir kay de göre yirmi beş efimi ve mescld ve
difah Birinci A bdülm ecld ve Sadırtzam
on dört iıru ı yanan binalar arasında idi. B il­
»et M ehmed P aşa yangın yerin e gidip
hassa İlmiyeye mensup ricalden b&olannın
gayret sarfedildi ise de- a tes &■ gece ve «rl** .
konaklan, kıymetli esyatan ve kütüphaneleri
gUn.il akjam ına k ad ar devam etti. Haliç st-
ile kiU oldu k i tös bit edilenler şunlardır:
hi Ünden Sultan Selim Cam ilscrtfi ile Kar*’
Bekçiler Camii civarında Şeyhülislamlardan
güm rük ve H azineişerif aralarındaki sahsy1
Abdürrabim Efendi konağı, Kevagibizâde
yaktı. 7000 e yakın ev yandı',
Veliyeddin Efendi konağı, İstanbul Kadılı­
Bibi,: Cevdet Tarihi, İL
ğından mazûl Sun’uUah Efendi konağı. Zin-
cirlikuyu civarında Anadolu Kadıaskerlerin- Hicrî 21 fiam aaaa 1227 (M, 1812) yaagH»
deo sahhnfzâde konağı, KaragümrUlcte Öküz — Gece saat alaturka dörde yakın dörtjol
Mehmed Paşa Camii kürtünde Mirzazîde ko­ zi denilen yerde yahudi evüıden çıkt*- ^

http://groups.google.cor
A.VSJKMtf’BDlSI — 1077 — BALAT YANCIN TULUMBACILARI

hudilerin kamış bayram ı idi, ateş sü r’aıle lisanı ile • hıristiyan ve yahud hanelerinden
yayılarak sur içi ve dışı büiün Baiatı sardı bir çok biiyût ve menizil mahvü muzmahil
re Mlün gayretlere rağmen beş kol halinde oldu».
yayıldı, bir kolu E ğ ri Jtapuya dayandıktan
itleri 14 ^llkaadc 1282 01, 1896) yancını —
joıtra söndü. Bir koli) Tokfür.wrayma doğru
Ateş sur içinden çıktı, SuO kadar bina yandi-
gitti ve kale duvarında kaldı. Bir koiu Baiat
B lb l.: O.N. Ergin, Mi.t i -Uil Umurl Belediye,
Hamamım ve sair mahalleleri yakarak Balat
Kilisesine Seldi, rahibler, Tulısmbacıbaşı A ğ a 1284 (M. 1*67 - 1888?) yanım ı — Ateş
ile neferatma 15.000 kuruş vâdederek ateşin su r dışından çıkdı, 118 binâ yandı.
kiliseye sirayetine mâni oldular. Devrin hü- , Dibi : O.N, Ktrîh, MeccLlci Umuri Belediye.
Jiiimdarı ikinci Sultan Mahmud, o akşam if­
fi. İS teşrinievvel II'»,? (M, 1877) yan­
tarı kum baran kışlasında yapim.su, ateşi ha­
gını — Mahkemealtı denilen yerden çıkdı,
ber alınca derhal Aynalıkavak Sarayı yanın­
121 binâ yandı.
daki Tersane Eminleri Bilek Konağına gel­
Bibi.: O.N. Erııin, Mecelle! Umuri Belediye.
di. sahur yemeğini orada yiyerek yangın ye­
rinde bulunan Kaymakam Paşaya, Kaptan R, 31 mayıs 1306 (M. 1809) ytmgiDi —
Paşaya. Sekbanbaşı Ağaya. Bostancıbaşı A ğ a ­ k ürk çü Çeşmesinde 25 biıia yandı.
ya ve sair zabıtana hasekiler gönderdi ve Bibi.: O.N, Ergin, Mecellei Uaıûrl Belediye.
ateşin söndürülmesi için can ve başla çatış­
R. 23 Temmuz 1308 (M. 1890) yangını —
masını emretti. B alatm nam lı m eyhanelerin­
Ateş b ir Pazartesi gecesi alaturka altı buçuk­
den Çuiacıoğtu m eyhanesinin sahibi on t a ­
ta Balatta su r dışında Mehmet Efendinin
dar tulumbayı içeri alarak k endi miçolarına
keresteci dükkânından çıktı. Civar evler ve
ve işe yarar sair kim selere p a ra la r dağıtarak
dük k ân lar tamamen ahşap ve şiddetli bir
ateşin bir kolunu m eyhâne önünde d u rd u r­
poyraz esmekte olduğundan hemen büyüdü.
mağa muvaffak oldu. B ir kolu ertesi gün de
70 ev 35 dükkân 1 cam i yandı. Yangın yerine
ilerllyerek başlan başa A y v an saray ı' yaktı. m erkez kum andanı A rif ve Jandarm a kuman­
Bir kolu A yvansaraydan s u r dışına atladı, d anı C em al P aşalarla zaptiye nâzın Nâzım
şiddetle esen b ir lodos rüzgârı ile önüne ge­ B eyin gayretleriyle şiddetli riizgâra rağm en
çilmez b ir halde E yyuba doğru ilerledi. H a- ateşin daha büyük b ir â fe t haline girm esi ön­
Hç dalgalıydı; y aim dilerin itikadınca, kam ış lendi, Y anan evlerin hem en hepsi yahu dilere
bayramlarında sandala b in m ek büyük g ü nah a it olup içinde ancak üç dö rt rum ve ermeni
sayıjudı, yalım ları, lodos ile sahile doğru
h anesi vardı.
inen ateşin önünden kaçm akta olan Y ahudi-
tetin bir kısmı ken d ilerini denize atm ağa K. 17 m art 1308 (M. 1Sİ2I yangım —
başladılar, çoğu denizde boğuldu; b ir kısm ı K arabaş M ahallesinde 60 ev yandı.
da îyâl ve e v lâd lan n ın ellerind en yapışıp Bibi.: O.N. Ergin, MeceJlei Umûrl Belediye.
'“ fadan Eyyuba kaçtılar ve H alici dolaşarak R 29 haziran <312 (M. 189C) yagmı —
karşıda Hasköye sığındılar, yağmacı m aku- K arabaş M ahallesinde Dibek denilen yerde 45
lesi tulumbacılar için, b u yangın, kü lh an ı tâ - b i n â yandı.
îrat ile bir «kızılbayram» oldu; BoStancıfoa- Bibi.: O.K. Ergin, Meeelfcl ümûri Belediye.
51 Ağa bunların elinden yağma ve gazbedUen
eşyanın btr kısmını istirdada muvaffak ola­ R. 11 temmuz 1327 (M. 1911) yanjfım —
rak *Siıin imdadınız lâzım fleğil» diye yan- 334 ev yandı.
S'a hududunun dışına attırdı. A teşin Eyyuba Bibi. : O.N. Ergin, Mecelle! Umuri Belediye.
ÛOğru ilarliyen kolu, Zâlpaşa İskelesinde an- R. 13 aralık 1328 (M. 1912) yangını —
I cHk Ünlenebildi. Ates onbes buçuk saat de- 27 ey yandı.
v«m etti. Bibi. ■. O.K. Ergin, Mecelle! l/mûı*J Belediye.
: Câtji Stıid Vefcayinâmesl,
BALAT YANGIN TULUMBASI SAN-
Iliort 3 şaban 1243 (M. 1828) y»ngım — D İĞİ, BALAT TULUMBACILARI, BALAT-
Eit salı (ecesi Abacıbaşı Çeşmesi eivârından LtLAR — Eski mahalle ve sem t tulumbacı­
t* lı, 6 saat sürdü, vak'ânüvis Lûtfi Efendinin lığı âtemiıuto Balat Ş&ndjgı İkinci sınıl ta-

r /group/merakediyorum
B A U 'I YOKUŞU — 1Ö7 8 — İSTANBUL

kunlardan sayılırdı ıB .; Tulumbacıları: bu sen do namusumu kurtaracaksın, şimdi söyle


semti çok iyi tanıyanlardan merhum Osman bakayım, bağçcdcn in cir çatmağa geldin de­
Cemal Kavkılı bir makaalesindp: «Balat tu ğil mi?.. — Evet, dedim İncir, çalmağa gel­
lumbactlannm ekseriyetini yahudilfr teşkil in iştim ..t.
ederdi. luysü 2İüğünde köçeklik etmiş Fıstıkçı
BALCI V O K irşu — Eyyub Kokakların­
Nesim Do David Reis de, Sultan Hamîd dev
dandır; 1934 Belediye Şehir Rehberinde testti
rinîn sonlarında Balat tulumbacılarının en
julilmiş idâri taksim ata göre Düğmeciler, )&■
meşhurları idi» diyar.
lâmbey ve Cezcrikaasım Mahalleleri arağın­
1946 da 88 yaşında bulunan Büyük Ka da bir sın ır olarak uzanır; biri diğerinin de­
palı Çarşı esnafından DeVigâvur Anliriifr hal vamı otan K alcnderhâne Caddesi ile Zalpaşa
tercümesi arasında onbeg yaşında bir çocuk C addesinin bağlandıkları nokta yukarıda Kay*
İken bir Balat tulumbacısı ile aralarında ge­ darbaba C addesinin Üstündeki meydamtnsı
çen macerâyı şöyle nakletıniştir: açıklık arasında uzun b ir yoldur; Kalender-
«Arabacı olan dayım Koço Kalfanın Ay- h â n e-Z a lp a şa C addeleri îte olan k av lağın­
vansaraydaki ahırında yatardım; dayım Ay- dan girildiğine gör* evvelâ batı-güney istika­
vsnsarsyın sayılı tulum bacılarındandı. Bir ge­ m etinde düm düz gider, sonra 90 derecelik
ce Ortaköyüııdeki b ir yangına gittik; onbeş b ir %aviye ile doğu - güneye döner, bu. ikin*
yasında, en. ateşli çagyn, sandık taşım ış de­ ci istikam etinde, bir paravana gibi, sağa, sola,
lilim ama hevesim var, yahu ayak, keçe k ü ­ te k ra r sağa ü ç defa kırılır {& ; Eyyub). Sağ
lah takıma katıldım; Tophaneye geldik, yan­ kolunda Zekâidede, Ö tlek ve Haydarçeşmesi,
gın bastırılmış, döndük, dönmemizle berâber, sol kolunda da bitim ine yakın Maslak Yoku­
sonra öğrendim kİ B alatlılar imiş, peşim izde­ şu sokakları ile kavşakları vardır.
ki sandık tarafından basıldık, siüe, yum ruk, K abataş döşeli, iki arab a ra h a t gcçccek
ustura, bıçak iki sandık efrfrdı birbirine gi­ genişliktedir sonra dikleşm eye ve dirseklerini
rişti. korkdum. yan sokaklardan birine dal­ yapm aya b a ş la r son dirsekden sonra az me­
dım, semte doğru koşmağa başladım, B alat­ yilli bir yol olarak bitim noktasına ulaşır.
da bacaklarım durdu, bir kapunun eşiğine Y okuşun altbaşında köşede Abdünnâfi
oturdum. Dayandığım İtapu aralandı, tatlı Efendi Mescid - Zaviyesi vardır; minaresi yi*
bîr kadın sesi; — Çocuk.. g eL gel.1,, dedi içe­ kılm ıştır; 1955 de zâviye mesken olarak kul*
ri girdim, bir şamdanın ışığında gecelik ya­ lanılm akta idi; Nâfi E fendinin torunları otu­
tak kıyafeti ile körpe, güzel bir yahudi karısı ruyordu.
gördüm.. Kadın nedir daha bilm iyorum , beni Çoğu ahşab» y a rı kagir, tuğla ve beton
musiuğa"gölürdü, elimi, yüzümü, ayaklarım ı büyüklü küçüklü evlerin hepsinde mülevâa
yıkadım., kendime geldim., kaşım , gözüm g elirli aileler oturm akta idi.
yerinde, elim ayağım dilzgiin, filiz gibi oğla­ Yoku§un ü st kısım larından Eyyubun.
nım.. toyum, acemiyim ama, yüzüm göaüm peyizaj ressam larının üstünde dikkatle dura­
açılmaya Ulidâdım fazlaymış; b ir odaya a l­ cakları p ek güzel b ir panoram ası görülür;
dı, leblebiyi lob demeden çak d ını, nazlan­ solda selviyeşili fon içinde Eyyub Camii. İri
madım. Fakat çok geçmedi, kapu vuruldu, n ilüfer yaprakların a benzeyen Bahariye Ada­
aman kocam geldi diye beni zampara m asal­ ları. so nra S I â b ta ra |a , K araağaç. Sütlüce.
larında olduğu gibi musandıranın üstüne çı­ Halicin bilim suları, g erilerd e tepeler., ve bü­
kardı ama. bizimkilerle dövüşen Balat tulum tün renk ve çizgilerin üzerinde ışık oyun­
bacılarından olan kocası, iri y arı bir adamdı, ları. ..
kapıdan giriuce etrafına şöyle bir bakındı, Yokuş dikleşm eye başlayınca biraz da­
beni eliyle koymuş gibi musandıra üstünde ralır; iki kenarında evlerin yei'ini kaba taştan
yakaladı. Kuşağında bıçağının sapını gö­ örülm üş duvarları ile boslanlar alır.
rüyorum. kıtır k ıtır kesecek, k u rt önün­ H aydarbaba Çeşmesi Sokağı ile olan
de kuzu gibi melûl melûl baka kaldım. —.İn kavşağı köşesinde lülesiz. kitabesi? bir kuru
aşağı!., dedi, tn d im .— N e işin var burada? çeşme vardır; çeşme. zemin k atı kagir ahşeb
dedi. Anlattım. Azıcık düşündü: —*Şu kal­ b ir evin altındadır; bu binâ eski bfr nakşi-
tağı boşayacağım, sana ilişmeyeceğim, ama bendi tekkesi olup şeyh Selâm i dergâhı adı

http://groups.google.coi
^SU tlO PED lSİ 1979 — BALÇIK TEKKESİ MESCİDİ

İle anılır Az ileride dc Şeyh Bejir Kfendl bir müddet fabrikanın hususi kayık iskelesi
Dergâhı görülür (Nisan 1952). olarak kullanıldığı söylenebilir.
Haklu Göktürk Bi\>\ • Buhiancıbajı T3eî Lcri; tmjVn S&btk Elen­
di menkûlâtı.
BALÇIK. İSKELESİ — Haliçdc D efter­
dar iskelesinin Eyyub tarafında lıemen yanı BAI.ÇIK TEKKESİ MESCİDİ — Haliçdc
Defterdardadır; D efterdar Caddesi ile Cezerl-
ba<mda bir küçük kayık iskelesivdi. Dogma
kaasırn Akarçeşmesİ kavuşagı kösesindedir,
küvunıe Eyyublu otub 1945-1946 arasında
lladikatül Cevâmiin kaydine göre hicri 8(3
seksen yaşım aşıuış buluna» tiyyuh Câmii- (Milâdî 1458 -1459) da meçhul olan bânisi
kebiri Başim am ı Sâkib Efendi m erhum İs­ tarafından dâriilhadis olmalı iiz«*re yaptırıl­
tanbul Ansiklopedisine naklettiği h âtıralar m ıştır; zaman ile harab olmuş, Hicri 1000
arasında; (Bu iskele yanında b ir sıra çöm­ (Milâdi 1591 - 1592) tarihlerinde Kamje mü-
lekçiler vardı» dem işti. F akat, tkinci Sultan dafii m eşkur Tiryaki Haşan Paşa tarafından
Mahmudıiü ilk saltan a t yıllarında tanzim mescid olarak ihya edilmiştir; imamlığı Şeyh
edilmiş bir lîostancıbaşı D efterinde (B .: Bos- Mahmııd Sünbiili’ye verilmiş, bu zat da mes­
tancibaşı Defteri! bu iskelenin iki su llan sa- cidi bir maviye haline sokarak halvetiye usu­
bilsarayı arasında olduğunu görüyoruz; D ef­ lünce sabah ve akşam evrâdü eakâr ile meş­
terdardan Eyyub istikam etine, m etin şudur; gul olm uştur; Hicri 1018 (Milâdî 1609 - 1610)
da vefat eden bu şeyhin yerine yine Mahmud
D efterdar İskelesi —* M ustafa Haseki isminde b ir şeyh postnişln olmuş» o da Hicrî
niıı iki goz kayıkhânesi — B eyhan Sultan 1128 (Milâdi 1618-1619) da vefat ederek
Sarayı — Balçjk İskelesi — Esm a Sullan zaviye - mescidin m ahfili altına defnedil-
Sarayı... raiştir. Ayni yere G aii Haşan Paşanın akra­
Bu iki Sultan Sahilsarayının yerinde bü­ basından da b ir kaç kişi gömülmüştür.
yük Feshine Fabrikası k urulm uştur; bu a ra ­ İkinci Şeyh Mahmuddan sonra sırası ile
da Balçık İskelesinin de ksldınklığı. yahut ki halvfctlyenîn şemsiye kolundan oğlu Abdullah

»nlçtk Tekkesi MCbCidJ


(Rwlm: Turan A<ıksa*j

m/group/merakediyorum
âALDIRAN SOKAĞI — 1990 — İSTANBUL

Efendi (ölümü hicri 1155 = ■ milâdi 1742 - Balçık Tekkesi Mescidi ve tekkenin tür­
174.1 • X Abdullah Efendinin oğlu Abdülgani besi 1950 da pek harab bir halde idi.
Erendi {ölümö hicri l2Q i — milâdi i7flö - Hakkı G*klui
1787), Abdurrabman Efendi tölümü hicri
UAUHRAN SOKALI — 1934 BeUdıyfc
1225 — milâdi 16101 Kambur Salim Efendi
Şehir Rehberine göre Üsküdar Vapur İske­
(Ölümü Hicri 1234 - Milâdi 1818 - Jftlfll Şeyh
lesi meydanı H«* Şemsipasa Caddesinden Ea-
olmuşlardır.
1il ban İskelesine doğru ayrılan isimsiz sokak
Bü dört §eyh de vefatlarında zaviye için arasında uzanan bîr sokaktır; rehberdeki kim-
deki mahfel altma gömülmüşlerdir. Abdül- siz sokağı da buraya ekliyerek. Üsküdar mey-
ganî Efendinin zamanında Balçık Tekkesi en
danmdan yüründüğüne göre s a |a kıvrılıp
parlak devfinî yaşamış (milâdi 1742 - 1787
Balaban iskelesine kavuşan bir sokak idi de
arası) zengin, fakir halk ile dolub boşalmış,
diyebiliriz; 1959 im ârında k a ld ır ıp güzer­
revnaklı cemiyetler olmuştur. Kanbur Salim
gâhı meydana katılmıştır. Bu sokağm kö­
Efendi ise zaviyeyi zikir için yalmz salı gün­
şesinde b ir yüzü ilkele meydanı/ıa bakan
leri açmış, sair giinlerv 18 lû dan 1819 za ka­
dar Balçik Tekkesi kapalı kalmıştır, Kanbur büyükçe bir kahvehane vardı, müşterileri
S41im Efendinin ölümUnde şeyhlik münhal arabacılar, şoförler, iskele kayıkçıîariyie ara­
kalmış, bu vazife yine aynı yıl içinde Şeyhü­ ba vapuru beKlîyen bazı yokulardı. R E. Kû-
lislâm Mekkizâde Mustafa Âsim Efendi tara­ çtııııın m uhterem dostu Üsküdarlı hatfc şâiri
fından Debbağlar Şeyhi denmekle m eşhur Vâsıf Hoca m erhum la Üskiidardaki buluşma
Sacük Efendiye verilmiştir. Bu zât hastalan­ yerlerinden biri de bu kahvehane idi, Rah-
mış, tekke - mescld ile şeyhlik makamını hic­ jtfetii muzaffer Esen de istisnasız Rejad Ek-
ri 1242 (milâdî 1820 ■ 1827) de 2000 kuruşa rem in refakatinde, bir müddet oturulduktan
Saadı'ye farîkatindefl Şeyh Mebmed Emin sonra Ü sküdarın bir semtini dolaşmak üzere
efendiye satmıştır; ve aynı yıl içinde Ölmüş­ yola çıkılırdı.
tür.
BALDIR, BACAK, AYAK MASAJI HE
Mehmed Emin Efendi Balçık Tekkesin­ SİMLERİ JFutbolcnlarm) — Zamanımızda
de SaadJye âdâbına göre icap eden tadilâtı
fudbol oyununa karsı gösterilen alâka, bü­
yaptıktan sonra tekkeyi bir sene sonra aç­
yük şeh ir Istanbulu baştan başa sarmıştır.
mışta*. tkinci Sultan Mahmud, Mehmed Emin
Efendiye ayrıca Eyyub Sultan Türbedarlığı
m tevcih etmiş, hicri 1251 {milâdi 1835) de
de Balçık Ifekkesi ve Cârniinl yenileyerek
şeyhleri için, bir de türbe İnşa ettirm iştir;
bu türbeye de ilk olarak hicri 1257 {milâdi
1841) de vefat eden Meluned Emin Efendi
defnedilmiştir.
Sultan Mahmud tamirinde kapusunun
üzerine konulan tarih kitâbesi şudur:
S ehlntehi derv iş h û k u lb l H uda M ahm ud H an
ttTBcfcâe lulfO sû ben i sihİbdiLâm şâd û m a n

IUi V I nvrtkûtta tamam 4hid idllb v ird i nizâm


Adti ile hlsu avam devrinde oldu k&muran
Dâim ıluâl ehühâl alur o z illi lâyeaftl
Y a k ın lı oldu hl misal budur Hankaahî üâdiyan
Şeyhü müridi halk iden RabbJ Kerimi 2Ulmeneo
BAnlI hftyfâlü hasen kılsucs o gâlıı her zaman
Nazm ltU B^fvet Bey güne} lârîftj tamm oku gel
«Saad De yapılı bi bedel bu dergâhı Mahmud Haıu
FuîLolculonn b ıld ır, bacak, ayak /©simU’irl
(Sone H. 1251) (ftaartclvrdc İBttşv ctnıig f*t*)jrafUnte*U

http://groups.google.corr
— m ı — BALDü UÇIPLAR

! yjltn *yakü, yarım pabuçltı sokjik pırpın* rılmış kitot paçaları, kadar üryan hüner sa*
lanndan yüksek sosyeteye kadar kadın er- bibi adaH ve kıllı bacaklar, oluşturan müle*
Igelı her yaşta İstanbullular muhakkak bir hassıs elleri altında baldırlar, koca bir çıplak
klubûn taraftan olmuş. v« kiûbler arasında ayak, kota bir topuk, koca bir taban.-.
^ampiyûnluk yolunda yapılan müsabakalar») Kfrkaç tanesini m uhtelif gazetelerden
jrıünakaşasıni her türlü günlük işlerine tercih kc:.'-j) arşivimizde sakladığım a ve İki dane*
■ etmiştir: uğrunda tahsil* meslek, iş, mevki Bİnın kabataslak kroki kopyası bu yazının ya*
rç hâttâ sıhh& ve hayal fada edenler olmuş* nında görülen bu resimler iıç sütun inerine
tur <B. FUlboli. (umumiyetle 11, 14 santim ebadında) neş­
İ Kâgırl tehdidine tâbi olub azâmi altı sa­ redilmiştir.
hi/c atarak iotişara mecbur olan biıyük ve B ir gün gelecektir ki meselâ İstanbul tarihi'
ciddf Sûolük gazeteler, halkın aşır) alâkası ne çok hizmet elm iş Efdaluddin Tckiner gibi
karşısında be? sahifesini. içinde vatanımız da bir Türk bilgininin ölümünün İstanbul basının
dahil siyasî, içiimaî, iktisadi, fikri, sınai, be­ daki yankısını arayan bir mtidokkik, basit bir
dii. askeri cihan haberlerine, baş m akalesi­ olum ilânından baçka bir şey bulamaz iken
ne. fikralarına. tefrikaların» ve keudisîni bes­ Meşin yuvarlağı» sihirkâı b ir hâkimiyetle
leyen ilânlara tahsis etmiş, koca bir sahile- koşturan vc «dem ir gibi ştttler» çeken bu
ani de (altıncı sahife) Spor haberlerine bu yalın ayaklardan, tabanlardan, baldır ve
I haberler arasında da bilhassa Fudbola bırak­ bacaklardan b ir çiftini görerek a ltın d a:
mıştır; uzak veya yakın b ir is­ c... sol ayak baldırındaki ha*
tikbalin ağır tenkidi önünde Eif am an ın giderilmesine ça-
«■gazete aslında beş sahifedir. bşjlırken,.», «Sağ ayak bile­
alımcı sahife müstakil günlük ğindeki Ânza ihtimamla teda­
Spor gazetesidir* diyebtlmek vi görüyor.», Sol iç... sahaya
lçİ£ bu son. sahifede «Milliyet çıkmadan masajını yaptırı­
SpoT*. «Vatan Spor*. «H ürri­ yor...», «Klubünün mukadde­
yet Spor», «Cumhuriyet Spor» ratım tayin edecek ayakta ârı-
gibi isimler kullanılmıştır. sadan eser kalmamıştır» gibi
yazılar okuyacak, ve bir dev-
Koca bir m îlletin günlük
'I rin irfan seviyesi hakkında
hayatının her alanında hiz­
çok rahat hüküm verecektir
metleri ve hatıraları Türkiye
(195B),
târihine gççecek kimselerin
ölüm haberleri tek ve nâdiren HALDIRİÇfPLAK, BAL-
Hci sütunluk başlıklarla ve ek­ DIRIÇIPLAKLAR — LÛgat
seriya ölüm ilâçlar] ile neşre- mânası e d â f ve esâfil ayak
dilirken, biyografileri hakkın­ takımının da posası olan gil*
ca hiç bir şey yazılmaz iken rfıhdıır. Ar ve îıayâ duygusu
spor sahifelerinde m eşhur olmayan, ırz ve namus kaygu-
fudbocularm günlük hayati' su bulunmayan. Her türlö El*
nuı hurda teferruatı İle işti­ sik, fijcûr ve fuhuş ile yoğrul­
gal edilmiştir. muş, mütecâviz ve türlü ha­
1957 • 20S8 arasında İs­ basetle alabildiğine pervası*
tanbul basınında Fudboîcula- ve cür’etkâr, ayni zamanda,
m baldır, bacak, ayak masajı asil kuvvet karşısında korkak,
isim lerini yayınlama modası ccbîn, insanlığın yüz kara»
olmuştu; oyun sabalarında iıa- olanlardır. Bu makuuleler ki­
2a geçiren fudbolcularm ma- lde v« kıyafet bakımından da
sfaler île çıkıkçt hekim lerin hırpani, hakikaten mühmel
dinde nasıl tedavi gördükleri serseriler olub baş açık, baldır
hakkında resimli tafsilât ve­ O o d o k in n » asır baldınçıjılaâı bacak çıplak ve yalın ayak do»
rilmişti: yukarıya doğru sıy­ (R e « ltu : SaUibft B euratı) laşırlar.

ı/group/merakcdiyorum
BALDIR IÇIPLAK — 1982 — tSTAKBGL

Bilhassa çıplak ayakla dolaşmağa, baldı- cCezâyer Kesimi* denilen bir kıyafetle dola-
fi çıplak ruhunun en miihinı tezahürüdür; şırlardı:
ayağına bîr kap geçirmek zaruretinde kalsa Ten üstünde bir gömlek, kollan kottuk
dahi topuk nümayişinden v*a geçemez, ayak* altlarına kadar ııvanınıg. düğmeler kastan
kabının ökçesini basar, lopuk gösterir. Bu­ kopuk, göğüs. bağır açık, «Sine perçemi» ıfe.
nun en canlı misali Islanhulun eski meşhur niten gaglis kıtları İte meme başlan görûpür. -
tulumbacıların ayaklarındaki kundura ve ye­ hattâ ban azılı zıpırlar göğüs kıllarını tutu,
menilerin ökçesini basıp dolaşmış olmaları- ra ile alıp tam bağrında bir tutam kıt bıra­
dır. Kişi oğlu, haftâ kibar gençler arasında kır, bu kılların her birine hurda elvan bon­
hünkârları pek çok olduğu halde îstanbulu cuk. bulabilirse hurda inci, bir (lanetine de
hükkiyle temsil eden orta tabaka halk nazarın­ bir mavi boncuk getirip düğümlerdi, bunun
da tulumbacılık hiçbir zaman makbul olma­ adına da «Sine Parçem l. derlerdi.
mış* tulumbacıların büyük ekseriyeti, en bü­ Belde bîr buçuk arşın şal kujak, bir ucu
yük şöhretlerini daima ayak takım ı yetiştir­ y ere sarkm ış, ucu ardında lUnurdü.
miştir. Tuimııba «andığı kolu aUına girip Paçaları diz kapaklarının bir kanş jü­
yağına koşan tulumbacı da baldırı çıplak ti­ tünde kalan gaayet kısa «Diz cağsın» giyer­
pini en kuvvetli çizgileriyle yaşatm ıştır lerdi. Botları, baldırları yaz ve kı; çıplak,
(B .: Tulumbacıları. ayakları da m uhakkak yalındı. Bir kısmı,
tâtanbulda. Yeniçeriliğin azgınlık devri bilhassa baldın çıplaklığa özenen kişlıâde
olan Üçüncü Selim. Dördüncü M ustafa ve gençler yatın ayaklarına «Galata Yemenisi,
İkinci Mahmud zam anlarında itlik ve itlikden giyerlerdi, bu yem eniler kısa arkalı ve Jtua
kinâye baldın çıplaklık da büyük şehir genç­ yüzlü, yeni topuğun üst kısmı ile ayak parmak­
leri arasında rağbtf görmüş bir âfet olmuştu.. larının enleri, üst kısım ları görünür, yeme­
Nice rengin çocuktan, beyzadeler kılık ve kı­ ninin yüzü sadece parm ak uçlan, tın u k bi­
yafetlerini bu hayta güruhuna benzetm işler­ tim i hizasından tutardı. «
di ki o zam anlar İstanbul baldırı çıplaklan Ocakla kayıtlı olsun olmasın hepsi yeni­
çerilik dâvası güldüğünden, bir ye­
niçeri ortasının — taburunun ni­
sanını (alâm eti fârikasını) kolları­
na dövme ile nakşettirirler idi.
Başlarına da b ir ucu omuzla­
rına sarkan bir. birbuçuk arşıjıiıfc
b ir şâl sararlardı.
O devirlerde bu uçarı baldı
Clplak kıyafetine özenen fukari
çocukları bir Galata Yemenisi, bir
baş veya bel şâlı tedarik edebil­
mek için h e r şeyi göze alırlar, hır­
sızlık yaparlar, hattâ iffetlerini fe­
da ederlerdi.
Son Yeniçerilerden Çardak
Kolluğu çorbacısı ve JıalJc ş tiri (da­
latalı Hüseyin Ağanın «Şehrengiz»
yollu kaleme .ıldıjı Destan Mec­
m uası baldın çıplak hava ve heve­
sine kapılmış ve altun adını bakır
yapm ı; bu uygunsuz kara bahtlı
gençlerin ilim leri ve tasvirleri ile
doludur. Aşağıdaki manzumeler,
VrjıiceriM im •«« »nan» d u r in d c bey • !>«£> uftlıı İHıMıriflpl.k bazan yarısından fazlasını son de­
tR tsim : Sabi lı. B analı) rece açık yazılmış olan bu destan-

http://groups.googîexût
AVSIIOOPEDfSl 1983 — BALDlRtÇIPLAK

lartn otJebli, yerlerinden seçilnıifU r


j linrb«rİB glkrller İ h ı d ı r f th a k
C ttâ y c r K rsİm fl b a td ın çıplak
*
/rm -h-kıntn Iske nıfenU r v u rgunu
Tulum bac ıla rın a rfur kuzgunu
Dinlem ez h a tır Ritmi I h em k an u n u
JtaZdıı ( t p l ı k . ayak çıp lak ethlmıtrlır

İ Biri >lûtla*iılfl a K a n k l r u » [tır


Ayaftm üptnftge bin a ltın atdır
B a k ı r ı ç ı p la k d tf cüm le re fiki
Dadında n e n bir de] i po>raidir,
*
Mclı ce b in e ip ek k â k ü lü n saçm ış
Yalın ayalı: fle*er s in e s i» aç m ış
Daııln tu rfa küJâh b rJ d e y a ta ğ a n
O b t y i a lıâtıoi p e d e r d e n k aç m ış
*
Kik 111 lütiifünü hoş keunlş berber
Gül gül Dİmuş yiaajımİB $amuter
Ayak yalın bâriısunfla «İfanı
EIU doku«lan o civelek nefer

\<* ek s ik f a u n t ş u n n* d ç ziyftdc
, İçte iskelede yağlı piy ad e
JCâjıJwı rec im le görtlüjjrıjfrt ^Jıb»z
Ayan oilu nâmı îpekcizAde
*
Adı E lif Deyd ir Kölemen soyu
Fildişi s tlv jd ir beyimin boyu
B altljr çıplak yalın a.vak bıpkındir
.Htblevendim içmiş İstanbul »uyu
★ Xf>nun]mıun batldınçıplak tiplerinden
Buyur rtendim oy M isti gehsâdem (R esim : Kafciba Bozcalı)
Tozu loprağıyle öpeyim kadem
Şu Çardak KnlJuğu b ir aitten kafes
nın yanında şiddet yerine terbiye silâhını
Kanaması sen ol ey ııuri didem.
kullanmış bir de baba - murebbi görürü*.
Yukarıda en doğru çizgileri ite tarif eî- Alemdar Paşa ile beraber İstanbula gelen
tigimlz baldın çıplaklığın İstanbul gençleri Rumeli ayanlarının eu namlıların dan Serezlİ
arasında makbul olup butun ahlâk, namus ve îsınaiZ Beyin öti yetişkin oğlu vardı. Bu deli­
İffet bağlarının koparılması, delikanlıların kanlılar da İstanbul gençlerinin baldın çıp­
bud. baldır, bacak, ayak, bazu, sine ve meme lak kıyafetlerine özenmişler, bir terziye birer
te$hiri, aydın olarak meydandadır ki korkunç kat Cezâyer Kesimi esvap sipariş etmişlerdi,
bir ekıistansiyalizm ceryaısıdır; öylesine ki bunu haber alan şerefli, haysiyetli ve vekarü
srkasinı* bir haşarat yatağı haline gelmiş olan baba evvelâ terziye haber yollıyarak oğul­
Yeniçeri Ocağına dayanmış bu ceryan evvelâ larının ısmarladığı esvapları söz verdiği gün­
Alemdar Mustafa Paşa ve sonra İkinci Sultan de teslim etmemesini tehdit ile tenbih etmiş,
Mahmud tarafından kanlı şiddet tedbirleri sonra kâhyasına çarşıdan kırk elli takın* Ce*
He önlenifmiştir; ve mşmış. köpürmüş bal­ zayer kesimi esvap aldırtıp en süfli hikmetleri
dırı çıplaklık kendi yatağına şekilmiş, îıer yer­ gören uşaklarına, şamar oğlanlarına gîydirt-
de her zaman görülen, bulunan ayak takı­ mişti. Onları bu kıtıkta gören deiikanhlar da
nınım posası eclâf ve csâfll güruhundan iba- kapıldıkları hevesten vaz geçmişlerdi 1
' rsttir,
Ondokuzuneu asır bngında İstanb ul genç- Tarih kaynaklarımızdan başka edebî tne- t
lwini batağa sürükleyen serseri kılığı altın ­ tinlerde de İstanbul baldın çıplaklarından
daki sapıklığa kargı, A lem dar Mustafa Fasa- bir kaç isme rastlannii^ır. Evveîü yukarıda

n/group/merakediyorum
r tL m ftJc riP u u t JÖB4 — İSTANBUL

zikrettiğimiz mecmuasında ıDâsitânı seren- kâr iblis benzerdi, çehresi iğrenç, maruarasj
tâm» adındaki otuz atlı kıt'atık destanca kötü, clnkayası onun yanında âdem idj> diyor
kendi ha! terümesini yazan ve başHHİan ge­ ve §u beyti yazıyor.
çenlen pervasızca nakleden Çardak Kolluğu VOiüjj jrorr" güvihı
Çorbacısı Galatali Hüseyin Afiamn bir kah­ l'rmn iviitıja klniM- rt'-mr; nry<{| ftUnıihı
vecinin oğlu olub ûtıbeş yaşında iken, kentli
tâbiri ile «Hamlacı iti Kurdoğlu Câfer> adın­ *Yüîıünü gören ahmak için #âhide lü­
da. elinde tek telli sazla sokaklarda yalın ta­ zum görmez, kazığa vursan kimse günahı
ban döğen bir serseriye -ayak uydurduğunu, neydi diye sormaz» |I3.; Lâtifi, Kaslamonilil.
baldırı çıplak yolu ile Yeniçeri Ocağına gir­ Aşağıdaki beyitjn kimin olduğunu tesbit
diğini görüyoruz. edem edik:
Onsekizitıci asır muharrirlerinden Mirza- Scl*vl o]53 kadril yftrc ınuüdil atfcb olman
zâdc Mehmed Sâlim Efendi kendi adına nîs- Kim baldfnçaplaklarda haya ü rtk-h olmaz.
betle antları şuerâ tezkiresinde şâir Fasih
Ahmed Dedenin hal tercümesinde Galata *Û yarın endamı ile boy ölçüşen servi
baldırı çıplaklarımdan Pırpırı Mustafa ve ağacına şaşmayınız, baldırı çıplaklarda edeb
Bekri Haşan adında iki uyguosuz serseriden ve hayâ yoktur».
bahsediyor, bunlardan Bekri Haşanın asluida Knderunkı Vâsıf İstanbullu bir mahalle
irfan ehli zümresinden iken her nedense hal­ ağzından sürtük kızma yazdığı nasihatnâme-
din çıplaklık yoluna de:
düşt üğii nü soy] üy or
Baban vireyriî «eni bıılaykîm mevâtiye
ve her ilösi için «bal­ Jjâycntlp biulc (abınım bârl yâliyc
d ın çıplak levendi şe- B a ld ın ç ıp lak alup o t u r t t u r m a hâliyc
kaavet raütad» işleri Ne pırpırıya eylr mı*yil ne paşâliyo
göçleri şakavet olan Olttıi sokak siipiirscai kadın kadıncık olî,.
levendler dtyûr [B ; tlivor.
Ahmed Dede, Fasihi.
Müverrih ve âlim Şânizâde Atâııllah
Onyedinei asır or­ Efendi iso baldır* çıplakları îstanbulun in
talarında bir baldın ehJl halkının karşısında bir düşman gibi giy
çıplağın Galata ile yor.
Boğaz içi köylerini
dehşete verdiğini bi­ Dil bakımından ikinci Abdiilhamid dev­
liyoruz fB.: İbrahim, rinde yazılmışa benzer, fakat, bir kılmasında
Kanlı). haldin çıplakların kellesi vurulacak derece
de jiddetle takip edildiğinden bahsettiğine
Onaltıucı asır mu­
»öre İkinci Sultan Mahmud devrinde
harrirlerinden Kasla*
mış gibi giirünen Mukbil adında bir şâirin de
monili Lâtifi de bir
baldırı çıplaklık yoluna sapmış Hasköylii Sor­
hâtırasını yine kendi
guçtu Nûman adında güzel bir gence nasi­
adına nisbetle anılan
hat yollu yazdığı bir manîume *vardır:
şuerâ tezkiresinde Si­
noplu Şükrünün hal- Nurrten gördüm seni aman gülelim
tercemesi içinde bir Bınkmhkda benim yumaıı gündün
vesile bulup nakledi­ Yoft mu Beııdc hiç din iman güzelim ,
yor ve Onaltıncı as­ Rtınrian sonra hâltııı duman güzelim
rın namlı baldın çıp­ Seni kim se lıaldirıçıplak yapan
laklarından Tızmantı- l>of ryln yüz vrrme cy çübi hubnıı
rıl adında bir serseri­ CİL-ant1 artık yalın uyak daltaban
doldurmadan hatibe zaman güzelim
den .bahsediyor; «vü-
cud yapısı ile Katda- Alnına diikor&m fışifte kâkui
• . , , . /.anjoniflUTin ttfrfstnnsj. Sîııoi ttrytmdu İki jfojıcn güt
gmda kopmuş dev'e. raliJll hal(llrl w ,ak ^
Bun kan ağlayım da »en karşımda rüI
kılık kıyafetçe hile- ittesim: Kablha BıncaUt <jöh$k#J zulme lirnmn giiullm

http://groups.google.coj
— ÎAB5 BALDI1UÇTPI*AK

y,I o ü s of M n td rn » o kjç& hya baldırı ve ayaklan çıplak, ç;plak ayakların­


p{p|r d e sözlünü konm a çalıya
da acaıp pabuç terliklerle sokaklarda do­
VynM 1»<” r t» 1 P»çaliy»
V e t« uT iırd u âa n harm an laşmakladırlar ki has damgası ile birer kız
ı baldırıçıplak» dırlar.
rr rt^ rrk a ta b a l d i n t i p la k ile*
Takdrm b^ Â p ü s k ü lü n bil«- bl]f
Baldırıçıplak, argo tâbiri ile, «tüyünü
i/grund* tiu-jünlüm k en d im i dil* düzdüğü y.aman», meselâ esrar ve heroin
Ccl bu yoldan ol p rV m » n g u ı rl l m satıcılığı, karaborsacılık, kaçakçılık gibi gayri
meşru kirli yollarla bir servele kavuştuğu za­
%,> dîr o t«rfa s*J ft keçi» külah
Şeytan kem c n rfip d tn k u r l a n m A llah
man 1Türedi* olıır, kıhk v t kıyafetini deriştir­
K ıyar ?ilılw haşa g ö r v pâdî^nh diği halde ruhu baldırıçıplak kalır ki şarkın
Mülkü hflım t s r * S ü lry m a n Rtiw lİm büyük mütefekkirlerinden ve Abbasî haüfefos
rinden El Me’mun onlar için: «Cemiyetle en
V e trr a r tık gezm e rczilü b^ d m cst
Em&al a k r a n a ra s ın d a kalırın j>prİ tehlikeli unsurlar olurlar, servet kudretini
Tdvb^ id ü p ^ am nınn g it ûl ahriesl cemiyet nizamının ıztırab içinde kıvranma­
Hatköviü S o rg u ç tu N u n ıa n KütpLim sında kullanırlar* diyor.
Aplu s-idıktn kü-l-en bu V u k b it Baldırıçıplak iffet ve namus cevherleri­
Tu!am fU m d ^ n t|<* olayım delil ni çıplak ayağının altına aldığı, tüyünü düz­
Srn c f m i l s a h ib i. ra b b im iz O m i l dükten sonra ayni ruh hâleti sle para kıy­
Af id er k u lu n u R a h m a n güzelim metini düşürür, bini bire indirir, beş bin ye-
Bu manzumede Enderunlu
Vâsıfla tesiri sezilmekedir, bü­
yük aynlik Mukbil'in ciddiyeti*
dir.
Bir hakikattir ki her büyük
bpHît gibi tstanbuiun günlük
hayatında baldırıçıplak güruhu
her îaman, kendi devrinin icap­
larına uymuş kılık ve kıyafetier
içinde daima bulunacaktır (B .:
Baldır nişanı; Pırpırı; Bıçkın;
kopuk; Kabadayı; Külhanbeyi).
Garip garip kılık ve kıya­
fetle, bazan hâneberduşlara tak-
liden yalın ayak, yırtık ve pis
mintanlar ve pek acaip panto­
lonlarla, dolaşan ve bu hali bir
mârifet zanneden zamanımızın
egzistansiyalist gençleri hiç te ­
reddütsüz birer baldırı çıplak
toslakçısıdırlar; ve yine hiç te-
reddüdsiiz, lâyık olmadıkları
varlık içinde şımararak gaflet
uykusuna dalmış anaların ba­
baların kurbanlarıdır. Meşhur
Fransız filîm artisti ve pervasız
soyunmada dünya rekoru kırmış
Brigit Bardot'yu taklide yelte­
nen bajeı kızlarımız da vücudîari-
*ün belden aşağı inhimalarına in-
libak etmiş paçaları dizkapak' fluldır ii Işaji U yeniçeri tastekeisi genç kayıkçı
CİÎffiim : Nablh» bnzeall)
larma daracık panlalonlarla
îi/group/merakedıyorum
İSTANBUL
B.AUJÎB NİSANI 1986 —

bo&alulınası eseri olarak çıkmıştır. Bu arada


Fine *be*>. bm yeritıc *e lli» d ir; meselâ hakiki veva muhayyel Mr takrm otohiyogra^
doksan bin lira ya alınm ış m ükellef hususi tiler de yazılımdır ki fır-r zaman her yerde
otom obili üzerine!» konuşurken cdoksona a l­ ojıiuflu Bibi bizde de basılması yasak vesika­
dım!..*
lar arasında kalacaklardır, eger bir umumi kü-
Diyen adamın tü re d iliğ in d e şüphe e t' tübhnneyc intikal edebilirlerse ancak ruh
hekimlerine gösteri lebileceklerdır. Bu konu­
m em elidir. da biîde matbaanın henüz tesis edilmediği
BALDI it NİŞANI — Yeniçerilik Hina- devirlerden itibaren yazilagelınij? <Bahnâmos
nmdajfi baldut çıplak giirûhu bu asker oca­ leri de hatırlamak lâzımdır (B.: Bahname),
ğından olmakla övünmek ve etrafım bu mü Bizim Ansiklopedimizin bu maddesinde
nasebetl* sindirmek için baldırlarına dövme tesbit etmek istediğimiz edebiyat ve neşriyat,
ile mensup oldukları Yeniçeri Ortasının — yukarıda bahsettiğimiz eserlerden daha ma­
taburunun ınişan* denilen alâmeti farikasını sum yazı ve resim yayınlarıdır. Yine ruh has
yaptırtırlardı. Dövme ile resmedilen bu ni­ talan ile blûğ çağı buhranındaki gençleri is­
şanlar İstisnasız her Yeniçeride bulunurdu; tismar için gösterilmiş çirkin basın faaliyelS-
fakat tavır ve hareketi, ahiâkı mazbut olan­ dir; ahlâk zabıtası ile Müddei Umuminin ya­
lar nişanları bâzu, kol ve göğüsü üzerine res­ pacağı takibata karşı maskelenmiş bir lakım
mettirirler idi, baltkr nişanı yaptıranlar ise mecmualar, kitabçıklardır, Mecmualar ara­
zıpirlıkda, serserilikle en ileri gidenlerdi. sında «Piliç* ve ^Bıldırcın* ilk hâtıra gelen­
Haytalık, kopukluk yolunda e tra fa nefretini lerdir.
uyandıracak aşırı edebstelik yapanlar, hırsız­ Sadece en mahrem noktalar küçücük si­
lık şutu üstünde yakalananlar, cebren ve kah- yah bir bandaj ile kapatılmış çırılçıplak ka­
ren ırza ve namusa tecavüz edenler ve hattâ dın resimlerinin bir mecmuaya aşırı rafbeî
şüpheli metanlar basıldığında fâhişe veya sa­ sağUyaeağı düşünülerek yapılan bu neşriyat
pık oğlanlarla yakalananlar eğer baldın nişan­ karşısında Türk ahlâk zabıtası kayıtsız kalma­
lı. ise ya. Ağakapusunda (B.: Ağakapusu), yahut makla beraber cemiyetimiz an'anelen daha
Rumeli Hisarında. Tersane Zindanında, lü­ kuvvetli baskı olmuştur.
zum görülürse yakalandığı semtin Yeniçeri
Bu yayınlan idare edenler umdukları
kolluğunda nuıhâkemesiz boğularak idara
rağbeti görememişlerdir. Günlük gazeteleri­
olunur, boynuna ve ayak bileklerine ağır taş­
mizin magazin sahifelerinde büyük kıtVtda
lar bağlanan cesedi de gece denize atılırdı.
Buna rağmen baldırlarına nişan dövd-ürcnler verilen nîm üryan, mayolu kadın artist re-
simleri ve güzellik kraliçeleri resimleri de.
daima çıkardı, ve baldır nişanı olanlardan
kelleyi koltuğa almış hsyla, şahı bilindiği için Öyle zannediyoruz ki bir gazetenin bin nüs­
herkes yılar, çekinirdi. hası içinden ancak birinde yosmaları alâka
ile lemaşa eden gözler bulunabilmigtir,
BALDIR VE BACAK EDEBİYATI VE Bati Avrupada ve Amerikada jiek bü'
NEŞRİYAT — Ruh hastalan üe yeni girdik­ yük bir rağbet sağlamış olan «Pin - Up* 1ar,
leri bulûğ çağının buhranlarını geçiren genç^ hattâ elli iki tane açik saçık güzel güzel kı­
leri istifimâr için bir aşk romanı çerçevesi zın iskambil kâğıdlannm arkalarını süsleye­
içinde cinsi münasebetleri hayasız çıplaklıkla rek oyuncuların elinde gül koncası destesi ha­
nakleden ve tstanbulda galice basilmiş, el linde toplandığı halde biîde idhal malı olarak
alımdan satılmış,, ahlâk zabıtası tarafından kalınırlardır, Onları çizecek ressamlarımız ve
şiddetle takip edilmiş eserler vardır kİ asrı­ basacak matbaalarımız vardır; fakat »Pin-
mız başında bunlardan dillere destart alan­ Up» larla yatak odasının duvarlarını süsle-
lar «Kaymak Tabağı» ile »Zambak», roman­ yecek masum zevke sahib bekâr delikanlı
larıdır. Ender Elo geçen matbu nüshaların­ evinde müstakil yatak odasına sahip değil­
dan meraklıları el yazısı ile teksir etmişler, dir» sa-hip olanları tla odasını dilediği gibi
böylelikle meşrutiyet devri gençliği arasında süsleme istiklâline sahib değildir, Safr bekâr
bu iki tf&eri okumayan kalmamıştır. Bu çe- uşaklarına gelince, onlar da duvara resim as­
şid eserlerden bir kısmı ila ruh hastası kalem­ ma zevkinden mahrumdurlar. Çoğun»n da
lerden, iktibas edilmiş duygu ve arzuların cünbüijleri başka vadilerdedir.

http://groups.google
i . - ı , u a jo r E i it s t BALIK
-• 1687

BALfK — HâJkin günlük yiyeceğindi» gin vc maildin güzel lavaşı olur. Istakos yu­
tuttuğu önemli yer. İstanbul sularının bolluk, murtalı vc tarak pek lezzetlidir.
ç^jt ve nefaset bakımından Harikulâde ve­ Man. — Tcrcihoıı yenilecek balıklar ke­
rimi. avcıUnnin ve esnafının hayal, kıyafet, fal, levrek, gelincik, barbunya, lekir, kara­
Ülfet ve sohbet bakımından tipik ve karakte* göz, İskorpit ve mercandır istiridye lezzetli­
fiştik hususiyetleri ve nihayet Islanbulun Ba- dir.
bahanesi ve BalıkpaKtrUrı ile balık, bu şe* NiMn — İlaçlama balıkların hepsi fili­
hır kütüğünde vaktiyle tesbiti gereken büyük dir. fatakoz ve Çağanozun tam yenilecek za­
bjp maddedir. manıdır. Kalkan, bilhassa karegtiı kalkanı
Uzun zaman İstanbul Balıkhane Müdür' enfesi ir Boğaziçi balıkçıları. «aradenizde
lüğünde butunmuş ve Milli Kütüphanemize yeril kalkan avlarlar, pek, İm cilidir. İstirid­
«Balık ve Balıkçılık» adı altında ölmez bir ye zayıflamağa başladığından tavsiye edilmez
ı$er bırakmış olan Karakut Bey Devedyan — Mayıs kalkanın^ pisinin ve kaya ba­
kaviline göre İstanbul Balıkhanesine seksen lıklarının en filâ zamanıdır. l»adoryi. İstakos
yakın batık geiir. Bunların idinde mev­ âlâdır. Barbunya ve tekir ‘balıklan yağsız ve
simine göre daima görülenler şunlardır: lezzetsizdir.
Levrek- M a l, barbunya, tekir, kılıç, o r­ Haziran — Barbunyanın ıskara mev­
kinos. palamut, torik, gümüş, istavrid. izma­ simidir, tekir yağlıdır, körpe Mersin balığının
rit, uskumru, ktiyos. ateş l»lıgı (Sardalya). lü­ pek nefis başlaması olur. Kırlangıç iyidir.
fer, kalkan, çivisiz kalkan. pisi, dil. hamsi, Levrekin bilhassa kuyruk tarafının tavası pek
gümii§. kırlangıç, öksüz, iskorpit, honı, kara­ lezzetli olur. Ulakos ve emsali yumurtalıdır,
göz. mercan, sarıağız, istrongilos, mezid. mer­ salataları pek güze] olur.
sin. çiı». çamuka. köpek balığı fasıl köpek, Temmuz — Ateş balığı (Sardalye) nrn
camgöz, hırbıriyas pamuk), vatos. Tatlı su ba- bilhassa asma yaprağı içinde ıskara zamanı­
UKlaruv;Un sazan, Uıtlt su kefalı, u tlu su te* dır. Barbunya, tekir, lüfer, ispari ıskar& olur.
regj, vjan babjfi. yayın, turna. Ağustos — Barbunya İle tekirin en âlâ
Ara sıra görülen balıklar şunlardır: ıskara 7anıanjdır. Lüfer, tufana ve haşl&malık
Difltfer baliği, çeça. mazak, Lipsos, kokla, balıklar bu ayda pek lezzetlidir. İstakoz, mid­
gelincik, sinarıd. minakop, eşkine, zargana, ye, çağanoz da güzeldir.
îûpea. Eylül — Barbunya, te k ir kofana lüfer,
Nâdir görülen balıklar: ispari. İzmarit, kılıç, ketal bu ayda pek lezzet­
Akbalık, tessi, berber balığı, sarıgöz, is­ lidir, Bunlardan lüferin en İyi zamanıdır, kı­
pari, üzgün, mand&göz mercan- berlâın. kayış, lıcı tla bilhassa defne yaprağı ile şiş yapma
msgrl* pervâne lAy balığı). fidir.
Teşrinievvel — Barbunya ve tekirin en
Pek nadir görülen balıklar: yağlı ve lezzetli zamanıdır. Lüfer yafJı ve
Malta palamudu, iskorpit hanisi. gün pek lezzetli olduğundan yalnız ıskara yapma,
balığı, ördek balığı, kâğıd balağı. ıskarmoz lıchr. Kılıcm ve kefalın en olgun zamanıdır.
balığı. melanorya, çitari, çutra, uçan balık. Teşrinisani — Teşrinievveldeki balıklar
Her ikisi de rahmeti rahmana kavuşmuş­ devam eder. Barbunyanın hâlâ ıskara zama­
tur, Ekrem Regad Beyle (K.E. Koçu'nun ba­ nı ;lır. İstakozlar çok dolgundur. İstiridye ve
bası) Osman Ferid SağUın'uı kalem arkadaş­ raidye de pek lezzetlidir. Fakat Marmara ve
lığı ile neşrettikleri sNevsâli Osman!» de. Boğaz mahsulleri olduğuna dikkat etmelidir
İsl&ntolda yılın oniki ayında yenilecek ba* (B .: istiridye, mfaya)
hklaT ve mukaşşerât şöyle lesbit edilmiştir: Kânunuevvel — Balıklar yağsızdır, çoğu
îkinclkânun — Barbunya ve lüfer pek yenmez. Uskumru yağü ve lezzetlidir; fakat
îayıftır, lavaşı yapılır, fırına verilir. Bu ayda ayın «onuna doğru tavasını yapmalıdır. İsti­
kırtartgıç ve öksüz balığından maadası çiroz- ridye ve İstakozun en âlâ zamanıdır (bütün bu
laşır Ulakoa, tarak ve istiridye iyidir. halik isimlerine bûRmvı).
Şubat — Balıkların ekserisi yumurtalı­ Balık deyimlerle, teşbihlerle, darbıme­
dır; yenecek halde değildir. Levrek ve kefal, seller ile günlük sohbet dilimize, İstanbulun
yumurtası olmakla beraber yağ lıdır Gelinci* küffmniler. hlnebettluşlar argosuna girm iş.

;m/group/merakediyorum
BALIK AĞLARI — 1U88 — İSTANBUL

kelimelerdendir, Cemiyet hayalmda her türlü ları bu m uhterem müellifin *Bablt ve Balık­
kt5Uiliik. yolsuzluk. bozuklukta daima küçük' çılık» adındaki müballed eserinden nakledi-
lerin büyükleri örnek a id in i, evvelâ büyük­ yonı* •
lerin doğruluk yolundan çıkıp sonra küçük' Balık avı âletlerinin en ehemmiyetlisi
lerin onlara ayak uydurduğunu İfade etmek ağlardır. Balık ağları pamuk, keten ve ipek
için t İpliklerden örülür İse de keten ve lpekden
Batık baştan kokar,.. yapılmış ağalar keyf için balıkçılık yapan
Denilir. meraklılar tarafından kullanılır Kıxık yola,
Bir İşîıı meçhul bir istikbale kalm ası: meslek olarak balıkçılık yapanlar. gerek de
__Aliden paranı aldın mı? nizde gerek lallı suda » K ılıç ağı müstes­
— Bah k kavağa çıktığında alırız... na — hep poımık ipliğinden ISrülmüş ağ kul­
N & îalf. kuru, ne yağlı ve semiz; boyu­ lanılır.
na, bosuntt, yaşma uygun vlkutl besisine *ba- Ağ yapmak için kullanılan pamuk iplik-
lık eti* fienilir. bilhassa eski îslanbul haya­ terini lm ırtayacak fabrikalarımı* bulutuna,
tında oğullarına kız aram&fa çıkan görücüler masından tîolayr ag ipliği kânıilen yabancı
(B .: Görücü) beğendikleri kızları bu leşbih memleketlerden getirilir. Ecnebi memleket­
ile derlerd i. lerden hazır balık ağj ila gelir i&e de maki-
— Dün Çirl'yl deniide gördüm, balık na ile örülmüş o balık ağlarının düğümleri
gibi otan,.. kayıp güzlerinin mtteamı çabuk bozulmakta­
— Ne yapsın garib, çöl çaput içinde, es­ dır. Bundan dolayı balıkçılarca makbul de*
vap yoksulu... gildir. Bizim balıkçıların kullandığı bütiin
Hiç bir zaman halledileraiyeeek bir fş. ağlar küyJerde ve ekseriya balıkçı kadınları,
hiç bir zaman ele geçmiyecek servet İçin kınları ta ra flıd a n örülür.
«denizde balık..,* denilir; Balık ağlan güllerinin genişliğini tâyin
— Ne oldu senin Mısırdaki mirâs işi? İçin balıkçılar arasında «parmak» ölçüsü
— Denizdi* balık., ve kâh m ilim etre kullanılm akta ise de ağ
Küçük sermayenin, büyük sermaye karşı gözlerinin büyüklüğü hakkında bir takım la-
»oda zebunluğu, «büyük balık küçük balığı b irâiı mahsusa vardır; kafe şeklinde «fon göz­
yutar.*.»: lerin bîr- dıl’t m ilim etre ile gösterilerek ağ
— Senin fabrika lûthOOO Ura ile döne­ isim leri ş u n la rd ır:
cek iş değil, gelişmesi için en aşağı b ir mil­ B ir 7 m ilim etre «Hamsi b$z&>, en d a r fW ü ag
yon koyacak ortak bulmalısın,.. 10 «•Kilindir gözü». fS&nlalya *ötû>
*— Biliyorum, onu verecek adam da ha­ > J9 «Torba ^iaii>
zırdır, ama ben kendi yağımla kavratacağım.. 9 16 * cVnalka*. «Mazgala» ve «fstar-
Büyük balık küçlik balığı y utar dostum... rid g$zü>
İ» «Uskumru ç5tü>
Karışıklıktan istifade ederek yahut tez­
25 < M akastık «Kırtgfe»
vir ile menfaat, mevki sağlama «bulanık su ­ 98 «PıJam at ffefl*
da balık avlamak»: > 44 «-Kılıç gözü»
— Şu herif geldi, biziaı dairenin tadı
tuzu kalmadı... Bizim balıkçılar tarafından kullanılan ağ­
— Nereye gitse öyledir kerata» bıılamk lar beş nevidir, h er nevin de çeşidleri vardır.
suda balık avlar... B irincisi: Voli ve Sürtme ağları:
Alın teri, el eoıeği ve güz nuru île ka- Bu nev’e gireıı ağlar evveli ığnb'Jvdır,
taoılmış, bak edilmi} bir paranın çalınması, onlar da üç nevidir:
gasbı, iş sahibi tarafından ahlâksa eseri öden­ t — Boğa* ığrıMarı; 2-— Marmara ve Kı-
memesi. yahut çok noksan olarak ödenmesi Kil Adalar ığrıbları; a— Torik ve palamut iğ*
karşısında beddua yerinde: n b la rı (B.: Iğrıb).
— Param balık kılgıdır, boğazda kalır!., Sonra manyat’lar, onlar da birkafi nevi'
derler. dir: l— BÜyiİk yahıırt dikne manyat; 2— Te­
k ir manyatı 3 — KÜçîüc tnsnyat y&ltuâ ü t-
BALIK AĞLARI — Kara Wn Bey Deve- lakos (B .: Manyat}.
ciyan ki büyük bir otoritedir, aşağıdaki satır­ Sonra şu ağlardır; Çamur ığrıbı, atrİna I

M * p : / / g m ı ı p a g n n g l g finl
^ ,SSMm>«l»M________________________ ^ M B 9 —

J0 . çamtıka ağı, iskorçila tg ı. alkarna ıbiiliin


B A L tK d, BALIKÇILIK

çc külâh. atoma kâkülleri dökülmüş, bıyık


m inmlere lrakınıı). sakala karışmış, utun saçları omuzda, sice ür­
İkincisi: Alamana ağları. yan, ayak yalın, her sabah, barındığı tekkede­
Asıl »Isınan» ağı, çakar a fi. gırgır agl ki odasındfto (ikar, İskeleye iner, teveccühü
|B : Alamana; Çakar; Gırgır). olan gene bir balıkçının kayığına bir ve bir
(j'çüncüsa S ite ağlar. tek balık tutarmış, gene balıkçı iae babanın
Sardalya ağı, uskumru agı ve yeldirme, ayağı bereketi kayığını balıkla doldururmuş;
fcotyos ağı, torik ve palamut ağı, ablatya ağı. fakat Balıkçı Babanın tutduğu kadar İri ba*
jsuvrid ağı. istrongilos ağı, istekm ağı. kal ligi tutamımmış. Mettml derviş o tek balığını
kan ağı. kılıf ağı. mersin agı [büUin bu isim­ ya ogün kendine m ık yapar, yatıud Eski-Yeni
lere baktnıtl semtinde b ir rum bakkala verip başka bir ihti­
Dördüncüsü: Difana yatıud çifte farıyalı yacını tem in edermiş.
ağlar. Hicri 1155 (Milâdi 174ÎJ de vefat eden Ba­
Kefal Te lüfer ağı, tekir ağı, m arye ağı, lıkçı Baba Eyyubdâ Gümüşsüyü Caddesinde
torik »e palamut uzatması, p ili ağı. sübye Hatûniye Dergâhı bahçesinin üst kısmında
ığı (bütün bu (simlere bakınız). medfundur. 1952 yılı nisan ayında ustuvâni
Beşincisi: Sâbit ağlar. kabir taşı Sarılmış, yerde yatıyordu.
Çökertme ağ, k arne ağı, vinter, saçma Halfaj C ttlü rt
vûhud serpme, balıkçı kepçesi (bütiin bu İsim­
lere bakınız). (Karakul Deveciyan. Balık »e BALIKCIBAKKAL SOKAĞI — Eyyubun
Balıkçılık). Gümüşsüyü mevkii sakatlarındandır. Eski­
yeni Caddesi ile Bülbülyuvası - Eskiyeni So­
BALIK AVI (Divan Edebiyatında) — Bo- kağı arasında uzanır; bu son iki sokak ile bir
jiiiçinde ve Marmaraıia sandal ite balığa çık­ üç yol.ağzı yaparak kesişir; iki araba geçecek
mak nevcivanlarla ülfet ve m uhabbete düş­ genişlikte, paket taşı döşeli bir yoldur; evleri
kün uygunsuz M lhâttf gilrûhu tarafından fır­ ikişer katlı kâgir ve ahşap yapılardır; dük­
sat bilinirdi; bilhassa lü fer avı ve ateş balığı kân olarak iki bakkal, bir kunduracı, bir leb»
avt mevsimlerinde gece balık tutm ak behâ- letoici, b ir kömürcü, bir de kahvehâne vardır.
neıi ile can sohbet ve m uhabbetleri divan Cadde kavşağından girildiğine göre sağ kol­
edebiyatına geçmiştir. da Kırkmerdiven ile bir ftavuşağı vardır. Bi­
Ondokuıuncu asır bağlarının külhanı ş iir­ timine yakın sol kolda Eskiyeni Mescidinin
lerinden Enderunlu Vâsıf bir şarkısında Bo- yan duvarı bulunmaktadır.
jralçiııin bu cünbüşlü balık avlarından (saydi
Rivayete göre bu sokak adını balıkçı Ba­
«menlerinden) bahsetmektedir:
ba ismin deki bir melâmi dervişin getirdiği ba­
Bir tını diuûr alda gönül semti Bebekde lıklara karşılık bu dervişe islediği şeyi veren
idenin yavrucağım dâhi tuuekde U r rum bakkalın (B .: Balıkçı Baba) lâkabın­
09 Dilli şikâr clmpk için u jd i semekde
Bir ileni mchlib IdeliM İkizde felekde dan alm ıştır (Nisan 1952).
Hakkı GttktUrk
Tavm buu mej dolrhmltm rikım niyaza
ValvirKİım ol mesti meyi gınuri pîıa BALIKÇI, BALIKÇILAR. BALIKÇILIK
Mahfî kapatan yağlı piyadeyle Holün — Eskiden, asrım a başında Birinci Cihan
Bir Âlca! mdhlâb {delim bit de felekde Harbine kadar ayrılırdı; yılın dört mevsimin­
Yine Vâsıf Enderûıünin bir şarkBıdır: de ve bilhassa kışın gece veya gündüz, denİR
üstünde sıhhatlerini ve hattâ hayatlarını İs­
O mehrûye bulub takribini dün yalıda çattım
tihkar ederek, türlü meşakkate, zahmete gttfiüs
Baltkda avlajnfc İcarın reciy i vaslı çatlattım
Ktfttller ıByledlm Buyusca gitUm nejne aldattım gererek rıziklanm balık avında arayanlara
SıkttHhrıbm » n ld im aldım koynuıııa y a ttı» «Balıkçı»; balıkçıların tutup getirdikleri ba­
lıkları Balıkhanede yapılan mezaddan satın
BALIKÇI BABA. — Onsekizinci asrın iik
arısında yaşam» bir melâmi derviştir; aslı alarak dükkânlarda yahut sokâk sokak dolaşıp
Bitlis» olup a d ı Abdülcelildir; te&bit edile- sataulara da «Tablakâr» derlerdi. Zamanımız­
■uiyen bir tarihde istanbula gelmiş, Ryyubda da ikisine de balıkçı diyoruz.
Dükkân sahibi olsun, seyyar, ayak esna-
(5IA SB U I ANSİKLOPEDİSİ — 1991 — BALIKÇI. «U tK O U fC

(ından oUun- tablakâra balık» dem ek, bizce am atör oJta balıkçılarının en ccrarlarmdail
Bü)-ük$ehir tstanbulun hem en hepsi meni, biri otan Çubuklumu heykeltraş Râtib Âşir
fedakâr, mihneti kendine zevk etmiş <ieni2tı Acudogu da tek satırlık hâtrra bırakmadan
evlâıiları hakiki balıkçıların hakkına tecavüz ve bilhassa yalnız kendisinin bildiği en zengin
•Ibi geliyor. Balığı balıkhanede balıkçıdan alıp mercan yalaklarını tesbit edip İstanbul balık­
bir çarşı boyunda veya sokaklarda satan tab­ çılarına hediye etmeden göçüp gitmiftlr. Eski
lalar. ne balığı r e n e d e denizi «ever, £ünluk ve muhakkak ki değerli bir otta balıkçısı ofup
alı; verişini, kazancını düşü n en alelade bir bıılnduğu meclislerde ve İstanbul radyosunda
mutavassıttır; daha kârlı b ir i; bulduğu anda bol bol konuşan Bgref Şefik /Uabey bu an tik '
tereddüt etm eden « yola sapar. lopediyc kendi hal tercümcattıt yatm ak için
■B alıkc». balıkçı doğar vq balıkçı olur', bilinmesi gereken bazı malûmatı yazmamış­
içlerinde büyük teşkilât kurm ağa muvaffak tır, balıkçılık üzerine notlar, hâtıralar kaleme
olmuş, kırk, elli ve h attâ daha (azla tayla bes- alacağını aslâ tahmin edemeyin Bugün Istan-
leven zengin reisler v ardır, kılık ve kıyafet­ bul s u la n balıkçılığı hakkında bir şeyler bi­
lerini dahi değiştirm eğe tenezzül etınezler, liyor isek hepsini İstanbul balıkhanesine hey
rajtarı ve sıhhatleri elv erdik te, denizin biitün keli dikilecek koca adam Karakin Bey Deve-
meşakkatini tay/alarjyle paylaşırlar; bayalık ciyan’a borçluyuzdur.
gösterme*. Reis ve yetişkin oğlu, biri yaşlı Boğazın halen en usta olta balıkçısı, en
öbürü şehbaz tayfadan ayırd edilmez. 1956 se­ güzel tekne ile en mükemmel av takımlarına
nesinde Şilede, bu kasabanın kayalar kenarına sahip kıym etli diş hekimi Dr. Slret Dosdoğru
kayıkhaneler üstüne k u rulm uş en pitoresk d a böyledir, Deveciyanın muhalicd eserine
yapısı olan b e k âr uşağı balıkçı o dalarını ziya­ pek çok şey ilâve edebilecek olaa bu zsî da
retimizde nam lı Teisterden M ustafa tpek’i d e­ Öyle tahm in ediyoruz k i tek satır yazacak d e ­
likanlı oğlu ile beraber, şartlarında eski fakat ğildir.
temiz b irer mintan ve paçaları sıvanm ış p ar­ İstan b ul sularının namlı balıkçılarının
tal pantolonlarla, yalın ayak, pırpırı, yakla­ h al tercüm elerine, hayatlarına aid malûmat»
şan balık avı r a m im i
için a£ tam ir e d erler­
ken bulduk.
Bo|aam içinin
amatör balıkçıların­
dan ve Kanlıca eşra­
fından merhum A.
Câbir Vada »Boğaziçi
Konuşuyor» adındaki
eserinde Boğaz balık-
«ı Çtfığına imkân ölçü­
sünde bir yer v e rm e ­
dir; balıkçılık üzerine
j müstakil bir eser ka-
3 'Mae alacak malûma-
; ta sahip olduğunu
tahmin ettiğimiz bu
I ratın bilgisini kalem
■ diUne vermeden uffı-
] W laldlıateîi buyiik
t Ayıptır; maalesef
emsali de pek çoktur,
bu arada İstanbul su­
larını ve Marmarayı Ag tiünir Mfaa Vuk*rt Bofaa fratifccıi»
P 6 i y i bilen ve (ItMİro : Sahihi Bw*atı)

m/group/merakediyorum
BALIKÇI. B A U K C IU K — 1M 2 — İSTANMIL

hatırat. balıkçıların kılık va kıyafetleri. b-ı ifşa etmeden vefat etti) vc ne d* avlama usu]
Ukcı odaları; tıatıkcı sandalları. balıkçı ka »o âletleri ıslah ve tekemmül ettirildi. İler
yıkları. alamana va gırgır yapıcılar, cn narım ne kadar gırgır son zamanın bir buluçu ise de,
ağ örücüler, ağ tamircileri, balıkçı kahveha­ bu da evvelce kullanılmakta olan alamana
nelerinin hususiyeti, istanbulini balıkçı semt­ ağının denize daldırılan israfının biizblerefc
leri. mahalleleri; Boğazda, Boğaz dianda toplanmasından ba^ka bir şey değildir. gu.
Handenizde, İzmit Körfezinde, Marıııorad.ı, nunla beraber alamana alının ancak kendi
Hayırsız adaların sularında, Marmara adaları yüksekliği Jcadar otan derinliklerde icullaöıl-
sularında İstanSyl balıkçılarının faaliyeti za­ mak mecburiyetine mukabil, gırgır ağının her
manımıza kadar tltsyan perdesi altında kal­ derinlikteki suya saltnabllmeti de mühim bir
mıştır, zauvammızdan İstikbale de pak az. der­ terakkidir.
yada kalre yazılar kalacaktır ki onlardan bî­ Şu durgunluğun alimi! senesi benim bil­
ri de İstanbul .Ansiklopedisinin <Balık* konı- diğim zamandır. Hir buçuk asır, belkidc daha
pozisyonlu maddeleri ile balıkçılık üzerine evvelden beri ayni halin devam edegeidijj. by
sair maddeleridir. uzun müddet zarfında hiçbir şeyin d e ş m e ­
A. Cibir Vada yukarıda adı geçen eserin­ miş olm ası ile de sabittir (miiellif zannediyo­
de »U satırlür yazmakla, balıkçı hatıralarına ruz ki: *Bu uzun müddet zarfında hiçbir şeyin
ae kadar muhtaç olduğumuzu aydın olarak değişm emiş olduğunu tahm in ediyoruz» de­
göstermektedir. mek istiyor).
•Balıkçılığı kendiline maişet vasıtası edi­ * İnsanın deniz derinliklerine inerek ot*-
nen Bota*lçtnin ilk balıkçıları mıklartn.1 d e­ da iş görebilmesi ım k in ın ın tahayyül htle
nizden temin etmeğe haşlarken yeni av ma­ edilemediği bir devirde Boğst bailkcılan ıg-
hallerinin kejtine ve avlama usulleri İle av rıb m ahallerini 'keşjfctmlşier, Marmara deni­
âletleri icad eînıaje de gayret sorfetmi^lerdir. zinden « a ra d en ize ve m aküsen göç eden ba­
■ Altmış seneden beri leser 1941 de kale­ tıkların cinslerini tefrik, muhaceret mevsim­
me alınmıştı) ne evvelce kejfedllmlş av ma­ lerini tayın ettikleri gibi, h e r Ü rerlerinin <3 .
hallerine bir yenisi zammedildi [Meselâ K_ Â. sametleri nazarı dikkate alınarak bıınlan av­
Acudoğu keyfettiği mercan V*t*6ı kayalarını lamak için m uhtelif şekil ve ebadda ağlar icad
ve a lla rın sureti istimalleri ile su tazyikleri­
ne ve atıp tekm eden tahassiil edecek yıpran­
ma ve drseleıneye m in i olacak tedbiri İm-
lub tatbik etm işlerdir. Balıklardan yeril olan­
ların, tabiatieri ıcatn, yaladıkları mahallerin
kayalık, kumsal- veya çamur mu olduğunu
nıOUİea ve bunların avlanmasına mahsus pek
m uhtelif ağlar, oltalar ve bu oltalara takıla­
cak en vli zokalar keşif ve her balığın harisi
olduğu yem cinaini de tayin eylemişlerdir.
«Zokaların ne g ib i bir maddeden im i)
edilm en muvafık ve ehven olabileceği tetkik
edildikten sonra zokaya verilmesi düşünülen
biçimi elde etmek için hangi cismin elverişli
olduğunu aramışlar ve bu cismi oyub zoka
kalıbı haline getirebilmek maksadı ile sabo­
ra ne çalışmışlardır.
Her cins balığın geca veya gündüz veya-
(ıud hem gece hem gündüz avlanma kabiliyet­
lerin i de ayırdetmek suretiyle balıkların hil­
katindeki esrarı da meydana çıkarmalardır
Ag («mir eden Büy&taUb bir ram balıkçı Eski balıkçıların vlicud efrta etmek re ma)
(Ufstm: Keutol 7****) sarf eylemek mukabilinde elde ettikleri kefif-

ht t pH/^groyp^google.eon
V O İK L ftP g P lS l
— im a — BALIKÇI. BALIKÇILIK

:<rr emeksize* levarü* eden yeni balıkçılar, İstanbul sularında İstanbul balıkçılarından
Şunlara bir şey ilâve etmek şöyle dursun, el. gayri Anadolu yakasından İzmit Ercğllsl, Çı-
Uflat geçmiş olanları bile ftakkiyle İsıtma! ve narrık ve Gemlik, Rumeli yakasından Se-
Düurâ idare edemiyorlar» {Boğaziçi konuşu- ilmpaja Köyü balıkçıları da avlanırlar; banlar
w*. S. 131 ■ >«)• «Adabalıkcılar» adı altında toplanır, onların
A Clbir Vada'nın bu » t ı r l ı n üzerinden de (uttukları balık da İstanbul Balıkhanesine se ­
o t M a t yıl teçırojlir. Bu ondokuı yıl İstan­ tir.
bul suUn balıkçılığının. h a ttı büıfln Türkiye 1060 yılında Yukarı Boğazda 120 çift gır­
İrtlıHlü*1™ fe!4Xe! devri olmuştur. Asi! g ır bulunuyordu: aileleri efradı hariç, bu gır
bıltkpnın kisvesi altında bir türediler güruhu Kırlarda çalışan binnets balıkçılar 3300 canın
pevda olmuş. balık(ilığuı tecrübeye dayanan iistiinde İdi.
hünerli bir meslek, bin türti) maşakkate gö- Gırgır 4-9 oturaktır, bir küreğini bir ba­
Jûs gerilerek, uğrunda servet ve hattâ hayal lıkçı (eller. Bir kflrokcl sırası, yani her otu­
M ı edilen ve hakikaten motin ve kahraman rak bir manga itibar edilmiş; iki balıkçıdan
idam İsteyen bir meslek olduğunu unutm uş, mürekkeb mangalar kadimden, eski alamana
lar, denizden kolay ve çabuk para karanma kayıklar devrinden devam eüegelen bir anane
yolunda gölleri dönmüş, devlet yasaklarına ile başdan kıça doğru *Raş Manga». «Varıl
rafinen ve bu yasakların takibine memur Mangası», «Domuz Mangası». Suguryacılar»,
olanlara! ihmal ve teseyyübünden faydalarla- • Hamlacılar* İsimlerini taşır. Basda direk -
rlk küstah bir clir’eUe bombacılığa ve zıp- deki çanakiıkda balığı gflıleycn «Direkti» diı\
iıncıiıja o ijlım ış l& r, hakiki balıkçının re li- Kkseriya direğe reisler çıksr, Kavığın kıçın­
nimeti elan batıkların İstanbul sularında hu- da da tlümen-palayı tutan «Palacıt bulunur,
sinimi kaçırmış, yum urta yataklarını, inziva normal olarak üç nefer de ihtiyat alınırsa bir
idelerini mahvetmişler, balık nesillerini kud­ gırgırın balıkçı kadrosu onbeş kişidir. Gırgır
urarak tstanbu] r e hattâ bütiin T ürk balık­ la r balığa dâima çift kayık çıkdıjjına göre bir
çılığına câniyanc suikasdde bulunm uşlardır balıkçı reisinin en az bir çift gırgırı ve dola-
■Zıbkmcılıgın Boğaz balıkçılarına vurduğa yısı ile 30 nefer de tayfası bulunur.
ıgır darbe için b u ansiklopedide Anadoluka- Gttnliik toplu hayatda ve balıkda küçük i;
n |ı maddesine bakını?. Sahife 829. sütun 2). taksimi yapılmıştır: Baş Mangadakiler yemek
p iş irir. Varil Mangasındakiler suyu (emin et-
Memleketimizin biiyOk M erinden biri
m ittir, israfı önleyerek suyu onlar verir, açık-
elin İstanbul A llan balıkçılığı üzerine 20 ma­
da balıkçının sosuz kalması elimdir; Domur.
yo 1960 cuma günü Yenim ahallede bu köyün
Mangasmdakiler yemek pişirmek için, kışın
bilgisine güvenilir gene balıkçılarından Sa
denizden karaya sığımnalf icab ettiğinde odun,
mim Emânet İle konuşuldu; aşağıdaki notlar
çalı çırpı bulup ateş yakarlar, son zamanlarda
ba konuşmada tesbit edilm iştir:
domuz adı şirin bulunmamı;, bu mangaya
İstanbul sularında ağır, çetin, fakat le n ­ «Bu; Manga» denilmeğe başlanmıştır: sııgur-
sin 1$ alarak hak'Hl balıkçılığı tem sil eden yacılar denizden ağ çeker, hamlacılardan sağ
lırgır balıkçılığıdır. Gırgırcılığın yerleşip hamlacı kurşun alır, sol hamlacı Ona yardım
tökleşdiğl balıkçı köyleri hem en tam am en Yu­ eder; palacı balık çevrilirken pala-küreği bı­
tarı Boğazdadır. Şehrin M armara kıyısında, rakır. ağ döker, Bon derecede sür'at. çâlâki,
İmi bakımdan biiyük balıkçı semti olarak yal- kuvvet, dikkat isteyen en mühim işlerden bi­
■Ut Kumkapu vardır, Yukarı Boğaz balrttcı- ridir, palacı diim â usta balıkçıdır, onun için­
'*n 1} hacmi bakımından yalnız kumkapulu- dir k i balıkdan diğer tayfaya nazaran İki p ay .
l*rı kendi ayarlarında tu ta rla r. Yukarı Boga/.- fazla alır. Kıç kıça duran İki gırgır y e k l e ­
<*>ve Boğaz dışında Karadeniz kıyısında nam- rinden ayrılarak ve balığı çevirerek ağ dök­
11 balıkçı köyleri BfiyiHrdere, Sarıyar. Yeni­ meğe başladıklarında IB.: Alamana) ağın kur­
mahalle. Rumelikavagt, Karibce. Rumelifenc- şunlu kenarı karar İsrafına, mantarlı kena
"■ Rumeli K araburunu, Kilyas. Şile, AnaOo rı da açıkdan yana bırakılır.
deneri, Poyraz ve Anadolukavağı köyleridir, Gırgırlar, yukarıda da kaydettik, balıma
â n la ra İğneada, M alatra ve Serves balıkçı. çift olarak çıkar; ağ iki kayığa yarı yarıya
'Alarmı da katmak liı,imdir. taksim edilerek kayıkların kıç tarafına konur.

\/group/merakediyç!rum
»ALIKÇI. BALIK ÇILIK — 1994 — ^A PfBül

o rtj parçasî İk i kayık arasında askıda kalır, B batıkçı paylan . B reisin mal pay, .
kayıklar birbirine daha k;sa bir iple lıafllan- magaıo payı 4- 10 motor payı - 85 pay.'
dıgı için bu ağ parçası hiç gergi grirn.c/. ser* Boğa* Payında balık satışı tu ta n 8 i hlı-
b esin , denize değmeyecek şekilde sark ar seye ayrıldığı halele SUrmeıve Payında 140-1
Ba$ kayık beşi istikametinde, ikinci kayık onu hisseye. Rize Payında da 110-120 hisseye
kıçın Jcıçm tâ ilb ederek ilerlerler. ayrılm ıştır. Sürmen* Payında 1 |. 1», g y
Yirmi yıl evveline kadar gırgırlar balığa hisseler varılır, ora balıkçılarınca hakların bu
kürekle açılırdı, zaman kaybım önlemek için su retle daha iyi ödendiğine kanaat edilmiştir
kayıkları açı£a m otorlar çekip götürmeğe ban­ A ğlar balıkçı köylerinde ve Mimlerinde
ladı. fakat balık çevrilip ag bırakılırken. ağ kadimden beri batıkçı kadınları ve ku lan ta.
kayıklara (ekilirken m otorlar seyirci kalır rarındaıı örüle gelm iştir, halik dönüşlerinde
olduğundan koca m otor teknesinden de İsti­ tim irleri İse balıkçılar yapar. Yeni örülmüş
fade düşünüldü, çift gırgırla balığa çıkılması ağlardan gırgır ağları bezir yağı ile. dalyan
ananesi bırakılarak bir motor, bir gırgır çifti ağları da çam Tıstıgı kabuğu İle boyanırlar.
yapıldı, ağın üçde ikisi motora, Üçde biri de Memleketimize Almanya. Portekiz. İtalya
kayığa kondu. ve Japonyadan makiııa ile örülm üş ağlar da
Gırgır balıkçıları kadimden beri, sair is­ gelm ektedir. Bu ağlar son zam anlarda gırgır
lerdeki gündelik, aylık yerine «Pay» usuliı tarda yerli örgü ağlara tercih an kullanılmak­
ile çalıdırlar. Bu usul, b ir rutı asiletin i temsil tadır, örg ü zam anı tasarrufu mühimdir ve
eden balıkçının ecir olmadığını ifâde ihtiya­ m ubakkak ki bir balık ağı fabrikası, bllbass:
cından doğmuştur, layfa serm âye sahibi re i­ İstanbul için büyUk b ir ihtiyaçtır. Yine so»
sin uşağı değir, i; arkadaşıdır, ka- zam anlarda pam uk ipliği balık ağla-
zancdan hissesini alır. n n ın yerini naylon ağlar almağa baş­
lam ıştır.
Pay, tutulan balığın Balıkha­
Zamanımızda İstanbul sulanma
nede satı$ tutarının ta lıic ıls r a ra ­
sında taksimidir. Paya reislerin en büyük balıkçı tekneleri olan gır­
m asrafları ile bekâr uşağı balık­ gırların yapıldıkları tezgâhlar Poyraz
çıların reis tarafından tem in edi­ Köyünde. Rumelikavağı Köyünde ve
H alicde Ayvansa raydadır; zamanımı­
len ve Mağaza denilen bekâr oda­
larının koIlcJstif masrafı da dahil­ zın g ırg ır yapıcı u sta la n da Poyrazda
dir. Türkiyede SUrmene Payı, Rize kalafat K ardeşler, Ali Riza Usta, Şev­
k i Usta, Rumelikavağıııda Ahmcd Ce­
Payı ve Boğaz Payı denilen üç pay
bi Usta, oğlu M ehmed Cebi Usta,
usulü vardır. Boğaz Payı İstanbul
M aksud G irid Usta, İnce Mustafa
balıkçıları tarafından kabul edil­
U sta. Ayvansarayda da H urrem Usta
miş usuldür, satış bedeli 85 paya
K em al Usta, Muhsin Ustadır.
ayrılmıştır, bir çift gırgırda İS er
Balıkçı m otoru tezgâhlan yalna
candan 30 balıkçı bulunduğunu ka­
Ayvansarayda bulunub namlı ustaları
bul edersek Reis 3 pay. iki palacı
yine H urrem U sta ile kardeşi Meh-
3 e r pay. sair tayfa da 1 pay a lır­
ıned A li Usta ve Şerefeddin Ustadır.
lar. yani reis de dahil bütün ba­
Son etli yıl içinde İstanbul sula­
lıkçıların ücret paylan 37 pay tu ­
rının rahm eti rahm ana kavuşmuş CT
tar, reisin ağ. kayık, sair balıkçı
namlı gırgır reisleri şu zâtler-
alâtı masrafları, bunların daimi
dir:
bakım, tam ir masrafları da iicret
tu ta n kadar 37 pay itibar edilmiş, A nadoluhisarh Yavaş Ma­
1 pay mağaza payı kabul edilmiştir, san Reis, Anadolısfenerti Arif
10 pay da motor payı ayrılmıştır, Reis, Anatlolufeıterli Afıme^
ücret payları tutarını B ile, mo­ Reii, KaribccJi Hacıyusufün A l-
to r payını da X ite gösterir isek med Reis, Karibceli Hacıyu*u-
Boğaz Payınım riyâzl ifadesi şu G ırg ır direğinde batık gtarötı fun Mahmud Reis, S a n yari ı So-
o tıır: (Reülhiır
ANSİKLOPEDİSİ
—1995— BALTKC1, BALIKÇILIK

lı Dfilipsşa R eis, S a n y a rlı D adaş M ahmud Sami m E m ânet Reisin bu vesile ile tstan bu l
Reis. S a n y a rlı Beyazoğlu Bihzad Reis. B alıkçılığına kıym etli h izm e tin i bilhassa be­
Son elli yılın nam lı reislerin d en o lu b lirtiri!.
halen kendisini em ekliye ay ırm ış, elin i b alık­ Büyült him m et sahibi K arakin Bey D*ve-
çılıktan çekmı's o lan z âl!w d e şu n lard ır: Ye clyan 1913 senesinde neşredilm iş «Balık ve
lüınatıaUell K erhad R eis. Yerli m ahalleli m uı- Balıkçılık» adındaki ölme* eserinde lıU n b u l
lala Reis. S a n y a rlı M ahm ud Ç ın ar R eis, Gem- sularınd aki d aly an lar ile voli y erlerin i gerekli
İlkli Ali Refc, Ç ınarcıktı M ehm ed A gseren lafsılât ile teshil etm iştir (B .: D alyanlar. Voli
He-is. Y erlerii; İstan b ul A nsiklopedisinde de tafcl-
Eski nesilden 1660 yılın d a iş hacında r e ­ lât «D alyanları ve »Voli Y erleri» maddele­
islik yapmakda olanlar; AnadoluhissntıdaTi rinde verilm ek üzere buraya yalnız isim leri
Sadık Beis, A nadolukavağm dan Kemal A ltn He m evkilerini alıyoruz.
Re!s. R umelikavağından Uafıa M ahmud Reis,
Dalyanlar
Çmareıkrtan Y ahya Ağseretı Reis, Gemllkden
Ali Reisin oğlu İbrahim T oplu Reis, tzmite- 1 — K araburun Dalyanı, Boğaz dışında.
reğlili Hayri Reis. İzm itsreğlili B ekir Reis, K aradenizde, R um eli cihetinde
Yenimahalleden H aşan D tniz Reis, Y enima- İ — Kilyos Dalyanı, Boğaz dışında Ka­
lıalleden lsh ak Deniz Reis, Y enim ahalleden rn en izd e, R um eli cihetinde
Kara Temel Reis, Sarıy ard an Şaban Reis, Sa-
3 — Uzunca b urun Dalyanı, Boğaz d ışın ­
rıyardan Ali Şengül Reis. B ü ylikdereden M eh­ da, K aradenlzde, R um eli cihetinde
med Deniz Reis, K um kapudan Kıran Reis, 4 — M arm aracık Dalyam , Boğaz dışında,
Kumkapıdan H usik Reis, K um kapıdan A ri tin K aradenizde, R. F enerin e yarım saa t m esafe­
Mehmed Reis, K um kapıdan Kör H akkı Reis, de, A tlam a T aşı denilen yerde. ,
Kıımkapıdan Asım reis,
5 — Ö reke T aşı Dalyanı, Boğaz ağzında,
Yeni nesil g ene re isle r d e şu n lard ır: Sa
R um eli F en eri dnünde
oyarda Ö m er K ıran R eis, Y enim ahallede H ü­
6 — B ağiaraltı Dalyam, Rum eli Feneri
seyin M enekşe, İsm ail Ç ınar, Sam ım E m ânet,
HaşTullah Y üzer R eisler.R um elikavağında ile K oribce arasında
7 — BüyiikUman Dalyanı, B üyük U m an
Dursun E m ân et. Hiza T erzi, M ustafa K arad e­
niz R eisler, Poyraz K öy ü nd e N iyazi T orlak. d en ilen y e rd e
İsmail Torlak, H a y ri T ü rk m en R eisler. Ru- 8 — K a ra ta; Dalyanı, Mavromuluz deni­
melilenerî K öyünde Y a şa r Y alçın ve A hm ed len y erd e
Gerçefc Reisler. 9 — M avromuluz Dalyanı, K arataş Dal­

Biitün b u isim ler arasınd a u n utulm uş y anının az altın d a


namlı reisler olacağı da m u h ak k ak tır. Bizi bu 10 — S ırataş Dalyam, Rumelikavağı ile
madde üzerinde aydınlıktan Y enim ahallelİ M avromuluz arasında

Y u tan ünjfoMfa bir m«4or • kayık çifti balığa ıklerkuı


<R esin : Turun A çıksS ı)

ı/group/merakediyorum
BALIKÇI. BALIKÇILIK — 1906 — İsta n bu l ~

11 ■— OUubirsuyu Dalyanı, Rumclihavafı 37 — K a n lıc a D a ly a m , k ö rfe z d e


önünde 3 8 — T o p la ş D a ly a n ı, B e y k o a ı n a lt tara­
12 — Tellitabya Dalyanı, Rumelikavagı- fın d a
üslünde, Pazarbaşı denilen yer İle Tellitabya 31) — Karacabunin Dalyanı, Beykocıtn
arasında ali tarafında
1 3 Pazarbaşı Dalyanı, Yenimahalle He 40 — Beykoz Dalyam, Beykoz önünüde
Pazarbaşı arasıiida 41 ■— Kasır Dalyanı. Beykoz Kasrı önünde
14 — Mcsarburnu Dalyanı, Mesarburmı 42 — Umuryerl Dalyanı, Umurycrl önün­
Karakolu yanında de
1 5 Bülbiilsûkaği Dalyanı, BUylikdere 43 — Anadolukavağı Dalyanı, köyün
piyasası önünde önünde
16 — Barutcubaşı Dalyanı, bundan e w e l 44 — Filbıırnu Dalyanı, A. Kavağum
ki dalyanın yanında üstünde, Keçilik ile Filhurnu Kalesi arasında
17 — Kirka Dalyam, bundan evvelki dal­ 45 — Anadolufeneri Dalyanı, köyün
yanın yanında önünde
18 — Büyükdere Dalyanı, Büyükderede 1915 de bu 45 dalyandan Karaburun Kil»
kalafatveri önünde yos. Uzunca burun. Öreketaşı, Bağiaraltı, Bö-
19 _ çayır Dalyanı, Büy&kdere Çayırı yükliman, K arataş, Mavromuluz, SıraUş, Otuz-
önünde birsuyu* TellîUbya. Pazarbaşı, Mesarburnu
20 — Kefeliköyü Dalyanı, Büyükdere Ça­ Bülbülsokağ:, Çayır, Kefeliköyü, îstlnye, Be­
yırı ile Agaçaltı mevkii arasında bek, Küçiikbebek, Kumkapu, Yedikule, Şah*
21 — Kalender Dalyanı. Tarabya ile Ye- ka, Kiri, Beykoz, U muryeri, Filburnu, Soğan-
niköy arasında adası dalyanları, ancak 27 dalyan kurulmak-
22 — Yeniköy Dalyam. Yeniköy ile Köy. da, diğerleri m uhtelif sebeplerle m etrûk bu-
başı arasında lunmakda İdi (Bütün bu dalyan isimlerine ba
23 — Istinye Dalyanı, bu köyün onunda kınız).
24 ~ Bebek DaJyanı, vapur iskelesinin
altında Voli Y erleri
25 — Küçiikbebek Dalyanı, Küçükbebck- 1 — Büyükliman Volisi, Kara taş Dalyanı
de
ile Büyüklimanları hudutları arasında
26 — Salıpazarı Dalyam, Salıpazarı deniz 2 — Sazlıdere Volisi, K arataş Dalyanı ilâ
ba marnlarının kurulduğu yerde Mavromulo Dalyanı arasında
27 — Abırkapu Dalyam, Ahırkapu önün­ 3 — Küçük Semerkaya Volisi
de. 4 — Büyük Semerkaya Volisi
28 — Kumkapu Dalyam, Kumkapu Li­ 5 — Sankaya Volisi
manı önünde 6 — Kumsam Volisi
29 — YedSkule D aldan, Yedikulede ta- Bu dört voli yeri Mavromuloz Dalyanı
bakhâne önünde hududu içindedir, teamüle göre voli çevrilir.
30 — SalîsUe Dalyanı, Fenerb&gçe Bur­ 7 — Yenimahalle Voli yeri, vapur iske­
nunum arka taralında lesinin alt tarafında
31 — Şabka Dalyanı, Caddebostanı yakı­ 8 — Saray Volisi, Sanyarm Yenimahalle
nanda tarafında
32 — Kiri Dalyan , Caddebostanı yanında 0 — Ç a m u r V olisi, S a r ıy a r ö n ü n d e
33 — Üsküdar Dalyanı, Mumhâne önün­ 10 Sığ Voli, Mesar Burııu D a ly a n ın a
de tâbi voli yeri.
34 — Soğanadası Dalyanı, Irva İle Yom* 11 — Kefcliköy Volisi
burnu arasında 12 — Çakaldere Volisi
35 — Çengelköy Dalyam, kömür depoları B u ik i v o li y e r i K e fe lik ö y D a ly a n ı h u d u ­
Önünde d u d a h ilin d e d ir .
30 — Vanlköy Dalyanı, vapur iskelesinin 13 — AğaçaJtı Volisi, çakalderesi ile Ki*
Üst tarafında reçburmı arasında

http://groups.goog le.
usuunM ü
— mı —
BALIKÇI. B A U K CIU K

14 — Kireçburnu
Volltd, Agaçaltı ile
h% 7 k L K irtçburnu Karakolu
arasında
İS£!jf“ S j r 15 — ___
____ Tarabya
mm,m Vo-
.
1 Taralıya koyunda
.____ s r & J 18 — Venlköy Tab-
ya Vo|]Jlı YenikSydc
K iiytajı denilen yer­
de
17 — Iltinye Vo­
lisi
18 — Karaburun
V o l i s i , Karstyunın
Hülyanı içinde
19 — S ırtta; Voli-
sİ. S ırata; Dalyanı
içinde
20 — Mutbaköntt Volisi. Otuzhir suyu
Dalyanı hudud içinde, m etrûk
r A m m a 21 ~ Bülbül Sokağı Volisi, Bülbölsokagı
'" W W 6 J «6 yû Dalyanı içinde
22 — Mslttzçargıgı Volisi, Büyükdere Dal­
yanı içlruie, metrûk
23 — ErmeaikiliseHt Volisi, Büyükdere
Dalyanı İçinde, m etrûk
24 — K alender Volisi, metrûk
25 — Anadoltıhisarı Hamamiskelesi Vo*
Ü£İ
26 — Çubuklu Volisi
27 — fatinyede HafızpaşayaJısi Volisi
28 — îstinyede Camlısokak Volisi #
29 — îstinyede Çamuriskclesi Volisi
30 — îstinyede Değirmeosokag) Volisi
31 — Bebek Volisi <
32 — Kuruçeşme Volisi
33 — Ortaköy Camiarkası Volisi
34 — Ortaköy Caraİönti Volisi
35 — Be§>kta$da Haraccıhaşı Volisi
36 — Beşiktagda Altın Volisi
37 — Dolmabağçe Volisi, meLrûk
38 — FindiJd: Camiönü Volisi
39 — Fındıklı Camiarkası Volisi
40 — üsküdarda Mumhâne Volisi
41 — Üsküdarda Çöplük Volisi
42 — Üsküdarda Dcreağzı Volisi
43 — Üsküdarda Şemsipaşa Volisi
44 — Çengelköy Vapuriskelesi Önü Volisi
45 — Çengelköy Karakolhâne Volisi
4G — Çengelköy çöpiskelesi Volesi
Yukarı B u z u la balıkçı köyleri 47 — Göksu Kapaklık Volisi, Göksu Lle •
(Mchı»«d Eşref m erhum un İrtonbul hMtUsından) Kandilli arasında

m/group/merakediyorum
E .U 4K BALIKÇILIK — 1608 — 1STA.VBCT.

48 — Göksu Volisi, kasır örnindt halk s a iri V i c J Hoca m erhum Balıkçı mad­
49 — Kteesllı Volisi. Ç ubuklu kovu ile desi için de j u sa tırla rı y a îm ıştır :
B unınbağçe arasında «Olla balıkçılarını yakın d an lam dım . Bi­
5 0 — Burunb&ğçe volist. K oznllı ile P a r e r sand alları, büyücek b ir tek m ece k ad ar ol­
$abahçe*/ a n s ın d a ta k u tu ları v ardır. Bu kutu tâ b ir edilen küçük
51 — T oplaş Volisi. T opla? Ve H araeabu san dık ların içirt de se k il kattan on altı kata
run dalyanları arasında k ad a r ö rülm üş o ltalar, h e r oltaya m ahsus ig.
52 — İn cird i bi V olisi neler, iğneleri parlatm ak için civa gişesi, eti-
53 — Baş voli nin ıslaklığını silm eğe bez, sünger, o luların
54 — Dipocak Volisi ucundaki m isinayı s ilip parlatm ağa ince ki-
55 — -Erik Volisi ğıd, lim on k âğ ıtları, b ir d esti su , sandalın tu
56 — KapUıınbağaUşı Volist yunu atm ağa ve tu tu la n balığı s u itin d e bu­
67 — Sığ Voli lu nd urm ağa m ah sus Çam çak tâ b ir edilen bir
'5 8 — Serviburun Volisi nevi büyük ta h ta nıaşraba. su ü stü görlilüp de
Bu yedi voli y eri U m uryeri D alyanı hu- alınabilecek b ir m ad d e için kepçe denilen ve
dudlan içindedir. y u k arısı aşağısından d aha genişçe ürülm iif
balık ağı m am ûlâlın dan b ir âle t ki aşağısı
59 — Kavak Volisi
ham si balığı yuk arısı uskum ru, palam ut ve
60 — Macar Volisi
Bu ttû voli yeri Aoadoiukavağı Dalyanı em sali b alıkları alm ak içindir; b una hamsi­
hududu içindedir. n e / d erler.
81 — Gökkaya V olisi «O ltacılarda h e r m evsim balığına mah­
SZ — Pilburnu M anyat Volisi su s â le tle r v ard ır. K ışın Ç a p ari oltasi kullan­
8 u iki voli yeri F ilbru nu D alyam hududu d ık la rı v a k it su y u n ak m tıst, ku v v eti ve balı­
içindedir. ğın dişin e yân i yiyişine g ö re onbeşten yirmi-
beş, otuza k ad ar iğ n e donatıb oltayı salıve­
63 — Poyra z Volisi, P o ym kfiyü Kalesi ile
rirle r, gördüğüm üz veçhile kandille donatıl­
Filburnu arasında
mış gib i balık çıkar. P alam uta, oltanın ta­
64 — SoğanarJas! Volisi, Soganadası D al­
ham m ülü ve balığın kuvvetine göre ign* ye­
yam hududu içinde
rin e zoka, ve zokaya n e siyah ne beyaz alaca­
(Bütün bu voli yerleri isim lerine bakınız). lıya m eyyal hindi tiiyünü zokanın dış kısmııu
İstanbul A n siklopedisine d e fte r d e f ts r , örtecek tiercede ta k ılıp a ta r çek er a ta r çeker
to rn uf tom ar h a tıra v e notlaT tev d i e d e re k ki, arlık balığın saldırışına g ö re çekilir. Tüyü
ra h m e ti rah m an a k av uşm uş olan Ü s k ü d a rlı hamsi ve daha ufak balık üanniyte kaparken

Limanda sandallardı»
(Hcafm : ftl. Ki ^//groups.google.com^
— ım — B A L IK Ç I. B A L IK Ç IL IK

iokayı yutar: «zokayı yuttu» darbım eseli mes­ dalla basılı b ir vasıla ile sandallar arasında
turdur. Torik de böyle tutuluyor; gür<1üj?ümU2 dolaşıp palık iftira eder. Ya balıkbAneye veya­
bir küçücük sandaldaki altmış yetmiş kiloluk hut başka bir m üfteriye devrederler. Sandal­
balıkçılar, ikiyttz elli kiloluk Orkinos balığını cı balığı kendi vasıtası ile Balıkhineye nak-
tutuyorlar. B ir torik balığının karnını yırtıp letse daha fazla İstifade eder, lâkin tutuş de­
sırtından ensesinin dibine yani kulaklarının vamlı olursa bulunduğu noktayı bırakıp gi­
yanından çıkarılmak üzere hususi surette yap­ demez, gitmese yük çoğalmıştır, mahalline
tırılmış büyült zokayı takarlar, yine k am ım göre tehlike de melhuzdur, gitse tutuştan
dikerler. Bu a™ çıkarken üç arkada} olması olur. O ltacıların sepetçilik ve paraketseUİUe-
«• hepsinin dirice olması şarttır. Orkinos yemi ri de vardır. Sepetçilik Istavrid, izmarid, İs­
vutunca — bu avda olt» yerin e ip ve İngiliz takoz, gelincik balıklarına m ahsustur, sepeti
sitiıoi kullanılır— yol ister, yani sandalı a la ­ her balıkçı yapamaz, o da ayrı bir sanattır.
bildiğine sürükler: meselâ Ü sküdar. Beşiktaş «Sepetler, üstünde tabla kapak, altı bir-
arasından Haydarpaşa.. Modaya k ad ar götü r­ buçuk karış kadar yukarıdan açık, Vırer met­
düğü vakidir. B alıkçılar balığa tâbi olup itil re ara ile birbirine bağlanır. Oniki sepete bir
nskleri boşlar, aksi takd irde devrilm ek m u ­ Tonoz derler. Livar denilen büyük bir sepet de
hakkaktır. Hayvan y o ru lu p da durunca İki tutulan balîklan için e atıp denize salıverilmek
hattâ üç zıpkın vururlar, Bu âletin u ç la n ete şartiyle muhafazaya hizmet eder. Sepetçilik de
girince çekerken açılır n e kadar cam yanar ki sandalın kıç tarafına tonozları İşine göre is­
koca hayvan takatten düşer. Y ukarıda arzet- tif ederler. Şubattan ağustosa Kadar İmtidad
tlfialz hamlelerden daha Kısa ve daha kuv­ eden bu kabil işde gelincik, İstakoz, çağanoz
vetsiz bir iki hamle daha yapar, nihayet tea­ tutm ak İçin sepetlerin içine ekmek ve kepek­
lim otur; sandalın yanına b ağ lar getirirler. ten yuğrulm uş to p halinde hamur konulur.
Oltacılar, mevsimine göre Kızıl A daların arka­ Bir kişi kürek tutar, bir kişi kıçtan sepet sa­
larım» Yalova yakınlarına, Sedef adasına k a ­ lıverir, y ahut iki kişi çeker, bunlar da ayni
dar avlanmağa g iderler, geceyi Sivri adada oltacılar gibi p a n taksiminde hoş, nahoş Mr
geçirirler. yol tutarlar.
«Oltacıların hep­ « P a ra k e te ciler yirm iden, otuzdan y et­
sinin sandalları yok­ miş seksen kulaca k ad ar b ire r sere ara ile
tur. hattâ bazılarının m isinayı iğnelerle donatırlar; barbunya tu t­
oltası dahi yoktur, m ak için yem istavrit balığından takd ir. 1z-
sandal sahibinin olta­ m arid, Istavrid, İstakoz için batak kum luklar­
sını kullanır, yalnız dan k u rt çıkarılıp takılır, mevsimi de m art ve
denize çıkıp icrayı nisan ay lan d ır.
san'at olunamıyaca- «Paraketeyi akşam dan oldukça
ğından sandal sahibi lâğım — yakın b ir yere salıverip sa­
yanına bir arkadaş bahleyin alınır. Bu iş de yalnız bece-
alır, biri kiirek tu ta r rilem eyip iki ü ç kişiye ihtiyaç göste­
biri balık tu ta r, tş rir; zira hem k u rt çıkar­
olursa itç a rk a d a; çı­ mak. hem yem parçala­
t a , Hakkın İhsanına mak, takm ak, bırakm ak,
can gözünü açıp çatı­ çekmek, tu tu lan b alık lan
şırlar. Sondal sahibi çıkarm ak bittabi! yalnız
insaflı bir adam sa a r­ olamaz. Söyleniş» güre
kadaşlarından sandal kırlangıç babğı hu çeker­
kirası almaz, aç gözlü miş, b ir çok oltacı ve ad­
b e bir pay da san d a­ cılar körlükle tutulanı de-
la çıkarır. Balık faz­ nlze a ta r, 1920 -1023 ara­
la çıkmağa başlayınca sında Çenaclküyünde ölen
madrabazlar da çoğa­ A hirkapu sAbUinde e lta balıkçısı p ırp ın o fla n Yuvan Reis bu m erham et­
lır; motorla, san ­ (ite sim ; F . A*) lilerden idi.

flroup/m erakeGİiyorum
JALIKcr. B A U K C IU K — 2000 — ISTAJSBtl

«Manyatcılık: Şehrimizin Anadolu ve torbaya yakın kurşunu fazla yer. torbanın ağ.
Rumeli sahillerinde Evkaftan isticar edilmiş zını sıkıştırır, balığın ağdan çıkmasına mey.
yahut vaktile bâ fermanı III bir kimseye Ihsan dan bırakmaz. Batıklar çavalyelere çıkarılın­
buyurulmuş voli mahalleri vardır ki kiracı ca madrabazlar mtlzaycde ile alıp dükkana,
vc sahipleri kendi m ahallerinde İcrayı ian ’at mahalleciye verir. Manya lc igrib dahi derler.
etmek hakkını haizdir: açıktan b ir kayık ge­ Akşam olunca para pay edilir. H asılilın ya­
lip de orada voli çevlrenm . yani takım ta k ­ rısını ağ vc kayık sahibi reis alır, ya ruınt taı-
lavat tailalariyle gelip de hiç b ir reis o nok­ faya taksim eder. Eğer reK mal u h ib i de­
tada a | salıverip balık tutamaz. Devamlı d e ­ ğilse, iki pay alır.
nilecek surette kendi yerinden balık u z a k l a •A lam ana: kıyılarda i ; yazın gelmcıiyl;
j ir da diğer b ir mahalde tekasüf ederse azalır, hiç gibi k alır Manyat sahibi taifa dd-
kayığını alıp oraya gider, m isafir sıla tı ile zcr. ağlarını tam ir eder. B alıktı ıstılah ın a
bir s elim verir, kendinden evvel sokulmuş ka­ lam ire m eranıet derler. Olduğu yerden açılır.
yıklar varsa sıra ile b irer voli çevirirler. O K avaklar, K artal, Adalar, Silivri her ne ise gj
voli yerinin sahibi isterse m isafirlerden hak der. Lâkin bu gidiş manyata benzemez, tayfa,
namı ile münasip bir para alır; lâkin almaz­ nın komanyası sahibine a iddir. Balık tutulur­
lar. bugün bana ise yarın sana darbım eselince sa İçinden m asrufatı alır, kader yardım elmez
gün getir herkes birbirine muhtaç o!ur kazi­ de yüzü gülmezse masarifat havaya gider;
yesini düşünerek yine buyurunuz kelimesiyle u şaklar da çalışır, yediği kuru fasulye ve iç­
uğurlar. Manyat dero ei kendi yerinde avla­ tiği çorba ile kalır. Alamana abları, manyatda
maktır. 6 yahut 8 taifa b ir reis, b ir kıç yol kullanılanların başka tü rlü sü , daha büyüğü­
daşı (palacı); kıç yoldaşı dümen kullanır, ağı dür; Çünkü açıkda çevirmek vardır, Kayığm
denize atm ak vazifesini görür;, kayığa biner. b a; Oturağına dikilen bir direğin tepesinde
Kayık kıyıda bağlı durur, hep birden küreğe gt)ıcil balığı hab er verir. Gece avcılığı oldu­
asılırlar. H er volinin kendine mahsus çevri­ ğundan a'teş yakılır, balık sokulunca hemen
lecek bir hududu v a rd ı» yarım d a ire çizerek ağ denize atılır; ag a ltta n torba gibi biiziilür,
ağı döğer. Kıyıda taifa ikiye a y rılır; çekm eğe çekerler.
haşlarlar Torba görününce yavaş yavaş, b ir­ «G ırgır: çifte kayık ikisi birden ağları
birlerine sokulurlar, o sayede m akas denilen s a lıv e rir, b u nların a fia rı daha b ü y ü ttü r, da­
ha d erin sularda çevirir
Y apılı; t a n ı ile b ir ıiıe-
kas gibi ağlar suyun
içinde b irbirin e kilitle­
nir, m utlaka tu tar, balı­
ğa rastlayıp da kaçırma-
sına lmkSn yoktur. Tay­
faları daha çok, masrafı
daha ğ ır ise de Hurla ih­
san ederse k i n da o nis-
bette fazladır.
«H er iş mevsiminde
geçtiği gibi balıkçılık da
mevsimin! gözler. Hava
K aradenfzden esmeğe,
biraz kışlam ağa haşla­
yınca m anyattılar, olta­
cılar, «Gönder Allahını.,
çoluğu çocuğu ile gön­
der.’..» diye dua ederler
Bir iki gün doyuracak
derecede çöplenip açı

http://groups.google.co
^İKLPFgPfH — 2001 — BALIKÇI GÜZELİ

lırlar. Baskın bir havada maazallahütealâ. BALIKÇI GÜZELİ — Divan ve halk ede­
saodal batar, kayık kapaklanır- olta kopar, biyatında esnaf güzelleri şftnınd» gazeller,
ag parçalan^* Hava iyice sakinleşinceye kadar şarkılar, aemâiler, d estanlar yazılır ve «şeh-
kahve köşesinde ispinozladırlar renglz> adı verilen müstakil şiir mecmuaları
«Bir de balıkçı uıânisi hatırlarım : tanzim edilirken U tanbiılun balıkçı güzelleri
Allım »rb a de unutulm am ıştır; nasıl unutulabilirdi kİ,
A? f t r l t r . b rd e n k o p a r ır, iııtıılm az zorba b a lık balıkçı, gece ve gündüz, yaz ve kıç deniz üi-
Ujlıb-ıNb sonatı d o ğ ru s u z o r b u t u l ik ...
tünde, hayatın en çetin m ihnet ve meşakkat*
«Bteİm U sküdarın en m eşhur voli yeı1 lerine göğüs geren bir kahram an tipidir; bo*
Semsipâ§a Medresesinin önüdiir. Burası bizim yu bosu ve yüz çizgileri ile erkek güzeli bir
çocukluğumuzda m aru f K aday ıfa Hacı Hüs­ nevcivan balıkçı, başka geçim yollarındaki
nünün voli yeri idi. Kendisi dükkânında meş­ akran ve em sali arasında güneşin, acı deniz
gul bulunduğundan arada b ir uğrardı; kayığı suyunun ve sert rüzgârların tavladığı, kızıl
Agop Reis idare ederdi; burası bâberâtı alışan ba-kır derili b ir şehbaz ve şehlevenddir. . Ba
kala kala Hacı H üsnüye kalmış; yabancı k a­ yüze ve vücuda içinin icâbı ekseriyâ yalın
tık fa>^dalanamazdı. Balığ'ın çok çıkdığı gün­ ayak, sine üryan, h attâ y arı çıplak u ç an bir
lerde misafir sıfalt İle g elen ler nöbetle b v kılık, kıyâfet de ilâve edilince, dâim a güzel­
voli çevirir, rezzâkı âlem in lû tfu nd an nim et- liği ve kuvveti ve m erdliği öve gelmiş şiir
leııÜp giderlerdi. elb et ki balıkçı güzellerine kayıtsız kalamıya
«Tanıdığım nam lı olta balıkçıları A rab çaktır.
Salâhaddîn (1950 de sağ). V erem Cem il, Mah­ Sâdi Y aver A tam an 1954 yılında *Esn?f
mud ve yeğeni İsmail, K ekem e N u ri (1950 de T ürküleri» a d ı ile neşrettiği risfley e balıkçı
sağ), kardeşi Horoz Ali (1950 de sağ), T a ta r güzeli için de b ir k ıt’a koym uştur:
Nuri 1.1950 de sağ), Sâim (1950 de sağ). Sarı
Balıkçı güzeli Allah em ânet
thsan (1950 dc Sağ), Küçük A hmed (1950 de A ğ lan d ü şen e eğer k n in e t
sağ), Ziya Bey, Süleym an Bey, A rab H aşan, Bahkpaannda kapar kıyâmet
Yerebatanlı Küçük Ati (D oğancılar tu lu m b a­ Deryi sedâ olur fikir senftra
cılarından}, Paşalı H alid. K ıprışı) M ustafa.
B en zerlerine bak arak 32 yabud 36 kıl'a
Todori, Çolak Osman.
olacağını tah m in ettiğim iz m albû b ir «Esnaf
Hepsinin hısiı, acarı K ekem e N u rid ir. En
G üzelleri Destanı» vard ır; bu destanın elimize
soğuk ve sert havalarda, san k i tem m uz ayın­
geçen nüshasının a lt kısm ı m aalesef yırtılm ış
da imiş gibi ceketi, m uşam bayı a ta r, y ü n fa-
ve kopub kaybolm uş, ancak İlk 19 k ıt'ası kal­
nilâyı da çıkarır, te n fan ilası ile denize açılır.
m ıştır; çok aradığım ız halde tam oushass bu­
En şiddetli soğuk, e n d eh şetli bo ralard a hiç
lunam adı İlk kft'a m ukaddim e m âhiyetinde
bir balıkçının denize bakm ak bile istem edik­
olup g e ri kalan k ın a la rd a n h e r biri b ir esnaf
ler! zamanda balığı bu lu r, tu ta r, g etirir. K a r­
güzeli şânındadır, on sekiz güzel sahhaf, kâ­
deşi Horoz Ali, m etanetle cesa re tte N u rinin
ğ ıd a , bakkal, balıkçı, aşçı, fırıncı, berber,
dengi değildir. kahveci» m utaf, yem işçi, halıcı, tulum bacı,
«Çolak Osm an da oyle bir çolak id i ki. hakkak, tü tü ncü, m ahallebici, saatçi, kasab,
saf kolu koltuk altına k a d ar yakın bükük, kalaycı ve d ülg er güzelleridir; şair son kıt’ada
parmakları noksan ve bükü k , fa k a t so l kolu m uhakkak k i kendi adını da yazmış, söylemiş
sağlam, yalnız başına oltasını ö re r, k u rd çı­ olacaktır. Bu destanda B alıkçı Güzeli şânm da-
karır, sandala b iner, iskele açığında balığını
ki kıt'a şudur:
tutar, ipe dizer, çarşıda dolaşıp bizzat satardı.
«Bu satırları yazdığımız sırad a eskiden faltltr» gözeli salıvirîr ajj]
ebil oltacılardan olub hayli kocamı». balığa G ünün erir yüreğinin ya£ı
Y ıpratır deniz pek tez geçer {aiı
çıkmaz olmuş İrfan Reisi, Hım hım O sm anı ve T m ider â ç ık ı takar olby««
Uzun S an Hüseyin! de hatırlam ak lâzımdır;
irfan Reis ığn b sahibidir. Hımhım Osmanla Bâsın h âtıraları zengin olan m uh arrir
Uzun Sarı Hüseyin d e İrfa n R eisin ağ roera- M ünir Süleyman Çapanoğlu bu destan hakkın­
meteisi (tamircisi) bulunm aktadır.» (Vasıf da bize verdiği kısa bir noida «Rûmi 1337 (Mi­
Hiç. not, 1955). lâdi 1921) de çıkm ıştır, Âşık RÛzi*nin esefidir»

m/group/merakediyorum
BALIKÇI GÜZELİ — 2002 — tSlANBUL

d iy o r; bi 2 k â ğ ıd ın a , b a s k ı te k n iğ in e v e b ilh a s ­ Üsküdarlı A jık Râzi ile yakın bir arkadaflft


s a lis a n ın a t a k a r a k . Im e s e li 1921 d e m u ta l kurmuş, yehrengiz yollu manzumelerinden toi-
İsm i g ü n lü k d ü d e n dtfffflü f b u lu n m a k la d ır* , rini bir balıkçı güzeline yazmıştır, bit (y it
b u d e s ta n ın tk in c i M e şrû tfy e td e n ç o k e v v el sanıyoruz ki bu man*
b a sıld ığ ı k a n a a tin d e y iz . zurrte yukarıya dere
G e ç e n a s ır s o n la r ın d a y a fa m ı; T o p h â n e edilen R iıinin man-
t â ü b le r in d e n U s k ü d a rb h a lk ş â ir i A ş ık H âzi­
zum esine aufredir,
nin d e b a tık ç ı g ü z e lle ri iç in b ir m a n z u m e si
iki gâtrln birbirleri'
v a rd ır İd e m sâ ü a ra s ın d a e n g ü z e l p a rç a la r-
d a o b irid ir:
mn tesiri ailuıdt kal­
dıkları aydın olarak
Ballkrl gîkzvitdir
C ln a la ıu jrb b u ı görülüyor:
Yalın ayak *iMÇ*k
■ Dfry* m t t pervfca
BefLân bâdi
Fırtına bâzı b »
r.okyitzânii tutm ojiıtf
S«krplinİD âviA
Eline 9u dükemez
K o rtlu m u ] A jv a ıı

Yere dişim i* Sfil£«*>


Şah H ıhm cdun Ayazı

Kayıklarda dalyanda
C fçer ki; fle y u

Kâkülünü savurur
Karadeniz poyra»
Ajik* yâri sâdık
Bllnteı cilveyle nazı
Merdânellk yolumla
Y ukarı Boğazda b ir ba|ıkcı tipi
Mnhabbetİn dllbâa
( R e s in : Sabüıa Bozcalı)
N ta t \sn\£t fAattştur
Alnında altun y a s M evttim «nottum , belâm ı b u ld u n
E re n d i» bir vahşi yâre tutuldum
Uymamaktır «eytana
Geee gündüx niyazı Dinleyin y ârinim kıssadan b is tt
Başın derde n » ı] sokar M r k in se
Kılar luüaltimanları
Be* vakiıde namazı K asdlın cayır çem en seyri! tem ftfl
vSanyara çittim ne getdl baya
fsâ kula UBUlmtf
KUis»yJ& papazı Dalyan k a rp u u n d a b ir kabvehâne
Gö*tü ahbab a ra r kabre bekine
Kalbi pak almak iterek
öpmeğe dlta&Tâzı B ir mahbııb siıretll m elek ılre tll
* Verhlne miioâslb a y alı eli
Kim ki Hakka kâaildir ÂfjkaaAe nâzik aohbcl muhabbet
B u civana jn&lldlr Dirilin bir gekerleb bulunun elbel
Dünya a h n t âşıklık
Lebîderyâde *1 kahveye g ird i*
Sm AIh b i Dilidir
Cümleye âşıklar « lâm in verdini
Geçen asır sonlarında Islanbulda derbe- BalıkeıJcr JmJ* k a b re aftkkâat
derâne ve kalenderSa^ bir hayat sttrdttgü. an* A f m e re m m t id»r pfrft cM m
iaştfan SivaslI saz şâfrl Âşık İbrahim ki Üskü­ G ördüler raU rtu elinde «an
darlı Vâsıl llocaum rivayetine göre bir ara Bildiler KSrofla a ra r Ayvazı

http://groups.google.c
jtffjfL/SFEblSÎ — 2003 — BALIKÇI KAHVEHÂ.NCLERI

pj ip rltrl fci|i4f fotoftrar kopyelerl bulunmaktadır Pek kıy


g ,p «bMi M h l bem *hli U ık
metli sanatkâr ve İstanbul Ansiklopedisinin
puytn chaaU r n m lr d ıUl îm bay lic ı ressamı Sabih* H otcsb Hanımefen
ttrtıriM e» *i*»l ra*V%it* p n dinin aihirkâr kalemi de balıkçılar konutun­
Derjâ jrrian tin râbftfcik t Alili da Ansiklopedimiz için pek gOtal resimler
fe n n im dtk%rn olm yt beiafc çtsmlfUr kl İstikbal için zamanımızdan kala­
(VtM piUMİ» 'a tı l* * koflar cak. hemen yegâne h atıralar olacaktır denil-
fv tıaa { ta« k • «Abla taylar se y eridir (B-- Balıkçılar, T urk resminde).
le y i* a w n beyan BALIKÇI KAI1VFJIÂNELKRİ ™ Zama-
ItlrfM t M rin «Mu U r eivam
nımıztia, bu satırların yazıldığı 1960 yılında
Kira Ctl aîsAU h ijta lı m £ l ancak Y ukarı Boğazın Anadoipkavağı. H««
Ujf m fare M uudh dengi m elikavağı, Karibce. Poyraz, Rumelifeneri,
Krflân içVtne «ılga « ı»haM A nadolufeneri gibi balıkçı köylerinde kal»
U U p lU fri » M iri rin ttan m mtştır; Yenlm ahallede dahi eski tipik husu­
Yihoti» emriyle {inlim 4ıly n > siyetlerini muhafaza etm iş b ir balıkçı kahve-
Maya bir o flrfan bir Jin» hânesi bulunam adı.
O f*D «n(U yadattı d r ? n ı Şehir içinde en sözelleri Kurakapuda idi.
Kıy da Jn ^ ıiıh billnals d o n u hepsi yıkıldı; Yenikapu ve SamatyadakJ ba*
Bnd İM l«o(Mye beni o ncr hat lik a kahvelerinden de eser kalmadı. Biiyuk
M sla ftirçünrfön k 41» sefahat ve fevkalade güzel bir balıkçı kahvesi de Pen*
lılardık be* vakit naram bîl* dikde. vapur iskelesinin yanında ve Kartal ta­
Dişnedik bir gön syb İle dile rafında idi, 1954 • 1955 arasıoda içkili lokan­
r iid r > kacaakim b&dc içerdim taya tahvil edildi.
tföp (çöp de Vntinm neferdim Balıkçı kahvehanelerinin hususiyeti hemen
Vana ( e r bu Ibnüıimifl günahı hepsinin lebideryada, denizin dudağında, hat­
ftıirerdlm pâyine rûyl üyâht tâ denize çokılmıg kazıklar üstünde, altlan
deniz olarak kurulm uş olmaları idi. önlerinde
Üç yıl ısrdii bende bu cinnbt hftli
geniş salaşları bulunur, bu sa la la rd a yığın
Aiıkhiı pMtod «tU eUJi
yığuı ağlar, balıkçı sepetleri, kepçeler, gırgır
0 yârimin ba*ı ba^Jaodı bir Küs kürekleri görülürdü, bazan salaşların çalma
Sınyarda oldu raUktlIef «Jüfün
d ireklerine kurutulm ak üzere ağlar atılıp se*
StM&ıu» açartott geUtı Auvâfr riU», tahvehâneye ayrı bîr şirinlik verirdi. He­
Bu âşık topladım lan larâgı le mevsim yaz ise, gedikli m üşterilerinin çoğu
yalın ayaklı, bâzan yalın ayağı yemenlü, is­
thsan it*un o *iha Rabbj O lîl
ı t J n e t hem fimrv tâvi] tisnasız miihmei ve fakat temiz Sulaklı, etra-
fma. yaçına göre ya sevgi ya hürm et telkin
Edebiyatı Cedldeden bu yana m uasır eden kim selerdi. B ekâr uşağı balıkçılardan
Türk edebiyatında, bu yolda terennüm lere bâzılan, eskiden bu kahvehanelerde yatıp
TagUıyarajyomz, T evîik F ik retin «Balıkçılar» kalkarlardı.
adındaki İki manzumesi balıkçıların geçim yo* M ülk sahibi ekseriya balıkçı reislerinden
lunda çektikleri acıları ve balıkcm ın mefd biri olurdu, bâzan kendi adam ları eliyle biz­
ruhunu anlatır fB .: Balıkçılar). zat işletir, bâzan da bir ehline kiraya verirdi.
Muasır resim sanatında balıkçı tipleri, erkek İskambil kâğıdı, tavla gibi oyun vasıtaları as*
güaoliigi timsâli balıkçı yüzSeri ve vücut]an İâ bulunmazdı, iş ve mâsuro sohbet, temiz
► ressamlarımız hayli uğranm ışlardır; bu ara. ülfetü muhabbet yerleri idiler Kahveci iste­
bilhassa, m erhum izzet Bey hepsi a y n gll- nildiği saman çay veya kahve getirir, h e r ge­
MlliStte y a n üryan yabud tamamen çıplak lenden muhakkak para alınması düşünülmez*
büy portreleri yapm ıştır; bu güzel tablolar bu- di. İÇ kısım tahta peykeli üJUrdu ve bir
8ün kimlerin e l i n d e , k o l e k s i y o n u n eladır bi­ mikdar da iskemle bulunurdu: çoğunda masa
temiyoruz, yalnız elimizde bir kaç tanesinin yoktu; varsa, âdj tahta masalardı.

■nVnrouD/merakediyorum
KALIKÇI K^YIĞf — 2004 — tSTAftBln.

1046 yazında Samatyıda Haşan Efendinin inşa edilirler İki çifteler uzatma, barbunya «e
balıkçı kahvehAnesini ziyaretimizde. yukarı­ batırma ağlan ile balık avında, tek çifte­
daki satırlarla tasvir edilir bir yer olarak bul­ ler de Çapari, parakela ve olla ite balıkcdıkU
muştuk: sakatı matruş, beyas pus bıyıklı, göğ kullanılır.
süruin gür beya2 kılları flldikos fanilasının Bibi.: K. D tvrrijan, Balık »« Balıkçılık
düğmeleri çöaük yakasından taşmış, başında KAMKC'I KM’VES) — İstanbul v« civarı
beyaz bir mendil bağlı, sağ kolu ve iki elinin balıkçılarının kutlandıkları ağlardan sibil ağ­
kırı; kın$ olmuş üstleri dövmeli, pantalon lar nev'ine girer. Ağzına ekseriya demirden,
paçalarını İncik kemikleri üstüne k adir kıvır- bazan da ağaçdan yapılmış bir çenber takıl­
mif güzel bir ihtiyar ite karsısında güzel bir mış ve ağdan örülmüş bir torba olup çenbe*
gene, tüysp? yüzü yanık esmer, koyu kumral rine rabtedilmiş uzun bir sap vasıtasiyle kul­
yosun yosun gümrato saçlı, gövde bele kadar lanılır. B&zılarınin çenberi mtidevver, bizıla-
çıplak, elleri ve çıplak ayaklan on altı onyedi rıutn da yarım daire olur, kepçeler, çenber-'
yaşının ölçüsüne ni&betle çok daha pençeli, terinin şekline, torbalarının büyüklüğü ile ağ
iri kıyan, ihtiyar peykede, oğlan bir tahta is* göçlerine ve tutulacak şey1» göre başka başka
kemlede, ağ tâmir ediyorlardı. Kına renkli ağ. isimler alır.
peykinin üstüne konmuş, gevrek vc ak,cı Wr Kepçenin çenberi 40 - 50 santimetre Ça­
Ubek, bîr parçası, iki merematcınm ayakları, pında ve miidevver olursa, torbası ufak fakat
dizlen ve elleri arasında gerilmiş, güzden geç- alkarna torbasının siciminden Örülmüş ise
iniş kısmı yerde, iskemledeki gene balıkçının «midya kepçesi» denilir. Bu nevi kepçenin
sol ayağı onların arasına gömülmüş, güzel çiz­ cenberinin (Ut kenarı keskin ve alt tarafı de­
gilerle ibtizile düşmemiş renklerle temaşasına likli olub. torbası çenbere bu deliklerden rab*
doyum olmayan manzara idi. Kahve ocağının ted itmiştir.
üstünde maskot olarak e) kad ar. küçük bir ge­ Torbası ince iplikden yapılmış ve gözleri
mi -çapası yılmış, bir duvarda da camlı çerçe­ pek küçük olan kepçelerle karides tutulduğa
ve İçinde eski «Neemi Şevket» korvetinin kâ- için karides kepçesi denilir. Bunların çenbe­
ğıd kıtığı ve alçı ile yapılmış kabartma resmî ri de ekseriya yanın daire şeklinde olup tor­
vardı, Arab Selim adında bir sanatkârın eseri ba, çenbere bir sidm le düz ilmikle rabtolu-
imiş, «kırk yıllık şeymiş* demişlerdi. rnır.
Bibi.: RİSK W M uaafîrr Esen, Gezi Nfltu. Ağlardan balık çıkarmak, olta balıkçılığın­
B A LIKÇI KAV İĞ İ — ts U n b u l s u la rın ın d a büyükçe bir balığı sandala kolay almak, ve
sair İşler için kullanılan orta kıt’ada, ağzı mü*
d%vver bâzan beyzS, torbası ince iplikten ya~
pilmiş ağız çenberi ağaçtan veya demir tel­
den bir kepçe vardır ki «el kepçesi* denilir».
B İbl.: K. Devedjaıı, Balık ve Balıkçılık.
BAUKCILAH — Tevflk Fikretin iki şiiri
bu adı taşır; her ikisi de balıkçıların geçim
Balıktı kayığı yolunda çekdikleri acıları, mihnetleri, balıkçı
(Herim : K. Dcrtrİyandan)
nm merd ruhu, hayatı istihkarını; vücudu
pitoresk süslerindendir; Boğazıçin-
de, Adalarda, Anadolu ve Rumeü-
nln Marmara sahillerinde, denizde
İken de, karaya çekilmiş iken de
bir çok ressama model olmuştur,
îkl ucu sivri, arka tarafı daba ge­
nişçe bir kayık olup dümeni, yel'
keni tentesi de vardır. İki çifteleri
dokuz metre boyunda, tek çiftleri B ılık n Kepçelen
de yedi - dokuz metre boyundu (Resim : K. Deveriyaadan)

http://groups.google.cor
•’KİOP£&ISt — 2m BALIKÇILAR

yıpratan. insan giicdnÜM (ton haddindfe gayret­ Siyah kabırr*awım.. Alı açlık. »b Gmld!
lerine rağmen faJcrü zûrûret içinde geçen ha- Krnarda bir t**ın UıUinde bir hayiH aefld
raliannı terennüm eder. Kllyla engini j&yA IfArre ryU ycnk
iHyrırdu: «İtiydi, tiailhlıı t, d ib a la r d a . rW H »
Büyük şairi baş eseri Rübâbı Şikem deki
Y'trlir ta v tllı kırık icknrrlk, yürür, «Yürümek.
yerlerine göre bu iki şiirden birincisi, b\zo N a d b l n 'M r bıı’.. H âli n<toun kenarda., yitril!»
öyle geifyor kİ, sanatkârın Sorvetiftinunda Ylirlir fu k ıl »ulann btfylr luthrl «Iddrilne
Inüşar elmıs bâzı manzumelerinde olduğu gi­ Nıwıl latam m til İdcr m kl, h»*!* bir c^koe?..
bi. garb ressamlarından birinin bir tablosun­ )>*Ab uffikda. kiMİJn evdo muhUDr.. iriliyor.
dan miilhem olarak yazılmıştır; tstanbuldan K pfurda ü f flcccllk b i n Inllzinyle,
dışarıya hemen hiç çıkmamış, hattâ ömrünün UtUUn felâketinin d ırta ! hnirlyl*.
T rhi, k a r e d e bir t^kne karam ad a peder.
büvüfc bir kısmını evinde ve yazı masasının
L'sıktLı bir yeri yum rukla jcfoirrib jtülUyor.
basında geçirmiş olan şairin o çetin balıkçı Yürlinıle Jtiryell, munllm, hnAak *lk*yrtler
havalım yakından tanımış olmasına imkân
yoktur; Rumelilıisanndaki Asiyânından da İkinci şiirinde Fikret bir sosyalisttir: ce­
ıft : Aşlyan) balıkçıları yutan ucu ufukda mili- miyetin aşağı tabaka i n s a n l a r ı m yüzleri gül­
hış âcniıl görmek mümkün değildir. Fakat düğü halde içleri kan ağlıyan, vazifeleri se­
biz, ktjnbullu Fikretin bu şiirini okurken ts- yircilerini güldürmek olan soytarılara benze­
taubuhin Karadeniz karşısında ve Kilyos ba­ tir.. Hayatını namuskârâne fakat muhabbet­
lıkçılarını tahayyül edebiliriz: Bir dram kar­ le kazanan, kazandığı da bir Lokma ekmek
şısındayız; ihtiyar ana hasta, ölüm döşelinde­ olan bu insanlara örnek olarak balıkçıları
dir. dinarda fırtına vardır, deniz kudurmuş- seçmiştir; iki kıt’a olan bu şiirin balıkçı ha*
dur: delikanlı oğul, tecrübeli ihtiyar babasını yatım lasvir eden birinci kıt'aju fiıdur
evde tasta kadının yanında bırakır ve sa­ Açık ı»4âdütnü rm v jrl kahre sineleri.
bahleyin balığa tek basına çıkar, fakat geri B irer kayıkdan ibaret bütün luui»eteri.
ffltomo. Sahilde İlç gün üç gefe evlâdını bek­ Rircr kayık «e lik e n m n bir İblİylcı aeMt;
liye» ihtiyar balıkçının devrilmiş, boş kayık Şu b ir bıyıklı; jaıuk yftıIfi aiiyiaı h v it
— H1 Ikrer atlarının her telinde zehri n e m li—
karşısında duyduğu acı, cinnetdir: Niçin, soran, hm tabaata?* dmre katlanıyor
— Bu((öd bçb yine cvlâdlanm, diyordu peder. Xasû. ite biate «o ıtiHâbı {fıuwb (gütıhav«7<.
Bu«âı a p t yine: likln ynnn, Daıid Merim
BALIKÇILAR (Türk resim sanaündul -
Stfer bir n dahi sakinleşir.. ıır çâre, kader
Erkek güzelliğinin ve kuvvetinin timsali ba­
— H&yır, n l u ne kader t ^ k u n «Usa İ n giderim. lıkçı tipleri, balıkçıların ooşduğıı zamanlar
Diyorda oglü, y ano sen b it az. ninende « tu n
amansız denizle mücadeleleri, balıkçı muhit­
Zıulbcık yitir k*c gündür îşCp k u l a .......
lerinin renkli, canlı, hareketli manzaraları- ka­
— O lu n yıkları, ağlar, pitoresk kıyafetler, yeryüzünün
Bir «2 da Mn çalış o i l ı » , b ir a* da m c tb tlı;
denizle ilgili her köşesinde olduğu gibi biz­
Sinen batan, iki atMcia M« a rtık «İMİlyiz....
de de resim sanatının ve bilhassa klâsik res­
Çocuk düftiodfi, sjklyEtli b ir n u t ı h : — T a klz. min çok zengin ve tükenmez bir ilham kay­
Y> kft nutl yafanın ab ölfinnıb?. nağı olmuflur; büyük ekseriyetinin yaşadığı
Bâlâ belde olduğu için ressamlarımızın kalemle,
Ö M rtj gürleyerek t itr e m iş b ir ordu gibi sulu boya ile, yağlı boya ile yaptıkları desen
W fcr4i ılk lii binlere* dalgalar aaaibî ve tablolarda tesbit ettikleri de umumiyetle
— Yarın Ma fcjlan güm 4a$mad»a lu m la rsu ı; İstanbul ve civan balıkçılarıdır. İstanbul ba-
Sakın yedeli Mr u ip. m antar almadan ü itn e ....... likcılariyle yalnız Türk ressamları değil» ts-
*Çiöea yelkeni, biç bakma, «jm s d i vam u, tanbula geimiş, bir müddet Istan bulda yafa*
x 9 ık «ocuk gibidir, o y u y o r mu, kayd etw e,
Unkutıma keyfine; yahut tetik bntan. *W mıg ecnebi ressamları da alâkadar olmuştur.
kadıo Ubldir. h k l u u u k «laıat lift Ressamlarımız arasında da balıkçı tiplerinin
Adetâ âşıkı alan Ziya Beydir (B .: Ziya Bey}-
Bu sanatkârın «Balıkçı Çocuk ve «San-
itökerkea a yahnz, bir n k i te k n e c in
ftiftlmlti, H û , çUrBk ipleriyle uğraşarak
dalda Balıkçı* adlarındaki İki deseni İstanbul
İkrUyurdU; d t t b ayni şiddetiyle şın k Ansiklopedisi sahifelerine Sahıbo Bozcalının
^•fak dİgOb eziyordu k ik o e le k o fa lu kudretli kalemi Ue nakledilmiştir; Ziya Be-

n/group/merakediyorum
http://groups.google.co

BıırgaK A tia u n d a D aJıkcüar


(R essam Cfcvsd B e y in tab lo su n d a n S. B otcalı f il II*î 1S16)
[STAJtBUL A-V'jtKLOPEBİSt
— 2007

vın b ir batıkçı por-


[resi de C ağaloğlunda İstanbul
Halkkevi riyaset o d a sın d a b u lu n u ­
yordu. &a'en ne o lm uştu r, b ilm i­
yoruz
Son O sm anlı halifesi ressam
Abdillıaecicl E fen din in cSisde Ba
lıkcıiar» adında büyılk ve çok gü-
jet bir yağlı boya tablosu Rumeli-
hisarında A îiyan m üzesiııdedir (B :
Âşiyan).
Zamanımızın değ erli re s sa m ­
larından F a h re d d in A rk u n la r’ın
,01ta Balıkçısı Çocuklar» a d ın d a ­
ki (aplflsu te jh ir ed ildiğ i 1948 s e r ­
gisinde satılm ış, k im in e lin d e d ir,
meçhuliıınfii'iiijr.
İkinci A bd iillıam id d e v rin d e
İstaabulun en bü yü k re sim li m ec­
muası olan M alû m at’ın 2 m ayıs
1318 (15 m ayıs 1901) ta rih li ve 336
num aralı n ü sh ası S an ayii N efise
M ektebinde açılm ış b ir ru m s e r g i­
sine tahsis etm iş ( B .: M âlûm at).
325 p arça e se r te ş h ir ed ilm iş
olan bu serg id e İs ta n b u l B alık çı­
ları sânında 9 e se r g ö rü lm ek te d ir:
P. B eilo’n un « B oğaziçinde ba-
iıkeılan» ı, D öm ango’n u n «H um ba
lıkcı kayığı» ve « D inlen en b alık ­
çılar» i; L. V aieri’n in « A | ö ren b a­
lıkçılar* i; F a u sto Z o n a ro 'n u n «Ü s­
küdarda b a lık ç ıla r» , «B eşik taşd a
Balıklar* ve »G ün eşd e B alık cılar» ı;
aıiralay Hali! B eyin (R essam ı H alil
Paşa) «B alıkdan sonra*, »G ene B a ­
lıkçılar! i; M atm azel LLııa G aboçi
nin «B alıkcılan» ı.
Balıkçı ve balıkçı h ayatı, ba­
lıkçı kayıkları, k u ru tu lm a k üzere
a|a ç askılara asılm ış ağ la r, ağ ta ­
mirleri p alam u t ve u sk u m ru akın-
larında Lim anı ve H alici s a n d a lla r­
la dolduran o lta b a lık çıları lstaıı-
bulda fotoğrafçılara d a zengin m ev­
zular olm uştur.

Balıkçı ve balıkçı çocuk


IRessan, | K t B eyin d e s t H icrinden
S. n r o ı l ı e li İle)

/n m ı ın/merakediyorum
% A U K C IlA ft LONCASI SOKAĞI — 2008 — I s t a K B i'L

BALIKÇILAR L O S C A S l S O K A Ğ I _
1957 den so n ra genişleyen ve hızlanan im ârda
tumanı en kaldırılm ış olan İstan b ul B alıkpaza- BALIKÇILAR
n n in m eşhur sokaklarından biriydi; Em inönü ıo | w | /J> ~l
M eydanı tarafın d an B alıkpazarı C addesiyle <
ıe
gelindiğinde 1634 B elediye Ş e h ir R ehb erin e o ^ -
göre sağ kolda dördüncü sokak, 1936 d a Y eni »T l S
Camiin Bnü asılarak m eydana geniletildiğin- >
«<
<te ikinci sokak; iki dirsek y ap arak B alıkpazarı
Caddesiyle B alıkhâne Sokağı arasın d a u z an ır­ H
rl
dı.
1952 de çizilmiş o lup b u n o tla rın y a n ın ­
BALIK P A Z A R I CAD DES İ
D.
da bulunan krokiye göne so kağın m anzarası
bu sokakta y etm iş sen e (alıçm ış A şçı B aba Bahkcıtar Lonran Sokağı
Istelyo’aun riv ay etine g ö re o ta n h d e şöy le
idi; cadde kavuşanından g irilin c e sağ kolda; 5 — T o h u m cu U risto , m eyhâneci bulgar
B o ris K ov açef’in b ab ası. B u ra d a daha evvel
] — K apusu B alıkpazarı C ad d esind e, ka-
B u lg a r A n a sta sın k a h v eh a n e si v ard ı; kopuk
dundenberi B alıkpazarm ın e n n a m lı b ir pas­
y a ta ğ ı idi. 6 — B u lg a r B o ris K ovaçef’in Mey­
tırm acısı İdi; son on yıl için d e e lle r d e ğ iştir­
h a n e si (B . ; B o r in a M eyhânesi). Yarundiinya
di bir ara d a k u n d u racı oldu. 2 ve 3 — Y em e­
B arb a tste ly o n u n so n g ü n le rin d e aşçılık yap-
nici N iko ve yem enici L im bo , belk i yüz y ıld a n
(azla yem enici olagelm iş ik i dü k k ând ı; gem ici, d ığ ı d ü k k â n . M eyhaneyi B o risd en evvel uzun
kayıkçı, balı&cı, çeşidli sey yar esnafla tu lu m ­ b ir m ü d d e t b a b a sı H risto işle tm iştir; Hristo
bacıları ayaklarına g e çird ik le ri y e m e n ile ri te r ­ b u ra y ı Y a n k o a d ın d a b irin d e n d ev ren almış­
cihan bu ik i dükkândan a lırla r idi. E ski b ıç ­ tır . Y a n k o d an e v v el d e m e şh u r gedikli mey-
kınların, yeniçerilerin g iy d ik le ri «G alata y e ­ h â n e le rd e n « Z indan» b u ra s ı im i;. 7 — Barba
menileri» en son bu d ü k k â n la rd a d ik ilm iştir. L e o n u n ra k ı ve k o n yak im alâth an esi; Barba
4— Sonattı «T ünel tç k iii L okantası», sah ib i ts - Iste ly o b u m ü e sse se n in iç k ile rim piyasaya
plro; lspiro bu sokağa y alınayak, y a rım p abu ç h a n g i isim a ltın d a v e rd iğ in i hatırlam ıyor;
kahveci çırağı olarak gelm iş (İS n u m a ra lı «daha esk id e n b ir b ü y ü k m ey han e d e burada
nota bakınız), p a ra sahibi o lu p b u ray ı satın im iş» d iy o r; biz S iv aslı Â şık İb rah im in Balık-
almıştı. Eskiden gaayet m e şh u r M ihyoti'nin p a z a rı D e sta n ın a g ö re , bu b ü y ü k meyhane­
meyhanesi idi. A slı K um anyada îb ra il k a sa ­ n in « C e llid M eyhânesi» olm ası gerekdiğini
b a sı ro m ların d an olup o n ü ç yaşın da B alık- ta h m in ediyoruz. 8 — V a ag e lin Meylıânesl.
pazann a gelen ve fevkalâde d ilb e r b ir yüze 9— Y em enici H aralâm bo ; e sk id e n b u dük­
sahib olduğu için «Y anm dünyâ» İS kabı İle k â n d a F ilîp a d ın d a m e şh u r aşçı vardı. 10—
şö h ret bulan, son yılların ı da, 70 - 75 y aşla­ U an av .
rında, yine bu sokakda B oris'in M eyhanesin­
Y in e C ad d e k av u şağ ın d an girildiğine
d e aşcılıkda geçiren B arba tstely o o şöh retli, g ü re so l k o ld a :
çocukluğunda M ütyotinin M eyhanesinde ateş
oğlanlığı yapm ıştı, M ihyotîden evvel de b u ra ­ 11 — M ezeci Koço, m inelkadim mezeci
sı m eşhur «H ançerli M eyhanesi» im iş; H a n ­ d ü k k â n ı idi, 12— T oh um cu V asıl; eskidea
çeri! a d ı da b ir ateşoglam nın lâkabından ge­ ir i n l i A li a d ın d a b irin in tü tü n c ii dökkâM
lirm iş. B arba Istelyo M ihyotide çalışm ağa idi. B arba Istely o şöyle an latıyo r: «Benim
başladığı sıralard a b ir gün üç K efalonyalı çocukluğum da da tü tü n c ü id i; sahibi y i­
gemici - to rs a n , m eşh u r ka&tll, şakı B ıçakçı n e A cem di, eşkiya .kılıklı adam dı, tütüncü
Petrlyi b u rad a basm ışlar, kaçacak e n kilçOk adı altın d a e sra r kaçakçılığı yapardı, »dini
b ir delik yok iken şerir, peşine düşmüş olan hatırlayam ıyorum , g üzel g ençlere düşkündü:
dev gibi ko rsan ların üçüncü de y ere sererek m em leketlisi Aliyi y a n ın a çırak aldığında Ali
kaçm ağa m uvaffak olm uş (B.: P etri, Bıçakçı).
K t ı f r y ) y 3 a t > ^ B ğ t e a‘c 6 m
■ vtiKLOfEOİSl — 2009 — BALIKÇI SEPETLERİ

jcera geceleri bir h anda kalır, Aliyi diiJçâni--ı leri d e n in yakın sarp yerlerdeki y apraklara»
üstündeki bekâr odasında y atırırd ı; bir gün dökmlycn ulu ağaçların yüksek dallarına yu­
ortada görünm edi, kayboldu va yaparlar. Kaplıca mezarlığında körfez ci­
Çardak İskelesinde denizden cesedi­ hetindeki büyük servilerin yüksek dallarında
ni çıkardılar, g c n î bir liz kayıkçı tarafın d an b ir çok balıkçı] y uv alan RÂrülür».
Sldıiruldügii m eydana çıkdı, tü tü ncü dükkânı
çırağı Aliye kaldı, arad an çok yıl geçli, Ali BAM KCI SANDALI — Boğaziçinde bil­
evlenmedi, aynı b ekar odasında yatıp kalktı; hassa k ibar am atö r balıkçılar kullanırdı, za­
bir gün odasının döşem e tah taları çöker, a l­ m anım ızda hem en hiç kalmamı» gibidir. Kıçı
tında bir deline bu lur, esrarcı acemin a ltın ­ aynalı iki çifte b ir sandal tipi olup çaparide
larıdır denildi, b ird e n b ire zengin olunca dük­ ve oltacılıkta kullanılır, olta takım ları so n­
kânı kapadı. İrana gitti. M eşrutiyetin ilânı duk çaları kıç altında hıfzedi lirdi.
sıralarına rastlar». 13 — B alıkpa zarının bel­ BALIKÇI SEPETLERİ — Türk balıkçı­
ki İstsnbulun en nam lı fes kalıp çısı Mimiko-
la rı dolayısiyle İstan b ul sularında avlanan b a ­
mın dükkânı idi. 14 — B ir aşçı d ü k kânı var lıkçılar tara fın d a n balık ve m ukşerat avı için
du saü b i rom du, son ra tohum cu oldu. 15 —
k ullanılan sep etlerin hepsi sazdan yapılır.
İbrahim Çavuşun kahve ocağı: çayı kahvesi
B alıkçı sep eti im âlinde kullanılacak saz­
çırağı ile bu sokak boyundaki d ü kk ân lara gön­
ların y ağ m u r görm em iş ve kum üzerinde ku­
derirdi. Çavuş bu dükkânı Y unanistana giden
ru m u ş olm asına d ik k at etm elidir, aksi tak ­
bir nım dan alm ıştı; m eyhâneci İsp iri işte bu
d ird e dayanmam ince ve kısa sazlara »dişi»,
rum kahvecinin çırağı idi. 10 — Tohum cu
k alın ve uzun sazlar da «Erkek» d enilir. E r­
Yorga, 17 — Y em enici A nastas; bu d a eski
kek saz d ah a day an ık lı olduğundan balıkçı­
ve namlı bir yem enici dükk ân ı idi. B arba ls-
la r sep e tle rin in erk ek sazdan yapılm ış olm a­
telyo şöyle anlatıyor: «K anlı b ir d ü k k ân d ır;
sın a d ik k a t ed erle r.
A ra ta sın eline geçm eden bu d ü k k â n d a işler
Vasıl adında b ir yem enici k alfası, p e k güzel B alıkçı sep e tle ri Istakoz sepet), tzm arid
bir gençti, Kız V asıl d e rle rd i, k a y ık ç ı k o p u k ­ sep eti, k arid es sep e ti v e gelincik sepeti olmak
larından r e n am lı şe rirle rd e n L âz D im itri k ö ­ üzere d ö rt n ev id ir; fa k a t hepsi b irb irin e
tülük yolunda m u sallat o lu r, gözlerim le gö r­ b e n ze r, yalnız b& yttklügüııe ve gözlerinin ge­
düm; kayıkçı dükkâna geldi. V asile tak ıld ı, n işliğ in e g öre yu k arıd ak i isim leri alırla r. Ba­
yemenici kösele k esiyo rd u, plindeki bıçakla lık ç ı se p e tin in şek li ile b ir sep e t takım ım ı)
fırladı, fakat dü k kând an Çıkamadı, Lâz, bıça­ te fe rru a tı ve bu İtalikçi tâ b irle ri, bu satırların
ğını daha evvel d a v ra n ıp V asilin ta m k a lb in e y an ın da b u lu n an resim de g österilm iştir. B ir
ildirdi, kaçtı; fa k a t isk eled e n k ay ığ ın a a tla r­ b ed en e 10 - 20 sep et bağlanır; ve m eselâ b ir
ken hem şerileri ta ra fın d a n y a k alan ıp zabtiye- İstakoz tak ım ı d enilir. B eden için sağlam
ye teslim- ediMi. D ük k ân ın m erm er eşiğinde h u rm a h a latı te rc ih e d ilir ve sep e tle r bedene
varilin kanının lekesi, şu kadar yıl g eçti, h â lâ ü ç e r k u la ; a ra ile bağlanır.
durur». Istakoz sep eti, yu v arlak v e e rk ek sazdan ya­
18 — B erb er A li B eyin d ü k k ânı. 19 — p ılm ış uzunca b ir sepettir. Bu sep etle İstakoz
Vangeün dükkânı. 20 T ohum cu Aleko. 21 — ve böcek avlanır. Bu seb e tle r erkek sazdan
Tütüncü. yapılm az ise, İstakoz, m akasları ile sep eti k e­
Bibi.; Barba lateljv, Mot s e r v e k açar. Gözleri 5 • 6 san tim etre açıklı-

BALIKÇI KUŞLARI — B oğariçinin


balıkçıl k u şlan hakkında m erhu m Câ-
t o Vada, «Boğançı konuşuyor» ad ın da­
ki eserinde şu n o tla n kaydediyor-' *Ba-
^kçrtlann parm akları k ürekli olm adığın­
dan yalnız bacaklarım denize d ald ırarak
Sula teinin ederler. Daima eşleriyle j a - B a lıktt m U i
W f . D üşm anlardan em in addettik l Relim ı K. D evtcinatel
/groııp/merakediyorum
— 2010 — İSTA.1KJI
BALIK FIÇILARI

Hallin « fffln l
Sepet, t — K>M», *— »•*«'1 **» ** İt"**1*- KrpMlrrt» W M >
*— A u M n r kalooU tlk M«l< ır|> rtfc ıt « » M a i M r t r lrM x r i ™ a n lı
[__ 7 - O m il T U H InM l bMıriıny» M k Ip-

1 5 -2 0 sepetlik Mr
ğındadır Medhalinde lakımı kullanabilmek
sazdan yapılmış huni için iki yahut Uç çifte
{eklinde bir ağırlık var­ bir kayık ile dürt layla
dır, sepete giren Istakoz bulundurmak lâzımdır.
veya böcek bir daha dı Birinci Cihan Hart»
ta n çıkamaz. Sepetin iç arifesinde bir Istakoz se­
kısmına balıkçı ağzında peti 15 kurusa yapılırdı
hazine denilir, hâzine­ Beden halatı, kolan ip­
nin dibinde tahta bir ka­ leri ile beraber onbeş se­
pak vardır, sepet yukarı tekilince tutulan İs­ petten mürekkep bir lakım da 3 -3 .5 liraya
takoz veya böcek bu kapak açılarak alınır. ancak çıkardı. (B .: Istakoz, Böcek, Gelincik.
Sepetlere yem olarak izmarit, İstavrit gibi Karides. İzmarit).
baUklar konulur, yemler ağaçtan yapılmış bir
iî{* dizilerek konulur. Sepetler sabahleyin er­ BALIK FIÇILARI — tstanbuldaki balık
kenden denize, bilinen İstakoz yataklarına atı­ (ıiîlayıcıları, hususi isimleri* anılan istandart
lır. yirmi dttrt saat sonra da yoklanarak, do­ fıçılar kullanırlar. Torik, torik yarm an, pala­
lu sepetlerden avlar toplanıp yemler tazelenir m ut, uskumru, kolyoz, sardalya ve hamsi ha­
ve sepetler tekrar denize bırakılır. liklan tuzlamasında kullanılan bu fıçılar hay
Istakoz, böcek, gelincik ve karides sepet­ boy olup :
lere geceleri girer. Çakan fıçı 6.5 - 8 çift torik lakerdası, y i
Boğaz içinde, sepetlerin, suların ceryan hud 400 - 500 aded Uskumru, vahud 35 - 40
şiddetiyle sürüklenip kaybolması için bede­ kilo knlyos, sardalya veya hamsi alır, balık
nin bir ucuna, parmak kalınlığında ve elli alt tuzlanıp istif edildikten sonra 35 - 42 kilo ft-
mi} metre uzunluğunda bir ip bağlanır, diğer lir.
ucuna da htlyUkfe bir mantar veya hatif ağaç Kova ve binlik fıçı 9,5 -1 1 (itt torik la­
parçası raptedilir ki buna balıkçılar «handraı kerdası, 60 0 - 1000 aded uskum ru, 4 5 -5 0 ki­
derler. lo kolyos, sardalya veya hamsi alır, babk tın ­
Hailede veya latanbulun ccryansız. akın­ lanıp istif edilten sonra 46 - SU kilo setir
tısı! sahillerinde denize atılan sepet takımla ' Şamandıra 1 2 -2 2 çift torik yarması. 35-
rının bedenine bandıra konulmaz, balıkçı, se­ 65 çift Tuzlu palam ut. 70 - 80 kilo kolyos, sar­
petleri bırakacağı yeri nirengi noktaları ile dalya veya hamsi alır, halik tuzlanıp istif
teshil etnıijUr, muayyen vaktinde dönüp gel­ edildikten sonra 75 - 85 kilo gelir
diğinde. etrafında kendisine malûm sabit nok­ Tuzlu balıklar yiizde 20 - 30 arasında
talarla merkezini bulunca uzun bir ipe bağlı fire verir. Mayıs, eylül ve teşrinievvelde av­
ve malya denilen dürt çatallı kliktik b ir çapa lanıp tuzlanan kolyozlar az, haziran, temmuz
ile denizin dibini araştırır ve t i r iki dakika vc ağustos aylarında avlanıp tuzlanan kolyoz­
içinde sepetlerini bularak çapasını bedene ta ­ la r çok t i n verir Yazın avlanıp tuzlanan ham­
kıp takımı yukarıya, kayığa çeker. siler yüzde otuz, kışın avlanıp tuzlanaa.bam-

http://groups.google.co
AV SllttO Pfl>î®
20U - HALİK E M Â fcen

İller ancak yitid e beş fire verir Nisandan 2 0 yeri Emjnbnti meydanına katılan İstanbul Ba-
{giomoza kadar avlanan sardalya balıkları za­ lıkhânesl de bu tt&zırlık tarafından görüldü.
y ıftır, y ü z d e oobtşc kadar fir* veriri salf u -
Meş’um Düyûnu Umumiye İdaresi Lozan
manlsrda avlanan sarda (yatarın tuşlama ürosi
mııahtdeai ile kaldırıldığında bütiin Bılıkhft-
yOıde geçmez fBu balık isimlerine, Ş ar­
neler idaresi Türkiye Cumhuriyeti Maliye Ra
ja ]ya için Ateş Ra lığına bakımı).
' Bibi. K D evett)r»n. {talik v c h alikçılık.
kanlığına babandı 1»50 nisanında Türk ba­
lıkçılarını koruma yolunda balık avı resmi
BALIK EMÂNETİ. »A U K KMtXİ, «A kaldırılarak batıktan udece aatış brdeü üze-
UK11ÂNE. K A M KII.İSE N A Z lM .tfl — ts. rlnden bir vergi alındı, bu da mahalli Beledi
istıbul sularında tutulan, yahut boska sularda yelere terkedildi, bu miinasobotle İstanbul
jvîa/ırp İstanbul piyasasına getirilen balıkla- Balıkhanesi Müdürlüğü de İstanbul Beledi­
rin balıkçılar tarafından devlet kontrnlu al­ yesi reisliğine bağlandı.
tında balık madrabazlarına vc lablakâr esna­ Balık Emini İği zamanında da IsUnbulda
fa ruüiayed* ile satıldığı ve satılırken kantin her gün tutulan balıkların balık madrabazla­
gereğince vergisinin devletçe tahsil edildiği rına ve tablakâr esnafına satıldığı ve balıktı
müessese; tarihi kesin olarak bilinmemekle Urdan balık resmînin alındığı bir balıkhane­
beraber istanbulun (ethietâco a r sonra kurul­ nin bulunduğu muhakkaktır, hattâ Balık
muş olacağını tahmin ettiğimiz bu müessese- Eminleriyle maiyetindeki memurların bu Ba-
nin ilk adı «Balık Emanelî, Balık EmrnUğl* lıkhâne içinde veya hemen civarında bulu­
olmuş ve teşkilâtın başına da «Balık Emini * nan bir dairede çalışmış olacakları söylene'
unvanivle Başdefterdar (Maliye Bakanlığına) bilir. Bîı bu eski Balikhinenfa yerini «esbif
bağlı bir müdür getirilm iştir. Tanzimatdan edemedik. İstanbul Balrfîpazan, fetibden ev­
sonra, Abdülmecid u m an ın d a iktisadi ve sı­ vel Kminönündeki Büyük Gümrük ile yemiş
na! kalkılma maksadı ile Devlet yabancı malı iskelemi aracındaki sabada kurulmuş, Türkler
kaynaklardan is tik ra la r aktedip alınan mil­ de bu meşhur çarşı boyunu ayni yerde imi*
yonlarca altın, hakikî kalkınma yerine lüks hafaza etmiş olduğuna göre eski Balıkhane­
ve şatafata sarf edilince, borçlar ve tefeleri nin ve Balık Emİnlİğinin de Balıkpaıarında
ödenemiyecek b ir yekuna varmış. Osmanh bulunduğu kanaatindeyiz, fa k a t İstanbul şeh­
bazinesi iflâs uçurum unun önüne gelmiş ve ri sahillerindeki İskeleleri, miri mçbani ve
yabancı alacaklıların tebaası bulundukları bü­ h attâ eşhasa aid bütün binaları sahipleri­
yük Avrupa Devletlerinin baskısı He alacak- nin vc hattâ kiracdannın isimleri ile teker
tenm emniyet altına koymak için bir «Düyfi­ teker kaydeden Bostancıbaşı defterlerinde
mi Umumiye idare» kurulm uştu. Bu idare, k i <B : Bostancıbaşı defterleri) bu sabada b ir
tarihimizde müstakil devlet mefhumu ile ta» Balıkhanenin mevcudiyetini belirtecek kayda
ban tabana zıd acı kapkara b ir hatıra bırak rastlıyomadık. Balıkhanenin. Balıkçılar Lon­
ftnşbr. devlet hâzinemizin gelirim teşkil eden cası gibi BaJıkpBzarmin iç sokaklarından bi­
vergilerin en sağlamlarını, kaymaklarım, o r­ rinde bulunmuş olacağı muhtemeldir. Bastın-
tadan Osmanlı mâliyesini çıkararak, mükel­ cıbaşi defterlerinde bilâkis şaşırtıcı bir kayda
leflerden kendi teşkilâtı ile. kendi eli ile tah­ rastladık: Unkapanı İskelesiyle Cibftli iske­
sil etmek h ak k ın ı alm ıştı IB . : Duydnu Umu- lesi arasında, bu iki iskelenin ortasına düşen
nl/ft Binası: İstanbul Erkek Lisesi). Bu arada bir yerde bir «Balıkhane İskelesi» kaydı bul­
Utanbul ve tekm il Marmara havzasında ve duk kİ Balıkpazanndan hayli uzaktadır ve bu
Manyas gölünde tutulan balıklardan alınan sahil boyunda lebideryada Musevi evlerinin
VerSi lbalık resmi) de Dliyûnu Umumiye îda* arasın* sıkılm ıştır Bu iskele adından Balık­
rtâ n e bırakılmıştı; Düyûnu Umumiye de bu hanenin orada, az geride bulunduğu tahmin
*tngfn İçj çevirmek ve kaçak balık avcılığına olunabilir. Doğrudan deniz kenarında bulun
" ü * olmak İçin bir baUkbüne idaresi kurmuş, mayışı Bostancıbaşı defterine kaydedilmemesi
idarenin bağına «balıkh&ne nâzın ünvznı ile için kâfi U r sebeptir.
hfr müdür getirm işti Unkapanı İle Cibolİ arasının Bosiancıba-
1957 de Istanbulda bütün hızı ile başla­ şı defterinde teshil edilmiş manzarası şudur
mış olan imâr faaliyeti arasında yıkt'ınlan ve (Defter İkinci Mahmud devrine aittir):

w group/T\erakeaiyor um
BAl.lt. ' ■ İS E T t — 2012 — tSTA-VBIJ].

Unkapanı nÂibi efendinin ndrsı (dâiresi) aşikârdır


- Unkapanı isk elu t - Unkapanı Meydanın 1957 de bütün hızı ile tamlayan ve adına
da Subaşı Süleyman A£a Camii-Osman Ça­ ■ fsiHnbulun İmân denilen, aslında ise bü­
vuşun kahvesi, üstü bekûr odağı ■ Meydandı yük T ark Istanbulu ziyank&r diktatör Adnaa
tafcı dükkânları, ilstü bekâr odaları - Yenişe­ Menderesin bir kırık »yuncafı yapan ttrih ve
hirli Avramın evi Enıinağazâdcnin hcltir sanat cehlinin duygusuz faaliyeti arasın*
oduı. altı kayıklıAne ■ 56 ıncı Yeniçeri o n a - da -kııldınlm]-' olan târihi Balıkptzarui'
*uun irâdj yahudfıinc, altında kayıkhane - daki Balıkhanenin ancak yarım aaırİJjc bir ta­
Çuhacı yahudüıin yalısı ■ Miskcibaşı oğlu Yn- rihçesi vardı; 1902 senesinde Düyunu Umumi,
konun yalısı ■ Fnsnk dellalı Yakonun yalısı ye tdaresi tarafından kurulmuştu. »Hali Ha­
ve kaytklıinesi - E aim acü ır kâhyası kızının nı» adını taşıyan vc sahibinin kim olduğunu
irad yalmdiıânesi ve tayıMUnesi- Balıkhane tigrenemedlgiıniz bu bina 1901 de Balıkhine-
iskelesi - Kayim yahudinin evi - tsak yahudi- ye çevrilmek iizere Düyunu Umumiye İdaresi
nin evi - Tilfen^hâne ve Tiifetıkhâne İskelesi - tarafından devlet hesabına satın alınmıştı. 24
Yeniçerilerin Tomruk meydanı...... Eylül 1901 tarihli Tercemanı Hakikat gaze­
Eğer Balıkhanede Sebideryâda olsaydı, tesinde bu yolda ilk intişar eden haber şu*
yukarıdaki satırlarda görülen tiifenkhâne gibi dur:
«Balıkhâne ve Balıkhane iskelesi» diye kay­ «Galata K öprüsünün Yemiş cihetindeki
dedilirdi. Rali Hanı Balıkhane ittihaz edileceğinden,
Bostancıbaşı defterinde Unkapanı ile Ci- binayı m ezkûrun hazine namına Düyunu
bâli İskeleleri arasında bir Balıkhâne İskele­ Umumiye İdaresince satm atınması hususuna
sinin kesin olarak kaydedilmiş olmasına rağ ­ Irarîef seniyo çıktı. Mimar Valori tarafından
men biz B alıkhanenin Balıkpazarındatı bu tanzim edilen plân mucibince kari ben inşaata
kadar uzak bir yerde kurulm uş olacağına İh­ başlanacak, önüne mükemmel bir rıhtım ya­
timal veremiyoruz. Eski İstanbul B alıkhane­ pılacaktır*.
sinin yari ancak devlet arşivindeki vesikalar­ Rali H anında B alıkhane olm ak İçin ya­
la tesbit edilebilir; bu vesikalar ise henüz tas­ pılm ası z a n u i ta d ilât b îr yıl sü rm ü ştü r ve İs­
nif ve fihristlerde neşredümemiştir. a rand an tan bu l B ahkhânesi olan hâne, Balıkhâne Na­
kayidde divanıhüm ayun m ühim ine defterle­ zırlığı ile b e ra b e r yine D üyuna Uroumiyenin
rinde b ir tesadüf ese ri rastlanacaktır; d a pençesine geçm iş bulunan servet kaynakları­
man da eski B alıkhanenin yalnız y e ri değil­ m ızdan Tuz İn h isarı İdaresi, Tuz Nazmlığı
dir, belki kadim nizamı, teşkilâtı da öğreni­ da yerleştirilm iştir. Ayni gazetenin 15 kasım
lecektir. 1902 ta rih li nüshasında d a su n lar yazılıdır:
Düyunu Umumiye İdaresinin son balıkhane «B alıkhâne ve Tuz N ezareti için Balık-
m üdürü olup Millî Külüpbânem i2e «Balık vc pazarı sahilinde b ir su re ti m etine ve zârifede
Balıkçılık» adı ile muhalled b ir ese r bırakm ış edilm iş olan d airen in velâdeti hüm ayuna rast­
olan Karakin Bey Deveciyan m evkilerini, hu­ layan günde resm i küşadı yapılacağından ge­
dutlarım . devam m üddetleri ile h e r mevsim çen gün D üyunu Um um iye m eclisi idare reisi
ne zaman kurulduklarını, ne cins balık tu tu l­ kom andan B erje binâya giderek inşaatın o
duğunu ve kadimdenberi devam edegelen giine yetişm esi için icab edenlere talim at ver­
team üllerini yazarak İstanbul sularında 42 m iştir. «G alalada M umhâne Caddesinde Wt
dalyan adı veriyor, ve yalnız Boğaziçinde, es- handa bulunan m ü sk irat nezareti de yeni Ba­
kidenberi devam edegelen team ül ve âdetle­ lıkhanenin ü st katm a taşınm ıştır Balıkhâne
riyle 59 voli yerinin mevkiini tesbit ediyor. heyeti yeni binasına y arınki pazar günü nak*
Bu iki rakam. Istanbulun günlük hayatın­ ledecektir».
da balıkçılığın çok mühim b ir v er aldığını Tercem anı H akikat 18 kasım 1902 tarih­
gösterir; ve unutm am alıdır ki binlerce olta li nüshasında, tkinci Sultan Abdiilıaecid'n
balıkçısının faaliyeti de dalyanların ve volt Osmanlı tahtın a ciilû&u yıldönümüne rastlı*
yerlerinin dışında kalmakladır. A sırlar bo­ yan Balıkhanenin açılış töreni için de şu taı*
yunca balıkçıların başı boş bırakıIamıyacagL. silâtı veriyor (dili sadeleştirdik):
lstanbulda toptan ln lık sangının b ir balıkhâne «Küşadı elhak pek muntazam pek mü-
çatısı altında bir nizama bağlanmış olacağı debdeb oldu.

http://groups.google.
r < t. P E P fS t BALIK EMANETİ
— 2013 —

,S jat altı raddelerinde dUyunu umumi­ riyet devrinde de kilo ağırlığı Üzerinden sa-
ye erkânı ve Salem riinsası peydor pey gcle- tılagelmlşlerdtr.
„ * Balıkhâne N azırı AH Rlza Bey tarafından B ir vesikaya dayanmamakla beraber bu
istikbal edildiler. S a it yediye doğru da ku­ teamülün Düyunu Umumiye Balıkhanesine
mandan B erje gelerek davetliler alt katlakl eski Balık Emlnligi Balıkhanesinden intikal
geni; müzayede yerine in diler B urası, Boğa­ etm iş olduğunu sîyliyebillriz,
ziçi vc îstanbııl civarında avlanarak Balıfchi- Elimizde İstanbul balıkçılığı (iterine
neya gönderilen her nevi m ahsulâtı bahriyc- dikkatle okunacak bir vesika vardır; hicri
,ıin halikçı esnafı arasında pazarbaşı ttb ir 9B5 (Milâdi 1577) yılında divanı hümayundan
edilen müna diler m arifeti İle bilmüsayede İstanbul Kadısına gönderilen bir fermanda
satım a mahsus olub zem ini m erm er ile dö­ şunlar yazılıdır (Bugünkü dilinize çevrilmiş­
şenmiş ortası balıkçıların m üzayede esnasın­ tir):
da hücumuna karşı balA ların konulm asına «İstanbul Kadısına hüküm ki;
mahsus dem ir parm aklıkla tah d id edilm iştir. «Hâlen Balık Emini olan lshak Divanıhü­
Zikrolunan parm aklığın e trafın a davetliler m ayunum a adam gönderüb hassayıhiimâyu-
oturmuş, bu sahanın b ir ta ra fın a d a b ir m a­ nuen {padişahın nefsi) için balık avlayan mus­
lulü mahsusa B abıâli düagûsu ve Şehzâde lini balıkçılar ığrıb ile balık avlayageimemiş
Cemil imamı evveü İbrahim Edhercı Efendi iken halen ığrıb ile balık avladıklarını, ve
gelerek beliğ bir dua k ıra a t eylem iştir. Duayı bu yüzden de balık mültezimine zarar ver­
miiteakib pazarbaşı V asilâki E fendi zikrolu- diklerini bildirm iştir. Buyurdum ki bu fer­
nan parm aklığın d ah ilin de çevaiyalar içinde manım geldikte meseleyi tahkik it, Balık Em i­
bulunan 17 kilo en n efisin d en barbunya, çi- ninin bildirdiği gibi hassayıhümâyunum için
nekop ve pisi balıklarını müzayedeye çıkar­ balık avlayan müslim balıkçıların ıjrıb ile
mış, 150 ■kıırıışdan başlayan müzayede, 600 balık avlam a için ellerinde izin farmanUrı
kunijda Balıkhâne N ezaretinin üzerinde ka­ yok ise on lan ığrıb ile balık avlamaktan men
larak satın alm an balıklar Padişahım ız İkinci it, ta d iu rîe n b e ri ne şekilde balık avlıyorlar
Sultan A bdülham id için saray a gönderilm iş­ ise yine öyle avlasınlar».
tir. M üzayededen so n ra D üyunu U m um iye B u ferm an, a n ’anelere dayanan haklar
komiseri Said Bey ta ra fın d a n b ir n u tu k irad karşısında evvelâ bir adalet vesikasıdır. Son­
edilmiştir. Sonra ikinci k a tta k i n e za re t odası­ ra öğreniyoruz ki, başta Padişah, sarayı hü­
na çıkılarak pek m üzeyyen olarak tefriş edil­ m âyun halkı ancak müsiüman balıkçıların
miş bulunan bu odada, dav etliler, şekerci Lö- tu ttu ğu balıkları yem ektedirler; tstanbulun
bon tarafından hazırlanan büfede izaz edil­ m üsiüm an sekenesinin bilyük bir kısmının
miştir. Komandan B erje b ir n u tu k irad etm iş­ da ayni taassubu gösterecekleri muhakkaktır;
tir». bundan da, Tanzimatdan evvelki devirde İs­
Balıkpazarındaki B alıkhanenin 18 kasım tanbul sularında müşlim ve gayri mııslim
1902 deki resm i kiişadı çevalyalar için müza­ balıkçıların ayrı ay rı çalıştıkları, ve tuttuk­
yedeye konulan 17 kilo en nefisinden bar­ ları balıkların da Balıkhânede hangi balık­
bunya ve m inekon balıklarım a 600 kuruşa çılar israfından tutulm uş oîduğu tasrih edi­
lulıkhine N azırlığının üzerinde kalm asiyie lerek satıldığı yolunda bir hüküm çıkanla-
yapılmış tı. bilir.
1902 den zam anım ıza kadar İstanbul Ba­ Bu ferm andaki diğer mühim noktada
lıkhanesinde b a la la r ile sair deniz m ahlûkatı balık iltizamından bahsetmiş olmasıdır. Bu
ayn satış şekline tâb i olagelm iştir; va- küçttk kayıt), devletin İstanbul sularında av­
l°s, köpek balığı, kalkan balığı, subye, İsta­ lanan balıklardan alınan vergiyi iltizam usu­
koz, böcek, bines ve pavurya adetle; pala­ lü ile erbabı servetten bir şahsa devretmiş
mut, torik ve bu cinsten bulunan sair SaUk- olduğunu gösteriyor. Yani balık avı resmi­
k r yine adetle fak at çift olarak; istiridye, nin hazlnolhümâyuna sağladığı yıKik gelirin
roidye, tarak, çağanoz, karides ve emsali mu- — bolluk ve kıtlık nazarı dikkate a tınarak —
fcışşerat tartılm adan çevalyatar içinde göz k a­ ortalam a tutarım bir mültezim üzerine almış,
briyle, b ü tü n diğer balıklar da yine çeval- bu parayı hazîneye defaten ödemiş yahut bel­
yilar içinde fakat tartılarak , okka. C um hu­ li taksitlerle ödemeği kabul etmiştir; ken-

n/group/merakediyorum
BALIK1IA.VC KAPL'SU — SOI 4 — İSTANBUL

dişi balık resmini balıkçıların yıl boyu nu zayede ile verilmesi usulü konm uştur. Tasvj.
lu 'lu fu balıklardan tahsil edecektir, batıta riefkâr gazetesinin 26 teşrinievvel 1909 ta­
kadere, bolluk olursa büyük kâr saglıyacak- rihli nüshasında,. Uüvunu Umumiye İdaresi
tır, kıtlık olursa zarar edecek, iflâs edecek' bu yolda bir sui istimal ile Ittihsm od İlmiş
tir. tir; şöyle ki :
Mültezimin elinde Karadeniz. Boğaz. Mar- Küçtikçekmcce GöiümJe üç sene müd­
mara suları, faaliyet (»halan çok geni» olan detle balık avlama hakkı müzâyedede daima
İstanbul balıkçılarını nezaret altında bulun­ 50.000 kuruşun UstUnd? istekli bulur İken ı>
duracak ve ia c ak talik avına ve salığına mâni yit müddeti bilmiş olan bu av hakkı, iliıuız
olacak bir deniz zabıtası teşkilâtı yoktur: bu yapılan bir j Kaptı ■kaçtıi nıüzâyode ile 15.000
teştiş ve nezareti devlet yapacaktır: bu mühim kuruşa verilmiştir.
isi de İstanbul salarının em niyetine mermıı Gazete arada hazine hesabına kaybolan
edilmiş oian Bostancıbaşı Afla ile Bonstancılar 35.000 kuruşluk (ark üzerinde imâli bir lisan
Ocağına bırakılm ıştır IB>; Bostancıbaşı; Bos­ ile d u rm u ş tu r
tancılar). B alıkhane İdaresinin İstanbul Belediye­
■Dalyanlar ve voli yerleri balık avı ru h ­ sin e devri m ünasebetiyle 1 nlgan 1850 cu­
sat ferm nnlariyle inzibat altındadır, faaliyet­ m artesi gitnil balıkçılar İstanbul hemşehrisi
leri İstanbul ve civarının sab ilerin d ek i bo s­ sıfatiyle B alıkhanede bir tören yapmışlardı;
tancı kollukları karakolları tarafın dan da A şağıdaki satırla r 2 nisan tarihli Cumhuri­
nezaret altında bulundurulm aktadır; tu tulan y et gazetesinin şeh ir haberleri sütunundan
balıklar da satış için İstanbul B alıkhanesine alın m ıştır:
gönderilm ektedir. Istanbulda biiyük; Balık­ ıB alık satışından aın m akta olan saydiye
hanenin mevcudiyeti bu bakım dan da şa rt­ resm inin k aldırılm ası ve İstanbul Balıkhane­
tır. sinin B elediyeye d evri m ünasebetiyle dün
Sarayı hüm âyun İçin balık tu tan balık­ sabah 0.30 da B alıkhanede b ir tören yapıl­
çıların ellerinde ruhsat farm anları bulunm a m ıştır. Vali ve B elediye B aşkanı Dr. Fahred-
dığı halde ığrıb ile balık tu tm aların d an şi­ din K erim G ökay. B elediye R eis Muavini Su-
kâyet edilmesinin sebebi, bıı balıkçıların ad K utat, Mezad M üdürü N ecm eddin Arballı
«Saray Balıkçısı» imtiyazı altın d a ığ rıb ile ile şeh rim iz balık çılarının h azır bulunduğu
ruhsatsız ve sarayın günlük balık ihtiyacının bu tö re n d e söz alan B alıkçılar Cem iyeti Baş­
kal kat üstünde balık tutm aları, tu tu lan faz­ k anı Y u su f Y arar. B alıkhanenin İstanbul Be­
la balık lan da. Balıkhanede resim ödem edik­ lediyesine devri dolayısiyle balıkçıların bir se­
leri itin halka kaçak olarak ucuz ucuz sat­ vini; günü y aşadıklarını. B elediyenin burası­
m aları. Balıkhâne satışında balık flatlarınu) n ı soğuk hava deposu ve asil satış yerleriyle
dGşmesine sebep oldukları, bu yüzden de ba­ h e r bakım dan İsta n b u l B elediyesine yakışa­
lık mülteziminim zarara sokm us bulunm aları­ cak şekilde tanzim ve id a re edeceğinden
dır. em in o ldu k ların ı b elirtm iş ve B ahkhânedî
Tanzimatdan evvelki devirde olta balık­ m üzayede usulün ü n devam ını istem iştir.
çılığının tam am en serbest bırakılm ış olduğu »M üteakiben V ali ve Belediye Başkanı
nu zannediyoruz. b ir konuşm a yapm ıştı. V ali, bu konuşmasın­
Balık resm i Düyunu U mumiye id aresi­ da Belediyenin balıkçılara h e r tü rlü yardımı
ne terkedildikten sonra, bu idare balıkhane yapacağını, fakat halka daim a ucuz ve temiz
kolcuları vasıtastyle balık kaçakçılığı yolun­ balık v erm eleri gerektiğini anlatm ıştır»
da İstanbul suları balıkçılarına göz açtırm a- BALIKHÂNE KAPUSU — Balıkhâne
m ışlır; bil1 ata sözü hükmüne? ^alacağına şa­ K apusu, İstanbul su run u n Sarayburnu Ue
hin» olm uştur. Serbest olan olta balıkçıları A hırkapu F en eri arasındaki üç kapusundan
da yıllık muayyen bir ü cret karşılığı bir ba­ biridir; fetih ten evvel Ayios Lazarus Kapusu
lık avı ruhsal vesikası almağa m ecbur tutu l ad ın ı taşıdığı söylenir; surun, Topkapu Sara­
nıuştur. yı arazisini çevirdiği kısım dadır; İstanbul ta­
Yıllık iltizam usulü yerine de voli yer­ rihinde acı ve kaniı b ir hâtırası vardır; Pa­
lerinin liçer sene müddetle talihlerine m ü­ dişah gazabına uğrayan vezirler huzurdan çı­

http://groups.google.cor
A .V S IlC U tm H S İ
— 2015 _ BALIKLAMA

karılınca buraya indirilir, kendisini takip narına Balıkhane Kapuauna kadar uzanırdı;
eden ferm ana göre, ya evvcice hazırlanm ış Balıkhanenin kapalı olduğu, bir geçid hizmeti
olup sahilde bekleyen bir gem iye bindirilip görmediği zam anlar için uzun b ir çıkmaz so ­
sürgüne gönderilir, yahut da idâm olunurdu; kaktı. Cadde Kavşağından girildiğine göre
idanı evvelce k ararlaştırılm ış ise, Bostancı bir araba geçebilecek genişlikle ve paket ta ­
başı cellâdtarla daha evvel gelip paşayı bek şı döşeliydi, kenarında beton yaya kaldırım ­
Itrdi. Bu kapuya ekseriya sadece Balıkhane ları vardı; sağ kolda B alıkçılar Loncası So­
denilirdi B abıhüm âyıln ve orta kamı ile b e­ kağı, sol kolda da Kafesli Şerbethâne Sokağı
raber sarayın fırdolayı e tra fın ı çevirm iş sair ile b ire r kavşağı vardır; bu sokaklardan İkin­
kapulftrınt bekleyen kapucular ocağına m en­ cisi ism ini B alıkpaıarınm namlı gedikli mey­
sup neferlerin m uhafazasında bulunan Ba- h anelerinden (eski tâbiriyle Şerbethâne) K a­
lıkhâne Kapusunda iri y a rı güçlü kuvvetli üç fesliye nispetle alm ıştır.
dürt dans saray bsjnnıalj bulunurdu. B alıkhâne Sokağında sarraf, kese kâğıd-
Osmanlı hanedanının son vak’anüvisi cı. m üskirat deposu, iskarm ozcu, manav, b er­
Abdurrahman Ş eref Efendi m erhum un fıkra- b er. tavukçu, kahvehâne, ağ İpliği ve balık­
larmdandır: çılık âletleri, levazım ı satan yirm i İki dükkân
«Alyanak M ustafa Paşadan LşiLt iğini söy- v ardı; Azim A nbarı, Yakobal Balıkçılık Ş ir­
liyerek Zühdü B eyefendi n ak led er ki Sadı- k eti, Y eniüm id N akliyat A nbarı, Geyik K on­
razan; M ehmed Emin R atıf Paşa B alıkhâneye serv e re B alıkçılık Şirk eti de bu sokak (ile­
indirileceği gün fHiri 1223 — m ilâdi 18081 tin d e idi. Sokağın denize ulaşan bitim inde de
Bostancıbaşı Deli A bdullah Ağa g elip b ir d ö rt katlı b ir binada Em inönü Kaymakamlığı
hayli beklem iş. T elâş ile H âlet E fendi gelip: ile Em inönü B elediye Şubesi M üdürlüğü ve
— Aınan A bdullah Aga gitm e!.. B uralard a sokağa adını v eren İstanbul Balıkh&nesi var­
dola;!.. Kallâvi yüzünden b ir tü rlü em rini d ı (Ş ubat 1952).
alamadım, hele bakalım !., d iy e re k acele sa­ Hakkı Göktürk
raya dönm üş.. M eğer R au f P aşan ın k a tli S u l­ B A LIK K IR C IM — Kışın şiddetli za­
tan Mahmuda arzo lun u p P adişah: — O nun m anlarında. g ün doğusu rü zg ârı saniyede
taşına kallâvi pek yakışıyor, b e n o güze) b a ­ 10 - 20 m e tre s ü r'a tle ese r ise, boğazın kanal
şa kıyam am . sü rg ü n e gitsün! diye ıs ra r e t­ ceryaıu intizam ını k aybeder ve kanalın ılık
miş ve H âlet E fen d in in istediği olm am ış. d ip s u ların a , sahillerin soğuk su ları karışır;
Vakta ki paşa sü rg ü n e gö n derilm ek üzere k analın d ip sularına çekilm iş olan balıklar,
Balıkhane?» in d irilip d e B ostancıbaşıyı o rada y a rı balığın, hem en cansız b ir halde denizin
görmüş k ork u sun d an id ra rı tu tu lu p b u nd au sath ın a çıkar; boğaz balıkçıları buna balık
sonra z ü ıriy e ti olm am ış. R au f kırk ü ç sene k ırgın ı d er. B üyük şeh rin sahil halkı kayık­
daha yaşam ıştır. A lyanak M ustafa P aşa R auf la rla , y a h u t rıh tım lard an , ağ ve oltaya lüzum
Paşanın dam adıdır:» gö sterm eden balık ları kepçelerle, suya gaz
Balıkhaneye ind irilen son Sadırâzam Salih ten ek eleri d a ld ırıp toplarlar.
Paşadır (H icri 1238 M ilâdî 1823); devlet B ib i.: A. C ib ir Vada. Boğaziçi Konuşuyor.
işlerini düzeltm ek için H âlet E fen d inin Istan-
buldan uzaklaştırılm ası g erek tiğ in i S u ttan BALIKLAM A — Yüzgeçler arasında
Mahmuda gizilce o rad an tavsiye etm iştir. Ba- isim lendirilm iş b ir denize atlam a, daim a ta r­
lıkhâne kapusunun yanına, çok son raları as­ z ı: K ollar ileri uzatılır, avuçlar yekdiğerine
keri dikimh&ne binası yapılm ıştır. yapıştırılır, baş. kolların bu su re tle teşkil et­
tiğ i m ekik şeklindeki çenber içinde kalır.
BALIKIIÂNEKAUSU OCAGl - (B .: İstan b u l argosunda: B ir kim senin, ser­
Bostancılar Ocağı). serilikte, kum arda, hovardalıkta, kendisini
BALIKHANE SOKAĞI — E m inönunde Ahi felâkete ve sefalete sürükliyecek h e r hangi
Çelebi M ahallesi sokaklarındandı; nefsi Balıfc- b îr kölü yolda çılgınca hareketleri:
pmarı sem ti içinde olup srnı im â r faaliyetinde — D elikanlı balıklama gidiyor...
Balıkpazarı Çarşısı ve B alıkhâne ilfc b erab er — A hm ed mi.. Balıklam a daldı bir
kaldırıldı. Balıkpazarı caddesinden Deniz kc- k e m .. .

n/group/merakediyorum
a u iu ’ 'kzk: i - 'U s e s İ — 2016 — OTAKBjn.

T e c im hayalında m u muhakkak Iflla o£tu Nikoforoa o Kaantopulos'un verdiği mj-


»Un «alkım salkım gırtlama kadar Imrc: ayni ltm at. bugün bile o n d a Mr haılaU n enin İmi
tâbirler kullandır, «Balıklama gidiyor.. Ba­ lunması kanaatimizi kuvvetlendirmektedir.
lıklım a daldı..» gibi. İm parator Kaatil Leonun i ı p ettirdiği
ayazmaya yirm ib e j m erm er hasannklı mer­
BALIKLI IZOOIMIMS PİY lı AYAZMASI divenle inilir, « ta d a b ir kubbe altında birle­
VE RUM ORTODOKS KİLİSESİ — Yediku- men dört dehliz Hinciden müteşekkildir.
!e dışında. Süivj-Jkapusundan ZQ0 m etre mc- Aaıl kaynak iki kuyudan ihâret olup or­
siftd e bulunan bu ayazma İstanbul ayazma- tada çam ur ve suyun akması için gerdeli de-
lıruıın en şöhretlisidir (B . : Ayazma; Avia; likler vardır. Kırmızı m erm erlerle döşenmlı
Ayiosl, Milâdın 457 yılında (belki az evvel, etrafında yine somaki m erm erden bir lefen
vahud az sonra) Bizans imparatoru Birinci (tekne) bulunm aktadır. Tepesine çıkmak iste­
Leon o Makallls (Kaalil Leon) tarafından imSr yenlere kenarda ayrıca m erdiven vardır. El
ve in ş t edilmiştir, ra f altım, gümüş, vc sayısız kıymetli taşlarla
H>lk ağzında anlatılagelmiş ve bizi me­ süslenmiş, işlenmiş olup kubbesi altın kaplı-
tinlere geçmiş bir hikâyeciği vardır; dır.
Leon gençliğinde esnaf tabakasından ve
Tarihçi Prokopios'un verdiği malûmata gö.
son derece yoksuldu. Çok sıcak bir yaz günü
rs 560 da Ayazmanın ikinci bânisi Birinci Jus
sur dışında, yalın ayak, hırpfinl kılıkla dola­ tlnianos (527 - 565) olmuştur. Bu namlı hü­
şır iken ihtiyar bir köre rastlar, celim verir,
küm dar m esânesinden mtızdarib iken Ayaz-
kör de: manın suyıı He iyileşmiş, Ayasofya yapısın­
— Oğlum., der, beni gölgelik bir yere
dan artm ış malzeme ile Zoodohos Pİyl'yi y«.
götür, bağrım yanıyor, bana azıcık da su
nldcn inse ettirerek, o civarda bulunan bir
bul...
kadınlar m anastırına da koğuşlar, köşkler ilâ­
Leon İhtiyarın koltuğuna girer, fakat et'
ve ettirm iştir.
rafta bir g61|e y e r ve bir çeşme göremez, 0
Ayazmada şifâ buldoktan sonra buraya
zaman semâdan İlahi bir ses İğidir: (Sağda
çeşidli bağışlarda bulunan BizanslI (eçkin
bîr bataklık vac, oraya götür, onun göllerine
sim alar arasında tm paratoriça Teodora'nın
o çamurdan sür, orada bir de kaynak, yüz­
akrabası C iikera, İm parato r Mavrikios’un
lerinizi yıkayın, onun gölleri görecek Ve sen
kardeşi Evdokia (?). Tekla. Iraparalortça trini
İmparator olacaksın!-.».
ve oğlu Kostandios’u zikredebiliriz.
Bu sesi yalnız g e n ; Leon işitir, hayret
Bizans târihinde Ayazmaya atfedilen ea
ve dehşet itinde körü o tarata götürür, batak­
büyük mucize TeUalos ism inde U r adama
lığı ve su kaynağım bulur. Orada ihtiyar kö­
olanıdır.
rü n gözleri görmeğe bağlayınca kendisinin d e
bir gün imparator olacağına iman eder; işini Bu zât tedâvi olm ak Üzere Balıklıya ge­
bırakıp onluya nefer yaolır, generalliğe ka­ lirken yolda. Bûyûkçekmece dolaylarında va­
ziyeti ağırlaştı, ölüm den kurtularaıyacağını
dar yükselir ve bir gün bir askeri ihtilâl ken­
disini imparatorluk tahtına oturtunca o ça­ hissedince yanındaki adam larına nfişuu
murlu bataklığı ve sihirli kaynağı unutmaz, ayazmaya kadar götürm elerini ve orada üç
mükellef bir ayazma yaptırır ve Panayia kova ayazma suyu dökmelerini vasiyet etti.
(Meyrem Ana) nrn adına ithaf eder. Öldü, ve vasiyetini yeline getirdiler, nâşına
üç kova ayazma suyu dökülünce tekrar ha­
Meyrem Ananın adına ithaf edilmiş olan
yata kavuşan Tettalos bir daha oradan ayrıl­
bu ayazmanın bir adı da «Zoodohos Plyi —
madı, öm rünün sonuna kadar Balıklı Manas­
Hayat bağışlayan kaynak» dır.
tırında keşiş olarak kaldı. 1833 de Balıklı
Elimizde k a fi deliller bulunmamakla Kilisesinin inşaatındaki kazılarda Tettalos'uıı
beraber bizim kanaatimizce bu ayazmanın mezar taşına rastlanmış ve kilisenin nartek-
mâzi.ıi çok daha eskidir, hıristiyan [ardan ev­ sine konmuştur. Yukarıda zikredilen vak'a bu
vel, putperestlik devrine varır, burası bir taşın üzerinde yazılıdır.
Asklepion mÂbedi (Hastane ibâdiettıâne), hat* 705 de Bizans kapularına kadar dayanan
t i . îy ia ısihhal) aid b ir m dbcd o ia b fflr. On Bulgar istılSsında, Ayazma soyuldu, hasara
dördüncü asırda yaşamış tarihçi Kallistoş- uğradı. İm parator İsavros'un zamanındaki 26

http://groups.goog le.
ANSİKUH’EOİSI — 2017 — iu l ik l : a v a z h a s i , kİ l î s e s !

ekim "4 J , b îr çarşamba g ün ü saat 8 de vukua taiıvil etm işlerdir. Paleologoslar lâtlnleri kov-’
gei«ı büyük zelzelede de harab oldu. 757 de duklan sonra Ayazmaya târihi ehemmiyetini
tnıparaloriça İrini t A tinea (Alinalı Irinn la iade etm işlerdir.
rafından tİm ir ve ib y i edildi; fakat bir asır Blıansm bu son İnhitat devrinde, ayaz­
geçmeden ikinci büyük zelzelede yine harab mada tedavi gören herkesin b ir «ikan» yap­
oldu, SB9 da kudretli b ir h ü k ü m dar olan İm ­ tırıp kiliseye hediye etmesi âdet hâline girdi
parator M skedoayalı Vasılı as tarafından tâmfr A ralarında sanat kıymeti çok yüksek eserler
edildi. Bu im p aratorun yaptırdığı bina 1424 vardir.
yılına kadar kaldı. «Zoodohos P ly b ve Meryem Anaya İt­
İm parator Filosof Leon (SBfl - 912) va h af edilmiş kiliseden maada Ayazma etrafın­
zevcesi Teofano (Kilise bu kadını ölümünden da diğer dört yan kilise — pare klisi mev-
sonra azizler arasına koymuştur) çekdikleri cud d u r (Bu yan kiliseleri m iislüm anların mes-
idrar darlığı lîdırabından bu ayazma suyu cidleriıse benzetebilirimi: 1 — Hakim — Fl-
Ue kurtuldukları için bir narteks İnşa e ttir Losaf Leon’un Matheos ism inde bir kegig için
miller, kardeşi P atrik Stefanos da mukaddes yaptırdığı A yia Aıına Kilisesi; 2 — M agistra
masaya gaayet kıymetli b ir örtü hediye et A rtabastu'n u n karısı E leni için yaptırdığı Pa-
miştir. nayia K ilisesi; 3 — M ihail Kilisesi; 4 —
Bulgar kıralı Sim eon'un oğlu Petro ile E tstratios IStrati) Kilisesi. Bu son iki p are
Bizans prensesi M aria'nın nikâhları Balıklıda Kilisesinin bSniferi m eçhuldür.
kıyılmıştır. B a lık lı Ayazması İstanbul su rla rı dışın­
Tarihçi N ikita H onniatis'in naklettiğine da bulunduğundan fetilıden evvel OsmanlI­
göre lâtlnlerin istilâsında Bizansm vahjiyâne ların eline geçm iştir.
yağm asından bu ay a zm a d a kurtulam am ıştır, 1585 de istan bu la gelen Leoglaviuc Balık­
fatollkler ayazmayı soyduktan sonra kiliseye lıda K uyudan m aada diğer b in âian da ha­

Ûndokuuınfu »sırda llaJıklı Kilisesi


(Th. Allûm'un iruvilrtiotiun S. fiorcalı eli ile)

2/group/merakediyorum
BAUKUAYAZMASI. KİLİSESİ — 2018 — İSTANBUL

rap Jıaİdc görmüştür; fakaI 1648 tarihli bir çıktıktan sonra 16.423 kuruşluk gelir sağ­
mezar taşma rastlanmıştır ki harap da olsa ladığı görülmüştü. 17tiü (la ylıle mütevelli
Ayazmanın metruk olmadığına delildir, 1727 usulüne dönüldü, ve patrik Altıncı NecTitoa
de Derkos iTerfcOS) mitrûpolidl Nikodlmus. zamanında ayazma paralarının PMfikh&n*
bu milropolitîik sınlfi dahilinde bulunan Zo- kasasına yatırılmasına, oradan da muteber,
orfohos Pivi Ayazmasını ihyâ etmek için ge­ nâmuslu ıüecarlar pliyle ticâret alanında il­
reken imi aidi, inşaata başladı Yapılan ka­ leti İmesi ne karar verildi.
zılarda «Panayia RabklioÜssa - Balıklının 1793 dc Üçüncü Sultân Selimin bir irin
Meryem* adı verilen çok kıymetli bir ikonu Fermanı ite Ayazma tamir edildi, 15 tommııs
kardeşi keşiş KaJUnlkos’a verdi, onun vasıta­ 1793 dc başlayıp dört günde tamamlanan
sı ile Jstanbulun bütün rum evlerinde dolaş- bu tâmirde şöhretli mimar Hacı Komninos
ürtarak yapı için para toplat!ı; hem Ayazma Kalfanın eliyle 5750 kuruş Ödenmiş, bunun
ihya edildi, heuı de küçük bir Kilise k e r ­ 1677 4curuşu malzemeye, geri katanı da ame­
terin İkameti için de dört kûğualuk bir ma- le ve ustalara verilmişti 13 temmuzda yeni
nsuiır yapıldı. Komnino tpsilanli'nin naklet- ayazma ve kilisenin açılma âyini yapıldı,
tiğine göre, 1732 de, devrin namlı bir mimân 1794 de Derkos mitropolitliginden pat­
olan ermeni Şirin Kalfa, ayni semtde komşu rik elan Yerasimos, mitropolitllkde Halefi
ermeni lerin göz koydukları Ayazmayı rum- olan Makarios'u iknâ ederek Ayazmayı ve et*
larırı elinden almak için ayrı bir yerde başk4 rafındaki kilise m ü e sse sle rin i doğrudan pat»
bir kuyu kazdırdı, Derkos Mitropolİdl Samu- rikhâneye bağladı ve ayazma geliri paraları,
il ile Paüikin şikâyetleri üzerine devrin pâ* B ah ttı Rum Hastahâ nesin in masraflarım
dsşahı Birinci Sultan. Mahmud bir ferman ile karşılık tahsis etti. Alman ayrı bir karar île
ermenilerin tecâvüzüne mâni oldu, ve erme- Ayazmanın idÂresi, tstanbulun pek muteber
nllerin açdtğı kuyu dolduruldu. rum tü ccar ve esnafı bilinen kürkçüler, Sa­
Erroenîler daha evvel, 1703 - 1704 ara kal] çuhacılar, abacılar, cevâbirciîer ve hetâ-
sında da bu yolda bir teşebbüse girişmişler» icİJer üsnaf loncaları tarafından setflecek
o zaman da Üçüncü Sultan Ahmed tarafın­ bir m ütevelli heyetinin eline bırakıldı; 1784
dan Balıklı Ayazmasının rum iara aid oldu­ de m ütevelli olarak Mihail H ristu İle Jorda-
ğunu tâyin eden kesin tedbirler alınmıştı. nis kaplaztoghı seçildiler, b ir kaç sene sonra
Hattâ Sultan Ahmed ferm an ile de kalmıya- bunlara Hacı Savva Papazoğlu adında hin
rak Ayazmayı himâyesine alarak arftzbini katıldı,
Bayazıd Camii vakıflarına kattı. 24 m art 1821 de tstanbulda vuku bulan
Balıktı civarında yerleşmiş olan m üslü- hareketler esnasında (Yuuan istiklâli İçin
manlardan bazıları, Ayazmayı koruduklarını ihtilâlci rum ların gizli faaliyetinin meydana
söyliyerek ziyarete gelen hıristiyanlardan b ir çıkantfnası, gizli silâh depolarının ve İhtilâlci
ziyâret ücreti almağa başlamışlardı. Üçüncü yuvalarını» basılması, tstanbu) Ansiklope­
Sultan Abmed bir ferman ile bu bid’ati dc disi}. Balıklı Ayazma ve Kilisesi de yıkıldı.
kaldırdı. (1720V On iki sene sonra Birinci Konstandios’un
Zoodohos Piyi Ayazması, suyunda mev- patrikliği zamanında Balıklının tek rar inşa
cud balıklar dolayısı ile. 1? İnci asır sonları sına izin verildi. B unun tahakkuku için bir
ile 18 İnci asır başlarında, ilkin müslfimaıı- iâne toplama heyeti kuruldu, Patrik İte Ayia
lar tarafından «Balıklı» diye anılmaya başla* Sinodos meclisi İstanbul rum larına hitaben
dı. Bu îsîm kısa bir zaman sonra kesinleşe­ kiliselerde okunm ak itzere m üşterek hır be­
rek hm sliyaolann sözlerine de geçti. Bugün yannam e yayınladı <26 Temmuz 1833).
TumUr arasında Zoodohos Piyl adını bilme­ O sam anlar karam anlı ram lar bilhassa
yenlere rastlayabiliriz. Samaty&da otururlardı, ram ca bilmezler,
Patrik Sofronios zamanında <1774 • 17801 türkçe konuşurlar idi; Samatya Kilisesine
ayazmayı Derkos roiUopoliUiğinde bulunan g&nderdilen beyanname rum harfleri ile t ürk*
An&nias tarafından seçilecek bir mütevelli çe olarak yazılmıştı, sûretl şudur:
heyetinin idâre edeceği kararlaştırılmış ise de «Evloyimeni hırisfiyanlar.
tatbikata u r a r edilince idareyi mitropolld «Bu okuyan Patrik apodikslsinin m efhu­
kendi eline aldı. 1784 de bütün masrafları mu hudur ki şevketli, inâyetli. merhametli

h++p://groups.google.
VISIICLOPEnlSI B A U K U AYAZMASI. KİLİSESİ
— 2019 _

p^difaJıı âlempenâh hazretleri Sallan Mah- tinin cöm rrt tazminatı ile el'an devam el-
pıud efendimiz- bize ettiği tü rlü be türhi Inâ- mekde elan tecdiden tam irdir 11900).
ytllerden m aada bu inayeti dahi ihsan eyledi Balıklı Ayazma ve kilisesinin çevresinin
„ Balıklı Ayazmasının eklisem yapılmaca im ârı ile de uğraşılmıştır: bu arada Ayazma­
nutku hümâyun eyledi. O nun için cümleni- yı ana {oscye baglavan ve 1953 dc yapılan
jjn m a l û m u olup B Jlii lealâ H azretlerine ni­ asfalt yolu zikredebiliriz.
yazlar ve dualar idesiz. A llah bir gününü bin Kelilulen bu yana Balıklı Ayazmasına
eyliye, düşm anlarını kahreyleye. Âmin. gelen, bu namlı Ayazma İle Kiliseyi ziyafet
«Kaldı M m âdem ki bu B akklı Kilisesi eden ve ayazma suyu ile «ÜS niyetine yüzü*
kefş olunda (ke.şf olundu), ve b ir kaç günden nü yıkayan tek nsmanlı padişahı tkinci Sul­
sonra haslanacak harcı k ü lli olacak, cüm le­ tan Mahmud olmuştur. Sultan Mahmudun
ni/ jmdatlerinizi yetiştiresiz ve m ürüvveti­ kiliseye gösterdiği hürm et ve papazlara ilti­
nizden ne ki virecek olursanız Fener sem tin fatı unutulm az bir hatıra olarak kalmıştır.
de naspoiunan spitalia ıh astah îne) m ütevelli 1891 denberi Balıklının rûhânj idaresi
lerinden «lûtcber H acı A nestı H acı H anna b ir piskopos tarafından çevrilmekledir; halen
fahri kim selere g etirip onlara teslim eylıye- hu vazifeyi ifâ eden piskopos Yermanos'dur
siz ve Balıklıda götürm eye isleyen kim seler «Zoodohos Piyi — H ayat bağışlayan kay­
o tarafta naspolnnan iki m uteber kim selere nak» iki bin yıldanberi yaralı, kötürüm , üm it­
Hacı Manolâfciye ve İptikci K onstandios'ı siz vücudlar için durm adan akar. Şöhreti
teslim cyliyesiz. böyle m alûm unuz o lup işbu tstanbulun sınırlarını aşm ış, bütün dünyaya
yardımınızı m inval üzere idesiz ve P atrik yayılm ıştır. Bu şifalı kaynak karşısında din
Efendimizin d u a la rı üzerinizde olsun*. vc mezheb ayrılıkları kalkm ıştır. Balıklı
Ayazmasına gelenler ve orada Meryem Ana­
İkinci Sultan Mahmud B alıklı Ayazma
ya b ir nezir m umu dikenler arasında Orto­
re Kilisesinin tam irine 1727 deki binâ şekil
doks olup ru m olm ayanlar, hıristiyan olup
ve plânlarına göre izin re rm iş li, ancak te­
Ortodoks olm ayanlar ve nihayet hıristiyan
melleri için yapılan, kazılarda Bizans Kilise­
olm ayanlar, m üslüm anlar pek çoktur.
sinin izleri çıkınca rum lar Pâdişâha tek rar
Neoklİ9 Sırris
müracaat ederek binanın eb ’ad ve şeklini
meydana çıkan bu en eski kiliseye göre ya- Balıklı Ayazması için aşağıdaki notlar
I pılmasını dilediler; pâdişâh ram ların bu ri­ vefâkâr muhabirimiz, kalem arkadaşımı? Hak­
casını da kabul etti. Yağcıoflu Makri Kalfa kı Göktürk tarafından 1950 yılında teshil
ile hassa m im arlarından Leros plânı Hacı edilmiştir.
Nikoli Kalfa, bu yapi kalıntısına göre plânı Ayazmaya 19 basamaklı taş merdivenle
muvaffakiyetle çizerek ilk tem el taşım 14 inilir, tçî yüksek kemerle örtülüdür. Kapıdan
eylül 1833 de koydular. Kilise gemi şeklinde Edilince sağda dört ince mermer siltün üze­
32 X 22 (704 arşın murabbaı) arşın eb’ad rinde gaayet kıymetli bir örtü vardır; önüm
üzerine inşâ edildi. Aynı zamanda Balıklı de dört musluklu, taş İşçiliği pek nefis mer­
Ayazmasının m erm er döşeli kapusunun bu mer bir tekne bulunmaktadır. Bu kısmın her
lunduğu küçük zemin kilisesi de tâm ir edildi. İki yanında sekizer mermer basamakla mer­
Yapı 30 aralık 1834 de sona erdi ve Patrik diven olup sağdaki merdiven ve demir par­
Kotıstandios cmiki mitropolitle b eraber hazır maklıklı b:r kapudan geçilerek onbir basa­
bulunduğu açılış âyinini 2 şubat 1835 de mak ikinci bir taş merdiven ile Kilisenin ka­
yaptı, dınlar yerine çıkılır. Ayazmanın ası1 zikre de­
O tarih ten bu yana bu m eşhur kilise bir ğer hususiyeti teknenin, mermer korkuluğun
kaç sefer daha tâ m ir görm üştür. Bunlarım arkasına rastlayan havuzdur. Havuzun yanı­
içinde yalnız iki tâm ir esas binaya bâzı deği­ na, korkuluğun arkasından dört demir çubuk
şiklikler getirdiği için kayde değer, biri 1894 basamaklı merdivenle inilir. Büyük olan ha­
deki büyük zelzeleden sonra gördüğü t Amir­ vuz bininin altında olduğundan üstü kapalı,
dir; diğeri de 6 - 7 eylül 1955 d e vuku bulan basık olup bodur merm er sütunlarla bezen­
müessir hâdisede yanan kilisenin yeniden miş ve mermer döşelidir. Havuzun ağzı bir
yapılması için Türkiye C um h u riyeti hOkûmc- camekin ve tel kafesle örtülmüştür, içerisi

ı|m/group/merakediyorum
BALIKLI AYAZM ASI. KİLİSESİ — 2020 — IStA-VBCl

elektrikle aydınlatılmıştır. Ayazmanın aol hofes cilvedir, câhil amele elinde bazı taş­
tararında bulanın m erm er İkonssUsJyofl fe*- ların yazılı kısmı iiste konmuş ve bize bun­
katâde müzeyyendir, Ayazmanın tavan ve du­ ları okumak fırsatı düşmüştür.
varları da gaayet güzel kalem illeri İle tçzyin Batıklı Kilisesi taşlığındaki kabir kiti.
edilmiştir. Batıklı Ayazması, eskiden pana­ beleri arasında, zarif rehberimiz, bize bir taş
yırı en parlak olan bir ayazma idi. (Hakkı göstererek: «Bunu sık s * okuyorum!.., dedi.
Göktürk).. Bu kıtâbeyi aynen naklediyorum:
Cetâl Esad Arseven «Eski İstanbul» adın­ Niğde u n t a t ı n d a K u r d o n m t t ı i r Y a la n ım
daki eserinde Balıklıdan ancak İki üç satır İvin torunu ProdonıoMur «Um ,
ile bahsediyor: D onanm a gecesi b ir )( » f a y a ü fra d ın .
«Bizans şehrinin surlardan dışarısında tim * gittim atM taliminin k a r a ı a ı n a
orman ve bagçcler olup ehâü yaz mevsim T a s lu ita d a b ir f l« J ı v u rd u b n ^ m a ,
lerinde buralara gelip eğlenirlerdi. Bizans Y e n i R İ r m l ş t l m y l r ı n l b r « y a ıp m a
1»B u eğlencelerine dahi bir maksadı dinî ver­ R a h m & t c ı k a n n o k u y t n Jifcrctajilar,
mek âdetinde olduğundan ötedenken bura­ U « a m d a a h i) (Ejfan e d e r a k ı t ı r k a n l ı yatılar.
larda mevcııd ayazmaların yevmi mahsus­ T a r i h i b i n s e k iz y U * a l U n ı? y e d i f e b a v l ı r .
larında bir çok kalabalık gelir ve bugün
Eski tulum bacı destanlarını hatırlatan
(19071 e l’an miişahade e tm e k d e o ld u ğ u m u z
bu kabir tasının alt kısmı, ne kadar yazıktır
Balıklı Panayırı gibi panayırlar yapılırdı.
ki, kazınarak silinm iştir. Ustasının arkasın­
Balıklı A yasnasının adı «Fiyi M anastır»
dan kanlı yaşlarla ağladığı genç Proclnmrao-
olup (?) ekseriyi im paratorlar berâyi ziyâret
su Rabblm dinince dinlendirsin...
bu Ayazmaya kadar geltr ve burada büyük
Ayak altındaki bu karam anlı kabir laf­
m erisini; diniye icrâ edilirdi».
larının çoğunda, sahibinin işine, mesleğine
1943 - 1B44 arasında R.E. Koçu bu Ayaz­
göre remiz şeklinde resim ler de vardır, me­
ma ve kiliseyi ziyaretinde şayanı dikkat bir
s e li bakkalda terazi, m ey hin ecid t bir rakı
noktayı şbyle tesbit etmiştir:
kadehi ile rakı giigüm u gibi.
Bize Balıklı kilisesini, tatlı dilli, çok gü­
A şağıdaki kitabe, terâzi resmini taşıyan
zel türkçe konuşan m uhterem rablb Hiristo
f'andaris gezdirdi. 1833 de tem elinden tu tu ­ genç b ir bakkalın ağzından yazılmıştır:
«... 1865 eylülün 22 sinde çarşamba gü­
larak yeniden yapılmış. 1933 d e son b tr ta ­
m ir görmiiş. İşte bu son tâm ir esnasında ki­ nü vefat ettim . 1830 dan 1805 senesine kadar
lisenin dia avlusunu, civardaki Rum mezar yaşadım, Muzbeg sene öm ür geçirdim. Ve-
lığından aökülen kabir taşlariyle döşemişler!.- tSsıs dünyada b in sene yaşasak sonu yoktur.
B ir bakımdan hazin, b ir bakımdan da bu ölü­ Topraklan hâsıl olduk, yine toprak olacağız.
lere rabm et vesilesi olmuş.. Bu k abir taşları­ Bttyle oldukça kimse aldanup günâha dalma-
nın mühim bir kısmı, Yunan harrierlyle tür- sun. İnsanın gözünü doyuran bir avuç top­
çe yazılmalardır. Sayın Candaria, bunlar hak­ raktır. Bunu bilip tutan K ardeşler günaiıdan
kında «Karamanlı mezarlarıdır! Tek kelime pâkdir. Bu vefat İden kardeşiniz tstalyanos.
rumca konulmasını bilmezlerdi! Mezar taşla­ İsmi okuyan kardeşler fgllnahlarmı af) et­
rına da Türk dili ile k itibe koydururlardı* sinler».
dedi. Avâmi hikm etleri saf bir h a lt samimi­
Burada dilini unutan Rum aslığından zi­ y eti İle üstünde taşıyan bu kabir taşlarının
yade, Selçukilerden evvel Anadotuya gelip yeri b ir Kilisenin ayak altında çiğnenen av
yerleşmiş «e h iristiyanlığın ortodoks mezhe­ lusu değil, müzelerimizin bu taşlara tahsis
bini kabul etmekle beraber dilini d e ğ d ir­ edilmiş bir salonu olsa gerektir- İşte b ir baş­
memiş olan hıristiyan Türkler meselesine ka örnek; manzumdur:
İşaret etmek isterim. G d gönfil İbret al... serimden
Kilisenin son t&mlrlnde avluya döşen­ F a r t e l ölüm ü u l a ç ı k a n » <11İlliden
mek için Karamanlılar Mezarlığındaki taş­ Ah D zatim hutnmil [iiinmed! peşinden
Ani da «ytrdr yârenimden çjtmdan
ların seçilmesi, en geni) hüsnüniyet sahip­
lerini bir kaside aramağa sevkeder. Gariptir İki kitâbe örneği daha:
kl yazıların alta gelmesi İstendiği halde, bir M e v l û d u m K & y sert v e M l ı . ..

http://groups.google.corr
A.VSIKUU’SDlSt BALIK LI EHMENİ MEZARLIĞI
— 2021 —

SİMİİ tu k yolladı (eldi fcl, Kyr>» kf d u v a rı y e n id e n in şa e d ilm iş tir. K a p ın ın


Haad »&»« HJbMye m ra r ,
ü z e rin e d e te s is ta r i h i o la ra k 1452 yazılmış*
r«hrtB K m um i t ı r k i a s lı ve e s a s ı y o k tu r.
s u ıtra K u d in c ı Balıklı Ermeni Mezarlığında en » m i İlmi
$3krvlta Mihmh tetkikleri kıymetli kalem arkadaşımız Ke-
iti Md 117» v c r k Paroukciyan yapmıştır Büyün ve küçük
Vldrmlı tonun
mezerlıkta yatanları evveli « r u h l n l l e r ve cis-
m S n ll e r » diye ikiye ayırmış, hal tercemeleri-
Bir rak ı gıiğum ü. emziği dnünde de bir
nl verdikten sonra kabir taşlarının yazı ve
iad«h. ve bir isim: Uzunogiu t sak Prodro-
sanat hususiyetlerini tetkik etmiştir, «İM-
nos...
yet ermeni harfleri ile 1Urkce kitabeler tanı­
BALIKLI ER M EM MEZARLIĞI — yan mezar taşlarını teshil etmiştir.
Jsttnbulun en eski ve en büyük erm eni m e­ Bâzı kitabelerde mühim lârllıi notlara
zarlığı; ru m lârın m eşh ur ayeztnasım n ya­ raatlantnaktadır: m eseli b ir ermeni mütefek­
nındadır. Bu m ezarlığa, eskidenberi. başlıca kiri olan Kcvork Gesaryansn 11 mayıs 1768
Samatya. N arlıkapu, K u n ıtap u , Y enikapu ve zelzelesinde, ikaamet etmekde bulunduğu
Gedikpaj* e rm en ileri göm ülm ektedir. V ezir Hanının çökmesi jle enkaz altında
Tahm inen k ırk yıl k a d ar önce bir y»l kalarak öldüğü yazılıdır ki lstanbulun en
açılarak K üçük v e B üyük B alıklı isim leri İle hiiyült yapılarından biri olan bu hanın tarih­
iklve ayrılnugtır. B üyük Balık İl 26 parsele çesi bakımından çok mühimdir.
İstanbul Erm eni mezarlıkları içinde ki-
am lnuftur. K üçük B alıklıda ise hiç b ir ta k ­
lâbclerin erm eni harfleri ite tlirkçe olan ka­
simat yo ktur ve Büyük Balıklıya nisbeten
b ir taşlarına en çok Balıklı Ermeni Mezar­
pek bakımsız b ir haldedir.
lığında rastlanır, Bunu yalnız mezarlığın bü­
Erm eni dil ve ta rih bilgini Bedrosyan
yüklüğüne ve eskiliğine atfetmek dojjru de­
K arabetyam n kay d ettiğine g ö re bu m ezarlı­ ğildir. Zira eski ve büyük bir kabristan olan
ğın yeri u rm em lere v erild iğ i 1554 ta rih li maiı- E dirnekapu Erm eni Mezarlığında ancak beş-
k a n ei şer’iye k a ra rı ile tescil edilm iştir.
a ttı türkçe kitabe mevcuttur, halbuki Balıklı
Bu m ezarlıkda g ö rü le n en eski kitâba Hakilerin sayısı yirm iyi sunaktadır.
Divriki B ağdasaruı g e lin i Z a rta r’m taşındaki Çoğü manzum olan bu kitabeler, taşa ge­
olup 1818 ta rih in i ta şım ak tad ır. B alıklı E r­ çerken câhil taşçılar elinde dil bakımından
meni M ezerlıgm da gö nü llü o lan lar hakkında hayli bozulmuştur. Balıklıda Kevork Pamuk-
Uk zengin m alû m atı v e re n 17. a sır İstanbul ciyan tarafından 22 kabir tesbli edilmiştir ki,
erm enilerin m üm taz stm â ia n n d a n Ersm iya kabir sahipleri, ölüm tarihleri sırası ile şu
Çelebi K öm U rciyandır, kİ «İstanb u l Tarihi* kim selerdir: 1 — Smguçcu Agop (1730); 2 —
adlı e te ri B. H ıra n t D er A ndreasyan ta ra fın ­ Tekirdağlı yemenici Agop, (1762;, 3 — Ksp-
dan törk çey e çevrilm iştir. O ndokuzuncu a sır tanpaşa hamlacısı Dell Bağdasar (1820); 4 —
başlarında yaşam ış rithib - m üverrih tncici- K arabet KAhya Artinyan (1847); 5 — Taşcı-
yan ise bu m ezarlıktan »En geniş mezarlık» haşı Agnpyan V artan (1847); 6 — Kayserili
diyerek b ir ik i satırla bahsediyor. N azaret Astvadzadttr Frenkyan (10(8); 7 —
1903 yılında Sam atya Erm eni k ilisesi Kayserili Hacı Ohan Çaylakyan (1865); 8 —
İdare H eyeti M ezarlığı du v arla çevirm iştir. B arutctbaşı bendeggnuıdan Nikogayos (1849);
1919 da ise M ezarlığı ıslah elm ek için b ir h e­ 9 — Anna Karabetyan (1870?)i 10 - Slıffi
yet teşekkül etm iştir. Bu heyetin başlıca ic­ hisarlı Kevork Tosunyan (1872); I I — An­
raatı M ezarlığın um um i b ir haritasın ı çıkar kara zadeganından Kirkûr Tshdalyan (1876);
mak olm uştur. 12 — Talaşlı Serfcis (1876); 13 — Talaşlı
1923 - 1925 y ılla rı arasında Mezarlık Istepan K arabet Berberyan (1877); 14 — Bur­
tekrar duvarla çevrilm iştir. Bu ve bundan ev­ s a lI Kirkuris (1887); 1$ — Kayserili Camcıöğ
velki duvar onarım lanndB kıym etti tarihi Lu Ohannes (1887); 16 — Paris (1888); J7 —
laezarta^lan d a ku llanılm ıştır kİ hazin bir Kayserili Hacı Karabet (1B88); 18 — Talaşlı
hoyratlıktır. Karabet Baronyan (1890); 19 — Kayserili
Sen zam anlarda Büyttk Balıklının Onde- K lrkor AJSa Ayvazyan (1892); 20 — Takulıi

/aroup/merakediyorum
B AUK PAZ AAI — 2022 — İSTANBUL

K ın la n k ise l e c e l. n u s, Iriu h b a k m z N ı^ n t
G. Nalbandyan (1899); 21 — Siirtli Yusuf
y iilrm i b « rintte çafcımria bu \ib te girdim »|uM
Stefo (I90ly, 22 — Kayserili Hacı Maryam Çıln » m i p r lafcm an^ri k a t i d d b b m i l l r r i s af
Keggekyan {100$}. I tt-r illc r e c e l t a p u d a h * r d p v a I r b İ d İ r t e h i
Balıklı rum kilisesi tâm ir edilirken kabir Ab! Madttii brm yeıilcrlm , çıkiı arşa kadar ttiıa ı
taçları Lürkçe olan karam anlılar mezarlığına Kurkıuadjjn o lü m Jfn tın m a u r t h m r t yıktı taa m
yapılan tecâvÜıUn «fi» Balıklı Erm eni Mezar­ A tlettim of ftüldum irdim Frenkyan bibed&buu
lığının duvar onaranlarında da erm eni h a rf­ Aı-indı bütün hrmijphrim, çl çare trh ld lr wbl
leri İle türfcçe IcitâbeU kabir taçlarının ter* M iirftl c a n ı m u t i u a r l ı k ; b i r d a h i r itm in ** k a t^ M
cihan kırılarak duvarlarda kullanıldığım ta h ­ G e r ç i ( ü r ü r v lcııcl e m r ı u , t ı l ı gllm e* c a a a b w
min ediyoruz. Ç ü n v a r c o n ı n d a b i r < a a ı t b i l i r d i m T id L e tU r a
l l a m d o l mu o , Y â HAb. d i ı n e d f m , T a tU e i ( r b i d i r le h i
Yukarıda sahihlerinin adı İle gösterilen
yirmi iki kabirden bejinin kitabesini Örnek *
olarak alıyoruz: B u ru ılı K irk o ria

Sorguçcu Agop M ersiyeyi berayi kaili


(En anki laf. tfrihî ve odı Ermenlcedlr) Buraevi Kirkoria

Bakman çcgml beşareüen K are y ü ı k arem i nalınii kasemin,


îtfManmm lafına Leıba-Î tak rird e yaznug eU-min.
Ağnaiaadar hAlimdcn K a r o y a n lın la r o l m a z ç ^ d i m a n .
Ta gelmeylnte başına Hınrl İla h id ir d e n il m e yaman.
H üsnü (im a liy le m an rn d l Yusuf,
* Yirm i üç y ııın d a o lm tu lu tflluf.
Deli Bagdasar B ir ncvL'lvas gonçe Külün v ıu letin,
G lir a c te vlrvnedl Felek ru h setin .
(Tarihçi Avedis Berberyûna göre Kaputun Pa­ Aksine cldnderril demi devranım ,
şanın kayıkçılarından Olan mezkûr Deli Bağd&ıar, ÇUo nngehan yazdı t a ili ferm anım .
1B&0 Biralarında Gregoryen ve kainlik Ermenller Bin »cki« yUı sekse a yedi gelince,
arasında vukubulan dini mücadeleler esnasında. Mayi# o4m cuma iıtesİ gice,
Patrikhaneye yapılan hücuma iştir kk eden Samat- Üzerime a>n hiddet saçıldı.
yadakı «vak takımını sevketoıiftir Bundan dolayı Kasığımdan çifde yare açıldı.
tevkif olunup, mezkûr Uribçi A. Berheryan'n g5reT
Oldem can cesetden çıkınca nagfth.
Samatyadaki Itabv^lneslnla toOnde asdmı$br.
Haamafih mezaitasının Üzerinde görünen büyük
Baki tinsn i m kıldı azmi rab .
N a k littj ahvalim » " i * 1 na&D)et
bir kılıç resmi katledilmiş hislini veriyor).
Bfiladir kallünıe Içret^n h id d et
Zalim M çartun. (ikb u fi JUhmane *
Garezin nenin, ben fuvane
Bir bakmayıp hep kuıp d&kdttn meydane S iirtli Yusuf Stefo
Der dll-u-cinden girin kofta ondaM
Bet&cı «Mı «ohrei. geldik dile, deodane Slfertll Süryâni cemaatından ve iki Meneden
Oiııııdıık din b«ıkıoa kurban gittik Kİbhane hem DevBaadelde bulanan ya«mda mühtela
Nam Harı Baftda*ardtr, del) şanun nlftûse dngu bağırsak veremi illetinden {ifayab alamaynh
Çünkü (?) bildto her halimi, d rt kudur mekâne terki hayat eyledi.
EbUltUı i?) içki kM, rakme( «Anı 911 can* Bu rnaddcu K evork Pam ukciyan'ın biz*
Z ikret aitma eyle beni U ç güvenme tem ane
Iflaeu f e k k ııta y ı, g ty tacı devrl«aae. tevdi e ttiğ i büyük emek eseri gaayet 112un
uzun b ir m akaleden kısaltılarak kaleme alın*
Sene O tl Eylfcl U m ıştır.
Deme iyllk Idttb. «ay ettiğim eyandır
8 waa «celinden k v rtardıfea beyandır B A L IK P A Z A R I — E m in ö n ü M ey d an ı­
Çüü kalır, «fakların eytigi b u tem amdır n ı n h e m e n y a r u b a ş ı n d a ( k ro k iy e b a k ın ız ), son
Bîlcn d o s tlu m d a n , a k a n tanım koyaodtt. z a m a n l a r d a B a lık p a z a r ı C a d d e s iy le L ü le c i So*
k a f i , B a lık ç ıla r L o n c a s ı S o k a ğ ı v e B a lık h â n e
N aıaret Arlvadsadnr Frenkyan S o k a ğ ım i h ti v a e d e n ç o k e s k ir c a n lı, h a r e k e t­
Yıkılsın ol! Harab olann b u cthan lehidir iehj li b i r ç a r ş ı îd i. I s t a n h u l u n e s k i s im a s ın ı g e ­
Zevku Defa, darda mihnet. h e n e m a a tekidir t+fel n iş ö lç iid e d e ğ iş t ir e n s o n i m â r ç ılg ın lığ ı ve
KUtn kurar, dftgan ftlilr. budar tabKaün bllbmU 1 9 5 ? - 1 9 5 8 y ı ll a r ı a r a s ı n d a k a ld ır ıld ı; e n k ü ­
8 0 a çürtAnıUl şerbeli mevt, İçmemek lehidir tehi ç ü k b i r izi k a lm a d ı.

http'-//_Qroups .google.coı
A ssftaore015' — 4023 — B M .IK P A 2 A R ]

Mazili Din Biza n a tarih ı n d e hangi d ev re


iterken de meytıine meclisleri aramış üdebâ.
ladır uzadığını bilmiyoruz; Fatih Sultan Meh­ ziirefâ, juerâ, kalenderler, rindler asırlar
met! tıtanbuln a ld ı ğ ı zaman b u r a s ı n ı B üyük - boyunca lîalikpazarı meyhanelerine gelmiş,
jetırin B a lık p a z a rı alarak b u l m u ş , v a k f i y e s i n ­ ler va bu d a r bozuk, pis. fakat sesli ve canlı
deki k a y d e göre burada onbir d ü k k a n ı hay­ sokakların havasında bir hoş şada bırakıp
atının g e lû 1 kaynaklarına k a t a r a k k e n d i v a ­ göçmüşlerdir.
kıfları a r a s ı n a koymuftu, Balıkpazarı f e tih -
Bililin sem tlerde oidugu gibi Balıkpaza-
den zamanımıza kadar da 504 yıl ayni işi
rınııı hududu da kesin olarak çralemez. Biz
jörtgelmişti. H er ne kadur nefsi tstanbulun yukarıda Balıkpazarmı 1936 dan sonraki ha­
dışında b iri Ga latada «ski, b i r i de Beyoglun- li ile gösterdik. 1934 Belediye Şehir Rehb?.
da AbdÜJaziz devrinde kurulm uş iki Balıkpa- rinde ve daha eski h aritalarda Balıkpazarı
Hsrı daha var ise de «Balıkpazarı» denilince daha geniştir, Em inönü M eydanına doğru
Mtıra gelen, zengin tarihçesi ile bu kadim Peynirci&klf ve H elvacıbekir Sokaklarına da
çarçı boyu oturdu. ihtiva etm ekte t di; bu iki sokağın adı 1934 de
Balıkpazarmın hususiyet) balıkçı dükkan- m ezkûr re h b e r hazırlanırken Belediye Mek-
lannrn burada toplanm ış olm asından başka tu bcusu Osman Ergin tarafın d an konm uştur;
Istanbulun en eski gedikli selâtin m eyhane- eski adlaı'ını bulam adık, -.Lüleci Sokağı».
terinden b ir kısm ının da yukarıda adı geçen «Balıkçılar Loncası Sokağı», ve (Balıkhâne
uç sokakta kurulm uş bulunm ası balık, hâs Sokağı* isim leri İse eskidir.
Türk içkisi rakının en yakışık mezesi olduğu­ Belediye Şehir Rehberinin neşrinden iki
na güre buradaki m eyhânolerde dem lenen sene sonra 1936 da Yeni Cami ile Mısır Ç ar­
İstanbul akşam cılarının sofralarında dlledik- şısının Unu açılmıç. krokide koyu taranm ış
leri en nefis balıklan her zam an em irlerine olan b loklar kaldırılm ıştır; bu arda Cami
amade bulmak im kânı İdi. İçki kulanm ış, ününde eski kale bedeninin bakiyesi ile kro­
kide 13 num ara ite gösterilm iş blokta cephe»
m eydana nâzır Biiyük Valide H anı ve 10 nu-
nıara ile gösterilm iş tzzetm ehm edpaşa Camii
de y ık tırılm ıştı; Balıkpazarından Helvacıbe-
k ir Sokağı ile Peynireiâkif Sokağı meydana
katılm ıştır.
H elvacıbekir Sokağında B aükpazannm
büyük şöhreti olan «Girîdli» adı ile b ir börek­
çi vardı; İstan b ul G iridlinin börekleri kadar
güzel çarşı böreği görm em iştir denilse ye­
rid ir, hele Ispanaklı böreği b ir hârika idi.
D iikkân istim lâk edilince iki kardeş olan Gi-
rid lile r A sraaltı Caddesinde b ir dükk&na git­
tiler; ve şö hretlerini muhafaza ettiler, fakat
1957 de de orası istim lâk edilince bu namlı
börekçi dükkânı tam am en kayboldu.
Son istim lâkde evvelâ, meydana katlim i;
l — Bizans devrinden kalm a kale bedeni. olan Peynirciâkif Sokağı İle Lüleci Sokağı
fcaUkpazarı Kapusu, 2— Yemenim Kapu- arasındaki blok yıkıldı; Lüleci Sokağı m eyda­
**> 4— Eminönü Haydam , 5— Heivaeıhektr
na katıldı; bu suretle Halik pazarının balıkçı
6— PeyrUrdSkit Sokağı, 7— Lüleci
"®*4ı, 8— Balıkçılar Loncası Sokağı. ®— dükkânları kalktı, balık tablakâr, madrabazları
^ • n e Sokağı, ıu— ioetm ehm m ! i>h&h . Ca tu r y ıl k adar ara sokaklarda ve istim lâk edi­
î* . — Balıkpazarı Caddesi, 12— Köprü, len blokların arsaları üzerinde salaş dükkân­
VUide H anı M aka, 14— B e p k la j t»ke- la r k u rarak pazarlarını andıran bir çarşı k ur­
IS— Toph&nc İskelesi. 1»— B o lık p a a n
“ «Jesi. 17— HaskBy tüketesi (U ra n ın ı; blok-
dular. Belediye M ısırçarjısım n Tahm is Cad­
, '*9» da Yeni ÇetnHn öoll a çılır itam kaldı- desi özerindeki dış dükkânlarını restore e t­
tu ," l|b T ). tirerek içeri kısmını balıkçı dükkânı olarak

p/group/merakediyorum
BALIKPAZ.M U BÖREKÇİLERİ — 2024 — İSTAÎJBUİ,

sureti mabsusada yaptırdı, vc bu esnafa v e r­ bir daha açmam ak ilzere indireceği gece, son
di; 1958 de bu suretle İstanbul, tarihi Balık- vefakâr m üşterilerine mum ışığında sofn
pazartnı kaybetmesine karşılık ilk defa te r­ kurm uştur ıB. • Beyoğlu Balıkpazarı; Galata
temiz ve muntazam balıkçı dükkânlarına ka­ Balıkpazarı: Balıkçılar Loncası Sokağı; Lü-
vuştu. leci Sokağı, Borisin Meyhânesi; Tllnel Meyhâ­
Balıkpazarı meyhanelerinin tantanalı nesi; Bodrum Meyhâneal; Balıkpazarı Meyha­
devri 1808 meşrutiyetinde sönmeğe basıla neleri Balıkçı Dükkânları ve Balık Madra­
ımgtı. Bizim bu ansiklopedinin tem el notla­ bazları ).
rım hazırladığımız sıralarda, 1927 - 1930 ara­
sı. Balıkpazarmda, uçu Lüleci Sokağında, dör­ BALIKPAZARI BÖREKÇİLERİ — Ba-
dü Balıkçılar Loncası Sakağında, iki tanesi lıkpazarımn börekçi dükkânları kadimden!*-
de daha geride dokuz meyhâne kalmış bulu­ ri tstanbulun şöhretlerinden İdi. Müşterileri
nuyordu. Tetkik için bir meyhâne kapusu um um iyetle ayak takım ı, büyük şehrin ham­
eşiğinden İçeriye adım atmağa cesaret e lli­ ına!. kayıkçı, fırın ve hamam uşakları bekâr
ğimiz .sıralarda ise. Balıkpazarı şöhreti olarak tâlfesi olduğu halde, evlerinde konaklarında
Lüleci Sokağında Karadenizli Temel Efen­ en nefis börekler yapılan ortahalli, hallice ve
dinin Meyhânesi, Doktorun Meyhanesi. Kn- zenginler dahi çarşı böreği yemek için Balık-
çonun Mayhânesi; Balıkçılar Loncası Soka­ pazarına gelirlerdi; m eşhur bir fıkra da bu
ğında Tiinel Meyhânesi, ve Borisin Meyhâ- börekçiler Üzerinedir. A nadoludan İstanbula
n*sl; Balıkhane Sakağında da Bodrum mey­ iş bulmak için Selen b ir garip, Büyükşeture
hânesi bulunuyordu; ki bunlardan Bodrum ccbinde tek m angırı olm ayarak ayak basmış,
Meyhânesi. son yıllarında bu nâçiz m uharri­ açlıktan bilab bir h ald e Balıkpazarmda do­
rin bir hâtırasına izafeten adini değiştirmiş, laşır İken U t börekçi dükkânında fırından
«Gaskonyalılar Meyhanesi» adını almıştı. yeni gelmiş n a r gibi börekleri ve boğaçalan
«Temel Efendi, İşinin ehli değildi, kal­ görünce dükkâna dalmış, börekçiye:
ben çok temiz adamdı; Balıkpazarmda taırd
— Bu dükkân senin mi? diye so m u ;.
komşusu Doktorlarla rekabet edemedi; dilk-
-kânını kapadı, yeri tavukçu oldu. — Benimdir!..
Lüleci Sokağı meydana ilhak ulununca — Va b u börekler? Boğaçalar?
Doktorla Koço meydana çıktılar. Bu devir­
— O nlar da benim ...
dedir ki Koçonun gedikli m eşhur b ir m üş­
terisi rahmetli atlet Besim Koşalay olm uştur; A rtık dayanamamış, gözlerini açmış, diş­
öylesine ki bu meyhanenin bulunduğu blok lerini gıcırdatarak:
da yakılınca zavallı Besim, kendi tâbiri ile — Eşek gibi ne duruyorsun.. Yesene be,
«evi yıkılmış gibi» olmuş ve tezine hastala­ yesene!.. diye bağırmış.
nıp ölmüştür, tpek gibi, <jnk İçil, son derece
Balıkpazarı börekçilerinin son şöhreti
ve edebil İnsan olan Besimin «Meyhâneci Gü­
zeli» diye takıldığı Koçonun oğlu ve tezgâh- «Giritli» idi. 1952 de müossbJnin adını ve
dar - sâkisl olan gene, bu ünlü atletin cena­ hal tercüm esini evlâtlarından istedlmizde t e r
neden ise çekindiler, verm ediler; Gİridİinin
zesinde hüngür hüngür ağlıyarak hazır bu­
lunmuştur. hakikaten nefis ıspanaklı böreğini İlk defa
Balıkçılar Loncası Sokağındaki Borisin tattığım ız 1932 yılında dükkân Balıkpazann-
meyhânesi. önündeki bloklar yıkılmadan çok da Helvacıbekir Sokağında idi.
önce istimlâk edilip kapatılmıştı. 1936 istimlâkinde, bu sokak ile beraber
Balıkpazarı kaldırılırken, ikinci faaliyet dükkânın bulunduğu blole Eminönü Meyda­
devresinde Balıkçılar Loncası Sokağı He Ba­ nına katılınca, Glridliler Asmaaltı Caddesin­
lıkhane ve Balıkhâne meydana katıldı. Bu de küçücük bir dükkâna naklettiler ve şöh­
sefer Bodrum - Gaskonyolüar, Balıkpasarın­ retlerini muhafaza ettiler; eski geniş dük­
da kalmış son meyhâne olarak bir ay kadat kandaki müşteri kesâfeti pek tabiidir ki
daha mevcudiyetini muhafaza edebildi; bu yeni dükkâna sığmadı, içerisi daim i dolu
meyhanenin mukadderatını eline almış To­ olduğundan ağız tadına düşkün olanlar Icapu
rna Çinga, elektriği de kesilince, kepengiııı dan ayakda alış veriş etliler, tezgâh önttn-

http://groups.google.co
ANSİKLOPEDİSİ
— 2025 — B A U K PA 2A R 1 HAM&fALLAB!

dc hep sıra beklenir oldu. 1937 de dc Asroa- girildiğine güre hemen sag tarafta, onyedin-
altı İstimlftk edilince açıkda kaldıiar ve bu n asrın büyük Türk muharri ve seyyahı Ev­
ntflib börekçi dükkânı kayboldu. Bir ara, liya Çelebinin lâyemul bir hâtırasını taşıyan
1B59 da seyyar börekçilik yaprlıkları İşitildi Ahiçelebl Camii bulunmakladır (B .: Ahiçe-
d e r a s ü a n a d t ( B . ; B ö re k ; EorekclJ , lebi Camili.
BALIKPAZARI C A D nE S İ — Ş m İn ön İİn ii Bu sokağın bir hususiyeti, kuruyemişti
Unltapanına bavlıyan anayolun bîr parçası nin toptancılarının bulunduğu parçasının üstü­
adi idi; Eminönünden yüründüğüne göre bu nün, tepe pencereli bir ahşap çatı ile ijrtiilü
esfcf yol parça parça Balıkpazarı Caddesi, bulnması, yani bir nevi kapalı çarşı mania,
Taşcular Caddesi, Zındankapıı Caddesi vo rası areetmiş almasıdır (1952).
Keresteciler Caddesi diye dört İsim taşırdı, H a k k ı GttİLtUrk
Balıkpazarı Caddesi de Eminönü Meydanı İle
BALIKPAZARI FIRIN SOKAÖI _
Yağcılar Sokağı Kavuşağma kadar yolun ile
1934 Belediye Şeiür Rehberinde Eminönlln-
kısmım teşkil ederdi; günün en erken saat­
de Ahiçelebi Mahallesi sckaklarıtıdandı ı'B.:
lerinde uyanıp gece geç vakte kadar faal bir
Ahiçelebi Mahallesi); son im ir istimlâkinde
ticâret, alış veriş güzergâh! idi. im a r adı a l­
güzergâhındaki binâlar yıkılarak EminUnü ve
tında tiirk îstanbulumuzu cehlinin oyuncağı
Unkapanı Bulvarına katıldı; Balıkpazarı Cad­
yaproiş Adnan Mendersin yıkıp kaldırdığı
desiyle K emeraltı ve Tuzcular Sokakları ara­
yerler arasında şehir haritasından silinmiştir
sında *T> şeklinde bir sokaktı, bir araba ge­
fB. r Balıkpazarı; Eminönü).
çebilecek genişlikte ve paket taşı döşeli idi,
Bu yok oimuş m eşhur çarşıboyu cadde­
iki kenarındaki üçer katlı hanlarda ve han­
nin 1952 deki durum u değerli ve vefakâr mu­
ların altlarındaki mağazalarda zahire tüccar­
habirimiz Hakkı Göktürk tarafından şu satır­
ları. bağcılar, peynirciler, m akarnacılar ve ko­
larla tesbit edilmiştir: misyoncular bulunuyordu (Şubat 1952).
«Emmtinünür. A hiçetebi, Çelibioğlu Ala-
Hakkı GSktiirtı
eddin ve R üstem paşa M ahalleleri arasında
sınır teşkil eder. Em inönü M eydanından yü­ BALIKPAZARI HAMMALI.AR1 (Yeniçe­
ründüğüne göre iki arab a ancak geçebilecek rilik devrinde) — tstanbulun faal b ir ticaret
genişlikte, pakettaşı döşelidir. İkişer Üçer merkezi olan Balıkpazarı ve civarı, fetihden
katlı binalar altında m anav, balıkçı» kasab. bert ayak takımı giirûbunun iskân edegei-
zeytinci, ekmektii, yufkaca» k u ru kahveci, diği b ir sem t idi; vurucu, k ı n a bekâr uşağı,
makarnacı, börekçi, yağcı, kâğıtçı, sarraf, baldırı çıplak hayta makulesl oradaki bekâr
bakkal, pastırmacı, mezeci, sakatçı dükkân­ banlarında, bekâr odalarında otururlar, kimi
ları sıralanmıştır. Günün h e r saatinde faal bammallık, kimi kayıkçılık, salapuryacılık.
alış veriş yeridir. T aşçılar Caddesine kavuş- İtimi fırınlarda, kimi de hamamlarda uşaklık
duğu bitiminde teknesi toprağa gömülmüş. ederlerdi. Devşirme kanununun kalkmasın­
Hisuz, lülesi çatınmış M ihrişah Vâlide Sul­ dan, onselrizinci asır sonlarından sonra da
tanın güzel b ir çeşmesi vardır. En büyük bi­ bunların hepsi Yeniçeri Ocağına kaydolmuş.
nalar dört katil Makşüdiye Hanı ile kısa bir Ocağa kayıd olunmayanlar da kollarına, bal­
aralık içinde beş katlı KanaaL Hanı ve iki katlı dırlarına Yeniçeri nişanlan, alâmeti farika­
Kavaklı Hanıdır;* ları dövdürerek Yeniçeri taslakcılığı »der ol­
muşlardı. Ocağın böylece bir haşerat yalağı
BALIKPAZARI DEĞİRMEN SOKAĞI
faalini alması İle de, Baitkpazarı, erazil ve
— Eminönü kazasının Küçükpazar nahiyesi­
eşkiya takımının sık sık çıkardıkları çirkin
nin Zmdankapusu mahallesi sokaklarındır:
vak'alara sahne olmuştu. Bu yolda da bilhas­
1934 Belediye Şehir Rehberine göre Yoğurt-
sa hammallar, habSset ve rezalette birinci
cuhUseyin Sokağı ile Çirozcular Sakağı ara-
idiler.
sında uzanır; B ir araba geçecek genişlikte,
paket taşı döşeli ve kavisli bir sokaktır; sag> Müverrih Cevdet Paşa tarihinin dokuzu-
h sollu iki kenarı yağcı, zahireci mağazaları cu cildinde hicri 1225 (M. 1810) yılı vakaları
■k İle toptancı kuruyemiş dükkânlarıdır. arasında anlatıyor:
Yoğurtcutıuseyin Sokağı kavşağından Birkaç hammal Balıkpazanndan geçmek

m/group/merakediyorum
BAUKPAZAJtl ItAMttfALLAHT — 2026 — IRTANfcül

^afletiai gösteren ırz chU bir karlını lııtup ca m ile rd e halka okunm ak üzere mahalle
cebren ve kshren odalarına götürmek İster imamlarına y o lla n d ı. Fermanda bu gibi eşkı­
Kadının ftryâdı etrafda bulunan esnafa tc yanın derhal vc amansızca idam edilecekleri
sır ederek reca ve tatlılıkla ellerinden ku r­ bildirdikten sonra «Emnü aman Ve ibadul­
tarmak isterler Hammallar ısrar ve Inad edin­ lahın ra h a tı m a llıib u m d u r llu d & j m tilea] gjy.
ce esnaf da gazaba gelip karlım mütecaviz­ retl d in iv e s l o la n la rı berhuda r etsin, iılâm a
lerin elinden zorla «imale ister, bu sefer y akışm a z' h a re k e tle re cesaret edenîcri de
hammaltar »İlâha sarılır, orada bulunan ayak- ka h h e r adı ile ka h re tsin . B u uygunsuz ve
dafları da mütecavizler? yardıma kalkınca m ü te ca vizle rin tecziyesi hususunda gaytel
is büyür, kadım -Yurfarmak isteyenler: «Müs­ g ö ste re n le r a h ire td e kazanacakları sevabdân
lüman yok mu?..* diye feryada baslar, bütün g a y ri dünyada da in ’ am ve ita â m vâhânem*
dükkânlar boşanır, kepenk sınğı, taş ve sopa m azhar o la c a k la rd ır» d e n iliy o rd u ,
ile hammaUara hücum edilir. Bütün çarşı Halkın n efretin e, pâdişâhın haisafîyeli-
halkının başlarına toplanması üzerine müte­
ns hükümetin şiddetli tedbirlerine rağmen
caviz hamınallar kadını bırakıp kaçmağa
bu rezâletlerin önü. yeniçeri ocağının kanlı
mecbur otar. Fakat Balıkpazarı esnafı. vq
bir şehir m uharebesi ile kaldırıldığı tarihe
ttiihasss Mısırçarşılılar ayaklanıp: «Bu ne
kadar alınamadı. Yukarıda nakledilen vaka­
demektir? Bir takım hammal makuuleleri
nın benzerleri sık sık te k e r r ü r etti. Hattâ to­
şer'i şerifin itilâfı olarak alenen rezâlct vc
habaset ve halkın emval ve eşyâsına ta a rru î zan bu baldırıçıplak hayta gürûhu. bir avret
ve ihânet ve yasaklara muhalefet ettikleri veya oğlan y üzünden biribırlerine girdiier-
yetlşmeyip, çimdi de müsllm ve gavrl müs- güpegündüz şehir içinde it cenklert yaptılar.
tlm halkın nefsine, evlâd ve İyâline tecevüz Kalk îstanbulda ırz ve can emniyetinin kal­
eder oldular, Kadınlarımızı, genç oğullarımızı madığını öylesine anladı ki Vak’ai Hayriyede
cebren hanlara, bekâr odalarına sokuyorlar, bütün İstanbul, Sancağı Şerifin attuıda top-
kişinin ırzı gittikden sonra yaşaması ne lâ­ landıT ve hiç tereddüd etm eden yeniçerilerin
zım? Ücretli hizmetkârlarımız yerinde olao üzerine yürüdü. Hicrî 1234 (M. 1616) de bîr
jpsiz hammal makuulesi bir Kaç eşkıyaya ni­ Baltkpa&an Cinâyetİ vakası da yukarıda bah­
çin mağlub ve mahkûm olmah? N e olmak settiğimiz it çengine m isald ir:
ihtimâli var!..> diyerek bfıyük bir kalabalık Saray kayıkları ha m la cilamdan olup Ba
halinde Bâbıâliye gittiler, hammal. sandal­ lıkpazan İskelesinde de kayıkolık yapan bir
cı ve dellâk takımından baldtrıçıplaklann bostancı neferi fâhişe avret yüzünden ftelsk*
hemen cümlesinin Yeniçeri Ocağına kayıdlı
pazan tıam m allanndan birini öldürdü ve he-
olduğu o devirde hükümete onlardan şikâ­ men civardaki iskelelerden birine koşarak bir
yette bulundular: «Her gün bir türlü rezâlet
kayığa atladı ve Boğaziçine doğru kaçdı.
ve tecâvüz oluyor, yeniçeri tâîfesi içlerinde
Bağçekapusu, Balıkpazarı ve Yemiş İskeleti
olan şakileri zabtu rabt altına alsınlar ve illâ
bundan sonra o makuleler! sualsiz cevabsıt arasında ne kadar hammal varsa silâhlanıp
top lan dılar ve ayakdaşlarımn kan dâvasını
hemen elimizle katlederle dediler. Bâbıâll
g üd erek iskelelerdeki bostancılarla kayıkçı,
dönüşünden sonra da lehdidlerinl yerine ge­
tirmeğe hazırlandılar, Balıkpazarı esnafı İle mavunacılara hücum ettiler. Fakat hammal*
Mtsırçsrjılılar dükkân ve mağazalarına silâh ların toplandığını haber alan berikiler de
ve cebhâne yığmaya başladılar, tkinci Sul­ tek kayık bırakmamak iizerc denize açıldılar.
tan Mahmud ile hükümet halkın hu heyecan Bunun üzerine hammallar hınçlarım Baltkpi-
ve galeyanına kayıtsız kalmadı. Sandalcı, ma- zarımn küçük esnafından çıkardılar, vak’ayj
vunacı, bammal vc dellâk takımının yeniçeri duyup görüp d© kepenklerint indirmemek
ocağına kayılh olduğunu ve bü rezâîetleri gafletinde bulunan veya bu ilde geç
yeniçeriliklerine dayanarak yaptıklarını na­ dükkânları yağma etliler. Kaalil buUınama
zarı -dikkate alarak yeniçeri ağasına hitaben dı, hattâ kim olduğu dahi öğrenilemedi. Hii
ve ocağın bütün zabitlerine tamim edilmek kAmet hammallarla kayıkçı ve mavunacılann
üzere «Yeniçerinin içindeki eşktyanin tedibi» arasındaki husumeti güçlükle yatıştırdı.
İçin bir ferman gttnderildl, birer sureti de Bibi : Cevdet T*rihi. IX, XI

http'//groups.google.coı
-!|CU)PEDlSt — 2 02 7 — BALİKTA2Alil KAPUST

B A LIK PA ZA R I I S K F m E R j V E S A H İL sıra iskelelerde İşleyen kayıkçılar, sandalcı­


gOVl' — Bölün » in ile r gibi Balıkpazartnm lar. Balıkpasan hammalları idi. beş namaz
onurlan d* kesin olarak tayin edilemez, hu vaktinde tamamen dolardı.
maltın sahil boyunu. 1936 ifa Venicamljn önü Ifadİkattİl Cevâmlln kaydına göre üçün­
açılır ve Eminönfk Meydanı g e n c e lil İrken yık­
cü Sultan Mtırtafanın son yıllarında adını
tırılmış otan Valide Ham köşelinden, yeniçeri­ tesbiı edemediğimiz bir kadın tarafından ah­
lik zamanımla bu semtin günlük hayalında çok şap olarak yaptırılmıştı. Birinci Abdûihamid
mÜbim bir yer almış bulunan Çardak Kollu­ zamanında yandı, bir müddet yeri bos kaldı.
ğusun (karakolu nuni bulunduğu Çardak Ka- Üçüncü Selim zamanında sadırtzam İzzet Meh­
p |j İskelesine kadar uyanan yalı parçası ola­ med Pa«a tarafından İkinci Sadırizamlığında
rak emniyet Ue gösterebiliriı. kârgir olarak yeniden yaptırıldı; tekrar yan­
Hatiç kenarında Balıkpazarı sahili, bir dı. bıi sefer vakfının getiri İle tâmir olundu
sıra kayık iskeleleri, bu iskelelerde işleyen 1936 da Yeni Camiin önü açılır ve Emin­
boy boy yüzlerce kayık, iskele baslarında sa­ önü meydanı genlşletiUrken Eminönü Vali»
taş dükkânlar, kahvehaneler, sahile palamar de Hanının da bulunduğu iki yapı bloku ile
atıp bağlamış çeşidli erzak ve zahire gemi­ beraber yıktırıldı. Türk yapı san'atı bakımın­
leriyle son derecede renkli, canlı hareketli, dan b ir kıymet taşımamakla beraber bırakıl*
pitoresk bir âlem idi. m if olsaydı, genişleyen meydanın trafiğine
İkinci Sultan Mahmudun Yeniçeri Ocağım engel olmadığı gibi meydanı da süslerdi zan­
kaldıracağı sıralarda tanzim edilmiş bir Bos- nederiz.
tancıbaşı defterinde (B , : Bostancıbaşı def­
terleri) bu sahil parçası şöylece tesbit edil­ BALIKPAZAA1 KAPUSU — İstanbul
miştir: şehrini fırdolayı çevirmiş olan Bizans dev*
Silâhşor Süleyman A fanın bekâr odaları rinden kalma kule duvarlarının Haliç boyu
yanında Keleş HalHin kahvehânesi (Eminö­ (tapularından biridir; Mısırçarşınin bugün
Eminönü Meydanına bakan kapusunun he­
nü Meydanının bugün kapriiye bağlanan ete­
ği ile 1936 da yıkılmış olan Valide Hanının men tam karşısında İdi. Balıkpazarınm sahi)
bulunduğu yerin sahil kısmı - yanında Orta- yoyu bir sıra kayık iskeleleri ile kaplı, ve
Galata - Beyoğlu yakasına geçmek için bu
köye işleyen kayıkların isketesi) - yanında Be-
iskelelerin birinden kayığa binildiği için Bi­
şiktaşa işleyen kayıkların iskelesi - yanımda
zans -devrinde bu kapunun adı eperam a Kam­
tzzetmebmedpaşa Camii - önünde Tophaneye
pusu» idi: Balıkpazarı da kadimden beri ayni
işleyen kayıkların iskelesi - yanında Balık-
yerde bulunduğundan Baltkpazanna nispetle
pazarı iskelesi - yanında Seyyid Mustafanin
«Piskariya Kapusu» da denilirdi. Fetihden
kahvehânesi - yanında Zecriyeemiıtizâdelerin
sonra Türkler Balıkpazannı muhafaza etti­
bekar odaları - yanında Karakoye işleyen ka­
ler, kapuya da sâdece Balıpazarı Kapusu de­
yıkların iskelesi - yanında martının Bostancı-
diler. 1936 da Yeni Camiin ve Mısırçarşısıntn
ba$ı Mustafa Ağanın oğlu Mehmed Beyin ba­
dnü açılırken yıktırıldı; o tarihe kadar- kale
lıkçı odaları - yanında Hask&ye işleyen ka­
duvan bedeni iki yanına yapışmış binalar
yıkların iskelesi - yanında Başyasakcı odası
arasında kaybolmuş olarak durmakta, Baltk-
ve kayıkhânesi - yanında tü tün Gümrüğü -
pazarı Kapusu da bir açık gecid olarak
önünde Tütün -Gümrüğü İskele» - yanında
kullanılmakda idi. Yeni Camiin ayak yol-
elli altı Ömerin kahvehânesi - yanında sera­
lan Balıkpazarı Kapusundan girilince sol
pa dükkânlar - yanın Hasır İsketesi - yanın­
kolda sur içindeki .ahşap baraka dükkân­
da serapa limoncu dükkânlar? - yamnda çar­
ların arkasında idi. bu ayakyoltarı çok şirin
dak Kolluğu ve Çardak İskelesi.
bir meddah hikâyesine mevzu olmuş ve *ya-
BALIKPAZARI tSKELESİ MESCİDİ — hudi Yeni Cami belâlarında» adı ile Orfeon
İaetmehmedpaşa Mescidi adı ile de anılır­ marka eski bir gramofon plâğında da teskrit
dı: Balıkpazarı lAelajH önünde, deniz kena­ edilmiştir.
rında, bir daire ^ i m i ^ sekiz köye plân­ Yapışma onaltıncı asır sonlarında baş*
lı, kâgir. bodurca faş minareli küçük bir lanmış Yeni Cami, att kat pencerelerine ka­
nıcsciddî; cemaati çok» ekserisi oradaki hir d ar çıktıktan sonra yanra kalmıştı, yarım

a/group/rnerakediyorum
8A U !0*A Z A S ! KARAKOL SOKAĞI — ÎOM — lST A S B ln .

asır » n n Köprülü Mehmed Paşa Sadâretin nulmayıp Y abudhinlerin yıktırılması şayanı


dc Dördüncü Sultan Mehmedin anası Halice dikkattir; fermanda esbabı mucibe olarak
Turhan Suttan Adına itmamına başlandı «Yahudi taifesinin clm iişerlf yakınında ıtfce
>B : Yeni Cami): metrûk kaldığı yantn anır hilâli miistekreheye sebep oldukları, yanlı­
İtinde camiin etrafı YahıuUler tarafından b- dır; t » lıilitı roilstefcrebento neiej olduğu
U n edilmiş. binâ. tstanbulun ilk apartman açıklanmamıştır.
lan olan beşer altışar katlı, her birinin itin ­ Bibi : Fcritfun Mnmtriıia, Hdlc Suttan; av
de kırk etli vatıudi ailesi oturan gayet biiyiik mtd ırilk , XII. tıkıl u u d s Jıtanbul hayatı
yabudhânelerle sarılmıştı. Caıniin ihyaaına
karar verilmezden az evvel o havali büyük BAI.IKPAZARI KARAKOL SOKACl —
bir yangında yanmış ve Köprülü Mehmed Pa- Eminönü önünde Ahiçelebi Mahalleri Sokak-
$2 tarafından yanık yahudi emlâki istimlâk
U rındandır, bu mahallenin deniz kıyısı bo­
ettirilerek yaltudilere iskStı bölgesi olarak yunca Yemiş İskelesinden nefsi Balıkpaıa-
Balat ile Hasköy gösterilmişti fB .: Balat): fa­ rında Yağcılar Sokağına kadar inanır; Ye-
kat yabudilcr. faal bir ticaret merkezi olan m;ş İskelesi Başağa Sokağı. Handanaga So­
B ıhkpuarradan arrılam adılar; bir müddet kağı, llasıriskelesi Sokağı ve üç isimsiz ara­
sonra, bilhassa 1883 Viyana bozgununu takip lık sokak ile kavuşaklan vardır. Çok faal Ur
eden keşmekeş devrinden isti Ende ettlteT. sur ticaret m erkeîjnîn içinden geçer; iki araba
içine giremedilerse de kale duvarları dışın­ geçebilecek genişlikte ve paket taşı döşelidir.
da yine büyük, şeddâdi yahuriM neler İnşa Yağcılar Sokağı ile olan Kavuşağından giril­
edildi; Balıkpazarı Kapusu dış; bu suretle diğine göre sağ kolda Yapı ve Kredi Banka­
tekrar bir yahudi mahallesi oldu. H icrî 1139 sının beş katlı büyük antreposu vardır; bu
fM. 1728 - 1727ı tarihli ve İstanbul Kadısma binanın yan cephesi altında Ulus ve Adapa-
hltiben yazılmış Slr fermandan öğreniyoruz zarı - Bursa nakliyat anbarlan, onun yanın­
ki Lâle DevTüıde, Nevşehirli İbrahim Paşa da tek katlı güzel ve müstakil bir binada Gü­
sadaretinde sur dışında ve Balıkpazarı kapu­ zel İzmir N akliyat Anbarı bulunmaktadır;
su önünde inşa edilmiş bu Yahudhatıeler de sonra H asır İsketesi gelir Sol kolda ikişer
cim i yakınında hoş görülmemiş ve yıktırıl­ üçer kaili b inâlar altında komisyoncu yazı­
mıştır. bu suretle Balıkpazarı Kapusunun dı­ haneleri ile Gemlik. Tayyar. Yenidoğaıt, Eski
şı de bir {arşı boyuna mttnkalib olmuştur. Bandırma. Yeşil Bursa. Biga, Güzel Edremid
Balıkpazarı Kapusu dışında, sahile k a r­ Nakliyat A n b arlan vardır. Bu yazıhâneler ve
şı inanan saha içinde, ki yine Yeni Camiin an b arlar arasına motorcu, benzinci, yağcı ma­
etrafı, civan sayılır, sokak içlerinde sıra sıra ğazaları. han kahve ocakları, bir asçı dttkJtinı
meyhâaeler bulunduğu halde oplara doku- b ir de kahvehâne serpilm iştir; yemiş iskelesi
öniinde yemiş iskelesi sokağına bir çatal ağız­
la kavuşur, bu kısmında da yağcı, zeytinci dük­
kânları ile Yıldırım N akliyat Anbarı bulun­
maktadır.
Balıkpazarı Karakol Sokağının günlük
faaliyeti sabahın alaca aydınlığında başlar ve
ortalık iyiee kararuıcaya kadar devam eder.
Anbarlar önü daima kamyonlarla doludur.
Hasır iskelesi hamınallartnın mavunalardaa,
m otorlardan yük indirip bindirmesi temaşa
edilecek bir âlemdir. Fırçasına hâkim ve pa­
keti zengin bir ressam, buradan, I s t a n butun
en canlı ve renkli günlük hayat resimlerini
yapabilir (Şubat 19521
Sokak bu ismi 1934 yılındanberi taşı­
maktadır; eski İstanbul haritalarındaki kadim
adı «Limoncular Sokağı» idi.
Balıfclran Kupun Btkfeı Gnktörfc

ht+p'.// groups.google.corr
» ■« ıırto re p ts l BALIKPAZARI MEYHÂNEI.ERI
— 2020 —

BALIKPAZARI M EYnA.NEI.ERI — değil, Balıkpazarmda onun devrine kadar ka­


«dik» - Selâtin (ruhsatlı! yahut Koltuk labilmiş son büyült gedikli selâtin meyhane­
mıhatsu, kaçak. g«îi) Balıkpazarı meyhane­ lerinden Uçtiııiln ismidir. Zira Balıkpazarın-
lerinin şöîıfeti Fatih Sultan Mehmed devrine da, ton demi hayatında dahi meyhanelerin
kadar Ulanır: öyle ki. riirk ierin Istan bulu sayısı bu rakkamm çok üstünde idi. Abdliii-
fethinde Balıloazarı ile Tahtakaleyi ve etraf­ ıxı devrinde yaşamı} olacağını tahmin ettiği­
larını kesif bir günlük alış veriş yeri ve ctrlif miz ve Üsküdarlı halk şâiri VSmf Hocanın
labıkattuın meyhane ve harahathâne’.erle diz «SivaslI olduğunu ifitmiştim* dediği Âşık İh'
(Uıe ililin ellikleri sem tler olarak buldukları, rahim adında bir halk şiiri, zannederiz ki Vâ­
te havasını değiştirmedikleri muhakkaktır. s ıf Hoca merhumun kalemiyle azıcık tashih
Uzak mazisinin hatıralarını bilmiyonıt. görmüş bir Balıkpazarı destanında oneekiz
Malûmumuz olan Fâtih Sultan Mehmedin ne- mcyhSnenin adını veriyor; Taşmerdiven,
d!m!i£i şerefine nail olmuş Şair Melihinin Topuklu, Altınoluk. Haaçerîi, Zindan. Cellâd,
dalma buralarda dolaşan namlı ayyaşlardan Kafesli. Camekân, Yahudi, Folluk, Mecnun,
biri oldufudur IB .: Meyhane: Melihi). Ferhad, Şadırvan, Çadır, Bagçeli. Nesim,
Onaltjncı asırda İstanbıılda yaşamış şâir Tandır, Dalyan (Bütün bu isimlere bakınız).
ye kendi sdıns nisbetle anılan bir şuera teski- B unların arasında Çaylak Tevfik Beyin
resi müellifi Kasîamonu Latifi do Tahtakale. bahsettiği üç selâtin meyhâne bulunmakla
Babkpararj ve etrafını meyhanelerinin bollu­ beraber, Tevfik Bey de Âşık İbrahim in Ba-
ğu bakımından Gala taya benzetiyor; Onye- lıkpazam ıda gösterdiği diğerlerinden bir kıs­
dinci asrın büyük m uharriri Evliya Çelebi m ını tstanbulun başka sem tlerinde gösteri­
ise, «Galata demek meyhane demektir,'» d i­ yor, Sivaslı Saz Şâtri. Balıkpazarmda zülüf
yor. kemendine tutulduğu tlya adındaki Sakızlı
İçki yasaklarmda kapanm ışlar, yasaklar muğbeçenin şin ın d a. eşiğinden atladığı b'<-
kalkınca tekrar açıtm ışlar, ayyaş veya akşam ­ tiin m eyhâneleri B alıkpaurına getirini; ola­
cı her tabakadan m üşterileri asırlar boyun­ caktır; fakat lisanındaki kat’iyet d e şayanı
ca dolup boşalmış, k urulan kalen d erler mec­ dikkattir.
lisleriyle zaman zam an edebi b ire r mahfil Em salinin en güzellerinden biri olan
ve zaman zaman da hay ta aşkları ve Âşık İbrahim ’in Balıkpazarı Destanını yalnız
Kaldın çıplak kavgalariyle kanlı vâk’a la­ iki Jut’asını hazfederek naklediyoruz; Vâ­
fa. cinayetlere sahne olmuş, nam lı aşçı­ sıf Hocanın üzerinde kalem oynattığını tah ­
ları. mahbub sâkıleri ve kötek oğlanları, nım . min ettiğimiz m ısrâlann sonuna bir * işareti
ermeni, musevi ve kıp tı akalliyetlerinden saz konm uştur:
takımları ile Balıkpazarı m eyhânelerinin ta n ­ I. tsiaııbaMa jıtttm bahtıma » o
tanası 1908 m eşrutiyetine k adar devam etm iş­ Çılufı kartımıza Balıkpszan
tir. DelnNaıı ttffttfne kon gfe naaun
XİMİk»dim dlun «tr* adı var
Cediltli veya koltuk, Balıkpazarı meyha­
nelerinin umumi dekoru ve bava», bütün eski 1 Bu bende rl tekfur Icurdu kuralı*
İstanbul m eyhanelerini de tasvir etm ek üzere Her adkak n u ıtiitt İki a ra b
Görse pesend fder fbrnk kıralı
ta Ansiklopedide «Meyhâne» m addesinde tes­ Her birisin bir isimle yâdı var
t e edilmiştir. 3. Biri «TtimrHivm biri «Topuklu»
Geçen asır sonlarında yaşamış m uharrir Birinin adı «AHınolcdriu»
Çaylak Tevfik Bey «M eybine yahut İstanbul Lonca sakağıdır «Hauçerll» 70lu
Akşamcılar» adındaki eserinde Balıkpazarı Ardında «J!ından»'ı hem «CeJI4<fVı m ,
iç’n ancak lic m eyhîne ismi veriyor: Kafesli, 4- «Kafevll», «Canekaa», «Yahudi», «FaUntaı
Uançerli, Yahudi.. batıknzanıu tuahsu* bu bolluk
Onbefdm Çatladır gedikli koltuk “
T evlit Bey için Balıkpasarıni iyi tanıyama­ «Mecnuna'u v ır hem daJıi aFertaâd»’! var
mıştır diyemeyiz; öyle zannediyoruz ki küçük
A. «Şadırvana yanında kunflmug «Çadır*
fakat çciç kıymetli bir vesika olan risalesin­ ıtBaftvfi» denilen raktı mtltamîtr
de aim ı tesblt etmiş olduğu bu % meygede Anıtı karfimnda ıKerfm»qe «Tandır»
aoaıunı,, Balıkpazarı meyhâneleri mevcudu «D»ty»n»'m cümleden ü*tilu (adı w

t/group/merakediyorum
BALIKPAZARI VAKASI — 2030 — İs t a n b u l

& Heybinr 'ilımta vardır Itlftfrl le r yerinde, saçlar umumiyetle uzun, omuz*
Rrr birin Ifinde kıç (f*»l âfrl tora dökülmüş, ayaklar çıplak, çıplak ayak­
M t gbtr nurhabb^l ıüt ‘tin* ilffl " larında, diğer bazı esnaf çrftaklamda Olduğu
İdo vermi* koskoca bir kadı var gfbi kadife taşınalı takunyalar, ballarında da
t. Ge4İr f*Cir Hâki bcw)iım)rn jp'rm mavi püsküllü Cezftyer fesleri. Hemen istis­
Kadehi (Cfninlf bir dolv itfW nasız İsU nbuiun bu mahbub meyhâne çırak­
Girmesin an y t afiyle *ıı |w*rçcm ları halkının yüz ve vüctıd gfcelUgı meşhur
Bfttl betdâr Urarftc f**sa<lı var
olan Sakız adasından getirtilirdi. Bundan Ötü-
S. (Vc bıCa hıtfrdlldi) t u «Sakız Mahbubu* diye de m eşhur idiler

9. .Hâvidir pfickiUb basda «1 fosta İşinin tam ehli bazı meyh&neriler bu Saka
Rohlerlodİr r*?k «HM caafcaiıı m ahbubu çıraklarına ayrıca raks dersleri de
$*ku fAlil kokar siW neferin ald ırtırtar ve m eyhânede keyifler kıvamına
PaUrl'kHa «MiKiıin fcügada var.
geldiğinde, meyhane m eyhane dolaşan köçek
İ t . <Bu kili hu(t<liMI) oğlanlar bulunduğu halde bu ateş oglanlan da
köçeklik ederlerdi.
II. Onmlardaa topuğa kesanr billnr
S ın mtygedt içinde IriUçti n â r Âşık Ibrahim in Dstanından öfcrenlyoro
Cpbiniode levfcf pmüAk oiunur kî Tanzimat Ferm anının neşrinden sonra da
tnu>a sirkatimde nev icadı var Balıkpazarı m eyhanelerinde Sakızlı ates oğ­
11 Bol paça kadlfc poturun kar» lanları kullanılm ıştır, Sivaslı Halk Şâirinia
Pek yarıçmif CİM ak ajnklara kıyafetini ta rif ile gürelliğini m ethettiği llya
Ayakların bpdilk olriak maakatv da bunlardan biridir. Otısekizinci asır sonla­
Asıkın yi bcjr deyû frıyâtlt var rın d a yaşam ış E nderunlu V âsıf da Âşık t k
İİ. S a k ız m n lıfc n b tM n a e y cinini l l y a rabim in «rehberim iz oldu Şeytanı Racl®:
Y a k t ş u r m u n a t ı v e t stLrı » f l v i b o y a dediği gibi, ondan daha evvel bu sap ıi oğ­
Scöln dc ayalin irrc e k suyo la n la r iç in :
ŞrbW w L k ilstir uçar kanod? var
A fim i andıran nl ntuftbefei bâde fiirûş
14. K â f i r i n o ğ l u n a e n ir m ü s i ü m a n
IVâsI şimrionserft idlâle ne hâCCt iblİJ-
G e l i r e y s i k f şa r& b ı e r g u v a n
O k u ı iiu ı ı u ru m c a s e m a i d iv a n Diyor; b ir şarkısında da, insanı azdırma
L a v t a n H i r i a t o b i r iis iâ ı lı v a r yolunda İbiîse iş bıraknuyan û rum muğbe-
15. U i e nreyrta rı e y m a h b u b u âMcenkfe çeteri şöyle medhediyor:
P b b ü r r h u f r a k s a <;ık i l m e h i c â b B ir nev eda rum dilberi
Topııfc kiltürclctilp l a b a n u r şwj> *aı> Yok m isli mânendi p^r}
C ü m l e n i n Hİkıgrta ittih a d ı v a r Ktvdim o i h û peyfeerl
Ab ol nikâhı kâfili
1& M e d d a h o l d u m b a k m a /.âh id k u s u r a
E y ler şikâr âbûleri
H a l i k t a n d ı r e re n d im b u ra
9 u ş e h r i ts u ın b u T d u r d u k ç a d u r a Ol nev nîhâli bağı ram
Yevmi kıyAmci* imlldfidı var Dilde k o n tu g e n li gttmûm
H erkes ana yanm a!* ranm
17 . fiunu böyle y«*dı Açık İbrahim Ab ol sigâhı kâfiri
Ttekberioıiz oldu ttacim E yler şikâr ib â lc ıi
TaMTitun bir adı GafOrtt Rftbİm
GUmrâh kuLUn^t bir Imdidı var İstanbul Balıkpazarı 1958- 1959 arafiJP-
da im âr adı altında M enderes vandelizmlnîn
Tanzimat Cemanının ilânma kadar İs­
kurbanı oldu: tamamen yıkılarak tarihe lntl*
tanbul mcyhânedUeri meygedelerinîn büyüklü­
kal ettiği sıralarda eski m ey hâilelerinin art*
ğüm» göre • Aleşoglanı» adı ile bir veya birkaç
ğı olarak ancak bir kaç dükkâna sahip bulu­
mahbub çırak bulundururlardı; vazifeleri za­
nuyordu. bunların en namlıları da «IJoktor»-
hiren demlenen müşterilerin çubuklarına ateş
«Boris» ve «Bodrum — Gaskonyalılâf»
koymak olan bu güzel çocuklar aslında türlü
f B . ' Doktorun Meyhânesi; Boris: Bodrum).
cilvelerle, işvelerle müşterileri meygedeye bağ
lamak için kullanılırdı; bunun içindir ki tuva­ Ba LIKPAKARINDA BAŞI ŞALLI I>ELİ
let ve kıyafetlerine soa derece İtina oiunurdu; KANLI VAK ASI — Alemdar Mustafa Pas*-
kollar sıvalı, sineler açık, kâküller, perçem nuı f«ci ölümünden sonra İstanbul erâzill

http://groups.google.co|
— 2031 BALIKPAZARI YANGINLARI

u» M iM o ıııu a IUI, UVUKSII ı ı j ■ u ı-


guşlardı (B : •*lc™<i®r ?a Vakası), Sine ur- r (ken kalabalık halkın göıO ününde başını
y>n. y«Un ayak, baldır baeaK çıpak gezmek- vurmak üzere çökerttiler Fakat o anda bi­
den ibaret olan bu itliğin b!r âlâmeli de, ya- rikmiş olan halkın arasından onbeş yirmi ka­
lın ayaklarla tam tesad teşkil etm ek üzere d a r kadın fırladı, ilepsi latanbulun «II »rıklı,
başa, her ne babasına tedârik edilirse edilsin fettan ve dilbaz mahalle karısı idi, pidlfahın
gaayet kıymetli H ind ve Acem şalları sar- etrafını sardılar, feryâdü figanları gök ytt-
makdı. Kıymetli b ir baş şalına sabıb atabil- zünü tu ttu , kim i saçını başını yolar, kimi 03-
mek İÇİı her fedakârlığı göze alan, h a tti ttlntl başını yırtıp paralar, kimi p id işa h u el-
iffetini satan d elikanlılar oluyordu. B ir ka- lerini, kimi ayaklarını öper, içlerinde en cer-
puda uşakhk, ah ırlard a sevislik eden genç- berelisi elebaşı olmuş, cmun her kelimesini
lerin başında bile o samana göre büyük bir ağızdan tekrarlayarak Sultan Mahmuda
para olan 300-400 kuruşluk şallar gürü İtiyor- yalvardılar:
d'j İkinci Sultan M ahmud hicri 1226 (M. — Pâdişâhım şu oğlanın cütmünü af
1811) da. kalyoncular m üstesnâ, kim olursa jdüp irid e oyle!.. Bu gece yeni güvey gire-
oljua basa şal sarılm asını yasak elti. Yasağın cek, genç çocuk, heves idiip sarmış., â t eyle
tatbik ve teftişine de kaptanpaşa m em ur edil- pâdişâhını bu civanı..
dİ. diye yalvardılar. Kadınlardan biri ojlarn
Tersane çavuşları şehrin ayaktakım ı kesâfe- ceüad elinden aldı, getirip pâdişâhın ayak­
tı olan sem tlerini teftişe b a sa d ıla r, başında lavını öptttrttü. bu durum karşısında Sultan
şal görülüp de kalyoncu olmadığı anlaşılan- Mahmud da çocuğu affetti,
lar yakalardı, uygunsuz gü ruhundan ise Ter- Som a öğrenildi ki baldırıçıpbklıga üle­
şine Zindanına gö türülüp idam olundular. nen bu genç tîtan b ulu n namlı zenginlerinde#
O zamana k a d ar b ir vakası olmamış İse forsa Galatada haladcılar kâhyası Hacı Yakub Ağa-
gibi ayaklarına zincir v urulup T ersanede en nin oğlu imiş ve şefaatçi kadınların hiç bin
ağır işlerde çalışdırıM ılar, kendislni tanımazmış, gencin güzelliğine hay­
ran olup ortaya atılıverm işler ve kurtarm ış­
tkinci Sultan Mahmut! b ir giin tebdili
lar.
kıyafetle Balıkpazarm a gitmisıli', ondokuz B ih il. : Câbl S a id E te n d i V a k a » in im e a i.
yirmi yaşlarında, son deredece yakışıklı ve
gtiıel, yalın ayak, baldırı çıplak, başında en BALIKPAZARI YANGINLARI — Balık-
a* 1000 kuruşluk bir şal ile bir delikanlı gfir- pazarı, fetihden bu yana, biiyük İstanbul
dil ve birden gazaba gelerek yanındaki tebdil yangınlarının çoğunda tamamen yanmış

B lh k lH iu n n to H ü c u » k i i b u S l u 'ı ı t ı n D i d i n i l sn ıab ın ılsı» l-a rtu rılm ıın


I . I.İH’S'UI
( R e s i m Ii S a h l h a BoiCJHı)

^/group/mcrakediyorum
BAU K S A T IC IL A R — 2032 - İSTA-^BCT.

sem tlerden biridir. Balıkpazartnın kendi için­ vâm etti, bahkpazan. taşçılar. balmumuctıUr
den çfkmiş yangınlardan tarih kaynaklar; keresteciler, acyUnyağctlar, nalburlar, kutu^
rrmda rastla nanlar şunlardır cıılar, kantarcılar, Bepetçiîer diye anılan çar-
•jiiarla hlr çok erzak ve muhtelif ^
5 t'anirtİYelevvel 11(109 ffi ştıbal 168R) polsrı vc Ahiçelebi camii ve bu semti* bu.
yangını — Bîr paîar gecesi saat alaturka ye* lunan bir kaç mescid tamamen yandt. Yangı,
dide Balıkpazarı Kapusu dışında hir meyltf' nin sahil ucu Tekirdağ* İskelesine, geri ucu
neden çıktı, Sur dışını tamamen yaktıktan rfa Uzunçarşi başjna kadar dayandı.
sonra içeriye sirayet etti ve MısirçarsiSi dı­ B ib i.: O.N ErgJn, MccelJi Umuri Beltdry*
şına yapıktı. Rüstempaşa Camiine varınca
bütün han. diikkân ve mahzenler yandı; ora­ 3 O m a ü y c lı r v v e ! 12.91 CIR h a z ira n tS74|
dan Balkapam. Uzunçarşt ve Mercan Çarşısı­ yangım — B a lıkpazarm da Tütün Gümrüğün
na vardı. Bir kotu da Ketenciler ardından den çıkdı ve 18 binâ yandı.
B i b i . : O .N . E r g i n . M e c e lli U m u r i B e le d iye
alıp Malrnıutlpaşaya doğru Alacahamam vc
etrahm, ‘boyacıları yaktı. Bu yangın, tstanbu­ BALIK SATICILAR, BALIK TABLA
lun yajadığr en kanlı günlerden hicr) 1099 KAR. MADRABAZLAR! — Balıkpazar-
ihtilâli içine rastlar, bîr kaç gün evvel, çar­ lannda, diğer çarşı boylarında dükkân sa­
şılı, Yeaiçeri ve Sipahi zorbalarına karsı san­ hibi, yahut başında tabla veya omuzunda askı
cağı şerifi çıkartmalardı; Yeniçeriler *San­ ite sokak sokak dolaşır seyyar esnaftan, ken­
cağı şerîfi çıkarıp kulu kırmak hoş mudur, dilerine yanlış olarak «Balıkçı* denilen ba­
ko yansın şehirli keferesi* diye yangına se­ lık satıcılar, balık tablakârları. balık madra­
yirci kaldılar. Vüzera ve Ocak Ağaları «din
bazlan, bilâ istisna İstanbul ayak takımın-
gayretidir yoldaşlar* diye yalvardılarsa da
dan ve çekirdekten yetişme külhâui, bıçkın
fayda vermedi. Yangın ancak Bostancıların
olurlar. Yazın çoğu, hele çıraklar, pantalon
ve tersane efradının gayreti ile ertesi günü
paçaları sıvanmış, yalın ayak balttın çıplak*
öğleden sonra söndürülebildi, Padişah Bos­
Urlar; belde pamuk ipliğinden kuşak, sırtın-
tancılarla Tersanelilere fevkalâde ihsanlarda
da fildiko-s fanila, üstünde düğmeleri oldum
bulundu. Bu yangında 1500 ev ve 5000 den
olasıya iliklenmez yelek, mutlaka zülüflii,
fazla dükkin ve mahzen yandı, Valide Hanı
kâküilü, dudağında veya parmağında çtgara..
mahzenlerinden birinin penceresinden giren
Ahmed Rasim bir dükkân örtünü söyle
ateş, yalnız bu, mahzende 30.000 kuruşluk
teçyâi nefise* nin ınahvine sebep oldu. tasvir ediyor:
«Yırtık dudakları küfre amâde, mayda-
Bibi.: SiUikdBr Târihi, I!.
nos turreli. bir eli böğründe asılı durur, et­
Ifi reccb 1099 (17 mayıs 168B> yangını — rafı fiyakalı bir dikizden sonra bağırır:
Ayni yıl içinde birinci yangının dehşeti henüz, — Vay lüfer vay!,. Yirmiye bu... Yir­
unutulmadan bir pazartesi gecesi saat aîa- miye'..
turka dörîte Hasır iskelesinde saman anbarı *Refiki bu sesin çektiği ilk müşteriyi
civarında bir şerbetçi dükkânından çıktı. Sur mandepsiye bastırmak ister; evvelâ:
dışındaki çarşı, sağlı sollu tamamen yandı, — Vay lüfer va ... yyy I....
hasırcılar* çintciler, tenekeciler, prinç sergi dîye bir nâra atar, sonra müşteriye yaklaşır:
leri ve mahzenleri, Balmumcular, Zindan — Al efendi al.. Sonudur!..
Kapusu yanında abacılar, çardak iskelesi ve «Pazarlık kapusu açılınca balığın gözüne
kolluğu, Ahiçelebi Camii ve mahkemesi, bü­ and içer ve çift okkasını otuza verebilir» (Şe*
tün Yemiş iskelesi, sebzehâne kapusuna va­ hir mektupları)
rınca kül oldu. Zarar vc siyan sadece mal Tuttuğu mahdut miktarda balıklan ku­
olarak 2.000 kese tahmin olundu, Ateş, an laklarından bir ipe dizip kendi eliyle satan
ca-k ertesi gün kuşluk vaktinde sondürülebUttİ. garip olja balıkçıları müstesna, balık ma<î‘
Bibî : SİJihdar Târihi, U. rabazınin denizle ve balık avî ile hiç ilgi»*
yoktur, bu Ansiklopedinin «Balıkçı» madde­
20 Zilhicce 1209 (8 teninim İ79S) yan­ sinde de belirttiğimiz gibi günlük alış veri­
gını — B!r çarşamba gecesi Balıkpazarı dı^ şini, kazancım düşünen aleîâde bir mutavas­
şınıla nasvr iskelesinden çA\ı, o tiVır saat ûe- sıttır; hattâ bayat balığı, ve hattâ kokmuş

http://groups.google.
••».MSI 0ALIK SATICILAR
— 2033 —

(alığı m üfterisinin gafletinden istifade ede daki otuz balımı ben <le£il, O satacak., Sana
sürüp verm ekten e n küçük U r hicab duy- içeriden lazeaim vereyim'..
tfU Hiç jüphesi* k i içlerindi- esn af (e rç f vc — Demek bunu en son satacaksın'
pvsıyetine dikkat ed en ler vard ır, fakat !ı- — O artık satılma* görmüyor musun,
u ntnil halkı em niyetinin suiistim aline o ka- tki gündür burada oynayıp duruyor!
ÜS sık u ğ ra m iîtır k i yine A hm rd Rasimln ■Tesadüf olacak ya' O esnada tafralı
pUel bir yaıısı ile balık madrabazının hile­ bir m uşları geldi- Anlar gibi goı. geçtirdikten
dir yiiıü edebiyatımı** ma] olm uştur; üslatl sonra oynar oynarı göstererek
«Gülüp ağladıklarım . ,> adındaki eserinde — Şu balığı tart!..
oynar!..» başlıklı b ir parçada bize i Demesin mi?. Raiıkcı deyip germiye-
bu tipi çizmiştir (Kendisi Balıkpazarm da b ir Hm, hem kurnaz, hem hazır cevap:
meyhanenin «okaga baltan cephesindeki bir — Affedersin!'.!.. Onu şimdi Beybabaya
jaasa başında o turm uştur; balıkçı dükkânı sattım!..
meyhanenin tam k a n ısın d ad ır. Bu dükkânın «Adamcağız sıranın ehemmiyetine kaail
LOleci Sokağında Koçonun yahut Doktorun olanlardan olmalı kİ:
meyhanesi olm ası g erekir; o ta rih te kimin — Öyle ise alt taralındakini tart!, em­
tarafından işletildiği meçhuiiimüzdiir): rini verdi.
«Oturduğum y erin karşısındaki balıkçı «Balıkçı derhal balığı çividen indirdi,
ibalık, satıcı madrabaz), sattığı kalkanlardan tarttı. B ağırm asına ferah ferah iki buçuk
birinin eıue tarafın a bir m akine yapm ıj. Tâ okka dedikten sonra dükkânın loj yerinde
Romanyadan. buraya k adar U ıh te itııfız geldik­ bulunan ta h ta uîerin e yatırarak satırı işlet­
leri sonra balskbânede, dükkânda günlerce meğe başladı. Bir ihtiram ı mahsus olmak üze­
durmuş, geceler geçirini} olan zavallı mürdei re sapa geçirmeyip kes® kâğıda tıktı. V erir­
bl haberi oynatub duruyor. ken:
•Merak bu ya!.. Dükkâna kadar gittim , — C iğerini de koydum, mezesi kıyak ka­
balıkçıya: çar!..
— Şu balığı kaça veriyorsun?., dedim. «Diyerek gaayet kızgın yağda tava edil­
«Tanıdık olduğum için yüzüm e gülerek bak­ mesini tavsiye etti.
tı. dedi ki : •Tanıdık dedim a.. Ben yerim e çekil­
— Aman Bey baba!.. Onu istem e, bura dim, dikkat ediyordum. Kim balık almağa

i:iT»İnanlInda Knjırü hofindu Alıl Hallinde M t k c ı dükkânı


VKctLm: Turun Açıkgöı)

:>m/group/merakediyorum
SALIK * ATICILAR 2034 — İSTA3«8UV

gibi ertesi güne A lacak malları yo^ur.


tındıkları balık, nihayet bir insan ruojdg*
nun tanıyabileceği ağırlıkta, izam l «Us kilen
dur, onu da akşama kadar na­
sıl olsa tatar. V* etueriyj
hep«min belli kaptılan, ^ ü |
te ri^ ri vardır; bayat, hatU
bayatlamağa yü* tutmu* b*
lık vererek bu m11|teriler|ıü
kaybetmek istemciler.
2jm anım ızd a bu seyyar
balık MtJCtJarin sandallı ye<
m bir tıpt çtKmiftır; Baltkhİ-
neden nıü*ayede ile aldatan
balıkları ta b lalar içinde bir
sandala doldurup, yanlarında
bir çjğırtgan oğlan, bir ptrpuı
( l e l l k î n h ile, üç te f,

Sağda; Seyyar haliktı tipi, }&4


<KH9İnı: (otAinftUa Hümûİ ett İte)
Altı»: Baltbpuanftfe mttya-
pavuryan. iMffi
K a lem Mrcntttatfotfu)

gelir, oynar oynarı ıslesre gazino penceresi


önünde oturan beni göstererek:
— Bey babaya sattım!..
«Diyor, beni şahidi to r {yalanca şahiâ>
makaramda k&r ve nefin e âlet ediyordu, tş-
te insanlık boyledir!,. H ldim i menfaat olanı
pek »ever, onun dalma yüzüne güler, balıkçı
da her tartışını müteakip bana ihalei nifâh
ederek gülümsüyordu. Ben artık Jfalktım, gi­
diyorum. bağırdı:
— Bey baba., nereye?..
— Şöyle dolaşacağım,.
— Yarım saat sonra gel, sana bir taze
balık vereyim?.. Afiyetle ye!,.
«Gördünüz mü.? Şahldliğim yetmemiş
gibi beni açıktan param ite mürUşi de etti1.
FesübhâftaUâh!.. Bizdekt bu h m ı İntHi ne Ka*
dar yumuşatıcı bir his!..»
Balık satıcılardan ta*ta tabla veya omuz­
da askı ile seyyar olanlan dükkanlardan da­
ha ziyade şayanı emniyettir. Dükkân malı

http://groups.google.cor
v.gaorzDls ı - . 2035 BALIK SATICILAR

jazan daha t e t e sa ndaUa köprünün Kadıkitjr


l t Adalar haltı vapur İskelelerine. Galata
g,|ıtıauaa te tirler, kendilerine hakCfcl U r ba
Ijtfi fiiiU vererek, hal t i baıan '•Oltanın bun­
la,.^ O ltanın!.j diye b a g n u ra k satarlar Yi­
ne unutmamalıdır ki gösterdiğimiz yerler
sandalla gelini» ba ligim 33tan hak iü ol-
u cılar da bulunur; erbabı balıkçı İle madra
1X21 ılerhıl farkeder; garib olta bal>kcısm-
da o gün hangi balık bol çıkmış İse aaeak a
bulunur, sandallı m adra balların sandalında
üe bir balıkçı dükkânı çeşidi vardır.
Seyyar balık satıcı, balJc kıt olduğu za­
manlar. günlük rııkını başka yollarda arar,
ayni pırpırı, kiilhânl kılık kıyafetiyle tabla­
lısı. mevsimleri ise, dut ile, m arul ile doldu­
rur. Daha kârlı ve devamlı başka b ir iş bul-
duju » m a n da balık satıcılığını hiç düşün-
medso derhal terkeder. <
— Şikâyet etm e'.. Hak, b u d a Rkli>orııxl„
Balık satıcılar, balık m adrabazları h ak ­
— ftveı ama milli UcBrt’lte sonda gidlyonıı!..
kında Ü sküdarlı V i-
( K a r ih a l a r : C e m a l N û tlir G ü le r)
SLf Koca m erhum şıı
Botu tevdi etm iştir: lar ve m otorlarla tuttu kları balıklan Balıkha­
■ Bunların içinde neye getirince, Balıkhanenin aylıklı memurla­
ia c a i kuvvetlice pa­ rı olan Pajarb aşılar (balık müzayede memuru,
rası olanlar ve İş bi­ balık dellalı), sandalla, kayık İle, motorla gelen
tenlerdir ki balıkha­ balığı ev v eli şöyle b ir gölden geçirir; balıkla­
neden malı kendileri rın cinsine göre, büyüklü küçüklü sepetler,
alırlar. Seyyar olsun, çevalyalar vardır, balık onların İçinde tartılır
dfikkân sahibi olsun ve kiloları üzerlerine konulur, meselâ on lüle
büyük ekseriyeti ba­ luk bir barbunya çevalvası toptan müzayede­
lıkhaneden m al ala- ye çıkar; müzayedede o balığın o günkü bol­
maılar. luğuna göre bir kıymet alır. Bazan da kabzı­
Balıkhanede aza-' m allar bir m otor balığı loptan a rttırıp alır­
oıelli sermayeye da­ lar; yani m otor yükü müzayedeye konur. Pa-
yanan balık kabzımal- ( zarbaşınm yanında bir kâtip vardır. Mal ki­
lan, kalantor balık min üstünde kalmış ise Pazarbaşı;
madrabazlan vardır. — Vâsıla!., Mustafa Beye!.. Hayime!.,
Balıkhâne kasasına Nesime!.. Kevorka!.. Petroya!.. Y aj kâtip!.,
büyük paralar y atır­ diye bağırır. Vâsıf, Mustafa, Kesim, Hayim...
mışlardır, gelen b ah ­ Balıkhanece m uteber madrabazlardır, kâtip
tı müzayedede onla­ mal hangisinin üstümle kalmış ise zimmeti'
rın adamları a rttırır­ ne yazar. Kabzıma] da aldığı balıkları, fatu­
lar. Balıkçılar kayık- raları ile bizzat işlettiği, y ah ut kendisine bağ­
lanmış esnafın elindeki dükkânlara günde-
rlr kendLıine bağlanmış esnaftan b e j para
almaz. Mal bedelinin faizi olarak satıştan yüz-
de on açıktan kâr alır, parası zayıf olan ufak
tefek madra baslar, kalantor madrabazların
elinde faizci eline dü$muş gibidir, balık kab-
O l t a l n l ı £ ı s a t ı c ı s ı ç A e uk . r , , , t |
( R c J m : S * W k a « m m U> 7jmalı faizcinin azıcık insaflısıdır; bir ba*

n/group/merakeaiyorum
&a u x s u n — 2036 —
ttiA satn.
lık tı dükkânındaki maJa
ve o gttnün balık fiyat-
la n n i bakanlar dükkin
sahibinin büyuk bir
giinlıik kazanç s»£l*dıiı-
m zannederse aldanır.
Balık satılm ana zarar
d â k in sahibinin, katm ­
ışa] madrabaz malın ser­
mayesi ile yüzde on k ir
hissesini cayır cayır alır:
ufak telek i t l i k alıcı ve
satıcıların k alin to r mad­
rabazlar elinden {ektik­
leri ciğerler paralar.
Gün olur ki Mitil» ka­
zancını kabzımala devre­
der, kendine kalan dük­
kân kirasını, çırak gün­
deliğim cebinden öde­
melidir. heba olan gay­
TnlımıbMilarda h a lita n ı i l i ş
retidir,
( ite s im : Sakil»
«Onun içindir ki ben
bir balık satıcının bayat­
ça, bani kokmamış da Ötürü (Sandığın ön kolları altına fif«n*
dil ve damak tadına düş. ler), iki uzun boylu uşak 4a ardcı (San­
kdn o l m a y a n l a r dığın ard kolları altına girenler) olur­
t a r a f ı n d a n yenilebi­ du; dolayısı ile sandık h a fif» öne me­
lir şekilde ağırlanmış balığı müfterisine taze­ yilli olarak g id erd i
dir diye tıkmasını mazur görürüm, pek in- Bazı reisim bu yerleşmiş kaideyi boza­
safsm na da Allahdan bulsun derim . ra k iki kısa veya o rta boylu uşağı ya sag y*-
«Kalantor madrabaz balık kabzımalının hud so] kolların altına verir, mukabil kolla­
tek faydalı rolü, Balıkhane kasalarında yatan rı da uzun boylular alırdı; o zaman da san­
paraUriyle, Balıkhaneye balık getiren balık­ dık ya sağa yahud sola' meylederek giderdi,
çıların paralarım müzayededen som a koyan­ bu gidişin de erbabı nazarında ayrı letUeli
larına koyup (İtm eleridir. Günün babıma, vardı; işte böyle sandık bir yanına meylede­
kaderine, ucuz veya pahalı, balığı alıcınız kal­ cek şekilde tertip edilen takıma «balık sırtı»
maz. denilirdi (B .; Tulumbacılar).
«tozan bu d» olur. Balıkhaneye alıcının B JM .; V in t Hor*. N e t
kudret ve takati iistünde balık gelir. Madra­
bazlar, balıkçı bedava verse mal almazlar. BALIK TU TM A K — KülMni Mneber-
O zamanlar gazetelerde şu kadar bin çift to­ duşlar argosunda bilgisi, hüneri olmadığı
rik, şu kadar ton balık denize döküldü diye halde işleri sırf şans eseri hep yolunda git­
olcun». Bu seter de heba olan balıkçıların mek; ekseriya herhangi bâr uzva atfen kulla­
gece sabahlara kadar deniz üstünde çırpın­ nılır; m isal••
maları, didilimleridir». — Aynasızlar (polisler) senin Çulsuz'11
BALIKSIRTI — Eski tulumbacı ıstılah- enselememiş...
lannden. Bir yangın tulumbası sandığında, — !>en!se düşse ayafiı ile belik tutar o...
yangıda giderken, yangından dönerken sandı- r . DeveUioglu «Türk Argosu» adiı ese­
gı taşıyan dürt omuzdaştan mürçkkeb takını- rinde bu deyimi talebe argosu olarak g id e ­
daM, umumiyetle iki kısa veya orta boylu uşak riyor ve şu misâli veriyor:

http://groups.google.con
^ ü flc tp p sp l& ı — » ÎT - BAUK v e BAUKÇGUK

— Fizikten b ir y e r biliyordum, orası çık- m ve talep etm ek d em ek ti Zamanm apn te­


U~ rakkilerinde/» haberieri oltruyen beltkcriartn
— Ulan «mm* batık tutm uşsun h a 1. bu hali teessür ve teessüfle gonılmuçtUr
«Eger bizde faşlıkçılık fenni hakkiyte te ­
BALIK VK B A IJK V H JK — IsUnbUİ rakki ve av âletleri tekâm ül etm iş olsaydı, o
BjLkbineai eski m erkez m üdürlerinden K%* yıllarda toriklerden vahşet getirip sahillere
rakın Bey Deveclyan tarafından teltf edilmiş yaklajm ıyan ve derin ju iard a» jo ç lij) rou-
fliilif kütüphanem izin ölm ez büyük eserlerin­ hakkak bulunan uskum ru balıklarının avlan­
den biridir; ttta n b a l A nsiklopedisinin Um ması da m üm kün ofur, senede yüz bin Ura ve
^ûven ile istifade eylediği zengin b ir kay­ daha U zla b ir servet kaybedilmezdi.
naktır. Eser eski D üyunu U m um iye Meclisi «Bir de A vrupam n zevk ve ihtiyacına
İdaresi tarafından ta k d ir edilmiş, m üellifi ik ­ göre b e itk konserveleri h* 2irlıyan fabrikala­
ramiye île ta ltif edilm iş ve «Balık ve Balıkçı* rım ız yok tu r. M evsiminde oldukça nefis ve
Ulc» rum i 1331 (M. 1915) d e D üyunu Umu* le 2 iz olan torik balıkları» çok tutuldukları
jn iy t İdaresi tarafın d an bastırılm ıştır. günlerde pek ucuz îiyatla satılır, bu yüzden
Büyük k ıt'ad a 440iS2hıfe o U n b u muhal* dahi yerli tic a re t vc servet pek çok zarar gp*
led eserin dö rt sah ifeiik m ukaddem esinde m ü­ rü r. Meselâ geçen 1527 (M. 1911-1912.) sene­
ellif şöylece k o nuşuyor: «M em leketim izin si zarfında İstan bu l B alıkhanesine gelen
sularında, hele İstan b u la y ak ın Boğaz ve de* 3110.000 çift to rik balığı 12.900.000 kuruşa
nülerde tu tu la n b alık lar lezzet ve nefeaet ba­ satılm ıştır. B unun b eher çifti ortalam a beşer
kanından m üstesna b ir şö h rete sah ip olduk­ kilodan heaap edilirse 15,5 m ilyon kilo tu ta r
tan halde, b u n lar h ak kın da şim diye k ad ar hiç ve kilosu 32 paraya satıldığı anlaşılır. Muh­
bir tetkikat y ap ılm am a» ve buna d a ir b ir te lif yiyecek fiy atlarının günden güne arttığı,
eser vücuda g e tirilm e m e # bizde balıkçılık yükseldiği şu zam anda kilosu en ez & 6 ku­
fenni ve ticaretin in zam anın terakkisinden ru şta n aşağı satılm am ası lâzım gelen, v e Av*
naslpıiı kal d ışın a ve balık av ın ın da hem en rup ad an k u tu la r İçinde aldığım ız ton balık­
s&hU balıkçılığına in h isar ettiğ in e b ir delil- larınd an k at k at üstün ve nefis bulunan yer-
dir; hele akıcı b alık ların seyrüsefer zarrtanJari Ji torik balık ların ın böyle düşük fiyatla satıl­
hakkında balıkçıl arım m u m alûm atı pçk az­ ması sanayi yokluğundan doğmuş teessüf
dır. Meselâ geçen 1327-132Ö (1011-1914) se- edilecek b ir haldir.*
ı nelerinde İsta n b u l ve e ira lm d a uskuttiru ve H arakiri E lendi Deveciyim, eserini nasıl
çiroz tutulam azdı. U skum ru b alık larının av hazırladığını ete şöylece anlatıy o r:
mevsimlerinde ne o ld u k ları tecrüb eli balık­ «H er cins baljktao b irer «Ud* alınıp ev­
çılarla dalyan sahiplerin d en so ru ld u k ta bazı­ velâ şekli resm edildi. Misb&hlannın diken va
ları: «K aradeniz Boğazı ile M arm arada y a t- k ılçık ları ay rı ay rı sayılıp zabtolundu. B alı­
&MŞ olan torik b alık ların ın usk u m ru ları yeyip ğın rengi, büyüklüğü; göz* diş* kulak ve sair
j “»hveyiedigm l*; b ir k ısm ı d a : «torik balık* âzaaınm sureti teşekkülü ta rif edildi. Som a
krffun korkusundan u sku m ru b a lık la n sahil* h e r balığın hayat) hususiyesi ile seyrüsefer
lete yaklaşm aksujn derinlerden geçip Akde- zam anı, avlandığı mevsimler ve vasıtalar*
**** «ittiklerini» ve sairle ri ise: «U skum ru y u m u rta ve sudunu ne vakit afÇığr, Juyoıet ve
balıklarının torik lerin korkusundan Karade- lezzet ve nefasetinin derecesi, tuzlanıp tuz­
yatıp Boğazdan içeri girm ediklerini* lan m ad ığ ı tuzlanırsa ne suıetle ve hang*
*tfylem*kt# ve ne gibi ted birlerin bu MJ* ça- m evsim de tuzlandığı, tuzlu ve tazesinden ec­
T* olflcağı sualine d e : «-Allah to rik leri kırm a­ nebi m em leketlere sevkedilip edilmediği, ku*
dıkça uskum runun yüzünü görentfyeceğiz» ru tu lan ve dumana konulan balıkların hazır­
«evab* verilm ekte îdi. Torik b a lık la n m a kıy- lanm a tarzı ve m evsimi ile kıym et ve lezzeti,
uskum ruların varid atın dan daha fazla ve yu m u rta v e hayvanların nasıl yapılıp muha­
*fontmiyetlf olm ası hesabiyle, uskum ru hati­ faza edildiği hakkında faydalı m alûm at top­
fi» avlayabilmek için torik lerin kınlıM Sinı te- landı . Sonra yabancı m em leketlerin sularında
/ ^ • î S ^ . B t ^ l h S İ L felaketin d a h a büyülO niî a r - bulunan ayni balığın hayati ve ne suretle av-

fgroup/merakeaıyorurn
BAUK 7 8 BALIKÇILIK - 2038 - İSTANBUL

tem likten hakkında ecnebi fUaniyle yazılmış ruflii. <8 o niu > O rkinos., diye tercüm* edil­
en m aruf eserlerin m akaleleriyle mukayese m iştir k i pek yanlışdsr.
yapıldı, balıkçıla n ın u la istişare edildi, hulâsa «Bizim balıkçı esnafı arasında d a bir ta­
hiç bir maddenin ftipheU kalm am asına elden kım hatalı ta b irle r kullanılır, meselâ:
geldiği kadar çalışıldı. kanın güm ügbalıgının ufağı, çaça'nuı >»*Twi
“Eser yalnız T ürk suları balık ve balık­ y avrusu olduğu söylenir. B undan dolayı, ba
çılığından bahseder Bizim s u lan m ad a bu* |ık av ı tâ b ir ve İstılahlarına mahsus b ir lügat,
)unmayân balıklardan, sularım ızda benzeri ç e yapm ağı m ecb u r oldum*.
yarsa, doJayuı Ue bahsedilmiştir. Meselâ Tiirk 4 Balık v e Balıkçılık» m illi kütüphane
sırlarında «ringa» balığı y ok tu r, fakat ringa* m izde benzerine e n d er rastlanan milattan»
ya benzeyen, ayni fasileden «tersi» balığı eserlerd en d ir, kendi m evzuunda ise tek eser­
vardır; tersiyi yazar iken ringadan d a bah­ d ir. Pek m ahdud basıldığı m uhakkaktır. İs­
settik,'' ta n b u l k itap çıların d a kolay bulunmaz, elden
*Deniz hayvanlarm ış cüssece en büyük­ d üşm e o larak , m eselâ 1937 d e b ir nüshasının
leri kitabiye fırkasıdır, bizim sularım ızda 15 liray a s alın alındığı ve akabinde ikinci bir
bunların ancak b ir kaç nev'i bulunm aktadır, n ü sh asının 30 lira y a aram b da bulunamadığı
esasen en'v&ı da pek fazla değildir, «balina» g örü lm ü ştü r. B u eğerin yeni b ir baskısının ya­
başda, bütün kıtasiyeyi kitaba koydum. pılm ası, 1915 den bu y an a T ü rk balıkçılığı
"A v âJâ! ve edâvatı bahsine gelince, ka- üzerine 45 y ıllık bokluğun doldurulması, bu
dimdenberi OsmanlI balıkçılığında kullanıla a ra d a İstanb u l Balıkhanesini!) d e b ir tarihçe­
gelen bütün ağlarla olta çapası ve parakeia- sin in yazılm ası çok h a y ırlı b ir iş olur. «Balık
Jarı teker teker tarif ettim, ehem m iyetli olan­ ve B atık lılık » için ts ta n b u lu n A nkara Cadde*
ların ^ k ille rin i gizdim ve her biri hakkında sin de tâbi a ra m a k b eyhûdedir, vaktiyle Du­
mufassal malûmat verdim , hurda te fe rru a tı­ y u n u U m um iye İd aresi ta rafın d an basılmış
na varınca anlattım. olan bu eserin y en i baskısı ancak İstanbul
B elediyesinin h im m e ti İle tahakkuk edebilir
tKaradeniz Boğazı ile M arm ara Denizi*
İstan b u l B elediyesinin yaldızcı, goz boyacısı
bin körfez ve sahillerinde kurulan dalyanlar
pa rtiz a n la rd a n ternizlenm ekde olduğu içinde
beş altı nevidir. Sahillerin m evki ve vaziyeti­
yaşadığım ız m illi iffe t ve ism et inkalâbı gün*
ne, balıkların seyrü seferine ve suların cere­
leri yakın istik bald e bize m ûsbet işler için
yan tarzına göre dalyan kurm ak ay rı b ir fen
üm id verm ektedir.
dir. Bu babda en m ükem m el ve eti doğru mâ*
E se r d ö rt kısm a, h e r kısım da bir takım
lûm at almak için dalyanların en m ühim leri­
ne bizzat gittim ve letkjkatda bulundum . fa sılla ra ayrılm ıştır. B uraya bu büyük eserin
fih ristin i koym ak y erin d e o lu r;
Tiirk balıkçılarız», yabancı m em leket sula­
rında kurulan dalyanlar hakkında d a ayrıca I.
m&Lûmat verdim. B irinci F asıl: S u h a y v a n la n ; Balık, ba­
«Balık kayıkları, sandallar hakkında da lıkların tasnifi, b alık ların âzası. Deniz balık*
ayrıca bir fasıl ayırdım. Balık ve balıkçılığa la n .
âid kanun ve nizâmnâmelerden de m alûm at ik in c i F asıl: Geçici balıklar. Orkinos ya*
olarak bahsettim. hııd Ton B alığı. Kılıç, T orik ve P a la m u t W '
«Türk balıkçıları tarafından kullanıla fer. U skum ru. İstavrit. Kolyos. M alta Pala-
gelen tâbirlerden, ıstılahlardan bahseden bir m utu. D ülger. Hamsi. Çaça. Sardalya. Terti-
kitab yoktur, bu kelim elerin Fransızca kar­ Üçüncü F a sıl: Y erli balıklar. KırlantfMÎ-
şılıkların ı gösteren bir kaam us da yoktur. A sü kırlangıç. Öksüz. Mazak. İskorpit. Lipao*-
Bu yüzden yanlışlıklar olduğu, güçlükler çe­ H ani. Karagöz. Sarıgöz. İspari. Kaya balıklan.
kildiği görülmüştür: Meselâ ellerim izde bulu* Lapına. Kekla. Gün Balığı, ö rd e k Balığı-
nao Fransizcadan Türkçeye en meşhur kaa- Çurçur. K urbağa Balığı. Trûkonya. Varsam.
rade* Dülger balığı, «Limande» kalkan yav- Gelincik Balığı. Horozbina. Üzgün BaİJğt.
muslar da «Barbeaj» kelimesi Basarı, «Dau* tandıra Balığı Kâğıt Balığı. Deniz Aygırı. De­

http://groups.qooqle.coB
A jisaaopgptst — 2U3U — BALIK VE BALIKÇILIK

niz iğneli- Yassı balıklar. Kalkan. Çivisi: Dördüncü F a u l: Hayvanatı zâhife. 8u


Kalkan. F*ı» Dil. D ere insisi. kaplumbağaları. H ayvanatı safdaiye. Kurba­
Dördüncü F asıl: Gezici balıklar Levrek ğalar.
Jikırıtıol Balığı. Kefal Giimlij, Çamuka. Bar- Beşinci Fasıl: Hayvanatı nebatiye ya-
bunya. Karaçalı B arbunya. Tekir. Mercan hud ŞuaUiye. Mercan Sünger Deniz Kesta­
Siftarid. Mandagöz. Sarıağız. Minakop. Şeki­ nesi. Necmlbahri
lle M enin balıklan. İzm arid. IgtrnngiU». Zar.
gına. Mezid. Berlum, Megri. K ayış Balığı. tv .
Kum Ballil. Kopes. M lanorya. Çilari. Perva­ Birinci F osil: A!üt ve edevatı saydiye.
ne Balığı. "Çotr». F en er Balığı, U çar balıklar. A ğların örülüjii.
Beşinci F asıl; Küpeli balıkları. A slL kö­ ikinci Fasıl: Dalyan. Şira Dalyanı. Kurt
pek balığı. B enekli köpek Balığı. Camgöz. ağzı Dalyanı. K ırm a kepasti Dalyanı. Çekme
Boz Camgöz. M ahmuzlu Camgöz. H arhariyas. Dalyan. Ç it D alyanı yahut Kotra Direksiz
Pamuk Balığı. S apan Balığı. K eler. Tırpana Dalyan.
balıklan. Rina. V atot. U yuşduran Balık. F u l­ Ü çüncü F asıl: Balık ağları. Voli ve sürt­
ya Balığı. me ağları. Iğrıb. M anyat. Tarlakos. Çamur
ığrıbı. A frina AğL Çamuka Ağı. fıkorçila Ağı.
II. A lkarna.
Birinci F asıl: T atlısu b alıklan . Sazan fa­ D ördüncü F asıl: Alamana ağları. Asıl
silesi. Tatlısu kayası. B ıdıklı Balık. Çapak. alam ana Ağı. Ç akar Ağı. G ırgır Ağı.
Kızılkanat. A k B alık. T a tlım kefalı. H avuz Beşinci F asıl: Bade Ağ. Sardalya Ağı.
balıkları. S an Balık. K ababurun. D ere K aya­ U skum ru Ağı ve Yeldirme. Palam ut ve Torik
sı. inci Balığı, G ördek balığı. Ağı. A blatya ağlan, Istavrid Ağ>. İstrongilos
tkinci Fasıl: Seyyah balıklar. Som B alı­ Ağı. Istakoz Ağı. Kalkan Ağı. Kılıç Ağı. Mer­
mı. AU balıklar. Asıl ata. Göl alası. Deniz alası. sin Ağı.
Dağ alası. Gölge B a lı|ı. Y ılan Balığı. A ltıncı F asıl: Ç ifte fanyalı ağ. Kefal ve
Üçüncü F asü ; Tebdili m evki etm eyen L ü fer Ağı. G anbot Ağı. Tekir Ağı. Marya
balıklar. T atlısu levreği. U zun Levrek. Y a­ Ağı. Torik ve Palam ut Uzatması. Pisi Ağı.
yın. Turna. Dikenli Balık. P latika. D ere İs ­ Subya Ağı,
korpit i. Yedinci F asıl: Sâbit Ağlar. Çökertme.
Dördüncü F asıl: Balığa d air bazı mütem* K ârne Ağı. Vinter. Saçma yahut Serpme.
mim m alûm at Balıkçı Kepçesi.
Beşinci F asıl: H ayvanâtı kıtâsiye. Y u­ Sekizinci Fasıl: Yemli alâtı saydiye. İğ­
nus. Domuz Balığı. B alinalar. Arıber Batığı. neli alâtı saydiye. Olta takım:. Zokalar Çıp­
Detıiz Gergedejıi, D eriz perisi. D eniz ineği. lak iğneli oltalar. Olta ile levrek saydı. Olta
Altıncı F asıl: Bazı su hayvanları ve ziil- ile Palam ut ve torik saydı. Çapari. Paraketa.
roaaçln. Ayı Batığı, ö k ü z Balığı, Kunduz. Su Dokuzuncu F asıl: Balskcı sepetleri. Ista­
fiamunı. koz sepeti, izm arit sepeti. Gelincik sepeti. Ka­
rides sepeti. Zeabil ile İstakoz saydı.
hl
Onuncu F asıl: M uhtelif alâtı saydiye.
Birinci F a sıl: H ayvanâtı m aisallye. Hay­ Zıpkın. Çarpma. Çömlek.
vanatı tnukaşşere. İstakoz. Böcek. K erevides. Onbırinci F asıl: Balık yemleri. Yemleme.
Karides, Yengeç. Asıl Pavurya. A yı Pavurya- İğne yemleri. Sepet yemleri.
*>• Çingene Pavuryası. Çağano». Çalpara. Ay­ Onikinci F asd : Herâkib! saydiye. Kanca-
na. ba§ Kayık. Alamana kayıkları. Balıkçı kayığı-
İkinci Fasıl: Sülükler. D alyan mavunası. Balıkçı Sandalı.
Üçüncü F asıl: H ayvanatı nâime. Mürek- Zeyil;
küb balıklar». A htapot. Subya. Bülbütiye. A r­ Boğazlçincfe ve M armara sahillerinde bu­
gonot. Tatlısu m idyaları. istiridye. Tarak. *-■}- lunan dalyanların mevki ve teâıruılU. Boğaz-
vadiı. SuHns. inci İstiridyesi. Sedeî. içinde bulunan voli yerleri. Ksncabaş kayık-
I

ı/aroup/merakediyorum
BALIK YEKLERİ — 2U4U - JgtAMBUi.

te r. K a n a l v o lilerin in ısu n v e ta rifle ri. Ala* Ç in a k o p : P a r a k e ta y a , izm a rid çaparisin*


m an a k a y ık la rın ın h u d u d ve t r im illü . T eâ v e *1 o lta s ın a ta k ılıp İzm arid , t a a v r id , ve n i-
m ille riâ y e t e tm e y e n avcı h a k k ın d a İcrası lâ­ d ir e n m ezak tu tu l u r .
zım g elen cezalar. H u d u d v e te â m ü lle ri bilin Y u m u ş a k ç ağ an o z, g e lin c ik balığ ı, torik
m ey e n d a ly a n la rın isim v. m ev k ileri. Zabıtai y a h u d p a la m u t c iğ e r i: H u su si o lta y a <«Mıp
s a y d iy e n izâm n âm esi. İsta n b u l v e etraf» B a ­ le v r e k tu tu lu r.
lık h a n e İd a re s in e d a ir n izâm n âm e, M id y a v e I s lro n g ilo * : L ü f e r z o k a » rta tak ılıp h i f e
istrıd y a nizâm n âm esi. tu tu l u r ,
Tuzlu balıkların konulmasına mahsus fı« Uskumru, istavriti* kolyos ve üm. JUt bs-
filana nevileri İle ağırlık ve firelerioi gö»t*- lıklar: Paraketa İğnesine takılarak fcılı^m
reo cedvel. yavrusu, pisi balıklan; öksüz İğneli tokayı
L ııgatce. takılarak kırlangıç, köpek balığı, lüfer, tor»v
palamut, uskumru, kolyoa ve iskorpit, tutulur.
BALIK YEJfM Htl — H er balık muay­
Balıkcılanm ız yalnız mercan balığı avuı.
yen bir yem İle tutulmaz. Yemler balıkların
da bir de yemleme yaparlar. Gündüz yahud
isteğine, zevkine göre s e ç i l m e yeroll baU n
mehiablı gecelerde denizin kayalık noktala*
cılık yapılamaz. Eski çağlardan beri tecrübe
rin a ezik midyalar atarlar, mercanlar bu nok­
edile edile İğneli Âletlerle avlanabilen balık­
talarda toplanır, b ir kaç saat sonra da zoka
ların av mevsimleri ile yemlerinin çeşidleri
ve iğnelere büyük mercan İçin gümüş balığı,
tâyin edilmiştir. Balık yemleri evvelâ iğne vc
subya ve küçük mercan İçin de karides takı­
sepet yemleri diye İkiye ayrılır.
larak oltalar bu yemleme yerinde denize sa­
Tâbii iğne yemleri şunlardır: lınır.
K urt: Deniz kıyılarındaki batak ve ça­
Yem ne olursa olsun iğneye takılır iken.
murlardan çıkan ve kırkayağa benzeyen bir
i ğ n e n in y e m iç in d e t a m a m e n g izle n m iş obni-
kurt; olta, paraketa ve çatalköstek iğneleri­
sı şarttır.
ne takıİLT. Her tüllü balık, bilhassa barbun­
Sun'i iğne yem leri şunlardır;
ya, tekir ve kefal avlanır. Barbunya balığı
çapari ile a s li tutul mat. Kuş tü yü: En makbulü balıketi kuşunun
tüyüdür; bulunmazsa hindinin kanad altı ve
Midya içi: P areketa, İzmarid çaparini, ça-
kuyruk tüylerinden uskumru çaparisine ta­
la lköstek ve e l oltası iğnelerine takılıp kaya
ve izmarit tutulur. kılıp uskumru ve kclyos tutulur.
Zargana: £1 oltası ile Lüfer zokasına ve Tekir tüyü; B ir b a lık ç ı ıstılah ıdır» erkek
İzmarid çaparisine takılıp lüfer, çır.akop ve tekir ördeğin göğüs tüyüdür, istavrid çapari1
istavrit balıklan avlanır. si-ile kamış oltasının iğnesine takılıp istavriti
Uskumru: Oltaya, parakelaya ve çapari­ ve lüfer tutuiur.
ye takılıp her lürlü balık tutulur. İpek: Zargana avında kullanılır, yanın
Gümüj balığı: Olta ile levrek avının metre uzunluğunda bir ipek tel, iğnesi* bir
başlıca yemidir. Öksüz iğneli bir oltanın oltanın ucuna bağlanıp suyun ürerinden sü­
tokasına takılıp mercan da tutulur. rütülür, zargana yem zanmle kapar, ipek el1
Subya; Oltanın öksüz zokasına takılarak yüfı suda açılmış olur, za rin a n ın u ra ile cü*
yalnız büyük mercan balıkları tutulur. zilmiş dişlerine dalanır, balık da bu sureti*
İzmarid: Lüfer zokasın s ve paraketa iğ­ tutulm uş olur.
nelerine takılıp lüfer ile köpek balıkları tu­ S e p e t y e m le ri b a lık v c m u k aiftc ra t avın­
tulur. d a k u lla n ıla n b a lık ç ı s e p e tle r in e konul»0
Istavrid: Lüfer zokası He paraketaya, y e m le rd ir v e ş u n la r d ır :
izmarid çaparisine, tüysUz çapariye ve el ol­ M id y a İçi: K a y a b a lığ ı s e p e tle rin e konu*
tasına takılarak lüier, kırlangıç, levrek, ko­ Ju r, k a y a b a lığ ı v e çag an o a tu tu lu r.
pek balığa iskorpit ve ema&U dip balıklan tu­ İz m a rid , ürtav rid , uskumru: Istakoz *e*
tulur. p e tle rln e k o n u lu r, ista k o a ve bbcek tutulur-

http://groups.google.co
T .«tfİJCLOPEDtel

K u n iızı h a v y a r , i -t _ v ? h a m s i: U m tr td
j^petTcrine k o n u lu r. iz m a rid tu tu lu r .
Çağanca: ite ezildikten sonra fictinrtk
(«petJeıine konulur, gelincik tutulur.
— 2041 — b Al i rH ***n4eU ni

H t l . t (ll« v « M İrlrn S o la k) — O nbtŞİncİ


a ıır sonlatı ile on altıncı aaır başııun namlı
kemankeş pehlivanlarından; Ok Meydanında
reknr kırmış, laf dikmişlerden; İkinci Sultan
E k m e k içi: Is ta k o z v e İz m a rid s e p e t i m - Rayazıdın solaklarından. pâdişâhın merâsün
fit k o n u lu r, k a ra g ö z b a h ğ ı v e to m a rM t u tu . kıfası Y e n k jc rik rliM İc n idi. Ok «tKiiıkda ol'
dugu kıi'J»r yol yürümede de «ür'al w U-
Jur
Bibi: K arata* D ered jan ,. Balık v«* BalAçüık hammiH bakımından eflne kolay rastlanmaz
b ir aUet id i: Edlrneyc tstanbulun bir sen ti
gözüyle bakar, dâima yaya gider gelir ik i şe­
R A Lİ ( I M l â k Y e m e n ic i) — H ic ri 1008
h ir arasındaki en kesdirme yolları tetbit et-
(M ilâdî 1 6 6 6 - 18 8 7 ) d e İ s ta n b u l h a m a m c ıla r
m'i^ bîr yola yaktı mt hiç mola vermezdi, reh>
kethüdası b u lu n a n D e r v iş İ s m a il E fe n d in in
van giden b îr atlıyı da geçerdi.
•'D ellâknâm eî D ilk ü ş â " n â m ı n d a k i e s e r in d e
Hal te rc ü m e le rin i k a y d e tt i ğ i on b i r n e fe r h a ­
rtam u ş a ğ ın d a n b îrid ir . A ş a ğ ıd a k i s a tı r l a r ı b u
«serin h ic ri 1323 (M . 1 9 0 5 ) y ılın d a is tin s a h
edilm iş v e A . P id a k is a d ın d a b i r r e s s a m a 8 U<-
lu boya r e s im le rle r e s im le n d ir ilm iş n ü s h a -
sıfldan k ıs a lta r a k a lıy o r u z :
"Biri dahi Yemenici J3âlidir, Bosna vllâ-
yeti hâkinden olub ınsafdır ki hüsnü ân ve
cilve ve edeb ve nezâket ve sadâkat andedir.
Halvet kafesinde bülbül, muhabbet d âlinde
gönce güldür, saça sürtbül. hâle (Bene) fül-
ful. kâküle deste ibrişim ve sâide sütûni sim,
■cadde şemşâd, nigâha ceüâd, teni pâke bülûr.
nâfe katrei nûr didiler ise bu Yemenici Bâli
rçündür. Onbeş yaşırıda saderû civan olup Ye.
niçermin Altmış Dört Ortada civelek ve Top­
hanede bir yemenici ustanın şakirdi İdi, Alt»
mış Dördün zehri mâr eşkiyasından Dancalı
dedikleri Kara S afe r Ağa ejder pençesini atub
balata Yağ İskelesinde dârülnedvei haşerât
kahvehanesinde çubuk oğlanı oldu; ol kahve­
haneden dahi Altmış Dört çorbacısı Hamam­
cı İbrahim Beşe adımına fîlorin sayub Top­
hanede Kaptânideryâ Kiline Ali Paçanın ha-
fl'snu kebirine varub bir üstâd dellâkîn elini
<>püb soyundu, hamam çıpîajfcı de Hâki pâk
°lub kız oğlan misâli saçın kesmeyüp saldıîar,
*kaili elmanda şöhret buldu ki şehrimiz ki-
k r ve ricalinin dahi mâlûmu oldu, bir sene
RSÇflneyüb hattat şâir Mehmed Bahri Paşa bu
D*llâk Yemenici -B&liyî Sübaşının defterin­
de* ismini çaldirub (ismini sildirip) kendi
k** hizmetine çekdi aldı, Yeniçeri ve kaJ-
?ot>c\ı ye topçu ehremenlerin gadru tasatru*
fandan halâs "etmekle .se^âbı çokdur” (B.: DHlıftfc YeOMttlel B in
4RMtm: 9, R.)
MÇlitteyİ Bahri Pâşa)l

tfı/group/rnerakediyorurn
BALt (Seker) - 2042 — İst a n b u l

Y a v u z S u lta n S e lim in M ıs ır s e fe rin e iş ti- a ltın kafes içinde, kâtib sofası cümle tafsil
fftk e lti, fa k a t Şam da » M ü , H u h id d ln A ra b i- olunacak).
n i tı m e rk a d i y a n ın a d e fn e d ild i. "B erb er H aşan Beşe üstadı KâmiL Mah­
Bibi: İbrahim, Kemankeşler mecmua» dum u B âlt m ahbûbi dilâşûb (On beş yaşında
figan boylu, m elek huylu, dal fes, samur kâ­
BAM (Ş eker) — Onyedinci a sır ortala* k ül. *a£ yanağı benli, hilâli gömlek, ak dimi­
ruıda yaşamış b ir sazende; hayatı hakkında den dia ç a fşın , şal kuşak, peşlem al, «İne kb-
bilgi yoktur. Evliya Çelebide yalnız adına şâde, ham güm üş kollu, güm üş bacaklı, bal­
rastlandı. d ın nişanlı elli dokuzun civelektir. Ayağında
şim şir nâlin, tasm ası aynalı, parm akları kı­
BALI (Şirm erdoğlu ) — On altıncı asırda n alı).
yaşamış, İstanbul Ok M eydanında rek or ki* KIT’A
rıp taş dikmiş namlı kem ankeş pehlivanlar* Şimşir «Alin*- utm a arnalı
dan. H ayatı hakkında bilgi edinilem edi. yUriLrfcen tLdrttiv tvpak vurmalı
TAvâd rrttar lir tıkirdamalı
RALİ (ü sk ü d a rh B erber) — İlk defa Seltnan Pikin tört*id[r İtaat
olarak Abdülmeold zam anında hicri 1264 Ra­
mazanında (m ilâdî 1848 A ğustosu) Tophâne-
KI T' A
nin sıra kahvehanelerinin en nam lılarından Zülüfleri kandil kandil af»r
Tozluklu Yusufun kahvehanesinde devrin Dal fpsfn altında al karanfili
m eddahlarından Şeka&yık M ustaia Çavuş ta- Âşıklar çeH&ı alır fltUl
rafından nakledilmiş bir hikâye, ve bu hikâ­ Cümleden fördütfü rûyi muhabbet
yenin kahram anın adtdu. "C üm le a şik lar sefinei aşka liman bu
Elimizde bu hikâyenin gaayet m u htasar kahv eh an ed ir dey ü p len ger en dlzı karar.
ve çok bozuk b ir dil ile kalem e alınm ış b ir B eyler, paşalar, m o lla la r o( m ahbûbun dizine
iskeleti vardu. Bu an&iklopediye, herkes ta ­ baş koyub baş feda ederler am m â Bâliye ki­
ralından kolayca anlatılam ayacak b ir kaç b ar ve rical tıraşın a izin olm am ağla oğlan
noktasını izah edecek ve a rtık sohbet dilim iz­ ham m al v e kayıkçı m akuulesin tıraş ider. Ki­
de tamamen terk edilmiş ve u nu tulm uş keli­ bara ricale hizm eti çubu k darlık (Bu mahal­
m eleri ayıklayarak bu hikâye iskeletini aynen le m unâsib güzel ve sem ai okuna).
koymayı, dekorları ve kıyafetleri tasvir ede­
“ Perşem be günleri pederi İle Kolluk Ha­
rek hikâyeyi yeniden yazm ağa tercih ettik. m am ında tetihm am . H am am da velvelei asî­
Vak'a onyedinci asır o rtaların d a D ördün­
me, gûyâ k i p ert pâdişâhının şehzadesi gelmiş
cü Sultan Muradın Uk saltanat yılların d a g e­
S u ltan M urad tebd il ile ham am da ol mahbuba
çer ; fakat biitün m eddah hikâyelerinde oldu­
görüp böyle civan avam hizmetinde olmaz,
ğu gîbİ Şekaayık Mustafa Çavuş d a ^ v ak ’ayı
an ın y eri saray i h üm ayunum dur. Nedimi Tfcfl*
kendi zamanının hayat nizamına, yaşayışına Çelebiyi m em ur ider (Bu fasıl tafsil ol«M-
göre tanzim etm iştir; sözde onyedinci asırda
H ün k ar berber B âli ile sohbet idüb oğlanın
geçen hâdiseler, onyedinci asırda yaşayan in­
nezaket ve ferasetin d ah i pesend ide. Mahalle
sanlar hikâyede ondokuzuncu asır Türkiye-
m ünasib şarkı, B atinin aesi dahi lâtifdir, Tâzc
sinde ve ondokuzuncu aaır kıyafetleri ile do­
civan M urad Ağanın hünkâr olduğun bilmez) •
laşırlar.
Tophâncde Tozluklu Yusulun K ahveha­
K IT A
nesinde anlatılması her gece birer saatden beş
gece» beş saat sürmüş olan hikâyenin elimiz­
deki iskeleti şudur:
“Ü sküdarda takelei Kebir meydanında Bir la«ı#tn konvı gvldi tra^a
Kolluk Hamamı kurbtnde EİU dokuz Ömerin MehlbB u İI utM yüzünde vahdet
kebir kahvehane# (Kehrubâ çubuk, fa ğ ftri "Ol şakiye Kanlı Temel dirler, dfv heyet.
fincan, billur nargile, bakiye, kanarya kuşu
ht1^ /g h î« |» ğ 8 8 ^S.coı
- 204H - b Al [ (ÜakOdarlı)

p dirîer kara Ia2 libası, dışında içinin karası, dahi Su Kan Murada arzı keyfiyet, Padişah
pj burekne, tâifei lâzjn esâfıîlmien, m e£er Bcıtancıbaşıya gazab tder: Bre hu ne güne
jgeçrPİÎ^ 6 b ir m û d d e d c n B e r b e r H a ş a n B*<e- aâbltllkdJr, bre Utanbulum suyunda korun
v t husumeti olub gelininde hayır yok. olmak ne demektir, ıiz Bâli civanı kaldırav
" K a h v e h a n e d e ocakçı, meydancı, çubuk^ korsanı bulub cümle tayfası ile gemisi dlrt-
cu. pzpuccu jâM 'd oğlancıklar cümle on nefer Sine berdâr idesin jJl-â ben seni ibreti âlem
hiımetkârlardır. Üç can dahi misafirindir* ka- İçin katlodorJm, Bostancıbaşı dokuzçift* kan
yıkeı boyundan (L alakiyat taklid oluna va cabaş kayık ile Oallboluya jçeldıkdo iakona
arada berber civanı Bâli ile latifeler Boğazdan mürur, Akdentze revan. Kaptan,
0la. Bilinin pederi Ha&an Beşe Çamlıcada dü­ pahaya ferman çıkdj ki lafları donanmâyı hü.
künde, Bâli dahi akşama gidecek). m ayun He arayub bula. »
"Kanlı Temel Haşan Beşeyi sual. Yok- K I T 1A
dur. Canım sen kira olursun dir. Haşan Be- B iliy i kan ıran Ejderi B ahri
«enin mahdumuyum, Ol anda efk ân fâsıdâ- Cüm le d e n lilerd e oldq ta h a r r i
nesîTie yol veriib: Benim cânım şehbâzım pe­ N p izi h n h m ı l u ne gören biri
derinize bir tulum peynir getirmişimdir, ge­ V ak’sy a çekildi perde! «olmel
mide, buyurun size teslim edeyim dîr. derûm :
tamam intikamdır, şikârım bu peri peyker ci­ "Boğazdan ki çjkdriar, vahşet abâd kızıl*
kaya tiraan, benî âdemden eser yok. And? bir
vandır dir. Kayıkçı yiğitler s u a l: B re lazoğlu
m â h karar, gem inin ismin ve rengin sildiler,
gemi hangi iskelededir. Balaban açığında îen-
hem dahi mahmuzun budadılar, b ir serenin
gerendâz Ejderi Bahrî nam iskonadır dir.
indirdiler» tam am çekli d i|« r bulub F ransa k i­
BEYİT ra lın u t bayrağını çekdiler. Keşf için kehânet
lâzım.
İn tik am ın alm ak İçin b e d t ıy n r t
r e Y İt
AJın yazısıdır basacak eaflrt
Kaly«pr>p (evlrtfltcf adntı
Koca EJder oldu ornm kadını
‘Bâli berber ayağından nâlinin atu b ye­
"B erber B âli gördü ki gözleri yaşı taçlan
menisini giyer ve o l p â b ürehne şakı laza re ­
e ritir, lazlan n yüreği taşdan katı, nâçâr em ­
fik olub îskelei B alabandan dahî iskonanın
re itaatle boynunü bükdü, baş eğdi, korsan
kayığına girib gem iye vardıkda K anlı Temel
beynine girdi. K anlı Temel kİ Bâliye kasdi
dört nefer korsan ayakdaşı m uaveti ile o ğ la'
fesadı azim İşlemektir, am m a her d e fa ki ta­
nı anbarda hapis, Iskana fekki lenger v e lo ra
m am fırsa ttır dedikde bir vek’ai nâgehzuhur
yelken idüb havasın dahi bulm akla berki h a­
kuzuyu kurdun dişinden halâs kterdi (Bu fas­
tif misâli K ızkulesin dolaşub b ir saat geçme-
lın naklinde im ii bârid olmaya, sâmün tariki
deyin Kızaladalan dah i düm en suyunde terk,
akl ile fehm ide).
Gelibolu Boğazın yolun tu ta r (Tafsil oluna
" ü ç şenel kâm ile m ürur. B erber Bâli on-
çaktır, lazlann h ançer bedest tehdidi, sesin
sekiz on dokuz yaşında, hüsnü ânı gün gün­
kes yoksa keseriz. O ğlanın o l şakiler ayağına
den kemâlin buldu, şehbâzı aeberbest o ld a
dugüb halan hahmd^ niyaâatı SÛZİŞÜ Oİ9- IsltO*
M fekki Lenger ve fora yelken eitikde lazla- K I T ’ A
rın ıstılahâtı bahriye üsere tekellüm leri gü­ Üç yılda, dcjcfcjfli btf) aded K»ntak
zel nakil oluna). On n n » kıydılar jÇonJüfcii ancafc
Ittlljrl dr kesseler yıdı soracak
K I T ' i Ofnmş Mî bdsffel w ttlr t
Şehri D sk ü d a n yayıldı habrr RIT'4
Gcnfl kaçnb sttm l* B&U berabrr O ndokuu bulda pfabattn yaşı
Kovsan pençesind e o n a ili b n b vr Değişm eyen ancak ^ j|e k ^ ı
Ki'vft nu boynuna U fk i esArel Asma yok g iK U ttı o ^ U n başı
' Bat*> irsm iş İdi ba$fc» JctAlfct
. " Ü s k ü d a r U s t a » B o H ta n c ıta s ı A |« y * 01

p/group/merakediyorıım
b AU tthfcOdftrti) — 204* — İ8TAHBUL

"B ir sofrai işfet. K ınlı Temel diledi kaleyi mezada verdiler (Ol şerire hatunun
kİ Bâliye idece#* ide (Meclis muhtasarca kocası ile k avga» nakil oluna, ta b ii
tasvir ^Ih m Bâltnin uâkilik hizmetin hcmdi* "Yâkub P ay ı aldı, Piyâleye Tufan adın
hi köçek misâli o y n atıld ım . Ayın «ndördü koydu. Yâkub Dayının kerimesi SttU Zühey.
mâhitâfa, d ery ) âyine gibidir). de güzellıkde bin içinde birdir. Tufan civan
"Oğlan uçkuru ucunda düğüm idıib ku­ bu duhtere alâka peydâ etti, kıs dahi oğlana
lağı p is]||in cem eytemiçtir. etıbba kavli sem» vurgun (Gece ile havuz başında muaşaka
mi şediddir, fındık cirminde eki İden yağlı ballı tasvir oluna. Baskın).
mestü bi hûş olur, saika isabet etm iş misal
yıkılar, ayağından sürüseler haberi olmaz, KIT'A
aklın bulmak için âteg ile dağlayalar. B erber DidlErr nanköre budar gmreftt
BÂJİ dpi» t§ve ve cilve fenninde üstâd olub Konakdan boyladı Tufan U rtfl
korsana can baş ile hizmet idttb tealime riza Zvnrirv vurnldn ayak klfcgi
suretin gösterüb fırsatı gözler İdi. Ol seouni Bir jıl sûrda undamlafıl İkaamet
şedldden birer mün&sib m iid a r ağızlarına
“B âli civanı zindandan akçesin sayub
lokma v iıir iken yutturdu. Beş nefer korsan
D elizengin dedikleri zâlim halay eyledi, âhfc-
tar leş misâli serildiler. Bâli oğlan cümlesin
y i m azlum arslan pençesinden halan bulab
keşse keser, amma elin kanlam adı, şerirleri
sırtla n pençesine dûgdü (Tafsil. ZuJmin eo*
ol hal ile terk, Iskonaya kundak kodu, ateşe
vâi. A ta eslere ^ n m M îdi, çarjm fa menziline
verdi. Kendi filikaya siivar, gemiden alarga,
B âlınin sırtın a b inüb g ider gelir idi, ester mi*
derya yangının u z a k d a n temaşa.
sâli boynuna y o la r tak u b menzili önündfe ağa­
MISRA ca bağlar id i).
A ffiden g ü n â b ı G a fla rd ır elbet
VE T İ T
“Rûyi deryada yedi gün yedi gece. Ol Atlas cebelinden İnmiş e ayı
şehbaz yiğit aç hem susuz ve hem çıplak, Batiyedir dAjajtm arştan p tfi
meyyit misâli (Hâli p ü r melali tasvir oluna.
Mahalle münaaâb m ünacaat okuna) “B îr gece cezaen kölesinin kellesine mum
diküp Şam dan eylem ek istedikde Bâlide ta­
"Gözünü açarki dil bilmez kâfir içinde.
ham m ül kalm ayub firar. K adıyı iftica, gayri­
KITA y e fü n ıh tu n ıı İstida.
Bâli dükmüş maUularm eline
Kıymet blçmtş TÛlâfnıtün tettne KITA
Prmiş »»tarıtn ben bono ehline Dördüncü efendi seflbİİ ayyaş
Ceıarerdt» İmiş ba sefer kısmet Yaram olanlar U topak evbâş
Baıı olmayınca anlara oynaş
"Sicilya ceziresinde korsan m raad* ö l z&> M emh verdiler gaayet IsAbtt
berdest dv âm p e ri rûnun sîm âyi necâbetpe-
nâhuı gören gözler kam aşur İdL 3açı trfî«ırtgn “B u efendiler hizm etinde on bir sene mü-
ayaj&ı tırnağına k ü kadar kusursuz» p»ıiâH ra r. Ol şemsi hûsn 2irvei ikbâlin devridüb
beden, 9000 altuna çıkdı. Oezayerden ka a n ı­ zevale meyleyledi.
mı zaman Hoca Nâsirüddin Telem senrnin
KIT'A
kâhyası İftira, efendisi için. Hoca N ârirüddin
kölenin admı Bâll'den Piyâleye tahvil Ider ire Aşnu* otosunu ol servi balemi
açunı muhabbet îdüb her an diler ki karşu- Kalmadı kakülden nliM en kemend
sunda ola. Hamamda dahi dellâki Piyâle idi, Aldı yaamek Mİn itin in tevend
her nereye k> varsa hile götürürdü. Bir sene Hrzır Hela Mr sâhlbl keramet
müriir. Hhli bu m ahaböetj ktfkanub Hoca "Cazı ve baş İle levendİik hizmeti CÜ®1C
I 4aûrüddûûn sakal ve bğngih ytnîa/ Piyâle nin mahhub v e m ergubu ve Hızır Reisin

http://groups.google.co/
1
I
,lgtK LOpEDjS1_______________________ _____ j 046 _
*
ttü»*"#' ,Bu m*h*We ‘•ört direkli Şahini
p ^yi nambrik'iD târtfi gerektir, ıstılaha! ı
buhriy» « « « » -
•Ş ih ın l D e r y a d a b e ş » n e m ii r u r . Ahde-
BÂLİ İTENDİ < 5 » r » ,l

K I T A
Olanında v M a n ı m VAitdıu 4+brl
nllhrr dnüım^ır mahh u b diltorl
^ flrrrb l «Unnrtul b c^ rfi
nj2in <*°rt e*nibin hem kö*<' bucagm cevebın. Y«l| İklim iter* »almızdır s^hrH
jRf diyardan b ir nakış aldı. Otuzbes yaşında
to p yigft 3ûl kadar sene m ü ru r etm iştir, Yâ- "Köprülü Koca Mehmet Paşa sadaretin­
Icub Dayının duhteri p âkû esi Zeynebi gece de donanmayı hümâyunun Boğaz bozgunun­
riyism â * güfldiiz hayâlinde. Gönül kuşu o] dan sonra bu Berber Bâlînin levendltgl dep*
ngârda (B oran g aayet âşıkaane tafsil oluna). reşüb Tersânei İVmircdc kaplan oldu, dülger*
-01 mahbubenin dahî gündük hayâlinde ligin dahi kendi yaptığı kadırgada çok yarar*
gece düşünde Tufan n am nevcivan köledir. Iıklar gösterüb âhir Ömrüne değin deryâde
dolaşdı.
Baba» bendegânından Husiev Ç avuşa nikâh
otur amma zifaf olacağı gecede cinnet. Talâk. “Merhum oldukda Karacaahmed Sultan­
Gelin odasından bim arhâneye nakil. {Gaayet da defnolundu, şehrâha nâsar sed üstünde,
su2ifll b acaktır). şâhidesinde yazılıdır:
“Y â k u b Dayının üç gem isi azim fırtınada
HüretbAkl
gark. İflâs. K eder ile fe v t olur.
Rüyl d m i dahi dar fd ib y ih i
• Bu havadisler ki B alinin m âlûm u olduk -
Levendine göçdâk yelken kürek b«
da Hl*lr Reisin ayağına düşub m inelbâb Üel-
Krtıdümftz pir Wfk |5i)lim üı (ise
mihrâb nakli m acera. Azad kâğıdı* ve 10,000
C&ml « r i sondu Ur âb«
altm ihsan-
uÂşık ile m aşukun bim arhânode buluş­ Tcnâıin Âmlmlr kadırga kaptanı Dukiidirt
ulası. Mecnûne ki T ufanı k arşusunda gördü, Berber Bâli Kaptan ruhu İçin El Fâtiha. Sene
ol ande âkile oldu (Tafsil m ükem m el ola, sâ- im .
miini ağlata).
"Berber Bâli m ahbûbesini alub <=ehrı İs­ BALI EF E N D İ (A bdullah) — On altın­
tanbul. Ü sküdar hâkine yüzün gözün sürüb cı ararda Üçüncü Sultan U urad devri ulemâ*
a|ladı. Hubbül vatatı m in el îman. B erber Bâ­ stndan olup Eyyubda kendi adına nisbetie
li gelmiş, şehri Ü sküdar, ayakda. anılan bir mescidin bâni&İdir, Vefâtında mes­
"Berber Bâli Elîidokuz ö m erin kahvehâ- cidi yanm a d e fn e d iliş tir. H ayat) hakkında
resinde mâceraamı naki\ ile on günde tamam başka bilgi edinilemedi (B.: Bâli Hoca Mes­
etti. cidi).
Bibi.: HadikatOJ Cevûmı, I.
Biz ki bu hikâyeyi naklettik, pederim ­
den dinledim idi» o dahi pederinden dinlemiş,
dedemize dahi pederi naktetm işdir ki B erber BALI EFEN D İ (Şeyh Sarhoş) — On al­
fiilinin amıcaaı oğludur, k atre hayal yoktur. tıncı asır ulemâsından ve şeyhlerinden, şâir;
Berber Bâli yetmişinden a rtık m uam m er ol­ Yavuz Sultan Selimin büyük kardeşi şehzade
muştur, Saltan Ahmedin hocalığında bulunmuş bir
zâtin oğludur; doğum tarihi bilinmiyor, ls-
K I T ’ A tanbulda Kepenekci Medreresinde müdderris
Kog gibi u ç m u şla r ç e n ç tlg in ça#ı iken bir gece rüyfizmda büyük bir şeyhin
Sararub solmuştur çrilhtan ba£t dervişleri ile beraber zikrettiğini görür. Ve
Sl^ sakal ağardı yetmiş durağı Şeyh: «Niçin sea da halkai zikre dahil olmaz­
Tüter gölümde o tattı ^cbâbot sın?» diye sorar. A radan zaman geçer, bir
“Mâcepastn nazm edüb dasitan eylemiş, gün devrin tanınm ış şeyhlerinden Ramazan
hikâyede ki k ıt’alar vardır- îşte o dâfiitan- Efendinin meclisine gider, ve hayret içinde
d*v mahfuzumuz olandır. Ol tarihlerde Üb- kalır, o güne kadar tanımadığı Ramazan
dilberleri araeında şekercisi ve.çal- E tam in in xüyâ*ma giren geyjı. olduğunu.
\ 4 faerb&r‘civanlart birinci imiş- ■'* - (Tfcriislnin de .rüyâemtjaki n je d « ..,5 Îduğunu

n/group/merakediyorum
b A l İ h o c a M ESCİDİ — 20*6 — İBTANBU.

çörûnce Ramazan Efendiye hemen biat eder yapmaktadır- Banisinin kabri mescidin iç^,
i'* rtyize t ile nefsini terbiyeyi Koyulur, mii- de olup demir parmaklık ile çevrilmiş san­
derrislikden çekilir, vesirleriri büyüklerin dukası perişan bir haldedir.
kaplarına varmaz olur. Hadikatül cavâmiin bu mescide biıtyk
«Sarhoş» lakabını kapıkfıfiı ilahi cezbe olarak gösterdiği hünkâr imamı Şeyh Abdül-
dnlayısı j[e dc almış olabilir, faksı gençliğin­ kadır Efendinin türbesi, bu mescide bfti^jk
im kalenderine bir hayat sürmüş olan Bâli değildir, ayni sokak üzerinde daha ötededir-
Kendinin tövbesine ve Inzlvfisma sebeo ola­ ö n kısmı 17 kapu numarası ile bir dukkAtr
cak bir fıkra nakledilir: hâline konm uş 1052 de E Simsarlar adında
Gençliğinde Pirûze AJı adında bir civana bir tezinin atölyesi idi.
ûjık olur, mâşükundan sıdk ü vefâ ile kargı­ Hakkı (fOkitırit
lık görür, bu güzel gence nisbetie şiirlerinde
«Cevheri* mahlasını kullanır. Pîrûze Ali ölür BAM KALFA (Merameieİ) — Hassa mi-
ve Bili Efendi bir gece rüyasında raahbubu- marlarmdan: hassa mimari Kirkor Amin
nu görür, *Ali. bana bir hediye ver!.,* del. Balyanın babası iB.: Balyan!.
çocuk da bir kâğıt parçasına azıcık toprak ko­ BibL: K, Pamukciyan. p/ot.
yarak verir. Efendi ertesi sabah bâzı mahrem
doBtlartna bu rüyâsuu göz yadları arasında BALI KAPTAN {Bursalı) — On yedin­
anlatır iken başındaki destan düzeltmek leab ci asır ortalarında İstanbul Limanının namlı
eder, elini atar atmaz dülbendln arasında arm atör • tüccar kalyonu kaptanlarından:
içinde toprak bulunan bir k â |ıt parçası çıkar. hayati hakkında Evliya Çelebinin bi,r isim
Dehşet İçinde kalan Bâli Efendi hemen Ra* kaydından başka malumata rastlanamadı. Bü­
mazen Efendiye kokarak tasavvuf yoluna gi­ yük m uharrir Bâli kaptan ve emsalinin ser­
rer. vetimi beljrtm ek için sâhib oldukları tüccar
-Frıui cAmı Ur H&1J Efendi mest Ictl gcçdi- kalyonlarım şu renkli satırla r ile tasvir edi­
y o r ki. kaptanların v e gem icilerinin Dördün­
Mısrâı ölümüne târibdir ki hicri 981 İM
cü Sultan ltyırad zam anında yapılmış Ordu -
157J-1574) yılma tekaabül etmektedir,
tib l; peçevfli Tarihi. I. Esnaf A layında geçişleri m ünâsebeti İte yazıl­
m ıştır: «H er biri d örder beşer kat ambarlı,
ikişer k at yatırm a toplu, beşer kat palavra
BAUIIOCA MESCİDİ — Eyyubda Eski
î'Mti Caddesi ile Kemikçj sokağı kavuşağt ko- kıçlı ve kıçında bağçeli, hamamlı, el de£İf*
' b in dedir; Hadikatül Cevâmi şu bilgiyi veri­ menli, karavana kalyonlardır. H er biri beş
yor: «Eyyubda Eski. Teni Hamam yakının­ ayda dolar boşalır. B unlar Sacay burnundan
dadır; binişi Abdullah Bâli Efendidir. Üçün- üç yaylım to p lar alarak sekte bin kadar dal
1 ı Sırtlan Murad devri adam larındandır. kab­ silâh Cezâyer Uifcnkli, kırmızı Cezâyer fesli
ri do oradadır. Bitişiğindeki b ir türbede Şeyh yelkenci dümenci. İstenkact, panamacı, ko»
/ bdülkadir Efendi medfımdur ki tahsisâtt manyaçı sanatlarında m üdebbir dayılar Al­
!»irinei Sultan Ahmed tarafından verilmek lah AUah diye geçerler..».
lizere ilk defa Reisitlkunrâ oîan bu «âttir. Bibl.: Evliya Çelebi. I,
v^h-AbdüIksrlir Efendi. Birinci Sultan Ah- BALİ PA$A — Ön altıncı asır vezirle­
nccie imamlık da yapmıştı, türbenin cadde* rinden; Hadikatül Cevâmi ile Sicilli Osmanî-
ye bakan pptîceretfi Hsbll ittihaz edilmiştir» nin kaydine göre Bâli Paşa aslen AntalyalI­
Birinci Cihar Harbi içinde depo ittihaz dır; Enderunıı hümâyundan yetişmiş, kubbe
t'iilmijf, 1D18 müUrckujıtnde tahliyesinde çok veziri olmuş, ve Hilmâ Hanım Bultanla ev­
harab olduğu U;in ihgriete akılmamış, tâmlti lenmiştir; bu htfnım sujtamn babası İskender
inkânı da bulunamadığından m etrik kalm ış Paşa, ana^t İkitrti Sultan. Bayatıdın kızı İla*
'352 den bu yana, dört duvardan ibâret bir tice Sultan&r.BAh Paşa hicri. 900 (M. 1494 *
harâhe olarak durm aktadır; hâlen Eyyub 1495) tarihinde vefat etmigtir. istanbulde
paıafı pazarcılarının teagâhhrına depoîuk kendi adına nisbetke açtlcn b ir tam un bini-

http://groups.google.
iH 5 ItC L O rE Ö tS t
— »47 — B Â L İPA ŞA CADDESİ CİNAYETİ

fiâıt. « e r i n i ik m a l e d e m e d e n ö lm ü j, c a m iin i mek için kâfidir (Ntsan ( 9 ÖO).


hicri M® f W 1 5 0 4 -1 5 05 ) y ılın d a z e v ç esi Hii* Hakkı G öktürk
ioâ H itu n ta m a m la m ış tır A n ta |y » d a d a Bâ*
bey Camii yahud Bat bey Camii diye am ­ BAM PASA CADIktMİ CfNAYtTIl —
i n kubbeli bir camii vardır, kitabesi siyah 1886 yılının Ttm m uz ayında, çapraşık ve t i ­
kalemf« kapu takına yazılm ıştır; rakkamla pik alâkalar yüstinden işlenmiş bir cinayet­
vasb târihinin yalnız son Vak kamı olan 6 tir. bu caddede iki katlı bir ahçab evde otu­
okuMbılmektedir ki 876, 886 ve 896 IM. ran ve o tarihde hrtanbulun en namlı bir ter*
1471 • H91) olaMlir. Jikci ustası olan elli be; yaşlarındaki İbrahim
Fu tand a zikredilen kaynaklar Bâli P a ­ Uftsoın Şâziraend isminde gaayet güzel ve
ş a İle Hümâ H atunun Istanbuldaki cartıiin tür- henüz on sekiz yadında bir karısı vardı, yeti­
fesinde medfun olduklarını kaydediyorlar, me olup İbrahim Ustanın anası tarafından
türbede kabir de yok olm uştur (1948). büyütülmüş, evlenme çağına gelince, kısme­
Ekrem H akkı ArveHtf ti çıkıp el evine gitmemesi, kendi evlerinin
hizmetinden mahrum kalmaması için, gençli­
BA1İPAŞA CADDESİ — F âtih ilçesi ği bıçkınlık yoüarinda, mey ve mahbu) âlem­
nin mühim yollarından olup muhtesib İsken­ lerinde geçmiş İbrahim Ustaya bir nikâh k i'
der, Hocaüveys, H aşan halife ve tskenderpa- yılıverm işti. İbrahim Ustanın Cafer adında
şa mahalleleri içinden geçer; Fâtih merkez on dokuz yirm i yaşlarında ve «terlikci güzeli»
nahiyesinin îskenderpaşa m ahallesinde Aile denilen nevhat bîr çırağı vardı, dört beg ak-
sokağı, îskenderpaşa sokağı ve Değnekçi So- akşam usta bu genci evine götürür» güze) ka­
kağı ile teşkil ettiği dört yol ağzından Kara- rısının hazırladığı sofrada işret ederlerdi; o
güınrük Nahiyesinin m uhtesibinkeder mahal, zam anın âdetince de işrgt sofrasına soyunup
leşinde Keçeciler caddesine kadar uzanır* yu­ gecelik entârüeri giyip otururlardı. Cafer mi­
karda tir it ettiğimiz dortyol ağzından y ü rü n­ safir geldiği gecelşr ustasının evinde yatardı.
düğün® göre V atanperver Sokağı, H ahcjlar Evin evlâdı gibi olduğundan kaç göç kalkmış,
Caddesi, Akdeniz Caddesi, Hoca efendi sokağı, Şâzimend ite oğlan arasında aşk u alâka baş­
Korkutata Sokağı ve Akşemseddin Caddesi lamış, b ir gece İbrahim Usta sofra başında
ile birer dört ağzı ile kenişir; sağda Ocaklı sızınca fırsatı ganimet bilen Câfer genç ka­
Sokağı, Miltemet Sokağı. K aram uk Sokağı, sol dının odasına girer, fakat onlar cünbüş ve
kolda da Sarı Abdullah efendi Sakağı, Neyzen muhabbetde ikeîı usta uyanır, çırağını yanın-
ihsan Sokağı (1934 Belediye Şehir rehberin­ da göremeyince şübhelenir ve iki genef ağır
de bu sokağın adı yazılm am ıştır), Mevlutcu suç üstünde basar, sarhoş olmasına rajm en
Sokağı ve Kasideci Sokağı ile kavuşakları çok kuvvetlidir, oğlanı altına alır, boğmak
vardır. Yine ayni istikam ette yürüdüğüne gö­ üzere iken Şâzimend eline geçirdiği ekmek
re ;cadde ûç araba rahal geçecek gensşlikdc, bıçağı ile sevgilisini kurtarm ak için kocasına
yaya kaldırımları ile beraber asfalt döşelidir. Öldürmeye atılır, fakat brçak, tam o sırada
Hocaefertdi Sokağı kavuşagı köşesin­ İbrahlm in pençesinden sıyrılmağa muvaffak
de Bâli Paşa Camlinin yan duvarı görü­ olan Câferin kalbine saplanır. îbrahlm Usta
nür, bu satırların yazıldığı sırada camii tâmir sokağa fırlayıp mahalleyi ayağa kaîdırır, se­
edilmekte idi. Caddenin bütün boyunca 10 kiz on kişi ile eve döndüğü zaman karısını
bakkal, 4 kasab, 2 şekerci, 2 manav, 1 yem i^ bulamaz. Şâzimend kocası sokağa çıkınca
^i, l börekçi, 1 pastacı, 1 turşucu* 2 kundura­ bağçeye koşmuş ve kendisini kuyuya atarak
cı, 2 kundura boyacısı, 1 kundura tamircisi, intihar etmiştir.
£ terin, 1 kadın terzisi, 1 b erb er, 1 Itriyatçı, Vak’adan sonra semtini {erkeden ibra-
1 tuhafiyeci, l kolacı, 1 terlikci, 1 kalaycı, 1 hım Ustayı yıllarca sonra tamdım: «Oğlanı
kaynakçı, 1 marangoz* 1 camcı, 1 keresteci, l öldürecek değildim, o beni katletmesin diye
^lektrütei, l halici, 1 tesviyeci, 2 mobilyacı ve «rsem JeiJp bırakacaktım, kahbçyi de boşaya­
i döşemeci dükkânı sayılmıştır k i S â li Pa- cak tdlm; iki kan da boynumda dır, ateşle ba*
» Caddesi iç in ş e n lik li W b o y u d u r de­ rufun bir araya getirdim» dentijii.

n/group/merakediyorum
“ ■ir ir 7 -A C A ioı — 2048 — JST/îfBu:

f U l.f r A *,t fA M /l — JtanguıeW î H udiyi Keı.«j. B*;. in ol* Bâli


H s İİ. mV j » r-’îhı H u rf:v |» r: P ^ n t n Ok-':j=ürf'' ‘ Antalyad* âatı )*'
T ıifivü î:u‘»H'iı cjmiHır Buy--. C .ım ı : ' t di.<- Camh
Pittfr VâT^nı i 1333 - M İS 16) v< f.*»»nhuK«klni M ıo ?f Si'.'-r.f.,-, .
yınfflı;. f'jbfcr:; î t niv-*:.': vî’:iJiw î . «e'?*?-; lu lln tff b i r i eyîtdsgioi bıld^ w.,r.
v- h tr ib •: :"fnakr? ıK-*_ 1835 <fc- kubbe. !. H adiM nm bu h a y ı h n «j..yı i**
r:if?Afc-.L- - r r î f e r ^ ^'«tÂlıîlI «ıfertnM ve e tra f Rw *M Cami fe v k a n i d«^ı{/ir. ırrştll- y £
o u v a ı'a n U**j-îr «rfttmJş, m âm ur bir arak lı* im< olunrf :ğur.H.«ı «-.la • ''-H a r *,*
’jJe V>nmu? ir-- 'fa cem aat ruvâkından az yüksektir. Sonra kit&beniı. te İnci ;r.—
: Tan mahrum durm aktadır. «■Binli 3k?ndcri tem an o] m âhı • i r.-,-?»«•,*
Hadı^atül covâmi (C ilt 1. m yfa 64) dc Laya d ü rm üştür; o fnssrim **.->■ j.ji;..
•)yf« diyor: «Bâlıpoşa Mescidi fevkaanidir. "ftİMI (ıkfodfr Yrtir
fîâftidi Sultân B ay u ıd ı Velinin vüzerâsm-
dandır. itm am ı müyesaer olm ayup hali Jest vc
dır, «S k ind en z$m»r.z r
?5di$âhi mü$ârl lleyh hasretlerinin kerimesi
nunca İkinci Sultan Bayatu-,
Hümâ Sultan itmam idup m inber dahi vaz ey.
■emiştir. Tsmamincft tâ rih b u d u n anlaşılm ası tabiidir. Halbuki
H üm â H atun (Sicilli OtnUftl
KITA crld II, S. 9) İskender Pao
lajMb bu C am ii ffum i Halan iJe B ayasıdm kuu Hatice Sul­
Binit Skettdrri wman ol mAh tanın evlâdıdır, kitâbed* İs­
Hak kabnl Wf |«»l«rüb dldâr k end er P aşan ın k ızı olgunu
Kıla malısırrdr jgrfkat Ama İlah göstermektedir, İskender Pa­
Didi anın ttiid&yf t â r ih in şa F itlh devrinde iki defa
"HnvidJ amtnctf Rrcu^Ibh'*
Bosna v e b ir defa Rumeli
»0 I s 13M 1505)
B eylerbeyini ve Kubbe Vezi­
«Sultanı m üşârü Aleyhin kendi m alından ri olup $12 1506 * 1507i
•■ııbeş bin altın ile tekmil eylediği m eşhurdur, de vefat iden İskender Pa­
îkisi beraber bir türbode şadır (Sicil c, T. s. 345). Bâli
medfunduriar*. Bundan son­ Paşa ise (Sicil c. TL s. 3) Ba*
ra târih kıt’agjmn Sultan Be­
yazıd'ın iç oğlanlarından

~ Cainy {Ife-blai; Rrifad £fvJqs5oy)

http://groups.google.co
ıs â g to p g p to t - 204ft — b A l İFA ŞA CAM İİ

&&Hia da kaydettiği çibi A ntal- 1 3 * ? ? * l >»


Taltdır. ve kendisine Hümâ Hâ­
tûn terviç edilmiştir, Camie başla
mış ise de 900 ( -1495) de vefal
eimişürt ikmâli sevcesine 910 ta
rihinde müyesser olm uştur. Sicil
4e Hadika gibi zevç ve zevcenin
kabirlerinin orada olduğunu yazı­
yor. bugün türbe yo k tur ve yeri
dahi belli değildir.
Kitabenin H adikaya nakledil*
iniş süratinde dördüncü m ısra da
yanlış okunmuştur. rK tla mahşer­
de şefkat âna İlâh» değil, «Kıla
mahşerde şefkatile nigâh,.» dır.
Lâtin köklü şu kullandığımız h a rf­
lerle yazıldığında hatâ kayboluyor
j" ti ; i
ise de, kitabe nâzumnu] mahlası A :' * / i: ■. ,/:i\ A
v ,
Hadikada «hı» harfi île «Hudâyı» X ." . : ' ■ A. n u
yazımdır, aaü İse «he» ile «Hürâyı* B âtlpaş* CamJf
dir; Kitabenin doğru metni şudur; iPL İa: C. G u rlltt)
Yapdı b u C am ii H ü m â Hâ1u*ı S â l ÇeJebL d e “Tezkiretülbünyan” da bu
Blnti İsk e n d e r VrıLr o l mfch cam ii Sinanın eserleri arasında kaydetm iştir.
Hak k a b u l id e g ta ie riib dklAr B u tezkirenin b ir kaç sehvinden biri de fol­
K iIa m a h i r d e ^ o R ta l lf k n lx â h du r. Cam i hicri 910 yılında yapıldığına göre
DidJ a n ın H ü d â ji t â r ih in Sinan eseri olamaz. M imar Sinan belki bir İlâ*
.Mescidi ü m m e ti K esıılullaha v e yapm ış olacaktır, meselâ, m inâre Sinan
yapısını çok andırır, m inare denir*
ken cami kaydolunmuşlar. N ite­
k im K eçecilerdeki Sultan Selim
Medresesi Sinandatt evvel yapıl­
m ış ik e n , d e r s h a n e s in e K a n u n î za­
m a n ı n d a b i r m in â r e e k le n m e s i ile
m e s c id e ta h v ili, T e z k ir e tü l b û n -
y a n d a y a p ın ın t ü m ü n ü n M im a r 3 i-
n a n a m a l e d ilm e s in e s e b e p o lm u ş ­
tu r.

Evliyâ Çelebi (c. I, a. 310) de


Bâli paşa Camimi hatalı olarak
fevkuani ve Sinan yapısı kaydedi­
yor. kitabeyi doğru yapıyor isede
târih mısraını «906» çözerek tek*
ra r hataya dUşuyor. Bl« İstanbul
Ansiklopedisinde doğruyu göster­
diğimize kuvvetle kaaniis.
B&1İ0U» Cıttuli
r i t <K«|d #e*İBi; Çi GUflHl)
GuflilL)

!ü£group/merakeaıyorum
B A IİPA ŞA CAMİİ — 4066 — İSTANBUL

inşaatına gelince, avlu duyarı alı kısmı Son tamirde yapılan alçı pencereler de
Z sıra tuğla bazan 2, bazdh da 3 sıra taşla ya­ devrine uygun düşmemiştir. Camiin kürsll v«
pılmıştır. Pencereli fevkMni kısmı yıkılmış- şamdanları o sırada müzeye tahvil edilmiş
tır, yalnız yol tarafındaki dört penceresi du^ bulunun Ayasofya'dan getirilmiştir.
ruyor. Yedi basamakla çıkılan harem in gol Camiin tak kapım muhteşem denilecek
köşesine- yeni ayak yolları yapılmıştır. kadar güzel ve kendi bayına pek mütanatib
Kabristanında on kadar mezar tabından ıao de binanın basitliği yanında fazla süslü ve
devrine âid olan: yoktur. -Bâli Paşa ve Hil­ büyük düşüyor: çerçivoni tâ (Ut pencereler*
m i H atunun Jürbe veya kabirlerinin yeri da­ kadar yükseliyor. Bu çcrçiveyl kurtarması
hi bilinemiyor. için son cemaat ruvakı ortasının 0 seviyede
Binâ tamamen kesme taştan inşâ olun­ bir tomozla Örtülmüş olması lâzım gelir.
muş, sağır kubbelidir. Müsellesi kürevi alî- M ülenâviben kırmızı beyay mermerle va,
.Kalar mihrab cihetinde doğrudan duvara, di> pilmiş basık kapı kem eri üslünde ve bir çer-
ger üç olhelde dc duvarlara m uttasıl geniş
çlve İçinde yukarıda bahsettiğim kitabe kdtü
kem erlere oturur. bir sülüsle m erm ere oyulm uştur Kıtabeder
Kubbe kutru 12 m etre olduğu halde ca­ sonra zengin istalâktitli höcrç ve etrafındı
mi harimi m ihver istikam etinde 13,5, yan is- da silm eler vardır. Kapı çığışınin idlerinde
t ikam e t de de 15 m etreye genişler. A lçak kub­ kem erli höerecikJer ve köşelerinde güzel kum
beler yapmadan saha tevsii ileride Lülebur- saatleri m evcuttur. Kemer ve ravelerden ma­
gazda Sokollu Camiinde, K ayseride Ahmed adası köfekidendir.
Paşa Camiinde m uvaffakiyetle tatb ik edile­
Tak kapının iki tarafın da pencerelerle
cektir. Haricen de kubbe, köşeler daha alçak
bırakılarak elde edilen 8 köşe b ir kaa ideye m inâre kap:sı arasında istalaktitll iki hârici
oturtulm uşr bu sûretle sağır kubbeye bir ha­ m ihrab yapılm ıştır, Sol ta ra fta , minare çıkı*
reketi manzaravi verilm iştir. gının m ü ten azırı b ir m erdiven mahalli yapı*
la ra k c e m a a t ru v a k ın a beş kubbe teşkil olun*
Dâhili geniş kem erlerin altında, m inâre
m uştu r. B u kubbeler yivli başlıklı» çembertiı
merdiveninden çıkılan fevkaam b ir m ahfil
b aşlık sü tu n la ra o tu ru r. B aşlıkları ve kaide­
dolaşır. Elli sene evvelki rölövem n d e m ahfil
le r 18. a sır işidir. B u dem ek tir ki Cami za­
korkuluğu şakuli parm aklık şeklinde iken
m anım ızdan iki a sır evvel b ir tâm ir dahs
son tam irde tuğladan yapılıp sıvanm ıştır.
görm üş, n ıv a k yıkılıp yeniden yapılmıştır,
Camiin şim diki kubbesi 1935 senesinde
k em erlerin güzel ista lak titll yastık taçlan ve
betonarm e olarak bu satırlara) m üellifi ta ­
d em ir gergileri v e su tu n ları olduğu gibi dur­
rafından yapılm ış isede m aalesef kubbe, be­
m aktadır, yalnız kubbeler yoktur.
tonarm enin inceliğinden dolayı ufak düşm üş-
tü r, ve yüksek görünüyor. B u acı tecrüb e a s ­ M inâre d ö rt köşedir, küpü dilim*
rideki restorasyonlarda iy i b ir ders olm uştur. İ l, gövdesi çu bu k lud u r; şerefe zengin jstalâk*
titlid ır, şerefe kork u lu k ları oym a kafestir. k&»
Camiin alt sırada 10, m ahfil hizasında g,
üatde dc 4 normal, 6 tane de fil gözü pence­ şele ri süsleyen k abartm a çubuklar şerefenin
resi vardır. AH sıra pencerelerin kem erleri ista lâk tit p ü sküllerine kem erciklerfe kaynaç­
m ış, a lt ta ra fla rında b ir lâle ile nİhâyetleR*
dolu değildir; kem erleri? tenv ir sathına ilâ­
vesi m ihrab cihetinde kilerde çok vâki ise de in iştir k i m üstakbel Şehzade Camii minârele-
bütiin bir aıraya tatbiki nâdirdir. rin în prototipini teşkil ider.
6kıcn Hakkı
M inber başka bir cam iden buraya nakle­
dilm iştir, ve camie uygundur; kulâhı ahşab- K ıym etli bilgin E k rem H akkı Ayverdı,
dır, yağlı boya kalemle tezyin edilm iştir. B âli P aşa Cam iine eebheden bakıldığına p *
Mihrab son lâm irde alçıdan kötü bir işçi­ re, sağ ta ra fta bulunan m inâre merdivenine
likle yapılm ıştır; kalem İşleri de camiin dev­ m ütenazır olarak sol tarafda da bir merdiven
rinden b ir asır sonraki num unelerin acemi bir mahalli bulunduğunu kaydediyor, ki her iki
taklididir. m erdiven Corneliııs G urlitt'in çizdiği planda

http://groups.google.corr
AySlKtOPEMSJ ~ — BALKAN (Edbem Rütıi

^ açık olarak gösterilmiştir. Soldaki merdi- nişlikte olup paket taşı ile döşenmiş bulunan
için halk ağzında asırlardan beri dolaya BAlipaşa yokuşunun İki kenarındaki evlerin
gelmiş bîr rivayet vardır: hemen hepsi kHgir, 2-4 katlı binalardır, kû
Bâli Paşa Istanbuldaki camiini çift mina­ puları da sokağa umumiyetle 3-5 basamaklı
reli olarak yaptırm ak istemiş ve camiin piânı mermer merdivenlerle bağlıdır: bir kıs­
ona göre hazırlanmış, temeli de atılmış, İki mının ah) da dükkân olup bu Mlırl&nn yazı)-
/jiinâreii camiler hep selâtin camii olduğun* diğı 1B60 yılı^Marlındu ] ecaâbânp, 9 tere,
dan bir vezirin bun» teşebbüsü hoş görüime- 7 kunduracı, 1 kundura kalıpçısı, ] kuntlum
jttiş, paşanın saltanat davasına kalktığı şüp­ levâzımalcısı, 1 kundura tamircisi, 4 berber.
hesini uyandırmış ve Bâli Paşanın idamına 1 kadın berberi, 3 bakkal, 1 fırın, 1 şekerci,
f e r m a n çıkmış; gönderilen celladlar paşayı 2 tütüncü, 1 gazoz imâliitcisi, i yorgancı, 1
inşaat yerinde öğle namazını kılarken bul­ terlikci, l radyo - elektrikçi ile 4 doktor mu
muşlar. nam azı bitirmesini beklemişler, fakat ayenohânesi bulunuyordu.
Bâli Paşa ikinci rek âld a kapandığı secdeden ilnkkı GÂktiirSl
kalkmamış, secdede İken ru h teslim etm iş.
Bâli Paşa C am ii 1916 F a tih yangınında BALKAN (ICdhenı R&hi) — Gazeteri.
yanmadan önce de h arab halde idi; İstanb u l1 avukat, siyaset adam ı; 1879 da İstanbul'la
un biiyûk âfetlerinden b ir: olan 1894 zelzele* Atik&tfd* doğdu, askeri tıbbiye talebesi ikeıı
sinde ağıl' sakatlanmış» son cem aat y erinin üç h ürriy et perverâne fikirler beslediğinden ve
kubbesi ile m ihrab d uv arı yıkılm ıştı. kitabları arasında «siyasi m uzir evrak» bu­
1935 dek i tam iri, b u sem tin çocuğu ola­ lunduğundan tev kif edilm iş ve Trablusgarb'a
rak doğmuş o zam anın m illet vekillerinden sürülm üştür. Bu su rette pek genç yaşında
Rüşdi Beyin, bu tâ rih i eserin hazin durum u­ atıldığı politika hayatında kendisini otodidakt
nu Gazj'ye arzetmegj ite tahakk u k etm işti; ki olarak yetiştirm iş, tıbba tercih ettiği hukuk
Rüşdi Bey Camie bitişik kendi arsasının b ir ilm i ile uğraşm ış, Trablusgarbdan Bulgaris-
kısmını da imam ve müezzin m eşrutaları ya­ tana kaçarak F ilibe kasabasında yerleşm iş
pılması için B âli Paşa Cam ime terketm işti. orada «Rumeli* ve «Balkan» gazetelerini çı­
k ararak Bulgaristan T ü rk le rin in hakların*
BALİ PAŞA YOKUŞU — Em inönü İlçe­ m üdafaa yolunda büyük medeni cesaretle ça­
sinin Kumkapı nahiyesinin sokaklarından; lışm ıştı; h a ttâ Bulgaristan Türklerinin mü­
Gedikpaşadan K adırgaya doğru Çadırcı Ah* m essilleri arasında m ebus seçilmiş, Sobranya
metçelebl ve M imar H ayreddin M ahalleleri ya gitmişti. M ecliste Çiftçi Partisi Biralarında
ortasından geçer. G edikpaşa başından y ürün­
yer aldı, Bu partinin kanh hâdiselerle dağı-
düğüne göre (1934 Belediye Şehir Rehberinin
tlldığı sıvada zin dan a g ird i; 1921 de güçlükle
3 nuıçaraiı paftası), sağ kolda T athkuyu,
ku rtu larak anavatana döhdü ve Istanbulda
Esirci kemaleddin, Peştem alcı Selim, Sandal­
avukatlıkla iştigal etti; .1646 «Çiftçi ve 1%‘İ
et thsan. K urban v e A rayıcı sokakları, sol
kolda da Em in Sinan ham am ı. K afesli çadır, Partisi» adı ile siyasi b ir p arti kurarak1o yıl
Musellun, Tayyareci Kemal, Bağçelİ kahve, yapılan seçimlere iştiraki, bu suretle tek rar
Asmahhan, Ç adırcılar çeşmesi, Çiîavct ve Ça­ siyasi hayata atılm ayı tecrübe etmek istedi
dırcı camii sokakları ile kavuşakları vardır; ise de, Türkiyede bir siyasî parti liderliği için
yine ayni istikametde yüründüğüne göre Tat- şöhretinin pek Bönuk olduğu acı hakikat ola­
lıkuyiî sokağı kavuşağından itibaren dikçe rak gördü; 1908 - 1914 arasında Filibede Bal­
bir meyil ile K adırgaya doğru m üstakim bir kan gazetesini çıkaran ateşli ve cesur Edhem
bat ile in ıti ^ f başlar, ve Kadırgada, Ç iftese- Rûhiyi tanıyan BulgaristanlI bir kaç eski dost
Ünler caddesi ile K ad»galim am Caddesinin ile yakın geçmişin târihi İle uğraşan sayıcı
bağlar noktasında sona erer, karcıdaki k ara­ çok az m ünevverlerden ibaretti. Yaşı da hayli
nmak sokağı ile bu noktada bîr dört yol ağsı ilerlemiş bulunan bu eski gazeteci bir müd­
vtieudy gelir. Uç araba rah at geçebilecek ge­ det sonra hastalandı, tamamen inzivaya çc-

ı/group/merakediyorum
r to T .V A L * - Î0 5 ı - ISTAJfftUL

kildi, 13 Tem m uî 1949 da Sarıyerdo Mandıra Türkiye, Yugoslavya, önde bayrakları ile TaJr«
sokağındaki evinde öldüf ve ■■■■,•, Boğaz köyü­ sime b ir yürüyüş yapıldı, Ve Cumhuriyet âbi*
nün m e z a r lığ a defnedildi. dc -jne çelcnkler konuldu. Bu yurUyüfde baş
Ölümünde 70 yasında İdi. Mücadelerle milletin ayrı ayrı, rengârenk, kadın ve erkeh
dolu geçen gençlik ve olgunluk ^ağlannda milli kıya/etlerl, yolda okunan mili! marjUr,
son derece şişmanlığı ile m a h u rd u ; hattâ bir yolun iki k fnârını, iğne atılsa yere dikfmez
E dim e seyahahnda, arabacıların: ıfi^yefen- lûbiri ile doldurm uş olan îıtan bu l halkına
di. Beydirler ancak gizi ;;üç taşır. - üıycrok bedri bir ziyûfet oldu.
Edhem Ruhiyi arabalarına dâima yalnız bin­ H afta sonuna kadar her grup İstanbul
dirdikleri söylenir. Jtadyosımdn b ir konser verdi. Günlerin dfger
Son derece cömert, son derecede müşfik, saatleri grupların hususi şehir gezilerine, İs­
kuvvet ve servet karşısında giliet gösterme- tanbul civarının güzellikleri görmeleri?-»
mi$ bir iyi İnsan olduğu m uhakkaktir. (meselâ B endler gibi) ayrıldı.
21 E ylül gecesi Beylerbeyi sarayında
BALKAN FESTtVAM — 1935 yılında parlak bir toplantı oldu; bilhassa bu sarayın
Türkiye Bulgaristan, Yunanistan. Yugoslavya sed üstü bağçesindcki biiyük havua etrafın­
ve Rumanyanm iştirakiyle lstanbulda yapı­ da, feerik bir gece yaşandı.
lan Balkanlı m illetler şenlikleri; 14 Eylül
İ3 Eylül gecesi de son oîarak ve İstanbul
Cumartesi gecesi B üyükadada Yat kuiubde
halkı için bir eğlence te rtip edildi. Festiva­
b ir balo ile açıldı. Açış nutk un u İstanbul v a ­
lin başından beri yapılan gösterilerin en par­
lisi ve Belediye Reisi M uhiddin Ü stündağ
lağı oldu. Taksim Bağçesinden yeni bir gütâfı
söyledi ve Balkan m illetleri arasındaki dost­
alaca aydınlığında ayrılan y irm i binden ***la
luğun ehem miyetini belirtti, O gece beş m il­
İstanbullu, b ir d aha görülm ez, yaşanmaz b«f
letin feativ&Je iştirak eden ekiplerinin millî
âlem den döndüklerini duym uşlardı.
oyu al a n baloya müstesna b ir revnak verdi*
Sabaha kadar süren baloyu ertesi gün ekip­ İstanb u l B alkan Festivali, İkinci Cihan
lerin Lunaparka kadar pek güzel resmi geçi* H arbi arifesinde dünyanın sulb içinde, dost*
di tâkibetti; milli elbiselerini giym iş olan lu k havası altın da tatdığ ı insanlık nimetle*
festival ekipleri yolları dolduran h a lk tara­ rin d en b iri olm uştur.
fından çak alkıştandı. L una park d a d a m illi Hakkı (KklöA
oyunlar oynandı, b u arada İstanbul öğretm en
Okulu talebeleri de zeybek oyunu oynadılar. BALKAN G Ü BEŞLERİ (Dördüncü) -
Aydindan gelmiş olan efelerin oyunu ise em ­ D ördüncü B alkan güreşleri 1935 de îstanbul*
salsiz b ir gösteri oldu, bu arad a Adem E fe d a Taksim Stadyom unda yapıldı, 14, 15 v*
adında b ir zeybeğin «Koroğlu» oyunu misa­ 16 E ylül (C um artesi - Pazartesi) üç gün sür­
fir Balkanlıları hayran bıraktı. dü. A ro avudluk iştira k etmedi. T ürk takımı;
Gece m eşalelerle ateş oyunları te rtip 56 kiloda Hüseyin
edildi. 61 » Y aşar
Ertesi Pazartesi günü Balkanlı m isafirler 66 * â sim
şehri gezdiler; grup grup târihi binaları, mü­ 72 * H üseyin
zeleri dolaşdılar; Istanbulun tab iat güzellik- 79 * N u ri
ferini gördüler. Akşam üstü Taksimde Dağ­ 87 s M ustafa
cılar kulübünde büyük bir vay ztyAfeti veril­ A ğırda Çbban Mehmet
di. olarak m üsabakalara girdi, iki Hüseyin)*1*
17 fiyi&l Salı günü m isafirler öğleye ka­ hariç beş pehlivanımız Yunan, Yugo^
dar memleketlerine götürecekleri hediyeler lav, B ulgar ve Rumen rakipleri yenerek W*
iı;in İstanbul çarşılarım dolamdılar. Saat 3 de lalarının Bylkıın şampiyonu oldular ve bu
Galatasaray Lisesi bağçesinde toplanıldı; mil* suretle T & kiye güreş ekibi 17 puvanla birin­
11 oyun ekipleri Alfabe sırası ile dizildiler: ci oldu. 9
Bulgaristan, Yunanistan IEUhs), Kumanya, Ktkkı Odktilrk

http://groups.gooqle.co
BALKAPM ft HANI

rA L K A * O V l'N L A R l (A ltuırı) Al- Altıncı Balkan Oyunlarında:


:ıneı Balkan oyunlar: (Balkan Ollmpıyadı; 1 -îH puvanta Yunanistan birinci
p:r;nci5i 1030 da AUnada yapılm adı) 123 puvaula Yugoslavya ikinci
Lîtar-buWa FVriL-.r!>a£çe Stadyomıında ,vli­ 85 p u v ü n lıı K um anya üçüncü
kidi. 21 Eylül Cumartesi, 22 Eylül Pnzar *v 72 puvunJu Türkiyt* dördiırıcü
•jff Eylül Pazar *.<>; • tin surdu- Ovunlaru Tür- S p u v a n l ü B u l g a r i s t a n beçiıtçj
jsi.ve, Yugoslavya, A rnavudluk. Kumanya. 5 puvanla Arnavutluk altıncı
Y unanistan iştirak *tıi. O y u n­ Oldu. Bu oyunlarda Türk atletizmi için
ların ük gü-rvü b«ş b a lk a n lı d ev lelin b ü y ü k verilecek hüküm çok geri olduğudur (Tafsi­
elcileri ile i n l e r d e I s l a n b u lu ? .;v arei « t- lât için yukarıda te*bil edilen tarihlerle gün­
znekde o la n b i r Y u n a n f ilo s u n u n a m i r a l i h a - lük gazete koleksiyonlarına bakınız)
a r b u lu n d u la r ( O t â r ı h d e T ü r k iy e , Y u g o s la v ­ Hakkı C ok U rk
ya. Y u n a n is ta n vc R u m a n y a a r a s ı n d a B a l k a n
l(AI,KAFANI — Sem t adı; bütün semt­
P a k tı a d ı i l e b i r i t t i f a k y ü r ü r l ü k t e d i r ) .
Türkiye hüküm etini G üm rük ve İnhisar­ le r gibi hududunu ke»in olarak göstermek
lar Bakanı ve İstanbul m illet vekili Râna im kânsızdır; Bizans devrinden kalm a meç-
Tarhanm başkanlığında O rgeneral F ahrettin h ur Balkapam H anuıin etrafındaki sokakla*
ra verilm iş cim dir. (B. Balkapam H am ).
Altay ve İstanbul Valisi v e Belediye Reisi
Miihiddin U stündağdan m ürekkeb h ey et tem ­ B A U A K A N 1, HALKAPANI HAM —
sil etmiştir. O yunlar T ürkiye A tletizm Fede­ Osman N uri Ergin «Mecellei Umumi Be­
rasyonu Başkanı B urhan Felek’in bir nutku lediye» adındaki çok mühim eserinde Bal*
ile a l t m ı ş t ı r . kapanı hakkında şu m alûm atı verm ektedir:

Muikaptuıı V mm <Re*Jm: T u ra n A tıfette)

^m/group/merakediyorum
U A İK A P a » ! h a m - S flM - > S IA S 6 « t

«Gününüzde Mısırçarşısı denilen Sûki C c ■ini beyan etmekledir,


dtd ss Yeni Çarşı inşâ «dilmeden kahve, -te­ «Ziya B eyin b u ifâdelen tedkike muh-
ker, pamuk ve emsali (perâkendeci tüccar lacdır. Bu kilisen n V enediklilere âid ^
ve esnafa Balkapanıflda dağıtılırdı, m ünhasır olduğunu auret; katiyeti* Uleoü.
«Bal, şekerin bol olmadığı o samanlar* yor isem d c böyle olsa b ile yalm * bir kilise
da <B : Bal) onun y e m i tutduftu İçin eski* papazlarının şarabtarın ı m uhafaza ^
den tstanbulda mebzâlen bulunurdu. Gerek d a r cesîm binâ inşa edilemeyeceği »*HHir
yağ ve ba), gerek şâir bakkaliye ptntlası gibi B alkapanının B z am lıla ra a İd umum! hini.
çeşidll ihtiyaç m addelerinin depo edildiği ve Jardan olm ası lâzım gelir.
satıldı £J yerler, günümüzde binaları h â il du­ «İnşa ta rz ı ve cesam eti ilib a n llo ,nr»
ran istanbuldaki Balkapam ile C aJatadakı Û sm anlılar devrinde’ kullanıldığı gibi Bi­
Ya^kapanı id \ 4B-- Yagkapam}. zanslIlar devrin de d e h âl vazifesini guımeku-
ılstanbuldaki Balkapaıu ki. Mısırçarşı^ı idi. İstan b u lu n tic a re t m ahalli bu civarlar ol­
ile Tahtakale arasında m ustatiî şeklinde, iki duğu, adı geçen bina ise bilhassa tafradan
katlı, altında yağ yedeklerini w bal potnala- gelecek em tiay a ta h sis edilm iş bulunduğu,
nnı m uhafazam mahsus bodurum ları bulu­ ve konsoloslar m ünhasıran ticaret, umum ile
nan çâyânı tedkik ve ziyaret b ir binadır, B i­ iştigal ettik le ri için Istanbulda bulunan ve
zans devrinden kalmış olub tstan b u lu n fet* ekseriyetle tüccard an in lih ab edilmiş olan
hinden sonra Fâtih Sultan Mehmed tarafın* Venedik ve sair d e v le tle r konsolosları da bu
dan Ayasofya C am işerifine vakfedllm iştir. handa ik âm et ed erlerd i. B alyos yahud Bal*
^ tİc ri 11S0 rM îlldi 1766 — 1767) sene­ yoz h e r n ek ad ar V enedik elçisine âlem olmuş
sindeki zelzelede B alkapam H anının sakat» ise de ita ly a n c ad a um um iyetle büyük kooso»
Umması üzerine tam iri lâzım gelmiş, tâ m ir su­ io siara da balyos denilm ekde olduğundan
retini bildiren İlâmda hanın tesisat ve taksi* bu tâ b iri V enedik sefirin e h asır ve tahsis el*
roâtı hakkında da bâzı izahat görülm üştür. mek de doğru olmaz.
«Balkapam Hanı B izanslIlardan kalma «B alkapam hanında balyos denilen kon­
b'n&lardamlır. Yapı tarzı ve F â tih Sultan solosların İkaam et etm ekde oldukları şunun­
Mehmed tarafından Ayasnfysya vakfedilm iş la da sa b ittir ki, fetihden sin ra OsmanlIlar
oluraeı da bıına delâlet eder. Ancak bal, sâ­ zam anında da burada «Şehbenderi takrir»
dece kendi koca b ir kapanı işgal edecek d e re ­ nâmı ile b iıisi bu lun d uru lu rd u. Evliya Çel?*
cede mebzul bir madde olmayup esasen ge­ hinin ifâdesine nazaran gayet miîö*ira ve
rek Istanbulda gerek G alatadaki kapanlarda m ûtem cd bir zât olan bu m em ur cemi i vüse*
baldan ziyâde yağ ve s ü r bakkaliye em tiası râ. ulemâ:, sulehâ ve m ollaların poliçe kâğı­
hıfız ve tevzi edllmekde, G alatadskine de dı h z m e tin d e olup cüm le diyârrn tüccarı
yalnız Yagkapanı denilmekde olduğu halde bunların kabzai tasarru fu n d a idi.
BizanslIlardan kalmış olan bu binaya Balka- • B izanslılar d e b in d e bile m eşhur ot
panı denilmiş olması tedkike değer b ir me­ k a n ta ra gelince, M ehmed Ziya Bey bu l*M-
seledir. , -u m *ş"3f ta r hakkında da şayanı dikkat bazı izahat
«İstanbul ve Boğaziçi arlındaki tanınm ış verm ekledir. Ancak k an tarın üzerindeki ta­
eserin muelliEi Mehmed Ziya Bey bu binaya rih' m um aileyhin kavdi veçhile 15 L. şevval
BizanslIlar zamanında «Balyos K apanı» de­ 1184 (M. 1770) olm ayub 15 L- 1282 <#•
nildiğini ve burası şimdiki Rüstempaşa Ca- 1866) dir. K an tarın diğer kolunda ay ismini
rai'nin yerînde kâin ve Venediklilere âid k i­ gösteren bazı rum ca h arflerle beraber
lisenin ssrab ve eînsâli m e'kfllİtım n muhafa­ târih i m ilâdîsinin mahkflk bulunması da bu­
za edildiği yer olduğunu, BizanslIlar zama­ n u teyid eder. Bahis olunan tarih, kantarın
nında buraya bir terazi yahud k an tar mev­ m üruru zam anla çürüm üş olan kol tahta*'
cut olup şehir esnafının elindeki terazi ve aui en son tecdid e dil di 5i tanrihdîr kİ. ondan
kantarların bununla ayar editmekde bulun* evvel daha pek çok değişmiş oJseafcj tabud r.
duğunu, ve Venedik Elçisine Balyos denildi­ Bu gibi binalara kapan denilm eline sebefc
ği için bu hana da «Balyos K apan» denildi* ancak m ezkûr k antarlar olduğu İÇİn muh®"

http ://g ro u p s .goog le. co


- so ra - BALKAPAM HAM

jjjjv a :}'*» 1 “ * « m ikadandır. (B .: Ka ile narhı üzerinden hallaçlara tevzi edilecek­


pm'kapantorl. tir. Fazla laleb olsa taşraya İstanbul İhti*
Oonaa N uri Ergin kıymetli mecellesine yatını nrsacak mlkdarda pamuk verilmeye*
0aUlp1Dinuı bazı unm ıtaniM ve buraya ge­ cekt.r.»
lin «oitianm ne jre tle tevzi e d itd ğ in i gris­ Hicrî 1200 (M 1780) tarihli farm andan:
e n vesikalar koytnuştur «yağıdaki satır- «Ötedenberl tüccarın Yağ ve Balkapam-
Isr bu vrsika suretlerinden çikanlm ıyiır: na getirdikleri mallar eanafa nübtriltr tevzi
İstanbul küdA na hıtabon v -.'ıim t hicri rdılırdi. Bu sırada buna riayet edilmemi'.- ve
1107 CM 150S — 1599» tarihli form andan: baz» tüccara gadir olmuştur. Bundan böyle
'Kadimden beri t tarhııln ~H*n bal. kapandaki tiiccar matının, emin lcâtlblor ma­
vaf. don yağı. zeytin yağı, pam uk. M e n , Kr­ rifeti ile tanzim «•dilen defu re göre esnafa
iter, kahve, » b u n , pasdırmo. peynir, tındık, nöbetle tevzi edilmesine dikkat olunacaktır.*-
tu* vesfiif eşyâ Fatih Sultan M ehmedin Aya- Balkapam mahzenlerinde hıfz edilen ti­
tofya Cami şerifine vakfeylediği Balkapam caret maddeleri büyük sermayelerin bağlan­
dİmekte m âruf olan handa hıfzolunıır. dığı işler olduğu için Balkapanının toptancı
«Bunlardan Matbahı Â m treye f ~ sa tüccarları tstanbulun büyük zenginleridir,
ray. pâdişâh m utfağına) lâzım o ld u k ta İstan ­ eski m u harrirlerin tâ b 'ri ile *Ankaa bezir-
bul kadısı olanlar tarafından M atbahı Âmire- g â n la rt idi ve İstisnasız hepsi müsiüman.
ye teslim olunur. cümlesi b ir anane olarak hac fartaesini ifa
»Bu mevâdın hâlen beylikciter tarafın etm iş «hacı» idiler. E n sıkı alâkalan da Mı­
dan iskelelerdeki m îrî m ahzenlere indirildi- sır m em leketi ile ’d i. Evliya Çelebi: «Balka­
|i. bir mikdarmı M atbahı Âm reye verdik- pam kale gibi büyük bir handır. Mısır tüc­
ten sonra geri kalan mı bakkallara ve madra- c arları burada eğleşirler» diyor.
bazlara satdıklannı, m allarıo B alkapam na Bizansdan kalm a bu şeddâdi binadan Fa­
geimeıi Tülünden hâzineye zarar verildiği tih Sultan M ehmedin Topkapu Sarayı arşi­
ve Ayasofyb Vakfına gadir olduğu görülm üş­ vinde bulunan vakfiyesinde «Hâni Kadimi
tür, Sundan böyle bu m addelerin getiricisi Sultani* diye bahsedilmektedir. F âtih dev­
olan tüccar m allarım B alkapanm a indirecek- rinde B'zanatan kaimi} bütün binalar hak­
tir; bakkal ve m adrabazlara Balkapanm dan kında «Kadım* sıfatı kullanılm ıştır «Ka
tevzi edilecektir. İskelede beylikciler ve pa* \a v - kelimesi, Farscadan Arapcaya geçmi)
zarbaşılar tarafımdan tevzi ed ilm eyecektir.. K abkan, isminin Türk ağzı söylenişidir, ki
Îtanb u î kadısına hitaben yazılmış hicri kabk&n. büyük terazi, k an tar demektir.
113g İM. 1725__ 1726) tarihli ferm andan: Yukarıda değerli bilgin Osman N uri Er*
«İstanbul fukarasından mep dul ve ye- ■.;min do bahsettiği gibi tstünbul esnafının
timler pamuk ipliği eğirip satm akla geçinir­ kullandığı hu tün vç kantarlar. Balka-
ler. Hallaçlar pamuğu narhından fazlasına p an ı hanındaki b':yi:f: m irî kantarda. kapan­
Uttıgı için bu zavallılar hallaçlardan şikâyet da ayarlanırlardı. Bu tarih î k a n ta r kapudan
ttüiisierdir. H allaçlar kethüdası ve ih tiy ar­ girince h e m a n saçağın altında bulunup Bat
i n çağırılmış, onlar da, bu yakınlarda taş­ kapanı hanın irinde çıkan Mit yangında maa­
ralara çok pamuk gitti, tüccar tam ah edip lesef harep olmuş, bir hurda külçesi hal ne
patbtıgu kantarını o rta ç kuruşa çıkardılar, gelmiştir. İkinci A b d ülham it devri sonlarına
t e de üzerine kârımızı koyup satıyoruz. kadar Ealkapanında ta rtı işlerino nezaret
Eğer BBkiden o lduğu gibi p a m u k la r B alkapa- eden bir nîzam ağası vardı: G etinlen terazi
"mda hıfzûlunsaydı v e b aşk a y e rle re gönde ve kantarları bu zst kontrol eder, ayarlar ve
r ‘lm eseydi ve n arh ın a ria y e t o lu n say d ı pa­ muayyen resmini alarak İstimali için lâzım
muk ipliğ île geçinen acezeye eskiden verdi- gelen ruliBat damgasını vururdu.
Ünü» fial« pam uk sa ta rd ık dem işlerdir. Balkapam hanı toprak üstünde iki katlı;
'B u n d a n b ü y le tü c c a r ın is t a n b u la g e ti r ­ yer altındaki mahzenleri Bizanstan kalduU
dikleri pamuk B a lk a p a n ın a in d irile c e k ti!' v e gibi durm aktadır, fakat yukarı kısmı Fetih
hallaçlar k e th ü d a s ı v e y i ğ itb a ş ıla r ı m a r ife ti ten bil yana devir devir tam ir w tâdil gör­

n/group/merakediyorum
S O K A Ğ I. - 2U 66- tefrU fto'

m üş, kadim sim asını çok deflirçtlrmlştir na göre -ıp*vh - : y erler y a rm ış v«- nlcr s r-^.
o daların ın iiz«rindc aörtflen hicri 1277 tarı !nr s ö n m ü ş tü r
hlrıdon de anlaşılıyor ki, Abdillaziz u m a n ın » RjbJ Cûbı SMid Efendi V» *' .nâmen 1
d a d* muhil* bir ta m ir g ö rm ü ştü r. » A IJ JliA lIA SOKALI -w Br>. . ,,T(
İstanbul Ansiklopedisinin değerli Vefa­ tünde Gümu.Miyu sem tıtıdcdir. Idn-kö^; ı
kâr muhabiri Hakkı Göktür çıı notu tevdi e t ­ Caddesi ile Bölibey, Karyagd* </kjW*n 1*. ’
m iştir: vaşakları arasında uzanır â&âlih»y &^ı
tB ir avlu - meydan etrafında iki kaili ma m en m ezarlık iç.nden r.^çer Kar?;: -i.
olan Balkapam Hanı 85 odadır; odalar kub­ kagı b ay ırd ır, m eşhut P»ycrî-.;. K ü w r^ ,-.
belidir; avlusunda 35 dükkân vardır; b nâ- sı bu sokağın bayır ü«*.‘ bitimind*<ı.>, g ,||,
nırt. avlunun vc etrafındaki sokakların allı baba *>ka«] td riş köşkü kavuşağtK<*.. ,.r .
do muazzam bir mahzendir. dü£ûne göre dik b ir toprak yoldur; n r V*-
t Avlunun üstü eskiden kirem itli bir ah* olarak biri kagir ikisi ahşab birer uUı
sab çatı ile kapanmıştı, 1952 de hanın içinden bahçeli üçer; tepe üstü bitim inde de Kar %
çıkan b ir yangın 19 oda ile bu avlu çalısı dı D ergâhının yan duvarı vardır.
yanmıştır, ı> tarihden beridir ki, nvlunun üs. Sokağın üst başından Halicin ve \itr
tü açıktır. nin kuş bakısı panoram ası pek ımıht*geffi4 ;t
'H an kapusundan girildiğine göre tam (N isan 1Ö52).
karşıya gelen odaların üstünde '1278* ta rih ­ Hakkı Cokıâft
leri vasılıdır; rlvâyete göre hicri 1278
Milâdi 1S6İ — 1882i târihinde vapılm ış H A LM I'M l’ — A slında bat ansının, la ­
olan bıı odaların yerinde H anın asıl büyük, lını m uhafaza etm ek için yapdığı madde; ı~-
âbidevî kapLSi varmış, yüklü develer, Balka- nâyide m uhtelif işlerde kullanıldığı gibi asır­
panmıo 1952 yangınında yanıp h arab olan la r boyunca m akbül b ir tenvir vâsıtası ol*
meşhur kantarında yükîeri ile beraber tartıl- m uştur.
diktan sonra bu kapud&n çıkarlarım *. E lektriksiz ve petrolsüz asırlarda büyük
«Balkapam H anının altındaki mahzen İstanbul, kulübesinden kâşânesine sarayva
Binbifdirek'İn b r eşidir: rivâyete göre bu varınca gece m um la ve yag kand li ile ayduv
mahzenden Ayasofyaya bir y e r altı yolu lah lırd ı. (B .; M am ; K andil).
varmış {?). 1960 H aziranında bu m eşhur Mum, âdi, o rta v e âlâ üç cins idi; âdin
mahzen boş kapalı idi. gezilip görülemedi. ? iç yağından yap ılır, o rta pingjae b ir miktar
balm um u k atılır, âlâsı da saf balmumundat
RALKAPANI SOKAĞI — Em inbnunde d ök ü lü rd ü : saf balmurolarına* yanarken gü­
ITahtakelede. Tahtakele Cadesİ ile H asırcılar
zel kokm ası için kâffirî k atılır, bu da muaıan
Caddesi arasında uzanır. Balkapam H anı İle
en âlâsı oturdu.
Orsay Hanının arasından geçer; b ir araba
S a f halmumund&n m um lar kibar W ri*
rah at geçebilecek g en işlik le ve paket taşı dö­ cal konaklarında yalılarında, saraylarda vr
şeli b ir yol olup her iki hanın altı on b e te r
cam ilerde k utlanılm ıştır; büyüklü kÛçiM“
g tz d ükkândır; hu otuz dükkân da fıçıcı, at- şam danlar, avizeler iç n boy boy dökiilffl'if’
ta r. kır&tasiyeci. zücâeiyeci. kâgıdcı ve y a n ­ lerdir; en büyükleri de cam ilerin roU>tri>
cından fazlası olarak nalbur dükkânlarıdır m u m lan olm uştur. Camilerin, bilhassa sel*
IİH0O Haziran
tin cam ilerinin m ihrab mumlarını akşanlt*
Hakka (S ik lM
rı uyandırm ak, yata» namazından sonra din
BALKAPAM YANGINI — Balkapam lendirm ek ayrı b ir İhtisas işi idi Meselâ
semti tslanbulu kul eden büyük yangınların teymaniye Camiinin m ihrab m um lan için y^*
çoğunda harab olmuştur. Bu «emtin k«ıdi mi^er kanter baltnutnundan dftküfmüş
içinden de hicri 13 cemâziyelûhir 1223 (M gu söylenir, bir mum un ağırlığı 830 okka tu­
1808) Pazartesi gececi $aat alaturka beş tar, fitili de kol k alın lım d ad ır. Mirî murnftâ'
bu semtin içinde Kadı Hanından bir yangın rıe dcikiîlmiiş olan bu mumların imal) he?
yedi saat »Urmüş. müverrihin kaydı halde bas t olmaan gerektir, fitilini uyafid'F 1

http://groups.gooqle.coi
- 2057 BALMUMU

_ . , vj ıfl ■ 15 a-=i v ',% -^kılfr. m arnla n fi târih d f M iri M umhâne 1m ü lte z i­


p, <■•*, fdTnviT> riijji'i- sayını/ m inin lshafc adında b ir m u nevi nld u ftu n u ,
^ ■ y > aı- •,• «nıyiiklü k ü r k l ü U n kandı!
l ı t a n h u l r i A b a lm u m u « ı k ı n t ı s ı s’* k , l d l *!l n i ' w
(-.j -ılîi •'■ hu iki mum ancak mihrabın et- b r b i n ı n y u r d d ışın a b a l m u m u ihracı olduğu*
.ifıi ı •=; unlaLnı.ıv.i kifayet o-^ı, nu, yurd dışına b a lr n u m ıı ihracım ın yasak
Tarifi k r y n o k U t ı m n d a Jw.r ikisi d r *Jlaî- ö d i U l i ğ in i öğreniyorum ; f e r m a n ın h u g ü * k tı
jm c ü ^difli lııj-JP. faJiaî b a îm um undofi y a z ı diZinufte ç e v r i l m i ş s û r e t l ş u d u r -
îc<ij\ îr m u m y a p a n ve s a l a n im â l a t - r lx m ir K a d ı s ı n a h ü k ü m k i ;
ı'iiarım nv ırd e t m e k lâ z ı m d ı r . «Halen mumhâne mültealmi lnhak nam
Evvelkiler Büyük Kapah Çarşı Yüccarm- yahudi divanımıza geldi; Istanbulda balmu*
(isndi. perakendeciliğini attar yapardı: mum- m u bâbında çok sıkıntı çekilirken kadılıftı-
k.:îafrn îsp toptancıları Zindan kapusu dışın- nız dahilinde hâsıl olan, yâhud başka yerler­
•ı idi: Evliya Çelebinin kaydına göre Onyc- den İzm r iskelesine getirilen balmumunun
{jinci asır ortasında 55 dükkân, cümle esna* İstanbula gömlerllmeyib yabancı memleket­
da 100 neferdi, camların perakendecileri lere sevkedildiğini, İzmir limanında bulunan
îo bakkallar müstakil mumculardı bir kâfir gemisinin balmumu İle dolu olarak
Tenvir vasıtası balmumu imalcileri deryaya açıldığını bildirdi. K üifâra balmu­
Mvımeubaçı ile Mumhâne Em inine bağlı idi- m u vermek yasaktır. Orada hâarf olsun, ya*
jpr. dökdükleri balmumlarını teker teker hud başka yerlerden iskeleye gelmİp bulun*
mumhâne eminliğine mühürletdikUîn sonra sun. tüccar malı n e k adar balmumu varsa,
»atış için esnafa tevzi ederlerdi; mühürsüz âkeledekl gem ilere yüklenip mal 9âhib1erİ
teimumları hileli, iç yağı ile m ahbut sayılır ile yâhud vekilleri île beraber tstanhııla yol-
ve piyasada görüleni toplatılır, imalâtei d a . layasın. T üccara gadir olm ayub narkı üze­
satıcı da cezaya çarpdırılırdı. rinden M umhaneye alınacaktır. *ve İstanbul*
Selât'n camileri ile pâdiçah. hanedan, daki balm um u sıkıntısı önlenecektir- tzmir-
vfcerA ve âyân sa-
raylarında kullanılan
on âlâ balm um lan
•Kârlıânel Şem'i i t * -
h sultanin adını tas-1"
varı ve Odun k&pıiMS-
n>JH ic yüziind? İv -
lunan büyiik bir m*-
ri Mumhânede seoil-
mia 100 neter ampİR
çatışırdı; Mumhâne
^mirînin dâiresi ete
Tada idi.
Bu büyük mîrî
murcıhâneyi devlet
işletmez, hazîneye
her yıl belli bir gelir
*«nin eden va tutan*
f" defaten ve peai-
^«ı yatıran bir mül­
tezime verirdi, hicri
1 Zilkaade Ö81 fMİ-
'• * 1574) tarihli İz- rt.. —V ^ . . $ $ { f J. ,;,İ
^lr K a d ı s ın a hitâ- Balm um cu K aan (Rreim ; T u ra n AQlksöX)
*•*5" yazılmı bir fer-

m/group/merakediyorum
B A L M U M C U Ç İFT L İĞ İ - 2 o ta - İSTAMKT

den kâffâra veya îstanbuîdan g ayri bir yere Zemin katı kagir, diğer iki katı ahş*br
(alm u m u v e rild i# öğrenilirse ö lü rü n ü n k a­ bağçeden ikinci k ata b ir çift mermer ınetdı*
bulü ihtim âli yoktur.» vcnlfl <akılan köşkün d i; görUnıişu güzeldir,
B alm um u, yakın geçm işe, asrım ız b aşla­ jge<*n asır .onlarııuja yapılm ış çok şirin va
rına k adar ok u r y azarların d a y a rı m asası p ılard an biri ‘ıM*ıgu m u h ak k ak ta gft).
veya çekmecesi eşyasuıdandı; k ita b o k u r lem rdı.
iken not alınacak y erlere, y ah u d yanlış oldu K öşkün ö nü ndeki park bafcçHr büyük
guna kanaat g etirilen no k talara, veya a rd ı­ v e r ü a e l b ir m e rm e r havuz vardır.
H akk ı f^fcluHt
na devam edilm ek ilzerc m ü talaalîn k esild i­
ği y e re küçücük b ir balm um u y a p ıştırılırd ı. u a l m i 'm c i ; n \ R r ı . K v rAM i Bi­
Bilhassa K u ra n hatm i tilâv etin d e balm u rin ci C h an H arb in in w n yılında. 191H 4*
m undarı d u ra k ib r e tle r i h alâ k u lla n ılm a k ­ açılm ış v e ta le b e o la ra k bu kanlı harbdr du|~
la d ır diyebiliriz. K itab ara sın a b ir k âg ıd p a r­ m üş şü hed ânın ilk v e o rta okul çakındaki
çası ite veya y ap rak k en arı k ıra ra k k o n u lan y e tim le ri alın m ıştır- E v lâdı şühedaya götte*
işaretlere h erh ald e te re ih edilm esi g erek ir. rilen şefkat* te m in ed ilen refah, lahail ciddi
y eti v e ç a tış ır ın a ltın d a sağ lan an samimiyet
B A L M lT H C r Ç tF T M ^ I V E K A S R I — h av ası İle B alm um cu D ârüİeytâm ı maarif
Osm anlI H ânedanı m ü lk le rm d e n d i; B eşîk ta- târih im izd e te m iz b ir H âtıra bırakmış, bura­
şın üstünde kendi aduıı ta şıy an se m tte d ir. d a n ç ık a n çocu k ların hepsi h ay at yolunda
Zincirlikuyu civarına d ü şe r; m e y v a bah çe­ m u v affak olm uş, b ü y ü k kısm ı d a yüksek tah­
leri* b ağ lan . v e bilhassa en n efis çavu şü zü - silin i y a p a ra k m em lek etim izin mümtaz va­
m ünü yel içtiren bağı ile m eşh u rd u . N e 2a* ta n d a şla rı a ra sın a g irm işlerd ir.
man kuruldtıŞuîiu tesb it edem edik, İk in ci B alm um cu D ârü İey tâm ı ancak on sene
S ultan H atu n u d u r. Z in cirlikuyu k a sn tle be­ çok v e rim li h iz m e td e n v e aguşuna aldın
rab er B alm um cu ÇiftUfti sık u ğradığı y e rle r­ ev lâd ı şü h ed ây ı y e tiş tirip h ay ata attıktan
d e n d i ikinci A bdülham id z am anınd a V eliahd so n ra 192$ d e lağ v ed ilm iştir.
Mehmed R eşat Efendiye ta h sis edildi. B esin­ T alebelerin yatak­
ci Sultan M ehm ed R esad U n vanı İle ik in c i han eleri ve dersha­
M eşrûtiyetin padişahı olan ve a h lâ k tem iz­ n e le r Balmumcu çil­
lisi il^ »sâM w nPcAbet tim sâli o lan b u li &i köşkü müstemi»
pfflns, d^nılehttir ki en mesurl zam anlarım lâ tın k âg ir bir bini*
BalmriTr.ini CifUi^rnde ee^irm işti. 1905 d*» da İdi; gaayet harab
tahf.a cıkdıktan sonra bu rad a m iinzeviyâne b ir haîdp tesellüm
çeçen Günlerini d£tmâ h a sre t ile ândrğı söv- edilen bu bina, ame­
îanir: f*h‘a cıktıkdan sonra b izzat v e rd i# leliğini çocuklar yap­
•m M e Balm um cu ^iftlîîH ni h a lk a m rsire fi­ m ak M ere târafr ve
l s e k a k ın tın ve polenlere ta b la ta b la m ey- tevsi edilmişdi.
vaiar ikram « ttlrm b tİr. biî Ha B îrin ri rih a tı Talebe üniform a1
H a re n e k ad ar devam e tm iştir başda, o zaman»
Palm ucm u Çiftliği kasrı S u ltan Vehmf'H b ah riye neferlerinin
Reçadm v#fft*ırdan sonra Senlvc S ultanin serpuşuna benzeyen
î,'""*Yi^tİTîr tahsis «*dilmf:?. 1fll 8 yılında Hn lâciv ert b ir serpuş
,rr s7<,,v f i n m ü ş t e m i l a t ı n d a ç i f t l i ğ i n a d ı n a nis- fsflnnet çocuklar*
h e tle Balmumcu 'D&rülevtâmı a ç ılım d ır f R : takkesine benterl:
Fafrnum nî D firüleyttm ı). d ik ve çift vakab j
19C0 d a Balm um cu kö*kü 3. -Tnndarma lâcivert şayaktan c**
Tn&Svı K um andanlığı em rinde bulım nvor- k e t; ayni kumamdan
du. MüatemUâtmdan olup vaktivle D ârüley- B a lm u m c u Darttlrft*mı 15 ç ı n d a n küçük
tan v n vatakhânesi İle d ershanelerinin b u lu n ­ ünllorması « lan lar için kısa **
duğu binada da «Jandarm a E r Okulu» vardı.

httpT/g ’roup^aSoâ'le^col
v r a iK L e r o b f - 2 0M - S A L K U M İA R ! Ü.Z TESK İB

r£p &■, ' ı ıi* dört .'ji


•V - Yaparak
K 'i '; ', 'a r jı O :,1 ■
gında>. '-1- ■ ’ , he-n.
başlangıcında bir iı. s1 ı
vard ır, K ınalı H am ım " '
k s v u ^ ıfim 'ın -onr ■••• ıkt
;<t katlı ve hs-rnen h«p*î b«t
celi ve hapçı! -ıh^ıp rv le r ■ -

pantaion, Jiyah fotin, kışın la-


rivrrt y ün lü p elerin verilirdi.
Iç kıyafet yazın h âk i bezden
bulun çocuklar için kısa par,-
■j]o n . kışın h ak i şay a k d a n k ı n
pantaion İle d ik y ak alı ceket.
Yazın okul içinde v e bajtçede
yalın ay ak do ia}ilırd ı; ancak
günlük nö bet v azifesi a ta n ­
lar fotin İle diz k ap ağ ı a ltın a k a d a r çık an si­ BalmumUn İfr IrşhİT
yah tire çorap g iy e rle rd i. (A nim : S. A.)
G alatasaray S u ltan iy e sin d e n so n ra ta le ­ l u r . Sokağın m an zarası p ito resk d lr. N akil
belerine voleybol o y n a tılm ış İlk m e k te p B al­ v a s ıta la rı p e k a z âeçd iğ i irin sokakda ç em en ­
mumcu D arü ley tâm ıd ır. A ttı d e rsh an e li b ir le r, o tla r v e şe rro iştir (T em m u z 1980).
okul idi Hakkı Göktürk
1934 de B alm u m cu d a ay n i bın âda *D um IM L H C M IA IH İL E T K Ş H tR (İd a m
lupınar Ş eh ir Y atı O k u lu » a d ı ile b ir D a- m ahkûm larını) — işkence ile idam şekilleri­
m leylâm d a h a açıldı, fa k a t B alm um cu da- n in en korkunçlarından biridir; onyedinci
ruleytam m ın y e rin i tu ta m a d ı ve an cak d ö rt a sır so n ların a k a d a r ta tb ik »dilm iş olan bu
yıl vasayabilri'. İB JS (1e lağvedildi. m iid h iî cezayı İstanbul h alkt d a b ir kaç defa
B ir ara İsta n b u l ErV.ek M uallim M ekt»- s e y re tm iş tir; ç rV ı.ıv ’fı ra n a i'a rlığ a k ad ar gö­
bi dc ayni b in a d a h lr Wnç yı] b u lu n d u M usl- tü rm ü ş, o lu p d a dırı ele geçirilenlere v e rilir­
Hm ^lşk'f:hinrl“ n so n ra bu okul bin ası .Tan- di. Ş aki anadoğm ası, çırıl çıplak soyulur, b ir
'larnw K um andanlıSınB devTedfldl. halen çarm ıh ü stü n e y ü zü ko y u n y atırılır. e l '-'c
Jandarm a E r O kıılu b u lu n m a k ta d ır flBCO i . ay ak b ilekleri ile belinden çarm ıha sımatkı
Hakkı (Wktllrk b a lla n ır, k aba b u t etleri ile om uz başları cel-
B A IA n iM n W>KA<VI — K m n h A darım iâd b tç a jı ile cıyulur. bu yara oyuk lara h l e k
^ k a k la rın d a n d ır, 1H34 B eled iy e Ş e h ir R e h ­ k alınlığında hajm urnları dik ilir ve fitilleri
berinin 34 n u m a ra lı p a fta sın a fiöre, adan ın y a k ılır; çarm ılı tisi öndeki malıktım ile bîr
ıtuney ta ra fın d a . K ın alı Ç arşı C ad desi ile rievo ü s tü n e y e r le ş tir ilir . ıJaTul zurna ile şeh­
Çandarlı Sokağı a ra sın d a u z an ır. A dı geçen r in ra d d e le rin e c e lîâ d la r ta ra fın d a n d o la ştı­
f»tıb*Tin h a rıla n m a b a k a ra k y a zıy o ru z ; B a l­ rıla ra k h a lk a teşh ir e dilirdi. M ahkûm un can
mumcu Sokağına K ın a lı Ç nrçı C ad d esi kavıı- v e rm e lin e ra m a k kalın ca ç a rm ıh ta n in d irilir
Sairmdan K«>yf S o k ağ ı fa d a g e zilir iken m ez­ v<* b ir ağacın d a lın a asılarak M am o lu n u r­
kur p aftadak i b u » k a k arâ zi ü z e rin d e b u lu ­ d u (B -: A baza P a şan ın C asu sları V nk'aıa).
nam adı), K ınalı B ağ ı S okağı (y e rin d e b u *o- Bu k o rk u n ç işkencenin ikinci v e d aha
*«İİuı adı K ın a lı H am am S o k a ğ ı'd ır), N arçi- feci seki! vardı, y in e a n a d o jm a sı sovulan
îeği Sokağı,Kp^lü (K öşklü olacak ı ve Se- şaki, ç arm ıh a bağlanacak y erd e en sert ağaç-

r»/group/merakediyorum
BAM» - y o - istaw » ul

dan yaıbntf ve ucu sivriltilin? yagl* kir ke­ yemek ve içki masrafı hayli bahâtlıya oturur
sife oturtulup çakzftr, eJlert arkaaında bafc* «özüm ona balalar sık sık tçı-tlp otaımrdu.
İt, iki otnuz beşi oyularak birer iri bolmumu İkinci Abdüthamid devrinin bu balolarına
dikilirdi. gimdiki barların caba iuz n ;ne»| diye biliriz.
Çok geçmemiş bu çeşid eğlenceler?
BAIjO — Utanbulda, doUyjsı Ur Türki* avam, esnaf tabakanındın delikanlılar da
yede balo. Ondokuzuncu aarm başlarına ka­ meyil etmiş, kabadayılar, külhâniler. kUlhâ-
dar ecnebi sefârethâanelerde terEib edilen ve nîlik. uçarılık havasında yeni yeni kanad çır­
davetlileri arsamda tek tiirk dahi buluruna' pan şehbaz civanlar da dam öğrenmişler.
yan egtcmce olmuştur. Beyoglııjıun baloları bu rağbet karasında
Turkiyede ilk reamî balo, ikinci Sultan Galata sokaklarına inince adı da, halk afeti­
Mahmudun emri ite (H 1248) 1832 <fe Kap- nin nefis b ir tah rifi !1e Baloz olmuştu (B.
tariıderva Cengeloftlu Tahir P aşa tarafından,
Baloz).
o zamanlar Osmanlı {kınanmasının en büyük
Beyoğlu balolarında Beyzade. Paşazâde
harb eemisı olan Mahmudiye kalyonunda onyedişer onsekizer yaşında şımarık küçük
vükelâ ve elçiler şerefine verilen b ir ziyafet beyler d e g ö rülürdü ki, lalaların, kâhyaların,
münasebeti le tertib edilmişti. Toplantıya lisan hocası m ürebbilerin, m ahremiyete ka­
fklnei Mahmıid da geldi, bul edilm iş h er em ir v e arzuya yatkın uşak*
K&sımpaçada Divanhane önünde demir* ların , konakların selâm lığına postu sermiş
[emiş bulunan kalyona, b&lo levazımı, orta­ k alen derlerin teşviki ve hazırladıkları fjrsal-
lık karardıktan sonra m avnalarla raklolun- 7ar sayesinde balolara Kİden bu nevhat ve
muslu; sebebi de mütaassıb balkın cansıkı- h a ttâ tüysüz k ib a r çocukları y art batakhane
cı dedikodusuna mani olmaktı. Buna rağ ­ ya m eyhâne A vrupa v e A m erika Tiyatroları­
men. sabahlara kadar kandJlerle donanmış nın sahnelerinde P eru zların , Amelvalarm.
koca pemi ve içinden akseden aîafranga mızı­ V irjinilçrjn ağzına düşm üşlerdi. K ardgar
ka sesleri, b iz n t padişahın gem iye g e ln rş m akaam ında bestelenm iş b ir «Şık Kantosu»
bulunması ve birçok ecnebilerin mftdamala* bu kiiçükbevleri ta sv ir ed er kİ yollarını göz­
rilc beraber sefaret kayıklarile gem iye «it­ leyenler, bu k an to ile ben zerlerin 5 tertip edip
meleri. Kasımpaşa ve civarı halk ın ın sahilde
okuyan o sah n e yosm aları değil* kantoları
merak ile sabahlam asına kâfi gelmişti.
dinleyen zeberdesl tersaneliler, bıçkın gürû-
O gece ecnebi davetliler arasında nazarı hu arabacı, tulum bacı, kayskeu mavunacı be*
dikkati bilhassa celbeden, îstan bulda Rusya k a r u şak ları İdi.
Çarının fevkalâde m urahhası olarak bulunan
SİK KANTOSU
Prens Orlof olmuştu. B ir y ar nerdint kendisi köcöeök
îkinci Abdülh&mid zam anında pâdişâhın ^4
Ka g an î karacık
ve hükümetin, Avrupa hüküm dar hanedan­ Ah cık cık cak
larına mensub ıc v â t ile ko r diplom atiğin şe­ Y an ak tan ald ır
refine tertib ettikleri balolar T ü rk basınına İjP b te rl b a ld ır
aksettirilmez, halkın bu ronq{ balolardan ha­ Ajtzr H itii toparlaclk
ber* bile olmatd».
Ab cık cık cık
Şurasını d a kaydetm ek g erekir k i halk U ru çapkıncacık çapkıncacık
arasında ve ev veli erkekler arasında Avrupa- Rıh « k nk maskaracık
Jı (F renk) m uâşere âdabına Özenen, kendi Ah cık ede nk
aralarında Garblı geçinip de en hafifinden Benim yârim bir dinedir k**dl»l P*k
«Şak Bey», ve bir az serteesi «Züppe» diye di­ Balolara götürdüm
le geçen gençlerin dans öğrenm eleri - bağda GAtaıdara getirdim
vala gelmek üzere m azurka, kadril, kanıkan, TM m |lb i goTmcdlm
polka - yine tk ib d Abdülham id devrinde Kırara*! aldır. rfelüJfü de nd«l
olm uştur. Bey oğlunun birinci suuf içkili ga­ N* kadar 4dr, ne kadar sık
zinolarında duhuliye ile girilir ve gidenlere Kemlisi yık pk

http://groups.goog le.
vnSJKl o p e d i s i
— aoıtt - BALO

fcjy kanto da B e yoğlu b a lo la rın ın havanı iStunam m ızın T ü rk ç e ta n g o la rı tfib i o


jy jfiifiücmüiîB nakleden güzel b ir v e s ik a d ır: m anbır .fb T iirk ç o v a ls le r ya p ılm ış d ı, $u fa rk
pa rftk â y e lim yok ılc îii, o ziim e ııın g ü fte le ri a la tu rk a m u s ik i-
R A jn ln rd n d a n s <*d<*ll ç o k n+n dan»;* y a tk ın m aka m la rın d a n bestelen*
K an» J ^ r k d f™ rla m n * jn iflle *rri);
K itb rn jn s a p l a n ı r «k HKAZKÂB VALS
R a J n l r tn îs r a k s e d e r l m K a l b i v i r a n ı n ı y a n ı y o r y a k b a t ı» . r a h m e y l r r c c t k
.MprlF-timİKİ g â d ed e rin i İ P r t I d f f f k o l j r ii ı v l l M i h b a d e k k h «j'lJgreeek
V flnS P İtN If r r t k î R f H m Y o k m u ı t ı ı r bıı liıU r m ü r ü v v e t
f » f.w s d a v a r 'p h r f t l m N lm n ifi\.ıb :ıı l i r s i d et
P o l k a sflth t o y n a y a r a k ItÜZİİ V*h â h e y lr H İ İk ç r
R r d ı r l ıl c f r d e r i m N a i l i ç a t l a n U t l h » r pf
Şu m ahur kan to ise sah n ed e â d e ta h ir N İH Â V E N D M A Z U r k a
dans dersi gibidir ki tu h a f olduğu k a d a r şi­ T a m lım e fe n d im y a n d ım e lin d e »
rin. bir rtevr n ih tilasın ı g ö sterm ek bakım ın- B ık d u n u sa n ç tım y a n ık d ilin d e n
fyn ria manâlıdır; S e v m işim «wırf c â ı t t i g o ıı r tld c '»
H a y J i b-T ısla y a lım b i z m e ş k i m i / <* Ç ık m a ? b u sevda k a lb ti s e rim d e n
B a şla y a lım b a n la y a lım m v s k in ıİM * N e d ir b u n is b e t n e d i r b u edâ.
B i r ik i * a £ a jfc H k i t Nedir b u sevda aman efendim
B e n s o l a geriye* Beyoğlu baloları, bilhassa yılbaşı gecele­
Ş i m d i d ö n d ü k ik im fc d ** y i i z y i i « ’ ri pek civcivli olurdu. Bu balolar haftalarca
Sen M a tm a z e l ş a n tö z h * n i d in lr evvelinden afişlerle ilân edilirdi. Aşağıdaki
T m i Ik *! I c ı ı b ^ l o t u r u p d o r s l e - n r a x g p ç n ı r satırlar. A hm et Ihsan Tokgozün Serveti Fil-
İ ç l e b e n h a z ı r ı m a rsj b a k a l ı m mma yazdığı hafta sohbetlerinden alınmıştır:
Dcim iz dc* TTtp^kc d e v » m e d e l i m ^Efrenci şubatın hululü ile cumartesinden
M rsk lm iı v a ts d lr. h ir d e n o t a n ı » v a r d ır beri frenklere ve şubatı rüminin duhulü iîe
H aydi M a tm a z e l ş a n tö z b a ş la y a lım • varını t&kib cumartesinden sonra Beyoğlu
* l i s o l m i s o l m î Sol in i sı>î halkına karnaval, balo mevsimleri henüz gel­
Mi s o l i n i sft] ro f a f s ı miştir. D uvarlara yapıştırılan büyiik varaklı
Sof fo s j l a s e t rı* m i r e d u jlântyeler birinci balonun Konkordiya Tiyat-
Tosunda geçen Cu.>
mart esi verildiği iîân
eylediği cibi birîhci
Tatavla Balosunun
da yarından sonraki
cumartesi akmamı kiı-
şad edileceğini haber
veriyor.*
Baln, îstanbulda
ûL X v J a lıd . h û # iv * <fa* m d i^ u n ith e tn e d iıİ » £ <£? garbdakı asil hüviye­
tine Cumhuriyet dev­
rinde kavuşdu. Çok
v d * k to re İi i pşn d m t f d ı i ^ ı n t f f c f - : £ t h t C İ İ « c J * k o cA s nezih bir hava içinde
en parlaklan da Ga­
zeteci ler Cemiyetinin
tertib ettiği balolar
fe s ttin ile Güzel Sanatlar
Akademisinin kos­
S . m r a a '. n n i b t v e n t l m u u r k a s ı lN i.h l.rl L l W r t a ı ı ) tümlü baloları oİrlu

tn/group/merakediyorum
BALON ^ 2062 — İSTAKBTJt

(B Gazeteciler Cemıy*h Balolar»: G iıiet Sa­ muş, müessese m ustakılen M. GdrpeogUuıa


natlar Akademisi Kostümlü Baloları) kalmıştır- Fabrika «Lâteks • Lastik Fabrika­
mı adını taşımakdû olup balon tmâll tefem i-'
BAI.ON — Sokaklarda »atıton rengârenk
atı içindedir, çocuk kılotlarr. önlük mutlak
balonlar fctanbulda ilfc defa 1908 M eşrûtiye­ ve am eliyat eldivenleri, çorap laslı&t, prezer­
tinden sonra görülmüş! ur, ve *vv*lâ yelnt* vatif vesaire im al etm ekledir. Bu fabrika ba­
çocuklar için alınmıştır. Zamanımızda bûyiık- lonu. ikinci ele sönük olarak teslim eder, pi­
Jetin çeşılli eğlence yerlerinde de eğlence vâ şirm e işini taaliyetî arasına sokmamıştır.
«itası olmuştur. Boy boy ^ renk renk, ekse­ Ayni tipde fakat daha küçük ikinci fab
riyetle küre şefclinde. bâzıtarı top atan kavu*
rik a Levendde Lcvi adında bir miıaevi Ura*
nu biçiminde bir ana İp* bağlanır ve ekseri­ fsndan k u rulm u ştu r; O da Utaksden çe?Hiı
ya külhanı takımından satıcı elinde havalan­
m am ulleri arasında balon yapan ve piyasaya
mış bîr hevenk hâlinde dolaştırılır; hidrojen
sönük olarak verir.
gazt ile doldurulmuş otan bu balonlar elden
Lâteksden yaLnız balon mevzuuiida meş­
kaçırıldığı zaman süratle ve alabildiğine yük­
gul olan, balonu im âlden sonra hidrojenle
selirler ve gözün görüp seçemeyeceği bir yük-
doldurup piyasaya şişik olarak veren bir Stok
seklikde patlar, yok olur Ur. Sofi zam anlar­
ye v ard ır; Beyoğlunda Tarlabaşında Çukur
da nefes ile şişirilenleri de yapılm ıştır, bun*
sokağında 22 num arada k&im b ir evin bod­
I&r el İle vurulduğu zaman yerde seke sıç-
rum katkıda H ayati Tekîner'e aid küçük
raya dolaşırlar, uçmazlar,
b ir atölyedir. Laleksden balonu büyük Jab*
Hava Ue şişirilaüı, hidrojenle doldurul- rikalardan mamul olarak olup sadece hidro­
sun, her iki cinsi de yapılış bakımından aynı­ jenle doldurarak piyasaya veren bir atölye
dır, d a te x = İsteka* den yapılm aktadırlar. de yine Tarlabaşında Fındık sokağında 8/2
Lâteks ham kauçuktur, içinde % 33 kauçuk, num aralı evin bodrum katindadır, burasi da
r/r 5<7 yabancı maddeler, 60 d a su vardır. Safa A narefe adm da b ir İş adamınındır.
Hususî bir muamele görüp işlenecek hâle ge­ H er ik i atölye hidrojen gazım çinko iız«-
tirilir, sonra fıçılar İçinde fabrikalara gönde­ rin e to z ru h u dökm ekle elde etm ektedir. Çok
rilir. 1935-1940 arasına kadar balonlar A vru- d ik k a t isteyen tehlikeli işdir, İnfilâk edebilir.
padan mamut olarak gelirdi; hidrojen Ue dol­ H a ttâ tsianbulda hidrojenle balon doldurur
durulm ası burada yapılırdı; şim di yalnız lâ- iken vuku bulm uş infilâkda telef olmuş ba*
teks idhal ediliyor, balonun im âli de Istan- loncular vardır.
buldaki bir kaç fabrikada yapılıyor. Nâşld Bayla"

Lâteksden balon şöyle yap ılır; B üyük BALON — 1) H alk dilinde ve h&neber*
kazanlar içinde bulunan işlenmiş lâtekse 300 düş külh ân iler argosunda etrâfı heyecana»
kadar balon kalıbı bir iki d efa batırılıp çıka- m eraka, endişeye düşürecek uydurm a haber;
rılır; bir as hava tem&smda bırakılır, te k ra r m isaller:
bir deia daha batınlıp çıkarılır 30-35 derece — Seoio S a n Floryada boğulm uş
sıcaktıkda bulunan bir etüvde k u ru tu lu r ve — Deme be!?.
— Namussuzum., gözümle gördüm»
kuruyan balonlar kalıplardan çıkarılır, piya­
saya gönderilir. çıplak., sülün gibi yatıyordu...
— N e zam an ulan?
Istanbulda lilek&den balon yapan iki uç — Dün!..
fabrika vardır; bunlardan biri yalnız İstan­ — A m m a balon uçurdun be., nefes ata­
bul ve Türkiyenin değil, bütün O rta şarkın yım ... Sarıyı b u sabah Sirkecide gördüm
en büyük lâteks fabrikası olup. Edim ekaptı- ulan!... '*
ma dışında Topçularda 1952 senesinde iki Al­ — Seçimlerde m em urlara birer ma*; iH-
man ile birllkde Mahmud Görpeoglu adında ram iye verilecek rolş..
bir Türk tarafından kurulmuştur* Alman - — O balonun modası geçti, başkasını
lardan biri vefat etmiş, biti memleketine don^ üSur..

http://groups.google.cor
y s n a - O P E P t s t _______________________ - - ________ BALON

— Ş tk ırd ım la rjn h e p sin i to p ja y u p A nada- H » r * j r h a z ır olm u+ du, b a lo n u n e tra fın d a k i


juy» iurecakierm iş. p e rd e le r k a ld ırıld ı, h alatı y ü k se ld i ve ip lerin -
I K im d en d u y d u n ? d m tu tu la r a k kah rın ö n ü n e g e tirild i, balotı
ı _ îmanım H u a n söyledi a n n u d 4* k lin d p v e d ilim le n k ırm ız ı v e şek er
, __ İnanma, her lafı balondur T«*n#indr idi, B aloncu b u ra d a , h a v a d a n k a sra
2 ) H a n e b e rd u ş k ü lh â n ite r a rg o s u n d a , b ir ifttldA ile ü r e r in d e p a d işa h a hi1*bcrı ya>
- ruAttf/u lA» gençler olmak üıcere miıatehwn Zilm iş h ir U r ib k a rid e si b u lu n a n m athft kâ
elfaidan; hemen daimi, ayni mânâyı ifa et- gıdlaı* a lt). İs tid a d a , Is ta n b u ld a b ir t ^ r u b »
mtM üîcre »patîatm^k» ve «şişirmek*, iki cfaha y a p m a s ın a m ü sa a d e ed ilm esin i rica M i-
»d masdarl* berâber kuîlanjhr y n r d j , k â ftld la ra b a s ılm ış k a sid e n in m e tn i
i w şu İdi:
BALON. ISTANBM jDA BALON İLK
^ İLK — tslanbulda balon ilo ilk u<;an p A d fş4 h | mlllkl klâm lıaırell AbduliöMld 1
adam 1844 yıljnda Comaschi adında bîr İUJ- , n a lın olsun d»W ı^tıı rw f« Q n İk
yan oldu. fJerjrFİM vıtMaınm n â r a efM her b*ndwtf
İstanbullular tarafından fevkalâde alâka Rnrh ii inilir b a l ^ d e r İsMrnılrr Efrldûn u*
ile tâkib edilmek üzere üç uçuş yapdı, birinci­ Kf'rU Icdtılrdf rn ü v tlcm d lr en ednâ bir Ittıla
sinde- Haydaraşa çayırından havalanarak ImlIhAni akl rd«?r Rlsto tf Etlâtiın İly
Yalovanm bir köyüne indi, ikincisinrfc Tak*' A fltib İ nA c ih a n d a Ita iîrrd rt hâki ola
simden havalanarak Ayastcfanosa (Yeşilkö- nn?mp?1 m r l n tıbâh ii ıff-vkı'M gerdim t|r
ve) indi, ilçiinriisünde ise yine Haydarpaşa 8Arr*İh<Yr nn IW burca enriib İvxM dirilin
Çavıruıdan kalkdı ve kayboldu, akibeti mflç- •Han M fftdln tâ n r r t k u n poklere fıâlnn İle.
hûl kalmış ilk havacılar aratsın* karışdı. Ba* t£6* Hicri
Oncunun şehrimizde geçen ve sonra dünya T â rrh t m iveli vc m ü c e v h e r d ir : s a ir o n
matbuatına İntikal eden maceraları, cidden îki b u r c u e o rd ü ğ ü n fı a ö v lü v o r, h u r c ! a r v ıl
mçraktı ve heyecanlıdır. chz e ü m e l r r . v ı ld n ü a r d a « Im ss. m ü c e v h e r
İstanbul'da yapıları bu balon tecrübe», o a ih i o ld u ğ u n d a n t â r i h m ıs r a ın ın y a ln ız n o k -
zaman -bütün halkın ve 'dem anrn «onsuz bir l a lı h&rfİATî h«»sflb p d if^ e rk tir Vi 124S
alâkası ile takip edilmişti m ın ı v e r i r : b tın a v f r e ç ^ ir in isarırH üzerin'»
Comaschi, ilk uçuşunu Üsküdar'da Av- 12 ilâ v e e d il i r ise C om aR ch’nî'n 1sf a n b u ld a ba>
n h k ceçnu^inde ve Havdîtrnaaa‘daki Kanır lo tı ilt* uçHufeu h ic r i 1260 t M 1844) vıl?
önündeki çayırlıkta yapacaktı. Ucu* hazırlı- ç ık a r
Sının yapılacağı yerlrt etrafında direkler diki­ BfilnnC’ i kasiT firî'm d e h a la m ım ı dnTjdür'1
lerek pe*de 0* kapatılmıştı. dHndiir^ nadîsâha '»frffprvfl " p k n lk tıfiı v e r»
Thrahim Afca Cayırmm üstündeki v r - fla^* al+Tfta. h n în f'u n İpl<*ri hırjtktU rA lr
macda. h^yeli vükela ve müşiran v e sair d«- h a v a d a ^dlkcplme^r» h a ş la d ı, SV'vIrcİl*^
^M iîerl* «m*»hi sefir t»e konsoloslar içîn yer* rfTi'îftn ırprftrlcp-Ti. Icirdf* cîcOkloT v * #*lv«m kS-
far aynlam k ayrı a y n süftlîî çadırlar kurul­ Srdlflrn basıT m ıs v u k a r ıd a m ^ tn i v a^tlr k « -
muştu. Dlfrer s*vlrdler îcîn de. K üriik Hav- îs îd ^ ^ r h rili’naTi k fl? ıd pı*mA-V ^fn r a ta r a k
^artıasa, BftvlJk H aydarpaşa MeflJrelcriyln r « ı rA rh nlrttı
tbrnhirn A2a C ayın w etrafımdaki sırt ve B a lo n e v v rlft ş im n î is tik a m e tin d e ritm i*
fftpflcr avnlm ırtı flcvJrd le rîn b ir inamı <ıt ik p r s o n ra «»nııbB d ondfı. V r B iiv iik a d a M*
arahalariylp gelmişlerdi, tftne atılfia yw e H pvholiariR a ra s ın d a d e n ir s a th ın a Hrtjjnı al-
^•m rvı-cek h ir kalabalık olmuştu. İfadır r a ld ı, h u s e k il d i f s ta n h u l is tik a m e tin i tv * m ,J«-
inimdeki ravntla nm ıkalanvla ha^sn aak«*rl 1u k i b i r a v ı halı& ınm pe'sine ta k ılm ış nlduftu-
*»fbeste idi. întizam ı temin için vnvkde ve r» ı Gören b a lo n c ır t e k r a r y iik a e ld 4, fak a t hu
♦ûvîifî dmrTİvc^er miitf*m*diven dole^i'rorlar- fVfa dn riî?;rfârfl k p n ıld ı. r lıa a â r la r hjılrtnıı
dt. Pnrf'câh Büvlprhflvi görevindim bir fav- M a rm a ra A d a sı is tik a m o lir e . » «nra d a Ya
ifinla Wnvdârnfl,^n Kasrın-ı MeTnVsdi, fova d h e ff n e . P a z a rk riv ü z e rin e
Raloncu evelâ bir küçük balon u ç u rd u . y e re in m e k isted i, im k â n b u la m a y ın c a n el-

p/group/merakediyorum
b a u jk Sftfi4 - ISTANBiîL

vardaki Ocpıirci D ercin» indi. Havada dort dan jklı başında ria o l» inemezdi Şu kâdar
saat fcaimişdı. Burada balonunu hir ağaç* var -ı, o biı* kaç kimse ile beraber iyi
bağlamış, köye giderek, harekelinden ew'«l dürbünlerle gazı s-ıkU£ını gördüğümüzden
kendiline verilmiş olan yo! fermanım gös­ inşallah selâmet ile yere mor.*
terini*. e gece köyde İziz ve ikram tir misa­ Y<d* «iün s o n ra y in t: C e rid e i Havacfj*
fir edilmiş, ertesi gün de köyden kırk kişi il«’ g a z e te s i ş u - a l ı r l a r ı y a z ıy o r d u :
gidip balonunu toplamış ve Yalovaya gele­ «Zavallı Komaşki'dcrı bu ana kadar btr
rek b ir kayıkla 11 Temmuz Î844 Perşembe haber ,gç)me^i^îndew telef alduftu anlaşılı­
İstanbul* dönmüştür. yor. O RLin, yanında bulunanların söyledik­
Comaschi ikinci uçuşunu Bevoğlunda lerine göre baloncu yemeği ag yiyerek içki*
Küçük Taksimdeki haatahânenin bağçesin- yi çok içtiğinden öyle mest olmuş ki, balon-
den yapdl. Buradan uçacağım birkaç defa culuk «sıratını bilenlerden biri beraber (il­
ifan fttmiK, havaların müsaadesizimi yüzün­ melini istediği vakrl. balonun yerde bağlı
den ancak ramazan bayramının üçüncü gü­ olduğunu fark edemeyen Komaşki:
nü uçabilmişdi. Saat 11 de havalanmış, İs­ — Bak, beni bile kaldıramıyor!,
tanbul üzerinde biraz dolaşdtktan sonra Y e­ cevabını verm 'ş. balon yere ineceği zaman
şilköy civarında Safra Köyüne Bu­ azar azar yere dökülecek torbalar içindeki
rada balonunu bağlayacak a$aç bulamamış, kumlardan da ekserisini gene balonun yere
barutcııbasmın koiıathna giderek vardım ?s- bağlı olduğunun farkına varmadan almamış,
temis. rÜTîfârîa sürüklenen balon barutcııbft* bağları çözüldükten sonra balon, delJ olmuş
şjnın adamları tarafından tutularak icl bo­ kuş gibi havaya uçmuştu. Onun için Komaş­
şaltılma ve baloncuya tealim edilmedi. ki. ya havada dönmüş, ya denize veyahut üç
Comaschi'nin üçüncü uçuşu son ve ebo- beş r i n yukarıda kaldı ise Afrika'nın ötesi-
di uçuşu oldu. Zavallı Comaschi Âdile Sul­ ne veya Hind veya dünyanın b ir tarafına
tanın yedi gün yedi gece süren düğümünü ri(]?mü^ür.>
daha çok neşelendirmek için uçmuştu. Sert Bu hâdiseden y'rm i sene sonra. Ameri*
bir poyraz esiyordu, balon İstanbul üzerinde kah bîr baloncunun yine İstanbul'da balonla
bir saat kadar görünmüş, sonra «özden kay- uçur tecrübeleri yapması üzerine Hakayİk-ul
bolmuşdu. Bu hazin vaka üzerine o zam anm Vakayı adlı gazete şunları yazmıştı:
gazetelerinden Ceridei Havadis şunları ya­ «Bundan yirmi sene evvel Komaşki na*
zıyor: mındaki bir baloncu İstanbul'a getirilerek
«Şiiri H üm âyunda Komaşki adlı baloncu Üsküdar'dan uçmuş ve herkes kemali laa-
Haydarpaşa sahrasından yükselmiş, ineceği cüble seyretmiş. Balon uçarken Komaşki çap-
yerlerde kendisine yardım edilmesi için ta ­ kasiyle seyircileri selâmlamış ve balondan
tarla? çıkarılması hususunda ferm anı âti ya­ aşağı bir takım kâğıtlar da atmış idL O za­
rılmış İse de şimdiye kadar b ir havadis aîı- man balon içindeki adamın canlı olmayıp
natnam ». b$%t kimseler Komaşkinin telef ol­ halmtimundan oEciuğd tahmin edilmiş idi.
duğu kanaatine varm ışlardır, çünkü o gün Komaşki uçtuktan sonra ne tarafa gittiği ve
rüzgâr ş ddelli olduğundan balon topaç gibi nereye Hnstîijjfr haber alınamamış. Kimi de­
donup âletlerinden bâztlanm n düşmesi nize düştüğüne kitnr karaya İrdiğine ve kimi
mümkün görülmektedir. eüya kürrei nâre çıkıp yandtfına mâna ver*
«Gerçi balonun ziyâde yükselip in m e s i miş ve;
için balonun yukarısındaki selâmet kaputtu-
n» İple çekip açdıktan sonra fazla gaz çıkarı­ Mylrdl mürf-n kaza ervri havada Urlh
KDw-f nı*n* fihnp jandı Konuskl frn n rtrf
larak yere yaklaşmak mümkündür, f a k a t ka-
pıı ac»l*nadıfcı takdirde baloncu şaşkınlığın­ Tarihini inşad ve karaya indlfinİ kabe*
dan ne yapacağım bilemez. Baloncu bu defa verenler bir takım hîkayeler uydur/m’ŞİArdır.
haddinden ziyâde yUkselmİşâi. Bazı k im s e le ­ Merkum buradan havalanıp vnek kadar ka­
r in kanaatine pare akit başında olsa idi in e r ­ lıncaya kadar görülüp sonradan büsbütün
di. Mirin aşağılarda »ü* « âr şiddetli olduğun­ kaybolmuş ve Anadolu tarafında bir tarlanın

kt+p:/7 gmupg r jn n tjln rn|


AfBtKLOFgPm - ’İÜBŞ BALOZ, BALOZLAR

(jgfrinc ‘ndlğifti bir çiftçi usakdan görüp Besincisi:


AŞigıya yaklaştıkça yamnda bulunan iki çift- — Denize dü^müj de yine sönmemi*,
çjvfl de hiber verip bunlar bir araya gelerek kim bilir ne kadar alefli imiiff,,
ç&tert™ havaya dikdiklerini vc kimi büyük Nihayet pahalara menaub biri:
kartal kUŞU ve kimi çekirge kümesi zan et- Ben de gördüm, nefret şey idi!, takal
jnişlef vc bu esnada balon yere iîîince Kan e l­ nereye gitti bulunamıyor, belki yirmi ev ba­
likleri giW kuş ve çekirge kümesi olroavup sıldı..
ûiıcsk bulundukları yere gelirse lopeleme- Dediler, Tam bu esnada idi ki mfiderfi,
ğe karar verip ellerine birer sopa alarak ve­ acı b ir tarrjike iştdildi. Tîen bile kavlim , he-
re inmelini beklerken balon yere inmiş ve yt*can o derecede salgın bir hâle gelmişti.
içinden bir adam çıktığını görünce ellerinde­ î.le£er dükkâncının biri bu gilrühi enbOhun
ki sopayı bir tarafa atıp kaçmışlar ve köye cevelünır-dan pirelenm iş, dükkânı^ vaktiyle
gelip Kökten yere b ir adam indiğini haber kapayıp sıvışayım fikri ile dem ir kepengı
verdikteri o zaman rivayet olunmuştu.» alaşağı etm iş imiş. F a k a t zavallı adamcağız,
8afrî Toydenıir biraz evvel fâre efeliği biti paraya kaçacak yor
<T&rîh Dünyası Mecmuası} arayan haşiyelerden, onlarca ıstılahatdan ol­
du ğu iizere b ir k^ç ara b a d ayak yidi idi».
İ î A m \ VAKASI — ÎJcJnci AbdüJhamid
B ib i: Ahmet Flasün. Gülüp ağladıklarım.
devrinde olmuş tuhaf b ir vak'adır ki Ahmet
iîâsim merhum şöyle naklediyor: BALO SOKAĞI — Beyoğlu İlçesinin
t Pek iyi hltırumdariır ki KadıkÖvümde m e rk ez nahiy esinin H ü seyin ağa MahaliöBi
zevzeğin biri evinde kırm ışı k&ğıddan bir sokak larınd an ; İstik lâl Caddesi ila Dolap de­
balon yapmrç. içfne saman tiitaüyü doldurup r e caddesi arasındadır. İs tik lâ l Caddesi kavu-
salıvermiş. Bunu gören diğerine göstermiş şağm dan gelindiğine göre sağ kolda Büyük
dtrken hafiyeJerden birinin gözüne ilişmiş, bayram, Abanoz, J£üçükya2 icı, sol kolda da
herif paçaları sıvamış, Ali Şâm il Paşaya koş* Soiûkz&de, Nevîzâde, Topçekenler sokaktan
muş, merhum kıltemı, rovtlverini takmış, ile kavuşakları vardır. Solakzâde sokağı ka-
atan ların ı toplamış, {terken hâdise Ü sküdar vuşağına kadar iki otomobil ra h a t geçebilir
MüiMtaffifl ıgıiın oradan Beşiktaş'a, oradan genişlikte iken bu noktada azıcık daralır, ara­
da Yıldıza aksetmiş. B re meded! balar adetâ birbirine sürtünerek geçer; yo­
«Denizden istim boliu su, karadan arabalı, lun sağ tarafı taksi parkıdır. Büyükbayram
Paytonlu, atlı, veya b ir sü rü m em ur koşuşma' Sokağı kavuşanına kadar asfalt dökülmüş­
ğa başlamış. Vapurdan çıkar çıkm az haktim tü r, yer y er bozuktur; geri kalan kısmı pa­
ki Kadıköy allak bullak. H aneler alan talan. k et taşıdır.
Fehim. Refik, sakalh mehmed Paşalar, K im ­ Balo Sokağının iki kenarı 3-6 $aar katlı
di Beyler, Polis Müdürü. H eyeti tahkîkiye kâgir - beton ap artm an lard ır, hepsi bakimi),
R«isİ, komiserler, polisler, siviller kol kol ge­ hâli vakti yerinde aile m eskenleridir; doktor
riyorlar. Bildiğim birine sordum: muayenehaneleri, terzi atölyeleri, ticarî şir­
— Ne var? k etler v ard ır; apartım au altı dükkânlarda ga*
— Ben de pek iyi bilemiyorum ama bir ie te bayii, tütüncü, bakkal lokanta, kundura­
Ş*y uçmuş diyorlar.. cı, elektrik tâmircisi, kahvehâne, pastacı, sa­
Diğerine sordum: yacı, radyocu, tuhafiyeci, berber, terziler ile
— Yıldızdaki bombanın aynı varmış, onu .^evklye Pavyonu, Nato Foto, Türkiye Çiçek
«uyurlar.. yetiştiriciler satış kooperatifi yerleşmişlerdir.
Mükemmel çarşı boyu, carih, hareketli bir sn-
lîir üçüncü:
kaklır iMarl. 1960)
-— İki ermeni bir balona binmişler, nere H akkı üöktürii
y* gittikleri belli defti).
LHirdimdüSü eliyle köşedeki periikâr BALOZ, HALOZLAJt — İatanbulun ilk
Ibtrberj dükkânın; göstererek: barlarıdır, ve müdavimleri ayak takımının
- Bunun kadar varmış, kırmızı iınâf* hayarat ve erfizU gürûhu olmuş; kötü arka-

n/group/merakediyorum
&AJ. SOKAĞI — 2066 - Ista k b u î ,

«taşların, refâhate meyyal bendeginın yanın­ h a seçme. H er dansa kalkanın, polkaya, ma­
da buralara dadanan kibar evladları, bilhas­ zurkaya. valse tutuşanın damına bira alesta.
sa genç ve toy mirasyediler de olmuş ve ek­ Garsonlar gözbağcılıktan yana öyle kurd ki*
seriya başlarına tilrlU felâketler gelmişler. bardakla beraber çifter çifter tabak gatirip
Balozların hemen hepsi Kuraköyle Tophane lâhzada kuleyi di kivermede ler.
arasında İdi. «Buranın en gözbebeği kokanası, Kam*
Baloz adı, «Balo»nun İtalyanca#! oyun bur Manyo idi. Manyo kusursuz güsellerden-
y a n , oyun tç:n topluluk manasına «Balto» di. K am burluğunun takılm asına sebeb boynu­
kelimesinden bozmadır. Sermed M uhtar Alus nun kısıkça oluşu. Saray tüfekçilerinden bi­
İstanbul Ansiklopedisine verdiği nolda şun­ ri* masanın m erm erini kaldırıp beyni budur
ları yazıyor; «Karaköyden Tophaneye doğru d 'y e İndirmiş, zavallıcığın boyun kökü içine
giderken, tram vay caddesinde, sağlı sollu, göçüvermiş».
pek çok İdiler. O güzergâh ve havalisi, asırlar- UAL SO K A LI: — 1&34 yılı basıları Be­
danberi İstanbul Limanına jgelmlş veya uğra^ lediye Şehir rehberinin 29 No, lu paftasında.
mış yabancı gemiler n kaptanları, tayfaları Kadıköy ün Acıbadem - İkbaliye mahallevl ” ,
gibi haşarat gürûhıınun yatağı; başdan aşağı sokaklarındadır. Zaam et Sokağı île Pomak
meyhaneler, bu m eyhanelerin içi de sarhoş sokağı arasında uzanır. Pom ak sokağından
adamlarla, süfli fahişeler ve zevk âleti süfli yüründüğüne göre 75 m etrede Yeni Mütevelli
oflarlar!* dolu. Sokağı ile b ir d ö rt yol ağzı yapar. Bu sokak­
«Galata balozları Sultan Aziz zam anında tan sonra pek dik olm ayan bir yokuş başlar.
açılmış, süratle çoğalmış» ikinci A bdülham Jl Sağda İkbaliye Çeşme Sokağı ile kavu^a|ı
devrinde de mevcud idiler. M eşrutiyet yılla­ vardır. Sokak sekiz m etre genişliğinde olup
rına, hattâ zam anıaa kalırsa, birinci Cihan
tam am en kabataş döşelidir. Pom ak sokağın­
Harbi ten d erin d e de bunlardan bir kaçı kal­
d an girildiğine göre sağ köşede telorgü De
mıştı.
çevrilm iş bahçe içinde d a lla n y ere değecek
«Balozları işletenlerin çoğu, fuhuş bata­
şekilde düşük, yaşlıca b ir ceviz ağacı sokağa
ğından yetişmiş, gençliği v e güzelliği elden
b ir güzellik verm ektedir. Sol köşedeki birin­
gitdikden sonra, eski yavuklularının him aye­
ci k â g ir bina, ondan sonrakiler sokağın somı*
sinde bu işe atılm ış k a rt fâhişeierdi; k i en
na k ad ar b ire r ikişer katlı ahşap v e kâgfr ev­
namlılarından biri «Zorba* lakabı ile meş­
ler olup yalnız sağda kapısı bulunan, bu 50*
h u r k a n idi. Benim gördüğüm m eşhur baloz­
kağm tek büyük yapısı, 1959 d a tamamlan­
la r; Zorbanın Balozu, A lafranga Baloz, Y ük­
mış üç k atlı 12 d aireli A lbayarks apartmanı­
sek Baloz. SŞerbethâne Balozu, Rus çalçısj
dır. O rta h alli ailelerin m eskenleri olan evle*
Madam Rcla’nm B atakhanesidir». (B ütün bu
rin çoğu bahçelidir. B u satırların yazıldığı
pim lere bakınız).
Mayıs ayının ilk haftasında badem ağaçlan,
Bu ansiklopediye «A lafranga Baloz»
ceviz ağ açlan ve um um iyetle biitün bahçeler
maddesi yazmış olan bu değerli m u h arrir Ba
yeşerm iş ve sokağa ayrıca b ir güzellik vermiş
loz notlarına da m ezkiir B ak a hakkında şu
bulunuyordu-
satırları eklemiştir:
Ü35AR Kocao*ıo
«Meselâ bunlardan A lafranga Balozun
yer.nde şimdi bir fotinbağı fabrikası v ardır BALSUYU, BALSUCU1AB — Şaraba,
(1946). B u Baloza. 2fv3û ayak m erdivenle çı­ h aram 'olduğu için el uzatm ayanlar tarafın­
kılır. Etrafta masalar. Orta boş, dans yeri. dan rağbet edilmiş sekır verici bir içkidir ki
Sağda küçük bir tiyatro şanosu; önünde yedi zamanımızda yapılmış, satılıp içilmez olmuf-
sekiz kişilik orkestra. tur. Evliyâ Çelebi onyedinci asır ortasında
«Müşterilerin hepsi şapkalı. Kefalonya- balsuyu satan 50 dükkân bulunduğunu* ve
lılar, Çakanozlar, M altızlar; ecnebî gemiciler, balsuculann da usta ve çırak 300 nefer olduk­
ateşçiler; Moskof, Fransız, Hırvat, Y unan mli- larım söylüyor, ve: «Bunu Atinada hakîau
letindeo ayak taktftu. «Alafranga balozun m eşhur K flâiun sead etm iştir. Evvelâ pâk ba­
yosmaları ötekilerden biraz daha yüksek: da­ lı şerbet idüp İçine «hemel kökü» (ne oldu-

http://groups.google.co
.■a n tLOPEPte» — 3067 — »ALTA ASMA

gggaf bilntiyoftız, d o ğ a ı okuduğum uza da __Y aş o tu z oldu, koca h erif, h a li b ir kat*


çgâ/ı dehliz, elim izdeki luga tla rd a bulum a- taya sap olamadı, sabahdan akşama kahve
koyarlar, ele k lerd en aüzüb y a tırırla r, peykesinde pinekliyor...
iki günlük olun ca in san a tü rk ü ırla tır b ir Müsbet &fgaa İle kullanıldığı zaman dahi
jpvte m âlik ö tü r, a m m i m u k av v i olduğu sa> bahsedilen kişiyi küçümseyen bir İmâ taşır:
hitlr-* dlyor- — Mahdum İşe girdi mi hem şire?
Bibl: Evliya çelebi. I — Hamdolsun.. b ir baltaya sap oldu...
BALTA — T ü rk lû g a tın d a v e tu rk ç e n in BA LTA — Y eniçeri argosunda, 1 ) Y eni­
İstanbul a |* ın d a ağ aç k esm eye, odun y a r­ çeri zo rb aların ın b ü y ü k v e y a kü çük İstanbul-
maya* *skİ ahşab inşaatcfa d ire k olacak ağaç* d a y ap ılan y e n i b ir b inadan h a ra ç alm ak için
İbi-i kaba sab a y o n tu b h a zırla m a y a y a ra y an yapı y e rin e a sd ık ları v e sapında zorbanın
ile t |B : B altacı. B altac ı O c ak la rı: B altacı, m en su b olduğu Y eniçeri o rta sın ın nişan deni­
odun yarıca). le n alâm eti fa rik a sı b u lu n a n b alta, k eser veyâ
G ünlük soh b et d ilin d e d e y im le re girm iş. k ü re k <IL: B a lta a sm a ); 2 ) : Y eniçeri zorba*
|« ve bübassa y e n iç e ri o rgosunda esk i İsta n b u l Itr in in İs ta n b u l lim an ın a tü c c ar m alı getiren
hayatı bakım ından m ü him b ir isim o lm u ştu r g em ile rd e n h a ra ç a lm a k İçin gem ilere asdıfc-
(B :Balta olm ak; B a lta a sm a ; B alta v e rm e ; la n ta h ta le v h a la r k i üzerinde, zorbanın men*
Baltayı taşa v u rm a ). su b oM uğu Y eniçeri o rta sın ın nişanın resm i
H er kişinin g ü n lü k rızık y o lu n d a İşi. m es­ b u lu n u rd u (B .: B a lta a sm a ); 3 ) : Yeniçeri
leği k â b ı b ir ta k ım â le tle ri, e şy ay ı taşım a zo rb a la rın ın u yg u n su z g ü ru h u n d an b ir m ah
m ecburiyetinde o ld u ğu n u söylem ek için gu h u b e fah işe a v re ti v eyâ m ah b u b b ir hlz oğ­
sel bir tekerlem e v a rd ır; m esela b ir g a zete la n ı in h isarı, ta sa rru fu a ltın a aldığını bild ir­
fotoğrafçısı işe g id er, om uzunda ç ift k a m e ra m e k ü z e re a v re tin y a h u d oğlanın sağ omuza
ve ağırca b ir flaş a s ılı: iliştird iğ i v e üzerind e m ensub olduğu yeni­
— Y ine y ü k le n m işsin ’.. çeri o rtasın ın sırm a işlem eli nişanı b ulu nan
Denilince, eğ er m ü n ev v er ta b a k ad a n ise çevre, peşkir, destm âl, d estar [B ,: B aîta
ervahı şudur: v erm e1) .
— N e yaparsın , b alcı k ın n ın b al tası, B A LTA ASMA — Y eniçeri argosunda,
fıdımyancmın baltası!... b ir yeniçeri zorbasının, ayakdaşı-adam ı ve
Şâiri bilinm iyor, b ir m terâ bnhfc akslliffinf
y in e ocakiı hezele ve h ay ta g ürû h u ile b e ra ­
anlatma yolunda k u lla n ılır:
b e r y atağan , bıçak k uv vetine day an arak ha­
— M aarifteki ûşirt n r nldıı?
raç alm ak îçıu herhangi b ir işe, m âni olmağa
— O lm adı... k alk acak olan ları ölüm le tehdid ederek, ci­
— H ani söz v erd ilerd i. hem en tayin ede* h a n a m eydan okuyup pervasızca el atması,
fekleıdi... ve b u n u ilân için m ensub olduğu yeniçeri
— A ğustosda su y a g rs e m , b a lta kesmez ortasının «nişan» denilen alâm eti farikasını
baz olur!.. b ir levha şeklinde resm ettirerek bu levhayı,
B ıyıklara u stu ra v u /o lm ad ığ ı. bilâkis bı­ h araç alacağı bü y ük yapılara. İstanbul üma*
yığın hakaret için cczâen kesildiği devirler* nına ve iskelelerine tüccar m alı getirm iş ge­
de avâtnı kof nah v et ve g u rû ru ifâde -İçin m ilere götürüp asması.
«Bıyığmı b alta kesm ez, bıyığını b a lta kesm i­ B alta asm a zorbalığı, zorbalık yolunda­
yor» denilirdi. E sk i vak’an üv isler bilhassa ki b u tâb irin yeniçeri argosuna girmesi, Ye­
ihtilâlleri a n la tır iken Y eniçeri veya sipahi niçeri Ocağının b ir ask er ocağı olm aktan çı­
zorb&lanzun şım arık pz&met v e g u rûru nu bu kıp h aşarat yatağı hâlini aldığı Ü çüncü Sul­
tâbir ile an latırlar, m eselâ: ocak ağala- tan Selim 'in devrinde başlamış, Vaka’İ Hay-
nwn bıyıklarını b a lta kesm ez oldu» d erler. riy ey e kadar devam etm iştir.
«Baltaya sap o)mak>, mecSzen iş» meslek 190 Yeniçeri ortasının kılıç, top, mızrak»
^ûlıibi olm ak; ta k a t günlük sohbet dilinde be- balta, gemi çapası, kayık, çadır, minâre, ca­
•"W daima m enli eigaa İle k u lla n ılır: mi. arslan. deve, at, kuş, balık, çiçek, ağaç,

jn/group/merakediyorum
b a l t a a sm a ISTAOTVL

m erdiven, süpürge gibi güzel, çirkin, m ünâse­ döşenen b u kahvehanelerin üzerine de bekâr
beti!, münasebetsiz bir alâm eti v ardı ki, bu­ o daları y ap d m ak adetti. Başkasının hah^fm,
n a «nişan» derlerdi. <B : Y eniçeriler) O rta in d irip kendi baltasını asm ak için, bir zorba*
nişan lan, kışlalarda koğuş kapılarına, şeh ir kabadayının, rak ibin i, hasınım bıçağı altın*
içinde de. hangi orta hangi sem tin m uhafaza dan geçirm ek lâğımdı. Yâni b ir kabadayı dü­
ve inzibatına m em ur iae. oradaki Y eniçeri ellosu o lurd u . B u bıçaklı dögüşm e bazan iki
kollujtanun kapısına ve o rta b ay rak larının ra k ib in çetele ri efrad ı arasın d a b ir şehir mu­
üzerine nakledilirdi. N işana uğruna te re d d ü t­ h arebesi h a lin i a lırd ı. Bu bıçak oyunlarının
süz ta n fedâ edilecek bir kııdsiyet verilm iş­ sahnesi d e G alata su rla rın ın dışındaki hen*
ti. d ek idi. B ugün en u fa k b îr iz) bile M fn trn u
Son devirlerde Yen çerfler. O rta nişanla­ o la n G alata hen değ in in İstanb u l tarihinde
rını bâzû ve b aldırlarına d e dövm e su re tile ro k k an lı h a tıra la rı v a rd ır. 4B.: H endek)
n a k şettirir olm uşlardı: kısa diz çağ rı g iy d ik ' İsta n b u l U m anına gele» yaş meyve V*
ferinden b ald ır n işan lan dâim a g ö rü n ür, toz­ sebze ise, b a lta sah ip leri tara lın d a n doğru­
luk tak ın ır p la n la n da, k ahv elerd e o tu rd u k ­ d an d o ğ ru y a k en d i s ah a la rın a İndirilir, orada j
ları zam an, ayak larınd an p ab u çların ı ç ık a rır k en d i a d am ların a d ile k le ri fia tla sattırılır,
İken nişan gösterm ek için b a ld ırla rın d an çem i v e m a l sah ip lerin e d e keyflerm e göre
da tozluğu atarlardı. b ir n a k liy e ü c re ti v e rilip hesap çıkardırdı:
Onyedinci a sıı o rta la rın d a devşirm e ka­ S a h h a fla r şey h izâd e E s a t efendi «üssü Za
nununun k a ld ırılm a s ı v e ocak kapışm an, Y e­ f e r t ad ın d a k i m e şh u r eserin d e kaydeder:
niçeri oimak isteyen herkese açılm asından B u n la rd a n b iri, b îr seferin d e K aram ürstlden
sonra. Ocaklı olm anın n üfuzundan istifade m ey v e g ö nd eren b ir adam a ç ık a rd ı4! pusula-
ksygısile bü tün esnaf, kayakçı, ham m al, d a » n a k liy e , k a n ta riy e , ham m aliye, dükkân
dellâk gibi ay ak takım ı ve b a ld ın çıplak ser­ k ira s ı v e sa ire , b irço k m a sra fla r kavdett'kten
seri, h ayta g ü r û h u bile Y eniçeri y azılm ışlar­ so n ra m al ş u k a d a r n o ksan çıktı, b u kadarı da
dı. Ç ürüyüp a tıld ı d iy e re k m al sahibini borçlu
Y ukarıda hududunu çizdiğim iz d ev irde çık arm ış, ü stelik d e p a ra istem işti. . Malını
ise, Y eniçerilerin esnaflığı m eşrıı ve edepli v e rd ik te n so n ra b ir d e b orçlu kaldığını gören
b ir İş olm aktan çıkarak bir şek a v e t h alin i a l­ adam cağız n e cev ap vereceğini şaşırm ış, balta
mış, büyük şehir halkını ve tü ccarın ırz ehli s a h ib : z o rb a Y eniçerin n hesap puslasın* İb­
olanlarını u lu o rta soym ağa başlam ışlardı. Y e­ re t o lm ak ü zere K a ra m ü rsel iskelesindeki
niçeri kabadayılarının b u y o ld a ic a b ettik le ri k a h v eh a n e le rd e n b irin in d ıv a n n a asmıştt.
en kârlı usul de İsta n b u l lim anın a m al v e er- A le m d a r M ustafa P aşan ın çok kısa sür­
2 ak getiren tü çcar gem ilerine «B alta asmak-. m ü ş d ik ta tö rlü ğ ü n d e (B .: M ustafa Faşa.
İdi. Bâzu ve bıçağına güvenen zorb a-kabad a - A le m d a r), Y e rîç e ri z o rb a la rı şiddette lâktb
yı, üç, beş, hattâ büyüklü küçüklü o tu z k*rk ve b a şlıca la rı Sdam ed ilm iş (B .: M ustafa Ağ*.
tekneye kadar, gem inin b u rn u n a , m en su p B u ru n s u n ); b a lta asm ak şidd etle yasak edil­
olduğu o rtanın tah tad an yap ılm ış kocam an in ş , tü c c a r g e m ile rin in b u ru nların daki «Bal­
b ir nişanını m ıhlardı; b un u nla, o ppjninîn t a l a r , Y en içeri n işan le v h a ları indirilip Par*
kaptan, gemi sahibi v e gem inin içindeki m a­ yalanm ıştı.
lın sahibi olan tu cv an n kendi him ayesinde Y eniçeri zorb aları ta ra fın d a n l>alta W*
olduğunu ilân etm iş olur, b u .h im â v e karşılı­ lan y e rle rd e n b iri d e İsta n b u l içindeki yapı­
ğı olargk b u gem inin ham ulesinden b ir arslan la r idi. M üslim ve g a y rı müsüra» 2eng*n v e
payı alırdı. y a o rta h a lli; konak y ah u d evceğiz. bir adam
H e r nam lı zorba*kabaday uııo birk aç yüz, çatı ç atm ak istedi m i. o sem ti bıçağı altından
*li bıçaklı, vurucu yakıcı adam ı, tehlikeli geçirm iş Y eniçeri zorbası gelir, veya «ırgad*
baldırıçıplaklardan m ürekkep b ir çetesi bu­ başı» unvanı altın d a adam ım gönderir, o d*
lunurdu. H e r nam lı kabadayının çetesine i r yapıya, sap ın d a v e d e m ir sath ın da zorbanın
vazifesini gören b ir d e m ükem m el kahveha­ m ensub o lduğu Y eniçeri ortasın ın nişanı bu­
nesi bulunm ak adetli P e k m ükellef y apılıp lunan b ir b alta, k e m veya k ü reğ i yapın»)

http://groups.google.con
r .^ O O -O fg D İat___________________________

^ f j a i n c t e s uygun yerin e aaardt; «Balta»


jgjdı mı, y>P' sahibi artık yapısına kerışa-
ra e ü \ ksreste, çivi, tuğla, kiremit, kireç ve
ne liz ım u b * lu u h ıb in in vasıtası ile
_ BALTA ASMA

hevh t|e civardaki bir kadınlar hamamına


dalmış neferin ardından hamamı baaan ame­
le ve ırgadlur Kolluk neferini hamamın iç
halvetinde yakûjayaraV; «ırukliyc liirukliy»
jldırtır: u«U. kalfa, dülger, rerdeci. rakkaj, dışarı çıkarm ışlar vc hamam kapusu önünde
uvacı. ırgad olarak da balta sahibinin bulup kallelmlşlerdl. Humam’da çıplak kadınlar pek
gctlrdijl adam ları kullanm ağa m ecbur olur- ılehfctii anlnr yaşam alar, düşüb bayılanlar
j Uı Baltayı asan zorba, yapı için gereken olmuş, bir kay gebe kadın çocuk düşürmüştü,
jeylerl diledi# yerden narhın üstünde fiat Bhxkn dil bir yapı, her hangi bir Mebeble,
ite »Ur. amele işçi gündeliği yinB narhın üs­ Yeniçeri ocağının büyük ağaiarındanbirinin
tünde tiy in ider, İki misli gündelikle adam verdiği emir ve asdırdıgı balta ile durduru'
^alışdırır, parayı tam tahsil eder, yerlerine lurdu. Yine m üverrih Ahmed Cevdel Pa**.
dağılır, öderken de noksan öder, arad ak i bü­ Y eniçerilerin zamanını idrâk etm iş şöhret ra­
yült fark <*a zorbalık payını teşkil ederdi. hibi yağlı bir zâtin (Paşa maalesef b u zâtin
yapılardan sem tin Y eniçeri kolluğu za­ adını verm iyor). Ağzından şu fıkrayı nakledi­
bit ve neferleri d e b ir hisse a lırlard ı, b ir nevi yor1; fıkra son derecede gâyâoı dikkattir. Ye­
hava param olduğd için b u n a kendi a ra la rın ­ n içerileri zorbalıkla ittiham edenlerin gure-
da »Tavyârat* d en ilird i; b ü tü n resm i tnua- bâya fu karay a karşı takındıkları tav ır da
raeieaat temam lam ı; olan y a p ı sahibi kol lu- zorb acad ır; her halde ib retle okunacak, koca
gun lavyâret akçesini d e fa te n v e peşinen b ir m illetin içtim âi bünyesinde böyle «ivil*
vrrmedıkre, veya haftalık takside bağlam a­ çeler koca b ir y aranın açıldığı görülecek sa­
dıkça işe başlayam azdı; k olluk zâbit ve n efer­ tırla rd ır :
leri de ekseriyâ evvelce k a ra rla ştırıla n mik- cO nbeş onaltı yaşlarında idim. Yeniçeri­
dardan ziyâdesini koparm ağa çalındıklarından, lerin tu£yam artık taham pıul olunmaz dere*
tapıya baltasını asm ış Y eniçeri zorbasının çelere v aru p bütiin halk bunların tahakkü­
adamlarını işden m enetm eğe k alk ar, iki ta ­ m ünden bizar olm uşlar idi. Hatt F e y k h iM
kım arasında kavgalar, h a ttâ bazan kanlı sem tinde pederim in b ir harab konağı olup
ı-ak’alar olurdu, C evdet ta rih in d e b u yüzden tâm iri m urad eylediğinde yıkılıp yeniden in­
-ısmış son derecede şsydn d ik k at b ir v ak'a şâsına başlanır. K onağın cadde üzerine olan
kayıtlıdır; köşesinde A yşe kadın nâm ında d ul bir hâtu*
Hicrî 1233 K um kapu yang ın ınd a B üyük n u n İki odalı harabe b ir hânesi var idi kİ
Ermeni KUlses1 d e yanm ıştı. K ilisenin inşa- onun o halde durm ası konağın manzarasını
sına ballandığında m ü tev elli heyeti b alta sa ­ çlrkinleştireceğm i bâzı ehıbbâ pederime İh­
hibi hlı zorbanın him âyesine sığınm ış, İşi ta r eylediklerin pederim Ayşe kadını ça»
zorbanın ırgadbaşına b ıra k m ış olduğu haUle girip:
civardaki Y eniçeri k olluğu zâbit ve n e lerleri- — Komşu kadın, senin hanenin bana
»*, ve semtin kahveh&ne k a b ad a y ıla rın a da Kizûmu oldu, kaç kuruş değeri varsa vere­
b K r miVdar p a ra d ağ ıta ra k h a tırla rın ı hoş yim , hana te rk eyle!..
stanişti. F a k a t y apı çok b ü y ü k olduğu için Demesi ile îıâ tu n bin ku ru ş laleb etti.
par» koparmak için gelen gidenin aı-dı kesil- Pederim râ 2 i olarak :
“lemişti. Bir giltı K um kapı K olluğu takım ı — Y arın sabah gel de parasını vereyim.,
Belmiş, o akşam ki ra k ı p a ra la rı v erilem eye­ demfyll.
cek olursa am eleyi d ağıtacaklarım söylem iş­ Kadın ertesi gün gelüp binbeşyüz kuruş
indi. Bu m üdahale üzerine ırgadbaşı yapıda­ İstedi; biraz m uhâvereden sonra ona da rlzı
ki amele ve ren cb ere V urun em rini vermiş, olup fakat p aran ın verilm eği daha ertesi gü­
koltuklularla bü y ük b ir kavga çıkmış, kavg» n e kaldığından A yşe kadın üçüncü günü sa ­
ta derhal m ukaateleye dön m ü ştü ; ik i taraf­ bahleyin gelerek iki bin kuruldan aşağı vere-
ı n da tiler, y a ra la n an olm uş, am ele kalaba­ m iyecegini ve nlhâyet bu m ikdara dahi m uva­
mı olduğu için k o llu k Y eniçerileri kaçmağa fak at olunduğu halde dördüncü gUnü sabahı
U lam ış kaçar iken b ir kolluk neferi can yine gelüp üçbin kuru$ verilm ezse râzı olma

ı/group/merakediyorum
BALTA ASMA - 20*70 - İSÎA-tttttJL

yacağını söyledi. Bin kuruş değeri olan bir gün üm edi e fe n d iy e nak li mâcerJi ile istim,
haneye hâlunun üçbin kuruş islem en pcde- d adda bu lu n u r. A m edi efendi:
J'tfi gücüne gittiğinden Ayşe Hâlun ile m üna­ —. Acciib ş e y ? ! tn? d iy o rsu n u z? !,.
zaa taşlayıp: Gibi h ir kaç adele la k ırd ıy ı kapnlır. tîftr».
—iki bin bcşyüze vermezsen ben do ha­ d in in bu v az iy eti b ir kay ıtsızlık gibi gürün-
neni cebren alırım!. d ü k ü n d e n e r te s i g ü n sadâreL k e th ü d a n efen­
Diye korkutm a yollu bâzı söylerle khdın d iy e h ik â y e s i h âl idor, o d a h i;
def idüp tâm irat ile meşgul olduğu sırada — A m an.ne söylüyorsunuz!? bu ne Itadar
Feykhfmode çalışrmıkdn olan boyacı uslula­ c ü re ttir!, filân diye beyânı tahayyurd*n son­
rından ve yeniçeri eşbehlerinden A hm ed Afifl ra sözü çevirir. P ed erin ise ted b ir ve irâdesi
mitmtvitı bir h erif konağa gclüb: elinden gidip böyle ehem m iyetsiz bir işi &|.
— V*l]fdcmin hanesini îk ib m b eşy ü z k u ­ dırazam a k a d ar söylem eyi niyet ederek gidip
ru şa cebren alarak yık acak e fe n d i k im im iş etrâfH e a n la tır. F a k a t sadrazam hayret ve
bakayım ?!. Ç'ıksır. m e y d an a g ö r e v in i? '. telâş etm iy erçk :
Diye asuI savurm ağa başlayınca p ed er — N e çare beyfendi, h e rifle r söz djrıle-
yanına çagprub Lisânı m ü n â sib ile m acerayı in ek ten kaldı, m ü lâyem ette b ir çâre bulunuz,
anlatm ak istedikçe h e rif soğuk tav ırlarla hu* yorg un luk îâid e verm ez!., cevabını verir.
sûmet ider. P e d e r b un u ak şam a bize hikâye etti. Ak­
— Aman daya., hele söz dinle., is şöyJc rab adan olup o rada m eveud bulunan bir zât
başladı, böyle oldu!, denildikçe uslanın hid­ .söze bağlayarak:
deti şiddet bulur. — B e e fen dim ... işin böyle hâsıl olmaya'
— Be canım, sen em ri H akka dahi râzı cağını ben size evvel soylem işdira, işi benim
olmaz mısın, l$te çtahkem e, işte hâkim , h ayd i re y im e bırakınız* d ıy ü b e rtesi gün elbiseye
gidelim, danışalım, hü k üm et n e rey id erse m ü te a llik b âzı eşy âi nefîseden boğça tertib
razı olalım!. e ttirib v e b ir o ıik d a r p a ra hazırlayıb beıri
d ahi y a n ın a a la ra k d o ğ ruca Yeni Odalar de»
Gibi sözlerle iknâa başlayınca:
n ilen E t M eydanı K ışlasına gittik. Yolda gi­
— Ben n e hâkim , n e şeriat tanırım , ben
d e rk e n 31 inci C em aatin ustası olub yine ak*
Yeniçeriyim benim sözüm sözdür t...
ra b â m ız d an b ulu nan H üseyin A ğaya müraca­
Diye feryada başladıkda h erifin had nâsi- a tla d e f i m üşk ile ç âre b u lunacağı söylenme­
Jttshgı pederimin hiddetini tah rik eylediğin- di. K ışlay a vus&liimüzde, binalarının mana­
den: ^
s ı n v e m e d h a lle ri in san a d eh şet verecek ce­
— V ay bre edepsiz!, b ak etdiğİ heze­ sim b ir d â ire y e g irdik, H üseyin Ağanın odası­
yana!. ben adaftta şeriatı böyle ta n ıtın ın !., nı bu ld u k. K apu d a nö b et beklem ekde olan
diye Ahmed Ağayı m ecruh edinceye hizm et­ karakullukçu ile izin aldıktan sotıra huzuruna
kârlara döğdürtür. girdik. Bu H üseyin A ğa u îu n c a boylu, köse
O gün öylece vakit geçUb Sabah oldukda sakallı, bakışı korkunç, sözü sert ve yüksek
Konağı inşa eim ek d e olan fû lg e r ve am ele­ fak at dilnüvaz b ir adam dı. Refik iin bogçayı
n in hiç birisinden eser görünmez. E bniye önüne k o y arak pederden arzı selâm ile mice-
muattal kalır. Sebebi ta h k ik olundukda «Sa­ rây ı a n la tli:
ka» namı ile m â ru f olan Yeniçeri zhhitânın' — Bu da m ahdum udur, siz pek 'küçük
dan birisi alessabah gelerek işhaşıları çagı- iken görm üşdüniiz, belki tanu n ad ın ttf diye
■TUp: — Yapı yapdos oLduL balta aadıkt. İş. söz* hitam vevdi. H üseyin Ağa hediyeye si*
lenmeyecek’. demesi ile am elenin dağıldığı v in d î:
haberi almır. İş bu dereceye geldikde pedeı — Z ahm et olm uş., b u tek ellü/e ne hacet
Ayşe kadını» evini alm aktan ve A hmed Ağa­ vardı., onların hizm eti bizimdir?. gibi $eylpr
y ı dftvâ etmekden vaz geçerse d e yapıya de» aöyleyüb:
Tam etmenin bir tü rlü çâresini bulamaz, k en . — K arakol\ukcu b re!, diye sayha eyledi
dl&İ B&hi&li mem urlarından olduğu İşin b k ki aklun h aşan d an gidiyor idL

http://groups.google.con
AjfcfKL0FgPj5* - Ö071 - BALTA BAS SOJtACî

KaTaİcollükcu k em âli U u m ile titre y e re k Şurasını ehemmiyette belirtmek Uıer.ı ki


i^ ri girdijede! "K ahve ve ş e rb e t!.” diy e ba£ı-
yenileri argosunda haraç almak için zorba
nb bunlu* getüb içıJdikde: elini temsil eden ' ‘Balta'* dâima blnnefıs bal­
— Haydi bu efendi ile bu çelebiyi alub ta olmamışdır, üzerinde yeniçeri zorbasının
jQan ortanın ustası ağaya göıür, benden se­ mensub olduğu yeniçuri ortasının alâmeti tâ-
lim idub yoldaşlardan birkaç erkânsız filan nkosı, nişanı bulunan herhangi bir şey “bal-
mahalde yspdmakda olan konağa balla as­ tart dır. Haracı alınmayan yapıları durdur­
mışlar, indirsinler, orası bizimdir, söyle!, di- mak için üzerinde bir orta nişanı bulunan bir
vert* bizi herife terfik etti. tahta parçasını asmak dahi kâfi idi. Bulun
Birçok dâirelerden ve meydanlardan ge­ kıym et asılan şeyde değil, o ne olursa olsun,
vrek diğer bir oda kapusuna daha geldik. 8 u üstündeki yeniçeri nişanında, ve o yeniçeri
5a|ıi evvelki ustamû ayn) ve fakat yasdık bı­ ortasından sivrilmiş zorbanın bıçağı kuvve­
yıklı idi. pek kerihüimanzer bir adamdı. îk tinde idi.
ram v t iltifata tenezzül etmiyerek dargın bir Bir yeniçeri civeleğini, kayıkçı, fırın hiz­
çehre ile; metkârı bekâr uşağı güzel bir genci, herhan­
— Biz m d konağa kem nazarım ız çok gi b ir işle meşgul ayak takımından dilber bir
jdı, »ma varın ağa biraderim ize dua edin, bal­ delikanlıyı, nâ<cenîn takımından bir hanımı,
tayı aldık!, cevabı İle babından savdu. bir fâhişeyl himaye iden ve arkadaşlığını in­
Bi2 teşekkür ile avdette iken evvelki ağa­ hisarına alan bir yeniçeri zorbası o nigâr veya
ya dahi uğrayarak ona da teşekkür ettik, ge- mahbûba üzerinde ortasının nişanı resmedil­
lüb pedere işi anlattık. Zavallı adam hayret­ miş bir çevre, b ir baş dülbendî, bir peşkir, bir
ten hayrete uğradı. Sabahı dar idüb erkenden yelpaze, kabzası nişanlı bir hançer verirdi,
ve hepimiz blrlikde yaptlm akda olan konağa b unların hepsi b ire r "balta1' idi, omuzunda
geldik, Bjzf m üteakîb kışladan iki saka usta hâm isi zorbasının çevre baltası ile dolaşan
gellib konağın karşısındaki kahvenin peyke* h a ttâ uygunsuz gürûhundan bir gence, elin­
si Re otunıb kahve ve çubuk içdikden sonra d e b alta yelpazesi buiunan b ir işifte y e yan
dülger kalfası İle ırgadbaşıyı yan ların a çağı* gözle dahi bakılam azdı: “Çocukda falan ağa­
rar&k: nın baltası vardır**, "Yosma av rettir, ammâ
baJtaJıdır” denilirdi (B-: Balta verm e)
— Şundİ işe başlayın, lakîn dik kat edile*
Bu yeniçeri argosu deyimi H item nefis
oek hat. eğer ağacın birisi y an lış k esilir ve*
b ir ım srâ ile şiir diline sokulm uştur.
y i bir çivj eksik olursa k en d in ta yok bilin!,
Balla asmış metil nev f*rfthl ferdftne
•diyerek heriflere b ir d e talim at vererek Çikıb
M uasır ttirk şiirinde de Hiza Tevfik pek
gittiler. Konak d a yapıl ıb b itti ve A yşe ka*
£ü 2el k u llanm ıştır:
dinin evi bin begyüz k u ruşa alındı».
"Mecelle! U m uri Belediye1* m üellifi Os* Haksızlık ölümdür, hak yaşamaktır
man Nuri Ergin b u m ühim eserinde "hali*"
Sürünüp Yaşayan millet «Ifiklır
meselesini azıcık fark lı olarak naklediyor: Gölünü •|u l. düşman *ll*kt*r
O^vlHli k&t>u}a balta anmasın!
“Eski büyük yapılarda battal meşe ke­
resteleri kullanılırdı, yerli çiviler de çok bü- BALTABAŞ SOKAĞI — Beyoğlunun
yükdü; bu keresteleri yontmak ve bu çivileri Taksim bucağının Hacıahmedefendi Mahal­
^rastelere çakmak için dülgerler keaer yeri­ lesi sokaklarm dandır: 1934 Belediye Şehir
ne halta kullanırlardı. Yeniçeri zorbaları yapı rehberine bakarak yazıyoruz, Fâdılârif Soka­
sahibinden İstedikleri parayı koparamayutea ğı, K ırkâhyası Sokağı ve Sahanct Sokağı ile
dülgerlerin elinden baltayı alır ve yapıda bit teşkil ettiği bir dö rt yol ağzından K urtuluş
Çtöye asardı, bu, inşaatı durdurmak manâsı* Bostan Sokağı arasında uzanır bir dirsekli bir
** «ii, ve zımmen : - Haddin varsa baltayı al» sokaktır. D ört yol ağzı başından girildiğine
tekrar işe başla!, demekdi. O devirde asılan göre sa£ kolda Yeniâiet» ve Lokum cu sokak'
bahayı yerinden alıb iye başlamak da her ba- ta n ile, sol kolda da K urtuluş Salhanesi So­
kyiğitm k ân değildi”. kağı ile kavuşakları vardır. D ere yatağını an­

llgro up/merakediyorum
BALM Cİ OCAKLARI - 2072 — İSTANBUL

dırır az meyilli toprak 40 k«kltr. Kurtuluş Sal­ tesbit edilmemişti, devir devir bir miktar
hanesi Sokağına bocuk merdiveni» bir sokak azal mi}. çoğalmış, Takat hiç bir zaman yü*
olarak iner. Sol kolda önü çift çevril! b ir neferden aşağı düşmemişti.
buttan vardır. Üzerinde civarın ihtiyacını kar­ Zülliflü B altacılar Ocağının en büyük
şılayan beton bir çcjflif vardır. Sekenesi, âm iri, kum andanı "B altacılar Kethüdan*1 tdi-
günlük geçim derdinde olan aileler olduğu ocağın diğer zabitlerinin unvanları yukarı­
tahmin edilebilir ITemmuz 1 9 6 0 ). dan aşağı sıra ile “Baçbaltaci", “Divanhtae-
ffilkfcf Göfcturk c i'\ "K ilercibaşı Baltacısı", tekiz “Baltacı Bı*
BAITAC'I OCAKLARI. ZÜLÜFLÜ BAL­ çaklı Eskisi", bir "B altacı Bıçak Mülâzımı*,
TACILAR, KSKİSARAY BALTACIİJMU — geri kalanı nelerdi, aralarında sâdece hizmet
Tebardâran Ocakları da denilir, Osm anlt sa­ kıdem i üstünlüğü vardı.
raylarının kaba hizmet ocaklarm dandır, |s- Zülüflü baltacı n eferleri arasında okuyup
tanbulda biri Topkapusu Sarayında (Sarayı yazn-ıağa heves edenlere Ayasofya Camiinde
Cedidi Am irede), diğeri Bayazıddaki E ski Sa­ cam i d erslerin e devam için izin vermek bir
rayda (S ariy i A tikde) iki ocak idi: birincisi anane olarak y e rle şm ed i; okuyub yazma
Zülüflü B altacılar Ocağı, yahud sâdece Teber- ren m iş baltacılara arkadaşları üstünda bir
dar/ar, Teberdâran veyâ B a h a c ila t Ocağı ad? im tiy az tan jlır, beden kuvveti ile kaba ayak
ile. İkincisi de Eski Saray B altacılar ocağı ve­ hizm etinde kullanılm azlar, okuyub yazanlar
ya Eski Saray T eb erdarlar Ocağı diye a n ılır­ arasında da ay rıca onikî nefer güzidesine
dı. "h alife" unv an ı verilirdi. Padişahlar sefere
Zülüflü B altacılar ocağı ve Z ülüflü B al­ g ittik leri zam an z ülü flü baltacıların okumuş­
tacılar - Koğuştan İkinci A vluda, Bâbüs&e- ların d an o tu z nefer, on iki haiife dahil. San­
lâm = Ortakapu dan girip K ubbeaitı'na gi­ cağı Şerif hizm etinde sefere giderler, ocakla-
derken Hareme açılan küçük A raba K apusu- rin a vakfedilm iş m u sh alı şeriflerle sancak ah­
nun yanındaki yapı idi (K rokiye b a k ın a ). u n d a K u r’an tilâ v e t e d e rle rd i Zülüflü balta­
Zülüflü baltacıların sayısı belli bir rakam la cı halifelerin in b ir vazifesi d e sarayda hadım

S*lıl»n »ağa: Zûlüfltt H allacı N eferi, K m lnra*ası Ta*ıcw ı Zülliflü Baltnci, Z ü lüflü B ıü lard a r İ H *
h!• iu ttsL■ BE al kt ii s-------
a n a»* _ft. ____ ___
Baltacın ■ m _ a. . <■ _
(İNİM: S. * .

http://groups.google.cor
rn n sı BALTACI OCAKLARI
2fi7rs —

ımffiD a ğ a la r ın ın c a m iin d e - - te m a ğ ı l a r ı n ı ılıâı hızme* i!»" s a ra y a odun hammalığı idi;


«Mı*** ldi- k>|m heruıın, harem dairelerinde yanar.
Zülüflü b-iltacılann saray h ız m rrk ;: jun- •* akların odununu nduh anbarm dan alıp ha­
lârdı: rem e Kö(ürm<*k«İ! Horeme girdiklerinde ha*
Şeker ve K urban bayram larında p M iıh rem ağalarının sıkı nezâreti altında bulunur­
devlet erk ân ve ricalinin teb rik lerin i Kubbe- lar, sâdccc hflmmallık vâzileıı ile meşgul
tJtind* kabuJ ederdi B ayram Tahtını hazmc olup etrafa nazar atm am alarına dikkat edi
ajaJan hAZJneden çık arır ve hazine kapusu n- lirdi <Bu madde İdinde zülüflü baltacıların
da B altacılar K ethüdasına teslim ederdi, tah ­ kıyafetlerine bakınız).
tı h&ziflfr kapusunda K ubbealtına baltacılar Saraydaki A balar Camıinin kayyuhluk
götürür, tebrik m erasim inden sonra d a hâzi­ vazifesi nöbetleşe baltacılar ocağı neferlerine
neye iade ederlerdi. T ebrik m erasim i devam v e rilm işi. (B A ^ ıü a r Camii*
ederken dc tahtın arkasında du ru rlard ı.
Senede bir ders, pâdişahtor fara/ından
Pâdişahiar bir m ü d d et kalm ak üzere h er.
Sultanahm ed Cam iinde okutulan mevlûdi ne-
hangi bir yazlık saray veya k asra takınacak
hevide, şeyh efendiler kürsiye çıkıp İndikçe
olsalar, harem i hum ayunun giyim eşyasını
cem aate şerbet, gül Ruyu ve buhur ile ikram
baltacılar götürüp getirirdi.
hizm eti zülüflü baltacıların İdi,
B jr m üsteid baltacı hajifasj h arem in en
büyük âmiri K izlarağasının h izm etinde bulu* Zülüflü baltacılar, ocaklarının ku rulu­
nurdu. ğundan kalm ış bir anane olarak, Kastamonu
tki zülüflü baltacı, padişahın nefsine V ilâyetinin dağ köylerinin halkındandı, uzun
raahstıs yem eklerin pişdiği K uşhane m u tfa­ boylu, iri y arı, pençeli, zehir gibi kuvvetli,
ğında afçılara nezâret ederdi. m üheykel, istisnasız ve kusursuz erkek gü*
Başbaltact üç n efer b alta cı ile E n d c n ım t te lle ri, büyük çoğunluğu yüz ve vücud yapı­
Hümayunda E n d eru n u n en bü y ü k â m iri Si* la rı güzelliğine yaraşan ru h asalet ve tem iz­
lâhdar A çanın hizm etinde b u lu nu rd u. liğ in e sâh ib delik an lılardan seçilip alınırlar*
tki n efer baltacı H azine K oğuşu K ethü­ dı. S aray a 13*14 y aşlarında g irerler, sıkı b ir
dasının* bir b altacı Seferlİ Koğuşu K ethüda­ inzib at altın d a y aşarlar, terb iy elerin e son de­
rece d ik k a t edilirdi. Beş v akit namazı cem aat
sının hizm etlerinde k u lla n ılırd ı
Butun E n d e ru n z a b itle rin in ve k ırk ba* ile kılm ak ocaklarının ananelcrindendi. n a­
sodalı ağanın hususî h izm etlerin d e b ire r n e ­ m azı sarayda, koğuşlarının m escidinde k ılar­
fer zülüflü b altacısı v ard ı. lardı.
K ahvecibaşılann h izm etin d e bulunan Y em ekleri saray routbaklanndan çıkar­
baltacılar. H asoda A ğ aları yem ek yed ik ten d ı; saray m d iğer bazı dış hizm et ocakların'
sonra kahvelerini p işirip g etirirle rd i. d a olduğu gibi koğuşlarında m üstakil m ül­
Kapuağası nın H asodabaşı'nın. Hazine- h akları yoktu. Senede iki bayram da birer
darbaşı oın ve Kilercibaşı’nuı hizm etlerinde dolam a fesvab) akçesi, bayram harçlığı
ay n a "Kandilci" denilen birer nefer balta* bahşişi, şehzade su ltan doğum ları münasebe­
Cisı bulunurdu (Bütün bu isim lere bakınız). ti ile yapılan donanm alarda, şenliklerde ve
Enderunda herhangi bir kimsenin satıia- su lta n düğüm leri 41e şehzadelerin sünnet d ü ­
Ak zâti bir şeyi olursa alıcı bulmak için sa­ ğünlerinde «sûri hüm âyun bahşişi». Ende*
rayda baltacılar tarafından gezdirilir, satışda rurda hususî hizm etlerinde bulundukları
drilallığını haltacılar yapar, satışından da kim selerden de, gönül rizası ile ne verirlerse
'tellaliye olarak bir ondalık alırlardı. b tr bahşiş alırlardı.
Zülüflü baltacıların başlıca hizmetlerin* Lacivcrd çuhadan dolama giyerlerdi:
dm biri de ayda b ir defa saraya gelen odun* Z ülüfleri Baltacı dolam anın hususiyeti yaka*
k n iskelelerden saraya taşımak, odunları sı İdi, gaayet enli, kalkık, dim dik dururdu,
***8» girecek boyda kesip odun anbaruısı i* ba*!. enseden ve kulak-yanakdan, bir para*
^ *tOıek, yani taşıdıkları unvanının tam kar- vana gibi içine almıştı, öyleki zülüfleri balta*

ı/aroup/merakediyorum
BALTACI OCAKLARI — 2074 — İSTANBUL

cıUr yürüfkefl in a k önkrini görürlerdi, Odada nöbetçi olan harem aftalaruKtan


fid lınııe zabitleri sırmalı kuşak» nefer­ Yahya Afta meseleyi bilmediği Kin korkmuş,
ler « d e sahtiyan kemer kuşanırlardı. Başla­ büyükağayı kusdı zan *4m ^.
rına leptfi ya**ıca yarim zirâ uzunluğunda — Baltacı Deli Hı. eyin ocaf g*.
devetüyü kiiUh giyerlerdi, külahlarının İki lirdi, o oynadı, teşrifinizi gidince bırakıp
kanarından sınna bayii birer zülüf w rkardı, kaçdı.. demiş.
günlük hizmetlerinde ayaklarına sahtiyan Kızlaragası bu Deli Hüseynim hemen
yemeni giyerlerdi. kendisine getirilmesini emretmiş* Baltacılar
imparatorluk târihinde zülüflü baltacılar Kethüdâaı ve Baltacılar Ocağının esksltü;
arasından yetişerek büyük devlet hizmetle­ — Bre asılacak!. Kıztaragaanın odaana
rinde bulurunu}, devlet kapusunda en yüksek girersin, tek durmazsın, şuna buna yapışının,
mevki olan udırazom hga kadar yükselmiş senin tırnaklarını dükmeli!..
simalar vardır, Sadırazam Yemişçi Haşan Diye Hüseyin gelince Ağa yayı gösterir:
Paşa (sadâreti hicri 10101. 8adtrazam Nasuh — Çek imdi, göreyim !.det.
Paşa (sadâreti hicri 1020), Girİd Serdârı Dell Hüseyin yayı alıp «kepaze misâl»* oyun
Hüseyin Paşa gençliklerinde birer garib zü­ cak gibi beş on defa çeküp bağlar, çözer. Yüz
lüflü baltacı neferi idiler. <B.; Kasan Paşa. bir güzellik hârikası, boy çınar fidanı, yalır
Yemişçi; N w ab Paşa: Hüseyin Paşa, D elil. ayak, hırpani, gaayet serbest tavırlı, bakı­
Deli Hüseyin Paşanın basit zülüflü bal larında vahşî bir sefvet. SSend Aı>a hayran
tacj neferj iken birden şöhret vc mevki sahi­ olur:
bi oiüfU bir tesadüfün eseridir; vakanüvis — Tiz şimdi bu oğlanı pâk dolama ve
Naimi Cîencü şöyiece naklediyor: ki*ve ile giydirin, adam kıyafetine koyun,
Dördüncü, Sultan Murad zamanında İran­
huzûru hâm âyuna götüreceğim!., der.
dan bir elçi gelir, merdlik dâvası ile b ir ku­
Deli Hüseyin hem en b u n am a sokulur
rulmuş yay getirir, “Bu kamanın kirişini çö­
yıkanıp paklanır, giydirilip kuşatılır* huziua
züp kurmaya kaadir pehlivan memâliki os-
götürülür, pençesinin bâz usunun zehir kuv
minîyçde bulunur m u? ''diyerek kendisi de
vetini pâdişâha da gösterir.
um anının pehlivanlarından olan gene pâdi­
şâha arz eder (B.: Mürad IV). Iran elçisi saraya davet edilir. Deli Hü­
Padişah kirişi Çözemez, saray pehlivan­ seyin elinde m âhud yay ile levendâre mey­
ları arasında da mâhud yayı biikecek bazu dana çıkar. D ağlı delikanlı sâdece kuvvet si*
bulunamaz. Mesele gizli tu tulup yay Kızlar- bibi değildir, son derece şçkî ve zariftir, ya*
ağasına verilir, el altından çok acı kuvvete y ı b ir kaç sefer çö2üp bağlar, sonra bir ucu­
sahib bir pehlivan aratması tenbih olunur. n a yapışıp eğmeğe başlar, eğer, eğer, e£er.
Bitgun zülüflü, baltacı neferleri Kızlarağası eğer ... tranlınıu h ayretle açılan gözlen
Dâiresine odun laşıyorlarntış, Kastamonııdan önünde ç atır çatır k ıra r ve elçinin önüne bı­
yeni gelmiş acemi neferlerden onsekiz yaşla­ rakır. Kendisi de o günden itibaren Sultan
rında İdem ejderhâsı gibi genç irisi delişmen M uradın yanından ayrılmaz, has nedimlerin*
bir delikanlı olan Hüseyin de bu hizmete ve­ den biri olur.
rilmiş, bir sefer odun getirdiğinde Kızlarağa Zülüflü Baltacı neferler arasında btr bü­
sının odasını tenhâ bulmuş, gözüne de İranlI­ yük şöhret de, Osmanlı Sarayının müdhiş ka­
nın getirdiği mâhud yay iliymiş, el atmış, dını kösem Sultam boğan Kuşçu Mehmet
pençesinin altında oyuncak misâli eğmiş, ki­ adındaki delikanlıdır. (Et: Mehmet, K uştu;
rişini çözmüş, "A |a geliyor!.* demişler, telâş Mâhpeyker Kösem Sultan).
ile bağlamaya vakit balamadan çözük bırak­ Bu ocağm, zamanında güzellisi dillere
mış, kaçmış. K ızlatajası gelip de yayı çözük deltan olmuş fakat hırsız ve kaatil Rıdvan
görünce heyecan içinde: adında bir de kirli şöhreti v&rdır. (B.: Rıdvan
— Bu kemanla kim oynadı?, diye sor* Bey, Züliittü Baltacı).
muş. Zülüflü B altacılar Koğuşu Topkapusu
^«fŞfiCLOFEDlSt — »1 5 — BALTACI ODUNYABİCI

Sarayının ecı Mki yapılanndandır; kapusu- Saray hizmetinde olan Bütün ocaklara
mın û2Snndcki manzum târih kiUbeundı* olduğu gibi Eski saray Baltacıları Ocağında
hicri #95 Imilâdi 1587) yılında üçüncü Uu- da ocağın eroekdarlarından biri kahvecıbaşı
rad zamanında yeniden w daha geniş olanlt olurdu. H er sene SurreJ Hümâyun sakabaşt-
vftpıldıgı görülüyor ( R : Topkapusu Sarayı). lığı bir anane olarak l&sklsaray Baltacıları
j)eli Hüseyin Paşa tarafından kırıldığı riva­ jcahvecibafila rina verilirdi.
yet edilen trankâri yayın kırıkları Külünü Eski saray Baltacılığı için yeni alınacak
Baltacılar koğuşunun mescidinde don zaman neferler, yine bir anane olarak Hadim, Ayıtı*
lara kadar dururdu. tab ve Kayserili Çeneler arasından seçilirdi;
Eskisaray Baltacılar Ocağı ve Ebkisaray bu memleketler halkının tahsile karşı a fin
Baltacıları • EsJki saray, Bayazıd Camii ile fıtri istidadı olduğu söylenirdi.
Suleymaniye Camiînin arasında, zamanımız
Bayazıd Yangın Kulesi, Ü niversite merkez BALTACI, O blfN Y ARİCİ — İstanbul
binası ite geniş üniversite ılvusunu» bulun­ asırlar boyunca kış mevsimlerinde saray ve
duğu sahada idi. (B.: Eski Saray)* Bu sara- kâşanesinden kulubesine varınca ocağında,
yın Baltacılar koğuşu da, saray avlusunun sobasında, mangalında odun ve odun kömürü
Mercan tarafındaki kapusu içinde idi. Vazife- ateşi ile ısınmıştır. Birinci Cihan Harbine*
leri Eski Sarayda oturm ağa m ecbur atilini? k adar da en mütevazı gelirli âite reisi, son­
jehiriçi sürgünü valide sultanların. Haseki b ahar içinde evinin kışlık odunu, kömürünü
sultanların, kerime sultanlarla hanım sultan* alm ış bulunurdu» İhtiyacın ölçüsüne göre
lann muhafazası ve hizm etleri id t gemi yükü, araba yükü, deve yükü, a t yükü
Kıyafetleri zülüflü baltacıların ayni olup olarak ve çeki hesabı ile alınan odun, mes­
yalcjz serpuşları kenarından zülüf sarkıt- kenlere dâımâ dal-külük olarak girer, mes­
mazlaıdı. kenin İçtimâ) seviye ihtiyacına göre, çama­
Topkapu Sarayındaki Zülüflü Baltacılar, şır odunu, hamam külhanı odunu, ocak odu­
kethüdâları ile beraber, Enderunu Hümâyu* nu, saç soba odunu, çini soba odunu olarak
nun en büyük âmiri olan Silâhdar Ağanın boy boy kesilirdi; bu işe «odun yarma», ya*
emrinde Idilsır; Eski saray Baltacıları ise pana da «odun yancı» denilir; konaklarda ya­
Topkapu&u Sarayında Haremi Hümâyunun naşma w uşak takımından bir veya birkaç
en büyük âmiri Kıalarağasınm emrinde idi­ kişi tarafından yapılırdı; uşağı, yanaşması
ler. Kizlarağaii oian 2aL ayni zamanda Ha­ olmayanlar da. Anadolu veya Rumeli halkın­
remeyn Evkafı mütevellisi olurdu; Eskisa- dan olup, son baharda birer balta ile sokakla­
ray Baltacıları bu münasebetle Haremeyn ra* dökülen bir baltacı, odunyarıcı çağırıp çe­
vakıflarının hizmetlerinde de bulunurdu. Es­ kisi şuk&rdan şu kadar çeki odun diye pazar­
ki saray Baltacılarının çoğu okur yazar kim­ lık idüb odunlarım kesdirir, yardırırlardı.
selerdi, Bayazıd Canûmdeki cami derslerine Baltacılar, odun yancılar ekseriya çift dola
devam ile yetişirlerdi. girlar, umumiyetle genç, iri yarı, kuvvetli
Güzideleri arasından geçilen birli «Dâ- adamlardı. Üst baş dektik perişan, çocuğunun
russaadetüşgerıfe Ağası Yazıcısı», yahud sâ­ ayağı çıplak, yarım pabuçlu, balta sapını
dece «Yazıcı Efendi* unvanj ile kızlarağası- kavrayan pençeleri nasır basam ış, çeki he­
nin hususi kâtipliğini yapardı. Bu kâtiplik sabı ile iş aldıkları için durmadan çalışırlar,
dfcvîet hizmetinde ilerlemek için mühim bir yiizler ter içinde, eğer iki kişi iseler, «vakit
başlangıç olurdu, ki sadırazamlığa kadar yuk- nakiddir» sözüne uygun, aralarında hemen
sûlttı Eski saray Baltacıları şunlardır: hiç konuşmazlardı, ve sık sık: «Sobalık ola­
Tabanıyassı Mehmed Paşa (sadareti hic- cak.. ona göre kesin'..» Ihtan da ekaik olmaz­
ri 1040), Kalaylıkoz Ummcd Paşa (sadareti dı.
hicrî 1110), Baltacı Mehmed Paşa (sadareti Zamanımızda kışın odun yakan evler çok
fcttl U16), Bolulu Mehmed îfczet Paşa (sa­ azalmış, odun da, odun depolarından bıçkı
dareti U8B). ile kesilmiş olarak alınmaktadır; at, araba

aaygroup/merakediyorum
— 2076 — teT A K H î’ı

K- . a(jJİmıMır.
r; ' i t :'"J ; r ; - ■■■Mİ.iHİM •: >!■ - IHncı Sultan Mahmud zamanında Yeni-
, :.',1 ^ "•n , İl, V:u JiMİrtl •!•* çtrj i Ocağının kaldın İmajından az ew el tati­
•v.rr»lrr:-ı ' b-'-’M » Eu ;.'"!' \ ~ h r tn lim fiilm iş B*;£Uncıb*$j Defterinde (&.
İ v. !- iıâ,-: w; tri -, *■!-.!* *>n dün ü m Bostancıbaşı Dcfiorl«rij Balta Limanı ile et­
u v.^vcüd uldugu K lftlİto prik ılc rafı şbyle tesbıl edilmiylir, Rumeli hİHn t*
i .irrf v m.! , -a s tla n ır. k u ru m u # eğ-*ç- ra fın d an gelmdlftin* ı'Öre:
^ i;: ., - ’r r ,r j te n h a ‘k lo rd a n tBalta*
. .. B u rsa kadıhğrndan mAsul Rahmi Be­
ıh-.-c f, ^ nrlar.. yin yalısı ve kayrkhâne:;] Aralık ilkele .
lü-.ı.'./.ii" ;-h‘m am elesi o la ra k g e lm iş gc* Cebbarzâde kapu kâhyasının yalısı - MluuIi,
; f i;cr k v-,îid en baltasını de getirm iş, yapı- Rahik Efendi yalısı - McvkuuEat kaudafl
.!■ - bulamadığı cimlerde, baltasını omuz* H ü s n ü E fendi yahst , Yeniçeri tuîumbar,
1*. tp va kif-'iet diye dolûjiuai'i bir kahve kö- basısı Said Ağ» yalısı - M üdderrtfınden Arif
.-. inde p ^ k le m e ğ e tGKİh elrtitiftlr. Efendi yasılı - Balta Lim anı metlregiht -
Zaim N uri Bey yalısı ■ K öprü başında kala­
BALTALADI — O sm anh i&Unbul sara- bamı Lim orun yalısı vc kayıkhanesi < flarral
; min Enderun ağzı argosu duy im ; endenın- Oalgıcoğlu yalısı - Tuhafeı Yanintn yalısı.
lu bir aganm koğuş arkadaşları veya *âbiti
Bu kayde göre, B alta Limanının o zaman,
hakkında daha büyük âm irlere ihbarda bu­
la r Eogazın nam lı m esirelerinden biri olduğu
lunması; saray âdâbınca kabahat sayılıp giz*
kesin olarak anlaşılm aktadır (B : Baltalima-
tenmiş cilan bir hareketi ihbar ile kapu yol-
riajjmı ağırca veya ağır v e u y a çarpdırm a; nı Ç ayırı). B alta Lim anına gelirken 4-5 yalı­
meselâ: n ın sahihlen veya vereseleri elinden Mtln
— Forsa Ali Aga Şehlevendim Hâtızı alınarak y erlerin e B altaU m aaı sahil sarayı­
' -sMulach’.. denilirdi. n ın inşa edildiğini em niyetle soyllyebiUriz.
B altalim anı C am ii deniz kenarında olmıyub
Türk İrgatında (baltalam ak» m ecazen
az gerid e d e re k en arınd a bulunduğu için Bos.
bir İ*e engel olmak» b ir işi bozmak :, m anâsı­
U ncı başı d efterin de kaydedilmemiştir. Sa­
na gelir; saray ağzı b un u «çekindirmek,
aleyhde bulm ak; yerin e almışti- hi) yolunu d e re üzerinden aşıran köprünün
Bibl: TayytırsAdft Atâ. Enderun Tarltıl t> tarih d e , deren in denize döküldüğü nokta­
d a olduğu anlaşılıyor. Bu köprünün bir ak*
K A i;fA I.İMANI — Rum elifrisarım n b ir şab köprü olduğu d a m uhakkaktır. Köprüba*
ı*n* şimalindedir, bitim inde denize aynı ismi çından itib aren g ayri m üslim yalıları başlı­
tu ty a n b ir dere dökülür (B.: B altalim anı y or k i Ş irk eti H ay riye k urulup bir vapur i*
Deresi). D erenin denire döküleceği y ere y a­ kelesi d e E m irgân ile B altalim anı arasında
kın ve derenin şim al kıyısında b ir cam i var- yapılınca o rası Boyacı Köyü adını alacaktır
(B.: B altalim anı C am ii), civarındaki 30- (B .; Boyacı K öyü).
40 ev eskiden B altalim anı adı ile küçücük B alta L im anı adı, F âtih Sultan Melım*
bir Boğaz köyü idi, zamanımızda hem en ya­ d in ilk donanm a kum andanı, kap din ı deryası
nındaki Boyacı Köyü Ue beraber E m irgim n Baltaoğjlu Süleym an B eyin soy adından kal*
bir mahallesi olm uştur. (B.; Boyacı K öyü: m ıştır; büyük târih i m uhasara başlar Ucan
Em irgân). Tanzimat devri denilen m ünevver d ortyüz k ü sur küçük tekneden mürekkeb
mutlakıyet devrinin büyük diplomat» Musta­ T ü rk donanm ası Ue İstanbul sularına
fa fteşiâ Paşanın sahil sarayı bu lim anın ce- olan Süleym an bey, donanmayı Bizanslıtar*
nub kısmında bulunub «Baltalimanı Sahilsa- b ir baskın hücfimundan korumak için, y®*
ra y tı adı ile m a h u rd u r (B.; B alta lim anı sa yspılm jç otan Boğaz kesen kalesinin (Kümeli
hüsarayı), saray bahçesinin gimüi kısmından H isarı) himayesinde bu limana sokmuştur
ayrılm ış bir arsa üzerinde ve lebideryada (B .: Süleyman Beyt B altaoğlu; İstanbul mu*
«BaVt&limam Gazinosuv adı ite bilinci u m f hasarası ve fethi).

http://groups.google.cı
, W «LO PEM SI BALTALİMANI CAM rl
W 77

U A J.T A lJM A M C A M İİ — B u ^ ıiç in rio • Bu m escid y anında bu <;<:menlik m esire,


gjiM lım anm d»- B a lta lim a n ı D e re sin in E m ir­ b ir ta tlı su çeşm esi vc d u t afta^lan v a rd ır kİ
din is ra fı k ıy ısın d a , sâh il y o lu ü z erin d e , de- S u lta n İ b r ı h i m m .îadrazam ı H ezarparc Ab-
te u slü n d tk i b e to n k ö p rü E m irg â n a d o ğ ru rticd Paganın h a y ır ««erleridir A yni y erde dl-
geçince kcipriibaşında, aağ k o ld a d ır. B u m â ' Kcr h a y ır sah illeri d e b ir k u y u açd ırm ıt ve
l ^ j mescM dljre k a y d e d e n H a d ık a lü l C evâm ı bil' çe->me d aha y ap tırm ışlardır»
p , m alûm atı v e riy o r: B alu U m ım ı C am ii İstan b u l A nsiklopedi»
<Fevkseni b ir m eseiddir. Banisi P arm ak­ ad ına JB47 y ılın d a ziy aret edildiğinde, V akıf­
tı şiıcieddindır ki m ihrabı önünde medfutı- la r llm u m M ü dürlüğü ta rafın d an kadro dışı
ıjur. Binberini imâmı BuHânı Hacı im am den edilm iş, ^alıAız, dfti|tm eaiz d o ıt d u v ard an iba­
mekd* m âruf Esaeyd Mehmed Elendi koy­ re t bir harabe h a lin d e idi; yatnıs m inaresi
muşlar; bu zât Büyük Ayasofya Mcdrcsımi ayakda İdi. F ev k aani olan C am iin a ltı iki güt
y o g in d e k i evinden ayırtdıgı bir yerde m « t. k a y ık h a n e olup onlarda molozla d o lm tif,
fondur. Hicri 1141 (M. 1728-1729) senesin­ m e tru k idi; evvelce dere ile dudak dudoea
de vefat otml? ve Üçüncü Sultan Ahmedin olduğu m u h ak k ak olan cam i dereden 3 4 m e t­
[namlarından İdi. ro k a d ar g erid e kalm ış bulunu y ord u ,

am/group/merakediyorum
BALTALÎMAHI CAKIİ - - OT* — teTAUBVL

H a d ika m n m ih ra b önünde y a ttığ ın ı *Öy- B a lta lim a n ı C a m ii sem t halkınd an Süley­


le d iğ i Faşm akcı Ş ü caeddinİn ka b rin d e n «ser m an B e y adında b ir h a y ır s a h ib in in (bu zât
yo kd u M ih ra b d u v a n d e re ta ra fın d a , c a m iin 1B60 dan e v v e l v e fa t clm tf) h im m e t ve dela­
a ltı da kayıkh a n e old u ğ u n a göre. 1047 d e k i le ti İle 1962 - 1953 arfta ın d a beton yapı o l*
b in a n ın H a dikada bahse dilen b in a o lm a d ık ı, ra k (â m ir e d ilm iş tir. B u ta m ird e C a m i d it
m ezkûr k a b rin C a m i te m e lin i tc c d id e d ilir* g ü z e lliğ in i, ş ir in liğ in i Lam a m en kaybetm iş,
ken k a ld ırılm ış olacağı a ş ik â r İ d i N İte lftm t ir , h a ttâ göte, d ö rt d u v a rd a n ib ftre t eski ha­
ra b e y i a ra m a k ta d ır d e n ilse hatâ e d il,
m ez.
K a y ık h a n e k a ld ırılm ış , ka yüdı& ı*
g ö z le ri pence reye ç e v rile re k yerine
im a m e fe n d i iç in ik i odacık yapılm ış,
b ü y ü k k ıs m ı d a m ağazaya çevrilerek
b ir m ara ngoza a tö ly e o la ra k k ira y a ve­
r ilm iş tir*
C a m iin g ir iş ka p u su Ö nünde büyük
b ir bagçe v a rd ır- B u bağçeden Camiin
ib â d e t sahasına d ü z ayak girilm ekde
is e d e b in a n ın ze m in k a tı çukurdadır.
Sağ ta ra fta n m in â re k a id e si iç in ya­
B anılm am Camii ıtlan-krokl; dnsnü) n ın d a n b e to n b ir m e rd iv e n le ik i gör
harab Camîîzı Em irgan tarafında bulunan ayak y o lu n a ve abde st m um luklarının
kopuşunun üstündeki m erm er kitabe levha­ b u lu n d u ğ u h ir a ra lığ a in ilm e k te d ir: m inâre
sında tâJLk hat ile beş beyitlik manzum târih kaidesinin ö n ü n e de m u s a lla ta şı konm uştur.
kitabesi durmakda olup metni şu idi: Mâbed kapusu nun s o lu n d a 11 basamak
K^stıl k&Ji rl âiılrtft kıldı xabirp n rtiirı ve genişçe ikinci bir beton merdiven ile de,
Eylryrib Mevlit hMIM m m b tn& ntn vftktfı oldukça geniş ve yine büyük bir çınar ağacı­
RnKallmııninda kıUJı yâni b ir ram i b lııa nın dalları altında meydanımsı bir yer inil*
Ol ntakaafflin ol»» alırad ır rnırlâik tAlfi m ektedir; marangozun atölyesi ile imam
H aılhl c rn n a tl a d n fedhıılii İlâ lıâlidln efendinin odacıklarının kapuları bu meydan­
Ayetin y a ısa tav sif etlerken vâsifı cığa açılmaktadır.
Öyle1 pür rtn T İrd ir sahnt chıan nıâm 'ndi k]n i Bir mustatll olan ibâdet sahıu, kapu du­
Olsa rrv ttıl ricâbUJâh U y ık »klfl varında 2, m ihrab duvarında 2, minarenin
R&'adA tir lh ln l kılsun musaJHtı'T saİA bulunduğu «ağ duvarda 4 ve sol duvarda 6
Mabedi pâki b in a İtil rleâlin  rlil ' pençere ile ışıklandırılmıştır; dağdaki hir
UMS İM- M M -U 87) pencere ile m ihrab ve kapu duvarlarındaki
Bu yazıda mabedin ilk banisinden Jıiç pencereler altlı üstlü çift penceredir kİ cami*
bahsedilmemesi şayanı dikkattir, öyle tahmin de cem'aD 15 pençere vardır, MLhrab harice
ediyoruz ki Baltalimanı Camii hicri 1242 târi­ çıkıntılıdır. Kapıdan girince sağda solda
hinde aahİre nazın Arif Elendi israfından müezzin mahfili vardır, sağdaki mahfilden
yelliden yaptırılır iken Hadikamn bahsetdigi 15 basamak ahşab merdi venl* kadınlar mah­
eski binâdan eser kalmamış. Paşmakcı Şucfi* filine çıkılır, kadınlar mahfilinde, m e r d in
eddLoin kabrinin izi de kaybolmuş olması ge­ başında, sağda küçük bir kapudan minârcye
rekir, Hadikarun da fevkaam olarak göster­ girilir. Mihrabı BÖsde zengin çini teşyi1*3*1
diği eski blnânm altında ne olduğu mechulü- .intibaı vermek arzusu ile boyanmıştır; her
müzdür, fakat mihrab duvarı Önündeki bir özenti şey gibi güzel değildir.
kabir bulunduğu yazıldığına göre bir kayık- im am ve müezzini İstanbul m ü f tü lü ^
h&nc bulunmayacağı, kayıkhanenin 1242 de tarafından tay în edilmiş ise de evkaf camiin
y a p ıld ığ ı muhakkaktır. ihyasına kayıdsıs kalmış. camiin elektrik S'e

http://groups.google.co
aSSKLOyEPİSİ_______________ _ _________— 2070 _ BALTALİMAKl K IM İK H ASÎA KA N ISİ

çq g^asranan k n ^ lttı semt halkt tarafından uzunluğunda olup Boğazın sâhil yolu bıı de­
mecj {te temin edilmekte idi. reyi bir köprü İle e?ar. K öpnibaşınde ve de-
BiVf . iicdttatlU C*v*jtU. {]. h E K . M uzaffer S a m . renin » 4 kenarında B altalim anı Mescidi bu­
]t5#n iıamamioghı, G m notu. IW7; risk vc Meh- lunm aktadır. Eskiden Boğazın m esirelerin­
^ K ofu . Ged notu, ıseo. d en biri olan Ballalim anı D e rc in e kayıklarla
«irildiğinden mescidin altın a kayıkhane göz­
EAL.TAUMAM ÇAYIRI — tstanbulun
leri yapılm ıştır. Bu satırların yazıldığı sıra­
najn|ı mesirelerinden biriydi; B altalim anı
da metrfck olan bu gözlere, daha eskiden
Oynimin gerisilldp, ortasından ayni ismi ta-
Em jrgân ve R um elihisarı balıkçıları batıkçı
;,y«n dere geçer, çın ar ağaçları ile gölgelen-
kayıklarını çekerlerdi (1948 L ^ C W ( y
mjş büyük bir çayırdı, civar Boğaz köyleri
balkı gelirdi, çoğu da k ay ıklarla gelirdi. İkin­ Bahm etU A. C4bir Vadanın B altalim anı
ci Meşrutivetden sonra u nutuldu, kısmen Deresi hakkrndaki notu herhalde IM S den
bajçe. bostan oldu, zam anım ızda, d ere de b ir daha g erilere giden h âtırasına dayanm ış ola­
balak yatağı hâline geldiğinden eski m eşhur caktır. Rum eli hisarının y erli İhtiyarlarının
bir mesireden küçük b ir iz b ile kalm adı rivay etin e göre B alta Lim anı D eresinin y u ­
(İfiflfl). k arı kısmı. 1000 - 1910 arasında büyük bir
selden sonra tıkanm ış, dere kurum uş. U m a ­
BA LİA U M AN I ÇA YIRI K A SR I — Es na döküldüğü yerden B altalim anı Cam iinin
fci meşhur b ir m esire olan B altalim anı Çayı­ ancak |<J0 m etre gerisine k ad ar v aran son kıs­
rında Baltalimanı D eresi kenarında küçücük m ı, karay a girm iş b ir deniz kolu hâlini aln u s;
bir hün k âr k a s n idi. Ü çüncü S ultan Selim in lim an ağsı m üstesna zam anım ızda d ere b ir
validesi M îbrişoh S u ltan ın k âhyası G iritli b atak yatağı hâlinde idi. B aşka b ir rivâyete
Yusuf Ağa ta ra fın d a n b u p a d işa h için yapdı- göre İjevendde yeni kurulan m ahallenin ana
tünuşU. SuLtan RelLmin ta h td a n indirilm esi, lağım ı. B altalim anı D ereri vadisini tâkib edi­
Yusuf Ağanın da id a m ın d a n s o n ra m e tr û k yormuş* 1959 yazında bu lağım patlamış* pis*
kaîdr, y ık ıld ı, yok o ld u . B elk i ço k s a r i / v e şi­ İlk sızıntısı aslında batak yatağı hâJJnde bu*
rin, m uhtasarca bir a h şab b ü ıâ o ld u ğ u n u t a h ­ Junan dereye karışm ış, B altalim anı Camii ve
min ediyoruz. etrafında taaJTünden oturulam az hale gelmiş.
Bibi; HadılıattLl CevAnıl, II, |
BALTALİMANI KAPATMA VOUfll —
BALTALİMANI »K K K St — BufiMiçine Bogazıçinae akıntıda k ilit bahgı avının, y u ­
Rumeli yakasından d ö k ü le n d e v e lerd en d ir; karıdan aşağı beş av yerinden İkincisidir; sa­
Hazinedar Çiftliği ile C a n d e re Boğazı a r a s ın ­ dece K apatm a Volisi de denilir. Kanlıca ile
da uzanan bayırın g a rb sath ı m a ilin d en d oğar. Çubuklu arasında Fuadpaşa Y ald an harâbesi
Maslak altından, K an lık av ak Ç iltllğ i k e n a rın ­ önünden 50-60 m etre kadar açılarak Rumeli
dın gecey ve m eşhu r h a s ır civ a rın d a B a lta sahiline d ağ ıü ve biraz aşağıya m e­
Limanına d ö k ü lü r; ta h m in e n fl-6,5 k ü a m e tr o yilli, yani kayığın başı Boyacı Köyü­
ne doğru alarak ağlar atılır, bu gü­
relle BaJtalimam ünlerinde H alim ’
paşa Y alıları hizisına gelince de ağ­
la r toplanırdı, (B.; Kılıç Balığı).
Boğazın gUn günden ölen balık­
çılığı karşısında hüzün verici notlar,
h au ralar, kayıdl.dır,
B ib i: K a ra kin Davaciyaa, B a lık ve
â& lıkcılık,

B A M A IİM A N I KEMİK HASTALIKLA-


U1 HASTAIIA n k Sİ — Bu çok önemli
R a lttılin u u u D e re r i ( K r o k h E ü a n ıO

rp/group/merakediyorum
1ALTALIMAK1 «EMİK HA5TAHANCSİ — yW — ISTAVBUL

mueıcMeyi jiy â re t ederek ve gözlerimiz ge­ sal hastalık tan m uesseaelerini görmek ve ye.
rerek, m üeoeseyi temsil eden ba* hekim in­ rinde incelem eler yaparak yenilikleri hasta*
den gereken m alûm at edinmek için bir rntk- haneye getirm ek üzere yaptıkları tetkik &e-
tub ile siyâret izn i ila m ü lâ k a p I talebinde yahatları ve bunun neticesinde verdikleri ra­
bulunduk. 30 Nisan târihi İle verilen bulun­ porlar vekâletçe ehem m iyetle nazarı dikka­
maya. târihi büyük h â d is e l e r dolayısı ile gı* te alınm ış ve bu surette müessc’&entn her se.
demedik; 27 Mayıs inkılâbındım » n r a da mı- yapılan ilâve vr yeniliklerle ilerlemt*j
Baltalimamna üç defa gidildiği halde başhe­ sağlanm ıştır.
kim bulunmadığı için içeriye alınm adık, nö ­ ?Bu gün için B altalim anı Kemik Hasta­
betçi hekimi ile g örü şm e isleglmia, h asta h â- lıkları Hastahâneüİ ita Deniz ve Güneş Tedg»
n e kapucusundan z iy â d e kurucuya benzeyen vi E n stitü sü aşağıda gösterildiği şekilde la-
bir adam tarafından red adildi. Bu durum azzû etm iştir:
kargısında yegâne tesellimi» müessese başhe- 1 — Y atak sayısı 200 dür. Miieço .r: Er*
kimi Dr. Opr. B aha Oskay'in, İs ta n b u l A n­ kek, kadın ve çocuk hasla kabul etmektedir.
siklopedisinin muazzam b ir şehir kütüğü A çılışından bu tarih e kadar cem 'an 8046 has­
hüviyetini Jâyık ûİdugu ciddiyet ile takd ir ta y a ta ra k tedavi görm üş 31&5 hasta ameli-
idilp bize g ere k en n o tla rı hazırlam ış oldu­ yat edilm iştir.
ğunu öğrenmek oldu, H âstahaneye hizm eti 2 — P o liklinik genişletilm iş, kazâ \u
her halde b ü y ü k olduğu an la ş ıla n s a y in baş* âcil v ak 'aların ilk tedavilerini yapacak bir
hekimin notlarını, şükranım ızı teşdif ile d erç kü çük ameliyathane? ile teçhiz edilerek açılı*
etmekle iktifa ediyoruz: şindan b ug ü n e k ad ar cem 'an 64.509 adet has­
«Müessese 1941 senesinde açılm ıştır, O tay ı ay ak tan m uayene ve tedavi etmiştir.
zaman Kemik vc Mafsal verem li h astaların 3 — A m eliyathaneler iki a d e t olup çeşit­
bir yere toplanarak tecrid ve bakım larının li kem ik ve m afsal h astalıkların ın yapılabile­
temini gayenle tarihi bir saraya 85 y atak vg ceği şekilde c ib a ria n d m lm ıştır.
m ahdut bir personel konarak açılm ış b u lu ­ H e r ik i a m e liy a th an e için m üşterek elek­
nan bu hast&hâne o devirden b uyana geçen trik le çalışan streıtizasyo n ü n iti olduğu gibi
«n altı sene içinde birtarafd an y atak kadro* ik i a m e liy a th an e için a y rı olarak steril yıkan­
tu tedricen genişletilerek 100 * 135 - 150 v e m a su y u te rtib a tı, pro to k sit dazot gaz narkoz
nlhâyet 200*e çıktığı gibi, d iğer ta ra fta n İlmi cihazların , gölgemiz te n v ir te rtib a tlı sabit ve
ve fenni cebhesinde d e A vrupadaki benzer­ aey yar lâm balar, filim m uayenesi için iUü-
lerine yaklaşm ak gayeaile faaliy et gösterm iş­ m in atörler, ele k trik asp iratö rleri, normal ve
tir, ay rıca orto p ed ik m asalar m evcuttur.
«İlk açılışında preantibiyotik çağda te ­ A çılışından bu ta rih e k ad ar cem’an 3185
davileri uzun, bıktırıcı, verim siz ve genel a d e t kem ik m afsal am eliyat v e diğer ameli*
cerrahi kliniklerince pek iltifat görm eyen y a tla r y apılm ıştır.
Kemik ve Mafsal verem leri gibi a k ar ve bu­ 4 — R öntgen D airesi: K udretli cihazlar
laşıcı binaenaleyh tehlikeli hastaların süslü ve döner anotta m ücehhezdir. A yrıca Tumog*
bir saray içinde toplanarak fikri, bedenî isti* raf cihazıda m onte edilerek faaliyete geçmek
rahattlTtrien ibâret sanatoryum k ürü ile te ­ üzeredir,
davileri gibi b ir amaç güden bu müessese an* 5 — B akteriyoloji L âb oratuvari: Son s&'
Libiyotik çağın açjlmasile bakteriyostatik n e le r d e m eydana getirilm iş olup çeşitli m ik­
ilâçların bütün verem sahasındaki parlak be­ ro biy olo jik ve tetk ik ata elverişlidir. Bu Ift*
yanları yardım ı ile büsbütün başka btr ilmi biratu v ara bağlı olm ak üaere tecrübe hayvan­
hüviyet kazanmıştır. Bugün için müessese larının bakım ve muhafazasına m alm ış kalo­
çeşitli kemik ve mafsal hastalıklarının teda­ riferiz bir küçük bina m evcuttur.
vi v e am eliyatlarım yapacak d u ru m dadır 6 — Fizik Tedavi Lâborafcuvan: Kemik
«Bunu m üteakip müessese başhekimi ve ve Mafsal sistemi hastalıklarını ve ameliye!'
operatörlerinin Avrupadaki kemik v e Maf­ larm neticeleri üzerinde çok büyük ve Önem-

h ttp ^ /g « x ıp « ^ o o g İ 0 .c o ı
Al W |CU>IHPfe» B A L TA LİM A N I UUAHtt>EttAM£LCRl
— ÎÜ tfl —

H ila h la rı «ağlayan esaslı çeşitli cihaz ve ligtirilmesi amacil* buraya asistanlar veril­
^jgUerle takviye edilm iş b ir bölümdür. mektedir. Genel firurjı uzmanları arasında da
7 — K ütıtpb u te; Kemik ve Mafsal htt* yine bu maksatla bir veya birkaç aybk dev­
uJık l* n üzerinde yazzlmt# birçok kitap ve reler için vc staj maksadile doktorlar gönde­
j^ riy tt» ihtiva e tm e k te d ir rilmekledir?,
g * M ektep; ilk O kuma çağındaki has* «Ayrıca bazı seneler yurdun her tarafın»
jaUnn tedavi m üddetine? eğitim inin sekte- daki setbest veyâ görevli doktorların iftira-
v t uğramaması için baştabibin A vrupa'daki kine mahsus kurslar yapılmaktadır. Bu kurs­
inuesse^^rden örnek alarak V ekalete teklif larda hastahâne mütehassıslarınca ilini ile
ve bu m a k a ra » öğrelm eni M aarif Vekâie- hasırlanmış klinik dersler verilmekte, bu ko­
tioce tâyin ve bu teşkilâtın kontrolü altında nularla ilgili seri ameliyatlar yapılmaktadır.
tedrisat yapan 5 sınıflı bir okum a salonudur. : Bunun için her kursun m atbu program»
Y ü rü ye b ile n çocuklar kendileri, y atalak lar daha evvelden V ekâlete takdim edilerek bu­
da arabalj sedyelerde ted risata iştirak etm ek­ tun V ilâyetlere tam im edilm ekte, iştirak et*
tedirler. m ek isteyenlere izin verilm ek suretile gelme-
g .— H asta ve personelin ru h i sükûn için­ m üsaade olunm aktadır.» (Baha Oskay, not).
de ibadet edebilm esi için oldukça m üteyyen O astöhâne çeşmesi — Hastatıânenin
bir cami tesis edilm iştir. sokak d u v arların a bitişik büyük, cebh tti
10 — R ehabilitasyon kısm ı; Tedavide tam am en m erm er kaplı b ir çeşm edir; aslında
hastaları hem m eşgul etm ek hem de b ir san ’- geçen asır yapısı, m etrûk, h arab bir çeşme
at ve meslek üzerinde in isiy atiflerin i tem in iken B altalim anı K em ik H astalıklar Hasta-
için Rehabilitasyon a tely eleri m evcuttur. hanesi başhekim i tarafın dan İhya edilm iştir;
Şimdilik biçki, dikiş. N akış ve fotoğraf­
solda «E ser v e Armağan-, D r. B aha Oskay».
çılık bölüm lerinde ehliyetli öğ retm en ler ne­
sağ ta ra fta d a «1955» yazılıdır.
zaretinde has t ah ân e sağlık ku ru lu n ca iştigal- T- AçdcM»
terinde mahzur görülm eyen h a sta la r m uay­
yen bir program içinde çalışm aktadırlar.
11 — D en il ve G üneş K ü r y e ri: M üesse­
sinin deniz k en arındaki kem ik ve m afsal has­
talıkları h astah ân eleri k a ra k te rin d e olmasın*
dan n h ltn ı boyunca geniş v e uzun b ir kum sa]
sun; olarak m eydana getirilm iştir.
Mektebin ve a tö ly elerin kapandığı 1. Ha*
2irandan itibaren I, E kim ’e k ad ark i ta til d ev ­
letinde faaliyete geçen bu plajda sağlık du­
rumları m üsait olan küçük çocukları deniz
v* güneş banyoları y aptırılabilm ektedir. Ay­
rıca bütün h astalara şâmii olmak tinere dört
ay yaz m üddeti devam ınca sabah saat 9 dan
ib a re n kadın ve çocuk h astalıklara öğleden K -h S “
ftonra saat 15 ilâ 17 ye k ad ar erkek hastalara B a lta lln u n ı Hasta-hine ç im e s i
“Çık hava k ü rü verilm ektedir. B uradaki ka­
(RfHİm : T uran Açıksa*)
nepe veya k ü r şezlonglarında istirahat eden
hastaların başları renkli şem siyelerle gölge* BALTALİM ANI MUAHRDENAMEI.K-
fcndlrLLmlştlr. K l — B&KalImanında, Tanzim at Devri adı
12 — K u rslar; Müessese V ekâletçe bir verile gelen uyanık m utlakıyet devrinin b ü ­
üfcretlm m erkezi olarak vasıriandınidıgından yük diplomat) M ustafa Reşld Paşanın s a h il*
yurtta açılmış ve açılacak kemik ve mafsal sarayında, sAhlbinin iktidarda bulunduğu
haatahâne ve en stitüleri İçin m ütehassıs ye- yıtlnrda beş m uahedenam e im ualanm iftir;

n/group/merakediyorum
feALTALlUAM SABtL SARAYI — 2082 İSTANBUL

1): İngiltere ile 16 Aftusl» 1838 (H b ü y ü k ça d ırla rd a vükelâ, rical, ulem a )gtr*
1254) ticâret ımıkavelenâmei». Janm ışlar, günlere** kıyafetler çekilm iş; ^en.
21: BeJtffc? iîe 3 Aftustr.: 1839 <H. 12H>> -!lcr. z u h u ri k o lları oynatılm ış, ve tiırli* eğ­
ticâret muahedesi le n celer te rtip o lunm uştu
3 ): Bctçlka ile3Û A|t»stos 1440 (H. 1250) - B a lta lim a n ı S a r a y ı s o m a k i m e rm e rd e r
ticâret muahedese y a p ıl m ış o c a k la r ı, p e k i tin a lı h a z trla n ro * . p a r.
4): Rufiy. ile 3Û Nisan 1846 (H* 1362> k e l e n v e g ö z k a m a ş t ır a n n a k i l i ta v a n la !>!*
ticâret muahedesi d e v r in d e . B o ğ a z iç i b i n a l a r ı n ı n e n (tüzellerin*
$ ) ; R u s y a ile 1 Mayıs 1849 ( H 120 » ) E f ­ d e n b iriiiv d J .
lak v e B u ğ d a n p r e n s lik le rin e d â ir m uahede' - B a h ç e n in u c u n d a s o n n M ^ n - îî ın l i -
nâme. d î y e ı n ı l m a y a b a ş la n a n b i n a n ı n ism i d e H ü n ­
B ib i: R e ftd Ekrem. O soıanü M u a h ed e le ri k â r D â ire s i idi.
- Fatm a Sultan B allalîm anı S am y ı^
BALTA1İMAN1 SAJKİİJ4AIUYI — Ru-
yerleştikten sonra eski İletil Paşa aahilbane-
mejı Hisanm geçdikten «onra yu kan Imğazuı
si d e paşa, hendegan dairesi vc rne^khânt •»ta­
başlangıcında Boğazın Rumeli yakasında ge­
rak kullanılm ıştı. Rumeli hisarı taratır ’ :
çen esnn yâdigâ?) en güzel yapılardan biri­
bulunan bu bina yeni B altalim anı Sanıvma
dir. Zamanımızda Kemik ve Mûfaal veremi
unun bir yoJİa bağlanmıştı.
Hastahânesi olan binadır.
Bu sahiUarayın tarihçesi hakkında Top* «Fatm a S ultan talihsiz İki izdivaçla bed*
kapusu Sarayı Müzesi m üdürü değerli mÜd- b ah t olmuş, kendilinin pek »evemediğ* ilk
dekkik Halûk Y. Şehsüvaroglu zevci Galip Paşa bir gece b ir sandal k arniy­
Akşam Gazetesinde intişar elm iş maka­ le ölmüş, ikinci zevci N uri Paşa da Yıldız
lesinde şu mâlümâtı veriyor; mahkem esi tarafından m ahkûm edilerek ge-
«Baltalimanı eski Bogazİçlmtı m eşhur ri dönm em ek üzere Taife sürülm üştü.
mesirelerinden biriydi. Mevkiinin güzelliği «Fatm a S u ltan biraderleri arasında en
buraya zamanla rağbeti arttırm ış, ve Baltali- fazla beşinci M uradı sevmiş, onun tahtdan in­
manı kıyılarında bazı rical ve ulema sahilhg- dirilm esi ile bu yoldan da talihsizliğe uğra*
ıteleri inşa olunmuştu. Üçüncü Selim için de m iş ti.
burada küçük bir biniş kasrı yaptırılm ıştı. « H al'inden sonra da Beşinci Muratla
«Köyün 19 ncu Asırda meşhur binası gizilce m ektuplaşan, onun te k ra r tahta çık­
H usufa Reşit Paşanın yatışıydı. Büyük siya* masını bütün kalbiyle tem enni eden nıltao,
set adamımızın BaUalimanmdaki yalısında İkinci A bdulhamîdin gazabım üzerine çekmiş
mühim sıyası müzakereler cereyan etmiş, ya­ ve B altalim anı Sarayında öm rünün sonuna
bancı diplomatların iştirak etti­
ği parlak resmi kabuller tertip
olunmuştu.
«Rftflt Paşa eaki ahşab ya­
lısı yanında Scûrgir olarak ha-
remlt» selâmlıktı ytmi bir saray
da ing* ettirtmiş,2« bu
w u saray
»di ay Vnhl ^ /
yalı ile beraber Reşit Paşadan
oğlu Galip Paşayla
ayls evlfndlri- V
len Fatma Sultan jçln Hazine
taralından 250,000 altına satın
alınmıştı.
S u lta n ın K ırım , harb in e
ra s llıy a n d u lu nü BuJtaJJmamn-
ali ali m an ı s alı iİm ra yt
da ya p ılm ış ve ç a y ııi ku ru la n
T u ra n Aqık*ö*>

http.//groups.google.co
BALTA LQ 4A.N1 s a h îl s a r a Yt

■ı i d trb*r mahpus hayata yaşamıştı. tek rar eylerim,.-- Bıı m ektubun tarihi 24 R a­
4 Sultan bu m uhteşem m ahpesinde »ert, mamın 1304 (M. 1887) tur.
Jurçın bir öm ür sürm üştü. Bazan küçük bir Halûk Şehsüıvaruğtu yine Akşam Gazete­
çocuftu evlât edinm ek Üzere «arayın* aldırır, sinde negretıiği başka bir m akalede }u m ü'
od* dedesinden babasından kalm ış kıym etli tem m im m alûm atı veriyor;
tlm ad an oyuncak olarak v erir, bazan flaray- , M ustafa Reşit paşanın B aha lim anın­
j-.iannf en haşin m uam elede bulunur, gttnÜ» da yeni yaptırdığı sâhibarayı oğlu Alı Galip
2« ıa o ı birbirine uymazdı. paşanın A bdüim ecıt ki2 i F atm a sultanla izdi­
. S ütün dünya şevklerinden elini çak* vacında iki yüz elli bin allına hazîneye sa t­
n i f bir « m a n la r güzelliğiyle, tuvaletleriyle m ası o vakit dedikoduları mucip olmuş, dev*
OsznanJi Sarayının en gpz kam aştıran sultanı jet h ay ırh ah lan * Allah encamın» hayreyleye
iken artık zevcinin ve büy ü k birad erin in ma- dem eye başlam ışlardı.
temiyle dağınık ve kıyafetsiz b ir h ale gelmiş- « Fatm a sultanla G alip paşanın Kırım
İL harisine rastlayan d üğünleri em saline nispet
. Fatm a S ultan 1882 yıSmda henüz genç le pek parlak yapılamamış» buna rağm en sul­
yadında İken öldüğü vakit B eltalim anı S a ra ­ ta n a hazinei hassaca te rtip edilen gayet ağır
yının alt k atları, birçok d a ire le ri ru tu b e tte n , çeyiz takım ları Ç trağan sarayından B altaİi-
bakımsızlıktan yosun tu tm u ş, ü t bağlam ış, m anı saray ın a k ayık larla gönderilm işti.
kapılarının üzerinde y ab an i ağ açlar bitm iş «F a tm a S ultanın sevmediği Ali G alip p a ­
bir halde bulunuyordu. şa b ir gece vak ti S arıy crd en dönerken san­
« O y ıllarda T ariabaşı saray ın d a o tu ra n d al kabasına uğrayıp ölm üş ve bu m ünasebet­
İkisej A bdiilham idin küçük hem şiresi Medl- le halk arasın da baz: söy len tiler dolaşm ıştı;
ha Sultan da ilk zevci N ecip P aşayı kaybet* m eselâ:
rai;, ve F e rit Paşayla da henüz evlenm işti  teşi 2 ulm ile yandıkça ku lü b ü fukara
(Altıncı Mehmed V ahdeddinüı sadrazam ı Da- B öyle Vftpûru kaza çarh ın a u ğ ra r vükelâ!..
mad Ferid p a şa ),
D iy en ler de olm uştu.
«Mediha S ultan, bü y ük hem şiresi F a tm a
«Balta lim anı saray ını şair Leylâ ham m
Sultandan kalan ve su ltan saray ların ın en gü«
şöyle ta sv ir ediyor: «Sultan Sarayı şu şekil­
w li bulunan B a lttlim a m n ın kendisine veril*
d e an la tıy o r:
meşini padişahtan b ir m ek tu p la rica etm işti.
«İkinci A bdülham it, b u m ektuba k arşılık «Saraylarının en güzelidir. Bu m etin k a­
levgili hem şiresine şu cevabı gönderm işti. g ir binanın o rta sofasına s&kafmdan kaim
IsmetJû hem şirei m uhterem em h a sre t­ m ünakkaş tepe cam larından ve d ireklerle
leri; bölünm üş iç sofasına deniz pencerelerinden
Tarlabaşında m ukim o ld ukları saray ın ‘ziya verilm iştir. R enkli m erm erlerden ocak­
terki Ue B altajim am nda kâin sahilsarayda ları, küçük p arçalarla terslin edilm iş parkele­
ikamet etm eleri hakkındakı arzuyı İsmetpe- ri, tav anlarının n akışlan g aay et m usannadır,
nâhileri m alum um uz o larak m eşk û r aahilsa- sahil boyunca vâsi bahçesindeki sandalbı ge­
ray kendi kerim elerim ize tercihan zati ilfet- rin ilir havuz, d e n » ham am ları, deniz üzerine
simatlarma daha ziyâde layık görünm esiyle küçük bir kaç odalı köşkü, bahçenin ucunda
4bu arzûyl ismet&neleri ne 2dim l 2d e dahi re- a y rı H ün k âr dairesi, arkada da BfütaJimanı
h»n-i tensip ve husniikabuJ olm uş v e sahilsa- Ç ayırının üstüne kadar büyük m eyvabğı v ar.
ray-ı m ezkûrun senedatı nâm ı iam etânelerine d ı» .
ûlarak bittebdil k ariben ta ra fı âlii afi- «Kırım harb i sırasında İstanb u la gelm e­
f M e r i w derdest») irsal bulunm uş olduğun- y i arzu eden F ran sa İm paratoru Napolyon
‘lan, m etkftr sa h ilsa n y a hem en şim diden na ile ö j eninin m uhtem el ziyaretleri İçin bazı
kil ile ken>a)»i safây-ı hâU r ile ikam et buyu* h a aırh k la r yapılmıştı. Abdülmecîdin mı'isa-
Alarak bu nakli m ekânın hakkı âlilerinde adeai Çizerine İm paratorun saray m üdürü Ue
raüteyemıûen v* m esu t «İm ası duasını y âd ve tercüm anı Boğaziçi saray ların ı gezm işler ve

n/aroup/merakediyorum
BALTAOLMAK - »W « İSTAMBU.

bunlar içindi m fazla Salıalunam Salıhsara- d irm iş v e F e r id b e y b u a h r e tle n r a y a d a m a t


yım beğenmişlerdi. o lm u ş t u .
Bunun üzerin» n J u tıa n y ın , t u s f ın d i A l ı m c ı M e h m e d V a h d e d d l n z a m a n ın d a
bir çok yeni köşklerin. binaların y o p ılm u m a S a d a re te E t t i r i l e n l la ı iM l fr’e ı l d P a ş a s u tta -
ve imparatorla zevcesinin o tu ra c ık U n daire* n ı y k b e r a b e r y a z l a n B a l t a l i m a n ı s a h lU a r a -
l e r i » tanzimine de başlanılmıştı y ın d s o tu ru r ve b u ram y a r i z i y a r e t i n * ve
« Sulbuı M wit hazırlıkları bizzat gdzden bazı m ı i z a k e r e l o r e s a h n e o l u r d u
geçiriyor ve eşyanın seçilmesinde, ycrleşU ıİl­ ^T arihim izde M illi M ücadele aleyhin 3r,
meline buyiik bir zevki selim gösteriyordu. k i g a y re tle riy le ta n ın m ış o lan D am at Ferid
(İmparauviçenin yatığın» konulacak cibin­ P aşa 18 E k im 1336 g ü n ü S a d a re tte n İstifa
lik serapa nadide incilerle donanm ıştı. İm ­ ed erek y alısın a çekildi.
parator ile zevcesinin dairesine t i S ultan M u­ B ir a r a A v ru p ay a g id en F e rid paşa,
radı »v»-elden intikal etnıiş ve o vak te kadar A nadolu z aferi h a b e riy le İsta n b u la geldi ve
saray halkın* bile meçhul kaim i) öyle k ıy­ İki g ü n İçinde h a z ırlık la rın ı y a p a ra k Türfct-
m ettar ve nâdide eşya konuldu ki b u n ta n y e y i b ü sb ü tü n le rk e tti.
bizzat gidip gören sefaret m em urları: *Bin- B altalim a n ı s ah ilsa ra y ın d a k i ta rih i ve
bir gece masallarının hakikaten tecessüm et- kıy m etli e şy a 1025 O cak a y ı için d e müzaye­
ini} bir sahifesini görüyoruz» diyerek hay­ d ey le satılm ıştı. S a ra y ın « sk id en b eri toplan­
retlerini açığa vuruyorlardı. m ış k ıta p la rly le z eng in b ir k ü tü p h an esi v a r­
Reşit paşa zamanında bu sahilhanede b ir dı.
de mühim nikâh merasimi yapılmıştı. ■ D jm a t F e rit p a şa ta rih e m eraklıydı.
< Mısır valisi Abbas paşa, Y usuf K âm il K endisi d ö rt c iltlik b ir T ü rk T a rih i yazmıştı.
paşadan Zeynep hanım efendiyi ay ırtm ış v e V a siy e tn a m e sin d e B altalim a n ı aahilsatayt
paşanın Reşit paşaya m üracati üzerine S ul­ k ü tü p h a n e sin d e n : « b in le rc e k ita b ı ihtiva
tan Meeiddetı alınan İfadeyle evvela K âm il e d en cesim k ü tü p h a n e » d iy e bahsediyordu-
paşa ve bilâhare hanım efendi İstan b u l'a ge­ «B u cesim k ü tü p h a n e y a p ıla n m üzayede­
tirtilmişlerdi. d e iki b in beş y ü z lira y a sa tılm ış tır < !|. Bal-
‘Hanımefendi vapurdan çıkınca saray a ta lim a n ı S a h ils a ra y ın d a se lâ m lık dairesinin
m e rd iv e n başında p a şa la rın ve h a re m k ttn n
giderek Abdölmecit tarafından kabul edildi.
m e rd iv e n b aşın d a s u lta n la r ın b ü y ü k ölçüde
Ve iltifata mazhar oldu. Sonra R eşit paşanın
y a ğ lı b o ya p o rtre le ri b u lu n u y o rd u .
Baltahmamndaki yalısına g itü . R eşit paşa
JUm il paşaya, Şeyhülislâm A rif H ikm et bey « M ediha s u lta n ın k a la b a lık h a re m takı­
hanımefendiye vekil o ldular ve n ik âh ları ye- m ı a ra sın d a s a ra y m o y u n c u la rı p e k m ih ir w
«ilendi, Padişahla hanım efendi yalıda m isafir m e şh u rd u rla r A lm a n y a im p a ra to ru n u n İs*
edildiler (B.: Zeyneb H anım , P rens; K âm il ta n b u lu z iy a re tin d e s u lta n ın o y u n c u la rı Y ıl­
paşa, Yusuf). d ıza g e tirilm iş v e b u ra d a m is a firle r önünde
Mustafa Reşit paşadan F atm a su ltana ge­ ta k d irle sey red ilen s a n a tla rın ı gö sterm işler­
çen yalı, sultanın öl&miyle A bdiilmecldin d i­ di» (H Y. Ş e h s ü v a ro g lu ).
te r kızı Mediha sultana intikal etti BA LTA O I.M A K — Y en içeri argosunda­
Hâzineye intikalinden sonra B altalinıgnı k i «B alta asm a v e « B alta v e rm e » deyim le­
Sahil sarayının ikinci sahibi Mediha su ltan rin in zam an sız h a lk ağ zına v e k ü lh a n ! â t f f r
kocası Necip Paşanın vefatından sonra su ltan su n a in tik a l e tm iş d eğ işik sö y len işid ir; a ru k ,
F erit Paşaya vardı. Sultan F ertd Paşayı ce­ c eb b a r b ir zo rbalığı te m sil e d en Y eniçeri oca­
naze kalktığı gün pencereden gürmüş, beğen­ ğ ın ın o rta n işan larım ta şıy an , y a p ıy a veya
miş, harem ağalarından birine de göstererek gem iye asılan, y ah u d ta h a k k ü m pençesıi a l­
ailesi hakkında tahkikat yapılmasını em re t­ tında b ir kadına veya o ğ lana v e rile n « B altaj
miş, tahkikat neticesini de m ünasip bulan, y o k tu r; fakat, ta h a k k ü m ve ta sa llu t h er za­
auttan kendisine P trld Beyin namzet olm alı­ m an her y erd e g ö rüle g e le ce k tir; k iilh iıu af-
nı Ssdrfczam Kâmil paşaya bir vasıtayla b il­ zı Y eniçerinin baltasın ı, ta h a k k ü m ve tasallu t
^ ş f o tO P E P İ S İ BALTA VfcRME
— goas -

tfctaA nefsinde görm üş ve b u y olda k u lla n - gosunda, b ir Y eniçeri zorbanın uygunsuz gü*
teredd ü d etm e m iştir. rûh u nd an mahtoube bii fâlıi-jc», a v re te veya
1 }: K ötü n iy e tle rle b ir güzelin pekine mafrıbub bir hiz oğlanı in hisarı, ta sa rru fu a ltı­
düşmek, konuşm a fırsa tla rı h a z ırla y ıp e m e li' na alm a»;, vo bunu pcrvâsızca ilân yolunda
ne râm etm ek için » r a r ile iknau çalışm a: m ensub olduğu Ycnı^t» * ortasını*» r.ir.an* d e ­
misaller: nilen a lâ m eti farik asın ı b ir ım m c a - , m a Ue
__. U lan û kıza b u lla o lm a, c an a v a r gibi işlettiği kıym otli b ir ç evrey i, peşk iri, destmâ»
ağabeyi, y e r seni., Si u n ig a ra veya o ğ la n a v erm esi; onla»m dc
^ B ana b a lla olm a, h e r k u şu n eli y e n ­ * b alta» adı v e rile n h u çevreyi üûka£a çıkdık
mez!- la rı zam an sag om uz başların a imlemesi g örü­
__ Ben b ir k e re b a lta oldum , elim den lecek şek ild e iliştirip dolaşm aları.
kurtulmaz.. ts ta n b u lu n itle ri, köpekleri, h e r tü rlü
2 ): Baş başa k alm ak iste y en ik i kişiye şe n a a ti fıervâsızca irtik a b edebilecek he2e~
musallat olm a: lesi, h a y ta sı b a lta lı b ir fâh işey e veya hız ög-
— Dün e® « râ?v e tlim , laım y a n gözle d ah i bakm azlardı,
geliyordu, Ç am ur b a lta oldu, alıcı gökle b ak m ak , la f a lm a k v e­
k o k tu , gelm edi, kaçtı,. y a peşin e d üşm ek, yo lu n u çev ir­
— Kızı p a rk a g ö tü rd ü m , m ek, ta v 'a n v eya ceb ren k m d i
rahat edem edik ki. n e re d e
oturmak, b iri geldi, b a lta Dİ-
cfu...
— Ikiside genç, güzel,
bırak şu h&har g ü n ü n d e se­
vişsinler, b a h a olm ayalım .
«idelfm.,,
3 ): D lv e t ed ilm ed iğ i
solraya oturm akta, g ö t ü m ü
inek isten ilm eyen y er e g it­
mekte, huzurû ağırlık v erir
görülen y erde durm akd a ıs-,
m etmek:
— Senin sak a llı b a l ta ol-]
du, n ezâk etd en a n îa m a z , y ü -
2 ümü k ız a rttım , b a b a dedim*
nevâlemiz b iz e k ad a r,.
— B a t a o lm a b e k a r d e ­
şim.. H aşan gelecek, a ra m *
ağzımızın tadı kaçacak..

RALT.\ VERME, KAL-


t A Iİ AYRKT, ÜALTAİ.I
OC»lAN — Üç ün nü Sultan
Selim, ve Dördüncü S ultan
Myataîa devirleri ile İkinci
S u lta n M & h m u d u n zam an ın ­
da vaVayı. H ayriyeye kadar
Ocağının bir asker
flc*Sı olmaktan çıkıp haşarat
hâlini aldığı büyük Biri -y*?l&AZP b#Ma». HJrl ile «çevri» baha»]] iki yıısiTirt nt^Ar
ar*arşı devrinde Y eniçeri a r­ (IteaİDı: S. boıoall)

ûZqroup/merakediyorum
BAL f A Yİ TAŞA VURMA - 208S — t& M N BCt

menziline götürm ek için, balta sahibi zorba Baldırda n^nm otdiij h/ıliah
ve ayakdaşı*adt»mtan İle sonu tki taraftan B ııy u * K u l e l i n i n iıty r û y l ı ü f .
birinin muhakkak ölümü il* bitecek bıçaklı <g»ni 2 ly « M cj'ifpJH fri U ı^U nıı
b ir dögu$ü göze almak lâzımdı. Dolayını İle P ırp ın Yıkhııb «iatn e lv a n T vkadlı
bir fahişe avret île bir htz oğlana balta v er­ K ib a rlı rfv r tr k k a rliü kn n n d lı
mek dc kolay değildi, sonu ölüm kanlı bir B n llatı <'**1;»huii lıılıın ıh .v ıılır
döğü^ü göze almak ve bu pervasızca ilAıı 11e Aynfti tüxuı >4 j r l l ı n î r a »ılı
m eydan okumakdı. A vret veya oğlan kendi*
« T u lu m b a n n r t l n m j
Jerine tasarruf pençesini atan zorbanın ver-
diği baltayı almağa ve taşımaya m ecbur idi* S ırm a s a ç km m hHİ roi>dwji)İ!| mikro.*
ler, aksi takdirde, veya baJfalı olduklar} hal» O n ıu tttn ıı to p u c a d ü k m iiş btvrtm*
âe- gayrilerle gizlice diişüp kalkdtkları öğre­ A tttn ıg ılü rt b a ltu lı n r v h a t *«tvI n.ız
n d ir ise balta sahibi ile adam ları tararından K o ç h a l ı d ı r H am R rh tü .1 Koçt’fe*
katledilirlerdi. (M frd lv fiıll TrkkoMİ Dı-vUm)
Bilhassa baltah oğlanların ît boyu zorba*
A d ı RNf R e y d ir Kol^ru^n s e jp
sına dayanub sokakda, çarşıda, pazarda vah'a
stlvftllr Be>1iUİu buya
f i l d iş i
çıkarmak için şuna buna çatar- .
Yalıtı «>dk «yehbaz Irvcıııllıı tt j ı
lar, lürlü edepsizlik yaparlar.
Balta verilini kabul rtıl u $âhııo
alış verlf ettikleri esnafa p a ra
<KHf ftt*y Dpüianı Il>.
vermezler: * Ağamdan al!» d e r­
B A LTA Y I TAŞA VITRMAK
lerdi; pervasızlığım m erak edip
— H alk ağ zı d eyim i;
de;
> î) ı B ir m eclisde b ir kimsenin
— Bre kim olur bu tüysüz il?
şah sın a y ah u d en yakınlarına aid
diye soranlara:
— K a n d ı r a l ım n s ü r m e l i M u s -
1afalıdır..
— Çardak ÇDrbasır_m Osman
Beyidir..
— Topuklu Bayram dirler,
Burumuzun baltası vardır, gör-
me7 mLain...
Cevabı verilirdi. Zorbasına
güvenip edebsizlîk, itlik yolun­
da azanlar, Yeniçeri Ocağının
büyük 2âbıta âm irleri tarafın ­
dan gizlice takib edilir ve ilk
fırsatta Agakapusuna kaldırı­
lır, gialite bozulur, yok edilir­
di tB.: Bayram, Topuklu; Mus­
tafa, Sürmeli).
Son Yeniçerilerden Ç ardak
Kolluğu çorbacı» ve halk şâiri
Galat alı Hüseyin A ğ a n ı n des­
tan mecmuRSuida bu madde
tilerine şu parçalara rastlan­
malar:
B iri F iirtiiy ttld n r A t i n a Balı
U r u m dili » irin pi'lto k (.‘ililı.
plrE *di‘Mar l i a l i n ,,
t ıir l d e . ç e v r e b a lta -tı İki civelek
(R esim ; s . Bozcalı j

http-//groups.google.c<
^ « g g L O F Z D lS t ~ 20tt7 * BALÎA ZAK

bir ayıt*. sevimsiz, ' i r k i n b ir brîli bilm eden, kadar uzayan bir Turnesinde türkçe oynanan
farkında olm adan yüzüne k - r ?ı iıvlalm&k; plyeyU*rc girdi, istanbula dAnüçünde Tepeba-
misâl; çı Tiyatrocundan ayrıktı, kısa b ir müddet ak­
_ Dun akşam b a l t a y ı tnş.ı v u r d u m ! törlüğü bıraktı, sonra Ruyük Fasulyaçıyanıh
j\,. ^apdın? f Yervan! f-’asulyacıyun ile b lrle^ rek Ahmed
_ D ilenci K â n iy M İp n b fd iw U ih Kehim Rfrndi, Arfjak ve Aşol Rtbl sanatkâr­
. Ne olmu$ ki T ların da iştiraki ili* ikinci bir Rumeli lurm>-
_ D ah a ne o lacak, tlo k lo r D ilenci slne çıkdı, 1891 yılında yapılan bu seyahat*
K jn iv cn in o ğ lu d u r? .. da üç ay Tekirdagında kuldılnr, oradan va­
__ D e m e b e y a h u . pu r ile Selâniğe geçerek İki ay da orada oy*
2ı: D o ğ r u b ir i n s a p a , m e s e lâ rü ş v e d g ib i nadılar, oradan üa (îskülje geçtiler, iki
pi s b i r t e k l i / d e b u l u n m a k ; i f f e t s â h i b j g ü z e l Oskübdı* kaldılar, fakai umdukları rağbeti
bir g e n c e ç i r k in so rlu ıtılık y ap m a k , lif al- görem ediler, bilhassa BoHazar parafız kaldı,
m ak . B u h a l l e r d e b u d e v i m , t e k l i f i n , s a r k ı n ­ lstanbuldaki ailesinden para getirtterek trup ,
tılığ ın m u h a t a b ı o l a n kim se ta ra fın d a n ku l­ dan yarıldı y« tek başına İstanbula döndü ve
lan ılır; ek se riV a . bir az sonra da Minsığyan M anakyan'm CH-
— K e n d in e gel !.. b a l t a y ı taşa v u r d u n ! . , m anlı Tiyatrosuna girdi, burada temsil edi­
d enilir v e h a t t a bu r e d c e v a b ı ile d e k alın ­ len dram , komedi ve vodvilîerde baç rollere
maz. « b a lta y ı t a ş a v u r d u n ! > s ö z ü n ü en ha­ çıkdı, M makyan K umpanyası dağıldıktan
fifinden b ir d e t o k a t t â k i b e d e r . sonra 1903 de Reşad Rıdvan Boylu Kundor-
15 Mayıs 1041 günü akşamı bir G alata diya Tiyatrosunda kurduğu Vodvil Kumpan­
Cinayeti bir sözle başlam ıştır: G alatanm yasına inlisab etti ve ilk olarak «Tupunenin
nümü kopuklarından P o rtak al Salih, Ziraat zevcesi» adındaki piyesden adapte edıim ij
Bankası arkasında K aşiftin içkili lokantasın­ «ipekçi m erum >da sahneye çıkdı. Reşyd Rıd­
da garsonluk yapan K adir ism inde güzel bir van B eyin yanında iki yıl kaldı, 1905 deki
gence N ecati B ey caddesinde göz kırpar. K a­ bom ba hadisesinde saraya verilen b ir jurnal*
dir: «Baltayı taşa v urd u n ağam !,» d iyerek da BaUazar da sui kasidde mudhadar olm ak'
serserinin üstüne atılır, delikanlıdan m ükem ­ la iti iham edildiğinden, R. Rıdvan Beyin evin*
mel bir dayak yfyen P o rtak a l Salih d e bıça­ d e m isafir bulunduğu b ir gece tevkif edildi,
ğını var kuvveti ile K adrinin oyluğuna sapla- 73 gün H asanpaşa K arakolunda, b ir ay da
yarak zavallı genci öldürür. zaptiye nazırlığında m evkuf kaldı, sui kasda
BALTAZAR (B edros) — T ü rk sahnesi­ iştirakini gösterir d eliller olm am akla b era­
nin em ekdar Erm eni artistlerin d en , Papas b e r hak kındaki çübheler de zail olmadığından
Furlanos ism inde birin in oğlu olarak 1866 da bâ iradei saniyye
İâtanbulda Sâlm atom rukda doğdu, K aragüm - D aday’a sürgün
rük Erm eni m ektebinde okudukdan son ra b ir gönderildi, fakat
müddet kuyum cu çıraklığı yapdı, bu m eslek- ev rakı tetkik ed i­
de ve tecrübe ettiğ i daha birkaç işde tu tu n a ­ linceye k ad ar ay ­
madı, tiyatroya k arşı çılgın bir m erak ve he- la rc a K astam onu
seve sahîbdi, bu âlem de şö h ret sahibi E rm eni hapisanesinde yat
sanatkârlarla tanımdı ve bunlardan, G üllü tı, kendisi an latır:
Agcıbun Gedlkpaşa T iyatrosunda rejisörlük
«Kastam onu h a­
yapan Bedros M agartyan'ın delaleti ile 1889
pishanesinde y a t­
d* yirmiüç yaşında iken Tepebaşı T iyatrosuna
intisab e tti ve ilk deia "A yyaş ve Mürâi» tığım koğuşta ba­
*dll bir piyesde m ürâi rolünde sahneye çıktı, kırcı esnafından
piyes Erm enice idi, yine ayni tiyatroda ayni Merzifonlu Ava-
| dilde «tiki ahbah çavuşları»; «Namus lekesi* koglu lstefan is­
I Ve «Tahammül* isim li piyeslerde ro ller aldı, m inde bir m evkuf B edros BAİtas&t
j ilk defa olarak, Tepebaşı Trupunun Filibeye daha var İdi, b ir <Hcs)n>; N e ılh )

)£n/group/merakediyorum
BALYAS — 2088 - ÖTAÎİB u l

gün beni a ld ıla r, Jjıtefof» M eraifona Tidıyo» le im io n Rus M anastırın da oturm akda
■OD d e d llo r, îste fa n ın b « * olm adt$ım ı. « E m e kli Sahne s a n a tk â rla rı C em iyeti» üe
adım ın B a lu za ı- «ı]ub Dadaya «urgun h a yırh a h dost ve m esJckdaşlarırtdan gördüğü
g lm i anlatam adım , a tlı b ir zabtiyem n r**- y a rd ım İle geçinm ekde id i.
fakalincfe y jy a oJorais y o la ç ık a rı İd im , daha J Hakkı İiohttırfc
ilk günü yedi naat y o j yü rü y e re k Mgaz D ağı* Bedros Bultazar son günlerinde hasta
m B fdım , M evsim dc a ra lik ayı id i, ik i köyde olarak Yodlkule E rm e n i haalabinesme iı$jn.
ko n akladık, kö ylü le rd e n çok İy i m uam ele dı vc 9 O cak 1953 de orada öldü, Ş iş il Efrma.
gördüm . Tosyada kaym akam a te s lim e d ild im , n i m ezarlığınd a h â li h a ya tin d e Hazırladı^
heîe şü kü r ona d e rd im i anlata b ild im , kasta- kabre d e fn e d ild i.
moTiuya te lg ra f ç e kd lrd im , cevab gelinceye 1352 de ya p ıla n jü b ile s in d e toplanm ış
kadar Toeyada ka ld ım . Isla n b u td a n sürgüne b ir m ik ta r parasını y a ttığ ı hastahaneye bırak,
g ö n d e rilir ike n, vapurda K e l A b d u lla h İs­ jm ş tı (İs t. A n .).
m inde b ir tosyaU ile ta n ışm a d ım . bu edam
BALYAN (Agop Bey ) _ H assa miman
yazuı lü tanb uîd a sa kalık k ış ın da m e m le k e tin -
K arabet A m ira B a ly a n 'm en küçük oğludur.
d? sahJebelliJc y a p a rm ış benî g ö jflü , y iy e c e k ,
1833 de İstanbul'da doğmuş ve 12 Kasım 1975
para v e rd i, to k ir o n iy e tin i gördüm , h e r ne
de P arİB 'de v e fa t etm iştir. P ere L a ch a İK Me­
h a l tee, Kastam onuya döndüm , oradan da
z a rlığ ın d a m e d fu n d u r.
D aday'a g ö n d e rild im . M enfam da han u ça klığ ı
İ lk ta h s ilin ] m untazam su re tte İstanbul'da
ve k a h v e c ilik g ib i iş le r ya p tım . H a y a tım se­
hususi m u a llim le r ta ra fın d a n a lm ış tır. 1855
filin e id i, çalışdıgım han k a h ve sin in arka*
de rıu m â ri b ilg ile r in i ik m a l e tm e k gayetiyle
sından b ir dere geçerdi, kasablar, e tin i s ıy ı­
P a ris 'e g id e re k S a ınte B a rb e M ekte bine gir-
rıp s a ld ık la r) k e m ik le ri bu d ereye a ta rla rd ı,
mJş ve az zam anda ta h s ilin i tam am lam ıştır.
ben de o k e m ik le ri to p la r, k a y n a tır, et su*
1858 de, A v ru p a n ın m e şh u r m im ari eserle rini
yuna çorba yapardım . B ir gün b unu , orada
m e m u riye tle b u lu n a n K asım paşah R e ş id B e y te tk ik e tm e k ü zere V e n e d iğ e geçm işse de.
Ism iûde m ü ş te rile rim iz d e n b itin e a n la td ım , ora d a b ira d e ri N ik o g o s B e y i» Ö lüm ünü İş ite ­
e rte si sabah on ik i y a ş la rın d a b ir kızca ğ ız r e k İs ta n b u l'a dö n m e k m e c b u riy e tin d e kal*
a y a k lı b ir b a k ır kâse İle g e ld i: B edros E fe n ­ m ış tır. M e s le k i y ü k s e k m e k te p le rd e ta h sil
d i k im d ir d e d i,:- b enim k ız ım d e d im . ih tiy a c ın ı h is s e tm iv e re k , p e d e rin in m im a ri
B u y u ru n b e y babam g ö n d e rd i d e d i ve b ilg ile rin d e n is tifa d e y i te rc ih e tm iş tir. 1866
kâseyi bana u za td ı, K â seyi âçdum h a k d ım k i d a . p e d e ri K a ra b e t A m ira ’n ın vefatında n
m is k g ib i işkem be v e b a s ı. R e şid B e y n e : so n ra , b ira d e ri S a rk is B e y ’le b ir lik te Hassa
B edros de d i, ca n ın ne iste rse sö y le y a p tıra ­ M im a rı tıa sb o lu n m u ş v e fe s in in ü zerin de al*
y ım . H a ncı a ks i b ir adam dı, h e r ş e y in e ta ­ tu n d a n b ir üçgen v e p e rg e l ta şım ak im tiy a z :
h am m ül rtd ig im ha îde b ir gün b e n i handan k e n d is in e te v c ih k ılın m ış tır.
kovdu, zabitan m a h filin e k a h v e c ilik ile g ir ­ A g o p B e y , is m i gölgede k a ld ığ ı m im a ri
d im . b ir b uçuk seıje sonrada m e ş ru tiy e t ilâ n e s e rle rin d e n fazla» g ü ze l s a n a tla rın ve tiy a t­
e d ild i a f e d ilir e d ilm e z İs ta n b u la dönd üm . 31 ro n u n h â m is i o la ra k b ü y ü k ş ö h re t kazanm ış*
M a rt va k’asjnda B c n ljy a n la be ra b e r B u lg a - t ır . F ilh a k ik a hem en hem en b ü tü n servetim
ris ta n a k a ç tık , o rta lık y a tış ın c a dön d ü k, T e - b u sahada s a rfe tm iş tir. O rta k o y d e k i e v i za­
pcbaşı O deon T iy a tro cu n d a bi> kaç m evsim m a n ın ın en m ü m ta z E rm e n i e d ip ve sanat­
tem ailJer v e rd ik , "L e b le b ic i H o rK o r’ u. ‘-K ö­ k â rla rın ın to p la n d ığ ı b ir salon h a lrn r alm ış*
se K âhya *y», "H o n itin hUcsi**ni o yn a d ık . t ır . K e za b irç o k E rm e n i m ü te fe k k ir v e sanat*
Ö lünceye k a d a r B e n liya n d a n a y rılm a d ım , k â rla ra m a d d i' y a rd ım d a b u lu n m u ş tu r. B u n ­
sonra K e l Haşan E fe n d i. K e leş Ş e vk i B ey. la r m ey am uda bilhassa m eşhur bestekâr D ik
B ü yü k Ş e vki B ey ve N aşid g ib i « n a tk â rla r- ra n Ç u h a c ıya n 'ı (1 8 3 G -I8 0 ft) z ik re tm e k icap
la oynad ım ve 1 M 7 d c 81 yaşım da sahneye eder. D iğ e r ta ra fta n y e n i E rm e n ice ye büyük
v e d ii etlim **. b ir ta ra fta r o lm u ş v e b ir E rm e n i A kadem isi
R edros B a ttazar, 1948 de G a la ta Pande- kurm a ğa teşebbüs e tm iş tir. lS d l'3 0 0 2 y ılla *

http://groups.goog le.
ANSKttOPEPtSİ '2089 - BALYAM

I rıad* Ş ark T iy a tro su n u n te m elin i a ta n da tur. Balyanların hemen hemen bütün teşeb­
odur. 1870 d e İse m im a r B ed ro s N em U e’n in büslerine iştirak etm iştir. Sultan Aziz kabili­
d îy le 1900 a ltlın h a rc a y a ra k O Ttaköydeki yetini tak d ir ederek kendirini Hassa Mimarı
Erm eni T iy atro su n u y e n id e n te sis etm iştir. tâyin ettikten sonra, dâima padişahın maddi
FYfansjzcaya v e F r a n a u E d e b iy a tın a d a bi- ve manevi m uzaharetjne nnit olmuştur..
hakkın v ak ıf o iu p , b u d ild en bazı şah ceerle- im parator içe Ojeni, Utan bul ziyaretinde,
ri em w niceye te rc ü m e e ttirm iş tir. E rm e n i Çıragan Sarayında A rap uslâbıyte inşa edil­
cem aatine a it işle rd e d e v a z ife le r d e n ıh d e miş m eşhur hamamı yapan Hali Balyanla ta ­
euniş v e ezcüm le P a trik h a n e U m u m î M ecli­ nışmak istem iş ve kendi saraylarının birinde
sine b irk aç d efa âz a »edilm iştir: IS7Ü d c isti­ dc bunun eşini yaptırm ak gayesiyle '»mı Pa­
fa etm iştir. ris'e dâvet etmişse de. 1870 deki KVartSiZ-Al­
Agop B ey B aly an A v ed is B a h ç e v a n y a n 1- m an H arbi buna mani olmuştur.
ın kızı, g ü zelliği d ille r e d e s ta n o lm u ş P em ­ M ütevazı b ir seciyeye sahip olan ünlü
be H anım la e v le n m iştir. Ç ok sev d iğ i zev cesi­ sanatkâr, birçok m ühim eserlerinin altında
ni, 2 K asım 2873 d e g ü ç b ir d o ğ u m n e tic e sin ­ imzasını atm aktan islinkâf etm iştir. Aynı
de k a y b e ttik ten s o n ra , s ıh h a ti sarsılm ış, h e r zam anda d ü rü st v e adil bir şahıs olduğundan
şeyden el çek m iş v e k e d e rin i u n u tm a k için fcrdlerde m illiyet tefrik alı yapm am ış ve her
A vrupa ş e h irle rin i d o la şm ağ a b a ş la m ış tır. m illetten istidatlı kim selere yardım da bulun­
Çok hassas b ir r u h a sa h ip a la n b u b ü y ü k s a ­ m uştur.
n atkârın , sonsuz ız tıra b ıru n te s ir iy le b ira B eşik ta ş'ta ikam et eden ve halk ağzında
deri N ikoğos B ey g ib i g e n ç y a ş ta g ö zlerin i B ali U sta diye anılan san atk âr Beşiktaş, mu­
hayata y u m m u ştu r. tasarrıfı m eşhur Hacı Haşan Paşa'm n ve H ar­
Agop B ey, sa n a t b a k ım ın d a n , b ira d e ri biye N asırı Rıza P a şan ın şahsi dostu olmuş­
Nikoğos B ey’in sev iy e sin e y ü k s e ltm e m iş se tur. 189$ den sonra. Yaşça ilerlem iş ol*
de, S ark is B eyle b îr Ukde inşa e llik le ri bütün duğu için faaliyetine devam edem em iş ve
binaların p lâ n ların ; kendiyi h a z ırla m ıştır. Beşiktsşdaki evinde münzevi bir bayat yaşa*
Bunlar m ey am n d a b ilh assa B e y le rb e y i s a ra - m ıştır. ?
I yıru k ay d etm ek g e re k tir. D o ğ ru d an d o ğ ru y a B aşlıca eserleri şunlardır: Kumkapi Surp
kendi eliy le inşa e ttiğ i e s e rle r ise; B ey k oz’d a A stvediadzin K ilisesinde P atrik Nerse* Baş­
Tokad K öşkü, Ü sk ü d a r'd a K oşu y o lu n d a , V a­ piskopos V arjabetyan'ın lâhdi, Sültaû Ha-
lide S u ltan köşkü, H ıd iv in A ra p u slû b îy îe\ m id’in has bendegâm ndan Osman Bev'in
yaptırdığı köşk, A k sa ra y 'd a P e rte v n îy a l V ali­ Suîtan Mahmud Türbesindeki kabri, Dolma-
de S ultan C am ii, P e rte v n iy a l S u lta n T ü rb e si, bahçedeki saat kulesi. fB.: D<ılmsbahçe saat
Ali. Paşa K onağı zik red ilir. kulesi). R^vorV PanıuKciyan
K rv n rk Pam ilkCİyalt
BALYAN (K arabet Amira) — Hassa
B A LTA N (B a li) — M eşh u r b îr heykel* M imarı Kirkoı* A m ira Balyan'in oğludur.
tra* ve m im ard ır. 1835 d e K a y se rin in T a laş 1800 de İstanbul’da do£muş ve 15 Kasım
kasabasında doğm uş v e 5 A ra lık 1911 d e İs ­ 1866 da Istanbulda vefat etm iştir. Beşiktaş
tanbul’d a v e fa t e tm iş tir. Ş işli E rm e n i M ezar­ E rm eni M ezarlığında m edfundur. Mevkii ve
lığında m edfim dur. şöhreti ile sanat bakımından taban tabana
13 y aşın d a İs ta n b u l'a g elerek E rm e n i z ıt olan mexa.rtaş* ve kitabesi bugün m evrut
K eykeltraşm y a n ın d a ş a k ırd lik y a p m ıştır, ik i değildir.
sjene s o n ta p ed e rin in ıs ra rı ü z e rin e T a laş’a K arabet Kalfanın gençÜk hayatı hakkın­
dönm üştür. A z s o n ra A d an a v ^ T a r s u s 'a g id e ­ da da bir bilgimiz yoktur. 1831 de. pederi
rek pederinin ç iftlik le riy le m eşg u l o lm u ştu r. K irkor A m ira lin Ölümünden sonra, Kazaz
F ak at başladığı san atın a şk ı te k ra r içinde A rtin'in tavassutu İle, eniştesi Ohannes Ami­
alevlenerek y en id en İftfanbul’a a v d e t etm iş­ ra Serveryanla beraber yerine geçmiştir,
tir. F ıtri istid ad ı v e çalışkan lığ ı s iy e rin d e az 1832 d e YedifeuLe Erm eni Hastahapesİ, Ka-
zamanda b ir ately e açm ağa m u v affak olm uş- *az A rtin'in teşebbüsü ile inşa edilirken, e niş.
ım/aroup/rnerakediyorum
BALYAN — 30*0 — İSTANBUL

tesiyle birlikde bina­ Buhçekıöy V alide h en d leri. Baktrköydeki «fo­


nın kalfalı&uıı ifH ci­ kum a fabrikası, Z cyünbum undtfkı dem ir
m idir. IS38 tle Üskıi- fabrikası, la m it’d e H ü n k âr köşkü. Izjnittekl
darda «çılan «O m b­ Ç uha fabrikası, H erekedeki F abrikası, Ik iv
ran* »dlı zamanının d ırm a karşısınd a E rm eni K öyündeki 8urp
rn yükjıck Ermeni S ark ış Ki|l«csi.
mektebinin Ijtgaasına K arabet kalfa Ermeni mimarisini tetkik
1636 U« eniştesiyle etm ek üzere Erm enistan'ın eski payitahtla­
belaber teşebbüs et- rından Ani'nin meşhur harabelerini ziyaret
mistir. 1838 de. B eşik- etm iş ve eserlerinde Erm eni mimari udlıbon.
I taşrfaki Ermeni kili- dan da İstifade etmiştir.
sesini yeniden inşa e t­ K arabet A m ira Naz&ni Babayanla evlen*
tirmiştir. Semtin mek­ xv)i$ ve on kadar evlâdı olmuştur. Bunlar me-
yanında ezcümle N ikoğt» Bey Balya»* Sarkıt
l a r a M Amira Balya» tebine ve fakirlere de
(Beta); N«tlb> büyük yardım da bu- Bey Balyan, Agop Bey Balyan. Simoo Bey
luamuftuT- 1847 de, Patrikh&nede ıuh«ni B alyan. Andon Bey Balyan { 1825-1889) ve
ve cismani neclütleriAİD tesisinde bazı Erme» K irkor Bey Balyan bulunmaktadır.
ot İteri gelenleri île birlikde mühim ro l oyna­ K a ra b e t A m ira B aly an sağlığ ın d a resmi­
mış ve 1847,1849,1853 ve 1855 seçimlerinde n i ç e k tirm e m iştir. M evcut p o rtre si, ölümün­
Cismani Meclisi âzalığında bulunm uştur. d e n so n ra b ir ressam ta ra fın d a n evlâtlarının
1854 de, Yedikule Ermeni Hastahabcsinin ta r if i ü s e rin ç çızilm i§tir.
nezdinde açılan mektepte ziraat derslerinin K evork FamafcctjMi
tesisi tçjn bin altın maddî yardımda bulun­ BALVAN <K irkor A m in ) — Balyan
muş ve müderrisliğe de Amasyan Agop Efen­ ailesinin en eski ve en m eşhur simalarından
diyi getirmiştir. Fakat bu dersler ancak iki biridir. Balyan soyadını iHc defa bu zât taşı­
sene devam etmiştir. 1858 de ise, Dadyan Bo- mıştır. 1764 de doğm uş ve 16 Kasım 1881 de
gos Beyle birlikde mezkûr Hastahanede bir bir Pazar g ü n ü Ü sk ü da rd a vefat etmiştir.
ruhban mektebi açm ıştır; fakat bu mektep K assa m im a rı M eram etci Bali K alfanın (R :
de semeresiz kalmıştır. 1650 tarihli bir vasi­ Bali Kalfa) oğludur. B u n d an dolayı Baliyan
yetname Ue Yalova yakınında bulunan ve iyi y ah u t B alyan tesm iye olunm uştur. Meşhur
irad getiren gayrı menkullerini, mezkûr mek­ Hassa Mimarı M inas K alfanın dam adı ve yi’
tebin ihtiyaçlarına hasredilmek üzere, Erme* ne H assa M im arı O hannes A m ira Servefan'-
ni cemaatine vakfetmiştir, 1861 de İşbu va­ ın (1786-1858) kay ın pederidir.
siyetname yerine getirilerek bunların idaresi B aly an K irk o r K alfan ın gençliği hakkın­
önce Arma* Manastırına, 1866 da ise Kudüs
d a hiç b ir bilgi m e v cu t
Ermeni Patrikhanesine tevdi olunmuştur.
değildir. A ncak B irin ­
Karabet Amira, Sultan M ahmud; A bdül- ci S u lta n H am id ’in
roecıd ve Abdlilâzlz Uy padişaha hizm ette b u­ gü nü n de (1773-1788)
lunm uştur. Eserlerinin m ühim bir kısmında saray m im arı nasbo-
eniştesi Ohfiîınea A m ira S erveryan vo oğlu lunduğu söylenm ek-
Nikoğos Beyle teşriki mesai yaprruştır. Bun- tedir. M aam afih b u t a ­
lavm başlıçalan şunlardır; rih lerd e h en üz pek
Dolmabahçe Sarayı, Salıpaaarı sahil s a ­ genç olduğundan bu
rayı (eski meclisi mebusan ve bugünkü A ka­ husus bizce şüpheli­
demi binası). Eski Çırağan Sarayı, Orteköy dir. Halefi Üçüncü
Camiî, Eyupdaki Çiîtesaraylar. Pangaltıda Sultan Sclim'in gü-f
Harbiye Mektebi, Yıldızdaki eski köşk» Ayas> »ünde (1788-1807) de '
tetanos (Yeşilköy) köşkü, Stallan M ahm ud’un Hass» mimarlığında K irkor A m ira Balyoi»
ve SuHan Mccid'in Türbeleri, Terkos*a yakın bulunmuş ve mezkûr (KfSİm; MoUıJ
http://groups.google.<
— 709i — BALYAN

Sn-îa;- — mı-: - r* olro<‘; 'i r Hat*r. onun ha- fiil 1812 ‘t*1. C r5 ldar Surp H*- K lU ^'î^d*
* s, ; • :*r' ; - a t Kir,‘. <» K a i l i m <U h is:-': vaptız olan k ın !. • ; u» i.-./ ‘p!:; i.-ıy-
_; : ... r*nm#ktöi»r Yeniçeriîı i in mi n/ TİTTT'1* 3Iİ»- |) <pU2l •»»-* .5: K» ır^ /* |> u ’î>,ıJ. rf»^;ı«
pa -H 'ti «.İ.-r» bu «ıralrr-b mevkiini rmıh<tf‘i- Mt»ıJ«b'uı\ yAnrtiıliut. t. , |> ’jrı.,ı [.‘-^ır
Kt-'-. •' 4valfanın p?. mühim KıHr--r AmirA’nın, H . • Mtn- «<i K*t •’/• '
{iaiiyvu - 'M dcsiu «’ *» Sultan Mahmud Kail» 1|* l«u»ya *dlı h ^ ıtd a ft r--. - :N,
r^cTir ie«Ur- Sultanın itimadını k * /* c >iuk yahut Sofya 11803*1638} fsmmdt* ■ ., m..^
ı SaMV’«- - ,1V^ n.îfuıa sahip olmuştur, o daha olmuştur. &u Jonu«wu Ha
j fcadar W «n»lU p i r l e r ba*! meselelerin h«l> Kayserili Sr.Tveryan Öhanne* Amiranın s - ’
|İ j^ în n n u n t u v ^ a s u i u n a m iira c a u t c lm i^ c ı - edsidir.
K i r k o r K a lfa h a k k ın d a , t A n jîy
1800 tarihli bir îerm.ınla ikinci Sultan M * rn ru ry afl <186Ö , İ9 2 6 > « j a g K ! ı:.' f1î ; U ^ |, ' .ı
Mahmud Kix!;.,r Kalfaya bazı im tiyazlar bah- m aiiim .a u v e r m e k te d i r :
.eiaıijiir ki b a n l a n şunlardır; atu binmek, «Kirkor Amira, Bülbüidcrenin üstünde
m a ilin d e kişi bulundurmak, saka) bı- ilk tepede ikamet etm ekle idi. Burada,
rakm^- kürekli bir kayığa malik almak, a&ırlık kavak ağacı halâ görunmektf-dir. Bu
bası vergi ve masraflardım muaf tutulm ak, semtin ttüibüM ore İsmini almasına & -*?ber
İstediği şekilde giyinmek. olmuştur. Zira Amira, bülbüle meraki» oldu*
Kazaz Anin. Kirkor Amira Balyan ta­ gu için evine yakın b ir yerde hususî uiarak
ralından Sultan Mahmuda takdim edilmiştir. bir sürü bülbül yetiştirmiştir. İhtiyari
Kirkor Kalfa. 1820 sıralarında, Gregoryan oraya gidip aaatferce onlarm sesini dinlermiş.
ve Katolik Ermeniler arasındaki mezhebi İh* B ir korku neticesinde nüzul isabeti ile vefat
iılâSsr esnasında, bazı İftiralar yüzünden etmiştir.
Kayserlere sürgüne gidince orada bir kilise Aynı zamanda hoşsohbet ve fıkaraperver
inşa ettirmiştir. K a z a z A rtin'in teklifi ile b i r kimse olduğundan, çok defa Pazar günle*
otadaft çok lezzetli bir pastırm a yollamış ve ri Baglarbaştndaki geniş bağında işçilerine
o da bunu Kirkor Kalfa tarafından Sultan’a v e ustalarına ziyafet vermiş. Kendisi d e oıt*
takdim kılınca Padişahın pek hoşuna gitmiş l a r l a birlikde masaya oturup b e r a b e r hasbı­
ve menladan geri dönmesine müsaade ede* halde bulunurm uş. Zamanının zengin E n n e -
tek şöyle bir lâtifede de bulunm uştur; n i l e r i v e hattâ K azaz'A rtin dahi Balyan Kir*
rf&re avlamak için bir parça pastırma k i r a çok şey borçludurlar. D alyanların şöh­
kullanıldığım biliyordum, fakat pastırma ile r e t i n i n temelini atan da odur. Büyük torunu
adam kurtardabileçeğj aklından geçmezdi.* Nikoğos Bey Balyan, seciye *e karakter bakı­
mından. kendisinin m inyatür bir numunesi
K irtor Amira cemaat işlerine de iştirak
etmiştir. Bilhassa Gregoryen ve Katolik Er-
^ıcniler arasındaki dini anlaşibamazlıklarcn
halli için büyük gayretler sarfetmîştir. Bu
«»yanda. 2Z Ekim 1817 de Fatrlk B o|oa Baş- •v?l
pi?kopft»’un evinde topiansuı möcüse dc işti-
fak etmiştir. Kirkor Katfa'nın hayır işleri
de pek çekdur. Bunlar arasında en başta, üs*
küdar Surp Haç Kilisesinin 1$30 dok! şort
inşaatında maddî büyük yardı itimi zikredebi­
liriz.
Balyan Kirkor Kalfa, 1800 yılma doğru,
şoh/elü Hassa Mimarı Minas kalfanın fcı*ı
Sofeome U77Ö-1831 yahut 3782-1832) ile er-
knmi^Ur. Bu «cbepJe b ir müddet Komkapı
Klffcnr |tar* a n ıj| Knkrf
Urafında ikamet etmiştir. Bu husuf, 17 Ey- B^lı^eC CMt«k)

ocfi/oroup/merakediyorum
E / ,.,'. AN - 2092 — İSTANBUL

imiş •- rler*. l i ir e n ly a z m a b ir eserde rm -v ç u l şöyfc ,


Kırteor kalfanın vefalında» -onra. ecıw* > ;ıi sayesinde k a b il o lm u ş tu r;
biler onun yarini cU geçirmeğe büyük gayret -18 Eylül 1833 de. Surp H aç yortusunun
ssH fitniftersv do. Kszaz A rtin’in (avostutu ertesi ({ünü, S u ltan M ahmud, Üsküdarda. Kır. I
ile Sui Un Mahmud bu mevkii d ö rt H üküm ­ k a r K alfanın taşın ın kitabesini sildirip yerine 1
dara sadakatle hizm et eden K irkor Kalfa' lurk çc yazdırdı ., 1
nin oğlu K arabet Balyan ve dam adı Ohan- Hu kaydın birinci kısmı doğru değildir l
nes Serveryan A m ıralara tevdi etm iştir. zira trm cn ic e kitabe bugün dc- mevcuttur.
K irkor A m ira B alyan'ın başlıca eserleri Z artary an tarafın d an okunan sülüs harfli ki­
şunlardır; tabenin m etni şud u r:
Saravburnu'nda eski saray (1875 <1* y an ­ «E bniyeyi hassana Haseki fnitınetdar S
m ıştır): eski Çırağan ve Dolm abahçc saray ­ kalfa K irk o r tekfini* 1247»
ları; Y e n ik tile r taralından yakılan eski Bey­ *CT«rk Pun u ltin B
lerbeyi saray ı: A rnavutköyünde V alide S u l­ A ziz dostum uz K evork Pam ukciyan arab
u n sarayı; H aliçte D efterdar saray ı; Topha m illi tü rk h a rfle rin i bilm ez, mazurdur* fakat
ne (NuBretiye) Cam ii; Selim iye K ışlası; Da- b u k a b rin v e k itab en in fotoğraflarım hjte
vudpaşa kışlası. D arphane; A ynalıkavak kfiş- tev di etm ek ile b ü y ü k isab et göstermiştir. Bu
k â; Sultan M ahmud’un b endleri; B ayazıtta k itab e yazısı b ir pâdişâh em riyle yazıl­
eski yangın köşkü. m ıştır dem eğe lây ık p e k güzel b ir yazkhr ve
K irkor K alfanın resm i m evcut değilse pek kolay okunacak şekilde istif edilmiştir.
de, bazı kaynaklarda (T ürk D evleti H izm e­ E rm en i tarih çisi Z a rtary an m «okudum» diye
tinde Srm eniier. s. T l; Surp Pırglç m ecm ua­ kayd e ttiğ i m etin , g ü lü n ç b ir şekilde tahrif
sının 1953 Nisan sayısı, s. 12). to run u K irk o r ed ilm iştir; h a tta Öylesine ki SSartaryanm
Bafcyan'th fotoğrafı, iîım benzerliği dolayısıy­ tü rk çe v e tü rk iy e tâ rih in i asla bilmediğine
la sehven kendisine atfedilm işllr, H âlbuki delili olarak g ö sterileb ilir. K itabenin aslı şu­
1921 yıit Teotik salnam esinde bu resim to ru ­ d u r:
nuna ait olarak takdim edilm iştir. K aldı ki. «E bniyei H assâî şahane K alfası Kirkor
fotoğrafçılığın keşli bile K irkor A m ira’m n K alfa, 1247*.
vefatından iki setle evvel vuku bulm uştur. t A.
Balyan K irkor K alfa Bağlsubaşı E rm en i B A LY A N (I^evon B ey) — Nikoğos Bey
M ezarlığında m edfundtır. Ü zerinde m uazzam B alyan 'ın oğludur. T ahsilini, P aris’de, "Ecoîe
b ir m ezartaşı m evcuttur. İki kitabesi v ard ır, des B eau x Arts^’da ikm al etm iştir. Osmanb
biri Erm enice diğeri ise A rap ha rfle riy le S a ra y ın a hizmet* ed en son m im ar olmuştur.
Tiirkçedir. Erm enice kitabe 1945 yılında b ü ­ 1920 de h e n ü z h a y a tta id i O tarih ten , bu sa­
yük m üşkülâtla iîk defa olarak taralım ızd an tırla rın yazıldığı 1960 senesine kadar geçen
okunm uştur. AJlı k ıt’adan m ürekkep olan ve k ırk y ıl içindeki h ayatı, vefât etm işse târihi
çok yüksek b ir lisanla kalem e alınan m anzum tesb it edilem edi.
kitabe, hayatı hakkında hemen hem en hiçbir Ktvork PamukcJyiD
mühim bilgi ih tjv a etm em ektedir. A ncak BALY A N (N ikoğos B ey) — K arabet
birçok kim selerin bayatların ı kendisine m ed­ A m ira B aly an 'ın ikinci oğludur; 19 Kasım
yun oldukları v e fakirlerle yetim lere büyük 1826 d a İstan b u l’d a doğm uş v e 27 Şubat 1858
yardım da bulunduğu kaydedilm iştir. D iğer de Istan b u ld a v efat etm iştir. B eşiktaş E m e ­
taraftan doğduğu ve öldüğü ta rih le r de bu ni M ezarlığında m edfundur. E skiden mavcut
kaynakdan elde edilebilm iştir. T ürkçe k ita­ olan m esartaşı ve kitabesi pederjninki gibi
beye gelince, bunu ilk defa m üteveffa Bim en kaba ve zevksiz idi.
Z ariaryan m eydana çıkarm ıştır. ZİTa kabris­ Nikoğos Balan henüz genç yaşında iken
tan, kısmen istim lâka uğram adan, kitabenin zekâsı ve c id d iy e ti ile nazarı dikkati celbet- •
bulunduğu yüz du v ara bitişik olduğu için, iniştir. A nnesine karşı büyük b ir bağlılığı ol*
dışardan görünm em ekte idi. Bu buluş, E rm e­ ■ doğundan sm ı k a y b ettik te n sonra sıhhatini
hftp://groujps.googIe.con
. v<nU-OP£DÎ5İ BALYAN

de k aybetm iştir. İ lk ta h silin i ta m am lad ık tan ;ız;ı|.'^ ır«l^ı b iri olmuştur.


Ş0BT* p e d e ri ta ra fın d a n 1843 efe. m o d e rn - N ık ü .-^ Rpv pek ^enç yaşında ' öldüğü
jjjç y j u f B ard izb an y an 'ın h im ay esin d e I4;- ıçuı bıraKt'L'i c ^ jltn u . m iktarı az ise de bun­
fi s'e g ö nd erilm iştir M e z k û r'şe h ird e b ir m iid- ların sanat bakımından değeri ve ehemmi­
* 4e; tah silin e d ev am e lm iş v e m ü teak ib en yeti büyüktür Buiıiur m eyamnda en mühim­
& ıinte . B a r be m e k te b in in m im a rı ^ııbcsınu leri r.unlardır
kabul o lu n m u ştu r. B u ra d a h ü sn ü h ali, calı*- İJolmabalıçe Sarayının rmm i kabul doi-
kank^s v c zek âsı ile h o c a la rın ın iv g i s i n i v t ıvr,ı • iki m erasim kapısı (bu sarayın w y>-
^ ^ ırini k az an m ıştır. B u n la r m e y a n ın d a b il­ s»'*’* ped-irl ile tebriki mesaide bulunm uş
hassa P ro f' Labroust*un n a z a rı d ik k a tin i cel- tu r l : O rlaköy Cam ii; Ç ırağan {Mecidiye Ca­
hctm iştir. M aalesef, b e d e n in in za y ıflığ ı vc m ii; Ihlam ur köşkü; Göksü kasrı; Tophane
{azla çalışm ası s e b e b iy le s ıh h a tin i k a y b e d e ­ Saat K ulesi: Ç ırağan Sarayının d a plânını
rek 15-15 d e ta h silin i ta m a m la m a d a n İ s ta n ­ b ü tü n te ferru atı ile hazırlam ış İse de, vakit­
bul'a den m ek m e c b u riy e tin d e k a lm ış tır. siz Ölümü ile İnşaatı biraderleri Agop ve
Bundan s o n ra p e d e rin e y a rd ım e tm e ğ e baş* S ark is B eylere nasip olm uştur.
lamiş ^ b o ylece m im a rlık d a b ilg i v e te c r ü ­ Nikoğos Bey, Nunya Minasyan adlı bir
besini g en işletm ek im k â n ım e ld e e tm iş tir. kızla evlenm iştir. İkisi erkek ve üçü kız ol­
Nikagas B ey B alyan ile ri görüşlü b ir şah­ m ak üzere, beş evlâdı olm uştur. Hassa mima­
siyet olup m u a sırla n tarafın dan çok sevilm iş rı Levon Bey d en m aada Minas adında hu­
ve kendisine h ü rm et edilm iştir. U stalarına kukçu b ir oğlu daha vardır.
ve işçilerine iyi b ir h a y at tem in etm ek Jçia K evurk PaiD U kcljan
elinden geleni yapm ıştır. D iğer ta ra fta n y e r­ BALYAN (S arkis B ey) — K arabet A m i ­
li u s ta l a r a A vrupa m im arîsinin y en iliklerini
r a B alyan’ın o ğ lu d ur; 17 Ş u bat 1835 de Be-
ûğrelmeR iç in b i r m ek tep tesis, etm iştir. B u ­ şiktaş'da doğm uş ve 7 Kasım 1899 da K uru­
rada. A v ru p a d a n h u s u s î o la r a k g e tir tile n u s ­
ç e ş m e önünde bulunan ve kendi ismini taşı­
ta la r v e s a n a t k â r l a r , d u v a r t e z y i n a t ı , h e y k e l -
yan a d a c ı k d a k i k ö ş k ü n d e v efat etm iştir.
Ira şlık v e t a ş ç ı lı k d e r s l e r i v e r m i ş l e r d i r . N i ­ P e d e r i K a r a b e t A m ira , N ik o ğ o s B ey le
koğos B e y , z e k â s ı , ç a l ı ş k a n l ı ğ ı v e v u k f u ile b i r l i k d e , S a r k i s B e y i d e 1843 de F ran say a
S u lta n M e e ld ’in t e v e c c ü h ü n ü k a z a n m ı y a v e ta h s ile g ö n d e rm iştir. B ira d e rin in ra h a ts ız lı­
güzel s a n 'a t l a r s a h a s ı n d a o n u n m ü ş a v i r i o l­ ğ ı s e b e b i y l e o d a 1 8 4 5 d e İ s t a n b u l 'a a v d e t e t ­
m u ş tu r . P a d i ş a h ; v e f a t ı m i ş i t in c e , t e e s s ü r ü n m iş t ir . 1 8 4 7 d e t e k r a r P a r i s e g ö n d e r i l m i ş v e
d e n a ğ la m ış v e S a r a y d a ü ç g ü n m a t e m t u t u l ­ o r a d a S a i n l e - B a r b e k o l e j i n e k a b u l e d il e r e k
m a s ın ı e m r e t m i ş t i r . m u v a f f a k i y e t l e m e z u n o l m u ş t u r . M ü te a k i b e n
N ik o ğ o s B e y . E r m e n i c e m a a t ı n a d a m ü - “ E c u le C e tıtra le n a g irm iş ve aekâsı sa y esin ­
hım h i z m e t l e r d e b u l u n m u ş t u r . 1863 d e H ü ­ d e k ısa z a m a n d a te r a k ­
k ü m e tç e d e k a b u l v e t a s d i k o l u n a n E r m e n i ki k a y d e d e r e k “E c o l s
c e m a a tın ın n iz a m n a m e sin d e (N ıza m n a m e l d e s B e a u x A r f ’a d a
M illeti E r m e n i y a n ) e m e ğ i b ü y ü k t ü r v e h a t ­ kabul e d ilm e c e m u ­
ta s e n e l e r s o n r a 3.870 s ı r a l a r ı n d a P a t r i k h a n e v a f f a k o l m u ş t u r , 1835
m ec lisin d e ifş a e d i l d i ğ i n e göre> b u l i k r i ilk dc m ezkûr A kade­
deEa o r ta y a a t a n d a o d u r . B u e m e l i n i t a h a k ­ m id e n m ezun o la ­
k u k e t t i r m e k İçin, K i r k o r O dyan <1834* rak İ s ta n b u l'a dön­
1BÜS6), Dr, N ahabet R usinyan (1819-1876 f m ü ştü r. B u n d a n son­
gibi z a m a n ı n ın en i le r i g e l e n E r m e n i ş a h s i ­ ra p e d e r i n e v u bira»!
y e tle ri ile i ş b i r li ğ i yapm ıştır. F a k a t p e d e r i deri N l k o g t » B eye)?
K a r a b e t A m i r a b u n i z a m n a m e y e m u h a l i f o l­ yardım b
d uğ u için, b u f a a l i y e t i p e r d e a r k a s ı n d a k a l ­ lamıştuv 1S66 da p e -
k ı ş t ı r . K e z a , 2 3 E k i m 1 8 5 3 d e t e s is e d ile n d e r i n i n v e f a t ı n ı m ü te - Şarkin B e ; Balyan
i F a t r J k h a n # ilk t e d r i s a t h e y e t i n i n d e b a ş lıc a a k ib e n biraderi Agop

vgroup/meraKeaıyorum
balyan - 309-1 - tSTANBLT

FîoyJa birlikde Hoşsa Mimarı nasbolunm uştur. ne Camii; rsk i H arb iye Nezareti» bugünkü
B u sonuncusu daha fazla binaların plânlarını Ü niversite binası; K asım paşa'da eski B ahri­
hazırlamakla m e|^ul olmuş Şarki* Bıry ise ye N ezareti binası fbugün H ita b e n e ) ; Bey»
fiilen nezaret etm iştir. Rumları 'lo­ kazda T okat K öşkü; H ekim h'-şj Çift|i£* Köş»
tayı Sarkış Eeyı; bu yapıların m im arı naza- k(i; K alender Keh^;«: Y ıldız M erasim Köşkü;
rile bakılmış ve hariçten gelen ecnebi devlet A yazaca K öşkü; Tupkapu S arayında Mecidi»
adam ları d a daha fazla kendisini nişanlarla ve K öşkü; Zıncirlikuyu K ö-kü; K i'-'skrek-
taltif etm elerd ir. m ece K öşkü; tlüm üs^uyu Kışlam ; Maçka Ksv-
Sultan H am id'in cülusundan ve b iraderi lası ve m ü ştem ilâtı; Ç ırağan K arakolu; Ga­
As«»p Boy'in 1875 «le vefalından sonra m i­ latasaray M ektobi; E t-şikt;^ M ektebi; Bo=iV-
m ari faaliyeti înkjtaya uğram ıştır. B ilhassa laşda A k a re tle r^ l/m itte S u ltan Ç iftlifi= bi*
bu m a la rd a bazı iftiralara da m aruz kaldı­ nası,..
ğından A vrupaya gitm ek m ecburiyetinde S a rk is B ey zek&siylc bazı mi* kilâtlatı
kalm ış ve 15 yıl orada g u rb e tte yaşam ıştır. d a y enm iştir. M eselâ, kışın suların istilam?;
B ilâhare, Agop Paşa K azazyan’ın şefaati ile m a ru z k a la n K âğ ıth an e S arayını, içindeki
İstanbul'a dönebümişse de, evinde m ünzevi eşy a la rı boşaltm ad an b ir m etre yükseltm işti/.
b ir hayat yaşamış ve kendini kam ilen ilm e V arılarak denize m eyleden A rn avu t köy Sul­
h asretm iştir Filhakika, K uruçeşm edeki evin­ tan S aray ın ın d u v a rım da düzeltm iştir. Sut*
de mükemmel b ir lâboratuara sahip olan S ar- tan M ecidle SelanJğe gittiğinde, b ir gece için*
kia Bey avn; zam anda u sta h ir m ak inist de de o ra d a m e rm erd en b îr havuz inşa etmiştir.
olmuştur. Bu m eyanda icad e ttiğ i b ir m akine B eşçınar tesm iye o lu n a n bu m evkide, Padi­
münasebetiyle resm i «A rm enga» a d lı gaze­ şah şeh rin e k âb lrin i k ab u l etm iştir.
tede İntişar etm iştir. M ezkur m akinenin im* V aktm cla P a ris'd e neşred ilen «Le Monde
tiyaztnı da alm ıştır. Çarkı az köm ü rle işle­ İllu s tre n m ecm uası. S a rk is B eye aşağıdaki
yecek bir kazan, üzerinde ise sen elerce {alış­ s a tırla rı h a sre tm iştir;
m ıştır.
«Son zam an la rd a İsta n b u l'u ziyaret eden
Sarkis Bey c em aat işlerine katılm am ışsa m ü m ta z y o lc u la r. B oğazın İk i yakasını süs*
da, bazı teberrülerde b ulunm uştur. M eselâ ley en sa n a t v e rn e h a re tle in şa edilm iş o muh­
E rm eni cem aatinin b o rç la n için 1900 a ltın teşem b in a la rın v e sa ra y la rın üzerlerinde bı­
bağışlam ıştır. Keza, V an'ın M arm et köyünde ra k a n in tib a la rı anlatm aktadırlar* Bunların,
b ir m ektep inşa e ttirm iş v e zevcesinin h a tı- S a rk is B ey B aly an 'm e se rle ri o ld u ru r a işiten­
raaı için B eşlktaş'da "M akruhyan" a d lı b ir le r h a y re t e tm işle rd ir. B u isU datb şahsa en
m ektep tesis etm iştir. fazla şö h ret k azan d ıran k ey fiy et binaların
Sarkis Bey Balyan aym zam anda am atör in şaa tın d a k i sü ra ttir. M eselâ, bizim yeni
b ir ressam v e m usikişinas olm uş v e bu saha* O pera gibi m uh teşen v e m uazzam olan Bey*
dakl sanatkârları him aye etm iştir. Kendi gi­ lerb ey i S aray ı iki sen ed e ikm al edilmiştir.
b i am atör b ir m usikişinas olan zevcesi ile Y ontm a ta şlard an ve m erm erden inşa edilen
b eraber erm enice "M ayr A rakası” şarkısını v e bizim »B îhliotheque N ational?* kadar bir
bestelemişlerdir. Sarkis Bey «K ristol KoUmv- b in a o lan Y ıldız K öşkü, altı ay d an daha az
adlı b ir operasının da bestesini hazırlam ış­ b îr m ü d det zarfın d a tam am lanm ıştır. Süratte
tır. Zevcesi* D adyan Arafcel B ey'in kızı Mak- b irlik d e; y e rli ih tiy açlara uygun ekonomik
ru hid ir ki izdivacından üç yıl sonra çocuğu v e id ari kabiliyetleri sayesinde. Ekselansları,
olm adan vefat etm iştir. bütün bu b in alan , bizim H azînem izin sarfe-
B iraderi Agop Beyle m üştereken inşa et­ deceği paran ın üçte bîri ile m eydana getir­
tikleri binalar şu nlardır: m işlerdir.»
B eylerbeyi Sarayı; Çırağan S arayı; K an­ Sarkis Bey B alyan’m ebedî istiratgâhı,
dilli Sultan Sarayı (M uhtemelen yandıktan B ağlarbaşı Erm eni M ezarlığında, büyük pe*
sonra 1919 da enkazı yık tırılm ıştır); Kâğıtba» derinizi yanındadır. Ü zerinde büyük fakat ha­
ne Sarayı; A ksaray Valide Camii; K âğıtha­ fit j b i £ j
A ysflC tO P E P tS İ BALYAN
— 2095 —

muhtasar ve mensurdur. Üzerinde nultı^ ola- Dr. Antruııik Pu^a Gırclkyan’ın (181918ÎH)
r«Jt iri boyda iki de/ne dalı görülmektr.<dir. k zı ParıVl* evlenm iştir; 1*94 de Ölmüştür.
Krı-«rl( rım ıık t'lj'a ıi Krvurk Pamukckyaıı
Kevork Pam ukciyan Sarkis Bey Balyan’
1VA1.YAN AİI.HSİ v r M ^N ŞM « İstan­
jn K uruçeşm e önündeki adacık-
bul vc civarını, emsalsiz zerafet ve İhtU.irn*
<Ja öldüğünü kaydediyor. Bu odacığın Sarkif
da, saray, cami, kilise, köşk, kı%l<«. m ektep
Beye nasü intikal etçiğini tesbil edem edik.
ve sa ir binalarla süsleyen ve takriben bİrbu-
Birinci Cihan H arbi fonuna k a d a r b u ada
çuk asırlık b ir m üddet sarfında faaliyette bu­
«Srrkîs Bey Adası: adı ile anılırdı, ve Ş irk e­
lu n an B alyan ailesinin, A ruiyun M ırm ıryan.
ti Hayriyenin köm ür deposu idi. 1B0O da yaş­
V ahan Z artaryan ve T eotik Labcincivan «i-
tan cHi beşi bulm uş o la n la r S erk is B ev Ada» bi bazı m üdekkikter, hiçbir e sa s lı" vesikaya
sini kömür deposu olarak h a tırla r; köm ür
istinad etm eden, çok eski ulduğunu söyle­
ırıgınlan arasında am ele v c bekçi kulübeleri
m ekledirler. B u m u h a rrirle re göre, on yedin*
ve gaayet harab ahşab b ir köşk g ö rü lü rd ü ;
ci asırda M araş ta ra fla rın d a B ali (B ilâhare
1913-1914 y ıllarında y a şlı İsta n b u llu la rd a n
B elen) adlı h ir köy v arm ış ki, idaresi B alyan-
«vaktiyle C ennet köşesi g ib i b ir adacık idt>
la rın elinde İmiş. Geçen asrın Fransız ta rih ­
diye işîdiÜr. Şirket) H ay riy e nin lâğvinde
çilerinden S airt-M artin ise Onbeşinci asrın
Serim Bey A dası y in e depo k a ld ı; Ş u son o rta la rın d a B alyanlarm m ezkûr köye isimle*
yıllar içindedir k i b u güzel a d a G alata Sa­ rin i v erdiklerini yazm aktadır. Onbeşinci asır*
rayı Spor klübüne verilm iş, b u k liibün deniz­ da, bilhassa A nadolu E rm enilerİ arasında
cilik şubesi buraya n akledilm iş v e S e rk is B ey «yan» soyadı ancak zâdegân ailelerde pek
Adası bu vesile ile tem izlenüp im âr o lu n a­ n ad iren kullan ıldığı için b u kaydın doğru ol­
rak yine Boğazın b ir ziy areti o lm u ştu r ( R : m asına ih tim al v erm ek güçtür.
Kuruçeşme Adacığı)*
1683 de B elen köyü m uhtarı B ali B al­
BALYAN (S cuekerim ) — K irk o r A m i- y an . Ü çüncü S u ltan M ehmed’in ismi meq-
ra B alyan’ın b ira d e rid ir. « K u d iis T arih i* ad­ h u l erm eni hassa m im ar; ile tanışıp kızı ile
lı Erm enice b ir e s e r d e (S. 1279) b u lun an me* ev len ir. K ayın ped erin in ölüm ünü m iiteakib
tartaşm m k ita b e s in e göre, 2 E y lü l 1833 de H assa M im arı olarak yerine geçer, 16 sene­
vefat etm iştir. Bu v e s ik a d a , K i r k o r K alfanın lik h izm etten sonra, vefat ederek yerin i Mi-
biraderi o lduğu d a k a y ıtlıd ır. S enekerim B al­ nas adlı oğluna b ırak ır. Bu da Ü çüncü Sultan
yan K udüs E r m e n i K a b r is ta n ın a göm ülm üş A hm ed’e ve B irinci S ultan M ahm ud’a hiz­
olduğuna göre, m u h t e m e le n M ukaddes Y er­ m ette b u lu n d u k tan sonra, 1703 de v efat edip
leri ziyaret e t m e k ü z e r e m e îk û r şeh re gide­ y e rin e oğlu M akar g e ç e r Az zam anda büyük
rek o rad a v e f a t e tm iş tir . şö h ret kazanan bu şahıs, b azı iftira la r yüzün­
Bu m im arın e se rle ri m eyam nda. ancak, d en S u ltan M ahm ud’u n itim adım kaybede­
1828 de inşa edilen b u g ü n k ü B ayazıt Y angın re k B ay b u rta sü rgü n edilir. B ilâhare bazı
Kulesi bilinm ektedir. B u husus, m eşhu r ta ­ kim selerin şefaati ile a ffa n ail olarak İstan ­
rihçi* coğrafyacı v e ş a ir L evont AHşan’m b u l’a dönüp, birçok m ühim e serler m eydana
<1820-19011, İ8S3 d e m ü n teşir «Coğrafya* g etirir.
eserinde zikredilm ektedir. A ynı keyfiyet, B ayanların sülâlesinden zannedilen eski
1875 ve 1887 yılların d a İstanbulda negredt- sim aların şeceresinin ç ü rü k olduğuna b ir de­
l^n diğer iki E rm cnice m ehazda da m ukay- lil dc, Teotik Labclnciyan’m Bııli Kalfanın
geddir. 1725 de v e la t etliğini yazm asına rağmen, V a­
K evork Panıukclyni» han Z artaryan ’ın yerine geçen oğlu Minas
BALTAN (Sim an B ey) — K arab et Ami- K alfanın 1703 d e Öldüğünü kaydetm esidir.
H'nin oğludur. H assa M im arı ve ay nı zam an­ Teorik’e göre İse Mlnas K alfanın Ölümü 1730
da mahir bir d esinatör olan Simon Bey, bü - da vuku bulm uştur.
yük bir zarafetile bastı m uhteşem binaJnnn N ufuosm anİye’nİn m im arlığı bu kalfa*
y a atfedjfcyorsa da, m üteveffa m ücjfkkik Yet-
Ma m Miattın
MTOCMTTCt BALI KAITA

Hlw« M n ın Hu4* Kimin


S m i tM K SALYAN KfRKOH AMTAA BALYAN
t ı — İta s ı <I?M 1WI)
But&a%u ftaym ıd Yanım Kuİmi ' j v î.<>i rıuliılrf i n & <İL : ? "3 ll •
ü+kj ','r u |a n &tr*yı
ti ık l D u tm a b a f U c â« ra y <
ttofcı Jerh*yJ Sarayı
ArnavudKby Vtııdc h h ıU ı,,
OH K ı4*r &ihfMarayı
‘/ın ,« lly ı Camtl
Selimiye Kulam
b av u d p « u K i|i|iı
A y n a l ı K a v ı k I C ı tr ı
Eski Bayaaıd Yağın Kulesi
]J. S u l u n M::J>ttıut B andı

BOfVA KAKIM LU 9Y A H A N İM H um M im a r*
KARABET AMİRA BALYAM
(UM - U « )
D o b n a b a f c c Sorayı
Salı|>azan Sah* Isaray?
Ç « a |w t B ın y ı
O riakflr C «nJt
Zjryubda Çift* Saraylar
Harbiye MeKltsbl
Y ı l d ı o t e Ksk» K a « k
Y e*l}Jcöyde M O f tk â r K 8 | W
Mahmud U. Tflıh tri
Abdtllmecld ^fbrbesi
B k tftM y VSUelıt Bendi
BakırU ly M n u it t FbbrütM t
Z cytinbum u F abrik an
İzm it H ttn U r KÜfkO *
tım it Çuha Fabrikası
(fe v tte F abrika*

Kim KtaMn K uu MSman Haaaa MSman K u«


AM * BALYAM M U rttlttr Maaautt SARKtft BACYAM NİKÛGOB b a l y a m
(İM - 1m UNOK BALYA» (lt3S — 1*991 (|«H - USII

B alcrtyl Sarayı
(T — 1N41
B e y le rb ty } Sarayı £>etm«i»eft* S. W ıw **
Tdkad Kjjeirt Ç n& ğan S a r a y ı S alonu
K««u yolun44 VlUdcaultan Çağlayan Kaari A y n i S aray d a İU
Kftslcü Ç agîay^n Camii kapdi
A k n ra r Vâilda Cunit Aktaray Y& Udt Camii O riakdy G«All
Harbiye Naıâreü (Üniver­ Utfacmır K aan
site RûçükfV Kasrt
T pjud J t« r ı TophAnc Saal Kulcaı
H ekim başı ç i f t l i # KBflKti Yani ç ifa Can Sarayı P»*
Y ıldır, v a M u a y e d s Karsı
V İ l l d c b a g ı KttşVU
A > asu #fl K a w j fa m r MUpan
T apkapj S a r a y ı n d a M fcddl* L F V O K lA f c Y A *
yt Kasrı
ZİMİIÜkuyy K u r t
Küşükçffcfnece UUnkir
K mti
GalalM inıy U nıl
K&aunpflMdB Dlverıhâne
■ Batır<yo Ncadretfı
K alender KBsKÜ
G-Umll^uyu Kınlan
M lCko K ışlan
Ba«ikta«da A ksan ilu r
tftnftdc tuMan ÇmHflS bl-

BALYAN
*am \ x f f ^ i/ J g r o iip S jg o o g ia x a
T ^
. *aj IBLX * --SİK L O P E D İ s İ

V*rt A ly * w k > » 'a Eörc- m ezk û r Cam iin mi-


K ayserinin N ize y a h u t N irz e köyünden
^ n e o n K a lfa d ır A ly an ak yan, sab ık Pangal-
2IJ9? — BALYOS HAMAMI

n i zikretm ek lâzım dır. B urada. B alyaniarın


« serleri hakkında dolgun m alûm atla birlik-
d r, o nlard an birçoklarının zengin resim leri­
K abristanında b u şah sın medarla* n e d e te sa d ü f etm ek kabildir.
«m* da t«»adıif e tm iştir. K itab ey e g ö re v e fa ­ Krtaırfc Pamefcdjan
tı 1761 dedir. E. M am boury d a h i m ezk u r ca- H A l.V o s — Balyoz ve baylos şekille­
pijin miındriDin Sım eon K alfa o ldu ğ un u kay ­ rin d e dc y a zılır; esk i V enedik C u m huriyeti
detmektedir. elcilerin in un v an ı o lu p İtaly anca aslı « b a ik »
İÜt defa B aly an soyadın) taşıy an K irk o r d u r, lâlin ce «bajulus» kelim esinden çıkm ış-
Amira nm şim diye k a d a r, iş le b u M akar kal- tır. tra n sız la r *bail, bayie», ingillzler de «bai-
oğlu old uğ u z an n edilm ek teyd i. H a lb u ­ ley, bailif» d e m irle rd ir; islan b u ld a dâim i
ki, zaman m efhum u b a k ım ın d a n bile, M m as V enedik elçileri, fetihd en b ir s en e sonra, 1454
Kalfanın ölüm ta rih i o ld u ğ u sö y len en 1 7 0 3 d e im zalan an b ir tic â re t m uahedesinin im ­
ile torunu zann edilen K irk o r K a lfan n^ftİd üğ ü zasını m ü te a k ib o tu rm ağ a başlam ış, zam an
İ$31 tarih leri a ra sın d a ik i n e slin d e ğ il e n az ile T ü rk le r. y u k a rıd a kay detd ig lm iz şekiller­
be§ neslin m ey d an a g e lm esi lâzım dı. B in a e n a ­ d e te la ffu z e ttik le ri b u u n v â m b ü tü n batılı
leyh m ezkûr şeceren in h iç b ir esasa d ay an m a ­ e lç ile r için d e k u lla n m a y a başlam ışlardır:
d ı# aşikârdır. T a rafım ızd an m e y d a n a ç ık a rı­ m eselâ. O nyedinci a s ır o rta sın d a tn g ilteren in
lan İki vesikaya istin a d en . B aly an K irk o r İz m ir konolusu o lan m ü n aseb etsiz b ir adam
Kalfanın, H assa m im a rı M eram etçi B alı K al- ile Is ta n b u ld a k i İn g iliz elçisinin sebeb o l­
fa'nın (B. B ali K a lfa ) o ğ lu o ld u ğ u b e lirm iş­ d u k la rı b ir v a k 'a y ü zü nd en azledilen şeyhü­
tir- M e r a m e t ç i lâ k a b ın ı ta şıy alı k a lfa la r a i­ lislâm M ehm ed B ahâi E fen d in in y e rin e tâ-
lesi ise. m e v s u k m e n b a la r o la n , B a ğ la r başı y ir. ed ile n K araçeleb izâd e A bdûlaziz E te n d i:
Balyos m üftüsüdür Abdftlaziz
E rm eni K a b r is ta n ın d ata ra fım ız d a n te sb it
esilen m ezartaşı k ita b e le rin e g ö r e . K ayseri* d iy e hicved ilm işd i (B .: B ah â i E fendi, M eh­
nin JD«revek y a h u t D e re v aa k k ö y ü n d e n d ir- m e d ; A bdülaziz E fen di. K araçelebizâde).
ler. Mezkûr k a y n ak lara i s t i n a d e n , b u ailed en V en ed ik C u m h u riy e tin in b alyos ıınvânı
Merametçi K a l u s t K a l f a 2 1 M a r t 1 7 7 9 d a v e ile ilk d â im i elçisi, 1454 m uahedesini im za­
r a h ip T o r o s ’u n o ğ l u o l a n M e r a m e t ç i S a rk is lay an B arto lo m m eo M areello olm uştur. (B :
Kalfa ise 17 96 d a v e f a t e t m i ş l e ı d i r - E lç i; E lçi H a n ı; V ened ik E lç ile ri).
D ig e r ta r a f ta n , B a l y a n ia r ın a s le n K a y s e ­ BA LY O S HAM AM I — B u ham am adına
rili o l m a l a r ı h u s u s u n d a , K i r k o r A m i r a ’n m y a l n ı z E v l i y a Ç e l e b i d e ra stla d ık ; G alata sara­
1820 d e K a y s e r i y e s ü r g ü n e d i l m e s i n i v e d a ­ y ı n ın y a n ı b a ş ın d a o l d u ğ u n u y a z ıy o r. G a la -
m adı S e r v e r y a n O h a n n e s A m i r a ’n m d a K a y ­ ta s a r a y m ın y a n ı b a ş ın d a y a ln ız G a îa ta sa ra y ı
s erili o ld u ğ u n u n a z a r ı i ti b a r a a lm a k ica p h a m a m ı v a r d ı r ; b u h a m a m d a G a la ta s a ra y ın -
e d e r. E s a s e n , o n a l t m e ı , o n y e d i n c i , û n s e k i z i n c i d ak l acem i o ğ lan la ra m ahsus o l a r a k y a p ıl*
ve h a ttâ o n d o k u z u n c u a s ır la r d a İ s t a n b u l'd a m ış tır. E v l iy a Ç eleb i G a la ta s a ra y H a m a m ı­
f & aliy ette b u l u n a n E r m e n i m i m a r l a r ı n ı n t a k ­ n ı a y r ı c a k a y d e t m e d i ğ i n e g ö r e B a l y o s H am a­
r ib e n y ü z d e s e k s e n i K a y s e r i l i d i r . K i r k o r K a l ­ m ı , a d m ı v e r d i ğ i G alatasaray ! H am am ı ol­
f a n ın k â t i b i y a z ı c ı B o g o s A ğ a n ı n d a K a y s e r i ­ m a s ı g e r e k i r ( B . : G alatasaray H am am ı).
li o l d u ğ u n u u n u t m a m a k l â z ı m d ı r . A cem i o ğ lan ları h am am a sabahın çok
B a ly a n la r h a k k ın d a e n m ü h im m e h a z la r, e rk e n sa a tle rin d e g ire rle rd i; yıkanm ad a şer'i
^ k ile rd e V ahan Z a r t a r y a n 'ı n * H iş < ıl» k a - tem izlik de b u lun d uğ u için sabah nam azın­
= A b i d e » i t s l a n b u l , 1 9 1 0 ) a d l ı e s e r i i le dan ev v el h am am dan çıkm ış o lu rlard ı, b ü ­
i T ^oU k L a b c i n e i y a n ' ı n 1 9 2 1 y ı l ı s a l n a m e s i d i r . tü n gün, b u kışla-okul ham am ının, kapalı
Y e n i le r d e n İ s e , g e n ç m ü d e k k i k v e d e s i n a t ö r kalm ayıp, u şak la rı y in e acem i oğlanlardan
B e re E r z i y a n ' m g e l i r i m i z d e m ü n t e ş i r « S u r p olm ak üzere h alk a da açıldığını, ve bilhassa,
; ^ S İ Ç * m e c m u a s ın ın 1952 - 1 9 5 7 y ılla rın ın b ir cem ile o larak G alatadak i e lçilik ler man-
. M u h te lif s a y ı l a r ı n d a i n t i ş a r e d e n y a z ı s e r i s i jiiıblarına tahsis edilm iş olduğu tahm in edi-

ın/group/merakedj^prum
- 209$ - ______________________________İSTAKBtJL

lebiiir. D ellâktan acemi oğlanlarının jk*Ik?r t.-u miçdi1’ diyo r fB .: D em irciler). 1


destlerinden s e lm iş böyle b ir ham am a, m e ­ Son Y eniçerilerden halk *âiri Galatalı ^
selâ. İngiltere Kraliçesi Büyıik Elıs-abelh'ln H üseyin A ğanın destan m ecm uasında da şoy»
İstanbuJdakî fevkalâde cli'isf S ir Edw a rd Je b ir b ey it v a rd ır:
B arton yaradılışında elçilerin çeleb ilec e k lt^ |>a|y«E <1I)J drtıllr RUİle lopttfcU
tahm in olunabilir <R : B arton. B dw ardj. Y iteli k a r a ( ia ta lü iıııı k u ııu fiı
B A M fll IU K1JVR1N1 SttKM KK ^
IIAI.YOZ — D em ircilerin n ü n b eyin
ğerll dil bilgini F. D evellioğlunıın v s b it et-
( = ağarm ış ateş) hâline gelm iş dem irleri
t iğ ı a r g o d e y i m l e r d e n , b i r i n i b e r b a d v e pe.
örs üstünde dövdükleri gaayet büy ü k ağır
riş a n e lm e k , ( d ö v e r e k a d a m a k ıllı h 'r p ! . v
çekiç, dört beş sefer havaya kaldırıb in d ir­
m a k i ; D e v e ltio jjlu ş u m is â li v e r i y d i : piy-1::
mek İçin acı bâzu kuvvetine sâhib olm ak ge­
lo s o lu n ca ( y a k a la n ın c a ) h e rif in b o m î.T « ' ■
rek ir ki. bîr balyosun a te j hâlindeki dem ir
la rm ı sö k m ü şle r* .
üstüne inmesi ile etrafa darılan kıvılcım lar,
Bibi.: ç ^ r l r t DeveHiofcîu. T ö r k A r ^ f t ll
istisnasız hepsinin içi ve dışı kapkara d e m ir­
RAMVA — E b e g ftm e o ig ille r a iV ! . v , :
ci d ü k k â n la rd a feerik bir hal verir, iş basın»
m alû m sebze; m e m le k e tim iz d e rA m ir -
da y a n çıplak gene ve tuvana bir dem irci de
b a m y a sı» , « R a l ı k e s i r b a m y a s ı * v e - ~ i l l 'r u
Kadim Yunanın cehennem m abudunu a n d ırır.
bam ya» i s i m l e r i i l e f ır ç e ş i d i v a r d ı r ; Am a
Divan edebiyatım ızda en güzel bey itlerden
y a b û m y ö M b o d u r b a m y a o l u p i p li ğ e diziler
biri. Dördüncü S ultan M urad ile d ev rin in
r o k k u r u t u l u r , k s ş tn y e n i l i r , k ı ş b a m y a s ı d ır ;
büyük şâiri N e ft ta ra fın d a n . îsta n b ıü d a D e­
d iğ er i k i ç e ş i d i taze o l a r a k m e v s i m i n d e , yfi’
m irciler çarşısında balyozla d em ir döven bir
delikanlı şanında irticalen söy lenm iştir; fık ­
ra şöyle nakledilm iştir:
K ıyafetini değiştirerek şeh ir içinde bu­
laşm asını pek seven S u ltan M urad b ir gün
N e fı ile dem irciler içinden geçerken, a y ağ ın ­
d a b iı don» yaUti ay ak , gövdesi çıp lak bat*
yoz sallayan ve erkek güzelliğinin m uh teşem
tim sâli olan genç b ir dem irci g ö rü r. A ğ ır çe­
kicin h e r inişinde b in lerce kıvılcım saçılm ak ,
tadır. Şâir hüküm dar hem un:
üiıyla dâmnıi dilr bir y t r ıi sû* rfgrn
der. N e fi d e e trafın a b ak ar, m ısra ın m atufu*
m ı g ö rü r; ve d erh al ikinci m ısra ı sö y leyerek
m eşhur beyiti tam am lar:
M âhengeri seneirl cunûn işler iken
D ilim izde erk ek gücü v e k u v v eti şan ın ­
da iri kıyım b ir ayağın top u ğu ile büyü k b ir
elin yum ruğu balyoza benzetilir. B öyle b tr
pençe yum ruğa ssdûb olan lardan biri, 1960
da K ırp ınarda T ü rk iy e b a ş pehlivanı olan
İbrahim K a ra b a c a k tır. 1891 senesinde de,
• G alatada yalı boyunda b ir kayıkçı kahveha­
nesinde Tem el adında b ir laz kayıkçı, bıçak­
ta saldıran b ir palikaryayı, y alın ayağı ile
indirdiği b ir tekm e ile sansız olarak y ere
serm işdir ki, Ç ankırılı Hacışeyhoğlu A hm ed
K em al B ey; “ Lazın topuğu palikaryanın ka­ Balya* « v a ra n d^mfret
burga kem iklerini balyoz gibi b irb irin e ge-
http://groups.google.co
..vS İK L O P fiD İS Î - - bAMYA TARLASI

u n istihlâk o lu nu r; sultani bam ya İstanbu­ du ğuna göre, İahnalı taşdan da bir lahnac)*
lini yerli bamyasıdır. la r O cağının bulunacağı yakıştırılm ış olsa
Istanbulda bilhassa o rta hail i ve k ibar g e re k tir İki keskin nişancı p&dİşâhın ü stleri
m utfaklarına girm iş, a y ak tak ım ı bu nâzik bam ya v c lahna şekilli nişan taşları için vak*-
sebzeye p*k rağb et ed e gelm em iştir. an üvis A bdurrahm an Ş eref E te rd i m erhum
Kıyma ile veya parça e ti# sâde y ağ lı ola­ şu n ları yazıyor: *Vakia Ata T ârih in de b ir
rak pişirilir: zeytinyağlısı olmaz: B am yayı L ahna Ocağı m ezkûr (A tada L ahna Ocağın­
kehrübâ gibi sap sarı pişirm ek, p işer iken d an bahis y o k tu r, B am yacılar O cağından
karartm am ak aşçılık h ü n e rid ir. A yrıca yaz b ah sed er) v e bu ocak efrad ı saray boatanla-
türlüsüne girer, pilava, p iliç k ızartm asına rın d a sebze y etiştirm ek le m ükellef oldukları
garni olur. E ski İstan b ul m u tb ağ ın m hususi­ m u h a rre r ise d e nişan taşların ın tepesinde
yetlerinden biri olan v e «asîde» denilen y e ­ lah n a ve bam y a şeklîlerin in bulunm asına bir
meğin de. y e ri hiç b ir sebze ile değişm ez g ar- m ân â v erilem ed i, rüfekaadan b iri, gerek S u l­
nisi idi, yâni aside m u tla k a b a m y a ile yeni­ ta n S elim in v e g erek S u lta n M ahm udun o
lirdi (A sîde a rp a unu y a h u t p irin ç u n u ile m evkide nişan a tm a la rı b u o cak lar efradına
yapılan b ir n e v i b u la m a çtır; sofraya le n g e r m üstevcıb m ü lâ h a t olduğundan alam eti fa­
ile gelir, ortası çu k u rlaştırılm ış v e o ra y a d a rik a la rın ın s ü tu n la r üzerin e vaz’ı onları la lti-
etli bam ya k onulm uş o lurdu. B u yem eğ i İ s ­ fen olsa g e re k tir diye b ir sû re ti tevcih b u l­
tanbul m ııthağı k ay betm iş b u lu n m a k ta d ır.) du?- İ R : B am yalı N izam T a şı).
E dirne kapusu d ışında b ir bam y a ta rla ­ K A MY A C I SOKAĞI — K uzguncukda-
sı, geçen asırd a İsta n b u l'u n n am lı b ir m esiresi d ır; 1034 B elediye Ş e h ir R eh b erin in 27 nu­
idi. istan b u lu n en güzel y e rli s u lta m b a m y a ­ m a ra lı paftasında» b ir çıkm az sokak olarak
ları Bostancı ile P e n d ik a rasın d ak i b o stan lar- g ö sterilm iştir; B ican efendi sokağı üzerinde­
da yetişir; zam anım ızda bu b o stan lar d a g ü n k i kavuşağffidan P aşalim an ı k orusunun içi­
günden azalm akla, y e rle rin i v illa la ra , v illa - n e d oğru u zan ır, o ldukça dik b ir b a y ır üstü n ­
apar lim anlara b ırakm ak tad ır. d e d ir, B e re k e tli sokak v e T ü tsü lü sokak ile
BAMYA — H âneb erd u ş k ü lh a n ı arg o ­ b ire r d ö rt y o l ağzı y a p a ra k kesişir. T ü tsü lü
sun d a, m â t û i u s a b i l i k ç a ğ ı n d a n h e n ü z ç ık - so k ak kavu şağ ın u k a d a r b ir arab an ın ra h a t
m ış e r k e k ç o c u k l a r o l a n m üstehcen lafızlar­ geçebileceği g enişlikte, k a b ataş döşelidir; bu
dan. k a v u ş ak d a n ötesi h em d a ra lır, hem d e to p rak
BAMYACİLAR O C A fıI — B ostancılar yoldu r.
adı altın da toplanm ış Topkapusu saray ın ın B u sokak ü zerin d e ik işer ü ç er k atlı ka­
dış hizm et o caklarından b irin in ad ıd ır (B-: g ir v e ah şab e v le rin , k i b ir kısm ına köşk da­
Bostancı, Bostancı O cak ları). Alıırk&puda h i d en ile b ilir, h â li v a k ti y e rin d e aile m esken­
C ankurlaraft m evkiinde saray ın b iiyük kapu* le ri old uğ u b ellidir. S ırtın d o ruğunda b u lu ­
larından b iri olan O tluk kapu su n a yakın sa­ n an b u sokağın b ü tü n nok tasın dan Boğazın,*,
ray baştan ların d a sebze y e tiş tirirle r ve ytne d enizin g örü n üşü p e k g ü zeld ir (1951)-
o civarda «încili Köşk» adını da taşıy an Sı-
BAMYA TA B LA SI — E d irn ekap u su d ı­
nanpaşa köşkünün bekçiliğini y a p arla rd ı (B .:
şınd a eski b ir m esiredir; bilhassa geçen asır
İncili köşk). Bazı m u h a rrirle r bostancı ocak­
son ların d a hem en b ü tü n b o stan lar bağlar, bu
larından birin in de «rLahnacılar Ocağı* adını
a ra d a y in e "Edirnekapusu dışında m eşh ur b ir
taşıdığını y azarlar • biz b o stancı ocak ları a rs ­
m ısır ta rla s ı gibi b u bam ya ta rla s ı da akşam ­
a n d a «Lahnaci» adına rastlam ad ık ; Ü çüncü
l a n bâzı rind i e rin sevgilileri ile a ğ y ar gözün­
Sultan Belim ile tk in ci S u ltan M ehm ed bu
d en ırak, b uluşup can sohbeti e ttik le ri b ir y e r
»aray boslanlarında tü fe n k le nişancılık yap-
olm uştu.
rnişlar, b ire r h a tıra n işan d ik tirtm işîerdi,
Son yıllard a E d irn ek ap u şehitliğine ek*
bahçıvan bostancıların gö nü llerini alm ak için
lenm iştir.
to* taşlardan birin in ü stü n e taşd an b ir bam ­
ya, diğerinin ü stüne d e b ir lah n a yapılıp BAMYA T A R l.A Sl — H âneberduş kül-
donmuştu; b îr ham v acılar Ocağı m evcud ol­ h an iler argosunda «m ezarlık*. F. Doveltioğ-

m/group/merakediyorum
B A N A R lj rM h a d SsrA: - 2100 — İs t a n b u l

Ju su ttisâfi veriyor: »Binliği yuvarlarsan r i n d e , İstanbul K abalaş Lisesinde» Oatatusa-

boyla n ın bamya ta r la tm ıl Biz İstanbul h i- ray İd e s in d e . Boğaziçi vc ŞifU Terakki hu-


neberditşlari ağzında bu deyimi b u lam adık. .usi liselerinde edebiyat muallimliği yapan
B ir pırpın delikanlı; »Ben tahtalı köyii bı Ban arlı 1&47 yılından beri İstanbul Eğilim
liftin IB.: Tahtalı köy; T a r t a r la ı. E d in » - rCıistUüsü'ndc ve 1950 den beri Yüksek ög*
kapu dıçırıda m ezarlıklardan uidilir bir >■ Teinler» O kıılu’nda ve îfHSO Kasım'mda açılan
var. Bamya Tarlası derler oraya dedi, hak- Y üksek İslam E n stitü sü n d e T ürk dili, ede*
iıdır, bu deyim tam nrüo deyim olm ayup et- biyntı ve T ürk edebiyatı tarih i hocalığı
râfı meaartık bir semte «jarc! ols^ gerek Ur. m aktadır.
Bibi: Ferltf DeveUliuglu Türk Argosu 1907-58 d e Yüksek Ö ğretm en Okulu»
RAN AKLI (Nihnd AAini) — Muallim, -Eğitim E n stitü sü ve İlk öğretm en Okulu Mü­
d ürlü ğü vazifesini d e yapm ıştır.
m uharrir, edib; Türk m aarif ve UtanhuJ ba-
sınıfın seçkin sim alarından; 15 N isan 1907 B a n a rl i, d a h a o rta okul sıralarında iken,
de İstanbul'da, Fâlİh'de, H âfızpaşa M ahaile- çok s a y ıd a m ektep ve salon tem silleri yazmış,
sindd dolm uştur, Aslen Trabzon'un A lcm dar- m anzum v e m en su r piyesleri, okullarda, Top»
zftde ailesinden, bu ailenin H acı H üseyin kapı. İ s ta n b u l ve C um huriyet G ençler Mah­
Aİesndarzâde kûîundandır. Fâtih yangıhm da fili s a h n e l e r in d e tem sil edilm iştir. Bunlar*
gıyâa uğrayan âiie kütüğüne göre T rabzo n '­ d a n t Kızıl Ç a ğ la y a n * ve «Bir Yuvanın Şar­
da yerleşen ilk dedesi, Fâtih Sultan M ehmed- kîyi : a d lı, m illi, m anzum piyesleri 1933 de
in Trabzon fethinde bulunan alem dârıdır. M a a rif V e kâ le ti tarafın d an açılan piyes mü.
Büyük dedesi, A lem darzâde H acı A rif sabakantm k a z a n a r a k vekâletçe neşredilmiş.
Aga dedesi dc 1293 de açılan Hk O sm an «K ızıl Ç a ğ la y a n - piyesi, ay rıc a M urad Filim
1j Meclig-j M eb'üsân’tnda Trabzon m eb'usu ta ra lın d a n f il m e a lın m ıştır. Lise sıralarında
olarak bulunan Em in H ilm i E fer.di'dir liken m u allim lik a şk ty le yazdığı «Sular Ka­
Babası, son asır Osmaıılı m u tasarrıfların ­ ra rırk en ! adlı p iyesiyle «Yabancı», «Duman­
dan llyaa Sami Bev’dir. A nnesi, Trabzon’un lı D ağiar> p iy esleri d e o d e v ir İstanbul genç­
Hacı P ir Efendi - zade ailesinden H afıza N â­ liğ i a ra sın d a d e fa la r tem sil e d ilm iştir
dire Hanımdır. "B anarlı” soy adını, ağabeyisı B a n a rh 'n m ilk ilm i eseri 1930 da Türki­
H ilm i B e y'in Tekirdâğt'nda. E a n a rîı köyün­ y a t E n stitü sü ta ra fın d a n v e hocası FUatf KÖp-
de nahiye m üdürlüğü yaptığı 1920-1930 y ıl­ rü lü 'n ü n b ir ta k riz i ile neşredilen «'Dâstârrt
larında gerek babasının gerek annesinin b ir­ T ev ârih -i M iilûk-i A l-i O sm an* adlı monog­
b iri ardınca m isafir bulu n d uk ları b u köyde ra fisid ir. B u e serin m evzûu, A hm edî tarafın­
vefat edip B anarh'ya göm ülm eleri dolayısıy- dan yazılan ilk
le almıştır. m anzum O sm anlı
N ihad Samı, ilk tahsilini F a tih S u ltan v ak aayi nâm esidir.
Mehmed V akıf M ektebi ila G elenbevi ve M er­ B an arlı’n m b u ese­
can id ârilerin in ü k kısım larında yapm ış, o r­ rip M aarif V ekaleti
ta tahsilin» Vefa Sultanisinde tam am lam ış­ ta ra fın d a n b ir k ı­
tır.
dem zam m ı ile m ü ­
Lise tahsilini î t ık l â l Lisesinde pek iyi k â fa t land ı n Im ışt ır.
derece ile h im m iş. 1927-28 yılında İstanb u l
B an arh, bundan
D arülfünunu ve Y üksek M uallim M ektebi
« ın ra , limeler için
Edebiyat bölüm üne girmiş, başta Fııad Köp­
e debiyat k itap ları
rü lü olmak üzere. Ferİd Kam, A li Ekrem
h azırlam ıştır; b un ­
B olayir, R agıb H ulûsî gibi otoritelerden ders
lar. Jîdeb î B ilgiler
gördükten sonra 1930 da b u fakülteden dc pek
(1940i. M etinlerle
iyi denece ile mezun olm uştur.
E d e b i Bilgile'*
B undan sonra sırasıyle Edirne Lisesin­ N ihad SİM İ B aaariı
(19501. M etinlerle
de, Edirne K ız ve Erttek M uallim m ekteple­ (Resim: Nesih)
K ırk E d e b iy a tı ( t.

http://groups.google.cor;
ıjaiKLOPgPtSt — ü io t — HANARLI (NıtiBl Sam i)

j], UL 1551-10541, M e tin le r le T ü r k v e B a tı m a n ı H u rrıy e t’de te frik a e d ile n B a n a rlı'n ın ,


E d eb iy atı (I- H - III. 1655-1956} a d lı e s e r- başka Ü lk ü ve Y e d ijfû n M ecm u aları o lm ak
terdir. üzere m u h te lif gamete ve m ecm u alarda Lnlt-
p i ğ e r m ü h i m « e r l e r i , 104S d e Y e d ıg u n şar e tm iş, e lliy e y a k ın ş iir i v a rd ır. A ja g ıd a -
;niiessese*i t a r a f ı n d a n n e ş r e d i le n *D e s t a n ­ k i m e ra la r ş ü r d ilin e ö rn e k tir.
l a D e v r in d e n Z a m a n ı m ız a K a d a r R e s im li İSTANBUL FETHİ IÇ tS MI&BÂEL
Tiirk E d e b i y a t ı Tarihimdir. B u e s e r , 27 a sır- Cntjkun»» gönül, çekilm iyor >ed..
jjjc T ü r k e d e b iy a t ın ı , T ü r k i y e ’d e ilk d e f a b ir R uhum , f in e d a lg a dalga, h u r e l :
bûtiu ı h a l i n d e i h t i v a e d e n e d e b iy a t t a r i h id i r . (jielsc>dl)u ejfcer F e tih gunıitule,
« N a m ık K e m a l v e T ü r k - O s m a n l ı M Uli- Vuı-ünj-dt b u lak la rım d a ncvbci*
ycts’i h | i a d l ı k o n f e r a n s ı, E d e b i y a t F a k ü l t e s i Fh tlh ı ylm* u rd u n u u önünde,
M e zu n la r C e m iy e t i t a r a f ı n d a n n e ş r e d i lm iş . Ç ık ra ı* j t b l b ir k ulıç , k ı n ı n d a n ,
« İsta n b u l F e t h i m G ö r e n Ü s k ü d a r * v e « F â t ı- Uça&ydı baya* kiihı-îlAtuylC*.
hin Z a f e r S ı r l a r ı » a d l ı m a k a l e l e r i n i n İ s t a n ­ Son h a d d in e y a k la şın ca savlet.
bul E n s t i t ü s ü M e c m u a s ı n d a a y r ı • b a s ım ı y a - S â h ln plbl ş a h la n ıp d a S a liııı.
p ılm ıg tır. (1 9 5 8 , 1 9 5 9 ) A t sürdikfrü h ü r cLenUde, bir an .
B a n a r l ı , ilm i, e d e b i, i ç t i m â i ga 2 e t e m a ­ Geçseydi bir ürperiş sulardan..
k a le le ri y a z m a y a 1 9 3 1 d e E d i r n e ' d e b a ş l a m ı ş T op sesleri gürleaeycU, yer yer.
f a k a t b i lh a s s a 1 9 4 8 d e n b e r i h e r h a f t a « H ü r i - Y er y er d o n a n ıp g c h ld k a n iy le .

y e t* g a z e te s in d e i n t i ş a r e d e n « E d e b i S o h b e t ­ O ls a y d ı b e n im , b u ş a n l ı b e ld e ..

ler* b a ş lık lı, 7 0 0 d e n f a z l a m a k a l e s i y l e g ecuş G ıilb û n fflııl d in l e t i p y a k ın d a n ,

a lâ k a v e t e s i r u y a n d ı r m ı ş t ı r . B u n l a r a r a s ı î ı - U o h a y d ı s a d i s a d â o e rle r.

da edebî ten k id ve te d k ik le rle T ü r k iy e T ü rk - G ö k k u b b e li ş e h r e b i r a e h e r d e ..

ç e si'n in m ü d â f â a s ı n a a i t y a z ı l a n b i l h a s s a m ü ­ Ruhum bu ia b a y > iilü o y a t ı m d a n


h im d ir. G fc fm e k j? d e b a h tiy a r o lu rd a .

Bu s a t ı r l a r ı n y a k ıl d ı ğ ı 1 9 5 9 y ı l ı n d a m u ­ T a n rım !, ki d e ğ e r v e r i p ezelim
a llim lik v a z i i e l e r i n d e n b a ş k a İ s t a n b u l F e t i h S e ç d ln b e n i FA llh'In k a n ın d a n ;
C e m iy e ti i d a r e h e y e t i â z a s ı v e b u c e m i y e t l e ­ K ıld ın v a ta n en ş e re fli y u rd u ;

r in d e n b a $ k a İ s t a n b u l F e t i h C e m i y e t i i d a r e E tlin b a n a b ir cltı&nı kısm et..


h e y e ti â zası v e b u c e m i y e t l e r i n i li m o rg an ­ Göster, göreyim , şu göklerinde.
ları o l a n İ s t a n b u l E n s t i t ü s ü i l e Y a h y a K e m a l B ir a k b u lu t o r ta s ın d a resin - et.
E n s t i t ü s ü n ü n u m u m i k â ti b i . İ s t a n b u l v e Y a h ­ G öster.. N asıl a n lı ganJı fflrdf»
ya K em al E n s titü le r i M e c m u a la rın ın m ü d ü ­ İs ta n b u l'a a h İk in c i M ehm ed!.
rü b u l u n u y o r d u . L & k la b en o k a v m l n pu luyum W
B a n a r l ı 'n ı n , h o c a l ı k t a n ve m u h a rrirlik ­ Ş â h â n e g a z i d e v irlerin d e ,
le» s o n r a , i k in c i m e s t e k s e ç t i ğ i ç e ş i t li e l ça- F n tlh İle ç a ğ d a ş u l a m s a m da.
1^ m a l a r ı v a r d ı r . M aran g o zlu k , o y m a c ı lı k , T a rih im i d o ld u ra n m eh â b e t.
d e k o ra s y o n ç a lı ş m a l a r ı b u n l a r a ra s ın d a d ır. İ s ta n b u l'u r a p te d e n o cedJer,
B e b e k 'd e E h r a m Y o k u ş iT ıtd a 1Ö56-1&59 y ı l B ir fiiıı u y a n ır kablrlertütd*;
l m n d a y a p ıl a n ü ç k a t l ı k ö ş k ü n ü n k a lf a lı ğ ı n ı TöpJar. > ine a n lı qan jı c iirler.
kendi*! y a p m ı ş , b u e v in b i r ç o k k ı s ı m l a r ı v e F â tih , h e y e c a n la n ır d erin d e;
« tese lâ b ü t ü n m e r d i v e n l e r i k e n d i e l i n d e n ç îk - Geçmiş griine durduğum bu hasret
nıı^tır. B i n a n ı n i n ş a a s m t i a m î m a r a r k a d a ş v e B ir v u s la ta fö j b u lu r, nmebfard.
ta le b e le r in in d e y a r d ı m ı , k ı y m e t l i fik irle ri B a lla r y olun o r ta s ın d a riiyâ..
o lm a k la b e r a b e r , k ö ş k ü n ■plânı, t a k s i m a t v e F e th in flrtl yük««<tmıe b ir r i n .
te f e r r u a t ı y i n e B a n a r l ı t a r a f ı n d a n y a p ı l m ı ş Gök k u b bed e faer sadA dan üatütt
ve i ş le n m iş tir , B u k ö ş k ü n b u g ü n h â jâ t a ­ M im ar g ln a n 'm utinA restede,
n ı m l a n m ı ş o l m a s ı, B a n a n l 'ı u n v a k i t b u l d u - U ri’a J n u ğ u ld ay a n şefin d e,
t ü s a m a n la rd a y a p ıla b ilm e s i y ü z ü n d e n d ir. NAnuk K c m â l'ip n a şirle rin d e .
«B ir G ü z e l li ğ in H i k â y e s i * a d lı t e z l i r o ­ Yahyâ K emâl'in tü rle rin d e

jroup/merakediyorum
BANDIRMALI TOCKESt VB CAMİİ — 2103 — ıs tM tm

BANDIRMAM IT K K K Sl VE CAMİİ — ni* *®yhln hali hayatında Kâmil Ahmed Pa


Ü sküdar'da Inâdıye yokuşunun üst bagınd* ça y a p ım m ış; Şe?h Yunul hicri Jıog iM.
mezarlığa karşı büyük vc m efhur bir eelvetİ 1752 - I7û3j de vefat elm iş, büyük oğlu Se-
dergâhı İdi; fevkaani uîan Cami dc, tekkeni/* lâm i Tekkeni jfeyhi bulunduğu i^ın Bandır*
kurucusu Bandırma!* Şeyh Y uju I Nızfimod- malt Dergâhı poslnişinlıfline c-rtance
din Celveti’nİn evi îkeıı, on sekizinci asrın Mehmed HûgJm efendi tâyin cdılrrıiş ki bu
ünlü sacjfadamlarından olııp Şeyh YllSuTa zât ıHüşim B aba* diye m eşhur im if
kalben bağlı olan Hekimoglu Ali Paşa İlk B u madde üzerinde tok kaynağımız »lan
sadâreti zamanında büyük ve yeni b ir tek* H ad ikatü l C evâm t: «Bu tekke lııâdıycde oî>
Jce yaptırm ış. şeyhin evini dc fovkaani bir ~ dugu için Inâdiye Tekkesi denmekle de mâ
camie- tahvil ile m inber koym uştur, cam iin ru ftu r. T ürb esi kadim dir (Yâni Kâmil Ab*
m asrafları ile hademesi aylıkları içi° de îs- med Paşa bu türb ey i yenilem iş ve genişlet­
tanbulda y aptırttığı büyük cam iin v akfın­ m iş olm ak lâzım g e lir), içinde medfun «lan*
dan p a ra ayırtm ıştL C am iin kaputu üzerine Jardan biri İstanb u l Jefhindc kılm an ilk o*-
şair B ah rfn in bir ta rih m a ı^ u m e » konm uş ma nam azında hutbe okuyan zâtlir, etrafın­
idi k i târih beyti şudur: d a m edfun o la n la r d a yine o zâtin akrabft ve
D« kM ei yrk dlhart h y rü begiıyr d B a h r iy i liirlh teolK ıkaatıdır» diy o r, ve m aalesej İstanbul-
M akaam ı cH vetiyi r jlo d l İh y a Ali P*$â da İlk h u tbeyi okuyan bu, zatın adını kaydet*
m iyor.
H 1145 <M 1732 - 1733)
B an dırm alı T ekkesi ve Camii, tekkelerin
V üzyinni sene kadar sonra celvetiye n)u*
hiblerinden sadâret kaym akam ı Şehlâ Ah* kapandığı sıra d a tam ire m uhtaç halde idi,
Cam i tek k e h alim in d e bu lu nduğu için evkaf­
med Paşa tekkeyi ve camii tem ellerinden ye-
jıilemiş. Şeyh Y usuf N izam eddinin oğlu Şeyh ça k ad ro dışı b ıra k ıld ı; kısa b ir zaman son­
Nazif Efendi dc bu yeni y apılar için şu tarih i ra da yık d ırıJdıU r; h âlen yerlerinde temel­
söylemiş idi: le ri dahi kaybolm ak ü z ered ir (1960, Tem­
m uz).
Tab-a, m ü lh e m d ir tıtı tâfflı *y N aiU
B i l : Hadlkatdl Cevami, U ; V â s ıf HİÇ» Not.
ItAnlk&ahl d itküşâyı evllyâ

H. U89 (M. 1755 - 1750) , B A N K A — H âneberduş külhânlter ar­


gosunda genel ey, um um hane (B-; Mektep;
Rakamlarla berâber H adikatiil Covâniden
aldığımız yukarıdaki beyitlerde târih mis* Ü niveısitej.
Bibi.: F. DeveBiĞflu, Tttrk argosu.
râlart hesab edildiğinde, Hekim oğlu yapısı
için 1145 yerine 1139, Şehlâ ‘A hm ed Paşa BANKA. B A N K A LA R — Küçük veya
yapısı için de U69 yetine 1143 bulundu. Hc- büyük p a ra sahihlerinden m uayyen bir fâiî*
sabda hataya düştüğüm üzü zan etm iyoruz, le p a ra alm ak, daha yüksek faizle ve muay­
beyitlerde bir tam iyede buluşm adık. Hekim yen vâdelerle tüccarlara, sanayicilere, husu­
oğlunun ilk sadareti 1 1 4 i de başladığına gö­ s î eş hâsa ödünç olarak verm ek; ticari seoed*
re Bandırmalı Tekkesinin 1145 yapıldığı ha­ leri iskonto etm ek, m enkul v e gayrı menkul
kikate çok yakındır. . K ıy m etler üzerine y a tırım yapm ak, tahvittt
Yine Hadikatül Cevâm i bu dergâhın veyâ vâdesinden ödemek, bilumum senedler
üçüncü defa olarak Fer&ri Haşan Paşa zâde* kuponları iskanto ederek vâdesinden evvel
Abdullah Paşa tarafından tâm ir ve tecdld ve tahv ilât ve ticari m allar üzerine avans
edildiğini yazıyor ve bu yapı için de şâir p a ra verm ek, sanayi müesseseler! kurmak
Nevres’in şu beytini kaydediyor: veya bunlara serm âye İle iştirak etm ek ii^e-
KAbei uı^Uc kıldı b a m ak a a m ı u d lt İl#
re kurulm uş m ü e sse sle rd ir diye tArif °h*“
Kadri «âla «II Ahdullnh rızayı kerim nan bankaların İstanbul’u n günlük cemiyet
Bıj beytin tarih m ısrâı da .1190 rakamım ve* hayatı üzerinde çok büyük rolü vardır.
riyor; HadikadakL -tarih m ısrâiarınm sahtm- B ugünkü anlam da İlk banka milâdi 11&7
da her halde b ir hatâ olmak lâzıtn gelir. târihinde V enedtk'de meydan» geldi, bundan
Tekkenin banisi ŞJcyh Yusul'un türbesi­ takriben yediyüz y ü kadar sonra da Jfctanbti^

http://groups.gooqle.ee
A H S fta O F E P fe İ — ÎJ03 — W 'K A KOMMERÇfYALE ÎTALVANA

da hani® açtJdj. i ü d e/a oi&rak M idhai Pusjû- 1944 Eli Bank bit an bul ŞfibMl
um Tuna valiliği sırasında mum aileyh ta ra ­ 1944 Yapi vc Krtrdi Bankası
fından 1803 d e «Memleket S andıklan» nâ­ 194? Türkiye G aranti Ranfcpfft
mı ile Tuna V ilâyetinde teşekkül eden ilk 1948 Tulum Bankası
banka (Bugünkü Ziraat Bankasının ilk şek­ 1948 Türkiye Kredi Bankası
li). kısa h ir zam an sonra İstanbula intikal 1950 Türkiye Sanâyj kalkınma
etli- Bu tarihden az sonra Osmanlı Bankası 1950 Ak Bank
da Istanbulda bir şûbe açd>. On dokuzuncu 1952 Denizcilik Bankası
asrın sonuna k adar da bankacılık yolunda 1952 Doğu Bank
liianbulda ancak ik i m üessese d aha kurul­ 1953 D emir Bank
du: İstanbul S u in iy et Sandığı (1868) ve Se­ 1953 İstanbul Bankası
lanik Bankası (1888). 1953 T ü rk Ekspres Bank
A srımızın başından ikinci D ünya Harbi* 1954 T ürlüye V akıflar Bankası
ne kadar (1938), Istanb u ld a açılm ış olan 1955 Pam uk Bank
bankalar şu nlard ır: 1956 T ü rkiye Bağcılar Bankası
1906 Doyçe O ryent B ank (D rcsdner 1956 Şeker Bank
B ankın şubesi) 1957 E snaf K redi Bankası
1911 Banko d i Rom a 2057 B uğday Bankası
1919 B anka K öm m ercİyale ltaly an a 1957 Mâden K redi Bankası
1919 B anka K om m erciyale ltaly ana 1958 R ay B ank
1923 İstan b ul k üçü k İstikraz sandığı 1958 Sanayi Bankası
1924 T ü rkiye İş B ankası 1959 T ü rk B irleşik ve T asarruf Bankası
1927 T ü rkiye E m lâk K rodi Baııkası
B ugün Istan bulda 38 banka m evcuttur.
1928 Türkiye im a r B ankası B ankaların piri, duvayenî Z iraat Bankasıdır.
1931 Türkiye C um huriyeti M erk ez B an­ Istanb ulda faaliyet bakım ından 59 şube ile
kası.
J? B ankası birinci, 43 .şûbe ile de Yapı vc
1933 Süm er Bank K redi Bankası İkinci olmak üzere İstanbul'­
1934 H o l l a n d ç e B a n k U n i un m uhtelif sem tlerinde m uhtelif bankala­
393S İ s t a n b u l H a l k S a n d ı ğ ı rın 240 şûbe ve ajansı vardır; bunların latan-
1Ö38 Doyçe B ank İstanbul Şubesi bula tahsis edilmiş serm âyeleri yekûnu
B u s u retle Is ta n b u ld a b a n k a la r ın sayısı 1,014,000,000 Tiirk lirası civarındadır. Tiir-
on altıya çıktı. kiyede bankaların serm âyeleri mecmuu 2
İkiiıci D ü n y a H a r b in in b ü tü n d ü n y a p i' m ilyar Ttirk lirası kadar olduğu düşünülür
yasaları ü z e rin d e o lduğu gibi İs ta n b u l piyasa- ise, bankacılık bakımından İstanbulun ehem­
Kında da v ü cud a g etirdiğ i sarsın tı, y en i yeni miyeti duba iyi anlaşılır.
şahımların tic â r e tle iştig aale b aşla m ası, tü c ­ Mvhıımi Ali Akbay
car terb iy esin d e n ve tic â re t ah lâ k ın d a n lû
behre b ir sınıfın piy a sa d a tü re m e s i şahsi e m ­ RANKA KOJHKKÇİYAI.L İTALYA:
niyeti hem en h e m e n y o k e t ti; bu sflretle NA — Merkezi îtalyada M ibnu’da bulunan
gerok id h âlât ve g e re k se ih râ cât tic â re ti an ­ bir Anonim Şirkettir.
cak b ankaların ta v assu tu ile ifâ ed ileb ilir h â ­ 10 Elcim 1894 tarihim le kurulmuş olön
le geldi; y u rd içi a h ş veriş de b a n k a la rın g ü ­ B anka Komerçlynle ltalyana Türklyectekf
ven sağlayıcı aracılığ ına müKtaü'oi kalam adı. JLk şubesini 1010 senesinde hlanbulda Gftte-
Bu tü re lle çok fazla a r t a n b an k a müaiTKilc- tadu Ekmiştir.
lw lıün ifâsı için m evcu t b a n k a la r kâfi flel- Sermûye ve ihtiyatlarının 1B0O yıllında­
fneriljgi gibi b u sah ayı k â rlı gör&n teşeb b üs ki tu tarı 25,050,000,000.— İtalyan liretine
sahihleri de yeni b a n k a la r k u rd u la r, 1941 86" ulaşmış bulunm aktadır. îtalyada müesses şe­
nesinden 1959 senesine k ad a r Istanbulda bekesindeki emânet mevdûâtı ise l^OOÖtlTO,-
taiJîıİBri aşağıda yazılı 22 b a n k a meydân®» 485. G 14.^ İtalyan lireti tutarında bir meb­
lağa vâsıl olmuştur. Bu gün İtalya’da Ban-
)m/grdup/merakediyorum
Ba MKO o t ftûMA 2104 -

Jcaftın 22$ şubesi icrayı f&aliye<t« btthmmık • içlerin ağırlık merkezinin Galata’daa Utan
tadır. bul Larafına intikali üzerine bu fube Türkiye
Londra, New York, veFrauM urt/M aİn’- İdare Merkebi ittihaz edilmiştir |* r n ı r şuW-
da mevcut TemsıJ BüroUrı. Franaa, İsviçre. fli lüifi da açılm iflır
Fas ve Mısır'daki FHyaUerı v« Suriye, Lüb- B*nko di Ruma'nın halen UMO) Tür­
nazı Arjantin. Brezilya, Şili, Kolombiya, Pe­ kiye'de iki ^ubeaı ı lt iki ajantj vanlır;
ru. Uruguay ve Venezuela'da Ortak B anka­ Merkez guberi Bahçckapı, Hayri tfetvlı
lardan müteşekkil fevkalâde önemli şebekesi Caddesi, k la n b u l Umum Sigorta buUtsında;
beynelmilel sahadaki ehemmiyetinin delili­ Galata ajansı Tersane Caddemi Nord|tam
dir. Hanında; Beyoğlu ajansı İstiklâl Caddeai
Türkiye'de Banka, İstanbul'da bir Mer­ Seni A ntuan bin&smdadır.
kez Şubesine, gene İstanbul'da üç büroya ve B a nko di R o m a'm n Türkiye'ye ayrılın
İzmir’de bir Şubeye maliktir. öz sermaye ve ihtiyatları 31/1950 tarihinde
İstanbul Merkez şubesi Galata. Bankalar 6.300,000 tu rk lirasına baljğ olmııgtur.
Caddesi No, 53; biiroJar: da Yeni Poatahane Banko di Roma, bütün beynelmilel ban­
Cad. 27, Beyoğlu İstiklâl Caddesi, 259, ve kaların iştigal ettik leri her çeglt banka mua­
Fangaltt Hai&ükârga&l Caddesi, 126/128 m eleleri yapar. Bizdeki şubeleri bilhuaa Tür*
Bankanın bilumum şubeleri bankacılık, kiye İte İtaly a arasındaki ticaret mübadele
Borsa. Kambiyo, ve Turiîrjı hizmetleri ile ti­ ve m ünasebetlerinin inkişafına müteveccih
cari v« mail her hangi bir malûmat iç in m ü­ bulunm aktadır.
kemmelen techia edilmiştir. Bibi: BanlCMİsn aluıon yazıU not.
Bibi: Sankadaa alman yazılı not
BANOGLU 4Niyazi A hmed) — Muhar­
BANKO Dİ ROMA _ Türkiye'de şube^ rir, gazeteci, bilhassa tarihi tetkikleri ile ta­
leri ve merkez şübesi Istanbulda bulunan nınm ıştır; 1909 da B atum da doğdu, a d ı Ho-
Banko di Roma Anonim Şirketi'nin merkezi panm Piİargit köyünden olup Batumda yer­
Roma’dadır; tu îy a 'd â milli m enfaatlere hâ- leşmiş ve çay ticâreti İle meşgul Haşan Ba-
dim vasfını taçıyan üç bankadan biridir. noğlu’n u n en küçük oğludur. On bir on iki
Banko, di Roma 1880 de kurulm uştur. yaşlarında iken, ağabeyleri içinde hararetli
Sermaye ve ihtiyatları 12.150.000.00Ö-— L i­ bir T ürk vatanperi olan M ustafa küçük kar­
rettir (1960 da T ürk parasıyla karşılığı deşini ana vatana yollam ak arzusunu duy­
173.000.000 T. L. dır). muş, H uşlardan pasaport alamayınca hir ge­
Banko d i Roma'nın İtalya'da 200 den ce çocuğu b ir ata bindirerek hududa kadar
fazla şubesi vardır, İtalya dışında, Fransa, kaçırmış ve Beğliv&n civarında Türk hudu­
İsviçre. Belçika, Mısır,- Libya, Somali, Suri­ dunu aşırtarak A llaha ve bahtına emânet ilt
ye, Lübnan ve Türkiye’de iştirakleri ve şu­ uğurlam ıştır; ki M ustafa Banogîu bu vak’*'
beleri vardır. New-YorkT F ra n k fu rt, Buenos den iki sene sonra R usiar tarafından öldü­
Aires, Adis Ababa ve L o nd ra’da mümessil­ rülm üştür.
lik büroları mevcuttur. Trab zo n v alisi ta r a lın d a n Kastamonu Li­
- Bankanın MiBirda, Fransa’da, İsviçre ve sesine p arasız y a tıh ta lebe o larak g ö n d e rile
Belçika'da öz iştirakleri olan bankaları sıra­ Niyazi A hm ed, sıhhî sebebler ile lîsenüdu
sıyla: Kahire ve İskenderiye’de Banco Itaio ikinci sınıfında iken K astam oniden Trabaoı1
Egiaiarıü, Paris, Lyon ve MontekarloYIa Ban­ Lisesine nakledildi, fakat ayn i yıl hutalı&ı
co di Roma (Fraîıce). Lugano ve Chiasso’da yükünden smıfda kaldı, ve parasız yatılı ta­
Banco di Roma per ia Sviaaera, Brüksel'de lebelik hakkini kaybetti; tahsiline devam im*
Banco dİ Roma f&e1gique) dır. kânını bulam adı; kendi köyüne, Hopiiun Pi-
Banka Türkiye’de ilk olarak 1900 da Ga- largit köyüne g itti ve orada bir yıl köy öğret­
Jata’da Ünyon Hanında gube, 1010 da da îs^ menliği yapdı. Sonra hayatım büyük şehir
tanbul cihetinde Macar B ankasını iatihlftfen tstjmbuLda kazanmağa karar verdi; İstanbul*
bir şube daha açmıştır. 1927 yılında ticari da Suad T&hsbı ile Fahri Kemal’in çıkardık-

http://groups.google.co
t ş-MgX)PW>İ8t r a - - 2105 — BANOGLU (K iyui A hm rt'

' (sn «Hareket» gazetesin* inlisab «»i, fakat «-İncili Çavuş* adında bir halk gazetesi
daha vazifesi belli Almadan gazete kapandı. t»n» pili, tutundu, emekleri hakkı refah 70 *
pfKin Alemine ilk adımını boylece alm ış olan lu açılınındı ]tt bu nefer bindiği dalı kendi^
janflfla Prot. Fuad Köprülünün bir m ika»- baltaladı, çok temiz duygularla b ir halk par*
İcaitde okuduğu ten d i hatırladı. Profesör: tili tdl, partisinden en küçük b ir menfaat bek­
«ûsananlı Devleti târihi İçin hcmhudud dev­ lemiyordu. 1946 mebus seçiminde Ulut ga-
lilerin v'**ikalarını toplam ak lâzımdır» di> *ef«tj adına Ege bölgesinde propaganda se*
vardu. işsiz kalan genç adam K öprülüye mü* yahatine çıkdı; «İncili Ç av u şu n umum ba­
ncaaı ettir gürcü dilini pek güzel bildiğini yii ise pek hararetti demokrat partili idi, İn*
c* yanında çalışmak am ısu n d a bulunduğunu ciU Çavuşun çıkan nüshalarını dağıtmadı,
vtaiı. Fuad Bey tarafından T ürkiyat Ensti­ kendisi de idinin başında bulunmadığı için
tüsüne dftvat edildi; fakat GÜrctaUndan is- bu iğrenç ihaneti zamanında göremedi, se*
jefûltn kitaplar İçin Tiflis’den hiç b ir cevab y ah at dönüşünde korkunç bir siyan hesabı
alınamayınca Niyazi A hm ed noter Galib Bin­ ile karşılandı, katledilmiş gazetesini kapa­
göl'ün yanında bir kâtib)ik teklifini red ede» mağa m ecbur oldu; bir müddet aonra yine
n edi. bir noter bürosu ise m izacına asla uy* siyasi «Türk oğlu» adında bir halk gazetesi
guft değildi: b ir m üddet sonra K öprülüzâde- çıkardı, bu ikinci gazete» ancak Uç nüsha
dui tavsiye m ektubu île Ali N aciain «İnktlab» çıkabildi, o tarihlerde Halk Partisine kahşi
gazetesine girdi ve kapam neaya kadar bu ga­ halk d a yaygın b ir kırgınlık olduğu için ba­
zetede çalışdl, gayretli, d ü rü st b ir genç ola­ tılm adı, okunmadı.
rak tanındı* Mahmud Eaad B ozkurt Ue Ne* 1946 dan 1950 ye kadar Serbest muhar­
bizide Hamdiıün çıkardıkları «H alk Dosta* rirlik y a p tı; Faruk G ürtuncanın yevmi «Her
gazetesi Nizam eddın N azif ile Mekki SMd'în G ün» gazetesinin ilk nüshalarında yazı işleri
çekilmeleri Üzerine a d a m sa kalınca, o sıra* m üdürlüğü vazifesini aldı, fakat gazetenin
da kapanmış bulunan ln k ılâ c dan sçık da ka­ sahibi ve aynı zamanda baş m uharriri olan
lan Niyazi Ahmedi h a tırla ttı ve yazı işleri G ürtunça ile iş mizaçları bağdaşamadığı İçin
müdürü oiarak H alk D oatu'na çâgtnidı. Halk ayrıldı; kısa b ir m üddet C. H. P. organı «Za­
Dostunda son nüshasına k adar çalışdı, ora* man» gazetesinde sekreterlik ve m uharrir­
dan «Yeni Gün>’e geçdi, yine son nushaaına lik y a p tı. 1 9 5 0 d e (1, A t i s J K o n y a lı İ b r a h i m
kadar vazifesini gayretle ifâ e tti; b ir m üd­ «Hakkı ile beraber « T a r ih Dünyası» mecmua­
det bofeta kaldıkdan sonra 1932 de «Vakit» sını kurdu. On beş g ü n d e bir ç ık a n b u mec­
gazetecice intisabetti v e H akkı T ârik Us'un m uada ciddi görüş ihtil&fları Banoğlunu
mötssesesinde 1947 ye kadar on b e ; yıl ça- A tisden ayırdı ve Tarih Dünyasını 5 inci
hşdı, bir kaç yıl da V akit’in yazı işleri mü- nüshasından itibaren memleketimizin salahi­
dürtüsünü yapdı. y etli kalem lerinin yardım iyle tek başına çı-
1939 da Anna ism inde b ir rum kızı île karm ıya başladı, kİ bu mecmua koleksiyonu
evlendi; müstesna güzellerden olan A nna 1950 s o n la r ın d a B a n o ğ l u yayınlan adı altın-
Hanım Niyazi Ahmed1©, yer yüaünde kadın­ . d a « A v ve T u r iz m » ve aylık «Coğrafya Dün*
lık faziletine örnek sadakat ve fedakârlıkla yası» mecmualarını d a çıkarmıya başlftdı.
bağlandı, sıkıntılı günlerinde d e rtle rin i pay­ E n erlini dağıtması, iş ortaklan ile b a ğ d a ş ­
laşarak hayat mücadelesinde desteği oldu. mam alar, neşriyatinda muvaffak olan Niyazi
1941 de basın Memi dışından b ir zât ile Ahmed’i yine günlük basma dönmeğe mec­
wtak olarak «Gençlik kiıtübhâneai>‘ni tesis b u r e tti; C .H .P . ile otan yakın bağını muha­
etli; müesseseyl b ir m üddet sonra tamamen faza etli mi bilmjyonrc. 1957-1960 arasında
ürerine aldı, fakat kâğıt buharını, satdıkları ew eld «Dünya» ve sonra «Havadis» gazete­
kitapların, dergilerle parasını sâhîblerfno lerine târihi sohbet yazıları yazdı. 1959 ydı
göndermemek gibi şeni bir geleneğin zebunu forjlarıcda da «Tarih ve Coğrafya Dünyaaı*
bâzı ahlaksız taşra bftyîlerinin ihânfstl karşı­ adı ile yeni bir dergi çıkarmaya başlamış idi.
sında KuUibhinesini ziyanla kapadı, O rta boylu, zaif nahif, açık kalbli. samı-

jjj/group/merakediyorum
BANYOLAR CADDESİ - 2106 ~ tSTANBOL

mi, d â im i heyecanlı, h a re k e tli d i r ; kîanik da s a tıla n k a rış ık içk iler, k o k te y lle r d ir; bun.
tah silini ta m a m la m a m ış o lm a k la b erab er l a r m ü ş t e r i n i n ö n ü n d e özel k a p la r d a <;ulkal*.
o to did a k t olg u n k ü ltü r e s â h ib d ir; a m a t ö r av- n ıp h a s ır la n ı r . Ş im d i bâ z ı b a r l a r d a huıufcîy,
.eı ve balıkçıdır. 1951 cie b ü y ü k lü k ü ç ü k lü y i r ­ le A v r u p a 'd a (B ilh a s s a m e m le k e tim iz d e ) k a ­
mi üç m atbu eseri b u Ju n u y o rd u , b u n l a r ı n rış ık o lm a y a n iç k ile r dc s u tllm a k d a ve bunlar
aranında g ü rcü d ilim le n tere em e e ttiğ i «Kfif- önünden başka küçük localarda
kââ H ikâ y e le ri» ile « B ir K a fk a s R o m a n ı* a d ı­ ( m ü s t a k i l m a s a l a r d a ) in ilm e k te d ir bar*
n ı verdiği A îe k s a n d r K ü r b e k 'd e n le r c e m o ot J a rd a s a h n e d a n s la r ı. m çizik va v a r i y e ts i n
rtigi <EJguca* b ilh assa k a y d e d e ğ e r. d e v a rd ır * ,
M e r h u m M u z a f f e r Küun 1Ö4G (la Islfc.v
BANYOLAR CADDESİ — B a k ırk ö y
b u l A n s i k lo p e d is in e ş u n o tu tevdi etm i* idi:
y o Jla rm d a n ı K a rto p u S a k a ğ ı ile d e n i l k ıy ıs ı
« E n a ş a ğ ı t a b a k a d a a y a k t a k ım ın ın git­
a ra a jn d a u z a n ır (B .: B a k ı r k ö y ) . A s m a lıs a -
tiği, b a lo z îa r, İ s t a n b u l 'd a ilk k a b a r e Kafcşan-
kız ve Sakızljyalı S o l a k l a n ile d ü r t a ğ z ı y a ­
t a n l a r A b d ü l a z iz d e v r i n d e açılci* Bu £ib>
p a ra k kesişir. İk i a r a b a g e ç e b ile ce k g e n işli k-
b a y a ğ ı e ğ le n c e v e s e falı e l y e r l e r i m ü dav im ­
d e o lub i ç e r d e n sa h ile düfiru y ü r ü n d ü ğ ü n e
l e r i n i p o l e t i k a ile u ğ r a ş d ı r m a d ı f ı için İkinci
g ö re S â k ızljy aîj S o k a ğ j k a v u ja ğ ı n a kadar
A b d ü t h a m i d i n m e c lis s in m e ş r u t i y e t d evrin ­
o k ı a n u k a b a ta ş döşeli, g e ri k a l a n p a rç a s ı
d e , ki t â r i h i m i z d e » i s t i b d a d d e v rik d iy e anı-
d a a sfa ltın ', sâlıil b itim i a lç a k b i r b e ta n d i ­
lir. ç o ğ a ld ı la r , g e l i l d il e r ; y a ln ı z k ü p r ü y ü £■>
yarla k a p a n m a d ı r , d e n iz e İn ilm e z . İk i k e n a ­
ç e m e d lle r . G a l a t a İle B e y o g l u n d a kaldılar.
r ın d a sokak ka p ışla rın a b e ş e r a l t l a r b a s a -
« B u b o y d a n B a r a d ı a l t ı n d a İlk mütisa-
m a k m e r m e r m e r d iv e n le r le ç ık ıla n ik iş e r
se de, t â r i h i n i k e s in o l a r a k t â y i n edem iy o ru m
ü çer kâtlı a h şab e v le r, y e n i b e to n yapı ik iş e r
1018 m ü t â r e k e s i n i n i m z a s ın d a n ve İstan b ul’-
k a tlı v illâm si e v le r s u a îa n m ış d ı r . D e n iz b i ­
un Hilaf D evletleri silâhlı kuvvetleri tara­
lim in d e v a k tiy le k im se â id o ld u ğ u n u te s b tl
fından işgaalindon sonra açıldı.
edemediğimiz gazel bir ahşab yalıya B akır­
köy Kulübü yerleşmiş bulunuyordu. Cadde «R usya'da Bolşevik ihtilâli ile yıkılmış
ağaçlarla gölgelen mistir. { H a z ir a n 1960). olan çarlık müessesesi adına 1018*1919 ara­
llukkı fıökLiırk sında Ukranyada kızıl orduya karşı son 4ıu-
kaavem ett yapm ış olan G eneral Dcnikm kc-
M N V O U R VIKNAZI — Bakırköy yol­ sîn m ağlubiyete uğrayınca, ordusunun ba*
larından; 1934 Belediye Şehir Rehberindi» kiyesi ve yanm a sığınmış ru s zadeganı ve
Kartopu Sokağı üzerinde bir çıkmaz sokak kom ünist olmayan rus münevverleri ve sar
olarak gösterilmiş ise de yeni açılmış Şebboy n atk ârları İle evvelâ İstanbula iltica etti.
Sokağı 11c kavuşağl olan normal yoldur (B.: «işte İstanbul'un ilk barlarını bu n u
Bakırköy). Yeni beton yapı ve bagçclî evle­
m ültecileri açdılar kİ «Kızıl» damgasını ta­
riyle şirin bir görünüşü vardır. Bu evlerin
şıyan bolşevikler karşısında « b e y a z rUslar»
hepsi hali vakti yerinde aile meskenleridir.
diye a n ıl ı r l a r , 1 n u m a r a l ı b a r, 1919-1P20 ara*
(Haziran 1960).
ş ın d a Tepebaşında Lehman a d ın d a bir rus
Hakkı Gnklilrk
y a h u d is i t a r a f ı n d a n a ç ıld ı, b a r î n adı (Tiirk
HAK. BAR ■ Î*AVİY0N1<AH — B ir Or. im lâ sı ile) «Pütİ Şan» idi.
kestra - Caid'l ve konsommatris kız ve kadın­ « D e n i k in ile beraber İ s t a n b u l ’a gelen be­
ları bulunan içkili daim ve e£lencc yeri olan y a z r u s l a r ı n büyük ekseriyeti, Ç a rlık RuS'
«har»hı Türk Ansiklopedisi şöyle târif ediyor* y a s ın ın e n görgü İd, e n bilgili tabakasına man*
cKelimenltt aslı İngilizcedir, uzun lahla, tez­ fiub idiler; İstanbul’a parasız ve aç olarak
gâh mÂnâsınadir; içkilerin servisi tozgah can atm ışlardı (B.: Beyaz Ruslar). İstanbul'
üzerinde yapılan meyhanelerdir ki tezg&h da ellerinden gelen her hüneri gösterip, te*
önünde ayakda, yahud uzun ayakk yukşeic şeyi yapub para kazanacaklar ve yerleşmek
iskemleler üzerinde oturarak içilir; önce In­ üzere B atı Avrupaya, Amerikaya gidecek­
giltere ve Amerika'da görülmüş, sonra Avnı- lerdi, Bu arada açdıkları barlar, hakikaten bi-
paya ve nih&yet cihâna yayılmıştır. B arlar­ I x V r kib a r aanat mahfili oldular, fuhuş dahi
htfpv/groups.google.co
A3*5WLOPEPte* j - 2107 — BAK. BAR • PAVYONLAR

tor nezâket h isa-^in e b ü r ü n d ü , b a y a ğ ıla ş­ sedef kAkmalı alçacık masalar duruyor ve


madı. B ü tü n k M & Ü y tıltr in i d ü k tü le r. mUç- tavanın muhtelif noktalarından bir takım
terUerinlfi e k s e riy e tim te ş k il e d e n In g iliz, saçaklı, koyu renkli kandiller irkiyordu.
fyp.-sı*. v c Ita ly a n k i r a l a r ı z â b ila m m n k e n ­ Hıstmellcrint hakiki bir ^n-'.r» memur edil-
di m em lek e tle rin d e d a h i g ö rm e d ik le ri b a r ­ mipjf, JnglÜnlerden biri: şampanya, şam­
ları ıjftLLifer; m ese lâ a d ın ı h a tırla m a d iğ im panya! • diye haykırdı, öbürü: «birçok y*
bir barda p iy a m s t'ile ba§ k e m a n i ç a rın sa lo n mlş.. bir ylfiln yemljî diyordu. Capitain
ö fk estrasın d an d ı. iki g ü z e l k o n s o m r o a tr » k ız Marlowe sordu:
Üd kü çü k grandüşefc, h ir d ilb e r a y a k h iz m e ti — Ey, hani nerde davetlimiz!.
çğlanl, a n ü ç y a ş ın d a b ir k o n t id i; k ısa h ır Ö bürü:
tnyddet so n ra B a tı A v r u p a s in e m a â le m in in , • • Gelecek, gelecek! diye mırıldanıyor^
« b a n ö lçü sü n d e ş ö h re t, ik i b ü y ü k yıldı&ı o la- du,
ca«t IvaM M u jo k ln ile O lg a Ç e k o v a b u b a r l a r ­ «Nlhâyel Kafkas delikanlısı malıcub vc
da çalışan a rtis tte r d c r jd ır; b irin c is i k ü ç ü k ürkek bir tavırla içeriye girdi. Nc için çağı­
s a in e n u m a r a la n y a p tı, o p e ra a r y a l a r ı o k u ­ rıldığı bitmeyen bir hâli vardı. Biçâre genç
du. b a n n k a p a lı o k lu ğ u s a a tle r d e d a n s lıoca- ihtimal kİ buraya hususi bir suretde dans et­
hjft y a p tı, İk in cisi d a n söz, ş a n tö z ^ k o n s o m - mek için geldiğine zâhibdİ, Capitain Mar*
jn atriı otdu» İuwe tıiurmaga dâvet ettiği vakit büsbütün
Vâkub Kadri ^Socinm ve Gomore* udin şaşaladı, rusca;
(Uk; meşhur romanında, mütâreke yıllarında Ben mi oturacağım?., diye sordu.
itilâf devletlerinin askeri işgaali altındaki «Ne bir kelime fransızca, ne da bir h ad
Istanbulu anlatır iken bu çalgılı eğlenceli İngilizce biliyordu. Levend gövdesinin Üs­
rus lokanta - bar - papyonlarından rMosko- tünde hemen hiç bir yabancı harsın dokun*
vitj'i, ve bir akşam burada eğlenmeğe gelmiş madiği hâlis bir gürcü kafası taşıyordu. Kal­
cîasI sapık bir kaç İngiliz zabitinin hâlini pağını çıkardıkdan sonra İkinci bir kalpak
Söyle anlatıyor: gibi kıvır kıvır kabaran koyu kumral saçla*
4 ... Gerçe v a k it p e k g e ç d e ğ ild i, f a k a t rının yarıya kadar örtdüğü sert hatlı geniş
b u n d a b e r şe y r ı u u s u lü n e g ö r e c e re y a n e t ' alnının altından yuvarlak kumlu b ir çift ya­
tiftl için lo k a n ta n ın h e r k ö şe si b i r s a r h o ş yu* bani gözleriyle bakıyordu, ve omuzlarından
vasi h â lin e g i r m i ş t i O r ta d a h o r a te p e n in c e JlikM beyaz keten gömleği, ucu gümüştü ince
belli, levend K a f k a s d e lik a n lıla r ı, m asala* kayış kemeri, dizlerine kadar çıkan yum u­
rin a ra la rın d a d o la ş a n b e r r a k g ö z lü r u s p r e n ­ şak çizmeleri Ue bu acaib Befâhet köşesini
sesleri. e sy âi s e fâ h e tin v e a s y â i cûşitjin h e r bir tekmede yıkmağa gelişmiş hir genç şâki-,
tesf île h a y k ır a n ç ılg ın b i r m u sik i, y e m e k yi andırıyordu.
esnasında sv y e r in e İç ile n v o tk a n ın in ş a m «Fakat İçki hangi rusum hakkından gel­
bird en b ire k a v r a y a n s in s i v e k a n c ık te s iri, mez? Vakta ki ortaya şampanya masası ku­
{■kşatnin h e n ü z d o k u z b u ç u ğ u o lm a s ın a ra ğ - ruldu, Kafkas delikanlısının dudakları ken­
men h e rk e s in a k lım ç o k d a n b a ş ın d a n a lm ış- diliğinden ıslanmağa başladı. On yaşında bir
<h. sabî gibi yanakları çukurlaşarak sırıtıyordu.
B u ü ç b ı g tt a d e n b i r i C a p tla n M a r. ♦ Capitain Marlowe'nun arkadaşlarından bi­
lowe İtii, k e n d i m e z h e b in e s â ü k ik i a rk a d a ş ı risi:
ile b u ra y a g e lm e le r in in y e g â n e sâ ik i M o s k o — Eğer çanınız başka bir şey istiyorsa
vlt sa lo nu n u n o r ta s ın d a h e r a k ş a m K a fk a s söyleyin., dedi.
rak ısları o y n a y a n d e lik a n lt ile b u lu lm a k a r- Has dansörü:
*ixsu idi... Y u k a rı k a td a h u s u s î b i r od o v a rd ı, — Ocıo. mersi, merxl, boku mersi!. de­
^*r gec® s a a t b ire k a d a r s e rb e s t î d i; ta v a n ı rnekle iktifi ediyordu ve bir gürbüz çocuk
*>*s»k, loş v e k u y tu b i r k ö şe idi v e f r e n k le tin işlihâsı ile masaya yanaşıyordu. Marlowe bir­
5**rk usCüü d e d ik le ri la r z d a döşen m işd L H e r kaç lisanın kelimelerini bir araya toplayarak
tara ta h a lıla r se rp ilm işd i, d e rin v e y u m u şa k sordu:
»edîrler k u r u lm u ş d u , B u s e d ir le r in ö n ü n d e — Kaç yakındasınız

m /aroup/merakediyorurn
BAR. BAR - PAVYOKLAR — 2108 — fcSTAMBOL

ObüfU parfM klıri ilf h#sab çelerek: yütian. İspanyadan. A vusturyadan h^pttri
_ y in n i bir î - dedi. altıncı sınıf müzisyenier. a rtû tlo r, Itonaom.
__Yirmi b ir mi?- hani sakal? huni bı­ m atrisler, garsonlar, aşçılar getirttıfer, t*,
y ık * . yiizüad* b ir tüy bile yok! <»h, ne gü­ lanbuldtm giden kibar vc münevver rualan
zel bir dev* yavrusu!.. aral mamaga çplıçdjlar, arada, hem seyahat
« Ve kolunu delikanlının omuzuna attı. hem de ticâret kasdı ile gelen yüksek sanal
Onu üst üate birkaç kadeh birden içmeğe topluluklarından, değerli solut sanatkârlar­
zorladılar. dan, de faydalandılar, v e muvaffak o ld ulv;
•‘Kafkas delikanlı* içdikce çocuklaşıyor­ İstanbul B arları nezih b ir sanat havası a lto ­
du, saflaşıyordu. Herhangi bir seh v in i ifâ­ da sefâhet yerleri oldular; keseni arada btr
deden m uarrâ a£zuun beyaz, sık ve küçük de o lu böyle b ir masraf» izin verebilen bu
dişlerini göstererek gülüyordu. Ingilizlerden adam, «evcesmi alıp bir gece bir barda huşur
biri: içinde eğlenebildi.
— Bize bir şarki söyleyin, rueca bir şar- «P ar işletme ve bilhassa barlarda çalış­
îu:. dedi. ına yabancılara kanun ile yasak edilince ter*
Dansör cevab vermeğe çalışdı: ların havain değişiverdi; lstanbulun k«o*r
_ Ben bilmem, onu Konuşka çok iyi bi­ m a h a lle le r in güzel fakir T ürk kızlarından
lir, Konuşlu... bar artisti ve konsom m atrisi arandı, bulundu,
__Bu Konuşka da kim dir? y etiştirild i; aile m u h itleri görgüsü, terbiyeli
«Sırıtıyor ve Benimki* benim ki demek bu k ad ar açılıp saçılm aya miUâid de£ldi,
ister gibi eliyle göğsüne vuruyordu. pek çabuk fuhuşa sürüklendiler.
— Nişanlın mi, dostun mu, nedir? «Milli M ücadele y ıllarının tü rlü mahru­
»Genç adam yine parmaklarının ucunu m iyetlerinden sonra zafer yolundan aulh#
hep bir araya topıayıb göğsünün artasım kavuşan T ürkiyede, A nadoludan Istanbulda,
If&ret ediyordu. Inyillîler heb bir ağızdan m u htelif sebebler arasın d a eğlenm ek için de
gülüyorlardı: b ir ak m başladı. M ayaları asırlar boyunca
— Seni &di çapkm seni!, öyleyse iç ba* yoğrulm uş İsta n b u l külhanbeyleri bıçkınlan.
kalım, öyleyse iç!. A nadolum m yüzy gözü açılm am ış toy ve pa­
«Lâkin delikanlı İçdikce Konuşkasıru ra lı gençleri, bu güzel güzel fakat hepsi ke­
fazla anmaya başlıyordu. N ihâyet Ingilizler- n a rın yosm ası T ü rk b a r kızları ile pek çabık
den biri atairlendi: anlaşdılar; eğlence yerin e aşk ve alâka girin­
— E., yeter artık bu Konuşka bahsi!, de­ ce p atro n ların işi aksadı, b arların huaıru,
di». asayişi bozuldu, rek aab etler, sevilen bir ki2*
Yakub Kadrinin çizdiği bu sahne, daha dan zor ile taleb edilen m ukaabil alâka, ki*
başlangıcında bar-paviyonlann iç yüzünü k ardeşinin yahud yakın akrabası b ir kızın
pek güzel gösterir. Karaosmanoğlu «Matu* b ard a çalışm asını aile nam usuna leke telık-
adını verdiği bu glircü oğlanı o akşam, da­ ki iden m uhafazakâr ve asâbî ve bAzü il*
vetsiz gelen K o m ita sın ın eliyle sapık İngi- silâh sahibi erkek kardeşler, gençler kavga­
1izier in ne&s oyuncağı olm aktan kurtarır. lara, kanlı hâdiselere sebeb oldular, barlarda
İflanbulda ilk barları, bar*paviyoniarj cinâyetler imlenmeğe başladı; yerli gar*on-
açan ruslar kısa bir zaman içinde giyindiler; la r da b a r havasına alışık değildi, sığıntı ya­
genç kadın, kız ve körpe delikanlıları gürcü bancı garsonun m üşteri karşısındaki eğilme
güzeli Matu gibi şehvet bâsıgesl olmaktan elastikiyetine sâhib değildi, fâhiş hesap pu~
kurtulamadılar, ama yol par alarm ı ve A vru- salaların a karşı yum ruğunu kullanmak da
pada kendilerini hiç olmazsa bir yıl işsiz ya­ lereddüd etm ediler; h e r gece olmasa da sık
şatabilecek dünyalığı topladılar ve gittiler. sık nâhoş hâdiseler, sonu cerh e ve h attâ katle
F akat barlarını kapamadılar, tatlı su irenk- iatidadlı kavgalar, bu yüzden eşyâ tahribâti»
lerinden veya yunanlı yahud rum, ermeni, barın b ir m üddet için zabıtaca kapatılması,
yahudi azınlıklardan sermayedarlara sattı­ bâzı patronları da m üşteri sarhoşluğundan İS*
lar; onlar da Fransadan. Italyadan, Alman- tlfftdeye, h Lratz garsonların hesap pusula®

http://groups.google.
a jşg a o p g p te i - S İ M — BAR. BAR - PAVTONLAJt

abartm a suçune iştirake* sürükledi, parayı nar mahallelerinden mâhud 4annemlerin ve


müfteriden cehren almak, dolayısı Ue müşte­ «abla» ların devşirib getirdiği geçim darlığı
riye dayak attırm ak, karga tulum ba kapu dı- içinde bunalmış ailelerin güzel güzel küçü­
şan etmek için barlarında bâzûlu, pençeli, cük kınlan İle, cahil, görgüsüz, Av&re kumru­
vuru**» kırıcı apaş fedailer besler oldular; lara benzeyen knnsommatrislerile akfi&tna-
vr barlar, aile İle gidilemez, girilemez, huzur dan ülfel ve muhabbet etmişlerdir; barların,
emniyet İçinde oturulam az bir eğlence ı?) bar paviyonl&rın baş tfrcı cömerd bayfen-
v e ri fllfiu; daha kesin ifâde ile bara giden* dileri, bar garsonlarının da senli benli ahba­
jpr, ya akademik bir Icceasüs ile gittiW , mil- bı ve ayakd&şı olmuşlardır.
levâzı istthlâkdcn istiskal gördüler, h a lim ­ B arlar ve* pavlyonlar hakkında değerli
d i adlanacak bar kızları ısm arlanan bir *bol* vc vefakâr muhabirimi» Hakkı Göktürk aşa­
p dudak bttkdü, kerhen olduğunu açıkça b e - ğıdaki notu tevdi etm iştir: «Barlarda bir or-
lirt^rotc bir kere danan kalkıp yerine çekileli; kestra-caa, konsom m atris i genç kadın, kız)
yahud bir kıza tutkun olarak bara gidildi, ve artistler, ve hafif bir variyete vardır. Barla­
jikifreti lıemem dftlmâ hüsran ve bâzan felâ­ ra « rk tk lar yalnız o larak giderler, masaları­
k e t oldu; bir kısım bar m üdavim leri de alın na dâvet etlikleri konsommatris artisLerle
teri w Röz nuru iie kazanılm am ış paraları dans ederler. Masa başı sohbetler edebi» aka­
harcayanlar oldu». demik olm aktan çok uzaktır, kadın sâdece
Z a m a n ı m ız d a b a rla r ve b a r-p a v iy o n la r, m anasına oturduğu erkeğe müessese hesâbı-
tü rlü g a y ri m e ş r û y o l l a r d a n s ü r a t l e v e per* na âzam! masrafı yapdLrtmayi düşünür.
visız cüretin s a ğ la d ı ğ ı k o l a y l ı k l a ç o k b ü y ü k «Paviyonlar barlardan bir kademe yük­
s e rv e tle re k a v u ş m u ş k i m s e l e r i n , v e o n l a r ı n sek yerlerdir, y erli ve yabancı isim yapını;
sınıf d e ğ iş t ir m iş t ü r e d i a i l e l e r ; ta ra fın d a n orkestralara, yerli ve yabancı isim yapmış
g ördüğü r a ğ b e t ile m a n t a r t a r l a s ı g i b i çogal- kadın ve erkek şarkıcılara, dansör ve dansöz­
mışdır, A lın t e r i i le p ara kazananlar için b u ­ lere rastlanır, gecelik program larında zengin
r a la rı birer boğuntu y e rir bu müesseseler in attraksiyon num araları vardır. Konsornmat-
İşleticileri najsarında d a o b içâreler soyula­ risleri. daha görgülü, tecrübelidir, paviyen-
cak birer «Hacıağa» olm uşlardır (B.: Hacı­ la ra ailece d a gidilebilir. Çoğu geceler masa­
ağa). Fakat 1950 de m eselâ b îr vap u r iskele- lar, tutulm uş, kapatılm ış olur. Düğün gece­
îö başında, çorapsız yalın a y a ğ ı n d a yarım pa­ leri İçin de tam am en veya kısmen tutulurlar.
buç, havı dökülmüş, dizleri yırtık ve k ıç ı ya­ «İstanbul Belediyesinin koyduğu nizama
malı kadife k ü l o t pantolonunun paçalartn- göre barlar gece 20,30 dan gece 3 ye kadar,
dan uzun p a ç a lı a m e r i k a n bezi iç donunun pavlyonlar da gece 23 den gece 4’e kadar
bağlan sarkan, s olu k » y ırtık, iri b e k â r dikişi açıkdırlar. B âr sahihleri jniiesaeselerini pavi-
İle yamanmış basma m intanını et üstüne yonlaşdırm a gaayesmi güder, paviyoneuluk
giymiş* b a ş ın d a mülevves b i r bez kasketle barcılıktan muhakkak ki daha verimlidir.
her sabah simid satan k aranfil bıyıklı ve yağ» «Birde turistik lüks bar-paviyonlar var­
lı p e rç e m li şehhaz 1 9 5 5 d c liiles otomobilinin dır. Gûyâ an müşkülpesend yabancıları eğlen­
direksiyonuna geçtiği zaman, bar v e paviyon, direcek olan bu y erîer gaayesim pek tez kay­
SttnlUlt h a y a t ı n d a «yüksek sosyetenin* icab- b etm iş diğer paviyomlardan teJc farla fiat
1arından e ğ le n c e y e r i olm uştur. A na dilini yüksekliği olan eğlence yeri olmuşlardır.
yüz y ü z e U i k e li m e ile ancak konuşabilirken, «Bu işlerde bilgi sahibi olub malûmatına
ilk okul diplomasını hakkıyla abmış b ir ç o c u k m üracaat ettiğimiz organizatör Mahmud Tez-
yanlarmda bilgin sayılabilirken, b a r ve pa- can ile «Pavion Bleu> sahibi Mehmed Çinkı-
viyon dillerini va m uaşeretini mükemmelen lıc bize hâlen faaliyetde bulunan altmışa ya*
frenm işler, m ürebbl terzilerin sayesinde km bap-pavtyonunun admı verm işlerdir ki
Bİylm kuşamda da aksamamışlar» klasik garb alfabe sırası Ue şunlardır: (isim ler Türkçe
^ü-rtğtoe «Saksağanın kuyruğunu* va Klasik okunuşa göre yazılmıştır).
Türk Musikisin» de «Sallan yuvatlaıu* te f­ A rjantin, Baron» Brodvay, Cumhuriyet,
tih ederek gülüb eğlsvnişlar. U tanbulun ke­ Çatı, Çin Bar, Çin Kılıç, Diba, Dişi gel- Efen­

m/group/merakediyorum
BARLARDA KIZ OĞLANLA!) — 211 0 — IŞTANSVL

dİ, Eyfel. Florida, Florya, Carden, Golf kiub, z im eri ile n k a d ın l a r , b i r e r birer Z ü h r e v i H ta .
Hacı Baba, Havana, Havay, İnci, İstanbul Pn* t a h k l a r H a s t a h a n e s i n e g ö n d e rilir k e n İçlerin­
viyonu, Kafe, Kan kan, Kaprİ. Karmen, K e r­ d e n b i r i p o lis le r e :
vansaray. Kibar. Kipkat. Klub X. Kik-hl'II, — B e n i h a s tn h a n e y e Rfirvdcrcmetnirm,,
Kordon Blö, K u b a . Kuzu, Lordra. Münhalları, d e m i ş ti r .
Meksiko, Melodi. Mogambu. Monio Karlo, N iç in f jo n d c r ıle n ıiy e c e g l » u alin e d*,
Mİyami, Mulen Ruj, Normandl, Panorama, H a m d iy o a tlın d a o l d u ğ u n u s ö y le y e n k ad ın, şu
Pavıyon BJö, PikacfelH, R in a , lîita, flalomc. cevabı g e rm iş tir: "
Stüdyo. Şato, ŞthrAsid, Şömine, Tekmil, Ti- — Çünkü ben kadın değil erkeyim.
ra , Tuna, Turistik, Va^on H1Ö, Y«fit Horoz. -Bu c e v a p la şarkına dönen polisler ker..
B u r a d a ili m l e r i u n u t u l m u ş o l a n l a r b u ­ d i l e r i y l e a la y e t t i ğ i n i s a n d ı k l a r ı k a d ın a , ha»*
l u n a b i l ir ; b u b a r - p a v i y o n la r a ra s ın d a - m iis- t a h a n e y c g i t m e k ü& ere h a z ır la n m a s ın ı Söyle*
t e s n i h u s u s iy e t le r i ila b u ş e h i r k ö t t t ğ ü n d e y i n c e o, e r k e k l i ğ i n d e i a r a r e t m i ş v e bira*
t e s b ite d e ğ e r i o l a n l a r k e n d i i s i m le r in d e y a ­ s o n r a b a ş ı n d a n b i r t a k m a s a ç ç ık a r a r a k er»
k ıla c a k la rd ır, k ö k l e ş m iş t ir .
«Şayanı dikkâttir ki yukarıda lesbit edi­ « Yapılan tahk ikattan isminin* Ha mİd ol­
len altmışa yakm ismin büyük yoğunluğu ya­ duğu anlaşılan bu anorm al erkeğin, uzun za-
bancıdır, bilhassa çoğu Amerikan isimleridir. m andanberi entari giyip başına takma hç
‘ Fakat garibsememek lâzımdır, zira bar- pa* taktığı vo bu kıyafetle barlarda çalıştığı an-
vlyon denilen eğlence müessesesi ashııdii îuçjlmışlır. R ir cinsi sapık olan Hamid'in, bu
Türk içtimâi bünyesine yabancıdır. işi zevk için yaptığı ve etrafındakilere erkek
« A r a la r ı n d a u y g u n s u z lu k v a k a la rın a olduğunu hissettirm eden birçok barda d eği­
s a h n e o la n l a r ı g ö r ü l ü r v e b u n l a r z a m a n z a ­ ği k isim lerle çalıştığî meydana çıkmıştır.
m a n İ s t a n b u l A hlâk z a b ıta s ı p a r a f ı n d a n k a p û - «B arda Süleym an adında b ir şahsın ma­
tılır*. (Temmuz 1960). sasında konsom asyon yap arken yakalanan
k adm -erkek’in duru m u n dan şüphe edip et­
BARLARDA KIZ OĞLANLAR — 1956
m ediği sorulan bu şahıs hiçbir şeyin farkına
ilâ 1958 yılları arasında, büyük şehir haya­
varm adığını ve H âm id'in b u kadın kadar işi­
tının tü rlü cilvelerinden biri olarak İstan ­
n in ehli olduğunu soylomiş sonra da polisle­
bul basınına intikal etm iş zabıta vak'aların-
re :
dandır; 16-17 yaşlarında, veçhen dilber, yüz­
— B u adam kadın değilm iş o halde beni
leri tüylenmemiş, vücud p ay ılan, elleri,
dolandırdı, kendisinden şikâyetçiyim, zira
ayaklan ince ve zarif bir iki oğlan, kız kıya­
ben b ir kadına içki İkram etm iştim , erkek
fetine girmişler, barlarda m üşterilere parû
o l d u ğ u n u bilsem zırnık koklatmazdım, para­
harcatıcılık yapm ışlardır; bu iş İcâbı, işvebaz,
s ın ı n o n d a n alınm asını isterim , demiştir.
fındıkçı, fettan kız rolünü de hiç aksamadan
H am id hakkında ne gîbi muamele yapt-
muvaffakiyetle başarmışlardır, D ilber bir og*
lan için başarılması her halde çok büyük fe- lacağı m erak edilm ektedir».
dakârhk ve mükemmel tâlim isteyen bu iş V a k 'a basında bu haber ile k a p a n m ıştır,
üaerinde ilk küçük delikanlının kızlık mas­ K ı z o ğ la n H â m l d 'İ n â k ib e tin l bilm iyoruz.
kesi 19 Mart 1956 da bir tesadüf eseri düş­ F a k a t b u vak’adan b ir m üddet sonra b arlar
m üştür; aşağıdaki satırlar 16 M art 1956 ta* da hem konsom m atrislik hem de dansözlük
rıhii H ürriyet Gazetesinden alınm ıştır: eden Çileı^gül ismindeki b ir kızın da Erdoğan
«Beyoğlu’ndaki bar ve eğlence yerlerin* adında b ir oğlan olduğu meydana çıkmıştır. ,
de çalışanları kontrolü çıkan ablak zabıtam ve tsta n b u l gazeteleri Çüergül ile daha çok
ekipleri, dün eşine ender rastlanan bir hâdi­ meşgul olmuş, bazıları birinci sayfalarına
se ile karşılaşmışlardır. B arlardan birinde ya­ r e s m i n i d a h i koym uşlardır (B-: çHerglil)-
pılan kontrolda, vesikasız çalışan ? genç ka­ BARA (K em al Timin) — Muallim» mü*
dın ele geçirilince, hepsi toplanıp karakola h arrir, bestekâr, giizcl sanatların her kolun*
götürülmüştür, Haklarında gerekli zabıt tan- da gilgi v e Jjü n e r safelbi, rind meclis adamı,
nttpv/groups.google.cor
ANSİKLOPgPtSF — 3111 — BARAN <R*şwl»

^'akınlsra için çok a r i f dost, ve muhakkak kİ çıkdı. Her verilen rolü muvaffakiyetle başa­
fcibsr bir İstanbul efendisi; 1876 da İstanbul- ran aktör, sahne hayatında b ir zarfıret olan
da Şehzâdebaşında doğdu. Mehmed Em in Pa- utman kıymeti İle gelişe gelişe nihayet bü­
^ adında bîr ziitm oğludur. Sogukçeşme A»' yük rollerde göründü.
Jıcri Rüştiyesinde, Kırkkilise (K ırk lard ı) Yusuf Ziya O rtaç'ın «Aşk M ektebi, ope­
İdedİtinde okudu, babasının Yemen'e tâyini retinde bön bir kayaerilJ olmuştu; ayni yıl,
ürerine tahsilini y a n bırakm ağa mecbur ola­ 1937 de cBiiyiik hala ı da baş rolü oynadı, bu.
r a k San'a da ordu d libresinin levazım kalem e, mı «Washİngton bu evde kaldı», «ölüler v e r­
inde kâtib oldu. 1897 de hastalanarak tedavi gi ödemez», «Ayda bir», «TaM&ravaHij pi­
için Beyrut*» gitti, hem sıhhatini kazandı, yeslerinin baş rolleri tâkib etti. 1943 «on*
jı*D de oradaki Fransız kolejinde tahsile de* ra Mollifcre’den Veflk Paşanın adaptesi -Me­
vom imkânı buldu, koilejden sonra Beyrut raki» de, Som erset Mougham'm ^Harb -son­
Fransız Tıbbiycslne girdi, B alkan harbi baş- rası» nda. N. Gogol'un <Mufetti* > inde. IS.
Uvaıca tekrar ordu hizm etine alındı, sonra Labiche'in «Söylemeli mi» sinde. Goldom'ıım
maarife intisab ederek uzun yıllar lstanbul- * Dedikoducular < mda. Psatba’nın «Allahın
da muhtelif m ektcblerde Fransızca ve resim cezası* nda. Müsâhibzâde Celâl'in «Bir ka­
muallimliği yapdt. 1923 de em ekliye a y rıl­ vuk devrildi» sinde, Benjonson’un «Volpora
dıktan sonra sahne hayalt ile ilgilendi, bil­ _ K urd kocaymca» sinda, Rudolph Ijotbar'uı
hassa temeli yeni atılm ış olan T ürk filmcili­ ı B üyük Cemaat-, inde. Shakespeare'în *Yan­
ği i]e meşgul oldu, hayli ileri yaşm a rağm rn lışlıklar Komedyası» nda m uvaffakiyetinin
senaryolar yazdı, h attâ film lerde ön plânda üstün noktasına ulaşdı.
roller aidi» vc başarı gösterdi. 1957 d e vefat T ürk sahnesine kalem i İle de hizm et et*
etti. ti. üç adapte piyesi şehir Tiyatrosunda tem ­
BARAN (R eşid) — Asil akadem ik an­ sil edildi: Kara*sevda (T rislan B em ard’da»),
lamda seçkin komedi aktörü, sahne m uhar­ söylemeli m i (E . L abiche'den), kaş yapayım
riri, İstanbul Şehir T iyatrosu san atk âr kad* derken., (vasfı Hiza İle birlikde). D ört adap­
rosunun güzide sim âlarından; 1910 d a Istan- te piyesi H alk E vi m ükâfatını kazandı ve
bulda doğdu, babası Z iraat Bankası ve husû­ bandırıldı: M ahcublar flîi36). Palavra
si muhasebe m üdürlüklerinde, ım ıtasarruf- ( 1938)t İh tiy ar kız (1943), U ludağ fl944>.
hklarda bulunm uş Reşid H âşim B eydir, ana­ Piyesleri üç tereem e rom an tâkib ettir
sı Pakize H anım dır; ilk tah süini babasının B ir hizm eti kızın h âlıraları (19461. Sihirli
memuriyet 11e dolaşdığı A fiyonkarahisar, eller (1947), kadın kaatil olunca f 194S).
Konya, A nkara ve Sam sunda yapdt, 1925 de D il ve lehçe takl idleri fevkalâde olan
Galatasaray Lisesine girdi. 1932 de bu lise­ Reşid B aran Tiirk film prodktörluri tarafın*
den diploma aldı; İktisod Fakültesine yazıldı, dan* da. bilhassa
yüksek ihtisas tahsilini yaparken baba kese­ dâim a aranan b ir
sine yük olmamak için Millî Reassüransda sanatkâr o lm uştur;
çalişdı. F akat iktisadcılığı İle sigortacılığı yerli film lerden
pek kısa sürdü, sanatkâr delikanlı kendi do­ «Hülleci» de H â-
ğuş kabiliyetinin yoluna saptı, onu Galatasa- fız, «N asrettin Ho­
rayda talebe iken ve m ektebin sahnesinde ca» da Hocanın o j-
tanınmış olan Muhsin E rtu gru l'u n teşviki ile lu, «Yaşlı gÖzter»
l&tanbul şehir Tiyatrosuna intisab etti. de baba, 4Arştan
Tiyatro Reşid Baranda, b ir aşk idi; inek* bacanak» da kadın,
teb müsâmerelerinde Muhsin, Behzad Bulak «Sonsuz aşk» da
ve Vaafi Hıza Zobu gibi büyük aktörlerin na­ ermeni madam ol­
zarı dikkatini çekmişdi, bir yıl da bu yüzden muştur.
smıfda kalmışdL Yabancı filimle* JtiMjhi B stnırt
Şehir Tiyatrosu sahnesine ilk defa *Be* rin tü rty c seslen’ (Rrsjm: Kemal Rulmal)
yaz gömlekler» komedisinde «Pit* rolünde

j\/group/merakediyorum
BARATA — 2112 - tVTARSVL

dirilmesinde de Reşid Baran hemen en baçda Sarlfl fiyi»* nJfdMİ. butıi Mİar iflk ın
gelen bir isimdir. SftfOİok IU*tlw okradı hep n w tk m
Bu pek kıymetli »ah ne sanatkârı hak- pündü nllü rrrr h» w rt II» bp m ıı^U ^n
0 l * f r m ı 4 - r tr m r rj r c A * u n u « n « â ttftm
kjnda fillmierdeki rolleri ve dublaj çalışm a
lan için verilecek hüküm, giin günden artan Al fiyse aç rlır v ird i r ü h l ıı^nnftkl
geçim güçlüğü karşısında kahbe feleğin bir B ü t ü n » I tis tırn * a l o l v lic û d i pAki
cilvesi demek olacaktır. f r ı r t t U Aİ. yU'eü a l , t a a r e l ltt<?r I d r l k l
Radyo foni.k temsillerde de dinlenilen g t u ı f<irr ffanıasrlerJ. t} lv « l, h ü s n ü #U«ı
Kegid Baran Şehir Tiyatrosunun mem leket
ferilerine de iştirak etmiş, bu vesile İle h ay ­ BARATA — İstanb u l muzehhiblerînıa
li yer dolaşmış, görmüştür, İnzivayı, sükûnu kullandığı tezyini m otiflerden ucu kıvrık Ji­
seven* fakat eem'iyet hayatında hoş sohbet, lenin adı: serpuş b a ra ta y ı andırdığı için bu
neşeli ve heyecanlı olan sanatkâr Er. veri ye ism in verildiği aşikârdır.
Baranla evlidir, 1957 de doğmuş Behiç adın­ BA BBABÖ (N iccoîo) — F atih flültıj,
da bir oğlu vardır. M ehmed tarafın d an tsta n b u lu n m uhasartfi-
H akkı G öktürk
jıı görm üş, b ir çağın değindiği o tarih î gün*
BARATA — Çuhadan yapılan, ucu kıv­ ie rd e b izanslılarla b e ra b er şehri tnüdafaı
rık ve U2 imca bir nevi kiılâh, Tanzimatclan eden Venedikliler arasında, bulunm uş, İstan­
önceki devirlerde kullanılm ıştır, bilhassa bul M uhasarası ü zerin e çok kıym etli bir ruz-
Bostancı ocakları efrâdı ile Sarayı H üm âyu­ jıâm enin m u h a rriri V enedikli bir hekim ; do­
nun diğer kaba hizmet efradının serpuşu idi, ğum ve ölüm tarih le rin i tesb it edem edik. Ve*
ufak farklarla “bostancı baratası'', ''haseki n ed ik ’in pek çok y azar ve d iplom at yetişdir*
baratası1' diye çeşidleri vardı (B.; B ostancı­ m if asil b ir ailesine m ensub olan Niccolo Ni*
lar; Hasekiler). Kelimenin aslı Italyancadu', kola B arh aro İm p a ra to r K o n stan ü n e yardı*
"baretta” dan bozmadır.
m a gelen V en ed ik k a d ırg a la rın d a n birinin
Geçen asrın rind ve külhâni şâirlerinden
ce rra h ı idi, şe h rin tü rk le r e lin e geçmesinden
Enderunlu Fâzıl Bey başı b aratalı güzel b ir
az ev v el Ista n b u ld a » ay rılm ış, bugü n Istan*
delikanlı için şu şarkıyı
b u l M uhasarasının başlıca ve en in a n ılır kay*
yaanrçdır: Ah ol p&kise «dâ. â^ıkı
titi n eftın p a k la rın d a n olan ru zn âm esini V enedikde yaz*
İki renk İle esir Udi m ışttr, eserin bü y ü k d e ğ e r v e h u susiyeti Türk
dfU nAlüm v e M üslüm an dü şm anlığı güdülm eden taraf*
K ^ıio e s a n . k fb l al sız bir kalem le v e görg ü ye d ay an ılarak yazıl*
fi.ver kaltftaı m ış olm asıdır. E se rin e şu s a tırla r İle ballar:
Biri « ıra ıd ır U rl «Bu b ed b ah t K o stan tin îy e beldesinde bizzat
U 19111 k«anı bulunduğum dan. S u ltan M urad’m oğlu Meh­
m ed B eyin, b u koca tü rk ü n y aptığı harbe,
n ih ay et K o stan tin iye beldesinin zabtı ile
neticeleneli bu h a rb e d a ir cereyan eden
bü tü n v u k u âtj h e r akşam kaydetm eğe ka­
ra r verdim ... b u m ecm uada m uhasara­
nın başından şehrin su k u u tu n a k a d ar vu­
kua gelm iş b ütü n m üsadem elerin günü
gününe noksansız kayıdîan
okunacaktır». E serin, m uhar­
ririn e l yazısı ile orijin al nüs­
hası V enedikde San M areo f —
Ban M arka) K ilisesi K ütübhâ-
B o sla ıtd b a ra ta s ı İle- kayıkçı nesindedîr, k ita b hâlinde flk
(Rv-Mm; S. B.) baskısı "G iornale deli" Assadie
http './/groups .ğoogle.
— 2113 - B A R B A R O S Z IRH LISI

aed Beyin, bu koct türkün yapdıflı harbe, mal Çiği, Muazzez Çiğ, Necdet Coşkun, 3uh-
ftibâyet KostanLiniye beldesinin üesblı ile ne­ lü Çubukçuoglu> Yoyar Dömbekçioğlu, Mu­
ticelenen bu harbe dair cereyan öden bütün zaffer Dayaal, Hüseyin N ihat Erer, R fta*m
viikuuâti her ük$am kaydetm eğe karar ver- Er<m, Barlmn M, Faruk G ürtunca,
tUm bu mecmuada m uhasaranın başından Hüseyin GörbjJ, İbrahim Günçer, Cem il Gök-
şehrin auJtuutuna kadar vukua gelmiş butun uan, b1. Kcrrim GÜkuy, Ömer Faruk Gogo, Nu­
musâdemelerin günü gününe noksansız ka- rettin Oöral. Muzaffer Germ an, İhsan Hmçer,
vıdlan okunacaktır*. Eserin, m u h arririn el F. N erım Kuyağsıoğlu, Kadırcan Kafi). Or­
yuısı ile orijinal nüshası V enedikde San han Mete. Mihriye, Jacki M artin, Cavit On
Marcc (** San Marko) Kilisesi Kütübh&rıe- fian, A saf Özkan, H andan Oztunç, Ihsan Öz*
jıindedir, kitab halinde ilk baskısı “G iom ale kaya, Celâl Sılay, İhsan Sonuç. Naci Tan-
di Cpsstamlnopli 1463 = ■ 1453 de İstanbul seü T Npuin Targan, Ali Kıza Seyfi Tancer,
Muhasarasının R uznâm esi” adı altında 1856 O rhan Tuna, Saîm Tunalı, O rhan Tuntavul,
d» Enrlco C om et tarafın dan V iyanada yapıl­ H ikm et T ürker, H ilm i Ziya Ülgen, İhsan
mıştır. Üncr, A. Sühely U nver, A. Cemil Uryâni,
Sibl ■, TOrk Ansiklopedisi; G Sdüumberger. İs­ K adri Y am an, A. H aydar Y eşilyurt, Semih
tanbul muhatarası re zaptı. Zaimoğlu.
BARBAROS HAVKKDDfN PAJ>A — B arbaros târihim izin en parlak İsimle*
rinden biridir» fa k a t «B arbaros'un Sesi» adı
(S,: Hayreddin Paşa, Gazi B arbaros).
İse b ir m ecm ua - m agazine alem olarak an*
BARBAROS H A V RED DİN PA ŞA HA’ cak denizcilik üzerine b ir m ânâ ifâde eder:
HAMİ — {B.; Çinili H am am ). bu m ecm uanın kendisini yaşatacak okuyucu
BARBAROS H A Y 8E D D İN PA ŞA H A ­ bulam am ası, adının içindekilerle e n küçük
b ir alâkası olm adığındandır.
HAMI — (B .ı B eşiktaş İskele H am am ı).
BARBAROS ZIRHLISI _ İkinci meş­
BARBAROS H A Y RED DtN PAfjA TÜR-
rutiyetin tik y ıllarında İstanbulluların gönül
B est — (B.; H ayreddin Faşa, Gaz! B arba­
ros). bağladığı harb gem ilerim izden biridir.
Sultan Aziz zamanında dünyanın büyük
BARBAROS H E Y K E L l — (B .: Beşik­
deniz kuvvetlerinden biri olan Osmanlı Do­
taş Barbaros H eykeli)
nanması, Tiirkiyede m eşrutiyetin ilânı yo­
BARBAROSUN SE St — tik sayısı «Bar- lunda bu pâdişaha karşı yapılm ış saltanat
baroa» adı Ue 1 Ağustos 1048 de çıkmış ve darbesinde çak mühim, rol oynadığı, Dolma-
15 inci sayısında bu isim «B arbarosun Sesi* bağçe Sarayı önüne gçlerek topların: padişa­
ne deriştirilm iş b ir dergidir. 20 x 27 boyun­ h a çevirdiği için, İkinci A bdülham td otu*
da olan bu resim li derginin EBhlb ve baş m u­ sene sürynüş olan istibdad devrinde donan­
harriri Bay Y aşar Dömbekcioğiudur, Edebi m ayı Haliç sularında dem ir üstünde çürüt-
hüviyeti yanında daha ziyade b ir magazin ti- müşdiL O devrin resimli mecmualarından
pi taşıdığı söylenebilir. S û r olarak 18 inçi M âlûm atda arada bir «Donanmâti heybet
»yısını görebildik k i harp sonu yıllarının rnakrundan..* d iy e tantanalı bir takdimden
doğurduğu buhranın nehrindeki intizam a ha* so n ra b ir zırh lın ın resmi çıkardı. Gtinltlk he-
vermiş ve tesbit edemediğimiz b îr tkrı'n- y a tı deniz, kayik, gem i karşısında gâÇen İs­
^ kapanmıştır. tanbul halkı için hüzün verici manzara İdi.
Muhtelif makaleler, röportajlar, hikâye­ 160S de ikinci m eşrutiyetin ilânında İs*
ler, ve şiirler altında görünen imzalar, şıın- tanbullular coşkun ve pek samimi heyecan
lajdar: içinde bir Donanma Cemiyeti kurdu, tfömerd-
Mashar Altan, Ekrem Amaç, Cengis Al- ce yapılan bağışlarla yeni harb gemileri satın
P&sut, I. Galip Arcan, N. Talisin Alper, Bttı- alınarak ve hattâ o zam anlar drıtnsvut de­
bantttlft Bilgeman, İsmail Saykal, H allt Bay- nilen büyük saffı harb kruvazörleri yapdırı-
^ Necati Balarnır, N usret Sefa Coşkun* K e­ larak (B.: Reşadiye D n tnavutu; SuJtanos-

jj/group/merakediyorum
BARBAROS ZIRHLISI — 2114 — ISTANBVL

man D ntnavutu) Türk donanmasının ihyası zarte :i «ünü Çanakkaled* hir


><ıtuna gidildi; İstanbul halkının peyine bu­ denizaltı gemisi tarafuıdan torpillenerek İn.
bin im perat^luk katıldı, işte bu hava İçin' tırıldı ve içinde pek eçkin denizcilerimiz
itedir ki devlet de A (manyattan az kullanıl» Iııd oldular. Barbaros şehitlerinden lesbit
ir,;, iki J tftl zırhlı salın âlmış, birine (Bar­ edebildiğimiz isimler şunlardır, bu anyik;^
baros Hayreddin Pa.,ft-, diğerine de -Turgutl prrlintn sayfalarında verilet rahmet '<!»un di­
He-:? »im leri verilmişdi. Pek küçiık farklar­ y e yazıyoruz:
la bu ikiz gemiler İftlO senesi Ağustosunda
İkinci kaptan g ü v e r t e kıdemli yüzbaşın
?<tanbula geldi ve İstanbullular tarafından
Tekirdagtı Mehmed. birinci zâbit güverte
sevinç go2 yaşları.ile karşılandı. C aaete ve
yüzbaşısı Beşiktaşlı Edhem, bölük kumanda­
mecmuaların sayfalan resim leri Ue donandı.
nı g üverte yüzbaşısı Selânikli Hafız s e rişare t
H er İki zırhlının Atman donanuâsm da zâbiti güverte yüzbaşısı Üsküdarlı Hüseyin
taşıdıkları isimleri, toplarını» silâh kuvvet- Avni, bölük kum andanı güverte yüzbaşısı Ka-
İerıni. m ürettebat sayısını, T ürk bayrağı a l­ dıköylü Mehmed Galib, güverte mülâzimi
tındaki süvarilerinin isim lerini ne kadar evveli Ü sküdarlı Mehmed Sabrl, güverte mü-
yazıkdır ki tesbit edemedik. lozimi evveli K adıköylü Mahmud Cemal, top­
1911 s e n e s i Mayısında Sultan R e ş a d (B.: ç u zâbiti g üverte mülâzimi evveli Sulta nah*
M e h m e d V)» S e l a n i k U m a n ı n a k a d a r zırhlı­ medli N eşet, m ühendis güverte mülâzimi ev­
n ı n m is a fir i o ld u . Çok p a r l a k b i r törenle veli Kasım paşah Mehmed Hilmi, mühendis
u ğ u r l a n a n p â d iş â h ı g ö t ü r e n zırhlıyı E rt uğ­ güverte mülâzimi Banisi KasımpaşaU Salim,
r u ] Y a tı. R e ş i d p a ş a v e G ü t c e m a l posta v a ­ m ühendis güverte mülâzimi sânisi Tarsuslu
p u r la r ı t a a k i b e d iy o r d u kİ y a t p â d i ş â h ı n d ö ­ Ö m er L ütfi, m ühendis güverte mülâzimi s i­
n ü ş ü n d e k u ila n ıla c a k d ı, p o s ta g e m i l e r i n e de » nisi N evşehirli Mehmed Jtifat, baş çarkçı
k a la b a lık b ir m a iy e t h a lk ı b İJim ifd i. K a a f îl e ç a r k ç ı yüzbaşısı İstanbullu Ahmed Şemsed-
Y e d i k u le a ç ık l a r ı n d a T u r g ı i d R e is v e M ea1- d iri, e l e k t r i k m e m u r u çarkçı yüzbaşı Sİvastı
û d iy e Z ırh lıla rı, M e c id iy e K r u v a z ö r ü v e m u h ­ İ s m a i l H a k k ı , ç a r k ç ı yİİKbaşı Ü n y e li Ahmed,
r ik l e rd e n m ü r e k k e b b i r filo t a r a f ı n d a n k a r ş ı ­
ç a rk ç ı m ü lâ z im i evvel V a r n a lI Hamld,
la n d ı, b u g e m i l e r d e s e y a h a t e i ş t i r a k e tt i le r .
ç ark çı m ü lâ z im i evvel B u r s a lı Ahm ed
B tıla y ır ö n l e r i n d e d e y a ş lı p â d iş â h B a i'b a r o s
z ır h l ı i m a m ı k a ly o n im a m ı p â y e li Daday-
ZirhllBinın s ü v a ri köş-
lı M e h m e d , eczacı
kühe çıkarak on beş
m ü lâ z im i ev vel An»
dakika kadar harb
k a r a h B e d re rîd in bey
g e m isin i b izz a t i d a r e
v e e le n d ile r . SJeMd
etti.
b a h r i y e nfifercikleri-
B a r b a r o s Z ırh lısı
n in * is İm leri ise ta ­
T ü r k D o n a n m a s ın d a
ancak beş sene hi?,- m am en m uıiulm ıış»
met* yiirdü, B irin c i t u r.
C ih a n H a r b in d e 20 M dınıi'l Kuru
Tem m ua 1331 2
ÂğusköS 1015 b ir P s -

B a r l u m u Z ır h l ı m
CRrstm: Tuinu

Pi'ffp7/groups.gooqle.cc
ıVşBCLOPEPte* - Ş l l 5 - BAftMJNYA

p A R B I'N T A — H â n e b c r d u ş k ü l h â n l l t. olan barbunya etinin vc renginin letâ*


^ y ı ı n d s l*k p a rç a h a lin d e o n lir a lık kAftıd /(•ti cihetinden CHki ı;*ftda dahi takdir ed»U
p ^ ; b ir ta r a f ı k ırm ız ı o n lir n lık b a n k n o tla r nılş, hele Kumalılar nezdindc bankul*'!'.* bir
tedavül* ç ık tık d a n s o n ra İ s t a n b u l a rg o s u n a kıymet v* İtibara miuihor olmu balıklardır.
girdi, » m a n Ue r* n k n a z a rı d i k k a t e alınm a* Meşhur müellif Pline, Afitniiıs Oler adın-li»
dan b u lu n un l ir a lık k â ğ ıd p a ra U r için kul* ki Itoınanlmın bir dâne barbunya:/! 8000
jınılır oldu; mfaât: mü? akt.'tiy, yâni 7400 kuruca (paramızın
Bir barbunya gösterdi, kim gitmez JPM deki kıymetine güre bir tahmini cnUn
ahi? alındığını yazar.
__B ir b a r b u n y a n ı a lır ım ... Vücudu beyzi ve bauık, ba^ı büyük v«
^ Hastayım parasızım* bir barbunyam cebhesl burnuna doğru müdevver olub alnı
vardı, akşam bankaya umumhaneye yatır- tekirin alnından daha az mudidir. Gözleri
(jun- yekdiğerine yakın ve tabai kozalı iyesi nar
perid Devellioğlu "Türk Argosu” adlı çiçeği kırmışı, ağzının yarığı küçük, kulak
değerli eserinde bu deyim i talebe ağzına da yarık lan pek geniş, alt, çenesi üst çenesinden
mal ediyor ve on num ara karşılığı olarak kısa, ve alt çenesinin altında iki aded uzun
kullanıldığını yazıyor, verdiği misül de;. bıyıkları v ardır ki bunlar balığın âleti lâmt-
iA'Vazağft’dan kolay barbunya alınmaz* dır. seBini teşkil eder» balık İstirahat hâlinde iken
Bİx bu argo deyime talebe ağzında da tek on çenesinin altında gi2 lenirler. Gerek bedeni
tirabk hâgıd para anlam ına rastladık: e— gerek başı büyük pullarla örtülü olub bu
Ulan Haşan Derde?..;—* Babasından barbun­ pullar vücudundan pek kolay ayrılır. Yalnız
yayı JtjvTirdı ise yine oraya gîtm işdir..*; Ve- dit çenesinde b ir sıra eğe dişleri vardır, ağ­
îe Lisesinde yapdığımız bir ankei.de 2000 öğ­ zında dili yoktur. Vücudunun ekser yerleri,
renci içinden bu dey üne od num ara diyen hususiyle sırtı ve yanları kırmızı gül rengin­
tek cevab çıkmamışdır. de ve karnının altı cüz'i pembe üzerine be­
BARBUNYA BAL1ÖI — İstanbul ve ci­ yaz ve güne; gibi müceilâ ise de kırmızılığı
van sularında avlanan balıkların en nefis­ bir kat daha lezyid ve koyulaştırm ak için
lerinden olub «asıl barbunya»» «karaçalı b a r­ denizden çıkarılmasını müleakib balıkçılar
bunya* ve «tekir» adı ile üç n e v i vardır. taralından tırnakla pulları kazınıb üzerine
Uzun zaman Balıkhâne merkez m üdürlüğün­ deniz suyu dökütür. Alaca yelesi 7 oded pek
de bulunmuş ve Milli kütüphanem ize «Ba­ yumuşak dikenlerden, sırt yü^me kanadı 1
lık ve Balıkçılık* adında (B : B alık ve Ba­ aded yumuşak dikenle 8 aded kılçıkdan mü­
lıkçılık} ölmez bir büyük eser verm iş olan teşekkil olub gerek bunlar, gerek yan yüzme
Karakin Bey D eveciyan; «Balıkpazarıtsdan kanadları altın sarısı, beyaz ve acık kahve
geçerken tâzeci esnafının sergi dükkânların­ renkli noktalar ve dalgalarla nakışlıdır. Ma-
da teşhir edilen barbunya balıklarının gül­ kad yüzme kanadında ufak bir dikenle 6
sün rengini görüb de meclûb ve hayran ol­ aded kılçık bulunub bu makad yüzme kana-
mamak elde değildir» diyor. Aşa­
ğıdaki satırten K. Deveciyamn
^ Reçeti eserinden alıyoruz:
«Barbunyanın renk ve şeklin-
ve barbunya namı altında sa-
balıklar hep b ir fasileye
Bttnsıijp iseler de cümlesi hâlis
^ b u n y a değildir. Bizde üç nev’i
**vcud v ç malûmdur:
1; Aaıl Barbunya
En nebi balıklardan bulunan. Bertounya Bnlıftı
<& Devedyuo’tfan)
^ doruau balıkların en nefis»

lygroup/merakediyorum
fiA H SU ffV A BALTÖ-I - 2116 - İSTANBUL

di ile kann yüzme kanadları «arı ile karışık 2: Karaçalı Barbunya


penbe renkdedirler, Yanlarında 4 »det boylu- Bu balık asıl barbunyanın peklinde v*
ma»nfl u j ; hatlar mevcud ue de bunlu1 vü­ uaennde kırmızılık dahi var ite de rengi kir­
cudunun mutlak rengi bulunana kırmızının li ve cuz'i siyahlığı olmasından karaçalı ıfe,
altında guV fark o lu n a b ilir. Y anıklan ile ku­ nılmişdir. AUslumum ufak kıtada olub eki*,
lak kapakları sar t, kırmızı, cuz'l mor ve kah­ riya çamurlu sahillerde bulunma-ıına bakı,
ve renklerle boyanmış olub başının ustu de lırsa renglndeki siyahlı£i bulunduğu yerde»
sırtı gibi kahve rengidir. Kuyfuk yüzme ka­ almış arızi bir renk olduğu anlaşılır. Avla-,
nadı da altın renginde, çatal V* uçları pen- ma tarzı ve sair ahvâli asıl barbunyanın *y.
bedir. nıdır. Kt barbunya kadar makbul dağıl igç
E t bey az, sık ı ve lezzetli ü lu b y a ğ lı o lm a ­ de tekirden daha m uteber ve kıymetlidir.
d ığ ın d a n p e k kolay hazmolunur. 3: Tekir <B.; Tekir Balığı).
Barbunya balığı d e n iz d e t a k ı m ta k ın ı K arakin Bey Deveciyan; «Boğamda bar­
duladır ve senenin her m e v s i m i n d e a v l a n ı r bunya bulunm ayub nâdir olarak tutulduğu*
ise de Maya ve H atıran a y la r ın d a ç o k ç a t u ­ nu..* yazıyor ise de hemen aynı yıllarda Şir­
tu lu r . Ekseriya b a r b u n y a , t e k i r , g a n b o t v c keti H ayriye tarafından neşredilmiş <Boga.
m a n y a t a ğ la r ı ile. b a z a n d a ığ rıb v e tarla- Z i j » adındaki eserde Bebek Koyundan bah­
kos v e p a r a k e t a ile t u t u l u r , ş ö y le ki K asım * sedilirken: «Lüfer avı ile de meşhurdur, u*
d a n H ıd ıre lle z e k a d a r 3 0-35 k o la ç s u l a r d a p a ­ korpili, kayaaı, ilaryası, barbunyası, ateş bs-
r a k e t a İle t u t u l u r . P a r a k e t a y a y e m olarak lığı da m ârufdur» deniliyor. Bebek»koyunun
b a ta k lık â u lu c a n ı t a k ı l ır . N i s a n d a n K a s ı m a meşhur barbunyaları, Marmaradan yukarı
k a d a r te k i r v e g a n b o t a ğ la r ı İİCj M a rt, N i s a n akm ış o nâdir barbunyalar olacaktır.
v e M ayıs ayları iç in d e sepetlerle avlanır, Barbunya evvelâ tava balığıdır; bazan,
D â n e s i 300 g r a m d a n J’a 2 İa a ğ ır l ığ ı olan* aşçı şım arıklı v e tü red i görgüsüzlüğü ile yu*
l a r ı p e k n â d i r d i r , tak at QOÛ gram lığı dahi m u n a y a bulayub tava edenler varsa da hem
gorülmüşdür; böyle pek büyükleri safraya balığın kendine has lezzeti bozulur, hem de
gelmemesinden dolayı pek makbul tutulm az, göz o çok güzel kırmızı renginden mahram
en makbulü o t u kıtada olanları, yâni 150- kalır. Iskarası da olur. »karasım Haziran,
200 gramlığıdır. Tem m uz ve bilhassa Ağustos ayında yapma­
Kışın engin denizlere çekiiib ilk bahar­ lıdır. B arbunyanın en le 22etli zamanı fifeim
da suyu pek derin olmayan kumlu sahillere Kasım a y larıd ır; b alıklar arasında şakime
yaklaşır ve Mayıadan itibaren yum urtalarını m üm tazlığını muhafaza etm ekle beraber en
döker. Temmuz başında yum urtalı barbunya­ yavan zam anı Ocak ayıdır.
ya nadiren rastlanır. Onyedinci asır ortalarında. Su Han ibra-
Hayvanâtı mukaşşire, kurt, ölmüş çağa­ him in ta h ta çıktığı yıl tanzim edilmiş bir
na» ve nebatat kırıntıları yediklerinden, ve narh defterinde balıkçılara aid fasılda levrek,
ekseriya kum ve çam urları karışdtnb suları kaya, tekir, kefal, kalkan, pisi, lüfer, mer*
bulandırmakda oldukları cihetle bıı sayede can, kılıç, karagöz, kırlangıç, ilarya, uskum­
balıkçılar bulunduğu yari keş! ederler ve ru , iskorpiti palam ut, istavrit ve izmarit ba­
avına koşarlar. lıklarının ve bası tatlı su balıklarının adı
Karadenizin Türkiye sahilleri ile Bugaz- kaydedildiği halde barbunya zikredilmenin­
d a barbunya bulunmayub nâdir olarak tu tu ­ dir kf fevkalâde dikkate değer. Hİcrt 1Û5Ö
lanlar Marmaradan yukarı a k m ı ş olan b a lı k ­ (İf, 1640) tarihini taşıyan bu narh defterin*
lardır. İsta n b u l B a lık h â n e s in e gelenler kftmı- de en babalı olarak da dânesi ‘tO-ÖO dirhem
len M a rm a ra ve A k de n iu d e a v la n m ış dır. S e ­ gelen kaya ve tekir balıklarıdır kİ okkası 12
n e d e 30,000 kilo rru k d a rın d a a sıl b a r b u n y a akçedir. Bu kayıddan tekir balığı adı altında
gelir ise de to rik le r in ç o ğ a lm a sı ile bu m lk - barbunyanın kaadedildiği çıkarmak da müift1
d a r b i r az d ü ş m ü ş tü r. B a r b u n y a n ın tuzlu su , ktin, hem akia yakındır, bu takdirde bü balı­
k u r u s u y a p ılm az , kâmüen t&ze o la r a k y e n i ­ ğa «barbunya» isminin takılışını onyedinci
lir. asır ortalarından sonra aramak tâzım gelir
tp://groups.google.corç
— 2 l 17 — BA3UN <Enütt)

K a ra la n B ey D e v ra iy a n , in tiş a rı B irin c i rında Kumkapu Bezclyan Mektebinde İtal­


Cihan H a rb in in ilk y ılın a ra s tla y a n m u h a l- yanca lisanı hocalığında bulunmuştur. 1838
j^ l «serinde ba rb u n ya n ın k ilo s u n u n 10 20 de ise, U*küdarda açılan Cem aran adlı w»ma­
kunış arasından s a tıld ığ ı z ik re d iy o r. 1039 ninin en yüksek fSrmeni mektebinde riyazi­
ja n evvel ise b a rb u n ya n ın , cn b o l o ld u ğ u ye kürsüsüne tâyin edilmiştir. 1843 de, Nı-
zamanlar 1 lira d a n ayağı d iiş lü ğ ü g ö rü lm e - koğoe ve Sarkis Balyan Beylerle mürebbl ola­
ınigdir, en âlâsı 200-250 k u ru ş arasında aa- rak Paris'e gitmiş ve 1846 de İstanbul'a dön­
lılm ıçdır- 1949 da « J i b a rb u n y a n ın k ilo s u , as müştür. 1845-1847 yılları amamda Beşiktaş
veya çok olduğuna g ö re 900-1400 k u ru ş a ra ­ Erm eni mektebinin müdürlüğünü İfa elmiş
sında id i. O rta b o y b a rb unya da 400-500 k m v* orada da riyaziye ve İtalyanca derslerini
ruşa sa tılıy o rd u , y in e o ta rih d e ik in c i s ın ır okutmuştur. 1847 de, üsküdarda Ycnimabal-
b ir lokantada b ir te k b a rb u n ya b a lığ ı ta va - lede, Surp Karabet Mektebine müdür tayin
sn ın fia tı 20ü k u ru ş id i, y a n i b a lık p a za rın - olunmuştur. Bu tarihlerde yine üsküdarda.
dan kilo su 5 lira d a n a lın m ış b a lık lo ka n ta d a Balyan K irkor Kalfanın kâtibi ve Kirkor
kilosu 12 lir a ü z e rin d e n y e n ilm e k le İd i. 1960 Odyan'm pederi Kayserili Yagıcı Boğoa Ağa­
da T em im iz a yın d a K a d ık ö y b a lık ç ıla rın d a nın (1795-1862), evlâdları için evinde açlığı
dönesi 200 g ra m lık a lâ b a rb u n y a n ın k ilo s u hususi dershanede riyaziye okulmuşlur. 1848
25 lira id i. 1957-1958 arasında is e a lâ b a rb u n ­ de yine mürebbilikJe tekrar Paris’e gitmiştir.
yanın k ilo su n u n 80 lira y a s a tıld ığ ı ve Is ta n - İstanbul'a avdetinde 1853 de, Patrikhane de
bulun m antar ta rla s ın ı a n d ıra n tü re d i zen- teşekkül eden ilk Tedrisat Heyetine, 1859 de
güllerin den de a lıc ıla rı p e k ço k o ld u ğ u gö­ de Ermeni cem aatının Nizamnamesini hasır­
rülm üştür. layan komisyona âza tayin olmuştur.
B ib i: K. D evecijaa. B a lık ve DaJıkcılık; Ek* H açatur Bardizbanyan’ın, İstanbul E r­
rem Beşad ve Osman F erid , Nevsâh oam anl; Ş ir­ m eni basınında neşredilmiş yazıları da mev­
ket] H ajTi/« ve Boğaziçi; II. 105Ü n a rh d e fleri. cuttur.
BARDAKÇI BOKAGl — Em inönü İ l i ­ K everk Pam ukriyaıt
şinin A le m d a r B u c a ğ ı n ın K ü ç ü k a y a s o f y a m a ­ BARDİZBANYAN ( S a m u r l ) — 1851
hallesi « k a k l a r ı n d a n d ı r , K a d ı r g a l i m a m c a d ’ d e K u m k a p u ’dlı d o ğ m u ş b i r m a t b a a c ıd ı r . 1873
d « i ile K iiç ü k a y a s o f y a c a m i i s o k a ğ ı a r a s ı n ­ de, K a r a b e t E a r o n y a n ve K a r a b e t B ib e ry a n -
da bir direeklL s o k a k tır. l a b i r l ik d e Y u s u f y a n H a n ın d a b ir m a t b a a t e ­
K a d ırg a l im a n ı c a d d e s i n d e n yürü y ü n ce sis e tm i ş t i r . B i l â h a r e o r ta k l a r ı n d a n a y r ı l a ­
iki a r a b a g e ç e b ile c e k kadar g e n iş l ik d e r a k m ü ş t e k il e n ic r a y ı f a a l iy e t te b u lu n m u ş -
olup sağlı, so llu çoğu b i r e r ü ç e r k a t l ı a h b a p ­ t u r . 1878 d e m a t b a a s ı R ız a P a ş a H a n ı n a n a k -
larla ik iş e r ü ç e r k a tl ı k â g i r e v l e r a r a s ı n d a n l o lu n m u ş tu r . M a tb a a c ı K a y s e r ili KevoTk Z ar-
geçerek s a ğ d a K u ç i ik a y a s o f y a m e d r e s e s i so­ t a r y a n 'u ı v e f a t ın d a n s o n r a d u v a r ta k v i m le r i ­
kağına d o ğ ru b i r k a v is ç iz e r e k d o l a ş ı r v e sağ n in n e ş r i y a tı n ı k e n d is i d e r u h d e e tm iştir.
kolda cami a v lu s u n u n d u v a r ı n ı b ı r a k ı p U r
Krvnrk FftiaukPİyan
dirsek y a p tı k t a n s o n r a d a r l a ş ı r v e k ü ç ü k a y fl' B A B I N ( E m i n ) *— M u a llim , h a tt a t, roLİ-
sofya cam ii s o k a ğ ı ile b irle ş ir . S o l k ö ş e si bir c ellid . m ü z e h h ib ; l a t l n a s ıllı T ü r k h a rf le ri ile
doğramacı d ü k k â n ın ı n y a n c e p h e si b u lu n ­ y a z ı, ve b a t ı te k n iğ i ile clld ü z e r i n d e z a m a ­
maktadır, ( T e m m u z 10601 n ı m ı n b iıy iik s a n a t k â r ı; « B a m ı C ü d ve Y a ­
H a k k ı G ifttA rk zı A tö ly e s i» n i n k u r u c u s u v e s â h ib i; 1913 d e
B A U D ÎZ H A N Y A N ( l l a ç a t u r ) — T a n ı n ­ B a l u d a d o ğ d u , ba b a sı m ü z e h h ib , m ü cellid,
mış b î r E r m e n i m ü d e r r is , r iy a z iy e c i v a mu* h a t t a t v e K u r ’s n m u a l l im i H a f ız M e h m e d
E r i r d i r . 180» d a Ü s k ü d a r ’d a d o ğ m u ş v e 2 0 T e v f ik E fe n d i, D e d e s i d e B o lu n u n irf â n ı İle
Tftıtımuz 1856 d a o r a d a v e f a t e tm i ş t i r . F a k i r m ü m t a z b ir « m a s ı m ü d d e r r js M e h m e d E m in
bir ailenin o ğ lu d u r. E f e n d id ir. D e d e - b a b a e v i h e m b ir kfıtÜbhâ-
H. A s u d u r 'a g ö r e t a h s i li n i ş a h s î ç a lış m a - n e, m e k te b , h e m d e m ü c e l li d h i n e , y a z ı v e
i r i y l e y a p a n v e b i r k a ç A v r u p a Lisanına v â ­ tefchtb m e s k h â r e s i h â lin d e idİ( g e z le rin i b ir
kıf olan H a e a liır R a rd iz b a n y a n , 1830 s ır a la ­ bi!g i v e s a n a t y u v a s ın d a a ç m ış d ı; cild y a p ­

j/group/merakediyorurn
— 2118 — İs t a n b u l
BARIN (Emini

mağı küçücük ya­ y a gitti; bu sırada H iller, G öm ig ve Sakson­


şında ite n 6jren* y a um um i valisi için sipariş edilm iş hususi
«İi: allı - yedi yaş­ cildlvr yapdı; ve H am burg'da açılan kilab
larında iken yazı sergisine gönderdiği b ir Olımpiyad kitabı
meşkine başladı; cildi birincilimi kazandı: 1943 yılı sonunda
ilk mektebe ve­ L c ip v g A kadem isinden diploma alarak gel­
rildiği zaman» ar­ di, Milli Eğitim B akanlığı Basımevi ^Devlet
kadaşlar harfi, he­ M atbaası) teknik büro şefliğine, b ir sene
ceyi öğrenirken a sonra da Güzel S an atlar Akademisi yazı ve
inci gibi b ir yazı­ cild m uallim liğine tâyin edildi; 1960 yılında
ya sahİbdi V e hususi işlerinin yanında Akademideki ders­
kendi k itabını da lerine devam ettnekde idi.
eliyle cildlemişdi. ramin B arın 1949 d a kaynatası İ 2zet Sa*
İlk ok u lu n son m u rk aş île b e ra b er Cağaloğluda Narlıbağçe
Emin Barın sınıfında iken ba­ Sokağında «B arın cild ve yazı. A tölyesbni aç*
(Kfülfti: S. Bİ basını kay b etti; dı. Bu atölyede k lasik şark v e garb teknikle­
B o l u Orta Okulunda karşısına LÂit- r i v e m odern te k n ik Ue k ila b dldlenmekte,
ü Nâmi Bey adında b ir resim m uallim i çık- lü k s albom lar. h â tıra defterleri, diploma «İd­
dıj j bu zât Hafız Mehmed Tevfik E fendiden leri» v e bilhassa el ile k ıym etli kitab cildleri
yazı öğrenmiş* kafası h e r bilgiye ve e lleri y a p m a k tad ır; m ütevazı görünüşü altında
her işe yatgın pek hünerli b ir adam dı, ü sta­ T ürk iy ed e b ir eşi dah a bulunm ayan bir san­
dımı) yetimi Em in B arına karşı fevkalâde a t m üessesesidir.
bir alâka gösterdi, çocuğun doğuş kıym etle­
E serleri:
rinden olan sanat k a b iliy e tin e m etodlu bir
A n k arada A nıd-K abirin gömme ve ka­
akış verdi ve klasik sanat zevkini aşıladı;
b artm a bü tün y a z ıla n ;
Emin Barın orta tnektebi bitirince yine bu
E tn o g rafy a m üzesinden Anıd-Kabire
Lütfi Beyin teşviki ile İstanbula gelerek Mu­
nak led ilir iken A ta tü rk ’ün lâhdinin açılıp
allim Mektebinin parasız yatılı öğrenci ol-
kapandığında tu tu la n zab tın parşömen üze*
zna imtihanına iştirak e tti ve im tihanı kaza­
narak bu mektebe girdi; İstanbul M uallim rin e yaassı;
Mektebinden 1932 de an dokuz yaşında dip- M âdeni p a ra la rın yakıları;
îcıma aldı ve kendi arzusu ile Bolu vilâyetin­ B rüksel Sergisinde altın madalya île tal-
de koy muallimi oldu; b ir yıl hem muallim-' tif edilen «Fatihin şiirleri Aljbomuj*;
İlk yapdı, hem dc Ankaradaki Gazi Terbiye Y u n u s E m r e n i n K a b i r t a ş ı y a z ıs ı;
Enstitüsünün giriş im tihanlarına çalışdı, bu İsta n b u l Ü niversitesi dış kapu yazısı;
imtihanı da kazanarak Enstitü’nün resim ve îsta n b u lu n 500- üncü fetih yıl dönümü
İş şubelerine gltdi. G aıi Terbiye E n stitü sü n­ m ünasebetüe m u htelif yerlere konulan noei'*
den diploma alınça, Milli Eğitim Bakanlığı­ m er üzerine kitabelerin y azılan;
nın açdi\i «Matbaacılık ve klişecilik ihtisası A tatü rk 'ü n Istanbulda söylediği ilk nu­
tehsili* imtihanını kasandı, altı ay Istanbul- tu k (B iri Dolrnabağçe Sarayında, biri BeJe-
dakı Devlet Matbaasında staj lyerlik yapdı, ye S arayında iki h ita b e );
bu atada fırsat bulub Güzel Sanatlar Akade­ A nkara Ç an kayada A tattlrk heykeli ki­
misinin Türk tezyini sanatları şubesine de­ tabesi; Ü niversiteler veya devletçe yabancı
vam etti, ve 1937 de tahsilini ikm al etm ek devlet, ilirn ve iş adam larına verilen yüzler­
üzere Almanyaya gönderildi; Welnar*da ce tevcih berâatı ile diplom anın yazıları ve
Prof. Dorfner'in hususî mektebinde bir yıl tezhib işleri;
«sanatk&râne el cildi» tahsil etti; sonra Leip- M uhtelif bankat fabrika, hastahane ve-
zîgtte Matbaacılık ve kitapçılık Akademisine jsâir müesseselerin bronz yazıları, markalar»
girdi; 1939 da İkinci Cihan Harbi bağlayınca madalyonlar, alâm eti farikalar.
memlekete döndü, askerlik vazifesini yaptı, Tazı üzerinde m utlak otoritesi yıllardan
tahsilini tamamlamak üzere tek rar Alraanya- beri adalete de hizm et etm ektedir, mahk*‘
http://groups.google.co
| A^ n o o p g p t e t __________ _____ 19 — B A R N A SY A N rB O ftn E fen d i)

roefer şübheli im » ve yazıların tedkik ve ressam olan bobası ile beraber şöhret sahi­
için Elfnîn Barını mütehassıs olarak biydi; 1774 de Glaagow'd* doğdu, babasının
dâvet ederler. atölyesinde çıraklıkla yelildi, pek genç yaş­
Z a m a n ım ız ın bu k ı y m e t li k a l i g r a f i , ba- larında bahasının gaayet ınefhıır olan pano­
terk e tm e *
basından te v a r ü s e t t i ğ i h a t t a t l ı ğ ı ram aların te rim in e yardım etli vc /.amanla
iniş, arab asıllı tiirk yazısında da hem hüner, kendisi de bu yolda büyük şöhret kazandı.
hem bılfiî s a h ib id ir , «O sm anlIlarda y a z ı sa- A vrupa'da dolanarak İstanbul, Paris, Paler­
jıatı» adında bakılmamış bir eseri v ardır. mo, Kopenhang, Malla ve Venedik şehirleri­
Uç evlüd sahibidir. nin panoram alarım yapdı.
Hakkı Göktürk Yedi paftadan m ürekkeb olup sulu boy)
BAKIN' CtLD V E YAZI ATÖLYESİ — yapılm ış olan İstanbul panoraması 5,30 m et­
Hususi teşebbüsün bilgiye d ay an arak tah ak ­ re boyunda, 90 santim yüksekliğinde pek
kuk ettirdiği büyük b ir m üessesedir, 1949 y ı­ azam etli b ir resim dir; Istanbulıı Oalatadan
lında Cağatağlu Y okuşunda N arlıbağçe So­ görm üş, Saray b urn u nd an Haliç gerilerine
kağında £ m in B arın ile kayn atası İzzet Sa- k a d ar hu rd a te ferru atı ile tersim etm iştir.
murka$ tarafından k u ru lm u şd ur, k ısa za­ Topkapu Sarayı Müzesi He Deniz Müzesinin
manda hem gelişmiş, hem d e y aln ız tsta n - kıy m etli m üdürü H alûk Y. Şehrüvaroğlu
ı bul’uıı değil, T ü rkiyenin çok şö h retli b ir m ü - 1951 d e Londrada b u lu n u r iken bu kıym etli
r cellidhânesi olm u ştur; iş hacm i büyüyünce resm i D eniz Müzesi için satın alarak memle­
yeri dar gelmiş, m üessese 1964 y ılın d a N a r- ketim ize getirm iştir.
lıbağçe Sokağından Ç enberlitaşda B oyacıah- H. A ston B ark er «İngiltere kıralı Dör­
taed sokağında su re ti m ahsuaada m ücellidhâ- düncü G eorge'un taç giym e merasimi» adını
m olarak ûışâ edilen ken di binasın a taşın- taşıyan büyük resm inden sonra 1S26 da re­
mışdır, el ile y ap ılan kıy m etli c ıld le r atöly e­ sim yapm ağı terketm iş, 1£56 da B ristol şeh­
sinin yanında en m odern m a k in alarla b ir r i civarında b ir kasabada vefat etm iştir.
cild fabrikası kurulm uşdur. E l atölyesinin Bibi.; İstanbul manzaraları sergisi katalogu, 1969
yaptığı p irle rd e n bazıları; BARNASYAN (Boğos) Erm eni mu­
Ankarada Anıd K ab irdek i m âdeni oym a h a rriri v e S aray tercüm anı. Geçen asrın or­
kilidli deri kaplı imza d e fte ri; taların a doğru A rapkJrde doğmuş ve 2 Ma­
Devlet adına k ıra î İbnüssuuda. hediye y ıs 1902 de Istanbulda vefat etm iştir. 1870-
edilen eski T ü rk tezyinî m otifleri ile bezen­ 1880 y ılla rı arasında erm enice «Masis* gaze­
miş dKi - lâke g ül yağı şişesi k u tusu . tesinde y a z ıla n çıkm ıştır. 1872 d e Erm eni
İsmet İnönü'ye verilen re n k li tezy in at P atrik han esi Ö ğretim K uruluna başkan ta­
işli bütün parşöm en h â tıra defteri; yin olm uştur. B undan sonra Fransızca «Os­
Almanya çum hur reisi Th. H euss'e hedi­ m anlI» haftalık gazetesinin yazı işleri idare
ye edilen T ürk san atın a d â ir k ita b la n n rild- h ey etin e dahil olm uş ve orada «Salih» imza­
k ri; sıyla yazıları çıkm ıştır. B ir m üddet sonra
BisenhoMirer'e v erilen A nkaram n altın d a M atbuat m üdürlüğünde şube m üdürü o l'
anahtarının T ürk tezyini m otiflerile bezen­ m uş ve nihayet Saray tercüm anlığında bu*
miş lâke kutusu. lunm uştur. B arnasyan Efendi erm enice ve
Fabrikanın yapdığı işlerden bazıları: türkçeden m ada fransi2 ca, İngilizce ve al-
Muhtelif bankaların d e ri ceb takvim leri; mancaya vâkıf idi. Kwwfc Panıuluiyan
İslâm Ansiklopedini, Okul Ansiklopedisi, BARNASYAN (Bogos Efendi) — İstan­
Hafta Mecmuası, H ayat M ecmuası kapak bul basınına değerli hizm etleri nebketmiş
kompozisyonları ve cildlerİ; nam b bir gazeteci ve devlet adam ıdır. 1845
Hakkı Göktürk sıralarında A rapkir'de doğmuş ve 2 May is
HAKKER (H e n rr A ston) — O n 's e k i­ 1902 de Ü sküdar’da vefat etm iştir. Bagtarhu-
zinci asır sonlan Ue ondokuzuncu asrın Uk şı Erm eni Mezarlığında medfundur.
yarısında yaşamış İngiliz ressam ı; bilhassa 1800 da, talisi) ıçio ve kendi tabiriyle
büyük şehirlerin panoram alarım yapmada «adam olmak» gayesiyle İstanbul'a gelroiç-

n/aroup/mcrakcdiyorum
BA R O . İS T A N B U L B A R O SU İSTANSÜL

tir. 1864 d e h e n ü z o n d o k u z y a ş ı n d a i k e n e d ib in b iz e ı c v d i e t t i ğ i güz&l m a k a a l e d e n alıyo­


v e d ilc i M a d a l y a K a r a k a ş y a n ile (1 8 1 8 -1 9 0 3 ) ruz;
b i r l ik d e <Ser* ( S e v g i) a d ı n d a b i r m e c m u a « ■K a n u n i a n la m d a B a ro ( B arreau ;
ç ık a r m ı ş tı r , n e ş r i y a t m ü d ü r l ü ğ ü n ü d e y a p - F r a n s ı z c a ) b i r m a h a l d e <bır k a z a ç e v re s in d e )
d ığ ı b u m e c m u a n ın y a y ı n ı üç s e n e d e v e m e l- a v u k a t l ı k y a p a n l a r ı n , D e v l e t ç e te ş k i la t la n d ı ­
m iştir. 1S70-1&HO y ı l l a n a r a s ı n d a e rm e n le ® r ı l m ı ş t o p l u ğ u d u r . B u n a g ü r e İH tanb u l B a ro ­
«M asls* g a z e te s in d e im z a s ız siyasi, t k li a a d : s u d e n in c e , Ista n b u ld a a v u k a tlık yapm ak
v e « V a ğ a rş » m a h l â s iy l e d e t a r i h i y s z ı i a n i n ­ h a k k ı n ı h â iz o l a n , v e b a ş k a n ı , ı d i r e m eclisi
t i ş a r e tm i ş t i r . F i li p E f e n d i t a r a f ı n d a n n e ş r e - g ib i o r g a n l a r ı b u l u n a n a v u k t t l l a r topluğu
d ile n t ü r k ç e g a z e t e l e r d e d e , 136S-ISS& y ı l l a ­ a n la ş ılır.
r ın d a m a k a l e l e r n e ş r e t m i ş t l r . K e z a , « T a r i k * « G a a y e s i, k a n u n , n i z â m n â m e v c iç lûzük-
g a z e te s in d e v e A h m e d M id h a t E fe n d in in lerin h ü k ü m le rin e d a y a n a r a k v e m eslekin
« O s m a n lı» a d iı h a f t a d a İki d e f a i n t i ş a r e d e n â d e t v e g e le n e k le rin d e n ilh a m a l a r a k avu*
frenSLZca c e r i d e s in d e d e « S a l ih » im z a s iy le k a t l ı ğ ı n a d a l e t e u y g u n b i r s û r e t d i bilgi, doğ­
y a z ıla rı ç ık m ış v e s o n u n c u n u n n e şriy a tın ı r u l u k v e ş e r e f l e y a p ı l m a s ı n ı v e m e s l e k bore*
t e d v i r e d e n b a ş lıc a ş a h s i y e t o l m u ş t u r . 1 8 7 2 Ja rm ın y e r in e g e tirilm e s in i, s a ğ la m a k , de­
d e, P a t r i k h a n e T e d r i s a t H e y e t i n e r e i s s e ç i l ­ n e tle m e k tir,

m iş tir . M ü te a k i b e n M a t b u a t M ü d ü rlü ğ ü n d e « B i z d e e s k i a d ı D û v â V e k i l l e r i C em iyeti


b irin c i k â t i p t a y i n e d i l m i ş t i r . B i l â h a r e S a r a y id i. G e r ç i İ s t a n b u l g i b i b ü y ü k ş e h i r l e r d e aslı
t e r c ü m a n l ığ ı n d a d a b u l u n m u ş t u n F r a n s ı z c a o l a n B a r o k e li m e n i d a n a Önce k ul­
T ü rk ç e v e e rm e n ie e d e n m a a d a fra n sız - l a n ı l m a ğ a b a ş l a m ı ş i s e d e r e s m i d ilim iz e ve
ca, İ n g iliz c e v e a l m a n c a l i s a n l a r ı n a d a a ş i n a k a n u n la rım ız a ilk d e f a 4 6 0 s a y ı l ı v e N isan
o la n B a r n a s y a n E f e n d i n i n c e n a z e m e ra s im i 1024 ta r ih li k a n u n la g irm iş tir.
Ü sk ü d a r S u rp H aç k ilisesin d e y a p ılm ış ve « K a p itü la sy o n la rın ş i d d e t l e hüküm sür­
m asra fla rı H â z in e d en ö d e n m iştir. d ü ğ ü d e v i r d e O sm anlı m ahkem elerinde Or­
Kevork Panmkçiya» m an lıla rın m üd afileri yabancı avukatlardı;
BARO. İSTANBUL BAROSU — B u an ­ b u n la r 1 8 7 2 d e Ista n b u ld a İlk baroyu kurdu­
siklopedide bu m addenin tesbiti için hâkim la r ; bu Ista n b u ld a b ir yabancı barodur. Res­
ve avukat dostlarım ız ile yaptığım ız danış- m i belg elerin gösterdiği ü zere bu baronun
malardan sonra «İstanbul Barosu» m addesi­ a d ı Socîete d u b a rre a u d e Constantinople
ni Avukat Ali H aydar Özkent’in tam salahi­ ( = İsta n b u l B aro C em iyeti) d ir; bu baroda
yetli kalemine bırakm ağa k arar verdik, haki­ kay ıd lı 33 a v u k atd an yaln ız beşi Osmanlı tâ­
ki dost ve vefâkâr m uhabirim iz H akkı Gök- b iiy etind e azın lık lard an, ötek iler İngiliz»
türk’ü ustada göndererek ricam ızı bilvasıta F ransız, İta ly a n , av u stu ry ah , Belçikalı, Yu*
arz ettik, bu ricamız lütfen kabul edildi; ve nanlı ve R usdur, içlerind e tek T ü rk yoktur
vaid edilen günde elimize «Baro» başlığı al~ (M akaalede b u av u k atların - isim leri ve adı
tında son derecede güzel, ancak çok sağlam geçen baronun bulunduğu b in â maalesef ya*
b ir bilginin bu şekilde tanzim edebileceği an­ Z ili değild ir).
siklopedik bir makaale geldi; fakat esef ile «Asıl ilk O sm anlı barosu altı sene sonrt,
kayd ediyoruz İd m uhterem bilginin «Baro 1 8 7 8 d e Dâvâ V ekilleri C em iyeti a d ı İle yİur
kelimesinin kökü ve lügat atılamı, Baronun Istanbulda kuruldu. O g ü n (makaalede ay
kanuni anlamı ve gaayesi, Baro adı. B am ka­ gün yazılı değildir) başkanlık eden en yaşh
mu hizmeti görür» çağdaş barolarının târihi. avukatın (m aalesef bu zâtin ad ı da verilmi­
Birleşik Amerika baroları, Türk barolarının y o r) söylevinden şu fık raları okuyalım : «•••
târihi. Türk barolarının sayısı ve vazifeleri, m untazam deniz ticâret m ahkem eleri ve ti­
D&vâ Vekilleri* bölümlerini ihtiva eden bu câret nizâm nâm eleri m evcut olduğu balde
vectz makaalesi İstanbul Ansiklopedisinin avu k at a d ı ile g elenler kabul olunmazlardı •
mevzuu dışında kalmışdır (Baro için Türkçe a v u k a t l ı k h a k i r , k o t ti b i r m e s l e k d l, flvuk&t
ve yabancı dillerle umumi ansiklopedilere ile m ü z e v i r lafızları a r a s ı n d a h i ç b ir fark yok
bakınız). idi ...»
A ş a ğ ıd a k i » a lır la r ı ü fitad A . H . Ö z k e n t'- • ' < O s m a ıü ı b a r o s u n u n İ lk le v h a s ın d a ka-
http://groups.googTe.coj3
I

AK SfK LO PEDtet____________________________ — 2121 — BARO . İST A N B U L BABOSV

vjdlı avukatların sayısı 62 dir. B unların için­ a v u k a t v e s t a j y e r l e r h a k k ın d a d is ip lin cc*a-


de Rum, Ingiliz. Fransız v e İtalyan vardır, l a n h ü k ü m v e t a t b i k e tm e k d ir .
çoğunluk Hıristiyan vatandaşlardadır, bu İlk «A vukatlık vekaar ve şerefine aykırı (iil
İstanbul Barosunda ancak 8 m üsiüm an avu- Ve hareketlerde bulunanlarla meslek faaliye­
jtat vardır. tinde vazifelerini yapm ayan ve vazifenin ge­
«Cumhuriyetin İlanından sonradır ki rektirdiği dürüstlüğe riâyet etm eyenler hak­
Türkiye Büyük M illet Meclisi 3 N isan 1924 kında verilen cezalar, İhtar, tevbıh. işden çı­
4e 16 maddelik M uhâmat kanunun ve 27 H a­ karm a »Ur aydan az ve iki yıldan çok olma­
ziran i93g dc de 139 m addelik A vukatlık K a­ m ak üzere av uk atlık tan men*) ve meslekden
nunu yürürlüğe koydu ve m ü stak il T ü rk Ba- çıkarm a (avukatlık ruhsatnam esinin geri
rotan kuruldu. alınm ası) dır.
«Türkiyede Ü niversitenin H ukuk F a k ü l­ « 1939 d a yapılan, b ir istatistiğe göre
tesinde tahsil görerek diplom a almış» veya bir T ürkiyede 17 si kadın olm ak üzere 1631 avu­
yabancı hukuk fakültesinden diplom a alarak k a t vardı. 1957 de yalıuz Istanbulda 217 si
eksik derslerden Türkiyede im tih an vermiş, kadın olm ak üzere 1957 avukat bulunuyordu.
staj görmüş, ahlâk d u ru m u gözden geçirilm iş « B u gün (Ağustos 1960) İstanbul Baro­
ve devletden ru h satn am e alm ış olan, veyâ sunda (A na B aro) 270*1 kadın olmak üzere
dört yıl müddetle adlî, askeri, id âri hâk im lik 2230 av uk at kayıtlıdır ki Türktyedeki baro­
ve savcılık da veyâ H u k uk F akü ltesind e pro­ larında k ay ıtlı avukat sayısının hemen he-
fesörlük. doçentlik gibi ilm i m evkilerde bu- men y ansıd ır.
lunan Türkiye C um huriyeti tab'asm dan baş­ H er y ıl İstanbul Barosuna ortalam a 200
ka hiç kimse baroya üye olam az v e T ürk iy e­ av u k at kayd olunm aktadır.
de a v u k a tl ık yapam az. K adın erk ek farkı «Türkiyede avukatın gördüğü tahsil ve
y oktur. B u g ü n b a r o l a r ı m ı z d a kay ıd lı pek stöji yapm ayan, (avukat) unvanım taşımak
çok v e d e ğ e rli k a d ı n a v u k a t l a r ı m ı z v a r d ı r . y etkisini baiz oîm ıyan b ir s ı n ı f müdafUer da*
(Bıı g ü n T ü r k iy e d f i 4 5 b a r o v a r d ı r , h e p s i h a v a r d ı r : D âvâ vekilleri ... B unlar ya hiç
Kür v e m ü s t a k i l d i r l e r . H e n ü z bat-o k u r u l m a - v e y a y e t e r s a y ıd a a v u k a t b u l u n ı n ı y a n k a s a ­
n i ş 23 y e r i n A v u k a t la r ı d a b u b a r o l a r d a n b i ' b a l a r d a m e s l e k y a p a r l a r , b u m e s l e k için g e ­
rine b a ğ lıd ır. reken hukuk b i lg i le r in i o r t a d e r e c e d e e d i n ­
« B a r o la r ın o r g a n l a r ı , e n y ü k s e k m erci d i k t e n ve t e c r ü b e g ö r d ü k t e n s o n r a i m t ih a n
olan G e n e l K u r u l , a v u k a t l a r t a r a f ı n d a n g iz li v e r e r e k A d a l e t B a k a n l ı ğ ı n d a n « D â v â V e k il­
oyVa s e çilen y ö n e t i m ( d i s i p l i n ) k u r u l u , B a r o liğ i R u h s a t n a m e s i * a lı r la r . D â v a v e k il l e r i
Başkanı, Y ö n e t im k u r u l u t a r a f ı n d a n s e ç i l e n b ö y l e y e r l e r d e a v u k a t l ı ğ a â id h a k v e b o rç ­
Başkan v e k ili v e G e n e l S e k r e t e r d i r . , l a r ı o y e r d e b u l u n m ı y a n e n y ü k s e k h a k im in
« Y ö n e tim k u r u l u , s t a j y e r l e r i b a r o y a k a ­ n e z a r e t v e m u r a k a b e s i a l t ı n d a y a p a r l a r . S a y ı­
bul v e y a re d e d e r , a v u k a t l a r l e v h a s ı n ı h a z ı r ­ l a r ı 1 93 9 b a ş l a r ı n d a 9 0 5 idi, F a k ü l t e m e z u n ­
la y a ra k m a h k e m e le r e v e di:^er k a& ı m e r c il e r i" l a n ç o ğ a ld ık ç a , g e n ç a v u k a t l a r v e i s l ü a eden
ne d a ğ ıtır, a v u k a t l a r a r a s ı n d a ç ı k a n m e s l e k v e y a e m e k l i y e a y r ı l a n h a k i m l e r lg A n a d o iu -
ih tilafları h a k k ı n d a a r a c ı l ı k d e r , a v u k a tla y a y a y ı l d ı k ç a s a y ıl a r i a z a lm a k d a v e h â t ı r a l a r ı
m ü ekk ili a r a s ı n d a k i u y u ş m a z l ı k l a r ı ç ö z e r. b a - t â r i h e k a r a m a k t a d ı r * (15 A ğ u s î n s 1960, A.
fon u n m p lla rın ı t d a r e ile m u h t a ç a v u k a t l a r a H a y d a r Ü z k e n tJ -
y apılacak y a r d ı m .şek lin i k a r a r l a ş t ı r ı r , f a k i r A v u k a t Isa k H azan T ü k e lb ay ın m u h ab i­
ve m uhtar; v a t a n d a ş l a r ı n h a k l a r ı m s a v u n m a k rim i* H a k k ı G ö k t ü r k ’e v e r d i ğ i ş if a h i n o t d a
tçUı a v u k a t .gö sterir, b ö y l e b i r a v u k a t s a v u n - İ s t a n b u l D â v a V e k i ll e r i C e m iy e t in i 1908 meş*
m ayı b e d a v a y a p m a y a m e c b u r d u r . rü tiy e tin d e n s o n ra İ sta n b u l B a ro su a d ın ı al­
# Y önetim K uru lu , disiplin işlerini gö­ d ığ ı b i ld i r i l m i ş , v e o t a r l h d e n z a m a n ım ız a k a ­
rürken disiplin k u r u lu a d ın ı alır. d a r İ s t a n b u l B a r o s u R eLsliğinde ( B a ş k a n l ı ­
f E u k u r u lu n e n ö n e m l i v a z ife s i, a v u k a t ­ ğ ı n d a ) b u l u n m u ş o l a n l a r ş ö y le c e te s b i t erili­
lık v ok a a r v e h a y s iy e t in i n m u h afa z a sın a , m iz d ir:
m eslekin adftlet g a a y e l e r i n e u y g u n o lara k 10Û8 - 1914 A v u k a t K a v o lz d d e F u a d B e y
1 9 1 4 - 1 92 0 » Cel& leddin A r i f B e y
V q r o û 'S / H t e f fa R M İ y o f u m
JÎAliONYAPf <Afuj») — 2 1 Î2 — İSTAN BU L A M & b gO P gP tSt

J62Ö - 19'J& » Lülfı Fikri liuy e t m i ş t i r 1864 1867 y ı ll a r ı arasında Postalla-


1925 * J92S > Sadtddirı Ferid B&y n c m p m u r u o lm u ş tu r. A y n ı r am a n d a , eski
1928 ■ 1931 » Halil Hilmi Uygun**1 ve y e n i k u m e d i m ü e llif le r in in eserle rin i dey*
J934 • 1940 » Haşan Hayri Tav m adan okuyan Baronyan bu » ıra larda y u t
1040 > 1M5 ' Mekkl Hikmei Galenbeg h a y a lın a d a a tı l m ı ş tı r 1870 de ken d ini mü­
1945 - 1880 * Hobini Râtet H akarar d e r r i s l i ğ e v e m u h a r r ir im e v a k fe tm iş tir. Ig70

1960 - 1953 * Abdullah Kemal Yörük y ı h M a y ıs a y ın d a v ıık u b u la n Beyojjlu'nuıj


1053 • 1951 > Hâşlm Râfel H*knrar büyük yangınında kirada oturduğu oda yatı*
19SH - 1056 > Abdurrahman Yolu dışından, akabinde, Bepktaş'da, Manukyan
1956 * 1958 > Orhan Arsal ailesi nezdinde az b ir ücretle birkaç ay mii-
1958 - 1960 * A rif Câhİd Tunger rebbilck yapmıştır. M üteakiben, bir yıl müd­
Bibi.: Alı Hajrdar Ozkent. Ban» (makalen İ“ k detle, Usküdardaki Cemaran mektebinde
Hazan. Not d e r s okutm uştur. 1871 - 1872 arasında Simon
BAKONVAN (Ajeop) — "Erm enilerin Felekyan taralından neşredilen «Eprat» (Fı­
Moli£re‘i» denilen iinlü bir komedi müellifi ra t) gazetesinin yazı içlerini tedvir etmiytir,
ve mizah m uharriridir. 3842 de Edirne'de yine o yılları arasında Kumkapıdaki Mezbur-
doğmuş w 2? Mayıs 1801 de İstanbul'da Or- yan m ektebinde ermenice ve fransızea lisan
taköy’de vefat etmiştir. dersleri vermiştir- 1872 1874 d e Arutyun Sı*
İlk tahlilini Edirne'de Arşakunyan E r­ vacıyan’ın “ Megu" (A rıj gazetesinin neşri*
meni mektebinde yapmıştır. Burada m üder­ y atın ı idare etm iştir. Bu gazetede birçok mi­
ris Boğos Varjabedyan'ın (bilâhare İstanbul zahî yazıları neşredilm iştir 1874 yılı başın-
patriği) ve müderris Rupen Çamiçyarvın (Bi­ da "M eju" gazetesi kapanınca, sahibi Sıvacı*
lâ h a re F a r t o j i m c o s B a ş p is k o p o s ) talebesi ol­ y a n* im tiyazını meccancn B a r o n y a n 'a tevdi
m u ştu r. B ir se n e d e . y u n a n c a ( iğ r e n m e k g a ­ etm iştir. O d a ismini değiştirerek, “Tadran”
ye siy le o r a d a k i R u m m e k t e b in e g itm iş s e tta, ( T iy a t r o ) a d i y l e 6 N isan 1874 d e iMc say*snu
k e nd i tabiri !ie s a n c a k bu İfş a n ın g ü ç lü ğ ü m ü ç ık a r m ı ş ve 1 8 7 7 y d J Mayis ayına kadar de­
ö ğ re n e re k » m e k te b i t e r k e tm i ş t i r . M a a m s fih , v a m e t t i r m i ş t i r . B u y ıllar iç in d e U sk üd ard sn
bu soziin k ısm e n b i r lâ tife o ld u ğ u m u h a k k a k ­ Û liû kö y ’e taşınm ış ve b urad a 1879 da Sata*
tır. Z ira ile rd e, b u lis a n d a k i v u k f u n u ıtûlısi n lk E tm ek c iy an adlı b ir kızla evlenmiştir,
KayreiJerlyle o k a d a r g e n iş l e tm iş t ir İd, 1884 .1883 yılı başlangıcında İJDzidzag” (GUlüş>
de, Yunan m o ra îis li Ldkianos’un ..ö l ü le r in a d lı b i r g azsîe çık arm ağ a başlamıgaa da de*
d ialogu* adlı eserini Y unanca aslından erme- v a m e t t i r e m e m i ş t i r - Aynı yıl, "Erkrakund"
fticeye ç e v irm e ğ e m uvalfak olm uştur. Esasen (K ü re) adlı gazetenin neşriyatın! .tedvir et­
mektepte ik en m a t e m a t ik d e rs in i h iç sevme- m iştir. 1884 de E d irn e’de « K h lk a r» (Biigic)
mi$ ve lisan d e rs le rin e karşı daha fazla tem a­ adil mizahi aylık b i r m e c m u a neşretmeğe
y ü l ifdatorm iştir. Bununla beraber, ile r d e ta­ başlamış, fa k a t m addî s e b e p le r le 1886 da onu
nınmış b i r m u h a s ip o lm ası ve Galatada, Gei> İs tan b u l’a nak letm ek m e c b u r iy e tin d e kal 1
ronakan L isesin de m u h a s e b e d e r s l e r i v erm e­ m jştır. M ezkûr m e c ­
si bu hakikatle b i r tezad teşk il etm ektedir. m uayı, 1888 yıiı
B a ro n y a n , m e k te p te n a y rıld ık ta n s o n ra E k im ayınd an itib a­
l)+r s e z a n y a n ın d a ç ıra k lık y a p m a ğ a b a şla - r e n haftad a bir çı­
Kirçltr. Bu sa h a d a n a z a rî b ilg ile r d e e ld e e t ­ k arm ağ a teşebbüs
m e k gay esiyle b ir m ü d d e t ecfcacılığa v e tıb b a etmişse de, az son­
d a ir e s e r le r o k u m ak la m eşgu l o lm u ş tu r, F a ­ ra gine maddi sebep­
k a t b u m e ra k ı a n c a k iki sen® d evum etm iş* lerden dolayı neşri­
tir . B u n d a n « m r a k en dini, F r a n sız c a , İ t a l ­ yatını t a t i t etm ek zo­
yanca , Y u n e n c a lis a n la rın ı ile rle tm e ğ e , d i ­ runda kalmıştır,
ğ e r t a r a f ta n d a E r m e n i v e F r a n a ıs m ü e llifle ­ Agop Baronyart,
rin in e serlerin i o k u m ağ a h a s re tm iş tir, öm rünün son y ılları­
1,863 de İstanbul'a gelerek, b ir müddet nı maddi sıkıntılar Affofa B a ru n ja o
amcazadesi Dr. Kâtipyan’ın evinde ikamet I »JûLnde «eairmis ve . «Resim: Kc*Jhk
ntfp://g^oup$.googJe.c
— u\ ' *•

d jü t «itoifp* ^K>oJ.-j *2&> •sfc^V %#*■*?j* **+ { j f * *****


g f c J o U j j ı i l i l İ .J İ - H -JS «>*lit^ v J i A j ı ^ ı y
»»iV^j «a s j 1^
-ı « tttP s *
Je* *-^> ^ j i i (j>fİ jf+ fb ^ /■; îE c » \ai\
» SA.11Sjfji}1 IjCr/ Jİ iX Û - ta * ^ j » i^ 1

*-^i^ At* *-u-AıV-11 fA l {JL i4j*«^*

J/ jj jtjk hifcj&uSji jCt (jp^jo^N^ı


ela AiWgVj'
«jy iijj*' vy^^. •j ^j j ; jj^ipr^*
w t li-> Û>i jl ^ j Jüi* jgyls^pBdliiiJiiT
.jUataV Jjjl t J'4^ ^ “^VAr^VU1^ ■ -V*’**jW
J>jj J ^ - ^ U j <j(*} -fi-M } (t.l~JJîıSf^jİf)!ifjt , « 1 -W

ıf/ft »j4njjwl u^ j \}*~) •■ClL^J t - j * ‘ 1^•4j^--

- ■ü jjt Jj.' «*w fiildi -du'^ j j jji dU JL -i>


j * > l * »jY j» . J A . ^ 1 o J J j^ = o •J.'-JjS jA - ^ ^J* • J4/U * - u J * d j j 1J ; l±J a J JwV5 ıili-1' I

•«8**2li j ^ ’î-, ^ j j j ikA «vfV-'J1 /j* J ^ upViV ı*vl>


.._>. ^ »jt-j1J'l» Lİjf’I vj/Ş t^ Jj-c-û^î
jU ^ W . * UrAity Oy;J
V 'îV j *^*t tri/V , *â^»SyJ-UÎS^VJtfjAjLfJ i •jJ*Aİ*JUW
lİi^'liU-'U'^ij, *.. uJljJA.1j5^i I^MAc1^I4u>j!r)l ^ u>
J- V j f c l u y . V j 'j U JA U

A s«b B aronyonın «T im ™ ,, m üıah traaetMt

m/group/merakediyorum
:.a RONYAS <K arabetj — 2124 — İSTANBUL

bîr ticarethanenin muhasipliğini ifa etmiştir. 1877 yılını Mayıs ayma kadar devam ettiği­
Edtmeâen P a t r i k h a n e Umumî Meclisine d e ni kaydediyor. İstanbul Ansiklopedisi arşi­
âzâ seçilmiştir. Kafkasya'da münteşir r Far iz» vinde dc rTiyatro»'nıin 18 Temmuz 1874 ve
fTecrübe) ve »Artzakank* (Akis) mecmu* 5 Ma» ı 1875 tarihli iki nüshası vardır kİ gaze­
»farında ds yazılan intişar etmiştir. tenin 32 vc 75 inci sayılarıdır. 32 inci sayı
Gençliğinde aktörlük de y a p m ı ş o l a n Ba- lzxeiefendi Matbaasında basılmıgdır, gazete
renyan'm, erınentce komedileri vc mizahî idarehanesi do BâbıiU Caddesinde 25 nııma*
«serleri şunlardır; rali dâiredir. 75 inci sayıda ise idarehane
« Alaturka dişçi» (1868); «Milli k o d a ­ Bağçekapusunda Eaadefcndi Hanında 7 nu>
manlar* (1878); «İstanbul mahallerinde bir maralı dâire olarak gösterilmiş ve Ağya Den-
gezinti» <1880»; «Bağdaştır Ah&aıv 0 8 8 6 dcsyan’ın matbaasında basılmışdır. Gazetenin
1 8 8 7 ) ; «Adabın zararları» (1 8 8 6 -1 8 6 8 ) ; «lki baskı hüviyetinde en küçük bir değişiklik gü*
efendili bir hizmetçi* <1011 d e b a s ı l m ı ş t ı r ) ; rüim ediğjnc göre bu göçebelik sâdece para
«KaşmetJu dilen ciler» «M izah i salnam e*; sıkıntısından, idarehane kirası ile matbaa
«Biljicin kehânetleri»; «Dalkavuk*; «Aşk borcunun ödenem em işinden olsa gerekdir.
tellâlları» v. s, Agop B aronyan 32 inci sayıdaki baş ya­
Agop Baronyarı'ın komedileri ve h attâ zısında “Ceridei Havadis" gazetesine, 75 ipei
mizahi yazıları bugün dahi Erm eni edebi çev­ sayıdaki baş yazıtımda da, T ürk tiyatrosuna
relerinde rağbettedir. B ilhassa komedileri, büyük hizm etlerde bulunm uş ermeni asjlU
ıtamantmızda da b u tu n dünyadaki Ermeni sanatk âr Güllü Agob'a hücum etmektedir.
sahnelerinde tem sil edilmektedir. G üllü Agob hakkında aşağıdaki satırları ya­
Kevork r.ımukcjj;ııı zan bir m uh arrir için «Erm enllerin Moliere”!
Agop Baronyanın ermeni mizah edebiya- unvanı pek hazin bir cömerdlik olur:
tındaki mevkii Lizerir.de konulmak bu ansik­ «Anasının karnından dışarı o kadar me-
lopedinin müellifi R. E. Koçunun kalem salâ­ h â re t ve o derece hız ile çıkdı ki m ehiretini
hiyeti dışındadır, fakat, A. Baronyan erme- gören p erde arkasından senaya çıkayor kat»
nice adı tiyatro mânâsına «Tadron» olan mî- etti, ve böyle hızlı zuhuru ebe biçâresinin vü­
zab gazetesini «Tiyalri?J&nıi ile ayni zam an­ cudunu fena halde zedeledi».
da Türkçe olarak da çıkarm adır. M ezkûr ga­ A. B aronyan T ürkçe mizahi manzume
zetenin Türkçe baskısı üzerinden A. Baron- yazm ak cür’etim de gösterm edir. Edimede
yana «Ermenilerin M oliererf unvanını ver­ doğmuş, Osm anlı İm paratorluğunun en bü­
mek, ermeni mizah edebiyatı diye b ir şey y ü k fik ir ve san at m erkezleri olan Edime
mevcud olmadığı söylemekle b ird ir; bu mu­ ve Istanbulda yaşam ış ve hayatını kalemi ile
harririn Cumartesi ve Çarşamba günleri haf­ kazanm a yoluna sapm ış Agob Baronyanuı
tada İkİ.deffl olarak dört sayfa hâlinde çıkar­ sebâvet çağından başlayarak kulaklarını dol­
dığı «Tiyatro>*»un bir nüshası, başlık kısmı, durm uş olan b ir dili doğru yasam aydı öy­
beadlcrin ser levhaları ve ilânlar lıariç o rta­ lesine hazindir kİ meselâ T iy atro cu n 75 inci
lama 990 * 1000 kelimedir, bu da gösterir ki sayısında neşrettiği şu manzumesi ancak bir
Baronyan gazetesini tamamen kendi kalemi kakafoni m ükâfatı kazanabilir:
ile doldurm akladır; aslmda bulun yazılarda Tiyatro yazmamakla fctt’alar olma; (dİ luişAd
ayni kalemin mahsulü olduklarını göstermek­ Yine yazmaklığa şimdi ana kcabrttl istihkak
tedirler. «Tiyatro» en bozuk bir Türkçe ile Ba yıllarda «loffttlrılen tPiıâkıifi ı*j-UyruJrrıIlr
intişar etmiş, edebî şahsiyeti olmayan bir so­ TMrtıhâm et kİ ancak h«n *rKr w hem dahi ir a *
ğukluk, adîlik örneğidir. Biçâre sahibi sıkın­ İnanmazdık Irana nvvplteri çimdi inandık biz
tı içinde çırpman âciz bir kalemdir kİ o de­ Ki nâmı Aöpriibnşıtiifi imci murdar vr ben» brr-
virde benzeri TUrk yazarları da pek çokdur. M
günlük nzık yolunda surçe aksaya koşmuş, Yerin ılAUıe gtçmekdtfl Tnnel ruâninm anla
durmuşdur. TİTHİniHiı AfTBfe Efendtntorfir horçl (Mkdib&d
Genç müdekkik, agis arkadaşımız Kevork 1IARONYAN (K ara bel) — Matbaacı,
Patnukçjyan *Tadron»’un ilk nüshasının 6 serm ürettip ve naşir* 1852 de Istanbulda
Nisan 1874 de intişar ettiğini vq neşriyatına doğmuş vo 7 ESylftl 1915 de orada vefat etmiş*

http://groups.google.
ı v nCLfîT®M İ* — 2125 — BARTON »Sir &Wwd>

bılık <;iu-mdan ,:kmış erkek çocuklar olma1/,


1073 ı'ie. Yue ıfyan Samuef Bar- uıert- elfû»* mü îehccneden.
dubanvsn ve Karabet Bıheryanla birllkdı: bıUL V OcvüLİ1'>vhi Türk A/fosü
ûir le*r etmiştir. L87D da, Kumpipu- lîAKNAMVAN tlJikrajıj — Ikınel M ı ; -
da, Patrikhaneye yakın bir mevkide eski bir rutıyeh.'h -ı:ıra, Onmanlı M tclUnn Hıvtt'dan
mstbaayı peniden açıp, iki aent* kadar devam âza seçilen bir mebuadur. Takriben 1870 lira ­
ettirebilmiştir Burada, bilhassa Patrikhane» larında dogmuçtur. I’roteutan cemaatına
ve «it neşriyat labedılmıştir. mensup olan ve Bakırköy'de ikamet eden
K^vnrk P;)iııuhelyuı HarüamyHn Efendi, pederimizin İfadesine gö­
R iR JtY - Ikıntı Abdülhamid devrinin re aynı zamanda Darülfünunda muderri*
şöhretlerinden bir di^ hekim i; aşağıdaki n ot­ imiş. M ütarekeden sonra harice flitmiş o*
lar Sermed M uhtar Al us tarafından tevdi ciuÇu aannedilm ektedir
edilmışdir: K<>vurk Pmnuktijan
< Aslı rum, İst an bıı lun en tanınmış, mtiş- HAltSAMYAN (Merııjan) — Şair, yare*
ifrisi en çok dışcilerindcndi. Asmaîımescid îccl vc matbaacı; 1882 do Eğın'in Abuçeh
Sokağında. şfmıiikl Tuna Gazine ve Biraha­ kasabasında dökmüş v* 1Öi-i de Parâ'do ve­
nesinin yanındaki apartım anda muayeneha­ fat etmiştir.
nesi vardı, hergün sabahdan akşama, müsiü- Tahsilini Armaş Eluhban Mektebinde ya
man, hıristiyan, erkek, kadın m üşterilerle pan Barsamyan, yazı hayalına asrimizin baş­
dop dolu. Ufak tefek, gaayet ciddi, yüzü hiç larında atılmıştır. Yedi sene Kredi Lıyonc
gülmez, haîtâ aksi tavırlı adamdı. 1902-1903 miiessesesinde çalışmıştır. itf09 da, Galata,
«nelerinde saçı bıyığı kırkaçmiîfdı. Kendisin­ Cami Kapusu No, 9 du, Yancıyım Nubar adlı
den çok daha eski, h attâ nice zam andır müş­ bir şahısla birlikte «Şanl* ı Yıldırım* adlı
teri tutmuş ve «Serdişcİi Hasreti. Şehriyâri* bir m atbaa tesis etmiştir. İşbu matbaa, İkin­
unvanım alnuş olan AlmanyalI Hevde’nm. ci M eşrutiyetten sonra İstanbul’da açılan en
oğlu Haris Heydc ile beraber m üşterek kabi­ üstün vasıflı m atbaalardan biri olmuştur.
neleri Galatasaray! Sultanisinin k a rc ın d a , M atteosyan'dan sonra, «Sjehbal* adlı resimli
Hiristaki Pasajının üatündeki binada, kimi mecmua bu m atbaada tabedilmiş lir. lfltö-
Baba Heydeye ihtiyarlam ış, oğul Ueydeye de 1913 yıllarında salnameler neşretm iştir. 1911
eli pek ağır diye gitmem olm uşlar, cüm le halk den 1015 senesine kadar «ŞanU adlı yarım
Barry’ya taşınmaya başlamışlardı. Dişi gaa- aylık bir mecmua neşretm iştir ki, 1016-1918
yet iyi doldurmak, altlı üstü taktaa dişi de y ılla n arasında günlük gazete olarak neşriya­
pek mükemmel yapm akla şöhret buitmışdu. tına devam ellikten sonra, 191&-1919 tarihle­
Adam kaba, diş xa\ dolduracak, surata kau­ rinde biraderi Kıkırdiç Barsamyanla birlikde
çuk cendereyi hoyrat hoyrat geçirir, mili fı­ haftalık mecmua olarak çıkarmıştır.
rıl fırıl dönen törpüyü garcadak köke daldı* İstanbul Erm eni basınında d a şiirleri vc
n p sandalyadaklue dum an a tlın ı-: - aman., m a k a l e le r i intişar eden M. Bersamyan'uı ki­
dayanamıyorum!, seslerine kulak asmaz, bil- tap halinde münteşir ermenice eserleri de
dlfcim yapar, fakat bitirdiği işin m ükem m elli' mevcuttur. M ütarekeden s o n r a Fransa'ya gi­
ğine de uyar olmazdı. Bir oğlu vardı, babası­ dip orada ({a edebî faaliyetine devam etmiş*
nın mesleğini tuttu, yine Asmalımescidde, o tir:
da hünerli dişçidir». Fransızca «serleri ve Fransız basınında
1955 - 19ÖB İstanbul'Telefon Rehberinde çıkan şiir ve yağılan du vardır.
îstiklâl Caddesinde- Mısır A partm anında diş Krvork l'aımıkcljan
rf*;klofu bir A. J. Earry adresi vardır, rah­ BAKTON (Sir fc'dwarrî) — İngiltere ki-
metli Alusun bahaetriigi o&ul Barry'nin bu raliçcsi BUinci EUisabcth'In Büvuk Ellsabeth
zât olması muhtemeldir; şöhretli babası hak- Üçütıcii S uîun Murada fevkalâde elçi olarak
ktnda daha etraflıca bilgi edinmek için yazı­ gönderdiği Ingiliz asilzadesi diplomat, iııgJJ*
lan mektuba cevab alınamadı- tere Kırsllığının Osmanlı İmparatorluğu
KARSAK ÇIKINTISI — Külhan! hâne- nezdlndc Wllliam Harebone*den sonra ikinci
elçisi; hicri 100(2 ve miladi 1603 yılında tu*
^ /g ro ıli^ ^ d ^ ^ y o ru m
ÎSTAJfBCt.

tanbula e k i olarak ctiı- iHüb f â l ı i ş e l t " s >kI ve şena-


geldiğinde henüz yir­ a l d e n hâli k a l m ı y o r d u Yalıyı kaçkın 'b ir l e ­
mi alt» yaşında bir re b i r y a t a k hâline g e - ü r m i 'd r vc hatlâ
delikanlı id*; âteşin di adam ları v â s ı U ı ı JI«= esir k*-<-ırtir. ;::;!syor«
b ir zekâya sâhib, Ban d u . N am az v akitlerinde t a b i i ve z u r n a ; ti­

derecede eli açtk, ve d e n c j a n i l i ş i l m i y o r d u . Hürc-u mahnu&ad.: ıjmv


bir cinai sapıkdt. İ n ­ ç a l d ı r t ı y o r d u . G e c e l e y i n c i v a r d a k i m ü slü nv -
g ilterelin yükselmu- m e z a r l ı k l a r ı n a k a z f ı r a t d o k d u r l u y o r idi Dj.
siıti d e ü î z î e r Üzerin* v a n b u n u n ç â r e s i n i b u lm ^ z -sa h a lk , elçinin
deki hâkim iyetinde k i r a i le o t u r d u ğ u y a l ı y ı i ç i n d e k i : * !' b e r a U r
Eüw;ırd Bnrton'ırı kabir g ö r c ıt kiraiiçesi t a r a - a te ş e v e re r e k y a k a c ak d ı* .
İJMmdA tıtarrian arması Ç ından û devrin en H e r ifik â y e td e o l d u ğ u g ib i b u n d a da, rr.t
büyük bir harb k a ly o n u Jie gönderilm edi, seîA m e z a r l ı ğ a k a z u r a t d ö k m e g ib i, mübalâ:,>
m ü v e r r i h S e l â n i k l i Mustafa Efendi b u gem i­ b u lu n d u ğ u a ş i k â r d ı r , d i v â n c id d i b i r fv-'k'ı
yi ve Sir Earton'un g e liş ti şöyle yazıyor; g ö s t e r d i . G a l a t a k a d ı s ı n a y a s ı l a n b i r ?r*rmar
< V ilâ y e ti c c z ir e l İ n g i l t e r e kİ 3 7 0 0 m il ile S i r E d w & r d B a r t o n ile a d a m l a r ı n ı n 7alj-
d e r y â d a H a lic i K o s t a n tı n iy o d e n u z a k d ı r , h â - d a n ç ı k a r t ı l a r a k f r e n k î e r l e m e s k u n o la n G a ­
k im e s i o l a n a v r e t ( K ı r a l i ç e E l İ s a b e l h } m i l k i l a t s ı n k a l e d i v a r L a n i ç i n d e m ü n â s i b b\Y y e ­
m e v r û s ıı n a v e d e v l e t ü s a l t a n a t ı n a k u d reti r e y e rle ş d ir ilm c s i e m re d ild i- F a k a t B a rto n
t a m m e ita h ü k m e d i b L u th er m e z h e b i n d e n - îa ta n b u ld a k l A v r u p a lI la rın d ilin e d ü şm em ek
d i r fprolesî.andır): ubûdiyelnom esl v e e lç is i için G a l a ta s u r l a r ı iç in e g irm e d i, uygunsuz
ve p i y k e ş v « h e d iy e s i g e lip ç e k il d i O g ü n y a r a n ı n ı n t a v s i y e s i i l e o asırda sekenesi ta­
g a le b e d i v a n ( p e k t a n t a n a l ı d i v a n ) olub e l ç i ­ m a m e n r u m o l a n H e y b e l i A d a d a yerleşmeyi
y e kanun Ü zere z î y â t e t v e i k r a m olundu. G e ­ t e r c i h e t t i , ve b u a d a d a ru m kızları ve oğVaur
m isi g ibi t u r f a ( a c a i b ) g e m i İ s t a n b u l L i m a ­ l a n ile dilediği gibi
eğlenm eğe, zevk ü selâ
nına g e l m e m e d i r . 3 7 0 0 m i l v e sefah a te devam e tti.
d e ry a d a n se fe r
ed er v e 83 p a re he ro a n to p k u lla n ır. X te ş fe - H ic ri 1003 (O cak 1505) de ü ç ü n cü Mu-
şan hey'eti haricisi şekU hın zır idi, ûcöbei ra d oldu, B arlo ıt y e n i p âd işâh Ü çüncü Sultan
devran İdi ki la h d i olundu». M ehm ed’in m u h iti ile daha kolay anlaşdı, in*
O a sn n dhşab gem ilerinin baş ta ra fla rın a g i İtere ile T ü rk iy e ara sın d a kuvvetli bir dosl*
ağaçlan oyma veya tunedar* dökülm üş k a ­ lu k b ağ ı tesisine m u vaffak oldu, öyle ki bir
bartm a tezyinat konulurdu, m üv erih in k a ^ d o st elçi o larak , çok a ğ ır y ol zahm etlerini gö­
dinden Sir B arton'u İstan b u l'a getiren kalyo­ ze a la ra k b u pâdişâh ile v e T ü rk ordusu Ue
nun dış boyasının kırm ızı olduğunu v e başı­ b e ra b e r A v u stu rya seferin e çıkdı, E ğri Kale
nın d a b ir arşları veya e jd erhâ şekli *1© tez­ siniri fe th in d e v e H oçova M eydan muharebe­
yin edilm iş olduğunu öğreniyoruz. sinde b u lu nd u , sefer dönüşünden az sonra da
Fevkalâde genç elçi T ophâne ile F ınd ık lı 1597 d e henüz o tu z y aşın da iken pek sevdiği
arasında A rabahm edpaşa Yalısı denilen b îr H eybeli A dada ö ld ü v e orada Ayios ioanls
sahılsaraya yerleşm edi. E trafına sev k ve M anastırı civ arın a defnedildi. S ir Edward
meşrebine göre hizm et edecek b ir takım ze- B arton ’u n öliim ii ile K ıraliçe Elisabelh’İn
berdest uygunsuz adam lar topladı, b ir ta­ şarkda çok faal ve c ü r'e tk â r b ir elçi kaybet*
kım fâhİ^eler bu ld u rtarak her gece sab ah lara diği m uh ak k ak tır.
k ad ar m ızıkalarla içib eğlendi, yalm m etrafı, Y e re y a tırılm ış y e k p â re b ir m erm erden
civan tamamen müsiüm an m eskenleri idi, ib a re t k a b ir ta ş ın ın ü s t k ıs m ın d a bu In g İli*
logili* elçisinin bu hâli hoş karşılanm adı, ni­ a s ilz a d e s in in hane d a n a rm a s ı, a lt kısm ında
hayet o hicri 1002 yılının Ram azan ayında d a u s lû b la ş d ın lm ış ü ç s e lv i abacında n m ü*
Tophâne müslüm anlarından büyük b ir k ala­ re k k e b te z y in i b ir m o tif v a rd ır, lâ tin c * olan
balık D îvânı H ümâyûna giderek şikâyetde k ita b e s i v e te rle m e s i ş u d u r:
bulundu, şöyltkl: +B3JVARDO BARTON lLI*U3TBİ3SN
rE tra fm a b ir takım uygunsuzları topla­ MO SE R A EV ENTlSSlM O AN GLORÜM
mış olan elçi gece ve giindüz envai fisk ve fü-
ANSİKLOPEDİS^ — 2)27 — BARUTCVAÖDİ SOKAĞI

SİMO Q l l l P O S T R E D t T U M A CJUCUM İN KAK(lTCl: (geJÂml) —. Asker ressam­


VtCTO T U R C A R U M tM F E K A T O K E P P R O - lardan; aşağıdaki m alum at P. Boyar*ın
jTECTUS F U H R A T D İ E M O B İ İ T A R T A T İ S «Tiirk Ressamları» adındaki eserinden alın­
• A E T A T ÎS 6 A N X X X . m a d ır; aslen Malatyalı B arutçu İbrahim Pa­
.S A L I /T E M . V E H O A N N O M. D. X. C. şa sülâlesinden Dr. Mustafa Beyin oğludur,
vıı. 1897 de Üsküdarda doğdu. Toplaş* Askeri
«3£ V m . C A L . İ A N A R » . Rüşdiyesinde ve Edirne Askeri idadisinde
«İngiltere K ıraliçesinin pek m eşhur ve okudu, 1914 de Mektebi Harbiyey] bilirdi.
muhterem «İçişi Edvsrdo BarLcm T ü rk İm pa­ Resme karşı ilk hevesi, karakalemde ma­
ratoru ile beraber M acaristan seferine gitm iş haret sahibi olan babasını taklid İle başlamış-
vs muza fferen dönüşde Ölmiişdür. Y aşı otuz. dır. E d im d e resim muallimi süvari binbaşı­
Ruhu §âd olsun. Sene 1997 kânunîsâm 16» sı Cemil Bey ile şehid Haşan Rifca Beyden
{Ahmed Refik Bey tercem esi). d ers almızdır. Daha sonraları da Üsküdarlı
Bibi : A hm ed R efik . O n h irin c ı h ic r i a s ırd a Oevad ve Yüzbaşı 'Cemal Beylerden yağlıbo-
İtfHnbul H ay atı; A h m e d R e fik , T ü r k lc r v e K r a ­ yaya, i B ella adında b ir ttalyandan da dekor
liçe Slizsbet. resmin© çalışmışdır. kİ m ütâreke yıllarında
B A K If — D e ğ e r l i d i l b i lg i n i F . D e v e l îi - «İstanbul O peret Heyeti»nİn sahneye koydu­
n j lu n u n tc s h i t e t t i ğ i a r g o s ı f a t l a r d a n , s a f, ğu «İstanbul Efendisi», «Yedekçi», ve «Ka­
b u d a la a d a ra , b i lh a s s a s a l â ş ı k , b u d a l a â ş ı k ; şıkçılar» operetlerinin dekorlarını Selâmi
DeveîlJog'Ju « e n ç o k s a k a k k a d ı n l a n t a r a f ı n ­ B arutçu yapmtşdır.
dan k u lla n ılır» d i y e r e k ş u m i s â l i v e r i y o r ; 1940 d a binbaşı rü tb e » ile Elazığda bu­
« b a ru y u h a ş la d ı m î..s. lunurken Tunceli Vali ve Kumandanı Korge­
Bibi.: Ferid DerelliogU], Türk Argosu n e ra l Abdullah Alpdoğan’ın isteği üzerine
BAHLıT — GUherçtle ile köm ür tozu ve Tumreli h a re k ât sahasını ihtivâ eden «Ma-
kükürtdetı bir usûle göre k arışd ın lıp dövüle­ m aki, Ovacık, M urızurlar* tablosunu yapm a­
rek yapılan yanıcı patlayıcı h a lita ; İstanbul dır, Tunceli vilAyet konağında bulunan bu
ağzında mecazen «ga&yel sert* anlam ına ku- yağlı boya tablo 1 3 0 X 4 2 0 ebadında olub
lamlır; m isaller: iki y ıl sürm üş devam lı ve yorucu b ir çalış­
— B a r u t g ib i a d a m m anın eseridir.
A E serlerinde tabiata sadakati ile tanın­
— Gündeliğime azıcık zam iğin ricada mış olan bu ressam ın yağlıboya ve sulu boya
bulunayım dedim, b a ru t kesildi*. tabloları yüze yakın olub adı tesbit edileme­
* yen kim selerin elinde dağılmışdır.
— Sirke olm uş m u ? Selâmi B arutçu 1948 de Erzurum Ko­
— B arut gibi lordusu hizm etinde ve piyâde yarbayı rütbe­
Birde «Ateş ile B arut» deyim i v ard ır; sinde bulunuyordu.
bir hâdise çıkaracak şartları, kasden veya liA R lU C llA fiD l SOKAĞI — Şehremini
gafletle bir araya getirm ede, bilhassa bir N ahiyesinin V eledikarâbaş Mahallesi sokak-
Rene kızla bir delikanlının herhangi b ir ve­ larındandiE* b ir "C” harfi şeklinde, her iki
sile 11© sık sık tem asınla âk ib et hayat mü­ başı N İşastahâne Sokağında b ir yoldur, dip
şareketine varacağını söylemek için k u llanı­ dıt'ı su r kenarında olub bir dirseği üzerinde
lır. dc Güherçİle Sokağı ile kavuşağı vardır. Vak>
— Ahmed perişan, b ir halde... tlle kaba taş döşeli imiş, son derecede bozul­
— N e o lm u ş? muş. adetâ toprak yol olmuşdur. İkişer katlı
— Kızını kaçırmışlar,. evlerinin sekenesi çok mulevâzı gelirli aile­
— K im T le r görünür, N îşastahâne Sokağı ile olan iki
* - Hani seninle gönnüşdük, kaşı gözü kavuşağının arasında d a b ir bostan vardır.
yerinde, eli ayağı b ir yanaşm a oğlan KU<,’ük evler arasında bir dökûmhâne ve bir
almışdı ya, içte o!.. kay ah ır bu sokağa. İnsana Istanbulda değil­
— Kabahat kimde, ateş Ue b a ru t bir ara* miş de küçük b ir kasabada dolaşıyormuş his­
sini verir, son derece bakımsız hâline rağmen
b a b o t c it b a s i em lyane İSTAKBUI.

şirin bir manzaradır. Temmuz ıff6A z e lliğ i ile n a m aEnuş b ir e rm e n i g en cidir. Bu


Hakkı «îokLurfc ekM k d e irtan ın e lim iz d e k i yed» k ı t 'a u ş u d u r:
R A K t r C M L \ Ş ( I M I .V A N I — B»gaz- H'irıiU'UflftlU b ir
İ^inde B u y ü k d e r e d * p iy a s a ö n ü n d e k u r u la n HavAİılfr *jllh»*ri & v*rrd1r
B ıilbûteokağı D a ly a n ın ın az ö tesin e , B a ru t- C n n t lr â^ ıhJnri r u i ı ı l ı d ı ı r r a u n t
cubaş] Y alısı k a rş ıs ın a k ıır u lu c d u t B-: Dal* SiurU H y r h » ^ rrtıa jkn-dir.
y a n la r J. B a lık h a n e m ü d ü r ü K a r a k in B e y D e-
ve c iy a n B irin c i C ih a n H a r b i b a ş la r ın d a i n ti­ İMmi a r i f id i r o ıtûhun p lk ra jı
ş a r e d e n «B alık v e B a l c ı l ı k » a d ın d a k i b ü ­ MiH'lübunpD ulur IkAnmE v iran
y ü k « se rin d e «O tu z s e n e d e n b e r i m e t r u k o l ­ Âtrıj y a k a r lU rlrr J frt
d u ğ u n d a n h u d u d l a n d â h ilin d e k ışın h e r k e s Giil giilriiır s tn rt to ık d a n lra n
se rb e st b alık t u t a r ı d iy o r. Ettçkmdır o elvata tu lu m b acıd ır
B A K I T C U L A K S O K A Ğ I — Ş iş lin in P a N reilkrl bilm ez pvk dili aeUliT
şa m ah a lle si ile D u â t e p e m a h a lle s in in s o k a k - Bilmem İti bu h a lü r h rıu ln r b « ıttr
f^rtn d a n d ır *1034 B e le d iy e Ş e h i r R e h b e r in i n
Şimdljreıtrfc k u rb an larm ış k z ıd ı r .
İS n u m a r a lı p a fta s ı), a y n i m a h a l le r i i ç in d e n
g e ç e n A v u k a t r a d d e s in e b a tı- d u ğ u i s t i k a m e ­ G ^çlyer pi^gâiıl çfşm Jm d rn n f rt
tin d e p a ra le l o la ra k u la n ır , P a ş a m a h a lle s in in Sandık k o tu n d a p ırp ırı k ıyâfrk
h e m e n tam g ö b e jin i A v u k a t c a d d e s i ü z e r i n ­ K a n a a t ebHyiz b l u lf » r â h ji
de n başlar. D u â te p e m a h a lle s in d e E v r a n o s z â - Bıı tem âşA d a h i u lu riy â let.
d e s o k a ğ ın ı k a d a r d e v a m e d e r k i, E v r a n o s z â - E sm erin güzeli ş e rri » r b û lr n tl
d e s o k a lı, D u â te p c m a h a lle s in d e A v u k a t c a d ­ Kom ıır ffödü d l> r İdeyim preend
desi ile b u B a r u tç u l a r s o k a ğ ın ı a m fid en kes­ B akar irmnıiri v e rir b a k a r k o rk u la r
m ekted ir. Paça m ah a lle s i b a ş ın d a n y ü r ü n d ü ­ Z a ilim tin h e r tr l t rar» iü u r krmpnA.
ğ ü n e g ö re sflg k o ld a B a h â d ır so k a ğ ı, Adsıss-
n e fe r sokağı, K a h ru ra a rtb e y eoka£ı v e k a r a b i ­ Biiyiikkıılrlid<* k u r a r la r nıı*clb
ber sokağı, sol kolda d a B u J a m k d e r e s o k a ğ ı İn*aıı s û rf llttd r ç*>nd opfpr İI>Hs
ile b ire r k a v u ^ a ğ ı v a r d ı r ; C iv e le k so k ağı, O r ­ Ü çlenir s u n u la r b l d f » ş&ha
tanca sokağı v e Ş a h m e r d a n s o k a ğ ı iie d e b i ­ Mest iılrr o s û h u â y in i Irsli»
r e r, d ö r t y&3 ağzı y a p a r a k kesişir.
Sak-H kh>r meydAna çıkup DHuranım
A v u k a t cad desi başı, B a h a d ı r s o k a ğ ı k a ­ ş ih ık n r D ifstta e rv h i r r f i t u m
v u ş a lı ile b e ra b e r üç y o l a ğ z ıd ır; B a r u t ç u l a r
K âh p a rm a k fiskesi kfth to p u k vurur
sokağı b u r a d a n d a r , fcabataş d ö ş e li o l a r a k
TBİumbaeım e bıçkının k ü lhanım
b a ş la r, iki k e n a rı b i r e r ik iş e r k a tlı v e te n e k e
SİM.; VAsıf Hiç. Not.
k aplı fculubemsi g e c e k o n d u la r d ır ; O rtan c a
soka£ı ile olan d ö r t y o l ağzı y.emiııi to p r a k B A R U T Ç U O N B A Ş I Ç 1K H A Z I — Ka-
m e y d a n ı m a b i r a ç ık lık tır, b u n o k t a d a n öte s ım p a ş a d a K a p t a n m a lla lle ö in d e d i r ; K u la k ­
iki a ra b a ç ek ebilecek k a d a r ge n işle r. S o k a k s ız C a d d e s in d e , b i r a r a b a n ı n r a h a t girebilo*
b oy u nc a 5 b a k k a l. 2 k a h v e h a n e ,. 1 k a s a b , 1 ce ğ i k a rla r g e o iş , İlk y i r m i a d ım lık y e ri k a ­
aşçı d iık k â m - lo k a n ta , \ b e rb e r , X te r z i, 2 e s ­ b a la ş dö şeli, g e r i s i t o p r a k d ı r . ü z e rin d e k i
kici. b ir e le k trik ç i, l m ara n g o z , 1 b o y a a t ö l ­ i k iş e r ü ç e r k a t l ı a h ş a b v e k â g ir e v le r o rta
yesi, 1 e c z âh â n e tca b iı e d ilm iş tir, bilh a ssa h a lli a ile m e s k e n l e r i d ir ; ik i d â n e d e ba£çe~
O r la n c a v e k a h ra m a rıb e y so k a k la rı k a v u ş a k - b ttslan v a r d ı r ( T e m m u z İ9 6 0 K
l a n a ra s ı çarşı b o y u d u r ( T e m m u z 19G0). Rükkı Göktür*
Uakfcı Göktürk B A IttîT H A JV E — . O n y e d in c i a s ır ortala*
U A K L T C t'O G L lf ( D i k r a n j — Ü s k ü d a r lı r in a k a d a r T ü r k iy e d ü n y a n ın e n b ü y ü k b a ­
h a lk ş â iri V â s ıf H oca ta r a f ın d a n İsta n b u l A n - r u th a n e le r in e s â h ib o lm u ş tu r; b u m ıri-a sk eri
- BÜtlopedisino tev d i e d ilm iş n â z ım ı m eç h u l v e m ü e s s e s e le r I s ta n b u ld a , S e iâ n ik d e , B elg rad -
e k sik b i r d e s ta n pa rç a n uıd nn ö ğ ren d iğ im iz e d a v e M ıs ırd a k u r u lm u ş d u .
v c ta h m in im iz e g ö re İkin ci A b d ü lh a m id d e v ­ E v liy a Ç e le b in in k a y d in e g ö re ; O nye-
r i b a ş la r ın d a S a m a t y a tu lu m b a c ıla r ın d a n g ü ­
A ftstKLOFEDlSİ____________________ - 2 1 2 9 - ____________ BARUTH ANE

içinde. biri ş e h ir d ışında beş b a ru th a n e var* d e ğ e r a c ib e le rd ir. K â ğ jd h â n e n e h r i ü z e rin d e


dır: a y rıc a ç a r k t a n v e d o l a b l a n o lu b n e h r i n b en d-
1 — U nkapam nda T üfenkhânode on h a ­ terini a ç ıp s u y u b ı ra k d ık la r ın d a d o la b la r
l/İKİ
d ö n d ü k ç e i le r d e k i ç a r k l a r d ö n e r, k ı r k e llile r
2 A î M e y d an ın d a Y eniçeri B u ru lh â - o k k a d e m i r d e s te le ri d ö ğ e r, h a v a n la r için d e
nesi b a r u t u doğüjf c ü m le a m e le a ğ a ç la r la b a r u t u
3 — A y aao fy ad a C e b e h â n e L^İnde C e b e ­ k & n şd ırn la r. A llah R osterm cm n d e m ir e l h a ­
ciler B a ru th a n e si v a n a d u k u n u r ise atuç ç ık ıp a m e le y i eb a b il
4 M acu n cu Ç a rş ıs ı y a k ın ın d a B a r u te - k u ş l a n gibi h a v a y a u ç u r u r , b i r t e h lik e li y e r ­
mini e m rin d e k i B a r u th a n e , o tu z h a v a n d ir, tem a ş a s ın d a h ü s ü n y o k tu r. Bu ç a rk la rın
5 *— K â ğ ıth â n e d e k i B ü y ü k B a r u th a n e v e d e s te z e n le r in v u r m a s ın d a n gö k g ü rle m es i
Osırıatıîı d e v le tin in k a p u k u h ı a s k e r o c a k ­ v e y ıld ırım ı a n d ı r ı r h ir sed& h âsıl o lu r ki
larının m erk e z i I s t a n b u ld u , d e v le t in b ü y ü k o d a m ın iliği t i t r e r . H e m e n a r i f oJan Öte y a ­
lophâ^esi ile t e r s a n e s i de I s t a n b u ld a \di. B u k a d a n t e m a ş a id ü p K â ğ i th â n e te k k e s in d e c a n
beş b a ru th a n e n in y a p tığ ı b a r u t ih tiy a c ı g e r e ­ s o h b e ti ed er».
ği k a rşıla m a y ıp i s t a n b u la d i ğ e r b a r u t h a n e ­ Hassa Hare Eminine hitaben yazılmış
lerden de m a m u l b a r u t g e tir ild iğ in i y i n e E v ­ lıicri lg Receb 979 (.milâdi 1571] tarihli bir
liya yaaıyor, b ü y ü k m u h a r r i r i n b u k o n u d a fermandan da Osmanlı im paratorluğunun en
polatdıicİarı ş u d u r : azametli devrinde İstanbul baruthanelerin­
cBu beş baruthanede yapılandan m aa d ;ı de ayda 450 kantar barut yapıldığını öğreni­
Istanbulda Tophanede de barut y a p ılır, a y ' yoruz, bu fermanın bugünkü yazı dilimize
rica Selanik, Belgrad ve Mısırdan da barut çevrilmiş sureti şudur:
getir. Surlarda Silivri Kapusundan M a r m a r a «Haşan H ar Eminine hüküm ki»
sahilindeki Yenikapuya kadar üatü ö r tü l ü zMektub göntierUb barut mahzeninde
dört köseli burç varsa hepsi barut mahzeni­ 1600 kanter safi barut ve 1370 kantar guher-
dir, her birinde beşer onar nefer cebeci mu­ Çİle meveud olduğunu, Kâğıdhâne Barutha­
hafızlar vardır. O burçlara yakın yerlerde tü ­ nesinde ayda 300 kantar, ve Şehir Barutha­
tün içilmez, zirâ o tarafların sokakları bile nesinde ayda 150 kantar kara barut çıkar,
barutluriur. Gelen barutları mahzene koy­ imâlata dâima ihtimam olunur, ve Teraânei
duktan sonra yollara binlerce a t yükü, araba /4 mire ye hecgun varılıp ihtiyacı t emin olu­
dolusu kum dökerler, tâ bu mertebe çekişir­ nur diye bildirmişsin. Bundan böyle de hiz­
ler. Zirâ Birinci Sultan M ustafamn Clilûsun- m eti hümâyunumda sarfı kudret etmeli em­
da bir küfeye yıldırım isabet ederek temelin* rederim. Karaman Vilâyetinin giiherçilesi
den alup havaya uçurmuş, bâzı parçaları dört tamam gelip teslim olunmuş mudur yazub
saat mesafede bulunan Çekmecelere düş­ bildiresin, bakiye kalmış ise onu da yazub
müştür, bir parçası ise ÜskiUlara düşmüşdür. bildiresin».
Bu vaka yakın zamanda olduğundan barut­ Râşid Târihinin ikinci cildinde hicri 1110
ları böyle ayın ayrı kulelere korlar». (milâdi 169# - 1699) yılı vakaları arasında
Yine Evliya Çelebi K â ğ ıth a n e m e s ir e s in ' şehir içinde Şehremİninde yeni bîr barutbâ-
den bahseder ik e n b u r a d a k i büyük b a ru th a - ne yapıldığı ve bu baruthanede büyük bir in­
neyi d e şoylece ta s v i r e d iy o r: filâk olduğu kayıdhdır, bu samanımızın dili­
« K â ğ ıdh â n e d ek i B a r u th a n e d e b i r ç o r b a ­ ne çevrilmiş sureti şudur:
cının id are sin d e b i r o d a a c e m îo ğ ta n ı a m e le lik «Hicri 1099 senesi (milâdî 1687) Tersa­
eder. B a r u th â n c y i S u lta n B a y a z ıd in ş â e tm iş- nede yeni kalyonlar inşâsına başlanınca ba­
«lir, s o n ra K a n u n i S u l ta n S ü l e y m a n k a g ir rut sıkıntısı oldu, Istanbulda Şehremini Çar­
binâ idiib ü»serim k u r ş u n k a p la tm ış d ır , a m a şısı yakınında yapılan baruthanede, kaza Aİ-
k ig ir ku bb e değild ir. C e b e h â n e O c a ğ ın da n lahdan, çarkın hararetinden çıkan kıvılcım
da Barultubasifii, k e th ü d a s ı, ç a v u ş la r ı ve iki ile üçyüz on kantar barut bir uğur-dan alev
ytte neferi v a r d ir. B u k â rh ü n e ıle y ü z aded aldı, infilâk etti, ameleden yedi nefer kimse
> lunc h u v a nla r v a r d ı r ki h e r biri o n a r k a n ta r ve yirmi iki çark beygiri heîâk oldu, tnfilâ*
gelir, ve tü rlü t ü r l ü g a rk la r ı olu b g ö rm e ğ e km sademesi ile civarında bulunan dörtyüz

ım/arouD/merakediyorum
BARUTHANE — 2130 — İSTAHBUL

yirmi beş ev harab oldıı. Aksaray, Fatih, ş ö y le c e a n l a t ı y o r :


Bdirnekapusu vc SHivriknpuSM havalilerine x G üz e t b a r u t l a r y a p ıl m a k l a b e r a b e r b a ­
varınca yüksek evlerle camilerin yukarı r u t h a n e ç a r k l a r ı n ı b o a ta n d o l a b l a n gibi hay*
camları kırıldı- Yıkılan e v le r in içinde ııice v a n la ç e v r i li r d i, b a s ttu k u v v e tt i , bakısı ta y if
kadın, erkek, çocuk tuğla ve Ituj altında kal­ h a r e k e t l e r i k â h o g ır k â h s ü r a t l i o ld u ğ u n d an
dı. Vak’a pâdişâha arz olunduğunda b i r bu- b a r u t b i r d ü z ü y e d ö v i îl tn c y ü b d o lay ısı ile <p.
r u th â n e y e de şiddetle ihtiyaç öldüğündün İs­ k a n b a r u t l a r a y n i d e re o e d c d e ğ ild i, B a r u th a ­
tanbul ş e h ri dı^iiids deniz kenarında p âdi* n e ç a r k l a r ı n ı d e ğ i r m e n l e r g ib i akar bu çevi«
ş a h la r a m a h s u s ba£ç<îlordeıı lakeııderçelebi r ı r s e ç a r k l a r ı n t o k m a k l a r ı m u n ta z a m vuru-
Bagçesl d e n ile n ve itibardan d ü ş m ü ş b u lu - c a ğ ın d a n h e m b a r u t u n c in s i d ü z e le c e k h em
nan y e r d ç b ir baruthane y a p ılm a s ı u y g u n d e h a y v a n l a r ı n m a s r a f ı k a lk a c a k , a m e le <Jç
g ö r ü lm e k le pâdişahdan m ü s a a d e i s te n d i, izin y u n y a r ı y a a z a la c a k d ı. B a r u t h a n e n â z ın Ş*.
çıkdı, bu sure ile her tm b ü y ü k b ir t e h l i k e a rz r i f E f e n d i K ü ç ü k Ç e k m e c e y a k ın ı n d a Azadlı
İd en b a r u t h a n e n in g e h rl d ı ş m a ç ık a r ıl m a s ı k ö y ü n d e b i r d e ğ i r m e n ç e v ir e b il e c e k fcudret-
ile b ü tü n İstanbul h a lk ı h a y ı r d u a l a r d a b u ­ d e b a ş lı b i r s u b u l d u .
lundu». « A z a ç ilıd a y e n i v e b ü y ü k b i r b a ru th â n e
I s k e n d e r ç e le b i B a ğ ç e s i, z a m a n ım ıi-jn y a p ıl d ı , b i r d e b ü y ü k h a v u z in ş a ed ild i, y a ­
F l o r y a P l a jı ile a r k a s ı n d a k i g e n iş s a h a y ı ih- p ı l a r k ı s a z a m a n d a t a m a m l a n d ı . E r m e n i m il­
t lv â e d e n b i r m ir i m a l i k â n e id i. A d ı n ı t a ş ı d ı ­ l e t i n d e n A r a k e l a b ı n d a liy â k a t s a h ib i b ir
ğ ı İ s k e n d e r Ç eleb i, K a n u n i S u l ta n S ü ley m a ­ a d a m e n m ü k e m m e l b a r u t ç a r k la r ın ı, v e »di­
n ı n n a m l ı d e H e i'd a rıd ır, h a y a t ı g ö z ksm&şdL- r e ai g a a y e t k o l a y d u î a b l a r ic a d e d e re k yapdı.
r a n b ir i h tiş a m iç in d e g e ç d ik d e n s o n r a S u i- T e m e l i a t ı l d ı ğ ı n d a n b i r k a ç a y s o n r a h u y en i
tan Sü ley m an m Irâ k e y n , S e fe rin d e s a d ır a - b a r u t h â n e b a r u t y a p m a ğ a b a ş l a m a d ı r . A rtık
z a m M a k b u l F r e n k İ b r a h i m P a g a n ın i ftir a s ı G e l ib o l u v e S e l â n i k d e k i e s k i b a ru th a n e le r e
ile B a ğ d a d d a a s ıl a r a k i d a m ı n d a n sonra b u lü z u m k a lm a d ığ ı n d a n o r a l a r d a k i a lâ t v e ed e­
m e ş h u r ba ğ ç e d e v l e t a d ın a m ü s a d e r e e d il- v a t d a A z a d lı B a r u tb â n e s İ n e g e tirild i» .
m ifd i (& ■; İ s k e n d e r Ç e l e b i; isk e n d e rç e le b i A zadlı B aruthânesiıün inşası ile itmamı
B a h ç e si). için söylenm iş aşağıdaki tarih beyitleri o
Baruthane Iskenderçelebi Bağçesinde d evrin büyük şâiri Şeyh G alibindir:
kurulduktan sonra çok geçmedi, hicri 1119 Mısrai tarihi gevher #ıbİ Galib ıtcdlm
<milâdî 1707) da b ir müdhiş infilâk da ora­ •Tapdı grat â s â tnı hârûlbâncyi Sultan Srfîn»*
da oldu, yine vak’anüvis Râşid târihinin 0 - 1200 (M . 1794 - 1795)
üçüncü cildinde bu ikinci İnfilâkı kısaca şöy­ Söyledim Galib bu bâriitlıâtıcyc târihi tam
le kaydediyor: kOlıln ihy» kin^Ajri nusreie drv kir k^>
« tskenderçelebİ Bahçesi denilen yerde­ H. 121P (M. 1795 - 1796)
ki baruthâne havanlarından birine kaza ile O d e v rin n a m lı ş â irle rin d e n A y n î tara
b ir kıvılcım isabet etmekle infilâk oldu* ba­ fin d e n s ö y le n m iş aşağ ıd a ki ta rih le r de Azad-
ruthanenin bütün binaları yerle bir yıkıldı, lı B a ru th a n e s in in in k iş a fı y o lu n d a devam lı
ameleden sekiz nefer biçâre belâk oldu». b ir c id d iy e tle ç a lış ıld ığ ın ı göste rm e kte d ir.
üçüncü Sultan Selim zam anında Nizamı TENİ ÇM UEUB
Cedid asker ocağı kurularak geniş Ölçüde as­ •Tapıldı çarlıl biniti iinEtuım döndü »lUke»
keri ıslahat yapılır iken e l atılan müessese^* H. 12J7 ( » 1802)
terden biri de baruthane oldu, İstanbuldakı HADDE ÇARKI
ve taşradaki baruthaneler b ir «Baruthâne -K ıtın d ı Şeh S rllm ln devri la lfin d c İHI «STİI kad«
Nazırı» nin idaresinde toplandı ve ricalden H. 1218 (M- 1803)
Şerif Efendi nazır tayin edildi. Bu zâtin him­ ELE K ÇARKI
meti ile de banıtculukda b ir gelişme oldu, -O lda bÂUk (Âh asrib h âley e b a ç a riu ffc+»
ve yepyeni bir müessese olarak Küçükçek- H. 1319 (U 1803)
mece civarında büyük Azadlı Baruthanesi ÜİLÂ ÇARKI
kuruldu. Müverrih Cevdet Paşa hicri 1210 -İrdi plUkkr bıı «llA farhit
(milâdi [795 - 1796) yılı vakaları arasında El- 1217 (M 1802}

http://groups.google.
— 9131 — BARUTHANE MEYDANI

Jiio c i S u lta n M a h m u d z a m a n ın d a Y e n i- k u r u ld u ğ u n a g ö re , b u L&im I s ta n b u ld a bir


I Ve f, O cağının k u k lm lır^ sın d a L it ^ n n ta ş L t b a ru th a n e n in dc- A n a d o lu h is a n n d a bu lu n d u *
ı van -daha* d e v rin d e h f a n b u l B a r u lh â r ım l g u n tı g ö s te r m e k te d ir , haLta, d e re a ğ s ın d a k i
tek rar e le a l t l ı n îâir m iH Hsesc ü ld u . B a r u t ­ m c g h u r k a le n in , G ü z e lc e H is a rın , A n a d o lu
hane B a k ırk ü y c iv m ıiia . M u rm n ra k ıy u u n d u , H is a rın ın Y ıld ırım B a y a z ıd z a m a n ın d a yapıl*
su n a n ım ız * k a d a r « B a r u t h i n c . di>L- anıIn d ıg ı d ü ş ü n ü lü r İse, k a le n in lo p la r ı için gere»
caJt oton y ^ re ir i ld i ; m u ^ - e n in bıı y e- k e n b a r u t u n te m in i y o lu n d a d e r e için d e b ir
iti in k î; i d e v re s in d e d c b a r u l c u b t ; i O h a n - d e b a r u t h a n e k u r u lm u ş otma&ı |>ek t a b f i «H-
nec B ey in f o k b ü y iık g a y r e t v e h im m e ti g ö ­ r û lü r , b u t a k d ir e A n a d o lu h îa a n b a r u t h a n e n ;
rüldü. C u m h u riy e te- k a d a r B a k ır k ö y ü n d e k a l ­ I s t a n b u ld a f e tih d e n e v v e l k u r u lm u ş ilk T u r k
m ış ol* n B a r u th a n e n i n b u a o n d e v r i içti) b il­ h a ru liıü n e s i o l u r ; n e z u rn a n k a ld ır ıld ığ ın ı bil­
gi edilecek b i r k a y n a k b u la m a d ık . m iy o ru z , O n y e d in c i a s ı r o r ta a ın d a k i İ s ta n b u l
C u m h u r iy e t d e v r i n d e fo tA n b u ld a k i a s k e ­ b a r u t h â n e le r jn î s a y a n E v l iy a Ç e le b i b u b a ­
r i tabrikA v e im a l â t h a n e le r A n a d u lu y a n a k ­ r u t h a n e d e n b a h s e tm iy o r , E v liy a n ın dev rin*
led ild i; y e r i « B e r ıiıh â n e » a d ın i 1 9 5 3 - 195SI d e n e v v e l d e k a ld ır ılm ış o lsa , a d ı, d e r e k e n a ­
• y ılla rın a (ta d a r m u h a f a z a e t t i ; b u r a d a . T ü r - r ın d a k i ç a y ır d a a s ı r l a r b o y u n c a y a la m ış tır ,
' kiye E m lâ k K r e d i B a n k a s ın ı n e li y l e « A ta ­ v e b u ç a y ır b u isim a lt ı n d a i s t a n b u lu n n a m lı
köy sâ h ii s ite s i» a d ı a l t ı n d a m u a z z a m b in â - m e s i r e l e r i n d e n b ir i o lm u ş tu r;, m e s e lâ rfu n i
lar, b u a r a d a b i r d c b ü y ü k p l a j y a p d ır ılın c a 1 3 0 6 E y l ü lü n d e ( m i lâ d ı 3B 80) S a b a h G a z e ­
h a lk « B a r u th a n e » a d ın ı u n u t a r a k s e m t e « A ta ­ t e s i n d e ş ö y le b i r İlâ n v a r d ı r : « A n a d o lu h iş a ­
köy» d e m e ğ e b a ş la d ı |B . : B a k ı r k ö y B a r u t- r ı n d a d e r e i ç i n d e d e ğ ir m e n y a n ın d a B a r u t ­
h ân esi A ta k ö y s a h il ş e h r i ) h a n e ç a y ın n â m m e sire d e C u m a v e P a z a r
Btbl.: Evliya Çelebi, t; Höqid T a rih i. I I; A. İn ce sa z b u lu n u p m e ş h u r h a n e n d e S â re H a ­
Şefik, O n uncu h icrî a s ırd a İsta n b u l h a y a ti; A U , n ım d a h i < B ir m ü s e v î k ı z ı d ı r ) t e g a n n i e d e ­
fin tiru n Tarihi» n i ; Ayni Divftni. c e k ti r » .
R A H im iA N E CADDKSİ — Şehremini Ş i r k e t i H a y r iy e t a r a f ı n d a n B ir in c i C i­
nahiyesinin Arpaemini mahallesi, yolların­ h a n H a r b i a r i f e s i n d e n e ş r e d ilm iş o la n « B o ğ a ­
dandır. T atlıpınar caddesi İle G urebâ Hasta- z iç i» a d ın d a k i e s e r d e d e ş u s a t ı r l a r y a p ılı­
hlnesi caddesi arasında uzanır; T atlıpınar d ı r : « ... G ö k s u d e ğ ir m e n l e r ç e v ir ir , B a r u th â ­
kavuşanından yüründüğüne göre sag kolda n e v e İ ç g ö k s u ç a y ır la r ı n ı b e s le r , b ilh a s s a sağ
Baruthâne Çıkmazı ve Kolcubaşı sokağı, sol s a h ili a ğ a ç la r , s a z la r , m ü r v e r le r , in c ir le r , k a ­
koldada Müneccirruıdalan sokalı ve Münec- m ış l a r l a k a p lıd ır» .
cimkuyusu sokağı ile kavuşakları vardır, bu RARUTUANK ÇIKMAZI — §ehrem l-
son sokağın adı 1934 çehir rehberinde yazılı n in d e A rp a em in i m ahallesinde B aru th ân e
değildir. Bir araba rahat gedebilecek geniş* caddesim tedir. 1934 B elediye Ş eh ir Rehbe*
Ukde. paket taşı döşeli, iki kenarı kabatag rinin 10 n u m a ralı haritasınd a çıkmaz sokak
kaldırımlı hir yoîdur. G urebâ Hastahânesi o larak gösterilm iş ise de aslında, adı geçen
caddesine meyilli bir yokug halinde iner, h arita d a k i D ibek Çıkmazı ile birlenerek Mil­
Hastahâne caddesi ile kav uşak noktasında let Caddesine k avuşur; bir ara b a geçebilecek
ulu bir çınar ağacı vardır. Afiyonkarâhiaar genişîikde to p rak sokaktır, ik i kenarındaki
Talebe Yurdu binası bu cadde üzerindedLı-. evceğizlertfe yeni güne yeni rızıkla geçinen
Evleri orls halli aile meskenleri olub bir ber­ ailelerin o turd u ğu tahm in olunur, kayde de­
ber* bir kunduracı, iki bakkal ve bir terzi ğ er başka hususiyeti yoktur,
dtlkkârn vardır. Teknesi toprakla dolmuş, B A R U T H A N E M EY DA N I — Onyedinci
Hilesiz b iı eski susuz çe^me, bir de betondan a sır ortasında, E v liy a Çelebinin k a y d in e fiÖre
&kar lerkos çekmesi vardır i Temmuz 1960). U n kap an ı civarında Eski T iif e n k h â n e ö n ü n ­
HHhkı üiikliırlt d e h ir m eydandır. B üyük s e y y a h b u r a s ın ı
D A U IIT H Â N K Ç A Y IR I — A nad olu h ijsa- «İstanbul içinde herkesin t ek e llü £ s ü 2 t e f er*
' r in d i G öksu D e re s i k e n a rın d a m e ş h u r d e ğ ir- rilc edebileceği y erlerden b iri» o la r a k z ik re -
metlin y a n ın d a k i ç a y ır ın a d ıd ır ki. eski ba- diyor.
T u thlneîerin t e r c ih a n a k a r s u la r k e n a rın d a e i ö l : EvLiya Çelebi, I,

û/group/merakediyorum
M S C T iU N E YOKUŞU CİNAYETİ — 2152 — İ&tANBOL

RA RITH.4XE V O R fiJl CİNAVUTI — bulundum ve tki je n c bekledim. Mâhud Ifctj.


Jtaşid Tarihinin beşinci cildinde hicri ]ü32 şayın mündefi olduğunu gördüğümde hemen
(Milâdi 1720) yılı vak’aları arasında naklet­ m üşarünileyh m üsteşar Sald fclfmdbıin tm .
tiği bir clnâyetdir kİ şehremini semtindeki dine gittim. N a z ır paşaya ifâde ettiklerinde
bu sokakda Nazmi Dergâhı denilen tekke* na*ır paşa bizi istem iş, huzuruna çıktım. Hav
dc, devrin, şâirlerinden Şeyh Abdttrcahman bual m üdürü Maeid Beyi çağırttılar. «-Şii;...,
Reliâ Efendi. 8arachanebaşmdaki İb rahim ' ruhsatnam esini yazıp getiriniz!» emrini vnr-
paşa Hamamının dellâklan tarafından fetî riiier. Y arım saat sonra ruhsainâme yazıl*,
bir şekilde öldürülm üştür (B.; Abdürrahman. N azır pahaya takdim olundu. Bunun üzerine
Reftâ Efendi), n azır paşa: -İş te ruhsatnam eniz, hemen iar
Bu Baruthâne yokuşunun 3931 Beledi­ iki güne k adar intişarını arzu ederim!» bu­
ye Şehir Rehberinde Şehrem inin başlıca yol­ y u rd u kların da biraz tered d üt ettim. Natır
lardan biri olarak gösterilen B aruthane cad ­ bu hâlim den keyfiyeti tefehhüm edip muha­
de» oJbukj gerekir. sebeci efendiyi çağırıp kulağına b ir şey
BASİRKT (SAZKTKHİ — T anzim at d ev ­ le d i; «H aydi muhasebeci efendi île gidiniz,
ri diye geldiğimiz m ünevver m utlakıyet d ev­ ve ara lık ta b e n i ziy aret ediniz!» buyurdukr
rinde intişar etmiş ve T ürk fikir v e politika M uhasebeci efendi ile beraber gittik: «Nazır
hayatında mühim tesirleri olm uş b ir gaze­ paşa h azretleri size m uavenet olmak üzere
tedir; kurucusu E nderundar çıkm a A li E fen­ üç yüz lira verilm esini em rettiler!» deyip
di adında b ir zat olup gazetesine koyduğu m eblâğı m ezburu elim e teslim etti. O vakit­
isim kendisine dc lakab olarak k alm ıştır. <B.: le r m atbaa bulm ak pek m üşkül olduğundan
Ali Efendi, Easiretci). V ezir H anında T atyosun kırık dökük bir ma*
k inesine m ü ra c a at ettim , pazarlığı kesip »üs*
Basiretci Ali Edendi «Istanbulda Y arım
h asım y irm i paraya olm ak üzere küçük kıta­
Asırlık Vakaayı'i M ühimme* adt altında top-
da B asire tin n eşrin e başladım.
layub neşretdigi bir t*lcm h â tıra la r arasında «B asiret vc 1870 F ransa - Prusya bar
ga^etesir,ir. kurulurunu, m e şin in i, gazetede­
bi _ V aktaki 1287 (1870) senesinde
ki arkadaşlarını, tanınm ış b ir T ü rk gazete­
F ran sa ve P ru sy a d ev letleri beyninde muha­
cisi olarak mühim tem aslarını ve n ihây et B a­
reb e z uh u r e tti, bizim de heyeti tahririye ve
siretin, kendi gafleti ve Al: Suavinin gadda­ m ütercem em iz E rzu ru m mektupçuluğunda
ra ne bir oyunu yüzünden nasıl kapatıldığını
irtih al eden Suphi Paşazade Ayetutfah Bey
şöyle anlatıyor:
ve Y em en m ektupçuluğunda irtihal
«Basiret G azeten — 1263 (M, 1 8 6 0 fsm ail E fen di v e K aradağ muharebesinde şe*
senesinde ulûmu m aarif ve politikadan hı<J olan Polenez F e rik M ustafa Celâleddin
bahsetmek üzere B asiret nam ile yevm i bir P aşa v e m u h a rririn i m eşhureden Poîeneı
gazetenin neşrine m üsaade olunm ası için yaz- Mösyö K arsk i (H ay red d in imzasını vazeder)
dığım arzuhalimi H ariciye N azırı F u ad P a­ v e A dliye m ektupçusu m erhum Hâlet Bej­
şaya takdim olunm ak üzere bu n ezaret m üs­ lerden m ürekkep idi.
teşarı Said Efendiye verdim. Said Efendi, n a­ tk i d ev leti m uazzam a beyninde 1&*1
zır paşanm odasjna girip biraz sonra çıktığın­ h a rb vuku bu lu p m uharebeye başladıklarında
da arzuhalim in arkaaına kırm ızı m ürekkeple heyeti lahririyem iz içtim a ed ip ; bu Ud büyük
havalesini iree ettiler: "îşh u arzuhalin şim ­ devlet b irb irlerile m uharebeye banladılar, her
dilik hıfzı” işareti yazılmış İdi. Acaba bunun g ü n telg raflar geliyor, ikisinden birisini İlti­
sebebi nedir diye sorduğumda, "Şimdi Girid- zam elm iyerek bitarafâne olarak bir meslek
de iğtişaş var, aaca m üsaade edilm iş olsa b ir tu tm ak b ir gazete İçin lâzjm djr bahsi ortaya
lökün ruralsr da gazete imtiyazı istiyorlar, vazolundu.
anlara da vermek lâzımdır, evraktan num a­ A rtık m uharebe fcesbi şiddet etti. P*1**
rasını alınız da bu tğlışaşm hitâm ında m ü­ y a lıla r F ransa toprağında ilerlem ece başladı-
racaat ediniz, ol vakit müsaade olunacaktır, B eyoğtanda A jans H avas v e R oyter telgraf •
buyurdular” diye cevap verdiler. A rtık Gi- şirketinden a ltı aylımı yetm iş beş tngılte ÜW*
i'id igtişaşm ın ortadan kalkm asına intizarda sına aboDe olduk. Gece gündüz muharebeye

http://groups.google.c
HüStKLO PED tSİ ________________ _ 2 I3 3 _ B A S İB R GAZETESİ

dair telgraflân muntazaman ulıyoruz. Basl- terini gördükten sonra yine «emaya çekilip
rctı biraz daha tevsi ederek d drt «ütün üzeri* gidiyorlar; buna Zaptiye Müşiri FUtun ted­
0e ve bir nüshası k ırk paray a olmak üzere biri fbu ib&reyl yazmazsak Hüsnü Paşa kı­
yevmi on bin m ü h * neşrederdik. Vezirhamn- zardı) ne yapabilir. 6u hususta mazur değil
dan Asmaalttncfe P ap aty an ın m atbaasına inidir?» diye yazdığımız musieziyâne fıkra­
n a k le ttik . ya pek ziyade «anı sıkılmış olduğundan, bun­
«Basiret ve Zaptiye Nazın Ilüsnıi dan böyle Basiret gazetesinde zabıtanın icra
p«ş* — Basiretin iki uç sene kadar de­ atına ztd bir fıkra görüldükte hemen kendisi­
vam eden intişarında Huanü Paya namında ne irae edilmesini sadık adamlarından Fikri
tur Zaptiye Müşirimiz vardı. Hüsnü Paşa ga­ ve Refi Efendilere eskiden tenbih eyler.
yet ve hunhar bir adam olmakla bera­ (Fikri Paşa Bitlis valiliğinde, Refi Efendi
ber dervişlikten de dem vurur, elinden teşbih Preveze mutasarrıflığında vefat edenlerdin.
düşmez, hasılı her sazdan çalar, bfikalemün Artık Basiret gazetesi her gün bunların elin­
gibi bir adam îdi. Biçâre Basiret bu adamın den düşmeyip bir bahane ararlardı.
pençet ıtisâfma düşmüş, bunun elinden kur­ Muharrirlerimizden Mösyö Hayreddin
tulmak pek müşkül bulunmuş idi. Buna baş­ tarafından yazılan bir bendi mahsusta: “Av-
lıca sebep garezi şahsi idi- Bunun îtisâfâtını rupada gazeteciler okadar muteberdir ki bun­
ve idarei zabıtaca müstebidliğmi arasıra ga­ lardan Hariciye Nezaretine kadar irtika eden-
zeteye yazdıkça hakkımızda hiddet ve şidde­ Je r vardır. Türkiyede iae bir zaptiye neferi
tini arttırır idi. Bu adamın hodserâne ve gad- kadar haysiyetleri yoktur” fıkrasını Hüsnü
darâne icraatına her nasılsa Babıâli müsama- Paşaya irae ederler ve benim celbim için
Jıakârane harekette bulunduğundan her iste­ matbaaya bir çavuş ile bir nefer gönderir
diğini yapar, hiçbir taraftan mesul olmaz, Bunlar beni yakalayıp biri sağ tarafımdan
geçe fenersiz tutulanları telef, bîr katili affe­ öteki sol tarafımdan ellerini pantolonumun
derdi (Ali E fendinin de bu rad a g arezk âran e kemerine sokup bir kaatil götürür gibi Ha-
mübalâğalar yaptığı a y d ın d ırj. M üşiriyet da­ m idiye Caddesinden Babı Müşiriyete isâS
iresinin karşısındaki hapishane m ahaîiine k a ­ ederler. Ben b u n lara yolda. «Niçin beni böy*
pıları dem irden olarak birkaç m ahzen y a p tı­ le götürüyorsunuz, ben kaçm am!» dediğim*
rıp iğine e l v e r m e d i ğ i birisi cürm ü âdi ile d er­ de: «-Müşir Paşa efendim izin em ri böyledirl»
dest. edildiğinde o m ahzenlerin birisine atar, diye cevap verm eleri üzerine sesimi çıkarma
gûya orası ru tu b etli olduğu için m ücrim üşü­ dım. Beni doğruca zabıta m üdürü A rnavud
mesin diye içerisine k öm ü r dolu m angal koy­ K âzım B eyin odasına, oradan da Müşir Pa-
durur, biçâre m ücrim ; «Aman efendim , T em ­ şaaın huzuruna çıkardılar. Hüsnü Paşa:
muz ayındayız m angalın lüzum u y ok tur!» di­ — B ugünkü B asirete yazdığın şu fıkrayı
ye feryad ettikçe: «Seti bilm ezsin, her ne ka­ beğendin m i? Zaptiye neferini tahkir etm e­
dar Temmuz ayında isek de burası soğuktur, din, doğrudan doğruya zatı hazreti padişa-
müşir paşa efendim iz terehhum en böyle em­ hiyi tah k ir ettin! «diyerek bir zaptiye nefe­
rettiler, siz rah at idiniz î» diye dem ir kapıyı rin in h u zuruna celbini em retti. N efer gel­
kapayıp giderler, Biçâre adam ını ertesi günü di;» İşte bak, arkasındaki elbise ve kırm ızı
eceli mevudiie vefat etm iştir diyerek cenaze­ gaytanları ve belindeki tokası, bunlar hep alâ­
sini kaldırttığı pek çok defa vaki olm uştur. Bu m eti şehrjyarldir? Bu halde cezam şimdi gö­
*daıtUn gûya m em leketin m uhafazasına ve rürsün!» diyerek divan; aapfcîyeye havale ey­
deyişin İdamesine karşı ahaliye ettiği zulüm ledi. Gûya İşler kanun dairesinde görülmek
vs istibdadına rağm en Istanbulda okadar ■üzere O iridli Salih Efendi riyasetinde ve Ka-
emniyetsizlik vardı ki tariften m üstağni idi, dıasker Gürcü Şerif Efendi ve on ezadan m ü­
Meseli gece saat üçten sonra B abıâli cadde­ rekkep Divanı Zaptiye namında b ir m ahke­
sinde hırsızlar adam soyarlar ve bazı kere me teşkil etm iş idi,
cin&yeUer vukubulur, failleri derdest edtl- Biz divanı zaptiyeye dahil olduğumuzda
faefcdi, Bîz bunları görüp işittikçe mesleğimiz gazeteye yazılan fıkranın mânasının izahım
İktizasınca B asirete yazardık, h attâ bir £Ün: istediler. îzah ettim ; neç&re ki bunlar da m ü­
«Hiî'sıalar geceleri aemaden zenbille inip iş- şir paşanm fikrine hâdim olduklarından her
'n/group/merakediyorum
BASİRET GAZETESİ — 2184 —

ne tad ar müdafaa etmek istedim iae d» bir ta ne kadar resim vermiş olduğumu kariler
gûna tesir etmedi. Kel* tarafından t «Müza­ hesap etsinler. Asıl belâ neresinde, ben bey­
kere edeceği* maznunu dışarı çıkarınız!» em­ le hapishaneye atıldıkça, maazallah bir gece
ri tadır oktu ve beni alıp teneffüs odasına gö­ kalacak olursam Temmuz ayında üşümempk
türdüler. bir saat sonra çağırdılar. Divanı için konulan mangal hatırım* .-.«-Urdi. Hır
f&ptiyeyç girdik. Reis bey bana hitaben: t Ba­ Paskalya yortusunun tıçürvrii • *inu «hırtaı-
kım*, yazdığın fıkra üzerine sizin doksan altı yan febaai şahane yortularım hiçbir vukua»
gün hapsinize mahkemece ittifakı âra İle olmaksızın kemali emnü üzere =.i ir­
hükmolunup müşir pa$a hasretleri tarafın­ diler. Bu tee Zaptiye Müşiri KlıUun tedbiri
dan mucibince» icra olunmuştur! Başka bir devleti (i Hüsnü Paşa Hazretlerinin t ' v j hi-
diyeceğiniz var mıdır?? demesi üzerine: mera ve ikdam ları sayesinde olm u^ur, Cena­
«Hiçbir diyeceğim yokttırî Yalnız İhlarınız bı H ak müşir paşa hasretlerini nk ? boy-?
veçhile doktan altı günü hapishanede geçire­ paskalyalara yetiştirsin duasiİe hatmi malul
ceğim, bundan başka çarem yoktur;* dedim. eyleriz* fıkrasını yazıp m ürettiplcre verdi,
Bunun üzerine: «Al çavuş, bunu götürünüz:!» ğimde heyeti tahririyem iz tarafından bu fık­
dedi. Çavuş benî doğruca İstanbul m üdürü ranın gazeteye dercedilmemtuj İçin ih u ra tu
mumaileyh Kâzım Beyin odasına götürdü. bulunm uşlar ise de hiç olmazsa ŞU kadana?
Kâzım Beyin odasına götürdü. Kâzım Bey b ir ahzisar etm iş olurum diyerek ve başımj
beni görünce: cCanım kaçıncı defadır böyle geleceğini bilerek gazeteye derceyledim. Mü­
mahkûm oluyorsun, ne kadar çok paran var- şir paşa bu fıkrayı görmüş. Fikri ve Reli
rriif artık dilini tutsan olmaz mı?» diyerek Efendilere ten b ih atu u vermiş, arlık ufak bir
emsali misillû beni aşağıda caniler hapisha­ bahane arayorlar. Tesadüfi olanık birkaç gün
nesi k a p lın a eriştirdiklerinde gardiyan he- sonr^ Ü sküdarda vaki harem eyn tercemam
men kapıyı açmak sıralarında iken Kâzım Tavaşî Haşan Efendinin vefat ettiğini yazmış
Beye: cYanımda Uç d ü n yüz liram ve altın idik. B u H aşan Efendi Valide Sultanın ben-
saat ve kordonum var, beni bu hal ile içeri­ degânından imiş. Sultan teessüflerini mucip
ye sokarsanız caniler beyninde tek rar bir ci­ olm ıış; m eğer H aşan Efendi vefat etmemi#
nayete sebebiyet vermiş olursunuz!» dedi­ olduğundan birkaç gün sonra dairelerine gi­
ğimde: «Emaneten bana veriniz de bende dip isbatı vücut etmiş, yüz lira da ihsan almış.
kalsın!» dedi. Cevaben: «Sana değil m üşiri­ F a k a t H üsnü Paşanın nezdine gidip: «Henüz
nize bile emniyet edemem, m atbaada birade­ hay atta bulunduğum halde Basiret b m öldür­
rim vardır, onu çağırınız vereyim» dedim. müş, bu sebeple ism etpenah efendimizi me­
Biraderim geldi, tealim ettim. B eni parm ak­ yu s etmiş» diyerek şikâyet etmiş. Hüsnü Pa­
lıklı kapının içerisine soktular. C aniler beni şa V alide Sultanın müteesfiif olduklarını İÇ-
gördükle, t Eki üç saatlik misafirimiz yine pei- d ir işitmez bundan daha âlâ fırsat olmaz di­
dil» diyerek yanıma sokulmağa başladılar. y erek beni çal yaka b îr tezkere ile mahut di­
Bunlarla havai sohbetler arasında birisi y a ­ vanı zaptiyeye havale eyler. Valide Sultan®
vaşçacık cebimde bulunan gümüş kutuyu, bi­ rakika ve y f iltn kalbi âlimini müteesstf eder
risi de mendilimi aşırdılar. Katiyen ses çıkar­ b ir havadis yazdığımdan dolayı divanı meş­
mayıp sükût ettim. Bîr saat sonra evvelki ha­ k û r o gün yüz yirm i gün müddetle hapsimi­
pishanelerimde olduğu gibi aziz ehibbadan ze k arar verilip mucıbincesi keşide edildik­
Matbaai Amire müdürü B ekir Efendiyi (Ve­ ten aonra Kn*ım B ey hbü hapishaneye lıkar
zir Hanında müstakil matbaa sahibi olan Be­ Allah razı olsun B ekir Efendi bu kere yiiz
k ir Efendidir) celbettirip bu defa da Müşir yirm i lira m asrafla bizi iki saat sonra halâs
Paşaya ait olmak üzere yüz elli lira resmi eyledi. Hapishaneden çıktığımda Hüsnü Pa­
mafctuunu yahut üdyei necat olarak Bekir şa beni huzuruna çağırdı. Basireti elime w*
Efendi mahalline teslim ederek iki saat son­ rip : «Yazmış olduğunuz şu fıkrayı ökuyuiKtc
ra hapishaneden çıkarıldık. (B .: B ekir Efen­ da dlnliyelim!» dedi. Ben ise hiç ehemmi­
di, Matbaacı). Hasılı Hüsnii Faşa beni böyle yet verm îyerek m ahut paskalya duasını cek*
dfirt defa divanı zaptiyeden mahkûm ettirip ren kıraat eyledim : «Başka dua bulamayıp da
çiniler hapishanesine soktu, artık bu husus­ n h m rum olduğu için mi paskalya duam y*z-

http://groups.google.co
ANSİK LO PEP*51 — 2155 — B A s tu r r g a z e t e s i

4)1, t Öyle değil m i?» dem esi üzerine: «Efen* halan nın fıkraları Almancaya bittercüm e
dini, bu bir duadır, paskalya m ünasebellle gönderilir. P rens Bism ark bizim Basireti
yaıılmifttr. bunda b ir garez y o k tu r’ Cenabı okurmuş. İşti» bundan dolayı bizi B erline da­
J(»k nice nice bayram lara yetiştirsin, d u a­ vet c*lmlş imiş. B unun üzerine: «Prenshasret*
sından bunun nc farkı v ar?* dedim ise de bîr leri gibi bir zatı Alinin hakkım da ibraz bu­
türlü kani edem edim : ‘ A rtık bundan s o n r a y urd u kları iltifatı m ahsuslarına karşı azim
akUnı ba#u»a topla !* d eyip o rad an m aib aay j tefek kü rler eylerim , sefir h a ce tle rin d en ri­
geldik- H ü s n ü Paşa bundan b iraz aonra H ue- ca ederiz, m üsaade buyursunlar, Sadırazam
nü Efendi nam ile ncfyoluzıdu. Biz d c şerrin- h asretlerin d en bilistizan iki gün sonra gelip
den halâs olduk ise de ara d an b ir sene m ü ru ­ cevap veririm !» dem ekliğtm üzerine beyanı
runda affolunup İsta n b u la geldi. T e k ra r Zap­ m em nuniyetle berab er iki gün sonra bize
tiye Müşiri oldu, fa k a t m enfada iken zebun­ m u n lazır olacaklarını söyledi.
küşlük edip de h ak k ın d a hiçbir şey yazm a­ E rte si gütıü Sadırazam A li Paganın B e­
dı*. Bir aralık Y an y a valiliği ile Y anyada bek tek i sebilhanelerine gidip keyfiyeti arzey*
iken A ın av utlar elin d e te le f olm uştur. ledîm . Fevkalâde vnahzuziyetle beraber:
«Almanya B aşvekili P re n s B lsroark ve «M illet nam ına te fe k k ü rle r ederim , zira şim ­
İstanbul gazeteleri — A radan b ir sene m ü ru ­ d iy e k a d ar böyle büyük b ir zatın İslâm ga­
runda b ir gün m atb aada o tu ru rk e n sefaret zetecilerinden birisini böyle mahsusan dâvet
kavaslarından birisi içeri g irip üzeri k ırn u n etm esi vukubulm am ıştsr, v a k it getirm eyip
mumla m aiılum b ir m e k tu p v erd i. K ıraat hem en aztm el ediniz ve b ir de alafranga h a­
olundukta B asiret g azetesi sah ib i im tiyazı- re k e tte bulunm ayıp a la tu rk a bulunursanız
tun Pazartesi g ü n ü b îr m addeden dolayı Bü* d aha ziyade m em nuniyetlerini kazanmış
yükderede A lm anya S efarethan esin e azim e­ olursunuz!» dedikten sonra huzurundan çık*
tini mübeyyûı d a v etn am e old u ğu anlaşıldı, tim . M ühürdar M ustafa Bey beni odasına gö­
İmza Almanya devletinin D ersaad et sefiri tü rü p :» Sadrazam paşa hazretleri tarafından
kebiri Kont K ayserlİng d iy e m evzu id i size m uavenet olm ak üzere î» diyerek elim e
A l m a n c a m ü t e r c i m i m i z T e v f i k B e y i be* b ir çıkın p a ra verdi. T ad at ettim , beş yüz lira
raber a la ra k P a z a rte si g ü n ü B üyükderedc idi, H albuki tercem am m ile beraber birinci
A lm a n y a S e f a r e t h a n e s i n e g i t t i k . S e f a r e t b a ş - m e v k i o l a r a k k â f f e i m asarifim Prensin emir-
te rc iim a m B a r o n T e s t a y ı g ö r ü p s e f i r i k e b ir l e r l l e s e f a r e t t e n t e s v i y e e d il e c e ğ in i de Sadı-
K o nt K a y s e r l i n g c e n a p l a r ı n ı n o d a s ı n a g i r d i k . r a z a m ı m ü ş a r ü n i l e y h e s ö y le m iş t im .
Sefir b izi k a p ı d a n i s t i k b a l e tt î , M u s a h a b e y e E rte s i g ü n ü A lm an y a se fa re th a n e s in e
banlad ığ ım ız s ı r a d a ç a n t a s ı n d a n b i r m e k t u p g i d ip , B e r l i n e a z i m e t i m e S a d a r e t t e n k e m a l i
çık arıp o k u d u . T e r c e m e i m e a l i « B a s i r e t g a ­ m e m n u n iy e tle m ü s a a d e o lu n d u ğ u n u , üç g ü ­
zetesi s a h ib i i m t i y a z ı n ı b u i u p g ö r ü ş ü n ü z , m u ­ n e k a d a r T u n a t a r i k i l e g id e c e ğ i m i s ö y le d im .
h a re b e e s n a s ı n d a d e v l e t i m i z v e m ille tim iz M a s a r if i r a h i y e m i z e m e d a r o l m a k v e b a n k a ­
h a k k ın d a y a z m ı ş o l d u ğ u f ı k r a l a r d a n d o l a y ı d a n f llu ım a k ü z e r e o n b i n f r a n g ı h a v i b i r ç e k
b iîi m i n n e t t a r e t m i ş o l d u ğ u n d a n t a r a f ı m d a ^ v e rd i; « S a d ıra z a m t a r a f ı n d a n b e ş y ü z lira
J A lm an m il le t i n a m ı n a b e y a n ı t e ş e k k ü r l e b e ­ v e rild i, m ille tin sa y esin d e p a ra y a ih tiy s c u n
rab e r m a s a r if i r a h î y e s i s e f a r e t h a n e d e n t e a - y o k tu r! » d iy e a lm a k iste m e d im ise de: «B a­
e d ilm e k ü z e r e B e r l i n e k a d a r ih tiy a rı n a P r e n s i n e m r i b ö y l e d l r , h a r i c i n e ç ık a ­
zahm et e d e r e k k e n d i s i l e g ö r ü ş ü r s e m b a ş lıc a m a m !» d iy e r e k k a b u l e tm e k liğ im i ısra r e y ­
m em n u n o la c a ğ ım ı b e y a n e d in im d en * i b a r e t led i. Ü ç g ü n s o n r a m a t b a a m ı z ı n F r a n s ı z c a
idi. P r e n s i n s e f a r e t h a n e y e ş u m ek tu p larım v e A lm an c a m ü te rc im le rin d e n S a ra İim E f e n ­
y a z m a k ta n m a k s a t l a r ı , F r a n s ı z l a r ile A l m a n ­ d iy i b e r a b e r a lı p N e m g ^ v a p u r u n a r a k i b e n
ların m u h a r e b e y e b a ş l a d ı k l a r ı s ı r a d a I s t a n - V a r o a y a , o r a d a n d a ş im e n d if e r l e R usçuğa
bulda en m u t e b e r T ü r k ç e g a z e te h a n g i s i ise v a r d ı m . N e m ç e n in T u n a v a p u r l a r m d a r f b i r i ­
lıer g ü n k ü n ü s h a s ı n d a h a k k ı m ı z d a y a sm ış s in e b i n d im . E r t e s i g ü n ü V id ln e y a n a ş t ı k ;
Olduğu f ı k r a l a r ı n b i t t e r c ü m e a s li le b e r a b e r ç ü n k iı o r a d a p e d e r i m N a i b idi. B i r h a f t a k a ­
^ r a f ı n a g ö n d e r i l m e s in i e v v e lc e s e f a r e t h a n e ­ d a r İ k a m e tt e n s o n r a y i n e T u n a v a p u r u ile
ye y azm ış û ld u & ım d a n o l v e a h i le B a ı î r e t nîis- T a m e ş v a r a yık tım . G ü n r ü k t e n s a n d ığ ı a ra -
,m/aroup/merûKedıyorı
— 2136 — İSTANBUL

dıklarmda beher okkası üç liraya îstanbul- tütün, T ürk tütünüdür» dediler. K ibritle yak­
dan mühaya ettiğim Yenicenin üç kıye tu lü ­ tım. Hangi tarikten geldiğimi Ve yolda zah­
nü için sekiz lire güm rük vereceksiniz diye­ m et ççfflp çekmediğimin suali üzerind Tuna
rek zaptettiler. Keyfiyeti otelciye anlattığım ­ tarıkile geldiğimi ve zahmet çekmediğimi
da iki lira veriniz, size tütünleri geriye geti­ arzettîm : «Fransa ile muharebe ettiğimiz
reyim demesi üzerine iki lif* verilip derhal sıralarda B asiretin nüshai asliyesiİe beraber
tülünler geldi O gece şim endifere binip Peş* lercem elerini istanbuldan sefaretimiz vaat
teye vardık, İki gece kalıp Rudinİ ve Peşteyi tasile g etirip m ütalâa ederdim ; vukuatı doğ­
gezdim. Pe$tsde meşhur A sm aköprü üzerin­ ru yazdığınızdan dolayı beyanı memnuniyet
den geçerek Budinde bazı $sarı Ösmaniyeyi. v e ordum uz hakkında rnülalâai muhikkam*
orada metfun Güibaba türbesini ziyafet e t­ za ay rıca teşek k ü rler ederim . T ürklerin Al­
lim. Mezkûr türbe Nemçeli b ir tû rb edar ida­ ınanlara ve A lm anların T ürklere olan mu­
resinde olup gayet güzel b îr bahçe derunun- h ab b etleri k atiyen haleldar olmıyaeak dere­
da ve gayet m untazam b îr kubbe altında cede eskidir!» buyurdular. Mükâlememiz ve
medfundur. Bu zat dokuz yüz k ırk sekiz se­ kahve içm ekliğim iz yirm i dakika kadar de»
nesinde Macaristan muharebesinde şehid ol­ vam e tli, m üsaade lalebile ayağa kalktım:
muş, mazannai kiram dan bir zat olup elyevm ■P e k acele ettin iz, yorgunsunuz» yine görü­
medfun bulunduğu m ahalle M acarlar G ülba- şelim !« diyerek avdetim e etti.
ba mahallesi dedikleri gibi M acarların h asta­ D ışarı çıktığım da tercem anlık eden mös­
la n şifayab olması için m ezkûr G ülbabam ıı y ö ile diğ er b ir odada oturduk. Kendilerinin
ruhaniyetinden istim dat ederler imiş. S ultan İsta n b u l şivesi üzere güzel türkçe söylemek­
Abdûlâziz m erhum A vrupa seyahatinden av­ te olduklarından, nerede öğrendiklerini sual
detinde Peşteye v ü rud lan nd a tü rb ei şerifi ettim . B erlindei Ş ark M ektebinde tahsil edip,
mezkûreyi ziyaret edecekleri derg âr olm akla İsta n b u l sefarethanesinde d ah i epeyce müd­
Viyana Sefareti «en iy d i tarafından m ükem ­ det bulun d uk ların ı v e Prens Bismark haz­
mel surette tamir edilmiştir. re tle rin in k âtibi hususisi ve m ektebi tıbblyeı
Viyanaya vardığım ın ertesi günü şim en­ m ülkiye m üdür muavini, isminin Doktor Borş
difere raklben B erline gittim . O tele nazil ol­ olduğunu, kartvizitinden anladım.
duğumun ikinci günü otelciyi çağırıp Bis- O radan beraber kalkıp merdivenden aşa­
n\Sr’*'>n hususi hâresini b ilir bir arabacı cel- ğıya indik- M ükellef b ir «iraba gördüm. Dok­
bediniz dedim, Bir araba geldi, tercem am m - tor Borş ve tercem am m ı dahi karçımi2& ala­
ja beraber bindik, konağa geldik. Bizi alt k a t­ rak bir d aireye vâsıl olduk. Burası misafir­
ta b ir odaya koydular. Biraz istirahatten sor.- hane olduğundan: «Burada misafirsiniz!*
ra kanuni istediler, verdim. D erhal b ir mös­ dedi, ve istediğimiz m ahalleri gedmek için
yö geldi, hana türkçe aşinalık ile hal ve h atı­ arab an ın daim a emrimize hasır bulunduğu­
rım ı sordu. Tercemammı bırakıp beni yuka­ nu söyliyerek veda edip gitti.
rıya çıkardı. Bir salona girdiğimiz sırada; Prensle ikinci m ülakatım. Ali Paşanın
«Aman mösyö, ben Prens Bismark hazretle­ vefatı m ünasebetilg oldu (B-: Ali Pafa),
rini bilmem, şayet yanlarında birkaç zat bu­ Hasılı yirm i dokuz gün Berlinde Pren­
lunm akta ise beni kendilerine takdim ediniz sin m isafiri olduğum sırada pok çok mektep­
ki tanımış olayım!» dedim: «Hayır, yalnız ler, darüssınaalar vesair m ahalleri gezdim ve
sisi kabul ediyorlar!» deyip odaya girdik, bu sırada Osmanlılık sem ahatînde bulundun».
prens ayakta bulunup arkam da zaten o za­ B ir gün Prens Bism arkm nezdine gittim, av­
manın alaturka, etrisi olup yerle beraber te ­ detim e müsaade buyurulm asıııı istizan etti­
menna ettiğim sjradg Prens hazretleri elini ğimde: «Pek çabuk gitmek arzu ediyorsunuz,
uzatıp hoşâmediyi icra ve karşılarındaki san* daha görülecek m ahaller vardır; biraz daha
daly#ye oturmaklığımı teklif ettiler. Terce- İkamet etseniz olmaz mı?» dediklerinde: «Şu
man efendi vasıtasîle iltifat buyurdukları sı­ günlerde Mısırda bulunmaklığım lâzımdır!»
rada öfcisnde buLunan sigaralardan bir tanesi­ dedim: «Hangi tarikle gideceksiniz?» buyur­
ni ikram etti. Ben Vıer ne kadar sigara İçmem m aları üzerine: Avgusburğa gidip oradan bir
dedimse de: «Türkler sigara içerle*, esasen makine ile bazı edevat mubayaa edeceğim!»

http://groups.google.
.■»gfaggPED lSf____________ _ 2187 - BAStRET GAZFTTSİ

fattiekUğün üzerine: t Fabrikatör ahbabım- y e c c v a p v e rd i. A r tık b u n u n ü t e r i n e P r e n s


| (jır. sizden f a h i ş p a r a a l m a m a l a r ı için b ir h a z r e t le r in e t e ş e k k ü r ü h a v i b i r t e l g r a f k e ş i­
m ektu p y a z a y ım .'* d e y ip y a z ıl m a s ı n ı e m r e t- d e e ttim . F a b r i k a t ö r h a k k ım d a f e v k a lâ d e
liJer. M e k tu p y a z ıl ıp g e ti r il d i, im z a e d ip maz> h ü r m e t v e ria y e tle b u lu n m a k ü zere b e n i o tel­
jTjfeıs y e d im e v e r d i . M u m a i le y h D o k t o r B o r ç d e n k a ld ı r ıp h a n e s i n e g ö tü rd ü . F a b r i k a t ö r ü n
b e ra b e r o l d u ğ u h a ld e ş i m e n d i f e r m e v k i l i n e b iri e r k e k , ik isi k ız o l m a k ü z e r e üç e v la d ı ve
kadar g e id ik ; m e v k i / t e y e d i m e k a p a l ı b ir b i r d e z e v c e s i o l u p b a n a n a s ıl i k r a m e d e c e k ­
m ek tu p v e r i p v e d a e t t ü Ş i m e n d i f e r d e h a r e ­ l e r i n i b i lm e z l e r d i .
ket e y le di. K a p a k l ı m e k t u b u n i s m i m e m u ­ * Ben bu sırada şiddetli bir tifo hastalığı­
h a rr e r o l d u ğ u n d a n a c a b a b u n e i ç i n d i r d i y e na duçar oldum. Bir haslahaney# yatmak
rcrccraanjm fl s o r d u m : i A l m a n l a r b i r a h p a - üzere fabrikatörden rica etliğim de kabul et*
bıûd an a y r ı l d ı k l a r ı v a k i t ş i m e n d i f e r d e v a k j t meyip hekim ler celbila hanesinde tedavi bi­
geçirsin d i y e r e k b i r r o m a n h e d i y e e t m e l e r i tireceğini söyledi. H albuki madam ve çocuk­
â d e tle rin d e n o l m a k l a b u d a o k a b i l d e n o l m a ­ l a r daima yanım a gelip hizmette bulunmak*
lıdır! > d i y e c e v a p v e r m e s i ü z e r i n e z a r f ı y ı r t ­ t a o l d u k l a r ı n d a n ç o c u k l a r ı n y a n ım a g e lm e ­
tım, İ çin d e n b e h e r i y ü z l i r a i ı i b a r i l e o n a d e t m e le rin i v e b e n im m u tla k a b ir h a s ta h a n e y ç
ban k no t ç ık tı. O h n e â lâ , d i y e r e k c ü z d a n ı m a n a k l i m i r ic a d a ı s r a r e t m e k l i ğ i m ü z e r i n e mu­
y e rle ş tird im ( ! ? ) . v a f a k a t e y le d i . M e m l e k e t t e s ö r l e t i n m u n t a ­
Gece Miioihe vardık; y o lc u la rım b u r a d a z a m b i r h a s t a h a n e l e r i o l d u ğ u n u h a b e r aldım.
tsan etm ekleri için ş i m e n d i f e r y a r ı m s a a t O r a y a g i tt im . Ş u n a d i k k a t e ttim k i Alman­
tevakkuf edeceğini h ab er a l d ı k . B e n k â ğ ı t ­ l a r a y n i T ü r k l e r g i b i m isafirperver olup ben
ları aJjp sarrafa bozdurup bin l i r a y ı b a v u l a o r a d a k a l d ı k ç a çocuklar gûya benim evlâdım
vazettim. Sabaha kargı A v g u s b u r ğ a v â s i l o l ­ g i b i nezdime g e lir: «Türkış Turkiş!» diyerek
duk. Bir otele g ittin , E r t e s i g ü n m akineler yanım a sokulurlar, ben ise melek gibi m ini­
fab r ik a s ın a g i d ip fab rik atö rü odasında gör­ m ini çocukların m üptelâ olduğum hastalığı­
düm. F abrikatör kahve ısm arladı. B en o sıra­ m ın sirayetile h asta o lu rlar korkusundan
da Prensin m ektubunu elin e verdiğim de ba yanım a gelm eyiniz dedikçe m adam ve mösyö
aa olan riayet v e h ü rm e tin i b ir k a t d ah a a rt­ ellerile ilâçlarım ı verirlerdi. A lm anlar da
tırdı. Bunun üzerine m ak in eler dairesine gi­ T ü rk le r gibi b ir garibe bakm anın indaBah
dip beni gezdirdi. E slih ai h a rb iy e im alâth a­ çok sevabı olduğu itikadındadırlar (Basirete*
nesini gezdirdiği sırad a D ev leti A liye ta ra ­ A li Efendin in A lm an propagandasına sada­
fından sipariş olunm uş olan k ırk sekiz adet k a tle devam ettiğini görülüyor).
mitralyözler yapılm ış, yalnız üzerinde tu ğ ­ H astahanede yirm i gün k ad ar tedavide
raları nakşolunuyordu. B u fab rik an ın cesa­ bulundum v e hele sörlerin bakm alarına İn­
metine Ve faaliyetine n azaran beş b in am ele san ta k d ir etm ekten kendisini alamıyor. Has-
hiç ses çıkarmaksazın çalışm akta olduklarına tah an eden çıkacağım sırada biraz pata ver­
taaccüp ettim . E lle devrolunuTsa saa tte iki m ek arzusunda bulundum ise d e kaUyen ka­
bûı, iM törle b e ş b in nüsha tab ed er b ir ma* b u l etm ediler. F ıkaraya verilm ek üzere bir
kine ile diğer k ü çü k b ir m akine ve b ir ma­ s a n d ık lan bulunduğundan oraya h er ne ka­
kas ve fransızca h u ru fa t ve m atbaa için sair d a r konursa k ab u l edeceklerini lahkik eyle­
lâzım olan eşya ve edevat m übayaa ettim . dim . H em en sandığın başına gidip yirm i Os­
Bunların mecmtı fiatuıı sorduğum da b in üç m anlI lirası bıraktım . Fabrikatör benim kes»
yuz liraya vâsıl olduğunu söylem esi üzerine b i sıh hat ettiğim e m em nun olup birkaç gece
bu paranın nısfıtu burada verip v e n ısft di* daha hanesinde alıkoydu. O radan Viyanaya
terini de Istanbulda g üm rükte vereceğim i geldim. B ir hafta kadar kaldıktan sonra Tir-
söyler söylemez: «Am&r etendim , bunların yesteye indim. Zaten H idivi M ısır İsm ail Pa­
bedeli Prens hazretlerinin hesabına geçir il- şa m erhum un kerim elerinin zifaf cemiyeı»
bana em irleri böyledir, sizden beş icra kılınacağından beni M ısıra tezkerei mah-
para alamaml B u gördükleriniz â lâ t ve ede- susalarile davet etm iş olduklarından vapura
''at m odeldir' Sizin için yeniden yapılıp bir rakiben tskenderiyeye geldim.
. sonra Galata. güm rüiünden^İK SiniK !» di» « B fc sire tin kapanm ası — Abdülâziz za-

n/group/rneraKeaıyorurn
BASİRKT GAZETESİ — 2138 — İSTANBUL

maıunda A vrupaya gitmiş olan Ali Suav» m e z a lim in e b i r v e s ile v e s e b e b i d tg e r o lm u ş ­


Efendi Abdülhamidin cülûsünu m üteakip t u r.
Dersaadete gelmiş ve bir m üddet m abeyinde Ç irağan civarında k a til ve itlaf edile»
kaldıktan sonra Mektebi Sultani m üdürlüğü­ m uhacirinden g ayri olup asker ve zaptiyeler
ne tayin edilmiş id i Bugüne k adar malûm vasıtasile d erd est olunan iki yüz kadarı Yıı*
olmayan esbaptan dolayı bir m üddet sonra diz sarayına n aklolunarak hapis vc tevkil
mektebi mezkûr m üdürlüğünden azlolundu. edildiği gîbî d erh al Istanbulda Sultan Murad
Müşarünileyh meşahiri m uharririni Osmanı- H azretlerinin berıdegân ve mensubininden
yeden olup kendilerini pek iyi tanıdığım ci­ n ekadar zev at v a r ise cüm lesi birer birer top­
hetle aralıkta hanelerine gidip B asirete der- lan ılarak ve Y ıldıza g ötü rü lerek hapis olun*
cedilmek üzere felsefi ve siyasi m akalelerini m uşlard ır.
alıp gazeteye derceylcr idim. Bin İki yüz B u vakanın m ahiyetini tetkik eylemek
doksan dört senesi Mayısının yirm i birinci ü zere m abeyin b aşkâtib i Said B eyin (S ad ra ­
Cumartesi günü akşam üzeri m üşarünileyh- zam Said P aşa) ta h tı riyasetinde Sadırazam
den hizmetkârı vasıtasile b ir varaka aldım , Sadık P a şa ve h ey eti v ükelâ v e bazı müşi-
mezkûr varakada aynen şu sözler m u h arrer ran d a n m ürekk ep b ir kom isyon teşkil ve işe
idi; m ü b aşeret ettirild i.
cDevleti A liyyenin harici politikası şu Bu vak anın e rte si gü nü m atbaada otu­
sırada bir tak un m üşkülâta tesadü f elm iş ise ru rk e n ik i hafiy e g elip : «Seni saraydan isti­
de bunun hüsnü suretle tesviyesi çâresi im­ y o rlar!» diyerek beni a ld ıla r ve Yıldıza gft*
kansız değildir. Pazartesi günü gazeteniz ile tü rd ü ler. P adişah sarayınd an talep olunan
neşredeceğim makalenin m ütalâasını evliya­ kim senin e lb e tte b ir lü tu f göreceğim diyerek
yı umura ve umum ahaliye lavsiye ederim ». m em nun v e m e sru r olm ası tab ii iken Abdül-
İşbu varakayı mum aileyhin ricas; veçhi­ h a m id ir m ezalim i m alûm ve sarayı dpriılâ-
le aynen ve lmzass altında B asirete derceyîe* zab olmasına m ebnı seni saraydan istiyorlar
dik. Umum halk Pazartesi günü için Ali Su- denilen z at eyvah m ahvoldum eviâd ve aya­
avi Efendinin m ühim siyasi m akalesine in ti­ lim perişan hanem harab oiacak diye müte­
zar ediyordu. essir ve m ahzun olurdu.
M alsın yirm i üçüncü Pazartesi günü tşte beni de Yıldıza götürdükleri vakit
Filibe ve Hasktiy vesalr Rumeli ahalisinden böyle fevkalâde hav f ve telâş içinde idim.
beş altı yüz bir rivayete göre bin kadar m u­ S araya vusulüm üzde Abdülhamidin ciilÛBU-
hacir ile beraber Ah Su av i E len d i Çırağan nu m üteakip âleti mezalimi olup nüıayeti
sarayına hücum, ile Sultan M uradı oradan öm rüne ka d ar birçok canlar yakan ve hanii-
alarak ve Padişahım çok yaşa nidalarını ay ­ manl&r h arab eden nedimi hassz, padişabl
yuka çıkarayak Babı Seraskeriye götürüp S ansar M ahmudım adasına götürdüler. O ge­
ietes teşebbüsünde bulundular ise de Ali Su- ce orada karıapeler üzerinde yatlım ve ertesi
avi Efendinin tertibi veçhile bu işte hizmet günü Zabtiye N ezaretinde en m üthiş müs-
etmek üzere ihzar «dilmiş olan Taşkışla ta ­ tantiklerinden Fındıkhlı Cehennemi Meh-
burları mü hacirinin biraz evve! hücum ve rned Efendinin yedi tâzîb ve kahrına teslim
işe mübaşeret etmiş olmalarından dolayı m u­ olundum , ol zam anın âdeti, m ühim adamla­
avenet yerine mukabeleye m ecbur kaldıkla­ rı gece istintak ederlerdi, akşam saat birin­
rından ve olzaman Beşiktaş zabıtasına me­ den sahaha k adar beni istintak eyledi Gün*
m ur ve bilâhara müşir olan Haşan Paşa be­ düz bilâ istintak geçip ertesi gece yine istin*
raberindeki zabtiyelerle yetiştiğinden iki ta k a m übaşeret olundukta bir yaver gelip
yüzden ziyade m uhacirler kati ve itlâf edil­ m iistantiki m abeyin dairesine götürdü. Bi.’
diği gibi saraya girmiş ve düçar oldukları nâ- saat sonra av det eden kurnaz h erif istintaka
gehanl hücum üzerine pencereden dışan a t­ bıraktığı yerden başladı, aldığı emri bana
lamakta bulunmuş olan Ali Suavi Efendiyi sezdirm em ek için sözü evirip çevirdikten
bizzat Haşan Paşa sopa ile başına vurarak bi birçok tara fla ra sevkettirdikten sonra Avru»
ruh yere sermiş olduğundan bu teşebbüs boy­ padan bahse girişti, nihayet benim Berline
lere akim kalmış ve Abdülhamidin icrayi
ANSİKLOPEDİSİ
- 211 8 - BAStBET GAZCTfSt

j duy'i , : : u lIt ' ~ : " î'"' mebni tfilti v e ^ !. fi Vıirtır. b u l u n a n m evki;*


i ğim i v o iid a ’ a h- kimler -i* KörijştÜPümii fin in a d e J ı m iç d ö r t y ü z e ibLâfc Ldi.
| .srdu, ben bu , ;a ll.:in AbdüJlumıdin emri B u n l a r ı n istintak v t mııhekiîrneuTi için Ba*
jnahsusiJe olduğunu derhal teyakkın ederek h ı S e r a s k e r id c A l y a n a k Mu&tufu P a g a n ın r.
Berline azimet ve av-:!vfımi ! beyan y a a e ti altında birçuk m üfciran v,*> f e r ik a n v e
olunduğu veçhile ber beyan ve Ifacıe r ic a li m ü l k i y e v e ılm iy e d c n m ü r e k k e b b ir
e y l e d i m . B u ->ırad« m uştanı ik efendi evrakı d i v a n ı h a r b i ö r fi te ş k il e d ilm e k te c ü m le m iz
a h p mabejrine .fitti, iki saat -onra avdette B a b ı S e r a s k e r i d c v â k i T a s k ış la y a naklolun­
yine istintaka devam etti. 13u defa bana mü* duk.
lâyifîlâne m ücm ele eyledi. Orada i s t i n t a k v e ic r a y i m uh-’ikem ey*
İstin ta k o lu n d u ğ u m m a h a llin b ir ba#Jadılar. B i r t a r a f t a n b a z ı z e v a t v e btrç. :
s in d e b i r m u h a c i r i İstintak e d e n d i ğ e r bir e fra d ı a h a tt v c m u h a c irin d e rd e s t o lu n ara k
m i i s t a m i k biçareyi şiddetle tazyik v e işken* t e v k i f e d i l i r v e k ı ş l a d a k i m e v c u d u m u z hc~
ce e t t i ğ i n i v e h a t t â i s p e r m e ç e t m u m u n u gö­ g ü n b i r e r m i k t a r te z a y i il e d iy o r d u .
züm* s o k a r a k i h r a k sûretîyle b ir gözünü M evkufln m eyanında olup yüzde doksan
kör ettiğini gördüm , h erifin feryadı dokuzu bugün irtih ali dâribeka etm iş Ve be­
eanhirâfi e tra fı velveleye verdiği h âld e hiç­ nim bildiğim zevattan elyevrn berhayat bu*
bir taraftan ehem m iyet verilm edi. B içârenin lunan S u ltan M urad H azretlerinin ikinci kâ­
ertesi günü d iri d iri b îr h u frey e ilk a v e def- tibi eîâdılı ulem a ve serâm edâm erbabı irfan­
nalunduğunu h a b e r âldım (.’ ??>. dan olup H aJebe nefyü tağrib edilerek ora*
Ben bu h alleri ve birçok adam ların can­ d a v efat elm iş olan Hacı H üsnü Beyin mah­
larına p ire k a d ar ehem m iyet verilm ediğini d um ları A vnullah v e Süleym an Tevfik Bey*
gördükçe kendi h ay atım dan k a t’ı ü m it etm iş, Jerdİr. Ihtim alk i m um aileyhûroâdan gayri
nöbet barta da g elecek tir d i y e r e k l e r z e n â k b e rh a y at olan v ardır. F akat ben bilemiyo­
olarak kendi nöbetim i beklem ekte bulunm uş rum .
idim. B ereket versin kiT P ren s B ism ark ile Taşkışlaya naklolunduğum uzdan birkaç
m ülakatım m eselesi idam ei h a y atım a y a r­ gö n sonra b îr gece Babı Seraskeride fevka­
dım etti» b eni ölüm den k u rtard ı. lâde b ir telâş görüldü. G eliyorlar, gidiyor­
istin tak ım üç gecede ikm al edildi. Sebe la r, asker hazırlanıyor, sevkedîliyordu. N e
bi tevkifim vakadan ü ç gön evvel A li Suav i olduğunu cüm lem iz m eraka başladık. Aca­
Efendinin bâlâda ay nen m u h a rre r varakasını ba bize rai b ir şey yapacaklar diye düşünü­
gazeteye yazdığım cih etle m eseleden h a b er­ yorduk. Sonradan iş anlaşıldı. Aksaray civa­
dar olduğum a hükm edilm iş olm asıdır. E vra!' ı rın d a b ir m ahallede sakin vc Evkafı Hüma­
istm takiye Meclisi A liy e gönderildi* O rada y un nezareti m em urininden Aziz Bey na­
ariz ve am ik te tk ik edilerek bu işte k at’iyyen m ında b ir zat m hanesinde Sultan Murad le­
: malûm atım ve m ethalim olm adığı anlaşıla­ hinde b ir cem iyet in’ikad eylediği ol zaman
rak beraetle tahliyem in ik tiza ettiği derm e- yeni yeni başlam ış olan hafiyelerden biri
yan olunur ise de hassa ordusu m üşiri iken tarafından ih b ar olunm asına m ebni bu teda-
geçende v efat eden ve ol zam an mahsusen rik â t m ezkûr haneyi basmak için imiş. B ir
teşekkül eden kom isyon âzasından bulunan m ik tar asker m em urini tazime sevkile Aziz
Olüşir R auf Paşanın beyan eylediği itiraz B eyin hanesi basılıp m evcut bulunan zevat
»»erine tahliyem iz icra olunm am ıştır. F ilv a ­ derdest edilerek bulunduğum uz kışlaya ge­
ki meclisi m ezkurda bulunanlardan Hakkı il­ tirdiler. A rtık bafiyeler bütün bütün mey­
tizam edecek b ir ik i zat v a r idise de mesele- dan alm ış ve b ir çok ağrazı şahsiye kurban­
, 1 “in nezdiâlide nek ad ar ehem m iyeti olduğu - ları da h e r gün bize iltihak eylem ekte bulun­
nu bildikleri ve b e ra et hakkında İsrar eder­ m uş idi.
lerse kendilerinin duçarı b elâ olacaklarını T etkikat ve m uhakem at beş buçuk ay
âşikâr gördükleri cihette ihtiyarı sükû t eder- kadar devam eylediğinden cümlemiz bu müd­
^“ di. M azurdurlar. det zarfında m czkıır kışlada m evkuf kaldık,
1 Sultan M urad H azretlerinin bendegânı- adam başına b ir ç ift tayin ekmeği veriliyor
I t nin ve hijçok m uhacirin ve ahalinin derdest ve başka b ir şey ita olunmuyordu. Mevkuf

c^jıı/gröup/meraKea^orum
BASfRt — 2 140 — İSTANBUL

buJundufuaıuz kişJada Geliboludan g e tiril so n m e y a m n d a n y ü z d e alimiŞ» m û e b b e d . y ir ­


n iş olan m üşir merhum Süleyman Paşa ile mi: b e ş, --n beg, o n s e n e l e r n e fy e v e k a le b e n t­
Ardahan vakam dan mütlehem Ka&ap Hü­ l iğ e m a h k û m o d ilm iç o l d u k l a r ı n d a n mahkû*
seyin Paşa da mevkuf idiler m in i n g a y r i o l a n l a r t a h U y t e d il m iş v e biz-
Müşarünileyh Süleyman Paganın sebebi t e r d e S u J .- y m a n iy e C a m ii ş e r ı f i cihe tind e ki
levkJf vc Jtiıamı gûya meclisi mebusan ile k a p ı n ı n ü z e r i n d e b u l u n a n k ış l a y a naklolun-
akdi İttifak ederek kumandasında bulutun m u ş id ik : i ? e k i r a £ a bolumu*.
ordu ile Dersaadeie gelerek hal'e teşebbüs B i r k a ç g e c e s o n r a b i r t a b u r a s k e r ihzar
eyliyeeegı tahakkuk eylemiş olması vc Rus- o l u n d u v e k ı ş l a n ı n ö n ü n e iki s ır a dizildi
ya muharebesinde vazifesinde tekâm ül et' C ü m l e s i s ü n g ü t a k m ı ş i d il e r , m a h k ü m i n i bu­
miş, haJbuki sebebi hakiki m üşarünileyhin lu n d u k la r ı y e rd e n v ık a rıp bu » A e rin o r u ­
Sultân Azizin hal'i meselesindeki hizmeti idi. n a a l a r a k m â ş i y e n S i r k e c i is k e le s in e sevkey.
D iv«jj barbde esnayi istintak v<? m uha­ l e d i l e r . o r a d a h a z ı r b u l u n a n m a v n a v e k a y ık ­
kememizde geçen bir vakayı şurada zikret­ l a r a m u h a f a z a a l t m d a i r k âb e d il e r e k tzKed»
mekten bir türlü kendimi menedemedim, d i n v a p u r u n a n a k l o l u n d u v e v a p u r sabaha
çünkü o vakada ve yahut süzde ufak bir şey k a rş ı d e m ir a la r a k b iça re le ri m e n f a la r ın a
ise de Ali Süavi Efendi vakasının tertibatı n a k le tm e k ü z e re B a h ris e fid c d o ğru tahriki
ınahtusasını gösterir olduğundan şayanı d ik ­ ç a r h ı a z i m e t e tt i .
kattir şfiyle ki: V apuru m ezkur ile Istanbuldan lebid
Sultan Murad H azretlerinin bendegânın- edilen ler m eyanında bulunan b ir zat vapu­
dan olup A li Su«vj vakasında zijnethal ol­ ru n hareketini m üteakip cüm leye hitaben;
makla itham ve tevkif edilmiş olan b ir zata «B iraderler, bu gece bizim için leylei ıyddır!
esnayi muhakemede divanı^ harb reisi ta ra ­ B inaenaleyh ilânı m eserret ve şadümanj ede­
fından; «Beyefendi, itiraf ve ikrarınız veçhi­ lim , C enabıhak şu m illeti muazzamayı başı­
le- haberdar olduğunuz bu vakayı vukuun* n ın üzerindeki felaket ve belâdan muhafaza
dan evvel hüküm ete ihbar ile ibrazı şada* ve halâs buy ursu n duasını isâli âsüman ey*
kat etm iş ve buna m ükâfaten m esanidi âliye- liyelim !» dem iş v e cüm lesi bu duaya âmin
yi ihraz eylemiş olsanız daha güzel olm az m ı h a n olm uştur.
idi?» suali irad olunm akla m üşarünileyh: B u cüm leden o larak ben de hiçbir kaba*
«Evet ik rar ve itiraf ederim ki, bu m eselenin h a t ve m ethalim olm adığı halde Kudüsuşeri-
zuhur edeceğinden haberdar idim , h a ttâ A l' fe nefyolunm uş idim».
Suavi Efendinin böyle m ühim b ir işi d ö rt B A SÎB Î — O nbeşinci a sır sonlan ile on
buçuk m uhacirle görm ek m üm kün olm adığı­ a ltın c ı a stın ilk yılların d a yaşam ış bir ş&ir;
nı bilerek birçok rical ve erkânı askeriye ile Ira n sın ırın a y ak yı b ir kasabada doğmuş,
görüşüp ittifak etm iş olduklarını ve k uvvetli genç yaşında Ira n a geçmiş, Molla CSm! j lt
b ir fırka teşkil eylem iş bulunduğunu da b i' M evlânâ N ev âî’nİn hizm etlerinde bulunmuş,
Hyor idim. Belki huzzâr arasında m üşarü­ onlard an aldığı tavsiyenâm elerle vatanına
nileyh ile akdi ittifak etm iş zevat vardır, böy­ dönerek tk inci S u ltan B ayazıd zamanında
le mükemmel b ir tertibatın b ir v ak it yanlış­ İstanb ula gelmiş, yerleşm işdir. Istanbulda fi-
lığından dolayı neticesiz batacağım üm it et* s a r ı n ı s ü r a t l e d ü z e l t e r e k ş i i r l e r i n i İsta n b u l
mek keram ete m ütevakkıf idi, Blnaenalohy a ğ z ı ile y a z m a ğ a b a ş la m ış t ır .
velinimetim m enfaatine m uvafık olan bir şe­ A r a b h a r f l e r i İle « y a r ı m » v e «yârim »
yi ihbar ederek hıyanet etm iş olmağı erbabı a y n i ş e k i l d e y a z ı l d ı ğ ı n a g ö r e ş u b e y ifi mu*
nâmus nasıl İrtikâb eder!?» demiş ve divan h a k k a k ki ş irin d ir, g ü z e ld ir:
heyetini baş eğmek auretile sükûta mecbur Gcrçc kim d i r k r c ih a n d a Arife bir fiil J?l*r
etmiştir. Â rlfr b ir g-üT y e te ra r b a n a y â rim jfttl
Bu zat diğer bazı rüfekagile beraber mu- Ş u b e y iti de, o r ta n ın ü s t ü n d e blx şiir
ahharen İdama bedel rotiebbeden kürek ce- o ld u ğ u n u g ö s te rir:
zasile mahkûm olarak nefyadllmiş ve men* fj&l İ k i m a h m u r g ö z l e r ç r l ı r v l d f t d â r d r
fasında vefat eylemiştir. İ k i n * r k l » d |r a ç ılm n j k jj^ H g ü lc â r d *
Mevkuf ve mehbus bulunan zevat ve ke-
h t t p r /f ^ p r g o 6 g f e .c <
.y y rK l^ IP P r iS t ___ — 2141 — BASKIN

{,(1x sü n g e tird iğ i s ö y le n ir. nm en genç uşakları. 13-15 yaşlarındaki oğ*


G üzel v e t a t ü k o n u ş u r, g ü l e r y ü z lü , jü h lanlar taşırdı. Takım kovalarına ve kovala­
tabiattı h i r n e d im k işi, m e c lis a d a m : im iş ; nan lakıma yetişip geçme, tutma yUsünden
jaltat f f u n m ° l * n te z k i r e s a h ih le ri b ü y ü k çıkan tıılumbocı kavgalarında baskı kulları
bjr k u s u r o la r a k * a la c a lıh ğ m ı* k a y d e d e rle r, silâh gibi kullanılırdı; o K&man baskı kolları­
dostluğa s a d a k a t v e veCâ b ilm e z im iş; m e c ­ nı taşıyan çocuklar onları takımın en bâzûlu,
m u alara g e ç e ce k lâ lîfe ie r j v a rm ış . kavgacı, güzü pek ufaklarının ellerine verir­
BlbL: Lâtifi. şuerft T e& iresi lerdi.
I B A ŞK A N (Ali K iz n ) — Sanatkâr, iş BASKIN — Eski Istanbulda gizli fuhuş
âdâmı; 1901 de Adatıada doğdu, Babası, mal ile mücâdele yolunda evvelâ «Mahalle nâ­
jnüdürü Hüseyin Beydir, O rta tahsilinden mımı» kıymeti kabul edilmiş, «mahalle na­
sonra 1923 yılında devlet hesabına Viyanaya m usunun korunması» mahallelice müşterek
( matbaacılık tahsiline gönderildi, orada m at­ vazife bilinmiş, şiıbheli evlerin, başda mahal
baacılık M ektebinde dört sene tahsilden son- le imamı bulunmak üzere mahalle halkı ta­
ra 1927 de ihtisas diplom ası aldı, ve ayni rafından basılması da devlelçe halkın hakkı
m ektebi profesörlerinden B raun’un asistan: olarak tanınm ışdı; zabıta kuvveti, târllı kay­
oldu. Bir sene kadar bu vazifede çalisdıktaıı naklarım ıza ve edebî metinlerim ize «Baskın*
sonra memlekete çağrıldı, taahhüd ettiği adı ile geçen bu gibi vak’alarda halkın yanın­
mecburu hizm etini yapm ak üzere 1929 da da nâzım olarak y er almış, halkın aşırı feve­
Istanbulda D evlet m atbaası (Millî Eğitim ranı karşısında, baskında tutulan zânî ve sa­
Basımevi) çm koğrafi atölyesi şefliğine tayin niyelerin hayatını koruyarak zinâ suçu­
edildi. M emleketimizde m atbaacılığın geliş nun m ahkem eye ve cezanın da kanuna inti-
roesi yolunda değerli hizm etlerde bulundu. kaalini tem in etm iştir. <B.: Fuhuş; Bekâr
1934 te yeni tedkiklerde bulunm ak üze­ nizâm ı; B ekâr O daları; B ekâr H anları; Kol­
re tekrar V iyanayg g itti; dönüşünde D evlet tu k ; y e n iç eri A v reti; Mahalle N âm usul.
Matbaası atölye şefliğinde, az sonra fen m e­ E rkek yakalandığı kılık ve kıyafetle, ek-
murluğunda bulundu; 1937 de istifa ederek seriya don gömlek, yalın ayak, esvabı ,ve pa­
Ankaraya gitti, 1937 * 1936 senelerinde U lus buçları eiine, koltuğuna verilerek kotürülür,
müessesi m üdürlüğünü yaptı, 1940 senesinde teşhir edilirdi, K adının giyinmesine, hatta
Ankarada Ham di A rpag’la kollektif şirk et feracesini giyip yaşm aklanm asına izin veri­
şeklinde «Güzel S anatlar M atbaasum kurd u; lirdi.
1946 da «Kudret» gazetesini çıkarm ağa ba-- Zenpâreye dayak, salahiyet sahibi zabı­
ladı. ta âm irleri tarafından kollukda veya kara­
Ali Hiza B aşkan bilhassa Güzel S anatlar kolda atılm ış, attırılm ıştır.
Matbaasında çûk kıym etli san atk ârlar yetiş Baskın veren zâniyeler hakkında verilen
dirdi, m atbaası da m em leketim izde bu sanat ceza, um um iyetle latan buldan sürülmek, çı­
yolunda ciddî b ir gelişm eyi tem sil e tti ki bu karılm ak olm uştur. Islâm şeriati, saniye için
rcmeaaesede dam ga ve posta pulu, tahvil &e- ölüm cezasını ancak: «müsiüman bir kadının
nedleri, çekler ve buna m üm asil çok ince gayri ırıüslim bir erkek İle zinası» suçuısa
dikkat isteyen evrak basılm aktadır (1950). koymuş, bu suçdan da, T ürk tstanbulun beş-
tkıfckı Göktürk yüz senelik tarihi içinde yalnız iki kadın
BASKI KOLU — Eski tulum bacı istilâ­ idam olunm uçdur; biri XVII. asırda D ör­
cı; emme basma bir tulum ba olan sandık düncü Sultan Mehmed devrinde ve Merzifon*
Seklindeki yangın tulum basında, tulum bayı lu K ara M ustafa Paça sadâretinde .güzel bir
işleten ortadaki dem ir m ihverin iki ucunda­ bezzaz yahudi genci ile baskın veren emekli
ki delıkden geçirilen iki ağaç kül; yangında bîr yeniçerinin karısıdır; Rumeli Kadıaskeri
tu kolların herbiri iki tulumbaca ta.vatmd.an Beyâzîzâde fetvası ile SuJtanahmed Meyda­
tutularak hortum a su basılırdı, yâni yangın nında toprağa gömülüp taşa tutulm ak sCıreii
tulumbası bu ik i ağaç kolla ve dört tulum ba­ ile öldürülm üştür (B.: Recim Vak’ası; Tunç
cının bâzû kuvveti ile kullanılırda Takım E jderhâ Zâniyesi); diğeri de XVIII. asırda
yangına koM r iken baskı kollarını tu lu m b a Üçüncü Su|>an Ahmed devrinde ve Nevşe-

3rT>/group/merakediyorum
B A SK IN ______________ ________ ___ - 2 1 4 1 — ________ _ __________________ İSTAMBOL

hirii Damad Fbrahim Paşa sadâretinde Gıi- la rla r. bir, bilem edin iki dakika, evin bütün
jnü,îDdâze denilen dilber bir e n se n i oğlanı cam ını çerçivesini şang ır şangır yere indirir,
ile baskın verm i; bir kadındır, gizlice boğul­ yalın ayakların tab anları yağlı, kaçarlar. Bu-
muş ve cesedi denize a l ilm ik tir ıB : G üm oj tü n konu kom şu pencerelere üşüşür;
endize). Oh olsun!, k a lta k la r taşlandı işte., to
F«kal unutm am alıdır ki» O sm an im p ara­ şallah defolub giderler artık t. diye çeneler
torluğunun m utlakıyeti m utlaka ite idare açılır.
edildiği asırlarda, ayak takım ından uygun­ ♦ile rid e k ile r m ahalleye rezil ve nısvay
suz bilinmiş olanları büyük zât» ta âm irleri oldu dem ekdir. Y üzleri pek sıyrık değilse o
idam ettirebilirdi; baskın verm iş, kolluğu gece piliyi p ırtıy ı toplayub e rte si günden le-
boylamış, fakat orsdan bir daha çıkam am ış, kİ yok m ahalleden basub giderler. Bu gibiler
boğulup eesedleri denize atılm ış pek çok esasen p o rta tif tarzd a oturm ağa alışkın, eşya­
garib fahişe, bekâr uşağı garib yiğit vardır. la rı birkaç yatak, üç d ö rt kap kacak, çanak
Istanbulda gizli fuhuş ile m ücâdele yo­ çöm lekden ibâret- G itd ikleri yerde de ergeç
lunda m ahalle halkının şübheli b îr eve bas­ başların a a y ni âk ib et gelecek. İstanbul İçin­
kın yapması, saltanatının son y ılların da ev­ de dolaşm adıkları m ahalle yok-,
velâ İkinci Sultan Ham id tarafın dan yasak «T aşlanm aya, dedikoduya m etelik ver-
edildi. M eşrutiyet d e İse bu yasak, İstan b u l­ m eyen pişkin y o sm alar k ılın ı kıpırdatmaz,
lulara baskım unutturacak kadar dikkatle ev sıv ıry a İşler. H erkesin gözü kirişdedir, ma­
tâklb edildi; gizli fuhşa karşı m ahallelini gö­ hallede iç g üç b ıra k ılır, ten h â viraneden, ka­
zü yerme ahlak zabıtası ka&im oldu. fes ard ın d an , çitlenb ik ağacının dalından ev
Aşağıdaki satırlar Serm ed M uhtar A lus1- göz hap sına a lın ır.
un U taniil Ansiklopedisine tevdi ettiğ i not­ «G ecenin b irin d e m âhud evin kafesi, per­
lardır; desi ark a sın d a n b ir e rk e k gölgesi sezilir, na­
«Mahalleye hoppa m eşreb, h e r ne sılsa ku v v etlice k a çırılm ış öksürüğ ü duyulur,
kadar yeni konu kom şuya iç yüzünü belli yah u d z an p ara h e rif k afay ı fazlaca çekmiş-
etmemeğe çalışırsa da o zam anki tâ b irle uy d ir, te d b iri m e d b in u n u tu b a şk a gelmiş, nâ-
gutısuz takım ından olduğu besbelli, şu n u n la ra y ı basm ışrîır. G özleyenlere g ü n doğar.
bununla gizliden gizliye İşi pişiren b ir taze «Z am para y ak alan acak v e karılarla be­
dul, hattâ bazan beraberinde hısım akrabası ra b e r p a ra la n verecek î. Becerikliliğine
geçinen b ir iki genç kadın taşınır, e tra fa sez- gü v en en h em en seğ jrd ir, sokak kapusunun
dirmemeğe çalışarak abş verişe g irişirler. h a lk a ların a b ir sopa sok ar, yahu d halkaları
Gece etrafı kollayarak usulcacık içeriye ku şağ ı ile b ağ lar, içerden açılm asın diye. Bir
adam alırlar. ik i k işi de k a ra k o la koşar. Ö nde polisi beko,
«Mahalle kahvesinde ih tiy a rlar fiskosu im am , m u h ta r, a rk a d a b ir oçm 'i gafir, kapuya
tu ttu ru r; d ayanır. E v v e lâ İm am E fen d i b ir iki öksü­
— Tüüiil, yazık be., b u m ahallenin deli­ rü k le g ırtla ğ ın ı tem izler, y e re okkalı b ir tü­
kanlıları ölmüş de haberim iz yok., bizim za­ k ü rü k F ırlatdıktan so nra ta k ta k ta k f kapuyu
manımızda olsaydı evin cam ım çerçivesini ç alar:
indirir idik, k a n la n da palas p andıras bu m a­ — B aksana kızım , b iraz aşağıya g e fr
halleden dehlerdik.. yahud gözleri d ö rt acar, m isiniz?..
evi gözetler, zanparalar içerde iken im am ı «E vde ışıkla** aSnm iî^ ses sedâ kesilmiş,
m uhtarı zabtîyeyt alır, evi basar, hergelerle ç ıt yok. İm am E fen d i b u se fe r ciddi b ir ta*
kaltakları önümüze k atıp karakola d ayar­ v ırla, m ezar başında, tpllfin v erdiği misilli,
dık^ bu hâle taham m ül edilmez, n u r topu peşindeki!ere yavaşça so ra r;
gibi kızlarımız, tüysüz tüysüz kız gibi oğul­ — N e b uy u ru lu r?.. Y anlış kapu çalmış
larım ız var, onların yüzleri gözleri açılacak!.. o lm ayalım ?.
«Delikanlılar gayrete gelir, tırıs gider­ « S uâlin sebebi v ar, im am olduysa melek
lerden b ir ikisi kundura ve yem enileri çıka- değil y a insan, taze d ula bitiklerden, fırsatını
rıb atar» yalın ayak dışarı fırlar, ceblerine bulm uş, İçeri g irip k e yfîn i sürm üşlerden,
taş doldurm uşlardır, mâhud önünü boy­ tm am ın b u sualine a tıla n la r olur, gölgesini

http://groups.google.
r AygQCLOPED tS İ

pu olur m u ?- Yemin yemin üstüne:


_ Yanlışımız yok . burast-
— 2143 -

görmüşler, öksürüğünü işıtmUJcr. yanlı- k a­

«K*pu açıldı* n e âlâ, açılmadı mı, omuz-


Itnarak paldır küldür indirilir, kalabalık içe*
tO sam anlarda zenpârelik, umumhâneci*
BA SKIN

)ık tki k ıa n i syrilm ışdı B irine t İslâm zen-


pâreliği» (yani m üsiüman «lûftelerle yapılan
AlcftıK difterine «karşı ta ra f hovardalığı*
(G alata ve Beyoglunun gayrî m uslim fâhı*
rije huryâ.. dalar. çelerine gitm e) denilirdi, lalan» zenpareligı
« Evde kadınların elebaşısı her kim ısı», tehlikeli, yâni baskınlı, karşı huvardalık i--
eli bayraklılardandır, eteğini başına çekmiş» liberta İdi.
jjovuna verişdirroede: «Gerçi İstanbul tarafındaki Acem. Hur*
U tanm azlar arlanm azlarî. katim ka­ müz, Kaym aktabagı, B ahri. Mumcu Ahmed
dıncık oturanlardan n e isliyorsunuz ayol?.. veya Zln&yokuşu gibi nam larla şöhret bulmuş
nâ mahrem y ere nasıl giriyorsunuz?., hepi­ um um hanelerde d e (B ütün b u isim lere bakı­
niz pişman olacaksınız., bakın size b ir ırz na- nız) o zam anlar Zabtiye K apusu denilen in ­
muş dâvası açalım da başınıza geleceği gö­ zibat idaresi kodam anları İle uyuşulduğu tak­
rün-. dirde saz bulundurm ak, sabahlara kadar ol*
«Bu yaygaraya frutek asılmaz» köşe bu­ dukça sessiz âlem ler yapm ak m üyesser o lur
cak bir b îr aranır, taranır.. A yakyolum ın, ise de h e r halele işkilsiz oturulm azdı.
gusülhânemn, yatak y ü k ünü n, göm m e Enez «Şim di R andevuevi denilen gizli fuhuş
küpünün İçi bile gözden geçirilip, y e rle rin e o zam an lar K oltuk denilirdi, kadın
«Zampara tahtapoşdan erik ağacına a l veya e rk ek herhan gi b ir şahsın işlettiği kol­
layıp bitişik viraneye kapağı atabildiyse ne tu k la r, gizli e v le r cidden tehlikeli îdi. B ura­
inutluu Hoş orası da boş bırakılm am ışdır, la ra girm ek için (bu âlem lerin nam Uların­
kollayanlar bulunur.. K açam adı da yakayı d a n ) A rif m erhum un dediği gfbi:
eîe verdi diyelim , sille, to kat, tekme* yum ­ . — İn san ın kendisinden bü yü k yüreği
ruk. ayağına pantalonu çekem ediyse, don olm alıydı. Ç ünkü tükürm eden tu tu n d a d a r­
gömlek, baş açık, yalın ayak» p ilisini pırtısı* ba, cerhe, h a ttâ k a tle varıncaya k adar envâi
nı koluna v erirler, evvelâ karakola, oradan vu k u u a t h arita d a yazılı idi. M ahallelerde Göz­
da ayni nîm ü ry an h ald e zabtiye nezâretin e cü kısm ının, - Bıçağım hakkı girerim .1, de-
götürülür, yosma ile m eyân eri koca k a rı fe­ y ü b d e girem eyen to y delikanlı takım ının
racelerini giyerler, zanparan m yanında^ çc tarassuflâtı, nam uslu hekcı, saka, bitişik ve­
Juk çocuk da dahil m ahalleli peşlerinde, p as­ ya karşı hâne h alkının tefehhusâtı* dostunu
kalyadaki m askara alayının b ir başka tü rlü sü kaybetm iş belâlı b ir h erifin taşlam a, zorla­
«Zampara apiko ise postu kap tırm az, s a n ­ m a, kap u tekm elem e, uzun, sağanaklı n âra
sar gibi kaçar, ele geçmez. E rk ek yakalana­ atm a:
mazsa kadına dokunulam az. — Y a aç., y a şim di tu tu şd u ru n ım !.
«Zanparanm tam pişkini ise, azıcık da vadisindeki teh didâtı velveleler uyandı­
bozuğuna güvendi m i, baskıncıları m erdiven rır, m ahalle ih tiy arlarım , kahvehanede im a­
başında kendisi k arşılar: m ın başına yığar, bazan o evde zanpara bu*
— Dışarda kim se kalm asın, hepiniz girin lunduğuna d â ir sen edler teati edilir, ondan
içeri.. Allahın em ri ile şu hatun u alıyorum , so n ra cem aat, önde civelekler, delibaşalar.
fotam Efondi, d e rh a l kıy nikâhım ızı, m uh­ kabadayılar, curcunabazlar olduğu halde yo*
terem m ahalleli, sizde şâhid olun~ la düzelir, gelüb evi basar, avam tâbirâtın*
«Verileeek cevab v a r mı ? A layı şapa otu*' dan olduğu üzere b ir çıngar çiköT, b ir vâvey-
nır,..*\ lâ kopar. T u tulan larla b erab er umum hâneci
Istanbulda eski fuhşu çok iyi bilen, ve zabU yeler, polisler refâkatinde karakol ka­
hattâ m illî kütüphanem ize »Fuhşi a tık = rakol, tâ Bâbızfrhtiyeye k a d ar gider, şahsa
Eski fuhojk a d ı ile çok şirin ve pek kıym etli göre m uam ele dev ri olduğu için y a gid er git­
Ölmez b ir eser bırakm ış olan koca İstanbullu m ez evine döner, ya tevkifhaneye, m erivül-
Ahmed Rasim, *Hı geçen «serînden ay rı «Bas* h â tır odalarına, polis koğuşlarına verilir, el­
kın» serlevhalı b ir m akaalesinde gençlik dev­ hâsıl yirm i dö rt saatden üç güne, b ir haftaya
rinin zenparelik yollarını şöyle anlatıy or; kadar kalırlardı. B unun en dokunaklı tarafı.

tt/group/merakediyorum
BASKIN -vu - 1STANBÇL

k efalet için m ahalleye yollanm ak idi ki b ir panmaz. İlerler, k ilid in i, lu rg im ın u zorlar­


nevi te şh ir cçzâsı dfnvckdi** lar, h atla kol dem irini y o k la rla r, kapamak
A hm ed H atun bu m a k a le s in in »İt ta ra ­ m üm kln olm az. B ir aralık iiy â h i mesrur
fın d a f u flrin fık ray ı naktediyorv elindeki feneri kapunun kapanacak kanadı,
»Şem si B ey nâm ında v a k tiy le e li ayogı nm a ltın a doğru (u tar, b ir de bakarlar ki ka­
tu ta r, k u v v et v e cesârcti ile nem kazanm ış lın , d e m ir b ir so p an ın ucu, m ıhlannuy gibi
b iri m ahallesinde boşalm ış b ir konağ ın b ek­ d u r u y o r E trafdan da k o ku tm alar, sesler yak­
çisi k ad ın ile h e r nasılsa u y u şu r, d â im i b e ­ laşır. Kapu itilir. İm am Efendi, muhtarlar,
ra b e r bulund uğ u B eh ir B ey nâm ın d a k n n b u r le h liy e çav u şu , m a h a lle li (ire rle r, kapu tki
b ir a rk ad aşı ile b e ra b e r bu konağa k a d ın la rı b in a n ın ta ş m e rd iv e n i ara am a d o larlar, Bek­
a ta rla r, güpe gündüz g irm ek h esab a g elm e­ çi k a d ın $ « ;k ın şafk m «orar:
diği için geceleyin y a tsıy a d o ğ ru k e n d i e v in ­ — im a m E fe n d i, n e g eld in iz?
d e annesinin ç a rşa fla rın d an b ir in i g iy e r , k an — Sen bilm iyor m usun?!
b u ra da g iy d irir. M esrur tanırım daki s iy a h i­ — Ben n e bileyim ?
n in elin e d e b ir fe n e r v e rir, m isafirliğ e g id e r — İçerde erkek v a rm ış görm üjler.. (ar­
gibi. ayaicdA îâ k o n y â la r ijk ır tık ır y ü rü y e re k kaya d ö n erek ): G ördünüz d e til m i? I 8 s
çal k a p u : yo k).
— K im o? — Â ... A ..- A ... A y şim dj bayılırım!.
— A ç H alim e H anım , biz g e ld ik !. E rkeğin bu fada n e işi varm ış!?
— Hoç geldiniz, sefâ geldiniz., b u y u ru n — B ilm em kızım , öyle d iyo rlar.. (Şemsi
buyur un !. .. ile re fik in i g ö s te re re k ) b u n la r da erkekler
«îçeri g ire rle r aına kap u b ir d ü rlü k a ­ İçin a lıy o rla rm ış ...

S O ilu n
(Roln>; Münif FeJıinı)

http://groups.google.cof
AySİKLOPEPİSt ba sk m
— 2145 —

— Ay&J İmam Efendi., ben onları lam- — O nları tu ta r aabtiyeye verirdim -


gtım. b i l A ^ görmedim de., on lar geldi, Öyleyse gel benim kanburum dan
^2 de geldiniz» fakat madem ki benden şub- tut*,.».
ge Mİiyorsunus» buyurun girin, erkek değil, Aşağıdaki satırlar da Ahmed Rasâmin
kokusunu bulursanız ne yaparsanız yapın!. gençlik yanlarındandır» M âlümata yazdığı
Diyerek litrey e litrey e taşlığın üzerine «Şehir M ektub)arı''ndan b ir parçadır:
dyyrlı bayılınca o tarafa koşan koşana!. «Aşıkaane görüşmeyi severim, o ne tat­
«Şernri Bey derm iş k i: lı şeydir!, o ne şâîrâne sohbettir.! Naz. cilve,
—. Bizi kadın sandıkları o k ad ar İşimize işve, girişme, arada b ir bftse, vefadan baht»,
yaradı kİ herkes o tarafa doğru koşunca K an­ cefâdan şikâyet, bazan gıdı gıdı, kahkaha,
dıra dedim k i: - A rkandaki çarşafı a ti. ben hande, açılıp serilme, mendil çıkaracağım di*
de attım. İkim iz birden kalabalığın içine g ir­ ye göğü? göstermesi, göz süzmesi, iç çekmesi,
dik, karadık. B en m uttasıl soruyor idim : yürek urm ası, geliyorlar diye korkma, ürkme,
__Ne v a r? N e oldu saklanma, etrafı dinleme, nefes tutukluğu, si.
M a h a lle li o ld u ğ u m iç in t a n ı y a n l a r : nede güm bürtü, gönülde üzüntü, Icok kota ge­
__Bırak Şemsi B ey m üb arek gecede bir ziş, ağaç altında oturuş, akşamleyin âh, gece
yanlışlık oldu?. a yansı vah. seherde eyvah, kuşlukda illallah,
— N e gibi? öğleye doğru mâşâllâh, ikindi zamanı yine
— N e gibi olacak, guyâ gündüz bu ray a gelirim inşallah!. Baharda Kâğidhâne, yazın
erkekler g irm iş imiş, zavallı kadıncağızın sular, sonbaharda Fener, kışuı Bonmarşe~
namusuna... İşte bunların cümlesi başımdan gelüb geç
«Bu aralık uçeride b ir vaveyla kopdu,. m işdir de ne kadar tatlı olduğunu bilirim -
meğer bizim kiler odada yap ılı y a ta k lara gir* Gerçi İşin içinde baskın da var. Baskına da
mişler imiş, m ahalleliden b ir kaçı ellerind e bayılırım. H erifler insanın üstüne ejderhâ
fener içeri girince ikisi birden avazları çıktı­ gibi gelirler. A rtık İhtiyarları dinleyin; ka­
ğı kadar: d ın ise:
— Hırsız var!, yangın v a r|..* iiy e bağrış­ — K ızgınlar L
mağa b asam ışlar. E rk ek ise:
Bu feryad, bahusus yangın v a r vâveylâsı — Edebsizîerf. diye tükürürler.
biiıün m ahalleliyi ayaklandırdı. Gecelik en* «Lâkin bu hal ekseriya ağız sulanmasın­
târtai, kürkü, hayderisi, abası elinde fener dan imiş, Hele m ahalle beylerine fenâ halde
gelen gelene.. İm am bağırır» civar evlerden canım sıkılır., B um î. disen mumdirek olacak
kadınlar, çocuklar haykırışır.. zabtiye çavuşu veyâ ta aşağı mahalleye kapağı atacak olan­
şaşırmış,, bir kumu İh tiy arlar da: ları bile bulûğa ermemiş çocıık sedası pes se~
— Geceleyin bu ne rezalet ?. elin fakir dâ ile:
kanamdan ne istiyorsunuz? şuracığa sığın- — Bizim mahallede böyle şey olur muy­
dün akşam yiyeceği1yok İdi de ben gön- muş!. enâilere bakın., ulan karıya bak A h­
derdim., günah değil mi yine o çapkın Aziz ı r ed, aynalı be.r„ gibi sözlerle iş görmece
mi bu işi ç ık a rd ı'? başlarlar».
«Velhâsıl o patırdı, o kargaşalık içinde Ahmed Rasim «FuHşi Atik-* d e de bir
bizim siyfchi M esrur kurnaz davranır, çıkar­ kaç baskın sahnesi nakleder; birisi Muzaffer
dığımız çarşafları koltuklar, eve döner.. Biz Bey adında bir zendostun macerasıdır, Adu
takım lâlfe konağın kapusundan çıkdık. zât û zam anlar toy bir delikanlı olan istikbâ­
^ fiyle getirdi ki kimde fark ına blJe varm adı. lin büyük m uharririne başından geçen» soy!**
«İhtiyarlardan birine Çapkın Aziz yolda anlatıyor;
dermiş k i; « H er zam an bizimki ile (bizimki dediği
— Yanlış davrandık l. biz o çarşaflı ka­ oynaşı olan yosm adır) H ürm üze (Hürm üz
dınları kaçırmamalı İdik! namlı randevucu) gideriz, yemek içmek da­
O zaman K anbure B ekir dayanamamış, hil olduğu halde on mecidiye veya iki fran-
demiş ki: sız veririm, rah at ra h a t eğlenirim, istediğin
— Kaçırmaya idin n e yapacakdın? kadar mastika içı çorbası, eti, sebzesi» pilâvı,

n /group/merakediyorum
BASKIN — 3 H 6 — tSTANBUt

tatlısı mükemmel, lemiz yatak, temi* gece­ _. Aç n e kelime., kır!.


lik... — Güm., güm!..
«Geçen hafta Süleyman geldi, m al bul­ «K apuya tekm eler iniyordu. Şangıır,
muş mağribî gibi bana geceliği bir liraya bir şungur!., ö te k i cam lardan b ir kaçı daha kı­
ev bulduğunu söyledi, allem e tti, kallcm e l­ nlıyordu. Bizimki m inderin üstüne düştü,
li, zihnime girdi, ertesi akşam oraya gitmeğe bayıldı, Süleym an hirra kadem basdı. Ev û .
karar verdik, saat birde (saatler hep alatu r­ hibesi avaz avaz bağırıyor, bekçi de bâr baş.
ka, saattir) Y e ş iltu lu r o b a ’d a birleşecek­ dan sopa vuruyor. Ben şaşırdım . Elim aya­
tik . Süleyman gündüzün kendisininkini, be­ ğım zangır zangır titriyor. Yirmi yinnibeş
nimkini bulacak, onlara evi gosterecekdL kişi kapunun önünde bağırıp çağırıyor:
Yarım binlik rakı aldım, tam vaktinde Yeşil- — Aç kızım aç!, imam efendi.
tulumbaya geldim ki Süleym an gelmiş, beni — Aç diyorum sana, aonra fena olacak!,
bekliyor, o da öte beri almış, elinde b ir pa­ buda polis efendi.
ket, A ksaraya doğru indik, A ğayokıifuna «Kapu gıcırdıyordu, odadan nasıl çıktığı*
saptık, bir sokağa girdik, çıkdık, karaniıkda m ı bilm iyorum , kendim i yandaki odaya a*,
göz gözü görmüyor. Süleym an b ir k ibrit çak­ tim , fen erlerin ışığı yardım ediyordu, bak-
di, parola!, b ir daha çakdı» bu d a parola!, yü­ d u n k i bağçe üzerine b ir oda, ön penceresi
rüdüm) kapu a ç ılır açılmaz daldık. Y ukarı b ir çardak d u v ar üzerine açılıyor.. EğiM i^
çıkdık, küçük bir ev... bakla sofa, nuhud h ık m ık om uzlarını kurtard ım , çardağın beni
odalar, arka tarafdtkl o d a d a m eclisi kurduk., çekeceğini tah m in ediyordum , Büzüldüm,
bereket versin id soyunm adık!, b ir kaç dâne kendi kendim e b ir daha koltuk mu, tövbeler
parlatdik parlatmadık, sokak tarafından kuv­ olsun diyordum .
vetlice bîr öksürük geldi, ev sahibesi birden «K apu kırıldı. B ir velvele, b ir gürültü..
bire bizim odadan içeriye girdi, lâmbayı kıs- — Y u k anya!.
dı. Sükût!. — Bekçi, sen bağçe kapusunu tu t, kaçır*
«Yüreğim oynamağa bağladı, aradan beş m a hğ!.
dakika daha geçdJ, bir öksürük daha!, Süley­ — A li,'M ehm ed, N uri., yukanya..
man sokak tarafındaki odanın penceresinden — F e n e ri g etirin !.
dışarı bakdı. bir müddet kulak verdi, bize:- — D u r, ilerlem e!, belki herifde makina
Kimse yok, dedi, gaaliba bir sarhoş!. v a rd ır! (m akina tabanca, bıçak)
«Ben de o odaya girdim, bakdım, b ir şey­ «Ç ardakdan d u v ar üstüne geçdim ama
ler göremedim, ama neş’em kaçdı. N erde b ir ayağım çardakda.. n e k ad ar fenerli varsa
Htlrmüzdeki serbestlik, nerde bu yü re k oyna­ içeriye girm işler, sokak zifiri karanlık., evin
ması!. Birkaç defa içimden çıkub gideyim de­ içi alan taran..
dim, bizimkini nasıl bırakırım, racon değiL. — H ah., k a rıla r burada!.
«Biz rakınm hızı ile yine m uhabbete dal­ — U lan b iri bayılm ış!.
dık. hatta b ir ara usul usul şarkıy a bile gir* — A ynalı gacaym ış be!.
dik, Sftleymantfikl pek İyi oynar, onu oynatı­ — N erede »seniy çıkın î. biz bulursak fe­
yor idik.. n a ederizî-
€ Ey sahibesi b ir daha telâşla girdi:- — Y üke bakdın m ı?., tavan arasım a ra ­
Aman lâmbayı kum , sokakda üç d ö rt kişi yalım !.
geziniyor!, dedi.
— M erdiven getirin!.
«Meclis kulak kesllmişdi, benim kilerde — D avranm a!..
de b ir çınlama, b ir çınlam a! «Benim çardağa geçdiğim odaya giriyor
«Ev sâhibesi tekrar göründü:» B eylar, lar„ fenerlerin ziyası beni gösterecek., ne ol*
hanım lar, batılıyoruz1., yukardan beş a ltı fe­ du hala bilem iyorum , gûya b iri beni arkam*
nerli geliyor, herifin biri de kaponun halka­ dan itti.. N ereye düşsem beğenirsiniz? ta bek*
larına asıldı L demeğe kalmadı öteki odanın cinin beyni vâlâsına! H erif:- Elhe! diyerek
b ir İki camı şangur şungur kırıldı. Eyvâh!. sopayı atınca tab anları kaldırdı, ben de ken­
«Dışardan sesler peydft oldu:
dim i toparladım , ben d e kaçıyordum h ir. 80 -
— Aç!.
kağın başına gelince hatırım a H ürm üz geldi.

http://groups.google.
BASKIN
— m ı —

g ıp u y -i a ç tıla r g ir d im . ü ç d ö r t f e n e r l i k o ş a dedi ve kalkdı. Birbirimize bakıldık. Ev iâhi-


-a g eçd îJer: beaini telâş alm ıştır tir titriyordu:
— Ah hergele ah . kâçdın ha!. Eyvah nâmtısum mahvolacak!
_B et ona müsiüm an m ahallesinde aal- Lülfİ bana dedi k i:
ja a g o * » i m a s ı n ı g ö s te r ir d im ! . — Biz ne duruyoruz?
E ^#k bekçi!, herifi m ahalleden at- — N e yapalım ?
» a h .. — G iyinip çıkalım..
diyorlardı* «öteki odaya fırladım, evvelâ
Gene Ahmed K arim ikinci baakm mace­ ayağıma, pantalonu bacağıma Ye­
ra m bir Şâdi Beyden dinlem işdir: leği. ceketi giydim, gömleği, boyunba^u; •'.ut­
«Köprüde Ü sküdar G azinosunda otu ru­ tuğuma aidim, fesi unuimuşdum, Lulfı yjy
yorduk.. İki iyene kadın v apura doğru gitti­ lem ese baş açık çıkacakdım...».
ler.. yanımdaki arkadaşım L ütfi B ey Ü skü­ Yine «Fuhşi A tik» de, b ir baskın juıVıfi*.
darlıdır. bunları gordii. ben d e gördüm , güzel sini de Ahm ed Rasim in pek sevgili arkadaşı
şeyler.. H aydi şunları tâk ib edelim dedi. V a­ Faiz a n la tır (V ak'a S arıyerde ge çe r):
kit geç dönemem dedim. B ende kalırsın de­ «Ben okluğum yerde «izmişim. r:«
di» bel kİ de biz onlarda kalırız... kad ınlar a nlatıyor - uyandırm ak m üm kin ol­
«Vapura binerken onlar d a bizi gördü, m am ış m eğer b en u y u r iken evi basm ışlar,
biri gülümsedi., yolda vapurun kenarından nasıl olm uş bilem iyorum , uykum un arasında
bakifdık.. Ü sküdara çıkdık, biz geriledik, on­ tartakland ığım ı d u y ar gibi oldum , b iri bağın»
lar ilerilediler, B alaban tarafın d an D oğancı­ yordu :
lara doğru çıkdık. Tenha b ir sokakda d u rd u ­ — K alk., h ayd i bakalım küçük bey!, zan*
lar, yanaşdık, dediler k i:- Bizi uzakdan tâ k ib p a ra bey!., diyordu. B una b ir başka ses daha:
edin, saat birde girdiğim iz eve gelin!. A ç ç ö lle rin i srv d lc e ğ lıtı b a h tım u y a n s ın
ıSözmü? söz?. Gitdik, gitdik. b ir yokuş şark ısın ı ilâve ediyordu. B aşım ı kaldıram ı­
çıkdık, dir daha çıkdık, sağa döndük yürü* yorum k i; nih ay et İki kişi beni kapınca doğ»
dük, tâ Selimiye taraflarında, içinde beş on ru jttu la r; kendim e geldim , b ir d e n e bakayım ,
mezar taşı görünen bir virânenin karşısında­ oda hınca hine dolu, karşım da b ir sarıklı, el­
ki eve girdiler., saate bakdık onbir buçuk., le rin d e fen er tu ta n p o tu rlu b it iki genç, gü­
nerede vakit geçirelim?.. Balabana döndük, lü p duru yorlar. S ordum :- N e var?.. Polis de­
bir meyhanede ik ile r üçer içdik.. yarım oldu., dik !;- B asıldınız?»
çıkdık, saat bir., biz kapu önüne vardık, e t­ H alâ anlayam ıyordum . İm am atıldı:- Yi-
raf tenhâ., girdiğimiz evin bitişiğinde bir ev diğin h altın sonu!, zâten uyku beynim e sıç-
daha var.. raıru şd ı:- Senin yidiğin h alt benim kinden
cGüzel bir ev, kısmen deniz de görüyor., büyük!., diyerek üzerin e saldırdım . Polis tu t­
virâıteye karşı odada oturduk.. O k a d ar ıssız tu :
yer kİ çit yok., baskın kimin h a tırın a gelir. — Y ok am a, eğlenm eyin!., dedim.
Gecelikleri giydik, o odada rak ı m asasının — E ğlendiğim iz yok, alay ediyoruz...
başına geçdik.. zâten b ir az da m aya var.. «İm am bunun üzerine ağzını açdı.. çap­
«Aradan b ir saat geçdi geçm edi viraneye kınlar, edebsizler, utanm azlar, burasını ne
doğru İki tarafına sa İlana sallana koyu b ir zan ettiniz diye bağırıyordu.
SĞlgetıin gıtdiğinl, b ir şeyler söylediğini arab «Bir de evden çıkalım ki!., b ü tü n S arı­
hittnetci geldi haber verdi. H erif eve en ya­ y e r ehâlisi iki keçeli durm uş, seyrediyor, ço­
kın mermerin üzerine oturdu, kalın sesiyle cuğundan tu t aksakallısına kadar cümlesi
dedi ki:* Bir mâni söylerim an larlarsa an* mevcud.
laflar.., «önüm üzdeki Ud kişi gaz tenekesi çatı­
*Ktitü b îr m a k am la ça p k ın ağ zı b a ş la d ı: yor, b ir ala alaheydlr gidiyor! A rad a bir fe­
Adara a n a n , adam am an... p ara w n e r yüzüm e kadar yükseliyor, b ir ala elahey
Cebimde üç m ccldi;? o d kura? yilx « t varcı daha!..».
v»r Bibi: Ahmed Rai im. ru h |İ atik; Ahmed Ra-
9a beatm karcımdaki «irde bir cilt zanftara sim. Muharrir bu ya.-; Ahmed Raslm. şehir mefc~
tuplan, iv- S. M Alus, Not.
n/group/merakediyorum
f

«ASKIM D E S T A M U U U — 2148 — İSTANBUL

BASKIN DESTA.M.AKI — laU nbutun V4r Ilı* u ğ ra d ık b ir le n h * y«U


günlük hayatında, uygunsuz takım ından yon­ V an 7 M U g u ru rd u k kol t a l i «ala
m a kadının evine g a lic e erkek alm ası ve zen- lir d i rfd lrO tr k e n d in ha*a «ola
paresi İle beraber m ahalle halkı tarafından V * r» m i » b u ld u k K u ç u k p » ı* r*
basılması, küJM nl m eşreb şâ irle r İçin zen ­ (««rdııo m n r fm d itn g e rd u n m u r r |
gin bir mevzu olmuş ve bir takım Baskın K ırm ızı b oyalı k ı f ^ ıl yeni
daatanları yazılm ıştır. Bu destan ların en gıi- fia a i uı,r k a a u r f w W lm *en!
sellerinden biri ondokuzuncu asrin rind me$. fiAjct çokça crUr fi trm fM trı
reb kûtfıAaJ şâiri B eşiktaşlı Ged&E’nin (B . Saat iı^tr (.ıklım eFtault fMur
Cedai, B ^ jk U jJj) kalem inden çıkm ıştır, 23 Arfc;«n» d u*lu h^m b tr «uru ne fe r
lu t’a olan bu m eşhur destan $udur.‘ A drU Jr h u ^ cli 1 KÖftlınur fm ^ r
1- Aid» b r n l b u gam b u d r i^ İi e/kâr K u p u n u n u n u n d e k ıld ım k a r i n
üo n ifl dedi v a r l«® çargı p a zarı F it fl*ke tik in i a ld ığ ım sa m a n
B ulurum kendim e b îr roütıaaJb j& t A şa ğ ıd a be k le rm l* o « r v d it f n can
A n ifa terkey leH m nılm üs u 4 rı K upayı» a ç u p ı m am an
Z G n n r k f d buldum b en b ir tA ıe e lv a n M rrü iv rn d e n çık ım ı p a t p a l yukarı
P e şin e d ü fto m h«m h a li b fr « a m a n O d a k a p u a u n d iu ı b a k ! im kİ so fra
B u rn a h e n ü z e ^ ri k a ş ı de k e tn a n U fd lm m f l la a m rü m b iı^ h r su n ra
Rûberû «elifler etffm Işn m n Mezvyt t a r a to r u İfteeclk d o ğ ra
3- Y â r ile eyledik te n h â d a üuhb«< N âzik elkrij]** ıtofdu İMyarı
Dedi h d bu ffeee g e lirse n e lb el B cs cm b â d e v e rd i »1 aim ln bilek
Dedim e ; e fe n d im e lm m sı m innet, ü r d lm k e y fim ta m a m ey mUM m rlrk
A adü tâx lf kıl<lj se m i ii clv&rı $ îH e îe r a ç ıld ı k o ş tü y ü dö^ek

Baskın
(Resim : M û a tf F ehln ı)

http://groups.google.cop
Ü ç ç i f t e k a y ı k d a İ s t a n b u l H a n ı m l a r ı ; X I X . a s ır .
( B r t n d c z l ' ı l o ı ı S . ı h l h a B o ı c a l ı e l i Me>

u n . n n i M i * t M u t — /a t^ u ıb u l — » « •
— 2M9 — BASKIN

itr m f M M W a d im k in T a lv a rd ım y a k a rd ım ( İ r m e k a n ım a
^ T tr II» ikloıl» r i U # » c in lik E n t f M ; k İm i* a ld ım b a b a n
j j f*ı*r eyledik TÛS yiize s u rd u k 83. Ol v a k it öteceğim e in a n d ım
£11 d a muf&d m ıü u ü d a i r d i k S o lu m b a £ |ı lm iq D a k k a d a y a n d ım
C iflie b o y lan d ı e tm e m iok& n M eğer rilrık fın lf k a lk tım u ju n d ım
^ Y tr lir b tr b b s ü r f i ik s a f ı E tm o a ln G f d i i k im se b a k fln .
£ 14^1 k a n a a ti* aat& ya c t î â Y ine ondokuzuncu asrın k ülhân î şâirle­
Çcce yarışanda Çikdı b ir ş a d a rin d e n E n d eru n lu Fâzıl Bey «Zenannâmo»
Srçradım dd**kten k a lk tım y a k a n a dın daki m eşh ur 112u n m ansûm esinin sonun­
tt K o m ş u la r « a t n « i r H a n ife lu n m da b ir baskın sahnesi ta sv ir eder. Ş â irin zo­
Fatm a k a d ın d e r k İ a j o | a r a n tm ra k i b ir z erâfet ve n ü k te endişesi ile kalem e
Cı r ?.«rt»» (ö rd ü m b e n y o k tu r y a la n ım aldığı bu 47 bey itlik m an 2 Ûme, edebi kıym et
Başlı şaotttA Ti <* f jir r r t k a n b ak ım ın d an m uh akkak k i pek düşükdUr;
U Gitdlk«e b tırü d ö g ü r ü lt ü h e n g â m m anzum en in te k h usu siy eti şu d u r:
5 « ı» ııy b a k tım a lt ı d a la m a m K u rn a z kadın, b askına g elen lerin b aşın ­
A rdında m a h a lle li « ö d e im a m d a b u lu n a n İm am E fendiyi, ev i te ftiş için
Neferler b e ra b e r h e m s a n c a k t a r ı y a ln ız o larak içeri a lır, v e efend inin eline
14 Üd üçü b ird e n k a p a ç a ld ıla r b ir p a ra çık ın ı sık ışd ırır. İm am memnun»
c e m a a t iç e ri d a ld ıla r k a d ın ı h im ây e e d e r v e zam p arası a la n tü y ­
f g v jo a ra s ın d a b e n i b u l d u la r sü z b ir toy d e lik a n lıy ı k u r ta n r :
Dediler tesH m o l y o k tu r z a r a n Görmedik aytnnı ba hâtûnun
1& P arm ağında r ü ı f i k k o ld a b ile z ik Lekeci var mı aceb sâbûtıun
P eobtdlr v û c ü d ü g a y e tle n â z ik İşte big&ne delilmiş oğlan
Ne ka d a r m e th e t s e m m t d h e m ü n a s tb Kuru afaca bulaşdurmanı kan
B atanına yivm iş p r tib e ş a lv a r ı Sen dahi style a bâtun, gel çık
İS. Yuhardau a şağ ı f e r i c e s iy a h Sana âyâ ne ola oğlancık!?
Görenler y irlm l e ttile r a h v a h İde âşJftc o demler feryâd
KJmJ m re n a n old u k im i d e s e y y a h Bir taraftan Imft&ı ider tmdAd
K o llatm a k a b a rır g ö r d ü k ç e y â rı Halamın işte bu Bekir o&I&nı
«- Bir pullu y e m e n i v a r d ı r b a ş ın d a Ben kucağımda büyüttüm ânı
Aldatır gözleri r a s tık k a ş ın d a Sizi berbâd Ideyîm billahi.
Tâıe girm iş o n ü ç o n d ö r t y a ş ın d a M a ılu n ın n y e rd e k a lırm ı Ahi!..
KJm (förse k a p ılm a z ot c llv e k â rı Ü ç baskın d estan ı d a geçen asrın k ıy ­
İL Agaltapusuiıdan g ird im içe ri m etli h alk şâiri T ophâne k âtib lerin d en Ü s­
Kolitı^iLmdaD t u t t u ü ç y e n iç e ri k ü d a rlı Â şık R iz ı ta ra fın d a n y azılm ad ır. İs­
serd iler â d e t ü z e ri ta n b u l h a y atı bakım ından d estan ları zengin
Çıkardılar b a ş la m a d a n a s t a r ı b ir hazine olan  şık R âzi b u d estanları m a­
afta d e r ki b u n e a lâ m e t alesef tam am layam am ışdır,
DetÜlrr b a s k ın d ır b u n d a k a b a h e t B irinci d estan : VefÂda Sînekli Mescld
dahi bildin ol v a k it z a r a r ı civarın da o tu ra n zengin du l kadın, kocası
A? a im a b rn d tıxuıı g ö r s ü n a«&n Sldilkden so nra şeytan igvâsına uy ar. İsta n ­
Yüfî|inMf düçtü b\r ç ir k in ac ı bul Çarşı ve p a za rların ı gezib dolaşarak
Yakanua e ld e d ir o c d ir Uâct ayak takım ından toy şehbaz gençlerle b ir yo­
tan p & ray a e k le n k ırb a c ı lu n u b ulu b konuşur, a y arta ra k konağına d&-
Ben ilahi bildim »l v a k it z a r a r ı vet eder, kopuk d elikan lıların a hediye esvab-
Çınlım y n k arıya söylem e* k c lû m lar alır, ham am ve tıra ş parası ceb harçlığı
utua b iri k e y fim iz t a m a m verir, b ir eyyam böylece eğlendikten sonra
î* h ta kaK lcslnden a ğ la d ı a n a m nihftyet b ir gece kayıkçı güruhundan nevhat
t b«r itrdı Hıra t u r n a k a ta r ı b ir laz uşağı ile baskın verir.
**■ tki , Eâzi bu destanı hanım ın gene kayıkçıyı
“ “ vmgen ücllad t e l d i b a b ım a
ıenlm sfirlfl jc a n im a (
konağa aldığı y erde b ırak m ad ır.

^group/meraKedıyorum
BA SK IN - 2160 -

J- TArlf e ttn r it f p rc k i n c e nlgArı 19 i p t i o ğ la n la rı p ırp ırı ko p u k ,


C fo an la b astfart ol n t n M t ı K e m e n d i zulM ndc a ld ırm a z soluk
M a h alle h a lk ın ı fcoynb k a fe se A h u n v a ra k c rJ a r t e r tfirn* i* lr r
K ö r ş e y ta n a t a ş ç ık a r ta n m rkkA rJ M ;lll K a a f u n o ls a tü k e n ir ç abuk
2- M rscİıl y ık ılm ışd ır m ih r a b y e rin d e 14 M ıım ru K unellerl n u r d a n M*)v]4ir
M a şa lla h d iy elim y a ş k ırk b irin d e H e d u a te n d r üultkA n * a tu b yed irir
A £ d a d ü ıırü n ra s trk s ü r a t e k u y ru k lu D â v e t id e r Ltılum bacı olv am
Hem d a h i allığı giil ruhlcpLndc A lo ş a lm ış y a n a n gtfııul e v id ir
S'. Y aşm ad ı t u tu n u r İn c e d e n İnce lı. K a la y c ı c iv a n ı p a k la r s a h a m a m
Fı.Kıkl fe ra c e h<*u m e ş re b in e * K a tıım f it o lu r p a z a rlık ta m a m
K n ıa lı e lin d e h a s ır yelp âae P ire ild e o lu r b il d e ylgU ılc
İ şm a r ç a k a r b e k â r tişa k to y g e n c e O n b e ş ln d e h a m m a l e lv a n b e d ri lam

4 K ocam o lac a k ol m o ru k a b d a l 16 Ç a rş ı p a z a r m e y d a n c e v rlâ n id e r


Göz y u m u b g ö ç ü n c e k a lm ış b u n c a m a l B ajfro fc ap u jıu ad a y a lıy a g id e r
D e m lile r b ir g e lir i n s a n c lh â n e G Ö rüb b i r k a y ık ç ı c iv a n ı şe h b az
CâJue hfibe tâ * e ta z e e iv a n a l F itn e n ig â b ly l* d o lm a c a İrincr

5. Ş e h ri İ s ta n b u l'd u r g ü z e lle r k<Uıı 17. K a y ıjta d n lm a ş ıfıjr se k iz o n a v re t


S e v b a l f ftfilo rı ç â r ebrnv& nı " N c r d e n s in " , “k im d e rle r” soru lm ak
D ayı r r r tş l i yâ. k e k lik sek işti N a z e n in im l â t i f e d e r s e m tin ]
K â k ü lü telin ce ü ftfid e k â n ı M â n â sa k a y ık ç ı d r a m dâvet

8. K a y ık çı g üzel! z e b e rd e s t geh b a z 1& “V e f â d a S ln e k ll M e sc id i d a la n


B e rb e r g ü z e lin d e işve İle n a z ,rA ş ı b o y a lı e v a r k a s ı b o s ta n
B örek çi güzeli n e z â k e t b ilif “ Y a ts u d a n s o n r a İn c in to p o y n a r.”
Kalayca güzeli d e b i r d e li laz N a k ış â ld ı g i t t i k a y ık ç ı o f la n

7. K e b a b c ı güzeli k im y o n b a h a r l ı 19. “ E r im yok e fe n d im g iee k o r k a n ın


Şalcı güzeli g â a y e t v e k a rlı " E r a e k d a r k â h y a m ız s a ğ ırd ır, yarım
D ellâk e lv a n l a n h a m a m ç ıp la ğ ı "T a z e y i£ Jt u ^ ak a lm a m içeri
N ljçârdan y a n a b a h tı k a p a lı " D e d i k o d u y a p a r k o m şu civarım »
8- T e n i g ü z e lin in ifcne e lin d e 20. " A z ıc ık a ş ım la k a y g u s u z b a şım
Ş e rb e tç in in peştem&U b e lin d e “ H a r e m d e İ h ti y a r d a d ı sırd a şım
K e m a n k e ş c iv a n la r Z a l İle R ü s te m " V a r a m a m k o c a y a o r ta k ü s tü n *
M üezzin c iv a n ın b ü lb ü l d ilin d e " A k a r g ö z le rim d e n h e r g lce yaşım "

9> Şekerci g iite li b â d e m ç e k eri 21. K a y ık ç ı civA nuı ç e lin ir aklı


BaElaclar c iv a n ın p e r i p ey k e rl “D e rk i y e r d e n fföge b u h a n ım haklı
K a ru h c u güzeli b a ğ la n tı tâ c ı “B e n i d â v e t e y led iğ i a ş ik â r
Dem irci de g iiıe lle rin e jd e r i '‘G id e rim b u g ec e c ü m le d e n s a k lı'’
10 * S a r a ç gaz e lle ri eli b ıçak lı 22- C i r ü b b i r h a m a m a y ı k a n u r önce
M acu n c u gü'ieli f e lly o r ak lı B ir m isil h a iâ v e t g e lir o # c n c e
H o r b a k m a s a k a n ı n n e v c lv a m n a £ ▼3 b u l u r k o y m u ş g ib i eliyle
B alıkçı g itıe li y a lın a y a k lı S in e k ti M escW n a m se m te gelince
11- P n r u n u ş a k la rı b ir d o n b i r göm lek 23. i$ m id ir ş e h b a z a a ş m a k d iv a n
B ek âr o d a k la n g a a y e t civelek Ç a rd a fc d a n t ır m a n u b ç ık m a k y u k arı
Ç a rp d ın ıı h a n ım ın f e t t a n n a z a rı T e ş rif in g ö r o ıü ş d ü r ç a r p a r yürefcl
Y a n ıy o r h e r s e fe r b ir f ır ın ek m ek A ç a r p e n c e re y i o k ıag m k a rı
12> K asab güKRİleri k a n lı cüm lesi W S u r l a r b a m ı » h e m isa l/a y la d adı
S im ldcl c iv a n a k a ld ır kafesi Ol d en iz p jd crl te n i p u lad ı
Bozacı güzeli tiicûc a m a v u d K a r a tü y lü k a r a yağız o ğ lan d ır
A rabacı g ü z e llrrlu cJesi M e şh u ru â fa k d ır k a r a n ın lad»

http://groups.google.coq
^ S U O O P E D tŞ l__________________ - 2 1 6 1 - ________________________________________ B A SK IN

Jjçinci destan da ayni hanım üzerinedir, K ur m u b ab b et Helvasını ateşe


da \aysü 2 b i r m u m c u ç ır a ğ ım e v e a ld ığ ı Ol n aaehln h a n ım İle beraber
yerde y a rım b ı r a k ı lr m ş d ı r r İti. BUte ü gUifllinlo şilt k o k ar a&2 l
’l H u n i m i n k a ç T ip fe r b i l m e n i k m g ı Y arinde İJfveıl ı l l v u l n â u
C tte s a rh o & la n g ü n d tiı a jıfrı İla n ım d âv et İder kınalı m um la
Ç A rebrû h i l l b t n e v h n t ç a v u ş a Glce te ş rif Id rr d e stin d e tAıı
T u lu m b acı ş e h b a z ^ a y t a n b ıy tfj 14- M um ca güzelinin te n i lUffıri
j. C Ju rıc k c l c i v e l e k S & f r & n b o l u t a Ç ar^oyn şevk vfren h ü s n ü n ü n n ü ıi
SİDP5 İ kuşAtte sıvam ı^ kolu H a n ım p e r v l n r ıl » Im o t o «âlım
jo y b ek âr u şağ ı g ö rü n ü r am m A S üzer d â v e t IçUn (cşm l ^»ahmfu-t
M urada i r m e d i r b u l a r a k y o la Beraat ı k az t a n ç n lb a b aşm ak çı
S, BiL&fealın ç ı r a ğ ı g e n c i n İ r t s I U slusu z ıp ırı ş e y ta n k ırbacı
Mazlum g ö rü n ü r o g a a y e tle s fn d T o r n a k a tâ r ıd tr c « r d k llw 1 ef
H anım ın a ^u u şl m n h a b b e tin d e C ü m lesin Oguuşe çc k m işd lr bacı
T atu b k a lk a n la rd a n o d u r b ir İst 16. B ir f ic e n a sılsa to p sa k a l bekçi
1 fUzcUdir k a y ık ç ın ın şe h U U t Ç a rd a ğ ın ü s tü n d e g ö rü r b ir genel
H anım a lır eve o z ıp ır lazı M u m c a e tr a f ıd ır tü y sü z o ğ lancık
Mey Içüb m u h a b b e t l a m a m o ld u k d * G e lin ay ık la y ın fim d i p lrln e t
Gün d o g m a d a n s a v m a k g iif d â r b a y la *
Ü çüncü deatan Toygartepesinde bir
fi. K alyoncu n e fe ri n e v h a t d ltâ v e r h allaç oğlanla baskın veren b tr hanım üze­
C a m la b a ı s e re n b a e g a a y e t tıÜ a e rre r rin e olub yalnız iki kıtası yazılm adır. Bu İki
P ırpırı k ıy afe t b a ld ırı çıp lak kıtad an anlaşılıyor ki nazenin hanım güzel
H anım ını c iv a n ı c ü m le d e n sev er h allacın üzerine ısra rla düşm üş, oğlan hayli
6> Balıkçısı v a rd ır d a ly a n m isâl) m ukavem etken sonra ayartıim ışdır; kİ bu
Y akışur k â fir e h c rh o ş lu k hAlj baskını on on b ir yaşlarıtıda b ir çocuk iken
P i b ü re h n e grorüb b ıçk ın s a n m a y ı» görm üş ol&n Ü sküdarlı halk şâiri Vâsıf Ho­
Yüzünde giil g ü ld iir hİcA bın â li ca m erhum İstanb ul A nsiklopedisine tevdi
"• \ o l a kİ y ırtık s a p a ç a y la y a k a ettiğ i n o tu nda; «A yağında sâde b ir iç donu
G ü id le r için d e ç â re b r û saka. İle gene hallaç lâzın evden çıkarılışı asin
Akil o lan d e m iş m eyv ei h ü s n ü n unutam ayacağım b ir sahnedir, gece fenerle­
K a b u s u n a b a k m a için e b a k a rin ışığında etra fın a ölü m korkusu içinde ba­
*’ H allaca n e d e rs in e fe n d im söyte
kıyordu, y ırtık m intanını, k ara laz donunu
H anu n b ir iş m a rla g e ç ir ir ele
ve yağlı fesini koltuğu altına verm işlerdi,
kütfıâni ağzı tığ gibi dedikleri ince uzun boy­
B&denûş o lu n c a lâ n û . b t z â n û
A hîü a t i y a h iç k a rıg m az M le
lu, esm er, k ara kaşlı karagözlü, bıyıkları ye­
n i terlem iş cidden güzel b ir genedi, sille to­
8 Kalaycı şehb& zda e l a y a k k a r a
k at m uşta epeyi hırpalandı, zabtîye gelip
Nr £anı le ^ rttin d e e lb e t yıha* a
k u rta rd ı. K adını yaşm aksız ferâce ile çıkar­
H anım ım g e ç e rk e n d ü k k â n Ü n i i n â n
dılar, başına b ir nam az bezi sarm ışdı, o da
Çakır gözler Ue y ü rek y a k a r a
çok hak aret gördü ; karakolda hallacın ra h ­
10 gefterel güzeli b ir *&hj h i b a n m etli kocasının kardeşi oğlu olduğunu söy­
M edhetmi^ s u c râ cü m le e d ib a n ledi, delikanlı ise bilâkis kadının bir fâhişe
Şatlıg* e k e r d e n t a t l ı d illid ir olub kendisini uzun zam an peşine düşerek
Banım a d u rm tu jd a r e lp e n ç e d iv an şeytan gibi iğfal ettiğini itira f etti, oğlanın
Müezzinin s e si d a l l a r y i i n | i doğruluğu kalabalığın m erham etini celb etti,
H anım sev er e lb e i b ö y le crkeffl o zam anlar U sküdarın nam lı tulum bacıların­
K ulbau k o p u k la ra s o fra ! İffe t dan olup baskıncıların başında bulunan Ed­
Aöa İli?ar id e r k e b a b g ö r e li hem R eisle kardeşi Çom ar İsm ail'in şefaati f
Helvacı sc h b ası o lu r zorftVtf ile k u rtuld u, h a ttâ Edhem Reis fak ir hallaca
*** ftH'yıUnı p e h liv a n ı d llâ v e r - b ir altın çıkarıp verdi ki altının p arıltısı da

û/group/merakeaiyorum
BASMA — 2182 —

çırak v ^ -k la rd a n ustaya en az 5 i^ i
goztunun önündedir* diyor. Râzinin iki des­
tan k ırası şu d u r: dt. ^
A bf surtıık k a n fim ra f IKlI®* B asm acılığın yanında ack; Utanbul,ıift
En*rl olma btsıln) hrrffun Iglıur bir de yazm acılık san atı v a r idi ki, bez uz®,
ScnJa tfbJ ç iflf k*vrulnm * Jokum rindcki şekiller, çiçekler »imşir kalıb tle b |- |
Dftkunur rfrndli:! fcurpr dL-jimr ma y erin e h u rd a te fe rru a ta varınd çc^J^
OJufc iiiiJfac Pw ç**ı fırçalarla resm edilir, boyanırdı» vr bir p trçj
Bir * n y .\ fiHmM y»ka p ^ a s t İş tam am en tek elden çık ard ı; basmacı bir
O lam am am hanım ım b en »an * o j im j işçi, am ele, yazm acı ise bir r ^ t n ,
D uşutıürkm b e rb tr h a m a n ı ak çası san a tk a r idi (B .r yazm a, yazm acılar- Kandil­
li yazm ası).
ftASHA. BASMACI ISN A F1 — Üzeri-
H icri 1138 (M ilâdi 1725-1T26) tarihli l*r
ne, bir veya bir kaç renkli güre hoş g ö rü ­
nür şekiller, bilhassa çiçek resim leri b asılm a ferm and an Ista n b u ld a basm acı esnafının 27
beze <basma> deîlile gelm iştir; basm acılık, gedik olduğunu, ve kârhânelerinin de Çen-
b erlitaşd a V ezir H anında toplanm ış olduğu­
eski İstanbul'un küçük el sanayii arasım la
ötıemli bir şöhrete sâhibdir; ibda edilm iş n u öğren iy oruz; aşağıdaki satırlar, bu fena*,
şekillerin, çiçek resim lerinin güzellikleri, ıs- nin «MecelJei U m ûri B eled iy e , de neşredil­
m iş su re tin d e n alın m ışd ır:
iiî ve tanzimlerindeki ince zevk, boyalarının
s a b itliğ i ve renklerin ahenkli İmtizacı baka­ «H irfetim iz e rb ab ı kadım denberi ancafe
nımdan eski İstanbul basm aları, bugün anti^ y irm i yedi gedik (B .: G e d ik ); ve kâıhânele-
ka kumaşlar arasındadır, m üzelik eşya ol­ rim iz de b e r m ucibi ferm an ı âli Vezir Hasın­
m uştur: ve küçücük bir parçası pek e n der da olub bu ana gelince şâkırdlerim iz (çırak­
olarak ele geçer. larım ız, İşçilerim iz) ü stada hizmet ıie maha­
re ti n ü m ây an ve p ır p e rv e r olduklarından
Târih kaynaklarım ızda Istanb uld a b as­
sonra, (sa n ald a m a h a re tle ri ve ustalarına sa­
macılık ve İstanbul basmacı esnafı hakkında
d a k a t v e m u h a b b e tle ri görüldükden sonra)
rastlayabildiğimiz k ayıdlar şu n lard ır:
gedik erb a b ın d a n b ir ü stâd yanında halife
On yedinci asrın büyük m u h a rriri E v li­
- (y am ak, m u a v in ) v ey âh ud şerik (ortak) olup
ya Çelebi basm acıları «yasdık basm acılar» ve
badehu gedik d ü şd ükd c (g edik sahibi usta
«çıt basmacılar* diye ikiye a y ıra ra k şu m a­
ö ldüğ ünd e v ey a s a n a tı bırakdığında) cümle­
lûmatı veriyor:
nin ittifa k ı (b ü tü n basm acılar esnafımı) ka­
«Esnafı basm acıyanı yasdık - D ükkân 15. r a n Ue) k e n d in e g ed ik v e rilir (imalâthane
nefer 55. kârları nakışlı ve k a tra n lı gütıâgûn
on un ü stü n e tescil e d ilir).
boyalarla m ünakkaş yasdıklar, sofralar, p e r­ «B aşka d iy a rd a n g elip hirfetım iz erba­
deler, şairane bezleri basub d ü kk ânların da
bın d an olm ak ü zere id d ia edenlerin sanatı
satarlar. Amma m etin k â rd ır (ışd ir) ki ne m ezk ûreden m a h a re tle rin i iddia edenlerin sa-
kadar silsen nakış m ütegayyir olmaz.
n a ti m ezk ûrede m a h a re tle ri nüm âyan olduk-
«Esnafı basmaciyam çit - D ükkan 25, d an so n ra m ûtem cd kefili ile kezâlfk gedik
nefer 100, B unlar ekseriya bekâr hâne odala­ e rb abından b ir ü sta d yanında b ir müddet ha­
rında Tokad ve Sivas erraenilerı, ve acem v e life, b a d ehu şerik o lup gedik m ahlûte düür
hindi basmacılarıdır. Yorgan yüzü, çarşaflar, dükde yine cü m le İttifa k ı ile gediğin kendi­
perdeler basarlar ki hayâli pesenddir». sine verilm esi m u tad nizam im izdir,
işine göre bir veya m üteaddid şekil ka- « V ezir H an ın dan gayri yerlerde dükkan
bblarj kullanılırdı; kalıblar şim şirden yapı­ ve k ârh ân e açm ak m em nûdur».
lırdı, her kalıbı bir işçi . am ele kullanırdı; Bu ferm an, Istan b u ld a yirm îyedi gedik
basılacak bez, bir kerevet Üstünde yan yana olarak (yani yirm i yedi im âlathâne olarak)
bağdaş kurarak oturm uş işçilerin önünden çalışan basm acılar hakkında çok aydın bir
eJden ele dolaşarak geçer, h er b iri ayrı b ir fik ir verm ekle b e rab er dört sene sonra (Hicfi
renk ile üstüne bir kalıp vutut, ve en sonun­ 1142 =s m ilâdî 1720-1730) latanbuldaki b* f
da ustanın elinden tamamlanmış olarak çı­ m acılar hakkında İstan b u l K adısına hitaben
kardı. Bir basma kârhânesinde (atölyesinde) y a z ılm ış d tte r b ir ferm andan bu i
http://groupa^QQglecQİ
^ r ? r o i5 t EASUACÎ
— 2143 —

yer degişdirdiklerini. 27 basmacı zellerini de unutm am ışlardır Tophâne ke-


15 karhane (au£><.-j dahateberinden
ılâ- Ü sküdarlı Aşık Razı'nin iş a r ­
(1 öğreniyoruz, kesip olarak ifâde daki iki k u ’ası Basmacs«~uzeli b tr rîrm eri
’İ lnjeinı: «Imakla b-raber. 27 b u m u ı gedl- genci şâninda y asılnu şdır:
1 ^n42 («k anldıiı anlaşılıyor Ba P u m a n ı l ı ı r d k u l a n lu m a n
ferseAndAn öğrendiklerim iz şunlardır: V ıd r .n jtk d ^ brjlJ m ü h rü i v l r j n a i )
, j — Fazlı Paşa Sarayında (B lnbir di- n n t lh d r lı l ılm ılr k a lıp m itili
^ denilen meşhur B ia ıu yer altı sarnıcın- S ln rl n ^ ı U i h u m t l ı h m u n
fflU$luman ve gayri rnıislim basm acılar
T n t id e n plglr 1 *1 v ıılla t aşın ı
oJaraJc 27 k irh â n e od alan ihdas
f i ^ m n l r n o dlilw r «ın 4 « rt yaşım
edilrtıifür. E rm en i m ah b u b o ç abuk k ılla m r
2 — Ayrıca yine bu basmacı esnafı için
t j i ü t j v u r u n u n s o n ra bav»*
£^uga Yeni kapüşonca su r dışında 15 karha-
m cdiJan ihdas ed ilm iştir
Ç U H A C I lA ıis l ■— Sahne a rtisti: 1910
3 _ İstanbul c iv sn n d a K aredeniz Baga­ da Selânikde doğdu, babası eczacı Yusuf Ba»*
j d a n Akdeniz Boğazına (Ç anakkale Boğa- m açıdır, 1912 d e ailesi İstanbu l'a hicret etti.
f i kadar olan bütiin sahil k alabalarında Şişti T erakk i L iselinde okudu v* 1927 de
basmacılık yapılması yasak edilm iştir. Bu mezun oldu, aktörlüğe karşı olan fıtri istida­
iorfud içinde basm acılık Istanbuldaki esnafa dı, daha taleb e iken m ekteb tem sillerinde al*
dığı rollerdeki m uvaffakiyeti ile inkişaf etti,
b ilm iş tir.
i — Basmacı k ârhânelerinin İçinde ak ar Şişli H alk E vinin tem sil kolunda fah ri re ­
bulunması şa rttır; Fazjı paşa Sarayındaki jisörlük y ap tı. 1933 ile 1939 arasında. M uv
jcarhineler için devlet eliyle b ir çeşm e yapı* lafa Sahi haddjrı’in rejisö r bulunduğu Beyoğ­
üfakiır; Langa Y enikapuau dışındaki m iri lu C um huriyet G ençler M ahfilinde am atör
akar su da bu esnafa tahsis edilecek, bu suyu olarak sahneye çık tı, 1936 dan 1943’e kadar
bişka kimse kullanamayacaktır». da keza am atör o larak F a tih H alk E v i tem ­
Hicri 1142 tarihli bu ferm anda V ezir H a­ sil kolunda oynadı, 1943 son ların da ise, p ro ­
cıma adı geçm emektedir. fesyonel a k tö r o larak Ses O peretine intisab
İstanbul'un yerli basm acılığım A v ru p a ­ e tti, 1947 d e M uam m er K araca ite birlikde
cın fabrika m âm ûlitı öldürdü. C u m h u riy et “D elidolu” op eretin i oynadı. F a ru k K enç
devrinde y erli bez fabrikaların ın ku ru lm ası. film şirk etin in çevirdiği "T uzak" film inde
otîRUcıiıjı m em leketim izdeki y e rli san ayi kö y lü d elikanlı H aşan ro lü n ü aldı, 1948 de
arasında, ölümden sonra d irilm e sırrın a ka- T evhid B ilge ile anlaşarak Skeç Topluluğu­
vuşdbrdu. nu k u rd u la r ve Tepebaşı B ahçesinin yazlık
Garibdir kî Istanbulda, 1950 yılınd a sahnesine çık tıla r, o m evsim in re p e rtu v a n n -
Kumkapu ile Yenİkapu arasınd a şim şir k a ­ d a “A dam sen de” d e rousevi taklid i ile re ji­
lıplarla el basmacılığı y ap an v e içinde d ö rt sö r Levı, "Ç ifte kavrulm uş»da külhanbeyi, ve-
qçi çalışan ibtidâl b ir atö ly eye rastlan m ış “ L açka" d a laz kap tan rollerinde tem ayüz
günlük r a ık yolunda b ir u stan ın etra fın - e tli. Aziz B asm acı lisan ve şive taklidlerfn-
da toplanmış T ürk-M üslüm an işçilerdi, bas- dede devrim izin en u sta san atk ârların d an
ûklan da kadınlar için baş y em en ileri idi. b ili olarak bilinir. Hakkı Caktork
Kumaşlar arasında basm a, satış bakım ın­ BASMACI RÛŞKN SOKAĞI — Hasköy-
dan başda gelir; d ar g elirli ve h a ttâ o rta hal- d e K eçeeipiri m ahallesindedir; H arapçeşm c
B şilelerin kadın v e k ız la n basm a giyerler; sokağı ile O km eydanı caddesi arasın da uza­
irgad, yanaşm a, uşak boyundan e r ­ n ır ; K adiriye sokağı v c H asköy Deresi so­
ketem i m intanları basm adandır. E v lerin bıi- kağı ile b ire r kavuçağı olup Şeritei sokağı
çoğunluğunda pencere perdeleri basma- ile de d ü rt yol ağzı yaparak kesif ir. H arap-
âandsr. çeşm e so k a lı tarafındaki başı m cydanım sı
Külhâni meşreb, kalender şâirler, esnaf b ir açıklıktır, bu saha H asköy D eresi sokağı
««anlanıu. öven destanlarda, şehrengiilerd©. ile olan kavuşanına k ad ar devam e d e r; H a-
^hrengijj yollu manzumelerde basmacı gü­ rapçeşm e sokağından H asköy D eren sokafc-

B/group/merakediyorum
b a sh a c tta m — S İM — İBTAÎfBCL

na kadar sağ kolda Hasköy Senagogumua leri ttofcfından S araya sık sık aleyhinde veri.
yan duvarı uzanır, köjede b ir m ahalle bak­ ]en ar*uhallardan bıkıp usanan Padişab'ın
kalı vardır; karşı sol kolda kâgir ve ahşab yeni b ir patriğin seçilm esini emretmesinden
evler ile bir kunduracı, bir terzi ve b ir bak­ dolayı, K irkor V artabet L773 de istifa etmek
kal dükkanı vardır. m ecburiyetinde kalarak Ü sküdar'a çekilmiş
Hasköy Deresi sokağı kavuşanından son­ tir. 1774 de K ıbrıs'a gitm iş, o rld a n Avrupa’,
ra manzara değişir, iki araba genişliğinde ve y a geçarek ölüm üne k a d ar Roma, Ankcms
kabataş döşeli ve dikçe b ir yokuş olvir; İki V enedikde dolaşm ış ve nihayet Triyettede
tarafında 2-3 k atli kagir ve ahşab bakım lı m e n z û l o l a r a k Ö lm ü ş tü r .
evler, orta halli aile m eskenleridir; sekenesi K evofk Pam uktur**
Türk • Musevi k an şık d ır (Tem m uz 1960) BA SM A H A N E — Onsekizinci asırda La-
|f a k k l G ö k tü rk le D evrinde İb rah im M üteferrika tarafım ^
BASMACIYAK (K irkor V artab et) — iLk T ü rk m atb aası açılır iken tabı* (basma)
İstanbul Erm eni patrlklerindendir, 1713 de kö künden gelm e m atb aa (= b asm a yeri) kar*
İstanbul'da doğmuş ve 1791 d e T rieste’de şılığı o la ra k k ullanılm ış isim dir; zamanımı»,
vefat etm iştir. Son G iusto kated ralin in kapı­ d a m atb aa y e rin e kullandığım ız cbasın evi»
sının yakınında m edlundur. n in ta m k a rşılığ ıd ır; sonra basmahaneyi bı­
Basmacıyan’ın, patrik lik den önceki b a­ ra k ıp «matbaa, rîârü ttıbaa» gibi isimletin
yalı hakkında bir bilgi m evcut değildir. A n­ k u llan ılm ası h e r h ald e g a rib d ir; h a ttâ İbra­
cak Kudüs Erm eni P atrikhanesin e m ensup h im M ü teferrik a m u asırları arasında cBas-
olduğu m alûm dur. 13 M ayis 1764 de, K um- m acı İb ra h im Efendi» d iye m eşhurdur (B.:
hapu Surp A stvadzadzin K ilisesinde to plan an M atbaa, İsta n b u l'd a ilk tü rk m atbaası; fora'
büyük bîr meclis önünde selefi N aîyan A gop him E fen di, M ü teferrik a ; Said Mehmed Pa
Başpiskopos (1701 - 1764) istifa etm iş ve y e­ şa, Y irm i sekiz Ç elebizâde).
rine şakirtlerinden K irkor V artab et Seçilm iş­ BASM AK — A yakla çiğnemcik, ayağını
tir. tki gün sor.ra da B abıâliye giderek arad a b ir şey in ü z erin e koym ak (T ürk lügati).
patriklik hU’atım giyinm iştir. P a trik B asm a- A ra lın s a k ın a r a k b a s m a a m a n s a ltin ım
cıyan miilâyim b ir tabiata sahip olduğu için D ö k ü le n m ey, k ı n la n ştşH rlıtd a n t t a ı e
zam anının nüfuzlu A m iralarınm te siri a ltın ­ Nedim
da kalmış ve K atoliklere karşı dostâne b ir D t l a ı o ls u n b e y im in s i j v l lü tf ü karem i
tav ır takınm ıştır. Bu ise halk ara sın d a hos- O û l b i te r b a s d ı# ı y e rle rd e mdtbArefc k a d rm l
nudsuzluk yaratm ıştır. B una rağm en m evk i­ Şlnaıİ
ini on sene kadar m uhafaza edebilm iştir. D ilim izde m â n â h u d u d u çok geniş masdarlar*
Bir m üddet sonra kendisine k a rşı cephe d a n d ır:
alan züm re tedricen kuvvetlenm iş ve aley ­ 1 — K itab, m ecm ua, risale, gazete vesa­
hinde bazı çirkin isnadlarda d a bulunnlm uş- ir e ta b e tm e k ; m isa lle r:
tu r ki, bunlar patriklikden so n ra kalem e a l­ w Sözde kitab basıyoruz, işimiz depo
dığı ve 1908 de Farisde, P ap ken V artab et doldurmak..
(bilâhare piskopos ve katoğikos) G üleseryan — N e d en ? satılm ıy o r m u?
(1868-1930) tarafından neşredilen M uhtıra­ — R eklam yaptığım ız yok., kitablar tı­
sında b irer b irer zikredilm ektedir. B u nların p ış tıp ış kendisi gidecek değilya... falan ese­
doğruluğuna inanm ak biraz göçtür ve ih tira rin b ir y ıl içinde ikinci baskısı olurdu!..
olm ası daha m uhtem eldir. M emnuniyetsizlik E lv e rir ki k ü fü r ve dedi kodu olsun, cid­
ğin arttığını gören P atrik B asm aciyan 1772 dî, m izâhf, gazete, d ergiT korkm a bas, halk
de istifa etm ek istem işse de, Patrik han ede kap ışarak a lıy o r azizim !.. (B .t Basm ahâne).
toplanan büyük b ir meclis istifası kabul et­ 2 — S uç üstü n d e yakalam ak; zâbjtanın
memiş ve şahsına itim adını bildirm iştir. gizli fuh uş v e k u m a r y erlerio i, tü rlü uygun-
Zam anının en ileri gelen B rm enilerden atız y e rle ri suç delilleri ile m eydana çıkarma*
Kaspa? A m ira M uradyan'uı ve koyu b ir ka- s ı; ku m arh ane basm ak, randevu evi basmak,
to lik düşm anı olan rahip M anuerin çevirdik* e sra r tekkesi, kahvehânesi basm ak (B : Bas­
leri e ntrikalar yüzünden ve bilhassa m uhalif­ k ın ).

http://groups.google,Cû
^ S S tJC L O P Ö ^ — 21ftS — BA8UAKALİB

5 _ Devletin para çıkarm ası, para bas- Tehlikeli işlerden sakınm ak, İhtiyatlı
gjAİC- t davranm ak, m üsbet siga İle «basmak» te k ­
4 ._Bir solde m übalağa; m isaller: linde nûdlr kullanılır.
B asdım y a y g a r a y ı ...
Snsmndık MkffanJ himmettir çürük tahtaya hiç
P-gjujım kalayı (zincirlem e küfür. A rgo).
EsfeldUtç* anj dullar rrtiırüb H&fclutdık
2 Acj istilâ (bilhassa tabiat âletleri
Safir)
İ550); Se 1 basması, ta rla la rı çekirge basması GttrUndâ k<w «llhi
fi _ Yeni b ir yaşa çağa g irm ek : «- Koca
ISIr kere ttjMeni bari
jeJikaalt olm uş!.;- Haiti dolsun, on altısına
Basar çürük tahtaya
jjasdı amıcası...*. Pırpır» atfen j i t l Üakûdarlı HAzI
7 __Geminin b ir y a n a yatm ası, b ir bina­
c a bîr tarafa m eyli: m id ile r : «Şu k ereste 6 — EH basm ak, kitaba e l basm ak yem in
vüklû gemiye bak. am m a basm ış ha- hani etmek.
El bavlını q?ttvelentflu
perede Ue kapaklanacak...»,
FedA baıpm yoluna
3 __E şyayı b ir y e re Lika basa doldu r­
Bir fjitttmse fen dim
mak; misâl: «H erifde kaç k a t esvab y ah u ...
Ba kurbanlık kuluna
fcazırcı dükkânı gibi, tam k ırk bavul basdık..».
İstanbul ağzında, m u aşeretin m ürekkeo (B u kökden çıkm a isim ler, sıfatlar ve deyim ­
le r için T ü rk lu g atların a bakınız).
olarak da m ecânen çok çeşidi! m ânâlarda kul­
lanılır: BASMAK — K ülhâni argosunda «çekil*
1 — Ağır basmak m ek», m isâl:
* B ir kalem m ünakaşesinde edeb çerçi- «B ayram da m oruğa (babam a) gittim ,
vesi İçin de bilgi ve h a k ile elde edilen üstü n ­ su ra tım a bakm adı, el öptürm edi, b en de bas-
lük: «Cenab ağ ır basdı, İsm ail B ab ib de b ir dım , geldim buraya-».
edibe yakışanı yapdı, ü stad ım dedi, polem iği E k se riy a b irin i k oğar iken em ir sigarı
kesdi». ’ ile k u lla n ılır: «H aydi!., bas bakalım L»,
* M emurluk h ay atı rak a b etin d e kendi «U lan., bas gidiyorum sana., yoksa inerim
mevki veya b ü yük lere yakınlığı sebebi ile şim di!..».
elde edilen galebe: A ldanm a h ile tugayına düşm e yerinde
— İşin ne oldu?., * tongaya basmak» şeklinde m ünevver tabaka
— Giremedim!., ağzından dahi işidilir: «Azizim., lıerif in
— Tahsil, diplom a, üç yabancı dil... gibi çarpdı. öyle d iller döktü ki beni tongaya
— Damad bey ağ ır basdı... bastırdı., b u rn u m a halkayı takdı, oynatup d u ­
2 — Ateş basmak ruyor!..».
Bibi: Ferid Devellioğlu, Türk argosu.
* A gjr hicab; m isal; nam uslu baba h a ­
yırsız oğlundan bah sed erk en : «Bu oğlan be­ B A SM A K A U B — B asm acıların işinden
ni öldürecek., dün v a p u rd a 'g a z ete y i açar aç­ ^günlük sohbet diline gıym lf bir deyim dir;
maz her tarafım ı ateş basdî, beni kim se tan ı­ çeşidli yerde, m ânâda kullanılır:
k s a dahi kendim den utandım , resm i birinci 1 H içbir yeni fik ir eklem eden dâima
^yfaöa, A nzona Ç etesini kuran h ırsız çocuk­ ağızlarda dolaşm ış, dolaba dolaşa eskimiş
lar arasında....*. güzel söyleri, hikm etleri tekrarlayıp konuş­
* Sonsuz h id d e t; m isal; kız» kocasından m a: B asm akalıp konuşm ak; misâl
tyrılncuş baba kon uşur: dün itle yolda yü* __F alanın konferansına gidiyorum ,..
yüze geldim, ateş basdı, gırtlağ ın a atılırk en — Vaz geç..
E«san tuttu..». — N eden?
3 — D am ara basm ak, dam arın a basm ak __ B askalıp konuşur...
2 v— B ir defa yapdığı güzel b ir şeyi tek*
kızdırmak.
rarla y ıp duran h a rik a » k ısır sanatkârın İşi;
4 — E anteline basm ak
Kızdırmak, b ir adam ı en sinirlendiği bir m isil:
__Ç am hca'dan şu İstanbu l panorama*
^ fc le d e n kızdırm ak,
îin ı belki on y erd e gördüm ...
5 — Çürük tahtay a basm ak.

n/group/merakediyorum
TÜLtrtCBA — 2 1 İ» —_____________ _____________ tSTAHBUL

— On axr k ırk di. hazretın basma kalıb BASRI (KahvecİKÜzeiî Tophaneli) _


şâheteridir.. K ırım H arbi y ıllarınd a kayıkçı Hâşım adın»
3 — Matbaa m uretteblen ağzında: ev- da yaşıdı b ir a rk a d a ş beraber esrarengiz
vtlce bir gazete veya dergide intişar etm iş b ir cinayetin k urbanı olm uş on yedi yeşmda
yazılardan m ürekkeb bir kitabın yeni dîzgi^ güzelliği Ue m eşhur ve tulum bacı]ıkda d»
ye gazete veya mecmua kesikleri hâlinde nam lı bir delikanlıdır. Ü sküdar !ı halk .. '-iri
verilen metin; bilhassa matbaacı ile p azar­ Tophâne kâtib lerinden Aşık Kâzİnin babası
lık esnasında geçer: «Böyle, basma kalıb 500 o ta rıh d e T ophâne rnüşürlu^ü kav& • ^Jup hu
sayfa? gibi. kahveci güzeli B&sri'nuı e led iği kahvehane­
nin has m ü şterilerin d en imiş. Detil koduı.*
BASMA TVLLMBA SO K A fil — T ak­ Tophanede aylarca suren esrarengiz emâyeti
sim nahiyesinin Şehit M uhtar Bey mahallesi oğluna rom an gibi an latırm ış; Aşık Kâzi
sokaklanndandiT, Tarlabaşj caddesi ile Tak­
v a k a y ı, k ırk yıl k adar sonra destan dilînr
sim Y ağhinesi sokağı arasında uzanır. T a r­
verm iş, fak at 24 k ıt’a yazdığı halde tamam'
la baş: caddesinden girildiğine göre İki arab a
layamanaış. M üdhiş cinay eti R âzidtn d* Üs­
geçecek genişlikde, paket taşı döşeli ve az
k ü d ar'ın d iğ er büyük b ir halk şâiri V .- ı
meyillidir, iki yanında dar yaya kaldırım ı
H oca d in lem iş; y arım destanın bir sûreti
vardır, Altmbakkal sokağı ile dört yol ağzı
b e ra b er Hoca m erhu m İsta n b u l Ansiklopedi
yaparak kesişir, Yoğurtçu Faik sokağı ile de
sine şu t&fsilâti v e rm iştir;
bir kavuşağı vardır. İki kenarı boyunca sıra­
H em y etim hem oksuz olan güzel Hayı
lanmış binalar 4-5 katlı kâglr a p a r tm a n la r ­
H urşid A ğa ad ın d a nâm u sk âr b ir kahvecinin
dır: bir gazozcu, bir bakkal, bir marangoz,
m ânevi ev lad ıd ır, L üleci hendeği sandığındı
bir pasta imalâthanesi vardır (Ağustos 1960)
daf o boydan b ü tü n gençler gibi tulumba
llakfcı Göktürk
u şağ ıd ır; a y n i sandıkd an om uzdaşı kayıkçı
BA5EU (Ç eşnıenıeydanlı Sandalcı) — H âşlm i can yo ldaşı o la ra k kahveye almış
İkinci Abdüîhamid devrinde İsta n b u l'u n azı­ o lu p ik i genç g eceleri kahv ehan ed e yatmak­
lı külhânîlerinden; 1885 - 1890 ara sın d a G a­ ta d ırla r; kahvehane» T oph aned e K arabaş so­
lata ve Çeşmemeydanını bıçağı ile sın d ırm ış k ağ ın d a Y am alı H am am ın hem en bitişiğin-
bir şerir. U ygunsuz oğlan, fahişe v e k u m ar d e d ir, h am am ın soyu nm a y e ri He gececi m üf­
yüzünden m eyhâne ve k ahvehanelerde büyü k te rile re y a ta k serilen p e ykelerin bulunduğu
kanlı kavgalar yapm ış, iki defa g üpegündüz od ayı k ah v eh an ed en b ir d u v a r ayırm aktadır.
dalhançer olub ham am basm ış, o d e v rin ga­ T o p h ân e esn afın d an zenginliği meşhur
zetelerinin zabıta vukuuâtı s ü tu n la rın a adı v e m uglem liği ile belnâm M anav Haydar
sık sık geçm iştir, za­ A ğa d en ilen ih tiy a r b ir k ü rd v a rd ır; bu adam
bıta kütüğünde sa­ K ız Y u van ad ın d a genç b ir kald ırım îtinin
bıka rekoru kırm ış, peşine d ü ş e r; Y uvan «Sakızlı» adıyla m eşhur
ve nihâyet Zülfikar b ir k o rsan ın o d ev ird e *zenâne» denilen ge­
adında b îr ferm eneci m i o ğ lanı iken S akızlının G alatada b îr mün-
çırağı yüzünden işle­ ta k ım han çeriyle k a tlin d e sokftkda hamisiz
diği b ir anda iki ka­ k alm ıştır. Ç ırak ların ın riv ay etin e göre, bir
til vak’asından, bir a ltın saati, b iri z ü m rü t bizi elm as iki kıy­
n a tır ile b ir zaptiye m etli yüzüğü v e belinde çifte aH un kemeri
çavuşunu vurm uştur, b u lunan H a y d ar A ğa b ir gece Yıtv&n'la be­
yjrm i sene kalebend- ra b e r G alata m ey han elerinde hayli işret ettik*
liğe mahkûm olmuş, de n so n ra Y am alı H am am a g id e r; ertesi W'
Sinob Zindanına gön* bah, ham am civarındaki K arabaş Mescidinin
derilmiş» ve gaalib* m ezarlığında ih tiy a r k ü rd ü n ölüsü bulunur,
m eşrutiyetin ilânın­ üstünde b ir bez göm lekden başka b îr şey
dan az evvel orada yok, hem en tam am en üryandır. A yni sabah
müteverrim en ölmüş- Sandalet Bosri H urşid A ğa kahvehanenin önünde erkenci
tü r. <Bcsloa: H. A-) m üşterilerden b e ş a ltı kişi g ö rü r: .
http://groups.goog le.c
.c<•gıorobf BASRj (KâHT#Ci *û*eU>
— 2157 —

_ H a y ır o U - içeri neden girm ezsiniz?. bi işi kolay olmadı, bağırdı, tam onu boğdu­
i -orducunda: lar. Hamamın kapusu vuruldu, ben koşdum.
Senin çocuklar yok, y atak ları d«ı se- kendimi göstermeden yan camdan bakdımı-
rjjı durur.’ cevabını alır. H urşld Afta te- Ağalar, kahvedeki uşaklar yalıncak koşmuş,
•jp dü$ef; o sırada m ahalle bekçisi gelir; sesi duymuşlar! dedim. Meşveret ettik. Del*
._Ağa çocuklar ham am dadır, nisfil- lâk Veli: • Ecellerine gelmişler! dedi, içeri
I jgj-jde ikisini de yalınayak, başı açık, jıâdç alup onları da kaldıralım , almazsak karakola
I ^ h a rla n geçirm işler ham am a g irer İken haber verirler dedi.Bcn o zaman çok kork-
* yordum!- der. dum. bu heriflerin gözünü kan bürüdü, beni
Hamamda geceleri biri natır, ikisi dellâk. de kaldırırlar dedim, N atur ağa kapuyu
biri de külhancı dörl bekâr uşağı yatm akta­ açarken Dellâk Veli ile Külhancı Mehmed
dır; hepsi evvelâ inkâr eder; pusuya , yattılar, fırsat bildim, kahve uşak­
Yatsıda hamamı kapadık, gece hama- ları hamama girerken külhâna, külhan ka­
•na kimse gelmemiştir. Basriyi Hâşimı gör­ pusundan da, İşte böyle, don gömlek yalıncak
medik? derler. sokağa çıkdım» kırlığa kaçdun; zabtiye gör~
Bekçinin kesin ifadesi karşısın da ağuc dü, çevirdi, getirdi.
değindirirler; Adı Mustafa olan dellâk çocuğun açık
itirâfı karşısında da İki kaatil ita mûini kaatil
— Geldiler, su dökündüler, g ittiler!,
natır İnkârda İsrar ederler; Yuvanın cesedi,
derler.
hamam avlusunda odun yığınları altında
0 sırada Karabaş Mescidi müezzini me­ bulunur, altın kem eAeri, yüzükler, altın saat
zarlık da Kürdün ölüsünü görür, onun fer*’ uşakların eşyaları arasından çıkar, fakat Bas-
yadına butun çarşılı ayaklanır; kürdün çı­ ri i)e Haşimden en küçük b ir İze rastlana­
rakları, ağalarmm Kız YuvanTla beraber o maz, su hâzinesi boşaltılır, külhana bakılır,
gece Vamalı H am am a g ittiğ im söyleyince
yok.. K ıyasıya dayak alılır, yine söylemezler;
if çaL&Uaşır; ham am uşakları h em en fe v k i' nihayet, vak'a saati ile günün ışım an arasın­
edilirler, fakat içlerind en onbeş yaşın daki da geçen z am an içinde çocukların cesetlerini
dellâk çocuğun o gece firar etm iş olduğu gö­ denize götürüp attıkları kanaati hasıl olur;
rülür; Tophâne m üşürlüğünde so rg uy a çeki­ Çocuk d ellâk M ustafa da dahil, d ö rt hamam
len üç uşak evvelâ K ürd H alil ile Y uvanı da uşağı T ophane çarşısınd a asılarak idam edi­
görmediklerini söylerler; fak at b ir kaç saat lirle r. Ü stü n e b ir şeam et çöken Yamalı H a­
sonra firari çocukda B eyoğlu kırlığında y a ­ m am bir kaç y ıl kapalı kalır, kahveci Hur*
kalanır, falakaya y a tırılın ca b ü lb ü l gibi dile şid A ğa da kahvehanesini kapar; Galata
gelil; korkunç zincirlem e cinay eti şöylece M evlevihânesınde derviş olur. Üsküdarlı
anlatır;
A şık R âzinin K ahveci güzeli Basrı ağzından
Kız Yuvan üç gün evvel geldi» bi­ bu vajc’a ü zerin e yaztığı destan şudur:
zimle pazarLık etti, ben K ürd H a y darı gece 1- A k r a n u e m s a lim İçin d e yclcdlm
hamama getireyim , h e rif sızınca boğup ol-
H ü s n ü şctıftb ile b ir c iv elek d im
düreyim, iki altın kem eri var, b iri silin , biri Küçüfce m u h a b b e t b ü y ü ğ e h ü r m e t
benim, kan vebali de benim , sair şeylerini
A h lâ k u İffe ti* m isil U r l c b d l d
d* pay ederiz, İaşesini de doğrar, parça par-
2. N â m ım B a s rl id i s e m tim T o p h â n e
Ça külhanda yakarız dedi, uyuşduk, o gidin-
H a k a r o lm u ş nice b ıçk ın kü lb & n r
c* «ıramızda konıışduk, kürd o rtalık d an k ay ­
A y a k u y d u rm a d ım tte h a y ta y a
bolunca zaptiye Y uvanın peşine düşerek, oğ­
S e r d ld e re k b e rg tın d ö rlü behAne
lan bizi ele verir, iyisi, Y uvan k ü rd ü boğun­
ca bizde Yuvanı haklarız, hem kem erlerin H P e d e r ve m â d e rlm fev t o ld a irk e n
Jkiıl dft bizim olur, bem de zabtiye gaiblere Y iiıl b en M b ll ş ir h â r İken
G ö n ce p i l m isâli y rtlq d lm a f d ı m
K^lşan Yuvanı a ra r bizden kim se şübhelen-
C ü m le e tra fım ı a lm ışk e n d ik en
^ dedik; dediğim iz gibi yapdık. Y uvan
kiirdü boğunca D ellâh V eliyle külhancı Meh- i. G ö rm ed im s a b â v e t ç a k ım d a m e k trb
^ gâvura çuLlandtiar, oğlan diri, k ü rd gi- Çtrakhkda g e ç m iş »abâTetlm h e p

^/group/merakediyorum
BASfti (K ıkteM l) — 215* — İSTANBUL AKSİKLOFTOtSI

Bık m f l ı L B a k k a tulfo th*ânı İT. ç « n u a n a r ı n d a n K u rd M ana* H aydar


(kadeid onlkfi iırklft rd^b A ltım b a b a c ıd ır e p iri r a d d a r
V rliN İn g*ay*tle a h l* W < b e d ri* »
T en" T*Qf* a n u e a d »yi A n m a m m ef'unu Msrle* berdAr
Kiıtıl k o rd kimsi s ırtla n la ayı
18 A lla n s a a t k«*l«*k p a rn ıa k d a yııvuk
BûT&dDkK «Md fü te lllk b f l i
B ir m ıu rııd lılr rlnıo* fm d ık d a n b u ru k
T o p h lu t İtleri yakdı ab ay ı
B r lln d r ç ift lınts »U m k ^ m rrf
ArlıberfiB olmu?du akt ü tekAvet
H a m a m a £elınİ!»dlr «arltu* k u r k u lu k
DldlOJ İyiler d r b u lu n u r flb el
16. Y a n ın d a k a ld ırım k n p ıılu riv a »
Açdi m erd i m eydan Jtah v eel H urşid
S a k illi K u n M in d m tu K ir Y uvan
Bu yetim e b ir jehbftlt b l r n i ;e t
K a tlrd iip so ym a*» v c rm lf k a r a n
İ a h T e Utt« oldu y o v aau k a fa
lla n iiu ııd a nıadıkda o k o c a h a y v a n %
O ı ?TJidd*zı ü stü n baadı A fuııt*
20. D ö rt h a m a m U*a£ı d o rt n r f r r çıplak
F i n a l buld u rm ad ı m e l 'u H Içûn
Y uvan demi!] g e lin olm ay ın ah m a k
Sürü s ü r t kopuk bAoe berd&şa
ç i f t a H ım k e m e rd e n biri tiz in d ir
QİdB onyedl b ir k ö rpe fid a n
K a n b e n im b o y n u m a frize g ö t yum m ak
B ende tam a m o lm u t h ü s ü n İle. a n
Tuipmbaeılıfca d e s tu r isted im ?t> L'ç g ü n e v v e llo d o n uym uç p aaarlık
Y u v an p e k in d e d ir koca kiırd alJk
p ed erim E a b v c d H arçld A ğ adan
K cntU a y o fıy lc «cehıb h a m a m a
A yaklar koçarlı k u vvetim acı
A *a dU^ünUm ü* o a lt u n halik
DedUer pek ganJt ba tu lu m b a cı
Kahveclgü*ell H u rşid ln B ıs r i
‘i i . S a a t a ilıb u ç u k ın sfu llc y l hll

LûlecUıc&dekİllerlh baç U c ı D anam da k a p a lı b u ld u k kilidi


JJAşJmcJk h a k lıy m ış :- K a rd e şim U asri
VeLAkla a k ra n la dûqüp
K ır a k n la h a b e r vlrellro.. de«ll
B a k u * yıkm adı o aJtın adım
V m nohA nc m ey h a n e d e n tçeri 51Î. T o y lu k d in le m e d im y â ri azizi
B ir kereelk d a b l ad ım a tm a d ım D i d i n » H a n u n ı n l a r t a n ı r la r bizi!
Ç a la r ç a lm a z n a t u r a ç d ı k a p u y n
S an d ık kolu n d ak i o m u zd a ş eğim
A ld ı İçe rü y e h e r İkim izi
A n U v m m NTİyllAi k a rd e şim
l a U b « | | k e m ış ln jh ım b t r 21. o a n d r n e geldi b a ş a b ilm e d ik
S a b p n a n D d a K ayık çı &ftq|m B o ğ d u la r m ı y o k s a b ıç a k n u yedik
B ek çi f i r m ü f g i r e r İk e n h a m a m a
S i m a m d a a n ın n û jl o e e tb e t
T ek inim e t i m i ' MI leftbet H â şlm k a rd e ş im le s ı r oldnfc g ittik .
T i t a n a b e ra b e r f ic e k a fa rtd e BASKI (M ektebi! yah ud K ız) — ikinci
C tm ek Ifftn b lrb trim iıl a ly in e t AbdüH ıam id d e v ri sonlarınızı en nam lı kasa
W. M r ( lo r « j a n d ım M r j a r l b serle
h ırsızların d an ; tem iz v e içtim âi seviyesi yük*
Hâlimi kddffduu:* Kardeşim sesle! sek b ir ailen in evlâdı olarak doğmuş, G als-
S a la lı «irtfl d oydu r a a y e t d e rin d e n tasaray ı Sultanisinde o k u r İken, pek dilber
Biri iro d sd İ s te t b o ğuk nefesle b ir çocuk olan B asri henüz onbeş yaşında
ik en k ö tü insanların fes ad ağına d ü şm ü ş
m ektebini bırakm ış, aile ocağından kaçmış*
Ui- B u «e» o rd a n f d l r tana!
şeh ir eşkiyâsı pençesinde y a tu b kalkmış, tu ­
Alığına çekdim h e m a n p a tr a n
İstlm dâde ta s donunun
lum bacılığa havca ederek bir a ra Çeşmemcy*
dam Sandığının en parlak uşaklarından biri
Haman» t t t m k asdan s e k lt o n sefer
olm uş, fa k a t vaktiyle kendini doğru yoldan
N m rctte «ay ^ k o k s ttilrd ü ğ ü ıu y e r
çıkaranların çengelinden paçasını b tr türlü
İki dell&k n a la r Ue k ü lh an c ı
kurtaram am ış, o b aldın çıplak ayakdaşiarİ* 1
BcfcAr s f i k ■ N t a h d e — l d H n e fe r
evvelâ zelil, bayağı b ir Hırsız, giderek büyük-
F n ta d ık baş ı t d ı a y a g m a yalın şehrin en u sta ve cü r'e lk â r kasa hırsızı ol*
Jttri e Hnhe bir slUb «*«n oıuçtur.
Toyluk İle n e r i ü k İğne d a h i jo k D aha çocuk denilecek çağlarda r e n e
N e bilelim «ebld yasılı a b a
k « i M I | bât jkjldad tffcgerıniş olan M tif
n f f p ^ ; //^ o u p s ,g o o g T e ^
e r a k e d iy o r u m
/g r o u p /m
llalı*H *H (Vrtflrl'nİM m : ıh h a x t ıa n t '4 İ i L 7 n p t l f : ı T u h ılh lı.r*ılill»r tr* n « i
AM* .IMfrrar ■«»K feM r. İM . Mübl Ağanttu İf . .WM«»J**r

p m
<ZakiT — 2100 — İSTANBUL

»cL*Ji Basri, t. ■ malı hayatının içinde pek az b u g e n e d e n d e ..öylece b a h s e d i y o r :


ilan sükun anlarında kara kalemle, kurşun ıR u m e lm ın M a k e d o n y a t a r a f ın d a n k â fi­
totem le resim ler yaparak bu sanat istidadım ri müslimnümâ, b a ş ı n d a k u z u k a lp a k , ü s tü n -
kendi kendme jnkrçaf ettirmeğe çalfçm/îdjr. d c k o p e e c ç b k e n , b a c a ğ ın d a p o t u r , y a lın
Bugün Mektebli Ki* Basrinin elinden çıkmış ayak, Tâhir Torna Baba deüıkîen bektaşinin
bir karakalem renim, "Tulumbacılar", sanat yetimidir diye getirdiler, on be-, yaşında gene
âlemimizin heder olmuş hakiki bir kıym etin­ irisi ve- ht*m sunnelaiz idi, tekkede sünnet
den hazin bir hatıradır, bu kara kalem re s­ ettirildi, adını arabacı Volinin yamağı koy­
min yeri. Türk Resim ve Heykel Müzesinde dular ama, oğlan melâhet ve letafet üzre hâ­
primitifler, Tiirk resminin müjdecileri köşe­ li vahşetde şehbaz, şfeylı efendimiz de o vadi-
sidir. Resim İstanbul Mahbushâncsinde ya- ierde ayağı izini gösterm e/ can baz. olduğun­
buipılmı^dır, Basri gençliğinin en uçarı çağ­ dan üç beş ay m üru ru n d a ytkayub pakladılar,
larında sandık kolu alımda aşk iîe koşdugu döşeğini ahır odalarından aiub kahve ocağı­
zamanları hatırlamış. bir fanila bir dizlik, na serdiler, şeyh köçeği oldu, bal alacak çi­
başda keçe kiildh, yahn ayak b alduj çrplak çeği bilir eşek a n la rı kahve ocağına daJdu,
İki eski ahşab konanın ününden sandıkla B asrinin ekalli zam anda yüzü gözü açıldı,
yangına doğru koşan takjmın ruh haletini döküldü saçıldı, dergahda meydânı muhab­
ibtidâi çizgileri ile yaşatmağa m uvaffak ol­ bet d ar gelüb A ksaray tulumbacı haşaratı
muştur,. Altında şerir sanatkârın imzası ile: Ue düşdü kalkdı, kırm adığı ceviz, yimediği
«Hâtırai Mahbushâne» yazısını ve «21 Ağus­ h a lt kalmadı, Zinâ yokuşunda K ıbti Gülizâr*
tos 13-39» tarihini taşıyan bu resim b ir in evinde baskın verdi, düm bül düdük kara­
koğuş arkadaşı tarafından .satın alınm ış olub kolları zabtiye nezâretini boyladı, cümle yap*
hâlen kıymetli muhabirimiz Hakkı G öktürk’­ d ıklart gibi yan ınd a kaldı, zirâ halkai zikre
ün biraderinin elindedir. Mektebli Basrl'nin girdikde, elhak, hem edası hem sedâsı bu ka­
hayatı hakkında başka kayde rastlanam adı. dar o lu r efendim, cem iyete revnakı fevkalâ­
S e rv e t de verirdi. C üm leden şeyh efendimizin mah­
BASRİ (Zâkir) — Abdulâziz devrin d e d u m u O sm an B eyfendim iz ki pederin bir dâ­
Aksarayda Oğlanlar Tekkesinde g ene b ir nesi, h üsnü sab âh at diirdânesi. bu Zâkir Bah­
yanaşma - uşak olub fevkalâde güzelliği ve rinin divânesi, gül dikensiz olm az diyüb me­
bilhassa zikir halkasına katıldığı zam anlar lek s ü re t şaki tıy n e t oğlanın haşarılıkları
aşırı cezbesi ilç. İstanbul'un en namlı külhan- b ağışlanırdı; B asrinin deli poyraz misâli der­
beylerini yetiştirmiş bulunan A ksarayda bü­ gâhı şerifde kırm adığı h a tır ve gönül kalma­
yük bir şöhret ol­ dı, ö n ü n d e n geç süaer, ard ın d an geç teper,
m uştur; üstelik ken­ h e r neden ise hassatan bu günahkâra gazabı
disi de bu küîhâmle* ziyâde idi; sebebi vahşeti nasihat kasdi ile
re ve kaldırım kaba­ bir kaç sefer tenbih ve tevbih ettiğimizdir.
dayılarına ayak uy- Sokağa atılsa bir altun ider, bir sabah başına
durmuş, o vadilerde b ir Kandilli yazması sarmış, akşamdan kal­
de heyli Hüe düştiik* m a çakır keyf kahve ocağından çıkdı, selâm
don sonra esrarengiz verdim , almadı, gasûbâne bakub yürüdü geç-
bir cinayetin kurba­ di, am m a ne geçiş, hiddetle topuk vuruşun*
nı olmuştur. dan sefada cam lar zangırdadı, hattâ hidde­
O devrin külhâm- tinden pabuç giym eyüb bağçeye çıplak ayak
lik ve bıçkınlık yol* çıktı, o hal ile bağçe de dar gelüb sokağa
A rında türlü türlü fırla d ı:
garib ve yayanı dik- Baş yazması Kamildi
kaı vak'aLarJa dolu B cU m ?er<l)rn knnriİlU
iki cildlik el yanması G azıtbla bak ili gecdf
bir ruznüme hırak- V »y ö lüsü k a n d illi
mı§ olan Alacaha- T&Mr Basrt
cHetn k ız d ım , h e m a c ıd ım , k o p u ğ u n g ö n ­
mamlı Reşid Efendi (Besim: II. A.)
l ü n ü a la y ı m d ed im * e li m iz e b i r h ırk ah k a lâ

http://groups.google.co
, 0 - S İ K L O F E D İ S t ________________________ . . BASTON

(,'sitıidar ç a lm a s ı g e ç d i, k a h v e o c a ğ ın a B a s r i ud hocalığı ile temine çalışdı, ve ömrünün


E fendi o ğ lu m u z a ç o b a n a r m a ğ a n ı ç a m s a k ız ı sonuna kadar geçim darlığının sıkıntısını çe­
jjjyüb b ıra k d ık : kerek yaşadı, 1900 dc öldü, Karacaahmed
flH ly p v e rd im ç a tm a
Mezarlığına defnedildi.
K a sılım y a n a ^ ııh çn im a
Uzun boylu, beyaz :.>ıkalh, güzel zarif,
Y ııl a r o l ç a p k ın B :ıs ri
çok tatlı konuşur bir mec!i : adamı imiç. Za -
K e m a n k a ş la rı ç a tm a .
maninin en kıymetli, u&lâd ûdİ&i olduğu söy­
«Makbule geçmiş, ertesi sabah selâmına lenir, ûîii izzeı Beyin hocasıdır.
nâfl olduk: Bibi.: M K. in a l. Hog &ûdâ
— Baba, kâtib şâirsin am a bakar kör­ BASTON — Y ürür iken dayanıb kuvvet
sün!, dedi, güzleri yaş ile doluverdi, donra almak için erkekler, bâzan da kadınlar ta ra ­
öyle firak ile bir âh çekdi ki bu kadar olur: fından taşınan ve süreti mahsusa da bu ?= için
— AJmmdaki yazıyı görür m üsün? okur yapılmış değnek - sopa; hususiyeti el ile tut­
musun? dedi, ma yeri, bir sapı bulunmasıdır; yere temas
«Ne cevab vereceğimi bilemedim, çok iden ucu daima ınco olup yukarıya doğru ka­
müteessir oldum, şunu anladım ki çapkın lınlaşır, sapı, bâzan üst ucunun kıvrılması
oğlan ham ruh değildir, laf olsun için hayır ile vücuda getirilir; bâzan da altın, gümüş,
olur inşallah dedim. H afta geçmedi, bir ak’ fildişi, abançz gibi şeylerden ayrıca yapılarak
şam gittiği yerden dergâhi şerife dönmedi, düz değnek kısma geçirilir. Bastan saplarının
ertesi dahi görünm edi; Osman B ü/fendim iz iyinde b ir kuyumcu veya heyketraş elinden
telâşa düşüb dergâhi şerifde otuz candan zi­ Çıkmış yüksek sanal kıymeti taşıyanları v ar­
yâde seferber olduk, İstanbul kazalı, biz kep­ dır. D ernek kısmı da ağacına göre ayrıca kıy­
çe, Basriyi gören yok. Yusuf paşa kahveha­ m etlerini; gül ağacından, kirazdan, abanoz-
nesinde tulumbacı g ü ruhundan Arab İzzet:- dan. bambu - kamımdan, bastonlar en mak­
Dün sabah bir ornavud ile M uradpaşada ko­ bulleridir.
nuşurdu, eşkiyâ kılıklı, iri yarı, nursuz, iman­ Memleketimizde, bu ara İstanbul’da bas­
sız, bed suret herîf idi diye tarif eylemiş. ton kullanm a on dokuzuncu asır ortalarında
Üçüncü günü idi, H aram i Deresinde m aklû- yayılm ıştır; ondan evvel asırlar boyunca
len bulunduğu haberi geldi; cesedini tam a­ «asa» kullanılmıştır; aaâzım bastondan farkı
men üryan bulmuşlar, boğazı kayışla sıkıla­ dümdüz bir dayanak değneği - sopası oluşu,
rak ihnâk edilmiş; Basrinin, Osman Beyimi­ bastonun ise tutulacak bir sapı bulunmasıdır;
zin hediyesi gaayetle zıkiynet elmas yüzüğü kuttartan, bastonu sapından tutmağa mecbur­
vardı, onu da parmağı keserek, parm akla be* dur, asâ ise, el geli-
raber alup götürm üşler; bu elmas yüzüğe ve mi herhangi bir ye­
aitun saatine tamaen kıydıkları zâhir oJdu, rinden iııtulur. A sa­
kasti! bulunamadı, H ak taksiratını af'eyliye*. ların içinde de ağacı­
BABRt BEY (Üdî) — 1840 da Istanbul- nın cinsine, sahibi­
da doğdu, vezir odacılıklarında bulunmuş nin içtimâ! mevkiine
Tığhoğlu Lâtif Ağa adında birinin oğlu idi, ve servetine göre ga­
1&46 da sabi iken Mızıkai Hümâyun takım ına ayet kıymetli temiz
kaydedildi, eli ayağı düzgün ve yüzü gaayet­ sanat işi olanları,
le dilber bir çocukdu, henüz on iki yaşında hattâ, boydan boya
iken saray erkânı tarafından Sultan Abdül- elmaslar, yakutlar,
mecidin "müsâhib” unvanı altında günlük ziimrüdlerle tezyin
husûsî hizmetine ayrıldı, beş yıl bu hizmetde edilmiş murassa asâ-
k&ldı, onyedi onsekiz yaşlarına gelib mâbe- lar vardır.
yinciljğe hakikaten lıyâket kesbettiği bir Tanzimatdan evvel
gizli tutulm uş bir sebeble 2000 kuru^ asâ, erkek veya ka­
^ a ş ve mabeyinci tayinatı ile saraydan çı* dın, yalnız yaşlıla­
karıldı, Bu tek geçim kaynağı zamanının in- rın kullandığı bir da- B n s l u n t u d e l i k a n l ı , 1906.
yanak olmakla kal- b . seren)
ba st o n — 2162 -

fw n *l gerek saray ve gerekse devlet teşki­ B en otlum b a la la ra h e p «lr*rlca


lâtında, askerlerin kılıcı gibi, bazı makam K iV a y n a ıır tö zle rim i sin erim
ve m em uriyetlerin alâm eti farikası olmuş­ G ln sf İsk a rp in m o d ad ır ntorla
tu r, meselâ bir çavuşbaşt a ja . yaşı n e olursa f iü z rl m u ım tu H le r b enim le baloda
Oİfun» görevi başında b ir asa taşırdı* D an a d a n u n r a e tle n ir im buted*
Türkiyede asayı bırakıp ilk defa baston g ık h k ıia ye k ta y ım caayell* h«.D** 7 ia
kullanan zât. m em leketim izde garbiılaşm a P e k ışık te a e r lm b rro de « la fra n fa
yolunda İlk kıyafet infcilâbını yapan İkinci KliU' b a ttım fp sd e gfnlıik rnud*
g ultan M ahmud o lm uştur; ulem â sınıfından G n rr|q ı d&lmft böyle katoda *
Uk baston kullanan da, o dev rin aydın kafalı NBlAVENU s ik k a n t o s u
hocalarından olup 18iö d a vefat eden K ethii- (Şatm-iLtn HuıunıJ
dftaâdg M ehmed A rif E fendidir. (B .: M ehmed Pek ç«k şık neferim İıcm çok geterin
A rif Efendi, K ethüdâzâdeJ. D erin bilgisi ve Etrafım a herdem grizlrr »mecritn
hudutsuz h ürriy et askı iîe ayrıca n ü k te d a n ­ Severim derler bâzı zevzekler
lığı ve zarâfeti Ue d e zam anının pek m üm taz Hiç klw«eyc bfn asla kulak aattkam
bir olan K ethüdâzâdenin bastonu üze­ Etrafıma ben asla bakmam
rin e çok şirin b ir fık ra n ak led ilir: glnıdt modadır hem pek ar nuvodıır
B ir gün B eşiktaş M evlevihanesinde b ir Gözde gözlük elde baston çekilir pardea
yobaz, Efendinin bastonunu tak ılm ış; iskarpin glase elde yelpâıe
— Bu frenk değneği d e kim in?, d iy e so r­ Kendime İsterim böyle mâşnka
muş. Zarif adam ; B ü y ü k b e ste k â r Şevki Beyin şarkısı ile
— Benim, dem iş... Ben onu sü n n et e ttir­ iki sah ne yosm ası V İrjinİ v e Şam ram hanım»
dim, m üsiüm an oldu! la rın k a n to n la rın d a gözleri gözlüklü ve elle­
Baston ikinci AbdUlhamİd devrinde, yaş r i b asto n lu şık b ey le re karşı tezyif seziliyor
icâbı veya h er hangi b ir ihtiyaç ile b ir d a y ak fB .; B alo ; M ir. T e rz i).
ûlm akdan çıkdı, k u llanan; ay ak tak ım ın d an Ş ık lık alâm eti baston m odası İstanbul'da
ayıran b ir alâm eti fa rik a gibi te la k k i edildi, yarım a sra y a k ın devam e ttiği halde, büyük
gene - yaşlı b ü tü n m e m u rlar baston k u lla n ­ şehirde z a rif v e k ıy m e tli bastonlar İmal eden
dılar, h a ttâ gençler arasınd a baston, m avi te k atölye k u ru lm am ıştır, b ü tü n zarif baston­
cam lı gözlükle b erab er b ir şıklık, alafran g a­ la r A vu stu ry a, F ran sa veya In g ü tereden gel­
lık icâbı bilindi; bâzı gençler, resim lerin i b i­ m iştir; Ista n b u ld a id h al m alı en güzel baston­
le ellerinde bastonları ile ç ık a rtır old ular. la rı sata n en m e şh u r m ağaza da Suttanhanta-
Şıklık, alafrangalık yolunda baston şark ılara, raınd a İn g iliz isim li b ir rum , Robenson ol­
kan to lara girdi. m uştur.
M Ü B A T T E R SA R K ] ik in c i S u ltan A bdulham İd ince maran-
<&evk1 Bey) gozlukda fevkalâde b ir h ü n e r sahibi idi, Yıl*
B*r belâkft* Aşıkı s a d ık defcU d e j A n e y im diz S aray ın d a hususi b ir m arangozhanesi var­
Çeşm f m e s tim b a i b n n a b e n şık. d e ğ tt d e y â Deyim dı, b u ra d a k iraz ve gül ağacından kendi eliyle
M eb cem&Un v a s lrn a lây ık d egfl d e 7 * n e y im pek z a rif basto nlar y a p ard a H attâ yunan
m e s tim b a k b u n a b e n ş ık d e ğ il d e y i n e y in i h a rb in in İsta n b u l’a getirilm iş m alûl gazileri*
ne Y ıldızda b ir ziyafet verm iş, yem ekden son­
Ney a n h ıır gökl&kler n& dlde b a s ta n b e n d e v a r
ra b ir d ayanağa m uhtaç olan yaralı askerler*
Gîydifcltn d b is e l zlb&yı cA nâ M ir y a p a r
kendi yap tığı basto nları kendi eliyle hediye
S e o b e ğ en m ezsen b e n im şık lık d a e m s â llm m İ v a r
olarak dağıtm ışdı.
Çeyml meslLoj b a k b a n a b r tt şık değil d c yfc n e y im
1918 M ütarekesinden sonra İstanbul
NİBÂ V EN D S İK K A NTO SU gençleri arasınd a bam bo - kamış bastonlar
( Y lrjln t H a n ım ) moda oldu, o devrin mizah m ecm ualarındaki
B e n liikım gözleri sü zerim k arik atü rlerd e bu şık İstan bu l küçük beyleri
B eyo g lu n d a d â im qık geverim hem kam ış bastonludur. C um huriyet devrin
K a rn a T a ld a b e n de m ask e siy e rim de baston kullanılm az oldu, ancak alilleri®
M atm arclterK e kol k o la d a n s e d e rim elinde görüldü. Y akın tem asım ız olan ma

http://groups.goog le.<
.'Ü ttO F E f itS l_________ _ a l6 , _ BAS

Jütlerde, İsrar ile baston kulUmmakda devam indi ve oracığa yuvarlandı ...
euniş olanlar bu ansiklopedinin m üellifi R. «Ejderhanın pençesinden kurtulan keçi
E. K oçtuun babası m u harrir E krem Reşad yavrusu bu miıdahaleyi fırsat bildi. Kaçtı
Bey merhum, rahm etli şa ir Ham am izade Ih ­ mı 7 Hayır. Şimşek sürati ile ihtiyarın alın­
san. rahm etli m u h arrir Kâzım Sevinç, estet dan fırlayan bastonu kaptı ve yine ayni sü­
v e m uharrir N u ru llah A taç ve Ord. Prof, Dr. ratle bastonu cellâdının başına İndirdi, De­
p. Kerim Gökay olm uşlardır; son ikisinden likanlı sersem ledi- Çocuk bir daha yapıştırdı.
Nurullah Ataç A nkara'da yerleşdlkten son* Dev sallandı. Başına ayni tam isabetle üçün­
r«, F. K. Gükay da İstan bul Valisi ve Bele­ cü baston darbesi inince de dizleri üstün*
diye Reisi olunca bastonlarım bırakdılar. çöktü,. Bayıldı.
Hâlen İstanbul’d a m üstakil b ir bastoncu c M uzaffer kopil bastonu yerden kalk­
Mağazası yoktur; zevk ile kullanılabilecek m ağa çalışan sahibine vererek:
larif bir baston bulunam az; baston adı altın­ — B aba!... Kaç ... kaç.,.
da gaayet kaba, cilalanm ış b ir tak ım sopalar Dedi ve kendisi, çıplak ayaklan koşarlı,
satılm aktadır. B ilhassa kifrn, köprü üstünde, uçtu gitti...
vapur iskelelerinde alt uçlarına sivri dem ir­ « Bu çocuklar baston kullanacak efen­
ler çakılm ış bu sopaları «kara buza baston !..» dim. ih tiy arları m uştalayan, hürm et bilm e­
diye bağırarak satan b ir takım sey yar esnaf yen ve kendilerini döven, şefkat bilmeyen
Jorülür. Zabıtaca taşınm ası yasak edıim iş içi b ir nesli yola getirm ek için, diz çökertmek
Si;li, kam alı bastonlar da kaçak yapılıp satıl­ için baston kullanacak!.»
maktadır. BASTON E K M E K , BASTON FRANCA­
S o k a k la rın g e re ğ i gib i a y d ın la tılm a d ığ ı, LA — E km eğin ve francalanın iki ucu siv­
köşe b a lla rın ın , k a ld ırım s ü r ü s ü rü k ö p e k le r­ rim si vc uzun şekillendirilm işinin adı; zama­
le tu tu ld u ğ u eski Is ta n b u ld a b asto n , ö yle nım ızda bastonun kendisi kullanılm az oldu­
zan e d iy o ruz ki y a ln ız sü s ve sık lık a lâ m e ti ğundan ekm ek ve francalaya verilen bu isim
d e .il, b ir ih tiy a ç idi. de unutulm ak üzeredir, baston yerine «ıızuıı
Aşağıdaki sa tırlar R. E. K oçu'nun 12 ekmek», «uzun francala» deniliyor. Şu ko­
İIîj is1958 da H er G ün gazetesinde çıkmış nuşm a 1960 yılı Mayısında Kadıköyünde b ir
bir fıkrasından alınm ıştır, m u h arririn bizzat fırında tesbit edilm iştir:
gördüğü b ir oiayd ir; yazarın sonunda v er­ Yaşlıca b ir zat tezgâhtara;
diği hüküm fantezi de ols» bastonun fazileti — B ir baston francala ver., dedi.
ş ik â r d ır ; T ezgâhtar delikanlı anlam adı:
t Sahne Sirkecide, araba v apuruna g ire ­ — Yok!., dedi.
cek kam yonların sıöbet bekledikleri yerin a r­ — Yok olurm u oğlum!, arkandaki raf
kası...On beş yaşında pırp ırı b ir kopil, esm er, dolu...
yüzü harikulade güzel, vücudu keçi yavrusu Bu sefer fırın uşağı dudak biikdü:
gibi kıvrak, ayaklar yalın, pantaion p artal, — Sen de uzun desene beyim!., dedi.
et üstündeki m intan lim e lim e, dev gibi bir B A Ş __ «Garb türkçesinde isim, insan
delikanlının pençesine düşm üş, yerden vücûdunun en yukarısında ye hayvanların en
yere çalınıp hırpalanıyor. Suçu nedir?. önünde olanı, ve dimağ ile müteaddid duygu
Bu müthiş dayağı hak "etmiş m i? Meç­ Azfllarını taşıyan mahfaza, kılıf, reis, ses; me-
hul! Burun deliklerinden alev çıkan gazsblı c&zen: zekâ, İdrak, akıl; beyin, dimağ» (Hü­
delikanlıya kim cesaret edip de soracak! seyin Kâzım, Büyük Türk Lügati).
« Soran çıktı elendim , eli bastonlu bir Dilimizde ve dilimizin İstanbul ağzında
ihtiyar, hattâ yalnız sormak da değil, araya en zengin kelimelerden biridir.
Sirip ayıracak oldu: 1 — A nd v e yem in konusu du r:
— Delikanlı... Y eter artık ... öldürecek- «Başın için», «Güzel başın için», «Evlâ­
sl*l... V urm a!... dının başı için», «Ananın babanın başı için»,
Dedi ve k ah ra m a n ca a t ı l d ı . F a k a t: «Evlâdının b a ş ı için», «Sevgilinin başı için».
— Çeltll ulan m oruk!.,. Onsekİzinci asır İstanbul Tiirkçesi tek
başına temsil eden Nedim bsş üzerine andı
m / q r d ü :p >/ r t ^ l ^ C l î y 6 r Q ,l ^
BASA ÇİÇEK TAkM A__________________ — 2 l6 * ~ İs t a n b u l

Türk şiirine 9u ölmez m ısralar içinde mal et- Bu-itna vur. a rz ın d a n lokm asını al
iniştir; Hitkkı ta n ıd a n h a lk a ba.^ eftnv*
İftr Kııo »Idn dilim r u u e t Ifttn lJ.il yerimi** d u n u n . kulAh b u lunur
İfle hançeri*™ duvlttlB »tün dİ kuMtıt içtin U rk lm kim ? Ba-,a fttlrn :
refc m i eylerim aautou *u»*l biqm İçim tin im e k o m şu n a *ellr buym a
C t| tenim kaa» bUAlUn b t» btr id Idtlim Hii*] ol dü e*ek b*%ı ol
Bunların arasında «Güzel başın için» ve B;ıı m-reye tid ı-m r »yak oray a
cEvlâdJarın başı için» andlar dilenci ağzın m Clıt İççi, lıir h n y j
en çok kullandığı sözlerdir; b a n la n bazan da Hıi'ıka.Niiıın smundcM keruli gtauııe İnan
«Gençliğinin başı için» ilâve edilir. KAŞ — Tarihımia boyunca üs/.tri v*
2 M eciıi ve argo d e y im l e r : muîkî makamlarda, imparatorluk devrinde de
B unlar bu ansiklopedide m üstakil m ad­ saray m em uriyetlerinde bâzı kumandan!-:,
deler olarak tesbit edilm iştir (B.; Başağnsı. â m irler unvanlarına «Baş» kelimesi eklere
Başağrıtmak, Başa gün doğmak. Başa rek anılmış, hâlen de antla gelmektedirler;
kakmak, Başa sından olmak, Başbagı, zam anım ızda kullanılanlar: Başkumandan,
Başdan, Başdaş çıkmak. Başdan kara gitm ek, baş yaver, baş gedikli, başçavuş, başvekil, bn;
Başgöz etmek, Bsşıaçık, Başıbağlı, B eşi d u ­ m üdür, baş veznedar, baş m üfettiş, baş mü.
manlı, Başı göğe ermek, Başı havada, BsŞlPfl- rakıb, baş kâtib, baş savcı, baş hekim, hs-j
buyruk, Başına çıkarm ak, B aşına ckşlm t'k, hemşire, baş m ühendis, baş kaptan, baş pilol,
Başına geçirmek, Başı n âre yanm ak, Başııuı baş m em ur, baş hadem e dir.
taş. Başında kabak patlam ak, B aşında kavak İm p arato rlu k devrinde Tanzimatdan ev-
yeli esmek» Başını bağlamak, Başını d ile d i# vei ve sonra kullanılmış unvanlardan bazıla­
taşa vurmak, Başım n etin i yem ek, Başını rı da şu n lard ır; Baş alkışçı, baş bakıkulu, baş
gözünü yarm ak, Başını kaşıyacak vakti ol­ binbaşı, ba$ bölükbaşı, baş cüce, baş çakır*
mamak, Başın kıçdan h aberi B&şuu kol­ b a ş çavuş, b a ş çuhadar, baş defterdar,
tuğunun a ltın a alm ak. B aşını m eydana koy- baş deveci, baş dilsiz, b a ş efendi, baş eski,
mak, Başı taşa vurm ak, Başı y e rin e gelm ek. baş halife, baş haseki, baş ikbal, baş kadın,
Başkaldırmak, B aş kesm ek, B aş koşm ak. B aş baş kapugulâm ı, b aş kapıoğlanı, baş karakul­
tacı, Baş üzerinde y e ri olm ak. B aş ve rm e k ). lukçu, baş kollukcu, baş lala, baş muhasebe­
3 — Darbımeseller : ci, baş m u k a ta a a , baş odabaşı, baş ruznim e-
BaŞfcaşa verm eyin c« t a ş y e rin d e n k a lk m a z ci, baş şak ird , baş yazıcı gibi (alfabetik sıra­
Baq b o s ta n d ı bitm e z lanm ış bu isim ler M. Zeki Pakalm ‘ın Tarih
B a ş sa lla m a k d a n k a v u k cakfctl Deyim v e T erim leri adli eserinden alındı).
B a^ sa lla m a k la kav u k eskim e* E ski ve yeni, «baş» kelim esi unvanın so­
B as y a n ln b ö rk İçinde, kol k ırılır yeki iç in d e n u n a g etirilerek k ullanılan isim ler de vardır:
B aJıt olm ayınca. h a şd a, o c k u r a d a b ite r n e M taırbaşı, hekimbaşı, çavuşbaşı, onbaşı, yUv*
ja ş d a
başı, binbaşı, kuyum cubaşı, aşçıbaşı, kol başı,
Babını evde lotan k n lab a lık d a kalpoftm ı k a y ­ kolcubaşı, bostancıbaşı, ham lacı başı, berber
bed er başı, kapucu başı, ırgad başı, am ele başı, ha­
B acını aeem l b erb ere testim e d e n •e b im k 'ü mam cı başı, esirci başı, hakveci başı, şerbet­
p a a u i n eksik etı&Mkıı. çi başı... gibi (B ütün bu isimlerin bazılarım
B & h gelm eı \% otm az bu ansiklopedide kendi alfabetik Biralarında
&M* grtmef«o bilinmez m üstakil m adde olarak, bazıları da, meselâ
Ba«a fe le n çekilir
ham lacı, haseki, cüce, çakırsalan vesaire gibi
B a v be* olsan, y * ^ yfl* olsun
m addelerin içinde bulacaksınız).
A jW 7 » b iq » atvvft a ln tk d av u l « h ır BAŞA ÇİÇEK KAKMAK — Cum huriyet
B flflar a ra k , a y a k la r baş oldu Inkılâbıntlanevvel, cem iyetim izde kaduı Örtü
A k ı t o bahttı a y « k ç e k e r
altın d ad ır; fakat, başvekâlet arşivinde Diva­
B osun r a h a t « d e r d ] i f a d n ru rv a
n ı H üm ayun m ühim m e defterindeki vesika*
B a s U « a vunkıayıaea akı) boqn gelme*
lar aydın olarak gösterm ektedir ki örtü al­
B a |i büyük bey olur, ayaftı bttyttk «oban
tındaki m üsiüm an T ürk kadını da asırfnr bö*
http://groups.google.coi
^.«K & O PE ErfSt
—3116- B A Ş A Ğ A ÇEŞMESİ

2 -açılıp .^çjIöMr a rz u su Ue çırp ın m ış,asmveış bu cengâv erlerfn k ok lad ık ları g ü d e ri


. r devir. ta d a tla rın sokak k ıy m etlerini ve k a ra n fille ri b aşların dak i d çatarın b ir kıv*
_ ^ in olarak lâ rıf v e U y m »den, sok ak larda ru n u ıa İliştirm elerin e m evki v e şö h retleri
. e m esirelerde Lavıt v e h a re k e tle ri k ay ıd la r aaJa mânJ d e lild ir. B irinci S u ltan M ahm ud’un
JiUna a la n y a sa k la r çıkm ış ur. fcljr irnâ, bar a ır k â tib i Balâhi efendi, bu pâdişâhın b ir sa­
erkeğ* ta h rik y olun da, arg o tâ b iri 11* bah haa bahçede d o laşır iken b ir karan fil k o ­
,jm a r olacağ ınd an, en 8wı â r tû n i o lan çar» p a rıp d o stla rın a takd ıgm ı y arıy o r.
^ . ı u ru n d a n a lın c ay a k a d a r k ad ın sokakdı» O nsckizinci a « r so n ları ile on do ku tu n eu
babına çiçek takm am ış Ur, h â ttâ e lin e dahi aaır b aşların d a y aşam ış ş â ir E n d e ru n lu Vâsıf,
•i a lıp sokana ç ık m am ıştır. B ir kadın b ir n evcivan şan ın d a yazdığı şa rk u m d a güzel
: ^«nd£ ftakıkı çiçek, a n ca k k e n d i evinde, g encin b aşın ı g ü lle rle sü sle m e k le d ir:
—ı-uiyçtiDde v e h e la li o la n e ri k arşısın d a S u la r *UM g u lz â r l »af& ra a k e fe n d im
sû* o lm u ştu r; ve h e m ö y le sin e k i, çiçek b u ­ D cst& rı pe rfç & n ın a g o lle r t a k e fe n d im
lunmasa dahi, b ir k a d ın ın sab ah tu v a le tin i, G el h a llin ] bir g ö r d c y a k a r s a n r a i e fe n d im
yem enisinin y â h u d ho to zu n u n b ir k e n a rın a S e n s iz b a n a h a s r e t n e le r e t i l b a k e fe n d im
iliştirilen b ir yegil y a p ra k tam am lam ıştır, S on Y en içerilerd en Ç ard ak İsk elesi K ol­
ç a r ş a f k a lk d ık d a n . T ü rk k a d ın ı in san lık lu ğ u ço rb acısı ve h a lk şâiri G aJatalı H üseyin
naKia olan m u tla k h ü rriy e tin e k a v u rd u k ta n A ğanın d e sta n m ecm u asın da d a '"İşm ar b a ­
sonra, h ak ik i çiçeği b ir baş z iy n e ti o la ra k b ın d a” d iy e uzun v e » o n derecede şay an ı d ik ­
ı:ju«nm&mı<jUr; şaiıâne b ir g ü lü n , m uhteşem k a t b ir m anzu m e v a rd ır (B .: İşm a r). H a k i­
bir k a ra n lılm , b ir to p yasem inin» b ir d em et k a te n e k a d ar u y g u n d u r bilemeyiz» bu man*
m ar m enekşe b ir genç k a d ın ın v e y a b ir genç zu m eden ö ğ ren iy o ru z ki Y e n içe rilerin o en
kıgm başını tezy in e tm iy o r, h a ttâ g ö ğ ü slerd e azg ın d ev rin d e, tiirlu re z ilin e tecâv üzler ulu
bile pek e n d e r g a ru lü y o r. T a b ia tın b u m u a t­ o rta y a p ılır ;ken, İsta n b u Ju n uygunsuz g ü rû -
tar m ü cevh erleri bizde m a a lese f k ıb tı k a rı iıu n d a n g e n çlerin b aşların a ta k d ık la rı, des-
lannın ve k ız k rm m b a m d a d ır ; bazan da ta rta rın a ilişd ird ik îeri ç içek lerin de a y rı b ir
kenar m ah allelerin y o sm alarj b a şla rın a b ir m ânâs; o lm u ştu r:
çiçek ta k a rla r. V a r fse b a b ın d a a n ı n ç lç e ^ t
Erkeğe gelince, ş ap k a başda çiçek taşi- Ç c r lr g el y o ld a n o d ilb e r k ö çeğ i
mak için uygun b ir se rp u ş d e ğ ild ir; açık e r- G ü l ise t a k d ı f ı n a s lıy ım d e m e k
Kek başında ise çiçek takılacak , k o n u lacak y e r Y ok ise a lt t tn u o b o ş u n a em ek
ancak kulak a rk a sıd ır ki v e k a a r v e ciddiye- O ğ la n b a b ın d a g e r kızıl k a r a n f i l
te uymaz, k u lh âni, b ıçkın işid ir, z am anım ız­ K a n t o d u r o Afet y o la n d a n çekil
da, ayak tak ım ın d an bazı gen çlerin, gençlik V a r İse baştnri.-ı b ir s a p sü n b iilü
çağrnı geçirm iş d e haşarılığ ı, u ç a rılığ ı bıra- B ir t a b u r y i ğ it ti r s e v e n o gü lü
kamamış yine o boydan k im se lerin kulak Ş e b b û s u v a r gice g e lü rü m dem ek
irdU nnda, yahud b ez k a sk e tle rin in k e n arın ­ R a k ib o la g raafetle d ik k a t gerek
da bir çiçek g örü lü r, b ir h a k ik a ttir ki çiçek B*ncfşclJ g a rib y e tim a ş a k d ır
•rkek başı için de b ir sü stü r. H e d iy e si ZUar n im te n k n ş a k d ır
Fes de şapka g ib iy d i; k e n a rın d a n saç V a rs a g e r m a b b o b u n s e rin d e fa ly a
türreleri taşm ış b ir k ü lh a n b eyin in başında­ Aya#ın öpmeğe bin a lt ı n sa y a
dır ki bir de çiçek İligtirllebilirdi. V a n a g e r m o h b a b a o s e rin d e ş e r r in
Fakat T an zim atdan evvelki a sırla rd a çi­ M iftftsı m ecflsd e b â d e <c(«rta
çek, e r k e k b a ş ın ı n , b i l h a s s a h e r tabak adan V a r s a g e r s e rtn d « y â s e m ia d alı
delikanlı başının süsü o lagelm iştir. Z ira k a­ Bil kJ o] m a b b a b a z l b l b&Jtalı
vuk veya külâhm üzerine sa rıla n d estar, b ir C e r lâJe r a r İse o A h b ııb b a y ın d a
dülbçnd yahud y em eninin kıvrım ları» bük* Ç ak I ş m a n b e k le so k a k b a b ın d a
lümlerî., h a ttâ çiçeği i s l e r , b e k l e r gibidir. Fâ- HAŞACA Ç E $M £Sİ SOKAĞI — Beyoğ­
Sultan M ehm ed ile B a r b a r o s H a y r e d d i n lu M erkez İlçesinin K uloglu m ahalleaindedfr;
^aşanm ellerinde çiçekle m in y a tü rle ri var- A nadolu G eçidi ve Alyon sokağı kavuşağı i2e
. **«■, b iri karaıla biri denizde k ılıç la rın ı arşa Tum acıbaşı sokağı arasında uzanır; b ir ara-

jp/group/meraKedıyorum
» A S A İA SO K A Ğ I — OİJBG — İSTM IBCt.

bacın çok ra h a t gedebileceği k a d ar geni;, — Y eter a rtık yâhu_. baş ağrıtıyorsunuz !-


yarısı asfaltlanm ış, y a n sı paket taşı döşeli, IÎAŞA GÜN DOĞMAK — H alk ağzı de- *
m eyilli b ir sokaktır. D örder beşer katlı b ü ­ y im ; 1 j : m esud olm ak, b ah tiy ar olmak, tâ-
yü* kag ir binalardan başka, bayda A tlas Si­ liiyâr o lm ak ; 2) FırBat çıkm ak, dilediğini
nem asının a rk a kapusu. sol kalda d a yedi k a t­ yapm ağa m eydan bulm ak; m isâller; ı
lı Em ek H anı, B ulgar O rta O kulu, Fi t aş «... O y â ri m elek sim i k i h e r akşam Bü- Ü
film c ilik T. A. Ş irketi, r e n i M elek sin em a­ y ü k K uleliye g elirdi, cüm le uşşâkının başına !
sının ark a çıkı; k a p u sj b u lunm aktad ır, tş g ün doğdu» (A laca h am am lı Reşid Elendi J
y e ri olarak da bir piyano evi Ue b ir em lakci R uznâm esi). '
yazıhanesi vardır (A ğustos 1980). Sok&fta «... lb ş ir Paşa v ezir olub istanbula gel- |
adını v eren çeşme yok olm uş, kitabesi b ir dikde şe h ir eşk ıy ası e rb a ş v c erâzi bin başla­
apartım anın duvarın da d u ru y o rd u , m etn i rın a g ün doğdu»,
okunamadı. B A ŞA 1LAS1R Y AKMAK _ İstanbul I
Hakkı Qöktiirk ağzı so h b et d ilin d e eski b ir deyim dir ki za­
BAŞAĞA SO K A C l — E m inönünde, m anım ızda tam am en te rk edilm iş, unutul-
Taşçılar caddesi ü c T ü tü n g ü m rü ğ ü sokağı m u ş tu r p b ir h ak sızlık k arşısında h er tehlike­
arasında idî (1934 B elediye Ş e h ir R eh berine yi göze a la ra k ve b ü tü n engelleri yıkarak en
bakınız}; Em inönü ile U n k apanı arasın d ak i son, e n b ü y ü k m a k a am a baş vurm ak mâna­
bulvar açılır iken istim lâk edildi ve şe h ir h a ­ sın a sö y len ird i. A li P a şan ın divan efendisi
ritasından silindi. C elâl B ey b u tâ b iri m u h a rrir - avukat Abdur-
1951 yılın da şu n o tla r te sb it ed ilm iş id i: ra h m a n A dil E r e r ’ln k a le m i ile şöyle İzah
Taşçılar caddesi k avuşağm dan g irild iğ i­ e d iy o r k i b aşdan sona h a tâ lıd ır;
n e g ö r e , bir a r a b a geçecek k a d ar geniş v e p a­ < V e ziria za m la r d a b ir sözle, bir emirle
ket taşı döşeli. Sol kolda tu z c u lar so kağı ila P a d iş a h ta n başka h e r isted iklerini astırırlar,
b i r k a v u ş a g ı e l ı ı p B alık pazarı fır ın sok ağ ı ile h e r is te d ik le rin in bo y n u n u v u rd u n ırla n k
b ir dört yoi ağzı y a p arak kesişir, tk i k e n a rın ­ V eziri â z a m la rın k a r a n k a t’î idi. Yalnız ka­
da ikişer üçer k a tlı k a g ir h a n la rla a ltla rın d a r a r ic ra e dilm ezden ev v el, h e r tehlike göze
1 yağcı, l zahireci, 2 kaiıveci, 1 tu zcu , 1 so­ a ld ırılm a k ş a rtile o k a ra ru ı belâsından kur­
ğancı dükkânı v a rd ır. H a n lard a d a a v u k a t tu la b ilm e k iç in te k b ir ç âre v ard ı. O da ba
ve komisyoncu yazıhaneleri b u lu n m a k ta d ır. şın a h a s ır y a k m a k , e ğ e r dayanabilirse Pâdi­
H anların arasınd a yapı ta rih im izd e te d k ik e şâh ın y a n m a o h a ld e varmak:, d erdini dok- ,
değer kıym etde b in a la r b u lu n m u ş alacağ ı in e k ti. V eziriazam ın k a ra rın ı ancak ve an- t
t a h m i n ediyoruz. c a k P â d işâ h d u rd u ra b ilir, P ad işah değiştire­
Hakkı Göfclârk b ilird i. D e rd i o lan adam , o rtası çukur bir |
BAŞjAĞGISI — H alk ağzı deyîm î, v a rlı­ saç a lır, İçine h a sır d o ldurur, yanm ış hasırlı
ğı ve sözü İte karşısındakine sık ın tı v eren saç ı çıp lak b a şın a k o y a ra k Bâbıhümayuna
adam ; m isâl: d o ğ ru koşm aya b aşlard ı. B aşına h a sır yak- J
— Adı neydi?, senin sakallı geçiyor.. m ış b ir a d am ın ko şa ko şa geldiğini gören
— A m an görm esin, baş ağrısıdır!.. B âb ıh u m ay u n n ö b e tç ile ri sav u lu rlar, dertli,
Iî AŞAGKITMAK — H alk ağzı deyim . başında y an m ış saç olduğ u h a ld e huzuru hü­
rahatsız etm ek, sıkm ak, çıkıntı verm ek, ek ­ m ay u n a k a d a r g ire r. P a d işah a derdini döker­
seriya konuşan kendi h akkında k u lla n ır: di» A li P aşa çapında b ir sadrâzam a divân
— Affediniz, başınızı ağrıtdım ... efend iliğ i yapm ış bir kim senin Osmanlı Ta­
— Y i n e b e n g e ld im , b a ş ın ı z ı a ğ r ı t a c a ğ ı m ., rih in e bu derece vukufsuzluğu garib d ir; öy­
n o y a p a y ım , s iz d e n b a ş k a d a y a n a ca k y e rim le tah m in ederiz k i n aklettiğim iz satırlar,
y o k ... geçm iş üzerine a n la td ık la rı ekseriya itimâ­
Bazan azarlam a, paylam a yolun da kul­ d a şayan olm ayan A . Â dil E serin karihası
lanır, m eselâ, b a jlı olduğu k öprü iskelesin­ eseridir.
de lim an vapurlarım ı gazete m ıiveızilcri T an zim atdan evvelki d ev irde sadırazam- ,
dolar, sesleri yolcuları iz’aca başlar, b ir şi­ la n n pâdişâh ferm anı veya m ahkem e hilk-
kâyet feryadı yükselir:
#
v ,-SlKLOPKPtSl — 2167 — BAŞAKÇI SOK ACI

rfıirtd ü k le ri f o k g ö r ü lm ü ş v a k 'a l a r d ır <B : dm m evi basıltr iB . B askın); kadın, m ahal­


S a d ırâ s a m ) : f a k a t b i r v e z ir ia z a m g a z a b ın a lelerinin başına geçmiş olan İm am efendiyi
u ğ ra y a n z a t p a d iş a h h u z & ru n a ç ık m a k v r te /lif için içeri alır, ve imamı etine s ık ıştır­
a m an d ile m e k iç in b a ş ın a h a s ır y a k a c a k za* dığı rüşvetle kandırır, imam da fâhişe avreti
m aı» a s la b u la m a z d ı. mahalleliye karşı hlm âye e d er; «Evdeki toy
Başında hasır yakm ış b ir adam ın Bâbı delikanlı yabancı değilm iş, bu kadıncağızın
hümâyuna doğru koşması ve oradan içeriye kucağında b üyüttüğü halasının oğlu Bekir
girip pâdişâh huzftruna çıkm ası ise, söyleye* İmiş!..» der. F e tta n kadın baskın belâsından
nü) de yazanın da ancak v e ancak koca b ir kurtulunca şirretliği ele a lır ve m ahalleliden
cehalet damgasıdır* Topkapusu sarayında dâvâcı olduğunu söyler:
p irfifh m bulunduğu y e r He B abıhüm ayun Y akarım bâdım a W r « k İ h aıır
t arasında kale gibi »ki m uazzam kapu daha İşi* kadı Ue divânı vezir*...
j vardır, başda yakılan h asır parçası ile değil, BAŞA KAKMAK. BAŞINA KAKMAK
koca hasırcılar çarşısı yana y an a gelse geçe* — H alk ağzı deyim ; 1) b ir kim senin geç*
mez; kaldı ki padişahın m u tla k vekili olan mişdeki b ir kötülüğünü yüzüne vurm ak, bu
dahi geçemez. yolla tenzil, ta h k ir etm ek; 2 ) Valcti ile
Bu deyim , ' ‘ateş istidası" den ilen b ir kenkendisine yapılan b ir iyiliği yüzüne kar*
olaydan çıkm ıştır k i bu ansikfcpedi.de kendi Şi h e r vesile Ue h a tırla ta ra k o kim seye m in­
maddesinde gereği gibi anlatılm ıştır (B .: n e t d uygusu yüklem ek; buna benzer haller*
Ateş istidası). A ğır haksızlık ve açık zulüm d e bay ağ ılıklar; m isâl;
karşısında pâdişahdan başka b aş v u ru p hak B ir bayram kışın, bakkalın ceketle dola*
arayacak yeri kalmayan, pâdişâhın y alı köş­ şan çırağına büyüm üş o lan oğlunun eski pal*
küne indiği bir zamanı k ollar, v e b ir kayığa tosu nu v e rir, ve sonra çırak çocuk eve her
binerek başında hasırı yakardı, padişah «ba* gelişinde:
ftfda yanan kuJunu* g ö rü r, v e alargada — Dikkatli giy oğlum» bak kolu yağlan­
duran kayığın Y ah Köşküne yaklaşm ası işa­ mış ...
ret edilir, şikâyet sahibi de h u zura ç ık ıp d e r­ — A hm ed. şu palton u b ir k ere süpürse-
dini arz ederdi. ne ayol...
Pâdişâhların, sarayın şehir içine bakan — B ak hele... eteğini de nerey e tak tırıp
Alay köşkünde bulunduğu bir sırad a d a ateş yırtm ışsın !, dem eğe haşlar, işte bu yapılım ;
istidası baş vurm a akla y akuı o la b ilir; bu iyiliği çırak oğlanın başına kakm aktır. Y ıl­
takdir de başında ateş y ak an h u zu ra ateş ya­ larca d a başa k akılab itir:
kan huzura B âbıhüm ayuntian değil, H as Bag- — H atırlatm ışın Ahm ed E fendi oğlum,
fesia. soğuk çeşm e kapusundan çık arılır. han i «en onbeş yaşında çocukdutf, bakkal
| Bu küçük tenkidd en k asd ım n , târihim iz bandod’u n yanında çırakdın, sana Mehmed-
[ üzerine çata kalem neşredilm iş y azılar kar* çiğim in paltosunu verm iştim , n e de yakışdı
şomda, bu ansiklopedi ile ta rih kütüğüm ü­ idi sırtına., n erd e şim di öyle kum aşlar, tam
ze yaptığımız nâçiz hizm eti belirtm ektir. beş yıl giydindi ...
Ateş istidasından çıkarak dilim ize gir- H alk ağzından a y rıca: «Başına kaka ka­
olan bu deyim i e n güze) k ullananlard an ka söylem ek» deyim i v a rd ır; m isâl:
İkinci Sultan AbdüIhamEd'in nâzırlan n - Yüksek sosyeteye m ensub gene adam
ta n Münir Paşa olmuştur* b ir gün B abıâli an la tır:
ricalinden b ir zftte b ir m ünakaşa sırasında: • K ulübde büyük skandalm iş., umu-
«Ben m aslahatı d evlet için başım da hasır ru n d a değil, bana yaptığı edebsizükleri her­
yakarım!.* demişdi. kesin ortasında başına kaka kaka söyledim ,'
Geçen asrın küihâni şairlerinden Ende- ağzını açam adı ...
nınlu Fâzıl B eyin m eşhur «Zenannâme» si- BAŞAKÇI SOKAĞI — Kadıköyüncte
Afo sonunda b ir baskın manzumesi v ard ır; rıhtım sem ti sokaklanndandır; Recâîzfide
jsir şöyle b ir sahne tasv ir ed er; sokağı ile îtzeddin sokağı arasında uzanır,
M a h a lle ^ mM{nın u n Ja as& u b la k o ru n d u » iki araba geçecek genişlikde, kabalaş döşeli,
d e v ir d e g a a y e t f e t t a n u y g u n s u z b î r ka* yaya kaldırım ları y er y e r çimento, kabataş-

^roup/merakediyorum
C.4 _________________ -^ 2.es ­ teTAÜBUl

ti : S iğ il - î l u k a n ^ a r i A ' i k iş e r Ü ç e r b a sa - relerinde m uhtelif m illi h a /e k -tltra kanş*


“ aklı I rs_ merdivenleri* çıkılır ilçe i dördel m ış, bilfiil çalışm ıştır. İstanbul MaaÜiiol«r
k-~ lr "v ler a ra m d a bir aralık sokak- Cem iyeti vc T urk Ocağı azası olarak. Müt^
'.r Rec£Jı^Je “ ile olan kavuşağı köşe reî: • başlarında D arûllıim m Mudaiaayi Kil­
«inde üç ağaç ~»kaga bir şirinlik verm iştir. liye (M. M.) G rubunda He;«U Merkeziye
11960)- azası v e tem as m urahhası vazifelerini
Hakkı Göktürk m uştur. A ynı devrelerde, •o o rü arı H itna^j
BAŞ ALKIŞÇI ~ O sm anlı saray v e dev­ E tfa lc (Çocuk Esirgem e Kurumuna^ H^hak
let m erasiminde padişahı alkışlayan D ivânı etm iş oları ve Boğaz içfndc, K a le n d t-'^ yt .
Hümâyun Ç avuşlarının başına verilm iş un­ tılı b ir z iraat m ektebi açan Çocuklan Çal;»-
vandır. Değerli ta rih bilgini M. Zeki Pakalın tırm a D em eği kuruculuğu ve umumi kitıp*
-an baş alkışçının Şeyh Tevfik B ey adında ligini de yapm ıştır. H enüz U m ır »»e*l
bir zât olduğunu söylüyor. {B.: A lkış). m edıği sıralard a bazı arkadaşlar;!* İrtanbul
Bibi.; M ehm ed Zeki PokaU n. o s m a n l ı T a r in d a A hali İk tisa t F ırk ası inimli bir parti İ l
Deyim r e T erim leri kurm uş, b u su re tle siyasete fiilen de
BAŞAR (A hm ed Ilıtm di) — D ev let vc tı. B u ta rih le rd e b ir buçuk sene kadar da İs­
Siyâset adam ı, m ücadeleleri h ü rriy et ideali tan b u l iaşe encüm eni Mücadelei iktisadiyi
etrafında toplanm ış m ütefekkir, m u h a rrir; m ü d ü r m uavinliğinde bulunm uştur. İfg ı <r-
nezâhet ve nezâketi ile m üm taz b ir sim it; y it ev velâ aylık, sonra haftalık olarak neşriyatını
larca bulunduğu U m an Ş irk eti m ü d ü rlü sü n ­ senelerce devam ettirm iş olan "‘Türkiye İkti­
den kalm a tLimancir- lakabı ile an ılır ^ 1313 s a t M ecm uasını çıkarm aya başlamıştır. 1922
(M. 1897) senesinde Istan b u ld a doğm uştur. de "M illi T ü rk T ica re t B irliği" ni kuran ve
Babası müciz dersi-am E rm en ek li M ehm ed b u b irliğ in fa aliy etin i devam ettirdi# 1921
Fevzi.E fendidir. B aşar İstan b u l D aru tfü n ü n u senesine k a fa r um um i kâtipliğini üzerine
riyaziye şubesinde iki sene k ad ar okuduktan ala n B aşar, b u m ü d d et zarfında ticaretin
sonra orayı terk ederek C oğrafya F ak ü ltesi­ T ürkJere geçm esi uğ rund a çalışan bu teşci»
ne girmiş ve bu fakülteyi ilk m ezunu sıfa* külün b ü tü n çalışm alarını sevk ve idare et­
t ile ve 1 num aralı şehâdethâm e ile 1919 se­ m iştir. 1&23 de toplanan İzm ir İktisat Kona*
nedinde bitirm iştir. resinde M illi T ü rk T icaret Birliği gerek ha­
Henüz D arülfununa giderken hocalık ve zırladığı rap o r ve tebliğlerle ve gerek umu*
gazetecilik h ayatına atılm ıştır. B irinci D ün­ m i kâtibinin. D ivan kâtibi sıfatlyle yaptığı
yâ H arbinden evel iki arkadaşiyle b irlik te çalışm alarla kongrenin idaresindeki hakimi­
Fatih'in Çırçır semtinde Tim sali M aârif is* yeti herkesçe m alûm dur.
m ini Verdikleri bir m ektep kurm uşlardır. H am di B aşar, Milli T ürk Ticaret Birliği
Sünra F atih V akıf Akşemsoddln* Mah- um um i kâtibi iken İstanbul Ticaret ve Sa­
mud Şevket Paşa nüm une m ekteplerinde ho­ nayi O dasının m illileşm esinde büyük rolii
calık etmiş. D arülfünunu b itird ik ten sonra oynam ıştır. Oda se­
da Çamlıca ve İstanbul kız liselerinde ve çim lerini bu birliğin
Yüksek Ticaret Okulunda coğrafya m uallim ­ nam zedleri kazandık*
liği yapm ıştır. Birinci D ünya harbi senele- tan sonra kendisi
■: rinde eniştesi Erm enekli Mehmed N u ri Bey- ' ‘Oda M ecmuası11 baş
^ le müştereken «Ticareti U m umiye Mecmu- m uh arriri olarak ça­
. «L ası» m harbin sonuna kadar haftalık olarak lışm ıştır. 1924 de
i S' üç sene neşretm îştir; 1910 dan bugüne A nadolu-B agdat De­
kadar da m uhtelif gündelik gazetelerde ve m iryolu meclisi ida­
1 haftalık ve aylık mecmualarda bilhassa ikti*
./ ffedi m evzulara dair b ir çok yazılar neşretm iş
f ve m uhtelif kitaplar yazm ıştır.
re azalığına, 1925 de
İstanbul Lim an Sir­
keli Umum m üdür­
B a ş a r, a y n ı z a m a n d a h e m t a le b e lik v e lüğüne. 1926 da
h e m d e h o c a lık v e m uharrirlik e ttiğ i harbin munzam olarak Tali- Ahm etf HamtH
v e m ü t â r e k e n i n e n k a r a n l ık v e b u h r a n l ı d e v - siye İdaresi Meclisi <R«lnı: Bulend $erf&)

http://groups.google.con
^ s s n a o P E D tr t _ 2180 — BASAR (A Hamöl:

( azalırına tayin olunan Ham di Başar'm muş ve bu derneğin butun faaliyetlerini sevK
f 3u tarihlerden 1030 fienesine kadarki bayatı ve idare eylem iştir. Türkiyede tzm ir iktisat
I münhasıran idari hizm etler sahasında geçml#- kongresinden sonra ilk defa olarak 1948 de
l| Bu vazifeleri yaptığı hayatı » n e le rd e ay­ İstanbul'da Türkiye ölçüsünde bir iktisat
nı zamanda M illî R eassurans meclisi idare kongresi toplaum asım sağlamı» ve by hare­
«ası İdi- Fakat 1930 da "S erbest Fırka"nm ketin b ir takım m üsbet t e r l e r i kendisini
Kurulmasından sonra b ir tesadüf eseri olarak bir Türkiye Ticaret ve tktiaad D em eği kur­

Gabinin teveccühüne m azhar olm uş ve mea*
kûr fırkanın o sene sonlarına do£ru kendisi­
ma fikrine götürm üş vc bazı hazırlıklara da
sevk etm iş ise de 1950 seçim lerinde m e l/.-.
ni fesh etm esini m üteakip G azinin y u rt için­ olması bu tasavv ur ve teşebbüslerin gerçek­
de yaptıkları üç aylık seyah at esnasında mai- leşm esine İm kân bırakm am ıştır.
t yerlerinde bulunm uş, kendilerine iktisadi m ü­ B aşarın budnon sonraki hayatı bir ta ­
cavirlik yapm ıştır. B u seyahatte B aşar, Ga­ kım ü m itler ve hayal kırık lıkları içinde
zinin em irleri üzerine iktisadi inkilâp için geçm iştir. B ir devrelik mebusluğu esnasın­
bir rapor hazırlam ış ise d e şevki tesadüfle d a teşrii vazifesine büyük bir titizlikle sarıl­
mazhar olduğu iltifa t ve teveccüh ü şevki mışı» m ebus olm asından b ir sene sonra bu­
kaderle kaybetm iş olduğundan fik irle ri ilti­ tu n fakirlerini «M illetçe Kalkınm a» ismini
fat görm em iştir. B undan sonra A hm ed H am ­ verdiği b ir kanu n teklifinde toplayarak Mec­
dı Başar fik irle rin i n e şrettiğ i k ita p la r, m a- lise su nm uştur. B aşar M eclisteki çalışm aları
kaleler ve m u h telif to p lu lu k lard a verdiği arasınd a ik tisad i D evlet teşekküllerinin İs­
konferanslarla roüdafaya çalışm ış b un u n n e ­ lahı, İstan b u l'u n id a re ve kalkınm ası gibi bir
ticesi olarak um um m ü d ü rü b ulun duğ u L i­ çok m evzular ü zerinde ve bilhassa orm an ve
man Şirketinden u z ak laştırılarak ş irk e t tas­ vergi d av aları üzerinde ta k rirle r vermiş, ve
fiye olunm uştur. ark adaşları arasınd a fikirlerini kabul e ttir
Hamdi B aşar 1934 d e L im an Ş irketin den rebilm ek için h e r vesileden istifade etm iye
ayrıîdıkdan sonra tic a re t hay&tıtıa atılmış. çalışm ıştır. F a k a t m ebusluk hayatının üçün­
Süngercilik Şirketini k u ra ra k ik i sene k ad ar cü senesinin sonlarına doğru üm itsizliğe dü­
idare etmiş, b ir sene de S ü m e r B an k B akır­ şerek v e m üstakil çalışm ak arzusu İle Demok­
köy Bez F ab rikası m urakipliğini yapmıştır. ra t P a rtid en İstifa ederek iktidarla m uhale­
1941 de Alman nakliye şirketlerile çalışan v e fe t haline düşm üştür, 1954 seçimlerinde
harbin sonuna k ad ar bu şirk etlerin m aaşlı C um huriyetçi m illet Partisi listesinde m üs­
müdürlüğünü yapan H am di Başar, b ir ta ­ ta k il ve 1957 seçim lerinde de C. H. P. liste*
raftan da fikir ve n eşriyat h ayatındaki faali­ sinde p a rtili olarak İstan bul adayı olan H am ­
yetine devam etmiş. C u m huriyet ve Son P o s­ di B aşar siyasi m ücadele yolile fikirlerini
ta gazetelerinde seri m akaleler neşretm iş gerçekleştirm e üm idi iğinde yaşam ıştır. F a­
Ve <Barış Dünyası» isimli h aftalık bir de k at bu üm idini tam am en kaybettiğini son
mecmua çıkarm ıştır; başlıca eserlerini de se­ neşrettiği kitabında belirtm iştir. Ham di Ba­
rseler zarfında neşretm iştir. N ihayet 1945 de şar hâlen iktisadi etü tle- yapmak suretile
memlekette çok partili demokrasi rejim inin hayâtını kazanm aya çalışm akta ve fikirlerini
Ufiaı üzerine D em okrat P a rti kurucu! arils yeni eserler vasıtasile neşretm e im kânları
beraber çalışarak bu p a rti program m m h azır­ peşinde koşm aktadır.
lanması sırasında kurucu lard an bazıîarüe Başlıca eserleri şunlardır; İktisadi Dev­
arasında çıkan fikir ihtilafları yüzünden on­ letçilik, 2 cilt; F ara ve İnkilap; Değişen
lardan ayrılmış ve bundan sonraki çalışma­ D ünya; B ir M edeniyetin Sonu; D âvalarım ın
larını tüccar ve iktisatçıları b ir dernek a ltın ­ Türkiye ve Yeni D ünya; A tatü rk ’le üç ey:
da toplayarak politika dışında b ir fikir hare- Aziz Milli Şef ism et İnönü’ye açık dilekçe;
kati doğurma gayretine tahsis etmiştir* Ham- H ürriyet B uhranı; Vergi reform u; M illetle
* Be^ar, 1946 sonlarında kurduğu İstanbul K alkınm a Dâvâmız; Demokrasi B uhranları;
Tüccar Derneğinin başında m ezkûr derneğin D emokrasi Yolunda N ereye Gidiyoruz?
kâtibi umumisi sıfat İl e 1950 seçimlerinde !*■ N eşrettiği roecbualar,* Ticarel Umumiye
j taobul milletvekili seçilinceye kad ar bulun­ Mecmuası (1616*1910), Türkiye İktisat Mec-

a/group/merakediyorum
BA jA R f*li> — 2170 — İSTANBUL

m ıu sı (19211 L im an (1029), K ooperatif Ziya B ey e b ü y ü k


(1932-33). B arı; D ünyası (1943-14). y a rd ım la rd a b u lu n -
BAŞAK (A li) — N alband u s ta s ı: 1D17 m u şd u r Sonra m ü ­
de K azlıçejm e m u h ta rı b ulunuyor idi, bü- zeler m im arlığ ın a, İs ­
y uk jeh rin sur diam daki bu m ahallcsınd'-' tan b u l B elediyesi
k ırk senedenberi m u h ta rlık edegelm ekde idi, H e y eti F en n iy e Me-
b ir a ra m u h ta rlık ların kald ırıld ığ ın d a a yn i bâni m u ta h a ssıslığ ın a
m ahallenin m üm essilliğini y a p m a d ı; 1891 tâ y in ed ilm ij, 192T
d® Kazlıçeşm ede doğdu, babası 1076-1877 d e m e m u r i y elden a y ­
Rum eli bozgunu m u h acirlerind en n alband rıla ra k serb es çalış­
Haşan A ğadır. AU U sta D a v u tp aja R üşdiye- m a y a başlam ışd ır.
sinden şahadetnam e alm ış olduğu h ald e b a­ M ü zeler m im arlı­
ba işini terke t m e m ilir , kendi sö zlerid ir; ğında bulunduğu za­
"B undan sonrasını bilm em , hâlen ve a s ırla r m an eski eserlerin İmhaII ZıihdJ B a^ r
boyunca geçznişde benden başka rü şd iy e m e- o n a ru n m d a | b ilh assa (ftesîm; Nerih)
«unu nalbad yoktur, çty y u m u rta y a k üçücük
Topkapu Sarayının ilk restorasyonunda de-
bir nal çakıp elim in hU nerinı isb a t e ttik d e n
ğferli hizm etler etmişdir.
sonra bir gün geldi, ayn i z am an d a u s tu n ,
S e rb e s t çalındığı sıra d a y ap dığ ı b in ih r
olan babam bana çırak gibi a y a k tu ttu , h a y ­
a ra s ın d a A n k a ra ’d a P o lis E n s titü s ü ile Jan­
vana nalı ben çakdım , o g ü n b abam d ü k k ân ı
d a rm a O k ulu, v e Ç an k a y a ’d a b ir köşk ila ha-
bana devretti*.
AH B aşar, m u hitin de, tem iz in san ların râ b e h â lin d e o lan M ah m u tp aşa B edesteninin
re s to ra sy o n u s a y ıla b ilir.
Jıskkı hürm eti göregelm iş, işg al y ılla rın d a
Kazlıçeşm enin m illî te şk ilâtın d a çalışm ış, H a sta olm a sın a ra ğ m e n it den bağlılığını
A nadolu'ya zâbit ve silâh ka çırm a k d a b ü y ü k y e n e m e y e re k so n iş o la ra k B u rsad a Yeşil
yararlıkları görülm üşdür. T ü rb e n in tâ m irin i « z e rin e alm ış, v e orada
RA ŞA R (İsm a il Z fihdî) — Y ü k se k m i­ ç a lışd ığ ı s ıra la rd a k riz le r g e çire re k İstan­
m ar ve ressam ; 1886 y ılın d a Ista n b u ld a dog- b u l'a g e tirilm iş, b e y n in d e y a p ıla n bir u r
m uşdur, babası m aliye k â tib le rin d e n v e a y n i a m e liy e sin d e n k u rtu la m a y a ra k 24 Ağustos
zam anda H ay darhâne M ahallesi im am ı H acı 1942 d e v e fa t e tm iş tir.
N uri Efendidir. V efa S u ltan isin d e n m ezun İn c e v e ü s tü n b ir z e v k e sâhıbdi. Sözle­
olmuş, E d ebiyat F a k ü lte si ile K a d a stro M e k ­ rin d e , y a z ıla rın d a k e n d isin e h a s le tâ fe t ve
tebine devam etm iş, kısa b ir m eslek seçm e •jirinlik v a rd ı. G a a y e t g ü zel s u lu boya resim ­
buhranı geçirdikten so nra n ih a y e t S an ay ii l e r y a p a rd ı. E rz u ru m d a b u lu n d u ğ u sırada
Nefise M ektebine (G üzel S a n a tla r A k ad em i­ b u b ö lg e â b id e le rin e d â ir y a p d ığ ı e tiid le r A l­
sine) girm işdir, b u sırad a b ab ası v e fa t e tti­ m a n y a ’d a v e M ae a rista n d a te şh ir edilerek
ğinden, o zam anın geleneğince babasının y e ­ çok ta k d ir ed ilm işd i, B ilh a ssa eski eserlerin
rin e im am olm uşdur. B ir m ü d d et so n ra B al­ re sm in d e v e o n a rım ın d a p e k k u d re tli b ir şah­
kan H arbi başlam ış, İsm ail Zühdi hem ta le ­ siyeti. T o p k a p u S a ra y ı kolek siy o n ları arasın-
be hem de İmam olm ak dolayısı ile k a tm e rli da, s a ra y m m u h te lif k ö şelerin e âid. Zülüflü
olarak askere alınm am ış iken v a ta n h am iy e­ B a lta c ıla r K o ğuşu", "A rz O dası", "Bâbüssn-
ti ile gönüllü yazılm ış, o felâk etli h arb d e a d e ” , "M ecidiye K a srı” gib i p e k güzel resim ­
yurd m üdafaasına iştirâk etm işdir. H arbden le ri v a rd ır.
sonra te k ra r m ektebine dânm üs, tah siline Tahsin 6* j
devam Ue 1017 de Sanayii N efise M ektebin­ B A SA RA (M ehm ed N e c a ti) — Musiki J
den birincilikle diplom a alm ışdır. E ski E se r­ şinas, b ilhassa T ü rk h a lk m usikisinin seçkin
lerin M uhafazası Cem iyeti m im arlığına tayin sım alarından , çoban kav alın ı k ırd a n alıp Bü-
edilmiş, târih i âbidelerin karşısında çalışm a­ y ü k şeh rin en m üşkîipesend m ah fillerin e ge­
ya başlamış, bu arada "İstan b u l ve Boğazi­ tirm iş, v e şâ ir ru h u n u n hassasiyeti ile üfle­
çi1’ adındaki eserini hazırlayan İhtifald i diği zam an d in le y e n le ri ta b ia tın b â k ir sih- |,|

http://groups.google.couH
osnsLOPtDbl — « İT İ — BASJABA (M NM «*ı)

nvl* sarmış, ve kâh O fa k ır |â d r ı l « r


gjlttiEiı; ıistad; kale­ KııriNtn o lsu n b v fa k ir
mini gilzetle toicez. Çatufju komşuları binbaşızğde Celâl Bey
ttnmekden k o ru m a ­ (Celâl Erm an) dinliyorm uş bu zât bir musi-
sını bilmiş b ir hiciv kişinasdır, Tokfld da bir mu&ıki yurdu açmış,
fiili; 1909 y ılının gençleri toplam ı;, tâlim ile meşguldur, kü­
Orak avında Tokadın çük Necatideki büyük istidadı derhal seze­
5r£ukpınar m ahalle­ rek yurda alınış ve evveli nota öğretmiş.
sinle doğdu, babası, Necati Başara lokaldn orta mektebi b i­
Sivasda istin a t m ah­ tirinceye kadar ilk hocası bu Binbaşızâde Ce­
kemesi azalırında ve lâl Beyin yatımda çok ciddi b ir tahsil gördü
Sivas A skeri R üştl- ve sağlam musiki terbiyesi aldı, başda ud ve
teûıule k a v ild i lisâ- ney hem en bütün sazları çalmaya ve üfleme­
ntfe m uallim liğinde y e başladı, ve klaaik tü rk musikisinde yır-
bulunmuş v e 1908 Necati B a m a mibeş otuz fasıl geçdi. Istanbuidaki dört se­
Haziranında İsta n b u l' <R«im: K ftth ) nelik tahsil m üddetince de m usikiden h ir an
da vefat etm iş şâ ir S ivasl ı M iitevellizâde ayrılm adı, üstadlarla tanışdı; Neyzen lhsaıı
Ömer İh y l K e n d id ir (B .: Ih j'â E fendi, Bey b ir gün basit bîr teneke kaval ile fasıl­
ö n ıe rl ; vâUdesi de Tokad e tra fın d a n A rslan- lara iştirakini hayrette gördü ve Necatiyi
rJıde Cilban Hacı’nın kızı Ş erife H a n ım d ır; D ârüttSlim 'e götürerek hususi ney dersleri
hali hayatda v e N ecati B aşa ra n 'tn y a n ın d a ­ verdi, v e sonra Fahri Kopun'un dershanesi­
dır. ne iftiharla takdim etti. Bu sefer fasıllara
Yukarıdaki tarihlere göre N ecati Başa- nısfiye ile iştirak ederek onda da büyük ka-
ra habasımn vefatından yedi ay sonra dünya­ abiliyet gösterdi. Yine bu yıllar içindedir ki
ya gelmiştir; ilk ve orta okulları Tnkadda ay n ca H akkı Derm an ve K la rn e t Bahri Bey­
bitirdi, Sivas Lisesine girdi, liseyi onuncu lerin L etâfet A partım anındaki topluluğuna
suufdan terk ederek İstanbul'da Bagçeköy devam etti.
Orman Mektebine geçdi ve aradan diploma Orm an M ektebinden mezun olunca Nik­
aldı, Tokadda, Sivasda, Trabzonda orm an sar, E rbaa. ‘Reşadiye kazaları orman bölge
memur» olarak çalışarak 1944 de İstanbul’a şefliğine tayin edildi. Vazifesi icabı dolaşdı-
«eldi, 1960 da İstanbul U nkapanı Bölgesi Or­ £ı köylerde Halk şâirleri ve sazcılarla haşir
man Kontrol Mühendisliğinde bulunuyordu. neşir oldu, halk musikisinin cazibesine ka­
. Musiki ile iştigali masum çocukluk ça­ pıldı. sağlam nota bilgisi ve kavala m utlak
lında başl&mışdır, hikâyesi çok şirind ir: hâkim iyeti sayesinde topladığı parçalan no­
Anadedesi çiftliğine giderken yfitim to­ taya geçirdi, bu suretle elinde muazzam bir
rununu ekseriyft yanm a alır götürürm üş, halk türküleri repertuvarı meydana geldi.
Necati yedi yaşlarında kadarm ış, >)ir gün Necati Başara’nm ilk eserinin doğduğu
köyde dedesinin çobanı çocukdan bir kaval yer, b u m em uriyeti esnasında Erbaanuı Bu-
istemiş, bu siparişi unutm ayan çocuk kas»- galı Yaylası oldu; onun da hikâyesi güzeldir:
'»ya geldiklerinde çarşıdan b ir kaval almış, Yanında muhafaza memur vardır, yay­
■neîjer kavalın iyisi erik ağacından olurmuş, lada Shûyi vahşî bir çoban kızı görürler, Ne­
$)b&n Notatın in getirdiği kavalı beğenme­ cati:
mi?. kaval çocukda kalmış, ve daha o gün üf- — Koyuna bak koyuna!.
tameğe başlamış, Aradan kısa b ir zam an geç- Der, mulıafaJa memuru nükteyi, telmihi
"üş. kasabadaki evlerinin tağçesinde havın kavrayamaz, şâirin sürüyü kasd ettiğini zan
*'as:nda kavalını üfleyerek b ir türkünün naü- eder:
"leterini çıkarmaya çalışıyormuş, türkü şu­ — Yâ., bey, der, maşallah semiz koyun­
dur- lar...
a td ım b a k ır Kızın adı Zekiyedir, dibinde köpürmüş
Yosmam cövterln çakır çay gürleyen uçurum gibi haşm etli bir gü-

ttoroup/merakediyorum
SA0AJU at R U K ) — 2 |T f — U T A nvct

«IJlk. karşısında fazla duramat, göz kararır- ^-^da, orta mektefe tal^H^ı u^... i-.-Udi. Uy
ta incin o girdi ba yuvarlanabilir, alını mah­ pırlar arasında yaşından um- )may ; . («tâ-
muller ve kaçar, v« kaçarken se&lni «tının net ve nüktedanlıkla ilk hiciv :k j
nal ihengine ayarlayarak türküsünü tamam söylemeğe başladı. meselâ, Imkaını ık
la ı : aarıklı bir resminden *‘*;ı ^
K ojaoa bak boruna rund*:
Bak p w ı m n b o y n u SSfctbf «tirM f’ f e rflM tdf
ZekJycalo M çlan U p ırr [ h j l M Ü tovrlU ıldf
Otlanıyor beynona yazılıydı, kendisine boy İt manzum b i'
Bu türkıi bilâhare Mesud CemiJ Tet ta- hür yazdı:
rafutdâfl Ankara Radyocunun “B ir türkü Nctail Başar* Tokad
öğrtnJjcrui. ” saatinde halka öğretilmiş, H«r « a m a n yiırrU rahat

filmlere, plaklara okuomuşdur. h ir 19 Ma* Şiirlerinde, bilhassa bestelenme1* us»**


yıs gösterisinde de gençler bu türkünün rit­ yazdığı manzumelerde kendisine «Aş'". Tr
mine uyarak jim nastik hareketleri yapmış* kad'İı» mahlasını münastb gördü, m tsd ' F •
[ardır. nat İçin yaptığı ve divan sazı ile bir Kotar,
Necati Başara'mn ikinci türküsü kendi­ biya plağına okuduğu hicaz makamındaki
sinin en beğendiği eseri «Fadime» dir; şâir; eseri:
«Fadimemi herkesin sevdiğine kauıüm ..* E vlerim in k a in a tı ç jfte k u ıa d lt
diyor. Niksârm Çamiçl nâhiyasinde Gülebi O n u n d e n f f c 3 y « b ir y » fiz a tiı
köyünde pınar başında gördüğü güzet bir kı­ B ak ı te k r sö ylüyor Â4 Ü1 T okadiı
zı ormana dâvetldir; F ıln a l F ıtn a ı ö lü y o m m a m a n n crad e lu U ı»
Kix Fadim e F&dlmr O b a rın ı) b a k ıc ın la k alb im i ç a ld ın
S ana diyeceğim r a r Sivas Lisesinde, Orman Mektebinde,
Ama kJawye dlm* sonra m em uriyetle bulunduğu Tokadda. Si­
İdarim VaJfah a r vasda, Trabzonda, Bursa da musiki ile İştiga­
Ofl qo orm&o boyna» li* yannın İlerlemesi Ue artan alaka ile devam
Dolanayım boynuna e tti- 1941 yılı sonlarına doğru, Almanlar Yu
Ay buluta ıtrince nanistanı İşgal ederken ikind defa İhtiyat
Sonalaytm kaynana subaylığına çağırıldı. O kışı» Boİayur sırtl*
Sonra eterleri birbirini tâkib etti: «San rrnda, çadırda geçirdi, topçu zâbiti olarak ba*
buğday başıyım», «Nadide», «Fıtrata (pla­ taryasının başında Saros Körfezini gözetledi.
ğa okunmuştur) , «Halime», «Kara K a», «Yu­ 1942 de tümeni Denizlide ihtiyata alındı, bu
muk yumuk pamuğum», «Niksardan çıkdım intikal sırasında alay kumandanının tevec­
yayan» (füme okumuştur), «Şinanaydi», cühü eseri izinli olarak İstanbul'a geldi v*
«Kırdım sana değen eli», «Değme güzel değ­ o sırada Ankara Radyosuna imtihanla saz
me» en meşhurlarıdır. Bunlardan başka Tu­ sanatkârları alınacağını öğrendi, bu imtiha­
nus Emre’nin, Derdlinin, Erorahın, Veysel'­ na girebilmesi için musiki bilgisini genişlet
in ve bilhassa Karaca Oğlanın güftelerinden mesi lâzımdı, bestekâr Hafız Saadeddın
elliden {badasını bestelemiştir. Kaynakla tamşdı ve andan büyük usulleri
İstanbul'a geldikden sonradır ki eser­ meşketti. üstad Neyzen Tevfikln neyde çl*
ler bestelemeğe başladı: «Köy' Valsi» (söz kardı orijinal vibrasiyonu elde edebilmek
avukat Vecdi Karmanın), «Hasretinle dolu İçin b ir kaç defa Bakırköy Haslahftnesıne
gönlüm» («öz. avukat 84im 8arıgöllünün), gitti, fakat bu günü birlik ziyaretlerle gM*
«Ey gözlerinin sihrine mest olduğum dilber» yesane ulaşamayacağını anlayınca, başhekim
(söz kendisinin), «Yine diişdüm yad İllere muavini bestekâr Neşet Halil özUmın do *
ayrıldım Elifimden» (sö* kendisinin. Yeşil tin e bir yardımını gördü, kendi tâbiridir.
Kurbağalar filminin müzik direktörlüğü ya­ Neyzen Tevflkln 18 inci koguşdaki odâSinır.
parken bestelemiş ve bu füme bitişiğine posdunu serdi, nriiz’i? nağmeleri*,
Erorhan tarafından okunmuşdur). üstadı tahrik ederek ona ıızaın ■«*»?« ney uf-
Necati Başara şiir yazmağa çocukluk ça- letti», ve edûlerin tabiri ile « ı« * şjı şak^
nttp,.//groups.google.c
^ a c E e p z g is i BAHARA (M H ecati.

aldı*; gû’1* '# im tihanı da birincilikle kastm- kıl bir saat vermekde en küçük b ir tereddüd
^ ve Aydma jnüfre* olarak verilen taburu göstermedi. Necati Başara Em inönü H alk
jp iltihak elti. A ta binm ekteki m ehâretm i Evindeki korosunu «Şen T ürküler GümesU
ggrep 32. Tümen kum andanı G eneral Mum adı altında İstanbul Radyosuna götürdü.
ozziı ccnrt Ue K erm encik nahiyesindeki İstanbul Radyosundaki çalışm aları 1955
g û tu k il s u v ıri b ö lü ğ ü n e nakledildi, orad* yılına kadar devam etti. Bu arada beş sena
jltı ay kadar kum andan vekilliği yapdı. ter- k adar da radyodaki «Orman S a a tb n j idare
hûrinde de İVabzon’a tayin edildi, oradan 8i* e tti; a f aç sevgisini yaym a ve orm anlarını­
vas'a naklolundu» asıl m esleki orm ancılık ol. zın cehil yüzünden tahribi önleme yolunda
nakle beraber sanatkârın y e ri m uhakkak ki yapılan bu konuşm alara manzum öğüdler,
Tiirk Musikisinin büyük ocağı İstanbul şah* nü k teler v e saz nağm eleri katarak müzikal
ri idi, orm an um um m üdürlüğü b u sarih b ir skeç çeşnisi verm işdi. Bu konuşmaların
haltin teslim de geçikm edi, N ecati B aşara h akiki m uhatabı İstanbul ve diğer büyüklü
1944 de İstanbu l'a geldi, H em en H afız Saa­ küçüklü şeh irle r h alk ı değil, ormanlarım ızı
detini buldu ve onun tavsiyesi ile H aşan tah rib eden eller, köyüm üz idi. Onun içindir
Tahsin P arsadanla tanişdı. A rlık m usiki m â- ki N ecati B aşara bu skeçlerinde, fevkalâde
İftmatı v e sazlara h akim iyeti a k ran v e em - m uvaffak olduğu köylü ağzı ile konuşuyor­
iâli arasında kim se ile Ölçülemeyecek k adar du. M esud Cemil T el İstanbul Radyosu mü*
geniş ve sağlam dı. H aşan T ahsin P arsadan d ü rü olunca orm an saatindeki skeçlerin fa*
tarafından Em inönü H alk E vinde N edim sik türkçe ile konuşm asını istedi, o da nok*
Akçer’e takdim edildi, H alk E vin de sosyal ta i n azarınd a h ak lı idi» radyonun m uhatabı
çalışmalar başkanı olan N edim A kçer ta ra ­ bü tü n alem i m edeniyet idi, cihan dilimizin
fından da ayni halk evinde folklor kolu baş­ en güzel telâffuzunu dinlem eliydi, kaldı ki
kam tayin edild i N ecati B aşara b ir farafm - köylü de a çık şe h ir dilini, taklid köylü ağ­
dâü bol;* orm an m üdürlüğünde m em uriye­ zından çok daha ciddî alâka He dinleyecek*
tinde devam ederek büyük bir şevk ile işe di. N ecati B aşara m üdürün isteğine uymadı,
başladı, Em inönü H alk Evindeki m usiki he- m üdür ısrar edince orm an saatini idareden
veskiri gençlerle b ir «H alk T ü rk ü leri K o­ kendisine yakışm ayan huşunetle çekildi. Bu
rosu» kurdu ; bu koro evvelâ h alk evi salo­ huşunetin tabii neticesi, az sonra da radyo­
nunda verm eğe bağladığı konserlerle kısa daki «Şen T ürküler Gümesi» seanslarına son
bir zaman içinde İstan bu l'd a b ir şöhret oldu. verildi, B aşara İstanbul Radyosundan tema*
1&49 da İstanbul R adyosu ikinci defa m en ayrıldı, onun seanslarının yerine Mu*
olarak kurulub açıldığında üstad Cem al Re* z aife r Sarısözen’in «Halk Türküleri» kondu.
{İd B«ye takdim edildi; o takdim gününün İstan bul Radyosundan ayrılm ası hâdise­
hıtırası da şudur: si üzerine N ecati B aşaran'ın Mesud Cemil
Necati B aşara k ırk yaşında idi. U zun T el'e b ir koşm a ♦ hicviyesi vardır. D erin bir
boylu, levend yapılı, gözleri âteşi zekâ tlt igbirârto eseri de o t e B uğalı Yaylasındaki
parıl parıl, bakışları saf, m usikide b ir hüner çoban Zekiyeye ve G ülebi pınarındaki FadU
götierecekdl; ceketinin iç cebinden kiraz m eye tü rk ü ler yazan b ir kaleme asla yaraş-
ağacından b ir çubuk çıkardı, eskiden gaayet mamışdır. B aşara bu hicviyeyi aeşrelm işdir
kıymetli hediyeleri tevazu boğçasına sarar* zan ediyoruz, bir gün derir} nedâm et duyaca­
lar, «Çoban arm ağanı çam sakızı» derlerdi, ğı aydın b ir hakikattir.
Başara d a: 1955 de radyodan ayrılınca Çarşıkapu-
— Çoban arm ağanı çam sak ın d ır iistâ- sunda «Sivil M ehter ve M illî O yunlar Şirke-
dım., diyerek kavalım üftem eğe başladı. ti>inde m üstakil b ir dershane* açdl; bu satır*
Maestro çubuğu ile m em leketim izin sı­ larm yazıldığı 1950 yılı Kasım Aymda bu
nırları dışında» A vrupa’da orkestralar idare dershânesT dört yıldanberi faaliyetde bulunu­
Cemal Reşid Rey, Necati'nin dudakla­ yordu, ve N ecati B asara talebelerine umumî
rındaki kiraz ağacından dağılsın nağmelerde müzik ve müzik k ültü r dersleri veriyor,
öylesine rlksUk b ir âleme sürükleniverdi kİ gençleri radyolarımıza alınacak elemanlar
Tukadliya İstanbul Radyosunda muşta* için açılan im tihanlara hazırlıyordu.

ûroup/merakediyorum
B A Ş A & A N (M F ö b ij - W 4 - İSTANBUL

Yine bu son yıllardadır ki umumî kon- re is liğ i y a p m tş , o s a m a n ın n iz a m n a m e s i y a z ı­


ser lef vermeğe başladı, Istan buldaki Türk l ır ik e n k ıy m e tli e m e k le ri g e ç m iş tir. B ir n ab-
film şirketleri tarafından çevrilen yerli filin' zoclk d e s a h n e h a y a tın d a b u tu n m u ş , " ü v e y
terde müzik&l sahneler için dâvet edilmekte­ Ana*' a d ın d a b ir p iy e s y a z m ış b iz z a t v azife
dir, sazından ve bilgisinden istifade edilmek* a la r a k p iy e s in i s a h n e y e k o y m u ş tu r
tedJr 1959 y ılu » kadar on iki yecü filmde Mesleki hayatında. E vkaf Umum Müdür*
emeği geçenindir. lüğü H ukuk M üşavirliği muavinliğinde ve
A§ağuUkı terennümü çok sevdiği N ük­ umum m üdürlük m uavinliğinde bulunduk­
het Yücebiîgin’in şârundadır; bu ismin hâtı­ tan sonra başvekil İsm et İnönü'nün muvafa­
rası şâir musikişinasın mahremiyetinde ka* k ati ile, uzun zam an, Türkiye 1$ Bankasının
lacaktır; hukuk m üşavirliği servisi şefliğini yapmıştır.
Benlin Tdrin 1939 yılı Eylülünda, bu bankanın resmi bir
Ut« bu benim yârim: işinin halli için gittiği A nkarada vefat etmiş­
Elik yûılü tir, naaşı İstanbul'a getirilerek, Karacaeh-
rvryk. (taliı m ed’deki aile m akberestae defnedllraıştir.
S oiih boylu, rwJ<*k yüzlü.. R lfa t Koprutü
fe r Terinden oynasa BAŞA ZİNDAN OLMAK — H alk a*zı
KâfüAtm nesi vana. deyim ; tü rlü m ihnet içinde, huzursuzluk,
Bir oîub benj bö£sa m ahrum iyet ile ra h a t yüzü görm em e; ve ta­
Vermem nnu İller? sız, nankör sevgilinin firârt karşısındaki hal;
A tılının g ıik pille pek aziz sevgililerin ölüm ü ile hayatda duyu­
Olünrirre lan k ara boşluk, yalnızlık;
Bak hele Uimr B a c ih a n k im in e k a s n ta re b o İjş l s a fâ
Değil ite K im in in m ih n e t ile b l^ ıo a u n d a n a n c a k
Ecele bUe B&kf
Vermeni N a n k ö rlü ğ ü n , firâ rın
Iteeîr... Ç ap k ın lığ ın ş ln m d a n
Sohbeti tatlı bir meclis adam ıdır: neşeli, S ü rü n ü rs ü n sen y a rın
gam&ız görünür "zahiri gerkt gülüp kalb gö­ U n a r m ı hiç b ir nAdan
zü kan ağlayan” insanlardandır, ''güzel’1 seç­ f.aır>w hu d U fllc lru t

mede olgun bir zevk sahibidir. Azıcık içki D ünya babına zm d a n


ara sıra kâğıd oyunları mâsum küçük aevk< Ali Çam lç
lerindondlr. Kasım 1959. Sensiz bağım a d ü n y a
1960 yılı Temmuzunda evlendi. B ir z in d a n d ır anda
BAŞARAN (Mehmed Fethi) — İstan ­ Keys& ierln h a y â li
bul’un sportmen şöhretlerinden, “E ren ­ Z ln c lrlm d lr z in d a n d a
köy Spor Klubü - Hilâl Gençlik K lubü - Ali Çam lç
su n kurucularından; 1893 de Istanbulda BAŞBAĞI — H alk ağzı deyim, dildâde,
doğdu. Harbiye Nezareti eczacılarından T ah­ sevgili; m isal:
sin beyin oğludur, ibtidai ve rüşdi tahsilini Baçbağı, yavuklu bilmedik, babam ız ka­
Burhani Terakki’de, idadi tahsilini de Mer­ r a r verdi, anam ız görücü gitti nikâhda kera­
can İdadisinde yapmış ve*Hukuk Fakültesin­ m et v a r dediler, gözümüz kapalı gerdeğe gir­
den mezun olmuştur. Bir müddet avukatlık dik.
stajı yapmış. Adliye Nezareti Ticareti Bah­ BAŞBAĞLAMA& — E s n a i argosunda
riye Mahkemesi kaleminde mülâzemetle ça­ «bir adam ın meslekde cehlinden ve hırs ile
lışmış, E îr inci Cihan Harbine iştirak ederek tam ahından istifâde edilerek elinde bulunan
Cemal Paşanın iaşe sabitliği hizmetinde bu­ mali, hakiki değerinden çok üâtün kıymet
lunmuştur. Spor i k iştigali, çocukluk çağ* biçme hilesi Ue asla satamayaeağı hâle koy­
iarmdan başlar, arkadaşları arasında Fethi mak»; bilhassa sahhaf ve koltukçu esnafı
Tahsin, adı Ue an ılıt, muhtelif tarihlerde, Tür­ ağzında kullanılır.
kiye İdman Cemiyetleri ittifakında mmtaka M e se lâ s a h h a f H a s a n ’in « U n d a n â d ir r â f t-
http://groups.googTe.
rap l . : :.»tabc£ tL uîcr: Yekti de sabun imâlâthancsı vardır (Ağustos 1960)
gfrtvdi ^ 4* rib çocuk Hifr-‘;-*ı>; i-'idır rast­ HtkJu Çöktür*
lı- : am* zamanında 5 'tu r :. satılmış olan HA99CI KHNAFI. »AJJCILA8 - Koyun
tu tıikâyt Kîtabr zamanıtAizti^ en çok 5 lira ve kuzu b a# pişirip satan esnaf; İstanbul'­
j j er. Bir ilim adamı yâhud bir İıitab merak* un günlük hayatında, bılha&sa bekâr odala­
jgı -dir, bu cs*ri ismi (le asar, tamahkâr rında ve hanları »da, veya ^alındıkları her­
H*yuı. kırk yüdır ^ fın d a duran kitaba y iu hangi bir yerde yatıp kalkan bekâr uşaftı
îır* ister, tabii salama* ve alıcı de bu fuhlş amele, ırgad diyar sarihlerim , ayak Utkuna
yleb; dolaşdığı diğer dükkânlarda nakleder. nı, büyük şehrin dar gelirli halkını acırlar
Bu sefer onların içinden bir mCızib çıkar. boyunca beslemişlerdir, Bir kısmı dükkân
HasanTa koşar: sahibi, bir kısmı seyyar esnaf olm uştur; say*
— Sende Lüleci YckC Efendi var mı? yar olanlar akşam lan İstanbul'un meyhane*
— Var!.. îerj jJe m eşhur sem tlerini, çarşı ve sokakla­
— Elli liraya bir müşteri buldum» rını da dolaşmışlar» sofralarında meze çeşidi
_ Yüz Ura!.. arayan akşamcıları da haşnud etm işlerdir.
Müzib adam kısa bir münakaşadan sonra Dükkân sahibi başçılar, başın yanında
döner, hlkâye kitabının bas1 bağlanm ıştır; İşkembe çorbası, paça da pişirip satmış, sey­
«Lüleci Yektâ Efendiye 5 yerine 10. on yen- yarları da boş suyuna çorba, pilâv, kuskus
oe 20 lirada verilse Haşan *Elli lira verdi­ pilâvı yapm ışlardır.
ler!..* diye o kltâbı arlık satamaz, elli lira­ Baş, ya haşlanm ış söğüş, yahud fırınlan­
yı da kimse vermez, mış, bazan da tandırda pişirilm iş olarak sa­
1930 - 1835 arasında b ir kollukça, elin- tılm ış, zamanımızda da satıla gelmektedir.
deki kıymetli m alların başlan bu suretle T andır başçıları zamanımızda kalm am ış gibi*
bağlanarak ifJâsa kadar sürüklenm iştir. d ir; ltM 5 - 1960 a ra m d a , adını maalesef
Mfhmrd K*M;ü tesbit edem ediğimiz ih tiy ar b ir erm eni Kum-
HASBAKIKUU; — Tanziraatdan evvel* kapuda deniz kenarında, hattâ ön kısmı de*
ki devirde mâliye baş m üfettişinin unvanı; n e buğuda pişirilm iş kuzu başı getirirdi,
maliye müfettişlerine de «bakı kulu* deni­ niz Üstünde salaş olan Agob’un meyhânesi*
lirdi ayet nefis mezelik olan bu başlar b ir anda
Başbakı kulları. Divânı Hümâyun azası kapışılarak alm ır, biterdi,
olan Baş defterdara (Maliye Vekili yerinde) O nyedinci asrın büyük T ürk m uharriri
bagU; mâliye kaleminde çekirdek den yetiş­ ve seyyahı Evliya Çelebi başçı esnafı hakkın­
mişe nâmıısu. ve avâmı tâbiri ile kılı k ırk ya­ da şu mâlCımatı veriyor:
ran dikkati ile tanınmış, hazine m enfaatleri­ “90 dükkân. 500 neferdir, pirleri Seyfed*
ni ve haklarını arayıp korum ada amansız si­ din'dir. Islâm dan evvel pirleri K eykâvus'dur.
malardan. seçilip tâyin edilirdi. Hazreti Resul asrında İm am H asan'tn akı-
BAŞBAKKAL SOKAĞI — Şehrem ini' kası olan koyunun kelle v e paçası sirke ve
nin Melekhâlun Mahallesi sokaklarındandır; sarm ısak İle Seyfeddirt tarafından pişirilip
Dutlubakkal sokağı ile Selâm ayası ve Lâli- huzûri R esule getirildi. H azret ekliUikde
zâde sokakları arasında uzanır; kavisli, d ir­ Scyfeddine dua etti, Enes b in Mâlik anın be­
sekli bir sokaktır, 1934 Belediye Şehir Reh­ lini bağlayub başçılara p ir eyledi. H azreti
berinin Jö num aralı paftasında görüldüğü Resulün başı ağndıkds Cebeli Ebikabise çı­
8%i dümdüz b ir yol değildir; D utlu Bakkal kar, bu Seyfeddin baş getirip eklidendi. H â­
**kagı kavuşağı başından yüründüğüne göre len sünneti R esuldür diye nice bin hacılar
sol kolda Melek çeşme ve H atib sokakları ve mezkûr dağda koyun kellesi yerler, b ir da­
isimsiz bir sokakla kavuşaklan vardır. Bir ha baş ağırısı görm ezler; bunun için o dağ»
waba rahat geçecek getılşlikde kaba taş döşe- baş kem ikleri ile dolmugdur. Esnaf alayında
fc» bozuk bir yoldur;bağçeli. bağçesiz, kagir, bu başçılar da arabalarını başlarla süsleytil*:
*bşab fakat hepsi mutâvâzı gelirli aile mes- — Cânım yağlıca, aekelice, sarm asakhea!.
***®i evler arasından geçer; bağçeli bir ma diye başrtşarak geçerler».
*®e kahvesi, 2 bakkal, 1 kasab dükkânı bir Dördüncü Sultan M urad sam anında tan*
m/group/merakediyorum
BAgClMARMUD CAMÜ — 2176 — tSTANBÜt*

d m edilmiş bir narh ve esnaf nizamı defte­


rinde başçılar İçin şu kayıd bulunm aktadır:
♦B alcılar pişirdikleri ba; ve paçayı te-
miz tu tarlar ve iyi pişirirler, bayat ve kıllı
olmaya. Koyun babına zam anına göre narh
verile, ve paçanın her zamanda dört tanesi
bir akçeye olur, alyade narh olmaya, «irke&l
vc sarmısagı tamam ola».
.Ayni ajır sonlan İle onsekizinci asırda
t an sim adilmiş bütiin narh defterleri ve es­
naf nizâmnâmelerinde bağcılar hakkında y u ­
karıda hüküm dâima tekrar edilmigdir.
Bibi.: Evliya Çelebi, V, M aarif v e k â le ti y a y ın ­
la rın d a n Tart!: v e s ik a la rı dergisi.
BAŞÇI PllAJlMUD CAM tt ÇIKMAZI —
Cerrahpaşa mahallesi sokaklarındandır; He-
kimoğlu Ali Paşa caddesi ile Haseki cadde­
sinin birleşdiği yerdedir, b ir araba girebile­
cek gençlik de olup vaktiyle kabalaş d ö ş e n ­ BaqCk Maiımud Çeşmesi
miş ise de uzun sam an bakılm am ış yer y er (R esim : U. AO
toprak olmuştur- Üzerinde en çok üç katlı, İtirazı ile h e r nasılsa b ırakılm ıştır, restore
ikisi teneke kaplı, dördü bağçeli evler o rta e d ilir ise b ulun duğ u m eydancığı tezyin ede­
halli diyebileceğimiz ailelerin m eskenleridir, cek olan b ir ese rd ir (1960).
Sokağın sağında İki araba genişliğinde to p ­ nakfct G öktürk
rak bir yoUa K arabaş sokağına geçilir k i 1934 B A ŞÇ I M ESC İD İ — H asekide Özbek
Belediye Şehir R ehberinde (11 nu m aralı Süleym an E fen d i sokağı ile C evdet Paşa
pafta) gösterilm iştir. Sokağın b itim i m eyda­ caddesinin kesişdiği d ö rt y o l ağzında idi;
nının bir açıklıktır; bu rad a yıkılm ış b ir kaç H a d ik atü l C evam iin kayd ine g öre banisi Fa*
evin arm ası V ezir O daları çıkm azına gecid tih S u ltan M ehm ed'in B aşcıbaşısı Sinan oğla
olmuştur. H acı M ahm uddur, h ic ri 900 (M ilâdi 1494-
Başçı M ahmud Cam ii (Başçı M escidi) b u 1495) d e v e fa t e tm iş v e m escidinin yanına
aokakdan uzakça bulunduğuna göre b u çık­ d efnedil m istir; m inberin i H acı S alih 'E fen­
maz - çıkar sokağın adını hangi m ünasebetle d i a dında b ir z â t y a p tırm ış idi.
aJdığı teshit edilmedi (Tem m uz 1960). M escid h a lk ağsında banisinin de adı zik­
H a k k ı G ö k tü rk re d ile re k B a ş a M ahm ud Cam ii diye anılırdı.
BAŞÇI MAHMUD ÇEŞM ESİ — H aseki­ C ivarındaki H aseki C am iinin kayyum u İs­
d e Özbek Süleym an E fen di Sokağı ile Cev­ m ail E fendi İle sem t h alkından A hm ed Ak-
det Paşa Caddesinin keşişdiğl d ö rt yol ağzın- çebaVın a n la td ık la n n a göre 1947 de m etrûk,
dadır. 1953 de ayni yerde bulunan harab d ö rt duvard an ib aret b ir barâbe İdi, yalnız
Başçı Mescidi tam am en yıkdıtıUp kaldırılır m inaresi s a la m d u ru y o rd u ; 1953 de bu ba­
iken orta yerde kalm ıştır. Cebhesi kesm etaş- kiye de k aldırılm ış, bu arad a bin işin in kab­
dan, arkadaki hâzinesi kabatsş ve ince tuğ r i de yok olm uştur (1990).
ladan olup aşağıdaki kitabesi geçen asır b a­ H a k k ı G ö k tü rk
şında bir tam ir görmüş olduğunu gösterm ek­ BAŞOÜCE — (B .: Saray C üceleri).
tedir: BAŞÇAVUŞ AGA — Y eniçeri A sker
•Vc sakaahum Rebblbüm şerflben tahfir» O cağının büy ük zabitlerinden b irinin unva­
•B o ğ a Daoı M ahm u d Efendi tbııl S in a n çekm e­ n ı; A ğa bölüklerinden 5. inci Bölüğün ku­
sidir, mandanı, b ü tü n ocağın da başçavuşu idi (B.:
sene 1218 (M. 1803)*. Y eniçeriler, Y eniçeri A sker Ocağı).
Başçı Mescidi yıkılır iken bu çeşmeyi de Başçavuşun 5. inci BeUük kum andanlı­
kaldırm ak İstemişler, semt halkm m ısrarlı ğından e a y ti Ocak başçavuşu olarak vazife*
n + T p ://g r o u p s .g o o g ıe .
A>‘& X LO P£t>Jsi BA ŞÇU BA 0A R
2177

{eri şuhlardı: s o rg u ç lu k e ç e k ü la h , H ırtın a , k ı n s ı z ı d o la m a -


X — Aga kapuajnda Ağa Divanı kıınU- k a U a m t İç in e e n ta r i, b a c a ğ ın a k ırm ız ı şa lv a r»
(hıjunda, oturum u, m etni hiç değişmeyen a y a ğ ın a d a m e r t p a b u ç y â h u d s a n ç iz m e g i­
bu1 dua okuyarak açmak. y e rd i.
2 — Her Çarşamba günü, yeniçeri kışla­ D ivana giderken a la biner, başına k ü la h
sı koğuşlarına verilen mumun dağılımına ne­ yerine çorbacı ü s k ü fü giyer, sorguç yerine
zâret etmek. tu rn a telleri takardı; sırtına da çuhaya kaplı
3 — Yeniçeri Ağası tarafından verilen k ü rk - ferace giyerdi.
emirleri, A kiaraydaki Et M eydanında Yeni B ir debdebe ve servet müm&yifi olduğu
Odalar adını taşıyan kışlanın avlusu ortsFin- için ayni zam anda b ir yabancı elçinin de bu*
ds bulunan O rta Camide Ocaklıya, yeniçeri­ zura kabul edildiği Yeniçeriler© ulûfe gün­
lere tebliğ etmek. delik hesabı ile askerlik ücretleri dağıtıldığı
4 — Ulûfe tevzii divânında, Yeniçerilere v e «Galebe divan» denilen günlerde kemha
para torbaları alıp kaldırm aları işâretini v er­ denilen kıym etli kum aşdan ü st elbise» gi­
mek. yerdi.
5 — O rduyu H üm ayun sefere çıkarken, H e r sene m iriden, kışlık ve yazlık İki de­
Yeniçerilerin İstanbul'da yapa geldiği sefer fa* d i e r bü yük Ocak ağ alan arasında Baş­
resmi geçidini tanzim ve idare etm ek. çavuş A ğa da b ire r top esvablık çuha, birer
6 —• Asil edilen Y eniçeri ağası, eğer sü r­ to p d a çam aşırlık bez alırdı.
gün de ediliyor İse, ağayı gideceği y ere ka­ B aşçavuş A ğa Ocak silsilesi ile terfi e tti­
dar götürmek. ğinde H aseki A ğa olurdu.
7 — Y eniçeri Ocağına alm an acem ioğlan- B ir d irlik verilerek Y eniçeri ocağından
lann Ocak kütüğüne kayıd ve kabul m erasi­ çıkarıldığı tak dird e en az 15.000 akçelik bir
minde, her em re k a y d m şartsız itaat etm eye tim a r verilirdi.
mecbur olduklarını bildirm ek için o gençle- BibL; frmflîi Hakkı Uzunçor^ılı, Kapukulu
rm kulağını çekip enselerine ananevi tokadı Ocakları; M. Z*fr* Fakabn, Osmanlı Tarih .Deyim­
atmak, leri ve Terimleri
3 — Aga kapusıına herhangi b ir iş veyâ BAŞÇAVUŞ SO K A til — Kadıköyünde
şikâyet için gelenleri dinlem ek, lüzum görür­ rıhtım sem tindedir; rıhtım boyu Kadıköy -
se gelenleri Y eniçeri Ağasının huzurun a çı­ H aydarpaşa caddesi ile Söğüdlüçeşme Cad­
karmak. desi arasında uzanır, sağa sola kavisli bir
9 — Yeniçeriler bir askeri ihtilâl çıkar­ so kaktır; İki araba geçecek genişlikde ve pa­
mak için Aksaray Kışlasının O rta Cam iinde k et taşı döşelidir. R ıhtım boyundan gelindi­
toplandıkları zaman, ki bu to plantılar b ir ğine göre, 1960 A ğustos’unda sağ başında ye*
anane olarak dâimâ yatsı nam azından sonra ni b ir yapınm tem eli atılm akda idi; yanında
yapılır ve cam iin ortasına yalnız bir tek 7 k a tk b ir bînanm da yapısı henüz tam am ­
şamdan konulurdu, ihtilâl m addesinin görü­ lanm ış bulunuyordu. Bu şeddadi binanın ile­
şülmesi başlar iken o m um d a söndürülür, risinde baraka - k ag ir kıılube hâlinde dük­
müşevviklerin kim ler olduğu belli olmamak k ânlarda b ir doğramacı» b ir kalorifer tesisat­
için karanlıkda konuşulurdu. Bu toplantılar* çısı, b ir bıçkıcı, b ir kereste deposu ve bir nal­
da mum söndürm e vazifesi de Başçavuş A ğa­ b u r deposu ve b ir n alb u r bulun uyo rd u; sol
nın idi: başda da b ir karpuz sergisi ve bir dükkânın­
10 — H erhangi b ir suçdan m ahkûm Ye­ dan sonra İnşaat m alzem elileri ve keresteci­
niçerilere verilen cezaların yerine getirilme* le r sıralanm ıştır.
Bina Başçavuş A ğ a nezâret ederdi. Sol kolda M ühürdar Esad B ey sokağı ile
Başçavuş Ağamn, kendi bölüğü efradın- bir kavuşağı vardır.
d&n başka, diğer Yeniçeri Ortaklarındanın H a k k ı C A U iırk
w» kıdemlilerinden yüz otuz Yeniçeri vardı; BAŞÇUHADAR AĞA — Osmanlı İm pa­
Ooagm başçavuşu olarak bütün ortalarla mü- ratorlarının İstanbul sarayında Enderun tı
fttttbetJni onlarla saflardı. Hümâyun teşkilâtında Enderunun en büyük
Be^çavug Ağa başına, ucu arkaya kıvrık Âmir va zâbiti Silâfrrîar A ğadan sonra gelen

hZgroup/merakediyorum
BAŞDAN Ç IK M A K — 2178 — İSTANBUL

Ç u h a d a r A ğa ile a y n i m e rte b e b i r s a ra y z a ­ d e h ş a m p a n y a , s a b a h le y in g ö z ü m ü z ü a ç lık


b i ti ; re s m i u n v a n ı « R İk âb B a ş ç u h a d a ru d ır, k i. o la n la r olm uş» b i r a lt m b ile z ik , b ir ç ift el*
f a k a t fa«HW» « r i k i b ı k e lim e s i h a z fe d il ib s â ­ m a s k ü p e d e g ö z y a şın ı d in d ir d i ... b iz h t p
d ece « B aşç u h a d a r» d e n ilir I B .; Ç uhadar b ö y le b a ş d a n ç ık d ık b e y b a b a ...
A s a ; R lk â b B aşçuhad& rı A ğ a ) . a Y in e b ir d e d i k o d u :
BAŞDAN. RAfjİINDAN OKÇKN — Halk — F a la n ın k a rıs ı ra n d e v u e v in d e b a s ıl­
ağzı deyim; mâcerâ sahibi olmak; feleğin m ış!..
türlü sillesini yiyerek görüb geçirmek; aşk — Başdan çıkaran kocası., sen her ak*
yolunda türlü cefa, mihnet çekmek; misâl* gam evinde içki sotraam ı kurar, poker par­
ler: tin diye bir alay erkeği evine alırsan âkibeti
Başından geçen pişmiş kelleden gelm e­ budur...
miştir (Bu örnek de ayni m ânada bir halk * cŞeyhzâdemim Osman Beyfendimici
deyimidir). bağ baston dolaştıran, tıyatora dedikleri re»
Başından bu kadar şey geçeli, yine uslan­ zâlethânelerde oyuncu kızlan ile başdan çı­
madı. karan kahve ocağında H allaç Yusuf dedikleri
Günde U n m hanin 7 A sm m evet bâdından a s a r zebertfest haylaz, dinsiz imansız )az uşaJcdır»
Gör neler f tç d i bn a^k itin d e bAbımdan h rn tm (Ruznâm ei Reşid Efendi).
BAŞDAN ÇDUİAK. BAŞDAN ÇIKA­ KASDANKARA GİTMEK — Halk v<
RILMAK — Halk ağzı deyim» bilhassa genç külhanı ağzı argo deyim, kötü itiyadlar ve
kızlar, kadınlar, oğUnlar. delikanlılar hak* ibtilâîar, nefis azgınlığının pençesinde karan­
kında söylenir; temiz, nâm uskâr ailenin ev- lık, felaketli b ir istikbâle sürüklenm e; fırtı­
Udi iken kötülüklere meyi etm ek, kötü ar­ naya tutu lm uş geminin Sürüklendi kayalara
kadaş, kötü tesadüflerle kum ara, ayyaşlığa, çarparak parçalanm asından alınm ıştır, peri­
refâhete, fuhıışa sürüklenmek, illetin i sat­ şan olmak» m ahbolm ak; m isâller:
mak, hırsızlık etmek. M isaller; JSvv^l Allah döneceksin ^abacak nıaskantf»
Ehli ırzı çıkaranlar başdan Gracakun iki Uç dalgada başdan karaya!
Başiarjn kurlArnıtUBİar tftşd&n M chnsrd Akit
SflnMlıilde Vebbt Genç b ir fabrikatörden bahsedilir: —
* Gazetelerde yüksek sosyeteye (? !) A lm an kızı ile başdan k ara gidiyor, koca fab­
mensub bir delikanlının hırsızlık kasdi île rik ayı ortağına kaptırdı.
girdiği bir koşkde yakalandığı okunur: B ir kopuk» kendi argoları ile «Adem Ba­
— Bu oğlanı başdan çıkaran anası, ba» ba» kılığında, yalın ayak, yarı çıplak bir kü­
basıdır; cm yaşında çocukdu, günde on lira çük delikanlıyı ayakdaşına gösterir:
harçlık verirlerdi, sonu böyle olur.... — Kim bu aynalı oğlan ?
* Bir dedi kodu: — B urkalı Y âkub... babası milyoner., bir
— Dün M ustafa'yı köprü altında iki itin dalgaya kapılmış, b ir ayda başdan kara etti..*
yamada gördüm, yalın ayak, pırpırı b ir hâ- BAŞ D EFTERD A R — Tanzim atdan ev­
neberduş olmuş, evinden kaçalı b îr ay olma- velki devirde im parato rluk m âliyesinin ba­
d), gül gibi mektebli çocuk olduğuna bin şa- şında en büyük m em urun unvanı, zam ani­
hid ister... mizm m aliye vekili yerinde olan zât (B.:
— Ah!, o Dedenin kahvesi yokmu.. kö­ D efterdar).
yün bütün çocuklarını başdan çıkaran ora­ BAŞ D EV ECİ — Y eniçeri A sker Ocağı­
sıdır.. heroin zehrine orada alışdı .. nın cem aatti ortalarından (B .: Y eniçeriler)
* Bir bar kızı anlatır: Ocak mekkâre- develerine bakan ortalar ef
-— Biz hep kenarın yosmalarıyız., elleri­ râdının en kıdemlisi; lerfi e ttiği zaman Ace*
m iz kınalı, ark am ada iki örgü saç, ağzımız­ m ioğlarlar Ocağında R um eli Ağası olurdu
d a gıcırlı sakız, sırtımızda basma entâri, çıp­ (B .; A cemioğlanlar ).
lak ayaklarımızda takunya çeşmeden su ta ­ D ivan m erasim e iştirak eder, divan gün­
şırdık, CibaJi, Defterdar, Bakırköy fabrika- le ri kadifeye kaplı sam u r veya vaşak üstlük.
larında işçi idik., evveli, yolumuza abla* v« sarı çizme giyerler, başlarına balıkçıl tüy­
lar (!) çıkdı, ipekli» cincik boncuk, iki ka­ lü sorguç takarlardı.

http://groups.google.cor
B A SH A LtrE
ASsacLOPM aai — *17 9 —

BAŞ DtLStZ — <B-: Dilsiz, saray dilsiz- la n . satın aldıktan mücevherlerden, zikıy-
ÜfO- met eşyadan verm elerdir; va bilakis, kendi
N BAŞ EFENDİ — Tamim atdan evvelki keselerinden yapU rtarak hazîneye layık bul­
Revirde, Osmanlı İm paratorlarının İstanbul* dukları şeyleri de, vârislerine değil, hazîne­
di dâirat ikametgâhları o Un ve devlet kütü- ye bırakmışlardır. *
judde Ttsmi adı Sarayı Cedidi Amire olan Baş efendiler ve diğer hazîne yazıcüarı
Topkapusu Sarayrom Ebdem nu Hümâyun efendiler, asırlar boyunca istisnâsıı iffet ve
Kşküatıûda Hazîne koğuşunun zülüflü ağa- nârous timsâli insanlar olm uşlardır.
j^rmdaft, saraydaki hizmet kıdemi gözetilme* D ura d ura nefâsetini ve dolayın ile kıy*
den. liyakat ve ehliyetleri dolayısı ile tâyin m etini kaybetm iş bazı eşyanın büsbütün te ­
edilen dört hazine kâtibinden biri, ve bu lef olmaması için, hazînedeki kaydinin ibtâli
fejtiblerin âmiri, baş»; diğer üç kâtîbde «ikiu- ile satılıp nakda tahvili icab ettiğinde, bun*
el Efendi, Üçüncü Efendi; Dördüncü E fen­ ların kayıddan silinm esi defterini de Başe-
di* unvan]arını taşırdı. fendi tanzim ed er ve pâdişâhın tasdikine arz
Hazine Bas yazıcısı da denilen Başefen- e d erd i
di, koğuş arkadaşı zülüflü ağalardan diğer BiM: R E. Koçu» Tûpkapusu Sarayı
üç yazıcı, kâtib île beraber «Hazîne Hassa» BAŞESKİ — Y eniçeri Asker Ocağı un­
yâhud «İç Hazine* denilen, ve içi bahâ biçil­ vanlarından, b ir Yeniçeri ortasının en kı­
mez antika târihi eşya, pek kıym etli hâtıralar dem li n eferi; o rtaların da nüfuz ve itibarları
ve mücevherat ile dolu bulunan, ve zam anı­ çok üstündü. İstanbul şehrinin âsâyiş ve in­
mızda Topkapusu Sarayı Müzesinde teşhir zibatı İçin şehrin m uhtelif yerlerinde kurul­
edile» Hazînenin defterlerini tu ta rd ı; biri m uş Y eniçeri K ollukları (K arakolları) za­
glreo eşyaya, diğeri çıkan eşyaya mahsus iki b itle ri olan B aşkarakollukcular dâima bir
defter olub bunlara kaydedilmeden hâzineye başeskTden tâyin e d ilird i
hiç bir şey giremez» ve asla çıkam azdı. Def­ Y erinde ve « â b ın d a o rta bayrağım , o rta
terlere kayd edilen en hurda teferruatına ka­ nişanını (alâm eti farikasını) da bsşeski ta ­
dar tarif edilerek yazılırdı, tebdili, tağyiri şırdı.
imkânsızdı. Başeski olm uş olm ak, yükselm e yolunda
Devletin ve memleketin kayıdsız şartsız b ir Y eniçeri neferinin ilk hedefi idi. Başeski
mutlak sâhıbi olan Pâdişâh kullanm ak İçin olduktan sonra, eğer yaşı oturaklığa (emek­
hazîneden almak istediği b ir şeyi, defterdeki liliğe) yaklaşm ış ise, tek arzusu İstanbul'un
kaydı aynen yazılmış b ir senedi im zalam adık­ canlı, hareketli, ay ak takım ı, b ekâr uşağının
ça alamazdı. Bir pâdişâh tahtdan indirildiği kalabalık olduğu b ir sem tinde, olmazsa, mu­
zaman, katkısında evvelâ, ellerinde senedler- hafazası kendi ortasına verilm iş olan sem tde
le, kendisindeki hazine eşyasını isteyen Baş b ir kahvehâne açm ak olurdu.
efendi ile Hazîne koğuşun en büyük âm iri Y eniçeri Ocağının ve yeniçerilerin kaldı­
olan Giyİmbaşı Ağayı görürdü. Padişah öl­ rıldığı târihe k adar Istanbulda «Başeskinin
düğü zaman ise, nâşi heaüz döşeğinde iken Kahvesi» diye anılan yüzlerce kahvehâne
ayni adam lar gelir, yakuı bemdeganından vardı.
senedli hazine eşya&mı İsterlerdi; Ölüm telaşı BAŞESKİ — Tanzim atdan evvelki İs­
arasında pâdişâh tinım ptindA } herine malı- tanbul Sarayı teşkilâtında, Bâbüssaade'oİn
om çalınmasına asla im kânı bırakılmazdı. m uhafızı olan A kağalardan ( = Beyaz ırklar­
Ehemmiyetle kaydetm ek lâzımd ır ki, İs­ dan hadım ağalar) b ir zâbitin unvanı <B.:
tanbul'un fethinden Türkiyede Cum huriyetin Ak ağalar; Bâbüssaade).
ilanına kadar İstanbul taM m a oturm uş otuz G alata Sarayı Kışla . O kulunun koğuş
Osmanlı pâdişâhı arasında hâzine m alına zâbitlerinden biri de bu unvanı taşırdı ( E :
d uzatmış, hâzine eşyasını zâyi etm iş G alata Sarayı),
^ Sİnıâ yoktur. Padişahlar faynat ve meç- BAŞ GOZ ETMAK — H alk ağzı deyim :
rcblerine göre gözde nig&rlanna» mah- evlendirmek.
bublarına verdikleri şâhâne hediyeleri, dâi* BAŞ H A LİFE — Tanzim attan evvelki
^ kendi p&dijahlık tah™"*»™*— yaptırdık* devirde, askeri teşkilât da dahil, devlet ka-
a/group/merakediyorum
KUŞHANELER — 2180 — İSTANBUL

pusundaki büliln kâtiblere «halife»; büro, silirdi. Bu sekiz yerde kesilen hayvanların
dâire karşılığı kullanılan «kalem»lerin en li­ başlarının başhaneîere gbnderilmeylp gizlice
yakatli kâtibi de «Baçhalifej unvanım taşır­ esnafa ve halka Batıldıgı olurdu; aradan
dı; mülki idare vo onâliye kalemlerindeki mütevâSBit bashâneci kalkdığı için daha es­
faa^halifcler rtlus sahibi idiler; yâni memu­ naf ve halk bu hacları daha ucuza alırdı, fa'
riyetleri kaydi hayat şartı ile verilmiş olur­ kat başh&neierdo olduğu kadar itinâlJ l?miz-
du; âmlrîcri tarafından, vazifenin suistimal lenemezdi. Bnşhânecller de Ayasofya Vakfına
etmedikçe aail odilemez, kendisi istemedikçe mühim bir ücret ödedikleri için ımları/ı alıcı
veya bunaklık gelmezse emekliye de ayrıla­ vc satıcı haklarına da tecâvüz edilmiş olur*
mazdı. du. Hicrî 967 (milâdî 156U) tarihli bir fer­
Askeı'i kalemlerde ise azilleri o asker man bu ba^hâneier nizamının dikkatle taki­
ocağının ağasının elinde idi; ağalar da başha- bini bildirmektedir.
lİIelik için hatır, gönül veya akraba kayır­ BAŞ H A SEK İ — (B.: Haseki)
dıklarından, yalnız emirlerine yapmayan de­ BAŞHOCA SOKACI _ Fâtihde Şeyh-
ğerli bir başiıaliTeyi azil edib yerine kendi resmİ mahallesinde Fevzipaşa caddesi ile Dâ-
adamlarım tâyin ederler, bu yüzden de tiirlü rüşşefaka caddesi arasında uzanır; Fevzlpa-
yoJiuziu^ara, suıslımallere yol açdikdan şa caddesi tarafından gelindiğine göre Yedi-
başka, bîışhaiifcnin ehliyetsizliğinden kale­ em irîer sokağı, Hafızpaşa sokağı ve Fatih
min bütün işleri aksardı. Eski teşkilâtın son caddesi ile birer dürt yol ağ£l yaparak kesi­
zamanlarında nihayet onlara da rtius verildi. şir, sağ kolda Boyac-ıkapıısu sokağı, sol kol*
Tanzimatüan sonra B aşhalifeîer «mü­ da da Müstakimzâde ve Musannif sokakları
meyyiz» veya «baş kâLib» unvanlarını aldı­ ile birer kavuşağı vardır. İki arab.a geçecek
lar. genişlikde olup 1960 Eylülünde beton dökül*
Bibi.; m . Z. Fakalın, osmanlı TarlU Deyim mekde idi. Fevzipaşa caddesinden F âtih cad­
r t Terimleri. desine k a d a r d ik y e k u şd u r; F âtih caddesi ile
BAŞIlAN KIjER — Salhanede kesilen sı­ M ustakirazâde sokağı arasındaki parçası da
ğır ve koyun başlarının toplanup tem izlen­ düzlüktedir. M üstakim zâde sokağı k a v la ­
diği yerlere verilm iş isim dir; zam anım ızda ğında b ir k avis y a p arak sağa kıv rılır ve gaa­
mevcud olmayan v e ne zam an k aldırıldıkla­ y e t t-atli b ir m eyil ile D arüşşefaka caddesine
rını tesbit edemediğimiz b ir m üessesedir; ha­ in e r; O ârüşşefaka caddesinin öbür kenarın­
len sığır ve koyun başlan satıldıkları sak at­ da, bu sokağın devam ı olan yol Otlukcu yoku­
çı dükkânlarının ay rı b ir bölüm ünde yüzü­ şu adaıU alır.
lüp iemizlenrocktedir. Başhoca sokağının üzerinde üçer dörder
Resmi vesikalarda ki kayıdlordan eski k a tlı beton ev ler hâli v ak ti yerinde aile mes­
başhanelerin büyük ve roahzenim&i y e rle r kenleridir. Bu binaların a ltında iki tuhafiye
olmaaı gerektiğioi tahm in ediyoruz, k i fistan- mağazası, üç kunduracı, b ir döşemeci, bir
buldaki başhânelerin hepei A yasofya rn m ii elektrikçi, b ir terzi, b ir kasab, b ir bakkal, bir
vakıflarından y erler İdi, Salh&nede baş satr gazocağı tam ircisi dükkânı v ardır; iki doktor
m ak şiddetle yasak edilmiş, baslar «uttiafca m uayenehanesi bulunm aktadır, Cankorur
başh&nelere gönderilir ve orada çırak adı a l­ tıb b i m üstahzarat lab oratuarı da bu sokakta*
tında usta am ele tarafından dikk a te yüzülüp d ır; târihi b ir sanat eseri olarak da Arabkirli
temizlenir, bağcı esnafı ile sakatcalara tem iz­ M üderris Yusuf E fendi çeşmesi bulunm akta­
lenmiş satılırdı ( R : Basçı esnafı). Buşhânc d ır ki cebhesi m erm er kaplı, m erm er sütun-
lerde acemi çırak kullanılm ası d a yasak Mi lu , kitâbeli v e iki yanında b ire r m ihrabeık
Başh&neler Ayasofya V akıfları idaresin­ bulunan b u çeşmeyi îbrahim Hilmi Tanışık
den k ira ile tutulup işletilirdi. «İstanbul çeşmeleri s adındaki eserinin birin­
Büyük m irî salhaneden başka Silivri ko­ ci cildinde m âm ur ve ak ar çeşme olarak gös­
puşunda, Yenikapuda ve Yenibağçede vakıf te rm iştir; 1960 da susuz; teknesi de taşla d«-
dükkânlarda üç salhane daba vardı, aynca hı idi.
şehrin kesif yahudi nüfusunun bulunduğu B u Başhoca sokağı, Fevzipaşa ve Dârüj-
yerlerde de beş dükkânda sığır ve koyun ke­ şefeka caddeleri arasında, hemen yanı bayın-

http://groups.google.co
:.<5PEDfc! BAŞI B A Ö U
— lig ! —

^ g f |i m a n v e B a ş m û e z z in k >k a k l a n ile İn a n m ış tır, B unlardan o n y e d in c i a s ır ortasın­


paralel o la r a k u z a n ır ; B a p n u e n i n sa k aftı da y a ş a m ış U n k a p a n tı K e y s û d a r {Saçlı-ya-
^ f ı g « £ n ıi v e k i r m a ıt i m a h a lle r i a ra s ın d a h u d - k â k ü ll ü ) M e h m e d e f e n d i n i n p o r tr e s i n i
hududu te ş k il e d e r . B a ş im a n s o k a ğ ı i s e K ir- b ü y ü k m u h a r r ir E v l iy a Ç e le b i p e k c a n lı ç»>
^ m a h a lle le ri tçiftd * k a lır . s ıy o r :
Hakkı (ÜAturk «Mclâmüer Sultam Hazret) Kapan} M*H*
im ş ia ç ik E s k i İ s ta n b u l a rg o s u n d a med. buna Keysûdar Mehmed .Efendi de d er­
opjspu, A h q e ; M ü s lü m a n - T ü r k K a d ın ı ler. bu lakaba aebeb keysûlarınut büklüm
C ü m h u riy et İ n k ılâ b ın d a Ö rtü a l t ı n d a n ç ık ıp büklüm perişan olması ve kendisinin baş ayak
j^yfttîıfc h a k k ı o ia tı h ü r r i y e ti n e k a v u ş u n c a çıplak gezmesidir, kış vaklı bir beyaz lm roı
* terk e d iim işc tfr; m is â lle r : kebesi giyerek elinde bir teberle dolaşırdı,
Bîr m ahalle kahvesi dedi kodusunda: harabati erenlerdendir (B .; Mehmed Efendi,
__Kanbur Cemil söyledi. Y oğurtçuların Kapâni Keysûdar)».
yeni kiracı başıaçıkmış.. Geçen asır sonlarında yaşamış bir aşık
_ İnanırım, orospuyu zenpâreden ö j- abdal portresi de şu satırlarla çizilmişdir:
ren.. «Derviş Ömer ki Çeşme kasabası ehâli~
* Daracık sokakda karşılıklı pençene de­ sinden olub Kapdanıderyâ Hacı Ahmed Ve-
dikodusu: sim Paşa hazretlerinin filikasında tersine
— Duydun m u komşum m üm eyyizin ham lacılarından letafeti simaya sâhib bir tâ*
kızlarını? ze yiğit iken Üsküdar çarşusu esnafından btr
—. Ne olmuş? m ahbûba alâka peydi iderek afif olmagla
— B a ş ı açık olm uşlar ayol... elin eline sürm em iş idi, maşuku olan helvacı
— Allah bizim kileri korusun, kötü za­ civanı iki çifte dolmuş ile Dersaadete gider
mana kaldık... iken eceli kaza irişub bindiği kayık b ir isko-
BAŞI AÇIK GEZMKK — Şapka d ev ri­
n a ile müsademe ittikde garikan fevt ve vû~
c û d i n a z e n i n i M arm ara Denizinde jıâbûd ol-
mizden evvel M üslüman - T ürk erkek , batta
sabî oğlancık olsa sokağa başı açık çıkam az­ m ağla Hamlacı Öm er bl şuur, başı açık yalın
dı, sokağa çıkm ak şöyle dursun, m e m u r v e­ ayak abdal aşık olub kaptanpaşa hazretleri
ya serbest meslek erbabı, tüccar, esnaf, am e­ ki ehli dil derviş nihâd âli himmet âlicenâb
le, ırgad, işinin başında dahi, fes, kalpak, k a ­ veziri lâ nazirdir. kem âli m erham etlerinden
vuk. külah, barata, üsküf, tak ke başında m u ­ melcei dervişan olan konaklarında kâm il üç
hakkak b ir serpuş b u lu n u rd u ; b u n la rd a n bi­ sene himaye eylediler, dûşindc abayı mevle-
rini tedârik edem eyecek k a d ar dü şkün olsa vi, .saç sakala ve sakal bıyığa sarm ış aslâ dün­
bile, başına bir d ülbent, çevre sarar, b ağ lar­ ya kelâm ı eylem ez amma kimseye sikleti yok
dı; sokakda başı açık dolaşm ak, h iristiy an a idi, âkibet ölenle ölünmez ve kişi sevdiği ile
taklid bilinirdi. H a ttâ , evlerde, mutlak- m ah- gömülmez o hâli vahşeti terk ile âdem kılı*
remıyetde dahi sokak serpuşu çık arılır, m ev­ ğına girdi, paşa hazretleri dahi bir câriyele*
sime göre başa b ir tak k e g e çirilird i ri İle baş g ö z idüb civana civan değil nigâr
Sokakda başı açık dolaşm ak, b ir m üslü- ger ek d iğin hak bin olanların mâlûmu ise de
•nan türkün tek firi için y e te r sebeb o ln u s s erbâbı dalâlete dahi ayan oldu. Aşık Ömer
dahi serserilik alâm eti sayılır ve zabıtaca ya­ şifâ bulub Kasımpaşa Mevlevihânesi dedeğâ-
kalanırdı; bundan Ö türüdürki dilim izde sefil nm dandtr ve kaydi dahi tecdid olunmağla
va perişan serseri anlam ına «baş açık yalın Tersânei Amirede çavuşdur» (A lacaham am -
ayak» deyimi vardır. Bu h âle düşenler de, li Reşid Efendi Ruznamesi).
Serak hakikî h ay at sahnesinde yaşamış ge~ BAŞI BAĞLI — Halk ağzı deyim ; 1):
rekse veya b ir m ahbubun aşkı yolundan cin­ Nişanlı, nikâhlı» 2 ): itaatli, disiplinli, ahval
net vadisine düşenler o lm u ştu r; ve İstanbul ve etvân mazbut.
halkı onlara «abdal aşık» yâh u d «cezbe sa­ «Böyle başı bağlı ve ol vakte göre nizam-
hibi» demiştir, abdal aşık*a bazan kızm ış, ba- lı asker ile Devleti Osmaniye mansur ola
2&R acımış, cezbe sâhiblerim n d e keram etine geldi» (Koca Sekhanbaşı Lâyihası)

n/group/merakediyorum
BA$f Bozltc — 2182 — İSTANBUL

«T am am a ltm ış sene T oph âne gibj y e r­ B alk an H arb inin G önüllü T ab urları, birinci
d e k a h v eh â n e islettim , ç ıra k la rı kaşı gözü C ihan H a rb in in M evlevi A layı, vc MüU Mü­
y erind e, d i ayağı dü zgün seçtim , k a h v e h a ­ cadelen in ilk y ılla rın d ak i D em irci Mehmed
nem kabadayı, bıçkın, k ü lh an b ey i ve e t i n i , E fe, Y örük Alı W e, Ç erkeş E dhem , Topal Os­
h a şa ra t ite k epenk ta h ta la rın ı k a ld ırır iken m an Ağa gibi «Tgerdelcrin topladıkları Milli
do lard ı, S elim nâm ım la b ir luz uşağ ı m üa- Ç e tele rd ir k i T ü rk iy e D uyük M illet MecİJ»ı
tesnâ. çıra k la rım ın cüm lesi başı b a ğ lı çıkrtı, O rdu su k u ru ld u k d a n so n ra dağılm ışlar, yal­
em rim den d ışarı a y ak a tm a d ıla r, arnm a u n u t­ nız O sm an A ğanın başı b o zuk ları Gazı Mus­
m am ak g erek, a t sâh ib in e gore edinir» (A lî ta fa K em al P aşan ın m uh afız alay ı o larak Ka­
Ç am iç A ga. N o t). ra d e n iz y alısı h a lk ın ın m ahalli kıyafetleri
BA ŞIB O ZV K — H alk a ğzı arg o . 1 1 ; a s­ oJan k a ra z ıb k a la n v e k a ra başlıkları ile m u.'
k e r olm ayan, s iv il; kelim ede, k u lla n d ış y e ri­ hafeza edilm işdi. Y uk arıda ad ı geçen serger­
n e göre sivile k a rşı b ir te z y if m ânası d a v a r ­ d e le rd e n D em irci M ehm ed E fe ile Yörük Ali
d ır: m isâl: E fe n in isim le ri târih im ize m illi kahram an­
__ Kızın gözü askerde, form a ile k a sa tu ­ la r o la ra k yazılm ış, Ç erkeş E dhem ise dağıl­
r a kıb çda, isterse çavu ş olsun v a rırım - d iy o r, m a em rin e isyan ed erek m üstevli düşman
beyzade paşazade d e olsa, p e ri p â d işâ h ın ın s a fla rın a geçm iş, kend isin i ve çetesini vatan
oğlundan güzel d e olsa başıbozuğa varm am ., ih a n e ti ile b ed n am etm iştir. Osman Ağanın
diyor.. K arad en iz u ş ak la rı da, siyasi b ir cinayetin
2 ) : G ay ri m un tazam y ard ım cı a sk w , g ö ­ m ü re ttib i o la n A ğ aların ın tenkilinde ordu
nü llülerd en tevekkül etm iş ta b u rla r, a la y lar. k u v v e ti ile k an lı b ir şekilde dağıtılm ıştır.
T arihim izde g ö rü le n son başıbozuk a sk e rle r O rdum uzda ilk başıbozuk birlikleri, Tan-

1177 IS IS T iirk B ıu H a rb in in R u -ıılım u lı t m a l a n n d a n A y d ın lı z e y b e k le rin B tflttıı k n u rrn d an


c rp tıry n srv k h
(O d e v r i n lıir f r a ı u j z d e r g i s i n d e ç ı k m ı ş g r a v ü r )

http://groups.google.coj
— 2H 3 — BAŞ! BP2UK

m em leketlerinden e v v eli İstan­


bu l'a gelm işler v e büyük şehir*
den donanm a ile cebheye sevk
edilm işlerdi; h a ttâ bu serger-
delerin içinde K ara Fatm a
adında bu de kahram an kadın
vardı tB .: Fatm a, K ara i.
Başıbozuk birlik lerinin en
büyük hususiyeti, hu gönüllüle­
rin m ahalli kıyafetleri muhata*
za ederek askeri üniform a tayı»
m am ası, yaşa d a tâbi olm ayub,
içlerinde 70*80 yadında zinde
ih tiy a rla r ile 14*15 yaşında genç
in s i tüysüz oğlanların bulun­
m ası idi. Son başıbozuklardan
>rnek kaydedebiliriz:
A ydınla K araosm anogulları
ailesinden ressam N azm i D ayan
sırtın d a avcu ceketi, bacağında
dolak, ay ağ ında yem eni ve b a­
şında K aradeniz uşaklarının
k a ra b aşlıkların a benzeyen b ir
sarg ı ile B alkan H arb i gönüllü*
leri ara sın a k atıldığın da henüz
17-18 y a şların d a idi (B .: D ayan.
N azm i).
B aşıbozukların çeşid çeşid
ve ren g aren k , ve hem en hepsi
askerlik yapabilecek erkek vü­
cuduna pek yakışan, gözle gö­
B a lk a n I f o r b in d c b ir g ö n ü llü - b a ş ıb o z u k n e f e r tip i
rü lm ey in ce asla tahayy ül edile­
( N n i n ı l D a y a n . F o t ı ı g r a l r i a n B i i l r n d i j e r e - n e l i İk*)
m eyecek olan k ıy afetleri Kırım
ajıaat İnkılâbından son ra d ev le tin girdiği ilk H arb in d e m üttefiklerim iz a rasın d a bulunan,
büyük harb olan K ırım H arbind e g ö rü lü r; 1877 - 1S78 T ü rk - Kus H arbine de mü-
fBaşıb*îuk,> ismi resm en ilk d efa o zam an şâhid ve m u h ab ir o larak katılan garblıla*
'-«Uınıimışlv. K ırım H arbin in başıbozuklar, n n büyük alâkasını çekm iş ve başı bozuklar
vilayetlerin kendi isim leri ile an ıla ra k a sır­ ü zerine hem en hepsi güzel pek çok resim ya­
larda» bert çıkardıkları T im arlı sipah iler to.s- pılm ıştır.
■. lâtm ın Tanzim at İn kılabında kaldırılm am B aşıbozuklar hakkında M. Zeki P ak alm ’
tefilv;.: Timarlı sipahilerin yerini tutm uijdu m «O sm anlı T arih D eyim leri ve Terim leri*
diyebiliriz. ş« fark ile kî. tim arh sipahiler adlı kıym etli eserind e şu m âlûm at v erilm ek ­
*afceı1 m ükellefiyet gereğince to p la n ır iken te d ir:
: başıbozuklar tam am en gönüllü, tiznarlı sipa- < H arb vu kuu nd a orduy a k atılan g önü l­
ı ’kr, adı üstünde a tlı a sk er ik e n başı bozuk- lü efrada verilen ad İdi. B u n lar o rd u n u n asli
[ ** yai'a ■ a tlı karı^ıkdı. ku vv eti İle k arıştırılm azlar, sü v ari veya pi~
Kırım H arbinin başıbozuklarını A ydın. yâde olarak iltih ak ettik le rin e göre ay rı si-
®nir v« havalisi zeybekleri iie E rzincan, Jâh ve teçhizat ile a y rı k um and anlar idare*
■^urum ve K ars bavâlisi'nin halkı loşkil sinde olarak teşkil edilen k ıt'a la r hâlinde v*
• bunlar sergerdeler kum andasında m uavin asker sürelin de istihdam o lun urlar-

p/group/merakediyorum
fiA $ i BOZUK SOKAĞI — 2184 — İs t a n b u l

(Besim: Bülm d 8*r*n)


dL 1854 O sm anlı - R us H arb i s ıra la rın d a (K ı­ «Eskiden tafradan İstanbula gelip yer*
n ın H arbi) disiplinli b ir h â le g e tirilm elerin e siz yurdsuz dolaşanlara da başıbozuk deni­
çalışıldı. v e bu iş Ue bilhassa F ran sız gene- lirdi. Bu tâbir sonraları askeri suııfa men*
rali Joussouf Lle İngiliz generali B iaton m eş­ sııb otm ayan b ütü n sivil halka teşmil edil-
gul oldu ise de bu teşebbüs akim kaldı. B a ­ m işdi» (M. Z. P a k a lın ).
şıbozukların intizam sızlığı bilhassa 1877-1878 B A ŞI B O Zt K SO K A Ğ I — Şehreminin-
Rus H arbinde kendini gösterm iş ve b u usul d e M ollasefer m ahallesi sokakU nndandır;
o zam andan sonra te rk edilmigdi. A hm ed O ğuzhan caddesi ile M olla G uranî Caddesi
Midhat E fendi tO ssü tn k ilâ b ad lı eserinde a ra sın d a u z a n ır; S aray meydan* ve Fındık-
şu İzâhatı v eriy or: «A sâltiri m uavineden b a ­ cızâde so k ak ları ile b ire r kavuşagı vardır, tki
şıbozuk tâb ir olunan d ırın tı ask e rin ta h tı in* a ra b a geçecek genişlikde ve paket taşı döşe*
zibatda olm am alarından n aşl k en dilerinden lid ir; M olla G û râ n i caddesi v e NAkiköieşraf
ş iâ n insaniyete m ug aayîr bâzı h a re k â t v u ­ sokağı İle d ö rt yol ağzj yaparak kesişir; yolun
kuu şayi olup egerçi şâyiai v âk ıad a m übalâ­ ik i k e n a rı b ü y ü k şeh rin günlük hayatında
ğa olduğu tah kik at a h ire ile sab it olm uş İse ik i a y rı sın ıfa m ensub İnsanlar tarafından
de nizam v e tâlim altında olm ayan askerle* iskân e d ilm iştir: b ir y anın da hâli vakti ye-
rin h arekâtında b itta b i intizam olam ayacağı rin d e a ile le rin o tu rd u ğ u Üçer beşer k atlı be­
ve esnâi seferde kendilerine verilecek hava- to n a p a rtu n a n la r d izilm iştir; obur yanında,
yic ve tây in ât hususunda m azbutiyet olam a­ b u a p a r t ım a n la r m karşısın da, ve im ar detü*
yacak bulundukları m evaklde, zarû re t ve se- len son İsta n b u l hercüm esinde çukurda kal'
fftlet çekecekleri ve bu cih etlerle k end ilerin­ m iş bağçe v e a rsa la r içindeki kulubem si ev*
den m untozar olan hidem âtı haseneye bedel ceğizlerde günlük m ik ta rın ı çıkarm aya çalı­
hem kendileri hem de devlet ve ahâli m u ta­ şan in san lar b a n n m ıştır, A partım anİar altın­
z arrır olacakları hasebi Ue başıbozuk nam ve da b ir terzi, b ir bakkal, b ir berb er, b ir kasab
hayati küJüyen lağvolunup ba'dezin gönüllü vc bir de eczâhâne v ard ır (Ağustos 1960)•
olarak harbe gitm ek isteyenlerin aeâkiri ni- lUkkı Gbfctûr*
zâmLye tarzında hareket eylem eleri m adde­ BA ŞI BÜYÜK K ttY tî — Büyükşehrm
sinin nizâm a rab tı l&zimedendir». A nadolu yakası top rak larında K artal kasa*

http://groups .goog le.cq


- m «*« x nahiyesin* bağlı b ir k öydür, g e n lf araziye, yalı boyuna, denize, uzak d ik i
£ü j y a ’tnio >an ' ark a lın a rastlayan sırtlar- A dalara öylesine b ir hâkim iyeti v a rd ır ki
- - viditUn hem en b aşlangıcındadır; ? *- azam etli panoram anın seyrine doyum olmaz,
^ arazili n e rh u n ı G en eral S ürey ya İlm en gece ay ılığınd a m anzaranın tah ay y ü l edil­
uriîından bağışlanm ış İşçi S ig o rtala n Has- m eyecek feerik b ir hal alacacı m uh akkaktır.
•ıfcioe*1 He h a y ır sahibi zenginin hâli Suyu bol ve havanı lâ til olan bu köy ton y ıl­
.-•yalında yaptırdığı âbidevi kab ri bu köyün lard a sosyal z arü retlerle küçülm ektedir, k a y ­
-.flan içindedir; yeni A n k ara yolu ile Ka- bolunm ayacak, kalkm ayacaktır, fak at öyle
ikoyû ıstücaım etinden gelinirken m İ kolda tahm in ediyoruz ki köy atm osferini kaybedip
«ıiwde köyün bâzı evleri ile C am ii görü­ b ir m ahalle olacaktır.
lür. 120 h ân e olan köy 1960 y ılın d ı 70 h in e-
Ba?ıhüyük, K artal. M altepe ve civarının y e inm iş b u lu n u y o rd u ; BaşıbUyük köylüsü­
;Vhıfidfflberi allıyü z senelik bir m üsiüm an- nün satdıgı kiiçükyalı boslanlannda, bahçe­
turk köyüdür; köyün yerlilerind en inşaat lerin d e İstan b u l'u n nam lı b ir yanlığı ku rulup
uîtssı ve bilhassa pek nam lı b ir bostan do- gelişince, hâli vak ti y erind e olup da Küçük-
lıbları yapıcım olan Ç elil Y ıldız U stanın rf- y alıdaki toprak larım elden çıkarm am ı* olan­
viyetine göre Başıbüyiik adı, halk ağzında lar nüfu s k a y ıd la n köy k ütüğünde kalm ak
<Başbug»dan bozm a olarak kalm ış; M arm a- ü zere oraya h icret edip yerleşm işlerdir; köy
n h av asın d a İlk fü tû h at d evrinde k urul- nüfusu her ne kadar 650 ktşi görünür i«e de
mu; bütün köylerim izde olduğu gibi, Başı- b u n ların hepsi köyde oturm am akladır, bin
Myükde de gaziler k aafilrsine k atılm ış e ren ­ nefis köy sakinleri 350-400 can arasındadır.
lerden iki y atır vardır; biri, köyün İçinde Çiğ­ H âlen köyde o tu ran ların b ir kısm ı gündelik­
dem Suyu kaynağı çeşmesinin, karşısında A h­ çi - am ele, bir kısm ı da bagçıvan • sağm alcı
med Baba olub k abir taşı son y ıllar içinde o larak geçinir. N am lı bağçıvanlar arasında
Jcaldınlmtş, yok olm uştur; d iğ e ri d e köyün F e th i B ucak lar (1860 d a k ö y m u h ta rıj, Ç elil
Sİmâi-batısında küçük b ir k oru içinde D âver Y ıldız (yapı ustası, bostan •dolabı yapıcısı),
Babadır (B .; D âverbaba T ekk esi). H alil T an , O sm an A ykanad, İsm ail Ü lker
Kayıgdagı etek lerin d e b ir vadinin ağ­ v a rd ır; İsm ail D ik erin babası Mehmed Ağa
zında kurulm uş olan köyün, ta tlı m eyiller m erhum şöhreti p e k b ü yük b ir boBtan dola­
ile daigab b ir şekilde M arm araya doğru inen b ı yapıcısı im iş ve Ooiabcı M ehmed diye

-- —

**»W rtk KÂrânto Cami dnüıulrn ü tüleli Mr k i m , « ı l l r B « n t Baka k«nıcn|a


<B*9İm: Bnlrod 8cSnn>

/group/merakediyorum
BAŞİ&Ü70K KÖYÜ — 2IAK — İSTANBUL

aıultfftMi; Ereûküyündefl Pendiğe kadar en Aguetos'unda Koylu ile işçi Sigortaları ara»
büyük bostan kuyuları Özerindeki doiabîan a n d a m ünazaa mevzuu idi.
ya Jwj Dolabej Mehmed Afta, yahud Çelil Us­ Koyun elektriği yoktur; 1^55 - 1057 ara-
ta yapm ışlardır. Sağmalcıların bağında da » n d a yapılan bir keşlide köye elektrik hat*
Em in Öztürk. Sabri Güller. AU Erbil (İnek- tm ın çekilebilm esi için 187,000 liralık, bir
ci) ve Halil Yılma* vardır. m asraf gösterilm iştir; köyün bu parayı vere­
Seç s m /lı bJr İîk okulu v ard ır; fakat bilmesi İmkân dışındadır: İstanbul Belediyeci
bir tek odadan IM ret ve bir ögretm enlidir; hududu dışında kaldığı için elektrik mesele-,
bir oda içinde ve bir Öğretmen Ue beş sınıflı si ile ille r Bankasın m alâkadar olması gere*
ilk okul. Demokrat Partinin m aarif sahasın­ kir.
da icad ettiği gülünç garab ettir; buna ken­ H ekim i, ebesi y o k tu r; ölüm tehlikesi'
di kendini aldatm ak denilemez, m illeti ce- gösteren, acil tıbbi m üdahale isleyen vakV
hâletden kurtarm a, hiç olmazsa ilk tahsil ka­ la r karşısında dahi, insanlık adına müracaat
demelinde irfan nurunu yazm ayı hokkabaz* edildiği zam an dahi, köylü, hem en yani ba­
lıkie köstekleme, b jr büyük v atan ihanetidir. şındaki koca h astah ânen in tap u ların ı yCrıi-
Bu kötü şart altında Başıbuyük köyü ilk oku­ ne kapalı b ulm u ştur.
lunda 60 çocuk okum akda idî, 1950 - 1060 İk i bakkalı, b ir kahvesi v ardır; koy bü­
ders yıLı sonunda 9 mezun v erm iştir- tah si­ tün ihtiyaçlarını, başda ekm ek, et, Kilçükva*
line devam etmek isteyen köy çocukları K ar­ İt ve M altepe ç arşılarından tem in eder.
tal yahud «Kadıköy orta oku lların a g id er; Cam ii S erask er R iza Paşanın hayır ese*
1960 yılında orta okula devam eden 10 çocuk v a rd ır; rid ir IB.; B ap
bu çocukların, her gün, sabah ve akşam en azdan on büyük köyü Ca­
beş kilometre y o l yürüyerek, sonra da tire n le m ek­ m ii).
t e b e gidip gelmesi; hele kış günlerinde, yağm urda, BİM ; r e k ve
karda, karaalıkda en hafif hüküm ile hazindir. Mehmed Koçu.
Vaktiyle koy sandığının senelik 20.000 lira tu ­ Gezi notu <1940
tan b ir geliri varm ış; bu gelirin b ü y ü k b îr kısm ını Agurti»).
tejld l eden taç ocakları 1960 yılın da m u a tta l idi. v e
BAŞI BÜYÜK
köyün tek gelir kaynağı Çiğdem Suyu kalm ış bu lu ­
nuyordu. KOVÜ CAMİİ
—Küçükyalı s i­
Güzel b ir su olan Çiğdem Suyu köyün içindedir;
kasında Bajıbfi-
günde yazın 18 ton, kışın 25 ton su v e rir; 1955 y ı­
yük köyünde,
lında on yıl süreli b ir mu­
kavele ve senelik 5500 li­ köyün güney
ra bedel ile işletmesi N uri
Yalçun ve Hilmi Palabı­
yık adınla iki ortak m üte­
ahhide verilm edir; hazî­
nesinde su seviyesi 70 san­
time indiği takdirde mü­
teahhidin su alamayacağı
da mukavele şartîarm dan-
dır.
Yine köy gelirlerinden
Keçibatağı Suyu İşçi Si­
gortaları tarafından sene­
vi 1500 lira bedelle hasta-
haneye alınmış, fakat bu
para bir „ l «denmi,. BOtv R,,ü.H *k KSru Can,.,
ra verilmemiştir; 1960 y.L fKM|m. Bü|r|u| 9m)

http://groups.google.coir
^ y s a a o F g D te ı — 3^7 »A SIN A ÇIKABMAK

amamda hir tepecik s ' ^u'icdir. H icri 13- i kilere him âyt Kanadı altmd* yahud baht
(Jdilidl 1ÖÛ3) de . ı R iM [>- v:--ru ile uU ınlarıîı hakiki kıym etler karcı­
^anin h .^ ır « '- r l n*:-.; y.-.jnlmrûii sındaki nahvet v t gururunu ifâde yolunda
10: RÛM P*J*, Serasker; ilm en. G vneral kullan ılır; ım*wlief:
Suf*yy*); ke**n* taşdan^ kıiçiık v>- levkst — Kim bu ba^ı göğe de&m züppe?
ani bir cam idir; ustu dışardan b ir tek™ — (-'ulanın üb’ :iu un oğlu, bizim
kubbe ile kapatılm ış içerden duz ta h ta t* 4n. * .
vâflü plup hususiyeti binayc nîsbcüe plçu- MArifi'i ftlmayuutlı bir kik tir r j ftûhl
sui büyük alan ve m inareden ziyâde saat ku fiahl Uf b&şı b tr jrlur t&bUiUı
letme benzeyen, gövde kısm ı arab tarzına ttöhl
takJid ile kesm e taşdan d ö rt köşe inşa edil­ B*V irlqdf rlf'al ||c hcf donun
miş, ve şerefesi ayni çatı atım da ve yin« Kak budur kim kati alçaklar var «frdiınufl
taş merdivenle çıkılır im am ına megrûta NrvtPt
/evkaani bir odası v a rd ır; 1960 yılı A ğus­ BAŞI HAVADA _ Halk ağzı deyim,
tosunda bu oda köy sandığından tâm ir edil- m ağrur; m isâl; başı havada ammâ kafan
mekde idi. kalın ve ayağı y erde yalın, hasır Üstünde
BAŞI D l'M A N L I — H alk ağzı deyim, y atu b pâdişâh rüyası görür.,» (Alaca ha*
âşık, vurdun, sevdâzede. roamlı Rcşİd Efendi H c 2eliyâtı),
Bana bcnslyor qu dAgın bnqı M ahalle kahvesinde dedi kodu:
X* zaman bakılsa dumanlıdır!.. — K ızın başı havada, başı bozuk iste­
M u allim Naci mem, ille zâbit olacak diyor, hem de paşa-
Batı dumanlı yârin lığı yakın olacak diyor, babam yerinde de
V a tru üatiim1 fonül olsa v arırım diyor...
K rn d l s ln r bülbülü B A Ş IN A B I Y K I 'K (B U Y U R l'K ) —Halk
Sevdiği U r g önce f iil ağzı deyim, emir, kumanda altında bu­
Ali Çamlç lunm ayan; dilediğini yapma hürriyetine
SJarhoş yerine de k u lla n ılır; kıskançlık sâhib olan; em ir ve kumanda altında bulun­
yüzünden arkad aşını v u ra n b ir genç k a ra ­ muş olsa da, sonunda başına gelecek saran
kolda ifâde v e rir; •... başım dum anlıydı göze alup dilediği gibi hareket eden; bilhassa
ağabey, ne yaptığım ı bilm iyorum .^ », gençler hakkında, ulu baskısı, nezâreti altın­
BAŞI GÖĞE ER M EK — H alk ağzı de­ da bulunmayan; aklına geleni yapan; misal­
yim* müfsidin. m unafıkuı fesad v e nifakda ler;
muvaffak olm ası; m isaller: — Zemâne gençleri, ana baba dinledikle*
Işden ç ıkanları hadem e ta p u c u yolda- r: yok, Hepsi başına buyruk.
tına: — Başın göğe ersin!.. «... E tv ârı serbest, cundabaz çâlâk» bi
Bu deyim de b ir istih faf ve h a ttâ lezyil perv a b l bâk, sinesi üryan, yalın ayak dalta­
mânâsı da gizlidir; bazan soru sigasa ile bu ban, gemi uşağı kaltaban efendi babacığım
® ilâ daha açık ttâde ed ilir: dedi anam ur ipliğini pazarda saldım, Gedik-
— Beni kovdular, senin başın göğe m i paşa Hamam ı külhanında yatdını, alında ârii
e re c e k ? hâyâ dam arını çatlatup şeytana hendek a t­
Wl tftııara nüfsidl nrmm&m lattım başım a buyuruk bekâr ufağıyız...»
®o?dö yere i t a w rl kervanı M dikat fAlacaharnamlı Reşid Efendi ruznâmesi).
K ânl YAni kaldAıb bsvıu buyruk
A y n î d e y im , h e r ş e y e h a s e d e d ic in in , Afikı ıtrv Mlsrıtı kvm k
b a ş k a la rın ın a k ı n t ı v e f e l â k e ti k a rş ıs ın d a (Bcrbrnıaınrl slhttj
?Q)ı b a le tin i ifâ d e d e k u t la n ı lı r : B A Ş IM ÇIK ARM A K. ÇIK M A K — 1) :
—* K a n k u s u y o ru m , k ız ılc ık y e d im d i- H alk ağzı deyim, yüz vermek, şım artm ak;
y ttu n j, ç e k tiğ im s ık ı n t ıy ı b ils e b e r t t i n baş* yüz bulup şımarmak, şımarıklık eseri saygı­
^ f i e e re c e k .. sızlık; 2 ): h&neberdtuj külhâm ler argosunda
Y in e b u d e y im , lâ y ık o lm a d ık la r ı m e v ­ müstehcen deyim.

It t a r m i r 7P f t r n k g d i y f l f f u n v
BASINA EKŞİMEK — 2188 — İSTANfctJL

BAŞINA K K ŞİM JJt — Halk ve küJhâni melek misâli güzel masûme kızını alıyorlar,
Ağzı argo deyim; üstünde yük olup kalm ak; d avetliler fjsıldaşir:
misal: — Oğîanın başını nâre yakdılar
B ir hâneberduş konuşur: — Kışın, gece yahud:
açjkda donup geberecek, benim ine getirdim , — Zavallı kt2... baş nâre yandı...
tam altı ay oldu be, başımda ekşidi. • Gazetede kıskançlık yüzünden içlenmiş
* — Abı, haslayım (parasızım, zilim bir einâyet vûk'aaı okunur, bir delikanlı tut*
(açım), toka et (para v er), yoksa ekşirim kurnı olduğu b ar kızını öldürdükten sonra
başında. in tih a r etm iş:
BAŞINA GKÇİRMKK — H alk ağzı d e­ — H ep yandık kardeşim ama, o da ken<
yim ; hasmının, düşmanın, kızdığı kimsenin di başını kendi yakdı n âre... kahbenin peşini
bulunduğu yeri allak bullak etm ek ; sahibine b ıra k diye o k a d ar n asihat ettik, dinledi mi?,
kızdığı yeri, eşyayı kırıp, yıkılıp ta h rib e t ­ * Sabık İstan b u l Valisi F. K, Gokay bu
mek; her hangi b ir şeyi bîrinin başına v u r ­ ansiklopedinin m üdevvin ve müellifi E,
mak; m isâller: K oçu ile k o n u şu r; bedbin ve kızgın:
T o phânede sab ah çı k a h v e h a n e sin d e n ko- — İm ar işi ile M enderes a rtık bizzat mes-
ğ u lm u ş h â n e b e rd u ş a ğ z ın d a n : — A n a m a v ra - bııl olacak
tım olsun m o ru ğ u n k a h v e sin i b a ş ın a g e ç ir ­ K oçu h ü z ü n ve elem içinde: - İstanbul1
m ezsem . un başı n â re y an d ı desenize, efendim
Mahalle kahvesinde kopuk teh d id i; — BA ŞIN A TA Ş, BA ŞIN A TOPRAK —
Kız kardeşim in adını ağzına alan ın evini ba* H alk ağzı deyim , becl d u a ; «ÖIesicet gebere-
şına geçiririm.. İmammış, hocaym ış, beym iş, sice» y e rin e k u lla n ılır; m isâl:
paşaymış vız gelir bana... — H a y ırsız d aym ne âlem de?
Yeniçeriliğin son y ılların d a b ir kabada­ — B aşm a to p rak , dom uz gibi, Azrâilin
yının tasviri yolunda: gözü kör, g ider elin tâze, gül gibi evladlarını
A ld a n d ıla r a n ı n y clm ty y a ş ın a a lır d a b u habisi o rta d a n kaldırmaz.
P a m u k gibi s a k a l b ıy ık k a ş ı n a B A ŞIN D A K A BA K PATLAM AK, PAT­
Çckııp t a g l ı p a ta s ın ı d a lı n c a LA TM A K — H a lk ağzı dey im ; Cezâ görmek;
Kolluk ffeçdi ç o rb a c ın ın b a ş ın a ay n i suçd an cezâ görm esi lâzım b ir kaç kişi
G a la ta lı H üsey in A ğ a , P e re m e c i Z e h ir a ra sın d a birisin cezalandırılıp öbürlerinin,
M e h m e d D e s ta n ı) k u rtu lm a s ı; bu deyim de «m asum olarak ce­
BAŞI NARE YARMAK, BAŞ N Â EK zâ görme» anlam ı d a gizlidir; misâl;
YANMAK — Eski halk ağzı deyim lerden, K a h v ed e b ir h adem e a n la tır: — Müdür
«başı ateşe yakm ak*, «baş ateşe yanm ak»; k a p u cu n u n bizim H aşan a kızmış, gittim, ço­
bilerek, bilmeyerek sonu belâlı tehlikeli, fe ­ cuğun k ab ahatsiz olduğunu anladım , kabak
lâketli ve h a ttâ ölümlü b ir işe girm ek, so­ ben im başım da patlad ı, H aşan kaldı, h er işe
kulmak, sürüklenm ek. b u rn u n u sokuyor m uşum diye beni attılar...
M isâller; B A ŞIN D A K A V A K Y ELİ ESMEK —
Yalın ayaklır üstübaşı dökük bir tüysüz H a lk ağzı deyim, h ava ve heves yolunda uça­
oğlan polis karakolunda ifâde v erir; rılık, h aşarılık ; b ir gencin ciddi olmayan
Ben hırsız değilim,, beş kâğıt verd i­ şeylerle meşgul olup kıym etli zamanını hiçe
ler, burda dur, bekçi göründü m ü uzakdau h arcam ası; m isâller:
ıslık çal, bizim şu evde b ir k a n dalgamız v ar Baba haylaz oğlundan şikâyetçidir: —
dediler., üç kişi idi, birini tanımam, başımı Oğlum., yaşın otuz, başında hâli kavak yeli
nâre yakdılar ... eser, b altay a sap ol yâhuî.
• Bir nikâh m em urluğunda, gelin zengin — Ben ona nasihat ederim, onun başın*
kızı, son derece çirkin, güvey istikbâli parlak da kavak yeli eserî...
bir meslek sâhibi, fakat hâlen fakir ve son Şiir dilimize de güzel terennüm lerle mal
derecede güzel; yahut aksi, zenginin şimarık, edilm iştir; şair b ir nevcivana âşık olur, illi-
küstah, kaba, cahil ojrluna fakir b ir ailenin ta t görür, b u n a evvelâ sevgiyi ciddi bir an-

http://groups.google.conn
tSgfltLQP«Ptgİ — 2189 — BAŞENl M E Y D A N A K O Y M A K

j^yış sui eder, halbuki karşısındaki ne yap* hâbında m ıhm an edlldikrie söz bitm ez ve ilti-
dışının ferkfiKte değildir, birden, âşıJondan fatdan anlam az palaz ajkbflilık ideyim diyüb
^ ç e v i r ir : belisin a ra r, gancuk eşşekden başlayub fin ­
jw &ikf rorylinl f o rd ü k d r m e r h v n p t «an d m ı girdek, bıngıldak, yağ tulum u, asm a kabağı,
tfrfrf büiıadıi o se rv in k a v a k yeli v a r Imi^L. s a n ineğin memesi* hanı bu A m âdın ninesi
Pfrlf* deyüb m uhabbetin başını gözünü yarar, b ir
Bu da Sâ bitin b ir İstanbul sem ti ite ci­ de yerde taklidin dahî yapub kuzu gibi mele­
naslı beytidir; yince hanım efendim izde taham m ül kal m a-
jttfb od « I » K a r s k sey ri z e v k in e m e ftu n yub şark deyü düşüb bayılır, k âhya kadın ve
KxT»k j d l e ser »1 s e rv k a d d ln b o ş u tıU » kalfa la r oğlanı k arg a tu lu m b a don paça ha­
.A faldaki k it'a E nd erun lu Fâzıl B eyin rem den ta rd ile dolab kapusundan ata rla r,
Tâze&dao lakablı b ir köçek oğlana ağ ır te h ­ velâkin oğlan gabi, h anım d ah i desti nazeni­
zilidir: n in ol şehbazın girib ân ınd an çekm iş değildir,
Ne çîçi'Jidir b ilü râ z T â t r C d a n dahi harem e kab ulünd e b aş göz yarm am ak
çok fili* «çliulıliir â n a r lh a n için K arg ılı M andacıköseoğtu B üvelek Ah-
Koro a jp u a b u la n d ırm a m k a n m edin şeh ir oğlanı önünde tâ lim i başlam ış-
İ |l r M ^ın d a knvsık yeU eri v a r» dır» (H ezeliyâtı R eşid E fen d i).
Bu kıt'a da b ir destanda b ir Jıalk şâirinin — D âvayı m u h ak k ak kazandın..
kendi hat terceraesinm başlangıcıdır; — N e m ünâsebet, senin D eli O rh an son
GaUt&da kahvecinin oğlayum celsede başını gözünü y a rd ı, b erbad e tti, hı-
Yaş Onbrş samur saç fidan boyluyum rakdi-
Akrihiın İçinde bir içim suyum
n A ŞIN I KA ŞIY A CA K V A K Tİ (H A L İ)
EsdJ bîr giitl toaşda kavak yellcrt
OLM AMAK — H a lk ağzı deyim .
fGalalıtİJ HüM-yin Afa, D&sJtânı Serrncam).
M isâl: «Zavallı ta z e... h asta baba, y ata-
Yine o halk şâiri son Y eniçerilerden lak am a, koca, beş çocuk, çam aşırları, boğaz*
Celladçeşmeli diye m eşhur azılı b ir to p u ğ u n la n , süpUrge, m u tab ık , üsteH k çarşı pazar,
portresini çizerken ayni deyim i k u lla n ıy o r: başın: kaşıyacak h âli yok..
Zeberdrat dttâver Celladçcgmell
BA ŞIN K IÇD A N H A B K R t YOK —
Hail vahşet iim In u n güzeli
H alk ağzı deyim , «K ıçın başdan h ab eri yok»
Şfchln bnş üstünde durmayutı cw r
«jeklir.de de söylenir, hususi. resm i b ir işrie,
Deli poyraz İle bir kavak yeli
b ir b üroda m u tlak düzensizlik, anarşi.
<(*alata)ı Hüseyin A&4: Osman Bey Destanı)
B A ŞIN I K O LTUĞUNUN A LT IN AL­
BAŞINI BAĞLAMAK — H a lk ağzı d e ­
MAK — H alk ağzı dey im i; taham m ü l tü ­
yim, nikahlam ak, ev len d irm ek ; «Yüzü gözü
kenip h e r tehlikey i, h a ttâ ölüm ü göze alm ak,
açılmadan oğlanın başını bağlam alı».
m isâl: «... h ay ır babacığım , yapdığım ız: k ü ­
BAŞINI D İL ED İĞ İ TAŞAVUKSUN —
çüm sem eye hakkınız yok, y irm i a ltı N isan­
Halk ağzı deyim ; kırık kalbim çok yakın b ir
sevgiliye inkisar hitabı; «arlık benden, m ad­ da biz g ençler B ayazıd m eydanına başım ızı
di manevi hiçbir şey beklem esin» m anâsın­ koltuğum uz a ltın a a lu p gittik..».
da. B aş y erin e bazan «kelle» de denilir. Tan-
BAŞINI G ftZ tN Ü YAKMAK — 1 ) : İki z im ald sn evvelki devirde, d ev let e rk ân ı aley­
kelimeyi b ir araya getirem ez dil bilm ezin hinde konuşm anın, sorgusuz, mahkememiz
halibliktaslaraaM; kaba köylü ağzı ile yersiz ölüm e varabileceğini ih ta r yolunda «adam ın
tokat dakunakll, bilm eyen m ütecaviz sözler başını koltuğunun a ltına veri v erirler!.» di­
*fyleme; 2)• îşd e beceriksizlik, alacak işi ye b ir deyim vardı.
kfirbad etme» BABINI M EYDANA KOYMAK - H alk
Bağçıvariın yamağı A llahın hödüğü ağzı deyim ; hayatım , nefsini Ölüm tehlikesi­
ammâ. al yanağında ayva tüyü, kaşı gözü y e­ ne atm ak, m uvaffak olunam adığı takd irde
rinde parlak» nütnâyigli el ayak3çâlâk, b i per- sonu m uhakkak ölüm veya ölüm cezan olan
^ W h â k , n a z e n in h a n ım e f e n d im iz in c â m e - teşebbüs, ih tilallere girm ek katılm ak.

^group/merakediyorum
b a ş in in r r to ı y em b k İSTANBUL

BAŞININ ETİN İ YEMKK — HalK a ğ a müellifi Mehmed Zeki Pakalm , bu mûteber J


deyim; b ir kimsenin yak n lu n n in , yahud gft- eserinde bu madde üzerinde şu malûmatı ve* ]
vıüJ u htın da oturan M vgilinln. bilhassa ana, riy o r: «İkbâl’ın lügat manâsı teveccüh, meyil, I
baba, kazı, evlâd gibi en yakınlarının. Ju l­ arzft, baht, yıldız barışıklığıdır; saray tatile-
den anlamadan, imkânı düşünmeden istedik­ hında, m ukbil câriye, odalık hakkında kulla­
lerinin yerine getirilmesi için amansız iz'ac- nılır. İkbal olabilm ek için hiç şüphesiz ki
Jan. ısrarları; m isâl: Aybaşında maaş aldığı m üstesna güzellik şarttır, fak at güzellik ile
günün Hiry»»»! memur ellerinde paketlerle berâber saray âdabını d a pek mükemmel böl­
evine dönerken: m ek lâzımdı. İkbalU r pâdışahdan gebe ka-
— Maaşı yatım ınsın.. lü b çocuk doğurunca, nikâh kıyılır, pâdişâ­
__Ü sle borçlandık da.. Valide, refika, ke­ h ın zevcesi o lu r ve «kadın» unvanını alırdı;
rim e, iki m»hHnm lam beş kişi a ltı aydır ba­ ve pâdişâhının kaçıncı zevcesi olmuş ise, ona
şımın etini yiyorlar.. göre, fa razâ «Üçüncü kadın» diye anılırdı;
G ülhâne parkında, kuytu, loş b ir kösede ilk zevce iee B aşkadın olurdu».
fısıltı: O sm anlı S arayında İkbâl» Başİkbal Ka­
__Kış geliyor., ç in i çıplak kaldım.. dın , B aşkadın unvanları Tanzinutdan soma
— Başımın etini yem eğe başlam a î kullanılm ağa başlanm ış: Tanzim atdan evvel- *
__genden bir şey istem iyorum ., bana izin ki devirde ik ballere sadece câriye denilir, is*
ver, peşimde dolaşan kaptanı sızdırayım .. m en a n ılır İken d e kendi isim leri ve ismin
sonuna b ir «kadın» eklenird i: Hümâşah ka­
BA§1 TAŞA VL’RMAK, TAŞDAN TAŞA dın, R uhşah kadın denilirdi* N ikâhlı zevceye,
VURMAK — Halk ağzı deyim, peşîm anlık, Tanzım âtın kadın efendilerine de «Haseki»,
ve büyük pegımaniık; m isâller: «H aseki S ultan» denilirdi.
Hayırsız evlâda bir âna hitabı «..» k ir h a ­ BAŞİMAM SOKAĞI — 1034 Belediye
tırım ı oğlum, bed dua edemem ama gözümü Şehir R ehberinin 6 num aralı paftasında Fa­
yumunca başını taşa vuracaksın..». tih te K irm asti m ahallesinde, Fevzipaşa cad*
Sadık ev kadını karısını boşayıp kendin­ d esi ile D ârüşşefaka caddesi arasında uzanur
den üç yaş büyük k a rt yosma ile evlenen gö sterilm iştir; yerinde ise Fevzipaşa ve Fâ­
adam hakkında eski zevce:- O başını taşdan tih caddeleri arasındadır, F â tih caddesinden
taşa vuracak ama benim yuvam yıkıldı. •• ö te D ârüşşefaka caddesine varm az. Fevzi*
G ark olup çeşm den a k a n y a^a paşa Caddesi başından gelindiğine göre sağ
Başını urdo ta ş d a n ta ş a kolda M alta çarşısı sokağı, sol kolda da Yedi-
AU1 em irle r sokağı ve H âfızpaşa sokağı ile birer
BAŞI Y ERİNE GELMEK _ H alk a&Ei kavuşağı v a rd ır; ik i arab a ra h a t geçebilecek
deyim, kafa dinlenm esi; m isâl: ggniglikde v e dikçe b ir yokuşdur, Hafızpa?*
— Hasta mısın? sokağı kavuşağındâ sağa b ir kavis çizerek
— Evet.. d a rla şır (yu karıda adı geçen paftadaki geril­
— Nen v ı r t m işe benzem ez), ve F a tih caddesine tavıışur.
— Karşımızda yazlık sinema., üç aydır Bu sokak 1960 E ylülünde tâm ir hâlinde
başım yerinde değil... idi. ik i kenarında ikişer üçer katlı (yalnız
BAŞ İKBAL — Osmanlı sarayının H arem te k b ir yapı beş k a tlı) kâgjr, beton binâlar
hayatında, pâdişâhların nikâhsız olarak işttf- hâli v ak ti yerinde aile m eskenleridir; altla*
rs ş ettikleri ve «odalık» adı verilen kadın­ n n d a kunduracı, tuhafiyeci, nalbur» bakkal. I
ların en kıdemlisi, b ir pâdişâhın daha şehza­ elektrikçi, saatçi, berber, doğramacı, sobacı J
deliğinden kadın olarak İlk göz ağrısı. Osman­ dükkânları vardır.
lI padişahları arasında, kadını, cinsi temas Bu sokağın hususiyeti «Yediemirler» ma-
yolunda tanımadan tah ta oturan tek simâ v ar­ kaam ınm burada bulunm asıdır; iki beton Wlâ
d ır ki o da henüz yedi yaşında iken pâdişâh arasına flılcıgm ış b ir avlucuk içindedir, etrafı
olan D ördüncü S u lu n Mehmeddir. beyaz badanalı dıvarla çevrilm iştir, demir
«Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terim leri» parm aklıklı ve dem ir kaputudur; kapunun

http://groups.google.corr
. ^ v s a a o p E P is t — 2191 — BAŞLADIN

sağındı dört, solunda üç kabir vardır; kltâ- Bir Osmanlı pâdişâhı, sarayının hare­
b«$jndekı kayde fiöre b u savat Bfıhsrâd&n minde, bakire olmak şartı ile câriye kızlar­
geierek Fâtih Sultan Mehmed’ls berâber İs­ dan dilediğini yalanına alup istifraş edebi'
tanbul çenginde ve fethinde bulunm uşlardır, lirdi; bu yolda tek engel câriye kızın bu İs*
isimleri Seyyid AbdurraJıim, Seyyid Abdür- tifrâşa rızâsı idi, muvafakat etmediği takdir*
iahman, Seyyid A bdürgafur, Seyyid Hamza, dİ, cebir, asla kullanılmazdı, kızın mücevher­
Seyyid Ukayl (7 ), Seyyid Cafer. Seyyid Ab- le iknâı, zifaf tçia hasırlanm ası, ve bir harem
dulazudir. Yaşlıca kim seler, bun lar arasında ananesine göre pâdişâhın yatak odasına ko­
da bilhassa kadınlar bu makam önünde bir nulm ası valide sultanlar, yoksa, pâdişâhın
fatiha okumadan geçem ezler kız kardeşleri olan sultanlar ile Hazinedar
H akkı G ö k türk U sta unvanım taşıyan Haremin nüfuzlu bir
ISA# İŞARETLERİ « flp k ın h k d a) ~ mamuresinin vâzifelerlndendj (B.; Vâitde
lB.: Çapkınlık, çapkınlık işârel ve tım arları; S ultan; H azinedar Usta)* Bir bakire kîz, pâ­
îşm arj. dişâh m koyn unda yattığı gecenin sabahı, Tan-
BAŞKA — F. DevellioğUı «Türk Argosu* zim atdan evvelki devirde sâdece kadın unva­
adlı esmrinde «Çingene» karşılığı olarak gös­ nım alırdı (B.: H arem i H üm âyun), Tanzi*
teriyor ve: «Başka dîye çingeneye derler» m aldan sonra da bekâretlerinin gittiği gece­
misâlini veriyor. nin sabahından itibaren «ikbâl» unvanım
Sayın dilcinin verdiği misâl bir klişe de­ ala geldiler, ikballerin en kıdemlisi de «Baş
yimdir, şoyleki: Ayak takım ı arasındaki mü> ikbal» oldu (B-: İk b al; Başikbal).
nakaşelerde, haklı otan bu kelim eyi ağzından B ir «kadın» ın veya «ikbaUin* bu günkü
kaçinr ise, faraza: «••• sen ters anlıyorsun, tâ b ir ile karşılığı «padişah metresliği» dir.
benim söylemek istediğim başka» derse hak- B âzı O sm anlı hüküm darları için sayılamaya­
■r* olan hem en: «Başka diye çingeneye der­ cak k a d ar çok olan bu m etreslerin nikâhlı
leri*, yâhud «Başka diye senin babana der* zevce olabilm eleri için gebe kalıp çocuk do­
leri* diyerek m evhum h a k a ıre t iddiası Ue ğurm aları lâzım dı; çocuk doğunca derhal ni­
kaybeldiği m ünâkaşeyi kavgaya döker; yok* kâh yıkılır, kadın veyâ ikbal - yâni metres,
aa «başka», b ir argo kelime olarak h e r zam an haseki su ltan veyâ kadın efendi * yâni zevce-
çingene yerine asla kullanılm az; m esela: olurdu. B urada «kadın» ismi karışdığı için
«başkalar çergi kurm uş», «Başkalar geçiyor», bâzı sözleri tekrarı lüzumlu bulduk; Tanzi*
tbir başka karısına fal baktırdım » denilmez. m aldan evvel m etresin unvân: sâdece «ka-
BAŞ KADIN HFRNDİ — Osmanlı Sara* dm*» zevcenin unvâıu «haseki, haseki sultan»
yı Harem hayatında pâdişâhların nikâh altın­ dır. Tanzim atdan sonra m etresin unvanı «İk-
daki kadınların ilkine Tanuim atdan sonra bal», zevcenin unvanı da «kadın efendi» ol*
verilmiş unvandır; diğer zevceleri de ikinci, m uştur; saray ıstılahından «haseki sultan»
üçüncü, dördüncü kadın efendi diye an ılırlar­ unvanı kalkmıştır.
dı; pâdişâhların kadın efendilerinin Tanzl- Eğer padişah arzu ederse, metresini aştrı
matdan evvelki unvanları «Haseki Sultan» severse, bir çocuğa gebe kalmasa da onu ken­
îdi, o zaman da bir padişahın İlk nikâhlı sev­ disine nikâh ile bağlayabilirdi; bu yolda tek
is in e Baf Haseki denilirdi (B .: Haseki Sui* vak’a vardı, Suitan İbrahim, müstefrişelerin-
Un). den Hümâşah kadını, çocuk doğurmadığı hal­
Osmanlı Hanedanı ansneslnce Haremi de sırf haseki sultanlığa yükseltmek için ni­
Hümâyunda K a d ın E f e n d i (daha eskiden Ha* kâhla almifdı.
^ 1 ) ; yâni n ik â h l ı z e v c e olabilmek için pi* Mühim bir noktadır, yukarıda da kay d
diçfthdan g e b e k a lm a k ş a r t id i; nikâh çocuk ettik, padişah nikâhları, kadının • ikbâlin lo*
dünyaya gelince, lohusa döşeğinde kıydırdı, husa döşeğinde kıyılırdı; padişahlar telli du­
Şehzade veya sultan doğumundan pek kısa vaklı bir gelin kız, ve cemiyetimizin «düğün»
bir müddet sonra ölmüş olsa dahi kadın efen* dediği merasimle evlenmezlerdi; mutantan
® bir, h a s e k ilik , h a s e k i s u lt a n lı k unvanı b â k i saray düğünleri padişahların kız kardeşleri
kalırdı. ile padişahların kızlan sultanlara yapılırdı.

LZaroup/merakediyorum
BA3KADIN Ç İ M E S İ — 21»2 İSTANBUL

Sultan İbrahim, Hümâşâhl, saray ve ha­ Bu mahallr âbi viflyt k»t| mublaç İdi
nedan ananesi djşına çıkarak nikâh ile alır Ilukha «jukrolsun bu mâ at^An» Irvi rjied!
iken, ananeyi merasim tarafından da çiğne­ BA^ik.vlın hAzrrttf-rl dahi hu tlbk
miş, başının tacı sevgilisine bir de tantanalı Krnrd miliyle >apub bir Jiiitr! vali eylrdl
g&ray düğünü yaptırtnuş idi ki bu güzel kadın NVv revis rûrl ulup lıu âM «Afi (Ulper.lt
teüi duvaklı gelinliğinden Ötlirü Osmanh Tâ­ Tf^nctfdnıu ılîllrrin r^vAka n<*'v4 ryli'dl
rihinde tTelU Hasckis lakabını almıştır tB.: Pr‘k mûall^ çr*m<,»ân bt adil u|do he}*
Hümâşah Sultan). Tarhmı iistAd hakkıia kJm fHlAra «yivdi,
Bu satırların yazıldığı 1960 yılı Ağustos­ J[ııft t e a l A o t v 'H i r ı I k b f t t l ı ı l c l x i ı n letr

unda Osmanlı Hanedanın son kadın efendisi K i m d r r j U ıi f i r ı c i h a n b a l k ı t ı p m * pv â tyU 'ö i

M ü ş itk a H a n ım , 10 6 v a s u ıd a h a y a td a . v e U - ç e m e n i n b a n i s i n i n d a h i k ı l a ö m r ü n U n n ti

tanbulda Nişanta|inda evlerinde oturmakda K im tjr r l tu t fin c i h a n I m l k ı n * . itip ’vA e y l e d i

idiler, yine bu Ağustos ayının başında dünya­ S ö y le d i t â r i h i l i m i t n m a n ı n k lik ! N » d im

da tek istinadgâh olarak kalmış kızı Ayşe terâ e y l e d i »


■ & a s k ; ı d ı n b u ç c s m r t VAlAyı

OsmanD^lunu kaybetmiş bulunuyordu (B : H. 1141 <M. 1128 - 17Sλ


Osmanogiu, Müşfike; Osmflnoğîu, Ayşe). İbrahim Hllaıİ Tnoişık
Müşiika kadın efendi İkinci Abduİhamid'in BAŞKALDIRMAK — H alk ağzı deyim;
en sevgili zevcesi idi; bu hüküm dar 1900 da isyan, ihtilâl, ayaklanm a, m isâl: «Yeniçeri­
tahtdan indirildiğinde Müşfika Osmanoglu 55 lerle tstan b u lu n ayaktakınınm , şehir eşkiya*
yaşında idi. si hezele ve h ayta güruhunun A lem dar Paşa
BAŞKADIR MEYDAM ÇEŞMESİ — Üs ile y aran m a karşı ilk fırsa tta baş kaldıracağı,
kadarda îm rahor Cam iinln önündeki mey^ İstanb ul so k ak lann da o m akalenin t a vur ve
dalcıktadır; kesme taşdan yapılmış, cebhesi h arek etine dikkat idüb ağızlarından çıkan
mermerle kaplanm ıştır; gördüğümüzde euyu la fla ra kulak v eren ler d ah a ram azsa ayının
mevcud. mâmur idi. (3945). Banisi Ü çüncü başında anlam ışdı* fB .; A lem dar paşa vak’*
Ahmedin başkadırııdi1*. ü ç e r m ısralı a ltı satır ası).
üzerinde hak edilmiş olan kitabesi o devrin
B A ŞK A Pi; G U lA M İ — (B .: K ara ağa­
büyük şâiri N edim indir t Nedim divanında bu
lar; TopVapu S aray ı).
tarih manzûmesi on bey ittir; aşağıdaki kitabe
suretini tam olarak divandan a h y o ru s); BAŞKESM EK — 1) A çık lügat mânası
H u r v tı Baltan Ahm ed HAm ı c r d û n p i ^ İtim ile idam ; T anzim atdan evvelki devirde pâdi­
 km i cltâfn Ihaânlyte Ih y â eyledi şâh lar ta ra fın d a n m ülki ve asker! âmirlere,
Fâdhi tr*n qehî favran ki Cûılü re'tHl vezirlere gönderilen ferm anlar, verilen emrin
t'shtıdâr] âbı şirin l!r> Itfni eyledi kesin tatb ik i isteniyor ise ekseriya «Bâşm
Sûyu bâdından (diib leri o hâKaanı kerim keserim !..* tehdid ve ih ta rı ile biterdi.
Ehil devlet ol utulan çok çegnıe p e y d â eyledi 2 ) Tekke ta rik a t dilinde şeyhin, yahud
tarik atın b ir başka büyüğü önünde hürm etle
ve bir usûle uyarak eğilm e: sağ el kalbin a l­
tın a konulur, sol kot tabiî hâlinde, düşük, ve
baş göğüs üzerine eğilip gözler yere, ayağa
bakardı; mecazen gönül tah tın a oturtulm uş
güzeller şânuıda da k ullanılır idi. Tahini!
MevleninLn aşağıdaki beyti bu yolda yazıl­
m ıştır:
Dest ber u d rı oiobabbet olduğum, ruhum san*
Bir tyârctdlr kl r.Âyln hinci dildir sente.
BAŞKOŞMAK — H alk ağzı eski deyim,
candan arkadaş olmak, «y&ri fiftar* olmak;
Başkadm Mcydun Çtjtm^l
«yâri gaar* olm ak; zamanımızda kullanılm ı­
CResim; Hüsnii)
yor.

http://groups.google.corg
-S U O P E D tsi BASKOT ■'Cevad Fehmi)
— 7193 —

^ tg| I t İ i v İ M 9 M ntln a j a k b o a d ık h a r i b â l r r i n d e y ı r ı m y ı ld a n f a z la ç a lış la . B ir a r a , y e v ­


Q jb İle 6 m ko«dıak a c r b r h l l h a v A jt ı falı m i g a z e te c iliğ i b ı r a k a r a k -P e rd e » a d ı ile b i r
Külıl t iy a t r o - s a n a t m e c m u a s ı ç ık a r d ı, e d itö r o l­
BAşKO$£. B A ^ ID İK — Eski T ürk m a y ı te c r ü b e e tl i , f a k a t b c « ın â le m in in tic a ­
w jolayifl ile IttM b u l evlerinde, A vrupakâri r e t y o lu n a r u h e n i n ti b a k ^ m ı y e c « ^ i ı t i a n ­
ıslapteler, koltuklar. kanapeleT girm eden, l a y a r a k y i n e y e v m i g a z e te c iliğ e d ö n d ü .
jjlte ve yastıklarla döşenmiş sedirlerde ©tu­ Uzunca b ir m üddet d e İstanbul Gazeteci­
tulurdu (8 -: S e d ir); b ir odanın en az iki di- le r Cem iyetinin id are heyeti b? kanlığında
varı boyunca yapılm ış olan sedirlerden» oda bulunm uş otan Cevad Fehm i BaşkuVun ti­
tağçe larftfında ise bağçeye. sokak tarafın- yatroya karşı alâkası tise talebeliğinde başla­
da ise sokağa, eğer deniz kenarında ise deni­ m ıştı; m ekteb sahnesinde ak tfrlu t' etti, ilk
ze oâzır pencereler önündeki sedire baş sedir, denem e piyeslerini de o zam an yazdı. Hayst~
bu sedirin en güzel köşesine başköşe denilir-» atılınca bu yolda uğraşm ak için zam an b u la­
d i Evin efendin, hanım ı, ıılusu, ih tiyarı, aşı­ m adı; 1945 de «B üyük Şehlrx adlı b ir komedi
rı hürm et edilen m isafir dâim a baş köşeye yazarak Ş ehir T iyatrosuna verdi v e eser ti*
oturur, oturtulurdu. yatronu n edebi heyetince kabul edildi. Mo­
I lâ o tl <IU şenindir d e m T ü rk tiyatrosunun kurucusu Muhsin Er-
GtC o ta r bw} kageje... tu ğ ru l Cevad Fehm iyi a ra sıra m akaaleler
BAŞKUT {Cevad Fehm i) — Gazeteci, y a z d ın gazeteden tanıyordu, büyük sanatkar
edib, piyes m üellifi; bu satırların yazıldığı bu eser ü zerine müellife karşı yakın b ir alâka
1960 yılında C um huriyet G azetesi y azı aile- gösterdi, C evad F ehm înin tiy atro m uharriri
sinin seçkin başlarından, bu büyük gaze­ olarak yetişm esine çalışdı; M uhsin E rtuğru-
teye ciddi ve vakur sîmâsuu verenlerden b i­ lun teşviki, tenkidi, irşadı m üellife Öyle bir
ri; 1905 de E dim ede doğdu, piyade binbaşısı g a y re t v erd i ki, m eşhur tâ b irin tam yeridir,
Ömer Fehmi Beyin oğludur. Ömer Ffchmi Bey gecesini gündüzüne ekledi, ü st ü ste nnbeş
ümhinü askeri m ektebierdc Fransızca m ual­ piyes y a zd ı; ki bun ların en m eşhurlan «Pay­
limliğinde geçirmiş asker maarifclleriraiZ' dos» ile «Küçük Şehir» d ir. Paydos b ir temsil
dendi, Cevad Fehmi silâhlar arasında değil, rek o ru tesis etti, ayrıca Türkiye dışında sah­
kitablar arasında büyüdü; altı yaşında iken neye konan ilk TÜrk piyesi şerefini kazandı,
ailesi ile beraber İstanbul'a geldi, Eyyubda A tinada Argiropulos Tiyatrosunda yetmiş de­
Reşadiye ilk okulunu bitirdi, oradan leylî ola- fadan fazla temsil edildi; «Küçük Şehir*de
tak İstanbul Sultanisine geçti ve devamlı ola­ İnönü Devlet Mükâfatını kazandı. Son piyesi
rak orada okudu; zengin bir tarihi olan bu ♦ ö b ü r gelişde» komedisi dir.
irfan müessesinin zekâ, gayret ve terbiyesi Cevad Fehm i B aşkutun piyeslerinden
ve bilhassa kültü r derslerinde çok muvaffak başka kitab olarak neşredilmiş «Geceleri bizi
olmuş bir talebesi iken, Liseden sonra hayata kim ler bekliyor?» adlı röportajlardan mürek-
atıldı ve meslek olarak gazeteciliği seçti* bu­ keb bir eseri ve bir
günkü mevki ve şahsiyetini, memleketimizin kaç romanı, bunların
ekser büyük adam larında görüldüğü gibi oto­ arasında da zabıta
didakt olarak yapdı; bir büyük gazetenin id­ romanları vardır.
râki olan gençlere hiç bir üniversitede elde Üzün boylu, kum­
«tilemeyen umumî kültür verdiği clhâmn
ral ; son derecede
rctâluaıu hakikattir; Cevad Fehmi Başkut biz­
ciddî, vakırlı adam­
de bu sözün ne kadar doğru olduğunu göster­
miş bir kalem sahibidir. Gazeteciliğe musah­ d ır; hususî hayatı
hih müaviniiğinden başlamıştı, h er şubesin­ gaayet mazbut iyi
de çabşdı, muvaffak olarak pek genç yaşda bir aile reisi olarak
yası işleri müdürü oldu, bu a£ır. m esuliyeti lam lır; 1932 de Fat-
mevkide Cumhuriyet, parlak devrinde Son- ma Vedide Başkutla O v a ü F r l ı m i B a j l c u t
^o&tû ve sanra tekrar Cumhuriyet gazetele­ evlenmiştir, iki oğlu (ftpslm: B ü lm ü Ş tre n j

l^roup/merakediyorum
BASLALA — M i - t&TAKfeUL

vardır. Eğer ya2ârs&, Cevad Fehmi Başkut un H e lv a h a n e O c a ğ ı; B o s ta n c ıla r O c a ğ ı).


gazetecilik hatıraîan, istikbalde Türk basın Başlalaların içinde adı Osmanlı Târihine
Mrihi, T “ rk edebiyatı târihi ve Tiirk tiyatro­ geçmiş olan zât, Alemdar Muavaia Paşanın
su târihi için en zengin ve itimad edilir bir Üçüncü Sultan Selimi tekrar tahta çıkarmak
kaynak, kendisinin de şâ Keseri olacaktır, için Sarayı bastığı zaman Sultan Selimin şe-
BAŞLALA — Tanzımutdan evvelki de^ hâdeti faciasına şâhid olmuş ve Şehzade Sul­
virde, Osmanlı İmparatorlarının tstonbulda tan M ahmud'un hayalını kurtaranlar arasın­
dâimi ikaametgâhlorı oian ve devlet kütü­ da bulunmuş. Tayyar Ağadır; kendi adına
ğünde resmi adı aarâyi Cedidi Amire olsu niabetle *Atâ Tarihi» diye anılan bir Ende­
Topkapusu Sarayı teşkilâtında Enderunu H ü­ run Tarihinin müellifi Tayyarzâde A:-' Beyin
mâyun zülüflü ağalarının en üsl sınıfını teş­ babasıdır.
kil eden kırk nefer Has Odalı Ağadan biri­ Bibi,: Tayy&rzAde A ta, E n d e ru n T arih i; r g
nin unvânt (B.; Topkapuau Sarayı; E nderu­ K oçu, T ö p k a p u su S aray ı.
nu Hümayun; Zülüflü Ağalar; Has Oda). BAŞLALA IÎAÛÇE8L— Topkapusu Sara­
Vâllfeleri her gün b üszat pâdişâha hik­ yında, sarayın büyük giriş kapusu olan Bâbı*
met olan kırk nefer Has Odalı Zülüflü Ağa­ hümâyun tarafından gelindiğine göre Dör­
dan bir kısmı, gördüğü işe, işgal ettiği mevkie düncü Avlu denilen avlunun en geniş parça­
Has Odadaki kıdemine göre tâyin ediîir, bir sının adıdır; isim dâiresi bu avluda bulunan
kısmı da kıdem nazarı dikkate alınmadan Başlalaya nisbetle verilmiştir. Eski saray teş­
şahsi liyakat ve ehliyetine göre tâyin edilirdi; kilâtını ve saray hayatını gereği gibi bilme-
Başlalalık hizmeti, şahsi liyakat ve ehli­ yüb de saray hakkında yazı yazanlardan bi­
yet aranan vazifelerden biri idi. ri,. «]ala»yı gaflete düşüb «lâle» okumuş, Lâ«
Baçlala saray eczâhânesine bakardı; he­ le Devrinde yapılmış olan Sofa Köşkü, diğer
kimbaşı ile saray hekimleri bıı Hasodali Zü­ adı ile Mustafapaşa köşkü de bu bağçede bu­
lüflü Ağaya bağlanmıştı. Sarayda, F âtih Sul­ lunduğundan, Ü çüncü S ultan Ahmed zama­
tan Mehmed devrinden kalma b ir bina olub nındaki m eşh u r lâle bağçesinin burası oldu­
Başiala Kulesi adı ile an dan müstakil bir ğ u n a zan etmiş, gaflet üstüne gafletle «La­
dâiresi vardı; Hekimbaşı ve hekim ler odası la Bağçesi>ni «Lâle Bağçesi* diye göstermiş,
ile saray eczâhânesi bu binâıun içinde İdi. büyük îıâta eseri bu uydurm a isim de yerle­
ilâçları Hekimbaşıııtn getirdiği bir eczacı ba­ şip kaljvermiştir.
şı hazırlar idi. Pâdişâha mahsus olan ilaçlar Bu hâtâ hâlâ devam etmektedir. Lala
şişe veya hokkalara konduktan sonra ağız­ Bağçeslne lâle soğanları dikilmiş, sarayı ge­
ları veya kapakları balmumu ile kapanub He­ zenlere Lâle Devrinin m eşhur bağçesi olarak
kimbaşı ve Başlala tarafından müştereken gösterilmektedir. Lala Bağçesi küçücük bir
mühürlenirUrdi. İlâç mâhiyetinde m acunlar­ yerdir, lâle devrini tahayyül edenleri hayal
la şurubl&r da kezâ burada haziTİaturdı. inkisarına uğratır.
Pâdişâhın nefsine mahsus macun ve şu- Sarayda lâle çiçeğine karşı tıl;:n
rublar her ne kadar Başlala Kulesinde hazır­ künlük. 1730 ihtilâlinden sonra Üçüncü Sul­
lanır İse de sarayda tatlıların yapıldığı Helva­ tan Ahmed’in halefi Birinci Sultan Mahmud
hanede pişirilirdi; l>u münasebetle Helvâne- devrinde de devam etmiştir, İhtilâlin hamam
ye de B alata la r nezaret ederlerdi. deîlâklığından gelme lideri Patrona Halil ve
B&Slalanın maiyetinde Enderunun Kiler ayakdaşları yıkıcı ellerini saraya uza tama-
koğuşundan (B.; Kiler Koğuşu, kilerlij bir mışlardı. Birinci Sultan Mahmud sır kâtibi
müstald ıtıılüflü afia çalışırdı, onun da Unva­ Salâhi Efendi bıı pâdişâhın günlük havalı
nı «Başlala Koliukcusıu idi. üzerine çok zengin bir ruznâme kaleme al
Başlalanın hizmetinde uşak olarak Bal­ rnıştır ki malumumuz olan el yazması bir
tacılar Ocağından iki zülüflü baltacı neferi, nüshası İstanbul Üniversitesi kütübh&nesin*
(biri sofalı adını taşır» ortalık siler süpürür), dedir; müellif bu ruznâmede üçüncü Sultan
Helvahane Ocağından da bir «Külahlı» ile Ahmed zamanından kalma meşhur Lâje Bağ’
«Heybeci» bulunurdu (B.: Baltacılar Ocağı; çesinin yerini aydın olarak lârif ediyor; lâle-

http://groups.google.coj
slûpem s* — 3188 — BAŞLALA KULESİ

_ . pek şâirine isim ler taşıyan bin bir çeşidi* kiyenın, hiç olmazsa istanbulun dâim a en de­
rjfl hârj*iullde renk ve nakış ahengi ile açdıgı ğerli, hâzik hekimi ola gelm em işlerdir. Hele
maiıWş€i» lâle bağçesi, sarayı garb, şimal ve XVIII. asır sonlarından sonra hekim başılık
«ifk tarafından bir nal şeklinde çevfrmfş olan siyasi bu- m evki olm uştur. H ekim başılar ara­
^ ^ M in Has Bağçe'nin gark parçesitıi kap- sında mûsevl, İsevî ve frenk (A vrupalı) müh-
jjjvrdu. bugün m evcud olm ayan S ultan Ba- tediler de ç&kdur (B .: H ekim başı).
y^zıd köffcü ü e İncili - Sinanpa^a köşkünün Başlala K ulesindeki eczâhânede ilâçlar­
^terinde uzanıyordu (B .: Lale Bağçesi). dan gayri güzel kokular, iç açıcı ru hlar, çi­
yukarıda da kaydetm iş idik. Lala B ağ' çek suları d a haz ırlattırdı. H azırlanan m&-
çe^j üstünde en güzel yapj Üçüncü S ultan cunlar, şurublar, m erhem ler, haplar, sular,
Ahmed zamanından kalm ış ahşab sofa köş­ kokular, sû reti m ahsusada yaptırılm ış fişe*
kü - Mustafa pasa köşküdür. le re hokkalara, kâselere, k u tu lara Hekimbaşı
Lala Bağçesiödeo m erm er b ir m erdiven­ ile B aşlalanın nezâreti altında konulur, ka-
le iftariye kam eriyesi’nin, B ağdad köşkünün. pakları, ağızlan kapanub m um lanır, üzerle­
Revan köşkünün ve büyük m erm er havuzun rin e bezler, dülbendler sarıla ra k ckulak» de­
bulunduğu m erm er taşlığa çık ılır; hepsi L ala n ilen etik e tle ri bağlanır v e sonra Başlala ile
Bağçtsinin garbına d üşer; aşağıda, L ala Bag- H ekim başı tarafınd an m üh ürlenerek bu Baç-
cesinin şarkında ve karşısında M ecidiye Köş­ lala kulesindeki m acun, şurub ve ilâç dolab-
kü vardır. la rın a yerleştirilirdi.
BibL: R. E. Koçu, Töpkapusu Sarayı; Salftbi »O sm anlı T arih D eyim leri ve T erim leri *■
Elendi, Rum fime. adlı eserin m üellifi M ehmed Zeki Pakalm da
BAŞLALA K A LESİ — Töpkapusu Sa­ bu değerli eserin de B aşlala B ağçesine «Lâıe
rayında F atih S u ltan M ehmed dev ri yapıta- Bağçesi» dem ek hatasına d üşdükten sonra
rındandir; sam anım ızdaki görünüşü ile tav­ B aşlala ku lesi için şu n ları yazıyor:
la sarı şeklinde b ir binadır» kadim den beri « F âtih S u lta n M ehmed tarafın d an yaptı­
«kule» denile geldiği n a za n d ik k a te aluıırsa rılm ış olan ku len in dah ilen tu l ve arzı 4 3 3
eskiden üzerinde b ir veya b ir kaç k a t daha m etred ir; d u v a rla rı 1,78 m etre kalınlığında-
bulunduğu m uhakkaktır. B ugünkü binânın d ır, bu k alınlıkda b ir d u v ara ancak kadim
üslü shşab b ir çatı ite ö rtü lü d ü r. İçinde H e­ larassu d k u lelerinde tesad ü f olunabilir. Ku­
kimbaşı Ue saray hekim leri için b ir d âire île lenin zem inden irtifâ ı 10 m etre 20 santim
bir eczâhâne vardır. A sırlar boyunca Os- olup bu IrUlâ L ala Bağçesi cihetinden 6,70
manii padişahlarının ve saraydaki binlerce m etredir. D ört cebhenin üçünde b ire r pence­
insanın sıhhati bu binanın içinde hazırlan ­ re ve birind e kapu v ard ır. Saçağı e tra fı küçük
mış Haçlarla korunm uştur. k ıtad a k â n k ad im müte&ddid pencerelerle
Tarihimizde hekim başılaı*, ihtisas saha­ m üzeyyendir. Elyevm sakfı b ir dü 2 çatı ise
larında bir hekim i m esleki faaliyetden m en de tarzı inşâsına ve emsSllne nazaran sakfı-
ölecek salâhiyete sâhib oldu kları h ald e T ü r- n ın v ak tiy le m a h rü tt ve irtifâım n d a daha
ziyâde olm ası lâzım gelir.
«Hazine R eth üd âsı Refik B ey m erhum un
E debiyatı U m um iye M ecm uasındaki m akale­
sinde verdiği İzâh lta göre 1331 senesinde
<1915) Topkapı S aray ı tâ m ira tı um um iyesi
icrâ kılındığı sırada bu B aşlala K ulesi de ta ­
m ir edilm iş, ve hazlnei hüm âyunun a n bar kıs­
m ında b ir sandık derûnunda m ahfuz bulunub
hekim başılığa ve bu kuleye aidiyeti sandığa
konulm uş varakada gösterilen tababete âid
kitab larla kavanozlar İçinde tensih (tü rlü
İSaşlaln K ulnl şekilde m âm ul güzel kokulu ham ur kurs)
(Resim: N***lb) için tuğ rah ve yazılı pirinçden sanatkârâne

|/group/merakediyorum
BASLIK - 2196 — tSTAKBUL

işlenmiş kaJıbUr, ve eczâcı havanları ve şâir k a b ı ile m e y h u r o la n B a ş lık ç ı Ç e v r iy e Hanım


eşya etkiden olduğu £ibi dolap v c hücrelere z e n c i h a la y ığ ı ile b e r a b e r h ic r i 1 2 5 5 l M u id i |
konularak hekimbaşthga oid âsârı sabıka ıh 1 8 3 9 ) d e m ü c e v h e r le r i y ü z ü n d e n e*r&i'engi 7
yh edilmiştir». b î r c in a y e t in k u r b â n ı o lm u ş tu . i B .: Ç e v riy e }
BAŞLIK — Geiinbaşı süslemede k u lla­ H a n ı m , B a ş lık ç ı Y a r ım İ s t a n b u l; Bekir. Ter* |
nılan tac» felin tacı; muhakkak tac şeklinde s ü n e li Ç a p k j n j. "
olmayan her hangi bir şekil, meselâ b ir sor­ İb t& n b u ld a gelin başlarının ta c h rşlık U r* l
guç, bir çiçek buketi yekli verilmiş olan fakat la s ü s le n m e ğ i A b d ü lm e c id z a m a n ın d a başla- I
yine gelin başı süslemede kullanılan mücev­ m ış i d i ; d a h a e v v e l m ücevher ç iç e k le rle Te-a I
herat, Eski İstanbul düğünlerinde en m üteva­ y i n e d ilir d i. Z a m a n ım ız d a :<:n g e lin
zı ailenin k u la n dahi evlenirken, gelinlik y e r l e r i n i m u m ç iç e k le r in e b ır a k m ış b u lu n ,
tuvaletleri muhakkak b ir başlıkla tam am la­ m a k u d ır.
nırdı. Üzerindeki taşların Ve k u y u m c u lu k işi' BAŞMAK, HA ş MAKCILAR - Yemeni,
nin değerine £pre bir başlık 200-300 altın d a n kesimi, biçiminde bir nevi ayakkabıdır kı
başlsyu b 10,000 altına k a d a r satın alınırdı. asırlar boyunca halk, asker ve kadın,, erkek
Bilhassa kibar ve rical d ü ğ ü n le rin d e gelinin ve çocuk a y ak lan «başm aktın çeşidim ayak­
mücevheratı ve bu a ra d a başlığı gelin g ö rü ­ larında taşım ıştır; üstü açık-, ön kısıttı par*
cüler ağzında İstanbul m ahallelerinin hafta» m a k la n tam am en örter (yemeni de parmak
larra süren dedikodu mevzuu olurdu. aralıklarının bitim i görünebilirdi, hatta Ga
Bu düğün geleneği Istanbulda «Ballıkçı» lata Yemenisi ayağı ancak parmak uçların­
denilen bir takım insanların bir nevi faizci­ dan tu ta rd ı; (B.: G alata Y emenisi; Baldırı
likle büyük p a r a l a r kazanm asına yol açm ıştı; çıplak; Cczayer kesim i), b urnu küt, yuvar­
her aile gelin kızına b a; yaptıram ayacağı, lak çı; ark a kısm ı da sert idi, yâni, yemeni ar­
alamayacağı için, gelin başlıkçılarından bir kası gibi, icabında basılıp topuk göstererek
geceliği, iki geceliği şu k ad ar altın a k ira ile giyilemezdi, başm ak içindeki ayağın topuğu
başlık kaldırılırdı. Başlıkçıların hem en h e p ti g örünm ezdi; ta b a n ı d a yem eni tabanı gibi
kadın idi, ve düğünde davetli olarak b u lu ­ ince • yum uşak olm ayub kalın köseleden ke­
nurdu, bir gün evvelinden gelir, iki gece d ü ­ silir, fa k a t başm ak tabanına,, kundurada ol­
ğün evinde kalır, h a tta m fitahasus sayıldığı duğu üibi nalça v e k ab ara - çivi çakılıaazdı.
için gelin babını yap an lar arasında bulunur, T ârih k a y n ak lan ın ız kadın sevmeyen, ve bil­
gerdeğin ertesi de em ânetlerini alu p gider­ hassa pâdişâhın gözüne çarpub firâşuıa gir­
di. Başlıkçılar düğünlerde k ira ile yalnız baş­ m ek şerefine nâil olm ak İsteyen Haremi Hü­
lık, gelin tâ a değil, gelin için ve düğünün m âyundaki yüzlerce câriyenia yılışık sokul­
yakın akrabâlan için iğne, küpe, yüzük, bi­ ganlığından n e fre t eden Ü çüncü Sultan Os-
lezik, gerdanlık, broş gibi m ücevherler de rnanm başm aklarının tab an ların a gümüş ka­
bulundururdu. Bu kira m ücevherlerinin he­ b a ra la r çakdırtdığını, harem yolunda ayak
men hepsi, tstanbulun mütecessis m ahalle seslerini işlden kızların derhal bir köşeye giz*
kanlarının mâlûmu idi: lenüp gözüne görünm em elerini şiddetle em­
— Gelinin başlığını Reşide H anım dan rettiğ in i yazıyor.
kaldırmışlar... B aşm aklar, giyenin işine, mevkiine göre
— K aynananın kulaklarındaki arm ud sarı, kırm ızı veya siyah sahtiyandan olurdu.
küpeler de Keşidenin, ben o küpeleri mü­ G ayri m üslim ler başm ak giyemezdi. Burnu
meyyizlerin düğününde de gördüm ... küt, y u v arlak olduğu için em terakki ayafa
Denilirdi. dâim a kolaylıkla hazır başm ak bulunabilirdi.
Elindeki mücevherleri düğün düğün teş­ Kadın başmağının erkek başmağından
hir etmek, yükde hatif bahâda ağır b ir m ü­ farkı küçüklüğü iJe taban astarı id i; kadın ,
cevher çekmesi ile yabancı evlerde bir, iki başmağına taban a sta n olarak sahtiyan yeri*
gece geçirmek mecburiyeti, hele b ir kadın ne b ir atlas parçası konulurdu. I
için çok tehlikeli meslekdi. Süleymaniyede Başmağın dış tabanı da yem eni gibi düz
bir konakda oturan ve «Yarım İstanbul» la­ olup kısa b ir topuk içinden konurdu; yemeni

http://groups.google.co
aM BlKLOPM tfal b a s m a k c io u z e l i
- 2187 —

Günlük işi kadın ve kız ayakla*


Vfc ■
rina başmak uydurm ak vc beğen­
dirm ek olan başmakçı esnafı üze­
rine bir d«f güzel İstanbul masalı
vardır |B : Boşmakcı Güzeli).
RAŞM AKCKItZKM A lJ yahut
KADININ l-KNDI KKKKOI YEN­
Dİ MAHAL4 — Tanzim ve nakle-
denin adı île târihini tesbit ede­
m ediğimiz bir meddah m asalıdır,
emsali gibi geçmiş asırların İstan­
b ul hayatı bakım ından büyük kıy*
m et tagır. Bu masal 1953 de Haf­
ta M ecmuasında R E. Koçunun
kalem i ile vc «İstanbul masalları*
nin güzel kad ın lan» başlığı alım­
daki b ir yazı silsilesi içinde şöyle
nakledilm iştir.
Başmakçı Ali onsekiz ondokuz
- yaşlarında güzellik şöhreti Istan-
bulu tutm uşdur, oturduğu dükkân
babadan m iras kalmış, bekâr, toy,
anası görücü geze geze şu kadar
çift başm ak eskittiği halde oğlan
güzelliğine m ağ rur, bulunub ta rif
edilen kızların birini beğenmemiş-
Piiytjk KftpMı ÇAf*uda bir bagmakcı dükkânı 1874 dir, B ir g ü n dükkân kom şusu:
(R t^iır: C. Bisrn) .— A m an oğlum, der, kadında
tamamen topuksuz, kundura da dışdan to­ güzellik aram a, tem iz sü t ile iyi huy ara, ben
puklu olurdu, k a im in şerrin d en fendinden pek korkarım ..
Istanbulda Büyük K apalı Ç arşıda kavaf­ Ali omuz silk er;
lar Çarcısında kadın başmağı satan esnaf ay­ » İlâ h î Hacı B aba, saçı uzun aklı kısa
rı idi, tek sebebi de başm ak alış verişinde taifesinden k o rk u lu r mu., der.
kadın m üşteri feracesinin eteğini kaldırıp Başm akçı G üzelinin bu sözünü o sırada
ayak gösterme m ecburiyetinde olduğundan, çarşı içinden geçm ekde olan K ırkçeşm eli B en­
müfteri olarak dükkânda yabancı b ir erkeğin li B ehiye işidir, feleğin çenberinden k ırk de­
bulunmamasının m ahzurlu görülm esi idi. K a­ fa geçmiş, Ş eytana p abucunu te rs giydirm iş
dın terliklerini de başm akçılar satardı. İs­ kadınlardan, «Alacağın olsun Başmakcıgüzfr-
tanbul üzerine pek şirin b ir seyahatnam e li, ben seni önüm de dize getirm esini bilirim..»
bıtakmış olan tlalyan edibi Edm ondo dc diye yürüm üş. B ir kaç gün sonra da yanında
Amicis b ir başmakçı dükkânını gaayet güzel âfeti devran b ir kız ile A linin dükkânına baş­
tasvir etm iştir (B.: A yakkabı; Amtcîs, Ed mak alm ağa gelmiş.
mondo de) İtalyan edibinin güzelliğini pek Toy oğlan dilber m üşterisine bir çift baş­
ballandırarak anlattığı T ürk kadının, kızının mak beğendirir, ama yaşm ak altında gözle*
ayağı karşısında başmakçılık herhalde ahlâk rini kama^dıran sim asına bakamadığı kızın
metaneti isteyen bir iş idi; aşağıdaki mizahi gül penbe topuklu, p arm ak lan ak sünbül
beyit Sünbülzâde V ehbinindlr: kaçam ayaklarını seyre doyamam ktsi bir an
Kcpvıllp babındaki h u yatmağını i<jin ç&raehâbmda tahayyül eder, v e hayâlen
But Pdrrdl «ftilüb toqnıafcını! fierapû üryan görür, çileden çıkar. M üşteriler

tn/qroup/merakediyorum
B A S M A K C tC U Z E L İ — a ıft» - İSTANBUL

gittikdan sonra bütün günii d hayal iîe geçi* tim için bu belâya kollanacak,. O kızın cefâ­
rtr, kız gece de rüyâsma girer. Yemeden iç­ sını çekerken ben onun sefasını sürerim, da-
meden kesilen Ba^makcıgüzelinin yüzü gün mad adı ile evlâd edinir, âhir ömrümü şu gü­
günden solmaca başlar, âşıklık hâli budur. zel y u t karşısında m âm ur ederim» diye geçi,
Fakat aradan çok geçmez. Benli Behiye yine rerek:
görünür, bu sefer yalnızdır. Delikanlı hicab — Günâhı boynuna, ben de sana k)2ınu
terlen dökerek Sorar: verdim., der.
__Hanun teyzeceğim, geçenki te şrifiniz­ 0£Jan huzurdan çıkınca evvelâ konak
de yanınızdaki küçük hanım kızınız m: idi? . halkı, sokakda sem t halkı etrafını sarar:
Kadın zâten böyle bir suâli beklemekde* — Aman delikanlı kendini ateçe atarsın,,
d ir- •I ’î derler.
— Torunumdtır evladım, der, kızımın Ali kaşlarını çatar:
kızı, neye sordun?*. — Ben işimi bilirim der, caydıram azı­
Başmakçı güzeli hemen kadının ayakla­ nız.,.
rına kapanır, bir görüşde â§ık oldugtınu söy- E rtesi gün bin altına nikâh kıyılır, haf­
liyerek Allahın emri ile o kıza tâlib olduğunu tasına d a dü ğ ün olur, F ak at Başmakcıgüzeli
niyâz ile bildirir. Behiye: zifaf odasına girib de köşede oturan gelinin
__Senin gibi nakını namusu ile kazanan duvağım k aldırınca yıldırım la vurulmuşa
güttllikde yekta bir nevcinvâna kız verme* döner, kız öyle bir garib m ah luktur ki sal­
yecekkr de kime verecekler, git babasından yangoz yan ın d a süğlün ve kurbağa âhü olur.
iste, yalnız, bir acâib adam dır, seni im tihana Ali ancak o zaman kadın fendine uğradığını
kalkar, dikkat et, «benim kızım sarsak, çolak, anlar. F e ry â d idüb kaçsa ve kızı boşasa bo-
topal, bir gözü kör, ağzından burnundan sal­ şayamaz. nikâh bin altınadır ki evini ve dük­
ya sümüğü akar bir bîçâre m ahlukdur* der, k ânını cüm le eşyası ve m alı ile satsa ancak
ten ısrar eder, h er kusuru ile m akbulüm dür bin altın tu ta r. D ünya başm a zmdan, Hacı
dersin, semt halkı da tenbihlidir, sorar isen B ekir Efendinin konağı da cehennem olur,
onlar da deli herifin sözlerini tasdik e d er­ k arısının koynuna girm ekden ölüm yektir.
ler, kimseye kulak verme, ne do olsa büyük Gözü etrafî görmez, ağzını bıçak açmaz,
analık, kılın kısmetini körletecek diye k o r­ konakda kim seye re n k verm ez am a erir bi-
kuyorum.. ter, gün doğarken sokağa fırlar, bütün gün
Başmakcıgüzeli Ali ertesi gün tertem iz dükk ân d a ağlar, yatsıdan sonra konağa dö­
esnaf kıyâfeti ile kadının tarifi üzerine Ak- ner, odasına kapanır, kendim i deryaya mı
bıyıkda eşrafdan Hacı Bekir Efendinin Xo- atsam, yoksa şu tavana mı assam diye düşü­
nağma giderek huzûra çıkar, el öperek kızına n ü r, çarşılı da k a ra rın ı v e rir: «Ali verem ola­
tâlib olduğunu arz eder. Hacı eEendi Aliyi, cak» derler.
külahının kenarından çıkmış bir tutam civan Baylece b ir hafta geçer, b ir gün Ali dük*
perçeminden ayaklarının tırnaklarına v a rın ­ kânda dalgın o tu ru rk en dükkâna Benli Be­
ca şöyle bîr süzer, oğlan bir içim su, kıl ka­ hiye çıkar gelir;
dar kusursuz bir mahbub dilâver, el hak ki — Damad efendi oğlum, nasılsın, kannlû
kendisine evlâd yetinde riamad olmağa lâyık hoş musun?..
bir şehbaz: Oğlan yerinden fırlar, kadm m boğazına
Aman oğlum, der, benim d âıi dünya­ atılıp boğsa hakkıdır:
da biı kızım var ama hem kem, hem kör, hem — Beni bu ateşe niçin attın.1, diye bağı»
çolak, hem topal... rır,
— H er hâliyle makbulümdür efendim... Behiye:
— Ağzından salyası akar... — Cehlin için, der, seni ateşe atan benim
— M akbulümdür efendim... ama kurtaracak olan da ben., hemen kalkar
— Kulağı duyma*, dili anlaşılmaz... bir h attata gidersin, alâ süîüs yazı iîe "Kadı­
— Makbulümdür efendim... nın fendi erkeği yendi1' diye bir levha yaz­
Hacı Be&ir Efendi içinden: «oğlan serve­ dırırsın, dükkânının kapusuna asarsın, sonra

http://groups.google.<
A ^pg o p c P iB t &A9W0KASKRta

işi ban* bırakırsın, seni hem obelüdMn ku r- Hacı B ekir Efendi evvelâ derhal yüz a]-
hem de torunum olan sevdiğin kı- tın göndererek lonca lılan konak dnünden
2i helalinden koynuna koyacağım.. uzaklandırır, kısının bin altın nikâhından
Başmakcıgüzıeli levhayı yazdırıp altın vaz geçer, boşaması için üatelik Aliye beşyUz
yaldızlı içinde dükkânının kapusu üa- altın verir.
ûne asacağına s ö z v e n r. yem in eder. Benli Başm akcıgüzeli A lı ev v eli dükkânın ka*
Behiye. pusuna m âhud levhayı asar, sonra d a dilber
— Cuma giinü konakdan b ir yere ayrjJ- Sâfinazı helalinden sînei m uhabbete basar.
jna. H ad Efendinin yanına git, hürm ette
BAŞMUHARRİR — G ünlük, yahud haf­
«tur, zuhuratı bekle., diye tenbih eder. tad a iki veyâ üç gün yayınlanır, onbeş gün­
Cuma olur. Hacı B ek ir E fendi selâmlık-
lük, aylık, ciddi yahud mlzâhi bir siyasi ga­
daki dlvanhânesinde eşiyle dostuyla o tu ru r-
zete veya derginin baş yatısını yazmayı ta*
k«n dam ad içeri g irer, g ü ler yüzle *1 öper.
ahhüd etm iş m u h arrirlere verilen isimdir.
Hacı "Benim güzel darrcad belâsına alışdı, iş­ Siyasi dergi yahud gazete, 1 ): bir im ti­
te bende onun safesu u sü rm ece baçlayaea* yaz sahibinin m alı; 2 ) : bir şirketin malı; 3)
ğ ım " diye m em nun olur. T atlı b ir sohbet k a ­
b ir siyasi partinin m alı olarak y ayınlan ır
pusu açılır. D erken A kbjyıkdaki konağın
Şahıs veya şirk et im tiyazları Ue çıkarı*
önüne A yvansaray kıb tilerin d en kadınlı e r ­
lan dergi ve gazeteler d e ya b ir siyasî parti-
kekli, çoluklu çocuklu elli altm ış kimilik b ir
nin fik irlerin i destek ler, yahud» iç siyaset
kaafile gelir. A llı g ü llü şalv a rları, oyalı y e­
m ücadeleleri dışında tarafsız kalır.
menileri, k a ra ferâceleri, ab a p o tu rla n , şa-
B aşm uh arrir siyasi gazete veya derginin
kaklarında çiçekleri, fesleğenleri, h e p ti süs­
ay n i zam anda im tiyaz sahibi değilse, gazete
lenmişlerdir. ellerinde kem anlar, kemençeLer,
sahibinin ideoloji ark ad aşıd ır; B aşm uharrir
defler, ziller, d arb u k alar, zu rn alar, b ir sü r­
kalem in e tahsis edilm iş sütun lard a gazetenin
çün a faslı ile köçek oğlanları v e çengi k ızları
siyası tem silcisidir.
oynatmağa başlarlar. H acı E fendi:
P a rti gazeteleri başm uharrirleri, parti
— Bu nertir yâhû, b u n lar d a nereden çık'
içinden seçilmiş kalem sahihleridir. Şirket
dı, nç isterler?., diye bir uşak gönderir, so r­
gazeteleri b aşm uharrirleri ya şirketin kuru*
durur.
cularm dan biridir, yahud şirkete hir muka­
Kaafllenin başı ksbU kılığında Benli Be-
velenam e ile bağlanmış bir m uharrirdir. Bu
htyediı,.arzında sakız, avuçlarında kına, ya^
nvukaveLenâmelerin başm uharrire temin et­
n&İinda ladan ban, kaşlarında s ü lü k rastık,
tiği cn büyük şey kalem hürriyetidir. Buttun
Közlerinde kuyruklu sürm e, sü t anası gibi
içindir ki bir B aşm uharrir yazısından dâimâ
£oğsU açık, m em eler sallanır, bir elini beline
şahsen sorum ludur.
dayar, öbür eli h a v ad a :
— Ben A yvansarayda Lonca çeribaşm ın B ir siyasi gazete veya dergi, ya İktidarın
karısı kırk kocadan a rd a kalm ış Billurgöbek y ah u t muhâle£etin organı olur, yahud iç Sİ*
B«nH Behiyeyim, der, sizin dam adın halası­ yâset mücadelelerinde müstakili tarafsız ka*
yım, çapkın oğlan bizden habersiz evlenmiş, lir, hadiseleri sâdece realist bir görüşle m ü ­
wray gibi konağın damadı olmuş, yeni öğren­ talâa eder ve um ûm î efkâra aksettirir.
dik, aafamiîdan n e yapacağımızı şaşırdık, ak­ En basit çizgileri ile tesbit ettiğimiz bu
rabalarımız ile tanışm aya geldik, t&JUşalım, şartlar altında başm uharririn ahlâkî hüviyet
Sörbşelira, öpüşelim, koklaşalım ... ve şahsiyeti, malûmatı, görgüsü, kalemine
Bu haberi ajan H acı B ekir Efendi bay- hâkimiyeti, ifâde belâgati, müşahede ve ter*
£ffllıklar geçirir, B aşm akcıgüzeline: klb ve tahlil kudreti, görüş ufkunun genişli#,
— D o ğ ru m u d u r? d iy e s o ra r. hak ve hakikatleri müdafaa yolunda medeni
Ofclan kızarır, bozarır, hicabından boynu­ cesârctL, habis şahsî menfaatleri istihkar
mu büker: eden iffeti imzasının şöhret ve mevkiini ya­
*— Doğrudur efendi baba, der, ama k'.zı- par; imzasının üzerinde kesif okuyucu kitlesi
benim m akbulüm dür!. toplanır. B&zan bir başmakale, umûmi efkâr

ı^qroup/merakediyorum
BAŞMUHARRİR — 2200 — İs t a n b u l

üzerinde hükümetin resmi tebliğinden kat münaaebetde bulunm akla suçlandırıldı ve


k at tiftüA müessir olur, o derecede itim ad sü rg ü n e gönderildi, ve U urfeda birkaç arka*
telkin eder k î iktidarın sözünü, propaganda­ daşı ile beraber kayboldu.
cını bir fiskede y ık a r; o zam an bu kudretde- 1060 da henüz yüzüncü yılım idrak et* 1
kİ muhalif veya müstâkil başm uharrirler m iş olan İstanbul basanında teabit edebildi­
İktidar m ahfillerinde büyük tehlike oJarak ğimiz baş m u harrirler, imzalarının alfabetik
görülürler; iktidarın liderleri komitacı ru h u ­ sıram ile şu n lard ır:
nu tadıyorlar ise, veya açıkça b ir despotizmi, A ffâb E fen d i; •T i'rre u ıa n ı Ahval» a d ı Ue
ferd veya züm re d ik tatö rlü ğ ü nü tem sil edi­ rt rtfimi İlk T ürk c ııs e trv lııln k u ru ta n .
yorlarsa, o başm uharrirleri susdurraak için Abdatlah Cevdet Bej; Icilhad
h a ttâ cinayeti d e İrtik ib d a n çekinm ezler. Abdullah ZühdJ Bej: Yrnl Gazete
İstanbul basını baş m u h arrirlerin d en son AKa«|ltı Ahmed Bey: T em ınum
yazılarını B asiret gazetesinde y ay ın lay an A li Törk Yurda. Akın
Suavi, Rum eli m uhacirlerinden topladığı fe ­ A hm ed Ccv<İ4*l Bey; İkdam
dailerle Çırağan Sarayını b asarak B eşinci Abmed Emin Yalmati; Vakit. Vat»
S ultan M uradı te k ra r ta h ta çık arm a teşebbü­ Ahmed Frrid Bey; Tiirk Yurda. İM ,»
sünün başında Beşiktaş M uhafızı H aşan Faşa Ahmed Mldhal Efendi; Tereetnanı
tarafından başı sopa Ue ezilerek öld ü rü ld ü . Ahmrd Sıunim Bey: Sadayi Millet
Volkan gazetesi baş m u h a rriri D erviş V ah­ Ahmed Şökriı Esmer; MlUlyet
deti irtîcâ m u h a rririk i o la ra k 31 M art vakı­ Ahmed İhsan Tokfta; $«rvell Fûttan
asından sonra d iv an ı h a rb k a ra rt Ue asılarak Ali Miimln B ey; Köylü
idam nlnnrin. lttih a d v e T erak k i F ırk asın ın Ali Bey; DİyoJen
istibdadına karşı cesurâne m u h alefetd e bu­ Ali Fuad Bey; Karar»*
lunan Zeki Bey B akırköyündeki evinde, s e r­ Ali Kemal Bey; İkdam. Sabah. Peyam. ft.
besti başm u h arriri H aşan F eh m i B ey K öprü yam j S ab ah
üstünde, Sadayi M illet b aşm u h arriri A hm ed AİE Naci K araran; İnkiü&b, Akşam. HlUfyet
Sami m Bey B eğçekapusunda sokak o rta c ın ­ AH S u a v i Efendi; Ulûm, Ş u ra y f Ü m m et, Muh
da ittihadcılar tarafın d an tabanca k u rşu n ları bir. Basiret
ile v urdurularak Ö ldürüldüler. İşg al y ılla rın ­ Ârlf Ornç; Yarın
da Hadisat baş m u h arriri Süleym an N azif A. R ıfk ı; P e rd e
Fransız marşaiı F ran şe D espore tarafın d an A. S a n ı); G eveze
kurşuna dizdirilm ek tehlikesinden Türkiye- A v u k a t N a z if B ey; B a b a H im m e t
deki büyük şöhreti sâyesinde k u rtu ld u . V atan B a b a m a d e t-,m ail Hnklsı Beyi Sab ah . Tanıtı
başm uharriri Ahmed E m in Y alm an b ir ted- B a h a T e v fik ; H a k j o ln
kik seyahatında M alatyada b ir fanatik ta ra ­ B e d ii F a ik ; T e f
fından tabanca ile tecavüze uğradı, çirkin, B u r h a n C a h id M o rk a y a ; Karag&a. KÖreflu
bedbaht tecâvüzden acırca y a ralarla k u r tu l­ C elâl N u ri Eleri; İle ri
du. C em il S a id B a d a s ; S o n HftV&dJ»
İşgal yıllarında A nadoludaki Milli M üda­ C ilıad B a b a n ; T a s v ir
faa hareketine karşı m uhalefctde bu lu n an D erv iş V a h d e ti E fe n d i; VnlkAD ,
Pey&mı Sabah başm uharriri Ali K em al Bey, D lra n K e te k y a n Efendî; Sabah
zaferden sonra v atan ihaneti ile ittiham edi­ JEbiisaiireyya S a m i Bey; Hayal
lerek Istanbuldan îzm ile kaçm kît, o rada ilk EbüusEya T ev fik B ey; TaavJrl E fk â r
sorgusunun yapıldığı yerden A nkaray a g ö tü ­ E d ite m İaıtet B enJoe; Z a m a n . Son T elfraf,
rülm ek üzere çıkarılır iken, N ureddin P aşa­ G ece P o s ta s ı
nın teşviki eseri olduğu Söylenir, halk ta ra ­ Eri asrili Ş e v k e t AvaroğlUj Mizah
fından taşa tu tu la ra k linç edildi. Sabah gaze­ Edil); ScbUurrcjad
tesi baş m u h arriri Dİran Kelekyan, muhalifi Fa illi R ıfkı A t a r ; Akşam, Dünya
bulunduğu İttihadcılar tarafından Birinci F e rid u n E rk in ; Cumhuriyet, A k*am
Cihan harbi içinde E rm eni komitecileri ile
h t t | W . W m 5 f l b S - d | g “c 0 n
pI
J
AnatıctoPEPts*

t'uad Jaruu; Hur Adam


H«bft £dib Töıvhart; Yeni Islu b n )
— *801-

k t?
B A 9 ODA

ŞlıtaM Efendi; Tercemam A bnL Tasviri Cf*

Şükrü Baban; Tererman. Yenbabah


I H akki T a rik D a ; V a k U
Talılr OI|UR; Mahfil
| H&nıdf Nd>l«|:l«; T iirk S n l
Tahsin Oemlraj; Türkiye
j f lıs n ı Fehm i Ber. S n traılL M izan
Tevfik Fikret Bey; Tanla
llisfrla Cfthld Yalçın; Tuıln. Fikir H ırt- Tarha» F*y*îo*|u; Cumhuriyet, Aksan»
fileri, I paI Sabah
libeydullab Efendi; Hakjola
| tlıteıiti raman: Dakikal Velld Ebtitılya; Tevhidi Efkâr, Zaman
J İstnall Haini Daulşmend; Memleket Yusuf 2lya Ortaç; Akbaba, Ç m a n l l ı
K ü M ı r H I H lıpnu’t ı i d e S û d l B r j ; G u liü llfi
Yakab Kadri Karavsmaootlu; İnkilAb
j LfiJ/I FJJcrl Bey; İlh a m . S a b a h
Yatın» Nadl; Tasviri EfkAr. Cumhuriyet
MaJımud Bey. Itfllliyet Zekcriya Sertçi; Son Posta, Tan
M uhnıad NVdinı Boy t F a la k a
Zeki Bey
M ahm ud Sadık Bey; İk d am , S a b a h
Ziya Gekalp; Tiirk Yardg; Yeni Mccmoa
M fhüttd ÂkJf; Sırâinm üstalîlm
BAŞ M ÜEZZİN SOKAĞI — F â tih te K ir-
Melifflcd Atum ü s ; V a k it
m asti v e Şeyhresm i m ah alleleri arasında bu*
M rhm ed F a ru k C ü r ta n c a ; H e r G ü n
dud so k ak tır; F evzipaşa caddesi ile Dâruşşe-
MevlanzAde R lfat Bey; B a y ra k d a r
fa k a caddesi arasın d a, sağında ve solunda ik i
Mı>ralı/.Ade 11. S am i Bey; K öpriilii
a y rı m ahallede kalm ış b u lu nan B aşim am ve
MaAUlnı Naci E fendi; T e rc e m a m H a k ik a t,
B aşhoca so k ak ları ile p a ra le l uzanır. Fevzi­
TarUt
paşa caddesi b a şın d an g irildiğine göre Yedi-
MufcEridin Birjpn; TahİB, Meskk, Son Fosta e m irle r sokağı, H âfız p a şa sokağı, F â tih cad­
Murad Bey; Mhan d esi, v e B oyacıkapusu sokağı ile b ire r d ö rt
Mümtaz Faik Fenik; Havadis y ol ağzı y a p a ra k k esişir; Fevzipaşa caddesi
M, Nertnl; Yeni İstanbul ile F â tih caddesi a ra sın d a k a la n kısm ı dikçe
N adir N a d l; C u m h u riy e t
b ir y o k u ştu r; B oyacıkapusu sokağına k ad ar
N am ık K e m a l Bey; İb re l, T a s v ir i { ( k â r . H ür* d ü z lü k d e k a lır, bu a d ı geçen sokaklardan son­
rlyct r a D irü şşe fa k a cad d esin e h afif b ir m eyil İle
N e c m td d in S a d a k ; A k şa m in e r. D ü k k ân o la ra k d a b îr kun d u racı ile
N ih a l A l » ; E rg ra e h n n , A tsız b ir terzi v a rd ır; H üsnü K ulluk v e Aziz Çan-
M ia m e d d in N a z if T r p r^ P İrn llo ğ ln ; k tlk tti, d e re ad ın d a iki sağlık m e m u ru d a hususi
Hor Nlt&m k ü çü cü k b ir d isp an ser açm ışlar, bilhassa k ü ­
N o ifd d in t ü v i t Bpy- C a d a lo z çü k k a za la r k arşısın d a çok faydalı d ırla r
Norl Bry; Tokmak (E y lü l 1060). Hakkı Göfctüıfc
fcitthet SAbit Boy- T& klb i t î e n l ı l d B A Ş ODA — E sk i T ü rk ve dolayısı île
O rh a n S ^ y n O rh o n ; Ç ınar& ltı İsta n b u l ev lerin d e b iri h are m d e b iıi selâm -
Peyam l S a fa ; T ı n e n a n , H a v a d is lık d a evin en s ü s l ü döşenm iş m isafir odala­
* a n f A hm ed B ey; İs tlk U l rın a v erilen isim ; E sk i İsta n b u l e vinde h a ­
İWI Cevad l'lu N*y; Alemdar* Teşrih rem - selâm lık k alk ın ca h a ş odanın adı um u ­
Refik H alld K a ra y ; A r d e d r , S a t a l ı m iy etle « m isafir odası» ad ın ı aldı, son za­
&adrt E d h e m E rte m ; S o n T e lg ra f, T a n . V a * m an lard a d a m isafir o d aları k e n a r mahalle*
tat lerd e kalıp evlerde, ap artım a n la rd a «salon»-
S alah Clm cos; K alem la r yapıldL
S*d»d Stmavl* H ü rriy e t tsta n b u lu n eski T ü rk evinde baş oda, ev
8tltna R a fib Em eç; S » n P vvta
y apılır iken m im ar - kalfa ta ra fın d a n evin
Su ad T a h sin T ü rk ; H a re k e t
p lanında tesbit edilirdi ve m uhakkak büyük
Subhl N uri İl e r i ; tlurl
ve güzel b ir ocağı olurdu. Baş odalara büyük
SiilayBian N nzll Bey; T a sv iri E fk â r. HAdlsnt konaklarda, yalılarda sofa» divân h in e adı v e­
SüleyniAîı Tevfik Bey* Adil rilird i; başodaîarın. sofa - dlv&niıâaelerin bil-
M O K C U (Re t e n — 22M — HTANBCL

hasta tavan tezyinâjı fevkalâde jıinâ ile ya Balların t** ı ki tn ttllM frtf
pılırdı. Töredir r%lkfh*- ayak âpufr
Bibi: Uf Zeki F*JcaJ*n, Tarih Dcjrim ve Tmmlerı ★
H m S jİ m r r h a z n t ı i m b â r ] b a n * m-h m i
EAŞOKCl' (RcbU) — Fransam n ba,
Suçum n r d lı- t y « •fen d im b l y u m ifitt
şehri Paris’m namlı kadın terzilerinden; 1*
tan bulun çok eski ve kibar bir ailesine men- *
Saçların prrl^aıı p rrln an
a ıb Nâfıa Nezâreti muhasebeciliğinde bu­
B a y fın b a y t ı n İte n le rin h rr a n fu arl
lunmuş Tevfik Beyin kızıdır: Rumelihisarın-
A i/ın o p u iıirk rrı b a lU n a n güt+ \
ûa büyük bir yalıları vardı. Fransızcayı İs-
ftcH a in b e n i m b â d ın ı IS cı b ir (ta n r ın
tanbulda anadili gibi öğrenmiş olan Rebia
Hanım galiba on altı, on yedi yaşlarında on
VVrditı z u lu f k ttn tn d in
parasız Avrupaya gitm iş <belki - kaçm ış),
C e l i Ad Ç e ş m i n e l i n r
Parisde yerleşmiş, geçim için kadın terzili­
S cıı b a b ım ın t l o i s u t
ğine başlayarak, ince zevki, yaratıcı kabiliye­
K a sd ln m İ v a r k e n tlin e AH Ç ın ü q
ti, ve pek itmâlı dikişi ile kısa bîr zaman z a r­
fında moda âleminin tanınm ış b ir terzisi ol- BAf^TAK (N aci F ik ret) — Filosof, şâir;
m ufduf; Paris yüksek sosyetesinin kibar ba- ansiklopedik bilgisi çok geniş, meslek agkj
yanlarının çoğu m üşterileri arasına girm iş­ olm ayan âv âre iştiyak ile çok okum uf adam;
tir. Bir samanlar V atan gazetesine Paris mo­ şarklı doğm uş, garba h a y ra n yaşamış fakat
da âlemleri üzerine yazılar y azar gönderir garbi ılaşam am ış, doğduğu âlem in eşine eta*
idi; Türkiyevi ve türkîeri iyi tanıtm a yolun* der ra stla n ır b ü y ü k derbederlerinden, heder
da geniş ölçüde propaganda yapdığı m u h ak ­ olm uş b ir d â h i; K onyalıdır, 1861 de orada
kaktır: *Avrupada yirm i beş senem nasıl doğdu, babası m ed rese ulem âsından arabca.
geçdi» adı üe bir de kitab yayınlam ıştır, H â- farsea ve tü rk e e d e d e rin vukufu ile meşhur
Jen ne durum da olduğunu bilm iyoruz; do* ş â ir M ustafa F ik ri E fen d id ir; tahsilini Kon­
fcum târihini, tahsil derecesini, A v ru p ay a y a m ü lk î id a d tâ n d e yap d ı ve bu mektebden
hicreti târihini de tesbît edem edik. şeh âd etn âm e a ld ı; o to d id ak t o larak en ağır
Hayri m e tin le ri* tak ib edebilecek k a d ar Fransızca
ö ğ re n d i; d a h a id ad in in son sınıfında iken ar­
BAŞ ŞAKİRD — Y eniçeri A sker O cağı
k a d aşla rı ile b e ra b er, lstan b u ld ak i akranları­
teşkilâtında İstanbul daki Y eniçeri ağalığı
n ın te sis e ttik le ri “F e c ri A ti" ye nazire ola­
Sarayı olan A ğakapusunda (B,: A ğa kupunu)
ra k K ooyada "U fk i A ti" adı ile bir mecmua
y a n işleri kaleminde şâkird denilen on kâti*
çıkardı, ilk felsefi şiirle rin i bu mecmuada
bin en kıdem li»; terfi ettiği zam an «Kethii*
neşretti. K onyada çıkan m ecm ua ve gazetete
dayeri Kâtibi» olurdu.
re felsefi m akaalftler yazdı, bu yoldaki yazı
Bibi; M Zeki Pakabn. Tarih Deyim ve Terimleri,
la n m n b ir kısm ını d a Istanbulda intişar eden
BAŞ T A d — Halk ağzı deyim ; 1 ) H ü r­ «Zekâ», «Felsefe M ecmuası», «Milli Mecmua#
mete lâyık adam; dostluğu, yakınlığı övün­ gibi m ev k u talara y ol'
meğe değer, şeref olan adam; 2) Aşıkm aşırı
ladı. B irinci C ihan
derecede üstün sevgilisi, uğrunda can iedû H arbinde ih tiy a t za­
edilir sevgili.
biti a la ra k Ira k ceb-
«Melek Bimâ cânım, lebi m ercanım, ey hesine gitti, tstikJâl
rüyi mâhim, gül ylizlü şfthım, aüllü kemen- H arbine d e iştira k
dim, servi biilendim, peri ruhsârtm , şeker ederek A fyonda bu*
güftânm , şiveli yârım, d e fi melâlim, mâl] tundu. 1918-3922 a ra ­
tnoıâiım , fikrü hayâlim» güli handâm m . der­ sında K onyada arka*
de densâm m , tâze fidÂrzun, tû ti dillim, ince ta şla rı tarafın d an t«.
bellim, kara gözlüm, şirin sözlüm, güler yüz­ sis edilmiş huausl
lüm. âfeti devrânım* kaaşt kemanım, gözü-» Anadolu İn tib ah Mek*
mün nûru, gönlümün sürürü, aşkurn ilâcı, bâ- iebi ife K onya Sulta* Naci F ttrrt Bagtafc
şunın tacı - " (Muhabbetnâmei tâ nazir). ı nişinde coğrafya v e ( M a n : B- ç«p»ı
h f T p : //g r o u p s .g o o g 1 e .c o »
x rf9fJCLO P0D tn BA 5TAK (N aci F ik re t)
— 22ÛS —

ielsefe muallimliği yapdı, fakat bu mesleği gecelerini mum ışığında geçirdiği, o sefâlet-
hfç benimsemedi, talebeleri de kendisini an* hâneyi gidip görenler tarafından anlatılmış­
jayamadı. bilhassa coğrafya derslerindeki tır.
takrirleri cemiyet ilmine doğru kaçarken, Naci Fikret için, alkolün tesiri ile cin­
raekteb kitablarındaki malumatın aynen nak­ netin eşiğini de atlamış, fakat bunu etrafın­
line alışmış çocuklar tarafından yadırgandı, dakiler fark edememiştir diyebiliri*. Herk»'
geniş bilgisinden nakış alacak yerde: si, hattâ bulunduğu yerlerde kendisine h ü r­
Co&rafija d m i değil met eden, ve hattâ kendisini seven arkadaş­
M aa Jiim b < \r m a s a l a ö f i r rf. larını dahi zaman gelmiş can düşmam bil­
dediler- MuaJlimlikden ayr^dıkıaıı sonra miştir. Tahayyül ettiği şeyleri, kuruntularını
Konyada müze m emurluğu, Yusuf ağa K ü­ bilâhare yaşadığına inanmıştır. Bu ansiklope,
tüphanesi memurluğu gibi vazifelerde bulun­ dinin müellifi bu büyük adamı yakından ta ­
d a 1930-1931 arasında olacaktır. İstanbula nımış, ve zaman zam an onun tarafından dost
geldi, evvelâ D arülfünunun Edebiyat F a k ü l­ gibi karşılanm ak şerefi ile can düşmanı gibi
tesi kaleminde kâtib oldu, D arülfünün lağve­ nefretine uğram ak talihsizliğini tatmıştır,
dilip İstanbul Üniversitesi k u ru lu r iken Ü ni­ Tesbit ettiğimiz b ir «Ermeni Haygas çocuk
versite K ütüphanesine m em u r o larak nakle­ mâcerâsı» b ir gün ru h hekimi Fahreddin Ke­
dildi, bu vazifede iken 1946*1950 arasında rim Gökay'a nakledilmiş, m uhterem profe­
vefat etti. sör lâtince bir kelime ile Naci Fikretin cin*
Hiç evlenmemişdi, kadtn olarak anasm ı f e tin in adını koymuştur. Bu mâcer&ıun Naci
dâimâ sonsuz btr sevgi ile yâd etmiş, fakat F ik ret tarafından hâtıra defterlerinden biri­
ömrü boyunca kadından n efret etm iştir. B ü­ n e geçmiş teferru atlı hikâyesi ile sefâlet için­
tün şark derbederleri gibi m ahbubdost ola­ d e g u reM hastahânesinde ölen Haygaa’ın
rak îammmştır. O rtanın üstünde uzun boylu ölüm eşiğindeki samimi ve çıplak itirafları
idi; iri kemikli heybetli yapısı, daima çula- b irbirinin ta m a n ^ n zıddıdır; hikâyenin m u ­
kiden veya kaba şayakdan yapdı rttığı biçim* hayyel ve itirafın hakikat olduğundan şübhe
siz setre pantalonu, kaba k u n d uralar, boyun edilemez.
altından kapanır balıkçı biçimi yeleği» iri b a ­ N aci F ik ret «Son Asır T ürk Şairleri*
şında h or kullanılmış fötr şapkası, ensesini adındaki eseri için Mahmud Kemal İnal'a gön­
ve kulak etrafım dolduran v e hiç ta ra n m a ­ derdiği hal tercem esinde: ben şâir deği­
yan saçları, sakalı m atruş pos bıyıklı ablak lim, fakat küçüklüğüm denberi şiir ve edebi­
yüzü ve apul apul yürü y ü şü ile bir şâir,. fi- y ata karşı büyük b ir meclubiyetim vardır, bu
îosof, mütefekkirden ziyâde ham m aiiar k âh ­ incizabırada irsi olacaktır. 1011 den itibârcn
yasına benzerdi. bazı his ve fikirlerim i nazm en kaleme alm a­
Yaman bir ayyaşdı; batıda Verlaine’in ğa başladım, b ir m üddet felsefe ve müsbet
ve bizde adaşı Muallim Naci ile arkadaşları­ ilim ler ibtilâsı araya girdi, 1925 den itibâren
nın hayatına özenmiş» fak at kendi hayatı, y a­ şiir zevkim te k ra r canlandı, halâ devam et­
kından tanıyanlarını dâima tiksindtrm iştir. mektedir..* diyor. Bu m ektubu 1937-1938
Istanbulda bir m üddet üçüncü sınıf otellerde arasında göndermiş olacaktır. Bâzı şiirlerinde
ve sonra hanlarda tu tduğu bek âr odalarında «Azer* mahlasını kullanmıştır.
İğrenç bir pislik içinde yaşam ıştır; bu sefa­ Müsbet ilimlerle uğraşdığı zamanlardır
letin başlıca sebebi m uhakkak ki aldığı aylı­ ki ladini o ld u ; perişanlığının bir sebebi de bu
ğın içki masrafını ancak karşılayabilmesidir. inkârı, maddeciliği olsa gerektir. Son yılla­
Anasını» vefatında eline altın olarak geçen rında hidâyete kavuşduğu zan edilmektedir.
ve o devir içüı kendisine yeni bîr hayat ta r­ Dinler tarihinde memleketimizde en sağlam,
zı tanzimine medâr olabilecek bir serveti de derin bilgiye sahib adamdı. Aydın bir haki*
ayyaşlık ve derbederlik yollarında hebâ ettl- k attir ki Naci Fik ret Baştak ilim ve sanat
fii söylenir; hayatının son on yılında Çenber- hayatımızda heder olmuş çok büyük bir mü-
iitaş civarındaki b ir handa tuttuğu odasında teiekirdir.

■n/group/merakediyorum
BA$TAR <PAtIM) — 2304 — İSTANBUL

Bu şiirinde Dûn perişan hâlini tasvir e t­ ve tald ı çırpıl!* ticaret usûlüne ayak uydur­
miştir : mam*:;: rşlı-unı bozmuş ve nihayet mükellef
DERBKDA.R AYVAS •-vını »atmıık m ecburiyetinde kalmıştır. Çok
«İsmail Safa'ya ntor*- duygulu bir kndm "lurı fr*a1ma Baytar: «Ev
R f r ru m rr c v ln u if suıkal. bıyık. bıiU o ıû iıı tid irler A lılır itte nereye n k artz. bir (daya yüz lira,
b l ıl r r l U trer. yurıırkı*n b j u b a » «•»ıılrtrr yuz t*lli İn** kıra istiyorlar naı»ıl veririz, tıe
Y<u ^ u u ı d a p»rl f*nl vı*.ı b r U r tk ’ y ııriir y a p a ra » dürmesi ile evvelâ akimı oynatmış
B ası in lrr, hası ^.r^ım&m o-Illf yjvşlarin p ılr v f ardından bir felç darbenin* uğramıştır.
Bc7 l K ( f i t l i t t bir b ak k alu r ir ıll inıllicrvta Kocası ve üç evlâdı perişan bir haldedir. Bu
K o r k u jv r b a k k a lı ^orren'kdf n abilM nrtitjiıtek facia İstanbul* A nsiklopedisinin bir tetiduf
B v k M i b ir hayli, s o t t n tmifâılı» LstrıJI «seri girebildiği sahnedir', çatıların altında
« l’ç 3 i %e kutiyah. I.ifo r, v rr, glnıdlllk kâfi..* dedi kırabilir d aha ne hazin manzarAlar vardır.
ş im d ilik kAli. » m , h e r ıe b iııiijallır be* 4 İqc Bu *ehlr kü\üğu içinde bu madde, ayrıca
H em v r r l r b a k k a l vehvm şa^m akda- b ir hbjlr bir m elek gibi dc güzel ve henüss 3û yadında
Çıkdj dU kkA ndan y l n r Ip rta îi bacaklarlA h etn m ı ufûl eden Fatm a B aşlara vesilel rahm et ol­
Çf-hrci b ita b ın a ç e lm e d i la k ta vjimdl c a n sun.
Şim di &fnti9 lı ptilâ}ı bnjjka b ir 4 e r l a l r n m
KASTARDA, BAŞTAKDE — Osmanlı
Uı*r * rc e ıcebrâb iç e r g ü n le rc c b iç b ir ı*jr y r n ı a
D onanm asının kuru lu şu n dan XVIII. asrın
GİUİ. fUU. cn n ih a y e t daUM o ld u b ir İ ıu ı a
üçüncü dö rtd eb iri sonuna kadar, bizim ter­
gim d i s e lsin dc bu |ıa u ü a o g la n u goreıin o n a
sane ıstıla h ım u c a «Çekdiriler» denilen kü­
Knfm am iJîtır kim sesi. ro id e r. p e d e r ya fik rib â
re k li h a rb g em ileri devrinde, T ü rk Donan-
Hepsi de g itm iş öbür dimyftdn. L ııtnuiblardı c â
m asının B üyük am iral — K aptanpaşa gemi­
K » lm «niı«tır b tr m u h ib b i. M lnûsı hkç. hiç
sin in adı.
En nlhiyct ......................................... ..........
G em inin adı, d iğ e r birçok gfcmicı ıstılah­
Ş im d i k a l m ı ş ı g n u n b ir U o ^ u U em p e k ç o k s e v f r
la rı gibi lta iy a n e ad a n . «Batardi» isminden
Aff col M ili r . e h r d l r k İ d a r m a y u b h e r $ c b i ç e r
a lın m ıştır.
Tesliyctkârı. m e d a rı in tjirâ h ı tek nd ıır
fe d ıta b la rd a ft o n u ta h lla vd« u biij*k « d u r
K ü rek li g e m ile r d e v rin in bütün harb
İ s m i n e  z c r d e n i r a r c f l t i £ 1m â v â re n in
gem ileri gibi b o şlard alar, iki buçuk aslf bo­
■S tflıy o r k a lb in d e e v c lı d e r in b ir f a r e n in .. .
y u n c a İsta n b u l T ersan esinde yapılmışlaş ve
İsta n b u l h alk ı, D onanm ayı H üm ayun sefere
BAŞTAR (F a tm a ) — 1 9 5 0 y ılından b e ­
çıkarken, büyük şehirin deniz kenarlarına
ri gün günden a rta n geçim zorluğunun,
m em leket pazarlarım pis şahsî çıkarları uğ­ y ığ ılarak başt&rda v e donanm a seyrine do­
runa ,allak bullak eden bıçaksız İtaatlilerin y am am ıştır; u n u tm am alıd ır ki çekrfirilen -
k ü rek li g em iler d e v ri bizim K aradeniz ve
kurbanı olmuş b îr ev kadını: y a n resm î b ir
Atüessesede m em ur H üseyin B astarın zevce­ A k d ö iizd e m u tlak h âkim iyet devrimizdir.
Ç ek d iriler devrinde, tek başına bir denia
sidir, bir nâsaus ve fazilet tim sâli o lan Hıı-
•eyın B aştarın elleri h e r gün deste deste h arbi k ab u l edebilecek harb saftı gemici
banknotlarla oynadığı halde ikisi m ektebli üç «K adırga» d ır: o devirdeki donanm alara Ka­
çocuklu ailesini m ütevazı m aaşı Ue ancak dırgalar donanması denilebilir.
bealeye bilm ektedir; F atm a B aşların hünerli K ürekli gem ilerin büyüklüğü, kürekçi­
ev kadını elleri de eskileri çıtip yenileyerek lerinin o tu ra k sıralarına, dolayjsı ile kürek
Siyim masrafını azaltm aktadır. B ir asil v* adedine göre Teshil edilirdi; K adırga 25 Otu­
neclb iş adamı B. A- da evinin müştemilâ­ rak y ân i 25 çifte küreftll bir gemi olup tek
tından dört odalı b ir yeri bu aileye 50 lira­ küreğini 5 kîşı çekerdi; Kadırga en btfyük
y a kiralamış, en küçük b ir kira zam mı iste­ harb gemisi olmuş, ve bu tonu m utlak şekil­
meye tenezzül etmemiş, üstelik m ektebe g i­ de tesbit edilm iştir, n e bir oturak ilâve edil
den iki çocuğun m asraflarını üzerine almış miş. Tir* b ir otu rak haaıfedilmiştir ( B .K a d ır ­
tiT, F akat B.A. 11ın bütün namuslu işadam ları g a )-
gibi 1950*1960 arası «vurdu aldı, kapdı kaçdı B aslarda. K aptanpaja Cemisi, yahud £&-

http://grouFa^ooglcTco
Tl _____________________ ____ — 2205 - BASTARDA

!i f»aşa Gemisi birden İ t oturak ilâvesi Baştardamn boyu 70 olurdu, bazan da


] Je izamelU olarak büylirdit. 36 oturak olan 72 argın tutulurdu. Kürekçi oturakları tek'
ı Bastardanın tek küreğin» dc 7 leurekci, Jor- nenin ortasında en geniş sahayı işgal ederdi;
r ö ^ekerdi (0-: K ürek; Forsa; Tersane Zın- ortada, yuksekde baydan boya bir nöbetçi
j dsoıl- köprüsü bulunur, burada gece gündüz m una*
I Kaptan Paşa olm ak içizı denizci olmak sıb sayıda nöbetçi azebler d urur, ellerinde»
1) ^art değildi; idarecilik de liyâkat ve him m et en dibdeki forsanın vücûduna uzun-
l| ile cesaret ve otorite sahibi olmak kâfi sayı lukda birer kamçı, ve bellerinde dolu çifte
|| Jıftfı. Kaptan Paşa, B astardanın sevk ve idâ- kubur - tabancalar bulunurdu; kürek çekme­
H resi tle meşgul olmaz, gem i «Aeis» unvanım de ağır olan forsanın çıplak gövdesine kam­
t taşıyan ^ekirdekdeiı denizci T ersanenin e n çıyı tavururdu*, isyankâr b ir hareket ıw ito ^ ı
I seçkin bir kaptanının idaresinde seyrederdi; anda da, hiç tereddüd etm eden tafanc» kur­
f deniz harbi içinde d e yapılm ası gereken ma* şunu 2 e beyni dağıtılırdı; iki kenarda, kıs­
oavrayı yine Reis idâre edendi. m en kürekçi oturaklarının üstünde iki güver­
36 o turak 72 ktirek o lan B aştardam n 504 te uzanırdı, b ir kısım cenkçilerle borda top­
nefer kürekçisi, 80 nefer d e m utahassıs ge­ la n orayaya yerleştirilirdi; bu orta kısım,
mici vardı; azeb askeri yahud tersaneli de­ â d i sey ir esnâsında yakıcı güneşe veya yağ­
nilen bu seksen gemici içine nefer, zabıt, m u ra karşı, gerilen b ir ten te Ue örtülürdü.
reis butun m ü retteb at dahildi. B u seksen K aptan Paşanın kam ara - köşkü geminin
denizcinin vazifesi, harb içinde ihanet yahud, kıç güvertesi üstünde idi, «çadır» denilirdi;
zincirle çakılı bulundukları kü rek oturakla* D em ir çubuklu b ir çatı üzerine kumaş topla­
rmdan boşanarak isyanları çok tehlikeli olan n arak yapılır ve içi m ükellef b ir sarayın di­
kürekçi - forsaları d ik k atle nezâret altında vanhanesinden farksız olarak doşenirdi; ça­
bulundurmak, gem inin seyri için gereken d ırın yan, ark a ve önünde perdeler vardı, icâ­
şeyleri yapmak, dümencilik, puslactbk, h ari­ bında toplanıp açılır, etraf seyredilirdi. Baş­
tacılık* iskandikilik ve yelkencilik hizm etle­ ta rd a çadırları azam et, şevket devrinde «erâ-
ri idi, sere denilen, altın sırm a ve inci işlemeli ga­
Çekdiri sınıfından olan b ü tü n gem iler ayet kıymetli ipekli kumaşdan yapılırdı; son*
gibi Baştardamn m uharrik kuvveti h e r ne ra kadifeye tahvil edildi, kırmızı ve yeşil ka­
kadar kürekçilerinin beden, bâzû kuvveti difeden kolanlı yapüdı; bir m üddet sonra da
ise de, bir kürekli gemi olarak B aştarda y el' kırm ızı çuhada k arar kılındı.
keti de kullanmak m ecburiyetinde idi, b atta K apdan P aşalar B aştarda da donanma ile
öylekl bası ahvalde, mesele sığ geçid su lar­ sefere çıkar iken (B.: Donanmayı Hümayun;
da, fırtınalarda, kürekçileri dinlendirm ede, kapdan PiışaJ, yanına bu seçkin kemankeş
fnüaâid rüzgfirla sü ra t artırm ad a yelkene ke- pehlivanlardan muhâfîz-fedâî olarak 10 ne­
*in olarak m uhtaç idi; yelkenler için iki d i' fer gene alırdı; bu güzide delikanlılar, sefer
regl vardı, devâm ınca çadırda kendilerine ayrılan böl­
Çekdiriler devrinde deniz cenkleri, b ir mede yatup k alk arlar ve kapdan Paşanın
müddet uzamdan top atışından sonra bordu sofrasında yemek yerler idi (B .: İskender
bordaya rampaya, v e gem iler üstünde kılıç Pehlivan, Tozkoparan).
kılıca, boğaz boğaza cenge, yani bir kara Baştardada kapdan Paçalık alâmeti, ön-
çengine çevrilirdi; bunun için, bütün kürekli direğe çekilen bir flandra ile geminin kıçın­
•kolilere ayrıca, «Cenkçi» adı altımda kara da çadır üstüne konulan üç fener İdi> fenere
®*ker| de bindirilirdı; Baştardam n C e n kç i sa­ «fânus» da denilirdi, mâdeni kısmı altın kap*
yısı 216 nefer olarak tesbit edilmiş, bu au- lam a olan bu fenerler, çadırın üstüne yanla*
^U e Bastardada tersaneli, azeb askeri (B.: masına konmuşdu. ü ç fener o devirde bütün
^ e b ) , forsa ve cenkcl can sayısının tu tarı donanmalarda büyük am irallik alâmeti idi.
kişiyi faulmuşdu. bizden gayri bütün A vrupa donanmalarında
Bastardanın başda ve bordaların- fenerler, çadır üstüne geminin boyu istikaa
^ Cem’an 25 parça topu vardı. metince konulmuştu.

li/group/merakediyoriim
■A g n u c i — aaw — İSTANBUL

H ünkâr Bastardası, H tiniıâr G culai —■ ler, Deli Dum ara, Deli Tulan. Deli Gönül,
Donanmada «Hünkâr Gemisi» denilen bir Ş ek er Bâli nâm sâzendelerdirv
Bastarda daha V irdi; yukarıda bahsede gel­ BAŞ Ü ZEBİJfD E VERİ OLMAK *
diğimiz geminin ayni idij farkı boyasında H alk ağzı deyim ; h ürm et tâzim görmek;
idi; teknesi, kürekleri d irekleri yeşil idi; ilim ve irfan sâhıbı, asla a lırlık vermem, hoş
mavi deniz üstünde görünüşü pek güzel­ sohbet meclis adam ları, yaşlı kimseler, g ü ­
di. H er deniz seferine çıkm azdı; b izi deniz zellikleri ile bulunduğu meclisleri ışjklaf*
seterlerine kapdan Paşadan gayri ve onun d iran lar, seçkin san atkârlar, ve aslında baş
üstünde aelâhiyetle b ir deniz serd ârı tayin tâcı sevgililer şanında söylenir:
edilir; o zaman kaptan Paşa yu k arıd a t&rlf — R ahatsız etm ezsem P a z ar günü gelirim
eylediğimiz Bastardaya, «Bastardai H iim â' — Baş üzerinde yeriniz üst&dım.,
yun »a biner, serd ar da bu yeşil «H ünkâr *
G em isitne binerdi. S e n k im g e le sin m ccU sr b ir y e r nıl b u tao n aat
Târihimiz boyunca gemi ile sefere giden B&4 üzre yerin var
pâdişâh olm am ıştır; yalnız K anuni Sultan G ül g o n c e sisltl. kikşei d e a ta r s e n in d lr
Süleyman Rodos seferinde Istanbuldan kara G el C j « ü li r&nâ*
yolu ile M arm ans'a gitmiş, oradan, donanm a NHIn
ile İs tanb ııldan gelen yeşil h ü n k âr gem isine B A ŞV EK İL C A DD ESİ — Şehremininin
binerek adaya geçmişdi; m uhteşem pâd işâ­ D enizabdal m ah allesin d ed ir; Ahmed VeJik
hın saltanatının ilk yıllarında bindiği bu ge­ P aşa Caddecî, V ezir caddesi, mevlevıhâne
minin adı, rengine uygun «ye§İI Melek» id i; kapusu caddesi ve G ünaydın sokağı ile teşkil
Rodos Adası fethedildikten sonra pâdişâhın ettiği b ir beşyol ağzı ile M illet caddesi ara-
emri ile İstanbul'a getirilm edi, bir zafer h atı­ sın d a u zan ır; K ö p rü lü M ehm ed Paşa sokağı,
rası olarak Rodosda kaldı ve tersane gözle­ D enizabdal sokağı, H acam at sokağı ve Gas-
rinden birine çekilerek d ikkatle m uhafaza p ira lı İsm ail so k ağ ı ile k a v u şa k lsn vardır;
olundu; bir buçuk asır k ad ar scn rs Rodasa üç a ra b a genişliğinde a sfalt y oldur; iki ke­
uğrayan büyük T ü rk m u h arriri ve seyyahı n a rın d a b ire r k a tlı e v ceğ iîler, 3-4. katlı be­
İstanbullu U nkapanlı E vliya Çelebi «Yeşil to n a p a rtım a n la r, b â zı a rs a la rd a gece kondu­
Melek s ı Rodos Tersanesinde gördüğünü ve la r k a rm a k a rış ık dizilm iştir; 2 bakkal, 2
bu târihi geminin zam anındaki târâv etin i b e rb e r, l kasab, 1 kahvehâne, 1 yorgancı, 1
muhafaza etmekde olduğunu yazıyor. B u es­ k u n d u racı, 1 doğram acı, 1 nalband, X ben­
ki kayıddan sonra gemi hakkında b ir şey b il­ zinci ile k ü ç ü k b ir çarşı b o y u d u r (Ağustos
miyoruz. 1960).
H ünkâr Gemisini, H ü n k âr B astardasını, Hakkı Göktürk
padişahları İstanbul sularında dolaşdıran m BAŞVERM EK — H a lk ağzı deyim; nef­
«Saltanat Kadırgası» denilen gem ilerle k a r ıs- sini b ir g&ye, fikir, b ü y ü k aşk uğrunda feda
dırm am alıdır (B .: S altan at K adırgası). etm ek,
BAŞ T U JU — On yedinci a sır o rta la ­ H ş m « ire y im k ıtın g i d e n e
rında yaşamış, «sundür» ( T) denilen b ir saz­ Gallb
d a hüner sahibi ve m uhakkak k i ay ak ta k ı­ U r dilbere verdim başı
mından b ir adam dır; bu sazı ta rif eden E v li­ Dedi banan emrii şaşı
y i Çelebinin aşağıdaki satırlarından B aştilki Nc kirpik Mr «e de kaqt
nin Istanbulda yerleşm iş hammal ve irgad Üç otuzu geçmiş r a a
makunlesi b ir k ürd olması d a m uhtem eldir: Kast] d a m ben oynağı
«Sazendegâm eündür, on İki neferdir. Bana «erek kabir İm i
Bu s a t kûrdistanda İcad edilmiş İse d e mûcidi Ali Ç*miC
n â malûmdur, çökür gibi b ir say d ır ki göğ­ BAŞ VOLİ Umur yeri Dalyanı hu­
sü içinde on dem ir teli vardır, k ürd m utrib- dudu içindeki yedi voli yerinden biridir: ba*
lerine mabsuadur, Istanbulda sanatkârları lık avı zam anlarında bu voli yerinde kanca*
Beştilki, Bölüklü, Elisündürlü nâm mutrib» baş ve iğnb kayıkları bulunursa ufak ığrıb

http://groups.google.
CLOPOİSf BATAKHANE
f- -it - 2507 —

vc manyat kayıkları ava gelemezler ( B .: levendi ile karısının işlettikleri b ir batak h a­


Utnar ye ri D alyanı; Balık, Balıkçılık. Balık­ n e de K u u n p a şa d a keşfedilm işdir; 1867 y ı­
çılar). lında kalyon levondleri ulu o rta şekaavete
Bibi: Karakin vecıyan. Balık ve Bolıkcüıx. koyulm uş, Kasımpaşadan yu k a n boğaz köy*
BATAK — Tiirk lügat ında batılan yer, lerlne v arınca evleri basarak yakaladıkları
çamurluk; m ecazen: olmayacak, sonu zarar. k adınları, kızları, oğlancık ve delikanlıları
,flas olan iş: usulsüz, yolsuz, kanunsuz, h i­ gerilerdeki sırtla ra kaldırm ışlar, oynatub eğ-
leli if; tûistımal; şeref, iffet ve namus k irle­ lendikden vo ıralarına geçdlkden sonra soy­
necek durum ; misâller: m uşlar vc am an verm eyüb öldürm üşlerdi,
__Pantaion paçasını sıvam ak kâfi değil, bir kaç ay içinde bu şakiler eliyle $00 den
avak bileğe k adar gömülüyor, sokak değil, fazla kadın, kız ve oğlan katledildiği söyle­
batak.. n ir {B.: İbrahim . F ındıklılı K anlı]. Yakala­
• O iş yürüm ez dostum, batak.. nan Kasım paşa lı iki levend on dört kadın
• Bir m üfeüiş ağzından: ö ld ü rd ü k lerin i itira f etm işlerdi, ki b u n lar­
__ Şaşırdım kaidım. şirketin h er işi ba- dan biri k arısı ile b e ra b er K asım paşadaki ev ­
tak... lerim k u rb a n la rı olan k a d ın la n düşürdükleri
• Bir b ar kızı çılgın genç âşıkina söyler: bir b atak h an e olarak kullanm ışlardı. Kadın
.— Vaz geç evlenm e davasından, benimle bâzı ırz ehli safdil fak at zengin hatunların
yuva k u rn a y ı hayalinden çıkar, ben bu ba­ evlerine, o zam anın âdetincc ' ‘ta n rı miflâfiri"
tağın içinde güzelim, buranın çiçeğiyim, çe­ diye g ire r, K asım paşada düğün var, gelin sey­
kip aldın mı, ne rengim kalır, ne kokum.. ri v a r diye biçâreyi kandırır, hatun» câriyesi
sana da bana d a yazık o lu r... ile b e ra b er sü slen ir, m ücevherleri tak ın ır, yi­
* n e o eski â d etlerce dü ğ ü n seyrine giderdi, Ka-
Çnl çapulla j-iltıarnJt sım paşada b atak h an eci k a rı Hevim şuradır,
Gezer İdin alnın ak girelim , din len elim d e düğün evine öyle v a­
Şimdi pek şıksın ama ra lım ” der, h an ım ile câriyesini içeri sokar,
Her tarafm btr baiak Ali Çamlç eve g ire r girm ez d e kocası ile ayakdaşı olan
BA TA K HAMAM LARDA Y A H VD İ BA levend k u rb a n la rın a a tılırla r, evvelâ ırzları­
TAfıI — Bâzı İstanbul ham am ların d a, b il­ n a g eçerler, sonra d a soyub esvap ve mücev»
hassa m ûsevîlerin kesafet ile o tu rd u ğ u sem t­ h e rle rin i a lırla r v e b içâreleri b oğarlar, ce-
lerdeki ham am larda, bin an ın iç kısm ında, fa ­ sed lerim de bağçede b ir y e re göm erlerdi. Ko­
ka t asıl yıkanm a yerin d en ay rı, ekseriya ay ak casının itirafı ü zerin e b atakhaneci k a n da
yollarının bulunduğu ko rid o ru n bitim inde yakalanm ış, bağçeye v e evin m u h telif köşe­
yapılan, ve halveti a n d ırır b ir bölm e içinde le rin e göm dükleri cesedler m eydana çıkarıl­
bulunan havuzcuk - banyo (B .: B alat H am a­ mış» b atak h an eci levend av re ti batakhânele*
mı). rin ln kap u su n a asılarak , kocası ile cinâyct
B A TAKHANK R A T A & lL tN E L E H — o rtağ ı olan levend d e A îay K öşkü önünde
Zengin kim selerin, m eşreb ve zevklerine gö­ v e d e v rin padişahı D ördüncü S ultan Meh-
re, yollarına çıkardan m ahbub oğlanlar veyâ m edin gözü önünde boyunları v urularak
mahböbe nigârlarla tu z a ğ a düşürülerek, gö­ idam olunm uşlardı.
türüldükleri v e orada tü rlü yollarla soyul- Bu gibi vak’a la r İstanbul halkının m u­
dukdan sonra öldürüldükleri yerler, cinayet hayyilesinde B atak h an e m evzuunu o kadar
yuvaları; İstanbul târih in e geçmiş en k o r­ işletm işdir k i m illî k ütüphanem izin en eski
kunç batakhane, onaltınct »sır sonlarında uzun hikâyelerinden birisi de B atakhane
Üçüncü Sultan M uradın gözdelerinden iken ü zerine kalem e alınm ışdtr; "Tayyarzâde île
haşarılıkları yüzünden saraydan çıkarılan C evherli H anım (C evahirti H anım )” adını
tftosa Halil Ağanın bizzat işlettiği Yenlka- taşıyan bu hikâyede batakhaneci çok yaşlı
pudaki konağı olm uştur fB : Halil Ağa, F o r­ ve zengin bir kibar fahişe olan C evherli H a­
sa; Yenikapu Batakhanesi). nım, batakhanesi de B indirdlrek üstündeki
On vedinef asır sonlarında,. bir ksîyon m eşhur Fazlipaşa S aray ıdır; bundan ötürü
ı/group/meraked iyorum
B A T A K A Y < E rc»IB «ndj — M 08 — tS T A H B V L

hikâye halk ağzında “Einbirdirek B atak h a­ takdim etti. Mesut Cemil Bey m erak ve isti­
nesi" diye de meşhurdur, Vak's Dördüncü dadım ı görerek m ütehassis oldu ve benimle
Sultan Murad zam anında geçer (B.: B inbir- meşgul oîmağa başladı. Kendisinden altı ay
direk batakhanesi; Mehmed Ağa, Tayyarzâ- k ad ar ders aldım. A n k ara radyosunun açıl­
de; Hüseyin Etendi, G üm rükçü). ması üzerine Mesul Cem il Bey A nkaraya gi,
Halk ağzında bir takım toy kişilerin, m i­ dince üstadın feyzinden m ah ru m keldim.
rasyedi delikanlıların türlü hilelerle soyul- İşte babam ın b ana gösterdiği şeyler istisna
dukiarı kum arhanelere de ‘'B atakh an e’* de­ edilirse, benim aldığım ta m b u r dersi m üd­
nilir ki bunlardan çoğunun dış görünüşü ek­ deti topu topu bu altı aydan ibarettir.
seriya bir kahvehâne o la g e lm e d ir; bu b a ta k ­ « B abam ın y ard ım ı ve bilhassa kendi
hanelerin külhanı argosunda karşılığı “ Biti* k en d im e çalışarak yetiştim . L isenin dokuzun­
rim yeri”d ir (B.: B itirim yeri). cu sınıfında iken İsta n b u l K onservatuvarına
BATANAY (E rd in ıe n d ) — Z am an ım ı­ s ta jy e r olarak girdim (1944 d e) K abataş li­
zın pek üstün kıym etde ta n b u r v irtü ö zü ; 9 sesini b itird ik te n v e askerliğim i yaptıktan
Nisan 1927 de Istan b u ld a Tepebaşında doğ- sonra te k ra r K o n se rv a tu v a ra döndüm, altı
du, şöhretli musiki bilgini H afız K em al Ba* sened ir K o n se rv a tu v a r icra hey etin d e çalışı­
tanay ile üstad bir fıdî olan M üveddct H anı­ y o ru m ; R ad y o d a çaldığım gibi dişarda da
mın oğludur. Edebi b ir mahfil, b ir san a t oca­ çalışıyorum ».
ğı olan bir evde, E rcü m end B atan a y m üzik S. G ö k çep ın arm m u h te lif sualleri arasın*
kültürünü, anasından em diği s ü t ile b e ra b er da g a rb m usik isi h a k k ın d a d a şu n ları söyle­
aldı. m iştir:
Sadeddin Gökçepınar, 1950 yılın d a sa­ cÇok severim . B ilhassa tekniği karşısın­
natk âr ile bîr m ü lâkaatını A kşam g azetesin­ d a h a y ra n k a lm a m a k e ld e n gelmez. İfâde
de şöyle anlatıyor: k u d re ti d e fev k alâd ed ir. G ece yattığım za­
«Henüz 23 yaşımda (1950 de) olm asına m a n ra d y o d a b ü y ü k o rk e s tra la rı dinlemek
rağm en şöhretli m üzisyenler a ra sın d a k a tı­ h o şu m a g id er. A n k a ra ra d y o su için Mesut
lan E rcü m en t B atan sy 'ı K o n se rv a tu v a rd a C em il B ey Ista n b u İd a n a y rılm asay dı bana
buldum. viyolonsel dersi d e verecek ti. En çok sevdi­
Zayıfça uzun boylu» yüzü, çocuk yüzü ğim b u g a rp sazını ç a la ra k o b ü y ü k âleme
gibi masum bir ifade taşıy an bu genç (ve g ü ­ g irm ek b u m u siki ile bizzat fırsa tın ı ü sta­
ze! adam ) san atk âr h a y atın ı şöyle an la ttı:
d ın A n k a ra y a g itm esi ile m a a lese f k aybet­
— 1927 de Istan b u ld a doğdum . B abam
tim ».
tam b u ri K em al B atan ay ’dır. B ab am la a n n e ­
E rc ü m e n d B atan ay , M esud C em ü’e İlk
min musiki ile m eşguliyetleri dolayısile evi­
g itd ik leri g ü n ü bize b iraz d a ta fsilâ t ile nak-
mizde dâimâ musiki âlem leri yapılırdı. Uç
dört yaşından itib aren a ra la rın a k atılm ağa le tm iş tir:
başladım. Saz çalan b ü y ü k leri ta k lit ederek «Ç ocukdum , b ir
elime y a b ir süpürge veya oyuncak b ir kem an ü stâd h u z u ru n a çı­
alırmışım, babam a da sazım ı ako rt etm esi kacaktım , son d e re ­
için yalvarırmışım. Altı yaşında b u lu nduğum cede h e y ec a n İçinde i
sırada bende m usikiye karşı istid a t olduğunu idim. M esud C em il
gören m erhum R au l Y ekta üstadım ız oğ lu ­ en k ü ç ü k h a re k etim i
na yaptırdığı ufak b ir tam b u ru bana hediye kaçırm ıy o rd u , evvelâ
etti. O ufak tam burla zam anın türk ü lerin i sazımı ak o rd ettim ,
kulaktan k aparak çalmağa başladım. On y a ­ H isârbuselik m a k a a -
şma gelince büyük ta m b u r çaldım, öylesine m ın d a n b ir girizgâh
ki yaşım dan um ulm ayacak derecede ile rle ­ ile ta k s i m e b a ş la ­
m iş durum da idim. dım» b ir k a ç m a k a a -
«Babam beni o sıralarda İstan b u l rad ­ tn a g ir i p ç ı k tık t a n Ercüm cnd B atanay
yosu spikeri olan Mesut Cemil B eye götürüp s o n ra ayni m a k a m d a (Resim: Biılend

http://groups.google.co
>-şjKL0PKDİ3İ_______________ _ 2209 — BATANAY (Hifız K«malî

i ^arar kıldım. Gözleri yaşaran Mesud Cerai!:- lcvihâneler dini musikimizin ocaklarıydı,
Çocuğum, saza hâkimsin, sende istikbâ­ hepsi birer san at mahfili idi, Hafız Kemal
lim büyük bir sanatkârrnı görıiyorumî dedi. 18-19 yadlarında iken bu tarikate girdi, ki o
Saçlarımı okşayan elini öptüm, ve o gün ta­ zam anlar bir idadi talebesi idi. İlâhiler, saz
lebesi olmak lutfuna kavuştum. H aftada bir semailer, ağır besteler, âyinler, tevşikler
gün giderdim, am a her gidişimde yeni bir meşk e t t i ; bir de kıym etli hoca- mürşJd bul­
şey öğrenirdim, Mesud Cemilin m üm taz şah­ du* bu zât babasının en yakın arkadaşların­
siyetinin bir cebhesi de büy ü k hoca olması­ d an Kasım paşada Küçijkpiyale Camii imamı
dır». nam lı zahir Şeyh Cem al Efendi idi; genç
H ak k ı G ö k tü rk hâfız iie üç yıl meşgul oldu.
BATANAY (Hâfız K em al) — Seçkin B irinci Cihan H arbinden sonra musiki
musikişinas ve hattat, 1894 de (R ûm i Şubat ustad larm d an R auf Y ektâ Beyle tanışdı, ve
.1309j Istanbulda Eskialipaşa Mahallesinde onun öylesine sevgisini kazandı ki tam on-
doğdu, zam anın şöhretlerinden Hâfız m eh­ altı sene talebesi oldu.
med Ziya Efendinin oğlu ve zam anımızın Bu y ü la r içinde tan b u ra m erak sardı,
şöhretlerinden T anbûrî E rcüm end B atanay'- bu sazm ustaların d an Ömer Beyden ders al­
m babasıdır, İlk tahsilini Z eyrekde Sabi ha. dı; b u arad a ta n b û rî R efik Fersan Beyle
Sultan Mektebinde, orta tahsilini de F â tih ta n b û rî K adı F u ad Efendiden de istifade et­
Rüşdlyesi ile Vefâ İdadisinde g ö rm ü ş tü r Pek ti, N am lı h a tta t ve neyzen E m in Dededen
küçük yaşda iken babasının n ezâreti altında de bâzı âyin ler ve şâir dinî besteler meşk
Kur’an hıfzına başlamış ve ondört yaşında etti, ve H am parstın notasını öğrendi; Zekâi
hâfız olmuştur; yukarıda adı geçen m ek tep­ D edenin oğlu H âfız A hm ed Efendi ile Dr.
lerden gayri hususî o larak arabca ve Farsça S uphi Ezgi, bestek âr A hm ed A vni Beyden
Öğrenmiş, cami derslerine de devam ederek de istifâde etti. M esud Cemil Tel ile tanışm a­
1914 de im tihan ile İstanbul D arülfünunun sı m usiki ilm indeki görüş ufkunu genişletti.
İlahiyat Fakültesine g irm iştir; 1915 de Bi- H afız Kemal B atanay «tlim beşikdert
rinci Cihan H arbinde askere çağrıldı, yüksek mezara k a d ar aran ır, istenir* sözünü has m a­
tahsili yarım kaldı; harb sûnu terhis edildi- n ada kıym etlendirm iş, benimsemişdi, musi­
ğinde llâh iy at Fakültesini lağvedilmiş buldu, kideki bilgisi kendisinde hocalık yapması Ue
bu suretle intisab ettiği ilm iye mesleğinde k a t k a t kâfi idi, başda sevgili oğlu Ercüm end
yüksek tahsili y arım kaldı. B atanay, pek çok talebe yetiştirdi.
Eski arab asıllı h arflerle yazı sanatında B estekâr olarak otuzdan fazla eser sahi­
bir tâlîk h attatı olarak m eşhur olan Hâfız bidir, hiç birisi basıîmam ışdır, b ü tü n şark
Kemal Batanay, bu yazıyı ü n lü san atk âr Sul- sanatk ârların d a olduğu gibi mânâsız tevâzûu
tanseUmlİ Hulusi Efendiden öğrenmişti, h a t­ bu k ıym etli eserleri unutu lm ay a m ahkum
tatlık icâzetnâmesini 1918 de aldı; ayrıca sü­ kılm ışdır; talebelerine geçdikleri şunlardır:
lüs, nesih ve rik'a yazılarım d a E rk ân ı H ar-
1 — Sevdi gönlüm
hiyei Umumiye baş h a tta tı Mehmed Efendi
sen gibi nâzik teni,
He o devrin sülüs ve celî yazılarda üstad bili­
3Ûzinâk şarkı, 1928;
nen Hacı Ömer ve Hacı Kemal Efendilerden
2 — Dembedem a rt'
meşketmişti.
m akda alâmım be­
Musikîye ise pek küçük yaşda, baba
nim, ferahfeza cur-
evinde başlamışdı; babası Hâfız Mehmed
Efendi Klasik T ürk Musikisi üzerinde hem iuna şarkij 1928; 3—
geniş bilgi sahibi, hem de h e r sazı İyi çalan Bir dudak bükdün
bir icrâkâr idi, evinde bütün sazlar vardı; devirdin bâdei gülgû
sık musiki meclisleri k u ru lu rd u ' Hâfız numu, eviç şarkı,
Kemal sekiz dokuz yaşında b ir sâbl iken 1928; 4 — Şâd iken
bu meclislerden ilk feyzini almağa başladı, Sşikı pür gam gibi H ılfa KrruıU B a ta n a y
^ulakları en temiz nağmelerle doldu. Mev- d ilh u n o ld u n , b e y â ti- iB cs in i: B iılm d geren)

h^ ro ım /m e rakediyorum
— 221U — t*ÎANa»L
BAT A flV A SOKAĞI

H/ıfız Krm.il lUlAnar'ın hlv yansı

■ruban ^arkı, 1&2S;5 — Eşkı çeşmim gibi câ* sinede pinhan ederim ben, beyâti çarkı;
Ban bu gece oldu revan, şehnaz sengin semâi, 25 — Cezbenâk etmez iken bir mâh peyker
1928; 6 — Gülüm, reftân n ı göster salın da gönlüm ü, hüseyni şprkı, 1928; 26 — Beylti-
bağı gülşende, sabâ m urabba beste, 1935', 7 ^ arab an peşrevi, 1934; 27 — Segah sazsemâ*
Enginleri yok eder nurlu yallar açarız, 36. isi, 1928; 28 — Sûzidil sazsemÂisi.
Alay Marşı, 1039; S — Hastai aşkım gözüm Büyük biyograf m erhum M ahmud Kemal
rûşen değil, şehnaz farkı. 1943; 9 —* G örür İnal «Son H a tta tla r» adlı eserinde şunları
hâli perişanım niçin itmez beni dilşad, sui* yazıyor: «K ur'anı azimuşşânı pek lâtif tilâ­
iâni tegâh m urabba beste, 1944; 10 — Neden v e t edenlerden v e şark ıları d a hoş sedâ ve
ârailirru kırdın bırakdm nâtüvart gönlüm, eda ile okuyanlardandır. Pek çok şakirdi var*
hüzzam murabba beste, 1944; İ l —- B irlikde dır. T icaret id aresi m em urlarm dandır. H ak­
getir bezme yine nây ü rebâbı, kürdüihicaz- k ın inâyeti ile y ıllard an k en haftada bir gece
kar yörük semâi, 1944: 12 — N e hâcet sor­ fakirhânernizde toplanmamda olan musiki
mağa canım cemali rûyini benden, hüzzam m eclisine en değerli üstad l arla berâber Ke­
şarkı, 1944; 13 — Benzemez başka güzel göz­ m al B ey de devam ederdi. R uh nevaz âlem ­
le r e şahane gözün, hicaz devri kebir şarkı, le r olurdu, hâlâ oluyor. O hengâm ede beste­
1847; 14 —• Bağlandı gönül sen gibi yektâyi lenm ek üzre benden b ir kaç güfte istemişti,
zamana, nihavend şarkı, 1947; 15 — tçdim yazzsışdun. D ilrübâ su retd e bestelediği şar­
o güzel gözlerinin sunduğu meyden, suzidil kılardan biridir*.
şarkı. 1047; lfl — Yâriö bana h e r nağm e», $âd İken âşıktü p ü r gam gibi dllbun olda»
şedaraban şarkı, 1947; 17 — Sevdayı teren­ Sen d* kendin *ibl bir Afete meftnn oldun
nüm edecek bestemgâr.m, bestenîgâr şarkı, Ibtilâ aletini şimdi ocdir a h lam a
1947; 18 — Yâr cimden y lrelen d i y&reli gön­ S«n de kendin ftbl bir Alet? meftun oldun
lüm benim, sabâ devri hindi şarkı, 1947; H & kkı G ök(t»rk
— B ir gül g»bi saçlarına ben d olabil&em, BATARYA SOKALI — (Jalalanın Kılıc-
nihavend şarkı, 1948; 20 — Baş donduruyor alipaşa m a h a llin d e d ir ; D efterdar Yokuşu
rühu aaran cilveli danam, rasl yörük semâ t, ile Tüfekçi Salih sokağı arasında ussm r. K a­
1946; 21 — Geçdigİrn dikenli aşk yollarında, macı ustası sokağı ile b ir kavuşağî vardır.
gülizar sofiyan türkü, 1948; 22 — Ey Jıüsnİ D efterdar Yokuşu başından yüründüğüne
semâvl Seni ben az mı »everdim, ytirük sem ai: göre, iki araba geçecek genişlıkde ve paket
23 — Dem olur hayâlin gitmez gözümden, taşı döşelidir; sağ koldaki K amacı ustası so­
şedaraban şarkı, 1941; 24 — Derdim nice bir kağı kavuşanına kadar dik yokuş olup, hu
httpv/groups.google.
— » il — BATMAK

» la bir kav» çizerek düzlük olur ; idinde demirli 15 adad motorlu takayı yarun
«jj «olla evleri» kapu num araları 2-18 ve aaat içinde batırdığı görülmüştür, 0 u furtına
arasındadır; binalar 3-5 katlı k ig irb e - Şiddetle hukür» «ürer iken Uman vapurları
w apjftinl«ü*rdır (Afluilos 1960). K a d a k ü y ü n e vc Adalara sefer yapamazlar
Oakfct G ö k tü rk (B.; K a r a y e l; Lodos).
BATİ b o r a l a j u . b a t i k a r a y k l , BATI CADBöH — Şişlinin Paşa mahal*
^ 1X1 LOPOS — Batıdan kopub gelen bora- lesi yollarındandır, Yay meydanı caddesi ile
l u İstanbul limanı ve suları kayıkçı, balıkçı, Ferâhl sokağı arasında uzanır, kİ Fsrftht so­
gefl0ci ve kaptanları tarafından dâima endi- kağı, Batı caddesi ile ayni istlkaamelde, cad­
p de karşılanır; havada bora alâmetleri be denin ad değiştirmiş devim idir; Yay mey da*
î zaçsan dikkatsiz ve gafletle sandal, nı caddesi başından yüründüğüne göre, sağ
kıyık teneezüh motoru, gırgır, salapurya, kolda Civelek sokağı, kahramanbey sokağı ve
römorkör gibi küçük teknelerle açıkde bulu- Adsız nefer sokağı ile kavuşaklan vardır.
jıulur ise batma» dolayı ile ölüm tehlikesi ile Paşa Mahallesi, büyük şehrin bu tarafla­
karşılaşılır; batı bocaları, hele ani kopanları rının tam kenar mahallesidir, Batı caddesine
limanda, Haliçdc, Marmarada çok can yemiş* paralel usanan Darülaceze yolunun ötesi kır­
tir, lıktır. ik i araba geçebilecek genişlikte olan
Batı boralan batı - kuzeyden esen «Batı Batı caddesi paket taşı döşeli olup evleri 1-2
karayel*, ve batı - güneyden eaen «Batı lo­ katlı, kâgir veya ahşab, büyük kısmı dışından
t o * adı ile iki şiddetli rüzgârdır. teneke kaplı d a r gelirli aile meskenleridir.
Balı Earayel — H er mevsimde a ra sıra 1980 Ağustosunda bu sokağı dolaşdığımı*
eser, barometre 29,89 i gösterir; yazın. sırada yapıimakda olduğunu gördüğümüz
Rumeli yakasından beyaz bulutların h a la y a bir kaç şeddadi beton binalım bu sokağın İc»
döne döne yükselmesi b ir b atı karayel fırtv tim aî hüviyetini değtşdİreceğe benzer. Yay
nnınm kopacağına güvenilir alâm ettir; çok meydanı caddesi başından Civelek sokağı ka-
dikkatli, basiretli bulunmak lazımdır, Kışın vıışağına kadar Batı caddesinin sağ yanıcı
ise bir âfet halini atabilir, gün ortasında or» Havagazı Fabrikasının arw d uvan kaplar
lalığın zifiri karanlığa büründüğü görülmüş* (Ağustos 1960).
tır. Bilhassa kışın sağmakla beraber gelir; Bakkı ÛSttürk
Vann da sağmakla geldiğinde, İstanbul, gök RATMAK — Türk lügatında, toprağın,
gürlemeleri, şimşekler, yıldırım larla pek çamurun, suyun dibine gitmek, gark olmak;
dehşetli anlar yaşar; m lnârelerin külahları, güneşin ve ayın batı ufku ardında gözden
kubbelerin kurşunları, damlardan kirem itler kayboluşu, gurûb etm ek; sivri bir şeyin vü­
kopup uçar, koca koca ağaçlar devrilir. Ha­ cûda girmesi, saplanm ası Mecâzen iflâs et­
liç, linun ali ak bullak olur; deniz bakımın­ mek, m al kaybetmek, ahlâken bozulmak, $6k*
dan bUyük tesirini Adalar açıklarında v e Ya­ mekr nam ve nişanı kalmamak yerinde kul­
lova sahillerinde yapar; fırtına başlar iken lanılır; İBtanbulun bu kökden pek çok deyim
bütün kayıkları, sandalları karaya çekmek vardır;
lâzımdır. Ana baba hayırsız evlâda inkisâr eder­
Batı Lodos — Semâ dâlmâ bulutlu­ ken: «Adın batsın İnşallah!,.* der.
dur, barometro 29,65'i gösterir; bilhassa b«* Hoşlanılmayan kimseler hakkında; <Rüj
fak semâlı bir gecenin sabahında ziyâde çiy hum b ir türlü ısınamadı, herifin her sözü, har
dü|taü$ olduğu görülürse, şiddetli bir batı hareketi batıyor!» denilir.
lodosun esmesini beklemelidir. Batı lodos Kıskanmak, çekememek yolunda; «Nasıl
*atmalarında Marmara, bütün Rumeli sahi- muhit, ne garib İnsanlar, şaşırdım kaldım,
Kabataş Ortakay. Selimiye, Kadıköy kör­ sırtıma çul geçirsem göle batıyor!*.
fezi, Moda, ve Bostancı sahillerini Nasihat yollu, ahlâken kirlenme manâ­
â d e tle döver; çok şiddetli b ir batı lodos sında; cO rezil herifle diişûb kalkma evlâdım,
tatınasoda Marmara'nın Haydarpaşa men- b a tın r seni, İnsan yüzüne bakamazsm!».
^refclni aşan büyük dalgalarının mendirek Sonsuz hicab duygusu; b ir lisede Öğren-

T^roup/merakediyorum
6ATPA2AAJ - 22 ıa — İSTAMBUL

çiler arasında yapılmış anket cevabLarından: kaldırılmış!, kapatılm ış m ânâlarında kullanı­


«Bu yaz» yaluı Ayak, B ninönünde gazete sa­ lır; m isâller;
lıyordum, â z gördünüz, yerin dibine battun Resmî dâirelerde ve hususî müesseseler-
sanki..». de hükm ü kalm am ış evraka «Battal evrak»
Bu kökün müleaddisi «Batırmak»; y u ­ denilir (R-: B attal Torbası).
karıdaki manâların müteaddi şekillerinden * «Battalına batm ak», resmi dâirelerde
başka a jır sûretde adam çekindirme, hakaa- kâtlb ağzı b ir deyim dir. Kalemlerde battal
ret. şeref ve haysiyet kirletm e: e v ra k vesika olarak saklanır (B.: Battal
__Y eter a rtık be. amma batırdın adam* B an d ığ ı); lüzum karşısında höccet, vesika
caftzı... olarak b a tta l ev rak a m üracaat etm e demek-
B ir akademik toplantıda: tir.
__H ayır üstâd, gençliği batırm ağa h ak ­ * «B attal çakm ak», resm i dâirelerde kâ-
kınız yok, onların bütün h atâları, tâlim ve tib ağzı deyim dir! evraka battal edilme tşâ-
terbiyelerinden mes’ul olan bizim neslin gü­ re lin i koym ak.
nahıdır... * «K apatm a» m anâsında yalnız yol, ka­
BATPAZARI — B ayat P azarın d an boz­ pu, pencere» k u y u h aklarında kullanılır;
ma, eski eşyanın alınıp satıldığı çarşılar* pa­ — M aslakda yeni yol açılınca* eskisi bat­
zarlar, halk ağzında «Bitpazarı» d e n ilir (E .: ta l oldu.
B atpazarı; B itpazarı). B îr okul m ü d ü rü yardım cıları ile ko­
BATPAZARI SOKAÖI _ Ü sküdarda nuştu*:
Çarşıboyu sokaklarındandı; lö & l' B elediye — A rk a k ap u y u b a tta l etmedikçe firar
Şehir Rehberinde H âkim iyeti M illiye C adde­ v ak ’a la rtn m ö n üne geçenleyiz!..
si iie Balaban caddesi arasın d a ik i dirsekli Bir çocuk kuyuya düşüb boğulur:
bir sokak olarak gösterilm iştir. Ü sküdar iske­ — K açıncı k aza y â h û î. bu kuyuyu zabıta
lesi meydanının etrafı açılırken m eydana ka­
jıiçta b a tta l etm ez!..
tıldı, ve Yeni Vâlİde Camii d e bu suretle Sen hercâ! nevcivan
meydana çıkmış oldu, Bende kırçıl topsakal
Bu sokakda küçük köhne dükkânlarda Talin ayak baş açık
kullanılmış elbise ve ayakkabı satıcıları, h ır ­ Küf olmaz aşık abdal
davatçılar, harcı âlem zücâcî eşya satıcısı es* Buldun akran oynadı
nzî yerleşmişti, b ir de eski han vardı ki Ba< Ş a rt öküz olda battal
laban İskelesi civarının m eşh u r b e k âr h an ­ Ati çantlç
larından kalmış tek binâ idi (1960)
Hakkı Göktürk BATTA L AGA (H am lacı başı Ahmed)
BATTAL — Kelime dilim ize arâbcadan — İkinci Sultan A bdülham id’in saltanat k i1
allfiRuşdır, asıl mânâsı: gaayet büyük, iriya- yıgı reisliğini yapm ış
n , büyük boy, iri y an , büyük boy, iri kıyım, ve bu h ü k üm darın
kocaman dem ekdir; «B attal Gazi», m üslü- kesin güvenini ka­
raanlann ilk Anadolu fütûftatuıdakı m eşhur zanm ış bir kayıkçı­
kahram anın, âdem ejderhâsı» dev yapılı b ir d ır; nereli olduğu,
cengâver olarak tahayyül edilm ek gerekir. saray ham lacılığına
Bu kelimeyi günlük sohbet dilim izde n e zam an ve kaç y a ­
asıl m ânası İle yalnız eşya üzerinde k u llan ı­ şında intİBab ettiği,
yor: B attal ta h ta {Büyük boy ta h ta ). B attal ve ham lacıbaşüıga
kâğıt (BUyük boy kâğıt). V aktiyle İstanbul- nasıl yükseldiği tes-
da yapılan kâğıtların adı* «İstanbul tabağı», b it edilem edi; 1898
o kâgıdlarm en büyük boyunun adı d a «Bat­ de A lm anya İm p ara­
ta l İstanbul* idi. toru İkinci V/ilhelm'-
B attal günlük sohbet dilimizde hüküm ­ in Istan b u lu ikinci Batt®| Afra
süz, kıym etden düşürülmüş, kullanılm adan siyâretinde» saltanat (R ^ m : Büfemi Şrr*ıt>

http://groups.google.coi
) -J fıPEDlSl ÎÎ1 3

' p j) î/u ijaşmctlı misafjrin hizmetine ve- ğıd; laUnbvl Tabağı; Banal).
35 40 >•& ara&mda b ir erkek gıı» ]ıy - «U TTA I. M K D Ifil. ftATTAl. TORBA­
mn h e n yüzünün temizlik ve güzeli ık cûu- MI - - Devlet dâirelerinde «dojya»iar kulla­
bet. hem dc o tv iru harekâtı ile Impuralu- nılm adan ttnce ev rak torbalar içinde muhafa­
^ p«k boşuna f it m iş h attâ b ir Eyyubaul- za edilirdi; evrak to rb alan Birinci C ihan
tan ziyareti seferinde terccm anı vâsıtası ile harbine k ad ar devam e tm iştir; kalemlerde
Ifiyjat jııiab ederek ta ltif etm iş; «HaşmeUf de, dosya dolabları yerine torbaların konu­
biraderim pâdişâhınız bana sizden bahsetti, lu p kiiidlendiğl sandıklar vardı. Devlet dai­
sizi tebrik ederim, İstanbul sularında dolan­ relerinden evrak tandık ve torbalarının ke­
dığımı hatırlarken sizin yüzünüzü de u n u t­ sin olarak kalkm ası ve yarlerini evrak âoiab~
mayacağım» dem iştir ve H am lacıbaşı B attal la n ile dosyalarının almanı Cum huriyet dev­
Aiımed Ağaya bir dem ir salib nişanı vermiş- rindedir.
ur. HayaJJ hakkında başka b ir kavde ra s tla ­ Bir kalem de h a r ayın işleri için b ir evrak
namadı, torbası kullanılır, üzerine o ayın adı ile yılı
BıbL; Devrin gajeiolorl. yazılırdı.
B.UTALtfAZİ SO K A til — F atihin Ka- D âirelerde hükm ü kolmayan evrak atı­
raglimrük nahiyesinde Hasanhalife, Hoca lıp, yakılıp yok edilmez, istikbalde bir ve*
üvey s ve Muhtessbiakender m ahallesen için­ sika olacağı düşünülerek «B attal Torbası»
den geçen uzun bir sokakdır, M uhtesibıaken- denilen to rb alarla B attal Sandıklarında sak­
der mahallesinde Keçeciler caddesi iJe H a­ lanırdı. Bugün zengin arşivlerim iz bu battal
şan halife mahallesinde M utem et sokağı to rb a la n v e sandıkları içinden çıkmış evrak
araaında uzanır. ile vUcud b u lm u ştu r (E .: A rşiv),
Keçeciler caddesi üzerindeki başı, T ü rk D ilimizde, büyü k lü k taslayan, kibir ve
yapı sanatının şah eserlerinden SuJtan Selim azam et sahibi b ir adam ın gizli kalm ış kü­
Medresesinin tam karşısına d ü şer; b u n o k ta­ ç ü k lü k lerin i ; bayağılıklarını, geçm işindeki
dan yüründüğüne göre (193? B elediye Şehir u tanç verici h a lle rin i bilm ek iddiası ile «Ben
Rehberinin 6 ve 7 num aralı p a fta la rı), A k- cem âziyel evvelini bilirim L» diye bir deyim
^«nseddin caddesi ile dört yol ağzı yap arak v a rd ır; bilhassa yakın geçm işin cem iyet ha­
kesişir ve H oeaüveys m ahallesine g ire r, bu y atın ı, çok İyi bilen kıym etli âlim Mehmed
mahalle İçindeki K o rk u tata o. K aram uk ve Zeki P a k a b n b u deyim in doğuşunu kalem*
Hocaefendi sokakları ile d ö rt yol ağızları terdeki bu eski b attal to rb alarına bağlıyor
kenşjr; Hocaüveys ve H asanhâlîfe m ahalleri ve çöylece a n latıy o r:
ansında sınır olan Akdeniz caddesini de b ir * K üçük b ir m em u r cem âziyctevvel aym a
dört yol ağzı ile aşdıkdan sonra M ûtem et so­ aid to rbadan kendisine göm lek yapar, ark a ­
kağında sona erer. daşlarından biri de, (H er halde ham am da so­
tki araba genişliğinde b îr asfalt y oldur; y u n u r iken olacak) göm lekdeki yazıyı oku-
özerindeki evlerin a p a rtm a n la rın hepsi, 2-4 yub sırra agâh olur, fakat yözlem ez; zaman
katlı yeni beton b in alard ır; araların d a boş İle evrak torbasından gömlek yapan yükse­
a rs la r da görülür; kapu n u m a ra la n 2-120 ve lir, kendisine b ir k ibir v e azanr.-'t gelir, be­
1*123 arasındadır; bu satırların yakıldığı st- rik i de onun bu hâlini gördükçe torbadan
^ d a birkaç yeni binâ d a inşâ hâlinde idi. gömleğini h atırlay u p g ü ler ve yeri geldikçe:
B&Hpaşa Camiinin yan avlu duvarı da bu bo- «canım., ben onun oemâziyelevvelîni bili­
fcafc üzerindedir. B ir elbise temizleyicisi, b ir rim i..» der, bu deyim d e bdylece sohbet dili*
*s°l*cı1 bir kunduracı, iki terzi, b ir manav, m İzde yerleşip kalır».
kaynakçı dükkânı bir de doktor m uaye­ B ib i: m . Z, P a k a Un. Osmanlı T a rih D eyim ­
nehanesi vardır «Ağustos 1960). le ri ve T e rtm ftri.
Bakla Gökl-urk BATTI STA (G a la ia lı) — Onsekizinci
BATTAL İSTANBUL — Vaktiyle îslan- acırda G alata ltaJyanlarından ve Venedik El­
kulria yapılan ve «İstanbul Tabağı* denilen çiliği tercüm anı; 1715 Türk-V enedik harbi
fc ty d lttn an büyük boyunun adı (B-; K i- başlayınca kadim âdete u y ularak balyos U t

û/group/merakediyorum
!î .‘. 7 r_ :;iA nıro*i İ6ÎANBUİ

beraber YedikuJeye habs*dtidi, fakat bir ra loru oldu; ideali şahsen hususi bir hft»-
müddet sonra» tebaası bulunduğu Türkiye tahâne açmaktı, lö52 de Park Hastahâne-
âftyhine V* tercümanlık hizmetinde bulu n­ sini in$â el lirdi ve bu müessese ertesi yıl la-
duğu Venedik Cuhmuriyeti hesabına casus­ mafııniızm en m ütekâm il Cihazlarıyla ve kon­
luk yapdlgı gösteren vesikalar eldo edîtdt, o forlu mücehhez olarak amme hitmotine açıl­
sırada Aforada bulunan serdar ve sadırazam dı.
Şohtd Ali Paşamn Istan buldaki sadaret kay- O peratör Ruhime B otunun aşağıdaki
makamına gönderdiği emir ve talim at ü zeri­ gözleri bu şehir kütüğünde tersbit edilmeğe
ne ayni ydın EyJûJ avmda, kİ hicri 1157 yılı değ er: «Bence, bize bö$ vuran hastaya evve­
Ramazanına rastlar, zindandan çıkarılarak lâ yapılm ası gereken cerrahi müdahale var­
sırtına tercümanlık esvabı giydirildikden dır, h astahâne ücreti ve am eliyat Ücreti son­
sonra Parmakkapuda asılarak idam oiundu. ra düşünülecek şeydir; hastamızı mâli im»
B 5 b l : Ra?id T a r i h i . kansızlığı bizi vazifem izden alıkoyması, fakat
BA TI (Bahimc) — Ü nlü kadın doktor esefle beyan ederim ki bazı hastalarımız be­
vb Operatör, Cağaloglu civânnda P ark Has- ni ald atm ay a tenezaül etm işlerdir, hastabi-
tahânesinin kurucusu ve sah ib i; 1914 de İs- nem de geçim d arlığından hızlananların bilâ­
tanbuJda doğdu, babası P.TVT. m em u rların ­ h a re çok zengin kim seler olduğunu öfrren-
dan MalatyalI Mehmed A rif B eydir kİ aile m igim dir; P a rk H astâhânesi gariblere karjı
hatıralarına göre Seyyid B attal Gazı torun- kucağını b ir d evlet müessesesi gibi açnuf
Jarmdatıdır; annesi Sıdıka Harum da RJzek* iken beni aldatm ak, şefkati düşündüren his*
nin bir eşraf kışıdır; Rahim e Batu o rta ta h si­ set b ir cem iyet için hazindir; fakat idealist,
lini Istanbulda Kandilli ve Erenköy Kız lise­ bedbin olmaz, yalım dan şaşma?.
lerinde yatılı olarak yapdı ve liseden pek iyi -rHaütabânem 700 m etre kare bir arsa
derecede mezun oldu, devlet hesabına A vru- ü zerin e y a p tırılm ıştır, istikbalde 250 yataklı
pada tabiiye veya riyaziye ta h sili iç in rtajn- o lacak d u ru m d a d ır; O rd. Prof, muteveffâ Dr.
zed seçilmiş iken doktor o lm ağa k a ra r v e rd i­ F r a n k ’ın T ü rk iy ed e ilk A vrupai hususi iıas-
ği için İstanbul Ü niversitesinin T ıb F a k ü l­ ta h â n e sözleriyle ta ltif e ttiği bu müesseseyi.
tesine girdi ve 1936 da b u facüKederı diplom a çocuğum olm adığı için feyz aldığım Tıb Fa­
a ld t k ü ltesin e b ırak m ak düşüncesindeyim».
İhtisas tahsilinde d ü n y aca şöhret olub o O p e ra tö r H ahim e Batu m eslekî faaliye­
zam anlar İstanbul Ü niversitesinde görevi: tin in dışında ed eb iy at v e güzel sanatlar ile
Prof. Nissenin yanınd* çalışdf; O rd. P ro f. K e­ m eşg u ld ü r; k ır gezileri en büyük zevk kay­
mal AUty, O rd. Prof. K. İsm ail G ü rkan, O rd. n a ğ ıd ır; b u h a l tercem esi yazılır iken: «Çı­
Prof. Ş. Hakkı Erer, n a r ağacını p ek severim , dem iştir, hem göl­
Ord, Prof. U. Ziya gesinde o tu rm asın ı h em de uzaktan temaşa­
K onuraîp’ın klinik)- sın ı azam et v e v ek aar tim sâlidir, oğlum ol­
lerine muvaffakiyet* saydı ad ın ı hfç düşünm eden çınar koyardım *.
ti im tihan verecek E, B atu, hiç tereddütsüz, Türk kadınlığı­
operat&r olduj &kaj n ın yii? a k ı b ir sim adır.
HnJtkı Göktürk
binde Cağaloğlu Sağ­
BAYAK (lly as B ahar) — İkinci Meşru­
lık yurduna girerek
tiyet devri ile C um huriyet devrinin ilk yi*1
bu miiessesenin ida­
mi yılı içinde T ürkiyenin tefekkür ve bilgi
resini üzerine aldı,
kanalı olan A nkara (BabIâli) caddesinin en
sonra baş operatörlük büyük kilabcı - tabii (ed itö rü ); «Kanaat kita­
ile Esnaf Hastah&rıe-
be vinin kurucusu aslı, en kuvvetli hüviyeti
lerine getjdi; sonra
ile Türk Musevisidir, İSBÖ de Fatlhde Sal-
Şişli Çocuk Hastatıâ- m aîom ruk’da doğdu, babası BalatJı Yako
nesi Oper&tiiHi, Ha* Dr. RaHlnır Batu adında çok mutevâzı gelirli esnal tabakasın*
Seki Hastahânesi Ope- ("Resini s BUlend Stren) d an b ir kimpe id i; okum aya pek hevesli olan
http://groups.google.cQD
. ıPEDtsl BAYAI* rYrtıub)
— *215 -

ilvı önctf A ly an s iz ra c lit m ektebine lık vergisi ödem ekle m ükellef tu lıilm jsı.
v*rmif fakat, ailesi e fra d ı k alab alık olduğu T ü rk m aarifine ve irfanına büyük hizm etler­
-çul. geçimine y a rd ım e tm e » ıçm onu roek* d e bulunm uş bu seçkin iş adam ını çok sars-
lepden alıp İş h a y atın a a tm a k zo runda kal* d ı; nakdi bu yüksek rakam ı dolduram adığı
inçti; flyaa Henüz 14-15 y aşın d a iken Babıâli için deposundaki değerli kitab ların ı kıyme-
caddesinde D anişçefaka k ü tûplıaneainc 41960 tin in çok dûnunda tasfiye ederek nakde tah­
da A nkara caddesinde V âhid A g ar k itab esi­ vile ve vergi borcunu ödem eye ç alışd ı Tees­
nin bulunduğu d ü k k â n ı) çırak» e l u lağ ı ola* sürü o k ad ar d e rin oldu k i 1945 de bir kaVb
rak girdi (1894*1895). K itab cılık işini pek »ektesi ile vefat e tti. A rnavutköyu mczarlı*
jtısa sam anda k a v ra y arak 1898 d e h en ü z 1£ gına defnedildi.
yaşında iken ay n i cad d ed e ken d i a d ın a «ka­ K âzım N âm l D uru «Bütün Türkiye*
naat kütübhânesİM ii k u rd u ; b u m ü sta k il işi­ m ecm uasının 1051 N isan ayı nüshasında bu
ne de. Sahaflar Ç arşısından to p lad ığ ı kitab- bü yü k ad am h akkında yazdığı b ir makaleetk*
ian salm akla başladı. 1909 d a n so n ra d a ta ­ d e : «Eğer, b ü tü n çalışm alarının aluı te ri o lan
bii ve nâşîrliğe başladı. 19-20 y a şla rın d a bjy V arlık V ergisi oj>u ezm em iş olsaydı, k ütü p­
genç adamdı, fa k a l iş p ro g ram ım çok ciddi h an esi şim d i d ah a yüzlercç, belki de orijinal
olarak çizm işdi: 1 — M illi k ü tü b h ân eraizd e e se rle rle dolacaktı. B u felâk et onu yıktı Bu
yer alacak ciddi e s e rle r b a sa c ak tı: 2 — S a ­ yetişm »yorm uş gibi Ç ankırıda fahiş fıatla sa­
lâhiyeti ilm iye v e ed eb îy ey e sâh ib kalem le­ tıld ığ ı iddia olun an b ir k ita p yüzünden, Millî
rin lâbiî olacaktı; 3 — T e lif h a k la rın ın k u d - d ı; sonunda b e ra e t e tti am a, günlerce haksız
âyetine h ü rm e tk a r o la c ak tı; 4 — T ab ı1 v e y e re lıa p îs y a ttı. B asıp yaym ağa başladığı
neşredeceği e se rle r m a srafla rın ı s ü r'a tle çı* A n k a ra kütü p hanesi, Yeni kütüphane. Milli
kurmayacaktı, fa k a t işp o rta la ra d a düşm e- k ü tü p h a n e serileri, ne yazık ki, yayınlarım
veeektı, ağır satılocak, d âim â a ra n ac a k v e sa­ ile riy e götürem edi.
tılacak, deposundaki m alı a ltın kıy m etin d e K oru n m a M ahkem esince tevkifhaneye tıkıl-
duracaktı; 5 — Basacağı k ita b ın icâb e ttir- « İJyas B ahar, k itapçılık etm ek isüyen
diği masrafdan çekinm eyecekti. b ü tü n vatan d aşlara kıym etli bir ö rn ek tir;
Ba program ından ölünceye k a d ar in h i­ kendisi öldü, fak at çocukları onun eserini ıii'-
raf etmedi: CiddS târih î külliyat, klasik ve vam ettirm ek ted irler* diyor.
muasır Tiirk ed ebiyatı m etinleri, ansikinpe- RAYAR (Y âkııh) — Bilyük kitabeı - edi­
dlk külliyat. coğrafyalar* atlaslar. Büyük du­ tö r llyas B ahar S ay arın büyük oğlu, kardeşi
var haritaları, lu g atlar k a n aa t kütübh&nesim Arslan B ayar İle beraber babalarının hayrül-
k ıu bir zaman içinde T ü rk basın âlem inin haletleri olarak K anaat kütübhânesinin sû-
et* ön sallarına geçiriverdi (B*: K an aat ki- hibleri; 1916 de Kulediblnde doğdu, babası­
tabevi). nın müessesesînden yetlşdi; A yşe Hanım
îtyas B ayar’ın ilk basdıgı kitab Ali He- adındaki zevcesinden İlyas adında bir oğ-
Şöd Beyin “Târihi İu vardu'. Babasının müessesesi ile bera­
Siyasrsi, son basdjğı ber terbiye ve ne­
kitab da AbdüVhak zâketine de vâris ol­
Hamlelin ,lTezer”î muştur. 1920 do­
dir.
ğumlu olan Arslan
i 915 de Sünbül B ayar H ukuk F a ­
Haıjun adında bir kültesi meaunudur.
muftevi kıstı İle ev- Babalarının Ölümün­
letıdi ve bu hanini' den sonra ilk ban­
dan Yükub ve Arslan dıkları klU b «Türk-
adında iki ofclu oldu. çeden İngilizceye» ’
IB.: Bayar, Y âkubJ, lü g attir (B.; K anaat *ikub Bayat
1042 de 450,000 v ar- (R»tmî b UIcihI Ş«**n) kitabevl). (Resifti: Bineni! geren )

ı ^aroup/merakediyorum
KAVATA 4Maİih<"<I A lâ) — Zam anım ı­ ramanın valisi ve Fâtıhin küçük oğlu
zın gobretli bir kadın t imâ(alıkları m iıl th u l- de Cem ile sıkı b ir dostluk kurmoşdu.
sl hekim; ( 0 k nâzik ve terhiyeli muhabirim iz I^rilei' ve Sadrâzam ı sevmeyen devleri erkâ­
Hakkı Göktürk ile hal ıcrcemesi üzerinde ko­ nı, ki F atihin son seferine çıkar iken İstan­
nuşmak istemediğinden, bu şöhretli doktor b u l Kaym akam ı b ıraktığı İshak Paşa bunla­
hakkında rahm etli dostumuz Serm ed M uhtar rın başında idi. Karam an! Mehmed Paşaya
A lus'un $ok güzel b ir yazısını bu je tıir kütü­ *müfsidc diyorlardı; haksız da değillerdi.
ğünde n e y e lüzum görmiyerek ajagldakı sa­ F âtih , ta h t verâsetı usûlü ile saltanat nj.
tırları İbrahim A lâeddin Gövsanın «Türk «aramı ve devlet teşkilât mı lesbit eden «Ali
M eşhurlan* adındaki eserinden alm akla ik- Osman K anunnâm esi» ni bu zatın sadaretin»
tifa ediyoruz: <1881 de Istanbulda doğdu, d e yazdırm ıştı.
Said Bey adında b ir m iralayın oğludur, 1B01 B u kanunnâm e, Osm anlı hânedanında
de A skerî Tıbbiyeden birincilikle diplom a al­ Padişahlığın, bab ad an büyük oğula kalacağı­
dı, mesleki Uıtiaaamı B erlin ve P arisde ta­ n ı v e Padişahın d e v let selâmeti, âlem nizamı
mamladı, 1909 da Tıb Fakültesi kadın has­ için kardeşlerini idam eltirebüt'cç^iiıi *dyly-
talıkları seririyâtı kürsüsüne tây in edildi. yordu. F a k a t kanunnâm ede, Padişahın şehza­
1014 de uk e rlik d e n vc fakültedeki kürsüden d elerine göndereceği lerm an Örneğinde Sul­
ayrılarak serbest hekim olarak çalışm aya baş­ ta n Cera’e h ita p edilm işti. Bu da, 'rKaramanı
ladı, Birinci Cihan harbinde yedek ask eri h e­ M ehm ed Paşanın fesadıdır. Padişahımızı iğ-
kim olarak tekrar ordu hizm etine g ird i: 1918 fâl idüü b ü y ü k oğlu Şehzade Hayagıdı sulu­
de lekrar serbest hekimliğe döndü. 1934 de na! hak k ın d an da ısk at ettirecektir- diye
Kadıküyyünde Şifâde hususî bir hastahâne haklı b ir endişeye yol açm ıştı.
açdı, Tıb Fakültesinde seririyati nisâiye şefi F atih in a n i ölümü* M ehmed Paşayı deh*
iken meşine İltihabı hakkında yaadığı bir şel içinde h ıra k d t, e v v e li Sultan Ceme bir
travayı neşredilmiştir. M uhtelif operasyon­ m ek tu p yazarak, babasının ölümünü haber
larda kullanılmak üzere bazı p ra tik âletler verdi ve kendisini s ü ra tle İstanbula dâvet
meydana getirmiştir». elti, m ek tubu da en sâdık adamlarından biri
BAYAZU) — (B .: Bayazıd Bucağı). ile gizlice yola çıkardı. Sonra kendi otağında
BAYAZID II. — Osmanlı padişahlarının ordu k u m andanlarını toplayarak vak’ayı gfc*
on uncusu ve İstanbul tahtında oturm uş T ürk ]edi:
hükümdarlarının İkincisi; Fâtih Sultan MeVı- — Padişahım ız m übarek ayaklarında
medin biiyük oğlu, hicri 851 (m ilâdî 1447- f az laca m uzdaribdir, hekim ler hemen ha­
1448J de doğdu; anası Giilbahar H atun, bir m am lazım dır dediler. Padişahımızı Uskudara
rivayete görede Dulkadir oğulları hanedanın­ g ö tü rürü m ... O rduyu H üm âyunun burada
dan mükerreme Hatundur, 14gl de, babasının k alu b v e b ir ferdin
sefere ggideriten İstanbul yakınında Gebze ordugahdan ayrılma*
eivânnda beklenmeyen esr&renglz ölümü üze­ y ub av detlerini bek ­
rine vSIi olarak bulunduğu Amasyadan ılgar­ lem enizi ferm an bu­
la gelerek İstanbul tahtına oturd u (B.: M eh­ hurdular.
med 11, Fâtih Sultan Mehmed). Dedi. N âşi araba­
Fatih Sultan Mebmedtn ölümü ile tkinci y a koydu, E nderun
Sultan Bayazıd cülusu arasında on sekiz güp A ğalarının m uhafa­
geçdi, bu günler içinde büyük siyasi entrika­ zasında ılgarla Ü skü­
lar çevrildi, İstanbul kanlı vak’alars sahne d ar yohm u tuttu, Us-
oldu. k üdara varır varmaz,
Fatihin son sadrazamı K aram anlı Meh- Anadolu yakasında
jned Paşa Tfenijertterin nefret ettiği, Amas­ ne kad ar kayık ve
ya vâllsi veliahd $chzâde Sultan Bayazıd için gemi yarsa, hepsini
de tehlikeli bir simft id i karşıya geçirtti. Ru- İkincJ Sultan Bayaui
Mehmed Paga kendi memleketi olan Ka- meliden Anadolu ya- (ttfcsim: Dttlead

http://groups.google.con
______________ — 2217 BAYAZfD ff

S u l U n M e h m e id e n g s ; rî butun
etrafı can
(Uı;;*v h ili. tek istinatgahı Sultan Mehmed-
dİ.
F .ıiıiı Sultan Mehm edin beklenmedik es-
rarlı olumü üzerinde dikkatle durulacak nok=
la, daha sadrâ/am M*îhnwl Pw*u niş/. tutan-
Jkfnt'l SnMan B *}auüıa Taraşı bulu getirmeden, v e dolayıaiyle büyük şeh­
jtfına cn küçük bir d«nlz nakil vaaıtası- rin kale kapılan hfcpûTirrmdftn İstanbul kay*
■mu geçmesini şiddetle y as ak etti. makamı Ishok Paşanın Fâtıhîn ölümünden
İstanbul şehrinin zabıta hizmeti ile Aee haberdar olması ve Keklik Mustafa adında
mı OgJanlâft bırakılmıştı, onları da Bakırköy
^raflarında bir köprü tamiri bahanesiyle çe-
^rden çıkarttı ve bütün sur kapılarını kapat­
tı. Pâîthin olümiinü İstanbullulardan da giz-
{emişti, Göslerj yolda, Sultan Cem'ı bekleme’
başladı
Fakat Mehmed Paşanın nâşı alub ordu-
eihdan ayrılmasından bir kaç saat sonra aa-
Jter, büyük Padişahlarının ölüm ünü öğrendi.
0 anda otağı hüm ayunda bulunub da K ara-
«vaııh Paşanın telâş İle gaflete düfüb Sultan-
çayırında bıraktığı birkaç kişinin yoJunarak
anlattıktan sahne, çok m üthişti:
— Padişahımızın miibârek ay ak lan , mu-
îid Ü2«re ağrırdı, sancı ziyade oldu, tabîb ler
g«i«ü, ilâcından âciz oldular, başka te b ib le r
de geldi, ittifak ettiler, ayağından kan a ld ı­
lar, zahmet ziyâde oldu, şerâb-ı fa riğ (m ü­
fittin, uyku ilâcı) ferd iler, Allah rahm etine
vardı.
Dediler. M üverrih D erviş A hm et Aşıki
de, orduda idi, bu söyleri riv ay et olarak <fe-
ji). kulakları ile duydu.
Tahlbirr ^ r H f kim v f r ii H ân'e
* O kan M i frrâ b ı kasıt» fcaanf
Cimrin doftradı a H ânın
İkinin ılrm ta rt Itu jn n f
İHA niçtin b^OA ktyrfı ta k lb k r
Boyacılar dKcri. cânt lu n r
tablU rr Hftn'e («fc taksi rtlk HU
Tlmarfarı kam a vardı zljânf-
Dfta M Â^riıi bu H an hakkında
Ki nûri rahm ete c im boyfcnr.
Koca F&tih Sultan Mehmed Han, tabibJ**-
^ r'" Cehli veya şefti b ir suikasd* öldürülmüş-
^ ki, q devrin saray tabiblerl Yahudi müh-
tpdisi veya bunların ev lâttan idi. I k h « l S u lta n B& jaztdııı
, Fakat siyasi durum gösteriyor kk suikasd K a fta n ı ve kav u £ n
ı b ilin d e Karamanı Mehmed Paganın as- Topkapu sararı Hfizesinde
olamaz, çünkü kendisine i tim ad etmiş (Reatm : N eclh)

u p /m e r a f a a d iy o r u m -
B A Y A Z fD II. — 221R — ÎSTAKBUL

saray kapıcıbaşlarından mahrem bir ad a m ı­ ve en sür'sili vâsıtanın at olduğu bir devir


nı. febdf]] kıyafetle A n ad rjy y a k a lın a g e t ir ­ için Amasya'dan gelen yeni pâdişâhın gece­
terek A m a m d a bulunan veliahd şehzade leri dnlıi yol aldığı muhakkaktır. Sahibini
S ultan Beyazı dı ts u n b u J a ^ irmesidir. bekleyen İstanbul tahhna biran evvel otur­
V ak ’aniivlsler Keklik M ustafa tyirs *blr m e r­ ması lâzımdı. Kuc;uk kardaki Sultan Cem’in
di rüzigâr* diyor, eto yedm emek iyin cadd e­ vali bulunduğu Konya ufukları kara bulut*
lere iu^ ram ayıp kabakçı y o llarından gittiğini larla kaplıydı.
söylüyor. A nlatılıyor kl, şehzade Bayuzıdı İkinci Bayazıd U 8 j de olug dört yadın­
davet İçin A m asyaya doğru yola çjıkmasr, ba- da Ldi; u^un boylu, vetrhen son derecede gû*
31 koltuğa alacak cesaret isteyen tehlikeli bir 7.cl, buğday ten üstüne koyu kumra] saçlı,
vaaircdlr; K aram âni Mehmed P a ş a n ın henu a koyu kumral bıyıklı, sobu yüzünü sünneti
ortalıca hâkim old uğu zam andır. seniye üzere kesilmiş bir sakal süslemiş, ko­
Keklik Mustafa A m aayaya selâmetle v ar­ yu eîâ gözlerinin bakışı temiz ve mertlâr*,
mış, Mehmed Paşanın Sultan Ceme yolladığı sağ yanağında da bir beni vardı, Hususi ola,
ulak İse Anadolu Beylerbeyi S in an Paşa ta­ rak sağlam bir medrese tahsili jjörmüştu,
rafından yakalanarak koynundaki nâme 11c büyük mutasavvıfları d a anlayarak okumuş*
beraber Karaman yerine «adem diyarına re­ tu. Başda m atem atik, müsbet ilimlerin hay­
van ve bî nâmü nişan* oimuştu. ranı idi; tıb ile, edebiyat ile, tarih 11e meş­
Acı ölüm haberi yayılınca Gebze civârm- gul ve şairdi. Çatık kaşlar altından hışımla
da Suliançayın ordugâhı b ir anda dağıl iver- bâkflr iken b ir kat daha güzelleşen bir nev-
mIşti, Yeniçeriler yaya askerdi, büyült kısmı civana şöyle hitap ediyor.
cebri yürüyüşle Ü sküdar yolunu tu ttu . Bir DAI i s ü t f l n l e b a .ş n i l i l m e k s i k deR lI,

kısmı da Pendik, K artal, M altepe iskeleleri­ £fiqm> çeşmlnlr dile herdem cefâ rksik degU...
ne indiler, oralarda buldukları kayıklara do­ Sonra kendisine dönüyor:
larak evvelâ Galataya g e ld ile r G alata sahi­ Öldürür gam seni, yâre ne cam, çün her saman
lindeki bütün kayık ve gem ileri kılıç k u v v eti Bin nenin *tt)İ frılâ. AdU. ana rfolk drftt..
ile kaldırıp lîsk ü d ara yolladılar, A nadolu y a­ diyor. M uhakkak kİ has mânâsı ile şâirdi.
kasına yığılmış olan yoldaşlarını İstan b u la Bâztısu da sağlam dı, iyi ok atardı mü­
geçirdiler. S u r kapılarının m uhafızları güğ- kem m el a ta bm er, y am an cirid oynardı. Ke­
remiş Yeniçerilerin karşısında sadrazam ın sim den anlar» m in y atü rden anlar, yazıdan
yasağını tutmadı* bütiin k ap ılar açıldı, şeh ir a n la r; san’a tın ve san ’a tk â n n büyük hamile­
bir mahşer yerine dondu. Evvelâ sadrazam ın rin d en b tr pâdişâh olacakdu H attâ Amas­
sarayı basıldı. K aram anı Mehmed P aşa pa­ ya’d a n İstan b u l’a gelirken, yalnız kendi dev*
ram parça edildi, b ü tü n yahudi m ahalleleri rin in değil, a sım ın bü y ük yazı üstadı olacak
yağma edildi, bu arada kan da döküldü. İshak A m asyalI Şeyh H&mdullahı d a beraberimle
Paşa ihtilâle b ir kaç saat seyirci kaldı, fa k a t getirm işti. H em senli benli konuştuğu yirmi
Mehmed Paganın katli haberi gelince* İs ta n ­ y ıllık b ir arkadaşı olarak getirm işti.
bul kaymakamı b ir v e tire yakışan celâdetle S u ltan Bayazıd'ın bu s a n a tk â rla pek ya­
atına binip kıyamı idare eden zabitlerin ka­ kın dostluğu şirin b ir fıkra ile başlar;
rargâhı Yeniçeri kışlasına girdi, onun görün­ A m asya'da vâli olarak oturan genç ş*h~
mesiyle dc ihtilâl b ir anda sona erdi, asker zade av m eraklısıdır, cins tazıları vardır. Ma­
kışlaya girdi. Şehre dellâllar çıkarılarak deh iyetindeki sipahilerden biri bir la2i «atın
*et içindeki halk teskin edildi. Osm anlı tah tı­ alır. Kaaabdan d a b ir okka e t alıp Buiıârâll
nın meşrft vârisi şehzade Sultan Bayazıd İs­ M ustafa D ede adında b ir şeyhe gider. Kapu*
tanbul* gelinceye kadar, İstanbul sarayında yu şeyhin on beş yaşındaki Hamdullah açar*
bulunan oğlu şehzade K orkud babasının ve­ — Babam evde yok, der, hâcctiltfz ne
kili olarak tah ta oturtuldu. id i?
Yukarıda da söylemindik, Sultan Bayazıd Sipâhf b ir saf adam , boynunu büker:
babasının ölümünden onsekiz gün som a gele, — Şu b ir okka eti babana hediye getir*
bildi: haberlerin atlı ulaklarla gönderildiği ilim, dileğim şu taziye b ir m uska yazdırmak*

http://groups.google.c
r ,- söclopsoISİ
. avda ;chzâder,; i tazılarını ^eçain, b ir hoş-
i otfD a % ı n .
— 2210 -

-tüzel yıizii kalbinin aynas idi; m elek huylu


idi. öylc-sinr kİ daha eren ler arasına koya-
BAYAZID Q

Hamdullah; L -hr ona VeJi unvanını ver.-çĞktl T irih


_Ağara- der, gam çekme-, sen eti ver, kutuğtm e germiş vak'adır:
m uskayı b e n d c y a z a r ım . b a b a n u lu u h i Ii m - K ir : un S ııila n R a y a z id 'ın m e c lis in d e
lIin v ardır.. b ir se yya h D ü lm as*ya'nın ta b ia t i'ıız e llık k - ri
W muskayı yasar, verir. Bırkf-v gün son­ İİL* t ü r iı i a h v â lin d e n b a lu c d e rk e n :
ra da avda sipahinin tazısı şehzadenin namJj — Pâdı^ıhım . der. o diyarın fr^r.k begi
uslarım arkada bırakıp avı yakalar. Sultan nin iki oğulu v ardır kt yer yüzünde h-.ı n
Buyaziâ’ın emri İle köpeği huzuruna g etirir­ ve cem allerinin ew bulunm az, cenncl kaskını
ler. görürle* kİ boynunda b ir m uska sallan­ iki taze c iv a n d ır.
makladır. Bayazıd em reder, muskayı# açıp
S u ltan B ayazıd;
içindekini okurlar:
Tamah eltim riin r — H aydi, der, ben dua edeyim , sîzler de
Maska yaaduıt İline am in deyin... Ey Ulu Tanrım , bu güzel ço­
Tan feçfin, cu k ları k ü frün k aran lığ ı içinde bırakm a!
Knyrufo sahibinin »...m , Istanbulda bu sesin yükseldiği gün Dal*
Bugün İstanbul'da Bayazıd cam ii şerifi­ m açya’ctaki iki güzel çocuk b ire r yügrek ata
nin mihrabı üzerinde, kubbesinde ve orta ka- binerler, baba ocağından kaçarlar, T ü rk sını­
pusunun üzerindeki şaheser yazılar işte bu rın ı geçip:
şeyh Ham dullah'ın yadigârlarıdır. — Bizi İstan b u l’a g ö tü rün, şerefi İslâm
İstanbul tahtında otuz iki y ıla y ak ın ile m ü şerref olup padişahım ızın hizm etinde
duracak olan İkinci Sultan B ayazıd'ın temiz, olalım , derler.

GİilİKaba ve f o fiılıb n
(Rftfttt: Sataiha B m rall)

aa/group/merakediyorum
O sm anlı târih in in D ulkadiroğlu A hm ed elm aslı b ir siyah sorguç vardı.
Beyi ile D ulkadıroğlu M ehmed P a ^ a a b u ço­ BâbJtıümayun önünde yeniçeri ağası Ue
cuklardır. ocağın büyük rü tb e h zabitleri podişahm
İkinci S u ltap Bayaaıd’ın d evrinde G a la - üzengisini öperek fstiıu b uldı j.n;«n hâdiseler,
ta n ıfl arkası kırlıkdtr. d alga d alga tepeler m e­ btı arad a sadrazam Karamıurılı Mehmed P a ­
şe orm anları ile kaplıdır. B ir kış g ü n ü pâdi­ şan ın ask er elinde katli vak'ası için a l edil­
şâh oralarda ava çıkar, lâpa lapa k a r y ağ m ak ­ m elerin i ric a e ttile r:
tadır. P âdişâh: — Sen sevgili pad işah ım a» sui kasdi
— Bana gül k o k u ları geldi, d er. vardı* a m sen ây ii ah v âlin d en katlettik., de*
M aiyetindekiler: «yine b ir k e ra m e t g ö s­ d ile r v e af dilediler.
terecek..» derler. Ve h a k ik atte de b ir az son­ F â tih S u lta n M ehm ed İstanbula bir Salı
r a m eşe orm anının içinde b ir k ulübeye ra s t­ g ü n ü g irm işti. A ziz nâşi d e büyük îjehrin top­
la rla r ki önünde saksı saksı güller k a r a ltın ­ rağ ın a M ayısın y irm i ik inci Salı günü verildi.
da çiçekle donanm ış, k u lu b en in içi b ir gül İs ta n b u l fa tih in in cenaze nam azını asruı
bağçesj hâlinde, Sultan B ayazıd1! ak sakallı b ü y ü k v e lisi v e d in â lim i Şeyh V efâ kıldırdı.
nûrani bir ih tiy ar k arşılar; M usalla ta şın d a n tü rb e y e k a d a r S u ltan Baya-
— Pâdişâhım , d er, sen i benim gö n lü m ztd d a m u h te re m b ab asını om uzunda taşıdı.
çekU, b uraya b ir m ekteb y a p tır, içini çocuk­ O cenaze g ü n ü idi, İsta n b u la , şehzade
la r ile doldur, âh ir öm rüm ü o n ları o k u tm ak ­ S u lta n C em in K a ra m an e y â le ti askeri He
la geçireyim, şu güllere o çocuklar b ü lb ü l ol­ B u rsa ü z e rin e y ü rü d ü ğ ü h a b e ri geldi, Sultan
sun!.» B ayazıd v e zirle rd e n A y a s P a şay a alelacele
Sultan Bayazıd o meşe o rm an ın ın o rta ­ b ir m ık d a r a sk e rle B u rsay ı m üdafaaya gön­
sında koğu§lan ile, d ershanesi ile, aşhanesi d erd i. F a k a t B u rs a d a « Y eniçeriler İstanbul-
ile, hamamı ile büyük m ekteb y a p d ın r, a d ı­ d a y a p tık la ra g ib i ş e h ri y a ğ m a edecekmiş»»
na «Galata Sarayı» denilir. İşte o g ü nden bu şay ia sı çık ın ca h a lk S u lta n C em ta ra fım tut­
yana, beş "üz yıldanberi orası b ir m ek teb tu v e şeh rin k a p ıla rın ı şehzadeye açtı. Sultan
ola gelmişti:1. M em leketim izin b ü y ü k irfan Bay&zıdm İs ta n b u l ta h tın a oturm asından
müessesesİ G alatâsarayı L isesinin tem e lin i ta m b ir h a fta so n ra S u lta n C em d e B ursa sa­
atanlar bir Gül Baba ile tk in c i S u ltan B aya- ra y ın d a k i ta h ta o tu ra ra k kendi adına hutbe
zıd H andır. o k u ttu v e p ad işah lığ ın ı İlân e tti.
tkinci Sultan Bayazıd Ista n b u ld a pek A ra la rın d a o n ik i v ıl gib i h a y li açık bir
muhteşem karşılandı, D ev let e rk â n ı, şeh ir y a ş fa rk ı b u lu n a n ik i k a rd e ş arasında iki se­
âyan ve eşrafı v e ask er istikbal için Ü sküda- n e sü re ce k o la n m ü cad ele böylece başlamış
ra geçmişti. İshak Paşa onyedi g ü n d en b eri oldu.
babasının vekili olarak- İsta n b u l ta h tın d a S u lta n Cem* a s ır la r boyunca dillere des­
oturan şelızade K o rk u d u da a la ra k ü ç k o n ak ta n o lacak m a c erasın ın eşiğinde iken yirmi
ileri çık m ıştı ik i y a şın d a b ir d e lik a n lı idi. O d a kardeşi
1481 M ayısının y irm ib irin ci P az arte si g ü ­ gib i sağlam b ir ta h sil görm ü ştü , kardeşi ve
nüydü. Pâdişâh saltan at kad ırg asın a b in d ik ­ b ab ası g ib i ş â ir d i; b ir g a d d a r sevgili şanında
ten sonra gem iye yo! açm ak çok güç oldu. n e g ü zel m ısrâ d ır:
M üverrihler: «Ü sküdar Boğazı gem i v e k a ­ D il h e la k pylrr. ffüspl h a n ç e r { P İv r c a n tt.«tuııc!>
yıkla doldu, d ery â yüzü g ö rünm ez oldu, k a ­ F a k a t iki k ardeşin a n aların d an emdik­
dırg alar birib irin e k atılıp k ü re k k ü reğe ça­ le ri s ü t a y rı id i (B .: Cem . S u ttan ).
tıldı» diyor. Sultan Bayazıd siyah m atem es­ 1481 y jlı H aziran ın ın ondördüncü P er­
vabı giymişti» başına da siyah d ü lb en d sa r­ şem be g ü n ü is ta n b u la B ursadan üç kişilik
m ıştı. G em inin yanaştığı iskeleden saray ın b ir elçi h eyeti geldi. H ey etin başında Wnfr-
büyük m erasim kapısı olan B âbıhüm ayuna dan rn en y aşlı kad ın ı, B ursada o tu ran Sel'
k ad ar geçeceği yollarda atın ın a y a k la n a ltı­ çu k S u ltan bulunuyordu. «B üyük Hala Ha­
n a sırm a ve ipek nakışlı k u m aşlar serilm işti. tu n » d iy e anılan Selçuk S u ltan Çelebi Hum*
B indiği atın alnında da m atem alâm eti o larak k â r İkinci S u ltan M uradın ablası idi, Yan m*

http://groups.google.coi
^ B a O P E D ts t____________________________ j BAVAZID II

dc Bursa ulemasından Molla Ay.isi ıjt na ingindi Hacca gitti, 143ü Mayısı ortaların*
«ufcrullahoğlu Ahmed Çelebi idi. C em S u l ta - da Karamsnoğltı Kasım Beyden aldığı bir
£ıs tâlim ettiği Büyük Hala H âtûn elçilik d/ıvct mektubu üzerine te k rir Anadoluya
kafesinde kusur ötmedi. F âlıh Sultan M«lı- girdi, akMejcele toplanan bir ırıikdur askerle
^cd Ölümünden az :w c l y a t ı r t t ı ğ ı aliı>«- Konyayı m uhasara elti, Takat Sultam Boya-
ıfim kanunnâmesinde karde* katlini pâriigulı< Kjdın büyiık bir ordu ılc yoida olduğu hahc*
fara bir bak olarak tanı misli. Cem Sultan bıı ri gelince Konyuyı bırakıp A nkara üzerine
korku ile ayaklanıp B ursaya gelm işti; ih ti­ Cİiti, güney batı, Anadolu Taşeli’ne kaçlı. O
yar kadın: Kjrarlft Sultan fîayazıdctan bir büyük kardeşe
Pâdişâhım, m üm kün değil midir ki, yakışan dostâne bîr m ektup aldı. Padişah,
biraderine husum et etmiyesin, İstanbul ilu «ü İtan a l dâvası macerasından vaz geçmelini,
Kümeli m em leketlerinde şan ve şevketle kendisine, refah içinde yaşatacak bir m aaf
saltanat sü rüp A nadoluyu Sultan Com'e ih- bağlanacağını, Kudüs’e gidip yerleşmesini
g*n edesin... İki şah birbiri iîe cenk ederse teklif ediyordu. Cem bu teklifi reddetti. Sul­
ortada mâsum halk kırılır, Sultan Cem de tan B aysalda verdiği cevabda:
bu saltanat bağında b ir tâze fidandır, vücu­ Son plftlrr! gü ld e y a ta r s ın «sevk İte h a n d a n
dunu kaldırm ak vallab azim vebaldir.. Beıı kül döiKlutm külhrnl mlhnrtdc- M>hep rw?...
Diye ağlayarak yalvardı. B ayazıd: diye sordu, Sultan Bayazıd da ikinci mektu^
__ Ecdadımız b u ülkenin vahdeti yolu n ­ bundu bunu manzum olarak izah e tt i :
da bunca gazalar etm iştir, bu devleti âlios- Ç a n fûxl e s ri k ısm e t u lu n m u ş bize devlet
man benim zam anım da parçalanam az. Cem T iik â fre rlzA vcrmlycKİ» b ö y lr twbeb n e?,
bu kötü işinin âkibeti n e ise onu görecektir,, dedi, pek haklı o larak d a hacılığını im â ede*
dedi, tk i\ü n lü molla sustular, b u sü k ût S u l­ re k ;
tan Bayazıdm kardeşi Cem üzerine k ılıçla Hıteeül Haremeynim dlyiiben dûvi kılnnun
yürümede yerden göğe h ak lı o ld u ğ u n u k abui Bu aaHaııaiı diin^fviypye tauna taJcb ne?»
etmekti. S u ltan B ayazıdm öncü kuvvetleri Taşeline
Sultan C em m B u rsad ak i padişahlığı y ir­ doğru y ü rü rk en C em ; S ilifke civarında Ço-
mi üç gün sürdü. B u s a ltan a tın b u g ü n e k a d ar kören adında küçük b ir iskelede bulduğu b ir
kalan h âtırası b ir taraEm da h ic ri «886^ tarih i gem iye o tu z otuzbeş k a d a r adam ı ile can at*
İle «Bursa», b ir ta ra fın d a da «C em İbni S u l­ tı ve A n am u r açık ların d a rastladığı b ir Ro­
tan Muhammed H an» y azılı g ü m ü ş p a ra la rı­ dos gem isine geçdi vc Rodos şövaliyelerinc
dır ki, Osm anlı p a ra la n k o lek siy o n cu ları a ra ­ sığındı, on üç sene sü recek olan hezin fren-
sında nadiren ele g eçirilir, son derecede kıy­ (fistan esareti böyle başladı <B.: Cem, S u l­
metlidir. ta n ).
20 H aziran 1481 Ç arşam ba g ü n ü ik i k a r­ tkinci S u ltan Bayazıd kardeşinden sonra
deş arasındaki Y enişehir ovası m uharebesi o /'ulfarm m çıkardığı g âib eler ile de çok uğ*
Sultan Cemin ağ ır bozgunu ile sona erd i. Ce­ raşdı. A bdullah, Şehinşah. A hm ed, Alem-
min 1000 askeri vard ı, Bayazıd 20,000 kılıçla şaiı, K orkud. M ahm ud ve Selim adında yedi
Gelmişti; Cem, nam u su n u m ansıba satan la* oğlu olm uştu. B u y ed i oğuldan da sekiz oğ­
lası Aştınoglu Y âkup B eyin d e k atm erli iha­ lan to ru n u vardL
netine uğram ıştı. B u ad am tecrübesiz d elikan­ Ş ehinşahın o£İu M ehm ed; A hm edin
lıyı evvelâ yenilm esi im kânsız çok ü stü n b ir O ğulları M urad, A lacddin, O sm an; Alem-
kuvvetin karşısına çıkardı, sonra seçkin as­ şah ın oğlu O sm an; M uhm udun oğulları
kerleri ile Sulliin B ayazıdm ta ra fın a geçti. O rhan, Em ir. Musa; Selim in oğlu Süleyman.
Sultan Cem b ü tü n ağ ırlık ları v e hazine­ A bduİlahın çocukları k ız doğmuştu. Yalnız
c i muharebe laeydanında h ırakarak b ir K orkud’un çocuğu olm am ıştı, galiba hiç ev*
avuç sâdık bendesi ile a t sırtın a düşüb kaçdı, lenm em işdi de. O ğullarından A bdullah,
türlü m ihnetle K unyaya geldi» tâkib edildiği Alomşah. M ahmud ve Şehinşah babalarından
jtfrî orada da kalam ayub Türoalardan aşdı, evvel öldüler, ö n ü n d e k i iki büyüğü Ölünce
Osmanlı hududunu geçerek Mıs*r Sultani iri - Şehzade Ahmed tah tın m üstakbel sahibi mu*

Q/group/merakediyorum
BAYAZID D — *2*2 — _____________________ İSTANBUL

amelesi görmeğe başladı. Ahmed Amasya. landı. Mıaır su ltan ı ih tiyar K ansu G öri şeh­
Korkud Magniia, Selim de Trabzon vâlisi zadeye birm âııevi baba ta v rı aldı bir hacı*
idiler; Sultan Bayazıd Selim in dokuz yaşın­ nin sâhib olması gereken faziletlerle hükütn<
daki oğlu Süleyman* Bolu sancak beyliğini d a rlık san atın ın âslâ bağdaşam ayacağını s6y.
verince Ahmed; ledi, b ir gün ta h ta çıkm ası ihtim âline kar^ı
— Bu oğlanın benim yolum un üzerinde hacca gitm esine m ani oldu, ve S ultan Beya-
ne işi var??.. ztdhı bozuşm ak islem ediğini «jyliycrek Kor-
Diye itiraz etle, çocuğu derhal Kefe vali­ kuddan baba&uıa h itaben b ir a f diteknâm esi
liği ile Kırıma gönderdiler. M agnisadan Is- aldı, şehzadeyi a f e ttird ik ten sonra b ir Mı­
tanbula gelmek A m asyaya nazaran d aha ko­ s ır gem isi ile A n taly ay a iade e tti.
laydı. Yine A hmedin arzusu ile şehzade K or­ Ş ehzade K o rk u d m eselesi tatlıya bağ­
kud da M agmsadan Tekeeli'ne yollandı. la n ır bağlanm az 1511 d e Şehzâdc Selim m®,
K orkudla Selim büyük k ardeşlerin in bu selesi çıkdı. B ayazıdm b u en k ü çük oğlu ken­
gidişinden kuşkulandılar. B abalarının y erin e d isin in K üm elinde b ir valiliğe naklim istedi,
tahta geçdiği gün âkibetlerinin çok elim ola­ re d edildi» o d a b abasından izin almadan
cağını gördüler. A la c a la rı S u ltan C em in h â ­ T rab zo n d an b ir g em iye a tla d ı, sekte, o n g«.
zin âkibeti önlerinde b ir ib re t sahnesi o larak ra iy e d e e y âleti a sk e rle rin i bind ird i, cogJu.
duruyordu. A hmed tah ta o tu rd u k tan sonra m u z iy a re te giderim »» d iy e re k b ir kadırga
baş kaygusuna düşüb saltan at d âvasına k a lk ­ filo su ile K ırım d an , K efeye kaçdı. İstanbul*
m ak beyhude olacaktı; bu dâvayı S u ltan B a- d an a ra b u lu c u e lç ile r geldi. S elim ;
yazıdm hayatında h al etm ek isted iler, p â d i­ — B ab a m la y ü z bey üz'konuşacağım !
şâhın ölüm ünü beklem eden ta h tı ele geçir» D iy erek h e r tü r lü ta v a ss u tu red etti.
menin yolunu aram ak lâzımdı, K o rk u d la Se­ H e m o ğ lu n d an h em d e K ırım H anından y a r­
lim m ektublaşarak gizlice anlaşdılar, ta h t dım g ö re re k y in e d en iz yo lu ile v e askerleri
ikisinden birine nasib olursa, F â tih in , A îîob- ile K a ra d en iz sah ilin d e B u rg az civarında bir
roanın kanunnâm esinde kardeş k a tlin e cevap y e rd e R u m elfn e çıkdı v e E d irn e üzerine yü­
veren o meş’um maddeyi unutacak, b irib ir- rü d ü . E d irn e c iv a rın d a A k p m a r mevkiine
îer'min ha tırın ı hoş tutacaklardı. îlk çıban k o n m u şd u ki S u ltan B ayazıd d a ordusu ile
başım 1509 da şehaâde K orkud kopardı. B a­ g elerek Ç u k u rç a y ır’a kondu. B aba oğul pa­
basına acı bir lisan ile b ir şik ây etn am e gön­ zarlığ ı cen g e te rc ih e ttile r. M erkezi Semen*
derdi ve tekrar M agnisaya iadesini isted i; d ire olm ak ü z ere b ü y ü k b ir e y âlet teşkil
tahsisatı bir misli a rttırıld ı, fa k a t isteği re d e d ild i v e v aliliğ i Ş eh zade Selim e verildi.
edildi, Çok hassas, çabuk k ırılır adam dı, son Şeh zad e K o rk u d v a k ’asınm çıktığı yıl,
derecede meyus oldu, A ntalya lim anına indi, 1509 da, E y lü l ayının ondördüncü Cuma gii-
«Bana saltanat gerekmez..» d iy erek en yakın ııü Ista n b u ld a . ta rih k ita p la rın a «Küçük Kı­
adam ları ile ve yüze yakın kölesi ile b ir ge­ y am et» d iy e geçen m ü th iş b ir te k e le olmuş­
miye bindi, «Hacca giderim..* diyerek îs- tu. B ü y iik şeh ir b ir h arab ezâıa döndü, tarihi
kenderiyeye doğru yola çıktı. Tckeeli'ni baş­ su rla rın m ühim b ir kısm ı ile büyüklü kü-
sız, yüzüstü bırakmış, padişah babasından çü k lü y ü zd en fazla cam i, b ir çok han, ha­
izin alm ağa lüzum görm em işti. Tam k ırk y a ­ m am , m edrese, m ektep, üçbine yakın ev yı­
şında, idi, kem âl çağının başında geniş bi£gi kıldı, v e 5000 kişi en kaz a ltın d a kaîarak öl­
sahibi, m ahbubdost, ve içil b ir şâirdi. D ede­ dü. H alk b u n u b ir işareti ilahiye gibi gördü,
sinin Ölümünde oniki yaşında iken İstan b u l babasına âsî evlâd olan K orkuda bir uğur­
tahtında onyedi gün pâdişâh vekilliği yap- suzluk giy d irild i, şeh zadelerin hepsinin ço­
mışdı, saltanatın tad ı dam ağından gitm em iş­ c u k ları o lu rk en onun evlâd sahibi olmaması
ti, ta h ta kavuşm a üm idini kaybedince derin d a A llahın ona gazabından bilindi. /M cyva-
bedbinlik ne yapdığım bilmediği m u h ak k ak ­ sız ağaçtır, ayağını bastığı y erd e bet bereket
tı. H aber Istanbulda hem h ay ret hem d e cid­ olm az. A liosm an ta h tı onun için delildir*
di b ir endişe uyandırdı, M ısırda ancak bir dediler.
hüküm dara yapılabilecek m erasim le karşı­
A ssm u o re p te t BA Y A ZID I I
— îîîh —

PUj,. padişah IsU nbtılun elim m anzarasına oğlu Ahmcdi A m asyadan Is u n b u la getirm ek
(jjünıBiıU edem iyerek E dırneye g itti, o ra­ vc ta h tın ı kendi eliyle ona bıraktı. K en­
da n J.'I^nbuIun tâm ırı ıçuı süratli ve esaslı disi h ay atla olduğu için kardeşleri yeni pa­
karartır aidi. B ulun im paratorluktun cvba dişahtı b a; k aldıram ayacaklardı; b a llarından
julü SU akçe yardım parası, gönüllü olucuk c ırın , v ilây etlerin d e oturacaklardı, İter geçen
çalışarak 77.000 am ele ile 3000 u sla tüplün yıl d a A hm edin y erin i takviye ı-decekti. M u­
dı, bu 80.000 işçinin eli çökm üş 1:,t anim in b ir v affak olam adı, istan b u la gelir gelmez Seli­
yıl içinde ayağa kaldırdı ( B .: küçük Kıya­ m in S cm cn d ire yolundan dönüp E d ım cy i b ir
met). bankın ile z ap tettğ in i öğrendi, ordusunun b a­
Sultan Bayazıd İsta n b u la dö n er dönm ez şında te rs y üzüne E d im ey e dondu. A rtık ye­
yeni ve büyük b ir te h lik e Ue k arşılaştı. Yıl­ ni U2 İa$ma im kânı kalm am ıştı. B aba n 0 il
lardan beri A nadoluda şiijığın sin si cinai y a ­ Ç o rlu civarında U ğraş D eresi denilen y e rd e
yıldığı biliniyordu. İran fâ h ı h esab ın a çalışan k a rşılık lı k ılıç çektiler. Selim o ıü th îf b ir boz­
şii misyonerlerin kov köy dolaşarak n ifa k g u n a uğradı, « K arab u lu t» adındaki m eşhur
tohumu ektikleri S u ltan B ayazıd ile devleti a tın ın sayesinde ölüm den, en az e saretten
erkânının çoktan n azarı d ik k atin i çekm işti. k u rtu ld u , A hyolu iskelesinde b eklettiği do­
Fakat ortada b ir vaka yo k tu , v e S u ltan B aya- n an m asın a kaçtı, y o la d ö külen askerlerinin
zıd birtakım m asum halkı şiilifc tö h m eti ile b ir k ısm ını to p la y a ra k gem ilere bindirdi v e
ezerk bu bozguncu m isy o n erlere gözdağı te k ra r K ırım da^K efeye, oğlunun yanına dön­
verecek hükiim öar değildi. Ş ehzade K orku- dü.
dun vilâyetini başsız b ırak ıp M ısıra g itm esi S u ltan B ayazıd şehzade A hm edi rtık
Tekstim de kızılbaşlarını daha h u m m alı faa­ ra h a tç a ta h ta oturtabilirdi-, Istan b u ld a t t la-
liyete geçirdi. d ığı b ir s a lta n a t d iv an ın d a b u arzusunu açı*
M ısırdan dönen şehzade v ilây etin in is­ İ a v u rd u . Ş ehzade A hm edin İstanbula gel­
yankâr havasından ü rk tü . K üçük kardeşi S e­ m e » için d av etn am e yazıldı. D evlet e rk im
limin K efeye kaçtığı haberi gelince daha faz­ arsam d a y e k d iğ erin in ikbâlini çekem eyen­
la duramadı, ve yine b abasına sorm adan le r çoktu, sa lta n a t te b ed dülünde m evkiini
Magnisaya geidi. E sk i vilâyetinin idaresini te h lik ed e g ö ren lerd en b iri m ağlûp Selim sah­
eline aldı. K orkud T ekelinden çık ar çıkm az neden silindiği için, bu d aveti g izlice v e sü­
büyük bir k m lb aş kıyam ı harlayıverdi. Şah ra tle K orkuda h a b er verdi. K orkud d a teb­
Ismsılm K arabıyıkoğlu H aşan adındaki btr dili kıyafet ederek ve y alnız ü ç sâdık bende­
halifesi «Şah kulu» Unvanı ile kıyam ın bası­ si ile gizlice İsta n b u la geldi. Y eniçeri ocağı­
na geçti. Sultan Bayazıd iki oğlunun İsyan­ n a iltica e tti, b u asker ocağının erkânına
kâr hareketlerinden evvel elini bu tehlike p a rla k vaid ierd e b u lunarak, çekilm eye karar
üzerine koydu, Sadrazam ı b ü y ü k asker ve v erm iş babasının y erin e tah ta oturtulm asına
devlet adamı Hadım Ali Paşayı kttılbaşların y ard ım etm elerini istedi. Y eniçeriler mülteci
amansız tenkiline m em ur etti. Osm anlı m ü­ şehzadeye son derecede h ü rm et gösterdiler,
verrihlerinin haklı olarak «Şeytankulu» de­ fa k a t kendi araların d a «B unun ayağında
dikleri Masan, Gökçay M uharebesinde sadra* u ğ u r yoktur, tah ta lâyık değildir» dediler,
uunın şehadet kanı bahasına ağır d arb e ile arzusuna uym adılar, co ki bize sığınm ıştır
ezildi. isyan sahasında dökülen kızılbaş kanı kılına halâ getirm eyiz, ocağımız himayesin-
nehir misâli aktı. H alk bu kanın vehâllııt dc dedir» diyerek babasına götürdüler, el öp­
Korkuda yükledi. tü rü p baba ile oğuiu barıştırdılar. F ak at
işte bu vakanın tezinedir ki, şehzad? Se­ b ir m eçhul şahıs Sultan A hm edin tah t
lim Kırımdan Bum eline geçmiş bulunuyor­ yolunu kapayıverdi, N u r Ali adında bir kı-
du. Padişah altm ışuç yayında idi, saltanattan zılbaş tam o sırada şehzade A hm edin vilâye­
bıkmıştı. Bütün korkusu ölüm ü üzerine oğul- tinde yeni b ir isyan çıkartm ış, vilâyet m erke­
’-ürınm birbirine girecekleri hakikati idi, Se- zi Amasyanın köy ve kasabaları da dahil
ile pazarlığa girişmesi bu elim buhranı Tokad. N iksar vc Şarki K arahisar bölgesini
“ 'temek içindi. N iyeti, dâima m iti vc sevgili tam am en ayaklandırm ıştı. Şehzade Ahmed

ıZgroup/merakediyorum
BAYAZID □ İSTAKBUL

ise bu uyanı bastırm aya uğraşacak yerde İs­ da asker nezâreti altında bulunan babası ile
tanbul yolunu tutmuş. Mallepeye gelmişti. saltanattan ferâgst şartlarının konuşulması
Ycniçeriter ayaklandı: altı gün sürdü. Sultan Beyandın üzerinde ıs­
__Mademki padişahımın sallanalı bırak- ra r ile durduğu tek sjartı, Selimin kardeşle­
maya niyet etmiştir, lahla lâyık olan şehzade rine kjymaması idi. Yavuz: «Nifak yolun*
Selimdir, bize $ecsatde yektâ kılıç eri yavuz da baş kaldırmazlarsa onlara ve evlâttanna
jîadişah gerektir, şehzade Ahmedin İstanbula asla dokunmayacağına» yemin etti. Sultan
girmesini istemeyi*. ve fîuâ iş başka renk H ayalıda inzlviıg&h olarak hangi şehri istedi,
alırl, dediler. ğl soruldu, Dimetokayı gevdiğini söyledi. FV
Sultan Selime «Yavuz» lâkabı İşte o gün ragat merasimi 24 Nisan Cumartesi sabahı
asker tarafından verilmiş oldu. Y eniçerilerin yapıldı. Asker ve büyük bir halk kitlesi sa­
bu ağır tehdidi tah t yolunu Sultan Selime ra y m eydanında toplandı. Sultan Bayazıd
açtı. Ahmed Maltepeden Amasyaya döndü­ çok yorgun bir yüzle ayak divanına çıktı:
rülürken Kefedeki Yavuza suretle İstanbula — Oğlum Sultan Selim H anı yerime pa­
gelmesi için dâvetnâme gönderildi. dişah naabettim, Alİah m übarek eyliye!, de­
Yavuz Selim K ırım dan istan b u la gelin­ di.
ceye kadar pür silâh ayaklanm ış olan Y eni­ F e rag atten sonra Sultan Selim saraya ge­
çeriler kışlalarına girm ediler; şehrin içinde lerek babasının elini öptü. Sultan Bayazıd bir
Yenibağçe çayırında bir açık ordugâh v e bu ay k ad ar Istan b u ld a kendi adını taşıyan semt-
ordugâkda da şehzade İçin b ir ota£ kurdular. 1& ve Sanat şaheseri olan camiinin karşısın­
O günler için hiç tereddütsüz. Istanbulda daki Eski Sara y d a yol hazırlığı gördü. 23
kansız bir askeri ihtilâl g ü nleridir diyebiliriz. M ayıs Püzar g ü n ü araba ile Dimetokaya doğ­
Suttan Bayazıd ve devlet erkânı askerin ne­ ru yola çıktı, fakat seyahatinin üçüncü günü
zâreti altına girdi. B üyük şehirde h e r kesin E d irn e civarında Söğütlü D erede an i olarak
ağzında Selimin kahram anlık m enkıbeleri H astalandı v e öldü.
dolaşmağa başladı. B ü tiin m ü v e rrih ler oğlu S u ltan Selim ta­
Kefeden sü ratle İstan b u la gelen S u ltan ra fın d a n zeh irlen d iğ in d e m ü ttefik tir. H attâ
Selim Büyük şehirde ask er v e halk ta ra fın ­ S u ltan B ayazıdm z eh irli şerbeti bile içtiğini
dan pek parlak şekilde karşılandı, h a ttâ ri­ söyleyenler d e v a rd ır; şerbeti içmiş ve Seli­
vayet edilir kİ, kardeşi K orkud d a k arşıla­ m e gıy ab en h itâ b ed erek :
y anlar arasında bulundu. İk i kard eş kucak­ — Oğul . K ılıcın keskin olsun am a öm­
laşıp öpülm üşler vc eski ahıdlerinf tazele* rü n kısa olsun!, diye beddua etm iş. Sultan
m işler, Selim, «Kardas, demiş, vilâyetin olan B ay azıd H a n ın veliliğine in a n a n lar Sultan
Magnlsada salayı h â tır île h ü k ü m et e t, ben­ Selim in ancak dokuz yıl sü re n kısa saltanatı­
den sana ziyan ihtim ali y o k tu r^ n a a sla şaşm am ışlardır.
Sultan Selim doğruca Y enibağcc çayı­ B ayazıdı VelTnin ölüm ü Istanbulda te*
rındaki otağa götürüldü. Y avuz askerin önü­ essü rle karşılandı. Ş eh irde h ir korku havası
ne çatık b ir yüzle çıktı vc askerle açık, m er­ b e lird i B u ölüm ü şehzadelerin felâketi ta­
dâne konuştu: k ip edeceğini herk es görıır gibi oldu. Yavuz
— Beni padişahlığa istediniz! Bilm iş olun Selim babasının cenazesini m âtem esvabı ile
ki, ben babam a benzemem... Benim devrim şeh ir dışından karşıladı. Cenaze nam azı Fâ­
din ve devletimizin .selâmeti uğrunda cihad tih C am iinde kılındı. B ayaztddakİ türbesine
devri olacaktır.. Büyük seferlerin ağır yor­ defnedildi.
gunluklarına katlanabilecek iseniz beni pa* İkinci S u ltan Bayazıd için babası Fâtih
dlşah yapuı!.. S u ltan M ehmed ile oğlu Y avuz Sultan Se­
Dedi. Asker dc: lim arasında sönük b ir sim id ir diyenler var»
— Biz dahi sem bu yavuzluğun için p a­ dır. Bu hü k m ü v eren ler biiyiik hüküm darları
dişahımız görmek isteriz!, dedi. sâdece g&s kam aştıran zafer hâleleri İçinde
Yavuz Selim İstanbula 1512 yılı Nisanı* görm ek isteyenlerdir. V eya memleketinin
nin 10 uncu Pazartesi günü gelmişti. Saray­ h e r sahada k a lk rn rrrst vnV ır'ia çatılanları

http://groups.google.ee
_ __ BAYAZID CAİt
Ay ,iJ ü £ F * fc İ ^

K? Mivfcri r%tri u&J « ta ıt. rifcâkt t a t t f bos-


ov a n la rd ır.
H u u ı n n t a - jd i ı u «* n |fi4 lr. a y a f i B m r t t l â n r b ü T
Sultafl S ayandın tahta oturması ile k ar­
B â z ı t â r i h y a z a r l a r ı h a m s o fu o l d u ğ u n u
alattığı Cem gailesi küçümsenir mesel? de­
s ö y le r le r ; İ k in c i S u l ta n B a y a ğ ıd a b u s ıf a tı
ğildir Bu tahl kavgasında Bayazııiın çok
basması hükümdarlık şahsiyetinin kıy­ v ereb ilm ek iç in p e k i n s a f s ız o lm a k d a k â fi
değildir, tâ rih in k a p k a r a c â h ili o lm a k lâ ­
metini belirtmek için kafidir.
zımdır,
Sultan Bayazıda o tu ı yılı aşarı saitanatı
«Ku^ük kıyıırneUden sonra İstanbul
boyunca parlak zafer fırsatı zuhur etmedi,
imâr edilirken ltalyodan dâhi sanatkâr ve
fakat ecdadı gibi yerinde o da kılıç adamı
muta&saıb katolik MikclarLgelo J3utı»arroti‘yî
ÜL Cemden kurtulur kurtulmaz Morava se­
dav el etmiş, sanatkârın Istanbulda heykeller
ferine çıktı, Hersek ülkesini kat’i olarak il­
yapm a şartını dâhi kabul etrni$ ve Mıkolan-
hak etti; 1484 d& ordusunun başında Bog-
geloya Papa izin vermiştir,
dan'a gitti. Tuna., ağzının kil id noktalan, Kili
Babasımn aldığı Ist&nbulu geniş ölçüde
ve Akkirman kaleleri fetholundu. Yunan se­
im âr etti «Kü^-ük Kıyamet» denilecek kadar
ferini yaptı. Adriyatik sahilinde üıebahtı ile
m üthiş bir zelzelenin harâbezâre dondurdu*
Moranın müstahkem limanlarından Koron
ğü Büyük şehri bir yıl içinde yeniden kurdu,
ve Modon alındı. Oamenlı donanmayı Akde-
hayati ve medenî ihtiyacı olan bol suya ku-
ııizde asırlar boyunca bir şöhret olagelmiş
vıışturdu. Daha şehzadeliği zamanında Arna^
Venedik donanmasına karşı ük büyük deniz
yadtı bir güzel cami, b ir büyük medrese, ve
zaferini kazandı. Akıncı Bâli Bey Potonya*
bir sibyan m ektebi yaptırm ıştı ki, hanedanı
ya, akıncı Yak ısp Bey îstiry sy a akınlar yap-
nin hiç bir prensi hâtırasını bu ölçüde bayır
ll, Saltanatının son yıllarında Tekeelindekl
eserleri ile tezyin etm esini bilememiştir. Os­
kıaılbaş kıyamı kahhür bir darbe Ue eztfdi»
m ancık kasabası civarında Kızılırm ak, Gey­
ve nihayet kendisine karşı kılıç çeken oğlu
v e kasabası civarında d a Sakarya üzerinde
Sultan Selimi Uğraş Deresi m uharebesinde
b ire r büyük köprü yaptırdı. Bugün İstanbul
hezimete uğrattı.
şehrinin göbeğinde en şerefli bir y e r onun
Meclis adam ı idi, seçkin uleroâ ile on adını taşım aktadır. M uhteşem camii, karşı*
nâzik meseleleri konuşabilecek k ü ltü re sa­ sında m edresesi, az ötede hamamı, beri U-
hipti. «Adli» m ahlası ile yazdığı şiirlerden ta ra fla im areti, kervansarayı, m ektebi ite
bir kısmı edebiyat tarihim izde asrınızı en gü­ Sultan Bayazıd H an külliyesi T ürk yapı sa*
zel eserleri atasına k onulabilir: n a tı tarihinde onbeşinci osn pek şanlı kapa­
(iîw li « | sanem in kaşlarım yây gazdın m ıştır.
Kaldı ctvr oklarına s u r siper vfty çözüm M ahrem iyetinde ise itfel ve ismet tim*
Diıurdlm mi 5»ıta ben bakm a an a h ftr gözüm «âli idi.
tü n ü n , ey v iy ım ü ıu . tâ v gygnm, ey rftr *8«üm~ E renler, ev liyalar fevkalbeşer kudret
W lı#a eevr tu lar b ru koluna ; i b nlrinn v e ku v v et sahibi fanilerdir. İkinci Sultan
8*bl Merimde tü l i ( jf c ıu tı o | m »tı Didem Bayazıda hâli hayatında iken tebaası tarafın­
Çözlerim t « r ı m İse |« n yüzünü a h nSd^m d an <Vâlİ»sıfatmın verilmesi, hüküm darlık
GSn&O». ey vây fö ıiim , vâjr c fa fin , ey Tfiy f û n u . sanatım pek iyi bildiğini gösterir (B u yazı
R. E. Koçu’nun Osmanlı Pâdişâhları-adında­
İslâm! güzel san atlar üzerinde sağlam ki eserinden alınm ıştır, Nebioğlu Y aym ı).
bügl sâhibi idi; MrmiB h a tta tla rı ara-
BAYAZID (AU Rİza) — A sker ressam ­
»nda anılır, yazıyı has nedim i ve dostu Şeyh lardan, 1683 de Istanbulda doğmuştur. Kola*
Hamdullahdan öğrenmiş ve «Tuhfei H attâ ğası Konyalı Mehmed Efendinin oğludur,
ttu» müellifi Mlistele im zâdenin söylediğine
ailesi memleketinde K urşuncular diye mâ­
Köre üstadı ayarında yazılar yazmışdı. ru ftu r; Kuleli Askeri İdadisini bitirmiş, 1907
Müstakimsâde eserine şair «Adil» den de de H arbiye m ektebinden mezun olmuştur.
9* beyti alm akla bu pâdişâhın gürdeki kud­ Resme karşı olan ilk istidadı daha ço­
retini de bilhaayg bçlirtm ck istem iştin cukluğunda görülmüftttr» H arbiye mektebi

ig ^ g C flL ip /m g rn k g c tiy n r ıım


B a YAZID (Arabacı) — 3226 — tS tA N B üL

fesim atölyesinde d e ressam Alî Rıza Bey ile d a 1945 de em ekli ve m uvazzaf ressam a r­
HsliJ Paçanın talebesi olarak inkişaf etm iş­ kadaşlarının iştiraki ile «Ressam Em ekli
tir ; öyle ki sınıfında Ressam Hiza* diye S u b ay lar BirUğUni k u rm u ştu r; v e şahsen
anılmaya başlam ışur. H arbiyeyi bitirince* bu birliğin başkanı ularak büyük faaliyet
müîâzlm rütbesi ile M anastırdaki 3, Avcı T a ­ gösterm iş, her yıl A nkarada açılan sergiler­
buruna verilmiş, m eşrûtiyetin ilânı sırala­ le san a t âlem inde re&sam zabitlerin kudret
rında, resimdeki kaabİİJyetİ nazarı dikkate derecesini teb arü z ettirm iştir. Y ine bu sa­
alınarak M anastır A skeri Rüşdiyesi ile İd a ­ na tk â rın g a y re t ve him m eti ile 1910 da faa­
disine resim muallimi tayin edilmiş, ayni za­ liy e ti d u rm u ş olan H arb O kulu Resim Atöl­
manda bu vilâyet m erkezindeki m ülkiye yesi 1946 y ılı başında yeniden kurulm uştur.
rüşdiyesi ile İdadisinde ve m uallim m ek te­ U&tad A li R iza B ayazıd halen bu atölyenin
binde resim m uallim liği yapmış, bu askeri fa h rî öğretm enidir».
ve sivil mektefolerde hendese dersleri de P e rte v B o y ar s a n a tk â rın bâzı eserleri
okutmuş ve 1911 yılm a kadar M anastırda h a k k ın d a da şu n o tla rı kaydediyor:
kalm ıştır; bu larih d e istan b u la çağ rılarak B eyşehir G ölü (70X50. H a rita Genel
Fâtih A skeri Rüşdiyesi resim m uallim liğine M ü d ü rlü ğ ü n d e ), Milli M ücadelede süvari ke­
tâyin edilmiştir. B alkan H arbinde ordu e m ­ şif e ri (50X70* H a rb O k u lu n d a ): P e rte k Ka­
rine alınarak h arb e iştirak etmiş, h arb d an lesi (GSX5Û, C u m h u riy e t H alk P artisin d e];
sonra açılan bir im tihanı kazanarak E rk ân ı M urad N e h ri K ö p rü sü (65X50, C um huriyet
H arbiyei Umum iye h a rita şubesinin topog­ H a lk P a rtis in d e ); M illi S avaşda Batarya
rafya kısmına girm iş ve b îr h a rita zâbiti ola­ (50X70. H a rb O k u lu n d a ;; M arm arada m er­
rak Türkiyenin hemen hor ta ra fın ı ge 2 İb g ö r­ m e r ocak ları (45X50. M âliye B akanlığında);
mek fırsatını elde e tm iştir; kİ otuz iki sene Ista n b u ld a g u ru b (90X80, O fis G enel M üdür­
süren bu vazifesinin h âlıras; o larak k u rşun lü ğ ü n d e ); Boğa?, içinde H is a rla r (50X70,
kalem ve sulu boya ile zengin b ir resim al- H a rb O k u lu n d a ); G ölbaşı ve Sapanca
bomu vücuda getirm iştir. 1938 de h a rita (70x35i G en eral S a lih O m u rta k d a ); B ir ceş-
yarbaylığından yaş haddine göre em ekliye m ebaşı {70X35, G en eral A li R iza A rlunkal-
ayrılm ıştır. Em ekli olarak H arb O kulunda d a ) ; T rab zo n K alesi (35X40, G eneral Kâ­
ve Yedek Subay O kulunda da Topografya zım Ö z a lp d a ); M eyadin K öyü, sulu baya
muallimliği yapm ıştır. (20X25. H a şa n  li Y ü e e k le ); A li paşa Camii,
Ali Riza Bayazıd bilhassa k u rşu n k ale­ su lu boya (35X40, H a rb O k üîunda).
mi ile yaptığı resim lerde hocası Ali Riza Bibi.; Pertev Boyar, Türk Res&amlan
Beyin uok kıym etli b ir m uakkibi o lm u ştu r; B A Y A ZID (A ra b a c ı) — H adikatül Ce-
tereddudsuz b ir «üstad» o larak tan ın m ıştır. v â m iin k ay d ine g ö re 'S iiîv ri kapusu civarın­
Ressam Pertev B oyar «Türk R essam ları» d a A rab acı B ayazıd M escidinin banisi; hayatı
adındaki eserinde, ki y u karıdaki m âlûm at h a k k ın d a b a şk a b ir k a y d e rastlanam adı. Fâ­
da oradan alınm ıştır, bu san a tk â r h akkında tih S u ltan M ehm edle İsta n b u la gelenlerden,
şunları yazıyor: «Sulu boyalan, h afif v e şef­ b iç olm azsa F a tih in m u a sırı b ir h a y ır sâhibi
fa f renkleri Ue o n la n seyredenleri tesh ir ed e­ olduğu m u h a k k a k tır (B .: A rabacı Bayazıd
cek güzellik ve Incelikdedir. Y ağlı boyala­ M escidi).
rında d a b ir renk çeşidi bolluğu içinde tabİ- Bibi.: H ad ikatül cevfimi. I.
atdan aldığı m evzularda kendi görüş v e se­ BAYAZID A&A (S ekbanbaşı) — H adi­
zişi* rini de ilâve etm ek suretiyle eserlerine k a tü l C avâm iin k ay d in e göre F â tih Sultan
l ı ı y sma has b ir güzellik verm işdir. B u e se r­ M ehm edin sek b a n b a şılan n d a n ; Töpkapusu
lerle T ürk ruhuna pek güzel hitab etm esini y a k ın ın d a B ayazıdağa Cam iinirt banisi. Ha*
bilen üstad 1944 de A nkarada K u tlu Gazino­ dika. C am im in m ih rab d u v a rı önünde med-
sunda, emekli üç arkadaşının iştiraki ile b ir fu n olduğunu kay d ed iy o r ise de 1949 d a kab­
sergi açmış, b u ray a koyduğu m em leket gü­ rin in izine d ah i ra stla n am a d ı; h ayati hakkın*
zelliklerini gösteren eserleri ile büyük bir da başk a bilgi edinilem edi.
alâka ve takd ir kazanm ıştır. B ir sene som a Bibi.; Hadikatül cevftraı. I

http://groups.goog le.<
BAYAZID BUCAĞI

kullanm akladır. B ayazıdaga Camii


i^in, avlusundaki sü tu n la r yeni
bir h a y ır eserinde k ullanılm ak
üzere kald ırıldıktan sonra, tama*
m en hedm i düşünülebilir ise d e
ihyâ edici b ir elin uzanarak bu
m abedin y erin de yeni bir cam iin
inşam ile ilk banisinin ruhu n u n
şâd edilm esi cn y erinde iş olur».
B ayazıdağa Camii 1955 d e
im a r v e ihya edildi; banisinin
k a b ri de İs ta n b u l F e th i C em iyeti taralın d an
I <R rslm : N ezih) tan zim ed ilip baş u cuna m erm er b ir şahide
BAYAZIDA&A CAM İİ — A şağıdaki kondu.
notlar 1947 yılı E v lû l ayında tesb it edilm iş B ib i; H a d ik a tü l C e vfim i. ı ; r e k ve M u za ffe r
Esen. G ezi notU ; £ . I I. A y v e rd i, n o t.
idi;
cTopkaptda tram vay caddesi üzerinde, B A Y A ZID BUCAĞI — T ürk îy en in m ül­
cadde ile su r arasındadır, bu sa tırla rın y azıl­ k i te şk ilâtın d a İsta n b u l İlin in İsta n b u l şeh ri
dığı sırada dört duvardan ib aret bir^ h a ra b e iç in d e E m in ö n ü İlçesin in b ir bucağı (nahi­
İdi (Eylül 1947). y e si) d ir. B u cak o la ra k İs ta n b u l h aritasında
«H adikatülcevami, banisinin F â tih Sui- k esin o la ra k s ın ırla n d ırılm ış ise d e ; «Baya-
tan Mehmedin sekbanbaşısı olduğunu, k a b ­ zıcb adı. C u m h u riy e t d e v rin d e y a p ıla n m ül­
rinin dc cam iinm m ihrabı ö n ünde olduğunu k i te şk ilâtd an a sırla rc a e v v el Ista n b u ld a b ir
kaydediyor, ki y u ta rd a k i ta rih d e z iy a re t sem t alem i o la ra k k u llan ılm ıştır.
edildiğinde bu kabir de kaybolm uş b u lu n u ­ B ay azıd m son m ülkî teşkil&tdan evvel,
yordu. onbeşinci a sır so n ların d an itib a re n m eşhur
■v<Cebhe d iv a n kesm e taşdan olup diğer b ir sem t o la ra k h u d u d u n u çizm ek çok zordur.
divsrlann inşa tarzına, bilhassa pen cere sil­ B u an sik lo p ed in in bağlacı dostu ve en seç­
melerinde prese tuğlanın hatıl o larak kulla* ki*) v e selâ h ly e tli kalem ark a d aşla rın d a n
nıldjğı bakılırsa, bu cam iin elli aitm iş y ıl ka­ E k rem H ak k ı A y v e rd in in bize verdiği kısa
dar evvel, m uhtem elki bü y ü k zelzeleyi mü* b ir n o td a eski B ayazıd sem ti şöyle tâ r if edil-
teakip tam am en tecdid edildiği aşikârdır.
«Toprağa y a n göm ülm üş b ir h ald e olan
son cemaat sundurm alarının başında b irer
sülün kaidesinin bulunm ası, iç h arem in d ek i
selvi ağacının dibinde de iki b ü y ü k s ü tu n u n
yatması, son cem aat y erin in d ö rt sü tu n lu b ir
ruvak altında bulunduğunu g ö sterir. A vlu­
sunda m uslukları koparılm ış b ir ta ş tekne
ters kapanmış b ir v&ziyetde d u ru y o r idi;
harabesinin ve bahçesinin d ıv ar ta ş la n her-
gün birer ikişer eksilm ektedir,
«Bu camiin tam ir ve ihyası a rtık müm-
köft değildir; yirm ibeş yıldan fazla harab
ve metrûk olduğu söylenm ektedir; tehlikeli
örülen minaresi 1044 - 1945 apaşında topra-
6* kadar indirilm iştir; h arabe V akıflar İda-
*^8İ tarafından ayda yedi lira k ira iJe bir B oyam ağa Camii
yıkıcıya verilmiş olup k iracısı ardiye olarak (FUn: Reşati Sevinçsoy)
m/group/merakediyorum
BAYA2ID BUCAÖI _ ___ İSTANBUL

in iştir: bulunuyordu). Bu dokuz mahalleden en bu-


«tstanbulun M buyufc merkezlerinden yÜğu ffcıyozıd lllıiııiy e tj Meydanından Su-
b irinin İkinci S u lta n Bayandın eserlerinden leymaniyeye ve Uzun çarşıya kadar uzanan
aldığı İsm idir. Hududunu şaşm adan tâ rif fiiıley maniye Mahallesidir.
mumkiin değil İte de. işgal ettiği tepenin 1965 sayımına göre bucağın nüfûsu
duzfu&üne âtem olm adı Jâzım gelir. Bu saha­ 24568 kişidir»
n ın b ir kısmı b aşlı başına semt olacak genış- Bucak müdürlüğünden aldığımız rakam­
ükde topluluklarla kaplandığından» Bayazıd lara göre dokuz m ahalleye taksim edilmiş ev
adı. filen dah a küvük b ir m ıh a münhasır ve dükkân sayısı şudur:
kalm ıştır; eski Saray — Babı Seraskeri (za­ BS ev eou dOkkAn B a la b a n M ahallesinde
15 . l«Qö B ayazıd M ahallesinde
m anım ızda üniversite merkez binası) v e
Büyük K o p a lı Ç a rşı çe v releri itibariyle Ba- 17 - 500 D ajatittL un M ahallesinde
yazıddadır, fakat içlerine girince artık Ba- 25 - 2 Q0 Q M ercan M aJuütajîiıdc

yazıd ism i kaybolur. 2000 - 200 K e m a lp a şa MahalteBind»


«Semi ularttk bugünkü hududu şark- 5« • 60 K a le n d e rh â n e M ahan^ım fr.
garb idoğu-batı) iıtikaam eiinde Karamııs- 760 - 10) M o llahsurev M ahallesinde
»00 . «1 S u rû ri M ahallesinde
Lafa Medreselerinden Hasanpaşa Hanına
(ISSS-löSA da yıkdırıldfl ve şimal - Onu*», 8;ın 500 Slüleym ıtıııye M ahaüesjnıle
(kuzey • güney} tarafında Siılt-ymaniyp ya- 582* ÜV îtflîf t d Q k k & a

kınltfuidaıt Soğanağaya kartor uzanır dt*ni- Bıfrnk s ın ırı içindeki m ü essesler şun­
lebılir. V uranda da kayd ellilim iz gibi semi la rd ır:
adını on altıncı asır başında İkinci Sultân İ sta n b u l ü n ire re Jte s l
Bayazıd manzumesinin inşâs* ile alm ıştır; du- Vefa Lisesi {Maarif vekâletinin)
ha evvel ne dendiği bilinmiyor, belki «Eski İstiklâl (Usesi hususi)
saray* tesmiye olunuyordu. K anuni devrin­ Cibali Kız orta okulu (m aarif vekaletinin)
de veyâ ofıdan a* evvel şehir büyük camile­ a tık. oku) (4.. 9.. SOleymaniyc. Atatürk*
re nisbetle nahiyelere ayrıldığında Bayazıd 3 talebe yurdu (Site. Trahom Kız. Güne*
Camii nahiyesi teşekkül etm iş olup hudud* Kız. Vefa Erkek, Anadolu Erkek, Diyarbakır Er-
hırt Fkki Saraydan Kumkapısma ve AtikaK- k«k. Tokad £rfc«k. Sivas tr te k ).
patta (Sedefçiler) Camii hizalarından Saraç- Vatan sathı üstünde kıymet 4 Umumi Kû-
Mno başına kadar uzanıyordu. Ancak bu tabbâne (Bayazıd. Belediye, üniversite. SOJeyms-
hududlarda müstatil şekilli düz b ir sahâ ta ­ nlye Kfltûpbftneleri)
savvur edilmemelidir; genişlikler h er yerde 12 o tel <çukur Han. Mercan palas. Hürriyet
değişiyordu». oteli, onsekiz Sekbanlar oteli. AkartOzk Oteli.
Son mülki teşlrilâtda Bayazıd Bucağı do­ Bayazıd Oteli, Revan Oteli, fa ik PaSas, Örnek
kuz mahalleye ayrılm ışdır: 1 __ Bayazıd; oteli. Güzide oteli, vardar palas. FuadpMa
2 — Sürüri; 3 • - B alaban; 4 — M ereanağa; oteli)
5 — Dayahâtun: 6 — Kemalpaşa; 7 — Sü- 2 Demek (Eski MultariMer. Ibrahimpaşa
leymaniye: ft — Mollahusrcv; 9 __Kalender- Medresesinde» Şehirftlklert imar)
hâne. Bu dokuz mahalle 165 sokaktır (1934 B ay azıd C am ii
Belediye Şehir Rehberinde on m ahalledir; SfU eym aniye C am ü
yukarıdaki mahallelere ilâveten b ir de Cam- ŞehtfUte Camii '
cıali mahallesi vardır. Ansiklopedimizde bu N uriosttıaniye C am ü
maddenin yazı mesuliyetini üzerine almış Lâleli camii
olan emekli öğretmen Ç en e n i Hakkı RfiiC Mercan Camii
Ayyddız bu Camcıali Mahallesinde durm a­ D azn& dlbrahlm paşa Cam ii
mıştır, kaldırılmış ise yeri ya Bayazıd veyâ- A ltu n izad e C am ü
hud Balaban mahallesine ilhak edilmiş ola­ TaqtekQder Camii (MotUhnırer)
caktır. Bu lasikillün neşri sırasında m uhte­ KaleaderBAne CamfJ
rem general Van vilâyeti gezisine çıkmış Çakmakçılar Camtl

http://groups.google.
Bayatıt Camii
fenalı M M C ı d
F a tih v e te r in e r le r i, b n je d ıy e a y » r m e m u ru
Camii b u lu n m a k ta d ır.
S ı« U Mfacıd ■ b U ı K ail A m ld u
Bumuklı MeKid H A Y A Z 1D C A M U — Is ta n b u ld a k e n d i
Bûrük K tp ılı Çarşı
a d ın a n is b e tle a n ıla n te p e d e v e m e y d a n d a
S a h h a fla r Ç a ıy sı İk in c i S u lta n B ay a z ıd m im a re t, m e d re se ,
H ardavarcılar ç a r c ın m e k te b , k e rv a n s a ra y v e b ir ç ifte h a m a m d an
ü*ım Ç w >m ın b ir yanı ro ü r e k k e b h a y ır v e c e m iy e t y a p ıla rın ın m ih ­
B ay sa* Y ancın K ulesi r a k ı, T ü r k ts ta n b u lu n h ü v iy e t ve şah atyet
4 sinema (Y eni. F e rra h . T u ra n . E|t«) d a m g a la r ın d a n b ir â b id e ; F â tib S u lta n lfe h -
örOeOMr H aınanu m e d in y a p tır d ığ ı c am i (E s k i F a tih C am ii)
Vezneciler H a m ın » b ir z e lz e le d e y ık ıld ığ ı v e b u g ü n g ö rd ü ğü m ü z
A eeraıo*Ianlar H am am ı F a tih C am ii o n sek iz in c i a s ır y a p ı» olduğu
i F abrik a (O ksijen c ira ta , M adeni e^ya. ç o - iç in Is ta n b u ld a e n e sk i b ü y ü k p âd işâ h c am ii;
rab, T o p lu ijn e, J ile t fa b rik a la rı) y a p ıs ı h ic r î 90$. m ilâ d i 1501 d e b aşlam ış, hic­
4 İU ( lâboratu& n r i 9 1 t v e m ilâ d i 1506 y ılın d a « u ıa e rm iş tir
Bûyûk Akın Garajı (30-4(T araba alır) P r o f. C e lâ l B sa d A rs e v e n M a a rif Vek&leti
0 (0 içkili « lokanta t a r a f ın d a n h â le n fa s ik iiile r b ilin d e y a y ın la n -
3 k a ra k o l (B ayazıd B aşko m iserlifl, Yedildi - m a k d a o la n « T ü rk S a n a tı T a rih i» a d ın d ak i
r e t karak o lu ç a r ş ı, k a ra k o lu ) e s e rin d e m im a rı için k e sin o la ra k « Ü stad
B u c a k b in a s ın d a m ü d ü rd e n b a ş k a 2 n ü ­ H a z re d d in d tr» d iy o r. B u a n sik lo p ed in in k a­
fu s m e m u ru , b e le d iy e h e k im i, E m in ö n ü v c le m s â h ib i E k r e m H a k k ı A y v e rd l ise b u ca-

~ W '2

Bayazıd Camii
(Kesin; Sabiha Boıealı)

>m/qroup/merakediyorüm
B A Y A Z I D CAM İİ — 2430 — tSTAMBÜL

mim n ıh ve mânâsı hakkında bir aram a ve Umumi kutubhânesi Üe Sahhaflar Çarşısına)


teknik hususiyetler* üzerine İstanbul A n­ karşı üç kapusu vardır; eskiden birinci «Mey-,
siklopedisine tevdi ettiği notlarda Bayazıd dan Kaputiu», İkincisi «Eski saray kapusu
Camiin mimarı için gunları yazıyor: ^ B u gü~ üçüncüsü dc «İm aret yahud K alıkçılar ka­
ne kadar camiin mimarı olarak ya H ay red- pusu» dîye anılırdı. A vlunun etrafı 20 sulun
din kabul edilcugtir ya Kemâleddin. H j ç ü zerine atilrm ş, her cebhesindc 5 kemerden
bir vesikaya dayanm adan birbirinden n a k ­ 20 kem erli ru v a k ile çevrilm iş ve ruvakla-
len yapılan bu yakışdırm aya sebeb olarak n n üstü 24 küçük kubbe ije örtülm üştür.
ben her iki mimarin Çargıkapusunda ve Kos- Esas planı b ir m urabba olan camiin
icada birer camii olmasın» görmekdeyim. N a­ dırv an lı av lu y a açılan büyük kapusundan
sıl ki Fatih Camii m im arlarından A yaş'ın g ay ri iki y an ın d a da b irer kapusu vardır,
Saraçhane başında, Srnanı A iik'in de N işan­ böylece üç m edhallidir. C am iin «sahn» deni­
cıda birer mescidi varsa, ona kıyâsen Baya- len orta kısm ı b ir büyük kubbe ve iki yanm
ztd Camiinlû iki tarafında bulunan M imar ku bbe ile ö rtü lm ü şd ü r; sahnın iki yanında,
H ayreddm ve Kemaleddin m escidlerinin b â ' büy ü k k u bbe ile y arım kubbelerin istlnad
nilerinden birisinin veyâ ikisinin birden ca* e tliğ i k em erleri ta şır ik işer fil ayağı ve birer
mî in mimarı olacağına hükm edilm iş ve h a t­ sü tü n ile ayrılm ış ik i yan kısım vardır kı
tâ Mimar Kemaleddlnin K oskadaki kabri o n la r da d ö rd e r k ü çü k kubbe ile örtülmüş­
1916 da İhtilalci Mehmed Ziya B ey ta ra fın ­ tü r. C am iin iki y anm a ye şadırvan avlusu ta ­
dan merasimle Bayazıd Camii haziresine ra fın a m ü sta til p lan lı iki binâ yapılmışdır;
naklediİmİgdir. R ıfkı Melul M eriç ta ra fın ­ b u n la rın d ö rt köşesinde avlu ruv ak ları üs­
dan ilahiyat Fakültesi T ü rk ve îsl&m S an at­ tü n d e k i k u b b e le r çapında b ire r küçük kub­
ları Yıllığının ikinci cildinde »Bayazıd Camii be, o rta la rın d a da cam iin y a n kubbeleri ça­
Mimarı» adlı m akaalede neşred ilen son b u ­ p ın d a b ire r k u b b e v a rd ır; s o fra d a n bu binâ- *
lunan vesikalara nazaran hicri 909 senesin­ la rın C am ie m u tta sıl d u v a rla rı kaldırılm ış
den camiin hitâm ına kadar cam iin m im arı v e s a h a la rı C am ie ek len m iştir, bu suretle Ca­
Yâkub Şah bin Sultan Ş a h d ırj H alifeleri m iin d ö rtg e n p lâ n ı bozulm uş, B ayazıd Camu
de mimar Ali ve m im ar Y usufdur. B u lu n an te rs T p la n lı C am iler a ra sın a girm iştir. Ca­
vesikalar ancak 909 saferinden başladığı için m iin İki m in aresi işte b u binanın bitim inde-
temel atıldığından itib aren Y âkub Şahın ki şim al k ö şelerin e in şa edilm iştir, araları
mimar olub olmadığı m âlûm değildir. B ir çok açık d ü ştü r. B u açıklık şirin düşm üş ol­
ihtim al ile daha evvel H ayreddin d e m im a r­ m a k la b e ra b e r m in areleri kısa g ö sterir; mey­
lık vazifesinde bulunm uş olabilir. Y ine bu d an (B a tı) ta ra fın d a k i m inarenin dibine ve
vesikalara nazaran bina n â zın M ustafa Bey. buy ta ra f d ak i m ü lh ak binanın bitim ine bir
binâ emiFi Hüsarrı Bey. b in a k â tib i d e yine k u b b e ile ö rtü lü Ş eyhülislâm Veliyüddin
b ir Hüsam Beydir», E fen d in in v a k ıf ık ü tü b h ân esi inşa edilm iştir,
Camiin temel atm a ve tam am lanm a ta ­ K ü tü b h â n ey e C am iin içinden v e meydan
rihlerini veren kitabe, şadırvanın bulunduğu ta ra fın d a k i m ü lh ak binadan geçilerek girilir.
harem avlusunda, Camim esas giriş kapusu- Z arû ri g ö rd üğüm üz bu ibtidâî târifden
nun üstündedir; sülüs celisi ile m erm er ü ze­ sonra aşağıdaki sa tırla r kıym etli bilgin Ek­
rine kabartm a üç satır halindedir, m etni re m H akkı A yverdlnîn bize tevdi ettiği not­
arabca, yakısı o asrın büyük san atk ârı Şeyh lard an alın m ıştır;
H am dullah'ındır. «O rta safında köfeki taşından yapılm ış
C. G urlilt’den aldığımız planda aydın d ö rt bü y ü k m urabba! fil ayağı üstüne 17,5
olarak görüleceği veçhile şadırvanlı harem m etro lu k b ir m erkezî k ubbe müsellesi küre-
avlusu ile asıl cami satıh ölçüleri ayni iki vi a lik aları (pandantif) ile okunur. Ayak-
m urabbâ (dörtgen)dir. ların d ö rt yüzünde b ire r kıılak olup büyük
Şadırvanlı avlunun biri batıda Bayazıd kem er ta rafm d ak iler d aha çıkıntılıdır.
M eydanına, biri kuzeyde Ü niversite tarafına, «M erkezî k u bbe kıble ve m edhal tara-
biri de doğuda Bayazıd İm aretine (Bayazıd
HfnjS
— 223! — fiATAZID CAMİİ

pe birer yekpare g ra n it sıitûna m üsterud da- kem er taşlarının verdiği renk ahengi içinde­

İ fn ulak ikişer kem ere otu ru r. Büyük kem er­


lere bire/ 4e y a n m kubbe dayanır. C enub v e
^gıalde dörder m üıâvi kubbeden m ürekkeb
alçak cenahlar vardır, b ü tü n kubbeler mü-
d ir, Döşenmelerdeki renkli m erm erler de h u
güzelliği tam am lar; h al ve kitlelerin nisbeti
«le kusursuzdur; fakat b ir ağırlık, bir ferah
noksanlığı hla ed ilir; ortadaki geniş şadır­
jeliesi kürevîlere oturm aktad ır. B u kem er van b ir darlık Icvlid «tm ektedir.
kimilen iki m erkezlidir. «Eteas kapu istalaktıt yaşm aklı, zengin
«Büyük kubbenin kasnağında dairevî silm eli. üstü taçlı. İnce b ir merm ercilik ese»
20, yarım kubbelerde d e 7 yer pencere v ar­ ridlr. M inareler tek şcrelclt olup cenahların
dır. ta ucuna konduğundan pek ziya ayrık, uzak
tik i yekpare direğin (sü tu n u n ) başlığı duşm üşdür. B ir tin eai eski hüviyetini muha­
pek zengin, fakat henüz lam ahengini, y u ­ faza e tm ek ted ir; bunda, kavide kısmı renkli
muşaklığını bulam am ış istalâk lid lerle m ü ­ taklar kakılm ış zengin kitabeler ve yapraklı
zeyyendir. b ir silm e ile m üzeyyendir. Gövde kı&mı sekiz
«Merkezi sahn'ın sağ v e solunda iki ce­ aded kırm ızı kuşakla çenberlenm iş olup en
nah kolu vardır. Bu cenahlar Edirnedeki a lt v e üst boğum ları kırm ızı tamdan kakm a­
Bayazıd, Istanbuldaki Davutİpaşa v e Sultan- la r ve bendesi şekillerle süslenmiştir.
selira. ve Bursanm ters T tip i cam ilerinin «Camiin d âh ili tezyinâtı pek güzeldir.
cenahlarının kendi kitlel*:rme d a h a uygun K alem işleri zam anından kalm ışdır denecek
düşen eb'adtnı hâiz olm ayub d a r v e uzundur. k ad ar sa f v c güzeldir. B ir az tâm ir görmüş
Bujüarm şimale açılan b irer kapusu olup bu olsa d a gaayet üstâdânc yapılm ış ve renkle-
| suretle camiin beş kapusu olur. rin safiyetine itin â g ö sterilm iştir; yalnız ete*
cBu cenahların aslında ne m aksadla ya- ğe v u ru la n koyu lam leri, b ir kelime ile, kÖ*
pıldıkian hakkında sarih b ir k a ra ra varıla­ lü d ü r. Şad*rvan avlusu kubbeleri m alakâri
mamaktadır. İçlerinde ocak olm adığından tezyinat ile m üzeyyendir.
ikaametgâh değildir; Evliya Ç elebi «Camie «K apu üstünde ve sağda bulunan mü­
muttasıl sağında vc solunda iki aded Tâbhâ* ezzin, ve şim ali şark i köşesindeki hünkâr
ne ıdintemaeyeri) binâ olunm uş m cdâris m ahfilleri konsollar, oymalı kafeslerle ya*
vardır. Bâdehü" mezkûr tâbhâneleri Cam ie p ü m ışd tr; m ahfillerin renkli m erm er sütun*
İlhak idüb Camii şerif iki cihetinden tevsi la n nazirsiz balgaam i taşlardan yapılmıştır.
olundu» diyor, Kem tâb h ân e hem d e medre* «M ihrabın kafesi oymalı b îr a)m kemeri
3e olduğunu söylüyor, ak la en y atk ın g örü­ altın d a sekiz sıralı b ir istalaktit yaşmağı ve
neni eskiden b ire r m edrese olm alarıdır. 6 ıi tacı v a rd ır; boyu yüksekçe vc pek muhte­
csnablar cam i h arîm in e g en i; eyvanla m er­ şem dir. M inberin kapu direkleri zengin rû*
but olduğundan daha ziyâde te rs T tip i C a­ mî kabartm alı, kafesleri m erm er oymalı, tâ*
milerin planına uym aktadır, ancak harım İle cı ve külâht nefİsdfr» (E krem H akkı Ayver-
ayni seviyededirler, T tipi cam ileri gibi sevi­ d i).
ye farkı gözetümemi^tir, A vrupai! sanat m ünekkidleri ve arkeo­
«Şadırvan avlusu gaayet m ütenâsib. fa* loglar Bayazıd Cam iini tam am en Ayasofya-
kat fazla yüklü ve süslüdür. 24 kubbe bak- nin tesiri altında İnşâ edildiğini söylerler.
lavalı kuşaklarla yeşil eğri boz, kırm ızı Mı- E krem H akkı A yverdi bu noktaya da şöyle
*>r graniti gibi nefis taşlardan yapılm ış yek- tem as ediyor:
Pare sütunlara o tu ru r, başlıkları Iatalaktitli* «Prof. A lbert Gabriel henüz genç iken
dir. Revakın saçağı büyük b ir itina ile îşlen- yazdığı İstanbul Camileri nâmındaki eserin­
ve ağır denecek kadar yüklü b ir istalak- de «Bizans tesirlerinin açıkça y er aldığı ilk
titll silmeden yapılmıştır. İstanbul eseri» diyor; Diez de Türk Sanatı
«Avlunun Üç k a p m u v a rd ır, h e p s in in üs- nâmındaki kitabında «Ayasofya ve onun tak­
^ Samanında v e y a sonç$dan ko nm uş a y â tı lidi Bayazıd» diyor. Benzerlik o rta sahnın
kertm e le v h a la rı ile m ü ze y y e n d ir- A v lu . iki yarım kubbe ortasında bir kubbe İle ör­
re tık li m erm er d ire k le rin in v e k ırm ız ı beyaz tülmesinden ibarettir. Aslında ise b u plân.

[iZgroup/merakediyorum
BAVAZro CAMtİ — 2234 - İSTANBUL

Bursa ve Edirne Camileri ile Osmanlı mi' daki manzarasını, bâzı eski menkıbeleri de
münşinin seyir ve inkişâfının tabii netice- kaydederek şöylece anlatıyor:
sidir. Edirncde Üç şerefeli do 24 metro ça- «Camiin esâsına başlandıkda Mimarbaşı:
pmda tek merkezi kubbe yapılmış, İstanbul — Pâdişâhim, m ihrabı nasıl koyalım?
da Bayazıd Camiinden önce inşa edilmiş olan Diye sordukda Bayazıd Veli:
eski Fâtih Camiinde (U ; Fâtih C am ii) 26 —- Ş u aynğım z bas!,, der.
metro kutrunda tnerkezi Itubbenİn m i h r a b M imar ayağım pâdişâhın ayağı üstüne
tarafına bir yarım kubbe eklenmiş: onu tâ- basdıkda karşısında Kâbeİ M ükerremeyi gjj.
kib eden İstanbul Bayazıd Camiinde de, es rü r, hem en pâdişâhın ayağına kapanarak
ki İıŞtih Camiin plânı, basit bir tenazur m ihrabı o istikanm etde kor* mihrab temeli
kaidesi İle İnkişaf ettirilmiş, bir yarım kub­ konulunca Bayazıd V eli cam iin hayır il© bit»
be de tnedhal tarafına ilâve olunm uştur, ve inesi için iki re k a t hâcet namazı kılar,
bu suretle A v a s o f y a pİüv.uv.n benzeri ci'layd. ■^Camiin yapısı tam am oldukda bir Cüm<ı
çıkmıştır. MukaiJiri sanat, ibda kudretinden günü cem aati kü b râ toplanup ayıldı. Bayazıd
mahrumdur. Halbuki Türk yapı sanatı, aynî Veli b u y u ru rla r ki:
a s ır içinde Şehzade Camiini inşa etmiş, bu — H er kim ki m üddeti ömründe ikindi
sefer fisyazıd Camii plânı, merkebi buylık v e akşam n am azların ın sünnetlerini terk
kubbenin etraiına konulan dört yarım kubbe etm em iş ise şu m ü b arek vakitde o kimse
iîe inkişaf eltirilmişdİJ-'ki m im ari hacmin im am Dİsuııi.
Sirvesidir. Bayazıd plânı, bir inkişaf yolunda D eryâ m isâl cem aat içinden bir levd çık*
âizans yapı sanatı ile zaruri bir kavu^ak nok- ma?. B ayazıd H an :
!a»ı ülmuştur, Tîlrk yapı sanatı, Bizans mi­ — E l h a m b i ili llâ h ö m rü m ü z d e seferde
naresinin son noktasından, şöyle bir ugrayup h a a a r d e s ü n n e tl e r im iz i te r k etm edik!.
gelivermiştir. D iy erek k en d ileri im am olurlar.
4 Fil ayaklan ortasındaki tek direğe t sü­ <tGaayet rû h â n iy e tli camidir. Çarşı ve
tun») bakarak Bayazıd C am ii o rta sahm nın p a z a r içinde o lduğundan gece ve gündüz ce­
Ayasofyadaki nef'in b ir cepliği oldu ğ u n u id­ m a a ti kesıred en y e r bulunmaz.
dia da pek acele b ir k a ra rd ır; A yasufyanın «İç h arem dek i h avuzun muslukları, her
fil ayakları arasında dörder direk yanaşık an a b d est alındığı için akşam a kadar kapan*
bir halde olduğundan y an n eflerle o rta a ra ­ raay u p dâim a akar.
sında bir perde kurm uştur. P u tp e re stlik dev­ «Cam iin iç harem i dışında sahra misal
rinden hazır alm an bu sütun dizisine sonra­ tiç tarafın d a d ü k k â n la r inşâ edilmiş bir ha­
dan bir inşai vazife verilmiş, b ir d e ü s t k at re m i azim v ard ır, im âret, m utbak, misafir
İlâve edilmiştir; bu i k J k a t kubbe k a s n a ğ ın a h â n e v e sibyan m ek teb i bu harem dedir; onun
kadar yükselerek Ayasofyayı başı om uzları dışı d a sernpâ d u t ağaçları ile müzeyyen bir
arasına gömülmüş beden yapm ıştır. azîm m eydandır».
«Bayazıdda ise kadem e kadem e ehrâm i E v liy a Ç elebinin tarifindim Bayazıd ca_
inişin temin) için cenahlar alçak tutulm uş, m iin in b ir de diş hare m i olduğunu kesin ola­
ve yan küçük kubbeleri o tu rtm ak için o rta­ ra k öğreniyoruz; b u dış harem duvarları
ya bîr sütun konmuş, yâni vazifeden doğan onsekizinei asırda kaldırılm ış, iç harem in ka
b ir mimari ahenk çıkarılm ıştır. Bu ince far­ p u la rı doğrudan m eydana açılmışdır.
kı kavram adan gelişi güzel «taklid> vakışdır- İb ra h im H akkı K anyalı {B.; Atis.^ İbra­
ması hâzin alsa gerekdir» (E krem H akkı him H akkı) taran d an verilm iş b ir notda:
Ay verdi). «Cebheden bakıldığına göre soldaki minare
Camiin banisi ikinci Sultan B ayazı d kü püne k a d ar y ık ılarak sonradan y apılm a­
mihrab duvarı önündeki hazirede medfundur. dır. Cam i 1797 ve 1870 de esaslı tam irler
K abri üzerindeki sekiz köşeli tü rb e oğ lu Ya­ görmüştür® diyor. Dış h arem dıvarının 1707
vuz Sultan Selim tarafından yaptırlılm ışdır. tâm iratında kaldırıldığı tahm in edilebilir.
Bayazıd Câmİinin edebiyatı oldukça zen­ Y ine 1. H, Konyalı cam iin . yazılarından
gindir; E vliya Çelebi onyedinci asır ortasın­ bahsederken: «Sol av lu ta p u su n u n dışındaki

httpi/y^poupfivgoogle.
r 4?^OCUM’tD ftst

an 1797 tam irinde Y am ak Salih Efendinin


f& .^dirm en M ustafa bin M ehmedûı. İç klb-
BAYAZID CAlflt AVLCSU

d ir. Ünaydımn ««ağıdaki satırları artık bit


tir ib vesikası olmu^dur:
je k»pu»ui»ııo üstündeki y u ı da lfr/o tim i «Arlık b ir daha gÖ ru |*taçy«cek şeyler,
rinde Sikkezenbaşı A bdiılfettah Efendi tm- bâzı bâzı zihinde öyle izler bırakıyor ki göz
rafaiMİAR yazılm ışdır» diyor. önünde duran şeyler bile o m uhayyiledeki
Cam im edebiyatında b ir hof fıkrada h âtıraların kuvvetini hâiz olam ıyor: o zaman '
Dördüncü M uradın m inare âlem ine konan ■a n k i b t|, geçmiş günlerin n tşın ı taşıyan
bir kargayı okla vurm asıdır (B.: Bayazıd ta b u ttu r!
M uvakkithânesl). cDiin Bayazıd dergisinde böyle duşunu-
BlU. Ifrtıyâ Celebi. Seyahatname. ı: s. e yordum . H arem A vlusunun s n kubbeleri
_\rs«ven. TOrk Sanatı. E Hakkı Ay»erdi. Not; a ltın a kurdukları m âm ûlâtı dâhiUye m eşher­
1 H Konyalı. Not lerine girdim .
BAYAZID CAMİİ A Y L IS IN D A HA «Tezgahların üstüne top tep elbiselik
JfAZAN S E R G İL E R İ; — Istanb ultın büyiâk k um aşlar a tm ışlar; duvarlara eğer takım-
cam ilerinin şad ırv an li iç harem avlularında la rı asm ışlar; ucuz ve sağlam ayakkablan.
h e r y ıl R am azan a y ı devam ınca b ire r sergi - çoraplar, daha b ir hayli cins kaba eşya raf­
pazar k u ru lu rd u : sergi-pazara k a tıla n esnaf ta n , m asa ü stlerin i doldurm uş!.. K azarların
da gedikli idî, h e r y ıl avlu n u n ayni noktası­ gftyâ b un ları did ik didik kurcalayan yara­
na y e rle şird i; en alâsından, en nefisinden» m az b ir ç ift eldi. O nlar vâsıtası İle bu basit
en güzelinden, en kıym etlisinden olm ak şa r­ şeyleri, hey h at, henüz becerem ediğim iz bu
tı ile yiyecek içecek, tü tü n , ağızlık, teşbih, g a rb k â ri yeni sanayi yıkıyordum . A ltların­
kum aş, eşyâyi züeacive vc k ila b satılırd ı. d an, içleri rengâren k tesbit dizileri İle dolu
C am i sergi - p a zarların ın k uru lm ası ne za» m u a tta r cam k u tu la r çıkıyordu. V e ıtarçin,
m an başlam ıştır bilm iyoruz; b u A nsiklope­ nâke. kavkaa. ftdağacı, san tral, anber, gül.
diye tadım lık fa k a t pek kıy m etli n o tla r tev* abanoz, necef, şahm a ksud. gergeden teşbih­
di eden E yyublu Şevki B ey: * K adîm den b e ­ le rin m ühevven şelâleleri atasından başına
ri kurulurdu» diyor, fa k a t «ka­
dim* kelim esini tak v im ile k ıy ­
m etlendiriyor. T an zim atd an ön­
ceki devirde bu serg iler h a k k ın ­
da en küçük b ir k ay d e ra stla ­
madık. İç h arem a v lu ların d a
sergi - p azar k u ru la gelm iş ca­
m iler E yyub Camii K ebîri, F â ­
tih Camii, Bayazıd C am ii. Aya-
sofya Camii» Yeni Camii, K a-
srTnpaşeda K ap tan p aşa C am ii ve
Tophanede K iline A li P a ş a Ca-
m udir; b u n la rın a ra sın d a da
Bayazıd C am ii serg ileri cüm le­
sinden zengin, ü stü n olagelm iş-
âi. Zam anım ızda b u »ergi - p a ­
zarlar a rtık ku ru lm am a k ta d ır.
D eğerli edib v e İstan b u l
âşıklarından m e rh u m R u şen Eş*
re l ü n a y d ın « A y rılık lar» ad ın ­
daki eserinde <n e şri ta rih i 1923)
-’Bayasüd Ssrgisi* başlıklı y azı­
sında son B ayazıd -sergilerinin B aratid Camii Avlulunda
1836 Ramazan »ergisini»» krokisi
Pek güzel b ir resm ini çizm ekte­

n/group/merakediyorum
BAYAZID CAMİİ AVLUSU T im —____________________ tŞTAHBUL

«gabini «ftrı* dolanmış, mahmur yüzünü tarafından satılırdı.


sakahroıv değirmi b etU l «armış muttaki eda­ t Kösele derili, «.ipil bakışlı Mekke arab-
lı kanaatkâr tacirler beliriyordu. Sonra üst­ b n Yemen a kiki teşbihler, deste de»te mis.
lerinde - baloların konfetilerini andırır ya.v- vakler ve kokulu hilaller satarlardı- Abdul-
M ve yuvarlak • nânelı. darçınlı, portakallı, gaffar Elendi gibi fâriaiye, asabiye âşinâ,
limonlu şekerler rengârenk düğme yığınları ruh ve lisan zarafetine aâhib efendiden, ule
gibi duran tezgâhları aradım. Hama ıpeğln- mâdan birkaç te sb ih a vardı kt envâi hacı
d«n mintan giyen esmer bir mü sin man on­ yağı kokuları sinmiş dükkânları âdeta birer
lardan avuç avuç toplar, birbirini iten uruc- vükelâ, vüzerâ mecmaı idi: dudakları dua­
lu müşterilere muttasıl külahlar dağıtırdı. larla kımıldayan sırm a kordonlu. avniye k*.
«Bir ax ötede envâi baharat satan adam puttu, ka[o; kunduralı paşalar; redingotlu,
aklıma geldi, tik baharın belagatı bülbülün uzun kırm ızı fesli saray erkânı attın kamçılı
nağmesinde ise serginin belagatı de onun nadide teşbihler çekerek, yassı mahmur, ya­
tfp m jt gibi bir şeydi. Oıuın önündeki kala- r ı ibâdetkâr ağır a£ır görüşürlerdi- Halk d*
balığın mislini sonralan hatiblerin karşısın­ o yan kubbelerin altında, her adımda bir ye*
daki izdihamlarda gördük, n i m eşhere bakarak b ir cereyan hâlinde çen-
«Elinin ve dilinin sü ra tin e hayrandım : ber gibi döner, dolaşır, şadırvanda abdest
insanı yemeğe inrendiren, şuna buna iftar alanlara sürüne sürüne o rta kapatandan do>
saatini dileten ne ganb edası vardı! B ir eluıe la r boşanırdı.
kaşığı alırdı. Öbürüne külahı: «Hâsılı sergi, renkleri ve kokulan ile
— Kokulu, kokulu!» Kokulu bahar!. damağı da. dimağı da. dünyâyı da, ahreti de
Çorba ı,üı, dolma için, köfte için, pilâv için kendinde tecelli ettiren b ir müslüman sey-
kokulu, rtokulu, kokulu bahar!.. rangâhı idi; Ramazan zevkinin giindüzkü
«Medİhkir mukaddime aç zihinlerde zübdesi mâhiyetinde bîr seyrangâh!...
sofra ve leziz yemek hayalleri uyandırırdı. «Fakat yılın birinde b ir yel esdi eski
Baharların kokusu canlarda tüterdi. Sonra sanatlarla eski katacağı dağıttı. Yerlerinde
ü te r müşterisi çıksın, İster çıkmasın; senelerce sâde güvercinler kaldı. Daha ihti»
— Darçın, karanfil, zencefil, havlıcan.... yarlaşan teşbihtiler tozlanmış vâ bofslmış
diye bir sürü bahar adı sayar, her isim de- câmekânlannın başında bedbin vc mütevek­
ğigdirişde bayka bir kutuya el atar, isim ler kil, iki büklüm kaldılar. Tezgâhlan da, ken­
bilince «kufculu,, kokulu» diye tekrar başlar; dileri de ağışlarındaki dikler gibi seyreldl.
o da bitinceye kadar paket aarUmıs» bağlan* « Nihayet bu yıl. sergi b a k ım s ız kalmış
mış bulunurdu. O vakit muhakkak Uç dört eski bir çiçek bagçesi gibi yeniden iiremeğe,
lâliblisi birden çıkardı, O ademin bir daki* filizlenmeğe haşlıyor: yine bir İki baraka,
ka boş durdujuflu gfirmek mümkün ol­ yine birkaç tesbihci, hattâ muhterem Gaffar
mazdı, Efendi de göçer» lakvâ eyyâmmın nâdir hir
•Sonra o Çakmakçıların sim idleri, Edir* hâtırası gibi meydana çıkdı. Yine bir nevi
nerun devâi miskleri, Selânik'in ve Edirne'­ kalabaîık Bsyaaidın kararmış muazzam istfl
nin badem ezmeleri, Gelibolu saidaly alan, lâkliıli ve müzehheb Sülüalii kapııUn altın­
Kırkkiliec hardaliyeleri, Kayseri pastırma­ dan geçip harem aviusunda geziyor. Fakat
ları cam üstüne yapılmış armalarla, levha­ heyhat, Sergi de sırçaları dökülen eski fağ­
larla süslü mini zarif barakalarda bulunur­ furlar gibi olmuş: bir varlıkdan yîyâdo bir
du. varlıkdan ziyâde bir artık!.,
«Hereke ve Karamürsel fabrikaları, keh» «Fakat revnakı yoksa bile tesellisi var...
rübâcıiar, Reji idaresi orada Ramazana mah­ Hiç olmazsa bu günlerden dalın aü kederli,
sus şûbder açardı; Katta Kütahya çinileri daha aa kasavetli olduğumuz eski günleri
bile garb işi fağfur âvânilerin, moskofkâri bir mejâl halinde andırıyor.1.».
m&den Bemâverîerin yanı babında Buhârftlı Rûşen Eşref bu güzel yaztyj 1916 miiU»
Alimzâde TİOarethân esinin şübeslnde usun rekeslnden sonra Istanbulun düşman asker­
hil'atli ve geni* sarıklı Türkistan tacirleri leri işgali altındaki kara günlerde yasmıştır.

h ttp ://g ro ups.google.eni


aN5İKLOPEDİŞ]______________ __________- -2J37 - B AYAZID CAM İİ AVLUSU

lf* -Û - 1 D 2 2 ü r a a ı n d a d o l a n d ı ğ ı I t a y a -
Sergisi» Fındık, fıstık, kuru uzum, hurma,
.j Cami* A vIuöu Sergisi, son hükmü Şaınııı m '/tıu r <muwcuı nâmı verilen kuru
• 'jv v o ilid ır, b i r v a r l ı k d e ğ i l , b i r a r t ı k d ı .
kayısı, uryâni eriği, bunların hoşaflık pes-
f skİ Baya*j\J sergilerinden hicri 1303 l illeri, saraylardaki hadım abaların iftarlar­
Itmlâdi 18îki Haatranma rasllûıj da ififliiHr^ıda eksik olmayan huıd muslah-
ergisini lasvir eden aşağıdaki notlar İstan­ 2-erâtıııdfirı. zencefil remeli, anebe turşusu, m-
bul AJisi kİ op^dîsin e 194-1 yılında EyyuM u kodâne vesair turdular, remeller, helvalar sa­
^ v k i Bey tarafından verilmiştir; pek kıy­ tardı. Hele İftardan bir suöI evvel fırından
metti bir vesikadır. B u kalem aâhibi lr,larv gelin ip halkın aminde büyük bir kaibuz.
buJlunun ta n f ve tasvir ettiği tezgâhlara, üzerine dokdü&ü kebab fındığın misk gibi
meşherlere birer num ara koyuyorum bu rtu- kt.iku.Mi oruçluları ziyâde ımıerıdirirdi,
maraJar ile Bayazıd Camii harem avlusunun 11 — Güvercinlik ile avlunun şimal ka*
viııe kendileri tarafından çizilmiş bir kroki pusu arasındaki revak ailı boydan boya Hu-
plânda yerlerini tesbit ediyoruz: samedtiin Beyin tü tü n sergisi. Bu zat Tütün
tç harem avlusunun batıya açılan k ap ü ­ Rejisi İstanbul B aşm üdürlüğü başkâtibi idi;
şondan girildiğine göre: Reji İdâresinin müsaadesi ile kâr ve îHirarı
1 — Sağdaki revâkın atlın d a F eshânc kendisine aid olm ak üzere bu sergiyi k u r­
Fabrikasının sergisi. Fabrik a m âm ulâtm dan m u ştu ; zevki selim sahibi ve ticâret fikri
fesler İle abalar, battaniyeler, veaâir ku m aş­ olan Hüsâmeddin Bey kendi nezâreti altında
lar, boyun a tk ıla n satıl makda idi. hazırlatdığı tfitün ve sigaraları üzerinde gü­
2 — Yine fes ve aba satılan başku bir zel b ir sülüs yazı ile «Ramazânı Şerife Mah­
*ergi. sus» ibaresi yazılı hususi k utulard a satışa
3 — Bu avlunun yazlı kışlı demirbaş es- çık arm a d ı. Kilosu yüz fcuruşdan y uk arı de­
r.afı olan arzuhalcilerin işgal ettiği yer, rece üzerine hazırlatm ıştı. 25 ^ r a m tülün ü
■t — Akla gelen gelmeyen türJii şeyler veya 20 adet sigarayı ihtiva eden b u paket­
salan küçük esnaf sergileri. le r fevkalâde rağbet gormüşdü, sonra kiloluk
5 — Camii şerif kapusıı y an ın da ibâdete tü tü n paketleri, 100 lük ve .500 Uik sigara
girenlerin pabuçlarım em ânet ellikleri p a ­ p ak e tle ri yaptırdı. Çok para kazandı, bunu
buçtu barakası, gören Reji İdaresi üç dört sene sonra bu ser­
ft — Feshâne Sergisi önündeki yolun al* iliyi Hi'ısameddin Beyden alarak kendisi açıp
tında Buısalı Şekerci: Bursada imâl edilmiş işletmeğe başlamışdı.
sekerler ile bilhassa gaayet nefis tü rlü reçel- 12 ve 13 — Şimal k apusunun yanında,
lef salardı» bir hunnab reçeîi de pek meşhur* rev ak rîışmda, yol altında ve tütün sergisi­
■iü. nin önün de iki küçük tesbihci sergisi.
7 — Onun yanında, yine yolun altında 14 — Şimal kapusunufl solunda revak
Baklava ve Revanı Sergisi. H a m u r tatlıların ­ altında, tü tü n sergisinin karşısında Iranlr
da emsalsiz hır usta otan sergi sahibi tatlıci- Şekerci. İra n a mahsus bâzı şekerler ile nâne-
adını tesbit edemedik, üstü nar gibi k ı­ Ji. kakuleli helvalar, tatlılar, cevîü boa iUhû*
sarmış bir güllaç yapard ı ki ona mahsustu. k u yapak’ satardı.
8 — Ba;ı kapusunun sulunda Buhârâlı 15 —* Küçük bîr fcsbîbui, ağızlıkçı ser-
Alimzârfe Ö m er Efendinin Sergisi. S o fra- ••İSİ. ,.
Akımları, kahve ve çay takım ları ve şâir İG — Kehrübâcıhaşı Ali Beyin ağızlık,
f?yâyl ziicâciye sergisi. teşbih, kehrübâ sergisi.
® — Güvercinlik, Serginin devamı müd- .17 — Revak dışında, yol altında, lrarılj
r'etince, eâmi Avlulunun dâimi sakinleri gü- şekercinin önünde tesbihci meşhur lıindli
'^cinler» tâlim edilmiş gibi buraya çekilir- A bdülgaffar Efendinin sergisi. Bu zât saray
tr idi, ziyaretçiler tarafından beslenir, dem m enm blarm m , bilhassa hadım harem «Ça­
ekerek kaynaşır dururlardı. tarının rağbet ettikleri mâverd, boya, anber,
10 — Revak dışında, Âlimzâde Sergisl- çeçitli kehrübn ve narçin teşbihleri tedârik
nın ününde yol altında Şamlı Hacı Ibrâhimin eder, yüksek fiatîa bunlara satar, bu sâyede

n ^ o u p / m e r a k e d i y o r u r r t
BAYAZID CAM İ AVLUSU - 2‘M —• İS T A N B U L

bir Ramazanda b ir senelik geçim parasım parlardı: abanozdan kahve fincanları ve


loplardı. H attâ bu sayede Pendikde b ir köşk zarfları, tabib miamaları, yazı takım ları, acem
bile satın almışdı. İkindi n«mızın<ian sonra k irasından ve O rtaköy yasemininden çubuk
camiden çıkan barem ağaları bu sergide top* ve ağızlıklar; C am ie namaza gelen vükelâ
lanır, hem teşbih alırlar, hem dc sohbet eder* ve rical Mehmed Efendinin sergisine mutıak*
Jerdi. kak u ğ rar, o tu ru r, sohbet e derlerdi; gider­
İ S __ Küçük b ir lesbihci sergisi. ken d e b ir şeyler alırlardı.
İ D __Küçük b ir Lesbihci sergini 21 — B ir küçük kehrübâ sergisi
20 — Mehmed Efendinin sergisi. Büyü­ 22 — Cami avlusunun doğu kapusu <Ka
cek bir sergi idi. B u Mehmed Efendi lhtifui- 4 ikcılar veya İm a re t kapusu) yanında üd
d Ziya Beyin kaynatası, ressam ve astronom ağacı, bah arat ve h ardaliye şaton küçük bir
Ahmed Ziya Beyin de amcası idi. Mehmed «*:rgi.
Efendi ile Ahmed Ziya B ej in babası Ç ubuk­ 23 A vluya İm aret kapusundan giril*
çu Riza E/endi pek hünerli iki kardeşdi; tak ­ d iğine göre solda Çaycl Seyyıd Efendi ile
lidi müşkiJ, pek zarif ve kıym etli şeyler ya­ kardeşinin sergisi. M edine ve Mekke hurma-

B ay azıd C a m ii Ş a d ırv a n ı
T u r a n A çıksSt)

http://groups.google.cor
r ii.srK L O P E D tS l

jtj, YcfliKi kshv'.üt, -î?çck ve jfül uyu ve


^ .irat scrgtsj idi. Seyytd Efendi yergisin?
L hindi i çifiirtgan »Imışdı, baharat iaimk-
rjyt kendi ^r-ı..iîc zincirleme sayar, sonunda
ja : «Kukuî» kukuli kukuli bahar!.... diye
bağırarak halkı flüldüriirdü, ->>k m üşteri top-
— Î2S8 — BAYAZID ETENDİ

BAYAZID CAMtl VAKASI — Hicrî


1117 yılı rebiülev velinin öft sekizinci günü
(fl ağuıtoı» 1705, Perşem be), Üçüncü S ulun
Ahmed, VAllde Sultan ve harem takımı ile
bir a* dinlenmek ve kır havası almak İçin
Su K em erleri Mesiresine uitmejje karar ver-
I lardr. di, bir kaç gece orada kalacakdı (Mükellef
j 2-1 — Seyyid Efendinin sergisi yanında çadırlar götürüldüğü ve çok kalabalık bir
1 fjjndJt Haşan Efendinin Sergisi; bu sergide m aiyetle gidildiği anlaşılıyorj, Sadır&zam
. ji ve yünlü lıind kumaşları, kibara m ah­ Baltacı Mehmed Paşa pâdişâhı* büyük bir kır
sus enfiye mendilleri, sarıktık hind dülbend- ziyafeti vermek için sadâret Kethüdası Os­
. ri ve roüteber fslâmi eserlerin Hindistan man Ağayı daha evvel Kem erlere yollamış
Askıları satılırdı. dı; Padişah da arab alar ile T ersine B ü fe s in ­
25 — Onun yanında Sahhaf Hilmi Efen* den h a re k et etm ed i.
sit kitab sergisi: Islâm i m u teb er eserlerle be­ A yni gün sadırâzam m huzuruna çıkan
raber eiyazması divanlar, tâ rih i risaleler, b ir adam mühim b ir ihbarda bulundu: daha
fevâid m ecm uaları bulunurdu. H ilm i Efendi evvel E d irn e vak'asına da katılmış olan bâzı
bir Üd'ab bilgini, bibliyofil idi. n â d ir eserler kim seler (E d im e vak’ası Sultan Mustafanm
elinde hakiki kıym etini b u lu r, bu n ları da er* ta h td a n indirilm esi ve Ü çüncü Sultan Ahme-
babına gösterir ve satardı. din ta h ta oturtulm ası ile neticelenen kanlı
26 Camii şerifin sol tarafd ak i son ce­ askeri ih tilâld ir) b ir gizU cem iyet k u rm u ş
maat yeri, boydan boya H ereke F abrikası lar, İstan b u ld a yeni b ir fitne çıkarub devlet
Sergisi. Fabrikanın ipekli ve y ü n lü kum aş­ ricalinden b ir kaç kişinin başlarını isteyecek­
ları ile ipekli m endil v e ço rapları, boyun a t­ lerm iş. M uhbir kendisinin d e bu cem iyete
kılan, halı ve seccadeleri satılırd ı. d â h il olub fâsid n iy etlerin i öğrendikten «on*
27 — P a p u d u k kulübesi. ra bu hâinleri hüküm ete haber verdiğini ve
23 v e 29 • » R en k ler dışında v e yol a ltın ­ o gün Bayazıd C am iinde toplanacaklarını
da, ve y u k arıd a bahsetdiğim iz serg ile r Önün» söylem işdi. F evkalâde telâşa düşen B altacı
(le akla gelen gelm eyen h e r tü rlü şey satılan M ehmed Paşa y anına Vüzerâdan Osman Pa-
küçük esnaf sergileri, Şa ile Y eniçeri A ğasım ve kâfi m ikdarda Ye­
30 — Şadırvan önünde balm u m lu balık niçeri a larak kol ile Bayazıd Camiine gitti,
3>ıımurtası sergisi, cam ide kim i iE âdet kim i sohbetle meşgul on
31 — P astırm alı Dodenin alâ K ayseri k a d a r şahıs tevkif edildi. B unlardan birinin
pastırmaları sergisi. koynundan h ak ik aten içinde bâzı zevatın
32 — Seyyar esnaf olarak siınidciler, çö- isim leri yazılı b ir d efter çıkdı. T ahkikat de-
i'fckcüer, tâze ekmekçiler, pideciler, kadayıf­ rinle|dİri]İnce vezirlerden Tevkii Hüseyin
l a r , güllaçtılar. Paşa Ue İstanbul K adılığından mâzul Haşan
BAYAZID CAMİİ ŞA DIRVANI — Ca- E fendinin de bu fitneden haberleri olduğu
muniç harem avlusunda dairevî ve kenarı anlatıldı, Paça îstanköye, Efendi de Limnl
yirmi dilimli şadırvanın her dilim inde bir adasına sürüldü, halkdaıı da yirmi kiçl he-
lüle vardır. Evliya Çelebinin kaydine göre, man o gün îdam olundu. Vak’ayı haber alan
şadırvanın üstü on yedinci asrın ortalarına Pâdişâh çok sinirlendi, K em erler Mesiresin­
torlar açık jken . zam anım ızda gördüğümüz de ancak bir gece kalarak ertesi Cuma günü
'Sekiz merm er sütün üzerindeki kubbeli sa- İstanbula döndü.
Çok o asırda D ördüncü Su ltan M urad ta* Bibi: Râgid Tarifti, III.
rafından yaptırılm ıştır. Bâzı yazarlar Evli­ BAYAZID EF E N D İ (Yiuufoftlu) — On
yanın bu kaydım yanlış anlayub Bayazıd sekizinci asır hattatlarından; Otakcılarda
c&mii şadırvanının adı geçen pâdişâhın ilâ­ oturur, Anadolu kadıaskerli^inde bulunmuş
vesi olduğu söylerler. Sultan Muradın ilâve- kırımlı Mehmed Efendinin kahyası olan bir
** yalnız 8 sütün ile kubbeli saçaktır, zâtin oğlu imiıj, yazıyı devrin seçkin hattat*

n/group/merakediyorum
1
BAVA2JD HAMAMI - 22 'İSTANBUL

BAy»?ıd Hamamı. m âm ur tahayyül


rdllm il resmi if,. K. Çanlı'dan)
(Rrsini: Bulanıl Şortn)
tonndan K âtibzâde M ehm ed R efi E fen d id en o la tı B ay a z ıd C am ii, B ayazıd İm a re ti, Baya- •
ö ğ re n m iş şâir v e ed ib o la ra k a k ra n v e em* zıd K e rv a n s a ra y ^ B ay a z ıd m ek teb i v e Baya-
sali arasında scçkıu b ir sim e İk en hicri 1161 2 id M ed resesi ile b e ra b e r İkinci S u ltan Ba­
(m ilâdi Î748) d e v e fa t etm iştir» y ı l d ı n ve T ü r k y a p ı san a tın ın şaheserlerin-
Bıbt: Muslakimzâde, Tuhfe^ tıattAtm d e n b iri o la n b ir ç ifte ha m a m d ır, y u k a rı­
BAYAZID HAMAM I - B ay azıd H ü r r i­ d a b in a la rın ı sıra la d ığ ım ı* k ülltyenin bir
y e t M eydanından L â leliy e in e n O rdu C a d ­ p a rç a s ıd ır. Y ılia rd a n b e rt pek h a ra b b ir h a l­
desinin sağ k en arın d a v e ye n i, y a p ıla n şed ­ d e d u r a n v e zan ed iy o ru z kİ b ir d e ri deposu
dadi ü n iv e rs ite b in a sın ın k a n ıs ın d a d ır; Ü n i­ o la ra k k u lla n ıla n b u ç ifte h a m a m ın hem en
v e rsite ile H am am a ra sın d a k i K im y a g e r Der* is tim lâ k i ile d e v le t e lin d e g ü n geçirm eden
vi> Paşa sokağı O rdu C addesini V e zn ecilere d ik k a tle tâ m ir v e re s to re edilm esi ve iğinin
b u lla r ki, v a k tiy le Ü n iv e rsite n in E d e b iy a t e h li b ir h a m a m cıy a k ira la n a ra k büy ü k bir
v e F en F a k ü lte le rin in m esk û n b u lu n d u ğ u ç a r fi h am am ı o îa ra k h a lk a açılm ası gerekir.
v e içinden çık an b ir y a n c ın d a y o k o la n İsta n - U nutrriH m alırîır ki T ü rk İsta n b u lin i üzerinde
b u lu n ziy n e tle rin d e n P re n s e s Z e y n e b H a m ın ıtıUli ttRmgal&rımi7.d&n b irin i Vefjkil eden, hû
K o n a lı 1>u sokağın V ezn eciler ha$ı ü zerin d e y ü k k ü ç ü k , fa&at hepsi yapı c a n a tım m n gü-
idi. acl b ir eseri o îan çarşı h am am larım ız süratle
Y arı m ü n e v v e r k alem sah ih le rin in kıi- A z alm ak la d ır; b ir h a m a m ın tapu senedini
takdim dolm a bilgi ile y a n lış v e k ö tü te lk in ­ h e r n a sılsa ceb in e k oym uş olan vatandaş,
le ri eseri halk a ra sın d a e P a trc n a H alil Ha- £ÖKiimi p a ra h ırs ı b ü rü m ü ş, câm m giteeJ
m am ı» d îy e k irli b ir ih tilâ lin y a lı» ay ak lı g ü a el h a m a m la rım ız k a p a n u p depo yiıhud
z o rb a lid e ri olm uş b ir h a m a m d e llâ k in e nıs- im a lâ th a n e olm uş, y a h u d ta m a m e n y ıkılarak
b c ü e a n ıla n B ay azıd H am am ı, fsta n b u lım y e rle rin e îşh an ı, a p a rtım a n , sinem a yapıl-
lıe m e n göbeğindeki b ir tep ey e ad ın ı v erm iş m ışd ır; b ir k ^ n : d s îs ta n b u lu n îm â n adı al*

nttp://groups.google.corr
..İİKLOPEDİSİ - Î4 4 ' - BAYAZID UAMAMl

j.h<ia kof k azm an ın k u rb â n ı o lm u ş d u r; me- h ü zü n ile te sb il ed eriz ki zam an zam an M il­


üU , İ l " köşesinde. y o lla rın d a dolanır iken liy e t tijz e te si i)e Her (»"un G azetesinde ka le ­
fe r adımda ecdad y a d ig â rı b ir e se rle karşılnş- m in e e m â n et edilm iş sütunlarını ham am ları­
Hığunız Ista n b u lu m u a a k ü stah ç a t a s a r r u f m ızı k ü r kazm adan korum ak için U-ryid iden
gden ve bu bu y u k b eldeyi b u g ü n önüm üzde tek scâ olm uştur.
îiyankâr b ir çocuğun k ırık oyuncağı gibi Milli d u y g u ları coşkun em ekli tarih m u ­
t-r;ıkun sak.it başv ek il A d n a n M enderes, allim i ve m u h a rrir iîm in Ali Çavlı da ıB a-
câhil m ü şav irle rin in idlâli İle, k ü ç ü k ­ y ezit H am am ı M eselesi» a dı iie on iki say fa ­
leri bir yana b ırak ıy o ru z, B eşik taş iskele lık b ir risa le neşretm iş, İkinci S u ltan Baya-
Hamamı ve F ın d ık lı H am am ı gibi M im ur zıd kiılliypslnin b ir p arçası olan b u âbideye
Sinan yapısı iki jâhE3er h a m a m la o n la rd a n d o kunulm am asını m üdafaa etm iştir.
bir asır evvel inşa e d ilm iş y in e b ir y a p ı şa­ B ayazıd H am am ın ın İçi, depo olarak kul­
heseri olan m uazzam v e m u h te şem A k sa ra y la n a n la rın eliy le k o rk u n ç b ir şekilde ta h rib
M uradpaşa H am am ım y ık d ırm ışd ır k i y e rin e edilm iş, b in a h a ttâ teh likeli b ir şekilde ze­
konulmaz üç â b id e d ir v e y ık d ıram , T ü r k v a­ d e le n m iştir; m eselâ içine daha çok m al sığ­
tanının ziy n eti o la n Ista r.b u ld a k ıy a m e te k a ­ d ırm a k için ah şa b k a tla r y a p ılm a d ır. Mâ-
dar lanetle a n d ıra c a k tır. B u k o rk u n ç lıam am lû m d u r ki b ir h am am yapısında eâm egah
tahribatı a r a s ı n d a b îr h a ra b dep o h â lin d e d u ­ (OĞmekân) d en ilen Soyunma y erini soğuklu­
ran Bayazıd Ç ifte H am am ı n a sılsa k u r tu l­ ğa, soğukluğu da h a râ re y e (yıkanm a yerine)
muştur. B ayazıd H am am ın a le z y if k asd ı ile bağlayan k a p u la r zem in d ed ir; câm egâlıa, so­
(P atrona H am am ı» d iy e n bâzı y a s a rla r bu ğ u k lu ğ a ve h a râ re y e ah şab k a tla r yapılınca
âbidenin yıkılm ası için a d etâ çırp ın m ışla rd ır bu iist k a tla rd a n b irb irin e geçid tem ini için
kİ onların d a ilelebed b e d n im a lm a sı için d u v a rla r d e lin e re k k a p u la r açılm ış, h a ttâ hıı,
fazcıe koleksiyonlarında kendi y a z ıla n k â fi­ k a p u la r açılır iken büy ü klü kiiçüklii kubbe­
dir. B u ansiklupedinin naçiz m üellifi, kemâli lerin Isttnad n o k ta la n oyulm uş, zedelenmiş-

B a y a /l t l H lim .m il
ı r a n : n . G tuck)

\/group/merakediyorum
HAVAZIP HAMAMI ___ — 224İ —__________ İSTANBUL

lir. finin uşakları, natır, dellâk ve külhancı, bü­


Soğukluk v f h a rire kısımlarının üstünde yük ekseriyet ite umavud İdi. O târlhde en
lek kurşun kalmamıştır; kubbeler yıllardan- çok yirmi yirm i beş arasında tüv«ne veV-en-
bcri kara vc yağmura açık, id c lâ m antarlaş­ çeli b ir genç olarak tahmin ptı.jçi^i/ tor*'
m alardır. Bu bakımdan da Bayazıd Ç ifte H a­ neli Patrona Halil de ihtilâl şjec* -i 1:* «idi ay­
mamının devlet eliyle b ir an evvel k urtarıl­ rında yal m ayaklı n u n a v uç-;;: Musİu v k a l
ması lâzımdır. vehÂna ıışağı Ali ile « n me-.v»ıciinı bu he-
Erkek hamamının câmegâhı (câtnekân, mamda yapmış, sabahın ilk saatlerinde *
soyunma yeri) kadın hamamından azıcık bü­ kellelerini koltuğa alarak ve »yan nâmlarını
yük Ue soğukluk ve harâre kısımları aynı atarak sokağa yalın ayak uğram alardı, j.. o
genişlik ve plândadır. yıllarda fslanbuJda bulunan HollandalI r-;_
Soğukluk altı kubbe altında iki kzım dır; sam Van Moor Halil ile Musluyu yakından
birinci kısmın solunda bir soğuk halvet v ar­ görmüş ve iki şeririn yanyana resimlenr*
dır. sağında bir kubbesi geçidden otluk yeri çizmek fırsatım da buim uşdu; pesp4ye ihti*
ite ayak yollarına geçilir; ikinci kısım safili la ld le r ressamın bu tablosunda çıplak a y ı ­
sollu Liçer kurnalı iki soğuk sofayı ihtlvâ lıdırlar.
eder. Halil ile süfli tabakadan ayaktaşlarının
Harâre yuvarlak bir göbek taşı etrafın-' Bayazıd Hamam ından çıkmış olmalarıdır
da dört köşede dört halvet ile üç soladır; 1730 ihtilâlinde tahta oturan Birinci SuJlan
sofalar üçer, halvetler ikişer kurnalıdır. Mahmud, ihtllâîin elebaşıların» idam ettir­
Bayazıd Hamamının her iki kısmının da dikten sonra bir ferman ile bundan böyle
büyük kubbeli ve kubbelerinin tepeleri fener- İstanbul Hamam larına arnavud uşak alınma*
pencereli eâmegâhları Ordu Caddesi üzerin- sim şiddetle yasak etmişdi {6.; Halil. Patro­
dedifj; erkekler kısmının kapusu caddeye açı­ na- H amam ; Dellâk; A rnavud Dellâklar).
lır, fakat örülmüş, ibıâl edilmiştir: kadınlar Bayazıd Ç itte Hamam ı hicri 1127 (milâ­
kumuun kapusu ise kim yager D erviş Paşa d i 1715) de, Bayazıdda kökçülerden çıkan
sokağına açılır, o da ayni durum dadır. Hâ­ büyük yangında yanm ış İdL Meşum ihtilâlde
len hamam - depoya Bayazıd K ülhan sokağı bu yangından sonra gördüğü tam irin lurâ-
üzerinde erkekler kısmının küçük y an ta p u ­ veti içinde idi.
sundan. girilip çıkılmaktadır. B u sanat eseri büyük m eşhur hamamın
Bayazıd Hamamının içini 1940 yılında kapanup depo oluşu 1028 den sonradır; tâ*
görmüş idik, yukarıda bahsetdiğimiz ta h ri­ rihüıi kesin olarak tesbit edemedik.
bat daha o târlhde yapılmış bulunuyordu. Bayazıd Ham am ı üzerine Konyalı Âşık
Yalnız erkek hamamının b ir halvetine giri- M ehmed adında b ir halk şâirinin ondofcuz
lebildi. Halvetde bir kurna taşı henüz yerin­ k ıt’a b ir destanı v ard ır; Âşık Uelffiiedin bu
de, sâdece lüleleri koparılmış idi; üç yant destanı 1918 - 1920 yılları arasında, İstan­
son derecede güzel uslûblaşdınlm ış alçak ka­ bulini, o zam anki dû|m ahlar«m aın silâhU
bartm a 0 çeklerle müzeyyen bir m ük’ab kuvvetleri işgali altında bulunduğu sıra yaz­
(küb, zar) şeklinde olup yarım küre kurna dığını Konyalı Hamdızâde Abdülkadir Efen­
çanağı bu mükâbuı içine oyulmuş, iki dış di m erhum söylemişdî; Aşık Mehmedin bir
ktiçesine de sabunluk yapılm ışlı; halvetin bir m üddet Bayazıd Hamamında ktilhancılık
duvarında da kömür ile gaayet hünerli çizil­ yapdıgını da destanından öğreniyoruz: ı
miş üç direkli bir gemi resmi ile Î330 (milâ­ 1. M rdhlyeyl yazdım Aftalar h c jl r r j|
dî 1914) tarihi vardı. Hiç biı* münâsebeti Bâynlıldf kfbif tamama mahaıı» m
olmamakla berâber 1730 ihtilâlinin çıplak G ire n lrr İçine gtinûltar ojgler |1|
ayaklı dellak lider» Patrona Halil'in pek çok VnkUqdr-yapılmış finftkıim ınjkhüU* i
emsali gibi hamam uşıkhgı da yapmakda bir
tersaneli nefer olduğu düşünülür İse kömür- Z. Câıue*Ah k u b b fti l u j r c ü c AJİ 1
le çizilmiş b ir gemi resmi garib bir tesadif Trınrcll&laı ta sd ik C(uıl« Ahali 1
Uşafcbm bu şehrin |01 crınâJi 1
dır.
1730 ihtilaline kadar İstanbul hamamla-
h t t p r /^ r 'ö ö ^ ö o g le .c o m j
'.■5K L 0P E D İB İ
- İU* - fiAYAZUJ YALI KjVSItt

f. A tık Pt l M m sertim i* n««*r


Rlms^ Aşık Mehmed dertlin ne dlme*
fjiu/nt a )|u ila r»|f*n Mjmi-
Curlblik d r b rn dllflkara
Ksdiım}^* avAmı n i ı e m vnhavir
U . Nevilim bu ftataam da ben Mr dilberi
Vani t r r s d u*ak b+fcAra roah***
T u rn a iriliııryan p rrfp rrk ert
4., (iirfH tmi^trJİDln fo*U kanınyt.
Oh&m tınla knkul k r^m î**rbı-rl
SoJTIp«fl« getir te ta h çam uştr
M U m ftlıu hüfhnn l^ ıv nura. m&h&u*
IbrLftm pe**r»wJ j*nc<- j* r ^ ır JT. M A iju klftr y o lrııd u r A v k la r h ıu n ı
(icnçlfrdpn de bir ^İvrkAnı miih^nü Iti'lliik M'Vrtıİpr ile o lu r k ü lh an n
j. iki nefer n a l tır Yusuf mLvâli M evlidim Knnyudır (M'd^rlm b a n
G o n m l ü stü n d e b ire r j u l ıtAli Ktff y itft kurtıım m h u n h a ra
N >ıiket ü ıre d ir şivesi hAU İS. Sabah »eher vAktl açılır hıimıım
Çini ccblnt de k iif rir e m ah so s So y u n u r hîm ıplc Çakır M tısuram
«. Olur b h ı u t i n d f b iri prrrA n e B u y u ran efendim buyurun
ü ı i ta i e fm fe d fr f â r f r btr yAne KezAket de o y&di&âra m alısı»
KikttU a n b e r b n i d n d iv ân e 19. S u lta n BAyrkldİn tlf le hum am i
Ad tim H t r ı u k o cebbArr m tb s u s Cihftnı tııtm u f ta r *#hreU nAmı
7. CânırfA h o rta sı ftsU ye bavıut Bevan İdem h a tm ed erk en kelâm ı
On artr 1 d rliâ k lo oitm lral y ı r ı n T a r a f h â tû n a ttigûejı mabMB.
b tn ın e te n d im re h b e r kılavuz RAVAZID KASRI. SILTA N RAVA'/I!>
En dilberi a lı k e re m k â re mah&os VAM KASKI — Topkaputm Sarayının en es­
L A b d ım şim şird e n cüm le oAUnt ki yapılarından biri idi; saray yapılarını bir
G iyerken b tr elvan t u ta r elfnl at nalı gibi çevirmiş böyiik Has Bağçede» Bî-
B&lvetde fitlersin Inee belini aans devrinden kalma yalı boyu kale duvar­
Cıittttifl cndAzesl a y â re m ah su s larının üstünde, Salaeık • Selimiye’nin kar*
9. S o ta k tıık d ı n t td ı r a y n lelAfet ^ısında, Boğaz ağzına ve Marmaraya nezâreti
K ahve çubuk v lrr n b ir b a şk a Afet olması geren bir köşk idi. İkinci Sultan Ba*
Yalın ayak H a i l i n e k ıy âfe t yazıd iarafından yaptırılmış, on aJtmct asır
Bakveeİ çırağı mekk&ra m ah su s sonlarında yeniden yapılm asına tamir edil­
10- (îöbekLaşı a k m erm erden a la n d ır miş, geçen asır ortalarında da, yanındaki
Bal ı l t t y ala dlscm s a n m a y a la n d ır İncili Köşk (Sinanpaşa Köşkü) Üe berâber
Ferm an çıkm ış A sıklara ta la n d ır yıktırılmıştır. Bugün In d li Köşkün yeri ke­
Anda y a tm a k d a qo| ftaddAra m a h s » sin alarak belli iso de İkinci SuJlan Bayazıd
11. U t kubbrl Ali dö rt köqe b a le e t köşkünün yerini tesbit etmek imkânsısdar.
ü î sofası v a rd ır t a r h ı lel&fet On a ltın a âsrıo büyük mü ven*ibJerin den
K urna başı ta tlı « lo r m ahafcbet Selânikli Mustafa fifertdi, Has Bağçede fiul'
Gönül çalm a* ş e h ri ayyAea m ak si» tan Bayazıd Kasrının yanında, padişahlara
Halvetlerin hepsi pAk fi pA khr mahsus meşhur yeşil boyalı kadırgaların ya­
T fiıto Ue o ta r a n d a 41ı dize pıldığı hususî bir leriânenin yapıldığını ke­
Ptşlcm al perdesi "**"■ d ik tir sin olarak kaydediyor (6.: Başlarda, hünkâr
Bu hoş <le b n d ly â ra m ahsus baştardası; Bayazıd R asn Tersanesi). Bu gün
ıa- italvete K treoirr aceb ç ık a r m» btı tersanenin yeri de mfilum değildir.
fcfr a j k a lsa U ç u u ı tu b b ık ar tm Maynlsada vâli iken babası İkinci Sultan
Dell&k baqka yerde böyle yıkar mı Selimin ölüm haberi ila sâdırazam Sokullu
Gönül Ue hizm et bnrAy* m ahsus Mehmed Paşadan tah t dâvetnâmealni alaa
Karşımda. «tanırsın n a rd a n setridir Üçüncü Sultan Murad hemen İstanbul yolu­
(fegu b o ra cennet evidir nu tutmuş ve Mudanya İskelesinde hünkar
Ç^nklaı bn hay rın sAblM velidir başlardasın» beklemeden Nişancı Feridun
t a d ö l an da bn filnahfcAra mabeu» Beyin buz gemisine bînmişdi; yolda lodos
^ AfcUrı» ıtaim â yflzâm h H S***0*7 fırtınasına tutuldu, çok muttdarib oldu, gece
f^ v d ifin ( i i u l l t r s F td U la Wl®** zifiri karanlıkda İ9tanbulda saray rıhtımına

^ou p/mera kedi yorum


- 22M - tK İA H B ltL

.'i-..". <"" ; - ' ^ : İufi .^ Huya î »uy inet Vezir \ A r ~ : b;rer gösterdi. Pâ'li-
ı.-*,ç- ' ‘V^detijdı, Vtxir •-■;-« i ıcjar V'ni iah hr*men haklarından gelinmesini emreti:,
-•Viişah SuJ'.ın Bayar.ıd î_-.- -k-ını-i.- E k le y ip Sı^ıhdarbtışı Şehbaz Agâ vî- Sipahiler kâtibi
âıninni)i ıB-: Murat- İI U . K a i‘*az<ıdc v<- Yi'kçeşim Mahrnud Efendi he­
Birinci S u lu n Ahmedin colûsu sırasın­ men cellııda verilip katledildiler Atlı mukaa-
daki vak’aları naklederken (1603> K âtib Ç e­ beleciî. r îış i Efendi bir m erm er ıitina sa
lebi bir müoÂsebetJe Sult&nbayazıd köşkün nJdı. V ezirler şefaat etli, kurtuldu. Sipahiler
den trâhsediyor: K ethüdası Mustedam K ethüda da •*fnıvj*
«Cülusu hüm ayun güm- K apdan Cagahı- kurtuldu. Padişah yine -eri bir lisan ılt:
t.' \c Sinan Paşa dahi Donanmayı H üm âyun — B ir daha haddinizi tecavüz id t, —.uz
ii Akdenlzden gelip ferm an üzere lebi d e r­ cümlemizin hakkından gelinir!, dedi.
yada Sultan Bayazıd köşküne yanaşip şerefi H uzurda bu lu n an lar dağıtır iken idam
dâraen bûs Ue rnüşerreb oldukda hil'atk fâhî- edilenlerin secedleri d e sırtlarına verilip ken­
re ile nüvaziş buyuruldu». d ilerin e küldırlıldı».
Yine ayni m üverrih ayni padişahın za­ BAYAZID KASKI TER SA N ESİ - Ton,
manında ve hicri 1014 vakıaları arasında S ul­ k ap u su S arayında H as Bağçe İkinci Sultan
tan Bayazıd köşkünde geçmiş kanlı b ir sah­ Bayazıd K asrının y anında padişahlara mah­
neyi şöylece anlatıyor; su s m e şh u r y eşil boyalı hünkâr başUrdaV
«Ramazanın başlarında (Ocak 3606). b ir rının yapıldığı husuaî b îr tersane idi. B upîn
gün Yeniçeriler ve arlesi gün sip ah iler ulüfe adı ^tıçcn köşkün de, bu tersanenin dc yer­
ve r-ulıa ve haraç d efterlerini isteyüb çorba leri m alum değildir (f î.; Bastarda, Hünk&r
ilmeyiz diye söylendiler, E iibıhüm ayu» d ışın ­ baştard ası). On altıncı asırda b.-. tersânenin
da ağalarını taşladılar, defterd ara bazı nâ se­ m evcudiyetini asrın büyük m îh v n ihlerin-
za közler söylediler. Ulufede vezinetlerden den Selânikli M ustafa Efendinin bir kaydrn*
kâtibden şikâyetle &zil ettird iler. Azil acillen dan öğreniyoruz, ikinci S ultan Bayazıd kuş*
Kargazâde adam larının azline sebeb b ir şey k ü on dokuzuncu a sır o rtaların a kadar yaşa­
yok idi, niçin oldu diye fitneyi te k ra r k örük­ m ış idi; T ersân en in küşkden iki '«sır evvel-
ledikleri padişaha aksetıi. R am azânın yirm i kaldırıldığını zan ediyoruz, zirû onyedinci
iiçüncü günii seher vakti (1 Ş u b at 1606) p;ı* a sırd a h ü n k â r b aşlardalar] da a rlık Kasım­
d ilahın em ri ile vezirler, bölük ağaları ve p a tıd a k i Tersânei A m İrede yapılıyordu.
bölük kâiiblerJ ve askerin ih tiy arların d an S elânikli T arih in de Bayazıd K asrı Ter-
bâzı kimseler Sultan Bayazıd köşkünde to p ­ sâııebi lıakkındaki kayid şudur, bugünkü ya­
landı. Sultan Ahmed (o târihde henüz 16 y a ­ zı dilim ize ç ev ire re k alıyoruz:
şında), sırtına kırm ızılar giymiş, içeri gazab­ :K as Bağçede kadim den ola geldiği £>bi .
il olarak girdi, seri b ir lisan ile; şevketli pâdişâh h azretleri ve cümle devlet
— Ben size hat gönderdim, d efterd ar b ir erk ân ı h azır olup b îr başlarda yapıldığıdır
kaç güne dek gelir, ulufeleriniz çıkar ve h a ­ Şaban ayı o rtasın pâdişâhı âlempenuh haz­
raç tiefLerteri kanun üzere d ağıtılır dedim, re tlerin in ferm anı hüm âyunları ile divan ol­
itibar etm eyüz kapu önünde yapdığıni2 m adı cü m le d ev let erkânı v e vezirler mer­
edepsizlik nedir? A ranızda bu küstahlığa hum S u ltan B ay a z j d köşkü yanında bulunan
c ü re t edeni çıkarın1, dedi. tersaneye geldiler. Bu Tersanede Âlî Osman
Hİç biri cevab veremedi. Sağ &2eb îer ağa- P adişahlarının bindikleri Yeşil Kadırjga de­
sı ileri gelub: m ekle m eşhur kadırga yapılırdı, n e saman*
— Pâdişâhım!. Haremi H üm âyunda ye- daııberi boş idi. Padişah gazâya niyet ettik­
fişmiş olan ku lla rın bunun gibi fiile müba­ lerinden bir büyük baştaı'danın y& pısinâ eİ
şeret etmemiştir, bu eür’eti btflüğe çıkan ya­ vuruldu. Şeyh ve hafız efendilerin d u l ve
bancılar etmiştir!., cevâbını verdi. âm în eesleri ile geminin esâsı çatıldı. Mer­
Pâdişâh fesada ön ayak olanların isimle­ hum Sultan Süleym an hü n k âr bastardasına
rini sayarak: . çok ehem miyet v erirdi; sonra İkinci Sultan
__içinizde bunlar kim dir?. Selim de bu tersanede bir müstesna başlar*

h ttp :/ / groups.google.com
^ :/> F fD rS f — *20, — 8AVA2HD UAHALCBtit

vjpiırmı$dı.' S ulıan S e ^ m m g<?mısı gazâ- kuuuk bir ı>*rça .ı. Sjeker Ahrnçd Posja suka£ı.
•jra iitrtUS- Seuffâı ^ gaalib olup g elm iş ti Hû- bu mahalle içinde bulunan Büyük Kapali
ie/ı kapdânl Doryâ olun Kılıç Ali l^ışanm çarşının doğu duvarları Çarştkapu - Nuru
bildik vislöb iîe boyu ve emi tâyin olunup Osmaniye Caddesi, Tavuk p r a r ı sokağı, Ç#r -
mühendisler bıı m übarek sualde yalısını ça t­ şıkapu Caddesi ve Yeniçeriler CaddtMj ile
kılar. Kılıç A.İİ Paya iki hlî’ûti fûhire giydi­ çevrilmiştir. Mahallenin mesken olan kısmı
r e r e k taltif olundu. T e ıs â n e Em ini Mustafa pek azdır, yarısına yakın kısmını Büyük K*
favu$ v e Tersane K ethüdası ve on n efe r n a m ­ palı Çarşı kaplar, bir kısmını da Bayazıd Ca­
lı kofsan reisleri ve T e rsa n e M imârı da hil'ali mii Ue Bayazıd meydanı alır (B : Bayazıd
iâtıirelerle taltif oîundular. V ezirler d e mev Bucağı). Meşhur Sahhaflar Çarşısı da bu
Jtijerine münâsib kıym etli k u m a şlar getirip mahallededir,
mimara ve gem inin yapısın da ş â ir çalışacak
İç yoiLttrı şunlardır; Bayazıd İmareti so­
oianiara hediye ettiler. Öküz ve koyun pek
kağı, HakkâkJar (Sahhaflar j Çarşts* yala,
^-ok k urbanlar kesilüp (am ale olarak çalışa-
Çadırcılar Caddeyi, Mühürdar Emin Paşa so­
çak) forsa k âfirlere dağıtıldı. 10 Şaban
kağının bir parçası, Okvularbaşı caddesi, Le­
127 Temmuz 15661*, Bu b end de zikredilen
keciler sokağı. Kokucular sokağı, Makasçılar
padişah Üçüncü S u lta n M uraüdır. sokağj.
iîA Y A /in MAHALLESİ — Rıyazıd Bu- Son istimlâkler arasında Yeniçeriler Cad
cu^ıniB Bayazıd Mahallesi, 1034 Belediye desi üzerimde «•d üstü meşhur Çalal Hamn
Şehir Rehberinin 4 numaralı paftasına güre, bulunduğu ada kaldırılmış, meşhur Okçular
bakırcılar Caddesi* Fuad Paşa Caddesinin başı Caddesi ile le k e c ile r Sokağı ve Koku-
s

B a y a ıiıl M a h a lle si
f 1334 Betediyr Reiıbcrlııdeııj

Zflroup/merakediyorum
BAYAZm SfEORÎSESI — a 2«6 - I s t a n m jl

«ular Sokağı kalkm ış, y e rle ri y e n iç e rile r b u lu n m u ş o lu n bjn ü m n m rd h â lr y ü k sek lâç-


C addesi ta ra fın a b ir k u y ru k h alind e Bay* k a p u lu d u r ve bu kopu b in in in yegâne sü sü ­
» d M eydanına k a tılm ıştır. d ü r: o d u lar, y u k a rıd a d a işaret ed ildiği gıb(
RAYAZID MKRKKSKSİ. H A V i m k a p u d a n g irild iğ in e g ö re sağa w üola tak ­
H K D R K SE — İk in c i S u ltan B ay azıd kü lli sim ed ilm iş, d e rsh a n e d e k u p u n u n la m kar-
fe s in in m ühim b ir p a rç a n . Is ta n b u lu n n k i ştsu ıa g e lrn d iız a v lu d u v arlarım ı» o rta sın a
v e «n güze) e se rle rin d en b irid ir; a s ır la r b o ­ k o n m u şd u r.
y u n ca önü b ir ta k ım b a ra k a la r, B ayazıd- K a p u d an g irild iğ in e g ö re sag)ı sollu
A ksaray yo lu n a b ak an y a n ın d a v e k a ­ o lla rd a n y irm i o d a d ır; b u o d a la rd a n . me<f'
g ir sak il b in a la rla k ap an m ış b u lu n u r iken h a lin ik i y a n ın d a ü çerd en a ltısın ı doğuda,
b u m uzahrefat B eled iy e ta ra fın d a n istim lâ k m e y d a n a b a k a n , y e d i o d a fim a l, y edi od a d t
•d ile re k e tra fı tem izlenm iş, â b id e b ü tü n c e n u b c e b h e le ri ü z e rin d e d ir. Sol u r a l d a kö­
le ta fe ti Ue m eydana çık arılm ış, v e u su lü ile ş ed ek i o d a say ılm ad ıg ı ta k d ird e ik in ci ve
ta m ir ed ilerek içinde b ir beled iy e m ü zesi ü ç ü n cü o d a la r a ra sın d a n a çılm ış u zu n ca bir
ite u m um i k ü tü p h a n e k u ru lm u ş tu r ; 1943 k o rid o rd a n m e d re se n in a y ak y o lla rın a gi­
den sonra Bozdoğan K em erin in b itişiğ in d e d ilird i, b u k o rid o ru n m edresesin in dışına
G azenferağa m ed resesin in tim i r i ü z erin e a ç ılır a y rı b ıı g iriş y e ri d a h a v a rd ı; 1926 d a
B elediye İnkiLâb M üzesi B ayazıd M ed rese­ y a p ılm ış o la n p lim n d a b ir k u y ru k gibi gö­
sinden G azetıfer ağaya n ak led ilm iş, B ay azıd rü le n a y a k y o lla rı, k o rid o ru ile beraber,
M edresesinde yalnız k ü tü p h a n e k a lm ış tır b în a n ııı k ü tü b h â n e o la ra k tâ m lri sırasında
ı R : G azanfer ağa M ed resesi). k a ld ırılm ış tır, m e d re se n in cen u b yüzündeki
T em eli B ayazıd C am ii b itd ik d e n sonra, d u ru r , h a ttâ ö rü lm em iş, ta h ta v e çinko ile
h ic ri 912 (M ilâdi 1506) d e a tıla n B ay azıd k a p a tılm ış tır.
M edresesi b ir y ıl iç in d e 1507 d e ta m a m ­ M ed h an in , o d a la rın v e d ersh an e n in üs­
lanm ıştır, C am iin b a tısın d a o lu p B ayazıd t ü k u b b e le rle ö rtü lm ü ş tü r; o d a la rın ortası
M eydanı bu ik i âb id en in a ra sın d a k a lır. ş a d ırv a n lı İç a v lu y a b a k a n ö n ü , y in e U r
D ışardan g ö rü n ü şü sâd e g ü z el, içi ise U h a rfi, ş e k lin d e ru v a k lıd ır; d ö rt köşeli 24
pek şirin v e ferah o tan B ayazıd M ed resesi­ s ü tu n ü z e rin e 23 k e m e rli ru v a k u ı ü stü de
nin plânı, kijşeleri d oksan d e re ce lik a ç ıla r­ 25 k ü ç ü k k u b b e ile ö rtü lm ü ştü r. Medrese
la kırılm ış a lt çizgisi doğuya b ak an b ir U k ü tü b h a n e y a p ılır ik e n s ü tu n la rın arasındaki
h a rfi şek lin ded ir; b a tıy a b a k a n ü ste k i açık* b o şlu k la r c â m e k â n la rla k a p a tılm a d ır. Med­
lık b ir du v arla k a p atılm ış d e rsh a n e bu d u ­ re s e o d a la rın d a n b i r k a çı id a re y e ta h sis edi­
v a rın ortasın a yap ıtnu şd ır, ik i y a n d ak i m ed­ le re k d iğ e rle ri k ita b h âzinesi olm uş, ders­
rese odaları il* IttisâU y o k tu r. h a n ed e m ü ta lâ a salo n u y a p ılm ıştır (B-: B e­
G üzelliği p lan âbenginde a ra n m ış ve led iy e K ü tü b h â n esi).

Baran»)
Ti
/ groups.google.corr
— 2247 — BAYAZID MEDKESESI

açılır iken her neden İse to p ­


rak la doldurulm uş, yer altın-
iu bırakıltnışdır.
Bu lıavuz üzerine İsta n ­
bul halk edebiyatında çok gü­
zel b ir hik&ye vardır, havuzu
Bayazıd Cumİi ile M edrese­
nin inşasına bağlar; havuz
m uW cü dahi olsaydı' bu hlkâ*
ye için ilelebet muhafaza
edilm ece d<*£erdi.
H ikâyenin çok şirin bir na­
kil sû retin e erm eni h arfleri ile
yazılm ış tü rk çe b ir el yazm a­
sında rastlanm ıştır O rta boy­
da beşyüz sayfa kadar tutan
bu kıym etli vesika. 1944 de
B ayaztdda M uallim ler K ütüp­
hanesi sahibi ve kitab bilgisi
m üteveffa B edros N işanyan’-
Bayazıd M^dr^vsİ ın hususî kütiibhânesinde b u ­
t Plân; anonim) lu n u y o rd u ; ki b ir um um î kü-
B ayısıd M edresesi e sk id e n h a lk ağ zın ­ tü b h â n e y e alınm ası y o lu n da R. E . Koçunun
da Havualu M edrese diye a n ılırd ı; sebebi te şv ik k â r y azısın ı okuyan» okuyubda gereken
de önünde. giriş k a p u su n u n s a ğ ta ra fın d a e h em m iy eti v eren olm am ıştır; Nişanyanu»
müstati) şeklinde b ü y ü k ç e b ir h a v u z u n b u ­ ö lü m ü n d en so n ra d a b u n e fis eser kaybolm uş­
lunması idi: â b id e n in ö n ü a ç ılır ik e n h e r n e ­ tu r.
den ise bü h a v u z to p ra k la d o ld u ru la ra k ev- E serin ik iy ü z sene k a d ar evvel Istan*
velâ yer a llm ıla b ıra k ılm ış, B ay azıd M ey­ b u lu n zengin erm en i terinden biri için topla-
I danının İm ar v e y e n id e n ta n z im a d ı a ltın d a
\ ancak despot c in n e ti e se ri d iy e lâ r if edile-
n u p tek n ü sh a o la ra k yazıldığı m uhakkaktır,
a d ı b ilin m ey en d erley ici m u h a rrir eserini
bilecek son h e rc ü m e rc in d e ta m a m e n k a l­ pek zarifa n e ta k d im ed iy or:
I dırılmıştır. H alen k î b u h a v u z ü z erin e o k a­
dar güze) bir h a lk m asalı v a rd ır k i. m ed rese
« K itab ı d arb ım esel b udur k i evvelden
d en ilen m eseleler kirni gülünecek ve kimi
j ile beraber yapılm am ış d a h î olsa, h av u zu y a ra y ac a k kıssadan h isse alm ak için m u h ta­
{ İkinci sultan B ayazıdın h a y ır ese rle rin in sarca n a k lo lu n m u ştu r, m azur ola. D ünya bir
yapılmasına bağlay an b u m asal için m u h a- y ağ lı k u y ru k tu r, aşk o la kesip yiyebüene!*.
faza edilmesi g e re k ird i' fB .: B ay a z ıd M edre- K itab d a kıssadan hisse alm ak İçin büyük­
■ö i Havuzlu). lü k ü çü k lü üçyüz fık ra ve hikâye v a rd ır; he­
\ Evliya Ç elebinin k a y d ın a göre ilm iy e m en h epsi Istan b u lu n gü nlük hayatından
yolunda B ayazıd M edresesinin şâhı p e k bü~ alınm ış pek şirin şey le rd ir; b ir kısm ı d a açık
* yükdu. Şeyhülislâm E fen d iler hu m edrese­ saçık le tâ ifd ir; k itab ın sonuna İlâve edilmiş
de ders verirler, m edresenin n e zâ re ti d e Uç bendden b iri de şu güzel hikâyedir; an ­
^oğnıdan şeyhülislam lık m akam ına bağ' la tılış dilini a y n en m uhafaza ederek nakle­
hydı. d iy o ru z:
BAYAZID M KDRES1&İ HAVITZI1 — «V akt-i S u ltan Bayezid-İ Velı*nin esna­
Bayazıd M edresesinin cebhesî önünde. Med- mda b ir gün bini şetti. Boğaziçi’n e doğru
*fcse kaputundan çıkıldığına g ö re sol la ra f- gezdi yürüdü. G eri d ö ndükte gördü ki tgrıb-
^ nıüsinıil şek lîn d e v e oldukça d e rin b ir ç ıla r voli ed erle r balık İçin. Dedi padişah
idij ^m edresenin etrafta te m iile n ü b bostancıbnşı’y a ;
ı/group/merakeaıyorum
« A Y A Z 'D » M « I D X — '221b — ____________________ İST A N B U L

—. Lala, tu n lar ne dir kı daıyaya bıra­ ifiLli; p a d iy a h m a t Kaldı. D e d i kİ:


kırlar? O l a d a m n e r e d e o tu rm u ş ise ol y e ri
« B o s ta n c ıb a ş t d e d i i kossın'
_ !>&dı$ahım, b a l ı k a v l a r l a r . <5 abûhısı, defterdar, başbakikulu ve mi- • ^
D edi p ad işa h : mor u£a ol yerüı ü stü ne vardılar. Keşfettikle |<
— Çok ç ık a r m ı? em rolund u, kazdılar- Yedi hüsrevani kup al* ^
Dedi b«tancıbaij‘i; tm hem tablan havuz dolu ki hâlâ şimdiye
Baht işidir padişahım. dek d u ru r. P adişah dahi Lebdil-i eâme olup
— Ky, dedi padişah, biv do b e n im l a l i ı - tieyredErr. Bu mal çıktıkta m üjdeci gitli. Meş­
me bıraksınlar bakalım ne çıkar? diye em­ veret. e ttile r ki; "Bu akçeyi ne işleyelim ?„,
retti. cPadişah .ferman etti ki:
«Iğrıbın birin voli etliler. Hiç bir nesne — Şu meydanı yıksınlar!
Çıkmadı; ancak bir deniz meleği çıktı. Getİr- «Çağırdı m im ar ağa’yı. keşleyiedl, camic f
dil*r efeniz meleğini padişahın karşısına. boşladılar tem el bırakm ağa. Kalİası, dülger­
«Dediler ki: leri ve ırgatbftşısı ve rençberlere her adamın
— tşte bu çıktı bahtına! işine göre gündeliğini bağladılar. Adetine gö­
__Ey, dedi padişah, söyle taiiim, sen ne­ r e höfla başı oldukta em ir eder k i:
sin? — V ar m meydanda olan akçeden günde­
»Asla nutuk yok. Birkaç defa ibram ey­ liklerinizi alın!
ledi. yine söz yok; hayran gibi kargısında «V arırlar, h er kimse kendi gündeliğini
durur. Padişah; « lırlar idi ve bazı kim seler tamah «ferdi,
— Götürün çarşıya pazara. gezdirin’ ba­ a rlık alırdı. Ol aldığı artık akçe Allah'ın emri
kın ki ne söyler, n e yapar? İsmi v e resmi kurguna tebdil olurdu; yine getirip yerine
ilen bana ilâm eylen! koydukla yüie a ltın olurdu».
«Bu deniz meleğini götürdüler gezdire- BAYAZID MESCİDİ — GalaUda Neca*
rek çarşıya. Vararak vurarak Oduııkapısı’na libey C addestndedir; 1934 Belediye Şehir
geldikte sordu ki soğan tartıp Batıyorlar. R ehberine ve K&raköy laraCuıdatı gelindiğine
Orada güldü. Dahi ileri g ittik te biri dahî sar- göre sağ kolda, bu cadde İle Döşemeci sokağı,
mutağı sayı ile »«itiyor. A nda dahî güldü. D a­ A li Paşa Değirmeni sokağı ve Derici sokağı­
hi giderek Sultan Bayezid'e geldi ki -ol za­ n ın çevirdiği ada üzerindedir, avlusunun ar­
man meydan idi-bir adam oturm uş bakıcılık ka kapusu da A li Paşa Değirmeni sokağına
eder; kiminden bir para, kiminden iki para açılı*.
alıyor. Orada dahi güldü. Banisi İkinci Sultan Bayazıddır, halk ağ­
«Getirdiler padtsahuı huzuruna. D ediler zında dolaşa gelmiş b ir rivayete göre bu pâ­
ki: dişâhın kendi adına nisbetle anılan semtdek:
— t)ç yerde güldü. büyük cam iinden evvel yapılmış. İlk yapı­
Sordu padişah* sından en küçük b ir iz kalmamışdır.
- Yâ taliiml söyle niçin güldün? H âlen görülen mescîd, T ürk yapı sanat!
<01 deniz meleği de dili açıldı söyleme­ bakım ından en küçük bir kıym et taşımaz,
ğe banladı: tahm inim ize göre geçen asır içinde belki bir
— Evvel yerde ki güldüm, zararlı şeyi on yedinci asır binüSi bozularak inşa edilmiş­
lartı Ue satarlar. İkinci güldüğümün asiı ol­ tir. N ecatibey caddesini sağlı sollu doldurmuş
d ur kim. bir yerde bir adam oturm uş, halk-ı v e bu mescidin de iki yanını almış zevksiz,
âlemi aldatır ki; “Ben bakıcıyım!'* diye. Bi* şekilsiz, âdeta kesde m akrum çirkin yapılar-
te r ikişer paraların alır; oturduğu yerin al* dan biridir. 1957 etrafında Camileri Koruma
tında yedi hüsrevanî kiip ve hem bir taşlan Derneği eliyle yeni bir tâm ir görmüştür.
havuz altın var, onu bilmez; "Ben gaip bili’ Fevkaanî bir mesciddir, ve aüil mescid I
ciyjm!,. der. binası caddeden içerlek bü‘ avlu içîndedir; I
*Bu cevabı bitirdiği gibi kaldırıp kendi­ caddeden görülen pencereler m âbetin üst kal- j
sini deryaya attı; nereden yeldi lae ol yere kadınlar mahfilini aydınlatır. Kadınlar mah- I
n ttp ://g ro upsgjoogle.coi|
— 324!) — İ A Y A Z I D M E S C to i

jjü tâbirini de usüten biz kullanıyoruz, zirâ Dtirl basamak taş merdivenle çıkılan so­
&lı lîîf s c id ın erkek cemaati, çarşı boyu o ld ^ kak 'kaputundan kısa bir k o r i d o r l a laşhk av-
p i ı^üı hayli kalabalık ise d c semt sekenesi' lıya filnllr. M&bed
ardında camie gidecek tek kadın yoktur. sol koldadır. Sonco-
Mescide caddeden bakılırsa, dört basa- maat yerine d ü r t ba­
jnak ta$ merdivenle a k ılan ve bir teşlık-av- samak ahipab merdi'
luya kısa bir geçidle bağlanan sokak kaputu­ venle çıkılır. Son ce-
nun »ağında bir akmaz çeşme, öoluıida da maat yerinin avlu
tnuhdes olduğu belli b ir kavaf dükkânı var­ tarafı arıkdır, bir
dır. şırvanı andırır; tam
Çeşme, ilk nazarda önü parmaklıklı bir karşıda bir tahtaper-
pencereye benzemektedir. Burada eskiden de - duvar arkasında
mercud güzel bir çeşmenin yerine» yukarda üst kat kadınlar
k-aydetdiğimiz gibi geçen asırda uydurulup mahfiline çıkan ikin*
yapılmış olacakdtf; eski çeşmenin kitabesi Cİ bir ftfrşab merdi'
de bu pençeramsi oyuğun üstüne konmuştur. ven bulunmaktadır.
Gazel bir tâiik yazı ile yazılmış olan kitabe­ Taşlık - Avlu cad­
nin hâlen görülen çeşmeye yapılmış olması de seviyesinden yük-
asli vârid olamaz. Tek beyit manzum kitabe sekde; Mescid ayrıca
şudur: avtııye nîsbetle de
Geçm? İç dbı viil&ldcn çLftfır yârü a^yirr fevkaanidir, altı mü­
Ç't^meniıı bfinlyesl Saraylı fickerparc ezzin megrutası m es'G:U^ a d a Karazıd Mesehll
Beytin altında rakam la târih de vardır, kendir; avlunun ar- (Plön-h?oki: nümü)
fakal çok küçük ve yüksekde olduğu için se­
çilip tesbit edilemedi. Zikredilen saraylı Şe­
kerpare, Sultan îbrahim in gözdesi olup gayri
meşrîi yollardan edindiği bütün serveti mu-
sddere edilerek A frikada İbrim e sürüten Şe­
kerpare kadın m ıdır, bilemeyiz. H er m üşkül
hal edecek rakam ı okum ak için o civarda b ir
merdiven de bulunamadı.
Çeşme kitabesi ile ayni eb'adda ve ayni
yazı ile yazılmış ikinci b ir kitabede kapu ür-
(üne konmuştur, yine tek beyit «tan bu kita­
beden, mescidin Gala l ayı söm ürm üş büyük
yangında yok oldukdaı» sonra hayır sahihle­
rinin himmeti ile İhya edildiğini öğreniyoruz;
*ay«ZHl ram » m ahvetm iş İHI ıldda-ti n âr
*shâht HanlyH ıly ilr kıldı imâr
Bu iki kitabeyi çevirmiş taş ferçivelerm
®yni bir üçüncü çerçive dc soldaki dükkânın
b öndedir, fakat o rtası oyuk, bir ponçeredtr;
.nnun içindir ki kavaf dükkânına muhdeıs d r
dik, tahmin ederiz kİ bu dükkânın yerinde
^toden bir sebil, yahud m uvakkilhâne b u ­
lunuyordu. üçüncü kitabe de bu bayır tesisi­
me aid idi; binâ geçen asırda hâlen görülen
$ rkin çeklile tecdideo tâm ır edilirken, kal
'İsılmış, dükkâna tahvil edilmiş, kitâbe yeri G alafad a B V ftlid MracIdJ
P«ı>ceı» yanılmıçdır. (««■İm. BliNıd 9«r*o>
n/group/merakediyorum
BAYAZID MESCİDİ 2250 İSTANBUL

ka tarafında da im am lara m eşruta m üstakil ^Turk vapı san atın da tek ham am ların gu-
bir evcegiz yapılm ıştır, £>-‘lle h n d e n b irid ir; nazardan ve tapu sene­
Mcscıd m urabba p lan lıd ır; ::>n cem aat dini cebinde tayıyrtn nv.ılk Bâhibinın :ı; hanı
m ahalline aritm i} iki penceresi v a rd ır; diger yupdırtna* hırsından H ak a k la sın .
uç duvarından sağda ve solda üçer w m ihrab Bu mescid h akkında H adlkâtül Cevi,mı
duvarında da iki büyük pencere, bu büyük d ek i k ay ıd şu satırla rd a n ib a re ttir: -Hânini
pencerelerin üstünde de b irer k ü çük pencere S u ltan B ayazıd H ân V elidir. M ırcidı mcz-
v a rd ır; yani m ib ed , son ccm aat y e rin e b a­ kfır tsta n b u ld ak i cam ii k ebiri vakfından ıdâ-
kanlarla b erab er cem 'an y irm i p e n ce re ile r e o lu n u r. M inberini Kızlarağam H arı IV ir
aydınlatılm ıştır. A ga m erh u m k o y m u ştu r; m ahalli ,: '.ird ir!.
içi bakım lı, tem iz b ir mescıd olup başk a­ K skiden h alk ağzında ı K avaflar Mı
ca kayde d e ğ er b ir husu siy eti yoktur. d iy e d e an ılırd ı.
Kavaf dü k k an ın ın ü stü n ü de k a p lay an Bibi: KEK »e Mehmed Koçu, emsi u r ,
üst m ahfil, avlu ile sokak k ap u su a ra sın d a k i B A V A /.m M r ; s r l n l . r a y a Zi d k k t
geçidin üstünde u z an ır; caddeden av lu y a lll'D A M KSCİD t _ K adıköyünde çarşı için-
girince sağ solda, asıl m eesidden a y rı ve d c d ö rt d u v a r ü z erin e k ire m it örtülü, enli
uzakça bu lunan m iııâreıün tam b u ü i t k a l v c b o d u r m in a re li k ü ç ü k b ir mesciddir. 1960
mahfilde, m ahfilin geçid ü zerin e uzanm ış y a zın d a -K a d ık ö y C am ileri O narım Derneği»
kısm ının bitim indedir. e lile ta m ir e d ile re k beton binaya çevrilmiş
Aşağıda, cadde k ap u su n d an ta şlığ ı g iri­ v e ib â d e te 28 E k im C um a günü açılmıştır;
lip sağ ta ra f da bulu n an m in a re kâidesi
geçilince, avluda, yine sağ ta ra fta iki b a ­
samak taş m erdivenle ç ık ılır a y rı b ir böl­
me içinde ay ak y o lları b u lu n m a k ta d ır.
K arakoyde köprü başın d an bu y a n a T o p ­
hane Kılıç A li P a şa C am iine k a d a r tek
um um i ayak yollarıdır.
Son im âr kasırgasında y ık ıcı kazm a
bu mescidin h em en y a m b aşın a gelmi.ş
iken 27 M ayıs in k ılâb ı île d u rm u ş tu r; bu
wmtde bu su retle k u rtu lan b ir d e K apu
içi H am am ı v a r­
d ır; Bayazıd Mes­
cidinin kıym eti sâ ­
dece taşıdığı b ü ­
yük isim dir; fakat
K apu içi H am am ı

Kadıkfrıtc Bajazı:ul R rth ıid â UfjjCİ^l


(Rc*tm: D. g*reti;
n+tpy/groups .google. coff
j^ySİttOPEDİSt - 2251 — BAYAZID MEYDAN!

T< rfc yapf » r.a tı bakım ın en kiıçûk b ir kıy d^rınidan biridir. Kem âli ehem m iyet ile k ay­
Ü*de etrüej'en bir bina olm uçlur, temiz­ dedelim kı b U n b u lu n bu en m eşhur ve en
dir zevk mahifüiü eski köhne bina :ekli «ski üç m eydanı büyük Avrupa şehirlerinin
, tâ m it edilse idî daha ı&âbeUi TT„ :.v,ur m rvıU M an ite Ölçülemeyecek kadar
lurdu; küçük taşlık - avlusunun « ik a kısmı- küçüktürler.
-a 7AÜe22ini ile hadem esine mesken olarak 1Ü43 ile C um huriyetin yirm inci yıldönü­
tahtânı ve fevkaani odalar y ap ılm ıştır, ti m ünde İstanbul Belediyesinin «Güzellemen
Kasım 1P60 C um artesi günü ziyaretimizde İstanbul ^ adı ile n e şre tti# şatafatlı propajp?ın-
nıcseid hademesi şahbaz bir delikanlı yalın da kitabında ıDÜnku ve Bugünkü Bayazıd
avak, elde süpürge îaşhk yıkam ada, müezzin M eydan1- başlığı altın d a su satırlar yazılıdır:
■bacına Çikan m erdiven üstünde de b ir yığın «Bayazıd Meydanı, b ülün OsmanlI T a ri­
levha durm akda idi; bu levhaların ne olaca­ h i boyunca lstanbulun en işlek b ir merkezi
ğım sorduğumuzda delikanlı: «artık camı o v c ana caddelerinin kavuşagı idi. Aksaray
konmayacak, saiılacak zan ederim^. dedi. dan, Süleym an iyeden, Bftflçgkapmg ndan
M ücuin efendi geldi, o da çıplak ayaklı h a ­ T ahtakaleden, K apalıçarştdan. Ayasofyadan,
demenin >'aşıdı toy b ir genç, karşısındakine K um kapudan. h e r ta ra fta n gelen yollar b u ­
şiibhe île bakan b iri; «B unlar satılm ayacak ra d a b irleşir, m em ur w esnaf h e r sınıf halk
.ima, artık cam ie de konm ayacak, yeni lev­ y in e b u radan geçerek kendi M ahallelerine
halar alınacak dedi. Yeni levhadan ne kas- dağılırdı. D enilebilir kî iş giiç sahibi olup da
dettiğini anlayam adık. M erdiven üstüne y ı­ Bayazıd m eydanından geçm eyen adam yok­
kılmış levhalardan b irin in üstü arm alı ve tu* tur. H ele b ir zam anlar H arbiye ve Mâliye
ralı çerçevesi eşine en d er rastlan ır, an tik a- n ezâretlerin in b u m eydan üzerinde bulun­
l&şmtş bir eserdi; b ir de «Eşref» kebeli talik ması. R am azan lard a C am i avlusunda sergi
besmele levhası v a r idi, g ü zeld i; bu besmele* açılm ası. D ire k le r arasının. (Şehzadebaşınm )
nin nasıl yeni b ir levha ile te b d il edifebîle- b ir gezinti y e ri olm ası m eydanın ehem m iye­
ğini kesdlrem edlk. B u s atırla rı bu şe h ir kil* tin i b ir k a t d ah a a r ttır m ış ı, öyle olmakla
tüğüne kaydetm ekden kasdıvnız, cam ileri b e ra b e r eski d e v irle r belediyesi bu ehem m i­
onarım derneklerin d e sâdece b a y ır severi i* y etin fark ın a varm am ış (? ), zam anına göre
r>n kifayet etmediğim» eski v ey a y en i tü rk P a ris’in «Etoİle ~ E tu a h m eydanı ile kıyas
yapı sanatı v e cam i tezy in atı, levha, yazı edilecek (? ) geniş v e İm ara lâyık b ir sahayı
üzerinde bilgi salâh iy etin in d e bulunm ası tam am ıyla bakım sız bırakm ışdı.
gerekdiğroi b elirtm ek ted ir. ♦N ih a y e t C u m h u riy etin k u ruluşu sıra ­
Mescidin b â n i» Bayazıd K eth ü d an ın sında m eydanda ilk şehircilik eseri kendini
kim olduğunu tesb it edem edik. O n arım D e r­ gösterdi. Y ollar düzeltilip o rta y a fıskiyeli bir
neği V akıflar U m um M üdürlüğü ile sıkı te- havuz, e tra fın a ta rh la r yapıldı. Bayazıd Mey­
masda olacağına göre m escidin ilk in şâ tâ ri­ d an ın d ak i eski H arb iy e v e M aliye N ezaret­
hini vakfiyesinden ç ık a rta ra k kap u su n a b ir le ri b in a la rın a fak ü ltelerin yerleşm esi dola-
kitâbe taşı koydurisa idi h e r h ald e iyi olur- yısı ile yeniden büsbütün başka b ir ehem mi­
Ju. Evliya Ç elebi: «K adıköyünde Osman y e t kazanm ış. Ü niversite M ahallesinin m er­
Ağa Camiinden başka cam i y okdur» diye kezi Dİmuşdu. F ak at b u ra d a yapılm ası çok
P^k kesin yazdığına göre B ayazıd K âhya lüzum lu alan b ir şey v a rd ı: M eydanın sol
Mescidinin O nyedinci a sır ortasından so n ra tarafın d ak i ç ü rü k çarık b ir lakım binalarla
inşa edilmiş olduğunu söyliyebîliriz. salaş âıra kahveleri, çerden çöpden barakala­
Mesctd b ir yokuş üstünde!1 olduğundan rı kaldırm ak- - Z îrâ b u n la r yalnız meydanı
kısmen fevkaanldir, a ltın d a b ir çiçekçi dük- daraltm ak ve çirkin b ir m anzara teşkil e t­
kâm vardır. m ekle kalm ıyor, İn k ilâb M üzesine çevrilm iş
BAYAZID MKYDANI, BA Y A TI» EVÜK- Bayazıd Medresesi gibi T ü rk m im arlığının
RİYKT MF.YDAN1 — Istanbulun Sultanah- b ir şaheserini gözden saklıyordu, tşte bele
wcd Meydanı (A t m eydanı) v e A ksaray Mey* diyem isin son senelerde* neticelendirdiği bir
dam (E t M eydanı) ile üç büyük târih î mey- im ar işi de bu oldu; o köhne binâlarla duk-

l/group/merakediyorum
t *VAZn> MEYDANI _ 2352 — ___________ __________ İSTANBUL

kânları silip süpürerek sâhayı büyük mikyas- M eydan, alan isim leri ile kasdedîlen ma- I
da genişletm ek sûreti ile âdela m eydana bir nâm n nc olduğunu yu k arda arz c tlikı büyük j
m eydan daha ilâve etti» ve bugün h ay ran lık ­ kalabalığın toplanabileceği yer olarak, İs- [
la seyrine daldığımız Bayazıd M edresesini lan b u l ihtilâlleri ya Et M eydanından vahud I
meydana çıkardı—*. Al M eydanından çıkm ışdı, yalnız 1730 ihti- [
Bayazıd Meydanına C um huriyet d e v ri­ lâltnin alevi B ayazıd M eydanından pariîıdı. L
nin ilk on yıJı İçinde yapılmış* olup da 1P57 Bayazıd M eydanının m eydan hiiviy* . i n i n 1

He büyük Türk fsfanbulum uzun ü stü n d a bii B ozulm ası tkznci A bdülham id zamanında,
tün şiddeti ile hüküm sürm eğe banlayan vah- bu hü k ü m d arın Millî Meclisi ia g ıtıp i;ryii
dal kasırgasında sökülüp kaldırılan çift fis- id arey e koyulm ası ile başlar. ,
kiyeli büyük havuzdan ve onun etrafın d a B ayazıd M eydanının daha eski m anzara­
tanzim edilen tarh lard an sitayiş ile bah sed il­ sı v e tarih çesi h a k k ın d a pek az şey biliyoruz.
diğine göre, yukarıdaki s atırla rı İstan b u l Be­ K u rb an b a y ra m la rın a yakın Istanbula
lediyesi adına yazanlar park ile m eydanı in d irg e n koç sü rü le ri bu m eydana getirilirdi.
aytrdedem em işlerdir. E trafın d ak i m uzahre- N akil v â sıtala rın ın a t ve öküz arabaları İla
fâli silip süpürüp kaldıran ve B ayazıd M ed­ a t ve eşek olduğu d e v irle rd e meydan yüz­
resesini m eydana çık aran İstan b u l B elediyesi, lerce sü rü ile k ap lan ır, satın alm an hayvan­
büyük bir havuz ve havuzun e tra fın a çiçek - la r h am m al s ırtla rın a v u ru lu p götürülürdü,
çimen tarhları yapdırarak m eydanı öldürm üş, K u rb a n p a za rı o larak B ayazıd Meydanının
ağaçsız bir park içinden geçen m üteaddid seçilm esi şeh rin en m erkezî y eri olmasın­
yollara halbetm iştir. U n u tm am alıd ır ki m ey ­ d an d ır. B u konu ü zerin d e güzel b ir fıkradır; ;
dan. olan, şehir içinde, Jyi veya kötü, o şeh ir F ıtn a t H an ım \ X V III. asrın zarafeti ile
hail -in toplanabileceği arızasız boşlukdur. m e şh u r k ib a r k ad ın şâiri) ku rb an almak
Bu g\-.aiş boşluğun ancak göbeğine, e tra fın ı İçin B ay azıd M eydanına gider, hanım a fırsat
asla daraltm am ak şart? ile b ir büyük adam ın b u ld u k ça ta k ıla n k u lh â n î ş a ir H a şm e t Efen­
heykeli, yâhud tâ rih i h a tıra sü tü n ü , kezâ b ir d i d e o ra d a d ır:
zafer tâki konulabilir. — H an ım , san a ben k u rb a n olayım !, der.
M eydanlar m itin g lerin , b ü y ü k a y a s ı n ü ­ — B o y n u zu n y o k , sen i kesm esi m ekruh­
mayişlerin, ih tilâllerin , o nbinlerce in san ı to p ­ tu r!..
layan duvarsız ve tavansız sa lo n la rıd ır; o n u n — A m an cân ım , b a y ra m sabahına kadar
içindir ki m üstebit, despot id a re le r m eydan­ d e v le th an e n iz d e ik i goce y a ttım mı boynuz­
ları hiç sevm em elerd ir, m e y d an ları şe n le n ­ la rım ç atal ç a ta l ç ık a r î...
dirm e. güzelleştirm e a d ı a ltın d a, h av u zlarla, Is ta n b u ld a T iirk k a d ın ın ın sokaklarda
tarhlarla, ağaçlarla ârızalan d ırm ay a, m ü m ­ d iled iğ i gibi g ezib tozm ası T anzim atdan son­
kün olduğu k ad ar insan ayağının basacağı r a başladı, b ilh assa R am azanlarda, kandil­
sahasını daraltm ağa çalışm ışlardır. le rd e , b a y ra m la rd a şe h rin en m erkezi yari
H er köşesinde, h e r yolunda b ir kaç adım ­ o la n B ay azıd M eydanı ile e tra fı, Vezneciler,
da b ir ecdad yadigârı b ir san at eserin e ra s t­ D ire k le r a ra sı v e D ivanyoİu av ârc âvâre do­
lanan büyük v e m uhteşem T ü rk İstan b u lu - laşm a. piyasa y e rle ri oldu, kadın ite erkek
muzu iktidardan düşdükden sonra ziy an k âr a ra sın d a k ü lh an ı argosu ile «aşna fışna» a l­
b ir çocuğun kırık oyuncağı gibi bırakm ış olan dı y ü rü d ü . İsta n b u lu n büyük evlâdı Ahmed
A dnan M enderesin altını üstüne g e lird i# Kasim cZcn ve Z enperealî» başlıklı makaale-
yerlerden biri d e Bayazıd M eydanı o ld u ; b ir İcrin d c şeh rin o sem tlerin i ş&yle tasvir edi­
tü rlü tanzim ettirem edi, büyvik bir kısm ını y o r;
k ard ırıp etrafında bir takım ram palar, sed- *1296. 1300 h a ttâ 1305 tarihinde f Milâdi
lerle öylesine çirkinleşdirdi ki yeni b ir şekil 1879, 1882-1833, 1887-1888» Ram azan İle
verip güzelleştirm ek şöyle dursun, eski hâli­ kan d illerd e başlıca piyasa m ahalleleri Divatı-
ne getirm ek dahi zordur; Bayazıd M eydanı yolu, B ayazıd M eydanı. V ezneciler. D irek'
şehrin sim asında b ir *Haleb Çıbanı» yarası lcrarası idi. A raba piyasası, iki keçeli tâbir
iai olm uştur. «dilen ta n d a y e k d iğ erinin m uakkib ve mu*

http://groups.google.conj
ıS U B flre M S İ _ __ 2 î i ; . _ BAYAZID MEYDANI

fiabili o larak g aay ct b a ti ileri, dönüş h a rr M eydanında dâir bırakacağı £ibl b ir t&kun
LrLiori ite Ierâ o lu n u r, y a n k a ld ırım la r m i- •. cfıi yetişim <;ttcuk]arı dâhi i&vâ idub bu la-
fslekallih dolard ı, filh a k ik a k e n d in i bilen t ike JülÛkt m ecbur ideceği â jik â r bıılunm uş-
fit karim ne de e rk ek böyle m üıihi? kaUıhalı- lur.
y girm ra, g ire n le r de k en d ilerin i a k ın tıd a n M üverrih A hm ed Ç p v d t' P s'#- da İkinci
kurtaramazdı. A bdülham idc verdiği rM ârûzaU adındaki
• H a r! »ndazlı^ın pek k aba bir m-v't olan m ufassal tâ rih i rap o ru n u n 9*1 bendinde, K ı­
sarkıntılık keyfiy etleri y a y a la rd a p e k /İ y i d e rım H arbi sonunda U lan bulun değmen simİı*
jjjra v» m ütenevvi şek iller a lırd ı: Çimdik, xınj lıısvir etîorkan Ftayazıd M eydanı piyana
fl.kıştırrr.a, ferace v eya ç a rja ta m ak as vurm a, îâ rın d a n b ah sed er: «Zendo&ltar çoğalıp mah-
vakıa m addeler dökm e, elden m endil vesaire b u b la r azaldı. K avm i L ûi « ınki yere ballı,
kapma, elfâz ve tâ b ıra tı galîza İstimali, tü rlü İSianbulda ötedenberi delikanlılar için m â­
tiirlü baygınlık p a ro la la rı, göz, kaş, v u rg u n ­ r u f v e mfjtad olan aşku alaka frâii tabiîsi üze­
luğa. şerniye, pabuç, iğne m u h a b b e tle ri, tü ­ re k ızlara m ü tak il oldu. Sultan Ahmedi Sâlıs
kürme, sy sk basma, kol göğüs v u rm a, itm t, zam an ın d an beri m ü lad olan K âguhâne seyri
tartaklama, şid d etle çatış, daldırm a, sald ır­ ziyâde ra £ b e t buldu* G erek orada gerek Ba-
ma, tehdid, terzil, a ra b a la ra kâğıd, m ekttıb yazıd m eydanında a ra b alara işaretlerle mıt~
sarıl: lavanta h a ttâ m u z a h re fâ t a tm a ,-ek se ­ iış&ka usûlü hayli m eydan aldı».
riya fiyakacı k a b a d a y ıla r ta ra fın d a n lcrâ Geçen asrın R am azanlarında piyasa ita­
edilirdi - arada sıra d a a ra b a beyg irlerin in a tle rin d e n evvel Bayazıd Meydanına halkı
dizgilerine sarılış, yol kesme, çevirm e, y a r ­ lop la yan bir sebeh de Bayazıd Camii avlu­
ma, tebidili k ıy a fe tle tâ k ib , tü r l ü tü rlü uta- su n d a k u ru la n R am azan sergileri idi <B.: Ba-
nij, bsyıii;, kızarış, bozarış vaziy etleri ve d a ­ yazıd C am ii A vlusunda R am azan sergileri).
ha aklsma jjelrm yen bir ta k ım ahvâl b u p iy a ­ M eşrû tiy etin ilân ın d an so n ra b u m eşhur
salara has idi..» m e y d a n bü y ü k şeh rin siyaset yerlerinden
B üyük m u h a rrir a y n i m a k a le s in d e 29 b iri o ld u : e w e îâ S e ra sk er H üseyin A vm P a ­
şaban 1282 <17 O cak 1866) ta rih li cTerce- ş a y ı v u ra n Ç erkeş H aşan B ey (B .: H aşan Bey.
maıu A h v â l, gazetesinden şu b en d i n a k le d i­ Ç erk eş) bu m ey d an d a S eraskerlik kapusu
yor: ö n ü n d ek i b ir ağaca asılarak idam olundu; 31
<Z cnpârelere d â ir b u g ü n le rd e g erek R u ı- M art v a k a s ın d a n ve M ahm ud Şevket Paşanın
namede (o d ev rin başka b ir g azetesi) v c g e ­ k a ilin d e n sonra da İdam sehpalarından bir
rek Tercem âm A h v âld e b â zı ih ta ra t görül kısm ı Bayazıd M eydanında kuruldu.
mırçlü. V âkia zen p âre k a rd e şle rin e ttik le ri İk in ci A b d ü lh am ıd devri başlarında Ba-
rezâtet, vâsılı derecei n ih a y e t b ir h âli d eııâet yazıd Meydanı» berber, k e b a b a vc sair esnaf
İne de b ir takım c ib illiy eti re d iy tâifei nisvâ- b a ra k aları ile dolm uş bir çarşı boyunu, pazar
nın hal ve h arek eti b içâre zen p a re le ri târik i yerini a n d ırır olm uşdu. O devirde İstanbul»
adâbdan ihraç v e sem ti r n â l e t e id rac etm ek- gelm iş U ry ân i adında b ir haik şâiri İstanbul
de olduğu da in k âr edileme*. Z irâ m eşh u r vc sem tleri ve Kor sem tdeki esnaf civanları hak-
m âlumdur ki tiifc i n isv an h e r k an d il vc R a ­ k m d â yazdığı 55 k ıfa ltk destanın 12 ktt’asın*
mazanda arabalara binüb B ayazıd M eydanın­ da Bayazıd M eydanı ile civârm ı söyle tasvir
da içtimâ ederek b ir aşağı vo b ir de y u k arı ediyor:
dönüp do’ayıp x*f)xstei m evkii zendosti olan I. S rrrM üb clrâTı YMthm ı>#r4iwr
bir takım avanak zeaıpârelere y a ltak lan ıp M isli yok «ri |>â?arı lııranh i« ır
koltukladıkları gibi kendi yolunda gitm ek- Dükkânlar <|olıı gurrllrr Itf
de «tan nâzı ad am lara dahi harfendazlık ed e­ B u r u r d lrlc r mu^tf+Jyn ı^ıJiAlir
rek yolujrtdan alıkoydukları çok k e rre K ûiü,■ t. B a k ım aih trll dov+r k tfıu i)
musduı Ve/urck ııtAhbutııın nyım h«ı*xm
cDnyrusu şu hal tariki zendostîye sütfık G örd üm b ir d r ne^'fıat u£ırl znvilhAl
elinim bir tak ım adam ları cicimaınaya dadan- .5*huı b « ^ ı pökdt» nhcır

iitfıp ilâ nilıaye h&ibü hâflir Sultam Bsyazid 3. S ııtl-tn b a y a iK İJ n b f r b e r ftiıta ll

yaroup/merakediyorum
İSTANB.Ü1.
BAVAZID MEYDANI — 2254 —

G ö rm e d im m islini d ü n y a je M İi zam m a n ta r la ra b e n z e y e n b e y a z şem siyeler


K â k ü l p e r t r m ipek tö z le ri m a lıtn u r a l t ı n d a o lez iz ş e y i îe r n is k e t e n b e z l e r ü s t ü n ­
fi.l l d u ıb tk İ J jrut ydJi.Kfl s * n i f r | l de iç lih â â v e r bir s u re td e g elip g e ç tç n c arz

I. M* ırk »M »ardır eM-rirı-dld e d e r le r . Y o ğ u r tç u la r ise b ü y ü k te r a z ile r i an-

K r r l ı t a n ri n iL $ a n l a r a S n l i a n M r c lıl d ı r a n t a b l a l a r ı n ı n k e f e l e r i n e i l i n i ile d i z d i k ­
S f i r v p a m u l *[>•<*r f l r e n k k r M n ı l leri k ırm ız ı lo p ra k ç a n a k la r da dolaça d o l a ^

 ş ı k ı u » R ^re k i m a n ı I rs-elUI
sata rlar. S u cu lar o m u zların d a to p ra k d esti-

5. Krt>-hbciM r a r « l r r k ı v ı r r ı k k ı ı / u lo rtf d o laşır, k e m e r le r in e m e r b u t d a r bir te p ­


(iy n iil y i r m i n e e k iy o r lu tıt s iy e d i z i l m iş ir i b i l lu r h a r d a l d a n ite kendi*

A ltk la l- l o p ı l b p e ^ l e n ı a l i l l J l e r m e g ö re t u t tu r d u k l a r ı b ir m a k a m la bağı­

N ;ı xt h a j a f f ı n u M i r i ' r t r r y i u u ra b a ğ ıra su s a ta rla r. B u n la rın r a k i b i -« r -

8. H t 'l r ka ^ikH İA V U e p s i S i k i r d i m b e te ile r, s e y y a r te z g â h la r ın ı d u v a r la r ın g ö l­


A yak ılolitsdınr su d ırm a * a d ım g esin e k u r m u ş şerb etin ak ışı ile d â i m i h a ­

 y i n e n i n r l r r n d m in b â l â l a r re k e t id en m âd en i çın g ıra k ların h o ş âhengi


(■ iz l ic e b i r bûw* ç*dııb s a k l a d ı m ile m ü ş t e r i l e r in i c e lb e d e rle r » .

7. Y u «» fe nd ini k iilı v e r iy e t ı r d e t * | « 1S80 E k im in d e A lm an y a İm p arato ru


Ylim jH M ı s r i d r n ^kîıiıiifclır der* iı> ik in c i V /ilh e lm 'in L la n b u lu z i y a r e t i n d e Ba-
T ı ı r u ı ı r k ü p ilk tu b i r f i n c a n k ı ı h v e y l y azıd M ey d a n ın d ak i baraka - d ü k k â n l a r ik i
C ielirlr $ûbâın* r R c r e k f e s in gün İç in d e k a ld ırıld ı; 15 T e ş r i n i e v v e l 1305
». ş«[ ia r a f im â rrt y a p d ıra n v rtt <28 E k i m 1889) P a z a r ta r ih li S a b a h g az ete­
K ;ı pu< la f l i u r t n m s i: » A lm an y a İm p a rato ru h a z re tle rin in pâ­
K u r u d a . t a t û n w y l a c ı> s f â h ı n d iş â h ım ız ı z i y a r e t l e r i m ü n a s e b e t i ile B ay a zıd
P & n lşm en d ler d ilb e rin bi b r tr d t M eydanında b u l u n a n k i t a b e t v e b e r b e r l e r ve­
îf. SLm kcş c iv a n u l u r « k s r r e r n ı r i ıi saire b a r a k a l a r ı d ü n k ü g ü n b e l e d i y e o ı e m u r -
A y h ı i r ? k ı l t o n u r o t n â z i k tr-ııl I a n t a r a l ı n d a n kam ilen kaldırılm ıştır».
H a s a n p a ş a llaııı v e h e m fırın ı B u barakaların yıkdırılm ayub olduğu gi­
O f u eim b j d e v r â d e v r a n â f e tin i bi k aldırıldıklarını yine ayni gazetenin 11
10. B eri y a n d a o l ham & n ti d ilk ü ^ â A ralık 1305 (24 A ralık 1889) tarihli nüsha­
M e k iıı u tm uü o d ıı e f f r ş â h iıt sından öğreniyoruz: «A lm anya İmparatoru*
in ce b ellerin d e ib rfc jî o j f u t a nun İstanbul u ziyareti m ünasebeti ile Baya*
gün*lr uâlin v u ra r u k m arın rc tn ^a zıd M eydanından kaldırılan kitabcı, kebaba,
1I> Snriicnler bn m eydanın ştrhbazı b erb er barakaları b ire r tekerlekli kızağa bin*
Sârel Y âstıfdur alıu n d a ya*ı dirilerek Bayazıd M eydanına götürülerek ev*
Yalın ayak ı&ban tleper koşarlar velki yerlerine konulm uşlardır».
Budu r garlblcriıı ki* ile y a n Bayazıd M eydanı hakkında bizim bula­
13. Ar»keki deyüb jçe^çmeyln sak ın bildiğimiz en e&ki kayıd meydanın temizlen­
f>o| kupada d u ra n fe tiy * bakın mesi için D ivanı H üsm âyundan İstanbul Ka­
Cebkeııi p o tu m gaayei yaradık dılığına gönderilen bir ferm andır; bugünkü
PJyaaaria KÜriin a k l ı n a yakın yazı dilim ize çevrilm iş s&reti şudur;
IS. Bayazıdıı» allı Ka«ka A ksaray « İsta n b u l K a d ıs ın a h ü k ü m ki;
« . . . S u J l a n B a y a z ı d h a v a l i s i a y d a İki k e r e
A b d ü lm e c id z a m a n ın d a İs ta n b u l* q e lm iş sü p ü rü lü p p â k e d ile g e lm ig ik en h âlen hayli
rjlan I n g i l i z e d i b e s i M i s s P a r d o m eşhur se­ K am andan b e ri s ü p ü r ü l m e d i b ild irilm iş . B ü ­
y a h a tn am esin d e B ay a zıd M e y d a n ın ı şöyle y ürdüm ki Ç ö p lü k S ü b açıa ı g e ld iğ in d e e sk i­
tasv ir ediyor: d e n n a s ı l o l a g e l m i ş i s e y i n e Öy2e y a p ı l ı p t â ­
*Bu m eydan b ü y ü k ç a r ı n ı n h em e n yan ı y in o lan g a y r i m ü s l im l e r e zllaro lu n an y e rJe rl
b aşın d a o ld u ğ u n d an Ç a rşıy a v e C a m ie g id ip pâk ve ta th ir e t t i r e s i n . H i c r i 9Ü 3 (M ilâd î
g e l e n l e r l e d o l u d u r . H o r t a r a f ı n d a l ı ü f c l l I ?ıın- 1585 K.
ı n a l l a r g ö r ü l ü r ; h e r zanta.i i m a h a l Lobici v c E v l iy â Ç e lu b i B a y a z ıd C a m iln in onye*
y o ğ u rtç u la r b u lu n u r. M ah a lle b icilcr m uaz­ dinci s u ıır o rta s ın d a k i m an z a ra sın ı tasv ir

http://groups.google.
ANSİKLOPEDİSİ _________________ _ 2Î65 — BAYAZtD MEYDANI

«ferken, $adırvanlı i r harem avlusundan nun üstü bir tazyik nream olarak kurdurt-
bahsediyor ve bu dış avlunun dışında, mey* dugu Mccll Tahkikat Komisyonunu prntes-
dan kenarında büyük d ul ağaçlan bulurniu- Is. maksadı iJe .>vs«e yürüyüş yapmak uzcre
gunu kiylüyor |Jj.: Bay&2 Jd C am ii). Buyuk Kayazıtida Üniversite bağçe&InHe toplandığı­
muharrir tasvirlerine meydan İçin şu guzul nı lutlicı ulan İMatıbul Kmnıyel Müdürlüğü
sahneyi ilâve ediyor; ı&u dut ağaçlarının buna mf’iii olmak içm bahçede tertibat aldı;
aJlında nice bin ödem gölgelenip kefâfı neta polij. ki2 ve erkek öğrencileri darılm ak için
jçtn nfc-c bin ç>3 :tt eşyü satarlar. Meydanın Zor kullandı. Cençteri polisin merhametsize*.*
ctrfifı da dükkânlarla müzeyyendir». Iıırpaladığmı gören Rektör Ord. ProC. Saldık
R E Koçu «Binbirdırvk Batakhanesi* Sâmi O nar talebeyi kurtarm ak için araya
adındaki târihi b ir romanında, v a k a unye- girdi. Bıunın Yamano&hı adında bir polis
İ dinci asır ortasında geçer, yor yor o asrın
t£t(inbulımuu hakikâte en yakın dekorlarını
Rektörü de mevkiine ve yaşına hürmet et­
meden küstahça hırpalayınca \k i bu namtı
çizerken. Evliya Çelebinin bahsettiği dul
profesör bu arada basından yaralanmıştır)
j ağaçlarından m ülhem olarak bu m eşhur mey* gençlik büyük teessürden doğan b ir galeyan
dan içil' 9u satırları yazıyor; Köslerdi. Bunun üzerine Gumın Yamanoglu
.Ba/aw H V elinin ru h a n iy d i bu d ul
v e Sabin v e ruhen, tıyneten benzerlcri'zfebı*
, ta m em urları talebeler üzerine tabancaları
nğaçi^ı tne d a sindirilm ed i, abdestslz ele alın-
i maz, ağız* atılm azdı. Meyva ile ater. etm ese başladılar, talebe de polis­
mevsiminde
| a&ıçlar h er sabah m erasim le silk ilird i; ve leri iaş yağm uruna tuttu lar, baftçeden mey*
ağaçlara herkes binüp silkemezdi. dazuı intikal eden arbedede Orman Fakülte­
1 -^Bayazıd M eydanın d utları, uç d ö rt ya- sinden T u ran Bmeksi* polis kurşunu Ue şe-
^ına bastığı halde konuşam ayan, dili bağlı hid oldu, b ir kaç üniversiteli dc yaralandı.
çocuklara, korkudan dili tutu lm uş haslalara, Saat 11 den il İbaren Ü niversite polu>
kekemelere şifâ niyetine yediriliıdi. kuvveti tarafından sıkı b îr abluka altına
«Kırk kadar ağaçdı. H er yıl dut m evsi­ alındı. A bluka kordonu dışında kalan kesif
minde. çarşının çırakların d an onbeşer onal- h ir talebe kitlesi, polis tarafından işgal
tışar yaşında ve yüzlerinde m elâlıet tıû r u edilmiş bulanan Ü niversite binası içinde ne­
ler ce reyan ettiğini bilmiyor, büyük ^Msiir
berk u ru r kırk neEer h a f ı z ı K ur’an oğlan d u l­
cu seçilirdi. Küçük hafızlar her sabah Sul* vc endişe içinde idi. Talebe Ünivert. bağ-
lan Bayazıd Velinin ham am ına girerler, yı- çesine girm ek için büyük ksjîuya hüı.ım et­
İcamıp boy abdesti alırlar, sabah namazından ti, atlı ve yaya polis kuvvetleri tartıfından
sonra da ko llan sıvalı, çıplak ayaklarında gerj püskürtüldü. B u Sırada bağçeden çıkan
takunyalar, İlâhi okuyub meydanı (iç defa kapalı a m b u la n s la r d işardaki endîçeyi büs­
ilotıer, dolaşırlar, sonra ağaçlara çıkup y e r­ bütün artdırdı.
lere serilmiş tertem iz çarşaflara dalları sü- S a a t 1 1 . 4 5 d e S i t e Talebe Yurdunda t u p '
ki'lerlerdi. Vre h er çocuk kehdi silkdiği d u t­lanan b ir üniversiyeli grupu, ellerinde bay­
ları: rak ve dövizlerle "DA/Jbaşuıı dııman almış..»
— S ultan B ayazıd Velİ’n in ı;uhu içi» L marşını söyliyerek Bayazıda do&ru yürüdü;
D iyerek güm üş kepçelerle İstanbul h al­ Bayazıd m eydanındaki gençler bu dövizli
kına dağıtırdı*. ve bayrak kaafile gelince bîrden coşdu, ve
BAYAZII) MKVDANINPA Y tiK SIlli bu sefer İstiklâl Marşı söylenmeme başlandı.
i'AHslı, (;i-:n(;U 6IM n Ht R klY irr ki* Talebe illerine atlı polis hücüm edince mey*
V.\MI — 27 Mayıs 1960 inkılâbından sonra dan derhal bir İhtilâl havasına büründü'. At*
Bayaııd meydanına H ürriyet meydanı adı­ İı polrs taş yağm uruna tutuldu; atlarından
nın verilmesine sebeb filan vak'a, hürriyet inen polisler göz yaşartıcı bombalar, çoplar
yolunda yükîek tahaJl gençliğinin sîlâhsız ih- kullandılar ve hiç lereddiid etmeden taban­
LılİtlidJr. caları ile aleg etmece başladılar. Üniversite­
27 Niftim İfffiO Çarşamba günlı sabahı li jjençler yılm adılar; polis mutlak aczp dii-
üniversiteli gençliğinin D.F- iktidarının ka- >;<iı>w\ daha evvel vak'a mahalline getirilmiş
ö/oroup/merakediyorum
— 2268 — İSTANBUL
P,--YAflD MEYDANI

askeri k ıt'a la n sun£-ı tak em ri verildi* ve da bekleyen nöbetçi er ve subaylar da sigara


hfryjj- g^ımt? talebe ü vrifle » v k edildi; ta* d a ğ ıtıy o rla rd ı.
Itjî neferler, süngüyü kulfanmayub karşıları­ S a a t 22 d e h o p a r lö r le r le . Ü n iv e rs ite b a ğ -
na çıkan gençlerle kucaklaşıyor, her iki ta- çerin d ek i ta leb e n in çıkıp dağılm akda wrbc»t
rafın »öderinden yaşlar akıyordu; bu hâdi­ ü ld u k la n , k a la n la rın tevkif edilerek kışlalara
s e v k e d i l e c e k l e r i t e b l i ğ edildi. Yerinden k ı ­
seye sebeb olanlara lânet ediliyordu.
p ı r d a y a n o l m a d ı . Gece saat 2 dc talebeler
Saat lfl ya doğru örfi idare ilân edildi;
radyo iie Üniversitenin kapatıldığı ve yurd- a s k e r i n a k i l vasıtaları ile D avutpaşa kışlası­

j.-inn kapatılacağı ilân olundu. Bu sırada Bn- n a n a k le d ild ile r. A rabalar kışlaya g i t m e k
yıund dövüşünde 21 kişinin şehid olduğu söy­ i ç i n e n u z u n y o l u tâkib ediyor, v e yolda in*

leniyordu. m e k i s t e y e n g e n ç l e r e m üsaade ediliyordu.


28 Nisan Perşembe günü sabahın erken A s k e r i k u v v e t l e r i n m eşrûtiyeti kaybetmiş
saatlerinde gençler Ü niversite bahçesinde b îr ik tidarın kö r uşağı olcnuş b&zt em niyet
tekrar toplanmağa başladılar. Saat 11 d e «m irlerinin g addar m uam elesinden bir hü r­
Rektörlük 3? Nisanda 1 gencin şehid olduğu­ riy et inkılabının öncüsü olm uş silâhsı* genç*
nu* başka can kaybı olmadığını ö r li İdare­ ligi koruduğu b ü tü n asaleti İle m eydarda
den aldığı malûmata atfen talebeye İfân etti. id i.
Şehid genci üniversite gençliği defn etm ek Bayazıd M eydanı vakıasından tam bir ay
istedi, ö rfi idâre izin vermedi. Saat 12 de üç sonra d ır ki T ürk Silâhlı kuvvetlerini 27 Ma­
profesör (Ekrem Şerif Egeli, Kâzım İsmail v iş hüküm et darbesi oldu Bu hü rriy et in­
Gürkan, Târik Zafer Tunaya) ö rfi idâre kılâbı*™ ilk g ünlerindedir ki Bayazıd Mey­
makamları ile görüşmek üzere g ittiler; şe­ danına da «H üriyet M eydanı» adı verildi.
hitlerin Üniversiteye teslimi, mevkuf talebe­ B ayazıd M eydanında P levne müdafii
lerin serbest bırakılmasını, yıırdların açılma­ G a z i O s m a n Paşanın türküsü, güfte değişti­
sın) isteyeceklerdi. Saat 15 de üniversiteye rilerek s ö y le n ilm iştir:
döndükler) ve şu cevabi aldıklarım bildirdi­ O lu r m u b u n la r o lu r m n ?
ler: Şehid talebe üniversiteye verilmiyordu, K a rtta ? k a rrif^i v o r o r m u ?
askeri merasimle gömülecekti; y u rtlar an­ S li T ffldE d i k t a t ö r l e r
cak 24 saat daha açık bulunabilecekti: ta­ Bn d ü n y a s î ı ? k a l t r m ı ?
lebe üniversite bağçesinden çıkıp dağüacak, H ı d ı r R f 'l - k
kendilerine hiç bir şey yapıîmayacakdı: mev­ B A Y A Z I D M E Y D A N I Y A N I N D A K İ KC-
kuf talebeden de yalnız kışlar serbest bıra- ZAh A N E — I s t a n b u î d a a ç ı lm ı ş ilk eczahâ*
kıiaeakdı. erkekler ise emniyet müdürlüğü n e d i r ; a d ım t e s b it e d e m e d iğ im iz b îr r u m hc-
tarafından örfi [direye teslim edilecekı aske­ k im -e c z a c ı ta r a fın d a n a ç ılm ışclır; B ay a zıd -
ri nezâret altına alınacaklardı, Bu cevab Üni­ dan K nskaya in e rk e n S ırm a k e ş h a n e sin in
versite bağçesinde toplanmış olan gençleri tam k a rş ıs ın d a id i. V a k ’a n ü v i s L u t f i E f e n d i
tatmin etmedi; "kaatlllere ölüm!.. Menderes t â r ih i n i n se k iz in c i c ild in d e lıîc rı 1261 C m lîâ -
istlH et:.» diye bağrışmaya ve Osman P a ­ dS 1 8 4 5 ) v a V a l a n a r a s ı n d a ş u n o t u k a y d e d i ­
çanın meşhur türküsünü söylemeye başladı­ yor:
lar.
-İstan b u l h e k i m l e r i n i n ç o ğ u G a l a t a v e
Saat 15,15 dc örfi tdâre kumandanı Fah­ ta ra fla rın d a o t u r u r l a r d ı , t s l a n b ı ı l
IS r y a ğ lu .
ri 0«dıl«k beraberinde Tug general Refik ahalisinden g e c e v a k i t s i z t a b i h v e c e r r a h c e i -
Ttılga ile Rektörlük köşküne geldi; Tulga: b m ç m u h taç o lan lar çok zo rlu k ç e k e rle rd i.
vÜaceler «ebedir, gençliğin hareketi aftUdlr, P â d iç a h h o lle rin e m e r h a m e tle m e v k ii Jslan -
hürriyet ısUyorsunu*. bizmı yok ki verelim» b u lu n i) e r t a r a f ı n a m ü n a se b e ti o la n S u lta n
diye çek manalı bir konulma yapdı. Fakat B ay azıd d a S ırm ak eşh a n e k a rşısın d a k i E cza­
^cıı^lrr yine dağılmadılar. cı d ü k k â n ı ta b ib le r e n ö b e t y e r i t a h s is ed ild i.
Akşam olmuşdu. talebe sabahdan bati M e k te b i T ıb b iy e d e n s e ç ile n te c rü b e li o n n e ­
*V İdi; askerî tıbbiyeliler okullarından ek l e r d o k t o r i l e i k i n* *fe r c e r r a h g e c e l e r i s a b a *
ekmek taşıyıp getiriyordu. fiağgenin elraim - ha kadar b L ira d a nö b etçi o israk b u lu n d u la r:

http://groups.google.
- ?»7 - BAYAZID S MAHMÜD KASRI

Djn/ârın m u $ l* n İle fakir ve m uhtaçlar için t*lebe. 9 muallim vardır.


p^rai»! d e fo la c ak ilâçların badeli her ay H ic ri 1310 (m ilâ d i 1903) y ıllıf m d ft is e
joall?» hâzinesinden «denecek idi. Paraca 6 1 3 ta le b e , 14 m u a llim v e 7 m u b a s s ır v e h a ­
kudreti olmayan hastalardan asin muayene d e m e j g f r ıe r ilm ijlır k i m f k le b 2 5 y ıl İçin d e
jrret* İslenmemesi kesin emredildi. t u k b ıiy ıım ü ş d e m e k tir .
BAYAZID M t*VAKKtTilAMESt — Kül- T ü r k e d e b iy a tın ın s e ç k i» ş io r v e e d ib le -
lîvenin neresinde bulunduğunu tesbit edeme» r in d e n n e c a iz u d ı- M a h m u d E k r e m Bı*y Ue
ılık: Evliya Çelebinin anltttdlftın* göre İstan­ İ k in c i A b d b lh a m id d e v r in d e İ s ta n b u l ^ eh re -
bul halkının çoğu v e hemen b ü tü n gem ici' m in lc r iııd e n R ıd v a n P a ş a b u m e k te b d e o k u ­
]er saatlerini vc kıblenüm âlarını, «Bayazıd m u ş l a r d ı r ( B .: R ü ş d iy e M e k te b le r l).
Cai&iinin kıblesi keşli keram et ile tâyin e d il­ Bibi.: O. N Ergin. Türkiye Ma&rlt Tarihi.
miştir* diye bu m uvakkithânede ayarlar BAYAZID SK M I.I — Topkapu Sarayı
fmlş- Müze&i m üdür muavinliğinde bulunmuş m er­
Vjnc Evliya Çelebinin Dördüncü Sultan hum İzzet kum baracılar 193 8 yılında hasıl*
Mıırad şanında anlatdıgı bir fıkradır; bâzu m ış ^U tanbul sebilleri» adındaki eserinde;
kuvveti Ue lam ûm ış bu pâdişâh (B.: Muratİ vBayazıd M eydanında eski m aliye d â irru
FVl, bir gün Bayazıddaki Baki Sarayın av ­ (A skerî Tıbbiye) yanından giden sokağın
lusunda «Nogay Elçisi» adındaki atın a bin (T ükvim hârc Caddesi} başındaki Onivfc*î,ıU?
rats silâhşorluk yaparken Camiin sag m ina­ kapusunun »ol u rafınd o ki kulenin (? ) ya­
resinin aleminde bir karga görmüş, atını, nında idi (jfarib bir Lürifdiı); bugiin mevcut
mabmuzlayub. dört naln sürerken elindeki değildir* diyor; kendisi bu sebili görmu? mü­
ciridi kuşa' fırlatmış» arası b ir ok menzili dür, rivayete dayanarak mı yazıyor,bi)eme-
yermiş, uçun cirid kargaya isabet edüp üü* y it . Evliya Çelebi bu sebili «Sebilhânei Sul­
gürmüş Minare dibinde, kuş ile ciridin dtiş- ta n B ayazıd Veli» adı altında kaydediyor ve
düjii yere bir adam boyu mermordon b ir ni- kitabesinin turih beytini naklediyor, ki k ita­
taşı dikilmiş, üzerine devrin namlı b a t­ b e târih in e göre sebil Ü çüncü Sultan M urad
tallarından Teknecizûdenin yazısı İle şâir Samanında yapılm ıştır; beyit şudur:
Çevri Çdcbinin şu târihi yazılm ış: Nm* Mııb A tm i d İdi lârilıin l
Sulk İle Cecri duA idiib ditil Urlbüıl W s»W I o tm uş re h î D akk a sebil..
Kovmi bâ<tüyi Soltdiu kıln Mrvlıt fü^bn ItA Y A Zlü S l L T A N N A lIM im KAMU.
İbrahim Hakkı Konyalı t Bu taş m uvakkit- iltlAlCI'.T KASKI — Bayazıd Camiini» Ka­
hûne önüne kondu» cmıvakkithâne yıkılır ikon şıkçılar kopuşu karşısında, Jstanbulun eski
Topkapu Sarayı Müzesine kaldırılm ıştır» d i' ahşab yapılarından pek giizel b ir binû idi;
ynr. iki kaydı karşılandırır iken. M uvakkit- hicri 1225 <M- 1810) da İkinci Sultan Mah-
hanenin, Camiin sağ minaresi önünde bulun­ m ud tarafından yaptırılm ışdı; Aynı Divanın­
muş olması gerekir. da bu kasır hakkında şu tarih kıt ası vardır:
BAYAZID RCŞDİYKSİ — Osmanlı İm ­ Kıldı bu kib l biiınâjamı bittıi Mahmari Han
paratorluğunun son asrında lçtanbulun, pek Dfrf^hin «jtYham iUem eylemiş ciyl prıuûlı
çok adam yetı’şdirmiş mekteblorinden biri; Ayrüjrik taerkrs temajû «yleslin târihini
millî kütiibhâneımze, büyük emek ve him- «Yapdı fân» kasrı SıiUjıtıbtocsidde Pâdişâh.
hıet mahsulü bir «Maarif Târihi» koymuş G aayel harab bîr halde bulunur iken,
ölon muhterem bilgin Osman Nuri Brgin bu dikkatle tâm ir ve İhya edilecek yerde Istan-
riışdtye mektebinin bulunduğu binâyı mna- bui Belediyeci tarafından 1933-1935 arasında
lesef göstermiyor. yıküırıldı. İç avludan görünüşü ile. Tiirk
H i c r î 1291 (M ilâ d î 1 8 7 4 ) d e d ö r t s ın ıflı klasik sivil mirnârîsin pek nefis bir $\ümû*
olan b u m e k te b in B ir in c i s ın ıf ın d a 4 3 , ik in c i nesi İdi. 8ağlam bir konfor duygusu, planın»
sın ıfında 28) ü ç ü n c ü s ın ı f ın d a 2 3 v e d ö r d ü n ­ do muvoffakiyet şayianmış samimi sıcaklık,
cü s ın ıfın d a 6 ta le b e , c e m a n 1 0 0 t a l e b e v e 9 insana o harab hâlinde dahi İçinde oturma
m uallim v e h a d e m e v a r d ı r . arzusu verirdi. Ehm izde kalan son hâtırası
Hicri 1294 (Milâdi 1877) yıllığında 107 kimin tarafından çizildiğini tesbit edem edi'

ii/oroup/merakediyorum
B i Va z id s u Y*.|-i.Anı — 2i&s — Is Ta Nb i i -

C;imlz bir ,u- '**» v« hııı.t<İJ'ı KJiı :ı*- K h|>u m . l^ükumcüloı U*»s
-m ı, K-<r3^ümnık u*r..'>lcnne. KaTutfûtovuk
1 'l0 AhmCl1 ^ ,>a *ltMi*iîi-Hİi’<*-‘rı Ç n i.jm b a cihetine b ir k«»l uy-
y in av lu d a n yojvını-;
? ' * ‘ ■ '■*- o l d u ğ u P * k n * iz e ( b ir r,}» . Kara,j4-umj tik T^i'i'ızıunden Karagümruk
tab lo d u r Caddesini tâkib ile Maymuncuk Sokağında
KAYAZII) SV Yom TerA/i ve Aliay MahnlU-mndc Hoştan
YOI.J.AKI — İkinci vt* Yt-J»ıtı-;ın.''le Mı-kleb TVrizıaı,
Sultan liiiyjüi'i- ba- K avuktular Maslaftı tarikı ıhv S*'--’üı Camlı

İSİ Ü 'l R f
, batii tararından fethe-
liilen ntiyükşûhire
^bol su ^eliıerek h al­
ÇIJVJÎİ tlVJf mdlI Dır
m utlağa ve burndım A t l’aparı v»*
K am eri ile İ)<ıyA7.uI Mrj- IüimM ::i M rJu -hu -
kını Hıya «im iş olan neı A ^ f r ı İUlttâlındohj rnasl<v.-* ■;i ' , *»/k \{.ı-
h ayır sahibi pâdişnh- yıuud C arna vc im ûroli ve m euıerseiı:, y/-
İnKirrt K a srı.]atJ21 ilk id ir , H 'ir h a y râ ıa ıcvzi vc taksim olunur*.
fçinrirn O sm an N uri Er- BAVAZUi S I VOI.LAKİ IIA K İÎA SI ~
(Kesim: ;ınnnhu) gjn ~Xrcccl)ei UmCl* ik i ««ra y a k la şın bir m aziye sâhib ve <y,ki
rıı lîciediye" adındaki ölmez eserinde, ista n b u lu tedkık cîn ıek ve bılhass* zamanı-
kalj Soları ve bıı suların isia n b u la akıtıldığı miza k ad ar intikal ecieınemiç bâzı binâlatm
yollar bahsinde Bayazıd su yollarından yu y e rin i tvrbil edebilm ek, vıı Istanbulun t â r i h i
satırlarla bahsediyor: topografyası üzerinde yeni yeni bilgi vermek
*Eu suyun membaı Cebeci Kı>yü civarın* bakam ından gaayetle kıym etli bir ve&ika olup
da Kireç Ocağı denilen yerdir. Sular evvele­ iki büyük paftad an m ürekkeb bir hanladır.
mirde B&ş Maslağa cereyan v e o radan bir ta» Y eniçeri O cağının kaldırılm asından
kun katmalar; olarak Faşa Ç ayırındaki 11826 dan} y irm i sene kadar evvel (1800*
Paşa Kemerine, buradan uiğer b ir takım 1805 arası) İkinci Sultan Bavazıd Vakit Un
katmalar daha alarak Kiiçûk Batakbaşı
Maslağına, ve buradan Küçük köy,
Şogüdltt. Çukur Han. Çiço. Demirkapu. Top*
cuiar koyu civarında Çayırağzı Maslaklarına,

t j

İta^AzMl İmûı-rl (usn


«A. 2. A kb u tu t’u n tıdıIotundR iı Neslfı r li ||?>

http://groups.google.cor
I AN'sıktoPittUfii
A» _ - - 8AYA21D SU YOLLARI

■ ımıtevelUlilince, bu pâdifahın vakıf »uyun-


mut le icsbit *dUı>niL>miştir: takribi yerleri harı-
«tan, sııyun güzergâhında nerelere su veril lanın kıym etine asla lıalel vermos. Çarç*
-nt? olduğunu görmek İçin çizdirilmiş olan boylan, m uhtelif esnafın toplu Olarak bulun­
bu harcanın 3,11X1,50 eb’odındakı birinci dukları snkaklor, bazı konaklar, yerleri hak­
pafıası Sur dışı:.:. 1,40X1,85 ebadında olan kında en ufak bilgimi* olmayan Yeniçeri
ikinci paftası da Sur içini, vc sur içinde İB< kollukları bu haritada o kadar güzel gu*le>
ianbulun lıemen ugde birine yakın bir par* rilm işdir ki kıym etinin büyüklüğüme bu üç
çaıinı geberm ektedir. madde kafidir; kaldı ki bu haritndan fayda-
Harita Kumbaracılar Ocağı sipahilerin­ Jtındığımız husu slar pek çoktur; en onomli-
den mühendis Kulekapuau Seyyld
Masan tarafından çizilmiş olub h a ­
ritanın üzerinde ifâdeni g a y e t le
düşük şu izahat vardır:
«Merhum ve mağfur cennet-
mekân Sultan Bayazld Velî Han
hasretlerinin Edimekapuau hari­
cinde hendek derununda camiîge*
rife değin ve takdim d u n ,in mek-
teb ve medrese ve çeşmelere vti
konaklara cereyan eden âbı lezizin
haritasıdır.
«tşbu haritai m eşkûrda mev-
eud mekteb ve m edrese ve çeşme*
lere ve îtpnaki&ra taksim i m uci­
bince m ahalliyle resm inde göste­
rilmiş olub ve sair âbı leziz cere­
yan etm eyen m ahallerden dahi
resmi istihraç olunduğunun vechi B^yızN İ İ m i m lu u ru *o k a k ıla n
CRfsIm: a n o n im )
konaklara cari olan su daim i ol-
mayub b an ları la k a t suyu fü ru h t
ettiklerinde her hangi m ahallede
konağa câri olunacak ise fiirtıM
edenin m ahallini reşide idup ba­
dehu tariki resmoiuna.
«Dertini h aritada m ezkûr su
tariki üzerinde m aslakda yahud
kubbede «7» işareti oldukda e tra fı
mahallede h e r hangi m ahalle de­
rununda hanede m ezkûr işareti
nücbmi bulunur Ue ol h aneye dahi
mahalden cari olduğuna işarettir.
«Reaseraehu K um baracılar
Ocağı sipahilerinden m ühendis
S Kulekapulu Seyyid Hasazı».
u Bir mikyas kullanılm ış olmak-
« la beraber haritacılık Âletleri m ü­
kemmel olmadıkından Camiler,
cedreseler, kütübhâneler, çeşme*
fer, hamamlar, bugün mevcud B u razıd I n ıı im ka«rı. av lu d a n
^ n la n n a kıyasen, tam yerlerin- •f <R«!tiiaı: anıuılm )

tL/oroup/merakediyorum
r

— ı ~
İSTANBUL

İ'-î .jiî Is»'r ;* edW:*n: i'Akı ÜU-İJÎ. Vı.- ,• : kr;!'” »- do<‘J Urahndü-
K*ki JS*ra.v — Bayandı! > w .i v . ■>• t.-.. . ••• de Jı«ii *di »Tl i ia*,- adı ite
f-jT'.ö.ı ile At/.’:ıs k ht'vkı-'lı. Bavi»?-» *-« ı. .rf-rı'fnf' olup At:e/.^:u lanİAi kışle «tu-
jau ve Unıvi’i-^cyc bağlı Vır ijinâltsin bu A:.ı! K*kı O djcîııin ikisi fcu;.\ biri ku-
sâha; yalıi'.;- ~.ınayı ÎJid^JûVt uı-iî t'*k ! tpu-su v j| i(3, kapLil*/*1 ■■! bu,
duvar ile bu duvarda sarayın ; r h r c - . v V i T i ... L)ıvan Yolu üzerinde iA ltm i] u. ;
hiıv^ii [\’!u Jsgpıuu g- H-rılmışlıı\ d u r ; v«mı bu h til Yı»u,*rı O m a a ı Qı
EcV.i S^ray binaları harılanın dı^er kı- lası ta b u ru n u n nezareti aiUnrîadJr Kaıu;
s-r'i; . in Ja olduğu *nbi kabaiaslakda çizilmiş niden kalm ış b ir ananedir. Ownanlı p â d r ^ h
i-;* - -lUüun hakkında pek az *$«>• bildiğimi* la n n ın yolu b uraya düşdugunrlr- bu Kapu
bu hakkında btej hayli aydınlatırda ününde d uru rJ ar, kcndUinc bir bardpk şer
XiU‘kım. bu fû o bu sâhanjn d^rt kaputu bu­ bet ikram edîUr, pâdişâh ^e-rbeti ıcdikN-n
lunduğu halde 13tHM8Ö5 arasında 3 kapusu sonra bardağı öllın ile dolduruldu. A it/m .
olduğumu en büyük kapunun da Bayazıd bir K apuaunun yatım da ?D erviş tKıtiîu». ı-.«-
Meydanına açılan kapu olmayup Mercan ta­ besi v a rd ır; bckt'T^î 01enlerinden Osman Ba­
ralında, kapu olduğunu görüyoruz; Siileyma- banın türbesi kışla y ık jlır iken yeıînde bira
niy-/ karşısındaki üstü toroslu gcçKi-kapu bu kjlrrji;- lf#X£> da, E ayazjd jU* F atih »rasjndak;
î/ir'ıden ^ n ra ytınt Kaki Saray Asâkiri Maıı- îra rav ay yolu döşenir İken, yıkımı y&pub
sûre seraakci'UğJ Sarayı olduktan sonra, a^ıl caddeyi daral tdı&ı ıı^ı rs kaldırılm ış, kabir u ^ı
»ntç oluyor. Mercan kapusu karşısındaki Ai - Şeh^âdc C^mü mezurlığtna naklulunmUştur;
Mescidi IA lipari Camii J Eski Rjıray A&ısı • ki yerinde iken ünü luıtc şcbikvli ûi( a»;;!-.
Vufcub ağa tarafından (uUtom 154T) yapıt* türbo idi.
dışına jjörp, sarayın en büyük kapusunu» lıa- Jkınci büyük kapu ccnubtla, allcnışbir
ritaıta bu kapu gösterilmesi ile daha mânûU kapuiimun tam karşısında (ku*kd^!- kapım *
düşer, İkinci Sultam Bayazıd vakıflar» nıiııo- flııri a da adını muhafızları olun efr.vJm men-
veUijJİ tarafından çizdirilen b ir haritada eski sub olduğu 44. cemaat ortasından ftlmıçdır,
Saray binâlarjmn güslcnJmemesi, sarayın pıV Bu iki kapu o rta m d a bir taalık-yot uzan­
dtşahhk müesMMuî mahremiyetine bngJr maktadır ki kiğ\a ve kapular kaldırıldığında,
oluşudur. 1326 dan sonra şehrin sokaklarından Fevzi-
Kskiodülar — Şehzade Camii karşihuıda' ye caddesi olacaktır.
ki Yeniçeri kışlası; 1826 da Yeniçeri Ucağj Eski Odalar, Y&nıçeri Kışlası bu iki bü­
kaldırılır iken bu kışla da tamamen yıkdırı- yük kapu vc aralarındaki yolun batu>uıda ka­
lacaktır; bu haritadaki dtırumu s*>n vesikadır. lır, dogu tarafı tulumbacılar, Acc/Rİoğlanlar
Zamanımızda Şehz&debaşı Caddesi ndmı kışlası duvarlarıdır,
taşıyan eadde bu haritada rDîvan Yolur âdı £.‘skj Odaların üçüncü ve küçük kapusu
ile ^dsterilmfşciır. Kışla Şehzâde Camiinin bu ki|Ja/>m bali ucunda «Meyy/t ICapusu»
karşumda büyük bir ada teşkil eder, bu ada. dur. Kınlanın ortası ağavlaria bezenmiş
lt»3l Belediye Şehir EU-hberlnde Şöhzâdebaşı büyük bir avludur.
Caddesi, Vidinli Tevfık Paşa Caddesi, Ağayı}- Eski Odaların Dîvan Yoluna bakan yü*
kuşunun küçük bir parçası, ve tınsekiz Sek­ zündc ocak irâdı bir sıra Kapamacı dükkân­
banlar sok&gı ile çevrilmiş olan sâbadtr. 1934 ları butanmaktadır.
rehberindeki Acemİnefer sokağı, Safvet Pa­ Tulumbacılar kışlasına gelince doğuya
şa sokağı. Fethi Bey caddesinin bîr parçası. açılır bir kaputu vardır; bu kışlanın ortası
Pevziye caddesi, Fevziyp çarşısı, Mahmudiye da ağaçlarla bezenmiş bir avludur. Harita-
çeşme sokağv ve Muhtar Paşa sokağı kışla 11ın hu noktasında nazarı dikkati çeken bina,
hgdudu içindedir, yâni bu sokaklar eski Oda­ zamanımızda bir çarşı hamamı 'olarak işletil-
lar yakıldıktan sonra açjimıştiır. inekde olan Acemioğlan Hamamıdır Halkın
Eski Odalar, Şehzâde Camii ile Daroad yanlış olarak Ac*mo£lu Hamamı dediği bu
İbrahim paşa Camii ve hâzinesi karşım da târihî yapj. bu kışlaya Yavuz SuHoji Selim,
yan yana iki kışladır; Batı tarafındaki asıl bir rivayete «göre de Kanuni Sultan Sâley'
http://groups.googre.c
-«.İ i k u j p e d İsM — 2261 — BAY <12(0 SU YÛLLAIU

p^ a <*rjfındaa» y a fH tr ü ım ş u r ; h a r i t a d * k ı^ . U - Z e y re iı C am ii k«rşi*ncİ 4»
^ tioâUruıda» ayrı, avlunun vrlksınıto eü* 7 — ŞehzA debuşında B sk ı O d a la rd a .
prılıyor. adı d* «Aleyd»» Hamam»* diye y a­ > — N flru o im ıiM y e C a m ii nta
d d ır. larafmduki kaputunun tam karjttında.
T u lu m b a c ıla r (.A cem i o ğ la n la r) kışlası* ® — BayaiuJ Hamamı yukarısında Bun
{U/i cenub-b<*tı kavsinde ve* Yeniçeri Xı$b- ijehhânv k a rş ın d a ,
kırktf& rt k a p u a u y a n ın d a b ir fo d la fjr'i- 10 — B a y a z ı d Meydanın ortasında iü u
nj vardır. Tulumbacılar Kışlasının Dîvan de hususi isien kaydedilmiştir: Fincana &<?ı
Yoluna bakan yüzü d®, Eski Odalarda oldu- lu ju ).
jıf gibi, ocak Iradı bir sıra kaftv<?kâne, tütün» 11 ve 12 — Süleymaniyedt Tlryflki Çar­
eti ve kaiefntraşcı dükkânlarıdır. ın ın iki başındaki kollukîar.
Çufcor Hamam — Fâtih küttiyesinin blt 13 —- Yeni Cami arkacındaki Meydan or
parçan idi; bugün roevcud değildir. Charles tasında
Terier'rıin çizdiği plâna gör* muhteşem bir 14 — Bagçekapusu yanında.
hamamdı. Bu haritada yeri teshil edilmiştir. İstanbul şehrinin üçde bir parçası üze­
Veıûçeri Kollukları — Bu haritada, İs- rinde y alnu X4 kolluk bulunduğu asla düşü­
tanbulun târihi topografyası ve cemiyet ha* nülemez; ErnJnontfnden Ayvansaraya kadar,
yatı bakımında» e#s kıym etli noktalardır; ta* yalnız Haliç kıyısında sıralanmış büyüklü kü­
kat ne kadar yazıkdır h arita biiyük şehrin çüklü 25 kadar kayık iskelesi vardır en az
ancak üçde bîrini gösterm ektedir. İKtaobulun bu aâhii koyunda yirm iden fazla kaltak hu-
mzibut ve asayişi i*eniçeri Ocağına terk edil* lunması iktizâ eder; kaldı k i kavgacı deniz­
ır.i^ idi. Ocak da Büyük şehri sem t »emi mu* cilerin iskân ettiği Ayvansaraym, mbsevHe-
ayyen bir taburun nezâretine terkelm işdi rin oturduğu B alalın, rum lann oturduğu
{Veniçtfl taburlarına O r t a a d ı verilm iştir) ; Fenerin, daha daha gerilere utanan mahalle­
mc&elâ Yemiş Ukelesi v t civarı 66. Cemaat rin kotluksuz olması imkân dışındadır. Tek­
Ortasının bölgesi idi, burada çıkan her vak’* ra r ediyoruz, bu harita» nihayet İkinci Sultan
adan bu ortanın kumandanı (Çorbacısı) mes** Bayazıd Vakfı suyun yolları için çizilmiştir.
ui idi. Bt^ka o rtalar bu ray a karışamazdı. Za­ 14 kolluğun yerini Öğrenmek dahi kazancdıı.
manımızın polis karakolları gibi her semLe İstanbul Konaklan — Bu haritada Istan-
bir t Kolluk» yapılınındı; K olluklarda yaka* bulun târihi topografyası bakımından mü­
Unacak sumlar için b ir küçük nezarethane, him kayıdlardan biri de sahihlerinin isimleri
bir çorbacı odası, nöbetçi efrad için b ir ka* ile gösterilen Dtuz bir konaktır; hiç şüphesiz
£ın vardı. H aritada (Istanbulun üçde birin** ki Istanbuiun üçde biri üzerindeki konak sa»
de) 14 kolluk gösterilm iştir, fakat maalesef yısı bu rakam ın çok üstündedir; bu konaklar,
hangi ortanın kolluğu olduğu iş â m edilme* Sultan Bay&ztd vakfından su almış olan mes*
mıştir. Aslında b ir su yollan haritasından kenlerdJr. Bu notların arasında en mühimini
fazlası da beklenemez. K olluklar ekseriya Mısırlı Prenses Zeyneh Hanım tarafından İs­
köşe taşlarındadır. H aritada tesbit edilmiş tanbul Darülfünuna bağışlanıp Fen ve Ede­
yeniçeri kollukları şunlardır: biyat fakülteleri bulunurken içinden çıkan
1 —■ Edirnekapusu Kamamı karşısında, yangınla yok oJan meşhur ZeynebhanJm ko­
2 —«■ Karagümrüğüne varmadan Edime* nağının yerimde o tarihde Valide Sultan kâh­
tapusu Caddesinde kâhyakaduı Camii h iza­ yasının konağı bulunmasıdır.
hında köşe bafında. Çarşı boylan, dükkânlar — Ssnai1hayatı,
3 Fâtih Camii avlulunda eski kara* büyük şehrin ticari ve iktisâdı bünyesi, ilm i­
K ş>rwâlki askerlik sûbesi binişinin y etin ­ ye* ilminin bu çetin kolu için haritanın ;ı
de. kıymetli notlarıdır; İm kısma haritada
4 F â tih Atpvzarı a lt ı n d a T « * g ih c ıla r ehemmiyet verilmiştir.
Ctarit karşısındaki meydanda. OnL f rv i- Süheyl V c*'Tt
5 ^ Çırçırda Çukurçeşme berisinde Ha- Tukarıdaki ya*j mtıhterem prpfes$fân
Hasan Camüne giden sâkağm ra e sin d e . izni ile «İkinci Sultan Baya&dm'su Voiu Ha­

orj»/group/merakedıyorum
BAYAZID UMUMİ KUTİÎBHANESİ _ 2262 — İSTANBUL

ritası» adındaki d eğ erli e tü dü n d en çok k ısal­ yeni geniş pen cereler açıldı: Ön cebhe duva­
tılarak alınm ıştır. Bu eser 1945 de İsta n b u l rın a işta lak titli m erm er kaplam a yapıldı;
Belediyesi ta rafın d an Ista n b u lu n B eşyüzüncü k u b b elerd en m erkezd e b ulu nan ikisine de
(e ti h yıldönüm ünü k utlam a y a y ın la rı a ra sın ­ y u v a rla k te p e pen cereleri açıldı; zemine
da basılmıgtır, Frans& dan sû re ti m ahsûsada getirilen ağaç
BAVAZID l'M Û M t K D T Ü B ltA N E S l — p a rk e dö şend i; d u v a rla ra v e fU ay ak ları ön­
ik inci S u ltan Bayazıd K ü n y e sin d e n im â re t le rin e d e k ita b d o lab ları y e rleştirild i; cebhe
binâsı içinde bulu nan ve is ta n b u lu n en b ü ­ d u v a rın a d a sâib E fen d in in ü çer beyittik iki
yük ve zengin k ü tü p h an elerin d en b iri olan tâ rih m anzum esini ih tiv a edon kitâh e m er­
Bayazıd U m um i k ü tü p h a n e si İk in ci A bdül- m e rle ri ko nd u :
h&mid devrin de hicri 1301 m ilâd i y ılın d a kı- 1. Ş t’h l n ş&hl d e v ra n id ü b h im m r lt
rulm u§tur. T arihçesi hakk ınd a aşağ ıd aki sa ­ r m û m j ı k ü t ü b h â n e y a p d ı iıigjj
tırla r M uzaffer G ükm an'm «B ayazıt U m um i B u A b d iith a m itl H a n ın as& nriir
küıüb h ân esi* isim li eserind en k ıs a ltıla ra k F e lek ils e lâ y ık b u n a s e rfü rü
alın m ıştır; D ld i t a m t â r i h S â ib k u lu
M aarif N ezâretin in teessüsünden so m a -A ç ıld ı U m u m î k ü tü p b & a e b û .
Istanbulda m evcud 63 v ak ıf k ü tü b h a n e d e ★
ciddi bir ıslah at y ap ılm ası d ü şü n ü ld ü , b ü y ü k 2. l ls u r e t l A b d u lh a m ld İ l a n lu lfld ü b
şehirde tetkik ve te teb b u e rb a b ın ın b ü tü n Y ap dı b ir d â r u h k ü lü b g a a ; e l güyrl
ih tiyacını k arşılay acak m erk ezî b ir k ü tü h â- Ol ş r h l u ş â h l m a a r if p e w r l n
nenin k urulm asına, şeh rin m u h te lif s e m tle ­ Ö m r iin e f r û n i d e H a k k ı İzsii ff>l
rin d e dağınık b ir h a ld e b u lu n a n v a k ıf k ü tüb - Ç â k c r S â lb d id i t â r i h i t a m
hanelerden b ir k ısm ının k ald ırılm ası ile ki- «Bu K ıittib lıâ n c J U m u m i b i b e d e l.
ta b la m ın bu m erkezî b inad a top lan m asına, (H . 1301}
yeni kitab b ağ ışlan v e d ev letçe y a p ıla ca k p a ­ K ü tü b h â n e n in resm i k ü şâd : 1301 Ram a­
ra y ard u n ı ile y e n i k ü tü b h â n e n in gereği gibi zan ın ilk C um a g ü n ü (R am azan 1301=1884)
zenginleşdlrilm esine k a ra r v e rild i; m erkezî d e v rin h e r m eslek d en seçkin b ir davetli ka­
bina olarak da Bayazıd İm a re ti binası seçildi. la b a lığ ı h u z u ru n d a yap ıld ı. Y erlere kıymetli
B u işe m em ur edilm iş olan kom isyon b ir ari- h a lıla r serilm işd i. B u kü tü b h ân en in uzun
za haaırlayub M aarif N e zâ re tin e v e rd i, Ma- y ılla r m ü d ü rlü ğ ü n ü y ap m ış bulu nan kıymetli
arifden S ad ârete g elen arîzay ı S ad razam S aid b ilg in m e rh u m İsm a il Sâib E fendinin anlat­
Paşa tara fın d a n İk in ci S u ltan H am id e arz- tığ ın a g ö re o g ü n k ü tü b h â n e n in içinde tek
olundu. P âdişâh, B ayazıd im a re tin in a ltı k u b ­ k ita b yokdu, b ü tü n k ita b do lablarının rafla­
beli b ir bölüm ünün E v k a f N ezâretin d en M a­ r ı bom boşdu. D u a d an sonra, davetlilerden,
a rif N ezâretine d evredilm esine İzin v erd i. O hem en a a n d a n itib a re n kütübhâneye kitab
ta rih d e b u im âret binası y ılla rd ır bakım sız, b ağışlanm ası tem en nisin d e bulunuldu- O sı­
çok h arab b ir hald e îdi, E v k afd an M aarife ra d a k im in ve n ered en alıp getirdiği tesbit
devri için pâdişâh izni v e em iri çıkan bölüm edilem em işdir, o rtay a a ltı cildlik b ir takım
ise y ıllard an b eri B ayazıd sem tin in sürü cü N aim â T â rih i ç ık d ı; bu m u teb er eserin her
beygirlerine a h ır o larak kuH am lm akda id i ki cildi, bom boş d u ra n d olablardan altı dolaba
hâlen k ütübhânenin m ü ta la a salonu o lan kı­ a y rı a y rı d u a la rla kondu. Sam im i ve ulvi bir
sımdır. sahnedir.
Ş u k a d ar yıllık ah ır pisliğinin tem izlen­ H em en e rte si günden itibâren, ve hemen
m esi, icab eden ta m irlerin yapılm ası, v e b ir h epsi kıy m etli, nad ide eserler olarak kitab
kütübhâne binası olarak ışıklandırılm ası için bağışı b ir sağm ak hâlini ald ı; kütübhânenin
çok em ek sarf etm ek v e h ayli p a ra harcam ak b ir ta rih taşım ayan ilk m atbij fihristindeki
lâzım dır, karşılandı ve iş sü ra tle başarıldı. k ita b y ekû n u 8054 dür.
<400 m etre k a re genişliğinde ve iki fil M ütalâa salonu herg ü n her tabakadan ve
ayağına istinad eden altı büyük kubbe ile ö r­ h e r yaddan insanla doluyordu. K itab dolab- j
tü lü bu bölüm ün ün ve ark a du v arların da
ltnpv//ğrüop$ .ıfifdötjffe’eonj
Ay şfla /> P E P t5 t
— 1203 — BAYA2ID U ttO ttİ KÜTUBHANGSI

J(.-( topUAtıltrı da K ütübhanede yapılıyordu. selâ: 100,000 den (azla kitabı olan bu nıües-
Tiifk irfanına hizm et yoluna gir* fiesedç ancak 30,000 kadar eser eski defterler
•31 ile fış kataloklarında tesbit edilmiş ve oku­
H iaıtei ve g ü ng tindcn in k işaf B alkan yucuya m ufkılâl ile çıkarılabiliyordu. Bir
Harbine k a d a r d e v am e t t i b u m eşum harb m üddet bu durum sûtdü.
içinde düşm an istilâsın a u ğ ra y a n m em leket 1947 yılınd a, bugün 100 binden fazla k i­
parçalarından k a çırılıp g e tirileb ilen kiltüb- tabı ih tiv a eden 1 num aralı deposunun b u ­
fclneler d e b u rad a to p la n m a ğ a banladı; kü lund u ğ u kısım resto re edildi. 1949 d a İm are­
lübhâne o k u y u c u la ra k a p a tıld ı v e m û ta tta tin d iğer kısım ların ın resto rasy o n u badadı.
salonu bu yeni k ita b ln ra m u v a k k a t depo o l­ 1950 d c İm âretin fırın la n , 195i de ham ur-
du. k â r koğuşları, 1952 d e hiç b ir i» kalm am ış
K ülühhâıte B ayazıd im a re tin in y aln ız al- o lan im a re t avlusun u n rev ak ları, m erm er sü ­
n kubbeiik b ir b ö lü m ü n d e n ib a re tti, k itab tu n la rı, bak la v ali başlık ları, kem er ve k u r­
koyacak y e r k alm am ıştı. M üesseseye M aariİ ş u n la rı ile b irlik d e ihyâ edildi. 1954 de dc
N ezâretinin eski yakın a lâ k a sı d a kalm am ış- a şh a n e n in b aca ve k u rşu n la rı yenilendi.
dL Balkan H a rb in in a rd ın d a n B irin c i D ünya O kuyucusu sayısı, bilhassa kataloklann
Harbi başladı; m üessesenin b a k ım ı k a y b o l­ g eliştirilm esi ile kısa b ir zam anda bir kaç
du, özenilerek yapılm ış c am ek â n la rın h e r m isli a rttı. 90 kişilik okuyucu salonu h er sa­
birine iğ reti s a fla r ilâ v e e d ild i, k ita b la r sı* bah çarçabuk d olu y o rd u ; sabahları okuyucu­
kıçtırüdı, içleri tıklım tık lık d olm u ş dolab- la r dış k a p u d a k u y ru k y ap arak beklemiyordu.
ların ıLitÜJM yığıldı, o ku m a salonu b ö lm e le r­ 1955 y ılı sonlarında bina genel olarak
le Küçültüldü, ot ad an a lın a n y e r d e k ito b la o narılm ış b u lu n m a k ta y d ı Ancak, iç tanzim*
doldu; ve k ü tü b h â n e , asıl h iz m e tin i g örem i- d e y e n ilik le r yapm ak , şeh rin büyiik b ir ih­
yerek b ir kitab d eposu h alin e in tik a l e tti. tiy a c ın a cevap v eren b u m üessesenin okuma
C ihan H arb in i tâkib e d e n İs tik lâ l M üca­ salon u v e ile rik i ih tiy açların ın hiç olmazsa,
delesi y ıllarım da a y n i h â l için d e g e çird i; on y ıl için p lan lam ak gerekiyordu.
Cumhuriyet d e v rin e d e o h â li ile girdi. 1882 y ılın d a y ap ılm ış v e gereği şekilde
K ütübhâne y e rsiziik d en b u n a lır iken B a- b ak ılam am ış olan okum a salo n un u n 400 m et­
yazıd İm a re tin in d iğ e r b ö lü m le ri h a ra b ve r e k a re lik p ark esi, üzerinde g ezenlerin ayak-
bomboş d u ru y o rd u . K ü tü b h â n e M ü dü rlüğ ü la riy le ses v eriy o rd u . Y er, y e r çürüm üştü.
Vakıflar U m um M ü d ü rlü ğ ü n d en , m ü tâ lâ a sa ­ B u na ilâv eten salonun d u v a rla rın ı çevrele­
lonunun bitişiğ in d e ik i k u b b e a ltı b ir bölm e m e kaplıy an eski ağaç dolaplar, okum a salo­
daha isledi, E v k a l iste n ile n y e ri M aarif V ekâ­ n u n u bir k a t d a h a k ü çü ltüy o rdu . 1956 yılın­
letine kiraladı, o ra y a h e m e n b ir k a p u a çıla­ d a b u işler de e le alındı. Salonda bulunan
rak küçük b ir n efes a lın d ı, ta h ta d a n alelkde d olap lar, İm a re tin d iğer bölüm lerine monte
raflar yaptırılarak* o k u y u c u la r ta ra fın d a n en edildi. Salon döşemesi sökülerek beton ve
Sok istenilen k ita b la r o ra y a y e rle ş dirildi. Bu üzerin e kauçuk kaplandı. A yrıca, masa y er­
durum da 1934 y ılın a k a d a r d ev am e tti. le ri te sb it edilerek, okum a m asalarına top-
1934 de «B asm a Y ası ve R esim leri D e r­ ra k a ltın d a n elek trik getirilm ek suretiyle en
leme K anunu» ç ık d ı; b u k an u n gereğince m od ern ışık lan d ırm a tesisatı yapıldı; eskiden
memleket içi b ü tü n y a y ın la rd a n b ire r n ü s­ 90 kişi a la n okum a salonunun istîab hacmi
hanın kütübhâneye gönderilm esi m ecburiye* 200 okuyucuya çıkarıldı.
ti kondu. K anun, h er eseri to plam ış m uazzam K ütübh ân en in evvelce jki adet fiş dola*
bir kütübhânenin k u rulm ası için çok iyi dü- biyle dön dü rü len kat&lofc servisi, bu defa tam
tünülm üşdü’ ancak, gelecek olan kitab, ga­ 15 adet fış dolabına yükselm işti. H er biri 48
zete. mecmua vesâir m u tb ü e se rle rin t asm ! gözlü olan bu dolaplar için de ay rt bir seksi­
ve muhafaza edilebilm esi için kütü bh an ede yon k u ru larak, buraya «K atalok Servisi» adı
hazırlık yapılm am ış, îcab eden te d b irle r ah- v erilerek hizm ete açıldı. K ütüphaneye gelen*
namamıgdı. Çok kısa b ir zam an sonra kü tü b- ler. buradan geçerek okum a salonuna e d i­
hâne yine bir k ita b deposu hâlin e geldi, m e­ yorlardı.

./nroup/merakediyorum
b a t a k p usta

MLXrfT~~*~ 1MJ /lliDıta ilk lemeHe™ BAYAUli» (JMTA - İkinci Sultan Beya-
*uiraq OİM «Cild At#ly*M» de geçen yıltar zıd zamanında yaşamış namlı yay u ıtaa;
içinde geliştirilmiş ve «t» m odem roakinalar- adaşı olan bu pâdişâhın hususi yayalarından
la leçhız edilnıtştt. A tölye son yıllarda, kin biri olmuştur. B&zu kuvveti kemankeşimi Ue
•ık ve modern olarak iki biluro üzerine çalı- meşhur olan Sultan Bayazıd Veli kendi yay*
fiyor ve klasik bölümde, m âhlr ustalar elin­ larından bir kıamınıda bizzat yapmış ve «ame­
de en fersude yazm alar kurtarılıyordu. Bü­ li Sultan Bayazıd» diye de imzalamıştır, bu
yük bir itinâ isllyen bu bolüm ün yıllık kar- yaylar Topkapuau sarayındaki yay kolekstyo-
parite#} (400) cild ve modern cilt bölümü­ nundadır; pâaişaha bu sanatı Yaycı Bayazıd
nün kapasitesi de yılda 10.000 ciid den aşa­ U stanın öğretm iş olması muhtemeldir. Sanat*
ğıya düşmüyordu, Atölye, yalnız Bayazıd k ârın hayatı hakkında adından başka bilgi
Umumt Kütüphanesi hizmetinden çıkmış, Is- yoktur.
tsnbulun diğer kütüphanelerine ve taşra kü­ Bibi: Topirapu sarayı Müzesi Rehberi
tüphanelerine de cild yapmıya başlam ıştı. BAYAZID YANGIN KULRtft — Büyilk
1958 yılında AtÖlye’de m atbaa servisi İstanbul T ürkler tarafından fethinden Cum­
de hizmete açılmak suretiyle İstanbul ve taş­ h uriyet devrinde m erhum v ili H aydar Bey
ra kütüphanelerinin küçük çapta basjîarj, tarafından kurulan sağlam itfaiye teşkilâtı*
karşılaşmıya baştandı. na kadar üçde birini, varisim , hatta y a ra m ­
1882 yılında ilk tem elleri atılan Bayazıd dan fazlasını m ah­
Umumî K ütüphanesinin kuruluşu kısaca veden vc saatlerce
ş8 y l« e özetlenebilir. günlerce 'devam
a — 200 kişilik çok modern bir okuma eden yangm â fe t­
salonu, leri geçirm işdir.
b — Başlı başına bir kotaloğ dairesi. Şehrin sim asını
Konu, Kitap adı vs yazara göre dizilm iş ka- değindiren, mimari
talokJar, abideleri yok eden
e — Basılı kitaplar deposu. Uç kattı ve astronomik ra ­
olan ve çelik yapı halinde inşa edilmiş bulu­ kam larla ancuk
nan bu depoda, dört bin m etre tu l mâdeni kıymetlendirilecek
kitap rafı mevcuttur. m illi serveti bir
d — Periyodikler bölümü: bu bölüm çırpıda yutup yol:
Dergi ve Gazete olarak iki kısımdır. Deposu eden ateş /âdasına
ayni şekilde çelik üç katlı 2900 m etre tu] rafı karşı ilk koruyucu
vardır. teşkilât da ancak
e — Atölye (Ciltleme ve baskı işlen) on sekizinci asrın
Haftanın yedi gönü fasılasız olarak oku­ ortalarına doğru
yucuya açık bulunan Bayazıd Umumî Kü­ büyük vezir ve in
tüphanesinin «Ba*ma Yazı ve Resimleri D er­ k llâb şehidi Nev­
leme Kanunu» uyarınca 1934 yılından itib a­ şehirli Damad İb­
ren memleket içi kitap, dergi, gazete ve her rahim Paşa ta ra ­
türlü basıyı tam olarak takip edebilmesi, bu fından 1720 yılın*
müeBseseye ayrı bir mevki kaşandırm akla­ d a Y eniçeri Ocağı­
dır. B unların dışında kütüphanenin haik na bağlı b ir «Tıı*
eğitimine fazlasiyle eğilmiş bulunm ası, bil­ lumbac: Ocağı*
hassa devamlı »ergileri ve 17.000'i yazma, ve kurulm ak süreli
yazmaların çoğuda nadide olmak üzere ile a İmmiş U r On­
250.000'i aşan kitabı ile kütüphanenin İstan­ dan evvel geçen
bul şehri içindeki mümtaz yerini bir k at da- ikiyüz yetmiş yıl
ha kesinleştirmektedir. boyunca yangın­ b » 7 « a d j a n c ı n Enfesi.
9£krn N A H Bajrakdar lar, semt semt Uk şe k il (R esim : anonim »

http://groups.google.
BAYAZID YANGIN KtfUBBİ

j*hrin muhafazası için kum lftuif Yenicen gın kulen de yıkdırılrfı.


kolluktan e frid ı Ue yangının çıktı&ı u m t İkinci Sultan Mahmııd Yeniçeri Ocağının
nalla tarafında» sândürtile gelmiş, ilk afra >«ınfc AuktTi Uaıu&rci M uhammsdıye l^ .:
tja önlenemeyen ateşler de, y u k a r da kay- A tâkırı Mans&rvı MuhamUftedıye) adı ile ye­
<&1âdim iz gibi bü y ük ahfab beldeyi admil- ni Türk ordu teşkilatını kurdu; Bayazıddakt
rtı, birer ejderha olm uştur {B.: Y angınlar; Eski Sarayı da ti!.: K^kı Saray) ordunun se­
Tulumbacılar,' Yeniçeri Tulum bacıları; Kol- raskerlik, başkumandanlık düresi yapdı; aa>
hıklar: A cem io jlan lar; lıîa iy e l. rayın bliyük avlusu d* askerin talim meyda­
Yeniçeri Ocağına bağlı Tulumbacı Ocaiiı nı oldu; eski Yeniçeri kollukları da asâkiri
kuraUukdan sonra şehrin her semtindeki m ansûre karakolları oldu.
kulluklara birer y a n e m tu lu m b a n ile bu tu- Fakat Yeniçeri Ocağının ve bu arada Ye­
tuenhayı yangın yerine götürüp işlctecck k in niçeri tulumbacıların kaldırılmasından kırk
mikdarda tu lu m b ac ı yerin dirildi. sekli saat sonra bııyük Hucepaşa Yangım ol­
TT49 da Küçükpaaarda çıkan bir yarıfrm du <B.: Hocapaşa Yangınları). A let tulumba­
şiddetli bir poyraz ile süratle genişledi. Ye­ cı teşkilâtının süratle ihyası için huktuneti
niçerilerin kum andanlık dâiresi olan SüJcjr- harekete geçirdi, bu arada Bayazıddaki Se-
manıyedeki Agakapusu Sarayı da yandı. Bu ibskerlik kaputunun talimhane avlusunun
yananın büyümesinin başlıca sebebi ateşin m ünisib görülen bir yerine de alelacele ah­
vaktinde görülmemesi ve întanbulclakl kol­ şa b bir yangın kulesi yapıldı; K a k a t Bıya-
luklar da bulunan tulum bacı takım larını zıddakj bu İlk yangın kulesi içine gözcüler
yangm yerine toplayam am ak olmuçdu. Aga­ (köşklüler) yerleştirilm eden halâ Yeniçeri­
kapusu yeniden yapılır iken geni; iç avlusu­ lik davası güden bazı fanatikler tarafından
nun bir kölesine de, büyiik şehirde yansın ateşe verilip yakıldı. Vak ayı müverrih Cev­
dumanı vc yalımı gözlemek, yangın başlan­ det Paşa Hicri 1241 (Milâdî 1836) yılı hadi­
gıcı görülür görülmez şehrin her tarafına seleri arasında şoylece anlatıyor:
ulaklar kondurulup kolluk tulum balarını ha­ «Sultan Mahmud Agakapusunda yıldı­
rekele geçirmek için yüksek ve zarif «Yangın rılm ış olan yangın kulesi - köşkünün bir
■■aksi» adı Ne ahşab bir kule yapıldı. İstanbul eşinin Seraskerlik kapusunda yapılmasını
da ilk yangın kulesi budur. En üst kısmı, et- em retti; kâgir olarak inşasını irid e elmiş ise
rHı fırdolayı câmekân bir köşk idi; kulenin de uzun vakte muhtaç olduğu için şimdilik
füinlük bakını îşl«ri. köşkde yangın gözcülü- eskisi gibi ahşab olarak inşasına başlandı
pi. ve yangın kolluklara haber verecek ulak­ Kulo bitinceye kadar yangın gdılemeğe me­
lık hizmeti için acemi oğlanları arasından bu ■ m ur edilen asâkiri mansûre neferleri 9 ii-
hizmetlere elverişli yirmibeş nefer seçiterek levmaniyp Camilnin bir Olinüresinde nbbetie
Yancın kulesine yerleşdirildi; ve bu yirmi- g&zlücük yapdılar. Kula kısa zaman içinde
nefer acemi oğlanına «köşklü» adı veril­ tamamlandı, efradın içine yerleydirilmeci
di. için yap'nın içinde ve dışındaki talaş ve ajsç
1774 yılındaki büyük Cibali yangınında ve tahta parçalarının temizlenmesi kalmışdt
İR : Cihâli yangınları! Agakapusu tekrar Yeniçeri gayretkeşlerinden olduklan halde
»andı. saray ite beraber ahşab yangm kulesi asâkiri mansûreye yazılmış olan müfSidler
<•< yandı, öylesine ki. h ir dev meşale gibi. İs- isyan etmek um re ittifak elmişler ve bulun­
tanbulların bir daha goremiyecekleri dehlet dukları taburun diğer neferlerini d» iğfal
verici bir manzara aLmuşdu. Agakaşnm ıh- ederek büyük zabitlerinin haberi olmadan
V* edilirken eski yerinde ve yine ahşab ola- serasker paşa ile başbinbaşı ajanın evlerin­
fık ik'mci yıuiBm kuleni İnçi edildi. de bulundukları gece mezkur yangın kulesi­
1836 da Yeniçeri Ocağı kanlı btr şehir nin dibine toplanup kuleye ateş verip yak­
""^arebesi ile kaldırılır iken (B.: Yenicerl- mışlar. Garazları serasker paşa Ue baş binba­
^ 1. bu ana ocağa bağlı tulumbacı Oca$ı da şıyı yangın sebebi ile oraya getirtip etimiesi­
kaldırıldı. A pakapıısu Şeyhülislâmlık dâiresi ni öldürerek isyan etmekmiş. Halbuki seras­
eldu. bu sarayda Yeniçerilerin hatırası Yan­ ker paşanın adamları suikaadi öirentp paşa-

/group/mcrakediyorum
T
A'. AZH) v a SGIN KOLKSI - îfflfi- Is t a n b u l

ya haocr vermeler. Derhal tertibat ahnmif, aatıj ü z e r i n e yazılmıştır;


ta p u la r askerle tutulmuş, mezkur tabur Ak­ Manzum metin ş u d u r :
deniz Boğasına nakledilerek efrad iskeleden H ak bu k h n S u lta n M nh m ini u n iu ra y ı y t k r l ^
A yık lara bindirilir Üren isyana ön ayak ola n ­ M r nüzlrl f f l m r m h U r olalı riunya b in a
lar ksb it edilmiş vc iskelede idam otunmuş* BurılJ cncUy»] i r f d ld kıldı d rv K ıln
lardır; gemilerle Boğaza K o h n r b ıaıy a m t lh a n ı Jtiıırdı*
coııdcriîen taburun sair ef­ h a la b lııl
radı da orada muhtelif kıta­ F.jlry u b E«kl R i r i r i n B ib i
lara ve hizmetlere dağıtıl' Srra^iltrr o *ih
dik Un sonra idam olunmuş­ N rv tın ım «ap o iah d a a n d » b ir
lar. Bu vak’adan sonra asâ- nirr ala Mn4
kiri mansûreye nefer yazı­ E m rcy lfy iıb v m h r H H b ık Rii-
lanların mazilen hakfcjnda s ry ln G a tlje
çok dikkatli tahkikat yapıl­ B uldu bu k a a fl q rc a a l Kulisi
mıştır». r a o l b ln â
Yeni tulum bacı teşkilâtı Eyleyüb s e ra s k tti Ifthik neıA ret
V ak'aı H ayriyeden ancak iki hüanqnp
sene sonra kurulabildi; eski A n i n ıâ n e n ry lr d j g û y i İki p t -
kolluk tulum baları tam ir Ş i b in a
edilerek karakollara d ağ ıtıl­ R p rz rn i eH A kıkn b a k d ık r» ılri
dı, seraskerliğe bağlı b ir tu* P a r la r
Junbacı taburu teşkil olundu, K a k lı k r n d l kadri i n r h a y ır td r
bıı taburım efrâdı da tu lu m ' h u b a lâ bina
balarla beraber karakollar* O lm asa. zevcin kül&hı âsü ra am
dagıtıljp yerleştirildi, Kun- m in n eti
dakiamp yakılan Bayazıdda A rz jritr mİ /er â le m le k^vkrbl
Serasker kapusu avlusunda z r h r â bînA
İlk ahşab yangın kulesinin D ûrî m iilki ftn ıc .tü n hu Kullcye
yerine de bugün gördüğümün muhtaç Hak
kâgir kule, îkinci Bayazıd Zi.vncttçün rtııılfj o k u n şalı i
Yangm kulesi yapıldı; yapı mvilfc â r k b i n i
hicri 1244 yılında tam am ­ K ullei r f l a k d u rd a k c a o $âlıuı
landı. Kulenin kesik pıram id « y lcaü n
peklinde olan kaaidesinin do­ Z lrvci ç a r h a osâsı şe v k etin Mrv*
ğu tarafındaki cebhesine Ke- 11 bina
çeçiMde tzzet M ollanın yaz­ Sanki lakı çarha yazdım İzzc-
dığı man 2 um b ir târih k ita­ tâ târihimi
besi konuldu. Kulenin inşa­
ftıMı Han Mahınodl Adil Kül­
sına Ağa Hüseyin Paşanın
let vaJâ blnâ
seraskerliği zam anında baş­
1244 (M. 1828 - XSZ9;
tanmış, yapı H iisrev Mehmed
Paşanın seraskerliğinde ta K undaklanup yakılan ah-
mamianmışdi; ü st kısmında şab birinci B ayazıd Yangın
beyai bir çerçive içinde {kin­ K ulesinin m im arı K irkor
ci Şultan Malımudun tyrasi A m ira B alyan; bugün gör­
bulunan kitabenin tâlik ya- m ekte olduğumuz taş yapı
tısı o devrin en büyük h a t­ ikinei Bayazıd Yangın K ule­
tatların d an Y esâriıâde Mus­ sinin m im arı da Senekerim
tafa îzzel Efendinindir; ve Bayazıd Y a n g ın K ulrs! d a ly a n d ır (B .: B alyan).
h e r satır, iki beyit olarak beş 4 rBeslm: Beb
^ T t p '/ / ğ V ö w p s . g w g ^ ® : C o r \
r KEDİSİ

^raftır** o rd u a r ş iv in d e a s â k ir i m am Û re *e-
— «67 ■

B a y U ld K u le s in in ş e k lîn i h ılm iy o m r ;

t i ş lic r l& e v rik » a r a s ın d a b i r resm i b u lu n a -


r>.; z»u «diyoruz.
:;*Jy*n ikinci k*-ıir Bayazıd Yancın ftu-
yataklarında yatarlar.
BAYAZID YANCIN R l l K İ

manda yatakh&ne * koğuşudur: gece nöbetçi*


leri ikişer saatlik nöbetleri dışında buradaki

Yeniçeri tulumbacılığı zamanında Agaka-


pusundaki yangın kulesi gözcü acemioğlan*
,.n resmini çizerken, bu kulenin aeraı- larına «köşklü» adı verilmişdi. Yeniçeri Oca­
rllit difresi avlusunda yapıldığı noktasın ğı kaldırıldıkdan aonra seraskerliğe bağlı
eî^m m iyetle durm uş, kulesinin esasını yeni tulum bacı teşkilâtı kurulduğunda Baya*
^ e n >3vde*ini, dikine konm uş ağırdan zıd Yangın Kulesinde vazifelendirilen elrad
İma e*ki bir Osmanlı topu namlusu şeklin- iki kısma ayrıldı; sayısını kesin olarak tee*
- - ızmı|dir; taşdan Örülecek olan bu lop bil edem edik, 20-25 arasında idiler, yaşlan
namlusunun aJt ucunu bir kesik piram id şek' otuzunu aşkın altı neferi «Kule bekçileri*
ündeki kaideye oturtm uş, üst kısm ına d a yan- adını aldı, vazifeleri sâdece yangın gözlemek*
•— ö z etilen için fırdolayı pencereli ve geniş d ir ateşi görüp yerini tesbit ederek ikinci gu­
ahşab şaçaklı* ve kurşu n kaplı sivri külah ru p * bildirirlerdi; ikinci gurup kİ yaşları 18*
..-iıll bir kâgir köşk yapraışdır. 30 arasında a y ak lan koçarlı, sırım gibi genç­
Son kulenin bu ilk sekli yirm i sene son­ lerdi ve Yeniçerilik devrinden kalm a olarak
ra, 1840 da değiştirilm iş, köşkün üstündeki h alk tarafından «köşklü* diye anılırlardı; te-
sivri külâhlı ve geniş saçaklı ahşab çatı k al­
dırılmış. köşkün üstüne gemi pençeresi gibi
dört cihete bakan d ö rt yuvarlak pencereli
birer odacıkdan ibaret üç kâgir kat dalıa ilâ­
ve edilmiştir ve kulenin ü stü ne e tra fı dem ir
parmaklık korkulukta b ir cihannüm â taraça
vf.pjİTü^dır ki buradan bütün İstan b ul ve e t­
rafı ayak altında gözün alabildiğine g ö rün ü r:
pek muhteşem b ir panoram adır.
1889 da da kulenin üstün e dem ird en b ir
ı^yrak direği-gonderi dikilm iş v e Bayazıd
Yangm Kulesi bugün gördüğüm üz şeklîni a l­
mıştır.
1S&4 deki büyük zelzelede k u le ehem m i­
yetli zedelenmiş ve hem en b oşaltılarak esas*
Sı bir tam ir gö rm ü ştü r; bu tam irin devam ı
müddetlnce d e yatığın gözleyen köşklüler
vazifelerine Süleym anîye C am iin ü ç şerefeli
aıiyiik m inarelerinden birinde devam etmiş*
terdir.
Bayazıd Y angın K ulesinin sonradan ilâ-
ve edilen üç k atı He b erab er yüksekliği 85
metredir; giriş kapusundan köşke, m inare t ^dt Jf, 4 yâ — J.jlyi *>wl jTj* »
merdiveni gibi döne döne 180 basam ak ahşab — *•J*>ir
merdizenle çıkılır; sonradan sefertası gözleri ItA n fm k u ln iih lıi h a lk z iy a re tin e a çılm ası m ân a -
Ipbi ilâve edilmiş k at odalara da düz tahta » fb rtl İle bir k a rik a tü r (Rıfkı. A y * “* - M rcım ıa-
merdivenlerle çıkılır. M>; T ın ıla r; I ) - H aydi k uleye çıkalım • k a d a r
Kalenin gövde üstündeki dö rt katı, aşa* «tleneeetlt kİ...; 2) - Â h . kalbim deki a te ; ....*
g’dan yukarıya «Nöbetçi k a t» , «İşaret katı» 8 ttSv y a n c ın kuleslndeyl*. n alıeiel d a y a r » »ı> rt
'Sepet katı» ve «Sancak katı» isim leri ile çeker...: S) Yakanları dalı» karanlık İ m de ıjera-
amhr, Kulenin en geniş kısm ını teşkil eden re le r a s çok te n v ir İd er; 4) - Nasıl» e c k n o l l drjtil
Nöbetçi katı kuledeki gözcülerin ayni za­ m iym iş? - O h., e v rt. f a k a t pek y arııca.

j/group/merakediyorum
BAYAZID ¥AWGIW KULESİ — 28<i* —
tSTANBUL

g ın K u le s in d e B e k ç i - G t» c ü v e y a k ö ş k lü k u ­
le e fr a d ın ın z a b itin e « k u le a ğ a sı» d e n ilird i.
K u le ağ a* ı n rn tta k * b a k i r o lu p dâlm & k u le d e
n
y a ta r d ı. Gece y a n g ın la rın d a n d b e td e k i bekçi
a te ş i g ö r ü r g ö rm e z e v v e lâ a ğ a y ı u y a n d ır ır;
v e b e k â rlığ ın a te lm ih İle a n a n e v i b i r h ita b
olarak;
— A ga kalk, b ir ç o c u ğ u n o ld u ', derdi.
U yanan ağa da:
— Kız mı, oğlan m ı? diye sorardı.
Nöbetçi "kız'* derse yangın Üsküdar. Bo­
ğaziçi yalıud Beyoğlunda, «oğlanı» derse İs­
tanbul içinde demıekdi.
Ye«ı«m k»l«> katlan ve l*Ar*tt*rl Yangın tamamen sondürülünceye kadar
lefooun olmadığı o devirlerde kulenin görüp gece ve gündüz kulenin çekdiğî işaretler ye­
yerini te& it ettiği yangını Belediye Dâirele­ rinde k alır; asılan sepet veya fenerlerin içe­
ri tulumba sandıklan İle m ahalle tulum ba ri alınm ası da yangının söndüruldüğüne işa­
sandıklarına bu köşklüler haber verirlerdi, re ttir
her gece kulede kaç nöbetçi köşklü yatıyor Sepetler ve fenerler kulenin iki yanında
«a yakatlanna esvapları İte uzanırlardı, bulunan ufki, gemi m ahm uzuna andıran di- ı
v j;ın» haberi verilince hemen fırlar, ayak- reklere asılır. 1
iarma gayet hafif yemenilerini geçirip yan­ Ayni zamatıda büyük şehrin bir kaç ye- '
gını haber vermekle mükellef oldukları semt­ rinde yangm çıkarsa, gündüz sepetler karışa­
lere doğru dağılır, koşarlardı (B.: Köşklü), cağı için, ikinci ve üçüncü ve h attâ dördüncü
im anım ızda köklünün yerini telefon şebe- yangın için sşartft b ay rak tan kullanılır. tik [
kflaî almıştır. bayrak kulenin tepesindeki büyük direğe çe­
Bayazıd Yangın Kulesi (B.: Galata Ku­ kilir, diğer bayraklar sepetlerin asıldığı ufki
lesi; îeâdiye Kulesi; Yangınlar; Tulumbacı­ direğe bağlı ipe çekilir; nefsi İstanbul vc
lar; İtfaiye1) köşklülerini İBtanbul içine da* Eyyub ile Yeşil köye kadar Rumeli banliyö­
ftıtdıkdan bafka, gece ve gündüze mahsus sü için k ırm m bayrak, Beyoğlu ve boğazın
»vn ayrı işaretler de çeker, asardı, ki bu işa­ Rumeli yakası için san bayrak, Ü sküdar ile
retler halâ kullanıla gelmektedir; gündüz boğazın Anadolu yakası İçin dc yeşil bayrak
İşaretleri büyük sepetler, gece ib re tle ri de kullanılır. B ir m isal verelim; evvelâ Çenber-
kırm ıu, yoçil ve beyaz büyük fenerlerdir; litaşda, sonra K uzgu n cu kla vc daha sonra
ynnRinın nefsi îstsnbulda. Boğaz tarafı ile Beşiktaşda yangın çıkmıştır; Bayazıd kulesi
Boğazın Rumeli yakasında, yahud Ü sküdar işaretlerini şöyle görürüz:
îtf Boğazın Anadolu yakasında olduğuna gö­ tk î yanında ikişerden dört sepet
re gece vc gündüz işaretleri şunlardır: Tepe gönderinde yeşil bayrak
N chİ folAnfcal. E y ju b vr Y tşilk ö rr k a d a r Rn- Tan gönderinde sarı bayrak,
»Hl lUalIfS^â müteaddid yangınlar gece olursa, fenerlerin
G « * : K ulenin iki y an ın d a b irer kırm ızı fen*r renklerinden bölgeler tefrik cditeceği İçin
G öddûi: K ulenin iki yan ın d a ç ifter sep et h er bölgenin fenerleri bir biri ardınca asılır­
Beyotftı v* Bo rm ib Rumeli yak alı dı.
eteee : K ulanın ilti yanında W rtr beyaz fener Zamanımızda Bayazıd Yangın K u le s i İs­
GDndflz. K ulenin b ir y an ın d a tek. û bûr yan ın d a tanbul Belediyesi İtfaiye müdürlüğüne b a l­
çift sepet
lıdır. Kıymetli muhabirimiz Hakkı Göktür-
Üsküdar ve BogAsın Anadolu yakası kün kulenin sou durum u hakkında yerinden
Cr*c« ; Kulmln im yanında birer y«ıu fener topladığı notlar şudur:
tiOndUs: Kulanla iki yanında takar sepet Bayazıd Yangın Kulem İstanbul gazete
Meşrutiyetin ilânına kadar Bayaftul Yan­ ve mecmualarının röportaj m uharrirleri U-

h ttp ’.//groups.google.cor)
[ . \-5jK
s s n mL oOrPE
a O tsi ___________ " — __ BAYAZID YANCIN KULESİ

^indaiı *ık ±ık z iy a rtl edilen y e rle rd e n d i; ı& tft y an d ı Adalar, fu yanda Üsküdar,
t.-s #ruh«nlrl*r ekseriya kule bekçilerinin ha- btıytik bir kısmim kaplayan Karacaahmcd
lıralanRJ dinlerler, kuleden g ö r ü le n UtanbuJ nınv.ır lığının binlerce servisi,.
_rorani,a"»ru d a kalem lerinin kudreti ölçü­ 'K a d ıd a \*ık katlı apsrUm aniarın. cesim
şürde tasvir ederler, aşağıdaki aaltrlor Mok- binütann ust liatc dizildiği m iq Ü<T berado»
jj, Saidin 1926 da Aylık Mecmua d a çıkm ış gem ilerin, sandalların, m avunalarm ve sahil*
bir roakaalesinden a lın m a d ır; krın rte ekseriyeti teşkil «den mukassi ve
«Bayazıd Yangın kulesinin sancak k atın­ harab evlerin akisleri ile harelenen Haliç,
da şiddetli, ha*tn b u rüzgârın a k ın d a yazı­ Tu uzakda dindar Eyyub, türbeler, nğaçlsr,
yorum. K ulenin bu son ve en yüksek kısmın» k ab irler ve u tm ilet arasında.
dui şehrin cn uzak sem tleri so ru n u y o r; san **13ir tarafd a öylo köyler vardır ki aık ve
cak Katı, sancak direğinin dikili bulundu&u tfâldfde a£*çlar i m i n d i kaybolmuş olan Vâ-
kattır, buradan İstanbul ve civarı, aşağı kat­ şapeleriyle mÜftehirdir, bu h a zn e le rin için­
larda olduğu gibi pencerelerden bakılarak d ekiler, Istanb u lun hayatını buzlu ve renkli
değil etrafa çevrilm iş dem ir parm aklığın cam ların arkasından, uzak d uı seyrederler.
önünde dolaşarak doğrudan tem aşa edilir, B ir yanında öyle m ahalleler v a r ki, basık ta
iten de ağır a ğ ır ve paslı p arm ak lıklara tu tu ­ vanlı evlerinin nasibi dâimi bir sefalet ve ye-
na tutuna dönüyorum , gözüm önündeki ge­ isdir. Bu kulubeîer, öleni berisi çökük, çarpık
nişliğin seyrine doy am ay o n ım ; çurpuk evler o k ad ar toprağa yakındır ki ne
ıT â .. ileride K üçukçekm ece sırtları, Sol­ şu m utaazzım a p a rtm a n la rın yancurîan ır a ­
da Mirin aranın ufukla nihayetlenen b ir kıs­ sından, ne de ta rif köşklerin cam lan arkasın­
mı var; bir sis ve dum an yığını hâlinde Mu­ dan gdrulc*mea,
danya sahilleri. B ursa dağları, İzm it K örfezi­ »Bir az sonra akşam. K uleyi çerçevele­
nin bir parçası, B ozburun, Tuzla {ark edili­ yen panoram anın ü stüne perde perde inecek,
yor. ve şeh rin gece hayatı başlayacak. Gece haya*
«Bostancıdan Ç engelhöyune k ad ar u za­ tı, bu iki kelim e tstan b u lu n b ir çok sem tlrrl
nan Anadolu sahilinin arkasında bazan dağ- için acı b ir istihzadan başka b ir şey değildir.
lar ve ekseriya yeşil tepccikicr yükseliyor. «GÖzlrrim; SeJiım yeden cbbâren Boğaza
Boğazın, K uleli M ektebinin k u ru ld uğ u koya doğru uzayan sah ile çeviriyorum . Orada, gü­
doğnı kısmı, ılık b a h ar güneşinin huzm eleri n eşin alçaldığı ve nihayet Topkapu arkasın­
altında baygm uzanıyor. da karanlığa karışdığı dakikadan iki saat
«Kuruçeşme sırtları. Zincirlikuyu, beride so nra tek tük ışıklar da söner, hava gazı fe­
K âgnhinr, daha solda M etris Ç iftliği, M alte­ n erleri m ahm urlaşa’ ve her yer ağ ır bir uy*
pe H»st&hânesi« H alkalı sıralanıyor» nihayet k uya dalar.
ihsanın bakışı te k ra r K üçükçekm ece s ırtla ­ «Buna m ukabil karşı sahilin azam et ve
rına erişiyor. ihtişam ı a rta r. B irbirlerinin omuzlarında
♦B azan dağların, kısm en ufkun ve ekse­ yükselen a p artm a n la rd a n bol btr ziya taşar,
riya yr^il tepeciklerin çerçivclediği b u pano* aydınlık içinde çalkanan caddelerin hay ve
rama - '«Moda, ta b iat sanatkârlığını göster­ hûyu ziyadeleşir.
e n d ir. «Boğazın y ıld ızlan » aksı ile pırıldayan
?Şcl -*in büyük m eydanlarında binlerce sulun, daha Çengel köyüne varm adan k aran ­
tatar, kaynaşıyor, caddelerde tram vaylar, lıklara karışır. E dirnckapu tarafları diğer
''tottiübüler, arabalar koşuyor, köprü İnsan b ir çok sem tler (Jjbı görünmez olur. Eyyub
kaiabbb£ı altında. Boğaza, M armaraya, M uh­ bu siyah tablonun Mr köşesine siner.
alif ûtikam etlere vapurlar, iatombotlar, mo­ -K ulenin pencereleri bütün bu bemıicjrın
torlar akıyor, yelken kayıkları süsülüyor, ma- üzerine açılm adır. B u pencerelerden Jstan-
'•unalar, salapuryalar sürükleniyor.’ TablaL buiun üstüne çevrilmiş bir çl£l göz vardır ki,
ku manzaraya bütün tenevvuu kudretli fır- yehrin sûkinlerj kendileri için dâimi bir alâ­
''ası ile terbim etmiş, zıd renkleri toplomış ka duyan bu nazarlara bigânedir.
«Karine boytece ziynet vermiş. «Bu göz, kırk simedir gcceJi gündüzlü

ı/group/merakediyorum
BAYAZID YANGIN KULESİ - m o —
İCTANBCT.

İstanbullun özerimden ayrılmadı ve şehrin A ğa? diye sordum .


gayri muayyen bir noktasından çıkacak bir - D um an k en d in i g österir, dedi, çıkı*
juvıfcım, bir duman, bir a/cv aradı. gjndan belli oiur, bara dum anı a h este Aheste
«Kule bekçisi Rusçuktu Mehmed Aga. çıkar, yangın dum anı altd a n a lta yüksel* v.
kulenin sancak kalında bana: birde -1 b irr çoğalır, gözler a lı c ı n , a y ırd eder.
— K ırk yıl bu, dedi, dile kolay... •K u le bekçileri Îsta n b u lu n buVJn :-îir»t*
«Tarım metro enliliğinde bir deliğe uata­ Icrın* ta n ır, m ah alleleri b ilir. «nkdkU>?t tah ­
tılmış tahta merdivenin basamaklarına tutu ­ m inle b u lu rlar. M ehm ed A ğa:
na tutuna aşağı indik. Sepet Katı'nı ve İşa­ — B u d a b ir d e rd d ir, d edi. K antarcılar*
re t katı'nı gezdik. Kiremid renginde ve İçi d a dersin. K u tu c u la rd a ç ık a r a l bir tekdir.
boş balonlarla İşaret lam baları (fenerleri) bu Y ıllarca sorara C om aleddJn B ildik d e Ak­
İcatlarda muhafaza olunuyor Mehmed Ağa şa m gazetesi için B ayazıd Y angm K ulesinr
izahat verdi: g itm iş ve o d a o tu z y ıld a n b e ri k u le bekçiliği
— Yangın Üsküdarde olursa iki tarafa y a p a n b ir M ehm ed A ğ a ile konuşm usdur.
birer. Beyoğlunda olursa bir yana iki» bir M u h a rrir y azısın ın b ir y e rin d e “ m uhatabım
yana bir, istanbulda çıkarsa iki tarafa da k ırk sek iz y a şla rın d a kadardı** dediğine göre
ikişer sepet asarız. Yangın gece olursa Üskü­ b u kinci M ehm edin M ekki S aidin bahsettiği
dar tarafı için iki yeşil, Beyoğlu tarafı için R u scu klu M ehm ed A ğ a olm adığı âşikârdır,
iki beyaz. İstanbul için de iki kırmızı lam ba e m e k d a r k a p u y o ld a şın ın e m e k d a r adaşıdır,
yakarız. Bu usul çok eskidir, kuleye geldiğim­ b elk i d e C em aled d in B ildiğin ku ley i ziyare­
de d e eskidir derlerdi. tin d e n <*ok e v v el ra h m e ti ra h m a n a kavuş
«78 basam ak indik, k u len in N ö b et K a- m tıs o lm ası m u h te m e l o la n R u scu klu Meh­
tı'na geldik. B urada saha genişliyor. H e r m ed A ç an ın y etind irm esi, b elk i de oğlu ola­
cihete açılmış pencereler diğer k a tla ra nis- bilir. A yağıdaki s a tırla rı d a C em aleddin Bil-
batle d aha büyük. P en cereler ö n ün d e d a r v e diltüen a lıy o ru z :
dairevî b ir koridor v a r; m erk ez kısm ında rp e n c e re k e n arın d a k i iskem lede otura­
yerden b ir arşın k a d ar y ü kseklikde m üdev- ra k b ir y a n d an Isla n b u lu y ük sekten seyredi­
ver b ir ta h ta sedir, sedirin ü stü n d e k u le b e k ' yor,. d iğ e r ta ra fta n d a k u le baş m em uru Bay
çilerinin yatak ları serili., gece nöbet s a a tle ri­ M ehm etle k o n u şu y o ru m :
ni dolduran ark ad aşın ı u y a n d ırır, n ö b eti ona — O tuz sen ed en b erl itfaiyedesiniz öyle
devredip kendi yatağm a uzanır. mi ?
«Kule bekçisi nöbet m ah allindeki kori- — E v e t otuz sen ed en b eri .. Bu mesleğe
'Mrtı m ütem âdiyen dönerek ve h e r d ö n ü şü n ­ 18 y asın d a İken girdim , h âlâ da içindeyim.
de îstanbulun h e r cihetine açılan p encereler- — E m ek liy e a y rılm ad ın ız m ı?
den şehrin m ahallelerine ayrı a y rı bakacak, *Acı b ir g ü lü m se m e ile cevap veriyor:
gece b ir alev, gündüz b ir dum an aray acak. — Biz itfaiy eciler m aaşlı d eşil, ücretli­
«İhtiyar bekçi derd yan d ı: yiz. Y eni k a n u n d a ü c re tlile r için de tekaüt
— Y angm görürüz, h aber v eririz, itfâiye hakkı tan ın acak m ış! in şallah o kam ın çıkar
gider, fakat evin içindekiler veya konu kom ­ d:, bizler de istifade ederiz.
şu ateşi söndürür, itfaiye yangm bulamaz» — O tuz senenizi bu k u le d e mİ geçirdi'
sem t halkı, ev halkı polis ta h k ik a tı fils n iş n iz ?
uzam asın diye vak’ayı gizler, kabak bizim F h , aşağı y u k a n öyle sayılır.
başım ıza patlar, tek d ir işidiriz; evvelki a k ' — B ü y ü k y a n g ın o la ra k hangisini ha*
şam Bakırköyünde O sm aniye M ahallesinde fırlıy o rsu n u z?
yangın haber verdik, itfâiye gitti, in k â r e t­ -— A k saray yangm ı... A dliye yangını.
mişler, kireç ocağıdır, dum anını k u le bekçisi A tabey hanı. H a y riy e lisesi, Zeynep hanım
yangın sanm ış dem işler, k ırk yıldır gözcülük konağı...
ederim, kireç ocağından hiç b ir zaman böyle «M uhatabım . A k sa ra y yangını sırasında
ataş çıkmaz, hâsılı kabahat bize yüklendi. m eslekte olm adığını so yliyerek:
— Dumanları nasıl tanırsın Mehmed • t .Ben. /ta d L o zam an 10 - 12 vasıprfa
http://groups.google.<
a S,;K ;O P « > * S İ__________________ ' — 2 t7 | — BAYAZID T ANGIN K ULESİ

c.r çocuklum ve kunduracı yanında çıraklık ik « ı yorguntukdan m ütevellid ağır ağır ba-
»drvorduin. K öşklülerin kırm ızı ceket, siyah w uykuyu defetm ek için «öbetde bulunan
pantolon, hafif yem enilerine mi heves ettim köşk lü ay ak ların a ç ift ta b a n lı ta h ta k u n d u ra
M oldu bilm iyorum ; tam 18 yatınd a iken bir giyer, iki ta b a n a ra sın a konm uş b ir y a y vâ­
gün kendimi köşklü olarak m eltekte buldum. sıta sı ile a lt ta b a n la r h e r adım d a y e re şiddet-
İşte o günden bugüne tam 30 tened ir de it­ le ç a rp arak k ö şklün ü n u y k u y u yenm eğe k a r­
faiyedeyim re işimden bir gün bile bıkkınlık şı g österdiği g a y re te ç ık a rd ığ ı g ü rü ltü ile
duymadım- Vücudumun zindeliğim i gençli­ y a rd ım e d e r n ö b etin i b itiren köşklü k e n d i­
ğimde köşklü adı altında yapdığım koşu spo­ s in i y e rd e s e rili h asırın ü stü n e a ttı m ı hem en
runa borçluyum, kuledeki bu m erdivenleri d e rin b ir u y k u y a dalar.
de yabana atm ayın, inip çıkm ak da b lı spor­ • B ir y a n g ın g o rü rn ü r Bürünm ez n ö b e tti
dur!-. k u le n in d a h a aşağı k ısm ın d a b u lu n an ikinci
eBay Mehmed Yangm Kulesinin Istan g u ru p a a te şi y e ri ile b ild irir; işi o n la ra b ıra ­
bula hizmetinden bahsediyor: k ıp g özcülü k vazifesine d öner. İk inci g u ru p
__ö y le y a n g ın la r o lu r kİ, b in a için d e­ e v v elâ itfaiy e y i h a b e rd a r id e r. B u n la r belki
kiler m ışıl m ışıl u y k u la rın d a ik e n sö n d ürm e In g ilte re d e k ile r g ib i iy i yetişd irilm em işler-
ekibinin o n la rı y a ta k la rın d a n ç ık a rd ık la rı d ir, fa k a t c es a re t ve g a y re tle rin e hiç diyecek
olur. Meselâ A tab ey h a n ı y a n g u ıı d a b ö yle y o k tu r. O n la r d a selâ h iy e t d â r k im seleri h a ­
olm uştur. İçin dek i üç b ek çin in y a n g ın d a n b e rd a r ider.
haberleri yoktu. A teşi k u le d e n biz gördük... «Y angın K u lesin in esas v azifesi b u d u r;
itfaiy e g ru p u y a n g m m a h a llin e g ittiğ i v ak it f a k a t b ir ta b ia t â şık ın a. yü ksek liğ ind en ö tü rü
gece bekçilerini don göm lek y a ta k la rın d a n y e r y ü z ü n d e ra k ib siz b ir zen ginlik v e ih ti­
dışarıya çık ardı v e o n la rı y a n m a k ta n k u r­ şam d a arz e ttiğ i m a n z a ra la r d olay ısı Ue d e­
tardı, A dliye S aray ı y a n g ın ı da, Z e y n e p h a ­ rin h a zlar b a h şe d e r. H e m en a y a k altın d a
nım konağı ve H ay riy e lisesi y a n g ın la rı da S a ra y M eydanı, S e ra sk erlik k apu su , d e m ir
hep kuleden g ö rü le re k itfaiy e g ru p u n a h a ­ p a rm a k lık lı h a p ish a n e le r m u h afızların çad ır­
ber v erilen y an g ın lard an d ır» . la rı. D u v a rla rın g e risin d e B ayazıd C am iin
İstan b u la gelen A vru p alI v c A m e rik a lı k u b b e ve m in â re le ri gö rü n ü r. . Yanıfoaşında
seyyahların içinde B ayazıd Y angın k u le sin e B ü y ü k K ap alı Ç arşın ın ep ey i u zak lara giden
çıkmak fırsatın ı b u la n la r, k u le n in e n ü s tü n ­ to p lu d a m la rı. B elki b u rası b ir seyy ah için
deki cihannüm a ta ra ç ad a n İs ta n b u l p a n o ra ­ m e şh u r İsta n b u l ç arşısın ın bü y ük lüğ ü , ge­
masına istinfisız h a y ra n o lu rlar, b u n la rın n işliğ i h a k k ın d a e n iy i fik ir alın acak b ir nok-
içinde de kalem sah ib i o la n la r s ey a h a t h â tıra ­ tadır.
larını tesbit e d erk en k u led en g ö rd ü k lerin i «D aha u z ak lard a - d en iz v e sâh iiio , dağ
anlatm akdan k e n d ile rin i a lam azlar. O ndoku- v e a d an ın, koy v e orm an ın , ışık v e gölgenin
zuncu asırda A b dü lm erid zam an ın d a İs ta n ­ im tid ad v e im tizacı - h u d u tsu z ten ev vu , ta b i­
bul» gelmiş olan n a m lı İng iliz ed ib esi Miss a tın e n şaşaalı v e e n lâ tif görü nü şlerin d ek i
Pardo «İstanbul» adınd ak i m e şh u r eserin d e b u fev k alâd e ih tişam ı n a b ız ları d u rd u ru r,
Bayazıd K ulesinde g ö rd ük lerini şöyle a n la tı­ başı serse m le tir; m e b h u t ve m eşh ur kalan
yor: sey y ah b u a şk v e güzelliği derin d erin içe
•Îstan bu lun şayanı d ik k a t y a pıların dan çeker, ken d isin i y epy eni b ir âlem de san ır.
biri Saray M eydanında (E sk i S a ra y - S eras­ D iğer ta ra fd a İstan bu l şehrin in kısm ı
kerlik M eydanı) yangın kulesidir. Çok yük* âzam i b»r h a rita gibi ö nüne «erilir. B inlere»
sek miidevver bir kule olup Üst kısmında şeh­ k ubbe v e m in a re le re bakar, dev-cüsseli çı­
rin her tarafın* müteveccih pencereler bu* n a rla r ç alıla r k a d ar u falm ıştır. Koyu ren k li
lunur. Pencerelerin bulunduğu y er bekçile­ serv ile r öteye b eriy e dağılm ış m ezarlıkları
rin dairesidir. Bu bekçiler altı kişi olup aske­ gösterir. H er tarafd a insan e l v e zekasının
rî nöbetçiler gibi her iki saatde bir nöbet de­ eserleri görünür. İnsan ku d retin in azam etini
ş tir e r e k gece ve gündüz vazife görürler. d üşü n erek İnsanî tafah ü re kapılır.
«Güneş batıp ortalığı karanlık kaplar « P en ç en d e n bakınca M arm ara Denizi
jj/group/meraKediyorum
B/.YA2İD VAfTCJff KULESİ — 2278 — tSTAK*OL

adaları ile. göıun alabildiğine uzanır. Pırıl' Di* k ıy a fe tle ri r ı d u r :


Kasketd* Cirmini çıilij üzerine defne
1
dayan dalfislan. parlak mavi gok altında oy
raşır Ufukda kar tatlı, buhw mwıiolu Olım* Jı ortasında çaprazlama balta ve merdiven,
Dağı (Ulu dag. Keşiş Dajt) görünür Zeri kolda kırmışı sun’i dt-ri üzerine »arı pirinç,
gın ve meskûn sahilleri arasında kıvrılan den kule g ire li, iki santim altında mavi fcei-
BotfflziçL Fırtınalar Denizine <Kftradcnlzc) den b:r geril: ba$memur 3, ikinci memur 2,
dofinı yol gösterir. Diğer bir pencereye geç- uzuncu memur 1 ve mulâzim yarım şerit
dJğımU «aman Haliç ayaklanmışın alımda takar.
uzanır. Ürerinde diğer memleketlerden getir* 1060 yılı Ekim ayında Yangın kulesinin
dikleri eşyayı boşaltan vtyö bu memleketin dört kişilik kadrosu, memurların kıdem yj|.
servetlerini yükleyen binlerce yelkenli, her lan vc maaşlar» ile şu idi;
tarafı kara ile çevrilmiş bu Umanda emniyet Başmemur: Mehmed Tczbutut (40 senelik)
altındadır. Direklerine muhtelif milletlere 800 lira - 1
«jd bayraklar sallanır, ve muhtelif memle­ 2. Memur; Salahaltin Ergin <36 senelik) 700 '*
ketlere aid diller sanki esen rüzgârla yükse­ lira.
lir. Nazarlar biraz daha ileriye atılır İse yer 3 Memur: Nuri Nurhan (20 senelik) 600
yüzünde eşi bulunmayan kâğıdhâne vidisini lira.
çevreleyen tepeler görülür, ve insan oradaki Mülâzim: Tahsin Atas&y (7 senelik) 450 Ura.
suların, koruların ortasında yazlık »arayın Kuleye gündüz asılan işaret sepetleri 1
altın kafcali odalarında, yaşmaklı güzellerin metro boyunda ve IJS m etro^ninde, üzerine
arasında bulunduğunu tahayyül ederek kem kırmızı boyalı tutkal sürülmüş kanaviçell
dinden geçer. bir kasnakdan ibarettir.
«Bu sûretle taslağı çimilen muhterem ve 1D30 * 1935 arasında gündüz sepet asmı
muhtelif manâzırın bahış edeceği b a z la r a usCıJü kaldırıldı; sepetlerden biri itiaiye mü*
karşıhk sarf olunacak şey, kulenin üçyül otuz zesine kondu- Sepet yerine kırmızı, san ve
basamağını çıkmakdan ibaret bir'yorgunluk- yeşil renkler de üç flama ikaame edildi ki
dıır (Miss Pardo’nun bu rakamı çok mübağa renklerin bildirdiği sem tler yukarıda yazıl-
lagalıdır: fakat ahşab merdivende bir deği­ m ildir: hâlen kuHanılmakda ojan flamalar
şiklik yapılmış olması da muhtemeldir; Ab- 1,5X2.5 metro eb'adıodadır.
dulmecîd devrimle daha tatlı meyiUi ve ba­ Gece işaretli olarak yakılan fenerlerin
samakları daha alçak 330 basamak m erdi­ eni ve boyu 50 sandimdir.
venle çıkılır olması da muhtemeldir). Baş Kulenin tepesinde otomatik olarak ça
döndürücü yükseklikden büyük ve faal bn* kup söner ve yangın ile hiç İlgisi olmayan
*4hrc. kürenin İki kıtasını bir gümüş tel il* tür de uçaklara tehlike işareti feneri var*
yekdiğerine bırleşdiren B oğa», derin esra­ dır. Gir semt de yangın çıkar da yangm
rengiz ve hayallerin hududu olan, koyu, ren­ fenerleri yakılırsa uçaklara İşaret feneri yan*
gin elvan erguvftniye ile ufukda kaynaman guıın devaminca söndürülür.
visi denişe bakar bakmaz bu yorguntukdan Fenerlerde ilk zamanlar çıra, sonraları
« e r kalmaz». iri yağ mumıı kullanılmış olup hnlen elek*
Baynzıd Yangın Kulesi îtf&iye Müdürlü* trik rçıgı kullanılmaktadır,
ğu 1. Grup Amirliğine bağlıdır, Baş memur, Kuta bekçisi Ruscuklu MHımed Ağ» "
ikinci memur, ilçUncıi memur ve mülâzım Uayazıd Yangın kulesinde kırk Kene il?
unvanları ile dörl kellik bir kadrosu vardır, hizmet rekoru leuı-s elmiş bir ai/nadır-
Bu dtırt memur ikiler kl^L olarak 24 saattik 1865 de Ruscukda doğmuş, fakir bir ailenin
JiübatU* çalışır. Nöbet HHatlei'i kitleden eti afi »•vlidı muş, yirmi yaşma kadar esnaf yanui'
dürbün ile tara&sud etmekle geçer. Belediye da ayak hikmetleri görmüş; 18A5 Şarkî Re­
tarafından kulede ve dışarda giyilmek üaere melinin Bulgaristan tarafından iıhâkı üzeri*
ikişer kal elbise verilir: iç kiyafatl ile d^a rı nn bulgar ordusunda askere ça^inlrruş. kaç*
çıkmak, ve dış üniforması Uc vazife görmek miti, «navsUı-ka sığıruni^ pek yoksul bir£*PÎ
y a k tır .
h t ^ /^ f t O p s g M y K c o r
r >t » ül»y«ud Y*ı.
m,-. KjıMM'e KUfclt
__ vazıinuş, vuciı
dil node ve «yak-
4 fı Jıogarlı, tabı
d* 4ine yatkın ol*
I —

ilin., dedj.
Bıa>m baf»m«da

A ıe şın
BAYCtf <Mâlsm*t>

eturm akU a ;4>. Iı*b«r aldtgM Ki< ehem m iyet


VHihnii -
— miri saray var,
ayikds kalan haikj, lıkır fukarayı duşuna*

aondurulm eat vçın c a n la başla


(ucundan on seku ç alışan Y e n ile ri ağ asın ın e lle n yaıımıy,
«eM mahalle a U n c ıb a şı a ğ a n ın d a ay ağ ı k tn lm ışd ı, h e r ıkl-
lamda kogmuş, ku-1 Hi d e b ire r s a m u r k ü rk ile ta ltif edildiler.
[ lede yatup talkmış, İlle ri 1327 <M. İDOH) y a ıt|tn ı — Bm m -
■I se)uz yaftada K«ı»cııkltt Mrt»o»rd A4* b ey Mohalke&inde 111 b in â yandı.
kBfUülİİkdtn kul*- lB«Un: « $<™ı| Bibi : A&*t<S Tarihi; v a ııl Tarihi; o. «. Er­

I bek^. ligine lerlı etmiş, yirmi Uci senede bek­


çilik etmiş, İ92& yılında 60-61 yaşlarında bu
vazifeye devam ediyordu, bu tarihden son­
gin. Mecellel U m u r i Belediye
BAYCU (Hikmet) — İki kolu dirsekle­
rinden ve iki bacağı da dirseklerinden nok­
raki hayaU tesbit edilemedi (Aylık mecmu­ san olarak dünyaya gelmiş bir vatandandır;
adan). piyade subaylarından Haşan Basrİ Bey adın*
BAİ’AZID YANOINLAJH — Istanbu- da bir zâtin oğlu olup 1923 de Edirnede doğ*
lun bütün semtleri gibi Bayazıd da bûyük- du; mütedeyyin ebeveyni oğullarının tâli**
^Bhri haribezâra çeviren üleş âfetlerinde sidiğini Allahın bir cilvesi kabul elmiş, Hik­
bir kaç defa mahvolmuş, ayrıca kendi sınır­ metin âza noksanlığının fikren inkişâfına en­
ları içinde de tahrib sahası oldukça geniş gel olamayacağını kabul elmişler ve ona im­
ytngmlar çıkmadı:-. Tarih kaynaklarımızda kân ölçüsünde bir hunisi tahsil temin etmiş-
tttiut edilen Bayazıd yangınları şunlardır:
Hicri 7 Receb 1127 (M. B Temmuz 11LS)
yangını — Ateş Bayazıd Camii yanındaki
kökçü dükkanlarından çıkdı, Eskinişancı ve
Kumkapuya kadar geniş bir sahayı kül elli,
Bayazıd Çifte Hamamı Ue Simkeşhfine lo
24manlar darbhine) yanan binalar arasında
idi,
Uicrî S Şevval 1133 <M. 27 Aralık 1740)
yangını — Ateş bir Sah gecesi sabaha karşı
bir berber dükkânından çjkdı, evvelâ bitişi­
ğindeki Cagalazâde Kethüdası Mahnıyd A | b-
rün konağını sarub yakdı, oradan bir koç
kola ayrılarak bir kolu Bayazıd Camii yanın-
dtki Kâğıdcılar Çarşısına, bîr kolu da Sim-
k*şhâneye kadar dayandı.
H int 2* Şaban 1175 (M. 21 Nisan 1762)
yangım — Ateş gece aaat 2 de, gün ballık­
san İki saat sonra De&terecÜerde ihtiyar bir
kadının evinden çıkdı ve giıMftli bir poyraz­
la süratle geııişleyüb âfet hâlini ’ aldı, oluz
9>at kadar devam etti; Divanyolu Çarşısı,
T&vş&ntaşından Esklnişantl ve Langaya ka­
dar uzanan •m»hptl*ff>r laB unen kül oldu.
*°n yanan biri de devrin sadı-
r#*®n» Koca Ragıb Paçanın konvjjı oldu; B lk n t Barca
kendisi Bâbiâlide, miri sadâret sarayında <B*s|ia: B. Şeren)

p/qroup/merakediyorum
BAYER <G*lıbj — 2274 — İSTANBUL

terdi. D ireklerini el yerine kullanma meleke Lafından sonra 1961 de emekliye aynldı. Ad»,
-dne w hib o]an Hikmet Baycu 1947 de eniş­ evlâd ve ahbâbı tarafından dâim i medârî if­
tesinin yardım» ile 1947 d*î Beşiktaşda bir tihar olarak yâd edilecektir <1952).
apartımajı altındaki küçücük dükkânda pi­ ilafcfcı Ookturk
yango bayiliği yapmağa ba$lamı*, ayni yıl BAYGIN -- ikinci Abdulhamid devrin*
içinde, dükkânın bulunduğu aparum an ki­ de Üaküdarın namlı bir esrarkeşi, öylesine kı
racılarından bir ailenin kızı bayan Şükran ömrü esrar dalgası içinde geçmif, ayık za­
l)e evlenmiştir; Gönül adında ve 1960 da manı görülmemiş, asıl adı unutulup «Baygın»
on iki yaşında bir kışı vardır. «Hikmet Ağa­ lakabı ile am ltr olmuştu.
bey» diye gağrılan H. Bayeu muhitinin sevi­ Zamanımızda yerini tesbit «demedik,
len bir siması idi, iki kotunu birleşdifip tek m üşterisi it ve kopuk güruhundan gençler,
cl gibi kullanmakda, yemeğini kimseye m uh­ b ir kahvehanesi vardı, esrar çekdirirdt, fa­
taç olmadan yemekde, yazılarını, hesaplarım k at bu kahvehânedc ekseriya küçük karde­
kendi yazub tuimakda, h âttâ ?ar atıp, pul şi R ifat ile Sürm eli Mustafa adında ocakcı-
sürüp tavla oynayabiimekde idi. Hoş sohbet, lîk yapar m ahbub delikanlısı bulunur, ken­
nâzik, çelebi, sevimli bir İstanbul hemşehri- disi araba sürücülüğü yapardı. Ç ift atlı yük
si idi; âzası tam oiub da onları hayır yolun­ arabası sürerdi, ve yam an sürücü îdi. Rifat
da kullanmasını bilmeyen bunca gaaflle evli, geceleri evine gider, Baygın bekâr, kah-
muhteşem bir ibret âbidesidir. vehânesinde yatardı. E srarkeştik yolunda gü­
Hakkı GoktUtk ze) fıkradır:
Baygın, bir gün arabası ’ile Üsküdarda
BAVEK (G a lih ) — Zam anm m m pek de­
D utlukahve sem tinden geçerken, ayakdaş-
ğerli tıb adamlarından» veteriner • baktriO'
larm dan Zibidi Ahmedin kahvesi önünde
loğ; sağlam bilgisini asil bir tevazu ile tezyin
mola verir, Misafire hemen bir nargile ikram
etmiş, vazife aşkı ile memur ciddiyeti ve te ­
edilir, keyif ehli ağzı ile «Kabak», birkaç
mizliğinin timsâli sim alardandır; 1892 de İs- nefes çeker, dalgasına dalBr, Zibidi’nin kah­
tanbulda doğdu, 1912 de veteriner olarak vesinden çıkar, kendi tekkesine döner, ve tur
meslek hayatına karışdı ve y urdun m uhtelif peykenin üstüne uzanır. A rtık bir âlem: Pe-
yerlerinde hayvan hastalıkları m ücadelelerin­ ripeyker civanlar, cennet kaçkını h û rü e r.
de çabşdı. Birinci Cihan H arbinde Çanakka­ Y ağm ur kuşağından köprüler ... Bİllûrdan
le, Kumanya ve îran cebheleri harblerine h a v u z la r.. Çiçek gibi kokan kelebekler...
alay b aytan olarak iştirak etti. U illi M üca­ K uşlar gibi öten çiçekler... Ya hey...
dele yıllarında Ziraat V ekâleti B aytar Umum Gözünü açar ve elini alnına vurur:
Müdürlüğü salgın hayvan hastalıkları şûbe- — Tuh,. b e ’.r.
sini idâre etti, bu vazifede yedi yjl kalarak Ocakçısı oğlan, birkaç m üşteri:
1&30 da Pendik B ak­ — Ne oldu usta?!..
— Ne oldu be Baygın ?J,
teriyoloji Enstitüsü'-
Diye sorarlar.,
ne asistan tayin edildi
ve 1932 yüksek ihti­ E srarkeş:
— Ne olacak, der... Arabayı Zibidinin
sas tahsilini tam am ­
kahvesi önünde u nuttum be!..
layarak ayni en stitü ­
— Nasıl otdu?.
de çalışmalarına de­
— Nasıl olacak?. Kahveden çıktım.. Bi­
vam etti, lâboratu-
neceğim gaman^ araba küçülüverdİ ... Aya­
var şefi oldu. Müte­
ğımı atsam ç atır çatır ezilecek... Cebime ko­
hassıs olarak Üç ori- yup getireyim dedim, ağır... Kaldıramadım..
jinal mesâi meydana B ıraktım , geldim!.
getiren Galib Baycr Bibi: V0sıf Hiç, Not.
GaJlb R p y tr mesleğinde otuzyedi BAYILDIM Ç IK M A » - Eyyubda U
yıl devamlı çalışma* iâm bey MahaUesindedir. Tahtattuoâre ö ° f '

http://groups.google.
r î
b i-îm

i-

C
oIb u
.|ı <b ’îet adam lanm r
-•*-*
Isrrs v;» V,- \ m u * * •.-
• . •. v- •. !».!,]. ki bu
BAYKAI* ( b r <

». . •! ;« »: l s ~ - " - - 5«dL. o d-.

•• 7^. F*;.
r ı«;r
-
E n d * ..
y *.

ın t* rr..:r.f r V .

l ; R* !! ... dı-«- ftiMİ.ıİ * . • „ Ü» ■ f


“ yiif- Hâ^-Hanı yurd d ış ı« ilh u s *.-,t İ a ^ j-
L' kaM? A ş a ğ ıd a k i » a u rla r ı, ]İM7 • . :n
ne!**:, «İv ıstt-ğ im iz ü z e rin e I&tfe-i'U' Ar. i<-
s h tıi f it - *- ' ..in e te v d i e ttiğ i m e k tu b d a n a lıy o ru z :
>>ıl MI ». «Sarayda çeçen yirmi bc yılımın r>i>-
//rffLiıt Câokturb tnei bâtıratarı şunlardır:
BAYJI.UEM S O K .l6l - Ey«Ula İslâm- -1010 yılında Istanbula gelen Bulgar m-
; il /.ollar!.'-':; y,. Bayıldım çıkmazı »alı Kerdinand'ın hizmetine verildim, •J u j
T'^'M " '■■>u Boslan çıkmaz: «ruamda, bir mızde kaldığı müddatç* ikaametir;- ta h ı,
j B; yulunu andı : . ; Boyıh m çıkmazı kavu- «-iilen Şale kasrında çalışdım. Onu takiben
»-mJ&Jfi ^'■'Vfila dc>:' basamak mcıdivenle i i r p hıralı Petronuo da maiyetine v e r ile r i
•i-îrT kaba te; döşeli, sağlı sollu, birer iki- ayni merâsim dâiresinde bulundum, bu kı­
katlı L-i '.nb veya kagir fer--, altı evin ara- ralı memleketine dönüşünde Ertuğrul Yatı
r ;;r -crf»k ı;aayel dik bir geç» yolu - pa- ile önce Aynaroza, sonra Selâniğe götürül­
: *aya üıküfib eder, bag.,- ve b.--tanlar ara- dük. FÎıral yatı lerk etukden sonra ehâlinin
iınnajıarak Ta^amim*.t* Bostan çık- gösterdiği arzû üzerine, S u lu n Mehmed Re-
*-■' ulaşır lE ylûi 1960j. şaddan telgrafla izin aldıktan sonra bir haf­
ILUckı G ö k tü rk ta Selânikdc kaldık ve halka y atı gezdirdik.
BAV1UIAK — Halk ağzında ve kulha- Bu b ir hafta içinde akşam ları m ttreltebâlin
ni «rr:- ...m-ia keseyi b^sltacak, büteeyi sar- •temizlik işi gdziimü 2 ün önüne geldikçe içim-
•cak d^L>>:-iîe para narcanarak; istek i41, sızlar.
herhangi m nburiyet ile pars vermek, «Beşinci Sultan Mehmed Reşadın Edir­
. nak; m isiller; ne ve sonra Rumeli aeyahatlarında maiyetin­
— Y ilöi^inda üçyüz kâğıdı bayıldık. de bulundum.
Tavla oyununda; «1911 de. kendi memleketinde hududla-
— Yirmi lirasına* b ir beş daha v er m ı­ n m ıza yakın b ir seyahata çıkmış olan Rusya
sın? Ç arı Nikolaya Padişahın dostluk selâmını
— Sen bele on kâğıdı bayıl, oyn an ın... götüren Gazi Mahmud M uhtar Paşa reisliğin*
Hergün peynir ekm ek yesem üç ka­ deki heyet İle birlikde Hamidiye kruvazörü
yıt boğazıma, b ir papel de cigaram , b ir pa- iîe Livadyc (YaiCaj ye gittim. Bu seyabat-
J*1 bayıbyoruın beni y atıran kahveciye... daki vazifem tamamen hususi idi, pâdişâhın
BAYKAL (İsm ail) — Enderûnu hümâ- Ç ar’a zâti hediyesi olarak b ir sandık Harı
■r;un vetişdırdiği aon sim alardan, sohbeti B ekir şekeri ile b ir ttereke halısı götür­
tatlı, kalem sahibi b ir İstanbul Efendisi; ku­ m üştüm ; m efruşatı hümâyun müdürü mer­
ruluşu yıllarında Gazanferağa Belediye Mü- hum Hacı A kif Beyin maiyetinde idim.
M üdürlüğünde bulundu. «Yalta dönüşümden bir müddet sonra,
1€88 dır Beşâtfatifda Şenlikdede mahalle­ 1Ö12 y ılm tn Mayıs ayında, aylığımı Enderu»-
sinde doğmuştur» babası İkinci Sultan Abdül- dan almak, şartı ile veliaht Yusuf izzeddin
hanıİdin laytoncbbaşısı Amasyajı Halil Ağa­ Efendinin hizmetine verildim. Şehzâdenin
dır* önce Be^iklaşda K aptan İbrahim Ağa yanında dört yıl çalıştımf çok mühim hâdi­
ibdidij mektebinde ikinci Binıfa kadar oku- selere şâhid oldum, ki mtıfassalen kaleme
^u* 1690 de a n yaşında iken E nderuuu hû- almakda olduğum hâtıralarım da anlatılmıştır.
s^yun mektebine alındı, Seferli Odasına 1915 de in tihar eden Yusuf haeddin Efendi­
yerU^jjriifjî ^ jpektebde idâdi derece- nin döşeğinde çenesini ben bağladım. 1916 da

aZgroup/merakediyorum
i iVKAl <Mehmed KeraaJ) — 227* —
İSTANBUL

g e h û d e Abdulmecid Efendinin maiyetin* 1947 d<* bir K»wmp**a c*v«lümn* yedi ar*
Osmanlı H anedanının sun halife» kadaşdan biri olarak iştirak etm iş, yorulup f,
olan bu zâtin yanında, raem lekeiden çıkarıl­ ilk pcr> edenlerden b in olmuş, ve b ir gvıa l
dığı geceye kadar sekiz sene kaldım. son nefesim bu eserm musveddeLerı u.urü><- ■
t Cumhuriyetimizin adaletini bilhassa de verecek olan «duma acımış ve scısını £0% <
belirtm ek isterim, ne kadar saray m ensubu varları ile ifâde etm iştir.
varsa hepimiz, iktidarım ıza göre b ire r hiz­ 190U da llU n b u id a Mercanda doğdu, ba-
mete tâyin ed ild ik ; Topkapu sarayında bi­ baaj kan tariy e malı u^ermc Ucarcfle meşgul
rinci sınıf hâzine m em uru oldum ; sonra ye­ Kastamonulu Isliımiîâde Ah, m od lh&ua Bey»
ni teşkilâta göre sırası ile mdtemed» ikinci dir, kendisi de soy adı kanunundan evvel
k itlb . '{utubb&ntd oldum. 3945 de em eklili­ laJâm iâde Kemal Bey diye çağırılırdı. Kadı*
ğimi .-yerek ayrıldım ; 1946 yılı Şubat ayt- köy Sultan isin i ve Dişçi Mektebini bitirmiş­
mıı b» .ıci gününden itibaren yeni kurulan tir; fakat diş tabibliği diplomasında kalmış,
İstanbul Belediyesi m üzeler m üdürlüğüne tâ ­ öm ründe tek diş bile çekmemiştir. Babası
n ın yazıhanesinde ticaret iştigal etmiş, 1931
yin edildim».
îsmaiJ BayJcal 1947 de b ir Saray T arihi d e m em uriyeti ticârete tercih ederek Beledi­
yazm akaa olduğunu söylem işti; bu konuda, y e lktis&d M üdürlüğüne intisab etmiş, hep
Hafız tiyas'ın » la tif i Endertm iyesl gibi k ıy ­ ayni m üdiirlükde dem irbaş eşya gibi kal­
mış, kalem am irliğine kad ar yükselmiştir.
m etli fakat çok basit bir kaç h âtırad an sonra
ciddi kaynak olarak m üracaat edilaıı onye- Son sam im i dileği vnikâh m em uru» olmak*
dinci asır m uharrirlerm derı E n deruu d a Has Ur, nikâh m em urlu ğ u n u n ne kadar şirin bir
vasi te olduğunu y akın dostlarına bir skeç
odalı Mehmed H alifenin b ir makaale&i ile
19. asır yakarlarından E n d er unlu T ayyarzâ- hii Ünde nakleder ki İstan b u l Ansiklopedisi
de A tâ Beyin beş ciJalık. «E nderun T a ri­ <ta Kemal B ayka^n, bir gün kendi. oe bi­
çilmiş k aftan bu işe kavuşm asını n. *İz eder.
hi» nd*n başka eser y o k tu r; A ta B eyin
A m atö r b ir k em an iç râ k â r ve n. nam dır;
eseri » r a y ı İkinci S u ltan M ahm ud
çoğu tâ rih i e se rle rle olm ak üzere h a y li kitab
devrinde bırakdığm a göre, b u h ü k ü m ­
sâh ib i idi. p e k y azık d ır kİ 1949 da Çarşam­
darın son zam anlan ile A bdülm ecid.
bada. b ir ö m ü r m ah su lü n e zevcesinin hulli­
Abdüİ22 iz Beşinci M urad, İkinci A bdülham id,
y a t bedeli d e k a tıla ra k s atın aldığı evoeğiz
Bfeşinci M ehmed ve A ltıncı M ehır.ed ile sâ­
y an m ış, k ita b la rı v e kendi elinin em eği re ­
dece H alife A bdülm ecid d e v irle rin d e O s­
sim leri d e b u yang ın d a m ahvolm uştur. Bu
m anlI Sarayı vekaayiini İhtiva edecek b ir
acının tesellisin i ru h u n u n asil salâ betinde
eser milli kütübhânem izde m ühim b ir boş­
b ulan K em al B ayk al zevcesi, ve biri kız
luğu dolduracaktır. 1951 yılın da N iyazi A h-
b iri o ğ lan İk i ev lad ı ile te k ra r k ira bucağına
med Banoğlumm çıkardığı «Tferih D ünyası r
d üşm üş, y an an e v in i y ıllarca sonra ancak
adlı m ecmuaya m u htelif kon u lard a makale»
y a p d ıra bilm iştir.
le r yazan İsm ail Baykalın m ühim eserinin
n e olduğunu bilm iyoruz; y arım kalm ış ise N a rg ile tiry a k isi­
pek hazindir. B elediye M üzeleri M üdürlü­ d ir; iskam bil kâğıdı
sü n d en ayrıldıktan sonra kendi d uru m u oy un ların d an «pra-
hakkında da bilgi edinilemedi. fa*’y ı çok iyi oynar,
BAYKAL (Mehmed Kenuıl) — İstan bu l yenildiği zam anlar
Belediyesinin iffet v e iatikaam et sâhibi tec­ vatım a m uhakkak b îr
rü b eli m e m atların d an ; kendine has sevim li «duzlaban dost» o-
halleri ile b ir meclis adam ı, nesli gün gün­ tu rm u ştu r, gençli­
den azalan bir «İstanbul Efendisi», kendi ğinde a ra sıra bade­
tâb iri ile bu ansiklopedinin ^hayran b ir o k u ­ ye İltifat ed erd i: o r­
yucusu», R. E. Koçu'nun da «hakiki dost» ta y a yakın kısa boy­
bildiklerinden, Öyle kİ, bu şehir kütüğünün ludur, arkadaşları a- Kemal Baıyk*!
tahakkuku yolundaki yorucu çalışm alardan i rasında « b r a K e- (Resim; B-
hTTp://groups.goog[e*corr
jŞLt^ l-D lS l _______ W _ ÖAVKARA tM AMulbâkj'
, -i, rf*ye an ılır, esm er b e m ıli; g a ay e ı » k i , vam etm iştir. Bu sırada 17 yaşında m ıtn b a
jı-çllık ite r in d e ciddi, sağlam zevk sahibi- <,'ikmj4 ve baq dede olrtntçU r. Bu vastifMi
te k k e ler kapanm eaya k ad ar devam eımfcştir.
| U B A ' K»VK\ ( ü n v u ) — M ilâdî 1902 Bu ırlan ocağında y etişen san a tk â r dev ­
Ita ıî’Mim 24. P a ıa rte s i iR u m i: 1318 M art rin bir çok u aU dlarını y akından U m m ak fır­
11) güfll* ^ enl to p u M evlevi d e rg â h ın d a dog- satın ı bulm uştu r. B u nlard an T an b u ru Cemil,
| ıtıuftur. A nnraı Şt'Vkiye H anım B abası Yenı- U di N evre», R au t Y ekta. Suphi Ekj*i Bc*U:
j kapu tekkMİ '»> je y h i M ehm ed A bd ülbaki ni&kr Zıya. Leent A tlı, İsm ail H akkı,
I Dede efendidir IB .: B ay k a ra . M ehm ed A bdul E İk u ilu v e d ah a b ir ç o k lan . Vı» bilhassa San’-
J baki;. atk&r san ’a t k u d re tin i Ş ey h Alı N m ki, Şeyh
I G ıvsi ö a y k a r» b aba ta ra fın d a n , h asib ve O sm an S âlahaddtn. Şeyh Celâlıddin Ltedr.
1 pesib bir » y a s a h ib ıir. ta rih te çok ü n alm ış e fe n d ile r gibi d ev rin in en büyük âlim lerin­
t tekkenin, Y en ikap u D erg âh ın ın Ş eyh d en v e ra se t y olu İle alm ış, B estekâr!t£t dc k ü ­
| iilıılcsm e m e n su b d u r ki b u şey h le rin hepsi çük y a şta b aşlam ıştır. N ih ay et askere gittiği
i kendi devirlerin de b ire r {eyiz k a y n ağ ı o)a» zam an te k k e le r lağvolunm uş, avdetinde bir
, kimselerdir. m ü d d e t A dan ada itib a r) Mitli ban k asın a gı~
S an 'atk âr ilk m usik i d e rs le rin e b ü y ü k rib m em u rlu k yapm ış fa k a t m usikiye olan
baba$ı Şe>h C elaled d in E fen d id en , h enüz sonsuz bağlılığı dolayw ile istifa etm iş, Istan-
beş yaşında olm asına ra ğ m e n , k u d ü m le b u ­ bulfi gelib m usiki h a y atın a başlam ıştır.
lun küçük usu lleri v elv e leli o la ra k v u rm a ­ 1941 Y ılında k o n serv atu a ra neyzen ola­
sını öğrenerek b aşlam ıştır. ra k d ah il o lm u ştu r.
Çok sevdiği v e çok benzediği büyük B u d ev rey e k a d ar bestelem iş olduğu 150
babası C elaleddin E fen d in in v e fa tı Üzerine, k a d a r e se rin i y ırtıb yerin e dah a olgun v e bat­
posta e«çen babası A b d ü lb ak i E fen d i ta ra ­ ili b e ste le r y apm ay a başlam ıştır. Y ani onun
fından kendisine lw ca o la ra k n a sb ed ilen e se rle ri K ır k y a şın d a n so n ray a a ittir.
Halid Dededen (N e y ) m eşkine başlam ı$, b ir Ö estekârîık vadisinde d ah a çok saz eseri
u m a n sonra te k k e n in neyzen b a jılıg ın a g e ­ m eyd an a g etirm iştir. Sarkıiara. ikinci dere*
tirilen R au f Y ekta B ey'in halka-i ted risine eede önem verm iştir. H alen 50-60 E seri m ev­
dahil oiub diz düğm eye b a şla m ıştır. Z&kâi c u ttu r; b u n la rd a n «N ihavend Süz Semaisi»,
iade Hafız A hm ed E fendiden İstifad e etm iş- « Fusellk Saz Sem aisi», « Is f a b a n e k Saz Sema*
dir. isi ve P eşrevi», «A razbarpuseİik Peşrev ve
Tahsil h a y a tın a b ir g ü r a ta ca k olu rsak Saz Sem aisi», «A cem aşiran Saz Semaisi» ile
3U şekilde sıralan dığ ını g ö rürü z, önce M ek­ «R üzgâr». «Y ankı» «Deniz ve M ehtaba gibi
tebi Osmaniye girm iş ve Üç sene devam e t­ m o d ern uslübdakt e serleri en sevdiği beste­
miş. B undan sonra G a latasa ra y S u lta n isin t leridir.
girmiş fakat birinci C ihan h a rb in in p atlak Şu s a tırla rm yazıldığı anda yani 1959 se­
vermesi neticesinde m ek teb in b ir k ısm in in ne! m iladisinde 57 yaşında oiuo A tik Aiide
h a sta h a n e olu şu v e o tu rm ak tad ır.
d iğ er k ısım da ted ri- H a k k ı G ö k tü rk
satın n e h ari y ap ılm a­ BAY KARA (M ehm ed A bdiilbâki) —
s ı sebebile Y enikapu Ş âir, edib, Y enikapu M evlevihânesinin aon
te k k esin e d a h a y a ­ şeyhi; R am azan 1300 <Milâdi 20 Tem m uz
k ın old uğ u mül&ha- 1883) de b u m evlevihânede doğdu, babası
zasile D avutpaga su l­ Şeyh M ehmed C etâleddin Efendidir.
tan isin e girm iş, niha­ Aile, A ksak Tim urun zulm ünden Anaçta-
y e t Babası Şeyh Ab­ lu y a kaçarak K ütahyada yerleşm iş P ir Baba-
dü lb ak i efendinin em- su ltan H orasanı adında bir cedde bağlıdır;
rile D arülbîiafetül bu zâtin ahfadından K ütahyada halveti şey­
Gai'si BajlurA A llyye M edresesine hi Ahmed E fend i üç oğlunun terbiyesini kü-
(Bı-jin,.- NVzihi girü» tahsiline d e­ tahya M evievihânesi şeyhi SâJnb Dede E£cn-

^/group/merakediyorum
İSTANBUL
MYLAV (M Ntoid) - 2278 -
m anlar. talebeleri, bilgi salâhiyetinden baş-
diden rica e lm i^ bu
kıı talâkatine ve sesinin halâvetm e ayhea
suretle bu üç kardeş
hayran k alırlard ı. T ürkçe ve Farsça pek çok
mevlevi olm uşlar,
şiir y azm ıştır; ebced hesabı ile manzum târih
bunlardan E bubeîor söylem ekle İse zam anının en ünde üstâdı idi;
Efendi de milâdî yakın d ostlarından ve hayranlarından Ebu-
3 746 da lstanbulda
suudzâde Suud B ey m erhum A bdülbaki Bay-
Venjkapu Mevlevihâ- karanın şiirlerini toplam ış, «Enfâsı Bâki> adı
nesine şeyh olmuş altın d a F â tih M illet K ülübhâncsine hediye
tu r. O U rihden iti­ etm iştir.
baren b ir buçuk asır O ğlu G avsi B aykarâ, kendisini rahm et
bu m eşhur dergâhın ile yâd e ttire n h a y rü l halefidir.
şeyhliği babadan ev* BAVLAV (M ehm ed N aşid ) — Muallim,
16da b u ailede k a l­ Eczacı v e kim yager, b u ansiklopedinin yazı 1
mış, E&ubekir E fen­ ailesinin seçkin sim aların dan b irj; 1903 de
diden sonra sırası ile M anastırda doğdu. M anastır eşrafından mü-
oğlu mûsikişinas ve A bdiilbâkJ B a y k a ra
leah h id K ifat B eyin o ğludur, on sekiz evUd-
şâir N âsir Abdiilbâ- ıRerim; Nexllı)
dnn haya t da kalm ış üç e rk ek kardeşin İkin­
Ki, onun oğlu Mehmed Celaleddin ve onun cisidir, V âlîdesi L ebİbe H anım K onyadan ge­
oğlu Mehmed A bdülbâki E fen d iler Yenika- lip M an astırd a yerleşm iş b ir âilenJn kızıdır,
pu M evlevihânesi şeyhi olm uşlardır. m uam m erin den olub b u satırla rın yazıldığı
A bdülbaki Efendi dergâh, civ arın d ak i sırad a h a y atd a v e sih h atee zinde idi.
«ibyan mektebinde, D ârüttahsil'd e okum uş, A ile B alkan H a rb i m uh aciri olarak İs*
1897 de Davudpaşa R üşdiyesinî bitirm iştir. ta n b u la gelm iş. R ifa t B ey Balıkpazannda
Molla Dâmiye k a d ar D em ircili A hm ed F u - b ir tic a re th a n e a ça ra k b ilhassa İz m ir ile zen­
ad Efendiden ok uduktan so nra asrım ızın g in üzüm v e in c ir tic â re ti yapm ış, İzm ir iş­
namlı şark iy at âlim i İsm ail Sâib E fen diden g alind e a ğ ır ziyana uğ ram ış v e o yıllarda
ikmâli tahsil ederek ilm i icazetnam e alm ış­ salgın b ir âfet olan «İspanyol n ezlesind en
tır. Uzun yül&r babasının d erg âhd a verdiği ölm üştür.
mesnevi derslerinde bulunm uş, a y rıc a Süt* N âşid B ay lav ilk ta h silin i M arıastrr İt­
lüoe Dergâhı şeyhi E lif E fendinin m esnevi ti had ve T e ra k k i m ektebinde yapm ış, askeri
derslerine d e devam etm iştir. 1908 d e baba* rü şd iy e y e k ayd ının b irin ci ay ınd a Balkan
sının vefatı üzerine M evlevihâneye mesnevi* H a rb i h ^ ia m ış , h icretd en sonra lstanbulda
han ve şeyh oldu, henüz yirm i beş y aşında id i; M ercan S u ltan isin i bitirm iş, Eczâcı m ektebi­
1925 de Türk iyede tâ rik a tle rin lâğ v in e v e n e girm iş; h em b u m ektebin, hem de aynca
dergâhların reddine k ad ar on yedi yıl da d ev am e ttiğ i İstan b u l Dârülfununu Fen Fa*
şeyhlik yapdı. 1925 den sonra İstanbul T ü rk kültesinin Kimya
öcuğı M üdürlüğünde, k ü tü b h âneler tasnif züm resinin diploma­
komisyonu âzalıklannda bulundu; ların ı alm ıştır. Darül­
İl&hlyat ve E debiyat F ak ü ltelerind e fünunda Tıbbî Neba­
İarsca muallimliği yapdı; İlahiyat F akültesi tat v e MLifredâtı Tıb
mecmuasına İlmî m akaaleler yasdı, basın asistanlığı, baş asis­
âleminde şâir olarak arandı, edebî - m izahi tanlığı* Farmakokno-
mecmualarda şiirleri intişar etti. 26 Şubat' ari doçentliği ve pn>
1935 Perşem be günü v efat ederek vasiyeti fesör vekilliği yap­
üzerine Yenikapu M evlevibânesine giderken mış, 1044 d e tfniver-
Çm aralt; Mezarlığı denilen mezarlığa defne- fF ' siteden ayrılarak U -
dildi. se m uallim liğini te r­
Son derecede nâzik ve nüktedan hır zât cih etm iştir.
id i1 neslinden pek a i kimse kalm ış £ari^ kir NMid Baylan Bu a a tu ta n n yazıl-
İstanbul Efendisi idi. Mesnevi okulduğu za­
htfp'7/'grîoü|5S.gö8g®?tonj
e _ |K L O P * D te l BAYHAK
— 727» —

İstanbul Erkcjf L isesinin kim ya m uallim i n b ı r l ig l n l tl e m ü c M ls le rin d e n b i n d ir .


bulunuyordu- D aha *vvel Ü n iversite kadro­ Çocukluğunda vc gençliğinde uzun
su n d a ik en d a h l K uleli A skeri Lise­ zam an Süleym anıye kulübünün bıruıci takı­
sinde kimya, Ş em süim ek âtib d e tab iiy e ve m ında sağ açık ve sağ haf olarak futbol oy-
K,mv«. D â rü şjefak ad a tab iiy e v e kim ya. Dâ J>am>ft>r. lıu ın b u lu sem t semt çok gezoıiş,
akanın m u allim kısmindik tab iiy e vc dolaşm ış, büyük şehri iyi tanır olarak da
a ra at v e V efa Lisesinde d e fen bilgisi m ual­ şöhreti vardır.
limliği yapnuşdl- İk a m e tg â h ın ın bulunduğu KAV KAK — lstanbulda dini ve mllU
Bc^iktaşın H a lk K vınd e do y i Hurca m üze ve b ay ram günlerinde bütün Uman vapurları*
târih kom itesi başk an lığı yap m ış, B eşikta- n ın d irekleri rengârenk donanına bayrakları
şm târih î e se rle ri ü z erin d e kıy m etli tedkik- *ie donatılır. Eskiden yeni b ir pâdişâhın tah­
tahakkuk e ttin n tş d ir. S ü leym aniy e S por ta o turd u ğ u gün, şeh zade ve sultanların do*
kulübünün da uzun y ılla r id â re heyetinde ğum şenliklerinde de konaklar, saraylar, çar­
çaİifnuşUr. İs ta n b u l A nsik lo p ed isin in yazı şı b oy lan gem iler gibi donanma bayrakta*
ajlesi içinde kalem i b ir o to rite d ir; m eselâ ile do n atılırdı <B.; Sûri H üm âyun; Veladeti
«Atlar* ve « B ah arat» m a d d elerin i y azab ile­ H ü m â y u n ); «B ayrak Donanması» târih Kı­
cek tek isim dir. İh tisa sın a g eniş u m u m î kü l- ra tım ız a geçm iş b ir kelimedir.
türü a y n b ir re v n a k v e rm iştir. H oş sohbet, E ski İstanb u l T ersinesi ıstılahında bir
»İsılarına v e fa k âr, işin d e titiz, g ü zel resim d e «B ayrak A skeri» v a rd ır; yelkenli harfe
vjpar. T am am îaım ıış fa k a t basılm am ış «Tıb g em ileri, kalyonlar devrinde (XVIII ve XİX
ve Eczacılık â le m in d e M ısır Ç arşısı* v e «İlâç n s ırj, cenkci efrad, b ir sefer mevsimi için, im ­
yapılan n e b a tla rın m u a y e n e v e teşh isleri* p a ra to rlu ğ u n Bâhil halkı gençleri arasından
adında iki d eğ erli e se ri v a rd ır; « N eb at isim ­ ü c re tle to p lanırd ı, bu n lar Islanbula getirilil’
leri lügat;» ve «E czacılık tâ rih i v esik aları* v e g em ilere dağıtılırdı ve kendilerine *Bay­
adlı iki eser ü zerin d e d e çalışm a k ta d ır; bir r a k A skeri* denilirdi, sefer dönüşünde de
de güzel «T ü rk iy e N e b a tla rı* k o leksiyonuna sağ k alan lara p a ra la n ödenir, m em leketleri­
sâhİbdir, « F â tih S u lta n M ehm ed d ev rin d e n e y o lla n ırd ı; b ayrak askerliğini meslek elin*
tıb eserleri ile ilâ ç la r» adlı b ir e se n d e İs- rniş binlerce y alı ıışağı vardı.
tanbul le th in in b e şy ü zü ncü fe tih y ılı m ü n a ­ İstan b ul ağzında b ir «Bayrak açma» de­
sebeti ile 1953 d e T ttık iy e T ıbb i M ü stah zarat yim i v ard ır; «isyankârlık, cdebsizlik, şirret*
Laboratuarları D e m eğ i ta ra fın d a n b asd ın l- İlk» m ânasına kullan ılır; şâir A yni bir çap­
mıştır. k ın güzel şanında;
K itab o la ra k b a stırılm ış o la n e se rle rin ­ Açdı «ı yağmam yinn bayrağım
den tF arm ak ok n ozi’n m m an âsı v e vazife)e* H:isdı iç U<le <111 ocağını L
ri> «M em leketim izin tıb b î n e b ati m ahsulleri d iy o r; şirin güzel beyitdir.
(D roglan) h a k k ın d a b ir k a ç söz» a d lı eseri B ıç k ın ın jiç ın c ı b a y ra k la rın ı

üe yine o rta v e lis e le rin k im y a k iU b la n . C r ltlr K ü lıl K e şişin k a n ıu


Halen b u k ita b la r b u g ü n k ü liseleriml7.de S o k a r b ir p a b u c a iki ayaftı
S a lm »I a n d a » rdcbJc* aram
okutulm aktadır.
A li Ç am lf
M atbu olm ay an d iğ e r e se rle rin d en «Top*
kapu saray ı h elv ah an esin d e padişahların H e r s a b a h r r iy « ı y ü reğ im ys»£t
G ö l a{ o i a d a n k a n a ç a r bayramı
ıttfsı h ü m a y u n la rı için pişen ilâçlar» ve a y ­
lıca büyük b ir k ita p o la ra k yazılm ış «Eski Bvtı b u lu ru m a r tâ u if d fir a rd a
A n ın k a p ı a rd ın d a d ır yaştna£ı
kuvvet m acunları» v a rd ır.
Eczacılık v e kim y ag erlik alem inin ta- AU Çamfç
nınınış sim aLanndandır. 1&3İ d e ilk «Ferm a- Sabilerin, bebeklerin, haâtahkdan gayri
fcolüg» m ecm uasının sahihlerinden o lup mec* m ir sebeble anasına oe yapacağım şaşırtan,
«luasm, da sen elerce n e şriy at m üdürlü ğü n ü evde huzuru kaçırtan ağlama aağnakları için­
etm iştir. T ü rk iy e E czacıları cem iyetinde de ayni deyim kullanılır, h attâ bazan: «Yu*
m urcak bayrakları açdı!.- denilir.
v r tk js tiC s

C j ^ ı « M ^ ı*

*-** t / **'■•* */jr S .*j£ " j* UV •


i,» c t» ^ - ; 4 c - > |,
jw j#4f •
c V j! 4 f-h ,1 *«U gJ £ Â yi tû >-L V ) i r i
tîf / «A» w'j ' »*W
± .jk * »-«J 4J*?*
***** ^ g l\A m A y 'ÎV / «3*uV \ \*+ f y *sS'S ^ * «r4^ * / ^
«— h ' cH * ** ^ A"^-« / . d o «yİ }fj»
.»>» «•*
/i* * ot-Ji# »•*.4» £ - j£ ^ ? İ j* V j ' / * ♦ ıStS^P-
• m £ ~ - > - U . ^ - 1- rlf • v'j* iVÂ «jİ»- • ı*f*J
^•«•*> * J?<îk * jî* *- •-'»*
k*f] Ji J j*4 9,
^ ’» ır'V M»yw> «•'^/ . • * H*1
K* A»1 •«•/-' &*H' ^ ^ /, C>T • *»/, * f+ lî» ^ (/^f* ^ *
^ ^ jlı' J£( / l'ğjC‘ v&'Lrt J ı f * 4 /« J - jUU>)W j W â id k V ı / ^ - ^V i
**>A ü ^o r0 , 0 * * 0 « 4 ^ - » # ^ * « A J tjy ^ 7
1 ^ | 1 « l» rt
—» » ■ »* jAEjl j,*JV
^ J i f s «£«*«*>!*•"' - 1&?
•4^Ç»^*U <|bk iÇt J i f " *• M i/* ./ıU » t i >. l / » wj»jM ı/i
ı * , ^ 1/ e / Ct }yq»yi j f \JWjfc « ? /> . «w
J t ^ a£WM* > i* /) v»j. . J t f •*}■}* J* t*jf.^>y« f -J^jA J*W
a jjf .' < ■Lt.' f.“i JvtSt jteiİM • •>/£ <*;^
• iî*j^r*^t^ ı* ^ ji ijî* -, U itğ j tik-'# t UO» . ijfifi 4»
.İ>** jtfj* «*JİJİ C i/ Ci*J İT *-J*' y / * '*■*** d4 «I* 4
j JjİJl '*•*«>* 4_|^‘ dVJ î#tı il*-* j V jjG*
2—j.r f t v > j;^r <■** <i&' * <***/•& s i^ r* r fc »^ ı / j J g*Cj-*-«
&y.s a tf* / j> /4 i»C ^ c Jİfi ✓. > J ^ - 1 î*f J
j / f \MV - J ji C iyt S*Y\> >» J £- * < J^ -* *>4 * y» ; vib ^ 4 4 <**-U <JJiy
» / V *4*r -s» l J t f * rfV ^ * dV , ^ A * y f> 4 * ' '/ ^ * j
,yW** <J*KJ>f' £*A>u»o» . J ü i;1' ‘j’*.1 f <■'*.'j / i* 4 ^ j r —*
^ ♦*«*.£ l\K*V> ki'' i>A V»*") . jaIm*- j f t * ^ * * JVi*
. Üti"-5*/* «.to.ji / ■ • / • /***>—' sr^* ^ j t *->j » * , l * J(» iX : j , ,< C »
jj*. JC.İJ J io » »>^V\ >wûH . * j^ ;4 jf9u*Q
*JUf ıjLik#> ( öY>Ufjt« W» • J 1 Jjfc1j / j m ‘a •J-** Ji* > J» üt?J*'—
. /a-uV ►:>y ^*4»/ / J>ı- j J r-* & *•& # * ^ ^ 'j . • ^ y 1» vn>l titfr-
3**^ ,f * » * *■ ıl^SS» VJ*' »
J* ^Uf «JU^L. . M-t>J *; ûkV tf.A -'-U İ'-jZ’t . w>>.
( u y v ) i **4.V » * * c- ( u i r t ) » K,+A.ysf *
« tı j/^ J ^ M İİ. •iU ttîj* ^ * sT^ ,,->J ♦ »&*/->W ıU)C
* * Ü t,ı M \j*S j;İ j' j - ı l f t ü y iı> ) ^ <a-> ->^r j,* » vr> > -
•> ’ j Ö^ * ^ Jf ' « - * - * - *£1A «>4^
^fVl? *»*> J-* $ * f S-' '* ■“ * > ^ a *ı>f, ** -MJ • .A* X J i .
^ ^ j^ jC -’ i-* • yJ*^ ^tf.1 4 ^ .4 a^«»Jİ ^ M * > * <X*~ , , â3 , ^ ,
^ '4 j JUj / $-** T-*1*’ *’W
BaTtalta»? f i | Q r / ^ 9 r o ö |ö f g ö S q l e .
• >n o o P ED taı RAYBAICDAR (NİOlrt»
— 2281 —

Halk * t« n d * c d etn iz, Im y ij.i, â»l, şaki Blbl; M, Tevf:X, Mayiıtne jahud lltuıbul
.^ â sjn » M r d? îH M j n t k l ı t dey im i v a rd ır: n k fo n e ıla n
Kil bayrıfcU. t-r?<-l,îlr
BAVItAKUAK (N c td e t) _ Y üluek m ü­
jC u b n k h in v lp fltM ^ n t»vlv- n u m a '.k .ılıtlr .
hendis. m im ar; 1Ü2A de U tanbutda Eyyubda
SııivTnMiı P.ııa dtfğdu, (İMİ a U ıâray ı Lisesinden yetildi, tfM6
g u f s jlıılır sâlvıroı r l i b a ? r,tk tı
da İstanbul Teknik
3 ,1 *1 a ltın a y a k *n m u -i l> arm ıM ı
Ü niversitesinin Mi­
,\nıja ıtû m s f h i h b V a u m v r rıl|
m arlık Fskültesıh-
lUdırır*0*3 V> H am in» Cardaki* d en diplom a aldı.
Ali çam lç M odem M im ariyi li­
* y a k atle tem sil eden
ı?Jûri didci p e d er n â z û n ie m içinde per- sim alardandır. N afıa
verde m elek s im i İsm ail B ey efen d i oğ lum uz Vekâletinde yapı ve
lalası olacak y a d ig â rın igm azı a y n i İle tu lu m ­ Itnar işlerinde <;tlif­
bacı gü ru hu n dan y a lın a y ak dal tab u n eli miş, 1860-1952 a ra ­
bayraklı A k saray k o p u k la rı ile d ü şü b kolku b sın d a T eknik Ü niver­
rtlf kaddin d â l w b a b a d o s iia rın İsi eyledi* siten in in şaat F a k ü l­
(Aiacaft&JnsTnlı R eşid E fe n d i R u zn âm esl). Nectlrl lUrraJEtUr tesinde öğretim yar­
* B. Şertn) dımcı olarak bulun-
— Kız g üzejlik den y a n a b ir içim su, ama muş, so n ra serb est m eslek hayatına atıl­
eli iiByraklı k e n a rın yosm ası, g elin im d lr diye m ıştır. M eslek h ay atın ın henüz başlan­
nasıl karşım a a lırım ,.. gıcında sayılan N, Bayrakcfar Bakırko-
★ y ü n d e Bağçeli E v lerd e 300 lojm anlık mo­
— 0 cim ri heriften hakkım alabilm ek d e rn blok a p a r tm a n la r ile CenberJttaşda
için eUbayraklı olm ak lâzım ... y ü k sek tah sil kız talebe y u rd u binâsıtu yap ­
BAVRAKDAR — İ lk n ü sh ası 31 K â n u n u ev ­ ım adır. B ah k esird ek ı D okum a v e fpUk F a b ­
vel (A ralık) 1328 P a z a rte si g ü n ü (1 3 O cak rik a s ı b in a » da bu san atk ârın eseridir
I S lîl in tişa r e tm iş g ü n lü k b ir g a z e te ; h e r (1960). Hakta Göktürk
Sun öğleden so n ra y a y ın la n m ış, ne k a d a r d e­
v a n ettiğ i te sb it ed ilem edi, o d e v rin m a n ta r B A V RA K D A R fNtme<) — D eğerli fcti-
tarlası m anzarası a rz id en g azeteleri a ra sın d a lübh& uetiierünizden, b u ansiklopedinin seç­
bu gazetenin d e ö m rü s ü n p e k k ısa sü rd ü ğ ü k in k a le m a rk a d aşla rın d a n ; m estekdaşı Şük­
m uhakkaktır. İd â re h â n e o la ra k B in b ir direk - rü N a il B ay rak tarın zevcesi (B .: B ayraktar,
de «Serbestiı. g a ze te sin in y e ri g ö sterilm iştir Ş ü k rü N a il) : In eb o lu 'lu m erhum B ostan ogiu
lB.: S erb esti). İm tiy az sah ib i M ehm ed A saf, A li F eh m i B ey ile F a tm a Hanım*uı küçük
roet'n] m iidüru K rg irili A hm ed C evdet, ta ? k ızıdır, tik ve o rta tahsilini tn edo lu'd a yap*
m uharriri M evlânzâde K ifa td ır fB : R ifa t tık ta n sonra, İsta n b u l’a g elerek İnönü K ız
Bty, M evlânıS de). 28,5X41 «atilim eb ’adın- lis e s in e devam etm iş ve 1990 yılında İstan ­
d» d e rt sayla ve h e r sayfası ilç sü lü n küçük bul Ü niversitesi E debiyat F ak ü ltesi T arih
*wl' b ir gazetedir, nü shası 10 p a ra y a sattl- şubesinden mezun olm uştur, ik i y ü kadar
'M îtır. B alkan H a rb i bozgunun son ay la rın ­ m u h telif İlkokullarda vekil öğretm enlik yap* -
da intişâra başlam ış « B ay rck dar» da bu ağ ır tık ta n sonra, kütüphanecilik m esleğine geç­
W a his edilm ek ted ir. K aç nüsha çıkm ış tse m iştir. 1952 N isanında Ü sküdar H acı Selim
*>11 Sazete ve em sali, o d ev rin m ufassal tâ ri­ A ga K ütüphâneai'nde bu göreve başlam ış;
hini yazacaklar için k ıy m etli vesikalar ara - b ir y ü sonra, Ü sküdar'da yeniden tesis edilen
sındadir. Şemsi Paşa K ütüp h an esin in kuruluşunda
R A V R A K D A R __G eçen asır sonlarında v aatte alarak bu kütüphanenin İlk m em uru
fia!atda su r dışında nam lı b ir gedikli meyhâ- olm uştur. 1954 y ü ı E kim ayında Süleymani*
İdi: adından başka b ir kayda rastlansm a- y e U m um î K ütiiphânesi'ne tayin olunan Ni­
dl !B.; Meyhane; B aist; Bal o t M eyhısneleri), m et Bostan, hir yıl üönra bu kütüphanenin

o(n/group/merakediyorum
BAYTUKDAn <S N»ü) — 2282 — İSTANBÜL

m ü d ü r m u a v in liğ in e çilime in tisabından so nra İstan b u l'a bilhas­


£ c tiH lm iş tir . HâK'i» sa İsta n b u l'u n eski k ütüphanelerine ait
bu vazifededir. aıfkştırm aiar yap m asına sebep olmuştur.
D erlediği y a n la r, bazı gazete w m ecm ua­
Biyografik bir ma­ la rd a -İsta n b u l'u n eski kütüphaneleri»-
hiyetle ölan fakülte udi yla neşredilm iştir.
tcii »Ebussud Aile 1955 yılında mrolckdoşı Nimel H»nımU
si», kendisinde bu evlenm edir.
mevzuda çalışma
5e vk vc merâkım kaykakuak A iiM K n m ;M )l so k a
uyandırmıştı. K ü­ fil —. Şişli Bucağının Gaâhalâ&kâr ve Şişli
tüphanecilik mesle­ mahalleleri içinde Rumeli Cadde*] ili* El-
ğini seçtikten sonra han vc Ekm ek fabrikası sokakları arasında
dıı bu yoldaki çalış­ ■ uzanır.
S im H & *ytûkâar
malarına devamla, Rumeli Caddesi tarafındaki başından gi­
(Rrtlm: B, Şerrtı) İstanbul kütüphane­ rildiğine göre (1034 Belediye şehir rehberi­
lerinin tarihi hakkında notlar toplamağa baş- nin 18 num aralı paftası). Şâir Nigâr, Hacı
laffliftır; «Hayırsever Türk Kadınları» adını M ansur sokaktan ve Kocaman Cadden bu
taşıyan kıymetli bir eserini 27 Aralık 1958 - sokakla b irer dö rt yol ağzı yaparak kesişir­
13 Nisan 1959 tarihleri arasında Kadm ga- le r; sağ kolda M adalyon, sol kolda da Sütlü
ıctcsi’nde neşretmiştir. ve K evser sokakları ile kavuşaklatı vardır.
BAVRAKD jIK (Şükrü .VfıJI) — Değer­ İki araba rah at geçecek genişlikde, pa­
li kütübhâneeiierlmlzden, bu ansiklopedinin ket taşı döşelidir. Hacı İdansur sokağı kavu­
seçkin kalem arkadaşlarından; 1932 yılında şanından sonra dikleşir, Kevser sokağı kavu­
Üsküb’ün K alkandden kasabasında doğmuş* şanını geçince de yirm i basamak taş merdi'
tur. Babası Davut Efendi, annesi Vecihe venle E lhan ve Ekm ekfabrikası Sokakları­
Hanımdır; 1038 de İstanbul’a muhBceretlo- n a hağlanup sona erer.
rlndetı bir yıl sonra, babası vefat etmi^; y e­
Rum eli caddesinden Hacı Man&ur soka­
di yaşında öksüz Nail, kardeşleriyle dayısı­
ğına k ad ar iki taraf) beşer kaili ap artm an ­
nın yanında büyümüştür; 27. İlkokul ve Ka-
la rd ır; bu sokakdan sonra binaları kü­
ragümriik otU okulundan sonra V efa Lise­
ç ü lü r. ü çer k a t a p a rtım a n la r. ik işer k atlı
sine devam etm iş ve oradan 1950 yılında m e­ k â ğ ir vc a h şa p evler sıra la n ır. Bu sokak
zon olmuştur. Askerlik vazifesini m üteakip, ö zerin d e 7 b a k k al. 6 kaaab. 5 m anav. 2
kütüphaneciliğe intisap etm iştir. H âlen Sü- k ahve. 2 sobacı, ve b ire r çilingir, nalbur,
leym ariye Umumi K ütüphanesinde çalış­ k u n d u ra n , k ö m ü rcü , tü tü n c ü , mezeci, k â­
maktadır. Mesleğini sevmiş; k itap vc k ü tü p ­ ğ ıtçı. yorgancı, elektrik çi, su cu , tavukçu,
ta tlıc ı, m e fru şa tç ı d ü kk ân ı sayütnişdır: bir
hane düşüncelerinin haçında y e r alm ıştır.
çarşı bo y u du r (Eylül 196Û). Hakkı Ctfktörb
İk i seneden beri.
Şişli C am ii K ü tü p ­ BAYKAKDAK ROKAfil — Samoly*
hanesini yalnız Pa- Bucağjnm Kocamustâfa posa mahallesi ko­
zar günleri çalışarak kaklarındandır. M üdafaaî Millîye Cadde? t ile
tanzim, tasnif ve ida~ Şırlağan sokağı arasında uzanır. Cadde kavu-
şağı başından yüründüğüne göre bir araba
re etm ektedir.
ra h a t geçebilecek genişliktedir; vakti ile
Lise ta h sili sıra ­ K abataş döşeli imiş, bakımsız! ıhdan toprak
ların d a. hocası Re*
yol hâlini almış. Sağa doksan derece bir
ş a t Ekrem K oçu’-
dirsekle kırılarak Şırlağan sakağına bağlanır.
n u n İs ta n b u l'a d a ir
D irer, ikişer, üçer kaili ahşab ve kâgir evleri
vrrdtgi vazifeler te ­
siriyle kendisinde o rta halli aile m eskenleri görülür | Eylül
8 . NA11 B a n v k d u r 1000 }
u y a n an İstanb u l
<B«t*m: B- Sfitu) sevgisi, k ü tü ph an e B akkı (tffclfrrk

http://groups.google.ee
ANSİKLOPEDİSİ — 22R8 — BAYRAKLI KAHV B IANE

B A Y R A K F A B R İK A S I - K a n u n î ö lçü HAYRA h l.f KAH\T.HA>E _ KttÇuk


J e rd r v c bor boyda yu ftlu b a y r a k k u m a ş ın a Mustafa paşada. Kamam önünden geçen yol
re n k b a sk ısı ik» T ü r k v e e c n e b i b a y ra k la rı ile vakıf mekleb sokağının köşesinde idi, lOAfl
yapan, ve y a ln ız m e m le k e tim iz in d e ğ il, Bnl- yılında yerinde bir tornacı dükkânı • atölye
k a n ia rla Y a k ın D o ğ u n u n e n m o d e rn vc bu - »i vardır. 1Ö18 de Rizeli Hafız Şevki tara-
yük bayrak fabrikası olub b ilh a s s a memleke­ iından açılmışdi; hilen hayalda olup «8ıUfl>
timizi Adi bezlerle gayri nizâmı* bayraklar soyadını taşıyan H h ta Şevki lgg8 da doğ­
lardan kurlarmış bir müessesedir, lfllfl da muş olup Birinci Cihan Harbinde fUlkas
ÜaUUde AzobkapuBU İle Karaköy arûKindu cobhcsjndc bulunmuşdu, Küçük Mustafa pa­
uzanan Tersane Caddesinde 106 numaralı bi­ şadaki kalıvchâncyi uçdığinda yirmi dokuz
nada FeyziiHaK Göçek tarafından küçük bir yayında idi. Kahvehane IsUnbuldaki Mi. M.
imâiâthAne alarnk kuruldu. Bu imâlâıhânn- Grupu teşkilâtının irtibat yeri ve gizli a lih
de bayraklar aâbit al renge boyanmış p atis* depolarından biri oidu; toplanan silâh ve ceb*
kadan yapılır; ayrıca beyaz patiskadan kesil­ hâno Anadoluya gizlice buradan sevk edildi;
miş oJan ay yıldı* da bu al zemin üzerine di­ M. M. G rupu kumandanı Topkapulû Mehmed
kilirdi* Feyzullah Göçek’in bayrak nizâmnâ­ Bey ile bu teşkilâta büyük hizmetlerde bu*
mesine uygıtn olarak temiz işçilikle yapdığı Junmuş Sandalcılar Cemiyeti Reisi RLmLİ Ali
bayraklar rağbet gördü» müessese inkişaf et- Osman Reis ekseriya H âliz Şevkinin kahve­
ti, ve 1046 da, patiska yerine, buruşmayan, sinde buluşurlardı' takaları ve motorları ile
katlandığı zaman kırışm ayan yünlü bayrak silâh ve cebhâne kaçıran kaptanlar, gemici­
kumaşı ü » rln e ay yıldızı dikişsiz, al zemini ler de onlara burada mülâki olurlardı. Bilhas.
sabit boya ile basılmış bayraklar yapmağa sa m eşhur İpsiz Receb'ın korsan çetesi ef­
başladı. Bu Avrupai yenilik yalnız ticarî bir radı kahvehanenin dâimi müşterileri İdi, hat­
teşebbüs değil, yabancılar* karşı yüzümüzü ta İçlerinden b ir kaçı geceleri de kahveha­
nede yatardı.
ağartan bir vatan hizmeti oldu.
O meş’um işgal yıllarında Haliç Feneri
Feyzullah Göçek 1953 de vefat ederek mü- v c etrafı, bu arada Küçükmustafapaşa semti
essesesi oğulları M uammer ve M uzaffer Gö­ Yunan askerinin muhafazasına bırakılmışdı;
çe ğe faldı, tk i kardeş iş hacm i genişlemeğe Yunan kum andanı da h er ne sebeble olursa
müsâid imalâthaneyi inkişaf ettirm eğe çalış- olsun her hangi b ir yere türk bayrağı çekil­
di; Muammer Göçek 1056 da Eyyubda O tağ­ mesini yasak etm işti; Hâfız Şevki ise kahve­
cılarda bir fabrika kurdu. Bu fabrikada 20 hanesinin saçağı köşesine bir direk dikmiş
işçi çalışmaktadır. Kumaşları hususi olarak (direk halâ durur) ve bu direğe de bir türk
dokunan ve bir boya-basmahânesi ve b ir de bayrağını, gece dahi indirmemek üzere çek-
dikimhanesi olan fabrikada imâl edilen bay­ mişdi. Semt halkının ekseriyeti denizci K a­
rakların en küçüğü 15X22.5 santim etre, en radeniz yalısı uşağı, pençeli, kızdığı zamaıı
büyüğü de 10X15 m etre ebadında olup, daha zehir gibi insanlar olduğu için bayrağın in­
büyük bayraklar sipariş üzerine yapılır. Tiır- dirilmesi yolunda bir İhlarda bulunulama-
kiyenin dostluk andlaşmaları Ue bağlı oîdu- mişdi; «Bayraklı kahve» adı da rum lar tara­
f i u devletlerin S t a n d a r d eb’adda bayrakları fından verilmişdi. Rivayet edilir ki Patrik-
da satış şubelerinde hazır olarak bulunur; hânede bir toplantıda Bayraklı Kahvchâno
difcr yabancı devlet bayrakları sipariş üzeri­ bir mesele olarak konuşulmuş ve buranın
ne yapılır. Fabrikanın iş programı içinde «sâdece bir millî asabiyeti temsil ettiği», sa­
Kızılay hayır kurumunu bayramı, d e n i z işlet­ hibinin dc «delişmen bir Rizeli» olduğu ka­
melerinin, meselâ Denizcilik Bankasının for­ naatine varılmış, höylc yunan İşgal kuvveti­
sunu taşıyan bayrakdar vardır, Türk h a y r a ^ ne bayrak asılarak meydan okunan b ir yerin
gı olarak çentti boydan senelik imalâtı tiO Anadolu ile İrtibatı olamayacağına hükme­
bin bayrakdır, vasat» olarak günde 165 bay* dilmiş. B ayraklı Kahvehanesinin önünde otu­
raltdrn ran gemicilerin blrgün laterna fB.: Lâternu)
H a k k ı G û k liirk île ve «Zito Venlzetas» diye bağırarak nüma-
m/group/merakediyorum
ı
?.AYRAM — t m — tSTANBUL

yiş yapmak i*l«yen iki palikaryaya mükem­ ve sahibi bulunduğu dini, edebi ve içtimai
mel dayak atmalarından sonra da Kuçuk- « M a h f i l » mecmuasının hicri 1339 Şevval ta­
muat-afa paşaya rumlar giremez olmuşlardı rihli (Milâdi 1921 ) 12 numaralı nüshasında
(B.: Silan. Hafız ŞevkıJ. intişar etmiştir. Bir şeker bayramı münase­
BAYICAM — Yılda iki dini bayram, bi‘ beti ile yazılmış olan bu güzel makaleyi he­
ri üç gün, iydi İıttr (Ramazan. $eker bayra­ men aynen alıyoruz;
mı), diğeri dört gün, ıydi adhâ (kurban bay «Ramazanı Şerif gitti, Şevvali mükerrem
ı-atını) Jsuın bulda, asırlar boyunca yerleşm iş geldi, Cenabı Hak kudûmunu ümmeti mu-
an’anelere sâhib olmuş merasim ile tes id hammede müteyemrnîn ve huanü emsalinin
cdiiegeiıniştir. idrâki ile ihvânj dini müşerref eyiiye. Ma­
Ayak takımından âyan ve etrafa varın­ lum dur ki şevvalin birinci, ikinci, üçüncü
ca, en mütevazı çatı aîtından saraylara, kâ­ günleri müslümanların yevmi sürürüdür. Bu
şanelere, kadın erkek, pîrü civan bu dini günlere, imsak bırakılup iftar edildiği Lçln
meserret günlerinin tes'idine haftalarca ev- «îydi fıtır»* ve şeker hediye edildiği, yenildi­
velinden hazırlanmıştır; Istanbulun en garib ği için de «Şeker bayramı» denilir. Müslû-
sakininin, hemşehrisinin köşesinde dahi manlıkda bayram, hicretin ikinci yıîl Şevva­
bayramlık tertemiz bir esvabı bulunm uştur. linde başlamıştır.
On yedinci a sn n büyük şâiri Şeyhülislâm Kayramın ilânı — Ramazanı Şerifin 29
Yahya Efendi bir gaaelinde Istanbulun bu uncu akşamı Şevval hilâli görülebildiği tak­
bayram havası için: dirde, ertesi günün bayram olacağı mahalle
Aıiii küçük biiyıkk bir câmei ilbayı hasırlar bekçilerinin çaidığı davul Ue ilân olunur,
Aot'b tımkbnll A l e m d i r , aeeb mcrerâbdut bayram! Şevval hilâli görülemediği takdirde Ramaza-
diyor; ve ayni gazelde, kaienderâne h ürriyet­ n m otuzuncu günü ikindi vakti toplar alılıp
le tsassubdan sıyrılarak bayramı âşıkların ertesi bayram olduğu halka bildirilir, ve bay­
çileden çıkaran bir mahbuba benzetiyor; ram ın üçüncü günü ikindi vaktine kadar na­
Münevver tal'ati ferhundesi bir hubıtar bayram maz vakitlerinde top atılm asına devam edilir.
Güdc^ jiûtlâ hilâl ebrülıı bir Bi&hİmbdnr bayram S u ltan M ahmudu Evvelin devri saltanatında
Görünür rûmları hicre ancak yılda bir kem* ve 1152 R am azanının 30 uncu Cuma günün*
Çok eg-lrnıon gldtr bir dîltn-rl raahcûbdur bay­ de (31 A ralık 1739) ogünün bayram olduğu
ram sâbit olm asına binâen kuşluk vaktine doğru
Zamanımla ılpğll her kuşe bâyü buydun h âli to p lar atılm ak ve dellal çağırtm ak suretile
Clrâııı ntnecû mahbübu şehr&şûbdur bayram. bayram ilân edilm iş ve cam ilerde bayram
Mehmed Akif de: namazı kılınarak sonra Cuma namazı fcıhn-
Pür handedir âfâk, cihan ba*k* cihandır nuşdır.
bayram ne knd&r hftş, n? şetârctll zamandır!, B ayram gecesi — B ayram gecesi, seli-
diyerek bayram gürlerinde yas ölsün, kış ol­ 1in cam ilerinin m inarelerine kaftan g iy d iri­
sun. İstanbul’un günlük hayatının daima de- l i r ve mahya olarak da bir hat, yol çekilir,
i.!işdiğinlf büyük şehre neş'e saçıldığını kabul bununla da Ramazanın yolculuğuna imâ olu­
ediyor. nur.
Asrımızın başında. Balkan Harbf ile Ru «O gece Istanbulun ham am ları sabaha
metindeki geniş topraklarımız elden çıkınca, k adar açık bulundurulur ve hepsi de tas tâs
birinci Cihan Harbinde de imparatorluğumuz üstüne denilecek derecede kalabalık olur.
kesin olarak tasfiye edilince, Istanbulun eski Ç ünkü bayram ı temiz bedenle karşılamak
bayram havası da kayboldu. A rtık bayramlar âdet hükm üne girm işdir. Senede bir defa sı*
haftalarca öncesinden başlayan hazırlıklarla cak su yüzü gören ayak (akımı bayram mü»
karşılanmıyor, utfılen kutlanıyor. nasebeti İle Jstihmâma riayet eder. O gece
Bayramlar ve eski lstanbulda bayram kalabalık olan bir de şekerci dükkânlarıdır,
günlerinin tes'idl üzerine en güzel, derli top­ aaten bu dükkânların en revacii zamanı re­
lu yazı, muallim ve muharrir Tshirül fcfev- çel ve şurub dolayısı ile Ramazan günleri,
levSr.in iTâhir Olgun) kalemi ite, münaUi şeker ve şekerleme münasebeti ile de bay-

hlt|iL^roupş..googiexoj
AMSÜCLOPEDİSl um - _________________________ BAYBAM

ram gacesl n gürleridir. e lb is e içind*» mÖKÜmüne b î r te f â h ü r le g e z i­


H a y ra n ı n a m a z ı — B a y r a m gecesi » b a ­ n i r l e r . B i r jfttn e v v e lin d e n g iy in ip k u ş a n m ış
h a Harfi m a h a lle b e k ç ile ri d a v u lla r ın ın tan* o l a n l a r l a e s k id e n « A r ife çiçeğ i ... . böceği»
taftası d e h a lk ı u y a n d ır ır la r . S o n r a a tı l a » d i y e e ğ lc n ilifd l.
to p la rla s a b a h n a m a z ı v a k i i ilâ n o lu n u r , m i­ BayTi»nılar«l« kahir ziyareti -— Şimdiler­
n a r e le r ü z e rin d e n lâh û U b i r s e d a y ü k s e lir. de unutulm aya başlayan miia’&bsen bir usul
Abdest nuru ile p a r la y a n h e r y ü z , z e m in i vardır ki o da bayram namazından *uhra ehli
ııfaûdiyeie kapanmak iç in camii şerife te v e c ­ idam ın kabristana giderek yakınlarının ka­
cüh eyler. H aiti küçücük kalbinde b ü y ü k b ir birlerini ziyaret etmesidir, lstanbulda buna
2evki fman bulunan müslüman çocukJai'i da çok dikkat edilirdi. S u r dışındaki mezarlık­
bayramlıklarım giymiş olarak tabuları ya- larda bayram sabahlan eplyce kalabalık gö­
yu d velîleriyle birîikde camie giderler. Vaî- rülür ve selvilerin hazin hışırtıları arasında
nıi çocukların değil büyüklerin de bayramda yanık yanık tilâvet sedaları duyulurdu.
temi* ve yeni elbise giymeleri lü m e ltir. Sa* M evkvîJtrift bayram namazından dönü­
bah namazı kılınır. Kalblerden huriışa gelen şü — T o p k a p u s u lıüricinde kâin Yenikapu
tekbir ve tehlillerle kubbei semâ cczbedar Mevlevîh&ncainde m inber olmadığı için şeyhi
olur. Sabah namazının hitamında bir hoca ve dervişânı bayram namazlarını civarındaki
efendi kürsüye çakıp bayram namazı vaktine Mcrkezefendi Camii şerifinde edâ ederler ve
kadar vaaız ve nasihatda bulunur. Bayram hitâmı salâtda cem aatle dışarı çıkıp türbe
namazları Cuma namazı kılman, yâni min- önünde kemâli lâzim ile dururlar, bâdehû
beri ve hatibi bulunan camilerde eda olunur. M evlevihane ve M erkezefendi Dergâhı şeyhi
Bir de şehir haricinde cemaati kiibra için ya* efendiler çıkarlar, mevlevî şeyhi Merkez
pilmiş namazgahlarda kılınır* Efendi huzurunda dua ve fatiha eder, bâdehû
«Bayram namazı iki rekâttır. Şâir namaz* gülbank çekilir, ve her iki şeyh bayramlaş-
iarcan farkı bunun her rekâtında üçer fezla djJcdaa sonra m evlevîler dışarı çıkarlar, bir
tekbir olmasındadır. Senede ancak iki defa cem'i gafır israfın d an tazim teşyi edilirler,
kılındığı ve fazla tekbirleri bulunduğu cihet­ uurûru îy di izhar için ney ve kudüm çalarak
le cemaaiden bazıları edasında tereddüde uğ­ Mevlevîfaaneye av d et ve orada beynel ihvan
rarlar. Avâmı şaşırtan ciheti, birinci rekât- muayetfe ile ihvânı d in ve tarik at için dua
da «Siibhâneke» den sonra üç te k b ir alınıp ederler. Senelerden beri team ül hükmüne
ikisinde eüerin salıverilm esi v e üçüncüde girm iş şu l a m avdeti şeyhi irfanp erv er m er­
bağlanması; ikinci rekâtda ise zam m ı sûre­ hum Mehmed Celâleddin Efendinin 2amam
den sonra üç tekbir ile ellerin salıverilm esi, m eşihatinde “Mevlevi şeyhi bayram selâm*
ve dördüncü tekbir ile rükua varılm asıdır, lığı y apıyor!” diye su ltan A bdülham id m er­
şu harekatı anlatm ak için: hum a ju rn a l ed enler olmuş, fakat icrasına
İki salla b ir bağla, üç salla b ir y at devam olunm ası hakkında irâde! seniyc çık-
denUmişdir ki, her kim söylemişse A llah razı mışdı. H em bu resm î görmek hem de yakın­
olsun, bundan daha veciz b ir tâ rif yapılamaz. ların ın kabirlerini ziyaret etm ek için gelen­
Namazdan sonra — Camii şerif dahilin­ lerin çokluğundan M erkezefendi Camii ile
de bazı zev&t yekdiğeri ile bayram laşır. Bay* kabristanında o gün fazla cem aat ve züvvar
ramlaşma, el Öpmek, el öpüşmek, mu&âfaha bulunurdu.
ve muânaka etm ekle yapılır. Camiden çıkan­ Tebrike gelenler — B ayram ın ilk günü
lar da ulemâ ve meşâyihin, yahud sinnen ilk teb rik e gelen m ahalle bekçileridir. Bekçi
İleri olanların ellerini öpüp dualarım alırlar, Baba, otuz Ram azan çaldığı davulunu o gün
Evlere gelince alettertip el öpülür. Bbevey- de güm bürdeterek ve arkasında eli sın klı
tün elini öpen çocuklar m ahalledeki evleri b ir d e muavini bulunarak kapuları devreder.
dolaşırlar ve komşuların ellerini öpüp dua H e r kapudan Verilen bahçiş p ara olursa bek*
ile beraber bayramlık mendil alırlar, Çocuk­ cinin cebine girer, mendil ve badma gtbl şey­
lar ailelerinin dereceı kudretine göre yapıl­ le r ise sırığa bağlanır.
mış olan bayramlıklarım giyinirler ve yeni " M a h a lle b e k ç is in i t u lu m b a c ı l a r tâ k i b

jıAınmip/merakediyorum
- Ş2fl8 - İst a n b u l
BAYRAM

c -ie r. B u n la rın v u rû d u . ç if te n e k k a a re ve bayramladırlar, «onra mümeyyizleri Önde nia


2u rra sesinden ve bir de her kapunun önün­ rak m üdüre giderler, m üdürler de idarelerin­
de atılan ve bahşişin verilmesi gecikince te* deki efendilerin dnüne düşüb müsteşara, na­
kerrur eden: zıra götürürler,
__ T u lu m b a c ıla r! n a ra s ın d a n a n la ş ılır. «Ziyaretine gidilen zât. koltuğundan kal-
«Tulumbacıların arkasından belediye kub ayakda d u ru r, iltifat göstermek İsterse
süprüntü arabacıları gelir. Bunlar gaayet ha­ masasından b ir İki adım ileri çıkm ak Jutfun-
kikati) kimselerdir, eyyâmı aâırede girme­ da bulunur. Resmi muayedeler. küçüklerin
dikleri »okakîarı. yahud hiç uğramadıkları kandilli tem ennasından, büyüklerin vakuu-
evleri bile bayram günü ziyaret ile bayram râne mukabelesinden ibarettir.
tebrikinde bulunmak nezâketini gösterirler. «Erkân ve üm erânın ziyaretinden sonra
Daha sonra komşu çocukları gelfp ef öperler kalem müm eyyizleri, refakatlerindeki kâtıb-
ve birer mendil veyahud birkaç kuruş bay­ leri alıp kaJrm knîem dolaşırlar ve bayram*
ram harçlığı ile gönülleri hoş edilerek gider­ İaşırlar. Nazırlardan bazılarının bayramlaş­
ler. Daha sonra hısım akrabadan gelenler vo mayı pek haklı olarak men etdıkleri de ço-
yazma mendile sarılmış şeker ve yemiş ge­ rülm üşdür (Tâhir-ül Mevlevi, Mahlil Mec­
tirenler olur. muası'! >.
«Kadınların bayram tebriki gezmesi öbür Görgüsünün, bilgisinin ve zengin hâtıra­
bayrama kadar sürdüğü halde erkekler ara­ larının, deryadan katra, pek azrnt kalem di'
sında garib bir telâkki vardır, bayram gün* line verebilm iş v e ölümü büyük kayıblardan
Icrı eskidikçe tebrikin ehemmiyeti de azala- biri olmuş Tâhir-ül M evlevi'nin bu didaktik
cali, binâenaleyh büyüklerin tebrik ziyare­ yazısının yanında, eski İstanbul bayramları
tin! gecikdirmek edeb ve tâzime m uhalif dü­ üzerine en güzel konuşm uş m u h arrir, Büyük
şeceği vehmi hâsıl olmuşdur. Bunun İçin İstanbullu Ahmed R asim dir; “G ülüp ağla­
tebrikine gidilecek zevatın en büyükleri b i­ dıklarım .,” adındaki eserinin "E ski günler”
rinci gün, mutavassıtları ikinci, daha dun başlıklı bendindeki b ir kaç satırla İstanbullu*
merlebedekileri de üçüncü gün ziyaret olu­ îa n n b ir yıllık hayatının panoram asını çizi­
nur. Nedim bile meşhur gazelinde: y or:
F e k « n a r I c ^ l f j İJÜİII İk İ n d ffUD N X K m «Düğünler, gelin seyirleri; gidiş, biniş.
CâadqzüD olmazsa a Maid olsa üa mâni dejgU- 6 u r re, mevlûd alayları; K adir gecesi, üçâ
demişdir. Tebrik ziyaretçilerinden çokları ih- Ramazan, bayram lar, aşüra, m atem i İrânİyan;
lâs için değil, hulûs İçin gittikleri cihetle ev Kâğıdhâne. Eyyub* F u ly a Bağçesi; Tokmak-
sahihi bulamazlarsa daha memnun olurlar lı Dede. M erkez Efendi, Cafer B aba ziyaret­
ve isimlerini “bendeleri, kulları, çâkerleri" leri; Sahpazanna, Büyük Çarşıya, vapurla
gibi elfâr ile birlikde züvvar pusulasına ys^ Boğaziçlne gidiş; koç, horoz döğüşlerl tema*
zub dönerler. şiisi; beygir kondurma, macun çevirm e......
Şeker ikrâmı — Bayram züvvârına ev- Bu satırlar ve devam ı öyle bir renk ve
v e li şeker ve sonra kahve verilmek âdettir. hareket, bir hâyu hûy sagnagıdu* kİ bayram­
Eskiden şeker tepsisi misafirin Önüne konu­ la r b ir kelime olub kayboluvermişdlr. Fakat
lur ve misafir ondan İstediği kadar yemeğe ayni kalem bayramı sanal tezgâhına koyduğu
meaıın bulunurdu-, sonraları ise şeker tep- z a m a n hurda teferruatı ile İşliyor. Bayram
Bİsî getiriliyor, züvvarm önünde tutuluyor, yaklaşm akladır, lstanbulda onbinlerce çocuk
vc bir dine alınır alınmaz çekilip götürülü­ o şatâret günlerini bilerek bilmeyerek iple
yor. çekiyor; m uharir, Darüşşefakada oku/nuş-
•Resini dâirelerde bayram tebriki ——Şe­ dur, hayatın m erârçtini küçücük iken tat­
ker bayramının dördüncü vc Kurban bayra­ mindir. kesif halk tabakasının günlük haya*
mının beşinci günleri devâir açılır ve hemen tm ın yakından âşinâsıdır; çocuk için bayram
« günkü meşgale bayramlaşmaya hasredilir. evveli yeni esvab, yeni pabuçdur. ölme*
Bir dâireyi teşkil eden kademlerden her bi~ eser ''Şehir M ektublan^nda bir parça bu 4*1*
rindeki memurlar evvelâ kendi aralarında ııâlıkla yazılırusdır: .
http://gPoups.googlc.
n ^ a a o p E p f e t _______________ _________

<Çocuk!w b ir daha sdyJuyorum. shzümc


,,idcat cdtn, beni dinleyin, bayram geliyor.
_

isleriz diye sızlanın. söylenin. mıril m i­


n i mırıl'lanı nTsomuTtun. homurdanın, kifayet
etm**** sicuk odadan çıkıp avluda gi£li gizli
?2H7 _ b a y ra m

babanızın başına vursun. Divâne gibi evden


fırlasın. Fakat bıı kadar da kâfi değil, o fır*
1ar fırlam az sız d<» arkasından terliklerle fır­
l a y ıp : Keo! Eı»t'!. diye ağlayın, arkacından
yürüyün. Kovalarso kaçm. Mahalle kahvesi
ai’Iayin. sofraya oturm ayın, yemeği lıcrkeae ö n iiiıo kadar ordı sıra gidin. Bekçiyi G ö zetle­
tehir ed n. Çuhanız kızsın, size dayak ;ılsuı yin. tııtar hâ! Sakadan hazor edin, yakalar
«iz yin? - :d)t*mayııı, fakat dayak acısı ile h£- lıâ ! Bakkalı yabana atm ayın, kurnazdır. Ma­
iayrn. Bu tıkananı* meraklansın, kıiçük kar- n avı nasıl olsa aldatırsınız. K r^ar gibi yap\ri>
deşiniz ze bakarak n da baklasın arpda koni' elma küfesine kendinizi verin, birkaç d»n<*
şunun oğlanım da azdırın. A nalarm ış bt>yım alınırsa m ubahtır, im am efendi tutm ağa k a l­
tarım büksünler. kışırsa hem kaçm . hem de iki yum ruğunuzu
— Efendi! Bey! Çocuğu mahzun ediyo­ birbirine u rarak *clif be te se. cim dalh kö­
ruz, desinler, evde kavga çıksın. B abanız: se» y i okuyun, o size y a n aşa n m . Kayyum
— Almayacağım!, diye bağırsın. Kadın işe karıkacak olursa» kayyum başı, kayık
valde atılsın: başı «nagmei perdnbirûnânesini tuttu ru n . O
__Bizim dûmaü kadar cimri görmedim!. d a raundefi olur. M üezzin yobazdu, hoş ge­
diye söylensin, bir patırdı da böyle kopsun. çinin. o k o ş a r a yalvarın,» inşallah imam
Fakat unutm ayın h â î Yine s iz tepinin, sızla- olursun, tutm a beni# diye ricalarda bolunun-
nın, evi çm çın öttürün. M&hud yayık ses­ L âkin bu arheyi aşırır aşırmaz evde tav n
lerle; sü kû n u ih tiy ar ederek, m ahzun gezine -k, re
— Ruba islerim :, diye v ar kuvvetinizle d erlerse onu yaparak, gündüzden iyic k ar­
bağırın. Feryâd edin, ağlar iken tebdili m a­ tın ız ı doyurun, iktisabı k u d re t ederek akşa­
kam ederek, duvara doğru dönerek uluyan, m a hazırlanın. Topa beş kala başlayın. Ev­
gözür.üzden y a ^ a r insin, hıçkırıklar, hığ hığ- de çöm lek hesabına göre bayram a sekiz, b ü ­
laria kaameti azdırın, yoksa başka tü rlü ru ­ yük vaîdenin düğüm üne göre dokuz, münec­
ba ahnmaz. Geçen bayram ki elbise ile k alır­ cim başı takvim inde sekiz, m ini mini tak­
sınız. EUi altmış para gündeliğe kulak asma­ vim de dukuz gün var. N e yapılacak ise bu
yın. Onlar g elid geçici şeylerdir. Çabuk bi­ esnada yapılır. Sonra aralık ayında güme gi­
ter. Yirmi paralık bilya. oluz paralık lâstik dersiniz, k urb an bayram ına kalırsınız. Ba­
lop» on paraiık boğaça vesselam. Yme siz banıza büyük tövbeyi, küçük tövbeyi şimdi­
tehi dest, sırtı çıplak, yalın ayak kalırsınız. den ettirin .
Sonra karışmam. Şimdiler evvelki zam anlar­ «Çocukluk hakikaten lâtîfdir. sevim lidir.
da olduğu gibi mekteb kapam aları d a yok A ğlam alar can sıkar am a o hevesi mâsurr.â-
lKapama, hir çeşid esvab. Eskiden bazı v a­ neyi kırm aya gönül riza göstermez. N asıl ço­
kıf mekteblerde hay ır sahibinin vasiyeti cu k lar benim k adar size yol gösteıer» var
ütenne bayramlarda çocuklara birer kat ka­ m ı? F akat şuna da dikk at edin, babanız:
pama verirlerdi), bayramda b ir yere çıka­ — Y arın gidelim dc alalım !, derdemez
mazsınız. Dönme dolah. salıncak, ecel beşiği, susun. M iitcbessimâne yanm a oturun. Boynu­
atlı karaca. Feleğin merkebi. M ercanın atı» na sarıbn, ş&pur şupur öpün. Gündelik isle­
Top Süleymamn arabası* macuncu fırıldağı meyin. Akşama iftarda uslu oturun, b ir şey
sîzin için hazırlanıyor. Şekerciler, fıstıkçı istiyor mu diye gözünün içine bakın îlk İş*-
hacılar; kca helvacı, keten helvacı, köşedeki re td e alesta bulunun. Yalmz sabahleyin e r­
atlaT. karşımadaki bakkal kudCımuza intizar itence kalkıp giiKcrgâhda durun, belki oruç
ediyorlar. Ha göreyim sizi tepinin, sonra ha- keyfi ile unutur. Yüzünüzü, gözünüzü silin,
1«mr.a. teyzeniz*, büyük babanıza tjidip c| kendinize biraz çeki diizen verin.
nplip mendil ve para alamazsınız. Öteki ma­ «Haydi derdemez lastiği giyip fırlayın.
hallenin çocukları sizinle eğlenirler. Sjylni- Yanında tin tin yürüyerek, b ir şey inleme­
zin meşkûr «İmasın: isterseniz imsakden scın yerek, öteye beriye dalm ayarak csvabcı diik'
va sabaha İcardı uyunub yine açlayjn. Oıuc kânına kadar gidi/ı. ne alırsa beğenin. Euğ-
'n/qroup/merakeaiyo‘rum
7¥A — ^STAMGCL

f.: < • ’.Tdmjz m ı : A r fık r < Ja ti z in - Akf imctlari Cumhuriyet inkılâbından ev


dr- Horoz t -;.[ K---' ^IVMinı vel FtamaMnîarcU bu»-..r- meyhânılcr anfe
• ,-n. B u r * - . - î «Un<- ■ U ild ir, ta tlı f'’!nlı kapalıtır. frtm en kapanır, bir ~v r —
l i m o n . J U ı p •' • -» » ™ n * P or'
kalarak bayramının l»ır:~üi ^ ■ ; aV •
r n * il b u l u r T Vt . b a u â m î. A rna- mı açılırdı; 1 bayramları ls: t-ıbul
vud t'.= m Ku. v ~ v n İte f ın d ık yamçılarının ayrıca bir h u rrijtt
- ,.î . f k i j , :. N arlar n i r g ib i k ı z a ItaımerîJ
r­ bayram olurdu. Buyuk gedikli m*.-
m ış. a ;- î- 'a y u jj * « a lı-e b ^ ı g ı ile k a r ş ıs ın a hanelerin «Ahibleri müfterilen aıaıtnH^
v -d t m i, m i«*ui£. d o y u l m a z . A m a n b a y ıİ- rabaçi bildikleri kimselerin e c r i n e , bay­
i f ^ ı i ■r - h u rm a sı, p a n l parü p arlıy o r. ram günü sabahı, mevsimine göre " n d—--
N e de istif ^ " = -7 b e ! I^an k u tu su i]e cede dikkatte, itinâ ile hazırlanmı. hır kocm
»Jub g ö tü rm e k istiy o r. K a v r u lm u ş f ın d ık da tabak dolusu midya yahud uskumru do! m*-;
m i s k K ibi ; ; . : k d u . a r t ı k d a y a n ılm a z . gönderirdi, hu dolmalara «Unutma beni doi-
_ Ver on paralık! ması» denilirdi. Üzerleri tertemiz dulbend»
_Cziım de vereyim mi? lerle örtülmüş dolma tabaklarını da» yine
— Ver! baba, uzum de aldım, on para başından ayağına tertemiz giydirilmiş ve her
ver, biri cennet kaçktm denilecek kadar güzel çı­
«İsteyin. artık kesenin ağzı açıldı, ufak- rak oğlanlar, -rrouğbeçeler», «ateş oğlanlar»,
dar- giderseniz zaran yok. Ne oh endişe için­ «Sakız mahbubları* getirirlerdi.
desiniz? Bayram gününe Hak kerimi Peder­ Istanbulun rind, kalender şâirleri, rîn-
den çeyrek- büyük anadan ikilik, vatdeden dâne, kalenderine yaşayan zevk ve safa er­
kuruş, babanızın anasından iki yüzlük ala­ babı bağlarda bahçelerde, kahvelerde ha­
caksınız. Teyze, haîa, dayı ve amıcanjnkiJer mamlardan âçıkaane gâdıkaano gezib tozduk­
de fazla. Ha göreyim sizi çocuklar» (Ahmed ları, dizdizc, gözgöze oturup ülfet, muhab­
Rasrnı, Şehir Mektubları). bet ve ıyşü İşret ettikleri maşuklarından,
Yılda iki dinî bayrama Cumhuriyet dev­ oruç bozulacağı için. Ramazan ayı boyunca
rinde :w milli bayramlar ili ve edtimişdirr uzak kalırlardı. Bundaa ötürüdür ki asırlar
Milli Hâkimiyet Bayramı. 22-23 Nisan, boyunca rind ve külkâni şâirler, badeye ve
bir buçuk gün türlü türlü zevk ve salaya izin çıkan şeker
Gençlik ve Spor Bayramı, 19 Mayıs bayramları şÂmnda pek güzel beyitler, kıta-
Eahar Bayramı, 1 Mayıs îar, pazeller, şarkılar yazmışlar, pek şirin ci­
Toprak Bayramı, 12 Haziran naslar, nükteler, imâlar yapmışlardır. On ye­
Denizciler Bayramı, 1 Temmuz dinci asrın büyük şâiri ve hür kalalı din
Zafer Bayramı, 30 Ağustos adamı Şeyhülislâm Yahya Efendinin bir
Cumhuriyet Bayramı, 2S-30 Ekim, iki nevcihana hilab eden şu beyti ne kadar gü­
buçuk gün zeldir:
Yurdumuzun d Uçman istilâsından kurtu­ El v | r ? ; d i n im e ti v a sim e&er b a y r a m d a
luşunda, her şehrin kurtuluş tarihi o belde G am y e m e z d i «utlrai h E c r i n i n n l e y y A m - ıd ^ k
için milit bayram olarak kabuî ediimişdir. Şu beyit de Hayâli Beyindir:
Istanbulun kurtuluş bayramı da 6 Ekimde H a y i m ey t ü r û iju n a y i # i f t d p m e fc m u k a r r e r d i r
tes'îd olunur fB.t Milli Hakimiyet Bayramı; Y ita ü n çö rd ü kd e B n y rA m itte n ] c i m i m u s a ffa n ın
Denizciler Bayramı; Zafer Bayramı; Cum­ BAYRAM — Bayram, İstanbul ağzının
huriyet Bayramı: îstanbulun Kurtuluş Bay­ günlük sohbetinde zengin bir kelimedir.
ramı )-
Z a ra rı, k ö tü lü ğ ü , sık ın tısı sâ d e c e n efsi­
Eski tstânbul hayatında meyhane akşam­ m iz e y ü k le n m e y ü b C em iy eti e z e n b ask ılar,
cılığı, ayak takımı ve esnaf ile orta tabaka­ zu lü m le r, h a k sız lık la r k a rşısın d a t e s c i l i y o l*
dan bası kimselerin şahsi itiyada olmakdan lu :
çıkmış, Büyûkşehrin sanat ve ebediyat tarih­ — 1.1 i l e g e l e n d ü ğ ü n l e b a y r a n j ! . d e r i z .
çesinde bir fasıl tenkil edecek kadar zengin H e r h a n g i b ir g a fle t e s e ri o la ra k m ü n i*
hatıralara sâhib oimuşdur (B.: Meyhaneler; se b e td e b u lu n d u ğ u m u z görgüsüz, pespaye*

http://groups.google.coi
• 82HÖ —
HAVRAM (Bandırmak)
fctf&KLOPEDİSİ

tıy n e ti bozuk k im s e n in ş e re f v e h a y s iy e t xc* çıkarırlardı, bundan ötürüdür ki Yeni*


d e ley ecek ro ü n âfle b o t* iü iğ i k a rg ıs ın d a : S.’orl baldın çıplaklan yangına «Kıaıl
w» Ektiye borçlu olma,ya düğün dc Üter, Bayram» derlerdi.
ya bayramda? denilir. KAYRAM {Bttnfhrm&lı T ıı^ı) — Geçen
İç huzuru tâdtce duygusuzluğundan ge­ oaır löunbulurtun İuılk hayatını renkli ve
len infanU r için; canlı destanlarda yaşatmış lıcr ikisi de Üs­
— Deliye hergün bayram!. küdarlı Viâıf Hoca ite Açık İlâhinin ıanıldığı
Büyük şâir Şeyh Gaalib bu deyimi, bir b ir «İmüdır; çok hünerli bir kalem ile roman
mlşuka baglanmayıp, onun hicriyle, cevrü kahram anı olabilir. V âuf H c k u i z a r t u n ı m ı » -
cefâsıyla perişan olmayub her gördüğü gü­ dan 70-80 yıl kadar evvel yalam ış Bandır*
zelle avcıma bilen, şıb sevdi gönül için kul­ malı Tagct Bayram adı vc harikulade güzel­
lanm ıştır; lisi ile şöhret bulmuş bu gencin hayatını İs­
Hci- i H m u n U f p ı o h i n f v h a l i n a k ı t t ı e y l e r tanbul Ansiklopedicine tevdi eltiği bir noida
Jl A sı lı G M İ J b S>îvAni'>i’ l ı c r fftifl b u ? - r a m .. ^öylece naklediyor:
Bir taahhud yolunda verilen sözün ehem* «1885 - 1SS0 arasında İdi, Usküdarda
miyetL, bu sofcün yerine getirilmesi için vâ­ Ta$eı Alımed Ağanın yanana çırak girdiği
deye güvemimeyüb hazırlıklı bulunmak gc- aamoa 16*17 yaylarında guaellikde yekiâ
rekdigî: bir genç İdi; Bandırma!» idi, hem yetim
—. Bayram günü bore ödeyecek olana hem Öksüz imiş, o taraflarda bulunmuş bir
R anm an uzun sürmez., kadı efendinin yanında eviadlık adı altında
«insan ekdiğini biçer» darba meseli ye­ uşak olarak gelcıişdi; efendi ellilik bekar
rinde ve mânİBinde:
— Ramazanda yalan söyleyenin
bayramda yiizii k ara olur.
Tas ve mâtem için mecâzen ve
nadiren «Kara bayram» denilir. Y e­
niçeri Ocağının bir haşarat, y » w eç-
kıyası yatağı halini aldığı devirde, o
samanın bu büyük ahşab şehrinde sık
sık çıkan yangınlarda, ateşi söndür*
inekle mükellef Yeniçeriler girdikleri
evlerden kıymelde ağır yükde hafif
eşyayı kaldjrıp yağma ve talanı âdet
edinmişlerdi; hattâ bu maksadla biz-
sat kendileri kundak koyub yangın

Ta^ti Bayram
(Büleod Şrrenltı bir ltorap®*t«y»nn)

ta/group/merakediyorum
— &H» — tS îA S lU t

h., ^v.tl H*VİJ 720. u n 7200. .v ?r ik i M im


-iunyaJ'*! -ı*t»m ji»>»n*L.n * '!H a m a $im <lı v - -'im ıftU : «p.- ~ i *ı-.( ladin
k irli ( i k i c im ri, B a y ı «m ı y a )u ı a y a k , yafclı m ı? .
«tat t & , r-td ı» i '! v * r ite >-?sdırır; A hm c- O y o lu n lelılik* V rln İ rd a llıin :
ılıırr U edr«w ınRC y e r l f s m i ^ r , uftlana y a p - • b iliy o ru m oftabey, d e d i, ala c a ğ ım *-
d ırm a d ıf t y***, y**n*k p iş ir ir , b u lad ık y ı­ m a m o lu r o lm a z a y a ğ ım ı k e receg ım !.
k a r, ç a m a ş ır v ık a r. O T» m a n la r O s k û d a rd a « 8 u T a şç ı B a y ra m ı ilk tan ıd ığ ım a tm a n ­
H a n İfe D u d u a d ın d a R u m e li m u h a c irle rin - la* b e z il y o llu k a r a l a m ı ş ım , Jfcındjrm alı
d e n ç ö p ç a ta n b ir k a d ın v a rd ı, n e y a p m ış l*e < (u |u n u b ild iğ im h a ld e m e m le k e tin i d e t*
y a p m ış, m o lla e fe n d iy i k a n d ırm ış , F a tih d e k e rte m e m e ra k ı ile t a h r i f e tm iştim :
b«$tnda ev i b u lu n a n k ısm e ti ç ık m a m ış k ırk ­ Kayram |H 4 I buyram fim » H 4)rın)t4ki> b
lık b ir k ız ile b a ş g ö z e lm iş , e fe n d iy i o ra y a
>e $ iiv e y iîj k o y m u ş; b iç â r e B a y r a m a k d a şu A«tı u>*k fidan b*]1tı fax«| fi«rlü |u] celırr
k a d a r y ıl uşakU U gının h a k k ı a v u c u n a b i r a l- Kubrsflidur » n a r »ı^diD ta afta»
HA k o n u la ra k ' so k a k o r ta s ın d a b ıra k ılm ış . O >‘ihal n lılrm dangıl dtincul murlldrn ht brhrt
z a m a n la r B a y ra m d a n a s k a b a c a b i r g e n c im ; Afi *i dtr »fak dlrrr b«ı bon |»ık«r « n u r
g itzel d e lik a n lıy ı A h m e d iy e d e b ir ka h v e h â * Hir hrrrrik «Irnb dnllrtı-mpdinı Im*m w hhır

n e d e a ğ la r ik e n g ö rd ü m : Aşık Kâzı bıçkını ive delikanlının b=


— Kendimi cvlâd bildim, lam on yıl hit- k a d ın la a r a -.ra kapandığı dedi koducunıu
met ettim^ki yörük heybeti altını vardı elen- .-zerine. kadını hitaben su alaylı destanı y«>
dinin, ölürsem hepsi senin derdi, hakkımı he­ mışdır:
lâl etmem! diye anlatıyordu. i. T .tıri f t ^ r a m Şah ım o Biiıuirrm.ılı
— Zanatm var m ı? diye sordum. Nftla yalın Ayak şa lv a r f a m l ı
— Yok, bildiğim uşaklık, hevesim oldu­ VtflıiMİii yaxob b ir v m İi t a l a n ı
ğu halde okutub yağdırmadı, beygir yerine laian b u lu a ıh m ıı >»ndtrm slt
bostan dolabına koşsanrc çalışırım!, dedi. S. ÜatıltıiL) k ik ttlıi «lal f n «H indin
* Taşeı Ahmed Aga da yanına aldı. Bay­ î!pp trli yirm i tldri hf*r
a K tn itn
ram sanatında büviik usla olan Ahmed Ağa­ 5 En*de bülbülüm olnun bir fcu*
nın yanında he? ait) sene çalışdu Üsküdarda K;ı Ikaıtmsı ım u rafıjı lıevfcra aNındaıı
Bandırmak TaşcıgLifceii diye nam saldı. Lil- 3. r a n tıd ır l*lr*r bürüm cük İpek
kin Bandirmalı gaayet dürüst bir delikanlı Yaradır firftıci aI <ulmİJtr prk
çıkdı. alîm adını hiç bir veçhile bakir yapma­ {irrmnlı uçkdrır nMm «IIj p Hhi
dı, taşcılıkda ustasının bütün hünerini aldı,. Alm aş clûenıp l*(er plr^hon jrümlrk
*Btr ara bir dedikodu çtkdı, o&)an Utan-
4. H a l i l î n r c h p |( n L ^ l ı û f i Uflh
buîda bir eve dadanmış diye. Aşık Razi. yaş­
N > n l r a H u J l s a / ı t ^Sıftf m a n a l ı
ça beterden epçyi büyük, bıçkın şöhreti de
Çrkdfn nıi .i JI nih ku /g u n kirln»Jİân
var. ondalı dâimâ çekinir, bu fakiri ise pek
C lü n m ^ u v v t ıg lll , s ı r n t a . I ıa ^ a lı
«verdi, Ustasının hem sanatını aldı, hem de
akşamcılığını, bir gece bayrama sarhoş rast­ 5. uJıulalfı h a li i W«*r an tprt
S ı r m a l ı ç v v r v y p s l] p c p k I c r l
ladım. Utanbuldaki ev meselesini sordum:
K aç ak ç ry r gi'lfr bilir ııthİn »rH
— Doğrudur ağabey, dedi, haftada bir
Fcrtem lıı Jttıtmpffe h ü n k âr barb^rl
geco bir nigârda kapanıyorum..
- Gene mİ, güzel mi? dîye flordum. 6. fiiiiılrn nnalk i m i o m|*H mHpfc
Artem yerinde, çiçek bozu&u, kara ku­ tirrlllıı ud b.ını-j^ kuq Cttyü dbirk
ru bi avrat. Aya£itı yunmagsı f*Hon JbrAri
— Çok mu «engin? dedim. Altıın ofnınaa efo gonıa^tlrn ff+rek
— Ağabey» dedi, tenin anbyaoafrn, ben 7- Va clfiMİlm <th«i»n b ir fi*t hnm«RH
otı yıllık hakkımı alıyorum., benim gibi bir Ham i tııpl püskiind ptıjtfm alı
uşak ayda 80 kuruş alır» acemilik yıllarını Sırnıah h » v lu î^ ıKIm boftfuiii.
da hesab et, ortalarına*tiQ diyelim., senede N m lr jjiniflr nAlılıı s i r n ı tnssıplı

http://groups.goo9 İe..ca
ANSTKtOPTOİŞt___________ , — 22H — BAYRAM AĞA iSu^KırU)

s. ÖJrl s«*nb fiydir**ı-ek civanı ş u b k a lk m a ğ a haşlam ış, âk 1b et o n y edi ya*


Biri d r fa«|v(1 «I*» >HMı:kK »nı f in d s b ir n e v h a t şe h b az c iv a n İken Bağç*-
İ*f oyaftı /* rr*tirA biri 4 r k o p u ş u n d a Y ıldız b a b a H a m a m ın d a s e y u n u b
K a h tr «crb<'i için tolrrse «anı d e llâ k o lm u ş; bu h o m am ın m ü şte rile rin d e n
3. Y» prrndin» VAfir. frm en id m Ih y a ln ı» a ğ a v e e fe n d i ta k ım ın ın h iz m e tim ko-
{'<ı-anito d b ı’t biryvrr şu lu rm u ?.
N frt^ js* lı pljrA«l»*r^ koçusu Bîr «ün bu hamamda Istanbulun namlı
Bir *1* OTHA| («rtk ptti p frtfrr zenginlerinden Yelkenci İbrahim Abanın rq-
10. S jjrn lr hAiırndr h m t^nil lıbçplı nyet kıymetli elmaslarla müzeyyen altun kö­
Gülüb rflritrc c k b âd t Içrcfk yün aaali çalmmjş. Külhancı, natır, dellâk
P<‘IHıdrn RAın .ıh ın drm l fırsattır bütün hamam uşakları tazyik edilmiş, sıra
Hüsnü **b.\b çok* etimle dayağına çekilmişler: «O ağayı camekân
İl. Bd>ri»iMİır jmzAt* hüanıln Ha* malı odada Debreli soydu İdi, cümle hizmetin o
Şrfctr korfc.ui bir şrjl* bıuidırnmlı görub, ileride dahi o yıkayub ve çıkdüula
Âguv* çehnM^c Ifln n a ili >ftri dahi ağanın boğçasın açup o hizmet etmiştir»
l>iveıc lisam balla ndırttıarı demişler, ve h em : «Bu hamamda soyunmaz­
«Taşçı Bayram fecî b i r kazâıun kurbam dan mukaddem hezele ve hayta gürfchu ile
olarak Öldü» otuz yaşında yokdu; Üsküdar bile dolaşır uygunsuz hiz o£landır> diye ilâ­
iskelesinde bîr y ere odun indirmişler, amel»? ve etm işler; Debreli Bayramı kıyasıya doğ*
istifi iyi yapamamış, tûfânı andıran yağm ur­ müşler, oğlan; «Beli., saati gördüm, kisesi
lu bir gece, şu Kadar çeki dağ misali odun ile bile boğçâya ben koydum, ama ben sirkat
kaymış yıkılmış. İki ilç gün sonra kaldırıldı­ etmedim, bi günâhım...» dermiş.
ğında altında Bayram Ustayı buidular. Gale­ Debreli Bayramı Tersane Zindanına a t­
tada içmi5 , sarhoş, vapurdan çıkmış, bir ha­ mışlar, oradan, donanma sefere çıkarken bir
cet için odun yığının yanına gitmiş, eceli kadırgada küreğe çakmışlar. Oğlan üç yıl
kata». zindanda ve gemide zindrbend kalmış. YU*
SlbL: Vâsıf Hiç, Not dızbaba Hamamının am avud dellâklanııdan
BAVKAİH (Dellâk Debreli) — Hicri b iri ağır hastalanub öleceğini anlayınca:
109B <MUâdî 16&6-1&87) de İstanbul Hamaın «Elmaslı altın saati ben çaldım İdi, külhanda
cılar Kethüdası bulunan Derviş Şehri İsmail falan yerde gömülüdür* *diye iiiralda bulun­
Efendinin dellknâmesindc hal tercemesi kay­ muş, saati de dediği yerden çıkarup sâhibine
dedilmiş on bir nefer namlı hamam uşağın­ teslim etmişler. Debreli Bayramın serbest
dan biridir. Aşağıdaki satırları hal terceme- bırakılm ası için donanmanın seferden dön­
sinden kısaltarak alıyoruz; mesi beklenmiş, fakat bahtsız güzel gencin
IstanbuJa bir bektaşi babasının yanında kürek meşakkatine daha fazla tahammül ede-
sine bülbülü hizmetkâr olarak gelmiş, evve­ m iyerek Akdecizde öldüğü ve cesedinin deni­
lâ Merdivenli köyündeki dergâha inm işler; ze atıldığa öğrenilmiş.
bu tekkede bahçıvanlık eden Dağlı Hüseyin Bibi; Derviş İsmail, Delliknâmeİ dilkûşâ
admda «bir şaki tıynet yiğit» B ayram çocu­ BAYRAM (K aftancı Hacı) — Muradpa-
ğu iktıâ ederek bir gece tfaküdara* oradan da şa civarında kendi adına nisbetle anılan H a­
kayık ile Eyyub C ivarında Zalpaşa M edrese­ cı Bayram Kaftâni Mescidinin bânisj; Hâdi-
sinde hemşehrisi bir softanın odasına kaçır­ katüi Cevâmi Fâtih Sultan Mehmedin kaf-
mış; Nalband Hoca d en ilen bu softa ile Dağlı tancıbaşısı olub mescidi yanında medfun ol­
Hüaeyinin cevrü cefâsına ancak bir hafta da­ duğunu, kabir taşındaki rakamlı târihe göre
yanabilen Debreli Bayram bir gece fırsat bu- hicri 051 (M, IÖ44-1545)’de vefat ettiğini ya­
larak oradan da kaçmış, ve rast gele dükkâ­ zıyor; hayatı hakkında başka kayde rastala-
nına sığındığı helvacı esnâüncian Telli Halil madı.
Ağaya çırak olmuş ve az Kamanda «Helvacı Bibi-. H&dikaKU Cevftmi, 1
Güzeli* diye şöhret bulmuş ve Istanbulun en BAYRAM A C A (Suşehİrlt) — Abdüla-
namlı külhânüeri ile ayakdaşlık yapub dü- ziz devri sonlnrtnda Tophane serserilerinden

>./nmı ın/merakediyorum
!>!*!■ =■ U f b u hpjp -y-, l»iAzıb,'-,
«İm • , J iw ıiır K
1 u |> h * iU - d r n a h U u k lu iu bir v
■ I , f. . • I l- '«-'IS I - 11. Z ıılfk ' ‘ zu fiıdinl ut» hir ^llt^r

f ' 1 - ' - * I =•■ ' j '■JM - r l l v r ( r ı ı n l n n V r i î r/tı+t


lkt« b*ı- .. bu»luı UAb dr.T , u J t ,
Kahvr h H I llj im i r 4 b rr^ *

... . • • . . -h t i r i 12. H k l l d j k v s c ü i l i iİUiIjm* U * t j

*i',± . : i ! A I' ırM»ci:<rı H l-vjiüj u^ütfilu b i r Wu. * u « fi


î.r-J j.n is. , ' u i e * ^ . .i., . i . J ı s?l--:> ‘ i- 'T İn O idllrr k ü lh a n d ır “iir fjvL aJıın

T r .- l'i :• -.iv . »*u i * . ' - ; î « n k a - ü u n ıiıu iın »n jıııla kjJdırım U rp

ıs'ü. -" ..ı j. .5*j n •“ ;> y ^ - . v . ^ k u - II. A v u ç a ç t l n u j u T U u ^ t n i n i i aı*»i ı

;. l i n ,r ! ı . i'..\ ir. - !.n r . t . ; L >JT : [Hbar H ü j r r l k«Nrt-ylf pi.»l4


1. varV- u J---*"*! Pitfarı Krw aparmada hem pt*t *>ı.ı.,.î4
BaJ k » > ın a k b i l l u r gezd ir ıı.u ^ rj Ti>vlı»nenJtı «lıoiilatl yrk u-»İ3
K im vurarak te r ü l/e k um ara 11. Kairı^ru Aca yazdı drttlafı rlmültu
Ş p j t a l l k ir i ’j flm.ıyı n ;ın Sebebi muhrikli bu I^r kmıl^m
2. . V a r h ı / l a u u e / e n ı i l m c U v r > r ıı . « ; » t j kannü,^ TupbADenln ffuzrll
tt e r a i l a h i p e r ç e m * r n l f i ı> a ,n n » ji Vuiu rttelek içi ^cjrlaıı tlrtıdlm
N a k d i r a n kr> y arlar 15. RahJ mu«tikJiııdpn aynlızun ukın
(M ç e ı j m l c e l l a d a fıL'li d i l b a z ı Vlımnun ^kfJ-rıi bir sijru çapkın
3- L fT P n d jfif r e /lıir to a u b g e z e rle r YaJırı ayak urjan nelllu bakir
C en n et k açk ın lar] b lu p eri p e y k rr Hjyr^tnıi) hallnr ibretle bakın
P â bü re lin e b ıç k ın p ırp ırı d alle* HAVİ! A Al A l.A 11 VK O SM A M J SA-
B ir kese ıtılu ıie s ^ y ıM u r d ilb e r KAVINDA ISAVİİAM IK ItK İK l MPJiAHİ
4. A tta n b a k k a lı k asah b c rb rrl Mİ - B ayram alayı, padişahların, Şeker v«
D olo^ d ü k k â n l a r ı sev b i r d ilb e r i K urban bayram U rm dâ ananevi merasim ile
Ciöz m i z a n hem a k ıl d ir h e m ise d e bayram namazına gıdıb gelmeleridir, Tayyar*
gû reu p a ia r m d ellâl re h b e ri zade A tâ Bey nEnderun Tarihi vnde ssıayda
i- G ö z l e r i n a t y ; ı h ı \ * k ı r cL**ı bayram laşm ayı ve bayram alayını ^öylece
S tm b u l kd k ıi! p e r ç e m l e r i n a L ü i anlatıyor ki tek ve itimad edilir kaynakdır;
Cıiil d i k e n s i * n l m a ? h u n L ı r e r ıg e - lU z a Padişah bayram günü sabah namazını
G t j î f D f r l n h e p t>ii* k ü t İti b v i i * ı sarayda H»rkai Saad<-t dâiresinde kılar. Na­
6, T o tjjlm n jj F u le le r k a b v e h i l n e l e r mazdan sonra sırası ite Kızlarağası, failâhdar
H e r b i r i n h e y ho.y j t « p m i s & t p iıı - le r Ağa, Hasodalı Ağalar ve Miisâhib Ağalar Hif-
T u l m n h r n k o p ıık kaT yuncıı tııp ^ u kai Saadet dâiresinde h u tu ra girerek pâdi­
B f r b l r l n >r*r z e h r i n ı 4 r d i v u n r l e r şâhın bayram ını tebrik ederler. Pâdişab era-
•• A m u d u n fte m k d lr b ir m e y â n e c i dan Revan Odasına geçer ki bu odaya sonra­
Y u lıın Iztn b i l i r k ö s e m e n k e ç i ları rS an k Odaaı> denilmece bas±anrm$di-
Ol p ü / . ı n h ü s n e g e r v a r a m lîjrtc n Orada merâEim, sallanat elbisesini giyer.
D o l u o l / s u k :? * r e k k r < w n h ı İ ç i
H ü n k âr im am ı Efendiler ile Hekimbaşı Efeû-
B. N am ım R a > r,im A r a lin k im ftu ^-h rl di huzüra ifirüb örzı tebrikâlde bulunur. Sorı
H j l e t t T t> pltA nedp k ü l h a n d ı r y e ri zam anlardo padişahlar Hırkai Saadet daire-
K ışla k la ra k ü p e b u İm le s e b e b sjnden çıkınca Revan Odası verine Sünnet
Aitffin n e f i s h e m T o p h A u e d ilb e ri Odapma gider olmuşlardı.
8- S i n n î n ı > t r m J be«*«- v a r m ı ş İ d i U m
»Bayram sabahı Hazine Kethüda* ile
P t*der v e f a t Ittü h k ;d ılı h a r t
Hazîne Ağaları Hazinei Hümayundun Bay­
ram Tahtını çıkarırlar. Bâbüs&afldc önüne,
* i t v A k 'a î d U « û ı f r ç d i s e r i m d e n
\ u n l u m d l y â n m d a n ttU e r bedtiıiıtı
geıtl^ saçak altına koyarlar, üzerine şilteaini.
10. S n (u b a n d ıra m ü lk ü m d tişd ü ın b u y o la
ürtulerini, şâir tezyinâtııy aererler. Pâdişatun

http://groups.google.
ANSİKLOPEDİSİ — 22Ö3 — BAYRAM ALAYI

bayramını te b rik edecek isim leri tesbit edil­ «MÂ^ÂJlâhJ.» diye alkışlarlar. Sadırazam teb*
m iş zevât s&bah nam azını A yasofya C am iinde rikdep so nra tah tın sağı K ıslarağasm ın önü­
kılarlar, nam azdan so nra bemofl saray a ge- ne d u ru r; vezirler ite k adıaskerler d e sadıra-
lub K ubbealtında toplanırlar. T efrifâti E fen­ zam uıın sağına sıra İle dizilirler.
di içeriye giderek S ilâhdar Ağ» vâsıtası ite «Bu birinci koafileyi, eğer vezir rütbesi
Sünnet O dasında o tu ra n padişaha a n eder. yok ise B aşdefterdar, T evkii (N işancı) E fen­
Pâdişâh Sünnet O dasından kalkub A n Oda* di, Etelsülküttâb Efendi tâk ib eder, fakat bu
sına gelir. arad a d a asicik o tu ru r, b u sırada zevat saçak öpmez, ta h tın «fiğini ö perler. O
Has odalılar da A rz Odası ile B âbüasaade sırad a Ç avuşbajı A ğa ile K apucular K ethü­
arasında dizilirler. dası K ubbealtına gidüb Şeyhülislâm E fend i­
«Padişah A rz O dasından çıkub k a p u y e h ab er v e rir; ik i K apucubagı da güm üı a s i
önündeki tah t önüne gelir. E vvelâ N aklbü- la rı ile ilerileyüb ta h tın öniinda d u ru rlar.
leşrâf Efendi gelir, yüzü padişaha karşı ayak- Şeyhülislâm E fen di de U lem â E fendilerin ba-
da durııb ellerini k aldırır, b ir dua okur, pâdi- ş rnda te b rike g e lir Şeyhülislâm saçak öpmez,
\ şahın bayram ını teb rik e d e r ve tem enna ede­ p âd işâh ın önünde h ü rm e tk â r btr eğilm e ile
rek gider. Ellendi huzurdan çek ilirk en E nde­ iktifâ eder. Padişah B ayram ını te b rik eden
run Ç avuşları b ir ağızdan ve y üksek sesle: ulem âya, İstanb u l kadılığı payesinde olan'
tA ieyke avnullâh!,..* diye bağırırlar. B u sı­ la n n a k a d ar ayağa k alk ar, v e yu k an d * kay ­
rada E nderunu H üm âyun M ehterhanesi çal­ dedildiği şekilde alkışlanır. S ad ır azam da
mağa başlar ve tebrik m erasim i b itinceye p âd işâh ın h e r kalkığında hafifçe sağ koltu*
kadar durm adan çalar. ğundan tu ta r; v e ulem âyi isim leri İle pâdi-
«Nakib Efendi çekilirken padişah ta h ta şaha tak dim eder. M üderris Efendileri de
oturur. T ahtın arkasında, sağ ta ra fd a KıatLar- to p d an : «M üderrisini k irim E fen d iler d ifte ­
ağası, sal tarafta Silâhdar A ğa ayak da d u ru r­ rid ir» d iy e takdim eder. U lem ânın İsimleri*
lar. Eğer K ırun H anzâdelerinden o sırad a n i Sadıracrtm d a bilem eyeceğinden elinde,
lstanbulda bulunan varsa, o n la r d a ta h tın m eşîhatd an gönderilm iş b ir te şrifa t defteri
arkasında sol ta ra fd a d u ru rlar. B u n la rın a r­ b u lunur.
kasında kapuya kadar olan boşluğu Z ülüflü «U lem âdan sonra P iyade v e Silâhdar
B altacılar doldurur. D ört B ölük A ğalar, Yeniçeri Ağası, Y eniçeri
« T ah tın karşısında sağ ta ra fd a Y eniçeri O cağının k a ta r A ğaları eşik öperler. Y eniçeri
Sekbanbaşısı Ağa, arkasında sipah v e silâh ­ A ğası vezir ise, vezirler arasında teb ıik d e
dar ocakları v e D ört Bölük zab itleri d u ru rla r, b ulundukdan sonra ay rılır, ta h tın arkasından
yeniçeri Ağası, "Vezir rü tb e sin i hâiz değilse dolayarak Y eniçeri Ocağı erk ân ının başında
burada Sekbanbaşı A ğanın önünde d u ru r. İkinci defa te b rik d e bulunur. Y eniçeri Oca­
Çavuşb&şı île K apucular K ethüdası ellerind e ğının e rk â n ın ı da Çavuşbagı, Cebecibap,
gümüş asalar ile onların yanında m ailce d u ­ Topcubafi, K tım baracıhaş!, Lağım cı başı tâ-
ru rlar; T ahtın karşısına sol ta ra fd a d a So­ Jûb eder.
laktaki Ağa, M îrialem Ağa, Zaim ler, M üte­ «Tebrik m erasim i bitince Teşrifatçı Efen-
ferrikalar ve Teçrlfâtcı E fen d i m ailce d u ru r­ d i eşik öperek m erâsim m bittiğin i pâdigaha
lar. arz eder. Pâdişâh ayağa kalkar, sağ koltu*
«Kubbe altında toplananlardan evvelâ ğuna a&dırazam, sol koltuğuna da kızlarağası
sadırazam, vegirler, Rum eli ve Anddolu ka- g ire r, bir kaç adım atınca, S ad ır azam pâdi­
’iaskeri Efendiler arzı tebrikâtda bulunur. şâhın sağ koltuğunu silâhdar ağâya bırakır;
Bunlar «ıra ile ilerfleyerek tah ta y a k la ş ık ­ p ad ^ ah Bâbüssaadeye doğru yü rü rken vü-
ları zaman evvelâ eğilerek tizim de bulunur* zerâya selam verir, onlar da yer ile b ir te-
lar, ve soma fcaçak öperler; saçak öperlerken mermâ ederler.
pâdişâh hepsine hürmeten ayağa kalkar. P â ­ «Pâdişâhı camie götürm ek için Kapucu-
dişâhın Her ayağa, kalkub oturumunda, ve bu başılar ile M irialem. Ç avuşlar, Çavufbaşı
sevkın egiltib saçak ftpöb doğruluğunda, yu­ ve Rikfibi H üm âyun solaklan müstesnâ, ora­
karıda kaydedilen kalabalık yüksek sesle da bulunanların cümlesi O rta K apudan dapan
n / n r o u D / m e r a k e d i y o r u m
JlAVJUM ALAYI tfTANfcUt.

çıkub attann* biner. Teşrifatçı Efendi hep «Eklâhde* Ağ< v e Ç u h a d a r A fcî B a * h


sini san bir defa daha gözden geçim n n d ö m u c* v h e rl> ü s k ü f, b c lle riftd * ın e tli ku­
«Stdıratam ile V«*ıriw O rta Kepil içiihr şak v e b ıç« k . s ır t la r ın d a a ğ ır sa rm a lı e n t t r i
terilen lecemUkre oturarak pâdişâhın iç*r v e k a f ta n
den çıkmasını beldrrler. « K ız la ra ğ a sı. B a ş ın d a s e lim i, b e lin d e «om
«Kılavuz Çavuşu Atfa alayın hazır oldu* m ü c e v h e r a k u a v e a rk a s ın d a a ğ ıı -a rm a lı
junu Sadırazama haber verir, o da Boslan* e n tâ r J , U s lü fa n k a f ta n , ü z e rin d e a e r is e r e y e
cılar Karakulağı üe Enderunu haberdar eder k a p lı d ö r t y e n il a ğ ır s ır t s a m u r k ü rk .
Pâdişâhın ata bindiği haberi gelince Sadıra- «Bâdücsaode Ağalar/ Başlarında «ellim
zam ve Vezirler fıempn kalkarlar, atlarına destarlar
binerler. Orta Kapudan çıkarlar ve kapunun «Hazinedar Ağa ve Hasodalı Ağalar. Ba*.
Has Fırın tarafındaki dıvarı önüne dizilirler. larında d u t kaş serpuş, bellerinde mücevher
Onların alt tarafına da, yine atlı olarak alay' hançer v e alim köstekti som mücevher bıçak
da bulunmaları mutâd devlet erkânı dizilir. v e ayaklarında kontuşlar.
«Padişah at üstünde Orta kapuda görü­ <Pâdiş&hlar bayram nam azlarını önce­
nünce Alay Çavuşları alkışa başlar <B.; Al' leri Ayasofya C am iinde kılarlardı. Sultanah-
kışı. Pâdişâh da etrafına selâm vererek itti- m ed Camii yapıldıkdan sonra Sultanahmet!-
fatda bulunur. d e k ılm aları an’an e oldu.
«Padişahın seccadesi alaydan evvel Ka* «lstanbulda bulunan yeniçeriler sabah
pucuJar Kethüdası tarafından Cam ie götiurü- nam azını kışlalarındaki cam ide kılarlar, w
lüb mahfili hümâyuna serilir, ve K apucular nam azı k ılar kılm az takım takım gelib Sul­
Kethüdası alayda bulunmak üzere saraya ta n a h m e t C am iinde toplanırlar, ve camiin
döner. Bu usul kadimden kala gelm iştir. avlusunda, avlu tap u su n d a n m ahfili hüm â­
«Bayram Alayı şu suretle te rtib o lu nu r yuna k ad ar iki sıralı selâm a dururlardı. Ala*
(Önden arkaya doğru; atlı olanlara b îr * işa­ y ın ön iarafı cam ie girince, atlı ve yaya, he-
reti konmuşdur): m an iki safa ay rılıp o n lar da Yeniçerilerin
Divânı Hümâyun Hâcegânı Efendiler önünde iki keçeli selâma dururlardı.
Kapucubaşı A £aiar vPâdişâh cam i avlusuna girince, önde
* Defteremini Efendi Yeniçeri Ağası, arkasında K apucubaşılar ko­
* İkinci ve Üçüncü Defterdarlar şarlar. pâdişâhı yerle b ir temenna ile selâm ­
* Başdefterdar larlar. atından inmiş bulunan sadırazanı da
* Nişancı ayaklarından çizmelerini çıkanr, pabuç gi­
* Sarfırazam Kethüdası yer, talikh&lc hazırlanm ış bulunurdu,
* Vezirler #At ile binek taşı önüne gelen padişahı
* Sadıtazam. Atınm yanında yaya olarak alından sadjraaûm indirirdi, evvelâ diz çö>
ortakulak ve sorguçtu yeniçeri bölük çorba- küb yar öper, sonra koltuğuna girer, atdarv
eıları yürürler. inmesine destek olurdu. Bu esnâda Divan
Kapucular Kethüdası. Elinde gümüş asa, Çavuşları alkış ederlerdi.
sırtında Jtj«a kürk, başında selimi destar, aya­ «Pâdişâhın sağ koltuğundan Sadırazam.
ğında mor kadife tatar şalvarı ve çerkes fi- sol koltuğundan Yeniçeri Ağası tu tar, vazifeli
lâ rır yemenisi. bir Hasodalı Aga pâdişâhın ayaklarından t I
İkinci mîrâhur Ağa çizmelerini alır, o esnâda Sadırazam, sol eli ' ^ I
Birinci mîrâhur Ağa ve Çavuşbaşı Ağa­ pâdişâhın koltuğunda, eğilir, sağ eli Ue pâ-
lar* dişahm pabuçlarını önüne koyardı. ^
* Padişah. Atının yanında yaya olarak «Sadırazam ile Yeniçeri Ağası pâdişâhı
kırmızı dolama ve devetüyü renkli sivri kü- Mahfili Hümâyuna kadar çıkarırlardı. Pâdİ-
Jâhları 21e ve ederinde başpâreli asâlaj-la Ha­ şah mahfile girerken Divan Çavuşları tekrar
sekiler; Peykler ve Solaklar: kavuklarında alkış ederlerdi. S adı ra zam ile Yeniçeri Ağası
Hazîneden çıkmış mücevherli sorguçlarla pâdişâhı mahfile bırakıb namaz için aşağı
Çuhadar Ağalar.
.CPU
BAYflAM ALAYI
— İltf —

- <on safdA «erilmiş bulunurdu. &rdmdtm yürürler, »onra ileri geçib Orta Ka­
ıBayram nam attnı camiin imâmı evveli pu dışında allanna binerler, Bâbıhumâyun
Jcıidtrudi. devhn ulem âsından yahud meşa- dışında A y a s o fy a İmareti önünde Sadua»
t-ibiAden tanınmış b ir sat de u m a n a mürtâ- m a at üzerinde selâma dururlardı. Sadi. .-
4 Z> bif hutbe irâd ederdi. zam da Çavuşbaşıyif Kapucular Kethüdasını
<(Vamaxı m üteâklb evvelâ V e rıı^ n Aga- ve KubbealUrnn şâir memurlarım selâmlar,
sı camiden ^'tfrar ve bayram ım m ^ın .' camiiJi Orta Kapu dışında atına biner, Bâbıhümâyur
iç hareminde kılmış oJan Y e m in le r le bera­ dışında vestirler* selâm verir, selâm alır. Pa-
ber Sariyi Hüm âyuna giderek Y eniçerileri şakapusuna giderdi- Alaya iştirak etmi§ olan­
Bâbıhiımİyun iie O rta K apu arabandaki yo- lar da d arılır, konaklarına, evlerine giderler,
İıın iki kenarına dizer, dönüş için istikbal R ayram Alay» da bu suretle sona erm iş olur­
hasırlısını yapardı. A skeri boyleee hazırla- du. Bundan sonra vıizerâ, rical, ulemâ ara­
dıkdan spnra kendisi B ubıhüm ayunun iç ka- sında b irbirlerine gidilerek hu aııaj ziyaretler,
pusu yatımda dururdu. tebrikler başlardı.
<âad>ra*amJa vezirler. nam azı m ü teakıb •K urban ve R am azan Bayramlarında
dlfarı çıkarlar, a tların a b in erler ve pâdişâhı bir fazla m adde vardı, saraya kesilecek kur-
musluklar önünde beklerfcrdî. P âdişâh m ah­ banlardan b ir veya b ir kaçını bizzat pâdişâ­
filden ç jk ıi atm a bindikde D ivan Ç avuşları h ın kesmeni an ’ane idi. Namazdan dönünce
larâîırrdan alkışlanır. Sadırazam ile V ezirleri F.m ierunda H ırkai Saadet dâiresi önündeki
naaarları ita selam lar. o n lar da a t iu e rirate şadırvan yanında K urban K apusu denilen
kep birden ıcm ennâ iîe m ukabele ed erlerd i. y e re konulm uş bir iskem leye otururdu. Si­
■ Alay geldiği te rtib ile saray a dönerdi. lâ h la r Ağa pâdişâhın keseceği koçları getirir,
Babdıümâyundan girilince alay ın ön kısmı, duası edilir, H azinedar A ğanın getirdiği diil-
bu kaputtan O rta K apuya kajfar Y eniçerilerin ben d lerle hayvanların gözleri b allan ır, ve
dnünde selâma dizilirler, b u s u re tle S ad ıra- yin e H azinedar A£a pâdişâhın beline bir tu*
u m de. st ü stünde ve O rta K apu yanında ta sarardı. B ıçakcıbaşı b îr güm üş tepsi için*
selâma d ururdu. Pâdişâh O rta K apudan a tla de b ıçak lan g etirir, Başlıda bunlardan biri*
ç İrerdi. nı seçerek pâdişâhın eline verirdi.
• SiiAhdsr A£a ile Ç ulıadar Ağa a tla rın ­ «P adişahlar için 18 kurban kesilirdi, biz­
dan inifc ileri g eçerler ve p âd ifsh ı Bâbussa- zat kesdiklerinden gayrisi için Ruslarağasma
ade önünde istikbâl ederlerdi. P âd işâh D ivan vek alet verirdi. K urban etleri Harem bende-
Çavuşlarının a lk ışla n arasımda a tın d an iner, gktuna, E n d e ru n koğuşlarına, saray kapulan
£âhüss8arieden içeri girer» Sadırazam , Ve- koğuşlarına, Baltacı, Haseki, Kozbekci, Sa­
± ri* r ve slayda bulu nan ş â ir zevat Kubbe- kalar, K uşbâne, H elvahane, Odun anbârı,
altına giderlerdi. O rada padişah tarafın d an H asfırın ve K ayıkçı ocaklarına dağıtılırdı.
fcendifcrftıe m ükellef b ir ziy âfet verilirdi. 6 u «Sarayda. Yavuz Sultan Selim zamanın­
Kirada Y eniçeriler d e O rta K apudan içeri g i­ d an an'aneleşib kalm ış B ayram Rikâbı deni­
rerler, Saray m u tb ak ları önünde kendileri len bir kabul resm i vardı:
için hazırlanmış g üm üş ca&Jar içindeki çor­ Şeker bayram ının dördüncü, kurban
baya se^irdirlerdi. Ç orba içm ek için koşarak bayram ının beşinci günleri Sadırazam, Şey­
#tOTsîk an’ane iefi. hülislâm , K apdanpaşa. Yeniçeri Ağaaı, Yem*
*Yemekden so n ra S adırazam K ubbeal- ^eri K ethüdası, Ba§ D efterdar, Nişane* ve Re*
Unda ulemâ ve rta tfln , alay a iştirak etm esi isü ik ü ttâb toplu olarak huzura kabul ed ilir­
kaideden olmayan ulem ânın v esâir yüksek ler, kabu l merasimi, pâdişâh saraydaki ka­
devlet m<?muriflrjnın te b rik le rin i kabul eder­ sırlarda» hangisini seçerse orada yapılırdı.
di Bu tıK-râsim d c bitince Ç avuşbaşı iîe Ka- S u zevat Saraya bayram lık resmf eavablan
pücular K ethüdası K ub beallınu ı kapu su ile gelirlerdi. Silâhdar ve Çuhadar A balar
önündç* gümüş asalarım birk aç defi, yere v u ­ Sadirazpmm, R ikâbdar v e B irinci çuhadar
rurlar, S^dırazam m akaam ından kalkar. Ve« A ğalar ŞoyhüIjsJ;lmm. vesâir Hasodalı, Ser-
•irier teşyi yollu K ubbealtj to p u su n a kadar ınahfii, Başçakırsafan Boşdilsiz A balar da dİ-

ı/^rvıı ın/m grakediyorum


'AH5İŞI 'Tulumbacılar*! İs t a n b u l

ger davetlilerin koltuklarına girerek karşı­ Semt, mahalle sandıkları tulumbacılarının


larlardı. Sadırazam ile Şeyhülislâm Kutlar- kendi semtleri, mahallelerindeki evleri bay­
ağası odasına, diğerleri de Silâhdar A£a da­ ram sabahları kapu kapu dolaşarak bayram
iresine götürülerek kendilerine tatlı, kahve bahşişi toplamaları Istanbula has, yer yüzün­
ve şerbet ikram edilirdi. E ır müddet İBtira- de başka yerde görülmeyen bir sahne, tulum­
hatden sonra toplu o la ra k huzura girerlerdi. bacılık hayatında da, yılda ancak iki defa,
Pâdişâh her birine ayrı ayrı iltifatda bulunurt cümbüşlü bir nümayiş idi.
devlet işlerinden bahsedilir, sonra pâdişâh Adamlık esvablarım giyerek çifte nek>
kendilerine izin verir, yalnız Sadırazam ile kaare, klarinet ve darbuka gibi bir ça]g» ile
Şeyhülislâmı yanmda azıcık daha aİLkoyardı. kapuları dolaşırlardı. Bahşiş ya fenerin, ya­
Bu sefer huzurda ancak dilsizler h k m e t eder, hud borunun içine toplanırdı (B.: Tulumba­
bu üçlü sohbet mutlak mahrem geçerdi. cılar; Fener, fenerci; Boru, borucu). Boruya
«Sadırazam ile Şeyhülislâm huzurdan toplanacak ise su fışkırtan ucu tıkanır, para,
çıkınca Kızlarağasına da vedâda b u lunurlar­ borunun hortum a geçen ağamdan atılırdı,
dı. Saraydan çıkacakları sırada Sadırazam, toplanan para da koğuşda paylaşılırdı,
Şeyhülislâm ve Kapdanpaşa, tklnci Çuhadar, Tiîrk dostu Fransız edibi Pierre Loti Is-
Başçavuş, Sermahfil, Başçakırsalan, Bagdil- tanbula geldiğinde Fethiye Camu civarında
siz ve nöbetçi dilsiz ağalarla ve Kozbekciler Birinci Dâiresi Belediye Tulumbası Reiai
Ocağına şanlarına lâyık bayram bahşişi ve­ olan zâtin evinde de bir iki gece misâfir olur­
rirlerdi. muş, bu tulumbacı ile dostluğu pek eski, genç
»Dördüncü Suitan Mehmed zamanından bir bahriye zâbiti olarak İstanbul» ilk geli­
kalmış bir an'aneye göre de, bayram gecele­ şinden imiş. B ir misafirliği bayrama rastla»
rinde Enderun koğuşlarına dışardan sazende­ mış, F e th iy d ile r de sabahleyin bahşişe gel­
ler, hanendeler, karagözcüler, hokkabazlar mişler. Lotinin misafir olduğunu bilen polis­
ve meddahlar getirtilerek eğlenilirdi; gün­ ler, edibi rahatsız etmemeleri için tulumba­
düzleri de Enderun Ağaları, bayram lık res* cıları önlemişler, o evin bulunduğu sokağa
mî kıyafetleri üe toplu olarak İstanbul m e* sokmak istememişler, küçük bir çekişme ol­
sirelermden birine giderlerdi». muş, Lotî de bunu pencereden görmüş, mu-
Padişahların bayram ını tebrik merâaimı tevâzı bir İstanbul Efendisinin ev kıyafeti
Istanbulun fethinden Ondokuzuncu «asır or­ ile, başında takkesi, sırtında patiska gecelik
talarına kadar Topkapusu Sarayında yapıl­ entarisi, çıplak ayaklarında şıpıtık mercan
mış, sonra Dolmabahçe Sarayının orta k ıs­ terliklerle kapuya koşmuş ve polislere eli
mındaki büyük muayede salonunda yapılır İle işaret ederek tulumbacıların serbest bı­
olmuşdu. rakılmasını rica etmiş» borunun içine de hah*
Hicrî 1261 {M. 1845) K urban bayramın şiş olarak bir Napolyon, Fransız altını atmıg.
da memurların bayramlaşması için yeni bir Fethiye tulumbacıları d a bu aLtını hâtıra ola­
nizam kondu; dâirelerdeki bayramlaşmanın rak tulumbalarının sandığına çakmışlar; Ma*
kâfi olduğu, memurların âmirlerini evlerin­ halle tulum bacılığına kaldırıldığı târihe ka­
de, konaklarında aynea tebrike lüzum olma­ d ar dururdu derler.
dığı bildirildi. Vak+anüvis Lütfi Efendi bu Bu satırları yazan nâçia muharrir onbeş
münâsebetle: onaltı yaşında bir çocukdum, her bayram na­
«Ben o zamana yetişdîm, bilirim, bir kü­ mazını vatanım olan Üsküdarın bir camit şe­
çük memur dolaşacağı kapular için defter rifinde kılayım diye ahd etmişdlm, Cenabı
tutmağa mecbur idL O tarihlerde vapur, Hakka hamd ederim, Üsküdarm büyüklü kü­
tramvay gibi kolaylıklar olmadığından bey­ çüklü bütün camilerinde bayram namazı kı­
gir ve kayık ücretinden maada gidilen ko­ lacak bir ömrü bu âciz kuluna nasib etti. (Bu
naklarda ayvaz ve kapuculara varınca hade­ satırlar vesilei rahmet oluyor, merhum bu
me ve kavaslara verilmek için bin kuruşa ahdini sonraları bütün îstanbulo teşmil et-
yakın para sarfına muhtaç idi» diyor. mişdi. Vefatından bir sene evvel bayram na­
B A Y R A M B A H Ş İ Ş İ ( T ıd u r a b a ç ıU r a ) — mazı kılmak için arife günü üıkiidardan

http://groups.google.coi
ŞAYKAM ÇA7V9

y,fti5n|i Sanyar arasında Zekerijrjn köyün* e f e n d i h a k k m d a h ü s n ü t e z k iy e d e b u lu n u r s a


~rtuini bilim . B-: Hiç, VAaıf) d û £ iin ü z ü b a y r a m e r t e s i y a p ıy o r u m ! * d e m iş .
0if Kurbân bayramı sabahı namazdan D ü ğ ü d e n b i r m ü d d e t u ? n ra Fas t ü c c a n tu -
tonra 8ahriye Nâzın Koca Hacı Vesün Pa* lu m b a c ı d â m l d u ı ı d a a la r a k m e m le k e ti o la n
yw n konağı önünden geçiyordum, bahşişe T u n u s a g i tt i.
jfimîy tulumbacıları gördüm. Paşa merhum v a s if fn«
saraya gitmek üzere büyük üniformasını giy­ KAYRAM Ç A V l:5 (K»«ımpaşalı) .
miş kapuda <luruyordu; borunun içine bir B irin ci C ihan H arbinde küçük «Sultaniişar*
iltra bırakdığmı ve kâhyasına: torpidosunun topçu neferi iken M arm arada
— Koçlardan birini bu çocuklara verin!., Sultan h isard an sekiz m isli büyük b ir düşman
dediğini gözümle gördüm, kulağım la işittim . denizaltı gem isi İle çarpışıldığında tam isi*
O mübarek zâ(i dâim â ra h m etle a n a rın ı.' betli a tış ta n ile deniz-altı gem isini batırm;**
Tarihini tam yazam ayacağım , 1890-1900 v e çavuşluğa terfi e tm iştir; aşağıdaki notUu
arasında olacak, Ü skü d ar D airelilerden Ci- kahveci ve h a lk şâiri A li Çamıç A#a ağzın-
hanyandt Y usuf diy e b îr tu lu m b a c ı v ard ı, d a n zabted ilm iştir:
17-18 yaşlarında taşıdığı ism in sa n m a lâ y ık «A skere alınm adan K asım paşa iskelesin­
âfeti devran b ir e rk ek güzeli id i; u z u n boylu, d e sand alcı İm iş: b ahriyede y ak ın arkadaşım
t g gibi» esm er, a rs la n b ak ışlı, pençeli, İnsan oldu, b e n o zam an fırın la rd a çalışıyordum ,
yüzüne bakm aya d o y a m a d ı. îs ta n b u ja gaa- boylu boslu b ir e rk e k güzeli idi; düşm an tah ­
yet zengin tu n u slu b ir fes tü c c a rı gelm iş, Ü s­ te lb a h irin i b atırd ık tan sonra göğsünde madal­
küdar) pek beğenm iş, b ir k o n a k k iralam ış, y a v e k o lun d a çavuşluk şeridi ile b ir defa
kalabalık ailesini de g e tirte re k ik i sen * ka» görm üş, so n ra nâm ı ş&m kayboldu, H arbi
dar otunttüşdu; adı y a n jlm ly v n a m H acı U m ûm inin şühedâ k aafilesine katıldığım zan
înij'etull&h E fendi idi, son d e re ce m ükrim* ediyorum , k ah ram an lığı v e güzelliği kadar
sevimli, türk ça öğrenm ek için h a lk ile d üşüb
Icalkır, konanının k ap u sunu, sofrasını m isa­
firlerine açmış, kendili de m ahalle kahvesine
çıkar saatlerce o tu ru rd a, B ir b ay ram sabahı
b&h-şi?e gelen tulum b acılar a ra sın d a C ihan-
yw dı Tu$ufu görür, çocuğun güzelliğine
sçrk ti ur, d anda k a ra rın ı v e rir; oğlanı da-
mâd olarak konağına aldı, b a y ra m e rte si b ir
mükellef düğün yapdı. V alin ay ak san ­
dık kolu altına giren ve y a rım pabuçla
beygir sürücülüğü yap an d elik anlı b ir Y u ­
suf Bey oldu. B izzat k endisinden diniem i-
şiıfidir, karın H acı E fendinin b iricik evlâdı
inüj ve cennet hurisi gibi güzelm iş. B ayram
ısbahı bahşiş için g ittik lerin d e k ap u y a çıkan
Tunuslu zengin Y usufu: «Oğlum, sen evli
misin?» diye sorm uş. O ğ lan : «B ekârım efen­
di foba,.» demiş; «Gözünün gönlünün bağ-
ItndıŞı b ir kız varmıT» diye sorm uş, ona da
♦Hayır, yofcdurî» cevabını alınca dam dan
dtiçer gibi: «Sana kızım ; vereceğim , razı rai-
«m? alır mısın?» demiş. Çocuk şaşırm ış: «ör*
rü, aybı yoksa alınm !..* dem iş. B unun üze­
rin* yaşlıca iki tulum bacıyı konağa d iv e d
etmiş, mahalle im am ım da çağırtm ış, Cihan- jUauapaşalı Bayram Çavuş
yaa Yııaufa: e Oğlum. arkadaşların ilt im a » fRaCm; S. B.)

/nrouD/merakcdiyorum
AVL'S MAHALLESİ İSTANBUL

dc pâk ve haluk fci- genç idi (1937}». m a l a r ı f e r m a n ile y a s a k olduğundan m a h a l,


HAYRAMÇAVL’Ş M A H A L L E S İ — Emi le i m a m l a r ı n ı u ria t m e tlis in e ç a ğ ı r ı p iş bu
sonu ilçesinin Kumkapu bucağı mahallcle ünümüzdeki Ramazan bayramının ıll: gu.
lerinden; 1934 lîelodıy* Şehir Rehberinin 3 nünde?) bayramın sonun, kadar kıyınların
numaralı paftasına göre güneyinde MArmara a k aklara ve pazarlara çıkmayub vc mal^l-
denizi, doğa, kuzey ve batısında da yine Kum- İt aralarında Kczmcyüb evlerinde otür.ulm*.
kapu bucağının Şthsüvar. Çadırcı Ahmed<;e- sı hususunda tenbilı iıterii. Eğer bayram ci­
lebi ve Muîısıne Hatun mahalleleri ı|e çev­ nasında fermana mugaayir harekete c ü r e t l e
rilmiştir; sınır yolları, doğudan batıya bil sokak vc mahalleler arasında dol&f*nl«rı
kavis çizerek Kumluk sokağı, Kadırga Lima­ olursa m uhakkak tedib olunacaklarını imam­
nı Caddesi, Karabıçak sokağı, Kumkapu mey­ lar .mahalleleri ehâlilerine tehdid yolu ile
danı, ördekli Bakkal sakağı ve Kumkapu is­ ifâde etsinler*,
tasyon caddesidir, Acemdağı sokağı. Bu m a­ F erm an Üçüncü Sultan Mustafanm'du
hallenin iç sokakları da şunlardır: Küçük RAYRAM 11 HİNİ SOK A ti! Eminönü
deniz sokağı, kömürcü Mustafa sokağı. K ü rk ­ tlçesinin Alemdar Bucağının Cankurtaran
çü kuyusu sokağı, Çaparis sokağı, Ç akm ak­ mahallesi solaklarındandır. Akbıyık caddem
taşı sokağı, Kürkcüba^ı Mekteb sokağ», Beh­ ile C ankurtaran sokağı arasında, iki araba
rem çavuş sokağı, Düzgün sokağı, Arabzâde gerecek genişükde meyilli bir sokakdır, Ak-
Ahmed sokağı, Serkerdeler sokağı. bıyık caddesi başından girildiğine yare, sağ
Rumeli demir yolu bu mahallenin M ar­ kolda yeni adı ile Amiral Tafdil sokağı Iİ934
mara eteğinden ^eçer. mahallenin demir yo­ Belediye Şehir Rehberinde Akbıyık Hamamı
lu güneyîndeki-küçük deniz sokağı, Marmara sokağı), sol kolda da yeni adı iîe Saraçhane
sahil yolu açılır iken şehir haritasından si­ sokağı ile 11934 Belediye Şehir Rehberinde
linmiştir. T erbıvık sokağı ile) birer kavuşafiı v a rd ır
Mahalle muhtarı Bay Behçet Aksoyun C an kurtaran ve Saraçhane sokakları ile olan
verdiği rakamlara göre mahallede 404 ev, 112 kavuşakları arasında bir arsa vardır ki 1918
dükkân. 1 iplik boya fabrikası, 1 mozayik m ütârekesinden sonra Istanbulun düşman
imalâthanesi. 1 odun deposu, 2 oîeî. 1 Meseid silâhlı kuvvetleri işgali altında bulunduğu
fB.: Behramçavuş Mescidi), 1 ermeni kilise­ sarada yanm ış C ankurtaran Mescidinin yeri­
si, 1 ermeni mektebi vardır lEkim 1960). d ir; mescidin banisi Fatihin topcubaşıların-
H ak k ı G ö k tü rk dan H aşan AÇ;a olub kabri mezkur arsada
KAYRAMDA KADINLARA HOKAfi hâla d u rm akta idi; kitabesinden Hüseyin
ÇI KM \ YASACl — Bayramlarda karşılıklı Taşkend adında bir hayır tarafından onanî-
tebrikler münasebeti ile erkeklerin sokağa dığî öğreniliyor, Köbrın üzerinde bir de kı­
dökülmesi, ve bilhassa bekâr banlarında, be­ rık taş vardır ki yazısının ancak son kısmı.
kar odalarında oturan bekar uşağı şehbaz yi­ «Efendi rîıhuna sene L236» ibaresi kalmıştır:
ğitlerin el öpmek, para, çevre, çamaşır, m in­ Camiin banisi ile ilgisi yok tu r fEylöl 1060).
tan gibi bayram hediyesi almak için elendi, Hakkı OnktuTk
ağa kamularına gitmek bahanesi ile mahalle BAYKAM HEDİYESİ. «lifcUAVH A.SA
aralarına girmeleri, her no sebeble ulursa R t O SM A N IV rı _ Ressam Bahriyeli Hüs­
olsun kadınların bayram yünlerinde sokağa n ü Bey merhum un, büyük bir kısmı Istan-
çıkmaları hoj göstermemiş ve zaman zaman bulun en namlı âbidelerine tahsis edilffliç
kadınların bayram günlerinde sokana çıkma bir eseridir: müellif kendi gezi notlarına bâ-
ları yasak e d ilm işi. Hicri U7(» Ramazanı k i edebi parçalar ilâve etmiş, eserini kendi
sonunda (Mart 1766) İstanbul Kadısına h ita­ elinden çıkmış 7fı kadar da tire resim ile süs-
ben yanılmış oloıı aşağıdaki yasak fermanı Jcmiçdir. ö y le tahmin ediyoruz ki hu resim­
bunlardan biridir: lerden bir kısmı fotoğrafları kopye edilmiş
-İstanbul Kadrsı faziletlıı «■fendi; nlncakdır. ilk nazarda adı bir az tuhaf görü­
-Bayram günlerinde kadınların sokak­ nen eserir* mukaddimesinde Hüsnü Bey qun-
larda. Pazarda ve muhalle aralarında dolaş­
hftpT/7groups.google.coır
AirettLOPBDİ&t BAYftAM HEDIYE&I

«Şu son hazin sekenin bayramında ih- ite iArİfleri vc her çamti şerifin hine olundu-
vam dmimin inşirahı kalbine medâr olur ftu «amanın eazıroı mcşâyih vc şucrtanm
ümidi ile hasırladığım bu nâçiz hediyemde HâMyet, vp mıuti nev’İnden âsâri sofi*
seütini izûmı osmâmycmn pek kıymetıiar. yfine vc hcliga&nc&i. velhâ&U ormanlıların
pek mukaddes birer beruuzârı lâyezMi olan maddi ve mânevi »sân dmiyelcrinin rn üü-
muhteşem mc-âbidi İslamlyenin resimleri 7.ir|e1crı cem uluftmu!fdur. Ecdadımız. emtl
dinden bir hatve bile
^ __________ — . 'L l t . i inhiraf etmememiz için
adım babına cami yap-
J*-*- &*** * j ^ s ct'.J
mıçterdiT. Mlahınt, di­
•*W>Jİİ j i l * j i U * , j ı ■ t >ı*.jt nini unutan her millet

«<«A» J u ^ ahlâkan sukut ve inkı­


raza mahkûm olageldiği
müsellem bulunduğuna
• * * V O ** • * > " * * 1 4.1 J C J ^ J U jU » ı* nazaran* onlar bizi bu
en mühlik badireden
•i-.fc ( / > - * ; 4V t f & f j>- *.J Jh-C I
korumak istemişlerdir
&3?J Ammei halka bezendir­
* - î - ^ J-*’ ıi ji* *ı\z,.*, mek azmi ile resimlerle
tezyin ederek ihzar et­
* >AAİtt tiğim bu mecmuamla
ecdadımızın dinimize
verdiği ehemmiyetin
ve ettiği hizmetin bü­
yüklüğünü hatırlatm ak
ve evlâdı vatanı ecda-
clımıza lâyık halef ola­
rak hazırlamak İçin ten*
vir etjnek istedim»
17X25 eb’adında olan
eser rum i 1335, milidt
1919 yılında îstanbu!-
da B ahriye Matbaasın­
da basılmışdır; Istan»
bulun düşman işg&fi al*
tında bulunduğu târihî'
mizin en karanlık bir
devrine rastlar. Sanat*
kâr müellifin yukarıda*
ki satırları ağlayarak
yazdığı aşikârdır.
Eserde Istaflbula âid
bahisler şunlardır:
Fatih Camii, Eyyub
Camii, Ayasofya Camii.
Bayazıd Camii* Sultan-
sehnı Cajnii, Hırkai Sa»
adefcde bulunan omânû-
tı mübâroke, Şehzade
Baynur bir Camii. Cihangir Camii.

ı_/group/ merakediyorum
»AYKÂMİ TARlKATt l I tO t — İSTANBUL

Uskudarda iskele M ihhmahsuiun Camii, azanı, zaferden sonra


Edimekapusunda Mihrimah Camii» Suleymu- yıllarca Darıca bele*
niye Camii, S u m 1 alayı, Mimar Sınan, Üs­ diye reudiğlni yapım)
küdar da ValdeıaUk Camii, Sulianahmud İsmail Beydir, N. Bay-
Camii. Hiıdâİ Azia Mahmud Efendi, üskü- ramoğlu ilk tahsilini
darda Çinili Cami, Yeni Cami, Üsklidardö Darıcoda yapmış, Ka­
YenJvalde Camii, Şeyh Mahmud Nasuhi, Şâ­ dıköy Orta Okulunu
ir Süleyman Nahifi, Nurosmaniye Camii. bitirmiç, Kuleli Ask*
Usküd&rda Ayazma Camii, Lâleli Camii, ilk ri Listecine girmiş, Ku-
mahya, Beylerbeyi Camii, H&midiye Türbe- lajiden de sınıfının bl>
ai ve İmareti, Usküdarda Selimiye Camii, rincisi olarak mezun
Kumbarahâne Camii, Numetiye Camii. Ue “ olmuş, Topçu sınıfım
cidiye Camii, Hırkaisaadet Camii, Orlaköy tercih etmiş, 1943 de
Camii, Dolmabağçe Camii, Kasımpaşa C*- de Harb Okulunundan
nui Kebiri. diploma alarak Türkı-
Adj geçen camilerin hepsinin birer resmi <Eeslm: Biilmd Şercn) ye Cumhuriyeti Ordu­
vardır; ekserinin bir köşesine binişinin da suna topçu asteğmeni olarak katılmışdır Or­
bir madalyon içinde resmi yapılmadır. Bir du hizmetinde 1955 yılma kadar on iki sene
kısmı pek basit çizgilerden ibârefc olan bu kalmış, Tuzla ile Gebze arasında babasından
binâ resimleri umumiyetle çok kötü klişe­ kalan cennet misâli sahil boyunu imar e t­
lerle ve adi bir mürekkeb kullanılarak ba- mek, lâyık olduğu medeni tesislerle iskân
Kİmışdır Hoş görülmelidir. müellifin eserim etmek gaayesi ile yüibaşı iken 1955 de ordu­
bin tiirlü güçlük ve maddi »ıkıntı içinde ta ­ dan istifa etmiş ve hemen bu ümran işine te­
hakkuk ettirdiği bellidir, bu kadarı bile ha­ şebbüs etm iştir <B.t Bayram oğlu sâhll Ma­
miyet işidir, büyük fedâkârlıkdtr hallesi). Gaayet nâzik, sevimli, çelebi, ener
Bu kitapçık Ressam Hüsnü Beyi dâima jik ; evli ve üç erkek evlâd sahibidir.
rahmetle andıracaktır. b a y k a m ö G m i SAHİL m ahalle
BAYRAmÎ TARİKATI TEKKELERİ — Sİ — Zamanımızın tâbiri ile İstanbul yüksek
lstanbulda muhtelif tarikatler* »id kurulrauç sosyetesinin yaz dinlenmesi, deniz eğlence
takkeler üzerine tek rehber Üsküdarlı Ah- ve sporları ve şm atör balıkçılık meşgalesi
med Münib Beyin «Mecmuai Tekâya» adın­ için kurulmuş yeni bir mahalledir; Tuzla ile
daki 16 sayfalık risâleaidir. Hicri 1307 <M. Gebze arasında bir yarım ada üzerinde olup
188&-3.S90) de basılmış olan bu risalede yer­ mülki idâre bakımından tzmid Vilâyetinin
leri, isimleri ve âyin günleri ile tesbit edil- Gezbe Kazasına, hayatiyet bakımından da
mig 306 tekke içinde 4 Bayrâml Tekkesi bu­ İstanbul şehri şehîrine bağlıdır: bu kütüğe
lunmaktadır ki .şunlardır: alınması da bu bağından dolayıdır.
Usküdarda Salaeakda Emekyeme* Tek­ Varım adaya İstanbul - Ankara yolun­
ke» (iyin günü pazartesi), Altı mermerde dan, Çayırova'yt geçdikten az sonra ayrılan
T*vü Mehmed Efendi Tekkesi tâyin günü hususi bir yol ile gidilir.
salı), Üskildarda Dîvitcîlerde Şeyh Himmet Mahfille toprak sahibi Necmedin Hayra-
Efendi Tekkesi (âyin günü Sah). Nakka*- moglu ile İba Limited Şirketinin kurduğu
pa$*da Hifnmetîrâde Tekkesi (âyin günü hosusf bir ortaklıkja tesis odJlmişdir. ve i$e
Perşembe), 1955 yılında ba^lanmışdır.
BAYRARlOÛLl' (Necımeddin) — tş ada­ Batıya bakan üç buTuıı arasında iki kör­
mı. Tuzla-Gebze arasında ge«i$ toprak sahi­ fezi olan yarim ada 650 parsele ayrılmış
bi, Bayramoglu Sâhll Mahallesini Kuran İha- olup, bu mahalleyi tesis eden şirket yarım
Bayramoglu Şirketinin iki ortağından biri; adanın yollarının tanzimini, suyunu ve elek­
1930 de Danc&dâ doğdu, babası çiftçi ve trikle tenvirini ürerine almış, inşaat ile
mülk S&hLbl, Milli Mücadeleye İştirak eden­ gul olmamaktadır, parsellenmiş araziyi sat­
lerden, «Müdafaj Hukuku Vatın Cemiyeti» makla kalıp evlerin yapısı ansa alanları*

http://groups.google.c
.ssan-oPirtBi ________ — »soı — B a YHA-Si OAL ü M A H A LLB fi

jevkJer®* w “ ^rvei imkânların» bınhıt- üzere iki kum * ayrılm ifdır; lebi d e ry i par-
my tır Şirket b ini olarak, batıdaki burun K ile r 700-800 m etro karelik olup 50,000-
jgıdan birine E****1 ^‘r £azJnoı koylardan bj 00000 lira arasında, ıç p a n e lle r d* 400 m et­
rme muhalle s*kinleri için hunisi bir p li; ro karelik o lu p 15.000-29.000 Ura M atında
vt plaj edalın, yarım adanın o ra sın d a bir eatılmuktiidır. Batış bedelinin nısfı peyin
sokak üzerine de dürt d ü k k ta lı bir çarşı yap­ olup öbltr y a ru ı iki » n e Vbdc İle iki laltald-
tırmakla iktifa etm iştir; ilerisi için, berza­ de slınm ajıladır, İPOü yılının Agu«to« ayın­
hın gun*yin<l#ı ksdınvien h*rl «K um lar» d i­ da 5M> parselden 316 p a r« II salılm ıj, u tıla ıt
ye anili galen koyda, m ahalle sakinlerinden parsellerden 41 inin u te n n e de »ihlblart
gayri iıarı eden gelecekler için bir um um i pli) y u lık evlerini yap tırım ı bulunuyoriurdı; ev­
ın^M: la u v v u r fiilindedir. lerini y a p t ı r m ı ş o l a n l a r arasında lanınım* «#•
PamKor «tabi dery», ve «iç. olmak m âlardan K föım Ta^kcrsd, D f jŞan N idi, Şov-

9 a İII3 & £ & %


8?s

UAHİLIC - 'İS ~
____ S A K İH ltK İ ; ^

OSU^AITIH

■apM A tr1*
(M M :
A/group/merakecliyorum
BAYRAM FASA — 3302 — İSTANBUL

yatak olucudur; barbunya, u n a '


rid ve bilhassa gaayet iri mer­
canlar çıkmaktadır, diğer mak­
bul deniz mahlûklarından da in
İstakozlar yıkmaktadır.
Bayraraoglu Sfihı) Mahalle-
sim » b ir hususiyeti de maddi
w mânevi en küçük bir devlet
m uzâhereti istenmeden, tama­
men şahai teşebbüs eaeri oluyu-
du F-
BAYRAM PAŞA — Oltye-
dinci asrın birinci yarısında
nam lı vezirlerden, Dördüncü
B » p aiM R İu NfthAİlral Gftslnosu Sultan M uradın enîçtesİ, sonra
fH rsim : fiol^nd $ m n ) en sâdık ve m ahrem adamı, ve
ket Rado. Vedad Nedim Tör. Dr. Nİhad Re- bu pâdişâhın Bağdad seteri başında sadırâ-
şad Belger, Mimar Bedri U çar, Y. M ühendis zam ı: lstanb u ld a bir sem t bu vezirin adına
Necdet Arştan. Yapı ve K redi Bankası İstan­ nisbeUe anılır.
bul Merkez M üdürü Tâceddin Baykal. F ab ­ lstanb u ld a doğdu, doğum târihi bilinmi­
rikatör Nihad Üzer. M ühendis Ali A kpınar y o r; İsmail H am i Dânİşmend «İzahh Osman*
ve toprak sahibi Necmeddin Bavram oğlu iı Tarihi Kronolojisi» adlı eserinde büyiik
vardı; arsa alıp da henüz evini yaptırma* şehrin D avutpaşa sem tinde doğduğunu kay*
yanlar arasında da Prof. Hüseyin Naili K ü­ d ettik d en sonra: «Babasının adı K urd Ağa­
balı, Falih Rıfkı Atay. Prof. Tevfik Remzi dır, âilenin menşei Aznasyanın Lâdik kasa­
kasancigil, Sulhî Dönmezer ve Müfide Kiiley basıdır» diyor.
bulunuyordu. Yine o Ağustos ayında yazı Bayram Paşa pek genç yaşında, mürâ-
yarım adada geçiren 41 evin halkı 250-300 hiklik çakında Yeniçeri Ocağına nefer olarak
kişi (dL girdi ve Yeniçeri neferlığindan ocak yoiu ile
Hususi Mahalle pUıi ayılmujdü mahalle yükselerek yetildi. O târihde devşirme ka­
halkından ve onların misafirlerinden gayri nunu yürürlükde. kendisin de lstanbulda
kimse kabul olunmamakda idi. K urd Ağa adında bir adamın sıilbiinden dün­
Şirket, toprak tesviyesi, parselleme amc- yaya geldiği bilindiğine göre, Bayramın Oca-
liyesi, ana yt>lun ve iç yolların açılması, çar­ ğa girebilmesi için babasının bir Yeniçeri
şı, plaj ve gazino tesisleri, ve su getirilmesi emeklisi, dolayısı ile tıâdik reayasından bir
için kurulmasından 1000 yılma kadar 5 mil­ mühtedi olması gerekir.
yon lira harcamış bulunuyordu, Su, Necmed­ Osmanli Târih kütüğünde adına ilk de­
din BayruTnoğlunuîı yine 4 civarda bulunan fa olarak hicri 1031 (milâdı l(?22j senesi
başka arâzisi içindeki bir kaynakdan getiril­ vak’aları arasında «Turnacıbaşı Bayram
miş olup su tmkyAsı derecesi 25 dir. Elektrik Ağa» diye rastlıyoruz, lstanbulda yeni yapı­
dc Sarıyar Barajından temin edilmişdir. P. lacak kadırgaların nezâretine memur edil*
T. T. Umum Müdürlüğü, de binası şirket jniş. Birinci Sultan Ahmedin kızlarından bir
tarafından açılmak şartı İle Mahallede bir sultan ile evlendirilmiş* BRyazıdda Eski Sfl*
şube tesisini kabul etmiş bulunuyordu Şir­ rayda oturan sultan, ananeye uyularak ter*
ketin bir otobUeü Kadıköy ile yarım ada a ra ­ tib edilen bir düğün alayı ile Eski Saraydan
sında muntazam olarak işlemckde, bu bir alınıp Bayram Ağanın menziline götürül*
araba günde üç gidiş ve üç geUj seferi yap- müşdür. Yeniçeri Ocağından Turnacıbâfl
makda iril. rütbeataete bir zâbite, kendiline vezirlik ve­
Bu yarım adanın bir nimet sayılacak rilmeden bir sultan ile evlendirildiğini, biiı
hususiyeti, sularının en makbul balıklara bu Bayram Ağada istUnâE bir vak’a olarak
http://groups.goog le.<
a H sb a o p g P te l BAYRAM PASA

görüyoruz; T u rtacıb aşı ağanın emsalsiz bir •nm ağalığı zorba odabaşılaruı işine gelmedi,
i-rİM* ' - 2Cİİ Olduğu, sultanın kendisine 651': 1033 M uharreminde (Kas;m 1623u •»Biz
o ^ r? ‘ kardeşi olan devrin pâdişâhı İkinci Ocakdan Ağa istemeyiz. Ağamız azil cdil-
3uJta« Osman'a (Genç G&mana) yalvararak rin? diye ayak dirediler: Bayram Ağa azle­
Vrs •<- -Mi** kavogduğu aşik ârd ır; Bayrum dildi ve paçalık hasları verilerek Divânı Hü­
m enıll olarak da misi bir saray ta h ­ mâyun vezirleri arasına alındı, «Kubbe ve­
sis etilimi} otacakdır lB .: B ayram paşa Sara ziri» oldu. J625 dc- Mısır Vâlisi lâyin edildi.
y ı): bu Osm anlı prensesinin adı H anzâde Mısırda üç buçuk «cne kadar kalan Bay­
Sahandır. ram Paşa. hAlk taralından işbiür, hak tanır
Bu izdivacın h u n e iı akabimiı? ^Hâilei ve âd il bir devlet odamı olarak lıûrm el ggr
Osmaniye» denilen ve Genç Osm an m tah td an d it 1628 de Divânı Hümayunda altıncı ve»
indirilmesi. Yedi kule Zindanında feci b ir şe* zirlikle İstanbul* alındı. F akat seferden âb* *
kikle öldürülm esi ile neticelenen ask erj ih ti­ nen zam anın h aris ve hunh&r sadırâzamı
lâl olmuşdur. B ayram Ağa, ki m ü v errih ler H usrev Paşa B ayram Paşayı makaamı için
gaayet tedbirli, ak ıl yolundan yürüm esini bir rakib olarak gördü, o sarada askerin bazı
bilen b ir adam oldtıgunu y azarlar, adını btı yolsuz hareketlerinden İstifâde etti. Bayram
kanlı vak’aya kançdırm aıuışdır. Paşayı askeri fitneye teşvik iftirar le itti*
Ayni yıl içinde ve m ecnun B irinci S u l­ ham e tti; padişah Dördüncü Sulı Murad
tan M uştalanın zam anında S adırazam M er- m asum olduğunu bildiği halde en: -si &lan
re Hüseyin Paşa Y eniçeri ağası D erviş A ğa­ B ayram Paçayı tehlikeli adam olan Husrev
nın nüfuzundan çekinerek K aram an valiliği P aşay a karşı m üdafaa edemedi. Bayram Pa­
ile ocakdan v e Ista n b u id a n u zaklaşdırdt, sa ­ şa azil ve tevk if edildi, bir hafta Yedikule
ray erkânından S ilâh d ar B ayram A ğa Y eni­ Zindanında b ir hafta da Sarayda Kapucular
çeri ağası oldu, fakat asker eski ağ alarını is­ odasında yattı; bütün m alı, eşyası hazine adı*
tedi. ve ayaklandı. M erre azledildi, D erviş n a m üsadere olundu. Bayram Paşa, v&k'anü-
Paşa tekrar Yeniçeri ağası oldu. B ayram visinin tâbi ile «derviş gibi kuru hasır üstün-
Ağa da Bosna valisi tâyin edildi. Meselâ Hâ- dc kaldı*. S ultan Murad Husrev Paşanın
dlkatül Cevâmi müellifi gibi, bâzı yazarlar pençesinden B ayram Paşanın ancak güze)
bil Silâhdar B ayram Ağayı Y eniçeri B ayram başını kurtarabildi, ve bu müsadere fırtına*
Ağa ile karışd m rla r, yukarıd a kaydetdiğı* SiTidan pek az sonra devlet adamı eniştesini
mir vak'avj onun ilk Yeniçeri ağalığı gibi tekrar kubbe veziri tâyin etti; Divânde beş
gösterirler. sene çahşdı. Sultan Murada karşı çıkan as­
3032 (1623J de Zağarcı başıhğa terfi keri ihtilâllerde, pâdişâhın en mahrem ben­
eden Bayram Ağa R um elinde Yeniçeri ocağı deleri Yeniçeri ağası Haşan Halife ile has-
için ağlan devşirmeye m em ur edildi. nedim Musa Melek Çelebinin Âsi askerler
Ayni yıl içinde M etre Hüseyin Paganın elinde feci ölümlerini görmesine rağmen.
ikinci sadâretinde Yeniçeri K ethüdası oldu; Sultan Murada dâim i metanet tavsiyesinde
Hüfieyin Paganın Yeniçeri adab a şıla n m para bulunan bir yakın dost kalmakdan çekinme­
ile elde ederek Yeniçerilerle sipahileri b ir­ di. 1633 de Rumeli Beylerbey isi oldu, bu vi­
birine düşürecek ve kan.h vak’alara yolaça- lâyetin merkezi ulan Sofyarfa büyük tim ar
cak entrikasına asker üzerindeki nüluzu ile ıslüLıatı yapdı, mütegallibe eline geçmiş olan
mâni oldu; ve Merre Hüseyin Paşayı devi- tim ar ve zeametleri isiirdad etti vc onları
*cn askeri ihtilâlde Yeniçeri Ağası oldu. yeni tcvcihnâ melerle ehli olan kılıç sahibi
Ciddi, vakarlı, otoriter adamdı. Çocuk­ tlivânâ yiğitlere dağıttı; öyleki bu beratlara,
luğundan beri Ocakda olduğu için yeniçeri­ p seçme gençlerin künyeleri ve yaşları ile
ler arasındaki fitne ve fesad erbabının hep­ beraber boyu bosu, kaşı gözü, saçının rengi­
sini tanıyordu. Uzunca bîr zam andan beri de ne, din in ayağının tarifine varınca mufassal
Yeniçeri ocağına ocakdan yetişmiş ağa 1âyin eşkâlini yazdırttı. Bayram Paşanın bu tim ar
«dilmiyor. Yeniçeri ağalan saraydan yetiş- ve zeamet beratları tasdik için Istanbula «tel*

/o r6tfpf/rrteraked tyorı/m dığinde pAdişahjn fevkalâde hoşuna çilli.


» a y r a m *A3A - « oı -

T e k rar Istan b u la alındı ve D iv anda ikinci lecek olan Orduyu Hümâyunun sefer erzakı
vezir oldu; artık am ansız b ir m ü stebid h ü ­ ıstokîarmj hazırlattı. Konya, Sivas, Gazian*
k ü m d a r olan D ördüncü S u lta n M u radın m u t­teb yolu ile Birecige gitti; Birecîkde bu sefer
lak itim âd ın ı kazanm ış v e m ah rem iy eti jâhâ- için kurulm uş top dökümhanesini teftiş etti,
n ey e kabul edilmiş b ir v ezir idi, s o n s u ı birdökülmüş topları Musula naklettirdi, kendisi
nüfuza sâhibdi. Erzurum*, oradan Karsa gitti, sınır ahvâlini
1035 de Sultan Murad İrana karş» Re- tetkik etti ve nihâyet kışı geçirmek ve pâdi*
van seferine çık ark en B ay ra m P aşn İ s ta n ­
şahı beklemek üzere Amasya kışlağına don­
du.
bu l k ay m ak am ı ta y in edildi; am an sız miis-
ıebid ta h t şehrini an cak on a em â n e t edebil-
Sultan Murad Bağdad seferine 1633 Ni-
sanında çıkdı. Kışı Ajnasyada geçirmiş olan
miş idi.
B ayram Paşa Konya üzerinden înönüne gel­
Padişah Anadolu ortasından geçerken
di ve padişah İle orduyu bu konak yerinde
yollar boyunca bir çok köyün m etrûk oldu­
karşıladı; sefer hazırlıkları hakkında şifahi
ğunu gördü, sebebini tahkik ettirdi, «kırk
raporunu arz etti, tek rar öncü olarak hare­
yıldan beri celâli eşkıyası ile perişan oidular,
ket etm ek isterken pâdişâh izin vermedi:
dağıldılar, çoğu Istanbula gitti* cevabım al-
— Y anımda bulunm an benim için daha
dî- Sultan Murad da B ayram Paşaya yolladı-
kıymetlidir., diye iltifatda bulundu.
ğı bir fermanla tstanbuîda bir nüfus sayımı
Bu kıymetli devlet adamı 26 Ağustos
yapılmasını, kırk yıldanberi Istanbula gelip
1638 Perşem be günü Birecikden öte Cülab
yerleşmiş olanların eski köylerine sürgün
mevkiinde, b ir kalb sektesi yahud beyin ka­
edilmek üzere tesbitini emretti. Bu nüfus
naması olacaktır, ânl olarak öldü. Başda Sul­
sayımı lstanbulda. bir kaç ay büyük bir h u ­
tan Murad, ölüm ü orduda, bü y ü k bir teessür
zursuzluk yarattı. Türlü haksızlıklara, pek
ile karşdandı, Sadırâzamlığı 1 sene, 6 ay, 22
çok kimsenin yeniden muhaceret sefâletıne
gün sürmüşdü.
düşmesine sebeb olacağından B ayram Paça
ö lü m h aberi arz edildiği zaman Sultan
pâdişâhın itimâdına güvenerek sayımı d u r­
Murad değerli veziri ve sâdık dostu Bayram
durdu ve pâdişaha işin imkânsızlığım bildir­
Pahayı son defa görmek istedi ve vezirin
di. Buna mukabil m ühim bir im ar işi başar­
otağına gitti* Yatağına bi rûh uzanmış paga­
dı; şehrî fırdolayı çevirmiş olan kale duvar­
nın karşısında hıçkırıklarla ağladı.
larına içerden dışardan yapışmış ne kadar
Vezirin otağında Bağdaddan Istanbula
h in i varsa istimlâk ederek yıktırdı, târihi
k adar kaç konak varsa, o konaklar adedine®
surları tâmir ettirerek dış yüzünü de bada­
ceviz sandıklar pâdişâhın nazarı dikkatini
nalattı. «Istanbulun yüzünü ağarttı...
çekdi. her sandığın, üzerinde «falan konakda
2 Şubat 1637 Pazartesi günü azil edilen açılacakdır» diye birer pusula vardı. Bu san­
Tabanı yassı Mehmed Paşanın yerine sadı- dıkların içinde ne olduğunu soran padişaha
râzam ve şark seferi serdârı tayin edildi: vezirin hazinedâri:
B tgdad üzerine bizzat sefere çıkmaya k a ra r — Sizin için hazırlatm adı pâdişâhım.1.,
vermiş olan Sultan Muraddan evvel öncü dedi. Sultan Murad emretti, sandıklardan bi­
olarak Istanbuldan hareket etti. Bir aydan rini açdılar; iç donundan, mintanından^ zırha,
fazla vatanı olan Amasyada kaldı; kendi ke* miğfere, samıır kürküne, baş dülbendine mu­
aearnden 20.000 kuruş ( l kuruş & dirhem rassa hançerin# varınca hiç bir şey unutul­
halis gümüş hesabı ile 450 okka gümüş) ve» madan padişaha mahsus b ir takım esbab
rerek su sıkıntısı çeken bu şehre yeni bir su çıkdı.
getirtti; ve satın aldığı büyük ve güzel bir Sultan Murad:
bağçede mükellef bir mevlevihâne yaptırdı. — Ah kadirşinas adam, beni bu kadar
Oradan Niğdeye gitti, pek bakımsız bulduğu düşünen adam?, diyerek tekrar ağlamaya
bu şehri de, yine kendi kesesinden hanları­ başladı. Cesedinin tahnit edilerek Istanbula
nı. hamamlarını ve çarşılarım tâm ir ettire­ götürülmesini ve hâli hayatında hasırlattığı
rek ihyâ etti. Bir tarafdan da pâdişâh ile ge­ türbesine defnedilmesini « a n tN
h+tp://groups.google.çof
T
AJffiatLOF g P tS İ - 2S05 — Ba y r a m p a şa bağ çiv a n la eu

Mührü hüm ayun T ayyar M ehmed P&şa- olan m ahrem ler k«m&U hüsün ile aglaşdüar,
y l Varildi. am a ne fayda sultânı- cihan olan kahra­
Bayram Paşa pek haksız olarak asm tuı m anı âteş feşanm ferm anına muhalefet değil
Miydk şâiri ve hiciv üstadı N e fiy i idam e t­ İtrisin d e ademi m ûsaaret m u h il idi» diyor.
tirmiş olmakla iltiham edilir. Bu vak'anuı Dördüncü Sultan Murad İstanbul içinde
anlatda gelen sekli şud u r: S u ltan M urad n e ­ sık sık tebdil gezen padişahlardan biridir;
dimleri arasında bulunan N e f’îye; bu dolaşm alarında yanına ekseriya Bayram
— B ir tâze hicvin yok m u d u r? d iy e Paşayı «lirdi. Bu yönden de paşanın adı Lâtife
sorar. yollu fıkralara kanşm ışdır (B.: Mu»tafa,
Şâir de B ayram Paşa hakkında yaadıgı B ekri).
bîr hicviyeyi pâdişâha v e rir; S u ltan M urad E > W l B ay ram P a ş a A dnl il&jn m akat»
şâiri takdir eder gibi g ö rü n ü r Lse d e çok ağır •n. 1MB.
olan bu şiiri paşaya göstererek N e ftilin ida­ m ısraı hicri yıl üzerinden ölümüne tâ r ih d ir .
mına izin verir, B ayram Paşa da şâiri sara ­ Bibi.: Nâimâ Tarihi, m ve IV; î. H. Dâni*-
yına davet eder, geLir gelm ez de sarayın ınend, İzahlı O&manlı Tarihi Kronolojisi; Hadl-
odunluğuna tık ılarak b o ğulur ve ce&edl de­ katül Cevâmi. i; HadtkatOl v t t a f l
nize atılır (B.; B ayram paşa Sarayı; N ef'i)- BAYRAMPAŞA BAHÇIVANLARI —
Bayram Paşa, bir hicviye için N e fîy i Y akm geçmişde, Bayram paşa Ç ayın ve Bos-
öldürtmek istese dahi, S u ltan M urad bazan ta n la rın ın şehir içinde b ir mesire olduğu za­
müşâarede bulunduğu b ir nedim ini kolayca m a n la r B üyükşehir halkı arasında bu bostan
fedi edecek bir hük üm dar değildir. A ğır şe ­ v e bağçelerde işleyen bağçıvanlar da bir
kilde hicvedilen B ayram P aşa değil, pâdişa- şö h ret olm uşlardı; Ahmcd Hasimin kalemi
hin kendisidir; bugün aydın olarak bilinm ek Ue Istan bu lu n edebi kütüğüne geçmişlerdir;
tedir ki Sullan M urad b ir cinsi sap ık tır, «t* m u h a rrir «M alum aUa yazdığı «Şehir Mek-
rafında b ir sürü m in y on ları olm ak la b e ra b e r tu b la n » içinde b ir kış sonu Ramazan bayra­
İsimlen ta rih k ü tü ğ ü n e geçm iş M usa M elek m ın d an bahseder, v e erbâbı zevkin bayram
Çelebi ve H aşan H alife g ib i sevd iği g en çler g ü n le rin i nasıl geçireceklerini lâtife yoHu
yaşça kendisinden b ü y iik d ü rier. N e fîn in S ul­ ta sv ir ed erk en : «Bayram paşa Bağçıvanlan
tan M uradı b u y ünden y e re ç alan b ir kıtasın* b a k la larla en gin arlara don vurmasın diye
dan bahsedilir k î « H e fî E fen d in in sebebi k öm ürcülere rağm en havaların açılması için
mağfiretidir» den ilirm iş. B ay ram F aşa h ic­ b aş açub yaş dökecekler» diyor.
viyesi, N eFînin k a tlin d e H ü n k â r hicviyesinin T ophaneli, Çeşmemeydanlı, Kasımpaşab,
bir paravanasıdır. A ksaraylı, B atak lı gibi «Bayram paşa bafiçi*
B ayram P aşan ın a d ı b ir d e sa ra y cinaye­ v an la n * d a h uvarda meşreb, bıçkın olmak­
tine k anşm ışdır; S u lta n M u rad ın kard eşleri, la tanınm ışlardı
yinnibeşer yaşında b ire r d elikanlı o la n Şeh- «Bağçıvan» sıfatında b îr büyiik şehrin
a6de B ayazıd ile Ş ehzad e S üleym an onun gü nlü k g ü rü ltü lü sokak hayatından uzak
nezâreti altında İdam edilm işlerdi. M üverrih y aşam a m ânâsı gizli olduğu hatırlanırsa* ka­
Natmâ Efendi b u faciay ı n a k le d erk en P aşa­ baca görünüşünden görgüsüz olduğu zanm-
yı bu a&ır vazifeyi ifad e m â z u r g ö steriy o r k i n ın uyanm am ası yolunda:
haksız değildir. Şöyle bet» R ev an k alesin i fe t­ « __► Bahçıvanız dedik ama B ayram paşa
heden padişah lsta n b u ld a fe tih şen likleri ya­ Bahçıvanıyız!..
pılmazı em ri Ue b e ra b er İsta n b u l K aym aka­ d iye halk ağzı b ir deyim vardı,
mı B ayram Paşaya ad ı geçen ik i şehzâdenin, M üslim yah u d gayri müslİm .Bayram p^
halk zafer şenlikleri ile oy alanırken gizlice şa bahçıvanlarının hem en hepsi arnavud idi.
idamlan için b ir de gizli ferm an yoüam ışdı. Serm ed M uhtar A lus «Karagözde v e Orta
Bayram Paşa d a B ostancıbaşı Doce M ehm ed O yununda m eşhur b ir tip olan Arnavııd dai­
Ağa ve C elladlarla gece saraya giderek bu m a b ir B ayram paşa Bagçıvam olurdu: per*
korkunç em ri yerine g etirm iştir, m üverrih: deye veya meydana çıkdı mı Bayrampaşadan
«Bayram Paşa, Doae v b b u vak 'ay a m übâşir tu ttu ru r va enginardan açardı» diyor. Biz

^ n r o u D / m e r a k e d i y o r u m _
. D EB^ - İSTANBUL

«ism i do e k s e riy a b -r B a y ra m Ag» . olurri-* Urç bir k m **ıt»ll vclaUaıı


d ıy £ ilâ v e e d e b iliriz. Iku u .ı A bdıalham ııİ dov- Vantıktan al at
riru n s a h n e y o s m a la rın d a n L u ç U u H a n ım ın llııılakları hal
b ir A rn a v u d B a£ çıv ü h k a n to su v a rd ır : KhİjİIi bef 1(2 kot«k al
.Sevdirin Mr artuviMİ *Atll frlta ıı Am an Hayran» paşalım
BHI ran d ım « ba?*m rnivl ffOıIrrr Hu hrıulp kdl!.
CHutcrr ab fan d ım HAYKAMPAŞA in .K t.S l — (B : Ly.
Civanlar İçindi* bir tâft fllİAlı <îujs Likud Ilerfsu vc vâdısı. Istanbulun
Hjık M k iM it dıi^uitnı*9ln k r n («lort* Muhasarası ve Fethi j.
B&]ı‘n ı ı i | i w N ı r lirnı Adı Huyram HAVRASI PAŞA K l'Tl'PlIA N K Sl .
D o ja doya s rr iır tlm e ri hu bayram Bayram Paşanın medresesine vakfettiği ki*
B raln mMİbln lir duldu bu div;uı taplftn. bilâhare Nuruosmanlyc kütüphanesi-
Ab e baydın pirtlt'ı' ne nakledilmiştir. fih risti y u m a olup, kitap*
« mivf *wl**r lar 1-73 numaralarda kayıtlıdır. Mükerrer*
Ah 11 sam ur *w»çl?»r leri ile birlikte cem’an T9 yazma eserdir.
Yandın» a trs ^ n * ah Bunlardan 4-1 n u m a r a lı «Er«Ravz Ul-mi'ıİr
P rk ran d ım fi ahbâr ıl-aklâr> isimli coğrafya kitabı Tür­
Gm* gündüz ahladım kiye’de tek nüshadır. Müellifi «lbn Abd ül-
Yıırr^imi tfa*ladıtn Mün'im^dir. Bu kıymetli eserin Endülüs'e
Bir sırnavutf rtv a n a aiı kısmı basılmıştır.
B rn vonJİimu kJiftUtlun Bayram Paşa kütüphanesi kitaplarında^
Façaları b ak sıvam ış n ffüzrf ki vakıf mührünîiıt yazısı şudur: «Vakafe
l'Ap.1 kü tfk k aim » bH Vezir i Mükerrem Hazret-i Bayram Paşa te-
A lnına ita düknılhj fe n a n kabbel A llahü Teala. I000>
Kılkıilumi ( r | tel H âlen Numoemanjye kütüphanesinde bu­
A m an Bayram p a k lım <l,UldlQJ alı lunan kitaplar, Bayram Paşanın isminin rah­
B**n sa n a yandım m etle anılmasına vesile teşkil etmektedir.
P rk >aııdım Şükrü Nâll Pajrakdar
O d e v r in â d e tle r in d e n d ir . b i r sahnede BAYRAMPAŞA M ^ R K S E S İ, MEHTE­
y e n i b ir k a ııio fçid ild i m İ d ijje r k a n to c u y ı l ­ Rİ. SKHİLL TKKKE&İ, TKKKK MESCİDİ
d ız la r t a r a f ın d a n h e m e n n a z ir e le r i sö y len ir* ve TrK RK Sİ — Onyedinci asnn ilk yansın­
d İ. ş u A m a v ııd B a h ç ıv a n k a n to s u d a Pt* da yaşamış ünlü verirlerden ve Dördüncü.
r u z H a n ım ın d ır: Sultan Muradın sadrazam larından Bayram
VrfAsu bir yârv jnkri»nt abayı Paşanın hayır eserleri manzumesi ve türbe­
A m an dvstlar p rk yazık oldu b ana si, Hasekidedir, 1034 Belediye Şehir Rehbe­
Gühftl vrrdfaı sırnavud baftçıvnha rine jîöre «Pafta 11/51. no, mahalle) KeciM-
Bayram p&snlı o zâlim elvana. tun Mahallesinde Haseki kadın sokağının
8 « l to n l nlre bArab t'lliu Ur Haseki Caddesi Ue kavuşalı üzerindedir. Bu
Ben d r m al mahvia tir a n M rrtm kayuşak noktasına caddeden bakıldığına gö­
Aşkında cayır « y ı r y a n a r pör^yim re, Medrese ile Mekteb solda. Türbe. Sebil
Kql£lnu» fanq koyup yalvar *la Tekke ve Tekke Mescidi sağdadır. On yedin­
B r : ı «ruj r n j id rjîı» .. ci asarın gfteel eserlerinden biri olan bu mah-
H.ıydJ drf «I BarramD»vılı.. z&me 1960 yıb Kasım ayı sonunda yürek
Saç|.ırı nam ur sutalauak bir harâbiyet idinde fdi. Manzu­
El ayıık çam tır menin büti'm binâlaı*ı kesme laşdan yapılmış
,mstn ıi pivıın olup, yalnız taş mektebin üzerine gecen asır­
0.- 1w hıiaçfvan ca Hâv<? olarak inşâ edilmiş iki katlı ahşab
Tu.kim im i una «m an ev {kİ muallim meşrâtnsı olduğu bellidir)
h to oldum prçjm au boy ve İçinde barımjamayaoak kadar harab
O d vau *cf ceMdfUi bulunuyordu.
nttp'.//groups.google.coı
Ah*ÜfL«!>aOİSİ ______ — m i? — feAYHAMPAŞA MSPflSSEftl

HÂdlkatuİ CevSmı «Bayrampaşa Tekkesi bir tu£la duvar çekilmiş ve üatü kiremitli
Mtfcidi» maddeeiıide şunları yatıyor; «pay. bir dam ile kapanm adı; dershane de hna)Aı~
ra# Paşa Mescidin y an ın d ı roUatakil türbe- fıânenln deposu olarak kullanılıyordu.
d« medfuiKfur, Türbesine bitişik scbillr» kar­ Medresenin bulunduğu kocabaşındaki Uf
şısında Medresesi ve şâir h a y titı (Mektebi) mektebe Haseki Caddesinden sekiz basamak­
vardır. Takkesi K aadlriyı şeyhlerine mevrut­ lı taş merdivenli* girilir; medhal k«mıniTi
tur. Paıar günü öğleden sonra vaaz olur; duvarları çini kaplıdır, taban döşemesi (ahu
tefcJtedt Beyti $evifın yeni anahtarı, Hasreti olup altı pencere ile ışıklandırılmış olan mek-
üveya’irı aaâkiyesi ve PeygfcTnbcrsmiairı aya­ leb dcrshine^î de Süleyman Çarmık adindu
lı reftni (tabam a&kfi, iti) mevcuddur». bir zâtin tek teîgâbh dokuma atölyesi idi;
Medreseye Haseki kadın so k alı üzerin­ ahşab muallim evinin henüz kabili iskân »U
de bulunan bir kapudan ve taş düşeli uzunca kısmı ds fkî bu kjsun sokakdan görülme^
bir kcridor-BViudan geçilerek girilir; sokak m edrese önündeki koridor - avlu üzerinde
kapü&unun tam k a^ttlftda da asıl m edrese dür) bu kiracının meskeni idi.
kapusu bulunmaktadır. Medresenin Haseki Caddesi üzerindeki
Medrese bir kare (m urabba) üzerin? in­ cephesinde bakkal, sobacı ve hurdacı dük­
şa edilmiştir; ortaamda bir şadırvan bulunan kânları bulunuyordu.
avlunun etrafı baklava başlıklı 12 m erm er Yukarıda da kaydettiğimiz gibi Tekke,
sütün üzerine atılmış kem erlerle fırdolayı Tekke Mescidi, Türbe ve sebil medrese ile
bir ruvftk ile çevrilmişdir; 12 oda V* bir mektebin k a rşım d a ayn bir blokdur.
dershaneden mürekkeb olan medr*ı«jJnin Türbenin önünde ve k«wu*ak noktasının
odalar aag ve soldaki ruvaklann arkaım da tam köşesinde bulunan sebil, duvara bitişik
ölüp giriş kapusu tarafındaki n ıv a k tırın ir- olan iki yarım olmak üzere baklava başlık!»
a dı dıiiî duvardır, Ruvak ili? odaların üstünde* altı diitunlu, beş cobhelidlr; sütunlara atıl­
ki kubbelerin ve dershâne kubbesinin k u r­ mış kem erlerle $ütün aralarında kadını; olan
şunları sökülmüş, şadırvan perişan, lezelden pencere - boşluklar. hendesl motifli demir
bir tâmir görmez, ise bu güzel medresenin dökme pak güzel şebikelerle kapatılmıştır,
yakıtı bit istikbalde tamamen çökeceği aşi­ bu şebekelerin alt kısmında su tarlan vermek
kardır. için beşer gaz vardır; bir kubbe İle ortüJmCkf
1900 yılı Kasım ayuıda sağ tarafdaki olan sebilin geniş ahşab saça$ 1038 den son­
odalarda pek dar gelirli aileler sığınmış bu- ra tesbit edemediğimiz bir târihde kaldırıl*
kmuyordu, harabı ile saftlet kucaklaşmi|dı. mışdır: be$ beyitlik manzum târih kitabesi-
Soldaki odalar ile dershâne ise Ömer Miras nin târih beyti şudur;
admda biri tarafından kiralanm ış ve b ir Bir duft lt^ dendi tftrfbi
vatka Imâi&thânesJ hâline konmıışdu; ruvak .Ipşm'gâm elhâne olıta «"bU*
sütunları içinde kalmak üzere boydan boya im. 1 « 4 * 1635ı

Hayraa>p*«a Medı+st-sî

T\/group/merakediyoFÖhf,,d
E A V S A Ö P ’A i A M lf K K s E S I — 5SUK — IST a K BUI. A *StK L £PSÜ i8f

ltepM«! B a s -sı üzerinde Ktlıı- peııt-ere vardır. Krpunun ıç tarafının jntuo-


nan k u ^ ı i 27 M ayıs 1960 tarjlım c kadar de çini üzerinde "ülel bir «kelimei tevhid»,
Demokrat P artinin H u ek î bucağı olarak kubbenin ortasında güzel i Besmele», dıvır-
Kullanılıyordu; A na y»:-a kanununa aykırı larda da yine pek güzel yazılarija iy etı kert­
icraatı fle iktidardaki roeşrûlyelini kaybeden me vardır. Tahtı* sanduka chşab U< parmak­
v r T ürk silMılı kuvvetleri tarafından işkal lıkla r.-vrilmişdir. Bnş ve ayak uçlarında İki
edilen bu siyasi p arti kapatıld ıklan sonra pirinç fam dan vardır. Sanduka öttiisü. uza-
kapusu mühürlcnm işdıı rin e o m a ile «Besmele» ç ta u n iş yaşü otlış-
Sebilin y an ın d a w H aseki Caddemi in e ­ dandır.
rindi? güzel b ir fe fm e v a rd ır: k ita b e tiz olan Türbenin arkasındaki kuyunun üstündü
bil B ayram paşa çeşm esinin teknesi k ırılm ış, m erm erden bir kuyu dolabı vardır, bu dolalı,
suyu keşlini İş, pirine lülesi d u ru y o rd u ; onun kendi başına sanat eseridir.
4a çalınm am ış alm ası h a y re te de£er. Türbe île kııyunun arkasında da îekke
Tekkenin, ayni zamanda sim âh âne olan m eıraıblarınm yattığı mezarlık vardır; bun­
Tfekkf Mescidinin ve T ü rb en in bulunduğu ların arasında şehy taçlarının yatıları, de­
avluya Haseki caddesi üzerinde b u lu n a n bü­ virlerinin en kuvvetli Hattatlarının elinden
y ü k bir kapudan girilir. B u kapum rn iç ta ra ­ çıkmifcbr.
fı, iki m erm er sütun ile d u v a ra atılm ış k e­ Avluda bu hozire ile mescidin önünde
m erler ü je rm d e bir kub b e ile ö rtü lm ü şd ü r. pek harab h ir şadırvan vardı.
Kapudan girince sağda b ir mezarlık, sol­ Sıtnâhâne mescid kesme taşdan sekiz
da türbe, bir kuyu, ikinci bir m ezarlık, ahşab köşeli m üstakil binadır; o da büyükçe bir
tekke harem), karşıda tekiz köşeli sunâhâne- kubbe Ue örtiilm üşdür. Her tarafı kapalı ol­
mescid, haram ile mescidin arkasında da Ön duğu için girilip görülemedi.
(arat ııitu n iu ruvak derv iş o d aları g ö rü lü r. Onii m erm er sutunlu ruvakla bezenmiş
Büyükçe bİT k u b b e ile ö rtü lm ü ş olan v e kubbelerle örtülm üş derviş odalarında da
türbe kesme taşdan yapılırı ışdır. K apusunun 1960 yılında çok d ar gelirli dört beş aile ba­
önünde ahşab b ir p abu çlu k ile ik i y an ın d a rınm ış bulunuyordu.
iki lü rb ed ar odası b u lu n m a k ta d ır B üyük Derviş odaları, ahşab harem. sım iM ot-
kubbenin etrafın d a 4 kü çük y a rım k ubbe mescid pek harab bir halde idi
bulum ıb a ltlı ü sttü İT perden 31 p en cere İle Şeyhler haziresinın Haseki kadın soka-
a y d m la td n u ^ lır; bü yü k a lt p e n ce re le r ah şa b ' ğ> üzerinde bulunan arka duvarında gaşyin
kapalı, küçük ü s t pen- büyük ve kemerli, demir kafesli pence­
aareler alıcı - p etek reler vardır kİ bu sokana mimari bir
■an ılıd ır; k u bbe altm - güzellik verm ekledir ( Kasım 1060)-
* d a a y n c a T küçiîk H t l ı atkO ü*

ftüleııd 9*rear

http://qroups.qooQle.coa;

You might also like