You are on page 1of 3

Tasarım Odaklı Düşünme’de Duygular

Öğrenme yolculuğumuza ne zaman başlıyoruz? Hiç durup bunu düşündünüz mü? İlk farkında
olarak, bilinçli bir şekilde öğrenmeyi gerçekleştirdiğimiz ilk an… Belki de kendi
takvimlerimize bu özel anı not alıp, her yıl yeniden hatırlamalı ve kutlamalıydık. O kadar çok
şeyi kutluyorken, hayatımızda asıl büyük dönüm noktalarından birisi olan anı kaçırıyoruz
belki de. Bir çoğumuz bu anı düşündüğü zaman çocukluğunda kaldığını ve farkında olmadığı
için o anı unuttuğunu söyleyebilir. Belki de gerçekten böyle olmuştur. Henüz uzun süreli
hafımıza atamayacak ya da ileri de o anı çağıramayacak olabiliriz.

Yine de öğrenmenin o ilk ışıkları beyinimizde yandığında oluşan duyguları kolay kolay
unutmamız mümkün olmayacaktır. Duyguların beslediği, öğrenme ile kurulan yeni nöron
bağları, yüzümüzde şaşkınlık ile birlikte bir kıvanç duygusu… Öğrenmenin keyifli bir
yolculuk olduğunu unutabiliyoruz. Her yazımda söylemeden geçemediğim eğitim sistemi
bizden öğrenme mutluluğunu çalıyor. Bu nedenle bazen öğrenmekten keyif almadan
yaşıyoruz. Bir farkındalık yaşamak, yeniden keşfetmek ve nöronlarımızda ışıkların çıkardığı
görkemli havai fişek gösterilerini başlatmak gerekiyor.

Bu giriş ile başlık şu ana kadar örtüşmüyor gibi. Tasarım odaklı düşünmede duygular diyerek,
öğrenmenin keyfini anlatıyorum. Hem başlıktaki duygular kelimesi sanki tasarım odaklı
düşünmeden uzak, bir de bu başlık ile giriş yaptığım konu daha uzak gibi. Oysa aralarında
büyük bir bağlantı var.
IDEO Tasarım Odaklı Düşünme Adımları

Son dönemin popüler konularından birisi tasarım odaklı düşünme. Hem en çok verilen eğitim
programlarından birisi hem de hayatımızın neredeyse her alanında uygulanan bir kavram
halinde bizleri çevreliyor. Tasarım odaklı düşünmeyi eğitimlerimizi hazırlarken de
uygularken de bol bol kullanıyoruz. İçerisinde duyguları da katarak. Çünkü duygular olmadan
tasarlanan her şey eksik kalıyor. Biz insanlardan uzak bir noktada kalabiliyor. TOD ile
tasarlanmış bir sandalye bile tasarlanırken, süreci tasarlayan kişiler işlerine duyguları dahil
etmemişler ise sandalye kullanıcılar için kullanışsız oluyor. Rahatlık duygusu vermeyen bir
sandalye dediğimde hepimizin gözlerinde canlanıyor değil mi?

TOD ile tasarlanan bir eğitimde duygulara yer verilmemiş ise o öğrenme için gerekli olan,
zorlanma, hafif endişe, başaramama hissi, şaşırma, gibi duyguları alıp nasıl başarma, çeviklik,
yılmazlık, merak etme, keyif alma mutlu olma gibi öğrenme ile gelen duygulara yer
açabiliriz?

TOD ile bir ürün tasarlarken pek çok hata yapmak gerekiyor. Hatta ne kadar çok hata
yapılırsa o kadar iyi bir ürün ortaya çıkıyor. Neredeyse hiç bir TOD sürecinde ilk düşünülen
ürün ile son ürün aynı olmuyor. Bu da sürecin kendi içerisinde dahi duyguların önemli bir
rolü olduğunu gösteriyor. Hatalardan sürekli ders almak, motivasyonu kaybetmemek,
gerekirse kendi kendini motive etmek, hata yapmayı benimsemek, sürekli geri bildirim almak
ve pek çok kişi için olumsuz addedilen duygular ile başa çıkabilmek için çeviklik ve yılmazlık
gerekiyor.

Christian Bason ve Robert D. Austin’in kaleme aldıkları “Tasarım Odaklı Düşünmeye Doğru
Biçimde Liderlik Etmek” yazılarında tasarım odaklı düşünmede liderlerin bu süreci iyi
yönetmeleri gerektiğini ve bu konuda şu 3 yolun olacağından bahsediyorlar:

MEYDAN OKUMA
Mantıklı ve nesnel olmaları gerektiğinin söylenmesine alışmış çalışanlar, tasarım odaklı
düşünme yöntemlerini genellikle öznel ve kişisel bulurlar. Örneğin kullanıcılarla empati
kurmak ve başarısızlığı baştan belli olan denemeler yapmak.
İSTENMEYEN SONUÇ
Çalışanlar bulgular karşısında şaşkınlığa uğrayabilir, dehşete düşebilir, boşa kürek
çekiyormuş gibi hissedebilir ya da sağladıkları ürün veya hizmetle ilgili önyargıları
değiştirmeyi zor bulabilirler. Kaygıları projenin yolundan sapmasına sebep olabilir.
ÇÖZÜM
Liderler yeni fikirlerin ortaya çıkması, genel bir yön ve amaç duygusunun sürdürülmesi için
ekiplerin alan ve zaman yaratmalarına baskıcı bir tutum takınmadan yardımcı olmalıdır.

TOD ile bir süreç yürütülecekse bu süreç boyunca yaşanabilecek duyguların da öngörülerek,
bunların konuşulacağı güvenli alanlar yaratılması gerekmektedir. Duygularımızı
konuşabileceğimiz güvenli alanlar yaratmadan ürün tasarlamak, uygulama geliştirmek, eğitim
geliştirmek, ekip yönetmek ve şirket yönetmek artık pek mümkün gözükmüyor. Her birey
biricik ve duygular da bir olay karşısında biricik olabilir. Bu nedenle her işte duygulara yer
açmalıyız.

Kaynakça:

Harvard Business Review, Nisan 2019, Christian Bason ve Robert D. Austin’in kaleme
aldıkları “Tasarım Odaklı Düşünmeye Doğru Biçimde Liderlik Etmek” yazısından
yararlanılmıştır.

You might also like