Professional Documents
Culture Documents
APAD
1
ANKARA
2015
BİLGİN KÜLTÜR SANAT YAYINLARI
ISSN:2149-4045
2015 ANKARA/TÜRKİYE
Yazı İşleri Müdürü: Engin DEVREZ
APAD hakemli bir dergidir ve
Mayıs ayında yayınlanmak üzere yılda bir kez basılmaktadır.
Published each year in May
Bilgin Kültür Sanat Yayınları’nın izni olmadan APAD’ın hiçbir bölümü kopya edilemez.
Alıntı yapılması durumunda dipnot ile referans gösterilmelidir.
It is not allowed to copy any section of APAD without the permit of Bilgin Kültür Sanat Yayı-
nevi, it must be referred by authors if knowledge takes from APAD.
APAD’a gönderilen makaleler, yayın ilkelerinde belirtilen formatlara uygun
olduğu takdirde basılacaktır.
Articles should be written according the formats mentioning in publishing principles page of
this issue.
APAD’ın yeni sayılarında yayınlanması istenen makaleler için yazışma adresi:
Correspondence addresses for sending articles to following volumes of APAD:
Dr.Cevdet Merih EREK
Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Teknikokullar Kampüsü
06500 Beşevler-ANKARA
Grafik Tasarım/Graphic Design
Dr.Atakan AKÇAY
Umut ZOROĞLU
Murat KARAKOÇ
ANKARA
2015
APAD HAKEMLİ BİLİMSEL BİR DERGİDİR
APAD IS A PEER REVIEWED SCIENTIFIC PUBLICATION
APAD’ın bu sayısı 17-19 Mart 2014 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi, Edebiyat
Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Tarih Öncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Cevdet
Merih EREK tarafından düzenlenmiş olan “Anadolu Prehistoryası Terminoloji-Kronolo-
ji-Tanımlama Sorunları Çalıştayı”na davetli olarak katılan bilim insanlarının sunduğu bil-
dirilerin makalelerine ayrılmıştır.
This issue of APAD is assigned for articles of presentations of invited scholars in
17-19 March 2014, when was organized, called by “The Workshop of Terminology-Chrono-
logy-Description Problems of Anatolian Prehistory”, by Dr.Cevdet Merih EREK on behalf of
Gazi University, Faculty of Arts, Prehistory Section in Archaeology Department.
Editörün Notu
Adnan BAYSAL
Çiğdem ATAKUMAN
Çiler ALGÜL
Halil TEKİN
Harun TAŞKIRAN
Kadriye ÖZÇELİK
Metin KARTAL
Semra BALCI
Bir Değerlendirme........................................................................................................177
APAD 1 (2015): 29-45
Özet
Türkiye çok geniş coğrafyaya sahip olmasına rağmen tek bir kronolojik düzleme oturtulmaya
çalışılması birçok problemi beraberinde getirmiştir. Bu makalede çoklu kriterler göz önüne alınarak,
Batı Anadolu Bölgesi’nin Epi-paleolitik dönemden Kalkolitik Çağ’ın sonuna kadar uzanan kronolojisi
tesis edilmeye çalışılmıştır. Bunu yaparken klasik terminoloji tercih edilmiştir. Batı Anadolu Bölge-
si’ndeki kazılar son yirmi yılda artmış olsa da, prehistorik kültür silsilesini zamansal bir çerçeve içine
yerleştirmek oldukça zordur.
Abstract
CHRONOLOGY AND TERMINOLOGY OF WESTERN ANATOLIA:
PROBLEMS AND SUGGESTIONS
Although Turkey has a very wide range of geographical zones it was tried to place into a single
chronological frame that this has brought many problems. Considering multiple criteria, in this article,
the chronology of Western Anatolia from the Epi-paleolithic period to the end of the Chalcolithic period
has been tried to establish. To do this conventional terminology is preferred. Although the excavations
in the Western Anatolia have increased over the last twenty years, there continue to be difficulties in
placing the prehistoric sequence into a chronological frame.
Giriş
“Arkeolojik Kültür” kavramı arkeologlar tarafından uzun süre boyunca tartışılmıştır.
Gordon Childe (1929), Gustaf Kossina’nın “Kültürel-Tarih” görüşünden yola çıkarak, bir top-
lum tarafından üretilen arkeolojik malzemenin belirli bir bölgedeki yayılımını, o toplumun kül-
türünü tanımladığını iddia etmiştir. Ona göre topluluklar tanımlanabilen maddesel kalıntıları
ile bir kültür üretebilirler. Childe tarih öncesi dönemler için toplumların ürettiği en belirleyici
buluntu topluluklarını çanak-çömlek, mimari, alet-edevat ve süs eşyalarından ibaret olarak gör-
müştür ve oluşturduğu tarih öncesi dönemlere ait kronoloji tablosu uzun yıllar kullanılmıştır.
1960’lı yıllarda Yeni Arkeoloji akımı ile birlikte, bir kültürü anlamak için o kültürü oluşturan alt
birimleri (teknoloji, sosyal yaşam, ideoloji vs) analiz etmek ve birbirleri ile ilişkilerini kurmak
gerektiği düşüncesi Arkeolojik Kültür kavramına farklı bakış açısı getirmiştir. Lewis Binford’a
göre (1972) insan davranışları, normatif fikirler ve buluntular arasındaki etkileşimden doğan
maddesel kültür ile kültürü oluşturan alt birimler arasında bir ilişki vardır. Bir kültür sadece ka-
*Prof.Dr., Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Prehistorya Anabilim Dalı, e-mail: berdogu@gmail.com
**Doç.Dr., Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı,
e-mail: arkeocevik@gmail.com
29
Burçin Erdoğu & Özlem Çevik
rakteristik buluntularından (örneğin çanak-çömlek gibi) değil, o kültürü oluşturan alt birimlerin
ilişkilerinden de tanımlanır. 1980’li yıllara gelindiğinde Ian Hodder (1982), maddesel kültürün
insanların ürettikleri ile davranışları arasındaki akıl yürütmeye dayalı ilişkiler içerdiği üzerinde
durmuştur. Hodder, yaşayan kültürler üzerinde yaptığı çalışmalarla maddesel kültürün onu ya-
ratan insanın bir ifadesi olduğunu, ele geçen maddesel kalıntıların aslında onu oluşturan insanın
düşüncelerini yansıttığını savunarak insan zihnine, düşüncelerine ve sembolizme dikkat çek-
miştir. Bu bakış açısı, kültürü insan tarafından edinilen beceri, alışkanlık, geleneklerden oluşan
bir yapı bütünü olarak gören antropolojik kültür görüşlerine daha yakındır.
Arkeolojik kültür kavramı gibi, söz konusu kültürlerin hangi ölçütler alınarak kategorize
edileceği de tartışma konusu olmuştur. Günümüzde kullanılan Mezolitik, Neolitik ve Kalkolitik
gibi evrensel terimler, arkeolojinin bilimsel bir disiplin olarak ilk kez Avrupa’da ortaya çıktığı
dönemde, belirgin hammadde veya uygulanan alet yapım teknolojisine göre şekillendirilmiş bir
terminolojidir. Ancak aynı dönemde Lewis Henry Morgan (1877) gibi antropologların kültürel
gelişimi, teknolojik düzeyden ziyade sosyal gelişimle özdeşleştirerek toplumların tarihsel ge-
lişimini, Yabanıllık, Barbarlık ve Uygarlık olmak üzere üç aşamaya ayırdıkları görülür. Daha
sonra Friedrich Engels (1972) Yabanıllık, Barbarlık ve Uygarlık aşamalarının birbirlerinden
ayrılan ölçütlerini toplumdaki üretim güçleri ile yeniden düzenlemiştir. Gordon Childe (1936),
hem hammadde-alet yapım teknolojisine dayanan hem de toplumların sosyal gelişimlerini ön
plana çıkartan görüşleri birleştirip ekonomik ölçütler kullanarak Paleolitik Çağ ile özleştirdiği
Yabanıllıkta toplumların kendi besinlerini üretmeyip avcı-toplayıcı bir yaşam sürdürdüklerini;
Barbarlıkla özleştirdiği Neolitik Çağ’da bir devrim yaşandığını ve toplumların besin üreticisi
konumuna geldiğini, son olarak da Uygarlık Çağı ile özleştirdiği Kent Devrimi’nde artı ürün
sayesinde, hiyerarşik olarak örgütlenen sınıf toplumlarının ortaya çıktığını öne sürmüştür. As-
lında Childe gibi, belli bir tarihsel dönemi, sosyo-ekonomik geçim modelleri ile örtüştürerek
evrimsel bir eksende tanımlama eğilimi günümüzde de devam eden bir eğilimdir. Yakın Doğu
Arkeolojisi’nde Epi-paleolitik dönem için “Uzman Avcılar-Balıkçılar Dönemi”, Neolitik Çağ
için “İlk Köy Toplulukları Dönemi”, Kalkolitik Çağ için “Gelişmiş Köy Toplulukları Dönemi”
ve Tunç Çağları için “İlk Kent Toplulukları” şeklinde terimlerin kullanımı buna örnek verilebi-
lir. Ancak bu tür sosyo-ekonomik ve/veya sosyo-politik temelli terminolojiler klasik termino-
lojinin yerini alamamıştır.
Bununla birlikte klasik terminolojinin de kendi içinde bazı sorunları vardır. Örneğin
Yakın Doğu’nun Mezolitik geleneğinin Avrupa’dan farklı olduğu, Son Buzul Çağı’nın sonla-
rında Üst Paleolitik gelenekli endüstrilerin teknolojik olarak Mezolitik dönemin içine girdiği,
Avrupa’daki gibi kesin ayrımların olmadığından yola çıkılarak Mezolitik Çağ, Epi-paleolitik
olarak isimlendirilmiştir (Bahn, 2002). Diğer taraftan başlangıcı MÖ 6000 çizgisi olarak kabul
edilen Kalkolitik Çağ’ın da tarihsel olarak bakırın ergitilmesi veya yaygın kullanımı ile de ilgili
olmadığı anlaşılmıştır. Anadolu Arkeolojisi için de Kalkolitik Çağ’a geçiş olarak kabul edilen
MÖ 6000 tarihsel çizgisinin ön kabulüne Halaf’ta boyalı seramiğin ortaya çıkışı kaynaklık eder
ki, Tell Sabi Abyad gibi yerleşmeler bugün artık Halaf’ın bir kültürel kırılmadan ziyade, kökleri
Neolitik Çağ’a uzanan bir sürekliliği işaret ettiğine tanıklık etmektedir (van der Plicht ve diğ.,
2011).
Bu makalede çoklu kriterler göz önüne alınarak, Batı Anadolu Bölgesi’nin Epi-paleoli-
tik dönemden Kalkolitik Çağ’ın sonuna kadar uzanan kronolojisi tesis edilmeye çalışılacaktır.
“Arkeolojik Kültür” kavramı ile de bağlantılı yukarıdaki görüşler ışığında oluşturmaya çalış-
tığımız Batı Anadolu Kronolojisi için öncelikle bölgenin kültürlerini oluşturan karakteristik
30
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
maddi kültür kalıntılarını ortaya koyarak, kültürleri oluşturan alt birimler (teknoloji, beslenme
ekonomisi, ideoloji vs gibi) analiz edilecektir. Örneğin teknoloji kapsamında mimari yapım
teknikleri, ev planları, yerleşim planları, çanak-çömlek yapım teknikleri ve tipolojileri ile alet
yapım teknikleri ve tipleri, hammadde gibi farklı ölçütler irdelenecektir. Diğer yandan tarihsel
süreçte karşımıza çıkan kültürel değişimler ve bu değişime yol açan, iklimsel ve topografik
değişimlerin yanı sıra, göç, kolonizasyon ve kültürlerin birbiri içine girerek değişmesi (akül-
türasyon) gibi olası etmenler de sorgulanmaya çalışılacaktır. Son olarak ele alınan bölgenin
kronolojik iskeletinin yeniden kurgulanmasında belli kazılardan elde edilen radyokarbon tarih-
lemelerin de anahtar rol oynadığı eklenebilir.
Epi-paleolitik Dönem
Ege Denizi’nde zaman içinde meydana gelen değişimler, Epi-paleolitik dönemde Batı
Anadolu’nun sınırlarının günümüzle aynı olmadığını göstermektedir. Last Glacial Maximum
olarak bilinen Son Buzul Çağı’nın sonlarına doğru yaklaşık günümüzden 21,000 yıl önce Ege
Denizi’nin seviyesinin bugünkü seviyesinden yaklaşık 120 m daha aşağıda olduğu ve bu dö-
nemde Girit ve Rodos harici tüm adaların anakara ile bağlantılı olduğu saptanmıştır (van Andel
ve Lianos, 1983; Perissoratis ve Conispoliatis, 2003). Younger Dryas döneminde yaklaşık MÖ
32
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
10,800 ve 9600 yılları arasında Ege Denizi’nin seviyesinin bugünkü seviyesinden yaklaşık 55-
60 m daha aşağıda olduğu ve anakaralara yakın tüm adaların anakaralarla bağlantılı olduğu
bilinmektedir (Lambeck, 1996). Yine bu dönemlerde Marmara’da tuzluluk oranında artış
gözlemlenmektedir (Çağatay ve diğ., 2000; Sperling ve diğ., 2003). Deniz suyunun yükselmesi
ve muhtemel tektonik hareketler sonucunda Çanakkale Boğazı’nın bu zamanlarda açıldığı,
bir göl konumunda olan Marmara’nın denize dönüştüğü düşünülmektedir. MÖ 7000 ila 6500
yıllarında Ege Denizi’ndeki yükselmenin devam ettiği, bugünkü seviyesinden -20 metreye
kadar ulaştığı tahmin edilmektedir (bkz. Özbek ve Erdoğu, 2015).
Epi-paleolitik dönemle ilgili bilgilerimiz son derece sınırlıdır ancak günümüzden yakla-
şık 12 binyıl önce Anadolu’ya bağlı olduğu varsayılan Limni Adası’nda son yıllarda gerçekleş-
tirilen kazılar yeni bilgiler eklemektedir. Limni Adası’nda Ouriakos’da yapılan kazılarda MÖ
10,437-10,198 yıllarına tarihlendirilen Epi-paleolitik döneme ait bir kamp yerinin varlığı ortaya
çıkartılmıştır. Sözü edilen kamp yerinde saptanan yarımay ve ön kazıyıcılarla karakterize edilen
mikrolitik aletler Antalya Öküzini Mağarası’nın Ia1 ve Ia2 jeolojik seviyeleri ile karşılaştırıl-
maktadır (Efstratiou ve diğ., 2014). Ouriakos ile benzer buluntular Gökçeada’da Eskino mev-
kiinde de saptanmıştır. 1980’li yıllarda Gelibolu Yarımadası’nda yapılan yüzey araştırmaları
sırasında Değirmenlik ve Ören mevkilerinde saptanan mikrolitik aletler Epi-paleolitik döneme
tarihlendirilmiş olsa da (Özdoğan, 1986), daha sonraki araştırmalarda bu mevkilerde hiçbir alet
bulunamamıştır. Diğer yandan yarımadanın batısında Üçdutlar mevkiinde yeni gerçekleştirilen
araştırmalarda Epi-paleolitik döneme tarihlendirilebilecek malzemeler ele geçmiştir (Özbek ve
Erdoğu, 2015).
Manisa’da Çakallar Volkanik Tepesi’nin yakınlarında volkanik tüf üzerinde 12 adet in-
san ayak izi saptanmış ve izlerin bulunduğu volkanik arazi MÖ 10,000-8000 yıllarına tarihlen-
dirilmiş olsa da (Akdeniz, 2011), bölgede bu döneme ait yerleşim yeri bulunamamıştır.
33
Burçin Erdoğu & Özlem Çevik
Ön Neolitik Dönem
Bu dönem, İzmir Ulucak Höyük’ün MÖ 7. bin yıla tarihlendirilen en erken VI. tabakası
ile Efes Çukuriçi Höyük’ün XI ve XII. tabakaları ile temsil edilir. Bu dönemde, beslenme eko-
nomileri tamamen tarım ve hayvancığa dayalı, geniş iletişim ağına sahip yerleşik bir toplumdan
söz edebiliriz. Ulucak Höyük’te VI. tabaka ile temsil olunan dönemi, Mekân 42 ve 43 olmak
üzere iki yapı karakterize eder. Söz konusu yapıların her ikisinin duvarları da yığma kerpiçten
yapılmış olup tabanları çakıl taşı döşeme üzerine yaklaşık 0.5 cm kalınlığında kireç dökülüp
üzerinin kırmızı renkte boyanmasıyla oluşturulmuştur. Dörtgen forma sahip her iki yapının da
birer köşesinde ocak yer alır ve aynı yere üç kez yeniden inşa edildiği anlaşılan Mekân 42’nin
tabanı üzerinde saptanan duvar yıkıntıları, mekânın duvarlarının da kireçle kaplanıp üzerinin
kırmızı ve krem renkte panel ve figürlerle bezendiğini göstermektedir. Yapıların tabanında terk
etme ritüeli ile ilişkili olarak bırakıldığını düşündüğümüz hayvan çene kemiği ve kürek kemiği
dışında hiçbir şey bulunmadığından, söz konusu mekânların özellikle temiz bırakıldığı öne
sürülebilir. Mekân 42 ve 43’ün güney ve batısında kalan açık alanda her biri iki-üç yenileme
evresine sahip çok sayıda ocak ve fırın ile bunların çevresinde bol miktarda hayvan kemiği orta-
ya çıkartılmıştır. Her iki yapının da özel işlevli binalar olduğu, çevresindeki ocak ve fırınlardan
yola çıkarak da bu binaların içinde veya çevresinde topluluğun şölen türü bir faaliyeti ger-
çekleştirmek için bir araya geldiği düşünülmektedir. Ocak ve fırınların bulunduğu açık alanda
“galenden” yapılmış bir pendant, birkaç boncuk, çakmaktaşı ve obsidiyen aletler ele geçmiştir.
Taş aletlerde yonga alet endüstrisinin egemen olduğu görülür. 2014 yılında kazılan VI. tabaka-
ya ait konut olduğu düşünülen kısmen korunmuş bir yapının duvarlarının yine yığma kerpiçten
ancak tabanının sıkıştırılmış topraktan yapıldığı görülür. Cilalı taş aletler Ulucak Tabaka VI’da
şimdiye dek hiç bulunmamıştır. Kireç tabanlı yapılar ve çevresindeki ocaklı alanda hiç çanak-
çömlek bulunmamış olmasına karşın, aynı tabakaya ait yeni kazılan alanda birkaç tane çanak-
çömlek parçası bulunmuştur. Söz konusu çanak-çömlek parçaları bunu izleyen V. tabakadaki
örneklerden farklı değildir ve bu nedenle bölgede görülen en erken çanak-çömleklerde, “ilkel”
denebilecek herhangi bir gelişim aşamasının gözlenemediği belirtilebilir.
Ulucak Tabaka VI’da “einkorn”, “emmer” ve “durum” buğdayının yanı sıra evcil ko-
yun, keçi, sığır ve domuzdan oluşan gelişkin bir tarım ve hayvan besiciliğinin bulunduğu, ya-
bani hayvanların ise beslenmede çok az rol oynadığı saptanmıştır (Çakırlar, 2012). Söz konusu
tabakada bulunan az sayıda obsidiyenin Melos kökenli olması, Ulucak sakinlerinin erken 7.
binyıldan itibaren geniş bir etkileşim ağına sahip olduğuna tanıklık eder. Sonuç olarak Batı
Anadolu’da kireç taban teknolojisinin MÖ 9. binyıl kadar erken bir zamana giden köklü bir
geleneğe sahip olduğu ve en erken çanak-çömleklerin de aşağı yukarı Yakın Doğu ile aynı za-
manda ortaya çıktığının altı çizilebilir.
Çukuriçi Höyüğü’nün alt tabakaları henüz ayrıntılı olarak yayınlanmamıştır fakat
Ulucak VI. Tabakası’nda görülen kireç tabanlar Çukuriçi’nde de bulunmuştur.
34
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
çıkarılmıştır ve mekânların inşasında her iki evrede de hem yığma kerpiç hem de dal örgü tek-
niğinin bir arada kullanıldığı görülür. Va’da bitişik inşa edilmiş ortak duvarlara sahip yapıların
içinde ocaklar, yükseltilmiş fırınlar, kerpiç kutular ve silolar bulunmaktadır. Vb’de yapıların iç
donanımında farklılık görülmese de Va’dan farklı olarak mekânların birbirinden bağımsız inşa
edildikleri görülür. (Çilingiroğlu ve diğ., 2012). Vb’de konut olamayacak kadar küçük (yak-
laşık 5 m2), tabanı kireç sıvalı oval bir yapının içinde ele geçen kil figürin başları ve gövdeleri
ile kabartma bezemeli alışılmışın dışında bir kap parçası, yerleşimde özel işlevli yapıların bu
dönemde de mevcut olduğunu gösterir. (Çevik ve Vuruşkan, 2015).
Yeşilova’nın III. kültür katında MÖ 6500-6200 arasına tarihlenen 8-6. tabakalar ile MÖ
6200-6000 yılları arasına tarihlendirilen 5-3. tabakalarda dar alanlarda yapılan kazılar sonucun-
da henüz plan verecek bir mimari buluntuya rastlanılmamıştır, fakat Ulucak’ta görülen dal örgü
tipi mimariye benzer yapıların olmuş olabileceği ifade edilmektedir (Derin, 2012a). Çukuriçi
IX ve X. tabakalar MÖ 6600/6500-6200 yılları arasına tarihlendirilmektedir. Çukuriçi mimarisi
Ulucak ve Yeşilova’dan farklıdır. Taş temelli dikdörtgen planlı yapılar muhtemelen kalın ahşap
direklerin üzerlerinin çamur sıvanmasıyla oluşturulan duvarlarla inşa edilmişlerdir (Horejs ve
diğ., 2013 ve 2014).
Bu dönemin en belirgin özelliği çanak çömleğidir. Krem astarlı açkılı karakteristik bir
malzeme gurubunun yanında kahverengi ve kırmızı açkılı çanak-çömlekler de görülür (Çilin-
giroğlu, 2012). Kırmızı astarlı açkılı çanak-çömlekler ise azdır. “S” kıvrımlı kaseler yaygın
formdur. Kapların üzerlerinde bazen dikine yerleştirilmiş küçük tüp biçimli tutamaklar görülür.
Bu dönemin öne çıkan buluntuları, figürinler, kil mühürler (pintadera), sapan taneleri, taş balta
ve keskiler, ağırşaklar ve kemik spatulalardır.
Kuzeyde, Gökçeada Uğurlu yerleşmesinde ortaya çıkartılan buluntular daha farklıdır.
MÖ 6500 yıllarına tarihlendirilen V. kültür katının erken evresine sadece sondajlarda inilebil-
miştir. Mimari kalıntılar MÖ 6200’lere tarihlendirilen V. kültür katının geç evresinde saptan-
mıştır. Taş temelli, dıştan köşeleri çıkıntı ile desteklenmiş, kalın duvarlı bir yapıya rastlanmıştır.
Yapıda duvarın içine yerleştirilmiş şömine biçimli bir ocak vardır. Kalın duvarlar ve dış köşele-
re yerleştirilen çıkıntılar binanın iki katlı olabileceğini göstermektedir (Erdoğu, 2014).
Çanak-çömleklerin neredeyse tamamı kırmızı astarlı ve açkılıdır. En yaygın form
kenarları hafif “S” kıvrımlı kase ve çanaklardır. Kapların üzerlerinde bazen dikine yerleştirilmiş
küçük tüp biçimli tutamakların yanında ay biçimli veya yuvarlak tutamaklar da görülür (Erdoğu,
2014). İnsan kabartmalı kap parçaları ile riton parçaları da saptanmıştır. Bu çanak-çömleklerin
yakın benzerlerine Trakya’da Hoca Çeşme yerleşmesinin alt katlarında rastlanır.
Bölgede yapılan kazılar MÖ 6000 yıllarında geçmişten gelen kültürün gelişerek ve değişerek
devam ettiğini göstermektedir.
Bu dönemi temsil eden yerleşmeler; Ulucak IV, Yeşilova III 1-2, Ege Gübre III, Hey-
belitepe-Dedecik, Çukuriçi VIII ve Uğurlu IV’tür. Ulucak IV’de MÖ 6000 civarında görülen
en önemli değişim, mekânların artık taş temel üzerine kerpiç briketleriyle inşa edilmiş olma-
sıdır. Ulucak IV yerleşimini, yan yana inşa edilen ev gruplarının sokaklarla birbirinden ay-
rıldığı mahalleler karakterize eder (Çilingiroğlu ve diğ., 2012). Bazı evler avluya sahiptir ve
avlu duvarlarının pise tekniğinde inşa edildiği gözlenir. Her evde fırın, seki, platform gibi iç
donanımlar ortaya çıkartılmıştır. Çukuriçi VIII’de de yapıların taş temelli kerpiç tuğlalardan
yapıldıkları saptanmıştır (Horejs, 2012). Yeşilova’da çeşitli boyutlarda taş temelli dikdörtgen
planlı yapılar muhtemelen kalın ahşap direklerin üzerlerinin çamur sıvanmasıyla oluşturulan
duvarlarla inşa edilmişlerdir (Derin, 2012a). Binalar sanki merkezi bir avluyu çevreler biçimde
dairesel konumlandırılmışlardır. İzmir Aliağa’daki Ege Gübre yerleşmesinde merkezi bir avlu
etrafında dikdörtgen ve yuvarlak taş temelli yapılar ortaya çıkartılmıştır. Yapıların duvarlarının
Yeşilova’da olduğu gibi kalın ahşap direklerin üzerlerinin çamur sıvanarak yapıldıkları tahmin
edilmektedir. Gerek dikdörtgen binaların içinde gerekse avluda fırın ve ocaklar bulunmuştur.
Avlunun işlik ve pişirme alanı olarak işlev görmesinin yanı sıra çöplük olarak da kullanıldığı
saptanmıştır. Ayrıca yerleşimin doğusunda bulunan dereye paralel olarak taştan yapılmış 1,5-
2 m genişliğinde bir istinat duvarının varlığı da saptanmıştır (Sağlamtimur, 2012). Kuzeyde,
Gökçeada Uğurlu yerleşmesinde de yapıların taş temel üzerine kerpiç tuğla veya çamurdan ya-
pıldıkları, içlerinde ocak, silo ve platform gibi öğelerin bulunduğu saptanmıştır (Erdoğu, 2014).
Bu dönemde İzmir-Aydın çevresinde çanak-çömlek geleneğinin gelişerek devam ettiği
gözlemlenmektedir. Kahve ve krem rengi malzemenin çanak-çömlek topluluğunda görülmeye
devam ettiği ancak kırmızı açkılı çanak-çömleklerin egemen olduğu gözlenir (Çilingiroğlu,
2012). Bu dönemde çanak-çömlek topluluğunda görülen en önemli değişim büyük depolama
çömleklerinin üretilmiş olmasıdır. Bezemeli çanak-çömleklerin oranı çok az olsa da, baskı be-
zeme (impresso) ve boya bezemeli örnekler de mevcuttur. Ulucak’da krem üzeri kırmızı veya
kırmızı üzeri krem boyalı parçalar, Çukuriçi’nde ise kırmızı üzeri beyaz boyalı örnekler görül-
mektedir. Ulucak’ta bulunan insan biçimli kaplar ilginçtir. Kabartma bezeme az da olsa görüle-
bilmektedir. Özellikle Yeşilova’da iki adet leopar desenli kabartmalı kap bulunmuştur (Derin,
2012b). Bu dönemi temsil eden buluntular arasında figürünler, cilalı taş baltalar, kil mühürler
(pintadera), sapan taneleri, ağırşaklar ve kemik aletler vardır.
Kuzeyde, Gökçeada Uğurlu’da bu döneme ait çanak-çömlekler, çok özenle yapılmış,
ince cidarlı, parlak açkılı ve büyük bir çoğunluğu kırmızı astarlıdır. Kırmızı astar siyah zemin
üzerine farklı tonlarda uygulanmıştır. Genellikle “S” profilli kap formlarının hakim olduğu
buluntu topluluğunda dikey olarak yerleştirilmiş uzun tüp biçimli delikli tutamaklar görülmek-
tedir. Bezeme yaygın değildir. En karakteristik bezeme impressodur. Ayrıca az sayıda kırmızı
üzeri beyaz ve siyah üzeri kırmızı boyalı parçalar da bulunmuştur (Erdoğu, 2014).
36
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
yerini tüm bileşenleriyle farklı bir kültürel geleneğin aldığı bu köklü değişimi Batı Anadolu’da
Kalkolitik Çağ’a geçiş olarak kabul ediyoruz. Batı Anadolu’da yukarıda bahsedilen yerleşim-
lerin büyük bir kısmı MÖ 5800-5700 civarında terk edildiğinden ve uzun süre yeniden is-
kân edilmediğinden, bu geçişi en iyi takip edebildiğimiz merkezler şimdilik Ulucak Höyük ile
Gökçeada Uğurlu yerleşmesidir. Ulucak IV (Geç Neolitik) ile III (Erken Kalkolitik) tabakaları
arasında yüzyıldan daha kısa süren bir iskân boşluğunun olduğu saptanmıştır. MÖ 5670-5470
yılları arasına tarihlenen Ulucak III tabakasında iki alt evre saptanmıştır ve her iki evrenin mi-
mari kalıntılarının da, IV. tabakanın aksine, çok zayıf korunduğu dikkati çeker. Daha erken olan
IIIb evresinde, taş temelsiz, pise duvarlarla örülmüş bir evin yaklaşık yarısı korunmuş olarak
ortaya çıkartılmıştır. Bunu izleyen IIIa evresinde ise 5 silo ve tek sıra taş temellerden oluşan ve
üzerinde kısmen kerpiç izlerinin korunduğu düzenli planı çıkartılamayan duvarlar bulunmuştur
(Çevik, 2015). Organik ve mineral katkılı çanak-çömleklerde koyu yüzlü gri-siyah ve kahve-
rengi malzemeler çoğunluktadır, ancak az sayıda krem, kırmızı ve kızıl kahve renkli olanlar da
görülmektedir. Bezeme, % 1’den daha az çanak-çömleklerin üzerine uygulanmıştır ve bezeme
türlerini kazıma, enkrüste, açkı ve oluk bezeme oluşturur. Birkaç tane krem üzeri kırmızı boya
bezemeli örneğe de rastlanmıştır. Bununla birlikte en erken tabakada (IIIb) sadece kazıma ve
enkrüste bezemeli çanak-çömleklerin bulunduğu eklenmelidir. Kapların üzerlerinde görülen
mahmuz kulplar bu dönem için belirleyicidir. İçe kalınlaştırılmış ağız kenarlı kase ve çanaklar
ile düz cidarlı derin kaseler ve daralan ağız kenarlı küresel gövdeli çömlekler en yaygın form-
ları temsil eder. Bu dönem için en karakteristik diğer buluntular arasında kilden yapılmış geniş
kalçalı kadın figürinleri ve mermerden yapılmış bilezikler sayılabilir.
Gökçeada Uğurlu yerleşmesinde bu döneme ait III. kültür katı ile Neolitik IV. kültür katı
arasında kısa süreli bir boşluk vardır. MÖ 5500-5300 yıllarına tarihlenen Uğurlu III’de duvar-
ları taştan yapılmış çok odalı geniş yapılar ortaya çıkartılmıştır. Yerleşimin batısında çok sayıda
içi sıvalı silolar ile işlenmiş veya işlenmeye hazır Spondylus ve Glysimeris deniz kabuklarından
işlikler bulunmuştur (Baysal ve Erdoğu, 2014). Uğurlu için en karakteristik buluntu topluluğu,
kilden geniş kalçalı kadın figürinleri ile gövdeleri düz olarak yapılmış “sokma başlı” figürinler
ve mermerden yapılmış bileziklerdir. Çanak-çömlekler kırmızı alacalı, siyah ve gri renklidir.
Kapak formları ile dört ayaklı, kulak gibi tutamakları olan kaplar, kutu biçimli kaplar ve mah-
muz kulplar karakteristiktir. Bezeme yaygındır. Baskı, çizgi ve kazıma bezemeler daha çok dört
ayaklı kulak gibi tutamakları olan kaplar ile kutu biçimli kapların üzerine uygulanmıştır. Spiral,
meander, dama tahtası, baklava motifi gibi motiflerin yanı sıra haç motifi gibi motifler de vardır
(Erdoğu, 2014). Ayrıca az sayıda açkı bezeme de görülmektedir.
37
Burçin Erdoğu & Özlem Çevik
38
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
Yeşilova için karakteristiktir. Açkı, kazıma, nokta ve kabartma bezeme az olsa da mevcuttur.
Limantepe VIIb tabakasında bu döneme ait buluntular dar alanlarda yapılan kazılarda ortaya
çıkartılmıştır. Limantepe’nin söz konusu tabakasında da mahmuz kulplu, açkı ve beyaz boya
bezemeli çanak-çömleklerin yanı sıra Yeşilova’dakilere benzer mantar kulplar ve “Cheesepot”
olarak adlandırılan kaplar bulunmuştur (Caymaz, 2010).
Bafa Gölü yakınındaki Malkaya Mağarası ve Aydın’daki Çine Tepecik kazılarında da
Erken/Orta Kalkolitik dönemle karşılaştırılabilecek çanak-çömlek ve diğer buluntular ele geç-
miş olsa da her iki yerleşim yerinden de elimizde radyokarbon tarihi bulunmamaktadır. Çine
Tepecik Höyüğü’nün Kalkolitik döneme tarihlenen en erken tabakasında mimari olarak sadece
yuvarlak taş döşeli birkaç silo saptanmıştır. Ele geçen karakteristik çanak-çömlekler arasında
mahmuz, mantar ve sepet kulpların yanısıra, açkı, sığ oluk, beyaz boya ve kabartma bezemeli
örnekler sayılabilir (Günel, 2011). Söz konusu yerleşimde mermer “Kilia” tipi figürinlerin yanı
sıra mermer bilezikler de bulunmuştur. Malkayası Mağarası’nda az sayıda yayınlanan örnekten
açkı bezemenin yanı sıra beyaz boya ve kabartma bezemeli çanak-çömleklerin varlığı anlaşıl-
maktadır (Peschlow-Bindokat, 2006: 86-87). Beşparmak Dağı’ndaki kayalar üzerinde ve kaya
sığınaklarında saptanan resimlerin bir kısmının, bu dönem ile çağdaş olma olasılıkları yüksektir.
39
Burçin Erdoğu & Özlem Çevik
Sonuç
Batı Anadolu’nun prehistorik dönemdeki kültür silsilesini yeniden kurgulamamızı sağ-
layacak arkeolojik kazıların tarihi çeyrek asırdan daha az bir zaman dilimine dayanmaktadır.
Bu nedenle prehistorik kültür silsilesini zamansal bir çerçeve içine yerleştirmekte bile güçlük
çektiğimiz Batı Anadolu Bölgesi için klasik terminolojinin ötesinde farklı bir terminolojinin
düşünülmesi için henüz erken olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan Mezopotamya gibi kültürel
süreçlerin kronolojik ve sosyo-kültürel açıdan iyi tanımlanabilmesine olanak veren kazısı ya-
pılmış farklı bölgelerde oluşturulan sosyal terminolojinin, henüz arkeolojik açıdan yeterince
belgelenemeyen bölgelere uyarlama girişiminin de, tüm bölgelerin aynı sosyo-kültürel süreç-
leri yaşamış benzer çizgisel bir gelişim gösterdiği şeklinde yanlış bir ön kabule yol açabileceği
göz ardı edilmemelidir.
Limni-Ouriakos ve Fethiye-Girmeler, Batı Anadolu’da Epi-paleolitik ve Çanak-Çöm-
leksiz Neolitik kültürel süreçlerin yaşandığına tanıklık etse de her iki merkez de henüz yeni
kazıldığından elimizdeki verilerin bu dönemi her boyutu ile tanımlayabilmemize olanak ver-
mediği belirtilmelidir. Bununla birlikte Ulucak ve kısmen de Çukuriçi Höyük kazılarından yola
çıkarak, Ön Neolitik dönemin, gelişkin tarım ve hayvan besiciliği yapan topluluklardan oluş-
tuğu ve kırmızı boyalı kireç tabanların, yonga ağırlıklı taş alet endüstrisinin ve çok az sayıda
çanak-çömleğin bu dönem için tipik olduğu belirtilebilir. Erken Neolitik dönemde, mekânların
inşa tekniği ve iskân düzeninde yerleşim yerleri arasında farklılıklar görülse de çanak-çöm-
lek kullanımının genel olarak yaygınlaştığı ve mineral katkılı kırmızı, krem ve kahverengi
çanak-çömleklerin İzmir çevresindeki çoğu yerleşimde görülen ortak özellik olduğu gözlenir.
Ancak bu dönemde kuzeyde Uğurlu yerleşmesinde ve Enez yakınlarındaki Hoca Çeşme yer-
leşmesinde olduğu gibi neredeyse tüm çanak-çömlekler kırmızı astarlıdır. Cilalı taş baltalar ve
dilgi ağırlıklı taş alet endüstrisinin yanı sıra kilin çanak-çömlek dışı farklı kullanımına tanıklık
eden figürinler, mühürler, ağırşaklar ve sapan taneleri bulunmaktadır. Ancak bu tür buluntula-
rın yerleşim yerleri arasındaki dağılımı da homojen değildir. Örneğin Ulucak’ta Vb dönemine
tarihlenen tek bir evde dahi 200’den fazla sapan tanesi ele geçerken, Yeşilova’da bunların yok
denebilecek kadar az sayıda olduğu gözlenir.
Daha önce de vurgulandığı gibi MÖ 6000 civarında veya hemen öncesinde Batı Ana-
dolu’da iklim değişikliği veya diğer nedenlerle materyal kültüründe meydana gelen köklü bir
değişimden söz edilemez. Geç Neolitik dönemde Ulucak Höyük’te ortaya çıkan en önemli ye-
nilik dal örgü yerini taş temelli kerpiç yapıların almasıdır. Kırmızı astarlı çanak-çömlekler tüm
bölge için karakteristiktir. Bezeme yaygın olmasa da az sayıda baskı bezeme (impresso) ve
boya bezemeli çanak-çömleklere rastlanır. Büyük depolama çömlekleri ve antropomorfik kap-
lar, çanak-çömlek tipolojisine bu süreçte eklenen unsurlardır.
Batı Anadolu’da MÖ 5700 civarında Neolitik Çağ’ı karakterize eden maddi kültür öğe-
lerinin aniden yok olduğu ve kısa süre sonra MÖ 5650-5500 civarında yerini tümüyle farklı
bileşenlere sahip kültürel bir düzlemin aldığı görülür. Radyokarbon tarihlemeleri dışında, Er-
ken Kalkolitik ile Orta Kalkolitik dönemi ayıran ölçütler, kazılar yeni olduğu ve tüm buluntular
yayınlanmadığı için henüz çok iyi belgelenememektedir. Bununla birlikte Kalkolitik Çağ’ın
başlangıcıyla birlikte mermerin çok çeşitli nesnelerin yapımında (kap, figürin ve bilezik vb)
40
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
yaygın olarak kullanıldığı gözlenir. Ayrıca bahsedilen süreçte Uğurlu ve Gülpınar dışında, geri-
ye kalan tüm yerleşimlerde mimarinin tek sıra taş temel üstü yığma kerpiç, pise ve çukurlar gibi
güçlükle saptanabilen öğelerden oluştuğu dikkati çeker. Erken/Orta Kalkolitik dönem ayrımını
form tipolojisi açısından henüz ortaya koyamasak da mantar kulp, beyaz boya ve plastik be-
zemenin Erken Kalkolitik dönemde görülmediğinin altını çizebiliriz. Son olarak Ulucak’ın en
erken tabakasında açkı bezeme görülmezken, Uğurlu’nun yaklaşık olarak çağdaş tabakalarında
az sayıda da olsa açkı bezemeli çanak-çömleklerin mevcut olduğu gözlenmektedir.
Batı Anadolu’da Kalkolitik Çağ’ın sonlarına ait bilgilerimiz son derece sınırlıdır. Bu dö-
nemde Mezopotamya, Balkanlar ve Kıta Yunanistan’da zengin buluntular içeren çok gelişmiş
kültürler görülmektedir. Kentleşme sürecinin başladığı bu dönemde Batı Anadolu kıyı bölgeleri
için gelişmiş kültürlerden konuşmak henüz mümkün değildir.
Batı Anadolu’nun Tunç Çağı öncesi prehistorik kültür silsilesi yeni belirmeye başlamış-
tır ve burada önerdiğimiz terminoloji ve kronolojinin bölge için bir ön iskelet oluşturma amacı
taşıdığı ve zaman içinde eklenen verilerle değiştirilmesinin kaçınılmaz olduğu unutulmamalı-
dır.
Kaynakça
Akdeniz, E. 2011. “Some evidence on the first known residents of Katakekaumene (burnedlands)”, Me
diterranean Archaeology and Archaeometry, 11 (1), s. 69–74.
Aydıngün, Ş. 2009. “Early Neolithic Discoveries at İstanbul”, Antiquity, vol 83-issue 320,
http://ac.uk/projgall/aydingun/
Bahn, P. 2002. The Penguin Archaeology Guide. London: Penguin.
Baysal, E. ve Erdoğu, B. 2014. “Frog in the Pond: Gökçeada (Imbros), an Aegean Stepping-stone in the
Chalcolithic use of Spondylus Shell”, Proceedings of the Prehistoric Society, 80, s. 363-378.
Bertram, J.-K ve Karul, N. 2014. “Anmerkungen zur Stratigraphie des Kumtepe. Die Ergebnisse der
Grabungen in den Jahren 1994 und 1995”, Troia 1987–2012: Grabungen und Forschungen I
içinde E. Pernicka, C. B. Rose ve P. Jablonka (eds), Bonn, s. 1058-1084.
Binford, L. R. 1972. An Archaeological Perspective. New York: Seminar Press.
Caymaz, T., 2010. Yeni buluntular Işığında Orta Batı Anadolu Kalkolitik Dönem Kültürü,
(Doktora), Ege Üniversitesi.
Childe V. G. 1929. The Danube in Prehistory. Oxford: Oxford University Press.
Childe V. G. 1936. Man Makes Himself. London: Watts.
Çağatay, M. N., Görür, N., Algan, A., Eastoe, C. J., Tchapalyga, A., Ongan, D., Kuhn, T. ve Kuscu, I.
2000. “Late Glacial-Holocene palaeoceanography of the Sea of Marmara timing of connections
with the Mediterranean and the Black Sea”, Marine Geology, 167, s. 191–206.
Çakırlar, C. 2012. “The evolution of animal husbandry in Neolithic central-west Anatolia: the zooar-
chaeological record from Ulucak Höyük (c. 7040–5660 cal. BC, Izmir, Turkey)”, Anatolian
Studies, 62, s. 1-33.
41
Burçin Erdoğu & Özlem Çevik
Çevik, Ö. 2015. “What Follows the Late Neolithic in Central Western Anatolia?: a View from Ulucak
Höyük”, Proceedings of the international Conference Communities in Transition: The Cir-
cum-Aegean Later Neolithic Stages (5000/4800-3200/3000 BC), 7th-9th of June 2013 içinde S.
Dietz, F. Mavridis, Z. Tankosic ve T. Takaoğlu (eds.), (baskıda).
Çevik, Ö ve Vuruşkan, O. 2015. “Ulucak Höyük 2012-2013 Yılı Kazı Çalışmaları”, 36. Kazı Sonuçları
Toplantısı (Baskıda).
Çilingiroğlu, A., Çevik, Ö. ve Çilingiroğlu, Ç. 2012. “Ulucak Höyük. Towards Understanding the Early
Farming Communities of Middle West Anatolia: the Contribution of Ulucak”, The Neolithic in
Turkey. New Excavationas and New Research. Western Anatolia içinde M. Özdoğan, N. Başge-
len ve P. Kuniholm (eds.), İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s. 139-75.
Çilingiroğlu, Ç. 2012. The Neolithic Pottery of Ulucak in Aegean Turkey. Organization of Production,
Interregional Comparisons and Relative Chronology. Oxford: BAR S 2426.
Derin, Z., Ay, F. ve Caymaz T. 2009. “İzmir’in Prehistorik Yerleşimi-Yeşilova Höyüğü 2005-2006 yılı
çalışmaları”, Arkeoloji Dergisi, XIII (1), s. 7-58.
Derin, Z. 2012a. “Yeşilova Höyük”, The Neolithic in Turkey. New Excavationas and New Research.
Western Anatolia içinde M. Özdoğan, N. Başgelen ve P. Kuniholm (eds.), İstanbul: Arkeoloji ve
Sanat Yayınları, s. 177-195.
Derin, Z. 2012b. “Anadolu Parsından İzler”, Arkeo Atlas, Aralık 2012, s. 54,
Efstratiou, N., Biagi P. ve Starnini E. 2014. “The Epipaleolithic Site of Ouriakos on the Island of Lem-
nos and its Place in the Late Pleistocene Peopling of the East Mediterranean Region”, ADALYA,
XVII, s. 1-23.
Engels, F. 1972. The Origin of the Family, Private Property and the State. New York: Pathfinder Press.
Erdoğu, B. 2014. “Gökçeada Uğurlu Archaeological Project: A Preliminary Report from the 2011-2013
Field Seasons”, Anatolica, XL, s. 157-179.
Erkanal, H ve Şahoğlu, V. 2012. “Baklatepe (1995-2001)”. DTCF Arkeoloji Bölümü Tarihçesi ve Ka-
zıları (1936-2011) içinde O. Bingöl, A. Öztan ve H. Taşkıran (eds.), Ankara: Anadolu ek, III.2,
s. 91-98.
French, D. 1967. “Prehistoric sites in the Northwest Anatolia I”, Anatolian Studies, 17, s. 49-96.
Gabriel, U. 2014. “Die Keramik der troadischen Fundorte Kumtepe IA, Beşik-Sivritepe und Çıplak
Köyü im Kontext ihrer überregionalen Vergleichsfunde”, Troia 1987–2012: Grabungen und
Forschungen I içinde E. Pernicka, C. B. Rose ve P. Jablonka (eds.), Bonn, s. 990-1057.
Günel, S. 2011. “Çine-Tepecik Kazıları Işığında Bölgenin Tarihöncesi Kültürleri Üzerine Bir İnceleme”,
Karadeniz’den Fırat’a Bilgi Üretimleri-Önder Bilgi’ye Armağan Yazılar içinde A. Öztan ve Ş.
Dönmez (eds.), Ankara, s. 217-232.
Hodder, I. 1982. Symbols in Action: Ethnoarchaeological Studies of Material Culture. Cambridge:
Cambridge University Press.
Horejs, B. 2012. “Çukuriçi Höyük. A Neolithic and Bronze Age Settlement in the Region of Ephesos”,
The Neolithic in Turkey, Vol. 4 içinde M. Özdoğan, N. Başgelen, P. Kuniholm (eds.), İstanbul:
Archaeology and Art Publications, s. 117-131.
Horejs B. ve diğ. 2013. “Jahresbericht 2012, Çukuriçi Höyük”, Wissenschaftlicher Jahresberichte des
Österr. Archäologischen Instituts, Wien, s. 5–9.
42
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
43
Burçin Erdoğu & Özlem Çevik
Şahoğlu, V. ve Tuncel, R. 2014. “New Insights into the Late Chalcolithic of Coastal Western Anatolia:
A View from Bakla Tepe, Izmir”, Western Anatolia before Troy Proto-Urbanisation in the 4th
Millennium BC? içinde B. Horejs ve M. Mehofer (eds.), Vienna, s. 65-82.
Takaoğlu, T. ve Özdemir, A. 2013. “Smintheion Öncesi: Prehistorik Yerleşim”, Smintheion. Apollon
Smintheus’un İzinde içinde C. Özgünel (ed.), İstanbul, s. 15-27.
Takaoğlu, T., Korkut, T., Erdoğu, B. ve Işın, G. 2014. “Archaeological evidence for 9th and 8th millen-
nia BC at Girmeler Cave near Tlos in SW Turkey”, Documenta Praehistorica, XLI, s. 111-118.
Van Andel, T. H. ve Lianos, N. 1983. “Prehistoric and Historic shorelines of the southern Argolid Penin-
sula: a subbotton profiler study”, Nautical Archaeology, 12 (4), s. 303-324.
Van der Plicht, J., Akkermans, P. M. M. G., Nieuwenhuyse, O., Kaneda, A. ve Russell, A. 2011. “Tell
Sabi Abyad, Syria: radiocarbon chronology, cultural change, and the 8.2ka event”. Radiocar-
bon, 53 (2), s. 229-43.
Weninger, B., Alram-Stern, E., Bauer, E., Clare, L., Danzeglocke, U., Jöris, O., Kubatzki, C., Rollefson,
G., Todorova, H. ve ne van Andel, T. 2006. “Climate forcing due to the 8200 cal yr BP event
observed at Early Neolithic sites in the eastern Mediterranean”, Quaternary Research, 66, s.
401-420.
Weninger, B., Clare, L., Gerritsen, F., Horejs, B., Krauß, R., Linstädter, J., Özbal, R. ve Rohling, E. J.
2014. “Neolithisation of the Aegean and Southeast Europe during the 6600–6000 cal BC period
of Rapid Climate Change”, Documenta Praehistorica, XLI, s. 1-31.
44
Batı Anadolu Kronolojisi ve Terminolojisi: Sorunlar ve Öneriler
45