You are on page 1of 42

VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi/ International Journal of Historical

Researches, Yıl/Vol. 3, Prof. Dr. Azmi Özcan Öğrencileri Özel Sayısı/ Special Issue in Honour of
Prof. Dr. Azmi Özcan By His Students ISSN: 2149-9535

Ortaçağda Misk*
Mehmet Kavak**
Özet
Dünya coğrafyasının çeşitli bölgelerini tanımak maksadıyla yolculuğa çıkıp,
uğradıkları ülkelerle ilgili bilgi aktarma geleneğini devam ettiren ortaçağ seyyahları
Hindistan ve Tibet bölgelerinde yaygın bir şekilde görülen misk ve misk geyiği ile ilgili
anekdotlarla karşımıza çıkmaktadır. Seyyahların yanı sıra ortaçağın bir çok şair, tabib ve
müverrihi de misk konusuna değinmiştir. Bu müellifler, misk geyiği (ayrıca misk keçisi,
misk faresi, misk kedisi), çeşitleri, üretimi ve ticareti hakkında önemli bilgiler vermiştir.
Erkek misk geyiğinin karnının alt kısmında taşıdığı misk torbasının testislere
benzetilmesinden dolayı Sanskritçe testis manasına gelen muṣka (मुष्क) kelimesi ile
ilişkilendirilmiş olan misk Arapça, Farsça, İbranice, Latince, Süryanice, Türkçe ve diğer
batı dillerinde de benzer bir kullanıma sahiptir. Misk, Sanskritçe ve Hintçe’de kastūrī
(कस्तूरी) misk geyiği ise kastūrikā (कस्तूररका) olarak geçmektedir.

Hoş ve etkili kokusundan dolayı Tıbb-ı Nebevî’de önemli bir yer edinen miskten
hem parfümeri hem de tıbben istifade edilmiştir. Tam vaktinde toplanıp iyice
muhafaza edilen miskler ortaçağda önemli bir ticaret malzemesi ve hediyeleşme aracı
olarak dünya pazarlarındaki yerini almıştır. Çin taraflarında toplanan misk gerek katkı
malzemesi eklenmesinden gerekse de uzun deniz yolculuğu sırasında bozulmasından
dolayı pek rağbet görmemiş ve daha ziyade kara yoluyla hızlı bir şekilde ve böylece
bozulmayan Tibet ve Hint miskleri tercih edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Misk, Misk Geyiği, Misk Çeşitleri, Misk Hileleri, Misk Ticareti
Musk At Medieval Period
Abstract
The medieval travelers, who had journeyed to know the various places and thus
continued the tradition of transferring the knowledge about the countries where they
had visited, left behind them interesting and detailed stories about musk and musk-
deer in the Tibetan, Chinese and Indian regions. Like travelers, many physician,
historian and poets wrote about musk in their works. These had provided very

* Bu makale doktora tez çalışması çerçevesinde hazırlanmıştır. Bu makalenin konusu


10-13 Haziran 2015 tarihleri arasında düzenlenen IX. Lokman Hekim Tıp Tarihi ve
Folklorik Tıp Günleri (Malatya) kongresinde Türkçe; 26-28 Şubat 2018 tarihleri arasında
Aligarh Muslim University (Department of Jarahat, Aligarh-Hindistan) tarafından tertip
edilen The International Conference on Unani Medicine: Re-visiting Ilmul Jarahat
(Surgery) adlı konferansta İngilizce olarak sunulmuştur.
** Arş. Gör., Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü,

kavak.mehmet@outlook.com. (ORCID ID: 0000-0001-5917-0504)


(Makale Gönderim Tarihi: 22.06.2018; Makale Kabul Tarihi: 04.10.2018)
Ortaçağda Misk 189

precious information about musk deer (also refers about to musk cat, goat and
mouse), production, types and trade of it.
The musk which clearly being similarly with tecticles musk-sac that male musk-
deer carried lower part of the womb next to the genital organ of animal is used in the
Sanskrit as muṣka (मष्ु क) which means the testicles and similarly used in Arabic,
Persian, Hebrew, Latin, Syriac, Turkish and other western languages. It is used kastūrī
(कस्तूरी) and kastūrikā (कस्तूररका) in Sanskrit and Hindi corresponding to musk and
musk-deer.
The musk which had important place in Tibb-e Nabawi thanks to it pleasant and
intensive smell, used in both medical and perfumery. Moreover, it gained a place as a
world-wide commercial commodity and a gift in medieval, after having been collected
and preserved well. The musk-sacs that were collected in China were not in demand
because they included additive and spoiled during their transportation. On the other
hands the most quality Tibetian and Indian musks were mostly preferable, due to both
musk-deers fed by various and aromatic herbs and their fast transportation, without
being spoiled.
Keywords: Musk, Musk-deer, Musk kinds, Musk adulterations, Musk trade.

Giriş
Güzel kokmak, kişisel bakımına özen gösterip topluma karışan bireylerin
arzuladığı bir durumdur. İnsanların hem özel hem de olağan hayatında
süründüğü kokunun birçok gâyesi vardır. Kokudan yaygın bir şekilde istifade
edilmesi ihtiyacı karşılayacak bir parfümeri endüstrisinin oluşmasına zemin
hazırlamıştır. Böylece farklı isim ve türlerde kokular ticari bir emtia olarak
dünya pazarlarındaki yerini almıştır. Ortaçağın en meşhur kokusu olarak kabul
gören misk bu ürünlerin başında gelir. Misk, Tibet, Hindistan ve Çin
coğrafyasında yaşayan misk geyiğinin göbeğinin altında beliren kesenin
içindeki maddeden imal edilir ve Fars Beldeleri,1 Umman, Bağdat, Şam,
İstanbul (Konstantinopolis) gibi şehirlere ihraç edilerek insanların istifadesine
sunulmaktaydı.
Ortaçağın bir çok müellifi eserlerinde misk ve güzel kokular (ıtriyât)
konusuna yer ayırmıştır. Bunlardan biri olan ve MS 990’larda vefat eden İbn
Nedim, Fihrist adlı eserinde ıtriyâta dair birçok eserden bahsetmişse de bu
kitapların çok az bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Fihrist’te bahsedilen

1İbn Battûta, Tebriz’de Misk ve Amber Çarşısı, diğer adıyla Itır Çarşısı bulunduğunu ve
burada çok güzel manzara ile karşılaştığını aktarır. İbn Battûta, İbn Battûta
Seyahatnamesi: Rihletu İbn Battûta: Tuhfetü'n-nüzzar fi Garaibi'l-emsar ve Acaibi'l-
esfar, çev. A. Sait Aykut, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004, c.1, s. 328.
Mehmet Kavak 190

başlıca kitaplar, Yahyâ b. Hâlid için telif edilen Kitâb el-‘Itr ; İbrahim b. El-
Abbâs, Kitâb el-‘Itr ; el-Kindî, Kitâb el-‘Itr; el-Kindî, Kitâb Kimyâ el-‘Itr2;
Anonim, Kitâb Risâletuh fî’l-‘Itr ve Envâ’ih; Anonim, Kitâb Risâletuh fî Kimyâ el-
‘Itr; Anonim, Kitâb el-‘Itr; Anonim, Kitâb el-‘Itr ve’t-Terkibât; Habîb el-‘Attar,
Kitâb el-‘Itr; Cîlî, Kitâb el-‘Itr ve Ecnâsih ve Me’âdinih’dir.3 Ayrıca bir çok
seyyah, müverrih, şair ve tabip de misk konusuna değinmiş ve bazen bu
konuda ayrıntıya girmişlerdir. Çalışmalarında miskin tanımı, kimyevî özelliği,
elde edildiği coğrafya, toplanması, misk ticareti, tıpta kullanımı, ve miskte
yapılan hileler hakkında detaylı bilgiler vermiştir. Bu çalışmada, çoğunluğunu
Ortaçağ müelliflerinin aktardığı bilgiler doğrultusunda misk konusu hakkında
tafsilatlı malumât sunulacaktır.
Miskin Tanımı
Misk, bilimsel adı Moschus moschiferus L. (Cervidae) olan, memeli ve geviş
getiren, alt çenesinde aşağıya doğru sarkan iki azı dişi olan, küçük, dört ayaklı
erkek misk geyiğinin4 genital organlarının yanında bulunan guddeden
(beze/kese) elde edilen kesif kokulu bir salgı olup açık sarı, koyu siyah ve
esmer renkte olabilmektedir. Hoş kokulu, acımsı, sıcak suda eriyen, kıvamlı,
yakıldığında az bir kül bırakarak yanan, eter ve etanolde kolaylıkla çözünebilen
misk İbn Seyyâr’in deyimiyle olgunlaştığında süzme bal kıvamına gelir. Misk

2 Yakup İshak el-Kindî’nin bu eseri Sülaymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Ayasofya:


3594 nolu demirbaş numarası ile kayıtlı olup bu eser Karl Garbers, Arapça-Almanca
olarak (Buch über die Chemie des Parfüms und die Destillationen) 1948 tarihinde
neşredildi. Karl Garbers’in bu çalışması Fuat Sezgin tarafından 2002 senesinde tıpkı
basım olarak tekrar basıldı. Yazma eserin ilk 12 varakı misk ile ilgilidir. Burada miskin
kökeni ve çeşitlerinden ziyade, üretimi ve diğer maddelerle karıştırılarak parfümeri
yapımındaki detayları üzerinde durulmaktadır. Bkz. İshak el-Kindî, Kimiya el-‘ıtr ve el-
tas’îdât, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Ayasofya: 3594, v. 1-12.
3 en-Nedim, el-Fihrist, editör: Mehmet Yolcu, İstanbul, Çıra Yayınları, 2017, s. 667, 804.
4 Misk geyiğine bazen misk keçisi denilmektedir. Bunun dışında güzel koku yayan misk

faresi ve misk kedisinden bahsedilir. Misk faresi ve kedisinin, misk geyiğinden farklı
hayvanlar olduğu bilinmektedir. Buna farklılığa rağmen Arap şairi Cahiz’in misk faresi
(‫ )فأرة المسك‬başlığı altında misk geyiğinin özelliklerini sıraladığı görülür. Misk keçisi ise
çoğunlukla misk geyiğini karşılayacak şekilde kullanılmıştır. İbn Fakih, Hz. Âdem’in
dünyada indiği yer olan Serendib Adası (Seylan) ’nda misk faresinin/el-Misku’l-fa’r
(‫ )فأر المسك‬bulunduğunu ifade eder. Ayrıca Çin’den Zâbic’e canlı olarak götürülen misk
kedilerinden/zebbâd (ٌ‫ )زَ بَاد‬yoğun olduğunu ve onu koklayan kadınları cezb ettiğini dile
getirir. Eve götürüldüğünde evin içine güzel kokularını sindiren misk kedileri
okşandığında ise okşayanın ellerinde kokusunu bıraktığını dile getirir. Bkz. İbnü'l-Fakih,
Kitâbü'l-Büldân, thk. Yûsuf el-Hâdî, Beyrut: Âlimü'l-kütüb, 1416/1996, s.65; Cahiz,
Kitâbü'l-Hayevân, Beyrut: Dâru Kutubil İlmiyye, 1424, c. 5, s.162; Bkz. Şemseddin Sami,
Kamûs-ı Türkî, Dersaadet: İkdâm Matbaası, 1318, s.1343.
Ortaçağda Misk 191

geyiğinden düşmeden veya koparılmadan önce kesenin içinde bulan yumuşak


sıvı, kesenin kesilmesiyle birlikte katılaşmaya başlayarak kurumuş kan rengi
alır.5 Erkek misk geyiğinin dişileri cezbetmek, ayrıca kendi hakimiyet bölgesini
belirlemek için salgıladığı bir madde olduğu da söylenmiştir.6 Misk kesesi,
testislere benzetilmesinden dolayı Sanskrit dilinde testis manasına gelen
muṣka (मष्ु क) kelimesi ile ilişkilendirilmiş olan misk; Arapça7, Farsça8,
İbranice9, Latince10, Süryanice11, Türkçe12 ve diğer batı dillerinde de benzer bir
kullanıma sahiptir.13 Tibet kaynaklarında misk geyiği gla ba şeklinde
geçmektedir. 14 Sanskrit dili ve Hintçe’de miskin karşılığı olarak kullanılan bir
diğer kelime kastûrî (कस्तूरी); misk geyiği de kastûrikâ (कस्तूररका) olarak
bilinmektedir. El-Beyrunî’ye göre ise Eski Türkçe’deki karşılığı ibar, Harezmî
dilinde ah bencel, Latince’de moron, Süryanice’de maska’dır.15 Miskin tekil
hali misket (ٌ‫)مِ ْسكَة‬, çoğulu ise misek (ٌ‫سك‬
َ ِ‫’)م‬tir. Kamus-i Muhit adlı sözlüğe göre
misk kelimesi Farsça muşg/muşk kelimesinden Arapça’ya geçmiş (muşk-i Fârisî
mu’arrebi) bir kelimedir. Kaynaklarda Arapların misk kelimesi yerine meşmûm

5 Nüveyrî, Nihayetü'l-ereb fî fünuni'l-edeb, Kahire: Vizaretü's-Sekâfe ve'l-İrşad, [t.y.], c.


12, s.2; Kalkaşendî, Subhü'l-a'şa fî sınaati'l-inşa, thk. Muhammed Hüseyin Şemseddin,
Beyrut: Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1987, c.2, s. 127; İbn Seyyâr, Kitab el-Tabîh: Annals of
the Caliphs Kichens, haz. Nawal Nasrallah, Leiden-Boston, Brill, 2007, s. 665; İbn Cezle,
Minhâcü’l-beyân fi mâ yesta’milühü’l-insan, thk. Mahmud Mehdi Bedevî, Kahire:
Camiatü’d-Devli’l-Arabiyye, 2010/1431, s.779; İbn Cezle, Minhâcü’l-beyân fi mâ
yesta’milühü’l-insan, Melik Suud Üniversitesi (Câmiatü'l-Melik Suûd) Kütüphanesi: No.
5584, v. 168b; Hüseyin Remzi, Lügat-ı Remzi, İstanbul: Matbaa-i Hüseyin Remzi, 1305,
c.2, s.532; Turhan Baytop, Türkiyede Bitkiler ile Tedavi (Geçmişte ve Bugün), İstanbul,
1984, s.333.
6 Turhan Baytop ve Nebi Bozkurt, “Misk”, DİA, 2005, c.30, s.181.
7 Arapça misk (‫ )المسك‬olarak geçmektedir.
8 Farsça karşılığı müşg/muşk (‫ )مشك‬olan miskin fare anlamındaki mûş (‫)موش‬

kelimesinden türediği söylenmektedir.


9 Miskin İbranicede karşılığı musk (‫ )מוׁשק‬veya misak şeklindedir.
10 Miskin Latince karşılığı muscus’dur. ,
11 Miskin Süryanice karşılığı musâk (‫ܼܫܟ‬ܵ ‫’)ܡܘ‬dır.
12 Değişime uğramaksızın Arapça’dan Türkçe’ye misk şeklinde geçmiştir.
13 Şemseddin Sami: 1343-1344.
14 Siyah misk geyiğine gla nag beyaz misk geyiğine gla skya adı verilmektir. Misk

geyiğinden nafice kesme işlemi için ise Dri med shel phreng tabiri kullanılmıştır. A.
Akasoy ve R. Yoeli-Tlalim, “Along The Musk Routes: Exchanges Between Tibet and The
Islamic World” Asian Medicine, 3 (2007), s. 226.
15 el-Beyrunî, Kitabü’s-saydana fi’t-tıb: es-Saydene fi’t-tıb, çev. Esin Kâhya, Ankara:

Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2011, s.334-335.


Mehmet Kavak 192

(ٌ‫ ) َم ْش ُموم‬kelimesini de kullandığı bilgisi mevcuttur.16 Kültürümüzde miskin


güzelliğinden yola çıkılarak kullanılan misk-i hatem deyimi meşhur olup daha
ziyade bir olayı güzel neticelendirmek manasında kullanılmıştır. Misk sürme ve
misk kokusu ile ilgili rivayetlerin başında Büveyhiler devleti nezdinde büyük bir
itibara sahip olan, çokça misk ve anber sürmesinden dolayı misk ve anberin
babası ünvanı kazanmış olan Ebû’l Misk Anber el-Esîr meşhurdur.17 Temiz ve
güzel kokulu şeylerin güzelliğini ifade etmek için de misk gibi güzel kokmak
tabiri herkesçe bilinir. Câhiliye Arapları tarafından yaygın biçimde kullanılan
misk en güzel koku olarak kabul görmekteydi. Meşhur şair İmru’l-Kays’ın Yedi
askı (muallâkat-i seb’a) adlı çalışmasında verdiği örnekler miskin edebiyattaki
yerini göstermesi bakımından önemlidir:
"Sevgililer ayağa kalktığı zaman, onlardan hafif sabâ rüzgarının
getirdiği güzel karanfil kokusu gibi misk kokusu yayılırdı; kuşluk vaktine
kadar uyuyan sevgilimin yatağının üzerinde ufalanmış misk parçaları
görülür."

İmru’l-Kays’ın bu satırlarından saadet ve refah içinde yaşayan üst tabaka


Arap kadınlarının yataklarına misk sürdüğü anlaşılmaktadır. 18 Arap
edebiyatının yanı sıra Divan edebiyatında da misk konusu çokça işlenmiş ve bu
konuda beyitler dizilmiştir. Bu beyitleriden birinin sahibi Necati Bey (ö. 1509)
Şehzade Abdullah Mersiyesi’nde:
"Sahn-ı çemende lâle midür görinen yâ hod/ Çimenlikte görülen lâle
midir yahut?
Kanlara boyanu mu yatar nâfe-i Tatar / Tatar miski kanlara19 boyanmış
yatıyor mu?"

beyitleriyle Tatar miskini kana benzetmiştir.20 Şiirin yanı sıra deyimlerde de


rastladığımız misk kelimesi için, tartışma veya kavganın başlayacağı

16 Vankulu Mehmed, Vankulu Lügati, Haz. Mustafa Koç ve Eyyüp Tanrıverdi, İstanbul,
2015, c.2, s. 1752; Mütercim Âsım Efendi, el-Okyânûsu'l-Basît fî Tercemetîl-Kâmûsi'l-
Muhît: Kâmûsu'l-Muhît Tercümesi, Haz. Mustafa Koç ve Eyyüp Tanrıverdi, İstanbul,
2014, c.5, s. 4289-4290; Hüseyin Remzi, 2: 532; Seyyid Mustafa Hüseynî Deştî, Mearif
ve Maarif: Dairetü’l-mearif-i cami-i İslami, Tahran: Müessese-i Ferheng-i Araye, 1379,
c.9, s. 368.
17 İbnül Esîr, el-Kamil fi’t-tarih, çev. Abdulkerim Özaydın ve ark., İstanbul: Bahar

Yayınları, 1985, c. 9, s.303.


18 İmru’l-Kays, Yedi Askı: el-Muallakatü’l Seb’a, çev. Şerafettin Yaltkaya, İstanbul:

Maarif Matbaası, 1943, s. 19, 24; Turhan Baytop ve Nebi Bozkurt: 181.
19 Misk-kan ilişkisi miskin kırmızı ipeğe sarılarak satılması olayından mülhemdir. Bkz.

Necati Bey, Necati Bey Divanı (Seçmeler), haz. Mehmed Çavuşoğlu, İstanbul, Kervan
Kitapçılık, t.y., s.31.
20 Necati Bey: 7, 30.
Ortaçağda Misk 193

durumlarda kavga misk gibi kokmak deyimi kullanılmıştır. Güzel kokulu meyve
manasındaki misket de misk kelimesinden türetilmiştir. Misk gibi güzel
kokmak, misket üzümü, misket elması (Amasya elması) ve misket limonu
(lime) bunlardan birkaçıdır. Bunun haricinde güzel kokulu misk sabunu ile
miskin kafur ve ban otu ile karıştırılmasından elde edilen gâliye21 (kâle-i misk)
ve miskin râmek/râmak (‫)رامك‬22 ile karıştırılmasından elde edilen sukk

21 Bilimsel adı Galiamoschata olan gâliye (ٌُ‫)اَ ْلغَا ِليَة‬, geçmişten beri kullanılan bir koku
mürekkebâtı olup içeriğinde misk, anber, ban otu yağı ve asel-bend (‫ )عسلبند‬ve hoş
kokulu bitki özleri vardır. Kalye-i misk şeklinde de isimlendirilmiştir. Gâliye yapan kişiye
gâliyebîz (‫ ;)غاليه بيز‬güzel koku sürülene gâliyebâr (‫ )غاليه بار‬denilirdi. Misk ve anber
kokusunun karışımından oluşan kokuya gâliye adını Emevilerin ilk yöneticisi Muaviye
b. Ebu Süfyan verdiği, gâliye ismini ilk kullanan ve bu şekilde tanınmasını sağlayan
kişinin Emevi Halifesi Süleyman b. Abdulmelik olduğunu söyleyenler de vardır. Gâliye
Arapça’da pahalı manasına gelen gavâlî kelimesinin tekilidir. Muaviye b. Ebu Süfyan’a
hediye edilen parfüm şişesinin fiyatı sorulunca bu yüksek fiyata alınmış gâliyedir
cevabına istinaden meşhur olan gâliyenin 5 çeşidi vardır. Bunlar sunî, muhtelit
(karma), misk, bân ve az masraflı kadın gâliyesi şeklinde tasnif edilebilir. Bu gâliyelerin
en gözde olanı muhtelit gâliyedir. Gâliyenin ünü artınca hediyeleşmede kullanılmaya ve
saraylardaki dolaplarda yerini almaya başlamıştır. Abbasi Halifesi Emin (v. 813)
kumandanlarını teşvik etmek için bol miktarda malın yanı sıra sakallarına sürmeleri için
misk ve anber karışımından oluşan gâliye hediye eder ve bunlara “gâliye
kumandanları” adını verirdi. Tarihsel arka planının yanı sıra tıbben de bu karışımdan
istifade edildiği ve sert şişleri yumuşatmak için kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca ban
yağı ve öküzgözü otu yağında eritilen gâliye kulak ağrılarına karşı kullanılmıştır.
Kokusunun baş ağrısını giderdiği, zonklamayı bertaraf ettiği, kişiyi sakinleştirdiği ve
kalbe ferahlık verdiği, rahim ağrılarına, rahmin sertleşmiş urlarına ve balgamî şişlere
karşı etkili olduğu, regl söktürücü, rahmin dolgunluğunu gidererek onu temizlediği
söylenmiştir. Gâliye yapılan tenkiye işlemi düşük (abortus) yaptırabildiğinden dolayı bu
konuda dikkatli olunması tavsiye edilmiştir. Bkz. İbnül Esîr, 4: 18/ 6: 236; İbn Keysân:
770; İbn-i Sina, 2: 649; Vankulu Mehmed, 2: 2572; Mütercim Âsım Efendi, 6: 5912;
Hüseyin Remzi, 2: 4; Abdulhalik Bakır, “Ortaçağ İslam Dünyasında Parfümcülük:
Parfumery in the Medieval Islamic World”, Kutsal Dumandan Sihirli Damlaya: Parfüm:
Sacred Incense to Fragrant Elixir: Parfume, İstanbul: YKY, 2005, s. 45-46.
22Zift gibi siyah madde ve doğal bir eter olan râmek bir cins koku olup soğuk, kuru ve

büzücü etkisi vardır. Mazı, ceviz ve yaş hurma suyundan elde edilir. Râmek (5), safran
(1), kırmızı sandal ağacı (5), sukk (2), soyulmuş elma (5) ve ayva (5), hint öd ağacı (5),
yaprakları ile birlikte kurutulmuş gül (10), eğir otu (10 dirhem) ve kafurdan 1.5 danik
konulmak suretiyle kokulu krem elde edilir. Bu kremin mide üstüne gelecek şekilde
haricen, göğse ve göbek bölgesine sürülmesinin faydalı olduğu söylenmiştir. Kronik
mide ve bağırsak yangısını (enterokolitis) giderdiği, bedeni güçlü ve zinde tuttuğu, tıbbî
tesirleri yönüyle miske benzediği fakat râmekin mide ve karaciğer rahatsızlıklarında
mideden daha üstün olduğu dile getirilmiştir. Bkz. Harawi (Ebû Mansûr el-Herevî), Das
buch der grundlagen über die wahre beschaffenheit der heilmittel: Codex
vindobonensis af 340 sive medici Abu Mansur Muwaffak bin Ali heratensis liber
Mehmet Kavak 194

misk/sukk mümessik (‫ سك مسك‬/ ‫)سك ممسك‬23 karışımları vardır. İbnü’l-Adim, çok


kaliteli ve iyi kokulu misk ile meşhur Nusaybin gül suyu24 rafinesinden elde
edilen hoş kokulu karışımdan25 bahseder. et-Temimî26 ise aynı bilgiyi verdikten

fundamentorom pharmacologiae (1859): Kitabü’l-ebniye an hakaiki’l-edviye, Yay.


Charles H. Talbot, Franciscus Romeo Seligmann, Tıpkı Basım (TIP), Graz : Akademische
Druck-u. Verlagsanstalt, 1972, v.109r; Harawi, “Die pharmakologischen Grundsätze
(Liber fundamentorum pharmacologiae),” Historische Studien (aus dem
Pharmakologischen Institute der Kaiserlichen Universität Dorpat), Farsça Yazma
Eserden Çev. Abdul-Chalig Achundow, Ed. Rudolf Kobert, Halle a.S: Verlag von Tausch
& Grosse, 1893, Sayı: 3, s. 211; Qusta ibn Luqa, Kitab fi’l-Edviye el-Müshile ve’l-İlac bi’l-
İshal: Qusta Ibn Luqa on purgative drugs and purgation, çev. Lena Ambjörn, ed. Fuat
Sezgin, Frankfurt am Main : Institute for the History of Arabic-Islamic Science at the
Johann Wolfgang Goethe University, 2004. XIV, s. 93 / 98a-b; Tuhfetü’l-ahbab fî
mahiyeti’n-nebat ve’l-aşab : Glossaire de la matiere medicale Marocaine, haz. H. P. J.
Renaud, Georges S. Colin ; ed. Fuat Sezgin , Paris: 1934’ün tıpkıbasımı, Frankfurt am
Main : Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften, 1996. XXXIV, s.
157; İbn Seyyâr: 777.
23 Sukk, pastil haline getirilerek yemek ve meşrubât içine katılan aromatik bir sirke

türüdür. İbn-i Sina sukkun asıl renginin sarı, özelliğinin birinci derecede sıcak ve ikinci
derecede kuru olduğunu söylemiştir. Tıbben sinirleri yatıştırıcı ve kanamayı durdurucu
özelliği vardır. Aynı zamanda parfüm olarak da kullanılan ve afrodizyak etkisi olan sukk
yapımı için râmek vazgeçilmez bir maddedir. Bu karışıma bazen de misk eklenir. Bu
karışımın misk eklenmiş haline sukk mümessik adı verilir. Râmekin öğütülüp suyla
yoğrularak bir gece boyunca bekletilmesi suretiyle elde edilen bu karışıma daha sonra
ufalanmış misk eklenip yoğrulmaya devam edilir. İyice yoğrulduktan sonra küçük
dairevî parçalar halinde bir sene kadar elekte kurumaya bırakılır. Bkz. İbn Meymun,
Şerhu esmai’l-ukkar, neşr. Max Meyerhof, ed. Fuat Sezgin, 1940 Kahire Tıpkı Basımı,
Frankfurt am Main : Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften,
1996, s. 141; el-Kuhin el-Attar, Minhacü’l-dükkan ve düstürü’l-ayan fî a’mal ve
terkibü’l-edviyeti’l-nafia li’l-ebdan, ed. Hasan Zagla, Fuat Sezgin, Bulaq: 1870’in
tıpkıbasımı, Frankfurt am Main : Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen
Wissenschaften, 1996, s. 56; İbn Sina, 2: 431-432; İbn Seyyâr: 777.
24 Ortaçağ’da gülsuyu üretimi açısından Nusaybin’in önemli bir şehir olduğu ve burada

sadece beyaz gül üretimine yönelik yatırım bulunduğu ve şehirde kırmızı gül
yetiştirilmediği (veya yetişmediği) söylenmiştir. Burada yetişen güllerin, dönemin
önemli gül merkezlerinden olan biri olan Tümiran bölgesinde yetişen güllerden daha
fazla olduğu dile getirilmiştir. Bkz. Mehmet Kavak, Fetihten Selçuklu Hâkimiyetine
Kadar Tur Abdîn Bölgesi Tarihi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ortaçağ Tarihi, 2013, s. 49.
25 Bu karışım için, 1 danik miske 1 rıtl-ı Bağdadî ölçeğinde Nusaybin gülsuyu eklenmesi

önerilmiştir. Bkz. İbnü’l-Adim, el-Vusla ile’l-Habîb fî Vasfi’t Tayyîbât ve’t-Tîb, Haz.


Süleymi Mahcûb, Düriyye el-Hatib, Halep: Ma’hedü’t-İlmiyyi’l-Arabî, 1988/1408, c.2,
s.733-734.
Ortaçağda Misk 195

sonra bu kokunun Şam gülü olarak da bilinen verd-i cûrî (‫ )ورد جوري‬ile
yapıldığını söyler. Ayrıca anber-bûy (anber kokusu) adında misku’l-cinn
ْ ُ‫)مِ سْك‬27, toprakta yetişen misku’l-berr (ٌ‫ٌالبَ ِر‬
(ٌ‫ٌال ِج ِن‬ ْ ُ‫)مِ سْك‬28 adında kokulu misk
bitkisi, güzel kokusu ile meşhur misk yılanından bahsedilir. 29
Misk Geyiğinin Fiziksel Özellikleri ve Yaşadığı Coğrafya
Misk geyiği, Tibet, Çin, Hindistan, Moğolistan ve Tonkin bölgelerinde
yaşamaktadır. Ayrıca Soğd ve Türklerin meskûn olduğu arazilerde bu geyiklere
rastlamak mümkündür. Marco Polo, Moğol toprakları sınırları olan Tibet
bölgesi ve Kuzeybatı Çin’de (Tibet-Qinghai dolayları) dünyanın en kaliteli ve
değerli miskinin elde edildiğini söylemektedir. Müelliflerin çoğu misk geyiğinin
fiziksel özellikleri hakkında bilgi verirken birbirine yakın bilgiler vermiştir. Bu
bilgilere göre misk geyiğinin ortalama boyu (yüksekliği) 60 cm kadar olup
esmer renkli, gri veya beyaz lekelidir. Tüyleri uzun, dalgalı olup kürkü bir
geyiğin kürkünden daha kabarık ve tüyleri normal bir geyiğinkinden daha
sıktır. Başı küçük, kulakları tavşan kulağı biçiminde ve boynuzsuzdur. Antiloba
benzetilen bu hayvanın alt çenesindeki dişlerinden iki tanesi aşağıya doğru
sarkar. Çenesinden sarkan bu beyaz azı dişlerinin fildişine benzetildiği ve işaret
parmağı arasındaki açıklık, 1 parmak, 1 karış veyahut fıtr (‫)الفتر‬30 uzunluğunda
olduğu dile getirilmiştir. Nüveyrî ve ed-Demîrî bu dişleri domuz dişlerine
benzetmiştir. Erkek geyiğin göbeği ile genital organları arasında 5-6 cm

26 Temîmî’nin Tîbbu’l-arûz ve’r-reyhânü’n-nüfus fi sınâ’ati’l-ûtûr adlı eseri Habîbü’l-arûz


ve’r-reyhânü’n-nüfus fi sınâ’ati’l-ûtûr ve Ceybü’l-arûz ve’r-reyhânü’n-nüfus fi sınâ’ati’l-
ûtûr şeklinde de okunmuştur.
27 Zaylan çiçeği olarak bilinen bu bitkinin bilimsel adı Ambrosia maritima olup el-İşbilî

tarafından bir çeşit ot şeklinde tanıtılmıştır. Bkz. el-İşbilî, Umdetü't-tabib fî ma'rifeti'n-


nebat, thk. Muhammed el-Arabi Hattabi, Rabat :Akademiyyetü’l-Memleketi’l-
Mağribiyye (Academie du Royaume du Maroc), 1990, c.1, s. 496.
28 Karada yetişen misk manasına gelen ve misk otu olarak bilinen bu bitki, Usluc-i esved

(‫)عسلج ٌاسود‬, Usluc (‫ )عسلج‬ve el-Hûzama/Sünbül (‫ )الخزامى‬bitkileriyle mukayese edilmiş


fakat misk otunun daha güzel koktuğu dile getirilmiştir. Bu bitkinin otunun nebat-ı
kafaâ/Astragalus annularis (‫ )نبات القفعاء‬bitkisine, çiçeği ise el-Mervî’ye (‫)المرو‬
benzetilmektedir. El-İşbili yumuşak yapraklı ve çok güzel kokuya sahip bitki olarak
tanımlamaktadır. ed-Dineverî, Kitâbü'n-nebat: el-kısmü's-sani mine'l-kamusi'n-nebati =
Le dictionaire botanique, thk. Muhammed Hamidullah, Kahire, Institut Français
d’Archeologie Orientale (Ifao), 1973, s.272-273; el-İşbilî: 496; el-Karafî, Nefaisü’l usul fir
şerhi mahsul, Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd- Ali Muhammed Muavvâd, Mektebetu
Nezar Mustafa el-Baz, 1995/1416, c. 1, s. 485; en-Nedim: 230.
29 Ahmed et-Temîmî, Tîbbu’l-arûz ve’r-reyhânü’n-nüfus fi sınâ’ati’l-ûtûr, thk. Lüttfüllah

Kârî, Kahire: Darü'l-Kütüb ve'l-Vesaiki'l-Kavmiyye, 2014/1435, s. 176; İbnü’l-Adim, 2:


733-734; Mütercim Âsım Efendi: 4290; Şemsettin Sami: 1343-1344.
30 Nüveyrî: 8.
Mehmet Kavak 196

uzunluğunda ve 3-4 cm genişliğinde bir kese vardır. Bu kese koyu kan ile dolu,
kokulu ve kıvamlı bir madde olup aslında misk denilen maddedir.

Misk Geyiği (Wellcome Library Rare Materials Room: 750535i.)

Marco Polo misk geyiğinin, dişi bir geyik kadar olmasa da bir antilop
büyüklüğünde olduğunu, ayağı ve kuyruğunın normal geyiklere benzediğini ve
Tatar dilindeki isminin gudderi olduğunu söylemiştir. Câhiz misk geyiğini, dev
hayvanlara kıyasla küçük bir hayvancık (düveybe/ ‫ )دُويبة‬şeklinde tarif etmiştir.
Boynuzu olmayan bu hayvanın bakılmaya kıyılamayacak kadar güzel olduğunu
söyleyen Marco Polo, Venedik’e dönüşünde beraberinde kurutulmuş misk
geyiği kafatası ve ayağı, misk kesesinden biraz misk ve bir çift diş
götürmüştür.31

31Ubeyd el-Bekrî, el-Mesalik ve'l-memalik. thk. A.P. van Leeuwen, A. Ferré, Kartaca:
Dârü'l-Arabiyye li'l-Kitâb, 1992, c.1, s.411; İbn Sina, el-Kanun fi’t-Tıbb, çev. Esin Kahya,
Ankara: Atatürk Kültür Merkezi yayınları, 2015, c.2, s. 378; Süleyman el-Tâcir, Doğunun
Kalbine Seyahat, Çin ve Hind Ülkeleri Hatıraları ve İlaveleri: Ahbar el-Sîn ve’l-Hind, çev.
Ramazan Şeşen, İstanbul: Yeditepe, 2012, s. 57; Marco Polo, Dünyanın Hikaye Edilişi,
Harikalar Kitabı 1: Le devisment du monde, Le Livre de merveilles I, çev. Işık Ergüden,
İstanbul: İthaki, 2003, s.183; Marco Polo, The Travels of Marco Polo the Venetian,
London: J. M. Dent & Sons, Ltd, 1914, s. 137; Mesudî, Müruc ez-Zeheb, Beyrut 1982, I.
Baskı, [Süleyman el-Tâcir, Doğunun Kalbine Seyahat, Çin ve Hind Ülkeleri Hatıraları ve
İlaveleri: Ahbar el-Sîn ve’l-Hind, çev. Ramazan Şeşen, İstanbul: Yeditepe, 2012] s. 88;
Ortaçağda Misk 197

Süleyman et-Tâcir ve ed-Demîrî, misk geyiğinin boyu, rengi, ayaklarının


inceliği, toynaklarının ayrıklığı, boynuzlarının önce dik sonra eğrilmesi yönüyle
diğer geyiklere benzetmektedir. Mesûdî de, misk geyiklerinin İslam
beldelerinde yaşayan gazellerle birçok yönden benzer olduğunu, yalnızca
ağızlarındaki boynuzlarla (azı dişleri) birbirinden ayrıldığını dile getirmektedir.
Yakut el-Hamevî ise misk geyiklerinin kendi bölgesinde bulunanlarla renk, şekil
ve boynuz bakımından çok da farklı olmadığını yalnızca misk kesesi yönüyle
ayrıldığını ilave etmiş ve her bir geyiğin karın bölgesinde üç aşağı beş yukarı
yaklaşık bir karış büyüklüğünde iki kese olduğunu söylemiştir. Diğer müellifler
ise diğer keçi ve gazellerden farkının sadece sarkan azı dişleri olduğunu dile
getirmişlerdir.32
Misk Çeşitleri
Misk geyiği ve misk çeşitleri konusunda en tafsilatlı bilgiyi Yuhannâ b.
Mâseveyh33, et-Temimî ve ondan aktaran Nüveyrî, Yakubî, İbn Mendeveyh,
İbn Keysan, Kalkaşendî, İbn Cezle, ed-Demîrî ve el-Kuhin el-Attar adlı müellifler
aktarmaktadır. Bunun yanısıra Itrname-i Alaî adlı anonim eserde de misk
çeşitleri hakkında detaylı bilgiler mevcuttur.
Müellifler misk çeşitlerinden bahsederken en kaliteli miskin doğal
ortamında olgunlaşmış şekliyle elde edilen Tibet miski olduğu konusunda
mutabıktır. Arap şairi Câhiz en kaliteli miskin hafif ve kokusu yayılan, gayritabiî

Mesudî, Muruc ez-zeheb: Altın Bozkırlar, çev. Ahsen Batur, İstanbul: Selenge Yayınları,
2004, s.60; Kalkaşendî, 2: 127; ed-Demîrî, Hayatü’l-hayevan, nşr. Fuat Sezgin, Frankfurt
am Main: Institute for the History of Arabic-Islamic Science at the Johann Wolfgang
Goethe University, 2001, c.2, s.126; Nüveyrî: 11; Cahiz, 5: 162; Turhan Baytop ve Nebi
Bozkurt: 181; Baytop: 333.
32 Süleyman el-Tâcir: 57; Mesudî: 88; Yakut el-Hamevî, Mucemu’l-Büldan, Beyrut: Daru

Sadr, 1977, c.2: 11; İbnü'l-Baytar, el-Câmi' li-müfredati'l-edviye ve'l-agziye, Kahire:


Mektebetü'l-Mütenebbi, [t.y.], s. 156; ed-Demîrî: 126.
33 Asıl adı Ebu Zekeriyyâ Yahyâ b. Mâseveyh olup kendisi üstün ahlaklı, krallar nezdinde

öncü bir tabip olarak görülmüştür. Eczacı bir babanın çocuğu olarak Cündişapur’da
dünyaya gelmiş Bağdat’ta eğitim almıştır. Hem bilgin hem musannif (yazar) olup Abbasi
Halifelerinden Me’mun, Mu’tasım, Vâsık ve Mütevekkil’in hizmetinde bulundu.
Mâseveyh m. 857 yılında vefat etmiştir. El- Fihrist adlı eserde 20 eserinin olduğundan
bahsedilir. Onun kokularla ilgili kaleme aldığı cevâhiri't-tîbi’l-müfrede adlı eseri vardır.
Bkz. Yuhannâ b. Mâseveyh, Cevâhiri't-tîbi’l-müfrede: bi esmâiha ve sıfâtuha ve
meâdinihâ ve fi’l ahir kavlihim fiha şey’I min sınaâtü’l-misk…, Universitätsbibliothek
Leipzig, Vollers: 0768-02; Yuhannâ b. Mâseveyh “Kitabü cevâhiri't-tîbi’l-müfrede:Traité
sur les substances simples aromatiques”, Bulletin de l'Institut d'Égypte, Thk. R.P. Paul
Sbath, Sayı: XIX, Dönem: 1936-1937, Kahire: Imprimerie de l'Institut Français
d'Archéologie Orientale (Ifao), 1937, s. 5; en-Nedim: 757-759; Carl Brockelmann,
Geschichte der Arabischen Litteratur, Leipzig: C.F. Amelangs, 1909, s. 140-141.
Mehmet Kavak 198

bir müdahale olmaksızın “kendiliğinden olgunlaşıp düşen kuru ve açık renkli


olan Tibet miski” olduğunu belirtir.34 ed-Demîrî, Türk ve Tibet miskininin çok
kaliteli olmasından dolayı attârların bu miski çok pahalıya satabildiğini
söylemiştir. Bu miskleri satın alan kimseleri uyarmayı da ihmal etmeyen ed-
Demîrî, misklerin uzun süreli ve kalıcı kokuya sahip zor temizlenen cinslerden
olduğunu söyleyerek dikkatli kullanılmasını tavsiye etmiştir.35 Nüveyrî, bu
miskin Zû Semt denen bir mevkiden getirildiğini ve buranın Tibet merkezine 2
aylık mesafede bulunduğunu Tibet merkezine getirilidikten sonra Horasan’a
taşındığını aktarır.36
Yuhannâ b. Mâseveyh, Yakubî, Nüveyrî, et-Temimî ve Kalkaşendî bu
konuda detay vererek en kaliteli miskin kuduhmus (‫ )كدهمس‬adlı otla beslenen
misk geyiklerinden elde edildiğini, bu ota Tibet ve Keşmir taraflarında çokça
rastlanıldığını belirtirler. Bu otun diğer adının kendehse (‫ )كندهسة‬olduğu
söylenmiştir.37 Nüveyri, Muhammed b. Ahmed b. el-Abbas el-Miski’nin şair el-
Uklî’ye dayandırdığı rivayetine göre misk geyiğinin kafur ağacı ile beslendiğini,
en düşük kalitedeki miskin ise normal acı ot olarak bilinen mırr (‫ )مر‬ile
beslenen geyiklerden elde edildiğini söylemiştir. Bu otun kokusunun misk
kokusuna benzediği, fakat miskin ondan daha kuvvetli ve daha keskin koktuğu
söylenmiştir. 38 İbn Sina ve İbn Cezle en kaliteli misk maddesinin sırayla
behmen, sünbülü’t-tîb ve mırr ile beslenen geyiklerden elde edildiğini
yazarken, diğer müellifler39 ise ilk sıraya sünbülü’t-tîb ve çeşitli baharatlar,
ikinci sıraya ise mırrı yerleştirmiştir. Yuhannâ b. Mâseveyh’in ise kendehse
otunu ilk sıraya aldığı, ardından sünbülü ve nihayetinde mırrdan bahsettiği
görülür. Geyiklerin beslenmesi ve miske koku vermesi açısından en makbul ot
türünün Tibet’te olduğundan hareketle İbn Sina, İbn Seyyâr ve İbn Cezle
metalik özelliğini de hesaba katarak en iyi misk çeşidinin tıbbatî/tübbetî/tıptî
(‫ )التبتي‬olduğunu söylemiştir. İbn Cezle, kalite olarak sırayla es-Sinî, el-Cercirî ve
deniz yoluyla taşınan el-hindî’l-bahrî miskini sıralamaktadır. Misk ile ilgili
aktarımların en eskisine sahip Yuhannâ b. Mâseveyh, en kalitelisinin Soğd
(‫ ) الصعدى‬miski olduğunu, bunu Hind (‫ )الهندي‬ve Sin (‫ )الصيني‬misklerinin takip

34 Câhiz, et-Tebassur bi’t-Ticâre, Kahire: Mektebetü’l-Hancı, 1994, s. 17.


35 ed-Demîrî: 127.
36
37Yuhannâ b. Mâseveyh: 32b; Yuhannâ b. Mâseveyh: 10; Yakubî, el-Büldan, Beyrut:
Darü'l-Kütübi'l-İlmiyye 2002, s.209; Ahmed et-Temîmî: s.y. ; Kalkaşendî: 127; Nüveyrî:
7-8.
38Nüveyrî: 8; Yuhannâ b. Mâseveyh: 32b; Yuhannâ b. Mâseveyh: 10; İbn Cezle,
2010/1431, s.779; İbn Cezle, No. 5584, v. 168b.
39 İbnü'l-Baytar: 155; İbnü'l-Uhuvve, Mealimü'l-kurbe fî ahkâmi'l-hisbe, thk. Sıddik

Ahmed İsa Muti', Muhammed Mahmûd Şa'ban, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyeti'l-Âmme


li'l-Kitâb, 1976, s.201; Ubeyd el-Bekrî, 1: 411; Nüveyrî: 7.
Ortaçağda Misk 199

ettiğini söyler. İbn Mâseveyh’in Hintlilerden aktardığı bilgiye göre renk


cihetiyle 3 çeşit misk vardır. Ona göre miskin en kaliteli ve hakikisi herkesçe
bilinen açık sarı renkte olanıdır.40 Bunun dışında kalan iki misk türünden ilkinin
Tibetlilerin kendi bölgelerinde yetişen otların kurutulup karıştırılmasından
elde edildiğini ve bunun içinde hiç misk olmadığını söyler.41 Bu misk çeşidi elde
edildiği bölgede yaşayan insanlar tarafından iyi tanınır, Tibet halkı tarafından
kullanılır ve ihraç edilmesine müsaade edilmezdi. Son misk türü de
kendisinden istifade edilmesine rağmen pek de tavsiye edilmeyen misk cinsi
olup, kalitesiz olmasında kötü muhafaza şartlarının etkili olduğu dile
getirilmektedir.42

Tibet Misk Geyiği


(Wellcome Library Rare Materials Room: S29.6L)
Yakubî, Kalkaşendî, Nüveyrî en kaliteli miskin tübbetî olarak bilen Tibet
miski olduğunu ardından sırasıyla Soğd’a atfedilen es-soğdî, Çin menşeeli es-

40 Yuhannâ b. Mâseveyh: 32b-33a; Yuhannâ b. Mâseveyh: 10; İbn Sina, 2: 378; İbn
Cezle, 2010/1431, s.779; İbn Cezle, No. 5584, v. 168b; İbn Seyyâr: 665.
41 Yuhannâ b. Mâseveyh: 33a; Yuhannâ b. Mâseveyh: 10.
42 Yuhannâ b. Mâseveyh: 33b; Yuhannâ b. Mâseveyh: 11.
Mehmet Kavak 200

sinî ve Hind’e ait el-hindî miski geldiği söylenmiştir. Bu kalite farkında geyiğin
beslendiği otun yanı sıra miskin taşındığı yolun koşulları ve güzergahın hava
şartları da etkiliydi. Kaynağından misk satın alan tüccâr, Tibet’ten aldığı miski
kara yolu vasıtasıyla, iyi muhafaza edip nem kapmasına müsaade etmeden,
sağlam bir şekilde Horasan’a ulaştırırdı. Soğd ve Türk bölgelerinden getirilen
Soğd miski de aynı şekilde Horasan’a sevk edilir ve buradan dünyanın diğer
bölgelerine ihraç edilirdi. Çin miski ise Müslüman tüccârın gemilerini
demirlediği ve Çin’in en büyük şehri sayılan Hanku şehrine getirilendir. Deniz
yoluyla Basra (Fars) Körfezi’nde bulunan Übülle’ye getirilen ve buradan
Müslüman beldelerine taşınan bu misklerin, limana yaklaşıldığında etrafa
yaydıkları yoğun koku sebebiyle gümrük vergi memurlarından kaçırılması
imkansız hale geliyordu. Hind miski ise Tibet bölgesinden alınıp önce Debîl’e
ardından Fars Körfezi’nde bulunan Siraf liman şehrine buradan da Umman,
Bayreyn, Aden, Yemen ve dünyanın önemli diğer şehirlerine gönderildi. Hind
miskinin ticaretini daha ziyade Soğd tüccar sınıfı yapmaktaydı.43
Müelliflere göre Tibet, Soğd, Çin ve Hind adlı misklerden sonra en çok
tanınan misk çeşitlerinin kalite sırasıyla miskü’l- deybelî; miskü’l-kanbârî;
miskü’l- toğuzğarî44; miskü’l- kassarî; miskü’l- cezîrî /cercîrî45; miskü’l- asmarî
ve miskü’l- cebeli olduğu söylenmiştir. Kalkaşendî, Nüveyri ve Yakubî’ye göre
göre göre tıp, eczacılık, kişisel kullanım ve ticareti yapılması açısından meşhur
miskler aşağıda bahsedildiği gibidir.46
 Deybelî (‫)المسكٌالديبلي‬: Bu misk Debîl şehri ile müsemma olup deybelî
ismini almış bir Hint miskidir. 47
 Misku’l-kanbârî (‫)المسك ٌالقنباري‬: Çin miskinin en kalitelisi olup,
Deybelî’den biraz az kalitelidir. Çin ve Tibet arasında bulunan Kanbâr
şehri ile müsemmadır. Kaliteli bir misk olmasına karşın cevher ve
kıymet bakımından Tibet miski daha önde gelmektedir. Bu miske
eklenen katkı maddeleri miskin kalitesini bozmaktadır.48
 Misku’l- toğuzğarî (‫ )المسك الطغزغزي‬Kanbarî miskinden sonra tercih
edilen bir misk çeşididir. Öz ve rengi bakımından diğer misklerden farklı
olup kokusu ağırdır. Bu miski satın alan tüccar, içine katkı maddesi

43 Yuhannâ b. Mâseveyh: 32a; Yuhannâ b. Mâseveyh: 9; İbn Sina: 377; Yakubî: 209;
Kalkaşendî: 127-128; Nüveyrî: 6-7; Ahmed et-Temîmî: s.y.
44 Türk kavmi olan Dokuz-oğuzlara (Tokuz-Guz) nispedilen misk türü.
45 Bu ismin, hafecü’n-cercîrî (Diplotaxis erucoides) adlı bitkiden mülhem olduğu

düşünülmektedir.
46 Kalkaşendî: 128; Yakubî:209; Nüveyrî: 12.
47 Yakubî:209; Nüveyrî: 12; Kalkaşendî: 128; Ahmed et-Temîmî: s.y.
48 Yakubî:209; Nüveyrî: 12; Kalkaşendî: 129; Ahmed et-Temîmî: s.y.
Ortaçağda Misk 201

katıp piyasaya sürerler. Bu misk Tokuzguz 49 adlı Türk boyunun yaşadığı


topraklardan getirilip tacirlere satılmaktadır.50
 Misku’l- kassarî (‫ )المسك القصاري‬:Toğuzğarî miskinden sonra gelen,
adını Hindistan ile Çin arasında bulunan Kassar şehrinden alan misk
çeşididir. Bundan dolayı bu misk çeşidi aynı zamanda Çin'e de
atfedilmiştir. Kassarî miski cevher, koku ve kalite bakımından mezkûr
misk türlerinden düşüktür.51
 Misku’l-cezîrî/cercirî (‫ الجرجيري‬/‫)المسك الجزيري‬: Kalite bakımından
kassarî miskinden sonra gelen sarı renkteki bu misk şekil olarak Tibet
miskini andırmaktadır. Fakat kokusunun kötü olduğu söylenmiştir. 52
 Misku’l- asmarî (‫)المسك العصماري‬: Hem kalite hem de fiyat olarak en
düşük olan bu miskin ukkiyesi ancak 1 dirheme alıcı bulabilmektedir. 53
 Misku’l- cebelî (‫)المسك الجبلي‬: Sind bölgesinde bulunan Multan
şehrinden getirilen bu miskin keseleri büyük olmasına karşın kokusu
azdır. 54
El- Beyrunî göre ise 12 misk çeşidi olup her birinin de alt çeşidi vardır.
Müellif bu misk çeşitlerini Hind ve Türk miskleri şeklinde iki gruba
ayırmaktadır. Türklere nisbedilen miskler içerisinde en kalitelisinin Kunaî
(‫ )القناي‬cinsi misk olduğunu, ardından keskin kokulu ve Tibet menşeli Tibetî
(‫ )التبتى‬miski geldiğini söylemektedir. Bunlardan sonra kokusunun azlığı ve
yapısı itibariyle Kazi/Hazi yağına (dühn-i Kazi-‫ )دهن ٌالخاذي‬benzettiği Tatarî
(‫ )التتارى‬cinsi miskten bahseder. Hintlilere atfedilen kaliteli misk çeşidinin
Neybâlî/Nepal (‫ )النيبالي‬olduğunu ve Tibet miskinden sonra ikinci sırayı aldığını
dile getirmektedir. Anlatıma göre; Neybâlî miskinin rengi sarıya çalan
koyulukta olup, diğer misklere nazaran daha belirgin kokusu, fakat kırılgan bir
yapısı vardır. Neybâlî miskinin daha ziyade tıpta da kullanıldığını yazmaktadır.
Neybâlî miskinden sonra Hind menşeli Catarsarî (‫ )جترسرى‬miskinden
bahsedilir. Bundan sonra sırayla Urriyâhî ve Karurî miskleri zikredilir.
Urriyâhî/Urdiyâhî (‫ٌالررياخى‬/‫ )الردياخى‬miski Keşmir (‫ )الكشميرى‬çeşidine yakın olup
görünüşü ile daha öncekilerden ayrılır. Siyah olan bu cins kuma benzer
parıltısıyla fark edilir. Karurî (‫ )القاروري‬miski ise deniz ötesinden yani Çin’den
getirilir. Bu misk doğal kesesiyle değil cam kavanozlarla taşınır. Genel olarak
bakıldığında en kaliteli miskin Çin’den, sonra Tibet’ten temin edildiği
görülmektedir. Bunu Tumastî (‫)التومستى‬, Neybâlî, Hutaî/Hotan (‫)الخطايى‬, Tatarî,

49 Dokuz Oğuz boyu manasındaki isimdir.


50 Yakubî:209; Nüveyrî: 12; Kalkaşendî: 129; Ahmed et-Temîmî: s.y.
51 Yakubî:210; Nüveyrî: 12; Kalkaşendî: 129; Ahmed et-Temîmî: s.y.
52 Yakubî:210; Nüveyrî: 13; Kalkaşendî: 129; Ahmed et-Temîmî: s.y.
53 Yakubî:210; Nüveyrî: 113; Ahmed et-Temîmî: s.y.
54 Yakubî:210; Nüveyrî: 13; Kalkaşendî: 129; Ahmed et-Temîmî: s.y.
Mehmet Kavak 202

Khırhızî/Kırgız (‫ )الخريخزى‬ve Bahrî (‫ )البحرى‬misklerinin takip ettiğini


söylemiştir.55 el-Beyrunî’nin yanı sıra misk çeşitleri, ticareti ve hileleri ile ilgili
olarak detaylı bilgi veren biri anonim olmak üzere üç müellif daha vardır. İbn
Mendeveyh56’in risâle fî usûli’t-tîb ve mürekkebâti’l ıtriyye adlı eseri, içerik
olarak büyük ölçüde Mendeveyh’in eseriyle benzerlik gösteren ve müellifi
anonim olan Itrname-i alaî57 adlı eser ve İbn Keysan58’ın Muhtasar fi’t-tîb adlı
eserine göre 9 misk çeşidi vardır. Bu misk çeşitleri kalite sırasına göre sînî,
tubbetî, tusmatî, neybalî, kitan/khitanî/khotanî, tatârî/tatar, khirlkhîrî (kırgız),
bahrî ve kaşmiri/keşmir miski şeklinde sıralanmıştır.59
1- Sînî Miski (‫)الصينى‬: İbn Mendeveyh, İbn Keysan ve Itrname-i
Alaî’ye göre en kaliteli misk türü olan Sînî miski Çin menşelidir. Bu misk,
keseleri içerisinde Çin’den getirilmekte ve nadir bulunmaktadır.
Bilindiği kadarıyla her kesesi 20 veya daha fazla vezne
büyüklüğündedir. Kese derisinin inceliğinden dolayı içindeki tanelerin
rahatlıkla görülebildiği, kesenin pürüzsüz ve tüysüz olduğu
söylenmiştir. Açılıp içi boşaltıldığında kesenin ağırlığının ancak yarım
dirhem veya dirhemin 2/3 kadar olduğu, keseyi açan âttâr veya
satıcıların kokusunun tesirinden dolayı burun kanaması ile karşı karşıya

55 El-Beyrunî: 334-335 ve Tıpkı Basımı: 119b.


56 Miladi 4. Yüzyılda yaşamış Ebu Ali Ahmed b. Abdurrahman b. Mendeveyh el-İsfâhanî,
Adududdevle zamanı ve sonrasında hükümdar ve şehzadelerin hekimliğini yapmıştır.
Büveyhi Hanedanlığı’nın ikinci emiri Adudüddevle (949-983) zamanında Bağdat’ta
kurulan Bîmaristân-ı Adudî’ye davet edilen 24 hekimden bir tanesidir. Yazdığı eserler
genel olarak diyabetik, çocuk sağlığı, farmokoloji ve oftalmoloji alanlarıyla ilintilidir.
Mendeveyh, risâle fî usûli’t-tîb ve mürekkebâti’l ıtriyye adlı bu çalışmasını Büveyhî
veziri Sâhib b. Abbâd et-Tâlekânî’ye ithaf ettiği bilinmektedir. Bkz. Muhammed Taqi
Danişpejûh, “Du risâle der şenaht-i ıtr”, Ferheng-i İran Zemin, S.XV, 1347/1967, s. 222;
İlhan Kutluer, “İbn Mendeveyh”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.20, s.182.
57 Itrname-i Alaî adlı Farça eserin müellifi bilinmemekle beraber eserin Aladdevle

Şerefülmüluk’a ithaf edildiği söylenmektedir. Bkz. Muhammed Taqi Danişpejûh : 223.


58 Mısırlı Hristiyan bir hekim olan Ebu’l Hasan Sehlân b. Osman b. Keysan MS 990

tarihinde vefat etmiştir. Onun Muhtasar fi't-tıb, Yuhannâ b. Mâseveyh’in ölümünden


133 sene sonra Halife el-Aziz için oluşturulan kütüphanede yerini almıştır. Bu eser İbn
Mâseveyh’in eserinin tamamlayıcısı olarak görülmüştür. Mâseveyh’in eserinde Bkz.
Sehlan ibn Keysân, “Muhtasar fi't-tîb: Abrégé sur les arômes”, Bulletin de l'Institut
d'Égypte, Sayı XXVI, Dönem 1943-1944, Kahire: Imprimerie de l'Institut Français
d'Archéologie Orientale (Ifao), 1944, s. 184.
59 İbn Mendeveyh, “Risâle fî usûli’t-tîb ve mürekkebâti’l ıtriyye”, Ferheng-i İran Zemin,

Neşr. Muhammed Taqi Danişpejûh, 1347/1967, s. 225-227; “Itrnâme-i Alaî”, Ferheng-i


İran Zemin, Neşr. Muhammed Taqi Danişpejûh, 1347/1967, s. 258-260; Anya H. King,
Scent from the Garden of Paradise: Musk and the Medieval Islamic World,
Leiden/Boston: Brill, 2017, s. 178-182.
Ortaçağda Misk 203

kalabildiği dile getirilmiştir. Kesenin içini açmak isteyen kimsenin miski


öncelikle pamuk bir beze koyması, sonra gül suyuna bandırıp ardından
kafura sürmesi, nihayetinde burnuna götürüp kokusunu test etmesi
tavsiye edilir. Yoğun kokusundan dolayı bir kişinin günde ancak 10
dirhem misk ezebildiği, daha fazlasını ise göze alamadığı
söylenmektedir. Özellikle de yazın sıcağında misk parçalayan kimsenin
bu tavsiyeleri görmezden gelmesinin kişinin aleyhine olacağı ve
kokunun ona zarar vereceği dile getirilmiştir. Bir şişe parfüm için 2
miskal Tibet miskine, 1/3 miskal Sînî miski eklemek yeterlidir. Misk
ufalanıp safranla karıştırıldığında renginin sarıya çalmasından dolayı bir
kimse bu ikisi arasındaki durumu fark edemez.60
2- Tubbetî Miski (‫)التبتى‬: Tibet miski olup çoğu misk kesesinin
yüzeyinde sarı renkte yumuşak ve küçük tüyler bulunur. Her birinin
ağırlığı 5-6 dirhem kadardır. Misk keseden çıkarıldığında bir kısmının
renginin sarı bir kısmının siyah ince tanelerden oluştuğu görülmektedir.
Siyah ve sarı içerikli keseler arasında fark olmayıp büyüklük ve
küçüklüğü de kaliteye etki etmemektedir. Bu renk farklılığı sadece
sarısının taze siyahının eski olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Neticede kan rengi de tazeyken kırmızıdır (açıktır) ve eskidikçe
koyulaşır. 61
3- Tusmatî Miski (‫)الطوسمتى‬/Tusmaî (‫)طوسمى‬62: Bu tür Tibet
miskine yakın bir çeşittir. Tibet miski ile aynı renkte olmasından dolayı
birbirinden ayırt edilememektedir. Bileşiklerin yapımında benzer bir
etkiye sahip olup ikisi arasındaki farklılık ancak deney yapmak suretiyle
tespit edilebilir. Kesesinin üzerinde beyaz renkte tüyler olup kazındıkça
sarı renkte kıllar görünür. Her kesenin ağırlığı 8 dirhem olup bazen 10
dirheme kadar çıkabilmektedir. Bu türün her bir kesesi müellifin el
tartısına göre 15 dirhem kadardır. Birinin içini açan müellif bundan tek
parçadan oluşan 10 dirhem ağırlığında bir misk kütlesi gördüğünü
söylemektedir.63
4- Neybalî Miski (‫)النيبالى‬: İthal edilenlerin çoğu gevşek yapılıdır.
Bileşik yapımında kullanılan başlıca misklerden olup siyah renktedir.
Her bir parfüm için 1 miskal Tibet miski ve yarım miskal neybalî miski
ilave edilir. İthal edilenlerin çoğunda beyaz-kurşun tanecikleri koymak
şeklinde hile yapılmaktadır.64

60 İbn Mendeveyh: 225; Itrnâme-i Alaî: 258; İbn Keysan: 187-188; King: 178.
61 İbn Mendeveyh: 225; Itrnâme-i Alaî: 258-259; İbn Keysan: 188; King: 179.
62 Itrnâme-i Alaî: 259.
63 İbn Mendeveyh: 226; Itrnâme-i Alaî : 259; İbn Keysan: 188; King: 179.
64 İbn Mendeveyh: 226; Itrnâme-i Alaî : 259; İbn Keysan: 188-189; King: 179-180.
Mehmet Kavak 204

5- Kitan/Khitanî/Khotanî Miski (‫)الخطائي‬: Kalite ve keselerinin


pürüzsüz olması yönüyle Çin miskine, genel olarak Tibet miskine
benzetilmektedir. Bileşiklerdeki tesiri yönüyle Neybalî miskine
benzetilmektedir.65
6- Tatârî/Tatar Miski (‫)التاتاری‬: Keseleri yönüyle Tibet miskine
benzemektedir. Fakat bu bileşiklerde kullanılmayıp sadece kullanım için
satılmaktadır. 66
7- Khirlkhîrî, Kırgız Miski (‫)الخرالخيرى‬: Kırgız miski olarak meşhur
olan bu misk herkes tarafından bilinir. Kokulu tozlar ve gâliye
haricindeki karışım ve bileşiklerin yapımında uygun bir çeşittir.67
8- Bahrî Miski (‫)البحرى‬: Bu misk Umman bölgesinden, deniz
vasıtasıyla getirilmektedir. Kaliteli bir misk olmasına rağmen deniz
kokusuna (rutubet) maruz kaldığından dolayı asıl kokusunun tesirini
kaybeder. Kabızlık için faydalıdır. İşlemeye müsait olmadığı ve
ezildiğinde kül gibi olmasından dolayı koku ve tesirini kaybeder.
Bundan dolayı parfüm yapımına uygun değildir. Cezbedici koyu siyah
bir rengi olup çok fazla tanecikten oluşur. 68
9- Kaşmirî/Keşmir Miski (‫)القشميرى‬: Önde gelen bu miskin her
kesesi 10 dirhem, içerisindeki misk yalnızca 1 miskal ağırlığındadır.
Ezildiğinde misk yerine daha çok kesenin içinde katlanmış deri parçaları
göze çarpmaktadır. Bunun böyle olması hileden kaynaklı olmayıp
kesenin doğal halidir.69
Bunların dışında eczacı el-Kuhin el-Attar genel olarak beş misk türünden
bahsetmektedir. Bunlar sırayla Hindî, Sinî, Tûbbetî, el- Irakî (‫ )العراقى‬ve el-Yed
(‫ )اليد‬miskleridir.70 ed-Demîrî ise Tibet menşeeli es-Safdî (‫ )الصفدى‬adında bir
miskten bahseder ve bu misk çeşidinin tıpta kullandığını belirtir.71 Üç tür misk
türünden daha bahseden ed-Demîrî, bunlardan en kalitelisinin Sanavbarî
(‫ ;)الصنوبرى‬orta kalitelisinin Kavnevî (‫ )القونوى‬en düşük kalitelisinin ise Cercarî
(‫)الجرجارى‬72 olduğunu söylemiştir. Cercarî’nin Tibet miski olmasına rağmen
kokusu ve kalitesi olarak hakiki Tibet misklerinden ayrıldığını bildirir.73 İbn

65 İbn Mendeveyh: 226; Itrnâme-i Alaî : 259; İbn Keysan: 189; King: 180.
66 İbn Keysân, İbn Mendevyh’in eserinde ve Itrnâme-i Alaî adlı eserde bahsedilmeyen
Tatar miskinden de bahsetmektedir. Bkz. İbn Keysan: 189; King: 180.
67 İbn Mendeveyh: 226; Itrnâme-i Alaî : 260; İbn Keysan: 189; King: 180.
68 İbn Mendeveyh: 226-227; Itrnâme-i Alaî : 259-260; İbn Keysan: 189; King: 181.
69 Itrnâme-i Alaî : 260; İbn Keysan: 189; King: 181.
70 el-Kuhin el-Attar: 155-156.
71 ed-Demîrî: 128.
72 Muhtemelen misku’l-cezîrî/cercirî kastedilmiştir.
73 ed-Demîrî: 128.
Ortaçağda Misk 205

Seyyâr Hindistan’dan Bahreyn’in liman şehri Dârîn’e getirilen, buradan diğer


şehirlere ihraç edilen ve bu şehre nispedilen Dârî miski (‫’)مسك ٌداري‬inden
bahseder.74
Yuhannâ b. Mâseveyh, en iyi miskin Şam ve Lübnan elmasının kokusunu
veren, rengi sarıya çalan, kesesinin içinde büyüklü küçüklü taneleri olan misk
olduğunu ve bundan sonra kokusu itibariyle en kaliteli misk türüne benzeyen
fakat kalite olarak daha düşük olan koyu-siyah renkteki misk çeşidi geldiğini
söylerken, Nüveyrî en kaliteli miskin Lübnan elmasının kokusuna benzeyen
olduğu konusunda Mâseveyh ile mutabıktır. İbn Cezle ise detaya girmeden
sarı renkli ve elma kokulu miskin en kalitelisi olduğuğunu teyit etmektedir.
Renginin ise açık sarıya doğru çalan koyu ve açık arasında ince bir tonda
olduğunu söylemiştir.75 Tüccarlar Tibet, Soğd, Hind ve Çin bölgesinden
aldıkları bu misk çeşitlerini deniz yoluyla ya da horasan üzerinden dünya
pazarlarına ulaştırmışlarıdır.76
Misk Toplama ve Ticareti
Miskin kökeni misk geyiğinin göbeğinin ortasında çıkan kesenin içindeki
kandan ibarettir.77 Tibet ve Çin arasında bulunan bölgelerde yoğun olarak
bulunan misk geyiklerinin mahsulü olan misk keselerini elde etmek için yılın
belirli vakitleri Tibetli ve Çinli avcılar misk avına çıkarlardı. Müelliflerin mutabık
olduğu konulardan biri de misk kesesi toplama ve bunu muhafaza etme ile
ilgilidir. Miski elde etmek için de biri doğal diğeri zoraki (yapay) olmak üzere iki
yöntem izlenmiştir. Elde edilen keseleri saklamak için de birkaç yöntem
kullanılmıştır. Misk kesesi toplarken izlenen doğal yöntem de ikiye ayrılır.
Doğal yöntemin ilki misk geyiğinden düşen keselerin izlerinin sürülerek
toplanması, ikincisi ise geyiklerin keselerini düşürmek için yanlarına
yaklaştıkları kayalar üzerinde düzenek kurarak keselerin bu düzeneğe
(boynuz, silindirik kap vs.) düşmesinin sağlanmasıdır. Bu doğal yöntem en
kaliteli miski elde eden Tibetlilere aitti. Yapay yöntem ise Çinlilere ait olup
daha ziyade hayvanları kement, tuzak, mızrak ve oklarla vurup henüz
olgunlaşmamış keseleri kesmekten ibaretti. Yakalanan hayvanı aynı zamanda
av ürünü olarak kullanan bu kimselerde ticari kaygılar ön plandaydı.78 Ayrıca
kesenin tam dolması için hayvanın her tarafından (uzuvlarından) bastırılarak
damarlardaki kanın göbekteki keseye toplanması sağlanır. Göbekteki kan

74 İbn Seyyâr: 665.


75 Yuhannâ b. Mâseveyh: 32b-33a; Yuhannâ b. Mâseveyh: 10; Nüveyrî, s.13; İbn Cezle,
2010/1431, s.779; İbn Cezle, No. 5584, v. 168b.
76 Yakubî: 210; et-Temimî: s.y.
77 İbn Mendeveyh: 227; Seyyid Mustafa Hüseynî Deştî, 9: 368.
78 Süleyman el-Tâcir: 57; Yakut el-Hamevî, 2: 11; Mesudî, 1982: 88; Marco Polo: 183.
Mehmet Kavak 206

donmaya başladığında daha fazla misk kanı elde edilemeyeceklerini


anlaşıldığından bir bıçak yardımıyla misk kesesi hayvanın göbeğinden kesilir.
Kese kesildikten sonra bu bölgeden sadece birkaç damla daha kan
akmaktadır.79

Misk Üreten Hayvan (Animal qui produit le Musc)


(Jean-Baptiste Tavernier, Les six voyages, 1712.)

Kışın elde edilen miskin yazın elde edilen miskten daha kaliteli olduğu
belirtilmiştir.80 Ed-Demîrî, misk geyiğinin diğer geyikleri gibi su içmek için belli
zamanlarda sulak alana geldiğini ve avcıların onları yakalayıp öldürdükten

79 İbn Mendeveyh: 227-228; İbn Keysan: 190; King: 183-184.


80 Baytop: 333.
Ortaçağda Misk 207

sonra misk keselerini aldığını söyler. 81 Câhiz’e göre ise avcı tarafından canlı
yakalanan geyiğin göbeği sıkıca bağlanıp havada kalması sağlanır. Böylece
misk maddesi aşağıda beklettilen kaplara rahatlıkla boşaltılır. Hayvanın bu
işleme müsaade etmemesi durumunda avcı misk geyiğini öldürerek kesesini
keser ve olgunlaşması için keseyi arpa içine koyar. Burada olgunlaşan kanlar
daha sonra misk kokusunu alır.82 Marco Polo ise avcıların hayvanları avlaması
ve bu miski elde edebilmeleri için dolunay vaktini beklediğini yazmıştır.
Avcılara göre misk kesesi, dolunay zamanında veya yılın belli zamanlarında
büyüyüp içinin kanla dolup olgunlaştığı anda düşer. Câhiz ve Marco Polo, bu
vakti bekleyen bölge insanın öldürülen misk geyiğinin etinden istifade ettiğini
de eklemişlerdir.83 Bu bölgenin insanı çok fazla sayıda misk geyiği olduğunu
düşündüğünden geyikleri et olarak da tüketmekte ve etin tadını meth
etmektedirler.84 Hayatta kalan misk geyikleri zaman içinde yeniledikleri misk
keselerini doğaya bırakarak bu döngüyü devam ettirir. Ed-Demîrî, bu döngüyü
meyve ağaçlarının her sene, yaratıcının verdiği kudretle tekrardan mahsul
vermesine benzetmektedir.85
Misk geyiğinin göbeğinde bulunan misk keselerinin düşme olayı da
ilginçtir. Misk kesesi zaman içinde büyümeye ve içi kanla dolmaya başlar.
Damarlardan gelen siyah kan göbekte biriktikçe kese büyür ve kesenin bir
yerinde bir uç belirir. Göbeğinde de biriken bu kanın vücudunun diğer
yerlerinden toplanan katı ve siyah olduğu da söylenmiştir. Kanın rengi
koyulaştıkça olgunlaşır ve geyikte sancıya neden olur. Kese büyüdükçe geyiğe
verdiği ağrı ve sancının şiddeti de artar. Bu acıya daha fazla dayanamayan
misk geyiği, eşeğin toz toprakta debelendiği gibi, sancısını azaltmak için kese
bölgesini toprağa sürtmeye, bazen de keskin taşlara sürtmek suretiyle
göbeğini kaşımaya başlar. Nihayetinde, keseyi bırakma vakti gelince, geyikler
kayaçlı ve yumuşak kumlu yuvarlanma sahalarına (merâğa) doğru hareket
ederler. Buradaki kayaçlara ve kumullara sürtünerek göbeğindeki keseyi
patlatan geyik kesenin kayaçların üzerine düşmesini/dökülmesini sağlar. Bir
yandan rahatlayan misk geyiği diğer taraftan doğal bir yöntemle keseyi
doğaya bırakmış oluyordu. Zamanla yarası kapanmaya başlayan geyik tekrar
kan toplamaya başlar. Geyiklerin keselerini merâğa dışında başka bir yerde
bırakmadığı, merâğalarda kimi zaman 200 ve bazen daha fazla geyik bir araya
geldiği söylenmektedir. Burada kesenin düşüş şekli ile ilgili olarak belirsizliği
aşikar olan durumun açıklanması gerekmektedir. Kese düşerken bir yumru

81 ed-Demîrî: 126; İbn Mendeveyh: 227; İbn Keysan: 190.


82 Cahiz, 5: 162.
83 Cahiz, 5: 162; Marco Polo, 2003: 183; Marco Polo, 1914: 137.
84 Marco Polo, 1914: 238.
85 ed-Damîrî: 126.
Mehmet Kavak 208

şeklinde mi düştüğü yoksa patlayarak taşın üzerine mi döküldüğü meselesi


muğlaktır. Bir kısım görüşe göre keseden akan kan kayanın üzerine dökülür,
kan boşalır bir süre güneşte bekledikten sonra eski halini alır. Bunun dışında
doğrudan kese olarak düşen ve bu şekilde bulunan misk torbalarından
bahsedilir. Her iki durumda da elde edilen misk kesesine nafice (ٌ‫)نَافِ َجة‬86
denildiği kesindir. Ayrıca toplanan misklerin konulduğu kaba de nafice
denilmiştir. Keseler düştüğünde Soğdlu ve Tibetli gençler bu mevkilere
çıkarak bu nâficeleri elde etmek için birbirleriyle yarışırlardı. Böyle bir
merâğada muhtemelen hafif nemli, kuru ve taze binlerce nâfice buluyorlardı 87
Marco Polo, Tibette üretilen misklerin kokusunun ülkenin her tarafını sardığını
belirtir. Her ayda bir hayvanın göbeğinin ortasında büyüyen çıban torbasının
yenilendiğini ve düşen keselerin de yerel halk tarafından köpekler yardımıyla
bulunup misk kaplarına konulduğunu belirtir. 88 Nüveyrî, misk toplayıcılarının,
minareye benzeyen zirâ kemiği uzunluğunda bir düzenek hazırladığını,
bunların belli bir yerde sabitlendiğini ve hayvanların keseyi bırakmak ve
sürtünmek için bu düzeneğe yaklaştığı ve nihayetinde kesenin bu düzeneğin
içine düştüğünü söylemektedir.89 Ed-Demîrî misk geyiğinin keselerini
bırakmasını tavuk, hindi gibi kümes hayvanlarının doğal yolla yumurtlamasına
benzetmektedir.90 Doğal yolla düşen misk keseleri bir müddet sonra
olgunlaşıp son halini alırken, geyikten zorla alınan keselerin ise ham olduğu
görülür. Ubeyd el-Bekrî, ham keseleri tam olgunlaşmamış hurmaya
benzetirken, bunu tam olgunlaşmamış meyvelere benzetenler de olmuştur.
Nasıl ki ağaç üzerinde olgunlaşan meyveler ham olarak kesilen meyveden
daha tatlı ise, kurumuş, beklemiş ve olgun misk keseleri, ham naficelerden
daha makbul sayılmıştır. Marco Polo, keselerin elde edilmesinden sonra
güneşte kurumaya bırakıldığını söylemiştir. Yoğun bir kokuya sahip olan bu
kan dolu keseler zamanla kurur.91 Okla yaralama, ip, kemend ile yaklama ve
tuzak kurmak suretiyle elde edilen geyiğin ham misk keseleri çiğ olduğundan
kuruyana dek kötü kokar ve ancak kuruduktan sonra keskin çiğlik kokusunu

86 İsmi bilinmeyen Portekizli bir tüccar misk konusu ile ilgili bilgi verirken misk geyiğini
kunduza benzetmiş ve bu hayvanın cinsel organın ezilip çürütülmesi ile miskin elde
edildiğini söylemiştir. Bu durum misk kesesinin geyiğinin hayaları ile karıştırılması ile
ilgilidir. Bkz. Andrew Dalby, Tehlikeli Tatlar: Dangerous tastes, çev. Nazlı Pişkin,
İstanbul: Kitapyayınevi, 2004, s. 70.
87 Süleyman el-Tâcir: 57; Nüveyrî: 5; Yakut el-Hamevî, 2: 11; Ubeyd el-Bekrî: 411; İbn

Seyyâr: 665.
88 Marco Polo, 1914: 238.
89 Nüveyrî: 4.
90 ed-Demîrî: 126.
91 Marco Polo, 1914: 238.
Ortaçağda Misk 209

kaybederek normal bir misk halini alır. 92 Ed-Demîrî alınan bu keseden ilk
başta misk kokusu gelmediğini satıldıktan bir süre sonra bu kokuya
kavuştuğunu bildirir.93
Misk geyiklerinin yaşadığı coğrafya birbirine sınırı olan devletlerin sınır
kesişim noktalarına yakın olmasından dolayı bunları elde etmek isteyen
kimselerin kasıtlı/kasıtsız sınır ihtilaflarına sebebiyet verdiği görülmektedir.
Bunu misalle açıklayan Süleyman et-Tâcir, Çin ülkesinin kuzeybatı sınırlarında
yaşayan misk geyiklerinin aynı zamanda Tibet sınırına da geçmeleri sebebiyle
Çinli misk toplayıcılarının, kendi sınırlarında bulunan geyiklerle yetinmeyip
Tibet tarafındaki geyikleri de ele geçirmeye çalıştığını yazar. İki tarafın da
ihtilaflı sınır alanlarında ele geçirdikleri misk geyiklerine el koyduğu dile
getirilmiştir.94
Tibet ve Çin topraklarından elde edilen bu miskler ise Sîrâf’tan giden
tüccarların toplandığı Kanton şehrinde pazarlanmaktaydı. Bir kısım tüccâr,
tulumlar içinde Semerkand’dan aldığı yükü Kanton’a getirip burada diğer
tacirlere satardı. Bundan dolayı misk, ticaret ve zanaatın yanında bölge insanı
için önemli bir geçim kaynağıydı.95 Tibetli bazı misk toplayacıları, düşen
keseleri toplamak için dağlara çıkar ve elde ettiği kaliteli naficeleri bir torbaya
yığarak hükümdarlarına götürürlerdi.96 Tam olgunlaşmış olarak kabul edilen
bu miski kullanan idareciler bu miskin çeşidinin ülke dışına çıkarılmasına karşı
tedbirler almış ve dışarıya çıkaran tüccarları cezalandırmışlardır. Tacirlerin
ülkelerine götürdüğü emtianın enderi sayılan bu misk çeşidi hem alan hem de
satan için son derece kıymetliydi.97 Câhiz, Harezm’den getirilen eyşalar
arasında miskin yanı sıra kakım, samur, sincap, karsak (tilki/kurt) postları ve
koku kamışı olduğunu söylemiştir.98 Misk ticareti uğraşanlara bakıldığında
genelde Arap, Fars, Soğd, Ermeni, Yahudi, Avrupalı ve az kısmı da diğer
milletlerden tacirlerin olduğu görülür. Misk ticaretini konu alan ve MS 4.
yüzyıla tarihlendirilen mektuplardan birinde Soğdlu tüccârın Tibet sınırında
bulunan Gansu’dan misk aldığı söylenmiştir. 99 Soğdlu tacirlerin mektupları
miskin yaygın olarak satıldığı bölgelerdeki misk fiyatı hakkında da malumât
vermektedir. Bu kayıtlarda, günümüzde Çin sınırları dahilinde bulunan ve

92 Süleyman el-Tâcir: 57; Ubeyd el-Bekrî: 411; Yakut el-Hamevî, 2: 11; İbnü'l-Baytar:
156; ed-Demîrî: 126.
93 ed-Demîrî: 126.
94 Süleyman el-Tâcir: 56.
95 Süleyman el-Tâcir: 56; Nüveyrî: 11; Marco Polo, 2003: 183; Marco Polo, 1914: 137.
96 Süleyman el-Tâcir: 57.
97 Yakut el-Hamevî, 2: 11; İbnü'l-Baytar: 156.
98 Câhiz: 28.
99 A. Akasoy ve R. Yoeli-Tlalim: 222.
Mehmet Kavak 210

Uygurların yoğun olarak yaşadığı Turfan (Turpan) şehrinde MS. 8. yy’da miskin
gramının 8.4 gümüş paraya alıcı bulduğu belirtilir. Yahudi Tüccar Yosef b.
Âvkal (Joseph ibn ‘Awkal) ise MS. 11 yy’da Tunus’tan aldığı bir misk şişesine
yarım dinar, Portekizli tacirlerden biri de İskenderiye’de bir miskal misk için 1
cruzado ödediğini söylemiştir. Uzun bir müddet Tibet’in Lhasa şehrinde
ikamet eden Ermeni tacirlerden Hovaness Joughayetsi ise dönüşünde
mübalağalı bir anlatımla Lhasa’dan 483 kg misk, bir miktar altın ve çay
getirdiğini yazmıştır. Sattığı her misk için de Lhasa’daki devlet hazinesine 1 lak
(37.79 gr gümüş) vergi ödediğini de eklemiştir. 100 Bu gibi örnekler, Ortaçağ’da
pahalı bir emtia olan miskin fiyatı hakkında kısmî bir öngörü sağlamaktadır.
Müellifler, Tibet miskinin Çin miskine göre iki hususiyetten dolayı daha
kaliteli ve üstün olduğunu bildirmişlerdir.
1- Tibet (Tübbet) misk geyikleri güzel kokulu Hint sünbülü
olarak bilinen sünbülü’t-tîb (‫)سنبل ٌالطيب‬101, kokulu çiçekler, bitkiler ve
baharatlarla beslenirken; Çin misk geyikleri normal otlarla beslenir.
Bundan dolayı Tibet misk geyiklerinden elde edilen misklerin kokusu
daha güzeldir.
2- Tibetliler misk torbalarını olgunlaşmadan ve kendiliğinden
düşmeden toplamazken, Çinliler hayvanı yakalayıp hem olgunlaşmamış
keseyi hayvandan keserler hem de bunun için keseye çeşitli katkı
maddesi ve kan ekleyerek miskin saf kalitesini bozarlar. Ayrıca Çin miski
Umman, Fars, Irak ve diğer İslam beldelerine taşınırken denizdeki uzun
yolculuk süresince denizden rutubet almakta, farklı iklimlerden
geçmekte ve bundan dolayı bozulabilmektedir. Oysa Tibet miskleri
daha kısa mesafelere karayolu ile taşınır ve miskin saklama koşullarına
önem verilir. Çinliler’e de bu tavsiye yapılmakta, ağzı sıkı cam kaplarda
taşımaları halinde Tibet miskinin kalitesine yaklaşabilecekleri söylenir.

100A. Akasoy ve R. Yoeli-Tlalim: 224-225.


101Bu otun kedi otu/misk otu diye bilinen Valeriana officinalis (मिषी- miṣī/musk root)
olduğu düşünülmektedir. İbn Mendeveyh ve İbn Keysan Hint sünbülü dışında misk
geyiklerinin arpa, buğday ve diğer normal otlarla da beslenip kaliteli bir ürün
verebildiğini söylemektedir. Tıpta misk otu ve misk nebatı olarak bilinen ve misk
kokusuna yakınlığı ile tanınan misk otu bitkisinin özelliklerine bakıldığında damlatma
usulü (imbikten geçirilerek) ile elde edilen bir çeşit uçucu yağ olduğu; misk kokusuna
benzemekle birlikte ondan daha tesirli bir kokuya sahip olduğu, şeker hastalığından
kaynaklı emrâz-ı asabiyede (sinir hastalıkları) ve rîh-i rahimde (rahim ağrılarında) tedavi
maksatlı kullanıldığı bilinmektedir. Bunun dışında şiddetli bir ateş hastalığı olan
humma-yı afniyyede, zatüre ile birlikten seyreden şeker hastalıklarında ve şeker
hastalığı olan hezeyanda tıbben kullanılmıştır. Bkz. İbn Mendeveyh: 227; İbn Keysan:
190; Hüseyin Remzi: 2: 532-533.
Ortaçağda Misk 211

Fakat bu durum yine de en makbul misklerin olgunlaştıktan sonra elde


edilen ve kendiliğinden düşen gerçeğini değiştirmez. 102
11. yüzyılda yaşamış Bizanslı Yahudi hekim Symeōn Sēth ise Bizans
literatüründe103 Tibet miskini ve ticaretini detaylı olarak tartışmaya açmıştır.
Ona göre İstanbul'a Harezm'in doğusunda kalan Toupat (Tibet) bölgesinden
doğu ticaret yolları olan Trabzon, Musul, Urfa (Edessa) ve İskenderiye
vasıtasıyla kaliteli misk ve güzel kokular getirilirdi. Onun Tibet'ten gelen kaliteli
misk hakkındaki düşünceleri kendisinden önce gelen Müslüman
coğrafyacılarının görüşlerinden etkilendiğini göstermektedir.104 Tudelalı
Benjamin, Sultan Sencer’in hâkim olduğu Tibet ormanlarında kendilerinden
misk elde edilen hayvanların yaşadığını söylemiştir. 105 Semerkant’tan dört
günlük bir yolculukla misk geyiklerinin yaşadığı Tibet ormanlarına
gidilebildiğini bildirmiştir.106 Hindistan’da az sayıda Müslüman’ın yaşadığı Vay-
hind (Attock Khurd Ohind/Punjab) bölgesinde misk, cevher ve değerli sayılan
eşyaların yanı sıra diğer ticari malların da toplandığını söyleyen Hudûdü’l-
Alem’in anonim müellifi, Tibet taraflarından Hindistan’a çok sayıda misk
torbası, siyah tilki, samur, boynuz ve as kürkü getirildiğini yazmaktadır. Yine

102 Mesudî, 1982: 88; Mesudî, 2014: 60; Yakut el-Hamevî, 2: 11, 3: 443; İbnü'l-Baytar:
155; Süleyman el-Tâcir: 57.
103 Erken dönem Yunan ve Romalıların miskten haberdar olduğu bilinmektedir. Miskin,

Roma İmparatorluğu topraklarına ilk olarak Aziz Jerome (MS. 5.yy) zamanında ulaştığı
ve miskten bahseden ilk batılı yazarın kendisi olduğu söylenmiştir. Jerome, diğer keskin
kokular gibi miski de ancak “sevgililer ve hedonistler (hazcı) için uygun” bir emtia
olduğunu miskin yayılmasına karşı tavır koymuştur. Bundan yüzyıl sonra kadar (MS.
6.yy) Cosmos adındaki batılı tüccar Hindistan’a yaptığı geziler sayesinde misk hakkında
bilgi edinmiştir. Miskin elde edilmesi için misk geyiğinin öldürülmesi gerektiğini
duymuş ve avcıların betimlemelerinden yola çıkarak bir misk geyiği resmi çizmiştir.
Cosmos, misk geyiğinin yaşadığı Sibirya, Çin ve Tibet arasındaki dağlık bölgelere aşina
olmadığı ve burayı ziyaret etmediği halde misk geyiğinin fiziksel özellikleri hakkında
verdiği bilgiler ve misk kesesinin sadece erkek misk geyiğinden elde edildiği bilgisi
yerinde bir tespittir. Bu dönemde ve daha sonraları batılıların çoğunun misk ve kökeni
hakkında detaylı bir bilgiye sahip olmadığı, Cosmos’tan bir müddet sonra Arap
müelliflerin misk konusunda ayrıntılı bilgi vermeye başlamasıyla bilginin yayıldığı
söylenebilir. Bkz. Cosmos, The Christian Topography of Cosmos Indicopleustes, ed. E.O.
Winsted, Cambridge: [Cambridge] University Press, 1909, s. 349; Dalby, 2004: 71.
104Andrew Dalby, Bizansın Damak Tadı, Kokular, Şaraplar, Yemekler: Flavours of

Byzantium, çev. Ali Özdamar, İstanbul, 2004, s. 53; King: 136. Ayrıca bkz. Symeōn Sēth,
Syntagma de alimentorum facultatibus (Lexicon on the Properties of Foods), ed. B.
Langkavel, Leipzig: Teubner, 1868, 66–67.
105 Tudelalı Benjamin ve Ratisbonlu Petechia, Ortaçağda İki Yahudi Seyyahın İslam

Dünyası Gözlemleri, çev. Nuh Arslantaş, 2.Baskı, İstanbul: İFAV, 2013, s. 94.
106 Tudelalı Benjamin ve Ratisbonlu Petechia: 102.
Mehmet Kavak 212

Toğuzğuz (Dokuz Oğuzlar) ülkesinde de bol miktarda misk, siyah kırmızı ve


çizgili tilki, gri sincap kürkü, boynuz ve kürkler geldiğini ifade etmiştir. 107
İstahrî, Tibet yakınlarında, Vahhan’a komşu olan Kerrân bölgesinden
Maveraünnehir ve diğer İslam beldelerine misk getirildiğini aktarırken;
Mukaddesî, Sind bölgesinin misk ve kafurunun çok meşhur olduğunu
söylemekle yetinmiştir. İbn Cübeyr ise gördüğü manzara karşısında şaşkınlığını
gizleyememiş ve sadece bir günde Hint tarafından Mekke’ye getirilen misk,
kafur, amber, öd ağacı, hint ilaçları, değerli taşlar ve diğer yerlerden gelen
ticari malların bütün halka dağıtılması halinde her şehirde büyük gelir
getirebilecek pazarlar kurulabileceğini söylemiştir.108 Gırnatî ise Medine
şehrinde diğer şehirlerde bulunan tüm misklerden fazla miktarda misk
olduğunu dile getirir.109 Kokusuyla meşhur bu şehirden, diğer memleketlere
ihraç edilen, misk, amber ve öd ağacından yapılan, güzel kokulu en-nadü’l-
esved tütsüsünden de bahsedilir.110 İbn Rüsteh, Medine’de gezen kimsenin
misk kokusundan dolayı hoş bir kokuyla karşılaştığını söylemektedir.111 İbn
Havkal ise Maveraünnehir Bölgesi’ne, Tibet ve Kırgız bölgelerinden misk
getirildiği ve buradan diğer İslam beldelerine nakledildiğini haber verir. Bu
misklerin diğer türlerine göre daha kaliteli ve pahalı olduğunu da ekleyen İbn
Havkal, hükümdarların misk, safran, samur ve sincap derisi gibi ürünleri elde
etmek için yarıştıklarını ve bu ürünleri hediyeleşme aracı olarak kullandıklarını
söylemiştir.112İbnü’l-Esir, İslamiyet öncesinde Yemen ülkesi hükümdarlarından
ez-Zâyid olarak da bilinen Tübba’ya komşu ülke yöneticilerinden hediye olarak
misk, öd ve ipek gibi değerli hediyeler geldiğini, kralın bu hediyelerin
menşeeine dair sorusu üzerine Çin ülkesinden olduğunu öğrenmiştir. Yine İran
Kisrası Ebreviz (Perviz) b. Hürmüz’ün, Yemen bölgesinde pazarlanmak üzere
misk ve elbise yüklü ticaret kervanları organize ettiği bilinmektedir.113 Ya'kûb
b. Leys es-Saffâr adındaki kumandan Abbasi halifesi el-Mu‘tez-Billâh (v. 869)’a
itaatininin nişanesi olarak on kadar beyaz şahin, 1 Çin şahini, çok sayıda misk

107 Hudûdü’l-Alem: 46- 48.


108 İbn Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara: Rıhle, çev. İsmail Güler, 2. Baskı, İstanbul:
Selenge Yayınları, 2008, s. 82; Mukaddesi, İslâm Coğrafyası: Ahsenü’t-Takâsîm,
İstanbul: Selenge Yayınları, 2015, s. 50; İstahrî, el-Mesâlik ve'l-Memâlik, Beyrut: Dâru
Sâdır, 2004, s. 280.
109 Gırnâtî: 100.
110 Tuhfetü’l-ahbab fî mahiyeti’n-nebat ve’l-aşab: 125.
111 İbn Rüsteh, el-Alâku’n-Nefîse: Dünya Coğrafyası, Ankara: Ankara Okulu, 2017, s.

102.
112 İbn Havkal, 10. Asırda İslam Coğrafyası: Sûrat el-Arz, çev. Ramazan Şeşen, İstanbul:

Yeditepe, 2014, s. 349; Mesudî, 2014: 60.


113 İbnül Esîr, 1: 253, 525.
Ortaçağda Misk 213

ve diğer çeşitli zarif eşyadan sayılmayacak kadar hediyeler ulaştırmıştı. 114


Bağdat emniyet işleri idaresine getirilmiş olan Ebu Ahmed el-Muvaffak bir
savaşta Ya’kub es-Saffâr’ı yenerek ondan ganimet keselerce misk aldığını
söylemiştir.115 Mervanîler emiri Nasruddevle Ahmed b. Mervân el-Kürdî’nin
Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’e hediye olarak 10 emna ölçeğinde misk
gönderdiği aktarılan bilgiler arasındadır.116 Büyük Selçuklu sultanı Alparslan,
İran’ın İstahr bölgesine sefer yapınca şehrin valisi kendisine muazzam
hediyelerin yanısıra üzerinde Melik Cemşid yazılı, iki ölçek miskle dolu bir de
firûze kadeh göndermiştir.117Bağdat’ta Abbasi Halifelerinin önemli
emirlerinden olan ve daha sonra gözden düşen Kudbeddin Kaymaz adlı emirin
evinin tuveletinin misk koktuğu farkedilmiş ve yapılan incelemede güzel
kokması için tavandan yüz hizasına gelecek şekilde ucunda yuvarlak bir altın
olan altın bir zinciri misk ve amberle yıkadığı ve bunun sürekli olarak koku
verdiği anlaşılmıştır.118
Arabistan’da yaygın bir parfümeri olarak ticareti yapılan misk yağının bu
serüveni İslamiyet öncesi dönemlere dayanmaktadır. Fil Vakası’ndan sonra
her yıl Mekke’de düzenlenen Ukaz Panayırı’na misk ve ipek yüklü ticaret
kervanları gelirdi. 119 İslam dünyasına ulaşan bu misklerin Mekke, Medine,
Bağdat ve Şam çarşılarında önemli kıymeti vardı. Müslümanların özel bir önem
atfettiği misk ihrama girerken sürülürdü. Çinliler ise milli bayramlarında
miskten istifade ederlerdi. Marco Polo’ya göre Moğolların Büyük Han
şehrindeki sarayın avlusunda misk geyikleri, karacalar, sincaplar, kakumlar ve
çok muhtelif hayvanlar beslenirdi.120 Akbalık Manzi (Hanzhong) dolaylarında
çok farklı türlerde hayvanlar olup bunlar da misk üretiminde kullanılmıştır. 121
İbn Fadlan, Kitayların ülkesinde çok kaliteli ve makbul misk bulunduğunu
söylemektedir. 122 Yakut el-Hamevî Çin bölgesinde bulunan misk faresinin 123
bıçakla kesildiğini de eklemektedir.124 İbn Battûta, Müslümanların Sind ve
Hind bölgelerine gelmesinden sonra yöneticilerine elçi gönderip, Semhel
bölgesinde yapmak istedikleri tapınağa izin verilmesi için beş batman

114 İbnül Esîr, 7: 164.


115 İbnül Esîr, 7: 242.
116 İbnül Esîr, 10: 43.
117 İbnül Esîr, 10: 63.
118 İbnül Esîr, 11: 340.
119 İbnül Esîr, 1: 509.
120 Marco Polo: 222.
121 Marco Polo, 1914: 234.
122 İbn Fadlan, İbn Fadlan Seyahatnamesi ve Ekleri, çev. Ramazan Şeşen, İstanbul:

Yeditepe Yayınları, 2013, 68; Arapça metin: 77.


123 Yakut el-Hamevî, 1: 400.
124 Yakut el-Hamevî, 3: 442.
Mehmet Kavak 214

ağırlığında misk, inciler, kumaşlar ve kılıçlar gönderdiğini yazmıştır. 125 Ayrıca


Bedehşan bölgesinden Vahan’a çok miktarda Tibet miski getirildiğini dile
getirir.126
Miskin ilk kullanımı konusunda bilgi veren İbn Rüsteh, misk, anber, sandal,
ud ve diğer güzel kokuları ilk kullanan kişinin Hz. Süleyman olduğunu dile
getirmiştir. Misk ve amberden yapılan kokunun mucidinin ise Ebu Ca’fer
Abdullah b. Ca’fer b. Ebî Tâlib olduğunu söylemiştir. Aktarıma göre Ca’fer b.
Ebî Tâlib hazırladığı bu kokudan birazını kutuya koyup Emevi Halifesi
Muaviye’ye ikram etti. Muaviye bunun ne olduğunu sorunca ona yapımını
anlattı. Yaptığı bu maddenin adının da gâliye olduğunu söyledi.127 Gırnatî’nin
anlatımına göre Abdullah b. Kilâbi Ensâri, Muaviye’nin yanına gelerek ucu
bucağı görünmeyen bir şehirden geldiğini, şehrin içinde incilerle süslenmiş
altından saraylar gördüğünü ve ona da çok sayıda mücevher, yakut, misk
torbası, amber, kâfur, zaferan macunu getirdiğini söylemiş o da böyle bir şehir
olmadığını dile getirerek ancak rüyada gördüğünü söylemiştir. 128 Fakat,
Sâmerrâ şehrinin Türk kumandanlarından Hüseyin b. Afşin’in MS 839
tarihindeki düğünü için süslenip ve kokulara büründürülmesi rüya değildi.
Hüseyin b. Afşin, Eşnâs'ın kızı Etrâce ile evleneceği zaman Abbasi Halifesi el-
Mu'tasım bütün Sâmerrâ halkına büyük bir gümüş tas içerisinde bulunan misk
ve amber karışımı gâliyeden sürmelerini ve düğüne hoş kokularıyla
katılmalarını emretmiştir.129
Miskte Yapılan Hileler
Misk üzerinde yapılan hileler konusunda en çok bilgi veren müellifler,
denetim mekanizması olarak bilinen hisbe teşkilatı üzerine eser veren
müellifler olduğu anlaşılmaktadır. Bunların başında eş- Şeyzerî ve Ibn
Uhuvviye gibi müellifler gelmektedir. Bunların yanısıra Yuhannâ b. Mâsaveyh,
Kalkaşendî, Câhiz, İbn Mendeveyh, İbn Keysân, İbn Cezle ve el-Beyrunî de
miske yapılan hileler hakkında bilgi vermiştir.
Yuhannâ b. Mâsaveyh, miskin çokça hilesi olduğunu ve bu hilelerin sırrını
ancak bu işle meşgul olanların bilebileceğini söyler. Miske hile karıştırmak için
kullanılan birtakım maddeler vardır. Bu maddeler metal ve bitkilerden
oluşmaktaydı. Hileli misk keselerinin dıştan görünüşünü geyik dışkısı ve misk
kesesine benzeten Mâseveyh, hile yapılırken kurşun, demir ve gümüş gibi

125 İbn Battûta, 2: 758.


126 İbn Havkal: 340.
127 İbn Rüsteh: 219.
128 Gırnâtî, Gırnâtî Seyatnamesi, çev. Fatih Sabuncu, İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2011,

s.85.
129 İbnül Esîr, 6: 444.
Ortaçağda Misk 215

keseyi ağırlaştırıcı madenler kullanıldığını ve su yardımıyla karıştırılan bu


maddelerin iyice bastırılıp sıkıştırıldığını söyler.130 Hile yapmak maksadıyla
miskin içine konulan maddelerin tesirinden dolayı miskin yapısı değişirek
başkalaşıma uğrar ve nihayetinde bozulur. İçinde çokça hile barındırmasından
dolayı çoğu kimse tarafından anlaşılamayan hileleri attâr ve cellâbîn (tacir)
miski koklamak suretiyle kolayca tespit edebilmekteydiler. Bu misk cinsi ise
Keşmir’in iç tarafları ve havalisinden getirilmekteydi. Tavsiye edilmeyen ve
sürülmeyen bu misk çeşidinin, kaliteli miskle mukayese edilemeyecek düzeyde
olduğunu vurgulayan Mâseveyh, bunun kaliteli ve ona yakın kalitedeki miskin
ancak yarı fiyatına alıcı bulduğunu söylemektedir.131 İbn Uhuvviye, miske
ravend-i türkî (‫)راوند ٌالتركى‬132, ejderkanı/ kardeşkanı bitkisi (‫)دم ٌاألخوين‬, râmek,
sâduran (‫ )السدوران‬133, hint sünbülü ve reçine karıştırılmak suretiyle hile
yapıldığını, hileyi anlamanın yolunun miski tatmaktan geçtiğini, diğer
yöntemin de beyaz bir bez üzerinde süzülebilmesi olduğunu söylemektedir. 134
Arap şairi Câhiz ve hekim İbn Cezle miske kurşun (resas, rasas /‫ )رصاص‬madeni
karıştırılarak hile yapıldığını söyler.135 İbn Cezle ayrıca miske kurbağa kaşığı
otu (‫الراعي مزمار‬/ ‫)المتغفنة‬136 kamışının talaşı, sazrevân otu (‫)الساذروان‬, sünbül,
safran, zerâvend (‫)الزراوند‬137, râmek, ud, ejderkanı ve demir tozu gibi maddeler
eklendiğini dile getirir.138 El-Beyrunî (Birunî) de sarı sabır, emblic halile ağacı,
şahtere otu, meşe meyvesi (palamut), ravend, Suriye elması, Hint sünbülü ve
karanfil kullanılmak suretiyle miske hile karıştırıldığını söyler. Ayrıca Dilam
bölgesinde miskraş adlı bir ot bulunduğunu ve kokusunun miski andırdığını
belirtir.139 eş- Şeyzerî, misk gibi parfümeri ürünlerinde çokça hile yapıldığını
söylemektedir. En meşhur misk hilelerinin, emlec (‫)االملج‬140, şaytarac/şahtere
(‫)الشيطرج‬141 ve şâdurân gibi bitki kabuklarından elde edilen macunun miske

130 Yuhannâ b. Mâseveyh: 32b-33a; Yuhannâ b. Mâseveyh: 10.


131 Yuhannâ b. Mâseveyh: 33b; Yuhannâ b. Mâseveyh: 11.
132 Rheum palmatum. Bu bitki Hint, Çin ve Rus ravendi olarak da bilinir.
133 Sazrevân otunun (‫)الساذروان‬, şâdurân (‫ )شادوران‬otu ile aynı olduğu düşünülmektedir.
134 İbnü'l-Uhuvve, Mealimü'l-kurbe fî ahkâmi'l-hisbe, thk. Sıddik Ahmed İsa Muti',

Muhammed Mahmûd Şa'ban, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyeti'l-Âmme li'l-Kitâb, 1976,


s.201.
135 Câhiz: 28; İbn Cezle, 2010/1431: 779; İbn Cezle, No. 5584, v. 168b.
136 Bilimsel adı Alisma plantago olan bitkidir.
137 Loğusa otu.
138 İbn Cezle, 2010/1431: 779-780; İbn Cezle, No. 5584: v. 168b.
139 el-Beyrunî, Kitabü’s-saydana fi’t-tıb: es-Saydene fi’t-tıb, çev. Esin Kahya, Ankara:

Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2011, s.335.


140 Emblic myrobalan (Amla).
141 Bilimsel adı Fumaria officinalis olan ve otların şahı manasındaki şahtere otu yer

tütsüsü olarak da bilinir. İbn Baytar ve Galen’in bu bitkiye tüten bitki manasına gelen
fasanyus adını verdiği söylenmiştir. Bu bitkinin özünün keskinliğinin duman gibi göz
Mehmet Kavak 216

eklenmesi suretiyle yapıldığı söylenmektedir. Aynı zamanda bu malzemelerle


misk kabı yapıldığı da söylenmiştir. Bu maddeler reçine sakızının suyuyla
yoğrulup elde edilen macuna 1/4 oranında saf misk ilave eklenip kaplara
konulurdu. Daha sonra misk kaplarının ağzı belenseng zamkı ile sıvanır ve
tennur (tandır) adı verilen fırınların üzerinde kurutulurdu. Muhtesib, attarların
yaptığı bu hileyi kabın ağzını açıp miski koklayıp tadına baktıktan sonra
anlayabilirdi. Kokladığı ve tattığı misk ağzında ateş gibi yakıcı ve keskin bir tat
bırakırsa hile olmadığına karar verir aksi durumda hileli kabul edilirdi.
Attarların bir kısmı da emlec, şâdurân, enzürüt zamkı ve çam suyunu karıştırıp
macun yapar her 3 dirhem macuna 1 dirhem soğd miski ilave ederdi. Bu
karışım misk kesesine ilave edilir ve fırında kurutulurdu. Bazı satıcılar ateşte
işlem görmüş palamut ağacı (‫ )البلوط‬kabuğunu 1/3 oranında saf miske katarak
hile yapardı. Bu hile de ancak koklayıp ve tatmakla anlaşılırdı. Attarların
bazıları ejderkanı, zerâvend ve râmek otunu karıştırıp 1/1 dirhem ölçüsünde
miske eklerler. Bir kısmı miske sünbülü’t-tîb , tarçın ve karanfil den eşit
miktarda konulur. Bazıları da karanfil, safran ve şâdûrânı gül suyu ile karıştırıp
miske eklerler. Daha sonra 1/1 dirhem ölçüsünde misk ekleyip tümü ambere
basılırdı. Bu ve diğer tüm misk türlerinde hileyi anlamak için ağza bir miktar
alınıp beyaz bir beze tükürmek yeterlidir. Bezin yüzeyinde herhangi bir boya
(renk) görülmez, yani süzülürse miskte hile olmadığı anlaşılır. Bazı attâr, miske
ejderkanı ve oğlak kanı ilave ederken, bazıları geyik yavrusu kanıyla miski
ezerler. Daha sonra bağırsağa basar, iplikle kabın ağzını kapatır ve nihayetinde
gölgede kuruturlar. Bazıları yanmış ciğerleri miskle karıştırırken, bir kısmı
kalemdeki mürekkep damlası veya karabiber tanesi büyüklüğünde miske kalay
tanecikleri karıştırırlar.142 Bazen misk keseleri büyük olmasına rağmen içinde
az miktarda misk bulunur. Bu keseyi diğer eksik keselerden aldığı kanla
dolduran satıcılar, boşluk kısımlarına da erimiş kurşun dökerek kesede ikmal
ve hile yaparlar. Daha sonra bu keseler hurma yapraklarıyla kaplanır ve

yaşartması sebebiyle bu şekilde adlandırılıdığı bilinmektedir. Taze ve kaynatılmış olarak


tüketilebilen bu otun tadı acıdır. Kanı temizleyici, diş etlerini güçlendirici etkileri olup
mide için faydalıdır. Bkz. İbn Keysân: 672.
142 eş-Şeyzerî, Nihâyetü’r-rütbe fî talebi’l-hisbe, nşr. Seyyid el-Bâz el-Arînî; bi-eşraf

Muhammed Mustafa Ziyade, Kahire: Lecnetü't-Telif ve't-Terceme ve’n-Neşr,


1365/1946, s.48-50; eş-Şeyzerî, İslam Devletinde Hisbe Teşkilatı, çev. Abdullah Tunca,
İstanbul: Marifet Yayınları, 1993, s. 87-89; al-Shayzari, The book of the Islamic market
inspector : Nihayat Al-rutba fi talab al-hisba (the utmost authority in the pursuit of
hisba), translated with an introduction and notes by R. P. Buckley, Oxford: Oxford
University Press, 2000, s.70-71; İbn Keysan: 190; Abdulhalik Bakır, Itriyat, Gıda, İlaç
Üretimi ve Tağşişi, Ankara, 2000, s.62-64.
Ortaçağda Misk 217

istirahathanede143 40 gün bekletilir. Buradan çıkarılarak kuruyup


olgunlaşıncaya kadar başka bir yere asılır. Bu arada kokusu da keskinleşir.
Ardından misk keseleri küçük torbalara konulur ve satışa hazır hale
getirilirdi.144
İbn Mendeveyh’e göre kese açıldığında içinde arpa veya buğdaydan kalıntı
varsa miskin hileli olduğuna kanaat getirilir ve bu “kafirlerin” bir hilesi olarak
görülür. Bazen misk, hileli gibi görünmesine rağmen aslında hilesiz olduğu,
fakat tabiî bir kusurla beraber bulunduğu durumlar vardır. Misk kesesi açılıp
bakıldığında henüz olgunlaşmamış kanla karşılaşılabilir. Bu durum kesenin
içindeki kanın üzerinden henüz bir sene geçmediğini ve ham olduğunu
gösterir. Bu, bir misk olmadığı gibi, hile de değildir. Böyle bir malı satın alan
kişinin, malı iade etme hakkı olduğu gibi, satıcının da iadeyi kabul etme
zorunluluğu vardı.145
Miskte şüpheye düşülmesi halinde kalitesinin testi ve hileli olup olmadığını
anlaşılması için ateşte ısınmış bir cam parçasının üzerine bir miktar misk
dökülür. Neticede misk kokusu kalırsa miskin hakiki, aksi ise miskin hileli
olduğunu gösterir. Bu deneyden sonra şüphe devam ediyorsa ve tatmin
olunmadıysa dişlerin arasına az miktarda misk konulup ardından çiğnenir.
Çiğnenen bu misk bez parçasının içine konulup bir süre ellerin arasında
ovuşturulur. Bu deney sonucunda misk partiküllerinin bez içinde kalması
miskin hakiki, aksi ise hileli olduğuna işaretti. 146 Üçüncü deneyde ise önce
sarımsağa ardından misk kesesinin gövdesine batırılan bir iğne yardımıyla hile
olup olmadığı anlaşılırdı. Bu işlem sonucunda etrafa misk kokusu yayılırsa
miskin kaliteli olduğuna, sarımsak kokusu yayılırsa hileli olduğuna karar
verilirdi. 147 İbn Mendeveyh bu testlerin yapılmaması halinde miskin halis olup
olmadığının anlaşılamayacağını ve dolayısıyla kaliteli miskin tecrübe
edilemeyeceğini ekleyip misk hileleri bahsini kapatmaktadır. 148
Miskin Tıbbi Yönü
Misk, rezin, kollesterin, sabit yağ ve uçucu yağ taşır. Uçucu yağda başlıca
kokulu bileşik olarak muskon bulunur. Yatıştırıcı bir etkiye sahip olan misk, toz,
hap veya tentür şeklinde kullanılmıştır. Miskin ban yağıyla karıştırılıp başa
sürülmesi halinde nezleye iyi geldiği ve dimağı kuvvetlendirdiği söylenmiştir.

143 Bekletmek, tuvalette bekletmek anlamında kullanılmıştır. Bkz. Nüveyrî: 3;


Kalkaşendî: 127.
144 Nüveyrî: 3; Kalkaşendî: 127: Yakut el-Hamevî, 2: 11; Ubeyd el-Bekrî: 411.
145 İbn Mendeveyh: 228.
146 İbn Mendeveyh: 228-229; Abdulhalik Bakır: 62 ve kaynağı için bkz. Kaşani: 252.
147 Bakır: 252.
148 İbn Mendeveyh: 229.
Mehmet Kavak 218

Geçmişten beri cinsel arzuyu artırmak için istifade edilen misk, şebboy yağıyla
karıştırılıp fallos (penis başı) ucuna sürülürdü. Miskin, kalbi güçlendirici
etkisinin yanı sıra sevdavî hıltın etkisinde olanlara cesaret verdiği, çarpıntı ve
ağrılara iyi geldiği, doğuramayan kadınların kullandığı ilaçlara katmasıyla gebe
kalmalarına yardımcı olduğu söylenmektedir. 149 el-Beyrunî, en kaliteli Hind
miski olan neybalînin tıpta kullanıldığını dile getirir. Bu miskin sarıya çalan
koyulukta bir rengi bulunduğunu, kırılgan ve diğer misklere nazaran
kokusunun daha belirgin olduğunu belirtmektedir.150 Ed-Demîrî, Tibet
bölgesinden getirilen kaliteli safdî miskinin beynin hararetine ve hummadan
zarar görmüş kısmına faydalı olduğunu söylemiştir. Ayrıca kafurla
kullanılmasının kötülüklere (kötü ruhlar vs.) karşı yararlı olduğundan
bahseder. Koklanmasının sıcak ve hıltlardan kaynaklanan rahatsızlıklara iyi
geldiğini dile getirmiştir.151Hududu’l-Alem adlı eserde ise Hindistan
bölgesinden İslam coğrafyasına misk, amber ve kafur gibi güzel kokular ve
türlü türlü ilaçlar geldiği yazılıdır. 152 Dönemin önemli coğrafyacılarından İbn
Hurdazbih ve Ebu’l Fida, Hz. Adem’in indiği Serendib adasında çok fazla misk
kedisi, misk faresi, öd ağacı, ıtır, biber, kişniş olduğunu ve ilaç yapımı için çok
fazla hammadde olduğunu dile getirmişlerdir. Ayrıca bu hammaddeler ve
cevherlerin burada yanan bir ateş vasıtasıyla işlenip ilaç haline getirildiğini
eklemişlerdir. 153 İbn Mâseveyh ve İbn Cezle, miskin sıcak, hoş (latif), keskin,
tesirli bir yapıda olduğunu ve kalbe iyi geldiğini söylemiştir. 154 Bunun yanı sıra
İbn Mâseveyh yaralanmalarda yara üzerine sürüldüğünde kanı durdurma
özelliğinin olduğundan ve hastalık durumlarında misk yerine ona en yakın
olduğu düşünülen cündbâdester155 yağı kullanıldığından bahsetmiştir. 156

149 Mütercim Âsım Efendi: 5: 4290; Hüseyin Remzi: 2: 532; Baytop: 333.
150 El-Beyrunî: 335.
151 ed-Demîrî: 128.
152 Hudûdü’l-Alem, Anonim, Thk. V. Minorsky, çev. Abdullah Duman- Murat Ağarı,

İstanbul: Kitapevi Yay., 2008, s. 40.


153 İbn Hurdazbih, Yollar ve Ülkeler Kitabı, çev. Murat Ağarı, İstanbul: Kitapevi, 2008, s.

61; Ebü’l Fidâ, Ebü’l-Fidâ Coğrafyası: Takvimü’l-Büldan, İstanbul: Yeditepe, 2017, s.


299.
154 Yuhannâ b. Mâseveyh: 33b-34a; Yuhannâ b. Mâseveyh: 11; İbn Cezle, 2010/1431:

780; İbn Cezle, No. 5584: v. 168b.


155 Cündbâdester (‫ )الجند بادستر‬Farsça kunduz hayası/testisi manasında olup, testisten

ziyade hayvanın anusü (mak’ad) ile erkeklik uzvu arasında bulunan küçük keseleri (yağ
bezeleri) tanımlamak için kullanılmıştır. İbn Meymun, kunduzun denizde yaşayan, su
samuru (husyetü’l-bahr) ve su köpeği (kelbü’l-mâ) olarak da adlandırılan bir canlı
olduğunu ve sudan çıkıp karada beslendiğini söylemiştir. Ayrıca kunduzun bilinenin
aksine el-Kanîliya adlı hayvandan farklı olduğunu vurgulamıştır. Mağrib insanlarının bu
yağı kötü kokuya karşı bir ilaç olarak kullandıklarını da eklemektedir. İbn Sina ise,
Ortaçağda Misk 219

İbn Sina, İbn Cezle ve İbn Kayyim el-Cevziyye miskin yapısını, faydalarını,
etkilerini ve zehirlere karşı kullanımını açıklamışlardır. İbn Kayyim el-
Cevziyye’ye göre yapı olarak ikinci derecede soğuk ve ikinci derecede kuru
olup kimilerine göre kuruluğu daha fazladır. İbn- Sina, İbn Cezzâr ve İbn Cezle
ise miskin ikinci derecede kuru ve sıcak olduğunu belirtir. Ebû Mansûr el-
Herevî ise, üçüncü dereceden sıcak ve kuru olduğunu söylemektedir. Tıbben
çok faydaları olduğu, enfiye olarak kullanılması halinde balgamdan, nezleye,
ağır yeller ve burun deliklerindeki tıkanıklığa157 iyi geldiği, kaynatılarak
kullanıldığında ise cildi güzelleştirdiği belirtilmektedir. Misk, safran ve az
miktarda kafur ile enfiye olarak kullanıldığında soğuk baş ağrısını giderdiği,
şakakların misk ile ovulmasının da ağrıyı hafiflettiği söylenmiştir. Dahilen

cündbâdesteri denizde yaşayan bir hayvanın testisi olarak tanımlamakta ve testislerin


yapışık olduğunu söylemektedir. Ayrıca kullanılacak testisin tek olmaması ve birbirine
yapışık olması gerektiğini dile getirmektedir. Güzel kokmayan testislere (yağ bezesi)
yabancı madde katılarak hile yapılabileceğini, bunu engellemenin bir yolunun da
yapışık bezeler alınması olduğunu söyler. Testisleri açan kişinin sert deriyi yardıktan
sonra testislerle birlikte derinin altında bulunan sıvıyı alması gerektiğini dile getirir.
Kunduz yağı olarak da bilinen cündbâdester 3. dereceden sıcak ve 2. dereceden
kurudur. Seyreltici bir yağ olup tıbben misk kadar istifade edilmiştir. Benzer
özelliklerinden dolayı çoğu zaman misk yerine kullanılmıştır. Bu gibi durumlarda 4 dâng
(2.75 gr. ) miktarı cündbâdester kullanılırdı. Isıtıcı etkisi ile bilinen cündbâdesterin
kolik, mukus salgını, rahim ve mide üşütmesi, unutkanlık, sağırlık, kulak uğultusu,
bağırsak kanaması, yüz felci ve aşırı uyumaya (hipersomni) karşı faydalı ve regl
söktürücü olduğu söylenmiştir. Nane özsuyu ile karıştırılıp kullanılmasının menstural
akıntıyı ve plasenta çözülmesini hızlandırdığı, zarar vermeden rahmin boşalmasına ve
ölü ceninin tahliyesine yardımcı olduğu aktarılmaktadır. Cündbâdesterin yakılması veya
dumanının solunmasının da benzer etkiler doğurduğuna işaret edilir. Mide dolgunluğu
sebebiyle meydana gelen titreme ve hıçkırığın giderilmesinde yasemin yağı ve
cündbâdester karışımın karına sürülmesinin faydalı olduğu söylenmiştir. İdrar
sıkışmasını gidermek için üretraya cündbâdester enjekte edilmesinden bahsedilmiştir.
Kese içinde bulunan yağdan, “emraz-ı asabiyye (sinir hastalıkları) gibi şekerden kaynaklı
bazı hastalık ve meniyye (‫ )منيه‬gibi değişik hastalıklarda” istifade edildiği kayıtlar
arasında yer almaktadır. Ayrıca haşarat sokmaları ile ağır etli yemek zehirlenmelerine
karşı bir panzehir olduğu söylenmiştir. Bkz. İbn Meymun, Şerhu esmai’l-ukkar, neşr.
Max Meyerhof, ed. Fuat Sezgin, 1940 Kahire Tıpkı Basımı, Frankfurt am Main : Institut
für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften, 1996, s. 42: Harawi (Ebû
Mansûr el-Herevî), 1972: 65v-66r / 1893: 180-181; İbn Sina, 2: 166-168; Hüseyin
Remzi, 2: 397;
156 Yuhannâ b. Mâseveyh: 33b-34a; Yuhannâ b. Mâseveyh: 11.
157 Soğuktan kaynaklı baş ağrısını ve burun tıkanıklığını gidermek için 3 dirhem kestane,

2 dirhem mum, 1 dirhem misk, 0.5 dirhem kâfur, 1 miskal keskin kokulu safiya zamkı,
0.5 miskal saf bal, 1.5 miskal pazı kökü özsuyu karıştırılarak keskin kokulu karışım elde
edilir ve bu terkiple hastanın burnu açılır. Bkz. İbn Sina, 1/3: 88.
Mehmet Kavak 220

içilmesinin iç ve dış organları takviye etmesi, yumuşatması ve


kuvvetlendirmesinin yanı sıra yaşlılar, üşüyenler ve baygınlık geçirenlere
tavsiye edildiği görülmektedir. Ayrıca kalbi güçlendirdiği, kalbe ferahlık verdiği,
kalp çarpıntısına ve strese iyi geldiği vurgulanmaktadır. Miskin göz akının
parlamasına, temizlenmesine ve rutubetini kurutmasına yardımcı olduğu,
yelin göz ve diğer organlardan atılımını sağladığı söylenmiştir. Zehirlere karşı
etkili bir panzehir olup, yılan sokmalarında faydalıdır. Bütün zehirlenmelere,
özellikle de kurtboğan zehrine karşı etkili bir panzehir olduğu tüm müelliflerce
vurgulanmıştır. İbn-i Sina, miskten yapılacak ilacın kurtboğan158 zehrine karşı
mukavemet sağladığı ve misk bazlı macunların bu zehre karşı faydalı olduğunu
ve benzer maddeler arasında en ferahlatıcı olarak gösterildiğini, fakat bu tür
vakalara karşı asıl panzehirin kurtboğan otuyla beslenen bir fare cinsinde saklı
bulunduğunu ve zehirlenen kişinin bu fareyi yemesi halinde zehirin etkisinden
kurtulacağını söylemiştir. İbn Cezle ise kurtboğan zehrine karşı miskin etkili bir
panzehir olduğunu söylemekle yetinmiştir. Ayrıca bu zehre karşı misk ilacı,
kurkum, kâfur ve kokulu zencefilden elde edilen terkip de tavsiye edilmiştir.
İbn Sina panzehir olarak 1 dirhem misk ilacı ve 1 kırat misk tavsiye ederken İbn
Cezle 1 kırat miskin yeterli olduğunu söylemektedir. 159 Engerek yılanı, geyik
kuyruğu zehri gibi hayvansal kaynaklı zehirlenmelere karşı panzehirler,
tiryaklar ve misk ilacı tavsiye edilmiştir. Zehirlenen kişinin bayılması
durumunda ya tavuk suyu, şarap ve misk ilacı içirtilir ya da sadece misk ilacı
verilir. Zehirlenmelerden sonra misk ile ilgili tavsiyelerine devam eden İbn-i
Sina soğuk mizacı baskın kimselere kan alma işleminden önce hoş kokulu bir
şurub, şarap ve nane ile hazırlanmış bir ekmek parçası veyahut misk ile
kokulandırılmış ayva verilmesini tavsiye etmiştir.160 İbn Sina, kan alma işlemi
yapan kişinin ise yanında misk geyiği naficesi, acısından ve tatlısından olmak
üzere iki tür misk çeşidi bulundurması gerektiğini söyler. Tatlı miskin, ince
amber ve kunduz yağıyla birlikte kalp zaafiyeti ve bayılma nöbetleri sırasında

158 Kurtboğan otu ile zehirlenmenin diğer zehirlenmelerden daha tesirli olduğu,
zehirlenen kişinin dudağında ve dilinde şişlikler meydana getirdiği, gözlerinin ileri
fırladığı, başının döndüğü, ayakta duramadığı ve nihayetinde bayılmanın gerçekleştiği
söylenmiştir. Bazen de zehrin etkisiyle saranın nüks ettiği belirtilmiştir. Bu
zehirlenmeden kurtulmanın zor olduğu, kurtulan kişinin ise vücudunda yaralar ve
incinmeler meydana geldiği söylenmiştir. İbn Cezle de kurtboğan otunun sarılığa
sebebiyet verdiğini ve bu durumun kafurla giderilebildiğini söylemektedir. Bkz. İbn
Sina, 4: 425; İbn Cezle, 2010/1431: 780; İbn Cezle, No. 5584: v. 168b.
159 İbnü'l-Cezzar, Kitâb el-İtimâd fi'l-Edviye el-Müfrede, Frankfurt am Main : Institut für

Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften, 1985, s. 40.


Harawi (Ebû Mansûr el-Herevî), 1972: 208v / 1893: 277; İbn Sina, 2: 154, 378/ 4: 425;
İbn Cezle, 2010/1431: 780; İbn Cezle, No. 5584: v. 168b; İbn Kayyim el-Cevziyye: 376.
160 İbn Sina, 1: 397-398, 4: 443.
Ortaçağda Misk 221

tonik etkisinden istifade için hastaya içirilmesi tavsiye eder.161 Bu arada İbn-i
Sina saç boyama işlemi sırasında boyanın içindeki maddelerin tesirinden
etkilenmemeleri için bu kimselerin misk, kâfur ve karanfil gibi ısıtıcı etki yapan
şeyler tüketmelerini tavsiye etmiştir. 162 Miskin ısıtıcı etkisine bir örnek de
hekim Ali b. Îsâ tarafından verilir. Abbasi halifesi el-Muktedir’e (v.932) iki kez
vezirlik yapan ve aynı zamanda cerrah olan Ali b. Îsâ (v.945) çok soğuk bir
günde saraya gelirken eyvanlardan birinde oturan el-Muktedir’in yanına gider.
Bu soğukta el-Muktedir’in başını mekşuf adında ince bir örtüyle kapladığını
görünce halifeye bir serpuş ile başını örtmesini tavsiye eder aksi taktirde
hastalanacağını bildirir. Bir böyle soğuk havalarda insanların kalın giyindiğinin,
kapalı ve sıcak bir mekanda oturmayı tercih ettip insanın içini ısıtacak gıda ve
içecek tükettiklerini söyler. Miskin soğuğa karşı insanı sıcak tuttuğunu ve ona
hazırladığı miskli huşkenanc (‫)الخشكنانج‬163 çöreğini tavsiye eder. El-Muktedir,
dediklerini yapmayacağını ve tavsiye ettiği miskli çöreği yemeceğini söyler.
Bunun üzerine vezir, miskin bu tür gıdalarda kullanımı için hazineden aylık 300
dinar harcandığını bildirince el-Muktedir bundan sonra misk yerine bu
harcamanın ihtiyaç sahiplerine yapılmasını ve onlara aylık bağlanmasını
emreder. Vezir emriniz başım üstüne diyerek emri ifa etmeye gitmiştir. 164

161 İbn Sina, 1: 404-405.


162 İbn Sina, 4: 522-523.
163 Huşkenanc, kelime anlamı olarak Farsça kuru+ekmek (‫خشك‬+‫ )نان‬manasındadır.

Ortaçağ islam dünyasında kuru kurabiyeler içinde en gözde olanıdır. Orta kısmı kalın,
eğimli ve açık kahverengi olanı makbul olup yoğun bir tatlılık kokusu vardır. Kabuğu o
kadar incedir ki iç malzemleri dışına taşabilmektedir. Bu kurabiye daha ziyade dini
bayramlarda pişirilir, akraba ve dostlar arasında ikram edilir. Çeşitli şekillerde yapalın
bu kurabiyenin hilal şeklinde olan biçimi orucun bitişinin emaresi olan hilalin
görünmesine (Rü'yet-i Hilal) istinade hilale benzetilmiş ve şiirlerde bir metafor olarak
kullanılmıştır. İçi boş kurabiyeye huşkenanc-i garib ve gureyyiba adı verilmiştir.
Bu kurabiyenin tarifi ise: 400 gram has simit unu 100 gr susamyağı ile yoğrularak sert
bir hamur yapılır. Hamurun kabarması beklenir ve kabarınca parçalar halinde kesilen
hamura şekil verilir. Her bir parçanın içine kendi ağırlığı kadar baharatlı gül suyu,
badem ve şekerden yapılmış harçtan konulur. Daha sonra ağzı kapatılan hamur tuğla
fırında pişirmeye bırakılır. Günümüzde, Irak’ta da buna şekerleme ve klice (‫)كليجة‬,
Arabistan’da gurayyiba adı verilmektedir. Mardin ve Şırnak illerimizde bayram ve özel
günlerde tüketilen bu kurabiye kuliçe/klice adıyla bilinmektedir. Mardin çöreği olarak
da raflarda bulunabilmektedir. Ayrıca bu kurabiyenin kekle birlikte hacılar için önemli
bir erzak olduğunu belirtmek gerekir. Bkz. Muhammed b. el-Kerim, Kitâbü’t-tabih:
Abbasi Bağdatından Yemekler, Tatlılar, Çeşniler, çev. Nazlı Pişkin, İstanbul:
Kitapyayınevi, 2009, s.161; İbn Seyyâr: 569.
164 es-Sâbî, Tuhfetü'l-ümerâ fî târîhi'l-vüzerâ, thk. Abdussettar Ahmed Ferrac,
Mektebetül Ayan, c.1, s.379.
Mehmet Kavak 222

Ayrıca misk senbûsec165 ve semek-akras166 gibi yemeklerde aroma vermesi için


kullanılmıştır.
Ebû Mansûr el-Herevî de miskin soğuk mizaçtan kaynaklanan beden
zayıflığına, dirençsizliğine iyi geldiği ve yüz felcini giderdiğini vurgular.167
Miskin kullanıldığı terkiplerden bahsedildiğinde Macunü’l Misk168, Devâü’l-
Misk169, Tatlı Devâü’l-Misk170 ve Cevârişü’l Misk171 gibi lapa, pastil ve ilaçların

165 Senbûsec: Yağsız ve sinirsiz et şerit şerit kesilerek saç ekmeği gibi açılmış ve üçgen
şeklinde kesilmiş hamurun içine konulur. Daha sonra susam yağında kızartılır. Diğer bir
çeşidi de mükellel (taçlandırılmış) olup et yerine iç malzeme olarak öğütülmüş badem
veya helva-yı sabuniyye kullanılarak susamyağında kızartılır. Bazen susam yağından
çıkarıldıktan sonra şuruba bandırılır daha sonra misk ve kafurla yoğrulmuş toz şekere
bulanır. Bkz. Muhammed b. el-Kerim: 116-117.
166 Somun Balık. Tarif: 600 gram şeker ve kabuğu soyulmuş 200 gram badem alınır ve

iyice dövülüp miskle bulanır. Bu arada 200 gr süzme bal ve 33 gr gülsuyu kaynatılır.
Daha sonra 33 gr nişasta gülsuyu ile ezilip balın üzerine eklenir ve koyulaşıncaya kadar
karıştırılır. Bu karışımın üzerine dövülmüş badem ve şeker eklenir ve metak bir şişle
karıştırılır. Bu karışım ateşten indirilip düz bir zemine dökülerek soğumaya bırakılırdı.
Sonra bu iş için yapılmış tahta kalıplar kullanılarak balık ve somun şekli verilir. Balık
şeklinde olanlar tabağa dizilir, somun şeklinde olanlar ise balıkların etrafına dizilir.
Arzuya göre tavuk, kuzu veya başka bir şekil de verilebilir. Daha sonra kabuğu
soyulmuş antep fıstığı alınıpbelirtilen somunların üstüne konulabilir. Arzu edilirse balık
şeklinde olanlar gülsuyunda ezilmiş az safranla renklendirilebilir. Bkz. Muhammed b.
el-Kerim: 157.
167Harawi (Ebû Mansûr el-Herevî), 1972: 208v / 1893: 277; King: 305.
168 Misk macununun kalp çarpıntısı, bütün melankolik hastalıklar, solunum yolu

hastalıkları ve lâl (konuşamayan) kimseler için tavsiye edilmiştir. Bu macun için 125 gr.
misk, 3.5’ar gr. kafur kokulu zencefil, acı portakal, deliksiz inci, sarı amber, mercan, 5.5
gr ham ipek zarfı, 5.25’er gr. beyaz kuduz otu, kırmızı kuduz otu, Çin tarçını yaprağı,
Hint sümbülü, küçük helîle, kunduz hayası, 1’er gr. kuru zencefil ve sivri biber
gerekmektedir. Bütün bu droglar toz haline getirilip süzülmemiş balla karıştırılır.
Ardından 300 mg. Reyhan şarabı ile birlikte ağızdan verilir; İkinci bir misk macunu da
vardır. Bu macunun karaciğer ve mide ağrılarına, karaciğer ve mide zaafına, göze ve
bağırsak gazlarına iyi geldiği söylenmiştir. Bu macun için 70 gr. misk, 7’şer gr Hint
sünbülü, Çin tarçını filizleri, zamk, Himalaya ılgını, Roma eşekturbu, 14’er gr. safran,
çörek otu, kereviz tohumu, mastika, 10.5’er gr. tarçın ve öd ağacı, 5.25’er gr. öd ağacı,
karanfil ve yonca gerekmektedir. Butün bu droglar toz haline getirilip elekten
geçirildikten sonra süzülmüş balla karıştırılır ve bir kaba konularak sıcak suyun içinde
1.5 gramlık dozlar kullanılır. Bkz. İbn Sina, 5: 9.
169 Kara safraya faydalı olduğu söylenen Devâü’l-Misk terkibi için 5.25’er gr. mastika

zamkı ve safran, 3.5’ar gr. pelinotu tomurcuğu, kültive oğul otu ve küsküt, 5.25’er gr.
öd ağacı ve suk (helîle sirkesi), 1.75 gr. misk, 14 gram kafur kokulu zencefil, 10.5’er gr.
acı portakal içi, sarı amber ve ipek zarfı, 84 gr. küçük sarısabır ve istenilen miktarda bal
konularak karıştırılır ılık suyla 7 gr. dozlar şeklinde alınır. Bkz. İbn Sina, 5: 29.
Ortaçağda Misk 223

ön plana çıktığı görülmektedir. İbn-i Sina her bir terkibin nasıl hazırlandığına
dair ayrıntılı bilgi vermektedir. Ed-Demîrî, Razi’ye dayandırdığı aktarımına
göre misk geyiği de dahil etinin kuru ve sıcak olduğunu, av hayvanları arasında
en lezzetlisi olduğunu ve en yenilebilir etin genç geyiklere ait etler olduğunu
söyler. Kolik ve felç için faydalı olduğunu fakat kurutucu etkisinden dolayı
ciğerleri kurutabileceğini dile getirir. Asitli ve yağlı içeriklerle karıştırılmasının
zararlı olabileceğini, fakat kanı ısıttığını ve kışın yenilecek en faydalı etlerden
olduğunu açıklamıştır.172 Ayrıca organlar üzerinde sürekli yer değiştiren nekris
hastalığında (gut), ateşli bir hastalık olan humma-yı afniyede, şeker hastalığı
ile seyreden hezeyanlı zatüre gibi hastalıklarda, suâl-i kelbî denilen kuş palazı,
şiddetli öksürük ve boğmacada, teşennüc-i hulkum denilen boğaz spazmında;
sara hastalığında, rîh-i rahim denilen rahim ağrılarında ve çoçuklarda seyirme
şeklindeki ihtilacât-ı etfâl hastalıklarında misk kullanılır. Misk, nişadır ruhu
(amonyak) ile karıştırılarak etlerin çürümesi olarak adlandırılan kangrene karşı
kullanılmıştır. 173
Hastalık ve ölüm durumlarında bedenin kokmaması için misk sürüldüğü
bilinen ve yaygın olan bir gelenekti. Ölüm vakası için kayıtlara geçen anlatıma

170 Tatlı Devâü’l-Miskin kalp çarpıntısına, melankolik hastalıklara, nefes darlığı, sara,
felç, yüz felci ve dört günde bir gelen hummaya faydalı olduğu söylenmiştir. Devâü’l-
Misk terkibi için 700 gr. misk, 3.5’er gr. zencefil ve turunç, 5.25’er gr. inci, sarı amber,
mercan ve yanmış çiğ ipek, 1.75’er gr. beyaz kuduz otu, kırmızı kuduz otu, Çin tarçını
yaprakları, Hint sümbülü, karanfil, kunduz hayası ve kaya yosunu, 2’er gr. kuru zencefil
ve sivri biber toz haline getirilip dövüldükten sonra pişirilir ve kendi ağırlığının 3 katı
süzme balla karıştırılıp tüketilir. İkinci bir Devâü’l-Misk tarifi için 10.5’er gr. zencefil
kokulu bir çeşit kök, acı portakal, mercan, küçük ve büyük inci, 7 gr., ham ipek kozası,
14’er gr. beyaz kuduz otu, kırmızı kuduz otu, Hint sümbülü, Çin tarçını yaprakları, küçük
helîle, karanfil, 3.5’ar gr. kaya yosunu, sivri biber ve kuru zencefil, 1 gr. kunduz hayası
ve 4.5 gr. misk gerekmektedir. İpek kozası toz olacak şekilde ufalanır daha sonra inci,
mercan, sarı amberde hafif vuruşlarla havanda dövülür. Diğer droglarda toz haline
getirilip balla karıştırılır ve 2.25 gramlık dozlar halinde ağızdan alınır. Üçüncü Devâü’l-
Misk tarifi için 28’er gr. pelinotu ve sarısabır, 7’er gr. misk, Hint sümbülü ve Çin tarçını,
21 gr. Himalaya ılgını, 14’er gr. çörek otu, safran, kereviz tohumu, 5.25 gr. kunduz
hayası dövülerek toz haline getirilip 4.5 gramlık dozlar halinde hastaya verilir. Bkz. İbn
Sina, 5: 30.
171 Cevârişü’l Misk mide zaafı (hazımsızlık), karaciğere, soğuğa, yellenmelere (gazlara),

basur gazlarına ve yüksek nabıza karşı faydalı olduğu söylenmiştir. Bunun için 2.25 gr.
misk, 35 gr. küçük kakule, 10.5 gr. Çin tarçını, 35’er gr. karanfil ve kuru zencefil, 10.5 gr.
tarçın, 30 gr. öd ağacı, 7 gr. safran ve drogların toplam ağırlığı miktarınca şeker ilave
edilerek toz haline getirilen droglar balla karıştırılarak macun yapılır. Bkz. İbn Sina, 5:
86; el-Kuhin el-Attar: 43.
172 ed-Demîrî: 128.
173 Hüseyin Remzi, 2: 532.
Mehmet Kavak 224

göre sahabelerden Ebû Zer el-Gıfârî, vefat etmeden önce kızına onu
defnedecek misafirlere yemek vermesini ve yemek yerken ölen kişinin yaydığı
kokudan rahatsız olmamaları için naaşına ve çadırına su ile karıştırılmış misk
sürmesini telkin etmiştir. 174 Buna benzer bir vaka da sahabelerden Abdullah
b. Zübeyr’in vefatından birkaç gün evvel kötü kokmamak için kendisine misk
ve sabîr sürdüğü yönündeki aktarımdır. Haccac bin Yûsuf es-Sekafî ise
Abdullah b. Zübeyr’i öldürdükten sonra çevreye yaydığı misk kokusunu
bastırmak için kedi veya köpek öldürdüğü de rivayet edilir.175
Rüyada Misk Görmek
Ed-Demîrî, rüyada geyik görmenin güzel Arap kadınına; dişi geyik görmenin
köle bir kız elde edeceğine; misk geyiği görmenin sevgiliye ve bir kıza işaret
ettiğini söyler. Hırsız birinin misk çaldığını görmesi onun tutuklanacağına; misk
koklanmasının kişinin kendisine veya sahibine zarar vereceği ve sırlarının
ortaya çıkacağı şeklinde tabir edilmiştir.176
Misk ile İlgili Ayet ve Hadis-i Şerifler
Kur’an-ı Kerim’de Mutaffifin Suresi’nde olmak üzere yalnızca bir kez geçen
misk kelimesi, cennete girecek kimselere ikram edilecek içecek ile ilgili bir
ayete dayanmaktadır. Misk ile ilgili ayette meâlen: “Onlara, mühürlü (el
değmemiş) saf bir içecekten içirilir / Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda
misk gibi koku bırakır) İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar” denilerek ikram
edilecek içeceğin tadına ilişkin bir bilgi aktarımı söz konusudur.177 Hz.
Peygamber’in misk kullanımı ile ilgili olarak eşi Âişe (r.a): "Ben, Rasûllullah
(s.a.v.)'a ihrâma girmesi için ihrâmdan önce, ihrâmdan çıkması için de Beyt'i
tavâf etmeden önce koku sürdüm" demiştir. Açıklamaya göre güzel kokulu
misk elbiseye sürülmüştür. Bu hadis-i şerif Buharî, Müslim, Tirmizî, Malik b.
Enes'te Hac; Nesâî, İbn Mâce ve Dârimî'nin Menâsik bölümlerinde ve Ahmed
b. Hanbel'in eserinde geçmektedir.178 İbn Kayyim el-Cevziyye, Sahih-i Müslim’e
dayandırdığı aktarımına göre Ebu Sad (ra)’ın : “Ben Hz. Peygamber’e (s.a.v)
ihrama girmesinden evvel ve kurban kesildiği günde Beyt’i tavaf etmesinden
önce misk kokusu sürerdim” dediğini rivayet etmiştir.179 Yine Âişe (r.a)’nin:
"Rasûllullah (s.a.v.) ihrâmlı iken, (O'nun) saç ayrımındaki misk parıltısını hâlâ

174 İbnül Esîr, 3: 139.


175 İbnül Esîr, 4: 323.
176 ed-Demîrî: 128-129.
177 Kur’an-ı Kerim, 83: 25-26 (http://kuran.diyanet.gov.tr/erişim: 08.04.2018).
178 Es-Sicistânî, Sünen-i Ebû Dâvûd Terceme ve Şerhi, haz. Necati Yeniel vd., İstanbul:

Şamil Yayınları, 1988, c.6, s. 462; dipnot: 130.


179 İbn Kayyim el-Cevziyye, Tıbbu’n Nebevi, çev. Abdulvehhab Öztürk, İstanbul:

Kahraman Yayınları, 2013, s. 375.


Ortaçağda Misk 225

görür gibiyim" şeklinde hadis-i şerif aktardığı söylenmiştir. Açıklamada ise


miskin maddesi değil tesiri ve kokusudur denilmiştir. Ayrıca misk ile ilgili
hadisler Müslim, Hac; Nesâî, Menâsik ve Ahmed b. Hanbel, Müsned’inde
geçmektedir. 180 Miskin kokusu ve rengi İslam kültüründe ve divan şiirinde Hz.
Peygamber’in siyah saç rengi ve kokusu ile özdeşleşmiştir. 181 Kokuların
efendisi, en şereflisi ve güzeli misk kokusudur. Bir deyim olarak “başkası ona
benzetilir, o başkasına benzetilmez. Cennetin tepeleri de misktir”
denilmiştir.182 Ayrıca Hz. Peygamber’in kabrinin bulunduğu Ravza-i
Mutaharra’nın tabiî olarak gül, reyhan, sünbül ve misk koktuğuna inanılır. 183
İbn Battûta, Necef şehrinde Hz. Adem, Hz. Nuh ve Hz. Ali’ye nisbedilen
kabirlerin arasında misk, gül suyu ve anber kokularının yayıldığını, burada altın
ve gümüş kapların bulunduğunu aktarır.184
Sonuç
Ortaçağ kaynaklarında sıkça zikredilen misk bu çalışmada üretimi, ticareti
ve kullanım alanları gibi çeşitli açılardan ele alınmıştır. Miskin bir koku veya
modern anlamda bir parfümeri olmanın ötesinde önemli bir ticari meta, tıpta
kullanılan bir ecza ürünü, yemek ve tatlılarda doğal bir kıvam ve aroma verici
olduğu bu araştırmayla birlikte ortaya konulmuştur.
Ayrıca bu çalışmada ulaşılan sonuçlardan biri de Tibet, Çin ve
Hindistan’dan temin edilip Ortaçağ şehirlerinin meşhur pazarlarında satılan
miskin kalite ve menşeine göre fiyatlandırılmasıdır. Buna göre en pahalı ve
kaliteli miskin sırasıyla Tibet, Çin ve Hint bölgelerinden getirilenler olduğu
anlaşılmaktadır. Misk kalitesinin tespitinde, misk geyiğinin beslendiği ot ve
baharatlar, taşıma ve muhafaza koşulları ve hileli olup olmadığı önemli bir
ölçüttür. Behmen, kendeshe ve misk otuyla beslenen geyiklerin salgıladığı
misklerin en kaliteli olduğu bilinmektedir. Bu misklerin kalitesi, deniz
yolculuğu boyunca maruz kaldığı rutubetten dolayı bozulduğundan daha
ziyade karayolu ile taşınan mahsulün tercih edildiği görülmektedir. Kaliteyi
etkileyen bir diğer unsur da misk keselerine ilave edilen kurşun, demir tozu ve
ejderkanı gibi katkı maddeleriydi. Misk keselerindeki hileleri tespit etmek için
geliştirilen yöntem ve deneyler neticesinde safî misk ayırt edilebilmekteydi. Bu
konuda tecrübe sahibi attârların görüşlerine önem verilir ve bu doğrultuda
misk satın alınırdı. Saray ehline satılan kaliteli miskler, hükümdarlar arasında
bir hediyeleşme aracı olmasının yanı sıra hareminin de baş tacıydı. Halk

180 Es-Sicistânî: 464.


181 Turhan Baytop ve Nebi Bozkurt: 181.
182 İbn Kayyim el-Cevziyye: 376.
183 Turhan Baytop ve Nebi Bozkurt: 181.
184 İbn Battûta, 1: 252.
Mehmet Kavak 226

arasında da yaygın bir şekilde tercih edilen misk, Hz. Peygamberin sünneti
çerçevesinde ihramda sürmek için de satın alınırdı.
Misk, şair ve mâşukun dilinde sevgiliye olan aşkın karşılığı ve kokusunun
teşbihi iken, hatunun yüreğine ferahlık veren kokuydu. Kokuların efendisi
namıyla her koku miske benzetildiği gibi, cennette sunulacak mühürlü saf
şerbetin tadının onda saklı olduğu mesturdur.

Kaynakça
Ahmed et-Temîmî, Tîbbu’l-arûz ve’r-reyhânü’n-nüfus fi sınâ’ati’l-ûtûr, thk.
Lüttfüllah Kârî, Kahire: Darü'l-Kütüb ve'l-Vesaiki'l-Kavmiyye, 2014/1435.
Bakır, Abdulhalik, “Ortaçağ İslam Dünyasında Parfümcülük: Parfumery in the
Medieval Islamic World”, Kutsal Dumandan Sihirli Damlaya: Parfüm: Sacred Incense to
Fragrant Elixir: Parfume, İstanbul: YKY, 2005.
-------------------, Itriyat, Gıda, İlaç Üretimi ve Tağşişi, Ankara, 2000.
Brockelmann, Carl, Geschichte der Arabischen Litteratur (GAL), C.F. Amelangs,
Leipzig 1909.
Câhiz, et-Tebassur bi’t-Ticâre, Kahire: Mektebetü’l-Hancı, 1994.
Cahiz, Kitâbü'l-Hayevân, Beyrut: Dâru Kutubil İlmiyye, 1424, c.5.
Cosmos, The Christian Topography of Cosmos Indicopleustes, ed. E.O. Winsted,
Cambridge: [Cambridge] University Press, 1909.
Dalby, Andrew, Bizansın Damak Tadı, Kokular, Şaraplar, Yemekler: Flavours of
Byzantium, çev. Ali Özdamar, İstanbul, 2004.
-------------------, Tehlikeli Tatlar: Dangerous tastes, çev. Nazlı Pişkin, İstanbul:
Kitapyayınevi, 2004.
Ebü’l Fidâ, Ebü’l-Fidâ Coğrafyası: Takvimü’l-Büldan, İstanbul: Yeditepe, 2017.
ed-Demîrî, Hayatü’l-hayevan, nşr. Fuat Sezgin, Frankfurt am Main: Institute for the
History of Arabic-Islamic Science at the Johann Wolfgang Goethe University, 2001, c.2.
ed-Dineverî, Kitâbü'n-nebat: el-kısmü's-sani mine'l-kamusi'n-nebati = Le dictionaire
botanique, thk. Muhammed Hamidullah, Kahire: Institut Français d’Archeologie
Orientale (Ifao), 1973.
el-Beyrunî, Kitabü’s-saydana fi’t-tıb = es-Saydene fi’t-tıb, çev. Esin Kahya, Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2011.
el-Karafî, Nefaisü’l usul fir şerhi mahsul, Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd- Ali
Muhammed Muavvâd, Mektebetu Nezar Mustafa el-Baz, 1995/1416, c. 1.
en-Nedim, el-Fihrist, editör: Mehmet Yolcu, İstanbul: Çıra Yayınları, 2017.
es-Sâbî, Tuhfetü'l-ümerâ fî târîhi'l-vüzerâ, thk. Abdussettar Ahmed Ferrac,
Mektebetül Ayan, c.1.
es-Sicistânî, Sünen-i Ebû Dâvûd Terceme ve Şerhi, haz. Necati Yeniel vd., İstanbul:
Şamil Yayınları, 1988, c.6.
eş-Şeyzerî, Nihâyetü’r-rütbe fî talebi’l-hisbe, nşr. Seyyid el-Bâz el-Arînî; bi-eşraf
Ortaçağda Misk 227

Muhammed Mustafa Ziyade, Kahire: Lecnetü't-Telif ve't-Terceme ve’n-Neşr,


1365/1946.
------------, İslam Devletinde Hisbe Teşkilatı, çev. Abdullah Tunca, İstanbul: Marifet
Yayınları, 1993.
------------, The book of the Islamic market inspector : Nihayat Al-rutba fi talab al-
hisba (the utmost authority in the pursuit of hisba), çev. R. P. Buckley, Oxford: Oxford
University Press, 2000.
Gırnâtî, Gırnâtî Seyatnamesi, çev. Fatih Sabuncu, İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2011.
Hudûdü’l-Alem, Anonim, Thk. V. Minorsky, çev. Abdullah Duman- Murat Ağarı,
İstanbul: Kitapevi, 2008.
Hüseyin Remzi, Lügat-ı Remzi, Matbaa-i Hüseyin Remzi, İstanbul 1305, c.2.
“Itrnâme-i Alaî”, Ferheng-i İran Zemin, Neşr. Muhammed Taqi Danişpejûh,
1347/1967.
İbn Battûta, İbn Battûta Seyahatnamesi: Rihletu İbn Battûta: Tuhfetü'n-nüzzar fi
Garaibi'l-emsar ve Acaibi'l-esfar, çev. A. Sait Aykut, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004,
c.1.
İbn Cezle, Minhâcü’l-beyân fi mâ yesta’milühü’l-insan, Tahkik. Mahmud Mehdi
Bedevî, Kahire: Camiatü’d-Devli’l-Arabiyye, 2010/1431.
İbn Cezle, Minhâcü’l-beyân fi mâ yesta’milühü’l-insan, Melik Suud Üniversitesi
(Câmiatü'l-Melik Suûd) Kütüphanesi: No: 5584.
İbn Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara: Rıhle, çev. İsmail Güler, 2. Baskı,
İstanbul: Selenge Yayınları, 2008.
İbn Fadlan, İbn Fadlan Seyahatnamesi ve Ekleri, çev. Ramazan Şeşen, İstanbul:
Yeditepe Yayınları, 2013.
İbn Havkal, 10. Asırda İslam Coğrafyası: Sûrat el-Arz, çev. Ramazan Şeşen, İstanbul:
Yeditepe, 2014.
İbn Hurdazbih, Yollar ve Ülkeler Kitabı, çev. Murat Ağarı, İstanbul: Kitapevi, 2008.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Tıbbu’n Nebevi, çev. Abdulvehhab Öztürk, İstanbul:
Kahraman Yayınları, 2013.
İbn Mendeveyh, “Risâle fî usûli’t-tîb ve mürekkebâti’l ıtriyye”, Ferheng-i İran
Zemin, Neşr. Muhammed Taqi Danişpejûh, 1347/1967, s. 222-253.
İbn Meymun, Şerhu esmai’l-ukkar, neşr. Max Meyerhof, ed. Fuat Sezgin, 1940
Kahire Tıpkı Basımı, Frankfurt am Main : Institut für Geschichte der Arabisch-
Islamischen Wissenschaften, 1996.
İbn Rüsteh, el-Alâku’n-Nefîse: Dünya Coğrafyası, Ankara: Ankara Okulu, 2017.
İbn Seyyâr, Kitab el-Tabîh: Annals of the Caliphs Kichens, haz. Nawal Nasrallah,
Leiden-Boston, Brill, 2007,
İbn Sina, el-Kanun fi’t-Tıbb, çev. Esin Kahya, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi
Yayınları, 2015.
İbnül Esîr, el-Kamil fi’t-Tarih, çev. Abdulkerim Özaydın ve ark., İstanbul: Bahar
Yayınları, 1985, c. 1-7, 9-11.
İbnü'l-Baytar, el-Câmi' li-müfredati'l-edviye ve'l-agziye, Kahire: Mektebetü'l-
Mütenebbi, [t.y.].
İbnü'l-Fakih, Kitâbü'l-Büldân, thk. Yûsuf el-Hâdî, Beyrut: Âlimü'l-kütüb, 1416/1996.
İbnü'l-Uhuvve, Mealimü'l-kurbe fî ahkâmi'l-hisbe, thk. Sıddik Ahmed İsa Muti',
Muhammed Mahmûd Şa'ban, Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyeti'l-Âmme li'l-Kitâb, 1976
Mehmet Kavak 228

İbnü'l-Uhuvve, Mealimü'l-kurbe fî ahkâmi'l-hisbe, thk. Sıddik Ahmed İsa Muti',


Muhammed Mahmûd Şa'ban, Kahire : el-Hey'etü'l-Mısriyyeti'l-Âmme li'l-Kitâb, 1976.
İshak el-Kindî, Kimya el-‘ıtr ve el-tas’îdât, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi,
Ayasofya: 3594
İstahrî, el-Mesâlik ve'l-Memâlik, Beyrut: Dâru Sâdır, 2004.
Kalkaşendî, Subhü'l-a'şa fî sınaati'l-inşa, thk. Muhammed Hüseyin Şemseddin,
Beyrut: Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1987, c.2.
Kavak, Mehmet, Fetihten Selçuklu Hâkimiyetine Kadar Tur Abdîn Bölgesi Tarihi,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü/Ortaçağ Tarihi, 2013.
King, Anya H., Scent from the Garden of Paradise, Musk and the Medieval Islamic
World, Leiden/ Boston: Brill, 2017.
Kur’an-ı Kerim, 83/25-26 (http://kuran.diyanet.gov.tr/erişim: 08.04.2018).
Kutluer, İlhan, “İbn Mendeveyh”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.20.
Marco Polo, Dünyanın Hikaye Edilişi, Harikalar Kitabı 1: Le devisment du monde, Le
Livre de merveilles I, çev. Işık Ergüden, İstanbul: İthaki, 2003.
Marco Polo, The Travels of Marco Polo the Venetian, London: J. M. Dent & Sons,
Ltd, 1914.
Mesudî, “Müruc ez-Zeheb”, Beyrut 1982, I. Baskı, [Süleyman el-Tâcir, Doğunun
Kalbine Seyahat, Çin ve Hind Ülkeleri Hatıraları ve İlaveleri: Ahbar el-Sîn ve’l-Hind, çev.
Ramazan Şeşen, İstanbul: Yeditepe, 2012].
Mesudî, Muruc ez-zeheb: Altın Bozkırlar, çev. Ahsen Batur, İstanbul: Selenge
Yayınları, 2004.
Muhammed b. el-Kerim, Kitâbü’t-tabih: Abbasi Bağdatından Yemekler, Tatlılar,
Çeşniler, çev. Nazlı Pişkin, İstanbul: Kitapyayınevi, 2009.
Muhammed Taqi Danişpejûh: “Du Risâle der şenaht-i ıtr”, Ferheng-i İran Zemin,
S.XV, 1347/1967.
Mukaddesi, İslâm Coğrafyası: Ahsenü’t-Takâsîm, İstanbul: Selenge Yayınları, 2015.
Mütercim Âsım Efendi, el-Okyânûsu'l-Basît fî Tercemetîl-Kâmûsi'l-Muhît: Kâmûsu'l-
Muhît Tercümesi, haz. Mustafa Koç ve Eyyüp Tanrıverdi, İstanbul 2014, c.5.
Nüveyri, Nihayetü'l-ereb fî fünuni'l-edeb, Kahire: Vizaretü's-Sekâfe ve'l-İrşad, [t.y.],
c. 12.
Qusta ibn Luqa, Kitab fi’l-Edviye el-Müshile ve’l-İlac bi’l-İshal: Qusta Ibn Luqa on
purgative drugs and purgation, haz. Lena Ambjörn, ed. Fuat Sezgin, Frankfurt am Main
: Institute for the History of Arabic-Islamic Science at the Johann Wolfgang Goethe
University, 2004. XIV.
Sehlan ibn Keysân, “Muhtasar fi't-tîb: Abrégé sur les arômes” Bulletin de l'Institut
d'Égypte, Sayı XXVI, Dönem 1943-1944, Imprimerie de l'Institut Français d'Archéologie
Orientale (Ifao), Kahire 1944.
Seyyid Mustafa Hüseynî Deştî, Mearif ve Maarif: dairetü’l-mearif-i cami-i İslami,
Müessese-i Ferheng-i Araye, Tahran, 1379, c. 9.
Süleyman el-Tâcir, Doğunun Kalbine Seyahat, Çin ve Hind Ülkeleri Hatıraları ve
İlaveleri: Ahbar el-Sîn ve’l-Hind, çev. Ramazan Şeşen, İstanbul: Yeditepe, 2012.
Symeōn Sēth, Syntagma de alimentorum facultatibus (Lexicon on the Properties of
Foods), ed. B. Langkavel, Leipzig: Teubner, 1868, 66–67. Eseri için bkz. Symeōn Sēth,
Syntagma de alimentorum facultatibus (Lexicon on the Properties of Foods), ed. B.
Langkavel, Leipzig: Teubner, 1868.
Ortaçağda Misk 229

Şemseddin Sami, Kamûs-ı Türkî, İkdâm Matbaası, Dersaadet 1318.


Tudelalı Benjamin ve Ratisbonlu Petechia, Ortaçağda İki Yahudi Seyyahın İslam
Dünyası Gözlemleri, çev. Nuh Arslantaş, 2.Baskı, İstanbul: İFAV, 2013.
Tuhfetü’l-ahbab fî mahiyeti’n-nebat ve’l-aşab: Glossaire de la matiere medicale
Marocaine, haz. H. P. J. Renaud, Georges S. Colin ; ed. Fuat Sezgin , Paris: 1934’ün
tıpkıbasımı, Frankfurt am Main: Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen
Wissenschaften, 1996. XXXIV.
Turhan Baytop ve Nebi Bozkurt, “Misk”, DİA, 2005, c.30, ss.181-182.
Turhan Baytop, Türkiyede Bitkiler ile Tedavi (Geçmişte ve Bugün), İstanbul: 1984.
Ubeyd el-Bekrî, el-Mesalik ve'l-memalik, thk. A.P. van Leeuwen, A. Ferré, Kartaca:
Dârü'l-Arabiyye li'l-Kitâb, 1992, c.1.
Vankulu Mehmed, Vankulu Lügati, Haz. Mustafa Koç ve Eyyüp Tanrıverdi, İstanbul:
2015, c.2.
Yakubî:, el-Büldan, Beyrut: Darü'l-Kütübi'l-İlmiyye 2002.
Yakut el-Hamevî, Mucemu’l-Büldan, Beyrut: Daru Sadr, 1977, c.2.
Yaltkaya, Şerafettin, “Arap Edebiyatı Adlı Makalenin Sadeleştirilmesi”, C.Ü. İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sadeleştiren. Ali Yılmaz, 2007, XI/2, s. 476, 478, 491.
Yuhannâ b. Mâseveyh, Cevâhiri't-tîbi’l-müfrede: bi esmâiha ve sıfâtuha ve
meâdinihâ ve fi’l ahir kavlihim fiha şey’i min sınaâtü’l-misk…, Universitätsbibliothek
Leipzig, Vollers: 0768-02
-----------------------------, “Kitabü cevâhiri't-tîbi’l-müfrede:Traité sur les substances
simples aromatiques”, Bulletin de l'Institut d'Égypte, Thk. R.P. Paul Sbath, Sayı: XIX,
Dönem: 1936-1937, Kahire: Imprimerie de l'Institut Français d'Archéologie Orientale
(Ifao), 1937.

You might also like