You are on page 1of 6

CAMi'

nr. 54 ı, 121 varakl bulunmaktadır. Yine Il. dirnesinde (s. 290) Cam şehrine nisbetle
cAMi·
yüzyılın meşhur alimlerinden Süfyan es- ve Ahmed -i Nameki-yi Cami'nin (ö 536/
( t"~\)
Sevrr ile Süfyan b. Uyeyne'nin günümü- ı 141 ı hatırasına saygısının bir ifadesi ola-
Çeşitli konulara dair hadisleri ze kadar gelip gelmediği bilinmeyen ca- rak Camr mahlasını aldığını söyler.
ihtiva eden kitap türü. mi'leri ile İbn Vehb'in (ö 197 /8 13) bazı
L _j İsfahan'dan Horasan'a göç eden dede-
kısımları günümüze ulaşan el- Cami'i de
si Şemseddin Muhammed, burada imam
Cami' kelimesi "toplamak, bir araya (Sezgin, ı. 466) bu türün ilk örnekleridir.
Muhammed b. Hasan eş-Şeybanr (ö 189/
getirmek" anlamındaki cem' kökünden Hicrf III. (IX.) yüzyılda tasnif edilen hadis
805) neslinden gelen birinin kızıyla evlen-
gelmektedir. Hadis ilminde, dinle ilgili kitapları içinde sekiz konuyu ihtiva et-
miş, bu evlilikten babası Nizameddin Ah -
meselelerin tamamını, dolayısıyla hadi- meleri sebebiyle cami' adını alan üç eser
sin bütün kısımlarını içine alan sekiz ana Buharf. Müslim ve Tirmizi'nin el- Ca- med dünyaya gelmiştir . Camf ilk tahsili-
konuyu bir araya getiren eseriere cami' mi 'u's - sahfJı'leridir. Bazı alimler, sekiz ne babasının yanında başladı. Babası He-
adı verilmektedir. Bu konular şunlardır: ana konudan tefsir ve kıraatle ilgili ha- rat'a gidip Nizarniye Medresesi'ne mü-
iman ve akaid; ibadet ve muamelat (ah- disleri ihtiva etmediği için ŞaJıfJı-i Müs- derris olunca (823/ 1420) öğrenimini ora-
kam); ahlak ve nefis terbiyesi (rikak); ye- lim 'i cami' olarak kabul etmemişlerdir da sürdürdü. Devrinin meşhur alimlerin-
me, içme ve sefer ada bı; tefsir. tarih ve (Sıddık Hasan Han, s. 67) Kütüb-i Sit- den Mevlana Cüneyd-i Usülfden Arap
siyer; oturup kalkma adabı (şemail); fi- te'nin tamamını konularına göre alfa- dili ve edebiyatının temel eserlerini oku-
ten* ve melahim*; peygamberlerin ve betik olarak sıralaması sebebiyle İbnü'I ­ du. Ardından Seyyid Şerff ei-Cürcanf'nin
ashabın menakıbı. Esfr'in el-Cami<u'l-uşul'ü de bu türün öğrencisi Ali es-Semerkandf ile Teftaza-

Cami'lerin muhtevasını oluşturan se- farklı bir örneği sayılabilir. nf'nin öğrencisi Şehabeddin Muhammed
kiz bahis, bu eserler kaleme alınmadan Daha sonraki yüzyıllarda kaleme alı­ ei-Cacermf gibi ünlü bilginierin dersleri-
önce müstakil çalışmalara konu olmak- nan ve çeşitli kitapları veya hadisleri bir ne devam etti. Daha sonra Uluğ Bey za-
taydı. "İim-i tevhid" diye anılan akaide araya getiren bazı eserlerin cami' adıyla manında büyük bir ilim merkezi haline
dair hadisleri toplayan İbn Huzeyme'nin anılması terim an lamında değildir. İb­ gelen Semerkant' a giderek orada dokuz
Kitabü't- Tevhfd'i, temizlik (taharet) ba- nü' 1- Cevzf'nin, SahfJıayn ile Tirmizi'nin yıl kaldı. Uluğ Bey Medresesi'nde Sur-
hislerinden vasiyet konularına kadar ah- el- Cami' ini ve Ahmed b. Hanbel'in el- salı Kadızade -i Rümf'den (ö 841/ 1437)
kamla ilgili her şeyi fıkıh kitapları terti- Müsned'ini bir araya getiren Cami 'u'l - riyaziyyat dersleri aldı. Bu arada Mevla-
binde bablara göre sıralayan Ebü Davüd, mesani'd ve '1- el~iib adlı eseri; İbn Ke- na Fethullah-ı Tebrfzf'nin derslerinden
Nesar ve İbn Mace'nin es-Sünen'leri, sfr'in K ütüb-i Sitte ile Ahmed b. Hanbel, de faydalandı. Keskin zekası, yeteneği,
"ilm-i sülük" diye bilinen zühd ve takva Bezzar ve Ebü Ya'la ei-Mevsılf'nin mOs- ilmf meseleleri aniatma gücü ve görü-
ile ilgili hadisleri toplayan Abdullah b. nedierinde ve Taberanf'nin el- Mu' ce- şünü çok açık olarak ortaya koyabilme
Mübarek ve Ahmed b. Hanbel'in Kita- mü'l-kebfr'indeki hadisleri sahabi olan kabiliyeti sayesinde herkesin hayranlı­
bü'z-Zühd adlı eserleri, "ilm-i edeb" de- ravilerin adiarına göre müsned* terti- ğını kazandı. Kaşiff Reşahiit'ta Cami'nin
nen ahlak hadislerini bir araya getiren binde sıraladığı Cdmi 'u'l -mesanfd ve's- tahsiliyle ilgili hayret verici hatıralar nak-
Buharfnin el-Edebü 'l -müfred'i, tefsir- süneni'l- hiidf li- akvemi sünen 'i ; SOyO- leder. Ünlü astronomi ve matematik ali-
le ilgili rivayetleri ihtiva eden Mücahid trnin el-Cami 'u·ş - sagir ve el-Cami 'u'l- mi Ali Kuşçu Herat'a gittiğinde Camrye
ve İbn Cerfr et-Taberi'nin tefsirleri. var- kebfr'i sözlük anlamında birer cami'dir. astronomiyle ilgili zor sorular sormuş,
lıkların yaratılışına (bed'ü'J-halk) dair ri - BİBLİYOGRAFYA : cevabını hemen alınca hayranlığını giz-
vayetlerle Hz. Peygamber'in ve ashabı­ Abdürrezzak es-San'ani. el-Musanne{, X, 379- leyememiş, onunla riyazr meseleler üze-
nın hayatını konu alan İbn İshak ve İbn 468; XI, 3-471; Sıdd ık Hasan Han, el-Hıtta tr rinde çalışmalar yapmış ve kendisini tak-
Hişam'ın siyerleri, "ilm -i fiten" denilen ?ikri's-sıhahi's-sitte, Beyrut 1405/1985, s. 67;
dir etmişti.
Kettani, er-Risaletü'l-müstetra{e, s. 41-42, 175-
ve ileride meydana gelecek karışıklıklara Genç yaşta döneminin bütün ilimleri-
176; Mübarekfürl, Mu(caddimetü Tuh{eti'l-ah-
dair rivayetleri bir araya getiren Nuaym ve?f, Kahire 1386/1967, I, 64-66; Sezgin. GAS, ne vakıf olmasına rağmen bu ilimler Ca-
b. Hammad'ın Kitabü'l-Fiten'i, "ilm-i me- I, 466; Subhl es-Salih, Hadfs ilimleri ve Hadfs mf'yi tatmin etmedi. Semerkant dönü-
nakıb" diye anılan ve mesela Kureyş'in, Jstılahları (tre. M. Yaşar Kandemir), Ankara
şünde Nakşibendf şeyhlerinden Sa'ded-
ensarın, aşere-i mübeşşerenin menkı­ 1973, s. 99; M. Reşad Halife. Medresetü'L-tıa­
dfş {fMışr, Kahire 1403/1983, s. 243 -244; Ta- dfn-i Kaşgarf'ye intisap etti. Onun ve-
belerine dair olan birçok eserle Hz. Pey-
lat Koçyiğit. Hadis Jstılahlar4 Ankara 1985, s. fatından sonra (860 / 1456) halefi Hace
gamber'in özelliklerini dile getiren riva- 66-68. r:;:ı
~ M. yAŞAR KANDEMİR Ubeydullah Ahrar'a bağlandı. Ubeydul-
yetleri toplayan Tirmizi'nin eş-Şema ,il'i
bu sekiz ana konunun örneklerini teşkil lah ile birkaç defa görüştü. Ayrıca mek-
tuplaşmak suretiyle kendisiyle devamlı
etmektedir. cAMI, Abdurrahman
temasta bulundu. Manzum ve mensur
Cami'ler hicrr ll. (VIII.) yüzyıldan iti- ( (.S"~.:,..->)\~ )
eserlerinin çeşitli yerlerinde onu her fır­
baren tasnif edilmeye başlanmıştır. Bu Nurüdd!n Abdurrahman b. Nizamidd!n
türün ilk örneği, Ma'mer b. Raşid'in (ö . satta öven Camr ölümünde de (895 / 1490)
Ahmed b. Muhammed el-Cam!
153/ 770) el-Cami'idir. el-Cami'i rivayet (ö. 898/1492) uzunca bir mersiye kaleme aldı. Ubey-
eden talebesi Abdürrezzak es-San'anr dullah Ahrar'ın Camr üzerindeki tesirinin
Nakşibendi tarikatına mensup
diğer Nakşf şeyhlerinden daha fazla ol-
eseri el-Muşannef adlı kitabının sonuna L İranlı il.lim ve şair. _j
eklemiştir (X, 379-468; XL cil tl el- Ca- duğunda şüphe yoktur.

mi'in günümüze kadar geldiği bilinen iki 23 Şaban817'de (7 Kasım 1414) Ho- Camr 877'de (1472) hacca gitmek için
nüshasından biri Ankara'da (DTCF Ktp., rasan'ın Cam şehrinin Harcird kasaba- Herat'tan ayrıldı. Bu yolculuk sırasında
İsmail Saib Sencer, nr. 164, 79 varakL diğeri sında doğdu. Daha çok Molla Camr un- Bağdat'ta iken bazı Şifler Silsiletü'?-?e-
istanbul'da (Millet Ktp , Feyzullah Efendi, vanıyla tanınır. Birinci divanının mukad- heb mesnevisinin Ehl-i beyt sevgisiyle

94
cAMi. Abdurrahman
ilgili bölümünü tahrif ederek Cami'nin ray ileri gelenlerinin kendisine sonsuz övmüştür. Silsiletü'?-?eheb'in üçüncü
aleyhinde kullanmak istedilerse de Ca- hürmeti olmasına rağmen hiçbir zaman kısmını yine ll. Bayezid adına telif etmiş­
mi Ehl-i beyt'i sevmenin Kur'an'ın emri hükümdarlara hoş görünmeye çalışma­ tir. Eserlerinden, onun Karakoyunlu Ci-
olduğunu söyledi ve Silsiletü';v~eheb'in mıştır. Cami, ilim ve sanat hamisi Hüse- han Şah ile Akkoyunlu Uzun Hasan ve Ya-
(bk He{t Eureng, s. 141 - 153) Ehl-i beyt'le yin Baykara gibi hükümdarları övmek- ku b Bey gibi hükümdarlarla da dostane
ilgili bölümlerini okuyarak muarızlarını le birlikte asla aşırılığa kaçmamış, met- münasebetleri olduğu anlaşılmaktadır.
susturdu, orada bulunan alimierin tak- hettiği kişileri hayra teşvik edici ve eği­ Cami'nin, Baykara devrinin emirlerin-
dirini kazandı. Hac dönüşünde Tebriz'e tici bir üslüp kullanmıştır. Sultan Hüse- den Ali Şir Nevai ve Süheyli gibi şairler­
gitti. Akkoyunlu Hükümdan Uzun Ha- yin Baykara da kendi devrinin alim ve le de yakın dostluğu vardı. Nevai ve Sü-
san 'ın Tebriz' de kalmasını istemesine şairlerini anlattığı risalesinde Cami'den heyli onun müridieri arasında bulunu-
rağmen oradan ayrıldı. 18 Şaban 878 büyük bir övgüyle bahseder. yordu. Cami Nevafyi sevip takdir ettiği­
(8 Ocak 1474) tarihinde Herat'a döndü. Cami sadece Maveraünnehir ve Hora- ni her vesile ile açıklamış, Ijıredname-i
Burada Sultan Hüseyin Baykara'nın ken- san'da tanınmakla kalmamış, Hindis- İskenderi adlı mesnevisinin hatimesin-
disi için yaptırdığı medresede Arap di- tan'dan Balkanlar'a kadar uzanan ge- de (He{tEvreng, s. 1012-1013) onu övmüş,
li ve edebiyatı, hadis ve tefsir dersleri niş bir alanda sultanların, alimierin ve Nevai de mesnevilerinde Cami'yi say-
okuttu. 18 Muharrem 898 (9 Kasım 1492) şairlerin saygısını kazanmıştır. Fatih Sul- gıyla anmıştır. Müridierinin en meşhuru
cuma günü Herat'ta vefat etti. Cenaze- tan Mehmed, Cami'yi hacdan dönerken olan Abdülgafür-i Lari, mürşidinin Ne-
si, başta Hüseyin Baykara ve Ali Şir Ne- istanbul'a davet etmek için Hoca Ataul- feMt'ına yazdığı haşiyeye Tekmile-i Ne-
vai olmak üzere devrin bütün ileri ge- lah Kirmani'yi 5000 altın hediye ile Ha- feJ:ıatü '1- üns adını vermiştir. Bu eser Ca-
lenlerinin iştirakiyle kaldırıldı, şeyhi Sa'- lep'e gönderdiyse de Kirmani varmadan mfnin hayatı ve şahsiyeti hakkında önem-
deddin-i Kaşgarfnin kabrinin yanına def- az önce Cami oradan ayrılmış olduğun­ li bir kaynaktır.
nedildi. dan bu davet gerçekleşmemiştir. Fatih Gençlik yıllarından hayatının sonuna
Ali Şir Nevai, Cami'nin vefatından son- ikinci defa yine değerli hediyelerle Ca- kadar daima öğrenmek ve öğretmek­
ra terkibibend tarzında uzun bir mersi- mi'ye bir elçi gönderip ondan kelamcı­ ten zevk alan Cami, bu asil meşgaleden
ye yazmış (Dfuan-ı Fani, s. 205 - 208), ay- lar, felsefeciler ve mutasawıfların gö- bir an bile geri kalmamıştır. Onun, ve-
rıca hayatına dair Hamsetü '1- mütehay- rüşlerini mukayese eden bir eser yazma- fatından birkaç ay önce oğlu için hazırla­
yirin adlı bir eser kaleme almıştır. Mü- sını istemiş, bunun üzerine Cami ed-Dür- dığı el-Feva'idü'i-Ziya'iyye adlı Arap-
ridlerinden Süheyli de uzun bir mersiye retü '1- fal]ire adlı eserini ka leme almış, ça gramer kitabı bunun bir delilidir. Bir
yazarak onun kaybından duyduğu üzün- ancak eser kendisine sunulmak üzere rubalsinde (Dfuan-ı Kamil-i Cami, s. 8 ı 5)
tüyü ifade etmiştir (Dfuan-ı Süheyli, s. gönderildiğinde Fatih vefat etmişti. Ca- dünyada kitaptan daha güzel arkadaş
359- 362) mfnin divanında Fatih Sultan Mehmed 'in ve dert ortağı bulunmadığını ifade et-
Cami'nin ilk evliliği hakkında bilgi yok- fetihlerini anlatan mesnevi tarzında bir mektedir.
tur. Bir manzumesinden (Dfuan - ı Kamil-i şiiri yer almaktadır (s. 777 -778) Divanında (s. 6 ı , 72, 789, 797, 800) ve
Cami, s. 789) onun aile fertlerinin hepsi- Fatih'in oğlu
Il. Bayezid ile Cami ara- mesnevilerinde (Heft Eureng, s. 62-65, 300-
ni kaybettiği , bu olaydan sonra bir sü- sında karşılıklı yazılmış mektuplar (Feri- 30 1. 437-438, 465 -467, 747-748) nazmın
re yalnız yaşadığı anlaşılmaktadır. Daha dun Bey, Münşeat, I, 361, 365). sultanın nesirden daha üstün olduğunu, iyi ve kö-
sonra mürşidi Sa'deddin-i Kaşgari'nin ona karşı beslediği saygı ve sevgiyi açık­ tü şiirin niteliklerini, şiirin nasıl olması
büyük oğlu Hace Kelan'ın iki kızından bi- ça göstermektedir. Cami ll. Bayezid'in gerektiğini açıklamış, günümüz anlayı­
riyle kendisi. diğeriyle de ReşaJ:ıdt'ın mü- bir mektubuna bir kaside ile (Dfuan-ı Ka- şına uygun "şiir tenkidi" metodunu kul-
ellifi Fahreddin Ali Safi evlenmiştir. Kay- mil-i Cami, s. 36-38) cevap vermiş, başka lanarak isabetli değerlendirmeler yap-
naklarda Mevlana Muhammed adlı şair. bir kasidesinde de (a.g.e., s. 3 1-33) onu mıştır. Bir mesnevisinde ilgi duyduğu
alim ve fazı! bir kardeşinin bulunduğu,
tarih ve müsiki dalında üstat olduğu
zikredilmekte, Cami de onun genç yaş­
ta ölümü üzerine yazdığı mersiyede (Dr-
uan-ı Kamil-i Camf, s. ı ı 7) bu bilgiyi doğ­
rulamaktadır.

Öğrenim hayatı Mirza Şahruh'un sal-


tanat döneminde (1404-1446) geçen Ca-
mfnin Timurlu sarayı ile temas kurması
Mirza Ebü'l-Kasım Babür devrine (144 8-
1457) rastlar. Babür'e muamma ile ilgili
bir eserini ithaf eden Cami, daha sonra
Sultan Ebü Said döneminde (1451-1468) Abdu rrahman-ı

ilk divanını tertip edip bazı tasawufi ri- cami'nin


Dfudn ' ının
saleler kaleme aldı. Onun sanat hayatı­ ilk iki sayfas ı
nın, ilmi ve manevi otoritesinin zirvede (Süleymaniye Ktp.,
Amcazade
olduğu yıllar Hüseyin Baykara dönemi-
Hüseyin Paşa,
dir (1470-1505) . Bütün sultanların ve sa- nr. 373)

95
CAMI, Abdurrahman

şiir türlerinden söz ederek sonunda mes- rfnin yanı sıra Muhammed Parsa, Ubey- sı gereken önemli bir husustur. Zira bu-
nevide karar kıldığını belirten ve mes- dullah Ahrar, Mevlana Fahreddin Lüris- gün Cami, eskiden medreselerde oku-
nevi türündeki üstatlarının adlarını say- tanf. Bahaeddin ömer Bağıstani gibi dev- tulan bir gramer kitabı (Mo lla Cami) sa-
gıyla anan Camf, nesrin ve şiirin şeriata rinin önde gelen Nakşi şeyhleriyle yakın yesinde tanınmaktadır.
uygunlukları nisbetinde gerçeklerin or- ilişkiler kurmuş, bunlardan Muhammed Cami tasawuf ve irfanın zor mesele-
taya konulmasında çok etkili vasıtalar Parsa ve Ubeydullah Ahrar'a özel bir il- lerini bir alime yaraşır tarzda sade bir
olduklarını. aksi halde de bütün kötülük- gi duymuştur. Cami'nin Nakşibendf tari- anlatımla açıklamış, bu mesleği en yük-
lerin kaynağı olacaklarını söyler. Ona gö- katına mensup oluşu diğer tarikat men- sek seviyede temsil etmiştir. Hace Ubey-
re şiir insanlara doğru yolu göstermek suplarından faydalanmasına engel olma- dullah Ahrar'ı anlattığı bölümün sonun-
için kullanılmalı, şahsf menfaatlere alet mış, vahdet-i vücfid*cu mutasawıfla­ da, "Hacegan tarikatına mensup büyük
edilmemelidir (He{t Evreng, s. 64). ra adeta hayran olarak onların eserleri- şahsiyetlerin, bilhassa Bahaeddin Nak-
Fars şiirinin en büyük üstatlarının so- ni şerh ve telhis etmiştir. şibend ve arkadaşlarının söz ve davra-
nuncusu sayılan Camf, üstün şairlik ka- Muhyiddin İbnü ' l - Arabi ile İbnü'l-Fa­ nışları ile tarikattaki metotları incelen-
biliyeti yanında dinf, edebf ve aklf ilim- rız tarafından işlenen ve vahdet-i vücü- aiğinde bunların Ehl -i sünnet mezhebi
lerle tasawuftaki derin vukufundan bü- du esas alan tasawuf anlayışı, XV. yüz- akldesine tamamıyla bağlı oldukları, şe­
tün şiirlerinde, mesnevilerinde ve özel- yılda Doğu İslam dünyasında bir hayli riat ve sünnete uygun bir yol tuttukları
likle tasawuff mesnevilerinde geniş bir yayılmış olan ve Timurlular tarafından açıkça anlaşılmaktadır" (Nefe!Jat, s. 413)
şekilde faydalanmış, ele aldığı konuları da himaye edilen Nakşibendiyye tarika- diyerek bu konuda kendi görüşünü de
çok rahat ve sade bir dille aniatma gü- tının tasawuf anlayışı ile Cami vasıtasıy­ ortaya koymuştur. Tasawufun filozof ve
cünü göstermiştir. Onun "Hint üslQbu" la kaynaştırılmıştır. İbnü'l-Arabf'nin Fu- kelamcıların mesleklerinden daha üstün
(sebk-i Hindi) diye anılan şiir akımının ilk şii.şü '1- J:ıikem 'ini şerh eden. daha sonra olduğunu söyleyen (He{t Evreng, s. 4 70 -
öncülerinden biri olduğu ileri sürülmek- Nakşü 'l - Fuşii.ş adıyla özetleyen, İbnü ' l­ 47 1) Cami'ye göre insanı ebedi saadete
tedir (Dfvan ·ı Kamil ·i Cam[, mukaddime, Farız'ın kasidesine şerh yazan, Mevlana'- ulaştıracak şey ancak gerçek aşktır. Var-
S. 250-25 1). nın Meşnevi'sindeki ilk iki beyti açıkla­ lık alemindeki bütün oluş ve tezahürler-
Cami' nin başlıca
edebf eserleri Fars- mak için bir risale kaleme alan, Fahred- de cilveleşen "aşk sultanı"dır. Seven de
ça'dır. Ayrıca Arapça eserler de yazmış, dfn-i lrakl'nin Lemacal'ını Eşiccatü'l­ sevilen de her mertebede Hakk'ın ken-
bu dile olan hakimiyetini Arap şairlerin­ Lema cô.t adıyla şerheden Ca mf, öte yan- disidir. Mutlak aşk bütün mazhar'lar-
den Ferezdak'ın bir kasidesini manzum dan Sül].ô.nô.n-ı Ijô.ce Pô.rsô. gibi Nakşi dan parlamakta. her idrak ve şuurda be-
olarak Farsça'ya çevirerek de göstermiş­ şeyhleriyle ilgili bir eser yazmak sure- lirmekte ve kainattaki her bir varlıkta
tir (Heft Evreng, s. 141- 145) tiyle Doğu ve Batı tasawuflarının sen- Allah'ın birliğinin delilleri müşahede edil-

Mensup olduğu Türk muhiti dolayı­ tezini yapmıştır. Cami gibi cesur, ham- mektedir. Camf. saf zihinleri bulandır­
sıyla Türkler'le çok sıkı münasebeti bu- leci, coşkun ve atak ruhlu kişiler saye- mak isteyen süff kılığındaki cahillerden
lunan Cami'nin eserleri daha sağlığında sinde Nakşibendiyye tasawuf tarihinin ateşten kaçar gibi kaçmak gerektiğine

bütün Türk alemine yayılmış, o devrin en değerli ürünlerini vermeye uygun bir dikkat çeker (He{t Evreng, s. 22, 29, 126-
alim ve şairlerinin ilgisini çekmiştir. ortam oluşturmuştur. Bu tarikattan söz 127, 129) ve bunların tuzağına düşmernek
Önemli eserlerinin Türkçe'ye çevrilmiş edildiğinde akla hemen imam - ı Rabba- için gerçek tasawufun ve hakiki süffnin
olması onun Türk edebiyatı üzerindeki ni geldiği halde onun kadar, belki de on- özelliklerini anlatır (a.g.e., s. 4 78 -4 79)
tesirini göstermektedir. dan daha ehemmiyetli bir şahsiyet olan Eserleri. Kaynaklarda Cami'nin Farsça
Tahsilini Semerkant ve Herat gibi ilim Cami'nin unutulması, üzerinde durulma- ve Arapça kırk beşin üzerinde eseri bu-
merkezlerinde Eş'arf mezhebi kelamcı­
larıyla Şafii fıkhı esaslarına göre tamam-
layan Camf, rti]f.adnô.me (Nuruosmani- "'. ·.;;,;.; ·
ye Ktp , nr. 3652, vr. 69-73) adlı mesnevi-
sinde İslam esaslarını Ehl-i sünnet inanç-
larına göre açıklayarak kendisinin de bu Abd urrahman ·ı
cami'nin
görüşte olduğunu göstermiştir. Samimi
Te{sirü'l-~ur) an
bir mutasawıf olan ve bunu yaşadığı ör- a d lı bir eserin
nek hayatla gösteren Camf, şeyhi Sa'- bas ı nda

deddin-i Kaşgarfden irşad izni aldığı hal- kend i


el vaz ı s ı yla
de bir tekkede şeyhlik yapmak yerine Yakub Bey'e
medresede ders verip talebe yetiştirme­ ithaf ettiğ i
yi tercih etmiştir. "Kendisinden ancak bir manzumesi
(Sü leymaniye Ktp.,
işe yarar iki söz işittim" diyerek hafife
aldığı üstatlarından Cacermi onun ta-
Ayasofya,
nr. 405) ' - . ""~il~'ii''~: .
sawufa intisap etmesini esefle karşıla­ ve bir diğer ~~ . -<efi ./·
(Jf.·. :/,,)"':~~ •. /·_·-
yazma
dığını ifade eder. Cami'nin tarikat sil-
eserin .. · ·'·'. ıi;rJ'
/.•. · '
(/. - .':"'"#'
1*1)-.J/
" . .
.
silesi Sa'deddin-i Kaşgari, Nizameddin . zahrivesindeki / ;.'J'"J '9 .../~
,r 0:iıf;~jif'J , ~. .
Hamüş, Alaeddin Attar vasıtasıyla Nak-
şibendiyye tarikatının kurucusu Saha-
el vazısı
(İÜ Ktp., \~~~ >,·
FY, nr. 1423, ~< . ~
eddin Nakşibend'e ulaşır. Şeyhi Kaşga-

96
CAM!, Abdurrahman

lunduğu zikredilmektedir. Ancak bunla- rar, Yusuf u Züley.!Ja, Leyla vü Mec- hedilmiştir. Telifi 863 ( 1459) yılında ta-
rın bir kısmı günümüze ulaşmamıştır. nun, ljıredname-i İskenderi adlı yedi mamlanan ve çeşitli baskıları olan eser
Eserlerinin konusunu tasawuf. edebi- mesnevisinden oluşan bir eserdir. Çeşit­ (Bombay ı 306 / ı 888, ı 326 / ı 908) son ola-
yat, edebi ve dini ilimler teşkil eder. Ca- li yazma nüshaları bulunan eser Murta- rak W. C. Chittikk tarafından yayımlan­
mi, tasawufa dair yazdığı müstakil risa- za Müderris-i GilanT tarafından neşre­ mıştır (Tahran ı 977). 3. Şerh u Fusu.şü '1-
le ve kitap ları yanında tasawufi görüş­ dilmiştir (Tahran 1337 hş) 3. Hadiş-i Er- J:ıikem. Fu.şu.şü '1- J:ıikem 'in Arapça şer­
lerini bütün manzum ve mensur eserle- ba cin. Çihl Ha diş diye de anılan bu ri- hi olup 896 ( 1491) yılında kaleme alın­
rine serpiştirmiştir. Bu bakımdan eser- sa le. kırk hadisin Farsça manzum tercü- mıştır. Eser, Abdülgani en- Nablüsi'nin
lerinin konu itibariyle tasnife tabi tutul- melerinden ibarettir. Eser Erba cin adıy­ ŞerJ:ıu Cevahiri'n-Nu.şu.ş ii J:ıalli keli-
ması oldukça güçtür. la Tahran 'da (ı 295) taş basması olarak maü'l-Fu.şu.ş adlı eserinin (1. istanbul

A) Manzum Eserleri. 1. Divanları. Cami, neşredilmiştir (ayrıca bk. Karahan , TDED, ı 304, ll, Kahire ı 323 ) kenarında basılmış­

müstakil mesnevileri dışındaki kaside. IV/ 4, s. 345-37 1). 4. Risô.le-i Terceme -i tır. 4. Eşiccatü'l-Lemacat. Şerh- i Le-
terciibend, terkibibend , gazel, kısa mes- Kelimat-ı Kudsiyye. Hz. Ali'nin bazı söz- ma<at olarak da anılan bu kitap. Fahred-
nevi. kıta. rubai ve muammalardan iba- lerinin manzum tercümeleridir (İÜ Ktp., din-i lrakl'nin Lema <at adlı eserinin şer­
ret olan şiirlerini üç divanda toplamış­ FY, nr. 455, vr. 272b-274b). s. Risale-i Şa­ hidir. Cami'nin Ali Şir Nevai'nin isteği üze-
tır. Ali Şir Nevafnin arzusu üzerine bu gir der Mu camma. 890 (1475) yılında rine yaptığı bu şerh 886 (1481) yılında
divanların her birini yazıldıkları dönem- yazılan eserin (Nuruosmaniye Ktp ., nr. tamamlanmıştır. Çok sayıda yazma nüs-

leri belirtecek şekilde adlandırmış, bi- 4171 , vr. 538b-540 b) Bihişti Ramazan Efen- hası bulunan eser ayrıca Tahran'da ba-

rincisine oldukça uzun olmak üzere her di tarafından Şerh-i Manzı1me -i Mu- sılmıştır ( ı 353 h ş ). s. Levô. 'ih. Farsça
. '
üç divana birer mukaddime yazmıştır. amma adıyla yapılan Türkçe şerh i 977'- seeili nesirle kısa makaleler halinde ya-
Bu mukaddimelerde nesir ve şiir halin- de ( 1569-70) tamamlanmıştır (Süleyma- zılmış olup tasawufi konuları ihtiva eden

de ifade edilen sözün öneminden bah- niye Ktp. , Tarlan , nr. 52 / 8) eserin 870 ( 1465) yılında telif edildiği
sederek nesir yazarlığı gibi şairliğin de B) Mensur Eserleri. 1. NefeJ:ıatü'l-üns•. sanılmaktadır. Birçok yazma nüshası bu-

asla vazgeçilmesi mümkün olmayan iş­ Cami' nin, erkek ve kadın büyük süfile- lunan eser istanbul ( 13 ı 2L Leknev (ı 880,
lerden biri olduğunu söylemiş, şiir ve rin hal tercümeleriyle tasawufi terimie- ı936) ve Tahran'da (ı 3 !2 h ş.) neşredil­
edebiyatın değerini ayet ve hadislerden rin açıklamalarını ihtiva eden en önemli miştir. Leva 'iJ:ı, E. H. Whinfield ile Mir-
deliller getirmek suretiyle ispata çalış­ eseridir. Birçok yazma nüshası bulunan za Muhammed Kazvini tarafından Le-
mıştır. Faühatü'ş-şebab adını verdiği ilk eser. Lamii Çelebi tarafından çeşitli ila- vaih Treaüse of Sufism adıyla ingiliz-
divan ı 884 ( 1479) yılında tertip edilmiş velerle Türkçe'ye tercüme edilmiştir (Ne- ce'ye (Londra ı 928) ve sadece ilk bölü-
olup gençlik yıllarına ait şiirlerini. ertesi {ehat Tercümesi, istanbul 1289). Z. Na~­ mü Türkçe'ye çevrilmiştir (İstanbul ı 29 ı)
yıl düzenlediği Vasıtatü 'l- cı~d adlı di- dü'n-nu.şu.ş ii şerhi Nakşi'l -Fu.şu.ş. Ca- 6. Risal e-i Tehlfliyye. Kelime-i tevhid
vanı orta yaş şiirlerini ihtiva eder. ljati- mi, Muhyiddin İbnü'I-Arabfnin meşhur hakkında kaleme alınan bir risaledir (La-
metü'l-J:ıayat adıyla 896 (1491) yılında eseri Fususü'l-J:ıikem'i Na~şü'l-Fusus hor ı 2971 1879 ; Madras ı 290 / 1873) 7.
düzenlediği üçüncü divanı ise yaşlılık dö- adıyla ihtisar etmiş, daha sonra Farsça Sü./]Qnan -ı ljace Parsa. Nakşibendi Şey­
nemi manzumelerinden oluşmaktadır. olarak Nakdü'n-nu.şu.ş adıyla şerhetm iş­ hi Muhammed Parsa'nın eserlerindeki
Cami, divanlarında çoğunlukla aşıkane tir. önce Fu.şu.şü'l-J:ıikem'deki terimler- bazı sözlerden derlenmiş bir risaledir
gazeller olmak üzere şuur ve irfan kay- le prensipler anlatılmış, daha sonra ese- (Nuruosmaniye Ktp., nr. 4ı 7ı, vr. 589a _
nağından süzülmüş hikmetli öğütlerin rin bölümleri belli bir tertibe göre şer- 592a) s. Risale fi'l-vücud. Varlığın ma-
yer aldığını, insanın dünya ve ahiretini
telef edecek alçakların övgüsüne dair bir
şey bulunmadığını. sultanlarla ilgili met-
hiyelerin gönül almak ve kendini beğen­
dirmek maksadıyla değil birer zaruret
sonucu kaleme alındığını söyler (Dfuan·ı
Kamil ·i Camf, s. 803). Cami'n in divan ları
İran dışında istanbul (1284 tı867[), Lek-
nev (1876), Kanpür (ı890) ve Lahor' da
(I 933) basılmıştır. Divanların iran 'da Hü-
seyin Pejman'ın önsözüyle yapılan bas-
kısında (Tahran ı 317 h ş. ) Cami'nin bütün
şiirleri mevcut değildir. Haşim Razi'nin
302 sayfalık mukaddimesiyle birlikte Di-
van-ı Kamil-i Cami adıyla yapılan bas- Abdu rra h man-ı
kı ise (Tahran 134ı h ş.) Cami'nin üç di- cami'nin
vanını da kapsamaktadır. Divanların ol- Yasufu
Züleyt;ıa
dukça eksik olarak Almanca'ya yapılan adlı eserinden
tercümeleri Leipzig ( 1855) ve Wien'de minyatürlü
( 1858) yayımlanmıştır. z. Heft Evreng•. iki sayfa
(İÜ Ktp .•
Cami'nin Silsiletü'~ - ~eheb, Selôman ü FY, nr. 1318,
Ebsal, TuJ:ıietü'l- aJ:ırar, Subhatü '1- eb-

97
CAMi, Abdurrahman

hiyeti ve Allah'ın varlığının ispatına dair Iilieri ve Hz. Peygamber'in risaletinden, 417 ı , vr. 524•- 538b). 23. Risale der Be-
bir eser olup (Nuruosmaniye Ktp., nr. 4376, Ehl-i beyt, sahabe ve tabiinden başla­ yan - ı ~ava cid-i Mu camma (Nuruos-
vr. I 75- I 76 ; nr. 3646, vr. 58 ı -582 ; nr. 4406, yarak din büyüklerinin hayat ve fazilet- maniye Ktp., nr. 4171. vr. 5ıo b- 524 • ). 24.
vr. 263-266) N. L. Heer tarafından Arap- lerinden bahseden eseri Cami. Ali Şir Ne- ed- Dürretü '1- fal]ire. Kelamcılar. felse-
ça metni ve ingilizce tercümesiyle bir- vaf'nin arzusu üzerine 88S ( 1480) yılın­ feciler ve mutasawıfların akldelerinin
likte neşredilmiştir ("Al - Jiimi ' s Trati- da telif etmiştir. Nefehô.tü'l- üns'ü ta- mukayese ve muhakemesine dair orüi-
se on Existence", Islami c Philosophical· mamlar mahiyette olan kitabın henüz nal bir eser olup Fatih Sultan Mehmed'in
Theology, Albany ı 975) 9. Serrişte-i Ta- ilmi bir neşri yapılmamıştır. Hindistan isteği üzerine 886 ( 1481) yılında Arapça
ri~-i Ijacegan. Risc'ıle ii pkr adıyla da (1279, 1288) ve Leknev'de (1876, 1882) ba- olarak kaleme alınmıştır. Cami bu ese-
anılan eser, Nakşibendi esaslarına göre sılan eseri Lamii Çelebi Terceme-i Şe­ rinde, asırlarca üzerinde tartışılan Al-
zikirden ve kulun bununla Allah 'a yönel- vahidü'n -nübüvve adıyla Türkçe'ye çe- lah'ın varlığı ve birliği, sıfatlarının. ilmi-
mesinden bahseder (Kabil 1343 hş.) 10. virmiştir. 14. Baharistı'in*. Sa 'df'nin Gü- nin, iradesinin mahiyeti, kelamının ka-
Tefsirü 'l-~ur'an. Fatiha'dan itibaren listan ' ı örnek alınarak yazılmış Farsça dim ve alemin ezell olup olmadığı gibi
Bakara süresinin 23. ayetine kadar olan ahlaki ve edebi bir eser olup M. Nuri Gen- konuları ilmi usullere uygun olarak in-
kısmın tefsiridir. Önsözünden anlaşıldı­ cosman tarafından aynı adla Türkçe'ye celemiştir. ed- Dürretü '1- fal]ire 'nin ilmi
ğına göre Cami Kur'an-ı Kerim'in tama- tercüme edilmiştir (İ sta nbul 1949) 15. neşri, Abdülgafür-i Lari'nin şerhi ve ima-
mını tefsir etmeyi düşünmüş, ancak ese- el- Feva 'idü 'i - Ziya' iyye. Hayatta ka- düddevle'nin Farsça 'ya tercümesiyle bir-
rini tamamlayamamıştır. 883 (1478) yı­ lan tek oğlu Ziyaeddin Vüsuf için kale- likte N. L. Heer ve A. Müsevi Bihbehani
lından sonra telif edilen eserin bir nüs- me aldığı bu eser, Cemaleddin İbnü'l-Ha­ tarafından yapılmış (Tahran 1980), ayrı­
hası Süleymaniye Kütüphanesi'nde bu- cib'in el-Kafiye'sinin şerhidir. Telifi 11 ca Abdülgafür-i Lari'nin şerhiyle birlik-
lunmaktadır (Ayasofya, nr. 405). 11. Risa- Ramazan 897'de (7 Temmuz 1492) ta- te yine N. L. Heer tarafından İngilizce'­
le-i Şerl}.-i lfadiş. Ebü Zer el-Ukaylf'nin mamlanan ve Şerl}.-i Molla Cami, Mol- ye çevrilmiştir (Aibany 1979) 25. Şerh-i
rivayet ettiği bir hadisin şerhidir (Nuru- la Cami veya sadece Cami adlarıyla anı­ Mimiyye-i Ijamriyye-i Fariiıyye. İb­
osmaniye Ktp ., nr. 4 ı 71) 12. Risale der lan Arap gramerine dair bu eser. Türk nü'l- Farız'ın "Hamriyye" kasidesinin şer­
Menasikü1-l}.ac. Cami bu eserini hacca medreselerinde son zamanlara kadar hi olup 87S ( 1470) yılında kaleme alın­
giderken kısa bir süre kaldığı Bağdat'­ ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu şer­ mıştır (İstanbul 1309). 26. Şerl}.-i Kasi-
ta 22 Şaban 877 (22 Ocak 1473) tarihin- hin de haşiyeleri yapılmış (bk. Brockel- de-i Ta'iyye-i Fariiıyye. Aynı şairin "Ta-
de tamamlamıştır. Bir girişle yedi bö- mann, GAL Suppl., I. 533 vd.). Terceme -i iyye" kasidesinin şerhidir. 27. Risale der
lümden oluşan eserin son kısmı Arap- Feva 'idü 'i- Ziya' iyye adıyla Abbas Ku- Şerh- i Rubô. ciyyat. Vahdet- i vücüd hak-
ça'dır. Çeşitli kütüphanelerde (mesela lı Sipihr tarafından 1282'de ( 1865) Fars- kındaki çeşitli rubaflerin şerhi olup bir
bk. Nuruosmaniye Ktp., nr. 3646, vr. 219- ça'ya çevr ilmiştir (eserin çok say ı daki bas- mecmua içinde basılmıştır (İstanbul 13091.
235) yazma nüshaları mevcuttur. 13. Şe­ kıları için bk. Ethe. Catalogue of the Persi· 28. Risale-i ŞerJ:ı -i Beyt-i Ijüsrev-i Dih-
vahidü'n-nübüwe*. Peygamberliğin de- an Manuscripts, s. 1357) . 16. Risale der levi (Nuruosmaniye Ktp ., nr. 417 ı , vr. 588•-
cİlm-i ~(ifiye. Risô.le-i Katiye olarak da 589•). 29. Risale-i Şerh-i Beyteyn-i Meş­
anılan eserde redif ve kafiyenin tarifin- nevi-i Mevlevi. Meşnevi' nin ilk iki bey-
den sonra kafiye ilmine ait terimler açık­ tinin şerhidir (Nuruosmaniye Ktp ., nr. 4171,
lanmaktadır (Kalküta ı 872). 17. Tecnisü 'l-
Abdu rrahm a n- ı Cami'nin Ya su{ u Züleyl]a ad lı eserinden lugat. Cinas sanatı hakkında bir risale-
bir sayfa Iİ Ü Ktp .. FY, m. 1326, "" 72')
dir (Kalküta ı818) 18. Risale-i Musiki*.
Müsiki nazariyatı hakkındaki bu eser S90
(1485) yılında kaleme alınmıştır (Taşkent Abdurrahman- ı Cami'nin Risa/e {i'l ·'arQi ile Şer/ı ·i
Kaşide·i Ta' iyye·i Fariiıyye ad lı risalesinin ilk sayfaları
ı 960) 19. Kitab-ı Şart. Risale-i Şart adıy­
(iü Ktp ., Mecma·aw·r -resa ' il, FY, nr. 23, vr. 1 b, 123b)
la da anılan eser Arapça'nın sarfını Fars-
ça olarak açıklar (Nuruosmaniye Ktp., nr.
3646, vr. 248-252) 20. Risale-i Münşe 'at.
Cami'nin mektuplarından oluşan bir eser-
dir (N uruosmaniye Ktp ., nr. 417 ı , vr. 497•-
526•). Beş bölüme ayrılan risalede Fars-
ça manzum mektuplar da yer almakta-
dır. Camf'nin, çağdaşı olan şeyh , alim,
sultan ve devlet ileri gelenlerine yazdığı
bu mektuplar tarihi açıdan da önemli-
dir. Sadece Münşe 'at adıyla da anılan
risale basılmıştır (Kalküta 1811 ; Leknev
ı264 / 1847; Kanpür 1873). 21. Risô.le-i
Kübra der Mu camma. Ca mf' nin muam-
maya dair yazdığı en büyük risale olup
Risale-i Evvel der Mu camma adıyla da
anılmaktadır (N uruosmaniye Ktp., nr. 4 I 7 I .
vr. 559• -594 • ) 22. Risale-i Mutavassıt
der Mu camma (Nuruosmaniye Ktp., nr:

98
CAMI, Ahmed-i Namekı

vr. 586•-588b). Süleyman Neş'et tarafın­ etmiştir. Mensur eserlerinde zühd ve


cAMI, Ahmed-i Nameki
dan yapılan tercümesi (Terceme-i Dü takvaya önem veren Ahmed- i Cami şi­
( ...... ~~L; .._ı )
Beyt-i Mesnevf) basılmıştır (istan bul 1263). irlerinde daha çok sevgiden bahsetmiş,
30. Risôle fi'l- 'arıli (Nuru osman iye Ktp .. Ebu Nasr Ahmed aşıkane. hatta zaman zaman rindane
b. Ebi'I-Hasen en -Nil.me ki manzumeler kaleme almıştı r.
nr. 3254, vr. 404 -409: nr. 3652, vr. 639-
(ö. 536/ 1141)
648). 31. Risôle -i Fihrist (iÜ Ktp. FY. nr. Menkı beye göre Cami kırk yaşınday­
23. vr. 139b - 14 2•). Cami'nin bütün eser- Camiyye tarikatının kurucusu, ken ilham yoluyla kendisine i nzivayı ter-
mutasavvıf- şair.
lerinin isminin zikredildiği bu fihrist ha- L _j ketmesi bildirilmiş , bunun üzerine in-
yatının son yılında hazırlanmış olmalıdır sanların arasına karışarak elli yıldan faz-
(Ci mi'nin eserlerinin yazma nü s ha l a rı içi n 441'de ( 1049) Horasan'ın Keşmir böl- la bir süre irşadla meşgul olmuştur. Va-
ayrıca bk. Ethe. Catalogue, nr. 894-976 ; gesindeki Namek köyünde doğdu . Şey­ az vermek ve nasihat etmek üzere git-
MünzevT. Fihrist, tür. yer.; FME, s. 392-446 ; hülislam, Şeyh-i Cam . Pir-i Cam ve özel- tiği Serahs, Bazcan, Herat, Merv. Baharz
Karatay, Farsça Yazma/ar, s. 234-259 ; ba- likle Jendepfl (Zendefıl) gibi unvanlarla ve Nişabur'da bulunan alim ve emirlerle
s ıl m ı ş eserleri için bk. Fihrist-i Kitabha-yi tanınır. Meşhur sahabi Cerir b. Abdullah tanı ştı; dini gerçeklerin yaygınlaşması
Çapi-i Farsf, tür. yer ) el- Seeeli'nin soyundan geldiği için Şeyh ve halkın ahlak bakımından düzelmesi
BİBLİYOGRAFYA: Ahmed ei-ArabT veya Ahmed ei-Beceli için çaba gösterdi. 1140 'ta hacca gitti.
Abdurrahman-ı Cami. Dfvan-ı Kamil -i Ca- adıyla da anılır. Doğduğu yer olan Hora- dönüşte Nişabur' a uğradı ve şehrin ileri

mf(n ş r. H aşim Radi). Tahran 1341 hş ./ 1962; san'ın Namek köyüne nisbetle kendisi- gelenleriyle görüştü . 1O Muharrem 536'-
a.mlf.. ed-Dürretü 'l-fal]ire (nşr. N. L . Heer - A. ne Ahmed-i Namekı denildiği gibi daha da ( 15 Ağustos 1141 ) Cam şehri civarın­
Mü sevi Bihbehanil. Tahran 1980 ; a.mlf.. He(t sonra yerleştiği Cam şehrinde meşhur da Me'dabad (Mehdabad) köyündeki za-
Evreng (n ş r. Murtaza M üderri s-i GllanT), Tah·
olduğu için Ahmed-i Cam veya Ahmed-i viyesinde vefat etti ve buraya defnedildi.
ran 1337 h ş ./1958 ; a.mlf.. 1'/e{ehat (n ş r. Meh-
di Tevhidipür). Tahran 1336 h ş. 11957; Divan-ı Cami de denilmiştir. Uzun bir ömür süren Cami'nin 300.000.
Sul!an Hüseyin Mfrza Baykara be- İniimam-ı Cami, Sirôcü 's - sô, irin ad lı eserinde bazı kayıtlara göre 600.000 kişinin hi-
Risa/e -i O lnşr. Muhammed Ya 'küb Vahidi-i Cüz- bizzat aniartığına göre gençlik yıllarını dayetine vesile olduğu rivayet edilir.
eani). Kabil 1346 h ş.j 1968, s. 220-221; Ali Şir
avareve ayyaş olarak geçirdi. Dost ve ar- Me'dabad o devirde önemli bir yer ol-
NevaT. Mecalisü 'n-nefa 'is (nşr. Ali Asgar Hik-
met). Tahran 1323 hş. / 19 44 , s. 56, 229; a.mlf.. kadaşları için düzenlediği bir işret mec- mamakla beraber gerek şeyhin türbesi-
Dfvan- ı Fanf (n şr. Rüknedd in Hümayun ferrüh). lisi sırasında karşılaştığı birtakım hari- nin burada olması. gerekse çocukları ve
Tahran 1342 h ş. j 1963; Kaşifi, Reşahat, Kan· kulade haller tövbekar olmasına vesile torunlarının burada oturmaları sebebiy-
pur 1912, s. 133-163; Reşaha t Tercüm esi, is- oldu. Ailesini ve köyünü terkederek Cam le müridierinin ziyaret ettiği , hatta yer-
tanbul 1279, s. 150-180 ; Handmir. Habfbü 's- leştiği bir belde haline geldi. Timur ve
şehri civarındaki bir dağda inzivaya çe-
siyer, Tahran 1333 h ş./1954, IV, 337-338; Taş­
köprizade. eş -Şe~a 'ik, Beyrut 1975, s. 159 - kildi. On sekiz yıl boyunca devam eden Hümayun gibi meşhur hükümdarlar da
160 ; Feridun Bey, Mün şeat, ı, 361, 365 ; Sam inziva hayatında fıkıh , kelam, hadis. tef- bu ziyaretçiler arasındadır. Kısa bir sü-
Mirza. Te?k ire-i Tuh(e -i Samf ( nş r. Rükned di n sir. edebiyat ve tasawuf sahalarında bil- re sonra Me'dabad şehri Türbet-i Cam
Hümayunferrüh). Tahran 1346 hş. / 1967, s. gi sahibi oldu. Menakıbnamesinde bu veya Türbet-i Şeyh-i Cam diye anılmaya
143-152 ; Hace Bahaeddin Hasan Nisari-i Bu- başlandı. Mezarı üzerinde inşa edilen ve
bilgileri kendisine Hızır'ın öğrettiği nak-
hari. MÜ?ekkir-i Ahbab (nşr. Muhammed Faz-
ledilen Cami'nin manevi ve tasawuff ha- bir sanat şaheseri sayılan türbesi Küm-
lull ah), Haydarabad 1969, s. 64 -67, 174- 178 ;
Dfvan-ı Sü heytr (haz. Ömer Ok umu ş, dokto- yatı meşhur süff Ebü Said-i Ebü ' I-Hayr' ın bed-i Sebz veya Kümbed-i Ffrüzşahi adıy­
ra tezi, Tahran 1352 hş ./ 1973 ); Ethe. Cata lo- (ö. 444 1 ı 052) ruhani tesirine bağlanmak­ la meşhurdur.
gue, nr. 894-976; a.mlf., Catalogue of the Per- tadır. Menkıbeye göre EbO Said. Hz. EbO Bazı mutasawıfların bekar yaşamayı
sian Manuscripts, s. 1357 ; Brockelmann. GAL
Bekir'den kendisine intikal eden hırka­ tercih ettikleri bir devirde yaşamış olan
Suppl.• ı . 533 vd. ; Asaf Halet Çelebi. Molla Ca-
nın ileride ortaya çı kacak olan Ahmed-i
mi, istanbul 1940 ; Ali Asgar Hikmet. Cami, Ha-
yatı ve Eserleri (tre. M. Nuri Geneasma n), istan- Cami'ye verilmesini oğlu EbO Tahir'e va-
bul 1949 ; Safa. Edebiyyat, IV, 347 -368 , 514- siyet etmiş ve bu vasiyet yerine getiril-
517 ; E. Browne, Ez Sa 'dfta Camf (tre. Ali As- miştir. Bu menkıbe sebebiyle Cami, Ebü
gar Hikmet). Tahran 1339 hş ./ 1 960, s. 745-792;
Said 'e manen mürid olan kırk veliden Ah med -i cami'nin mezarı- Me'dabad 1 iran
Karatay, Farsça Yazma/ar, s. 234-259; Agah
Sırrı Levend. Ali Şir 1'/evaf, Ankara 1965-68, IV, biri kabul edilmiştir. Bu velilerden biri
103 -110 ; FME, s. 392-446; Münzevi, Fihrist, de imam Gazzali'nin mürşidi Ebü Ali ei-
Tahran 1349 h ş., 1-VI (konu ve kitap ad ı na göre Farmedi olup Ahmed-i Cami'nin tasav-
ilgili ci lt iere b k); Z. Mü'temen. Ta~avvü l -i Ş i' r-i
vuftaki makamının Nakşi silsilesinde yer
Farsf, Tahran 1352 h ş. / 1973, s. 109 -110 , 172,
331 , 339-341; Fihrist-i Kitabha-yi Çapf-i Far- alan bu zattan daha üstün olduğu söy-
sf, Tahran 1352 hş -/ 1973 , 1 - 111 ; J. Rypka. Tarfl]-i lenir. Cami ile EbO Said'in ruhaniyeti ara-
Edebiyyat-ı Tran (tre. Tsa Ş ihabi). Tahran 1354 sında varlığ ı kabul edilen bu alakaya gö-
hş ./ 1975 , s. 354 -357; Süleyman Uludağ. "Ta- re onun Üveysi olduğu söylenebilir. An-
bakiit - ı Sütiye Kitapları, Cam!, Larnil Çele-
cak Cami ile EbO Said hemen hemen bir-
bi, Nefehatü'l-üns", 1'/e{ehat Tercümesi için·
de, s. 22 -30 ; Abdülkadir Karahan. "Caml'nin birinin zıddı denilecek kadar farklı dü-
Arba'!n 'i ve Türkçe Tercümeleri ", TDED, N j şüncelere sahiptirler. Ebü Said i nsanları
4 ( 1952), s. 345-371; BSOAS, XLIV ( 198 1). s. tövbe. zühd ve takvaya, Ahmed- i Cami
433 -434 ; Z. Yelidi Togan- H. Ritter. "Cfuni",
ise aşk ve müsamahaya davet eder. Bi-
İA, lll, 15-20; Cl. Huart- H. Masse. "Qiiirni",
E/ 2 (Fr.). ll, 432-433. r.;;:t .. rincisi irşadda sert ve çatık kaşlı, ikinci-
lı!!J ÜME R ÜKUMUŞ si yumuşak ve güler yüzlü olmayı tercih

99

You might also like