You are on page 1of 3

NEF‘Î

hire 1403/1983, III, 194; Ýbnü’l-Hatîb, Rav²atü’t- mamlayýp icâzet alan meþhur hattat Hâ- min edilmektedir. Asýl adý Ömer olup Erzu-
ta£rîf (nþr. Abdülkadir Ahmed Atâ), Kahire 1968, s. fýz Osman, Þeyh Hamdullah tavrýna merak rum’un Pasinler (Hasankale) ilçesindendir.
588, 598; Abdurrahman-ý Câmî, Nefe¼âtü’l-üns
(nþr. Mahmûd Abîdî), Tahran 1370 hþ., s. 263,
sarýnca yeni baþtan Nefeszâde’ye devam Pasinler sancak beyi Mirza Ali’nin torunu,
387, 395, 543; Süyûtî, el-Ýtšån (Buga), I, 142; etmeye baþlamýþ ve kendi üslûbunu bu bi- Mýcýngerd (Sarýkamýþ) sancak beyi Mehmed
Nurettin Albayrak, Ansiklopedik Halk Edebiya- rikimin üstüne kurmuþtur. Müstakimzâ- Bey’in oðludur. Soyunun Dulkadýroðullarý’-
tý Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul 2004, s. 408. de, Nefeszâde’nin karnýnýn büyük olmayýp na, Çaðatay veya Timurlular’a tâbi Çaða-
ÿSüleyman Uludað da yazý altlýðýný dizinin üstüne rahatlýkla tay Türkleri’ne dayandýðýna dair kayýtlar
yerleþtirebilseydi hattýnýn Þeyh Hamdul- tartýþmalýdýr. Kýrým hanýna nedimlik yap-
– — lah’ýnkinden ayýrt edilemeyeceðini belirtir. týðý anlaþýlan babasý da þairdir. Babasýna
NEFESZÂDE ÝBRÂHÝM 1090’da (1679) vefat eden Nefeszâde’nin dair bilgi verdiði ve, “Peder deðil bu belâ-yý
(ö. 1060/1650) kabri bilinmemektedir. Nefeszâde’nin za- siyahtýr baþýma” mýsraýnýn yer aldýðý hic-
Gülzâr-ý Savâb adlý eserin müellifi,
manýmýza ulaþan eserleri arasýnda nesih viyyesinde onun Kýrým’a giderek rahat bir
hattat. hattýyla üç mushaf (Türkpetrol Vakfý Ktp., ömür sürdüðü, ardýnda býraktýðý ailesinin
˜ ™ nr. 65, 173; Sakýp Sabancý Müzesi, nr. 261), yoksul ve korumasýz kaldýðý anlaþýlmakta-
bir mushaf cüzü (1. cüz, Hâfýz Osman’la dýr. Genç yaþta þiirle ilgilenen Nef‘î eðitim
Hayatý hakkýnda yeterli bilgi yoktur. Ýs-
müþterek, TSMK, Emanet Hazinesi, nr. hayatýna Pasinler’de baþladý, Erzurum’da
tanbullu olup babasý Hz. Hasan ve Hüse-
427) ve sülüs-nesih meþki (Kubbealtý Aka- devam etti, bu arada Farsça öðrendi. Ön-
yin soyundan müderris, hattat Amasyalý
demisi Kültür ve Sanat Vakfý, Ekrem Hakký celeri “Darrî” mahlasýný kullanan þaire Ge-
Mustafa Nefeszâde’dir. Ýlim tahsili sýrasýn- Ayverdi hat koleksiyonu) tesbit edilebil- libolulu Âlî tarafýndan “Nef‘î” mahlasý veril-
da babasýndan yazý meþkine baþladý. Bu miþtir. Nefeszâde’nin talebeleri arasýnda di. Defterdarlýk göreviyle Erzurum’da bu-
alanda hevesi ve yeteneði görülünce hat- Âhenî Mehmed Çelebi, Ahmed Nâdî, Be- lunan Âlî’ye olan yakýnlýðý dikkate alýnýrsa
tat Demircikulu Yûsuf Efendi’den sülüs ve dâvîzâde Süleyman, Eyyûbzâde Mehmed, Nef‘î’nin þiir sanatý ve edebî bilgiler yanýn-
nesih yazýlarýný meþkederek icâzet aldý. Hüseyin Can, Mehmed Enis, Mehmed Se- da Fars kültürüyle alâkalý geliþimini de Âlî
Kaynaklarda hat sanatýnda hocasýnýn ve o lim, Muhammed Sýrrüddin Mýsrî, Mîr Meh- aracýlýðý ile saðlamýþ olduðu düþünülebilir.
dönem hattatlarýnýn üstünde bir baþarý med b. Hüseyin Paþa, Mehmed Þevki, Meh- Nitekim onun kendi üzerindeki tesirini
saðladýðý kaydedilmektedir. Fakat yazýda med Küçükçelebi, Muhammed el-Hâfýz, “sühan” redifli kasidesinde yansýtmýþ, tez-
ulaþtýðý seviyeyi gösterecek bir örnek bu- Mustafa Nigâhî, Þeyh Mehmed Þühûdî ve kire yazarý Riyâzî de bir hiciv kýtasýnda bu
lunamamýþtýr. Nefeszâde’nin asýl þöhre- Þeyh Osman Nâyî (Mi‘râciyye sahibi) sa- iliþkiyi dile getirmiþtir.
ti hat sanatýnýn ana kaynaklarýndan olan yýlabilir.
Gülzâr-ý Savâb* adlý eserinden gelmek- I. Ahmed’in (1603-1617) ilk saltanat yýl-
BÝBLÝYOGRAFYA :
tedir. Bu eser hat, tezhip ve minyatür gi- larýnda Ýstanbul’a giden Nef‘î’nin sadra-
Suyolcuzâde, Devhatü’l-küttâb, s. 132; Müs- zam tarafýndan Sultan Ahmed’e tanýtýldý-
bi kitap sanatlarýnýn alet ve malzemeleri, takimzâde, Tuhfe, s. 129; Habîb, Hat ve Hattâtân,
teknikleri konusunda yapýlmýþ en önemli ðý muhakkaktýr. Nef’î sunduðu kasidelerle
Ýstanbul 1305, s. 102-103; Sicill-i Osmânî, I, 354;
kýsa zamanda sultanýn iltifatýný kazanarak
çalýþmadýr. Þevket Rado, Türk Hattatlarý, Ýstanbul, ts. (Yayýn
Matbaacýlýk), s. 102; Uður Derman, “Ýsmail, Ne- yakýnlarý arasýna girmiþ ve ilk olarak Dî-
BÝBLÝYOGRAFYA :
feszâde”, TA, XX, 303. vân-ý Hümâyun’da maden mukataacýlýðý
Atâî, Zeyl-i Þekåik, II, 458; Suyolcuzâde, Dev- ÿM. Uður Derman görevine getirilmiþtir. Daha sonra mukataa
hatü’l-küttâb, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4359,
kâtipliði, kýsa bir müddet sürgüne gönde-
vr. 29; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 42, 545, 739; Os- – —
manlý Müellifleri, I, 168; Þevket Rado, Türk Hat- rildiði Edirne’de Murâdiye mütevelliliði ve
NEFHA Ýstanbul’da cizye (haraç) muhasebeciliði gö-
tatlarý, Ýstanbul, ts. (Yayýn Matbaacýlýk), s. 96; Mu-
hittin Serin, Hattat Þeyh Hamdullah: Hayatý, Ta-
( '" ‫) א‬ revlerinde bulundu (Naîmâ, III, 235). Dört
lebeleri, Eserleri, Ýstanbul 1992, s. 53. Kýyametin kopmasý, ayrýca insanlarýn padiþah döneminde yaþayan Nef‘î, IV. Mu-
yeniden diriltilmesi için rad devrinde sanatýnýn ve þöhretinin zirve-
ÿMuhittin Serin
sûra yapýlacak üfleyiþ anlamýnda sine ulaþtý, kendisi gibi sert yaratýlýþlý olan
Kur’an’da geçen bir kavram
– — padiþahla yakýnlýk kurarak onun sevgisini
(bk. SÛR).
NEFESZÂDE ˜ ™ ve iltifatýný kazandý. Devrin ileri gelenlerine
SEYYÝD ÝSMÂÝL EFENDÝ sunduðu kasideler ve þiir sanatýndaki ba-
(ö. 1090/1679) – — þarýsý ile devlet erkânýndan takdir gördü.
NEF‘Î Methiyeleri vesilesiyle aldýðý câizeler kendi-
Osmanlý hattatý.
˜ ™ ( ( " ) sine ne kadar itibar edildiðini gösterir. An-
(ö. 1044/1635) cak istikrarsýz kiþiliði yüzünden çevresiyle
Ýstanbul’da doðdu. Suyolcuzâde onun kurduðu iliþkileri devam ettiremedi. Yakýn
Gülzâr-ý Savâb müellifi Nefeszâde Sey- Hiciv ve kasideleriyle ünlü dostlarý dahil insanlarý rencide edecek de-
yid Ýbrâhim Efendi’nin oðlu olduðunu ya- divan þairi.
˜ ™ recede sövgüye varan hicivler yazmaktan
zarsa da Müstakimzâde aralarýnda sadece geri durmadý. Hýrçýn kiþiliði ve davranýþla-
akrabalýk iliþkisi bulunduðunu belirtmek- Âlî Mustafa Efendi’nin Mecmau’l-bah- rý, özellikle sýnýr tanýmayan yergileri göz-
tedir. Aklâm-ý sitteyi Hâlid Erzurûmî’den reyn adlý eserindeki bilgilerden ve Hâfýz den düþmesine ve devlet adamlarýnýn he-
meþkedip icâzet alan Nefeszâde, Þeyh Ahmed Paþa’nýn 1034’te (1625) sadarete defi durumuna gelmesine yol açtý. Kýs-
Hamdullah tavrýnýn zamanýndaki yegâne geliþi üzerine ona yazdýðý kasidesinde ken- kançlýklara sebep olan þöhretinin de etki-
temsilcisiydi. Bundan dolayý Suyolcuzâde di hayatýna dair düþtüðü kayýtlardan hare- siyle sýkýntýlar yaþadý, þiirlerinden anlaþýldý-
Mustafa Eyyûbî’den hat öðrenimini ta- ketle 980 (1572) yýllarýnda doðduðu tah- ðýna göre üç defa görevinden uzaklaþtýrýl-

523
NEF‘Î

dý. Naîmâ’nýn yer verdiði bir rivayete göre râzî, Hâfýz-ý Þîrâzî, Ferîdüddin Attâr, Fey- yýþýna sahiptir. Dili saðlamdýr. Yabancý ke-
IV. Murad, sarayda þairin Sihâm-ý Kazâ zî-i Hindî ve Molla Câmî gibi þairlere eþit- limelere fazlaca yer veren þairin kasidele-
adlý eserini okurken taht yakýnýna yýldý- lik, hatta üstünlük iddiasýndadýr. Türk þa- rinde görülen debdebeli, yabancý terkipler-
rým düþmesini uðursuzluk kabul etmiþ ve irleri içinde baþta Bâkî olmak üzere Fuzû- le dolu dili gazellerinde daha sadedir.
Nef‘î’ye hicvi yasaklayýp onu görevinden az- lî, Þeyhülislâm Zekeriyyâzâde Yahyâ, Þâhi- Klasik Türk þiirinde kendine has bir eda
letmiþtir (a.g.e., III, 235). Bu sebeple þair, dî (Ýbrâhim Dede) gibi þairlere nazîreler yaz- oluþturmayý baþaran Nef‘î önemli bir þair
hayatýnýn son yýllarýný sürgüne gönderildi- mýþtýr. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî için bir kabul edilir. Yeniþehirli Avni Bey’e kadar
ði Edirne’de Murâdiye mütevelliliði göre- þiir kaleme almasý, Farsça þiirlerinde sa- bazý þairler özellikle kaside alanýnda ya onu
viyle geçirdi. Hüsrev Paþa’nýn Baðdat sefe- mimi bir mutasavvýf tavrý ortaya koymasý, takip etmiþ ya da onun ustalýðýný kabullen-
ri vesilesiyle Edirne’den Sultan Murad’a Mevlevî dedelerinden feyiz aldýðýna dair ri- miþtir. Nef‘îyâne söyleyiþ Güftî, Sabrî, Fe-
gönderdiði bir kaside ve 1043’te (1634) vayetler ve divanýnýn bir nüshasýnýn (Millî hîm-i Kadîm, Nâilî, Nedîm, Hâzýk, Hâmî-i
Sultan Murad’ýn Edirne’ye geliþi üzerine Ktp., nr. 2239/1) “Mecmûa-yý Þuarâ-yý Mev- Âmidî, Mezâký Süleyman, Ýzzet Ali Paþa,
yazdýðý kasidesiyle yeniden padiþahýn ilti- leviyân” baþlýðýný taþýmasý gibi iþaretler Þeyh Galib, Haþmet, Keçecizâde Ýzzet Mol-
fatýný kazanarak Ýstanbul’a döndü. onun bir Mevlevî muhibbi olabileceðini dü- la, Kâzým Paþa ve Üsküdarlý Hakký Bey gibi
Ancak yine hicivlerine devam eden Nef‘î þündürmektedir. þairleri etkilemiþ, þiirlerine nazîreler yazýl-
kendi sonunu hazýrladý ve hicivleri yüzün- Nef‘î övme - övünme - yerme üçlüsüyle mýþ ve bu etki Ziyâ Paþa, Nâmýk Kemal,
den ölüme mahkûm edildi. Kâtib Çelebi özetlenebilecek þiirini mübalaða ile besle- Tevfik Fikret gibi þairlere kadar ulaþmýþtýr.
(Fezleke, II, 183) ve Naîmâ’ya (Târih, III, miþtir. Mübalaða, vuzuh ve fahr gibi özel- Eserleri. 1. Türkçe Divan. Nef‘î’nin biz-
222) göre Bayram Paþa tarafýndan Boynu- likleriyle Nef‘î artýk yeni bir tarzýn sahibi- zat tertip ettiði divanýnda kasideler aðýr-
eðri Mehmed Aða’ya teslim edilerek saray dir. Sözü güzel söylemede ustalaþmýþ, söy- lýktadýr. Saltanatýna þahit olduðu padiþah-
odunluðunda boðdurulup cesedi denize lemek istediðini mazmunlar arkasýna sak- lara, devlet yetkililerine ve din adamlarý-
atýldý. Fakat Sihâm-ý Kazâ’nýn bir nüsha- lamak yerine açýkça söylemeyi tercih et- na çeþitli vesilelerle kasideler sunmuþtur.
sýnda (ÝÜ Ktp., TY, nr. 9699) þairin Ýstanbul’- miþtir. Anlam üzerinde yoðunlaþmýþ, de- Bu kasidelerde üslûp çok baþarýlýdýr; de-
da Sirkeci Ýskelesi yakýnlarýnda mezarýnýn rinleþmeyi zengin hayallerle desteklemiþ- nilebilir ki Türk edebiyatýnda kaside onun
bulunduðuna dair bir kayýt vardýr. Ayrýca tir. Þiirinde sanatlý ifade endiþesi, anlam- usta ellerinde klasik biçimini kazanmýþtýr.
Mevlânâ Dergâhý içindeki Hadîkatü’l-ervâh’- da gizlilik yoktur. Kelime oyunlarý yerine Bilhassa methiye ve fahriyede gösterdiði
ta Nef‘î’ye bir makam - mezar atfedilmek- âhenk ve mûsikiye, mânaya ve mazmuna baþarý dikkat çekicidir. Nesîb bölümlerin-
tedir. Kaynaklarda ölümü için farklý tarih- önem verir. Kullandýðý dil bakýmýndan dev- de baharýn güzelliði, bayram coþkusu, ya-
ler verilmekteyse de, “Katline oldu sebeb rinin diðer þairleriyle ayný özelliði gösteren þanan çevre olarak Ýstanbul, mimari ya-
hicvi hele Nef‘î’nin” ve, “Geçti Sihâm-ý Ka- Nef‘î, sebk-i Hindî þairlerinden sayýlma- pýlarýn tasviri, þehir ve çevre güzellikleri,
zâ” mýsralarý 1044 (Þâban; 1635 [Ocak]) makla birlikte bu akýmýn dil ve üslûp anla- sultan atlarýnýn tasviri, yiðitlik, savaþ tas-
tarihinin doðruluðunu göstermektedir. virleri, aþk ve içki gibi konular baþarýyla an-
Nef‘î sanatýna güvenen, bildiðini açýkça latýlýr. Savaþ ve yiðitlik konularýný iþlediði
söylemekten çekinmeyen bir kiþiliðe sa- manzumelerinde tok sesi, kýlýç kalkan çýn-
hipti. Ýfadelerinde sert, acýmasýz, hatta is- lamalarý, ok výnlamalarý duyulacak kadar
yancý tavýrlar sezilir. Hayatý bir savaþ mey- canlýdýr. Yine baþarýyla uyguladýðý mübala-
Nef‘î divanýnýn ilk sayfasý (Süleymaniye Ktp., Pertev Paþa, nr.
daný olarak gören mücadeleci þahsiyeti 421) ðada insan mantýðýný hayrete düþürecek
gerilimli bir ömür sürmesine yol açmýþ ve kadar derinleþir. Nef‘î döneminin az beyit-
Nef‘î zaman zaman hýrçýn, tutarsýz, saldýr- li gazel söyleme geleneðine uymuþ, her
gan olmuþtur. Bunda bir bey soyundan ge- bakýmdan muhtasar ve anlamlý beyitler
liþi ve yaþadýðý çaðýn karmaþýk hadiseleri- yazmýþtýr. Gazellerinde sevgi, sevgili, þa-
nin de etkisi olmalýdýr. Nef‘î’nin sanatkâr rap, meclis, mûsiki, felekten, sevgiliden
kiþiliðinde sosyal çevre ve gelenek kýska- þikâyet, ýstýrap gibi konularý ele almýþtýr.
cýndan kurtulma endiþesinden söz etmek Bazý gazellerinde Nedîm’i ve Lâle Devri’ni
gerekir, o sanat çevresinde kendini ispat müjdeleyen anlatýmlar vardýr. Ýstanbul’un
çabasýný aþmýþtýr. Þiirinde tasannua yer mesire yerleri gazellerin konularý arasýn-
vermez. Örfî-i Þîrâzî dýþýndaki Ýran þairleri dadýr. Nef‘î’nin iki defa basýlan divanýnýn
Nef‘î için artýk aþýlmasý gereken sýradan (Bulak 1252; Ýstanbul 1269) Metin Akkuþ
þairlerdir. Bu tavýr divan þiirindeki Ýran et- tarafýndan karþýlaþtýrýlan metninde altmýþ
kisine bir baþ kaldýrý niteliðindedir. Kasi- iki kaside, bir terkibibend (sâkýnâme), bir
delerinde tok ve gür bir ses, gazellerinde mesnevi, dokuz kýt‘a-i kebîre, 134 gazel, iki
mûnis ve rindmeþrep bir anlayýþ mevcut- kýta, dört nazým, beþ rubâî, on altý müf-
tur. Ýlk dönem þiirlerindeki Ýran edebiyatý red yer alýr. Divan üzerine Metin Akkuþ
etkisi onun bilhassa Örfî, Evhadüddîn-i En- (1991, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilim-
verî ve Hâfýz-ý Þîrâzî’yi takip ettiðini göste- ler Enstitüsü) ve Selçuk Bahir (2004, Fýrat
rir. Olgunluk devrinde bütün Ýran þairleri- Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü)
ne karþý üstünlük iddiasýnda bulunurken doktora tezi hazýrlamýþ, F. Tulga Ocak bir
Örfî ve Enverî’den ihtiyatla söz eder. Türk- doçentlik çalýþmasý yapmýþtýr (bk. bibl.).
çe kasidelerinde Hâkanî-i Þirvânî, Firdevsî, Metin Akkuþ divan metnini daha sonra ya-
Kemâl-i Ýsfahânî, Ömer Hayyâm, Sa‘dî-i Þî- yýmlamýþtýr (Ankara 1993). 2. Farsça Di-

524
NEFÎR

van. Daha çok tasavvufî aþka dair þiirlerin “Nef’î”, ÝA, IX, 176-178; F. Tulga Ocak, Nef’î ve geniþleyip dar ucundan üflenen, üzerinde
yer aldýðý eser þairin Fars dili ve kültürüyle Türkçe Divan (doçentlik tezi, 1980), Hacettepe perde delikleri bulunmayan bir borudan
Üniversitesi; a.mlf., “Nef’î’nin Bilinmeyen Þiirle-
ilgili birikimi açýsýndan önemlidir. Mehmet ibarettir. Melodi çalmaya elveriþli olmama-
ri”, JTS, IV (1980), s. 79; a.mlf., “Nef’î Konusun-
Atalay divanýn metnini doktora tezi olarak da Yeni Ýki Belge”, HSBBD, X/4 (1981), s. 125- sý sebebiyle ancak bir temel ses ve onun
hazýrlamýþ (1988, Atatürk Üniversitesi Sos- 130; a.mlf., “XVII. Yüzyýl Þâiri Nef’î ve Kaside”, birkaç armoniði elde edilebilir.
yal Bilimler Enstitüsü), daha sonra da Türkbilig, sy. 3, Ankara 2002, s. 63-82; Orhan
Eski kaynaklarda nefîr ile ilgili en geniþ
metni Arap harfleriyle yayýmlamýþtýr (Er- Okay, Edebiyat ve Sanat Yazýlarý, Ýstanbul 1990,
s. 95-100; Haluk Ýpekten, Nef’î: Hayatý, Sanatý, bilgi Abdülkadir-i Merâgý tarafýndan ve-
zurum 2000). Buna göre divanda sekiz na‘t, rilmiþtir. Câmi£u’l-el¼ân’da nefîrin basit
Eserleri, Ankara 1996, s. 55-97; Ali Ekrem [Bo-
sekiz kaside, bir terciibend, bir kýt‘a-i ke- layýr], “Nef’î’de Tasannu”, DEFM, IV/3-4 (1341), bir borudan ibaret, yaklaþýk 170 cm. bo-
bîre, yirmi bir gazel ve 171 rubâî bulun- s. 133-145; Kemal Edib [Kürkçüoðlu], “Nef’î’nin yunda, nefesli çalgýlarýn en uzunu olduðu-
maktadýr. 3. Tu¼fetü’l-£uþþâš. Farsça di- Bilinmeyen Birkaç Þiiri”, DTCFD, VII/2 (1949), s.
nu, biraz daha uzununa “burgu”, ucu kýv-
vanda mevcut doksan yedi beyitlik bir ka- 287-294; Naimüddin Seyyid, “Nef’î’nin Bilinme-
yen Kasideleriyle Diðer Manzumeleri”, a.e., XI/1 rýk olanýna “kurrenây” (kerrenây) adý veril-
sideden ibarettir. Fuzûlî’nin Enîsü’l-šalb
(1953), s. 125-147; M. Fahrettin Kýrzýoðlu, “Tol- diðini söyledikten sonra parmak delikleri
adlý eserine nazîre olan kasidenin metnini gadýrlu (Dulkadýrlu) Beylerinden Gelen Pasinli bulunmadýðýndan çalýnmasýnýn da çok zor
ve Türkçe çevirisini Ali Nihad Tarlan neþ- Þair Ömer Nef’î’nin Sekiz Arka Atasý ve Babasý
olduðunu kaydeden Merâgý Mašå½ýdü’l-
retmiþtir (bk. bibl.). 4. Sihâm-ý Kazâ. Þai- Þah Mehmed’in Bir Tarih Þiiri”, TDl., X/120
(1961), s. 919-923; Ali Nihad Tarlan, “Nef’î ve el¼ân’da da buna benzer ifadeler kullaný-
rin hicivlerinin yer aldýðý bu mecmuada in-
ce hayallerle bezenmiþ, sanatlý, zekâ ürü- Tuhfetü’l-Uþþâk Tercümesi”, Ýstanbul Yüksek Ýs- lýr. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinin pek
nü manzumelerin yaný sýra kaba sözler,
lâm Enstitüsü Dergisi, II (1964), s. 189-200; Sa- çok yerinde Osmanlý ordusunun bir yer-
bahattin Küçük, “Nef‘î’de At Sevgisi”, Fýrat Üni- den ayrýlýrken nefîr-i rihlet veya nefîr-i irti-
itham, küfür gibi sýradan ifadeler de var- versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, II/l, Elazýð 1988,
dýr. Tâhir Efendi ve Þeyhülislâm Yahyâ ile hallerin (göç nefîri) çalýndýðýndan bahseder.
s. 177-191; Dündar Aydýn, “Belge ve Kaynakla-
karþýlýklý hicivleri zarif örnekler olarak ka- ra Göre Nef’î’nin Dedesi Mirza Ali’nin Hayatý ve Yine Evliya Çelebi’nin nefîrin kamýþ sîsi ile
bul görmüþtür. Nef‘î bu eserinde oldukça Soyu”, MÜTAD, sy. 5 (1990), s. 165-184; Ziya Av- (sipsi [?]) çalýndýðýný söylemesine raðmen
þar, “Nef’î’nin Hayal Kavramýna Yaklaþýmý”, Bi- Henry George Farmer’in Evliya Çelebi dö-
sade bir dil kullanmýþtýr. Yergilere konu
lig, sy. 24, Ankara 2003, s. 89-114; F. Babinger, neminde nefîrin düz bir metal boru oldu-
edilen kiþiler arasýnda babasý Mehmed Bey, “Nef.ý”, EI 2 (Ýng.), VIII, 3; Mustafa Kutlu, “Nef’î”,
devlet erkânýndan Gürcü Mehmed Paþa, TDEA, VII, 6-8.
ðunu ifade etmesinin sebebi anlaþýlama-
Kemankeþ Ali Paþa, Ekmekçizâde Ahmed ÿMetin Akkuþ maktadýr. Bu sazýn icracýlarý arasýnda bes-
Paþa, Bâkî Paþa, Receb Paþa ve Halil Paþa; tekâr Nefîrî Behram Aða’dan (XVI. yüzyýl)
sanat çevresinden Nev‘îzâde Atâî, Kafzâ- – — özellikle söz edilmelidir.
NEFÎR
de Fâizî, Uruszâde, Fýrsatî, Mantýký, Ga- ( " ‫) א‬ Ortaçað’da Ýslâm ordularýnda kullanýlan
nîzâde Mehmed Nâdirî, Veysî, Derviþ Ali, nefîr XIII. yüzyýldan itibaren Ýspanya ve
Mehmed Bâlî, Týflî, Riyâzî ve Azmîzâde Hac ibadetinde
Haçlý seferleri yoluyla Avrupa’ya geçmiþtir.
Mustafa Hâletî yer alýr. Eserde kaside, ký- Mina’dan ayrýlmayý ifade eden
bir terim Ýspanyollar bu aleti Arapça “en-nefîr”in kar-
ta ve terkibibend gibi deðiþik nazým þekil- þýlýðý olarak “añafil” (okunuþu “anyafil”) bi-
(bk. MÝNA).
leri kullanýlmýþ olmakla birlikte daha çok ˜ ™ çiminde kullanmýþlardýr. Ýspanya Kralý X.
dörtlükler tercih edilmiþtir. Sihâm-ý Kazâ Alphonso için hazýrlanmýþ “Cantigas de
Saffet Sýtký (Ýstanbul 1943) ve Metin Ak- – — Santa Maria” baþlýklý þarký derlemesinde
kuþ (Ankara 1988) tarafýndan seçmeler ha- NEFÎR
yer alan çok sayýdaki renkli minyatürde
linde yayýmlanmýþtýr. ( " )
Endülüs müslümanlarýndan alýnan mûsiki
Nef‘î’nin bir de münþeat mecmuasý oldu- Bir nefesli çalgý. aletleri arasýnda nefîri de görmek müm-
˜ ™
ðu belirtilmiþse de Ünsî Çelebî’nin “Kýt‘a-ý kündür.
Ünsî Çelebi der-Ta‘rîf-i Sâhib-dîvân Meli- Arapça’da “topluluk” anlamýndaki bu ke- Eskiden bir þehrin düþman saldýrýsýna
kü’þ-þuarâ-yý Rûm Hazret-i Nef‘î Efendi lime hemen bütün sözlüklerde “boynuz- uðrayacaðý anlaþýldýðý zaman halk nefîr ça-
rahmetullahi aleyh” baþlýklý kýtasý vesilesiy- dan yapýlan basit bir mûsiki aleti” olarak lýnarak uyarýlýr, erkekler savaþa çaðrýlýrdý.
le yazýlmýþ bir mektubu (nþr. Ocak, HSBBD, tanýmlanýr. Haydar Sanal borunun eski oku- Herkes savaþa katýlacaksa buna “nefîr-i
X/4 [1981], s. 125-130) dýþýnda baþka yazý- nuþuyla borguyun nefîr ile ayný saz olduðu- âm”, bir kýsým cengâver savaþacaksa bunu
larý ele geçmemiþtir. nu söyler. Organolojinin tabii çalgýlar gru- da “nefîr-i hâs” adý verilirdi. Ayrýca geçmiþ
BÝBLÝYOGRAFYA : bunda incelediði ve mehter çalgýsý olarak dönemlerde gezginci derviþler, herhangi
Nef’î ve Sihâm-ý Kazâ’sý (haz. Saffet Sýtký), Ýs- da kullanýlan nefîr boynuz, bronz ve gü- bir konaklama yerine geldiklerinde veya
tanbul 1943, neþredenin giriþi, s. 4-26; Nef‘î Di-
müþten yapýlmýþ aðýzlýklý, alttan yukarýya yolda yýrtýcý hayvanlarý ürkütüp kaçýrmak
vaný (haz. Metin Akkuþ), Ankara 1993, neþrede-
nin giriþi, s. 1-37; Nef´î, Farsça Divan (haz. Meh- suretiyle kendilerini korumak için nefîr ça-
met Atalay), Erzurum 2000, neþredenin giriþi, s. larlardý. “Derviþ borusu” ve “yuf borusu”
1-35; Kâtib Çelebi, Fezleke, II, 183; Rýzâ, Tezkire olarak da bilinen nefîrler bele ve göðse
(nþr. Ahmed Cevdet), Ýstanbul 1316, s. 95; Naîmâ, takýlarak taþýnýrdý.
Târih, III, 222, 235; Muallim Nâci, Esâmî, Ýstan-
bul 1308, s. 326-328; Sicill-i Osmânî, IV, 576; BÝBLÝYOGRAFYA :
Osmanlý Müellifleri, II, 441; Ziyaeddin Fahri [Fýn- Abdülkadir-i Merâgý, Mašå½ýdü’l-el¼ân (nþr. Ta-
dýkoðlu], Erzurum Þairleri, Ýstanbul 1927, s. 30- ký Bîniþ), Tahran 1977, s. 135; a.mlf., Câmi £u’l-
35; Süleyman Külçe, Þair Nef’î Neden ve Nasýl el¼ân (nþr. Taký Bîniþ), Tahran 1987, s. 208; Evli-
Öldürüldü, Ýzmir 1948, s. 20-36; Abdülkadir Ka- ya Çelebi, Seyahatnâme, I, 636, 641-642; II, 194;
rahan, Nef’î Divanýndan Seçmeler, Ýstanbul 1972, III, 105; V, 579-580; VI, 72, 187; VII, 195; H. G.
s. 1-13; a.mlf., “Nef’î”, TA, XXV, 177-178; a.mlf., Nefîr Farmer, Turkish Instruments of Music in the Se-

525

You might also like