Professional Documents
Culture Documents
İletişim Yayınlan
Binbirdirek Meydanı Sokak Iletişim Han No. 7 Cağaloğlu 34122 İstanbul
Tel: 212.516 22 60-61-62 • Faks: 212.516 12 58
e-mail: iletisim®iletisim.com.tr • web: www.iletisim.com.tr
KEMALETTIN KÖROGLU
Eski
Mezopotamya
Tarihi
Başlangıcından
Perslere Kadar
1 e t s i m
Içindekiler
Akkadlar . . . .
.. . ... ... . . .... .... .... ... .. ..... .. . . ...........75
Büyük fatihler: Sargon ve Naram-Sin . . . .. . . . . . .... .......................76
Devlet anlayışı ve yenilikler . .............. .......... ............................................84
.
l l l. Ur Sülalesi (Yeni Sümer Devleti)................... ............87
Siyasal gelişmeler................ ......................................... .. .... ...... . . ..88
Inşa faaliyetleri .................................. ........................................ ......... . ....89
Toplumsal reformlar ve devletin kayıt altına alınması .... . ............ ........90
. .............. 221
ÖN SÖZ
9
G I RIŞ
Öncü gelişmelerin ve
uygarlıkların beşiği Mezopotamya
12
IRAN
Coğrafi yapı
15
merkezi olmuştur. Kuzey Mezopotamya'da nehir yatakları
fazla değişkenlik göstermez. Bu nedenle Fırat üzerindeki
Mari, Dicle üzerindeki Assur, Ninive ve Kalhu gibi kentler
uzun tarihleri boyunca konumlarını korumuşlardır.
Fırat ve Dicle nehirlerinin birbirlerine en fazla yaklaştık
ları, Babil'in kuzeyindeki orta bölge, hem az yağış alması
hem de nehirlerin derin yataklar içinde akması nedeniyle
kuzeye ve güneye göre birtakım zorluklar içermekteydi. Bu
bölgede tarım için derin sulama kanalları ve su benderinin
yapılması gerekiyordu. Bu koşullar sonraları baraj ve sula
ma sisteminin geliştirilmesinde etkili olmuştur.
Mezopotamya'nın Basra Körfezi ile Babil arasında kalan
bölümü ise Fırat ve Dicle ırmaklarının on binlerce yıldır ta
şıdıkları alüvyonlarla dolmuş, oldukça bereketli bir alandır.
Nil'in Mısır'a verdiği hayatı, Dicle ve Fırat burada Mezopo
tamya'ya vermiş ve kent yaşamının gelişmesi için uygun bir
ortam yaratmıştır. Erken Sümer Hanedanları tarafından ku
rulan birçok kentin bulunduğu bu verimli topraklar, Sami
toplumlarının Mezopotamya'ya gelişinden sonra Akkad ve
Babil Krallığı'nın da gelişmesi için bir zemin hazırlamıştır.
Nehir yatakları bu bölgede oldukça değişkendir. Bu neden
le başlangıçta nehir vadisi kenarında kurulmuş olan lsin,
Nippur, Umma ve Larsa gibi kentler zaman içerisinde ne
hirlerden kilometrelerce uzakta kalmışlardır. Fırat ve Dicle
bu bölgede birleştikten sonra Basra Körfezi'ne ulaşırlar.
Basra Körfezi'nin ağız bölgesi tümüyle bataklık ve sazlıklar
la kaplı, farklı bir ekolojik ortamdır.
Güney Mezopotamya'da yaşamlarını tümüyle gelişmiş
sulama sistemlerine borçlu olan insanlar, iki nehrin akış re
jimindeki farklılıklardan, yani büyük taşkınlardan veya ku
rak dönemlerde sulardaki azalmadan doğrudan etkilenmiş
lerdir. Aşağıda değineceğimiz Erken Sümer Hanedanları
dönemindeki Tufan Mitosları bu bağlamda anılabilir.
16
Basra Körfezi'nin günümüzdeki şeklini alması da bu böl
gede yerleşik yaşamın sürdüğü dönemde gerçekleşmiş gözü
kür. Araştırmalar, günümüzden 16 bin yıl kadar önce körfe
zin seviyesinin bugünkünden llO m. kadar daha derinde ol
duğunu ve Fırat ile Dicle'nin sularının Umman Körfezi'nde
denizle buluştuğunu göstermektedir. Yerkürenin yaşadığı
son buzul sürecinin sona ermesi ve yüksek bölgelerde birik
miş kar ve buzulların erimesiyle deniz seviyesi yükselmiş ve
4 bin - 3 bin yıllarında bugünkü seviyesinden rl-2 m. yük
selmiştir. Bu durum, güneydeki Ur ve Eridu gibi kentlerin
başlangıçta kıyıda geliştiği anlamına gelir. Sonra sular tekrar
alçalmış ancak Fırat ve Dicle'nin taşıdığı alüvyonlar nede
niyle kıyıdaki değişim sürmüştür.
20
M EZOPOTAMYA TARIHI N I N KAYNAKLARI
lik araştırmalar
Aynı alanda, fa rklı zamanlarda kurulan birçok yerleşmenin yıkıntı larını barı ndıra n
höyükler, kal ı n bir tarih kitabı gibidir. V. Sevi n başka n l ı ğ ı nda, b i z i m de d a h i l
olduğumuz bir e k i p tarafından kazılan Yukarı D i c l e bölgesindeki Üçtepe Höyüğü,
M.Ö. 3. bi nyı ldan Roma dönemine kadar sırasıyla Eski Assur, H u rri-Mitanni, Orta
Assur, Yeni Assur, Hellenistik ve Roma döneminde yerleşim görmüş ve burada inşa
edilen yapıların yıkıntı larıyla, yaklaşık 50 m . yüksekliğindeki höyük oluşm uştur.
22
katkı sağlar. Mezopotamya'da sayıları on binleri bulan "hö
yük" ve "tepe" (Arapça tell) olarak adlandırılan bu tür yer
ler, gerçekte bir tarih kitabı gibi bütün geçmişi sayfa sayfa,
tabaka tabaka içlerinde barındırır. Arkeolajik kazı çalışma
larıyla bu tür yerleşmelerde ortaya çıkarılan sur, saray, tapı
nak, ev, depo gibi mimari yapıların yanında heykel, kabart
ma, mühür, süs eşyası, silah ve çanak çömlek gibi taşınabi
lir kalıntılar da genellikle kayıtlara geçmeyen günlük yaşa
mın ürünüdür. Bu eserler, Mezopotamya'daki uygarlıkların
özgün yönleriyle beraber, dış dünya ile kurulan kültürel
ilişkilerin etkilerini de sergiler.
Mezopotamya üzerine kutsal kitaplarda ve antik yazarla
rın eserlerinde bazı bilgiler olmakla birlikte, bunlar yalnız
ca dar bir zaman dilimindeki belirli olaylarla sınırlıdır. Do
layısıyla çiviyazılı belgelerin karanlıkta bıraktığı noktaları
köylerin, kasabaların ve kentlerin yıkıntıları içinde saklan
mış olan toplumsal üretimin izlerinde arayarak tamamla
maya çalışmak zorundayız. Örneğin, Babiliiierin mart ayı
nın sonlarında , büyük resmi katılımla gerçekleştirdikleri
Yeni Yıl Şenlikleri'nin resmi programı, tanrı heykellerinin
ve tören alayının hangi sıra ile ünlü lştar Kapısı'ndan geçe
ceği yazılı belgelerden öğrenilebilir. Yeni Assur saraylarının
birçoğunun girişinde saptanan 40 ton ağırlığındaki lamaş
şulann (aslan veya boğa ayaklı, boğa gövdeli, kanatlı ve in
san başlı heykeller) buralara nasıl taşındığı ise ancak yıkın
tılar içinde bulunan ve bu olayı canlandıran duvar kabart
ması yardımıyla, yani bir sanat eseriyle açıklanabilir.
Mezopo tamya bölgesinin Batı dünyasında tanınması
uzun yıllara dayanan birkaç aşamalı çalışmanın ürünüdür.
Önceleri yalnızca kutsal kitap Eski Ahit'te anlatılan bazı
olaylar bilinmekteydi. Sonra gezginlerin, maceracıların ve
tüccarların anlatılan bunlara eklendi. 1 9 . yüzyılda Avru
pa'nın büyük müzeleri için eser toplamak amacıyla ilk kazı-
23
lar yapıldı. Bunları çiviyazısının çözümü ve uygarlıkların
keşfini sağlayan bilimsel çalışmalar izledi.
Mezopotamya ve çevresi hakkında ı9 . yüzyılın ilk yarısı
na kadar edinilen bilgilerin çoğu, kutsal kitaplarda adı ge
çen kentlerin ve burada yaşanmış olayların gerçeklerle tam
olarak örtüşmeyen abartılı hikayelerinden oluşmaktaydı.
Örneğin ı 7. yüzyıl ortalarında Fransız kralının patronajı al
tında seyahat eden ve özellikle değerli taşlarla ilgilenen Je
an-Baptiste Tavernier Bağdat'ı hemen hemen yüksek duvar
lı bir Avrupa kenti gibi tanımlamıştı. Eski Ahit'te, Yahudile
rin sürgün edildiği yer olarak bilinen Babil, Batı'da çok po
püler olmasına karşın, barbarlıkları ve yaptıkları yağmalada
ünlenen Assurh.iların kentleri yeterince tanınmamakta, Sü
mer ve Akkad gibi diğer büyük uygarlıkların ise adları bile
anılmamaktaydı.
Batılı ülkelerin ı9 . yüzyıl başlarında bölgeye gönderdik
leri diplomatların amatör birer arkeoloğa dönüşerek, taşı
nabilir eski eser bulabilmek amacıyla kazılara başlamaları
Mezopotamya tarihi bakımından bir dönüm noktası ol
muştur. Bu dönemde Büyük Britanya, henüz Osmanlı İm
paratorluğu'nun bir parçası olan Irak ile ilk kez doğrudan
politik ilişki kurdu. Bunun ilk adımları zaten daha erken
dönemde atılmıştı : ı 783 yılında Doğu Hindistan Şirketi
(East Indian Company) Bağdat'ta sürekli bir acente açmış
ve yüzyıl sonlarına doğru üyelerinden, buldukları yazılı
tabietleri İngiltere'ye göndermelerini istemişti. Bu kanalla
yüzlerce eser İngiltere'ye ulaşmıştı. Daha sonra bu acente
ı802 yılında konsolosluk haline dönüştürülmüştü. Buraya
tayin edilen görevlilerden ikisi Claudius James Rich ve
Henry Creswicke Rawlinson idi.
Mezopotamya'ya giden diplomatların ilgisi Eski Ahit'ten
bildikleri Assur ülkesinin başkentleri üzerinde yoğunlaştı.
Tümüyle toprakla kaplanmış kentlerin harabeleri bilimsel
24
Kuzey Mezopotamya'da ilk kazı lar ı gerçekleştiren diplomat arkeologlar ve çivi
yazısı n ı n çözümüne katkıda bulunan uzmanlar: Üst sıra (sol) Austen Henry Layard,
(sağ) Henry C. Rawl i nson, a lt sıra (sol) Georg Friedrich Grotefend ve
(sağ) George Smith.
A!)ırlıkları 40 tonu aşan lamaşşu lar ve di!)er eserler, Dicle üzerinden, içi hava
doldurulmuş tulumlar üzeri ne yerleştiri lmiş keleklerle (sal) Basra Körfezi'ne taşı ndı.
Ancak bazı sallar yolda batara k eserler Dicle'nin sularına gömüldü. Resimde, 19.
yüzyılda, British M üzesi için toplanmış büyük bir koleksiyonunun Dicle yoluyla
Basra'ya götürül üşü görül mektedi r.
27
Ağır taşlar Dicle'nin öte yakasından başkente Yeni Assur döneminde de keleklerle
taşınmaktaydı. Ninive kentinde Sennaherib sarayında ele geçen duvar
kabartmalarından birinde (700-692), lamaşşu yapmak üzere çıkarılan bir taşın nehir
üzerinde taşınışı görülmektedir.
28
Karmaşık gibi
gözüken bu
işaretlerden her bir
grup önce bir
nesneyi, sonraları ise
o nesnenin ses
değerlerinden birini,
yan i bir heceyi ifade
etmekteydi . Bütün
bunlar tabietler
üzerinde, çizgi lerle
bölünmüş sütunlar
a rasına
yazı lmaktaydı.
Dördüncü binyıl
sonlarında (3200)
üzerlerine l isteler ve
sayılar kayded ilen ilk
kil tabletler, daha
sonraları siyasal ve
toplumsal yaşamın
tüm alan larına i l işkin
bilgi lerin kayded i l i p
arşivlendiği belgeler
biçimine
dönüşmüştür.
36
M EZOPOTAMYA' N I N TARIHÖNCESI
Önasya'da ilk köyleri n kuruluşundan itibaren, kesici ve del ici alet yapmak için Doğu
Anadolu ve Orta Anadolu'daki vol kanik dağların çevresinden elde edilen obsidyen
(volkanik cam) kullanılmaktayd ı . Büyük bir obsidyen kütlesi (çekirdek) üzerine
başka bir sert taşla vurulara k veya baskı uyg u lanara k kenarlardan parçalar
(yongalar) ve aletler elde edi l iyord u. Solda Doğu Anadolu'dan obsidyen bir
çekirdek, sağda Yumuktepe'den bir kesici görül mektedir.
38
Mezopotamya'da Musul yakınlannda Paleolitik dönemin
başlannda yapıldığı tahmin edilen taş aletler belirlenmiştir.
Kuzey Irak'ta Küçük Zap bölgesinde Barda-Balka adlı "atöl
ye" veya "kamp alanı" günümüzden yaklaşık 80 binyıl ön
cesine tarihlenir. Büyük Zap ırmağı vadisinde bulunan Şa
nidar Mağarası ise uzun bir zaman dilimi boyunca iskan
edilmiştir. İçinde binlerce yıl boyunca, belli mevsimlerde
barınan insanlara ait kalıntiların üst :üste oluşturduğu taba
kalarda önemli kalıntılar saptanmıştır. Burada, günümüzde
ki insanın atası olan Homo Sapiens türünden önce yaşayan
Neandertal insana ait iskelederin yanı sıra , taş aletler ve
hayvan kemikleri de bulunmuştur. Ayrıca hem bölgedeki
diğer birçok mağarada hem de Batı İran ile Doğu Akdeniz
kıyısındaki barınaklarda bu döneme ait yaşam izlerinin var
olduğu bilinmektedir. Paleolitik dönemde Mezopotamya'da
yapılan aletler ile Suriye-Filistin, Anadolu ve İran'da üreti
lenler arasında az da olsa bir benzerlik olduğu gözlenmek
tedir. Bu da bölgedeki insanların izole bir yaşam sürmediği
ni ve komşu bölgelerle ilişkide olduğunu gösterir.
Yaklaşık olarak 1 1 - 1 2 binyıl önce iklim yavaş yavaş deği
şerek, günümüzdekine yakın koşullar oluşmuş; buzullann
erimesiyle de doğadaki bitki türleri ve bunlarla beslenen
hayvanlar çoğalmıştır. Geçiş çağı olarak da adlandırılan
Mezolitik (Epipaleolitik) dönemde insan toplulukları tan
ma alınabilecek bitkilerin ve evcilleştirilmeye uygun hay
vanların daha çok olduğu bölgelerde uzun süre yaşamaya,
basit barınaklar yapmaya başladılar. Önasya'da yerleşik ha
yata geçiş süreci konusundaki bilgilerimizin önemli bir bö
lümü , Doğu Akdeniz kıyı şeridinde yapılan çalışmalardan
kaynaklanır. Burada, kısa süreli yerleşimcilerin geliştirdik
leri kültürler Kebara ve Natufien olarak adlandırılır.
İnsanlık tarihinin en önemli dönüm noktalanndan biri
ve belki de en önemlisi, avcılık ve toplayıcılıktan sonra üre-
39
ticilik evresine geçiştir. İnsanoğlu, ortaya çıkışından itiba
ren birkaç milyon yıl içinde hemen hemen bütün dünyaya
yayılmış, özellikle alet teknolojisinde önemli aşamalar ge
çirmiş olmakla birlikte, günlük yaşamını doğanın sunduk
Iarına göre düzenleme evresini geçememişti. Uygun çevre
koşullannın oluşmasıyla birlikte taş temelli, kerpiç veya saz
ve çamur ( wattle and daub) duvarlı evlerden oluşan ilk köy
ler kurulmaya başlanmış, bazı bitkiler tarıma alınarak ilk
düzenli üretim gerçekleştirilmiştir. Ayrıca koyun, keçi ve sı
ğır gibi hayvanlar evcilleştirilmiş, çanak çömlek yapımı
günlük hayata girmiştir. Bütün bunlar günlük yaşamın
köklü bir biçimde değişmesi anlamına da geliyordu . Bu ne
denle yeni süreç "Neolitik Devrim" olarak da adlandırıl
maktadır. Dikdörtgen kerpiç evler, sınırlı tarım ve küçük
çaplı hayvan besiciliğinden oluşan köy kültürü, 7 bin yılla
rında oldukça yaygın bir yaşam biçimi halini aldı. Başlan
gıçta kurulan köyler büyük bir olasılıkla bütün mevsim de
ğil, yılın belirli dönemlerinde oturulan yerlerdi. Başlangıçta
olmasa da bu sürecin günlük yaşama taşıdığı en önemli ye
niliklerden biri de kilin şekillendirilerek kap kacak biçimi
ne dönüştürülmesi, yani çanak çömlek yapılmasıydı. Ça
buk kırılan, ancak hammaddesi bol bulunduğu için çokça
üretHebilen bu malzeme, doğada kaybolmadığı için Neoli
ük'ten itibaren insanın izini sürerek serüvenini öğrenmede
önemli bir katkı sağlamıştır.
Önasya'nın büyük uygarlık merkezlerinde , üretimciliğe
geçişten sonra yaşanan ·birçok gelişmeye rağmen, Irak, Su
riye ve Anadolu'nun kırsal alanlarındaki köylü yaşam çok
fazla değişmeden günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
Genellikle kerpiçten evlerde oturan, hayvancılık ve tarım
yapan bu insanların alışkanlıkları arasında, yaylacılık dola
yısıyla yarı göçebelik, yabani hayvan avı nedeniyle avcılık
gibi, Paleolitik dönemde başlamış uğraş ve davranış biçim-
40
leri de vardı. Ayrıca, daha az olmakla birlikte, tanmla uğ
raşmayan, yaylalarda, geçici barınaklarda veya taşınabilir
barınaklarda yaşayan ve hayvancılıkla geçinen gruplar da
varlıklarını korumuştur.
Devam eden kazı çalışmaları Neolitik dönemdeki geliş
melerin, birçok bakımdan basit bir teori ile açıklanamaya
cak kadar karmaşık ve şaşırtıcı olduğunu gösterir. Mezopo
tamya'nın kuzey sınırını oluşturan Torosların eteklerindeki
Çayönü yerleşmesi, 10 binyıl öncesinde yapılan ilk yuvar
lak kulübelerden, geniş odalı yapılara kadar yaşanan aşa
maları gösteren mimari kalıntılara sahiptir. Burada yaşayan
lar, mimari alandaki performanslarının yanı sıra , çanak
çömlek aşamasından önce, taştan stilize figürin yapmayı,
doğada bulunan bakın ısıtarak-döverek boncuk, bız ve hal
ka biçiminde işlerneyi başarmışlardı. Şanlıurfa-Nevali Çori
höyüğünde ise bölgedeki en eski tapınak yapılarından biri
saptanmıştır. Tapınak, içinde boyları 3 m.'ye ulaşan, üzerle
rinde kabartmalada dikilitaşlar, yabani hayvan ve karışık
yaratıklara ait betimlemeler ve figürinler ile kompleks bir
yaşamın ürünü olarak karşımıza çıkar. Aynı bölgedeki Gö
beklitepe heykel ve kabartmaları da inanılanın aksine "Ana
Tanrıça" inancından ziyade, kutsal erkek motiflerinin daha
büyük ve önemli olabileceğini gösterir. Ayrıca yerleşik yaşa
ma geçiş sürecinin yalnızca dağ eteklerindeki tarıma uygun
alanlarda yaşanmadığı, bazı grupların yüksek bölgelerde de
küçük köyler kurduğu belgelenmiştir.
Mezopotamya'da Neolitik dönemin en ünlü yerleşmele
rinden biri, Braidwood tarafından 20. yüzyıl ortalarında ka
zılan, Kuzey Irak'taki Cermo'dur Qarmo) . Burada Neolitik
süreçte başlayan uzun bir yaşamın izleri saptanmıştır. Du
varları sıkıştırılmış çamurdan yapılmış (pise) , dörtgen plan
lı evlerde oturan insanların, kemik kaşıklar kullandığı, bü
yük oranda evcil hayvanıara sahip olduğu ve tarım yaptık-
41
ları anlaşılmıştır. Evcil hayvanlar, sığır, koyun, keçi, domuz
ve köpekten oluşurken, tarıma alınan bitkiler arasında buğ
dayın einkom ve emer türleri ile arpa, mercimek ve bezelye
bulunmaktaydı. Neolitik dönemin bir diğer merkezi Mag
zaliye'de ise yerleşmenin çevresini kuşatan, kulelere sahip
bir sur kalıntısı saptanmıştır ki bu türünün en erken örnek
lerinden birini oluşturur.
Yaygınlaşan yerleşmelerde tarım ve hayvanların eveilleştİ
rilmesi gibi yeniliklerin yanı sıra, gelişmiş aletler de üretil
mekteydi. Daha büyük gruplar halinde yaşamaya başlayan
topluluklar ortak sosyal davranış biçimleri geliştirmiş, pay
laştıkları dini inançları için ilk tapınakları, savunma endişe
leri doğrultusunda da ilk surları yapmışlardı.
44
Mezopotamya'da ki fa rklı kü ltürler, konut tipleri, sanat an layışı, çanak çömlek
biçimleri ve bezemelerinde görülen de!:'Jişimlerle izlenebil mektedir. Kuzey
Mezopotamya'da yayı lan Ha laf kültürü ve Güney Mezopotamya kökenli Obeyd
kültürü, kendilerine özgü mimari leri nin yanı sıra, boya bezemel i çanak
çömlekleriyle de birbirinden farklı özel liklere sah i ptiler. Solda Arpaciye'de
bulunmuş Ha laf dönemi, bezemeli çanak; sa!:'Jda Obeyd'den boya l ı bir çömlek.
48
M EZOPOTAMYA'DA
TARIHSEL SÜRECIN BAŞLANGlCI
�
SAG
�
�-
4=f ırPf '91'� baş
� � 1� � *00" GU7
yemek
&
AB ı
Q> <?- (;:>< � boğa
� �
APIN
� �
.ç::_ -ro
� saban
Çivi yazısı, oldukça uzun bir süreçte gel iştirilmiştir. Başlangıçta kil tabietler üzerine,
ucu üçgen biçiminde kesilmiş bir kamışla, aniatılmak istenen nesnenin resmi
çizi lmekteydi . B u uygulama zaman içerisinde resim karakterinden uzaklaşarak çivi
yazısı biçimine dönüşmüştür.
53
rek kardere ayınr ve sonra her bir kare içine aniatılmak is
tenen nesne ya da işi anımsatan resim karakterini çizerdi.
Başlangıçta çizilen karakterlerin çoğu mal miktarını belir
ten sayı işaretleriydi. Aniatılmak istenen her nesne ayrı bir
işaretle betimleniyordu. Bu nedenle 'Uruk'taki IV. tabakada
bulunmuş henüz tam okunamayan yazıda lSOO'ün üzerin
de ayrı işaret kullanılmıştı. Bu erken kil tabietierde mal lis
teleri, iş ilişkileri ve arazi satışları konu edilirdi. Ayrıca süt,
buğday ve ekmek gibi günlük yaşamın vazgeçilmez ürünle
rinin de listeleri tutulurdu. Kil tabletler, üzerine şekiller ya
pıldıktan sonra kurutulurdu. İçinde arşiv bölümü de bulu
nan birçok yapının yanması, güneşte kurutulmuş tabietie
rin yüksek ısıda pişerek günümüze sağlam biçimde ulaşma
sını sağlamıştır.
Yazı, gelişen devlet yapısında ve artan ekonomik ilişkiler
içerisinde ortaya çıkan karışıklıkları önlemek ve işleri dü
zene koyma çabalarının bir ürünü gibi görünür. Güney Me
zopotamya'nın nüfusları hızla artan kentlerinde , merkezi
idarenin yürüttüğü inşa proj eleri çoğaldıkça, tapınakların
depolarında biriktirilen ve buradan dağıtılan ürünlerin
miktarı arttıkça basit işaretler, sayılar ve listeler ihtiyacı
karşılayamayacak bir konuma ulaşmıştır. Çok yönlü ve kar
maşık verileri yansıtabilecek olan yazı, bütün bu engelleri
aşmak için geliştirilmiştir.
Yazı yaygınlaştıkça yavaş yavaş küçüldü ve resim özelliği
ni kaybetti. Tabietiere çizilen yatay hatlar üzerine resim ka
rakterinden dönüştürüten çivi biçimli işaret kümeleri art
arda yapılmaya başlandı. Yatay, dikey, eğik ve köşe çengeli
biçimindeki çivi işaretleri, bir kamışın kesilmiş ucuyla ıslak
kile hastınlarak yapılıyordu . Sözcükler, çiviyazısında ço
ğunlukla tek bir işaretle değil, her biri bir heceyi gösteren
çivi işaretleriyle yazılıyordu . Ayrıca eski sistemin devamı
olan, yani bir nesneyi gösteren işaretler de kullanılıyordu .
54
Zamanla dilin yapısına göre karmaşık, ancak belli kurallan
olan bir yazı sistemi doğdu. Bu gelişim süreci üçüncü bin
yılın ortalanna doğru tamamlandı ve gerçek anlamda bir çi
viyazısı oluştu. Ilk yazılan . belgelerin Sümerce olduğu anla
şılmaktadır. Sonraları çiviyazısını kendine uyarlayan her
toplum dillerinin özelliklerine uygun değişiklikler yaparak
bu sistemi geliştirdi. Yazının yaygınlaşmaya başlaması bir
yazıcı sınıfının ve okul geleneğinin oluşmasını sağladı. Bu
lunan tabie tler arasında , öğrencilerin yazıyı öğrenirken
yaptıkları tekrarları gösteren "karalama defterleri" türünde
olanlar da vardır. Uruk tabietlerinin bir bölümü de alınıp
satılan malların listesini, hayvan ve görevli isimlerini içeren
sözlük listeleridir. Bu listeler, başlangıçta tapınaklarda bu
lunan okullarda uzun yıllar boyunca okuma yazma öğreti
lirken kopyalanmış ve çoğaltılmıştır.
Kireçtaşından yap ı l m ı ş,
Uruklu bir kad ı n ı gösteren bu
maske gerçek ölçülere yak ı n
boyutlardadır. ilk
yap ı l d ı ğ ı nda başında bir
peruk ve göz· boşluklarında
ise lapis-lazu l i gibi değerli
taşlardan kakma
gözbebekleri olduğu
anlaşılmaktadı r. Sümerlerde,
daha sonraki Akkad, Amurru,
Babil ve Assur g i bi Sami
köke n l i topl umlardan fa rklı
olarak, az da olsa kad ı n
heykeli ya pılmıştır v e b u
onların kad ı na, diğer
topl urnlara göre daha eşit
davra n d ı ğ ı n ı n bir göstergesi
._________________J olabilir.
56
melerin etkisiyle yetkinleştirilmiştir. Mısır hiyeroglif yazısı
nın aynı dönemde ortaya çıkışında da benzer kültürel etki
ler olmalıdır. Nitekim hem İran'da hem de Mısır'da, üzerin
deki bezerneler açısından Cemdet Nasr dönemi özellikleri
gösteren silindir mühürler ele geçmiştir. Ancak Güney Me
zopotamya'nın sınırlarını aşan bu türde buluntuların sayısı,
Uruk döneminde olduğu kadar çok değildir. Bu nedenle
Cemdet Nasr döneminde Güney Mezopotamya'nın ticari ve
kültürel alandaki etkinliğinin sınırlı olduğu öngörülür. Bu
kültürün kuzeye yayılımının izleri ise dönemi buluntularıy
la en iyi temsil eden Diyala bölgesindeki Hafaj e ve Tel As
mar kentinde karşımıza çıkar.
Cemdet Nasr kentinde bulunan silindir mühür baskılı
tabletlerin bir bölümünde Ur, Larsa, Nippur, Uruk, Kiş, Za
balam ve Urum gibi erken Mezopotamya kentlerinin adları
geçer. Bu tabletler yönetirole veya ticari faaliyetlerle ilgili
olduklarından, aynı bölgede yer alan ·kent adlarının anılma
sı, bunların kendi aralarında bir birlik kurmuş olabilecekle
ri yönünde değerlendirilir.
Güney Mezopotamya'da Uruk ve arkasından Cemdet
Nasr dönemleri yaşanırken, Kuzey Mezopotamya'da bu sü
reç Gawra dönemi olarak adlandırılır. Ticari ilişkilere rağ
men, iki bölge arasında kentleşme ve günlük yaşamda be
lirgin farklar vardı. Ayrıca yazının kullanımı ve birçok tek
nolojik gelişme uzun bir süre yalnızca Güney Mezopotam
ya kentleri ile sınırlı kalmış, kuzey bölgelerine çok sonra
yayılmıştır.
. 57
ERKEN HAN E DAN LAR DÖN E M I
(2900-2350)
S ümerler
Kahramanlar ve krallar
64
kralı unvaniarını kullanan, kutsal kent Nippur'da tanrı En
lil'e hizmet etmekle övünç duyan Lugalzagesi adlı güçlü bir
kral daha vardı.
Mitoloji ve din
" U r Sta ndard ı " olarak b i l i nen, olası l ı k l a kral mezarına hed iye olarak kon u l a n bir
müzik a leti nin, 47 X 20 cm. boyutlarındaki gövdesi olan eserin bir yüzünde savaşa
gid iş, diğer yüzünde ise savaştan dönüş ve başa r ı n ı n kutlanması temaları
işlenm iştir. Beti mlenen sahneler, deniz kabukları ve lapis lazuli gibi taşların ziftle
tuttu rulması tekniğiyle yap ı l mıştır. Savaşa gidiş sahnesinde yer a l a n, yaban
eşekleri n i n çektiği savaş a rabası beti mi ve altındaki ölü düşman askeri
kompozisyonu, Mezopotamya sanatında yayg ı n bir biçimde benimsenm iş, av ve
savaş sahnelerinde Yen i Assur dönemi in son una dek benzer biçimde yinelenmiştir.
Ikinci binyıldan itibaren eşeklerin yeri n i ehli leştirilen atl ar a l m ış, araba daha estetik
bir görünüme kavuşmuş, a ncak kompozisyonun a na çizg i l eri aynen korun muştur.
Erken Hanedanlar dönemi lll (2600·2350).
71
cak rakibinin gücü ve direnci, onun saygısını kazanır ve
böylece uzun süreli bir dostluğun temeli atılmış olur.
Üçüncü ve dördüncü tabie tierde yoldaşlar, Humbaba
(Sümerce Huvava) tarafından korunan uzak bir yerdeki Se
dir Ormanı'na giderler. Tabietierin bir bölümü kırık olmak
la birlikte, Gılgamış'ın Humbaba'yı yendikten sonra şehrine
geri döndüğü anlaşılmaktadır. Sonraki bölümlerde Uruk
kentinin tanrıçası lştar (lnanna) , Gılgamış'a evlenmelerini
teklif eder ancak bu teklifi kabul edilmez. Gılgamış, öfkeli
tanrıçanın bu olaydan sonra üzerine gönderdiği Gökyüzü
Bağası'nı da öldürerek ününe ün katar.
Yedinci tablette anlatıldığına göre de Enkidu rüyasında,
tanrıların (Anu, Ea ve Şamaş) , Humbaba ve Gökyüzü Boğa
sı'nı öldürdükleri için kendisi ya da yoldaşı Gılgamış'ın öl
mesi gerektiği konusunda tartıştıklarını ve sonuçta kendi
sinde karar kılındığını görür. Tanrıların bu kararına üzülen
Enkidu hastalanır ve ölür. Sekizinci tablette ise Gılgamış'ın
ölen dostu Enkidu için tuttuğu yas ve düzenlenen cenaze
töreninin ayrıntıları anlatılır.
Tufan hikayesi ise dokuzuncu-onbirinci tabietierde konu
edilir. Dostu Enkidu'nun ölmesine ve kendi ölümlülüğüne
üzülen Gılgamış, ölümsüzlüğün sırrını öğrenmek için Ut
napiştim'in (Sümerce Ziusudra , Tevrat'ta Nuh) yurduna
doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar. H edefine vardığında Ut
napiştim ona Tufan'dan kaçışının ve sonsuz yaşama sahip
oluşunun hikayesini anlatır. Gılgamış U tnapiştim' den
ölümsüzlüğün sırrı yerine, gençliğini geri kazandıracak bir
bitkinin yetiştiği yeri öğrenir. Gılgamış bitkiyi bulur ancak
rahatlamak için yüzdüğü sırada kıyıda bıraktığı bitkiyi bir
yılana kaptırır. Yılan hızla uzaktaşırken eski derisini bırakır
ve gençleşir. Gılgamış mitosunun bu bölümünde anlatılan
Tufan, daha eski Sümerce versiyonlarda bağımsız bir destan
niteliğindedir.
72
Sümerlere ait olan ve üçte bir bölümü sağlam olarak gü
nümüze ulaşmış bir tabietten okunabilen Tufan Mitosu ,
Önasya'nın en iyi bilinen ve tek tanrılı dinlerde benzer bi
çimde tekrarlanan olayını anlatır. Bitkilerin, hayvanların ve
insanların yaratılışı, krallığın gökten indirilişi ile başlayan
destan, tanrıların insanları cezalandırmak için Tufan kararı
almaları ile sürer. Bu karardan hoşlanmayan bazı tanrılar,
kutsal kitaplarda adı anılan Nuh'un karşılığı olan dindar Zi
usudra'ya durumu anlatırlar. Dev bir geminin yapılmasın
dan, her hayvan türünden bir çiftin ve kendisine inanan iyi
insanların gemiye bindirilmesinden sonra Tufan gerçekleşir.
Yeryüzü yedi gün yedi gece boyunca suların altına gömülür.
Sonra güneş tanrısı Utu (Akkadca Şamaş) görünür ve yer
yüzünü aydınlatır. Ziusudra onun önünde eğilir ve kurban
lar sunar. Ziusudra bundan sonra ölümsüz olarak, ilahi
cennet Dilmun'a götürülür.
Buradaki anlatının kaynağının, Erken Hanedanlar dönemi
başlarında özellikle Güney Mezopotamya'nın alüvyonlarla
kaplı düzlüklerinde kurulmuş kentleri etkileyen, Fırat ve
Dicle taşkınları olduğu genel olarak kabul edilir. Arkeolajik
kazılar, taşkınların tek dönemle sınırlı olmadığını, beşinci
binyıldan ikinci binyıla kadar söz konusu nehir sularının
yüksek olmayan yerleşmeleri etkilediğini ve buralara büyük
zararlar verdiğini gösteren birçok izi belgelemiştir. Woolley'
in Ur kentinde bulduğu izler bunlardan yalnızca biriydi.
Aşurbanipal'in kütüphanesindeki Gılgamış mitosunu an
latan tabletlerin sonuncusu olan on ikincisi, Gılgamış'a İş
tar tarafından verilen bazı nesnelerin kaybedilişi , yaşam
sonrası zor koşulları ve Enkidu'nun ruhunun özlemi gibi,
hikayeyle doğrudan bağlantılı olmayan birtakım alt bölüm
leri içerir.
73
SAM I TOPLU M LARI N I N
M EZOPOTAMYA'YA G ELIŞI
so
saldırmış ve burada bulunan Sami kökenli güçlü bir krallığı
yıktığım ileri sürmüştür. Arkeolajik kazılar da kentin Ak
kad döneminde tahrip edildiğine ilişkin bulgular vermiştir.
Akkad orduları, Naram-Sin önderliğinde Güneydoğu Ana
dolu bölgesine de ulaşmıştır. Diyarbakır yakınındaki Pir
Hüseyin adlı eski yerleşmede, buraya yapılan seferin başarı
sını kutlamak için dikilen stel, günümüzde Istanbul Eski
Şark Eserleri Müzesi'nde sergilenmektedir. Naram-Sin dö
nemini anlatan bazı yazıtlar, onun da dedesi gibi Anadolu
içlerine kadar iledediğine değinir. Bu tür övgü yazıdarının
satır aralarında, gerçek seferlerin yansımalarının olduğu
varsayılsa bile, söz konusu eylemlerin kısa süreli sindirme
ve ganimet elde etmekten öte kalıcı bir yanlarının olduğu
nu kabul etmek olanaksızdır. Aynı bölgelerin hem Sargon
hem de Naram-Sin tarafından tekrar tekrar fethedilmesine
ilişkin kayıtlar bu değerlendirmeyi doğrular.
Naram-Sin'in Kuzey Mezopotamya'da gerçekleştirdiği ey
lemlerin işareti olan bazı kanıtlar günümüze de ulaşmıştır.
Birinci binyılda Yeni Assur Krallığı'nın başkenti olan Nini
ve'de bulunmuş, son derece güzel işçilikli, döküm tekniğin
de yapılmış tunçtan bir baş ve tunç bir heykelin yazıtlı ka
idesi bunlar arasında sayılabilir. Tel Brak kentinde bulunan,
çevresi surlada kuşatılmış bir yönetim binası, bölgedeki
Akkad etkisini kalıcı kılma çabasına yöneliktir; sarayın tuğ
laları üzerinde Naram-Sin damgaları bulunmaktadır. Nuzi
tabietleri arasında Akkadca yazılı olanların da bulunması
bu olguyu destekler. Benzer biçimde Iran'da da Akkadca
resmi işlerde kullanılmaya başlanmıştır. Naram-Sin'in ünlü
dikili taşı da Iran sınırındaki Lullubi adlı bir kabileye karşı
kazanılan bir zaferin anısına Babil yakınındaki Sippar'da di
kilmiştir. Naram-Sin'den bin yıl kadar sonra Elam kralı ta
rafından Susa'ya götürülmüş olan bu eser, şimdi Louvre
Müzesi'nde sergilenmektedir.
81
Naram-Si n, Zagrosla rda yaşayan Lullubi a d l ı kabileye karşı kaza n d ı !) ı zaferi, Sippar
kentinde d i ktirdi!)i bu a n ıtla ölü msüzleştird i . Stelde tan rı-kral imaj ı n ı serg i l eyen
Naram-Sin ön plandadır. Kral, düşman askerleri n i n üzeri ne basarak da!) lara
. tırmanmaktad ı r. Başındaki boyn uzlu başl ık, Mezopotamya sa natında ya l n ızca ta nrı
heykel ve kabartmaları nda görülür. An ıt, Elam kra l ı tarafından I ran'daki Susa
kenti ne götü rülmüş ve üzerindeki özg ü n yazıt s i l i nerek yerine sa!) üstte görülen
yazıt kazın m ıştı r. Fransız a rkeologlar tarafı ndan da halen sergilendi!)i Louvre
Müzesi'ne taş ınm ıştır.
82
Naram-Sin'in son yılları ve onun yerine tahta geçen oğlu
Şar-kali-şarri'nin egemenlik dönemi Akkadlar için sonun
başlangıcı anlamına gelen karışıklıklara tanık olmuştur.
Kuzey bölgelerinde sağlanan istikrar ve denetim bozulmuş,
seferlerle sindirilen Lullubilerin komşuları Gutiler güneye
doğru hareketlenmişlerdir. Kuzey Suriye ve Güneydoğu
Anadolu'da Hurrilerin yeni bir güç olarak sahneye çıktıkla
rına değinmiştik. Şar-kali-şarri dönemi yazıdan, bir Batı Sa
mi grubu olan Amurruların da ilk kez bu dönemde Kuzey
Suriye'de etkin bir konuma geldiklerini açıklar. Akkad dö
nemi sonrasına ait bazı şiirsel anlatılarda, devletin sonu ve
başkent Agade'nin düşüşünün gerekçesi Naram-Sin'in kut
sal kent Nippur'u ve Enlil'in tapınağı Ekur'u yağmalayarak,
ganimeti gemilerle başkentine taşımasına bağlanır. Anlatıya
göre tanrılar bu olaydan sonra Akkadları cezalandırmak
için üzerlerine Gutileri göndermiştir. Anlaşıldığı kadarıyla
Naram-Sin sonrasında iktidara gelen krallar zamanında, ül
kenin farklı yerlerinde çıkan isyanlar ekonomik dengeleri
bozmuş, Gutilerinki de dahil olmak üzere gerçekleşen göç
hareketleri de buna eklenince Agade yıkılmış, Akkad Dev
leti yavaş yavaş tarih sahnesinden silinmiştir.
Agade'deki Guti egemenliği dönemine ilişkin son derece az
bulgu ve bilgi vardır. Bunların da Mezopotamya'ya gelen di
ğer istilacı halklar gibi, buradaki köklü kültürün gölgesinde
kaldıkları anlaşılmaktadır. Yazılı belgelerin yokluğu nedeniy
le karanlıkta kalan bu dönemde, Lagaş (Al Hiba) kenti ba
ğımsızlığını korumayı başarmış, tapınaklarını ve sulama sis
temlerini onarmıştır. Ur Baba, ardılı Gudea ve oğlu Ur-Nin
girsu bu sürecin başarılı krallandır. Gudea bir saray ve heykel
okulunda, güneyden Magan'dan getirilen oldukça sert diyorit
taşlardan yaptırdığı heykelleriyle ölümsüzleşmiştir. Lagaş
kralının Elam üzerine bir sefer yaptığına ilişkin kayıtlara da
rastlanılmıştır. Yanın yüzyılı aşkın bir süreyi kapsayan bu dö-
83
nem, 2 1 1 2 yıllannda Ur kentinin tarih sahnesinde öne çık
masıyla sona ermiştir. Ur kenti liderliğinde yaşanan Sümerle
rin son parlak dönemi, III. Ur Sülalesi'nin adıyla anılır.
85
l l l . U R SÜLALESI
(YEN I SÜMER D EVLETI: 21 1 2-2000)
I nşa faaliyetleri
90
göz, dişe diş" veya "kısasa kısas" olarak tanımlanan ağır ce
zaların verildiğine ilişkin bir kayıt yoktur. Bu dönemde da
ha çok maddi karşılığı olan cezalar verilmekteydi.
III. Ur Sülalesi döneminde devlet bürokrasisinin temel
görevi kayıt tutmaktı. Yapılan bütün işler yazıyla tespit edi
lirdi. Çoğu resmi belgede, Sümercenin yeniden kullamlma
ya başlamasına rağmen Akkadcadan da vazgeçilmedi. Bu
dönemde okuma yazma ve kayıt sistemi oldukça geliştiril
dL Girsu (Tello) , Umma ve Nippur yakınındaki Puzriş-Da
gan (Drehem) gibi kentlerde tutulmuş belgeler oldukça ay
rıntılı bir içeriğe sahiptir. Devletin gelir ve giderleri kayıt al
tına alınmıştı. Gelirlerin büyük bölümünü canlı hayvan alı
mı ve dağıtımı oluşturmaktaydı. Tarlalarda ve değirmenler
de çalışan, hasat toplayan, dokuma yapan, kamış kesen, ka
nal kazan, teknelere mal yükleyen ve tekneleri çeken insan
ların sayısı titizlikle tutulmuş ve bunlara yapılan ödemeler
belirtilmiştir. Ödemeler genellikle, bira , ekmek, yağ, soğan
ve balık gibi yiyecek maddeleri karşılığında yapılıyordu .
Denizaşırı ülkelerle veya nehir yoluyla ulaşılan uzak bölge
lerle yapılan ticaret de devletin kontrolü ve izniyle, kayıtla
ra_geçirilmesi koşuluyla gerçekleşirdi.
91
YEN I GÖÇLER VE KENT DEVLETLERI
(2000-1 600)
Hurriler
95
rak bulunduğu alanı göstermesi bakımından önem taşır.
Ikinci binyıl başlarında Hurri nüfusu doğuya, Assur Krallı
ğı'nın merkezi bölgesini de kapsayacak biçimde Zagros
Dağlarına kadar yayılmıştı. Bölgenin ünlü kenti Ninive'yi
de Tiş-atal adlı Hurri kökenli bir kral yönetmekteydi. Ku
zey Mezopotamya'da Eski Assur Krallığı döneminde de
( 1 9- 1 8 . yüzyıllar) varlığını koruyan Hurri toplumu , As
sur'un zayıflamasıyla yeniden küçük krallıklar halinde or
ganize olmuştur. Batıda ise Hurri nüfuzu Fırat havzasını
aşarak Anadolu içlerine kadar yaygınlaşmıştır. Kuzey Suri
ye bölgesinde, 18. yüzyıl sonu ile 1 6 . yüzyıl arasına tarihle
nen Mari ve Alalah arşivlerindeki bazı yazıdar onların bu
bölgelerdeki varlığının kanıtlarını sergiler. Hurrilerin Gü
ney Mezopötamya'ya doğru göç edip etmedikleri açık değil
dir. Göç etmemiş olsalar bile , lll . Ur Sülalesi döneminde
kuzeydeki Hurrilerden ele geçirilen çok sayıda esir güneye
götürülerek Sümer kentlerine yerleştirilmişti.
Hurriler ikinci binyıl boyunca Mezopotamya ile Anadolu
arasındaki ilişkilerde aracı rolü oynamışlar; başta inanç sis
temleri olmak üzere, kültürleri bölge toplumları üzerinde
belirgin izler bırakmıştır. Siyasal büyük bir güç oluşturma
ları ise ikinci binyılın ikinci yarısında Mitanni kökenli kral
lar önderliğinde gerçekleşmiştir.
Amurrular
Eşnunna
Assur-Anadolu ticareti
M ari
1 09
Aşk ve savaş tanrıçası lştar, bütün Mezopotamya uygarlıklarında kabul gören en
öneml i tanrıçadır. Sümerlerde lnanna, Akkadlardan itibaren Sami kökenli
uygarlıklarda ise lştar adıyla tan ı nır. Adı Sümer inancında An, Utu (Şamaş) ve N i n na
(Sin) gibi önem l i tanrılarla birlikte a n ı l ı r. En önemli tapına!)ı Eanna (cennet evi)
Uruk kentindeydi. lştar'ın kutsa l hayvanı aslan, sembolü ise yıldızd ı . Hammurabi
dönemine ait 49 cm. yüksekliğindeki bu kabartmada boynuzlu başlı!jı, kanatları,
aslanları ve baykuşları ile birlikte gösteril miştir. E l i nde bir dal ve adaleti temsil eden
halka bulunur. Kilden yapılmış olan ve B ritish M üzesi'nde bulunan bu kabartman ı n
lştar'ın kızkardeşi Ereşkigal veya Lilitu (Eski Ahit'te Lilith) olabileceği d e
düşünülmektedir.
110
rak kalmış gözüken Mari üzerine yöneldiği anlaşılır. Yıl ad
ları Hammurabi'nin 35. yılında Mari'nin tümüyle yıkıldığı
nı şu not ile belgeler: "Anu ve Enlil'in emriyle (Hammura
bi) Mari'nin surlarını ve Malgum'un surlarını yok etti" 43
yıllık uzun saltanatının sonlarında artık Mezopotamya'da
kendisine direnecek güçlü bir devlet kalmamıştı. Hammu
rabi bütün bu başaniarına karşın, kanunlarını yazdırdığı
ünlü stelinde kendisini bağışlayıcı, bolluk ve bereket geti
ren, tanrıların isteği doğrultusunda hareket eden, dindar
bir kral olarak tanımlamıştır. Kullandığı unvanlara "Dünya
nın Dört Bir Yanının Kralı" ile "Sümer ve Akkad Kralı"nı da
eklemiştir. Diğer krallıklardan farklı olarak, adını ölümsüz
leştiren de ayrıntılarını bilemediğimiz siyasal başarıları de
ğil, kendini tanrı huzurunda resmettirdiği, altına da kanun
larını yazdırdığı stelidir. Siyasal eylemlerinin yanı sıra, ger
çekleştirdiği toplumsal reform ve yasalar, ününü günümüze
kadar taşımıştır.
Hammurabi'nin ölümüyle birlikte, Babil önderliğinde
oluşturulan güçlü devlet kısa sürede parçalanma sürecine
girer. Önce güneydeki kentlerden Larsa başta olmak üzere
Ur, Uruk ve lsin gibi kentlerin Babil'e karşı güç birliği yap
tıkları anlaşılmaktadır. Bunlara karşı kazanılan geçici başa
rılar durumu düzeltmemiştir. Bu döne n:ı de Mezopo tam
ya'ya doğudan, Kassitler olarak adlandırılan yeni bir halk
gelmiş ve bölgenin istikrarsızlaşmasında önemli bir rol oy
namıştır. Basra Körfezi kıyılarını ise "Deniz Ülkesi Haneda
nı" olarak adlandırılan bir kabile denetimi altına almış ve
bu yöredeki deniz ticaretini önemli ölçüde etkilemiştir.
Babil'de Hammurabi Sülalesi iktidardayken, Orta Anado
lu'da Kızılırmak kavsi içinde Eski Hitit Devleti kuruluşunu
tamamlayarak fetihlere başlamıştı. Kısa süre sonra Önas
ya'daki dengeleri değiştirecek kadar güçlenen Hiti� kralı I .
Murşili, 1 595'te Kuzey Suriye v e Fırat üzerinden ilerleyerek
111
Babil'i ele geçirmiş ve bir dönemin kapanmasına neden ol
muştur. Hititlerin, başkentleri Hattuşa'dan 1 000 km. kadar
uzakta, kendi ülkelerinden oldukça farklı bir coğrafyada
bulunan Babil'e saldırmaktaki amaçlarının sınırlarını bu
denli genişletmek olmadığı açıktır. Belki mitolojik öyküler
de hala yaşayan Akkad krallarının Anadolu seferlerinin
öcünü almayı, belki de zengin tüccarların anavatanını yağ
malamayı düşünmüşlerdi. Elde edilen sonuçlara bakıldığın
da, Hammurabi'nin sülalesine son vermenin Hititleri Önas
ya'daki politik arenada Mısır'a rakip olacak kadar güçlen
dirdiği ve gerçek kazanırnın da bu olgu olduğu anlaşılır.
Mezopotamya ise bu süreçte Kassit ve Mitanni gibi yeni
toplumların egemenlikleriyle tanışmış tır.
115
KASSITLER
1 22
H U RRI-M ITAN N I DEVLETI
1 29
ORTA ASSUR KRALLIG I
Assur kentindeki tanrıça lşta r Tapınağı'nda bulunan bu taş kabartmada Orta Assur
kra l larından ı . Tukulti-Ninurta, bir sunak önünde ibadet etmektedir. Iki kez
resmed ilen kral ayakta başladığı ibadetini diz çökerek sürdürmektedir. Yazıtında
bu sunağı n tan rı N usku'ya adand ığı bel i rti l i r.
1 34
Ayrı ntı ları tahrip olmuş olan bu sunak üzerinde de ortadaki kral, tanrı sembolleri
a rasında, sağ eli yukarıda sayg ı pozisyonunda gösteri l i r. Assur kentinde bulunan ve
Orta Assur dönem ine tarihlenen sunak olası lıkla ı . Tukulti-N inurta tarafı ndan
yaptı rı l m ıştır.
1 35
nımlarının ne ölçüde korunabildiğini tam olarak bileme
mekteyiz . Babil'in kısa bir süre sonra Assur'a saldıracak,
hatta vergi alacak kadar güçlendiği konusunda kayıtlar var
dır. Aşağıda değineceğimiz üzere bütün Akdeniz havzası,
Ege , Anadolu ve Mısır bu dönemden itibareri büyük göç
dalgalarına ve karışıklıklara maruz kalmıştır. Mezopotam
ya'da da aynı yüzyılda Babil'deki Kassit egemenliği son bul
muş, Assur ise oldukça küçülmüştür. I. Assur-reş-işi ( 1 132-
1 1 1 5) döneminde yeniden topadanmaya başlayan Assur,
bu kez batıdan gelerek bü tün Mezopo tamya'yı etkileyen
Arami göçlerinin baskısı altına girmiştir. Amurrular gibi Ba
tı Sami kökenli bir dil konuşan Aramiler de kabileler halin
de bölgeye gelmekteydiler. Assur kralı yazıtlarında birçok
kez Ahiamu Aramilerine karşı seferler yaptığını ve onları
yendiğini söylemekle birlikte, çabaları tehlikeyi önlemeye
yetmemiştir. Arami baskısı gittikçe artmış ve Assur kralları
nın Kuzey Suriye politikası uzun süre bu yeni tehlike üzeri
ne geliştirilen seferlere odaklanmıştır.
Orta Assur döneminin son güçlü kralı I. Tiglat-pileser
( 1 1 14- 1 076) , Arami göçlerine karşı başkent çevresini koru
yabilmek için Fırat'ın öte yakasına ulaşan 28 sefer gerçek
leştirmekle övünür. Kendisi bütün bu seferlerin başarıyla
sonuçlandığını vurgulasa da seferlerin hemen her yıl yeni
lenmesi, bazı yıllar iki kez yapılması, söylenilenlerin tersi
ne, aslında tehlikenin tam anlamıyla ortadan kalkmadığını
gösterir. Aramiler bu dönemden sonra , Kuzey Suriye ve
Güneydoğu Anadolu'daki bazı kentlerde kontrolü ele geçi
rerek birer krallık olarak anılırlar. Tiglat-pileser zamanında
Assur'u etkileyen Arami göçlerine, kuzeyden gelen Muşki
adlı bir . başka topluluk daha eklenir. Yazıtlarda Alzi (Elazığ
bölgesinde) ülkesinden güneye inen 20 bin kişilik Muşki
ordusuyla I. Tiglat-pileser önderliğindeki Assur ordusunun
Torosların eteğindeki Kadmuhu bölgesinde savaştığı anlatı-
1 36
lır. Muşkiler bu savaşı kaybetmiş olmakla birlikte tarih sah
nesinden silinmemişler, özellikle Yeni Assur döneminde Fı
rat'ın batısındaki bölgelerde zaman zaman Friglerle birlikte
adları anılan bir toplum olarak Assur'un ilgi alanında var
lıklarını korumayı sürdürmüşlerdir.
I. Tiglat-pileser'in Yukarı Dicle bölgesine gerçekleştirdiği
seferler ve Dicle'nin kaynağına yaptırdığı kabartması ve
kazdırdığı yazıdan bu zor dönemin önemli ve kayda değer
başarılı gelişmeleri arasında sayılır.
Orta Assur döneminde başlatılan yıllık (annal) yazma ge
leneği sayesinde, Assur krallarının yaptıkları seferlerde izle
dikleri yolları, konakladıkları yerleri, ele geçirdikleri gani
metleri, tasarladıkları büyük projeleri kronolojik bir biçimde
izleme olanağına sahip olmaktayız. Ancak tüm bunlar yal-
1 37
nızca Assur krallannın başarılarıyla övünen bir üslupla kale
me alınmış; başarısızlıklardan asla söz edilmemiştir. Bu ne
denle Assur krallarının vurguladıkları başarılarıyla krallığın
yükseliş çizgisinin koşutluk göstermediği durumlarda krali
yazıtlardaki ifadeleri kuşkuyla karşılamak durumundayız.
Assur Krallığı'nın karşılaşılan sorunların üzerine güç kul
lanarak gitme politikası Assur-bel-kala ( 1 073- 1 056) döne
minde de devam etti. Bu dönemde uzak bölgelere seferler
yapıldığı kaydedilmiş olmakla birlikte, Aramiler büyük
gruplar halinde Assur ve Babil kentlerine yerleşmiş ve bazı
kentlerde halkın çoğuuluğunu oluşturmuşlardır. Gerçekte
Assur Krallığı bu göçlerin etkisiyle lO. yüzyıl sonlarına ka
dar daha çok başkent çevresindeki iç problemierin üstesin
den gelmek için uğraşmış; büyük çaplı inşa proj eleri ve
uzak bölgeleri kontrol etmek gibi hedeflere yönelememiştir.
Batıda oluşturulan eyaletler ve inşa edilen askeri merkezler
elden çıkmış; buralara yerleştirilen Assurlular başka bölge
lere göç etmek zorunda kalmışlardır.
Orta Assur Krallığı yükseliş döneminde, elde ettiği gani
metler ve nüfus nakillerinden sağladığı işgücü olanaklarıy
la, başkent çevresinde ve eyaletlerde büyük inşa proj elerini
de yaşama geçirmiştir. I. Şalmaneser, Yeni Assur döneminde
ülkenin başkenti olacak Kalhu (Nimrud) kentini inşa et
miş ; Tukulti-Ninurta ise Assur kentinin karşısında , Dic
le'nin doğu kıyısında Kar-Tukulti-Ninurta adını verdiği yeni
bir başkent kurmuştur. Ancak burası kralın ölümünden
sonra ya tümüyle terk edilmiş ya da Yeni Assur dönemine
kadar küçük bir köy olarak varlığını korumuştur.
Assur kentleri, güneyden gelen Assurluların yanı sıra ,
üçüncü binyıl sonlarından itibaren güneybatıdan Amurru,
kuzeybatıdan Hurri ve ikinci binyıl sonlarından itibaren de
batıdan büyük gruplar halinde Arami göçlerine sahne ol
muştur.
1 38
Assurlular toplum düzenini sağlamak amacıyla uygula
dıkları kuralları yazılı hale getirmişler, zaman zaman da sa
raydan fermanlar yayınlayarak kuralları hatırlatmışlardır.
Bu bağlamda özellikle kadınlar açısından oldukça dikkat
çekici yaklaşımlar gözlenir. Kadın sosyal yaşamda önce ba
bası, evlendikten sonra da kocasının gözetimi altındaydı:
1 39
...
Yarı göçebe toplumlar, Neolitik Ça!j'dan beri yerleşik topl umların çevresi nde hareketli yaşam biçimiyle varl ı kları n ı sürdürmekted irler. Barınakları
ve kullandıkları eşya ları yaşam biçimlerine uyg u n ve taşınabilir niteliktedir. Gene l l ikle hayva ncı l ı k yaptıkları için yaz ve kış aylarını otlakların
bulunduğu yayla ve ovalarda geçirirler. Zaman zaman yerleşik kültürlerin izlerini taşıyan höyüklerde de konaklamakla birlikte, arkeolajik
tabaka larda izlerine rastlamak oldukça zordur. Demir Ça!)ı'ndaki Ara m i ler ve Do!ju Anadolu topl umları bu nedenle arkeolajik olarak yeteri nce
belgelenememektedir. Do!ju ve G ü neyde!) u Anadolu'da birçok höyükte bunların izlerine hayvan besleyen topl umların geleneksel yakıtı tezek
(ku rutu lmuş hayvan pisli!ji) ar'tı!jı oldu!) u anlaşılan kül dolu çukurlarda rastlanmaktadır. Karacada!j l ı yarı göçebe a i l e çad ırı (2007).
Ö NASYA'DA BÜYÜK GÖÇ DALGALARI VE
D E M I R ÇAGI'N I N BAŞLANGlCI
1 45
gerekçesiyle nakledilen halklardan, yeni kentler kurmak,
tarım alanlarına işgücü sağlamak, orduda ise asker ihtiyacı
nı karşılamak bağlamında yararlanılmıştır. Yazılı belgeler
deki kayıtlardan Yeni Assur krallarının birkaç milyon insanı
bu amaçla naklettikleri anlaşılır. Bu nüfusun büyük çoğun
luğunu da Aramiler oluşturur. Böylece Aramiler zamanla,
hem küçük gruplar halinde göçerek geldikleri hem de bü
yük nüfus nakilleriyle yerleştirildikleri Assur kentleri ve
çevresindeki tarım alanlarında Assur halkıyla kaynaşmış ,
bazı bölgelerde halkın çoğunluğunu oluşturmuşlardır. Bu
süreç bir anlamda Assur ülkesinin Aramileşmesine zemin
hazırlamıştır. Aramiler bulundukları her bölgenin kültürü
ne adapte olmuş, Assurca ile akraba olan ve kolay anlaşılan
dilleri nedeniyle kentlerde, tapınaklarda ve sarayda önemli
görevlere yükselmişlerdir. Ararnice'nin oldukça geniş bir
bölgede konuşulması, başta ticari ilişkilerde olmak üzere,
farklı toplulukların ortak anlaşma dili konumuna gelmesi
ne yol açmıştır. Mezopotamya kültürünün Doğu Akdeniz
kıyıları ve Kilikya üzerinden Batı dünyasına (Grek kültürü
ne) aktanlmasında da Ararnice'nin önemli bir rol oynadığı
anlaşılmaktadır.
Aramice, çiviyazısından daha kolay olan bir alfabe yazı
sıyla yazılmaktaydı ve bu özelliği onu Yeni Assur sarayla
nnda resmi kayıtların tutulduğu ikinci dil. konumuna yük
seltmişti. Yüzlerce işaretten oluşan çiviyazısını öğrenmek
ve bunu hızlı bir biçimde yazmak kolay değildi. Fenikeli
lerden alınarak uyarlanan alfabe yazısı ise daha kolay ve
kullanışlıydı. Birçok Yeni Assur duvar resmi ve kabartması,
kil tablet üzerine yazı yazan katibin yanında, papirüs üzeri
ne alfabe yazısıyla olasılıkla Ararnice kayıt tutan ikinci bir
yazıcıyı betimler. Assur kentlerinden Ninive'de üzerinde
Ararnice yazı bulunan az sayıda ağırlık bulunmuş ; diğer
birkaç kentte de Ararnice yazılı tablet parçası ele geçmiştir.
1 46
Zincirli'de (Sam' al)
bulunan ve bir kısmı
Ararn ice yazıtil olan
anıtlar Ararnice'nin ve
kabartma sanatındaki
Arami ögelerin
tanınmasına katkıda
bulunmuştur. Sam' al
kra l ı Bar-Rakkab'ı
gösteren 8. yüzyı l a a it
bu kabartma l ı ortostat
üzerindeki elbise, başın
arkası ndaki yelpaze,
önündeki tanrı
sembolleri, saç ve
sakalların işlenişi Yeni
Assur sanatının
özelliklerini ya nsıtır.
Kral başlığı ve elleri
duruşu ise Arami
kültürünün izlerini
taşır. Kabartmalı
ortostat ya pımı ise Geç
H itit kentlerinde
g i rişleri ve önem l i
meka nları süsleyen
yayg ı n bir gelenekti.
1 49
kentlerinde de inşa edilen, ön cephesi sütunlu , arkasında
uzun bir oda olan ve "Bit Hilani" olarak adlandırılan saray
lar Arami kentlerinde de karşımıza çıkar. Kaide üzerinde
yükselen büyük heykcl ve kabartmalarda, kral, aslan, gri
fon, sfenks, bitkiler ile askeri törenler ve dans eden hayvan
lar gibi fahtastik konular işlenmiştir. Tel Halaf'ta yerel kral
Kapara (9. yüzyıl) ve Tel Fahariya'daki kral Addu-yis'in
heykclleri de bu anlayışla yapılmıştır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Aramilere ilişkin yazılar da
ha çok alfabe yazısıyla, uzun ömürlü olmayan papirüs üze
rine yazıldığı için günümüze ulaşamamıştır. Dol�yısıyla bu
toplum hakkındaki bilgilerimiz daha çok Assur kayıtları ve
Eski Ahit'ten elde edilir. Az sayıda da olsa, taş gibi dayanıklı
maddeler üzerine kazınmış Ararnice yazıdar da mevcuttur.
Bu örneklerden en eskisi, Tel Halaf'ta bulunmuş ve 10. yüz
yıla tarihlenen tek satırlık yazıttır. Aynı bölgede Tel Fahari
ya'da ise bir heykcl üzerinde çift dilli (Akkadca-Aramice)
bir yazıt saptanmıştır. Batıda Halep'in güneyinde Sefir'de üç
stel üzerinde bulunan ve 8. yüzyıl ortasında Arpadlı Mati'el
ile Assur valisi Şamşi-ilu (KTK'lı Bar-Ga'yah) arasındaki bir
anlaşmadan söz eden yazıt ise bilinen en uzun Ararnice ka
yıttır. Sam'al Krallığı'nın başkenti Zincidi'de kral Hadad ve
Bar-Rakkab heykclleri ile Bar-Rakkab'ın kabartmaları üze
rinde de yazıtlar yer alır. Ararnice yukarıda belirttiğimiz gi
bi Assur döneminden. sonra da uzun süre önemini koru
muş; Önasya'daki geniş bir bölgede konuşulmaya ve yazıl
maya devam etmiştir. Arami nüfuzunun dışında da Arami
etkili sanat eserlerinin ve Ararnice yazıtların varlığı bilinir.
Aramilerin oldukça uzun bir süreci kapsayan ve geniş bir
bölgede yaşanan tarihlerinin ilk bölümü , aşağıda değinece
ğimiz üzere, büyük oranda Yeni Assur Krallığı'yla bağıntılı
olarak şekillenmiştir.
1 50
B I R I M PARATORLUG UN DOGUŞU
IRAN
1 53
konu edinen Mısır Hiyeroglifleri; 5 . yüzyıldan itibaren ise
Herodot, Ctesias, Diodoros ve Eusebios gibi Antik Batılı ya
zarlar, Assur ülkesi hakkında tarihsel bilgileri aktaran kay
naklardır.
l l . Aşu rnasirpal tarafı ndan Assur Kra l l ığı'nın yeni başkenti olarak inşa edi len Kal h u
kentindeki Kuzeybatı Sa rayı' n ı n taht odası n ı n A. H . Layard ta rafı ndan yapılan resm i.
Duvari ar, kra l ı n kazandığı başarılar, av sahneleri, kanatlı cinler, hayat ağaçları
işlenmiş taş kabartmalarla süslüdür. Temsi l i . resi mde o rtada yer alan kral vezirine
d i rektif vermekte, a rkasında sakalsız bir hadım görevli durmakta, sol tarafta da iki
yazıcı ve bir saray görevlisi emirleri kaydetmekted ir. Bi rçok yeni Assur
kabartmasında gösterildiği gibi yazıcı lardan biri çivi yazısıyla kil tablete, iki ncisi ise
a lfa be yazısıyla (Ara m ice), papirüs üzerine yazmaktadır.
1 56
şular yerleştirilmişti. Tüm bu eserler hem kendi halkına ve
hem de problem yaratan komşularına Assur'un rakip tanı
maz, düşmanıarına karşı acımasız, tek egemen güç olduğu
izlenimini vermek adına anıtsal boyutlarda yapılmaktaydı.
Kral, tanrılar ve kutsal sembollerle birlikte, bazen aslan av
larken, bazen de düşmanıarına karşı savaşırken betimleni
yor ve bu kabartmalar saraya gelen ziyaretçiterin görebile
ceği şekilde düzenleniyordu.
Yeni Assur döneminin güçlü ve dinamik krallarından II.
Aşurnasirpal, iktidarda kaldığı 25 yıl boyunca kayıtlara ge
çen 14 sefer yapmıştır. Bu seferleri adeta gün be gün anla
tan yıllıkların sonuç bölümleri dikkate alınırsa, esas ama
cın, ülkenin merkezinde büyüyen ve kalabalıklaşan kentle
rin ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamak olduğu sezilebilir.
Ülkenin batısında Aramiler yine hedeflerden en önemlisiy
di. Daha önce belirttiğimiz gibi, Assur'un baskısına rağmen,
bu dönemde Aramiler pek çok Geç Hitit kent devlet merke
zi de dahil olmak üzere, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Ana
dolu bölgesine egemen olan yerel krallıklar konumunday
dılar. Ancak Assur Krallığı gücünü bu bölgenin ötesine, ba
tıda Akdeniz kıyılarına kadar yaymak istiyordu.
IL Aşurnasirpal batıdaki sorunlarla uğraşmaya başlama
dan önce doğu ve güneydoğu yönünde, Diyala bölgesine üç
sefer gerçekleştirdi. Ülkesinin geleceğinin batı sınırlarının
güvence altına alınmasıyla sağlanacağını iyi bildiği için, gü
cünün büyük bölümünü buraya yönlendirdi. Assur ordula
rı, 882, 879 ve 866 yıllarında üç kez Güneydoğu Anadolu
ve Yukarı Dicle bölgesinde ilerledi. tık seferde, Nairi ülkele
rinin güney sınırını oluşturan bölgedeki Tuşhan'da (Üçte
pe) bir eyalet merkezi kuruldu. Böylece hem Torosları aşıp
kuzeye, Anadolu'ya ulaşan yollar üzerinde güçlü bir mer
kez oluşturulmuş hem de Arnedi (Diyarbakır) kenti çevre
sini kontrol eden Arami Bit-Zamani kabilesinin etkinliği
1 57
azaltılmıştı. Bu seferlerin kayıtlarında bölgede bulunan bü
tün Nairi krallarından vergi alındığı belirtilir. Bölgeye gelişi
ve saray inşası, Kurkh Monoliti'nde şu şekilde anlatılır:
1 59
Toroslara kadar uzayan bir alanı kapsamaktaydı. Yağma ve
sindirme seferleri ise planlı olarak kurulan üsler, yerel kral
lıklardan sağlanan . destek ve ordunun yeniden yapılanma
sıyla sınırlardan oldukça uzak bölgelere ulaşabiliyordu. Bu
amaçla belirlenen yeni hedefler arasında Doğu Akdeniz kı
yılarından daha öteler, batıda Çukurova ve Orta Anadolu ;
kuzeyde ise Torosların ötesinde gelişmeye başlayan Urartu
Devleti de vardı.
III. Şairnaneser 34 yıllık saltanatı boyunca en az 34 sefer
gerçekleştirdi. Bu seferler sonucunda elde ettiği başarıları
ve kazanımları sarayının duvarlarına astırdığı kabartmalara,
meydanlara diktirdiği stellere ve başkentin doğusundaki
Balawat kenti kapıları üzerindeki tunç kaplamalara işlete
rek ölümsüzleştirdi. Ancak bu yöntemle gelecek kuşaklara
anlatılanlarla, gerçekten yaşananlar arasında büyük bir çe
lişki de olduğu aşikardır.
Batıda, babasının boyun eğdirdiği, Fırat Nehri çevresin
deki Bit-Adini adlı Arami Krallığı yeniden iskan edilip bir
Assur eyaletine dönüştürüldü. Til Barsip adı Kar-Şairnane
ser olarak değiştirHip bir Assur kenti olarak düzenlendi
(856) . Böylece Fırat üzerinden Kue (Kilikya) ve Anadolu'ya
ulaşan yollar üzerinde önemli bir denetim noktası elde edil
miş oldu. Suriye'deki devletler için ciddi bir tehlike oluştu
ran bu durum, onları Assur'a karşı bir birlik oluşturmaya
zorladı . Şam (Damaskus) kralı Hadadezer'in (Adad-idri)
yönetiminde birleşen devletler arasında İsrail, Ammon, Fe
nike prenslikleri, hatta Mısır ve Araplar bile vardı. III. Şal
maneser, Asi Nehri yakınlarındaki Karkar mevkiinde 853
yılında yapılan büyük savaşı kazandığını ileri sürse de, or
duları daha ileri gidememiş ve geri dönmek zorunda kal
mıştır. Bir süre sonra aynı bölgeye birkaç kez daha büyük
seferler düzenlemiş; ancak Şam gibi güçlü krallık merkezle
ri Assur'a boyun eğmemiştir. Bu seferler sonucunda Orta
1 60
Diyarbakır'ın 40 km. güneydoğusunda,
Üçtepe H öyüğü'nde {eski Kurkh) bulunan
l l l . Şairnaneser steli. Kral, özel bir kıyafet
ve Yeni Assur Krallığı'na özgü başlık
giymektedir. Sol elinde kraliık asası vard ı r.
Başı n ı n ön tarafında tanrı Şamaş'ın kanatlı
diski, lştar'ın yıldızı, Assur'un boynuzlu
başlığı, Sin'in hilal ve halkası, Adad' ı n
çata l l ı şimşeği v e yedi nokta {Sebittu) yer
a l ı r. Kral sağ elinin işaret parmağını bu
sembollere saygı ifadesi olara k i leri doğru
uzatma ktadır. B u stel 1 863 yılında
D iyarbakır bölgesinde araştırmalar yapan
Ingiliz konsolos Taylor tarafından eski
Kurkh köyünde bulunan iki stelden biridi r.
Her ikisi de British M üzesi'ne taşınan
stellerden l l . Aşurnasirpal'a ait olan ı nda,
Tuşhan'da {Kurkh, Üçtepel kurulan bir
eyalet merkezinden ve inşa edilen bir
sarayda n söz edilmekte; stelin de saray
kapısına yerleştirildiği a nlatılmaktadır.
ll. Sargon (Şa rru-kin) ı planla narak yaptırılan Dur-Şarru kin (H orsa bad)
kenti sitade l i n i n rekonstrüksiyonu. 24 m. ka l ı n l ı ğ ı ndaki surlarla korunan ve 200'den
çok odası olan saray, yükselti lmiş bir alan üzeri nde kurulm uştur. Sarayın güneyinde
ziggu rat, güneybatısında Na bu Tapınağı, kuzeydoğusunda ise yüksek görevl ilerin
konutları gibi önemli yapılar yer a l ı r.
1 68
yönlendirmeyi başarmış, İran'da Medlerle, Anadolu'da da
Friglerle Assur'a bir karşı ittifak oluşturmayı başarmıştı.
Assur bu süreçten Sargon'un liderliğinde, merkezde yeni
bir başkent inşa ederek, sınırlarda ise denedediği ve ege
men olduğu alanları genişleterek, kısacası daha da büyüye
rek çıkmıştır.
Anadolu'da, başkentleri Sakarya Nehri yakınındaki Gor
dion olan Frigler, efsanevi kralları Midas'ın (Mita) öncülü
ğünde, doğuda Geç Hitit krallıklarının bulunduğu bölgeye
nüfuz etmek isteyince Assur ile bir çıkar çatışmasına gir
mişlerdir. Mita ile Sargon'u karşı karşıya getiren ilk olay;
Mita'nın Tabal krallarından Sinuktulu Kiakki'yi tarafına
çekmesiyle başlamıştır. Sargon 7 1 8'de Tabal üzerine bir se
fer yaparak ülkeyi yandaşı Atunalı Kurti'nin yönetimine bı
rakmıştır. Bu olaydan sonra Kargamışlı Pisiris'in Mita'nın
desteğiyle Assur'a karşı ayaklandığı görülür. Fırat'ın hemen
batı kıyısında, geçiş noktasında bulunan bu Geç Hitit kenti,
bütün bölgenin Assur denetimine geçmiş olmasına karşın
vergi vererek varlığını ve gücünü korumuştu . Ancak bu is
yandan sonra Pisiris yakalanarak Assur'a götürüldü ( 7 1 7)
ve yerine bir vali atandı. Assur Krallığı verimli tarım alanla
rının bulunduğu Çukurova (Kue) ve zengin hammadde
kaynaklarının çıkarıldığı Torosları denetimi altında tutarak,
bu yörede kendisine rakip yeni bir siyasal gücün ortaya çık
masını engellemek istiyordu. II. Sargon, Mita'nın Kue böl
gesine sızmasını engellemek için 7 1 5 yılında bir sefer ger
çekleştirdi. Ancak daha kuzeydeki Tabal kralları ve doğu
daki Urartu , Muşkili Mita ile Assur'a karşı ittifak içindeydi.
Assur kralı IL Sargon, I. Rusa yönetimindeki Urartu Kral
lığı'na karşı 7 1 4 yılında oldukça kapsamlı bir sefere çıktı.
Bu seferin ayrıntıları, tanrı Assur'a yazılmış bir mektupta
anlatılır. Önce Urmiye Gölü'nün güneyindeki Manna ve Zi
kirtu bölgelerine ilerleyen Assur ordusu , buradan kuzeye
1 69
doğru giderek dağlık bölgede karşılaştığı Urartu ordusunu
bozguna uğrattı. Sargon da, III. Tiglat-pileser gibi Urartu
ülkesinin içlerine ilerledi. IL Sargon, dönüş yolunda Urar
tuların ulusal tanrısı Haldi'nin Van Gölü'nün güneyindeki
dağlık bölgede olduğu sanılan ünlü Muşaşir Tapınağı'nı
yağmalamış , ele geçirdiği zengin ganimetieri ve baştanrı
Haldi'nin heykelini Assur'a götürmüştür.
Urartu Krallığı'nın kuzeyden gelen göçebelerden ve As
sur'un güneyden giriştiği saldırılardan, Assur yazıtlarında
belirtildiği kadar etkilenmediği anlaşılmaktadır. Nitekim kı
sa bir süre sonra, Urartu'nun II. Argişti ve II. Rusa dönem
lerinde yeniden yapılanma ve Geç Hitit bölgesinde etkinlik
kurma çalışmalarına başladığı görülür.
Urartu seferi sonrasında da Geç Hitit bölgesindeki karı
şıklıklar sona ermemiştir. Sargon bu bölgede bir dizi düzen
leme gerçekleştirmiş, savunma ve eyalet sistemini yeniden
organize etmiştir. Tabal, Hilakku , Kue, Kummuh ve Melid
gibi krallıklar bir türlü doğrudan denetim altına alınamı
yordu. Assur ordularının baskısıyla vergi ve haraç vermeyi
kabul eden krallıklar, ordunun başka bölgelere yönelmesiy
le yeniden başkaldırıyorlardı. Bu dönemde (S.yüzyıl sonla
rı) Kafkaslardan gelerek Urartu üzerinden Anadolu'ya iler
leyen Kimmederin akınları da bölgedeki istikrarsızlığı artır
maktaydı. Kimmer saldırıları, Mita'yı Assur ile ittifak arayı
şına yönelttiyse de Geç Hititler problem oluşturmayı sür
dürdü .
Güney Mezopotamya'da ve Babil'de III. Tiglat-pileser dö
neminde sağlanmış gözüken istikrar da uzun ömürlü olma
mıştır. Sargon iktidara geldiğinde Elam'ın desteğini alan
Bit-Yakin kabilesinin şefi Merodah-Baladan Babil'in yöneti
mini eline almıştı. Sargon'un egemenliğinin ilk yıllarında
(722) yaptığı ve elde ettiği başarıyla övündüğü askeri sefere
rağmen, Merodah-Baladan 7 1 0 yılına kadar bölgenin haki-
1 70
Yarı işlenmiş d u rumdaki bir lamaşşun u n saray kapısına konulmak üzere Ni ive'ye
getirilişini gösteren kabartma. Assurlular a!jaçtan yaptı kları bir kıza k üzeri ne
yerleştirdikleri a!jırlı!jı 40 tona u laşan heykeli, yüzlerce savaş esiri ve köleye
çektirerek taşımaktadırlar. Sennaherib, i nşa ettirdi!ji saray ve di!jer yapılarla
N i nive'yi Yeni Assur Krallı!jı'nın son başkenti yapmıştır.
1 73
önderliğinde Assur'a karşı muhalif bir bir güç oluşturul
muştu. Elam uzun tarihi boyunca yaptığı gibi, Güney Me
zopotamya'nın zengin birikimi ve ticaretinden yararlanmak
amacıyla bölgeyle bağını koparmıyordu. Babil ise Assur'un
kendi iç işleriyle uğraştığı ya da ilgisini başka alanlara yö
nelttiği her durumu değerlendiriyor ve kendi bağımsızlığı
için çareler arıyordu . Sennaherib'in, hükümdarlığının ilk
yıllannda birleşik Babil gücüne karşı düzenlemiş olduğu
bir seferin başarısız olduğu bilinmektedir. tkinci girişimin
de sağladığı geçici başandan sonra buraya atadığı Bel-ibni
adlı kralın ise ömrü uzun olmamış; Merodah-Baladan tehli
kesinden kurtulamamıştır. Sennaherib 700 yıllanndan son
ra Babil'in yönetimine oğlu Assur-dan'in-şumi'yi atamıştır.
Ancak batıdaki ve Anadolu'daki sorunlan çözümlerneye ça
lıştığı sırada bölge yeniden kontrolünden çıkmıştır. Ülkesi
nin güneyinde, Elam gibi düşmanlannın kontrolüne geçme
riski bulunan kutsal bir bölgenin varlığı, Assur kralını ol
dukça radikal önlemler almaya zorlamaktaydı. Nitekim As
sur ordusu 689 yılında Güney Mezopotamya'da başkaldıran
önemli kentleri ve Babil'i yakıp yıktı. Kenti, surlan ve tapı
naklan harabeye çevirdi. Baştanrı Marduk'un heykelini ve
hazineleri kendi kutsal kenti Assur'a götürdü. Bu sefer as
keri anlamda bir başarı olarak kabul edilse de, Sümer ve
Babil tannlarını ve buradaki tapınakların kutsallığını kabul
etmiş olan Mezopotamyalılar ve Assur halkında büyük bir
endişe ve korkuya yol açmıştı.
Sennaherib, Sayda (Sidon) ve Yahuda gibi krallıkların ön
derliğinde gerçekleştirilen Assur karşıtı birliği dağıtmak ere
ğiyle 701 yılında Fenike ve Filistin bölgesine büyük bir sefer
düzenlemiştir. Bu sefer sırasında Yahuda Krallığı'nın kenti.
Lakiş ele geçirilmiş, Kudüs ise oldukça yüklü bir haraç vere
rek yağmadan kurtulmuştur. Assur ordulan Mısır'ın yardı
ma gelen birlikleriyle de savaşmıştır. Bu savaşın sonucu ko-
1 74
nusunda çelişkili bilgiler bulunmakla birlikte, Assur ordula
rının daha güneye Mısır'a yöndememesi bu yöndeki diren
cin kınlamadığı biçiminde değerlendirilebilir. Filistin seferi
ve kutsal kent Kudüs'ün kuşatılması Tevrat'ta da anlatılır.
Assur ordusu 696 ve 695 yıllarında iki kez Anadolu üze
rine seferler düzenledi. Bunların birincisi Kue'ye giden yolu
kapadığı belirtilen Kikia ve müttefiklerine karşı yapıldı.
Başta Tarzi (Tarsus) olmak üzere isyancı kentler ele geçiri
lerek, liderleri Ninive'ye götürüldü . Sennaherib'in Tarsus'u
yeni baştan inşa ettiği ve buraya kendisine bağlı bir yönetici
tayin ettiği bilinmektedir. Babasının ölümüne neden olan,
kuzeydeki Tabal Krallığı üzerine ise 695 yılında yürüdü. Bu
seferin çok başarılı olmadığı, elde edilen bazı ganimetlerle
yetinildiği anlaşılmaktadır.
Anadolu'ya 8. yüzyıl sonlarında giren Kirnınerler de bu dö
nemde batıya doğru ilerleyerek Frigya kentlerini yağmala
maktaydılar. Bu atlı göçebelerin bir kolu da lran'a girmişti.
Sennaherib, eyaletlerden gelen vergiler ve ele geçirip yağ
maladığı kentlerden elde ettiği ganimetlerle büyük bayın
dırlık proj elerini yaşama geçirmiştir. Bu amaçla babası gibi
Kalde ve Arami toplumlarının yanı sıra Manna, Kue, Filis
tin ve Tyre'den getirttiği halkların işgücünden yararlandı.
Yeni başkent Ninive'nin surlarını ve buradaki Güneybatı
Sarayı'nı şanına yakışır biçimde düzenledi. Yeni sarayın gi
rişi de Kuzey Suriye'deki Geç Hitit saraylarının modeli ör
nek alınarak "Bit Hilani" tipinde sütunlada süslendi. Kapı
lar Amanos ormanlarından getirilen sedir ağaçlarından yap
tırıldı. Şehirde ayrıca bir askeri saray ( ekal maşarti) ve bota
nik bahçesinin yanı sıra, su gereksinimini karşılamak için
ise sukemerleri ve uzun kanallar inşa ettirdi.
Sennaherib tapınakta dua ederken oğullarından biri tara
fından öldürüldü (68 1 ) . Ölümü , gizemli bir biçimde, Gü
ney Mezopotamya'da Sümer, Akkad ve Babil tanrılarına
1 75
karşı gerçekleştirdiği yıkıcı hareketlerle ilişkilendirilmiştir.
Kralın beklenmedik bir şekilde öldürülmesi üzerine oğulla
rı arasında çıkan kısa süreli taht kavgası, ordunun destekle
diği Esarhaddon'un tahta çıkışıyla sonuçlanmıştır.
Esarhaddon (680-669) , 1 2 yıllık kısa saltanatı boyunca
babasını uğraşııran sorunları çözmeye çalışmış, Babil ve
Mısır'da adından söz ettirecek eylemler gerçekleştirmiştir.
Assur halkı ve kendisinden önceki krallar gibi, Esarhad
don da gelecek konusunda, kahinierin verdiği ipuçları ve
özellikle de yıldızların hareketlerinin yorumlanmasını dik
kate alarak hareket ederdi. Sağlıklı bir bünyeye sahip olma
dığı için çevresinde çok sayıda hekimin yanı sıra, tanrısal
belirtiler konusunda kendisini aydınlatacak rahipler vardı.
Assur halkı arasında, babasının Babil'de yaptıklarının ceza
sız kalmayacağı yolundaki yaygın inanç, onu da derinden
etkilemekteydi. Danışmanlarının da önerisiyle bu cezadan
kurtulmak için Babil'in ve yıkılmış tapınakların yeniden in
şa edilmesini kararlaştırdı. Krallığı boyunca devam eden ça
lışmalar sonunda kent onarıldı ve Assur'a getirilmiş olan
Nabu heykelleri de asıl mekanlarına taşındı. Esarhaddon'un
kişiliğiyle bağlantılı olarak, bu dönemde sık sık başvurulan
bir diğer uygulama da vekil kralların atanmasıydı. Eğer ka
hinler yapılan bir işten dolayı kralın tanrılar tarafından ce
zalandırılabileceğine dair bir işaret alırlarsa, tahta geçici bir
süre bu cezaya muhatap olsun diye bir vekil kral atanırdı.
Vekil kral tahtta kaldığı dönemde ölürse devlet töreniyle
gömülür ve gerçek kralın cezadan kurtulduğuna inanılırdı.
Aslında bu yöntem Mezopotamya ve Anadolu'da ikinci bin
yıldan itibaren uygulanmaktaydı.
Esarhaddon döneminin en önemli etkinliklerinden biri,
Assur ordularının ilk kez Kuzey Afrika'ya geçerek Mısır
kentlerini yağmalamasıdır. Daha önce değindiğimiz gibi,
III. Tiglat-pileser ve oğlu II. Sargon zamanından başlayarak
1 76
Doğu Akdeniz kıyılarının güneyine doğru ilerleyen Assur
orduları bu bölgedeki krallıkları destekleyen Mısır güçleriy
le karşılaşmaktaydı. Esarhaddon'un 679 yılında gerçekleşen
ilk Mısır seferinden utkuyla ayrılmasına karşın kesin bir so
nuç elde edemediği, 5 yıl sonra yapılan ikinci sefer ( 6 7 4)
sırasında da Assur ordusunun yenildiği anlaşılmaktadır.
Esarhaddon 6 7 1 yılında yaptığı daha kapsamlı bir sefer so
nucu Mısır firavunu Taharka'nın başkenti Memfis'i ele ge
çirdi. Böylelikle Assurluların yalnızca ticari ilişkiler kana
lıyla bilgi sahibi oldukları Mısır'ın zenginlikleri, firavunun
tüm hazinesi ve haremi Esarhaddon'un eline geçmiş oldu.
Tüm bu zenginlik Assur ülkesine taşındı ve yeni kentlerle
Babil'in bayındırlık çalışmalarında ve onarımında kullanıl
dı. Esarhaddon unvanları arasına "Aşağı ve Yukarı Mısır'ın
Fatihi " deyimini de ekledi.
Bu dönemde Assur Krallığı'nın Anadolu'daki faaliyetleri
konusunda bazı belirsizlikler vardır. Tabal ve Çukurova'nın
batısında dağlık bölümlerde bulunan Hilakku üzerinde bir
otorite kurulamıyordu. Kue ve Melid'in esnek bir siyasa iz
lemeleri ise yapılan saldırılada Assur lehine değişmekteydi.
Assur egemenliğine karşı en büyük tehdit Kirnınerlerden
gelmekteydi. Esarhaddon Anadolu'daki Kirnınerler ve bo
yun eğmek bilmez krallıklar üzerine 679 ile 676 arasında
en az iki sefer yaptı. Assur kayıtları ilk seferde Kimmederin
bozguna uğratıldığını ileri sürer. Ancak çoğunluğu hareket
li, atlı birliklerden oluşan Kimmederin bu savaşın sonu
cunda etkinliklerini yitirdiklerini söylemek zordur. Kim
ınerler gibi, kuzeyden gelen ve yerleşik uygarlıklar açısın
dan büyük tehlike oluşturan bir diğer atlı savaşçı grup da
lskitlerdi. Onlar da Anadolu'ya ve Kuzeybatı lran'a doğru
ilerleyen bir halktı. Esarhaddon bu yeni güçle savaşmak ye
rine, liderleri Bartatua ile bir Assur prensesinin evliliğiyle
sonuçlanan bir antlaşmayı yeğledi: Bu geçici çözüme rağ-
1 77
men, Urmiye Gölü çevresinde Manna ve Medler gibi Iskit
ler de Assur için potansiyel bir tehlike oluşturarak güçlerini
artırmaktaydılar.
Esarhaddon'un 669 yılında ölmesinden sonra Aşurbani
pal (668-627) sorunsuz bir biçimde Assur tahtına oturmuş,
kardeşi Şamaş-şum-ukin de bir yıl sonra Babil kralı olmuş
tur. Kralın bir diğer kardeşi de ay tanrısı Sin'in en yüksek
rahibi olarak Harran kentine atanmıştı. Büyük bir kült mer
kezi olan Harran, buradaki tapınağın genişletilmesiyle daha
da önemli bir konum kazanmıştı. Anlaşıldığına göre Aşur
banipal önce aile içi çekişmeleri önlerneyi düşünmüş ve
böylece merkezi güçlendirmiştir. Dış politikada da babası
nın yolunu izlemiştir. Esarhaddon döneminde Mısır'da elde
edilen başarı, kazanılan ganimetler, Assur açısından bölge
deki diğer kentleri de çekici kılmaktaydı. Aşurbanipal Mı
sır'a karşı iki sefer gerçekleştirmiştir. llkinde (667) Memfis,
ikincisinde (663) Teb kenti ele geçirilerek yağmalanmıştır.
Aşurbanipal muhtemelen bu savaşlara katılmamıştı. II. Sar
gon'un Tabal üzerine yaptığı bir savaşta ölmesi ve cesedinin
bulunamaması, onun soyundan gelen sonraki kralları etki
lemişti. Ancak bütün yazıdar kazanılan başarıları kralın ağ
zından anlatır. Assur orduları, Doğu Akdeniz kıyısında,
vergi vermeyi reddeden Tyre'ye saldırmış ve bu bölgeyi ye
niden vergiye bağlayarak Assur'un zenginliğine katkıda bu
lunmuştur.
Anadolu'da Kimmederin yerel krallık merkezlerine yap
tıkları saldırılar gittikçe artmaktaydı. Assur'un batısında Ta
bal ve Hilakku , bozkırlı savaşçıların baskısı nedeniyle di
renmeyi bırakıp, elçiler ve hediyeler göndererek Aşurbani
pal'in himayesini istediler. Yardım isteyen bir diğer krallık
da, Assur'dan oldukça uzakta olan Lidya Krallığı'ydı. Batı
Anadolu'da gelişmekte olan bu krallığın başkenti Sardes
(Sart) Kimmer tehdidi ve saldırıları altındaydı. Lidya kralı
1 78
Gyges, zengin hediyeler göndererek talep ettiği yardımı ala
madan, Kimmerlerle yaptığı bir savaşı kaybetti ve savaş
mey�anında öldü (645 ) . Yazılı belgelerin Ummanmanda
olarak adlandırdığı bu atlıların başmda Dugdamme adlı !i
derleri vardı. Dugdamme Assur'a iki saldırı düzenlemiş ,
ikincisinde ölmüştür (640) . Dugdamme'yi oğlu Şandakşat
ru izledi.
Assur Krallığı'nın güney politikası bu dönemde de Babil
ve Elam merkezlidir. Aşurbanipal'in kardeşinin krallık dö
nemi 16 yıl boyunca Babil'de bir problem çıkmasını engel
lemiştir. Assur orduları Mısır gibi uzak bir bölgeye sefere
çıktığında Elam kralı Teumman Güney Mezopotamya kent
lerini işgale başlamıştı. Bunun üzerine güneye ilerleyen
Aşurbanipal'in ordusuyla bizzat kralın yönetimindeki Elam
ordusu Ulai Nehri kıyısında karşılaşmıştır. Savaş, Elam or
dusunun bozgunuyla son bulmuş; kralları Teumman öldü
rülmüş ve kesilen başı Ninive'de bekleyen Aşurbanipal'e
götürülmüştür (653 ) . Bu olay yazılı belgelerin yanı sıra, Ni
nive'deki sarayın duvarlarını süsleyen ve çok canlı tasvirler
den oluşan taş kabartmalarda da anlatılmıştır. Bir kabart
mada, Assur kralı ve kraliçesi elde edilen utkunun şerefine
karşılıklı kadeh kaldırırken, Teumman'm kesik başı, arkada
bir ağaçta sallanır durumda gösterilmektedir. Ancak bir yıl
sonra Babil tahtındaki kardeşi, Kalde, Elam ve bazı Arap
kabilelerinin de desteğini alarak Assur'un egemenliğine
karşı bir isyan başlatmıştır. Yaklaşık 4 yıl kadar süren karı
şıklıktan sonra, Assur orduları bir kez daha Babil'i yakıp yı
karak denetimi sağlamıştır. Ancak Babil'in tahrip edilmesi
bölgedeki istikrarsızlığı tümüyle çözmemiş; tam tersine Ba
bil, askeri güçsüzlüğüne karşın Assur siyasetini etkileyen
önemli bir dinsel kültürel merkez olarak imparatorluğun
en güçlü olduğu dönemde yıkılış sürecinin koşullarını ha
zırlamış tır. Sınır tanımayan imparatorların sonuncusu
1 79
Aşurbanipal Babil'den sonra güneye doğru ilerleyerek Elam
ülkesinin başkenti Susa'yı da ele geçirip yağmalamıştır.
Aşurbanipal sanata ve bilime oldukça önem veren bilge
bir kraldı. Güney Mezopotamya'nın kutsal kentlerine yaptı
ğı seferler sonrasında Sümer ve Akkad tapınaklarında sak
lanan tabietleri ülkesine taşımış ve �unların kopyalarını çı
kartarak arşivini zenginleştirmiştir. Ninive'de oluşturmaya
başladığı yazılı belge koleksiyonu zamanla büyük bir kü
tüphaneye dönüşmüştür. Burada bilim adamlarının kullan
dığı standart listeler, referans kitapları, iki dilli sözlükler,
işaret ve eşanlamlı sözcük listeleri, tıbbi tanı listeleri, keha
net, dinsel tören ve büyü özetleri gibi çalışmaların yanı sıra,
Yaratılış Destanı ve Gılgamış Destanı gibi edebiyat yapıtları
da bulunurdu. Kralın kendisi de Sümerce ve Akkadca bel
geleri anlayabildiğini, en zor matematik problemlerini çö
zebildiğini ileri sürerdi. Ninive'deki (Koyuncuk) Kuzey Sa
rayı'nın duvarları yaşamı boyunca yaptığı önemli savaşları
anlatan taş kabartmalar ve av sahneleriyle bezenmişti. Bu
dönemde askeri seferlerin yanında avcılık da, Assur kralları
için saygınlık ve güç sağlayan, öncelikli bir spordu .
I mparatorluğun sonu
Din
Yeni Assur dönemi duvar kabartmalarında, aslan, boğa, yaban i at, geyik ve ceyla n
gibi hayvanların k r a l tarafından avlanışını gösteren sahneler özel bir ö n e m taşır. Bu
sahnelerde kra l ı n hızlı ve güçlü hayvaniara karşı başarısı ve üstünlüğü vurgulanmak
istenmektedir. Aşurbanipal dönemi kabartmala rı, kra l ı n aslan avın ı açık arazide
değil N i nive kentinde yaptığ ı n ı gösterir. Sarayın botan i k bahçesinde beslenen
aslanlar, halkın h uzuru nda, m ızraklı ve kalkanlı korumaların ol uşturduğu bir
dairenin içinde yapılan kontrollü bir av şenliğinde kafesten bırakılmakta, kral da bu
aslanları avlamaktadır. Kra l ı n yakını nda, bir tersliğe engel olmak amacıyla yakın
korumalar bulunmaktadır. Gerçekten yaşanıp yaşanmadığı kuşkulu olan ve
Aşurbanipa l ile yara l ı bir asia n ı yüz yüze gösteren bu sahne, Onasya'da sıkça
tekrarlanan bir kompozisyondu.
1 90
Sarayın bahçesinde beslenen ve kontrollü av partisinde kral Aşurbanipal
tarafından avianmak üzere kafesten bırakılan aslan. N i n ive Kuzey Sarayı
kabartmalarından ayrıntı.
Assurl u sanatçı lar kabartma yaparken, savaş arabas ı n ı n tekerleği ndeki ispit
sayısından, avcıların kimli klerini gösteren başl ı k ve ta kılara kadar bir dizi katı kurala
uymak zorunda olmalarına rağmen, yeteneklerini, ayrıntı ları işlemede gösterdikleri
olağanüstü özenle ortaya koymuşlard ı r. Üç atın çektiğ i bir savaş a rabası ile
gerçekleştirilen bu aslan avı, l l . Aşurnasi rpa l'in N i mrud (Kalhu) kenti Kuzeybatı
Sarayı'ndaki gözde eserlerden biridir. Asl ında Erken Hanedanlar döneminden
itibaren, savaştaki başarıyı a n latma k için, ölü düşman askeri n i n kullanıldığı bu
sahne, bu örnekte aslan avına uyarlanm ıştır.
1 92
Duvar kabartma larındaki kişiler, katı bir h iyerarşinin ürünü olarak ait oldukları
sınıfın ve görevin başlığı veya giyim tarzı ile gösterilmiştir. Üstteki boynuzlu iki
başlık tanrı, tanrıça ve kanatl ı cinlerin başı nda; sağdaki sivri uçlu başl ık ise yal nızca
kralların başında bulunur. Altta Yen i Assur dönemin d e, kale kapılarını açmak veya
surları yıkmak için geliştirilmiş, tekerlekli ağır silahlar (koç başı) görülmektedir.
1 93
daki her bir figür özgün renklere sahipti. Ancak günümüze
bu renk özgünlüğünün çok az bir bölümü ulaşabilmiştir.
Bazı sarayların duvarlarına da doğrudan boya ile kralın ey
lemlerini anlatan sahneler çizilmiştir. llL Tiglat-pileser'in
Til Barsip sarayında, bu uygulamanın kısmen sağlam bir ör
neği günümüze ulaşmıştır.
Yeni Assur döneminde heykel sanatına pek önem veril
memiştir. British Müzesi'ndeki II. Aşurnasirpal ve İstanbul
Eski Şark Eserleri Müzesi'ndeki oğlu III. Şalmaneser'e ait
olan iki heykel günümüze ulaşan seçkin örneklerdir.
Yeni Assur sanatının III. Salmaneser dönemine ait iki öz
gün yapıtı da Balawat kapı kabartmaları ve Siyah Obe
lisk'tir. Yüksekliği 7 m.'ye ulaşan ahşaptan çift kanatlı bir
kapı üzerine 27 cm. genişliğinde yatay şeritler halinde yapı
lan bronz kaplamalar, Salmaneser'in ilk 10 yılına ait olayları
öykücü bir üslupta gösteren sahnelerle bezenmiştir. Ülke
nin farklı bölgelerine yapılan seferler kabartmaların üstüne
eklenen çiviyazılı notlada da özetlenmiştir. Burada işlenen
sahneler arasında, ordunun Doğu Anadolu'nun dağlık böl
gesine iledeyişi ve kralın Dicle'nin kaynağına ulaşarak bu
rada kendi kabartmasını yaptırışı da yer alır.
Siyah Obelisk ise üst kısmı Babil Kulesi gibi hasarnaklı
yapılmış dört yüzü olan bir steldir. Bu yüzlerin her birinde,
çerçeveli panolar içinde III . Şalmaneser'e bağımlı olan ve
zengin hediyeler sunan ülkelerin temsilcileri gösterilir. Böl
gesel özelliklere uygun olarak, . Suriye ve Filistin'den gelen
elçiler altın ve gümüşten yapılmış kıymetli eşyalar, tran el
çileri at, güneyden ve doğudan gelenler deve ve fil getirir
ken resmedilmiştir. İsrail kralı jehu'nun III. Salmaneser'in
ayaklarına kapanırken gösterilmesi ise Assur sanatının düş
manı aşağılama anlayışının bir ürünüdür. Esarhaddon da
Zincidi'de (Sam'al) diktirdiği stelde Fenike kralını ve Mısır
yöneticisini benzer bir anlayışla ayaklarının dibinde, olduk-
1 94
ça küçük ve dudaklarına halka takılmış biçimde resmettir
miştir.
Yükseklikleri 3.3 m. ile 5. 7 m. arasında değişen !amaşşu
!ar, Assur sanatının anıtsal ürünleridir. Sarayların kapıları
na yerleştirilen bu anıtların kötü ruhlardan koruduğuna
inanılırdı. Insan başlı, aslan veya boğa gövdeli kanatlı la
maşşuların başları heykel formunda , diğer bölümleri ise
yüksek kabartma olarak işlenmiştir. Assurlu sanatçılar, Sen
naherib dönemine kadar bu koruyucuları, önden ve yandan
bakıldığında 4 ayaklı göstermek için, 5 ayaklı olarak yap
mışlardır.
Assur sanatı burada bir bölümünü özedediğimiz anıtsal
boyutlardaki taş eserlerin yanı sıra, Suriye ve Filistin bölge
sinin etkisiyle fildişi ve cam; geleneksel Mezopotamya sa
natının devamı olarak da damga ve silindir mühürcülük
konusunda da son derece parlak ürünler vermiştir.
1 95
...
ID
en
Yeni Assur kra l ı l l . Aşurnasirpal'in Nimrud'da (Kal h u) Kuzeybatı Sarayı'nda bulunan ve bir seferden dönüşünü gösteren kabartmadan ayrıntı.
Kanatlı diskin ortasında boynuzlu başlık giyen bir tanrı sembolü yer alır. Tanrı betiminin sol e l i nde yay, belinde de bir kama bulunur. Arkasında
bir haç ve ışık demetleri gösteri lmiştir. Kanatlı disk ve haç sembolünün genellikle güneş tanrısı Şamaş'ı sembolize ettiği kabul edilir. Ancak bazı
araştırmacılar kanatlı diskin Yen i Assur döneminde tanrı Assur'u gösterdiğine inanmaktadır.
YENI BABI L ( KALDE) KRALLIG I (625-539)
1 99
leser'in çağdaşı, Bit-Yakin kabilesinin şeyhi Il. Marduk-ap
la-iddina (Tevrat'ta Merodah-Baladan) bunların en becerik
lisiydi. Babil ve çevresinde kurduğu ittifaklada Assur'a karşı
bir güç oluşturmuş, zor duruma düştüğünde ise büyük
miktarlarda haraç ödeyerek durumunu korumuştu. Ancak
daha önce belirttiğimiz gibi II. Sargon ve ardılları dönemin
de Assur'un bölge üzerindeki baskısı oldukça artmıştı.
Yeni Assur Krallığı'nın en geniş sınırlara ulaştığı Aşurba
nipal döneminde Babil'de kral olan Kandalanu , uzun süre
iktidarda kalmış ve bölge onun yönetimi altında yeni imar
faaliyetleri ve gelişen tarım sayesinde oldukça zenginleş
mişti. Assur'un çöküş sürecine girdiği dönemde ise Babil'de
yeni bir Kalde sülalesi yönetimi ele geçirmiştir.
Araştırmacılar 625 yılından 539 tarihindeki Pers işgaline
kadar olan 86 yıllık dönemi Yeni Babil olarak adlandırırlar.
Bu tarihsel dilimin ilk kralı Nabopolassar (Nabu-apla
usur) , Yeni Assur kralı Aşurbanipal'in ölümünden sonraki
zayıflama ve yıkılına sürecinde aktif bir rol oynamış, Med
lerle işbirliği yaparak Ninive'nin düşmesine katkıda bulun
muştur. Assur'un tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte
Babil kralı, geriye bırakılan mirası sahiplenmek amacıyla
harekete geçmiş ve orduları Toros Dağlarına kadar olan böl
gede düzeni yeniden sağlamıştır. Harran'a kaçan ve orada
Mısır'ın desteğini de alarak direnmeye çalışan son Assur
kralı Il. Assur-uballit'i, arkasından da Kargamış yakınların
da Mısır ordularını yenen (605) Babil kralı Mezopotam
ya'nın tek hakimi olmuştur. Nabopolassar'ın ölümünden
sonra, ordunun başında büyük savaşları yönetmiş olan veli
aht prens N ebukadnezzar (Nabu-kudurru-usur: 604-562)
kral oldu .
Yeni Babil Krallığı'nın en ünlü hükümdarlarından biri
olan Nebukadnezzar, hem Babil kentinde yaptırdığı gör
kemli yapılar hem de askeri ve toplumsal bağlamda gerçek-
200
leştirdikleriyle unutulmaz izler bırakmıştır. İsrail ve Ku
düs'te yaptıklarından dolayı adı, Eski Ahit'te anılır.
Nebukadnezzar, Babil tahtına çıktıktan hemen sonra, As
sur krallarının geleneklerine sadık kalarak, ordusuyla ülke
nin dört bir yanında varlığını göstermiştir. Artık krallıklar
ve kent devletleri zengin hediyelerle sarayının kapısında
kabul edilmeyi beklemekte, bunu yapmayanlar ise ağır bi
çimde cezalandırılmaktaydı. Mısır dışında, eskiden Assur'a
bağlı olan tüm bölgelerde kısa zamanda denetim sağlanmış
tır. Mısır üzerine 60 1 yılında yapılan bir sefer ise beklenen
sonucu vermemiştir. D oğu Akdeniz kıyısındaki Yahuda
kralı Yehoyakim bu olaydan sonra Mısır'ın desteğine de gü
venerek vergi ödemeyi kesmiştir. Nebukadnezzar 597 yılın
da ordusunu bir kez daha bölgeye göndermiş ve Kudüs ku
şatması, ağır bir vergi yükü , Süleyman Peygamber'in tapı
nağındaki hazinelerin ele geçirilmesi ve 10 bin kadar Yahu
di'nin Babil'e sürgünüyle sonuçlanmıştır. Sürgün edilenler
arasında Eski Ahit'te peygamber olarak adı geçen Hezekiel
de vardır. Ancak Kudüs için esas büyük yıkım 586 yılında
ki kuşatma sonrasında yaşanmıştır. Kudüs kentini çevrele
yen surlar, içindeki kutsal tapınaklar ve sarayların tümü ya
kılmış, yıkılmış ve kent harabeye çevrilmiştir. Bu felaketten
kurtulanlar yine Babil'e getirilmiştir.
Nebukadnezzar, elde ettiği topraklardan sağladığı gani
metlerle Babil'i eski dünyanın gıpta ile baktığı görkemli bir
kent durumuna getirmiştir. Yeni Yıl Şenliklerinde kullanı
lan tören yoluna açılan ünlü lştar Kapısı, Babil Kulesi ve di
ğer birçok yapı bu dönemde son şeklini aldı. Kuzeyden ge
lecek tehlikelere karşı başkenti korumak için de Sippar'dan
Opis'e kadar uzanan bir duvar yapıldı.
Nebukadnezzar'ın son yılları ve ölümü hakkında yeterin
ce bilgi yoktur. Kendisinden sonra tahta çıkan Amel-Mar
duk (Evil-Merodak) ve Neriglissar (N ergal-şarra-usur)
201
[ 559-556 ] , Babil'de kısa süre iktidarda kalan ve bazı ona
rımlar dışında bir etkinlik göstermeyen güçsüz krallardan
dır. Ancak Babil ordularının bu dönemde bile Çukurova
bölgesine uzanan seferler gerçekleştirdikleri kaydedilmiştir.
Yeni Babil Devleti'nin son kralı Nabonidus (Nabu-na'id:
555-539) siyasi faaliyetlerinden çok, dindar ve gizemli kişi
liği ile tanınır. Nergal-şarra-usur'dan sonra tahta çıkan oğlu
Labaşi-Marduk'un ülke yönetiminden uzaklaştırılmasından
sonra kentin önde gelenleri tarafından iktidara getirilmişti.
Krali sülaleden gelmemekteydi. Harran'da kendisini tanrı
Sin'e adamış olan Adda-Guppi adlı bir kadının oğluydu .
Nabonidus Sin Kültü'ne derinden bağlıydı ve bu yüzden
Harran'daki tapınağı onartarak buraya zengin hediyeler
sunmuştu.
Nabonidus iktidara geldikten bir süre sonra, Mezopotam
ya'da örneğine rastlanmayan bir karar alarak, kentin ve
devletin yönetimini vekaleten oğlu Bel-şar-usur'a bırakıp ,
1 0 yıllığına Batı Arabistan'daki Taima vahasında inzivaya
çekildi. Bu davranışının gerçekleştirmek istediği dini re
formlarla veya bu dönemdeki salgın hastalıklada herhangi
bir ilişkisinin olup olmadığı bilinmemektedir. Kralın bu ey
lemi nedeniyle tanrı Marduk heykelinin taşındığı Yeni Yıl
Şenlikleri uzun süre yapılmamıştır. Gerçekte Nabonidus ta
rihe ve eski eseriere meraklı dindar bir kraldı. Sümer ve
Akkad tapınakianna önem vermekte, eski ve birçoğu hala
Sümerce okunan ilahilerin doğru biçimde öğrenilmesi ko
nusunda titizlik göstermekteydi.
Kalde Krallığı, kısa bir sürede Yeni Assur'un parlak döne
mini aratmayacak kadar büyük bir güce ulaşmıştı. Yeni baş
tan düzenledikleri başkentleri ise gıpta ile bakılan bir kent
olmuştu . Babil Kulesi ve daha sonraki yüzyıllarda Dünya
nın Yedi Harikası arasında sayılan Asma Bahçeleri gibi, ün
leri dilden dile dolaşan yapıları; edebiyat, sanat, astronomi,
202
matematik ve tıp gibi alanlarda yetişmiş bilge insanları var
dı. Geçmişi üç binyıl öncesine giden gelenekiere sahip ol
makla birlikte, Babil'in ve son kral Nabonidus'un siyasal ya
şamı kısa sürmüştür. Aşağıda değineceğimiz üzere, İran'da
Medlerin yerini alan Persler bir süre sonra (539) Babil'i de
ele geçirecek ve Mezopotamya kökenli devletlerin egemen
liğine son verecektir. Ancak buradaki köklü geleneklerin
izleri, Önasya'daki toplumların temel düşüncelerini belirle
meye devam edecektir.
Babil'in lştar Kapısı ve Nebukad nezzar sarayları n ı n duvarla rını süsleyen, sırlı
tuğlalarla yapılmış aslan, ejder, boğa ve rozet bezemel i panolardan bir böl ümü
Istanbul Arkeoloji M üzesi'nde sergilenmektedir.
204
eden Tören Yolu'nun kuzey ucundaydı. Anıtsal boyutları
nın yanı sıra, göz alıcı sırlı tuğlalada bezenmiş odalarıyla
saraylar ve lştar Kapısı, günümüze ulaşmayan "Babil'in As
ma Bahçeleri" kadar görkemliydiler. Kapının yüksekliği 23
m. , yassı taş plakalarla döşeli yolun genişliği ise 22 m. ka
dardı. Kazılar sırasında sarayın kuzeydoğu köşesinde ortaya
çıkarılan kemerli bir yapının, "Babil'in Asma Bahçeleri" ol
duğu düşünülmüştü . lştar Kapısı'nın kabartmalarının bü
yük bölümü , arkeolog Koldewey ve ekibi tarafından Al
manya'daki Berlin Müzesi'ne taşınmış ve orada yeniden dü
zenlenmiştir. Kapıyı ve yolu süsleyen sırlı tuğlalardan as
lan, ejder, boğa ve rozet bezemelerinin bir bölümü de İstan
bul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
Babil'in Yeni Yıl kutlamaları bu kapı ve tören yolu ile öz
deşleşmiştir. Mart ayının ikinci yarısında başlayan ve ı ı
gün süren törenler, baştanrı Marduk'u simgeleyen heykeli
çevresinde okunan dualar, sunulan hediyeler, kralın tanrı
huzuruna çıkışı ve tören geçişi gibi, katı kuralları olan ay
rıntılı bir programa sahipti. Örneğin dördüncü gün öğlen
den sonra tanrı Marduk heykelinin önünde, Sümerlerden
bu yana tekrarlanan Yaratılış Destanı'nın Babil versiyonu
okunurdu. Bu destanda yeri, göğü ve insanları yaratan Sü
mer tanrılarının yerini Marduk almıştı. Onuncu gün baş
tanrı ve tören için getirilen diğer tanrı heykelleri hiyerarşik
bir düzen içinde lştar Kapısı'ndan geçit yoluna girer ve bu
tören için inşa edilmiş Akitu Tapınağı'na götürülürlerdi. Bu
törene bir arabanın içinde tanrı heykelinin arkasında yer
alarak katılan kral, tapınağa büyük armağanlar sunardı.
Dindar kral Nabonidus'un bir tören sırasında yaklaşık ıso
kg. altın ve 3 ton kadar da gümüş verdiği kaydedilmiştir ki,
bu hediyeler bile törene verilen önemin bir göstergesidir.
Babil' e gelen tanrılar ve ziyaretçiler onbirinci gün Esagila'da
verilen bir ziyafetten sonra kentlerine uğurlanırdı.
205
Bu törenler, Mezopotamya'da en azından ikinci binyıla
kadar uzanan eski bir geleneğin, Babil toplumu tarafından
resmi bir programla şekillendirilmiş olan yeni düzeniyle ya
pılmaktaydı. Kutlamalar, okunan yaradılış destanının me
sajlarıyla duyurulan yeni bir yılın başlangıcı ve bahar arpa
hasadının gelişi gibi temel ortak ögeler içerirdi. Günümüze
kadar varlığını koruyan birçok gelenek ve uygulama gibi bu
törenierin de Önasya ve çevresinde "Bahar Bayramı" veya
"Nevruz" adlarıyla aynı günlerde kutlanan bayramların esin
kaynağı oldukları anlaşılmaktadır.
Kente kutsal ve mistik bir misyon kazandıran bu tapınak
lardaki okullarda edebi metinler, ritüeller, şiirler ve dönemin
bilimsel araştırmaları okutulurdu . Yazılı belgeler arasında
kehanet ve bilicilikle ilgili olanlar oldukça önemli bir bölü
mü oluştururlardı. Babil bu bağlamda Eski Mezopotam
ya'nın danışılan büyük kahinierine sahip merkezlerin başın
da gelmekteydi. Assur'da olduğu gibi kahinler kralların vaz
geçilmez danışmanları konumundaydılar; ordunun hareket
leri bile onlardan alınan bilgilere göre yönlendirilirdi. Ba
bil'de, kurban edilen hayvanların iç organlarıyla yapılanlar
yanında, gökyüzündeki yıldızların hareketlerine bakarak ya
pılan kehanetler de önemsenirdi. Babil ve çevresindeki bir
çok kentte astronomi konusundaki adımlar bu amaçla atıl
mıştı. Uluslararası ticareti kontrol eden ve Mezopotamya'nın
en bereketli topraklarına sahip olan Babilliler, hiçbir zaman
Assurlular kadar savaşçı bir toplum olarak anılmadılar.
210
ESKI M EZOPOTAMYA KRONOLOJ ISI
Du du 2 1 89-2 1 69
Şu-Turul 2 1 68-2 1 54
l l l . Ur Sülalesi 21 1 2-2000
U r-Nammu 2 1 1 2-2095
Şu lgi 2094-2047
Arnar-Sin 2046-2038
Şu-Sin 2037-2029
l bbi-Sin 2028-2004
21 1
Iddin-Dagan 1 974-1 954
lşme-Dagan 1 953-1 935
Lipit-lştar 1 934-1 924
Larsa Sülalesi
Naplanum 202 5-2005
Emişum 2004-1 977
Samium 1 96 1 - 1 942
Zabaya 1 94 1 - 1 933
Gungunum 1 932-1 906
Abi sa re 1 905-1 805
Mari Kralları
Yakdun-Lim
Yaşmah-Adad 1 796-1 780
Zimri-Lim 1 779- 1 757
212
Kassit Kralları
Gandaş
Agu m
1 . Kaştiliaş
I I .Ag u m 1 570-?
I . Bu rnabu riaş
Karaindaş 1 4 1 5-?
I . Ku rigalzu
1. Kadaşman-En Iii
I I . Burnaburiaş 1 37 5-1 347
I .Assur-reş-işi 1 1 32-1 1 1 5
I .Tig lat-pileser (Tukulti-a pii-Eşarra) 1 1 1 4- 1 076
Aşared-apii-Ekur 1 075-1 074
Assur-bel-kala 1 073-1 056
I I . Eriba-Adad 1 055-1 054
IV. Şamşi-Adad 1 053-1 050
213
Yeni Assur Kralları
l l . Assu r-rabi 1 0 1 2-972
ll. Assur-res-işi 97 1 -967
l l . Tiglat-pileser 966-935
l l . Assur-dan 934-9 1 2
ll. Adad-nira ri 9 1 1 -89 1
l l . Tukulti-Ninurta 890-884
l l . Aşurnasirpal (Assur-nasir-a pli) 883-859
l l l . Şairna neser 858-824
V. Şamşi-Adad 823-8 1 1
l l l . Adad-nirari 8 1 0-783
IV. Şairnaneser 782-773
l l l . Assu r-da n 772-755
V . Assur-nirari 7 54-745
l l l . Tiglat-pileser 744-727
V. Şairnaneser 726-722
I I . Sargon 72 1 -705
Sennaherib (Sin-ahhe-eriba, Sanherib) 704-68 1
Esarhaddon (Assur-aha-iddina) 680-669
Aşurbanipal (Assur-ba ni-apli, Osnappar) 668-627
Assur-etel-ilani 626-?
Sin-şumu-lişir
Si n-şarra-işkun ?-6 1 2
l l . Assu r-u ballit 6 1 1 -609
214
RESIMLERIN KAYNAKLARI*
(*) İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi'nde bulunan eserlerin fotoğraflan, Müze
Müdürlüğü'nün izniyle tarafımızdan çekilmiştir.
21 5
s.82 Naram-Sin steli, Louvre M üzesi (Çizim: E. Konyar).
s.90 Ur zigguratının rekonstrü ksiyonu (Woolley 1 939).
s.95 I kinci binyıl haritası .
s. 1 09 Hammurabi steli, Louvre M üzesi (Çizim : E. Konyar).
s. 1 1 0 Babil'de bulunmuş tannca lştar kabartması, British Müzesi (Çizim :
E . Konyar).
s. 1 34 1 . Tukulti-Ninurta sunağı, 57.5 cm yüksekliğinde, Berlin M üzesi.
s. 1 3 5 Orta Assur dönemi sunağı, I stanbul Eski Şark Eserleri Müzesi.
s. 1 37 Birklinçay kabartması, 1 . Tiglat-pileser.
s. 1 40 Karacağlı yarı göçebe bir aile çadırı.
s. 1 45 Sam'al (Zincirli) kenti planı (von Luscha n 1 893).
s. 1 47 Sam'al kra lı Bar-Rakkab, I stanbul Eski Şark Eserleri M üzesi.
s. 1 49 Zincidi'den savaş a rabası, I stanbul Eski Şark Eserleri Müzesi (Çi-
zim: Z.G. Akgün).
s. 1 53 Yen i Assur dönemi haritası .
s. 1 56 Kalhu kentindeki Kuzeybatı Sarayı Taht Salonu'nun Layard tarafın-
dan yapılan resmi (Layard 1 853).
s. 1 59 l l l . Şairnaneser heykeli, I stanbul Eski Şark Eserleri M üzesi .
s. 1 6 1 l l l . Şalmaneser'e ait Kurkh ( Ü çtepe) steli, British Müzesi .
s. 1 65 Hadım görevli kabartması, I stanbul Eski Şark Eserleri Müzesi .
s. 1 68 l l . Sargon sarayının rekonstrüksiyonu (Loud-Aitman 1 938).
s. 1 7 1 Bir lamaşşunun Ninive'ya taşınışını gösteren duvar kabartması, Bri
tish M üzesi (Layard 1 853b).
s. 1 73 Lakiş kentinden sürgün edilen aile, 700-692 yılları, British M üzesi.
s. 1 90 Aşurbanipal ve yaralı aslan, Ninive Kuzey Sarayı duvar kabartması,
British Müzesi (Çizim : E . Konyar).
s. 1 9 1 Kafesten bırakılan aslan, Aşurbanipal dönemi, Ninive Kuzey Sarayı
duvar kaba rtması, British Müzesi (Çizi m : E. Konyar).
s. 1 92 Savaş arabası ile aslan avı, l l . Aşurnasirpal dönemi, Nimrud (Kal
hu) Kuzeybatı Sa rayı duvar kabartması, British M üzesi (Layard
1 853: Lev. 3 1 ve ayrıntılı resimlerden yeniden çize n : E. Konyar).
s. 1 93 Kabartmalardaki tanrı, tanrıça, kral başlığı (üst sıra) ve koçbaşları
(alt sıra) (Handcock 1 9 1 2).
s. 1 96 Kanatlı disk ve tanrı sembolü, British Müzesi.
s. 1 99 Babil'in lştar Kapısı'nın temsili resmi (U nger 1 93 1 ).
s.204 Yeni Babil döneminden aslan ka bartması, I stanbul Eski Şark Eser
leri Müzesi.
s.207 Yeni Babil döneminden boğa kabartması, I sta nbul Eski Şark Eser
leri Müzesi .
216
KAYNAKÇA
Aruz, ] . - Wallenfels, R. (Ed.), Art of the First Cities, The Third Millennium B.C.
from the Mediterranean to the Indus, New York 2003.
Barnett, R.D. Falkner, M., The Sculptures of Assurnaşirpal I I , Tiglath-Pileser III
and Esarhaddon from the Central and SW Palaces at Nimrud, Londra 1962.
Beek, M.A. , Atlas ofMesopotamia, Londra 1962.
Black, ] . - Green, A., Mezopotamya Mitolojisi Sözlüğü, Tanrılar lfritler Semboller, İs
tanbul 2003 .
Bottero , ]. - Steve, M - ] . , Evvel Zaman Içinde Mezopotamya (çev. A. Tather), İstan
bul 2002.
Bottero, ]., Mezopotamya, Yazı, Akıl ve Tanrılar (çev. M.E. Özcan, A. Er) , Ankara
2003.
Bottero, ] . , Eski Yakındoğu, Sümerler'den Kutsal Kitap'a (çev. L. Arslan) , Ankara
2005.
Bottero , j . , Gılgamış Destanı, Ölmek Istemeyen Büyük Insan (çev. O. Suda), İstanbul
2005.
Börker-Klahn, ] . , Altvorderasiatische Bildsıelen und vergleichbare Felsreliefs, Mainz
1982.
Brinkman, J .A. , "Mesopotamian Chronology of the Histoncal Period", Ancient Meso
potamia, Portmit of Dead Civilization, A.L. Oppenheim, Chicago 1964: 335-352.
Chiera, E., Kilden Kitaplar Çivi Yazılı Belgelerin Anlattıkları (çev. Ali M. Dinçol),
İstanbul 1997.
Christian, V, Altertumskunde des Zweistromlarıdes, Leipzig 1940.
Colion, D., Ancierıt Near Eastern Art, Londra 1995.
217
Collon, D . , Near Eastern Seals, Londra 1990.
Curtis , ] . (Ed.) , Fifty Years ofMesopotamian Discovery, Londra 1 982.
Çevik, Ö., Arkeolajik Kanıtlar Işığında Tarihte ilk Kentler ve Kentleşme Siireci, Ku-
ramsal Bir Değerlendirme, Istanbul 2005 .
Dinçol, B., Eski Önasya Toplumlannda Suç Kavramı ve Ceza, Istanbul, 2003.
Dinçol, B., Eski Önasya ve Mısır'da Miizik, Istanbul 1999.
Erkanal, H., "Mezopotamya", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi II ( 1998) : 1216-1229.
Frangipane, M., Yakındoğu'da Devletin Doğuşu (çev. Z.Z. llkgelen) , Istanbul 2002.
Frankfort, H., The Art and Architecture ofAncient Orient, Harmondsworth 1954.
Gates, C., Ancient Cities, Londra 2003 .
Grayson, A.K., Assyrian Royal Inscriptions I-II, Wiesbaden 1972-1976.
Grayson, A.K., "Assyria: Aslıur-dan II to Ashur-nirari V (934-745) " , Cambridge
Ancient History III/2 , ( 1982) : 238-281 .
Grayson, A.K. , "Assyria: Tiglath-pileser III t o Sargon I I (744-705 B . C.)" Cambridge
Ancient History IIU2, ( 1 99 1 ) : 71- 102.
Grayson, A.K., Assyrian Rulers of the Early First Millennium BC I ( 1 1 14-859) , II
(858-745), Toronto 199 1 , 1996.
Hall, H.R. - Woolley, C.L, Ur Excavations I. Al-Ubaid, Oxford 1927.
Handcock, P.S.P., Mesopotamian Archaeology, Londra 1 9 1 2.
Hırçın, S., Çivi Yazısı: Ortaya Çıkışı, Gelişmesi, Çöziimii, Istanbul 1998.
Jastrow, M . , The Civilisation of Babylonia and Assyria, Philadelphia 1 9 1 5 .
Joannes, E, The Age of Empires, Mesopotamia in the First Millennium B C , Edinburgh
2000.
Kessler, K., Untersuchungen zur historischen Topographie Nordmesopotamiens, Wi-
esbaden 1980.
Kınal, E , Eski Mezopotamya Tarihi, Ankara 1983.
Kirschbaum, E. C., Asurlular (Tarih, Toplum, Kültür), (çev. A. Yarbaş) , !zmir 2004.
Klengel, H., Kral Hammurabi ve Babil Giinliiğii (çev. N. Oral) , Istanbul 200 1 .
Köroğlu, K . , Üçtepe I : Yeni Kazı v e Yiizey Bulgulan Işığında Diyarbakır/ Üçtepe ve
Çevresinin Yeni Assur Dönemi Tarihi Coğrafyası, Ankara 1998.
Kramer, S.N., Siimer Mitolojisi (çev. H. Koyukan) , Istanbul 1999.
Kramer, S.N . , Siimerler (çev. Ö. Buze) , İstanbul 2002.
Kramer, S. N., Tarih Siimer'de Başlar (çev. H. Koyukan) , Istanbul 1999.
Kuhrt, A., The Ancient Near East: c.3000-330 BC I-II, Londra 1995.
Layard, A.H. , A Second Series of the Monuments of Nineveh, Londra 1853b.
Layard, A.H. , The Monuments of Nineveh, Londra 1853.
Lloyd, S., Foundations in the Dust. The Story of Mesopotamian Exploration, Londra
1980.
21 8
Lloyd, S., The Archaeology of Mesopotamia. From the Old Stone Age to the Persian
Conquest, Londra 1980.
Loud, G. - Altman, C.B. , Khorsabad II. The Citadel and the Town, Chicago 1938.
Luckenbill, D.D., Ancient Records of Assyrian and Babylonia I-II Chicago 1926-
1927.
Madhloom, T.A., The Chronology of Neo-Assyrian Art, Londra 1970.
Maisels, C.K. , Uygarlığın Doğuşu, Yakındoğu'da Avcılık ve Toplayıcılıktan Tanma,
Kentlere ve Devlete Geçiş (çev. A. Şenel), lstanbul 2000.
Meyers, E.M. (Ed.), The Oxford Encyclopedia of Archaeology in the Near East I-V,
Oxford 1997.
Moortgat, A., The Art of Ancient Mesopotamia, Londra 1969.
Nissen, H.] . , Ana Hatlanyla Mezopotamya. Yakın Doğu Arkeolojisinin 11k Dönemleri
(çev. Z. llkgelen), Istanbul 2004.
Oates , ] . , Babil (çev. E Çizmeli), Ankara, 2004.
Olmstead, A.T. , History ofAssyria, AOAT 6, Neukirchen 1970.
Özgüç, T. , Kültepe Kaniş!Neşa, Istanbul 2005.
Paroda, E. - Hansen, D.P.- Dunham, S.- Babcock, S.H., "The Chronology of Mezo
potamia, ca 7000- 1 600 B.C. " , Chronologies in the Old World Archaeology I - I I ,
(Ed. R.W Ehrich) (Chicago 1992) : 77- 1 2 1 , 90- 1 24.
Parpola, S., Neo-Assyrian toponyms, Neukirchen 1970.
Parrot, A., Assur, Paris 196 1 .
Pedersen, 0., Archives and Libraries i n the Ancient Near East I S00-300 B .C . , Bethesda
1998.
Postgate, N., Early Mesopotamia, Society and Economy at the dawn of history, Lond-
ra 1992.
Reade , ] . , Assyrian Sculpture, Londra 1998.
Reade , ] . , Mesopotamia, Londra 2000.
Roaf, M . , Mezopotamya ve Eski Yakındoğu (çev. Z. Kılıç), lstanbul 1996.
Roux, G., Ancient Iraq, Londra 1992.
Saggs, H. W E, Everyday Life in Babylonia and Assyria, Londra 1965.
Saggs, H.W E , The Greatness that was Babylon, Londra 1962.
Sasson, ].M. (Ed. ) , Civilisations of the Ancient Near East, I-11, New York 2000.
Schwartz, G.M., "The origins of the Aramaeans in Syria and nothem Mesopotamia:
Research problerns and potential strategies", To the Euphrates and Beyond (Ed.
O.M.C. Haex, H.H. Curves, P.M.M.G. Akkermans) , Rolterdam 1989: 275-29 1 .
Sevin, V , Yeni Assur Sanatı I. Mimarlık, Ankara 199 1 .
Stromenger, E. - Hirmer, M . , The Art ofMesopotamia, Londra 1964.
Tosun, M. - Yalvaç, K., Sumer, Babil, Assur Kanunlan ve Ammi-Şaduqa Fermanı,
Ankara 1989.
21 9
Unger, E., Babylon, Berlin 193 1 .
Van d e Mieroop, M., A History of the Ancient Near East ca.3000-323, Oxford 2004.
Von Luschan, E, Ausgrabungen in Sendschirli ı, Berlin 1893.
Walker, C . B. E , Reading the Pası, Cuneifonn, Londra 1987.
Woolley, C.L., The Development of Sumerian Art, Londra 1935.
Woolley, C.L., Ur Excavations Il, The Royal Cemetery, Londra 1934.
Woolley, C.L. , Ur Excavations V, The Ziggurat and its Surroundings, Londra 1939.
220
DIZIN
221
Amuk Ovası, 48 Assur (tann), 1 0 1 , 1 6 1 , 169, 182,
Amurnı (bkz Amoritler) 189, Assur ülkesi, 12, 18, 24, 79,
An (Anu), 68, 70 100, 1 0 1 , 123, 1 27, 1 28, 1 3 1 , 133,
Anadolu, 7, 19, 20, 3 1 , 34, 39, 40, 48, 136, 137, 144, 146, 147, 155, 162,
52, 78, 8 1 , 84, 94, 96, 10 1- 103, 1 77, 1 8 1 , 182
105, 106, 1 1 2, 1 1 7, 1 19, 1 2 1 , 1 3 1 , Assur-bel-kala, 138
136, 142, 143, 1 5 1 , 1 5 2 , 1 5 7 , 160, Assurca, 34, 76, 146
1 6 1 , 167- 1 70, 1 73-178, 180, 1 8 1 , Assur-dan Il, 154
207, 208, Batı Anadolu, 1 4 1 , 1 78, Assur-dan'in apla, 162
Doğu Anadolu, 17, 36, 38, 95, 1 2 1 , Assur-dan'in-şumi, 1 74
1 6 1 , 1 64, 188, 194, 206, Güneydo Assur-nirari V, 164
ğu Anadolu, 35, 36, 43-45, 8 1 , 83, Assur-reş-işi I, 136
95, 133, 135, 136, 143, 144, 147, Assur-uballit I, 1 20, 127, 132
157, 167, 1 8 1 , 182, Orta Anado Assur-uballit Il, 200
lu, l9, 20, 34, 36, 38, 78, 79, 98, Astarte, 149
1 0 1 , 1 04, 105, 107, 1 08, l l l , 160, Aşşur-etel-ilani, 1 8 1
206 Aşurbanipal, 2 7 , 1 78- 1 8 1 , 184, 189-
Anşan (Tali-i Malyan), 36 193, 200, Aşurbanipal kütüphanesi,
Antakya 148, 1 9 1 30, 70, 73, 75, 184
Anu, (bkz. An) Aşurnasirpal Il, 27, 80, 144, 149, 155-
Aramiller, 20, 35, 96, 136, 138, 142- 157, 159, 161, 1 72, 183, 194, 192,
150, 1 52, 154, 155, 157-160, 165- 197
167, 1 73, 1 75, 197, 198 Atatürk Barajı, 52
Aramice, 34, 35, 36, 146-1 50, 153, Atunalı Kurti, 169
156, 185, 187, 209
Arap Yanmadası, 144 Babil, 8, 12, 13, 16, 20, 23, 24, 30-32,
Arapça, 23, 34, 35, 56, 70, 76, 77, 8 1 , 85, 89, 93,
Araplar, 28, 160 94, 97, 100, 103-109, l l l , 1 1 2,
Aratta, 63 1 14, 1 1 5, 1 1 7- 1 25, 131- 136, 138,
Argişti I, 164 142- 144, 149, 1 5 1 , 152, 154, 155,
Argişti II, 1 70 162, 163, 165- 168, 1 70- 1 74, 1 76,
Arpaciye, 45 1 77-182, 189, 189, 197-208, Asma
Arpad (Bit-Aguşi) , 148, 164, Bahçeleri, 202, 205
Arrapha (Kerkük), 36, 95, 1 24, 154 Babil Kulesi, 194, 20 1-203
Arslantaş (Hadatu) , 32 Babilce, 28, 34, 36, 76, 1 18, 1 2 1
Arslantepe, 48, 52, 53, 1 6 1 Babilonya, 12, 35, 102
Artatama I, 1 26, 127 Badtibira, 65
Asi, 148, 160, 1 6 1 Bağdat, 18, 24, 50, 55, 98, 99, 1 19
Assur (kenti) , 16, 2 7 , 3 4 , 7 6 , 88, 93, Balawat, 160, 194, 198
94, 98, 99, 101- 105, 1 08, 1 09, 1 14, Balih, 18, 102
1 20, 1 26, 1 27, 1 3 1 , 132, 134, 135, Barda-Balka, 39
138, 1 5 1 , 152, 154, 1 56, 158, 169, Bar-Rakkab, 147, 150
1 70, 1 74, 1 76, 183, Assurlullar, 13, Basra, 1 5 , 27, 50, Basra Körlezi, 12,
19, 24, 30, 32, 34, 56, 70, 76, 77, 16-19, 27, 78, 79, 98, 108, l l l ,
105, 1 20, 1 24, 134, 135, 138, 139, 148, 1 5 1 , 166, 167, 182
146, 1 52, 158, 165, 1 7 1 , 1 74, 1 76, Bel-ibni, 1 74
1 77, 186, 188, 189, 192, 195, 206, Berlin Müzesi, l l , 199, 205
222
Berossos, 62 Dilmun (Bahreyn) , 19, 73, 98, 107
Beyaz Tapınak, 52 Diodoros, 154
Biblos, 88 Diyala, 1 5 , 19, 57, 99, 1 00, 157
Bingöl, 166 Diyarbakır (Amedi, Bit Zamani), 18,
Birecik, 104 19, 35, 43, 80, 8 1 , 104, 133, 148,
Birklinçay (Dicle'nin Kaynağı), 18, 155, 157, 1 6 1 , 1 9 1
137, 191 Doğu Hindistan Şirketi, 24
Bisutun, 28, 30, 36 Domuztepe, 45
Bit-Adini, 147, 148- 160, 163 Dorlar, 141
Bit-Aguşi (bkz. Arpad) Dugdamme, 1 79
Bit-Amukani, 198 Dumuzi, 63
Bit-Bahiyani, 147, 148, 154 Dur-Kurigalzu (Akar KuD , 1 19, 1 20,
Bit-Dakuri, 198 155
Bit-Halupe, 147 Dur-Şarrukin (Horsabad) , 26, 34, 1 52,
Bit-Yakin, 1 70, 198, 200 1 68, 1 72, 183, 184, 190
Bit-Zamani (Amedi, Diyarbakır) , 147,
148, 155, 157, 158 Eanna, 5 1
Boğazköy (Hattuşa), 31, 78, 104 Eannatum, 67
Botta, 26, 185 Ebla (Tel Mardih) , 35, 78, 79, 88, 1 24,
Braidwood, 32, 41 Ebla dili, 35
British Müzesi, 8, l l , 26, 27, 152, 159, Ege, 1 2 1 , 136, 141, 143
1 6 1 , 1 7 1 , 185, 190, 194 Ekallatum, 102
Buriaş, 1 22 Ekur, 68, 83
Büyük Zap, 1 5 , 18, 39 Elam, 19, 30, 63, 78, 79, 81-83, 85,
88, 89, 94, 98-1 00, 1 06-109, 1 1 2,
Cemdet Nasr, 5 1 , 55-57, 60 1 20, 121, 132, 142, 152, 168, 1 70-
Cermo Qarmo), 32, 41 1 74, 1 79, 180, 1 8 1 , 193, 197
Ctesias, 1 54 Elamca, 28, 36, 56
Cudi Dağı, 1 9 1 Elazığ, 45, 48, 104, 105, 123, 1 24,
136, 137, 166
Çagar Bazar, 1 7 , 45 Emar (Meskene) , 36, 1 24
Çayönü, 4 1 Enki, 68
Çukurova, l24, 160, 161, 169, 177, 202 Enkidu, 70-73
Enli!, 83, 102, l l l , 182
Damaskus (Şam) , 160 Enmebaraggesi, 63
Damdammusa, 158 Enmerkar, 63, 70
Darius, 29 Entemena, 90
Dayyan-Assur, 1 6 1 Erek (bkz. Uruk)
Değirmentepe, 48, Ergani, 20
Deniz Kavimleri, 1 2 1 , 14 1, 143, Ergani-Maden Geçidi, 19, 104
Deniz Sülalesi, l lS Eridu (Tel Abu Şahrain) , 17, 46, 4 7,
Deutsche Orientgesellschaft, 3 1 52, 60, 62, 65, 98, 1 19
Dicle (Idiglat!Diglat) , 7, l l , 12, 14- 1 9 , Erişum I, 102, 103
27, 28, 42, 43, 60, 65, 73, 90, 94, Erken Transkafkasya, 95
98, 99, 1 0 1 , 1 24, 138, 147, 198, Erzurum, 17
208, Yukan Dicle, 20, 22, 80, 133, Esagila 203 , 205
137, 155, 157, 167, ısı, 1 9 1 , 194 Esarhaddon, 1 76- 1 78, 189, 194
223
Eski Ahit, 23, 24, SO, 97, 147, I SO, Habuba Kabira, S2
1S2, 201 , 203 Habur, 18, 123, Yukan Habur, 32, 43 ,
Eski Şark Eserleri Müzesi, 9, 8 1 , 1 S9, 102, 104, 1 24, 1 28, 1S4, 1 63
194, 207 Hadad, 149, ı so
Eşnunna (Tel Asmar) 88, 89, 94, 99, Hadadezer (bkz. Adad-idri)
100, 102, 1 06- 1 09, 1 S l Hadatu (Arslantaş) , 18, 32, 148, 167
Etana, 63 Hafaje, S7
Eusebios, 1S4 Halaf kültürü, 42, 43, 44, 4S, 46, 48,
Haldi, l 70
Fara (Şuruppak), 34 Halep, 18, 3S, 78, 79, 106, 1 24, 1 2S ,
Fenikelliler, 13, 18, 143, 146, 149, 148, ı s o
160, 1 74, 194 Hama, l48, 1 7 1
Ferhatlı, 1 9 1 Hammurabi, 3 2 , 9 0 , 94, 9 7 , 9 9 , 100,
Fırat (Buranun/Purattu), 7, l l , 1 2 , 14, lOS- 1 13, l l S, 1 1 7, 1 18, 1 2 1 , 1 3 1 ,
16-20, 3 1 , 34, S2, 60, 62, 6S, 73, 203, 2 1 0
78, 79, 88, 90, 94-96, 98, 102, 1 04- Hamrin, 4 7
106, l l l , 1 1 7, 1 19, 1 23, 1 24, 133, Hanigalbat, 124, 1 28, 1 3 3 , 1 S 4 , 15S
136, 137, 14S, 147, 148, 1S9, 1 60, Harran, 12, 1 7-19, 44, 104, 167, 1 73,
163, 164, 167, 1 69, 1 9 1 , 198, 203, 1 78, 181 , 200, 202
204, 208, Orta Fırat, 3 1 , S2, 9S, Hassek Höyük, S2
l l 7, 160 Hassuna, 32, 42, 43
Filistinlliler, 39, 43, 9S, l4 1, 167, 1 7 1 , Hattuşa (Boğazköy) , 3 1 , 78, 104,
1 72, 1 74, 1 7S, 1 94, 19S ll2
Forestier, 69 Hattuşili I, 12S
Fransızlar, 30, 107, l l 2 Hazar Denizi bölgesi, 60, 63
Fransız Antik Servisi, 32 Hazar Gölü, 18
Frigller, 7, 137, 1 4 1 , 1 68, 169 Hellenistik, 14, 22, 62, 8S, 2 1 0
Frigya, 1 7S Herodot, 2 9 , 1 S4, 203, 207
Hezekiel, 201
Gasur (Nuzi, Yorgantepe) , 95, 1 24 Hilakku, l 70, 1 77, 1 78
Gaziantep, 104, 1 9 1 Hit, 76
Gılgamış, 6 3 , 70-73, 7 8 , 84, 180 Hitit/ler, 7, 13, 20, 3 1 , 36, l l l , 1 1 2,
Giricano, 3S 1 1 7, 1 18, 1 23-1 27, 1 3 1 , 132, 142,
Girnavaz, 3S 143, 148, Geç Hitit, 144, 14S, 147,
Girsu (Tello) , 34, 6S, 91 148, 149, 1S2, 1S7, 1 6 1 , 164, 168-
Gordion (Yassıhöyük) , 1 69 1 70, 17S, 191
Göbeklitepe, 41 Horsabad (bkz. Dur Şarrukin)
Göttingen Akademisi, 29 Humbaba (Huvava), 72
Grotefend, 30 Hurriller, 20, 36, 83, 94-96, 99, 1 0 1 ,
Gudea, 30, 67, 83, 87 ı ı 7, ı 23-ı2s, 1 28, 138, ı s ı
Gungunum, 99 Hurrice, 3 S , 3 6 , 94
Gurgum (Kahramanmaraş) , 164 Hurri-Mitanni, 22, 36, 1 23- 1 29, 1 3 1 ,
Guti!ler, 20, 83, 109 133, ı s ı
Guzana (Tel HalaO, 17, 18, 148, 1S4 Huvava (bkz. Humbaba)
Gümüş Dağlan, 78 Huzirina (Sultantepe) , 3S, 1S4, lSS
Gyges, 1 79 Hystaspes, 29
224
Ihrahim Peygamber, 12, 97 Kargamış, l S , 1 9 , 1 04, 14S, 1 59, 1 6 1 ,
İbranice, 34, 96 163, 1 6S, 169, 1 73, 200
lbraniler, 96, 144 Karkar, 14S, 1 60, 1 7 1 , 1S7
lkunum, 102 Kar-Şairnaneser (Til Barsip), 160
lmikuşağı, 105 Kar-Tukulti-Ninurta, 13S
lnanna (lştar) , 5 1 , 56, 6S, 70, 72, l lO, Kassitller, 20, l l l , 1 1 2, l l 7- 1 23, 132,
l l9 136, 1 4 1 , 142, 1 5 1 , 197
Inanna Tapınağı, 34 Kaştiliaş IV, l lS, 134
lndra, 1 25 Kaştiliaşu, l l 7
İngilizler, 30, 3 1 Katna, 1 24
İngiltere, 24, 2 7 , 159 Kayseri, 34, 103
Iran, 7, 14, 20, 2S, 30, 39, 45, 57, S l , Kazane, 45
S2, SS, 99, 100, 102, 104, 141, 143, Kebara, 39
152, 162, 164, 167, 169, 1 75, 194, Keldani, 14 7
203, 207, 20S, Güneybatı İran, 36, Kenan, 97
39, 56, Kuzeybatı Iran, 177 Kenk Boğazı l 9 1
lsin (Bahriyat) , 16, 62, 65, 94, 9S- 1 00, Kıbns (Alaşia, latnana) , 7S, 1 72
107, l l l , 197 Kikia, 1 75
İskender, 204, 209 Kilikya (Kue) , 146, 160, 167
lskitller, 1 77, 1 7S, l S l Kimmer/ler, 1 70, 1 75, 1 77-lSO, 207
Israil, 1 4 3 , 152, 1 60, 194, 201 Kireçtaşı Tapınağı, 5 1
lşbi-Erra, 9S Kirmanşah, 2S, 30
lşme-Dagan, 9S, 1 02, 1 03 Kirta, 1 25
lştar (lnanna), 1 03, l l O, 134, 1 6 1 , Kiş (Tel lngarra) , 63, 70, 76, 77, 94,
1S9, lştar Kapısı, 1 9 9 , 20 1 , 204, 107, lOS
205, 207, Iştar Tapınağı, 1 03, 134 Kizzuwatna, 1 24, 1 25, 127
lturiya, 100 Koldewey, 31, 199, 203, 205
Koyuncuk (bkz. Ninive) 25-27, 34,
jehu, 194 lSO, 1S3
Kramer, 12
Kabnak (Haft Tepe) , 36 Kroisos, 20S
Kadmuhu, 136 Kserkses, 29
Kahramanmaraş, 45, 104, 164 Kudüs, 1 74, 1 75, 20 1
Kalat Şergat (bkz. Assur kenti) , 27, 34, Kue (Kilikya) , 160, 1 6 1 , 16S, 1 69,
101 1 70, 1 75, 1 77
Kalddliler, S, 1 6 2 , 165-167, 1 73, 1 75, Kullaba, 5 1
179, l S l , 197, 19S, 200, 202, 209 Küçük Zap, 15, l S , 39, 1 0 1
Kalhu (Nimrud), 16, 27, 34, 134, 152, Kültepe (bkz. Kaniş)
154, 156, 164, 165, 1 72, 1S3, 190 Kyros, 20S
Kambyses Il, 20S
Kaniş (Kültepe) , 34, 103, 1 04, 107 Labaşi-Marduk, 202
Kapara, 150 Lagaş (al Hiba) , 34, 60-65 , 67, S3, S7,
Karabur, 1 9 1 90
Karahardaş, 1 3 2 Lakiş (al Duweir), 1 73, 1 74
Karahöyük, 104 Larsa (Tel Senkereh) , 16, 57, 60, 65,
Karaindaş, l lS, l l9 94, 9S- 100, 107-109, l l l
Karasu, 1 7 Layard 27, 156
225
Lidya, 1 78, 207, 208 Mitanni, 20, 22, 36, 94, 96, 1 1 2, l l 7,
Lipit-lştar, 98 1 20, 1 23-129, 1 3 1 , 132, 143, 1 5 1
Louvre Müzesi, l l , 26, 8 1 , 82, 152, Mitannice, 3 6
185, 190 Mitra, 1 25
Lugalbanda, 63, 70, 84 Mukayyar (Ur) , 30
Lugaldalu, 64 Murat Nehri, 1 7
Lugalzagesi, 65, 77 Murşili I, 20, l l l , l l8, 125
Lullubi, 8 1 -83 Musul, 1 5 , 27, 39, 42
Luwice, 144, 148 Muşaşir, 1 70
Lübnan Daglan, 12, 20 Muşk11e� 136, 137, 155, 1 68, 169, 172
MuşkiJi Mita (bkz. Midas)
Madara, l58 Mutarris-Assur, 1 63
Magan (Umman), 19, 83, 98
Magzaliye, 42 Nabonidus (Nabu-na'id), 202, 203,
Malatya (Melid), 19, 45, 48, 52, 104, 205, 208
1 23, 1 6 1 , 1 64, 1 68, 170, 1 73, 177 Nabopolassar (Nabu-apla-usur), 200,
Malgum, l l l 203
Mallowan 32 Nabu-apla-iddina, 197
Maniştuşu, 79 Nabu-nasir, 166
Manna, 1 69, 1 75, 1 78, 180 Nagar (Tel Brak), 95
Mardin, 19, 35, 104, 133, 155 Naharina, 1 24
Marduk, l l 8- 1 20, 135, 149, 1 74, 197, Nahrima (Hanigalbat, Mitanni), 1 24
1 98, 202, 203, 205, 207 Nairi, 133, 134, 1 54, 1 57, 158, 1 63,
Marduk-apla-iddina II, 200 167
Marduk-zakir-şumi, 1 98 Nanna, 68, 98
Mari (Tel Hariri) , 16, 18, 20, 3 1 , 32, Naram-Sin, 76, 77, 79-84, 88, 95, 102,
34, 62, 65, 75, 78, 85, 88, 94, 96, 1 06, 121, 1 9 1
98, 99, 1 02, 1 05-109, l l l , 1 1 2, Nasatya, 1 2 5
l l4, 1 5 1 Nasibina, 155
Mati'el (-Arpadlı) , 1 50 Natufien, 39
Med/ler, 1 52, 162, 163, 1 66, 167, 1 69, Nebukadnezzar I (Nabu-kudurru
178, 180, 1 8 1 , 200, 203, 206-208 usur) 197
Media, l64 Nebukadnezzar Il, 200, 201 , 203, 204,
Melid (bkz. Malatya) 208
Memfis, 1 77, 1 78 Nergal-şarra-usur, 20 1 , 202
Menua, l64 Nevruz, 206
Merodah-Baladan, 1 70, 1 73, 1 74, 200 Niebuhr, 28
Mersin, 45, 48 Nil, 1 6
Mesannepadda, 63 Nimrud (Kalhu), 2 7 , 34, 138, 1 5 2 ,
Mesilim, 63, 64 156, 1 8 1 , 183, 198
Meskalamdug, 63 Ninhursag (Ninmah), 68
Meskiaggaşer, 63 Ninive (Koyuncuk), 16, 25, 26, 28,
Mısır, 16, 19, 3 1 , 36, 57, 78, 97, 1 1 2, 34, 70, 79, 8 1 , 96, 103, 146, 1 52,
1 19, 1 2 1 , 1 23- 1 28, 132, 136, 1 4 1 , 1 54, 1 7 1 , 1 73, 1 75, 1 79-1 8 1 , 183,
1 5 1 - 1 54, 1 64, 167, 1 68, 1 7 1 - 1 79, 184, 190, 1 9 1 , 200
1 94, 200, 201 , 207, 208 Ninmalı (bkz. Ninhursag)
Midas (Mita) , 1 68, 1 69 Ninurta, 182, 189
226
Nippur (Nuffar) , 16, 34, 35, 57, 60, Sam'al (Zincirli) , 145, 147- 150, 167,
62, 65, 68, 76, 83, 89, 9 1 , 98, 1 20 194
Nirdun, 158 Samarra, 42, 43, 76
Nuzi (Yorgan Tepe), 36, 81, 1 1 7, 1 24- Sami, 16, 34, 35, 56, 59, 63, 66, 75-77,
127, 132 8 1 , 83, 87, 90, 94, 96, 98- 1 0 1 , 106,
107, 109, 1 10, 1 13, 1 24, 1 25, 127,
Obeyd, 42, 45-49, 5 1 , 59, 65, 99 136, 1 44, 187, 198, 210
Ortadoğu, 12, 2 1 0 Samsat, 19, 45, 52
Osmanlı, 24, 2 7 , 3 1 , 185 Sardes, 1 78, 208
Sarduri I, 162
Önasya, 36-40, 63, 70, 73, l l l , 1 1 2, Sarduri Il, 164, 166
1 17, 1 23, 1 25, 141, 143, 150, 154, Sargon (Şarru-kin) I, 167
1 72, 190, 203, 206-208 Sargon II, 167, 168, 169, 1 70- 1 73,
1 76, 1 78, 183, 184, 198, 200, 208
Parratama, 1 25, 1 26 Sauştatar, 1 26
Parrot, 3 1 Sayda (Sidon), 1 74
Parsatatar, 126 Schaeffer, 3 2
Pattina (Unqi) , 148 Sennaherib, 27, 28, 1 7 1 - 1 75 , 1 84, 1 9 1 ,
Pehlevi yazıdan, 29 195, 198
Persne� 29, 30, 36, 85, 147, 200, 208 Sevin, 22
Persçe, 28, 30, 36 Sin (Ninna), 1 10, 149, 1 6 1 , 1 78, 1 8 1 ,
Persepolis, 30, 36 189, 1 9 1 , 202
Pir Hüseyin, 80, 81, 1 9 1 Sinabu, 94
Pisiris, 1 69 Sin-şarra-işkun, 1 8 1
Place, 26, 185 Sin-şumu-lişir, 181
Plinius, 12 Sinuktulu Kiakki, I89
Proto Elamca, 56 Sippar (Abu Habbah), 18, 35, 65, 8 1 ,
Pulu (bkz. III. Tiglat-pileser) 82, 94, 109, 1 1 2, 1 20, 1 2 1 , 155,
Puruşhanda (bkz. Acemhöyük) 201
Puzriş-Dagan (Drehem), 9 1 Siyah Obelisk, 194
Puzur-Aşşur, 102 Smith, 25, 30
Strabon, 1 2
Rakib-El, 149 Suhu, 159
Ranıses III, 141 Sultantepe (Huzirina), 35, 154
Ras Şamra (Ugarit) , 32, 35 Sumulael, 108
Rassam, 27, 185 Suriye, 7, 18, 3 1 , 35, 39, 40, 43, 44,
Rawlinson, 24, 25, 27, 30, 185 76, 88, 96, 105, 106, 109, 1 19, 127,
Rich, 24, 25, 185 1 28, 137, 160, 194, 195, Çölü, 12,
Rim-Sin, 108, 109 14, 144, 148, 171, Kuzey Suriye,
Rimuş, 79 3 1 , 32, 35, 36, 45, 78, 79, 83, 84,
Roma, 210 95, 96, l l l , 1 17, 1 23, 1 25-129,
Royal Asiatic Society; 30 132-136, 143, 144, 149, 152, 154,
Rusa I, 1 69 155, 157, 159, 163, 1 66, 175, 182,
Rusa Il, 1 70 186
Susa, 30, 36, 78, 8 1 , 82, 99, 109, 1 1 2,
Sah, 1 22 1 2 1 , 180
Sakarya, 1 69 Süleyman Peygamber, 201
227
Sümer/ler, 12-14, 16, 24, 30, 32-34, Tabal, l 6 l , l 68-l 70, 1 72, 17S, 177,
36, 46, 47, SO, SS, S6, S9-70, 73, 1 78
7S, 77, 78, 80, 84, 8S, 87-90, 93, Tadmor (Palmira), 18
96-99, 106, 107, 109- 1 1 1 , 1 13, Tadu-Hepa, 126
l l S , 1 1 7, 1 19, 1 20, 1 22, 134, 13S, Taharka, 177
l43, 149, 1 S l , l66, 1 74, 17S, l80, Tahran, 167
182, 189, l92, 198, 202, 20S, 209, Taima, 202
210 Tarsus (Tarzi) , l 7S
Sümerce, 33, 3 6 , S6, S9, 6 0 , 7 2 , 7 S , Tavemier, 24
9 1 , 96, 98, 180 Teb, 1 78
Süryani, 14 7 Tel Abu Şahrain (Eridu), 46
Tel Alımar (Til Barsip) 32, 148, lS9
Şairnaneser I, 1 20, 1 28, 133, 138, 144, Tel Asınar (Eşnunna), S7, 88, 99
1S8 Te! Brak, l7, 4S, S2, 79, 8 1 , 9S, 1 24,
Şairnaneser III, 80, 148, l S9-l64, 183, 1 28
187, 191, 194, 198 Tel ed Der, 3S
Şairnaneser V, 167 Tel el-Varka (bkz. Uruk)
Şam (Damaskus), 18, 148, 160 Tel es-Savvan, 43
Şamaş (Utu) , 72, 73 , 109, 1 10, 1 1 2, Tel Fahariya, ıso
149, 1 6 1 , 189 Tel Halaf (Guzana), 17, 18, 43, 4S,
Şamaş-şum-ukin, 1 78 148, ıso. ı s4
Şammuramat, 164 Tel Hariri (Mari), 18, 3 1 , 78, lOS
Şamşi-Adad I, 102, 1 03, lOS, 106, 108, Tel lmlihiye, 3S
1 14, 1 3 1 Tel Kannas, S2
Şamşi-Adad V, 1 6 3 , 198 Tel Leilan (Şubat-Enli!), 18, 102
Şamşi-ilu, ı so, 1 63 Tel Madhur, 4 7
Şamşu-iluna, l l 7 Tel Mardih (Ebla), 78
Şandakşatru, 1 79 Tel Ukair, S2, S6
Şanidar, 39 Tello (Girsu), 30, 34, 91
Şanlıurfa, 3S, 4 1 , 4S, 1 04 Tepe Gawra, 47
Şar-kali-şarri, 83, 87 Terka, 1 2S
Şarru-kin (bkz. Sargon) Teumman, 1 79
Şattivaza, 1 26, 127 Tevrat, 12, 72, l 7S, 200
Şattuara I, 1 28 Thureau-Dangin, 32
Şattuara Il, 128 Tidu, 133, lS8
Şimşara, 43 Tiglat-pileser I, 80, 132, 136, 137, 144,
Şipak, 122 14S, 148, lS4
Şubat Enli! (Tel Leilan), 18, 102 Tiglat-pileser III, ı s ı , 1 63- 1 68, 1 70,
Şu-llişu, 98 1 76, 180, l8S, 186, 1 9 1 , 1 94, 198
Şulgi, 87-89, 90, 98 Til Barsip (Tel Ahmar), 32, 148, 160,
Şuppiluliuma, 126, 127 163, 1 73, 194
Şuruppak (Fara), 34, 6S Tilkitepe, 48
Şu-Sin, 88, 90, 100, Tiş-atal, 96
Şutruk-Nahhunte, 72 Toros/lar, 12, 14, lS, 1 7-20, 41, 4S, 46,
Şuttama I, 1 2S 48, S3, 78, 104, 123, 132, 133, 136,
Şuttama III, 1 27 137, 143, ıss. lS7, 160, 1 6 1 , 1 64,
166-169, 1 72, 188, 200
228
Tukulti-Ninurta I, 1 20, 133, 134, 135, Urukagina, 64, 90
138, 144 Urum, 57
Tukulti-Ninurta Il, 155 Ur-Zababa, 76
Tur Abdin (Kaşiyari) , 18, 155 Utnapiştim (Ziusudra, Nuh) , 72
Tuşhan (Üçtepe), 133, 157, 158, 1 6 1 , Utu (Şamaş), 68, 73, ı ıo
167 Utu-hegal, 87
Tuşratta, 1 2 6 , 1 2 7 Uzakdogu, 19
Tutankamon, 3 1
Tu tmosis I V, 1 26 Üçtepe (Tuşhan), 22, 133, 157, 158,
Tutub (Haface) , 100 161
Tuz Gölü, 79
Tülintepe, 48 Van, 45, 48, 1 6 2 , 1 66, Gölü, 17, 20,
Türkiye, l8 133, 162, 166, 1 70
Tyre, 152, 175, 1 78 Varuna, l 25
Veda, 1 25
Ubaid (bkz. Obeyd) Verimli Hilal, 18, 46
Ugarit (Ras Şamra), 32, 35, 122
Ugaritce, 35 Wasaşatta, 1 28
Ulai Nehri, 1 79 Waşşukani, 123, 1 26
Umma, 16, 62-65, 9 1 , Woolley, 3 1 , 66, 69, 73, 90
Uroman/Körfezi (Magan), 17, 19, 98
Ummanmanda, 1 79 Yahuda, 152, 1 74, 201
Ur (Tel Mukayyar) , 17, 19, 30, 3 1 , 34, Yakdun-Lim, 1 06
35, 46, 47, 56, 57, 60, 62, 63, 65, Yamhad (Halep civannda) , 1 06, 1 09
69, 73, 84, 87-89, 98- 100, l l l , Yanın Tepe, 43, 45
1 19, 1 20 Yaşmah-Adad, 102, 106, 1 14
Ural-Altay, 59 Yumuktepe, 38, 45, 48
Urartu/Iar, 7, 13, 94, 133, 152, 1 60, Yunanistan, 141
162, 164, 1 66-1 70, 1 72, 188, 206
Urartuca, 36 Zabalam, 57, 65
Urmiye, l 64, 169, 1 78 Zagrosna� 12, 14, 1 5 , 19, 20, 45, 46,
Ur-Nammu, 87-90 82, 89, 96, ı o ı . ıo2. ı 23, 132, 167
Ur-Nanşe, 6 1 , 64 Zikirtu, 169
Ur-Ningirsu, 83 Zimri-Lim, 32, 106, 108, 1 09
Ur Standardı, 66, 7 1 , 149, 192 Zincidi (Sam'al), 145, 147, 148, 1 50,
Uruk (Tel el Varka) 30, 35, 47, 49-57, 167, 194
62-65 , 70-72, 77, 87, 90, 94, 98, Ziusudra (Nuh, Utnapiştim) , 72, 73
99, 1 10, 1 1 1 , 1 19, 1 20 Ziyaret Tepe, 35, 133
229
I letişim'den
B A Ş V U R U D l Z l S l
Bizans Tarihi
PAUL LEMERLE 1 Çev. Galip Üstün 1 135 SAY FA
Eski Mısır
JEAN VERCOUTTER 1 Çev. Emine Çaykara 1 125 SAY FA
Batı'da ve Türkiye'de
Kaynakça Tarihi
M. TÜRKER ACAROGLU - LOUISE-NOELLE MALCLES
ANDREE LHERITIER 1 Çev. M. Türker Acaro�lu 1 500 SAY FA
J�kobenler
GERARD MAINTENANT 1 Çev. İsmail Yerguz 1 148 SAY FA
Stoa Felsefesi
JEAN BRUN 1 Çev. Medar Atıcı 1 125 SAY FA
i letişim'den
B A Ş V U R U D l Z l S l
Ortaçağ Felsefesi
EDOUARD JEAUNEAU 1 Çev. Betül Çotuksöken 1 134 SAY FA
Hiperaktif Çocuk
MARIE - FRANCE LE HEUZEY 1 Çev. Emel Ergun 1 149 SAY FA
Yapay Zeka
BLAY WHITBY 1 Çev. Çiğdem Karabağlı 1 179 SAY FA
T A R İ H D l Z l S l
OGUZ TEKIN
Eski Yunan Tarihi
1 60 SAYFA