You are on page 1of 268

Tarihi, Edebi ve Kültürel Açıdan

OSMANLI ARAŞTIRMA-İNCELEME

MEZAR TAŞLARI
Editör:
Reyhan Çorak
© 2020, DÜN BUGÜN YARIN YAYINLARI™
Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve
araştırma için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı
izni olmaksızın hiçbir şekilde kopya edilemez, elektronik ve
mekanik yolla çoğaltılıp, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

DBY: 108
Araştırma-İnceleme: 24

ISBN 978-625-7760-08-9
Sertifika No: 18188

1. Baskı: İstanbul, 2020


OSMANLI MEZAR TAŞLARI
Tarihî, Edebî ve Kültürel Açıdan

Editör:
Reyhan Çorak
Yayın Koordinatörü:
Nuh Muaz Kapan
Yayın Yönetmeni:
İrfan Güngörür
Sayfa/Kapak Düzeni:
DBY Ajans
Baskı/Cilt:
Mikyas Basım Yayın Matbaacılık
(Sertifika No: 35532)

KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI / Library Cataloging-in-Publication Data (CIP)


Tarihî, Edebî ve Kültürel Açıdan Osmanlı Mezar Taşları
Editör: Dr. Öğr. Üyesi Reyhan Çorak
İstanbul : DBY Yayınları, 2020.
263 s. ; 15,0 x 21,0 cm __ (DBY Yayınları ; No. 108)
ISBN 978-625-7760-08-9
1- Tarih 2- Osmanlı 3- Mezar Taşları 4- Kitabeler

Bu kitap, 26 Ocak 2019 tarihinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat


Fakültesi ile Eyüpsultan Belediyesi’ne bağlı Eyüp Sultan Araştır-
maları Merkezi tarafından ortaklaşa düzenlenen I. Uluslararası
Tarihi, Edebi ve Kültürel Açıdan Osmanlı Mezar Taşları bildiri-
lerinin kitaplaştırılmış hâlidir.

DÜN BUGÜN YARIN YAYINLARI


Ankara Caddesi, Ünal Han No: 21/4
Cağaloğlu, Eminönü - Fatih / İstanbul
Tel. - Faks: +90 212 526 98 06
www.dby.com.tr • dby@dby.com.tr
Tarihi, Edebi ve Kültürel Açıdan

Osmanlı ARAŞTIRMA-İNCELEME

Mezar Taşları
Sempozyum Bildirileri Kitabı

Editör
Reyhan Çorak
DÜZENLEME KURULU
Eyüp Sultan Araştırma Merkezi (EYSAM)
İrfan Çalışan Doç. Dr. Hatice Arslan Sözüdoğru
Eyüp Sultan Araştırma Merkezi Eysam İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Ali Özcan Dr. Öğr. Üyesi Reyhan Çorak
Eyüp Sultan Araştırma Merkezi Eysam İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Hülya Yalçın Öğr. Gör. Khadeejeh Alrawashdeh
Eyüp Sultan Araştırma Merkezi Eysam İstanbul Üniversitesi, Dil Merkezi
Doç. Dr. Ali Öztürk Arş. Gör. Mehmet Acat
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

BİLİM KURULU
Prof. Dr. Abdurrahman Özdemir Doç Dr. Meliha Yıldıran Sarıkaya
Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi, Kıbrıs Marmara Üniversiyesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul
Prof. Dr. Abdilhalim İduan Dr. Öğr. Üyesi İbrahim el-Ali
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı, İslami İlimler Katar Üniversitesi, Katar
Üniversitesi, Ürdün Dr. Öğr. Üyesi Halid el-Katiti
Prof. Dr. Adnan Demircan, Arap Dili Enstitüsü Müdürü Sohar Üniversitesi,
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul Umman Krallığı
Doç. Dr. Hatice Arslan Sözüdoğru
Prof. Dr. Ahmet Sacid Açıkgözoğlu
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul
Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi,
İstanbul Dr. Hatixe Ahmedi, Kosova
Devlet Arşivi, Priştine, Kosova
Prof. Dr. Aziz Doğanay
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul Dr. Öğr. Üyesi İlyas Kuseymi
Zeytune Üniversitesi, Tunus
Prof. Dr. Kerim Buladı
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Babekir
Cezire Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Sudan
Doç. Dr. Ali Öztürk
Dr. Öğr. Üyesi Musa Alak
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul
Doç. Dr. Ayşe Zişan Furat
Dr. Öğr. Üyesi Reyhan Çorak
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul
Doç. Dr. Betül İpşirli Argıt Dr. Öğr. Üyesi Şeyda Öztürk
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Antalya
Doç. Dr. Cemal Abdullah Aydın Dr. Öğr. Gör. Sümeyye Parıldar
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul
Doç. Dr. Mehmet Samsakçı Doç. Dr. Ziyad Alrawashdeh
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul
İçindekiler

Mihmân’a Mihmândar Olmak������������������������������������������������������������ 7


Takdim����������������������������������������������������������������������������������������������������� 11
Sunuş������������������������������������������������������������������������������������������������������� 15

̆̆ Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış������������������������� 19


Hülya YALÇIN

̆̆ Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri������������������������� 61


Hatice ARSLAN SÖZÜDOĞRU

̆̆ Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları�������97


Reyhan ÇORAK

̆̆ Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan


Osmanlı Kitabeleri�������������������������������������������������������������������������133
Dr. Hatixhe AHMEDİ

̆̆ Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri���� 153


Sadik MEHMETİ

̆̆ Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi��������������173


Dr. Nuridin AHMETI

5
̆̆ Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Mezarlıklarındaki
Osmanlı Mezar Taşları�����������������������������������������������������������������189
Cemal HATİP

̆̆ Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler������������211


Muhammed Emin NURMUHAMMED UYGUR

̆̆ ‫�����شيخ اإلسالم عالء الدين العربي دراسة حول تثبيت شاهده وآثاره العلمية‬241
Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî:
Şahidesinin Tespit ve Eserlerinin İncelenmesi
‫زياد الرواشدة‬

6
Mihmân’a Mihmândar Olmak

İnsanoğlunu diğer canlılardan farklı kılan şüphesiz içinde yaşadığı


varlık âlemini anlama ve anlamlandırma yeteneğine sahip olma-
sıdır. Bu faaliyetini geçmişten aldığı güç ve tecrübe ile birleştire-
rek ileri bir noktaya taşır. Bütün veçheleriyle geçmişi inceleyen
bilimler insanoğlunun bu çabasının izlerini sürer.
Yüzlerce yıldır üzerinde yaşadığımız topraklarda geçmişin
izlerini taşıyan pek çok eser hâlen ayaktadır. Bu eserlerin büyük
bir çoğunluğu ihtiyaca binaen yapılmış olan sivil, askerî ve dinî
yapılardır. Az bir kısmı anıt mahiyetinde inşa edilmiştir. İlmî top-
lantımızın konusu olan mezar taşları da fânî olan kişinin hatırası-
nın canlı tutulması amacıyla hazırlanan bir nevî anı değeri olan,
ölen kişinin kimlik bilgilerini taşıyan eserlerdir. Üzerinden zama-
nın akıp geçtiği her yapı gibi mezar ve mezar taşları da yapı, şe-
kil ve muhteva unsurlarıyla tarihin envanterine kaydolmuş du-
rumdadır. İnşa edildikleri devrin ölüm teması ile ilgili ritüellerini,
geleneklerini bu yapılardan takip etmek mümkündür. Ait olduk-
ları devirden izler taşıyan ve geçmiş ile bugün arasında bir nevî
köprü vazifesi gören mezar taşları, üzerinde yer alan manzum ya
da mensur yazının içeriği, hattı, tezyinât unsurları, mimârisi ve
sahibinin siyasî, ilmî, entelektüel kişiliği bakımından, ilim, siya-
set, kültür ve sanat tarihinin konusu olmuşlardır.

7
| Osmanlı Mezar Taşları |

Eyüpsultan semtinin, İstanbul’un fethinden bu yana gerek


yerleşim yeri olarak gerekse öldükten sonra ebedî istirahatgâh
olarak tercih edilme bakımından İstanbul’un diğer semtlerini
kıskandıracak bir mazhariyete sahip olduğu görünmektedir. Bu
mazhariyet şüphesiz bağrında medfun olan Allah resulünün mih-
mandarı Halid bin Zeyd hazretlerine ev sahibi olmasından kay-
naklanmaktadır. Allah resulünü evinde misafir eden, onun dua-
sına mazhar olan bu büyük sahabinin gerçek adı bugün maalesef
çok az kimse tarafından bilinmektedir. Günümüzde kendi adıyla
değil de Ebû Eyyûb künyesi ve el-Ensârî nisbesiyle şöhret bul-
muştur. Künyesi de, medfun olduğu semtin adı olmuştur. Halid
bin Zeyd hazretlerinin kabri insanlara peygamberimizi ve onun
mübarek na’şının saklı olduğu Medine’deki ravza-i mutahha-
rayı hatırlatmakta, adeta ravzanın bir şubesi gibi algılanmakta-
dır. Bir mümin için hem hayatında hem de öldükten sonra Hz.
Peygamberin bulunduğu yere komşu olma arzusu nasıl ulvî bir
his ise, Hz. Halid’e yakın olma isteği de ona benzetilmiştir. Zira
Tirmîzi’de nakledilen bir hadis-i şerife göre sevgili peygamberi-
miz şöyle demiştir: “Ashabımdan herhangi bir kimse herhangi
bir bölgede ölürse kıyamet günü onlar o ülke halkı için bir ön-
der ve nur olarak diriltilir.” Bu hadis-i şerif gereğince Halid bin
Zeyd hazretleri Alemdâr-ı Rasûlullâh, yani Hz. peygamberin san-
cakdarı olarak anılmıştır. Allah resulünün iltifatlarına nail olmuş
hem mihmandar-ı rasul hem de alemdar-ı rasul sıfatlarına layık
görülmüş ve ilerleyen yaşına rağmen Medine’den kalkıp İstan-
bul surlarına kadar gelen bu büyük sahabinin bu beldede yaşa-
yan Müslümanlar için nasıl bir manevi kıymeti haiz olduğunu an-
latmaya kelimeler yetmez. Şairin dediği gibi:
Yetişmez mi bu şehrin halkına bu nimet-i Bari
Habîb-i Ekrem’in yâri Ebû Eyyûb el-Ensârî

8
| Mihmân’a Mihmândar Olmak |

İşte üzerinde araştırmalar yaptığımız bütün bu kültürel mi-


rasın oluşmasının manevî sâiki bu büyük sahabinin beldemizde
medfun olmasıdır. Allah resulünü evinde misafir eden bu büyük
sahabiyi beldemizde misafir etmek, kadrini bilen için büyük bir
şereftir, başka söze hacet yok.
Ölüm ile hayatın bu kadar iç içe geçtiği başka yerleşim ye-
rine bugünlerde tesadüf etmek oldukça zor. Eyüpsultan, yerin
altındaki nüfusun yerin üstündekinden fazla olduğu, Halid bin
Zeyd hazretlerinin kabrinden başlayarak hazireyi taşıp çok geniş
bir alana yayılan ve içlerinde çok sayıda tanınmış devlet adamı,
âlim, edip ve musikişinas mezarlarıyla bir müze şehir görünümün-
dedir. Bu müze şehrin mezar taşları, aralarında tecessüsle dola-
şan herkesin mevcut kültürünün ziyadeleşmesine katkı sağlaya-
cak bir bilgi hazinesini üzerlerinde taşımaktadır.
Eyüpsultan Belediyesi şehrin tarihî ve kültürel kimliğini or-
taya koymak amacıyla yıllardır Eyüpsultan Sempozyumları dü-
zenlemektedir. Bu sempozyumlarda başta çeşitli yönleriyle Halid
bin Zeyd Hazretleri ve Eyüpsultan semtinin geçmişten günümüze
tarihî ve manevî dokusu ile ilgili onlarca bildiri sunulmuştur. Bu
bildirilerde öne çıkan başlıklardan biri de kimlik ve statüleri, hat-
ları, mimârî unsurları, nakışları, motifleri ile mezar taşlarıdır. Bu
semte kimlik kazandıran ana unsurlardan biri olan mezar taşları-
nın tarihi ve kültürel değeri disiplinler arası bir çalışmayla ortaya
konulabilecek genişliğe sahiptir. Bu yüzden Eyüpsultan Belediyesi
elini taşın altına koyarak İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
ile birlikte tarihî, edebî ve kültürel açıdan mezar taşlarını konu
alan müstakil bir projeye başlamış oldular. Eyüpsultan Beledi-
yesi adına, bünyesinde EYSAM’ı da barındıran Strateji Geliştime
Müdürü İrfan Çalışan ve ekibi, İÜ İlahiyat Fakültesinden Doç.
Dr. Hatice Arslan Sözüdoğru ve Dr. Öğr. Üyesi Reyhan Çorak
projenin mutfağında yer aldılar ve uzun soluklu bir çalışmanın

9
| Osmanlı Mezar Taşları |

ardından “Uluslararası Mezar Taşları Sempozyumu”nun ilkini


gerçekleştirmeye muvaffak oldular. Sempozyumda yedisi yurt-
dışından, üçü yurt içinden olmak üzere on akademisyen ve araş-
tırmacı bildiriler sundular. Oturumlar, konuya yakın ilgi duyan
Eyüpsultan Kaymakamı Sayın Abdullah Dölek ve sempozyuma
ev sahipliği yapan Eyüpsultan Belediyesinin değerli başkanı Sayın
Remzi Aydın başta olmak üzere kalabalık bir dinleyici kitlesi ta-
rafından takip edildi. Sempozyum için tahsis edilen salonun dol-
masıyla dinleyiciler diğer salonlara alındı ve sinevizyon aracılığıyla
takip etmeleri sağlanmış oldu. Sempozyumlar uzun soluklu faa-
liyetlerdir; sunumların gerçekleşmesine kadar olan hazırlık saf-
hası ve arkasından bildirilerin yayına dönüştürülmesi aşaması.
İşte elinizdeki kitap bu ikinci hazırlık ve sunum safhalarını başa-
rıyla geçip yayın aşamasının bir ürünüdür. Kuşkusuz birçok kişi
bu aşamalarda görev aldı. Bu çalışmaların buraya kadarki seren-
camında, katılımcısı, izleyicisi, mali ve akademik destekleyicileri
ve bu faaliyetin mutfağında yer alan bütün emek sahiplerine te-
şekkür borcumuz var. Onların say ve gayretleri olmasaydı bu ça-
lışma ortaya çıkmazdı.
Gayret bizden, tevfik Allah’tan.

Ali ÖZTÜRK

10
Takdim

Bir geleneğin ihyası anlamında EYSAM konuşmaları çok an-


lam ifade ediyor, zira amellerde devamlılığın vurgulanması ba-
bında bile önemi haiz bir iş. Müntesibi olduğumuz traditiasyon
(genonien tabiri ile) ilk insan ilk peygamber ile başlayan insana
ait tecrübelerdeki devamlılık 21. yy’da da bulunduğumuz yerin
muhkemliğine işaret ediyor. Yazma, okuma, konuşma edimleri-
miz bizi geleneğe, ilahî olana irtibatlandırıyor. Kendisinden bir
nefha olduğumuz idrakî ile küllî olanın içinde bir cüz olabilme-
nin şükrünü anlıyor ve yaşayabiliyoruz.
Sözün insan oğlunun yeryüzü macerasında hiçbir zaman de-
ğerini yitirmediği ve ön kabulü ile diyoruz ki: önce söz vardı ya-
rın da. Sözle ilahî olana katılmış oluyoruz. Konuşuyoruz, konuş-
tuğumuz şeyin değeri “değerle” olan irtibatından kaynaklanıyor.
Sözde büyü/sihir vardır fehvasınca sözün sihrine kapılmadan sözle
iletişime geçiyor konuşuyor ve anlaşıyoruz. İlahî geleneğin yeryü-
zündeki en mühim siması olan Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın
yol arkadaşı ve mihmandarı Hz. Halit bin Zeyd Ebu Eyyub El
Ensarî, ondan aldığı ilahî aşkı, Medine’den İstanbul’a, Eyüp’e
taşımıştır. Bugün Eyüp’ü mübarek, muazzez ve mualla kılan şey

11
| Osmanlı Mezar Taşları |

budur. Eyüp’te kara toprağa, börtü böceğe, iki ayak üzerinde yü-
rüyen insana, suyuna, ayına, güneşine olan muhabbetimiz bura-
ların her bir zerresine sinen ilahî nefha ve aşk sebebiyledir. Bil-
lurlaşmış hali ile Müslüman Türkün peygamber ve sahabe sevgisi
Eyüpsultan’da bir dekor halinde yüzyıllardır gelene geçene kendi
diliyle hitap edip duruyor.
Ve bugün bizler yüzyıllardır bir anıt gibi bir çınar gibi duran
yapıya ilişkin bugünün diliyle yeni kelimeler düşürüyoruz. Yeni
düşünceler ortaya koyuyoruz. Bizden evvelkilerin Eyüp ile olan
alakalarına denk düşen mütalaalar yürütüyoruz.
Eyüpsultan araştırma merkezini bu anlayış ve kabulle kur-
duk. Üç yıllık serencamında temelli olan şeylere ihtimam gös-
terdik. Eyüp için bir adres olsun, kurumsallaşsın ve gelişmeye
açık olsun…. Hamdolsun bunlara ilişkin müspet emareler var.
Daha da olacak.
Sizlerin karşısına bu kuruma buralarda olup bitene müşeh-
has bir numune kabilinden İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakül-
tesi ile yaptığımız protokol gereği belediye / üniversite iş birliği
sadedinde Eyüp Sultan Osmanlı Mezar Taşları sempozyumunu
gerçekleştirdik. Hazırlığı bir buçuk yılı süren çalışmamızın seme-
resi olan sempozyum ve burada sunulan tebliğler arşivlerin tozlu
raflarında kalmaması için kitaplaştırmak istedik ve yayına hazır-
ladık. Şehir monografileri anlamında ülkemizde yapılan en ni-
tellikli sempozyumlardan birisi olması hasebi ile Osmanlı Eyüp
Sultan Sempozyumları halen öncü vasfını ve rüçhaniyyetini koru-
yor. Eyüp Sultan Mezar Taşları Sempozyumunun geleneğin zin-
cirine eklenmiş sağlam bir halka olarak kabul edilmesi temenni-
miz ve beklentimizdir.
Medeniyet coğrafyamızdan çok seçkin temsilcilerimizin büyük
vukufiyyetle bulundukları coğrafyaya ait Osmanlı mezar taşları

12
| Takdim |

anlatımları nasıl bir izlek üzere olduğumuza işaret ediyor. Ha-


yata, varlığa, kainata, var oluşa ilişkin bakışımızın tebellür etmiş
olduğu müstesna alakalardan biri de şehir kurgumuz ve şehri sa-
rıp sarmalayan ölüm hayat içiçeleğimiz. Mezarların, mezar taşla-
rın, türbelerin, hazirelerin işte bu anlayıştan damıtılıp birer inci
tanelerine dönüşmüş yapılar olduğunu görüyoruz.
Tebliğcilerimiz Anadolu’dan balkanlardan Arap coğrafyasın-
dan Kafkasya’dan birer muştu gibi bizlere taşıdıkları metinler in-
sana ait bir edim bir söz olmakla birlikte bizim yeryüzündeki var
oluş pozisyonumuza da çok esaslı atıflar oluyor aynı zamanda.
Ben kurumumuz şahsım ve EYSAM adına emeği geçenlere
ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Çok güzel bir iş ortaya çıktı. Umut
ederiz ki ehli ve erbabı müstefit olur.

İrfan ÇALIŞAN

13
Sunuş

Eyüpsultan İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden biridir. Fe-


tihten sonra buraya inşâ edilen Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin türbesi
ile semt manevî bir hüviyet kazanmıştır. Bu sebeple Türk-İslam
dünyasının en mühim mezarlıklarından biri burada teşekkül et-
miştir. Eyyûb el-Ensârî’nin önemine binaen türbenin hemen ar-
kasındaki hazire bu güne kadar, özellikle sanat tarihi açısından
pekçok araştırmaya konu olmuştur. Fakat hazirede bulunan taş-
ların muhtevâları üzerine bir çalışma yapılmamıştır. Bu münase-
betle özelde Eyüpsultan Türbesi haziresi ve taşların muhtevâ ba-
kımından incelenmesine genelde ise İslâm coğrafyasında bulunan
belli hazirelerin tanıtılmasına yönelik 26 Ocak 2019 tarihinde bir
sempozyum düzenlenmiştir. “I. Uluslararası Tarihî, Edebî ve Kül-
türel Açıdan Osmanlı Mezar Taşları” isimli sempozyum İstanbul
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Eyüpsultan Araştırma Merkezi
işbirliği ile Eyüpsultan Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleşmiştir.
Programa yedisi yurtdışından, üçü yurt içinden olmak üzere on
akademisyen ve araştırmacı katkıda bulunmuştur.
Sunulan tebliğlerin biri hariç (Zeki el-Hâşimî “Hattat Sami
Efendi’nin Yazdığı Şahideler”) diğer dokuzu bu çalışmada

15
| Osmanlı Mezar Taşları |

mevcuttur. İlk makale Sanat Tarihi eğitimi almış ve çalışmala-


rını Şehir Tarihi üzerine yoğunlaştırmış Hülya Yalçın’a aittir.
“Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış” isimli sunumda
önce ilçenin coğrafî konumu ve tarihî gelişimi anlatılmış ardın-
dan semtin Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemindeki sosyo
kültürel yapısı hakkında bir değerlendirme yapılmıştır. Son ola-
rak Eyüpsultan’da bulunan mezarlıkların dünü ve bugünü hak-
kında bilgi verilmiştir.
Sonraki iki makale, Eyüpsultan Türbesi haziresi üzerine yapıl-
mış bir projenin sonuçları üzerinedir. İstanbul Üniversitesi İlahi-
yat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Dr. Hatice Arslan Sözüdoğru
ve Dr. Reyhan Çorak’ın birlikte yürüttükleri proje, Eyüpsultan
Araştırmaları Merkezi’nin kıymetli katkılarıyla nihayete ulaş-
mıştır.Türbenin hemen yanında bulunan ve teknik olarak A ve
B şeklinde ikiye bölünen hazirenin bütün şahideleri gözden ge-
çirilerek öncelikle, tesbit edilen okuma yanlışları düzeltilmiştir.
Taşlar medfun bulunanların özelliklerine göre farklı başlıklar al-
tında tasnif edilmiş ve bir değerlendirme yapılmıştır.
A Haziresi’nin değerlendirilmesi “Eyüp Sultan Türbesi A
Haziresinin Şahideleri” isimli çalışma ile Doç. Dr. Hatice Arslan
Sözüdoğru tarafından ele alınmıştır. Çalışmada, önce şahidelerin
toplam sayısı belirtilmiş, teknik hatalı olanlar ayrılmış ve okunan
taşlar tasnif edilmiştir. Bununla birlikte mezar taşı okuma zor-
lukları üzerinde durulmuş ve şahideler kronolojik olarak sırala-
nıp yüzyıllara göre bir dağılım yapılmıştır.
B Haziresi ise Dr. Öğr. Üyesi Reyhan Çorak tarafından
“Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları”
isimli çalışma ile değerlendirilmiştir. Hazirede medfun bulunan-
lar, ölüm tarihlerine göre kronolojik bir sıralamaya tâbî tutul-
muş taşların yüzyıllara göre dağılımı yapılmıştır. Bu kronolojik

16
| Sunuş |

tasnif esas alınarak şahideler meslekî açıdan gruplandırılmış ve


her yüzyıldan örnek taşlar seçilerek muhtevaları değerlendiril-
meye çalışılmıştır.
Bir diğer çalışma 1, Doç. Dr. Nuridin Ahmeti tarafından ha-
zırlanmıştır. “Kosova, Opaya Kazasında Bulunan Mezar Taşları
ve Önemleri” isimli makalede Opaya kazasında bulunan Os-
manlı dönemine ait mezar taşları hakkında bilgi verilerek özel-
likle Kuklibeğ mahlasıyla tanınan Mehmet b. Hayrettin’in şahi-
desi üzerinde durulmuştur.
“Kosova’da Osmanlı Döneminde Yazılmış Olan Mezar Taş-
ları: Önemi Bugünkü Halleri ve Değerlendirilmeleri” isimli ça-
lışma Doç. Dr. Sadık Mehmeti tarafından hazırlanmıştır. Maka-
lede Kosova’da bulunan Osmanlı dönemine ait mezar taşlarının
önemi ve mevcut halleri hakkında bilgi verilmiştir.
Dr. Hatixe Ahmedi tarafından hazırlanan “Preşova’da Kosova
Vilayeti Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri” isimli çalışmada
ise Preşova’da bulunan ve Osmanlı dönemine ait olan mezar taşı
kitabelerinin konumu ve mevcudiyeti hakkında bilgi verilmiştir.
“Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Mezarlıklarındaki Os-
manlı Mezar Taşları” isimli çalışma, Trakya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitütüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Cemal Hatip ta-
rafından hazırlanmıştır. Bulgaristan’ın Cumâ-i Bâlâ (Blagoevg-
rad) ili Gırmen ilçesine bağlı Ribnovo köyü mezarlığında bulu-
nan Osmanlı dönemine ait mezar taşları hakkında genel bilgiler
verildikten sonra seçilmiş örnekler üzerinden bir değerlendirme
yapılmıştır. İncelenen şahideler çalışmanın sonunda bir katalog
halinde sunulmuştur.
1
Kosova’dan, Bulgaristan’dan ve Doğu Türkistan’dan gelen akademisyen
ve araştırmacılar tebliğlerini Türkiye Türkçesi’yle sunmuşlardır. Dolayısıyla
kendilerine özgü olan yazı üslûbuna müdahale edilmemiş sadece noktalama
işaretleri ve imlâ hataları düzeltilmiştir.

17
| Osmanlı Mezar Taşları |

“Kadim Türk Geneliğinde Mezar Taşı Kültürü: Uygur


Türkleri’nde Kabir Medeniyeti’nden Örnekler” isimli çalışma
ise İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslami Araş-
tırmalar (Arapça) Yüksek Lisans Öğrencisi Muhammed Emin
Nurmuhammed Uygur tarafından hazırlanmıştır. Makalede
Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri’nin tarihinde önemli yeri bu-
lunan Sultan Satuk Buğrahan, Kaşgarlı Mahmud, Amannisahan
ve Abdurrahim Ötkür’ün hayatları ve mezar taşları hakkında ge-
niş bilgi verilmiştir.
Doç. Dr. Üyesi Ziyad Alrawashdeh tarafından hazırlanan “Os-
manlı Şeyhülislamı Alâaddin el-Arabi Şahidesinin Tespiti ve Eser-
lerinin İncelenmesi” isimli çalışma Arapça yazılmıştır. Makalede
Osmanlı Şeyhülislamı Alâaddin el-Arabî’nin hayatı, ilmi kişiliği,
tasavvufî eğitimi, Sahn-ı Semân medreselerinde göreve getirilişi
ve eserleri hakkında bir değerlendirme yapılarak Eyüpsultan’da
bulunan mezar taşı hakkında bilgi verilmiştir. 2
“I. Uluslararası Tarihî, Edebî ve Kültürel Açıdan Osmanlı
Mezar Taşları Sempozyumu” tebliğlerinin yayın haline getirilmesi
sürecine katkı sağlayan herkese müteşekkiriz. Gayret bizden ne-
ticeye erişmek ancak ve daima Allah’tandır.

Dr. Öğr. Üyesi Reyhan ÇORAK

2
Bu makalenin redaksiyonu İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Dr.
Öğr. Üyesi olan Musa Alak tarafından yapılmıştır. Katkılarından dolayı
teşekkür ederiz.

18
Eyüpsultan ve Mezarlıklarına
Genel Bir Bakış

Hülya YALÇIN

Şehrin uygun topoğrafik yapı, iklim, suya ulaşım kolaylığı ve ve-


rimli topraklar gibi olumlu çevresel koşullara sahip olması yaşa-
nabilir bir fiziksel ortam sağlar ki bu da tarih öncesi dönemden
beri insanların orada yerleşmesi ve yaşamasını mümkün kılar. 1

Eyüpsultan’ın Coğrafi Konumu


Eyüpsultan; İstanbul’un batısında, Haliç’in yukarı kesiminde yer
almaktadır. Eyüpsultan İlçesi kuzeye doğru genişleyerek Alibey-
köy, Kemerburgaz, Göktürk ve Akpınar, Ağaçlı, Çiftalan, İhsa-
niye, Işıklar, Odayeri ile Pirinççi mahallerini içine alarak Karade-
niz kıyılarına kadar uzanan geniş bir alanı kapsamaktadır.
Doğusunda Sarıyer, Şişli, Kâğıthane, Beyoğlu ilçeleri, güne-
yinde Fatih ve Zeytinburnu İlçeleri, batısında Bayrampaşa, Ga-
ziosmanpaşa, Sultangazi, Başakşehir ve Arnavutköy ilçeleri bu-
lunmaktadır.
* Sanat Tarihçisi EYSAM
1
Özdoğan, M. Tarihöncesi Dönemde İstanbul, Semavi Eyice Armağanı - İs-
tanbul Yazıları, İstanbul T.T.O.K. 1992, s. 39-54.

19
| Osmanlı Mezar Taşları |

Harita 1 – Eyüpsultan coğrafi konumu -1 nolu görsel


(Eyupsultan belediyesi resmi web sitesi)

Tarihsel Gelişimi
İstanbul’un ilkçağda bilinen ilk kuruluş yeri, doğal ve toplumsal
yapının belirlediği söylencelerden oluşan bir ortamda, Haliç’in
bitimindeki Eyüpsultan’a yerleştirilir. 2
Bütün ünlü kentlerin kuruluşları, tarihi verilerle kanıtlana-
mayan şiirsel ya da mitolojik hikayelerle süslenmiştir. Söz ko-
nusu kentlerin kuruluşlarından önceki zamanlara ait olan bu
efsaneler, esas itibariyle insanlarla tanrısal olguları karıştırarak
kentlerin başlangıçlarına değer katmak isteyen antikçağ yazarla-
rının ortaya attıkları söylencelerdir. Bu çeşit öykülerde çoğu za-
man efsanenin nerede bitip tarihin nerede başladığı belli olmaz.
Zira mitoloji ile tarih bir defa birbirine karışmaya görsün, ondan
2
Özbayoğlu, Prof. Dr. Erendiz İlk çağda Eyüp, Tarihi Kültürü ve Sanatıyla
Eyüp Sultan VI. 2003, s. 106-111.

20
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

sonra bir daha onları birbirinden ayırmak kolay olmaz. İstanbul


açısından da durum böyledir. 3
Byzantionlu Dionysios, Deniz Yoluyla Boğaz adlı eserinde,
Kent’in ilk kurulduğu yeri, Haliç’in ucunu şöyle anlatır: “Deni-
zin sonu Hypalodes, ‘bataklık, balçık’ adını taşır. Çünkü derele-
rin taşıdığı balçıklı ve çamurlu kalıntı burada dibe çöker. Nite-
kim, kumsalı ne sert kayalık ne de kumluktur; taşınan birikinti
yüzünden orada sadece çok küçük tekneler yol alabilir. Ayrı ayrı
akıp gelen iki derenin balçıklı suyu, derelerin ağzına kadar ula-
şır ama son çıkışta her iki dere de birleşir, tek bir ağız boyunca
körfeze dökülürler. Ortada, güzel otlakları olan balçıklar, sürü-
lerin otladığı verimli çayırlar vardır. Tanrı, kehanet danışan ko-
loni kurucularını yüreklendirirken bu enikleri (=dereleri) gös-
terdi, şöyle dedi:
“Ne mutlu o kutsal kente yerleşeceklere,
Trakya ülkesi kıyısına ve Karadeniz’in girişine yakın,
Eniklerin ikiz ısırışla boz renkli suları yakaladığı
(=iki derenin boz renkli denizle birleştiği),
Balıkla geyiğin aynı otlaktan beslendiği yere.” 4

Kağıthane ve Alibey derelerinin birleştiği yerde 1949 yılında


yapılmış olan Arkeolojik kazılar M.Ö. 2. yüzyıldan kalan bazı ya-
pılara işaret etmektedir. Bu kazılarda elde edilen buluntular İs-
tanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir.
Semavi Eyice, İTÜ tarafından düzenlenen Haliç Sempozyu-
munda ele aldığı Tarihde Haliç makalesinde; Haliç’in özellikle-
rine değinilerek, “Tam Milâd yıllarında yaşayan Amasyalı Strabon
topraklar içine 60 stad uzunluğu boyunca giren bu koyun bir ge-
yik boynuzu gibi olduğunu kollara ve koylara sahip bulunduğunu
3
Aslan, Murat. İstanbul’un Antik Çağ Tarihi, Klasik ve Helenistik Dönem-
ler, Odin Yayıncılık, İstanbul 2010, s. 5.
4
Özbayoğlu, E, a.g.e s. 107.

21
| Osmanlı Mezar Taşları |

Harita 2. Antik Çağda Semystra

ve bunlara akıntının sürüklediği palamut balığının gayet bol ve


elle bile toplanabilecek kadar kolay tutulduğunu bildirir.” diye-
rek metnin devamında, “Haliç’e akan iki sudan Batıdaki bugünkü
Alibey deresi Kydaros, doğudaki Kağıthane deresi ise Barbyzes
olarak adlandırılmıştı. Bu ikisinin Haliç’e kavuştukları yerde ve

22
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

aradaki bugün Silivri tepesi denilen yükseklik üstünde Semestra


adına bir sunak bulunuyor ve tepe de Keroessa’yı büyüten kay-
nak perisinin adı olan Semestra adı ile anılıyordu. Buradaki Se-
mestra sunağının İstanbul’daki ilk yerleşmenin hatırasını sürdür-
düğüne ihtimal verilebilir.” demektedir. 5

Resim 1; Köpekli Artemis, Silâhtarağa Resim 2; Selene, Silâhtarağa


(Semystra’da arkeolojik kazılarda çıkan heykeller- İstanbul Arkeoloji Müzeleri)

5
Semavi Eyice, “Tarihde Haliç”, Haliç Sempozyumu, İTÜ İnşaat Fakültesi
İstanbul Geoteknik Su ve Çevre Mühendisliği Sorunları Araştırma Grubu
Sempozyumları No: 1, 10-11 Aralık 1975, s. 264.

23
| Osmanlı Mezar Taşları |

Harita 3. Cosmidion (Eyüp) (Ayvansaray) ve Kosmodion (Eyüp) ‘un arkeolojik ve


topoğrafik haritası. 1936. İstanbul. Emel Basımevi. 6

M.Ö. 395’te Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan


edilen Konstantiniyye, 5. yüzyılda nüfusu ve üstlendiği roller se-
bebiyle önemli bir şehir olmuştur. Bu dönemde birinci kuşak
surları (Septimus–Severus Surları) aşılarak, kent Theodosios
6
Özaslan, Nuray. Eyüp Kentsel Tarihinde Osmanlı öncesi Dönem, Tarihi
Kültürü ve Sanatıyla Eyüpsultan Sempozyumu III, İstanbul 1999, s. 456.

24
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Surları’na dayanmıştır. Bu gelişim sürecinde kentin eski çekirde-


ğinden Kara surlarının önemli giriş kapılarına yönelen iki ana aks
(Mese Yolu) ortaya çıkmıştır. Bunlardan, Marmara Denizi kıyı-
larına paralel olan “Zafer Yolu” 6. yüzyılda Akdeniz Havzası’nın
başkenti olan Konstantiniyye’de İmparatorun kente girdiği anıtsal
tören kapısını da içeren önemli ve simgesel bir aksdır. Kuzeyden
geçen ve İstanbul’un ilginç topografyasını oluşturan tepeleri bir-
leştirerek Sur dışına çıkan diğer aks ise, Eyüp’ün topraklarından
geçmekte idi. 6. ve 7.yüzyıllar Konstantiniyye’nin Haliç’in kuze-
yindeki Sycae ticaret kolonisi ve surdışı ile ilişkiler geliştirmeye
başladığı dönemdir. 7
Bizans döneminde sur dışında kalan (XIV. Bölgenin yakı-
nında) Eyüp’ün yoğun bitki örtüsü ile kaplı olması ve çevresin-
deki ormanlarda av hayvanlarının bol olması nedeni ile impara-
torlar tarafından sayfiye yeri ve av sahası olarak kullanılmıştır. 8

İlçenin Adı ve Önemi


Eyüp, bu türbede yatan büyük zâtın oğlunun adıdır. Asıl adı, Hâlid
İbn Zeyd’dir. Arab âdetleri gereği, herkes, doğan ilk çocuğun ba-
bası ma‘nâsına gelen bir künye aldığı için, o da oğlu Eyyûb se-
bebiyle “Ebu Eyyûb”, ya‘ni, “Eyüp’ün Babası” künyesini almış-
tır. Medîneli ilk müslümanlardan olması hasebiyle de Mekke-i
Mükerreme’den hicret eden müslümanlara yardım eden anlamı-
daki “el-Ensârî” ünvânını kazanmıştır. Tam adı, Hâlid İbn Zeyd
Ebu Eyyûbe’l-Ensârî olan bu büyük sahâbî, Arabca dil kâ‘ideleri
sebebiyle, bu dildeki nidâ harfleri ve edatlar yüzünden, bazen Ebâ
Eyyûb, bazen de Ebu Eyyûb diye telâffuz edilmektedir. Halkı-
mız onun adını kısalta kısalta Eyüp yapmış ve buradaki Câmi’ye,
7
Yenen, Z., Akın, O., Yakar, H., “Eyüp Dönüşüm Sürecinde Sosyal ekono-
mik Mekansal Yapı”, Eyüp Belediyesi Yayını, İstanbul 2000, s. 81-82.
8
Eyice, S. a.g.e. s. 265.

25
| Osmanlı Mezar Taşları |

Türbe’ye ve semte de bu ad verilmiş olmaktadır. Sonra da onu


gönül tahtına oturtmuş, Eyüp Sultan demiştir. Şüphesiz halkı-
mız bunu samîmiyyetinden, muhabbetinden ve söylenişinin ko-
lay olmasından dolayı yapmaktadır. Bunu tabîî görmek lâzımdır.
Şimdi sorulacak esas su’âl şudur:Ebu Eyyûbe’l-Ensârî haz-
retlerinin vefâtından itibâren Kabr-i Şerîfi’nin Fâtih’in şehre gi-
rişine kadar sekiz asır ziyâret edilmiş olması bir tarafa, bugünkü
Türbe fetihden beri, niçin 546 senedir büyük bir ziyâret merkezi
hâlindedir ve burası neden her kesimden ziyaretçilerle her gün
dolub dolub taşmaktadır? Ziyâretciler sâdece hayatta iken değil
öldükden sonra da bu mübârek zâtın yanında olmayı istemişler
ve onun yakınlarına gömülmüşlerdir? 9
“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan
ne güzel komutan; o asker ne güzel askerdir” 10 Hadis-i Şerifi
söylendiği günden itibaren müslümanlarda güçlü bir sevda oluş-
turmuştur.
İstanbul müslümanlar tarafından ilk defa 668 yılında Fadala b.
Ubeyd el-Ensari kumandasında kuşatılmıştır. İkinci kez Muaviye
b. Yezid kumandasında (669) kuşatılmış, bugün Eyüp’te medfun
bulunan Hz. Eyyûb el Ensari bu sefer sırasında şehit olmuş ve
surlar önüne defnedilmiştir. Bu muhasaralarda Eyyûb el-Ensari
ile birlikte fiilen şehid olanların sayısı yetmişe kadar yükselmiş-
tir ve Osmanlılar fethi müteakip, onlar için, şehrin en mübarek
yeri haline gelen mezarlar yaptırmışlardır. 11
Emevi halifelerinden Ebu Süfyan’ın oğlu Birinci Muaviye’nin
zamanındaki savaşlara da iştirak etmiş ve Muaviye’nin oğlu
9
Yavuz, Hulusi. İslâmî Ziyâret Merkezî olarak Eyüp Sultan, Tarihi Kültürü
ve Sanatıyla Eyüp Sultan Sempozyumu III. s.283.
10
Buhari, et-Tarihu’l-kebir, I (ikinci kısım)-85; Ahmed b. Hanbel, IV, 335.
11
Ünver, Süheyl. “İlim ve Sanat Bakımından Fatih Devri”, Belediye Yayın-
ları, 1948, s. 108.

26
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Yezid’in kumandası altında İstanbul’un fethine görevlendirilen


orduya da tecrübeli ve yaşlı bir asker olarak katılmıştır. Ebü’l-
Fida adlı tarihçi (Tarih-i Ebü’l-Fida, I-197) İstanbul surlarının
48. hicri yılda muhasara edildiğini, bu muhasarada Arap asker-
lerinin sayısının 50.000 kişi, gemi sayısının 500 adet ol duğunu ve
muhasaranın altı ay sürdüğünü söylemektedir. Bu muhasaraya
İbn-i Abbas, Amr ibn-i Zübeyr gibi ashabın da iştirak ettiğini ve
Ebu Eyyûb’un bu seferde şehit olduğunu yazmaktadır. 12 Kendi-
sinin, “İstanbul surlarının önüne mübarek bir adamın defnedi-
leceğini” Resulullah’tan duyduğu, o kişi olmayı arzu ettiğini söy-
lediğini İslam kaynakları belirtmektedir. 13

Osmanlı Dönemi
1453’te İstanbul’un alınmasından sonra anlatılan bir efsaneye
göre Fatih Sultan Mehmed hocası Akşemseddin’den Halid bin
Zeyd Ebu Eyyûb el-Ensari’nin mezarının bulunmasını istemiş, Ak-
şemseddin de rüyasında bir ışık topunun indiğini gördüğü mev-
kiyi kabrin yeri olarak göstermiştir. Kazı yapılmış kazılan yerde
Arapça kufi yazı türü ile yazılmış olan “Hüvel kabrü Ebu Eyyûb
el Ensari” (Ebu Eyyûb’un mezarı burası) yazılı taş ortaya çıkarıl-
mıştır. Bulunan taşın daha sonra Fatih Sultan Mehmed tarafın-
dan yaptırılan duvarında asırlarca durduğu bildirilmektedir. Hi-
cazlı Şeyh Abdülhafız bin Osmanü’l-kari et-Taifi Gilaü’l-Kulüb ve
Keşfü’l-Kurub adlı eserinde 1894’de İstanbulu ziyaret ettiğinde bu
taşı türbenin duvarında gördüğünü belirtmiştir. 14
12
Konyalı, İ. H. “Ebu Eyyübi Ensari Türbesi”, Tarih Hazinesi, 1951, sayı:1
s.495.
13
Öztürk, N. “Fetih Öncesi İstanbul Kuşatmaları”, Fetih ve Fatih, İ. B. Bele-
diye Yayınları, 1995, s.37.
14
Öğüt, H.,C.,Eyüp Sultan, Hz.Halid Ebu Eyyup el-Ensari, Timaş Yayınları,
İstanbul 2005, s.205-206.

27
| Osmanlı Mezar Taşları |

Dünyaya hakim bir imparatorluk kurmak üzere sistemli bir


şekilde hareket eden Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethin-
den sonra karşı karşıya kaldığı en önemli sorun, hiç şüphesiz ki,
bu kesitte jeopolitik, coğrafi konumu ve özellikleri itibariyle bu
son derce önemli kentin tarihselliğine ve önemine uygun bir bi-
çimde imar ve iskân edilmesi olmuştur. E. H. Ayverdi ve Ö. L.
Barkan, bu konu ile ilgili: “Devletin bütün mal, insan, malzeme
kaynakları tıpkı bir savaşa hazırlanır gibi bu uğurda seferber edi-
lerek, Fatih Sultan Mehmet II. Vakfiyesinde zikredilen “Hüner
bir şehir bünyad eylemektir / Reaya kalbin âbâd eylemektir” bey-
tinde ifadesini bulan şahane bir anlayışla ve davranışla bu “me-
sele” ile meşgul olunmuştur.” ifadesini kullanmaktadırlar. 15
Fethin beş-altıncı senelerinde 863 (1458/1459)’de, türbenin
yanında, yine Fatih tarafından İstanbul’un ilk selâtin camii inşa
ettirilmiş ve yine aynı yıllarda bu yapılara eklenen medrese, kü-
tüphane (medresenin içinde), imaret, çifte hamam ile sur dışı-
nın ilk Türk-İslâm külliyesi teşkil edilmiştir. Yine Padişah tara-
fından kurulan bir vakıf ile bu hizmet yapılarının yaşaması temin
edilmiştir. İstanbul’un fethinin hemen arkasından inşa edilen bu
külliye, Eyüp yerleşmesinin çekirdeğini teşkil etmiş, Bizans döne-
minde iskân edilmemiş olan şehrin dışında kalan bu bölge, fetih-
den hemen sonra teşekkül eden sekiz mahalle ile iskana açılmıştır. 16
Fetihten 16. yüzyılın sonuna değin imar etkinlikleri ile donatı-
lan Eyüp’te mahalleler Eyüp Sultan Külliyesi’nin çevresinde geliş-
miştir. Cezri Kasım, Fethi Çelebi, Nişancı Mustafa Paşa, Defterdar,
Ya Vedûd mahalleleri Fatih döneminin mahalleleridir. Düğmeci-
ler (Dökmeciler), Kasım Çavuş 16. yy. mahalleridir. Eyüp’ün Fatih
15
Kara, H, Fahrünnisa Ensari, Eyüpsultan Yerleşme Dokusunun Tarihsel Sü-
reç İçinde Gelişimi-Değişimi, Tarihi Kültürü ve Sanatıyla Eyüpsultan Sem-
pozyumu II, İstanbul 1998, s.283.
16
Kara, a.g.e. s.284.

28
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

döneminde varolduğu bilinen sekiz mahallesi 1.Abdü’l-Vedud Ca-


mii Mahallesi (Sultan Camii Mahallesi), 2. Cami-i Kebir Mahal-
lesi, 3. Fethi Çelebi Camii Mahallesi (Otağcılar Camii Mahallesi),
4. Kasım Çavuş Mescidi Mahallesi, 5. Mehmed Bey Mescidi Ma-
hallesi, 6. Otağcı Başı Mescidi Mahallesi, 7. Sofular Mescidi Ma-
hallesi, 8. Ülice (Ödlice) Baba Mescidi Mahallesi)’dir. 17
17
Zengin, Ayşe. Eyüp Kentsel Sit Alalnının İnanç Turizmi kapsamında
değerlendirilmesi ve yerlişim dokusunun korunması üzerine bir araştırma,
MSGSÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010, s.106.

29
| Osmanlı Mezar Taşları |

Harita 4- Fatih dönemi sonunda Eyüpsultan mahalleleri 18

Şekil-1 16. yüzyıl Eyüpsultan’da yerleşim 19


18
Ayverdi, E.H. Fatih devri sonlarında İstanbul Mahalleleri, Şehrin İskânı ve
Nüfusu, Vakıflar Umum Müdürlüğü Neşriyatı, Ankara 1958.
19
Körçeşme, Nadide. Eyüp Merkez Yerleşiminde Geleneksel Konut Mima-
risi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Mimarlık Ta-
rihi Programı, 2012, s.13.

30
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Eyüp, Osmanlı İmparatorluğunun gelişme döneminde tahta


oturma (cülus) törenlerinin, bağlılık yemini (biat), kılıç kuşanma
törenleri, sünnet, doğum, evlilik ve zafer kutlamaları ile Eyüp’ün
dinsel ve dinlenme amaçlı ziyaret ve konaklama ihtiyaçları ile ge-
nişlemiş bunlara bağlı olarak da ticaret ve imalat (seramik, ça-
nakçömlek, oyuncakçılık) işlevleriyle bir odak nokta olmuştur.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan Kırkçeşme su
yollarının yapılması ile Eyüp, Galata dışında, Kasımpaşa ile bir-
likte surdışında en yoğun yerleşim olmuştur. 20
Bu dönemde Eyüp büyük gelişme göstermiş olup; Eyüp yer-
leşme dokusu, bir önceki döneme göre fazla yayılmamakla bir-
likte mevcut doku içinde önemli imar hareketleri olmuştur. Mi-
mari yapı, malzeme ve süslemelerde yansıyan üslubu ile Osmanlı
klasik döneminin en güzel örneklerini sergilendiği yapılar, bu-
rada gelişen sosyal ve kültürel ortamın da bir göstergesi olmuştur.
Evliya Çelebi’nin Verdiği Bilgilere Göre Eyüp Kadılığı; “500
akçelik bir Mevleviyettir. Kaza 700 köye yayılmaktadır, 16 na-
hiye naibi vardır; yıllık adalet geliri 10.000 guruştur. Bağı ve bah-
çesi çok mamur bir şehirdir. Dokuz bin sekizyüz kadar saray ve
evi vardır. (...) Çarşısında tam bin seksen beş tane dükkân var-
dır. Bedestanı yoktur. Fakat bütün kıymetli eşyaları dükkânlarda
bulmak mümkündür. Kavaf çarşısı, halis süt çarşısı ve Masumlar
çarşısı mükellef ve süslü çarşılardır. Bu çarşının yoğurt ve kay-
mağı lezzetli, berber dükkânları pek süslüdür. Her Cuma bin-
lerce kişi Hazreti Ebâ Eyyûbu ziyaret için geldiklerinden, o gün
çarşı ve Pazar insan denizi halini alır. Zevk sahipleri kaymakçı
dükkân balkonlarında oturarak halis süt, beyaz peynir, saf bal yi-
yip safa ederler. Eyüp şehrinin suyu, havası güzel, kadın ve er-
keklerinin güzelliği methedilir. Ayan ve eşrafı çoktur. Halkının
20
Yenen, Z., Akın, O., Yakar, H., “Eyüp Dönüşüm Sürecinde Sosyal Ekono-
mik Mekansal Yapı”, Eyüp Belediyesi Yayını, İstanbul 2000, s.84.

31
| Osmanlı Mezar Taşları |

çoğunu bilginler meydana getirir. Eyüp şehrinin has ekmeği, kay-


mağı, yoğurdu, şeftalisi ve kayısısı meşhurdur. Eyüp avlusundaki
çınar ağaçlarına yuva yapan balıkçıl kuşları her sene başlarından
iki tüyü baştan başa nurlu Eyüp Türbesi üzerine bırakarak he-
diye ederler...” demektedir. 21
17.yüzyılın ikinci yarısındaki Eyüp’ü Anlatan Robert Mant-
ran, Başkentin dış mahallelerini anlattığı bölümde Eyüp için;
“Surların içinde her halükârda Türk’ün en kalabalık unsur ol-
duğu karışık bir nüfus yaşıyorduysa da surların dışında Haliç’in
sağ (güney) kıyısında yalnızca Osmanlılar tarafından iskân edi-
len dış mahalleler büyümüştür. Bunların başlıcası olan Eyüp o
kadar önemli bir noktaya gelmiştir ki, özel bir yargı alanı mey-
dana getirmekte, kendi kadısı, kendi subaşısı ve mütevellisi bu-
lunmaktadır. Eyüp, saf bir şekilde Türk olan bir merkezdir. (...)
Kutsal bir ziyaret ve saygı yeri olan Eyüp, kalabalık, faal ve mü-
reffeh bir kenttir. (...) Dükkâncılar, balıkçılar, zenaatkârlar, bah-
çıvanların yanı sıra, çok sayıda din adamı -ulemalar- bu kutsal
yerde yerleşmek üzere gelmişlerdir. Ve gene kutsallık zihniyeti
içinde ekâbiran ve yüksek kişilerde burada ikâmet etmekte veya
burada kendilerine konut yaptırmaktadırlar.
Cuma günü belde müminler kalabalığı tarafından istila edil-
mektedir ve kaymakçı ile yoğurtçu dükkânları bereketi tatmakta-
dırlar. (...) Buraya gelen İstanbul müslümanları, ticaret, kazanç,
kâr hırsı ve yönetim kavgalarının dışarıda bırakıldığı bu kentte,
kâfirlerle ilişkiden uzak bir şekilde, kendilerini gerçekten evle-
rinde hissetmektedirler. Eyüp, büyük kentin soysuz ve yozlaşmış
dünyasının yanında sığınılacak bir liman gibidir” demektedir. 22
21
Kahraman, Seyit Ali; Dağlı, Yücel. Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi
Seyahatnâmesi, YKY. İstanbul, 2003, 1.cilt, 1. Kitap, s:358.
22
MANTRAN, Robert. (Çev:KILIÇBAY, Mehmet Ali-ÖZCAN, Enver), 17.
yüzyılın ikinci yarısında İstanbul 1, V. Yayınları, Ankara, 1986, sa: 69-70.

32
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Şekil-2 17-18. yüzyıllarda Eyüpsultan’da yerleşim 23

Edmondo de Amicis ise; İstanbul (1874) isimli kitabında Eyüp


için; “Bu fevkalade bir sessizliğe gömülmüş aristokratik bir ma-
halle gibi uhrevi bir hüzünle beraber dünyevi bir hürmet hissini
23
Körçeşme, Nadide, Eyüp Merkez Yerleşiminde Geleneksel Konut Mima-
risi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Mimarlık Ta-
rihi Programı, 2012, s.22.

33
| Osmanlı Mezar Taşları |

ilham eden bembeyaz, gölgeli ve şahane bir güzelliğe sahip bir


mezar şehridir. (...)
İstanbul’un başka bir yerinde, ölüm tasvirini güzelleştiren ve
kotkmadan seyrettiren müslüman sanatı bu kadar zarafetle göz-
ler önüne serilmez. Dudaklarda hem dua hem tebessüm uyan-
dıran hüzün ve zarafet dolu bir kabristan bir saray bahçe, bir
mabet’tir bu... ”demektedir. 24
İstanbul’un diğer semtleri gibi sık sık yangınlara sahne olan
Eyüpsultan, Sultan II. Mahmut zamanında büyük çapta imar edil-
miştir. 19. yüzyılın başlarında, Tanzimat sonrası değiştirilen as-
keri kıyafetin imalatı için Defterdarburnu ile Eyüpsultan İskelesi
arasına III. Selim’in kızkardeşi Hatice Sultan’ın yalısının feriye
kısmına nakledilen Feshane ile Haliç’te sanayileşme de önemli
bir aşama kaydedildi. (1839). Feshane’de daha sonra aba ve halı
tezgâhları ile dokumacılık başlamış, 1843-1857 yılları arasında
İngiltere, Fransa ve Belçika’dan buhar gücü ile çalışan iplik, do-
kuma ve apre makineleri getirilerek fabrika daha da geliştirilmiş-
tir. Ayrıca bu tarihlerde daha çok askeri ihtiyaçların karşılanması
maksadıyla 1828’de Eyüp’te Riştehane ve İplikhane Kârhanesi
adı verilen bir halat fabrikası kurulmuştur.
Alibey ve Kağıthane derelerinin Haliç’e döküldüğü yerde,
İstanbul’un elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla tesis edilmiş
olan Türkiye’nin ilk termik elektrik santralı olan Silahtarağa Ter-
mik Elektrik Santralının yapımına 1911 yılında başlanmış ve 1914
yılında şebekelere ve abonelere elektrik verilmeye başlanmıştır.
Ancak tesislerin çok eskimiş olması ve soğutmaya suyunun temi-
ninde güçlük çekilmesi nedeniyle 18.3.1983 yılında santralın üre-
timine son verilmiştir.
24
AMİCİS, Edmondo de (Çev: AKYAVAŞ, Beynun), İstanbul, Kültür ve Tu-
rizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1986, sa: 400-406.

34
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Osmanlı metin ve belgelerinde sıklıkla, Haslar, Havas-ı


Konstantiniye veya Havas-ı Refiye adlarıyla anılan Eyüp Kazası
İstanbul’un dört büyük kadılığından biridir.

Şekil-3 19. yüzyıl 1950 arasında Eyüpsultan’da yerleşim 25


25
Körçeşme, Nadide. Eyüp Merkez Yerleşiminde Geleneksel Konut Mima-
risi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Mimarlık Ta-
rihi Programı, 2012, s:24.

35
| Osmanlı Mezar Taşları |

Halil İnalcık “Eyüp Sultan’da Yapılması Gerekenler” başlıklı


makalesinde, Eyüpsultan’ın beş yüzyıllık tarihi yaşamının İstan-
bul için önemini beş tematik başlıkta toplar. 26 Bunlar:
1-Baş Ziyaretgâh olması. Eyüp’ün Mekke, Medine ve Kudüs’ten
sonra dördüncü en kutsal İslam ziyaretgahı olduğuna inanılması.
2-Mesire ve Eğlence yeri. Binlerce ziyaretçiyi ağırlamak du-
rumunda kalan semt çarşılar, kahvehaneler, mesire yerleri, bah-
çelerle hizmet vermeye çalışıyor ve yoğurtçu, kaymakçı, kebapçı,
oyuncakçı gibi dükkanlarıyla ziyaretçileri memnun etmeye çalı-
şıyordu.
3-Siyasi Fonksiyonu. Yeni tahta çıkan Osmanlı sultanları-
nın Eyüp Türbesinde kılıç kuşanması son derece önemli siyasi
ve dini anlam taşımakta idi.
4-Sanat Müzesi. Mimari Eserleri, Türbeye armağan edilen
kıymetli eşyaları, çinicilik, yazı sanatları ve mezar taşları ile eş-
siz bir müze. Burada Mimar Sinan’a özel bir yer ayırmak gere-
kir. Tülay Artan’ın bahsettiği gibi, ‘Mimar Sinan’ın bütün eser-
leri içinde en yoğun biçimde bir araya toplanmış olan mescid,
türbe ve tekke gibi yapılar Eyüp’ün çok özel bir kimlik kazan-
masını sağlamıştır.’ 27

Cumhuriyet Dönemi
1936/1937 yıllarında Henri Prost tarafından hazırlanan ve 1942
yılında Nafia Vekaletince onaylanan 1/2000 ölçekli plan netice-
sinde Haliç kıyıları sanayiye açılmış ve Eyüp’ün sosyal yaşantısı
kıyı kullanımı açısından çok önemli bir darbe yemiştir.
26
İnalcık, Halil. Eyüp Projesi, Eyüp:Dün/Bugün, 11-12 Aralık 1993, Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, s.14-15.
27
Aksoy, A., Kadayıfçı, G., Ünsal, D.,Yalçın, H., Yıldırım, A. E.vd. Eyüp
Kentsel Sit Alanı Tarihi Merkez Yönetim Planı Çalışması Durum Tespit
Raporu, İstanbul 25 Aralık 2014, s. 12.

36
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Haliç bölgesinde 20. Yüzyılda yoğunlaşan bu endüstriyel faa-


liyetlerin artıkları da doğrudan Haliç’in sularına terk edildiği için
diğer sosyal şartların tesiriyle de Haliç’in tabii dengesi bozulmuş
ve yoğun bir kirlilik yaşanmıştır.
Tüm olumsuzluklara rağmen plan çalışması sırasında 15.01.17
gün ve 951 sayılı G.E.E. ve A.Y.K. kararı ile Eyüpsultan tarihi
yerleşme alanı Kentsel Sit Alanı ilan edilmiş olup, aralarında me-
zarlıklarında yer aldığı toplam 837 adet yapı ve yapı elemanı ko-
runması gerekli kültür varlığı olarak tescillenmiştir. Bu nedenle
tarihi yerleşme muhafaza edilebilmiştir.

Harita-4-Sit sınırı 28
28
Zengin, Ayşe, a.g.e. s,112.

37
| Osmanlı Mezar Taşları |

Aşağıdaki tabloda Osmanlı’dan günümüze Eyüp tarihinin


nasıl dönemlere ayırabileceğine dair bir özet yer almaktadır. 29
Tarih Dönem Yapılaşma Yerleşen Kimliği Yerleşim Kimliği
15.yy Osmanlı İmpara- Anıtsal Yapıların İnşası Bursa’dan getirilen müslü- Dini Merkez kimliği (Mekke,
torluğu Sivil mimarlık örneklerinin kamu- man nüfus Medine, Kudas’ten sonra
Büyüme devri sal kompleks çevresinde organik bü- Osmanlı-Türk kimliğinin anılan kutsal ziyaretgâh)
yüme göstermesi yerleşmesi
16. yy Osmanlı İmpara- Anıtsal yapıların inşasında artan ivme Ulema, esnaf, devlet gö- Dini Merkez kimliği
torluğu büyüme Yalı-konak-köşk inşası revlileri, sanatçılar
devri
17. yy Osmanlı İmpara- Anıtsal yapıların inşasında yavaşlama Hanedanın kadın üyeleri, Va- Ziyaretgâh, seyir, mesire alanı,
torluğu büyüme Sahil sarayı-yalı-konak inşası lide Sultanlar, Ulema, esnaf, rekreasyon kimliği,
devri devlet görevlileri, sanatçılar Prestijli yerleşim alanı kimliği
18. yy Osmanlı İmparator- Anıtsal yapıların inşasında yavaşlama Hanedanın kadın üyeleri, Va- Ziyaretgâh, seyir, mesire alanı,
luğu duraklama ge- Sahil sarayı-yalı-konak inşasında yavaşlama lide Sultanlar, Ulema, esnaf, rekreasyon kimliği,
rileme devri Ceşme-sebil-su yapılarının inşası devlet görevlileri, sanatçılar Prestijli yerleşim alanı kimliği
Anadolu ve Rumeli’den göç:
ilk yansımalar
19. yy Osmanlı İmpara- Sahil saraylarının terkedilmesi İmalathane, Tüccar-esnaf-zanaatkar, sa- Rekreasyon ve prestijli yerle-
torluğu Tanzimat fabrika, sanayi yapılarının inşası nayi çalışanları şim alanı kimliğinin Beyoğlu
Batılılaşma Devri Kırsal kesimden kente göç ve Boğaz yönüne kayması
eden nüfus
1900-1950 Erken Cumhuriyet Plana göre gelişen sanayi alanları Tüccar-esnaf-zanaatkar, sa- Sanayi yerleşmesi kimliği
Dönemi Tarihi Yarımada içindeki sanayi tesislerinin nayi çalışanları
sur dışındaki bölgelere doğru yayılması Kırsal kesimden kente göç
eden nüfus
1950-1980 Çok Partili Döneme 1937 Prost Planı’nın uygulanması, eski Kırsal kesimden kente göç Köhneleşmiş bölge kimliği
Geçiş doku örneklerinin yok olması eden nüfus
Kaçak yapılaşma, gecekondulaşma, apart-
manlaşma
1980 sonrası Çoğulculuk Ortamı Haliç’in sanayiden arındırılması operasyonu Kırsal kesimden kente göç Sürdürülebilir kültürel kimli-
Kazıklı yol projesi, eski doku örneklerinin eden nüfus ğin yeniden kazanımına yö-
yok olması, kaçak yapılaşma- gecekondu- nelik çabalar
laşma- apartmanlaşma
Rehabilitasyon çalışmalarının başlangıcı

29
Aksoy, A., Kadayıfçı, G., Ünsal, D.,Yalçın, H., Yıldırım, A. E.vd., a.g.e. s,
13-14.

38
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan ve 1985 yılında


onanarak yürürlüğe giren Haliç Kamulaştırma planları netice-
sinde Haliç kıyıları sanayiden arındırılmıştır. Ancak yeterince
itina gösterilmeyen bu çalışmalar esnasında çok sayıda eski doku
örneği de yok edilmiştir. Eyüp açısından bu yıkımların en kötü
sonuçlarından biri tarihi Feshanenin tescilli olan bölümlerinden
birinin oldu bittiye getirilerek yıkılması, bir diğeri ise asırlar bo-
yunca padişahların Eyüp Sultan’a kılıç kuşanma töreni için gel-
diklerinde karaya ayak bastıkları yer olan Bostan İskelesinin yok
edilmiş olmasıdır. Plansız olarak yapılan ve hala da onanlı bir
planı bulunmayan Haliç sahil yolu da Eyüpsultan’a yapılan en
büyük kötülüklerden biridir.

Mezarlıklar
Prof. Dr. Mustafa Uzun; İstanbullu Sahabeler kitabının “İstanbul’a
Düşen Yıldızlar” başlıklı takriz bölümünde; “İstanbul’un mezarlık-
larını tanımak, medeniyetimizi tanımaktır” demektedir. Merhum
Süheyl Ünver’in bir müsteşrike atfen söylediği “Türkler medeni-
yet nâmına ortaya hiçbir şey koymamış olsalar bile, mezarlıkları
onların büyük bir medeniyet sahibi olduklarını gösterir” cümlesi
de bunu ortaya koymaktadır. 30
Mezar ve mezarlık kültürü her milletin tarihi, dini, içtimai,
iktisâdi vs. yapısının şekillenmesinde, sanat ve edebiyat hayatının
belirlenmesinde ve incelenmesinde çok önemli sosyolojik ve psi-
kolojik unsurlardır. Bu yüzden “Mezarlıklar vatanın tapu kütük-
leri, sicilleridir” denilmiştir. 31
Peygamber Efendimiz, “Ashabımın her biri, vefat ettiği
belde halkı için kıyamet günü önder ve nur olarak diriltecektir”
30
Uzun, Mustafa, İstanbul’a Düşen Yıldızlar, İstanbullu Sahâbeler, İstanbul
2006, s.11.
31
Uzun, Mustafa. a.g.e. s.11.

39
| Osmanlı Mezar Taşları |

buyurarak onları, doğdukları bölgelerin değil, vefat ettikleri bölge


halkının ahiret önderi olarak tanımlamaktadır. Bu hadis-i şerifte,
sâhabe mezarının bulunduğu bölge mensupları için, çok önemli
uyarı ve müjdeler bulunmaktadır. 32
Hz. Muhammed (SAV.)’in müjdelediği kutlu kumandan olma
arzusu ile İstanbul’a kadar gelerek şehid düşen sahabelerin “ek-
ber ve ekrem”i sayılan ve 51(671) yılındaki seferde vefat eden
“alemdâr-ı nebî” Ebu Eyyûb el-Ensârî’nin burada gömülü olması
nedeniyle Osmanlı Dönemi’nde cazip bir gömü alanı haline gelen
Eyüp, padişâhlardan sıradan halk tabakasına kadar değişik sosyal
statülerden çok sayıda insanı bir araya getiren uhrevî bir semttir. 33
Asırlar boyunca Ebu Eyyûb el-Ensâri’ye yakın olmak iste-
yenler tarafından tercih edilen bir ebedi istirahatgâh olan Eyüp-
sultan; Prof. Dr. Halit Çal’ın da belirttiği gibi Türkiye’deki ve İs-
tanbul’daki en büyük mezarlıklara sahiptir.
Osmanlı dönemi mezar taşlarının temelini kendinden önceki
kültür ve gelenekler oluştursa da asıl karakterini belirleyen form
ve biçimler Erken Osmanlı dönemi olmuştur. Buna; Bursa, İznik,
Edirne, İstanbul gibi merkezler örnek teşkil etmesi bakımından
önemlidir. Erken Osmanlı ve Anadolu Selçukluları dönemine göre
daha sade bir bezeme programına sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Klasik devir mezar taşları ağır başlı bir üsluba sahiptir. 15.
yüzyılda şahideli lahitler, şahidesiz lahitler ve şahideli mezarlar
olmak üzere mezar tipleri mevcuttur. Bu mezar tiplerinin devamı
biraz farklılıklarla klasik devirde de sürmüştür. 16. yüzyıl mezar
taşlarında bir önceki devirde görülen girift bezemeler görülmez
ve sade bir üslup hâkimdir. Genellikle natüralist üslupta beze-
melere yer verilmiştir.
32
Yılmaz, Necdet, Yılmaz, Coşkun, İstanbullu Sahâbeler, İstanbul 2006, s.19.
33
Sezgin, Tülay,Türk Mezar Geleneği ve Çifte Gelinler Türbesi, Tarihi, Kültürü
ve Sanatıyla Eyüp Sultan Sempozyumu VIII., İstanbul 2005, s.181.

40
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Harita-5-Mezarlık ve Hazireler - ESTAM arşivi

41
| Osmanlı Mezar Taşları |

Mezar taşlarındaki klasik üslup 18. yüzyıl ortalarına kadar sür-


müştür. Bu tarihten sonra dış etkiler, diğer sanat dallarında olduğu
gibi mezar taşlarında da etkisini hissettirmiştir. Barok ve ampir
üslubuna uygun çiçekler ve yaprak motifleri simetrik ve asimetrik
şekillerde mezar taşlarında süsleme unsuru olarak kullanılmıştır.
19. yüzyıla gelindiğinde ekonomik ve kültürel alandaki de-
ğişimlerden etkilenen diğer sanat dalları gibi, mezar taşları da
bu değişimden etkilenmiştir. Özellikle klasik üslubun tamamen
dışına çıkılarak mezar taşlarında süsleme yapılmıştır. Barok ve
Rokoko üslupları mezar taşı tezyinine hâkim olmuştur. Bunun
dışında mesleki semboller birebir taşlara yansıtılarak sembolizm
üst seviyede kullanılmıştır. Yine mezar taşı şahidelerinde soyut
anlatımlara yer verilmiştir. Lahit mezarlarda basamak sayısı faz-
lalaştırılarak oldukça yüksek olan mezarlar yapılmıştır.
En büyük değişiklik ise mezar yeri tayininde yapılmıştır. 19.
yüzyıl öncesi türbe yanlarına ve belli başlı mezarlılara (Eyüp, Kara-
caahmet gibi) yapılan definler bu tarihten sonra (özellikle önemli
kişilerin definleri) cami hazirelerine yapılmaya başlanmıştır. 34
Toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamlarını belge-
leyici, ait oldukları dönemin sanat anlayışını yansıtan birer belge
niteliğine sahip olan mezarlıklar günlük hayatın da bir parçası-
dır. Kültürümüzde ölüm ve yaşam iç içe olmuş, mezarlıklar ya-
şamdan kopmamıştır. Ayrıca günümüzde de şehir içindeki en bü-
yük yeşil alan artık mezarlıklardır.
Eyüpsultan mezarlıkları konusunda pek çok araştırma yapıl-
mış olmasına rağmen bu araştırmalar genellikle mezartaşı başlık-
ları, mezarlıklarda medfun önemli şahsiyetler, mezar taşlarında
kullanılan bezemeler vb. konularda yoğunlaşmıştır.
34
Aydoğdu, Ayfer, 19. Yüzyılda İstanbul’daki Bazı Hazirelerdeki (Sur içi Böl-
gesi) Mezar Taşlarında Kullanılan motiflerin analizi, M.S.G.S.Ü. Sosyal Bi-
limler Enstitüsü, Geleneksel Türk Sanatları Anabilim Dalı, Tezhip Prog-
ramı Y.Lisans Tezi, İstanbul 2011, s.7.

42
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Eyüpsultan mezarlıkları konusunda genel bilgiler verdikten


sonra günümüze ulaşmamış olan ilk şehitlerin defnedildiği Tok-
maktepe Mezarlığı konusuna değinmek istiyorum.
Eski Eserleri Koruma Komisyonu üyesi Nuri Ebussuud, Tür-
kiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından yayınlanan İstan-
bulda Fatih Devri Mimari Eserleri isimli eserinin “Tekke, Türbe,
Tarihi Makamlar” başlıklı III. Bölümünün “İstanbuldaki Eshab-ı
Kiram ve Tabiin Makamları” bölümünde şöyle demektedir: “(Fe-
tihten önce gelen mücahitler)
a) Tokmaktepe (Sultan Mehmet II. Fethi müteakip şühedâyı
toplayıp burada defnettirmiştir.” 35
Peki neden burası Tokmaktepe adı ile anılmaktadır. Bunun
için Eyüp girişinde surlara yakın bir yerde bulunan Ya Vedut Tür-
besi ve Camiinin tarihçesine bir bakmalıyız.
Ayvansaraylı Hafız Hüseyin tarafından kaleme alınan
Hadikatülcevami’de Sultan Camii adıyla Yâvedut Camii anla-
tılmıştır.
“Der kurbi Defterdar İskelesi. Yâvedud Camii şerifi dahi
dirler. Filasıl banisi Eş- şeyh Abdülvedud hazretleridir. Buhara
erenleri ile İstanbul muhasarasında bulunub ba’delfetih Ayasof-
yada sakin iken Ayvansaray haricinde bir mescid ve zaviye bina
idüb rihletinde Fatih Sultan Mehmed Hanı Gazi emriyle zaviyesi
kurbinde defin olundu fi 860 (M. 1455 - 1456.).
Sonra hulefasından Tokmak Dede vakfını tâyin eylemiştir
ki o dahi karibinde medfundur, mahalli medfeni halen Tokmak
Tepe dinmekle maaruf mezaristandır.” 36
35
Nuri EBUSSUUD, İstanbulda Fatih Devri Mimari Eserleri, Türkiye Tu-
ring ve Otomobil Kurumu, Ağustos, 1948, sa:7.
36
Ayvansaraylı Hafız Hüseyin (Yayına hazırlayan:GALİTEKİN, Ahmet Ne-
zih), Hadikatü’l Cevami (İstanbul Câmileri ve Diğer Dini -Sivil Mi’mari
Yapılar), İstanbul, 2001, sa:368.

43
| Osmanlı Mezar Taşları |

Yâvedut Sultan’ın kimliği, İstanbul’un fethi ile ne gibi iliş-


kisi olduğu konusu ayrı bir makale konusu olabilir. Tokmaktepe
Mezarlığı’nın ismini, Yâvedut / Abdülvedut hazretlerinin halife-
sinden olan Tokmak Dede’den aldığını bilerek, bu mezarlığın ne
olduğu konusuna açıklık getirmeye çalışalım.
Tokmaktepe mezarlığı ile ilgili en önemli çalışma merhum
Süheyl Ünver tarafından kaleme alınmıştır ve daha sonraki ça-
lışmalar içinde en büyük kaynak olmuştur.
Fetih şehitlerinin gömülü olduğu Tokmaktepe Mezarlığı,
Haliç’e hakim doğal bir tepe de oluşturulmuş ve İstanbul’un
mezar taşları bakımından en ilgi çekici mezarlığı idi. Bu mezar-
lığı sizlere anlatabilmek için ne yazık ki, elimizde çok fazla belge
kalmamıştır. Bir kaç harita, bir kaç fotoğraf ve hava fotoğrafı ve
tabii ki Süheyl Ünver hocanın Arkitekt dergisinde kaleme aldığı
güzel yazısı. Şimdi ne kaybettiğimizi anlayabilmemiz için bu ya-
zıyı kısmen paylaşmak zorunluluğu hissediyorum:
“Eğrikapı dışında ve karşıya gelen tepelerdeki kim olduğunu
bilmediğimiz Tokmak Tepe kabristanı bile tamamen terkolun-
muş olduğu hâlde, İstanbulun en eski mezarlığıyım, demektedir.
Buraya Yavedudun arkasından vaktiyle mevcut olan döne-
meçli ve mükemmel bir merdivenden çıkılır.”
“Öne bakın, Fatih devrinden beri efsanevî hâtırası taşıyan Ya-
vedudun türbesini ve etrafında kalabalık taşları seyrederken bu
kısmın etrafına duvar çevrilmesini görmekle seviniriz. Bu duvarı
çeken makam kim ise bahtiyar olsun. Onun yanında Defterdara
giden caddenin kenarında bir sıra mezarlığın arkasında mezaristan
çalınarak genişletilmiş bostanlar görürüz. Sahiplerini ben buralı
göremem. Zira bu mefahiri bizler yok edemeyiz ki İkinci Baye-
zid zamanında Hatib Zade adında mutaazzım âlimlerden birinin
garazkârâne fetvasiyle Fatih devrinin değerli âlimlerinden Molla

44
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Lütfi şehit edildiğinde gömüldüğü yer bu şimdiki bostanlardan


birinde idi. Taşı orada bir hatıra olarak yükseliyordu. Oraya te-
sahüp eden bittabi bunu da kırdı.” 37
Buraya bir not ekleme ihtiyacı duyuyorum Süheyl hocanın
yok oldu dediği Molla Lütfi’nin mezar taşı Haliç kıyılarında ya-
pılan yıkımlar esnasında büyük kısmı yıkılarak ortadan kaldırı-
lan Feshanenin bahçe duvarı arkasından çıktı. Daha sonra Eyüp
Belediye Başkanlarından Ahmet Genç’in girişimleri ile Defter-
dar Caddesi ile yeni açılan sahil yolu arasındaki bir refüje nak-
ledilerek etrafına bir duvar inşa ettirilerek koruma altına alındı.
Hans - Peter Laquer’in Hüve’l-Baki İstanbul’da Osmanlı Me-
zarlıkları ve Mezar Taşları isimli kitabında;
“Edirnekapı Mezarlığı ile Haliç arasındaki bölge bütünüyle
değişmiş olduğundan tarihsel topoğrafyası üzerine bir şeyler
söylemek neredeyse olanaksızdır. Çünkü arazideki değişiklik-
ler yalnızca caddelerin açılmasından dolayı değildir (eski cadde-
ler iz bırakmadan kaybolurken yenileri oluşmuştur). Haliç köp-
rüsüne giriş yolları açılabilmesi için tepeler yok edilip çukurlar
doldurulmuştur.” 38
“Kentin en eski Müslüman mezarlıklarından Tokmaktepe
Mezarlığı, Eğrikapı’dan Haliç’e kadar uzanmaktaydı. 1950 yı-
lına kadar burada, örneğin, 903 yılı Cemaziyülevvel ayının eva’i-
linde (25.I.-3II.1498) ölen İshak kızı Fatma ya da 905 yılı Şaban
ayında (2.-30.III.1500) ölen Mustafa kızı Ümmühan gibi. 15. yüz-
yılın sonları ve 16. yüzlerin başlarına ait sayısız mezar taşı bulunu-
yordu. Sözü edilen kişilerin mezar taşları da, tıpkı büyük bölümü
37
ÜNVER, A. Süheyl. İstanbul’un en eski mezarlığı hakkında Tokmaktepe,
Mimarlar Odası Arkitekt Veritabanı, sayı 1950-05-06, sa:110-111.

38 LAQUER, Hans - Peter, Hüve’l-Baki İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları
ve Mezar Taşları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1997, sa:27-29.
38
LAQUER, Hans – Peter, a.g.e.

45
| Osmanlı Mezar Taşları |

Harita-6-Alman Mavileri

gibi yok olup gitmiştir. Bu mezarlıktan çıkartılan mezar taşları-


nın bir bölümü, Edirnekapı Mezarlığı’nın kuzeyindeki mısır tar-
lasında yeniden dikilmiştir, ancak aralarında ne yukarıda sözü
edilen iki mezar taşına ne de o dönemlere ait başka taşlara rast-
lanmamaktadır. Eski Tokmaktepe Mezarlığı arazisinden ancak
bir kaç küçük parça arta kalmıştır.” demektedir. 39
İstanbul kent planlanması için 1910 yılında Fransız Topoğ-
rafya Cemiyeti’ne harita ihalesi veriliyor. 1911 yılında ölçme işlem-
leri tamamlanıyor ve harita çizimi Deutsch Syindikat für Staeba-
liche Arbeten firmasına ihale ediliyor. Haritalar 1/500 ve 1/1000
ölçekli olarak Türkçe isimler Fransızca telaffuz dikkate alınarak
hazırlanıyor. Günümüz de Alman Mavileri olarak bilinen bu ha-
ritalar da olmasa Tokmaktepe Mezarlığı’nın nasıl bir alanı kap-
ladığını belki de tahayyül edemeyecektik.
39
LAQUER, Hans – Peter, a.g.e.

46
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

1966 tarihli Hava fotoğrafında Tokmaktepe Mezarlığı-EYSAM arşivi

Tokmaktepe Mezarlığı
- Nuri Arlesez- IRCICA Arşivi

47
| Osmanlı Mezar Taşları |

1982 yılına ait Hava Fotoğrafı-EYSAM arşivi

1982 yılına ait bu hava fotoğrafında İstanbul’un ulaşımını ra-


hatlatmak maksadıyla 1973 yılında inşa edilen 1. Boğaz Köprüsü
(15 Temmuz Şehitler Köprüsü)’nün bağlantı yolları için inşa edi-
len ve ilk şehitlerin defnedildiği bu mezarlığın ortadan kalkma-
sına sebep olan yol tüm açıklığı ile görülmektedir.
2006 yılına ait bu hava fotoğrafında ise 1990 lı yıllarda Ha-
liç Köprüsü ve bağlantı yollarının yetersiz kalması nedeniyle ya-
pılan ilave yollar ile Tokmaktepe Mezarlığı tamamen yol ağı ha-
line gelmiştir.
Süheyl Ünver’in bu sözlerinin altına kim imza atmak istemez
ki; “Bu gördüklerimizi tesbit etmediğimiz içindir ki kaybolur ve
bunu başkalarına duyuramaz ve sevdiremeyiz. Buraları tanıtmak
ve sevdirmek hepimize düşer. Yalnız gördüklerimizin bizde kal-
maması lâzımdır. Bunlar öyle tetkikler ki ufak tefek kayıtlar tari-
himizin bir noktasını aydınlatabilir. Bunları tanırsak daha iyi sak-
larız ve İstanbulun Türklüğünü daha ilerlere kadar vardırırız. Bir

48
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

2006 yılına ait Hava fotoğrafı -İBB Arşivi

ufak mezar taşı, bir kapı, bir duvar harabesi, bir minare, bir anıt
kabri ayrı mevzular halinde birer birer yazmalıyız. Bunlar çok defa
büyük mevzular içinde kaybolur. Lâkin tek tek hem bir mevzudur,
ve hem de ilerde büyük ve geniş mevzular üzerine yazı yazacak-
lara biblioğrafya hazırlamış oluruz. Her şeyden evvel gezintilerimi
böyle tesbit ederek canlandırmamız ve gezemiyecek olanları da
yazımız içinde dolaştırmamız İstanbulu sevdirmek ve âbidelerini
korumak ve korundurmak için pek faydalı olur kanaatindeyim.” 40
Tarihi mezarlıkların yol çalışmaları, yeni gömüler, mezar taş-
larının çalınması vb. bir çok probleme rağmen mezarlıkların ko-
runması ve belgelenmesi hususunda başta İstanbul Büyükşehir
Belediyesi olmak üzere, İlçe Belediyeleri, Vakıflar Bölge Mü-
dürlüğü tarafından yürütülen iyi niyetli çalışmalara rağmen ya-
pacak çok şey var.
40
ÜNVER, A. Süheyl. İstanbul’un en eski mezarlığı hakkında Tokmaktepe,
Mimarlar Odası Arkitekt Veritabanı, sayı 1950-05-06, sa:114.

49
| Osmanlı Mezar Taşları |

Harita-8- İBB tarafından Eyüpsultan’da yürütülen çalışmalar

50
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Mezarlıkların Korunması için neler yapılması gerektiği hu-


susunda bir kaç öneride bulunmak gerekirse;
1. Mezarlıkları ilgilendiren çalışmalar farklı disiplinlerin or-
taklığında yapılmalıdır (Sanat Tarihi, Tarih, Türkoloji, İla-
hiyat, restorasyon/ koruma, Mimarlık, Botanik, Peyzaj Mi-
marlığı, Şehir Planlama, jeofizik, Müzebilim, Arşivcilik, vb).
2. Belgeleme, koruma ve bakım-onarım sistemi vb ile ilgili
tüm temel kararlar, alana özgü kurulacak bir Bilimsel Da-
nışma Kurulu’nun gözetimi ve yönlendirmesi ile alınmalıdır.
3. Tüm müdahale kararları yapılacak sistemli bir belgeleme
çalışmasına dayandırılmalı, merkezi bir yerde toplanan bilgi
ve belgelerin kamusal erişimi - paylaşımı sağlanmalıdır.

Tarihi Eyüpsultan Mezarlıklığının günümüzdeki görünümü


51 eski pitoresk mezarlıkla ilgisi kalmamış.
| Osmanlı Mezar Taşları |

Tespit, Tescil, Envanter ve Belgeleme


Tüm mezar taşlarının kodlanması, fotoğraflanması, mezar taş-
larının kitabelerinin okunması, bitki türlerinin (ağaç) tespit edil-
mesi, eski fotoğrafların ve çizimlerin toplanması sağlanmalıdır.
4. Fiziksel müdahaleler için bazı temel ilkeler: Mezarlıklar
birer bütün olarak değerlidir; mezar taşlarının formu, kitabeler-
deki yazılarının içeriği, konumlanışları, beraberindeki bitkiler ve
ağaçlar ortak bir peyzajın öğeleri olarak ele alınmalıdır. Bitkile-
rin mezarlara zarar verip vermediği dikkatle analiz edilmelidir
5. Mezar taşlarının taşıdığı belge değerleri temizlik sonucu
yitirilmemelidir, gerekli hassasiyette temizlik olmalıdır; bir tarih-
sel katman olarak patina da korunmalıdır.
Koruma ve onarım, bir kerelik yapılan bir iş olarak değil, dü-
zenli aralıklarla sürekli Yapılan bir rutin olarak ele alınmalıdır.
6. Mezarlıkların sürekli temizliği ve bakımı için kontrol ekibi
kurulmalı ve eğitilmelidir.
7. Mezarların genel onarım programı hazırlanmalı ve uygu-
lanması sağlanmalıdır.
Öncelik sırasına göre seçilen mezarlar için ayrı rölöve, res-
titüsyon ve restorasyon projelerinin çizilmesi, Kültür Varlıkları
Koruma Bölge Kurulunun ve Tabiat Varlıkları Kurullarının ona-
yına sunulmalıdır.
8. Mezarlık ve hazirelerde güvenlik önlemlerinin artırılması
(24 saat güvenlik, kamera sistemi, aydınlatma)
9. Mezarlıklarla ilgili yayın, araştırma (sözlü tarih dahil) ve
etkinlik (sergi, sempozyum, seminer vb) programları düzenlen-
meli e uygulanmalıdır. 41
41
Aksoy, A.,Kadayıfçı, G.,Ünsal, D.,Yalçın, H.,Yıldırım, A.E., vd. Eyüp Kent-
sel Sit Alanı Tarihi Merkez Yönetim Planı Stratejik Eylem Planı, İstanbul
Eylül 2015, s. 29.

52
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Envanter örneği

53
| Osmanlı Mezar Taşları |

Hatuniye Tekkesi Haziresine ait proje örneği -


Yapılacak proje çalışmaları için örnek olabilir. 42
42
Akant Tasarım Restorasyon, Eyüp Hatuniye (Hasan Hüsamettin Efendi)
Tekkesi, Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon ve Çevre Düzenleme Proesi,
23.6.2006 tarih ve 386 sayılı İst. 2 Nolu K. ve T. V.K.Kurulu kararı ile onaylı.

54
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Son olarak diyebilirim ki, tarihi mezarlık alanlarında müm-


künse yeni gömü yapılmaması bu mezarlıkların korunması için
önemli bir faktördür. Ancak, günümüzde de insanlar yüzyıllardır
olduğu gibi Eyüp Sultan’a yakın olmak istiyorlar. Bu durum eğer
kaçınılmazsa; mezar taşlarının mevcut dokuya uygun olarak tasar-
lanması gereklidir. Bu konuda bir kaç örnek sunmak gerekirse;

Halil İnalcık için tasarlanan mezar taşı

55
| Osmanlı Mezar Taşları |

Sultan Reşat Türbesi haziresinde Sultan Reşat’ın torunlarından


Şehzade Ömer Fevzi Efendi’nin mezar taşı

56
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Son söz olarak yine Halil İnalcık’tan bir alıntı yapmak isti-
yorum; “Özellikle Eyüp sırtında bayırdaki tarihi mezarlık, bugün
yürekler acısı bir tahrip ve yağmanın pençesine düşmüş bulun-
makta, kimse buna sahip çıkmamaktadır. Tarihi mezarlar üze-
rinde beton duvarlarla “aile” mezarlıkları çevrilmekte, içindeki
tarihi mezar taşları kırılıp bir köşeye atılmaktadır. En barbarcası,
eşsiz hüsnü hatlarla bezenmiş asırlık mezar taşları çalınıp taşçı-
lara satılmakta ve köşk bahçelerinde yol döşeme taşı haline ge-
tirilip kullanılmaktadır. Hiçbir millet, tarihine ve tarihi eserlerine
karşı bu kadar kayıtsız olamaz.” 43

Kaynakça
Aksoy, Asu; Kadayıfçı, Gülnur; Ünsal, Deniz; Yalçın, Hülya; Yıldırım,
A,Ege; vd. Eyüp Kentsel Sit Alanı Tarihi Merkez Yönetim Planı
Çalışması Durum Tespit Raporu, 25 Aralık 2014, İstanbul, 2014.
Aksoy, Asu; Kadayıfçı, Gülnur; Ünsal, Deniz; Yalçın, Hülya; Yıldırım,
A,Ege; vd. Eyüp Kentsel Sit Alanı Tarihi Merkez Yönetim Planı
Stratejik Eylem Planı, 30 Eylül 2015, İstanbul, 2015.
AMİCİS, Edmondo de (Çev: AKYAVAŞ, Beynun), İstanbul, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1986, sa: 400-406.
Arseven, C.E. Eski İstanbul. (Âbidât ve Mebânisi) (Yayına Hazırlayan).
Dilek Yelkenci İstanbul: Çelik Gülersoy Vakfı. İstanbul Kütüpha-
nesi Yayınları. İstanbul, 1989.
Aslan, Murat. İstanbul’un Antik Çağ Tarihi, Klasik ve Helenistik Dö-
nemler, Odin Yayıncılık, İstanbul, 2010.
Ayvansaraylı Hafız Hüseyin (Yayına hazırlayan:GALİTEKİN, Ahmet
Nezih), Hadikatü’l Cevami (İstanbul Câmileri ve Diğer Dini -Si-
vil Mi’mari Yapılar), İstanbul, 2001, sa:368.
Aydoğdu, Ayfer. 19. Yüzyılda İstanbul’daki Bazı Hazirelerdeki (Sur içi
Bölgesi) Mezar Taşlarında Kullanılan motiflerin analizi, M.S.G.S.Ü.
43
İnalcık, Halil. Eyüp Projesi, Eyüp:Dün/Bugün, 11-12 Aralık 1993, Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, s.14-15.

57
| Osmanlı Mezar Taşları |

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Geleneksel Türk Sanatları Anabilim Dalı,


Tezhip Programı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2011.
Ayverdi, E.H. Fatih devri sonlarında İstanbul Mahalleleri, Şehrin İskânı
ve Nüfusu, Vakıflar Umum Müdürlüğü neşriyatı, Ankara, 1958.
İnalcık, Halil. Eyüp Projesi, Eyüp:Dün/Bugün, 11-12 Aralık 1993, Ta-
rih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994.
Kahraman, Seyit Ali; Dağlı, Yücel. Günümüz Türkçesiyle Evliya Çe-
lebi Seyahatnâmesi: İstanbul, 1.cilt, 1. Kitap.
Kara, H ,Fahrünnisa Ensari, Eyüpsultan Yerleşme Dokusunun Tarihsel
Süreç içinde gelişimi – değişimi, Tarihi Kültürü ve Sanatıyla Eyüp-
bultan Sempozyumu II, İstanbul, 1998.
Konyalı, İ. H. “Ebu Eyyübi Ensari Türbesi”, Tarih Hazinesi, 1951,
sayı:1 s.495.
Körçeşme, Nadide. Eyüp Merkez Yerleşiminde Geleneksel Konut Mi-
marisi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Mi-
marlık Tarihi Programı, 2012.
LAQUER, Hans - Peter, Hüve’l-Baki İstanbul’da Osmanlı Mezarlık-
ları ve Mezar Taşları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1997.
MANTRAN, Robert. (Çev:KILIÇBAY, Mehmet Ali-ÖZCAN, En-
ver), 17. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul 1, V. Yayınları, Ankara,
1986, sa: 69-70.
Nuri EBUSSUUD, İstanbulda Fatih Devri Mimari Eserleri, Türkiye
Turing ve Otomobil Kurumu, Ağustos, 1948.
Semavi Eyice, “Tarihde Haliç”, Haliç Sempozyumu, İTÜ İnşaat Fakül-
tesi İstanbul Geoteknik Su ve Çevre Mühendisliği Sorunları Araş-
tırma Grubu Sempozyumları No: 1, 10-11 Aralık 1975, s.263-287.
Öğüt, H.,C.,Eyüp Sultan, Hz.Halid Ebu Eyyub el-Ensari, Timaş yay.,
İstanbul, 2005.
Özaslan, Nuray. Eyüp Kentsel Tarihinde Osmanlı öncesi Dönem, Ta-
rihi Kültürü ve Sanatıyla Eyüpsultan Sempozyumu III, İstanbul,
1999, s.452-461.

58
| Eyüpsultan ve Mezarlıklarına Genel Bir Bakış |

Özbayoğlu, Prof. Dr. Erendiz İlk çağda Eyüp, Tarihi Kültürü ve Sana-
tıyla Eyüp Sultan VI. 2003, s.106-111.
Özdoğan, M. Tarihöncesi Dönemde İstanbul, Semavi Eyice Armağanı
- İstanbul Yazıları, İstanbul: T.T.O.K. 1992. s.39-54.
Öztürk, N. “Fetih Öncesi İstanbul Kuşatmaları”, Fetih ve Fatih, İ. B.
Belediye Yayınları, 1995.
Uzun, Mustafa, İstanbul’a düşen yıldızlar, İstanbullu Sahâbeler, İstan-
bul, 2006.
Ünver, Süheyl. “İlim ve sanat bakımından Fatih Devri”, Belediye ya-
yınları, 1948.
Ünver, Prof.Dr. Süheyl. “İstanbul’un En Eski Mezarlığı Hakkında Tok-
maktepe”, Arkitekt, 5-6 (1950), s. 110-114.
Yavuz, Hulusi. İslâmî Ziyâret Merkezî olarak Eyüp Sultan, Tarihi Kül-
türü ve Sanatıyla Eyüp Sultan Sempozyumu III. İstanbul, 1999.
Yenen,Z., Akın, O., Yakar, H., “Eyüp Dönüşüm Sürecinde Sosyal eko-
nomik Mekansal Yapı”, Eyüp Belediyesi Yayını, İstanbul, 2000.
Yerasimos, Stefanos. Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri. İstanbul.
İletişim Yayınları, 1993.
Zengin, Ayşe. Eyüp Kentsel Sit Alanının İnanç Turizmi kapsamında de-
ğerlendirilmesi ve yerlişim dokusunun korunması üzerine bir araş-
tırma, MSGSÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı
Restorasyon Yüksek Lisans Tezi, İst. 2010.

59
Eyüp Sultan Türbesi
A Haziresinin Şahideleri

Hatice ARSLAN SÖZÜDOĞRU*  1

Özet
Özelde İstanbul’un genelde Osmanlı devletinin ve İslam coğraf-
yasının en önemli yerleşim birimlerinden birisi olan Eyüp Sul-
tan, Hz. Ebû Eyyub Halid b. Zeyd’in (r.a.) türbesinin varlığı ile
canlılığını günümüze kadar korumuştur. Konstantiniyye’nin fet-
hinden itibaren türbenin bu semtte yer alması, Hz. Halid’e (r.a.)
komşu olma arzusu bu canlılığın şüphesiz en büyük sebebidir.
Hz. Halid’in (r.a.) türbesi pek çok çalışmaya konu olduğundan,
bu çalışmada Hz. Halid’in (r.a.) türbesi üzerinde durmayıp, türbe
civarında bulunan A Haziresi muhtevası üzerinde durulacaktır.
Çalışmada, sırası ile şahidelerin toplam sayısı, bunlardan tek-
nik hatalı olanları ve okunan taşlar değerlendirilmektedir. Bu-
nunla birlikte mezar taşı okuma zorlukları da ifade edilmekte.
*
Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagati
Anabilim Dalı

61
| Osmanlı Mezar Taşları |

Bu çalışma ile A Haziresindeki şahideler kronolojik olarak ele


alınıp, yüzyıllara göre dağılımı ve hangi yüzyılda daha çok şahi-
denin mevcut olduğu izah edilmektedir. Ayrıca bu yüzyıllarda
medfun olanların sınıflandırılması sunulmaktadır.Yapılan bu ça-
lışma ile gelecekte tarihi, kültürel ve edebi alanda yeni çalışma-
lara zemin hazırlayıp, bu mirasımızı koruma adına atılabilecek
adımlara yol açma hedeflenmektedir.

Giriş
Özelde İstanbul’un genelde Osmanlı devletinin ve İslam coğraf-
yasının en önemli yerleşim birimlerinden birisi olan Eyüp Sul-
tan, Hz. Halid b. Zeyd’in (r.a.) türbesinin varlığı ile yüzyıllara
meydan okurcasına canlılığını günümüze kadar korumuştur.
Konstantiniyye’nin fethinden itibaren Hz. Halid’in (r.a.) türbe-
sinin bu semtte yer alması, ona komşu olma arzusu bu canlılığın
şüphesiz en büyük sebebidir. Ancak Hz. Halid b. Zeyd’in (r.a.)
türbesi pek çok çalışmaya konu olduğundan 1 bu çalışmada türbe
üzerinde durmayıp, civarında bulunan A Haziresi muhtevası üze-
rinde durulacaktır.

A Haziresi Haritası 2
Osmanlı Devleti için önemli olduğu kadar İslam âlemi için de
önemi haiz Eyüp Sultan hazireleri ne yazık ki günümüze kadar
yeterli derecede incelenmemiş ve ilmi çalışmalara konu olmamış-
tır. Oysa her bir şahidede, medfun olanın adeta hayat hikayesinin
1
Türbe için bk. Semavi Eyice, “Eyüp Sultan Külliyesi”, DİA, c. 12, s. 9-12;
Baha Tanman, “Eyüp Sultan Külliyesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklo-
pedisi, İstanbul, 1994, c. III., s. 237-243
2
Bu harita 2017 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Da-
ire Başkanlığı Kültür Varlıkları Projeler Müdürlüğünün yaptırdığı “Hazire
Alanı ve Duvarların Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon Raporu”’ndan
alınmıştır.

62
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

özeti bulunabilmektedir. Bu bilgiler kimi zaman bibliyografik


eserlerde yer alan bilgilerden daha doğru olabilmektedir. Zira
mevtanın vefatına müteakip aynı dönemde şahideye yazılmıştır.
Bu sebeple bu çalışmada, daha önce okumasını yaptığımız Eyüp
Sultan Türbesi arkasında yer alan iki hazireden biri olan A Ha-
ziresinde medfun bulunanların şahidelerinin sınıflandırılması ça-
lışması yapılıp yüzyıllara göre kronolojik olarak verilecektir. Bu
hazire günümüzde bütünüyle duvarlarla çevrili olup, Hz. Halid’in
(r.a.) türbesinin hemen arkasında yer almaktadır. A haziresinin
günümüzde bilinen şekliyle içinde 6 Türbe bulunmaktadır. Bunlar:
Lala Mustafa Paşa 3, Hançerli Sultan 4, Çifte Gelenler 5, Mehmed
3
Bk. Sezer, Günay Sezer, İstanbul’daki Hanedan ve Rical Türbeleri, İstanbul
teknik Üniversitesi, Fen bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,
Haziran 2001, İstanbul a.g.e.
4
Bk. Sezer, a.g.e.
5
Bk. Aziz Doğanay, “Mezarından Çıkarılıp Kaçırılan Gurbetteki Şehzâde’nin
Unutulan Türbesi: Acem Şahı Abbas’ın Yeğeni Haydar Mirza’nın Eyüp’teki
Türbesi”, XX. Uluslararası Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Ta-
rihi Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri (02-05 Kasım 2016), Sakarya
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Sakarya, 2017, s. 161-163

63
| Osmanlı Mezar Taşları |

Çelebi (Haydar Mirza Türbesi) 6 ve Ahmed Efendi 7 Türbeleri-


dir. Türbeler müstakil bir çalışma konusu olacağından ve daha
önce türbelerle ilgili araştırmacılar çalıştığından tek tek türbeler
üzerinde durmayıp, hazire projelendirmesinde yer alan şahide-
ler değerlendirilecektir. Aynı sebeple şahidelerin sanatsal ve mi-
mari özellikleri üzerinde pek durulmayacaktır.

A Haziresi Türbeler Haritası 8

A Haziresindeki şahide sayısının fazlalığı nedeniyle, 15., 16.


ve 17. yüzyıl şahideleri haricindekiler tek tek ele alınamıyacaktır. 9
6
Mehmed Çelebi Türbesinin asıl adının, sulh rehines olarak İstanbul’a getirilen
Şâh Abbas’ın yeğeni Koç-Kapan Haydar Mirza’nın Türbesi olarak bilinmesi ve
sonradan adının değiştirilmesi meselesi için bk. Doğanay, a.g.m., s. 160-165
7
Bk. Sezer, a.g.e.
8
Bu harita 2017 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire
Başkanlığı Kültür Varlıkları Projeler Müdürlüğünün yaptırdığı “Hazire Alanı
ve Duvarların Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon Raporu”’ndan alınmıştır.
9
Bu hazirede gömülü olan bazı mevtanın Eviya Çelebi’nin Seyahatnamesin-
deki isimleri için bk. Yüksel Yoldaş Demircanlı, İstanbul Mimarisi için Kay-
nak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul, 1989, s. 644-645

64
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Zira 18., 19. ve 20. yüzyıllarda şahide sayısı çok artmakta ve


böyle bir çalışmanın çerçevesini aşmaktadrı. Daha çok, şahide-
lerin toplam sayısı ile bunlardan teknik sorunlu olanların sayısı
verilip, okunan taşlar değerlendirilecektir. Şahidelerin yüzyıllara
göre dağılımı ve hangi yüzyılda daha çok şahidenin mevcut ol-
duğu izah edilecektir. Böylelikle medfun olanlar yüzyıllara göre
tasnif edilecektir.

A Haziresindeki Şahidelerin Toplam Sayısı:

Bu çalışmada, daha önce A Haziresi ile ilgili, İstanbul Bü-


yükşehir Belediyesi Etüd ve Projeler Daire Başkanlığı Kültür Var-
lıkları Projeler Müdürlüğü tarafından bir proje kapsamında ha-
zırlatılan 345 resimler kullanılmıştır. Yaptığımız incelemede bu
projede verilen rakamların ve görüntülerin hazirenin tamamını
vermediğini gördük. Haziredeki şahide sayısı toplam olarak 412,
bunlardan % 8’i boş şahide, yani üzerinde yazı yer almayan, %
22’i teknik sorunlu taşlar. Burada yapacağımız değerlendirmeler

65
| Osmanlı Mezar Taşları |

%70, yani okunan 290 şahide üzerinden olacaktır. Teknik sorunlu


olarak ayrılan şahideler ise, taşlardan alınan görüntülerde okuna-
mıyor olması, taşın yüzeyinin silik oluşu veya taşın kırık oluşun-
dan kaynaklanan sebeplerle okunamayan şahidelerdir.
Ancak burada verilen şahide sayısı, şüphesiz vaktinde bu-
rada medfun olanların gerçek sayısını vermemektedir. Zira pek
çok taşın farklı sebeplerle günümüze kadar korunamadığı ve in-
tikal etmediği bir gerçektir. 10

A Haziresinde Medfun Olanların Tasnifi:

Bu hazirenin %45 Kadın ve %55 Erkek olmak üzere, bu


yüzdeliğin içinde âlimler, şeyhülislâmlar 11 şeyhülharem 12, eyüp
10
Eyüp Sultan Haziresine gömülenlerle ilgili hazırlanan bir risalede, burada
tespit edilemeyen başka isimlerin de var olduğu görülmektedir. Ayrıntı
için bk. Abdullah b. Salih Eyyûbî (ö. 1252/1836): Risaletu fi Hakkı Hazret-i
Ebî Eyyûb el-Ensârî Radiye Allahu Teâla Anhu, Marmara Üniversitesi İla-
hiyat Fakültesi Kütüphanesi, Öğüt Bölümü, No: 67, Yazma Eser, İstanbul,
v. 114a-146a
11
Şeyhülislam: Osmanlılarda ilmiye teşkilatının başındaki alime verilen ün-
vandır. Bk. Mehmet İpşirli, “Şeyhülislâm”, DİA, c. 39, s. 91-96
12
Şeyhülharem: Mescid-i Harâm ile Mescid-i Nebevi’de ders veren tanın-
mış âlimlere, buralarda görev yapan hizmetlilerden sorumlu kişilere, ayrıca
Mekke ve Medine’nin yönetimini üstlenen kimselere verilen ünvan. Ayrıntı
için bk.: Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Şeyhülharem”, DİA, c. 39, s. 90-91

66
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

cami imamları, muvakkiti, türbedârları, Sultan kadınları, kızları,


Sultan anneleri, kethüda, kalfa, kahvecibaşı, çamaşırcı, ibrikdar,
ağalar, paşalar, veziriazamlar, reisü’l-hattâtîn ve antikacının med-
fun olduğu görülmüştür.

Şahidelerin Yüzyıllara Göre Dağılımı


Mezar taşları dönem dönem farklılık göstermektedir. Bu fark-
lılıklar hem şahidelerin şekli hem de muhtevası itibariyle görül-
mektedir. Erken Dönem şahidelerinde yazının çok az olduğu,
şiirin mevcut olmadığı, son dönem şahidelerde yazının arttığı,
yoğun olarak şiirin mevcut olduğu görülür. Dönemlere göre ha-
ziredeki erkek ve kadın sayısının farklılık göstermesi, 15. ve 16.
yüzyıllarda hazirede kadın mevtanın olmaması belirtilmesi gere-
ken hususlardandır. Genel olarak 18. ve 19. yüzyıldan itibaren
hazireye defnedilen mevta sayısı artmıştır. Bu yüzyıllardan itiba-
ren hazirede bir aileden birkaç kişinin medfun olduğu görüldü-
ğünden aile kabristanı halini aldığı söylenebilir.

67
| Osmanlı Mezar Taşları |

15. Yüyıldaki Şahidelerin Genel Potresi


Hz. Halid b. Zeyd’in (r.a.) ilk komşuları ve Haziredeki en er-
ken şahideler bu yüzyıla ait olup, sade oluşları ile dikkat çeker-
ler. Taşın iki tarafında kimi zaman kum saati şekli görülür. Ha-
zirede henüz kadın şahidesi ve çeşitlilik sözkonusu değildir. Yazı
Arapça, istifleme denilen üst üste dizili harfler şeklinde olup şa-
hidede çok fazla yazı yer almamaktadır. Vefat yıllarının Arapça
rakam yerine yazı ile verilmesi de bu yüzyılın özelliklerindendir. 13
Şahidede yer alan metin dualar ya da ayetler şeklindedir. Çoğun-
lukla (‫“ )قد انتقل‬Kad intekale” ile başlamaktadır.
13
Bk. Hicabi Gülgen, “XV. Yüzyıl Mezar Taşları Bağlamında Hocazâde’nin
Mezar Taşı”, Uluslararası Hocazâde Sempozyumu Bildirileri (22-24 EKİM
2010), Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Bursa, 2011, s. 129-138

68
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Bu yüzyılın şahideleri:
Bu özellikleri taşıyan hazirede bulunabilen toplam beş şa-
hide mevcuttur. Erken dönemde hazirede genelde Fatih Sultan
Mehmed Han dönemi hocalarının medfun olduğu bilinmektedir.
1. Haziredeki en erken tarihli ilk şahide ünlü matematikçi
ve astronom Ali Kuşçu’ya (ö. 879/1474) aittir. 14
2. İkincisi ise Mevlânâ Muslihuddin Efendi’ye (ö. 894/1489)
ait şahidedir. 15 Yaptığımız araştırma neticesinde, burada
bahsi geçen âlimin varsayıldığı gibi Hocazâde Musli-
huddin Efendi olmadığı, sözkonusu âlimin kabrinin
Bursa’da yer aldığı görülmüştür. 16 Ancak Abdullah b.
Sâlih Efendi (ö. 1252/1836), Ebû Eyyûp el-Ensârî (r.a.)
ile ilgili yazdığı yazma halindeki risalesinde, hazirede
medfun bulunan Muslihuddin adındaki zâtın Mevlâna
Muslihuddin Mustafa el-Kastallânî olduğunu kaydet-
miştir. 17 Biz de bu çalışmada bu yazmaya dayanarak
sözkonusu âlimin Muslihuddin Mustafa el-Kastallânî
olduğunu kaydettik. 18
3. Erken dönem taş özelliği gösteren üç taş daha bulun-
maktadır. Ancak ikisinde isim ve tarih bulunmamakta-
dır. 19 Üçüncüsü ise sadece alt kısmı mevcut olan bir şa-
hide olup, diğer parçası bulunamamıştır. 20
14
Bk. Abdullah b. Salih Eyyûbî (ö. 1252/1836): a.g.e., v. 136a; Hatice Arslan
Sözüdoğru, “Eyüp Sultan Haziresinde Bulunan Meşâhir-i Rical ve Müder-
risler” Projesi (Bundan sonra proje için kısaltma olarak a.g.p. kullanılacak),
İstanbul, EYSAM, 2018, Haziredeki Şahide No: A 200/1-4
15
Arslan Sözüdoğru, a.g.p., Haziredeki Şahide No: 217/1-4
16
Bk. Hicabi Gülgen, s. 129-138.
17
Bk. Abdullah b. Salih Eyyûbî (ö. 1252/1836): a.g.e., v. 132b
18
Muslihuddin Mustafa el-Kastallânî için bk. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı
Müellifleri, c. I, s. 377; Salih Sabri Yavuz, “Kestelî”, DİA, c. 25, s. 314
19
Arslan Sözüdoğru, a.g.p., Haziredeki Şahide No: 105/1, No: 178
20
Bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p., Haziredeki Şahide No: 186

69
| Osmanlı Mezar Taşları |

16. Yüzyıldaki Şahidelerin Genel Potresi


Bu yüzyıldan itibaren hazirede Üstüvani adı verilen silindirik
şahidelerin olduğu görülür. Doğrudan mevtanın ismi ile ya da
kelime-i tevhid ile başlayan bu şahidelerde şiir yerine dua ya da
ayet yer alır. Şahidedeki yazının bu yüzyıldan itibaren arttığı gö-
rülür. 21 Dil Arapça ya da Farsça’dır. 15. yüzyıl taş özelliği de kıs-
men korunmuştur. Sade olan bu şahidelerden dört tanesi Üstü-
vani olmak üzere toplam 9 şahide bulunmaktadır. Hazirede iki
şeyhulislam, iki şeyh, bir paşa, biri sultan hocası olmak üzere üç
hoca ve kime ait olduğu tespit edilemeyen bir şahide daha yer
almaktadır. Genelde ilmiyeden şahideler, biri de seyfiyedendir.
Diğer sınıflardan şahideler mevcut değildir.
Bu yüzyıla ait bazı şahidelerin sahipleri:
1. Mehmed b. İbrâhîm (ö. ??), 15. yy. sonu 16. yy. başı gibi.
2. Şeyhülislam Efdalzâde Hamîdüddin Efendi (ö. 908/1503) 22
3. Fatih Sultan Mehmed Han’ın Hz. Halid b. Zeyd Türbe-
sine ilk türbedar olarak atadığı Hacı Bayramı Veli Tarikatı
şeyhlerinden Şeyh Baba Yusuf (ö. 918/1513)
4. Kanuni Sultan Süleyman dönemi şeyhülislamlarından Sadi
Çelebi (ö. 945/1539) 23
5. İsimsiz ve 950/1543/1544 tarihli bir şahide, ancak Halid B.
Zeyd’n (r.a.) türbesine çok yakın olması hasebiyle önemli
bir âlimin olacağı intibaını uyandırmaktadır.
6. Bu yüzyıla ait diğer bir şahide de İstanbul’un ilk Kadısı
Hızır bey’in torunu ve Fatih Sultan Mehmed Han dönemi
21
16. yüzyıldan itibaren şahidede yazının arttığı hususu için bk. Hicabi Gül-
gen, a.g.m., s. 134
22
Abdullah b. Salih Eyyûbî (ö. 1252/1836): a.g.e., v.134b; Arslan Sözüdoğru,
a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 92/1-3
23
Mehmet İpşirli-Ziya Demir, “Sâdî Çelebi”, DİA, c. 35, s. 404-405

70
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

büyük âlimlerinden “henüz baliğ olmadan beliğ oldu” diye


tanınan Sinan Paşa’ın 24 oğluna ait olduğu kayıtlı şahide-
dir. Ancak bu şahidenin sonradan hazırtatıldığı ve tarihi-
nin yanlış konulduğu, aslında şahidenin Sinan Paşa’ya ait
olduğu bazı kaynaklarda yer alsa da, temkinle üzerindeki
tarihe binaen bu yüzyıl altında kaydetmeyi uygun bulduk.
7. Kıbrıs ve Şirvan Fatihi olarak bilinen, Sultan II. Selim’in
lalası Lala Mustafa Paşa (ö. 988/1580) 25
8. Sultan III. Mehmed’in hocası Pir Mehmed Azmi (ö.
989/1581) 26
9. Bu yüzyılda ulaşabildiğimiz son şahide Şeyh Ahmed es-
Sâfî Nakşibendi Taşkendi’ye (ö. 994/1585/1586) aittir. Dö-
nemindeki diğer Nakşi şeyhlerinden Şeyh Ahmed Buhari
ile karıştırılmış olabilir.

17. Yüzyıldaki Şahidelerin Genel Potresi


Bu yüzyılda da şahideler sade ve farklıdır. Üstüvani olduğu gibi,
düz şahideler de bulunmaktadır. Bu şahidelerin başında kelime-i
tevhid yer almaktadır. Şiir ve süsleme sözkonusu değildir. Top-
lam 4 şahide görülmektedir. Bu yüzyıldan itibaren hazirede bir
saraylı kadın şahidesine rastlanmaktadır. Ancak ağa ve paşa sı-
nıfına rastlanmamıştır.
Bu yüzyıla ait bazı şahideler:
1. 1029/1620 tarihli ve isimsiz bir şahide 27
2. 1030/1621 tarihli Ali Bey’e ait olduğu yazılı bir şahide 28
24
Aylin Koç, “Sinan Paşa”, DİA, c. 37, s. 229-231
25
Bekir Kütükoğlu, “Lala Mustafa Paşa”, c. 27, s. 73-74
26
Eyüplü Meşhurlar’da Hoca’nın vebadan vefat ettiği kayıtlıdır. Hayatı için
bk. Mehmet Nermi Haskan, Eyüplü Meşhurlar, İstanbul, 2004, s. 108
27
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 114
28
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 164

71
| Osmanlı Mezar Taşları |

3. 1040/1630 tarihli ulemadan Şerif Fâzıl adında bir zata ait


olduğu yazılı. 29
4. 1062/1652 tarihli ilk erken dönem saraylı ve kadın şahi-
desidir. Haremin âmiri konumundaki Kethüda Fahriye
kadına aittir. 30

18. Yüzyıldaki Şahidelerin Genel Potresi


Bu yüzyıldan itibaren hazirede hem şahide sayısı hem de çeşit-
lilik artar. Toplam 56 şahide mevcuttur. Gerek şahidelerin şek-
linde gerekse yazısında farklılık bariz olarak görülür. Çiçek mo-
tifleriyle süslemeli kadın şahidelerin yanında Ustuvani taşlar da
görülür. Aynı şekilde erkek şahidelerinde başlıkların farklılıkları
göze çarpmaktadır. Çeşitli sembollerle süslü şahidelerin başında
“Hüvellâh” ( ‫“ )هو اهلل‬Hüve’l-Bâkî” (‫)هو الباقي‬, “Hüve’l-Hallâku’l-
Bâkî” ( ‫ )هو الخالق الباقي‬gibi ebediyeti çağrıştıran, fâni insana bâki
olan Allah’a dönüşü hatırlatan ifadelerin yer aldığı görülür. Şa-
hidelerde şiirler de yer alır, ancak çoğunlukla mevtanın vasıfları
ile dualar ve ayetler yer almaktadır.
Burada hazirenin en yoğun ve uzun yazılı olan şahidesi Muh-
sinzade Mehmed Paşa’nın şahidesidir. Hazirede 10 Saraylı, 10
ağa ve bazı paşaların yakınları görülür.
Bu yüzyıla ait bazı şahideler:
1. Sultan III. Ahmed’in iki kızı Sâliha Sultan (ö. 1192
/1778/1779) ve Esma Sultan (ö. 1202/1788) 31
29
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 179; Ataî’de “Şerîf-i mahlaslı
es-Seyyid Mehmed b. es-Seyyid Mehmed 8 Zilkâde Pazar günü sene 1040’da
vefat etmiştir. Civarı türbe-i Ebî Eyyûb’da,” diye kayıtlıdır. Bk. Nev’îzâde
Ataî, Şakaik-i Nu’maniye ve Zeyilleri, Hadaiku’l-Hakaik fî Tekmileti’ş-
Şakaik, Neşre haz. Abdülkadir Özcan, İstanbul, 1989, s. 742-744
30
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 262; Kethüda kadının sa-
raydaki yeri için bk. Betül İpşirli, a.g.e., 61-63
31
Sâliha Sultan için bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p., Haziredeki Şahide No: 303;
Esma Sultan için bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p., Haziredeki Şahide No: 264

72
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

2. Sultan III. Osman dayesi Havva Hanım (ö. 1204/1789/1790) 32


3. Dârussaade Ağası Beşir Ağa (ö. 1183/1769) 33
4. Harem Ağası Mercan Ağa (ö. 1213/1798) 34

19. Yüzyıldaki Şahidelerin Genel Potresi


Bu yüzyılda da farklı şahideler ve sınıflar yer almaktadır. Şahide-
lerde bazı semboller görülmektedir. Bir şahidede iki sınıfı tem-
sil eden iki başlık yer alabilir. Az sayıda Arapça ya da Farsça’nın
yanı sıra dil ağırlıklı olarak Osmanlıcadır. Şahidelerin “Yâ Hû”
(‫)يا هو‬, “Yâ Latîf”) ‫(يا لطيف‬, “Hüve’l-Hayyu’l-Bâkî” ) ‫(هو الحي الباقي‬
ve “Ah mine’l-mevt” ( ‫ ) آه من الموت‬ile başladığı görülür. “Ah
mine’l-mevt” ile dünyevileşmenin taşa yansıdığı belirtilmiştir.
Daha önce ölüm ebedi hayatın başlangıcı kabul edilirken, artık
bunun renk değiştirdiği varsayılmıştır. 35
12 Ağanın yer aldığı bu yüzyılda, 36 paşa yakını ile birkaç
paşa, tacirler olmak üzere toplam 177 şahide yer almaktadır. Bun-
lar arasında Surre Emini ve Şeyhülharem’in olduğu da görülür.
Yine en çok Saraylı kadınların şahideleri 18 şahide ile bu yüz-
yılda bulunmakla birlikte, hazirede toplam 89 kadın şahidesi yer
alır. Bu da kadınlara verilen üst değerin simgesi gibidir. Zira ya-
kın bir döneme kadar Avrupa’da ve günümüzde de Hindistan ve
Uzakdoğuda kadınların mabedlere alınmadığı düşünüldüğünde,
Allah’ın kadınlara verdiği hak ve değeri Osmanlı’nın muhafaza
ettiği gözler önüne serilmektedir.
Bu yüzyıla ait bazı şahideler:
32
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 258; “Daye” için bk. Be-
tül İbşirli, a.g.e., s. 60
33
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 237
34
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 105/2
35
Bk. Samsakçı, a.g.e., s. 95-98

73
| Osmanlı Mezar Taşları |

1. Mehmed Niyazi Bey (ö. 1304/1889) devlet memuru ol-


duğu için şahidenin başlığı fesli, mevlevi tarikatı mensubu
olduğu için de şahidede mevlevi sikkesi yer alır. 36
2. Gül Baba torunlarından Adeviyye Rabia Hanım (ö.
1300/1882/1883). 37
3.  Ebelik ilminde meşhur Kâbile Hacce Hafîze hanım (ö.
1300/1883). 38
4. Lokumları ile tanınan ünlü saray şekercibaşısı Hacı Be-
kir Ağa (ö. 1282/1866) ve oğulları da bu yüzyılda şahide-
leri bulunanlardan arasında. 39
5. Bu yüzyılın sonunda Antikacıların da olduğu görülüyor.
Hacı Osman Bey’in (ö. 1302/1884) iki oğlu ile eşinin de
bu hazirede olduğunu görüyoruz. 40
6. Yine Reisu’l-Hattâtîn Muhsinzâde es-Seyyid Abdullah
Bey (ö. 1317/1899) de bu yüzyılın sonunda yer almaktadır. 41

20. Yüzyıldaki Şahidelerin Genel Potresi


Bu yüzyıldan itibaren hazirede saraylılara az rastlanmakta-
dır. Farklı şahideler şekilleri görülmektedir. “Ah mine’l-mevt”
(‫ )آه من الموت‬ile başlayan şahidelerin yanı sıra kelime-i tevhidle baş-
layan şahideler de bulunmaktadır. Şahidelere mevkilerin yansıdığı
barizdir. 42 Mehmet Samsakçı, Kadın şahidelerinin başlıksız olduğu,
erkek mezar taşlarında olduğu gibi statüleri, meslekleri (son asır
müstesna) ve özelliklerinin yer almadığını belirtmiş ve şayet statü
yazılacaksa, bu bir erkek akraba üzerinden gerçekleştiğini ifade
36
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 245/1
37
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 162
38
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 67
39
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 7/1, 7/2, 7/3, 9
40
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 222/1, 222/2, 228
41
Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 251
42
Tipik mezar taşlarının mesajları için bk. Samsakçı, a.g.e., s. 34-35

74
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

etmiştir. Rütbeli bir yakını üzerinden statünün belirtilip, böyle bi-


rine akraba olduğunu göstermek için birkaç kuşak yukarı çıkılıp
gereğinden çok daha büyük bir mezar taşı oluşturulduğunu kay-
detmiştir. 43 Bu tür şahideler, şeyhülislam torunları, paşa torun-
ları ve saraylı sınıfları arasında görülmektedir.
Hazirede iki ağa yakını, oniki paşa ve yakının şahidesi olmak
üzere toplam 33 şahide bulunmaktadır.
Bu yüzyıla ait bazı şahideler:
1. Mekke Emiri Abdullah Paşa’nın oğlu Şerif Sâlim Paşa
(ö. 1324/1906) 44
2. Gazi Edhem Paşa (ö. 1327/1909) 45
3. Sultan II. Abdulhamid dönemi Fetva Emini Mehmed Nuri
Efendi (ö. 1331/1913) 46

21. Yüzyıldaki Şahidelerin Genel Potresi


Bu yüzyıla ait olduğunu bildiğimiz günümüz harfleri ile yazılı
bir şahide bulunmaktadır. 47 Bu şahidede sadelik göze çapmakta
ve tarih yer almamaktadır. 48 Şahidenin Osmanlı’nın son Fetva
Emini Nuri Efendi’nin torununun kızı Betül Topçubaşı’na ait
olduğu kayıtlıdır. Betül Topçubaşı’nın daha önce Karacaahmed
mezarlığında Şair Nabi’nin kabrinin üzerine defnedildiği ve Şan-
lıurfa Belediye başkanının tepki göstermesi neticesinde bu hazi-
reye defnedildiği varsayılmakta olup, böylelikle Betül Topçubaşı
büyük dedesinin mezarını paylaşmaktadır.
43
Samsakçı, a.g.e., s. 113
44
Bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 117
45
Bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,Haziredeki Şahide No: 304
46
Bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,A Haziresi, No: 227/1
47
Bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p.,A Haziresi, No: 227/2
48
20. yüzyıldan itibaren şahidelerde yeni değişimlerin olduğu, yani milli va-
tani ifadelerin taşlara yansıdığı ve dini ifadelerin gerilediği, yerini milliyet-
çiliği ön plana çıkaran ifadelere bıraktığı belirtilmiştir. Bk. Samsakçı, a.g.e.,
s. 162 v.d.

75
| Osmanlı Mezar Taşları |

Mezar Taşı Okuma Zorlukları:


Şüphesiz şahideleri okumak taştaki bazı teknik nedenlerden do-
layı çok da kolay değildir. Biz de okurken pek çok zorlukla kar-
şılaştık. Bu zorlukları, taşın kırık oluması, iç içe girmiş harflerin
bulunması ve bazı harflerin düşmüş olması gibi sıralayabiliriz. A
Haziresinde daha önce alınan görüntüler ve yapılan numarala-
maya göre 345 resim olup, bunların bazılarında bir taş, bazıla-
rında iki taş, bazılarında bir taşta iki veya üç mevta adı, bazılarında
da boş veya değişik motiflerle süslü sadece taşlar bulunmakta-
dır. Bunun dışında, bir numaranın altında alt numaralar mevcut
olup, kimi zaman alt numaralarla dört ayrı şahide sözkonusu ol-
duğu gibi, kimi taşlarda da alt numaraların tamamının aynı taşa
ait olduğu görülmüştür. 49

Şahidelerin Genel Durumu


Bu Hazirede yer alan taşların bir bölümü kırılmış, kimi zor okun-
makta, kimi de yüzeyi silinmiş durumda. Bunun yanı sıra bazıları
asıl yerinde yer almamaktadır. Bazı parçaların hangi şahideye ait
olduğu tespit edilememektedir.
Şahideleri temizleme meselesi de şahideleri ciddi manada
olumsuz etkilemektedir. Zira şahidelerin, restorasyon raporunda
basınçlı sistemle temizliği önerilmediği belirtilmiş olmasına rağ-
men 50, bugün yapılan taş temizliğinin basınçlı sistemle yapıldığı
görülmektedir. Maalesef bazı taşların yüzeyleri bu temizleme
nedeniyle silinme noktasına gelmiştir ve okunamamaktadır. Ba-
zılarında da harfler düşmüş durumdadır. Daha önce alınan re-
simlerle karşılaştırıldığında ve bizim de bizzat şahit olduğumuz,
49
Bk. Arslan Sözüdoğru, a.g.p.
50
Bk. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı Kül-
tür Varlıkları Projeler Müdürlüğünün 2017 yılında yaptırdığı “Hazire Alanı
ve Duvarların Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon Raporu”’ Projesi.

76
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

bu işlemden önce gördüğümüz taşların basınçlı temizlik netice-


sinde okunamadığıdır. Bütün bunlar da aslında bu tür çalışmala-
rın ehemmiyetini arttırır mahiyettedir. Zira daha sonra hazirede
araştırma yapacaklar, şu an araştırma yapanlar kadar okuyabile-
cek şahide bulamayacakları açıktır.

Sonuç
Tasniflerden elde edilen sonuç, bu haziredeki şahidelerin önemi
haiz şahsiyetlere ayrıldığı ve onların Sahabe-i Kirâma yakın olma
arzularının gerçekleşmiş olduğudur. Bu tasniflerde yer alan mevta
sınıfının, bütün bir Osmanlı coğrafyasını yansıttığı görülmüştür.
Zira idarede en üstte olan veziriazam ile şeyhulislamların yanı
sıra, bir valide sultanın ya da sultan kızının kahvecibaşısı ve sul-
tan çamaşırcısının hazirede yer alması, günümüzde üst düzey
diye tabir edilen kişilerin yanında hizmetli sınıfının yer alması,
Osmanlının hoşgörü ve insani yönünü ortaya koymaktadır. Bu-
nun yanı sıra hazirenin %45 kadınlardan oluşması, başlı başına
kadına verilen değerin göstergesidir. Haziredeki kadınların şa-
hideleri farklı yüzyıllarda kullanılan kadın isimleri hususunda ve
dönemin önemli şahsiyetlerinin eşleri ile çocukları hakkında de-
ğerli bilgiler ihtiva etmektedir.
Bütün bu verilerden varılmak istenen sonuç, kimlik konu-
mundaki bu şahidelerin kaybolmaması için müstakil çalışmalara
zemin hazırlamaktır. Ayrıca bu coğrafyada kimliklerimizi temsil
eden şahidelerin önemini vurgulayıp, korunabilmeleri için üze-
rinde çalışılmasına yol açmaktır. Korunabilmesi de, ancak her
neslin öncekileri muhafaza edip okuyabilmesinden geçer. Maa-
lesef ne kütüphanedeki ata yadigarı eserlerimizi okuyabiliyoruz
ne de onların mezar taşlarını. Yapılan bu tür çalışmaların arttırı-
larak, daha sistematik ve düzenli bir temele oturtulup, Osmanlı
coğrafyasının tamamını içine alması hedeflenmektedir.

77
| Osmanlı Mezar Taşları |

Kaynakça
Abdullah b. Salih Eyyûbî (ö. 1252/1836): Risaletu fi Hakkı Hazret-i Ebî
Eyyûb el-Ensârî Radiye Allahu Teâla Anhu, Marmara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi, Öğüt Bölümü, No: 67, Yazma Eser,
İstanbul, v. 114a-146a
Arslan Sözüdoğru, Hatice: “Eyüp Sultan Haziresinde Bulunan Meşâhir-i
Rical ve Müderrisler” Projesi, İstanbul, EYSAM, 2018
Aydın, Cengiz: “Ali Kuşçu”, DİA, c. II, s. 408-410
Baltacı, Cahid: XV. ve XVI. Yüzyılda Osmanlı Medreseleri, İstanbul,
2005, (II Cilt)
Bursalı Mehmed Tahir: Osmanlı Müellifleri, İstanbul, ty, (III Cild)
Demircanlı, Yüksel Yoldaş, İstanbul Mimarisi için Kaynak Olarak Ev-
liya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul, 1989
Doğanay, Aziz: “Mezarından Çıkarılıp Kaçırılan Gurbetteki Şehzâde’nin
Unutulan Türbesi: Acem Şahı Abbas’ın Yeğeni Haydar Mirza’nın
Eyüp’teki Türbesi”, XX. Uluslararası Ortaçağ ve Türk Dönemi
Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri (02-
05 Kasım 2016), Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Sa-
karya, 2017, s. 159-177
Eyice, Semavi: “Eyüp Sultan Külliyesi”, DİA, c. 12, s. 9-12
Gülgen, Hicabi: “XV. Yüzyıl Mezar Taşları Bağlamında Hocazâde’nin
Mezar Taşı”, Uluslararası Hocazâde Sempozyumu Bildirileri (22-
24 EKİM 2010), Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Bursa,
2011, s. 129-138
Haskan, Mehmet Nermi: Eyüplü Meşhurlar, İstanbul, 2004
İpşirli Argıt, Betül: Harem-i Hümayun Cariyeleri (18. Yüzyıl), İstanbul, 2017
İpşirli, Mehmet: “Şeyhülislâm”, DİA, c. 39, s. 91-96
İpşirli, Mehmet – Demir, Ziya: “Sâdî Çelebi”, DİA, c. 35, s. 404-405
Koç, Aylin “Sinan Paşa”, DİA, c. 37, s. 229-231
Küçükaşçı, Mustafa Sabri: “Şeyhülharem”, DİA, c. 39, s. 90-91
Kütükoğlu, Bekir: “Lala Mustafa Paşa”, c. 27, s. 73-74

78
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Nev’îzâde Ataî, Şakaik-i Nu’maniye ve Zeyilleri (Hadaiku’l-Hakaik fî


Tekmileti’ş-Şakaik), Neşre haz. Abdülkadir Özcan, İstanbul, 1989
Samsakçı, Mehmet: Ölüme Açılan Estetik Kapı Türk Mezar Taşı Edebi-
yatı, İstanbul, 2017
Sezer, Günay: İstanbul’daki Hanedan ve Rical Türbeleri, İstanbul tek-
nik Üniversitesi, Fen bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Li-
sans Tezi, Haziran 2001, İstanbul
Tanman, Baha: “Eyüp Sultan Külliyesi”, Dünden Bugüne İstanbul An-
siklopedisi, İstanbul, 1994, c. III., s. 237-243
Yavuz, Salih Sabri: “Kestelî”, DİA, c. 25, s. 314

79
| Osmanlı Mezar Taşları |

Ek 1: 15. Yüzyıl

Ali Kuşçu’nun Şahidesi

80
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Mevlânâ Muslihuddîn Efendi

81
| Osmanlı Mezar Taşları |

İsimsiz ve Tarihsiz üç Şahide

82
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Ek 2: 16. Yüzyıl

Şeyhülislam Efdalzâde Hamîdüddin Efendi’nin (ö. 1503)

Hz. Halid b. Zeyd’in İlk Türbedârı Şeyh Baba Yûsuf (ö. 1513)

83
| Osmanlı Mezar Taşları |

Şeyhülislam Sadi Çelebi (ö. 1539)

İsimsiz bir Şahide (ö. 1543/1544)

84
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

İbn Sinan Paşa b. Hızır Çelebi (ö. 1567)

Lala Mustafa Paşa (ö. 1580)

85
| Osmanlı Mezar Taşları |

Sultan III. Mehmed’in Hocası Pîr Mehmed Azmî (ö. 1581)

eş-Şeyh Ahmed Es-Sâfî Nakşibendî Taşkendî (ö. 1585/1586)

86
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Ek 3: 17. Yüzyıl

İsimsiz Bir Şahide (ö. 1620)

Ali Bey’e Ait Şahide (ö. 1621)

87
| Osmanlı Mezar Taşları |

Ulemadan Şerif Fâzıl (ö. 1630)

Kethüdâ Fahriye Kadın

88
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Ek 4: 18. Yüzyıl

Sultan III. Ahmed’in İki Kızı Sâliha Sultan (ö. 1778/1779) ve Esma Sultan (ö. 1788)

Sultan III. Ahmed Dayesi Havva Hanım (ö. 1789/1790)

89
| Osmanlı Mezar Taşları |

Dârüssaâde Ağası Beşîr Ağa (ö. 1769)

Harem Ağası Mercân Ağa (ö. 1798)

90
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Ek 5: 19. Yüzyıl

Mevlevi Tarikatından Mehmed Niyazi Bey (ö. 1889)

Gül Baba Torunlarından Adeviyye Rabia Hanım (ö. 1882/1883)

91
| Osmanlı Mezar Taşları |

Kâbile (Ebe) Hafîze Hanım (ö. 1883)

Kadiri Tarikatından es-Seyyid Abdullah Bey (ö. 1899)

92
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Ek 6: 20. Yüzyıl

Mekke Emiri Abdullah Paşa’nın Oğlu Şerîf Sâlim Paşa (ö. 1906)

Gazi Edhem Paşa (ö. 1909)

93
| Osmanlı Mezar Taşları |

Sultan II. Abdulhamid Dönemi Fetva Emini Mehmed Nuri Efendi (ö. 1913)

94
| Eyüp Sultan Türbesi A Haziresinin Şahideleri |

Ek 7: 21. Yüzyıl

Betül Topçubaşı’nın (ö. 2001?) Şahidesi A Haziresinde (solda)


ve Şair Nâbi ile Karacaahmed Mezarlığında (sağda)

2006 yılında Şair Nâbi’nin Şahidesi Betül Topçubaşı’nın Şahidesiyle (sol)


2019 yılı Nâbi’nin Şahidesi (sağ)

95
Eyüp Sultan Türbesi
B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları

Reyhan ÇORAK*  1

Özet
Eyüp Sultan türbesi B haziresi konum itibariyle, türbenin hemen
arkasındaki A haziresi ile Sultan Reşad caddesi arasında kalan
alandadır. Semtin bu bölümü mezar taşları bakımından oldukça
zengindir. Bu zenginlik, Eyüp Sultan’ın İstanbul’un eski yerleşim
yerlerinden biri olması ve Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri’nin bu-
rada medfun bulunması ile yakından ilişkilidir. Türbenin hemen
arkasında bulunan A ve B hazireleri bu güne kadar özellikle sa-
nat tarihi açısından pekçok araştırmaya konu olmuştur. Fakat ha-
zirelerde bulunan taşların muhtevâları üzerine herhangi bir ça-
lışma yapılmamıştır.
Öncelikle B haziresinde bulunan taşlar, gözden geçirilerek
daha evvel yapılan okuma hataları tesbit edilmiş ve düzeltilmiştir.
*
Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Türk-İslam Edebi-
yatı Anabilim Dalı.

97
| Osmanlı Mezar Taşları |

Bazı şahideler, taşın kendisinden kaynaklanan teknik problerden


dolayı okunamayacak durumdadır. Çalışmada, bu taşlar değer-
lendirmenin dışında bırakılmış okunabilenler muhtevâ bakımın-
dan incelenmeye çalışılmıştır.
Hazirede medfun bulunanlar, ölüm tarihlerine göre krono-
lojik bir sıralamaya tâbî tutulmuş taşların yüzyıllara göre dağılımı
yapılmıştır. Bu kronolojik tasnif esas alınarak şahideler meslekî
açıdan gruplandırılmış ve her yüzyıldan örnek taşlar seçilerek
muhtevaları değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Eyüp Sultan, Eyüp Sultan Türbesi, B Hazi-
resi, Şahide, Şiir

Giriş
Bir semtin kimliği, o yerin mimarî özellikleri ve fiziksel düzenle-
meleri ile ilgilidir. Bu özelliklerin temsil ettiği manevî hava, dü-
zenleyen toplumun iç dünyasını yansıtır. Aynı şekilde, toplumun
ruh durumunun derinliği ve zevkinin zenginliği inşa edilen sem-
tin şahsiyetine sirayet eder. Bu semt belirgin özellikleriyle he-
men göze çarpar. 1
Eyüp Sultan ve çevresi bu şekilde mimarî yapılarıyla kimlik-
lenmiş bir merkezdir. Diğer yerleşim merkezlerinden farklı ola-
rak bu kimliklenme, Eyüp Sultan’da, ölüm tasavvuru ile bu ta-
savvurun maddî alemdeki son mekanı olan mezarlıklar ve mezar
taşları çevresinde şekillenmiştir. 2
Eyüp Sultan Hazretleri’ne ait türbe merkeze alınarak etra-
fında kademe kademe oluşturulan kabirler semtin şahsiyetini be-
lirlemiş ve buraya manevî bir kıymet atfedilmesini sağlamıştır.
1
Sadettin Ökten, “Bir Semtin Kimliği Üzerine Eyüp Sultan”, Tarihi Kültürü
ve Sanatıyla Eyüpsultan Sempozyumu III, Eyüp Belediyesi Yayınları, İstan-
bul 1999, s. 30-31.
2
Mehmet Samsakçı, https://www.dunyabizim.com/soylesi/mehmet-samsakci-
mezar-taslari-bir-alginin-itikadin-ve-estetigin-urunudur-h28629.html

98
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

Eyüp mezarlığı Haliç’in kuzeyinde bulunmaktadır ve semtin


sırtlarına doğru uzanmış durumdadır. Kapladığı alan bakımından
dünyanın en büyük mezarlıklarından biridir. İstanbul’un fethi sı-
rasında Akşemseddin Hazretleri tarafından keşfedilen Ebû Eyyûb
el-Ensârî’nin kabr-i şerifi etrafında teşekkül etmiştir. 3 Fâtih Sul-
tan Mehmed, kabr-i şerifi merkeze alarak buraya bir külliye inşa
ettirmiş ve bu sayede bir taraftan sosyal hayat bir taraftan da
Eyyûb el-Ensârî’ye komşu olma arzusu üzerine uhrevî hayat, bir-
likte şekillenmeye başlamıştır. Dolayısıyla ölüm burada, hayatla
içiçedir, onun bir parçasıdır. Mezarlıklar da bol ağaçlıklı olması
sebebiyle ortak yaşam alanıdır, mesire yeridir.
Bu semte müslümanlar tarafından bir kudsiyet atfedilmesi,
Kâbe’den, Ravzâ-yı Mutahhara’dan ve Kudüs’den sonra önemli
bir ziyaretgâh olarak kabul edilmesi bu yerin aynı zamanda bir
kültür ve sanat merkezi haline gelmesini sağlamıştır. 4
Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin şefaatine mazhar olmak münasebe-
tiyle devlet ileri gelenleri buraya defnedilmiş, türbeleri yapılmış
ve bir çok vakıf tesis edilmiştir. Ayrıca halk arasından çok sayıda
insanın, aynı sebeple, buraya gömülmeyi talep etmesi zamanla
semti, hayatın içine kurulmuş geniş bir kabristan haline getirmiştir.
Eyüp Sultan’da hayat ve ölümün birbiriyle bu kadar barışık
olması Müslüman Türklerin ölüm telakkisi ile ilgilidir. Ölüm bu
medeniyette korkutucu, nihayetinde yokluk olan fecî bir son de-
ğildir. İslâmî tasavvufî ölüm tasavvuru maddî hayattan manevî ha-
yata bir geçiş şeklindedir. Bir son değil başka bir alemin başlangı-
cıdır. Bu düşüncenin somutlaştığı son nokda da mezar taşlarıdır. 5
3
Necdet İşli, “Eyüp Mezarlığı” DİA, İstanbu 1995, s.7.
4
İsmail Lütfi Çakan, “Hadis Kaynaklarında Ebü Eyyüb Halid B Zeyd El-
Ensari”, Tarihi Kültürü ve Sanatıyla Eyüpsultan Sempozyumu I, Eyüp Be-
lediyesi Yayınları, İstanbul 2008, s. 40.
5
Mehmet Samsakçı, https://www.dunyabizim.com/soylesi/mehmet-samsakci-
mezar-taslari-bir-alginin-itikadin-ve-estetigin-urunudur-h28629.html

99
| Osmanlı Mezar Taşları |

Mezar taşlarında bulunan kitabelerin muhteva üslûbu yazının


mensur veya manzum olmasına göre değişiklik gösterir. Mensur
kısımlar medfun kişinin kimliği hakkında bilgi verirken manzum
yazılmış kısımlar kişinin ahiret hayatına dair iyi temennîleri ihtiva
etmektedir. 6 Öte yandan ölümün acı yüzünden kaynaklanan ser-
zenişler ve sitemler de mezar taşı metinlerinde bulunmaktadır.
Ayrılığın vermiş olduğu ızdırab ya medfun bulunan kişinin kendi
ağzından ya da yakınlarının dilinden metne yansır. Fakat feryad
etmek yerine rıza gösteren bir ifade hakimdir. Ölüm Allah’tan
gelen bir hakikattir ve metanetle karşılanmalıdır. 7
Mezarlıklar veya mezar taşları ne kadar hayatın içindeyse
medfun bulunan kişi için yazılan metinler de aynı biçimde can-
lıdır. Aslında metinler, ahiret tecrübe edilemediği için orayı de-
ğil, dahil olduğu medeniyetin dünyayı idrak etme biçimini yansı-
tır. Bir toplumun hayat görüşü ve âlem tasavvuru ne ile ilgiliyse
ölüm telakkisi de aynı minvaldedir. Dolayısıyla Osmanlı mede-
niyetinde, İslâmî tasavvufî hayat görüşü, ölüm algısını da etkile-
miş, onu hayatın bir parçası haline getirerek daha sıradan ve ka-
bullenilebilir kılmıştır.
Bütün bu söylenenler dikkate alındığında metinlerde görülen
en önemli üslûp özelliği samimiyet ve teslimiyet hislerinin belir-
gin derecede olmasıdır. Bu sebepten manzumeler, herhangi bir
edebî ya da fikrî üslûp kaygısı güdülmeden 8, hissiyât ne ise doğ-
rudan, olduğu gibi söylenivermiştir.

6
Mehmet Samsakçı, https://www.dunyabizim.com/soylesi/mehmet-samsakci-
mezar-taslari-bir-alginin-itikadin-ve-estetigin-urunudur-h28629.html
7
Necmi Ülker, “Mezar Taşlarında Ölüm Felsefesi”, Bursa’da Dünden Bu-
güne Tasavvuf Kültürü, Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, Bursa
2002, s.19.
8
Mehmet Samsakçı, Ölüme Açılan Estetik Kapı Türk Mezar Taşı Edebiyatı,
Kitabevi, İstanbul 2017, s. XII.

100
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

B Haziresi ve Özellikleri
B haziresi konum itibariyle A haziresi ve Sultan Reşad caddesi
arasında kalan alandadır. Bu ayrım alanın topografik özelliğine
bağlı olarak yapılmış tamamen teknik bir tasniftir. B haziresi-
nin bulunduğu bölge A haziresinden daha yukarıda bulunan bir
seki üzerindedir ve buradaki mezarlar A haziresine göre birbi-
rine daha yakın ve daha düzensiz yerleştirilmiştir.
Bu hazirede medfun bulunanların tasnifi öncelikle yüzyıllara
göre yapılmıştır. Hazirede 16. yüzyıldan daha evveline ait taş bu-
lunmamaktadır. 16. yüzyıla ait ise sadece bir taş bulunmaktadır
ve Rukiye hanıma ait bir hanım mezarıdır.

101
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 45 9

9
Makalede kullanılan mezar taşı fotoğraları, 2017 yılında İstanbul Büyük-
şehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı Kültür Varlıkları Proje-
ler Müdürlüğü tarafından yaptırılan “Hazire Alanı ve Duvarların Rölöve,
Restitüsyon ve Restorasyon Raporu”’ndan alınmıştır.

102
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

HÜVE’L BÂKÎ 10
EDİP TERK MÂSİVÂYI
BUGÜN AZM-İ BEKÂ ETTİ
ECEL CÂMIN EDİP HEM NÛŞ
MAKÂMIN NÛR-I CİNÂN ETTİ
BU DÜNYANIN BEKÂSI YOK
BİLÜRKEN ÂKİBET FÂNÎ
GİYİP CENNET ELBİSESİN
FENÂYI TERK EDİP GİTTİ
MERHÛME RUKİYYE HANIM
RÛHİÇÜN FÂTİHA
SENE 917 (?) SAFER
(1511/1512)

17. yy ile 20. yy arasında seçilen taş örnekleri muhtevaları te-


mel alınarak yorumlanmaya çalışılacaktır.
B haziresinde 17. yüzyıla ait 10 taş bulunmaktadır. Bu yüz-
yılda hiç hanım mezarı yoktur. Taşlar mesleklere göre tasnif edil-
diğinde 4 devlet adamı ve 1 alim medfun bulunmaktadır. Kalan
5 taşın hangi meslek grubuna ait olduğu belirtilmemiştir.

10
Makalede kullanılan kitabe okumalarının tamamı Reyhan Çorak tarafın-
dan hazırlanan,“Eyüp Sultan Haziresinde Bulunan Meşâhir-i Rical Müed-
dipler ve Mutasavvıflar, İstanbul 2018, EYSAM” isimli projeden alınmıştır.

103
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 30

104
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

SEYYİD ʿALÎ NESEB MOLLA İDİ


GİTTİ UKBÂYA DİL-İ ÂGÂHLA
FEVTİN TARİHİNİ HÂTİF DEDİ
ŞEYH MEHMED GÖÇTÜ EYVAHİLE
SENE 1109
(1697-1698)

Genellikle mezar taşı yazılarına, özellikle bu dönemde


“Hüve’l-Bâkî veya Allah Hû” gibi ifadeler ile başlanması yaygın
iken üstüvânî olan bu taşta buna benzer bir ifade kullanılmadan,
doğrudan yazıya başlanmıştır.
Taş Şeyh Mehmed’e aittir. Evvela seyyid ve molla olduğu
ifade edilerek dünyada sahip olduğu ünvanlar belirtilmiş ukbâya
da “dil-i âgâh” ile gittiği söylenmiştir. “Âgâh” kelimesi “basiret
sahibi olmak” olarak yorumlanırsa ahirete hakikati idrak ederek
göçmüş olduğu anlaşılmaktadır. Bu ifadeler medfun bulunan kişi-
nin ahireti hakkında iyi temennîlerde bulunmak üzere yazılmıştır.
Taşta kullanılan “Hâtif” ifadesi manzumeyi söyleyen kişi ile
ilişkilidir. Kelime “görülmeyen bir kuvvetten gelen ses 11” mana-
sındadır. Dolayısyla manzumeyi yazan kişinin kendini edeben giz-
lemiş olduğu anlaşılmaktadır.

11
Yaşar Çağbayır, Ötüken Sözlük, Ötüken Yayınları, İstanbul 2007, C. 2, s.
1899.

105
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 253

106
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

MERHÛM
VE MAĞFÛR EL-HÂC
KOCA YUSUF EFENDİ
RÛHİÇÜN FÂTİHA
SENE 1104
(1691-1692)

Görüldüğü üzere, taşta, muhtevaya ilişkin çok fazla malzeme


bulunmamaktadır. Sade ve açık yazılmıştır. Koca Yusuf Efendi
Eyüp Sultan’ın zenginlerindedir. Semtte iki çeşmesi, türbesi ve
şifa havuzu çiftliği bulunmaktadır. Sütlüce’de de bir yalısı ve bah-
çesi vardır. 12 Burada dikkati çeken nokta, Yusuf Efendi’nin mal
varlığı ile mezar taşının tezat teşkil etmesidir. Dünya malının ahi-
ret hayatı için önemsiz oluşu şahideye aksetmiştir.
18. yüzyılın dağılımı şu şekildedir; 19 taş hanım, 5 taş şeyh,
1 taş alim, 2 taş devlet adamlarına ve 18 taş da değişik meslek
gruplarından medfun olanlara aittir. Kalan 15 taşın meslek grubu
belirtilmemiştir.

Bu yüzyıl örneklerinden ilk üç taşın muhtevası medfun olan-


ların kendi dilinden yazılan manzumelerden oluşmaktadır. İlk taş
hacı Nefise hatuna aittir.
12
Koca Yusuf Efendi Hakkında bk.” https://www.eyupsultan.bel.tr/tr/main/
pages/koca-yusuf-efendi/1242

107
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 39/1

108
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

HÜVE’L-BÂKÎ
KIL BENİ MAĞFİRET EY RABB-İ YEZDÂN
Bİ-HAKKI ARŞ-I AZAM NÛR-I KUR’ÂN
MURÂDA ERMEDİM DÜNYÂDA HEMÂN
CENNETDE VERİR MURÂDIM HÂLIK-I RAHMÂN
HACI NEFİSE HATUN RÛHİÇÜN
EL-FÂTİHA SENE 1253 27 RECEB
(1788)

Müslüman bir Türk hanım efendisinin ölüm telakkisini çok


açık ve net ifadelerle anlatan bir taştır. “Yâ Rabbi önce beni affet.
Bu dünyada emelime, isteklerime ulaşamadım. Sen onları bana
nasıl olsa cennette vereceksin. Ben bundan eminim.” Burada hiç
şüphe duyulmadan husûle gelmiş bir teslimiyet bir samimiyet söz
konusudur. Korkutucu ve feci bir ölüm tasavvuru yoktur.
Bir diğer taş da Kadri Mustafa Ağa’ya aittir. Manzume yine
medfun olan kişinin kendi dilinden yazılmıştır.

109
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 68

110
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

HÜVE’L-HAYYULLEZİ LÂ-YEMÛT
ÂH İLE ZÂR KILARUM TAZELİĞİME DOYMADIM
ÇÜN ECEL PEYMÂNESİ DOLMUŞ MURÂD ALMADIM
HASRETÂ FÂNÎ CİHÂNDAN TÛL-İ ÖMRÜ SÜRMEDİM
FİRKATÂ TAKDÎR BU İMİŞ TÂ EZELDEN BİLMEDİM
MUTEAVVİNEN ŞEHÎD OLAN MERHÛM VE MAĞFÛR
KASAPBAŞIZÂDE AHMED AĞANIN
MAHDÛMU KADRİ MUSTAFA AĞANIN
RÛHİÇÜN Bİ-HÜRMETİ EL-FÂTİHA
SENE 1183 11 RAMAZAN
(1770)

Kadri Mustafa Ağa genç yaşta vefat etmiştir. “Tazeliğime


doymadım, murâdımı almadım ve tûl-i ömrü sürmedim” ifade-
leri bu minvalde kullanılmıştır. Mazume, vefatın erken olmasın-
dan dolayı bir parça sitemli yazılmıştır. Fakat son mısrada bu si-
tem yerini teslimiyete bırakmaktadır. “Takdir bu imiş tâ ezelden
bilmedim.” “Bilmedim” aslında hem takdirin ezelden olduğunu
bilmedim hem de takdirde ne yazdığını bilmedim, manalarındadır.
Ölüme dair bu kadar zarif ifadeler kullanılması dikkat çekicidir.
Bir diğer taş Huriye hanıma aittir.

111
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 161

112
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

HÜVE’L-BÂKÎ
DİLERİM BAKMAYA RABBİM YÜZÜMÜN KARASINA
MERHEM Ü ŞEFKAT URA MA’SİYETİM YARASINA
KEREMİNDEN NE KADAR MÜCRİM İSEM KESMEM ÜMÎD
GİREMEZ KİMSE EFENDİ İLE KULUN ARASINA
RÛHUMA FÂTİHA İHSÂN EDEN İHVÂN MAZHAR OLSUN
RESÛLÜN ŞEFÂ’ATİNE
MABEYN-İ HÜMÂYUNDAN ÇANTACIBAŞI BEKİR AĞANIN
ZEVCESİ
MERHÛME HURİYE HANIMIN RÛHUNA FÂTİHA
SENE 1193 Fİ 17
(1779/1780)

Bu manzume de aynı minvalde bir samimiyetle yazılmıştır.


Burada dikkati çeken nokta taşın şekl ü şemalindeki ihtişam ile
manzumenin mütevaziliği arasındaki tezattır. Ölümün somut ifa-
desi olan taşların dış görünüşü ne kadar ihtişamlı olursa olsun
muhtevalarında daima teslimiyet ifadeleri hakimdir. Bu da yine
Osmanlı medebiyetinin âlem tasavvuru ile ilgilidir.
Bu yüzyılın bir diğer taşı Hüseyin Dede’ye aittir. Hüseyin
Dede, soyu Horasan erenlerine dayanan bir derviştir. Taşda eren-
lerin Horasan’dan Konya’ya ne şekilde geldiklerine dair ilginç bir
bilgi bulunmaktadır. “Kara yılanı kara taşa bileyüp kamçı edüp
Horasan’dan Konya’ya” gelmişlerdir.

113
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 164/2

EĞER BUNUN ASLIN SU’ÂL OLUNURSA Bİ-EMRİLLÂHİ


TE’ÂLÂ KARA TAŞA BİLEYÜP KARA
YILANI KAMÇI EDÜP HORASANDAN KONYA’YA
HORASAN EVLİYÂLARINDAN KARA PÜRMEN
EVLATLARINDAN
....... NÂMDÂR FAHR-İ ÂLEM SALLALLÂHU TE’ÂLÂ
ALEYHİ VESELLEM ÜRYÂN-I DERVİŞ HÜSEYİN DEDE
NÛR-I NEBÎ SIRR-I ALİ SIRRINA
OLUP ŞEFÂ’ATİN ALLAHU TE’ÂLÂ MÜYESSER EDE
SENE 1135
(1722/1723)

114
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

Kara yılan, Türk Mitolojisi’nde yeri ve yeraltı tanrısı Erlik’i


temsil eder. Erlik de güç ve kuvvetin sembolüdür. Bazı şaman
dualarında Erlik, kara yılandan bir kamçıya sahip olarak tanıtı-
lır. 13 Yılanın bu yönü İslamiyetten sonra da Türk-İslam tasav-
vurlarında kullanılmıştır. Tarikat mensuplarının aslana binip güç
ve kuvveti sembolize eden yılanı kamçı olarak kullanması bunun
örneklerinden birisidir. 14 Mezar taşında, bu tahayyül, aynı güç ve
kuvvete veya iktidara sahip olması temennî edilen Horasan eren-
lerine teşmil edilmiştir.
Bir diğer taş, mezar taşlarının kabirlere neden konulduğuna
dair bilgi verir. Taş Emine hanıma aittir.

13
Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınları, İstanbul
2002, s. 158-157.
14
Yaşar Çoruhlu, a.g.e., s. 159.

115
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 198

116
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

EY DİRİĞA BU CİHÂNDAN GİDİCEK


ANMIYOR NÂMINI KİMSELER
ANIN İÇİN İŞBU ESER KONULUR
TÂ Kİ BİZİ YÂD EDELER NİCELER
SÂBIKÂN KAPUDAN PAŞA CÂNIM
HOCANIN KERİMESİ MERHÛME
EMİNE HANIM RÛHİÇÜN
EL-FÂTİHA SENE 1169
(1755-1756)

19. yüzyılda hanım mezar sayısı; 93, devlet adamı; 8, memur;


31, alim; 5, şeyh; 4 ve hangi meslek grubuna dahil olduğu belir-
tilmemiş taş sayısı 42’dir.

Bu yüzyılda seçilen ilk taş Hanife Şerife Hanım’a aittir. Ahi-


rete dair iyi temennilerle dolu, “aşkına” redifli üç beyitlik bir man-
zume ile başlar. “Ah mine’l-mevt” ifadesi eski yüzyıllara göre ar-
tık daha fazla kullanılmaktadır.

117
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 50/1

118
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

AH MİNE’L MEVT
MERKADİN OLSUN MÜBÂREK NÛR-I İMÂN AŞKINA
RAHMET OLSUN RÛHUNA OL ZÂT-I RAHMÂN
AŞKINA
HAZRET-İ PAYGAMBER-İ ZÎŞÂN ŞEFÂ’AT EYLESÜN
HAK SENİ ALSIN BEHİŞTE HÛR U GILMÂN AŞKINA
BU NİYÂZ ÜZRE DUA EYLER SANA EHL-İ NİYÂZ
AHİRETTE ÇEKME GAM ŞÂH-I ŞEHİDÂN AŞKINA
KAPAN-I DAKÎK TÜCCARLARINDAN İMAMZÂDE
MERHÛM HÂC
İBRAHİM AĞANIN ZEVCESİ HANİFE
ŞERİFE HANIMIN RÛHİÇÜN FÂTİHA
SENE 1270 5 REBİÜL AHİR
(1854)

Bir sonraki taş ölüme hazırlıksız yakalanmış olmanın ifade


edilişine bir örnektir. Taşın yazısı ızdırab daha çok taze iken ya-
zılmıştır. Mevzu olduğu gibi, doğrudan ifade edilmiştir. Önceki
şahidelerde olduğu gibi, yazıda sitem ve teslimiyet hissi bir arada
bulunmaktadır.

119
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 72

120
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

HÜVE’L-BÂKÎ
BÂD-I ECEL ERİŞTİ BU GONCA-I GÜLÜN RÛYUNA
İKİ GÜNDÜR GÖZ AÇMAYIP ERMEDİ MAKSÛDUNA
CİVÂN KARINDAŞIM GİTTİ CENNET SARÂYINA
BU İMİŞ HÜKM-İ İLÂHÎ RÂZI OLDUM EMRİNE
KURBÂN BAYRAMI NAMÂZINA GİDEYİM DER İKEN
CENAZESİ GİDEN HEMŞÎRESİN
KİMSESİZ KOYAN EYÜP BAŞ
İMAMININ KARINDAŞI EL-HÂC ALİ EFENDİ
ZÂDE MERHÛM VE MAĞFÛR EL-MUHTÂC
İLÂ RAHMETİ RABBİHİ’L-GAFÛR SEYYİD MEHMED
TAHİR EFENDİ RÛHİÇÜN LİLLAHİ’L-FÂTİHA
SENE 1227 11 ZİLHİCCE
(1812)

Bu taş da on yedi yaşında tifodan vefat eden, ismi belirtil-


memiş bir hanıma aittir. “Taze bir gül fidanıyken ecel rüzgarının
eliyle toprağa düşer ve dünyaya doymadan” vefat eder.

121
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 86/2

122
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

HÜVE’L-BÂKÎ
BUNDA YATAN AZÎZE BİR TAZE GÜL FİDANDIR
DEVRİLDİ HÂKE DÜŞTÜ BÂD-I ECEL ELİYLE
BÎ-ÇÂRE GÖRMEZ OLDU DÜNYASIN DOYUNCA
ELBET OLUR BU HÂLİ GUFRÂNA BİR VESÎLE
ON YEDİSİNDE OLDU ZÂR U ZEBÛN TİFODAN
BU DERD İLE NİHÂYET MAHF OLDU BU HÂLİLE
BİR FÂTİHA İLE YAZDIM TARİHİN İRTİHALİN
DÂR-I CİNÂNA GİTTİ TÂZE CİVÂN CEM İLE
SENE 1310 29 ŞUBAT
(1895)

Bundan sonraki taş, erken yaşta vefat eden Mehmed Ali isimli
bir gencin şahidesidir. Herkesin ciğerini yakan bu ölüm ya çok ânî
gelmiş ya da çok acıklı bir biçimde gerçekleşmiştir. Bu sebeple
aileye gece gündüz sabr-ı cemîl temennîsinde bulunulmaktadır.

123
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 131

124
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

HÜVE’L-BÂKÎ
GÜLMEDİ ÂLEMDE ÂH HAYF
BU NEVRES CİVÂN
YAKTI CİĞERLER OLUP
GÜLŞEN-İ ADNE REVÂN
HAK VERE SABR-I CEMÎL
VÂLİDEYNE RÛZ U ŞEB
OLDU MEHMED ALİ
AZM-İ BEZM-İ CİNÂN
SENE 1255 GURRE-İ ZİLKADE
(1840)

Aynı hissiyat Zernigar Fatıma hanıma ait olan bu taş için de


geçerlidir. Zamansız gelen ölüm bu kez özellikle annenin içini
yakmıştır. Bu hissiyat matem rengi olan siyahın anılması ile taşa
aksettirilmiştir. Manzumenin ilk dört beyiti Divan Şiiri üslûbuna
yakın bir biçimde düzenlenmiştir. Kafiyelenişi ve vezni bakımın-
dan gazel nazım şeklini hatırlatmakradır.

125
| Osmanlı Mezar Taşları |

NO 191

126
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

ÂH MİNE’L-MEVT
EY FELEK LÂYIK MI OLSUN BÖYLE TAŞTAN LÂNESİ
GELSE LOKMAN ÇARE OLMAZ SOLDU HÛR ............
DOYMADI HİÇ GENÇLİĞİNE HASRET Ü FİRKATLE ÂH
DÂR-I UKBÂ OLDU ÂHİR HÂLİNE KÂŞÂNESİ
YAKTI YANDIRDI FİRÂKIN NÂRINA VALİDESİN
YAS MATEMLE SİYAHLAR GİYDİ TAŞIN HÂNESİ
TEKAÜD SEYYİD MUSTAFA PAŞA HAZRETLERİNİN
ÇERAĞ-I ŞEMSİ HASAN EFENDİNİN HALÎLESİ
MERHÛME VE MAĞFÛRE LEHÂ ZERNİGÂR FATIMA
HANIMIN RÛHİÇÜN EL-FÂTİHA
SENE 1227 2 RAMAZAN
(1812)

Sıradaki taşın kime ait olduğu belli değildir. Süsleme üslûbundan


bir hanım mezarı olduğu anlaşılmaktadır. “Ağladı” redifli man-
zumesi, “Ah kim devrân bana kanlar içirdi tas tas” mısrası hariç
tutulursa, kafiye ve vezin bakımından Divan Şiiri üslûbuna uy-
gundur. Gazel nazım şekliyle yazılmıştır, denilebilir. Ayrıca şai-
rin maslası “Mebnî” olarak manzume de belirtilmiştir.

127
| Osmanlı Mezar Taşları |

B 227/2

128
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

ÂH MİNE’L-MEVT
BİR ONULMAZ DERDE DÜŞTÜM GÖRDÜ DERMÂN AĞLADI
BU DEVÂSIZ DERDİME CÂN İÇRE CÂNÂN AĞLADI
ÇOK ETİBBA DERDİME TEDBÎR-İ DERMÂN ETTİLER
KALDILAR ÂCİZ İLÂCIMDAN TABÎBÂN AĞLADI
AH KİM DEVRÂN BANA KANLAR İÇİRDİ TAS TAS
EL-HAC EDHEM EFENDİNİN DUHTER-İ PÂKİZESİ
DERD-İ EYÜPTEN NİŞÂN GÖSTERDİ HİCRÂN AĞLADI
KİM İSMİ NEFİA HANIM BU DERDİ ÇOK ÇEKÜP
KAT’-I ÜMİD ETTİ HAYATINDAN HER CÂN AĞLADI
HAZRET-İ HAKKA MÜNACAAT EDÜP BU BENDENİ
VASIL EYLE EHL-İ BEYTE KILDI NALÂN AĞLADI
SÖYLE KİM CEVHERLE MEBNÎ SÖYLEYİP TARİHİNİ
KILDI OL RABDEN RİCA CÜRMÜNÜ ...... AĞLADI
SENE 1298 Fİ 14 ZİLKADE
(1869)

Manzumede geçen “cevherle Mebnî söyleyip tarihini” ifa-


desi şair tarafından tarihin “cevher tarihi” şeklinde düşürüldü-
ğünü ifade eder.
20. yüzyılda ise 15 hanım, 4 devlet adamı, 1 alim, 7 memur
ve 7 tane de mesleği belirtilme-
miş taş bulunmaktadır.
Bu yüzyıla ait taşlardan tek
örnek verilecektir. Aynı taşta
iki ayrı kişi hakkında bilgi ve-
rilmiştir. İlki 19. yüzyılda vefat
etmiş Fatıma Zehra hanıma ait-
tir. İkincisi ise torunu Mehmed
Emin beyindir. Babaanne torun
birlikte defnedilmişlerdir.

129
| Osmanlı Mezar Taşları |

B 167/2 (iki kabir)

130
| Eyüp Sultan Türbesi B Haziresi’nde Bulunan Mezar Taşları |

ALLAH HÛ
RE’ÎSÜ’L-ULEMÂ VE NAKÎBÜ’L-EŞRÂF
SEMÂHATLİ ES-SEYYİD MEHMED ALİ
RIZA EFENDİ HAZRETLERİNİN
VÂLİDELERİ FATIMA ZEHRA
HANIMIN RÛHİÇÜN EL-FÂTİHA
SENE 1308 (1890/1891)
VE MÜŞARÜʾN-İLEYH HAZRETLERİNİN
MAHDÛMLARI PARİS SAFÂRET-İ
SÂNÎSİ BAŞ KİTABETİNDE
İKEN ORDA İRTİHÂLİ DÂR-I BEKÂ
EYLEYEN MEHMED EMİN BEY RÛHU
İÇİN SENE 1319 EL-FÂTİHA
(1901/1902)

Sonuç
B haziresinde medfun bulunan şahısların dikkat çekebilecek me-
zar taşları seçilerek öncelikle, şahide yazılarının muhtevaları üze-
rinde duruldu. Yazının hayat ve ölüm üzerine neyi nasıl ifade et-
tiği göz önünde bulundurularak Osmanlı medeniyetinin hayat ve
ölüm telakkisinin ne olduğu ifade edilmeye çalışıldı.
Semtin en önemli mimârî özelliği olan mezarlıkların mer-
kezde bulunması öncelikle ölümü hayatın içine dahil etmiş sonra
da ölümü dile getirme biçimiyle onu hayatın bir aşaması haline
getirmiştir. Bu münasebetle Osmanlı kültüründe bulunan zarif
ve naif bakış açısı şahide yazılarına da yansımış böylece zerafet,
samimiyet ve teslimiyet ihtiva eden manzumeler ortaya çıkmıştır.

131
| Osmanlı Mezar Taşları |

Kaynakça
Çağbayır, Yaşar, Ötüken Sözlük, Ötüken Yayınları, İstanbul 2007.
Çakan, İsmail Lütfi, “Hadis Kaynaklarında Ebü Eyyüb Halid B Zeyd
El-Ensari”, Tarihi Kültürü ve Sanatıyla Eyüpsultan Sempozyumu
I, Eyüp Belediyesi Yayınları, İstanbul 2008.
Çorak, Reyhan, “Eyüp Sultan Haziresinde Bulunan Meşâhir-i Rical
Müeddipler ve Mutasavvıflar” Projesi, İstanbul 2018, EYSAM.
Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınları, İs-
tanbul 2002.
İşli, Necdet, “Eyüp Mezarlığı” DİA, İstanbu 1995, s.7-8.
Ökten, Sadettin “Bir Semtin Kimliği Üzerine Eyüp Sultan”, Tarihi Kül-
türü ve Sanatıyla Eyüpsultan Sempozyumu III, Eyüp Belediyesi
Yayınları, İstanbul 1999, s. 27-32.
Samsakçı, Mehmet, Ölüme Açılan Estetik Kapı Türk Mezar Taşı Ede-
biyatı, Kitabevi, İstanbul, 2017.
Samsakçı, Mehmet, https://www.dunyabizim.com/soylesi/mehmet-samsakci-
mezar-taslari-bir-alginin-itikadin-ve-estetigin-urunudur-h28629.html
Ülker, Necmi, “Mezar Taşlarında Ölüm Felsefesi”, Bursa’da Dünden
Bugüne Tasavvuf Kültürü, Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Ya-
yınları, Bursa 2002, s. 16-24.

132
Preşova’da
Kosova Vilayet Zamanından Kalan
Osmanlı Kitabeleri

Dr. Hatixhe AHMEDİ*


 1

Özet
Sunumumuz Preşova’da ki bugüne kadar hala var olan Osmanlı
kitabeleri hakkında söz edecektir. Preşova eskiden kaza olan
şimdi ise vazgelmiş bir şehirdir, lakin tüm bu zorlu yaşantılarına
rağmen geçmişini unutmamış bir şehir olarak hala anılmakta-
dır. Bu şehir çeşitli antika eserlerle süsülüdür. Osmanlı haki-
miyetine geçtikten sonra, bu şehirde XVII asırın sonundan iti-
baren Osmanlı kitabeleri de mevcuttur. İşkodralı İbrahim Paşa
Cami’nin kitabesi, Türbe haziresindedir ki yazılar ve şehrin kab-
ristanlığında bulunan Osmanlı kitabeleri bu şehrin geçmişini ha-
tırlamaktadır. Bu kitabeler sayesinde ünlü şahsiyetlerin ve vaka-
ların var oluşunu hatırlayabiliriz. Bunları okuduktan sonra belli
olunur ve ıspatlanır ki eskiden büyük bir kaza olan ama şimdilik
*
Kosova Devlet Arşivleri, Kosova Cumhuriyyeti,
hatixheahmedi@hotmail.com

133
| Osmanlı Mezar Taşları |

bir kasabıcı kalmış olan bu yerde, eskiden ne ulemalar, efendiler,


hocalar, kadılar, paşalar ve şehbenderler yaşamışlardı. Hepsi için
ayrı ayrı bilgi ve kaynaklar verilecektir. Bunu da ilk başta açıkla-
mak isterim, zamana göre ve bu zamanın şartlarını okuyarak ve
bilerek bu yazıların aktarılması bize nasip oldu, belki de tamam-
layamadık detaylarca, ama eminim ki ileride daha da çok detay-
lar bulacağız ve sunacağız.
Anahtar kelime: Osmanlı Imparatorluğu, Mezar Taşı, Preşova,
Cami-i Atike, Şeh Maksud Türbesi, Kabristanlık.

Giriş
Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun genişliği eskiden bayağa
büyük ve genişti. Bu imparatorluk dört kıtaya uzamış olan bir im-
paratorluk olmuş, hatta Arnavut topraklarına kadar da uzamış ve
bu toprakların adını Rumeli adlandırılmış. Uzun zamandır hep
aklımda geçiyordu: “nasıl da bir imkan sağlayabilirm ve bir defa
İstanbul’a, bizde kalan Osmanlı mirasını anlatabilirim? Bunun ka-
derini de kısmet imiş benim değerli Hocam Dr. Selahattin Bayram
ve değerli Dr. Hatice Arslan Sözüdoğrü meslektaşına anlatmış ve
biz İstanbul’a davet edildik, böylece senelerce varolan rüyamızı
gerçekleştirdik. Bu defa Preşova şehrinin Osmanlı Dönemi za-
manı İstanbul’a sunulacaktı ki bu fevkalade güzel ve müthiş oldu.
İki taraflı bir manfaat oldu, ilk başta biz şehrimizi tanıtma fırsatı
kazandık, diğer yandan ise Eyüp Belediye’deki hazırun bu ger-
çek hikayeyi anlamış oldular ve umarım onların de ilgilerini çekti.

Önsöz
Başlığa göre ve belirtiğimiz gibi bizim konumuz Preşova şehrin-
deki bugün de hala mevcut, İmparatorluk zamanında inşa edilmiş
olan umumi Osmanlı kitabe ve mezar taşları hakkında olacaktır.

134
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

Osmanlı İmparatorluk zamanında Preşova kazası Kosova


vilayetine 1 bağlı olan ve bugünlerde maalesef Güney Sırbistan’a
bağlı bulunmakta olan küçük bir şehirdir. Gerçi kendisi belki kü-
çük kalmış ama kalbi içinde çok eski bir tarihe mensuptur. Aynı
anda İmapratorluk çağını da minnetle koruyan bir şehirdir. Pre-
şova, bütün diğer farklı yerler gibi Osmanlı kitabeler ve özellikle
mezar taşı kitabelerle varolan ve süslenmiş kalan bir yerdir 2. Os-
manlı İmparatorluğun güzel üslup ve adetten kaynaklanan, şehir-
lerin merkezlerinde, daha doğrusu tamamen şehrin ana caddele-
rinde millete manfaatta bulunan cami, çeşme ve türbe binalarına
çokça ve sıkça rastlamaktadır ve bunların en değerli tarafı ise üs-
tünde Osmanlı kitabeler mevcudiyyetir ki bu mevcudiyyet bugüne
kadar onları unutulmaz hale getirmiştir. Diğer yandan yazılış şekli
ile de üzerinden ikiyüz sene geçmiş olmasına rağmen İslam’ın ve
Osmanlı’nın bir yadıgarıdır. Bunun için hazırladığımız sunmu-
muzda daha geniş bilgi ve veriler vereceğiz, burda ise zamana
bağlı olduğumuz halde bunların önemli olan taraflarını açıkla-
maya çalışacağız. Sözü geçen bu gayet eski ve önemli Preşova’da
Osmanlı döneminden kalan yazılar ise şunlardır:
1. “İşkodra - Buşatli İbrahim Paşa” câminin kitabesi (1678
harabet ve imhadan tekrar inşa edilmiş olan ve kapısının
üstünde mevcut olan kitabesi 1804 yazılıdır),
2. Caminin avlusunda bulunan iki çeşmelerin kitabeleri, bun-
lar ise:
a) Şeh Sâlim’in çeşmesi (1275 / 1859), ve
b) Câminin duvarında bitişik olan Haccı Abbas Ağa oğlu
Kurteş’in diğer çeşme kitabesi (1275 /1859),
1
Kosova Vilayet Salanmesi 1896 (1314) Üsküb, Rumeli Türkler Kültür ve
Dayanışma Derneği Yayınları, Eylül, sene 2000, İstanbul. Yayına hazırla-
yan Yıldırım Ağanoğlu.
2
Sami Qerimi: “Koha e ngritjes, krenarise dhe e dhimbjes”, 2011, Prishtine.

135
| Osmanlı Mezar Taşları |

3. Halen adlandırılmış olan “Şeh Maksud Efendi Türbe” ha-


ziresinde bulunan mezar taşı kitabeleri, bunlar ise:
a) Şeh Sâlim oğlu Şeh Sâlih’in mezar taşı (1288 /1871 - 72),
b) Şeh Maksud oğlu Şeh Ömer’in mezar taşı, ve
c) On yedi yaşında vefat eden Şeh Maksut Efendinin Lütfü
isminde olan tek oğlu, kitabesiz kalan mezar taşı, ve
4. Preşova kabrıstanlığında hala bugüne kadar Osmanlı Şeh-
benderin osmanlı mezar taşı, ve
5. Preşova’da yaşamış olan Hocaefendi meşhur Ayyan aile-
nin bazı alimlerinin mezar taşı kitabeleri. 3

1. İşkodralı İbrahim Paşa Caminin kitabesi


Halen Preşova Kazasında 28 cami bulunmaktadır. Bunların çoğu
Osmanlı İmparatorluk döneminde, bazıları da milletin gayret ve
çabalarından inşa edilmiştir. Bu camilerin arasında en eski cami
ise Preşova merkez şehrinde bulunan İşkodralı İbrahim Paşa ca-
misidir. Aynı anda bu cami bu bölgenin ilk inşa olunan camile-
rindendir. Millet arasında diğer adı ile de tanılıdır, ikinci adı da
Atik Camiidir. Preşova eski ahaliye göre bu cami Osmanlı’nın ilk
gelişinden inşa olunmuştur, fakat farklı harplar, harabet ve ge-
çimsizliklerden tekrar inşa olunduğu halde ikinci tarihi ile kay-
dolunmuştur. Caminin kitabesi ikinci inşasına bağlıdır ve bu tarih
kapının üst kısmında bugüne kadar tarihin unutulmaz bir hatır-
latıcısıdır, bu tarih ise 1804, ilk tarihi ise 1678. Bu caminin tekrar
restorasyon 1998 yıllarda olmuştur. Cami devletin riayeti altında

3
Trashegimia Orientale – Islame në Ballkan, Uluslararasi İlmi makaleleri
“Trashëgimia Orientale në Ballkan – Balkan’da oriental mirası”, 2015, Priş-
tine, Yayın için hazırlayan Abdulla Rexhepi.

136
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

olmaktadır. Bu caminin inşası hakkında “hocaefendi” 4 ailenin


de bayağa emeği geçmiştir. İşidralı Buşatlı İbrahim Paşa kendi
askerleri ile Preşova ortasında geçerken ahalinin cami inşasıyla
meşgul olduğunu gördükten sonra, onlara büyük bir mikdar para
bırakır ve millet ona teşekkür etmek için kendi adını bu camiye
verir, bunun delili caminin kitabesidir. Kitabesi şöyle yazılıdır:

4
Presheva, Bujanoci, Medvegja, dje, sot dhe nesër, Prishtinë, Instituti Alba-
nologjik, Shoqata për Trashëgimi dhe Krijimtari Kulturore, 2015, Priştine.

137
| Osmanlı Mezar Taşları |

138
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

İbrahim Paşa İskender mekîn


Yaptı bu câmiyi gayette metîn
Kıla Bârî anî dareynde azîz
Ola mekâmi a’lâ-i illîyyin
Okuyup târihi yâ mü’minîn
Fed’hulûhâ bi selâmin âminîn.
Sene: 1220 / 1804 5

Bu kitabe ise göründüğü gibi klasik bir Osmanlıca dilinde ya-


zılmıştır. Sonunda camilere ait olan ayet-i kerime ile mühürlen-
miştir. Bu kitabe bani hakkında dua ve şükran formunda oluş-
maktadır.

5
Hafız Avni Ahmedi ile konuşma, Kasım 2018.

139
| Osmanlı Mezar Taşları |

2. Türbe haziresi
Türbe Külliyesi 1698 yılından itibaren bu yana kadar Preşova’da
bulunmaktadır. Bu türbe bir kaç defa yandı ama tekrar, osmanlı
döneminde devlet yardımından ve osmanlı gittikten sonra millet
çaba ve yardımından ayağa kalkabildi. Bu Türbe İşkodralı İbra-
him Paşa Caminin yanında inşa edilmiştir. Eski ahalinin kaynak-
larına rağmen inşa dönemi ise 1698 – 1700 yıllar arasında olmuş-
tur. Bu türbeyi Preşova’nın Şehleri inşa etti, bunlar ise çoğu sonra
Türkiye’ye göç etti. Şimdi ki hali eski halinden çok farklıdır, eski-
den yüksek duvarlar ile kuşatılmış olan bir türbe idi, yanında yol-
cuların istirahat etmek için “Han” de vardı, bu hanın içinde “Mut-
fak” de bulunurdu, hanın yanında da caravan hayvanlar için ahır
vardı. Bu Türbenin Külliyesi içinde Tekke de inşa edildi, Tekke
bugün de mevcut, ve resimde ki gibi haliyle. Bu Türbe “Halveti”

140
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

tarikata mensuptur. Türbenin önünde de eski ve kurutulmuş bir


çeşme vardır. Bu eski çeşmenin sahibi ise Şeh Salimdir, 1275 H
/1878 M yıla aittir.
1908 – 1910 yıllardan sonra Türbenin yanında semahane de
vardı. Semahanenin içi odalardan oluşurdu. Bu semahanenin
içinde Preşova’nın gençleri toplanıyormuş ve namaz ve dua-i zi-
kirden sonra ilahiler ve Arnavutça milli, hürriyet türküler oku-
yorlarmış, bazen de ünlü Arnavut şairlerin şiirlerini tekrarlayarak
ezberliyorlarmış. Bu şairler Arnavut edebiyatında “Rilindas” ve
“Beytecinj” lakablarını taşırdı. Beyteci diyerek kelimeden anlaşı-
lıyor ki bu şairler Arap-Osmanlı edebiyatından etkilenmiştir. Bu
semahane için geniş ve verimli bir kültür faaliyeti olurmuş, fakat
bu faaliyetler sırp bir ailenin yerleşmesine kadar devam eder, bu
aile ise Arnavut zalımı bir aile “Popoviç” ailesidir. 6

6
Xhemaledin Salihu:Presheva-pjesë e pandarë e Lëvizjes kombëtare nëpër
shekuj, Monografi, 2017, Presheve.

141
| Osmanlı Mezar Taşları |

Türbe içinde Şeh Ömer Efendi, Şeh Salih Efendi ve Şeh


Akif, türbenin haziresinde ise Şeh Salim Efendi, Şeh Maksud
Efendi II-nci ve onun oğlu Lütfü 17 yaşında vefat eden, bunlar
hepsi türbenin içinde ve dışında defnedilmiştirler.
Şehlerin önceli Veysel ağadır ve onların sonuncu tanınan
Şeh Maksud efendi II-nci, hoca efendilerin önceli ise Müderris
Hafiz Abdikerim efendidir ve sonucu tanılan ise Müderris Ha-
fız Ali efendidir.

142
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

a. Şeh Maksud Türbesnin çeşmesinde kitabe

Caminin avlusunda Şeh Maksud efendi türbesi ve haziresi


bulunmaktadır. Bu hazire içindeki su ise kurumuş artık akmaz
hale gelmiştir fakat Arapça-Osmanlıca talik yazısı hala taşında
taze ve dik duruyor. Bu çeşmenın sahibi ise Şeh Salim oğlu Şeh
Salih’tir. Bu yazı tamamen Arapça’dır ve şöyle yazar:

Sâhibü’l hayrat-i ve’l hasenât


Ettehiyyâtü lil-lâhi ves-salâvatü vet-tayyibât
Eş-Şeyh Sâlim efendi
Sene 1275 / 1858/59

143
| Osmanlı Mezar Taşları |

b. Şeh Salim oğlu Şeh Salih’in mezar taş kitabesi

Türbe haziresinde keza üç mezar bulunmaktadır. Bunların


birisi ve bu bölgenin en eski taşı Şeh Salim’in mezar taşıdır, diğeri
ise ünlü vatansever ve adı anılmış ve duyulmuş olan Şeh Maksud
efendi mezar taşidir. 7 Bu hazire içinde bir mezar daha mevcut-
tur, bu mezar diğerlerinden daha küçük ve kitabesiz bir mezar
taşıdır. İnsanların ağız kaynaklarına göre bu mezar Şeh Maksud
efendinin tek ve hasret Lütfü isminde oğlanına aittir.
7
Hasan Yelmen: “Bir ömür deriyorum”, Istanbul 2002.

144
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

Şimdi ise bu hazirede ki en eski mezar taş kitabesini oku-


maya devam edelim, bu da Şeh Salim’in mezar taşıdır:

Nâ-gehân bir derde düştüm bulamadım aslâ devâ


Kimse me’mûl itmesûn bu dehr-i fânîden vefâ
Bî karâr itdi Nihâl-i’ ‘umrimi bâd-i ecel
Hayıflarkim tâbîbler bulamadı çâreyi
Cennet itdim mesken-i fânîden bekâ
Lütf idûp ihsân ide ecrin Cenâb-ı Kibriyâ
El merhûm el mağfûr Eş-Şeyh Sâlim Efendî bin Eş-Şeyh
Sâlih Efendî Tarîk-i Halvetiyye
Rûhîçûn El- Fâtiha
Sene 1288/1871-1872

Bu mezar taşı talik yazı ile yazılmıştır ve metin beytler ile ya-
zılmıştır, her halde şahsiyetin acı günleri yazıya kaynaklık etmiştir.

145
| Osmanlı Mezar Taşları |

3. Şeh Maksud efendi oğlu Şeh Ömer mezar taş kitabesi

Dirger mezar taşı da Şeh Maksud efendiye aittir ve şöyle


yazıyor:

Lâilâhe il-lallah Muhammedür-Resulullâh


Kad intekale min dâri’l fenâ-i ilâ dâri’l bekâ
El-Hâc Eş-Şeyh Maksûd Efendî bin Eş-Şeyh Ömer efendi
El- Fatiha

146
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

Gördüğümüz gibi bu mezar taşın yazısı talık ile nesh arasında


yazılmıştır ve metni tamamen Arapça’dır. Yazı çeşitleri de bilin-
diği gibi zamana ve şahsiyete göre olmuştur ve öldükten sonra
başkası yazmıştır, bu işlerle uzmanlaşmış insanlar alınmıştır.

4. Camin duvarına bitişik çeşme kitabesi

Caminin duvarında yol önünde daha bir çeşme, bunun ya-


zısı da tamamen taliktir ve metnin içeriği Arapça’dır. Yazı şöyle
okunur:

147
| Osmanlı Mezar Taşları |

Sâhibü’l hayrâti ve’l hasenât


Râcî en-necâtü fi yevmi’l aresât
Abbas Ağa bin Kurteş
Sene 1275 Hicri / 1858 Miladi

Bu çeşme günümüze kadar akmaktadır ve geçen yolcuların


susuzluk ihtiyaçlarını önlemektedir. Bu çeşmenin ikinci restoras-
yonu 1950’li yıllarında tekrar olmuştur. Banisi Hacı Abbas oğlu
Kurteş millete hayrısever ve büyük vakıflar bırakan bir şahsiyettir. 8
8
Trashegimia Orientale – Islame në Ballkan, Uluslararasi İlmi makaleleri
“Trashëgimia Orientale në Ballkan – Balkan’da oriental mirası”, 2015, Priş-
tine, Yayın için hazırlayan Abdulla Rexhepi.

148
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

5. Preşova kabristanlığında bulunan şehid edilmiş Şehbende-


rin - Şerefuddin Bey oğlu Asıf Bey oğlu Edib Efendi’nin - os-
manlı mezar taşı

149
| Osmanlı Mezar Taşları |

Preşova kabristanlığının yolundan geçtiğin zaman mecbu-


ren farklı bir kabır ve süslü bir mezar taşı görünür. Bu mezar
taşı şehid edilmiş 1898 yılında Osmanlı şehbenderi Şerefuddin
bey oğlu Asıf bey oğlu Edib efendinin mezarıdır. 9 Millet arasında
hala şehbender mezarı adı ile geçmektedir. Asıf bey anlaşma-
mazlık yüzünden Preşova’da şehid edilir ve bu küçük kasabada
defnedilir. İleri makalelerimde Allah kısmet ederse Şehbender
hakkında daha geniş bilgi ve detaylar vererek uzun bir ilmi ma-
kale hazırlayacağım. Kendi ailesi ile tanışsam müthiş ve fevka-
lade güzel olurdu, çünkü aile kayankalarımdan Şehbenderin ai-
lesi İstanbul’da bulunuyordu.
Bu mezar taşta klasik bir Osmanlıca talik yazısı ile böyle yazar:

Hüve’l Hal-lâku’l Bâkî


Yâ Rabbî bû şehîd-i mazlûmun
Hayâtına kasd îdenleri hayâtından
Makhûr eyle Edîb Efendînin
Hafîdî Sûriye Emlâk-ı
Hümâyûn Mudîrî Âsıf Bey oğlî Îvrânye
Şehbenderî Şehîd Şerefuddîn
Bey rûhîçûn El- Fâtiha
Sene 1314 (1898/99)

9
Dergi “Kosova”, Tarih Enstitüsü, Priştine, no: 39, 2014, Priştine, 397 - 413.

150
| Preşova’da Kosova Vilayet Zamanından Kalan Osmanlı Kitabeleri |

6. Hafız Ömer oğlu Hafız İbrahim Preşova kabristanlığında bu-


lunan ikiye bölünmüş mezar taş kitabesi

Preşova kabristanlığında ikiye bölünmüş hali ile olan 1931


yılına ait Osmanlı dilinde yazılmış bir mezar taşı da bulunmak-
tadır. Bu taş “Hoca Efendi” ailesine mensup olan Hafız Ömer
efendinin mezar taşıdır. Merhum Hafız Ömer efendi Preşova’da
doğmasına rağmen temel derslerini ve hafızlığını “Darü’l-kurra”
ailesinde bitirdikten sonra derselerinin devamı için Payıtaht’a ge-
lir ve “Fatih Medresesini” bitirdikten sonra “Darü’l-fünun”u de
tamamlar ve burada ünlü üstadlardan Osmanlı musiki meka-
maların öğretimini de sağlar. Bu sefer Zekai Dede, Hacı Arif
ve Şevki beylerin yanında Osmanlı makamalarının tedrisini sağ-
lar. Ondan sonra Üsküp’e döner ve ölene kadar Üsküb’ün meş-
hur “Sultan Murat” camisinde imamlık ve hatiblik yapar. Ölünce
kendi vatan toprağına, Preşova’da defnedilir. Bunlar kendi me-
zar taşında da mevcuttur. 10
10
Dergi “Kosova”, Tarih Enstitüsü, Priştine, no: 39, 2014, Priştine, 397 - 413.

151
| Osmanlı Mezar Taşları |

Hüvellahü’l Hâliku’i Mûîn


Bir Minber-i Menâr Hasâil-i İmâmı
Câmî-i Efendî-i Âşikân-ı Kirâât
Üsküb’ün Sultân Mûrâd Câmî-i İmâmı ve
Hâtîbî ÜlemâındanHâfız
Ömer Efendî bin İbrâhîm
Rûhîçûn Fâtiha
Sene 1346/1930-31

Sonuç olarak başka bir şey diyemeyiz sadece yazının ne ka-


dar önemli olduğunu çok net anlamış oluruz. Bütün bu yazılar
taşlarda yazılmış ve günümüze kadar hayatta duruyor ve bu ger-
çek ve tamamen değerli bir tarih eseridir. Mustakbel günlerimiz
için de bu tarih önemli bir tarih olacaktır, daha doğrusu bize ka-
lan Arapça-Osmanlıca alfabe ile İslam Osmanlı mirasinin bir ifa-
desidir. İleride çalışmalarımızda daha geniş belgelerle faydalana-
rak bu şahısın değerlerini açıklayacağız.

Sonuç
Bu kategori çalışmamız Türkiye’de daha doğrusu İstanbul’da su-
nulan ilk çalışmamızdır. İleride daha da çok bu alanda çalışma-
mız olur diye temenni ediyorum. Hem kendimiz faydalandık ve
aynı anda kendimize asırlarca yadigar bırakılmış mirası da tanımış
hale getirdik. Anlaşılan bu demek “Yazıdan maada her şey gidip
silinebilir bu dünyada”, yani ne yazılırsa o mutlaka bir gün açık-
lanır ve anlaşılır. Preşova’da gömülen ünlü şahıslar o zamanların
İmparatorluğu’nun daha doğrusu Payıtaht’ın bir parçasıymış, her-
birinın ayrı ayrı rolleri varmış. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bel-
geleri araştırarak ve bizde ki mevcut olan kaynaklarla zenginleşti-
rerek ileride başka konferanslarda da sunma fırsatımız bulunur ve
iki aynı özgeçmişi paylaşan ülkeler için tekrar faydalanmış oluruz.

152
Kosova Mezar Taşları:
Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri

Sadik MEHMETİ*  1

Osmanlılar’ın gelmesi Arnavut topraklarında XIV asırın sonunda


ve XV asırın başlangıcında gerçekleşmeye başladı. Osmanlılar’ın
bu gelişleriyle beraber Arnavut milletinin içinde de esas deği-
şimler oldu, mesela siyasi, ekonomik ve kültürel açısından de-
ğişimler oldu. Arnavut milleti Osmanlı’nın ilk gelişlerinde ve ilk
idari sağlamalarında hemen İslamiyeti din olarak kabul etmeğe
başladı ve din ile beraber bu millet Osmanlı idari strüktür saha-
sında da hemen yücelmeye başladı, bunu derken açık görünür
ve rahatça söyleyebiliriz ki Arnavutlar artık Osmanlı idaresinde
ve sosyal hayatında derin bir entegre içerisinde girmeye başla-
dılar, mesela: askeri, idari, kültür, eğitim, terbiye, sanat, vs.. Ar-
navut müslüman milleti artık Osmanlı’nın terbiye ve eğitimi içe-
risine tamamen girdi. O dönemlerin içerisinde Arnavut milleti
*
Albanolojik Enstitüsü Priştine, Kosova Cumhuriyeti

sadikmehmeti72@hotmail.com; mehmeti_s@hotmail.com

153
| Osmanlı Mezar Taşları |

Osmanlı’nın kültürel, edebi, inşaat, mimari, sınai ve diğer alan-


larında onların bölünmez bir parçası oldu. 1
O dönemden bu yana kadar Kosova’da Osmanlı’dan büyük
bir eser ve kültürel mirası kalmıştır. Bu miras ise farklı ve deği-
şiktir, bunları söylerken tipoloji, çoğunluk ve çeşit çeşit farklılık-
ların olduğunun farkındayız. Bunlardan geçenilmez bir miras da
Osmanlı dönemin mezar taşlarıdır, daha doğrusu Osmanlıca –
Arapça mezar taşları sadece şehirlerde değil aynı anda köylerde
de yayılıdır. Aynı anda bizim için bu bir delildir, açık ve net an-
laşılır ki Arapça ve Osmanlıca o dönemlerin bu yerlerin şehir ve
köylerin kültürel dilleri idi 2. Bu mezar taşlarına değişik yerlerde
rastlamaktayız, mesela: cami, medrese, tekke, türbe, çeşme, ha-
mam, köprü, saat kule ve değişik diğer binalarda. Tabii ki bu mezar
taşlarının metinlerinde büyük farklılık vardır, bu yazılar binalara
göre değişir, lakin bunların birleşme noktası ise onların gönder-
diği mesajın değeridir, bunu söylerken şunu anlatmak isteriz ki
bu mezar taşlarından banilerin - kurucuların, tarihi bilgileri ve
şahsiyetleri hakkında güzel ve menfaatlı bilgiler sağlamış oluruz 3.
Kitabelerin içinde mezar taşı nişanları diğer yazılardan çok
daha farklıdır. Bunlara da zaten rakam olarak daha çok rastla-
maktadır. Geçmişte bu mezar taşları hakkında daha çok bilgi
vardı, lakin bugün çeşitli nedenlerden dolayı bu bilgi azaldı. Kül-
türel, hayırsever, ictimai ve dini binaların sonuncu asırda harab
olması yüzünden, daha doğrusu Osmanlı İmparatorluğu’nun
1
Dr. sc. Nehat Krasniqi, Kontribute albanologjike (studime dhe dokumente
historike e letrare të periudhës osmane), botoi: Priştine Albanolojik Ensti-
tüsü, Priştine, 2010, s. 195.
2
Vexhi Buhara, Mbishkrimet turko-arabe të vendit tonë si dëshmi historike,
Konferenca e Dytë e Studimeve Albanologjike - İkinci Konferans Alba-
nolojik Çalişmalar ile ilgili , II, Tiran, 1969, s. 80.
3
Dr. Hasan Kalesi, Najstariji vakufski dokumenti u Jugoslaviji na arapskom
jeziku, Priştine, 1972, s. 25-27.

154
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

topraklarımızdan çekilmesinden sonra, bu kitabelerin çoğu, hiç


bir iz bırakmadan silindi ve imha olundu. Bunun ikinci sebebi
ise zaman faktörü ve bazı insanların sorumsuzluğu ve nankör-
lüğü yüzünden geçmişimize dair, onların kötü yardımlarıyla da
bu eserlerin çoğu yakıldı ve yıkıldı ve sonunda tamamen imha
edildi. Keza o kitabelerin çoğu bir daha dönmez bir yola gittiler
ve onlarla beraber bizim ünlü şahsiyetlerimizin verileri de gitti.
Bizim için yani Arnavutlar için bu mezar taşlarının önemi
hem dini hem milli açıdan büyüktür. Dini açısından o mezarlar
bize hatırlatır ki bu dünyada biz faniyiz ve bir gün bu dünyayı
mutlaka bırakacağız, bizden öncekilerin bıraktığı gibi. Ölülere
ve kabırlara karşı saygı ve hürmet, İslam dininin derslerinden bir
parçadır. Bunu daha iyi bir diğer delil tesbit eder ve der ki; abid
insanlar tarafından kendi toprakları ve arsaları her zaman vakıf
olarak bırakılmıştır ve bu amel Allah’ın ödüllendireceği ameller-
den sayılmıştır. Kendi sevdikleri insanların kabırları üstüne me-
zar taşlarının konulması, ölmeden önce onların vasiyetidir. Ka-
bırlar üstüne taş konulması hakkında, yine bir delil ve şahittir ki
Arnavutlar her zaman öncekilerin ve büyüklerin hatıralarını ko-
rumuş, dikkatlı ve saygılı davranmışlardır.
Milli açısından ise, her bir mezar bir belgedir, bir şahide ve
bizi beklemiş yadiğar bir tapudur ve üstündeki yazılı mezar taşı ise
o belgenin konulmuş mührü ve imzasıdır. Diğer yandan ise başka
bir tespit şudur ki bu topraklarda her zaman Arnavutlar yaşamış.
Bilindiği gibi bu sakinsiz Balkan’da her zaman bizim Arnavutlar
hakkında tarih ayrıca söylemiştir ve eğer biz geçmişimizin mira-
sına ve kültürümüze sahip çıkamazsak, şunu iyi bilmemiz gerekir
ki geleceğimizi yani müstakbeli ve perspektivi zor inşa edebiliriz.
Mezar taşlarının çalışma ve araştırması geçmişimizi aydın-
lamak için çok önemlidir, çünkü o dönemden kalan mezar taş-
ları, önemli tarihi veriler vermektedir, bu veriler sayesinde bu

155
| Osmanlı Mezar Taşları |

toprakların geçmişini ışıklandırmanın sebebi ve delili olacaktır. Bu


mezar taşları sayesinde tarihleri, insanların adlarını, diğer doğru
ya da taraflı verileri ve İslam’ın başlangıcının bu topraklarda ne
zaman olduğunu öğrenmiş olabiliriz. Bu mezar taşlarının metin-
leri içerisinden çeşitli adlar çıkarabiliriz, mesela: efendi, müder-
ris, hatip, hoca, paşa, vs., ve bunların sayesinde bu insanların o
dönemlerde hangi vazifelerle meşgul olduğunu ve hangi merte-
belerde bulunduğunu anlayabiliriz. Bu nedenle kitabelerin ta-
nınması, çalışılması ve araştırılması yüksek derecede önemli, ge-
rekli ve ihtiyaçlıdır 4.
Kosova’da halen kalan mezar taşları ve kitabeler her gün
imha edilmeye ve yıkılmaya devam ediyor, onların korunması,
resim çekimleri ve yayınları hakkında ciddi bir karar alınmazsa,
bir kaç sene sonra, bugüne kadar korunmuş olan kitabeler de
kalmayacak.
Kosova’da şimdiye kadar kalan kitabeler, anlattığımız gibi
çok azdır, eskiden büyük rakamlarda olmalarına rağmen. Gör-
düğümüz gibi onlar çok enteresan ve değerli ilmi çalışma ve bil-
giler hakkında veriler vermektedirler. Bugüne kadar beklenilen,
bu kitabelerden bazıları ve bunların metinleri değerli şahsiyetler
hakkında tarih ve adlar ihtiva eder, bu bilgiler ise tarihçiler, sa-
nat tarihçileri, osmanologlar, şarkiyatçılar, albanologlar vs. için
değerli, enteresan ve ilgi çeken bir malzeme olabilir.
Bugüne kadar yapılan iş mesela çalışması, koruması ve ya-
yınlanması, bu değerli kitabelerin hakkında yeterli değildir, çünkü
bu işler olduysa da, daha çok şahsi çabalar ve gayretler içerisinde
olmuştur, yani ekip olarak olmamıştır. Bu alan hakkında son
günlerdeki yeni bilim araştırmacılarının çabalama ve çalışma-
ları bizi sevindiriyor ve diyebiliriz ki onlar bu alan ile alnılmaya
4
Vexhi Buhara, Mbishkrimet..., a.y., s. 81.

156
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

başladılar. Mesela kitabelerin transkriptleriyle yayınlanmalarına


çaba gösteriyorlar, lakin bu yeterli değildir. Kosova’da kitabeler
hakkında ekipman ve profesyonal kuruma bağlı bir değerlen-
dirme ve çalışma için hala konuşulmaz. Bazı başlangıç çabalar,
neticesiz sonuçlanmıştır, çokça aksilikler de olmuştur, bu çaba-
lar iyi ve değer vermekten daha da çok yıprattı kitabeleri, çünkü
onların içinde ki şahsiyetlere ait olan mezar taşların verileri iyice
dumanlaştırılmıştır 5.
Önemli mezar taşları hakkında böyle bir ihmal ediliş hiç bir
türlü ve hiç bir şekilde hoş görünmez, ama bizim aklımız bunun
için şöyle diyor bunun birinci sebebi ve ana kaynağı bu alanın
önemi hakkında değer bilmemeleri ve ikinci nokta ise profesyo-
nel uzmanlaşmış bu alana ait olan insanların eksikliği.
İleride, konuştuklarımız hakkında örnek için bir kaç misal
sunacağız ve siz de göreceksiniz ki Kosova’da mezar taşları ne
kadar değersizdir! Onların transkribelerinde de ne kadar hatalar
5
Bu Kosova epigrafik malzemenin bazı kısmını bu kaynaktan aldık : Hasan
Kaleshi, Najstariji vakufski dokumenti..., daha önce adı geçen kitap; Hasan
Kaleš - Ismail Eren, Prizrenac Mahmud-Pasha Rotul, njegove zadužbine i va-
kufnama, “Starine Kosova”, VI - VII, Priştine, 1972 - 1973, s. 23 – 64; Meh-
met Mujezinoviç, Natpisi na natgrobnim spomenicima Halil-bega iz 1545 i
Defterdar hadži Muhamed efendije, iz 1628 godine u Peći, “Starine Kosova i
Metohije”, kitap. IV - V, Priştine, 1968-1971; Aynısı, Natpisi na nadgrobnim
spomenicima Suzi-Čelebija i Neharija u Prizren, “Prilozi za orientalnu filolo-
giju”, XII-XIII/1962-3, Sarajevo, 1965, s. 265-268; Muxhait Asimov, Asimov
Mudžait, Turski nadgrobni spomenici na Kosovu, “Starine Kosova”, VI - VII,
Priştine, 1972 - 1973, s. 97; I njëjti, Osmanska epigrafika na Kosovu i Metohiji.
(Elyazı doktora tezimin disertasyonu). Priština 1995; Raif Virmiça, Kosova’da
osmanli mimar eserleri, Ankara, 1999, Dr. sc. Nehat Krasniqi, Kontribute al-
banologjike (studime dhe dokumente historike e letrare të periudhës osmane),
Albanolojik Enstitüsü Priştine, Priştine, 2010, Sadik Mehmeti, Katër mbish-
krime mbivarrore (nishane) në fshatin Kuk të Opojës, Uluslararası Balkanik
Sempozyumunda sunulan sunum, semmpozyumun başlığı “Balkan tarih ve
kültürü”, Priştine 10-16 mayıs 2009 ve ayrıca yayınlanan: “1 Uluslararasi Bal-
kanlarda Tarih ve Kültür Kongresi”, 10-16 mayıs Priştine, Kosova, Bildiriler
kitabi, f. 955-962, ve diğerlerde tesadüfen yayınlanmış olanlar bir el yazı.

157
| Osmanlı Mezar Taşları |

yapıldı, bu hatalı transkribe edilmiş mezar taşları hakkında iki-üç


misali, sunumumuzun ileri sayfalarında göstereceğiz.
Priştine şehrinde bir mahalle vardır, onun adı da “Alâuddin
Mahallesidir”. Bu mahallenin içinde camisi de vardır, bu caminin
adı ise mahallenin kurucusu ve banisi ile bağlantılıdır. “Alâuddin
Camii” haziresinde, geç bir zamana kadar bu müslüman mahal-
lenin kurucusu, alimi, hocası ve imami Alâuddin efendinin me-
zar taşı da bulunurdu. Eskiden Alâuddin efendinin kabri üstünde
de Arapça bir mezar taşı varmış, ama ne yazık ki korunmamış
ve mezar taş ile beraber merhumun kabrı da silinmiştir. Bu me-
zar taşını 1936 yılında araştırmacı Glişa Elezoviç görmüş ve ya-
zılı bir kopya almıştır. Onun taşı okuduğu gibi sunacağız ve an-
lattığımız gibi bu yazı tek şahidimizdir:

Intekale hâze ‘l merhûm, ‫انتقل هذا المرحوم‬


E- magfûr, el-abdüş- ‫المغفور العبد‬
Şehîd, el-muhtâc ‫الشهيد المحتاج‬
Ilâ rahmetil-lâhi ‫إلى رحمة اهلل‬
Te’âlâ ilâ yevmi’l- Kiyâmeh ‫تعالى إلى يوم القيامة‬
Mü’în’ü ‘l- mutemeddîyîn ‫معين المتمديين‬
El-mulûk ve ‫الملوك و‬
Es-selâtîn ‫السالطين‬
Ve şeref ed-devlet ‫و شرف الدولة‬
Min dârid-deyn ‫من دار الدين‬
Dâri ‘l-fenâ ilâ ‫دار الفنا إلى‬
El-bekâ Alî Emîr ‫البقا على امير‬
Alâud-din hoca ‫عالءالدين خواجه‬

158
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

El-meşhûr bi Basrali hoca ‫المشهور ببصره لي خواجه‬


Sâkal-lâhu bimâ-i r-rahmeti ‫ساق اهلل بماء الرحمة‬
Ve hüve ‘l mecîdü Celle ‫و هوالمجيد جل‬
Allahü ve nevvere kabrehû ‫اهلل و نور قبره‬
Fî evâhiri cemâzi ‫في اواخر جماز‬
El-ûlâ senne selâse ‫االولى سنة ثالثة‬
Ve erbeîn ve tis’ü mie ‫و اربعين و تسعة مائة‬
hicriyye 943/1536 ٩٤٣ ‫هجرية‬

Tercüme:
“Merhum, affedilmiş, şehid bir kul. Kıyamete kadar Yüce Allah’ın
merhametine muhtac olan, dindarların yardımcısı, kralların, sultan-
ların ve devlet adamlarının (hepsi) – bu fani ve borçlu dünyadan
ebediyyete geçti. Ali Emîr Alâuddin Hoca, Basralı Hoca ünvanıyla
tanınmış olan, Allah’a hamd ü senalar olsun, su rahmetinden susuz-
luğunu giderdi. Allah kabrini nur kılsın. Ekim ayın sonu, sene: 1536.

Ne kadar önemli olurdu eğer Priştine’nin en eski mahallele-


rin bir kurcusunun mezar taşı günümüzde bulunsaydı, keşke bu-
güne kadar korunsaydı! 6
Eski geçmiş tarihi değerlerin kaybolmuş olan örnek misal-
ler ne yazık ki çoktur, bunun kötü tarafı ise budur ki onlarla be-
raber bu şahsiyetlerin önemli bilgileri ve verileri de gitmiştir!..
Eğer bir resim bin kelimeden daha çok konuşursa, o zaman
ileride de sunduğumuz resimler yeterince konuşur ve daha önce
dediklerimizi açıklar, daha doğrusu bunların sayesinde mezar taşla-
rının Kosova’da eskiden ne kadar çok var oluşunu anlamış oluruz:
6
Dr. Nehat Krasniqi – Dr. Sadik Mehmeti, Një nishan i harruar-i një perso-
naliteti të shquar,“Takvim/Kalendar”, 2015, Prishtine, 2015, s. 245-270.

159
| Osmanlı Mezar Taşları |

160
Eskiden kalan Prizren mezar taşlarından, ve maalesef bugün hiç bir tanesinin korunmaması
İkinci planda Prizren Kalasında ki varolan caminin minaresi görülmektedir, bu minaret 1912 yılında imha olmuştur.
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

Opoya, (2010) Opoya’da bazı nişanların durumu, 2018. Bu iki fotograf iyice gösteririr
mirasın ne kadar ihmal edildiğini

161
| Osmanlı Mezar Taşları |

Prizren’e Yakın Opoya Kaza’sında Kuk Köyundeki Dört Önemli


Mezar Taşı
Prizren’e yakın olan Opoya Kazasında Kuk köyünde bugüne
kadar dört mezar taşı bulunmaktadır. Bunlar ise tamamen vaz-
geçilmiş haldedir ve tamamen bakımsız kalmıştır, aşağıda bun-
lar hakkında bilgi vereceğiz:

1. Ömer oğlu Ebu Bekir Efendi’nin Mezar Taşı:


Bu taş 1175/1771 yılına aittir. Bu mezar taşı Opoya kazasının Kuk
köyünün cami kalıntıları ve harabeleri içinde bulunur. Bu veriler,
mesela efendi ünvanı ve taşın başındaki sarık gibi, imkan verir ki
bu sonuca varalım, Ömer oğlu Ebu Bekir o zamanın meşhur olan
ulemalarından birisidir. Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki
bir belgeye göre, anlaşılır ki Ömer bey bir zaman Kuk camiinde
imam olarak görev yapmıştır. Bu görevi 1169 H/1775 M yılına
kadar sürdürmüştür ve bu yıldan itibaren bu görevin başına Ze-
nun oğlu Hasan geçer, maaşı 2 akçedir. Mezar taşının boyutları
140x25.5 cm.’dir. Taşın genişliği ise 10 cm.’dir. Sarığın çağası 77
cm, uzunluğu ise 24 cm’dir.

162
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

El-merhūm ‫ألمرحوم‬
Ilā rahmeti Rabbihī El-Gafūr ‫الى رحمة ربه الغفور‬
‘Ömer bin Ebū Beker ‫عمر بن ابو بكر‬
Efendi rūh-i çün ‫افندى روحچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1185 1185 ‫سنه‬

163
| Osmanlı Mezar Taşları |

2. Osman Paşa’nın
oğlu Muhammet
(Mehmet) Mezar
Taşı:
Bu mezar taşının alt
kısmı bulunmamakta-
dır, ve bu yüzden hangi
yıla aittir bilemiyoruz.
Başı da kırılmış halde-
dir. Paşa ünvanından ve
taştaki turbandan anla-
şılır ki Osman o zamana
ait ünlü şahıslardan ve
paşalardan birisidir. Bu
mezar taşından kalan
şu ölçülerdir, boyutlar
70x13 cm. Taş dört say-
falı şeklindedir.

El-merhūm ‫المرحوم‬
El-magfūr ‫المغفور‬
El-muhtāxh ‫المحتاج‬
Ilā rahmeti ‫الى رحمة‬
Rabbihī el-Gafūr ‫ربه الغفور‬
Osman paşa ibn Mehmet… ‫عثمان پاشا ابن محمد‬...

164
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

3. İsmail oğlu Murat’ın Mezar Taşı:


1236/1820 yılındandır. Bu mezarda gülden sonra yazı başlar ve
devam eder. Toprak üstündeki boyutları 57x30 cm’dir.

Huve ‫هو‬
El-Bākī el-merhūm ‫الباقي المرحوم‬
‘Ismā’īl bin Murād ‫إسماعيل بن مراد‬
Rūh-i çün ‫روحچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1236 1236 ‫سنة‬

165
| Osmanlı Mezar Taşları |

4. Şahsivar oğlu Hamza’nın Mezar Taşı:


Yılı 1829 M/1245 H.’dir. Boyutları 115x36 cm’dir.

Huve ‘l-Hal-lāku ‘l-Bākī ‫هو الخالّق الباقي‬


El-merhūm el-magfūr ‫المرحوم المغفور‬
Şahsivār ‫شهسيوار‬
Bin Hamza rūh-i çün ‫بن حمزة روحچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1245 1245 ‫سنة‬

166
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

Burda bendeniz memleketimde, Kuk köyü, Opoya, yıl 2004.


MÜFTÜ, MÜDERRİS, ŞAİR, AYDIN HÜSEYİN EFENDİ PRİŞTİNA’NIN, MEZAR
TAŞININ ÇEKİLMİŞ BİR RESMİ

Hüseyin efendinin mezar taş boyutları şunlardır 230x53 cm.


Türbanın boyutları 74x106 cm.
Boyun boyutları 53x117 cm.’dir ve elyazısı yazıldığı çerçeve-
lerde 74x106 cm’dir. Taşın şekli ise iki sayfalıdır. Sağ taraf boy-
nun üst kısmında, çerçeve üstünde 7 cm.’li güzel bir gül (rozet)
bulunmaktadır, belki aynısı sol tarafında da bulunurdu, madem
ki bu taşın bir kısmı kırılmıştır bu parça görünmüyor.

167
| Osmanlı Mezar Taşları |

Bu mezar taşı Osmanlıca-Arapça yazılmıştır, sülüs yazı ile


ve yazısı da çok güzel bir yazıdır, doğru ve okunuklu. Bu yazı
on satır içerisinde dizili ve oyulmuştur. İlk altı satır divan şiiri-
dir, beyt halindedir, bunlar on iki yarım satırdan ve sekiz vezin-
den oluşmaktadır.
Transkribe edilmiş el yazının manası şudur:

Olunacak fermân-i Hakk, ister icâbet da’vete ‫اولنجق فرمان حق استراجابت دعوته‬
Emrine mutî’ olanlar, cümleler raiyyete ‫امرينه مطيع اولنلر جمله لر رعيته‬
Azm idüb bekâ mülküne, irdi bir âlim-i tesehhî ‫عزم ايدوب بقا ملكنه ايردي برعالم تسخي‬
Çekilüb fânî cihândan, irdi kurb-i rahmete ‫چكيلوپ فانى جهاندن ايردي قرب رحمته‬
Hayâtında dost zû ikrâm, iderdi âleme ‫حياتنده دوست ذو اكرام ايدردي عالمه‬
Hânesinde nice mihmân, Ilâh verdi ni’mete ‫خانه سنده نيجه مهمان اله وردى نعمته‬
El-merhûm el-mağfûr el-muhtâc ilâ rahmeti’l-lâhi ‫المرحوم المغفور المحتاج الى رحمة اهلل‬
Hüseyn Efendi müftî-i Priştine ‫حسين افندى مفتىء برشتينه‬
İbn el-hâc Sâdık gaferallâhu lehumâ ‫ابن الحاج صادق غفر اهلل‬
Fî 3 Şevvâl sene 1246 H. ١٢٤٦ ‫ ل سنة‬٣ ‫لهما في‬

168
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

Hüseyin Efendi mezar taşının resmi (resim 2003)

Müftü, müderris, şair, aydın Hüseyin Efendi Priştina’nın, mezar taşının çekilmiş bir
resimi (Priştine, 2016)

169
| Osmanlı Mezar Taşları |

Önceden dedik ki son zamanlarda Kosova’da mezar taşların


deşifreleme ve tercümeleri hakkında bazı çabalar vardı, bu çaba-
lar bayağı büyük hatalarla ve tavizlerle olmuştur. Bu hatalar ise
hem okunuşta, hem merhumların adlarında, hem de ölüm tarih-
lerinde olmuştur. Bu hatalar diğer alan araştırmacıları uzmanla-
rın kafa karışıklılığına sebep olmuştur. Böyle hareketlerle orada
gömülen şahsiyetlerine karşı büyük doğrusuzluk olmuştur, şahsi-
yetlerden sonra mezar taşlarına da umumi olarak bakılırsa daha
da büyük bir ziyan olmuştur. Söylediklerimizi delillemek için bazı
örnek misaller de ayarladık, mesela:

Grup Yazarlar, Osmanlı dilinde mezar taşaların deşifre ve tercümesi, Priştine bölgesi,
adlı kitabında, yayın: Priştine, 2017, s. 33

170
| Kosova Mezar Taşları: Önemi, Halleri ve Değerlendirmeleri |

Grup Yazarlar, Osmanlı dilinde mezar taşalrın deşifre ve tercümesi, Priştine bölgesi,
adlı kıtabında, yayın: Priştine, 2017, s. 72

Sonuç olarak daha önce söylediğimiz gibi, Arapça-Osman-


lıca dilinde Arnavutlar’ın mezar taşları Arnavut tarihi için çok de-
ğerli bir şahiddir. Özellikle Arnavut İslam tarihi ve kültürü hak-
kında konuşulmaz bir değerdir. Mezar taşları bizim tarihimizin
vazgeçilmez ve önemli elemanlarından bir alandır, çünkü onlar
Osmanlı İslam medeniyetin bir parçasıdır. Bizim görevimiz ise
bugün elimizde olan mezar taşlarının koruması ve yıpratılma-
masıdır, onlara karşı daha dikkatlı hareket etmeye çalışmamız

171
| Osmanlı Mezar Taşları |

lazım ve ikincisi onlara karşı daha da sorumluluklu olmamız la-


zım ki bugünlerin mezar taşları müstakbel jenerasyona bir mi-
ras, bir hediye olsun.

172
Opoya Kazasında Bazı Nişanlar
ve Onların Önemi

Dr. Nuridin AHMETI* 1

Sunumumun başlangıcında size bildireceğim ki Opoya kazası,


Kosova’nın güneyinde bir bölgedir, bunu daha da net açıklamak
için bildireceğim ki bu bölge Prizren ilçesine bağlı bir bölgedir,
daha doğrusu 40 km Prizren’in güneybatı bölgesine aittir. Bu
bölgede 19 köy bulunmaktadır ve ahalisi tamamen müslüman
Arnavutlar’dır. Bu kaza aynı anda Arnavutluk ve Makedonya
Cumhuriyetleri ile sınırlıdır.

Opoya Kosova haritasında


*
Albanolojik Enstitüsü, Priştine Tarih Dalı, nuridin80@hotmail.com

173
| Osmanlı Mezar Taşları |

Opoya kazasının Prizren şehriyle coğrafi yakınlığı, sağlamış-


tır ki bu yer Prizren ile derin bir bağlantı kursun ve bunun saye-
sinde Opoya kazası diğer alanlarda da mesela sosyal, ekonomik
vs. bu eski şehirden etkilensin.
Bugüne kadar tarihi kaynaklara dayanarak sonuç olarak di-
yebiliriz ki Prizren, 1459 1 yılında Osmanlı tarafından alınmıştır,
yani bu eski ve antik şehir bu asırda tamamen Osmanlı idaresi-
nin altına girer. Bu şehirle beraber Prizren kazası da, yani ilçeleri
de Osmanlı hakimiyetinin idaresine girmiş olur. Opoya kazasında
İslam neşri ve aynı anda bu bölgenin gelişmesi sıkça buranın bir
değerli ve anılı devlet adamı ile bağlantılıdır, onun adı da Meh-
met Kuklibeğdir. Bu şahsiyet aynı anda İşkodra’da, Prizren’de
ve diğer Rumeli’nin yerlerinde 1556 yılına kadar Sancakbey ida-
reliği yapmış. Ömrünün sonuna kadar iktidarlık yapmış 1556 yı-
lına kadar ve bu sene ahirette göçer, bunun bir şahidesi de hala
bugüne kadar korunmuş olan kabridir. Bu ünlü şahsiyetin me-
zari ve türbesi Prizren kazasında mevcuttur, kendi türbesinde aile
efradının da mezarları bulunmaktadır. Prizren Kazasında vakıf-
ları da bulunmaktadır, mesela; kütüphaneler, mekteb ve medre-
seler, camiler 2, vs.. Bundan sonuçlandırabiliriz ki bu kazanın en
eski Osmanlı mezar taşları bu şahsiyete ve ailesine aittir. Araş-
tırmalarımıza göre, gördük ki Osmanlı döneminden Opoya ka-
zasında büyük bir rakam Osmalı mezar taşlarından korunmak-
tadır. Sunumumuzun devamında bunlardan bazılarını sunmaya
çalışacağız, bunlardan ise daha özel anlamlı ve daha karakteris-
tik olanlarını seçtik.
1
Skender Rizaj, Kosova gjatë shekujve XV, XVI dhe XVII, Rilindja, Priştine,
1982, s. 1459.
2
Hasan Kaleshi-Ismail Rexhepi, “Kukli Begu dhe vakëfnimet e tij”, (Yayın
için hazırlayan: Ismail Rexhepi-Sadik Mehmeti), Edukata islame, nr. 83,
Kosova İslam Birliği, Priştine, 2007, s. 201-224.

174
| Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi |

Madem ki bu Kazada büyük bir rakam Osmanlı mezar taşı


bulunmaktadır, bazılarını daha da çok araştırdık, mesela Kuk 3 ve
Cerce 4 köyünde ki mezar taşları. Sunumumuza diğer bazı köy-
lerin de mezar taşların araştırdık, bu nedenle köylere göre sıra-
landıracağız.

Kuklibeğ Köyü
Bu köyün adı kendi kurucusu ile bağlıdır ve Opoya kazasında
Kuklibeğ adında kendi memleketin adıdır diye sunulur. Altta ki
resim Kukibeğ’in ve ailesinin camii ve türbesidir.
Bu mezar taşların özelliği de bahsettiğimiz gibi eski Osmanlı
döneme ait oluşu ve üstünlerinde Osmanlı yazılar ile metinli ol-
masıdır. Bu kazada başka özellik ve dikkatimizi çeken şeydir ki
burada paşaların ve ünlü şahsiyetlerin yazılı mezar taşları bu-
lunmaktadır.
Bugün bu köy 100 ev sayar ve 800 kişi nufuslu civarında, de-
niz yüksekliği 1400 m’dir. 5

3
Sadik Mehmeti, Mbishkrimet mbivarrore turko-arabe në Kosovë si dëshmi
historike, në:” Historia dhe kultura e Ballkanit – Balkan Tarih ve Kültürü”,
Uluslararası Balkanil Kongesi 10-16 mayıs 2009, Priştine Üniverstesi- Sa-
karya Ünıversıtesi, Priştine, 2009, s. 955-962
4
Nuridin Ahmeti, “Gjurmëve të mbishkrimeve mbivarrore të periudhës os-
mane të fshatit Xërxe të Opojës”, Gjurmime albanologjike-SSHH, nr.46,
Priştine Albanolojik Enstitüsü, Priştine, 2016, s. 58-68.
5
Hajriz Meleqi, Opoja studim kompleks gjeografik dhe historik, Priştine, 2009,
s. 144.

175
| Osmanlı Mezar Taşları |

Mehmet Kuklibeğ Camii - Opoya

176
| Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi |

Vekaa’ ‫وقع‬
Fî şehri ‫في شهر‬
mureceb - Re ‫مرجب ر‬
ceb el ‫جب ال‬
sene 1013 ١٠١٣ ‫سنة‬

Tercüme: “Bunun vakii oluşu Receb şehrinde olmuştur,


1604 yılında”

177
| Osmanlı Mezar Taşları |

Süleymân beğ bin ‫سليمان بك بن‬


Mehmed beg ‫محمد بك‬
el – Hass Kūka ‫الحص ه قوق‬

Tercüme: “Süleyman Beğ Haskuka Mehmet Beğ’in oğlu.”


Bu önemli şahısla daha doğrusu Kuklibeğ ile ilgili bilgi ye-
terince bir sayı bilim araştırmacılarıdan alınmıştır, bu bilgin

178
| Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi |

insanlardan bazılar yerlidir bazıları ise yabancıdır. Bu dünya ça-


pında ünlü bilgin araştırmacılardan Kuklibeğ şahsiyeti hakkında
Hasan Kaleşi de yazmıştır, bu defa Hasan Kaleşi kendi vakfiye-
sine değerlendirme yapmıştır. 6 Bugune kadar sağladığımız veriler
ve kaynaklar ile açıkça anlaşılır ki XVI asırın ilk yarısında Kukli-
beğ bu nahiye tarafların ünlü devlet adamlarından biriydi. Kendi
kökenleri de bu nahiyedendi. Öncüleri İlyaz Kuka (dedesi) ve
Hayruddin Hızır (babası) önemli yönetim görevlerdeydiler. Bu
şahsiyet XVI asırın birinci onyıllarında, Prizren, İşkodra ve Ru-
meli Eyleti’nin bazı sancaklarında sancakbeyi görevlerindeydi.
1538 yılından itibaren sonuçlanabilir ki bu şahsiyet Dukakin
ve İstanbul yolunda 14 kervan saray vakfetmiştir. Prizren’de ca-
miler ve namazgah inşa etmiştir, bir hayli dükkanlar, bazı değir-
menleri Leja şehrinde ve Kalkandele’de Jelina köyünde bir köprü
inşa etmiştir. Kendi doğum yerinde bir hamam, su sağlamasını,
camiler, mektepler, kütüphane, kervansaray, çeşme ve dükkanlar
inşa edip vakf etmiştir. 7 Mehmet beğın oğulları da, bazıları hak-
kında mezar taşlarını değerlendirirken bilgi de verdik ve anlaşıldı
ki onlar da yönetim görevinde bulundular, ve atalarının yolunu
devam ettiler ve dedeleri gibi bir hayli vakıf binaları bahşettiler.

Plava Köyü
Aşağıda sunulacak mezarların özelliği Saadi Tarikatı’na ait olan
mezar taşlarıdır, bunları mezar taşı nişanlarından gayet açık an-
lıyoruz. Bunu da belirtmek isterdim ki bu tarikat artık bu kazada
bulunmaz. Kosova’da bu tarikatın alanı ile anılan Arnavut araş-
tırmacıları bu gerçeği hiç bir zaman vurgulamamışlardır.
6
Hasan Kaleshi-Ismail Rexhepi, “Kukli begu dhe vakëfnimet e tij”, (Hazır-
layan: Ismail Rexhepi-Sadik Mehmeti), Dergi: Edukata islame, nr. 83, Ko-
sova İslam Birliği, Priştine, 2007, s. 201-224.
7
Nehat Krasniqi, Kontribute albanologjike, Priştine Albanoloji Enstitüsü, Priş-
tine, 2011, s. 140.

179
| Osmanlı Mezar Taşları |

Bu köy ise Koritnik dağlarının karşısında uzanır, daha doğrusu


Prizren – Şarr yolunun yanında. Halen Plava köyünde 1000 nüfus
civarında yaşamaktadır ve 120 evden daha çok bulunmaktadır. 8

El–merhūm ‫المرحوم‬
El-magfūr ‫المغفور‬
Mahmūd efendi Pireva ‫محمود أفندي پيروا‬
Rūh-i çün ‫روحيچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1196 ‫ سنة‬٦ ١١٩

Tercüme: “Affedilmiş, merhum, Mahmûd efendi Pira. Ruhîçün


Fatiha. Sene: 1755.”

8
Hajriz Meleqi, Opoja..., s. 136.

180
| Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi |

El–merhūm ‫المرحوم‬
El-magfūr ‫المغفور‬
Dervīsh ‫درويش‬
Jūnus bin Mahmūd efendi ‫يونس بن محمود أفندي‬
Es-Sa’dī ‫السعدى‬
Rūh-i çün ‫روحيچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1187 ‫ سنة‬١١٨٧

Tercüme: “Affedilmiş, merhum, derviş Yûnus oğlu Mehmet


Efendi. Saâdî. Rûhîçün Fâtiha. Sene: 1773”.

181
| Osmanlı Mezar Taşları |

El–merhūm ‫المرحوم‬
El-magfūr ‫المغفور‬
Dervīsh ‫درويش‬
Jahjâ bin Jūnus efendi ‫يحيى بن يونس أفندي‬
Es-Sa’dī ‫السعدى‬
Rūh-i çün ‫روحيچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1187 ‫ سنة‬١١٨٧

Tercüme: “Affedilmiş, merhum, Yahyâ oğlu Yûnus efendi.


Saâdî. Rûhîçün Fâtiha. Sene: 1773”.

182
| Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi |

El–merhūm ‫المرحوم‬
El-magfūr ‫المغفور‬
Arslan bin Ömer ‫عمر بن ارسالن‬
Rūh-i çün ‫روحيچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1185 ‫ سنة‬٥ ١١٨

Tercüme: “Affedilmiş, merhum, Arslan oğlu Ömer. Rûhîçün


Fâtiha. Sene: 1771”.
Bugüne kadar adı geçen bu şahsiyetler ve faaliyetleri hak-
kında çokça bilgi ve veriler bulunamamıştır. Ama bilindiği gibi
daha önce anılan bu mezar taşlarında Saadi Tarikatı büyük rol
oynamıştır, bilindiği gibi bu tarikat tüm Balkan topraklarında,
XVIII asırda Arnavut topraklarında ictimai ve sosyal hayatta
önemli rol oynamıştır.

183
| Osmanlı Mezar Taşları |

Arnavut sahasında denilir ki bu tarikat Süleyman efendi İş-


kodra tarafından yayılması sağlanmıştır. Onun mahlası “Acizi-
dir”, İşkodra doğumlu ve kendi doğum yerinde medreseyi bitir-
dikten sonra yüksek tahsilini devam ettirmek için İstanbul’a gider
ve orada devam eder. İstanbul’da Şeyh İbrahim Ebu’l Vefa’dan
el alır. Şeyh Süleyman 1727 – 38 yıllar aralarında ölmüş sanılır
ve yazılı olarak bir risale ve bir Divan bırakmıştır. Şeyh Süley-
man gerçi İşkodra’lıydı lakin İstanbul’dan döndükten sonra Ya-
kova şehrinde yerleştirilir ve orada bir tekke kurar.
Yakova’da tekkeyi kurduktan sonra, tekrar Prizren’e yerleşir
ve orada da bir tekke kurar. Bugün bu tarikat Kosova’nın bazı şe-
hirlerinde ve geniş olarak diğer yerlerde yaygındır. Bu güne ka-
dar bayağa araştırma ve çalışmalar bu tarikat hakkında, ayrıca
Balkan’da ve Arnavutlarda yayılması hakkında bilgiler sağlan-
mıştır. Bu tarikat hakkında kesin olarak bilgi ve yazılar hazırlan-
mıştır, mesela bu tarikat hangi şehirlerdedir ve tekkeleri nerede
mevcuttur, eskiden varmiymıştır, geniş olarak yazılmıştır. Lakin
bugüne kadar hiç bir yerde yazılmamıştır ki bu tarikat Opoya
nahiyesine de uzamıştır, daha doğrusu Plava köyüne. Böyle an-
lamış oluruz, bir bilgi ki bu tarikat bu bölgeye yayılı ve bu yayıl-
mak için ilk defa bilgi veriliyor.

Playnik Köyü
Mezar taşları hakkında konuştuğumuz zaman, şunu da belirtme-
miz lazim ki bu kazada yani bu Arnavut topraklarında Osmanlı’nın
gittiğinden sonra da Osmanlıca dilinde yazılan mezar taşları bu-
lunmaktadır, daha doğrusu 1912 seneden sonra Osmanlı mezar
taşlı kabırlar bulunur. Bu iki mezar taşı 1918 ve 1944 yıllara ait-
tir. Gördüğümüz aşağıdaki mezar taşları birisi bizim bölgemize
ve Osmanlı döneme ait, diğeri ise yine bölgemize ait lakin Os-
manlı döneminden 32 sene sonraya aittir. Bu veriyi çok değerli

184
| Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi |

ve önemli sayabiliriz. Osmanlı döneminden sonra Osmanlı me-


zar taşları Kosova’nın hemen hemen tüm bölgelerinde yaygındır
yani sadece bu bölgede bulunmazlar. Bu köy Şar dağlarda uza-
nır, deniz yüksekliği 1350 m’dir. Bu köyde halen 400 nüfüs yaşa-
maktadır ve 50 ev civarında bulunur. 9

Huve El–bākī ‫قي البا هو‬


Islām bin Zűber ‫زوبر بن اسالم‬
Rūh-i çün ‫روحيچون‬
El-Fātiha ‫الفاتحة‬
Sene 1290 ‫ سنة‬١٢٩٠

Tercüme: Yüce Allah Bâkî’dir. Merhum İslam oğlu Zübeyr.


Rûhîçün Fâtiha. Sene: 1873”.
9
Hajriz Meleqi, Opoja..., s. 140.

185
| Osmanlı Mezar Taşları |

El–merhūm ‫المرحوم‬
Ahmed (?) bin ‫بن احمد‬
Davûd ‫داود‬
Sene 1918 ‫ سنة‬١٩١٨

186
| Opoya Kazasında Bazı Nişanlar ve Onların Önemi |

???

Sene 1944 ‫ سنة‬١٩٤٤

187
| Osmanlı Mezar Taşları |

Sonuç
Bu kazanın araştırmalarına ve bulduğumuz kaynakalara göre so-
nuçlayabiliriz ki bu veriler çok ilginçtir, bunu söylerken sadece
bu kazayı kastemiyoruz, ki şükür bugüne kadar her türlü imhaya
karşı hala mezar taşları mevcut ve bu veriler Osmanlı dönemi-
nin İslam kültür mozaiğini tamamlar, sadece bu kaza içinde de-
ğil lakin daha da geniş alanlara kayanak olabilirler.
Bu mezar taşları aynı anda söyler ki bu kazada eskiden en-
telektüel-aydın bir tabaka yaşamış ve onların bu kazanın hari-
cinde de adı duyulmuş.
Bu kazanın en ilginç bir verisi vardır, çünkü burada Osmanlı
kültürü ve aşıklık-hürmeti Osmanlı idaresi ve hakimiyeti bu yer-
lerden gittikten sonra da devam etmeye çalışmış, velev ki bu me-
zar taşlarının malzemeleri zayıftır ve rakamları sayılıdır.

188
Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve
Mezarlıklarındaki Osmanlı Mezar Taşları

Cemal HATİP*  1

Özet
Bulgaristan’da Türk ve Müslüman halk açısından büyük tarihî ve
kültürel önem taşıyan Osmanlı mezar taşlarına henüz gereken ilgi-
nin gösterilmediği aşikârdır. Bundan dolayı Batı Rodoplar’ın deği-
şik bölgelerinde bulunan, Osmanlı dönemine ait yüzlerce tarihî anıt
yok olmaya yüz tutmuştur.
Cumâ-i Bâlâ (Blagoevgrad) ili Gırmen ilçesine bağlı Rib-
novo köyünün mezarlığında Osmanlı dönemine ait 40 adet ba-
şucu, 9 adet ayakucu ve onlarca isimsiz ve motifsiz şâhide bulun-
maktadır. Bu şahideler, 1161 - 1318 (1748 - 1900) yılları arasına
tarihlenmektedir.
Çalışmamızda bu şahidelere örnek teşkil etmek üzere on
adet mezar taşı ele alınmış ve genel bir değerlendirme yapılmıştır.
*
Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitütüsü Yüksek Lisans Öğrencisi

189
| Osmanlı Mezar Taşları |

Ayrıca incelenen şahideler çalışmanın sonunda katalog halinde tek


tek sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Bulgaristan, Cumâ-i Bâlâ, Ribnovo, Osmanlı,
Mezar Taşları

Bugün bağımsız devlet hâlinde varlığını sürdüren Bulgaristan,


tıpkı diğer Balkan ülkeleri gibi, yüzyıllar boyu Osmanlı hakimiyeti
altında yaşamıştır. Bunun sonucunda buralarda Müslüman/Türk
yaşayış ve inanışını yansıtan eşsiz dil, kültür, sanat ve mimarlık eser-
leri vücuda getirilmiştir.
Bulgaristan’daki Osmanlı Dönemi kültür ve uygarlık eser-
leri içinde mezar taşları ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Bulun-
dukları yerlerin âdeta tapu senetleri niteliğindeki mezar taşları,
tıpkı dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, Bulgaristan’da da
gerekli değeri görmemekte ve maalesef her geçen gün bilinç-
sizce yok edilmektedir.
Bulgaristan ve diğer Balkan ülkelerindeki Osmanlı Dönemi
eserleriyle ilgili olarak bugüne kadar birçok araştırma ve ince-
leme yapılmış; bunlar bildiriler, makaleler, kitaplar ve albümler
hâlinde yayımlanmıştır. Bu yayınların önemli bir kısmı o ülkele-
rin tanıtımına yönelik popüler nitelikteki yayınlardır.
Bu çalışmada Bulgaristan’ın Ribnovo köyündeki Osmanlı
Dönemine ait mezarlıkların ve mezar taşlarının durumu hak-
kında bilgi verilecektir.

1. Ribnovo Köyü
1.1. Coğrafî Durum
Ribnovo köyü, Bulgaristan‘ın güneybatısında, olan Rodop dağlarının
eteğinde, 30,09 km² alana ve 1152 m. rakıma kurulan ve Cumâ-i

190
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

Bâlâ (Blagoevgrad) ilinin Gırmen ilçesine bağlı bir köydür. Köyün


güneyinde Osikovo, batısında Bukovo, kuzeyinde Osenovo, doğu-
sunda ise Sırnitsa adlı yerleşim yerleri bulunmaktadır. 01.03.2001
tarihindeki sayıma göre Ribnovo’nun nüfusu 2934’tür. 1
Köyün güneybatısında bir saatlik yürüyüş mesafesinde Roma
İmparatorluğundan kalma kale kalıntıları bulunmaktadır. He-
men yakınında ise aynı döneme ait büyük kaldırım taşlarıyla dö-
şenmiş bir yol geçmektedir. Bu yol, Şaraplı Deresi’nin (Vinska
Reka) yatağından yukarı uzanıp Roma ve Osmanlı dönemlerine
ait iki köprüden geçerek Türbeş (Ostrets) tepesindeki kurban
tapınağına gitmektedir.

1.2. Köyün Kuruluşu ve İsmi


Erken dönem tarihi kaynaklarına göre, Ribnovo köyü, güneybatı
Bulgaristan’ın en eski köyleri arasında yer almaktadır. Bazı Bulgar
tarihçilerin tahminlerine göre, köy daha Roma İmparatoru Cara-
calla zamanında (II. yy.) kurulmuş; daha sonra Osmanlı Devleti
buralara gelmezden önce (XIII-XIV. yy.), büyük bir veba salgı-
nından dolayı köylüler Karasu (Mesta) nehrinin civarında bulu-
nan eski yerleşim merkezlerini ateşe verip terk ederek daha yu-
karılara, yani bugünkü yerleşim yerlerine gelmişlerdir. 2
Eski köy Karasu nehrine 1 km. uzaklıkta kurulmuş ve o za-
manki ahalisi balıkçılıkla uğraştığı için köylerine Ribnovo (yani
balıkçılar köyü) ismi verilmiştir. 3 Bu tahmin gayet mantıklı ve
akla yatkın görünmektedir. Çünkü köyün bugünkü yerleşim ye-
rine en yakın olan ve içerisinde balık avlanabilen su 2 saatlik me-
safedeki Karasu nehridir. Eğer ilk yerleşim yerleri bugünkü yer
1
DA, Bulgaristan, Gırmen - Официален сайт на община Гърмен / http://
www.garmen.bg/
2
Голяма енциклопедия България, , София, БАН, 2012, VIII, 3104.
3
Мичев, H. Речник на имената и статута на населените места в България
1878-2004, София, 2005.

191
| Osmanlı Mezar Taşları |

olsaydı, sudan uzak bir dağ başında balık ve balıkçılardan bahset-


memek gerekirdi! Ayrıca, o eski yerleşim yerinin arazileri, başka
köylere daha yakın olmasına rağmen, bugün halâ Ribnovo ahali-
sinin elinde bulunmaktadır. Bu da yukarıda bahsi geçen rivaye-
tin hakikat olabileceğini göstermektedir.
Bir kısım Bulgar tarihçilerine göre ise, köyün yakılıp boşal-
tılması XIV. yy. ortalarında Osmanlıların gelmesiyle olmuştur.
Onlara göre, Osmanlılar Ribnovo’ya vardıkları vakit, köyü ya-
kıp-yıkmışlar ve ahalisini zorla İslâmlaştırmak istemişlerdir. Bun-
dan dolayı köyün ahalisi oradan kaçıp dağlara sığınmış ve daha
sonra bir kısmı bu kaçışa dayanamayıp Müslüman olarak bu-
günkü Ribnovo’ya yerleşmişler; diğer bir kısmı ise Hristiyan ka-
larak 15-20 km. uzaklıktaki bir su kuyusu civarında bugünkü Ko-
vaçevitsa köyünü kurmuşlardır. 4
Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda tespit edildiğine göre,
Bulgaristan’daki Osmanlı arşiv belgelerinin içerisinde Ribnovo
köyünün ismi ilk olarak 1478 yılında geçmektedir 5. Bu bel-
gede ve daha sonraki 1479, 1519 6, 1615, 1636 7 yıllarına ait bel-
gelerde köyün adı (‫[ )ربنه‬Ribne] olarak zikredilmiş; 1627, 1636,
1660 ve 1844 yıllarına ait belgelerde ise (‫[ )ريبنه‬Ribine] olarak
kaydedilmiştir. 8
4
Тулешков, Н., Архитектурното изкуство на старите българи, София
2006, II, 333.
5
Радушев, Е., Помаците - християнство и ислям в Западните Родопи с
долината на р. Места, XV - 30-те години на XVIII век,” София, НБ “Св.
Св. Кирил и Методий”, 2005, II, 39-40.
6
Радушев, Е., a.g.e., II, 62-64.
7
Гроздова, Е., Турски извори за българската история, София, Главно
управление на архивите при МС, 2001, 41.
8
Андреев, С., Речник на селищни имена и названия на административно-
териториални единици в българските земи през XV – началото на XX век,
Второ преработено и допълнително издание, София, Държавна агенция
„Архиви“, 2013, 168, 171.

192
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

1.3. Ribnovo Köyünün Dinî Kimliği


Anlaşılacağı üzere bu topraklarda Hristiyan ve Müslümanlardan
önce değişik millet ve dinlere ait çok sayıda arkeolojik kalıntı bu-
lunmaktadır. Tarihi kaynaklara göre, Hristiyanlığın bu civarlarda
VI. yy. ortalarında ve VII. yy. başlarında yayılmaya başlamış ol-
masına rağmen, 9 o döneme ait hiçbir kilise vb. dinî mâbede rast-
lanmamaktadır. Bunun aksine, daha çok tabiat ve sağlık tanrıları
(Aleksey ve Hegeya) ile eski Yunan tanrılarından Zeus, Hera,
Apolon, Pluton ve Hermes’in heykel kalıntılarına rastlanmakta-
dır. 10 Bundan dolayı Ribnovo köyü civarında bulunan ve onlarca
“Gâvur Mezarlığı” olarak bilinen mezarlıkların Hristiyan mezar-
lıkları olmadığı, aksine eski Roma ve Bizanslılara ait oldukları bi-
lim çevrelerince bilinmektedir.
Ribnovo’daki Müslümanların varlığına ilk defa 1478 ve 1479
yıllarına ait Osmanlı tımar ve cizye defterlerinde rastlamaktayız.
Bu kayıtlara göre Ribnovo’da 75 hane yaşamaktadır ve halkın 81’i
Hristiyandır. Geri kalanların dini aidiyeti zikredilmemiştir. Her
ailenin 5-6 kişi olduğu düşünülecek olursa, bu geri kalan nüfu-
sun Müslüman olduğu akla gelmektedir. Çünkü bu cizye defter-
lerine sadece zimmilerin kaydedildiğini biliyoruz. 1519 senesine
ait başka bir belgede köyün Müslüman nüfusu da zikredilmiş,
lâkin burada bir rakam verilmemiştir. 11 Ancak 1524-1537 yılında
yapılan tahrir defterlerinde buradaki ahaliden 10 hanenin Müs-
lüman olduğu belirtilmiştir. 12
9
Божилов, И., Гюзелев, В., История на Средновековна България VII-XIV
век, София 1999, I, 704.
10
Илиев, Й., Родопите в историята на древните траки, (Автореферат на
дисертация за присаждане на образователната научна степен „Доктор“),
София, СУ „СВ. Климент Охридски“, 2012, 27-28.
11
Радушев, Е.., a.g.e., II, 64.
12
Радушев, Е., a.g.e., II, 112.

193
| Osmanlı Mezar Taşları |

Ünlü Bulgar tarihçisi Stefan Zahariev’e göre, Batı Rodop-


lar’daki halkın İslâm’a girmeleri Sultan II. Bayezid zamanında
(yaklaşık 1495) olmuştur. 13
Burada yazılı tarihin yanısıra yerel halkın da, nerelerden gel-
dikleri ve İslâm dinine nasıl girdikleri konusundaki fikirlerini be-
lirtmenin faydalı olacağına inanıyorum. Çünkü onlar ne kendileri-
nin ne de dedelerin hiçbir zaman başka bir milletten ya da dinden
geldiklerini inanmamaktadır. Bu amaçla köy ahalisinden bir kaç
yaşlı (70-90 yaş arası) kişiyle görüşüp mülâkat yaptım. Mülâkat
yaptığım kişilerin bazılarına göre, köy kurulduğundan beri her
zaman Müslüman bir köy olup burada hiçbir zaman başka dine
mensup insanlar yaşamamıştır. 14 Diğer bazıları ise, köy civarın-
daki “gâvur mezarlıklarını” dikkate alarak, burada eskiden Hris-
tiyanların yaşamış olduğunu kabul etmektedir. 15
Köyün önde gelen ilim ve kanaat önderlerinden Mehmed
Hamid Hocaefendi (1925-2018) ise, kendi el yazısıyla yazmış ol-
duğu köyün tarihinde şöyle demektedir:
“Köyün civarında bir çok yerde başka din ve milletlere ait mezar-
lıklar bulunmaktadır. Bu da köyün gayrimüslimler tarafından ku-
rulduğunun bir işaretidir. Burada ilginç olan başka bir taraf vardır.
O da şudur ki, bu mezarlıklar Hristiyanlara ait değildir. Çünkü
mezarların biçimi ve kullanılan malzemeler buna delâlet ediyor.” 16
Onunla yapılan sözlü bir mülâkatta şöyle bir hatırasını pay-
laşmıştır:
“1970-74 civarında idi. Sofya’dan bir heyet gelmiş ve köydeki
ihtiyarlardan buradaki Osmanlı-Müslüman mezarlıklarını
13
Захариев, Ст., Географико-историко-статистическо описание на Татар-
Пазарджишката казаа., Виена 1870, 75.
14
Hatice Nasib, 76 yaşında, –2016’da yaptığımız özel mülâkat.
15
Ali Hatip, 78 yaşında, 2016’da yaptığımız özel mülâkat.
16
Хамид, М., Кратка история - записки по историята на село Рибново,
Личен архив – ръкопис (Mehmed Hamid’in özel arşivinden, s. 12-13).

194
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

sorup-soruşturmuşlar. Bilgi aldıktan sonra eski mezarlığa gidip


bir süre orada kalıp mezarlıktan iki taşı yerinden sökerek ara-
balarına yüklemişler. Bunu gören bazı köy ahalisi itirazda bu-
lunup muhtara ve imama haber vermişler. Muhtar ve köyün
imamı derhal mezarlığa gidip ne olduğuna bakmak için adam-
ların yanına gitmişler. Adamlar ceplerinden izin belgesi çıkar-
tıp Bulgar Bilim Akademisi’nden geldiklerini söylemişler ve tu-
tanak karşılığında söktükleri mezar taşlarını alıp götürmüşler.
Bir ay sonra muhtara mektup gönderip bu iki taşın çok eski
ve değerli olduğunu, onları müzede koruma altına aldıklarını
ve bir daha geri getirmeyeceklerini haber vermişler. Muhtara
gelen mektuptan anlaşıldığına göre, taşların birisi H. 740 (M.
1339), diğeri ise H. 948 (M. 1541) yıllarına aittir. Böylece taş-
lar bir daha geri gelmedi...” 17
Yukarıda paylaşılan bilgiler, Ribnovo köyünün ahalisinin
daha XIII. yy. sonlarında İslâm’a girdiklerini, bu ise bazı Türk
ve Müslüman kabilelerin belki Osmanlılardan önce geldiklerini
göstermektedir. Ancak, şimdilik bunu kesin bir şekilde ispatla-
yacak başka bir delilimiz bulunmamaktadır.

1.4. 1912-1913 Olayları ve Devletin Zorla Hristiyanlaştırma


Politikası
Balkan Savaşlarının patlak vermesiyle beraber Balkanlar’da ya-
şayan Müslüman halk için bir zulüm dönemi başlamıştır. Belki
de bu savaşın en kara yüzünü görenler Rodoplar’daki Müslüman
halktır. Bir taraftan Türkiye’ye karşı savaşan Bulgar devleti, diğer
taraftan devletin içerisinde başıbozuk çeteciler, Müslüman halka
karşı acımasız bir soykırım politikasına girişmişlerdir. Silâhlı çe-
teciler köy köy gezip Müslüman halkı zorla Hristiyanlaştırarak
sözde “aslına döndürmeye” çalışmıştır. Kabul edenleri mallarını
17
Mehmed Hamid’le, 91 yaşındayken, 2016’da yaptığımız özel mülâkat.

195
| Osmanlı Mezar Taşları |

alıp sağ bırakmışlar, kabul etmeyenlere ise acımasızca işkence ve


tecavüz etmişler, hatta öldürmüşlerdir. 18
Ribnovo köyü de bu Hristiyanlaştırma politikasından payını
almıştır. Bir ilkbahar günü yakındaki Hristiyanlarla meskûn Ose-
novo köyünden Bosin adında bir Bulgar çeteci, çetesiyle birlikte
köye gelerek halkı cami avlusuna toplamıştır. Bir elinde haç, bir
elinde domuz eti tutarak toplanan halka şöyle seslenmiştir: “Buna
inanan ve bundan yiyen bugün kurtulacak, aksini yapanlar ise ak-
şama kadar ölecek...”. Bir süre bekledikten sonra görmüş ki ora-
daki Müslümanlardan hiç kimse dediklerinden korkmamaktadır.
Bu sefer elindeki domuz etinden çocuklara ve kadınlara zorla ye-
dirmeye çalışmıştır. Bunu gören erkekler çetecilere karşı yürü-
meye başlamıştır. İşlerin kötüye gittiğini fark eden çeteci emelin-
den vazgeçmiş; lâkin caminin minaresini şerefeye kadar yıktırıp
oraya bir haç ve çan taktırmıştır. Sonra da 3 ay boyunca köyde
çan çalıp halkı camiye, yani kiliseye götürmeye çalışmıştır. Bu
süre zarfında İslâm nâmına ne varsa silmeye çalışmışlardır. Me-
zarlara gidip mezar taşlarının büyük bir kısmını kırıp dereye at-
mışlar. Köydeki cami ve çeşme kitabelerini de kırıp etrafa fırlat-
mışlardır. Yunan askerlerinin Bulgar sınırları içerisine girmesine
kadar durum bu şekilde devam etmiştir. O zaman da Müslüman
Pomak halkını askere alıp Yunan ordusuna karşı savaştırmışlardır. 19
Yapılan zulümler Balkan savaşlardan sonra da bitmemiştir.
1945-46’dan sonra Bulgaristan’da Komünist rejimi başa gelmiştir.
Başlangıçta Müslüman/ Türk halkına karşı iyi davranan komünist
nizamı, fazla geçmeden gerçek yüzünü göstermiş ve Müslüman/
18
Bk. Akgün, A., “Bulgaristan’da Asimilasiyon ve ‘Zavallı Pomaklar’ Adlı Bir
Risale”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2015, Sayı 13,
s. 1-28.
19
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için bkz. Георгиев, В., Трифонов Ст.,
Покръстването на българите мохамедани 1912-1913 – Документи”, София,
Изд. АИ “Марин Дринов”, 1995.

196
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

Türk halkına karşı “soya dönüş” denen asimilasiyon politika-


sını uygulamaya başlamıştır. 20 1945-1989 seneleri arasında yüz-
lerce Osmanlı eseri (cami, mescid, tekke, hamam, medrese vb.)
yıkılıp vakıflarına el konmuştur. Bununla beraber yüzlerce Os-
manlı mezarlığı ve binlerce mezar taşı da yerlerinden sökülerek
taş ocaklarına götürülmüştür. Bugün Bulgaristan sınırları içeri-
sinde kalan Osmanlı mezar taşları pek azdır ve onlara karşı ge-
reken özen ve dikkat gösterilmiyor. İnsanların pek azı bu taşla-
rın oradaki halk için ne kadar büyük bir öneme sahip olduklarını
biliyor ve kavrayabiliyor. 21

2. Ribnovo’daki Müslüman Mezarlıkları ve Osmanlı Mezar Taşları


2.1. Ribnovo’daki Müslüman Mezarlıkları
Ribnovo köyünde üç Müslüman mezarlığı bulunmaktadır. Bun-
lar, Eski Mezarlık, Yeni Mezarlık ve Bayramlılar Mezarlığı (Bar-
yamkovo grobe)’dır. Mezarlıkların en eskisi, köyün kuzeydoğu-
sunda bulunan Eski Mezarlık’tır ki, yukarıda sözü geçen hicrî 740
ve 948 yıllarına ait olan iki mezar taşı burada bulunuyormuş. Bu-
rada bulunan diğer mezar taşlarının da bu tarihe yakın bir dö-
neme ait oldukları tahmin edilmektedir. Ancak şimdilik bu me-
zarlığa girmek mümkün değildir. Çünkü yıllardan beri bakımsız
kalan mezarlık ağaçlar, otlar ve dikenlerle doludur. Yeni Mezar-
lık, Eski Mezarlığın hemen üst tarafında yer almakta, sadece ara-
larından bir karayolu geçmektedir. Üzerinde çalıştığımız mezar
taşlarının büyük kısmı bu mezarlıkta bulunmaktadır.
Bu iki mezarlık haricinde köyün kuzeybatısındaki Selişte
Mahallesi’nde yer alan ve “Bayramlılar Mezarlığı” olarak bilinen
20
Daha fazla bilgi edinmek için bakınız: Ulutürk, R., Bulgaristan Türkleri Kim-
lik Mücadelesi, İstanbul 2017.
21
Hamid, M., a.y.

197
| Osmanlı Mezar Taşları |

üçüncü mezarlık ise ufak olup içindeki mezar taşları yazısız ve


isimsizdir. Yapılış şekli ve maddesine bakılacak olursa, buradaki
mezar taşlarının en fazla 120-150 senelik olduğu anlaşılmaktadır.
Bu mezarlık büyük bir ihtimalle başlangıçta Bayramlılar sülale-
sine ait özel bir mezarlık iken, daha sonraları vefat eden çocuk-
ların defnedilmesinden dolayı “Çocuk Mezarlığı” olarak da bi-
linmektedir. Bugün bu mezarlık kullanılmamaktadır.

2.2. Ribnovo’daki Osmanlı Mezar Taşlarının Malzemeleri ve


Özellikleri
Ribnovo köyü mezarlığında bulunan mezar taşları mermer, gra-
nit, kireçtaşı ve kiltaşı gibi malzemelerden yapılmıştır. Bu taşla-
rın önemli bir kısmı kaba ve hafif işlenmiş olup, üzerinde her-
hangi bir yazı ya da dekor bulunmamaktadır. Diğer bir kısmı ise
ince işçilik ve dekorasyonlarıyla dikkat çekmektedir. Araştırma-
mızın ana konusu tam da bu mezar taşları olduğunu özellikle be-
lirtmek isterim.
Taşları incelerken aşağıdaki yöntemler takip edilmiştir:
• Taşlar; “erkek” ve “kadın” mezar taşları olmak üzere iki
gruba ayrılmıştır.
• Taşların yeri tespit edilip mezarlığın neresinde bulunduk-
ları zikredilmiştir.
• Mezar taşının tipi ve genel durumu belirtilmiştir.
• Taşın yüksekliği, başlığı ve o mezarda yatanın cinsiyeti be-
lirtmiştir.
• Yazı tipi, serlevhanın durumu, sıra adedi incelenip belir-
tilmiştir.
• Serlevhadaki yazılar mümkün olduğu kadar okunup trans-
kripsiyonu yapılarak, Osmanlıca ve Türkçe harflerle yazıl-
mış; ayrıca Bulgarca tercümesi de verilmiştir.

198
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

• Makalede seçilen mezar taşlarının, okunabilirlik esas alın-


mıştır.
• Son olarak da mezar taşının ne zaman fotoğraflandığı be-
lirtilmiştir.

Sonuç
Bu çalışmada Bulgaristan’ın Ribnovo köyüne ait mezarlıklarda
tespit edilen onlarca mezar taşından sadece 10 tanesi incelemeye
tabi tutulmuştur. Seçilen mezar taşlarında sağlamlık, okunabilir-
lik gibi esaslar ölçüt alınmıştır. İncelenen taşlar XVII, XVIII ve
XIX. yüzyıllarına aittir. Gerek köyün eski mezarlığında ve gerekse
diğer iki mezarlıkta bulunan taşlara zamanın, değişen siyasî du-
rumların ve bilinçsizliğin yaptığı tahribat oldukça büyüktür. Taş-
lar ilki 1912-13 senelerinde olmak üzere ve daha sonra komünist
rejim (1944-1989) zamanlarında birkaç kere kırılmış, okunmasın
diye boyanıp betonlanmıştır. Ayrıca Müslümanlar tarafından ko-
runmak amacıyla toprağa gömülmüşlerdir. Bundan dolayı sağ-
lam ve ayakta kalan mezar taşlarının sayısı pek azdır.
Saha çalışmaları kapsamında mezarlıklarda değişik zaman-
larda yüzlerce fotoğraf çekilmiş ve taşların kayıtları tutulmuştur.
Ribnovo’daki mezar taşları üzerinde daha önce hiçbir çalışma
yapılmadığından dolayı, yaptığımız bu saha çalışmalarının tü-
münde gönüllülük esas alınmıştır. Bu çalışma kapsamında Rib-
novo köyünün tarihî ve kültürel yapısına bir nebze de olsa ışık
tutulmaya çalışılmıştır.

199
| Osmanlı Mezar Taşları |

Resimler / Ekler
Erkek Mezar Taşı, No 1

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın güneyinde, alt kısmı


Genel durumu: İyi korunmuş / ayakta
Taşın tipi:Mermer
Yüksekliği: Açık kısmı 129 cm.
Cinsiyeti: Erkek
Başlık: Molla sarık
Yazı türü: Celî Sülüs/ serlevha 5 sıra
Fotoğraf: Kış - 2014

Transkripsiyonu Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi:
/Türkçe tercümesi Serlevha

I Ел-Фатиха el-Fâtiha ‫الفاتحة‬

II
Целта от посещението е веднага Ziyaretten murad hemân ‫زيارتدن مراد همان‬
сторена дуа /молитва duadır ‫دعادر‬
III ако днес е за мен Bu gün bana ise, ‫بو كون بنا ايسه‬

IV утре е за теб yarın sana[dır] ‫يارن سكا‬


Помилваният [от Аллах]
V Монла [ученият] Мустафа
Merhum Molla Mustafa ‫مرحوم منال مصطفى‬
година – 1175 хидж. / 1762 р.Хр.
Sene – 1175 (m.1762) - ١١٧۵ ‫سنه‬

200
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

Erkek Mezar Taşı, No 2

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın güneybatı kısmı


Genel durumu: İyi korunmuş / ayakta
Taşın tipi: Kireçtaşı
Yüksekliği: Açık kısmı 83 cm.
Cinsiyeti: Erkek
Başlık: Molla – Kâtibi kavuk
Yazı türü: Celî Sülüs/ serlevha 4 sıra
Fotoğraf: İlkbahar - 2015

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu
Serlevha

I Ел-Фатиха el-Fâtiha ‫الفاتحة‬

II Помилваният [от Аллах] Монла [ученият] Merhum Molla ]‫مرحوم منال [ه‬

III Ибрахим син на Абдуллах İbrahim bin Abdullah ‫إبراهيم بن عبد اهلل‬

IV
Месец Шабан, година – 1172 хидж. Ş. (Şaban ayında) - Sene - )‫في ش (شعبان‬
/1759 по р.Хр. 1172 (m.1759) - ١١٧٢ ‫سنه‬

201
| Osmanlı Mezar Taşları |

Erkek Mezar Taşı, No 3

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın güneydoğu kısmı


Genel durumu: İyi korunmuş / ayakta
Taşın tipi: Mermer
Yüksekliği: Açık kısmı 93 cm.
Cinsiyeti: Erkek
Başlık: Molla – Kâtibi sarık
Yazı türü: Celî Sülüs/ serlevha 4 sıra
Fotoğraf: İlkbahar - 2015

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu Serlevha

I Ел-Фатиха el-Fâtiha ‫الفاتحة‬

II
Помилваният [от Аллах] Монла
Merhum Molla ]‫مرحوم منال [ه‬
[ученият]

III
Махмуд син на Мухаммед паша /или Mahmud bin Meh- ‫محمود بن محمد‬
беше/ med Paşa ‫باشا‬
IV Година – 1176 хидж. /1763 по р.Хр.
Sene – 1176 ١١٧٦ - ‫سنه‬
(m.1763)

202
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

Erkek Mezar Taşı No 4

Bulunduğu yer:
Yeni mezarlığın kuzeybatısı, alt kısmı
Genel durumu:
Kırık, ikiye bölünmüş /Yerinden sökük
Taşın tipi: Kireçtaşı
Yüksekliği: Açık kısmı 138 cm.
Cinsiyeti: Erkek
Başlık: Molla – Örfi sarık
Yazı türü:
Celî Sülüs/ serlevha 5 sıra
Fotoğraf: İlkbahar - 2015

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu Serlevha

I Той е Създателят, Всевечният Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî ‫هو الخالق الباقي‬

II
Опростеният, нуждаещият се от el-Merhum ilâ ‫المرحوم الى رحمت‬
Милостта на своя Господар rahmeti Rabbihî ‫ربه‬
III
Монла [ученият] Мустафа син на Molla Mustafa bin Ah- ‫منال مصطفى بن‬
Ахмед med ‫أحمد‬
IV [прочети] за душата му ел-Фатиха Ruhîçün el-Fâtiha ‫روحيچون الفاتحة‬

V година – 1229 хидж. / 1762 р.Хр.


Sene – 1229 ١٢٢٩ - ‫سنه‬
(m.1762)

203
| Osmanlı Mezar Taşları |

Erkek Mezar Taşı, No 5

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın güneydoğu kısmı


Genel durumu: İyi korunmuş / ayakta
Taşın tipi: Kireçtaşı
Yüksekliği: Açık kısmı 100 cm.
Cinsiyeti: Erkek
Başlık: Molla – Örfi sarık
Yazı türü: Celî Sülüs/ serlevha, 5 sıra
Fotoğraf: İlkbahar - 2015

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu
Serlevha

I Той е Създателят, Всевечният Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî ‫هو الخالق الباقي‬

II Помилваният, опростеният, el-Merhum el-mağfur ‫المرحوم المغفور‬

III Мухаммед син на Ахмед Mehmed Ali bin Ali ‫محمد علي بن علي‬

IV за душата му [прочети] ел-Фатиха Ruhuna el-Fâtiha ‫روحنه الفاتحة‬

V Година – 1254 хидж. /1838 по р.Хр.


Sene – 1254 1٢۵٤- ‫سنة‬
(m. 1838)

204
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

Erkek Mezar Taşı No 6

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın kuzeybatı kısmı


Genel durumu: Alt kısmı kırık/ Yerinden sökülmüş
Taşın tipi: Mermer
Yüksekliği: Açık kısmı 95 cm.
Cinsiyeti: Erkek
Başlık: Süslenmiş Aziziye fesi
Yazı türü: Celî Sülüs/ serlevha 6 sıra/ tarihin bu-
lunduğu son sıra kırık/
Fotoğraf: İlkbahar - 2015

Sıra Osmnalıca
Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu
No Serlevha
I Той е Всевечният Hüve’l-Bâki ‫هو الباقي‬
II Целта от посещението [ти да бъде] дуа Ziyaretten murad dua ‫زيارتدن مراد دعا‬
III Помилваният, опростеният, el-Merhûm el-mağfûr ‫المرحوم المغفور‬
IV Мехмед син на Ахмед Mehmed bin Ahmed ‫محمد بن أحمد‬
V за душата му [прочети] Фатиха Ruhuna Fâtiha ‫روحنه فاتحة‬
………
VI ………………………………….. …………

205
| Osmanlı Mezar Taşları |

Erkek Mezar Taşı No 7

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın kuzeybatı kısmı


Genel durumu: İkiye bölünmüş/ Yerin-
den sökülmüş
Taşın tipi: Mermer
Yüksekliği: Açık kısmı 135 cm.
Cinsiyeti: Erkek
Başlık: Zincir süslemeli Aziziye fesi
Yazı türü:
Celî Sülüs/serlevha 4 sıra
/serlevhanın ikinci sırası kırık/
Fotoğraf: Kış - 2014

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu Serlevha

I Той е Всевечният Hüve’l-Bâkî ‫هو الباقي‬

II
Целта от поставянето [на този камък
Alâmetten murad dua ‫عالمتدن مراد دعا‬
и надпис] е дуата ... ... ‫إسماعيل بن‬

III за душата му [прочети] Фатиха Ruhuna Fatiha ‫روحنه فاتحة‬

IV Година – 1318 хидж. /1900 по р.Хр.


Sene - 1318 ١٣١٨ ‫سنه‬
(m.1900)

206
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

Kadın Mezar Taşı No 8

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın kuzey kısmı


Genel durumu:
İyi korunmuş / ayakta, sola meyli
Taşın tipi: Kireçtaşı
Yüksekliği: Açık kısmı 104 cm.
Cinsiyeti: Kadın
Başlık: Çamlık
Yazı türü: Celî Sülüs/serlevha, 5 sıra /son sıra,
tarihi kısmı, toprakta
Fotoğraf: Kış - 2014

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu Serlevha

I Той е Създателят, Вечният, Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî ‫هو الخالق الباقي‬

II
Целта от посещението [ти да бъде Ziyaretten murad bir ‫زيارتن مراد دعا‬
ّ
прочитането на] една дуа dua

III Помилваният, опростеният, el-Merhûm el-mağfûr ‫المرحوم المغفور‬

IV Фатима дъщеря на Мустафа Fatıma binti Mustafa ‫فاطمة بنت مصطفى‬

V
за душата й [прочети] Фатиха Ruhuna Fatiha ‫روحيچون الفاتحة‬
/Годината не се разчита/ …. .…

207
| Osmanlı Mezar Taşları |

Kadın Mezar Taşı No 9

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın kuzeybatı


kısmı, yolun yakınlarında
Genel durumu: İyi korunmuş / ayakta
Taşın tipi: Kireçtaşı
Yüksekliği: Açık kısmı 113 cm.
Cinsiyeti: Kadın
Başlık: Çamlık
Yazı türü: Rik’a/ serlevha 5 sıra
Fotoğraf: Kış - 2014

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu Serlevha

I Фатиха Fâtiha ‫فاتحة‬

II Помилваната Зейнеб, Merhum Zeyneb ‫مرحوم زينب‬

III
Дъщерята на Муса, [нека] Аллах да Binti Musa, Gafe- ‫بنت موسى غفر اهلل‬
опрости rallahu

IV на него [нея] и неговите родители, lehû ve livalideyye ‫له ولوالدي‬

V Година – 1190 хидж. /1776 по р.Хр.


Sene – 1190 ١١٩0 - ‫سنه‬
(m. 1776)

208
| Bulgaristan’daki Ribnovo Köyü ve Osmanlı Mezar Taşları |

Kadın Mezar Taşı, No 10

Bulunduğu yer: Yeni mezarlığın batı kısmı


Genel durumu: İyi korunmuş / ayakta, ha-
fif sağa meyilli
Taşın tipi: Kireçtaşı
Yüksekliği: Açık kısmı 86 cm.
Cinsiyeti: Kadın
Başlık: Akantus
Yazı türü: Rik’a/ serlevha 5 sıra
Fotoğraf: Kış - 2014

Osmnalıca
Sıra No Bulgarca tercümesi: Türkçe Okunuşu Serlevha

I Фатиха, Fatiha ‫فاتحة‬

II Помилваната Хатидже, Merhume Hatice ‫مرحومه خديجة‬

III Дъщерята на Дурали /Дураки/ Binti Durali ‫بنت دورالي‬

IV Година – 1161 хидж. /1748 по р.Хр.


Sene - 1161 ١1٦١ - ‫سنه‬
(m. 1748)

209
Uygur Türkleri’nin
Mezar Medeniyetinden Örnekler

Kadim Türk Geneliğinde Mezar Taşı Kültürü


Uygur Türklerinde Kabir Medeniyetinden Örnekler

Muhammed Emin NURMUHAMMED UYGUR*  1

Özet
Bu tebliğde Uygur Türkleri nezdinde mezar medeniyeti husu-
sunda bir araştırma sunulacaktır. Bu sunumda Doğu Türkistanlı
Uygur Türkleri’nin tarihlerindeki bazı önemli şahsiyetlerin me-
zar taşlarının şahideleri incelenecektir. Sunum süresi göz önünde
bulundurularak, sunum medeniyet, kültür ve ilim alanında etkin
olan şahsiyetlerin şahideleriyle sınırlandırılmıştır.
Hayattayken hayatlarını verimli kullanan, Türk tarihine par-
lak izler bırakan bu şahsiyetlerin vefat ettikten sonra uğurlandığı
son durakları ve ebedi istiratgahları olan kabrelerinin bugün ne
*
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslamı Araştırmalar (Arapça)
Yüksek Lisans Öğrencisi.

211
| Osmanlı Mezar Taşları |

durumda oldukları gözler önüne serilerek Sultan Satuk Buğra-


han (ö.956), tarihçi ve dilci Kaşgarlı Mahmud (ö.1069), Seidiye
Hanedanlığı Sultanı Abdurreşit Han’ın eşi ve Birleşmiş Millet-
ler tarafindan gayri maddi miras olarak kabul görülen uygur 12
makam (geleneksel müzik)’ın mucidi Amannisahan (ö.567), şair
ve edip Abdurrahim Ötkür (ö.1995) gibi örnekler üzerinde du-
rulacaktır.
Günümüzde tüm varlıkları yok edilmeye maruz bırakılan Uy-
gur Türkleri’nin Türk ve İslam dünyası ile tarihteki ortak kök-
leri ile bu taşlar yoluyla temas kurarak yeniden köklerine sahip
çıkma adına Uygur kadim ve çağdaş kimliklerini temsil edebilen
taşlar örnek olarak ortaya koymak istenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mezar, Uygur Türkleri, İslam Kültürü, Me-
deniyet.

Önsöz
Günümüzdeki medeniyetler ve kültür çatışmaları ve bazı emper-
yalistlerin medeniyetlere yönelik yok etme siyasetleri sırasında
biz müslümanların, İslami medeniyetlerimiz de maddi ve manevi
açıdan bu siyasetlerin acımasızlığına maruz kaldılar. İslam üm-
meti Osmanlı Devleti yıkıtıldıktan sonra günümüze kadar yak-
laşık yüzyıl süren süreçte, bu çatışmalarla çeşitli coğrafyalarıyla
beraber çok fazla kültür ve medeniyetini de kaybetti.
İslam ve Türk dünyasının kültür ve medeniyetine ve büyük
Osmanlı Devleti’nin mirasına sahip çıkmak, şununla birlikte bu
kıymetli mirası gelecek İslam evlatlarına aktarmak tüm müslü-
man ülkeler ve tüm ilmi müesselerin mecburiyetidir. Bu amaçla
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin tarihi araştırmaları ve
çalışmaları bağlamında Osmanlı zamanında mezar taşları konulu
bir çalışma başlattığını, hem de hocalarımın benim de bu hususta

212
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

Uygur Türkleri’nin mezar taşlarına örnek bir araştırma hazırla-


mamı söylediklerin de çok sevinç içinde kabul ettim.
Uygur Türkleri’nin mezar medeniyetine baktığımızda 2000
yıldan fazla tarihe sahip olan kabreler farklı din ve medeniyetleri
taşımıştır ve halen varlığını sürdürmekte olduğunun farkındayız.
Onların vefat edenleri nasıl gömülüşü, kabrelerin şekil ve halet-
leri eski Türklerin kabir kültürünü temsil ediyordu. Bu sunum
onların İslamiyet’ten sonraki (M.943) mezar medeniyetlerini ele
almayı hedeflemektedir. Uygur Türkleri kendisine özgün İslami
mezar medeniyetine sahip olup, kabre taşları, kabre üstüne inşa
edilecek gümbez – imaretler ve çeşitli şekilleri ile hala devam et-
mekte olup günümüzde Çin hakimiyeti tarafından şehirleştirme
bahanesi ile bulunduğu yerlerinden nakil edilerek eski görünü-
münü kaybetmiş durumdadır. Öte yandan bazı müslümanların
naaşlarını-cesetlerini yandırarak onların kabre-mezar medeniye-
tini yok etmeye çalışmaktadır.
Uygur Türkleri’nin nezdindeki mezarlar ibadet anlamı açısın-
dan genel olarak; ziyaret edilecek (‫ )تاۋاپ قىلىدىغان‬mezarlar (bazen
bunu meşhed diyorlar ve genel olarak sofi ya da tarikatçilar önem
gösterirler) ve normal mezarlar diye iki guruptan oluşmaktadır.
Bunu bir daha incelediğimizde “bu anlayışın bazen şii gürüşü ile
etkilenen tariketçilerin nezdinde Ulu insanların kabrısını Mezar, nur-
mal kimselerin kabrisini zaratgah ve insanlar kendi anne babaları-
nın kabrini ise toprak başı diye adlandırıyor. Ancak Uygur Türkleri
genel olarak insanlar kabreye girdiği zaman yaratıcı Allah’ın nez-
dinde beraber kulladır diye gürüyorlar.” 11 Dolaysıyla bu mezarlar
Ekonomi kazanma açısından; seyahet mezarları ve normal me-
zarlar diye ayrılır. Her guruba ikişer örnek vererek bu araştırma
tamamlanacaktır.
1
Abdukerim ABDURRAHMAN, Uygurlarda Mezar Medeniyeti, Miras der-
gisi, Urumçi 2015 S. 6, s.68.

213
| Osmanlı Mezar Taşları |

Ben aslında kendim gezerek bizzat şahid olduğum manzara-


ları anne-babalarım ve büyüklerimizden duyduğum gerçek yaşa-
nan hikayelere dayanarak bir araştırma yapmayı düsünüyordum.
İstanbul Üniversitesi İlahiyet Fakültesindeki hocalarımın mezar
kültürü hakkında bir sempozyum düzenlemesi ve benim de bir
araştırma hazırlayıp tebliğ etmem fikri beni çok memnun etti,
ama zamanın kıtlğından ve bu konudakı çalışmaların az ya da
neredeyse bulunmamış olduğundan dolayı bazı yetersilikler ola-
bilmesi doğaldır. Kullanılan kaynakların çoğunluğu Prof. Dr. Ra-
hile Davud’un Uygur Mezarları kitabının Uygurca baskısı, Prof.
Dr. Yaşar Çoruhlu’nun Kurganlar kitabı gibi ve başka edebiyat-
tarihe alakalı önemli kaynaklara başvuruda bulundum.
Çin işkencesinde her geçen gün daha artan zulüm ve yok
edilmeye maruz kalan çaresiz mazlum halkımın kültür ve mede-
niyetini tanıtmaya fırsat veren İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fa-
kültesi ve bana yakından yardımcı olan değerli hocalarıma şük-
ranlarımı iletiyorum.

Giriş
Mezar sözünün kökeni Arapçadaki “ziyaret” sözünden gelmiş
olup ziyaret etmek anlamındadır. Türki milletlerin bir çoğu gü-
nümüzde ziyaret etmek anlamında kullanmaktadır. Ayni şekilde
Uygur Türkçesi’nde de “ziyaret etmek” anlamındadır. Kabre sözü
Arapça kökenli söz olup “gömüş” anlamına gelmektedir. Uygur
Türkçesi ve Anadolu Türkçesi’nde de aynı anlamda kullanılmak-
tadır. Kabre medeniyeti insanlar atası Adem aleyhisselam zama-
nından başlanan günümüze kadar devam etmekte olan çeştli din
ve kültürlerde bile değişmeyen en eski bir adet olup Allah celle
celaluhu Kur’an Kerim’de Adem atamızın iki oğlu’nun bir birini
katli ettikten sonra insan evladının ölümünde bile hörmetini ko-
rumasını öğretmektedir ve bu hususta şöyle buyurmaktadır:

214
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

‫فَ َب َع َث ال ٰل ّ ُه ُغ َرا ًاب ي َ ْب َح ُث ِفي ْ َال ْر ِض ِليُ ِري َ ُه َك ْي َف يُ َو ۪اري َس ْو َا َة َا ۪خي ِ ۜه قَا َل َي‬
‫ون ِمثْ َل ه َٰذا الْغ َُر ِاب فَ ُا َو ِار َي َس ْو َا َة َا ۪خ ۚي فَ َا ْص َب َح ِم َن النَّا ِد ۪م َۚۛين‬
َ ‫َويْلَ ٰتٓى َا َع َج ْز ُت َا ْن اَ ُك‬
﴾13 :‫﴿المائدة‬
Ardından Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona gös-
termek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana!
Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz mi-
yim?” dedi, ettiğine de pişman oldu. (Maide süresi: 31)
Uygur Türkleri İslami kimliğe kavuştuktan bu yana kadar bü-
yük devlet adamları ve ilim adamları gibi önemli şahısların me-
zarlarını ziyaret ederek onları anmayı – ruhlarına Fatiha okuyarak
yad etmeyi dinin gereği ve milli kültürün simgesi olarak görmüş-
lerdir. Bu kabrelere yapılan ziyaretlerde farklı amaç ve niyetleri
beraberinde taşırdı. Mezarlara bahar ve yaz dönemlerinde uzak-
lardan gelip tavaf ediyor ve mezarlardan kendilerine manevi ümid
bekliyorlar olması bir çok tarikatçilerin adetine dönüşmüştü. “Ulu
kişlerin ruhuna Fatiha okuyarak onları anmak, mezarlara bakarak
ahireti düşünmek ise takvaya yakın olan kişilerin Allah’a yaklaşma
yolu olarak görülüyordu.” 2 Geniş olan üçüçü ziyaret şekli ise ger-
çek turistlerin ve çeşitli sahalardaki araştırmacıların ziyareti idi.
Uygur türkleri mezhep olarak bakıldığında dini gürüşü ve
fıkh mezhepte henefiye, akidesi ise maturidilike dayanmaktadır.
Ama günümüzde islam dünyasını içinden rahatsız eden selefi-
lik, tekfircilik ve bazen düşünce aşırıcılığından sağ salım kalma-
mıştır. Dolaysıyla Çin’in müslümanları asimilasyonlaştırma polı-
tıkalarında bu ekimlerin etkisi vardır. Bu nedenle onların kültür
medeniyetlerini ve komşu cografyalardaki halkın örf ve adetle-
rini incelemenin önemi daha fazladır. Genellikle Doğu Türkis-
tan 70 seneden biri Çin işgalı altında kalarak Çin’in medeniyeti
2
Alimcan İNAYET, Uygurların Mezar Üzerinden Bir Araştırma, Milli Folklor
Dergisi, 2003, S. 60, s. 207-210.

215
| Osmanlı Mezar Taşları |

ve kültürüyle Türk İslam medeniyeti ve kültürü arasında sımsıkı


mücadeleler olduğundan, bu coğrafyaya iyice bakmak gerekliğini
bilhassa anlamaktayız.
Uygur Türkleri’nin tarikatçi taifası nezdinde mezar tavaf
edelecek yer olarak görülmüş ve az sayıda da olsa günümüze de
devamlılığını korumuştur. İslam’ın temelinde kabre/makbere ise
tavaf edilecek bir yer değildir. Peygamber Efendimiz ve raşıdı he-
lifeler döneminde böyle bir olay olmamıştır. Belki kabreler mer-
hum ve merhumelerin akrıbaları tarafından ziyaret edilecekti.
Uygur Türkleri kabre sözünü; kabre, makbere, mezar, kabris-
tan, ziyaretgah, meşhet, göristan ve toprak başı diye birkaç ke-
limeler ile ifade etmektedir. Kabrelerin iç görünümü, Anadolu
Türkleri’nin kabre kültüründen farklı olup içeri biraz mürek-
kep ve dış görünümü ise biraz basittir. Uygur Türkleri’nde kab-
relerin belgeleri taşlar ya da mermerler üzerinde değil bir çoğu

Kaşgardaki meşhed görüstanlığı:


bazı kubbe ve türbelerin ihmal edilmesinden örnek

216
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

ağaçtan oyulma nakış ve hattat ustaların kadim yazıları ile ağaç


paneller ya da kabir üzerine yapılan imaretler üzerine yazılıyor,
çünkü mezarlarda taş kollanmak ve yangında pişirilen tuğla kol-
lanmak, büyüklerimizden dinlediğimize göre, kabir azabının art-
tırılmasına neden olurmuş, bu yüzden kabreler kuru ve katı top-
rak parçalarıyla yapılıyor.
Ancak Burada mezarlar üzrinde bulunan bazen yanlış ya da
doğru olmayan akaid meseleler araştırmanın amacı dışındadır.
Burada sadece Uygur Türkleri’nin İslamiyet’ten sonraki mezar
medeniyeti tarihini ve birkaç tarihsel mezarı kısaca tanıtmak ön-
görülmüş ve bunlara odaklanılmıştır.

1. Satuk Buğrahan Mezarı


Sultan Satuk Buğrahan sadece Doğu Türkistan tarihi ve Uy-
gur Türkleri tarihinde değil tüm İslam alemi özellikle Türk İs-
lam dünyası ve Türk İslam tarihi için en önemli bir şahsiyettir.
O ilk müslüman olan Türk devleti olarak tarihe geçen Karahan-
lılar (943-1212) devletinin sultanıdır. Onun mezarının araştırıl-
ması ayni dönemin dini yapısı, inaç sistemi ve örflerini açığa çı-
karmak için önem arz etmektedir. Aşağıda Satuk Buğra Han’ın
kabresinın genel durumu ve biyografyası verilmektedir.

1.1 Satuk Buğra Han’ın Biyografyası


Sultan Satuk Buğra Han M. 840’te Karahanlılar devletinin
kurucusu Bilge Köl Kadırhan’ın torunu, Karahanlılar’ın dör-
düncü hakanı ve İlk müslüman Türk hükümdarıdır. Doğum
tarihi hakkında farklı kaynaklarda farklı bilgiler bulunmakta-
dır. Tarihi kitaplarda çoğunluğu onun “M.895 yılında Kaşgar’da
doğduğu kanısına varmışlardır. O Babası Bezir Han’ı küçük yaşta
kaybettiğinden sonra amcası ve üvey babası Oğulcak Kadır Han’ın

217
| Osmanlı Mezar Taşları |

himayesinde büyümüştür” 3. Samanoğulları’na mensup Nasır bin


Ahmed adlı bir İslam tebliğcisinden henüz 12 yaşındayken İs-
lamiyet ile tanışmışmaya başlamıştır. Daha sonra kendine Ab-
dülkerim olarak isim kullanmış ve hayatı boyunca İslamiyet’in
yayılması için çabalamıştır. “M 920 yılında O 25 yaştayken müs-
lüman olduğunu açıklayan Satuk BUĞRAHAN, buna büyük
tepki gösteren amcasıyla mücadelesini başlamış, önce Atbaşı ka-
lesini zaptettikten sonra üç bin kişilik bir orduyla Kaşgar’a doğru
yola koyulmuştur. Budist Amcası Oğulcak Kadır Han’ı öldürüp
hakimiyeti tekrar ele geçirip birliği yeniden inşa etmiştir.” 4 Doğu
Türkistan başta olmak üzere orta Asya ve Türk cografyası-
nın çoğunda İslamiyet’in hızlaca yayılmasına sebeb olmuştur.
Ebü’l-Hasan Muhammed gibi İslam alimlerini, kendisine yar-
dımcı belirleyip yanına alıp dini ilimlerin yayılması ve toplum-
larda pekişmesine vasıta olmuştur.
Satuk Buğra Han, daha sonra yaptığı savaşlarda Yağma, Çiğil
ve Oğuz boylarının yerleşmiş bulunduğu Türkistan şehirlerini ele
geçirilmesini sağlamıştır. Bu dönemde Karahanlılar Devleti’nin
doğu kısmına hakim olan Büyük Kağan Bazır Arslan Han Çin-
lilerden yardım alarak 924 yılında Satuk Buğra Han’a karşı sa-
vaş açmıştır.
Balasagun Savaşı’yla düşmanlarını mağlup eden Abdülkerim
Satuk Buğra Han 955/956 yılında Artuç şehrinde vefet etmiş Ye-
rine oğlu Musa Tunga geçmiştir. Daha sonra torunu Baytaş Sü-
leyman Arslan hükümdarlığı ele almıştır.
Satuk Buğra Han’ın “Müslüman olmasıyla İslamiyet hızla ya-
yılmaya başlamıştır. Daha önceleri Oğuz ve Kalaç Türkleri arasında
Müslüman olan gruplar olmuşsa da, devlet olarak İslamiyet’i kabul
3
Abdulhaluk Mehmet ÇAY, Türklerın Müslüman Oluşu Ve İlk Müslüman
Olduğu Türk Devletleri, Türkiye Kültür Portalı, Ankara 2009.
4
Dr. Adem ÖGER, Satuk Buğra Han Türbesi - Dogu Türkistan, 2014.

218
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

eden ilk Türk boyları Karahanlılar


ve İdil Türkleri olmuştur.” 5
Türkler devlet olarak Müslü-
man olduktan sonra İslamiyet’in
sancaktarlığını yapmaya başlamış-
tır; İslam dinini Karahanlı Türk-
leri Türkistan’da, Gazne Türkleri
Hindistan’da, Selçuklu Türkleri
Anadolu’da, Osmanlılar ise üç kı-
taya yayarak türk islam tarihinin
en şanlı sayfalarını açmışlardır.

1.2 Mezar’ın Konumu


Sultan Satuk Buğrahan Mezarı “Atuş Şehiri’nin güney batısından
üç kilomere uzaklığındakı Sündağ ilçesinin Meşhed köyündedir.
Haritadaki yeri ise doğu uzunluğu 76.10 C’ Grados, kuzey geniş-
liği ise 39.41C’ Grados, deniz yüzünden 1298 metre yüksekliktedir.” 6

5
Türkiye Ünlüler İnternet Ansiklopedisi, Satuk Buğrahan Biyografyasi.
6
Dr. Rahile DAVUT, Yugur Mezarlari, Uygurca Orgınalı, Şincan (Doğu tür-
kistan) Halk Yayınevi, s.1

219
| Osmanlı Mezar Taşları |

Mezar dev minalı büyük kapı, büyük bir camii, sarafhane,


misafirhane, mesai odaları, meydan, havuz, geniş kabristanlik ve
meyveli bağlardan teşekkül etmektedir. toplam yer ölçüsü “10 dö-
nemden fazla olan bu mezarda Sultan’ın kendisini yetiştidiği hocasi
ayni zamandaki en ünlü hocalardan olan din ve devlet adamı Abu
Nasri Samanı’nın makberesi de” 7 bulunmaktadır.

1.3 Mezar’ın Türbe Haline Gitirilmesi ve Tarihi


Sutan Satuk Buğrahan M.956 vefatından sonra “şimdiki kabre
yerine defne edilmiş olup büyük oğlu ve veliahdi (taht varisi) Musa
bin Abdulkerim Baytaş Arsılanhan tarafından babasının, tüm Türk
ve İslam dünyasına gösteren hizmetlerini hatırlayıp Türk ve İslam
dünyası hizmetinde örnek alma amacıyla bu türbeyi yaptırmıştır.” 8
Kabre’nin tarihi hakkında Rahile Davud’a göre kabrenin Kara-
hanlılar döneminden günümüze kadar geçtiği bin yıldan fazla za-
man buyunca defalarca tadilatı yapılmıştır. Buna göre mezarın
tarihini birkaç paragrafta açıklamak mümkindir:
1.3.1 Mezar öncelikle ağaç sütunlu, yüzeyi ise güzel yazıtlarla
dekore edilen ağaç ahşapla dümdüz kapatılmış olup duvarları ise
ağaç dallarını sağız-toprağın kil haline gitirip mükemmel karışı-
mıyla yapılmıştır. Pencere ve kapılar ağaçtan yapılmıştır. Bu me-
zar aynı zamanda Doğu Türkistan’daki ilk İslam’a ait mezardır.

1.3.2 Mezarın
“Seidiye devleti zamanında Sultan Abdureşid Han (M.1533-1550)
tarafından aynı zamandaki binakarlik / mimarlık sanatına uygun
şekilde biton kurulmalı üstü yuvarlak kubbe haline gitirip onarım
görmüştür/ yenilemiştir ve şundan itibaren her yıl devlet adamlarıyla
7
A.g.e., s.2.
8
A.g.e., s.3.

220
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

Kabrenin günümüzdeki hali

beraber mezarı ziyaret etmişlerdir.” 9 Şununla birlikte bu reforumda


Buğrahan tezkiresi adlı Çağatağ Uygurca esere göre “mezar bi-
nasının ön tarafı eski yazıtlarla süslenmiştir. Yine bu eserde Sei-
diye Hanlığı’nın son sultanı Gazi Muhammed İsmail, kendi emri
ile mezara vakıf edilen tüm bağçe ve mülklerden öşre-zekat vergi-
lerini kaldırmıştır. 10

1.3.3 Mezar’ın yakın zaman tarihi


H.1241 M.1827 yılında kaşgar hakimi Ishak Bey tarafından bir
daha tadilat yaptırılmıştır. 1901 yılında artuç ve kaşgar ilindeki
depremde ve 1944 deki sel afetinde mezarın kubbesi büyük za-
rara uğramıştır. 1949 yılında Doğu Türkistan Çin komünistleri
tarafından işgal edildikten “sonra 1956- 1959 senelerde mezarın
9
A.g.e.
10
Bu eserden Dr. Rahile Davud Uygur Mezarları kıtabında bahsetmiş. Fa-
kat kitap hakkında bilgi vermemiştir.

221
| Osmanlı Mezar Taşları |

Türbe ve etrafındakıların Uzaktan gürünümü

aslındaki kubbesi kaldırılıp yüzeyi dümdüz ağaçtan, duvarları biton


tuğlalı, duvarların dışarı ise nakişli tuğlalarla süslenmiş ve üstü yü-
zeyi üçer şeklinde olup tam ortasında hilal ayli küçük bir minar ko-
nularak asıl haletine dönüştürülmüştür.” 11

1.3.4 Mezarı’ın Şimdiki genel durumu


Kabre’nin yer ölçüsü 197 metre kere, uzunluğu ve genişliği ise 14
metre, boyu 5.85 metre olup Sultan Satuk Buğrahan’ın kabresinin
tam ortasındadır. Kabre kuzeyden güney tarafa doğru 3.20 metre,
genişliği ise 3.32 metre boyuysa 1.55 metredir. Dış yüzü alçıyla ka-
tırılmış ve üstüne siyah kadıfe yapılmıştır. Üç taraf duvarında de-
mirden pencereler olup genşliği 1.80 metre, boyu 2.80 metredir.

1.4. Mezar’ın Etrafındekiler


Mezarın doğu kuzey tarafında Sultan’ın hocası Abu Nasri
Samanin’in kabresi bulunmakta olup uzunluğu ve genişliği 3.30,
11
A.g.e., s.5.

222
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

boyu 3.70, yer ölçülü 11 metre karedir. Sultan’nın kabresinin ön


tarafında camii, medrese, misafirhane ve hamamdan oluşan ima-
retler yer almaktadır. Camiinin feneri ise 45 metre olup 19 yüz-
yılın sonunda inşa edilmiştir. Bu mezara bağlı olan 12 dönem-
lik bağçe ve çevrenin manzarası mezar ve camiiyi daha da cazip
hale getirmiştir. 12

1.5 Mezarın Kayıpları ve Şimdeki Özelliği


19. yüzyılın son yarısında batıdan Doğu Türkistan’a ziyarete ge-
len arkeoloji komisyonun üyelerinden Belli ve Kapman tarafın-
dan çekilen fotograflara göre bu mezarın yapısı dev bir kubbe
şeklinde olup yeşil sarı renklerle süslenen ve kubbe etrafı mi-
narlarla çevrelenen ve kubbenin doğu tarafında uzun dev boylu
ağaçtan yapılmış kapı, onun üstüne 1838 yılı kaşgar hakimi Zöh-
reddin tekrar referom yaptı 13 diye arapça yazılar gözükmektedir.

Türbenin aslı gürünümü

12
Aynı eserin Uygurcası’ya karşlaştırarak yazıldı.
13
A.g.e., s.6.

223
| Osmanlı Mezar Taşları |

Şimdide ise 1996 yılında bu yurdun cömert insanlarının yar-


dımıyla tekrar reforom edilip aslındaki dev ve ilginç haline gitiril-
miş olsa bile Çin hükümeti tarafından onun aslı duvarlarındakı
ayetler ve hettat ustaların yazdığı mudhiş güzel het nakişleri sil-
dirilip normal hale getirilmiştir.
Bin seneden fazla tarihe sahip olan bu mezar Doğu Türkis-
tan’daki Uygur Türkleri’nin ve hükümdarlarının ona çoktan önem
verip himaye etmesi neticesinde Türkitan ve uluslararası turistle-
rin önemli ve isteyerek gidilen seyahat noktası haline dönüşmüş-
tür. Çin hükümeti bu mezarı 1956 yılında özerk bölge dericedeki
himaye edelecek medeni yadigar diye kaydetmiştir.

2. Kaşgarlı Mahmut Mezarı


Kaşgarlı Mahmut’un mezarı 950 senelik, Uygur Türkleri’ne has
İslami mimari özelliğe sahip tarihi, medeni ve kültürel bir mirasdır
/ hatıradır. Ben bu mezarı arkadaşlarımla beraber kendim bizzat
2013 mayıs ayında ziyaret etmiştim. Mezar türbe hâline getiril-
miş olup Doğu Türkistan’in Kaşgar ilinin 45 kilometre uzaklı-
ğındakı Opal köyü merkezinden dört kilometre kuzeybatıdadır.
Türbenin tam yeri ise; “39 derece 18 dakika 51.11 saniye kuzey
enleminde, 75 derece 30 dakika 36.03 saniye doğu boylamındadır.
Bir bahçe içerisindeki türbe bakımlıdır. Bahçenin girişine Kâşgarlı
Mahmud’un yaklaşık 4 metre yüksekliğinde bir heykeli dikilmiştir.
Külliye şeklindeki türbede hacet yeri, halvet yeri, çilehane, tilavet-
hane yer almaktadır.” 14
Bahçede bugün müze hâline getirilmiş bir bölüm ve bir
mescit bulunmaktadır. Türbenin 1829 ve 1897 yıllarında iki kez
14
Türk Dil Kurumu Web Sitesi, Kaşgarlı Mahmud Türbesi; Uygur Akademi
Web Sitesi; Hasan ABDURREHİM, Kaşgarlı Mahmut Mezarı, Şincan Üni-
verstesi İlmi Dergisi, S. 2, 1984.

224
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

onarım gördüğü kitabelerde kayıtlıdır. Yakın zamanda da bina-


ların onarımdan geçirildiği anlaşılmaktadır. Bu onarımlarla tür-
benin ve külliyenin asıl biçiminin zaman içinde değişikliğe uğra-
dığını söylemek mümkündür.
Türbeye giden yolda Kâşgarlı Mahmud’un diktiğine inanı-
lan büyük bir ağaç vardır. Uygur Türkleri’nin Hayhay Terek diye
adlandırdığı bu büyük ağacın hemen yakınında da bir su kaynağı
bulunmaktadır. Ağacın dalları, dileklerinin olması için insanların
bağladığı bez parçalarıyla bezenmiştir.
Ağacın hemen yakınındaki merdiven, ziyaretçileri Kâşgarlı
Mahmud türbesine ulaştırmaktadır. Bahçe içerisindeki bütün
merdivenlerin toplam basamak sayısı doksan yedidir. Basamak-
ların bu sayıda olması, Kâşgarlı Mahmud’un yaşadığı yıl sayısını
göstermek içindir.

225
| Osmanlı Mezar Taşları |

3. Mezar İçindekiler
Etrafı duvarla çevrili türbe avlusunun girişinde taçkapı bulun-
maktadır. Taçkapının içindeki Kâşgarlı Mahmud’un temsili resmi,
ziyarete gelenleri karşılamaktadır. Türbe, avlunun batısındadır.
Üç odadan oluşan türbenin girişinde sağdaki odada Kâşgarlı
Mahmud’un sandukası yer alır. Kâşgarlı Mahmud’un asıl meza-
rının ise türbenin hemen güneyindeki mezarlıkta olduğu ifade
edilmektedir. Türbedar Yasin Kari, yaklaşık yirmi metre uzak-
lıkta, türbeye bakan mezarın Kâşgarlı Mahmud’un asıl mezarı
olduğunu belirtmektedir. Bu mezar, Kâşgarlı Mahmud’un kur-
duğuna inanılan Mahmudiye Medresesi’ne ait kalıntıların he-
men batısındadır.

Türbedeki ikinci odada Dîvânu Lugâti’t-Türk basımlarından


oluşan bir sergi yer almaktadır. Üçüncü oda ise ziyaretçilerin na-
maz kılabilecekleri biçimde düzenlenmiştir. Bu odada türbenin
damına çıkan bir de merdiven bulunmaktadır.

226
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

Kâşgarlı Mahmud türbesi, yalnızca Kâşgar’dan değil çevre


illerden çeşitli bölgelerinden gelen Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer
Türk topluluklarından, hatta Çin’den ve yabancı ülkelerden gelen
ziyaretçiler tarafından hemen her gün bol bol ziyaret edilmektedir.

4. Tarihi Bilgilere Göre Mezarın Kayıpları


Doğu Türkistandaki büyükler ve alimlerin ve halkın evlerinde
saklanmakta olan tarihi ve dini kitaplar ve el yazma – mahutat-
lar bu mezarın medrese müzisine vakf edilmiştir.
1982 yılında meşhur türkolog alimlerimizden ibrahim Mu’ti
ve Nursultan Osmanuvların kaşgar ili Opal köyünü merkez eden
araştırmaları üzerinde bir çok el yazma ve belgelere ulaşmıştır. 6
ocak 1983’te düzenlenen Kaşgarlı Mahmut mezarı hususundaki
araştırmacı ve alimlerin sempozyum çalışmalarından sonra bu
komisyon hemen Kaşgar ilinin büyük alimi Emir Hüseyin Ka-
dını ziyaret etmiştir. Ziyaret esnasında onun dedesi, bundan 185
sene önceki Kaşgar müftüsü Molla Sadık Elem Ahun’dan miras
kalan 6 tane defter, bir toplanan kıymetli Mesnevi-yi Şerif ese-
rinin el yazmasının “bu kıtap Opal’deki Hezreti Molla Şemsiddin
Hüseyin oğlu, kalem sahibi Kaşgarlı Mahmut kabresine vakıf edildi”
diye bir belge ile birlikte, Emir Hüseyin’e takdim edilmiştir. Bun-
dan başka yaklaşık 250 senelik Ruslar, Çin-Manşur baskıları ve
her türlü savaşlara maruz kalan Doğu Türkistan halkı ellerindeki
el yazma ilmi mahtutat ve maddi – manevi miraslarını bu mezar
medresesine takdim etmiş olup muhafeze edilmişti ama bu miras-
ların çoğunluğu Çin işgalından sonra ortalıktan kayıp olmuştur.

5. Kralçe Amannısahan Mezarı


Amannısahan Uygur Türkleri’nin zekâsı, çalışkanlığı İslamı kül-
türü zengin ve icatkar bir halk olduğunu dünyaya anlatan cevheri,

227
| Osmanlı Mezar Taşları |

Uygur 12 makamının mucidisidir. 12 makam, Uygurların yaşamla-


rının bütün ayrıntılarını müzik diliyle anlatan estetik bir ansiklope-
didir. Böyle bir müzik eseri dünyadaki milletlerin sanat tarihinde
nadir görülen özel bir eser olduğu için “Doğu Müzik Uygarlı-
ğı’ndaki Mucize” diye tanınmıştır. Bu özelliklerinden dolayı Bir-
leşmiş Milletler Bilim, Eğitim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ta-
rafından 25 Kasım 2005’te “Maddî Olmayan Kültürel Miraslar”
listesine alınan Uygur 12 makamının şimdiye kadar devam et-
mesinin temelini atanlardan biri büyük makamcı Amannısahan-
dır. 15 Amannısahan, 16. yüzyılda Yarkent Saidiye Hanedanı dev-
rinde tanınan yetenekli bir müzisyen ve şairedir. Burada ben, bu
kahraman Uygur kızının mezarını kısaca tanıtmaya çalışacağım.

15
Rukiya HACI, Uygur Türklerinin Dünyaca Meşhur 12 Makamının Yaratıcısı
Amannısahan. https://docplayer.biz.tr/194031-Uygur-turklerinin-dunyaca-
meshur-1 Amannısahan ile ilgili olan CD, VCD ve DVD’ler, Rukiye Hacı
tarafından Atatürk Kültür Merkezi Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır. Bu ko-
nuda bilgi almak isteyen araştırmacılar adı geçen kütüphaneye bakabilirler.

228
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

5.1 Amannısahan’ın Biyografyası


Tarihî bilgiler ve araştırmacıların bulgularına göre Amannısahan
1523’te Yarkent’te dünyaya gelmiş ve 1557’de 34 yaşında doğum
yaparken hayatını kaybetmiştir. Bazı kayıtlarda Amannısahan’ın fa-
kir bir oduncu olan Mahmud’un kızı olduğu, M 1534’te doğduğu,
ölümünün ise 1567 olduğu kayıtlıdır. 16 O şu devirdeki Seidiye dev-
letinin hanı sultan Abdürreşit Han’ın (m 1533-1570) eşi olup sul-
tan ve onun babası Seid Han ikisi de Uygur Türkleri’nin medeniyet
ve kültürünü ehya etmeye gayet çabalar göstermiştir. Onun zama-
nında Seidiye Hanlığı Türk musikîşinaslığının merkezi olur. Irak,
İran, Tebriz, Harezm, Semerkant, Endican, İstanbul, Keşmir, Belh
ve Şiraz gibi yerlerden gelen müzik heveslileri Yarkent’te toplanırlar. 17
Abdürreşit Han’ın eşi Amannisahan hem şair, hem musikîşinastır.
Amannısahan sarayda 20 yıl kalmış, bu süre içinde Abdür-
reşit Han’ın desteğiyle makamların güftelerini de düzenleyerek
kendi becerisiyle İşretengiz (Sevinci Uyarma) adında bir ma-
kam, Divan-ı Nefsî (Nefsî Şiirleri Külliyatı) gibi değerli şiirlerle
hanımlara öğüt verme amacı taşıyan Güzel Ahlak ve Kalpler Şerhi
adıyla kitaplar da yazmıştır. Şiir, nağme ve hattatlık hakkında bu
kadar derin manalı bir kitap şimdiye kadar nadir görülmüştür.
Uygurlar arasında Amannısahan’dan sonra makam bulan ve be-
yit yazan başka sanatçı olup olmadığı bile belli değildir. 18 Fakat,
Amannisahan’ın eserleri, Amannisahan’dan yüzyıl sonra, Appak
Hoca’nın tahta çıktığı sırada yasaklanır ve ateşe verilir. 19 Ancak
16
Mirza Muhammed GÜRAGAN, Tarihi Reşidi, Yayına Hazırlayan: Muham-
med Turdi MİRZİAHMED, Halk Yayınevi, Urumçi 2004.
17
Molla İsmetulla Binni Molla Nimetulla MUCİZİ, Tevarih-i Musikiyyun,
Pekin 1982, s.33-34.
18
Rukiya HACI, Uygur Türklerinin Dünyaca Meşhur 12 Makaminin Yaraticisi
Amannisahan, DOCPLAYIR İnternet Sitesi, s. 280.
19
Dr. Erkin EMET, Doğu Türkistan Ve Uygur Türkleri, Düşünce Kahvesi Web
Sitesi. https://dusuncekahvesi.wordpress.com/2009/12/18/uygur-turkleri-ve-
dogu-turkistan/

229
| Osmanlı Mezar Taşları |

kısaca hayatını Uygur Türklerinin kültür, sanat ve edebiyatını


ihya etmekle tüketen kahraman kızdır. 1560 ya da 1567 yılında
doğum sırasinda dünyadan vedalaşmıştır.

5.2 Mezarın Konumu


Mezar Doğu Türkista’nın (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Kaş-
gar iline bağlı olan Yarkent ilçesinde olup Kaşgar’a uzaklığı 190
km’dir. Yarkent Çin işgalinden önce eskiden hanlığın ordusu ve
aynı zamanda en kentsel yerleşik büyük bir şehir idi. Uzun tarihi
ile birlikte sanatkar ve makamcı Amannısahan’ın yaşadığı ve tür-
besinin bulunduğu şehirdir. Amannısahan türbesi ise Yarkent’teki
Han ailesinin mezarlığı olan Meşhur Altunlu Mezarı’nda olup bu
mezar Doğu Türkistan’daki çok fazla kubbeleri, medrese, camii
ve havzusu olan, 5500 metrekare yer ölçüsüne sahip en büyük
ve şanlı şahsiyetlerin mezarlığıdır. Çin hükümeti sayahet nezareti
tarafından turizimçilerin ziyaretini kolaylaştırmak amacıyla Ey-
lul 1992 yılında Amannısahanın naaşı, asli mekanı olan Altunlu
Mezarlığı’nın ortasından çevresindeki bir yere nakıl edilip tür-
besi eskideki gibi yeniden yaptırılmıştır ve gününmüzde Aman-
nısahan kebregahi diye tanılmıştır.

5.3 Mezarın Tarihi


Altunlu adını alan bu mezar M.1533 yılı Yarkent devletinin kuru-
cusu Sultan Seidhan’ın bu yere defne edilmesiyle inşa olup Padi-
şahlar Kabristanlığı, Altunlurum Mezarı diye tanılmıştır. Sultan
Seidhan’ın evladlarından Sultan Abdureşidhan, Abdulkerimhan,
Kedirhan ve meşhur kralçe Amannısahan, bununla birlikte M.17.
yüzyılda baş gösteren sufı-teriketinin büyük hocası Perganeli İşan
İshak Veli oğlu Daniyal hocalar da bu mezara defnedilmişlerdir.
Mezara altun adının verilmesinde Uygur halk rivayetlerinde bir
kaç kıssalar mevcut, ama en önemli olan bu ki Uygur Türkleri

230
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

nezdinde onların anne babalarının naaşının koyulduğu yer kıy-


metlidir bu yüzden kıymetli anlamında “altunlu” adı verılmiştir.
Daha bir görüş ise Sultan Seidhan 1514’te Yarkent eski padışahı
Mırza Ababekiri derbe ile tahtan düşürüp hesapsız altın-gümüş-
leri ganimet almış ve halktan yedi sene her türlü vergileri kal-
dirmiştir. Bu nedenle Seidhan altun padişah diye anılmıştır ve
mezarına altunlu mezarı adı verilmiştir. Bunun akabinde mezar
etrafındakı camii, göl, şehir kale kapıları altun adını almıştır. 17.
Yüzyılın başlarında sufıların ak turbanliler hocası Hidayetullah
Apak hoca mezarın etrafındakı altunlu medresesı ve altunlu ca-
misini binlerçe kişilerle bebaber yandırmış ve medrese kütüpha-
nelerindeki tüm eserleri nihai olarak bitirmiştir. Sonra camii ve
medrese onarımlanmış ama kütüphaneden hiç bir eser kalma-
mıştır. Mezar camii 1961 renkler ve süsleri bozulmuş ve 1980 yıl-
larında aslındakı renk ve süsleri haline gitirilmiştir. 1988 yılında
Yarkent İlçi Hükümeti tüm Doğu Türkistan ahalesine müraca-
atname yazıp kralçe Amannısahan’ın türbesini asline getirmek
için yardım toparlamıştır. 20 Eylul 1992’te nakle edildikten sonra
eskideki halinden daha cazipli geniş bir yere defne edilip türbesi
etraftakı kabre ve türbelerden daha farklı bir şekilde yapılmıştır.

5.4 Türbenin Şimdeki Görünümü ve Etrafındakıler


Türbe yukarıda dediğimiz gibi 1992 yılında meşhur Altunlu
Mezarı’nın tam ortasından sağ köşesine nakle edilmiş olup, üç
etrafı sukak olup duvarla kapalıdır, ön tarafı ise demir ile kısa
boylu duvar/rişatkayla (çit) hazire içine alınmıştır. Türbe yan ta-
raf yoldan bir mere yükseklikte kurulmuş olup dört bir yanına iki
katlı türbe imareti yapılmış ve üstüne kubbe dikilmiştir. Türbenin
20
Nurmuhammed AYUP, Meşhur Tarihi Seyligah –Yarkent Altunlu Hanlar Kab-
rıstanlığı, Vatanım İnternet Sitesi, 5 mayıs 2018, http://wetinim.com/forum.
php?mod=viewthread&tid=2012

231
| Osmanlı Mezar Taşları |

arka taraflarında itibarsız bırakılan, şimdi yıkılmaya maruz ka-


lan çeşitli türbe ve kabreler bulunuyor. Karşı taraftaysa yuka-
rıda bahsettiğimiz güzel manzireli heybetli münarlı meşhur Al-
tunlu Camii yer almaktadır. Diğer yanda ise uluslararası Altunlu
Pazarı’nın giriş kapısı bulunuyor. Bu görüntüler bir taraftan Uy-
gur Türkleri’nin ne kadar mükemmel mimar sanatına sahip ol-
duğu ve yüksek terekkiyatının tüm örneklerini hatırlatıyorsa, öte
yandan bu yok edilmeye maruz bırakılan kabre ve türbeler kül-
tür ve medeniyetimiz açısından acımızı arttırıyor.

5.5 Mezar Türbesi İçi


Türbe kapısıdan girdiğimizde tam ortada Amannısahan’ın kab-
resi güneyden kuzeye doğru katırılmış ve giriş kapısına doğru
Uygur Türkçesi’nde “meşhur şaire makamci amannısahanın kab-
resi” diye yazılmıştır. Kabre üstü siyah kadıfe ile örtülenmiş ve
sağ yanda türbenin kısaca tarihi bildirilen küçük bir tahta yer al-
maktadır. Türbenin dört taraf duvarında on iki tane pencere olup
her pencerenin yukarısında 12 makamın her biri birden yer al-
maktadır. Pencigah Makamı, Özhal Makamı, Ecem Makamı ve
Umşak Makamı Uygur Türkçesi’yle yazilmiş olduğunu hemen
görmekteyiz. Türbe imaretinin iç duvar yüzü ve üst yüzü Uygur
milli nekkaşlık sanatıyla nefis gül nekişleri oyulup uzun ve geniş
heybetine, heybet ve süs katmaktadır.

6. Şimdiki Uygur Mezar Örneği Şair Abdurrahim Ötkür’ün Kabrı


Doğu Türkistan halkı ve Uygur Türkleri’nin çağdaş Uygur edebi-
yatı, şiiri, tarihi hakkında en önemli şahsiyetlerden biri olan Abdur-
rahim Ötkür sadece Uygur Türkleri’nin değil Orta Asya, Kafkasya
ve Anadolu’daki diğer Türki dillerinde de etkisi büyüktür. Onun
şiiri icadiyetleri, tarih, dil, kültür ve edebiyat hakkındaki çabaları

232
bitmez bilimsel maden olup
araştırmacıların kıblesi ol-
maktadır. Onun ekribaları
onu anmak hatırlamak ama-
cıyla kabresi üzerine türbeye
benzer bir şekilde etrafındakı
başka kabrelerden farklı bir
şekilde bir imaret inşa etmiş
olup bu da Uygur Türkleri’nin
günümüzdeki mezar kültü-
rüne önemli bir örnek ola-
bılır. Bu mezarı da yukar-
daki mezarları tanıttığımız
gibi öncelikle merhumun bi-
yografyası , mezarın konumu
ve onun görünümü üzerin-
den tanıtmak mümkündür.

6.1 Abdurrehim Ötkür’ün


Biyografyası
Bilim ve siyaset adamı Abdurrehim Ötkür 1923 te Doğu Türkista’nın
Kumul vilayetinde dünyaya gelmiştir. 1942’de Urumçi Enstitüsü
Pedagoji Fakültesini bitirdi. Öğretmen olarak çalışmaya başladı.
1944’te Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını istediği için Çin işgal
idaresi tarafından hapse atıldı. 1947 yılında hapisten çıkınca
mücadelesini Çin’in merkezî hükümeti ve Çin kamuoyu nez-
dinde yürütebilmek için Çin’e gitti. Burada Mesut Sabri Bay-
kuzu, Mehmed Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin’le birlikte millî,
siyasî ve demokratik bir mücadele içine girdi. Doğu Türkistan
Türklerini özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine çağırmak ama-
cıyla çeşitli kitaplar yayımladı. 1949 yılında Doğu Türkistan’ı Kızıl

233
| Osmanlı Mezar Taşları |

Çin ordularının işgal etmesi üzerine yakalanarak 1970 yılına ka-


dar Çin zindanlarında tutuldu. Hapisten çıkış, sırasında halk ta-
rafından coşkuyla karşılandı. 21

Doğu Türkistan Sosyal İlimler Akademisi Başkanlığı, Ku-


tadgu Bilig Araştırma Cemiyeti Başkan Yardımcılığı, Orta Asya
Tarihi Araştırmalar Cemiyeti, Yazarlar Cemiyeti Yönetim Ku-
rulu üyeliği, Milletler Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsü üyeliği ve
Sosyal İlimler Mecmuası Genel Yayın Müdürlüğü gibi görevlerde
bulundu. Eserlerinde Doğu Türkistan Türklerinin bağımsızlık
mücadelesini işledi. Üniversite ve yüksek okullarda Türklük Bil-
gisi dersleri verdi, makaleler yazdı, konferanslar verdi. Kutadgu
21
Türkiye Ünlüler İnternet Ansiklopedisi, Abdurrehim ÖTKÜR Biyografası;
Merhumun eşi Helçe TİLEŞVA, Hayat Yoldaşim Abdurrahim Ötkürü Öz-
lüyorum, Kumul Edebiyatı Dergisi, Urumçi 2003, s. 5.

234
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

Bilig ve Dîvânü Lügati-t Türk’ün Uygur Türkçesi ile yayımlan-


masında önemli görevler üstlendi. 22 06 Ekim, 1995 te Urumçi
şehrinde vefat etti.

ESERLERİ:
Şiir: Yürek Mungları (Yürek Sıkıntıları), Tarım Boyları (1948),
Kaşgar Gecesi (1948), Ömür Menzilleri, Abdurrahim Ötkür’ün
Şiirleri (yay. haz. Hülya Kasapoğlu Çengel, 2000).
Roman: İz, Uyanan Zemin, Topraklar.

6.2 Mezarın Konumu


Merhumun mezarı Doğu Türkista’nın şimdiki başkenti Urumçi
şehrindeki dört meşhur müslümanlar makberelerinden biri olan
Gülsay mezarlığında yer almaktadır. Mezarlık Urumçi şehir mer-
kezinden geçen Say yolu boyunda olup Urumçi’ye giden her ke-
sin görebilmesi mümkündür. Mezarlık alanı hakkında yeterli bir
bilgiye erişemesek de onu geniş ve yoğun yer ölçüsünü kapsadı-
ğını ve Uygur Türkleri’nin türbeli – türbesiz ve ona bezer çeşitli
şekildeki kabrelerle kadim ve modern zamandakı kabir kültü-
rünü temsil edebiliyor haldedir.

6.3 Mezarın Gürünümü


Merhumun ekribaları ve eşi defne töreninden hemen sonra
kabresini etrafıdakı kabrelerden farklı bir şekilde dört bir tarafı
açık ama kubbeye benzer bir şekilde üstü kapalı yaptırmışlar-
dır. Kabrenin merhumun kafasının yer aldığı tarafa tahta şeki-
linde mezar taşı diklenmiş olup bu taşın üstününede yay şeklide
arapça “‫ ”بسم الله الرحمن الرحيم‬ve hemen aşağıda Uygur türkçesiyle
22
Türkiye Ünlüler internet Ansiklopedisi. Abdurrahim ÖTKÜR Biyografyası;
Abdurrahim ÖTKÜR, İZ, SINCAN, Doğu Türkistan Halk Yayınevi, 2007.

235
| Osmanlı Mezar Taşları |

‫ يازغۇچى ۋە ئالىم ئابدۇرېھىم‬،‫ئۇيغۇر خەلقىنىڭ مۇنەۋۋەر پەرزەنتى تاالنىتلىق شائىر‬


.‫ ئۆكتەبىر‬-5 ،5991-3291 .‫تىلەھۇف ئۆتكۈرئ‬
“Uygur halkının munevver oğlu mucitçi şair, yazar ve alimi Ab-
durrehim Tileşuf Ötkür, 1923-1995, 5 kasım” diye yazılmıştır.
Giriş taraf sağdaysa merhumun yakın arkadaşlarından olan
Ahad Esra’nın: ‫مەرھۇم ئۆتكۈر ئەپەندى قەلبىمىزدە مەنگۈ ھايات‬. “Mer-
hum Ötkür efendi kalbimizde ebedi hayattır” diye yazdığı sıyah
tahta bulunmaktadır. Bu görünüm Doğu Türkistan’dakı diğer
bölgelerde yer alan şimdiki tüm kabrelerin bir sembolu ola-
masa bile benzer şekil, yazılar ve görünümler de örnek olarak
bulunmaktadır.
Sonunda farıklı birkaç mühim şahisların mezar ve kabreleri-
nin fotografını getirerek Uygur Türkleri’nin şimdiki kabre kültü-
rünün şahidelerine dikkatınızı çekerek makaleyi sona erdiriyorum.

236
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

Sonuç
Mezar taşları hakkındakı araştırmalar görüntü olarak sade ol-
masına rağmen medeniyet ve kültür tarihimizi tanımamız için
önemli gerçek kaynaklardan sayılır. Osmanlı Devleti yıkıldık-
tan sonra Batı medeniyetleri , doğu taraftan Çin medeniyeti ve
Buddist medeniyeti İslam medeniyetine tecavuz etmeye başladı.
Eski mezar taşları bunun açık sembollerinden biridir.
Doğu Türkistan Türk cografyasının kökü (ana damarı) ol-
masına rağmen bir yandan Çin baskısı altında asimile edilerek
kendi zengin medeniyetleri ve kültürlerini kaybetmektedirler öte
yandan da tekfirî selefî akımların aşırıcı düşüncelerinin hızlıca
daralmasından dolayı eski mezar türbeleri ve kabreler sahipsiz
kalmaktadır. Bu akımlar Çin’in asmilasyon polıtıkaları ve me-
deniyet kültür soykırımlarının arttırılmasına destek olmaktadır.
Bu nedenle tüm Türk ve İslam dunyasına haykırarak kendi mi-
raslarını korunmasına, asmilasyona maruz kalan her türlü kül-
tür ve medeniyetlerin kadar önemli olduğuna dikkat çekiyorum.
Uygur Türkleri’nin kadim mezar kültürüne örnek olarak
Sultan Satuk Buğra Han mezarı, Kaşgarlı Mahmud mezarı,
Kralçe şaire Amannisahan mezarı ve günümüzdeki kabrelerine

237
| Osmanlı Mezar Taşları |

sembol Uygur Türkleri ve tüm Türk Dünyasının dil alimi, edip,


ünlü yazar ve şair Abdurrehim Ötkür’ün mezarları üzerinden
oradaki müslüman Uygur Türkleri’nin medeniyeti ve kültürü
ile tanışmak amacıyla bu araştırma hazırlandı.
Sultan Satuk Buğra Han’ın mezarı Doğu Türkistan’da İs-
lam ve Türklüğün sembolü olan meşhur mezardır. Bu mezar
bin seneden fazla tarihinde mezar imaretleri, kabre taşları çe-
şitli durumlardan dolayı müslümanların kalp hatırasında en
önemli bir değere sahiptir.
Satuk Buğrahan’dan sonra Karahanlı hükümdarları, sadece
İslâm dinini kabul etmekle kalmamış, hâkim oldukları (Orta-
Asya) Türkistan bölgesi başta olmak üzere Asya kıtasında çe-
şitli yollarla İslâmiyet’in yayılması için çaba göstermişlerdir.
Bu maksatla, çok sayıda cami, medrese, kütüphane, kervansa-
ray ve hastane gibi müesseseler inşa ederek bu coğrafyayı bü-
yük bir medeniyet merkezi haline getirmişlerdir. Kaşgar, Bala-
sagun, Semerkand ve Buhara gibi Türk şehirleri birer ilim ve
kültür merkezi haline getirilmiştir.
Bu merkezlerde Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin ilk
eserleri ortaya çıkmaya başlamıştır. İslam, Karahanlıların gay-
retleriyle Orta Asya Türkistan bölgelerinde yayıldığından bu
bölgedeki Türklerin çoğunluğunun dini haline gelmiştir. Kara-
hanlılar döneminin üzerinde durulması gereken en önemli iki
eseri, “Kutadgu Bilig” ve “Dîvânü Lugâti’t-Türk” dür; Kutadgu
Bilig günümüzde Türkçe olarak yazılmış, edebi eserlerin en es-
kisi olarak kabul edilmektedir. Diğer Uygurca metinlere göre
daha öz Türkçe olmakla birlikte, bu eserde Arapça ve Farsça
kelimelere yer verilmiştir. Böylece Arapça ve Farsça kelime-
ler Türk diline girmeye başlamıştır.Yusuf Has Hâcib tarafın-
dan manzum olarak Kaşgar-Hâkâniyye lehçesi ile kaleme alı-
nan “Kutadgu Bilig”, 1069–1070 yılında tamamlanmış ve Kaşgar

238
| Uygur Türkleri’nin Mezar Medeniyetinden Örnekler |

hükümdarı Tabgaç Buğra Kara Hakan Ebû Ali Hasan b. Sü-


leyman Arslan Karahan’a sunulmuştur. Bu eserde yazar ken-
disini ilk Türk-İslam devleti olan Karahanlıların bilgesi olarak
görmekte ve bu devletin yükselmesi için gerekli olan konuları
ele alıp açıklamaktadır.
Amannısahan ve onun mezarı 16 yüzyıldaki Uygur Türkleri’nin
kültür ve medeniyetini tanıtmakta en mühim kaynak olarak gö-
rülmektedir. Amannısahan tarafından icat edilen Uygur 12 ma-
kamı ise dünya sanat sahasına sunulan en önemli katkılardan
biridir. 12 makamın Birleşmiş Milletler Örgütü gayri maddi
miraslar listesine alınması onun ne derece kıymetli olduğunun
açık ispatıdır.
Abdurahim Ötkür mezarı ise Doğu Türkistan’ın şimdiki
başkenti Urumçi şehrindeki meşhur mezarlık olan Gülsay da
olup uygur türklerinin gününmüzdeki kabrelerini temsil eden bir
mezar örneğidir. Mezar taşına güzel ve cazip bir şekilde Arap-
Uygur yazısının sanatsal şekliyle merhumum adı oyulmuştur.
Çalışmada öneri düşünülüyorsa, yukarda bahs edilen me-
zarlara bezeyen binlerce mezarın bulunması göz önünde bu-
lundurularak, Türk tarihi, Türk kültür tarihi ve Türk İslam ta-
rihinin en değerli unsurlarından biri olan bu kıymetli kadim
miraslara sahip çıkılması öneri olarak verilebilir. İkinci olarak
ilk İslamı kabul eden Türk coğrafyası olduğu göz önüne alına-
rak o dönemdeki Müslüman Türklerin dini anlayışı, doğum-
ölüm sırasındaki örflerini anlamak açısından o dönemin mezar-
ları hakkında çalışma yürütmeden gerçeği anlamanın mümküm
olmayacağını hatırlatmakta yarar vardır. Son olarak kadim Türk
tarihi ve örf adetleri ile ilgilenen saha ve şahsların bireysel ya da
ekip şeklinde Doğu Türkistan’ın bu tür miraslarını araştırmak,
incelemek için gitmeleri önem taşımakta olduğu vurgulanabilir.

239
| Osmanlı Mezar Taşları |

Kaynakça
1- KUR’AN KERİM.
2- DAVUT, Rahile, Yugur Mezarları, Şincan (Doğu türkistan) Halk Ya-
yınevi, 1şubat, Urumçi 2012.
3- ÇORUHLU, Yaşar, Eskı Türklerın Kutsal Mezarları – Kurganlar,
Ötüken Neşriyat, İstanbul 2016.
4- ABDURRAHMAN, Abdukerim, Uygurlarda Mezar Medeniyeti, Mi-
ras Dergisi, 2015 say: 6. Urumçi.
5-  Uygur akademi web sitesi, Yazar: Hasan Abdurrehim. Kaşgarlı Mah-
mut Mezarı. Sıncan Üniverstesi İlmi Dergisi, sayı 2. 1984.
6- Türk dili kurumu web sitesi. Kaşgarlı Mahmud Türbesı.
7- ÇAY, Abdulhaluk Mehmet Türklerın Müslüman Oluşu Ve Ilk Müs-
lüman Olduğu Türk Devletlerı. Türkiye Kültür portal, Ankara 2009.
8- İNAYET, Alimcan, Uygurların Mezar Üzerinden Bir Araştırma. Milli
foliklor dergisi, yıl 15, 2003. Sayı: 60.
9- HACI, Rukiya, Uygur Türklerinin Dünyaca Meşhue 12 Makamının
Yaratıvısı Amannısahan. DOCPLAYIR intenet sitesi.
10- ÖTKÜR, Abdurrahim, İz, Sıncan – Doğu Türkistan Halk Yayınevi
2007.
11- ÖGER, Adem - Alimcan İNAYET, Uygur Türklerinde Ölüm İle İna-
nış Ve Adetler, uluslar arası uygur araştırmaları dergisi. Say: 1.2, 2013.
12- AYUP, Nurmuhammed, Meşhur Tarihi Seyligah –Yarkent Altunlu
Hanlar Kabrıstanlığı. Vatanım internet sitesi.

240
‫شيخ اإلسالم عالء الدين العربي‬
‫دراسة حول تثبيت شاهده وآثاره العلمية‬
‫‪Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî:‬‬
‫‪Şahidesinin Tespit ve Eserlerinin İncelenmesi‬‬
‫)‪(ö. 901/1496‬‬

‫زياد الرواشدة*‬
‫  ‬

‫تقديم‬
‫لقدو َّفرالسلطان‬ ‫كانت للعلماء مكانة رفيعة في ُبنيـــة الدولة العثمانية‪،‬‬
‫َ َ‬ ‫َ‬
‫محمــد خــان (‪886‬ه‪1481/‬م) لهمالبيئــة العلميةفــي إنشــاء المــدارس‬
‫ومرافقهــا‪ ،‬كمــا كانــت للعلمــاء عنايــة بعــد وفاتهم أيضــاً في دفنهــم بمقابر‬
‫خاصــة تعلوهــا الشــواهد المنقوشــة والقبــاب المزخرفــة الدالــة علــى قيمة‬
‫ *‬
‫األستاذ المشارك د‪ .‬زياد عبد الرحمن الرواشدة‪ ،‬محاضر بقسم التفسير‪ ،‬جامعة اسطنبول‪،‬‬
‫كلية اإللهيات‪.‬‬
‫ ‬
‫‪Doç. Dr. Ziyad Alrawashdeh, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, tefsir‬‬
‫‪anabilim dalı,‬‬
‫ ‬
‫‪guller_guler@yahoo.com, ziyad.alrawashdeh@istanbul.edu.tr‬‬

‫‪241‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫أصحابها في ســلك الدولة‪ .‬ومن العلماء المعروفين الذين دفنوا في مقبرة‬


‫(أبــي أيــوب) شــيخ اإلســام عــاء الديــن العربــي(‪901‬ه‪1496/‬م)‪ ،‬حيــث‬
‫كانــت لــه مكانــة كبيرة فــي البنية العلميــة واإلنتاج المعرفــي‪ ،‬ومؤلفات في‬
‫ـــا عالء‬
‫لـم َّ‬
‫التفسير والكالموالفقه والسير‪..‬الخ‪.‬وقد انتهت الرحلة العلمية ُ‬
‫الدين العربي(‪904‬ه‪1496/‬م)بتقليد السلطان بايزيد الثاني(‪917‬ه‪1512/‬م)‬
‫له وظيفة (شــيخ اإلســام ومفتي األنام) ســنة (‪900‬ه ‪1495/‬م)‪ .‬لقد كانت‬
‫حل به المقام في اسطنبول؛‬
‫لهذا العالم رحلة طويلة في طلب العلم؛ حتى َّ‬
‫وكان شــغو ًفا بالعلم ودراســة المعارف والعلوم اإلســامية من فقه وتفسير‬
‫وكالم وحديــث وأصــول وتصــوف علــى يد أكابــر أهل العلم‪ ،‬ومن أشــهر‬
‫علمــاء األنضــول الذيــن درس عليهم‪:‬المولــى كورانــي (‪893‬ه‪1488/‬م)‬
‫وخضــر بيــك (‪863‬ه‪1459/‬م)‪ ،‬فــي شــتى أصنــاف العلوم النقليــة والعقلية‬
‫عامل‪.‬‬
‫ً‬ ‫عالـما‬
‫ً‬ ‫والعرفانية‪ ،‬فصار‬

‫الالفت للنظر؛ أن قبر شيخ اإلسالم عالء الدين العربي يتسم بصفات‬
‫يظهــر مــن خاللهــا اهتمام الدولة به‪ ،‬إذ أمر الســلطان بايزيــد الثاني ببناء قبة‬
‫فــوق قبــره‪ ،‬فجــاءت قبــة فريــدة تــرى من أطــراف منطقــة أيــوب وحتى من‬
‫الطــرف اآلخــر للخليج‪،‬والتــي لــم يبــق منهــا اليــوم إال أثر قواعــد أعمدتها‬
‫األربعــة‪ ،‬التــي كانــت تُ َك ِّون َشــكالً رباعياً‪ ،‬تحمل فوقها قبــة بالغة الجمال‪،‬‬
‫كما هو موصوف في كتب التاريخ التي سندلل عليها في هذا المبحث‪.‬‬
‫الضــوء فــي هــذا البحــث علــى الحيــاة العلميةلهــذا ِ‬ ‫ِ‬
‫العالــم‬ ‫وسأُســ ّلط َ َ‬
‫ود َّرســها فــي‬
‫الجليــل‪ ،‬وعلــى شــيوخه وتالمذتــه‪ ،‬والعلــوم التــي بــرز بهــا َ‬
‫حل بها‪ ،‬وأهم الكتب والشــروح التــي تركها خلفه‪ ،‬إضافة‬ ‫المــدارس التــي َّ‬
‫وت َو ِلّيه أعلــى درجة دينية في‬
‫إلــى االلتفــات إلــى جهوده العلميــة والفكرية‪َ ،‬‬
‫مؤسسة السلطة الدينية في الدلة‪.‬‬

‫‪242‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫المبحث األول‬
‫ســنتناول فــي هــذا المبحث حيــاة المولى عالء الدين العربي اســمه ونســبه‬
‫ونشــأته‪،‬كما ســنعرج علــى رحلتــه فــي طلــب العلــم مــن حلــب إلــى مــدن‬
‫األنضــول إلــى أن اســتقر بــه المقــام فــي اســطنبول‪ ،‬وجهــوده فــي التدريس‬
‫والتأليــف ونشــر العلــم‪ ،‬مــع ذكــر أشــهر الطلبــة الذيــن تتلمــذوا عليــه فــي‬
‫درس بها‪.‬‬
‫المدارس التي َّ‬

‫‪ .I‬اسمه ونسبه‪.‬‬
‫ترجمته‪ :‬هو عالء الدين علي العربي ‪ُ ،‬م ْو َلى عرب‪ ،‬ابن شيخ الشيوخ السيد‬
‫محمــد العربــي بــن الســيد محمــد‪ ،‬ولــد فــي نواحــي مدينــة حلــب   عــام‬
‫زاده‬
‫طاشــكبري َ‬
‫ُ‬ ‫(‪802‬هـــ‪1399/‬م) وبهــا تلقــى العلــوم األوليــه‪ ،‬يقــول‬
‫اســم ُه عــاء الديــن العربــي  ‪ ،‬وقيل‪ :‬أنه ُعرِ ف باســم‬
‫(‪968‬هـــ‪1561/‬م)‪ :‬إ َّن َ‬
‫طويال عظيم اللحية‬
‫ً‬ ‫عالءالدين علي عربي  ‪،‬أما عن أوصافه؛ فقد كان ً‬
‫رجال‬
‫َ‬
‫  ‬
‫قوي المزاج  ‪ ،‬كان يجلس عند الدرس مكشوف الرأس في أيام الشتاء‪.‬‬
‫َّ‬

‫‪ .II‬طلبه للعلم‪.‬‬
‫تلقــى (عــاء الديــن العربــي) العلــوم والتحصيــل العلمي األولي فــي مدينة‬
‫حلــب وضواحيهــا‪ ،‬ثــم انتقــل إلى األنضــول؛ ليتتلمــذ على الشــيخ المولى‬
‫ ‪1‬‬
‫‪Taşköprüzâde, eş-Şakâik-i Nu’mâniye fî Ulemâi’d-Devleti’l-Osmâniye, (nşr.‬‬
‫‪A.Subhi Furat), İstanbul: İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yay., 1985, s. 150.‬‬
‫ ‪2‬‬
‫‪a.g.e., s. 150.‬‬
‫ ‪3‬‬
‫‪Mecdî, Mehmet Efendi, Şakâik’i tercüme ve zeyilleri, (neşr. Abdülkadir Öz-‬‬
‫‪can), İstanbul: Çağrı Yay., 1989, s. 171.‬‬
‫ ‪4‬‬
‫‪Müstakimzâde Süleyman Sadeddin, Devhatü’l-meşâyıh, İstanbul: Çağrı Yay.,‬‬
‫‪1978, s. 13.‬‬
‫ ‪5‬‬
‫زاده‪ ،‬أحمد مصطفى خليل‪ .‬الشقائق النعمانية في علماء الدولة العثمانية‪،‬‬
‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬
‫بيروت‪ :‬دارالكتابالعربي‪ ،‬د‪.‬ط‪ ،1975 ،.‬ج‪ ،1‬ص‪.154‬‬

‫‪243‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫كوراني(‪893‬ه‪1488/‬م)بمدرســة الســلطان بايزيــد خــان ابن الســلطان مراد‬


‫خان الغازي بمدينة بروســه (بورصه)  ‪ ،‬كما عمل مدرســاً في دار الحديث‬
‫في مدينة أدرنه‪ ،‬وكتب هناك حاشية لشرح العقائد النسفية‪ ،‬ويظهر أنه كان‬
‫ريديا بشرحه لهذا الكتاب   لإلمام النسفي(‪710‬ه‪1310/‬م)‪ ،‬ثم عاد إلى‬
‫مات ً‬
‫ُ‬
‫بورصــه؛ ليعيــن هناك مدرســاً في مدرســةقاپلیجه‪ ،‬وفي تلك الفترة انتســب‬
‫فعرِ َف بـ ُمـــولى عرب‪ ،‬ثم‬
‫الشيخ عالء الدين العربي إلى الطريقة الخلوتية ُ‬
‫نُ ِق َل (نفي مع شيخه عالء الدين الخلوتي) إلى مدينة مغنیسا(منيصه) ليشغر‬
‫اإلدارة والتدريس في أهم مدارسها‪.‬‬
‫  ‬

‫بعد أن عاد المال عالء الدين إلى اســطنبول ُعيِن مدرســاً في مدرســة‬
‫ّ‬
‫صحــن ثمــان (الصحــون الثمانيــة)؛ فأصبــح مدرســاً فــي مدرســة بــاش‬
‫منشــغال جداً لكونه يدرس من جانب في‬
‫ً‬ ‫قرشــونلو  ‪ .‬وكان في تلك الفترة‬
‫مدرســة صحن ثمان ومن جانب آخر يتردد على مجالس ال ِ ّذكر في جامع‬
‫آياصوفيا‪.‬‬
‫روي أنه ذهب يوم ًا إلى السلطان محمد خان يريد أن يقبل يده فناوله‬
‫كفــه‪ ،‬وقــال‪ :‬أيهــا المولــى إلــى أي شــيء أشــرت بهــذا؟ قــال‪ :‬إلى مدرســة‬
‫آياصوفيــه‪ ...‬فاستحســن الســلطان محمــد خــان هــذا الــكالم وأعطــاه تلك‬
‫المدرســة‪ ،‬وكانــت كتبــه كثيــرة غاية الكثرة؛ ألنه كان يشــتري بكل ما فضل‬
‫من معاشه الكتب‪ ،‬وال يزال يطالعها ويصرف أوقاته فيها ‪ ، 1‬وال غرابة من‬
‫اهتمــام الخلفــاء والــوزراء بالعلمــاء؛ إذ كان لهــم مجالس خاصــة تعقد في‬
‫ ‪6‬‬
‫المرجع السابق‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.92‬‬
‫ ‪7‬‬
‫‪Bayraktutan, Osman, Kırâatlerde Tevâtür Olgusu, Ankara: Gece Akademi‬‬
‫‪Yay., 2018, s. 22.‬‬
‫ ‪8‬‬
‫المرجع السابق‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.92‬‬
‫ ‪9‬‬
‫‪Başkurşunlu.‬‬
‫ ‪10‬‬
‫المرجع السابق‪ ،‬ج‪،1‬ص‪.119‬‬

‫‪244‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫حضــور الخليفــة علــى مــدى العصــور‪ ،‬ويتناولــون أهــم القضايــا المتداولة‬


‫ ‪ 1‬‬
‫والمستجدة في ضوء المقاصد الشرعية‪.‬‬

‫‪ .III‬طلبته‪:‬‬
‫الســاموني الرومي الحنفي‪،‬‬
‫‪.1‬العالــم العامــل الزاهــد المولى محيي الدين ّ‬
‫قــرأ علــى والده‪ ،‬وعلــى المولى عالء الدين العربي‪ ،‬ثــم ولي التدريس‪،‬‬
‫وترقى فيه‪ ،‬ثم صار قاضي أدرنة من قبل الســلطان ســليم‪ ،‬وتوفي وهو‬
‫ ‪ 1‬‬
‫قاض بها‪.‬‬

‫‪.2‬المولى حليمي القسطموني المولد‪ ،‬الرومي الحنفي‪.‬‬


‫ ‪ 1‬‬

‫‪.3‬العالــم الفاضــل الكامــل المولــى عبــد الرحيــم ابــن المولى عــاء الدين‬
‫العربــي‪ ،‬لقبــه والده بـ(بابك)‪ ،‬واشــتهر به‪ ،‬قرأ علــى والده‪ ،‬وكان فاضالً‬
‫فــي الفــروع واألصــول‪ ،‬ذكياً فصيحاً‪ ،‬ثم صار مدرســا فــي صحن ثمان‬
‫(المدارس الثمان)‪ ،‬ثم صار قاضياً بمدينة قسطنطينية‪ ،‬ثم عاد للتدريس‬
‫ ‪ 1‬‬
‫بإحدى صحن ثمان (المدارس الثمان) ثانية ‪ ، 1‬توفي عام (‪923‬م)‪.‬‬
‫ ‪ 1‬‬
‫‪.4‬عبد الباقي أفندي بن عالء الدين العربي الحلبي‪.‬‬
‫ ‪11‬‬
‫‪Gökdemir, Ahmet, Evliya Çelebi’nin Gözüyle Osmanlı’da Kur’ân Kültürü, İs-‬‬
‫‪tanbul: Kitâbî Yay., 2018, s. 111.‬‬
‫ ‪12‬‬
‫الغزي‪ ،‬نجم الدين محمد بن محمد الغزي‪ .‬الكواكب السائرة بإعيان المئة العاشرة‪،‬‬
‫تحقيق‪ :‬خليل منصور‪ ،‬بيروت‪ :‬دار الكتب العلمية‪ ،‬ط‪1997 ،1‬م‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.38‬‬
‫ ‪13‬‬
‫المرجع السابق‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.224‬‬
‫ ‪14‬‬
‫زاده‪ .،‬الشقائق النعمانية‪ ،‬مرجع سابق‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.183‬‬‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬
‫ ‪15‬‬
‫الغزي‪ .،‬الكواكب السائرة بإعيان المئة العاشرة‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.236‬‬
‫ ‪16‬‬
‫الغزي‪ ،‬كامل بن حسين بن محمد بن مصطفى البالي الحلبي‪ .‬نهر الذهب في تاريخ‬
‫حلب‪ ،‬حلب‪ :‬دار القلم‪ ،‬ط‪1419 ،2‬هـ‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.236‬‬

‫‪245‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫‪.5‬المولــى مصطفــى بــن خليــل‪ ،‬مصلــح الديــن أحــد موالــي الــروم‪ ،‬والــد‬
‫صاحب الشقائق النعمانية‪ُ ،‬و ِل َد ببلدة طاش كبري سنة فتح قسطنطينية‪،‬‬
‫ ‪ 1‬‬
‫(‪857‬هـ)‪ ،‬ووفاته (‪935‬هـ)‪.‬‬

‫المبحث الثاني‪ :‬مكانته العلمية‪.‬‬


‫يروي صاحب الشــقائق‪ :‬كان مولى كوراني فرح ًا جد ًا بتلميذه مولى عالء‬
‫الدين‪ ،‬وقال له ذات يوم‪ :‬أنا في شدة طرب منك‪ ،‬وافتخار بك‪ ،‬مثل طرب‬
‫(مباركشــاه) وافتخاره بالســيد الشــريف عندما كان يقرأ عليه كتاب (مطالع‬
‫ ‪ 1‬‬
‫األنوار) لسراج الدين األرموي‪.‬‬
‫مقرب ـاً منــه ومخلص ـاً له‪،‬‬
‫كمــا الزم (مولــى كورانــي) ودرس عليــه‪ ،‬وكان َّ‬
‫فصــار إلــى جانــب تلمذته صديق ًا حميم ًا له‪ ،‬ووصــل (مولى عرب) إلى خدمة‬
‫(المولى خضر بك) ابن جالل الدين‪ ،‬وتتلمذ عليه ‪، 1‬وحصل عنده على علوم‬
‫كثيــرة ‪ ، 2‬ثــم صــار معيــداً لـ(فخــر الدين العجمــي) بمدرســة )دار الحديث) ‪، 2‬‬
‫بمدينة أدرنه؛ ليبدأ وظيفته فيها ‪ ، 2‬ثم صار مدرس ًا بمدرسة (السلطان مراد بن‬
‫اُورخــان الغــازي) بمدينــة بروســا (بورصــه)‪ .‬كمــا أســس قواعــد الفنــون لتلك‬
‫ ‪ 2‬‬
‫المدرسة ‪ ، 2‬وعين بعد ذلك في مدرسة كابلجه في مدينة بورصه‪.‬‬
‫كان مولــى عــاء الديــن عالمــاً بالعلــوم العقليــة والشــرعية ‪ ، 2‬ســيما‬
‫التفسير والحديث وعلم أصول الفقه‪ ،‬وكان (يُ َد ِّر ُس) كتاب التلويح (لسعد‬
‫ ‪17‬‬
‫المرجع السابق‪ ،‬ج‪ ،2‬ص‪.248‬‬
‫ ‪18‬‬
‫زاده‪ .،‬الشقائق النعمانية‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.92‬‬
‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬
‫ ‪19‬‬
‫‪İpşirli, Mehmet, “Aıaeddin Arabı Efendi”, DİA., İstanbul, 1993, II, 319.‬‬
‫ ‪20‬‬
‫‪Müstakimzâde, Devhatü’l-meşâyıh, s. 12-13.‬‬
‫ ‪21‬‬
‫‪İlmiyye Salnâmesi, İstanbul:Dârü’l-Hikmeti Aliye, 1334, s. 339‬‬
‫ ‪22‬‬
‫‪İpşirli, “Aıaeddin Arabı Efendi”, DİA., II, 319.‬‬
‫ ‪23‬‬
‫‪Müstakimzâde, Devhatü’l-meşâyıh, s. 13.‬‬
‫ ‪24‬‬
‫‪Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-Tevârih, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı,‬‬
‫‪1979, c. 5, s. 129.‬‬
‫ ‪25‬‬
‫‪a.g.e., s. 13 .‬‬

‫‪246‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫الديــن التفتازاني)(‪793‬هـــ) مــن حفظــه‪ ،‬ويــدرس كل ٍ‬


‫يــوم ورقتيــن‪ ،‬يقــول‬
‫صاحــب الشــقائق‪ :‬قــال المولــى الوالــد‪ :‬كنــت فــي خدمتــه مقــدار ســنتين‪،‬‬
‫وقــرأت عليــه كتــاب التلويــح مــن الركــن األول إلــى آخــر الكتــاب‪ ،‬وكان‬
‫ويصرح بالصواب لمن أصاب‪.‬‬
‫ ‪ 2‬‬
‫ِ‬ ‫المشكلة‬
‫َ‬ ‫يمتحن الطالب في المواضع‬
‫ّ‬
‫كما له “حواشــي على المقدمات األربع” لـ (صدر الشــريعة األصغر‬
‫عبيد اهلل البخاري الحنفي)(‪747‬هـ)‪ ،‬وكان مولى عالء الدين أول من كتب‬
‫حاشــية على المقدمات األربع‪ ،‬ثم كتب عليها المولى القســطالني حاشية‪،‬‬
‫ورد عليــه مولــى عــرب فــي بعــض المواضــع ‪ ، 2‬وقــد كان يُعــد مــن أكابــر‬
‫َّ‬
‫العلمــاء‪ ،‬وقــد ذكــره عاشقپاشــا زاده(ه‪1484/888‬م) فــي طبقــة العلمــاء‬
‫المشهود لهم بالعلم زمن السلطان بايزيد‪.‬‬
‫ ‪ 2‬‬

‫المبحث الثالث‪ :‬انتسابه للطريقة الخلوتية‬


‫كان مولى عالء الدين في بداية أمره ظاهرياً‪ ،‬ال يؤمن بطرق الصوفية‪ ،‬حتى‬
‫دخــل مدينة بروســة(بورصة) ذات يوم الشــيخ العارف بــاهلل ‪  2‬المولى عالء‬
‫الديــن الخلوتــي الســهروردي  ‪ ، 3‬ولمــا دخــل مدينــة بروســه(وكان المولى‬
‫ ‪26‬‬
‫طاشكبري َز َاده‪.،‬الشقائق النعمانية‪.‬ج‪ ،1‬ص‪.94‬‬
‫ُ‬
‫ ‪27‬‬
‫طاشكبري َز َاده‪ .،‬الشقائق النعمانية‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.95‬‬
‫ُ‬
‫انظر‪ :‬ابن العماد‪ ،‬شهاب الدين الحنبلي‪ ،‬شذرات الذهب في أخبار من ذهب‪ ،‬تحقيق‪:‬‬
‫محمود األرنؤوط‪ ،‬بيروت‪ ،‬دمشق‪ :‬دار ابن كثير‪ ،‬ط‪ ،1‬عام ‪1993‬م‪ ،‬ج‪ ،10‬ص‪.10‬‬
‫ ‪28‬‬
‫‪Âşık Paşazâde, Osmanoğullarının Tarihi, İstanbul:Matbaa-i Âmire, 1332,‬‬
‫‪Bk., Âşık Paşazâde, Osmanoğullarının Tarihi, (Tevârih-i Âl-i Osman), (Haz.‬‬
‫‪Kemal Yavuz, M.A. Yekta Saraç), İstanbul: Gökkubbe Yay, 2010, s. 314.‬‬
‫قد يكون في االسم تصحيفاً‪ )Mevlana Alaeddin Azebi( ،‬إلى (‪Mevlana Alaeddin‬‬
‫‪)Arabi‬؛ انظر المصدر‪ :‬ص‪.314‬‬
‫ ‪29‬‬
‫كاتب چلبي‪ ،‬مصطفى بن عبد اهلل القسطنطيني‪ .‬سلم الوصول إلى طبقات الفحول‪،‬‬
‫تحقيق‪ :‬محمود األرنؤوط‪ ،‬اسطنبول‪ :‬مكتبة أرسيكا‪ ،‬ط‪ ،1‬عام ‪2010‬م‪ ،‬ج‪ ،2‬ص‪.404‬‬
‫ ‪30‬‬
‫‪Âşık Paşazâde, Osmanoğullarının Tarihi, s. 323.‬‬

‫‪247‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫عــاء الديــن العربي وقتئــذ مدرساً(بمدرســة كابلجه)؛أنكر ســماعه ووجده‬


‫وخــــر‬ ‫غايــة اإلنــكار‪ ،‬واتفــق أنــه اجتمــع معه فتكلم الشــيخ فــي أذنه فصاح‬
‫َ َّ‬
‫ ‪ 3‬‬
‫مغشياً عليه مدة‪ ،‬ولما أفاق تاب على يده‪ ،‬وترك اإلنكار‪.‬‬

‫يُذكــر أن المــا عــاء الديــن العربيذهــب يومــ ًا إلــى دار المولــى عالء‬
‫ودق بابــه‪ ،‬فخــرج وســلم عليــه ثــم أدخله بيــت مطالعته‪،‬‬
‫الديــن الخلوتــي‪َّ ،‬‬
‫وأحضر له الطعام‪ ،‬وتحدث معه في التصوف فانجذب إليه المولى انجذاباً‬
‫شــديداً‪ ،‬حتــى اختــار صحبته علــى التدريس‪ ،‬وأكمل عنــده طريقة الصوفية‬
‫حتى أجازه في اإلرشــاد‪ .‬وكان له ذكر قلبي كان يســمعه الناس من بعد ‪، 3‬‬
‫وبعد انتســابه للطريقة الخلوتية‪ ،‬صار صاحب ســند فيها ويجيز المنتســبين‬
‫مــن مريديــه ‪ ، 3‬كمــا أخــذ طريقاً فــي التصوف من خضر بيــك (‪1480‬م) إذ‬
‫كان عالم ًا زاهد ًا ورع ًا‪.‬‬
‫ ‪ 3‬‬

‫ٍ‬
‫خلــوات‬ ‫كان (مولــى عربــي) يحــب ال ِ ّذكــر والخلــوة؛ وكان يختلــي‬
‫أربعينيــات ‪ ، 3‬وكان كثيــر ال ِ ّذكــر والعبــادة وقيام الليل؛ فقــد كان يتهجد في‬
‫أحــواال في هذا‬
‫ً‬ ‫ليالــي الشــتاء ‪ 3‬مئة ركعــة فــي الليلــة الواحــدة ‪ ، 3‬وكانت له‬
‫الطريــق‪ ،‬فقــد جمع بين رئاســة العلم والعمل‪ ،‬ويحكى عنه أنه ســكن فوق‬
‫رجــل من أئمــة بعض القــرى‪ ،‬فقال له‬
‫ٌ‬ ‫جبــل فــي أيــام الصيــف‪ ،‬فــزاره يوم ًا‬
‫ ‪31‬‬
‫طاشكبري َز َاده‪.،‬الشقائق النعمانية‪.‬ج‪ ،1‬ص‪.160‬‬
‫ُ‬
‫ ‪32‬‬
‫طاشكبري َز َاده‪ .،‬الشقائق النعمانية‪.‬ج‪ ،1‬ص‪.93‬‬
‫ُ‬
‫ ‪33‬‬
‫‪Müstakimzâde, Devhatü’l-meşâyıh, s. 13.‬‬
‫ ‪34‬‬
‫خورشيد‪ ،‬إبراهيم زكي‪ ،‬وآخرون‪ .‬موجز دائرة المعارف اإلسالمية‪ ،‬تحرير م‪ .‬ت‪ .‬هوتسما‬
‫وآخرون‪ ،‬الشارقة‪ :‬مركز الشارقة لإلبداع الفكري‪ ،‬ط‪ ،1‬ص‪1998‬م‪ ،‬ج‪ ،20‬ص‪.6368‬‬
‫ ‪35‬‬
‫ابن العماد‪ ،‬شهاب الدين الحنبلي‪ .‬شذرات الذهب في أخبار من ذهب‪ ،‬مصدر سابق‪،‬‬
‫ج‪.10‬ص‪.11‬‬
‫ ‪36‬‬
‫‪Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-Tevârih, c. 5, s. 131.‬‬
‫ ‪37‬‬
‫‪Müstakimzâde, Devhatü’l-meşâyıh, s. 15.‬‬

‫‪248‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫(مولــى عربــي)‪ :‬إني أشــم منك رائحة النجاســة‪ ،‬ففتش اإلمــام في ثيابه فلم‬
‫يجد شيئ ًا‪ ،‬فلما أراد أن يجلس سقط من حضنه رسالة؛ هي واردات الشيخ‬
‫بــدر الديــن قاضــي (ســماوة)  ‪ ، 3‬فنظــر فيهــا (المولى عــاء الديــن العربي)‬
‫فوجــد فيهــا مــا يخالف اإلجماع‪ ،‬فقال‪ :‬كان الريح المذكور لهذه الرســالة‪،‬‬
‫ ‪ 3‬‬
‫وأمره بإحراقها‪.‬‬

‫يقول صاحب الشــقائق‪ :‬وخالفه اإلمام؛ (أي‪ :‬لم يحرقها) وبينما هما‬
‫فــي ذلــك الــكالم ظهر من بعيد أثر النار‪ .‬فنظر اإلمام وقال‪ :‬إنها في قريتي‪،‬‬
‫وتأمل وقال‪َّ :‬أوه إنها في بيتي‪ ،‬فتوجه اإلمام إلى بيته نادماً‬
‫ثم نظر بعد ذلك َّ‬
‫ ‪ 4‬‬
‫على مخالفته‪.‬‬

‫المبحث الرابع‪ :‬انتدابه للتدريس في (صحن ثمان)‪.‬‬


‫كان مولــى عــاء الديــن العربــي فــي حماية ولــي العهد األميــر مصطفى بن‬
‫محمد خان؛ عندما كان في منفاه مع شيخه في مدينة (مانيسا‪ )Manisa/‬إذ‬
‫أحبــه األميــر بعــد أن جالســه وخالطه ‪ ، 4‬وما لبــث أن َد َّرس مدة في إحدى‬
‫مدارسها حتى رجع إلى اسطنبول؛ لير ِّف َـع ويُ َـعـيــن مدرساً في أوخر سلطنة‬
‫َّ‬ ‫ُ‬
‫محمــد خــان (الفاتــح) ‪ ، 4‬مدرســاً بإحــدى مــدارس الثمــان (صحــن ثمــان‪/‬‬
‫‪ ، 4 )Sahn-ı Seman‬وقــد كان أول تعييــن لــه فــي مدرســة (صحــن ثمــان‪/‬‬
‫‪ )Sahn-ı Seman‬مــن جهــة البحــر األبيــض‪ ،‬ثــم انتقل بعد ذلــك إلى جهة‬
‫ ‪38‬‬
‫سماوة وفي الشقائق (سماوند)‪.‬‬
‫ ‪39‬‬
‫ابن العماد‪ ،‬شهاب الدين الحنبلي‪ ،‬شذرات الذهب في أخبار من ذهب‪ ،‬ج‪ ،10‬ص‪.11 -10‬‬
‫ ‪40‬‬
‫طاشكبري َز َاده‪ ،‬الشقائق النعمانية‪.‬ج‪ ،1‬ص‪.93‬‬
‫ُ‬
‫ ‪41‬‬
‫‪İpşirli, “Aıaeddin Arabı Efendi”, DİA., II, 319.‬‬
‫ ‪42‬‬
‫‪Müstakimzâde, Devhatü’l-meşâyıh, s. 13.‬‬
‫ ‪43‬‬
‫‪İlmiyye Salnamesi, s. 339.‬‬

‫‪249‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫البحــر األســود من مدرســة (صحــن ثمــان‪،)Sahn-ı Seman /‬ثم صار بعد‬


‫ُم َّدة من الزمن ُم َد ِّرس ًا في مدرسة (باش كورشونلو‪.)Paşkurşunlu /‬‬
‫ ‪ 4‬‬

‫مجلــس الذكر مــع المريدين‪،‬‬


‫َ‬ ‫وكان فــي كل جمعــة يعقــد فــي الجامع‬
‫وكثيــراً مــا يغلــب عليــه فــي الحال يــوم تلك المجالــس ويغيب عن نفســه؛‬
‫ولهذا كان ال يقدر على الدرس يوم السبت ويدرس بدله يوم اإلثنين‪ ،‬لذا‬
‫كان بيــن الحيــن واآلخــر يتغيــب عــن دروســه فــي مدرســة (صحــن ثمــان‪/‬‬
‫‪.)Sahn-ı Seman‬‬
‫ ‪ 4‬‬

‫كما عين َل ُه الســلطان محمد خان (الفاتح) في آخر ســلطنته؛ كل يوم‬


‫َّ‬
‫(‪ )80‬ثمانين درهماً‪ ،‬فلما جلس الســلطان بايزيد خان على ســرير الســلطنة‬
‫غيــر ذلــك وعيــن له (‪ )50‬خمســين درهم ًا‪ ،‬وكان ذلك رغم ًا (دسيســة) من‬
‫َّ‬ ‫َّ‬
‫جانــب بعــض الــوزراء‪ ،‬فتــردد فــي القبــول فنصحوا لــه فقبل‪ ،‬ثــم جعلوا له‬
‫ِــن له كل يــوم مائة‬
‫وع ّي َ‬
‫(‪ )80‬ثمانييــن درهمــ ًا‪ ،‬ثــم صــار مفتيــ ًا بقســطنطينة‪ُ ،‬‬
‫درهــم‪ ،‬مــات وهــو مفــت بها ســنة (‪901‬هـــ) ‪ ، 4‬وكان منصبــه األخير الذي‬
‫ــده يُط َل ُــق عليــه اســم (مفتــي األنــام) ‪ ، 4‬ففــي شــهر رجــب مــن عــام‬
‫تق َّل ُ‬
‫(‪ ، 4 )1495/900‬وتذكر بعض المصادر أنه تولى منصب مشيخة اإلسالم‬
‫ســنة (‪893‬م) ‪  4‬وبقــي فــي ذلــك المنصب حتى وفاتــه (‪901‬م)‪ ،‬وهو أعلى‬
‫ ‪ 5‬‬
‫وعي َِن له كل يوم مائة درهم (آقچه ‪.)Akçe/‬‬ ‫منصب ديني في الدولة‪،‬‬
‫ُّ‬
‫ ‪44‬‬
‫‪Baltacı, Cahid, Osmanlı Medreseleri , İstanbul: M.Ü.İlahiyat F, Vakfı Yay, 2.‬‬
‫‪Baskı, 2005, c. 2, s. 567.‬‬
‫ ‪45‬‬
‫‪Müstakimzâde, Devhatü’l-meşâyıh, s. 15.‬‬
‫ ‪46‬‬
‫زاده‪ ،‬الشقائق النعمانية‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.94‬‬
‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬
‫ ‪47‬‬
‫‪Müstakimzâde, Devhatü’l-meşâyıh, s. 13.‬‬
‫ ‪48‬‬
‫‪İlmiyye Salnamesi. s. 339.‬‬
‫ ‪49‬‬
‫‪Âşık Paşazâde, Osmanoğullarının Tarihi, s. 223.‬‬
‫ ‪50‬‬
‫‪İpşirli, “Aıaeddin Arabı Efendi”, DİA., II, 319.‬‬

‫‪250‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫المبحث الخامس‪ :‬آثاره العلمية ووفاته‪.‬‬


‫كتــب أ‪.‬د‪ .‬محمــد إبشــيرلي(‪ )Mehmet İpşirli‬فــي مقالــة نشــرها فــي‬
‫الموسوعة اإلسالمية (‪ )İslam Ansiklopedisi‬تحت عنوان (‪Alâeddin‬‬
‫‪ )Arabî Efendi‬أنــه لــم يُع َثــر علــى أي أثــر لمولــى عالء الديــن‪ ،‬وأن ُكتبه‬
‫مفقــودة؛ حيــث يقــول فــي تلــك المقالــة‪ :‬أن (مولــى عرب) صاحــب علوم‬
‫واســعة فــي التفســير والفقــه‪ ،‬إال أنــه لــم يُعلم له (لــم يعثر له علــى) أية آثار‬
‫ومصنفات‪.‬‬
‫‪Tefsir ve fıkıh alanında geniş bilgi sahibi olmakla birlikte her-‬‬
‫‪hangi bir eseri bilinmemektedir. 51‬‬

‫فــي الواقــع؛ أن الباحثيــن عــن آثــار ومصنفات المولى عــاء الدين لم‬
‫يحسنوا البحث عنها في بشكل تقني في المكتبات؛ ألجل ذلك لم يجدوا‬
‫شــيئاً مــن كتبــه وحواشــيه‪ ،‬وظنــوا أن آثاره مفقــود‪ ،‬ولــو كان البحث تحت‬
‫اسمه‪ :‬المولى عالء الدين علي العربي؛ كما ذكره صاحب الشقائق ‪ ، 5‬أظن‬
‫عندهاستتغير نتائج البحث عكسيا‪ ،‬وقد يعذر الباحثين في ذلك؛ ألن بعض‬
‫ً‬
‫المصــادر تقــول‪ :‬أنــه ال يوجد له أيــــة مؤلفات ‪ ، 5‬وأظن أن األســتاذ محمد‬
‫َّ‬
‫ ‪ 5‬‬
‫إبشيرلي (‪ )Mehmet İpşirli‬اعتمد على هذا المصدر‪.‬‬
‫فــي الحقيقــة؛ يوجــد هنــاك بعــض اآلثــار العلميةمــن كتب وحواشــي‬
‫وشــروحللمولى عالء الدين‪ ،‬ولم ُتحقق هذه المخطوطات بعد‪ ،‬ونُ ِ‬
‫ـــجم ُل‬
‫ما تم الوقوف عليه من آثاره بالمؤلفات والفتاوى التالية‪:‬‬

‫ ‪51‬‬
‫‪a.g.e., II, 319.‬‬
‫ ‪52‬‬
‫‪Taşköprüzâde, eş-Şakâik-i Nu’mâniye, s. 150.‬‬
‫ ‪53‬‬
‫‪İlmiyye Salnamesi, s. 340.‬‬
‫ ‪54‬‬
‫‪İpşirli, “Aıaeddin Arabı Efendi”, DİA., II, 319.‬‬

‫‪251‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫‪ :.I‬مؤلفاته‪:‬‬
‫ ‪ 5‬‬
‫‪.1‬حواشي شرح العقائد النسفية‪ ،‬قام بكتابتها فيدارالحديثفيمدينةأدرنه‪.‬‬
‫‪.2‬حواشي على المقدمات األربع؛ وهو موجود في مكتبة السليمانية‬
‫في عدة نسخ مختلفة‪:‬‬
‫‪.1‬في مكتبة الاللي(‪ )laleli‬تحت رقم‪.1305-2:‬‬
‫‪.2‬حواشــي علــى المقدمات األربع‪ ،‬وهــو موجود في مكتبة (‪)Fatih‬‬
‫تحت رقم‪. 2-1305:‬‬
‫‪ .3‬حاشــية التلويــح علــى المقدمــات األربع‪ ،‬ويحتــوي الكتاب على‬
‫حاشــية القســطالني‪ ،‬وحاشــية ابن الحاج حســن‪ ،‬ويعترضان على‬
‫المولى عالء الدين العربي في شرحة وتعليقاته على التلويح‪ ،‬وهو‬
‫موجــود فــي مكتبــة جــار اهلل‪،‬تحــت رقــم‪ ،1-460:‬كمــا يتضــح فــي‬
‫(الصورة‪ )1-‬و (الصورة‪:)2-‬‬

‫ ‪55‬‬
‫بريزاده‪،‬أحمدمصطفىخليل‪،‬الشقائقالنعمانيةفيعلماءالدولةالعثمانية‪،‬ج‪،1‬ص‪.92‬‬
‫َ‬ ‫طاشك‬
‫ُ‬

‫‪252‬‬
| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî |

‫ الصورة‬-1

‫ الصورة‬-2

253
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫‪.3‬رسالة في جواز اإلستئجار‪ ،‬وهو موجود في مكتبة السليمانية‪ /‬يني‬


‫جامع‪ ،‬تحت رقم‪.6-1181 :‬‬
‫رزقــه اهلل تعالــى (‪ )100‬ولد كلهم من الذكور‪ ،‬وأطلق على كل واحد‬
‫منهم اســم عبد مضاف ًا إلى اســم من اســماء اهلل الحســنى؛ أي؛ كلهم كانوا‬
‫عبادله؛ كـ عبد اهلل عبد الرحمن عبد الرحيم عبد الباقي عبد العظيم‪ ...‬الخ‬‫ِ‬
‫أمــا االســم المئة فقد أطلق عليه اســم عبد النبــي ‪ ، 5‬وبعض المصادر تقول‬
‫ ‪ 5‬‬
‫أن عدد أوالده (‪.)99‬‬

‫‪ .II‬وفاته‪.‬‬
‫عندمــا َمــرِ َض المولــى عالء الدين َمــر َض الموت؛ عاده الــوزراء ومعهم‬
‫َ‬
‫الطبيب‪ ،‬فأمر له الطبيب باالســتحمام؛ فلم يرض بذلك‪ ،‬إلنه كان شــديد‬
‫الحياء‪ ،‬فأجلســه الوزراء جبراً على الســرير‪ ،‬فقبض كل واحد منهم طرفاً‬
‫منــه وذهبــوا بــه إلــى الحمــام ‪ ، 5‬لعــل حرارتــه تخــف‪ ،‬وبقي متقلــداً آخر‬
‫توله في مؤسسة المشيخة (شيخ لإلسالم ومفتي األنام) ‪  5‬حتى‬
‫منصب ّ‬
‫وفاتــه‪ ،‬ومــات فــي اسطنبولســنة (‪1496‬م‪901/‬هـ) ‪ ، 6‬ودفن فــي ُتربة أبي‬
‫أيــوب األنصــاري ‪ ، 6‬فــي مقبرةإدريــس كوشــكنده در(مقبــرة قصــر‬
‫إدريــس) ‪ ، 6‬مــن ِجهــة طريــق قصرإدريس ‪ ، 6‬وقبره تحــت قـــــبـ ٍ‬
‫ـــــة فريدة‪،‬‬
‫ُ َّ‬ ‫َ‬

‫ ‪56‬‬
‫‪Mecdi, Şakâik’i tercüme, s. 176.‬‬
‫ ‪57‬‬
‫‪İlmiyye Salnamesi, s. 340.‬‬
‫ ‪58‬‬
‫زاده‪ .،‬الشقائق النعمانية‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.95‬‬
‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬
‫ ‪59‬‬
‫‪İlmiyye Salnâmesi, s. 339.‬‬
‫ ‪60‬‬
‫‪Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-Tevârih, c. 5, s. 131.‬‬
‫ ‪61‬‬
‫زاده‪ .،‬الشقائق النعمانية‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.95-94‬‬
‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬
‫ ‪62‬‬
‫‪İlmiyye Salnâmesi, s. 339.‬‬
‫ ‪63‬‬
‫‪İpşirli, “Aıaeddin Arabı Efendi”, DİA., II, 319.‬‬

‫‪254‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫ُبنيت على قبره ‪ ، 6‬ويســتطيع الزائر لبلدية أيوب منطقة بيارلوتيرؤية قبره‬
‫القريب من طريق الـــمارة هناك‪ ،‬ويعتبر المولى عالء الدين سادس شيخ‬
‫إسالم في الدولة العثمانية‪ ،‬وأول شيخ إسالم يُدفن في مقبرة أيوب‪.‬‬
‫(‪968‬هـ‪1561/‬م)تاريــخ ِ‬
‫وفاةالمولى عالء‬ ‫زاده‬
‫َ‬ ‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬ ‫وقــد َو َّثـــ َق‬
‫الدينســنة (‪901‬هـــ‪1496 /‬م) ‪ ، 6‬وتذكــر المرويــات التاريخيــة؛ أن بايزيــد‬
‫(‪917‬ه‪1512/‬م)عي َنالمولىعالء الدين العربي منصب شيخ اإلسالم‬ ‫الثاني‬
‫َ َّ‬
‫فــي شــهر رجــب مــن عــام (‪900‬ه ‪1495/‬م) ‪، 6‬وال أظن أن هــذا التاريخ‬
‫صحيحــ ًا لمــا أوردنــاه مــن معلومــات حــول هــذا مــن كتــاب (تواريخ آل‬
‫ ‪ 6‬‬
‫عثمان)‪.‬‬
‫وقــد ســاقني الفضــول لزيــارة القبــر حســب الوصف الــذي ُذكر في‬
‫الحوليــة العلميــة ‪ 6‬؛ إال أننــي لــم أجــد القبــر وال ال ُقـــبة الموصوفــة؛ التي‬
‫يمكــن أن تكــون شــاهداً واضحــاً علــى مكان قبــره لو بقيت‪ ،‬فــا أثر لها‬
‫اليــوم إال قواعــد األعمــدة فقط‪ ،‬وبالنظــر إلى الصور والرســوم التاريخية‬
‫لمنطقة بيارلوتي‪ ،‬عثرت على رسومات يظهر بها ُقبة بأعلى مقبرة أيوب؛‬
‫قــرب قصــر إدريــس؛ كمــا هــو فــي الصــورة‪ ،3-‬حيــث تظهــر في شــمال‬
‫الصــورة واجهــة وأقــواس كانــت تقــف عليهــا القبــة‪ ،‬وكان هــذا التحديد‬
‫للمــكان مبني علــى المصادر التاريخية‪،‬وزيارةمقبرة أيوب‪ ،‬ولقاء ســكان‬
‫المنطقــة وأســاتذة التاريخ‪،‬والبحــث فــي الرســوم والصــور واللوحــات‬
‫القديمة‪.‬‬

‫ ‪64‬‬
‫‪Mecdi, Şakâik’i tercüme.s. 176.‬‬
‫ ‪65‬‬
‫زاده‪ .،‬الشقائق النعمانية‪ ،‬ج‪ ،1‬ص‪.154-153‬‬
‫طاشكبري َ‬
‫ُ‬
‫ ‪66‬‬
‫‪İlmiyye Salnâmesi, s. 339.‬‬
‫ ‪67‬‬
‫انظر الحاشية رقم‪.47 :‬‬
‫ ‪68‬‬
‫‪: İlmiyye Salnâmesi.‬يقصد بـ الحولية العلمية‬

‫‪255‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫‪ -3‬الصورة‬
‫صادفــت مقالــة غاية في األهمية‪ ،‬تحد َّثت عن جانب من تاريخ القبر‪،‬‬
‫حل به‪ ،‬واالسم الذي كان يطلق عليه كـ(قبر الحصان) ظن ًا‬
‫واإلهمال الذي َّ‬
‫أنــه قبــر فــرس محمــد خان‪ ،‬وقــد قام أ‪.‬د‪ .‬ســهيل أنور ‪  6‬برســم القبر والقبة‬
‫مســتلهم ًا ذلــك التصميــم من وحي الخيالكما يظهر فــي الصورة‪ ،4-‬وأظن‬
‫أن المســألة تحتاج لدقة في تصميم القبة ورســمها‪ ،‬بناء على شــكلل القبب‬
‫التي صممت في زمن بايزيد الثاني‪.‬‬

‫ ‪69‬‬
‫’‪Nidayi Sevim, Piyer Loti ‘Türk Dostu’ da Alâeddin Arabî Efendi ‘Türk Düşmanı‬‬
‫!? ‪mıydı‬‬

‫‪256‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫‪ -4‬الصورة‬
‫كما أن القبر فقد معظم معالمه‪ ،‬حتى شاهد القبر ُف ِق َد أيضاً من محيط‬
‫القبر‪،‬وقد يكون هذا السبب في خطأالجهات الرسمية بكتابة لوحة تعريفية‬
‫فوق قبره؛ ُكتب عليها‪( :‬عالء الدين أفنديرئيس ال َّطباخين‪ ،‬زمن الســلطان‬
‫محمد الفاتح) بدل كتابة‪( :‬شــيخ اإلســام عالء الدين علي العربي)‪ ،‬وهذا‬
‫خطــأ البــد من تصحيحه من قبل الجهات المعنية؛ وتظهر الصور‪5-‬؛ ذلك‬
‫الخطأ الغريب‪.‬‬

‫‪257‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫‪ -5‬الصورة‬
‫كما تظهر في محيط القبر قواعد القبة األربع؛ التي كانت تقوم فوقها‬
‫األعمدة؛ التي كانت تحمل القبة فوق القبر‪ ،‬كما هو في الصورة‪6-‬‬

‫‪258‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫‪ -6‬الصورة‬
‫وقدقدمنا هذه المالحظات على شكل ملف لرئيسبلدية اسطنبول سنة‬
‫(‪2014‬م)؛ وعلــى أثرهــا تــم تغيير اللوحة؛كما يظهر فــي الصورة‪،7-‬إال أن‬
‫التصحيــح الــذي كتــب عليهــا ليس صحيح ًا؛ إذ كتب‪ :‬شــلبي عــاء الدين‪،‬‬
‫وهــذا خطــأ أيضــ ًا‪ ،‬وقــد راجعــت مديريــة الثقافــة ببلديــة أيــوب بتاريــخ‬
‫(‪2017/06/21‬م)؛ إلبالغهــم بتعــدي مقهــى (بيارلوتــي) علــى بنــاء القبــر؛‬
‫وأخذوا المالحظات على محمل الجد‪ ،‬كما أن بلدية اسطنبولتعد مشروع ًا‬
‫إلعادة إعمار القبر على صورته التي كان عليها قبل هدمه‪.‬‬

‫‪259‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫‪ -7‬الصورة‬

‫الخاتمة‪:‬‬
‫تكمن أهميةهذه الدراســة بتناولها لشــخصية عالم شــغر أعلى منصب ديني‬
‫في الدولة العثمانية في بداية عهد السلطان بايزيد (‪917‬ه‪1512/‬م)‪ ،‬وكونه‬
‫درس علــى أيــد أكابــر العلماء‪ ،‬وتخرج على يده كذلك ثلة من طلبة العلم‪،‬‬
‫ناهيك عن أثاره وتركته العلمية‪ ،‬إال أن الدراســاتلم تترجم نشــاطه العلمي‬
‫شــيئا من مؤلفاتــه وشــروحاته‪ ،‬بالمقابل نجد قلة‬
‫كاف‪ ،‬ولــم تحقق ً‬ ‫بشــكل ٍ‬
‫المصــادر والمراجــع التي تتحدث عنــه‪ ،‬إضافة إلى آثاره العلميةالتي مازال‬

‫‪260‬‬
‫| ‪| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî‬‬

‫بعضهافــي طيــات المخطوطــات‪ ،‬أو ضمــن مجموعــات لــم تفهــرس بعد‪.‬‬


‫وحســب المرويــات التاريخيــة؛ يُ َع ُّــد هــذا العالــم مــن العلمــاء المفســرين‬
‫والمتكلمينواألصولييــن والفقهــاء‪ ،‬ولــه اهتمــام واســع بالتفســير على وجه‬
‫الخصوص‪.‬‬
‫كمــا تجــدر اإلشــارة إلــى األخذ بعيــن االعتبار مســألة إعادة بنــاء قبره‬
‫تصميم شاهد قبره على الهيئة التي كانت عليها‪ ،‬ألن معالمه التاريخية اليوم‬
‫مفقــودة‪ ،‬و يوجــد ما يدل عليه غير كتب التاريخ والتراجم‪ ،‬ولهذا الســبب؛‬
‫مــع مــرور الزمــن صــار النــاس يطلقون عليــه أســماء غريبة؛ كقبــر الحصان‬
‫(ظانين أنه قبر حصان محمد الفاتح) أو قبر رئيس الطباخين‪ ،‬ونأمل بإجراء‬
‫التغييــرات حســب المعلومات المتوفــرة في المصادر والمراجــع التاريخية‬
‫المعتمــدة‪ ،‬ومــا أجري من تغيير للوحة القبر عام (‪2017‬م)‪ ،‬كانت محاولة‬
‫جيــدة مــن بلدية أيــوب‪ ،‬إذ صححوا الخطأ الذي فــي اللوحة األولى‪ ،‬لكن‬
‫لم يكن تصحيحهم كامالً‪.‬‬
‫بقي التركيز على محور مهم لهذا العالم الجليل؛ وهي مسألة تحقيق‬
‫تراثــه واالعتنــاء بكتبــه‪ ،‬وأقتــرح أن يكــون هنــاك نــدوة خاصــة حــول شــيخ‬
‫اإلســام المولــى عــاء الديــن؛ لتظهــر جهــده المعرفــي فــي العلــوم النقلية‬
‫والعقلية من مخطوطاته وشــروحه وحواشــيه وفتاويه‪ .‬وأشــكر بلدية أيوب‬
‫في هذا المقام على اســتقبالهم لنا والوقوف معنا بكل جدية ومســئولية منذ‬
‫بداية العمل ولغاية إنجاز هذا المؤتمر‪ ،‬كما أشــكر أســتاذنا الدكتور موسى‬
‫علق على توجيهاته وفتح باب مكتبته لالستفادة منها‪.‬‬

‫‪261‬‬
‫| ‪| Osmanlı Mezar Taşları‬‬

‫المصادر والمراجع‪:‬‬
‫‪.1‬ابن العماد‪ ،‬شهاب الدين الحنبلي‪.‬شذرات الذهب في أخبار من ذهب‪،‬‬
‫تحقيق‪ :‬محمود األرنؤوط‪،‬دمشق‪ :‬دار ابن كثير‪،‬ط‪1993 ،1‬م‪.‬‬
‫‪.2‬الغــزي‪ ،‬نجــم الدين محمد بن محمــد الغزي‪.‬الكواكب الســائرة بإعيان‬
‫المئة العاشرة‪ ،‬تحقيق‪ :‬خليل منصور‪ ،‬بيروت‪:‬دار الكتب العلمية‪ ،‬ط‪،1‬‬
‫‪1997‬م‪.‬‬
‫‪.3‬خورشــيد‪ ،‬إبراهيــم زكــي وآخرون‪.‬موجــز دائــرة المعــارف اإلســامية‪،‬‬
‫تحريــر م‪ .‬ت‪ .‬هوتســما وآخــرون‪ ،‬الشــارقة‪ :‬مركــز الشــارقة لإلبــداع‬
‫الفكري‪ ،‬ط‪1،1998‬م‪.‬‬
‫‪.4‬الغــزي‪ ،‬كامــل بــن حســين بــن محمــد بــن مصطفــى البابــي الحلبي‪.‬نهر‬
‫الذهب في تاريخ حلب‪ ،‬حلب‪ :‬دار القلم‪ ،‬ط‪ ،2‬عام ‪1419‬هـ‪.‬‬
‫زاده‪ ،‬أحمــد مصطفــى خليــل‪ ،‬الشــقائق النعمانيــة في علماء‬
‫طاشــكبري َ‬
‫ُ‬ ‫‪.5‬‬
‫الدولة العثمانية‪ ،‬بيروت‪:‬دار الكتاب العربي‪ ،‬د‪.‬ط‪1975 ،.‬م‪.‬‬
‫‪.6‬كاتــب چلبــي‪ ،‬مصطفــى بــن عبــد اهلل القســطنطيني‪ ،‬ســلم الوصــول إلى‬
‫طبقات الفحول‪ ،‬تحقيق‪ :‬محمود األرنؤوط‪ ،‬اســطنبول‪:‬مكتبة إرســيكا‪،‬‬
‫ط‪2010 ،1‬م‪.‬‬

‫‪7. Âşık Paşazâde, Osmanoğullarının Tarihi, İstanbul: Matbaa-i‬‬


‫‪Âmire, 1332.‬‬
‫‪8. Âşık Paşazâde, Osmanoğullarının Tarihi, (Tevârih-i Âl-i Os-‬‬
‫‪man), (Haz. Kemal Yavuz, M.A. Yekta Saraç), İstanbul:‬‬
‫‪Gökkubbe Yay, 2010.‬‬
‫‪9. Baltacı, Cahid, Osmanlı Medreseleri , İstanbul: M.Ü.İlahiyat‬‬
‫‪F, Vakfı Yay., 2. Baskı, 2005.‬‬

‫‪262‬‬
| Osmanlı Şeyhülislâmı Alâaddin el-Arabî |

10. Bayraktutan, Osman, Kırâatlerde Tevâtür Olgusu, Ankara:


Gece Akademi Yay., 2018.
11. Gökdemir, Ahmet, Evliya Çelebi’nin Gözüyle Osmanlı’da
Kur’ân Kültürü, İstanbul: Kitâbî Yay., 2018.
12. Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-Tevârih, Kültür Bakanlığı
Yay., 1. Baskı, 1979.
13. Mecdî, Mehmet Efendi, Şakâik’i tercüme ve zeyilleri,
(neşr. Abdülkadir Özcan), İstanbul: Çağrı Yay., 1989.
14. Müstakimzâde Süleyman Sadeddin, Devhatü’l-meşâyıh,
İstanbul: Çağrı Yay., 1978.
15. İlmiyye Salnâmesi, İstanbul: Matbaa-i Âmire, Dârü’l-
Hilâfeti’l-Aliyye, 1. baskı, 1334.
16. Taşköprüzâde, eş-Şakâik-i Nu’mâniye fî Ulemâi’d-Devleti’l-
Osmâniye, (nşr. A.Subhi Furat), İstanbul: İ.Ü. Edebiyat
Fakültesi Yay., 1985.

:‫المخطوطات‬
1. Haşiye ala’l-mukaddimatı’l-Erba mine’t-Telvih, ‫مكتبــة‬
‫السليمانية‬, Laleli, Demirbaş, 2:1305.
2. Haşiyetü’t-Elvih Ala’l-mukaddimatı’l-Erbaa, ‫مكتبــة الســليمانية‬,
Carullah, Demirbaş, 460 :1.

3. Risale fi cevazi’l-isticar ve ademihi ale’t-taat, ‫مكتبــة الســليمانية‬,


Yeni cami, Demirbaş, 6:1181.

4. Şerh-i muma-i Esma-i Hüsna, ‫مكتبة السليمانية‬, Kılıç Ali Paşa,


Demirbaş, 827.

263
Tarihi, Edebi ve Kültürel Açıdan

OSMANLI
MEZAR TAŞLARI
Osmanlı mezar taşları, tar�hî, kültürel, edebî, s�yasî ve daha pek çok alanda
öneml� b�lg�ler�n elde ed�leb�leceğ� b�r haz�ne hükmünded�r. Kapsamlı b�r �ncelemeyle
taşın bulunduğu mekanla �lg�l� pek çok açıdan dönem tak�b� yapılab�lmekted�r. Ayrıca
taşların doğru yorumlanması, bölge halkının hayat ve ölüm tasavvurunu ortaya
koymakta bu tasavvurun kronoloj�k tak�b� �le de dünya ve hayat algılarının değ�ş�m�
öğren�leb�lmekted�r.
Eyüp Sultan Türbes� haz�res� bu manada oldukça zeng�n b�lg�ler �ht�va etmekted�r.
Çünkü kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük mezarlıklarından b�r�d�r. Ebû Eyyûb
el-Ensârî Hazretler�’n�n burada medfun bulunması Kâbe’den, Ravzâ-yı Mutahhara’dan
ve Kudüs’ten sonra hem mekanın müh�m b�r z�yaretgâh olarak kabul ed�lmes�n� hem
de semt�n sosyal ve kültürel açıdan öneml� b�r merkez hal�n� almasını sağlamıştır. Bu
öneml� merkez I. Uluslararası Osmanlı Mezar Taşları Sempozyumu’na da ev sah�pl�ğ�
yapmıştır. 26 Ocak 2019 tar�h�nde düzenlenen sempozyumda Eyüp Sultan Türbes�
haz�res� başta olmak üzere İslâm dünyasından Kosova, Bulgar�stan, Doğu Türk�stan,
Ürdün ve Yemen mezar taşları üzer�ne konuşmalar yapılmıştır.
Bu k�tap, sempozyumda sunulan tebl�ğler�n makale hal�ne get�r�l�p b�r araya
toplanmasından teşekkül etm�şt�r. Bahs� geçen makaleler mezar taşları merkez�nde,
bulundukları bölgeler�n tar�hî, sosyal, kültürel ve edebî �ncelemeler�n� �ht�va ederken
konuları �le �lg�ler� n�sbet�nde görsel malzemeyle de desteklenm�şt�r.

DÜN BUGÜN YARIN YAYINLARI ISBN 978-625-7760-08-9


Ankara Caddesi, Ünal Han No: 21/4
Cağaloğlu, Eminönü - Fatih / İstanbul
Tel. - Faks: +90 212 526 98 06
www.dby.com.tr • dby@dby.com.tr 9 786257 760089

You might also like