You are on page 1of 402

415

Değerler Etkileşiminde Kendini Gerçekleştirme

Editör
Ömer DEMİR

Yazarlar
Ömer DEMİR
Kübranur ALKAN
Züleyha YILDIZ
Zeynep BEKTAŞ

ISBN 978-625-7992-19-0

1. Baskı: Aralık 2019

Sertifika No: 44396

Mizanpaj: Tavoos
Sayfa Düzeni: Tavoos
Kapak: MAKGRUP MEDYA PRO. REK. YAY. A.Ş.
Baskı: İvme Tanıtım Tasarım - Sertifika No: 43251

Cinnah Cd. Kırkpınar Sk. 5/4 Çankaya / Ankara


Tel: (0312) 439 01 69 Faks: (0312) 439 01 68
ilahiyatyayin@gmail.com
DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Editör
Ömer DEMİR

Yazarlar
Ömer DEMİR
Kübranur ALKAN
Züleyha YILDIZ
Zeynep BEKTAŞ
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ............................................................................................................. 7

BİRİNCİ BÖLÜM
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME:
TEORİK ARKAPLAN ........................................................................................ 9
Ömer Demir

İKİNCİ BÖLÜM
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME .......... 63
Ömer DEMİR - Züleyha YILDIZ

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ................ 137
Ömer DEMİR - Zeynep BEKTAŞ

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME ................ 185
Ömer DEMİR - Kübranur ALKAN

BEŞİNCİ BÖLÜM
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME ................ 239
Ömer DEMİR - Kübranur ALKAN
ALTINCI BÖLÜM
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM .................................................................. 301
Ömer DEMİR - Züleyha Yıldız

YEDİNCİ BÖLÜM
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ:
İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ .............................. 345
Ömer Demir

DİZİN ................................................................................................... 399


ÖNSÖZ

Elinizdeki eser Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Fel-


sefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Lisansüstü Eğitim Prog-
ramına devam etmekte olan öğrencilerimizle yürüttüğümüz
ortak bir çalışmanın ürünüdür. Çalışma sürecinde çok şükür
grup çalışmalarında ortaya çıkabilecek hiçbir zorluk yaşama-
dık. Aksine birlikte çalışmamız motivasyonumuzu artırdı.
Öğrencilerimiz, el birliği, güç birliği ve akıl birliği yaparak
üzerlerine düşen görevleri büyük bir özveri ile yerine getir-
diler. Ortak başarımız mutluluğumuzu da büyüttü. Öğrenci-
lerimizle birlikte akademik bir çalışma yapmaktan dolayı çok
memnuniyet duydum. Bu çalışmada hem yazar olarak ve hem
de araştırmacı olarak emeği geçen bütün öğrencilerimize te-
şekkür ediyorum.
Kendini gerçekleştirme konusu ile ilgili daha önce sözlü bir
sunum yapmıştım. Sözlü sunumu yazılı metne çevirmek is-
tediğimde bu konunun kitaplaşabileceğini fark ettim. Yüksek
lisans derslerimizin enerjisi, araştırma ruhu ve birikimi böyle
bir eserin ortaya çıkmasına aracılık etmiş oldu. Çalışmamızda
eksikler mutlaka olmuştur. Fakat şunu unutmamak gerekir ki
hepimiz öğrenme hâlindeyken bir şeyler konuşuyor ve yazı-
yoruz. Yazmanın biraz daha büyük bir sorumluluk gerektir-
diğinin de farkındayız. Biz bu sorumlulukla elimizden geleni

•7•
8 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ortaya koymaya çalıştık. Ancak bu çalışmanın bir öğrenme


etkinliği olduğunun altını çizmek isterim. Bundan sonraki
baskılar için konuya ilgi duyan hocalarımızdan, öğrencileri-
mizden ve okurlarımızdan gelecek eleştiri ve önerilere açık
olacağız.
Çalışmada dinî rehberlikte bireyin kendini gerçekleştirme-
si, teorik arka planın ardından, bireyin kendisi, bilgi, gayb,
beşeri ve doğal çevresi ile etkileşimi bağlamında ele alınmış-
tır. İnsanın kendisi ve çevresiyle yaşadığı karşılıklı etkileşim-
de değerlerin önemine vurgu yapılmış, son olarak kendini
gerçekleştirme bir süreç olarak değerlendirilmiştir. Özellikle
İslam dininin kendini gerçekleştirme konusunda ortaya koy-
duğu öğretiler değerler merkezinde insanın bütün çevresi ile
etkileşimi bağlamında anlaşılmaya çalışılmıştır. İslam’da ken-
dini gerçekleştirmenin mahiyeti, kapsamı ve muhtemel sınır-
ları çok yönlü olarak araştırılıp tartışılmıştır. Çalışmanın dinî
rehberlik ve din eğitimi alanına ve kendini gerçekleştirme ko-
nusuyla ilgili yapılacak yeni çalışmalara katkı sağlaması bizi
mutlu edecektir.
Son olarak bu eserin ortaya çıkmasına katkı sağlayan öğ-
rencilerimize ve yakınlarımıza, bir bölümün araştırılmasında
katkısı olan lisansüstü öğrencimiz Kader Kahriman’a, İlahiyat
Yayınları yetkililerine ve son okumayı yapan oğlum Ebubekir
Demir’e teşekkürlerimi sunuyorum.

Doç. Dr. Ömer DEMİR


Bayburt 2019
BİRİNCİ BÖLÜM
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ
GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN

Ömer Demir

Rehberlik, genel rehberlik alanı ve özel rehberlik alanları ol-


mak üzere iki başlıkta değerlendirilebilir. Özel rehberlik alan-
ları genel rehberlik alanından yararlandığı gibi kendi alanları-
nın ihtiyaç duyduğu rehberlik anlayışını da geliştirirler; genel
rehberlik alanında ihtiyaç duydukları konularda kendilerine
özgü birtakım yaklaşımlar geliştirirler. Dinî rehberlik alanı da
bir özel rehberlik alanı olarak genel rehberlik alanından yarar-
lanır, aynı zamanda kendi özel alanında da ihtiyaç duyduğu
konularda çalışmalar yapar. Ancak bu şekilde özel rehberlik
alanının gerektirdiği profesyonel rehberlik hizmetini üretebi-
lir. Dinî rehberlikte genel rehberlik bilgilerinden yararlanıldı-
ğı gibi dinî bilgiden de yararlanılması bir zorunluluktur.
Dinî rehberlik yalnızca dinî bilgiyi kullanma ile sınırlı de-
ğildir. Dinî rehberliğin diğer rehberlik alanları gibi profesyonel
bir yardım olabilmesi için sosyal bilimlerin verilerinden yarar-
lanması gerekir. Dinî rehberlik, bilimsel bağlamından koptuğu
an kendi içine kapanır ve bu kopukluk, kendi içinde de katkı-

•9•
10 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sının sınırlanmasına neden olur. Ancak bunun yanı sıra dinî


rehberliğin özel alanında geliştireceği kavramlar ve ilkeler de
genel rehberlik literatürüne farklı bakış açıları getirebilir. Bu
alanlar arasında etkileşimi engelleyen ‘bilimselci’ tutumun so-
nucu olarak hem teoride hem uygulamada, kalp, ruh ve vicdan
gibi manevi unsurlar ya patolojik bir durum gibi görülmekte
ya da yok sayılmaktadır. İnançlar ve manevi değerler hayatın
bütününü etkileyen ögeler olarak var olurken, genellikle psi-
koloji alanının dışında tutulmakta ve ihmal edilmektedir.
Dinî inanç, bireyin kişiliği ve sosyal yapı iç içe girmiş
hâldedir. Sosyal roller ile inanç merkezli ilişkileri birbirinden
ayırmak mümkün değildir. Bu nedenle rehberlik alanında ya-
şanılan sorunlar, dinî ve manevi olgulardan ayrı düşünülemez.
Aksi bir tutum, olayı bütüncül bir bakış açısıyla, yani bilimsel
açıdan görmemizi engeller. Çünkü dinî ve manevi unsurlar,
kişinin dünya görüşünü, davranışlarını yaşam tarzını önemli
ölçüde belirleyen unsurlar arasındadır. Dinî kaynaklar, insa-
nın “Nasıl yaşamalıyım?” sorusuna çok yönlü olarak cevap
vermekte onu nasıl yaşayacağına dair önemli alternatifler sun-
maktadır. Ayrıca bugün görmekteyiz ki insanların problemle-
rinin önemli bir bölümü manevi kökenlidir. Dolayısıyla dinî
inancı görmezden gelerek bireye yapılacak yardımlar bizi her
zaman sağlıklı sonuçlara götürmez.1 Din olgusunun tamamen
ortadan kalkması durumunda ancak dine ve dinî rehberliğe
ihtiyaç kalmaz. Din olgusu var oldukça dinî rehberlik ve din
eğitimi de olmak zorundadır. Asıl düşünülmesi gereken konu,
birey ve toplum hayatında çift yönlü etkisi, olumlu ve olum-
suz tezahürleri olan dinin hassas yapısıdır. Bu hassas yapının
dikkate alınması, dinî rehberliği gerektirir. Masum hurafeler
ve bidatler ve kötü niyetli amaçlarla yönlendirilip yönetilen

1 Esra Türk, Kur’an’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik (İstanbul: Düşün Yayıncılık,
2014), 12-13.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 11

din anlayışları sömürü ve zulüm aracına dönüşebilir. Hatta


tüm insanlık için bir felaket ve tehdit olabilir.
Dinî rehberlik yalnızca din alanında yaşanabilecek sorun-
ları değil insanlığın ortak sorunları konusunda da din destekli
çözümler üretebilir. Tarihte ve günümüzde insana rehberlik
iddiasında bulunan birçok din, filozof ve düşünür, birtakım
görüşler ileri sürmüşlerdir. Dinî rehberlik de bir alternatif ola-
rak, kendi kaynaklarından ürettiği çözüm önerileri ve kendine
özgü yollarıyla insanlığın hizmetinde yerini almalıdır. İyilik,
doğruluk ve güzellik adına insanoğlunun en önemli motivas-
yon kaynaklarından birisi dindir. Değiştirici ve dönüştürücü
etkisi inkâr edilemez olan din, iyi, doğru, faydalı ve güzel ola-
nın yolunu göstererek insanı mutlu kılmanın yollarını öğretir.
Din ve moral değerler, yaşamsal bir güç kaynağı olarak insa-
nın sıkıntılı dönemlerinde her zaman yanındadır. Din, insanı
ağır hayat şartlarında insanı rahatlatmak ve ona huzur ver-
mektedir. Sıkıntılı durumlarda teselli kaynağı olması yanında
çektiği sıkıntıları anlamlandırmaktadır. Çoğu zaman ahlaki
bir yol gösterici olarak insan hayatında önemli bir yer edin-
miştir. İnsan manevi moral desteğine dinî rehberlik ve telkin-
lere çoğu zaman ihtiyaç duymaktadır.2
İnsanın hayat içinde ne kadar yönü varsa, dine de o bo-
yutların her biriyle ilgi kurmaya ihtiyaç duyulur. Bu açıdan
değerlendirildiğinde devlet ilişkileri açısından sorumlu vatan-
daş, insan ilişkileri bakımından iyi insan yetiştirmenin, Allah
açısından ise iyi bir kul olmanın dinde kesişen noktaları vardır.
Din insanı Allaha iyi bir kul yapmaya çalışırken diğer iyi ni-
telendirmeleri de kendi içinde barındırır. Bu anlamda kendini
gerçekleştirmenin boyutları iyi komşu, iyi evlat, iyi anne baba
vb. bütün sosyal rolleri de kapsar.

2 Türk, age, 14.


12 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Dinî alanda kendini gerçekleştirme konusunu incelemek


ve üzerinde düşünce üretmek oldukça kapsamlı sonuçlara
ulaştırabilir. Rehberliği ve dini biraz daha birbirine yaklaştırır.
Birbirlerinden yararlanma fırsatı doğurabilir. Birbirine yakın
olan konularda işbirliğini artırabilir. Bu yaklaşım dinî alanda
kendini gerçekleştirmenin, dinî alanla ilgili bilgi ve öğretiler-
le sınırlı olmadığını gösterir. Konu insanı ilgilendiren, insan
üzerine sözü olan her alanla ilgilidir. Hangi alanla ilişkilendi-
rilerek çalışılırsa çalışılsın kendini gerçekleştirme konusunda
sosyal bilimlerin rehberliğinden ve ortaya koyduğu verilerden
de yararlanılmalıdır.

1. Kendini Gerçekleştirme Kavramının Teorik Arka Planı


Sosyal bilimlerde insan davranışını anlamak ve açıklamak
için birçok teori geliştirilmiştir. Hümanistik psikoloji ve mo-
dern pozitif psikoloji hareketinin önde gelen isimlerinden biri
olarak Abraham Maslow (1908-1970) da insan davranışlarını
ihtiyaçlar bağlamında açıklamaya ve anlamaya çalışmıştır.
Maslow insan davranışlarının açıklanmasında, hayvan deney-
lerini, nevrotik hastalar üzerine yapılan çalışmaları ve yalnızca
çevresel uyarıcılara tepkide bulunmayı yetersiz bulmuştur. Bu
bakış açısıyla ortaya konulan psikanalitik ve davranışçı açık-
lamaları determinist bir yaklaşım olarak görmüş ve bunları
kabul etmemiştir. O, daha çok insan doğasının olumlu özellik-
lerini öne çıkarmış, insanın olumlu yönünü dikkate almıştır.3
Psikolojide nihai amaç, insanı doğru anlamaktır. Maslow’un
da savunduğu insancıl yaklaşıma göre insan yalnızca tepkide
bulunan bir varlık değildir. İnsanı yüzeysel bir varlık sayan bu
bakış açısının aksine insan, sadece çevreye tepki veren veya

3 Gönül Karakavak Çırak, Üniversite Öğrencilerinin Ahlaki Yargı Yetenekleri ve


Ahlaki Yargı Yetenekleri ile Kendini Gerçekleştirme Düzeylerinin Karşılaştırılması,
(Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, 2006), 42.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 13

içgüdülerini frenleyen bir varlık değildir. İnsan aynı zaman-


da kendinde hazır yetenek ve potansiyel ile hızını kendinden
alan oluşum hâlindeki bir varlıktır. Yine onlara göre davra-
nışçı görüşün benimsediği gibi insanı, davranışları üzerinden
okumak bilimin amacı olmamalı; aksine psikolojik ilkelerden
yararlanarak insanın daha fazla özgürleşme ve yaratıcılığa
doğru gelişimi hedeflenmelidir.4 İnsan davranışlarının gerçek-
leşmesinde çevreyle ilişkiler, demografik faktörler ve kişinin
seçimleri önemli ve etkilidir. Ancak uygun ortam sağlandığı
takdirde kişilerin olumlu potansiyellerinin ortaya çıkacağı da
göz ardı edilmemelidir.5
Kendini gerçekleştiren insanın özellikleri, Maslow’un ihti-
yaçlar hiyerarşisinde ve Carl Rogers’ın (1902-1987) hümanist
felsefenin görüşlerinde yer almaktadır. Maslow’un geliştirdiği
‘ihtiyaçlar hiyerarşisi’ insan davranışlarını anlama ve açıklama
konusunda birçok alanda kullanılan bir teori olmuştur. İhtiyaç,
bir canlının, bireyin veya toplumun varlığını sürdürmesinde
gerekli olan; karşılandığında mutluluk, karşılanmadığında
ise üzüntü veren şeydir.6 Çünkü ihtiyaç bir yoksunluk duru-
mudur. Söz konusu teoriye göre ihtiyaçlar, temel ihtiyaçlar ve
gelişme ihtiyaçları olarak iki başlıkta ele alınır. Temel ihtiyaçlar
beslenme, barınma, türünü devam ettirme gibi ihtiyaçlardır.
Gelişme ihtiyaçları ise saygı görme, bilgi edinme, güzellikten
zevk alma ve kendini gerçekleştirmedir. Temel ihtiyaçların ön-
celediği ihtiyaçlar hiyerarşisinde kendini gerçekleştirme en üst
basamakta yer alır. Teoriye göre yüksek seviyedeki ihtiyaçlar
ancak temel ihtiyaçlar doyurulduktan sonra ortaya çıkabilir-

4 Mustafa Doğan Karacoşkun, Din Psikolojisi, (Ankara: Grafiker, 2013), 30.


5 Fulya Umar, Rogers ve Maslow’un Yaklaşımları Kapsamında Kendini Gerçekleştirme
Kavramının Psikolojik Danışmadaki Yerinin İncelenmesi, (Yüksek Lisans Tezi, Ya-
kın Doğu Üniversitesi, 2016), 84.
6 Mustafa Acar, Ömer Demir, Sosyal Bilimler Sözlüğü, (Ankara: Adres, 2005), 199.
14 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ler. İhtiyaçlar hiyerarşisinde alt düzey ihtiyaçlarını karşılamış


olan birey en son aşamada kendisi için ideal olanı gerçekleştir-
meyi ister. Hümanistik psikologlara göre insan davranışlarını
yöneten en önemli güdü kendini gerçekleştirme güdüsüdür.7 Bu
son aşamada kişi tüm yeteneklerini ve imkânlarını kullanarak
kendisini gerçekleştirdiği duygusunu tatmak ister.8 Maslow’a
göre insanların çoğu alt basamakta yer alan fizyolojik, güven-
lik ve sosyal ihtiyaçlarını düzenli bir şekilde karşılarken, daha
karmaşık olan kendini gerçekleştirme ihtiyacı ise az sayıda
insanın gerçekleştirdiği bir ihtiyaçtır. Kendini gerçekleştirme,
büyüme ve olgunlaşma ile gelişen insanın psikolojik, sosyal,
estetik, felsefi ve dinî deneyimler ve etkinlikler yoluyla gizli
potansiyellerinin sonucu ortaya çıkan bir ihtiyaçtır.9
İnsanın kendisini gerçekleştirmesinin, bütün eğitim faaliyet-
lerinin ortak amacı olduğu söylenebilir: Alanı ne olursa olsun
bütün eğitim etkinlikleri sonuçta bireyin kendi potansiyelini
ortaya çıkarmayı ve bu potansiyelin olabilecek en üst seviyeye
taşımayı amaçlar; eğitim, bireyin kendisini tanımasına, yete-
neklerinin farkına varmasına ve geliştirmesine aracılık eder. Bu
anlamda din eğitiminin amaçlarından biri de insanın kendini
gerçekleştirmesidir. Bireyin kendini gerçekleştirmesine eğitim
aracılık etse de rehberliğe daha yakın bir konu olduğu için reh-
berlik bağlamında ele alınması daha doğru bir yaklaşım olur.
Abraham Maslow’a göre kendini gerçekleştirme, bir insa-
nın hayatındaki idealleri içinde kendini tamamen ve özgürce
ifade edebildiğini fark etmesidir. Onun teorisi insanın aklın-
dan, motivasyonundan, çok yönlü potansiyelinden ve karak-
terinden azami ölçüde yararlanmayı barındırır. İnsanın psiko-

7 Yıldız Kuzgun, “Kendini Gerçekleştirme”, Araştırma Ankara Üniversitesi Dil ve


Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Dergisi, (1972):175.
8 Acar, Demir, Sosyal Bilimler Sözlüğü, 199.
9 Roberto Assagioli, “Self-Realization And Psychological Disturbances”.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 15

lojik ve zihinsel sağlık durumu, kendisini gerçekleştirmesine


engel olursa insan diğer tüm ihtiyaçlarını karşılasa bile hayatı
boyunca huzursuz ve mutsuz olur.10 Bundan dolayıdır ki di-
ğer tüm ihtiyaçları ile beraber her insan kendini gerçekleştir-
mek için çabalar durur.

1.1. Kendini Gerçekleştiren İnsanların Özellikleri


Çeşitli kaynaklara göre kendini gerçekleştiren insanın özel-
likleri literatürde şu şekilde ortaya konmuştur:

 Değişime açık olma.


 Zamanını iyi yönetme.
 Şimdi ve burada, bugünde yaşama.
 Amacı araçtan ayırabilme, ayrıntılarda kaybolmayarak
her zaman büyük resme odaklanma.
 Ani olan durumlara hazırlıklı olma.
 Duyguların farkında olma.
 Belli amaçları olma ve hedeflere kilitlenme.
 Kendine güveni olma.
 İçebakış yöntemini kullanabilme, içsel iletişim kurabilme.
 Mutluluğundan kendisini sorumlu tutma, mutluluk için
kendi dışında bir beklentisi olmama.
 Kendi kendine yetebilme.
 Tutarsız hislerini kabul edebilme.
 Güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olma.
 Kişisel gelişimini diğer ihtiyaçlara göre önde tutma.
 Kendine odaklanabilme.
 Kendini, başkalarını ve doğayı olduğu gibi kabul etme.
 Kendisi hakkında düşünmekten hoşlanma.

10 Fatıme Gül Koçsoy, “The Process Of Self-Actualizatıon Through Religious Ex-


perience In Jane Fenn Hoskens’ Life” İdil, 6/36 (2017): 2174.
16 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

 Hayatına anlam verme.


 Kendisini değerlendirmede kişisel kriterler kullanma.
 Olumlu öz-saygısı olma.
 Yaşamın değişik boyutlarını görme.
 Kendileriyle ve iletişim hâlinde olan kişilerle ilişki kur-
maya devam etme.
 Başarısızlıkları ile başa çıkabilme.
 Duygularını göstermekte özgür olma.
 Kendiliğinden, doğal davranma.
 Bilgiye ve öğrenmeye önem verme, gelişmeye ve ilerle-
meye açık olma.
 Özgürlüğünün farkında olma ve onu yansıtma.
 Yaptıklarının sorumluluğunu üstlenme.
 Kendi dışındaki sorunlarla ilgilenme ve sorumluluk alma.
 Fikirlerini rahatlıkla söyleyebilme.
 Başkalarının yargılamalarını normal karşılama.
 Kendi çerçevelerin dışına çıkabilme.
 Her konuya farklı yaklaşabilme.
 Toplumsal kalıplara karşı direnç gösterebilme ve kendi
kültürünü aşabilme.
 Karşılıklı güvene dayalı anlamlı, derin ilişkiler kurabilme.
 Az sayıda insanla derin saygıya dayalı ilişki kurabilme
fakat tüm insanlığı düşünme.
 Düşmanca olmayan ince bir espri ve mizah anlayışına
sahip olabilme.
 Uyumlu ve gerçekçi bir şekilde davranma.
 Demokratik karakter yapısına sahip.
 Etik kuralların bilincinde olma.
 Sempati, empati gibi şefkat duyguları gelişmiş olma.
 Sosyal baskıya karşı koyabilme.
 Çevresinden bağımsız hareket edebilme.
 Kalabalığa uymada kendini zorlamama.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 17

 Kendi hayatlarından kendilerini sorumlu tutma.


 Üstün değerler için çalışma.
 Ben merkezli değil, problem merkezli olma.
 İnsanlarla kendilerini özdeşleştirme.
 Bağlanabilme.
 İnsanlarla ilgili olumlu algıları olma.
 Bencillikten uzak mütevazı, yardımsever, şefkatli, sami-
mi, dürüst, aktif bir özne olarak kültüre katılma, çevre-
sine ve hayatın akışına kendinden bir şeyler katabilme.
 Paylaşmaya, takım çalışmasına değer verme.
 Cesaret; yaşamda her şeyin çözümü olduğuna inanma.
 Yaşamdan zevk alabilme hayata ve insanlara müteşek-
kir ve hoşgörülü olma.
 Herkesin kendi gerçeğini yaşadığının farkında olma.
 Empati kurabilme.
 Sabırlı olma.
 Varlığı anlama, barış ve kardeşliğe gönül verme.
 Dengeli, sade, yalın ve doğal olma.
 Her canlının çok değerli olduğunu bilme.
 Kendisi ve çevresi ile barışık olma.
 Yapıcı, verimli, üretken olma.
 Hak boyutunda düşünme ve davranma.
 Sevgi dolu olma; kendini ve çevresini sevme.
 İnsanlarla iyi iletişim kurma.
 Başkaları hakkında gerçekçi bakış açısına sahip olma.
 Gerçeği olduğu gibi algılar ve içinde bulunulan ortama
uyum sağlama.11

11 Umar, Rogers ve Maslow’un Yaklaşımları Kapsamında Kendini Gerçekleştirme Kav-


ramının Psikolojik Danışmadaki Yerinin İncelenmesi, 36; Çırak, Üniversite Öğrenci-
lerinin Ahlaki Yargı Yetenekleri ve Ahlaki Yargı Yetenekleri ile Kendini Gerçekleştirme
Düzeylerinin Karşılaştırılması, 50; Jessica Stone, “Self-Actualization, Reason and
Religion”.
18 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Liste incelendiğinde kendini gerçekleştiren insanın özellik-


lerinin önemli bir kısmı kendini yönetme ve sosyal ilişkiler ile
ilgili olduğu görülmektedir.

1.2. Maslow’a Göre Kendini Gerçekleştirme için


Yapılacaklar
Maslow, kişinin kendini gerçekleştirebilmesi için yapması
gerekenleri sekiz maddede özetlemiştir.
1. İnsan yaptığı işe kendisini vermeli, ona yoğunlaşmalı ve
yalnızca yapılan işle meşgul olmalıdır.
2. Yaşam, güven ve risk altında devamlı bir takım seçim-
ler yapmayı gerektirir. İnsan ümidini kaybetmeden büyüme,
yükselme ve değişim için zora girmeli ve risk almalıdır.
3. İnsan kendini ortaya koyabilmeli, dışsal güçlerin düşün-
celerine, hissettiklerine ve kendini ifade etme tarzına karışma-
larına izin vermemelidir.
4.İnsan sorumluluklarını en güzel şekilde dürüstçe yerine
getirmelidir.
5.Herkesin hoşuna gidecek şekilde değil, kendi yönelimle-
ri, eğilimlerine ve isteklerine göre davranmalıdır. Farklılığı ve
aykırılığı göze alabilmelidir.
6. Küçük ve önemsiz bile olsa yapmak istediği şeyleri en iyi
şekilde yapmaya çalışmalıdır.
7. Hangi konuda daha iyi olduğunu keşfetmeli, yanlışta
ve yanılgılarda ısrar etmemelidir. Doruk yaşantıların şartları
oluşturmalı ve mümkün duruma getirilmelidir.
8. Kendini tanıyıp yetenek ve özelliklerinin farkında olma-
lıdır. Kim olduğunu, neyi sevip sevmediğini, senin için neyin
iyi neyin kötü olduğunu, nereye gittiğini ve görevinin ne ol-
duğunu keşfetmelidir. Kendini kendine açmalıdır. Hayatı an-
lamalı yaşamalı, yaşadığı hayatın her dakikasını doyarcasına
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 19

yaşayabilmelidir.12 Maslow, kendini gerçekleştirme kavramı


için “İnsan ne olabiliyorsa, o olmalıdır.” ilkesini temel ilke ola-
rak ileri sürmüştür.13
Kendini gerçekleştirmenin, yetiştirilme tarzı yanında, özgür-
lük, zamanı iyi kullanma ve desteği içten alma ile ilişkili olduğu
belirtilmektedir.14 Özgürlük, insanın kendini, her türlü potan-
siyel ve yeteneklerini gerçekleştirmesi için gerekli ortamı sağ-
lar, bu nedenle de kendini gerçekleştirme sürecinde son derece
önemlidir. Aynı zamanda kendini gerçekleştirme, özgürlük sı-
nırlarının farkında olmayı gerektirir. Rogers’e göre insan, ken-
dini yönetme, yön verme, denetleme gücüne ve kapasitesine
sahiptir. Rogers, insana özgür bir seçim hakkı tanındığında ve
dış güçlerin etkisinin azaldığı durumlarda, bireylerin olumlu
tercihlerde bulunacağını, hastalıktan çok sağlığı, bağımlılık-
tan çok bağımsızlığı seçeceklerini ifade etmiştir.15 İnsanların
işine karışılmaz, öğüt verilmez ve hükmedilmezse onlar kendi
başlarının çaresine bakabilir ve kendilerini idare edebilir ve
kendilerini geliştirebilirler. İnsanlar zorlanmadıkları zaman
onlar ‘kendileri’ olurlar.
Rogers’a göre bireyler herhangi bir engellemeyle karşılaş-
madığı sürece olumlu tutumlar sergiler ve kendini gerçek-
leştirmeye dönük bir gelişim gösterirler. Ona göre bireyler,
kendini, başkalarını ve durumu, koşulsuz sevgi ile karşıla-
yabilirse kendini gerçekleştirebilir.16 Kendini gerçekleştirme
doğuştan gelen bir ihtiyaç olmakla beraber çocukluk yaşantı-

12 Çırak, agy, 50.


13 Gülüşan Göcen, Ayşegül Konur, “Din Psikolojisi Açısından İnsan Olma Süre-
cinde Kendini Gerçekleştirme ve Din” Toplum Bilgileri Dergisi, 8/15 (2014), 369.
14 Enver Sarı, “Affetmenin Kendini Gerçekleştirme Üzerine Etkileri” İlköğretim
Online, 13/4 (2014), 1496.
15 Çırak, agy, 45.
16 Sarı, agy, 1496.
20 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ları ve öğrenme yolu ile bu ihtiyaç yön değiştirebilmektedir.17


İnsanın yakın çevresiyle etkileşimi, kendini gerçekleştirme
düzeyini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Çocuğun
sevgi ihtiyacının doyurulması, empatik anlayış, çocuğun ol-
duğu gibi kabul edilmesi kendini gerçekleştirme için uygun
bir ortam oluşturur. Aksi hâlde çocuğun benliği tüm yönle-
riyle gelişemez.18 İçten koşulsuz sevgi ve geliştirici kontrol özel-
likleriyle nitelenen demokratik ebeveyn ve öğretmen tutumu,
kendini gerçekleştirmeye olumlu katkı sağlar. Sıkı disiplin ve
şartlı sevgi özellikleri nitelenen otoriter ebeveyn ve öğretmen
tutumu ise kendini gerçekleştirme ihtiyacını olumsuz yönde
etkiler. İlgisiz anne-baba ve öğretmen tutumunun da bu ikisi
arasında yer aldığı belirtilmektedir.19

2. Kendini Gerçekleştirme ve Din


Kendini gerçekleştirme konusu yalnızca hümanist psiko-
lojinin ilgilendiği bir konu olarak kalmamış birçok bilimsel
disiplinle de ilişkilendirilerek farklı alanlara taşınmıştır. Bu
alanlardan biri de din olmuştur. Birçok düşünür insan hayatı-
nın nihai hedefini kendini gerçekleştirmek olarak tespit etmiş-
tir. İnsan, kendini gerçekleştirmek için manevi bir yolculukta
birçok engeli ve çeşitli evreleri geçmek zorundadır.
Herhangi bir alanla ilişkilendirilmediği takdirde kendini
gerçekleştirmenin, belirsizliklerle dolu bir söylem olduğu söy-
lenebilir. Bu bağlamda farklı din ve dünya görüşlerinin kendi-
ni gerçekleştirme konusundaki görüşleri, insan potansiyelini
anlama ve geliştirme konusunda daha geniş bir bakış açısı
kazandırabilir. Bu zenginliği sağlamak için kendini gerçek-
leştirme konusunda dinler ve kültürlerarası karşılaştırmalar

17 Umar,agy, 24.
18 Umar, agy, 81.
19 Kuzgun, agy.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 21

yapılabilir. Konu ile ilgili Batı ve Doğu disiplinleri arasında


yapılan karşılaştırmalı çalışmalar da görülmektedir. Örneğin
Taoizm ve Zen Budizmiyle ilgili karşılaştırmalar yapılmıştır.
Yoga disiplininde sürdürülen meditasyon uygulamaları da bir
çeşit kendini gerçekleştirme olarak yorumlanmaktadır. Mas-
low, dinleri, insanın kendini gerçekleştirme eğiliminin dışa-
vurumu olarak görür. Bu nedenle kendini gerçekleştirmiş in-
sanın özellikleriyle dinlerin ortaya koyduğu idealler arasında
benzerlik bulunmaktadır. Örneğin iyi, güzel ve doğrunun bir
potada eritilmesi, benliğin aşkınlığı, diğer insanları da düşün-
me, düşmanlık ve acımasızlık duygularının bırakılması, dost-
luk, bilgelik, doğallık, bencil ve kişisel güdüleri aşma, daha alt
düzeydeki tutkuların daha yüce olan için terk edilmesi gibi
özellikler hem kendini gerçekleştiren insanın özelliği hem de
dinlerin ideal hedeflerindendir.20 Ayrıca her dinin insanın
kendini gerçekleştirme konusunda insana olan rehberlik ve
desteği farklıdır. Aslında bir bakıma dinlerin kendini gerçek-
leştirme sistemleri olan yapılar olduğu söylenebilir. Özellikle
İslam dini açısından değerlendirildiğinde bu yargı daha çok
doğruluk kazanmaktadır. Çünkü İslam, bireyi tüm ilişkileri ve
etkileşimleriyle ele almakta, ona dünya ve ahirette mutluluk
vadetmektedir. Bu durumda İslam dininin kendini gerçekleş-
tirme konusundaki öğretileri de araştırmaya değerdir. Böyle
bir araştırma hem kendini gerçekleştirme konusuna bir katkı
sunabilir hem de İslam dininin kendini gerçekleştirme konu-
sundaki görüşlerinden yararlanabilirler.
Kendini gerçekleştirme kavramı Batı psikolojisi, felsefesi ve
maneviyatında ve Hint dinlerinde de kullanılan bir ifadedir.
Batı anlayışında kişinin karakterini veya kişiliğini kendi olanak

20 Ali Ayten, “Kendini Gerçekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğrencileri Üze-


rine Bir Araştırma” M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 29 (2005):187.
22 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ve imkânlarını kullanarak tek başına yerine getirmesi, kendi-


ni gerçekleştirme olarak kabul edilmektedir.21 Kendini ger-
çekleştirme, Batı dünyasında psikanaliz, hümanistik psikoloji
ve Doğu dinlerinin de sahip çıkmasıyla büyük bir popülerlik
kazanmıştır.22 Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi karşısında fark-
lı insani gelişim modelleri de önerilmiştir. Örneğin Brooks, in-
san mutluluğunu dört grupta ele almıştır: En düşük mutluluk
olarak, maddi zevk, güzel yemek ve kıyafetlere sahip olmak
ve güzel bir evin olması; ikincisi başarılarımızdan aldığımız
doyum ve zevk; üçüncüsü üretkenlikle elde ettiklerimizden
başkalarına geri vermekten duyduğumuz zevk ve sonuncu ise
en yüksek mutluluk türü olan ahlaki sevinçtir. Yani kendimizi
asil bir nedenden ya da koşulsuz sevgiye teslim ettiğimizde al-
dığımız parlak memnuniyettir.23 Bu durumda kendini gerçek-
leştirme herhangi bir felsefe veya inanç grubuna sıkıştırılacak
ve yalnızca onunla anlaşılacak bir kavram değildir.
Kendini gerçekleştirmek isteyen insan, çeşitli felsefe ve din-
lerden yardım ve ilham alarak kendini gerçekleştirebilir. Zaten
felsefenin ve inanç yapılarının insanın kendini gerçekleştirme-
sine katkı sunmaları varlık sebepleridir. O hâlde İslam’ın da
insana kendini gerçekleştirmesi konusunda rehberlik etmesi
ve hikmete açık bir Müslümanın da bundan yararlanması ga-
yet doğal bir sonuçtur. Çeşitli alanlarda kendini gerçekleştir-
me teorileri geliştirildiğinden Batıda kendini gerçekleştirme
kavramı seküler bir çağrışımdan çok daha fazlasına sahiptir.
Her şeye rağmen, birçok insanın meditasyon, mistik pratik,
dua, psikoterapi veya başka bir yöntemle ilişkilendirilerek bil-
diği varsayılan ‘benlik’ kavramına ilişkin basit bir fikri vardır.
Kendini gerçekleştirme konusunda bir görüşü ve önerisi olan

21 https://en.wikipedia.org › wiki › Self-realization 01.08.2019.


22 Aynı yer.
23 David Brooks, “When Life Asks for Everything”.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 23

herkes iddiasını dile getirebilir. Bu durum kendini gerçekleş-


tirme teorisine sahip olan dinler için de kendilerini tanıtmala-
rına ve ifade etmelerine fırsat oluşturabilir.
İnsan nerede yaşarsa yaşasın hayatında bir dinle karşıla-
şır. Dinî fenomenler âdeta doğuştan insanı kuşatmıştır. Hiçbir
insanın içinde yaşadığı çevre dinsiz değildir. Din olgusu ile
karşılaşan insanların karşılaşma biçimleri, düzeyleri ve sıh-
hatleri birbirinden farklıdır. Bu durum, kişinin dinî alandaki
kararlarında son derece etkili ve önemli olacak kadar özeldir.
Söz konusu karşılaşma farklılığından dolayı din karşısında in-
sanların bir kısmı ilgili, bilgili, istekli, olurken bir kısmı ilgisiz,
bilgisiz, kızgın, öfkeli hatta düşmanca kararlar alabilmektedir.
Olumlu ve olumsuz tutum alışların, tarihsel, beşeri ve güncel
nedenleri olabilmektedir. Ayrıca insanların bir kısmı dine kar-
şı tutumlarında din değil de dindarlar etkili olabilmektedir.
Dine karşı yaklaşımlarda bireyden bireye, toplumdan toplu-
ma birçok neden ileri sürülebilir. Diğer taraftan hoş görül-
mese bile insanın belli bir dini seçmesi veya dünya görüşü-
nü oluşturması her zaman ona uygun davranacağı anlamına
gelmemektedir. Beklenti olarak dini kabulden sonra dinî ve
ahlaki söz ve kararlara uygun tutum geliştirme olsa bile realite
bunun tersine olabilmektedir.
Potansiyel olarak her insan hayatının bir evresinde dinle
karşılaşır ve bu karşılaşmada dine karşı geliştirdiği tutumla
dinsel varoluşunu veya bu alanda kendini gerçekleştirir. İn-
san kendini ararken dinle karşılaşır. İnsan karşılaşma sonra-
sında yaptığı tercihlerle kendini gerçekleştirmeyi sürdürür.
Benlik, kendilik ve anlam arayışı olmayan insan dinle karşı-
laşsa bile ondan yararlanamaz. Kendini tanımak için insanın
kendine “Ben kimim?”, “Nereden geldim?”, “Niçin yaşıyo-
rum?” gibi varoluşsal soruların cevabını yalnızca bu dünya
içinde değil de dünya ötesi âlemde araması, kendini bilme/
24 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

bulma/gerçek kılma sürecinin din ve manevi yapılarla temel-


deki birlikteliğini ortaya koyar.24 Karşılaşma insanı tercihe
zorlar. İnsana özgü bir kurum olan din, insanı muhatap ala-
rak onun inanma potansiyeline hitap eder. Din, insanın bu
potansiyeli doğru yönde kullanma başarısına dikkat çektiği
gibi insanın ideal başarıya açık olan yönlerini ve engellerini
gösterir. Dinî ve ahlaki alanda insanın kendini gerçekleştir-
mesi önemli ihtiyaç alanlarından biridir. Dinî rehberlik in-
sana kendini tanıması için hiçbir alanda karşılaşamayacağı
bilgiler verir. İnsan bu bilgileri değere dönüştürebilirse çok
sağlam bir anlam dünyası inşa edebilir. Çünkü din insanın
manevi ve ruhsal varoluşunu gerçekleştirdiği bir alandır.
Din insana değerler bağlamında ayaklarının kaymayacağı
bir zemin ve ruhsal yaşam alanı sunmaktadır. Din dışarıda
bırakıldığında insanın ruhsal zemini kaybolur ve insanlığın
geleceği açısından çok önemli olan değerler âdeta yer çeki-
minden uzaklaşmış nesneler gibi uzay boşluğunda uçuşur.
Dini değerler insana hayat vermek ve yaşatmak içindir.25
Dinin gayelerinden biri de insanın kendisini ve dinî va-
roluşunu gerçekleştirmesidir. Üstelik bu alan, insanın bütün
yaşam alanlarıyla doğrudan veya dolaylı olarak ilgilidir.
Kendini gerçekleştirme çabasında olan insanın, dinin insan
hayatındaki çok yönlü imkânından neden yararlanmasın?
Din insana hem kendisini tanıması hem de kendini gerçek-
leştirme konusunda bir fırsat sunmaktadır. Akıl ve irade sa-
hibi olan, değer üreten bir varlık olarak insan, kendi dinî ve
ahlaki tercihleriyle dinsel varoluşunu belirlemektedir. Dinî
anlamda her insan dünyaya kendini dinsel varoluşunu ger-

24 Göcen, Konur, “Din Psikolojisi Açısından İnsan Olma Sürecinde Kendini Ger-
çekleştirme ve Din”, 367.
25 “Ey iman edenler! Sizi canlandıracak, size hayat verecek, sizi düzeltecek mesaj-
lara çağırdığı zaman, Allah ve elçisinin mesajına uyun…” Enfal 8/24
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 25

çekleştirmek için gelmiş olduğu söylenebilir. Din eğitimi


ve dinî rehberlik bireyin kendini gerçekleştirmesinde dinin
imkân ve fırsatlarından yararlanmasına dinsel varoluşunu
gerçekleştirmesinde aracılık edebilir. Din, ahlaki tutum ve
dinî davranış konusunda hiçbir insana garanti vermez. Bi-
rey dinden yararlanarak ne yapacaksa kendisi yapacaktır.
Elbette din insana dışardan ilkeler ve idealler sunar. Ancak
bu idealleri içselleştirip hayata yansıtma görevi veya tercihi
tamamen bireye bırakılmıştır. Örneğin iman, takva, teslimiyet
ve ahlaki erdemler, insanın kendisinin içini dolduracağı ve
hayata yansıtacağı kavramlardır.
İnsanın dinden yararlanarak geliştirdiği, insan, varlık ve
dünya görüşüne bağlı değerler, insanın bireysel hayatı ka-
dar sosyal ilişkilerini de düzenler. Buna bağlı olarak bütün
insanların can ve mal güvenliğini, inancını, yaşama hakkını
ve düşünce hürriyetini koruma altına alır. Dini kucaklayıcı
yapan bu bütünlük vurgusudur. Ayrıca dinin değer dünyası,
varlıkları fiziksel ya da metafiziksel temelde, insan bedenini
ruh ve beden temelinde, âlemi maddi ya da manevi temelde
ve hayatı, dünyevi ve uhrevi temelde parçalamaz. Bu nedenle
ideolojiler, felsefeler ve din karşıtı anlayışlar hiçbir zaman ha-
kiki bir dinin yaratmayı amaçladığı bütünlüğü yakalayamaz.26
Burada dinî ve ahlaki alanın insanla buluştuğu boyutlarında
dogmatik ve mutlak tutumların eleştirilemeyeceği anlamı çı-
karılmamalıdır. Zira eleştirisi yapılmamış bir akla körü körü-
ne bağlanma bilimi kısırlaştırdığı gibi, körü körüne uyulması
gereken bir düzen içindeki ahlakın da bir kölelik ahlakına dö-
nüşmesi kaçınılmaz olur.27

26 Şaban Ali Düzgün, Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar, (Ankara: Otto Yayınları,
2017), 24.
27 Şaban Ali Düzgün, Sosyal Teoloji İnsanın yeryüzü serüveni, (Ankara: Otto yayın-
ları. 2018), 49.
26 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Pozitif bilimler açıklama üzerine, kültürel bilimler ise anla-


ma üzerine inşa edilmiştir.28 Dinin hayatın içinde kendi yerin-
de varlığını görmezden gelmek, başka alanların dinleşmesine
aracılık eder. Dini yok sayınca onun yeri doldurulmak zorun-
dadır. Bu nedenle dini, insan hayatı için gereksiz bir kurum
olarak görmek, onu bir ihtiyaç olmaktan çıkarmamaktadır.
Ancak dinin yerini almaya çalışan bilimsel teorileri, farklı ide-
olojileri ve felsefi disiplinleri dinleştirmekle sonuçlanmakta-
dır. Bu karışıklıkta bilimsel teoriler, ideolojiler ve felsefi görüş
ve yaklaşımlar dinin düzenlediği yaşam biçimine ve dünya
görüşüne dönüştürülmektedir. Çünkü bir şekilde dünyayı
yeniden tasvir ettiği için bilimin değerle ilişkisi vardır.29 Ör-
neğin evrim teorisi temel alınarak, insan ilişkileri sosyal dar-
winizme ve rekabet ahlakına dönüştürülerek bir yaşam felse-
fesi oluşturulabilmektedir.30 Bilim değerleri, etkiler ve değer-
lerden etkilenir, hatta motor gücünü değerlerden alır. Bilimin
olduğu yerde değerler uzakta bulunmaz fakat bilimin kendisi
değer doğurmak açısından kısırdır.31 Oysa insanın din ihtiya-
cını ancak din sağlayabilir. İnsanın kendini gerçekleştirmesin-
de ancak din kendi işlevini icra edebilir.
Dinî hakikatlerin deneysel anlamda gözlemlere dayanarak
belgelemek mümkün olmadığından ve doğruluğunun herkes
tarafından denetlenemeyeceğinden32 hareketle dinin gerçek-
liği inkâr edilemez. Dinin hakikati kendine özgüdür. Öyle
olsaydı sosyal bilimlerde farklı yöntem, kanıt ve söylemlerin
kullanıldığı bütün bilim alanlarını laboratuvara sokmak ge-
rekirdi. Üstelik olgusal yargılarla sınırlı çalışmalar yürüten

28 Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme, (Ankara: Açılım Kitap, 2007), 94.


29 Holmes Rolston, Din ve Bilim, (Samsun: Sidre Yayınları, 1997), 155.
30 Şaban Ali Düzgün, Varlık ve Bilgi, (Ankara: Yeni Çizgi Yayınları, 2008), 258.
31 Rolston, Din ve Bilim, 156.
32 Hüseyin Batuhan, Bilimsel Düşünüşe Giriş, (Ankara: Fol Yayınları, 2019), 300.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 27

deney ve gözleme dayalı bilimsel çalışmalar ve araştırma-


lardaki yargılar da mutlak bir sonuç ve anlam taşımamakta-
dır. Tıpkı değerlerde olduğu gibi insanın teorik zevkleri de
değişmektedir.33 Bu türden çalışmalar da olgusal alanda kal-
mayıp değer de üretebilmektedir. Bu durum insanın ve ha-
yatın bütünlüğü içerisinde yadırganacak bir sonuç değildir.
İnsanın hayali ile gerçeğini, rüyası ile gözünü, karşı karşıya
getirmek doğru değildir. Gerçek şu ki ister olgusal ister değer-
se alanda olsun insanın dünyasında mutlaklık yoktur. Din de
söz konusu mutlaklığı her alanda Allah’a izafe etmektedir.
Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler ve kitle iletişiminin
daha etkin ve yaygın hâle gelmesi, küresel çapta bireysel ve
toplumsal değişmeleri de hızlandırmıştır. Bu gücü, değişimi
ve yeni gelişmeleri yönetebilecek küresel çapta bir ahlaki iler-
leme olmadığı takdirde bilimsel ve teknik kazanımların kötü
amaçlar için kullanılabileceği ve insanlığın durumu eskisin-
den daha kötüye gidebileceğine dikkat çekilmektedir.34 Bu
durum, insanın ve insanlığın tek boyutlu bir gelişme yerine
çok boyutlu maddi ve manevi alanları birbirinden ayırmadan
bütüncül bir gelişme ve anlayışı zorunlu kılmaktadır.

3. Dinî Rehberliğin Mahiyeti


Rehberliğin genel amacının kendini gerçekleştirmek oldu-
ğu belirtilse de bunun açılımında bireyi kendisi ve toplum için
yetiştirmek, bireyin bütün yönleriyle gelişimine katkı sağla-
mak, sağlıklı, uyumlu üretken bir birey olmak, kendisini ve
çevresini tanıması ve çevre imkânlarından yararlanılması,
mutlu, üretken gelişmeye açık olması gibi hedefler de göste-
rilmiştir. Bu hedefleri kendini gerçekleştirmenin alt amaçları

33 Batuhan, age, 283.


34 İbrahim Erol Kozak, İnsan, Toplum, İktisat, (Adapazarı: Değişim Yayınları,
1999), 225.
28 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

olarak görebiliriz. İşte burada dinî rehberlik açısından da bir


ekleme yapıldığında birey, kendisi ve toplum için olduğu ka-
dar Allah için de yetiştirilmesi gerekir.
Dinî rehberlik, dar çerçevede, dinin kapsam alanına gi-
ren hususlarda problemi veya problemleri olan, özel ilgiye
ve bilgiye muhtaç kişilerin bu alanda yetişmiş uzmanlık hü-
viyeti kazanmış görevlilere müracaatları üzerine kendilerine
dinin öğretileri ve esasları paralelinde verilen hizmet olarak
değerlendirilebilir.35 Çeşitli araştırmacılar tarafından ortaya
konan rehberliğin dayandığı bazı ilkeleri şöyle sıralayabiliriz:

 İnsan saygıya değer bir varlıktır.


 Her birey seçme özgürlüğüne sahiptir.
 Rehberlik hizmetlerinden yararlanmak isteyen bireyin
isteğine bağlıdır.
 Rehberlik yaşam boyu yararlanılacak bir hizmettir.
 Rehberlikte bireysel farklılıklara saygı esastır.
 Rehberlik insan haklarına ve bireysel gereksinimlere
dayanmalıdır.
 Rehberlikte bireyin bedensel bilişsel toplumsal ve duy-
gusal yönden ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bütü-
nüyle geliştirilmesine ve kendini gerçekleştirmesine ça-
lışılmalıdır.
 Rehberlik hizmetleri ilgililerin işbirliğiyle yürütülmelidir.
 Rehberlik hizmetleri planlı programlı ve profesyonel bir
düzeyde sunulmalıdır.
 Rehberlik hizmetlerinde gizlilik esastır.
 Rehberliğin uygulamaları her alanın amaç ve ihtiyaçla-
rına göre değişir.

35 Ahmet Önkal, “Dini Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri Çerçevesinde


İmam-Cemaat İlişkileri” I.Din Hizmetleri Sempozyumu, (Ankara: Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2008) 375.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 29

 Rehberlik hizmetleri çok yönlü ilişkiler sistemi içinde


yürütülmelidir. Öyle ki öğrenci ile etkileşimde olan her-
kesle yoğun ve karşılıklı ilişkiler sürdürülmelidir.
 Rehberlik hizmetleri hem bireye hem de topluma karşı
sorumludur.36

Yukarıda sayılan rehberlik ilkeleri dinin öğretileri de doğ-


rudan veya dolaylı olarak desteklenir. Dinî rehberlikte ortaya
konulacak rehberlik ilkeleri daha güçlü duruma gelir. Çünkü
bu ilkeleri bizzat Allah desteklemektedir. Dinî rehberlik ger-
çek hayatta yaşanan problemleri çözmeyi amaçlar.
Dinî rehberlik, diğer rehberlik çeşitlerinde olduğu gibi,
yalnızca duyuşsal alana değil, aynı zamanda bilişsel alana da
hizmet eder. Dinî rehberlik bireye yalnızca kendisini tanıt-
maz; bireyi kuşatan bütün etkileşim çevresi ile birlikte tanıtır.
Çünkü İslam inanç ve bu inanca dayalı bir yaşam tarzı ortaya
koyar. İnanan insan dinin çok yönlü hayat tasavvuru içinde
kendini gerçekleştirir. Ancak altınının özellikle çizilmesi ge-
reken boyut, dinin insanı gerçekleştirmediği, aksine insanın
kendini gerçekleştirirken dinden yararlanmış olmasıdır. Bu
nedenledir ki, kendini gerçekleştirme konusunda ‘kendilik’
üzerine önemle vurgu yapılır.
İnsanın, kendini gerçekleştirmek için yaratılmış olduğu
söylenebilir. Bu ise ona bahşedilen imkânlar, yetenekler ölçü-
sünde gerçekleşeceği için insana mümkün olabilecek bütün
rehberlik hizmetlerinin sunulması gerekir. İnsanın en temel
ihtiyaçları yanında onun maddi ve manevi gelişiminin önünü
açacak birçok imkân veya imkânsızlıkla karşılaşır. Eğitim, in-
sanın kendini gerçekleştirmesinde insana sunulan en önemli
imkândır. Eğitimin kalitesi bu imkânın sınırlarını daraltır ve

36 Türk, age, 29.


30 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

genişletir. Din eğitimi de eğitim alanının önemli parçalarından


biridir ve din eğitimin her alanda niteliğinin artması, insanın
kendini gerçekleştirmesine aracılık eder. Kendini gerçekleştir-
me kavramı özellikle rehberlik alanının temel kavramlarından
biridir. Öyle ki rehberlik faaliyetlerinin amacını oluşturur. Din
eğitimi faaliyetleri de, aslında dinî rehberliğe oldukça yakın
amaçlar taşır. Din eğitiminde amaç bireyin kendi inanç ve de-
ğerlerini kendisinin oluşturmasıdır. Allaha karşı sorumluluk-
larını gönüllü olarak yerine getirmesidir. Özellikle gönüllülük
ilkesi, din eğitimini daha çok rehberliğe yaklaştıran tarafıdır.
Bu anlamda kendini gerçekleştirme, din eğitiminin de en
önemli amaçlarından biridir.
Din açısından değerlendirildiğinde insan kendini gerçekleş-
tirme ile sorumludur. İnsan başkalarını, yaşadığı çağı ve içinde
yaşadığı toplumu ve tarihini suçlayarak bu sorumluluktan kur-
tulamaz. Kendisini akıntıya ve gidişata da teslim edemez. Ken-
di ahlaki ve dini tercihlerinden ve kararlarından sorumludur.
Kendini gerçekleştirme, kendine güven, gönüllülük, özgürlük
ve sorumluluk gibi içsel değerlerin kazanılmasını gerektirir.
Kendini gerçekleştirmenin en önemli boyutu, bireyin böyle bir
isteği olmasıdır. Fakat bu amacı gerçekleştirmede bireyin iste-
ğinin olması yanında aile, okul sistemi ve toplumsal çevrede de
destek olmalıdır. Kendini gerçekleştirmenin somut çevreden
başka manevi boyutları da söz konusudur. İnsan kendisini tek
başına değil belli bir zaman, mekân ve varlık bilinci içerisinde
gerçekleştirir. Dinî rehberlikte kendini gerçekleştirme konusu,
en geniş anlamıyla, insanın, kişiliği, kimliği, ilişkileri, hayat tar-
zı, dünya görüşü, zaman ve mekân anlayışı, bireysel, kurumsal,
sosyal, gaybi ve çevresel ilişkileriyle ilgilidir. Bu boş ve amaçsız
bir ilişki olmayıp karşılıklı etkileşimin değerlerle yönetilmesi
söz konusudur. Dinî rehberlikte insan, değer merkezli yaşam
biçimiyle kendini gerçekleştirir. Yaşam biçiminin özünde de-
ğerler yer alır. Değerlerin ise din ile doğrudan bir ilgisi vardır.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 31

Din, insanın manevi yaşamına ve ahlaki arayışına ilham


verici bir kaynaktır; insan hayatına büyük bir anlam ve amaç
katar. İnsanın kendi olumsuz duyguları, istekleri ve çevresin-
deki sıkıntılar, problemlerin çözümündeki çabasında dinden
güç alır. İnsan, insanlığını din ile gerçekleştirir. Çünkü din in-
sana anlam, amaç yanında bir yaşam tarzı sunar. Ahlaki potan-
siyelinin ortaya çıkmasına ve daha önemlisi ilişkilerine yan-
sımasına rehberlik eder. Öfkesini, hırsını ve kinciliğini Allah
için bastırır. İnsan din ile kendisini gönüllü olarak kayıt altına
alır. Duygularını ve düşüncelerini yönetmesine yardımcı olur,
basiret ve ferasetini açar, ona daha üstün idealler aşılar. Fi-
zikötesi gerçekliğe ve sonsuzluğa olan iman insanın hakikat
dünyasını genişletir. İnsanı âdeta fizik âlemde boğulmasını
önler. Ona nefes alacağı manevi bir ortam ve iklim oluşturur.
Korkularını, endişe ve kaygılarını dindirir. Manevi bir huzur
ve sükûn yaşamasına aracılık eder. Kendi iç dünyasının ve
çevresinin güvenli bir ortam olmasına katkı sağlar. Oluştur-
mak istediği aile ve toplum düzeni ile insanın hayat sürdüğü
mekânları selam, esenlik ve barış yurduna dönüştürür. İnsan-
lara birlikte mutlu olmalarının ilke ve yöntemlerini gösterir.
Dinî hayat ancak tecrübe edinerek oluşturulur. Dinî bilgi,
dinî hayat veya din demek değildir. Dinî bilgi insanda imana,
duyguya, düşünceye ve hayata dokunan salih eyleme kısaca
‘değer’e dönüşmediği sürece din olmaz. Dini bilgi insanla bu-
luşup bir değere dönüşürse din hâline gelebilir. Aksi takdirde
din hakkında bilgi edinilmiş olunur. İnsan bizzat yaşantı yo-
luyla ve kendi dinî deneyim ve tecrübesiyle dinî bilgiyi, din
edinmiş ve ahlaka dönüştürmüş olur. Kendini gerçekleştirme
bu bağlamda dinî bilgiyle kendini dönüştürme ve yoğurma
işidir. Bu sonucu elde etmek için gönüllü içsel rehberliğe ih-
tiyaç vardır. Dinî alanda kendini gerçekleştirme içten dışa bir
çizgide gelişir. İçte İnsan-Allah ilişkisi ile dışa yansıyan bir
taşma söz konusu olur. İçsel rehberlik bireyin kendi rehber-
32 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

liğini üstlenmesidir. Dinî rehberlikte insanın dışsal rehberlik


ihtiyacı karşılansa da içsel rehberlik devreye girmeden insan
kendini gerçekleştirmez. İçsel rehberlik, dinî anlamda kendi-
ni gerçekleştirmenin itici gücüdür. Özgür akıl yürütme, irade,
bağlılık ve gönüllülük, iç rehberliğin temel şartlarıdır. Tasav-
vufi bir ifadeyle söylenecek olursa “İnsan kendi kendinin hem
şeyhi hem de müridi olmalıdır.” Bu iki rolün, içsel rehberlikte
etkin bir şekilde kullanılması gerekir. Çünkü kendini gerçek-
leştirme bir ‘öz’ belirleme çabasıdır.

3.1. Bütüncül Rehberlik Anlayışında Dinî Rehberlik


Çağdaş eğitim anlayışında bireyin yalnızca bilişsel yönü
dikkate alınmaz. Bilgi, akademik başarı ve rekabet kadar bi-
reyin duyguları, sosyal becerileri, iletişim, empati kurabilmesi
ve paylaşımcı olması da önemlidir. Çağdaş rehberlik anlayı-
şında bireyin tüm yönlerini dikkate almak ve her yönü ile ye-
tenek ve potansiyelini kullanmasına yardımcı olmak esastır.
İnsan hayatının hiçbir boyutu diğerinden daha az önemsiz
olmadığı gibi birbirlerinden kopuk da değildir. Dolayısıyla
kendini gerçekleştirecek olan insanın hayatın tüm boyutlarını
dikkate alması gerekir. Hayatın herhangi bir boyutu göz ardı
edilerek insan kendini gerçekleştiremez. Zihinsel, duygusal,
toplumsal, duygusal moral ve ruhsal tüm yönleriyle insan
hayatı bir bütündür. Bu nedenle hiçbir alan görmezden gelin-
memeli, birbiri ile karşı karşıya getirilmemeli, aksine birbirini
anlamaya çalışmalı ve birbirlerine destek olmalıdır. Bütün eği-
tim faaliyetlerinin nihai amacının, insanın kendisini gerçekleş-
tirmesine rehberlik etmek olduğu söylenebilir. İnsanın kendi-
ni gerçekleştirmesine her alan kendi birikimiyle katkı sağlar.
Alanı ne olursa olsun eğitim nihai olarak insanın bir yönü ve
bir özelliği ile hayata katılması, bireysel ve ortak boyutları
kapsamında işlevsel duruma getirebilmesidir.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 33

Kendini gerçekleştirme tüm rehberlik faaliyetleri için önem-


li bir hedef olduğu gibi dinî rehberlik açısından da son derece
önemli bir hedeftir. İnsan kendini birçok alanda gerçekleşti-
rir. Bu alanların çokluğu, etkililiği ve yetkinliği kendini ger-
çekleştirmenin dengesini ve kalitesini ortaya çıkarır. İnsanın
tek boyutlu olarak kendini gerçekleştirmesi bu dengeyi sar-
sar; kendini gerçekleştirme düzeyinde kayıplar oluşturur. Bu
durumda dinî rehberlik de kendi özel alanı açısından insanın
dinsel varoluşunu gerçekleştirmesine aracılık eder; bu anlam-
da onun amacının da bireyin kendini gerçekleştirmesi olduğu
söylenebilir. Sanat alanında olduğu gibi, güzel bir ses, duy-
gusal açıdan insanı etkileyen etkili tablolar, bir şehrin mimari
eserleri insanı nasıl hayran bırakıyorsa ve bilim ve teknoloji
bu duyguların yerini dolduramıyorsa din de kendi özel ala-
nında insan hayatındaki kendi boşluğunu doldurur. Sonuçta
her alan kendisi açısından insanı anlamaya ve insan hayatını
anlamlandırmaya çalışmaktadır. Çünkü kendini gerçekleştir-
me bir kişinin tüm yönleriyle ihtiyaçlarını karşılamasını ifade
eder.37
Aslında kişilik kavramının için de bu denge söz konusudur.
Kişilik nihai anlamda bir denge meselesidir. Bireyin sağlıklı
bir kişilik geliştirebilmesi ve toplumsal uyum sağlayabilme-
si için bütün ihtiyaçlarını mümkün olabilecek en üst düzey-
de doyurması dengeyi ortaya çıkarır. Rehberliğin en önemli
amaçlarından biri de bireyin çevresini zenginleştirmek ve çev-
resel imkânlardan en elverişli düzeyde yararlanmasına aracı-
lık etmektir. Çünkü rehberlik, yetenekler, ilgiler ve ihtiyaçlar
kadar bu yeteneklerin, ilgi ve ihtiyaçların karşılık bulduğu bir
ortamı da gerektirir. Din de önemli bir ihtiyaç alanıdır. İnanç-
sızlığa bile din üzerinden ulaşıldığına göre bu konu her bireyi
ilgilendirmektedir.

37 Ann Olson, The Theory of Self-Actualization.


34 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Varlık sahnesindeki her şey kendini gerçekleştirmek için


vardır. İnsan dışındaki iradesiz varlıklar ilahi takdir ile neye
programlanmışsa onu icra ederler. Onların hayatlarında ken-
dilerini gerçekleştirememe gibi bir ihtimal yoktur. Fakat insan
aklı ve iradesiyle kendi seçtikleri ve tercih ettikleriyle kendisi-
ni gerçekleştirir. İnsan dışındaki varlıkların kendisi olmak ve
kendisi kalmak gibi bir sorunları yoktur. Neyse o olurlar. Aynı
yerde doğan yaşayan ve ölen diğer canlılar yeteneklerini sınırlı
bir şekilde geliştirirler. Canlılar için doğmak, olmak demektir.
İnsan hayatının fiziksel boyutunda diğer canlılarla aynı olan
özellikler olsa da insan birçok yönden farklı özellikleri ile on-
lardan ayrılır. İnsanın ruhsal ve manevi yapısı ise onlara hiç
benzemez. Dolayısıyla insanın ihtiyaçları diğer varlıklardan
farklılık gösterir. İnsan ihtiyaçları insanı tanıma ve anlamada
çok önemli ipuçları verir. İnsanın da içinde bulunduğu tüm
canlıların biyolojik ihtiyaçları yalnızca canlılığını sürdürmekle
sınırlıdır. İnsanın ise biyolojik ihtiyaçlar dışında manevi ihti-
yaçları da söz konusudur. İşte bu ihtiyaçlar büyük ölçüde din
tarafından karşılanmaktadır. Beşer dışı bir bilgi kaynağına sa-
hip olan din insan için bir imkândır. Ancak bu bilgiye de değer
verecek, onu işleyecek ve anlamlandıracak olan insandır.
İnsanın kendini gerçekleştirmesi için öncelikle var olması
gerekir. Var olmak insanın bütün potansiyelleri, imkânları ve
bütün yetenekleriyle var olması demektir. “Düşünüyorum o
hâlde varım.” yalnızca bilişsel ve zihinsel bir varoluşun ifa-
desidir. İnsan aynı zamanda “Hissediyorum o hâlde varım.”,
“Seviyorum o hâlde varım.”, “İnanıyorum o hâlde varım.” da
diyebilmelidir. Kendini gerçekleştirme insanın bütün varoluş
boyutlarını kapsamalıdır. Var olmak, kendi aklı ile algılaması,
kendi kalbi ile hissetmesi, kendi ciğeri ile nefes alması, kendi
duyu organlarını işlevsel olarak kullanması demektir. Olay ve
olgulara, kendi bakışını, kendi duygularını ve değerlerini kat-
ması anlamına gelmektedir.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 35

Allah yarattığı her varlığa kendini gerçekleştirme konusun-


da farklı özellikler vermiştir. Her varlık kendisini doğuştan ve
yaratılıştan getirdiği kendi şartları içinde gerçekleştirirken ne
ise o olur. Allah dışında her varlık kendini gerçekleştirmeye
can atar. Kendini gerçekleştirmede iradesiz varlıkların tama-
mı kendi yaratılış programlarına göre kendilerini gerçekleş-
tirirler. Bütün varlıklar kendi yetenek ve potansiyelini sonu-
na kadar kullanarak ne için yaratılmışsa ona gör davranır ve
kendisini gerçekleştirir. Onların kaderleri donuktur. Her var-
lık kendi türüne göre kendini gerçekleştirir. Cansız varlıklar
varoluş yasaları ile kendilerini gerçekleştirirken canlı varlıklar
ise kendi türlerine benzer veya aynı yaşam tarzı ile kendilerini
gerçekleştirirler. İnsan ise ne isterse o şekilde kendini gerçek-
leştirir. Örneğin aslan kendisini yırtıcı bir canlı olarak, bir ko-
yun ise otçul bir canlı olarak görevini yapar. İnsanın kendisini
gerçekleştirmesi tek bir niteliğe indirilemez. İlahi takdire göre
her varlık kendini kendi görevini yerine getirmek suretiyle
kendini gerçekleştirmek zorundadır. İnsanın da iradesini kul-
lanma zorunluluğu vardır. Dinî alan açısından değerlendiril-
diğinde yaratılış amacına uygun davranmak ve buna uygun
yaşamak kendini gerçekleştirmektir.
Varlık âleminde iradeli varlıklar ise kendilerini gerçekleştir-
mede özgür bırakılmışlardır. İnsan iyi ve kötüye meyilli bir var-
lık olduğu için her iki alanda da potansiyeli ve imkânı vardır.
İnsanın en büyük sınavı, asla yok edemeyeceği bu iki eğilimi bir
arada ve kendi iradesinin kontrolünde yaşatabilmesidir.
Din insanın kendisini gerçekleştirmesine uygun açık ideal
ilkeleri olan bir sistemdir. Ancak bu ideallerin herkes için ev-
rensel ve nesnel yanı olsa da her insanın kendi özel durumu
açısından idealler kendi şartları ile sınırlıdır. Çünkü dinde ide-
al ve mükemmel olan değerler sistemi vardır. İnsanlar ise bir
takım alışkanlıkları, zaafları ve başarabildiği ve başaramadığı
36 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

yönleri ile söz konusu değerleri hayatlarına taşırlar. Din mü-


kemmel olsa da insanın ne kazanıp ne kaybedeceği tamamen
kendi iradesine, tercihlerine ve emeğine kalmıştır. Bu anlamda
dinde kendini gerçekleştirmede dereceler vardır. Ahlaki yükse-
liş ve alçalış, hakikate yakınlık ve uzaklık insanın kendi seçtiği,
gerçekleştirdiği ve başardığı kadardır. Üstelik kendini gerçek-
leştirmede son durum değerlendirmesi tamamen Allah’a aittir.
Kim neyi ne kadar başarmıştır? Kendini ne kadar gerçekleştir-
miştir? Bu soruların gerçek yanıtın Allah bilir. Çünkü dinde
kendini gerçekleştirme Allah katında sonuçlanacaktır. Allah en
mükemmel değerlendiricidir. Onda değerin insan yansıması
ve etkiye dönüşmesi eksiksizdir. İnsanın kendine olan tanıklığı
da bu ilahi değerlendirmeyi destekleyecektir.38
İnsan kişiliğinin kendi tercih ve kazanımları dışında kalan
aile, kültür ve ırkıyla ilgili boyutuna kimlik, daha çok kalıtım
yoluyla anne ve babadan doğuştan getirdiği niteliklere mizaç,
ahlaki değer ve dinî tutum-davranışlarındaki olgunluğu ka-
rakter, insanın kendisini olumlu ve olumsuz algılaması ise ben-
lik olarak tanımlanmaktadır. Bu kavramların her biri kendini
gerçekleştirme ile ilgilidir. Kendini gerçekleştirme konusunda
insanın en büyük sorunu kendi olmaktır. Kendi olmanın ilk
boyutu insanın kendisine bakışıyla ilgilidir. Her insan kendi
aynasında kendini görmelidir. Kendine yakışanı bulmalıdır.
Kendini tanıyabilen ve bu çabasının sonunda varlığının anla-
mını keşfeden insan yerinde duramayacaktır. Bu insan artık
kendini gerçekleştirme yoluna girmiş demektir.
Dinî alanda kendini gerçekleştirme hem rehberlik hem de
bir eğitim sorunudur. Ancak rehberlik ilkeleri ile kendini ger-
çekleştirme dine daha uygundur. Dinî rehberlikte geçerli olan
isteklilik, özgürlük, gizlilik ve ihtiyaç odaklılık ilkeleri kendini

38 Adiyat, 100/6-8.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 37

gerçekleştirmeyi dinî rehberliğe daha çok yaklaştırır. Çünkü


din eğitiminde şu veya bu şekilde bir zorlama söz konusu ol-
maktadır. Dinî rehberlik ise gönüllük ilkesi merkeze alınarak
insanın hem iç dünyasına hem de dış dünyasına birden hi-
tap edilir. Bu nedenle dinî rehberlik, bireyin özgür iradesine
dayanır. Bu durum dini oluşturan iman, ibadet ve ahlak bo-
yutlarıyla örtüşür. Çünkü iman etme, ibadet yapma ve ahlaki
davranmada da özgür bir ortam, gönüllülük ve özgür irade
aranır. Din eğitiminin amaçlarından biri de bireyin kendini
gerçekleştirmesine katkı sunmaktır. Bu nedenle din eğitimi
program geliştirme çalışmalarında ve ahlaki karakter gelişi-
minde kendini gerçekleştirme teorilerinden yararlanılabilir.39
Dinî rehberlik alanı da diğer alanlardaki kendini gerçekleştir-
me teorilerine katkı sunabilir.

3.2. Dinî Alanda Kendini Gerçekleştirmenin Kapsamı


Kendini gerçekleştirme insanın tüm yetenek ve niteliklerini
aktif olarak kullanabilmesi, potansiyellerini geliştirip gerçek-
leştirmesidir. Bu ihtiyaç doğuştan getirilen ve her insanda var
olabilen en yüksek düzeydeki ihtiyaçtır.40 İnsanın doğuştan
getirdiği tüm kapasitelere Kur’an fıtrat adını verir. Kendini
gerçekleştirme, insanın tüm potansiyel güçlerinin, duygusal
ve entelektüel tüm imkânlarının tam anlamıyla gelişmesi ve
gerçekleşmesi, kişinin kendini bulma serüveni içinde gerçek
kimliğine ulaşması ve içindeki aradığı bütünlüğe erişmesidir.41
Kendini mümkün olan en iyi şekilde gerçekleştirme eğilimi in-
sanın en temel güdüsüdür ve insan fıtratında yaratıcı bir eği-

39 Seaberg, Signe Marie, “The Theory of Self Realization with Reference to its
İmplications for Religious Education”.
40 Sarı, agy, s. 1496.
41 Göcen, Konur, agy, 370.
38 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

lim vardır ki bu da kendini gerçekleştirmedir.42 Kendini ger-


çekleştirmek, her insanın gerçek potansiyelini keşfetmesiyle
mümkün olabilir. İnsan kendini gerçekleştirmeyi erteleyemez
ve bundan vazgeçemez. Kendini gerçekleştirmeden edemez;
insan kendini gerçekleştirmeye zorunlu bir varlıktır; gerçek in-
san, kendini gerçekleştirmeyi başaran kişidir.43
Dinî rehberlikte kendini gerçekleştirme yalnızca kendini ger-
çekleştirme değildir. Aynı zamanda varlığı, zamanı ve ilişkileri
yerli yerine koymadır. Doğru görme, doğru düşünme, doğru
sonuç çıkarma ve doğru hareket etmedir. Peki bu ‘doğru’ ne-
dir? İnsanın tüm haber alma imkânları, tüm gerçekler ve bütün
değerlendirmeler, kazançlar ve kazanımların tamamıyla bakın-
ca bu doğruluğa ulaşılabilir. Kendini gerçekleştirme hakikati
temsil eden her ne varsa hepsiyle birlikte değerlendirildiğinde
varılacak bir sonuçtur. Kendini gerçekleştirme bir dünya görüşü
oluşturma, yaşam tarzı geliştirme ve hayata ve olaylara belli bir
değerler sistemi ile bakabilmeyi gerektirir. Kendini gerçekleştir-
menin arka planında birbirine sıkı sıkıya bağlı kavramsal bir sis-
tem ve nasıl büyük bir dünya olduğu göz önünde bulundurul-
ması gerekir. Bu nedenle dini boyutta insanın kendisini gerçek-
leştirmesi dinin kapsamı ve insan hayatına tezahürleri kadar
geniş bir alanı kapsar. Özellikle de konu İslam dini olunca ha-
yatın bütün alanlarında dinin etkisi ve varlığını görmek müm-
kündür. Bu durumda dinî alanda insanın kendisini gerçekleş-
tirmesinin, bireysel, sosyal, kültürel, felsefi, hukuki, ahlaki ve
uhrevi ve daha başka boyutları söz konusudur. İnsan yaşamın-
da ne kadar boyut varsa her alanda insan kendisini gerçekleş-
tirebilecek kapasitede yaratılmıştır. Din de insana gönderildiği
için oluşturmak istediği insan tipi ve insanı taşımak istediği yer,

42 Kuzgun, agy.
43 L. Michael Hall, Wayne Dyer And The Mantle Of Maslow.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 39

insanın çok yönlü hayatına uygundur. Bu nedenle insan dinle


ilgili olduğu her alanda kendisini gerçekleştirir.
Din, hayata anlam katan sistemlerin başında gelir. Her
dinin en temel amacı, insanları kurtuluşa ulaştırmaktır. Din-
ler, henüz ulaşılmamış, ancak ulaşılmak istenen ideal amaç-
lara işaret ederek bireyi bu amaçlar üzerinde düşünmeye
ve onları gerçekleştirme yolunda aktif olmaya yönlendirir.44
Kendini gerçekleştirme, Allah, insan ve eşya ile insanın bu-
luştuğu her türlü zaman ve mekân içinde gerçekleşen çok
yönlü bir olgu olduğu için bir süreçtir. Dinin kendine özgü
teorik sayılabilecek bir dünya görüşü ve bu dünya görüşüne
uygun yaşam tarzı ile uygulamaya konulur. Özellikle İslam
dini açısından konuya bakıldığında dinin bir dünya görüşü
oluşturma ve ona uygun çok yönlü yaşam tarzı ortaya koy-
duğu göz önünde tutulursa insanın kendini gerçekleştirme-
si çok yönlü bir çabayı gerekli olduğu görülür. İnsanın dinî
rehberlikte öncelikle bu anlamlı bütüncül dünya görüşünün
farkında olması, o dünyaya kendini yakıştırması, o dünyada
kendine bir rol üstlenmesi gerekir. İman aslında bu dünya
görüşünü icmali olarak kabul etme, salih amel ise bu dünya
görüşüne uygun yaşam tarzı hâline getirme için iyi niyet ve
samimiyetle çalışmadır.
Dinî rehberlik alanında insanın kendisini gerçekleştirmesi
yaşam boyu devam eden bir biri içine girmiş birçok konudan
oluşmuş bir döngüdür. Bu döngü her bireyin kendi özel du-
rumu ve şartlarına göre değişir. Bu nedenle dinin insan haya-
tındaki belli bir istikrarın varlığı yanısıra sürekli bir dinamizm
hâkimdir. Birey dinî alanda kendini gerçekleştirirken kendini
tanıma, arayış, karar alma, kararlarına uygu tutum geliştirme

44 Behlül Tokur, “Gaye-Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek” Atatürk


Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 40 (2013): 154.
40 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ve değerlendirme aşamalarını yaşam boyu birbirini izleyen bir


döngü şeklinde sürdürür. Dinî rehberlik de bu aşamaların her
birinde bireye hizmet sunmak olduğu söylenebilir. Ancak ne
kadar profesyonel yardım yapılırsa yapılsın göz önünde bu-
lundurulması gereken en önemli ilke bireyin bu süreçte ken-
dini gerçekleştirirken son sözü söylemeye yetkili aktif bir özne
olarak rol almasıdır.
Dinî rehberlikte kendini gerçekleştirme, dinin genel amaç-
larından bağımsız düşünülemez. Dinî rehberlikte kendini
gerçekleştirmenin özünde dinin amaçlarını gerçekleştirme
söz konusudur. Dinin amaçları ise şöyle özetlenebilir: Sami-
mi bir iman, imanın tezahürü olarak ibadetler, ahlak kuralları
ve insanlar arası münasebetlere dair dinin sunduğu pratikleri
uygulama, bunlar sayesinde birey ve toplum hayatının huzu-
runu sağlama ve Allah’ın rızasını kazanmak sureti ile ebedî
hayatın mutluluğuna ulaşmaktır.45 Yaşam amacı iyi tayin edil-
mezse amaçlar birbirine karışır. Bu nedenle bir üst amacın tüm
amaçları yönetmesi gerekir. İnsan hayatında yönetici ve yön-
lendirici olan amaçlar hiyerarşisi mevcuttur. İnsandan bekle-
nen başarı; yeryüzünde ahlaki olgunluğu yakalaması ve birey
olarak bizzat davranışları sonucu kendini gerçekleştirmesidir.
Geriye plan, program, yöntem, azim ve cesaret kalır. 46
Dinin genel amaçlarını gerçekleştirilmesinde her birey için
kendine özgü özel durumlar, fırsat ve engeller söz konusudur.
Bu nedenle kendini gerçekleştirme hayatın içinde tikel olay ve
durumlara göre farklı tezahürlerle ortaya çıkar. Bazı durum-
larda kendini gerçekleştirme inanç, duygu ve düşünce olarak
içsel bir güç olarak gerçekleşirken bazı alanlarda ise hayatın
içinden somut durumlarla karşılık bulur. Örneğin ekonomik

45 Adil Bebek, “Felah” TDV İslam Ansiklopedisi, (Ankara: İsam, 1995), 12: 301.
46 Ahmet Akbulut, Müslüman Kültürde Kur’an’a Yabancılaşma Süreci, (Ankara: Otto
Yayınları, 2018), 75.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 41

alanda; zekât verme, doğru terazi ve doğru bir şekilde tartma,


faiz, rüşvet ve hırsızlık yapmayarak mal emniyetini sağlama
ve adil olma gibi amaçların gerçekleştirilmesi gerekir.
Dinî rehberliğin nihai amacı da dinî alanda bireyin kendi-
ni gerçekleştirmesine rehberlik etmektir. Dinî rehberlik beşeri
çevreden alınacak destek ile sınırlı değildir. Dinî rehberliğin
merkezinde Allah yer alır. Allah ve kitabı insana yakındır.
İnsanın her türlü sorunun çözümünde ona rehberlik eder. İs-
lam geleneğinde Allah’ın insana rehberliği, akıl, Kur’an, pey-
gamberlerin gönderilmesi olarak anlaşılmıştır. Özel anlamda ise
Allah’ın insana yardımı, yol göstermesi, güzel düşünceleri ak-
lına getirmesi, güzel duygularla gönlünü coşturması gibi her
zaman insana açık bir ilham kapısıdır. Yani Allah insanlarla
yalnızca akıl, vahiy ve peygamberler aracılığı ile iletişimde
bulunmaz. Aynı zamanda bireysel olarak da insanlara layık
oldukları ve hak ettikleri şekilde onları yönetir ve yönlendirir.
Ancak Dinî rehberlikte kendini gerçekleştirme konusunda bi-
reye birçok görev düşmektedir.
Din, insanın bir düşünce sistemi geliştirmesini, duygusal bir
yapı oluşturmasını, dua ve ibadet ile Allah’a yakın olmasını ve
aynı zamanda sosyal hayatı güzel ahlak ilkeleri ile düzenleme-
sini ister. O hâlde insanın dini yaşarken aslında her yönüyle
kendini gerçekleştirdiği rahatlıkla söylenebilir. Varlıklıların
tamamıyla ilişkili olan insanın kendini gerçekleştirmesi ilişki-
lerde daha çok belirgin duruma gelir. İnsan ilişkileri ile kendini
aramak, bulmak ve yaşamak ister. Sevdikleri, korktukları, nef-
ret ettikleri ve bağlandıkları ile kendini gerçekleştirir. İnsan
her varlığa bir düşünce ve duygu iliştirir. Onları yeniden tanır
ve ilişkilerini yeniden düzenler. Yeni tanışmalar yaşayan in-
san, kendini her gün yeniden gerçekleştirir.
Din kendini gerçekleştirmiş insanın özelliklerini bildir-
mekle kalmamış nasıl göstereceğine de rehberlik etmiştir. Din
42 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

insanın ihtiyaçlarını adalet ve hakkaniyete uygun bir şekilde


karşılamasını emreder. İhtiyaçların karşılanması noktasında
adalet ve hakkaniyet sağlayan bir düzen de en az ihtiyaçlar ka-
dar gereklidir. İhtiyaçların belli bir düzen içinde karşılanması
da insan için önemli bir ihtiyaçtır. Din temel ihtiyaçların kar-
şılanmasında birtakım ilkeler, emir yasaklarla insan hayatını
düzenlemeyi amaçlar. Birey, aile, toplum ve sosyal ve siyasal
hayat için temel ilkeler belirler. Çalışma, helal lokma, evlilik,
aile hayatı, akraba ve komşuluk ilişkilerinin haklara uygun
gerçekleştirilmesini ihtiyaçların karşılanmasında gerekli gö-
rür. Dini anlamda gerçekleştirme başkalarının da ihtiyaçları
olduğunun farkında olmakla başlar. Başkaları ile birlikte ihti-
yaçlarını karşılama, paylaşma kendini gerçekleştirmenin özü-
nü oluşturur. Bu anlamda kendini gerçekleştirme fedakârlık ve
vermektir. İnsan kendini gerçekleştirmeyi bedel ödeyerek ger-
çekleştirir. Elbette bedel gönüllü olarak ödendiğinde kendini
gerçekleştirme gerçekleşir.
Din eğitiminde ve dinî rehberlikte önemli olan dinin belir-
lediği amaçlara göre muhataplarda istenilen davranış değişik-
liğini gerçekleştirmektir. Bu anlamda kendini gerçekleştirme
istenilen davranışları ve önceden planlanmış yaşantıları yeterli
düzeyde kazanabilmektir.47 Allah dinî alanda bir insanın kendi-
ni gerçekleştirme koşullarını objektif kriterler ve ölçütler ile be-
lirlemiştir. Ancak bu ölçütler insana dışardan sunulmuştur. Öl-
çütleri sahiplenecek ve kendini gerçekleştirecek olan insandır.
Bu nedenle dinde ezberci bir yaklaşımla ideal insanın özellikleri
sayılarak insan kendini gerçekleştirmiş sayılmaz. Bu özellikler
insan için ideal ilkeler topluluğudur. Asıl olan bu ilkelerin in-
sandaki karşılığı olan değer üretme potansiyelinin ortaya çıka-
rılmasıdır. Din kendisinin rehberliğini kabul etmiş insanlara

47 İbrahim Ethem Başaran, Eğitime Giriş, (Ankara: Sevinç Matbaası, 1984), 18-19.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 43

hazır değerler sistemi sunmaz, ilkeler ortaya koyar. İlkeler top-


luluğu, insanın yapacağı bir eylemi her durumda yeni baştan
düşünme zahmetinden kurtarır. İnsan kendini gerçekleştirme
sürecinde karşılaştığı her durumda seçim yapmak durumunda
olan birey, bu aşamada dinin belirlediği ilkelerden yardım alır
ve değerini üretir.48 İnsan dinin farklı amaçlarını hayatında ger-
çekleştirebildiği oranda kendini gerçekleştirmiş sayılır; estetik
açıdan muhsin, iman açısından mü’min, ahlak açısından adil ve
dürüst, ibadet açısından abid bir kişi olur.

3.3. Dinî Rehberlikte Kendini Gerçekleştirme


Dinî rehberlikte kendini gerçekleştirme tasavvufi gelenekle
ilişkilendirilmektedir. Tasavvuf geleneğinde ise kendini ger-
çekleştirme bağlamında kişilik dönüşümü insan-ı kamil kavra-
mıyla ifade edilmektedir. Buna göre tasavvufi kişisel gelişim
anlayışının öngördüğü insan tipi olan kâmil insan, hem kendi
hayatının hem de etrafındaki insanların hayatlarının merkezin-
de olan; sahip olduğu tüm vasıflarla, daha dünyadayken yüce
yaratıcının rızasını kazanmış, iyi söz, iyi davranış, iyi ahlak
ve bilgi bakımından yetkin olan insandır.49 Bu yetkinlik mü-
kemmellik anlamında değil geliştirilebilir bir yetkinlik olarak
kabul edilmelidir. Ayrıca kâmil insan olma sınırlı sayıda âdeta
seçilmiş bir insan grubuna ait bir özellik olarak görülmemeli-
dir. Din her insana açık yapısı ile dinden yararlanmak isteyen
her insana kendini gerçekleştirme fırsatı tanır. Ayrıca dinî reh-
berlikte kendini gerçekleştirme yalnızca nefis üzerinden nefsin
mertebelerinden yola çıkarak yapılandırılamaz. Çünkü bu in-
sanın dinde kendini gerçekleştirmesini sınırlandırır. Oysa dinî
rehberlikte insan ilişkili olduğu her varlıkla ve hayatın tüm

48 Ayten, “Kendini Gerekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğrencileri Üzerine


Bir Araştırma”, 186.
49 Tokur, “Gaye- Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek”, 155.
44 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

boyutlarıyla kendini gerçekleştirmesi hedeflenmektedir. Dinî


rehberlikte insanın kendini gerçekleştirmesinin birçok boyutu
vardır. İnsan bu boyutları ayrı ayrı değil hepsini birden yaşar.
Tüm varlık âlemi ile ilişkilerinde değerler ile var olma şeklinde-
ki bir anlayış dinî rehberlikte kendini gerçekleştirmeye daha
kapsamlı bir bakış açısı kazandırır. Din ayrıca beşeri düzenin,
varlığın bütününe yansıtıldığını da ima eder. Başka bir deyişle
din, evrenin tamamını insan açısından manidar bir varlık ola-
rak kavramanın gerekli olduğunu ortaya koyar.50
Dinî rehberlikte insanın kendini gerçekleştirmesinde değer-
ler ve etkileşim kavramları öne çıkmaktadır. Değerler dinin ilke,
emir, yasak ve kurallarının bireyin dünyasında içselleştirilmesi-
dir. Etkileşim ise insanın bütün ilişkilerini değerler merkezinde
karşılıklı olarak sürdürmesidir. Bu durumda dinî rehberlikte
insanın kendini gerçekleştirme başarısı değer üretmesine, de-
ğerlerine sahip çıkmasına etkileşim yolu ile girdiği bütün ilişki-
lerinde değerleri ile hareket etmesine bağlı olduğu söylenebilir.

4. Değerler
Değerler, sosyoloji, felsefe, eğitim ve psikoloji gibi alanlarda
ele alınan önemli bir konudur. Kültürel birikim kadar güncel
ve popüler alanlarda da her zaman değerler işlevseldir. İnsan
her alanla ilgili değer üretir. Tüm insanlar kendileriyle iletişim
ve etkileşimde bulunan varlıklarla ilgili farklı değerler oluştu-
rur. Bu nedenle bir insanı değerlerinden tanırız. İçsel olarak
kişilik, dışsal olarak kimlik her zaman değerlerle inşa edilir.
İnsanı ve etkileşim çevresini değerlerle daha iyi anlarız.
İlahiyat alanında ise daha da önemli bir kavramdır. Çün-
kü din ve ahlak alanı değerler üzerinde temellendirilir. İnanç,
ibadet, ahlak ve diğer dinî ve ahlaki ilkeleri ancak inanan bir

50 Hasan Kayıklık, “Bireysel Dindarlığın Boyutları ve İnanç-Davranış Etkileşimi”


İslami Araştırmalar Dergisi, 19/3, (2006): 491-499.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 45

insanla birlikte değere dönüşür. Değerler davranışların, tu-


tumların, yaşam tarzlarının ve dünya görüşlerin itici gücüdür.
Dinî ve ahlaki değerlerin birçoğu yönetici değerlerdir. Bunlar
kararlarımızı yönlendirir ve bizi eylemlerimizi ahlaki sonuçla-
rına göre seçmeye hazırlar. Ahlaki değerlerin hakiki kaynağı
olan Allah’a iman bir bakıma ahlaki ilkelere imandır. Allah’ın
güzel isimleri esma-i hüsna Allah ve varlık ilişkisinin ahlaki
ilke ve yasalarını barındırır. Bu nedenle Esma-i hüsna ahlaki
değerlerin özü olduğu için insandaki yüksek ahlaki değerlerin
kaynağı bundan dolayı imandır.
İnsanın üreteceği ahlaki değer yarım, eksik, hatalı, kirli
ve bencildir. İnsan bu eksikliğini nispeten kendi samimiyeti-
ne göre din ile giderebilir. Din, ahlak alanıyla birlikte insana
değerler sistemi kurmaya teşvik eder. İnsanın inşa edeceği
değerler sistemi kendini keşfetmeye, kendini geliştirmeye ve
kendini tanımaya hizmet eder. Değerlerin içsel ve dışsal ola-
rak dönüştürücü, geliştirici gücü vardır. Değerler insanın iç
dünyasını değiştirerek çevresel uyaranları algılayış ve tepki
verme biçimimizi değiştirir. Dinî ve ahlaki değerler temelde
bireysel tercihler olmakla beraber beşeri ve doğal çevre boyut-
larıyla bilgiye, bilgeliğe dayanır. İnsanın kendini gerçekleştir-
mesinde eşsiz bir rol oynarlar. İnsanlar hayatlarında seçtikleri
farklı değer kombinasyonlarıyla eylemlerini ve yaşamsal ka-
rarlarını şekillendirirler. İnsanın değerlerini netleştirmesi, ya-
şam hedeflerini belirlemesi, önceliklerini sıralaması gerçekte
ne olmak istediğiyle yakından ilgilidir. İnsanın kendisiyle et-
kileşiminde ortaya çıkan en önemli ürün değerleridir. Elbette
değerler, kişisel deneyimlerden, gözlemsel öğrenmeden baş-
ka çevresel etkilerle de gelişirler, ancak gerçek bir özne olan
bireyin önüne geçemez. Bireyi her şey etkileyebilse de değer
oluşturmasına kimse müdahale edemez. Değerler duygu ve
düşüncelere eylemlere hükmettiği zaman insan otantik dav-
ranmış olur.
46 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Araştırmacılar değerleri çeşitli şekillerde tasnif etmişlerdir;

 Öz-yönelimli değerler, yaşamdaki hedeflerimizi tanımlarlar.


 Uyarıcı değerler, özlemleri yerine getirmek ve ilerlemek
için insana enerji ve güç sağlayan değerlerdir.
 Hedonistik değerler, zevk ilkesi ile hareket eden ihtiyaçla-
rın anında karşılanmasını öngören değerler.
 Başarı değerleri, kişisel başarıyı ve yetkinliği tanımlayan
değerlerdir.
 Güç değerleri, bu toplumsal normlar, kontrol ve kişisel
kaynaklar ile birlikte ele alınan değerlerdir.
 Güvenlik değerleri, kişisel güvenlik, uyum, kişilerarası
ilişkiler ve kendi kendini kontrol etme ilgili değerlerdir.
 Uygunluk değerleri, toplumsal norm ve standartlara
uyumluluk yoluyla iş gören değerlerdir.
 Geleneksel değerler, saygı, topluluk desteği, bağlılık ve
gelenek ve kültürlerin kabulünü içeren değerlerdir.
 Yardımsever değerler, bize ve kendimize yakın olanların re-
fahının korunması ve güçlendirilmesi ile ilgili değerlerdir.
 Evrensel değerler, çevremizdeki şeylerin niteliğini takdir,
hoşgörü ve genel kabulünü kapsayan değerlerdir. 51

Başka bir tasnifte ise değerler şu şekilde sınıflanmıştır:

 Kişisel Değerler, kim olduğumuzu, ne istediğimizi ve neden


yaptığımızı ve düşündüğümüzü tanımlayan değerlerdir.
 Sosyal Değerler, sosyal bağlantılarımızı ve diğerleriyle
olan kişilerarası bağımızı yöneten değerlerdir.
 Evrensel Değerler, ruhsal düşünceyi, kültürel standart-
ları ve genel yaşam deneyimlerinin kabulünü etkileyen
değerlerdir. 52

51 Madhuleena Roy Chowdhury, The 3 Best Questionnaires for Measuring Values.


52 Madhuleena Roy Chowdhury, agy.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 47

Kendini gerçekleştirme teorilerinde en iyi insan tipi olarak,


istisna olan, hiç kimseye hiçbir şeye bağlı olmayan, kendini
her türlü gelenekten kurtarmış ahlak üstü bir birey düşüncesi
yüceltilir.53 Dinî rehberlikte ise kendini gerçekleştirmiş insan,
değerlerle bütünleşebilmiş insandır. Çünkü insan için değerler
ruhsal bağışıklık sistemi gibidir. İnsan hayatında beden direnci
gibi ahlaki bir dirence de ihtiyaç vardır. Ruhsal bağışıklık sis-
teminin çökmesi insanın ahlakının bozulmasının sonucu mey-
dana gelir. Allah virüsü yarattığı gibi antikorları da yaratmıştır.
Her virüsün bir aşısı ve tedavisi olduğu gibi ahlaki hastalık ve
zayıflıkların şifası genelde manevidir. İnsanın kendini gerçekleş-
tirmesinde değerlerin özel bir yeri vardır. Çünkü hayatın anlamı
ve yaşam kalitesi değerler dünyasıyla yakından ilgilidir. Değer,
insanın kendinden başlayıp en uzağa uzanan bir anlam verme
işidir.54 İnsan kendini gerçekleştirmesi de temelde bir anlam
sorunudur. Değerlerle ilgili anlam sorunu yaşayan insan, dinle
karşılaşır. Dinin değerler dünyasından yardım almak ve yarar-
lanmak isteyen kişi, kendini gerçekleştirme yolunda demektir.
İnsan maddi ve manevi ihtiyaçlarıyla bir bütündür. İnsan
ihtiyaçlarının doğru ve dengeli bir şekilde karşılanması, kişili-
ğin gelişmesi ve kişinin kendisine özgün yeteneklerinin ortaya
çıkması bakımından önemlidir.55 İnsanın bütün faaliyetleri ih-
tiyaç temellidir ve diğer canlılarla ortak ihtiyaçları yaratılıştan
gelir. Canlılar ihtiyaçlarını kendisi belirlemez doğuştan söz ko-
nusu ihtiyaçlarıyla varlık sahnesine çıkarlar. Her varlık kendi
ihtiyaçlarıyla kendini gerçekleştirir. İnsanların canlılarla ortak
olan ihtiyaçları yanında diğer canlılarda bulunmayan ruhsal
manevi ihtiyaçları da vardır. İhtiyaçların nasıl karşılanma-
sı gerektiği de insanı ideoloji ve dinlerle buluşturur. İhtiyacın
niteliğine göre insan değer üretir. Yüksek ihtiyaçları insanın
kendisi belirler ve din bu anlamda insana rehberlik eder.

53 Sabri Büyükdüvenci, Felsefece Eğitişim, (Ankara: Fol Yayınları, 2019), 228.


54 Şaban Ali Düzgün, Kimliksiz Hakikatler, (Ankara: Otto yayınları, 2017), 25.
55 Hasan Mahmut Çamdibi, Eğitim İlkeleri ve Rehberlik (İstanbul: Çamlıca, 2010), 153.
48 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Her varlığın kendi yaratılışına özgü değerleri söz konu-


sudur. Cansız varlıklar değer üretemez. Hayvanlar da sınırlı
değer üretebilirler. Örneğin yeme, içme ve cinsellik gibi biyo-
lojik ihtiyaçlarından doğan değerler tüm canlıların kendilerini
gerçekleştirme araçlarıdır. Bir farkla ki söz konusu alanlardaki
değerler diğer canlılarda sınırlı iken insan bu değer alanlarını
geliştirebilmektedir. Bütün kapasitesiyle insan etkinliğinin te-
melinde değer oluşturma özelliği yer alır. İnsan davranışları-
nın ve tutumların arkasında da ihtiyaçların olduğu doğrudur.
Ancak beşeri alandaki ihtiyaçlar belirli bir değerler sisteminin
süzgecinden geçirilerek karşılanır. Bu anlamda insanlar için
ihtiyaçlar hiyerarşisinden değil, değerler hiyerarşisinden bah-
setmek daha doğrudur.
İnsan davranışlarının nedeninin değerler, ihtiyaçların ise
diğer canlıların hareketlerinin nedeni olduğu söylenebilir. Din,
değerler üzerinden ihtiyaçların karşılanmasını öngörür. Çün-
kü temel beşeri ihtiyaçlarla yüksek değer ihtiyaçları birbiriyle
çelişebilir. Değerlerin olmadığı canlılar dünyasında ihtiyaçlar
hiyerarşi doğru işleyebilir. İnsan hayatında ihtiyaçlar hiye-
rarşisinde her zaman söz konusu sıra takip edilmez. Emniyet
ihtiyaçları tehlikeye giren birçok insanın değerler söz konusu
olduğunda hiyerarşinin değiştiği görülmektedir.56 Maslow’un
ihtiyaçlar hiyerarşisinin değerler söz konusu olduğunda ge-
çerliliğini yitirdiği görülür. Çünkü değerler ihtiyaçları başka
türlü bir sıralamaya koyabilir ve insanların ihtiyaç standartla-
rını değiştirebilir. Değerler açısından bakılınca ihtiyaçların hi-
yerarşik sıralaması bozulabilir. İnsan türünün hayatında ihti-
yaçlar hiyerarşisini değerlerin yönettiği söylenebilir. Örneğin
oruç ibadeti, evlilik, aile bireylerinin, komşuların, arkadaşla-
rın ve yakınların birbirlerine yaptığı fedakârlıklar hiyerarşiyi
değiştirir. Hatta insanın tanımadığı tehlike içindeki insanlar
için ölümü göze alabilmesi değerlerin insan hayatındaki öne-

56 Ann Olson, The Theory of Self-Actualization.


DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 49

mini ortaya koyar. Örneğin hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen


sahabe hayatını, inananların Allah’a, peygambere ve dine bağ-
lılıklarını ihtiyaçlar hiyerarşisine göre açıklamak mümkün de-
ğildir. Ayrıca kardeşini kendine tercih etme ve onun ihtiyacını
kendinden önceye alma olarak bilinen îsar değeri İslam gele-
neğinde çok defa yaşanmış güzel bir örnektir.
Değerler her zaman olması gereken niteliği ile olanın
önünde olması gerekene rehberlik eder. Bundan dolayıdır
ki din, insanları ihtiyaçların hiyerarşik düzenlenmesinde de-
ğerlere yükseltmeyi amaçlar. İhtiyaçlara değerlerden bakmak
bir bakıma insanlaşma sürecidir. İnsan değerlere yaklaştıkça
ihtiyaçlar önemi azalır. İhtiyaçlar amaç hâline getirildiğinde
ise değerlerin etkinliği yok olur. İhtiyaçlar, değerler geliştikçe
yeniden önem sırasına göre düzenlenir. Bu nedenle din, insa-
ni değerler aracılığıyla, insanın manevi-deruni yaşam kalite-
sini yükseltmeyi amaçlar. İnsan yalnızca temel ihtiyaçları için
varlığını sürdüremez. Değer odaklı hayat anlayışı geliştikçe
yeme, içme, barınma, cinsellik hayatın alt basamağında sıra-
dan canlılara özgü ihtiyaçlar olarak kalır. İnsanı daha üst ba-
samaklarda kalmasını sağlayan manevi-soyut ihtiyaçlarıdır.
Örneğin onurlu bir insan temel ihtiyaçları için değerlerinden
ve onurundan ödün vermez. Ancak insan özgürlüğü ve irade-
si açısından bakınca insanın sıradan bir canlı gibi yaşama sür-
dürmesi de kendi tercihidir. İnsanın ihtiyaçlarının genellikle
bir sıra dâhilinde ortaya çıkar. Ancak bu sırayı bozan istisna-
ların başında yüksek gayeler ve idealler gelir. Yüksek duygu-
lar ruhu derinden sararak insan karakterine hâkim olursa fiz-
yolojik ve sosyal ihtiyaçların üstüne çıkar. Yüksek duygular,
şuur altının en derin kısmıyla alakalı bulunduğundan, şahsi-
yeti hâkimiyeti altına alır. Bu duygular dini, ahlaki ve estetik
duygulardır. 57

57 Çamdibi, Eğitim İlkeleri ve Rehberlik, 152.


50 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Nelerin ihtiyaç olduğu ve olmadığı ve ne kadar ihtiyaç ol-


duğu konusunda insanlar arasında ortak yönler olduğu gibi
insanların seçtiği ideolojilere ve dinlere göre de ihtiyaçlar de-
ğişebilmektedir. İnsanın canlı olmasının ötesinde ürettiği, ide-
olojiler, felsefi sistemler bir arada yaşama düzenleri ve dinleri
ile birlikte ihtiyaçları sürekli olarak çeşitlenip gelişmektedir.
Dinler, dünya görüşleri, yaşam tarzları ve kültürler ihtiyaçla-
rın doyurulması ve giderilmesinde insana rehberlik eder, yol
gösterir. Bütün ideolojik sistemler ve dinler, insan ihtiyaçları-
nın karşılanması konusunda ilke, düzen ve sistemler önerirler.
İnsanın ihtiyaçları, ihtiyaçlarını karşılama şekli/tarzı bireyin
dini olduğu söylenebilir. Dolayısıyla insan ihtiyaçlarını kar-
şılama şekli ile aslında kendisini gerçekleştirmiş olur. Çünkü
ihtiyaçlarını karşılarken değerlere uygun davranıp davran-
maması din ve ahlak alanında insanın kendisini gerçekleştirip
gerçekleştirmediğinin göstergesidir.
İhtiyaçların nasıl giderileceği konusundaki soru bizi özgür-
lük değeri ile karşı karşıya getirir. İhtiyaçların karşılanmasında
sınırsız özgürlük söz konusu değildir. Bu durumda birtakım
ilke ve kuralların olması aklen zorunludur. Bu zorunluluk, in-
sanın birtakım toplumsal kurumlar oluşturmasının nedenidir.
İnsanın yaşam tarzı ve dünya görüşü, kendisi ve ailesi, toplu-
mun düzeni ile ilgili geliştirdiği birtakım düzenlemeler yap-
maya ihtiyaç vardır. İnsan benliği değerler ve ihtiyaçlar bağ-
lamında sürekli başkalarıyla çatışma kendi iç dünyasında ise
gerilim içindedir. Uyum sağladığı zamanlar olsa da değerler
ile ihtiyaçlar zaman zaman karşı karşıya gelir. Toplum içinde
ihtiyaçların karşılanması konusunda sürekli bir menfaat çatış-
ması yaşanır. Bu çatışmayı, gerilimi, azaltmak ve iç ve dış ba-
rışı sağlamak ancak değerler ile mümkündür. Din, ihtiyaçla-
rın nasıl giderileceğini gösteren rehber bir ihtiyaçtır ve insana
ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağı konusunda rehberlik eder. Bu
rehberlik de ihtiyaçlar kadar önemli bir ihtiyaçtır.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 51

İnsanın ihtiyaçlarını karşılama şekli insanın dinî gelişmişli-


ği, manevi kişiliği, kimliği ve karakteri hatta uygarlığı hakkında
ipuçları verir. İnsanın ihtiyaçlarını karşılama biçimi ve şekli ne
ise dindarlığı ve dini de odur. Yani insanlar çoğu zaman dinle-
rine göre söz konusu ihtiyaçlarını karşılarlar. Bu anlamda insan
gerçek anlamda kendisini ihtiyaçları ile değil, ihtiyaçlarını giderme
şekli ile gerçekleştirir. İhtiyaçları belli ilkeler ve kurallar çerçe-
vesinde karşılayacak bir düzene ve sisteme de insanın ihtiyacı
vardır. Aslında dinler, ideolojiler ve siyasal ve sosyal sistemler,
kültürel yapıların birçoğu, insanların ihtiyaçlarını karşılamada
birtakım ölçüler ve ilkeler koyarlar. İnsanda ihtiyaçların nasıl
giderileceği ve karşılanacağı konusunda ahlak, din, hukuk, fel-
sefe ve sosyal bilimleri devreye sokar; örf adet, kültür, gelenek
ihtiyaçların karşılanma şeklini hayatın içinde belirginleştirir.
Din de bunların başında gelir. Adalet, hakkaniyet, eşitlik, sev-
gi, saygı, merhamet gibi dinî değerler ihtiyaçların tanzimi ve
sıralaması hakkında insanlara yol gösterir. Vicdan içten, hukuk
dıştan, ihtiyaçların karşılanmasını denetler.
İnsanın istek ve ihtiyaçları kendini tanıma ve tanımlaması-
na göre değişir. Bu durumda ihtiyaçların karşılanmasında de-
ğerler ön plana çıkar. Değerler insanın kendini oluşturacağı en
önemli tercihleridir. Din insana özgeci değerlerle bencil değer-
ler arasında bir denge kurmasını öğütler. Özgeci değerler yok-
sa kendi bencil değerleriyle hayatına devam eder. Din özgeci
değerler le bencil değerler arasına sıkışan insana bir rahatlama
ve denge getirir; helal ve haram alanlarıyla bencil değerlerle
özgeci değerler arasında bir denge oluşturur. Kendini gerçek-
leştirme temelde bir dengeleme işidir. Bencil değerler, vesve-
se, kötü düşünceler, aşırı istekler, hırs ve tutkuları kamçılar.
Bencil değerler kötülüğü özgeci değerler ise iyiliği temsil eder.
İnsan, iyi tarafının duygu, düşünce, potansiyelini ve yetenek-
lerini kullanma ile kötü tarafının duygu, düşünce, potansiyel
ve yeteneklerini kullanma arasında kendini gerçekleştirir.
52 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Dinî alanda kendini gerçekleştirme her türlü ihtiyacını kar-


şıladıktan sonra kazanılacak bir nitelik değildir. Çünkü ihti-
yaçlarını karşılama şekli aynı zamanda kendini gerçekleştir-
medir. İnsan yeme, içme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını
helal-haram ölçülerine dikkat ederek gideriyorsa o insan da
kendini gerçekleştiriyor demektir. Kendini gerçekleştirme ih-
tiyaçları karşılama şekli ile gerçekleşir. Kendini gerçekleştiren
biri hasta da olsa fakir de olsa genç veya ihtiyar da olsa eği-
timli ya da eğitimsiz de olsa başarabileceği ve yaşayabileceği
hakikati yaşayıp yaşamadığı önemlidir. Bu nedenle kendini
gerçekleştirme şartları ne olursa olsun tüm insanlara açıktır.
Mutlu bir azınlığın ulaşabileceği özel bir meziyet değildir. Din
tüm insanlara kendini gerçekleştirme fırsatı sunar. Kader inan-
cı gereği insan elinde olmayan dış şartlardan zaten sorumlu
değildir. Kendini gerçekleştirme olgusunu her insan duygu,
düşünce, kavrayış, davranış, insanlar arası ilişkiler, görünür
ve görünmeyen boyutları ile olayları değerlendirme kapasite-
si, pozitif yönden yaşama katılma gibi özellikleri ile yaşar.
İhtiyaçlar kadar ihtiyaçların nasıl giderilmesi gerektiği de
önemli bir ihtiyaçtır. Din insanların ihtiyaçlarını karşılamala-
rında bir tarz ve sınır getirir, ilkeler belirler. Din insanın ihti-
yaçlarını bir bütün olarak görür, onlara karşı değildir. Dinde
ihtiyaçların karşılanması belli bir bilinç gerektirir ve bu, ilkeler
doğrultusunda gerçekleşir. Bu ilkelerden bazıları şöyledir:

 İhtiyaçlar karşılanırken adalete, hakkaniyete ve helal ol-


masına dikkat edilmelidir.
 İnsan ihtiyaçlarını Allah’ın verdiği nimetlerle karşılamak-
tadır. Nimetler paylaşılmalıdır, asla israf edilmemelidir.
 İhtiyaçlar giderilirken dengeli olunmalıdır.
 İnsan üretim ve tüketim biçimi ile de kendini gerçekleş-
tirir. Helal yollardan kazanmalı helal bir şekilde ihtiyaç-
larını gidermelidir.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 53

 Din değerler aracılığı ile insanın düzeyli bir yaşam tarzı


ortaya koymasına aracılık eder. İnsan ihtiyaçları için de-
ğerleri de kullanabilecek bir varlıktır. Din insanların bir
kısmının ihtiyaçlarını öne alarak değerleri bunlar için
kullanmayı nifak olarak görür. Bu yüzden din insanı iç-
ten samimi bir dindarlığa çağırır. Fedakârlığa, birlikte
mutlu olmaya ve ihtiyaçları birlikte karşılamaya davet
eder. Ancak bu bir zorunluluk ve zorlama ile değil gö-
nül huzuru ile ulaşılacak bir düzeydir. Çünkü değerler
mahiyeti gereği zor kullanarak oluşturulamazlar.
 Dine göre insan muhtaçları da görebilmeli, empati ya-
pabilmeli, kendisini başka canlıların yerine koyabilme-
lidir. Komşusunu aç bırakmamalı, akrabasına iyilik ede-
bilmeli, yetimin yoksulun haklarını gözetmelidir.
 Çocuk hakları, kadın hakları, işçi hakları, yaşlı ve hasta
haklarına riayet etmelidir. Dinin hak olarak vasıflandır-
dığı birçok olgu zayıfı koruma üzerine temellendiril-
miştir. Bir toplumda zayıflar korunmalıdır.
 İnsan kendi ihtiyaçlarını rahatça karşılıyorsa bencillik
yapmamalı, akrabaya yolda kalmışa hakkını vermelidir.
İhtiyaçlar karşılanırken başkaları da düşünülmelidir.

Değerler kendi içinde uyumlu, tutarlı bir bütün oluşturur-


lar. Doğruluk, iyi değerleriyle, iyi, güzel değerleriyle bir bü-
tünlük oluşturur. Etkileşim ile değerlerin gerçekte ne kadar
değerli oldukları ortaya çıkar. Doğruluk, iyilik ve temizlik gibi
temel değerlerin bütün ilişkilerle ilgilidir. Örneğin temizlik de-
ğeri hem kişinin kendisini hem, beşeri ve doğal çevreyi hem de
Allah-insan ilişkilerini ilgilendirir; Allah temiz olanları sever.
Dindeki ahlaki ilkelerin değere dönüşerek düşünce duygu
ve davranış olarak insan hayatına yansıması söz konusudur.
Değerlerin duygusal boyutu olduğu kadar düşünsel boyutu
da söz konusudur. Aslında bütün ruh kuvvetleri birbirini et-
54 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

kiler. Duygu, davranış ve düşünce birbirini etkiler. Duygu,


düşünceyi etkilediği gibi düşünce de duyguyu etkiler.58 Hz.
Peygamberin “Bir şeyi aşırı derece de sevmeniz sizi kör ve sa-
ğır yapar.”59 sözü de bu gerçeği hatırlatır.
Dinî ve ahlaki değerler iç huzur ve denge için çok önem-
lidir. Onlara aykırı davranmak, insanda gerginlik ve gerilim
oluşturur. İnsanı zora sokar. İnanan bir insan için değerler
manevi bağışıklık sistemi gibidir. Değerlerin yalnızca bireyi
ilgilendiren boyutu yoktur. İnsan için aile, evlilik ve yakın iliş-
kiler, ebeveyn, arkadaşlık ve kişilerarası ilişkiler, vatandaşlık,
doğal çevre gibi insan hayatının bütününü kapsar. Günlük fa-
aliyetler, dikkatli yaşam, sosyal kabul, zihinsel denge, genel
uyum gibi birçok konuda insan hayatını düzenlerler. Bize ya-
şam amacımızı hatırlatır. Değerlerle bizim için önemli olana
yani kendimize daha çok yaklaşırız. Değerler bizim için neyin
doğru olduğunu bize bildirir. Değerleri paylaştığımızda ve
içselleştirdiğimizde, kendimizi daha iyi tanımamızı ve bizim
için en iyisini seçmemiz için bize rehberlik etmemizi sağlar.
Değersiz bir hayat anlamsızlığa ve saçmalığa kayar. Din yok-
sa değerler konusunda ortak bir yargıya varılması hayal bile
edilemez sonucuna varılır.60 Din insana bütüncül bir değerler
sistemi sunar. İhtiyaçlar bu değerler sisteminin süzgecinden
geçtikten sonra onaylanır. Örneğin aç olan bir insan başka bir
insanı doyurmayı kendine önceleyebilir. Dinî alanda insanın
kendini gerçekleştirmesi tamamen değerler sistemiyle ger-
çekleşmektedir. Değer, inanç, düşünce, duygu, tutum veya
davranış olarak kendini ortaya koyabilir. Dinin öngördüğü
değerler sisteminin arkasında iman vardır. İman yerine göre

58 Ahmed Hamdi Akseki, İslam Dini, (İstanbul: TÜRSDAV Yayınları, 2014), 319.
59 Müsned, 36/24.
60 Bertrand Russell, Din ile Bilim, çev. Akşit Göktürk, (İstanbul: Yapı Kredi Yayın-
ları, 2016), 141.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 55

bütün değerleri temsil edebilir. Dinî alanda insanın kendini


gerçekleştirmesi iman ile mümkündür.
İnsan davranışlarını değer temelli izah etmek daha da
kolaylaşır. Din değerleri başıboş bırakmaz onların içini de
kısmen doldurur ve insana da bir alan bırakır. ‘Kısmen’ çün-
kü hayatın içinde her olayın kendine özgü özel bir durumu
vardır. Özel ve tikel yaşantılar ve karşılaşmalar durumsaldır.
Bu nedenle dinî değerler dogma değildir. Değer, inanç, akıl,
irade, duygu ve sosyal gerçekliği olan bir bütündür. Ayrıca
değerler yalnızca hoşlanma ve beğenme duygularına indir-
gendiğinde tam olarak anlaşılamaz. İnsan değerleri bilişsel,
duygusal ve diğer boyutlarıyla sürekli yeniden dönüştüren ve
yoğuran bir öznedir. Özellikle dinî nitelikli değer yargılarının
büyük ölçüde duygusal tercihlerimizi dile getirdiğini iddia
etmek dinin öncelikli muhatabı olan aklı görmezden gelmek
demektir.61 Ayrıca dinin sosyal gerçekliği ve kültürel ortamı
da dikkate aldığı, birçok konuda vahyin indiği ortamın özel-
liklerini barındırmasından rahatlıkla anlaşılır. Bu nedenle dinî
değerler, kuşatıcı varlık ve bilgi tasavvuru ile duygu, düşün-
ce ve sosyal-doğal ve gaybi gerçekliği içerir. Bu gerçeklikleri
birbirinden ayırmaz. Dinî değerler kapsamında Allah, doğa
ve insan her zaman belli bir bütünlükte ele alınır. Birbirinden
kopuk değildir. İnsan Allah’a, doğaya ve insanlara yaklaştıkça
kendine de yaklaşmış olur. Allah’a insanlara ve doğaya yaban-
cılaşmış bir insan kendine de yabancılaşır.

5. Etkileşim
Dinî rehberlikte ilişki iletişim ve etkileşim kavramlarının
birlikte değerlendirilmesi gerekir. Nesnel olarak ele alındığın-
da ilişkide, kişinin kendi dünyasıyla olan ilişkisinin yanısıra
diğer insanlarla toplumla canlılarla evrenle ve yaratıcıyla olan

61 Batuhan, Bilimsel Düşünüşe Giriş, 138.


56 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ilişkisi de söz konusudur.62 İlişki iki şey arasında karşılıklı ilgi,


bağ ve münasebeti gösterir.63 Etkileşim ise bu ilişkide tarafların
birbirlerini karşılıklı olarak etkilemesi durumudur. Etkileşim,
iki veya daha fazla özne veya nesnenin birbirini etkilemesiy-
le ortaya çıkan bir eylem türüdür.64 Dinî rehberlikte ilişkinin
yanısıra etkileşim yaşanır. Örneğin bireyin çevre ile kurduğu
ilişki tek taraflı değildir; Allah ile kurduğu ilişki de böyledir.
Elbette birey dinî ve ahlaki karakter veya kişiliğini tek başına
inşa edemez. Sonuçta kendisine etki eden varlık dünyasında
yaşamaktadır. İnsan varlıkla etkileşimi oranında kendini inşa
edebilir. İnsanın etkileşim dünyası genelden özele doğru git-
tikçe özelleşir. Her insanın kendini gerçekleştirme alanında
özel bir durum ortaya çıkar.65
Etkileşim, iki veya daha fazla özne veya nesnenin birbirini
etkilemesi sonucu ortaya çıkan bir eylem türüdür. Etkileşim;
fizikte, temel parçacıkların birbirleriyle girdiği bir işlemde,
kimyada atomlar ve moleküller arasında, sosyolojide sosyal
birey, grup ve toplum arasında dinamik olarak yaşanan bir
olgudur. Medyada, sanat etkinliklerinde, kültürel karşılaşma-
larda ve eğitim öğretim ortamlarında öğrenme ve öğretme et-
kinliği olarak yaşanır.66 Etkileşim sonuçta birbirini karşılıklı
olarak etkileme işidir.67
İnsanı çepeçevre kuşatan etkileşim alanı insanı bütün olarak
kendini gerçekleştirme alanı olarak karşımıza çıkar. Normal
bir insan, gerek kendi kendisiyle ve gerekse kendi dışındaki
kişi ve nesnelerle etkileşim içinde bir hayat sürdürür. Yani in-
san kendi kendine etki yapabildiği gibi, kendi dışından gelen
etkileri de belli durum ve şartlar çerçevesinde belli bir ölçüde

62 Nevzat Tarhan, Toplum Psikolojisi ve Empati, (İstanbul: Timaş, 2017), 197.


63 Recep Toparlı, ‘İlişki’ Türkçe Sözlük, (Ankara: Türk Dil Kurumu, 2005) 10: 957.
64 Toparlı, ‘Etkileşim’, 662.
65 https://en.wikipedia.org/wiki/Self-realization.
66 https://en.wikipedia.org/wiki/Interaction.
67 Toparlı, aynı yer.
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 57

kabul edebilir, kendisi de çevresine etkide bulunabilir.68 Kar-


şılıklı etkileşim hem özneler arasında ve özne nesne arasında
kesintisiz yaşanır. İlgili olduğu her alan insanın kendini ger-
çekleştirmesine katkı sunar.
Normal koşullar altında insan fıtratı kendini gerçekleştirme
arayışına meyillidir. İnsan kendini gerçekleştirmesinin önün-
deki engelleri ortadan kaldırmaya çalışır. Aksi takdirde huzur-
suz olur ve büyük bir boşluk yaşar. Bireyin hem kendisi hem
de etkileşim içinde olduğu her şey değişim hâlindedir. Kendini
gerçekleştirme söz konusu değişimi yönetme sonucunda orta-
ya çıkan bir sonuçtur. Bu durumda değişim merkezli etkileşim
kavramı öne çıkmaktadır. Din hayata bir anlam ve amaç kazan-
dırır. Bu anlamda insanın önünde kendini gerçekleştirme alan-
ları açar. Yaşam amacını fark edemeyen insanların kendilerini
gerçekleştirmeleri mümkün değildir. Kendisini gerçekleştirme
ideal insanlarda daha büyük hedefleri ortaya çıkarır.
İnsan her ne kadar kendi yapıp ettiklerinde özgür olsa da
bağımlı bir varlık dünyasında yaşamaktadır. İnsan hem diğer
insanlara hem bu insanlar arasındaki ilişkilerin yarattığı sos-
yal matrise hem tabiata hem de tabiat ötesi metafizik varlık
alanına bağlıdır. Bu bağlılık bütün varlık tarzlarının temel ka-
rakteridir ve kendini her yerde gösterir.69 Bu bağımlılık karşı-
lıklı etkileşimle sürdürülür. Dinî rehberlikte insanın kendini
gerçekleştirmesi büyük oranda bireyin yaşayacağı değerler
merkezinde çok yönlü etkileşimlere bağlıdır. İnsan ancak et-
kileşime girdiği ve etkileşimde etkin rol üstlendiği oranda
kendini gerçekleştirebilir. Kendini gerçekleştirme sürecinde
etkileşimler bir bakıma öğrenme yaşantılarıdır. Zira öğren-
me süreci, çeşitli unsurların işin içine girdiği etkileşimlerden
meydana gelir. Bu etkileşim süreci, sadece aile, okul, toplum

68 Hayati Hökelekli, “Dinî Telkin ve Tebliğde Psikolojik Esaslar”, Diyanet Dergisi


19/1 (Ocak- Şubat- Mart 1983): 28.
69 Düzgün, Varlık ve Bilgi, 152.
58 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ortamında ve buralardaki özneler arasındaki ilişkilerle sınırlı


kalmayan fiziksel ortamdan gayba uzanır. Kendi içinde çok
yönlülük ve kendi dışında çok boyutluluk. İnsanın kalp, gö-
nül ve zihin birliği sağlayarak ihtiyaçlarını gidermesi gerekir.
İnsanın varlık dünyası ile girdiği etkileşime yaşantı deni-
lebilir. Bu yaşantıda insanın muhatabı insanın kendisi, canlı
cansız varlıklar, toplumsal olaylar ve gaybi varlıklar olabilir.
İnsan muhatabına ile hem edilgin hem de etkin olarak etki-
leşim içindedir. İnsana gelen etkiler dışarıdan olduğu kadar
içeriden de gelebilir. Örneğin insan geçmişte yaşadığı anıların
etkisi altında kalarak bazı davranışlar yapabilir. Bu durumda
insanın etkileştiği karşıtı yine kendisi olur. İnsanın yaşantı
kazanması için en azından muhatabı ile yaptığı etkileşimin
kendinde bir etki bırakması ve bu etkinin bir süre kendinde
kalması gerekir. Ayrıca etkileşim sonucunda insanda yeni bir
bilgi, beceri ve tutum gelişir. İnsana bilgi beceri ve tutum ka-
zandırmayan etkileşim, yaşantı olma düzeyine ulaşamamıştır.
Ya da çok zayıf bir etkileşim yaşanır ve yaşantı ya hiç anımsa-
namaz ya da kısa sürede unutulur.70
Din insanın kendisi, gaybi, doğal ve beşerî çevre ile karşı-
sında olmayan beraber ve yanında olan bir ilişki ve etkileşim ya-
şamasını ister. Buna göre değerler merkezindeki söz konusu
etkileşimde bulunan insanın kendisi kendisinin karşısında değil
yanındadır. Doğal ve beşerî çevre karşısında değil yanındadır.
Allah ve melekler karşısında değil yanında ve insanla beraber-
dir. Çünkü Allah insanın karşısında değil yanındadır aslında
diğer tüm varlık da öyledir.
Dinî öğretiler ve gelenek insana çok boyutlu kendini ger-
çekleştirme imkânları ve fırsatları barındırır. Dinî alanda insa-
nın etkileşim çevresi aşağıdaki başlıklar altında ele alınablir:

70 Başaran, Eğitime Giriş,18-19.


DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 59

1. İnsanın bilgi ile etkileşimi: kendini bilgide gerçekleştirme


2. İsanın kendisi ile etkileşimi: kendini kendinde gerçek-
leştirme
3. İnsanın gaybi varlıklarla etkileşimi: kendini gaybta ger-
çekleştirme
4. İnsanın beşeri çevre ile etkileşimi: kendini insanda/top-
lumda gerçekleştirme
5. İnsanın doğal çevre ile etkileşimi: kendini doğada ger-
çekleştirme
6. İnsanın kendini gerçekleştirme süreci: kendini zamanda
gerçekleştirme

Kaynakça
Acar, Mustafa. Demir, Ömer. Sosyal Bilimler Sözlüğü, Ankara: Adres
Yayınları, 2005.
Akbulut, Ahmet. Müslüman Kültürde Kur’an’a Yabancılaşma Süreci.
Ankara: Otto Yayınları, 2018.
Akseki, Ahmed Hamdi. İslam Dini. İstanbul: TÜRDAV Yayınları,
2014.
Assagıolı, Roberto. “Self-Realızatıon And Psychologıcal Dıstur-
bances.” Erişim: 29 Mayıs 2017. http://synthesiscenter.org/
articles/0110.pdf
Ayten, Ali. “Kendini Gerçekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğren-
cileri Üzerine Bir Araştırma” M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 29
(2005): 187.
Başaran, İbrahim Ethem. Eğitime Giriş. Ankara: Sevinç Matbaası,
1984.
Batuhan, Hüseyin. Bilimsel Düşünüşe Giriş. Ankara: Fuol Yayınları,
2019.
Bebek, Adil. “Felah” TDV İslam Ansiklopedisi. Ankara: İsam Yayıncı-
lık, 1995.
Brooks, David. “When Life Asks for Everything”. Erişim: 01.08.2019.
https://www.nytimes.com/2017/09/19/opinion/when-life-
asks-for-everything.html?_r=0
Büyükdüvenci Sabri. Felsefece Eğitişim Eğitim Felsefesi Yazıları. Ankara:
Fol Yayınları, 2019.
60 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Chowdhury, Madhuleena Roy. “The 3 Best Questionnaires for Me-


asuring Values”. https://positivepsychology.com/values-
questionnaire/
Çamdibi, Hasan Mahmut. Eğitim İlkeleri ve Rehberlik. İstanbul: Çam-
lıca Yayınları, 2010.
Doğan Karacoşkun, Mustafa. Din Psikolojisi. Ankara: Grafiker Yayın-
ları, 2013.
Düzgün, Şaban Ali. Varlık ve Bilgi. Ankara: Yeni Çizgi Yayınları,
2008.
Düzgün, Şaban Ali. Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar. Ankara: Otto
Yayınları, 2017.
Düzgün, Şaban Ali. Kimliksiz Hakikatler. Ankara: Otto Yayınları,
2017.
Düzgün, Şaban Ali. Sosyal Teoloji İnsanın Yeryüzü Serüveni. Ankara:
Otto yayınları, 2018.
Göcen, Gülüşan. Konur, Ayşegül. “Din Psikolojisi Açısından İnsan
Olma Sürecinde Kendini Gerçekleştirme ve Din” Toplum Bilgi-
leri Dergisi 8/15 (2014): 369.
Hall, L. Michael. “Wayne Dyer And The Mantle Of Maslow“. Erişim:
20 Mayıs 2017. http://www.self-actualizing.org/articles/Way-
ne_Dyer_and_Maslow.pdf.
Hökelekli, Hayati. “Dinî Telkin ve Tebliğde Psikolojik Esaslar”. Diya-
net Dergisi 19/1 (Ocak- Şubat- Mart 1983): 28.
https://en.wikipedia.org/wiki/Interaction, Erişim: 01.08.2019.
https://en.wikipedia.org/wiki/Self-realization, Erişim: 01.08.2019.
Kaçsoy, Fatıme Gül. “The Process Of Self-Actualızatıon Through
Relıgıous Experıence In Jane Fenn Hoskens’ Lıfe”. İdil Dergisi
6/36 (2017): 2174.
Karakavak Çırak, Gönül. Üniversite Öğrencilerinin Ahlaki Yargı Yetenek-
leri ve Ahlaki Yargı Yetenekleri ile Kendini Gerçekleştirme Düzeyleri-
nin Karşılaştırılması. Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi. 2006.
Kayıklık, Hasan. “Bireysel Dindarlığın Boyutları ve İnanç-Davranış
Etkileşimi”. İslami Araştırmalar Dergisi 19/3 (2006): 491-499.
Kozak, İbrahim Erol. İnsan, Toplum, İktisat. Adapazarı: Değişim Ya-
yınları, 1999.
Kuzgun, Yıldız. “Kendini Gerçekleştirme”, Araştırma Ankara Üni-
DİNÎ REHBERLİKTE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME: TEORİK ARKAPLAN • 61

versitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Der-


gisi, (1972): 175.
Müsned, 36/24.
Olson, Ann. “The Theory of Self-Actualization“. Erişim: 12.07.2019.
https://www.psychologytoday.com/blog/theory-and-
psychopathology/201308/the-theory-self-actualization.
Önkal, Ahmet. “Dini Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri Çerçeve-
sinde İmam-Cemaat İlişkileri”. I.Din Hizmetleri Sempozyumu.
Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2008.
Özkul, Osman. Kültür ve Küreselleşme. Ankara: Açılım Kitap, 2007.
Rolston, Holmes. Din ve Bilim. Samsun: Sidre Yayınları, 1997.
Russell, Bertrand. Din ile Bili. Çev. Akşit Göktürk. İstanbul: Yapı Kre-
di Yayınları, 2016.
Sarı, Enver. “Affetmenin Kendini Gerçekleştirme Üzerine Etkileri”
İlköğretim Online Dergisi 13/4 (2014): 1496.
Seaberg, Signe Marie. “The theory of self realization with reference
to its implications for religious education”. Erişim: 02.08.2019.
https://core.ac.uk/download/pdf/142049593.pdf.
Stone, Jessica. “Self-Actualization, “Reason,” and Religion”. Erişim:
01.08.2019. https://bigjelly.net/self-actualization-reason-and-
religion-837a745c6a02.
Tarhan, Nevzat. Toplum Psikolojisi ve Empati. İstanbul: Timaş Yayın-
ları, 2017.
Tokur, Behlül. “Gaye-Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek”
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 40 (2013): 154.
Toparlı, Recep. “İlişki” Türkçe Sözlük, Thk. Recep Toparlı. 10:957. An-
kara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2005.
Türk, Esra. Kur’an’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik. İstanbul: Düşün
Yayıncılık, 2014.
Umar, Fulya. Rogers ve Maslow’un Yaklaşımları Kapsamında Kendini
Gerçekleştirme Kavramının Psikolojik Danışmadaki Yerinin İnce-
lenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Yakın Doğu Üniversitesi. 2016.
İKİNCİ BÖLÜM
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE
GERÇEKLEŞTİRME

Ömer DEMİR - Züleyha YILDIZ

Rehberliğin nihai amacı, bireyin kendini çok yönlü bir şe-


kilde tanımasına, geliştirmesine ve kendini gerçekleştirme-
sine yardım etmektir. Bu amacın gerçekleşmesinin bireyin
kendisini ve çevresini doğru tanımasına, bireysel ve çevresel
imkânlarını olabildiğince en verimli şekilde kullanılması-
na borçlu olduğu bilinen bir gerçekliktir. Bu anlamda bire-
yin kendini gerçekleştirmesi için kendini anlaması ve kabul
etmesi, çevre imkânlarından yararlanması ve fırsatlarını iyi
değerlendirmesi gerekir.1 Özellikle insanın gayb ile ilişkileri
bağlamında kendini tanımasına din aracılık eder. Dinin in-
sana sunduğu anlam, hiçbir alanda bulunmayan ölüm ötesi
varoluşa uzanır. Dinin insana en önemli yardımı, ilişkilerini
düzenleyecek ve anlamlandıracak davranışları için ilkeler, ör-
nekler ve uygulamalar içermesidir. Dinî rehberlik bu anlamda
insan hayatına çok özel bir yardım sunar.

1 Betül Aydın, “Rehberlik”, Rehberlikte Temel Kavramlar, ed. Bünyamin Çetinka-


ya, ( Ankara: Pegem Akademi Yayınları, 2014), s.54.

• 63 •
64 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsanın kendisini yalnızca biyolojik ve fiziksel yapısı ile


tanıması yetmemektedir. Kendini tanıma, bireyin kendisi,
düşünce ve duyguları ile ilişki kurması, kendinde olup biten
duygu ve düşünce ile ilgili süreçlerde belli bir anlayışa kavuş-
masıdır. Kendini tanıma yaşam boyu devam eden bir süreçtir.
Kendini tanımayan bir kimse gerçek düşünce ve duygularının
farkında olmadığı için kafası karmakarışık ve genel bir hu-
zursuzluk içinde olur. Kendini tanıyan kimse, dış dünyadaki
olayların ve iç dünyasında oluşan yaşantıların çoğu kez far-
kındadır. Bu tür bireyler çevresindeki kişilerin kendisini nasıl
etkilediğinin farkında olduğu kadar kendisinin çevresindeki-
leri nasıl etkilediğini de bilir, hayatlarını yönetme ve yönlen-
dirmede daha bilinçli olurlar.2
İnsan, kendi yetenekleri, kendi ifadesi ve kendi iradesi ile
güçlerini kullanarak kendisi olmaktadır. Bunu gerçekleştire-
mediği takdirde kendisi dışındaki güçler tarafından kendisine
tanıtılır ve kolaylıkla yönetilir. İnsan o zaman sıradan bir eşya
hâline gelir. Çevresinin etkisi altında kalan, kendisi olamayan
insan aklını kullanamaz, güçlerinin farkına varamaz ve haya-
tın manasını kavrayamaz, hayat, onun için anlamsız hâle gelir
ve kendisine acı verir.3 Bu sebeple insan için aklını kullanarak
kendisi olmak ve kendisini gerçekleştirmek en makul yoldur.
“Kişi dünyaya hiçbir şey bilmez olarak gelir. Bu neden-
le hayatta kendisi için gerekli olan bilgileri sonradan öğrenir.
İnsanın yaratılışında sahip olduğu birtakım temayüllerini
ahenkli bir biçimde geliştirmesi ve şekillendirmesi gerekir.”4
İnsanın kendi potansiyelini ortaya çıkarması kolayca olacak bir

2 Hasan Mahmut Çamdibi, Eğitim İlkeleri ve Rehberlik (İstanbul: Çamlıca Yayınla-


rı, 2010), 157.
3 Çamdibi, age, 176.
4 Cemil Oruç, “Din Eğitiminin Hedefleri”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Der-
gisi, 13/1 (2008), 259-260.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 65

iş değildir. Potansiyelleri ortaya çıkarmak hemen her alanda


insanın girişimci olmasını gerektirir. İnsanın kendi potansiye-
lini açığa çıkarması ve kendini tanıması açısından din de bir
imkândır. Dinî rehberliğin en önemli faaliyetlerinden biri insa-
nın kendisini tanımasına aracılık etmesidir. Vahyin en önemli
amaçlarından biri insana kendisini ve varlığı tanıtmaktır. Din,
insanın kendisini tanıması konusunda insanın kendi tecrübe-
leri ve diğer bilimsel alanlarda elde edemeyeceği bilgiler ba-
rındırır. Bu bilgiler insanlık tarihi boyunca insanın merak ettiği
varoluşa ait temel sorulara verilen cevap niteliğindedir. Çünkü
dinî rehberlik, insanın kendisini gerçekleştirmesi, insanın ken-
disini tanıması üzerine inşa edilmiştir. Din insana hiçbir alanın
tanıtamayacağı şekilde kendisini tanıtır. Din sayesinde insan
çok büyük bir anlamın parçası olur. Din insanın kendisini tanı-
ması ile ilgili kesin bilgiler verir. İnsanın kendisini ve görünür-
görünmez varlık çevresini Allah yaratmıştır. Varlık sahipsiz,
insan sorumsuz değildir. Üstün özellikleri ile yaratılmış insan
ilişkide olduğu tüm varlık âlemine karşı sorumludur. Hayat,
insan için sadece dünya hayatından ibaret değildir. İnsanın ey-
lemleri ahiret hayatında detaylı bir şekilde görüşülecektir.
Dinî alanda da diğer alanlarda olduğu gibi insanın kendini
gerçekleştirmesi, kendisini tanıması üzerine temellendirilmiş-
tir. Bu nedenle insanın her şeyden önce kendisi ile tanışma-
sı gerekir. Kendini tanıma dinin ortaya koyduğu bilgiler ve
ilkeler eşliğinde bireyin çabası ile gerçekleşir. İnsan, kendini
gerçekleştirmedeki gücünü kendisini tanımasından elde eder.
İnsanın kendisini gerçekleştirmesi kendisini tanımasına ve
varlık içinde anlamlandırmasına bağlıdır. Dünyaya gelen her
insan kendini anlamlandırma çabasındadır. Her insan varlığı-
nı anlamlandırmak ve fonksiyonlarını keşfetmek ister. Bunun
için insanın yeterliliklerini, karakter özelliklerini, güçlü ve za-
yıf yanlarını bilmesi gereklidir. Belki de bir insanın yaşam sü-
recinde en önemli faaliyeti kendisini tanımaya çalışmasıdır.
66 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsanın kendisini tanıması, anlaması ve bilmesi hayatını dü-


zenlemesi ve davranışlarını yönlendirmesi, çevresi ile ilişkile-
rini yönetmesi açısından son derece önemlidir. İnsana verilen
değer ve anlam insanın tüm ilişkilerine yansır. Bu nedenle her
insan tanımı ve insan anlayışı ile bir dünya görüşüne ulaşır.
Dünya görüşü de bir ideal olarak kendilik bilincini etkiler. İn-
san anlayışı o kadar önemlidir ki, insan anlayışları ile dinler ve
ideolojiler birbirinden ayrılır. Her dinin ve ideolojinin insan an-
layışı, bağlılarına kendini gerçekleştirme konusunda rehberlik
eder. Çünkü insanın benlik ve varlık algısı ne ise dünya görüşü
ve yaşam tarzı da ona göre şekillenir. İslam’da insanın benlik al-
gısı bütüncül varlık algısı içinde gelişir. İnsanın kendisini tanı-
ması diğer tüm varlıkları tanımasına bağlıdır. Ancak öncelikle
insanın varlık sahnesine nasıl çıktığı konusu anlaşılmalıdır.
İnsanın kendini tanıması konusunda insani çabalar yanında
vahiy önemli bir imkândır. Vahiy insana ruhsal yapısı hakkın-
da önemli bilgiler sunmaktadır. İnsan kendisi ile tanışmasın-
da vahiy önemli bir aracı unsundur. Çünkü konuşan Allah’tır.
Âlemlerin ve insanların rabbi ve yaratıcısı olarak Allah bilmez
mi? Fakat vahiy her şey için yeterli mi? Elbette yeterli değil-
dir. Akıl, tecrübe ve diğer tüm varlıklarla tanışma başka bir
imkândır. O hâlde onlardan da yararlanılmalıdır. Aslında
bütün bilim dalları kendi alanları açısından insanın kendisini
tanımasına aracılık etmektedir. Pozitif bilimler olmasaydı in-
san gücünü ve imkânlarını, teknolojiyi ve araç kullanması son
derece sınırlı olacaktı. Hatta şu rahatlıkla söylenebilir. İnsanın
halife olması ancak pozitif bilimler sayesinde gerçekleşmekte-
dir. Bilim yapmayan üretmeyen bir insan veya insan toplulu-
ğu kendisini tanıması ve gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Sanat, edebiyat, kültür gibi alanlar da insanın kendisi ile tanış-
masına katkı sağlayan alanlardır.
Din insanın tarihsel geçmişiyle insana kendisini tanıtır. İlk
insanın yaratılışı ve anne rahmindeki yaratılışı olmak üzere
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 67

Kur’an’da insan yaratılışı iki şekilde ele alınır. İlk insan su ile
karışık topraktan yani çamurdan yaratılmıştır. Bu anlamda in-
san fiziksel olarak cansız varlıkların bir bileşkesidir. Bu neden-
le insanda bulunan elementlerle, varlıkta bulunan elementler
aynıdır. İnsan ahsen-i takvim üzere yaratılmıştır. İnsanı asıl
yücelten yanı ise Allah’ın kendi ruhundan insana üflemesidir.
İnsan bu yönü ile sıradan canlılardan ayrılarak meleklerin bile
kendisine secde ettiği şerefli bir varlık durumuna yükselir.
Öğrenme kapasitesinin meleklere gösterilmesi ile hangi yön-
de üstün olduğu da ortaya çıkmış olur. İnsana isimlerin öğre-
tilmesiyle insanın öğrenen bir varlık olduğuna dikkat çekil-
miştir. Âdem’in melekler karşısındaki üstünlüğünde öğrenme
kapasitesine vurgu yapılmıştır. Ayrıca insana verilen değer
kadar belki ondan daha fazlası bilgiye ve ilme verilmektedir.
İkinci yaratılış konusu olarak ise insanların birbirlerinin
soyundan yaratılmaları şeklinde gerçekleşmiştir. İnsanın bir
damla sudan yaratılmış olması Kuran’da tekrar edilen bir bil-
gidir. Özellikle insanın neden yaratıldığı üzerinde düşünme-
si istenmiştir. Çünkü konu iki açıdan çok önemlidir. Birincisi
insanın basit bir sudan, insanın boşaltım sistemine bağlı or-
ganlarının bir işlevi olarak yaratılmış olması insanın basitliği-
ni, tarihsel geçmişini ortaya koyması açısından önemlidir. Bu
durum, insanın en çok düştüğü kibir, büyüklenme ve kendini
beğenme zaafına karşı bir uyarı oluşturmaktadır. İkincisinde
ise basit bir sudan Allah’ın çok değerli bir varlık yaratması-
na vurgu yapılmıştır. Düşünen, duyan, hisseden, hayal kuran,
arzu ve istek duyan, değer üreten ve varlığı yöneten bir varlık
yaratması dünyanın en büyük mucizesidir. Bunu en iyi an-
layan çocuk sahibi anne ve babalardır. Kuran’ın üç karanlık
dediği anne rahminde çocuklarının nasıl yaratıldığına, sonra
zayıf bir yaratık olduğuna, sonra da Allah’ın onları tıpkı anne
karnındaki gibi nasıl büyütüp geliştirdiğine tanıklık ederler.
68 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsanın kendisini bütüncül olarak tanıması, kendisini bü-


tüncül olarak gerçekleştirmesinin gereğidir. Bundan dolayıdır
ki, din insanın gayb ve şehadet âlemi içindeki ilişkilerine dik-
kat çekerek, varlık bütünlüğünde insanı kendine tanıtır. İnsan
çevresi ve varlık âlemi içinde bir bütün anlama sahiptir. İn-
san varlık dünyası ile tanıştıkça büyük bir anlam dünyasının
içinde olduğunu fark eder. Tüm varlıklar içerisinde varlık türü
olarak insanın evrensel kimliği, yeri ve önemi özeldir. O kadar
ki insan ilişki içinde olduğu her varlığa kendi düşüncesinden
duygusundan bir parça katar. İnsan varlık âlemindeki her oluş
ve olgu ile ilgilenir. Hatta merakı varlık âlemini aşar. İnsan
kendisini ancak en etkili üyesi olduğu bu büyük varlık dün-
yasında anlamlandırabilir. İnsanın kendi varlığının farkında
olma ve kendini değerlendirebilme yeteneği insana özgü bir
meziyettir. Varlığı kendi terazisi ile değerlendirdiği gibi; bu te-
raziyi kullanarak kendisini de değerlendirebilir ve tartabilir.
Hem her şeyin bir parçası hem hiçbir şeye benzemeyen
yönü ile insan her şeyden bir parçadır. Kimseye benzemeyen
yönü de vardır. Her varlıktan bir parça taşıyan insan, varlı-
ğın yerine kendisini koyabilir. Varlığın empatisini yapabilir ve
onları anlayabilir. İnsanın kendisini tanımasına hizmet etme-
yen hiçbir varlık, ilim dalı ve bilgi yoktur. Her bilgi sonuçta
insanın kendisini tanımasına aracılık eder. Bu şekilde düşün-
mek insanın kendisini tanıdığı kadar muhatap olduğu ve ilişki
kurduğu varlıkları önemli kılar. Çünkü dinde insanın kendini
gerçekleştirmesi, tüm varlığa bir anlam vermesi, varlık içinde
kendini anlaması, bir görev üstlenmesi, sorumluluklarını hak-
kı ile yerine getirmesi ile gerçekleşir.
Kendini tanımanın yollarından biri de varlıkla ve insandan
insana gerçekleşen tearüf boyutudur. Kendini tanıma; yenilenen
hayat koşullarında yeniden gerçekleşen ve devam eden bir sü-
reçtir. İnsanın Allah’ı, kendini, diğer insanları ve canlı ve cansız
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 69

tüm doğayı tanıması hayat boyu devam eder. Bu tanıma tanış-


maya dönebildiği oranda insan kendisini gerçekleştirmiş olur.
Tanıma ve tanışma kesintisiz devam eder. Her tanışma yeni
tanışmalar için bir başlangıç olur. Bu nedenle kendini tanıma,
kendi ile tanışma ve kendini arayış; yaşam boyu devam eden
bir süreçtir. İnsan çeşitli olayları yaşadıkça kendisi ile de tanı-
şır. İlişkiler ve olaylar kendinizi, gücünüzü, sınırlarınızı, kabili-
yetlerinizi ve yönelimlerimizi açığa çıkarır. Tecrübe ettiklerimiz
kendimizi tanımamamız için yeterli olmayabilir. Yeni tecrübeler
benliğimizi ortay çıkarır. İnsanın kendini tanıma serüveninde
ilk ulaşılacak ve barış sağlanacak kişi insanın kendisidir.5 Kendi-
si ile tanışmayanların diğer varlıklarla tanışmalarının bir anlamı
olmaz. Çünkü ilişkiler kendisi üzerinden yürütülecektir.
Her varlıkta bizi ilgilendiren bir yön vardır. Evrensel benlik,
tüm varlık alanına açılan penceremizdir. Bu pencereyle, Allah,
melek, insan, cin, hayvan, bitki ve cansız varlıkları anlayıp de-
ğerlendirebilecek bir kapasiteye ulaşmak söz konusudur.6 Bu
tanışmada hem bireysel sınırlarımızın farkına varır, hem de
evrensel bütünlük anlayışı kazanırız. Kendini gerçekleştirme-
nin kapsamı insanın kendisi ile ilişkide olduğu tüm varlık ala-
nını kapsar. İnsan kendini yalnızca kendinde gerçekleştirmez;
ancak bütün çevresi ile ilişkisi ile kendini gerçekleştirebilir.
Çevre, insanın ilişkide olduğu, kendinden bir parça ve iz
bıraktığı her şeydir. Gördüğü, kokladığı, algıladığı, hayal etti-
ği eriştiği ve erişemediği her şey insan için kendini gerçekleş-
tirme alanıdır. Her şey insanın kendisine iner. İnsanın kendi-
sinden her şeye akar. Bu ilişkide bir tarafta değer diğer tarafta
olayalar, nesneler, kişiler, zaman ve akış söz konusudur. İnsan
hem kendi içinde, hem de dış dünyada kendini tanımayı sür-
dürür. Kendisini tanıdıkça, diğer varlıklara, doğru anlamlar

5 Öznur Karaeloğlu, Kendini Gerçekleştirmek.


6 Hayati Hökelekli, “Kendini Bilmek ve Kendini Kontrol Etmek”, Değerler Eğiti-
mi Dergisi (2007), 73.
70 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

yükler. Diğer varlıkları tanıdıkça, kendine doğru anlamlar


yükler. Algısı, beğenileri, duyguları, bakışı yeniden kurulur.
İnsan kendi kurduğunu yaşar. Yaşadığı, ulaşmak istediği, ol-
duğu ve olmak istediği ile insan kendini gerçekleştirir.
Din, insanı kendinden daha büyük bir anlam dünyasına
bağlayarak insanın kendini gerçekleştirmesine aracılık eder.
Buna göre insan evrendeki büyük bir anlamın küçük fakat git-
tikçe büyüyen bir parçasıdır. Bütüncül varlık algısına göre in-
sanın anlam dünyasındaki büyüklüğü değişir. İnsan kendisini,
varlığı anlamlandırmadaki kapasitesi oranında gerçekleştirir.
Bu anlamda bütün varlık insan için kendisini tanımasına ve an-
lamasına aracılık eder. İnsanın kendisini tanıması; başka var-
lıklardan kendisine, kendisinden diğer varlıklara bilgi akışıyla
ve bu bilginin zihinsel, duygusal değere dökülüp içselleştiril-
mesi ile mümkündür. İnsan kendini gerçekleştirme aşamasın-
da yeteneklerini ve bütün potansiyelini kullanarak ideallerini
gerçekleştirmek arzusundadır. İnsan kendini gerçekleştirme
serüveninde tüm potansiyelini ve yeteneklerini kullanma ihti-
yacı duyar. Bunun için de kendisini tanıması gerekir.
Din, hiçbir alanın kendisine tanıtmadığı bilgilerle insana
kendisini tanıtır. Kendini bilmenin özünü, tüm varlık içinde
gerçek yerini bütünsel olarak anlamlandırmaya bağlar. İnsa-
nın kendi potansiyelini, kabiliyetlerini keşfederek bunları so-
nuna kadar kullanabilmelidir. İnsanın varlıklarla olan ortak
yönleri tüm varlıkla bütünleşme fırsatı doğururken, farklı
yönleri de kopmayı içinde barındırır. Söz konusu bütünleşme
Allah’a kullukta yaşanır. Yaratıcı ve yaratılan ayırımı ise kesin
çizgilerle tevhidde yaşanır.
Üstün özellikleriyle tanıtılması insanın olumlu benlik ge-
liştirmesine katkı sağlar. İnsanın benlik algısı varlık algısı için-
de gelişir ve yücelir. Meleklerin insana secde etmesi ile âdeta
insana şu mesaj verilir: Öğrenme kapasiteni kullanırsan her
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 71

varlık senin önünde eğilecek, sana boyun eğecek ve sana saygı


duyacaktır. Bu nedenle insan yeryüzünün halifesi olmuştur.
“Kendini bilen Rabbini bilir.” meşhur deyişi, insanın varlık-
la tanışmasına rehberlik etmiştir. Ancak bu olayın bir boyutu-
dur. Diğer boyut ise insanın Allah’ı, insanı ve diğer varlıkları
derinlemesine tanıdıkça kendini tanıması olmuştur. Bu anlam-
da insanın kendisini tanımasının bir sonu yoktur. Bu neden-
le dini anlamda bir kişinin kendisini tanıması yaşam boyu bir
kendini gerçekleştirme döngüsünde devam eder. İnsanın ken-
dini tanıması arayışıyla birlikte sürdürülür. Kendini tanıması-
na bağlı olarak arayış etkinliği ve yelpazesi genişler. Allah’tan
ruh, meleklerden ve şeytandan bazı sıfatlar alan, canlılarla or-
tak özellikleri olan, taşın, toprağın, ateşin ve suyun elementle-
rini kendinde toplamış bir varlık olarak insan varlığın özüdür.
Kendinden varlığa, varlıktan kendine tanıma süreci çeşitli etki-
leşimler ve öğrenmelerle yaşam boyu devam edecektir.
İnsanın kendisiyle olan etkileşimi dinî rehberlikte insanın
kendini gerçekleştirmesinde en önemli adımdır. Kendisini
gerçekleştirmede dinin rehberliğini kabul edip etmemesi en
önemli aşamadır. Dinin rehberliğini kabul etmesi durumunda
kendisini tanıma alanı oldukça geniş bir yer kaplayacak. Yal-
nızca kendisinin tecrübesi ve insanlığın tecrübesi değil vahiy-
den de yardım alarak kendisini tanıyacaktır. Bu da hem tanı-
ma, hem de etkileşim dünyasında kendisini gerçekleştirmesine
önemli katkı sağlayacaktır. En önemli kararı, ilahi bir bilginin
rehberliğini kabul edip etmemesi ile yakından ilgilidir.
İnsan hem olan hem oluşturulan bir varlıktır. O, sonsuz
olabilirliktir;7 bu durumu, kendisi ve çevresiyle etkileşimi saye-
sinde gerçekleşir. Bu bölümde insanın kendini gerçekleştirme
konusunda kendisiyle ilgili etkili olan kavram üzerinde duru-
lacaktır. Fakat öncelikle insanın kendisini tanıması konusu ele
alınacaktır.

7 Sabri Büyükdüvenci, Eğitim Felsefesine Giriş (Ankara: Fol Yayınları, 2019), 231.
72 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

1. Kendini Tanıma
1.1. Genel Olarak İnsan
Kendini tanımak, kendini gerçekleştirmenin özüdür. Her
varlık kendini gerçekleştirmek amacına uygun bir yaratılışta
yaratılmıştır. Cansız varlıkların kendilerini gerçekleştirmeleri
kullanım amaçlarında saklıdır. Yani canlıların bu varlıklardan
yararlanması, kendilerini gerçekleştirmeleri için yeterlidir.
Süs olarak ve görüntü zenginliği ile sanat ve estetik duygulara
sahip olan insana hitap etmeleri yeterlidir. Canlılar dünyası
da kendini gerçekleştirme çabası içindedir. Özellikle kendi so-
yunu yaşatma konusunda çok büyük fedakârlıklar gösterirler.
Bütün canlılar olabileceklerinin en iyisi olmak üzere program-
lanmışlardır. Meşe ağacı için kendini gerçekleştirme, dikildi-
ği topraktan iklim koşulları ve bakımına kadar dış koşulların
desteğiyle var olan potansiyelini ortaya çıkarmak olacaktır.
Kendini gerçekleştirme, insani varoluşun anlamıdır. İnsa-
nın kendisini tanıması ile yaşam amacı, hayatın anlamı ve he-
def belirlemesi arasında son derece önemli bir ilişki söz konu-
sudur. Kişi kendini nasıl tanırsa kendini öyle gerçekleştirmeye
çalışır. Bu nedenle insanın en büyük sorumluluklarından biri
hem genel olarak hem de birey olarak kendini tanımak, an-
lamlandırmak ve varlık içinde konumlandırmaktır.8 İnsanın
bu özelliklerinin bütünlük içerisinde anlaşılması kişinin ken-
dini gerçekleştirmesine yardımcı olur. İnsanın kendi kendisi
ile etkileşimi kendisini tanımasından geçer. İnsanın kendini
gerçekleştirmesi ve sağlıklı bir kimlik geliştirebilmesi; ken-
dini, çevresini tanıyarak sağlıklı kararlar alabilmesini, daha
mutlu ve daha verimli bir birey olabilmesini sağlar.9

8 Muammer İpek, “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu”,


Ekev Akademi Dergisi 17/57 (2013), 436.
9 Esra Türk, Kuran’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik (İstanbul:Düşün, 2014), 21.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 73

Dinin insana kendisini gerçekleştirmesi konusundaki ilk


ve en önemli rehberliği, ilahi rehberlik bağlamında insana
kendisini tanıması konusunda yaptığı açıklamalardır. Din,
insana varlık türü olarak kendini gerçekleştirebilecek şekilde
yaratıldığını gösterir. Din, insana kendi dışında bütün varlık
âleminin içinde kendini tanımasına katkı sağlayacak bilgi su-
nar. Tüm varlık âlemi ile birlikte gerçekleştirildiği için aslında
bu bir tanışmaya dönüşür. İlahi rehberlikte tanımaktan çok ta-
nışma söz konusudur. İnsanın tüm varlık âlemi ile ortak yön-
leri olduğu kadar, ayrıştığı yönleri de bulunmaktadır.
Evrensel tanışmada herkes ve her şey biraz insandır. Biraz
ben, biraz sen, biraz bizdir; biraz o ve onlardır. İnsan kendini
tanırken tüm şeylerle tanışmalıdır. Bütün kişilerle tanışmalı-
dır. Kendini gerçekleştirme alanları büyük ölçüde bütün bir
varlık âlemini dikkate alma sonucunda ortaya çıkar. İnsan
etkileşim dünyasında yaşamaktadır. Çok boyutlu dünyasın-
da insanın kendini gerçekleştirmesi, varlığın tüm boyutlarını
dikkate almasıyla mümkündür. İnsan, ancak varlık bütünlü-
ğünde kendini gerçekleştirebilir. İnsanın kendini tanıması tüm
varlık âlemi ile tanışması ile mümkündür. Kendini gerçekleş-
tirme tek başına yaşanamaz. Kendini gerçekleştirme varlığa
katılmak, varlıktan almak, varlıktan olmakla gerçekleştirilebilir.
İnsan varlığı aşamaz. Varlık insanın kendini gerçekleştirmede
dışlanamaz. Bütün varlık âlemi her türden ilişkisi ile insanın
en temel gerçeğidir. Yoklukta insan da yoktur.
Kendini gerçekleştirmede önemli olan, varlığın bütününü
göz önünde bulundurmaktır. Varlıkta birbirinden bağımsız
bir varoluş düşünülemez. Din insana bu bütünlüğü sağlar. Di-
nin dışında bu bütünlüğü sağlayacak bir alan yoktur. Kendini
gerçekleştirme alanlarında din önemli ölçüde rehberlik eder.
Çünkü din, bireye çok büyük bir anlamın parçası olmayı, de-
ğerli olmayı teklif eder.
74 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Tanışma yoksa yabancılaşma vardır. İnsan, kendini, Allah’ı


ve varlık âlemini tanıdıkça yabancı olmaktan çıkar. Her varlık
kendi hâli ile inanan insana tanıdık gelir. İman, bu anlamda
varlıkla tanışmadır. Varlığı tanımak Allah’ı daha iyi tanıma-
mızı sağlar. Bu tanımada kendimiz de varlığa dâhiliz. Yani
tanımalar birbirlerine kendilerini açar. Daha iyi tanışmaların
yolunu açar. İnsan, imandan uzaklaşınca kendisine Allaha ve
varlığa yabancılaşır. Tanışma eksikliği yabancılaşmayı doğu-
rur. Yabancılaşan insan, kendini gerçekleştiremez. Yani varlık
âlemi büyük bir ailedir. Bu ailenin bireyleri, Allah’ın bütün
kullarıdır. İnsan, ailesinden kopunca yetim ve sahipsiz ka-
lır. Bu nedenle kendini gerçekleştiremez. Yabancılaşma, kişi-
nin Allah’a yaşadığı sosyal veya doğal ortama, kendi fıtratına,
benliğine uzaklaşma veya onlardan uzak kalma durumunu
ifade eder. Yabancılaşan bir insan kendini gerçekleştiremez.
Yabancılaşma fiziksel, inançsal, düşünsel, duygusal boyutta
yaşanabilir.10

1.2. Üstün Yönleri ile İnsan


İnsan, evrendeki yeri, değeri, konumu ve diğer özellikleri
yönünden tanımlanmaya çalışılan özel bir varlıktır. İnsan, dü-
şüncenin sistematik bir hâle geldiği ilk zamanlardan itibaren
öncelikle varlık üzerine düşünürken kendisini de unutmamış-
tır. Varlık âlemi ile birlikte kendi varoluşunu kimliğini ve ki-
şiliğini de anlamaya çalışmıştır. Kendi varlığını, sonsuz gibi
görünen kâinattaki yerini ve değerini anlamlandırabilmek için
sürekli bir çaba içinde olmuştur.11 Çeşitli etkinliklerle insan
kendini anlamaya, tanımaya çalışırken vahiy de onu yalnız
bırakmamıştır.

10 “Alienation”, Encyclopedia Britannica.


11 Muhammed Koçak, İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri Açısından İnsan (Er-
zurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2015), 1.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 75

Bu bağlamda Kur’an, Allah’ın insanoğluna gönderdiği, ona


varlık alanını ve hayatını anlamlandırmasında yardımcı olacak
bir kaynak görevi üstlenmiştir. Kur’an-ı Kerim’e göre insan, yer-
yüzü yaşamının en seçkin ve ayrıcalıklı varlığıdır. Sahip oldu-
ğu değerin bir kısmı doğuştan olup, sonradan elde edeceği ka-
zanımlarla kendi değerine değer katmaya da açık bir varlıktır.12
Vahyin ışığıyla edinilen bilgilerle birlikte insan, kendi değerini
daha iyi anlamaya fırsat bulmuştur. Zaten vahyin gönderiliş
amaçlarından biri, insanın varoluşunun anlamı ve insanın dün-
yadaki yerinin ne olduğu sorusuna açıklık getirmektir. Vahyin
mesajının muhatabı olan insanın en temel ihtiyacı da kendi var-
lığının anlamına ulaşmaktır.13 İnsanın bu temel ihtiyacını karşı-
layabilmesi ve hayatını anlam çerçevesine oturtabilmesi için de
başvuracağı temel kaynak şüphesiz vahiy olmuştur.
İlk insandan günümüze kadar vahiy insana kendisini ta-
nıma konusunda rehberlik etmiş, ilahi destek kesintisiz de-
vam etmiştir. Yeryüzü göklerin nuru ile aydınlanmıştır. Bu
anlamda Kur’an, Yaratan ile insan arasında iletişim sürecini
oluşturan mesajlar içeren bir son kitaptır. Kur’an, Allah’ı mer-
keze alıp tanıttığı gibi, muhatabı olan insanı ve onu çevreleyen
maddi ve gaybi varlıkları da kendisine tanıtmıştır. Bu anlam-
da Kur’an’ın bir tanıtma ve tanışma kitabı olduğu söylenebilir.
İnsanın maddi ve manevi gelişimi ve kendini gerçekleştirmesi
bu tanışma konusunda kuracağı iletişime bağlıdır.14 Bu tanış-
malar ile varlık ile iletişime geçen insan, kendi varlığını an-
lamlandıracak ve bunun akabinde de kendini diğer varlıklar
ile kuracağı ilişkilerle etkileşime açık hâle getirecektir.

12 Temel Yeşilyurt, “Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu”, Fırat Üniver-


sitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10/1 (2005),37.
13 Mehmet Evkuran, “İnsan Onurunun Teolojik Temelleri Üzerine –Kur’an’da ve
İslam Kelamında İnsan Anlayışı-“, Hz.Peygamber ve İnsan Onuru Sempozyumu,
(Konya: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2013), 116.
14 Süleyman Gümrükçüoğlu, “Kur’an’da Allah ve İnsan Arasındaki İletişim Kod-
ları”, İnternational Journal of Academic Social Science 6/4 (2013), 838.
76 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Kuran’a göre insan, Allah’ın kusursuz bir şekilde yarattı-


ğı, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarının kendisine tecelli edip
yansıdığı bir varlıktır. İnsan, ontolojik olarak Allah’ın isim ve
sıfatlarının en mükemmel şekilde göstergesi olmanın yanın-
da, aynı zamanda maddi ve manevi yaratıkların tüm özellik-
lerini de varlığında taşıyan eşsiz bir örnektir.15 Yüce Allah’ın
yarattığı en üstün ve değerli varlık olan insana Allah kendi
ruhundan üflemiş, bilgi ve yaratıcılık gibi üstün özellikler ile
onu donatmıştır. Bilgi üretme yeteneği insanı meleklerden de
üstün bir konuma yükseltmiştir.16 İnsan, bu sayede diğer ya-
ratıklardan, canlı organizmalardan daha fazla anlam taşıyan
varlık hâline gelmiştir.
İnsan kendini ve etrafındaki âlemi bilen, idrak eden, du-
yan, düşünen, şuursuz varlıklardan ibaret bir âlem tarafından
kuşatılmış şuurlu bir varlıktır.17 Varlığa değer biçen, kendine
değer biçen bir varlıktır. Özünde hiçbir şekilde değersizlik
taşımayan insanın evrendeki yerine bakıldığında tüm varlık-
ların odak noktasında bulunduğu görülmektedir. İşte insan
bu değerini yaratıcısından, onu meydana getiren Rabbinin
kudretinden almaktadır. “Allah insanın biyolojik cevherini
topraktan yaratmış ve böylesine karanlık ve kesif topraktan,
gök gibi berrak duygu, düşünce ve akıl sahibi bir varlık vü-
cuda getirmiştir.”18 Kendini tanıma yalnızca insanın fiziksel
geçmişi hakkında bilgi edinmeyle sınırlı değildir. Topraktan,
sudan ve çamurdan bir nesnenin birbiriyle akraba olması, bir
kalbe ve beyne sahip olması sürecinin dikkate alınması gere-
kir. İnsanın yaratılış süreci kadar olma ve oluşma süreci de
önemlidir.

15 Koçak, age, 3.
16 Hayati Hökelekli, “Din, Değerler ve Eğitim”, Eskiyeni Dergisi 3 (2006), 46.
17 Şehmus Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi (Ankara: Fecr Yayınları, 2013), 52.
18 Hayati Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi (Ankara: Fecr Yayınları, 2016), 53.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 77

Allah’ın insanı yaratma evrelerini Kur’an’ın birçok yerin-


de yer almıştır. Allah, insanın ilk yaratılış aşamasıyla ilgili
bir ayette şöyle buyurmaktadır: ”O yarattığı her şeyi güzel
yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır. Sonra onun
neslini önemsenmeyen bir suyun özünden yaratıp sürdür-
müştür. Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona
üflemiştir.”19 Allah, insanı değersiz gibi görünen çamurdan,
önemsenmeyen bir sudan yaratmış olduğunu bildirmesi ve
bunun hemen akabinde insana kendi ruhundan üflediğini ha-
ber vermesiyle, yarattığı her şeyde bulunan mükemmelliğin
insanda olan etkisine dikkat çekmektedir. İnsanın üstün yön-
leri olarak, ‘yeryüzü halifeliği’, ‘aklı’, ‘işitme görme gibi duyu
organları’, ‘gönül ve kalbe sahip olması’, ‘beyan özelliği’ ve
‘kendisine isimlerin öğretilmesi’ ile ‘kavram bilgisi’ gibi özel-
likler sayılabilir.20 Ve yine Kur’an: “Biz insanı en güzel şekilde
yaratmışızdır.”21 ayetiyle insanın yaratılışını ahsen-i takvim sı-
fatıyla nitelemiştir.
Kur’an insanı anlatırken onun farklı özelliklerine dikkat
çeker bunu yaparken de iyi ve kötü yönlerini birlikte ele alır.
İnsanın olumsuz özelliklerine rağmen yine de yaratılanlar içe-
risinde en çok önem insana verilmiştir. Çünkü Kur’an’ın da
bildirmesiyle insan kendisine verilen üstün özellikleri ken-
disinde barındıran ve yaratılanların birçoğundan da üstün
kılınan değerli bir varlıktır.22 Allah insanı yeryüzünde hilafet
ile görevlendirmiş, yerde ve gökte ne varsa hepsini ona mu-
sahhar kılmıştır. Bu değeri yüklenen insan, Allah’ın halifesi
olması sebebiyle yeryüzüne çekidüzen vermekle ve yeryüzü-

19 es-Secde 32/7-9.
20 Ömer Demir, Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örneği
(Ankara:Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2013), 42.
21 et-Tîn 95/4.
22 Mehmet Şanver, “Dinî Tebliğ ve Eğitim Açısından Kur’an’da İnsan Psikolojisi
ve Özellikleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10/1 (2001), 143.
78 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

nü idare etmekle sorumlu tutulmuştur. Allah insanla anlaşma


(misak) yapmış, bu anlaşma ile insana yüklediği sorumluluk
kadar kendisine de sorumluluk yüklemiştir. Anlaşmanın şart-
larını yerine getirenleri dost edinip, onları gözeteceğini vaat
etmiştir.23
İnsan maddi ve manevi boyutu ile hem bedene hem de bir
ruha sahiptir. İnsanın ruhsal yönü zihni faaliyetlere ve duygusal
faaliyetleri ile oldukça zengin bir yaratılışa sahiptir.24 Kur’an-ı
Kerim de insanı bu bağlamda değerlendirmiş ve insanın hem
bedeni hem de hem de ruha ait durumlara hitap etmiştir. Ayrı-
ca insanı kuşatan doğal çevreyi de ihmal etmemiştir. Dolayısıy-
la Kur’ân, hem afakî (kendi dışındaki) hem enfüsi (kendi içinde-
ki) âleme yaptığı göndermelerle insanın kendisinde ve kâinatta
meydana gelen değişim ve gelişmelere dikkatini çekerek insa-
nın varlık karşısındaki tavrını, tutumunu ve yerini belirlemesi-
ne rehberlik etmiştir.25 İnsanın afakî ve enfüsi (iç ve dış) ilişkileri
ve gözlemleri, hem Allah’ı hem de kendini tanımasına aracılık
edebilir. İnsan, maddi âlemin aktif öznesi konumunda, evren-
deki diğer varlıklarla ilişki içerisinde olan ve tüm varlık alemini
kendisininin hizmetine sunulduğu için eşref-i mahlukat sıfatını
kazanmıştır. “İnsanı bu şerefli noktaya yükselten, Allah’ın ken-
disine nefh edip zatına izafe ettiği ruhudur.”26 Dolayısıyla in-
sanın, bütün olumlu, üstün niteliklerinin kaynağının kendisine
üflenen ruh olduğunu bilmesi gerekmektedir.
İnsanoğlu yaratılış ağacının meyvesi gibidir. Bir şeyin
meyvesinin de en nihai, en kompleks, en nazik fakat en önem-
li değeri olduğu bilinir. Varlık aleminin meyvesi olan insan
bir açıdan kâinatın en kompleks, en âciz, en zayıf yaratığı;

23 Evkuran, age, 125.


24 Hayati Aydın, Kur’an’da Psikolojik İkna, (Ankara: Fecr Yayınları, 2016), 14.
25 Yaşar Kurt, “Kur’an’da Fıtrat Kavramı”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi
5/2 (2005), 73.
26 Aydın, age, 11.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 79

diğer yönden ise en eşsiz, en değerli varlığı ve Allah’ın de-


ğerli mucizesidir.27 İslam dinine göre insan âdeta tüm varlı-
ğın özü ve özeti gibidir. İnsan tüm varlığın kesiştiği noktada
yer alarak her varlığın özünden bir parça taşır.28 Görüldüğü
üzere insanda hem ilahi, hem meleki, hem şeytani, hem hay-
vani hem bitkisel özellikler olduğu gibi biyolojik yapısında
da cansız varlıkların elementleri vardır. İnsan tüm varlığın
kesiştiği noktada yer alarak her varlığın özünden bir parça
taşır.29 Bu nedenle insan, sadece biyolojik özelliklere sahip
sıradan bir canlı değildir. O, sırlarla dolu, hiçbir canlıda bu-
lunmayan ruhsal istidat ve duyguları, hayal ve tefekkürü,
dürtü ve kompleksleri olan ve derinliğine kendisine ulaşıla-
mayan bir varlıktır.30

1.3. Olumsuz Yönleriyle İnsan


İnsanın yalnızca olumlu ve üstün nitelikleri yoktur. İnsan
varlığın hiçbirinde olmayan aşırı istekler, arzular ve şehvetler-
le sınanmaktadır. İnsan kendi kendisi ile sınanmaktadır. İnsan
bu sınanma konuları ile yükselme ve alçalmalar yaşamaktadır.
“Kur’an’a göre, dünya hayatı imtihan dünyasıdır. İmtihandaki
temel espri ise dünyada iyiliğin yanında kötülüğün de mevcut
olmasıdır. Diğer bir deyişle, her şey zıddıyla kaim olsun ki im-
tihan anlam kazansın.”31 Kur’an’da insanın olumsuz yönlerine
daha çok dikkat çekilmesi bu durumu kanıtlar niteliktedir.
İnsan tüm varlıkların ve onların bağlı olduğu kanunların
bilgisine potansiyel olarak sahip olabilme yeteneğine sahip tek
canlıdır. Ancak insanın varlık bilgisi kadar kendilik bilgisine de

27 Bilal Temiz, ‘’Kur’ân’a Göre İmtihan Kavramının Semantik İzahı ve İnsan için
Önemi’’, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 3/1 (2003), 262.
28 Ömer Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel
Öğrenme”, Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 10/1 (2015), 15.
29 Ömer Demir, age, 91.
30 Aydın, age, s.15
31 Mustafa Öztürk, Kıssaların Dili (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013), 127.
80 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ihtiyacı vardır. Aksi takdirde insanın kan dökücü ve fesat çıkarıcı


olan yıkıcı güçleri hem varlık âlemine hem de kendisine yönel-
diği zaman korkunç sonlar ve kıyametler onu beklemektedir.32
İnsan, bu anlamda değerlendirildiğinde ahlaki ve ameli anlam-
da insanın mükemmelliğinden söz etmek mümkün gözükme-
mektedir. İşte bu noktada insanın temel görevlerinin başında
kendini çok iyi tanıyarak söz konusu ahlaki eksiklikleri tamam-
lamak ve bunlarla başa çıkması gerekmektedir.
Hökelekli’nin de belirttiği gibi, insan tabiatı, yaratılış bakı-
mından iyiliğe olduğu kadar kötülüğe de yatkındır; iyilik gibi
kötülük de insanın içinden doğar. Güzel duygu ve düşünceler
kadar, şeytani dürtü ve vesveseler de insan bilincinde hiç eksik
olmaz.33 Bu nedenle Kur’an’da insana örneklik etmesi açısından
yalnızca olumlu örnekler yer almaz. İnsanın çift yönlü gerçek-
liğine uygun olarak olumlu örnekler kadar olumsuz örnekle-
re de yer verilir. İnsan, psikolojik yapısı itibariyle birbirine zıt
özellikleri olan bir varlıktır. Güçsüz ve tahammülsüz olduğu
için güvene ihtiyacı vardır. Aceleci ve tedirgin olduğu için sa-
bır ve kendini emniyette hissetme ihtiyacı içindedir. İstek ve
emelleri çok, bundan dolayı tatminsiz, unutkan, bundan ötürü
vefasız, cahil, bu yönü ile zalim, akıllı ama bencil bir varlıktır.
İşte Kur’an, insandaki birbirine zıt özellikleri olumlu ve iyi hâle
getirmek için genel kaideler koymuş, çeşitli tavsiyelerde bulun-
muş, yerine göre tehdit etmiş uyarmış, bazen korkutmuştur. En
çok da yaklaşımında sevgiyi ve ümidi ön planda tutmuştur.34
Kur’an’da insanın özelliklerinden biri olan ‘nefs’ kavramı
da insanı anlamamıza yardımcı olabilecek bir kavramdır. “Çe-
şitli anlamlara gelmekle birlikte insanın iç dünyasında olup

32 Hökelekli, age, 46.


33 Hökelekli, age, 47.
34 İbrahim Kaplan, “Din, Fıtrat ve Aklı-ı Selim İlişkisi Üzerine”, Çukurova Üniver-
sitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 17 (2017), 72-73.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 81

bitenleri ifade eden bir kavram olan nefs insanın hayat akti-
vitesinin ve fiillerinin kaynağı olmasıyla da bir enerji depo-
sudur. Ancak o hem iyiliğe hem de kötülüğe eğilimlidir. Her
iki eğilimi nefse yerleştiren ise Allah’tır.”35 Kur’an’da nefs hak-
kında şöyle denilmektedir; “Nefsini kötülüklerden arındıran
kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir”36
Bu ayetten anlaşıldığı üzere kişi nefsini kötü olan şeylerden
uzak durarak sağlama alabilmekte yani onun yönünü iyiye
çevirip nefsini eğitebilmektedir. İnsanda yıkıcı özellikler ile
üstün özellikler birleştirilmiştir.
İnsanın iyi ve kötü dünyası bireyin kendi içinden başlayarak
gayb âlemine kadar uzanır. İnsan iyilik ve kötülük (takva-fücur)
kabiliyeti verilmiştir.37 Bu anlamda insan, karşıt dünyaların var-
lığıdır. İyilik ve kötülük alanının insana özgü bir dünya olduğu
bir gerçektir. Bu karşıt dünyayı insanın kendisi kurmamış, bu
iki karşıt dünyadan biri için seçim yapmak üzere yaratılmıştır.
İnsan seçimi ile değerini koruyup artırabileceği gibi yükselişe
hazır potansiyelini ve birikimini de kaybedebilir. Yükselttiğini
devirebilir, kazançlarını ve kazanımlarını yok edebilir. İnsan
kendi içinden dışına uzanan iyilik ve kötülük dünyasını yok
edemez. Böyle bir görevi de yoktur. Ancak iyi tarafının galibi-
yeti için mücadele etmelidir. İnsan bu çatışma ve gerilim alanın-
da hayır cephesinde mücadele ederek kendini gerçekleştirir.
İnsanın iyilik ve kötülük eğilimleri arasında olması, insanı
başlı başına sürekli bir mücadele ile karşı karşıya getirir. İn-
sanın kendisini gerçekleştirmesine engel olabilecek en önemli
unsur yine insanın kendi hevasıdır. İnsan kendi kendini ger-
çekleştirme konusunda olumsuz yönü olan hevasını aşarak

35 Osman Kara, “Kur’an’a Göre İnsan Şahsiyetine Etki Eden Faktörler”, Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 14/25 ( 2012), 5.
36 eş-Şems 91/9-10.
37 eş-Şems 91/8.
82 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

bir mesafe alabilir. İnsan olumlu ve olumsuz özelliklerini ve


duygularını kabullenerek söz konusu niteliklerini akıllıca
kontrol edip yönetebildiği oranda kendini gerçekleştirebilme
yolunda sağlıklı adımlar atabilir. İnsanlığın barış, uyum, üret-
kenlik, hatta sevinç içinde birlikte yaşaması iyi potansiyelini
açığa çıkarmasına bağlıdır.38 İnsan olumlu ve olumsuz karşıt
boyutların birleştiği ve kesiştiği oldukça karmaşık, çok yönlü
zengin yaratılış özelliklerine sahip bir varlık olması onu her
zaman yücelmeye ve alçalışa açık bir pozisyonla karşı karşıya
olduğunu gösterir. Bu nedenle dinî rehberlikte insanın bu ger-
çekçi yapısı her zaman dikkate alınmalıdır. Kendini gerçekleş-
tirmede iyi ve kötü eğilimleri insanın en temel gerçeğidir.
İnsan iyi, kötü, doğru yanlış, güzel çirkin değerleri ile ken-
dini gerçekleştirir. Değer insana özgü bir niteliktir. Kendini
gerçekleştirmede insanın öne aldığı değerlerin iyi veya kötüye
açık olduğu göz ardı edilemez. İnsanda iki türlü değer ve in-
sanın iyilik ve kötülüğe açılan iki yönü vardır: heva değerleri ve
iman değerleri. Olumlu ve olumsuz olmak üzere insan iki yönde
de kendisini gerçekleştirebilir. Olumlu değerler olan iman de-
ğerleriyle heva değerleri sürekli çatışma hâlindedir. Bunlar birbi-
ri ile barışık olamaz. İman değerleri, insanın kişilik, karakteri
ve benliğine göre şekillenir. Din insanlaşma değerlerini insanın
önüne koyarak burada yükselmesini ister. İnsanda bulunan ça-
mur yönü ile ilgili hevadan kaynaklanan fesat-zulüm-kibir-alay
ve sömürü gibi olumsuz değerlerle mücadele içinde olması is-
tenir. İnsan cihadını bütün haksızlıklara karşı yapmalıdır.
Kuran’a göre insanın esfelesafilin ve alayıilliyyin alçalış ve
yükseliş değerleri vardır. İnsan alçalış değerlerine göre gücü-
nü kullandığında yeryüzünün en tehlikeli varlığı hâline gelir.

38 Recai Doğan, Remziye Ege, Din Hizmetlerinde Rehberlik ve İletişim (Ankara: Gra-
fiker Yayınları, 2015), 49.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 83

Bir olaya Allah’ın değerleri, ahlak ve adalet değerleri ile de


bakabilir. Heva değerleri ile de bakabilir. Karşılaştığı kişiler al-
databileceği, ezebileceği, sömürebileceği, küçümseyebileceği
biri midir? Yoksa yardım edeceği, koruyacağı, yardım edebi-
leceği biri midir? Karşılaştığı insandan acaba ne koparabili-
rim? Mantığı mı hâkimdir? Yoksa ne verebilirim zihniyeti mi
hâkimdir? Vicdan insanın en büyük yeteneği, diğer canlılarda
olmayan en önemli özelliğidir. Vicdan bireylerin toplumsal
ilişkilerini belirleyen, bütün insanlarda doğuştan var olsa da
çoğunlukla içinde yaşanılan topluma egemen olan normlara
paralel olarak gelişen içselleştirilmiş kural ve değerler bütü-
nüdür. Doğru-yanlış anlayışları iyi kötü gibi ahlaki yargıla-
rın hayata aktarıldığı insanın kendisini hesaba çektiği yahut
iç denetime tabi tuttuğu sezgisel bir güçtür. Kişinin kendisini
başkalarının yerine koyarak düşünmesini, empati yapmasını
mümkün kılan dolayısıyla onların zararına olan düşünce ve
eylemler yapmaktan alıkoyan içsel uyarı sistemidir.39
İnsan, iyi kötü, doğru yanlış eylemler arasında doğru karar
verme çabasında gelgit yaşayan bir varlıktır. İnsan, bu gelgit-
ler yüzünden melek ve şeytanların sürekli bir şekilde müca-
dele sahasına giren bir varlıktır.40 Bu süreci başarılı bir şekilde
geçirmek isteyen insan, emir ve yasaklara uymak, kulluğun
gereklerini yapmak, kötülüklerden mümkün olduğu kadar
uzak durmak, sadece Allah’ın rızasını amaçlamak durumun-
dadır. “İnsanın yaratılışından getirdiği çift kutupluluğu onun
iki zıt yönde ve iki farklı değer dünyasında yaşam sürmesine
imkân vermektedir. Kişi, yapacağı tercih sonucunda kendisi-
ni, ya yeryüzünde iman değerleri merkezinde insan onuruna
yaraşır bir hayatı oluşturma/sürdürme (ıslâh) yolunda, ya da
tam tersi yolda (ifsâd) bulacaktır.”41

39 Ömer Demir, Mustafa Acar, Sosyal Bilimler Sözlüğü (Ankara:Adres, 2005), 425.
40 Aydın, age, 11.
41 Abdurrahman Hakan Karayılan, Tevhid Düşüncesi Ekseninde Kişisel Gelişim Ki-
84 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsan ne kadar tanınıp bilinse ve keşfedilmeye çalışılsa da


insanın her zaman meçhul bir boyutu kalacaktır. Çünkü Allah
insanı tükenmeyen bir hazine gibi yeni yetenek ve kabiliyetle-
re hazır kendini sürekli geliştirebilecek bir varlık olarak yarat-
mıştır. Bu yüzden insan kendisine her gün yeni gelişim alan-
ları açarak olgunlaşmaya devam etmektedir. Ancak bu gelişim
alanları iman ve ahlak değerlerinden uzaklaştıkça kendi gücü
kendisine dönen bir canavara dönüşmektedir.

1.3. İnsan Sorumluluğu


İnsan, kendini tanıyıp, evrendeki yerini anlamlandırmak
ve varlıklar içerisindeki konumunun farkına varmak amacı
taşımaktadır.42 Allah insanı belli başlı sorumluluk ve görevler-
le birlikte yaratmıştır. Bu da Allah’ın yaratılış hikmetinin bir
gereğidir.43 “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara tek-
lif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler.
Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.”44 aye-
tinde insanın sorumluluğu ile büyük bir yük yüklendiğini, fa-
kat neyi yüklendiğinin de tam olarak farkına varamadığına işa-
ret edilmektedir. Ayette insanın cahil olması kendisine verilen
sorumluluğun tam olarak farkına varmaması, zalimliği ise taşı-
dığı emanetin hakkını verememesi olarak yorumlanmaktadır.45
Nitekim insandan fiziki olarak daha büyük, daha güçlü güç-
lü olan dağların kaldıramadığı yükü, zayıf ve güçsüz insanın
yüklenmesi insanın manevi gücüne de işaret etmektedir. Ayrı-
ca emaneti yüklenebilmek için akıl nimetine de sahip olmanın

tapları (Beyan Yayınları, 2015), 73.


42 Muammer İpek, ‘’Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu’’,
Ekev Akademi Dergisi 17/57 (2013), 436.
43 Ozat Shamshiyev, Kur’an’da İnsanın Serüveni (Kayseri: Erciyes Üniversitesi, Sos-
yal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2017), 28.
44 el-Ahzâb 33/72.
45 Kur’an Yolu Tefsiri, 4, 405-407.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 85

gerekliliğine de işaret vardır. Allah akıl nimetini yalnızca in-


sana vermiştir. Allah tarafından kendisine değer verilen ve bu
değerin karşılığı olarak belli sorumluluklar yüklenen, emanete
muhatap olan insan; zor bir mücadele sahasına dâhil edilmiştir.
İnsan, yer, gökler ve dağların altından kalkamadığı emanet gö-
revini üstlenmesiyle çok cesur, ama bu emanetin değerini hak-
kıyla bilememesinden dolayı da çok zalim, imtihan hayatı olan
dünya hayatında onu ne denli zorluk ve sıkıntıların beklediğini
bilmemesiyle de cahillik etmiştir.46
Kur’an’da çeşitli ayetlerde vurgulanan insanın zayıf yaratıl-
ması, Allah’ın insandan ağır teklifleri kaldırmış olmasına da işa-
ret etmektedir: “Allah yükünüzü hafifletmek ister; çünkü insan
zayıf yaratılmıştır.”47 Allah’ın en güzel bir şekilde yarattığı in-
sanı, yaratılış özellikleri bağlamında sorumlu tutması, gücünün
yetemeyeceğini insana yüklememesi, merhametinin en güzel
örneklerinden biridir. İnsan tek başına kendini gerçekleştirmez.
Zayıflığı Allah’a olan ihtiyacını artırır. Zayıf yaratılan insan
zaafları olan, duygularının esareti altına girebilen, şeytanın al-
datmacasına kolayca kanan, hırslı, nefis sahibi bir varlık olması
sebebiyle Kur’an’da bu ve benzeri durumlara karşı gerek uyarı
ayetleriyle gerekse yaşanmış olaylarla sık sık uyarılmaktadır.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran bu özelliklerle yaratan Al-
lah, insanı gerçeklik âlemine dâhil edip ondan insanüstü özel-
likler beklemez. İmtihanın sorumlusu olan insan, bu imtihanı
hayattan soyutlanmış bir şekilde veremez. Asıl imtihan, gerçek
hayatta, kötülüklerle, şeytanla, nefsin yanlışa meyletmesiyle
savaşmak ve Allah’ın istediği kul olma yolunda ilerleyerek,
hayatı Allah’ın rızasını merkeze alarak yaşamaktır. Bu anlam-
da Allah’ın insandan beklentisi bir anda melek gibi insanüstü

46 Shamshiyev, age, 30.


47 en-Nisâ 4/28.
86 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

bir varlık olması değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’in tedricen


yirmi üç yıllık zaman zarfında indirilmesi, ayetlerin, hüküm-
lerin yavaş yavaş insan zihnine ve hayatına dahil edilmesi,
insanı tam anlamıyla bilen Allah’ın insan gerçekliğine başka
bir vurgusudur. Kur’an’ın eğitmek ve yetiştirmek istediği in-
san melekleşme sürecine katılan varlık olarak görülmemiş; her
gün biraz daha kendini geliştiren insan-ı kâmil özellikleriyle
davranan erdemli varlık olarak kabul edilmiştir. “Bu sebeple
İslam mektebi, insanın acelecilik yönünü teenni ile, nankörlük
yönünü teşekkürle, zorbalık yönünü adaletle, cimrilik yönünü
cömertlikle, cahillik yönünü bilgelikle, kibir yönünü mütevazi
olmakla tedavi ve tezkiye etmek ister.”48 Diğer bazı ayetlerde
insanın tahammülsüz bir tabiatta yaratıldığı, başına bir fenalık gel-
di mi sızlanacağı, bir nimet ile karşılaştığında bencilce davranacağı,49
nankör bir varlık olduğu50 vurgulanır. Allah insandaki sabırsızlık,
tahammülsüzlük, acelecilik özelliklerine çektiği dikkat çeker.51
İnsanın yüklendiği sorumluluğunun en üst hiyerarşisin-
de Allah-insan ilişkisi yer alır. Allah Kur’an’da: “Ben cinleri
ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”52 bu-
yurmaktadır. Varlık alanı içerisinde kullukla sorumlu var-
lıklar cinler ve insanlardır. “Kişinin Allah’a karşı sorumlulu-
ğu Allah’a iman edip ibadetlerini ifa etmesi ve diğer yandan
da başta insan olmak üzere Allah’ın yarattığı tüm varlıklara
yönelik davranışlarda dürüst, samimi ve merhamet yüklü
olmasıdır.53 Çünkü sorumluluk sahibi insanın bu sorumlulu-

48 Yusuf Tazegün, “Kur’an’da Sosyal İnsanın Özellikleri”, Misbah Dergisi 1/2 (


2012), 75.
49 el-Meâric 44/19-21.
50 el-Hacc 78/66.
51 Harun Şahin, “Kur’an’ın, Ahlaki Yönlendirmelerde İnsan Fıtratını Gözetmesi”,
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 8/1 (Nisan 2016), 274.
52 ez-Zariyât 51/56.
53 Hidayet Aydar, “Kur’ân’da Mes’ûliyete Riayet ve Riâyetsizliğin Dünyevî ve
Uhrevî Sonuçları”, Kur’an-ı Kerim’de Mes’ûliyet (Kaynağı, Sınırları,Sonuçları), ed.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 87

ğu sadece kendisine karşı değildir. Temelde Allah’a olmakla


birlikte, aile, çevre, eş, dost, akraba kısacası bütün canlı cansız
varlıklara karşı sorumluluğa sahiptir. Allah’ın halifesi olarak
tanıtılan insanın bu durumdan muaf olması düşünülemezdi.
İnsan sadece kendisine ve topluma karşı sorumlu değildir.
Aynı zamanda tüm varlığa karşı sorumluluk altındadır. Çün-
kü insanın ortaya koyacağı iyi veya kötü her türlü davranış
tüm varlığı etkileyebilmektedir.54 Bu nedenle insanın kendini
gerçekleştirmesi birçok ilişki ve etkileşim ile gerçekleşir. İn-
san kendisini etkilemeye izin vermesi ve etkilemesi gerekir.
Bu durum insana gelişme imkânı veirir. Hepimiz yaptığımız
işten ve içinde bulunduğumuz seviyeden çok daha fazlasıyız.
İnsanın niçin yaratıldığını sorgulayarak varlığının sınırla-
rını bilmeye çalışması ve bu sorgulamayla sorumlu olduğu
alanların farkına varması onun aklını dinamik bir şekilde kul-
landığını gösterir. Aklını kullanarak doğru olanı kavramaya
çalışan insan, bu nimetin karşılığında kendisini sorumluluk
alanına dâhil eder. Kur’an’da insanın yaratılış özellikleri üze-
rinde çokça durulmuş insanın karışım hâlindeki bir sudan yara-
tıldığı vurgulanmıştır. Kendisine üstün nitelikler ve nimetler
verilen insan sınanacaktır.55
Sorumluluk, evrensel ahlaki bir ilke ve erdemdir. Bu bağlam-
da her insanın birtakım sorumlulukları mevcuttur. Sorumluluk,
inansın inanmasın, bütün insanların önemle üzerinde durduğu
ahlaki bir değerdir. Sorumlu olmak insanca yaşamanın en te-
mel şartıdır. İnanmayanlar sorumluluğun yalnızca dünyevi bir
ödev olduğunu iddia ederlerken, Allah’a ahiret gününe inanan-
lar ise sorumluluğu hem dünyevi ve hem de uhrevi bir durum

M.Bedreddin Çetiner (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006), 261.


54 Fatih Açık, Kur’an- Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde İnsan Ha-
yatı (Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, 2007), 7.
55 el-İnsân 76/2.
88 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

olarak kabul etmektedirler.56 Dini parçalayarak ideoloji oluştu-


ranlar da sorumluluğu yalnızca belli konulara sıkıştırırlar; ör-
neğin feminizm, komünizm, materyalizm, liberalizm vb. gibi.
Kur’an’da “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı
zanneder.”57 ayeti onun sorumsuz bir varlık olamayacağına
“İnsanlar inandık demekle imtihan edilmeden bırakılacakla-
rını mı zannederler.”58 ayetiyle de sorumluluktan kaçmanın o
kadar da kolay olamayacağına dikkat çekilmektedir. Yine baş-
ka bir ayette insanın boşuna yaratılmadığı gibi tekrar Allah’ın
huzuruna çıkması ve yaptıklarından sorumluluk bağlamında
hesaba çekileceğine vurgu yapan Allah şöyle buyurmaktadır:
”Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülemeyeceği-
nizi mi sandınız?”59 Allah insanı sorumluluk sahibi yapmış ve
bu bağlamda sorumlulukları yerine getirebilmesi için de ona
irade hürriyeti vermiştir. Bireysel anlamda özgür olabilme
davranışlarının sonucundan sorumlu olmanın ve yükümlü-
lüğün de temelini oluşturur. Çünkü insan seçiminde özgür
olduğuna göre, onun özgürlüğünü anlamlı kılacak olan da so-
rumluluk düşüncesidir.60
İnsan kendisine verilen irade özgürlüğü ile ahlaki tercih-
lerini kendi rızasıyla yapmaktadır. Bu irade mekanizması-
nı etkisi altına alabilme ihtimaline karşı da Kur’an’da sık sık
uyarılmaktadır. Allah’ın sorumluluk sahibi kıldığı insanı bu
duruma zorlamadan, kendi tercihine uygun yaşamını sürdür-
mesini sağlayacak irade gücünü vermesi ve yine insanın ken-
disini göz göre göre ateşin içine çekmesine engel olmak için
onu muhtemel tehlikelere karşı da sıkça uyarması, insanı başı-

56 Gürbüz Deniz, Günümüz Dünyasında Müslümanlar, (Ankara: Fecr, 2006), 179.


57 el-Kıyâme 75/36.
58 el-Ankebût 29/2.
59 el-Mü’minûn 23/115.
60 Yeşilyurt, agy,, 41.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 89

boş bırakmadığının ayrı bir kanıtı olmaktadır. Kur’an’ın varlık


âlemine karşı insana yüklediği vazife aslında hiçbir varlığın
dışarda bırakmayacak şekilde kapsamlıdır. Bu vazife, muh-
tevası itibariyle sorumlu bir çevre anlayışını, ahlaki yönden
gelişmiş bir toplum oluşturmayı ve kapsamlı bir medeniyet
kurmayı içine alır. İnsanın zor kullanarak değil, öğreterek ve
sevdirerek yeryüzünde Allah’ın adaletini ve hükmünü uygu-
lamayı başarması istenir.61
İnsanın, Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu bedeni ve
ruhi varlığını ihmal etmeyip, onları tatmin etmesi de kendi-
sine karşı sorumluluğunun bir gereğidir. İnsan öncelikle gö-
nülden iman edip Allah’ı zikretmekle kalbini tatmin etmek
durumundadır. Kur’an, mümin kalplerin, ancak ilahi zikirle
mutmain olabileceklerini belirtmektedir.62 İnsan toplumdan
uzakta tek başına yaşayacak olsa dahi onun yaratılıştan gelen
sorumluluğu ortadan kalkmamaktadır. Herhangi bir davranış
ortaya koymasa da kalbinden ve düşüncelerinin doğruluğun-
dan sorumlu olmaktadır. Zahir ve batın günahlardan uzak dur-
malıdır. İnsanın sahip olduğu ahlaki sorumluluk davranışla-
rının tamamı ile ilgilidir. Davranış kadar davranışa yönelten
düşünceler de önemli olmaktadır.63

2. İnsanın Kendi ile Etkileşiminde Etkin Unsurlar


2.1. Birey Olarak İnsan
İnsanın hemen hemen tüm insanlarla ortak yönleri vardır.
Fakat aynı zamanda her insanın kendine has özellikleri ve bi-
reysel farklılıkları kendine özgü nitelikleri ve potansiyeli vardır.
Bu bağlamda her insan kendine ait bir kişiliğe sahiptir ve şahsi-

61 İpek, agy, 439.


62 Aydar, age, 287.
63 Hayrani Altıntaş, “İslam’da Mes’ûliyet Duygusu”, Diyanet İşleri Derneği Baş-
kanlığı Diyanet Dergisi 19/2 (1983), 14.
90 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

yetinde yer edinen özellikler onu diğer kişilerden ayrıştırır. All-


port, şahsiyetin elli değişik tarifini yaptıktan sonra, “Bir insan
bütün insanlara benzer, hiçbir insan diğer insanlara benzemez.”
demiştir.64 Çünkü her insanın etkileşim kurduğu varlıklar ve iç
dünyası birbirinden çok farklı ve çeşitlidir. İnsan hayat imtiha-
nını güzel bir şekilde verebilmesi için genel anlamda yaratılış
özelliklerini, fıtrat özelliklerini, insan gerçekliğini, özel anlam-
da ise kişisel özellik ve zaaflarını, zayıf ve güçlü yönlerini, kal-
binin, davranışlarının hangi yönlere meylettiğini bilmesi, özetle
kendisini tanıması gerekmektedir. Hiç şüphesiz insanın kendi-
sini iyi bir şekilde tanıması noktasında, eksikliklerini bilmesi,
fazilet ve üstünlüklerini bilmesinden önce gelmektedir.65
İnsan temiz bir fıtrat üzere dünyaya gelir. Ancak insanın
şahsiyeti doğuştan getirdiği genetik faktörler, yaşadığı çevre ve
aile eğitimi ile şekillenir. Her insanın özellikleri, istekleri ve dav-
ranışları farklı olduğu gibi, karakter ve kişilikleri de farklıdır.66
Zamanla duygu, düşünce ve şartlarına göre amelleri şekillenir.
Kur’an da bu noktada insanı sık sık uyarır. Çünkü her insanın
gerçekliği farklı boyutlardadır; herkesin sosyal çevresi, psikolo-
jik, biyolojik ve etkilendiği dış etkenler farklıdır. Bütün insan-
ların sorumluluk alanı, imtihan boyutu da bu etkenlere paralel
olarak farklılık gösterir. Her insan kendi şartlarında sınanır. Fıt-
ratta ortak özelliğe sahip olan insanların, sosyal, biyolojik, psi-
kolojik farkları hoşgörü ortamını zorunlu kılmaktadır.
Fıtratında özünde genel olarak değişmeyen bir fıtrat ile
değişime ve değiştirilmeye açık boyutları vardır. Yani fıtratın
insan iradesi ile değişime açık kültürel boyutu değiştirileme-
yecek ortak bir fıtrattan bahsetmemiz mümkündür. Örneğin

64 Hasan Mahmut Çamdibi, “Şahsiyetin Gelişiminde Bütünlük ve Kendilik”, Mar-


mara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi 21 (2011), 10.
65 Aydın, age, 12.
66 Tazegün, “Kur’an’da Sosyal İnsanın Özellikleri”, 67.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 91

insanın ahlaki konularda vicdanıyla hareket etmesi evrensel-


dir. Ancak vicdanın tarih, toplum ve birey tarafından oluştu-
rulmuş tarafı değişime açıktır. Bu nedenle Allah insanı birey-
sel emeğine, gücüne, yapıp yapamayacaklarına göre değerlen-
direceğini vaat etmiştir. Devam eden koşullara uyum sağlama
veya alışma insanın önemli özelliklerindendir. Örneğin vü-
cudumuz soğuk, sıcak, çok az su ve yüksek rakımlara uyum
sağlayabilmemiz için uyarlamalar yapar. Duygu sistemimiz
yeni olaylara en sert şekilde tepki verir ve bu tepkiler zamanla
azalır. İnsanlar yeni alışkanlıklar için üç aydan kısa bir süre
içinde nispeten kısa sürede birçok olaya adapte olabilirler.67
Olaylara adapte olma ahlak alanında da yaşanır. Benzer bir
şekilde, en azından bir dereceye kadar hem iyi hem de kötü
olayları ayarlayabiliriz, böylece hem sevinç hem de çaresizlik
hali içinde kalmayız. İnsan doğru yapa yapa doğruluğa yalan
söyleye söyleye de yalancılığa adapte olur. Hz. Peygamber de
bu gerçeği, “Doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götü-
rür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında doğru sözlü ola-
rak yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme
götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında yalancı ola-
rak yazılır.”68 şeklinde ifade etmiştir. İnsan fıtratı bu anlamda
değişime ve uyuma açıktır. Bu yüzden alışkanlıklar sahipleri
tarafından en doğru davranış olarak değerlendirilir. Bir insan-
la başka bir insan arasındaki fark alışkanlık yoluyla aşırı uç
oluşturacak kadar genişleyebilir.69
Dinî alanda ortak sorumluluklar olsa da her insan kendi öze-
li ile bu sorumluluktaki yerini alır. Allah insana ortak görev ve
sorumluluklar yanında bazı özel görev veya sorumlulukları ki-

67 Ed Diener, Eunkook M. Suh, Richard E. Lucas, and Heidi L. Smith, “Subjective


Weil-Being: Three Decades of Progress” Psychological Bulletin 125/2 (1999), 276-302
68 Buhârî, Edeb 69; Müslim, Birr 103, 104
69 David Hume, Ahlak İlkeleri Üzerine, (Ankara: Fol Yayınları, 2019), 14.
92 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

şilerin kader şartlarına göre düzenlemiştir. Aklı, duyu organları


olmayan, yarım ve yetersiz olan, bedensel engelleri olan, doğuş-
tan veya kalıtım yolu ile hasta olanlar, sonradan rahatsızlanan
insanların kendilerini gerçekleştirmeleri kendi özel durumları
ve koşullarında olacaktır. Fıtrat insana doğru yolu gösterir.
Kur’an insan sorumluluğu konusunda belirlediği en önemli
ilkelerden biri bireysel sorumluluk ilkesidir.70 Kur’an, sorum-
luluğun şahsiliğini Allah’ın adaletiyle ilişkilendirir. Gerçekten
de her insan adaleti arzular ve başkasının yaptığı kötülükten
sorumlu tutulmayı kabul etmez. Bu, insanın fıtrat ve beklen-
tilerine uygun bir söylemdir.71 Bu nedenle hiçbir günahkâr
başkasının günahını yüklenmeyecektir.72 Her insan kendi ça-
basının sonucu ile karşılaşacaktır.73
“Acaba gücüm neye yeter?” sorusu, zor bir sorudur. De-
nenmeden cevap vermek kolaycılıktır. Kendini gerçekleş-
tirmenin en önemli sorusudur. Allah insanı insanlarla, mal,
makam ve verdiği güç ve avantajlarla sınar. İnsan kendisine
verilen ve verilmeyenlerle ve diğer insanlarla sınanır.74 Allah
insanı gücü ve verdiği nimetler oranında sorumlu tutacak-
tır. Kendi kazandığı iyilik kendi lehine kaybettikleri de ken-
di aleyhinedir.75 Allah dinde kolaylığı temel bir ilke halinde
belirlemiş ve insanlar hakkında daima kolaylık dilemiştir.76
Allah üzerimize bir zorluk yüklememiş herkesi gücü nispe-
tinde sorumlu kılmıştır. Bu nedenle sorumluluk şahsa özel ol-
maktadır. İnsan da kendinden önceki kuşakların yaptıkların-

70 Sadık Kılıç, “Sorumluluk Bilinci ve Kur’ân’da Sorumluluk Alanları”, Kur’an-ı


Kerim’de Mes’ûliyet (Kaynağı,Sınırları,Sonuçları), ed. M.Bedreddin Çetiner (İstan-
bul: Ensar Neşriyat, 2006), 194.
71 Şahin, agy, 273.
72 Fatır 35/18.
73 en-Necm 53/39-40.
74 el-En’âm 6/125.
75 el- Bakara 2/286.
76 Aydar, agy, 258.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 93

dan sorumlu sayılmamıştır.77 İnsan sorumluluğu bireysel ve


toplumsal olarak ikiye ayrılabilir. İnsan birey olarak yapacağı
sorumluluklar yanında toplumun bir üyesi olarak toplumla
birlikte yapması gereken sorumluluklar da vardır.78
İnsan gayesiz olmadığı gibi yaratılışından itibaren akıl sa-
hibi olması nedeniyle yerin göğün, dağların kabul etmediği
emaneti yüklenmiş ve sorumluluk almıştır. İnsan verilen bu
emanetin veya sorumluluğun bilincine varmalı, kendisini bi-
reysel ve dünyevi amaçlarına hizmet eden bir araç konumuna
indirgemekten uzak durmalıdır. Buna göre hiç kimse meşru
bir gerekçesi olmaksızın kendini bu sorumluluğun dışında
tutamaz.79 İnsan, evrenin bütün yaratılmışları arasında ilahi
yasaya zorunluluk yoluyla değil de özgürce ve seçme yoluy-
la boyun eğme sorumluluğuna sahip olan tek varlıktır. Diğer
bütün varlıklar Allah’ın yasaları ile zorunlu bir ilişki yaşarken
insan ise özgür yaratılmıştır.80
İnsanların ahlaki davranışlarda bulunamayışlarının nedeni
düşünce tarihi boyunca tartışılan konular arasındadır. Konuy-
la ilgili görüşler değerlendirildiğinde inanç, arzularda aşırılık,
bilgisizlik ve düşüncesizlik gibi nedenler üzerinde durulmak-
tadır. Yanlış davranmak bütün bunlardan biri veya birkaçı ile
ilgili olabilir. Neden ne olursa olsun insanların kendilerini ta-
nımaları, eksiklerini, zaaflarını ve güçlü yönlerini tanımaları
gerekir. O takdirde nedenlerin bilinmesi kişinin kendisini ta-
nımasına katkı sağlayabilir. İnsan ahlaki ikilemlerinin neden
kaynaklandığı konusunda bir karara varabilir. Güçlü ve zayıf
yanlar genellikle bir kişinin karakterine atıfta bulunur. Çoğu

77 el-Bakara 2/134.
78 Murat Sülün, “Kur’ân’da Mes’ûliyetin Kavramsal Çerçevesi”, Kur’an-ı Kerim’de
Mes’ûliyet (Kaynağı,Sınırları,Sonuçları), ed. M.Bedreddin Çetiner (İstanbul: En-
sar Neşriyat, 2006) , 31.
79 Altıntaş, agy, 15.
80 Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi, 71.
94 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

zaman bir güç, bir ahlaki bir zayıflığa neden olabilirken bu-
nun tam tersi zayıflık da ahlaki bir zafiyet doğurabilir.81
İnsan kendi özüyle ilgili olarak her konuda yeterli yanıt bu-
lamaz. Fakat kendi gerçeğiyle ilgili bilebileceği şeyleri ihmal
etmemelidir. Tek tek insanların salt kendi iç dünyalarındaki
insan olma yorumları kendi özgünlüğü içinde anlamak gere-
kir. Ancak insan, kendini Allah’a karşı konumlandırması onu
muhatap edinmesi ile kendi kendisini daha iyi anlar.82 Allah’ın
mükemmelliği ona her alanda ışık olur.

2.2. Kendini Yaşama


İnsanın kendini gerçekleştirmesi için iç kuvvetlerini hare-
kete geçirmesi gerekir. Kısaca buna kendini yaşama diyebiliriz.
Varoluşun en yüksek mahkemesi yaşama ve insanın kendine
verdiği anlamdır. İnsan ancak hayatının hesabını kendisi önün-
de verir.83 Herkesi her şeyi sustursa kendi sesini susturamaz.
İnsan kendini bir takım iç kuvvetlerle yönetir. İnsan kendi et-
kileşim dünyasını bu kuvvetlerle yönettiği için bu kuvvetlerin
açık ve işlevsel olması gerekir. Bu nedenle Kur’an’da “İnsanlar
kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu
değiştirmeyeceği belirtilmiştir.”84
İnsanın kendi ile tanışıp yüzleşmesi kendini gerçekleştir-
mesinin önemli bir adımıdır. Çünkü her insan kendi zaafları,
potansiyeli ve kendine özgü olumlu-olumsuz şartlarıyla mü-
cadele ile kendini gerçekleştirir. İnsanın kendisini tanıması
yeni sınav koşullarında ortaya çıkar. İnsanın denenmediği
konularda kendini tanıması belirsizliğini korur. İnsan, kendi-

81 https://en.wikipedia.org/wiki/Strengths_and_weaknesses_(personality)
82 Richard Heinzmann, “İnsan ve İnsan Onuru/Toplumsal Yaşam İçin Etik ve Ah-
lak”.
83 Wilhelm Schmid, Sakin Olmak Yaşlanırken Kazandıklarımız, çev. Tanıl Bora, (İs-
tanbul: İletişim Yayınları, 2016), 78.
84 er-Ra’d 13/11.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 95

sinin denemediği veya Allah’ın sınamadığı bir konuda kendi-


ni tam olarak tanıyamaz. Allah insanları çeşitli şekillerde de-
neyerek insanın kendisini tanımasına yardımcı olur. Kendini
gerçekleştirme hayat kadar zengin, insan kadar karmaşık, kı-
sacık dünya hayatına sığmayacak kadar geniş bir nitelik taşır.
İnsanlar kendine özgü şekilde kendi kendini gerçekleştirirken
belirli ortak özellikler gösterebilirler. Bununla birlikte, kendi-
ni gerçekleştirme derecesi herkeste aynı değildir. Kendini ger-
çekleştirmek için tüm özelliklerin eşit derecede olması gerek-
mez. Örneğin peygamberlerin kendilerini gerçekleştirmeleri
farklı konularda daha belirgin şekilde öne çıkmıştır. İnanan
insanlar da farklı konularda öncü ve örnek nitelikler taşıyabi-
lir. Bazı insanlar kendisini nadasa bırakır sonradan müthiş bir
ürün alır. Sonra her tohum yerini sevmez. Her tohum farklı
zamanda çatlar ve gelişir. İnsanın din alanda her zaman ba-
şarılı olduğu, başarılı olmadığı boyutlar olacaktır. Bu reel bir
durumun bilinmesi insanı ümitsizlikten ve başkalarını ayıp-
lamaktan kurtarır. Ümitsizlik kendini gerçekleştirme konu-
sunda son derece tehlikeli bir duygudur. Bir dağcının ulaştığı
yerden kendini bırakması gibidir; manevi bir intihardır.
Bu realite insan hayatında olan bitenden ayrı her zaman
olması gereken bir boyut olduğunu ortaya koyar ki, bu boyut
ideal boyuttur. Bir insanın ideali kendini gerçekleştirmede en
önemli göstergedir. Bu nedenle kendini gerçekleştirme ideal
boyutu ile yaşam boyu insana rehberlik eder. İnsanın ideal olan
ile realite olanın tam ortasında bulunması, insanın durumsal ha-
kikatidir. Mükemmelin peşinde bir varlık olarak insan aynı za-
manda kendi içinde bir çiğlik, hamlık ve yetersizlik barındırır.
Bu anlamda dinde kendini gerçekleştirme mükemmellik de-
ğildir. Kendini gerçekleştirme insanın olabileceğinin, yapabi-
leceğinin ve potansiyelinin en iyisini yapabilmesi yani kendisi
olmasıdır. Dinde kendini gerçekleştirme sarp yokuşu dinlene
dinlene, nefeslenerek çıkmaktır.
96 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

2.3. İyi Niyet


İyi niyetli, sağduyulu ve vicdanının sesine uygun davra-
nan insanlar hemen hakikatin yanındadırlar. Hakikatin sesi,
tüm insanların kalplerine ve kulaklarına ulaşacak mesafe-
dedir. Birçok insan az bir dikkatle hakikatin sıcaklığını his-
sedebilir. Gözlerini ve kalplerini biraz netleştirseler bakma
düzeyinden görmeye yükselebileceklerdir. Aslında her insan
hakikatin yakınlarında dolaşıp durur. İnsanların hakikat ile
buluşmaları, kucaklaşmaları ve hasret gidermeleri an mese-
lesidir. Hissetmeye, duymaya, işitmeye ve görmeye hep ra-
mak vardır. Çünkü manevi uzaklıklar iyi niyetle bir çırpıda
giderilebilir. Bir damla gözyaşı kalbin bütün lekelerini silebi-
lir. Fakat vicdanına rağmen, insanların ortak kabullerinden
oluşmuş sağduyuya rağmen tersine gidenlerin hakikati duy-
ma, dinleme, anlama şansları yoktur. Üçüncü bir kesim var-
dır ki, bunlar küfrü, isyanı, kötülüğü kendilerine dava edin-
miştir. Bunlar Kur’an’ın tanımı ile kalpleri mühürlü, gözleri
kör kulakları ise sağırdır. Kötülüğü ve günahı dava edip sa-
vunan onun için çalışan iflah olmaz.
İyi niyet, iyi ruh hâlidir; yüksek ahlaki değerler ve insani
amaçlar, samimiyet, iyi insan olma ve arınma isteği gibi din-
den önce doğrudan bireyin kendisinde bulunması gereken
özelliklerdir. Hazır olmayan ve istemeyen bir insana kimse
bir şey kazandıramaz. Dimağının, avucunun ve kalbinin açık
olması gerekir; avucu açık değilse verilen düşer. Dinde insa-
nın kendini gerçekleştirmesinin olmazsa olmaz ilk aşaması-
dır. Söz konusu kavramlar insani bir çabadır. Giriş kavram-
ları ve beşeri hazırbulunuşluktur. Dinden ve imandan önce
ahlak gelir, ardından ise onu korur ve geliştirir. İyi niyet
Allah’ın inayetine açıklıktır.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 97

2.4. İstek
Doğal yeteneklerimizin istek ve arzularımızın bilinmesi
ve iyi anlaşılması doğru yaşamı gerçekleştirmenin bir yolu-
dur. Bundan dolayı güçlü yönlerimizi, zayıf yönlerimizi ve
kim olduğumuzu bilip kabullenmemiz ve kapasitemizin sı-
nırlarını belirlediğimizde iyi bir yaşam sürmemiz mümkün
olabilecektir.85 İsteklerimiz kendimizi ele verir. Dinî ahlaki
değerler açısından değerlendirdiğimizde ister olumlu ister
olumsuz olsun arzu ve istekler yok edilemez. Önemli olan o
arzuların dengede olması ve kontrol edilmesidir.
İnsan ister ve peşinden koşar. İnsana isteğinin dışında iş
yaptırmak sonuç getirmez. Bu yüzden en başta insan kendini
gerçekleştirmeye istek duymalıdır. Özellikle dinî alanda ken-
dini gerçekleştirmeyi istemeden gerçekleşemez. Büyük dava-
larda istemek de yetmez. İyi istemek çok istemek gerekir. İstek
ulaşmanın en hızlı ve güçlü kaynağıdır. Hatta engelli olmak
bile çok önemli değildir.86 Koşarak ve korkarak gelen ile alay
ederek duran bir olmaz. İstek olmadan hiçbir iş gerçekleştiri-
lemez. Ne istediğini bilmesi insanı bir kıbleye ulaştırır. Kıble
insanın ibadet arzusu ile bir işi yapmasıdır. Allah ile manevi
iletişimidir. İstek kendiliğinden oluşmaz. İnsan rahatına düş-
kün hareket eder. İnsanı harekete geçirmek kolay değildir.
Ancak çok güçlü isteklerle güçlü görevler başarılabilir.
İnsanın isteklerini yönetmesi kendisini yönetmesi demek-
tir. İsteklerini bilmeyen gerçek cahildir. İnsanın ne istediğini
öncelikle bilmesi gerekir. Ne istiyorum? Gerçekten ne istiyo-
rum? Sorusu kendini gerçekleştirmede önemli sorudur? İnsan
nitelikli yaşamdan başka ne isteyebilir ki? Kendini bilme kısaca

85 Paul Jackson Ireyefoju, “Constructing Education for Self-realization on the ba-


sis of Plato’s Human Psychology: The Nigerian Experience”, International Let-
ters of Social and Humanistic Sciences, 48 (20/02/2015), 197.
86 Abese 80/1-10.
98 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

insanın tam olarak ne istediğini bilmesidir. İstemek, olmanın


ilk adımıdır. Uzun soluklu bir işi isteksiz olarak sevmeden
yapmak baştan kaybetmek anlamına gelir. Başarmak için iyi
istemelidir. Sağlam bir istek ve kararla, karıncaya yem olacak
bir tohum bile kasırgalara kafa tutan meşeye dönüşebilir.87

2.5. Amaç Belirleme


Bireylerin davranışları en iyi şekilde hedefleri inceleyerek
anlaşılabilir. Kişinin sahip olduğu hedef türleri, hedeflerinin
yapısı, hedeflerine ulaşma başarısı ve hedeflerine doğru ilerle-
me hızı, herkesin duygularını ve yaşam memnuniyetini etkiler.
İnsanlar belirledikleri hedeflere doğru ilerlerken olumlu tepki
gösterirken hedeflerine ulaşamadığında olumsuz tepki verirler.
İnsanın hedeflerine bağlılığı günlük yaşam ve bir bütün olarak
ömürlük anlam duygusu geliştirir. Anlamlı yaşamın yolu, in-
sanların hedef belirlemelerine ve bu hedefe istikrarlı bir şekil-
de ilerlemelerine bağlıdır. Ayrıca hedeflere bağlılık, bireylerin
günlük yaşamda çeşitli sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı
olur. Büyük bir hedefe ilerlerken küçük sorunları büyütmez.
İnsanların ortak hedefler yanında farklı hedeflere sahip
olduklarından farklı kaynaklarla mutlu olurlar. Ancak birey-
ler, değerleriyle uyumlu olan hedefleri benimsediğinde daha
mutlu olurlar. Bu nedenle hedefler, kişinin amaçlarına ve de-
ğerlerine uygun olmalıdır.88
İnanan insan için Allah rızası, tüm değerleri içinde barın-
dıran en üst hedeftir. Bu amaç bütün değerleri içinde topla-
mıştır. Dinin bütün değerleri bir araya geldiğinde Allah’ın rı-
zasını oluşturur. Dinî, ahlaki ve estetik bütün değerler Allah

87 Jules Payot, İrade Terbiyesi, çev. Hakan Alp, (İstanbul: Ediz Yayınevi, 2019), 32.
88 Subjective Weil-Being: Three Decades of Progress Ed Diener, Eunkook M. Suh,
Richard E. Lucas, and Heidi L. Smith Psychological Bulletin 1999, Vol. 125, No.
2, 276-30
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 99

rızasından beslenir. İnanan insan Allah rızası için dinî, ahla-


ki ve estetik değerleri hayatın merkezine koyar. Adalet, doğ-
ruluk, iyilik ve güzellik bir manevi değerlerin kıblesi olur.
Allah’ın rızasını gerçekleştirme ve rıza çizgisinde bulunma
ve orada buluşma inanan insan için en büyük amaç olur.
Hedefler bağlamında kendini gerçekleştirme iradeyi, rıza-i
ilahi yönünde kullanabilmektir. İnsanın kendi iradesiyle ilahi
iradeyi birleştirmesi kendini gerçekleştirmenin zirvesidir. Çünkü
O’nun iradesi en güçlü, en güzel en doğru ve en faydalı iradedir.
Allah’ın rızasına ulaşmanın yolu da Allah’ın rızasının nelerde ol-
duğunu bilmektir. Cahil insan Allah’ın rızasını takip edemez.
Allah’ın rızasına uygun üretilmiş ve gerçekleştirilmiş her
iş kendini gerçekleştirmenin aracıdır. Ancak burada bir de-
recelenme söz konusudur. İnsan Allah’ın rızasını kazandığı
oranda kendini gerçekleştirir. Allah’ın rızası ise aslında tüm
varlık âleminin rızası ve mutluluğuyla açıklanabilir. Allah’ın
razı olduğu işler insanları, hayvanları ve tüm varlık âleminin
memnuniyetine sebep olur. Ancak zulmü ve haksızlıkları ön-
lediği için Allah’ın rızası zalimleri memnun etmez
İlahi rızada kendini gerçekleştirme Allah’ın huzurunda
yaşam boyu devam eder. Allah’ın rızasına uygun yaşantılar-
la rızada oluş gerçekleşir. İnsan Allah’a ve rızasına yakınla-
şarak kendini gerçekleştirir. İlahi rıza inanan insana huzur
olarak geri döner. Kişi Allah’ın rızası sayesinde kendinden
de razı olur. İlahi rıza özgürleştirir. Allah’ın dışında başkala-
rı ve başkası için yaşama yoktur. Birey Allah için yaşadığı za-
man herkesin iyiliğine ve her şey için iyilikle yaşamış olur.

2.6. İrade Kontrolü


İrade, psikolojide zihni veya bedeni bir eylemi bilerek he-
saplayarak kendi kendimizi kontrol ederek önce karar verme
ve sonra yapıp yapmamaktır. İrade, insanın yapabilme gücü,
100 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

özgürlüğünü isteme, kullanabilme yetisi, bilinçli olarak düşü-


nüp taşınma sonucunda seçerek karar verme, tavır alma ve ey-
leme yeteneği, eylemleri akılla belirleme gücü, istenilmiş olanı
gerçekleştirmeye karar verip yerine getirme gücüdür. Herhangi
bir konuda yalnızca karar vermek iradi bir hareket sayılmaz.
Kararın eyleme dönüştürülmesi de gerekir. İradi bir faaliyet bi-
linçli yapılan özgür bir faaliyettir. İradi bir faaliyet belli bir amaç
ve ihtiyaçtan kaynaklanır. İradi bir faaliyet bir çatışmanın sonu-
cunda ortaya çıkar.89 İrade için seçenek yoksa seçim de yoktur.
Seçmek benzerleri arasında hoşa gideni, yararlı olanı ayırmak,
birini bir kişiye, bir şeyi başka bir şeye arzu edilen niteliğinden
dolayı tercih etmek, üstün, iyi, uygun bularak yeğlemektir. Se-
çimde seçilen şeyin ne olduğunu anlamak, fark etmek, farklı
görmek, üstün görmek, tercihini bir yönde kullanmaktır.90
İrade, iç kuvvet olarak dürtüleri kontrol etmeye ve istekler
arasında seçim yapmaya ve sınırlandırmaya yarar bir güçtür.
İrade bir bakıma insanın heyecanlarını, öfke, kıskançlık gibi
olumsuz aşırı duygularını yönetebilmesi, merhamet ve sevgi
gibi olumlu duygularını sınırlandırabilmesidir. Bireyin kendi
duygu ve dürtülerini kontrol edebilmesidir. İradeyi kullan-
mak bu anlamda bir kişilik meselesidir. Kişilik zafiyeti içinde
bulunan bazı insanlarda irade mevcut olmasına rağmen dav-
ranışlarına irade egemen değildir.91 Oysa insan iradesinin üs-
tünde iç veya dış başka bir kuvvet yoktur. Bu nedenle insan
yaptıklarından sorumlu olup ahlaki tercihlerinde hiç kimseyi
suçlayamaz. Başkalarını mazeret olarak gösteremez.
İnsanın seçemedikleri kaderi seçtikleri ise iradeyi oluştu-
rur. İnsan farkında olmasa bile seçeceği şey oldukça fazladır.
Öyle ki, eşini, işini, arkadaşını, yaşayacağı kenti vb. birçok ko-

89 Yaşar Fersahoğlu, Kur’ân’da Zihin Eğitimi, (İstanbul:Çamlıca, 2015), 156-157.


90 “Seçmek”, TDK.
91 Fersahoğlu, age, 159.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 101

nuda seçim yapar. Dinî alanda asıl seçim inanç ve davranış-


lardır. İnsan seçebileceği her şeyi gözden geçirmelidir. Özgür
tercihlerle kendini gerçekleştirmelidir, iradesi ve değiştirme
yetkisi dışındaki konular vakit kaybıdır.
Seçim çok güçlü bir fırsattır. İnsanın bütün gücü seçimle-
rindedir. Başarısı ve başarısızlığı yanlış veya doğru seçimleri-
ne bağlıdır. Din ahlak alanında doğru yolu ve ahlaki olanı seç-
mek önemlidir. Başarı kadar önemlidir. İnsan kendini seçerek
gerçekleştirir. İnsan seçtiklerini yaşar. Kendi seçiminden başka
hiçbir güç insanı değersizleştiremez. İnsan seçimleri ile kendi
varlığının mahvına da ya da kurtuluşuna da sebep olabilir.92
Ahlaki anlamda ise insanın özgürlüğünü kısıtlayacak engel çı-
karacak hiçbir çevresel faktör yoktur. İnsanın ahlaki yükselişi
ve alçalışı tamamen kendi özgür tercihleriyle gerçekleşir. İn-
sanlar yalnızca güçleri oranında kendilerini gerçekleştirebilir.
Ayrıca Allah, her bir insana kendi iyi niyeti, ahlak ve sami-
miyetine göre kişinin kendini gerçekleştirmesine yardım eder.
Kendini gerçekleştirme beşerî çaba ve iradeyi gerektirir. Allah
insanın geleceğini önceden belirlenmemiştir. İnsan özgür ira-
desiyle kendi geleceğini belirlemektedir. Bu nedenle insanlar
yapıp etmelerinden dolayı sorumludur. Kuran’a göre insan iyi
ve kötüyü seçimi ile denenmektedir. Öyle ki bu durum insa-
nın yaratılış amacı olduğu söylenebilir.93 İyi veya kötü yönde
kendini seçip gerçekleştirme insan için kaderdir. Seçim yap-
maması imkânsızdır. İradesini bu veya şu şekilde kullanmaya
mecburdur. İrade işe karışmadığı ve müdahale etmediği süre-
ce insan hayatını dürtüler şekillendirir. İnsanların çoğu dışarı-
dan birileri tarafından yönetilir.94

92 Lev Nikolayeviç Tolstoy, İtiraflarım, çev. İhsan Özdemir (İstanbul: Karizma Ya-
yınları, 2005), 77.
93 Behlül Tokur, “Gaye-Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek”, Atatük
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (2013), 161.
94 Payot, age, 32.
102 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Din ortaya koyduğu ilkelerle insanın aklını değil daha çok


iradesini kendisine yön veren güdülerini eğitmeyi onları den-
gelemeyi hedefler.95 Bu nedenle dinî irade insan bilincinin
içten dışa yansıyan tüm aktiviteleriyle ilgilidir. Dini değerle-
rin eyleme dönüşmesi insandaki irade gücüne bağlıdır. Dinî
duygu ve düşünceleri eylem hâline dönüşmeyen kimselerde
dini iradeden bahsetmek mümkün değildir. İnsanların yapma-
dığı şeyleri söylemelerinin de Allah katında büyük bir kötülük
olduğuna dikkat çekilmiştir. Başka bir ayette de bildiklerini
uygulamayan bilim adamları sırtında kitap yüklü eşeklere
benzetilmiştir.96 Mükemmel bir hayat yaşamak isteyenler için
insanın kendi arzusunu ve iradesini ilahi irade ile birleştirme-
si gerekir. Din insandan bağımsız düşünebilmesini, kendine
güvenmesini, özgür ve sorumlu bireyler olarak toplumun ge-
lişmesine katkıda bulunabilecek yararlı işler yapmasını ister.97

2.7. Özgürlüğü Sınırlandırma


Dinî alanda kendini gerçekleştirmede en önemli kavram-
lardan biri de insanın özne oluşunun farkında olarak hareket
etmesi, kendi seçimlerini özgür iradesi ile gerçekleştirmesidir.
Din ve ahlak alanı özgürlük üzerine temellendirilebilecek bir
alandır. Din konusunda birey kendi seçimlerini özgürce yaptığı
oranda kendini gerçekleştirebilir. Kendini gerçekleştirme özgür
insanların başarabileceği bir niteliktir. Özgürlük ve özne olma,
insanın kimliği ve nasıl bir varlık olması gerektiğiyle alakalıdır.
Bu anlamda insanı tanımak ve anlamlandırmak, özgürlüğün
anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. İnsanın akıl, irade, düşünce

95 Şaban Ali Düzgün, Varlık ve Bilgi (Ankara:Yeni Çizgi Yayınları, 2008), 275.
96 Fersahoğlu, age, 160.
97 Ireyefoju, “Constructing Education for Self-realization on the basis of Plato’s
Human Psychology: The Nigerian Experience”, 197.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 103

ve karar alma özellikleri birlikte çalışır ve birlikte bir sonuç çı-


karırlar. İnsanın kendini gerçekleştirmesi akıl ve irade işidir.
Özgürlük, istemek ve yapabilmektir. Bu anlamda özgür-
lük, Allah için sınırsız ve sonsuzdur. Ancak Allah da kendi
sonsuz ve sınırsız istemesini kendi külli iradesi ile değişmeyen
sünnetullah yasaları ile sınırlandırmıştır. Sünnetullah Allah’ın
iradesini ahlaki ilke ve değerler yönünde hiçbir engel olma-
dan kullanmasıdır. Allah’ın iradesi tamamen iyilik ve hayır
yönündedir. İnsanların istemesi ise iyi ve kötü yönde olabilir.
Aldıkları bir kararı yapabilmeleri ise Allah’ın iznine, kendile-
rine tanıdığı ve takdir ettiği imkân ve şartlara bağlıdır. Başka
bir deyişle her insan Allah’ın izin verdiği alanda kendi iste-
mesini ve yapabilme gücünü kullanabilir. Bu bağlamda insan
özgürlüğü kadar sorumludur. İnsan isteyebildiği ve yapabil-
diği imkân ve şartlarlar ile insan özgürlük sınavındadır. İnsan
iradesini sünnetullah ile aynı yönde kullandığı oranda ahlaklı
ve değerli bir tercihte bulunmuş olur.
İnsanın seçim dünyası çok zengindir. İnsan kendini seçerek
gerçekleştirir. Her insan kendi seçiminden ibarettir. İnsan se-
çimleri ile vardır. Kendi içinde ve dışındaki iyi ve kötüye taraf
olması, yerini tercih etmesidir. Arkadaş, meslek, söz, eş, insan
hayatta birçok şey seçer. Seçtikleri ile insan bir başkasından
ayrılır. Her seçim insanı birine yaklaştırırken bir başkasından
uzaklaştırır. Özgürlüğümüzü garantiye almak ve doğru se-
çimler yapabilmek için yapılması gereken tek şey hayata dair
bir planımız olmasıdır.98 İnsan kendini seçerken, ilahını, dinini,
kıblesini, inancını, tarafını, düşüncesini, bilgisini, yorumunu, eşini,
arkadaşını, cennetini vb. seçer. Seçmek kendini gerçekleştirmek
demektir. Herkes yer, içer, uyur ve gezer. Her davranış ve ilişki-
nin tarzı, insanın kendini gerçekleştirmesinde estetik boyuttur.

98 Payot, age, 33.


104 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

2.8. Öz-düzenleme
Öz-belirleme kuramlarının amacı, bireylerin, grupların, top-
lumların sağlıklı bir biçimde gelişmesini sağlayan koşulları be-
lirlemek ve büyüme, bütünleşme, iyi olma sürecinde etkin olan
faktörleri net bir biçimde tanımlamaya çalışmaktır.99 Dinî ve
ahlaki alanda kendini gerçekleştirmede değerlerin belirlenme-
si yeterli değildir. Öz-düzenleme becerileri ile değerlerin tikel
olay ve durumlara uygulanması gerekir. Öz-düzenleme basitçe
bireyin ne düşüneceğini, ne hissedeceğini, neyi nasıl söyleye-
ceğini ve ne yapacağını belirlemeye çalıştığı bir süreçtir. Öz-
düzenlemede yer alan beceriler din hayatta başarıya ulaşmak ve
kendini gerçekleştirmek için gereklidir. Güçlü bir istek duymak
ve sağlıklı bir seçim yapmak öz-düzenlemede önemlidir. Arzu
edilen eylemlerin neler olduğu eylemlere hangi motivasyonun
güç ve enerji vereceği ve güçlü bir irade ile sürecin takibi ve ba-
şarılması gerekir. Ayrıca birey önceden oluşturulan standartları-
nı; inanç, düşünce, duygu ve davranışını benimsemiş olmalıdır.
İnsanların özünde tutarlı bir benliğe sahip olma, yaşantılarını
bütünleştirme isteği vardır. Dinî alanda öz-düzenleme ibadetler
ve diğer ritüeller aracılığı ile insan sürekli ve aktiftir. Nefis mu-
hasebesi gibi uygulamalarla davranışlar sürekli izlenir. Birey de-
ğerlere ulaşma noktasında kendi düşüncelerini, duygularını ve
davranışlarını izler. Davranış çıktılarını değer hedeflerini kar-
şılaştırır, ortaya çıkan mevcut tutum ve davranışları sürdürüp
sürdürmemeye veya yeniden düzenlemeye karar verir.
Öz-düzenleme, tercih edilen seçimlerle hedeflere ulaşılıp
ulaşılmadığının belirlenmesi ile daha büyük daha etkili karar-
lar almayı da gerektirebilir. Öz-düzenleme davranışları önü
açık değerler bağlamında geliştirilmesi yeni başlangıç ve so-
nuçlarla sürdürülmesi gerekir. Özellikle iyi ve kötü alanların
kendi içlerindeki dereceleri bu sürecin bitmesini engeller. Her

99 http://www.rasyonelpozitifdernek.org/oz-belirlenim-kurami/
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 105

davranış daha güzeli ile gerçekleştirilebilir. Bu nedenle yenile-


nen hedeflere ulaşma yönünde çalışma kesintisiz olarak devam
ettirilmelidir. Bağlamsal ve özel durumlarda yapılan ile yapıl-
ması gereken standartlar arasındaki uygunluğa dikkat edilme-
li, değerlerle ortaya konulan davranışların uyumu bir bireyin
davranışının değerle tutarlılık derecesi gözden geçirilmelidir.100

2.9. Özerklik
Öz-belirlemede en önemli kavram özerkliktir. Özerklik, bi-
reyin kendi eylemlerini başlatması ve seçim yapması olarak ta-
nımlanabilir. Öz-belirleme, davranışların dış etkenlerden yani
aile, toplum veya grup etkisinden çok, bireyin kendi kişisel
inançlarıyla ve değer yargılarıyla belirlenmesi, ahlaki kararla-
rını kendi başına vermesidir. Birey kendi davranışlarını başlat-
mada ve düzenlenmede özgür seçim duygusunu yaşamalıdır.
Bireyin yaptığı dinî ve ahlaki seçimler dış güçlerle, baskılarla,
ödüllerle değil, bireyin kendi seçimleri belirlenmesi gerekir.101
Bireyin içinde bulunduğu ortamın özerkliği destekleyici ol-
ması onun seçim duygusunu yaşamasına ve temel psikolojik
ihtiyaçlarını doyurmasına vesile olur. Özerklik gereksinimi
kişinin eylemlerinin kontrol edildiği ya da o eylemlerde bu-
lunmaya zorlandığını hissetmesi yerine, eylemlerinde, kendi
adına karar verebildiğini duyumsamasıyla ilgili olarak dinde
önemli olan gönülden bağlılığı ön plana çıkarır. Dinde önemli
olan bireyin özerk karar vermesidir. Bireyin kendi hedeflerini
tanımlaması, bu hedeflere erişmek için önceliklerini belirleye-
rek güdülenmesi ve sorumluluk üstlenme becerisi, özerk ka-
rar verme olarak tanımlanmaktadır. 102

100 Ercan Kocayörük, “Öz-Belirleme Kuramı Açısından Ergenlerin Anne Baba


Algısı ile Duyuşsal İyi Oluşları Arasındaki İlişki”, Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Dergisi 4/37 (2012),
101 Zeynep Cihangir Çankaya, “Özerklik Desteği, Temel Psikolojik İhtiyaçların

Doyumu Ve Öznel İyi Olma: Öz-Belirleme Kuramı”, Türk Psikolojik Danışma ve


Rehberlik Dergisi 4/31 (2009), 23-3.
102 Kocayörük, agy.
106 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Özerklik kişinin kendisi olması ya da gerçek benliğini yaşa-


masıdır. Birey ancak kendisini özerk bir şekilde ifade ettiğinde
ve temel psikolojik ihtiyaçları karşılandığında otantik olabilir.
Bireyin başkalarına boyun eğmediği ve başkaları için yaşama-
dığı, içinden geldiği gibi özgür olduğunda otantik olabileceği
belirtmektedirler. Otantiklik tam fonksiyonda bulunan insa-
nın özelliği olarak bireyin günlük ilişkilerinde gerçek ya da öz
benliğini özgür bir şekilde ortaya koyması, eylem ve ifadeleri-
nin değerleri, arzuları ve duygularıyla tutarlı olması şeklinde
tanımlamaktadır.103
Din bireye benlik gelişimi için gereksinimlerini karşılama,
hedeflerini ve amaçlarını belirleme konusunda mevcut gücü-
nün ve sınırlılıklarının fakında olmasını öğütler. Bireysel so-
rumluluk ve farkındalığa erişebilmesi için çeşitli tavsiyelerde
bulunur. Ayrıca karar verme aşamasında, durumun gereklerini
kavramak ve mevcut seçenekler arasından en iyisini tercih et-
mek için bireyin seçme hakkı olduğunu da hissettirir. Özerkli-
ğinin farkındalığını artırır. Özerk kararlar alabilen ve davrana-
bilen kişiler ancak dinî ve ahlaki hayatlarını kontrol etmeyi ve
kendilerini düzenlemeyi başarabilirler. Başka deyişle kişi, dinî
davranışını isteyerek gerçekleştiriyor ve bu eylemleri tamamen
gönüllü ve kalben onaylıyor ise özerk kabul edilir. Özerklik saye-
sinde birey dinî ve ahlaki davranışı üzerinde inisiyatif sahibi
olduğunu hissetmekte ve yaptıklarının savunucusu olabilmek-
tedir. Zaten dinî sorumluluğun temelinde özerklik vardır. 104

2.10. Başa çıkma


Dinî alanda kendini gerçekleştirme bir başa çıkma becerisi-
dir. Başa çıkma, tehdit edici bir durumla başa çıkmak için kul-

103 Tahsin İlhan, Yalçın Özdemir, “Otantiklik Ölçeğinin Türkçe’ye Uyarlanması:


Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması”, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi
5/40 (2013), 143-144.
104 Kocayörük, agy.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 107

landığımız düşünce ve eylemleri ifade eder. Günaha açık, ah-


laki ilkelere uygun düşmeyen stresli bir durum insan için bir
tehdit olarak kabul edilebilir. İnsanlar çeşitli konularda ahlaki
stres ve gerilim yaşar. Başa çıkmada öz disiplin, kontrol geliş-
tirmek, hatalarınızdan öğrenmek, sosyal destek almak, olumlu
yaklaşmak gibi stratejiler kullanılabilir.105 Heva ile ilgili baştan
çıkarcı, düşünceler, arzular veya dürtüler, irade gücü ile kont-
rol edilebilir. Kendi kendini kontrol etme becerisi; öncelikleri
belirleme, aşırı duyguları düzenleme ve dürtülere karşı diren-
me becerisidir. Bu beceriler zamanla öğrenilir ve geliştirilir. Bu
beceriler dini hayatı ayakta tutmak için hayati öneme sahip
becerilerdir. Bu beceriler aynı zamanda ahlaki karar vermeye
katkıda bulunurlar. Platon, kişinin duyguları dürtüleri arzula-
rı eğilimleri vahşi bir ata benzetir. Kişinin kendisiyle binicinin
atla kurduğu ilişki gibi bir ilişki kurması gerekir. Başa çıkma
bir yarışsa bu yarışta at ve binicinin diğer yarış atları ile ilişki-
sine de dikkat etmesi gerekir. Başa çıkmanın diğer insanlarla
olan boyutu da dikkate alınmalıdır.106
Başa çıkmada geçici zevklerin memnuniyet durumlarının
geciktirilmesi, daha büyük ödül için küçüğün ertelenmesi ve
geçici zevkleri kalıcı zevklerle karşılaştırmak işe yarayabilir. Ço-
cukların ilgilendiği tek şey, açlık, susuzluk ve dikkat konusun-
da acil ihtiyaçlarını karşılamaktır. İnsan olgunlaştıkça, daha bü-
yük bir hedefe ulaşmak için bir düzeyde rahatsızlığa tahammül
etmeyi öğrenir. Düşünce kalıplarını değiştirmek için bilinçli bir
çaba harcamak gerekir. İnsan aynı hatayı sürekli aynı şekilde
düşündüğü için yapar. Düşünce tarzı değişmedikçe hata da de-
ğişmez. İstenmeyen bir sonuç ile karşılaşıldığında düşünceleri
değiştirmek ve yeniden düzenlemek için çaba sarf edilmesi ge-

105 SubjectiveWell-Being: Measuring Happiness, Suffering, and Other Dimensions of


Experience, 2013.
106 Nevzat Tarhan, Toplum Psikolojisi ve Empati, (İstanbul: Timaş, 2017), 197.
108 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

rekir. Birey kendi düşünce ve duygularından bir adım geriye


gitmeli neyi yanlış yaptığını sorgulamalı durumu analiz ederek
olumlu alternatif düşünceler ortaya koymalıdır. Olumlu bir şe-
kilde değişimle başa çıkmak için pozitif kalmalı, istenilen farklı
durumlara uyum yeteneğini geliştirmek için çalışmalıdır.
Güçlü ve zayıf yönlerinin bilinmesi de bireyi başa çıka-
bilme stratejisi açısından önemlidir. Davranış ve tutumların
sonuçları göz önünde bulundurmalı kötü davranışlarda bu-
lunmanın şimdi ve gelecek açısından sonuçları düşünmelidir.
İnsanın kendisine olan güveni ve inancı yaşamda başardığı
deneyimlere odaklanarak ve hatalarınızı belli bir perspek-
tif içinde tutarak artırılabilir. Bireyin kendi yeteneklerine
inanması kendisine karşı destekleyici ve olumlu yaklaşması
gerekir. Olumsuzluk yerine deneyiminizin olumlu yönleri-
ne odaklanmak, olumlu bir faaliyete katılmaya çalışmak ve
kendini iyi ve hayırlı işlere açık tutmalıdır. Sürekli bilgilen-
mek değerler oluşturmak, eylemleri normlarla karşılaştırmak
gerekir.107 Olumuz tek bir düşünce biçiminde ya da varlıkta
sıkışıp kalmak, bakmayı düşünmediğimiz daha olumlu yer-
lerde bulunabilecek yaşamı değiştirecek bilgi ve iç görüyü ve
kendini gerçekleştirmeyi kaçırmak anlamına gelir.108
Çoğu zaman birbirine karşıt iki farklı değer üreten benli-
ğimizin istekleri birbiriyle çatışır. Bencil istek ve ihtiyaçlarının
peşinden koşan bencilce kendi zevk ve rahatını düşünen gü-
nünü gün etmek isteyen, kendisi için yararlı ve kârlı olanı elde
etmeye çalışan bir benlik diğer tarafta ise evrensel ahlaki ilke ve
değerleri gerçekleştirmeye yönelen, her şeyi ve herkesi şefkatle
kucaklayan, insanlık adına hizmet üretmeye çalışan ve kendin-
den fedakârlıklarda bulunan bir benliğimiz vardır.109 İnsanın

107 Courtney Ackerman, “What is Self-Regulation?”


108 Courtney Ackerman, “What is the Meaning of Life According to Positive
Psychology”
109 Hökelekli, “Kendini Bilmek ve Kendini Kontrol Etmek”,74.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 109

fıtratını esas alan dinî düşünceye göre kendini gerçekleştirme


kişinin egosunu (heva) merkez almaz, aksine fıtrat ve iman de-
ğerlerini merkeze alır.110 Bu anlamda insan ahlaki olarak engelli
bir varlıktır. Engel olumsuz ve aşırı istek ve arzuların, bencil-
liğin ve doyumsuzluğun kaynağı hevadır. Kendi olumsuz yö-
nünü aşmadan insan kendisini gerçekleştiremez. İnsanın doğal
yapısı olan fıtrat ile kendisinin kazandığı iman değerleri insanın
baş etmesinde dayandığı en önemli iki güçtür. Günahlar ve kö-
tülükler insan ruhuna zorla giydirilmiş elbiselerdir.

2.11. Duygusal Denge


Bireysel tecrübeler ve duygular dinin diğer tüm boyutla-
rını besleyen kaynaklardır. Dinin insanın duygu dünyasın-
da oluşturduğu canlılık ve dinamizm çok önemlidir. İnsanın
duygularını harekete geçirmeyen iman soğuk, kuru, etkisiz,
güçsüz ve donuk bir dinsel yaşayış biçiminde kendini gösterir.
Esasen böyle bir inancın bireyi olumlu yönde etkileme ve bi-
çimlendirme gücünün sınırlı kalacağı ileri sürülebilir. Bunun
da ötesinde içselleştirilemeyen, âdeta birey üzerinde eğreti bir
şekilde duran dinsel inanç, varoluşu anlamlandıramadığı gibi
insanın anlam arayışına da cevap veremez.111
Duyguları algılayabilme, düşünceye yardımcı olacak şekil-
de duyguları üretme, duyguları ve duygusal bilgileri anlama,
duyguları entelektüel gelişmeyi teşvik edecek şekilde yansıtıcı
bir şekilde düzenleme yeteneği duygusal zekâ olarak tanım-
lanmıştır. Daniel Goleman’a göre, duygusal zekanın beş bile-
şeni vardır: öz farkındalık, öz-denetim, iç motivasyon, empati
ve sosyal beceriler.
Dinî ve ahlaki değerlerin de söz konusu niteliklere uzak
olduğu söylenemez. Hem teorik olarak hem de uygulama

110 Gülüşan Göcen, Ayşegül Konur, “Din Psikolojisi Açısından İnsan Olma Süre-
cinde Kendini Gerçekleştirme ve Din”, Toplum Bilimleri Dergisi, 368.
111 Hasan Kayıklık, “Bireysel Dindarlığın Boyutları ve İnanç- Davranış Etkileşi-

mi”, İslami Araştırmalar Dergisi 19/3 (2006),


110 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

alanında değerlere uygun tutum ve davranışın başarılması


söz konusu nitelikler son derece etkilidir. Bireyin kendi duy-
gularını ve dürtülerini etkileme veya kontrol etme kabiliyeti
iyilik ve kötülük değerleri ile denetlenebilir. Kendi dürtüleri
üzerinde kontrolü olmayan ya da sınırlandırılmamış bir duy-
gu tarafından yönlendirilen davranışlarda ahlak barınamaz.
Gönüllülüğe dayalı içsel motivasyon olmadan iman, ibadet ve
ahlaktan nasıl söz edilebilir? Empati ve sosyal beceriler olma-
dan insan ilişkilerinde ortaya konulacak ahlaki iyilikten nasıl
söz edilebilir? Çünkü iyiliğin temeli kendi duygularımızı ve
başkalarının duygularını anlama düzeyine göre gerçekleştiri-
lir. Ahlaki kararlarda duygularını tanımak duygularını değiş-
tirmek ve düzenlemek için şarttır.112
Dinsel tecrübe, kutsalla kurulan ilişkide çoğu zaman öznel
yaşantıları ifade eder. Burada daha çok duygusal yaşayışlar
etkin rol oynar. Dolayısıyla tecrübe boyutunda duygusal sü-
reçler daha çok yer alır.113 Bu nedenle kendini gerçekleştirme
kalbin diri tutulmasına bağlıdır. İnsanın bütün duyguları iş-
levsel olması gerekir ki kalp hayat bulsun. Duyguların işlevsiz
duruma gelmesi ile kalp ölür. Sonuçta kalp taşa döner. Taşlaş-
mış bir kalpte iman ve ahlak bulunmaz.
Duygusal yeterlilik, kişinin kendi duygularını tam bir öz-
gür ve özgünlükte ifade edebilmesi ilişkilerine yansıtabilme-
sidir. Duygusal yeterlilik duygusal zekâ ve sosyal yeterlilik ile
yakından ilgilidir. Sosyal yeterlilik, kişinin başkalarıyla yapıcı
bir şekilde etkileşim kurabilme seviyesi olarak kişinin kendi
duygularını ve duygularının başka insanları nasıl etkilediğini
kabul etme, duygusal kontrol ve uyum sağlama becerisine da-
yanmaktadır. Duygusal yeterlilikle insanlar kendi duygularına
ve başkalarının yaşadığı duygulara tepki verme becerisini elde

112 Courtney Ackerman, “What is Self-Regulation?”


113 Kayıklık, agy.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 111

eder. İnsan başkalarını da kendinden hareketle ve sahip olduğu


duygularla anlayabilir. İnsan kendi duygularını bilmeden bir
başkasına yardım edemez ve empati duyamaz. Duygusal ye-
tersizliği olan insanlar anlamlı ve bencil olmayan bir ilişki için
gerekli olan samimiyet, hassaslık ve girişkenlik gösteremezler.
Negatif duygularla pozitif duyguları birbirinden ayırmak
her zaman doğru değildir. Aslında üzüntü ya da hayal kırıklığı
gibi kaçınmaya çalıştığımız duygular, uygun bir yer, amaç için
kullanıldıklarında işlevsel duruma gelebilir.114 Kendini ger-
çekleştirmek için gerekli olan duygusal yeterlik ve duygusal
zekâ için duyguların algılanması, kişinin kendi duygularını
tanımlayabilmesi, duyguların kullanılması, duygu dilinin ve
duygular arasındaki karmaşık ilişkilerin anlaşılması ve duygu-
ların doğru yönetilmesi gerekir. Düşünceyi doğru algılamak,
düşünceyi kolaylaştırmak için duyguları kullanmak, duyguyu
anlamak ve duyguları yönetmek duygusal zekâdır. Duygusal
zekâ konsepti duygusal ve entelektüel süreçleri birleştirir.115
İnsan kendini gerçekleştirmek için bütün olumlu duygula-
rını seferber etmelidir. Olumlu duyguların başında sevgi gelir.
Şefkat ve merhamet duyguları da sevgi kadar yapıcı duygular-
dır. İnsanda olumsuz duygular da bulunur. Onları da olabil-
diğince iyi yönetilmesi gerekir. Duygular insanın kendini ger-
çekleştirmede hem gücü hem de engeldir. İnsanların duyguları
kadar önünü açan ve insanlaştıran başka bir niteliği yoktur. Fa-
kat olumsuz duyguların da insana verdiği zararı hiçbir şey ve-
remez. Kendini gerçekleştirme, olumlu ve olumsuz duyguları
barış içinde yönetebilmeyi gerektirir. İnsandan olumsuz duy-
gularını yok etmesi beklenmez. Bu duyguları da olabiliyorsa
olumlu yönde kullanabilmek, olmuyorsa zarar vermelerine ve
olumlu duyguları bastırıp onları yönetmeye kalkmaması için

114 https://aklinizikesfedin.com/duygusal-yeterlilik-nedir/
115 https://en.wikipedia.org › wiki › Emotional intelligence
112 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

çaba gösterilmelidir. Olumsuz duyguların insanı hâkimiyeti


altına alması başta kendisi olmak üzere tüm varlığa yabancı-
laştırır, hatta düşmanlık oluşturur. Duygusal anlamda kendi-
ni gerçekleştirme, insanın kendine ait iyi duyguların uyandı-
rılması, geliştirilmesi ve yaşatılmasını, kötü duyguların ıslah
edilmesini ve duyguların yönlendirilmesini, bütün duyguların
aşırılığa kaçmadan dengelenmesini gerektirir.116
İnsana verilen her bir dürtü ve duygu, onu Allah’tan ve
sorumluluklarından uzaklaştırmak için değil, bilakis O’na ve
görevlerine yaklaştırmak içindir. Bundan dolayı İslâm, her
türden dürtü ve duygulardan tamamen arınmayı değil, on-
ların dengede tutulmasını ve Allah’ın emirlerine uygun hâle
getirilmesini emreder.117

2.12. Motivasyon Kaynakları


Bilindiği üzere güdülenme içsel ve dışsal olarak ikiye ay-
rılmaktadır. Güdülenmeyle ilgili en önemli kavramlardan biri
doğuştan gelen psikolojik ihtiyaçlardır. Farklı kültürel ortam-
larda yaşamasına karşın, insanın sağlıklı bir gelişim gösterme-
si için bu temel evrensel ihtiyaçların karşılaması gerekmekte-
dir. Bu evrensel ihtiyaçlardan biri de inançtır.
Dinler insana hakikate ulaşmasında iddialı olan kurum-
lardır. Ancak hiçbir din insanı doğrudan hakikate ulaştırmaz.
İnsan dinin rehberliğinde kendi emeği, gayreti, ciddiyeti ve bi-
rikimi ile hakikate ulaşır. Dinde kendini gerçekleştirme bu an-
lamda insani bir çabadır. Ancak bu insani çabaya destek olacak
rehberlik faaliyetlerinin yapılması gerekir. İnsan kendini seçe-
rek gereğini yaparak bir din inşa eder. Din rehberlikte kimden
nasıl yardım alınırsa alınsın kendini gerçekleştirmesi gereken

116 Fersahoğlu,age, 536.


117 İbrahimYıldız, Kur’an’a Göre İnsanların Yanılgıları, (Bursa: Uludağ Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2018), 25.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 113

insanın kendisidir. Birey dinsel varoluşunu kendi tercihleri,


karar ve eylemleri doğrultusunda oluşturması gerekir.
Dinde motivasyon aracı olarak kullanılabilecek çok sa-
yıda inanç ve uygulama bulunur. Hatta din bütün boyutları
bir motivasyon kaynağı olduğu söylenebilir. Kendini gerçek-
leştirmede insanın kendi iç rehberliği iman ve niyet ile başlar.
Bunlar en önemli motivasyon araçlarıdır. Bunun dışında diğer
motivasyon araçları ve motivasyon kaynağı olarak kullanıla-
bilecek durum ve inançlar olarak şunlar sıralanabilir: Allah’ın
bağışlayıcı sıfatları ve merhameti, tövbe ve bağışlanma dileği,
cennet ve cehennem inancı, iyi ve güzel davranışlardan sonra
duyulan vicdani rahatlık ve iç huzur, ibadetler, dua ile Allah’a
duyulan yakınlık, ders çıkarılırsa günah ve sonrasındaki piş-
manlık, Kur’an okumak ve dinî konularda bilgilenmek, yaşlı-
lık, ölüm, bizim veya başkalarının yaşadığı ahlaki iyi ve kötü
sonuçlar, ibretlik yaşanmışlıklar, nimetler de sıkıntılar, dini
tecrübeler, dinin kolaylıkları, sabrın mükafatının hatırlanma-
sı, davranışları sorgulama ve muhasebe, sevap ve günahların
ahiretteki karşılığını hatırlanması, iyilik yapmaktan duyulan
haz, yaşananlardan alınan dersler, hasta ziyareti, kabir ziyare-
ti, evrendeki düzen ve işleyiş, Allah’a kul olmanın vereceği şe-
ref ve onuru hatırlama, duaların kabul olacağı inancı, Allah’ı
hep yanımızda hissetme, iyi insanlardan görülen örnek dav-
ranışlar, bize karşı yapılmış iyilikler, Allah korkusu ve sevgisi,
namaz, kendisini seven, gören, işiten karşılık veren bir Allah
inancı, mantığını kullanma ahlaki anlamda sonuçlar üzerinde
düşünme.
Düşünce, duygu ve davranışlarımızın itici gücü, motivas-
yon kaynaklarımızda gizlidir. İnanan kişinin fiillerinin arka-
sında motivasyon olarak iman, Allah rızası için iş yapma, azim
kararlılık ve çaba yani cihad yer alır.118 İman kaynaklı değer-

118 Ramazan Gürel, Din Eğitimi Açısından Kur’an’da Hz. İbrahim (a.s.), (İstanbul:
114 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ler bireyin en önemli motivasyon kaynağıdır. Bu değerlerin


açılımı tüm hayatı kuşatır. İman, iyi bir insan olmak için yeterli
nedene sahip olmaktır. Hatta kendi içinde değerler birbirlerine
motivasyon kaynaklığı yapar. Çünkü değerler inanan bireyin
eylemlerinde en güçlü dayanaktır. Bireyin ahlaki çabalarının
başarılı olması motivasyon seviyesinin ve performansının
gücü değerlerinin gücüyle orantılıdır.
Birey çok iyi niyetle yola çıksa, planlamasını en iyi şekilde
yapsa, iradesini yerli yerince kullansa bile davranışını düzen-
lemek için yeterince motive olmamışsa ya hedeflerini gevşetir
ya da başarısız olur. Hedeflere ne kadar motive olunursa çaba
ve gayret de o oranda artar. Hedefler gerçekleştirildiğinde
yetkinlik ve özgüven duygusu gelişir ve motivasyon da artar.
Bu nedenle birey, kendi ahlaki gücünü ve başarısının farkında
olmalıdır. Başarılı olduğu durumlarda benlik saygısına önem
vermelidir. Değerlerle davranış beklentileri açıkça ortaya ko-
nulmalı ahlaki gelişim düzeyinde geriye gitmemelidir. Kalıcı
ahlaki yapının önemli bir başarı düzeyi olduğu bilinmelidir.
Kötü sonuçlara odaklanmak yerine iyi davranışları görüp ken-
dini hayra teşvik etmek motivasyon açısından önemlidir.119
Dinin insanı içten, duygusal anlamda motive etmeye ça-
lışmasının amaçlarından biri, insanın sorumluluklarını içten
gelerek yerine getirmesi içindir. İçsel motivasyon sayesinde
Allah’ın insana yüklediği sorumluluklar yük olarak görül-
mez. Allah yoldan çıkanları sahipsiz bırakırken yolda olanla-
rı ise ilahi desteğiyle motive etmektedir. Ancak inanan insan
korku ve ümit dengesinde hareket eder. Bu duygusal tutum,
Hz. Peygamber’in ve Kur’an’ın önemli özelliklerinden olan
müjdeleme ve korkutmaya uygun bir tavırdır.120

Marmara Ünivesritesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü,Doktora Tezi, 2011), 141.


119 Courtney Ackerman, What is Self-Regulation? https://positivepsychology.com/

self-regulation/
120 el-Bakara 2/119.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 115

2.13. Öz-farkındalığı Artırma


Öz-farkındalık, bireyin kendisini ve ilişkilerini yönetirken
kişinin duygularını, güçlü yanlarını, zayıf yanlarını, itici güç-
lerini, değerlerini ve hedeflerini bilinçli olarak belirleme ve
başkaları üzerindeki etkilerini tanıma yeteneğidir. Çevreden
tamamen bağımsız olmayan farkındalık, bireyin kendi kalbin-
de, gönlünde ve zihninde neler olup bittiğinin bilincinde olma-
sıdır. Öz-düzenleme öz-farkındalığı ve kişinin kendi duygusal
durumunu ve çevresel uyarıcılara karşı geliştirdiği tepkileri iz-
leyip kontrol etmesini sağlar. Farkındalık, kişinin kendi inanç,
düşünce ve hislerinin aktif olarak kullanmasına ve bilinçli ka-
rarlar alınmasına aracılık eder. Öz-farkındalık olmadan, insanın
farklı bir yolu deneme, yansıtma ya da seçme yeteneği devreye
girmez. Ayrıca farkındalık değerlerden bağımsız değildir. Far-
kındalığı oluşturan yine değerlerimizdir. Bireyin kendi oluştur-
duğu değerlere atfettiği önem, dikkat ve ciddiyet farkındalığı
besler. Farkındalık, birey için önemli olan değerlerin yaşantıya
geçmesi için planlamaya, yapmaya odaklamaya, eksikleri göz-
den geçirip hatırlamaya, gerçekleştirilecek davranışı daha fazla
geliştirmeye neden olur. Farkındalık, dikkat becerilerini geliş-
tirmenin mükemmel bir yoludur. Birey yıkıcı duygularını ve
dürtülerini kontrol etmeyi, yönlendirmeyi ve değişen koşullara
uygun bir şekilde adapte etmeyi öz farkındalıkla başarır.121
Din insandan kendisi olmasını kendisi gibi davranmasını
ister. Bu anlamda din, insanın kendisi olmasını kolaylaştırır. Her
varlık kendi özel yaratılışı ile kendisini gerçekleştirir. Kendini
gerçekleştirmede kişinin yaratıcılığını ve yeteneklerini hare-
kete geçirmesi, zıt kutuplarını bütünleştirebilmesi, kişiliğini
tekrar tekrar yeniden düzenlemesi, geçmişin alışkanlıkların-
dan koparak bağımsız yaşama çabasına girmesi, çevre ile olan
etkileşimlerinde etkin bir özne olarak rol alması gerekir. İnsan
kendinden kaçamaz. Kendisini gerçekleştirmek için can atar.

121 Courtney Ackerman, https://positivepsychology.com/self-regulation/


116 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

2.14. Düşünce Sistemi Geliştirme


Düşünme duyum ve izlenimlerden tasarımlardan ayrı olarak
aklın bağımsız ve kendine özgü karşılaştırmalar yapma, ayırma,
birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi, objeler ye-
rine onların sembolik mümessilleri ile problem çözme şeklinde
tanımlanmıştır. Düşünme büyük ölçüde sessiz konuşmadır.122
Dinî metinlerin arkasında yatan gerçek anlamı keşfetmek
için zihinsel çaba gerekir. Bu çaba olayları sadece olgusal dü-
zeyde değerlendirme riskini ortadan kaldırır. Düşünme avan-
tajı ile metnin ve hayatın görünen yüzünün ötesine geçme
imkânı sağlanmış olur.123 Doğrudan insana bildirilen öğre-
tilenler yanında öğretilmeyenlerin de insanın kendi kendine
keşfetmesi akıl gücü ile olur.124 Bu sayede bilgi genişler ve bi-
linmeyenden bir parça koparılır.
Dini algılamak, öğrenmek, hakkında bilgi sahibi olmak, dü-
şünmek, yorum yapmak, onun insan hayatındaki yerini belirle-
meye çalışmak gibi birçok konu bilişsel etkinliği gerektirir. Zi-
hin dışarıdan aldığı duyu izlenimlerini bilgiye çevirir. Beş duyu
ile algılananları, gelen haberi ve sözü iki şekilde bir işleme tabi
kılar. Önce onu anlar ne dediğini kavrar ve sonra onu yorumlar.
Ne demek istediğini nedenini ve amacını ortaya koyar. Böylece
gelen vahyi anlama ve yorumlama aklın görevleri içine girmiş
olur.125 İnanılan dinin kurallarını anlayıp onlardan bir sonuca
gitmeye çalışmak zihinsel eylemlerle gerçekleştirilir.
Bilişsel süreçler, doğal işleyiş gereği olarak kanıt peşinde ko-
şar. Akıl kanıtladığını kabul eder, kanıtlayamadığını reddeder
ya da yeni kanıtlar arar. Bu işleyiş biçimi dinsel değerler için
de geçerlidir. Bilişsel süreçler boyutunda inanan insan, Allah’ın
varlığı, dinin gerekliliği ve hükümlerinin geçerliliği gibi konu-

122 Fersahoğlu,age, 445.


123 Düzgün, age, 215.
124 Düzgün, age, 206.
125 Düzgün, age, 274.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 117

larda kanıt arar.126 İnsanın anlamadığı, tutarsız ve yararsız bul-


duğu bir yapıya bağlanması kendi aklını inkâr olur. Bu nedenle
inanan insanın inanması için yeterli kanıtı olmalıdır. Başka bir
deyişle inanç, sağlam kanıtlara sahip olmak demektir.
İşlevsel bir akıl, dinin insandan istediği en önemli taleptir.
Bu nedenle akletmek insanın kendini gerçekleştirmesinde en
önemli etkinliktir. Aklını kullanmadan kendini gerçekleştir-
mek mümkün değildir. Aklını kullanmak ise bilgiyi kullan-
maktan geçer. Düşünmek, akıl marifetiyle bilgiyi işlemek el-
verişli duruma getirmektir.127
Bilme, anlama, kavrama, şuur, idrak insanın en önemli ye-
tenekleridir. Birey kendini düşünceleri ile gerçekleştirir. Çün-
kü akletmenin ürünü olan düşünce, insanın bilinçli harekette
bulunmasını sağlar. Bilinç, bireyin her türlü bilgi düşünce ve
davranışlarını organize eden zihinsel bir durumdur. İnsanın
inanç, istek ve bilgisi hakkında sahip olduğu kavrayış kapa-
sitesidir. Aynı zamanda kendi kendisinin veya konumunun
farkında olma yetisidir. İnsanın çevresindeki olay nesne ve
durumları algılaması ve algılanan şeylerin niteliklerini ayırt
etmesi ve onlardan haberdar olması ancak bilinç yolu ile
olmaktadır.128 İnsanın kendi olma yolunda kullanacağı aynası
kendilik bilgisidir. İnsan bilgi ve bilinç ile kendisi olabilir.
Zihnî tembellik ne yazık ki bütün öğrenme mekanizmala-
rını ağırlaştırır.129 Aklını kullanamayan insan, hayat güçleri-
nin önemli bir kısmını boşa çıkarmış sayılır. Düşünme ahlaki
alanda da çok önemli işler görmektedir. Çünkü insan ahlaki
davranışın değerini aklını kullanma ile elde eder. İnsan aklını
ahlaki çıkarımlarda kullandıkça ahlaki olarak gelişir, güçlenir
ve mutlu olur. Kendinden bir şey öğrenemeyen insan başka
kimseden bir şey öğrenemez.

126 Kayıklık,agm.
127 Fersahoğlu, age, 445.
128 Demir, Acar, age, 58.
129 Payot, age, 20.
118 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Düşüncede tutarlılık kalpte şüphenin olmaması insanı mut-


lu ve huzurlu yaşamasına vesile olur. Zaten her varlığın mutlu-
luğu ne için yaratıldı ise onu yerine getirmesi ve kendi yaratılış
amacını yaşaması gerekir. İnsan ruhu da madde olmadığı için
maddi şeyler insan ruhunu tatmin etmez. Manası bütünlükle
kavranan hakikatler insan ruhunu mutlu eder.130 İnsan tutarlı
bir zihin yapısına sahip olması kendini gerçekleştirmede önem-
li bir adımdır. Kur’an’ın önemle üzerinde durduğu selim kalbi
bozan yalnızca küfür, nifak, fitne ve fesat değildir. Selim kalpte
şüphenin de olmaması gerekir. Şüphenin olmaması mantıkta
çelişkinin olmaması, düşünce yapısında ve kavramsal sistem-
de tutarlılıkla sağlanabilir. Şüpheyi yok etmenin tek ilacı araş-
tırmak, sorgulamak ve eleştirmektir. Aklını kullanamayanlar
şüphe içinde yaşar ve şüphe içinde ölürler.
Kendini gerçekleştirmek için yalnızca Allah’ın iradesi-
ne başvurmak yeterli değildir. Aynı zamanda burada neden
itaatkâr davranmanın gerektiği sorusu sorulmalı ve cevaplan-
dırılmalıdır. Aklı ve iradesi olan bir varlıktan basitçe verilen
emre itaat etmesi beklenemez. Çünkü o takdirde gerçekleşti-
rilen bir itaat yükümlülüğü ve özgürlüğü ortadan kaldırır. Bu
nedenle ahlaklı olmanın nedenini sadece otorite ile açıklamak
bağımlı ahlak anlayışını doğurur. Söz konusu Allah’ın otorite-
si bile olsa insan daima ahlaki davranıp davranmadığını kendi
içsel süreçleriyle belirlemelidir. Bu kendi ahlakına, kendi ey-
lemine sahip çıkmak ve kendini gerçekleştirmesi için şarttır.131
İnsan sürekli hazır bilgi ile yetinir ve kendi düşünce gücünü
bilgiye katmazsa düşünce tembelliğine yakalanır. Ahlaki akıl
yürütmede başarısız olur.
Din dağınık olan insan zihnini belli konulara odaklanma-
sını sağlar. Bu nedenle din, insanların kendi eylemleri ile ilgili

130 Çamdibi, Eğitim İlkeleri ve Rehberlik, 176.


131 Heinzmann, “İnsan ve İnsan Onuru –Toplumsal Yaşam İçin Etik ve Ahlak”,
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 119

olarak neyi niçin yapmaları gerektiği konusunda düşünmek


ve karar vermek yerine yalnızca Allah’ın isteğini dogmatik ola-
rak yerine getirmek ve emrine uymak demek değildir.132 Din
insandan kendi eylemleri üzerine düşünmesini ister. Körü kö-
rüne bir bağlılık değil, bilinçli bir bağlılık ve ilişki kurmasını
arzular. Din insana hayat tarzı dayatmaz, aksine teklif eder.
Başkaları tarafından yönetilen, kontrol edilen, manipüle edi-
len ve özgür olmayan bir birey kendini gerçekleştiremez.
Düşünmede bazı aşamalar yaşanır. Duyu organlarıyla algı-
lamanın gerçekleştiği tecrübi düzey, algıladıklarımızı anlama-
ya ve açıklamaya çalıştığımız entelektüel düzey, önerme ha-
line getirmeye çalıştığımız anlayış ve açıklamalarımızın doğ-
ruluk ya da yanlışlığını test ettiğimiz akli rasyonel düzeydir.
Rasyonel olduğuna karar verdiğimiz bilginin bize bir sorum-
luluk yüklediği bilinç ve farkındalıkla amelde bulunma son
düzeydir. Düşünme sürecinin sonunda yaratıcılık ve eyleme
ulaşılır. Dini düşünce yalnızca spekülatif bir egzersiz olmanın
ötesinde bir eylemle sonuçlanması gerekir.133 Kısaca dinî dü-
şüncenin insanı salih eyleme götürmesi beklenir.

2.15. Benlik Saygısı Oluşturma ve Koruma


Her insan kendi ihtiyaçları ile genel özellikleri yanında
kendisine ait dünyasıyla da özeldir. İnsan kendi ihtiyaçlarının
hiyerarşini kendi değerleri ile düzenler. Her insan kendi iç ve
dış çevresi ile özeldir. Bu anlamda insan çevresel ilişkileri ve
etkileşimi ile özgündür. Ahlaki kişiliği, tercihleri, tutum ve
alışkanlıkları ile özeldir.
Kendini gerçekleştirme olumlu bir benlik oluşturma sonu-
cunda ulaşılan bir düzeydir. İnsanın kendisi hakkındaki düşün-
celeri kendisini gerçekleştirmeye aracılık eden en önemli unsur-

132 Jessica Stone, “Self-Actualization, “Reason,” and Religion”.


133 Düzgün, age, 116.
120 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

dur. İnsan hayatında her zaman kendisi hakkındaki düşünce-


lerle karşılaşır ve yüzleşir. Özellikle insanın kendisi hakkında
düşünceleri; seçici algılama, abartma, küçümseme, aşırı genel-
leme, bireyselleştirme, ya hep ya hiç tarzı düşünme ve keyfi
çıkarsama gibi yapılan ve tekrar edilen hatalardandır. Mükem-
meliyetçilik ve hiççilik insana yakışmaz ve gerçeği de örter. Kişi
kendisini, çevresini ve geleceğini nasıl algılıyorsa kendini öyle
görür ve kendisine karşı öyle davranır. Kendini işe yaramaz ve
değersiz hisseden bir birey çevresinin de onu böyle gördüğünü
düşünerek gelecekte de iyi bir hayatı olamayacağına inanmaya
başlar. Karamsarlığa kapılır. Bu nedenle kendini gerçekleştir-
me yolunda atılması gereken ilk adım kendini doğru algılama
ve doğru tanımadır. Bunun için kişinin yeterliliklerini, karakter
özelliklerini, güçlü ve zayıf yanlarını bilmesi gereklidir.134
Benlik saygısı, bir kişinin kendi değeri hakkındaki genel al-
gısını ifade eder. Benlik saygısı bir kişinin kendine verdiği de-
ğer, takdir ve onaydır. Benlik saygısını, genetik, kişilik, yaşam
deneyimleri, yaş, sağlık, düşünceler, sosyal koşullar, başkala-
rının tepkisi ve benliği başkalarıyla karşılaştırma gibi unsurlar
etkileyebilir. Benlik saygısı, bir bireyin kendi değerinin öznel
değerlendirmesi olduğundan kendisiyle ilgili inançları ayrıca
başarı, umutsuzluk, gurur ve utanç gibi duygusal durumları
da kapsar. İnsanların kendi değerlerini ölçmek ve karşılaş-
tırmak için kullandıkları diğer bazı ölçütler; görünüm, sahip
olunan finansal varlıklar, tanıdıkları ve içinde yaşadıkları sos-
yal çevrenin nitelikleri, mesleği, başarıları ve kazançları olabil-
mektedir. Ahlak ve din alanında ise bir insanın benlik saygısı
değerler üzerinden belirlenebilir. Bu nedenle din ve ahlak ala-
nında bir insanı hiç kimse değersizleştiremez. Ancak bireyin
ahlaki tercihleri insanı değerli ya da değersiz kılar. Bireyin
kendini ve kendi değerlerini kabullenmesi onlara değer verme
ile kendine değer verme arasında önemli bir ilişki vardır.

134 Karaeloğlu, “Kendini Gerçekleştirmek”.


KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 121

Benlik kavramı kendimiz hakkında ne düşündüğümüz-


dür, ‘ben’imizi nasıl hissettiğimize dair olumlu ya da olumsuz
değerlendirmelerdir.135 Benlik saygısı, kendimize dair düşün-
düğümüz, hissettiğimiz ve kendimizle ilgili inandığımız yargı
ve değerlendirmelerimizdir. Kendimizi sevilmeye ve saygı du-
yulmaya layık olup olmadığımızla ilgili düşüncelerimizdir.136
Benlik kavramı “Ben kimim?” sorusunu sorduğumuzda ve-
rilen cevaptır. Kişinin kendi eğilimlerini, düşüncelerini, ter-
cihlerini ve alışkanlıklarını, hobilerini, yeteneklerini, zayıf ve
güçlü yönlerini bilmesidir. Basitçe söylemek gerekirse, kim ol-
duğumuzun farkındalığı benliğimizi ortaya koyar. Benlik ki-
şinin varlığının bilincinde olma durumu ve buna bağlı olarak
irade eylem ortaya koyma özelliğidir.137
İnsanın başkası olmak gibi bir zaafı var. Bu zaaf bazen bire-
ye toplum, anne ve baba veya eğitimciler tarafından dışardan
empoze edilmektedir. Bazen de başkası olma role insanın ken-
disi kendisini zorlar. Kendisi olmayanın kendisini gerçekleş-
tirmesi mümkün değildir. Başkası olma insanın kendisi olma-
sını zorlaştıran bir durumdur. Bu nedenle bizim için en güzel
‘ben’in, kendi ‘ben’imiz olduğu kabul edilmelidir.138
Benlik saygısı birçok ilişkinin başlamasında sağlıklı bir
şekilde yürütülmesinde etkili olur. Her birey kendi benlik al-
gısına göre bir ilişki ve eylem geliştirir. Ahlaki karar ve dav-
ranışlarında da benlik saygısı kişiyi etkiler. Kişinin değerli ol-
duğunu, sevilebilir olduğunu, bu yaşam için gerekli olduğu-
nu hissetmesi ve düşünmesi ahlaki karar ve eylemler için çok
değerli düşüncelerdir. İnsanın diğerlerine kıyasla kendisine
karşı nasıl bir tutum geliştirdiği benlik saygısı ve kendine de-
ğer açısından önemlidir. Benlik saygısındaki saygıdan diğer
insanlar da pay alır.

135 Courtney E. Ackerman, “What is Self-Worth and How Do We Increase it?”


136 Courtney E. Ackerman, age.
137 Acar, Demir, age, 52.
138 Courtney E. Ackerman, age.
122 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Her bireyin her alanda kendisini mükemmel hissetmesi ge-


rekmez. Fakat ahlaki alan her insanın başarabileceği ve başar-
ması gereken bir alandır. Herhangi bir konuda yetersizlik söz
konusu alanın etki alanına göre sınırlıdır. Ahlak ve değerler
alanının ise ilgili olmadığı bir varlık alanı yoktur. Aslında ken-
dine değer, kendi kendimizin özünde yer almaktadır. Düşün-
celerimiz, duygularımız ve davranışlarımız, kendimize ait olan
değerlerimizle yakından ilişkilidir. Kendisine değer vermeyen
değer üretemez, kendisini sevmeyen sevgi açığa çıkaramaz.
Kendini kabul etme genellikle başarı getirir. Buna karşılık,
başarı genellikle başkaları ile rekabet yoluyla elde edildiği de
bir gerçektir. Başkalarıyla rekabet ederek başarılı olmamız
kendimizle gurur duymamızı ve kendimizi kabul etmemizi
geliştirmemizi sağlar. Ancak ahlaki ve dinî alanda rekabet ah-
laki başarı getirmez. Yardımlaşma, işbirliği ve paylaşma, bir
başkasını düşünme ahlaki başarıda en önemli değerlerdir. Bu
nedenle ahlaki alanda insanın kendisini değerli bulması de-
ğerlerle barışık olmasından geçer. Kendine değer vermede
ahlaki kabiliyet, ahlaki çaba ve ahlaki performans söz konusu-
dur. Bireyin kendine olan değer duygusunu artırmak için ah-
laki yönden sevgi, saygıyı hak etmesi ve değer gösterip değer
gören bir insan olması gerekir.
Psikologlar genellikle benlik saygısını kalıcı bir kişilik özelli-
ği olarak görse de ahlaki alanda geçerli olan bireyin kendi değer-
leriyle barışık olup olmamasına bağlı olarak durumun değiştiği-
dir. İnsanın öncelikle kendi değerlerini anlaması ve bizzat uygu-
layarak pekiştirmesi benlik saygısının sürekliliğini sağlayabilir.
İnsan kendisine saygı duyduğu ve kendisini sevdiği zaman
başka birini daha rahta sevebilir ve ona saygı duyabilir. Kendi-
ne saygısı yüksek olan insanlar daha tatmin edici, sevgi dolu ve
istikrarlı ilişkiler geliştirerek toplumsal barışa katkı sağlar.
Bireyin kendisinin değerli olup olmadığı önemli ölçüde
kendisini anlamaktan ve doğru bir şekilde tanımasından ge-
çer. İnsan kendisinin değerini ölçmek için öncelikle kendisinin
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 123

kim olduğunu ve tam olarak ne istediğini bilmelidir. Özellik-


le değerlerini gözden geçirmesi ve önceliklerini tespit etmesi
gerekir. İnsanın kim olduğu hakkında iyi bir fikri olduğunda
ise kendini kabul etmesi ve geliştirmesi gerekir. İçsel iletişim-
de kendisi ile yaptığı konuşmalarda pozitif ve canlandırıcı bir
kullanması da önemlidir. Kişi değerleri ile barışık olduğu sü-
rece kendisini takdir etmeye, kendini anlamaya, kendini kabul
etmeye, kendini sevme ve kendini korumaya devam etmeli-
dir. Başkalarını memnun etmek ve suçlamak için değil de kişi-
sel gücüne dayanarak başına gelen her şeyin sorumluluğunu
üstlenmelidir. Yaşamındaki olayları ve koşulları değiştirme ve
yönetme konusunda kişisel gücünü harekete geçirmelidir.139
Benlik saygısını kazanmak ve sürdürmek için otantik
olma, farkındalık, yansızlık otantik davranış ve ilişkisel uyum
önerilmektedir:140

 Farkındalık, bir kişinin kendisinin olumlu ve olumsuz


kişilik özelliklerini, ihtiyaçlarını, değerlerini ve tercihle-
rini bilmesi ve kabul etmesidir. Bireyin gerçek benliği
ile bilinçli farkındalığı arasındaki açıklık kişiyi kendine
yabancılaştırır. Bu açıklık ne kadar fazla ise bireyin ken-
dine yabancılaşma düzeyi de o kadar artar.
 Yansızlık, kişinin kendisiyle ilgili gerçekleri çarpıtma-
dan, abartmadan ve görmezden gelerek değil, kişiliği-
nin olumlu ve olumsuz yönlerini, duygularını ve diğer
içsel deneyimlerini tarafsız bir şekilde gerçekçi olarak
değerlendirmesini ifade eder.
 Otantik davranış, kişinin davranışlarının ödül elde etmek
ya da cezadan kaçınmak için ‘sahtelik’ içinde değil, kendi
değerleri, tercihleri ve ihtiyaçlarıyla uyumlu olmasıdır.

139 Courtney E. Ackerman, age.


140 İlhan,Özdemir, “Otantiklik Ölçeğinin Türkçe’ye Uyarlanması: Geçerlik ve Gü-
venirlik Çalışması”, 143-144.
124 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

 Otantik yaşam, bireyin bilinçli farkındalığı ile davranış-


ları arasındaki uyumu temsil etmektedir. Otantik ya-
şam, bireyin değişen birçok ortamda kendisi olması, de-
ğerleri ve inançlarıyla uyum içinde yaşama başarısıdır.
Otantiklik değerleri iç ve dış, görünen ve görünmeyen
boyutları ile dürüstlükle yaşamaktır. İyi bir rol model
olmak, tavsiye ettiği şeyleri uygulamak, güven duyulan
ilişkiler ve ortamlar yaratmak ve değerlerle uyum için-
de yaşamaktır.141 Dinî alanda kendini gerçekleştirme
büyük oranda otantik davranma ile temellendirilebilir.
Otantiklik dünya hayatından ebediyete kadar uzun va-
deli yarar olan bakıyatus’salihat’a kalıcı değerlere ulaşmak
için imanı ile tutarlı şekilde hareket etmesidir. Din ve
ahlak alanında otantiklik konusunda insanın yapma-
dıkları da yaptıkları kadar önemlidir.
 İlişkisel uyum ise kişinin yakın ilişkilerde açık, içten ve
başkalarının onu görmek istediği gerçek kişi olması şek-
linde tanımlanmaktadır. İlişkilerde dışsal etkiyi kabul-
lenme bireyin başkalarının etkilerini kabul etmeyi ve
onların beklentilerine uygun yaşamayla ilgili inançlarını
ve farkındalığını ifade eder. Bireyin kendine yabancılaş-
ması ve dışsal etkinin fazla olması sahteciliği/yapaylığı/
sanallığı yani otantik olmamaya neden olur.

Otantiklik düzeyi arttıkça bireylerin daha fazla öz-saygı,


öznel iyi oluş, yaşam doyumu ve kendilik hakkında olum-
lu duyguya sahip oldukları belirtilmiştir. Bireyin kişilerarası
ilişkilerde gerçek benliğini ortaya koyması psikolojik sağlığa
olumlu katkı sağlarken, dış baskıdan veya cezadan kaçınma
adına kendisini ortaya koyamaması da psikolojik sağlık için
bir tehdit oluşturabilmektedir. Otantikliğini baskılayan bi-

141 Courtney Ackerman, age.


KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 125

reylerde daha fazla kaygı, stres, depresyon ve hatta fiziksel


şikâyetler ortaya çıkabilmektedir. İçten güdülenen ve özerklik
gibi temel psikolojik ihtiyaçlarını karşılayan bireylerin daha
otantik oldukları belirtilmektedir. Toplumsal yaşamda olduk-
ça önemli olan sosyal onay ve sosyal kabul ile psikolojik sağlık
ve ihtiyaç olan kendi amaçlarımı seçme ve bağımsız olma değerleri
arasında sağlıklı bir denge kurmak gerekmektedir.142
Bireyin tüm duygularını, arzu ve isteklerini, beklentilerini,
değerlerini, potansiyelini, ilgi ve kapasitesini ortaya koyacak
tutum ve davranışlar geliştirmesini ve sürdürmesini engel-
leyen faktörler bulunabilir. Kaygı, çatışma ve savunma gibi
pisikolojik durum ve tutumlar gibi faktörler bireyin kendine
yabancılaşmasına ve benlik tasarımını geliştirmesine engel
olabilmektedir. Bu durum kendini yöneltme, düzenleme ve
kontrol etme kapasitesinin engelleyebilmekte bireyin kendi-
ne ve çevresine karşı psikolojik ve sosyolojik uyumsuzluğuna
sebep olabilmektedir. Kendini gerçekleştirme yolunda olan
kişi kendi ile yüzleşme cesaretini gösterebilmeli, sahte kimlik-
lerinden, korkularından, saplantılarından arınmalı ve gerçek
kişiliğini yaşama imkânını sağlamalıdır. 143
İnsanın kendisi hakkındaki düşüncesi her zaman olumlu
değildir. İnsan sürekli olumsuz düşüncelerin etkisi altında ya-
şar. Şeytan ve nefis insanı değersizleştirmek için sürekli saldırı
hâlindedir. İnsanın kendi gözünden düşmesi her türlü hayır-
dan düşmesi anlamına gelir. Bu saldırıların bir kısmı içten bir
kısmı dıştandır.144 İnsan bu tür değersizleştirme düşüncelerini
kabullenmemeli kendini daha olumlu düşüncelerle savunma-
lıdır. Allah’ın insan değer vermesi benlik saygısı bakımında
çok önemli bir göstergedir. İnsanın bu değere saygılı olması

142 İlhan,Özdemir, aynı yer.


143 Ayla Akbaş, “Ergenlerin Kendini Gerçekleştirme Düzeylerini Etkileyen Bazı
Faktörler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi (1998), 3.
144 Kâf 50/16.
126 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

kendisine saygılı olmasını sağlayacaktır. Allah’a içten bağlı,


samimi, kararlı ve ayakları sabit duran insanların üzerlerin-
de vesveselerin bir etkisi yoktur. Allah inananlara hitaben “siz
kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar
size zarar veremez.”145 buyurmuştur. Bireyin başarılı olabilmesi
için kendisini çevreleyen dünyayı olumlu bir şekilde algıla-
ması onarla dost olması gerekir. Bu dostluk Allah dostluğu
ile kolaylaşır. Bu sayede birey kendi düşünce, duygu ve bakış
açılarını da olumluya dönüştürebilir. Bu durum bir bakıma ki-
şinin kendi benliği ile ilgili algısını yönetmesi anlamına gelir.

2.16. Vicdan Oluşturma


Vicdan ahlak alanı ile ilgili bir kavramdır. İnsanın kendini
anlaması, tanıması, kendini gerçekleştirme yolunda yürütecek
yönlerden biri de vicdan kavramıdır. İnsan birçok ahlaki değe-
ri vicdanı ile yaşatır. Dinler insanın özünde saklı olan yüksek
ahlak değerlerini gerçekleştirme doğrultusunda söz konusu
potansiyelleri uyandırmaya çalışır. Kendini gerçekleştirme, bu
anlamda insanın yüksek değerler yolu ile insanlığının dışavu-
rumu olduğu söylenebilir.146 Bireysel, toplumsal ve evrensel
insanlık vicdanından söz edilebilir. Yüksek ortak evrensel de-
ğerler insanlığın ortak vicdanını oluşturur. Bu değerler çağ-
dan çağa, toplumdan topluma değişikliğe uğramaz. Örneğin,
can ve malın dokunulmazlığı, verilen sözü tutmak, dürüst ol-
mak, çalışkanlık, yardımseverlik, vefalı olma, güvenilir olma,
doğru sözlü, insaflı olmak, karşılık beklemeden iyilik yapmak,
her insan topluluğunda, her kültür çevresinde aynı derecede
önemlidir. Bu nedenle din, insanları ahlaki açıdan derinden
etkileyen, değerler boyutu ile hayatlarına yön veren, evrensel

145 el-Mâide 5/105.


146 Öznur Özdoğan, “Kendini Gerçekleştirme Açısından İnsan-Din İlişkisi”, Anka-
ra Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (1997),
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 127

değerlerle insanın kendini gerçekleştirmesi sürecinde yararla-


nabileceği bir kaynaktır.147
Dinî alanda kendini gerçekleştirme bir bakıma vicdan ge-
liştirmedir. Çünkü insanın kendisi ile olan ilişkisinde ortaya
çıkan en önemli olgu değerlerdir. Dinin değer dünyası, dü-
şünce, duygu, tecrübe ilahi bilgi her türlü birikime açıktır. Din
bireysel ve toplumsal insan tecrübesine, yaşanmışlığa değer
verdiği gibi tarihi olayların da değer açısından gözlenmesini
ister. İnsan değerlerini oluşturma aşamasında dinden yarar-
lanırsa başka alanlarda bulamayacağı avantajlar elde eder.
İnsan dinden yararlanmadığı takdirde ahlaki değerlerin ya-
pılandırılmasında yalnız kalır. İnsan dini değerler sayesinde
çok büyük bir anlam dünyasının parçası olurken dini değerler
olmaksızın çok sınırlı bir anlam dünyası oluşturabilir. Hatta
saçma ile de karşı karşıya kalabilir. Çünkü dindışı diğer par-
çacı anlam arayışları zaten dinin içinde ve dinî değerlerde bu-
lunur. Dindışı değer sistemleri bile çoğu zaman din merkezli
olarak ortaya çıkmıştır. Yani din karşıtlığı olarak ve yine dini
merkeze alarak görüşler ortaya konulmuştur.
İnsan dinî ve ahlaki alanda iki boyutu ile öne çıkar. Dolayı-
sıyla bütün tutum ve davranışlarında düşünce ve duyguların-
da bu ikilik vardır. İnsan iyi olacaksa kötülüğüne rağmen iyi
olacak, kötü olacaksa yine iyi tarafına rağmen kötü olacaktır.
İnsan kendi kötülüğünü aşmadan iyiliğe kendi iyiliğini aşma-
dan kötülüğe ulaşamaz. Allah insanın bedenini yaratmış vic-
danını oluşturmayı ise insana bırakmıştır. İnsan iç dünyasın-
da neyi oluşturuyor ve kuruyorsa insanın kendisi odur. Vic-
dan insanın en büyük ayırt edici ahlaki yeteneği ve en önemli
insani özelliğidir. Vicdan oluşturmada insan kendi inisiyatifi
ve sorumluluğu ile hareket eder. Bu alana doğrudan müda-

147 Ali
Ayten, “Kendini Gerekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğrencileri Üzeri-
ne Bir Araştırma”, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi (2005), 187.
128 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

hele mümkün değildir. İnsanın kısmen yaratılıştan getirdiği


vicdanını kendi gayreti ile oluşturup tamamlaması gerekir.
Allah bireyin başkaları tarafından yönetilmesi yerine kendi
vicdanına bağlamıştır. Vicdan oluşturmak için insan öncelikle
Allah’a karşı ahlaki bir özne olarak kendini yapılandırması ve
bu ilişkide Allah huzurunda kendi ahlaki onurunu oluşturma-
sı gerekir. Sonra başkaları için genel geçer bir yasa arayışına
girişmelidir.148 Zaten iç dünyalarını vicdan ile imar ve ıslah
edemeyenler dış dünyalarını da imar ve ıslah edemezler.
İyilik ve kötülüğün mücadele alanı olarak insan en fazla
kendisi ile iletişim ve etkileşim içindedir. İnsan hem vesvese
hem de ilahi ilham ve yönlendirmelere açıktır. Bu nedenle in-
sanda değersizleştirici istek ve tutkular yanında ruhun üstün
istekleri de vardır. Gelip geçici hevesler, zevkler yanında ebe-
di, onurlu bir varoluş da insanın içinde yok edilemez. İnsanın
kalbi takva ve fücura açılan isteklerle doludur. İnsanın kendi
içinde iyi kötü etkileşimi ile vicdan oluşur. Galip gelen taraf
kazanır. Bunun için de insanın öncelikle kendini tanıması ge-
rekir. Kendine biçtiği değer vicdanını dolayısı ile davranış-
larını da etkiler. Vicdan oluştururken özgür olması, olumlu
benlik algısı ve iyi niyeti özgeci değerler kazanmasına ve vic-
dan geliştirmesine katkı sağlar. Elbette insana kendi dışında
kalan çevre de vicdan oluşumuna katkı sağlar. İnsan olumlu
ve olumsuz etkileşimlerinin özelliklerini yansıtan bir vicdan
geliştirir. İnsan vicdanında geliştirdiği değerlerle kendini yö-
netir. Ahlaki kararlarını bu merkezden yönetir. Kuran bu du-
rumu “Herkes şakile’sine göre davranır.”149 ayeti ile özetlemiştir.
Ayette geçen şakile kelimesine Kur’an meallerinde şu anlamlar
verilmiştir; Şakile’sine göre davranmak yani; kendi yapısına,
mizaç ve meşrebine, huylandığı huya, kendi hâline uygun

148 Heinzmann, age.,


149 İsrâ 17/84.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 129

yolda, durumuna, yaratılışına, fıtrat tarzına, hal ve niyyeti-


ne, seciye ve karakterine, inancına, asli tabiatına, tasavvur ve
aklının verdiği istikamet üzere, kendi kabiliyetine, aldığı şek-
le, kişiliği ve inancı uyarınca ve kendi varlık yapısına uygun
davranır. Bu anlamlarda daha çok kişinin kendi gayreti, tercih
ve kararları ile iradeli olarak oluşturduğu kişilik ve karakte-
re vurgu yapılmıştır. Şakile tıpkı ahlak gibi insanın kendi iç
dünyasında değerlerle oluşturduğu vicdanı hatırlatmaktadır.
Kur’an insan ahlaki davranışlarının arkasında kişinin kendisi-
nin oluşturduğu kişilik ve karakterini görür.

2.17. Tutum Takınma


İnsanın kendini gerçekleştirmesinde tutumlar da önemlidir.
Tutum, hayata ve olaylara genel bir bakış, yaklaşım, hâl, durum,
vaziyet alış ve bir zihniyettir. Tutum, biliş, duyuş ve davranış
olmak üzere üç bileşenle açıklanmaktadır. Buna göre tutum-
lar nesne hakkında bilgi içerir, yani inanç ve düşünceler onun
bileşenleridir. Aynı zamanda nesne hakkındaki sevme veya
sevmeme gibi bir duygu içerir. Son olarak tutum davranışa
yönelik bir eğilimdir. Başka bir tanıma göre tutum, kişinin bir
psikolojik nesneye yönelik sergilediği olumlu ya da olumsuz
etkinin şiddetidir. Bu psikolojik nesne, herhangi bir sembol,
kişi, durum ya da fikir olabilir. Allport’a göre ise tutum, bi-
reyin bütün nesnelere karşı göstereceği tepkiler ve durumlar
üzerinde yönlendirici veya etkin güç oluşturan, yaşantılar yo-
luyla edinilen, zihinsel ve sinirsel bir davranışta bulunmaya
hazır olma halidir. Başka bir ifadeyle tutum, bireylerin belirli
bir kişiyi, bir grubu, kurumu veya bir düşünceyi kabul ya da
reddetmesi şeklinde gözlenen, duygusal bir hazır oluş hali
veya eğilimi olarak tanımlanmıştır. En sade tanımı ile tutum,
iyi-kötü, hoşlanma-hoşlanmama, yararlı-zararlı, gibi boyutlara
sahip psikolojik bir nesneye ilişkin genel bir değerlendirme
olduğu söylenebilir. Bireyler tutuma sahip olduklarında, iyi
130 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

veya kötü, zararlı veya yararlı, memnun ve memnuniyetsiz


olma, önemli veya önemsiz gibi duygusal boyutlar arasında
yargıda bulunmaktadırlar. Bu değerlendirme yargıları daima bir
şeylere yönelik olmaktadır ve genellikle bunlar tutum nesnesi
olarak isimlendirilmektedirler.150 Değerlerin tutumların oluş-
masında en önemli araçtırlar. Tutumlarında tutarsızlık yaşa-
yanlar değerlerini gözden geçirmeleri gerekir. Tutum donuk
değildir; geliştirilebilir. Tutumu besleyen iman en güçlü de-
ğerdir. İman bütün hâlinde bütün değerlerin kaynağı olduğu
için büyük ölçüde tutum, imanın tezahürü olarak ortaya çıkar
ve yaşar. Tutumlar da düzey bulunur. Örneğin inanan bir in-
san günahı sevebilir fakat işlemezken bir diğer inanan günahı
işlemeyi bile düşünmez hatta günah hiçbir şekilde ilgisini çek-
mez ve hoşlanmaz.

2.18. Kendini Aşma


Kendini aşma ile değerler arasında sıkı bir ilişki vardır.
Dinî değerler insanı kendisinin ötesinde daha yüksek ilişki-
lere, amaçlara ve anlamlara yöneltir. Yüksek idealler daha çok
fizikötesi olan, ilahi, lahuti, manevi ve gaybi olandır. İnsan
dini değerlerle kendisini aşan oldukça büyük bir anlam dün-
yasının parçası olarak görür. Büyük bir sistemin içinde değerli
bir parça olarak görev yaptığına inanır. Bu inanç ya da mane-
viyat, bireylerin kendilerini yerine getirecekleri görevle kendi
anlamlarını bulmaları ile aşkınlığa teşvik eder.
Dinlerin aşkınlık boyutu inanırlarını da aşkın düşünmeye
ve aşkın hissetmeye sevk eder. Aşkınlık bütün manevi boyut
ile insanları diğer tüm canlılardan ayıran bir özelliktir. İnsan
bu nedenle maddeyi ve görüneni aşmak ister. İnsanın kendi
aşkınlık boyutu insan ruhunun gerçek özgürlüğü ve özlemi-

150 Ömer Demir vd., “Çocukların Bilgisayara Yönelik Tutumları ile Teknolojiyle
Kendi Kendine Öğrenmeleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Eğitim ve Bilim
(2014), 258.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 131

dir. Bu nedenle insan yalnız görünen ile tatmin olamaz. Sahip


olduğu maddi servetin biraz daha fazlası, biraz daha fazlası
bu durumu değiştirmez. İnsan ancak değerleri ile aşkınlıkla
tatmin edici bir sonuca varabilir.
İnsanın aşkınlıktan beslenen değerleri merkeze koyması
ile maddeden ve kendinden başkalarına kayarak bencillikten
ve egoizmden kurtulur. Başkalarının gereksinimlerinin göz
önüne alarak kendini aşar. Başkalarını düşünmek ve başka-
ları için yaşamak Allah’ı razı edeceğinden bu diğerkâmlık
aşkınlığın somut bir işareti sayılır. Değerlerle hareket ederek
kendini aşmayı başaran insanlar artık kendilerini dışsal mo-
tivasyon veya dışsal ödüller ve taleplerle değil, içsel motivas-
yonla hareket ederler. İnanan insan için en büyük değer olan
Allah rızası ile gerçekleştirilmiş hayırlı bir iş ödülün kendisi
olur; ceza ise bizzat günahın kendisidir. Ahlaki kaygıda odak
Allah rızası olduğunda başka bir odağa ihtiyaç duyulmaz.
Bu durum başarıldığında da yüksek derecede kendinden
memnuniyet hâli olan huşu, vecd, hayret, mutmainlik gibi duy-
gular yaşanır.151 İslam, insanın üzerinde uluhiyet ve nübüv-
vet olarak tespit edilen ve kişinin çalışması ile elde edemeye-
ceği iki varlık aşamasını tüm insanlar için sınır kabul eder.
Bunun dışında mükemmelleşme aşamalarının en zirvesine
çıkma insanın gücü ve kudreti dâhilindedir.152 Ala-yı illiyyin
önü açık yükseliş makamıdır. Bu yükselişi Vehhab ismi ile
bahşedecek olan yalnızca Allah’tır.
Kendini gerçekleştirme bir bakıma insanın kendini aşarak
kendi ruh dünyasında kendisine erişebilmesi, kendi ile bulu-
şabilmesidir. Kendinde ve içinde yaşadığın toplumda kalarak
kendini aşma bir iç ve dış denge meselesidir.

151 https://positivepsychology.com/self-transcendence/
152 Şaban Ali Düzgün, Sosyal Teoloji İnsanın Yeryüzü Serüveni, (Otto Yayınları, 2018),

111.
132 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Kaynakça
http://www.rasyonelpozitifdernek.org/oz-belirlenim-kurami/.
Acar, Mustafa, Ömer Demir. Sosyal Bilimler Sözlüğü. Ankara: Adres
Yayınları, 2005.
Açık, Fatih. Kur’an- Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde
İnsan Hayatı. Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007.
Akbaş, Ayla. “Ergenlerin Kendini Gerçekleştirme Düzeylerini Etki-
leyen Bazı Faktörler”. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakül-
tesi Dergisi 8 (1998).
Altıntaş, Hayrani. “İslam’da Mesuliyet Duygusu”. Diyanet İşleri Der-
neği Başkanlığı Diyanet Dergisi 19/2 (1983).
Aydar, Hidayet. “Kur’ân’da Mes’ûliyete Riayet ve Riâyetsizliğin
Dünyevî ve Uhrevî Sonuçları”. Kur’an-ı Kerim’de Mes’ûliyet
(Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), M. Bedreddin Çetiner, 246-314.
İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006.
Aydın, Betül. “Rehberlik”. Rehberlikte Temel Kavramlar, yazan Bünya-
min Çetinkaya. Ankara: Pegem Akademi Yayınları, 2014.
Aydın, Hayati. Kur’an’da İnsan Psikolojisi. Ankara: Fecr Yayınları, 2016.
Aydın, Hayati. Kur’an’da Psikolojik İkna. Ankara: Fecr Yayınları, 2016.
Ayten, Ali. “Kendini Gerekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğren-
cileri Üzerine Bir Araştırma”. M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi
2005: 29.
Bilgin, Beyza. Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi. Ankara: Gün Yayıncılık,
1988.
Büyükdüvenci, Sabri. Eğitim Felsefesine Giriş. Ankara: Fol Yayınları,
2019.
Çamdibi, Hasan Mahmut. Eğitim İlkeleri ve Rehberlik. İstanbul: Çam-
lıca Yayınları, 2010.
Çamdibi, Hasan Mahmut. “Şahsiyetin Gelişiminde Bütünlük ve
Kendilik”. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi
Araştırmaları Dergisi 21 (2011): 9-19.
Çankaya, Zeynep Cihangir. “Özerklik Desteği, Temel Psikolojik İhti-
yaçların Doyumu ve Öznel İyi Olma: Öz-Belirleme Kuramı”.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi 4/31 (2009).
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesin-
de Bütünsel Öğrenme”. Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi 10/1 (2015): 74-98.
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 133

Demir, Ömer. Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örne-


ği. Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniveristesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2013.
Demir, Ömer, Sevil Yaşar , Gülşen Sert , ve Halil Yurdugül .”Ço-
cukların Bilgisayara Yönelik Tutumları ile Teknolojiyle Kendi
Kendine Öğrenmeleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”. Eği-
tim ve Bilim 39 (2014).
Demir, Şehmus. Kur’an’ın Temel Hedefi. Ankara: Fecr Yayınları, 2013.
Deniz, Gürbüz. Günümüz Dünyasında Müslümanlar. Ankara: Fecr Ya-
yınları, 2006.
Doğan, Recai, ve Remziye Ege. Din Hizmetlerinde Rehberlik ve İletişim.
Ankara: Grafiker Yayınları, 2015.
Düzgün, Şaban Ali. Sosyal Teoloji İnsanın Yeryüzü Serüveni. Otto Ya-
yınları, 2018.
Düzgün, Şaban Ali. Varlık ve Bilgi. Ankara: Yeni Çizgi Yayıncılık, 2008.
Ed Diener, Eunkook M. Suh, Richard E. Lucas, and Heidi L. Smith.
“Subjective Weil-Being: Three Decades of Progress”. Psycholo-
gical Bulletin 125/ 2 (1999): 276-302.
Evkuran, Mehmet. “İnsan Onurunun Teolojik Temelleri Üzerine
-Kur’an’da ve İslam Kelamında İnsan Anlayışı”. Hz. Peygamber
ve İnsan Onuru Sempozyumu. Konya: Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları 2013. 115-126.
Fersahoğlu, Yaşar. Kur’ân’da Zihin Eğitimi. İstanbul: Çamlıca, 2015.
Gazzâlî. İhyau Ulumuddin. çev. Ahmed Serdaroğlu. Cilt 2. Ankara:
Akçağ Yayınları.
Göcen, Gülüşan, ve Ayşegül Konur. “Din Psikolojisi Açısından İnsan
Olma Sürecinde Kendini Gerçekleştirme ve Din”. Toplum Bi-
limleri Dergisi.
Gümrükçüoğlu, Süleyman. “Kur’an’da Allah ve İnsan Arasındaki İle-
tişim Kodları”. International Journal of Academic Social Science
6/4 (2013): 837-862.
Heinzmann, Richard. “İnsan ve İnsan Onuru, Toplumsal Yaşam İçin
Etik ve Ahlak.”. docplayer. https://docplayer.biz.tr/111048984-
Nsan-ve-nsan-onuru-toplumsal-yaflam-icin-etik-ve-ahlak.
html (Aralık 26, 2019 tarihinde erişilmiştir).
History, The Editors of Encyclopaedia Britannica See Article. Bri-
tannica. https://www.britannica.com/topic/alienation-society
(Aralık 27, 2019).
134 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Hökelekli, Hayati. “Din, Değerler ve Eğitim” Eskiyeni Dergisi 3(2006):


46-56.
Hökelekli, Hayati. “Kendini Bilmek ve Kendini Kontrol Etmek” De-
ğerler Eğitimi Dergisi (2007).
Hume, David. Ahlak İlkeleri Üzerine. Ankara: Fol Yayıncılık, 2019.
İpek, Muammer. “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti Ve Sorum-
luluğu”. Ekev Akademi Dergisi 17/ 57 (2013): 435-448.
Ireyefoju, Paul Jackson. “Constructing Education for Self-realization
on the basis of Plato’s Human Psychology: The Nigerian Ex-
perience” International Letters of Social and Humanistic Sciences
48 (02 2015): 192-197.
Kaplan, İbrahim. “Din, Fıtrat ve Akl-ı Selim ilişkisi Üzerine”. Çukuro-
va Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017: 61-84.
Kara, Osman. “Kur’an’a Göre İnsan Şahsiyetine Etki Eden Faktörler”.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 14/25 (2012).
Karaeloğlu, Öznur. Kendini gerçekleştirmek. 2017. http://www.kigem.
com/kendini-gerceklestirmek.html.
Karayılan, Abdurrahman Hakan. Tevhid Düşüncesi Ekseninde Kişisel
Gelişim Kitapları. Beyan Yayınları, 2015.
Kayıklık, Hasan. “Bireysel Dindarlığın Boyutları ve İnanç- Davranış
Etkileşimi”. İslami Araştırmalar Dergisi 19/ 3 (2006): 491-499.
Kılıç, Sadık. “Sorumluluk Bilinci ve Kur’ân’da Sorumluluk Alanları”.
Kur’an-ı Kerim’de Mes’ûliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), yazan
M. Bedreddin Çetiner, 193-209. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006.
Kocayörük, Ercan. “Öz-Belirleme Kuramı Açısından Ergenlerin
Anne Baba Algısı ile Duyuşsal İyi Oluşları Arasındaki İlişki”.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi 4/37 (2012): 24-37.
Koçak, Muhammed. İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri Açısın-
dan İnsan. Yayılanmış Doktora Tezi, Erzurum: Atatürk Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüı, 2015.
Kurt, Yaşar. “Kur’an’da Fıtrat Kavramı”. Dinbilimleri Akademik Araş-
tırma Dergisi 5/2 (2005): 71-104.
Olson, Ann. The Theory of Self-Actualization. 2013. https://www.
psychologytoday.com/blog/theory-and-psychopathology/
201308/the-theory-self-actualization (05 11, 2017).
Oruç, Cemil. “Din Eğitiminin Hedefleri”. İlahiyat Fakültesi Dergisi,
2008.
Özdemir, Tahsin, İlhan, Yalçın. “Otantiklik Ölçeğinin Türkçe’ye
KENDİNLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ KENDİNDE GERÇEKLEŞTİRME • 135

Uyarlanması: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması”. Türk Psikolo-


jik Danışma ve Rehberlik Dergisi 5, no. 40 (2013): 142-153.
Özdoğan, Öznur. “Kendini Gerçekleştirme Açısından İnsan-Din İliş-
kisi”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 36 (1997).
Öztürk, Mustafa. Kıssaların Dili. Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013.
Payot, Jules. İrade Terbiyesi. Çeviren Hakan Alp. İstanbul: Ediz Yayı-
nevi, 2019.
Schmid, Wilhelm. Sakin Olmak Yaşlanırken Kazandıklarımız. İstanbul:
İletişim Yayınları, 2016.
Shamshiyev, Ozat. Kur’an’da İnsanın Serüveni. Yüksek Lisans Tezi,
Kayseri: Erciyes Üniversitesi, 2017.
Sülün, Murat. “Kur’ân’da Mes’ûliyetin Kavramsal Çerçevesi”.
Kur’an-ı Kerim’de Mes’ûliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), yazan
M. Bedreddin Çetiner, 19-41. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006.
Şahin, Harun. “Kur’an’ın Ahlaki Yönlendirmelerde İnsan Fıtratı-
nı Gözetmesi”. e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 8/1 (Nisan
2016): 270-296.
Şanver, Mehmet. “Dinî Tebliğ ve Eğitim Açısından Kur’an’da İnsan
Psikolojisi ve Özellikleri”. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi 10/1 (2001): 137-164.
Tarhan, Nevzat. Toplum Psikoljisi ve Empati. İstanbul: Timaş, 2017.
Tazegün, Yusuf. “Kur’an’da Sosyal İnsanın Özellikleri”. Misbah Der-
gisi 1/ 2 (2012): 67-83.
Temiz, Bilal. “Kur’an’a Göre İmtihan Kavramının Semantik İzahı Ve
İnsan İçin Önemi”. Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Der-
gisi 3/ 1 (2003): 251-268.
Tokur, Behlül. “Gaye- Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek”.
Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 40 (2013).
Tolstoy, Lev Nikolayeviç. İtiraflarım. çev. İhsan Özdemir. İstanbul:
Karizma Yayınları, 2005.
Türk, Esra. Kuran’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik. İstanbul: Düşün Ya-
yıncılık, 2014.
Yeşilyurt , Temel. “Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu”.
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10/ 1 (2005): 37-50.
Yıldız, İbrahim. Kur’an’a Göre İnsanların Yanılgıları. Yayınlanmış Dok-
tora Tezi, Bursa: Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Tefsir Bilim Dalı Doktora
Tezi, 2018.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ
GERÇEKLEŞTİRME

Ömer DEMİR - Zeynep BEKTAŞ

1. Bilgi
Bilgi, ilim ve bilim birbirine yakın anlamlı kavramlardır.
Klasik sözlüklerde ilim, bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, ger-
çekle örtüşen kesin inanç (itikad), bir nesnenin şeklinin zihinde
oluşması, nesneyi olduğu gibi bilmek, nesnedeki gizliliğin or-
tadan kalkması, tümel ve tikellerin kavranmasını sağlayan bir
sıfat,1 ‘insan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce
ürünü, malumat, vukuf’2 olarak tanımlanmıştır. Farklı bilim
alanları birbirinden farklı bilgi anlayışları ve bilgi taımları ge-
liştirmiştir. Söz konusu tanımlardan hareketle bilgi; öğrenme,
araştırma ya da gözlem yolu ile edinilen gerçekler, insan usu-
nun kapsayabileceği olgu, gerçek ve ilkelerin tümüne verilen
ad, insan anlığının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünsel

1 Necip Taylan, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, “Bilgi” maddesi


2 Recep Toparlı, “Bilgi” Türkçe Sözlük, (Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları,2005)
10: 267.

• 137 •
138 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ürün, genel olarak ve ilksezi biçiminde zihnin kavradığı temel


düşünceler, bir yargılamada bulunabilmek için bilinmesi gere-
ken ögelerin her biri, bir şeyi bilme hâli, bilme edimi, bilinen
şey, bilme edimi sonunda ulaşılan şey olarak tanımlanmıştır.3
Hangi alan olursa olsun insanın kendini gerçekleştirmesin-
de ihtiyaç duyacağı en önemli araç bilgidir. Dinî alanda kendini
gerçekleştirmede bilgi en önemli başvuru kaynağıdır. Dolayısı
ile kendini gerçekleştirme bilgi ancak temellendirilebilir. Bilgi,
İslami literatürde özne ile bilinen arasındaki ilişki olarak tanım-
lanır. İnsan açısından bilginin dereceleri söz konusudur. Örne-
ğin bir konuyu derinliğine bilmeye rüsuh, kesin bilgiye ise yakîn
denir. Zan, şüphe ve vehim kesin olmayan bilgiyi ifade ederken
cehl ise bilginin karşıtı olarak kullanılır.4 İnsan bilgide ne kadar
derinleşir, kesin bilgiye ne kadar ulaşabilirse kendini gerçekleş-
tirmede de o kadar başarılı olur. Cahil ve şüphe içindeki şaş-
kın bir insanın kendini gerçekleştirme şansı yoktur. Her alanın
kendine özgü bilgi anlayışı söz konusudur. Dinî alanda insanın
kendisini gerçekleştirmesi de dini bilgi ile mümkündür.

2. Bilgi ve Değer İlişkisi


Dinî bilginin özünü Kur’an bilgisi oluşturur. Kur’an’daki bil-
giler dinî alanda başlı başına bir kanıt olma özelliği taşır. Bu
nedenle Kur’an kendisini ilim sıfatı ile nitelendirir. Bu bilgi va-
hiy kaynaklı bizzat Allah’ın verdiği bilgidir. Kuran’ın ilim sıfatı
tam mânasıyla tek gerçek olan hakka, hakikate dayandığı için
mutlak ve objektif bir geçerliliğe sahiptir. “Vahiyle özdeşleşen
anlamıyla ilim kesin bilgi demektir ve bu bilgi sayesinde Cahi-
liye (bilgisizlik) çağının kapatıldığı imasıyla kelimenin anlamı
‘değer’ mefhumunu da ihtiva edecek şekilde genişletilir.”5 Bu

3 TDK
4 Necip Taylan, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, “Bilgi” maddesi
5 Necip Taylan, agm.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 139

nedenle değerler ile bilgi arasında kopmaz bil ilişki bulunur. Al-
lah kendi katından ilim geldikten sonra insanların heveslerine
uyulmaması için inananları uyarır.6 Kur’an’da bilenlerle bilme-
yenlerin kesinlikle bir olamayacağı vurgulanır.7 İnsan ilmini ar-
tırması için Allah’a dua etmesi istenir.8 Kur’an cahilliği, cehaleti
ve buna bağlı olarak oluşan tamamen değersizliği temsil eden
cahiliyyeyi ortadan kaldırmayı hedefler.9
Öncelikle vahiy, muhatabı olan insanı düşünme ve bilme
melekeleriyle muhatap kabul eder. Bu vahyedilmiş bilgiler
karşısında insanın pasif kalmamasını yine Kur’an’da açıkça be-
lirtilen bilgi vasıtalarını kullanması da ısrarla istenir. O kadar
ki vahiy karşısında bilme ve inanma birbirine dönüşür. İlke
olarak vahiy mutlak olsa bile insan duyu ve akıl idrakleri saye-
sinde elde ettiği tecrübî ve nazarî bilgiler ile vahyi destekler ve
doğrular. Kur’an’da, ilim kavramı yalnız vahiy için kullanılmaz.
Aynı zamanda doğrudan doğruya insanın zihnî melekeleri sa-
yesinde elde ettiği bilme, anlama, farkına varma, hatırlama gibi
faaliyetleri için de ilim kökünden fiiller yer alır.10 İnsanın tüm
etkileşim çevresini vahyedilmiş bilgi ile kazanılmış bilgiyi bir-
biri ile yoğurarak yönetmesi istenir. İnsanın bütün ilişkilerinde
geçerli olan değerler bu bilgilerden üretilir. Değerler sistemi-
nin oluşturulması ve geliştirilmesi bilgi ile mümkündür.
Bilgi olmadan değer üretilemez. İslam değerleri bilgi te-
melinde üretilmesini ister. İnsan bilgisiz değer ürettiğinde
ürettiği değerler kendini gerçekleştirmesine engel olur. Dini
bilgide ilahi bilgi, beşeri bilgi ve tecrübe ile birleştirilir. İnsan
zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, ma-

6 el-Bakara 2/120,
7 Zümer 39/9
8 Tâhâ 20/114
9 İlhan Kutluer, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, “İlim” maddesi
10 İlhan Kutluer, agm.
140 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

lumat11 eşyanın hakikatini kavramak12 olarak anlamlandırılır


ve değerlere dönüştürülür. Maturidi’nin bilgi tanımı ile aklın
ve duyuların sahasına giren, söylenebilen ve düşünülebilen
her şeyi açık hâle getirir.13
İslam’a göre bilgi, kaynağını Allah’tan alan, Allah’ın rahme-
ti gereği evrene ve insana yansıyan gerçekliktir. İnsan cahil bir
varlık olarak dünyaya gelir. Onu öğrenmeye uygun yaratan ve
ona bilmediklerini öğreten ise bilginin asıl sahibi olan Allah’tır.
Allah, ilmin kaynağı ve sahibidir, bundan dolayı yaratmış ol-
duğu varlığın bilgisi de ona aittir.14 Allah’ın ilmi âlemdeki her
şeyi kuşatmıştır. İnsanın ilmi ise ancak yaratıcının bilgisinden
bir parça teşkil ettiği için mutlak değil, sınırlıdır. Bu sebeple
insan ne kadar ilim sahibi olursa olsun her zaman için ondan
daha iyi bilen ve hatta onun içinden geçenlerden bile haberdar
olan Rabbi vardır. O her şeyi bilir.15 Mutlak bilgi Allah’a ait
olduğu gibi mutlak-mükemmel değer de Allah’a aittir.
Kendini gerçekleştirme yalnızca ilim öğrenmek değildir;
elde edilen illim ile ilmin sahibini de bilmektir. Buradan hare-
ketle kendini de tanımaktır. Kendi ilminin de nereden geldiği-
ni ve ne işe yarayacağını da fark etmektir. Allah, insanı yoktan
var edip yarattıktan sonra ona kendi ruhundan üflemiş ve bu
sayede insan öğrenen bir özne olmuştur.16 Her insanı, bilgiye
muhatap bir varlık olması için bilip öğrenebileceği kabiliyet-
lerle donatmış, inceleme, araştırma ve düşünmeye yöneltmiş-

11 Recep Toparlı, “Bilgi” Türkçe Sözlük, (Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları,
2005) 10: 267.
12 İbrahim Kalın, Barbar Modern Medenî, 2 (İstanbul: İnsan Yayınları, 2018), 181.
13 Temel Yeşilyurt, “Bilgi Kuramı” Kelam thk. Şaban Ali Düzgün (Ankara: Grafi-
ker Yayınları, 2016) 5:143.
14 Vahit Göktaş, “Kur’an’da Bilgi ve Bilginin Kaynakları”, Harran Üniversitesi İla-
hiyat Fakültesi Dergisi 13/20 (2008): 159.
15 Zümer, 39/7.
16 Ömer Demir, “Hayat Boyu Öğrenme ve Din Eğitimi”, Bayburt Üniversitesi İlahi-
yat Fakültesi Dergisi 3/3 (2015): 47.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 141

tir. Allah, bilme ve öğrenme potansiyelinde yarattığı insanın,


bu potansiyelini kullanabilmesi için dâhili ve harici ortamda
çeşitli deliller sunmuştur.17 Her şeyin bir amaç üzere yaratıldı-
ğı âlemde bu delillerin varlığı, öğrenmenin gereksiz ve amaç-
sız olmadığını gösterir. Bilgiye muhatap olma zorunlu olarak
insana değer üretme sorumluluğu yüklemiştir.

3. İnsanın Bilme Eylemi ve Bilgi Mirası


Kendini gerçekleştirme Allah’ın insan için düzenlediği bir
öğrenme ortamında sürdürülür. Çünkü Allah bilgiye konu
olacak nesneleri adeta âleme gizlemiş ve insandan onları
bulmasını istemiştir. Bilgi edinme sürecinde birey ilk olarak
henüz bilmediği bir şeyle karşılaşır, sonra da onu aklı ve du-
yuları sayesinde deneyimler. Bu noktada bilgi ve keşif doğru
orantılıdır.18 Keşfettiği bu bilgileri zihninde yeni şemalar çizip
farklı boyutlara taşıyarak yeniden inşa eder. Ayrıca edindiği
bilgilerden kendine göre oluşturduğu bu düzen içerisinde
yeni bilgiler de üretir. Yani bilme eylemi keşif ve inşa süreçleri
ile yenilenir ve sonraki kuşaklara aktarılır.19
İnsanın kendini gerçekleştirmesinde yalnızca kendi emeği
ve çabası yoktur. İçinde yaşadığı toplumun yakın ve uzak çev-
resinin önemli katkıları vardır. Fakat asıl katkı insanlığın ortak
birikimindedir. İnsanlık tarihinde Hz. Adem’den günümüze
kadar gelmiş bütün bilgisel birikim ve tecrübe insanın kendini
gerçekleştirmesinde etkin bir rol oynar. Bu birikim olmasaydı
insa her zaman her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalırdı. Bu
nedenle insan kendini insanlığın ortak birikimi ile gerçekleşti-
rir. Hz. Adem’e isimlerin öğretilmesi gerçeği çağlar boyu devam
etmektedir. İnsanın bilme ve öğrenme ihtiyacının temelleri;

17 Temel Yeşilyurt, age, 314.


18 Yaşar Fersahoğlu, Kur’an’da Zihin Eğitimi 3 (İstanbul: Çamlıca, 2015), 239.
19 Kalın, age, 181.
142 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Hz. Adem’e eşyaların isimlerinin öğretilmesi ile atılmıştır. Hz.


Adem, meleklerin huzurunda sorulan soruları doğru cevaplan-
dırmış, ve onun soyundan gelenler de bu öğrenme geleneğini
sürdürerek kendilerini gerçekleştirmeye devam etmektedirler.20
İnsan bilme düşünme ve sorgulama özellikleri ile diğer var-
lıklardan ayrılır. Ancak bu özellikler kendinden değildir. Ona
bu özellikleri Yaratıcı bahşetmiştir. Bilgisi tüm evreni kuşatan
Allah insanın ilme ulaşması için ona gerekli vasıtaları vermiş-
tir. Kuran’ı öğrettiği gibi ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi/konuş-
mayı) da öğretmiştir.21 Konuşmak, insanın iletişim kurması ve
kendini ifade edebilmesi için ona bahşedilmiş büyük bir nimet-
tir. Çünkü bilgi aktarımı ve öğretim yalnızca insanın kendini
ifade edebilmesiyle yani konuşmasıyla mümkün olur.22
Bilgilenme sürecinde kişi, belli zihinsel işlemleri kullana-
rak dış dünyayı ve nesneyi bilgi vermeye zorlayarak etkinliği-
ni sürdürür. İnsan, zihninde bulunan bilişsel kategoriler saye-
sinde dış dünyayı algılar ve fenomen dünyası hakkında fikir
sahibi olur.23 Bu yönüyle bilgi, bireyin kendini ve çevresini
algılarken, anlamlandırırken ve onlar hakkında fikir üretirken
zorunlu olarak başvurduğu, suje ile objenin etkileşiminden
doğan üründür.24 Allah’ın, bilgi sahibi olması için insana ver-
diği diğer bir nimet de vahiydir. Allah İnsandan kendi üretti-
ği bilgi ile vahyin arasını açmamasını istemiştir. Çünkü aklı
yaratan da Allah’tır; vahyi gönderen de Allah’tır. O halde bu
iki bilgi kaynağını ortak kullanmalıdır. Varlıkta bilim adına
keşfedilen fiziksel ve biyolojik yasalar Allah’ın varlığa koydu-
ğu değişmez sünnetullahıdır. Vahiy de birey ve toplumlar için

20 Bakara, 2/33.
21 Rahman, 55/1-3.
22 Göktaş, age, 162.
23 Yasemin Apalı, “Bilgi Sosyolojisi Açısından Din ve Zihniyet” Nevşehir Hacı Bek-
taş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 5 (2015): 190.
24 Apalı, age, 203.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 143

keşfedilmeyi bekleyen ahlaki yasalar içerir. Bunlar birbirinden


ayrılmadığı gibi birbirlerini desteklerler.
Vahyin anlaşılabilmesi için akıl, vahiyden önce insanda ya-
ratılmıştır. Yani akıl bir nevi, vahye ev sahipliği yapma görevi
görmektedir.25 Akıl ve vahiy, bilgiyi anlamada ve onu hayata
tatbik etmede en önemli vasıtalardır. Onlar sayesinde insan,
hayatı boyunca ihtiyaç duyduğu bilgileri öğrenir, sonra da öğ-
rendiklerinden yeni ufuklar kazanır. Allah, kullarına mutlak
olarak bilgiyi göndermiştir ancak bunu düşünmek, anlamak
ve uygulamak konusunda bir mutlaklık yoktur. Bilginin yo-
rumlanması ve aklın kullanılması ise insanın yeni bilgiler edi-
nebilmesi için insanlığın ortak birikiminden de yararlanması
şarttır. İşte kendini gerçekleştirme bu iki bilgi kaynağından da
yararlanmayı zorunlu kılmaktadır. Biri olmadığında diğeri ile
insanın kendini gerçekleştirmesi imkânsızdır. İslam bilgi pa-
radigması her iki bilgiyi kullanma üzerine inşa edilmiştir.
Dinî hakikatlerin deneysel anlamda gözlemlere dayanarak
belgelemek mümkün olmadığından ve doğruluğunun herkes
tarafından denetlenemeyeceğinden26 hareketle dinin insan ha-
yatındaki gerçekliği inkâr edilemez. Dinin hakikati kendine
özgüdür. Öyle olsaydı sosyal bilimlerde farklı yöntem, kanıt
ve söylemlerin kullanıldığı bütün bilim alanlarını laboratuvara
sokmak gerekirdi. Sanat alanın kendine özgü bir gerçekliği ol-
duğu gibi dini hakikatlerin de kendine özgü vesikaları ve ger-
çeklikleri söz konusudur. Üstelik olgusal yargılarla sınırlı ça-
lışmalar yürüten deney ve gözleme dayalı bilimsel çalışmalar
ve araştırmalardaki yargılar da mutlak bir sonuç taşımamak-
tadır. Tıpkı değerlerde olduğu gibi insanın teorik zevkleri de

25 Bayraktar Bayraklı, “Din Eğitiminde Aklın Yeri”, Din Eğitimi Araştırmaları Der-
gisi 6 (1999): 45.
26 Hüseyin Batuhan, Bilimsel Düşünüşe Giriş, (Ankara: Fol Yayınları, 2019), 300.
144 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

değişmektedir.27 Üstelik bu türden çalışmalar da olgusal alan-


da kalmayıp değer de üretebilmektedir. Bu durum insanın ve
hayatın bütünlüğü içerisinde yadırganacak bir sonuç değildir.
İnsanın hayali ile gerçeğini, rüyası ile gözünü, karşı karşıya ge-
tirmek doğru değildir. Gerçek şu ki ister olgusal ister değersel
alanda olsun insanın dünyasında mutlaklık yoktur. Zaten din
de söz konusu mutlaklığı her alanda Allah’a izafe etmektedir.

4. Bilgi Bütünlüğü
İslam medeniyetinin temelini oluşturan dünya görüşü ve
varlık tasavvuru sonucunda belirli bir ilim paradigması mey-
dana gelmiştir. Bu paradigmanın en önemli yanı beşeri ve ilahi
bilgiyi birbirinden ayırmamaları olmuştur. İslam medeniyeti-
nin yükseliş dönemleri söz konusu iki bilginin ayrıştırılma-
dığı dönemler olmuştur. İslam düşünce geleneği; bilgi, iman,
ahlak ve manevi kurtuluş arasında sıkı bir bağ kurmuş ve İs-
lam medeniyetini bu ilim tasavvuru üzerine bina etmiştir. Ebu
Hanife’den Gazali’ye, İbni Sina’dan Harezmî’ye birçok âlimin
ve kelam, fıkıh, tıp ve kozmoloji gibi birden fazla alanın varlı-
ğından İslam medeniyetinin ortaya çıkardığı ilim paradigması
sayesinde bahsedebiliyoruz. Yani bu ilim ve disiplin zenginli-
ğine olanak sağlayan ve bu âlim tipinin yetişmesini mümkün
kılan temel, İslam medeniyetinin öne sürdüğü varlık ve bilgi
tasavvurudur. Bu anlamda mühim olan, sadece bireysel kabi-
liyetler ve başarılar değildir. Muhakkak ki, İslam medeniye-
tinin sunduğu dini, ilmî, fikri, kültürel ve sanatsal çevrenin
de bu âlimlerin yetişmesindeki payı yadsınamaz.28 Kendini
gerçekleştirme kesinlikle böyle bir çevrenin varlığını zorunlu
kılar. Çünkü her insan kendi medeniyetinin çocuğudur. İnsan

27 Batuhan, age, 283.


28 Kalın, age, 181-195.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 145

ancak kendine tanınan imkan çerçevesinde kendini gerçekleş-


tirebilir. Bu nedenle İslam, başlı başına bir ilim dini, onun orta-
ya çıkardığı medeniyet de bir ilim medeniyeti olmuştur.29
Hayatın devamlılığı, insanlığın gelişimi ve yükselmesi için
son derece önemli olan bilgi, Kur’an’ın üzerinde durduğu ko-
nulardan biridir. Bilginin semantik alanına giren; ilim, idrak,
yakin, şuur, hikmet ve marifet gibi sözcük ve kavramlar isim ve
fiil haliyle Kur’an’da yaklaşık olarak 750 yerde geçmektedir.
Bununla birlikte daha geniş anlamıyla okumak, akıl, fikir, nazar,
delil, burhan ve ayet gibi kelimelerle de ifade edilebildiği düşü-
nüldüğünde Kur’an’daki her dört ayetten birinin bilgiden bah-
settiği görülmektedir.30 Marifetin kelime anlamına bakıldığında
“bir şeyi olduğu gibi idrak etmek ve şüphe kabul etmeyen ilim”
demek olduğu görülmektedir. İdrak ise; farkına varma, tanıma,
kavrama, tasavvur etme, bilme gibi zihinsel faaliyetleri dile
getirmek için kullanılır. İdrak, idrak edilen şeyin yani müdrek
olanın suretini almak demektir. Bir başka deyişle idrak etme
süreci bir şeyin hakikatinin mislinin alınması durumudur.31
Hikmet ise daha derin bir manaya sahip olup hakka uygun
söz, adalet, ilim, hilm ve felsefe anlamlarına gelmektedir.32 Bu
anlamların yanı sıra bilmek, varlıkları ve yaratılmışları kavra-
mak, ilim vasıtalarını kullanarak insanlığın faydasına olan şey-
lerde gayretli olmak gibi manalara da gelen hikmet,33 birbiri
ile bağlantı içerisinde olan, düzenli, kasıtlı bir şekilde maddi
manevi yarar güden bilgilerdir. Örneğin bir kimsenin yaptığı

29 Hulusi Yavuz, “İslam’da İlim ve Medeniyet: Kaynağı ve Tesiri” Marmara Üni-


versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 7 (1995), 9.
30 Fikret Karaman, “Kur’an’da İlim Kavramı ve Değeri”, Kelam’da Bilgi Problemi
Sempozyumu, Bursa, 2000, 9.
31 Yeşilyurt, age, 313.
32 Fersahoğlu, age, 181.
33 İbrahim Memiş, “Hikmet Kavramı Hakkında Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif-
ler Işığı Altında Bir Analiz”,Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlmi Mec-
muası 10 (2008): 270.
146 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

bir işi veya ibadeti faydasını bilerek bilinçli bir şekilde yapması
ve ona göre hareket etmesi hikmetli bir davranıştır.34
Söz konusu ilim ve türevleri ile ilgili kavramların her biri
bireyin kendini zihinsel, duygusal ve davranışsal açıdan ger-
çekleştirmesine aracılık eden temel kavramlardır. İnsan ken-
dini anacak ilim, idrak, yakin, şuur, hikmet ve marifet ile gerçek-
leştirebilir. Zira bir eylemi neden yaptığını bilmeyen bireyin
sahip olduğu bilginin onun gelişimine herhangi bir katkısı ol-
mayacaktır. Bilinçli insan ise yaptığı her şeyde farkındalığa sa-
hip olan, yaşama gayesini bilen, yaratılış hikmetine vakıf olan
ve aklını kullanan insandır. Aklını kullanıp, yaptığı işleri iyilik
kötülük, faydalı zararlı kategorisinde değerlendiren insan ha-
yatını amacına uygun yaşamaktadır. Kişinin hayatı içerisinde
yer alan işlerin bilerek yapılması neticesinde zararlarının orta-
dan kaldırılarak faydalarının tercih edilmesi hikmet sayesinde
olur.35 Dini bilginin hem beşeri birikimle elde edilen bilgiyi ve
hem de ilahi bilgiyi birleştiren bir bilgi olduğu için ilim, idrak,
yakin, şuur, hikmet ve marifet gibi temel kavramlar yalnızca vah-
yi bilgi ile sınırlı olmadığının altı çizilmelidir.
İlahi bilgi; değişmez, kesin, mutlak bilgiyi barındırmaktadır.
Vahiy yoluyla bizlere indirilen Kur’an, gerek kaynağı gerek içe-
risindeki hükümler itibariyle ilahi bir ilimdir. Bu yönüyle va-
hiy yani Kur’an, insanın yabancısı olduğu âlemler, olaylar ve
varlıklar hakkında bilgi vermekle onun yeteneklerine ve zihin
dünyasına yeni ufuklar katar. Bu sebeple birey yalnızca beşe-
ri ilim kaynaklarıyla yetinmemelidir. Çünkü ilahi ilim kaynağı
olan Kur’an olmaksızın edineceği bilgiler, duyular ile hissedilen
bilgiler olacağından fizik ötesi âlemdeki gerçekleri idrak ede-

34 Veysel Güllüce, “Kur’ân’da Hikmet Kavramı Üzerine , EKEV Akademi Dergisi


1/2 (Mayıs 1998): 45.
35 Mehmet Çalışkan, “Kur’an’da Hikmet Kavramı”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi 1/2 (Temmuz-Aralık 2001): 116.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 147

mez ve sadece görünen dünyanın bilgisiyle sınırlı kalır. Bu da


kendini gerçekleştirmeyi amaçlayan insanın bu amacına uygun
şartların oluşamamasına sebep olur.36 Bilim vahyi dışarda tut-
tuğu ve eşya olaya ve olgulara manevi bakışı ve ahlaki amacı
katmak istemediği için ilim kavramını kullanmamıştır. İlim bu
anlamda hem beşeri hem de amanevi ilimleri içerir.
İlim kavramını yalnızca ilahi ilimle; yani Allah’ın ilmi ve
bunun bir kısmını insanlara sunmuş olduğu vahiyle sınırlan-
dıramayız. Bunların yanı sıra beşeriyetin deneyimleri ve akıl
yürütmeleri sonucunda bir çaba göstererek elde etmiş olduk-
ları bilgi de ilimdir. İlim; vahiy vasıtasıyla öğrenildiği gibi
beşeri gayretlerle de öğrenilen ve öğretilebilen teknik, sanat,
fiziki yani pozitif ilimler, siyaset, dini bilgi, mahlûkatla ilgili
ilim, yani iki cihanda da mutluluğu temin eden her çeşit bilgi
ve beceri anlamına gelen çok geniş bir kavramdır.37 Fakat ilahi
bilgi ve beşeri bilgi kesinlik açısından farklılık göstermektedir.
İlahi bilginin kaynağı Allah olduğu için kesinlik gösterirken
beşeri bilgi henüz ulaştığı anlam ve davranış düzeyidir ve
değişiklik gösterebilir. Bu durumda insanın edindiği bilginin
kişiden kişiye değişiklik gösterebileceği için göreceli olduğu,
nesnel olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Beşeri bilgi, ilahi bilgi
gibi mutlak ve kesin değildir.38
Aralarında farklar olmasına rağmen bu iki bilgi türünün;
kişinin kendisi ve çevresini algılamak gibi ortak bir gayede
buluştukları söylenebilir. Bir başka ifadeyle ilim, kaynağını
Allah’tan alan, insan aklının yardımıyla farklı yollardan ya-
yılıp hiç durmadan akan ve sonuçta yine ilk kaynağa dönen
nehir gibidir. Akıl melekesiyle donatılmış her insanın hayatı

36 Bilgiz, “Kur’an’da İlim Kavramı”, 623.


37 Bilgiz,age, 626-634.
38 Ömer Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel
Öğrenme”, Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 10/1 (2015): 87.
148 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

boyunca öğrenmeye, kendini geliştirmeye açık olması, hayatı-


nı bu temellere oturtması kaçınılmazdır. Fakat bu öğrenmeyi
bilinçli bir şekilde yapmış olması için insanın, kendini öğren-
meye programlı bir özne; çevresini ise bilgilerin sunulduğu
öğrenme ortamı şeklinde düşünmesi gerekir. Ancak bu şekil-
de öğrenme bilinci gerçekleşir.39
Dinî bilgi yalnızca teorik-nazari-düşünsel bir bilgi değildir.
Uygulama da teri kadar önemlidir. Onun için dinde sahih bil-
giye ulaşmanın yolu hikmet, idrak, ahlak ve erdemdir. İslam
düşünce geleneğindeki âlimler, bilginin sadece soyut bir zihin-
sel süreç olmadığını, aynı zamanda da insanı varoluşsal ma-
nada etkilediğini ve dönüştürdüğünü söylemişlerdir. Bu nok-
tada hikmetin ilim açısından önemini yineler nitelikte, İslami
gelenekte âlim olanın aynı zamanda hikmet ve erdem sahibi
insanlar olduğu söylenebilir. Kur’an’da ilmin zıddı olarak kul-
lanılan ‘cahiliyye’ tabirinin İslam öncesi dönemi tasvir etmek
için kullanılması da bu duruma örnektir. Zira ‘cahiliyye’ keli-
mesinden kasıt bir bilgi eksikliği değildir. Asıl kastedilen bir
zihniyet, inanç, ahlak ve adaletin olmadığı bir düşünce ve ya-
şam biçimidir. Bir hidayet rehberi olarak Kur’an insanı cahiliye
halinden kurtarıp iman, ilim, hikmet ve erdeme ulaştırmayı
amaçlamıştır.40 Bu durumda kendini gerçekleştirmenin akli
melekeleri kullanma yanında bir hissediş ve bilinçli bir eylem-
den geçtiği rahatlıkla söylenebilir. Zira Kur’an’ın bilgi gerçeğine
bakışı, salt zihinsel malumat vermek veya insanın gönlüne hoş
gelen geçici hisler uyandırmak değildir. Bilakis Kur’an, bilginin,
kul ile Yaratıcısı arasındaki ilişkiyi ve evren ile münasebetini
düzenleyen bir araç olarak değerlendirmektedir. Kur’an’a göre
ilmin ve medeniyetin temel amacı, kâinattaki bütün mahlûkatı

39 Demir, age, 58.


40 Kalın, age, 182.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 149

ve onlarla ilgili gerçekleri görmektir. Bu görme sayesinde in-


san, Rabbinin varlığını, birliğini ve üstünlüğünü tanımak gibi
bir çaba içine girer. Kur’ân, hakikatin bilgisine ermek amacıyla
yapılan zihnî, kalbî ve bedenî faaliyetlerden, ‘akletme’ ve ‘bilgi
üretimi’ eylemi şeklinde bahseder. Ayrıca bu amacı da ibadet
gibi değerlendirir. Kur’an’da sıkça tekrarlanan “Akletmez mi-
siniz?”, “Akletmiyorlar mı?”, “Belki akledersiniz”, “Şâyet ak-
ledenlerdenseniz”, “Akleden toplum”, “Akletmeyenler”, “Hâlâ
akletmeyecek misiniz?” gibi ifadeler de bilgiye verilen önemi
göstermesi yanında bilgiyi amacına uygun kullanmak için de zi-
hinsel bir çabanın gerektiğini de ortaya koyar.41 Çünkü Kur’ani
anlamda bilginin temel işlevi, ona sahip olan kişinin hakikate
ve manevi kurtuluşa ermesine olanak sağlamaktır. Bu durum
onun dogmatikleştiği anlamına gelmez; bilakis ona varoluşsal
ve manevi bir işlev kazandırır.42 Mutlak bilgi sahibi Allah’tır.
Beşeri bilgide mutlaklık olmadığı için insan bilgisi dogmatik de
olamaz. Bilgisini dogma olarak gören veya dogmalaştıran bir
kişi kendisini gerçekleştirme şanı yoktur. Dogma bilgiyi don-
durma demektir. Bilgisini donduran birey de bütün kabiliyet-
lerini ve potansiyelini askıya almış demektir.
İlahi bilgiyi diğer bilgilerden ayıran en önemli husus, onun
sınırsız bir alana sahip olması dolayısıyla gaybi bilgiyi de ihtiva
etmesidir.43 Kur’an’ın büyük bir bölümünde geleceğe dair gay-
bi bilgiler ve geçmişe ait kıssalar mevcuttur. Bunlar Kur’an’ın
neredeyse yarısına tekabül eden geçmiş ümmet ve nebilerle
ilgili kıssalardır. Anlatılma amaçları; olayları tarihi açıdan ele
almak yerine zaman, mekân ve kişilerden bağımsız olarak, dini
ve ahlaki gayelere uygun mesajlarla öğretici olmaktır. Geçmiş

41 Musa Bilgiz, “Kur’an’da Bilgi ve Düşünce Üretimi”, İnsan ve Toplum Bilimleri


Araştırmaları Dergisi 1/3 (2012), 53-58.
42 Kalın, age, 194.
43 Gündoğar, “Kur’an’da İlahi Bilgi”, 16.
150 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

toplumlara ait kıssaları bilen insan, kendinden öncekilerin yap-


mış oldukları hataları gözlemleyerek onlardan ders çıkarmasını
sağlar. Bu sayede olumsuz yaşantıları bizzat deneyimlemeden
gerekli tecrübeyi gözlemleyerek bilgi elde edebilir.

5. Bilgi Edinme Yolları


Kur’an’a göre bilginin öznesi durumunda olan insan iki
yolla bilgiye erişebilir. Bu yollardan biri Allah’ın peygamber-
ler aracılığıyla insanlara gönderdiği vahiy iken; diğeri insanın,
kendisine verilen akıl ve duyulardır. Kişinin dünyaya ve ahi-
rete dair bilmesi gerekenler vahiy ile kendisine sunulmuş ve
bu vahyi anlayabilmesi, ondaki bilgileri yeni durumlara uyar-
layabilmesi için akıl ve duyular ile donatılmıştır.
Allah, ilmi dâhilinde bulunan gaybî bilgilerden dilediğini
seçmiş olduğu peygamberlere vahiy yolu ile bildirmiştir. Bütün
peygamberler bu bilgi kaynağı ile muhatap olmuştur. Zira ilk
insanın yaratılmasından beri var olan en önemli bilgi kaynağı
vahiy olarak kabul edilmektedir. Vahyin muhatabı peygamber-
ler olduğu için peygamberler dışındaki insanlar için bilgi kay-
nağı olan aslında vahiy değil vahiy kaynaklı haberlerdir.44
Dinî bilginin ana muhtevası haber ve rivayet üzerine te-
mellendirilmiştir. Kuran en temel bilgi kaynağı olarak beşerî
çaba ile elde edilmemiştir. Aynı şekilde Hz. Peygamber’e
dayandırılan sahih rivayetler de ikincil kaynak olarak kabul
edilmektedir. Bu durum insanın rivayet dışında bilgi kaynağı
yoktur anlamına gelmemelidir. Dini bilginin hem kendi indiği
dönemde hem de yaşanan zamanda anlaşılması için akletmeyi
yani beşeri çabayı gerektirir. Ayrıca bilginin bir bütün olduğu
birbirine zıt olamayacağı ve hakikat bütünlüğü bağlamında
düşünüldüğünde dini bilgi diğer bilim dalları ile de ilişkili-

44 Tamar, Kuran’da Bilgi Edinme Yolları, 58.


BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 151

dir. Günümüz dünyasında hiçbir bilgi diğer bilgi dallarından


ve alanlarından bağımsız değildir. Bu durumda dini bilginin
hem rivayet ve haber boyutu hem anlama ve yorumlama bo-
yutu hem de diğer bilimsel alanlarla ilişkili boyutu olduğu
açığa çıkar. İşte kendini gerçekleştirmek isteyen kişi dini bilgi-
nin bu üç boyutu ile etkileşime girmesi gerekir.
Kur’an’ın günümüze kadar rivayete dayalı aktarımında
inananlar açısından bir şüphe yoktur. Hz. Peygamber’e ait
hadislerle ilgili olarak da uzamanlar tarafından yapılan tartış-
malar ve ilmi müzakereler sürdürülmektedir. Bu müzakere ve
tartışmalarla beraber Kuran’ın hakemliğine de başvurulduğu
görülmektedir. Kendini gerçekleştirme konusunda öncelikli
olarak içerisinde şüphe olmayan vahyi bilgi, sonra da sahih
olduğu tespit edilmiş hadis kaynaklarından yararlanılması
gerekir. Dinî bilgide, rivayetlerin sahihliği, dil bilgisi kuralla-
rı, rivayetlerin sosyal ve tarihsel ve kültürel arka planı, metnin
genel amaçları, geleneksel birikimin yorumları, varsa diğer
bilim alanları ile ilişkisi ve günümüze nasıl ve hangi üslupla
taşınması gereği dikkate alınmalıdır.
Bu durumda bilgiyi tanımlamak daha farklı bir boyut ka-
zanmaktadır. Dinî bilgide veri olarak bilgiyi elde etmek insanı
bilginin amacın ulaştırmaz. Varlığa, olaylara, zaman ve mekâna
anlam yüklenmesi yapılması gerekir. Örneğin, gökyüzündeki
Ay’ın ve yeryüzündeki ağaçların secde ettiğini, göklerde ve
yerde ne varsa her şeyin Allah’ı tesbih ettiğini de görüp anla-
malıdır. Görünenden görünmeyene bir bağ kurulur.
İnsana verilen en büyük nimetlerden biri olan akıl, amacı-
na uygun kullandığında insanı bilgiye ulaştırması açısından
önemli bir diğer bilgi kaynağıdır. Akıl, insanı diğer canlılar-
dan ayıran ve onu sorumlu kılan temyiz gücü, düşünme ve
152 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

anlama yeteneğidir.45 Kur’an ayetleri üzerinde düşünülsün ve


aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirilmiştir.46 Bu benzeri ayet-
ler vahiy ve aklı birleştirmemizi gerektirir. Allah Kur’an’da
sürekli olarak aklın çalıştırılmasına vurgu yapmakta ve onu
pasifleştirmeyi yermektedir. Çünkü aklı kullanmak; bilgiye
ulaşmak ve onu anlamak vesilesiyle hayatta kalmak için vaz-
geçilmez bir eylemdir.47 Kur’an, araştırıp incelemeden, kesin
bilgi ve ilme dayanmadan başkasına uymanın ve peşinden
gitmenin yanlış olduğunu bildirir.48 “Bilmediğin şeyin ardına
düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu
olur.”49 Akletmenin sıhhatli ve sağlam olabilmesi için, vahyin
desteğine ihtiyaç vardır. Hakikatin fiziki ve sosyal gerçeklik
boyutları olduğu gibi gaybi gerçeklik boyutu da vardır ve
gaybi bilgiye vahiyle ulaşılır. Ayrıca bilgi çok yönlüdür ve
her bir bilgi diğer bilgi alanı için tamamlayıcıdır. İnsanlar
her bir bilgi alanı ile hakikatin başka bir yönünü keşfederler.
Bu bağlamda bir alandaki bilgi diğer bilgi alanlarının geliş-
mesine katkı sağladığından ve diğer bilgi alanlarının geli-
şimini tetiklediğinden dolayı birbirlerine muhtaç oldukları
söylenebilir.50 Kendini gerçekelştirme ne tek başına vahiy ile
ne de tek başına akıl ile gerçekleşebilir.
Bilgi elde etme yollarından diğeri de kuşkusuz duyular-
dır. İslami ifadeyle duyu, ‘his’ ve ‘hâsse’ kelimeleri ile ifade
edilmiştir. Duyu, hissî arazların idrâk edilmesine yarayan
kuvvettir. Ayrıca mahlûkatın, gelen uyarıları almasına im-
kan sağlayan ruhî güç olarak da tanımlanmıştır. Genel kabul

45 Gülşen Ökten, “Kur’an’a Göre Bilginin Kaynakları”, Necmettin Erbakan Üniver-


sitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 39 (2015), 221-222.
46 Sâd, 38/29.
47 Bilgiz, age,58.
48 Vahdettin Başçı, “Akıl Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi (1997): 221.
49 İsra, 17/36.
50 Demir, age, 86-87.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 153

duyuların beş tane olduğunu iddia ederken İslam’a göre bu


kadarla sınırlı kalmaz. Zira duyu meselesi ilm-i nefse ait bir
konu olarak kabul edilir. İslâmî terminolojide beş duyuyu ifa-
de etmek için “havâss-ı zâhire” lafzı; iç duyular için “havâss-ı
bâtıne” kavramı kullanılır. Havâss-ı bâtıne yani iç duyular;
hiss-i müşterek, hayal, vehm ve hafıza yetilerinin tümü şeklin-
de kabul edilir.51 “Allah sizi, analarınızın karnından siz hiçbir şey
bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler
ve kalpler verdi.”52 ayetinde Allah, insana verdiği kulak ve gör-
me duyusunun yanı sıra kalbi de duyularla birlikte sayarak
içsel duyulara işaret etmiştir. Kur’an kalbin hissedebilmesinin
yanında düşünebilen bir organ olduğunu da birçok söyler.
Duyularla elde edilen bilgi naklî bir bilgi olmayıp, kişinin
tecrübe etmesi ve olayları zihninde anlamlandırmasına bağ-
lı olarak oluşan bir bilgi çeşididir. Bu sebeple kişiden kişiye
değişen ve kesin bilgi sunmayan bir bilgi türüdür. Duyular,
görünen alemle ilgili ilgili elde ettiği verilerde hata yapma
ihtimali vardır. Nitekim illüzyon ve yanlış anlama gibi du-
rumlarda duyular yanılabilir. Kur’ân’da da görme duyusunun
insanı yanıltabileceği anlatılarak bu duruma vurgu yapılmış-
tır. Görünen alemle ile ilgili bilgilerin doğrulaması deney ve
gözlem yoluyla bir nevi yapılabilir, böylece bilgi hususunda
hata yapılma ihtimali en aza indirilebilmektedir. Gayb alanı
ile ilgili bilgilerin sağlaması ise görünen alemdeki yöntemlerle
yapılamayacağı için mümkün değildir. Bundan dolayı Gazzâlî
veya Kant gibi düşünürler teolojik alandaki konuların aklî
yöntemlerle çözülemeyeceğini savunurlar. 53
Bütün bilgi edinme yolları bir organize içerisinde birbirle-
riyle koordineli bir şekilde çalışmaktadırlar. Akletme olmaksı-

51 Ökten, age, 218-219.


52 Nahl, 16/78.
53 Ökten, age, 221.
154 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

zın duyuların bilgi edememesi gibi, duyular olmadan da ak-


letmenin verileri sağlıklı sonuçlar doğuramaz.54 Bu koordine
çalışmada insan; mutlaka ilahi bilgi kaynağı olan vahiyden de
yararlanmalıdır. Vahiy ile bilen, akıl ile idrak eden, duyularla
hisseden ve kalp ile mutmain olan insan bilgiye ulaşma ba-
samaklarını birer birer çıkar. Bunlarla birlikte gerçeği tecrübe
eden insan ise bilmenin basamaklarını birden bire çıkıp kendi-
sini zirvede bulmaktadır.
Her insanın akıl kabiliyeti ve bilgiyi anlama düzeyi birbi-
rinden farklıdır. Bu noktada Allah, insanın kavramakta güçlük
çektiği bilgileri kendisinden daha iyi bilen bir kişiye sormasını
ve en doğruyu aramasını tavsiye etmiştir. İnsan, diğer konular-
da olduğu gibi bilgiyi edinme sürecinde de kibirden uzak dur-
malı, her an yeni bir bilgi öğrenmeye açık olmalı ve bunun için
çaba sarf etmelidir. Geçmişten günümüze kadar kümülatif bir
şekilde ilerleyen bilgi birikiminden ve alimlerin görüşlerinden
faydalanmalıdır. Bunu yaparken de edindiği bilgilerin vahiy
kaynaklı bilgilerle ve akıl ile çelişmemesine dikkat etmelidir.

6. Bilginin Niteliği
Kur’an, bir dayanağı olmayan ve dolayısıyla bilimsel bir
temeli bulunmayan hiçbir açıklamayı, yorumu ya da söylen-
tiyi değerli ve gerçek kabul etmez. Ayrıca “…Göklerde ve
yerde zerre miktarı bir şey, O’nun bilgisi dışında kalamaz…”55
ayetiyle mutlak ve en kapsamlı bilginin Allah’a ait olduğu ve
Allah’ın bu bilgisinin yanında beşeri bilginin bir hiç olduğu-
na vurgu yapılmaktadır.56 Bu durum beşeri bilginin geçersiz
olduğu anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte; mutlak
anlamda kesinliği bilinen ilahi bilginin; sınırlı, geçici, kişiden

54 Bilgiz, age, 59.


55 Sebe, 34/3.
56 Yeşilyurt, age, 2-6.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 155

kişiye değişen, göreceli olan insan bilgisine karşı üstünlüğüne


işaret etmektedir. Çünkü mutlak bilgi, ilahi hakikattir, nesnel-
dir. İlk kaynağından, hiç değişmeden, eksilmeden insanlara
yayılan güneş gibidir. Beşeri bilgi ise özneldir, kaynağı in-
sandır ve her kaynak farklı bilgi seviyesine, farklı özelliklere
sahip olan, zamanla değişen, gelişen insan yansımasıdır. Tıpkı
kendi ışık kaynağı olmamakla birlikte; güneşten aldığı ışığı
yansıtan ay gibidir.
Bilginin öznesinin insan olması, beşeri bilgiyi farklı bo-
yutlarıyla ele almayı gerektirmektedir. İnsan değişen, geli-
şen zamanın etkisinde kalan, hayatını sabit, belirli değişmez
ilkelere göre yaşamayan, aktif bir varlıktır. Bu durum onun
gelişmeye ve değişmeye açık olmasının en önemli işaretidir.
Değişen insan gerçekliği, değişen bilgiyi beraberinde getirir-
ken; durağan, sabit bilgiye karşı güncel, değişken bilgiye de
zemin hazırlamaktadır. İnsan değişirken, bilginin sabit kalma-
sı düşünülemez.
Bilginin doğru olması, ‘aydınlatıcı’ vasfına sahip olabilme-
si ile doğru orantılıdır. Yanlış bilgi, insanı yanıltarak cehalete
sürükler. Bilginin en önemli niteliği doğruluğudur. Nitekim
Kur’an’da “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber geti-
rirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir toplulu-
ğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”57
ayeti ile edinilen bilginin doğruluğunun sınanması gerektiği
bildirilmiştir. Şayet alınan bilgilerin doğruluğu konusunda bir
incelenme yapılmadan ona riayet edilirse bu durum yanlış bil-
gilerin doğru sanılıp yayılması riskini doğurur.58
Kaynakları, değeri ve objeleri ne olursa olsun dinî, felsefî,
ilmî, teknik ve amiyane bilgiler genel bilgi kavramının belli
derece ve tarzları olarak bilgi çeşitlerini oluşturur. Bu anlam-

57 Hucurat, 49/6.
58 Ökten, age, 206.
156 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

da bilgi tüm çeşitleri ile insanlık kadar eskidir. İnsan öğrenen


özne olarak yaratıldığından beri ona ait bilgi hep var olmuştur.
Ancak bilginin bizzat kendine yönelmesi, yani bilgi olayını in-
celeme çabası felsefî düşüncenin ortaya çıkışıyla başlamıştır.59
Bizim üzerinde önemle durduğumuz bilgi türlerinden bir
tanesi olan dinî bilgi, diğer bir anlamıyla ‘aşkın bilgi’dir. Baş-
langıçta din, bir bilgi biçimi olarak bilim ve felsefenin yerini
tutmaktaydı. Yani insanlık tarihinin başlangıcından beri in-
sanların bilgi olarak kabul ettiği bilgiler dinî bir karakterdeydi.
Edindiğimiz bilgilerin ve dünyayı anlamlandırma sürecimizin
temelinde din ve dinî bilgiler yatmaktadır. Hem felsefe hem
de bilimin kaynaklarına bakıldığında dinden doğdukları gö-
rülmektedir. Zira insan doğduğu andan itibaren kendini yaşa-
dığı toplumun dinî sistemi içerisinde bulmuş ve zamanla dün-
ya görüşlerini ve dinî tecrübelerini birbirlerine aktarmışlardır.
Toplumsallaşma süreci ile bütün deneyimlerini günden güne
içselleştirmiştir. Bu bağlamda karşılaştığımız bilgi birikimi-
ni, düşüncelerimizi ve zihnimizi biçimlendiren temel ilkeleri
dine borçluyuz. Bunun sebebi olarak bilginin bütün toplum-
sal dönemlerde o topluluğa ait ortak inanç, değer ve kültürün
bir yansıması olması söylenebilir. Bilgi hakkında konuşurken
veya yorum yapılırken salt bireye dair yani toplumdan bağım-
sız olarak yapılan açıklamalar yetersiz kalacaktır. İnsan sosyal
olarak varlığını sürdürürken, kendini tanıma, keşfetme veya
kendisi hakkında yorum üretme yolunda gittiğinde, aşkın
olanla yani dinle karşı karşıya gelmiştir. Aşkın bilgi, doğaüstü
olmasına rağmen insanın sürekli olarak başvurduğu bir bil-
gi türüdür. İnsanların yüksek değer yükledikleri aşkın bilgi
sayesinde, hayata anlam ve amaç yüklenerek yaşamın boş ve
anlamsız olmadığı sonucuna ulaşılır. Dinî hayatın gerçeklik
alanında varlığından söz edebilmek, dinî öğretiler ve uygula-
maların, dinin bildirdiği emir ve yasakların bireyde bir iç de-

59 Kutluer, agm.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 157

ğer olarak yerleşip yaşandığı ölçüde mümkündür. Bu noktada


insan, kendi duygu ve düşünceleri, ilgi ve eğilimleri çerçeve-
sinde dini yorumlayıp yaşadığı için din, onun için bir yaşam
nizamı olur. Dinî öğretinin anlaşılması, yorumlanması, inanç
sistemi ya da hüküm hâline getirilmesi ise sistemli bir çabayı
gerektirir. Bundan dolayı dinin muhatabı olan, dinî semboller-
le karşılaşan ve buna karşılık veren kişilerin yaşayış ve davra-
nışlarının anlaşılıp açıklanması da sistemli bir gayretle olur.60
İnsanın dinî bilgi ile öğrenme ilişkisi ve öğrendiği bilgiyi
içselleştirme süreci hayat boyu devam eder. 61 Asıl etkileşimi
ortak paydada buluştuğu diğer insanlarla yaşayan bireyin,
bilgi edinme vasıtalarıyla ulaştığı bilgiler, kendi yaşantısının
ve çabasının eseridir. Kişi bilgiye kendini kapattığında ve onu
elde etmek için hiçbir çaba sarf etmediğinde, ona ulaşması için
verilen nimetlerden akıl ve duyular pasifleştirilir ve anlama
kabiliyeti azaltılır. “Rabbinin ayetleriyle nasihat edilip de on-
lardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan
daha zalim kim olabilir? Biz onların kalbleri üzerine (Kur’an’ı)
anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık ver-
dik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da onlar
asla hidayete ermezler.”62 ayeti de bu duruma örneklik teşkil
etmektedir. Burada dikkat çeken en önemli husus, herkes için
aynı olan Kur’an, etki gücü bakımından kişiden kişiye değişik-
lik göstermektedir. Bu değişiklik de insanın ona yaklaşımına
göre şekillenmekte; onu inat ve ön yargıdan uzak bir şekilde
anlamaya çalışan insanda olumlu etki gösterirken, onu anlama
noktasında herhangi bir çaba göstermeden inkârda direnenler
için olumlu bir tesiri bulunmamaktadır.
“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş-
tir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab

60 Apalı, age, 192-198.


61 Demir, “Hayat Boyu Öğrenme ve Din Eğitimi”, 49.
62 Kehf, 18/57.
158 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

onlaradır.”63 ayetinde bahsedilen perde anlayış kabiliyetinin


ve gerçeği görmenin önündeki bir engele işaret etmektedir.
Bilme süreci ise hakikatin ortaya çıkarılması ve perdelerin kal-
dırılması anlamına gelir. Bu anlamda öğrenme ve bilme eyle-
mi, varlığa ait bir yönü idrak etme ve onun önündeki algısal
perdelerin kaldırılması işidir.64
Allah, insanın ilmini onun gayretine göre dilediği ölçüde
artırıp azaltabilir. Bu sebeple Kitab’ında insanlara “Rabbim,
ilmimi artır.”65 diye dua etmelerini tavsiye etmiştir. Kişinin bu
şekilde dua etmesi, nafile ibadetten bile daha üstün olduğu
bildirilen ve her fırsatta övülen ilmi öğrenme yolunda oldu-
ğunu, bu konuda gayretli ve istekli olduğunu gösterir. Yüce
Allah hiçbir çabayı ve emeği boşa çıkarmadığı gibi hiçbir du-
ayı da geri çevirmeyeceğini bildirmekte ve kendisinden ilmi
istememizi beklemektedir.66

7. Bilginin İşlevi
Bilgi iç dünyamızın mükemmelleşmesini, varlığımızın de-
ğişmesini ve gölgeler âleminden gerçekler âlemine yükselme-
mizi sağlayarak, insan olarak sosyalleşmemize yardım eder ve
bu sosyal süreci alabildiğine hızlandırır. Düşünce tarihinde
bilgi kendi içsel değerlerimiz ve dünyamızda bir ilerleme ola-
rak görülmüştür. Platon’un felsefesine göre bilgi, insanoğlunu
varlık gerçekliği ile birleştirmek suretiyle yoksun olduğu bir
mükemmelliğe ulaştırır.67
İnsandan insana, zamandan zamana değişiklik gösteren,
kültür ve coğrafya gibi etkilerin altında kalan bilgileri evren-
sel bağlamda ele almak mümkün değildir. Bununla birlikte

63 Bakara, 2/17.
64 Kalın, age, 194.
65 Tâhâ, 20/114.
66 Kalın, age, 182.
67 Engin, “Bilginin İnsan Hayatındaki Yeri ve Önemi”, 429-430.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 159

sürekli bir değişimi bünyesinde, çevresinde yaşayan insan;


bu duruma ayak uydurmakta ve hayatını bu eksende devam
ettirmektedir. Bu süreçte vahiy, akıl ve duyuları araç olarak
kabul eden insan; kendi şartlarının etkisinde kalan, diğer canlı
cansız varlıkların aksine bilinçli hareket eden tek varlıktır. Bu
bilinç insanı zinde tutmakta, her olaya ve duruma anında tep-
ki sağlamaktadır. Bu bilinç, doğru kullanıldığında, merkezi-
ne Allah rızası yerleştirildiğinde, kişiyi iyi anlamda geliştirip
yetiştirmekte ve maddi manevi geleceğe hazırlamaktadır. Bu
bilincin yönetimini eline alan, harita olarak Kur’an-ı Kerim’i
kullanan insan, kendisini ve etrafını sevip, sayacak, farklı ola-
na, farklı bilinçlerin oluşumlarına da hoşgörü besleyecektir.
İnsanın eksikliklerini giderip tam olma amacına sağlıklı bir
şekilde ulaşmasını sağlayan bütün yolların, bütün araç ve ge-
reçlerin ortak bileşeni bilgidir. Bilgi olmadan ideal anlamda
Müslüman olmak imkânsızdır. Platon, insandaki ahlaki kusu-
run bilgisizlikten kaynaklandığını ileri sürmüştür. Kur’an’ın
telakkisine göre de hidayete vesile olan şeyin bilgi olması gibi,
sapıklıkların çoğu da bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.68
İnsan yaratılış itibarıyla iki yönlü bir varlıktır. Bu yönler-
den birincisi his ve duygudur. İkincisi ise akıl ve düşüncedir.
Hisler ve duyguların merkezi kalp; akıl ve düşüncenin ise
beyindir. Kişinin davranışları bu iki yönünün bir arada kul-
lanılmasının neticesinde ortaya çıkan üründür. Bu noktada
bilgi, bu iki niteliğin birleşmesini ve yönetilmesini sağlayan
unsurdur. Kur’an insanı eğitme sürecinde hem duygu yönü-
nü hem de akıl yönünü hedef alır. Kur’an’ın amacı insanlara
sadece zihnî kavramlara dayanan fikir ve inançlar aşılamak
değildir. Çünkü böyle bir bilgi yüklemesi insanın fıtratı-
na aykırıdır. Kişinin duygu dünyasına dokunmayan, onun
davranışlarında ve hayatında bir etkiye sahip olmayan bil-

68 Fersahoğlu, age, 237-241.


160 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

gi, Kur’an’a göre niteliksiz görülmüştür. Bu nedenle İslam’ın


hedeflediği insan modeli, hissedip duyarken aynı zamanda
düşünebilen bir yapıdadır. Kendini gerçekleştirme sürecinde
duygularını kontrol edemeyen, davranışlarını hislerinin te-
sirinden kurtaramayan birey başarısız olacaktır. Bu noktada
bilgi, insanın çeşitli duygularına etki ederek onu geliştirir,
tekamüle erme sürecinde yol kat etmesini sağlar.69
Vahiy anlamına gelen ilahi bilginin yanında insanların ken-
di akli çıkarım ve deneyimleriyle elde ettikleri beşerî dünyevi
bilgiyi de ifade eden ilim, hakikatin bir ifade biçimi olarak ki-
şiyi, akli açıdan doğruluğa ve manevi-ahlaki kemal seviyesine
ulaştırır. Dünyaya yerleştirilmiş işaretleri okumayı bilen insan,
bu âlemi yoktan var eden bir Yaratıcının, dolayısıyla da bir
başlangıç ve sona sahip olduğunu da bilir. Bütün bu bilgilere
sahip olması ise kişiye akli ve ahlaki sorumluluk yükler. Bu
sayede insan, diğer mahlûkattan ayrılır ve yaratılmışların en
şereflisi anlamına gelen ‘eşref-i mahlûkat’ derecesine ulaşır.70
Allah, insanı bilgi sahibi yapmakla birlikte, ona sorumlu-
luklar da yüklemektedir. Bu sorumluluğu dikkate alan İmâm-ı
Âzam’ fıkıh ilmini “bir kimsenin hak ve sorumluluklarını
bilmesi”olarak tanımlamıştır.71 Bu tanım insanın kendini ger-
çekleştirmesi bağlamında oldukça işlevsel bir tanımdır. Bu so-
rumluluk gereği, Allah’ın nimeti olarak bilen, kavrayan, anla-
yan, idrak eden insan, bu durumun farkına varıp, hayatını bu
doğrultuda devam ettirmedikçe eksiktir. Bilmenin sorumlulu-
ğuna değindiği şu ayette, “Hakkında kesin bilgi sahibi olma-
dığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların
hepsi ondan sorumludur.”72 buyurmakla her edinilen bilginin
bir sorumluluğu beraberinde getirdiğini ve her nimetin bir

69 Fersahoğlu, age, 525-526.


70 Kalın, age, 193.
71 Kutluer, agm.
72 İsra, 17/36
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 161

külfeti olduğunu göstermektedir. Bilme gayreti içinde olan


insanın, bilgiye ulaşma konusunda çaba göstermeyen insana
karşı üstünlüğüne değinerek bilmenin sorumluluğuna dik-
kati yineleyen diğer bir ayette de; “Hiç bilenlerle bilmeyenler
bir olur mu?”73 buyurulmaktadır. Bu ayette görüldüğü üzere
âlimin cahile göre üstün bir mertebeye sahip olması, İslam’ın
bilgiye verdiği değeri göstermektedir.
İnsan, bilmek için aklını kullanmalı ve düşünme yetisiyle
birlikte bilgi sahibi olmalıdır. Fakat bilginin tek başına hakikat
olmadığını, asıl hakikatin, elde edip inandığı bilgiyi salih ame-
le dönüştürmek, düşünceyi, inancı, kalbin lezzet alacağı bir
kıvamda hayatın içinde yaşatmak olduğunu bilmesi gerekir.74
İnsanın kazandığı bilgide aslolan, sadece program gibi bilgi-
nin insan beynine yüklenmesi değildir. Önemli olan, bilgiyi
anlamlandırarak, hayata geçirmek, yeri ve zamanı geldiğinde
faydalı işlerde kullanmaktır. Dolayısıyla bilginin değerli olu-
şu nicelik değil nitelikli oluşunu kapsar. Ayrıca edinilen her
bilgi yeni bilgilerin üretilmesine vesile olmalıdır.
Kişi dünyaya hiçbir şey bilmez hâlde gelir. Bu nedenle ha-
yatını sürdürmesi ve anlamlandırması için gerekli olan bilgi-
leri sonradan öğrenir. Yaratılışında sahip olduğu birtakım te-
mayüllerini ahenkli bir biçimde geliştirerek ve şekillendirerek
kendini ve hayatını yaratılış amacına uygun hâle getirmesi
gerekir.75 İnsanın, kendisini yüceltme, geliştirme ve olgunlaş-
tırması için eksikliklerini tamamlaması noktasında öğrenmeye
açık olması bir mecburiyettir. Bu gelişimin fıtratı gereği doğal
bir özelliğidir. Zira gelişme ve olgunlaşmanın varlığından söz
edebilmek için bilgiye ihtiyaç vardır. 76

73 Zümer, 39/9.
74 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 72.
75 Cemil Oruç, “Din Eğitiminin Hedefleri”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Der-
gisi 13/1 (2008): 259-260.
76 Bayraktar Bayraklı, “Kur’ân’da İnsan Hakları”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi
5 (1998) 18. 9-18
162 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Allah bilgiyi, karanlıkları aydınlığa çıkaran aydınlatıcı


bir değer olarak var etmiş, inkâr, şirk, zulüm ve haksızlıklar
sonucu oluşan cehalet karanlığını onunla gidermeyi amaçla-
mıştır. İnsanın özündeki iyilik ne ölçüde olursa olsun, imanın
ve güzel davranışların beraberinde getirdiği aydınlığı karar-
tabilecek ve ona gölge düşürebilecek eylemlerde bulunabilme
ihtimali vardır. Bu noktada Allah-ü Teâlâ, var olan bu aydınlı-
ğı devamlı hâle getirmek için ve bu aydınlığın karanlıkla göl-
gelenmesi riskini ortadan kaldırmak için bilgiyi yaratmıştır.
Bunun yanı sıra salt hâlde idrak edilmesi güç olan bu bilgiyi
açıklama ve uygulama görevlerini üstlenen eğitimci ve reh-
ber peygamberleri göndermiş ve Talak Suresi 11. ayette bunu
gündeme getirmiştir: “Yani size Allah’ın açık açık ayetlerini
okuyan bir elçi gönderdik ki inanıp faydalı işler yapanları ka-
ranlıklardan aydınlığa çıkarsın.”77

8. Kendini Gerçekleştirmede İnsan ve Bilgi Etkileşimi


İnsan, yaşam boyunca dünya ve dünyaya ait unsurlarla etki-
leşim içerisindedir. Bu etkileşime göre insan, ilişkiye girdiği her
şeyden etkilenir ve onları etkiler. Bu durum bilgi için de geçerli-
dir. İnsan hem vahiy bilgisi hem de beşeri bilgi ile karşılaştığın-
da onlardan etkilenir ve değişime uğrar. Aynı şekilde elde ettiği
bilgileri de değiştirir, dönüştürür, yeni bilgilere ve yeni sonuçla-
ra ulaşır. Bilgi insan etkileşiminde bazı konular öne çıkar.

8.1. Sahih Bilgiye Ulaşma


Bilgi insan etkileşiminde en önemli konu sahih bilgiye ulaş-
madır. Dinde bilgi sahih olmadığı zaman seçilen dinin bir anla-
mı yoktur. Dinde insanın kendini gerçekleştirmesinin olmazsa
olmaz bilgisi Kur’an’dır. O doğru bir ölçü ve değişmeyen içe-

77 Elif Bulat, “Karanlıklardan Aydınlığa Geçişte Kur’ânî Eğitim Süreçleri”, Din


Eğitimi Araştırmaları Dergisi 11 (2003): 223.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 163

risinde şüphe olmayan bilgidir. Kur’an bilgisi en güvenilir en


temel bilgidir. Öncelikle vahiy bilgisine ihtiyaç vardır. Kendini
gerçekleştirme çabasında olan insan öncelikle bu bilgiyi elde et-
meye çaba göstermelidir. Bunun için sürekli okunmalı Kur’an’a
ait bilgi ile Kur’an dışı bilgi kesinlikle birbirinden ayırt edilme-
lidir. Dinsel varoluş, dünya görüşü, yaşam tarzı ve değerler sis-
temi kesinlikle Kur’an bilgisi ile inşa edilmelidir. Hiçbir bilgiye
Kur’an bilgisi muamelesi yapılmamalıdır. Allah’ın sözünü diğer
sözlerden kesin bir şekilde ayrı tutmalıdır. Kur’an dinî hayatın
belirlenmesinde merkeze alınması ve özne kılınması gerekir.78
Bilgi edinme, anlayış geliştirme ve sahih bilgiye uygun
bir dünya görüşü oluşturma sürekli bir arayış gerektirir. Ku-
ran sözleri dinleyip en güzeline uymayı inananların bir özel-
liği olarak kabul eder: “Onlar ki, sözü dinler ve en güzeline
uyarlar.”79 O hâlde sözleri dinlemeli ve en güzeli bulunmalı-
dır. Sözlerin en güzelini bulmak için öncelikle dinlemek, an-
lamak ve birbirleri ile karşılaştırmak gerekir. Kur’an sözlerin
en güzelidir. Kuran’ın anlaşılması noktasında ortaya konulan
bilgiler ve yorumların içinde de en güzeline, en sahih yoruma
ulaşmak için de araştırma yapılmalıdır. Anlayış ve yorumlar
sağlam gerekçelere dayandırılmalıdır.
Vahiy bilgisinin anlaşılması ve doğruya yakın bir şekilde
yorumlaması için gerekli olan sıralamada öncelikle Kuran’ın
kendisine başvurulmalıdır. İlahi bilginin kendi içinde bir bü-
tünlüğü ve sistematiği vardır. Bu bütünlükte bilgi anlaşılmalı
ve araştırılmalıdır. Vahye dayalı bilginin yorumlanmasında
ikinci olarak Hz. Peygamber’in söz ve uygulamalarına ön-
celik vermelidir. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken yine
Kuran’daki bilginin hakem edilmesidir. Hz. Peygamberin uy-
gulamaları ve sözleri Kuran’ı ve vahyi doğru anlamada kaçı-

78 Ahmet Akbulut, Müslüman Kültürde Kur’an’a Yabancılaşma Süreci 2 (Ankara:


Otto Yayınları, 2018), 91.
79 Zümer, 39/18.
164 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

nılmaz bilgi kaynakları ve araçlarıdır. Hz. Peygamberin söz


ve uygulamalarında sahih çizginin belirlenmesinde en önemli
ölçütün Kur’an olduğu, dinî bilgide doğru ve gerçek terazinin
Kur’an olduğu her zaman göz önünde tutulmalıdır.
Vahiy bilgisinin iyi anlaşılması için entelektüel düşünceye,
diğer bilim dallarındaki gelişmeleri takip etmeye de ihtiyaç
vardır. İnsanın kendisini gerçekleştirmesi için kendisini, ken-
di çağını ve kendi türünü tanımaya ihtiyacı vardır. Özellikle
sosyal bilimlerdeki gelişmelerin, insanın ve insanlığın içinde
bulunduğu şartlarla ilgili bilimsel verilerin ve önerilerin takip
edilmesi gerekir. İnsanlığa açılan boyutta insanın kendisini ger-
çekleştirmesi yabancı dil veya dilleri bilmeye bağlıdır. Bir dil bir
insan iki dil iki insan felsefesinden hareket edilmelidir. Dünya-
yı tanımayan kendisi olamaz. Başka bir deyişle insan dünyayı
tanıdığı kadar kendisi olabilir. Uluslararası siyasetin, toplumsal
hareketlerin ve felsefi ve ideolojik oluşumların takip edilmesi
gerekir. Yeni bir bilgi sanıldığı gibi yalnızca bir alanı ilgilendir-
mez. Bilgiler birbirinin yakın ve uzak akrabalarıdır. Bir bilgiyi
çektiğinizde peşine takılmayan bilgi kalmaz. İnsanın her doğ-
ru bilgiye açık olması gerekir. İnsanın önünde her zaman daha
doğru bir düşünce, daha doğru bir görüş ve daha doğru bir yol
vardır. Bir Kuran ayetinde bu durum şöyle dile getirilir: “Ancak
Allah’ın dilemesine bağlarsan müstesnadır. Unuttuğun zaman
da Rabbini an ve ‘Umarım, Rabbim beni bundan daha doğru
bir yola iletir’ de.”80 “Biz istediğimizi derecelerce yükseltiriz. Ve
her bilenden daha yüksek bir bilen vardır.”81
Hz. Peygamber’in sünnet ve uygulamaları ve diğer pey-
gamberlerin özellikleri inanan insanlara rehberlik edecek di-
ğer bilgi kaynaklarıdır. Bu anlamda din bir yandan bilgi ve
haber boyutu ile teorik yardımda bulunurken peygamberlerin
hayatları ile pratik örnekler sunmuştur. Ütopik olmayan ger-
çekleştirilebilir, ayağı yere basan teklifler getirmiştir.

80 Kehf, 18/24.
81 Yûsuf, 76.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 165

8.2. Dinî Bilginin Amaçlarını Dikkate Alma


Dinî alanda kendini gerçekleştirme bilgisiz olamayacağı
kesindir. Ancak bilgi kadar önemli olan diğer bir nitelik ise
bilginin gözettiği amaçları göz önünde bulundurmaktır. Ama-
cına dikkat edilmeyen faaliyetler sonuçsuz kalır. Dinî bilginin
amaçlarında da nihai olarak değerler vardır. Değerler insanın
bütün ilişkilerini yöneten en önemli etkenlerdir.
Peygamberlerin kendilerine indirilen kitaplarla ilişkileri ve
amacı Kuran’da şöyle dile getirilmiştir: “Andolsun ki, biz pey-
gamberlerimizi apaçık mucizelerle gönderdik ve insanların
adâleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü-
mizanı indirdik.”82 Bu ayette Kur’an’ın indiriliş amacı adalet
değeri üzerinden ifade edilmiştir. İnsanın değer oluştururken
Kuran’ı kendisine bir ölçü olarak kabul edilmesi üzerinde
durulmuştur. Çünkü değerlerin içinin doldurulması için de
Kuran’da birçok değer pratiğine ve uygulamalarına yer veril-
miştir. Kuran’da diğer bazı ayetlerde insanlara gönderilen ilahi
bilginin amaçları şöyle dile getirilmiştir: “Rabbinin sözü hem
doğruluk hem de adalet yönüyle tamdır. Onun sözlerini değiş-
tirebilecek kimse yoktur. O her şeyi işiten, her şeyi bilendir.”83
“O bütün âlemler için bir öğüttür: İçinizden, dosdoğru bir yol
tutmak isteyenler için.”84 “Ölçüyü tam yapın, eksik ölçenlerden
olmayın. Doğru terâzi ile tartın. İnsanların haklarını kısmayın.
Yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın. Sizi ve
daha önceki nesilleri yaratandan korkun.”85 “Böylece sana da
emrimizden bir ruh vahyettik. Yoksa daha önce sen kitap nedir,
iman nedir, bilmezdin. Biz Kur’ân’ı bir nur yaptık ki, onunla
kullarımızdan dilediklerimize yol gösteriyoruz. Sen de, hiç şüp-
hesiz, dosdoğru bir yola rehberlik ediyorsun.”86 Bu ayetlerden

82 Hadid, 57/25.
83 En’am, 6/115.
84 Tekvir, 27/28.
85 Şuara, 180/183.
86 Şura, 42/52.
166 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

de anlaşılacağı gibi dinin amaçları adalet, doğruluk, merhamet


gibi değerlerle ilgilidir.
Bilgi insan için önemli olsa da sorun çözen bilgi daha önem-
lidir. Çünkü insan, her şeyden önce biyolojik varlığına uygun
olan ve olmayan şartları bilmek ve bununla ilgili problemlerini
çözmek ister. İnsan sadece biyolojik varlığı için değil, diğer tüm
alanlar için de bilgiye ihtiyaç duyar. Örneğin psikolojik dün-
yasını dengede tutacak, kişiliğini her türlü olumsuz etkilerden
koruyacak imkân ve şartları bilmek ister. Toplumun bir üyesi
sıfatıyla da diğer insanlarla olan her türlü ilişkisini en uygun,
en güzel, en doğru biçimde ve şartlarda sürdürmek ister.87 Dinî
bilginin amaçlarından biri de sorun çözebilmektir. Bireysel, top-
lumsal ve evrensel çapta insanlığın yaşadığı sorunlara çözüm
üretilebilmelidir. Dinî bilgiyi insanların yaşadığı problemlerde
etkili bir çözüm yolu olarak kullanabilmelidir. Kendini gerçek-
leştirme bu anlamda sorun çözmedir. Dinî bilgiyi bu amaçla öğ-
renildiği ve öğretildiği takdirde daha anlamlı hâle gelecektir.

8.3. İçselleştirme
Dini içselleştirme, belirli bir konu hakkında akıl yürüten
bilinçli bir zihnin sonucunda ideallerin, tutumların, değerle-
rin, standartların ve dini görüşlerin kişinin kendi kimliğine
veya benlik duygusuna uyumlu duruma getirilmesidir.88
İçselleştirme, bir bilginin dönüşüme uğrayarak bir düşün-
ce, kavram, eylem zihnin veya kişiliğin içinde bir yere taşın-
masıdır. İçselleştirmenin psikolojik ve sosyal boyutları söz
konusudur. İçselleştirme süreci, sosyal anlamda norm ve il-
kelerin ne olduğunu öğrenmekle başlar. Daha sonra birey söz
konusu ilke ve normların neden değerli ve anlamlı oldukla-
rını anlama sürecine girer. Sonunda normu kendi bakış açı-

87 Celaleddin Vatandaş, “İnsanlığın Model İhtiyacı ve Hz.Peygamber’in Örnekli-


ği Üzerine” (Konya: Fecr Yayınları, 2007), 289.
88 https://en.wikipedia.org/wiki/Internalization Erişim:20.12.2019
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 167

sı olarak sahiplenir, kabul eder ve benimser. İçselleştirilmiş


normların bir bireyin kişiliğinin parçası olduğu kabul edilir.
Bu durumda norm ve ilkeler kişinin ahlaki eylemleri ile ser-
gilenir. Bununla birlikte, normlara iç bağlılık ile dışarıya ser-
gilenen eylem arasında da bir ayrım yapılmalıdır. Normlara
olan bağlılık birçok neden dolayı iç bağlılığa uygun düşme-
yebilir. Din yalnızca hem iç bağlılığa hem de dış yansımaya
önem verir. Dışarıya tam olarak yansımamış iç bağlılık da din
açısından çok önemlidir. İçselleştirme, kişinin kim olduğunu
anlamasına ve tanımlamasına toplum içinde de kendi kimlik-
lerini ve değerlerini yaratmasına yardımcı olur. Bu durumda
içselleştirme açığa çıkmadan önce bireyde oluşur, sonrasında
ise toplum, doğa ve gayb ile ilişki içine girer.89
İçselleştirme bir çırpıda gerçekleşmez. Birey tekrar tekrar
benzer etkileşimler yaşadıkça, onları daha yüksek, soyut se-
viyelerde anlamayı ve düşünmeyi yavaş yavaş öğrenir. İçsel-
leştirme sıklıkla öğrenme ile ilişkilidir. İçselleştirme ile elde
edilen öğrenme sonucunda ahlaki davranışı değiştirme, yeni
bir inanç, tutum ve değer kümesi oluşturma bireyde dinî dö-
nüşüme yol açar.90 Bilgi etkileşimi ile kendini gerçekleştirme
ifadesi hemen hemen bu durumu karşılar. Kendini gerçekleş-
tirme ile açık ve zahir bilgi, özümsenerek içsel, öznel, örtük
bilgiye dönüşmüş olur.
Bilgi insanda inanca, düşünceye, duygu ve değere dönüş-
mediği sürece asıl amacına ulaşmamış demektir. Kendini ger-
çekleştirme dinî bilginin zihinsel, duygusal değerlere dökülüp
içselleştirilmesi ile mümkün olabilir. Kur’an’daki emir ve ya-
saklar, insana yaşantı hâline getirilmiş vaziyette sunulmadık-
ça ve salt bilgi hâlinde sunuldukça insanın onu içselleştirmesi,
yaşantı hâline getirmesi oldukça zordur. Din eğitiminin amacı

89 https://en.wikipedia.org/wiki/Internalization_(sociology) Erişim:20.12.2019
90 https://psychology.wikia.org/wiki/Internalization Erişim:20.12.2019
168 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

bilgiyi öğrenenlerin beynine sokmak değildir. Asıl önemli olan


öğrencilerin arzularını, düşüncelerini, duygularını ilahi irade,
sağduyu ve mantık kuralları içinde değişmelerine rehberlik
etmektir. Eğitimin insan ruhu üzerindeki etkisi iyiye, güzele
doğruya arzu ve istek uyandırabilmek arzu ve isteklerini de-
ğerlerle barışık bir şekilde yönetebilme olmalıdır. İnsanın ken-
dini gerçekleştirmesi için hem ilim hem irfan gereklidir. İlim
insanın dışında insan ile ilişkilendirilmemiş bir bilgi türü iken
irfan daha çok insanın kendisi ve Allah ile ilişkilendirilmiş iç-
selleştirilmiş bir bilgi olarak anlaşılabilir. İlim insana kendilik
bilinci kattıkça irfan ortaya çıkar. 91

8.4. Bağımsız Düşünebilme ve Keşif


Dinde insanın kendini gerçekleştirmesi bilgiye kendinden
bir şey katması ile mümkündür. Bu nedenle aklı ile muhatap
olmuş her birey kendi bilişsel sorumluluklarını, duygusal so-
rumluluklarını bizzat kendisinin inşa etmesi gerekir. Bir baş-
kası insan adına inanamayacağına, düşünemeyeceğine sevip
korkamayacağına göre her birey kendi iç dünyasının düzen-
lenmesinden kendisi sorumludur.
İnsan bilgiyi araması ile kendini araması arasında ciddi bir
fark yoktur. Dinî alanda insan dini bilginin peşinde koştuğu,
Kuran okuduğu, anladığı ve yaşadığı kadar kendini gerçek-
leştirmiş olur. Din insanı hayat boyu Kur’an öğrencisi olarak
görmek ister: “Sana vahyolunan kitabı oku; namazı dosdoğru
kıl. Hiç şüphe yok ki namaz fuhşiyattan ve kötülükten alıko-
yar. Allah’ı anmak ise en büyük iştir. Ve Allah bütün işledik-
lerinizi bilir.”92 Ayette geçen okuma görevi Hz. Peygamber’in
şahsında bütün inananlara önemli bir emirdir. Vahyin ilk oku
emri bitmeyen bir arayışın başlangıcıdır.

91 Paul Jackson Ireyefoju, “Constructing Education for Self-realization on the ba-


sis of Plato’s Human Psychology” The Nigerian Experience, International Letters
of Social and Humanistic Sciences 48 (2015): 197. Erişim:20.12.2019
92 Ankebut, 29/45.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 169

Özellikle dinlerde bilgiye açık bir kapı bırakmamak her şeyin


önceden bilinip düşünülüp ortaya konduğu bir anlayış geliştiril-
miştir. Bu “soru sor ve cevabını al” şeklinde işleyen bireyin kendi
aklından, düşüncesinden ve duygularından koparıldığı bir yak-
laşımdır. İslam’da son sözü söyleme ile yetkili, aşırı bilge, her
şeyi bilen hatasız ve ölümsüz kimseler yoktur.93 İnsanın öğren-
me arzusunu, düşünmesini, bakmasını, görmesini, ders alması-
nı köreltmesi manevi bir intihardır. İnsan ruhu ve kalbi bilgiye
açık bir zihin ile varlığını sürdürebilir. İnsanın bütün üstünlüğü
de öğrenme yetisindedir. Kendisini gerçekleştirecek insanın bü-
tün potansiyeli ve geleceği de öğrenme potansiyelini kullanması
ile eştir. Kur’an ayetlerinin çok zengin gerçek anlamlarına nü-
fuz etmek yerine, son derece yüzeysel ve kolaycı, ezberci yollar
tercih edilmektedir. Bu şekilde birbiri üstüne yığılmış bilgilerin
miktarı ne olursa olsun bu önemli değildir. Önemli olan insanın
kendinde taşıdığı bireysel gizli imkânları ve potansiyeli uyan-
dırmaktır. Basit olarak dışarıdan öğrenilmiş ve ezberlenmiş bil-
ginin bireyin hayatına ve bu gününe söyleyeceği bir şey yoktur.94
Çünkü öğrendiği bilgiye kendinden bir şey katmamaktadır.
Hikmet ilk bakışta görülemeyen emek ve çalışma sonucu
açığa çıkarılan akıl, irade, bilgi ve eyleme dayalı isabetli görüş-
tür. Bireyi bilgiden, değer üretiminden ve hikmetten mahrum
etmemelidir. Hikmete ulaşma zihinsel bir çabayı gerektirmek-
tedir. Bu anlamda hikmet, aklın gücünü kullanmadır. Ayrıca
her tür sözü işitip en güzeline uyma, değer üretme yeteneği,
insanın tüm ilişkilerinde uyumlu olmasını sağlayan düşün-
ce ve eylemin birleştirilmesidir. Hikmet, bilgi üretilmesi ve
geliştirilmesidir.95 Kendini gerçekleştirme bireyin bizzat ken-
disinin katıldığı bilgi, düşünce eylem birliği ile mümkündür.

93 Aliya İzzetbegoviç, İslam Deklarasyonu (İstanbul: Fide Yayınları, 2010), 50.


94 Mehmet Evkuran, “Gelenekselci Öğretide Gnostik ve Okült Etkileşimler René
Guénon Düşüncesi Bağlamında Bir Tartışma” Gnostik Akımlar ve Okültizm Sem-
pozyumu (Malatya: 2012), 266.
95 Akbulut, Müslüman kültürde Kur’an’a yabancılaşma süreci, 119.
170 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Kur’an’ın asıl amacı bireyin Allah ile ve gönderdiği vahiy


ile doğrudan ilişkiye girmesini sağlamaktır.96 Arayışta olan
insan öncelikle kendi yeteneklerini, tecrübelerini ve gözlem-
lerini kullanması gerekir. Dinde öğrenme, yalnız uzmanlara,
hocalara, şeyhlere, üstatlara bırakılan bir konu değildir. İlim
öğrenmek, kadın ve erkek bütün Müslümanların sorumlulu-
ğundadır. Dinde sapmaların, yanlış anlayışların ve art niyetli
dinî oluşumların önüne ancak ilimle geçilebilir. Hiçbir birey
ilimden bağını kesmemelidir. Kur’an’ı her insan okumalıdır.
Her insanın Kur’an’dan anlayacakları yanında anlamayacağı
konular da olabilir. Her inanan insan, Kur’an’ı öğrenme, anla-
ma çabası içinde olmalıdır. İslam dini Kitap merkezli bir din-
dir. Kitaplara imanın hayata açılan kapısında kitabı okumak,
anlamak ve amel etmek vardır. Kutsal kitabın okunması, anla-
şılmaya çalışılması ve görev ve sorumluluklarımızı hatırlama
yanında Müslümanların arasında ortak, olabildiğince objektif
ve nesnel dinî bilginin yaygınlaşmasına da hizmet eder.
Kur’an okuma insana önemli ile önemsizi birbirinden ayır-
masına da yardımcı olur. Kur’an’ın kendisi önemli olanın ne
olduğu konusunda insanı bilgilendirir. Din adına yazılmış bir-
çok eseri içeren tarihsel birikime sahibiz. Söz konusu birikim
en değerli hazinemizdir. Ancak bu çalışmalar Kur’an’ın önü-
ne geçirildiğinde ve Kur’an’ın okunmasına engel olduğunda,
Allah’ın kitabı ile insanların arasına girdiğinde, ayetler üze-
rinde akıl yürütme durdurulduğunda, Kuran’ın anlaşılma-
sına engel olabilirler. Kur’an’a öncelik verildiğinde ise beşeri
birikim Kur’an okuyan birey ve toplum açısından ise Kur’an’ın
anlaşılmasında çok yararlı olacaktır. Burada önemli yol ayırı-
mı beşerî birikimin Kur’an’ın önüne geçirilip geçirilmemesi-
dir. Kuran’ın yanında yararlanılmayacak hiçbir eser, görüş ve
düşünce yoktur. Kuran dışında okunulan her kitap insanı işte
o zaman hikmetle buluşturur.

96 Akbulut, Müslüman kültürde Kur’an’a yabancılaşma süreci, 77.


BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 171

Her inanan birey, kendi mantık gücünü, algı gücünü


anlayış gücünü bilgi ile buluşturmalıdır. Okuryazar olmak
ne kadar önemli ise düşünür olmak ta o kadar önemlidir.
Kur’an’da hemen her insanın hiç kimseden yardım almadan
rahatlıkla anlayacağı konular oldukça fazladır. Bir insanın
kendini gerçekleştirmesine bu kısım bilgiler fazlası ile yeter-
lidir. Ancak insanın bilgisel anlayış ve yorum kapasitesinin
belli bir sınırının olmaması onu her zaman yeni arayışlara
itecektir. İnsandaki merak ve bilme arzusunun diğer diğer
arzular gibi belli bir sınırı yoktur. Kur’an’ın muhkem ayetler
olarak tanımladığı kitabın anası sayılan her Müslümanın an-
layacağı konulara daha çok ağırlık verilmesi ve öncelik ta-
nınması elzemdir. Çünkü sorumluluğun yerine getirilmesi
bu bilgi kısmıyla gerçekleştirilecektir. Kur’an’daki ayetleri
daha iyi anlamak, anlayışlarımızda isabetin olup olmadığını
test etmek için mutlaka uzman yardımı almalı, görüşler kar-
şılaştırmalı gerek güncel ve gerekse geleneksel birikimden
yararlanılmalıdır. İstişarenin ilmi konularda da yapılması
Kuran’ın bir emridir.
Kendini gerçekleştirme yalnızca kendi potansiyelini değil
tüm insanlığın ortak birikiminden yararlanmayı gerektirir. Dış
kültürlerde üretilmiş iyi, doğru ve yararlı bilgilerden de yarar-
lanılmalıdır. Allah her insanı öğrenme ve öğretme kapasitesi
ile dünyaya göndermiştir. Her Müslüman inandığı değerler
adına ilmî ve sanatsal ürünler üretebilir. Söz konusu bilgi ve
sanatsal ürünler Müslümanların zihin ve duygu dünyalarını
zenginleştirebilir. Kınayıcının kınamasından korkmadan, ce-
saretle, azim ve kararlılıkla çalışarak, zaman ayırarak bunun
mutlaka yapılması gerekir. Bir medeniyet, bütün fertleri ile
değer ürettiğinde gerçek bir medeniyet olabilir. Her türlü,
entelektüel düşünce, resim, müzik ve filimler üretilmelidir.
Şiirler yazılmalı hak ve hakikat tüm alanlarda seslendirilmeli
görünür kılınmalıdır. Bir medeniyette bireye açık hikmet ve
tefekkür boyutu olmadan vahiy yaşatılamaz.
172 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

8.5. Bilgi Anlayışını Güncelleme


Bilgi paylaştığımızda, paylaşılan bilgiler değişir, çün-
kü paylaşım işlemi yeni ve farklı bilgilere yol açar. Zamana,
mekâna göre değişen olgular ve yorum farklılıkları, insanı etki-
lemekte ve olaylara daha bütüncül bakmayı gerektirmektedir.
Herhangi bir konuda Kur’an’dan faydalanmak istediğimizde,
olaylara parçacı değil bütünsel bir bakış açısıyla bakmak ge-
rekir. Çünkü her olay içinde bulunduğu tarihin, gündemin,
bağlamın ve özellikle kültürün ürünüdür. Bu nedenledir ki;
insanı her yönü ile etkileyen toplumsal şartlar temel özellikleri
ile değişmemekle birlikte; zamana, mekâna göre değişen bo-
yutları da söz konusudur. Bu değişim yerel ve evrensel çapta
farklılıklara yol açmaktadır. İnsanlar arasında farklı çevresel
etkiler ve farklı düşünme sonucunda ortaya çıkabilecek an-
laşmazlıklarda Kur’an ve Hz. Peygamber’in uygulamalarının
hakem olarak kabul edilmesi tavsiye edilmektedir.97

8.6. Yerel-Çağdaş Dile Dönüştürme


Kendi zamanında yaşamak kendi çağını kendi kaderini tanı-
maktır. Kendi zamanında yaşamayan kendini ve kendi kaderini
tanıyamaz. Kiminle rekabet ettiğini, dostunu ve düşmanını fark
edemez. Ne ile savaşacağını bilemez. Gücünü tayin edemez.
Kendi zamanında yaşamayan kendini gerçekleştiremez. Kendi
çağının bilgisine vakıf olmayanlar kendi çağını yaşayamazlar.
İnsanı muhatap alan vahiy dilinin, bu durumun sonucu
olarak insanın anlayabileceği mahiyet ve içerikte olması ka-
çınılmazdır. Kur’an’ın kendisini toplumun dili, özellikleri,
alışkanlıklarından soyutlaması düşünülemez. Böylesi bir du-
rumun, Allah’ın adalet sıfatıyla çelişebileceği gibi, toplumun
idrak gücünü de aşması muhtemeldir: “Biz her peygamberi,
ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın

97 Nisa, 4/59
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 173

emirlerini) iyice açıklasın.”98 Ayette de belirtildiği üzere Al-


lah insana hitap ederken peygamberin ve gönderildiği toplu-
mun dili ile hitap etmiş ilahi hitap farklı ve kendine has bir
dil olmamıştır. Bunun nedeni ise vahyin insanlara kolay açık-
lanabilmesi onların da iyice anlayabilmesidir. “Hz. Musa ve
Tevrat için İbranice, Hz. İsa ve İncil için Aramice/Süryanice,
Hz. Muhammed ve Kur’an-ı Kerim için Arapçadır. Eğer böyle
olmasaydı beşerden gelebilecek muhtemel itirazlar olacaktı.”99
Kur’an da bu durum şöyle ifade edilmiştir: “Eğer biz onu baş-
ka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, ‘Onun ayetleri
genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap
bir peygamber öyle mi?’ derlerdi. De ki: O, inananlar için bir
hidayet ve şifadır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık
vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) on-
lara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”100 Bu ayet-
lerden anlaşıldığı en çok vurgulanan nokta Kur’an ayetlerinin
anlaşılır olmasıdır.
Peygamberlerin kendi kavimlerinin dili gönderilmelerin-
den yalnızca dil anlaşılmamalıdır. Dilin arkasında her zaman
beşer mantığı ve onun iletişim ve algı dünyası vardır. Demek
ki vahiyler gönderildiği kavmin mantığına ve anlayış seviye-
sine uygun bir şekilde gönderilmiştir. Çünkü dilin felsefi an-
lamda kelime kavramların olduğu kadar önermelerin ve man-
tığın da büyük bir payı vardır. Dil ve mantık arasındaki fark
dilin konuşulan veya işaret edilen ve dilbilgisi ile veya yazı
ile yapılandırılmış sözcükleri kullanan bir iletişim biçimi ol-
masıdır. Mantık ise insan düşüncesinin doğrusal, adım adım
düşünmeyi içeren bir yöntemidir.101

98 İbrahim, 14/4.
99 Hatice Görmez, “Beşer Dilinin İmkanları ve Kur’an-ı Kerim’in Anlatım Üslu-
buna Dair” Journal of Islamic Research 27/1 (2016): 23.
100 Fussilet, 41/44.
101 https://wikidiff.com/language/logic Erişim:20.12.2019
174 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Kur’an, insanların anlayabilecekleri bir üslupla kendilerine


hitap eder. İnsanın göz ve gönül penceresinden olay ve olgu-
ları değerlendirerek sunar. Çünkü Kur’an, olguları ve olayları
değerlendirirken sanki bir taraftan insanın mantığını, duygu
ve temayüllerini okumakta, diğer taraftan insanın göz ve gönül
penceresinden kâinat ve içindekilere bakıp onlara cevap ver-
meye çalışmaktadır. Kuran olayları insan için analiz etmekte,
amaç ve gayelerini insanlara anlayabilecekleri bir sadelik için-
de takdim etmektedir. Çünkü Kur’an’ın anlatım üslubunda
insan fıtratı gözetilmiş, muhatabın durumuna uygun olacak
şekilde cümlede çeşitli gayeler ilmek ilmek işlenmiştir.102
Dinî alanda iyi ve kötünün objektif bilgisi vahiy ile elde edi-
lir. Evrensel olan objektif bilgi durumsal ortamlarda bireysel-
leşir ve yerelleşir. Ancak bilginin insan aklı ile işlenmesi gere-
kir. Bu bilgi ise değişkendir. Bilgide taassup bütün çeşitleriyle
taassubu besleyen yanlış bir temellendirmedir. Taassup tüm
din ve ideolojilerde görülen mutlak hakikate ve sahip olma id-
diasıdır. Dolayısıyla bu hakikati yakıp yıkarak bile olsa herke-
se zorla kabul ettirmenin kendi görevi olduğuna inanmaktır.103

8.7. İlahi İlhama Açık Okuma


İnanan birey kendini Kur’an’a hazırlamalıdır. Hazır olma-
dan hiç kimseye Kur’an bir şey söylemez. Ruhunda bir yığın
gürültü ile Kur’an’a yaklaşan birine Kur’an ne duyurabilir?
Bilgi etkileşiminde öncelikle niyetin düzgün olması gerekir.
Kur’an bilgisi ile karşılaşmadan onunla etkileşime geçmeden
kendini gerçekleştirmek mümkün değildir. Arayışta beşeri ka-
zanımlar ve beşeri birikimlerden yararlanmak önemli olduğu
kadar. Allah’tan gelecek lütuf, ihsan, ikram ve ilham ve inayet
de önemlidir. Fakat bu inayet çok sağlam bir niyeti ve bu yar-

102 Mehmet Kılıçarslan, “Kur’an’ın Anlatım Üslubu”, Namık Kemal Üniversitesi İla-
hiyat Fakültesi Dergisi 2/1 (2016): 58.
103 Roger Garaudy, İslam Dünyasının Yükseliş ve Çöküşleri (İstanbul:Timaş, 2019), 97.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 175

dıma layık olmayı gerektirir. Allah’ın insana verdiği bilgilerin


kıymetini bilip bilmediği ve hangi amaçlar için kullandığı da
son derece önemlidir. Bu nedenle bilgi kaynaklarından biri de
sezgidir. Allah-insan ilişkisinde bu durum Kuran’da manevi bir
şart olarak kabul edilmiştir. “Kur’an okuduğun zaman, senin
ile ahirete inanmayanlar arasına gizli bir engel koyarız.”104”
Biz Kur’an’dan müminlere şifa ve rahmet olan şeyi indiriyo-
ruz. Bu ise zalimler için hüsrandan başka bir şey arttırmıyor.”105
Yukarıdaki ayetlerde inanan ve inanmayan bireyler üzerinde
Kur’an’ın farklı etkilerine dikkat çekilmiştir.
Dinde rehberliğin kaynağı ilahi ve insani olmak üzere iki
şekilde olduğu söylenebilir. İlahi rehberlik, her insan açık
nesnel ve kitabi kısmı vardır. Diğer bir çeşidi ise insanın ye-
teneklerine, algısına ve kalbi-manevi durumuna göre Allah’ın
insana hak ettiği rehberliği bağışlaması onu manevi yardımı
ve inayeti ile desteklemesidir. İnsani rehberlik yorumsaldır.
Dinde derinleşenler olabildiği gibi çeşitli öğrenme düzeyleri
söz konusudur. İnsanın hidayet kaynaklarından yararlanma
düzeyine göre insan kendisini gerçekleştirebilir. Bu nedenle
insan sürekli arayışta olmalıdır. İnsan için doğrunun anlık ol-
duğu mutlak olmadığı bilinci ile hareket etmelidir.

8.8. Uygulamaya Yönelik Bilgi Edinme


İnsan için bilgiye ulaşma sorumluluğunun yanı sıra bil-
diklerini uygulaması gibi bir yükümlülüğü de vardır. Kur’an
açısından davranışa yansımayan imanın ve insanın ahlak geli-
şimine katkısı olmayan bilginin herhangi bir değeri ve önemi
yoktur.106 Çünkü doğru bilgiye ulaşmak kadar onu uygula-
mak, yaşantı hâline getirmek de önemlidir. Nitekim Kur’an’da

104 İsra,17/45.
105 İsra,17/82.
106 Mevlüt Erten, “Kur’an’da Bilgi-Amel (Eylem) İlişkisi”, Diyanet İlmi Dergi 43/2

(Nisan-Mayıs-Haziran 2007): 144.


176 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

misal verildiği gibi: “Tevrat’la yükümlü tutulup da onun hak-


kını vermeyenlerin durumu, koca koca kitaplar taşıyan mer-
kebin durumuna benzer…”107
Kur’an okumak sevaptır, ancak onun öğrettiği sahih bilgi ile
amel etmek daha sevaptır. Hatta gönderiliş amacı sevap kazan-
mak değil, okuyup anlamak ve Allah’ın inanan insanlardan ne
istediğini iyice anlayıp ona göre sorumluluğu yerine getirmek-
tir. Gerçek sevap kazanma yolu budur. Allah’ı tanımak, ahiret
manzaraları, gaybi varlıklar ile ilgili sahih bilgiler, inanan in-
sanın vasıfları, peygamber kıssalarında verilmek istenilen de-
ğerler ancak Kur’an’ı anlayarak okuma sonunda elde edilecek
kazanımlardır. Ancak bu okuyuş insan hayatına bir değer ka-
tabilir. Gelenekte Kur’an okuma alışkanlığı anlama merkezli ol-
mayıp daha çok hatim indirme şeklinde bir uygulama yaygındır.
Kur’an’ın Arapça metninin okunmasına karşı çıkma, hem yanlış
anlamaya hem de anlamını öne çıkarmaya çalışan görüş ve an-
layışlara karşı tepkisel davranışlara neden olmaktadır. Arapça
metni ile beraber okumayı ve anlamayı teşvik etme ve yaygın-
laştırma daha doğru bir yaklaşım olarak kabul edilip destek-
lenmelidir. Orijinal metnin okunuşunda tarif edilemez güzel-
liği, tadı, manevi etkileşimi, ilahi nefesi ve ruh zenginliğini her
Müslüman tecrübe etmiş ve kalbinde hissetmiştir. Bu tür lafzi
okuyuşu yalnızca seslendirme olarak nitelendirme; Kur’an’ın
feyzini, bereketini ve manevi gücünü görmezden gelmekdir.
Elbette Kur’an bu feyzini, bereketini, nurunu ve rahmetini onu
anlama ve davranışa dönüştürme ile tamamlayacaktır. Lafız ve
mana biri diğerinin işlevi yok sayılarak yüceltilemez.
Bilinen bir gerçektir ki, toplumları sadece teorik eğitimle
değiştirmek mümkün değildir. Özellikle dinî bilgiler uygula-
mayı gerektirir. Bu yönü ile toplumsal yaşama büyük destek
sağlarlar. Uygulama noktasında dinden daha güçlü kurum-

107 Cuma, 62/5.


BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 177

sal bir bilgiye sahip başka bir disiplin yoktur.108 Bu bağlam-


da hayatın bütün boyutlarında üretilebilecek olan salih amel
geliştirilmeye, içeriğinin zenginleştirilmesine müsait bir kav-
ramdır. Salih ameller insanın üreteceği her türlü iyiye, iyiliğe
ve gelişime açıktır.109 Zaten dinin amaçlarından biri de doğ-
ru ve faydalı bilgileri pratikle buluşturan hikmet sahibi kişi-
ler yetiştirmektir.110 Bu anlamda kişileri yetiştirirken önemli
olan bilgiyi yığın hâlinde zihinlerine yerleştirmek değil, onu
yerli yerince bir amaç doğrultusunda uygulayabilmelerini ve
hayatlarına dâhil edebilmelerini sağlamaktır. İnanan insan
dinî kavramları sosyal ilişkiler ve öğrenme ortamlarında bu
kavramların içini kendi özel yaşantıları ile sürekli geliştirip
doldurur. Bu bakımdan din, insanlardan vahiy, ilim ve akıl
dengesi içerisinde her şeyi kendi şartları doğrultusunda gör-
melerini ve ona göre tavır belirlemelerini istemektedir.
Kur’an kendini gerçekleştirmenin ölçütlerini ortaya koyar.
Nitelikli yaşamanın yollarını gösterir. Bilgiyi taşıyan değil ya-
şayan bir insan hedefler. Bilgiyi amaç olarak değil araç ola-
rak görür. Kitabı okumak kendini okumak, kitabı dinlemek
kendini dinlemektir. İnsanın dinî bilgi ile etkileşim sonucunda
kendisinde meydana gelen tepki ve yaşantılardır. Bu durum
kendini gerçekleştirmedir. Din dışardan konuşulacak bir alan
değildir. Dini hayat ve tecrübe yaşanmadan dinden söz etmek
felsefe yapmaktır. Din, inanmak, akletmek, sevmek, korkmak,
acı çekmek ve değerler uğruna bedel ödemektir. Din insanın
iç dünyasına yaşanılan bir olgunun açığa çıkmasıdır. Her tec-
rübeden sonra değer üretmek ve değerleri geliştirebilmektir.
Dinî tecrübede etkileşim en önemli kavramdır. Bu kavrama

108 Yaşar Kurt, “Kur’an’da Hz. Peygamberin Örnek İnsan Oluşu: Üsve-i Hasene”,
İslami İlimler Dergisi 1/1 (2006): 145-146.
109 Ömer Demir, Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örneği (Doktora

Tezi, Ankara, 2013), 355.


110 Çalışkan, “Kur’an’da Hikmet Kavramı”, 115.
178 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

canlılık katan bizzat insanın kendisi olmalıdır. İslami düşü-


nüş ve yaşayış sadece rasyonel ve zihni bir iş ile değil; aksine
ahlaki bütünlüğü ve ruhi yetkinliği esas alan bir bilgi aracılı-
ğıyla başarılı olabilir.111 Uygulama ise yalnızca bireysel hayat
ile sınırlı görülmemelidir. Dinî sorumluluk bireyden topluma,
toplumdan insanlığa uzanan bir sorumluluktur.

8.9. Dış Yardım Alma


Sahih bilgiyi elde etmede istişare en önemli beşerî kaynaktır.
Elbette, uzmanlar, hocalar ve öğretmenler olacaktır. Kesinlikle
olmalıdır da. İnsanlar için başkalarının tecrübeleri de insanın
kendini gerçekleştirmesinde zengin beslenme kaynaklarıdır.
Söz konusu tecrübeler bireysel, toplumsal, güncel veya tarihsel
tecrübeler olabilir. Ancak bunlara körü körüne bağlanmak ve
olduğu kabullenmek yerine sorgulayarak seçerek yararlanmak
gerekir. İlahi terbiye sisteminde de Allah yalnızca kitap gönder-
memiş, kitabın uygulayıcıları ve açıklayıcıları olarak peygam-
berler de göndermiştir. Eğitim tarihinde bilgi yanında her za-
man öğretmen de olmuştur. Ancak dinde sözün doğruluğunun
denetlenmesi de gereklidir. Aktarılan bilginin ve bilgiye bağlı
yorumun, kitabı okuyan, bilen, anlayan ve öğrenen bireyler ve
toplumlar tarafından denetlenmesi bir zorunluluktur. Hristi-
yanların din adamlarını Rab edinmeleri ile ilgili bir Kur’an aye-
tini Hz. Peygamber bu bağlamda yorumlamıştır. Ayet şöyledir:
“Onlar hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı Allah’ın
yanısıra rab edindiler. Oysa onlar sadece tek bir Tanrıya kulluk
etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka hiçbir tanrı yoktur. O,
onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.”112
Ayette din müntesiplerinin uzman görüşlerini kitap bilgisi
olmadan, delilsiz ve sorgulamadan kabullenmeleri, helal ve

111 Adnan Aslan, Küreselleşmenin Neresindeyiz (İstanbul: İnsan, 2012), 139.


112 Tövbe /9:31.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 179

haram konusunda din adamlarının söylediklerini ölçü olarak


kabul etmeleri onları rab edinmeleri olarak yorumlanmıştır.113
Ruhbanlık, din adamlığı İslam dini açısından geçerli bir kav-
ramlar değildir. Ancak, dinde derinleşmiş, anlayış ve yorum
gücüne kavuşmuş birikimli öğreticilerin ve uzmanların olması
kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu durum, Kur’an’ın da benimse-
diği ve teşvik ettiği bir hakikattir.114 Ayrıca cami ve mescitlerin
düzenli hizmet üretebilmeleri açısından da din görevlilerinin
bulunması din hizmetleri açısından önemli bir ihtiyaçtır.

8.10. Hatırlama ve Hatırlatma


Kendini gerçekleştirmede bilgi insan etkileşiminin en önemli
sonuçlarından biri de insana görev ve sorumluluklarını hatırla-
masıdır. İnsan bilgi ile iletişimini sürekli canlı tutarak görevini
hatırlayabilir. Bu nedenle Kur’an’ın inanan insanın hayatında-
ki varlığı canlı tutulmalıdır. Kesintisiz bir ilişki sürdürülmeli-
dir. Bilgiyi hatırlama kadar hatırlatma da önemlidir. Yaşantıya
dökülmüş bilgi ile hatırlatma çok etkilidir. Bu nedenle Allah,
peygamberleri rol model ve örnek olarak göndermiştir.
Bireyin içselleştirdiği bilgiyi rol modeller üzerinde görme-
si, bireyin dinî tutum ve davranışlarını olumlu yönde etkiler.
Rol modeller dinin sosyalleşme sürecini hızlandırır. Birey say-
gı duyduğu birinin belirli bir dizi normu yaşantısı ile destekle-
diğini görürse bu normları kabul etmeye ve böylece içselleştir-
meye daha yatkın olur. Buna çevre desteği diyebiliriz. Çevre
desteği içselleştirmeyi hızlandırabileceği gibi kalıcı olmasını
da sağlar. Ayrıca genelde soyut olan dinî kavramların haya-
tın içinde görünür olmalarını sağlar. Yalnız uygulamalardan
hareketle kavram yanılgısı olmaması için bireyin çok sayıda
rol modele tanıklık etmesi gerekir.115 Kur’an’da “Hatırlat, çün-

113 https://altafsir.com/9:31.
114 Nisa, 4/162, Ali İmran, 3/7.
115 https://en.wikipedia.org/wiki/Internalization_(sociology) Erişim:20.12.2019
180 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

kü hatırlatmak inananlara yarar sağlar.”116 buyurulur. İnsanın


kendi benliğini inşasında bilgiden kopmaması gerekir. Hatır-
lamaya ve hatırlatılmaya ihtiyacı vardır.

8.11. Öğrenmeye Açıklık


Kendini gerçekleştirme, insanın kişisel sezgilerine, algıları-
na, niyetlerine, bilgi ve becerilerini geliştirmesine bağlıdır. Bu
da yaşam boyu öğrenme yoluyla olur. Dolayısıyla yaşam boyu
öğrenme süreci kişiliğin sürekli olarak kurulduğu, yenilendiği
ve değiştirildiği öğrenme etkinlikleri toplamıdır. Bu nedenle
öğrenme, yaşam sürecindeki tüm değişiklikleri gerçekleştiren
ve sağlayan temel araçtır. Dış öğrenmeler ve bilgiler ile bera-
ber kişinin kendi deneyimleri de önemlidir. İnsan tecrübesinin
büyük kısmını öğrenme yeteneğinden bağımsız düşünemeyiz.
Kendini gerçekleştirme öğrenme ve deneyimlerden çıkarılan
anlamlar üzerine inşa edilir. Öğrenme, eski ve yeni deneyimin
birleşiminden ortaya çıkan yeni bir sonuçtur. Yeni öğrenmeler
birey için birikimsel zenginliğe dönüşerek yaşam için gerekli
olan yeni boyutların oluşturulmasını sürekli destekler. Yeni
öğrenmeler ile kişi daha iyi, daha mükemmel yaşamak için
yeni ortamlar ve arayışlar içinde olur. Bu nedenle hayat boyu
öğrenme, mükemmel ortamı ve yaşantıları mümkün kılmaya
açılan yolculuk gibidir; bireyin kendisi için yeni yaşam koşul-
ları oluşturması için en güçlü araçlardan biridir. Eğer birey bu
güçlü aracın farkındaysa, hayat boyu öğrenme yoluyla yaşam
koşullarını iyileştirir. Kendini gerçekleştirme de bu süreçte
yenilenerek gelişir. Çünkü öğrenme kabiliyeti, biyolojik, sos-
yolojik, kültürel, duygusal, manevi ve ahlaki gelişmeler gibi
birçok faktörden etkilenir.117 Öğrenme kabiliyeti, yaşamın an-
lamını ve bireyin kendini gerçekleştirmesini sağlayan dinamik

116 Zariyat, 51/55.


117 Kıymet Selvi, Lifelong Learning and Self-Actualization.
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 181

bir güçtür. Hayatın dinsel anlamını öğrenmek ve araştırmak


kendini gerçekleştirme için son derece önemlidir.
Dinî alanda hayat boyu öğrenerek kendini gerçekleştirme,
inanan her birey için gönüllü yaşam projesidir: “Ve sana yakin
(ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!”118 Bu ayeti ezberci bir
anlayıştan uzaklaşarak anlamaya çalışırsak; sana ölüm gelin-
ceye kadar öğrenmeye, kendini geliştirmeye ve gerçekleştir-
meye devam et şeklinde de anlayabiliriz.

Kaynakça
Akbulut, Ahmet. Müslüman Kültürde Kur’an’a Yabancılaşma Süreci.
Ankara: Otto Yayınları, 2018.
Apalı, Yasemin. “Bilgi Sosyolojisi Açısından Din ve Zihniyet”. Nevşe-
hir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 5 (2015): 189-213.
Aslan, Adnan. Küreselleşmenin Neresindeyiz. İstanbul: İnsan Yayınları,
2012.
Başçı, Vahdettin. “Akıl Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”. Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1997: 209-221.
Bayraklı, Bayraktar. “Din Eğitiminde Aklın Yeri”. Din Eğitimi Araştır-
maları Dergisi, 6 (1999): 45-54.
Bayraklı, Bayraktar. “Kur’ân’da İnsan Hakları”. Din Eğitimi Araştır-
maları Dergisi, 5 (1998): 9-18.
Bilgiz, Musa. “Kur’an’da Bilgi ve Düşünce Üretimi”. İnsan ve Toplum
Bilimleri Araştırmaları Dergisi 1/3 (2012): 53-86.
Bolay, Süleyman Hayri. “Akıl”. DİA. 2:238. İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, 1989.
Bulat, Elif. “Karanlıklardan Aydınlığa Geçişte Kur’ânî Eğitim Süreç-
leri”. Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 11 (2003): 193-254.
Çalışkan, Mehmet. “Kur’an’da Hikmet Kavramı”. Çukurova Üniversi-
tesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1/2 (2001): 88-120.
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesin-
de Bütünsel Öğrenme”. Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi 10, no.1 (2015): 74-98.
Demir, Ömer. “Hayat Boyu Öğrenme ve Din Eğitimi”. Bayburt Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3/3, (2015): 43-66.7

118 Hicr 15/99


182 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Demir, Ömer. Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örneği


Doktora Tezi. Ankara. 2013.
Engin, Ali Osman. “Bilginin İnsan Hayatındaki Yeri ve Önemi”. Ka-
zım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, 11 (2005):427-453.
Erten , Mevlüt. “Kur’an’da Bilgi-Amel (Eylem) İlişkisi”. Diyanet İlmi
Dergi, 2007: 137-158.
Evkuran, Mehmet. “Gelenekselci Öğretide Gnostik ve Okült Etkileşim-
ler René Guénon Düşüncesi Bağlamında Bir Tartışma”. Gnostik
Akımlar ve Okültizm Sempozyumu. 247-280. Malatya. 2012.
Fersahoğlu, Yaşar. Kur’an’da Zihin Eğitimi. İstanbul: Çamlıca Yayın-
ları, 2015.
Garaudy, Roger. İslam dünyasının Yükseliş ve çöküşleri trc. Cemal Ay-
dın. İstanbul:Timaş yayınları, 2019.
Göktaş, Vahit. “Kur’an’da Bilgi ve Bilginin Kaynakları”. Harran Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 20 (2008): 159-179.
Görmez, Hatice. “Beşer Dilinin İmkanları ve Kur’an-ı Kerim’in An-
latım Üslubuna Dair” Journal of Islamic Research 27/1 (2016):
22-30.
Güllüce, Veysel. “Kur’an’da Hikmet kavramı”. Ekev Akademi Dergisi
1, 2 (Mayıs 1998): 43-48.
Gündoğar, Hamdi. “Kur’an’da İlahi Bilgi”. Şırnak Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi 5/10 (2014): 7-26.
Ireyefoju, Paul Jackson. “Constructing Education for Self-realization
on the basis of Plato’s Human Psychology”. The Nigerian Ex-
perience, International Letters of Social and Humanistic Sciences 48
(2015): 192-197. https://doi.org/10.18052/www.scipress.com/
ILSHS.48.192.
İzzetbegoviç, Aliya. İslam Deklarasyonu. İstanbul: Fide Yayınları, 2010.
Kalın, İbrahim. Barbar Modern Medenî. İstanbul: İnsan Yayınları, 2018.
Karaman, Fikret. “Kur’an’da İlim Kavramı ve Değeri” Kelam’da Bilgi
Problemi Sempozyumu. 7-22. Bursa, 2000.
Kılıçarslan, Mehmet. “Kur’an’ın Anlatım Üslubu”. Namık Kemal Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2/1 (2016): 58.
Kurt, Yaşar. “Kur’an’da Hz. Peygamberin Örnek İnsan Oluşu: Üsve-i
Hasene”, İslami İlimler Dergisi 1/1 (2006): 145-146.
Memiş, İbrahim. “Hikmet Kavramı Hakkında Kur’an-ı Kerim ve
BİLGİ İLE ETKİLEŞİM: BİLGİDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME • 183

Hadis-i Şerifler Işığı Altında Bir Analiz”. Bakü Devlet Üniversi-


tesi İlahiyat Fakültesi İlmi Mecmuası, 10 (2008): 269-294.
Oruç, Cemil. “Din Eğitiminin Hedefleri”. Fırat Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi 13/1 (2008): 259-269.
Ökten, Gülşen. “Kur’an’a Göre Bilginin Kaynakları”. Necmettin Erba-
kan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 39 (2015): 205-228.
Özenç Uçak, Nazan. “Bilgi: Çok Yüzlü Bir Kavram”. Türk Kütüphane-
ciliği 4 (2010): 454-858.
Selvi, Kıymet, Lifelong Learning and Self-Actualization https://link.
springer.com/chapter/10.1007%2F978-90-481-2319-3_4
Tamar, Yunus. Kur’an’da Bilgi Edinme Yolları. Yüksek Lisans Tezi, Çanak-
kale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017.
Toparlı, Recep. “Bilgi” Türkçe Sözlük, Thk. Recep Toparlı. 10:267. An-
kara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2005.
Vatandaş, Celaleddin. “İnsanlığın Model İhtiyacı ve Hz.Peygamber’in
Örnekliği Üzerine”. Cahiliye Toplumundan Günümüze
Hz.Muhammed Sempozyum Tebliğ ve Müzakereleri. 289-313. Kon-
ya: Fecr Yayınları, 2007.
Yavuz, “İslam’da İlim ve Medeniyet: Kaynağı ve Tesiri”. Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 7 (1995): 7-10.
Yeşilyurt, Temel. “Bilgi Kuramı”. Kelam. Thk. Şaban Ali Düzgün.
5:143. Ankara: Grafiker Yayınları, 2016.
Yeşilyurt, Temel. “Kur’an’da Bilgi”. Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi 9/1 (2004): 1-12.
https://en.wikipedia.org/wiki/Internalization
https://en.wikipedia.org/wiki/Internalization_(sociology)
https://psychology.wikia.org/wiki/Internalization
https://wikidiff.com/language/logic
https://altafsir.com/9:31.
https://en.wikipedia.org/wiki/Internalization_(sociology)
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA
GERÇEKLEŞTİRME

Ömer DEMİR - Kübranur ALKAN

İnsan çok yönlü bir varlık olduğu için kendisini gerçekleş-


tirmesi de çok boyutlu olmaktadır. Bu durumda insan hayatın-
da her bir alan, insanın önünde kendini gerçekleştirmesi için
birtakım imkân ve fırsatlar barındırır. Diğer tüm alanlar gibi
dinî alanda da kendini gerçekleştirme insanın seçimi ve ka-
rarlarıyla gerçekleşir. Ancak dinî alanda kendini gerçekleştir-
me sürecinde insanın iradesi ve özgürlüğü ile birlikte bunları
aşan boyutlar da söz konusudur. Bu sürece, Allah’ın iradesi ve
dilemesi de dâhildir. Başka bir deyişle diğer alanlarda insanın
belirlediği standartlar ve koşullar geçerli iken dinî alanda stan-
dartları Allah belirler ve insan da tercihte bulunur. Bu nedenle
dinî alanda kendini gerçekleştirme hem dinden hareketle hem
de insandan hareketle cevap aranması gereken bir konudur.
Aslında din ve insan o kadar iç içe geçmiş kavramlardır ki
hangisinden yola çıkarsanız diğerine ulaşırsınız. Dinî alanda
kendini gerçekleştirme, insan iradesi ile Allah iradesinin bu-

• 185 •
186 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

luşmasıdır. Bu buluşma öncelikle insanın irade ve eylemini hi-


dayete doğru yöneltmesini gerektirir. Fakat bu yönelmenin de
Allah tarafından bir karşılık bulması gerekir. Allah’ın insana
izni, inayeti, yardımı hidayeti olmadan insan kendini gerçek-
leştiremez. Kendini gerçekleştirme hak edilen bir sonuç değil
bahşedilen bir nimettir. Ancak hak edene karşılık verilmesi ise
Allah’ın adaleti gereğidir. İlahi değer odaklı yaşayan kişi ken-
dini gerçekleştirmek için Allah’tan manevi ilham alır. Kur’an
bu durum için hidayet ve sekinet gibi farklı ifadeler kullanır.
Örnek bir ayette şöyle buyurulur: “İmanlarına iman katsınlar
diye müminlerin kalplerine güven ve huzur (sekinet) indiren
O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’a aittir. Allah ise her
şeyi bilen, her şeyi hikmetle yapandır.”1
Varlık bütün çeşitliliğiyle insanın merakını kamçılamakta
farklı sorularla varlığı anlamaya ve anlamlandırmaya çalış-
maktadır. Varlık ilk insanın tarih sahnesine çıkmasıyla kendisi
için çok önemli bir muhatap kazanmıştır. İnsan hem kendisini
hem de kendisini kuşatan âlem hakkında soru sormaya başla-
mış bu soruların bir kısmana cevap bulmuştur. Soru felsefeyi,
cevap ise bilimi doğurmuştur. İnsan yeni sorular sormakta
cevaplarını değiştirmekte ve düzenlemektedir. Merakı bilgiye
dönüşmekte bilgi yeni meraklara açılmakta bilgilenme ve sor-
gulama birbirini besleyerek günümüze kadar sürmektedir.
Varlık âlemine baktığımızda insanın soru sorabilme yete-
neğiyle yaratılmış tek varlık olduğunu gözlemleriz. İnsan hem
kendisi hem de âlem hakkında yüzyıllardır değişik sorular
üretmektedir.2 Varlık nedir ve nasıl var olmuştur? Sadece gör-
düğümüz, olduğunu duyularımızla ve aklımızla kavradığı-
mız şeyler mi vardır? Yoksa varlığın görünmeyen boyutu da

1 Fetih 48/4.
2 Mehmet Tabakoğlu, “Vücûd ve Adem: Vahdet-i Vücûdu Anlamada İki Anah-
tar Kavram ve Konuyla İlgili Ayetler”, B.Ü.İ.İF. Dergisi 3/6 (2016): 57.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 187

söz konuş mudur? Varlık-insan, varlık-âlem ilişkisinin boyut-


ları nelerdir? Buna benzer sorular yüzyıllardır insan zihnini
meşgul etmektedir.
Özellikle dinler insanın varlıkla ilgili sorularına birtakım
cevaplar vermiştir. Dinlerin birbirlerinden ayrıldıkları konular-
dan biri de varlık anlayışları olmuştur. İslam da kendi içinde
bütüncül bir varlık anlayışı ortaya koymuştur. Varlık olgusunu
sorgulayan insana Allah, kâinat ve insan gerçeğini bütüncül çer-
çevede ele almıştır. Yetkin bir din anlayışı varlık ve varlığın mer-
tebelerinin iyi anlamaya bağlanmıştır. Varlık iyi anlaşılmadan
din de insan da Allah da iyi anlaşılamaz. Bu nedenle Kur’an’ın
en temel konusu varlık konusu olmuştur; varlığın birbirleriy-
le ilişkileri ve dereceleriyle dinin daha iyi anlaşılacağı ortaya
konmuştur.3 Buna bağlı olarak Kur’an’ın amaçları arasında âlem
ve âlemdeki varlık kategorileriyle insanın ilişkilerini ele almak
önemli ve temel amaçlardan birisi olmuştur. Bütüncül bir bakış
açısıyla değerlendirildiği takdirde varlık konusunda da odak
kavramlar Allah ve insan olmuştur.4 Dinin amaçlarından biri de
insana kendisini, Rabbini ve tüm varlığı tanıtmaktır.5 Ancak bu
tanıtım boşuna değildir. Çünkü varlık âlemi etkileşim içindedir.
İnsan da bu etkileşimde önemli bir öznedir.
Kuran varlık âlemini gayb ve şehadet olarak iki varlık ala-
nına ayırmıştır. Ancak doğal olan ile doğaüstü arasında veya
beşeri dünya ile tabii dünya arasında bir ayrım yapmak yeri-
ne, her iki varlık alanını da ortaya koyduğu bütüncül onto-
lojide birleştirmiştir.6 Bu nedenle Kur’an’ın insana bildirdiği

3 İsmail Hakkı Bursevî, Allah’a Yakın Olmak Varlık Mertebeleri ve İnsan-ı Kâmil, (İs-
tanbul: Hayykitap Yayınları, 2012), 11.
4 Necmettin Çalışkan, “Kur’an’da İnsanın Varlıklarla İlişkisi”, The Journal of Aca-
demic Social Science Studies 55 ( 2017): 247.
5 Ömer Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel
Öğrenme”, Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 10/1 (2015): 84-85.
6 Temel Yeşilyurt, “Kur’an’da Cin, Melek ve Şeytan”, Kastamonu Üniversitesi İlahi-
yat Fakültesi Dergisi 2/1 (2018): 9.
188 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

gerçeklik sadece maddi âlemi kapsamaz, manevi ve mutlak


anlamdaki bir diğer gerçekliği de barındırır. Madde ve mana
da birbirinden ayrı düşünülmemiştir. Duyusal özelliklere sa-
hip insan, sadece görebilmekte olduğu âleme değil; görün-
mez, ama varlığı şüphe barındırmaz, yokluğu düşünülemez
âleme de dâhil edilerek insanın duyularüstü alanın varlığına
da inanması istenmiştir. Yani dinin ortaya koyduğu varlık ta-
savvurunda Yaratıcı, yaratılan, görünür ve görünmez âlem
varlıkta bütünlüğü oluşturmuştur.7
Kur’an’da Allah, varlık âleminin görünen ve görünmeyen özel-
liklerine farklı özellikleri ile vurgu yapılmıştır. Bütün âlemlerin
bütün varlıkların Rabbi olan Allah insanı bilgisiz bırakmamış
varlık hakkında bilgilendirmiştir: “De ki: “Ey gökleri ve yerleri
yaratan, duyular ötesini ve duyular âlemini bilen Allah’ım!”8
Kuran’a göre gaybın varlığı önemli bir hakikattir. Ancak
gayb uzakta değildir. Şehadet âleminin içinde onunla bir bü-
tündür. Şehadet âlemi, gözle görülebilen, görmek için herhangi
bir desteğe ihtiyaç duyulmayan, insanın tecrübe edebileceği, za-
man ve mekân şartı bulunmaksızın her an etkileşimde olduğu
bir âlemken; gayb âlemi, aklın sınırlarını aşan, var olduğu sade-
ce vahyin bildirmesiyle bilinebilecek âlemdir. Görünen âlemin
dışında, var olduğu bilinen; ancak duyuların ve aklın sınırları-
nı aşan gayb âlemi, insanı her yönüyle kuşatmakta ve insan ile
etkileşime geçmektedir. Kur’an, insanın görünen âlem ile nasıl
etkileşim içinde ise gayb âlemi ile de etkileşim içerisinde oldu-
ğunu, her iki etkileşim ile kendini gerçekleştirdiğini bildirir.
Gayb, mutlak gayb ve mukayyet gayb olarak iki kısma ayrıl-
maktadır. Mutlak gayb hiçbir mahlûkun bilgisinin erişmediği ve
ilahi zatın dışında kimsenin künhüne vakıf olamadığı gayb ola-

7 Demir, age, 84-85.


8 Ez-Zümer 39/46.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 189

rak tanımlanmıştır.9 Mutlak gayb Allah’ın mutlak anlamdaki


gerçekliğidir. Mukayyet gayb ise bir kısım mahlûklar tarafından
bilinebilen bununla beraber bir kısmının bilgisinin dışında kalan
gayb türüdür. Bu türden gaybın bilinmesi imkân dâhilindedir.
Bunu bilme vahiy, ilham veya rüyalar yoluyla gerçekleştiği gibi
akıl, duyular ve deneysel yöntemlerle de gerçekleşebilir.10
Gayb âleminin en değerli ve hakiki varlığı Yaratıcı olan
Allah’tır. Allah’ın varlığı diğer varlıkların var olmasından
farklıdır. Allah var olurken hiçbir varlığa muhtaç olmadığı
gibi varlığı kendine özeldir. Varlığı zamanla sınırlı olmayan-
dır. Kuran’da “O hâlde yaratanla yaratamayan bir olur mu?”
11 ayetiyle bildirildiği üzere, Allah âlemin yoktan var edenidir.

Kur’an’a göre Allah, yalnız üstün varlık değil, aynı zamanda her
yönü ile var denmeğe layık tek gerçek varlıktır, kâinatta ken-
disine karşı (denk) olabilecek hiçbir varlık yoktur.12 Allah’ın
dışındaki diğer varlıklar, varlıklarını ancak Allah’ın kendile-
rine izin verdiği sürede ve özellikte vardırlar.13 Kur’an’da Al-
lah kendi varlığının özelliklerini İhlas Suresi’nde şöyle özet-
lemektedir: “De ki O, Allah’tır, bir ve tektir. Allah Samed’dir.
O’ndan çocuk olmamıştır. Kendisi de doğmamıştır. Hiçbir şey
O’na denk ve benzer değildir.” 14 Varlık âleminin en üstünü
olan Yaratıcı, yaratılanların vasıflarından tamamen uzak ve
münezzehtir. Allah’ın muhalefetün lil havâdis sıfatıyla sonradan
yaratılanlara benzemediği vurgulanmıştır. Bu nedenle varlığın
ve hayatın odağını Allah oluşturur. Ezelî ve ebedî olan Allah;

9 Bursevî, age, 99.


10 Bursevî, age, 99.
11 En-Nahl 16/17.
12 Toshihiko İzutsu, Kur’an’da Allah ve İnsan, trc. Süleyman Ateş (Ankara: Ankara
İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1975), 69.
13 Tabakoğlu, “Vücûd ve Adem: Vahdet-i Vücûdu Anlamada İki Anahtar Kavram
ve Konuyla İlgili Ayetler”, 76.
14 El-İhlas 112/1-4.
190 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

aşkın, içkin, mutlak, sınırsız, yüce ve kutsal olandır. Her türlü


eksiklikten ve yaratılmışlara ait özelliklerden uzak olan Allah;
yüce, kutsal ve mutlak olarak göklerin, yerin, hayatın ve tüm
varlığın rabbidir.15 Kusursuz sevgi, kusursuz adalet ve kusur-
suz güzelliktir. Bu nedenle bütün güzel isimler onundur.
Tabiatı gereği sorgulamaya, araştırmaya meyilli olan insan,
Allah’ın var olduğunu bilmekle birlikte; bazen O’nun varlığının
mahiyeti üzerine düşünmekten de kendini alıkoyamamıştır.
Gayb kapsamına giren Allah’ın mahiyeti üzerine yapılan tar-
tışmalara cevap, yine insani özelliklere sahip olan, gayb bilgisi
olmayan Peygamberden gelmiştir: “Siz, Allah’ın nimetlerini ve
kudretinin eserlerini düşününüz, Zatını düşünmeyiniz. Çünkü
ona gücünüz yetmez.”16 İnsanın Allah’ın zatını kavramada aczi-
ni, çaresizliğini vurgulayan Peygamber, yaratıcıya ulaşmak için
O’nun verdiği nimetlere, bütün esması ile evrene yansımasına
varlıktaki etkinliğine dikkat çekmiştir. Sınırlı olan insan aklı,
mutlak varlık, sonsuz güç, merhamet, kudret sahibi olan yara-
tıcının ve O’nun yarattığı diğer varlıkların özelliklerini bilmek
için ve varlıklar hakkında bilgi sahibi olmak için, görünür olsun
veya gayb âleminde olsun tüm varlıkların bilgisine ulaşabilmek
için de Allah’ın vahyine ihtiyaç duymaktadır.
İnsanın kendi varlığında da gayba açılan bir dünyası vardır.
İnsan, düşünce, duygu, istek, hayal ve rüyaları ile gaybı kendi
içinde yaşar. İnsan düşüncesi, duygusu, hayali ve rüyalarıy-
la fizik âlemi aşar. Örneğin rüyalarında görmekte, duymakta
sevinmekte ve acı çekmektedir. İnsan varlığında fizik âlem ile
gayb âlemi birleştirilmiş gibidir. Ancak insan, gayb âleminin
tamamını idrak edip kuşatamaz. Gaybın bir kısmı insanın akıl
ve duyularla bilgi sahibi olamadığı alanı kapsamaktadır. Allah,

15 Furat Akdemir, “Allah İnsan İletişiminin Mahiyeti Üzerine Bir Değerlendir-


me”, Kelam Araştırmaları Dergisi 14/2 (2016): 510
16 Süleyman b. Ahmed et-Taberani, el-Mu’cemu’l-Evsat, Kahire, 1994
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 191

melekler, cennet, cehennem gibi kavramlar doğrudan kavra-


namadığı için, bu durum, ister istemez onları temsil edecek
sembolleri gündeme getirir ve gaybi varlıklarla ilgili bilgilerin
mecazlarla, teşbihlerle aktarılmasını mecburi kılar.17 Kuranda
gayb ile bilgilerin aktarımında benzetme, somuttan soyuta, bi-
linenden bilinmeyene, görünenden görünmeyene ilkelerinden
hareket edilmiştir. Örneğin bilinmeyen cennet nimetleri görülen
dünya nimetleriyle ilişkilendirilerek anlatılmıştır. Diğer ifadey-
le dünya nimetleri cennet nimetlerinin sembolleri ile felaket ve
kötülükler ise cehennemin sembolü olarak dile getirilmiştir.18
Görüldüğü üzere dinin varlık anlayışında gayb önemli bir
yer tutar. Dinin insana en önemli haberi gaybın varlığıdır. İnsan
duyu organları ve aklı ile gaybın varlığını keşfedemez. Gaybın
varlığı, gaybi varlıkların özellikleri ancak vahiy ile bilinebilir.
Vahiy insana gaybın varlığını bildirmekle kalmaz. Başta Allah
olmak üzere gaybi varlıkların varlık dünyasına nasıl müdahil
oldukları konusunda da bilgi verir. Dinde kendini gerçekleştir-
menin merkezinde öncelikle gayba iman yer alır. İnsanın bütün
dinî ve ahlaki davranışları gaybtan beslenir ve buradan yöne-
tilir. Dolayısıyla kendini gerçekleştirmenin gaybi boyutu da
dinde son derece önemlidir. Doruk deneyimlerin ve arayışların
yaşandığı aşkın boyutta kendini gerçekleştirme diğer canlılarda
bulunmayan bir özelliktir. İnsan tüm varlık ilişkileri ile kendi-
ni gerçekleştirir. İnsanın varlık dünyasında görmezden geldiği
her varlık kendisini gerçekleştirmesine bir eksiklik olarak yan-
sır. Bu anlamda insan aşkın ve ben ötesi alan olmadığı zaman
ruhsal sağlığını kaybeder. Saldırgan, nihilist ve umutsuz olur.19

17 İdris Tüzün, Kur’ân’da Sembol ve Sembolik Anlatım (Neml Sûresi Süleyman (a.s)
Kıssası Örneği) (Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, 2015), 11.
18 Tüzün, Kur’ân’da Sembol ve Sembolik Anlatım, 19.
19 Göcen, Gülüşan; Konur, Ayşegül, “Din Psikolojisi Açısından İnsan Olma Süre-
cinde Kendini Gerçekleştirme ve Din”, Toplum Bilimleri Dergisi, 370.
192 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsan görünen ve görünmeyen bir âlemin içindedir. İnsan,


kurulu, düzenli ve sahibi olan bir evrende yaşamaktadır. İnsan
özgür aynı zamanda da sorumlu bir varlıktır. Allah’a ve ahiret
gününe iman insanın en temel yol ayrımıdır. Şöyle ki Allah’a
inanma insanı kutsal bir varlığa karşı sorumlu duruma getirir-
ken inanmaması ise insanın sorumlu olacağı bir otoritenin yok-
luğu sonucuna götürür. İnanan insan aşkın bir otorite karşısın-
da sorumluluk inancı ile kendini gerçekleştirmeyi amaçlar. Bu
sorumluluğun kabulü insanın kendini gerçekleştirmesinde en
önemli basamaktır. İnsan Allah’a inanmadığı takdirde sorumlu-
luğunu yalnızca beşeri ilişkilere dayalı ahlak anlayışı ile yürü-
tür. Ahlak alanı kısırlaşarak insanı gıyaplarında koruyacak, kol-
layacak ve haklarını savunacak bir Rab’ten mahrum kalmış olur.
Doğa ve canlılar da ağızsız, dilsiz, korumasız ve sahipsiz kalır.
Gaybi bir varlık olan Allah bütün değerlerin kaynağıdır.
İnsanın Allah’a iman etmesi değerlere iman etmesi anlamına
gelir. Allah değerleri ile Allah’tır. Allah’a bağlılığını iman ile
onaylayan insan iman değerleri ile hayatını düzenler. Allah’ın
temsil ettiği değerlerin insan tarafından benimsenmesi, içselleş-
tirilmesi ve hayat ile buluşturulması gerçek bir insanlaşma ve
yetkinleşme sürecidir. Adalet, doğruluk, merhamet, affetmek
gibi tüm değerlerin kaynağı Allah’tır. Allah’a iman söz konusu
değerlerin yanında yer almak ve bu değerlerin yaşatılması için
çalışmaktır. Allah ile insanda olduğu gibi bu değerler tüm iliş-
kiler için geçerlidir. Gayba iman kendini gerçekleştirme çabası
içinde olan insanın hayatında en merkezî olgudur. Gayb olana
karşı vereceği doğru tepkilerle insan kendini gerçekleştirir.

1. Allah-İnsan Etkileşimi
Allah insan etkileşimi Kuran’da en fazla üzerinde durulan
konular arasındadır. Kuran’ın insana tanıtıp öğrettiği Allah
yalnızca yaratıcı değildir. Yaratıcılık sıfatı tüm varlığı kuşat-
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 193

makla beraber Allah’ın yalnızca bu sıfatı yoktur. Allah var-


lık ve oluşta etkindir. Yağmurun yağmasından, toplumların
yükseliş ve düşüşüne, savaştan barışa kadar bütün süreçleri
Kur’an Allah’a atfeder. Bu açıkça gösterir ki O, sadece en aşkın
değil, aynı zamanda en içkin olandır. Evrende hangi noktayı
düşünürsek düşünelim Allah orada vardır. Bu varoluş Allah’ın
yüceliğini gözler önüne sermektedir.20 Allah’ın varlığı uzak,
durgun, karışmayan ve karşılık vermeyen bir var oluş değildir;
etki eden, hayat veren, rızık veren, yöneten, yönlendiren, dile-
yen ve dilediğini yapmaya gücü olan bir varoluş anlayışıdır.
İnsanlara esmanın öğretilmesi ona çok büyük bir öğrenme
alanı açmıştır. Allah’ın insana kendi ruhundan üflemesi ise
daha yüce nitelikler kazanmasına neden olmuştur. Allah’ın
muhatap aldığı insanın özel bir pozisyonu ve konumu vardı;
vahyin muhatabı insan olmuştur. İnsanı varlık katmanların-
daki en olması gereken ve en doğru bir yere oturtmak amacı
ile görevleri hatırlatılmıştır.21 İnsanın varlık âlemindeki en et-
kin ve etkili konumuna dikkat çekilmiştir.
Bazen Allah’a atfedilen ifadeler, insan için de kullanılmıştır.22
Allah kendini anlatırken insanda bulunan isimlerin benzerini
kullansa da iki varlık arasında iştirak ve benzerlikten bahset-
mek mümkün değildir.23 Bu özellikler insan ve Allah için sınır-
lı ve sınırsızlığıyla birbirinden ayrılır. Örneğin Allah mutlak
anlamda sınırsız görür ve işitir. İnsanın görmesi ve işitmesi
ise sınırlıdır. Her konuda mutlaklık Allah’ın en yetkin özel-
liğidir. Allah varlığın mutlak yaratıcısı, mutlak yöneticisi ve
mutlak düzenleyicisidir. Bu kayıtsız ve şartsız sahipliğinden

20 Enver Bayram, “Kur’an’a Göre Allah Âlem Münasebeti”, Gaziosmanpaşa. Üni-


versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1/1 (2013): 36.
21 Akdemir, “Allah İnsan İletişiminin Mahiyeti Üzerine Bir Değerlendirme”, 536.
22 Şehmus Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi, (Ankara: Fecr Yayınları, 2013), 14.
23 Hatice K. Arpaguş, “Allah-İnsan İlişkisinde Rahmet ve Gazab”, M.Ü. İlahiyat
Fakültesi Dergisi (2005):42.
194 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

dolayıdır ki, varlık Allah’ın iradesine boyun eğmiştir. İnsanın


varlığa olan sahipliği ise sınırlı ve geçicidir.24
İnsan kendini ilişkileri aracılığıyla gerçekleştirir ve bu sü-
reç, tüm varlık âlemiyle ilişkisel boyutta devam eder. Varlık
âlemindeki diğer bütün muhataplar değişkenken, insanın sü-
rekli ve değişmez muhatabı Allah’tır. İnsanın Allah ile ilişkisi
dinamik bir süreçtir. Allah insanla muhataplığı elest bezmin-
den başlayarak, anne karnında, bebeklik, çocukluk, yetişkin-
lik, yaşlılık, ölüm ve ölüm ötesine kadar uzanır. İnsan Allah
ilişkisi bu muhatap alış üzerinden yürütülür. Söz konusu
muhataplıkta öne çıkan en önemli realite Allah’ın insana olan
yakınlığıdır. Allah, insan ile her an, her şekilde iletişim ve et-
kileşim hâlindedir. “İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını
mı sanır?” 25 ayetiyle Allah, insan hayatına her an ve her şe-
kil müdahil olacağını haber vermektedir. Bu canlı, dinamik ve
sürekli etkileşim, insanı, maddi ve manevi alana birlikte dâhil
etmektedir. Allah her insanı rızıklandırmakta yaşatmakta ve
birbirinden farklı ihtiyaçlarını her an karşılamaktadır. Fakat
insanın yalnızca maddi ihtiyaçları yoktur; deruni-ahlaki-
manevi ihtiyaçları da vardır. Allah her türlü ihtiyaca cevap ve-
recek zenginlikte iken insanın Allah’a muhtaçlığı sınırsızdır.
Bu nedenle insan tek başına kendini gerçekleştiremez.26 Allah,
insan ile ilişkisinde insanın kendisine olan muhtaçlığını köle-
efendi ilişkisinde değil dostluk (velayet) ilişkisi üzerinden ger-
çekleştirmek ister.27 Çünkü Allah iman edenlerin dostudur.28
Allah’ın insana olan yakınlığı Kur’an’da farklı ayetlerde çok
yalın bir şekilde işlenmiştir. “İnsanı biz yarattık ve elbette için-

24 Muhsin Demirci, “Kur’an’da Allah-Kainat-İnsan İlişkisi”, Din Eğitimi Araştır-


maları Dergisi, 10 (2002):90.
25 El-Kıyame 75/36.
26 Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme, (Ankara: Açılım Kitap, 2007), 171.
27 Ahmet Akbulut, Müslüman Kültürde Kur’an’a Yabancılaşma Süreci, (Ankara: Otto), 76.
28 Bakara 2/257
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 195

den geçenleri biliriz; sağında solunda oturmuş iki alıcı (yaptığı-


nı) alıp kaydederken biz ona şah damarından daha yakınız.”29
ayeti bu duruma verilecek en güzel örneği oluşturur. İnsan
Allah karşısında apaçıktır. Onunla kalbi arasına girecek kadar
yakındır. Allah insana kendisinden bile yakındır. Kuran’a göre
Allah sürekli yeni bir iştedir. Üç kişinin dördüncüsü, dört kişi-
nin beşincisi Allah’tır. İnsan nerede ise Allah onunla beraberdir.
Kendini gerçekleştirmek Allah’ın yakınlığını hissetmek, O’nun
yardımını, inayetini, merhamet ve sevgisini yaptığı hayırlı işler-
de görmek, Allah ile dost olmak ve dost kalabilmektir. Allah’ın
kendisini, kendisine unutturduğu kişi kendini gerçekleştiremez.
Unutanlar Allah tarafından unutulurlar. Allah’ın unuttuğu kişi
sahipsiz bir ev, kaybolmuş bir eşya gibidir: “Allah’ı unutup da,
Allah’ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi
olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.” 30
Varlık âleminde yaratılmışlar arasında derece ve mertebeler
vardır. Allah her varlığa kendi derece ve mertebesine göre bir
ilişki ve geliştirmiş ve yaratılış ihtiyaçları oranında onlarla etki-
leşimde bulunmaktadır. Varlığın her biri kendilerine belirlenen
değişik mertebelerdeki özelliklerine uygun ilahi tezahürler ile
kuşatılmıştır.31 Allah insana bütün esması ile tecelli ederken
diğer varlık ve canlılara kendi ihtiyaçları oranında veya yara-
tılış amaçlarına uygun düşecek şekilde tecelli etmiştir. Örne-
ğin ‘Halık’ sıfatı tüm varlık âlemine tecelli ederek her şeyin
yaratılmasına işaret ederken ‘Rezzak’ sıfatı canlıların hepsinin
rızık ihtiyaçlarını karşılamaktadır. ‘Semi’ ve ‘Basar’ hayvanları
da kapsarken bu insanlarda daha ileri düzeyde yansır. ‘Adil’
sıfatı ise hayvanlarla değil yalnız insanlara yansır.

29 El-Kaf 50/16-17.
30 Haşr 59/19.
31 Tabakoğlu, “Vücûd ve Adem: Vahdet-i Vücûdu Anlamada İki Anahtar Kavram
ve Konuyla İlgili Ayetler”, 60.
196 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Allah ve insan etkileşiminde insanın içinde bulunduğu her


duruma karşılık gelen Allah’ın bir sıfatı yer alır. İnsan iman
ederse Allah hidayet eder ve hidayetini artırır. İnsan günah işler
ve tövbe ederse Allah affeder. İnsan zulmederse Allah Kahhar
ismi ile cezalandırır. İnsan Allah etkileşimi sürekli bir karşılık
bulur. İnsan da Allah nimet verdiğinde şükretmesi gerekir. Bir
sıkıntısı olursa Allah’a sığınıp sabretmesi iyi bir kul olmanın ge-
reğidir. Allah insanla çeşitli nimetler vererek varlıkla konuştu-
ğu gibi nimetlerini kısarak yoklukla da konuşur. Dostluk ilişkisi
içinde insanın vereceği cevap ya şükür ya da sabır olmalıdır.
İbadet ve dua insanın Allah ile yaşadığı etkileşimin mane-
vi boyutuna en önemli işaretlerden biridir. Bu, ihlas ile iba-
det eden insanın içini kuşatan manevi tattır. Allah’ın rızasına
nail olma yolunda atılan adımdır. Kulunun yürüdüğü yerde
Rabbinin kuluna koşmasıdır. Yardım istenecek, sığınılacak
tek varlığın himayesine girmektir. Kendini her zaman güven-
de hissetmektir. Zorda kalınca bile sabretmektir. Her an, her
dakika koruma altında olmanın insana verdiği manevi haz-
dır. Zamanı boşa geçirmemek, faydasız işlere zaman harca-
mamaktır. Kendin için istediğini başkaları için de istemektir.
Sıkıntı anında tevekkül edip sabretmektir.
Allah gaybtadır. Fakat bu uzak olduğu anlamına gelmez.
Allah insanla olan yakınlığını etkili bir şekilde bildirmiştir:
“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben
(onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına
cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim da-
vetime uysunlar, bana iman etsinler.” 32
Kur’an’da insana öğretilen Allah tasavvuruna göre Allah
hayatın içindedir. İnsanın düşünce, duygu ve eylemi Allah’a
apaçıktır. İnsan yaşadığı her şeyi Allah ile birlikte yaşamakta-

32 Bakara 2/186.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 197

dır. Allah insana bu dünyada hem genel hem de kendi özelinde


karşılık vermektedir. Onun her şeyi, işitmesi, duyması, her şey-
den haberdar olması insanla bir ve beraber olduğunu ifade eder.
Allah’ın her şeye gücünün yetmesi, şifa vermesi, doyurması,
içirmesi ve canlıların diğer ihtiyaçlarını karşılaması hayatın için-
de olduğunu gösterir. Allah mutlak anlamda kusursuz olarak,
hiç kimseye ihtiyaç duymadan, en mükemmel bir şekilde ken-
dini gerçekleştirmiştir. Allah dışında her varlık da Allah’ın izin
verdiği oranda, kendine özgü görevleri icra ederek kendi varo-
luşunu gerçekleştirir. Diğer tüm varlıkların kendilerini gerçek-
leştirmeleri Allah’ın yetkilendirmesi ile mümkün olmaktadır.
Allah her an yarattığı bütün varlıkların maddi ve manevi
ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu anlamda Allah yarattığı insan-
ların ihtiyaçlarını da karşılamaktadır. İnansın inanmasın tüm
yarattıklarının rızıklarını vermiş onları nimetlendirmiştir. Al-
lah yaratan, yaşatan, yediren ve içirendir. “Ey insanlar! Allah’ın
üzerinizdeki nimetlerini hatırınızdan çıkarmayın. Allah’tan
başka gökten ve yerden size rızık veren yaratıcı var mı?”33 aye-
tiyle de insanların hepsine hitabıyla bu duruma işaret etmekte-
dir. “Allah’ın nimetini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız…
”34 ayeti, nimetlerin sayılamayacak, kavranamayacak kadar çok
olduğunu vurgular, Allah’ın, insanın hayatına her an müdahil
olması ve her şeyi onun hizmetine, istifadesine sunmasına da
işaret etmektedir. Verdiği bu nimetlerin karşılığında Allah, in-
sandan şükür beklemekte, israftan sakınmasını istemekte ve
insanların şükretmesinin ve israftan kaçınmasının etkisi ola-
rak da nimetlerini artırarak onları mükâfatlandıracağını bildir-
mektedir. Ancak insanın manevi ihtiyaçları da söz konusudur.
Kur’an’a göre Allah insanın manevi ihtiyaçlarına da cevap ver-

33 El-Fatır 35/3.
34 En-Nahl 16/18.
198 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

mektedir. Ona dua edildiğinde karşılık vermekte, kendisine sı-


ğınanı korumakta, hayırlı işlerinde yardımcı olmaktadır.
Allah’ın tüm canlılarla eşit seviyede sürdürdüğü ilişkiler
dışında, özellikle insanlarla kendi ahlaki tercihlerine ve ahlaki
düzeylerine göre farklı bir etkileşim içindedir. İnsanın manevi
ihtiyaçları da söz konusudur. Fakat bu ihtiyaçlarını tek başına
sağlayamamaktadır. Bu anlamda da Allah’a muhtaçtır. Ancak
insan manevi ihtiyaçlarını karşılarken Allah ile olumlu bir etki-
leşim içinde olması gerekir. Allah-insan etkileşimini dile getiren
ayetler insana rehberlik etmektedir: “…Sen ancak, görmedikleri
halde Rablerinden korkanları ve namazı özenle kılanları uya-
rabilirsin. Kim arınırsa sadece kendi yararına arınmış olur. Her
şeyin sonu Allah’a varır.” 35 Ayette gayba imanın insan üzerin-
deki etkisi üzerinde durulmuştur. Başka bir benzer ayette de
“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri
ürperir. Onun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onla-
rın imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.”36
tahkiki iman boyutunu yaşayan insanın bu etkiyle amellerini Al-
lah korkusu ekseninde düzenlemesine dikkat çekilmiştir.
İnsan, iman, ahlak ve ibadetteki başarısını Allah ile birlikte
elde eder. Deyim yerindeyse insanın kendisini gerçekleştirdi-
ği kulluk ve insanlık duvarına bir tuğlayı insan, sayısını ken-
disinin takdir edeceği sayıdaki tuğlayı da Allah kulluk duva-
rına koymaktadır. Yükseliş Allah ile birlikte olurken duvarın
yıkılması ve düşüş tamamen insanın tercihleri ile gerçekleş-
mektedir. “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz
yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” 37 ayeti de
yaşanan bazı felaketlerin sebebinin aslında insanların kendi
yapıp ettikleri olduğu noktasında, insana çeki düzen vermek-
te ve Allah’ın Rahman sıfatıyla birçoğunu da bağışladığı müj-

35 El-Fatır 35/18.
36 El-Enfal 8/2.
37 Şura 42/30.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 199

desini vermektedir. Bu etkileşim dikkate alındığında insanın


kendini gerçekleştirmesi bireyin ve somut dünyanın sınırları-
nı aşarak gaybi bir boyut kazanmaktadır.
Dinde insanın kendini gerçekleştirmesi gaybtan bağımsız
olamaz. Allah insan etkileşimi özellikle ahlaki yöneliş ve ter-
cihlerde en önemli boyuttur. Allah insan etkileşiminde insanın
hayra, iyiliğe, güzelliğe ve doğruluğa yönelişi oldukça değerli
bulunmuştur. Bu etkileşimin sınırları fizikötesi âleme uzana-
bilmekte diğer gaybi varlıkları da içine alacak kadar genişle-
yebilmektedir. Allah her kalbe ve her yönelişe uygun bir karşı-
lık vermektedir. İnsanlık tarihinde de günümüzde ve gelecek-
te de bu durum sünnetullah gereği değişmeyecektir. İnsanın
dinî alanda kendini gerçekleştirmesi ilahi etkileşimle birlikte
olmaktadır. Dindarlığın ve dinî hayatın kalitesi, tüm güzelliği
insan isteğinin, iradesinin Allah ile birlikteki başarısına bağlı-
dır. İnsan Allah’ın yardımı, izni ve kabulü ile kendini gerçek-
leştirebilir. Buna layık olması gerekir. Kuran’da hidayete layık
olmanın şartları belirtilmiştir. İyi niyet ile yalnızca iyi insan
olmak için Allah’a yönelmiş evvah ve evvab bir kalp gereklidir.
Allah aynı zamanda insanlarla ahlaki bir ilişki içindedir.
Allah her insanın ahlaki tutumuna göre kendi makamının
yüceliğine uygun karşılık verir. Bu karşılık dünyadan ahire-
te uzanan çizgide ebedî olarak devam eder. Kuran’ın ısrarla
altını çizdiği iman öğretisinin en önemli özelliği Allah’ın insa-
na yakınlığı ve bu yakınlığın karşılık görmesidir. Allah insan
ilişkisinin özünde Allah’ın yakınlığı, beraberliği vardır. Ahiret-
te ise O’na dönüş, karşılaşma ve hesap vardır. Dinde kendini
gerçekleştirme, insanın hayatını Allah ile birlikte yaşamasıdır.
Onun huzurunda onun yakınlığında onun desteğinde olduğu
bilinci ile hareket etmektir. Kendini gerçekleştirme, başarılıp
katlanıp bir köşeye konulacak bir nitelik değildir. Birçok Ku-
ran ayetinde bu durum örneklendirilip açıklanmıştır.
200 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsan Allah ilişkisi ve etkileşimi bir sevgi bağına ve dost-


luğa dönüşebileceği gibi düşmanlığa ve cezalandırmaya da
dönüşebilir. İnsanla Allah arasında temelde karşılıklı bir sev-
ginin varlığı söz konusudur. Allah nimetleri ile insana yakın-
dır. Hayırlı işlerinde onun yardımcısıdır. İnsanın Allah’a olan
sevgisiyle Allah’ın insana olan sevgisi birbirinden ayrılamaz.
Allah’ın sevgisi âlemde bütün varlığı kuşatmıştır.38 Kur’an,
Allah ile insan arasında karşılıklı sevginin kurulabileceğine
dikkat çeker. Allah’ı seven insanların Allah tarafından sevile-
bileceğini açıklar. İnanan insan, sevgiyle kalbini Allah’a bağ-
lar, bununla da yetinmez, Allah’a olan sevgisini ortaya koyabi-
leceği eylem ve fedakârlıklara girişir. O’nun sevgisini kazana-
bilmek için her fırsatı değerlendirir.39 Maide Suresi 54. Ayette
Allah şöyle buyurur: “Ey İnananlar! Aranızda dininden kim
dönerse bilsin ki, Allah, sevdiği ve onların O’nu sevdiği, ina-
nanlara karşı alçakgönüllü, inkârcılara karşı güçlü, Allah yo-
lunda cihad eden, yerenin yermesinden korkmayan bir millet
getirir.” Hayatın içinde her işine müdahil bir Allah ile dost ola-
bilmek ve dost kalabilmek kendini gerçekleştirmenin zirvesi
sayılabilir. Çünkü bu dostluk ilişkisi orada kalmaz. Tüm varlı-
ğı kuşatacak düzeyde genişler. Allah ile dost olabilen Allah’ın
her kulu ile de dost olmuş olur. Yakında bir Allah tasavvuru,
insanı yalnızlıktan yabancılıktan kurtarır. Semi, Basir, Habir,
Alim sıfatları ile insanı duyan, gören içinde olduğu koşulları
bilen ve en önemlisi kendisine cevap veren bir Allah tasavvu-
ru inanan insanı Allah ile kulluğunu dostluk seviyesine yük-
seltebilir. Kendini gerçekleştirmek Allah ile dost olabilmek ve
dostluğu sürdürebilmektir. Allah hiçbir hayrı boşa çıkarmaz.

38 Abdurrahman Kasapoğlu, “Allah İnsan İlişkisi Açısından Sevgi ve Muhabbet


Olgusu”, Hikmet Yurdu Düşünce-Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi 3/5
(2010): 115.
39 Kasapoğlu, agy, 124-125.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 201

Mutlaka hayırla karşılık verir: “‘Hani Rabbiniz size şunu da


bildirmişti: Şükrederseniz size daha çok veririm. Nankörlük
ederseniz, o zaman da azabım çok çetindir.”40
Allah’ın sevgisini kazanan insan; Rabbiyle arasında sevgi
yolu inşa etmiş ve yolunu hidayet ile bulmuş ve doğrulamıştır.
“De ki: “Allah dilediğini saptırır; kendisine yöneleni de gerçe-
ğe ulaştırır.”41 ayeti Allah’ın kendisine samimi olarak yönelen
kullarını doğru yola iletmesi noktasında verdiği müjdeyi ba-
rındırmaktadır. Allah’ın yapılmasını emrettiği ve kullarından
beklediği davranışları gerçekleştiren, Kur’an ahlakıyla ahlak-
lanan insana nazar etmesi, ona sahip çıkması ve ahlakını ya-
şantısına yansıtması etkileşimin farklı bir boyutudur.
Allah kulları için iyi ve kötüyü kendi içlerinden seçtiği bir
peygamber ve gönderdiği kitapla açıkladıktan sonra yapması
ve yapmaması gereken şeyleri açık ve net olarak bildirmiştir.
Buna rağmen insanlar yasaklanan şeyleri yaparlarsa onları ce-
zalandıracağını bildirmiştir.42 Bu duruma “…Allah’ın rızası-
nı elde eden, Allah’ın gazabına uğrayan gibi olur mu hiç?” 43
Allah bazı kişiler hakkında ise hükmünü vermiştir. “Onların
çoğu için Allah’ın sözü bir hak olmuştur; artık iman etmezler.”
44 Allah münafıkların da kalplerindeki hastalıklarını artırır.45

Din ne yalnızca akıl ne duygu ve ne de tecrübedir. Allah’a


açık bir kalbe ilahi yönlendirme, manevi bir destek ve ilham
da gereklidir. Allah hak edenlerin imanlarını ve hidayetle-
ri artırır. Örneğin mağaraya sığınan gençlerin hidayetlerini
artırmıştır.46 Kuran ayetleri ile enfüsi ve afaki ayetler ina-

40 İbrahim 7/14.
41 Er-Rad 13/27.
42 Arpaguş, “Allah-İnsan İlişkisinde Rahmet ve Gazab”, 54.
43 El-Âl-i İmrân 3/162.
44 Yasin 36/7.
45 El-Bakara 2/10.
46 Kehf 18/13.
202 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

nanların imanlarını artırır: “Allah, iman edenlerin dostu ve


yardımcısıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr
edenlere gelince, onların dostu da tâğutlardır, ki onları aydın-
lıktan karanlıklara sürüklerler. Onlar ateş ehlidir; orada ebedî
olarak kalacaklardır.”47 İlahi yardım istemenin ve tevekkülün
sonucunda layık olan kişiye Allah’ın inayeti ve desteği var-
dır. İnsanın dinde kendini gerçekleştirmesi Allah’ın hidayeti
ve inayeti ile mümkündür. Bu desteğin bin bir şekli ve çeşi-
di olabilir. Hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün değildir.
Allah’ın yardımı ve desteği bir bilgi de olsa bu bilgi ve destek
Allah’ın vahyine yönlendirici, onu açıklayıcı, sahih bir yoru-
muna yönlendirici olabilir. Uygun bulduğu insanların bedeni-
ni güçlü kılar ilmini artırır. 48 İnananların kalplerine huzur ve
güven indirir. Allah layık kimseleri kötülükten korumaktadır:
“Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rab-
binin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacak-
tı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle
yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.” 49
Allah’ın insana hidayet etmesinin akıl, kutsal kitapların gön-
derilmesi ve peygamberlerin gönderilmesinin dışında özel bir
boyutu daha vardır. Bu boyut Allah insan arasındaki canlı etki-
leşimle gerçekleşir. Allah insanlar için çeşitli hidayet imkânları
bahşetmiştir. Bunun dışında insanın kendisinin Allah’ın hida-
yetini hak edecek özel bir çabasının da olması gerekir. İnayetsiz
hidayet olmaz. İnayet, Allah’tan gelen iyilik, yardım, atıfet, ih-
san, koruyup gözetme, lütuf anlamlarına gelir.50 Gayret insan-
dan inayet Allah’tandır. İnsanların her zaman ilahi bağış ve yar-
dıma ihtiyaçları vardır. Bu nedenle insanın kendini gerçekleş-

47 Bakara 2/257.
48 Bakara 2/247.
49 Yusuf 12/24.
50 Türk Dil Kurumu Sözlükleri, https://sozluk.gov.tr/,
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 203

tirmesi inayetsiz olmaz. Her türlü hayırlı işin bir ucundan tutan
Allah’tır. İnsan başarıyı Allah’tan gayreti kendinden bilmelidir.
Başarıda Allah’ı görmek, yenilgiyi kendinden bilmek bir edep
işidir. Sevincini de gözyaşını da yaratan Allah’tır.
Allah, melekler ve müminler birbirlerinin dostudur. İnanan
birbirlerine manevi anlamda duaları ile destek verirler. Mümin
kardeşin duası diğer bir müminin kendini gerçekleştirmesi-
ne katkı sağlar. İnsanın kendisini gerçekleştirme çabasında
Allah’ın dinine yardım edenin ayağı kaydırılmaz. Hiçbir başarı
Allah’ın inayeti olmadan gerçekleşmez. Bir iç huzuru, imanın,
ihlasın teslimiyetin sevdirilmesinde de günahları ve kötü işleri
kerih görmede de Allah’ın iradesi söz konusudur. Varlık dünya-
sında Allah’ın müdahil olmadığı bir iş yoktur. İnsanın dilemesi
ancak Allah’ın dilemesi ile gerçekleşir. Bu nedenle insan mane-
vi dünyasını tek başına değil Allah ile birlikte inşa eder. Onun
için hamd eder, şükreder ve teşekkür eder. Allah’tan bağımsız
bir işe şeytan mutlaka bulaşır. İnşa ve gerçekleştirme Allah’ın
hidayetinden bağımsız gerçekleştirilemez. Bu nedenle dua ve
tevekkül halinin devamı gerekir. İnsan, kendisini Rabbinden
müstağni gördüğü zaman azar. 51Allah’ın desteklemediği bir
eylemin başarı şansı yoktur. Sürekli yöneliş insanı bir bakıma
çizgide tutabilir. Allah’ın inayeti ise niyette kıbleye yani yöneli-
şin doğru olmasına bağlıdır.

1.1. İman
Dinî alanda kendini gerçekleştirmede çok önemli bir yol
ayırımı inkâr ve iman tercihidir. İnkâr ve iman birbirinin kar-
şıtı iki yaşam tarzı ortaya çıkarır. Kendini gerçekleştirme bu
yaşam tarzları ile gerçekleşmiş olur. Her iki tercih birbirine zıt
dünya görüşü oluşturur. Bu zıtlığın temelinde değerler vardır.

51 Alak 96/5-6.
204 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Değerler ise inanç, düşünce, duygu, tutum ve davranışların


özünü oluşturur. Dinî değerleri iman ilkeleri temellendirir.
İman ilkeleri hiyerarşik bir düzene konulacak olursa Allah’a
iman öncelikli inanç ilkesidir. Ahiret gününe imanın ise ikincil
en temel inanç ilkesi olduğu söylenebilir. Bu nedenle Allah’a
ve ahiret gününe iman etme ilkeleri Kuran’da sürekli tekrar
edilerek zihin ve kalplerde canlı tutulmaya çalışılır.
Değerler bağlamında düşünüldüğünde iman ilkelerini
inkâr, Allah’ın ve ahiret gününün temsil ettiği tüm değerle-
rin kaynağını inkâr anlamı taşır. Bu yüzden inkâr Kur’an’da
insanın yapabileceği en büyük yanlış tercih olarak yer alır. O
kadar ki değersiz davranışların da yegâne kaynağı olarak gös-
terilir. Dinî alanda kendini gerçekleştirmenin önemli bir tercih
ile başladığı söylenebilir. Ancak insanın her zaman kötülüğe
açık bir yaratılışta olması iyi hal üzerindeki istikrarını risk-
li duruma sokar. Bu anlamda hiçbir insanın ahlaki garantisi
yoktur. İnsan her zaman yeni bir yol ayırımın başındadır. Bu-
rada önemli olan tutum ve davranışlardaki süreklilik hâlidir.
Sürekli yapılan davranışlar insanı kuşatır. İyilik veya kötülük
alışkanlık haline gelerek kişiliği ele geçirir. İnsan süreklilikten
kaçamaz. İnsan eylemlerindeki süreklilikle kendi oluşturduğu
dünyasını tekrar eder; iyi veya kötüyü tekrar tekrar yapması
tercih ettiği alana göre insanı güçlendirir. Bazen bir kötülük,
hata veya günah tekrar edildiğinde insanın hayra ulaşmasına
ayak bağı olur. Israr edildiğinde ise günah onu sarmalına alır,
çepeçevre kuşatarak köleleştirir. Şeytana ibadet eden bir kul
durumuna sokar. Kur’an inkâr ve günahları şeytanın dostlu-
ğuna açılan adımlar olarak tanımlar. Bu nedenledir ki inanmış
insan da günahlardan uzak durmadığı takdirde inkâra yakla-
şır. Bu durumda hayırlı işler de ona uzaklaşır.
İman etme ve etmeme insanın en önemli varoluşsal seçimi-
dir. Her şey bu seçimin üzerine yapılandırılır. Yola bu seçim-
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 205

den sonra çıkılır. Bu seçimden sonra insan kendisine, varlığa


bir kimlik kazandırır. Hayata yönelişi bu seçimden sonra ger-
çekleşir. İman, toplam hayra evet demektir; topluca bir güzel-
liğe karışmaktır; bütün iyilik, güzellik doğruluk değerlerinin
temsili ve hakiki kabulüdür. İman ile insan varlığa hem anlam
katar hem de anlam kazanır. Her varlık iman ile anlam kaza-
nır. İmansız bakış, kör sağır ve hiçci bir bakıştır. Kendisi ile
varlığın anlamı bu anlamda anlam bütünlüğüne ulaşır. İman
edip etmeme insanın en büyük varoluşsal kararıdır.
Kur’an’da inanan insanın özellikleri olarak geçen nitelikler
kendini gerçekleştirecek insan için ideal ölçütler ortaya koy-
maktadır. Söz konusu sıfatların her biri aynı zamanda inanan
insan için dinin davranışsal amaçlarını oluşturur. İnsan, iman
ile kendini gerçekleştirme yoluna koyulur. Kendini gerçek-
leştirmede öne çıkan sıfat ve nitelikler açık ve belirgindir. Bu
bağlamda dinî rehberlikteki durum, diğer alanlara göre daha
avantajlı görünmektedir.
İman olmadan insanın değer dünyası tam olarak gerçek-
leşmez. İman ile her varlığa gerçek değeri verilir. Bir olaya,
olguya, insana ve nesneye iman ile bakmakla imansız bakma
arasında çok büyük bir fark vardır. İmanla bakışta kişiler ve
olaylar kılık değiştirir. Çocuk, aile, toplum ve insanlık gerçek
değerini imanda bulur. İnanan insan kıblesini iyilik, doğruluk
ve güzellik olarak belirler ve ona yönelir. Nefsini heva ve he-
vesinin isteklerini kontrol altına alır. Mümin, ilahi rehberliğe
ihtiyaç duymuş, kendini dinin rehberliğinde gerçekleştirmeyi
kabul etmiştir. Din eğitimi ve dini rehberliğin asıl amacı bire-
yin kendi vicdanını oluşturmasında insana katkı sunmaktır.
İman, iç dünyanın mimarlığıdır. İç dünyalarını imar ve ıslah
edemeyenler dış dünyalarını da imar ve ıslah edemezler. İnsan
iç dünyasında neyi oluşturuyor ve kuruyorsa kendisi odur. İn-
sana muhtemel seçenekleri göstermek en uygun olanı seçmesi
206 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

için gerekli değerlendirmeyi yapabilecek olgunluğa gelmesine


yardımcı olmaktır. Her an Allah’a muhtaç olduğunun farkın-
dadır. İnsan, hidayete imanı ile hazır duruma gelir. Tevhid ise
İslam dininde imanın özünü oluşturur. İnanma duygusunun
tam bir karşılık bulabilmesi ancak tevhid ile mümkündür.

1.2. Tevhid
Tevhid olmadan takvaya ulaşılamaz; kısmi bir şart da de-
ğil, bir bütündür. İlah seçimi insanın en önemli seçimidir. İsla-
mi gelenekte konuşmaya başlayan her çocuğa sorulan “Kimin
kulusun?” sorusu müthiş bir sorudur. Bu yaşam boyu tekrar
tekrar cevap verilmesi gereken bir sorudur. İnsan bu sorunun
cevabı ile kendini gerçekleştirme yolunda kendi hakikatini
gözden geçirir, kendini yeniden anlar.
Allah ile ilgili sorular dinî varoluşun asıl sorusudur. Allah
bütün sıfatları ile insanda bir özlem ve arayışa dönüşür. Bu
soru bireyin hayatında sürekli ve canlı kalır. Bu durum insa-
nı her zaman aşkın boyutla ilgisini sürdürmesini sağlar.52 Din
duygusunun zemini, tapınma, ibadet etme, bağlanma, ilah
arama ihtiyacına dayanır. Gerçekten de insanın tarih boyunca
tapındığını, tapındığı varlık ile birlikte bir din oluşturduğunu
görmekteyiz. Allah gerçek tapınma objesidir. Allah’ın dışın-
da hiçbir varlık tapınmaya layık değildir. İnsan gerçekten de
tapınmadan duramaz, tapınmaya ayarlıdır. Allah tapınmada
muhatap olmayınca Kuran’ın şirk dediği olgu karşımıza çıkar.
İnsanın inandığı dünya görüşünde tanrı yerine koyduğu bir
varlık kesinlikle vardır. İnsanlık tarihinde canlı, cansız tapınıl-
mayan hemen hemen hiçbir varlık kalmamıştır. Tapınma nes-
nesi maddi şeyler olabileceği gibi manevi unsurlar da olabil-
mektedir. Bütün toplumlarda din ya gerçek bir din ya da dinin

52 Bilgin, Eğitim Bilimi ve Din Eğİtimi, 28.


GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 207

yerine konularak niteliği değiştirilmiş bir din olarak vardır.


Bu nedenle vahye dayalı dinin mücadelesi sahte dinler ve sah-
te tanrılar ile olmuştur. Değerler bağlamında insan kendisini
dinsiz ve ilahsız gerçekleştiremez. İnsanın tanrılaştırma zaafı
yanında tanrılaşma zaafı da vardır. Onun için insanın önün-
de her zaman gerçek bir ilah, başka varlıkları tanrılaştırma ya
da tanrılaşma seçenekleri vardır. Kuran bilinçsizce çoğunluğa
uyarak toplumu putlaştırmayı53 ve heva (aşırı olumsuz tutku-
ları) yüceltmeyi kişinin kendisine tapınması olarak görür.54
İslam açısından aşkın boyutta insanın en önemli sorunu
gerçek bir ilah edinmektir. İnsanın kendini gerçekleştirme-
sinde en önemli adım ilah seçimidir. İnsan tanrı seçmek zo-
rundadır. İnsan özgürlüğünün nihai noktası onu bu seçime
zorlar. İlah seçimi insan için en önemli seçimdir. İnsan haya-
tının merkezinde ilah yer alır. Tanrısını yanlış seçen kendisini
yanlış gerçekleştirir. Bu nedenle Kur’an en fazla şirk konusu
üzerinde durur. “Ben kimim?” sorusu “Tanrım kim?” soru-
su ile neredeyse özdeştir. İnsan birtakım seçimlerle kendini
gerçekleştirir. İnsan kalbinde her varlığın bir yeri olduğu gibi
Allah’ın da yüce bir makamı vardır. İlahlık kalbin en yüce ma-
kamıdır. Kalpte varlığın yansıması varsa arş ve kürsi Allah’a
aittir. Oraya Allah’tan başkası yakışmaz. Allah’ın makamına
başkası konulursa eğreti durur ve kalbi de eğriltir.

1.3. Hidayet
Dinî anlamda kendini gerçekleştirme Kur’an açsından de-
ğerlendirildiğine yalnızca bireyin çabası sonucu ortaya çıkan
bir sonuç değildir. Kendini gerçekleştirme bireyin çabası ya-
nında aynı zamanda Allah’ın takdiri ile gerçekleşmektedir.

53 Enam 6/116
54 Furkan 25/43
208 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Allah hak eden birey ve toplumlara hak etmeyenlere göre


adaleti gereği karşılıklı etkileşimde farklı tutum sergile-
mektedir. Kendini gerçekleştirmek dinî alanda kazanılan bir
nitelik olduğu kadar verilen-bahşedilen bir niteliktir. Bunlar;
kendilerine nimet verilenler55 kevserin verilmesi56 kendisine
hikmet verilenler57 imanın ve hidayetin sevdirilmesi58 gibi
çok yönlü nitelikler görüldüğü gibi verilen-bahşedilen nite-
liklerdir.
İnsanın dinî alanda kendini gerçekleştirmesi çift taraflı
işler. Hem insan kendi tecrübesi ve insanlık tecrübesi ile bu
gerçekleştirmeye katkı sunar hem de dinden yardım alır. Dine
mensubiyet insanı yüzde yüz ahlaklı yapmaz. Başka bir de-
yişle bir dini kabul etmek bireyin emeği olmadan kendini ger-
çekleştirmesini sağlamaz. İnsanın vahiy dışında tüm kazanım
ve tecrübeleri de dinî alanda kendini gerçekleştirmesine katkı
sağlar. Din insana iki şekilde kendini gerçekleştirebileceğini
bildirir. İnsan yeryüzüne kendini gerçekleştirmek için gönde-
rilmiştir. İnsanın önünde iyi ve kötü alanı vardır.
İyi ve kötü alan iman ve küfür ile ilişkilendirilmiştir. İman
âdeta iyiye ve iyiliğe değerli olana giriş kapısı gibidir. Hida-
yet ise bu giriş kapısından layık olana verilen izindir. İmanın
Allah’ın izni ile gerçekleşmesi ‘hidayet’ olarak tanımlanmakta-
dır. Allah iman eden kullarının her türlü hayırlı işinde destek
olur. Bu durum hidayetin yalnızca inanç boyutunda değil dav-
ranış boyutunda da geçerli olduğunu gösterir. Bu nedenledir ki
iman eden insan hidayetin kesilmemesi için sürekli dua ve te-
vekkül halinde yaşar ve hidayet talep eder. İman, hidayet, dua

55 Fatiaha 1/7
56 Kevser 108/1
57 Bakara 2/269
58 Hucurat 49/7
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 209

ve tevekkül inanan insanın hayatının akışında sürekli birlik


içindedir. İman etmeyen insan ise hidayetten mahrum kalır.
Allah mutlak rehberdir. İnsanlara rehberliği ilahi terbi-
ye vasıtaları ile olmaktadır. Allah insanları hayır ve şerler ile
denemektedir. İlahi terbiyenin en önemli kaynağı Kur’an’dır.
Kur’an olmadan kendini gerçekleştirme imkânsızdır; Allah ile
bağını koparmadır ve bu, insanı yeryüzünün en tehlikeli var-
lığına çevirir. Çünkü değer dünyasını kendi çıkarına göre dü-
zenler. Bencillik sınırlarından çıkamaz. Hesap verilebilirliğini
yitirir. İnsanın hesap vereceği bir otoritenin olmaması insanı
kendi başına buyruk hâle getirir. Onu sınırlayacak bir güç ve
otorite olmadığı için bencilce hareket eder. Bu durum bütün
kendini gerçekleştirme alanlarını etkiler. Tek kelime ile süreci
ifsat eder ve bozar.
Hidayette olmanın çeşitli yolları vardır. İslam bilginleri
hidayeti, akıl, kitap ve peygamberlerin örnekliği olarak ta-
nımlamışlardır. Bu tanımların her biri bir imkândır. İnsanın
kendini gerçekleştirmesinde din ne kadar bir imkân sunarsa
sunsun dinin bu imkânından yararlanacak olan insandır. İn-
sanın yararlandığı oranda bu imkân bir anlamı vardır. Örne-
ğin furkan, iyiyi kötüyü birbirinden ayırt etme gücü olarak ve
bilgisi olarak Allah’ın insana lütfettiği bir ilham ile özdeş hâle
gelmektedir.59 İnsanın doğası yukarı çıkmak ve erdemli ol-
maktansa tembellik ederek rahatını bozmadan aşağıya doğru
inmeye ve topraksı bir karakter kazanmaya daha yakın görün-
mektedir. Kendini gerçekleştirme talebinin gayreti gerektirdi-
ği ve Allah’ın da böyle bir amaca yönelene tevfik ve inayeti ile
yardım ettiği farklı ayetlerde ifade edilmektedir. Yanlışa yöne-
leni ise Allah kendi hâline bırakmaktadır.60

59 Şaban Ali Düzgün, Varlık ve Bilgi, (Ankara: Yeni Çizgi Yayınları, 2008), 206.
60 Şaban Ali Düzgün, Kimliksiz Hakikatler, (Ankara: Otto yayınları, 2017), 20.
210 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsandan Allah’a Allah’tan İnsana


İman Hidayet
Salih amel Sekine
Kalb-i münib Mutmainlik
Kalb-i selim Hikmet
Tefekkür Cennet
Tezekkür Takdir
Tedebbür İlham
Teakkul Rıza
Tefekkuh A
Rıdvan
Tedbir L İcabet
Takva
L Zikir
İhsan Öğretmek
İhlas A
Şükre karşılık vermek
İlim H Vahyetmek
İrfan
İnzal etmek
Dua
Nusret
Tevekkül
Meleklerle destek
Zikir
İ Fetih
Tevbe
Şükür N Furkan
Hamd Bağışlama
S
Secde Günahları örtme
Rüku A Velayet-dostluk
Allah’ın sınırlarını koruma N Felah
İffetini koruma Necat
Teslimiyet Ülfet
Öğrenmek E Rızık
Tebettül-kendini Allah’a verme T Meveddet(sevgi)
Cihad Merhamet
İstiaze
K Ecir
Huşu-canlılık gafletin karşıtı İ Nimet
Allaha ve rasule itaat L Büşra
İstiğfar Fazl
İnfak E İzzet
Sabır Ş Besair
Hicret Yeryüzünün ve gökyüzünün
İ
Kitaba imtisak-istima’ bereketlerinin açılması
Islah M İstihlaf –yeryüzünde halife
Secde İ Yeryüzüne mirasçı olma
Tesbih İhdel hüsneyeyn-dünyada veya
Tazarru
ahirette iki güzellikten biri
Haşyet
Furkan
Ahd
Büşra
İstiane
Tevfik
Öğüt alma
İnayet
Doğru olmayı isteme
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 211

1.4. Yönelim
Düşünce, duygu ve eylem olarak insanın yüzünü döndüğü
taraf çok önemlidir. İdealler ve amaçlar buraya yöneliktir. İnsan
kendi isteklerinin yönüne akar. İnsan arkasını döndüğü tarafı
göremez ve önemsemez, ilgisi yüzünü çevirdiği taraftır. İnsa-
nın gündemi elinde tutuğu işidir. Kalbinde yaşattığıdır. Dilin-
deki sözüdür. Bunlarla birlikte akar insan kıblesine. Müminin
hayatında iki kıblesi vardır. Biri somut olanı yani Kabe’dir. Di-
ğeri ise gönül ve kalp kıblesidir. Kalbin kıblesi Allah rızasıdır.
Kuran buna inabe der, o da Allah rızasıdır. Allah’ın rızasından
sapan bir eylemde hayır yoktur. İnsan kendini Allah rızası ile
yapacağı işlerle gerçekleştirir.
Kıble insan hayatında amacı, idealleri yönelişi temsil eder.
İnsan ilahına göre de bir kıble tayin etmiş olur. İnsan kıblesi
kendi ilahına uygundur. Aksi takdirde çelişki ve tutarsızlık
yaşanır. İnsan kıblesine göre bir hayat tanzim eder. Tevhid
inancında da ilah ve kıble birbiri ile uyumludur. Dinî alanda
kendini gerçekleştirme ilah ve kıble bütünlüğünün sağlana-
bildiği kadardır. Bu bütünlük Allah insan ilişkisinin kalitesi
ile sağlanır. Kendini gerçekleştirme bir yönelişle başlar. Meyil
ve eğilimi insanın yöneldiği kıblesi olur. Kıble her dinde adı
konmasa da bulunur ve hayatta insanın aktığı taraftır. İnsanın
ahlaki akışı iradesi iledir. İnsanın önünde yalnızca iyi ve kötü
yoktur. Temelde iki yön olsa da aslında iyi ve kötünün kendi
içinde bin bir derecesi vardır. İnsan ahlaki olgunluk düzeyine
göre kendini gerçekleştirir. İnsanın bir hedefinin olması, amaç
oluşturması ve yönelişidir. Kıble başlangıç değil öncesinden
bir arayış olmalı. Merdiveni dayamadan ne tarafa koşacağını
bilmeden hızlıca çıkmak neye yarar. Hızlı koşman bir hedef
belirlediysen ve hangi yarışta olduğunu bilirsen önemlidir.
İdealler olmalı ki kendini gerçekleştirme olsun. Kıbleye yöne-
len boş dönmez.
212 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Dinî alanda kendini gerçekleştirmenin temelini iman ve salih


amel oluşturur. Dinî alanda insanın en muhteşem eseri eylemi-
dir. İnsanın bütün birikimi eylemde kendisini gösterir. Dinde
insan iman ve eylemiyle kendini gerçekleştirir. İnsan hayatında
kalıcı tek kazanç eylemdir. Dinin pratiği din hakkında verilen
kararlar kadar önemlidir. Öyle ki insanın inandığını söylediği
değerler, eylemleriyle test edilir. İnsan kendi seçimleri ile iyi
ve güzel eylemleri gerçekleştirmektedir. Din açısından amel,
insanın gerçekleştirme biçimlerinden biridir. Bu nedenle insan
yaptıklarına göre değer kazanır. Kendini gerçekleştirmenin asıl
alanı salih amellerdir. Salih ameller vasıtasıyla hakka ve haki-
kate şahitlik yapma kendini gerçekleştirmenin özünü oluştu-
rur. Kendini kendinde gerçekleştirme bu anlamda ancak din-
de mümkündür. Allah’a, Kur’an’a ve peygamberlere şahitlikle
inananlar birbirine ve diğer insanlara ne kadar hakikat aynası
olabilirse kendini gerçekleştirme de o düzeyde olacaktır. Bu
konu ileride daha geniş bir şekilde ele alınacaktır. İnsanın en
büyük eseri davranışıdır. İnsan kendini tekrar ederek gerçek-
leştirir. Eylemler tekrarlandıkça alışkanlıklar, alışkanlıklar tek-
rarlandıkça karakter, karakterin yerleşmesi ve kemikleşmesi ile
de kişilik oluşur. Bu anlamda alışkanlıklarının insanın kendini
gerçekleştirmesinde önemli bir rol oynadığı görülür.
Bir şey yapmamak pasif bir eylemdir. Pasif eylemin aktif
eyleme önceliği söz konusudur. İnsan yapmaması gerekeni
ortadan kaldırmadıkça yapılacak eylem kendine yer bulamaz.
Hayır, şerrin yerinde iş görür. Şer de hayrın yerinde. Bunların
birinin varlığı zorunlu olarak diğerini ortadan kaldırır: ”Al-
lah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir
mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konu-
sunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne
karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”61

61 Ahzab 33/36.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 213

1.5. Selim Kalp


Kuran’da kalbin ‘selim’ sıfatına vurgu yapılmıştır. “O gün
ne malın bir faydası olur, ne de evlâdın. Yalnızca Allah’ın
huzuruna kötülükten korunmuş (selim) bir kalple çıkanlar
(kurtulacaktır)!”62 Selim kalp taşlaşmamış, küfürden, nifak-
tan, hasetten, fitne ve fücurdan uzak kalmış bir kalptir. Allah
bu kalbi sever ve bu kalbe icabet eder.
Kur’an’a göre münafıkların kalbi hasta, kâfirlerin kalbi
ise ölü bir kalptir. Kalbin canlılığını sağlayan imandır. İman,
Hayy olan Allah ile manevi hayat bağını yaşatmaktır. Bu bağ,
zikir ile yaşatılır. Zikir Allah’ı, Allah’ın güzel isimlerini anmak
şeklinde olabileceği gibi, hayırlı ve güzel etkinliklerde bu-
lunmak, namaz kılmak ve diğer ibadetler de Allah’ı zikirdir.
Kur’an okumanın ise zikir kavramı içinde daha özel bir anlamı
vardır. İnsan için manevi gerçekleşmenin zikir ile ilgili olduğu
bir Kuran ayetinde şöyle dile getirilir: “Kalpler, ancak Allah’ı
anmakla huzura kavuşur”63 En geniş anlamı ile zikir Allah’ın
rızasına uygun yapılan her türlü düşünce, duygu ve ameldir.
Yani zikir hâlinde gerçekleştirilen, bir yaşam tarzıdır.
Her organın bir görevi var gerçek anlamda görevini fark
etme insanın kendini gerçekleştirmesi açısından son derece
önemlidir. Duyu organları dış dünyayı keşfederek kalbe ak-
tarır. Kalp ise içe doğru keşfi ile gaybi, melekuti keşfi ile in-
sanın kendisini gerçekleştirmesine katkı sağlar.64 Kalp, duyu
organlarına âdeta ikinci bir bakış ve görüş imkânı sağlar. Göz
görmesi gerekeni görmeli, kulak duymalı gönül sevmeli ve
akıl idrak etmelidir. Duyular, kalp, gönül ve vicdanı besler.
Duyuların maddi ve manevi işlevleri vardır. Mesela ‘feraset’
normal bir görme değildir. ‘Dinleme’ normal fiziksel bir işit-
me değildir.

62 Şuara 26/88-89.
63 Ra’d 13/28.
64 Gazzali, İhyau Ulumiddin, 41.
214 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Organların hakkını verme, yeteneklerin keşfedilmesi ve


kullanılması da kendini gerçekleştirmede önemli bir boyuttur.
Yaratılış amacını bilme ve organların görevlerini yaparak-
yaptırarak, gereğince hakkını vermek organ ile kendini gerçek-
leştirmedir. Kaliteli, dolu dolu bir hayat ancak her bir organın
kendi görevini tam olarak yerine getirmesi ile mümkündür.
İnsan kendisine verilen organları kendi görevleri doğrultu-
sunda kullanabildiği oranda kendini gerçekleştirmiş olur. Be-
denin organlarını da mümkün olabilecek en üst düzeyde iş-
levselliğini sağlamaktır. Kalp başta olmak üzere, duyu organla-
rı, vicdan ve akıl bu organlardan bazılarıdır. Gönül, sevgi, saygı
ve bağlılık üzerine kurulu olan dindarlığın gönüllü işleyişinin
tam merkezinde yer alır. Kur’an’da insanın organlarını ve ye-
teneklerini doğru ve yararlı yönde kullanmaları birçok ayette
ele alınmıştır. Örneğin işitme ve dinleme yetisinin vahiy karşı-
sında aldığı vaziyetler dile getirilerek, hakikatin dinlenilme-
si, sözü dinleyip en güzeline uyulması, dinlemedikleri hâlde
dinledik denilmemesi, duyup işittikleri hâlde duymadık de-
nilmemesi, ayetler kendisine okunduğunda büyüklenmemesi
istenir. Ayrıca hakikati işittikten sonra tahrif edenler, işitip is-
yan edenler ise kınanır. Bazılarının ise kalpleri mühürlendi-
ğinden işitemeyeceklerini, onlarda bir hayır olsaydı Allah’ın
onlara işittireceğini bildirir. Müminlerden bahsederken de
onların işittik ve itaat ettik demelerini över. Yine inananlardan
bir kısmının farkına vardıkları ve öğrendikleri gerçeklerden
etkilenerek ağlamaları takdir edilir. Niçin yürünecekse onun
için yürümek, niçin üzülecekse onun için üzülmek, niçin ko-
nuşulacaksa onun için konuşmak, niçin susulacaksa onun için
susmak, niçin bakılacak ve görülecekse onun için bakıp gör-
mek kendini gerçekleştirmenin organlarla ilgili boyutlarıdır.
Kendini gerçekleştirme realitesinde bakma, görme sıradan ey-
lemler değildir. İnsanın kendisini gerçekleştirme araçlarıdır.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 215

Bütün duyu organları kendi yaratılış amacına uygun kullanıl-


dığında insan kendisini gerçekleştirmiş olur.
Kalbin mühürlenmesi, insanın ilahi rehberliğe ve doğru yola
girmeye açık olmaması, kendisine açıklanan bilgilerin ona
etki etmemesi durumudur. Ancak Allah kimsenin kalbini
durup dururken mühürlemez. İnsanın seçim ve tercihleri ve
davranışları buna sebep olur. İnkâr, zorbalık, hevasını tanrı
edinmek, dinde yanlış fetva vermek, haddi aşmak ve cehalet
batağına saplanmak gibi davranışlar kalbin Allah tarafından
mühürlenmesine sebep olur.65 Kalbin mühürlenmesi kişinin
kendini işlevsiz duruma getirmesidir.66

1.6. İbadet
İnsan ilişkileri ile kendini gerçekleştirir. Bu ilişki Allah insan
ilişkisi açısından kulluktur. İnsan insan açısından iyiliktir ve kö-
tülükten korunmadır. Genel olarak dindeki başarısı açısından
dindarlıktır. Ahlaki değerlerle bütünlük açısından güzel ahlaklı
olmaktır. Kuran’da insanın ibadet için yaratılmış olduğu belir-
tilir. İbadet en geniş anlamda yukarıdaki nitelikleri kapsadığı
ve bir yaşam tarzı olduğu için kendini gerçekleştirme açısından
en temel kavramlardan biridir. Allah’ın razı olduğu bir kul ol-
mak kendini gerçekleştirmektir. Çünkü ibadet tüm ilişkileri ve
sorumlulukları ifade eden onları kapsayan bir kavramdır. İliş-
kiler birbirinden kopuk değildir; insanın bütün ilişkileri Allah
ilişkisinde birleşir. İbadet bir düşünüş, inanış biçiminin hayata
aktarılması ve somutlaştırılmasıdır. İman ibadetlerle açığa çık-
mış olur. İbadetin yalnızca Allah’a yönelik çeşidi yoktur. İnsana,
varlığa ve tüm hayata yönelik boyutları vardır. İnsanın kendisi
için yaptığı temizlik bile Allah için yapılmış bir ibadet kabul edi-

65 Türk, Kuran’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik, 317.


66 Mümin 40/35, Casiye 45/23, Yunus 10/74, Rum 30/59, Nisa 4/155
216 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

lir. Yetimin başının okşanması, yoksul insanların ihtiyaçlarının


giderilmesi de insandan insana Allah için yapılmış ibadetlerdir.
İbadet, Allah’ın rızasına uygun her bir iştir.67
İman, İslam, ihsan, ibadet, itaat, kavramlarının açılımı Al-
lah insan ilişkilerini düzenleyen kavramlardır. Gaybta olan
Allah’a iman, bağlılık, ibadet, verdiği nimetlere karşı şükür,
musibete karşı sabır çizgisinde olan, yaptığı her işine dua ve
tevekkül katan, ümit ve korku arasında yaşayan, iyilikleri ile
kibirlenip şımarmayan, kötülükleri ile ümitsizliğe kapılmayan
insan Allah karşısında varoluşunu gerçekleştirir. Allah insan
ilişkisinde dua ve ibadetler insana en derin yönlerinin kaynak-
larının ve sınırlarının farkına varmasına katkı sağlar. Tövbe ve
dua esnasında kendini gerçekleştirmedeki eksikliklerinin far-
kına varır ve bu eksikliklerini gidermek için Allah’tan destek
alır.68 İman, islam, salih amel, ihsan, takva, sabır, dua, tevek-
kül, ibadet, istiğase, istiaze, hidayet, şükür ve zikir Allah insan
ilişkisinde ortaya çıkan kavramlardır. İnsan, Allah’a olan ya-
kınlığını besmele ve dua ile, yapacağı her işte Allah’a güvenme-
yi ve dayanmayı tevekkül ile, bir hata yapmış veya bir görevi
ihmal etmiş ve eksik bırakmışsa tövbe ile, her türlü kötülükten-
şerden korunma ihtiyacını istiaze ile, kendisine verilen bir ni-
mete ve elde edilen bir başarıya karşı şükür ile, başa gelen bir
musibette veya zorluk karşısında sabır ile kendini gerçekleşti-
rir. Allah katında ve Allah’ı muhatap aldığında insanın ken-
dini gerçekleştirmesini kulluk olarak tanımlayabiliriz. Kulluk
bir tutsaklık değil tam aksine kulluk insanın, Allah katındaki
şerefli ve onurlu derecesidir, makamıdır. Allah azizdir, Kitabı
azizdir, O’na inananlar ve O’nun değerleri yanında yer alan
insanlar da aziz ve değerlidir. Bu anlamda kendini gerçekleş-

67 İnsan 76/ 29.


68 Ayten, Kendini Gerçekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğrencileri Üzerine
Bir Araştırma, 187.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 217

tirmek, Aziz ve Yüce olan Allah’ın katında aziz bir kul olmak,
aziz kalmayı başarmaktır.
İbadet kulluk eylemlerinin tamamını kapsadığı için Allah
insan ilişkisi bağlamında kendini gerçekleştirme olarak kabul
edilebilir. Çünkü bütün iyi, güzel ve yararlı davranışlar ibadet-
tir. İbadet anlamını en özel tarafı ile namazda bulur. Namaz
kendini gerçekleştirmeyi insan hayatında bir yaşam biçimi
ve sürekli duruma getirmektir. Namaz içinde yirmiye yakın
ibadeti barındırdığı ve kötülüklerden uzaklaştırdığı için her
namaz vaktinin kendini gerçekleştirme saatleri olduğu söyle-
nebilir. Dua ise namazdan da geniş alanı ile insan hayatının
tamamını kapsar. Çünkü diğer ibadetlerin başlangıcı, süresi
ve zamanı vardır. Duanın ise zamanı, mekânı şartı yoktur. Bu
nedenle dua Hz. Peygamber tarafından ibadetin özü olarak
nitelendirilmiştir. İnsanın Allah katındaki değeri yani ger-
çekleştirilme düzeyi duaya bağlanmıştır. Her insan öncelikle
nimetin sahibini tanıması, kendi bardağındaki dolu kısmı gör-
mesi ve şükretmesi gerekir. Şükür, Allah ile minnettarlığını,
insanlarla da kendisine verilen rızkı ve nimetleri paylaşmak-
tır. İnfak şükrün doğal bir sonucudur. Kişi paylaştıkça ve sev-
diklerinden verdikçe kendini gerçekleştirir. Başarılarını, sahip
olduğu nimetleri Allahtan bilme insanı mütevazılaştırır. Bu
anlamda kendini gerçekleştirmek dua ve ibadet hâlinde yaşa-
maktır: “Deki benim namazım, ibadetlerim orucum, hayatım
ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”69 Allah’a kul
olmayan bir insan başka varlıklara veya nefsine kul olabilir.
Kuran’da Allah dışında bir varlığa yapılan kulluk ‘şeytana ta-
pınma’ olarak kabul edilmiştir.

69 Enam 6/162.
218 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

1.7. Mutmainlik
Bir insanın mutlu, huzurlu olmayı aramasının en başat ko-
şulu değerlerle yaşamasıdır. İnsanın kendisini değerli hisset-
mesi, insanlar tarafından değerli görülmesi insanı mutlu eder.
Allah tarafından desteklendiğinin farkında olması insanı mut-
main bir kalbe ulaştırır.
Mutmainlik insanın kendisinden ve kendi gidişatından hoş-
nut olmasıdır. İç huzur ve ruhsal tatmindir. Mutmainliğin hali-
nin davranış yönetiminde bütün amaçların önüne geçebilecek
kadar güçlü bir tarafı vardır. İnanç, duygu ve düşünce merkezi
olarak kalp insanın manevi olarak kendini oluşturduğu yerdir.
Nasıl ki insan kanı buradan atardamar ve kılcal damarlara ve
tüm bedene ulaştırıyorsa, insan kalbi bütün manevi, ruhsal ve
sosyal ilişkileri de düzenler hayatın bütün ayrıntılarını yönetir.
Kalpte insanın kendini gerçekleştirmesi inançlarını, düşünce-
lerini oluşturması bunlara göre de duygularını kontrol altın-
da yönlendirmesi ile ilgilidir. İnsan kalbi bir savaş ve gerilim
alanıdır. İnsan iyi ve kötünün bütün ağırlığını kalbinde taşır.
Kötülüğe öncelikle kalbinin iyi tarafı ile karşı koyar. İnsan di-
ğer insanları ve kendisini aldatabilir. Aldatan insan kalp mut-
mainliğini tadamaz. Bu durumda da kendini gerçekleştiremez.
Çünkü mutmainlik ile aldatma aynı yerde durmaz. Mutmain-
lik insanın kendisi açısından manevi gelişiminin son durağıdır.
Dindeki mutmainlik tam bir tutarlılıkla sonuçlanan zihinsel ve
duygusal bütünlük ve memnuniyet halidir. Tek taraflı değildir.
Hem bireyin iç ve dış çevresi hem de varlık âleminden yansı-
yan karşılıktır. Varlık insanın içinde bulunduğu manevi duru-
ma göre insana yansır. Bu nedenle kişi, toplum, melek ve Allah
birlikteliği vardır. Dinî alanda kendini gerçekleştirmiş, kendini
kendinde gerçekleştirmiş insanın ulaşabileceği makam mut-
mainlik makamıdır. Bir nefis çatışma ve gerilimlerden kurtula-
bildiği oranda mutmainliğe ve kendini gerçekleştirmeye yak-
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 219

laşmış olur. Mutmainlik, kalp, zihin gönül ve diğer organların


yaratılış amacında kullanılması ile elde edilebilir. Duygu, dü-
şünce ve eylem bütünlüğünde mutmainliğe ulaşılabilir. İnsan
kendi yaptıklarından ne kadar mutmain ise o kadar kendini
gerçekleştirmiş sayılır. İnsanın şüphelerden arınması bir kalbe,
doymuş bir gönle ve tutarlı bir zihin yapısına sahip olması in-
sanda manevi bir huzur ve dinginlik oluşturur. Allah’ı anarak
zihinsel olarak hakikati bilme, duygusal olarak onu içselleştir-
me, eylem olarak onu gerçekleştirme kendini gerçekleştirmenin
sürdürüldüğü alanlardır işte tüm bunlar mutmainliğe açılan
kapılardır. Mutmainlik Allah’ın insanın kulluğundan kulun
da Allah’ın verdikleri nimetinden razı olmasıdır. Mutmainliği
açıklayan bir Kuran ayeti şöyledir: “Ey gönül huzuruna ermiş
ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine!
Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!”70 Yukardaki
ayet, huzur ve sükûn sahibi, kendini gerçekleştirmiş insan nef-
sinin özelliği olarak karşımıza çıkar. 71
Dinin inanç boyutu olduğu kadar, zihinsel ve duygusal
boyutu da vardır. Dinî alanda kendini gerçekleştirme hedefi
insanı gerçek bir özne yaparak inanç, zihin ve duygu dünya-
sını sahih bilgi ile yönetip mutmain bir dünya görüşünde bu-
luşturulmasıdır.
Manevi iyi oluş, insanın kendisiyle, çevreyle ve Allah ile
ilişkisini irdeleyen, hayata ve dine dair konuları içeren bir kav-
ramdır. Manevi iyi oluşun iki boyutu vardır. Birincisi, bireyin
benliği ve dış dünyayla ilişkisini kapsayan varoluşsal boyut-
tur. Diğeri ise insanın Allah ile ilişkisini ifade eden dinsel bo-
yuttur. Burada esas olan ise, insanların Tanrı’yla ve yaşamla
ilişkisinden edindiği doyumdur. Dinî literatürde bu durum

70 Fecr 89/27-29.
71 Göcen, Gülüşan; Konur, Ayşegül, agy.
220 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

mutmainlik kavramı ile ifade edilmiştir. Mutmainlik anlamın-


daki manevi iyi oluş kavramı, genel olarak; dinî ve ahlaki an-
lamda olumlu özelliklere sahip olunması, olumsuz özellikler-
den uzak durulması yani iyilik hâlinin göstergesi olarak kabul
edilmiştir. Genel olarak iyilik hâli, kişinin maddi ve manevi
potansiyelini gerçekleştirmesini ifade eden mükemmellik için
uğraşmak ve mükemmellik yolunda yükselmek olarak değer-
lendirilebilir. İyilik hâlini veya mutluluğu daha basit ve sıra-
dan ihtiyaçların karşılanması şeklinde anlayanlar da olmuştur.
Bazıları da mutluluğa ölçü olarak acının olmamasını göster-
miştir. Bu durumda mutluluk ve iyilik hâli, insanların gerçek
benliklerini nasıl değerlendirdiklerini, hiyerarşik ihtiyaçları
ve bu ihtiyaçlarını hangi değerlerle karşıladıklarına göre de-
ğişebilmektedir. Yani mutluluk algısı yaşamın amacına, bu
amacına uygun içeriğine ve sürecine odaklanmaktadır. Bir an-
lamda mutluluk insanın iç ve dış dünyasında ne ile tatmin ve
doyum yaşamak istediği ile ilgilidir. İslam dininde manevi iyi
oluş dünya ahiretten ayrı düşünülmez. Ne yalnızca zevk ne de
yalnızca acı temele alınır. Dünya ve ahirette iyilik istenir.
Birey ve çevresini oluşturan varoluşsal iyilik ile Allah insan
ilişkisinde ortaya çıkan iyilik hali birbirinden koparılamaz. Din-
sel iyilik, yani insanın Allah’la ilişkisi diğer ilişkilere de rehber-
lik eder. Allah’ın kullarına Allah rızası için uygun davranmak
gerekir. Bununla kastedilen, insanın üst varlıkla ilişkisi çerçeve-
sinde manevi yaşamına dair tecrübe ettiği doyumun, memnu-
niyet ve tatminin tüm varlığa yansıtılmasıdır. Varoluşsal iyilik,
insanın anlam arayışı, anlam duygusuna erişmesi ve buna göre
hayatını tesis etmesi Allah ile ilişkilendirilmesidir. Dolayısıyla
manevi iyi oluş, dinî, insani ve sosyal boyutu olan bir kavram-
dır. Manevi iyi oluş, bireyin manevi gelişimini ve değişimini
dikkate alarak, onun benlik, sosyal çevre, dini ve dini olmayan
sembollerle ilişkisini bütüncül bir bakış açısıyla incelemektedir.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 221

Ayrıca manevi iyi oluş, yaşamın anlamının, insanın yaşamdan


aldığı hazzın ya da memnuniyetin, manevi denilebilecek değer-
lerle ilişkisini kurabilmektir. Böylelikle manevi iyi oluş, insanın
kendisiyle, ilahi varlıkla ve çevreyle ilişkilerinin niteliği ile kur-
duğu ilişkilerinden memnuniyeti ile insanın manen gelişimi
hakkında fikir sahibi olunmasına yardımcı olur. Sağlıklı ya da
manen tatmin olmuş insanlar, kendisini tanıma, yeteneklerinin
farkında olma, hayatla ve kendisiyle barışık olma, bilinçli bir
yaşam tarzı edinme, özsaygı ve özgüven sahibi olma gibi özel-
likler taşır. Elbette burada teorik olarak ifade edilen bu nitelikle-
rin somut çalışmalarla sağlamasının yapılması, bunların pratik
hayattaki gerçekliğini görmek açısından bir ihtiyaçtır. Gerçek
mutluluk teori ve hâl bütünlüğü ile ortaya çıkar.72
İnsan için en üst değer mutluluktur. Adalet değeri gibi
şemsiye bir kavramdır. İnsanın nasıl mutlu olacağını bilmesi
kendini gerçekleştirmede atılmış en önemli adımdır. Mutlu-
luğun da insan hayatında sahtesinin olması insanı yanıltabil-
mektedir. Mutluluk mezara kadar olmamalı, ebedi hayatı göz
önünde tutmalıdır. Din, insanın mutluluk arayışında insana
ve topluma rehberlik etmektedir. Kendini gerçekleştirme bir
bakıma mutlu olabilmektir. Mutluluk kalbin mutmainliğini,
insanların mutluluğunu ve Allah’ın rızasını içinde barındırır.
Bencilce mutlu olma sahte bir mutluluktur. Mutlu olmayan bir
insan kalmayıp mutsuzluk fitnesi ortadan kalkıncaya kadar
çalışmak her Müslümanın görevidir.
Allah tarafından korku ve endişelerin kaldırılması da insan
mutluluğunun manevi kaynağıdır. İnsanın kendisini güvende
hissetmesi, ilahi destek alması ile mümkündür. Allah’a içten
bağlılık, birçok manevi engellerin yok olmasına, vesvese ve

72 Hatice Acar, “Manevi İyi Oluş ile Dindarlık Arasındaki İlişki Üzerine Bir De-
ğerlendirme” C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi (2014):
222 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

kuşkulardan kurtulmaya aracılık edebilir. İnsanın, sığınacağı


sıkıntılarının çözümünde dua ve yardım talep edeceği, sorun-
larını paylaşacağı bir Allah inancına sahip olması önemlidir.
İnsan zihninin kuşkudan ve şüpheden arınması en büyük
mutluluk kaynağıdır.

2. Melek-İnsan Etkileşimi
Meleklere inanma Kur’an ayetlerinde geçtiği üzere imanın
şartlarından birisidir. Meleklerin bazı özellikleri şöyledir; hızlı
hareket edebilen, kanat sahibi, kuvvetli, yeme-içme, uyumak,
yorulma, gençlik, ihtiyarlık, erkeklik ve dişilik gibi beşeri nite-
liklerden arınmış nurani varlıklardır.73 Onların her emri külli
hayırdır. Gaybi varlıklardan melekler hayır üzere yaratılmış-
lardır. Vehbi (bağışlanmış) nitelikleri ile yaratılıştan iyi, güzel
ve temiz varlıklardır. Melekler Allah’ın emri ile hareket eden
yaratılıştan Allah’a kulluk etmek üzere kendilerini iyilikte ger-
çekleştirmiş nurani varlıklardır. İnanların dostları, yardımcıla-
rı ve duacısıdırlar.
Kur’an’da bahsi geçen insanın yaşadığı ve muhatap oldu-
ğu diğer bir etkileşim ise melekler ile yaşanmaktadır. Melekler
Allah’ın emriyle evrene, kullarına müdahale etmektedirler. Al-
lah insan ilişkisindeki etkileşimin niteliğine göre melekler in-
sanlarla farklı düzeylerde gerçekleşmektedir. Melekler insanın
ahlaki seçimlerine göre gayb âleminde etkileşime geçerler.
Meleklerin insan ile etkileşimi Allah’ın ilk insan Hz. Âdem’i
yaratmasının ardından, meleklerin Âdem’e secde etme hadise-
siyle başlamakta ve insan hayatının her alanını kuşatmaktadır.
Allah’ın iradesiyle insanların yanında olan, insanlara yardım
eden melekler hayatın her anına dâhildir.
Melekler insanlardan uzakta değildir. Yaratılışlarından iti-

73 Yeşilyurt, “Kur’an’da Cin Melek ve Şeytan”, 4.


GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 223

baren insanların yanında bulunurlar. Hayata göz açan insanı


korumakla mükellef tutulmuşlardır. Allah’tan vahiy getirirler,
insanların amellerini ve yaptıklarını kaydederler, eceli gelince
de ruhunu bedeninden ayırırlar.74 Cebrail meleği ve diğer-
leri Allah’ın izni ile insan kılığına bürünebilirler.75 Örneğin
Hz. İbrahim’e evlat müjdesini melekler insan suretine girerek
vermiştir.76
Kur’an-ı Kerim meleklerden “arşı taşıyan rablerini hamd ile
tesbih eden ona inanan ve diğer inanan kişiler için de Allah’tan
bağışlanma dileyen”77 aynı zamanda “insanın söylediği her
sözde yanında onu gözetleyen ve kayıt için beklemekte olan”78
varlıklar olarak bahsetmektedir. “Kişinin önünde ve arkasın-
da Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler
vardır…”79 ayetiyle de her an yanında sağında solunda melek-
lerin var olduğunu bilen insan hem kendini güvende hisseder
hem de davranışlarına çeki düzen verir. Çok boyutlu bir etki-
ye sahip olan bu durum, düşünen ve hisseden insanı yanlış iş
ve davranışlardan alıkoyduğu gibi; insanın varlığını sağlam
bir zemine oturtmasına ve kendinden emin olmasına da ve-
sile olmaktadır. Kur’an melekler için Rabbimiz Allah deyip
de dosdoğru olanların üzerine akın akın indiklerinden ve in-
sanlara bu dünyada korkmadan üzülmeden kendilerine vaat
edilen cennet için sevinmeleri nasihatinde bulunduklarından
bahsetmektedir.80
“Melekler müminlerin dostları ve yardımcıları oldukları

74 Ömer Çelik, “Kur’an-ı Kerim’e Göre Meleklerin Bir Kısım Peygamberlere, Sa-
lih Kişilere Hususi ve Bütün Mü’minlere Umûmî Yardımları”, Tasavvuf: İlmî ve
Akademik Araştırma Dergisi 6/15 (2005): 66.
75 Yeşilyurt, “Kur’an’da Cİn, Melek ve Şeytan”, 11.
76 Hicr 15/51.
77 Mü’min 40/7.
78 Kâf 50/18.
79 er-Ra’d 13/11.
80 Fussilet 41/30.
224 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

için aynı zamanda onları pek severler.”81 Sevdiği, korudu-


ğu, manevi destek sağladığı insan için dua ve bağışlanma da
dilerler. Bu konu ile ilgili Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır:
“…Melekler de rablerinin yüceliğini hamd ile dile getiriyor-
lar ve yerdekilerin bağışlanmasını diliyorlar…”82 “Sizi karan-
lıklardan aydınlığa çıkarmak için O size rahmetiyle lütufta
bulunuyor, melekleri de dua ediyor. O mü’minlere karşı çok
merhametlidir.”83 Meleklerin savaşlarda inanan insanlara
maddi manevi her anlamda destek olması ve yardım etmesi;
müminlerin, melekler açısından değeri ve önemine işaret et-
mektedir. Nitekim: “‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de dosdoğru
çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle
inerler: ‘Korkmayın kederlenmeyin size vaad olunan cennetle
sevinin!’”84 ayeti de; meleklerin, Allah’ın gerçek kullarına des-
tek olacaklarına ayrı bir delil oluşturmaktadır. Nasıl ki sapmış
ve inkâr bataklığında olan kişinin dostunun şeytan olduğu be-
lirtiliyorsa, Allah’ı bir ve tek yaratıcı olarak kabul edip doğru
yol üzerinde olan kişilerin dostunun da melekler olduğu anla-
şılmaktadır. Salih amel işleyen ve doğru yol üzerinde yürüyen
insanlara meleklerin inmesi onların iyiliklerinin artırılmasın-
da yardım ettiklerinin bununla birlikte sadece ahirette değil
bu dünyada da onlarla dost olduklarının bir göstergesidir.
Allah hak etmişse inanan insanları meleklerle desteklemiştir.
Bu durum meleklerin inanan ve kulluğu tam anlamıyla yerine
getiren kullar ile geçtiği etkileşime örnektir.
Meleklerin varlığını kabul etsin veya etmesin bütün in-

81 Çelik, “Kur’an-ı Kerim’e Göre Meleklerin Bir Kısım Peygamberlere, Salih Kişi-
lere Hususi ve Bütün Mü’minlere Umûmî Yardımları”, 83.
82 Şûrâ 42/5.
83 el-Ahzâb 33/43.
84 Fussilet 41/30
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 225

sanlar meleklerin etkisi altındadır. Meleklerin inananları des-


tekleriyle, inanmayanları da azablarıyla etkilediği Kur’an’ın
bildirdiği bir gerçektir. Nitekim meleklerin koruma ve amelle-
ri yazma görevleri sadece inananları kapsamamakla birlikte
mü’minlere olan etkisi, yardımı her durumda daha fazladır.
“Kur’an-ı Kerim’de, iman ettikten sonra küfre giren ve bu ve-
sileyle zalim olan kimselere; yine kâfir olup sonra da kâfir ol-
dukları hâlde ölenlere Allah’ın, meleklerin ve bütün insanla-
rın lanet edecekleri bildirilmiştir.”85
İnsan meleklerin duasında da kendini gerçekleştirebilir.
Aşkın varlıklarla kendini gerçekleştirme meleklerle ilişkiler-
de de kendini gösterir. İnsanın yükseliş ve alçalışında içsel
yönlendirmeler yanında meleklerin ilham vermesi de önemlidir.
Başkasının iyiliğini isteme ve onlar için dua edebilme melekle-
rin en önemli sıfatlarından birisidir. Melekler inanan insanları
duaları ile destekler. Meleklerin duası da insanın kendini ger-
çekleştirmesine aracılık eder.
Ayetlerde, iman etmek, doğru olmak ve istikamet üzere
yaşamak ve tövbe etmek kendini gerçekleştirmede önemli
özellikler olarak geçmektedir. Meleklerin duasına muhatap
olabilmek, meleklerle birlikte ortak itaat ve ibadetler yapmak
kendini gerçekleştirmenin gaybi boyutunda anılması gerekir.
Melek insanın içindeki iyiliğin, güzelliğin, doğruluğun sesi-
dir. İnsanın yapıp ettiği her şeyin gaybi şahitleridir. Melek
inanan bireyin içindeki iyiye, doğaya ve güzele yöneten ilha-
mın sahibidir. Melekler müminlerin hayırlı işlerinin destekçi-
leri ve ortaklarıdır. Kuran’a göre insan eyleminde yalnız de-
ğildir. Her hayırlı işin bir tarafında Allah ve melekler vardır.
Allah’ın istediği, razı olduğu ve beğendiği bir şeyi yapmak

85 Çelik, “Kur’an-ı Kerim’e Göre Meleklerin Bir Kısım Peygamberlere, Salih Kişi-
lere Hususi ve Bütün Mü’minlere Umûmî Yardımları”, 85.
226 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

kişiyi güçlendirir. Hayırlı işler Allah’ın yardımı ile kolaylaşır.


İnsan ruhu gayba ve ebediyete kanat çırpar. İnsanın büyüklü-
ğü ahiretin varlığına göre değer kazanır. Gayb ve ahiret hayatı
yoksa insan çok küçük geçici sıradan bir varlık olarak küçülür.
Gayb insan ruhunun yücelere açılan penceresidir. Meleklerin
kanatları uçmak isteyen insan ruhunun taşıyıcısıdır. Vicdan
ise insanda yerleştirilmiş melek sesi gibidir.

3. Şeytan-İnsan Etkileşimi
Kişinin kendi sahih duruşuna etki eden ve etkileşim içinde
olduğu varlıklardan bir diğeri de şeytandır. Kendini gerçek-
leştirmek isteyen insan şeytan engelini ve şeytanın vesvesele-
rini aşarak kendini gerçekleştirebilir. Kuran’da şeytan, “Tanrı-
nın emir ve yasaklarını ihlal ettirip, insanları ayartan,86 küfre
(inkâr) ve nankörlüğe sapıp insanlara büyüyü öğreten,87 ken-
dine ait adımları ve yolu olan, insana açık bir düşmandır.88 Bu
düşman, insanı fakirlikle korkutan, çirkinliklerle sürükleyen,89
insanları bir dokunuşla çarpan,90 soyu olan ve Tanrı tarafından
huzurdan kovulup değer kaybeden,91 insan ve cinlerden olan
yandaşlarıyla gönüllere vesvese vermek üzere sinsice pusuya
yatmış olan ve kötülüklerinden Allah’a sığınılması gereken bir
varlıktır.”92 Yine şeytan, insanların arasına düşmanlık ve kin
sokup Allah’ı anmaktan alıkoymaya çalışan,93 yıldızlı sözlerle
insanlara işlemeleri için günahlar fısıldayan,94 kendi dostlarına

86 Bakara 2/36.
87 Bakara 2/102.
88 Bakara 2/168, 208.
89 Bakara 2/268.
90 Bakara 2/275.
91 Âli-İmrân 3/36.
92 Elif Bulat, Din Eğitimi Açısından Kuran’da Şeytan Kavramı (Doktora Tezi, Marma-
ra Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006), 88.
93 Mâide 5/91.
94 el-En’âm 6/113.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 227

da insanlarla mücadele etmelerini söyleyip böylece insanların


Allah’a ortak koşmalarını sağlamak emelinde olan95 ve tüm işi
bitince de ben sadece sizi çağırdım siz de hemen geliverdiniz o
halde beni değil kendinizi kınayın diyecek olan96 bir varlıktır.
Şeytanın insan ile ilk karşılaşması insanın yaratılışından
sonra Hz. Âdem’e secde etme hadisesiyle başlamıştır. Şeytan
kibrinin esiri olan ve bu durumda Allah’ın huzurundan ko-
vulan bir varlıktır. Bu kovulmayla birlikte içine hırs bürümüş
ve insanlar üzerinde etki sahibi olması için Allah’tan yetki is-
temiştir. Allah da bu izni ona vermiştir. İnsana karşı kendi üs-
tünlüğünü kanıtlamak ve emre itaatsizliğinin kanıtını oluştur-
mak için insanın zavallılığını ve acziyetini göstermek iddiası
ile insanı etkilemek kötülüğe sevk etmek yolu ile insanı küçük
düşürmek istemiştir. Kur’an’da yer alan ayetlerde şeytanın fiil
alanı olarak kendine Hz. Âdem’den itibaren düşman olarak in-
sanı belirlediği ve yine insanı saptırmak için Allah’tan zaman
istediği bilinmektedir. Şeytan Allah’ın veya başka varlıkların
değil sadece ve sadece insanın düşmanıdır. Şeytan iyi ve kötü
arasında bulunan insan için kötülük simgesidir. Bu konuyla
ilgili olarak Fazlur Rahman iyilik ve kötülüğün insan için bir
anlamı olduğunu bu yüzden kötülük ilkesi ile vasıflandırılan
şeytanın hedefinin insan olduğunu belirtir.97
Şeytan, soyut bir varlık olduğundan insanın bedeninden
daha ziyade duygularına ve düşüncesine etki edebilmekte,
iradesini zaafa uğratabilmektedir.98 Allah insandaki bu zaafın
bazı insanları etkisi altına alabileceğini şu şekilde bildirmekte-
dir: “Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar

95 el-En’âm 6/121.
96 İbrahim 14/22.
97 Enes Caymaz, Kur’an’da İnsan-Şeytan İlişkisi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2007), 62.
98 Hayati Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, (Ankara: Fecr Yayınları, 2016), 48.
228 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

günaha, iftiraya düşkün olan herkese inerler. Bunlar, (şeytanla-


ra) kulak verirler, çoğu da yalancıdır.”99 Zayıf karakterde olan
duygularının esiri olmaya meyilli olan insanlar bu özellikleri
ile şeytanın tuzağına düşebilmektedir. Ancak Allah samimi
kullarını şeytanın hiçbir şekilde etkileyemeyeceğine dikkat
çekmiştir. “Gerçek şu ki o şeytanın, iman etmiş olanlar ve rab-
lerine dayanıp güvenenler üzerinde bir hâkimiyeti olamaz.” 100
Kur’an’da buyrulduğu üzere “Ve de ki: “Rabbim! Şeytan-
ların gizli kışkırtmalarından sana sığınırım.”101 duasıyla şey-
tandan Allah’a sığınmanın gerekliliği üzerinde durulmuştur.
Bu ayetlerde yer alan hemazât kelimesi, şeytanın kalbe ves-
vese vermesi, kötülüğü teşvik etmesi, itmesi, sıkıştırması ve
dürtmesi anlamında kullanılır.102 Dolayısıyla, Allah’ın ve Hz.
Muhammed’in (sav.) rızası dışında gerçekleştirilen her türlü
iş ve davranışın ilk düşüncesi vesvese yolu ile şeytana aittir.
İnsan şeytanın dürtmesi ile kötülük yapar. Şeytanın ortak ol-
madığı hiçbir kötülük yoktur. Bu nedenle Kuran Allah’a sı-
ğınmanın gerekliliğini dile getirir. Allah’a sığınma yani istiaze
inanan insanın hayatında önemli bir kalkan görevi görür. Bir
başka ayette: “Eğer şeytandan sana bir fitleme gelirse hemen
Allah’a sığın! Allah işitendir, bilendir.”103 buyuran Allah’ın
insan gerçeğine dikkat çektiği, şeytanın insanı aldatmasının
mümkün olabileceği, insanın, bu durumdan korunmak için
kendisine Allah’ı siper etmesi gerektiğidir. Kuran-ı Kerim, in-
sanın davranışlarına paralel olarak veya doğrudan insanı he-
def alan şeytanın kötü eylem ve etkilerine karsı, etkin bir mü-
cadele vermek için nasıl bir donanıma sahip olması gerektiği

99 eş-Şu’arâ 26/221-223.
100 en-Nahl 16/99.
101 el-Mü’minûn 23/97.
102 Remzi Kaya, “Kur’an-ı Kerim’de İnsan – Şeytan İlişkisi”, Uludağ Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi 12/2 (2003):16.


103 Fussilet 41/36
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 229

konusunda şeytanın insanı aldatmasına engel olacak ilke ve


metotları da ortaya koymaktadır.104 Bu anlamda Allah’a sığın-
mak ve ondan yardım dilemek, en önemlisi şeytanın dünyevi
çıkarlar, egonun isteklerini kullanarak dini tahrifine engel ol-
mak için, akıl ve vahiyden ayrılmamak, egoyu ve isteklerini
eğitmek gerekmektedir. Peygamberlerin bile şeytan etkisine
maruz kalıyorsa ve Allah’tan dua ederek yardım istiyorsa biz-
ler de bu şekilde davranmak durumundayız.105
Kur’an’da geniş bir yer kaplayan şeytan-insan etkileşimi
insan açısından büyük bir öneme sahiptir. Yüce Allah, insan-
lığın yaratılmasıyla birlikte düşman olan iblis hakkında bil-
gi vermekle kalmamış, cin ve şeytan lafızlarıyla onları tanı-
tarak onlar tarafından oluşturulacak problemlere çözümler
önermiştir.106 Özellikle şeytanın insanla olan ilişkisinde bi-
zatihi güç ve etki sahibi olmadığının altı çizilir. Şeytanı insan
üzerinde etkin kılan şeyin insandaki irade zayıflığı ve ahlaki
yozlaşma olduğuna vurgu yapılır.107 Allah’ın muhatabı olan,
himayesi altına giren ve uyardığı değerli insandan beklentisi;
şeytanın tuzağına düşmemesi, düşerse de hatasının farkına
varıp doğru yola dönmesi, yaptığından pişman olmasıdır.
Doğruyu arayıp bulanlar içinde olabilmek için de gerekli
olan en temel davranış birçok ayette üzerinde durulan aklı kul-
lanma ve çalıştırma fiilidir. Araf Suresinde Allah insanoğluna
babaları Adem’in nasıl şeytan tarafından kandırıldığı anlatıla-
rak onları şeytanın vesveselerine karşı uyarmakta insanları ya-
nılgılardan koruma maksadı taşımaktadır. Bu ayette Allah şey-
tanı da iman etmeyen kişinin dostu olarak tanımlamaktadır.108

104 Bulat, Din Eğitimi Açısından Kuran’da Şeytan Kavramı, 156.


105 Bulat, age, 178.
106 Kaya, agy, 5.
107 Yeşilyurt, agy, 19.
108 el-A’râf 7/27.
230 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Demek oluyor ki aklını çalıştırmayan insan önce Allah’ı inkâr


edip oradan da şeytan ile dostluk kurmaya başlamaktadır.
Böylece insan şeytanın üzerine atmış olduğu bu pislikler ile
yaşamını sürdürmektedir.
Âl-i İmrân Suresinde geçtiği üzere Allah’ın zalim bir top-
lumu doğru yola iletmeyeceği ve onlara verilecek cezanın da
Allah, melekler ve bütün insanlar tarafından lanetlenmesi ola-
cağıdır. Bu ayetler ışığında nasıl ki melekler iman eden insan-
larla dostluk kurup onlar için Allah’tan bağışlanma diliyorsa
inkâr eden ve kendine şeytanı dost edinenler için de lanet et-
mektedir. Çünkü şeytan dostlarını nurdan ve aydınlıktan çı-
karıp karanlıklara gömer.
İnsanın içinden geçen kötü düşüncelere vesvese denilir.
Melekler insanlara ilham kaynağı olurken; Nas Suresinde
bildirildiğine göre cin ve insan şeytanlar da insana vesvese
vermektedir.109 Her şeyin zıddı ile bilindiği ve birçok şeyin
zıddı ile tedavi edildiği gerçeğinden hareketle Şeytan ves-
vesesinin zıddı olan Rahman’ın zikri ile kalbi tedavi etmek
mümkün olabilmektedir.110 Şeytan Allah’a bakan yönüyle hiç-
bir değeri yokken insanlığın yükselişi ya da düşüşü açısından
önemi büyüktür. Çünkü kendisinde olan kabiliyetlerle Allah’a
dönük, vahiy eksenli hayat yaşayıp sapkınlık ve yozlaşmaktan
uzak duran insanın cennete, yine aynı kabiliyetleri ile çizgiden
çıkmış vaziyette olanın da yine şeytan ile beraber cehenneme
gitmesine vesile olabilmektedir.111 “…Şeytan, sizin düşmanı-
nızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak
ateş ehlinden olmaya çağırır.”112 “Şeytan yasakları güzel gös-

109 Kaya, “Kur’an-ı Kerim’de İnsan-Şeytan İlişkisi”, 16.


110 Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, 49.
111 Mustafa Çoban, Kur’an ve Sünnet Rehberliğinde Şeytanla Mücadele Edecek İnsanın

Eğitimi (Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) , 22.
112 Fâtır 35/6.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 231

terir. Böylelikle doğru ve iyi olanların yapılması engellenmiş


olur.”113 Kur’an’da: “…Şeytan onlara yaptıklarını güzel göster-
miş, böylece onları yoldan alıkoymuş; bu yüzden doğru yolu
bulamıyorlar.”114 uyarısında şeytanın insan üzerindeki etki-
siyle; insanın doğru yolu bulamayıp yanlışa sürüklenmesi du-
rumuna çekilen dikkat; Allah’ın rahmetiyle kulunu kuşatması
ve insanın yararını gözetmesine işarettir.
Her insanın kendi içindeki vesvese insana şeytanı tanıtır.
Şeytanın varlığına en büyük delil her insanın içinde sezgi yo-
luyla anlayabileceği iyi olana engel kötü olana teşvik eden bir
fısıltı duymasıdır. Bu vesvesedir. Kendinden olmayan bu sesi
herkes tanır. Bir de insan fıtratında yerleştirilmiş olan merha-
metin, adaletin, iyilik ve güzelliğin sesi vardır. İnsanı hayra ça-
ğıran, kötülüğüne engel olmak isteyen bu ses nurani bir sestir.
Vesvese ne kadar rahatsız edici ve sonu pişmanlık kokuyorsa
ise rahmani fısıltı o derece huzur verici ve tatmin edicidir.
İnsan bazı kötü alışkanlıkları ile şeytanın adımlarını izler. Şey-
tan tarafından köleleştirilerek kullanılır. Aşırı isteklerini kötü
arzularını alışkanlık haline getirerek “heva”sını ilahlaştırır. Bu
durum Kuran’da şöyle dile getirilir; “İstek ve arzularını (heva)
kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü? Yoksa onu kollayıp,
koruyan sen mi olacaksın?”115 Bu tür insanlar alıştıkları günahı
hayatlarının merkezine koymuşlardır. Bunlar da doğrudan şey-
tanın kulu olmuştur. Şeytanın buyruğuna girmiş günahlarına
bağlanmış bir şekilde yaşarlar. Günahlarını tanrı gibi anarlar.
Günahları onları çepeçevre kuşatmıştır. Allah insan iletişimin-
de küçük büyük gizli açık bütün günahlar gürültü olarak kabul
edilebilir. Söz konusu gürültüler iletişim engeli olarak Rabbinin
çağrısını duymasına engel olur. İnsanın Allah ile bağını kopar-

113 Kaya, “Kur’an-ı Kerim’de İnsan – Şeytan İlişkisi”, 17.


114 en-Neml 27/24.
115 Furkan 25/43,
232 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ması insanı yeryüzünün en tehlikeli varlığına çevirir. İlahi ter-


biye ile ilişiği kesilen insan değer dünyasını kendi çıkarına göre
düzenler. Bencillik sınırlarından çıkamaz. Onu sınırlayacak bir
güç ve otorite olmadığı için bencilce hareket eder. Bu durum
insanın kendini gerçekleştirmesini olumsuz yönde etkiler. Yer-
yüzü ifsat edilir insan ilişkileri değersizleşir.
Özetle Allah Kuran’da şeytanın insanın en büyük düşmanı
olduğunu belirtir. Şeytana karşı korunma yollarını gösterir. İn-
san ile şeytan arasındaki etkileşimde Allah’ın yardımının gereği
üzerinde durulur. Çünkü gayb âlemindeki etkileşim Allah’ın
müdahalesine açıktır. Bu nedenle Allah’a sığınma anlamına ge-
len ‘istiâze’ önemlidir. İnsan ‘istiâze’ yapmadığı zaman gaybi
alanda tehlike ve saldırılara açık duruma gelir. Şeytanın vesve-
selerine ve iç saldırılarına karşı korunma gereklidir. Bu korunma
istiaze ile gerçekleşir. Şeytandan ve taifesinden gereği gibi koru-
namayanlar olumlu anlamda kendilerini gerçekleştiremezler.
Gaybi varlıklardan olan cinler de iradeli varlıklar olarak
yaratılmıştır. Bu durumda cinlerin de kendilerini gerçekleştir-
me gibi bir yükümlülükleri vardır.

4. Rüya-İnsan Etkileşimi
Rüya insanın zihnini meşgul eden, hayatını birçok anlam-
da etkileme gücüne sahip bir olgudur. Çünkü insanın bir nevi
gayb ile etkileşimi olan ve gayb kapılarını insana sınırlı bir şe-
kilde aralayan rüya, anlamlandırılmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
“Tarihin hangi dönemine gidilirse gidilsin rüyaya insanla ilgili
bazı gerçekleri dile getiren, geleceğe dair birtakım bilgileri ba-
rındıran bir kahin gözüyle bakılması, bilim adamlarını rüyalara
yönlendirmiş ve onları analiz etmeye itmiştir.”116 “Gazzali, rü-
yanın kalbin metafizik boyuta açılan bir kapısı olduğunu, insan
yattığında, hislerin (duyguların) kapısının kapandığını, insan-

116 Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, 66.


GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 233

da batın (içsel) bir kapının açıldığını ve bundan melekut âlemi,


levh-i mahfuzdan ışık misali, gaybın görünmeye başladığını
ifade eder.”117 Kur’an-ı Kerim’de anlatılan kıssalarda da rüya
“konusu üzerinde durulmuştur. “Kur’an, değişik ayetlerde ve
farklı kelimelerle rüyaya işaret etmiştir; Hz. İbrahim, Hz. Yusuf
ve Hz. Muhammed’in gördükleri rüyalardan bahsetmiştir. Ay-
rıca peygamberlerin dışındaki bazı zatların da rüyalarına değin-
miş; bu rüyaların yansıyış biçimlerini anlatmıştır.”118 Kur’an’da
üzerinde durulan, sağlam delillerle bilinen rüya gerçeği bağ-
lamında; bazı insan ve peygamberlerin gördükleri rüyalara
göre amel etmesi ve bu rüyaların zaman zaman gerçekleşme-
si noktasında da insanın gördüğü rüyayı gayri ihtiyari hayra
veya şerre yorumlamasını zorunlu kılmaktadır: “‘Yavrucuğum’
dedi, ‘Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm; düşün bakalım
sen bu işe ne diyeceksin?’ Dedi ki: ‘Babacığım! Sana buyurula-
nı yap; inşallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.’”119
Diyaloğunun sebebinin bir rüya olması ve vahiy alan bir pey-
gamberin bu rüyaya göre amel etmesi bu etkileşimin en bariz
örneklerinden birisidir. Ve İslam tarihinde insanları namaza
çağırma noktasında uygulanacak yöntemin belirlenmesi gibi
bir problemin Abdullah b. Zeyd’in gördüğü rüya ile çözülme-
si ve hala günümüzde bu yöntemin devam ettirilmesi; rüyanın
bireysel ve toplumsal anlamda insan üzerindeki etkisine işaret
eden önemli bir husustur.
Rüyaların Allah’tan olanları olduğu gibi melekten, hayal
gücünden, günlük ağraşılardan ve şeytandan olan çeşitleri
vardır.120 “İslâm’da genel olarak rahmanî (sadık rüya), şeytani
ve nefsani olmak üzere üç çeşit rüya söz konusu olmaktadır.

117 Aydın, age, 68.


118 Hidayet Aydar, “Kur’an’da Rüyalar ve Rüyaların Hayata Yansımaları”, Din Bi-
limleri Akademik Araştırma Dergisi 5/1 (2005): 57.
119 es-Sâffât 37/102.
120 Yunus Tamar, Kur’an’da Bilgi Edinme Yolları (Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale

Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017), 68.


234 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Bu bağlamda rahmani rüyayı Hz. Peygamber, mübeşşirât ola-


rak nitelemiştir. Şeytani rüya ise şeytanın aldatma ve vesvese-
leri ile meydanda gelen karışık hayal ve düşler olup bunların
anlatılması ve yorumlanması tavsiye edilmemiştir. Nefsani
rüya ise nefsin hayal ve kuruntuları, uyku esnasındaki dış et-
kiler ve günlük meşgalelere ilişkin rüyalardır.”121

Kaynakça
Acar, Hatice. “Manevi İyi Oluş ile Dindarlık Arasındaki İlişki Üzeri-
ne Bir Değerlendirme.” C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, (2014):
391-412.
Akbulut, Ahmet. Müslüman kültürde Kur’an’a yabancılaşma süreci.
Ankara: Otto Yayınları.
Akdemir, Furat. “Allah İnsan İletişiminin Mahiyeti Üzerine Bir De-
ğerlendirme” Kelam Araştırmaları Dergisi 14/ 2 (2016).
Altıntaş, Ramazan. “İslam Düşüncesinde Tevhid ve Tefrika” Cum-
huriiyet Üniversitesi İlahiyat Faküktesi Dergisi, (1996).
Atım, Ahmet. Hz.Musa Kıssalarının Din Eğitimi Açısından Değeri.
Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uludağ Üniver-
sitesi, Bursa, 2010.
Aydar, Hidayet. “Kur’an’da Rüyalar ve Rüyaların Hayata Yansımala-
rı” Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi 5/1 (2005).
Aydın, Hayati. Kur’an’da İnsan Psikolojisi. Ankara: Fecr Yayınları,
2016.
Ayten, Ali. “Kendini Gerçekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğren-
cileri Üzerine Bir Araştırma” M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi,
(2005): 29.
Başkurt, İrfan. “İslam Eğitimine Dair Bazı Temel İlkeler” Din Eğitimi
Araştırmaları Dergisi, (2002).
Bayram, Enver. “Kur’an’a Göre Allah Âlem Münasebeti” Gaziosman-
paşa. Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1/1 (2013).

121 Tamar, Kur’an’da Bilgi Edinme Yolları, 69.


GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 235

Bilgin, Beyza. Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi. Ankara: Gün Yayıncılık,


1988.
Bulat, Elif. Din Eğitimi Açısından Kur’an’da Şeytan Kavramı. Dok-
tora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Marmara Üniversitesi, İs-
tanbul, 2006.
Bulut, Erkan. Hz. Peygamberin İtikadi Sapmaları Düzeltmesi.Yüksek
Lisans Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-
sü, Sivas, 2010.
Bursevi, İsmail Hakkı. Allah’a Yakın Olmak Varlık Mertebeleri ve
İnsan-ı Kâmil. İstanbul: Hayykitap Yayınları, 2012.
Caymaz, Enes. Kur’an’da İnsan-Şeytan İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üni-
versitesi , Kahramanmaraş, 2007.
Çakmak, Fikrullah. “Kur’an’da Tevhidin İnşa Süreci” İlahiyat Tetkik-
leri Dergisi (2018).
Çalışkan, Necmettin. “Kur’an’da İnsanın Varlıklarla İlişkisi” The Jo-
urnal of Academic Social Science Studies (2017).
Çelik, Ahmet. “Kur’an’da ‘Tevhid’ Kavramının Semantik Alanları”
Ekev Akademi Dergisi 3/2 (2001): 121-137.
Çelik, Ömer. “Kur’an-ı Kerim’e Göre Meleklerin Bir Kısım Peygam-
berlere, Salih Kişilere Hususi ve Bütün Mü’minlere Umûmî
Yardımları” Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi
6/15 (2005).
Çoban, Mustafa. “Kur’an ve Sünnet Rehberliğinde Şeytanla Mücade-
le Edecek İnsanın Eğitimi” Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Ens-
titüsü, Selçuk Üniversitesi, Konya, 2007.
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesin-
de Bütünsel Öğrenme” Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi 10/1 (2015).
Demir, Şehmus. Kur’an’ın Temel Hedefi. Ankara: Fecr Yayınları,
2013.
Demircan, Adnan. “İslam’da Vahdet Kutlu Elçilikle Şirkten Tevhide
Tefrikadan Vahdete Yolculuk” Şanlıurfa Uluslararası X. Kut-
lu Doğum Sempozyumu Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet.
Şanlıurfa, 2016.
Demirci, Ahmet. “Kur’an’a Göre Din Eğitiminde Şirk Kavramı” Yük-
236 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-


sü, İstanbul, 2011.
Demirci, Muhsin. “Kur’an’da Allah-Kainat-İnsan İlişkisi” Din Eğiti-
mi Araştırmaları Dergisi, 2002.
Doğan, Lütfi. “Tevhid ve İnsanı Tevhide Götüren Yol” Diyanet İlmi
Dergi [Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi], (1966): 140-143.
Düzgün, Şaban Ali. Kimliksiz Hakikatler. Ankara: Otto Yayınları,
2017.
Düzgün, Şaban Ali. “Kur’an’ın Tevhid Felsefesi” Kelam Araştırmala-
rı Dergisi 3/1 (2005).
_____. Varlık ve Bilgi. Ankara: Yeni Çizgi Yayınları, 2008.
Esen, Muammer. “Hz. İbrahim’in İmanı ve Tevhid Mücadelesi” An-
kara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 52/2 (2011).
et-Taberani, Süleyman b. Ahmed. el-Mu’cemu’l-Evsat. Kahire, 1994.
Gazzâlî. İhyau Ulumuddin. Çeviren Ahmed Serdaroğlu. Cilt 2. An-
kara: Akçağ Yayınları.
Göcen, Gülüşan, ve Ayşegül Konur. “Din Psikolojisi Açısından İnsan
Olma Sürecinde Kendini Gerçekleştirme ve Din.” Toplum Bi-
limleri Dergisi.
Gürdal, Salih. Tevhid ve Şirk. Beyan Yayınları, 2014.
Gürel, Ramazan. Din Eğitimi Açısından Kur’an’da Hz. İbrahim
(a.s.).Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Marmara Üni-
versitesi, İstanbul, 2011.
İzutsu, Toshihiko. Kur’an’da Allah ve İnsan. Çeviren Süleyman Ateş.
Ankara: Ankara İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1975.
İzzetbegoviç, Aliya. İslam Deklarasyonu. İstanbul: Fide Yayınları,
2010.
Karayılan, Abdurrahman Hakan. Tevhid Düşüncesi Ekseninde Kişi-
sel Gelişim Kitapları. Beyan Yayınları, 2015.
Kasapoğlu, Abdurrahman. “Allah İnsan İlişkisi Açısından Sevgi ve
Muhabbet Olgusu” Hikmet Yurdu Düşünce-Yorum Sosyal Bi-
limler Araştırma Dergisi 3/5 (2010).
Kaya, Remzi. “Kur’an-ı Kerim’de İnsan-Şeytan İlişkisi” Uludağ Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 12/ 2 (2003).
Kayan, Ramazan. Tevhidi Varoluş. İstanbul: Çıra Yayınları, 2015.
GAYB İLE ETKİLEŞİM: KENDİNİ GAYBTA GERÇEKLEŞTİRME • 237

Kazanç, Fethi Kerim. “Tevhîd İnancı ve Evrensel Ahlâk İlişkisi: Hz.


İbrâhîm Örneği”Kelam Araştırmaları Dergisi 9/1 (2011).
Kelpetin Arpaguş, Hatice. “Allah-İnsan İlişkisinde Rahmet ve Ga-
zab” M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi , (2005).
Özkul, Osman. Kültür ve Küreselleşme. Ankara: Açılım Kitap, 2007.
Pişgin, Yasin. “Vahdet Bilincinin Kur’an’daki Temelleri” EKEV
Akademi Dergisi 18/58 (2014).
Tabakoğlu, Mehmet.”Vücûd ve Adem: Vahdet-i Vücûdu Anlamada
İki Anahtar Kavram ve Konuyla İlgili Ayetler” B.Ü. İslami
İlimler Fakültesi Dergisi 3/6 (2016).
Tamar, Yunus. “Kur’an’da Bilgi Edinme Yolları” Yüksek Lisans Tezi,,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Onsekiz Mart Üniversitesi , Çanak-
kale, 2017.
Türk Dil Kurumu Sözlükleri. https://sozluk.gov.tr/ (11 Cuma, 2019
tarihinde erişilmiştir).
Türk, Esra. Kuran’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik. İstanbul: Düşün
Yayıncılık, 2014.
Tüzün, İdris. Kur’ân’da Sembol ve Sembolik Anlatım (Neml Sûresi
Süleyman (a.s) Kıssası Örneği).Yüksek Lisans Tezi, Süleyman
Demirel Üniversitesi, Isparta, 2015.
Yeşilyurt, Temel. “Kur’an’da Cin, Melek ve Şeytan” Kastamonu Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2/1 (2018).
BEŞİNCİ BÖLÜM
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA
GERÇEKLEŞTİRME

Ömer DEMİR - Kübranur ALKAN

1. Kendini Gerçekleştirmede Sosyal Boyut: Sosyal Varoluş


İnsan kelimesinin, sözlük anlamı itibarıyla iki farklı kök-
ten türediği ifade edilmektedir. Bunlardan birisi ünsiyet diğeri
de nisyan kelimeleridir. Her iki kavram da insanı anlamamı-
za yardımcı olabilmektedir. Ünsiyet, yakınlık ve sevgi olarak
nefret etmenin zıddı demektir. İnsan, sosyal hayatta hem cins-
leriyle ve diğer varlıklarla ünsiyet, sevgi ve yakınlık ilişkisi
kurabilen bir varlıktır. Bu tanım insanın medeni ilişkilerine
ve medeniyet kuruculuğuna işaret etmektedir. İnsanlar, ancak
ünsiyet yani kaynaşma, sevgi, saygı ve birbirine karşı dostluk
kurmakla hayatlarını devam ettirebilir. Bu yüzden insanın do-
ğuştan ünsiyet eden yani medeni bir varlık olduğu ifade edilir.
Çünkü insan, ülfet ve ünsiyet edilebilecek her şeyle yakınlık
ve dostluk kurabilmektedir.1 Bu nedenle insanın biyolojik, ge-
reksinimleri yanında psikolojik ve toplumsal ihtiyaçları da söz

1 Musa Bilgiz, “Kur’an’da İnsan ve Toplum”, Diyanet İlmi Dergi 1 (2012): 688/ 689.

• 239 •
240 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

konusudur.2 Öyle ki bazı düşünürler toplumsal ihtiyaçlara, bi-


yolojik ihtiyaçların üzerinde bir yer verir.3 İslam toplumu ise
sadece sosyal ekonomik çıkarlara ve bir takım teknik unsur-
larla oluşturulmuş bir toplum olamaz. İnananların topluluğu
olarak o kendi aslı içinde dini ve duygusal aidiyet içerir. Bu
unsur en açık bir biçimde İslam toplumunun ana birimi olan
cemaat ruhunda görülür.4
İnsan tek başına değil, belli bir zaman ve mekânda, bir
takım sosyal ve kültürel geleneklerin egemen olduğu bir or-
tamda hayatını sürdürür. Fiziksel çevresiyle olduğu gibi top-
lumsal çevresi ile de sürekli bir etkileşim ve karşılıklı alışveriş
halindedir.5 Yani insan etkiler ve etkilenir.6 İnsan doğuştan
getirdiği kalıtsal güçlerini kullanarak doğar ve çevresi ile etki-
leşimle yeni değerler oluşturur. İnsanın kalıtsal güçleri ile çev-
resinin etkileşim kalitesi insana fırsat veya engeller oluşturur.7
Bu nedenle bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için yalnızca
kalıtsal potansiyel güçlerinin geliştirilmesi yeterli değildir.
Aynı zamanda içinde yaşadığı toplumu da dikkate alması
gerekir.8 İnsan başkaları ile birlikte kendini gerçekleştirir. İn-
sanın kendini gerçekleştirmesi başkalarının varlığına bağlıdır.
Dinî alanda kendini gerçekleştirmede insandan beklenen
yalnızca kendine değil insanlığın gelişimine de anlamlı bir
katkıda bulunması istenir. Dinî bilginin uygulama sahası bi-
reysel sınırlar çerçevesine sıkıştırılarak toplumsal ve siyasal

2 İbrahim Ethem Başaran, Eğitime Giriş, (Sevinç Matbaası, 1984) 140.


3 Kuzgun, Kendini Gerçekleştirme, 172.
4 Aliya İzzetbegoviç, İslam Deklarasyonu, (İstanbul: Fide Yayınları, 2010), 46.
5 Osman Kara, “Kur’an’a Göre İnsan Şahsiyetine Etki Eden Faktörler”, Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (2012): 14.
6 Hayati Hökelekli, “Dinî Telkin ve Tebliğde Psikolojik Esaslar”, Diyanet Dergisi
19/1 (1983): 28.
7 Başaran, Eğitime Giriş, 140.
8 Aşık Ev, Hacer, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmen Adayları ve Eleştirel
Düşünme”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2014, cilt: VII, sayı: 32, s. 428.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 241

yükümlülükler görmezden gelinmemelidir.9 İnsan toplumla


birlikte kendini gerçekleştirir. Toplumsal ilişkiler kendini ger-
çekleştirme ortamları oluşturur. Bu nedenle insan tek başına
kendini gerçekleştiremez. İnsan ancak sosyal bir yapı içinde
insanlığını oluşturur. Bu nedenle insanın kendini gerçekleş-
tirmesi toplumsal kurumlara dengeli bir şekilde katılmasını
gerektirir.10 İnsanın kendini gerçekleştirmesinde etkili olan
sosyal çevre insanın lehine veya aleyhine bir durum oluştu-
rur. Etkileme ve etkilenmeye dayalı bu ilişki sürecinde olan
insan ihtiyaçlarına bağlı olarak fizik çevresini olduğu gibi sos-
yal çevresini de değiştirebilme özelliğine de sahiptir.11 İnsanın
kendini gerçekleştirebilmesi için sosyal yönden de varoluşunu
tamamlaması gerekir. Sosyal varoluş insana bahşedilen çev-
resel etkiler ile sosyal tercihlerden oluşur. İnsan tek başına
değil, belli bir zaman ve yerde, bir takım sosyal ve kültürel
geleneklerin egemen olduğu bir ortamda yaşar.12 Toplumsal ve
kültürel çevre insanın kendini gerçekleştirmesinde etkili un-
surlardır. İnsan bu bağlamda toplumsal çevreden ve kültürel
bağlamdan ayrı düşünülemez. Birey Müslüman olarak yaşa-
mak ve ayakta kalmak istiyorsa topluluk ve düzen yaratmak
mecburiyetindedir. O dünyayı değiştirmek zorundadır. Aksi
takdirde kendisi değişecektir.13
Toplumsal ortamda bireylerin olay ve olgulara verdikleri
anlamlar kendiliğinden ortaya çıkmazlar. Genellikle bireyle-
rin günlük yaşamlarımda diğer insanlarla kundaklan etkile-
şim ve onların bazı şeylere vermiş oldukları değerlerle anlam-

9 Muhammed Kutub, Küreselleşme ve Müslümanlar, (İstanbul: Berkay 2017), 30-31.


10 Sabri Büyükdüvenci, Felsefece Eğitişim, (Ankara, Fol Yayınları, 2019), 110.
11 Ramazan Gürel, “Muhammed İkbal’e Göre Şahsiyet Eğitiminde Fiziksel Çevre-
nin Yeri”, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi (2017): 1951.
12 Kara, “Kur’an’a Göre İnsan Şahsiyetine Etki eden Faktörler”, 14.
13 İzzetbegoviç İslam Deklarasyonu, 37.
242 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

lar ortaya çıkar. Bu nedenle sosyal etkileşimi insanlar birbirle-


riyle iletişimde bulunarak başarırlar.14 Birey doğru, yanlış, iyi
ve kötü gibi temel ahlaki ilke ve kavramları kavramlarını bile
kendince değil toplumca yorumlarlar.
2.Kendini Gerçekleştirmede Toplumsal Ortamlar
2.1.Aile
İnsanın kendini gerçekleştirmesinde kendisini aşan boyut-
ları da söz konusudur. Şöyle ki, çocuk, ilk etkileşimini doğ-
madan anne ve onun maddi ve manevi çevresi ile kurmakta,
çocuk doğduktan sonra da bu etkileşim artarak sürmektedir.
Doğum sırasındaki çevre de özellikle çocuğun sağlığı açısın-
dan son derece önemli olmaktadır. Doğumdan sonra ise aile,
çocuğun sosyal, duygusal-ruhsal gelişimi ve topluma uyum-
lu bir birey olarak yetişmesi amacıyla çocuğa yardımcı olur.
Bütün boyutları ile gelişimin sağlıklı olması açısından ailenin
çocukla etkileşimi, ilgisi ve ihtiyaçlarını zamanında ve yeterli
düzeyde karşılaması önemlidir.
Ailenin sosyal ve ahlaki özellikleri çocuğa yansır. Çocuk ilk
çağda ailesinden bazı bilgiler edinir. Ailesinin ilke ve değer
yargılarını benimser ve bunları kendine kılavuz edinir. Bu ba-
kımdan ailenin ilk çağda çocuğun kişilik ve benlik gelişimin-
de etkisi büyüktür. Öyle ki uyumun, paylaşımın, nitelikli ile-
tişimin yüksek olduğu, sevgi dolu bir ailede yetişen çocuklar
daha sonraki hayatlarında da karşısındakine saygılı, özerk ve
daha bağımsız birer birey olmaktadırlar. Bu tip ailelerde ye-
tişen çocuklar duygularını ve düşüncelerini paylaşırken her-
hangi bir güçlük yaşamaz, uyumlu ve paylaşımcı olurlar.15
Kendini gerçekleştirmenin temelleri çocukluk yıllarında atı-

14 Enver Özkalp; Çiğdem Kırel, “Modern Sosyal Etkileşim Kuramlarına Genel Bir
Bakış” Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Der-
gisi, 10/1-2 (1992): 420.
15 Betül Aydın, Çocuk ve Ergen Psikolojisi, Nobel Yayın Dağıtım,
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 243

lır. Bu nedenle bireyin kendini gerçekleştirmesinde etkili olan


en önemli kurum ailedir. Her insan sosyal alanda öncelikle aile
ve akraba ilişkileri ile birlikte kendini gerçekleştirir. Akrabalar,
toplum içerisinde insanın en yakında ve dolaysız temas halin-
de olduğu birincil gruplardır. Çocuk aile içinde anne babasının
davranışlarını doğal bir şekilde öğrenir ve taklit etmeye başlar.
Ahlaki, dinî, politik ve benzeri farklı tutumlarının oluşmasında
en etkili faktör ailedir.16 Aile, çocukların sadece fiziki olarak bü-
yüdükleri bir ortam olmayıp, aynı zamanda onlara kişiliklerini
geliştirecekleri bir eğitim ve öğretim ortamıdır.17 Çünkü çoğu
ana-babanın kişiliği toplumsal kişiliğin bir dışavurumu oldu-
ğundan, ana-baba bu yolla toplumsal olarak istenen bir kişilik
yapısının temel özelliklerini çocuğa aktarmış olurlar.18
Birey aile içinde edindiği sosyal becerileri ile sosyalleş-
me sürecin kendi kültürel değerlerini öğrenir ve kimliğini
oluşturur.19 Aile çocuğun temel fizyolojik ihtiyaçları yanında
onlar kadar önemli olan sevilme ve saygı görme ve güven ih-
tiyacının da karşılandığı bir yerdir.20 Çocukluk çağının ilk ya-
şantıları daha sonraki evrelerde inanç, tutum ve davranışları
etkiler ve yönlendirir.21
Toplumsal kurumlar içinde aile, hem etkileşimin hem de
benliğin kaynağı konumundadır. Ailedeki iletişim ortamı ço-
cukların sosyal benliğinin gelişmesini sağlar. Çocuk gelişimini
tamamladıkça birey olarak ailesi ile etkileşimde daha fazla et-
kin rol almaya başlar. Kendi sosyal benliğinin gelişimine ço-

16 Ünver Günay, “Türkiye’de Dini Sosyalleşme”, Türkiye’de 1. Din Eğitimi Semine-


ri, (1981): 196.
17 Mustafa Köylü “ Değerler Eğtiminde Ailenin Fonksiyonu”, 228.
18 Erich Fromm, Sağlıklı Toplum, çev. Salman ve Tanrısever, 84.
19 M.Ali Kirman , “ Sekülerleşme Perspektifinden Dini Fundamentalizm”, Ulusla-
rarası Sosyal Araştırmalar Dergisi ( 2008) : 270-275.
20 Yıldız Kuzgun, “Kendini Gerçekleştirme”, Araştırma Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Dergisi, (1972): 175.
21 Neda Armaner, “Din Eğitiminde Psikolojinin Önemi”, Ankara Üniversitesi İlahi-
yat Fakültesi Dergisi,(1979): 219.
244 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

cuk aktif olarak katılır. Kendisine gelen etkileri yorumladığı


gibi bu etkilerin değişmesine de sebep olabilmektedir. Bu yüz-
den sosyal benliğin ailedeki gelişimi basit, tek yönlü iletişim
sürecinin ötesinde bir etkileşim sürecidir.22
İnsan davranışlarının temel belirleyici unsuru, birinci dere-
cede fıtrattır. Fakat fıtrat, aile, inanç, eğitim, arkadaş ve sosyal
çevrenin etkisiyle kazanılan tutum ve davranışların niteliğine
göre, müspet veya menfi yönde etkilenmektedir. Başlangıçta
tertemiz olan fıtrat, insanın sonradan kazandığı nitelikler, de-
ğerler ve benimsediği hayat tarzına dayalı olarak asli safiye-
tinden uzaklaşabilmektedir.23
Bireyin gerek dinî gelişiminde gerekse sosyal gelişiminde
rol model olan kişiler çok önemlidir. Çocuğun ilk etapta mo-
del aldığı kişiler de onu yetiştiren anne ve babasıdır. Çünkü
anne ve babanın çocukla kurduğu sıcak ilişki, çocuğun onla-
rın düşünce, davranış ve inançlarının oluşmasında son dere-
ce etkilidir.24 Yaşayarak eğitme, bizzat iyi davranış örnekleri
sunma eğitimde tartışmasız kabul edilen bir husustur. Çün-
kü çocukta öğrenmenin ilk ve basit şekli, çevresinde gördüğü
davranışları taklittir. Çocuğun çevresinde somut iyi davranış
örnekleri taklit realitesi açısından önemlidir. Örneği olmayan
bir çocuk eğitim konusunda eksik kalır.25
Bireyin içinde doğduğu sosyal çevrenin çocuğa karşı tutumu,
çevrenin sosyo-ekonomik şartları, çocuğun fiziksel ve ruhsal ge-
lişimi, okul iklimi ve kültürü sosyal uyumunu etkilemekte ve
bireyin beşeri alanda kendini gerçekleştirmesini desteklemekte-

22 Mahmut Hakkı Akın, “Sosyal Etkileşim ve Sosyal Benlik Kaynağı Olarak Aile”
Medeniyet ve Toplum Dergisi (METDER).
23 Musa Bilgiz, “Kişiliğin Oluşumunda Fıtrat ve Sosyal Çevrenin Etkisi (İsra 17-
84. Ayeti Ekseninde)”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (2006): 133.
24 Bozkurt Koç, “Çocuğun Dinî Gelişiminde Rol Model Olarak Anne Ve Baba”,
Dini Araştırmalar 11/31 (Mayıs-Ağustos 2008): 59.
25 Aydın, Ailede Ahlâk Eğitimi, 137.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 245

dir. Çocuğun sosyal yönden uyumu için ailesi, arkadaşları ve


çevresiyle iletişim kurması gerekmektedir. Sağlıklı iletişim; ço-
cuklara bilgi, beceri, kendini ifade edebilme alışkanlığı, öğren-
me ve ruhsal-duygusal gelişim için ortam ve olanak sağlamak-
tadır. Sağlıklı bir iletişim, çocukların, ailesi ve çevresi tarafından
duygusal, bilişsel, sosyal yönden desteklenmesini sağlamakta,
çocuklara sorunlarını konuşarak çözme bilinci aşılamaktadır.
Çocuğun sosyalleşmesinde ve uyum sağlamasında arka-
daşları ve onlarla olan ilişkisinin niteliği önemsenmektedir.
Çocuğun okul hayatında ve yaşantısında olumlu bir benlik ge-
liştirmesinde ve özgüven sağlamasında akran ilişkisi önemli bir
rol oynamaktadır. Arkadaşlarla yaşanan olumsuz yaşantılar ve
akranlarla iyi ilişkiler kurulamaması çocuğun okula, arkadaşla-
rına ve çevreye karşı ön yargı geliştirmesine neden olmaktadır.
Dinî ve ahlaki kararların alınmasında da aile ve toplumun
çocuğu destelemesi özerkliğin ortaya çıkmasına yardımcı olur.
Ebeveynler, din ve ahlak konusunda çocukların doğal eğilimi-
ni destekleyerek kültürel değerleri, tutumları ve davranışları
içselleştirmelerine yardımcı olabilirler.26 Toplumsal uyum ko-
nusunda ailelerin sosyal davranış biçimleri, rol model olma-
ması veya yetersizliği, sosyal deneyim yetersizliği sosyal uyu-
mu engelleyen nedenler olarak ortaya çıkmaktadır. Toplamsal
uyum gösteremeyen çocuklar çevresindeki insanlarla ilişkile-
rini sürdürme, grup çalışmalarına katılma, sosyal sorumluluk
üstlenebilme konularında zorluk yaşamaktadırlar. Çocukların
sosyal deneyim edinebilmesi için sürekli bir yardıma, desteğe
ve rehberliğe ihtiyaç duymaktadırlar.27

26 Ercan Kocayörük, Öz-Belirleme Kuramı Açısından Ergenlerin Anne Baba Algı-


sı ile Duyuşsal İyi Oluşları Arasındaki İlişki, Türk Psikolojik Danışma ve Reh-
berlik Dergisi 2012, 4 (37), 24-37
27 Yavuzer, Çocuk ve Suç,
246 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

2.2. Sosyokültürel Yapılar


Kendini gerçekleştirme bir açıdan kültür ve medeniyet me-
selesidir. İnsan ancak bir kültür ve medeniyet içinde kendini
gerçekleştirebilir. Kültür ve medeniyet bağlamında bilim, sa-
nat, teknoloji, edebiyat, spor, din ve ahlak olarak insanlığın
bütün birikiminden yararlanarak kendini gerçekleştirmeden
söz edilebilir. Bu durumda kendini gerçekleştirmede kişisel
özellikler-yetenekler kadar çevresel imkânlar da önemlidir.
Kendini gerçekleştirmede bireyin kendi gizil güçleri yanında
sosyo-kültürel çevre de önemlidir. Birey kendini tanımadan
ve çevresindeki fırsatların neler olduğunu bilmeden kendini
gerçekleştirmeyi başaramaz.28
Bir toplum kültürel kimliği ile var olur. Kültür, değerleri ile
topluma kimlik verir. Bağlılarına aidiyet duyusu kazandırır.
Toplumların devamlılığında kültür son derece önem arz eder.
Kültür üretemeyen toplumlar geleceğinden emin olamazlar.29
Bir toplumun kültür üretebilmesi için belli değerlere sahip
olması gerekir.30 Kültür millî ve yerel nitelikler barındırır.
Medeniyet ise kültürlerden beslenir fakat daha kapsamlı ve
evrensel özellikler barındırır. Medeniyetin bölge, şehir ve top-
lum sınırlarını aşar. Medeniyet özünde rasyonel olan kolektif
evrensel değerler bütünü olarak ortak insanlık seviyesi olarak
kabul edilebilir.31 Her toplum ürettiği kültür kalitesine göre
medeniyette yer alır ve kendini temsil eder.
Bağlamın önemli bir bileşeni, bireyin içine yer aldığı kültür-
dür. Hedeflere bağlılık, bu hedeflere bireyin ait olduğu kültür
veya alt kültür tarafından değer verildiğinde mutluluğa elve-

28 Rasim Bakırcıoğlu, Rehberlik ve Psikolojik Danışma (Ankara: Anı Yayıncılık,2005),


1.
29 Celil Abuzar, “İslam Medeniyetinin Yeniden İnşası”, Harran Üniversitesi İlahi-
yat Fakültesi Dergisi (2017): 88.
30 Abuzar, “İslam Medeniyetinin Yeniden İnşası”, 91.
31 İbrahim Kalın, “Dünya Görüşü, Varlık Tasavvuru ve Düzen Fikri: Medeniyet
Kavramına Giriş”, Divan Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi (2010): 2.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 247

rişlidir. Bununla birlikte, kolektivist kültürlerde, bireyin temel


amacı, kendisini diğerlerinden ayırmak değil, onlarla uyumu
sürdürmektir. Kişinin kişisel arzuları genellikle grubun istek-
lerine tabidir. Özerk bireyin azalan önemi nedeniyle, bireyin
yaşadığı hisler, duygular ve diğer düşünceler, davranışın daha
az önemli belirleyicileri olarak görülmektedir. Sonuç olarak,
benlik ve duygular hakkındaki hisler, kolektivist kültür üyele-
rindeki memnuniyet yargılarında daha az ağırdır. Özetle kül-
tür, insanların takip ettiği hedefleri ve hedeflere ulaşmak için
mevcut kaynakları etkileyerek mutluluğun nedenleri üzerin-
de derin bir etkiye sahip olabilir. Sadece amaçlara sahip olmak
ve bu amaçlara ulaşmak için kaynaklara sahip olmak mutlu-
luğu garanti etmek için yeterli değildir. Hedefler ile insanların
yaşamlarındaki gerçek koşullar arasındaki uyuşmazlıklar ya-
şadıkları olumlu ve olumsuz etki miktarını etkiler. Geçmişte-
ki başarıların asılı kalması, daha yüksek yaşam memnuniyeti
ile ilişkilendirildi. Sosyal karşılaştırmalar ve geçmişle yapılan
karşılaştırmalar, bir kişinin hedeflerini etkilediğinde üzerinde
dolaylı bir etkiye sahip olabilir.32
Kültür ve medeniyet insani bir faaliyettir. Kendini gerçek-
leştirme ile yakından ilgilidir. İnsanın kendini kendi kültürün-
de ve evrensel uygarlıkta temsil gücü kendini gerçekleştirme-
si olarak kabul edilebilir. Bu durum insanın kendi kültürü ve
çağdaş uygarlıkla etkileşiminde sağlıklı bir ilişki geliştirmesi-
ne bağlıdır. Kültür büyük bir aile gibidir. Dünyadaki insanla-
rın büyük çoğunluğu tek bir kültürel sistem içinde yaşar ve
tek bir kültürel sistem içinde var olur ve kabile ya da ulusal
geleneğin sınırları içinde doğar olgunlaşır ve ölür. Egemen tek
bir siyasal yönetime sadık kalır. Bir ahlaki kodun beklentileri-

32Eunkook M. Suh, Richard E. Lucas, and Heidi L. Smith, “Subjective Weil-Being:


Three Decades of Progress
Ed Diener,” Psychological Bulletin (1999), Vol. 125, No. 2, 276-30
248 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ne uyum sağlar ve yaşam tarzına inanır.33 Annesi babası na-


sıl ki masum çocuğun dini kimlik ve kişiliğinin gelişmesinde
oldukça etkili ise kültür de yetişkinlerin kimlik ve kişilik oluş-
turmasında e o derece etkilidir.
İnsanın kendi olmasının bireyden insanlığa ulaşan üç bo-
yutu söz konusudur. İnsanın kendi olması en geniş anlam-
da insan olmasını, ikinci alt bir çerçevede kendi toplumu ve
kültürü içinde kendi olmasını son olarak da bireysel farklılığı
ve tercihleri ile kendi olması anlamına gelir. İnsan kendi öze-
linden ve kendiliğinden hareketle en üst seviyede insanlıkla
ortak kendiliğini gerçekleştirir. Bu durumda insanın kendisi
olması kendisinin içinde yaşadığı toplumun değerlerini, kim-
liğini ve kültürünü de bilmesini gerektirir. Din de insanın top-
lumsal kendilik değerlerini oluşturan, geliştiren ve yaşatan en
önemli kurumdur. Dinin kendini gerçekleştirme konusundaki
ilkeleri hem inanan insana hem de onu tanımak isteyen diğer
insanlara rehberlik edebilir.
İnsan bencilce kendini gerçekleştiremez. Kendini, ailesini,
içinde yaşadığı toplumu insanlıktan ayırmaz. Kendini diğer
insanlar adına ve onlar yararına da gerçekleştirir. Kendini ger-
çekleştirme bu anlamda kendini aşabilmedir. Kendi toplumu-
nu ve kendi tarihini kültürünü aşabildiği tüm insanlıkla birlik-
te ve onlar için de değer üretebildiği oranda gerçek anlamda
kendini gerçekleştirmiş olur. Çünkü insan yalnız kendini ya-
şamaz. Başkaları insan hayatında her zaman vardır. İnsanlık
tarihi ve insanlığın ortak birikimi ile birlikte yaşar. İnsan bu
anlamda başkaları olmadan kendisi olamaz. İnsan varoluşunu
insanlıkla beraber ve insanlık için gerçekleştirmelidir.34

33 Levent Ünsaldı, Yabancı: Bir İlişki Biçimi Olarak Ötekilik (Ankara: Heretik, 2016), 83.
34 Lev Nikolayeviç Tolstoy, İtiraflarım, çev.İhsan Özdemir, (İstanbul: Karizma Ya-
yınları, 2005), 69.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 249

2.3. Sosyal Mekânlar


Çevre ve insan ilişkileri sosyolojide, psikolojide, mimarlık
ve coğrafya gibi pek çok disiplinde incelenmektedir. Toplum-
sal ilişki ağlarının düşünsel ve kültürel imgelerin sahnesi olan
mekânlar, aynı zamanda yaşanan toplumsal süreçlerin de te-
mel unsurlarından biridir. Toplumsal hayat belli mekânlarda
oluşur. Mekân ve toplum birbirini etkiler. Mekân sadece bir
yer değildir; yaşanılan mekânın insan üzerinde psikolojik,
sosyolojik etkileri söz konusudur. Mekân bir imkân veya en-
geldir. Mekânların manevi ağırlıkları ve hafiflikleri vardır. Her
mekânın bir makamı ve bir sorumluluğu vardır. Mekân bir
okul, bir hapishane veya şifahanedir; Kabe mekânlardan bir
mekândır; ev, işyeri bir mekândır. Mekânlar insanın kendini
gerçekleştirdiği ortamlardır.
İnsanoğlu belli bir zaman diliminde ve belli bir mekân için-
de yaşar. Tarih boyunca insan ve mekânın iç içe bulunduğu
aşikârdır. İnsanların nerede doğduğuna dair bilgilerin kayıt al-
tına alınması eski zamanlardan günümüze kadar intikal eden
önemli bir veri kaynağıdır. Dönemleri anlama açısından doğum
ve ölüm tarihleri kadar nerede doğduğu ve öldüğü mekânların
da önemi bir hayli büyüktür. Aynı zamanda kültür, gelenek, dini
anlayış da kişinin mekân algısına etki eden faktörlerdendir.
Allah, insanı yaratmış ve ona fiziki ve manevi ortamın
en güzelini sunmuştur: “Doğrusu sizi yeryüzüne yerleştir-
dik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az
şükrediyorsunuz!”35 Allah bu ayette insanın hayatını sürdüre-
bilmesi için yerleştirildiği yeryüzü mekânına vurgu yapmakta-
dır. “Dünya, evren denilen büyük bir sistemin küçük bir par-
çası olarak insanın hayatını sürdürebileceği bir ortam olarak

35 Araf 7/10
250 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

yaratılmıştır.”36 Her oluşum bir ortam içerisinde gerçekleşir ve


bulunduğu ortamın özelliklerini de kendisinde barındırır.
Birbirinden farklı ortama dâhil olan insan zaman içinde
makam kazanır, mekân değiştirir. Ruhlar âlemi, anne rahmi,
yeryüzü, mezar, mahşer insanın zaman içinde uğrayıp geçeceği
cennet ve cehennem ise yerleşip kalacağı mekânlardır.37 Bulun-
duğu mekâna göre değer sahibi olan insan, Allah katındaki ye-
riyle birlikte toplumdaki yerinin temellerini de kendisi atar. Her
ortamın kendine göre vazgeçilmezlikleri ve şartları vardır.
İbn Haldun’un “Coğrafya kaderdir.” ifadesi ile aslında
çevrenin insanın psikolojik, biyolojik ve sosyolojik yapısın-
da güçlü bir etkisinin olduğunun göstergesidir. Kaderimizin
yönünü belirleyen bazı şeyleri seçemiyoruz. Hangi anneden
babadan doğacağımızı, cinsiyetimizi, mensup olduğumuz
kavmi, doğacağımız tarihi, doğacağımız yeri… Seçemediği-
miz bu şeyler, seçebildiğimiz diğer kimlik ve kişilik özellik-
lerimizle birlikte hayatımıza yön veriyor. Doğa veya mekân
hayatımızda belirleyicidir. Mensup olduğumuz toplum birey
olarak hepimize farkında olarak ve çoğunlukla farkında olma-
dan benimsettiği davranış kuralları, dünya görüşü ve yaşam
pratikleri ile hayatımızda belirleyici hatta bağlayıcı olabilir.
Mekânın veya çevrenin insanın dini yaşantısında, dinsel ola-
rak sosyalleşmesinde etkili olduğu gibi bireyin dini olarak
kendini gerçekleştirmesinde oldukça etkilidir. Dolayısıyla
mekân, insanın insanla, insanın nesneyle ve nesnenin nesney-
le olan aralıklarının, uzaklıklarının ve ilişkilerinin üç boyutlu
bir anlatımıdır. Bu yüzden bireyin kendini gerçekleştirmesin-
de oldukça önemli bir yere sahiptir.
Kültür ve medeniyetleri yaşatmak üstün fedakârlıkları

36 Demir, Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örneği, 133.


37 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 80.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 251

gerektirir. Bu nedenle özellikle İslam toplumlarında vakıflar


önemli bir görev üstlenmiştir. Birçok sosyal sorumluluk göre-
vi vakıflar kanalı ile icra edilmiştir. Kur’an’da iyilik yapmak,
sadaka vermek, infak ve ihsanda bulunmak gibi başkalarına
yardımı teşvik eden ayetler vakıf müessesesini ortaya çıkar-
mıştır. Özellikle sağlık, eğitim, ibadet, ulaşım ve ticaret gibi
çok yönlü medeni hizmetler vakıflarca yerine getirilmiştir.38
Söz konusu vakıflar aracılığı ile birçok insan kendini gerçek-
leştirme fırsatı yakalamıştır. Bu sayede toplumsal olarak ken-
dini gerçekleştirme başarılmıştır. Bu amaçla camiler, kütüpha-
neler, kervansaraylar, çeşmeler, hastaneler, köprüler ve daha
birçok hayır ürünü kurumlar ve araçlar ortay çıkmıştır. Bun-
ların günümüze kadar gelmesi İslam kültür ve medeniyetine
ve tarihe tanıklık etmesi bakımından önemlidir. Bu tanıkların
yaşatılması gerekir. Kuran’ın emirleri doğrultusunda yerine
getirilen bu tür fedakârlıklar İslam dininin toplumsal boyu-
tunu ortaya koyarken diğer taraftan kendini gerçekleştirmek
isteyen insanlara da rehberlik etmektedir.
İnsan kendini bir mekânda gerçekleştirir. Kendini gerçekleş-
tirmek isteyen bir insan bir vakfiyede yaptığı bir hayırla yaşaya-
bilir. Bir kütüphanede bir kitap, şaşkına bir yol, zorluktan darlı-
ğa bir köprü olabilir. Kendini gerçekleştirmek bir çeşmeden su
olup akmak, bir camide tuğla olmak, bir yetimin midesinde lok-
ma olmak demektir. Kendi elleri ile diktiği bir ağaçta bir yaprak
olmak, bir dal olmak ve ya bir meyve olmaktır. Yetiştirdiği bir
çiçekte renk olmak veya bir gülde kokmaktır. Bu sayede dini
merkeze alan hayat bireysel olmaktan çıkıp aile, çevre, bölge,
ülke sınırlarını aşarak evrensel bir varoluşa kapı aralayabilir.
Bu da Kur’an’ın amaçladığı medeniyetin temelleridir.
Varlık mekânla var. Allah mekândan münezzeh. İnsanı

38 Avcı, Kur’an ve Medeniyet Tarihi, 81.


252 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ruhlar âleminden, ana rahminden, dünyadan, mezardan gelen


ve asıl yerleşecek yeri cennet ve cehennem olan bir varlıktır.
Her insan bu duraklardan geçecek ve kendini gerçekleştirme
şekline uygun bir yerde ikamet edecektir. Mekân bir iyilik ve
secde yeri olabileceği gibi kötülük ve günah yeri de olabilir.
İnsan her durumda bir mekânda kendini gerçekleştirir. İz bı-
rakarak, izleri sürerek izlenerek varır varacağı yere.
Mekânlar insanla konuşur. Bazen, güzel çehresi bazen ürkü-
tücü ve korkunç çehresi ile bir takım mesajlar verir. Mekânlar,
yapılan işin niteliğine göre, melekler ve şeytanlarla doludur.
Allah’ın ordularının karargâhıdır. Her varlığın insanda bir hak-
kı vardır. Varlıkta kendini gerçekleştirme varlığın sende hakkı
kalmamasıdır. Ücretinin ödenmesi amacına uygun kullanıl-
masıdır. Varlığı doğru tanıma, doğru ilişkiler kurma, varlığa
manevi değer yükleme ve kodlarını çözüp okuyabilmelidir.
İnsanın ihtiyaçlarını Allah gidermektedir. İhtiyaçların gi-
derilmesinde kullanılan bütün nimetleri yaratan odur. Mekân
ve mülkün sahibi Allah’tır. Allah insanın kullandığı bütün
nimetleri insanın hizmetine sunmuştur. Sunmaya devam et-
mektedir. Nimetlerin insan hayatındaki varlığını sürdürmesi
Allah’ın rahmeti ve yaratması sayesindedir. Kuran bu konu ile
ilgili olarak su örneğini vererek “Allah suyunuzu yere batırsa
kim getirebilir?” sorusunu sormaktadır. İnsan hayatına nimet
giren ve yararlanılıp tüketilen her şeyde Allah’ın gizli eli var-
dır. İnsandan geriye ne kalırsa insan odur. İnsanın tükettikleri
ve ürettikleri kendini gerçekleştirme biçimidir.
İnsanın yasak ağacı yemesinden sonraki mekânı yeryüzü
olmuştur. Yeryüzü mekânını imar etmek, temiz tutmak, kirlet-
memek, canlı türleri ile dostça geçinme bir ağaç dikme kendi-
ni gerçekleştirmenin diğer bir boyutu olarak karşımıza çıkar.
İnsanın varlığı, israf etmeme, kirletmeme ve zarar vermeme
aksine imar etmedir. Mekânda insanın kendini gerçekleştir-
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 253

mesi varlık ilişkisinde halifelik görevini yapabilmesidir. Hali-


feliği doğal çevreyi sahibini ve onun koyduğu kuralları dikka-
te alarak gerçekleştirmektir.
Mekân seçimi konusunda insan serbest bırakılmış. İnsanın
kendini gerçekleştirmesi için yeryüzü oldukça geniş olduğu
bildirilmiştir. İnsanın bu anlamda insanın ileri sürebileceği ma-
zeretin kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Mekânı ele geçirmesi
değil, mekânı anlamlandırması gerekir. Yeryüzünün tamamı-
nı anlamlandırması, ibadet ve itaatle şenlendirilmesi insanın
mekânsal boyutta kendini gerçekleştirmesidir. İnsan yalınızca
öleceği mekânı seçemez. Hangi mekânda öleceğini önceden bi-
lemez. İnsan bulunduğu mekâna iz bırakır. Mezar ise mekânlar
içinde insanın en özelidir. İnsanın mekâna karşı özlemi mezar
ile giderilir. İnsanın mezarı berzah olarak bir kendini gerçek-
leştirme rahatlığı ve konforu sağlar. Mezar hayatta çalışmanın,
yorulmanın karşılığının alınacağı ilk duraktır. Belki de orada
insanın hatırlamaya, düşünmeye, hafızasını kullanmaya çok za-
manı olacak. Yeryüzü de hafızasında olanları aktaracak. Bir gün
gelecek ve yer haberlerini anlatacaktır.39 Cennet bahçelerinden
bir bahçe ise mezar da insanın kendini gerçekleştirdiği çok özel
bir mekândır. Hac ve umre ibadeti özel mekânlar isteyen iba-
detlerdir. Kâbe ve Kâbe’nin şubeleri olan camiler ve mescitler
inanan insanın kendini gerçekleştirdiği mekânlardandır.
Dünya insana göre bir mekândır. Manevi dünyasını ise in-
san oluşturuyor. Bu nedenle mekânlar önemlidir. Yanlış bir
yerde duran insan kendini gerçekleştiremez. Tıpkı bir tohum
gibi, doğru yere atılması gerekir. Yıllar geçse de bir taşın üze-
rine düşmüş bir tohum bitki olamaz. İnsan da öyledir, kendi-
ni gerçekleştirmesi için yerini bulması gerekir. Kendini nasıl
gerçekleştirecekse öyle bir yere ihtiyacı vardır. Mekânlar üze-

39 Zilzal 94/4.
254 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

rinde yapılan işle değerlenir. O hâlde yapılan işe bakmalıdır.


Yapılan iş değerli değilse Kabe’de de yapsan bir değeri yoktur.
Yanlış yaşadığın takdirde kutsal topraklar mezarın varacağın
sonu değiştirmez. Mekân insana anlam kattığı kadar mekânı
değerli kılan insanın eylemleridir.
2.4. Tarih
Tarih insanlığın ortak geçmişidir. İnsan biraz da orada bu-
lur kendisini. Çünkü aynı, istekler, aynı ihtiraslar ve aynı ne-
denler günümüzde olduğu tarihte de onlar insanları harekete
geçirmiştir. Bir bakıma tarih bizizdir. Çünkü akıp gitmekte
olanın zamanın içinde tarihleşmeyen bir varlık yoktur. Bu an-
lamda tarih dünümüzdür. Dışardan bakan insanlar için tarih
daha çok öğreticidir. Çünkü insan yaşarken sıcağı sıcağına
olayları tam olarak değerlendirememektedir. Ayrıca olayların
sonuçlarını sonraki kuşaklar daha iyi görüp değerlendirebilme
fırsatı yakalayabilmektedir. Olayların soğuması ve dinlenmesi
ile hakikatler daha rahat bir şekilde tespit edilebilmektedir.
Kur’an’da yer alan kıssalar, insanın geçmişi, içinde yaşadığı
zamanı ve geleceği hakkında karar vermesine yardımcı olur.40
Söz konusu kıssalara ile geçmişte yaşanan gerçek olayların in-
san için örnek olması amaçlanır. Kur’an’da kıssaları düşünen
insanlar için ibretlik olaylar olarak görür. Tarihsel bilgi ver-
mek dinin esas amacı değildir. Din, tarihin sadece ibret yönüne
bakar.41 Kur’an kıssalarına serpiştirilen çok değişik rol model-
ler ve olumlu-olumsuz davranış örneklerine dair anlatımlar
her düzeyde okuyucunun kendi çapında hisseler çıkarmasına
imkân vermektedir. Kıssalarda bahsi geçen değişik karakterle-
rin temsil ettiği roller ve bu rollerden kaynaklanan davranışla-
rın yol açtığı sonuçlarla ilgili dramatik aktarımlar okuyucuda

40 Remzi Kaya, “ Kur’an’ı Kerim Kıssaları ve Düşündürdükleri” Uludağ Üniversi-


tesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 11/2 (2002): 31.
41 Yusuf Batar, “Kur’an Kıssalarının Bazı Eğitsel Özellikleri”, İ.Ü. İlahiyat Fakül-
tesi Dergisi,(2016): 83.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 255

kalıcı tutum ve davranış değişikliklerine yol açması içindir.42


Kıssalar etkili eğitim ve öğretim materyali olarak kullanılmıştır.
Kıssalarla verilmek istenen mesaj değer yüklüdür. Bu mesaja
göre; insanların hayat tarzlarında geçmişte belirleyici olmuş
olan değerler şimdi ve gelecekte de belirleyicidir. Değerlerin
bireysel ve toplumsal yaşamın akışında ne kadar önemli oldu-
ğu hatırlatılır.43 Değerler hayır ve şer tarafında rol almış model
şahsiyetler üzerinden kıssalar aracılığı ile somutlaştırılır.44
Kıssayı eğitim ve öğretim açısından etkin kılan sebepler-
den biri de insanın her türlü davranış kazanımında taklit ve
özdeşim kurmaya meyilli olmasıdır. İnsanların özdeşim kur-
duğu, taklit ettiği benzemeğe çalıştığı kişi ve toplumların son-
larının ne olduğu gösterilir. Çünkü hazlar, şehvetler, ihtiraslar
ve arzular nesne ve araç değiştirse de insanlarda temel kalıcı
özellik olarak yaşamaya devam eder. Kıssalardaki rol model-
lerin yaşadığı duygu ve düşünceleri okuyucuya aktarılarak
okuyucunun duygu ve düşünceleri eğitilmek istenmiştir.45
Kıssaların diğer bir eğitici sonucu ise insanlara karşılaştır-
ma imkânı vermesidir. Kur’an’daki kıssalarda tarihte yaşan-
mış olaylar arasından seçilmiş, ideal yaşantıların ve ideal in-
sanların bulunduğu, örnek teşkil edecek olaylar ele alınmış bu
olaylarda iyi ve kötü davranışlar göz önüne serilerek karşılaş-
tırmalar yapılmıştır.46 Bazen de söz konusu karşılaşma işlemi
okuyucuya bırakılmıştır.
Tarih olaylardan kişilerden yer tarih bildirerek haber verilir.
Olayların neden ve sonuçları üzerinde durulur. Elbette her ola-
yın bilimsel alanları ilgilendiren tarafları bulunur. Ahlak ve de-

42 Batar, age, 100.


43 Batar, age, 84.
44 Mustafa Baktır, “Kur’an’da Tanıtılan Model Şahsiyet Hz. İbrahim”, Ekev Akade-
mi Dergisi 7/14( 2003): 45.
45 İlhami Günay, “Kur’ân-ı Kerîm’de Gençlerin Duygu Gelişimi ve Eğitimi”,
(2015): 455.
46 Adem Akıncı, “Kur’an’daki Kıssalar ve Din Öğretimindeki Yeri”, Harran Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (2004): 46.
256 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ğerler açısından da tarihi olaylar ahlaki derslerle doludur. Zama-


nın içinde kalan bazı kişi ve toplumlar olumlu ve olumsuz değer
tercihleri beraber günümüze kadar yaşatılmıştır. Âdeta iyi ve kö-
tünün ölümsüzlüğü ortaya konmak istenmiştir. Çağdaş insanın
da iyi ve kötü değerlerinin nasıl yaşatılacağı gösterilmiştir.
3. Din ve Toplum Etkileşimi
Sosyalleşme ile din birbirini karşılıklı olarak etkiler. Top-
lumsal hayatın başarıya ulaşmasında sosyalleşmenin başarı-
lı olmasında din çok önemli bir yere sahiptir. Din de toplum
içinde sosyalleşme sürecinde öğrenilir. Dinsel tutum ve davra-
nışlar toplum içinde kazanılır. Birey hayatı boyunca içinde ya-
şadığı toplumun zihniyet yapısını, inançlarını, sosyo-kültürel
normlarını, değerlerini ve davranış kodlarını öğrenip içsel-
leştirirdir. Dinsel sosyalleşme sürecinde kişi toplumun dinsel
kültürünü kazanır ve bu kültürü kişiliği ile bütünleştirir ve
böylece dinî hayatında toplumsal çevreye uyum sağlar.47 Ayrı-
ca nasıl din ile toplum arasındaki ilişkiler statik olmadığı için
din ile toplumsal değişim arasındaki ilişkiler de statik değil,
dinamiktir.48 Dini anlayışlar toplumu etkilediği gibi toplumsal
değişmeler de din anlayışlarını etkiler. Bu durum toplumun
doğal üyesi olan aile ve bireyleri de etkilemektedir.
Din ile toplum arasındaki ilişki çok farklı şekillerde ortaya
çıkabilir. Her ne şekilde olursa olsun dinin toplumsal yapıyı
etkileyici rolü değişmez bir sonuçtur.49 Din insana herkesin
herkese karşı ve rakip olduğu bireycilik yerine her bir insanın
diğer bütün insanların geleceğinden şahsen kendisini sorum-

47 Ejder Okumuş, Din ve Sosyalleşme, International Periodical For The Langua-


ges, Literature and History of Turkish or Turkic, (2014): 443.
48 Ejder Okumuş, “Toplumsal Değişme ve Din”, Elektronik Sosyal Bilimler Der-
gisi, (2009): 325.
49 Hasan Kayıklık, “Bireysel Dindarlığın Boyutları ve İnanç Davranış Etkileşimi”
İslami Araştırmalar Dergisi, 19/3 (2006): 491-499.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 257

lu olduğu samimi bir topluluk öngörür.50 İnsanların kurduğu


ya da bir şekilde kurumsal yapısından etkilendiği evlilik, aile,
akrabalık ilişkileri ve devlet gibi kurumların yapısı, çoğunluk-
la toplumda yaygın olan dini tecrübenin meydana getirdiği
zihniyetle yakından ilişkilidir. İslam dini söz konusu olduğun-
da ise toplum ve kurumları üzerinde dinin yaygın etkisi daha
bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır.51
Din diğer kurumlar gibi bağlılık üreten bir işlevsel yapıda-
dır. Kişilere belli bir kimlik kazandırma da ve en önemlisi ki-
şinin kendini gerçekleştirmesinde beşeri alanla birlikte etkide
bulunmaktadır. Dolayısıyla beşeri alanı dinden ayrı tutmak
mümkün değildir. Bir din sosyal yapıyla ne kadar fazla bütün-
leşmişse, insanın günlük davranışının dini motiflerle tanım-
lanması da o kadar olağandır.52 Günlük hayatı ve hayat faali-
yetlerini düzenleme noktasında dinler birbirinden ayrılır. Bazı
dinler yalnızca içsel bir inanç olarak kabul gördüğünden sosyal
hata ve toplumsal ilişkilere müdahil olmaz. Örneğin İslam dini
bireysel ve toplumsal hayatın her alanı ile ilgili düzenlemeler
içerdiğinden toplumsal hayatın şekillenmesinde daha etkilidir.
Sosyal açıdan bakıldığında din insanlar için farklı fonksiyonları
yerine getirmektedir: Anlam verme işlevi, kimlik kazandırma işlevi,
yapısal işlevler ve kültürel işlevler örnek verilebilir.
Dinler, içinden çıktıkları sosyal, siyasi, ekonomik ve kül-
türel sınırların dışına doğru yayıldığı andan itibaren yeni
kültürel koşullarla karşılaşırlar. Bu karşılaşmalara ya uyum
sağlar ya da çatışma yaşanır ve başa çıkmanın yolları aranır.53
Örneğin İslam tarihinde toplumsal değişim ile din arasındaki

50 Roger Garaudy, çev. Cemal Aydın, İslam Dünyasının Yükseliş ve Çöküşleri, (İs-
tanbul: Timaş yayınları, 2019) 174.
51 Selim Eren, “İnanç ve Sosyo-Kültürel Çevre Etkileşimi”, C. Ü. İlahiyat Fakülte-
si Dergisi 11/1 (2007): 129-152.
52 Fazlı Polat, Sosyal Değişim ve Din İlişkisi, Erzurum 2002, s.s.30-31.
53 Abuzar, “Dinin Sosyal Yaşam Üzerindeki Etkisi”, 150.
258 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

karşılıklı etkileşim yaşandığı gözlenir. Mekke’de inen ayetler


ile Medine’de İslam toplumunu inşa edildiği dönem arasında
önemli farklılıklar vardır. Mekke dönemi İslâm ümmetinin ana
dokusunun oluşturulduğu ilk kuruluş dönemidir. Mekke’den
Medine’ye hicrete kadar toplumsal tepki ve tutumlar dikkate
alınmıştır. Cahiliye toplumunun geleneksel putperest din ve
dünya görüşü ve hayat tarzına karşı tevhit inancını esas alan
ilahi vahiy rehberlik etmiştir. Vahiy, toplumsal değişimin ihti-
yaçlarına uygun bir şekilde yirmi üç yıl tedrici olarak devam
etmiş, Arap toplumunun dinî, sosyal, siyasal, kültürel, ekono-
mik, edebî, ahlakî vs. yönlerinin yapısal değişiminde temel bir
faktör olarak rol oynamıştır.54
Din, kendi anlayışına uygun bazı ilkeler, davranış kalıpları
ve kurallar ortaya koyarlar. Söz konusu ilke ve kurallar top-
lumsal hayatta sosyal davranışlar olarak ortaya çıkar ve sosyal
hayatı etkiler ve değiştirir. Toplumsal yapıda oluşan bu deği-
şim diğer toplumsal kurumları da etkiler. Çünkü toplumsal
yapı, kendisini oluşturan unsurların karşılıklı olarak birbirini
etkiledikleri bir bütündür. O halde dinî alanda meydana ge-
len değişmeler, mevcut sosyal yapı üzerinde etkili olduğu gibi,
sosyal yapıdaki değişmeler de ister istemez dinde birtakım
yapısal değişimlere neden olur.55 Toplumsal değişmenin din
üzerindeki etkileri din ve toplumun uyum ve uyumsuzlukları
bağlamında gerçekleşebilir. Toplumların yapısal değişmelerin-
de meydana gelen farklılaşma aynı zamanda dini de etkileye-
bilir. Örneğin günümüzde toplumların yapısında modernleş-
me ve küreselleşme realiteleri hızlı bir toplumsal değişme sü-
reci yaşanmasına neden olmakta din anlayışları üzerinde etkili

54 Okumuş, “Toplumsal Değişme ve Din”, 333.


55 Abdurrahman Güneş, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Elâzığ 2014 c.
24, s. 1.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 259

olmaktadır.56 Özellikle bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler


ve kitle iletişiminin daha etkin ve yaygın hale gelmesi, toplum-
sal değişmeleri de hızlandırmakta, bu gelişim ve değişmeler
beraberinde ahlaki değerlerin değişmesine neden olmaktadır.57
Din bazı düşünürlere göre bazı durumlarda istikrarı, ge-
leneği ve statükoyu devam ettirme aracı olarak görülür. Dini
sadece istikrarı korumaya yarayan bir kurum olarak değer-
lendirenlere göre din toplumsal değişim önünde bir engeldir.
Dinin muhafazakâr bir yönü olduğu inkâr edilemez bir ger-
çektir. Ancak her din için bu yargı geçerli değildir. Örneğin İs-
lam değişmeyen ahlaki ilke ve değerler merkezinde her türlü
olumlu gelişmeye insanlığa faydalı bilimsel çalışmalara ve işe
yarar teknolojiye açıktır. Dini bir otorite olmadığı için de farklı
düşünce, anlayış ve yorum zenginliğine hem tarihte hem gü-
nümüzde müsaade etmiştir.58
Dinlerin en önemli sosyal işlevlerinden biri de insanlarına
çeşitli toplumsal durumlarda, değişik toplumsal olaylar karşı-
sında takip edecekleri tutum ve tavırları belirleyen bir zihni-
yet ve dünya görüşü kazanmalarına aracılık etmesidir. Dinin
kazandırdığı söz konusu zihniyet ve dünya görüşü ile sos-
yal olaylara karşı tavır ve tutumlar geliştirilir; aile, ekonomi,
eğitim, siyaset, sanat, ahlak gibi toplumun temel kurumlarını
etkileyecek şekilde etkili olur.59 Görüldüğü üzere din-toplum
ilişkileri etkileşimsel ilişkiler olup din toplumu, toplumun kül-
türünü, toplumsal kurumlarını, toplumun norm ve değerlerini
etkilediği gibi onlarda dini etkilemektedir. Bu durumda dinin

56 Abuzar, age, 150.


57 İbrahim Erol Kozak, İnsan, Toplum, İktisat, (Adapazarı: Değişim, 1999), 225.
58 Harun Tunç, Toplumsal Değişim Sürecinde Din ve Toplumsal Cinsiyet, (Yüksek Li-
sans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2013), 41.
59 Ejder Okumuş, Toplumsal Değişme ve Din, (İstanbul: İnsan Yayınları, 2003), 68.
260 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sosyal boyutundan bahsedildiğinde, onun gerçekte toplumla


karşılıklı ilişkilerinden ortaya çıkan boyut anlaşılmaktadır.60
Din, insanın bireysel ve toplumsal alanda daha huzurlu ve
mutlu yaşamasını amaçlar. İnsanın mutlu olması da ancak için-
de yaşadığı toplumun huzur ve barış içinde olması ile müm-
kün olabilmektedir. Birey-toplum arasındaki bağımlı ilişkide,
insanın her yönü ile dengeli bir ilişki içinde olmasını gerektirir.
Bireyin manevi dünyasının sağlıklı ve dengeli olabilmesi için,
dini duygu ve düşüncesinin geliştirilmesi önem arz etmekte-
dir. Toplumun teorik ve pratik din anlayışı ve dini hayatı da
bireyin din duygusunu ve dini hayatını etkilemektedir.61
Toplumsal bağlamda kendini gerçekleştirme bir barış
hâlidir. İnsanın kendisi, Allah, insan ve doğa ile barış insanda
mutmain bir ruh hali ve ahenklilik oluşturur. Bu toplu barışı
özellikle insan ilişkilerine yansır. Hırçın olmayan Allah için
seven Allah için kardeş olan ve Allah için birbirleri ile dost
olan insanların sayısını artırır. Âdeta her ilişkiden huzur ve
sevinç fışkırır. Bu sonuca ise insan ancak değerler aracılığı ile
ulaşabilir. Barış bütün ilişkilerde her türlü, zulmü, ayrımcılı-
ğı ve sömürüyü ortadan kaldırmadan gerçekleştirilemez. Bu
anlamda değerler bağlamında insanların birbirlerine destek
olmaları haksızlıklar karşısında güç birliği yapmaları gerekir.
Dinin bireyse bireysel bilinçlerdeki anlamı ile toplumsal
kurumlardaki varlığının anlam ve değeri birbiri ile uyumlu
olduğu zaman insanlar arasında barış huzur ve güven ortamı
artar. Çatışmalar daha az yaşanır. Dinin insan hayatındaki iş-
levsel vazifelerini dile getirmek için William James tarafından
söylenen “İnançlar doğru oldukları için işe yaramazlar, işe
yaradıkları için doğrudurlar.”62 yargısına katılmak mümkün

60 Okumuş, age, 98.


61 Ramazan Bulut, “Okulda Din Öğretiminin Toplumsal Temeli ve İşlevleri”,
Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 4/1 (2011), 20-37
62 Ali Köse, “XXI. Yüzyıl Türkiye’sinde Gelenekle Modernite Arasında Din Algı-
ları ve Dindarlık Formları: Sosyolojik Bir Bakış”, Marmara İlahiyat Fakültesi
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 261

değildir. Geçici bir süre olsa da toplumsal ihtiyacı karşılayan


bir yanlış bir inanç sonuçta o topluma zarar verir. Bu nedenle
ancak doğru inançlar hem bu dünyada hem de ahirette işe ya-
rayabilir. Din adına üretilmiş hurafeler ve asılsız bilgi ve uy-
gulamalar insanlara ancak acı yaşatırlar.

4. Sosyal Alanda Kendini Gerçekleştirme


4.1. Sosyal Etkiyi Yönetme
Birey ve toplum birbirini tamamlayan unsurlardır. Bireyin
kendisini gerçekleştirmesi çoğu zaman toplumun kendisini
gerçekleştirmesine bağlıdır.63 Çünkü birey kendini gerçekleşti-
rirken içinde yaşadığı toplumdan güç alır. Toplum realitesinde
dünya görüşü, kültür ve medeniyet kavramları ön plana çıkar.
Bireysel olarak kendini tanımak kendini gerçekleştirmek için ne
kadar önemli ise toplumsal kimliği tanımak da o derece önem-
lidir. Toplumsal olarak kendini gerçekleştirmek için içinde ya-
şanılan toplumu tanımak gerekir. İnsan sosyal ve kültürel bir
düzen içinde doğar ve bu ortamın etkilerine açık olarak yetişir.
İnsanın kendi olumlu ve olumsuz yönleri ile sosyal ve kül-
türel çevresini tanıması insanın kendisini gerçekleştirmesine
katkı sağlar. Başkalarını tanımak insanın kendisini tanımasına
aracılık yapar. İnsan ne kadar çok insan tanırsa o kadar kendi-
ni tanıyabilir. İnsan kendisini insanlardan öğrenir. Bu nedenle
ne kadar çok kişi ile tanışırsa o kadar kendisini tanımış olur.
Örneğin başkasının yaptığını ve başardığını gören insan kendi-
sinin de yapabileceğine ve başarabileceğine inanır. O işi imkân
dâhilinde görür. İnsan başkasını tanımadan kendisi olamaz.
Çünkü kendimizi tanıma bilincimizin ötekine açılan çok derin
ve kuşatıcı bir tarafı vardır. Aslında biz tek başımıza değil bütün

Dergisi, (Aralık 2015): 7.


63 Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel Öğ-
renme”, 94.
262 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

insanlıkla bir ve beraber kendimizi tanıyabiliriz. İnsan başkala-


rını tanıdığı kadar kendisini tanır ve kendini gerçekleştirmede
önemli bir bilgi elde etmiş olur. Her insan hem peygamberler-
den hem firavun ve nemrutlardan bir parça taşır.
Eski çağlardan beri din, dinî inançlar, ibadetler, dini ku-
rumlar ve bunların sosyal hayata etkisi ile toplumun bunlara
karşı etki ve tepkileri üzerinde düşünülmüş ve çeşitli çalışma-
lar yapılmıştır. Eski Yunan düşüncesinden günümüze kadar
din-toplum ilişkileri ele alınmıştır. Örneğin Eflatun, felsefe,
ahlak ve siyaset sisteminin temeline dini koymuş din ve dinin
toplum ilişkilerini ele almıştır. Aristo da hakkındaki görüşleri-
ni daha çok metafizik ve psikolojik temellere dayandırmıştır.64
Günümüzde dinin insan yaşamında hemen her alanla ilgisi
farklı çalışmalarla ortaya konulmaktadır.
Gerçekten de din ve toplum ilişkilerinin çok daha özel bir
anlamı vardır. Çünkü din hem bireye hem de topluma hitap
eden bir kurumdur. İnsanın ürettiği kültürel değerlerin tama-
mı ile iç içedir. Toplum da tıpkı bireyin bedeni gibi âdeta canlı
bir organizma gibidir. Bu nedenle toplumsal olay ve olgularda
sürekli bir değişme ve hareketlilik görülür. Toplumsal davranış
örnekleri, toplumsal yapılar, toplumsal sistemler, toplumsal ku-
rallar, toplumsal algılar, toplumsal ilişkiler sürekli olarak değiş-
me sürecindedirler. Ancak bu değişme her alanda ve her zaman
açık ve kesin olmadığı gibi, hız bakımından da her devirde aynı
değildir.65 Toplumun kaldıramayacağı hızdaki değişimler top-
lumsal yapıları derinden etkiler, hatta bazen toplumsal çözülme-
lere de neden olabilir. Aynı şekilde toplumlarda meydana gelen

64 Celil Abuzar, “Din-Toplum Etkileşimi ve Eğitimi”, Harran Maarif Dergisi,


(Aralık 2017): 51.
65 Vahap Sağ, “Toplumsal Değişim ve Eğitim Üzerine”, Sivas Cumhuriyet Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (Mayıs 2003): 13.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 263

ani değişimler, kayıplar, travmalar, yoksunluklar ve kazançlar


da toplumsal hayatı olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Toplumsal alışkanlıklar da insanın kendini gerçekleştirme-
sinde ayak bağı olabilir. Alışkanlık zırhını giymiş toplumlara
kelimeler işlemez. Alışkanlık, insana irade ve akıl tutulması
yaşatır. Alışkanlık sayesinde insanın diğer varlıklardan en
önemli iki farkı ve melekesi olan akıl ve irade bir işe yaramaz
duruma gelebilir. İnsan alışkanlıklarının kulu ve kölesi olur.66
Bu nedenle toplumsal alışkanlıklar insanın kendini geliştirme-
sini engelleyebilir. Kendini gerçekleştirme sosyal faaliyetler
ile kazanıldığı için nihai planda bunun hedefi de toplumdaki
istenmeyen alışkanlıkları değiştirmek olacaktır.67 Bu anlamda
kendini gerçekleştirme toplumdaki istenmeyen alışkanlıklara
bireyin vereceği dirençle sağlanabilir. Taklit sosyal bir batak-
lıktır. Tarihte ve günümüzde yaşayan insanlar bize ilham ve-
rebilir. Ancak her yönü ile hiçbir insan diğerine örnek olamaz.
Her insan kendi potansiyel ve yeteneklerinin ve çağının insa-
nı olmalıdır. Kendini doğmadan öldürmemelidir. Bu anlam-
da kendini gerçekleştirme önemli ölçüde sosyal etkiyi; bilgi,
bilinç ve değerler bağlamında sürdürmeyi gerektirir. Sosyal
etkileşim bağlamında ele alındığında kendini gerçekleştirme
kimi durumlarda karşı olmak kimi durumlarda katkı sağla-
mak ve kimi durumlarda ise katılmak ve uyum göstermektir.
Kur’an’da atalara ve geleneklere körü körüne bilinçsizce
bağlanmamayı eleştirel yaklaşım ve sorgulayıcı bir tutum ile
doğruluklarının gözden geçirilmesi önerilir. Her bireyin kendi
aklını kullanması istenir.68 Sosyal çevre ile gelişen bazı olum-
suz uygulamalar bireyin davranışlarına etki eden en önemli
unsurdur. İnsanın eğitildiği çevrenin etkisinde kalarak yaptığı

66 Ömer Demir, “Din Eğitiminde Alışkanlık Bilinci”, Ekev Akademi Dergisi (2014) : 79.
67 Adnan Aslan, Küreselleşmenin Neresindeyiz, (İstanbul, İnsan,2012), 139.
68 Bakara 2/170, Maide 5/104.
264 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

bilinçsiz, amaçsız, taklit uygulamalar eğitimle birlikte düzel-


tilmediğinde yanlışta ve hatada ısrar eden birey ve gruplar or-
taya çıkmaktadır. Yanlış ve batıl inanışlar, bidat ve hurafeler,
yanlış dini adet ve gelenekler hep bu yolla yerleşip kökleşir-
ler. Etkileşimi olumlu yöne yöneltmek için çok ciddi çabalara,
akılcı ve tutarlı etkin tedbirlere ihtiyaç vardır.69
İnsan, birçok boyutuyla içinde bulunduğu çevrenin ürü-
nüdür; beşeri çevrenin kendisine sunduğu imkân ve fırsatlar
oranında kendi yeteneklerini geliştirir. Çevre insanın kendini
gerçekleştirmesinde kolaylaştırıcı veya zorlaştırıcı olabilir. El-
bette insan hiçbir koşulda çevrenin kulu kölesi değildir. Bu ne-
denle ahirette yanlış yapanların, hüsrana uğrayanların kendi
toplumlarını mazeret olarak ileri sürmeleri geçerli bir mazeret
olarak kabul edilmemektedir.70 İnsan kendisini etkileyen her
şeyden daha güçlüdür. Ancak etkinin varlığı da inkâr edile-
mez bir gerçektir. Birey kendini güçlendirdiği ve direnç gös-
terdiği takdirde çevresini ve tüm etki alanların etkisini azalta-
bilir. Hatta olumlu bir fırsata dönüştürebilir. İçinde yaşanılan
toplumun kültürel yapısı, gelişmişlik düzeyi, bilgi seviyesi ve
tarihi tecrübe ve birikimi bireyin kendini gerçekleştirmesinde
önemli fırsatlar yaratabileceği gibi engeller de oluşturabilir.
İnsanın ne olmak istediği kadar toplumun bireyi ne yapmak
istediği de devreye girer.
Sosyal çevre sürekli değişir. Her değişim yeni sorumluluk-
ları ve yeni ilişkileri gerekli kılar. İnsanın kendini tanıması için
gerekli bilgilerden bir diğeri ise içinde yaşadığı çağın ahlaki ve
dini zaaflarını ve sorunlarını bilmesidir. Birey olarak kendi-
ni, içinde yaşadığı toplum ve kültürel çevreyi ve kendi çağını
iyi tanıması fırsat ve imkânlarından yararlanmasını gerektirir.

69 Suat Cebeci, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, (Ankara: Akçağ, 2015), 16.
70 Nisa/97.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 265

Aynı zamanda kendi engelini, kültürel engelini ve çağının en-


gellerini de aşmasını gerektirir.
Özgürlük hem kaçışı ve kurtuluşu hem de yakınlaşmayı ve
bağlanmayı barındırır. Fakat önemli olan neden uzaklaşılıp
neye yaklaşıldığıdır. Bu bağlamda insan onuruna yaraşır olan
özgürlük, kişisel, çevresel ya da kültürel sınırları hiçe sayarak;
onları tepkici bir yaklaşımla yıkarak aşmayı değil, olumlu bir
yaklaşımla imkânlar ölçüsünde değerler merkezinde davranış
alanını genişletebilmektir. Bu çerçevede ele alındığında özgür-
lük değersiz olan bir şeyden kaçarak ondan daha değerli olan
bir şeye yönelik özgürleşmek anlamına gelir.71 Melekler ahiret
gününde günahkârlara şöyle seslenir: “Allah’ın arzı-yeryüzü
geniş değil miydi?”72 Yani neden o toplumun içine sıkışıp kal-
dın? Neden değerlerini özgürce yaşayabileceğin topraklara ve
kültürlere hicret etmedin?
İnsan başkalarının tecrübeleriyle yaşadığı müddetçe kendi
ellerini yine kendisi kelepçeleyen mahkûm gibidir. Çünkü öz-
gür olmayan insan üretemez, kendisini nifaktan kurtaramaz,
tefekkür edemez; demek o ki içtihat yapamaz. İnsanın bireysel
içtihadı yıkıp dökmek değil, ufak tadilatlar yaparak onarmak
ve güzelleştirmektir.

4.2. Dinî Sosyalleşme


Dinî sosyalleşmede birey toplum içinde yaşarken sadece
kendi istekleri doğrultusunda değil toplumsal değerlerle de
uyum içerisinde hareket etmek zorundadır. Din özerkliği hem
bireyi hem kendi hem de üyesi olduğu aile ve toplumdan ba-
ğımsız düşünmez. Birlikte hayır üretecek, herkesin faydasına
olacak şekilde düzenlemiştir. Bu nedenle anne ve babanın rıza-

71 Faruk Vural, “Kur’an-ı Kerim Perspektifinden Düşünce ve Özgürlüğü”, EKEV


Akademi Dergisi, (2015):77.
72 Nisa/97.
266 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sı Allah’ın rızasıdır. Hayır üzere yaşayan bir toplumun rızası


da Allah’ın rızasıdır. İçinde yaşadığı topluma hayırlı olan bir
mümin en hayırlı bir mümin olarak tanımlanmıştır. Yani din
bir taraftan özerk benlik gelişimini savunurken diğer taraftan
da toplumla uyum birlikte iyi oluş için gerekli görülmüştür.73
Bu nedenle özerklik ne aileden kopma ne de toplumsal iliş-
kileri yok sayma olarak görülmez. Özerklik birleştiriyorsa ve
birlikte yaşama ulaştırıyorsa birlikte mutlu olmada işe yarı-
yorsa değerlidir.
İslam dininin beşer tabiatına uygunluğu toplumsal anlam-
da da geçerlidir.74 Dinî değerler insanlar arasındaki ilişkide,
tartışma, karşı çıkma, kaba davranma, sert konuşma ve düş-
manca tavır takınmayı uygun görmez. Aksine yumuşak ve
dostça bir tavır takınmayı, tatlı dil ve güler yüz göstermeyi
öngörür.75 İnsanlar hakkında olumlu düşüncelere sahip olmak,
önyargı ve zanla hareket etmemek,76 olumsuz yönleri üzerin-
de yoğunlaşmamak, kendisine bir haber getirilirse araştırmak
insan ilişkilerinde istenilen özelliklerdir.77 Birbirine yaklaşma
ve iletişime geçmenin ilk adımı olarak selamın en güzel şekil-
de alınıp verilmesi öğütlenir.78 Din insanları, selamlaşmaya,
iletişime, sosyalleşmeye teşvik eder. Böylece insandan insana
taşıyarak medeniyete katkı sağlar.79 İnsana yaklaşan Allah’a
yaklaşmış demektir. Her insanın olumsuz taraflarının yanında

73 Kocayörük, “Öz-Belirleme Kuramı Açısından Ergenlerin Anne Baba Algısı ile


Duyuşsal İyi Oluşları Arasındaki İlişki”, 24-37.
74 Mehmet Aydın, “Din ve Toplum İlişkisi”, Selçuk Üniversitesi edebiyat Fakültesi
Dergisi 3(Eylül 1986): 52.
75 Kırca, “Kur’an’a Göre Din Eğitiminin Genel Prensipleri”, Diyanet İlmi Dergi,
(1987): 12.
76 Hucurat 49/12.
77 Ahmet Özdemir, “Kur’an’da İnsanın Toplumsal Kimliği”, Gaziosmanpaşa Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (2017): 153.
78 en-Nisâ 4/86.
79 Ömer Demir, “Din Eğitiminde Öğrenmeyi Etkileyen Bazı Etmenler”, Eğitim ve
İnsani Bilimler Dergisi 4/ 7 (2013): 77.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 267

olumlu yönlerinin de olabileceği göz ardı edilmemesi gereken


bir husustur. Olumsuzluklarına rağmen insanlarla iyi ilişkiler
kurulması, istenen, arzu edilen bir durumdur.80
Kendi yaşadığı çağı tanıyıp kendilerini geliştirme kabiliyeti
olan toplumlar kendi sorunlarını kendi değerleri ile çözebilir,
kendi hukuk düzenlerini kurabilir ve ahlak kurallarını ve an-
layışlarını işletebilir. Aynı duygu, düşünce ve kültürü benim-
seyerek bir araya gelen insanlar, kendilerine has bilim, sanat,
teknoloji ve edebiyat anlayışı geliştirebilirler. Ortak bir tarihi
bilinç ve gelecek ideali ile hareket edebilirler.81 İşte bu bağ-
lamda kendini gerçekleştirmek değerler bağlamında yeni ne-
sillere gönül aktarımı yapabilmek ve onlarda yaşayabilmektir.
Omuzlarda birikmiş ilahi dava sorumluluğunu genç nesillerin
omuzuna aktarabilmektir.
Allah inanan insanlardan iyiliklerin çoğalması ve kötülük-
lerin azalması için yarış halinde olmalarını istemektedir. İnsa-
nın temel gayesi de bu olmalıdır. İyilik yapmayan insanı ilahi
sevgisizlik ve tehlikeli bir son beklemektedir.82 Bu nedenle
dinin amaçlarının birçoğu sosyal niteliklidir. İyiliğin doğru-
luğun değerlerin desteğini Allah’tan alıp halka yansıtmadır.
Bu nedenle ibadetlerin toplumsal sonuçları vardır. En önemli
sonucu erdemli ve ahlaklı bir hayat yaşamaya vesile olmaları-
dır. Salih ameller insan ilişkilerinden kazanılır: “Kitaptan sana
vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz ha-
yasızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden
önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.” 83 Kur’an’da Allah’ın bu-
yurduğu gibi namaz sadece bedenle kılınan ve sadece bedene

80 Özdemir, “Kur’an’da İnsanın Toplumsal Kimliği”, 153.


81 Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, “Toplum Hayatımızda Dinin Yeri ve Din Eğitiminin
Önemi”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (1998): 45.
82 Bakara 2/195.
83 Ankebut 29/45.
268 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

etki eden ve gösteriş için yapılan bir ibadet değildir. İnsanı kö-
tülüklerden koruması, insanı iyi işlere yönlendirmesi namazın
hikmetlerindendir. Kur’an’da Allah’ın haram helal kıldığı şey-
lerde bile sadece yasak ve kural ilişkisi yoktur. Helal kılınan
şeyler insana ve topluma faydası olurken, haram kılınan şey-
lerin ise insana ve toplum sağlığına ve kendisine zararı olan
şeylerdir. Bir insan kendi özgürlüğünü ve bütünlüğünü kay-
betmeksizin başkalarına karşı ne kadar değer verirse ve onlar-
la ilgili olursa kendi bilinçaltında da kendine yabancı kalmaz.84
Çevresini kendi gibi değerli gördüğü için kendilik sınırlarını
genişletmiş olur. İnsan diğer insanlara değer verdikçe kendi-
ne değer vermiş olur. Diğer insanların sorunları ile ilgilenip
sorunlarını çözdükçe kendisi de mutlu olur. Her karşılaşma
insana yeniden döner. İnsanın insanlara sunduğu her tekrar
gelir kendisini bulur. Din insanın tüm yönleriyle değerliliğine
işaret edilirken başkalarının da değerli olduklarının farkında
olmasını ister. Diğer insanların haklarına dikkat etmesini ve
ilişkilerinde onlara karşı saygılı davranmasını ister. Böylece
hem kendine hem de başkalarına saygı göstermeyi ilişkilerin
temeline yerleştirir.85 Alay, kibir, lakap takma, zulüm, su-i zan
gibi tutumlar başkalarına yapılan haksızlıklar olmakla bera-
ber insanın kendini gerçekleştirmesinin de engelleridir.

4.3. Sosyal Bilince Katkı Sağlama


Dinde insanın kendini gerçekleştirmesi başkalarının ya-
pacağı hayırlı işlere katkı sağlaması ve aracılık etmesi, iyi-
liğe teşvik etmesi ile olur. Din bireyin bencilce kendi kurtu-
luşunu, refah ve mutluluğunu başkalarını da dikkate alıp
düşünmeden amaç edinmesini doğru bulmaz. Başkaları in-

84 Hüseyin Karataş, Sömürge İnsan, (İstanbul, Peri Yayınları, 2010), 13.


85 Ali Ayten, “Kendini Gerekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğrencileri Üzerine Bir
Araştırma”, (2005): 187.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 269

sanın kendini gerçekleştirmesine vesile olur. Nitekim Allah


Maide Suresi’nde şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler!
Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun
yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz.” Bu durum yal-
nızca maddi paylaşımını içermez aynı zamanda bilgi, gör-
gü ve tecrübelerin de paylaşılmasını içerir. Bu nedenle bil-
gi paylaşımı, davet, irşad, tebliğ, sosyal öğrenme, uyarma,
müjdeleme, emr-i bil maruf gibi kavramlar öne çıkar. Bu gö-
rev bilinci ile inandığı dini, diğer insanlara da ulaştırmak ve
sevdirmekle yükümlü olan her Müslüman bu davet işini en
iyi bir şekilde gerçekleştirmelidir. Kur’an bu işin hikmetle,
güzel öğütle yapılmasını kötülüklerle en güzel şekilde mü-
cadele edilmesini istemektedir.86 Çünkü bilgisiz, hikmetsiz,
kaba davetle, taassupla hareket etmenin faydası olmaz; hatta
zararı olur. Hikmet, tatlı dil, güzel üslûp gönülleri etkiler, in-
sanları yumuşatır, yoldan çıkmışları yola getirebilir.87 Allah
gönülleri etkilemede üslubun önemini Hz peygamber üze-
rinden şöyle vurgulamaktadır: “Allah’ın rahmeti sayesinde
sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli
olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.”88 Bir din
eğitimcisi ve tebliğcisi olan Hz. Peygamberin örnek davranı-
şı ve insanlara karşı tutumu örnek gösterilerek yumuşak ve
dostça tavır takınmanın peygamberlerin en belirgin özellik-
lerinden biri olduğu belirtilir. Örneğin Kur’an’ın her yönü
ile eleştirdiği Firavun’a karşı bile yumuşak bir üslup kulla-
nılmasını istemiştir: “Yine de ona söyleyeceklerinizi yumu-
şak bir üslûpla söyleyin, ola ki aklını başına toplar veya içine

86 Nahl 16/125.
87 İbrahim Memiş, “Hikmet Kavramı Hakkında Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif-
ler Işığı Altında Bir Analiz”, Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlmi
Mecmuası, (2008): 284.
88 Al-i İmran 3/159.
270 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

bir korku düşer.” 89 “Sen onlara sırf Allah’ın lütfu sayesinde


yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüp-
hesiz etrafından dağılıp giderlerdi…” 90 Bir din eğitimcisi ve
tebliğcisi olan Hz. Peygamberin örnek davranışını ve insan-
lara karşı tutumunu, Allah bu şekilde övmüştür. Yumuşak
ve dostça tavır takınmak, Hz. Peygamber’in en belirgin özel-
liklerinden biriydi.91 İnsanlar arasındaki ilişkide, yumuşak
ve dostça bir tavır takınmak, tatlı dil ve güler yüz göstermek
Kur’an’ın getirdiği temel prensiplerdendir. Tartışma, karşı
çıkmak, kaba davranmak, sert konuşmak ve düşmanca tavır
takınmak İslami tebliğde yer almaz. Üstelik eğer bu ilişki,
eğitim ve öğretim ilişkisi ise söz konusu kurallara daha çok
dikkat edilmesi gerekir.92
Hikmetle davet etme, akla uygun olmayı, dinî delillerle
gerçeği açıklamayı, şüpheleri ortadan kaldıran sağlam bilgi ile
gerekçelendirmeyi, tefekkürü, etkili iletişim becerilerini; sami-
miyetle iyi, doğru ve güzeli yaşamayı ve muhasebe yapabil-
meyi gerektirir. Dinî bilgiyi hikmetle paylaşmayı, muhatabın
seviyesine ve anlayış düzeyine uygun, aklı ve vicdanı hare-
kete geçiren, ikna ve tatmin edici, ölçülü ve dengeli bilimsel
yaklaşım ve söylem olarak anlamak mümkündür.93 Bu nokta-
da devreye giren böyle bir bilinç, insanı hakikat amacın ulaş-
tıran temel olgu olur. Bilincin zıddı olan alışkanlık ise insanı
taklide, esarete, ezberciliğe ve hikmetsizliğe sevk eder. Bilgiyi
mutlaklaştırarak aklın yorum yapma melekesini iptal eder.
Kuran uzman bir grubu yüksek dinî değerleri toplumsal
varlık alanına kazandırmakla görevlendirir:94 “Sizden hayra

89 Taha 20/44.
90 Âl-i İmrân 3/159.
91 Kırca, “Kur’an’a Göre Din Eğitiminin Genel Prensipleri”,13.
92 Kırca, age, 12.
93 Hasan Meydan, Din Eğitiminde Manevi Boyut, (Dem Yayınları,2015), 299.
94 İlhan Kutluer, “İnsan”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (İstanbul: Türkiye Diyanet
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 271

çağıran iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk


bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”95 buyurmuştur.
Toplum içinde yaşayan insanların güçleri yettiğince çevresin-
de bulunanları da iyiye yönlendirmesi gerekmektir. Böylece
kişi toplum içinde uyumlu bir hayat yaşayacaktır. Peygamber
Efendimizin de tavsiye ettiği üzere insan bir kötülük karşı-
sında eliyle, diliyle ve kalbiyle ona karşı koymalı kötülüğün
yayılmasını engellemelidir. Her güne iyi başlamanın en iyi
yolu uyandığımızda bugün hiç değilse bir kişiyi sevindire-
mez miyim düşünmektir bu durum duanın dinsel geleneği-
nin yerini almış olabilseydi Öteki insanlar da bu değişimden
yararlanırlardı.96

4.4. Sosyal Sorumlulukları Yerine Getirme


Bireyin topluma karşı üç tür sorumluluğundan bahsedebi-
liriz: Birincisi toplumda var olan ve herkesin kabul ettiği ev-
rensel insani değerlere uygun kuralları kabul edip uygulama-
sı. İkincisi toplumun fertleri arasında iyiliklerin yaygınlaşması
ve kötülüklerin kalkması için çaba harcaması, üçüncüsü ise
kendi ürettiği veya bir şekilde öğrendiği güzel bazı değerleri
toplumda yaşanır hale getirmeye çalışmasıdır.”97
İyi ve kötü olmak üzere insanın iki yönlü tercih dünyası
daha çok insan ilişkilerine yansır. İnsan imanın pratiğini in-
san ilişkileri ile test eder. Bazı insanlar diğer bazı insanlarla
savuşturulur. İnsan sorumluluğunun büyük bir kısmı sosyal
niteliklidir. Bu nedenle insanın sınavı çoğu zaman başka bir
insandır. Toplum ve birey karşılıklı olarak birbirlerinden so-

Vakfı, 2001), 22: 323.


95 Âl-i İmrân 3/104.
96 Friedrich Nietzsche, İnsan Çoğul ve Tekbaşına, çev. Kenan Sarıalioğlu, (Fol Ya-
yınları, 2019), 69.
97 Aydar, “Kur’ân’da Mes’ûliyete Riayet ve Riâyetsizliğin Dünyevî ve Uhrevî So-
nuçları”, 270.
272 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

rumludur. İnsan sorumluluğu ferdi ve kolektif/toplumsal ol-


mak üzere ikiye ayrılabilir. Hukuki ve cezai sorumluluk top-
lumsal bir sorumluluk iken, insanın Allah’a ve kendi vicdanı-
na karşı sorumluluğu ahlaki sorumluluktur. 98
Sosyal sorumlulukları yerine getirmemek ilahi ceza gerek-
tirir. “Dünya yaşamında yükümlü olduğu görevlerini ihmal
eden, tercihini kötülükten yana kullananlar bu davranışları-
nın karşılığı olarak cezalarını çekeceklerdir. Onların cezaları-
nı başkasının üstlenmesi veya onları cezadan kurtarabilmesi
mümkün değildir.”99 Ancak başkalarının suçlarını üstlenme-
yecek olan insanın kendi dışında olan her şeye de kayıtsız
kalması gerektiği anlaşılmamalıdır. Nisa Suresinde belirtildi-
ği üzere, kişinin Allah’a karşı sorumluluğu gereği bir yandan
bizzat Allah’a iman edip O’na yönelik bireysel ibadetlerini ifa
etmesi öte yandan tüm insanlara yönelik davranışlarda dü-
rüst, samimi ve merhamet yüklü olmasını kapsar.100 Çünkü
sorumluluk sahibi insanın bu sorumluluğu sadece kendisine
karşı değildir. Temelde Allah olmakla birlikte; aile, çevre, eş,
dost, akraba kısacası bütün canlı cansız varlıklara karşı so-
rumluluğa sahiptir. Allah dini hususlar da dâhil olmak üzere
her işimizde üzerimize bir zorluk yüklememiş herkesi gücü
nispetinde mükellef kılmıştır. Bu nedenle sorumluluk şahsa
özel olmaktadır. İnsan da kendinden önce yapılanlardan so-
rumlu sayılmamıştır. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulmuş-
tur: “Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları
kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptık-
larından sorumlu tutulacak değilsiniz.” 101

98 Murat Sülün, “Kur’ân’da Mes’ûliyetin Kavramsal Çerçevesi”, Kur’an-ı Kerim’de


Mes’ûliyet (Kaynağı,Sınırları,Sonuçları), ed.Bedreddin Çetiner (İstanbul: Ensar
Neşriyat, 2006) , 31.
99 Yeşilyurt, “Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu”, 48.
100 Aydar, “Kur’ân’da Mes’ûliyete Riayet ve Riâyetsizliğin Dünyevî ve Uhrevî So-

nuçları”, 261.
101 el-Bakara 2/134.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 273

Allah’ın imtihanı kişinin sorumluğuna güç yetirebildiği


şeyler üzerinde olmaktadır. Bakara Suresinde geçtiği üzere:
“Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.
Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zara-
rınadır.” 102

4.5. Sosyal Aracılık Yapma


Din bireyin toplumsal hayata erdemli ve verimli birer va-
tandaş olarak katılmasına aracılık edebilir. Din sayesinde birey
sorumluluk, hoşgörü, merhamet, kul hakkı gibi kavramları iç-
selleştirerek varlığını sürdürdüğü toplumsal yapı ile barış, gü-
ven ve uyum içinde yaşamasına katkı sağlar.103 Örneğin infak
etmeden insanlara sabır gösterilmeden dini iyiliğe ulaşılamaz:
“Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur.
Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur.
Allah her şeyin karşılığını vericidir.” 104
İnsan yalnız kendi inisiyatifinden değil aynı zamanda ilgisi
ve bilgisi olduğu durumlarda başkalarının davranışlarından
da sorguya çekilecektir. Kötülük ve zulüm yapan kişilere engel
olmak için gücümüzün yettiği bütün meşru araçlar vasıtasıyla
müdahale etmeyip seyirci kaldığımızda hemcinslerimizin yap-
tıklarından biz de sorumlu olacağız.105 Bu da insanın topluma
karşı olan sorumluluğunun bir gereğidir. Herkes yaşadığı top-
lumun bireyi olarak uyulması gereken kurallara riayet ettiği
müddetçe toplumun sürekliliği sağlanacaktır. Aksi takdirde
ise varlıkları kısa sürede yok olacaktır. İnsan, çocukluk döne-
minde yaratılışı itibarıyla ailesinin yardımına, sürekli öğren-

102 Bakara 2/286.


103 Recep Kaymakcan-Hasan Meydan, “Demokratik Vatandaşlık ve Din Öğretimi:
Yeni Yaklaşımlar ve Türkiye’de DKAB Dersleri Bağlamında Bir Değerlendir-
me”, İnönü Üniversitesi. İlahiyat Fakültesi Dergisi 1/1 (2010): 49.
104 Nisa 4/85.
105 Sülün, age, 29.
274 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

meye muhtaç bir şekilde yaratıldığı gibi,106 yetişkin bireyler de


toplumun çocuğu olarak edilmelidir. Yanlış yapanlar sahipsiz
ve kimsesiz bir duruma düşmemelidir. Elbette bireylerde top-
lumdan öğrenmeye istekli olmalıdır. Neticede sosyal hayat da
bir öğrenme ortamıdır. İnsan, Allah’ın akıl verdiği tek varlık
olması yönüyle diğer varlıklardan ayrılmıştır. Akıl onu bel-
li başlı sorumluluklara, düşünmeye, araştırmaya dâhil ettiği
gibi, duyularla destekleyerek görmesini, gözlem yapmasını ve
bu şekilde hayat boyu öğrenmesini de zorunlu kılmıştır.
Ayrıca insan başkalarının kendilerini gerçekleştirmesine
aracılık ettiği oranda kendini gerçekleştirebilir. Dinî ve ahlaki
alanda insan başkalarına çelme atarsa kendisi düşer. Başka-
ları ile birlikte kendini gerçekleştirme söz konusudur. İyiliğe
teşvik, iyiliği takdir ve iyiliğe aracılık etmek de kendini ger-
çekleştirmenin araçları olarak öne çıkmaktadır. İnsanın iyiliğe
aracılık etmesi de önemli bir değerdir. Yapmak ve yaptırmak,
yaşamak ve yaşatmak birlikte olmalıdır.
İyilerin desteklenmesi ve kötülüğün taraftarları ile olan mü-
cadelesi insanın kendini gerçekleştirmesine aracılık eder. Kendi
elinde olmayan başka çevre insanın en önemli imtihan çevre-
sidir. Yakından uzağa beşeri çevre insanın imtihanın ağırlığını
oluşturur. İnsan yaşadığı evin, toplumun bir üyesi olarak iyi ve
kötünün de içinde yer alır. İrade olayının toplumsal yönü de
vardır. Bu nedenle irade gücünü oluşmasını sağlayan faktör-
lerin bir kısmı sosyal yapıdan kaynaklanır. İnsanların özellik-
le kolektif yükümlülüklerinin ifasında sosyal çevrenin desteği
çok önemlidir.107 İnsan eksiksiz ilerleme ve gelişme olanağına
sahiptir. Yeter ki kendini kuşatan dış koşullar bu amaca hizmet

106 Ramazan Gürel, “Kur’ân-ı Kerim’de Tercih İfade Eden Kavramlar Işığında ‘Ter-

cihte Bulunma’ Olgusunun Eğitici Yönleriyle Analizi”, Marmara Üniversitesi


İlahiyat Fakültesi Dergisi 4/5 (2013):225.
107 Yaşar Fersahoğlu, Kuran’da Zihin Eğitimi, (İstanbul: Çamlıca Yayınları, 2015), 159.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 275

ediyor olsun.108 Anne ve babadan başlayarak tüm çevre insanın


kendini gerçekleştirmesine bir imkân veya engel olabilir.
İnsan başkalarının olumsuz davranışlarına aracılık etme-
mesi gerekir. İnsanları engelleyemediği ve gücünün yetmediği
durumlarda da başkalarının suçlarını üstlenmeyecektir. Ancak
insanın kendi dışında olan her şeye de kayıtsız kalmaması ge-
rekir. Nisa Suresinde belirtildiği üzere: “Kim iyi bir işe aracılık
ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık
ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını
vericidir.”109 İnsan kötülük yapanlara engel olmak için gücü-
nün yettiği oranda meşru araçlar vasıtasıyla müdahale etme-
yip seyirci kaldığında hemcinslerinin yaptıklarından sorumlu
olacaktır.110 Bu da insanın topluma karşı olan sorumluluğunun
bir gereğidir. Herkes yaşadığı toplumun bireyi olarak uyulma-
sı gereken kurallara riayet ettiği müddetçe toplumun sürekli-
liği sağlanacaktır. Aksi takdirde karşı çıkılmayan kötülük bir
canavara dönüşerek tüm iyilik alanını yutacaktır.
İnsanların kendi iradeleriyle yaptıkları fiillerin mesuliyeti sa-
dece onların kendisine aittir. Bir başkasının günah ya da sevap
işlemesine sebep olacak her türlü fiiliyat da bir davranış değe-
ri taşımaktadır. Yönlendirme gücüne sahip davranışın iyi ya da
kötü olması, günah ya da sevap olarak karşılık bulacağı anlamı-
na gelmektedir. Diğer taraftan yönlendirme gücüne sahip dav-
ranış modeli bireysel etkileşimle ortaya çıkan davranış tercihle-
rinin sorumluluğunu da ortadan kaldırmamaktadır. Bu durum
ilahi adaletin tecellisi olarak vazgeçilmez bir unsur olmaktadır.
Kur’an, insanı yüklendiği ağır sorumluluklar çerçevesinde,
doğru davranışları yapmaya teşvik etme, özendirme, yanlış
davranışları yapmaktan da men etme, uzaklaştırma anlamın-
da şu şekilde motive eder. Kur’an’ın insana yüklediği vazi-

108 Karataş,Sömürge İnsan, 23.


109 Nisa4/85.
110 Sülün, age, 29.
276 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

fe muhtevası itibarıyla ahlaki bir toplumu oluşturmayı, hak


ve adalet temelli kapsamlı bir medeniyeti kurmayı amaçlar.
İnsan böylece zor kullanarak değil, eğitimle, estetik kaygıy-
la, öğreterek ve sevdirerek yeryüzünde Allah’ın adaletini ve
hükmünü göstermelidir.111 Kur’an bilginin ve aklın nuru ile
insanları cehaletin ve nefsin karanlığından hak ve adaletin ay-
dınlığına çıkarmayı amaçlar.112
4.6. Sosyal Uyum ve Sosyal Kabul
İnsan kendini bildiğinden beri, toplum gerçeğini de bilir
içinde yaşadığı toplumdan etkilenir ve onu etkiler. Etkilemek
ve etkilenmek zorundadır, çünkü sosyal uyum kişinin kendi-
ni gerçekleştirmesi için oldukça önemlidir. Sosyal uyum sonu-
cunda sosyal kabulü getirir. Bu durum da bireyin toplumda ve
kendi içinde mutlu ve huzurlu olmasını sağlar.
Bireyin içinde yaşadığı çevre ile kişilik özellikleri arasında
oluşan dengeli ilişkiye ve bu ilişkiyi sürdürebilmeye toplumsal
uyum denilmektedir. Bireyin kişilik özellikleri ve çevre ile olan
uyumu normal ve sağlıklı bir gelişimsel süreç izlemesi istenen
bir durumdur. Ancak bireyin içinde yaşadığı çevre ile uyum ko-
nusunda çeşitli zorluklar yaşayabilir. Bir kişinin davranış hatta
bazı durumlarda düşünce ve duygularını sosyal etki aracılığı
ile değiştirmesi ve baskı yönüne doğru uyum göstermesi uyma
davranışı olarak nitelendirilmektedir.113 Uyma davranışı; iste-
meden gerçekleşirse itaat, isteyerek ve beğenerek gerçekleşirse
özdeşleşme, doğruluğuna inanılarak gerçekleştirilirse benimse-
me olarak ayrıştırılmaktadır. Toplumsal uyum sağlama, yaşam
içerisinde bireysel özelliklerin bir bölümünün yok olmasına
yol açabilir. Bu anlamda uymacı kişi başkaları ile birlikte iken,
tek başına iken olduğundan farklı davranır. Bireysel tutum ne

111 İpek, “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu”, 439.


112 Elif Bulat, “Karanlıklardan Aydınlığa Geçişte Kur’ânî Eğitim Süreçleri”, (Yük-
sek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003), 224.
113 Yener Özen, Toplumsal insan, (Gece Kitaplığı, 2014), 68.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 277

olursa olsun toplum normlarına, ilkelerine ve kararlarına uy-


gun davranışlar geliştirmesine uyma davranışı denir.114
Bireyin sosyal gelişimini etkileyen bu uyum sürecinde çev-
resel faktörlerin rolü olduğu gibi bireyin kendine ait düşün-
ce, duygu ve talepleri de etkiler. Birey önce kendine dair olan
sosyal, duygusal, fizyolojik ve psikolojik değişikliklerini an-
lamlandırır ve daha sonra çevresi ile uyumlu ilişkiler kurmaya
başlar. Uyum sağlama sürecinde kişi tarafından dışarıdan ge-
len taleplerin uygun olması için algılanmaları gerekmektedir.
Konu bireyin talebi algılamasıyla ilgilidir. Başka bir konu ise
algılanan talebe karşı verilen tepkidir. Tepkiler bireylerin sağ-
lıklı ya da sağlıksız uyum gösterdiğini belirtmektedir.
Bireyler temelde toplumun bir parçası olarak doğmakta
ve o toplumun birer yapı taşı olmaktadırlar. Birey bir yandan
toplumdaki değişen koşullara ve değişime uyum sağlamaya
çalışmakta, diğer taraftan kendisinde meydana gelen fiziksel,
duygusal, ruhsal değişmelere ayak uydurmaya çalışmaktadır.
Birey, toplumun davranışlarına bakarak çıkarımlarda bulun-
makta ve neye uyup neye uymaması gerektiğine karar ver-
mektedir. Toplumun onayladığı ve toplum tarafından yerine
getirilmesi gereken davranışlara uyduğu takdirde mutlu ve
başarılı olmaktadır.
Bireyin çevresi, ailesiyle olumlu ilişkiler kurabilme ve bu
ilişkileri nitelikli ve dengeli olarak sürdürebilme ve iletişim
kurabilme, sosyal, kişisel ve ruhsal yönlerden güçlükleri aş-
mada sahip olunması gereken beceriler olarak tanımlanmak-
tadır. Kişinin toplumsal yaşama uyumunu çeşitli faktörler be-
lirler. Bunlardan bazıları toplumsal çevreden, bazıları kişinin
kendisinden kaynaklanan faktörlerdir. Bu faktörler, kişinin
uyumunu kolaylaştırabilen veya zorlaştırabilen faktörlerdir.
Çevre dışında, bireysel, sosyal ve kişilik özellikleriyle ilgili

114 Özen, age, 68.


278 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

faktörler kişinin sosyal davranışlarının belirlenmesinde öne


çıkan özelliklerdir.115
Sosyal uyum kavramının peşi sıra getirdiği diğer kavram
ise ‘sosyal kabul’ kavramıdır. Bu iki kavramı ayrı ayrı düşün-
mek mümkün değildir. Çünkü bireyin sosyal uyum ne ka-
dar iyi ise sosyal kabulü de o kadar iyidir. Dolayısıyla bu iki
kavram arasında doğru bir orantı vardır. Kişi kendini gerçek-
leştirme aşamasında sosyal uyumu göz önüne alır ve içinde
yaşadığı çevre veya mekânı önemser. Sosyal uyum ne kadar
güçlüyse sosyal kabul de o kadar güçlüdür.116
Cahiliye döneminde Araplar kendilerini temsil ve idare
eden kabile reisine kayıtsız şartsız bağlanarak haklı haksız
her hususta ona itaate mecbur tutulur ve reisin emir, fiil
ve davranışlarına itiraz hakkına sahip bulunmazlardı. Pey-
gamber Efendimiz ise devlet yönetiminin temel esası olarak
istişareyi kabul etmiş, Allah’tan emir almadığı her hususta
mutlaka ashabıyla istişare ederek durumu onların müzake-
resine ve ortak aklına açmıştır. Adalet ve hakkaniyet ölçüle-
rine uyma, O’nun kaçınılmaz prensiplerinden olmuştur. Or-
tak aklın olduğu yerde kolay kolay yanlış yapılamayacağını
ümmetim yanlışta birleşmez sözü ile ilkeleştirmiştir. Adalet
önünde soy, mevki, makam, mal, mülk gibi farklılıklar gö-
zetmemiş; her zaman hakkın yerini bulmasına gayret göster-
miştir. Kendini gerçekleştirmek isteyen insan da Kur’an’ın ve
Hz. Peygamber’in rehberliğini temel ölçü olarak kabul ede-
rek sosyal uyum ve sosyal kabul dengesini bu ölçütler çerçe-
vesinde sürdürmelidir.

115 Ö. Faruk Tutkun, “ Kırgızistan- Türkiye Manas Üniversitesi Türkiyeli Öğrenci-


lerin Uyum Sorunları” Kırgız- Türk Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15,
(2006): 259-260.
116 F. Emre Oktaş “Sosyal Kabul Düzeyi Düşük ve Yüksek Olan İlkokul 3. Sınıf

Çocuklarının Çalışma Belleği Performanslarının Karşılaştırılması”, (Yüksek Li-


sans Tezi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2019)
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 279

Öz-düzenlemede yeterlik ihtiyacı ise bireyin çevresini iyi bir


şekilde etkileme isteğinden kaynaklanır. Yeterlik ihtiyacı bire-
yin çevre ile etkileşimde istenilen sonuçlara ulaşmada etkili
olması ve olumsuz çevreyle baş ederken kendini yeterli hisset-
mesidir. İnsan yeterlik ihtiyacıyla çevreyle etkili bir biçimde
etkileşimde bulunmak ister. İnsan her durumda kendini aşan
ve etkileşime açık bir varlıktır. Bireyin çevreyle etkileşimi öğ-
renmelerinin ve çevresine karşı gösterdiği uyumun toplamı-
dır. Toplumsal çevre hem bir ‘uyum’ hem de ‘baş etme’ çevresidir.
Din duygusunu yaşayan bireyler, sosyal amaçlarına başarılı
bir şekilde ulaşacaklarına inandıkları gibi bunu uygulamaya
sokarlar. İlişkili olma ihtiyacı bireyin başkaları ile bağlantılı
olma ihtiyacıdır. Dini değerler bu ilikileri canlı tutmaya zorlar.
Selam, ziyaret, yardımlaşma ve cemaat ruhu, bu amaca hizmet
eden dinî uygulamalardır. İnanan insan din kardeşine dua et-
mek onun hayrını istemek onun sorununu çözmek mecburi-
yetindedir. Bu davranışlar Allah’ın rızasını kazanmaya aracı-
lık eden sosyal ibadetlerdir. Bireyin içinde bulunduğu sosyal
çevrede ait olma duygusunu yaşaması, insanlara gerekli özeni
göstermesi ile mümkündür, aksi takdirde kardeşlik oluşmaz.
İlişkili olma ihtiyacı karşılıklı saygıyı, özeni ve başkalarına iliş-
kin güven duygusunu gerektirmekte ve duyarlığı, sıcaklığı,
duygusal kabulü içermektedir.117 Allah için yaşayan, insan
için yaşamak zorundadır.

4.7. Ahlaki Gelişimine Katkı Sağlama


Ahlak gelişimi, bireyin toplumun değer yargılarını benim-
seyerek içinde bulunduğu çevreye uyumu ve kendi ilke ve
değer yargılarını oluşturmasını amaçlayan bir süreç olarak ta-

117 ZeynepCihangir Çankaya, “Özerklik Desteği, Temel Psikolojik İhtiyaçların


Doyumu ve Öznel İyi Olma: Öz-Belirleme Kuramı”, Türk Psikolojik Danışma
ve Rehberlik Dergisi 4/31 (2009): 3-23
280 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

nımlanır. Ahlâk dediğimiz zaman, akla gelen şey sadece insan


davranışlarıdır. İnsanın dışındaki canlıların hareketleri ahlaki
davranış sayılmaz. Hayvanların ahlakı yoktur, onlar sadece
iyi hareketleri yapmaya ve kötü hareketleri yapmamaya şart-
landırılabilirler. İnsanlar ahlâk kaidelerini kendi iradelerine
göre değiştirir veya ortadan kaldırabilirler.118
Ahlak gelişimi, toplumun tüm değerlerine olduğu gibi uyma
değil topluma etkin bir uyum sağlamak için kendi değerler sis-
temini oluşturma sürecidir. Birlikte yaşadığımız insanlara karşı
görevlerimizi, sorumluluklarımızı öğrenmek ahlaki gelişimin
öncelikli boyutudur. Ahlak gelişiminin birincil hedefi bireyin
evrensel ilkeler, yanlış-doğru, hak ve adalet kavramları doğrul-
tusunda kendi doğrularını ve ilkelerini geliştirebilmesidir. 119
İnsanın, ahlaki davranışlarında özgür olmak istemesi, onun
kendisi olmasını, benliğini ortaya koymasını, bağımsız hare-
ket etmesini, bedensel ve ruhsal yeteneklerini geliştirmesini,
en geniş anlamda yaşama ve araştırma özgürlüğünü gerekti-
rir. İnsanın bu özgürlüğünün yanında yaşadığı topluma uyum
sağlaması, toplumun değerlerine bağlı olması ve bunun so-
nucu, kendi davranışlarının başkalarını nasıl etkilediğini göz
önünde tutması gerekir. Böylece bir birey, bir ahlaki davranışı
ortaya koyarken hem kendi isteklerini, ihtiyaçlarını giderecek
hem de toplumun kurallarına uyacak, kendi dışındakileri de
göz önüne alacaktır.
Ahlak gelişiminde bireye yön veren önemli kavramlardan
biri de özgeciliktir. Özgecilik insanın kendisinden önce başka-
larının iyiliğini, yararını düşünüp onlar için fedakârlıkta bu-
lunmasıdır. Başkalarından karşılık beklemeden iyiliğe koşmak
ve bu davranışları yaparken, bunu başkalarına zarar verip
vermeyeceğini, onları üzüp üzmeyeceğini düşünmektir. Öz-

118 M. Emin Kılıç, “ İmam Gazzali ve Kolhberg’in Ahlak Teorilerinin Karşılaştır-


maları”, Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi Dergisi, 4/14 (2012): 162.
119 Aliye Çınar, Değerler Felsefesi ve Psikolojisi, (Emin Yayınları, 2013), 226.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 281

geci birey, başkaları ile sürekli empati içindedir. Karşılaşılan


olaylar ve sorunlar kişiler karşısında ussal vicdana dayanarak
çözülür.120 Özgecilik ve empati kavramları kişinin toplumu ve
yaşadığı çevreyi ne kadar çok önemsediklerini ortaya çıkarır.
Ahlaki olarak bireyin kendini gerçekleştirmesinde ortaya çı-
kan ve topluma karşı sorumlu olduğu bir diğer önemli kavram
da empatidir. “Empatik eğilim, bireyin kendisini karşısındaki
kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakması, o
kişinin içinde bulunduğu zor durumu, duygularını ve düşün-
celerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve onun anladığını
karşı tarafa iletme sürecidir.”121
İslam’ın öngördüğü yaşam tarzında birçok ilke ve değer,
insan ilişkilerinin sağlıklı yürütülmesinde aracılık eder. Müs-
lümanların derdini kendisine dert edinir ve onların iyiliğine
çalışır. Hastalarını arayıp sorar, sıkıntılarını gidermeye özenir,
cenazelerine gider, kendisinden büyük olanları saygı göste-
rir, küçüklere sevgi ve şefkatle davranır, verdiği sözde durur,
anne babaya itaat, Emaneti korur, görev ve sorumluluklarını en
iyi şekilde yapar, İnsanların arasını düzeltir, kötülük yapmaz,
hayâsızlıktan sakınır, zarar vermez, ayıp ve kusurları araştır-
maz, kimseyi hor görüp büyüklenmez, insanlarla alay etmez,
halkın iyiliği için çalışır, hak ve adaletten ayrılmaz, yalan söy-
lemez, yalancı şahitlik yapmaz, israftan ve cimrilikten uzak
durur, eliyle diliyle kimseyi incitmez, komşu ve arkadaş ve ak-
rabalara iyilik yapar, dargınları barıştırır, çalışkandır tembellik
yapmaz, helal rızık peşinde koşar, sabırlı ve affedicidir, her tür-
lü fedakârlık yapmaktan kaçınmaz, kendisi için istediğini baş-
kaları için de ister, kötü ve alaycı lakapları takmaz, herkes ile
hoş geçinir, geçimi kolay olur, her konuda adaleti gözetir, mer-
hameti elinden geldiği sürece iyiliğe çevirir, hastalık hâlinde

120 Çınar, Değerler Felsefesi ve Psikolojisi, 231.


121 Ali Ayten, Empati ve Din Türkiye’de Yardımlaşma ve Dindarlık Üzerine Psiko-
Sosyal Bir Araştırma, (İz Yayıncılık, 2013), 130.
282 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sabreder, insanların elindekilere göz dikerek kıskançlık etmez,


yetim malı yemez, insanları özgürlüğüne kavuşturur, sadaka
ve zekât verir, yolda kalmış insanlara yardım eder, yolunu şa-
şırmışa yol gösterir, iffet ve namusunu korur, başkalarının iffet
ve namusuna yan bakmaz, ölçtüğü zaman doğru ölçer, doğru
terazi ile tartar, kendini övmez, kibirlenmez, böbürlenerek yü-
rümez, faydalı olmaya çalışır, her iyi şeye arka çıkar, iyiliği ve
güzelliği paylaşır, aşırı duygulardan uzak durur, küfretmez ve
kaba çirkin konuşmaz, güzel konuşur, güzel hitap eder, darlık
zamanlarında sabreder, varlık zamanında paylaşır ve şükre-
der, canlılara şefkat ve merhametle yaklaşır, haset etmez, kin
gütmez, sağlığını korur, başkalarının sağlığına zarar vermez,
dövmez ve sövmez, cana kıymaz, kimsenin evine izinsiz gir-
mez, mal ve evlat çoğunluğu ile övünmez, kul hakkına girmez,
zulümden uzak kalır, sır saklar, kişisel hataları affeder, yapabi-
leceği yardımı esirgemez, yakınları aleyhine de olsa adaletten
ayrılmaz, misafire ikram eder, toplum içinde fısıldaşmaz, akra-
ba arkadaş ve yakınları ziyaret eder, zandan ve önyargıdan ka-
çınır, insanların onur, şeref ve haysiyetleri ile oynamaz, kendi-
ne de zarar vermez, intihar gibi sonlardan uzak durur, insanlar
ve çocuklar arasında ayrımcılık yapmaz, insanları korkutmaz,
öfkesini ve aşırı duygularını kontrol eder, onur ve edebini ko-
rur, haksızlık karşısında korkmadan hakkı savunur, cesurdur,
alçakgönüllüdür, inatçı değildir, kin tutmaz, cehalet ile yargıda
bulunmaz, iftira ve dedikodudan uzak durur, gevezelik ve boş-
boğazlık yapmaz, insanlara saygılı olur, hakkına rıza gösterir,
konuşurken söz kesmez, lanet okumaz, insanlara dua eder, cim-
rilik yapmaz…122 Liste uzatılabilir. Bu özellikler sosyal alanda
kendini gerçekleştirme yolunda atılan adımlardır. Bu nitelikler
toplumsal fıtrat olarak kabul edilebilir. Ahlak alanında Allah’ın
değişmeyen yasaları yani sünnetullahtır. Dinin hedeflediği bu

122 Ahmed Hamdi Akseki, İslam Dini, (İstanbul: TÜRDAV Yayınları, 2014), 389.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 283

ilkeler fıtrat yatağında toplumsal akışı sağlar. Toplumsal ya-


şamın dinamiği bu ilkelerle sürdürülür. İnsanlar arasında güç
mücadelesinden ziyade işbirliği ve yardımlaşma, dayanışma ve
barış gibi değerleri yaşatmayı hedefler. Gücün egemenliği değil
değerlerin egemen olması amaçlanır. Değerlerin yaşatılmadığı
bir sosyal ortamda sömürü kaçınılmazdır. Çatışmacı toplum
anlayışlarında insan başkalarını yenerek, onları ezerek kendini
gerçekleştirirken dinî alanda kendini gerçekleştirme fedakârlık
üzerine inşa edilmiştir. Yukarda sıralanan nitelikler incelendi-
ğinde bu durum açıkça görülür. İyiliğe dönüşmeyen bir mer-
hamet sınırlı işe yarar. İnsanları kendinden kendi cinsinden
bilmek. Allah hiç kimseye elinden geldiğinden başkasını teklif
etmez.123

4.8. Birlikte Mutlu Olma


Yaşam doyumu ve mutluluk, felsefe, psikoloji, sosyoloji
alanlarında üzerinde durulan bir konudur. Mutluluk insanın
nihai amacı olduğu için kısmen her alanla ilgili olduğu söy-
lenebilir. Mutluluğun ve yaşam doyumunun kısmen sağlık
ve ekonomik refahla ilgili olduğu bir gerçektir. Ayrıca mut-
luluğun hem içsel hem de sosyal boyutları da vardır. Kalıtım,
kültürel çevre, yaş, evlilik, aile hayatı, çalışma koşullarının
imkânı ve kalitesi gibi birçok sosyal faktör insan mutluluğu-
nun merkezinde yer alır.124 Aynı şekilde mutluluk ahlak alanı
ile de yakından ilgilidir. Dinî rehberlikte insan ancak değerler-
le kendisini mutlu hissedebilir. Birçok değer sosyal ilişkilerle
sınanır. Dinî ve ahlaki değerler insanı bencillikten uzaklaştırır.
Başkalarını da gözetmeyi ve yaşatmayı amaç edinir. Bu ne-
denle birlikte mutlu olmayı hedefler. Başkalarının varlığı ve

123 Bakara
2/286.
124 EunkookM. Suh, Richard E. Lucas, and Heidi L. Smith, Subjective Weil-Being:
Three Decades of Progress Ed Diener, 30-276
284 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ihtiyaçları gözetilmediği hayat tarzları bireysel ve toplumsal


mutsuzluğun kaynağı olur.
Dinî ve ahlaki alanda kendini gerçekleştirme, birlikte mut-
lu olunacak bir yaşam tarzını gerektirir. İnsan sosyal çevresiyle
doyum sağladığı ve sosyal çevresine doyum sağladığı oranda
kendini gerçekleştirmiş olur. Bu nedenle inanan insan toplumla
ilişkilerini kesmez. Allah’ı razı etmenin Allah’ın kullarını razı
etmekten geçtiğini bilir. Çünkü yaşam memnuniyeti, yalnızca
bir kişinin mevcut mutluluk düzeyini değil, bir bütün olarak
yaşamın tüm ilişkilerini kapsar. İnsan ancak mutlu bir çevre-
de mutlu olabilir. Kendini gerçekleştirmek kendi mutluluğun
kadar diğer insanların mutluluğunu da düşünmekle elde edi-
lir. Kendini gerçekleştirme bir yaşam memnuniyeti içeriyorsa
bu insanın yaşamının tüm ilişkileri ile ortaya çıkabilir. İnsanın,
kendi hayatının anlamı, amacı ve değeri; aile, akraba, komşu
ve arkadaş ilişkileri ile bir bütün olarak değerlerle inşa edilir.
Mutluluk bütün sosyal ilişkilere, başkaları için üretilen iş ve
değerlere bağlıdır. Bu nedenle mutlulukta bireysel değil top-
lumsal beklentiler de dikkate alınır. Hiç kimse hiçbir zaman tek
başına tamamen mutlu olamaz. İnsan bir başkasını düşündüğü
bir başkasıyla paylaştığı oranda mutlu olabilir. Kendini gerçek-
leştirmek de bir başkasıyla beraber mutlu olabilmektir. Başka-
larıyla elde edilip çoğaltılan mutluluk kişiye geri döner. Zaten
insan ekonomi, siyaset ve ahlak gibi toplumsal faaliyetleri tek
başına oluşturamaz ve yönetemez. Birey ne kadar yetenekli ve
ne kadar güçlü olursa olsun toplum bireyden her zaman daha
zengindir. İnsan toplumsal gücü ve işbirliğini arkasına alma-
dığında çok zayıf kalır. İnsanın bütün gücü insanlığın ortak
gücündedir. İnsan sosyal konumu, maddi durumu, siyasi etki-
si, sosyal prestiji, aile bağları, kişisel yetenekleri ve entelektüel
becerileri birleşince anlamlı bir güç ortaya çıkar. İnsan yalnızca
maddi anlamda değil psikolojik ve sosyal anlamda da birbir-
lerine muhtaçtır. Daha fazla mutluluk daha fazla sağlıklı sos-
yal ilişkiyle elde edilir. İnsan sosyal çevresine katıldığı oranda
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 285

mutlu olur. İnsanın sosyal içerikli düşünce, duygu ve ilişkilere


muhtaçtır. İnsan birçok duygusunu sosyal ortamlar aracılığı
ile keşfeder ve yaşar. Özlem, kaygı, güvenlik, yalnızlık, sevgi,
reddedilme, saygı, heyecan ve itme ya da itme gibi deneyimler
sosyal ilişkiler olmadan gerçekleşemez. İnsan sosyal olaylarla
başına gelenleri anlamlandırır his ve tepkilerini açığa çıkarır.
Kendi potansiyelini ve yeteneklerini ancak bu ortamlar aracı-
lığı ile ortaya koyabilir. İnsanın kişisel ve toplumsal kaynakları
birleşince anlamlı bir dünya kurulur. İnsanın kendi iyi yaşamı
ile sosyal yaşamındaki iyilik hali birleşerek insanın kendini ger-
çekleştirmede dengesini bulur.125 Üstelik ölüm, hastalık ve iflas
gibi durumlarda zihinsel ve duygusal saplantılarla baş edebil-
mek için de insanın başkalarına ihtiyacı vardır. Çünkü insanın
ihtiyaçları madde ile sınırlı değildir. Bireyin mutlu olması için
yalnızca kişisel değil sosyal nedenleri de olması gerekir.

4.9. Başkaları İnsanın Sınavıdır


İnsanın ailesi, akrabaları, eşi ve çocukları, komşuları sosyal
çevre olarak her zaman insanın en büyük sınavını oluşturur.
İnsan içinde bulunduğu sosyal koşulları değerlerle ile ilişki-
lendirebildiği oranda kendini gerçekleştirir. Başkaları olmasa
kıskançlık ve öfke gibi duygular anlamsızlaşır. Sosyal ilişkiler
ile sabır ve şükür açığa çıkmaz.
İhtiyaçların karşılanmaması durumu da sınav gereği olabilir.
İhtiyaçların tam olarak karşılanması mutluluğa neden olurken,
karşılanmayan ihtiyaçların sürekliliği mutsuzluğa neden olur.
Ancak insan kolay doyum sağlayan bir varlık değildir. Dinin
kanaat ve disiplini ile doyuma bir sınır getirebilir. Aksi takdir-
de iç doygunluğu sağlayamadığı için sürekli stres yaşar. İnsan
tevekkül ederek sosyal çevresindeki olumsuzluklara direnç ve
sabır gösterebilirse umutsuzluğa kapılmadan içinde yaşadığı

125 https://positivepsychology.com/life-satisfaction/
286 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

toplumsal yapıyı iyileştirme yolunda ilerleyebilir.126 Kadere ve


Allah’ın takdirine inanmayan insan kendi gerçekliği ile kavgalı
olmasına neden olur. Allah ile kendisi ve çevre ile ilişkileri olum-
suz yönde etkilenir. Dünyanın geçiciliğinin gözden kaçırılması
insanı mutsuz eder. Oysa insan dünya hayatında yalnızca geçici
roller üstlenmiştir. Barışın yerini savaş, dinginliğin ve huzurun
yerini iç ve dış kargaşa alır. Helal olanı ve Allah’ın nasibini hoş
karşılamak ise insana ve çevresine ilişkilerin huzur yansıtır.
Bireyler kendilerini diğer insanlar, geçmiş şartlar, özlemler
ve ideal memnuniyet düzeyleri, ihtiyaç ve veya hedefler gibi
birçok standartla karşılaştırırlar. Bu karşılaştırmaların tama-
mının sosyal boyutları vardır. İnsanın kendisini yeterli görüp
görmemesi sosyal standartlarla belirlenir. Standartlarda yukarı
doğru bir karşılaştırma memnuniyet azalmasına neden olur-
ken aşağı doğru bir karşılaştırma memnuniyetin artmasına
neden olur. Bu nedenle Hz Peygamber insanın nimet olarak
yüksekte olanlara değil de kendinden aşağıdakilere bakmasını
tavsiye etmiştir. Bu nedenle sosyal karşılaştırmalar yapmak da
insanı mutsuz yapabilir. İnsanlar bu karşılaştırmalarda abartılı
farklar gördüğünde kıskançlık ve başka kötü duygular besler.
Din insanlar arasındaki imkân ve servetin, devlet ve zen-
ginliğin tek elde toplanmasını istemez. İnsanın birlikte yaşa-
ması birlikte tüketmesi insan yaşamında adil olması zorunlu-
luğunu getirir. İnsan sosyal hayatta ihtiyaç giderdiği oranda ken-
dini gerçekleştirebilir. Örneğin hasta insanlar sağlıklı insanların
yardımına, desteğine, korumasına ve bakımına muhtaçtır.
Kimi ne zaman nasıl bir hastalık beklediği bilinemez. Hasta
iyileşir ve sağlıklı hastalanabilir. Koşullara bağlı olarak her
insan kendinden daha zayıf ve yetersiz insanlara muhtaç ola-
bilir. Allah insanları birbirine ihtiyaçlı yaratmış ki kendilerini
gerçekleştirmelerine bir fırsat oluşsun.

126 EunkookM. Suh, Richard E. Lucas, and Heidi L. Smith, Subjective Weil-Being:
Three Decades of Progress Ed Diener, 30-276
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 287

Sosyal ilişkilerde insanlardan beklentiler de önemlidir. İn-


sanların başkalarından mütevazı özlemleri ve beklentileri ol-
ması gerekir. Yüksek özlemler ve beklentiler sosyal mutluluğa
karşı büyük bir tehdit olabilmektedir. Pek çok çağdaş teori,
kişinin özlemleri ile gerçek duruşu arasındaki uyuşmazlığın
mutsuzluk nedeni olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü kişi,
nerede olduğu ve ne olmak istediği arasındaki uzun boşluk-
tan rahatsız olmaktadır. Kişinin özlemlerinin mutlaka gerçek-
çi olması gerekir. Ayrıca, kişinin özleminin nihai sonuçlarına
aşırı takıntılı olması da bireyi mutsuz edebilmektedir. Oysa
hayatta beklenti küçük de olsa karşılanmayabilir. Nasibe inan-
mak gerekir. Hiçbir beklenti garanti edilemez. Beklentilerin
gerçekleşmesi, bireyin iradesi dışında birçok olaya en başta da
ilahi irade ve yetkiye bağlıdır.127 İnsanların elindekilerine göz
dikenler kendi elindekini görüp şükredemez.

4.10. Yararlı Olma


İnsan din sayesinde kendini Allah’ın rızasında, insanların
kalbinde ve gönlünde gerçekleştirebilir. İnsanların dualarında
gerçekleştirebilir. İnsani beklentilere cevap verecek bir duyar-
lılıkta yaşayan inanan insan, Allah ile ilişkisinde kazandığı
kalbinden taşan iyilik ve güzellikleri sosyal hayata yansıtır.
Beşeri boyutta insanın kendisini gerçekleştirmesi insanları
mutlu etmedeki başarısına ve diğer insanlara yararlı olmasına
bağlı olduğu söylenebilir. Başka bir deyişle sosyal ilişkilerde
insanın kendini gerçekleştirmesi, bir başkasının kalbinde, yar-
dımı, sevgi ve saygısıyla kendisini gerçekleştirmesidir. Ken-
dini gerçekleştirme muhatapta sevgi ve saygı oluşturmadır.
Din insanı bu yaklaşımla bireysellikten biz bilincine ulaştırır.
Bu nedenle cemaat, cami, cuma, hac gibi toplumsal yönü ağır
basan kavramlar Müslümanların sosyal hayatlarını düzenler.
Birlikte mutlu olma dinin bayraklaşmış hedefidir. İnsan, diğer

127 Eunkook M. Suh, age, 30-276


288 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

insanlar olmadan kendisini gerçekleştiremez. Din, insanı bir


yandan bireysel sorumluluğa bir yandan da toplumsal ilişki-
lerde vazife almaya çağırır. İnsan annesi, babası, akraba, kom-
şu ve arkadaşı ile birlikte kendini gerçekleştirir. İnsan ancak
bu ilişkiler bütününde kendisini gerçekleştirebilir.
Toplumsal anlamda kendini gerçekleştirmenin en alt sınırı
başkalarına zarar vermemek, bir üst seviyesi yararlı olabilmek,
daha üst seviyesi ise kendisine yönelik yapılmış bir kötülüğe
iyilikle karşılık verebilmesidir. Bu durum bir Kur’an ayetinde
şöyle dile getirilir: “Her insan yaratılıştan bilmeli ki, iyilik ile
kötülük asla bir olmaz. O hâlde, ey Müslüman! Sana kin besle-
yen insanlara sen kin duyma; aksine, onlara şefkat ve merha-
metle yaklaş; sana kötülük yapana iyilikle karşılık ver; gönül
incitmeden, rencide etmeden, tatlı dille ve yapıcı bir üslupla,
yani en güzel şekilde kötülükleri bertaraf et; işte o zaman, ara-
nızda kin ve düşmanlık bulunan kişinin sanki birdenbire sım-
sıcak bir dosta dönüştüğünü göreceksin.”128 İnsan kendisine ve
başkalarına yararlı olduğu oranda kendini gerçekleştirmiş sa-
yılır. İnanan insan anlam ve amaç insanıdır. Anlamlı ve amaçlı
anlaşılır işlerin peşindedir. İnanıyorsanız üstünsünüz.

4.11. Kimlik Geliştirme


Gerçekte de kültür geleneksel etkileşimler örüntüsüdür. Bi-
reyler yaşadığı topraklara, dillerine, simgelerine ve inançlarına
yaptıkları duygusal yüklemeler kimlik bilincini güçlendirir. Bu
anlamda kültürel kimlik, köken ve tarihsel bağlamda varoluş ka-
dar zaman içindeki bir oluşa da işaret eder. Bireyin sosyal çevresi-
ne gösterdiği kabul ve sosyal çevrenin bireyin davranışlarını kar-
şılık gösterdiği kabulü aidiyet gerçekleşir. Kimlik gelişimi ancak
toplum tarafından bireye sunulan farklı seçenekler arasından

128 Mahmut Kısa, Kısa Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali, (Armağan Kitaplar, 2017),
Fussilet 41/34
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 289

seçimler yapması ve uygun rolleri benimsemesiyle oluşur. Birey


kendi benlik duygusuna ve toplumun beklentilerine uyumlu bir
kimlik geliştirerek kendini bir meslek, ideoloji, anlayış ve yaşam
tarzı ile şekillendirir. Ancak birey gelişim sürecinde eğer kimlik
gelişiminin merkezinde olan farklı inanç, amaç ve yaşam tarzları
oluşturamazsa bireyin kimliğini yeniden tekrar tanımlaması ve
yeniden yapılandırması gerekir. Bireyin sahip olduğu mesleki,
dini ve ideolojik seçimlere ilişkin adanmışlık düzeyine bağlı ola-
rak kimlik statüsü değişir.129 Bir insana kimliğini içinde yaşadığı
toplum verir. Toplumun kalitesi kimliklerin kalitesidir. Birey de
kişiliğini ancak bu kimlikle kazanabilir.
Kişilik, benlik ve kimliğin uyumu son derece önemlidir.
Sağlam, kişilik ve benlik bu bütünlükle elde edilir. Kişilik, ben-
lik ve kimlik arasında ne kadar çok çatışma ve ayrışma varsa
o derece sorunlu bir durum ortaya çıkar. Bu durumda kendini
gerçekleştirme ya gecikir veya gerçekleştirme oluşmaz. Bu üç
yapının birbirine paralel olarak aynı yönde varlığının sürdürül-
mesi başarıldığında birey kendi içinde bir bütünlük hissi yaşar.
Kendi kapasitesinin, sınırlılıklarının ve eksikliklerinin farkına
varır. Eksiklerini gidermek ve bütünlüğü sağlamak için kendi-
sini belli ideal seçeneklerine adar. Kimlik bireyin kısmen bilinçli
ancak büyük oranda bilinçsiz olarak topluma katkıları ve bir bi-
rey olarak kim olduğuna ilişkin durağan ve bütünlük hissinden
oluşur. Bu yüzden kimlik, kültür ile ilişkisi bağlamında sürek-
lilik, bütünlük ve kendi kişiliği ve benliği açısından bireysellik
içerir. Ancak bu tür fonksiyonel bir oluşum belli bir kültürel
bağlam içinde gerçekleşir ve içsel güçler kadar bireyin içinde
yaşadığı kültürün kendine has güçleri tarafından da şekillenir.
Kişilik benlik ve kültürler birbirlerini besleyerek insanın kendi-
sini gerçekleştirmesinde aktif rol oynarlar.130

129 Gürsoy Akça, “Modernden Postmoderne Kültür ve Kimlik” Muğla Üniversite-


si Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (Güz 2005): 10.
130 Sevgi Özgüngör, “Postmodern Değerler, Kimlik Oluşumu ve Yaşam Doyu-
290 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

4.12. Haklara Riayet


Din yaşam standardının adaletle düzenlenmesini ister. Bu
bağlamda sosyal adalet sosyal hayatta başarılması gereken
en önemli temel değerdir. Adalet, sosyal hayatta hiçbir alanı
dışarıda bırakmayacak kadar kapsamlı bir değerdir. En öne-
li yansıması ile haklarla ilgili olandır. İslam dininde sosyal
boyutta kendini gerçekleştirme boyutunda kul hakkı olarak
önemli bir kavram geliştirilmiştir. Anne-baba hakkı, komşu
hakkı, akraba ve arkadaşlık hakları gibi haklar sosyal haklara
riayet ile gerçekleşir. İşçi hakları, komşu, akraba, kadın hakları ve
çocuk hakları gibi haklar da sosyal haklar içerisinde ele alınır.
Hakka giren, kendinden çalar. İnsan haksızlıklarla kendini
değersizleştirir. İnsan ancak hak tuğlaları ile kendini inşa
eder. Kendi hakkı kadar insanların haklarını da koruyabilen
insan kendini gerçekleştirebilir. Allah’ın kendisi üzerindeki
hakları teslim etme ve kul hakkına riayet etme de kendini
gerçekleştirmede bir boyuttur. İnsanlar hakkında alay, kaş
göz hareketleri, yetimi itip kalkan, yoksula doyurmayı teş-
vik etmemek gibi olumsuz tutumların sahiplerine yazıklar
olsun denilmektedir. Haklar ve hukuk birlikte yaşadığımız
ortamda devreye girer. Sosyal hayat hukuk ilkeleri ile dü-
zenlenir. Din vicdan hürriyeti ve eğitimi ile gönüllülük ilkesi
ile yaşanır. Haksızlıklar kendini gerçekleştirme engelleridir.
Haksızlık yapan kendi haksızlığında boğulur.

4.13. Sosyal Rolleri Yerine Getirme


Sosyal bir varlık olarak insanın kendisini tanıması sosyal
rollerini yerine getirmesi aracılığı ile kendisini gerçekleştir-
mesi açısından son derece önemlidir. İnsan tek başına kendini
gerçekleştiremez. Sosyal rolleri vasıtası ile kendini gerçekleşti-
rir. İnsan bu alandaki sorumluluklarını ve sosyal rollerini yeri-

mu”, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi 4/31 (2009), 32-42


SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 291

ne getirdikçe kendini gerçekleştirir. Sosyal rollerle gerçekleşen


ilişkiler kısa, orta ve uzun süreli olabilir. Ancak her ilişkinin
insana yüklediği birtakım sorumluluklar vardır. Sosyal rolle-
rimiz hayatın içinde bin bir şekli ile kendimizi gerçekleştir-
me bağlamlarıdır. Her bir sosyal rol ile gelişen sosyal ilişkiler
kendimizi gerçekleştirme araçlarıdır. Birden çok sosyal rol ile
değişen sosyal rollere hazırlık yapılmış olunur. Örneğin ço-
cukluk rolü aynı zamanda ebeveynlik rolüne bir hazırlıktır.
Aile kurma ve sorumluluğunu üstlenme en önemli sosyal
rollerden biridir. Bu bağlamda evlilik insanın kendini gerçek-
leştirmesinde önemli bir dönüm noktasıdır. Evlilik akdi ile çe-
şitli sosyal roller ortaya çıkar. İnsanın kendini gerçekleştirmesi,
bireysel nitelikler yanında aile ve toplumsal koşullara da ihtiyaç
duyar. Çünkü insan ailede eş ve çocuklarının sağlıklı ve güven
içinde yaşamaları ve geçimlerinin helal lokma ile sağlanması
için önemli görevler üstlenir. Müslümanların neslinin sürdü-
rülmesi ancak evlilik sorumluluğu ile gerçekleşir. İnsanın ken-
disini gerçekleştireceği en önemli eğitim ortamı ailedir. Bu an-
lamda aile fertleri kendini gerçekleştirme konusunda birbirini
destekler. Kendi gibi bir çocuk, kendinden güzel çocuk, kendini aşan
bir çocuk kendini gerçekleştirmenin gelecekteki eserleri gibidir. İnsan
ilişkileri ile kendisini biriktirir ve kendini gerçekleştirir. İnsan
insanlardan uzaklaştıkça kendine de yabancılaşır. Ünsiyet kur-
ma, yakınlık oluşturma, ilişkileri sürdürme, sorun çözme dinin
insandan beklediği davranışlardır. Yabancılaşmış insanın ken-
disini gerçekleştirmesi imkânsızdır. Akrabalık gibi sosyal rolle-
rin gereğini yapma en önemli kendini gerçekleştirme şeklidir.
Din, bireylerden akrabalarla samimi ilişkiler kurmasını, ilişki-
yi kesmemesini, sıla-i rahim yaparak ziyaretlerde bulunmasını,
akrabalara karşı yardımsever olmasını ister. Bu özellikler aynı
zamanda kendini gerçekleştiren bireyin özelliğidir.131 Sosyal

131 Ayten, “Kendini Gerekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğrencileri Üzerine


292 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

roller kutsal bir yetki ile ortaya çıkmıştır. O nedenle roller çalın-
maz, alınmaz, satılmaz ve değiştirilemez.

4.14. Liderlik Yapma Olumlu Lideri Destekleme


Liderlik de önemli sosyal rollerden biridir. Çünkü lider her
grupta diğerlerini en çok etkileyen kişidir. Kur’an’da lider ve
önder kılması için Allah’a dua edilir.132 Kişinin kendini ger-
çekleştirmesi ve sosyal uyumda başarılı olabilmesi için etkili
liderlik özelliklerine sahip olması oldukça önemlidir. Başa-
rılı olan liderler problemleri daha hızlı çözen, daha az hata
yapan ve hem kendi çabasından hem de grubun çabasından
daha fazla memnun olan bir tarza sahip oldukları ortaya ko-
nulmuştur. Liderlik özelliği taşıyan bireyler, zor koşulları
daha kolay kabul etmektedir ve ortak aklı da etkin bir şekilde
kullanabilmektedirler.133 Liderliğin birey üzerinde ve kişinin
kendini gerçekleştirmesinde fazlasıyla etkili olduğunu tari-
hi tecrübelerden ve güncel sonuçlardan anlayabiliriz. Pey-
gamberler insanlığın ilahi irade ile tarih üstü seçilmiş gerçek
liderleridir.134 Lider olarak gönderilen peygamberin insanlara
doğru yolu gösterme, yanlışları belirtme, bilinmeyenleri öğ-
retme ve eğitmek gibi temel görevleri bulunmaktadır.
Siyaset de insanın kendini gerçekleştirme alanlarından bi-
ridir. İnsan ya yönetendir ya yönetilendir. Etkisi ve yetkisi ora-
nında insan kendini gerçekleştirir. Hiçbir şekilde ilgilenmese
dahi bu da siyasi atmosfere olumlu veya olumsuz anlamda
destek sayılır. İnsan kendinden kaçamaz. Yönettiği ve yönetil-
diği toplumdan kaçamaz. Yöneticilik atanma ile ilgisi yoktur.
En geniş anlamda insanın yönetme güçleri Allah tarafından
kendisine bahşedilmişse liderlikten kaçamaz. Liderlik de insa-

Bir Araştırma”, 201.


132 Furkan/74
133 Kemal Sayar, Mehmet Dinç, Psikolojiye giriş, (İstanbul: Dem Yayınları, 2019), 148.
134 Bakara 2/151.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 293

nın kendini gerçekleştirme alanlarından birdir. Her insanın bir


başkasına göre liderlik ve etki gücü az veya çok vardır. İnsa-
nın bu gücü ve yetkisini yerinde ve zamanında kullanması ge-
rekir. Hayra yönelik iş ve uygulamalarda da etkiye açık olmalı
doğru liderleri desteklemelidir. Yönetimde değerler iş yaptığı
zaman kimin yönetici ve lider olduğu önemli değildir.
Kişi belli bir toplumun içinde doğar ve belli kişilerin yol
göstermesi üzerine kendini gerçekleştirir. Bu kişiler bazen bi-
reyin yaşamında sadece bir dönemde etkili olurken bazen de
her döneme yayılır bu etki ve kişinin kişiliğinizde derinden
etkiler. Bilimsel olarak bu durumu liderlik olarak tanımlamak
mümkünüdür. Liderlik insanları fiziksel güç kullanmadan be-
lirli yönlere doğru harekete geçirmedir, problemleri gerçekçi
bir gözle görmek ve alternatif çözüm önerilerini geliştirmeye
yönelik kişisel yeteneklere sahip olmaktır. Liderlik olgusunun
temelini bireyin diğer bireyler üzerinde etki bırakması oluş-
turmaktadır. Kur’an’da liderliğin sonradan kazanılan özellik-
leri olduğu gibi Allah vergisi tarafları da olduğu, Komutan
Talut’a verilen ilim ve beden gücü örneğiyle dile getirilir.135

4.15. Yardımlaşma
Bencillik her türlü kötülüğün temelidir. İnsan bencil duy-
gularına yaklaştıkça kendinden uzaklaşır. Fedakârlık ve baş-
kaları için var olma ise iyiliğin temelidir. Dinin öne çıkardığı,
kendini gerçekleştirdiğini kabul ettiği insan, benci duygula-
rından çok diğerkâmlık duyguları ile hareket eden insandır.
Başkalarının farkında olmak, başkaları için de yaşamak, ben-
liğin nefis ve heva boyutunu aşabilmektir.136 Her türlü maddi
ve manevi yardımla kendini gerçekleştirebilir. Söz verdiğinde

135 Bakara2/247
136 Göcen& Konur, “Din Psikolojisi Açısından İnsan Olma Sürecinde Kendini Ger-
çekleştirme ve Din”, Toplum Bilimleri Dergisi, 376.
294 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sözünde durma, selam verildiğinde daha güzeli ile karşılık


verme, yiyeceğini-içeceğini paylaşma faydalı olma, zarar ver-
meme, iyiliksever olma, yararlı işlerde aracılık etme, iyiliği tav-
siye etme, kötülükten alıkoyma, paylaşma, hataları bağışlama,
kusurları örtme, uyumlu olma, haktan ve haklıdan yana olma,
sevgi gösterme, saygı duyma, hoşgörülü olma, empati yapabil-
me, merhametli olma, iffetli olma, karşılıklı ziyaretleşme, baş-
kaları ile ilişkide öne çıkan kendini gerçekleştirme ilkeleridir.
Bu ilkeler sahiplenildiği, içselleştirilip değere dönüştürüldüğü
ve hayata yansıtıldığı zaman insanın kendini gerçekleştirmesi
inşa ediliyor demektir: “İslam dini, yardım etmeyi dayanışmayı
emretmekte hatta bu durumu bir adım daha ileri götürerek baş-
kasının derdini kendi derdimiz olarak görmemizi istemektedir.
Yardımlaşma ve dayanışma bir ibadet kabul edildiği gibi aynı
zamanda kefaret gibi cezalar bile ihtiyaç sahiplerine düşkün ve
fakirlere yardım etme onları doyurmak giydirme şeklinde yeri-
ne getirilmektedir. Dinimizde insanların sıkıntılarını gidenlerin
ahiret sıkıntıların giderileceğini işaret edilmiş böylece insanlar
başkalarının sıkıntılarıyla ilgilenmeye teşvik edilmiştir. Dini-
mizde sıkıntıları gidermek problemleri çözmek insanlığın fay-
dasına her türlü faaliyetlere katılmak imandan sayılmıştır”137
İnanan insanlar birbirlerinin kendilerini gerçekleştirmeleri-
ne yardım ederler. Birbirlerinin sıkıntılarını gidermeleri konu-
sunda yardımlaşırlar: “Mümin erkekler ve mümin kadınlar bir-
birlerinin dostlarıdır. İyiliği tavsiye eder, kötülükten sakındırır,
namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Resulüne itaat
ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz ki Allah’ın
kudreti her şeye üstündür, hikmeti ise her şeyi kuşatır.”138 “Mü-
nafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötü-
lüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar.
Onlar Allah’ı unuttular, O da onları unuttu. Şüphesiz, müna-

137 Esra Türk, Kuran’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik, (İstanbul: Düşün, 2014), 41.
138 Tevbe 9/71.
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 295

fıklar fıska sapanlardır.”139 İnananlar insanlar kendilerini bir-


birlerinde gerçekleştirirler. Eğitimin de, rehberliğin de, dinin de
nihai amacı bireyi, içinde yaşadığı toplum ile birlikte daha mut-
lu, daha verimli, kendisiyle ve çevresiyle uyum içinde bir hayat
yaşamasını sağlamaktır. Bireyi içinde yaşadığı aile ve toplum ile
birlikte ele almak gerekmektedir. Bu anlayışla yapılan rehberlik
çalışmaları birlikte mutlu olma hedefine yaklaştırır.140

4.16. İyiliğe Taraf Olma İyiyi Tavsiye Kötülüğe Engel Olma


İnsanın kendi dünyasında ve diğer insanlarla ilişkisinde
kötülük doğal olarak bulunur. Kötülük ve iyilik diğer insanlar
tarafından da paylaşılır. Değerler çerçevesinde taraflar, işbir-
likleri ve çeşitli paylaşımlar yaşanır. İnsanın iyilik ve kötülüğe
taraf olması da kendini gerçekleştirmede önemli sonuçlar do-
ğurur. Hangi beşeri yapıya ait olduğu ve neyi imam-önder-
öncü seçtiği kendini gerçekleştirmede belirleyici bir nitelik ta-
şır. Kiminle özdeşim kurduğu önemli duruma gelir. Değerler
uğrunda verilmesi gereken tüm çaba ve gayret cihad, hakikati
paylaşma tebliğ, irşad, davet, emr-i bi’l maruf ve nehy-i ani’l
münker, sosyal duyarlılık adına kendini gerçekleştirme şekil-
leridir. İnsanın iyi ve kötü dünyası yalnız kendisi ile sınırlı de-
ğildir. İnsanın dışındaki iyi ve kötü günümüzde yakınımızdan
başlayarak küresel bir vaziyet almıştır. Bu nedenle insan kendi
dışında olan iyi ve kötüye de taraf olarak kendini gerçekleşti-
rir. İnsan yaşadığı beşeri çevre içinde iyilik ve kötülüğe taraf
olmak ve kötü ile mücadele etmesi gerekir.

Kaynakça
Nietzsche, Friedrich. İnsan Çoğul ve Tekbaşına. Çeviren Kenan Sarıali-
oğlu. Fol Yayınları, 2019.
Abuzar, Celil. “Din-Toplum Etkileşimi ve Eğitimi” Harran Maarif
Dergisi 2/ 2 (2017): 50-58.

139 Tevbe 9/67.


140 Türk, Kuran’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik, 13.
296 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Abuzar, Celil. “İslam Medeniyetinin Yeniden İnşası.” Harran Üni-


versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017: 87-93.
Akça, Gürsoy. “Modernden Postmoderne Kültür ve Kimlik.” Muğla
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2005.
Akın, Mahmut Hakkı. “Sosyal Etkileşim ve Sosyal Benlik Kaynağı
Olarak Aile.” Medeniyet ve Toplum Dergisi (METDER) 3 1 (tarih
yok): 2602-2419.
Akıncı, Adem. “Kur’an’daki Kıssalar ve Din Öğretimindeki Yeri.”
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10/13 (2004).
Akseki, Ahmet Hamdi. İslam Dini. İstanbul: TÜRSDAV Yayınları,
2014.
Armaner, Neda. “Din Eğitiminde Psikolojinin Önemi.” Ankara Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1979: 215-220.
Aslan, Adnan. Küreselleşmenin Neresindeyiz. İstanbul: İnsan Yayınları,
2012.
Aşıkoğlu, Nevzat Yaşar. “Toplum Hayatımızda Dinin Yeri ve Din
Eğitiminin Önemi.” Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 1998: 45-49.
Avcı, Casim. “Kur’an ve Medeniyet Tarihi.” Kur’an ve Tefsir Araştır-
maları II. içinde, düzenleyen Bedreddin Çetiner. İstanbul: En-
sar Neşriyat, 2001.
Aydar, Hidayet. “Kur’ân’da Mes’ûliyete Riayet ve Riâyetsizliğin
Dünyevî ve Uhrevî Sonuçları.” Kur’an-ı Kerim’de Mesuliyet
(Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), düzenleyen Bedreddin Çetiner.
İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006.
Aydın, Betül. Çocuk ve Ergen Psikolojisi. Nobel Yayın Dağıtım, tarih yok.
Aydın, Mehmet. “Din ve Toplum İlişkisi.” Selçuk Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Dergisi, 1986.
Aydın, Mehmet Zeki. Ailede Ahlak Eğitimi. Timaş Yayınları, 2015.
Ayten, Ali. Empati ve Din Türkiye’de Yardımlaşma ve Dindarlık Üzerine
Psiko-Sosyal Bir Araştırma. İz Yayıncılık, 2013.
Ayten, Ali. “Kendini Gerekleştirme ve Dindarlık: Üniversite Öğren-
cileri Üzerine Bir Araştırma.” M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi,
2005: 29.
Bakırcıoğlu, Rasim. Rehberlik ve Psikolojik Danışma. Ankara: Anı Ya-
yıncılık, 2005.
Baktır, Mustafa. “Kur’an’da Tanıtılan Model Şahsiyet Hz. İbrahim.”
EKEV Akademi Dergisi 7/14 (2003).
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 297

Başaran, İbrahim Ethem. Eğitime Giriş. Sevinç Matbaası, 1984.


Batar, Yusuf. “Kur’an Kıssalarının Bazı Eğitsel Özellikleri.” İ.Ü. İlahi-
yat Fakültesi Dergisi 7/1 (2016): 81-103.
Bilgiz, Musa. “Kişiliğin Oluşumunda Fıtrat ve Sosyal Çevrenin
Etkisi(İsra 17-84. Ayeti Ekseninde).” Atatürk Üniversitesi İlahi-
yat Fakültesi Dergisi, 2006.
Bilgiz, Musa. “Kur’an’da İnsan ve Toplum.” Diyanet İlmi Dergi, 2012:
688-689.
Bulat, Elif. Karanlıklardan Aydınlığa Geçişte Kur’ânî Eğitim Süreçleri.
Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Marmara Üni-
versitesi, İstanbul, 2003.
Bulut, Ramazan. “Okulda Din Öğretiminin Toplumsal Temeli ve
İşlevleri.” Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 4/ 1 (2011):
20-37.
Büyükdüvenci, Sabri. Felsefece Eğitişim Eğitim Felsefesi Yazıları. Anka-
ra: Fol Yayınları, 2019.
Cebeci, Suat. Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi. Ankara: Ak-
çağ Yayınları, 2015.
Cihangir Çankaya, Zeynep. “Özerklik Desteği, Temel Psikolojik İhti-
yaçların Doyumu ve Öznel İyi Olma: Öz-Belirleme Kuramı.”
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 2009: 3-23.
Çınar, Aliye. Değerler Felsefesi ve Psikolojisi. Emin Yayınları, 2013.
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Alışkanlık Bilinci.” EKEV Akademi
Dergisi, 2014.
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesin-
de Bütünsel Öğrenme.” Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi 10/1 (2015).
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Öğrenmeyi Etkileyen Bazı Etmenler.”
Eğitim ve İnsani Bilimler Dergisi 4/7 (2013).
Demir, Ömer. Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örne-
ği. Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Üniversi-
tesi, Ankara, 2013.
Demir, Ömer. “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı OLarak Ayet Okur-
yazarlığı.” EKEV Akademi Dergisi 17/56 (2013).
Eren, Selim. “İnanç ve Sosyo-Kültürel Çevre Etkileşimi.” C.Ü. İlahiyat
Fakültesi Dergisi 11/1 (2007): 129-152.
Fersahoğlu, Yaşar. Kur’an’da Zihin Eğitimi. İstanbul: Çamlıca Yayın-
ları, 2015.
298 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Fromm, Erich. Sağlıklı Toplum. Çeviren Zeynep Tanrısever ve Yurda-


nur Salman. Payel Yayınları, 2005.
Garaudy, Roger. İslam Dünyasının Yükseliş ve Çöküşleri. Çeviren Ce-
mal Aydın. İstanbul: Timaş Yayınları, 2019.
Göcen, Gülüşan, ve Ayşegül Konur. “Din Psikolojisi Açısından İnsan
Olma Sürecinde Kendini Gerçekleştirme ve Din.” Toplum Bi-
limleri Dergisi, tarih yok.
Günay, Enver. “Türkiye’de Dini Sosyalleşme.” Türkiye’de 1.Din Eğiti-
mi Semineri. 1981.
Günay, İlhami. “Kur’an-ı Kerim’de Gençlerin Duygu Gelişimi ve Eği-
timi.” International Periodical For The Languages, Literature and
History of Turkish or Turkic 10/ 2 (2015): 435-460.
Gürel, Ramazan. “Kur’an-ı Kerim’de Tercih İfade Eden Kavramlar
Işığında Tercihte Bulunma Olgusunun Eğitici Yönleriyle Ana-
lizi.” Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 4/5 (2013).
Gürel, Ramazan. “Muhammed İkbal’e Göre Şahsiyet Eğitiminde Fi-
ziksel Çevrenin Yeri.” Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2017.
Hökelekli , Hayati. “Dini Telkin ve Tebliğde Psikolojik Esaslar.” Diya-
net İlmi Dergi 19/1 (1983): 27-39.
İpek, Muammer. “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorum-
lulluğu.” EKEV Akademi Dergisi 17/57 (2013): 435-448.
Kalın, İbrahim. “Dünya Görüşü, Varlık Tasavvuru ve Düzen Fikri:
Medeniyet Kavramına Giriş.” Divan Disiplinlerarası Çalışmalar
Dergisi, 2010.
Kara, Osman. “Kur’an’a Göre İnsan Şahsiyetine Etki Eden
Faktörler.”Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
2012: 1-24.
Karataş, Hüseyin. Sömürge İnsan. İstanbul: Peri Yayıncılık, 2010.
Kaya, Remzi. “Kur’an-ı Kerim Kıssaları ve Düşündürdükleri.” Ulu-
dağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 11/ 2 (2002).
Kayıklık, Hasan. “Bireysel Dindarlığın Boyutları ve İnanç Davranış
Etkileşimi.” İslami Araştırmalar Dergisi 19/3 (2006): 491-499.
Kaymakcan, Recep, ve Hasan Meydan. “Demokratik Vatandaşlık ve
Din Öğretimi:Yeni Yaklaşımlar ve Türkiye’de DKAB Dersleri
Bağlamında Bir Değerlendirme.” İnönü Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi 1/1 (2010).
Kılıç, Mehmet Emin. “İmam Gazzali ve Kolhberg’in Ahlak Teorile-
SOSYAL ETKİLEŞİM: KENDİNİ İNSANDA GERÇEKLEŞTİRME • 299

rinin Karşılaştırmaları.” Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi


Dergisi 4/ 14 (2012).
Kırca, Celal. “Kur’an’a Göre Din Eğitiminin Genel Prensipleri.” Diya-
net İlmi Dergi, 1987: 11-30.
Kirman, Mehmet Ali. “Sekülerleşme Perspektifinden Dini Fundamen-
talizm.” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2008: 270-275.
Kısa, Mahmut. Kısa Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali. Armağan Kitap-
lar, 2017.
Kocayörük, Ercan. “Öz-Belirleme Kuramı Açısından Ergenlerin Anne
Baba Algısı ile Duyuşsal İyi Oluşları Arasındaki İlişki.” Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi 4/37 (2012): 24-37.
Koç, Bozkurt. “Çocuğun Dini Gelişiminde Rol Model Olarak Anne ve
Baba.” Dini Araştırmalar 11/31 (Mayıs-Ağustos 2008): 49-60.
Kozak, İbrahim Erol. İnsan, Toplum, İktisat. Adapazarı: Değişim Ya-
yınları, 1999.
Köse, Ali. “XXI Yüzyıl Türkiye’sinde Gelenekle Modernite Arasında
Din Algıları ve Dindarlık Formları: Sosyolojik Bir Bakış.” Mar-
mara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015.
Köylü, Mustafa. “Değerler Eğitiminde Ailenin Rolü.” tarih yok.
Kutluer, İlhan. “İnsan.” Diyanet İslam Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye
Diyanet Vakfı, 2001.
Kutub, Muhammed. Küreselleşme ve Müslümanlar. İstanbul: Berkay
Yayıncılık, 2017.
Kuzgun, Yıldız. “Kendini Gerçekleştirme.” Araştırma Ankara Üniversi-
tesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Dergisi, 1972.
Lucas, Richard E., Heidi L. Smith, ve Eunkook M. Suh. “Subjective
Weil-Being: Three Decades of Progress Ed Diener.” Psychologi-
cal Bulletin, 1999: 30-276.
Memiş, İbrahim. “Hikmet kavramı hakkında Kur’an-ı Kerim ve
Hadis-i Şerifler Işığı Altında Bir Analiz.” Bakü Devlet Üniversi-
tesi İlahiyat Fakültesi İlmi Mecmuası, 2008: 269-294.
Meydan, Hasan. Din Eğitiminde Manevi Boyut. Dem Yayınları, 2015.
Oktaş, Fatih Emre. Sosyal Kabul Düzeyi Düşük ve Yüksek Olan İlkokul3.
Sınıf Çocuklarının Çalışma Belleği Performanslarının Karşılaştırıl-
ması. Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara
Üniversitesi, Ankara, 2019.
Okumuş , Ejder. “Toplumsal Değişme ve Din.” Elektronik Sosyal Bi-
limler Dergisi, 2009: 323-347.
300 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Okumuş, Ejder. “Din ve Sosyalleşme.” International Periodical For The Lan-


guages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2014: 429-454.
Okumuş , Ejder. Toplumsal Değişme ve Din. İstanbul: İnsan Yayınları, 2003.
Özdemir, Ahmet. “Kur’an’da İnsanın Toplumsal Kimliği.” Gazios-
manpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017.
Özen, Yener. Toplumsal İnsan. Gece Kitaplığı, 2014.
Özgüngör, Sevgi. “Postmodern Değerler, Kimlik Oluşumu ve Yaşam
Doyumu.” Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi 4/31
(2009): 32-42.
Özkalp, Enver, ve Çiğdem Kırel. “Modern Sosyal Etkileşim Kuram-
larına Genel Bir Bakış.” Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 10/ 1-2 (1992).
Sağ, Vahap. “Toplumsal Değişim ve Eğitim Üzerine.” Sivas Cumhu-
riyet Üniveristesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2003.
Sayar, Kemal, ve Mehmet Dinç. Psikolojiye Giriş. İstanbul: Dem Ya-
yınları, 2019.
Sülün, Murat. “Kur’ân’da Mes’ûliyetin Kavramsal Çerçevesi” Kur’an-ı
Kerim’de Mesuliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), düzenleyen
Bedreddin Çetiner. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006.
Tolstoy, Lev Nikolayeviç. İtiraflarım. Çeviren İhsan Özdemir. İstan-
bul: Karizma Yayınları, 2005.
Tunç, Harun. Toplumsal Değişim Sürecinde Din ve Toplumsal Cinsiyet.
Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sütçü İmam
Üniversitesi, Kahramanmaraş, 2013.
Tutkun, Ömer Faruk. “Kırgızistan- Türkiye Manas Üniversitesi Tür-
kiyeli Öğrencilerin Uyum Sorunları.” Kırgız-Türk Manas Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2006.
Türk, Esra. Kuran’a Göre Din Eğitiminde Rehberlik. İstanbul: Düşün Ya-
yıncılık, 2014.
Ünsaldı, Levent, Yabancı: Bir İlişki Biçimi Olarak Ötekilik. Ankara: He-
retik Yayıncılık, 2016.
Vural, Faruk. “Kur’an-ı Kerim Perspektifinden Düşünce ve Özgürlü-
ğü.” EKEV Akademi Dergisi 19/ 63 (2015): 69-92.
Yavuzer, Haluk. Çocuk ve Suç. Remzi Kitabevi, tarih yok.
Yeşilyurt, Temel. “Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu”
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2005: 37-50.
ALTINCI BÖLÜM
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM

Ömer DEMİR - Züleyha Yıldız

1. Kendini Doğa ile Gerçekleştirme


İnsanı kendi dışında gerçekleştirecek bir güç yoktur. İn-
san kendini gerçekleştirirken yalnız olabilir ancak tüm varlı-
ğı tüm ilişkileri dikkate alması gerekir. İnsanın bütün varlık-
ları kullanmadan kendini gerçekleştirmesi mümkün değil-
dir. Çünkü insanın bütün gücü araç kullanmasındadır. Araç
insanın tek silahıdır. Araçsız insan zavallıdır. İlk insandan
günümüze insanın güç devşirmesi araç kullanma sayesinde
olmuştur. İnsan bu nedenle bilim ve teknoloji üretir. İnsanın
araç peşinden koşması ve onu geliştirmesi boşuna değildir.
Çünkü insan, aracı bir amaç için kullanır. İnsanın kendini
gerçekleştirmesinde, amaç araç ilişkisi, insanın için en önem-
li başlangıçtır. Hayat içinde bütün kavşaklar, bu başlangıçtan
ayrılır. İnsanın öncelikli amacı elbette var olmaktır. Ancak
yalnızca var olmak insan için yetmemektedir. Varlığını de-
vam ettirebilmek için de farklı araçlara ihtiyaç duymaktadır.
Bu nedenle, insanın amaçları basitten karmaşığa doğru, za-
manın seyriyle birlikte yavaş yavaş belirir.
“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk. Onlar kork-
302 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

tular ve yüklenmekten kaçındılar; insan ise onu yükleniverdi.


Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”1 ayetinde geçen ‘emanet’
insanın Allah’a, diğer insanlara ve tüm varlığa karşı sorum-
luluğu olarak yorumlanmıştır. İnsanın Allah’a karşı ‘kulluk’,
diğer insanlara karşı ‘iyilik’ ve ‘kardeşlik’, paylaşma ve yar-
dımlaşma, canlı ve cansız diğer varlıklara karşı ise “hilafet”
görevi vardır. Hilafet, geniş anlamda her şey ile ilgilidir ve
güvenilir olmayı gerektirir. Fakat nesneler ve yeryüzü açı-
sından daha da fazla bir sorumluluk gerektirir. Çünkü diğer
özneler, nesne ve canlılar gibi değildir. Ayetteki bu görevin
yerlere ve göklere teklif edilmesi darbımesel ve mecazi anlam-
da yorumlanmıştır.2 Yani insanın bu görevi üstlenebilecek
akıl, irade ve marifet kapasitesine vurgu yapılarak; hem gö-
revin ağırlığı, hem de insanın bu işe uygunluğu anlatılmıştır.
Görevin kabul edilmemesi, ihmal edilmesi veya doğru yapıl-
maması da zalimlik ve cahillik olarak değerlendirilmiştir. İn-
sanın kendini gerçekleştirmesi, hilafet görevini hakkıyla ye-
rine getirme, en geniş anlamda ise bir emanete sahip çıkma
ile yorumlanabilir. İnsan, Allah’a karşı ibadet edecek şekilde,
insanlara karşı da haklarına riayet edecek şekilde sorumluluk
üstlenmiştir. Akıl ve iradesi ile insanın bu görevi yerine geti-
rebilecek gücü ve imkânı vardır. Canlı ve cansız bütün var-
lık âlemi ona emanet edilmiştir. Kendi hemcinslerinden zayıf
olanlar, onun emrinde ve yetkisi altında olanlar da kendisine
emanet edilmiştir. Kendi bedeni, çocukları ve ailesi de kendi-
sinin emanetidir. İnsan emanete riayet edebildiği oranda ken-
dini gerçekleştirir.

1 el-Ahzâb 33/72.
2 Altafsir/İbn Aşur: https://www.altafsir.com/Tafasir.asp?tMadhNo=7&tTafsirNo=
54&tSoraNo=33&tAyahNo=72&tDisplay=yes&UserProfile=0&LanguageId=1
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 303

1.1. Bir Okul ve Öğrenme Ortamı Olarak Çevre


İnsanın varlığın niteliklerini anlaması için; öncelikle onun,
çevresindeki varlık âlemini incelemesi, anlaması, Yaratıcının
âlemdeki yansımalarını okuması istenmektedir. Çünkü Allah
varlığını yalnızca ilahi kitaplarla haber vermez; aynı şekilde
varlık âleminde O’nun varlığının ayetleri, belge ve işaretle-
ri vardır.3 “Yüce Allah insanla konuşmak istediğinde ayetler
gönderir. Bu ayetler (işaretler) iki türlüdür: Kur’an Allah’ın
sözlü hitabı (tedvini ayet) iken, evren de Allah’ın sözsüz hita-
bıdır (tekvini ayet). Bu ikisi, yani sözlü ve sözsüz vahiy, birbi-
rini tamamlayan, biri diğerine işaret eden unsurlardır.”4 Bu iki
vahiy çeşidinin insan açısından farkı; biri tedricen indirilmek-
le birlikte sonlandırılmış ama insanı sorumlu kılan vahiyken;
diğeri mutlak surette devam etmekte olan Allah’ın yaratma-
sıdır. Nitekim Kur’an’da: “…O her an yaratma hâlindedir.”5
ayetiyle bu duruma işaret edilmektedir. İşte bu değer yüklü
ayetler Allah’ın âlemdeki her bir varlıkla etkileşim halinde
olduğunu göstermektedir. Allah esma ve sıfatlarıyla varlıkla
ilişkisini canlı Hayy bir şekilde sürdürür.6
“İnsanın doğada gördüğü, hissettiği her şey sözsüz vahiy-
dir, insanı yaratıcıya ulaştıran işaretler, semboller bütünüdür.
Yola dikilen işaret levhalarının, yaya veya sürücünün gözlerini
kendilerine değil, gideceği yöne yönlendirmesi gibi, evrende-
ki varlıklar veya tabiat olayları da dikkatleri kendi üzerlerine
değil, kendilerinin ötesinde olan bir istikamete yöneltmeye
çalışır.”7 İnsanın bu sistemi kullanabilmesi, orada yönünü tayin

3 Ömer Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı” ,
Ekev Akademi Dergisi 17/56 (2013), 75.
4 Şehmus Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi (Ankara: Fecr Yayınları, 2013), 17.
5 er-Rahmân 55/29
6 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 78.
7 Şehmus Demir, “Çevre Sorunu Ve Kur’an’ın Çevreye Yaklaşımı”, Diyanet İlmi
Dergi 44/4 (Ekim-Kasım-Aralık 2008), 83.
304 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

edebilmesi için, kâinatın kullanma kılavuzunu okuması gerek-


mektedir. Çünkü bir şeyin ilk andan beri oluşumunu bilen nasıl
kullanılacağını da en iyi bilendir. Allah da mutlak ve her şeyi
bilen en yüce varlık olarak kâinatın kullanımıyla ilgili bilgilere
Kur’an’da yer vermiştir. Bunlara yer vermekle birlikte yarattı-
ğı şeylerdeki nizama, düzene, ahenge de vurgu yaparak kendi
güç ve kudretini insana daha iyi kavratmaya çalışmaktadır: “En
küçük varlıktan en büyüğe kadar hiçbir şey, değersiz, anlamsız,
ruhsuz, sıradan bir varlık olarak düşünülemez. Aksine her biri-
nin kendince bir kimliği, misyonu ve mesajı vardır; Yaratıcı’nın
kudretini, ilmini, iradesini, celâl ve cemâlini yansıtmaktadır;
O’nun hakkında bir belgedir.”8 Allah, kâinatı insanın yarar-
lanması için sunmuş; orada onlar için sayısız örnek olduğunu
ve kâinata bakıp düşünmeleri gerektiğini bildirmiştir. Bu ne-
denle de evrendeki en küçük varlıktan en büyüğüne kadar tüm
varlıklara işaret eden kâinat kitabını çok iyi okumak lazımdır:
“İnsanlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildi-
ğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına
bir bakmazlar mı?”9 gibi ayetlerle hayvanın yaratılışına bile
dikkat çekilmesi evrendeki her varlığın Allah katında ayrı de-
ğeri olduğuna ve önemli olduğuna işaret edilmektedir. Buna
benzer birçok ayette insana, evrene bakıp düşünmesini ve ders
çıkarmasını tavsiye eden Allah, insanın hizmetine sunduğu her
varlık ile etkileşiminden öğrenebileceği farklı bir şey olduğunu
bildirmektedir. İnsanın etkileşimde bulunduğu çevrede öğre-
necekleri, yaşamına bir anlam ve düzen oturtmasına bağlıdır.10
Doğal çevreyi, eğitim sisteminin sosyal düzene ve sorumluluğa

8 Hasan Ocak, “Yaratılış/Fıtrat Kavramı Çerçevesinde İnsan-Çevre İlişkisinin


Ahlaki Boyutu”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi 2 (2016), 68.
9 el-Gâşiye 88/17-20.
10 Vahdettin Başçı, “Akıl Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi (1997), 221.
getiren bir parçası olarak görmek mümkündür. Bu nedenle in-
san çevresindeki her şeyden her an öğrenebileceği bir şey ol-
duğunun bilincinde olarak kendisini doğruya götürecek ortam-
larda bulunmalıdır. Çünkü “Allah insana öğrenme yeteneğini
verdikten sonra bilme ve öğrenme kapasitesini geliştirmesi için
fiziksel çevre olarak evreni, öğrenme ortamı olarak hazırlamıştır.
İnsanın aklı ve duyu organlarının işlevsel olması için insanın
içine ve dışına birbirini tamamlayan öğrenmeye açık uyarıcılar
yerleştirmiştir.”11
Allah, insanın yeryüzünde ve gökyüzünde mevcut düzen
gibi toplumsal bir düzen oluşturmasını istemektedir. Doğal
düzen, sosyal düzenin olması gerektiğini çağrıştırır. Bu düzen
bilim ile inşa edilsin. Tıpkı yeryüzünde olduğu gibi muavenet
ile işlesin. Her bir varlık görevini nasıl tam olarak yerine ge-
tiriyorsa toplumsal birimler de görevlerini tam olarak yapsın.
Varlıktaki düzen gibi toplumda da bir düzen ve denge gerçek-
leşsin istemiştir.
“Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık”12
“Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü O koydu ki dengeden
sapmayasınız.”13 Âlemle kurulan ilişkide kurulan dengeye
işaret eden bu ayetlerde, insanın dengeli ve ölçülü orta yol-
dan devam etmesine vurgu yapılmaktadır. Toplumsal olarak
da bir dengenin varlığına ve gerekliliğine işaret etmektedir.
Ayetten anlaşılabilecek iki husus; insanın kâinattaki düzenin
korunması için çabalaması, sosyal hayatında kendine yakışan
ilişkiler kurması, adil olmasıdır. Adalet her şeyi layık olduğu
yere koymak anlamına gelmektedir. Bu bağlamda insanın da

11 Ömer Demir, Dini Kavramlar Ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örneği (Ankara:
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2013), 186.
12 el-Kamer 54/49.
13 er-Rahmân 55/7.

• 305 •
306 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

davranışlarındaki bu denge ve düzeni sağlaması gerekmekte-


dir. Çünkü sosyal ölçüler dikkate alınmadığında, insan zarar
görmektedir. Oluşabilecek her türlü zararın önüne geçebilmek
için de insan çevre ile arasındaki aitlik duygusunu da iyi kav-
ramak durumundadır. Nitekim kendini gerçekleştirmede, adil
bir toplum oluşturma, özgürlük ve eşitlik gibi değerler yanın-
da aidiyet duygusu ve işbirliği de çok önemli kavramlardır.14
İnsan yaşadığı çevredeki eylemleriyle dengeli bir hayat sür-
mek durumundadır. “Ölçü bozulduğu takdirde, her alanda
bir kaos ve anarşi meydana gelecektir. Burada kastettiğimiz
kaos ve anarşinin bir boyutu da ‘çevre sorunu’ olarak karşımı-
za çıkmaktadır”15 Oluşması muhtemel kaos ortamının çevre
sorunu olmasını engelleyebilmek, evrendeki düzeni korumak
için insanın çabalaması gerekmektedir. Bunun için yapılması
gereken şeylerden biri de kişinin kendisini tanımasıdır. Çünkü
yapılacaklar ancak kişinin manevi olarak da dengede olması
ile mümkün olacaktır. Dengedeki bozukluklara sebebiyet ve-
ren, insanın yapıp ettikleri, kendi kirlenmesi olduğu bilindi-
ğine göre buradaki en büyük görev yine insana düşmektedir.
İnsan temizlenmeli ki her şey var olan dengesine geri dönsün.
Kur’an’ın insana hitabının birçok sebebi de bu durumdur:16
“Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda
bulunanı değiştirmez.”17 Allah’ın insana yüklediği bu sorum-
luluk, insanın başına gelen musibetlere yine kendisinin sebep

14 Paul Jackson Ireyefoju, “Constructing Education for Self-realization on the ba-


sis of Plato’s Human Psychology: The Nigerian Experience”, International Let-
ters of Social and Humanistic Sciences, 48 (20/02/2015), 197. 192-197
15 Mustafa Güven, “Kur’an-ı Kerim’de Çevre Bilincine Dair Bazı Ahlaki Esaslar”,
Birey ve Toplum 4/8 (2014), 155.
16 Zeki Yıldırım, “Kur’an ve Çevre Sorunları”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakülte-
si Dergisi 38 (2012), 90.
17 er-Ra’d 13/11.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 307

olduğuna en güzel örnektir. Nitekim insan kendini sürekli ye-


nilemek ve değiştirmek durumundadır.
“Kur’an’da, özellikle gözümüzün önünde bulunan uç-
suz bucaksız evrendeki sır dolu düzene dikkat çekilerek, bu
düzenin sarsılmasının hayatı yaşanılır olmaktan çıkaracağı
gerçeğinin vurgulanmış olması, eğitim ve öğretimde ilke ve
prensiplerin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.”18
Evrendeki her şey bir denge ve düzen içerisinde birbirine bağ-
lı hâldedir. Bu uyumu örnek alarak insanın yapması gereken
de her alanda yapılacak eğitimi sistemli hale getirmektir. Bu
konuda yapılması gereken önemli şeylerden biri öğrencilere
sistemli çalışma davranışının kazandırılmasıdır. Kusursuz bir
şekilde yaratılan evrenin işleyişindeki ölçünün bozulması na-
sıl kaosa neden oluyorsa sistemsiz, düzensiz bir çalışma da
kişinin eğitiminde bir kargaşaya sebep olmaktadır. Allah’ın,
çocuğun hayatını sürdürebilmesi için psikolojik, sosyal ve
biyolojik ihtiyaçlarını karşılayabileceği uygun bir aile yuvası
ve ortamı hazırladığı gibi insanın da iyi bir şekilde yetiştirile-
bilmesi ve ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için uygun bir doğal
ortam hazırlamıştır. Hem yetişme, kendini geliştirme ve ger-
çekleştirme hem de öğrenme ortamı olarak bu çevreye zarar
verecek olumsuz uygulama ve müdahaleler hem doğaya hem
de insanın doğal yapısını ifsad eder.19 Bu olumsuz durumun
ancak insan eli ile gerçekleşebileceğine Kuran dikkat çeker.20
Son din olan İslam dininin oluşturmak istediği insan mo-
deli, Kur’an’da ayrıntılı bir şekilde belirtilmektedir. Kur’an
önderliğinde insana örnek teşkil edebilecek durumlar, sadece
peygamberlerle sınırlı değildir. Bu örneklere; şahsiyetler, olay-

18 İrfan Başkurt, “Kur’ân’da Eğitim Açısından Tarîk (Yol) Kavramı”, Din Eğitimi
Araştırmaları Dergisi 7 (2000), 357.
19 Başkurt, “Kur’ân’da Eğitim Açısından Tarîk (Yol) Kavramı”, 372.
20 Rum 15/41
308 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

lar, hayvanlar bile dâhildir. Bu duruma en güzel örneklerden


biri: “Ardından Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini
ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar
olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini göm-
mekten aciz miyim? “ dedi, ettiğine de pişman oldu.”21 Ola-
yında Kabil’in öldürdüğü kardeşini ne yapması gerektiğini bi-
lememesi ve bu durumu Allah’ın izniyle kargadan öğrenmesi,
örnek olarak karganın alındığına işarettir. Bu konuda bir ayet-
te de “Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan
ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi
de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda dü-
şünen bir toplum için ibretler vardır.”22 buyrulmuştur. Şüphe-
siz ki insanın yaşadığı evrende ister insan olsun ister hayvan
kendisine örnek olacak bir şeyler mutlaka vardır, olmalıdır.
Çünkü ayette belirtildiği üzere: “Allah bir sivrisineği, ondan
daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez.
İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğu-
nu bilirler. Küfre saplananlar ise, ‘Allah örnek olarak bununla
neyi kastetmiştir?’ derler.”23 Hayvan ve bitkilerin, insanlara
nimet olarak sunuldukları, Allah’ın varlığı, birliğine işaret
ettikleri, Kur’an’da Allah’ın çok üzerinde durduğu bir konu-
dur. Allah’ın güç ve kudretine işaret eden bu durumlar, insan-
lar için iyi bir uyarıcı olmak, iman ve ibadete yönlendirmek
amacını taşımaktadır.24 Bunu gerçekleştirmek için de insanın
çevresindeki her şeyden ders çıkarmayı bilmesi gerekmekte-
dir. Bu bağlamda yaşantı, insan gerçekliğinin uygulamadaki
halidir. Gözlemleyerek öğrenen insan, kendi veya başkasının

21 Mâide 5/31.
22 er-Ra’d 13/3.
23 el-Bakara 2/26.
24 Nurettin Turgay, “Kur’an’da Adı Geçen Bitkiler ve Hayvanlar”, İstanbul Üniver-
sitesi İlahiyat Fakültesi Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu, (2008), 304.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 309

tecrübe ettiği gerçeklikle bilgi basamaklarında yükselir ve ka-


lıcı öğrenmeye geçiş yapar. Kur’an da muhatabı olan insana,
etkilendiği durumlar dâhilinde ayetler sunar ve insanı bu şe-
kilde bilgiyi anlamlandırıp kullanmaya yönlendirir. Örneğin
Allah insana Nur Suresinde şöyle sormaktadır: “Göklerde
ve yeryüzünde bulunanlarla, sıra sıra (kanat çırparak uçan)
kuşların Allah’ı tespih ettiğini görmez misin?”25 İnsanlar için
de evrene ve insana bakmak ondaki hikmeti kavramak temel
gaye olmalıdır. Ancak böyle bir kişi için uçan kuşlar ve sinek-
ler örnek olabilmektedir.
İnsan her yönüyle muntazam şekilde yaratılmış bir dünya-
da yaşam sürmektedir. Yaşamına başladığı ilk yıllardan itiba-
ren de doğal çevre ile ilişki kurmaktadır. Dünyaya yeni gelen,
savunmasız, bilgisiz bir şekilde hayata başlayan bir bebek bile
çevreyle hemen irtibata geçer. Hayatını devam ettirme güdü-
süyle, bencilce çevreden istifade etmenin yollarını arar. Bu du-
rum, öğrenme olayına da bilmeden, planlamadan giriş yaptı-
ran bir arayıştır. Çevre karşısında aciz durumda olan insan, bu
arayışı yürütürken, çevreyi kendisi karşısında zamanla aciz
duruma düşürmektedir. Bu arayış içerisindeki insanın kişiliği
de etkileşim kurduğu doğal çevreden izler barındırmaktadır.
“Çevre eğitimi söz konusu olduğunda, öncelikle eğitimcinin
ve eğitilecek insanın içinde yaşadıkları çevrenin unsurlarını
tanımaları gerekmektedir.”26 Çünkü insan, bulunduğu böl-
gede doğal çevreye karşı geliştirilen tutumlardan etkilenir,
bazen de değer yargılarını, fiillerini toplumun kabul düzeyi-
ne uygun yerine getirir. Örneğin doğal çevredeki sorunların
çözüme kavuşturulmadığı bir ortamda yetişen bireyler ya bu
duruma alışmış olmakta ya da yapılması gerekenleri bilme-

25 en-Nûr 24/41.
26 Yunus Macit, “Sünnet Verileri Işığında Çevre Eğitiminin Esasları”, Hadis Tet-
kikleri Dergisi 3/2 (2005), 112.
310 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

diği için sorunları göremezden gelmektedir. Bu nedenle de


çevre eğitimi konusunda etkili olmak isteyen insan, topyekûn
mücadele vermeli, bireylerin fikir yapısını değiştirmeli, doğal
çevreye karşı yapılması gerekenler konusunda bilinçlendi-
rilmelidir. Bu eğitim de ancak bilinçli eğitimciler tarafından
gerçekleştirilebilir.27
Dünyadaki hâlihazırda var olan kaynaklar düşünüldü-
ğünde bu kadar fazla imkân olmasına rağmen açlık sınırında
yaşamlarını devam ettirmeye çalışan insanların varlığı dikkat
çekmektedir. Bu durum bilinçsiz ve sınır tanımadan yapılan
bir tüketim açlığının içerisinde insanın kendisinden başkası-
na bakmadığını, başkasını düşünmediğini göstermektedir.
Eğitim vasıtasıyla ulaştırılabilecek çevre bilinci salt eğitim
boyutunda kalmamalı, yaşamın bir parçası haline getirilip
içselleştirilmelidir.28 Çünkü çevre bilinci kazandırılmak iste-
nilen insanlara sadece bilimsel çalışmalarla eğitim vermek ye-
terli ve kalıcı çözümler üretmek için eksik kalmaktadır. Eğitim
yoluyla insana çevrenin emanetliği bilinci verilmedikçe, insan
keyfi uygulamalarıyla çevreye hükmetmeye devam edecektir.
İnsana verilen tasarruf izninin amacı; kontrolsüz bir şekilde
hükmetmeye sebebiyet vermeden, diktatörlük kurmadan, he-
diye bilinci ve değeri kazandırmaktır.29 Çevre bilinci noktasın-
da insana farkındalık duygusu kazandırmak için de eğitimden
yardım alınmaktadır. Fakat insan, farkındalığı bazen sadece
kendi zararına dokunmasıyla birlikte kazanmaktadır. Faydacı

27 Muhit Mert, “Çevre Bilinci Oluşturmada İslam’ın Katkısı Üzerine”, Uluslarara-


sı Çevre ve Din Sempozyumu, ed.Fahri Kayadibi (İstanbul: İstanbul: Yalın Yayın-
cılık, Haziran 2008), 26-27.
28 Mustafa Köylü, “Çevre Eğitimi: Dini Bir Yaklaşım”, Uluslararası Çevre ve Din
Sempozyumu, ed. Fahri Kayadibi (İstanbul: İstanbul: Yalın Yayıncılık, Haziran
2008), 185.
29 İbrahim Hilmi Karslı, “Çevre Sorunu ve Kur’an’ın Doğal Çevre Öğretisi”, Diya-
net İlmi Dergi 48/1: 96.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 311

tutum sergileyen insanlar tarafından çevre sadece kendisine


zararı olduğu için korunması gereken bir ortam olarak algı-
lanmaktadır. Sadece yarar esasına dayandırılan çevre bilin-
cinden ahlaki sorumluluk bağlamında değerlendirilen çevre
bilincine geçilmesi gerekmektedir.30
“Bir hayatın arkasından ölümün ve onun arkasından diğer
bir hayatın mukabil olarak yaratılması, insanların bu ikisi ara-
sında iyi bir çalışma ile Allah’ın mülkünde güzel bir işçi, yük-
sek bir görevli olmak üzere yarış için bir imtihan meydanına
çıkarılmaları hikmetini içerir.”31 İmtihan meydanındaki insan;
doğal çevresindeki tasarruflarında yaratıcılık vasfı taşımaz
ancak, Allah’ın kendisine verdiği aklı ve iradeyle güç kazanır.
İnsan, Allah’ın kendisine karşı yaptığı cömertliği, çevresinde-
ki diğer varlıklara da göstermelidir, ki hesap zamanı geldiğin-
de Allah’ın karşısına çıkabilecek hazırlığı olsun.32 Hazırlıksız
çıkılan tüm yollarda, insan kendi zararına işler yapmış ve
hedefine ulaşmakta zorlanmıştır. İmtihan da insanın hazırlık
yapma amacıdır. “Evrenin zübdesi ve efendisi olarak yaratı-
lan insanın kemale ermesi ve şeref kazanması da bu kavra-
ma bağlanmıştır.”33 Bu bağlamda, insan imtihan kavramının
amacına uygun hayat sürerek, bulunduğu öğrenme ortamına,
çevreye saygı göstererek, kendi saygınlığını artırabilecektir.

2. Misafirhane Olarak Doğa


İnsan varlığa getirilmeden önce, evrende insanın faydasına
dokunabilecek, tüm ihtiyaçlarını giderebileceği, hayatını ra-

30 Mehmet Önal, “Çevre Olayına Holistik Dini Hikmet Nazarıyla Bakmak”, Ulus-
lararası Çevre ve Din Sempozyumu, ed. Fahri Kayadibi (İstanbul: İstanbul: Yalın
Yayıncılık, Haziran 2008), 59.
31 Kerim Buladı, “Kur’ân Çerçevesinde Hayat Ve İmtihan”, Din Eğitimi Araştırma-
ları Dergisi 21(2011), 70.
32 Karslı, “Çevre Sorunu ve Kur’an’ın Doğal Çevre Öğretisi”, 102.
33 Buladı, “Kur’ân Çerçevesinde Hayat Ve İmtihan”, 66.
312 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

hatça sürdürerek belli amaçlara hizmet edebileceği doğal bir


çevre, Allah tarafından meydana getirilmiştir.34 İnsan, Allah’ın
kendisine armağan olarak sunduğu bu çevreyi amacına uygun
bir şekilde kullanarak, var olan güzellikleri koruyarak gelecek
nesillere aktarmak sorumluluğundadır. Aynı kaynaktan besle-
nip yine aynı kaynakta birleşen çevre, insandan bağımsız bir
şekilde ele alındığında eksik olabileceği gibi, insan da çevreden
bağımsız düşünüldüğünde bir anlam ifade etmeyecektir.35
Allah, insanın hizmetine verilen doğa ve kendisine halife-
lik verilen36 insan üçlüsü, birbirinden bağımsız olarak değil de
uyumlu bir şekilde ele alınarak tevhidî temelde toplanmalıdır.
Bu üçlemeyle kaynağı Allah’tan alan doğa ve insan, yine ilk
geldiği noktaya Allah’a ulaşmaktadır.37 Bu ulaşımda, başlan-
gıç ve bitiş noktası arasındaki davranış ve tutumlar, insanın
sonunu belirlemektedir. Çünkü Allah’a nasıl, hangi hazırlık-
larla ulaşacağı insanın kendi tercihiyle sonuçlanmaktadır. Ev-
rende bulunan tüm varlıklar, insan ve doğada olduğu gibi iyi-
likte de olsa kötülükte de olsa birbirine bağlantılıdır. Olumsuz
etkiler sadece tek bir varlığı etkilemeyeceği gibi olumlu etkiler
de özelde insanları ve tüm varlık âlemini etkilemektedir.38 İn-
sana Allah tarafından verilen değer onun yeryüzündeki tasar-
rufları ile ilgilidir. Emanetçi olarak yeryüzünde bulunan, di-
ğer canlılarla, doğal çevre ile etkileşimde olan insan, emanete
riayet ederek etrafındaki varlıklara üstünlük taslamak yerine,
tümünü koruyup kollamakla yükümlüdür.39

34 er-Rahmân 55/1.
35 Mehmet Ekinci, Kur’an’a Göre Doğal Çevre İçinde İnsan (Kayseri: Erciyes Üniver-
sitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2009), 109.
36 el-En’âm 6/165.
37 Fethi Kerim Kazanç, “Tevhîd İnancı ve Evrensel Ahlâk İlişkisi: Hz. İbrâhîm
Örneği”, Kelam Araştırmaları Dergisi 9/1 (2011), 124.
38 Köylü, “Çevre Eğitimi: Dini Bir Yaklaşım”, 184.
39 Ekinci, Kur’an’a Göre Doğal Çevre İçinde İnsan, 52.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 313

3. Halifelik ile Koruma Altına Alınan Doğa


Allah insanı diğer varlıklardan bazı farklı ve üstün özel-
liklerle yaratmış, bu varlıkları insan hizmetine vererek insanı
halifelik göreviyle onurlandırmıştır.40 İnsan varlık âleminin
odak noktasını oluşturan, Kur’an’da kendisinden Allah’ın ha-
lifesi olarak bahsedilen eşref-i mahlukat olmakla birlikte, belli
sorumluluğu da üstlenmiş bulunmaktadır. Nitekim; maddi
alemdeki varlıklardan sadece insan sorumluluk bilincine sa-
hiptir. 41
Fiziksel, sosyal ve kültürel olarak her anlamda kendisini ku-
şatan çevreyle etkileşime geçen insan, çevreden etkilenmekle
kalmamakta; çevreyi etkileyen, değiştirmeye sebebiyet veren,
konumlandırılırken de çevreden bağımsız düşünülemeyecek
bir varlıktır.42 Çünkü insan, “doğada tek başına tecrit olmuş,
diğer varlıklarla hiçbir bağı olmayan bir mahlûk değildir.”43
Bu bağı kurarken insanın bakış açısı da sonucu etkiler durum-
dadır. “Zira Tanrı’yı yaratıcı ve sistemin aktörü olma nokta-
sında etkin bir varlık olarak görmek ya da görmemek kişinin
çevresiyle olan ilişkisine şekil veren en önemli etmendir.”44
Halifelik göreviyle insan sadece kendisine ve topluma kar-
şı sorumlu değil aynı zamanda tüm varlığa karşı mükellefiyet
altındadır. Çünkü insanın ortaya koyacağı iyi veya kötü her
amel tüm varlığı etkileyebilmektedir.45 İnsanın emrine, istifa-

40 Mevlüt Erten, “Kur’an’da Bilgi-Amel (Eylem) İlişkisi”, Diyanet İlmi Dergi 41/3
(2007), 118.
41 Muammer İpek, “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu”,
Ekev Akademi Dergisi 17/57 (2013), 438.
42 Ramazan Gürel, “Muhammed İkbal’e Göre Şahsiyet Eğitiminde Fiziksel Çevre-
nin Yeri”, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 21/3 (2017), 1951.
43 Ali Kürşat Turgut, “İbn Haldûn Felsefesinde Tabiat-İnsan İlişkisi”, Süleyman
Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 31 (2013), 174.
44 Ergin Ögcem, “İnsan-Doğa İlişkisinde Ahlaki Bir Neden Olarak Tanrı Faktö-
rü”, İnsan Ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi 5/8 (2016), 2951.
45 Fatih Açık, Kur’an- Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde İnsan Ha-
yatı (Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
314 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

desine verilen evren insanın etkisiyle değişim, dönüşüm hatta


tahribata da maruz kalmaktadır. Çünkü insan, hak, hukuk gö-
zetmeyen bir cani olursa bundan hem canlılar âlemi, hem tabi-
at, hem de yeryüzünün diğer doğal dengeleri etkilenir. Bu ne-
denle insanın halifelik konumunu hak, hukuk ve adaletle ifası
kâinattaki düzen ve işleyiş için hayati önem arz etmektedir.46

4. Ortak Yaşam Alanı Olarak Çevre


İnsan, çevrenin aktif öznesi durumundadır; fakat çevreyi,
sadece insandan ibaret saymak, iletişim ve etkileşimi sadece
canlılarla düşünmek yanlış bir tutum olacaktır. Çünkü doğal
çevre, sadece insan ve diğer canlı varlıklardan ibaret olmayıp,
canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmesini sağlayan
toprak, su, hava gibi cansız varlıklarla birlikte; Güneş, Ay, yıl-
dızlar gibi kozmik âlemi de kapsamaktadır.47 “Allah, gökle-
ri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra
Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların
hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hak-
kıyla) düzenler, yürütür, ayetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize
kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.”48 ayetinde belirtildiği
gibi, Allah kozmik alemi de doğal çevrenin bir parçası olarak
insanın faydasına sunmaktadır. Susadığında su içen, acıktı-
ğında yemek yiyen insanın, en basit bağlamda ekmeğe ulaşa-
bilmesi için toprağı ekerek buğday üretmesi gerekmektedir.49
Bu üretimde Güneşin zorunlu etkisi, temel gereksinim olan su

Tezi, 2007), 7.
46 Açık, Kur’an-ı Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde İnsan Hayatı,
7.
47 Eda Feyzioğlu, Ekoloji, İnsan Ve Din (Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosytal Bilim-
ler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2011), 1.
48 er-Ra’d 13/2.
49 Muhsin Demirci, “Kur’ân’da Allah-Kâinât- İnsan İlişkisi”, Din Eğitimi Araştır-
maları Dergisi 10 (2002): 99.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 315

ihtiyacı için yağmurun etkisi en ufak detayda bile dış âleme


duyulan ihtiyacı gözler önüne sermektedir.
İnsan Kur’an’da hem kendisi ile hem de çevresindeki var-
lıklar ile ilişkili olarak ele alınmaktadır ve onun manevi du-
rumunu etkileyen varlıklar aynı zamanda Allah karşısında-
ki duruşunu ve gittiği yolu da etkilemektedir. Çünkü Allah,
Kur’an’da insanın doğal çevredeki ilişkilerinin hem dünya
hem de ahiret mutluluğunu etkilediğini belirtmektedir.50 Do-
ğal çevrenin temel öznesi olan insan; hayatını devam ettire-
bilmek için diğer canlılarla birlikte kullandığı çevrenin kural-
larına uymak durumundadır. Sadece kendisini düşünmeden,
var olan diğer varlıkların canlıların da haklarını korumalıdır.51
Bilinçli-bilinçsiz, olumlu-olumsuz birçok şekilde çevreyi et-
kileyerek ve zaman zaman da tahrip ederek hayatını devam
ettiren insan, yaratılış gayesinin dışına çıkmış olmaktadır. Bu
bağlamda insanın evrendeki konumunu yaratılış gayesine uy-
gun hayat sürmek belirlemektedir.
Kur’an’da Allah’ın, insan dışındaki diğer canlıların da in-
sanlar gibi birer topluluk olduğuna vurgu yapması,52 insanlar
gibi onların da can sahibi olması, Allah’ın kendilerine verdik-
leri rızıklarla beslenmeleri gibi birçok noktada insandan farklı
olmadıklarına dikkat çekmektedir. Bu vurguyla Allah, aynı za-
manda sadece insanın değerli olduğu, diğer canlıların değersiz
olduğu, saygı görmeyebileceği algısını yıkmaya çalışmaktadır.53
Hizmet aldığı, kendi yararına yaratılan hayvanlardan da her şe-

50 Necmettin Çalışkan, Kur’an’da İnsanın Canlı Ve Cansız Varlıklarla İlişkisi (Ankara:


Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010), 122.
51 Kemal Göz, “Çevre Ahlakı Ve İnsan”, Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi
Dergisi 12/1 (2011), 93.
52 el-En’âm 6/38.
53 Muhlise Canlı, Kutsal Metinler Bağlamında Çevre Ve Din İlişkisinin Sosyolojik Ana-
lizi (Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, 2017), 98.
316 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

kilde istifade eden insan; Allah tarafından böyle örneklerle sık


sık şükretmeye, görmeye, fark etmeye çağrılmaktadır.54
İnsan, kendi konumunu kendisini belirleyerek yükseklere
çıkabileceği gibi alçaklara da kendi seçimleriyle inebilmek-
tedir. Bu bağlamda insan, kendisine her durum ve şartta yol
göstermek, etrafındaki diğer varlıklarla etkileşiminde dikkat
etmesi gereken kuralları bildirmek amacı taşıyan Kur’an’ın
amacını gözden kaçırmaktadır. Allah’ın insanı sadece Kur’an’la
uyardığını söylemek de bu durumda yanlış olacaktır. Çünkü
insan doğadaki işaretlerle de insana bazı şeyleri öğretmeye ça-
lışmakta, ayetlerini sadece Kur’an’daki cümlelerle sınırlandır-
mamaktadır. İnsan, aklını kullanarak evrendeki işaretlerden
payına düşeni almak durumundadır.55 Var olan işaretlerle,
malzemelerle araştırma yaparak, sonuca giden yolu açmak
durumundadır. Tabiat da bu bağlamda Allah’ın işaretleriyle
inceleme yapılabilecek, her türlü malzemenin kendisinde bu-
lunabileceği, araştırmanın sağlam sonuçlara ulaşmasını müm-
kün kılan donanımlı bir laboratuar ortamıdır.56

5. İbadethane Olarak Doğa


Doğayı amacına uygun bir şekilde gözlemleyen insan, etra-
fında bulunan varlıkların Allah’ı tesbih ettiğini Allah’ın işaretle-
rinden yola çıkarak kavrar. Çiceği böceği, ağacı bitkisi, karıncası
kuşu, canlı cansız tüm varlıkların Allah’a kulluk etmesi insan
için örnek teşkil edecektir.57 İnsan da bu bilinçle, etkileşimde
olduğu doğadan Allah’ı tesbih etmeyi öğrenerek, doğadaki her
zerreye değer verecek ve yaratılışına uygun kıvama gelecektir.

54 Yâsîn 36/71-73.
55 Necmettin Çalışkan, “Kur’an’da İnsanın Varlıklarla İlişkisi”, The Journal of Aca-
demic Social Science Studies (2017), 254.
56 Karslı, “Çevre Sorunu ve Kur’an’ın Doğal Çevre Öğretisi”, 109.
57 Karslı, “Çevre Sorunu ve Kur’an’ın Doğal Çevre Öğretisi”, 111.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 317

Aynı zamanda doğal çevredeki olaylardan yaratıcısının mü-


kemmelliğine ulaşacaktır.58 Etrafını kuşatan, cansız gibi görü-
nen, kendi türünden olmayan ve kendisinin buyruğuna verilen
varlıklardan da etkilenerek olumlu değişime uğrayacaktır.
Varlık dünyası insanla tek yönü ve tek boyutlu bir ilişki içe-
risinde değildir; insanın tüm özellikleri ile etkileşim içindedir.
Varlık ne yalnızca felsefe, ne yalnızca bilim ve ne de yalnızca sa-
nattır. Varlık aynı zamanda dindir. Evren ve içindekiler yalnız-
ca bilimsel araştırmalar için keşfedilmeyi bekleyen bir laboratu-
var malzemesi değil; aynı zamanda hem Allah’ın eşsiz yaratış
güzellikleri ile dolu bir sanat müzesi hem de bir ibadethanedir.59
Kur’an’da: “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih
eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz
onların tesbihini anlayamazsınız. O halimdir, bağışlayıcıdır.”60
ayetiyle bildirildiğine göre “Varlığa tesbih, salat, teslimiyet, sec-
de ve teshir görevi verilmiştir. Varlık, Allah’ın kendisine verdi-
ği görevi yaparken tesbih ve salat halindedir. Son durumda ise
varlığın görevi insana hizmettir.”61

6. Yasalar ve Düzene Sahip Olan Doğa


Evrendeki her şeyin en ince ayrıntıya kadar Allah’ın bilgisi
dâhilinde olması mutlak anlamda bir düzeni beraberinde ge-
tirmektedir. Allah’ın yarattığı, yönettiği her şey belli bir düzen
ve nizam içerisindedir. Güneş ve ayın belli bir hesapta hareket
ettiği, belli bir düzende ilerlediği de,62 O’nun nizamını kanıtla-
makta ve insanın dikkatine sunulmaktadır. Bu düzen ve niza-
mın süreğen bir şekilde devam etmesi halinde yeryüzündeki

58 Demir, “Çevre Sorunu ve Kur’an’ın Çevreye Yaklaşımı”, 84.


59 Ömer Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel
Öğrenme”, Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 10/1 (2015), 75.
60 İsrâ 17/44.
61 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 77.
62 er-Rahmân 55/5.
318 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

canlı yaşamı da normal seyrinde devam edebilecektir.63 Bu


konuyla ilgili Kur’an’da :“Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve
dengede yarattık”64 buyrulmakta ve Allah’ın eşsiz düzeni ve
şaşmaz sistemine dikkat çekilmektedir.
İnsanın âlemdeki varlıklarla olan ilişkisinin sağlam bir te-
mele oturması da bu varlıklarla arasındaki etkileşim alanları-
nı doğru anlamakla gerçekleşecektir. Allah âlemi yarattıktan
sonra, başıboş bırakmamakta,65 kontrolü altında tutmakta ve
ona her an müdahale etmektedir. Âlemdeki her şey Allah’ın
koyduğu kurallara uymak zorundadır. Bütün varlıklar O’na
muhtaçtır ve O, her an yaratma hâlindedir. Her şeyi düzenle-
yen ve ölçü ile yaratan Allah, insanın emrine verdiği nimetlere
karşı ona sorumluluklarını bildirmiş, unutmaması için sürekli
ve her fırsatta hatırlatmıştır.
“O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su in-
dirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyley-
se siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.”66 ayetiyle düzen
ve intizamın kendisine sunulduğu insanın bu hizmeti alırken
gerekli kurallara uyarak, var olan düzene aykırılık içermeden
ölçülü ve dengeli bir şekilde hareket etmesi vurgulanmakta-
dır. Gelecek nesillerin de tabiattan faydalanması için bu du-
rum son derece önem arz etmektedir.67
Evrendeki yaratılış Allah’ın amaçlarına hizmet etmektedir.
Evrenin hiçbir kademesinde tesadüflük ve hikmetsizlik bu-
lunmamaktadır. Allah’ın insanın istifadesine sunduğu her bir
varlıkta genel ve özel anlamda birçok farklı bir amaç vardır.68

63 Güven, “Kur’an-ı Kerim’de Çevre Bilincine Dair Bazı Ahlaki Esaslar”, 147.
64 el-Kamer 54/49.
65 el-Kıyâme 75/36.
66 Bakara 2/22.
67 Yıldırım, “Kur’an ve Çevre Sorunları”, 78.
68 Mustafa Akçay, “İnsanlığın Ortak Dini Temeli: Fıtrat”, Sakarya Üniversitesi İla-
hiyat Fakültesi Dergisi 13/23 (2011), 144.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 319

Bu anlam ve gayeler, belli bir yaratılış ve amaç silsilesi gibi


sürüp gitmektedir. Hiçbir varlık amaçsız yaratılmamıştır. Tüm
varlıklar, birbirinin varlığını sürdürmeye vesiledir. “Küçücük
bir çakıl taşından, tahtakurdunun bağırsaklarındaki mikrop-
tan, dev ağaçlara, balinalara ve fillere; dağlardan, denizlerden
güneşe, aya, gezegenlere, yıldızlara varıncaya dek bütün var-
lıkların hayat alanına çıkması, hayatiyetini sürdürmesi ve ölü-
müyle, Allah’ın belirlemiş olduğu bir amacı yerine getirir.”69
Görünürde insana zarar veren her varlığın belli bir amaca hiz-
met etmesi; genelde zarar barındırırken özelde farklı yararlar
sağlaması Allah’ın hikmetinin gereğidir. İnsan sadece duyu
organlarıyla tecrübe ettikleriyle sınırlı kalırsa hikmetin far-
kına varamayabilir. İnsan detaylı düşünerek, akıl, vahiy gibi
olguları duyu organlarıyla desteklediğinde amaçlı yaratılışı,
doğal çevresindeki birbirine bağlantılı ve sadece kendi fayda-
sına olan durumları fark edebilecektir.
Evrende bulunan, görülen veya görülmeyen her varlık farklı
bir amaca hizmet etmektedir. Melekler, Allah’ın emirlerini ye-
rine getirmek için yaratılmıştır. Tabiat insanların yararlanması,
amacına uygun kullanması için yaratılmıştır. İnsan ise kendi-
ne bahşedilen halifelik sıfatının gereği yeryüzünü imar etmek
ve özellikle Allah’a kulluk için yaratılmıştır.70 Allah, dünya
hayatındaki her şeyin bir amaca hizmet ettiğini vurguladığı
ayetlerde aslında dünyaya eğlence olsun diye getirilmediği
noktasında insanı uyarmakla birlikte, yaptıklarından sorumlu
olacağına da dikkat çekmektedir.71 İnsanın evrende tasarruf-
ta bulunurken yaratıcı gibi davranarak evrene hükmetmeye
çalışması hoş karşılanmamaktadır. İstediği gibi davranarak
evreni çıkarlarına alet etmesi; sadece kendisini düşünmesine

69 Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi, 18.


70 el-En’âm 6/165.
71 Enbiyâ 21/16.
320 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

vesile olacağından, kendisini bencilliğe sevk edecek ve yaratıl-


ma amacında bulunan iyilik boyutundan çıkaracaktır.72
Var olan her şey bağlantılı şekilde birbirinin sonucu ve
sebebidir. İlk defa yaratan ve her an yaratmaya devam eden
Allah’tır. O’ndan zuhur eden her şey de kendi ihtiyaçları-
nı yine kendi etrafındaki varlıklarla gidermektedir. Çünkü
yaratılış amaç ve tasarımlarında tüm varlıkların birbirinden
istifadesi esastır.73 Mükemmel tasarım ve ahenge sahip bu
varlıklar düzende herhangi bir kesintiye kopukluğa sebebiyet
vermez.74 Dolayısıyla kopmaz bir bağla birbirine bağlı olan
tüm varlıklar; parçadan bütüne doğru, evrenden Allah’a doğ-
ru silsile şeklinde birbirinden kopmayacak şekilde uzamak-
tadır. Her varlık varlığını başka bir varlığa ve aynı zamanda
Allah’a borçludur. Nitekim “Her şey O’na muhtaçtır, O hiçbir
şeye muhtaç değildir.”75 ayetinde tüm bu varlıkların temelin-
de Allah’ın olduğu ve evrendeki düzen vasıtasıyla insanın bu
noktayı anlaması gerektiği vurgulanmaktadır.

7. Allah’ın İzni ile Hareket Eden Doğal Düzen


Evrendeki bütün varlıklar belli bir sistemin parçası olmakla
birlikte Allah’ın emri ve izniyle hareket etmektedir. O’nun izni
olmadan âlemdeki en ince detaylar bile zuhur etmez. “Allah’ın
izni ve bilgisi olmadan kuru bir yaprak bile yere düşmez, to-
hum çatlamaz, rüzgâr esmez.”76 Kur’an, bu durumu bize şöy-
le bildirir: “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları
O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir;
O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karan-

72 İpek, “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu”, 443.


73 Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel Öğ-
renme”, 85.
74 Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi, 19.
75 İhlâs 112/3.
76 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 78.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 321

lıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi
apaçık bir kitaptadır.“77 O’nun izni olmadan bir yaprağın bile
düşemeyeceğini bildirerek Allah, evrendeki en ince ayrıntı-
ya kadar her detayın O’nun izniyle, belli bir düzen içerisinde
ve mutlak bilgisi dâhilinde olduğuna dikkat çekmekte, aynı
zamanda uzaklara gitmeden, mucize beklemeden yaratıcıya
ulaşmanın kolaylığına vurgu yapmaktadır.
Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır; “Göklerde-
ki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin
hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için
deliller vardır.”78 Şahit olduğu veya şahit olamadığı her var-
lığın sadece insanın emrine verildiğine sık sık vurgu yapılan
Kur’an’da; “Biz yeryüzünü dirilerin ve ölülerin toplantı yeri
yapmadık mı? İbrada yüksek yüksek sabit dağlar var edip sizi
tatlı sularla sulamadık mı?”79 gibi ayetlerle insanın etraftaki
faydalandığı güzelliklere dikkat çekilmektedir. Tüm âlemi in-
sanın hizmetine sunan Allah aynı zamanda insandan görevini
yerine getirmesini ve onu imar etmesini böylelikle evrendeki
dengeyi korumasını istemektedir. Bu durum Kur’an’da şöyle
anlatılmaktadır; “O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve
sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı.”80
Allah, Kur’an’da insanı çevresini gözlemleyerek düşün-
meye, aklını yetkin bir şekilde kullanmaya çağırarak uyum-
suzluk olup olmadığını insana sormaktadır. Herhangi bir
uyumsuzluk bulamayan gözün bu etkinliği sonucunda yor-
gun bir halde geri döneceğini, çünkü ne kadar ararsa arasın,
ufak bir eksiklik ihtimalinin bile olamayacağını net bir şekilde

77 el-En’âm 6/59.
78 el-Câsiye 45/13.
79 el-Mürselât 77/26-27.
80 Hûd 11/61.
322 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

vurgulamaktadır.81 Allah’ın insanın arasa bile hiçbir eksiklik


bulamayacağını bildirmesi, göğü nasıl donattığını vurgulaya-
rak dikkatini çevreye toplaması aynı zamanda, insanın çev-
reyle kopmaz bağlantısına dikkat çekmektedir.82

8. Bir Sahibi Olan Doğal Çevre


İnsanı duyularıyla bilmeye ve öğrenip düşünmeye çağıran
Allah, Kur’an’da kâinat kitabıyla ilgili bilgilerle, insanı; âlemdeki
nizamdan yaratıcının eşsizliğine, kudretine ulaştırmaktadır. İn-
sanın hayatın içerisinde var olan, bizzat şahit olduğu örneklerle
düşündürülmeye davet edilmesi insandaki algıyı da güçlendirir
niteliktedir. Duyu organlarının şahit olduğu olguları, insan da
aklı ve kalbi ile desteklediğinde akıl ve kalp amacına uygun ha-
reket etmenin zevkini yaşayacaktır.83 Arifçe bakılırsa Allah’tan
varlığa,84 filozofça bakılırsa varlıktan Allah’a ulaşılır. Fakat her
hâlükârda Allah’a ulaşılır. Allah doğal çevrenin sahibi olarak
her varlıkta kendi varlığının delil ve işaretlerini yaymıştır.
Ayrıca varlığın görünenden başka bir anlamı yoksa bu
düzen ve ahengin bütün bir amacı nedir? Tek tek olay ve ol-
guların her biri amaçlı iken bütünün bir araya gelerek büyük
bir anlam oluşturması gerekmez mi? Duyularla algılanabilen
somut gerçekliğin ötesinde sadece düşüncede var olan bir ger-
çeklik de söz konusudur. Somut olarak algılanan büyük bir
düzen olan evren insan zihninde bir bütün olarak sonsuzluğa
açılmaktadır. Göründüğünden daha fazlasını yabancısı olma-
yan aynı kaynaktan beslenen insan ruhuna fısıldamaktadır.85

81 el-Mülk 67/3.
82 Kâf 50/6.
83 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 76.
84 İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni Medeniyet Üzerine Notlar, İnsan Yayınları,
2018, 193.
85 Richard Heinzmann, “İnsan Ve İnsan Onuru –Toplumsal Yaşam İçin Etik Ve
Ahlak”, https://docplayer.biz.tr/111048984-Nsan-ve-nsan-onuru-toplumsal-
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 323

Evreni okumaya, evrende var olan olaylara mucize gö-


züyle bakmak, Allah’ın insanlara sunduğu belli yönlendirme
işaretleri şeklinde bakılması gerekmektedir. Dikkat çeken bu
olaylar insana Allah’ın varlığının evrene nasıl yansıdığını, sa-
dece yansıma bu kadar güzelse O’nun ne kadar mükemmel ve
tarifi mümkün olmayan bir şekilde olduğunu fark ettirmekte-
dir. Allah’ın işaretleriyle de etkileşime geçen insan dünyada
bulunuş amacını bilecek, hâkim değil de misafir olduğunu, ev
sahibi değil de kiracı olduğunu kavrayabilecektir.
Allah’ın insanların hizmetine vermiş olduğu, faydası için
yarattığı varlıklar için insanlardan beklentisi vardır. Bu bek-
lenti insan gücünü aşan bir durum asla değildir. Allah’ın yön-
lendirme ve işaretlerini takip ederek, gidilecek yolu anlaya-
rak, hizmete açılan bu yollardan sonuca nasıl ulaşılabileceğini
bilmek ve ulaşmaktır.86 Bu bilgilerle Allah’ın insandan bekle-
diği, etrafında bulunan hayvanları veya diğer varlıkları sadece
yararlanmaya odaklı gözlemek değildir. Onları kullandığında
veya gözlemlediğinde, onların vasıtasıyla, Allah’ın varlığına
ve birliğine ulaşmasını beklemektedir.87
İnsanın ihtiyaçlarını sağladığı her şey nimettir. İnsanın gü-
ven içinde yeryüzünde yaşayabilmesi tesadüf değildir. Açlığı-
nı ve susuzluğunu gidereceği nimetler içinde olması da kendi-
liğinden değildir. O zaman kendisi gibi nimetlerinde bir sahibi
vardır. İnsan yediğine içtiğine üzerinde gezdiğine bakmalıdır.
Onların fısıldadığı tevhidi, zikri teşbihi duyacaktır. Evrende
var olan en küçük nesne veya canlı bile Allah’ın insana sundu-
ğu bir ayet, belge olduğuna göre, insan evrene ve içindekilere

yaflam-icin-etik-ve-ahlak.html, (Erişim 26 Aralık 2019).


86 Mehmet Çalışkan, “Kur’an’da Hikmet Kavramı”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi 1/2 (Temmuz-Aralık 2001), 116.
87 Şahin Efil, “Kur’an’da Çevrenin Metafizik Temeli Ve Çevre Ahlakı”, Uluslarara-
sı Çevre ve Din Sempozyumu, ed.Fahri Kayadibi (İstanbul: İstanbul: Yalın Yayın-
cılık, Haziran 2008), 207.
324 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

gerekli değer ve önemi vermelidir. Zira tabiat Allah’ın eseri,


tasarımı ve iradesinin gerçekleşmesinin bir delili olduğu için
değer ve anlam yüklüdür.88
Evrendeki sayısız nimeti insanın emrine vermiş olan Allah,
ondan bu dengeyi korumasını, haddi aşmamasını istemektedir.
Denge bozulduğu takdirde tabiattaki sonucun ne olacağı ise
bir başka ayette şöyle anlatılmaktadır: “İnsanların bizzat ken-
di işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.”89
Allah, tabiattaki bozulmanın, kötüye gitmenin sorumlusunu
insan olarak açıkça sunmakta ve insanın bu durumda daha
dikkatli davranarak, tabii dengeyi bozmamak için elinden
geleni yapması gerektiği ve bu anlamda yapıp ettiklerinden
sorumlu olduğu anlamında insanı uyarmaktadır.90 Âlemle
kurulan ilişkide kurulan dengeye işaret eden bazı ayetlerde
ise; insanın dengeli ve ölçülü orta yoldan devam etmesinin ge-
rekliliğine vurgu yapılmaktadır.91
Aklını aktif bir şekilde kullanıma açan insanın doğal çevresi
ile kesintisiz iletişim ve etkileşimde bulunması kaçınılmazdır.
Allah ayetleriyle insanı sık sık düşünmeye teşvik etmektedir.
Çünkü düşünmeyen insan tarafından bazı şeylerin kıvranılama-
yacağı gibi, hayatın mantıklı ve amacına uygun bir şekilde sür-
dürülemeyeceği de açıktır. Allah tarafından uygulanan yöntem
sayesinde insan; taklitten, bilinçsizlik durumundan kurtulabi-
lecek ve evrendeki her şeyi bilinçli bir şekilde temellendirecek-
tir. Bu temellendirme sayesinde ise ulaştığı bilgileri kullanarak
çevresindeki varlıklardan uygun bir şekilde yararlanmaya ve
üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmeye çalışacaktır.92

88 Demir, Kur’an’ın Temel Hedefi, 80.


89 er-Rûm 30/41.
90 Demir, “Çevre Sorunu ve Kur’an’ın Çevreye Yaklaşımı”, 81.
91 er-Rahmân 55/7.
92 Çalışkan, “Kur’an’da İnsanın Varlıklarla İlişkisi”, 251.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 325

İnsana hizmet eden bu varlıkları yaratan Allah, insanın bunun


farkına varmasını ve Allah’a şükretmesini istemektedir.
Yaratmadaki ölçüden, düzenden bahseden ayetler ile
Kur’an’da sık sık karşılaşılmaktadır.93 “Sizin için geceyi bir
örtü, uykuyu dinlenme hali kılan, gündüz vaktini ise bir di-
riliş ortamı yapan O’dur.”94 Bu düzen sadece insanın yararına
sunulmakta ve tüm bu oluşumlar eşref-i mahlûkat sıfatıyla ni-
telenen varlığın emrine verilmektedir. Bu hizmetleri Rabbinin
rahmeti gereği insanlara vermesi, insanın değerli oluşuna ayrı
bir işarettir: “De ki: ‘Ne dersiniz, eğer Allah gündüzü üzeriniz-
de kıyamet gününe kadar devamlı kılsa, Allah’tan başka size
istirahat edeceğiniz geceyi getirebilecek bir tanrı var mı? Hala
gerçeği görmeyecek misiniz?’”95 gibi hitaplarla insan evreni
okumaya çağrılmaktadır. “Ölçü ve düzen evrendeki yasaları
oluşturur. Her yasa ve ölçü evreni okuyuşun bir çeşididir.”96
Bu bağlamda Allah, evrenden başlanan okumayla birlikte in-
sanın Alllah’ın varlığına ve birliğine ulaşmasını istemektedir.

2. Doğal Çevrede Ortam ve Etkileşim


Çevre, canlıların hayatını devam ettirebilmesi için zo-
runlu olarak etkileşime geçtiği her şey ve her ortam olarak
tanımlanmaktadır.97 “Dünya, evren denilen büyük bir siste-
min küçük bir parçası olarak insanın hayatını sürdürebileceği
bir ortam olarak yaratılmıştır.”98 “Bu organik sistem, içerisin-
de akıllı varlık olarak telakki edilen insanın diğer canlılarla

93 el-A’lâ 87/2-3.
94 el-Furkân 25/47.
95 el-Kasas 28/72.
96 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 76.
97 Mehmet Evkuran, “Çevre Bilincinin Teolojik Temelleri Üzerine”, Uluslararası
Çevre ve Din Sempozyumu, ed.Fahri Kayadibi (İstanbul: İstanbul: Yalın Yayıncı-
lık, Haziran 2008), 35
98 Demir, Dini Kavramlar Ve Öğrenme Ortamları, 133.
326 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

karşılıklı ortaklığıdır.”99 Yaşadığı çevrede eylemlerde bulunan


insanın bu eylemleri, sadece yeryüzünde kalmayıp; yerin al-
tından gökyüzüne kadar, denizlerin derinliklerinden gök ci-
simlerine kadar ulaşarak tüm evreni etkilemektedir.100
İnsan yaşayabilmek için bir mekâna zorunlu olarak ihtiyaç
duymaktadır. Bu mekândan bağımsuz düşünülemeyecek şekil-
de de kaçınılmaz ve karşılıklı etkileşime girmek durumunda-
dır. Fiziksel çevre olarak da adlandırılabilecek bu ortam insanı
her yönüyle kuşatmaktadır.101 Manevi anlamda kendi ruhun-
da bulunan insan, fiziksel anlamda gerçek mekânı kaplayan
varlıktır. Bu yer görülebilen, idrak edilebilen ve kişinin kendi
çevresiyle sınrlı olamayan bir ortamdır. İnsan ahiret ve dünya
hayatı bağlamında her anlamda yeri olan, gaybi olsun şehadet
olsun her mekânın, her ortamın temel öznesidir. Birbirinden
farklı ortama dâhil olan insan zaman içerisinde gelişim seyriyle
birlikte mekan değiştirir ve her mekan değişikliğinde belli bir
makam kazanır. Ruhlar âlemiyle başlayan bu serüven, anne
rahmine düşmesiyle102 birlikte maddi âleme ilk adımı atarak
devam etmektedir. Doğum ile yeryüzündeki serüvenine başla-
yan ve kendi karar ve sonuçlarıyla baş başa kalmaya başlayan
insan aktif duruma gelmiş bulunmaktadır. Bu akışın sonucun-
da ölümle birlikte ilk maddesine dönmesi ise insanın doğa ile
iç içe olmasına en güzel örnektir.103 Bu yer değişikliğinde insan
nerede bulunacağını, hangi ortamın nasıl üyesi olacağını aklının
devreye girmesiyle birlikte kendisi oluşturmaktadır. Bulundu-
ğu mekâna göre değer sahibi olan insan, Allah katındaki yeriyle
birlikte toplumdaki yerinin temellerini de kendisi atar. Çünkü

99 Münir Yıldırım, “Semavi Dinler Geleneğinde Sürdürülebilir Bir Çevre Anlayı-


şının Teolojik Temelleri”, (2016), 1.
100 Ekinci, Kur’an’a Göre Doğal Çevre İçinde İnsan, 52.
101 Canlı, Kutsal Metinler Bağlamında Çevre Ve Din İlişkisinin Sosyolojik Analizi, 58-59.
102 Hacc 22/5.
103 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 80.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 327

her ortamın kendine göre vazgeçilmezlikleri ve şartları vardır.


Şartları yerine getiren yaratılış değerine sahip olabilirken, şart-
ları sağlamayan ise sadece maddeten insan olarak kalmaktadır.
İlk yaşam alanı olan yeryüzü, insanın temel ihtiyaçlarını kar-
şılayabileceği, çevredeki varlıklarla ilişki içerisine girebileceği
bir ortamdır. Bitkilerden hayvanlara, denizlerden gökyüzü ve
tüm gezegenlere kadar Allah’ın insanın hizmetine sunduğu
maddi âlemin hepsi ilahi rahmetin bir tezahürüdür.104 Allah,
insanı yaratmış ve ona fiziki ve manevi ortamın en güzelini
sunmuştur: “Doğrusu sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size
geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”105
Allah bu ayette insanın hayatını sürdürebilmesi için yerleşti-
rildiği yeryüzü mekânına vurgu yapmaktadır. Her oluşum bir
ortam içerisinde gerçekleşir. Ve bulunduğu ortamın özellikle-
rini de kendisinde barındırır.
İnsan doğal çevresiyle kaçınılmaz ilişki ağında bulunmak-
tadır. Hayatını mutlu huzurlu bir şekilde geçirmeyi planlayan
insan için dış âlemdeki her şey bu mutluluk paydasındadır.
İnsan; tam olarak ortasına doğduğu, hayatını borçlu olduğu
ve dönüş yeri olacak olan doğal çevreyi hayatının ayrılmaz
parçası olarak değerlendirmek durumundadır.106 İnsanın var
oluş amacını Allah’a kulluk olarak aktaran Kur’an-ı Kerim’de,
insanı kuşatan çevresinde, muhatap olduğu varlıkları nasıl
konumlandırdığı, kendi konumunu belirler niteliktedir. Kul-
luk yaparken de Allah’ın yarattığı diğer varlıklarla kurduğu
ilişkiler de Allah katında ayrı bir değer ve öneme sahiptir.107
Kur’an insanın kendisinin ve çevredeki varlıkların yaratılışı-

104 Ekinci,
Kur’an’a Göre Doğal Çevre İçinde İnsan , 11.
105 el-A’râf
7/10.
106 Demirci, “Kur’ân’da Allah- Kâinât- İnsan İlişkisi”, 97.
107 Naci Kula, “Kur’an Işığında İnsan - Çevre İlişkisinin Ruh Sağlığı Açısından

Önemi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 9/9 (2000),1.


328 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

na dikkatli bir şekelde incelemesini, etrafında var olan her şeye


hikmet nazarıyla bakmasını, düşünüp araştırarak bilgi sahibi
olmasını istemektedir.108 Allah, tüm evreni kapsayan amaçlılık
durumunun farkına varmayan insanların kalplerinde bulunan
kilitlere değinmektedir.109 Gece ile gündüzün art arda devam
etmesi, denizlerde yüklü bir şekilde giden gemiler, yağmur,
rüzgâr gibi doğal çevrede insanın müşahede ettiği varlıklarla
düşünmeye çağrıldığı110 gibi ayetlerle de insan sık sık uyarıl-
maktadır. Bu ayetlerle, insanın evrendeki düzeni, aklını kullan-
dığı ölçüde anlayabileceği ve hikmetinin farkına varabileceği;
bu idrak seviyesine ulaşmanın da ancak, akıl sahibi, düşünen,
idrak eden beyinlerin işi olacağını vurgulamaktadır. Akıllı var-
lık olarak diğer varlıklardan ayrılan insanın; tefekkür amacıy-
la etrafına bakması istenmekte, bu gerekleri yerine getirmezse
yaratılış olarak konumuna riayet etmeyeceğinden hayvanlara
benzetilmekte,111 şaşkınlıkla vasıflandırılmaktadır.112
Allah insana ilk emir olarak oku diyerek, kelimelerle ve cüm-
lelerle yapılan okumadan farklı olarak çevredeki tabii olay-
lardan yapılacak okumalardan bahsetmektedir.113 Kur’an’da
Allah’ın kudreti gereği insana sunduğu nimetler aktarılırken,
insanda detaylı düşünmeyi sağlayacak bir üslup kullanılarak,
insanda aynı zamanda doğa bilinci de oluşturulmaya çalı-
şılmıştır. Cennetin yansıması şeklinde yaratılan yeryüzüne
önemle dikkat çekilmiştir.114 İnsanın şahitliğine sunulan her
şey, görünenden görünmeyene, eserden sanatçıya ulaştıran

108 el-Ankebût 29/44.


109 Muhammed 47/24.
110 el-Bakara 2/164.
111 el-A’râf 7/179.
112 Mustafa Çetin, “Kur’an’da Tefekkür Kavramı”, D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi

(1994), 43.
113 Karslı, “Çevre Sorunu Ve Kur’an’ın Doğal Çevre Öğretisi”, 109.
114 Macit, “Sünnet Verileri Işığında Çevre Eğitiminin Esasları”, 117.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 329

farklı işaretlerdir. İnsanın “İçerisinde yaşadığı doğal çevre,


müşahede ettiği olgular, daima metafizik âleme taşıyan köp-
rülerdir. Göze takılan her güzellik, kulağa ulaşan her nağme
ötelere açılan bir penceredir.”115
Kur’an’da: “O, geceyle gündüzü, ayla güneşi hizmetinize
verdi; yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Bun-
da aklını kullanan bir topluluk için önemli ibretler vardır.”116
ayetinde vurgulanan, insanın hizmetine verilen bu nimetlerin
farkına varmasının insana vacip oluşudur. Allah’ın bu say-
makla bitirilemeyecek nimetler karşısında; diğer varlıklardan
farklı ve özel yarattığı, şerefli bir konuma yükselttiği insandan
beklentisi bağlamında hareket eden insan; hayatını yaratılış
amacına uygun yaşamakta ve kulluğunu yerine getirme giri-
şiminde bulunmuş olmaktadır.
İnsan ile çevre arasında olması gereken etkileşim; gözlemci
ile katılımcı arasında yapılan ayrımla özetlenmektedir. Göz-
lemci olayları dışarıdan izleyen, olaylara müdahale etmeyen,
doğruyu yanlışı değiştirmeye çalışmayan kişidir. Detayları
önemsemeyen, duygusal bağ kurmayan gözlemci olması ge-
rekeni değil de olanı değerlendirir. Katılımcı ise aktif şekilde
sahneye çıkmakta, olaya katkı sağlamakta, müdahil olmakta-
dır. İnsan da çevre ile olan etkileşiminde katılımcı hüviyetine
bürünerek çevrede etkin bir rol oynamalıdır.117

3. Doğal Çevredeki Tasarruflar ve Etkileşim


İslam dininde evreni ve içinde bulunan tüm mevcudatı ya-
ratan yegâne güç Allah’tır. Bu yaratılış sürecinde canlı ve cansız
varlıkların hizmetine sunulduğu insan, bu sayede hayatını daha
kolay idame ettirmektedir. “İnsan yaşamı ve kültürü, doğal şart-

115 Karslı, “Çevre Sorunu Ve Kur’an’ın Doğal Çevre Öğretisi”, 108.


116 en-Nahl 16/12.
117 Efil, “Kur’an’da Çevrenin Metafizik Temeli Ve Çevre Ahlakı”, 215.
330 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

lardan etkilenirken, aynı zamanda insan, kendi mutluluğu ve


refahı için doğal işleyişi yönlendirir.”118 İnsan; doğal çevredeki
bu işleyişi doğru yönlendirdiğinde kendi mutluluğunun mima-
rı olacak, yanlış yönlendirdiğinde ise kendi mutluluğuna gölge
düşürecektir. Bu durumda insan, çevreyle dayanışma içerisine
girerek hayatında oluşabilecek aksamaların ve olası çalkantıla-
rın önüne geçmelidir ki mutlu bir hayat sürebilsin.
İslam’a göre insana, tüm varlıklar üzerinde belli ölçüde ve
sınırlı bir kullanım hakkı tanınır. Bilindiği üzere insan yaratılış
olarak halifelik vazifesi ile diğer canlılardan daha üst konumda
bulunmaktadır. Allah insanı eşref-i mahlûkat olarak nitelemekte-
dir. Bununla birlikte diğer canlıları da insan karşısında tamamen
aciz, değersiz ve insana bağımlı bir konuma yerleştirmez.119 Ak-
sine İslam’da insanın hizmetine sunulan çevreden nasıl istifade
edilmesi gerektiği belirtilmiş, yaratılan varlıklar karşısında insa-
nın görevi ve sınırları çizilmiştir. Çünkü Allah evreni bir düzen
içerisinde yaratmıştır bu yaratılışta bir amaç olduğunu Kur’an-ı
Kerim’de birçok ayette vurgulamıştır. “Biz, göğü, yeri ve bunların
ikisi arasındaki hiçbir şeyi boşu boşuna yaratmadık”120 ayetinden de
anlaşılacağı üzere Allah gök ve yer arasında bulunan her şeyi bir
düzen içerisinde meydana getirmiştir. İnsanla birlikte canlı ve
cansız yaratılan her şeyde bulunan denge evrenin sürekliliği için
önemlidir. Çünkü Ekosistemde kendine yer edinmiş, Allah’ın
kurduğu bu eşsiz düzen içerisinde bir görevi ve amacı olan tüm
canlılar birbiri ile bağlantılı aynı zamanda da birbirine bağımlı
durumdadır. Bu nedenle de sistemde görevini yerine getirmeyen
ya da sistemdeki yeri değiştirilen, yok edilen her şey aslında ev-
rendeki düzenin bozulmasına sebep olmaktadır. Bu hususta Al-

118 Ocak, “Yaratılış/Fıtrat Kavramı Çerçevesinde İnsan-Çevre İlişkisinin Ahlaki


Boyutu”, 60.
119 Canlı, Kutsal Metinler Bağlamında Çevre Ve Din İlişkisinin Sosyolojik Analizi, 97.
120 Sâd 38/27.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 331

lah ekolojik dengenin korunması gerektiğini emretmekte ve tüm


âlemin mutlak hâkiminin kendisi olduğunu vurgulamaktadır.121
Çünkü “İnsan tabiatın efendisi değildir. İnsan Allah’ın mülkünü
iyi bir kiracı gibi dikkatle ve belirli sorumluluklar çerçevesinde
korumakla yükümlüdür. Dolayısıyla doğaya zarar verme, onu
istismar etme, kötü kullanma, talan etme, ekolojik dengesini
bozma gibi bir yetkiye sahip değildir. Yine, tabii kaynakları sö-
mürürcesine tüketme hakkına sahip değildir.”122
İnsan, İslam inancı gereği doğal çevre ile olan ilişkisinde
akıl sahibi olmanın getirdiği vazifeyi hakkı ile yapmaya özen
göstermelidir. Yine insan canlı cansız faydalanması için hizme-
tine sunulan tüm yaratılanlarla ilişkilerinde haddi aşmamalı
yaşamını devam ettirdiği bu evrende tek başına olmadığının,
bu eşsiz sistemin bir parçası olduğunun farkına varmalıdır.
Üstelik bu çevre sorunlarını tüm insanlığın aynı gemide ol-
duğu bilinci ve bütün küresel boyutlarıyla123 düşünülmelidir.
Ancak bu şekilde insan Allah’ın mülkünde iyi bir kiracı olabi-
lir. Bu düşünce yapısına sahip bireyler istifadelerine sunulan
nimetlerin tek sahibinin kendisi olmadığını bilir, hakkı olan-
dan fazlasına göz dikmez.124
İnsanın evren ile etkileşimi ve evrene yaptığı etki diğer var-
lıklar arasında en ön sırada bulunmaktadır. Bu nedenle Kur’an-ı
Kerim varlıkların doğal çevre ile olan etkileşimi konusunda in-
sanı merkezine almaktadır.125 Bu anlamda Kutsal metinler göz
önüne alındığında doğal çevreyle ilgili verilen temel mesajın
benzer olduğu görülmektedir. Ancak Tevrat ve İncil’de kapalı
ifadeler ile yer alan çevreye dair bölümler Kur’an-ı Kerim içeri-

121 Canlı, Kutsal Metinler Bağlamında Çevre Ve Din İlişkisinin Sosyolojik Analizi, 100.
122 Demir, “Çevre Sorunu Ve Kur’an’ın Çevreye Yaklaşımı”, 85.
123 Ocak, Yaratılış/Fıtrat Kavramı Çerçevesinde İnsan-Çevre İlişkisinin Ahlaki Bo-

yutu, 69.
124 Canlı, Kutsal Metinler Bağlamında Çevre Ve Din İlişkisinin Sosyolojik Analizi, 100.
125 Ekinci, Kur’an’a Göre Doğal Çevre İçinde İnsan, 13.
332 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sinde çok daha açık ve anlaşılır şekilde sunulmaktadır. Ekolojik


sistemdeki etkisi yadsınamaz olan insan çevrenin değişimi ve
dönüşümünde büyük bir paya sahiptir. Bunun için Kur’an’da
çevreye karşı gösterilecek tavrın sınırları belirlenmiş ona zarar
verecek davranışlar engellenmiştir.126 Nitekim insanın dünyada
yaşam sürdüğü günlerden bugüne devam eden bu etkileşimi
ekolojik düzendeki yerini göstermektedir. “Günümüz toplum-
larının temel tartışma zeminlerinden birini oluşturan bu etkile-
şim, kimilerine göre yaşamın sürekliliğini sağlayan doğayla bir
bütünlük arayışını sunarken, kimilerine göre ise insanın doğa-
ya hâkim olma mücadelesinin tarihini sunmaktadır.”127
Doğaya hâkim olmak isteyen insan kendinde sınırsız bir tü-
ketme hakkı bulmakta, doğal çevrenin kendisine emanet ola-
rak verildiğini unutup sahibi olduğunu düşünmektedir. Bu
çerçevede “Fromm’un da belirttiği gibi, sahip olma yönelimin-
de insan, tabiatı dilediğince kullanabileceğini düşünür ve ona
“kullan, tüket ve at” anlayışıyla yaklaşır.”128 Ancak insan tabia-
tı, acımasızca ve kendi çıkarları doğrultusunda kullandığında;
tabiat ile birlikte kendi sonunu hazırladığının, kendini de tü-
kettiğinin farkında değildir. Doğal çevre ile girmiş olduğu bu
mücadelede başarılı olabilmesi için insanın, evrendeki düzeni
bozmadan yaratılan diğer her şeyle uyum içerisinde yaşamayı
öğrenmesi gerekmektedir. Çünkü “İnsanın dengeli ve sağlıklı
bir hayat sürdürebilmesi, çevresindeki canlılar ve eşyadan nasıl
yararlanacağını veya onların zararlarından nasıl korunacağını
bilmesi ve sorumluluğunu hissetmesiyle yakından ilgilidir.”129

126 Abdullah Oğuz Seki, Hz. Peygamberin Hadislerinde Çevre Bilinci (Elazığ: Fırat
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010), 32.
127 Canlı, Kutsal Metinler Bağlamında Çevre Ve Din İlişkisinin Sosyolojik Analizi, 27.
128 Ali Ayten, “‘Sahip Olma’ Mı ‘Emanet Görme’ Mi? Çevre Bilinci ve Dindar-

lık İlişkisi Üzerine Bir Araştırma”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi 10/2
(2010), 206.
129 Macit, “Sünnet Verileri Işığında Çevre Eğitiminin Esasları”, 111.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 333

“Sizi sırf boş yere yarattığımızı ve sizin artık huzurumuza


geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız.?”130 hitabıyla insana sesle-
nen Allah, bu amaçlı yaratmanın arkasındaki sebeplerden biri-
nin de imtihan edilme durumu olduğuna dikkat çekmektedir.
Nitekim Allah insanı halife konumuna boşuna yükseltmemiştir.
“Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri oynayıp eğlenmek için
yaratmadık. Bunları hakikat ve hikmet çerçevesinde yarattık,
fakat çoğu bunu bilmez.”131 İmtihan, düşünme, aklını kullan-
ma gibi durumlardan sorumlu tutulan insanın; dünyayı sadece
keyif ortamı olarak algılamaması noktasında Allah tarafından
uyarılmasına işaret eden bu ayet de farklı bir gerçekliği işaret
etmektedir. Birçok farklı açıdan doğal çevre ile etkileşim içinde
olan “İnsanın yeryüzünde fiziksel açıdan gerçekleştirdiği faa-
liyetlerden biri çalışmaktır. Çalışmak, insanın geçimini ve ha-
yatını sürdürmesi için zorunludur. Mesela insanın temel gıdası
olan bitkiler, yeryüzünde beslenme kaynaklarından biridir. Bit-
kilerin ürün halinde gelişebilmesi için insanın toprak üzerinde
bir tarım faaliyetinde bulunması gerekir.”132
“Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bah-
çeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.”133 ifa-
desi ile Allah yeryüzünde bilinen her şeyi insana verdiğini bil-
dirmektedir. Tüm bu nimetlerin verildiği “İnsan birçok hayvana
göre fiziki yapısı itibariyle zayıf durumda olmakla birlikte, bu
açığını zekâsıyla ve zekâsının ürettiği aletlerle, makinalarla ka-
patır. O, zekâsıyla bütünüyle çevreye uymak durumundan çı-
kıp, çevreyi değiştiren, dönüştüren, kendine uyduran bir varlık
haline gelir.”134 İnsan kendisine verilen bu zekâyı olumlu yön-

130 el-Mü’minûn 23/115.


131 Duhân 44/38-39.
132 Ekinci, Kur’an’a Göre Doğal Çevre İçinde İnsan, 52.
133 eş-Şuarâ 26/132-134.
134 Demir, “Çevre Sorunu Ve Kur’an’ın Çevreye Yaklaşımı”, 77.
334 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

de kullanıp çevreyi imar edebildiği gibi, çeşitli olumsuz dav-


ranışlar ile ekolojik dengeyi altüst ederek yarattığı varlıkların
şerrinden ebilme gücüne de sahiptir. Kur’an evrendeki düzenin
bozulmasına sebep olacak ekolojik dengedeki bozuklukların
şeytan tarafından insana telkin edildiğinden bahseder. Zaten
insanı doğru yoldan saptırmayı ve kulun Allah ile olan ilişkisi-
ni bozmayı kendine görev edinmiş olan şeytanın bu davranışı
da onun şanına yakışır vaziyettedir. Bu sebeple de Allah insanın
bitkilere ve hayvanlara zarar vermesini yasaklamış doğal çev-
reye yapacağı kötü muamelenin sonuçlarına yine kendisinin
maruz kalacağını bildirmiştir.135 Allah’ın bu konudaki emirle-
rine uymayan insan, “tıpkı bünyede kanserleşen bir hücre gibi
ölçünün dışına çıkmakta, yıkıcılık vasfıyla kendisine zulmettiği
kadar sosyal ve tabii çevreye de zarar vermekte, ahlâkı ve huku-
ku gözetmediği gibi ekolojik dengeleri de bozmaktadır.”136
Kur’an’da ölçünün ve dengenin şaşması durumunda; bu
durumun insanı olumsuz etkileyeceğine değinilmekle birlikte;
insanı düşeceği bu çıkmazdan kurtarabilecek olanın yalnızca
Allah olduğuna dikkat çekilmektedir. “Durum böyle olunca,
dinin emirlerini yapmakla, yasaklarını terk edip bırakmakla
yükümlü olan insan, bu emir ve yasakları yerine getirip uygu-
lamaya koymadan önce aklını kullanarak düşünüp taşınarak
hikmetlerini, sebeplerini araştırarak öğrenip belledikten sonra
bizzat yerine getirirse, başkalarını taklid eden bir kişi olmak-
tan da kurtulmuş, her şeyini bilerek isteyerek yapan tercihi-
ni kullanabilen, şuurlu, bilinçli hareket eden bir insan olmuş
olur.”137 Allah “insanın bu bilinçle hareket etmesini isteyerek,

135 Hikmet Akdemir, “Kur’an Açısından Ekolojik Denge ve Avlanma”, Harran Üni-

versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 13/20 (Temmuz-Aralık 2008), 196.


136 Talip Özdeş, “Ahlak-Vahiy İlişkisi ve Kur’an’da İman-Ahlak-Amel Bütünlüğü”,
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10/2 (2006),18. 19.
137 Cihad Tunç, “İslam Dininin Emir ve Yasaklarındaki Hikmetler”, Erciyes Üniver-

sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 4(1990), 199-200.


DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 335

onu sınamak için ölümü ve hayatı yaratmış, salih amelde bu-


lunursa mükâfatlandırılacağını, kötü amelde bulunursa ceza-
landırılacağını bildirmiştir.”138 En’âm Suresi’nde de belirtildi-
ği üzere “Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin
onların yaptıklarından habersiz değildir.”139 Bu konu ile ilgili
başka bir ayette Allah tövbe edip de inanan ve salih amel iş-
leyenlerin kötülüklerini iyiliğe çevrileceğini yani bu kişilerin
affedileceğini tövbelerinin kabul edileceğini bildirmektedir.140
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve
denizde düzen bozuldu; böylece Allah –dönüş yapsınlar diye–
işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (er-Rûm 30/41) ayeti
cezaların sadece ahirete ertelenmediği, dünyada da karşılığının
Allah tarafından verildiği, yaşanmış somut gerçekliklerle bu
durumun insanlara bizzat yansıdığının en önemli kanıtların-
dan biridir. Doğanın dengesini bozan insanı, doğanın cezalan-
dırmasına örnek teşkil eden ayet; insanların yaptıkları hatanın
sonuçlarını mutlak anlamda göreceklerine işarettir. Kur’an’da
anlatılan kıssaların birçoğu da bu duruma ışık tutmakta, helak
olan kavimlerin bu duruma düşme sebeplerinin de yine kendi
azgınlıkları olduğuna vurgu yapmaktadır. Nimet olarak görü-
len her şey Allah’ın takdiri, emri ile bir orduya dönüşmekte ve
cezayı ve gadabı hak edenler karşılıklarını bulmaktadır.
“İnsanın Allah, insan ve çevre ile olan ilişkileri salih amel
için çok zengin fırsatlar barındırır. İnanan insan salih amel ile
Allah’a yönelmiş olan davranışıyla Allah’ın rızasını ve hoş-
nutluğunu, insanlara yönelik davranışıyla; insanların iyiliğine
ve onlara yararlı olmayı, diğer canlılara ve varlıklara yakla-
şımıyla; evrendeki düzen ve işleyişin sürdürülmesine katkı

138 Çalışkan,Kur’an’da İnsanın Canlı ve Cansız Varlıklarla İlişkisi, 119.


139 el-En’âm 6/132.
140 el-Furkân 25/70.
336 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sağlamış olur.”141 Bu hususta insan-çevre etkileşimi noktasın-


da karşımıza çıkan ilk ve en önemli ilke insanın aklını kul-
lanmasıdır. Çünkü akıl insanı Allah’ın emirlerini anlamada
ve ona olan bağlılığında en önemli görevi üstlenir, şeytanın
sebep olduğu kötü etkilerden korunmayı sağlar. Bu anlamda
Yûnus Suresi’nde; Allah’ın akıllarını kullanmayanları iğrenç
bir duruma sokacağını yani onları kendi kirli halleriyle baş
başa bırakılacağı bildiriliyor.142 Bu demek ki, kişi aklını kul-
lanmayarak hem şeytanın yanında bulunup ona ait fiillerden
birini işlemiş oluyor; hem de pislik içinde olduğu için Allah’ın
yalnız bıraktığı bir kişi haline gelebiliyor.
Yüce Allah Ra’d Suresinde inatla inkârlarını sürdürenleri
yani tercihini bu yönde kullananları kendi iradeleri ile yap-
tıkları bu tercihlerinde baş başa bıraktığını ve onların da bu
sapkınlıkları içerisinde bocalayıp durduğunu ancak doğ-
ruyu arayıp ona yönelenlerin hidayete eriştirileceğinden
bahsediyor.143 İnsanın doğal çevre ile olan ilişkisi düşünüldü-
ğünde Kur’an’da belirtilen birçok ayetten de anlaşılacağı üze-
re “Çevre, insanın emrine amadedir, fakat onunla etkileşim
halinde olan insan sadece ondan yararlanmakla kalmaz aynı
zamanda onu yaralar.”144 İnsanın yapıp ettiklerinden dolayı
yaşayacaklarına kendilerinin sebep olduğu Kur’an’da şöyle
bildirilmiştir: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebe-
biyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri
için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) on-
lara tattıracaktır.”145 Ayetten de anlaşılacağı üzere yaptıkların-
dan sorumlu bir varlık olarak yaratılan “insana tevdi edilen

141 Demir, Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Örneği, 108.
142 Yunûs 10/100.
143 er-Ra’d 13/31.
144 Feyzioğlu, Ekoloji, İnsan Ve Din, 1.
145 er-Rûm 30/41.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 337

emanet çerçevesinde nihaî noktada bu sorumluluk ‘ceza’ ve


‘mükâfat’la sonuçlanacaktır. Dolayısıyla çevre konusu insanın
sorumluluğu boyutuyla değerlendirilmesi/izlenmesi gere-
ken bir olgudur.”146 İşte bu noktada devreye giren yaratıcının
hitabı şöyledir: “Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve
kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor
musunuz?”147 Allah’ın kesin olarak iman etmiş, inanan insan-
dan beklediği; yeryüzünde kendisine sunulan bu eşsiz çevre-
de yaratılış amacının farkında olması, yaratıcısının alametleri-
ne karşı kalbini mühürlememesidir.

4. Emanet Olarak Doğal Çevre


İnsanın, yaşadığı âlemde söz sahibinin Allah olduğu bilinciy-
le hareket etmesi ve kendisine sunulan her şeyin emaneten elin-
de bulunduğunu unutmaması gerekir. Aynı zamanda emaneti
hakkı ile koruma, emanet verilene ihanet etmeme, onu sahibine
teslim ederken aynı şekilde geri verme gibi hususların yaşadığı
çevre için de geçerli olduğunun farkına varmalıdır. Bu anlamda
karşımıza çıkan emanet kavramı önemlidir. “Dolayısıyla bir bü-
tün olarak sosyal yapıya eğitim yoluyla etki edip insanımızda
bir zihniyet devrimi gerçekleştirmek gerektiği açıktır.”148 “Öy-
leyse, din eğitimi ile kaynaştırılmış bir ekolojik bilinç kazandır-
ma çabası dinin günümüzde yükselen paradigmasıyla birleşti-
ğinde çok daha derin ve kalıcı bir etki yaratacaktır.”149
Yararlanılan şey Allah ile ilişkilendirildiğinde nimet olur.
Allah ile ilişkilendirilen her nimet zikre, fikre ve şükre dönü-
şür. İnsan nimete bu gözle bakarsa, nimetlerle yalnız bedenini

146 Süleyman Kaya, “Kur’ân Kaynaklı Çevre Algısının Pratiğe Dönüştürülememe-


sinin İrdelenmesi”, Turkish Studies International Periodical For The Languages 10/2
(2015), 576.
147 ez-Zâriyât 51/20.
148 Mert, “Çevre Bilinci Oluşturmada İslam’ın Katkısı Üzerine”, 26-27.
149 Önal, “Çevre Olayına Holistik Dini Hikmet Nazarıyla Bakmak”,63.
338 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

beslemez. Ruhunu da beslemiş olur. Yararlanılan şeyde Allah’ı


görmemek zikirsizlik, şükürsüzlük ve fikirsizliktir. Tabi ki bu-
nun özel adı nankörlüktür. Nankörlük en kötü körlük, kalp
gözünün kör olması hâlidir. Nimetler ikiye ayrılır. Birinci tür
Allah’ın doğrudan verdikleri, ikinci tür ise Allah’ın dolaylı
olarak insana kazandırdıklarıdır. Her iki nimeti de görmek,
nankörlük etmemek kendini gerçekleştirmenin bir gereğidir.
İnsanın kendini gerçekleştirmesinde canlıların özel bir yeri
vardır. Çünkü onlar da onun gibi ölümlüdür. Merhamet ve
sevgiden anlarlar. Onların da yeme içme ve barınma ihtiyaçla-
rı vardır. Onlar da can sahibidir. Onlar güçlü yaratılmış insana
emanettir. İnsan sınırlı sayıda hayvanı eğitir onların yetenek-
lerini geliştirir ve birtakım alışkanlıklar kazandırır. İnsanların
onlardan öğrendiğinin yanında bu bir hiçtir. İnsan öğrendiği
birçok şeyi hayvanlara borçludur.
İnsanın güçlü olması doğaya, çevreye zulmetmesine neden
olmamalıdır. Gücünün sınırlı olduğunu bilmesi gerekmekte-
dir. Sahibi tarafından emanet olarak bırakılan çevrede, güç
denemesi yapmanın yanlış olduğu bilinciyle hareket etmek
zorundadır. Din zayıfları güçlü olanlara emanet etmiştir.
İnsan açısından, Allah’ın kendisine verdiği ve yararlandığı
her şey bir nimettir. Deneme için nimetler kısılır veya genişleti-
lir. Sahip olduğu her şey yalnızca emanet değeri ile karşılık bu-
lur. Allah insandan nimetleri israf etmemesini kanaat etmesini
istemektedir. Varlık kendisine sunulan bir nimettir. Bu nimeti
görmek, sahibini görmek bu ikramın farkında olmak insanın
varlıkta oluşunun şuurudur. Allah her varlığı insanın hizme-
tine sunmakta, insana boyun eğdirmektedir. İnsan da, Allah
katındaki değerinin farkına varmak, bu değerin karşılığında
sorumluluklarını bilmek durumundadır. Nitekim insan sa-
hipli bir dünyada yaşadığını, emanetçi olduğunu bilmedikçe,
değerine uygun yaşamış sayılmamaktadır.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 339

5. Şifahane Olarak Doğa


İnsanın hizmetine sunulan doğada bulunan her şey doğru-
dan da olsa dolaylı da olsa insan faydasınadır. Yiyecekten içe-
ceğe, denizden ormanlara, yeryüzünden gökyüzüne kadar var
olan her şey insan için istifadesine sunulan nimettir. “İnsanlar
hem bitki hem de hayvanlardan yararlanarak, onlarla besle-
nerek yaşamaktadır. Hayvanlar da, bitkilerle beslenmektedir-
ler. Bütün bunlardan daha fazla bulunan su ise, insan, hayvan
ve bitkilerin tümünün ana kaynağıdır ve bütün bunlar, temiz
hava ile yaşamaktadırlar.”150 Doğada bulunan bu dönüşüm,
insanın sağlıklı bir hayat sürmesine sebep olmaktadır. Sağlıklı
hayatın beslenmeyle olan bağlantısına, herhangi bir rahatsız-
lıkta da çarenin doğadan bulunacağına işarettir.
Doğanın dikkat, bilişsel performans, duygular, ruh hali ve
davranış üzerinde olumlu etkileri vardır. Doğaya beraber ol-
manın sadece zevkli olduğu değil aynı zamanda odaklanma ve
konsantre olma yeteneğinin geliştirmesine yardımcı olmaktadır.
Yine doğal ortamların ruh hali, aklın durumu ve fiziksel sağlık
üzerindeki etkisi tartışmasız bir realitedir. Bunun yanında ilaç
yapımında kullanılan bütün bitkilerin Allah’ın Şafii isminin bir te-
cellisi olarak insanlara ikram olduğunu da hatırlamak gerekir.151

6. Cennet ve Cehennem Örneği Olarak Doğa


Güneşin, ayın ve yıldızların, bir takım zehirli ve vahşi hay-
vanların özellikleri gibi birçok şey insana aynı zamanda zarar
verebilir. Yenilen bir lokma yiyecek, içilen bir yudum su bile
insanı boğabilmektedir. Yağmur yararlıdır ve rahmettir. An-
cak bir doğal felaket aracı olarak azaba ve cezaya da dönü-

150 Turgay,
“Kur’an’da Adı Geçen Bitkiler ve Hayvanlar”, 275.
151 CourtneyE. Ackerman, “What is Kaplan’s Attention Restoration Theory
(ART)?”,positivepsychology (27 Aralık 2019).
340 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

şebilmektedir. Kuran’da “Yarattığı varlıkların şerrinden…”152


ifadesi ile yaratılan tüm varlıkların şer bir tarafının da olabile-
ceği vurgulanır.
Bu dünyada her konuda tadımlık mutluluk yaşanır. Cen-
neti ve cehennemi anlamak ve değerini takdir edebilmek için
acı ve tatlı birlikte yaşanır. Her insan cenneti ve cehennemi bu
dünyada tadımlık olarak yaşar.

7. İnsanı Kendine Tanıtan Bir Ayna Olarak Doğa


İnsan varlık âleminde kiminle tanışırsa tanışsın, bu tanışma
insanın kendisini tanımasına aracılık eder. Başta Allah olmak
üzere her tanıdığı varlık üzerinden kendisini okur. Örneğin,
Kuran’ın en önemli amaçlarından biri Allah’ı bütün güzel isim
ve sıfatları ile tanıtmaktır. Ancak; Kuran’ın en önemli amacı
olan bu tanıtım insan açısından değerlendirildiği takdirde bir
tanışmaya dönüşür. Allah’ın insan ve diğer varlıklar karşısında
kendi varlığı ve varoluşunu nasıl düzenlediği kendini tanıma-
da insana ipuçları verir. Bu anlamda insan Rabbini tanıdıkça
kendisini tanır. Dinde en başta Yaratıcı olmak üzere yaratılan
bütün varlıklar insana tanıtılır. Allah varlığın en büyük anla-
mıdır. Her varlık tüm özelliklerini yaratıcıdan almıştır. İnsan
Rabbinin yarattığı dünya evinde misafirdir. İnsan değerli bir
varlıktır. Rabinin sanatını, ikram ve izzetini anlayabilecek, tak-
dir edecek bir varlıktır. Varlık ile tanışması istenmektedir. Bu
sayede kendisini geliştirecek ve ilim, irfan üretecektir. Bilim
yapacak, sanat yapacak hayatını anlamlı hale getirecektir.
Diğer varlıkları tanıması da insanın kendisi ile tanımasına
aracılık eder. İnsanın kendisini tanıması başka varlıklardan
kendisine kendisinden diğer varlıklara bilgi akışı ile müm-
kündür. Vahiy karşılaştırmalar yolu ile insanı kendine tanıtır.
Varlık türü olarak insanın evrendeki özel yerine işaret edilir.

152 Fekak 113/2


DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 341

İnsanın bir canlıyı yıllarca izlemesinin arkasında hep kendisi-


ni tanıma ve anlama çabası vardır. Örneğin karınca veya sine-
ği tanıması kendisini tanımasına aracılık eder. Aslında yıllar-
ca izlediği gözlem yaptığı canlıyı yine kendi dilinde ve kendi
mantığında anlam dünyasında bir yere koyar.
Her varlığın varlık bütünlüğünde bir işi ve görevi vardır.
Hiç bir şey anlamsız ve saçma değildir. Her varlık bir ayet ve
semboldür. Varlık âlemi insan için bir laboratuvar ve öğrenme
ortamıdır. İnsanın kendi bedii duygularını keşfedeceği bir sa-
nat galerisi gibidir. Bu durum insana bir görev ihtar eder. İnsa-
nın yeryüzündeki görevi kendisini gerçekleştirmektir. Halife
olarak insanın varlığı, yönetmeye, yönlendirmeye, korumaya
ve israf etmeden kullanmaya yetkisi vardır.

KAYNAKÇA
Ackerman, Courtney E.. “What is Kaplan’s Attention Restoration
Theory (ART)?”. positivepsychology. Erişim 27 Aralık 2019.
https://positivepsychology.com/attention-restoration-theory
Açık, Fatih. Kur’an- Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesin-
de İnsan Hayatı. Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2007.
Akçay, Mustafa. “İnsanlığın Ortak Dini Temeli: Fıtrat”. Sakarya Üni-
versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 13/23 (2011), 143-170.
Akdemir, Hikmet. “Kur’an Açısından Ekolojik Denge ve Avlanma”.
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (2008), 193-200.
Ayten, Ali. “‘Sahip Olma’ Mı ‘Emanet Görme’ Mi? -Çevre Bilinci ve
Dindarlık İlişkisi Üzerine Bir Araştırma”. Dinbilimleri Akade-
mik Araştırma Dergisi 10/2 (2010), 203-233.
Başçı, Vahdettin. “Akıl Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”. Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (1997), 209-221.
Başkurt, İrfan. “Kur’ân’da Eğitim Açısından Tarîk (Yol) Kavramı”.
Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi 7 (2000), 349-379.
Buladı, Kerim. “Kur’ân Çerçevesinde Hayat ve İmtihan”. Din Eğitimi
Araştımaları Dergisi 21 (2011), 65-94.
Canlı, Muhlise. Kutsal Metinler Bağlamında Çevre ve Din İlişkisinin Sos-
342 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

yolojik Analizi. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler


Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2017.
Çalışkan, Mehmet. “Kur’an’da Hikmet Kavramı”. Çukurova Üniversi-
tesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1/2 (2001), 88-120.
Çalışkan, Necmettin. “Kur’an’da İnsanın Varlıklarla İlişkisi”. The Jo-
urnal of Academic Social Science Studies (2017), 247-266.
Çalışkan, Necmettin. Kur’an’da İnsanın Canlı ve Cansız Varlıklar-
la İlişkisi. Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü,Yüksek Lisans Tezi, 2010.
Çetin, Mustafa. “Kur’an’da Tefekkür Kavramı”. D. E. Ü. İlahiyat Fa-
kültesi Dergisi (1994), 43-59.
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesin-
de Bütünsel Öğrenme”. Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi 10/1 (2015), 74-98.
Demir, Ömer. Dini Kavramlar ve Öğrenme Ortamları: Salih Amel Ör-
neği. Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Doktora Tezi, 2013.
Demir, Ömer. “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okur-
yazarlığı”. Ekev Akademi Dergisi 56 ( 2013), 69-82.
Demir, Şehmus. Kur’an’ın Temel Hedefi. Ankara: Fecr Yayınları, 2013.
Demir, Şehmus. “Çevre Sorunu ve Kur’an’ın Çevreye Yaklaşımı”. Di-
yanet İlmi Dergi 44/4 (Ekim- Kasım- Aralık 2008), 75-88.
Demirci, Muhsin. “Kur’an’da Allah-Kainat-İnsan İlişkisi”. Din Eğiti-
mi Araştırmaları Dergisi 10 (2002), 89-102.
Efil, Şahin. “Kur’an’da Çevrenin Metafizik Temeli ve Çevre Ahlakı”.
Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu. Ed. Fahri Kayadibi. 205-
215. İstanbul: Yalın Yayıncılık, 2008.
Ekinci, Mehmet. Kur’an’a Göre Doğal Çevre İçinde İnsan. Kayseri: Er-
ciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, 2009.
Erten, Mevlüt. “ Kur’an’da Bilgi-Amel (Eylem) İlişkisi”. Diyanet İlmi
Dergi. 41/3 (2007), 137-158.
Evkuran, Mehmet. “Çevre Bilincinin Teolojik Temelleri Üzerine”.
Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu. Ed. Fahri Kayadibi. 35-
48. İstanbul: Yalın Yayıncılık, 2008.
Feyzioğlu, Eda. Ekoloji, İnsan ve Din. Konya: Selçuk Üniversitesi, Sos-
yal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2011.
DOĞAL ÇEVRE İLE ETKİLEŞİM • 343

Göz, Kemal. “Çevre Ahlakı ve İnsan”. Artvin Çoruh Üniversitesi Or-


man Fakültesi Dergisi 12/1 (2011), 92-100.
Gürel, Ramazan. “Muhammed İkbal’e Göre Şahsiyet Eğitiminde Fi-
ziksel Çevrenin Yeri”. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 21 (2017),
1941-1972.
Güven, Mustafa. “Kur’an-ı Kerim’de Çevre Bilincine Dair Bazı Ahla-
ki Esaslar”. Birey ve Toplum Dergisi 4/8 (2014), 139-161.
Heinzmann, Richard. “İnsan ve İnsan Onuru, Toplumsal Yaşam İçin
Etik ve Ahlak”.
İpek, Muammer. “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorum-
luluğu”. Ekev Akademi Dergisi 17/57 (2013), 435-448.
Ireyefoju, Paul Jackson. “Constructing Education for Self-realization
on the basis of Plato’s Human Psychology: The Nigerian Ex-
perience”. International Letters of Social and Humanistic Sciences
48 (2015), 192-197.
Kalın, İbrahim. Barbar Modern Medeni- Medeniyet Üzerine Notlar. İn-
san Yayınları. 2018.
Karslı, İbrahim Hilmi. “Çevre Sorunu Ve Kur’an’ın Doğal Çevre Öğ-
retisi”. Diyanet İlmi Dergi 48/1, 93-120.
Kaya, Süleyman. “Kur’ân Kaynaklı Çevre Algısının Pratiğe Dönüş-
türülememesinin İrdelenmesi”. Turkish Studies İnternational
Peiodical For The Languages 10/2 (2015), 565-586.
Kazanç, Fethi Kerim. “Tevhîd İnancı ve Evrensel Ahlâk İlişkisi”. Ke-
lam Araştırmaları Dergisi 9/1 (2011), 77-126.
Köylü, Mustafa. “Çevre Eğitimi: Dini Bir Yaklaşım”. Uluslararası Çev-
re ve Din Sempozyumu. Ed. Fahri Kayadibi. 165-188. İstanbul:
Yalın Yayıncılık, 2008.
Kula, Naci. “Kur’an Işığında İnsan-Çevre İlişkisinin Ruh Sağlığı Açı-
sından Önemi.” Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
9/9 (2000).
Macit, Yunus. “Sünnet Verileri Işığında Çevre Eğitiminin Esasları”.
Hadis Tetkikleri Dergisi 3/2 (2005).
Mert, Muhit. “Çevre Bilinci Oluşturmada İslam’ın Katkısı Üzerine”.
Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu. Ed. Fahri Kayadibi. İs-
tanbul: Yalın Yayıncılık, 2008.
Ocak, Hasan. “Yaratılış/ Fıtrat Kavramı Çerçevesinde İnsan- Çevre
344 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İlişkisinin Ahlaki Boyutu”. Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları


Dergisi 2 (2016), 57-71.
Ögcem, Ergin. “İnsan- Doğa İlişkisinde Ahlaki Bir Neden Olarak
Tanrı Faktörü”. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi
5/8 (2016), 2950-2962.
Önal, Mehmet. “Çevre Olayına Holistik Dini Hikmet Nazarıyla Bak-
mak”. Uluslararası Çevre Ve Din Sempozyumu. Ed. Fahri Kaya-
dibi. İstanbul:Yalın Yayıncılık, 2008.
Özdeş, Talip. “Ahlak-Vahiy İlişkisi ve Kur’an’da İman-Ahlak-Amel
Bütünlüğü”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
10/2 (2006), 5-21.
Seki, Abdullah Oğuz. Hz. Peygamberin Hadislerinde Çevre Bilinci. Ela-
zığ: Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Yüksek Li-
sans Tezi, 2010.
Tunç, Cihad. “İslam Dininin Emir ve Yasaklarındaki Hikmetler”. Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 4 (1990), 199-210.
Turgay, Nurettin. “Kur’an’da Adı Geçen Bitkiler ve Hayvanlar”. İs-
tanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Uluslararası Çevre ve Din
Sempozyumu. Ed. Fahri Kayadibi. İstanbul: Yalın Yayıncılık,
2008.
Turgut, Ali Kürşat. “İbn Haldûn Felsefesinde Tabiat-İnsan İlişki-
si”. Süleymen Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 31
(2013), 173-190.
Yıldırım, Münir. “Semavi Dinler Geleneğinde Sürdürülebilir Bir Çev-
re Anlayışının Teolojik Temelleri”. 2016.
Yıldırım, Zeki. “Kur’an ve Çevre Sorunları”. Atatürk Üniversitesi İla-
hiyat Fakültesi Dergisi 38 (2012), 67-100.
YEDİNCİ BÖLÜM
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ:
İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA
GERÇEKLEŞTİRMESİ

Ömer Demir

1. İnsanın Zamanla Etkileşimi


Kendini gerçekleştirmede etkileşim unsurlarından biri ola-
rak zaman kavramı göz ardı edilemez. Var olan her şey za-
manda ve mekânda bir yer tuttuğuna göre, süre ve uzam kav-
ramını işin içine katmadan bir şeyi düşünmek bir şey yapmak
zaten imkânsızdır. Zamanın bu gizil gücü, onun, nesneler,
canlı veya cansız varlıklar ve olaylar arasındaki etkileşimde
yapıcı ya da yıkıcı bir sonuç ortaya çıkarır. Bu anlamda ken-
dini gerçekleştirme belirlenen hedeflere süresi belli olan bir
zamanda ulaşmak demektir. Nasıl ki tohum ekmenin, bitkinin
çiçek açmasının, ürün vermesinin ve ürünü toplamanın bir
zamanı varsa kendini gerçekleştirmenin de zamana yayılmış
zamanla beraber zamandan koparılamayacak boyutları söz
konusudur.1 Kendini gerçekleştirme insanın psikolojik du-

1 Şahali Aydoğdu, “Çağdaş Eğitimde Etkileşim Kavramı Ve Yabancı Dil Öğreti-


minde Etkileşim Biçimleri” M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi
346 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

rumu, beyinsel kapasitesi ve diğer potansiyel ve koşullarının


zamanla işin içine girdiği bir süreçler toplamı olarak açığa çı-
kar. Etkileşim aracılığı ile gerçekleştirilen etkinliklerin kalbin
ve beynin uyanık, zinde ve öğrenmeye hazır olduğu zaman
dilimlerine göre ayarlanması önemlidir.
Zaman insanda tarih boyunca merak uyandıran kavram-
lardan biri olmuştur. Bu anlamda zamanın var olup olmadığı,
varsa nasıl oluştuğu, bir başlangıcının olup olmadığı, mutlak
mı izafi mi olduğu zamanın mekânla ve hareketle, evrenin
yaratılışı ile ve Allah ile ilişkisi daima tartışılagelmiştir.2 Za-
man kavramını tek bir tanıma sığdırmak mümkün değildir.
Zaman, sübjektif olarak geçmişin, şimdinin ve geleceğin için-
deki yaşantılara ve bu yaşantıların bilincine dayanan üç bo-
yutlu ve tarihsel bir hal iken, objektif olarak da keyfi bir sap-
tama olmakla birlikte sabit olan bir an’a göre ölçülebilen soyut
bir kavramdır.3 Bu nedenle insanlar zamanı ölçmek için milat
gibi sabit bir an belirlemiştir. Fiziksel zaman, türdeş bir yapı-
dadır ve kendi her zamanki akışını sürdürür. Doğal olaylar ya
da eylemlerimiz için gösterge oluşturacak nitelikte bir farklılık
içermez.4 Fiziksel dünyadaki varlık ve olaylardan yola çıkıla-
rak sınırlanmış belli bir an’ın yardımıyla elde edilen zaman,
nesnel zamanı oluşturur.5“Zamana sadece bir defa tanıklık
yapılır. Olaylar birbirine benzese de hepsi özeldir. Kişiler ise
zaman ve olaylara etkin olarak katılan onları yönlendiren so-
rumlu elemanlardır.”

13 (2001): 23.
2 Bilal Deliser, “Kur’an’da Zaman İle İlgili Kavramlar”, Toplum Bilimleri Dergisi
8/15 (2014): 304.
3 Ayşe Ünal Çil, “Kur’an’da Zaman Kavramı”, Kelam Araştırmaları Dergisi
9/1(2011): 337.
4 Mehmet Evkuran, “Zaman, Bilinç ve Tarih Algısı Üzerine –Teolojik Açıdan
Bir İnceleme”, Milel ve Nihal: İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi 4/3
(2007): 34.
5 Çil, “Kur’an’da Zaman Kavramı”, 343.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 347

Kur’an’da zaman kavramı ve onun hayattaki tezahürlerine


ilişkin birçok farklı kelime kullanmıştır.6 Kur’an ayetlerinde
farklı zamanlara atıflar yapılmış ve insan için önemli olan
zaman dilimleri üzerinde daha çok durulmuştur. Üzerinde
durulan bu zaman türleri insanların ibadetlerini yapabilme-
leri toplumsal ilişkilerini düzenleyebilmeler için önemlidir.
İnsanın görev ve sorumlulukları adeta zamana dizilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de belirli zamanlara edilen yeminler, zamanın
önemine işaret eder.7 Örneğin asra,8 kuşluk vaktine ve sükûna er-
diğinde geceye,9 geceye ve gündüze,10 tan yerinin ağarmasına,11 gü-
neşe ve aya,12 yemin edilmiştir. Kendilerine yemin edilen nesne
ve olguların çoğu zaman ile ilgilidir.
Kuran’da cuma namazı vakti, kadir gecesi ve seher vakti gibi
zamanların kendini gerçekleştirme ile olan ilgisine dikkat çe-
kilmiştir. İnanan insanlar cuma saatinde namaz kılmaya, se-
her vaktinde istiğfara, gece ise Kuran okumaya teşvik edilmiş-
tir. Seher vaktinin diriliş, varoluş ve arınış vakti olduğu, gece
kalkıp Kuran okuma ve namaz kılmanın özel değerine vurgu
yapılmıştır.13
Zaman Allah’ın dışındaki her şey olarak tanımlanan âlemin
yaratılmasıyla işlemeye başlayan bir birimdir.14 Her varlık
zamanı kendi varlık şartlarında algılar ve kendi zamanını ya-
şar. Örneğin Allah, melekler, cinler, insan, hayvan ve bitkiler
âleminin kendine özgü zaman boyutları yaşanır. Her birinin de
kendi içinde ayrı boyutlarlar çeşitlenir: “Melekler ve Ruh O’na,

6 Deliser, “Kur’an’da Zaman İle İlgili Kavramlar”, 304.


7 Çil, “Kur’an’da Zaman Kavramı”, 343.
8 Asr, 103/1-2.
9 Duha, 93/1-2.
10 Leyl, 92/1-2.
11 Fecr, 89/1.
12 Şems, 91/1-4.
13 Müzemmil, 73/1-4.
14 Şaban Ali Düzgün, Varlık ve Bilgi, (Ankara: Yeni Çizgi Yayınları, 2008), 22.
348 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

süresi (sizin takviminizce) elli bin yıl olan bir günde (ancak)
yükselip çıkabilmektedir” (Mearic-4). Zaman birbirinden farklı
öznelerle birlikte anılınca ve anlaşılmaya çalışılınca o da farklı-
laşır. Allah, melek, cin ve insan için başka başka zaman gerçek-
liği söz konusudur. İnsandan insana, insandan Allah’a uzanan
zaman algıları gibi her varlığın zaman algısı farklıdır. Allah için
her zaman şimdidir. Dün ve yarın bize göre kavramlardır.”15
Allah dışındaki her varlığın zamandaki değeri faniliktir.
Zamanın farkında olmak bir bilinç işidir. Zaman âdeta gaybın
açığa çıkması görünmesidir.16
Zamanın yöneticisi ve üzerinde yaptırımı olan tek varlık
Allah’tır. Allah her şeye olduğu gibi zamana da hükmetmek-
tedir. Allah zamandan münezzehtir. Allah dışındaki her varlık
zamana bırakılmıştır. İnsanın ise zaman karşısında aciz olduğu
bilinmektedir. Nitekim insan zamana hükmedemezken; zaman,
insana hükmetmektedir. Allah’tan başka tarih olmayan kalma-
yacak. Yeryüzünde her varlık fani Allah ise baki olarak kalacak.
İnsanın zamanı yaşayabilmesi için zamanı anlaması ve
okuması gerekmektedir. Çünkü zaman aynasında kendisini
görmedikçe insan kendisini değerlendiremez.17 Bu duruma
örnek teşkil eden şu ayete bakmak lazımdır: “Sizi güçsüz yara-
tan, güçsüzlüğün ardından kuvvet veren, kuvvetli hâlinizden
sonra da güçsüzlüğe duçar eden, saç ve sakalınızı ağartan
Allah’tır…”18 İnsanı etkisi altına alan zamana vurgu yapan
Allah, insanın zaman karşısında güçlü durumdan güçsüz du-
ruma nasıl düştüğünü bu gibi yaşantısal örneklerle insanın
zihnine kazımaya çalışmaktadır. Yine başka bir ayette insanın

15 Ömer Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”
EKEV, 17/56 (2017):79.
16 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 79.
17 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 79.
18 Rum, 30/54.
ömrünün göz açıp kapayıncaya kadar biteceği bilgisi şu şekil-
de verilmektedir: “Allah onları mahşerde topladığı vakit, san-
ki (dünyada) sadece günün bir saatinde, aralarında tanışacak
kadar kısa bir süre kaldıklarını düşünürler…”19
Zamanı gösteren saatlerin zamandan haberi olmadığı gibi
güneş ya da ay da zamanın varlık nedenleri değildir. Onlar
sadece bizim gök saatlerimizdir. Zaman algımızı kısmen do-
ğadan ediniriz. Varlık âlemine baktığımız zaman her varlığın
kendi görevini âdeta bir zaman şuuru içinde yaptığını görü-
rüz. Allah âdeta bizde bir zaman ve görev bilinci oluşturmak
için varlık âlemindeki işleyişi zamanın akışına bağlamıştır.
Zaman eşittir görev denilirse abartılmış olmaz. Gerçekten de
zamanın insanın kulağına sürekli olarak fısıldadığı şey görev
ve sorumlulukları ile ilgilidir. Zaman görevleri dağıtan bir
amir bir görevli gibidir.
İnsan doğrudan zamanı değil de değişim ve hareketi algılar;
özellikle kendisinin zamanla ilgili fiziksel ve ruhsal değişimi
gözleyerek zamanı daha iyi fark edebilir. İnsan için kendisi-
nin yaşadığı değişim zamanın en acı tecrübesidir. Çünkü za-
man herkesten bir şeyler alır götürür. İnsan ölse bile beden
kendinden yine bir şeyler kaybetmeye devam eder. Kur’an bu
gerçeği şöyle dile getirir: “Toprağın onlardan neyi eksilttiğini
Biz biliriz. Katımızda, her şeyi saklayan bir kitap vardır.”20 İn-
sanın ruhundan kaybettikleri daha önemlidir. Ruhsal kayıplar
insanın değerlerini kaybetmesidir. Değersizlik insan ruhunu
zayıflatır, yoksullaştırır.
Allah her insan için bir yaşama süresi ve ölüm vakti belirle-
miştir. Bu belirlenen süreye ecel denir. Ecel, kişinin kendi ken-
dini gerçekleştirmesi için insana verilen sınırlı bir zamandır.

19 Yunus, 10/45.
20 Kaf, 109/4.

• 349 •
350 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Kur’an bireylerin olduğu gibi toplumların da bir ecelinin ol-


duğu gerçeğini dile getirir.21Kur’an’da kendilerine uzun ömür
verilenlerin de ömrü kısaltılanların da mutlaka bir kitapta ya-
zılı olduğuna vurgu yapılmıştır. İlahî buyruklara uyanların
tayin edilmiş ölüm vaktine kadar güzel bir şekilde yaşatıla-
cakları müjdelenirken zalimlerin de ecelleri gelinceye kadar
cezalandırılmayacağı onlara mühlet verildiği bildirilmiştir. İn-
san ecelini mi mühletini mi yaşadığını iyi değerlendirmelidir.
Ecel dünya hayatına koyulan son nokta olurken ahiret açısın-
dan ise yeni bir başlangıçtır.22 İnsan tarafından belirsiz olan
ecelin zamanı gelince bir anlık öne alış veya erteleme yapıl-
mayacağı belirtilmiştir.23 Sonuçta her insanın ecel kadar vakti
vardır. İnsan her an bir davet alabilir. Akla hayale gelmeyen
basit ölüm nedenleri vardır. Allah’ın takdirinden başka ece-
li belirleyen bir neden yoktur. Bin bir kişinin ölümüne neden
olan bir şey başka bir kişi için geçerli bir neden olmayabilir.
Bu ecelin Allah tarafından çizildiğinin bir göstergesidir. İnsan
ne ecelini tayin edebilir ne de yaşayacağı çağı. Zaman konu-
sunda Allah’ın gücü, kudreti ve dilemesi insan tarafından ga-
yet anlaşılır ve hissedilir bir hakikattir. İnsan dünya hayatında
Allah’ın yönetim ve denetimi altında olduğu gibi, ahiret haya-
tında da öyledir. Yani insanın bütün işleri, hayatın her safhası,
Allah’ın kontrolü altında cereyan eder.24 Zamana hükmetmek
gerçek bir ilahlığı gerektirir. Zamanın getireceklerinden ve götü-
receklerinden Allah ile emin olunur.
Zaman yönetimi, zamanı etkili kullanma açısından son
derece önemli bir kavramdır. Zamanın akıllıca kullanılması

21 Araf, 7/34, Hicr, 15/4-5.


22 Çil,“Kur’an’da Zaman Kavramı” 341.
23 Deliser, “Kur’an’da Zaman İle İlgili Kavramlar”, 311.
24 Toshihiko İzutsu, Kur’an’da Allah ve İnsan trc. Süleyman Ateş, (İstanbul: Yeni
Ufuklar Neşriyat, 1964), 166.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 351

görevlerin yerinde ve zamanında yapılması için zamanın nes-


nel olarak ölçülmesi gereklidir. Zamana ne kadar çok objektif
bakmaya çalışırsak zaman, görev ve tarih bilincimiz o kadar
sağlıklı olacaktır. Bu nedenle zaman bilinci kendini gerçekleş-
tirmede çok önemlidir. Varlık için zaman bir görev şerididir.
Her zaman, insana, başka bir görev yükler. Bu bakımdan za-
manda kendini gerçekleştirme zamanın sorumluluğunu yeri-
ne getirmedir. Her görev kendi zamanında yapıldığında bir
değer ifade eder. İnsan farkında olmasa bile her zamanın bir
görevi vardır. Bazı sorumluluklar çocukluk, gençlik, yetişkin-
lik ve yaşlılık gelişim basamaklarında dönüşümlü olarak dev-
redilir. Bireyin kendisi çocuk iken anne ve babasına emanettir.
Büyüyünce de anne ve babası kendisine emanet olur. Hasta-
lık, yaşlılık, yoksulluk gibi durumlar zamanla insanlar arasın-
da rol değişikliği ile birbirine devreder.
Erteleme, boş iş ve gaflet insanın zamanla etkileşiminde kendi-
ni gerçekleştim engelleridir. Erteleme ve bir işin vaktini kaçırma
gelip geçen zaman karşısında kendini durdurmaktır. Zamanın
insan için en büyük riskleri şimdinin eylemini yarına ve baş-
ka bir zaman ertelemedir. Erteleme zamanı ve kendini kaçır-
madır. Kur’an’da ölümün bile geciktirilmesi erzeli’l-ömr ömrün
en rezil çağı olarak nitelendirilmiştir. Bu nedenle kendini ger-
çekleştirme bir zaman meselesidir. Boş işler ise insanın hedefine
ilerlerken içine düştüğü zaman çukurlarıdır. İnsan boş işlerden
uzaklaştığı oranda kendini gerçekleştirir. Boş durana şeytan bir
iş buyurur. Patronu şeytan olan ancak şer işte çalıştırılır ve şer
üretir. Kuran bu konuda hayırlı bir işten boşanır boşanmaz he-
men yenisine koyulmamızın gereği üzerinde durur. İnsan için
gaflet zamanı kaybetmektir. Gaflet olmadığı zamanlar yaşanmış
demektir. Tutamadığınız şey sizin için var olmamış gibidir.25

25 Hüseyin Karataş, Sömürge İnsan, (İstanbul: Peri Yayınları, 2010), 210.


352 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Zaman algısı ile kendini gerçekleştirme arasında doğrudan


bir ilişki vardır. Şöyle ki insan kendini zaman içinde, zamana
bağımlı olarak belli bir zaman diliminde kendini gerçekleştirir.
Doğru bir zaman algısı ve zaman tasavvuru insanın kendisini
gerçekleştirmesine yardımcı olabilir. İnsan için önemli ve asıl
olan zamanı değerlendirmedeki niteliktir. Doğru zaman algısı in-
sanın benliğini, kişiliğini ve dünya görüşünü oluşturmasında et-
kilidir. Zamanı doğru algılamayanlar onu doğru yaşayamazlar.26
Geçmiş bugünü şimdi ise geleceği doğurur. İyi bir gelecek
tasavvuru olmayanın şimdisi de yoktur. Bu nedenle şimdi,
geçmiş ve gelecek birbirini besler. İnsanın zamanı bu üç boyu-
tu ile birlikte yaşar. Ancak asıl zenginlik şimdidir. Şimdinin üç
boyutu birleştirme gücü vardır. Bu nedenle tasavvufi metinler-
deki anlayışta ân-ı dâim tüm zamanlar aşılarak bütün zaman-
ların kaynağı olarak görülür. İnsan zamanın oğlu olarak anın
vacibini yaşaması istenir. Bu içinde bulunduğu zaman insana
hangi görevi veriyorsa onu yerine getirmesi demektir. Geçmiş
ve gelecek endişesinden kurtularak şu andaki ilâhî tecelliye,
ilahi rızaya ve ilahi iradeye teslimiyet göstermektir. Ârif kişi
her zaman o vakit için en uygun hareket tarzını icra eder.27
İnsanın zaman karşısında kendini gerçekleştirmesi kendisini
Allah’ın huzurunda hissetmesi ve ona uygun davranması ile
ilişkilendirilmiştir. Zaman, ilahi değerlerle değer kazanır.
Zamanı değerlere uygun biçimde geçirmek en kaliteli za-
man geçirme biçimidir. Bütün değerleri içinde barındıran
Allah’ın rızasına uygun geçirilen zaman en değerli zamandır.
Çünkü Allah’ın rızası zamanı bereketlendirir ve ebedileştirir.
Zamanı inceleyen ve zamandaki Allah etkisini kavrayan, yara-
tıcısının gücüne şahit olan insan sınırlı zaman şuurundan, son-

26 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 78-79.
27 Semih Ceylan, “Varlık” İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2012), 491.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 353

suz zaman şuuruna uzanır. İnsan zamanda ne kadar yer teşkil


ettiğini bildiğinde ebedi zaman şuuru kazanır. İnsan zaman
karşısındaki bu şuur ile ruhlar âleminden doğuma, bebeklik-
ten çocukluğa, çocukluktan gençliğe, gençlikten yaşlılığa ve
yaşlılıktan kabre ve yeniden yaratılışa geçiş aşamalarındaki
değişimleri okuyarak ebediyete hazırlanır. Zamanın, aslında
güneşin doğup batmasıyla, sabahın akşam olmasıyla oluşan
maddi zamandan ibaret olmadığını, bundan başka manevi
bir zamanın varlığına da işaret edilir. Zamanın içinde zama-
nı genişleten, daraltan, derinleştiren başka bir boyutun varlı-
ğı insan ruhuna fısıldanır. Gün olur asra bedel, yıl olur ömre
bedel zamanlar yaşanır. Fena bulmak bakımından insan diğer
varlıklarla aynı kategoride yer alsa da zamanı daha derinden
yaşar. Psikolojik zaman sadece bireyin kendisini ilgilendiren
ve onu etkileyen bir durumken, genel anlamda herkesin göz-
lemleyip izleyebileceği zaman yani güneş saatinin belirlediği
zaman fiziksel zaman-nesnel zaman bu anlamda ayrıdır.
Her insanın geçmişi diğer tüm insanların geçmişinden bir
parça barındırır. “Genel olarak kendimizi gerçekleştirmemiz,
atalarımızın tutum ve davranışlarının bugünkü halimize yan-
sımasıdır. Bizde bizden sonra gelecek nesillerin hayatlarına
aynı oranda etki edeceğiz. Yarın ki toplumun değeri, bizim
ve çocuklarımızın değeri ne ise o olacaktır. Her çağ bir önce-
kinin mirasçısı veya kurbanıdır.”28 Nuh peygamber de kendi
kavmine olan serzenişinde bu gerçeği dile getirir: “Çünkü sen
onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir
kimseler yetiştirirler.”29 Tarih önemlidir. Ancak hiçbir geçmiş
insanın kendi geçmişi kadar değerli değildir. Gelecek de öyle-
dir şimdi de öyledir.

28 Hacı Ocak, “Modern Toplumda Eğitim” Eğitimle Diriliş, erişim: 9.13.2017, http://
www.egitimledirilis.com/?haci-ocak/modern-toplumda-egitim-719y.htm.
29 Nuh, 71/27.
354 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsanın geçmişi ile bağını koparamaz. Hiçbir insan geçmiş-


teki iradesini yok edemez. Geçmiş bütün gücü ile insanın ku-
lağında ve ruhunda yankılanır. Önceden yapılmış küçük veya
büyük her iyilik ve kötülük başka iyi ve kötülükleri tetikler,
onlar için zemin oluşturur. Onun için geçmiş geleceğin motor
gücüdür. Yapılan her iş ahlaki niteliğine göre geleceği aydınla-
tır veya karartır. Çoğu kişi kendi geçmişi ile kendini gerçekleş-
tirir. İnsanın zamana bıraktığı iz yazdığı yazı onun alın yazısı
olur. Her geçmiş yakından uzağa insanı etkiler.
İnsan kendini geçmiş, gelecek ve şimdinin ortasında ger-
çekleştirir. Geçmiş kirlense bile din insana umut verir. Çünkü
din umuttur. Bu umudu bütün dünya bir araya gelse insana
veremez. Dinde hiçbir geçmiş geleceğin ve ümidin sesini ta-
mamen bastırıp yok edemez. Düzelmek ve ıslah olmak şartı ile
arınma ve temizlenme her zaman mümkündür. Ancak dönüş
son nefesten önce de olsa değerlidir. İnanan insanında ümit
içinde olması istenir. İnsanın kendini gerçekleştiremediği ve
yanlış gerçekleştirdiği durumlarda da ümitsizlik yoktur. İnsa-
nın yeniden kendisini gerçekleştirme imkân ve fırsatı vardır.
Tövbe geçmişin en karanlık noktalarına kadar gider ve orayı
Allah’ın izni ile nurlandırır. Bir Kur’an ayetinde “Onlarda bir
hayır olsaydı Allah onlara işittirirdi.”30 buyurulur. Bu durum
kişinin iç dünyasının, niyetinin temiz olması yanında geçmi-
şini de kapsar. Geçmiş geleceğe ışık tutar. İnsanın geldiği yol
nereye gideceğine bağlı olarak menzile yaklaştırmış da olabi-
lir, uzaklaştırmış da olabilir.
İnsanların zaman yönelimleri günlük hayattaki davranışla-
rını etkiler. İnsan diğer canlılardan farklı olarak anlık tatmini
ve zevki değil de gelecek yönelimli yaşamayı yeğler.31 Şimdiki

30 Enfal, 23/8.
31 Marc Wittman, Hissedilen Zaman trc. Özde Duygu Birkan, (İstanbul: Metis Bi-
lim Yayınları, 2018), 24.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 355

zamanın zevkini daha büyük zevkler ve kazanımlar için ertele-


yebilirler. Bu insan türünde zamanla ilgili gözlenen en önemli
ayrıntılardan biridir. Bu durum insanın gelecek tasavvuru ile
ilgilidir. Kuran’da insanın yarın için ne hazırladığına bakması
istenir.32 Yarına hazırlık yapılması tavsiye edilir. Kuran açısın-
dan yarın ahirettir, hesaptır, mahşerdir, cennettir veya cehen-
nemdir. İnsan zaman içinde makam kazanır, mekân değişti-
rir; ruhlar âlemi, anne rahmi, yeryüzü, mezar, mahşer insanın
zaman içinde uğrayıp geçeceği cennet ve cehennem ise ebedi
olarak yerleşip kalacağı mekânlardır.33 Cennet, inanan insan
için ebedî bir varoluş mekânı, sonsuzlukla bütünleştirilmiş
güzellik yurdudur.34
Ahiret tasavvuru yalnızca dinlerde bulunur. Söz konusu ta-
savvur dinlerden başka hiçbir ideolojide bulunmaz. Bu tasav-
vur dünyalık psikolojik zaman algısının çok ötesinde ondan
daha zengin bir zaman tasavvuru ortaya koyar. Tüm boyutları
ile zamanı ebediyete bağlayan muhteşem bir zenginlik içerir.
Sonsuzluk tasavvuru zamana çok büyük bir değer ve anlam
katar. İnsanın ebediyet ile etkileşimi başka zaman algılarında
yaşanamaz. Zaman hiç bu kadar kıymetli olamaz. İnanan insan
açısından değerlendirildiğinde ahiret büyük bir gelecek tasav-
vurudur. Varlık ve yokluk, iyilik ve kötülük, nimet ve yokluk,
hastalık ve sağlık, gençlik ve yaşlılık her şey farklı algılanır.
Bu zaman tasavvurunda varlığa, olaylara, kayıp ve kazançla-
ra farklı anlamlar verilir. Bütün iman konuları anlam kazanır.
Taşlar yerine oturur. İnsan zamana fırlatılmışlıktan kurtulur,
değer kazanır. Ebediyetten kazandığı değerle değer üretir. Za-
manın sonsuzluğa açılan kapısı olan ölümden bile ürkmez.

32 Haşr, 59/18.
33 Demir, “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okuryazarlığı”, 80.
34 Ömer Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel
Öğrenme” Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 10/1 (2015): 86.
356 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Ölüm gerçeği ile başa çıkmasında din insana bir çözüm sunar.
Değerlerle yaşanmış bir ömür ölümle çirkinleşmez.
Zaman insan için her ne kadar şimdi ise de insan şimdiyi
aşan bir varlıktır. İnsan merakı ile en uzak zamanlara ve en
uzak mekânlara uzanır. Şimdi insana dar gelir. Geleceğe de
uzanmak ister. İnsan sonsuz bir gelecekte de var olmak ister.
Dünya hayatının tadımdık, geçici zevklerine karşılık sonsuz
bir doyum arzusu ile yaşar. Din insanın bu isteğine cevap verir.
Yaptığı küçük bir hayırla dakikalarını asra çevirebilir. Son da-
kikada ekilen bir ağaç ahirette bir ormana karşılık gelebilir. İn-
sanı gelecek nesillerin kalbinde hayırla hatırlatır ve dualarında
yaşatır. Zulmeden birey ve kavimlerin ise sonları kesik kalır.35
İnsan geleceğine de iyi niyeti ve duası ile ulaşır. Biriktirdi-
ği salih amellerle insan gelecekte de kendini gerçekleştirebilir.
Geçmişte kul hakkına girilmişse helallik alınır, özür dilenir,
hatadan öğrenilir ve derin dersler çıkarılarak geçmiş bizi eği-
tebilir. Zamanı ve geleceği planlama insanın gücüne güç ka-
tar. Geçmişi günümüze taşıma kabiliyeti de insana özgü bir
özelliktir. İnsanlığın zaman içinde elde ettiği birikim zamanlar
aşarak şimdi ile buluşur. Günümüzden yıllar sonrasına devam
edecek deneyler geleceğe emanet edilir.
Ölüm insana varlık sahnesindeki geçiciliğini kendi varlığı
hakkındaki hakikati durmaksızın hatırlatır. Geleceğin en ka-
çınılmaz gerçeği ölümdür. Bu nedenle gelecek ölüm merkez-
li düşünülmeli ideal ve değerler ölüm gerçeğinden hareketle
görülmelidir. Ölümlü varlık olarak insan zamanın ve sonsuz-
luğun ne olduğunu bilen hayatın değerini takdir eden bir var-
lıktır. Ölümlü olma gerçeği iyi anlaşılırsa insanın kendine gel-
mesine, kendinde yaşamasına ve kendini gerçekleştirmesine
yardımcı olabilir. Ölüm en büyük hayat dersidir. Her insan bu

35 Enam, 6/45.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 357

dersten anladığı kadar kendini gerçekleştirebilir. Ölüm gerçe-


ği insanı zorunlu olarak dinle ve yaratıcı ile karşı karşıya geti-
rir. Zamanın sessizce ve derinden ilahi huzura akışı insanı imana ve
zamanın sahibine yöneltir.
Ebedî hayatı istemek insanın içine boşuna konulmamıştır.
İnsan istek ve duygularının bir karşılığı mutlaka olmalıdır. İn-
san öteler ötesini düşünüyor ve arzuluyorsa dinin değerlerini
dikkate almalıdır. “Din insanın geleceğini sonsuzluğa açılan
bir kapı olarak görür. Dinde şimdiki zaman, gelecek ve geçmiş
zaman âdeta birlikte yaşanır. İnsan uzun yoldan gelen sonsuz-
luk yolcusudur. Şimdi, sonsuzluğa hazırlık, geçmiş ise arın-
ma anıdır. Bu nedenle dinin zaman algısında şimdi gelecek
ve geçmiş birlikte vardır. Bu anlayış insanın kendi geçmişini,
geleceğini tüm insanlığın geçmiş ve geleceği ile aynı çizgide
buluşturur. Kur’an, insanı her zaman bir sonraki zaman di-
limi ile karşı karşıya getirir. Aklını kullanan insan ilerleyen
zamanın bir sonraki aşamasını düşünmesi ve geleceğinde
muhtemel olabilecekler için önlem alması gerekir.”36 Zaman
bütünlüğü ancak din ile yaşanır. Bütün zamanları birleştirme
ve zamanı bir bütün görme kendini gerçekleştirmede önemli
bir adımdır. Yalnız şimdiye gömülenler, yalnız geçmişe saplanan-
lar yalnız gelecek ile avunanlar kendini gerçekleştirmez. Şimdi-
yi yaşarken insan ne sadece şimdiki zaman gömülmeli ne de
tamamen geçmiş ve gelecekte yaşamalıdır. Yalnızca geçmişte
kalma, hep geleceği düşünerek anını zehir etme insana özgü
durumlardır. Bu durum insanda kaygı oluşturur. Oysa şimdi-
nin gücü ne geleceğe ne de geçmişe yeter.
Ebediyet inancı insanın şimdi ve gelecekteki davranış ve
tutumlarını etkiler. En uzak gelecek en yakınımızdaki işimizi

36 Demir, “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesinde Bütünsel Öğ-


renme”, 86.
358 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

daha doğru ve daha dürüst yapmamıza yardımcı olabilir. Za-


man ve eğitim ilişkisini dile getiren bir örnek şöyledir; bir yıl
sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrasını planlıyor-
san ağaç dik, fakat yüz yıl ötesini düşünüyorsan halkını eğit.37
Bu hakikati devam ettirmek istersek denilebilir ki ebedi hayatı
düşünüyorsan değerlerle yaşa ve değer bul.
Sağlıklı bir düşünmede düşüncenin zaman içerisinde ileri
ve geri devam ettirilmesi kesin veya muhtemel olgularla bir-
likte bir realite üretilmesi gerekir. Realite hem ölüm hem de
devam eden hayatın dengesi olmalıdır. İnsanın peşinden koş-
tuğu şeyin bir adım sonrasında ne olduğunu düşünmüyorsa
an insanı hapsediyor ve kör ediyor demektir. Bir adım sonrası-
nı düşünmek gerçek bir düşünme şeklidir. Dinin insandan is-
tediği ve beklediği de bir adım zamanı dondurmadan akıştaki
zaman dilimlerini putlaştırmadan bir sonrasının hesaba katıl-
masıdır. İnsan bir adım sonrasını görebilecek ve hesap edebi-
lecek şekilde yaratılmıştır. Bir sonraki adımı yok saymak ya da
görmezden gelmek aptallık veya kendini kandırmak olur. İşte
dinde böyle bütüncül bir gelecek tasavvuruna sahip olmak ve
bu gelecek tasavvuruna uygun değer üretip yaşamak kendini
gerçekleştirmenin en önemli boyutudur.

2. Kendini Gerçekleştirme Süreci


Süreç değişim hâlinde olan bir kişinin, nesnenin olayın veya
düşüncenin belli bir düzen içinde bir amaca doğru gelişmesi-
ni anlatmak için kullanılan bir kavramdır. Kendini gerçekleş-
tirmek de belli bir amaca doğru sürekli değişmek demektir.38
Süreç oluşum yoluyla bir halden diğer hâle geçme, bir hâlden
diğer hâle geçerek ortaya çıkan şey olarak tanımlanmaktadır.

37 Aydoğdu, Çağdaş Eğitimde Etkileşim Kavramı Ve Yabancı Dil Öğretiminde


Etkileşim Biçimleri, 35.
38 İbrahim Ethem Başaran, Eğitime Giriş, (Ankara: Sevinç Matbaası, 1984), 21.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 359

Din ruhsal bir tekâmül ve olgunlaşma yoludur. Bu bağlamda


kendini gerçekleştirme değerleri içselleştirme ve derinleştir-
me süreci olduğu söylenebilir. Bu insan için bir çırpıda başarı-
labilecek bir sonuç değildir. Çünkü dinî alanda insanın iyi ve
kötü dünyasında teorik olarak kesin sınırlar olmakla beraber
insan özelinde durum böyle değildir. İnsan her an yükseliş ve
alçalışa ve değer ve değersizliğe açık yaşamaktadır. Bu yüz-
den insan dünyada yaşarken kendini gerçekleştirmede bir son
yaşayamaz. Bu nedenle kendini gerçekleştirme bir süreçtir.
Kendini gerçekleştirmenin bir süreç olmasıyla ilgili başka
nedenler de sıralanabilir. Örneğin kendini gerçekleştirme, ya-
şam sürecinin evrelerinde hiç bitmeden kesintisiz devam eder.
Bir kişi, kendini gerçekleştirme konusundaki sürekli olan ih-
tiyaçlarını hiçbir zaman tam olarak karşılayamaz. İnsan için
kendini gerçekleştirme bitimsiz bir serüvendir. İnsan hayatı
boyunca kendine koşar fakat hiçbir zaman yakalayamaz. Hat-
ta bazen insanın kendisi, kendine her şeyden daha uzak ka-
labilir. Bireyin kendini gerçekleştirme konusundaki ihtiyaçları
kısmen sürekli yenilendiği için de ihtiyaçlarını aynı kazanım-
larla karşılayamaz. Hayat kaldığı yerden devam etse de sürek-
li kendisine yeni ihtiyaçlar eklenir veya bazı ihtiyaçlar ihtiyaç
olmaktan çıkar. Ayrıca insan, olma yolunda bir varlık olduğu
için kendi kapasitesini de tam olarak bilemez. Yanlış karşılaş-
tırmalar yaparak kendini değersizleştirebilir. Ya da kendini ol-
duğundan fazla yüceltir. Olmadık hayallerin sevdası ile yanlış
ihtiyaç ve beklentilerin arasında kendini kaybeder. İnsanın
kendini gerçekleştirmesine her zaman eşlik eden bilinmeyen
fırsatlar ve hesap dışı engeller de eşlik eder. Bu nedenle in-
san için kendini gerçekleştirme nihai anlamda son bulmaz.
Zaten bu dünyada herkes her alanda kendini tam olarak ger-
çekleştiremez. Bireyin kendisini gerçekleştirmesine içinde ya-
şadığı toplum ve çağın kültürel, teknolojik, sosyal ve siyasal
360 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

imkânlarıyla da yoksunlukları da etkili olur. Bu nedenle insan


kendisine sunulan her türlü nimet ve imkândan sorumludur.
Özellikle insanın kendi elinde ve iradesinde olan ve değiştir-
mesi mümkün olan hayat şartlarından sorumludur. Kur’an’da
insanın ahiret gününde kendisine verilen nimetler oranında
sorumlu tutulacağı bildirilmiştir: “O gün, size bahşedilen her
nimetten sorguya çekileceksiniz!”39 Kendini gerçekleştirme-
nin ortak yönleri olsa da kişiye özgü durumlar ve sınav şart-
ları söz konusudur. Her insan her şeyden sorumlu değildir.
Her insanın bireysel, ailevi, toplumsal ve yaşadığı çağın şart-
ları kapsamında sınavı özeldir. İnsan kendi sınavında kendi
seçimlerinden sorumludur. İnsanın kendi şartlarında yaptığı
özgün seçimleri ve bireysel farklılıkları ile kendini gerçekleş-
tirmektedir. Allah’ın insan için oluşturduğu sınav ortamında
kendi tercihleri ile kendini inşa etmektedir. Her insan kaderin
ve ilahi takdirin değiştirilen şartları ile sınanmaktadır. İnsan
hayatının her günü ve her anında onlarca seçenek, karar ve
ikilemle karşı karşıya kalır. Sınav şartlarında kararların bir
kısmı zor bir kısmı kolaydır. İnsan tercihlerinin sonuçlarına
katlanır. Zaman zaman ne yapacağı konusunda kararsızlık
yaşadığında da dua ve tevekkül ile Allah’a sığınır. Kaldırama-
yacağı ağır yükler olursa Allah’a dua eder. Tercihlerinde ne
derce başarılı olduğu konusunda da bir kesinlik olmadığı için
Allah’tan eksik ve noksanı ile yapabildiklerinin kabul olması
için niyaz eder. Bazen de yaptığı seçimlerdeki yanlışlığın far-
kına varacak dehşete kapılıp korkar ve bağışlanma diler. Bir
daha ayağının, gönlünün kaydırılmaması için Allah’tan yar-
dım ister. Hayat kaderin getirdikleri-götürdükleri ve insanın
tercihleri ile yeniden kurulur. Hayatın anlamı yeni gelen ve
gidenlerle yeniden yapılandırılır. Bazen yaşamın genel anla-

39 Tekasür, 102/8.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 361

mı, insanın belirli bir andaki yaşamının kendine özgü anlamı


ile yer değiştirir.40 İnsanın kalıcı değerlerinin olması insanın
elini, yüreğini güçlendirir.
İnsanın, yaşı, toplumsal statüsü, ekonomik geliri, ruh ve
beden sağlığının değişikliğe uğraması gibi nedenlerle de im-
tihan şartları yenilenebilir ve değişebilir. Bu durumda yeni
imtihan şartları ile insanın kendini gerçekleştirmesini yeniden
gözden geçirmesi gerekir. Yeryüzünde Allah her insanı tıp-
kı peygamberler gibi kendi kavminin kendi ailesinin, kendi
mesleğinin ve kendi özel yeteneklerinin şartları çerçevesin-
de kendisi sınar. Metinlerin doğru anlaşılmasında bağlam ne
kadar önemli ise bireyin de kendi hayatının bağlamını fark
etmesi ona göre anlamlandırması gerekir. Çünkü her birey
kendini ancak kendi bağlamında gerçekleştirir. Bireyin ken-
dine özgü hakikatinin anlamı, kendi bağlamından bağımsız
anlaşılamaz.41 Bu nedenle Allah her insanın kendi özel şartla-
rında kendini gerçekleştirmesini istemiştir. Sınav realitesinde
karşımıza çıkan en önemli kavram güçtür. “Allah hiç kimseye,
gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez.”42 ayeti bu gerçe-
ği dile getirir. Allah her insanı kendi gücü ölçüsünde sorum-
lu tuttuğuna göre her insan kendi şartlarında ve kendi gücü
ölçüsünde kendini gerçekleştirir. Her insan kendi şartlarının
insanıdır. Her insan kendi imtihanında kendisini gerçekleş-
tirir. Kendini gerçekleştirmede insan bu anlamda avantaj ve
dezavantajlarla karşı karşıyadır. Yani her insan aynı yarışta
farklı başlangıçlarla koşuya başlar. Sorumluluk anlamında
hiç kimse diğerinden daha avantajlı değildir. İnsan hayatın-
da problem eksik olmaz. Çünkü bu dünya çalışma, sabır ve
emek yurdudur. Bu insan hayatına Allah’ın koyduğu bir ya-

40 https://positivepsychology.com/meaning-of-life-positive-psychology/
41 Barry Lee, Dil Felsefesi, trc. Mert Ak vd, (Ankara: Fol Yayınları, 2019), 394.
42 Bakara, 2/286.
362 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

sadır. Âdem Peygamber’in cennetten kovulması ile sorunlu


bir dünyada yaşam başlamıştır. Kıyamete kadar da bu sünnet
değişmeyecektir. Hz. Peygamber’in de ifade ettiği gibi dünya-
da rahatlık yoktur. Kuran’da da bu gerçek şöyle dile getirilir:
“Sizi, bir imtihan olarak, şer ve hayırla deneyeceğiz. Hepiniz
de nihayet bize döndürüleceksiniz.”43
İnsanın kendisini gerçekleştirme potansiyelini ve bu konu-
da kullanabileceği imkân ve yetenekleri kullanmaması ise dini
açıdan büyük sorumsuzluktur. İnsan kendini gerçekleştirme
yolunda olmalıdır. Kendini gerçekleştireme yolunda olmayan
insan en başta kendisine haksızlık etmiş, ilişkili olduğu tüm
varlık âleminin amacını da boşa çıkarmış sayılır. Zaten her in-
san kendini kısmen gerçekleştirir. İnsan varlığı ve varoluşun
sonunu getiremeden kendisi tükenir. İdeallerine tam olarak
kavuşamaz. Ne yaparsa yapsın dört dörtlük bir kul olamaz.
Allah’ın gerçek değerini ve görevini tam olarak takdir ede-
mez. Önemli olan ve kula yakışan kemâlât yolunda olmaktır.
İnsanın mutlak yetkinliğe ve kemâle ermesi bütün erdemle-
ri eksiksiz kazanması ve uygulayabilmesi imkânsız denecek
kadar zordur. Ancak samimi iman sahiplerinin dinî alandaki
pratiklerine yansımış olan eksiklerini zamanla tamamlama-
ları beklenir.44 Bu nedenle insanın kendini gerçekleştirmesi
sürdürülebilir bir süreç olarak kabul edilmesi gerekir. Sür-
dürülebilir olmasının anlamı, sorumluluktan vazgeçmemek,
hata yapabileceğini en baştan kabul ederek yapabileceğinin en
güzelini yapmaya gayret göstermektir. Çünkü boş verildiği ve
dikkatsiz davranıldığı takdirde insandaki olumsuz yıkıcı özel-
likler her an harekete geçebilir. Hatta ileri düzeyde bir realite
olan kötü bir alışkanlığa yakalanabilir. Bu duruma da kendin-

43 Enbiya, 21/35.
44 Adil Bebek, “Felah”, TDV İslam Ansiklopedisi (Adana: İSAM, 1995), 12/301.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 363

ce mazeretler üreterek kendisini aldatabilir. İnsanın ikircikli


yapısı buna müsaittir.
Birey kendini gerçekleştirme sürecinde birbirini izleyen,
birbirini destekleyen, birbirine açılan farklı aşamalarla değer-
ler merkezinde bir dönüşüm yaşar. Bu dönüşüm yaşam boyu
sürdürülür. Kendi içinde bir döngü oluşturan aşamalar; sü-
rekli arayış, sürekli yakarış, sürekli adanış, sürekli direniş, sü-
rekli arınış, sürekli muhasebe, sürekli denge, sürekli yakınlık
ve yaklaşma, sürekli uzak duruş ve kaçış olarak yaşam boyu
sürdürülür. Kendini gerçekleştirme bu aşamalarda yaşanacak
kaliteye, derinliğe, ciddiyete ve devamlılığa ve istikrara bağlı
olarak başarılır.

2.1. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Tanışmadır


İnsanın en temel ayırıcı özelliklerinden biri onun kendi
varlığının farkında olmasıdır. Bu sayede o, hem ben bilincine
hem de ‘ben olmayan’ ayrımına varır. Ben olmayanın bilgisi ile
insan dönüp kendisine bakar. Böylece kendisini tanıması ko-
laylaşır. İnsan dünyadaki yerini başkaları ile birlikte belirleye-
bilir. Kendini başkaları olmadan tanıyamaz.45 Teârüf karşılıklı
tanışma demektir. Teârüf kendini tanımanın en önemli kay-
nağıdır. İnsan karşılıklı tanışmalar vasıtası ile kendisini tanır.
Kendini tanıdıkça da başka varlıkları daha iyi anlar. Onun için
“Kendini bilen Rabbini bilir.” denilmiştir. Aslında Rabbini bi-
len de kendini tanımış olur. Hatta bunu daha ileri götürdüğü-
müzde varlık âleminde insanın kendisini tanımasına aracılık
etmeyen tek bir varlık ve olgu yoktur. Teârüf, özellikle insan
için çok değerlidir. Öyle ki insanın kendisiyle bile tanışmaya
ihtiyacı vardır. Bu tanışmalar iradeli varlıklarda yani gerçek

45 Behlül Tokur, “Gaye-Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek” Atatürk


Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 40 (2013): 150.
364 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

öznelerde farklı nesnelerde ise farklıdır. Mutlak özne Allah


olduğu için Allah’ın tearüfe ihtiyacı yoktur. Ancak bizim sı-
nandığımız dünya hayatında insanların bilgisi sınırlı ve ge-
çici olduğundan tanışmanın kesintisiz sürdürülmesi gerekir.
Tanışma kesintiye uğradığında ya da gerçekleştirilemediğin-
de kendisini ve başkalarını yanlış değerlendirebilir ve yanlış
davranabiliriz. İnsanın kalbi, ruh halleri ve yaşam tarzının da
değişmeyeceğine dair de hiçbir garantimiz yoktur. Değişen ve
oluşan bir varlığı ancak o an ve kendi zamanı için tanıdığımızı
söyleyebiliriz. Aslında kendimizle ve varlıkla her an yeniden
tanıştığımızın farkında olmalıyız. Kendini bilmeyen, varlıkla
tanışmayı sürdürmeyen, insanlara yakınlık göstermeyen ve
Rabbinin esmasını her gün yeni ve özel şartları ile yeniden ta-
nımayan kendini gerçekleştiremez.

2.2. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Arayıştır


İnsanın kendini gerçekleştirmesinde bilginin önemli bir
yeri vardır. Bilimsel, felsefi, teknik, mesleki, gündelik bilgi tür-
leri dışında bir de dinî bilgi vardır. Dinin insana sunduğu bilgi
türü diğerlerinden farklıdır. İnsan gerçeği arayan bir varlıktır.
Hakikat ise kaynağı ve türü ne olursa olsun sonuçta bilgiye
dayanır. İnsan elde etiği bilgileri değerlerle hakikate dönüş-
türür. Din açısından insanın kendini gerçekleştirmesinin ilk
ve en önemli basamağı bilgidir. Fakat insanın ulaştığı bilgi
nihai bilgi olmadığı gibi din anlayışının bitmiş tamamlanmış
bir sonu yoktur. Her öğretinin olduğu gibi din anlayışları da
er geç düzeltilmeye ihtiyaç duyar. Gerekli düzeltme ise ancak
araştırma, tartışma ve arayış özgürlüğü içinde gerçekleşir.46
Dinî alanda insan kendini içten dışa doğru gönüllülük değer-

46 Bertrand Russel, Din ile Bilim trc. Akşit Göktürk, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınla-
rı, 2016), 145.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 365

leri ile oluşturur. Gönüllülüğün temeli ise güvenilir doğru bil-


giye, kanıta ve gerekçelendirmeye dayanır. Bilgideki en küçük
şüphe insanın gönüllülüğüne zarar verir.
İnsan kendisini gerçekleştirmesi için bir arayışta olmalı,
içinde yetiştiği aile, toplum ve yaşadığı çağı sorgulanmalıdır.
Sorgulama aslında bir arayış sürecidir. Sorgulama arayışta
doğal bir aşamadır. Birey arayış aşamasında belli bir güven,
kalp ve zihin doygunluğu bulamadığı zaman kararsızlık ya-
şar. Kararsızlık ümitsizliğe dönüşürse arayış biter. Olacaklar
tesadüflere bırakılır. Gerçeğin ve hakikatin ortaya çıkması
için arayışın sürdürülmesi din açısından gerçekleştirilmesi
istenilen bir süreçtir. Arayış halinde olmak dinî alan açısın-
dan insanın kendisini gerçekleştirmesi için son derece gerekli
bir basamaktır. Arayış, yalnızca bilgi alanı ile sınırlı değildir.
Aynı anda kazanılan tecrübelerin sınandığı bir aşamadır. Bu
aşamada hayatlar karşılaştırılır, hayatın içinden olaylar analiz
edilir, ilke ve değerler sorgulanır. İlke ve değerler ile tutum ve
davranışlar arasında uygulamalarda tutarlılık aranır.
Bilgide arayış insani bir çaba olarak sürdürülmelidir. Çün-
kü insanın mutlak, evrensel ve nesnel bilgiyi istese de elde
edemez. Bu Allah’ın bilgisidir. Bilgi konusunda otorite yalnız
Allah’tır. Kendini gerçekleştirme sürekli olduğuna göre bil-
ginin de yenilenmesi ve tazelenmesi gerekir. Bu süreklilikten
kopma gerileme anlamına gelir. Dinde ilim değişmese bile bil-
ginin yorumu ve anlaşılması olan hikmet, arayışı gerektirir.
İnsan kendini, cehaletten ne kadar uzaklaştırırsa ve cahiller-
den etkilenmezse kendini gerçekleştirmede o derece başarılı
olur. Sahih bilgi olmadan insan kendini gerçekleştiremez. Eği-
tim açısından ise bilginin yoğrulması, belli kıvama getirilmesi
ve hayata uyarlanıp uygulanabilmesi gerekir. Bilgiyi bu amaç-
la hazırlamak için de araştırma ve arayış gereklidir.
Sürekli arayış hakikate gönülden bağlanmayı, boyun eğme-
366 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

yi, Kur’an’a, bilgiye ve delile bağlanmayı gerektirir. Dinî hayat


kitap merkezli öğrenmelerle yaşanılabilir. Dinde insani haki-
kat biten, ulaşılan bir sonuç değil; yaklaşılan bir süreçtir. Dinî
anlayış emekle inşa edilen bir yapıdır. Kendini dinlemeye ve
anlamaya dayanır. Bundan sonra, peki ya sonra diyebilmeye
bağlıdır. Olabildiğince düşünceyi sürdürmedir. Değer verdik-
lerimizin neden değerli olduğunu sorgulamadır. Sorgulama,
eleştiri, gözden geçirme, muhasebe, karşılaştırma, öğrenme ve
öğrendiklerini yeniden gözden geçirerek daha güzeline ve en
güzeline ulaşmaya çalışmadır. İnsanın dinî hayatı labirent bir
bulmaca gibidir. Çıkmaz sokaklarda hakikat ışığı her zaman
arkamızda kalmıştır. İnsan aklını kullanır ve vicdanının sesi-
ni dinlerse geri dönebilir. Geri döndüğünde her zaman doğ-
ru sonuca ulaştıracak bir yol vardır. Yeter ki çıkmaz sokakta
saplanıp kalmasın ve kendisini orayı geçmek için zorlamasın:
“…Her bilenin üstünde bir başka bilen vardır.”47 ayetinin reh-
berliği ile bilenlere sormalı, istişare etmeli, daha doğruya açık
olmalıdır. “Şu anda doğruyum daha doğrusuna da açığım”
düşüncesi ile hareket etmelidir. Ayrıca bilginin ‘ilmel yakin’,
‘aynel yakin’ ve ‘hakkal yakin’ derece ve tecrübeleri söz konu-
sudur. Bu her bilgi seviyesi için geçerlidir.
Dini hakikatin iki temel üzere oluştuğu söylenebilir. Birin-
cisi inanç ve değere dönüşmüş bilgiden meydana gelen dünya
görüşü ikincisi ise bu dünya görüşünün pratiğe dönüşmüş hâli
olan yaşam tarzıdır. Hakikati arama insanca bir tutumdur. Dü-
nün bilgisi dün içindir, bugünün bilgisi ancak bugüne yeter,
geleceğin bilgisi ise daha farklı bir hazırlığı gerektirir. Sabırla
bir hakikatin ortaya çıkması için araştırma yapmak, hakikatin
izini sürmek gerektirebilir. Sürekli öğrenen insan elde ettiği
birikim ile sorunlarını daha rahat çözer.

47 Yusuf, 12/76.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 367

2.3. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Oluştur


Bu dünyada her şey ve herkes tamdır. İnsan eksik, Allah ise
mükemmeldir. Diğer varlıklar da olabilecekleri en mükemmel
değiştirilemez vasıftadırlar. İnsan kendi özünü arayan kendini
tamamlayamamış bir varlık olarak dünyaya gelir. İnsan doğ-
duğunda bir şey bilmez. İnsan bu özelliği ile diğer varlıklardan
ayrılır. Allah onun bedenini yaratmıştır. İnsan ise ahlakını oluş-
turacaktır. Allah insanı bu dünyaya bir ahlak oluşturabilsin diye
göndermiştir. İnsan yaratılışındaki asıl amaç budur. İnsan halk
edilmiş yaratılmış hulku ise kendisine bırakılmıştır. Bu anlamda
insan kendini arayan bir varlık olarak yaratılmıştır. Çünkü o ken-
di benliğini, ahlakını, karakter ve kişiliğini kendisi tamamlaya-
caktır. İnanç ve değerlerin içselleştirilmesi yolu ile insan kendi
ahlakı ile kendini gerçekleştirecektir. İnsan dışında tüm varlık
âlemi olmuş ve bitmiştir. Kendine rol biçen ve aynı zamanda gö-
rev tanımlayan tek varlık insandır. İnsan kendine bir görev ve
vazife arayan sonra da bu uğurda kendini tükenen bir varlıktır.
İnsan olmak isteyen ve olmakta olan bir varlıktır. İnsan dışında
olmak isteyen başka bir varlık yoktur. “Olmak istemek” başlı
başına insanın önünde çok büyük imkânlar açar. İnsan kendi-
ni tanıyıp bir kenara katlayıp koyamaz. O olmak için yaşar. İn-
san olmaya devam eden bir varlıktır. İnsanda olmanın bitmesi
ölmesi anlamına gelir. Olma kudretini gösteremeyenler de bir
bakıma ölümü seçmiş demektir. İnsan olmaya devam eden bir
varlık olduğu için sahip olduğu hiçbir bilgi, değer ve kavramı
tüketemez. Bu tüketilemeyen değer, bilgi ve kavramlarla in-
san iç dünyasını her gün yeniden kurar.
İnsan için bilginin anlaşılması, algılanması, anlamlandır-
ması ve içselleştirilmesi oluş gerçeğinin temelini oluşturur.
İnsanın Allah katındaki değeri, dinî kavramların zihinsel
dünyasında, duyguların duygusal sisteminde, davranış ve tu-
tumların hayatın içinde genişleyerek hayata yansımasıdır. Bu
368 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

nedenle iman, ihlas, teslimiyet, hidayet, tevekkül gibi kavram-


lar inanan insanın hayatında bitmiş sonlandırılmış kavramlar
olamazlar. Söz konusu kavramlar insanın hayatında her gün
hayata yansıyan yeni bir boyutlar kazanan her gün içi yeniden
doldurulan kavramlardır. İnsanı yeniden değiştirip dönüştü-
rürler. Bu anlamda her değişme ideal bir form ya da duruma
ulaşma yönündeki bir çabadır. Değişme, değişen nesne veya
kişi başka bir form alabilme potansiyeline sahip olduğu sürece
devam eder.48 İnsanın da değişmesinin belli bir standardı yok-
tur. Her zaman değişime açık bir yönünün olması insandaki
oluş idealini sürekli canlı tutar. İnsan iradesi, aklı ve değerleri
ile her an bir oluş halindedir. İlişkilerde oluş, zamanda oluş,
eylemde oluş, kendinde oluş, varlıkta oluş, birbirini destekler.
İnsanda oluşun durması düşünülemez. İnsan oluşunu tek ba-
şına değil tüm çevresi ile birlikte gerçekleştirir. Bu anlamda
çevresini de olmasına katkı sağlar. Varlık dünyasında kesinti-
siz kendi oluşunu gerçekleştiren tek varlık insandır.
İnsanın varoluşu, Allah katında, kendinde, varlıkta ve za-
manda varoluş olarak iç içe geçmiş birçok oluşu barındırır.
İnsan dinde varoluşu her boyutu ile yaşar. İnanç, duygu, dü-
şünce ve eylem bazında insan bir oluş içindedir. Hidayette,
istikamette, doğru yolda oluş devam eder. Bu nedenle her in-
sanın kendini gerçekleştirmede kaldığı bir yer vardır. İnsan
kaldığı yerden devam eder. Kaldığı yer insanın gerçek değeri-
dir. Ancak gelecek, kendi içinde, geçmişi de dönüştürecek ve
şekillendirecek bir imkân barındırır. Bu nedenle insan ümidi-
ni, yaşama azmini yitirmemelidir.
İnsanın ulaşmak istediği zirveleri ve idealleri olabildiğince
mükemmel olmalıdır. Ancak idealler ütopya ile karıştırılmama-
lıdır. Ütopyalar ideallerin önünde ideallere hizmet eden öncüler

48 Ahmet Cevizci, Büyük Felsefe Sözlüğü, (İstanbul: Say Yayınları, 2017), 499.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 369

ve keşif kollarıdır. İnsan ütopya için bir şey yapmaz. Ütopyalar


için bir şeyler yapılabiliyorsa artık bu ideal olmuştur. Kendisi-
ne ulaşılan şeyse ideal olmaktan çıkar. İdeali olmayan insanın
pratiği ve gerçekliği de yüzeysel ve derinliksiz olur. İnsan ken-
disini gerçekleştirmesindeki sınırsızlığını ideallerine borçludur.
İnsan için ülkü ve ideallerin geçerli olmadığı bir alan yoktur.
Her ideal başarılmasa bile kesinlikle başarıyı artırıcı bir işlev
görür. Gerçekçi idealler başarıya ve kendini gerçekleştirmeye
daha yakındır. İdeal büyük olabilir, ancak büyük idealler bü-
yük çalışmalar, büyük organizeler ve çok büyük emek ve çaba
ister. Gerçekçi idealleri olan birey ve toplumları ütopyadan ayı-
ran uygulanabilirlik ve idealin gereğini yerine getirebilmedir.
Rüyalar ütopyanın da önünde olan göstergelerdir. Rüya
insanın elinde olmayıp ona gösterilenlerdir. Rüya bazen hem
gerçeğin hem idealin hem de ütopyanın önünde gidebilir. An-
cak ütopyalardan daha az anlaşılır ve karmaşıktır. Anlatılması
ve anlaşılması başkalarına kapalı bireysel tecrübelerdir. Sadık
rüyalar sadık elçilere ve layık olana gösterilir. İnsanın kendini
gerçekleştirmesinde gerçek, ideal, ütopya ve rüya birbirinden
kopuk değildir; aksine birlikte hareket ederler. Gerçeği olma-
yanın ideali, ideali olmayanın ütopyası, ütopyası olmayanın
rüyası olamaz. İnsan yalnızca yaptıkları ile değil idealleri ile
de kendisini gerçekleştirir. Nereye gitmeye niyetli, ne olmaya
azmetmiş, nasıl bir gelecek inşa etmek istiyorsa dinde bunların
da bir karşılığı vardır. Yolda olmak yolda ölmek kadar önem-
lidir. Dinde olmak istediğimiz de ne olduğumuz kadar önemli-
dir. İnsan idealleri ile de kazanabilir ve idealleri ile de kendini
gerçekleştirebilir. Eyleme dönüşmemiş idealler de değerlidir.
İnsanı harekete geçiren idealler gerçek ideallerdir. İnsanı don-
duran, atıl bırakan, yerinden kaldıramayan ideallerin yeniden
gözden geçirilmesi gerekir. Çünkü bunlar ütopya olabilir.
İnsan ideal oluşturur ve peşinden koşar. İnsan için bir ideal
370 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

varsa oluş devam edecektir. İdealleri olmayan için ise oluş de-
ğil ölüş başlamıştır. İnsanın yorulmasına neden olan kendisinin
oluşturduğu bu idealleridir. Yorulma, acı çekme, herkes için-
dir. Önemli olan insanın niçin ne uğruna acı çektiği ve yorul-
duğudur. Her insan yorulur, koşturur. Acı çeker. İsteklerinin
tamamına erişemez. Fakat öyle bir acı çekmeli ki anlamlı olsun.
Bütün acılarla birlikte bir değer oluştursun. Önemli olan haklı
bir dava için yorulmaktır. Yorulmuş fakat yorgunluğu boşa git-
miş bir koşturmaya Kur’an dikkatimizi çeker. “Niçin koşuyo-
rum?” sorusuna insan doyurucu bir cevap verebilmelidir. De-
ğerler uğruna yorulmaya değil ölmeye değer ideallerdir. İnsan
yorulacaksa, acı çekecekse ve hatta ölecekse bir değer uğruna
acı çekmeli, yorulmalı ve ölmelidir. Değerlerin kaynağı Allah
olduğuna göre hayat yolunun sonu baştan görünmektedir.

2.4. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Muhasebedir


İnsanın zihni, kalbî ve amelî etkinlikleri sonucu ortaya çıkan
sonuçları ve gelişmeleri gözden geçirir. Çünkü insanın kalbi de-
ğişebilir, ameli bozulabilir. Denetim ve kontrol edilmezse bütün
kazançlar yok olabilir. İnsanın manevi zenginliğini yok edebile-
cek kaçakların zamanında farkında olunması gerekir. Kazanmak
kadar kazançları korumak da önemlidir. İnsanın maddi veya
manevi zenginliğini koruma garantisi yoktur. İnsan iman gibi
en kıymetli değerinden bile mahrum olabilir.49 İnsanın diğer bir
özelliği de sürekli kaybetmeye açık durumudur. Kur’an, insan
için istikrarı korumayı ve ayakların hak ve hakikatte sabit kal-
masını dualarda önemli bir yakarış unsuru olarak dile getirir.50
Birey kendini gerçekleştirme sürecini yeniden gözden ge-
çirmesi gerekir. Değerlendirme, gözden geçirme, zaafların
farkına varmadır. Bu aşamada eksiklerin tespit edilmesi ve

49 Nisa, 4/137.
50 Ali İmran, 3/8.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 371

giderilmesi ve fazlalıkların atılması amaçlanır. Eleştiri ve sor-


gulama ile elde edilen yeni ve daha doğru tecrübe ve bilgilerle
eski bilgiler yer değiştirir.
İnsan sık sık zaafları ve hataları üzerinde kafa yormalı ve bun-
lardan kurtulma çareleri aramalıdır. İnsan hayatında bir şekilde
varlığını sürdüren günahlar, insanın gerçek problemleridir.

2.5. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Adanıştır


Adanış, kendini ve sahip olduklarını paylaşmak ve vermek
demektir. Kur’an’a göre insan sevdiği şeylerden vermedikçe er-
deme ulaşamaz.51 İnsan bir başkasına yardım ettiği, bir başka-
sının yüzünü güldürdüğü, derdine derman olduğu, sıkıntısını
giderdiği, problemini çözdüğü oranda kendisini gerçekleşti-
rir. Yani kişi yaptığı fedakârlığı oranda kendisini gerçekleşti-
rir. Zaten ahlaki açıdan iki tip insan vardır. Vermeye, yardım
etmeye, paylaşmaya fırsat arayan insan iyi insandır. Almaya,
biriktirmeye, çalmaya çalışan insan da kötü insandır. Dinde
veren kazanmış ve kendini gerçekleştirmiştir. Cimrilik yapan
ve sömüren kaybetmiş ve kendine yazık etmiştir. Malları ile
canları ile bedel ödeyenler kendini gerçekleştirebilir. İlahi rıza-
nın, cennetin, sadakatin, samimiyetin kendini gerçekleştirme-
nin bedeli fedakârlık ve adanmadır. İnsan adandıkça fedakârlık
yaptıkça kendi ruhunu inşa eder. Elbette bu dengeli bir adanış
olmalıdır. Yalnız çocuklarına, yalnız yakınlarına değil, sosyal
ihtiyaç ve taleplere uygun dengeli ve kapsamlı bir adanıştır.
Kur’an’a göre insan vermek için çalışmalıdır. Basit kom-
şuluk ihtiyaçlarından gerektiğinde canını vermeye kadar
adanış dereceleri söz konusudur. Hakikat uğruna yapılmış
fedakârlık en büyük şehadettir. İnsanın şahitliğine kendi
serveti, mal ve bedeninin de tanıklık etmesi gerekir. Birik-

51 Ali İmran, 3/92.


372 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

tirmek için değil paylaşmak için kazanmak insanın kendini


gerçekleştirmesine aracılık eder. Bu yüzden helal yollardan
kazanmak amaçlanmalıdır. Olmayandan vermek, insanın ba-
şaramayacağı bir şeydir. Olması için de çalışmak çabalamak
gerekir. Asalak ve tembel olanlar verecek bir şey bulamaz.
Ayette ihtiyacınızdan fazlasını infak edin buyurulur. Sürekli
lüks hayat yaşayan, savurganlık yapan ihtiyaçlarını abartan
insanların iyiliğe harcayacak paraları kalmaz. Çünkü ihtiyaç-
larını büyüttüklerinden mal ve para fazlalığı da olmaz ki da-
ğıtsın ve paylaşsınlar.
Dinde insanın tek başına kendisini gerçekleştirmesi iste-
nilen bir durum değildir. Hz. Peygamber örnekliğinde ol-
duğu gibi içinde yaşadığı toplum ile birlikte kendisini ger-
çekleştirmesi beklenir. İnsanlara zaman ayırmak, sorunları
ile ilgilenmek de farklı bir adanıştır. Başkalarını dinlediği ve
problem çözdüğü kadar insan kendini gerçekleştirir. Başka-
sında var olmak kendini gerçekleştirmektir. Onun kalbinde,
hastalığında, sağlığında, iyi ve mutlu acılı gününde yanında
olmak başkasında ve insanda var olmaktır. İnsan bir başka-
sının işine yaradığı kadar vardır. Mal, mülk, nefis, bilgi…
İnsan verdikçe kendisini gerçekleştirir. Fedakârlık yaptıkça
insanlığını kazanır. Kendini adadığı kadar, zamanını adadı-
ğı kadar, bilgisini paylaştığı kadar kendisini gerçekleştirir.
Bu adanış engelli bir insan için olabilir, yatalak bir hasta için
olabilir, başı dertte bir canlı için olabilir. Küçük veya büyük
fedakârlıklar olabilir. Kendini gerçekleştirme adanışın zor
yokuşunu çıkmaktır. İnsan sarp yokuşu çıktıkça kendini ger-
çekleştirebilir. Zenginlik, ilim, irfan, tecrübe gibi değerler,
sevgi, saygı, ümitler paylaşılabilir. Varlığın, yokluğun, acı-
nın ve sevginin paylaşıldığı bir dünyada yaşamak için çaba
harcanmalıdır. Zekât, kurban, sadaka, rızaya, gönle ve kalp-
lere adanış, paylaşma kendini gerçekleştirmedir. Bu zor bir
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 373

görevdir.52İnsanlara yararlı olmak kendini gerçekleştirmenin


zirvesidir. Bu dünyada her varlık bir işe yarar. İnsanın bir işe
yaraması ancak akrabalık, arkadaşlık, komşuluk ve meslek
ile söz konusu olabilir.
İnsanların gelirlerindeki farklılıklar birbirlerinden hizmet
almalarını zorunlu duruma getirir.53 buyurulmuştur. İnsan
kendisini mesleği ile de kendini gerçekleştirir. İş ve meslek
insanın kendisine ve yeteneklerine ne kadar uygun olursa o
kadar hizmet üretir. O kadar kendisi olur. O kadar kendisini
işine verir. İnsanın kendi yeteneklerine uygun hizmet üretme-
si insanın kendini gerçekleştirmesinde önemli bir etkinliktir.
İnsanların yararlanacağı eserler bırakmak da insanın ken-
dini gerçekleştirmesinde aracılık eder. Örneğin sadaka-i cari-
ye ve hayırlı bir işte çığır açmak bu yollardan biridir. İnsanın
geride bıraktıkları maddi ve manevi mirası, temiz bir nesil
terbiye etmek ve hayırlı neslin devamını sağlamak da kendini
gerçekleştirmektir. Bu nedenle evlilik de insanın temiz nesiller
yetiştirmek bağlamında insanın kendini gerçekleştirme yolla-
rından biridir. Salih, yararlı evlat göz aydınlığı olduğu gibi in-
sanın da kalıcı kazançlarındandır.

2.6. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Şahitliktir


Şahitlik, sözü, işi ve eylemi ile hakikate tanıklık etmektir.
İnsan düşünce, duygu ve eylemleri ile bir yaşam tarzı ortaya
koyarak kendini gerçekleştirir. Hakikate şahit olma da sürekli
değerle varoluşun bir ifadesidir. Şahitlik ile kendini gerçek-
leştirme ahlaki, sosyal, ekonomik veya siyasal vb. alanlarda
durumsal bir vaziyet alıştır. Anın, işin, muhatabın ihtiyacına
göre hakka ve değerlere uygun davranmaktır. Şahitlik olarak

52 Beled, 11/16.
53 Nahl, 16/71.
374 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

kendini gerçekleştirme inanan insanın hangi durum ve şart


içinde neyi yapması gerekiyorsa onu yapmasıdır. Hak ve haki-
kate gösterge olmaktır. İnsanların cahilliklerine tepkisel olarak
karşılık vermemektir. Şu anda üzerine hangi görev düşüyor-
sa onu en güzel şekilde yapmak, insanlara mesleki açıdan en
güzel hizmet üretme, aile, komşu ve akraba sorumluluklarını
yerine getirme, helal yoldan geçimini sağlama, kötülüklere ve
iyiliklere duyarlı olma, iyiliğe destek olup elinden geldiğince
kötülüğe engel olma, kalbini Allah’ın zikri ile diri tutma, kö-
tülüklerden uzak durma, zihinsel, mantıksal, duygusal, sosyal
ve ahlaki bir tutarlılık içinde yaşama, musibet ve zorluk anın-
da sabır, nimet ve başarıya ulaştığında şükür, zulüm, saldırı
ve düşmanlık anında cihad ve yardımlaşma, günah ve hata
yapıldığında tövbe etmektir. Bunlar kendini gerçekleştirmede
durumsal tanıklıktır. Şahitlik hakikate aynalık yapabilmektir.

2.7. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Arınıştır


Tezkiye, tövbe ve istiğfar geç de olsa insana kendini gerçek-
leştirmenin kapısını açar. İnsana umut aşılar. Kur’an’da Hz
Peygamber’in görevleri arasında kitabı, hikmeti öğretme ya-
nında tezkiye de sürekli tekrarlanan nebevi faaliyettir.
Dinî hayatın ayakta kalması ancak Allah’ın yardımı ve ina-
yeti ile olabilir. Kur’an Allah’ın inayeti olmasa insanın temiz
kalamayacağını bildirir: “…Eğer Allah’ın size lütuf ve merha-
meti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytanın ve o münâfıkların
peşine takılıp gitmiştiniz!”54 “Ey iman edenler, Şeytanın adım-
larını izlemeyin. Kim Şeytanın adımlarını izlerse, hiç kuşkusuz
o fuhşiyata teşvik etmektedir. Eğer üzerinizde Allah’ın lütuf
ve rahmeti olmasaydı, ebediyen hiçbiriniz temize çıkamazdı-
nız. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Çünkü Allah herşeyi
işiten, her şeyi bilendir.”55

54 Nisa, 4/83.
55 Nur, 24/21.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 375

İnsanın ruhu da bedeni gibi kirlenir. Onun da yıkanmaya


ve arınmaya ihtiyacı vardır. İnsan iyi, hatta çok iyi olmak ister.
Ancak engelleri onu yeterince olmasına izin vermez. Zaaflar
ve ruhsal ağırlıklar insanı istediği gibi olmasını engeller. İn-
san başkasından kaynaklanan bir nedenle değil kendisinden
kaynaklanan bir takım ihmaller, aşırılıklar ve olumsuz tercih
ve kararlarla kirlenir. Bu durumda insan kirlerden kurtulmak
ve arınmak için manevi bir araca ihtiyaç duyar. İnsan kendi
dışında acziyetine çare olacak bir ses arar. Bu zavallılığını bir
güçle paylaşmak ister. Hatasını ve günahını saklayacak, bağış-
layacak, onu duyacak, dinleyecek karşılık verecek birini arar.
Rahmet ve merhameti ile ona hep yakın olan birini. İşte iba-
detler bir taraftan Allah’ı yüceltme ve tazim anlamına gelirken
diğer taraftan temizlenme ve arınma işlevi görür. İbadetlerin
Allah’a yönelik yüzünde şükür ve minnettarlık varken kula
yönelik yüzünde arınma vardır. Bu anlamda bütün ibadetle-
rin amacı insanı arındırmak, iyiliğe yaklaştırmak kötülükten
uzaklaştırmaktır. İnsan yine kendi yönelişi, ciddiyet ve özeni
ile tekrar temizlenebilir. Kendini gerçekleştirme hiçbir zaman
kirlenmeme demek değildir. Asıl kendini gerçekleştirme sü-
rekli arınmadır. İnsan istikamette de olsa arınmak ister. Çünkü
insan kirli tarafına rağmen temizdir.
Özgürlük bir yandan insanı otoritelerden kurtarıp kendine
otonomi vererek ve özerk bir ahlaki fail olarak bireysel tecrü-
besini anlamlı kılarken diğer taraftan bireye yalnızlık duygusu
ve güçsüzlük hissine de yol açar. İnsan özgür iradesini kötüye
kullanması ile hayatında pişmanlıklar, keşkeler ve iç geçirmeler
yaşar. Kur’an bu psikolojik duruma hasret adını verir. Hasret ka-
çırılan ve geri gelmesi mümkün olmayan fırsatların ve özgürlü-
ğümüzü kötüye kullanmanın yarattığı durumları ve insanda ya-
rattığı iç ezikliğini ifade eder.56 İnsan iman, ihlas, dua ve tevekkül

56 Şaban Ali Düzgün, Kimliksiz Hakikatler, (Ankara: Otto yayınları, 2017), 27.
376 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ile bir Allah’a bir yakınlık kurabilirse bu olumsuz durumdan çı-


kabilir. İnsanın ahlaken bozulmaya yatkın olması ve özgürlüğü-
nü her zaman en iyi olanı seçme yönünde kullanamaması yalnız
bırakılmamasını dışarıdan desteklenmesini gerektirmektedir.
Bunun için Allah’ın inayetine ihtiyacı vardır.57 Allah’tan başka
duaları kabul eden, arındıran ve temizleyen yoktur.
İnsan Hristiyanların iddia ettiği gibi günahkâr olarak doğ-
mamıştır. Ancak insan ergenlikle beraber iyilik ve kötülük hak-
kında kesin yargılara ve akli çıkarımlara varır. Kendisinin de
ahlaki konularda yanlış kararlar alabileceğini veya aldığını fark
eder. Müthiş bir arınma isteği ve arzusu duyar. Bu durumdan
kurtulmak için Allah’a yönelir. Ondan af diler. Temiz kalmak ve
temiz yaşamak için yeniden niyetini ve amelini düzeltir. Niye-
tini düzelttiği sürece tövbe geçerlidir. Ancak tövbe anında niyet
bozuk olursa o tövbe geçersiz bir tövbedir. Hakikat ile arınma;
arıtma, tövbe ile geçmişini, iyi niyet ile geleceğini ihlas ile şim-
diki halini arındırır. Hataları savunmamak ve ısrar etmemek
esastır. Bazı durumlarda iyi değerlendirildiğinde başarısızlık
da yerine göre başarının bir parçası veya motivasyonu olabilir.
İnsan ölçemediği kritik yapmadığı gözden geçirmediği şeyi
geliştiremez. İnsanın kendi gidişatını izlemesi ileriliğini ve ge-
riliğini ölçmesi motivasyonu artırır. Bizim için önemli olan
şeylerin açık bir şekilde izlenmesi performansımızı ve nasıl ge-
lişebileceğimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Özellikle
alışkanlıklarımızın gözden geçirilmesi gerekir. Bir davranış
alışkanlık haline geldiğinde karar verme becerilerimiz askıya
alınarak işlevsiz duruma gelebilir. Kötü bir alışkanlığı ortadan
kaldırmak için yeni bir alışkanlık oluşturmak gerekir. Başarılı
bir şekilde kendi disiplinini geliştirmek asla hata yapmamak
anlamına gelmez. Her şey uzun vadede ısrarcı ve gelişmeye
açık olarak sürdürme cesaret ve kararlılığını göstermelidir. Bir

57 Düzgün, Kimliksiz Hakikatler, 28.


KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 377

hedef gerçekleştirildikten sonra odaklanacak yeni hedefler be-


lirlemelidir. Kur’an, bu ilkeyi şöyle dile getirir: “Öyleyse, bir
işi bitirince diğerine giriş.”58
Manevi anlamda da insan arınmaya temizlenmeye ihtiyaç
duyar. Kendini arındırmayan ve fesada gömen kaybeder. Nef-
sini arındıran ise kurtuluşa ermiştir.59 Arındıkça ve duruldukça
insan kendini gerçekleştirir. Kendini gerçekleştirmede yerinde
kullanıldığı takdirde pişmanlık duygusu önemli bir duygudur.
Hayal kırıklığı yaşayan insanın kurtarıcı ve koruyucu sığınağı
tövbedir. Yanılma, hata yapma ve yeniden deneme insan başa-
rısı için kaçınılmaz tecrübelerdir. İnsanı öldürmeyen, yıkma-
yan hastalıklar insanın bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi
manevi hata ve günahlar da ders alındığında insanın imanını,
teslimiyetini ve samimiyetini artırabilir. Ancak temiz kalmak,
riske girmemek ve korunmak başarabilen için en güzel yoldur.
Yeniden yıkanma, arınma, kötü duygulardan, ihtirastan, kötü
duygu ve düşüncelerden olumsuz düşüncelerden kaçtığı oran-
da insan kendini gerçekleştirmiş olur. Hz. Peygamber’in ifadesi
ile günahından tövbe eden günah işlememiş gibidir.
Arınma sürekli ahlaki bir disiplin ve erdem gerektirir. İn-
san kötü düşünceden, kötü duygulardan ve kötü eylemlerden
uzaklaştığı oranda dinsel varoluşu gerçekleştirir: “Kötü şeyleri
terke devam et.”60 emri bu gerçekleştirmenin gereğini ortaya
koyar. İnsan ne kendisindeki ne de çevresindeki kötülükleri
tamamen yok edemez. Din bir arınma yoludur. İnsan zihnini,
kalbini ve diğer manevi organlarını kirletir. İbadetlerin tama-
mı arınma araçlarıdır. İnsanlara karşı da hata yapılabilir. Bu
durumlarda özellikle özür dilenmeli ve helallık alınmalıdır.
Bencillik insanın en olumsuz duygusudur. Her türlü ahlaki
yükseliş bencilliği yenerek gerçekleşir. İnsanlardan bir şey ala-

58 İnşirah, 94/7.
59 Şems, 91/9.
60 Müddessir, 74/5.
378 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

cağı, isteyeceği zaman kendisi için fazlasını, insanlara bir şey


vereceği zaman en az olanını vermek bencilliğin özünü oluştu-
rur. Bu nedenle insan kendisi için istediğini diğer insanlar için
de isteyebiliyorsa ahlaki sınırı koruyor demektir. Kendi hakkı-
nı da insanlarla paylaşabilirse bu daha üstün bir erdemdir.

2.8. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Yakarıştır


Namaz, bilişsel, duyuşsal ve devinişsel çok özel bir yakarış
hâlidir. Bir insanın dinî alanda kendini gerçekleştirip gerçekleş-
tirmediğinin en önemli göstergelerinden biri namazdır. Çünkü
bütün ibadetlerin özeti olan ibadettir. Namaz iyiliğe, doğruluğa
ve güzelliğe atılmış mübarek kılınmış bir adımdır. Bu anlamda
namaz, Rabbe yöneliş ve yakarışların özeti gibidir. Namaz ken-
di içinde birçok ibadetin ve yönelişin rükünlerini içerir. Namaz,
Allah’ı büyüklenme, Allah’a şükretme, Allah’ı anma, Allah’ı te-
fekkür etme, Allah’a dua etme, Allah’a secde ve rükû ile yakın
olma, sorumluluğu hatırlama, ahireti hatırlama, abdest ve te-
mizlik, vakit bilinci gibi kendi içinde birçok emri ihtiva eder.
Her insan kendi özel durumuna ve samimiyetine göre
Allah’tan bir karşılık alır. İnsanların Allah’a yeme içme ba-
rınma gibi konularda ihtiyacı olduğu gibi manevi ihtiyaçları
konusunda da muhtaçtır. Nasıl ki Allah’ın yardımı olmazsa
insanlar maddi nimetlerden kendi ihtiyaçlarını karşılayamaya-
caklarsa aynı şekilde manevi ve ahlaki anlamda da insanların
Allah’ın yardımına ihtiyacı vardır. Eğer bir kişiye Allah yardım
etmezse o kişi ahlaki anlamda ihtiyaçlarını karşılayamaz.
İnsanın tüm yeteneklerini yaratan potansiyellerini bahşe-
den Allah’tır. Bu anlamda insan Allah’ın verdiği nimetlerle
kendisini gerçekleştirecektir. Yüce Allah istemedikçe tam ah-
laklı olamayız Biz mükemmel ahlaka gidecek olan yolu dav-
ranışları ve tavırları sergileyerek ahlakımızı olabilecek en üst
seviye çıkarmalıyız insanların mükemmel ahlaka ulaşma ar-
zusu onları en iyi yapar. Bu düşünce insanı mükemmel ahlaka
yönlendirebilir. İnsan mükemmel ahlaka yönelirse hata yap-
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 379

maktan korkar. Küçük hatalarında bile Allah’a yalvarır. Bunun


zıttı olan insanlar zaten mükemmel ahlaka sahip olamaz. He-
defleri basit olduğundan basit düzeyde kalırlar. Bu da onların
son olur biz insanlar mükemmel ahlaka kavuşma arzusuyla
işlerimizi en iyi şekilde en güzel şekilde yapıp gerisini Allah’a
bırakmalıyız. Dua ayetleri de göstermektedir ki peygamberle-
rin en önemli vasıflarından birisi duadan geri kalmamalıdır.
“Rabbim beni girdiğim her yere doğrulukla girdin çıktığın her
yerden doğrulukla çıkar.” duası mükemmel ahlaka insanın
sürekli bir dua halinde yaşaması ve tevekkül etmesi gerekti-
ğini ortaya koymaktadır. Peygamber duaları incelendiğinde
dualarının ahlak ile ilgili olduğunu görürüz.
Ahlaki davranışta hem insanın iç dünyasının güzelliği
hem de davranışın zahiri güzelliği önemlidir. Her ikisi birden
olmadığı takdirde biz bu davranışa ahlaki davranış diyemi-
yoruz. O yüzden iman, teslimiyet, tevekkül ve dua gibi kav-
ramlar kesinlikle ahlaki davranışın özünü oluşturur. Ahlak bu
özle beraber zahirde ortaya çıkar. Ahlak ancak Allah ile yaşa-
nır. Çünkü bu ilişki sürekli bir ilişkidir ve bir gönül ilişkisidir.
Ameller niyetlere göredir. O halde insanın niyetini çok sağ-
lam tutması gerekir. Dua ve tevekkül elinden gelen her şeyi
yaptıktan, gücünü ve emeğini ortaya koyduktan sonra Allah’a
sığınmadır. Ancak iş yapılırken de onun desteğini isteme ve
alma vardır. Yapılan eylemin sonunda değil, daha niyet aşa-
masında iken de dua ve tevekkül olmalıdır.
Dinde kendini gerçekleştirme Allah ile birlikte başarma-
dır. İnsan tek başına kemale eremez. Ayrıca kullandığı bütün
imkânların potansiyelinin de Allah’tan olduğunu gerçeğini ha-
tırlamalıdır. İnsanın Allah’a muhtaç olmasaydı kendini büyük
görmeye ve her şeye kendinin yetebildiğini düşünür ve doğru
yoldan sapardı. İnsan kendinden değil ancak Allah’ın yardımı
sayesinde Allah’ın rızasını kazanarak mükemmel ahlaka açık
bir hâle gelebilir. İnsan ne iç dünyasını ne dış dünyasını tama-
men iyi yapamaz. İnsanın dünyası iyilik ve kötülük dünyasıdır.
380 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

İnsanın dünyasında kötülük ve şerrin olması bir kaderdir. An-


cak insanın seçim yapması da bir kaderdir. İnsanın kendini aşan
kötülük dünyasına karşı ancak istiaze-sığınma ile baş edebilir.
İnsanın ve hemcinslerinin kötü duygu ve düşünceleri ile şey-
tanın ‘vesvesesi’ kötülüğe teşvik edici unsurlardır. Haset ettiği
zaman hasetçinin şerrinden, vesvese veren şeytanın şerrinden,
karanlığın ve yaratılanların şerrinden ancak Rabbe sığınılarak
emin olunabilir.61 Sığınma kendini aşan konulardaki manevi
korunmadır. Yakarış en önemli sığınma ve korunma yoludur.

2.9. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Direniştir


İnanan insanın iyi, güzel, doğru, barış, merhamet ve kardeş-
lik gibi Allah’ın razı olacağı değerler adına yaptığı her türlü çaba
ve gayrete cihad diyebiliriz. Zulüm ve haksızlığa, insanı köleleş-
tiren dar kalıplara, zincirlere, zararlı alışkanlıklara, yanlış ve ha-
talara karşı direniş dini hayatın özünü oluşturur. Dini hayatın
başarılı olması için insan tarafından sabır ve cihad Allah’tan da
tevekkül ve dua ile ilahi yardımın birleşmesi gerekir. İnsan sü-
rekli mücahede ve mücadele ederek kendini gerçekleştirebilir.
İnsanın iyi ve kötü dünyasında savaş ve barış içte ve dışta aynı
anda devam eder. İnsan kendine yetmeyen iyi, kendini aşan bir
kötüdür. Başka bir ifade ile insanın iyiliği kendine yetmediği
gibi kötülüğü de kendini aşar. İnsanın iyi ve kötü dünyası in-
sanı her zaman başkaları ile karşı karşıya getirir. Bu nedenle
dinde cihad ve sabır kavramları insan hayatına girmiştir. İnsa-
nın kendisini gerçekleştirmesine engel olan yine insanın kendi-
si veya hemcinsleridir. Direnişin hem insanın kendisine bakan
yönü hem de diğer insanları ilgilendiren boyutu vardır. İnsan
bu engellerle mücadelede sabır ve cihad ile baş edebilir. Cihad,
zulme, haksızlıklara, haramlara, günahlara karşı direniştir. Er-
demde, iyide, doğruda kalma azmi ve mücadelesidir.

61 Nas ve Felak Sureleri


KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 381

Azim bir işteki engelleri yenme kararlılığıdır.62 İnsan bir işe


karar verdi mi artık azim gerektirir. Allah yasaklanmış ağaç-
tan yediği için Hz. Adem’in başarısızlığa uğrama nedenini
azim eksikliği olarak belirtmiştir. Azim, Kuran’da sabırla be-
raber kullanılan kavramlardan biridir. Kararlılık durumu ba-
şarı için kaçınılmaz bir niteliktir. Bütün insanlar başarı için ça-
lışmanın gerekli olduğuna inanır ve bunun gereğini yapmak
için kollarını sıvar. Ancak kararlı olanlar başarıyı elde edebilir.
Kendini gerçekleştirme emek ve çaba ister. Kur’an insanın bir
şeye samimiyetle yönelmesiyle Allah’ın o kimseyi o yönde ba-
şarıya ulaştıracağını belirtmektedir. İnsan hangi yönde çaba
harcarsa Allah onu o yöne sevk eder. İnsanın çabası olmadan
Allah’ın onu günaha veya sevaba meylettirmesi O’nun adalet
ilkesiyle bağdaşmaz.63 Allah hak edene ve layık olana hakkını
verir ve yardımını esirgemez. Yorulma çalışmayı çağrıştırıyor.
Fakat çalışmak da yorulmak da bir değer değil. Önemli olan
niçin çalıştığın, ne çalıştığın ve niçin yorulduğun, hangi iş üze-
rine emek harcadığındır. Çalışması boşa giden olmamak gere-
kir. Tamamıyla tembel olan çok azdır bir atasözü der ki şeytan
tembellerden beslenir. Meşguliyeti olmayan beyin kısa zaman
sonra gereksiz şeylerle ilgilenmeye başlar. Hiçbir şey yapma-
yan kişi sıkıntılarını tekrar tekrar çiğniyor gibidir.64
Sabır acıdır, fakat meyvesi tatlıdır. İnsan kendini sabırla
gerçekleştirir. İnsanın kendini gerçekleştirmesinde en büyük
yardımcısı sabırdır. Hayatın içinde sabrı kullanmayacağımız
hiçbir alan yoktur. Sabır insanın kendi içinde büyüttüğü bir
direnç ve katlanma gücüdür. Fakat onu oluşturacak olan in-
sanın kendisidir. Oruç gibi ibadetlerin asıl amacı, insanı ken-
di hayatında, ilişkilerinde sabretmeyi öğretmektir. İnsan ha-

62 Türk Dil Kurumu, “Azim Nedir?”, erişim: 03.11.2019, https://sozluk.gov.tr/.


63 Yusuf Tazegün, ‘’Kur’an’da Sosyal İnsanın Özellikleri’’, Misbah Dergisi 1/2 (
2012): 9.
64 Jules Poyat, İrade Terbiyesi trc. Hakan Alp, (İstanbul: Ediz Yayınevi, 2019), 72.
382 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

yatındaki kötü ve çirkinin çekim gücüne ancak sabırla karşı


konulabilir. Kuran zorluk ve sıkıntılar, hastalık ve musibet an-
larında Allah’tan sabır ve namaz ile yardım istemeyi tavsiye
eder. Sabrın namaz ile birlikte ve namazdan da önce zikredil-
mesi sabrın ne kadar önemli olduğunu gösterir.
İnsan sürekli iyi ve kötünün arasında ahlaki çatışma ve ge-
rilim yaşar. İnsan direnişini iyiden yana kullanarak kendisini
gerçekleştirebilir. Önemli olan tarafı olduğumunuz kısmı güç-
lendirmektir. Ahlaki gerilimi azaltacak olan insanın istikrarı ve
sabrıdır. İnsan sabır gücü ile istikrarda kalabildiği oranda geri-
limini azaltır. Kendini gerçekleştirmenin birikimsel, durumsal
ve süreklilik arzeden boyutları söz konusudur. Birikimsel bo-
yut insan elde ettiği kazanımlar ve eyleme/eylememe gücüdür.
Durumsal boyut kısmen getirisi ve götürüsü henüz belli ve belli
olmayan olay ve olgularla birikimsel boyutun sınanmasıdır. Sü-
reklilik arzeden boyut ise insanın kendini gerçekleştirmek için
önüne koyduğu hedefleridir. Bireyin başarı ve başarısızlıkları
insanın önüne sürekli yeni hedefler koyar. İnsan kendi içsel çe-
lişkilerini ve engellerini aşarak kendini gerçekleştirebilir. İnsa-
nın kendi doğasını sürekli yeniden şekillendirme imkânı olan
ideal ben ile şimdiki benin arasındaki çatışma yaşam boyu devam
eder. Yarış bırakılır, mücadeleden vaz geçilirse ideal ben şimdi-
ki bene yenilir ve benliğin büsbütün kaybı ile sonuçlanır. İdeal
ben Allah’a iman ile beslenir. Allah’ı dikkate almayıp unutanla-
ra Allah da kendi benliklerini unutturur.65

2.10. Kendini Gerçekleştirme Sürekli Yarıştır


İyi ve kötü alanı insanın yakasını bırakmaz. İnsan gevşedi-
ği zaman bulunduğu durumdan daha kötü seviyelere düşer.
İyinin iyisine ulaşmak kötünün daha kötüsünden uzaklaşmak
için yarıştan kopmama çok önemlidir. Kendi başlama çizgisin-
den başlar. Dinde yarış rekabet üzerine temellendirilmemiştir.
Değerler birlikte olmaya, birlikte yaşamaya, birlikte paylaş-

65 Düzgün, Kimliksiz Hakikatler, 21.


KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 383

maya aracılık eder. Hayırda, ilimde, irfanda, paylaşmada ya-


rış söz konusudur. Bencilce alma, sahiplenme yarışı değildir.
Fedakârlık yapma yarışıdır. Bu iyilikte ve takvada yarıştır. Bu
yarışta düşmanlık ve kötülük de yarış yoktur.
Tebliğ, irşad, yansıma ve yansıtmadır. İnsanın önünde
her zaman daha iyisini yapma imkânı vardır. Yarış öncelikle
başkasından çok kendisi iledir. Kendini gerçekleştirme ya-
rışı rekabetçi değil paylaşımcıdır. İnsan kendisini ve kendi
olumsuz dünyasını aşabildiği kadar iyiye yaklaşır. İnsan son
nefesine kadar yarış devam eder. Efor insanın kalbindedir.
Takvada en üstün olmaya her insan açıktır. Yarış bu döngü-
nün başarısı ile sonuçlanır. Bu yarışta rakibin yanında yer
almak vardır. Bu yarışta kendini geçen kendini gerçekleşti-
rebilir. Daha iyisi, daha güzeli ve daha doğrusu için yarıştan
kopmamak gerekir: “….Erdemi ve ilahî sorumluluk bilincini
geliştirmede birbirinizle yardımlaşın, kötülüğü ve düşmanlığı ar-
tırmada değil…”66

66 Maide, 5/2.
384 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

3. Kendini Gerçekleştirme Düzeyi: Takva


Dinî alanda insanın kendini gerçekleştirme düzeyine takva
denilebilir. Bu anlamda kendini gerçekleştirme din tarafından
belirlenmiş ideal insanın özelliklerinin bireyler tarafından ba-
şarılma düzeyleri olarak kabul edilebilir. Takva; iman ve sa-
lih amel temelinde bir insanın dinde ulaştığı toplam başarı,
toplam kalite ve toplam değer olarak açıklanabilir.67 Takva bir
yerde son bulan bir nitelik değildir. Her alanda geliştirilmeye
açık bir niteliktir. Kur’an’a göre sonuç takva sahiplerinindir.
Dinde insan kendisini Allah katında takvası gerçekleştirir.
Takva, hayata aktarılmış değerlerdeki toplam kaliteyi belir-
tir. Takvanın dereceleri söz konusudur. İnsan inanarak salih
amellerde bulunduğu, iyilik ve doğruluk yolunu tuttuğu ve
kötülüklerden uzaklaştığı oranda kendini takvada gerçekleş-
tirir. İnanmak yeterli değildir. Takva kavramının anlam içeri-
ğinde korku, saygı, sakınma, sorumluluk, farkındalık, dikkat
ve titizlik gibi anlamlar da yer alır. Takva insanın kendini ger-
çekleştirmesinde en önemli ölçüttür. Bir insanın gerçek değeri
takvasıdır. İnsan gerçek değerini Allah katında bulabilir. Gü-
zel davranış ikiyüzlülük ve gösteriş gibi bir çirkinlik barın-
dırabilir. Niyetlerden haberdar olan yalnızca Allah’tır. Takva
insanın ahlaki olgunluğunun dini yetkinliğinin bir göstergesi-
dir. İnsan iyilik öznesi olduğu oranda takvasını geliştirir.
Takva kelimesi kökü itibari ile korunma ağırlıklı bir nitelik or-
taya koysa da bunlar dışında başka kavramlarla da ilişkisi vardır.
Örneğin denge, bağlılık, bütünlük, kararlılık, uzaklaşma ve ya-
kınlaşma takvanın anlaşılmasında çok önemli kavramlardır.

3.1. Bağlılık
Bağlılık, birine karşı, sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gös-
terme, sadakattir.68 İnsan bir, inanca, bir insana, bir ideolojiye, bir

67 Maide, 3/93.
68 Türk Dil Kurumu, “Bağlılık Nedir?”, erişim: 03.11.2019, https://sozluk.gov.tr/.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 385

ütopyaya, bir nesneye bağlanarak kendini gerçekleştirir. İnsan


bir şeye bağlanmadan kendini gerçekleştiremez. Bağlılık yalnız
din ile sınırlı değildir. Bağlanılan popüler kültür, kalabalıklar
hatta yalnızlık da olabilir. Fakat sonunda insan mutlaka bir bağ-
lılık yaşar. Bağımlılık ise bağlılığın bilinçsizce ve alışkanlık düze-
yinde yapıldığı bir boyuttur. Bağımlılıkta bilinci kullanmak söz
konusu değilken bağlılık bir bilinç işidir. Allah kendisine şuurlu
bir bağlılıkla bağlanılmasını ister. İnsan söz konusu bu bağlılık
şuuru ile kendini gerçekleştirir. En güzel bağlılık Allah’a olan
bağlılıktır. Kuran’da bu bağlılık Allah’a sımsıkı tutunma,69 sımsıkı
Allah’ın ipine sarılma70 gibi ifadelerle dile getirilir.

3.2. Denge
Dinin gerçekleştirmek istediği sonuçlardan biri de hayatın
tüm alanlarında denge kurmaktır. Denge hayatın tüm alan-
larında aşırılığa kaçmadan orta yolu tutabilme başarısıdır.
Hiçbir alanı diğerine karıştırmadan, görev ve sorumlulukları
birbiri ile çatıştırmadan başarılı olabilmektir. Dinde insanın
kendisini gerçekleştirmesi dinin ve insanın bütünlüğü dikkate
alındığında dengede olma hali olduğu söylenebilir. Allah’ın
hayata koyduğu kanunlardan biri denge kanunudur. Bu den-
genin korunduğu yerlerde hayat, sağlık ve düzen oluşur.71
Hayatın hiçbir alanını diğerine kurban etmeden bütün bo-
yutları ile hayatın dengelenmesi din sayesinde gerçekleşebilir.
Dinden bağımsız düşünülen bir hayatta her zaman dengesiz-
lik söz konusudur. İnsan hayatı ile ilgili bir boyutun abartıl-
ması veya görmezden gelinmesi mümkündür. Din insan haya-
tına kuşatıcı ve bütüncül bir bakış açısı kazandırabilir. İnsanın
iyi ve kötü aralığındaki karşıt dünyaların birbiri ile uyumu ve

69 Âli İmran, 3/101.


70 Âli İmran, 3/103.
71 Yaşar Fersahoğlu, Kuran’da Zihin Eğitimi, (İstanbul: Çamlıca Yayınları, 2015),
536.
386 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ahengini de dikkate aldığımızda dengenin ne kadar önemli


olduğu anlaşılır. Dini anlamda orta yolda olmak kendini ger-
çekleştirmek bağlamında en büyük başarıdır. İslam dininde
diğer bazı dinlerde olduğu gibi isteklerin ve ihtiyaçların yok
edilmesi ve sosyal rollerin terk edilmesi istenmez aksine bun-
ların dengelenmesi istenir. Zihinsel ve duygusal uyum ve is-
tikrar ruhsal denge olarak tanımlanabilir. Denge, aklın, kalbin,
vicdanın aynı yönde hareket edebilmesidir.
Dinî değerler insanın akıl, kalp, şehvet ve tutkuların denge-
de olmasını sağlar. Burada insanları üç grupta değerlendirebi-
liriz. Kalp altı insan, yalnız arzu ve tutkuları ile yaşayan insan-
dır. Ya da tutkuların baskın olduğu bir insan tipidir. Kalp üstü
insan, duygulara yer vermeyen yalnız akıl ve düşünce yolu ile
hayatını yaşayan hissetmeyen insandır. Kalp insanı, yalnız duy-
gu insanıdır. Denge insanı, akıl, duygu ve tutkuların dengede
olduğu insandır. Kendini gerçekleştiren insan denge insanıdır.
Denge insanı hayatı tutkuları ile yaşamaz. Yalnız aklı ile de ya-
şamaz. Din de bu dengeyi korumak için insana rehberlik eder.
Ahlaki olmayan davranışların genelde aşırılığa kaçan bir
boyutu olduğu öteden beri savunulmuştur. Örneğin Aristo-
teles ahlaki erdemi, ruhun dengeli bir faaliyeti olarak tanım-
lar. Gerçekten de insanı diğer canlılardan ayıran en önemli
niteliklerden biri erdem aşırılıklardan ve eksikliklerden uzak
olma olan denge halidir. Örneğin cesaret erdemi korkaklık ile
gereksiz atılganlık arasında bulunur. Öz kontrol, evrensel ola-
rak ortalamanın başarılması olarak anlaşılmıştır.72 Dinî alan-
da kendini gerçekleştirmede ne özgürlüğe ulaşmak amacıyla
kendini, nefsini, benliğini inkâr etme vardır; ne de kendini
bütünüyle ideallere adama söz konusudur. Kur’an da ifrat ve
tefrit denilen iki türlü aşırılığı da kabul etmez. Tutum ve dav-

72 Ann Ward, Moral Strengthand Moral Weakness in Aristotle, https://www.cpsa-


acsp.ca/papers-2010/Ward-Ann.pdf
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 387

ranışlarda orta yol fazileti aşırılıklar ise rezileti doğurur. Mesela


tevâzu ve vekâr bir fazilet olduğu hâlde bunların iki ucunda ise
zillet ve kibir rezilettir.73 Bir ayeti kerimede şöyle buyurmak-
tadır: “Böylece sizi insanlara şahit ve örnek olmanız için tam
orta yolda bulunan vasat bir ümmet kıldık.”74.

3.3. Yakınlık
Allah’a yakınlık: ‘Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak’ kendini
gerçekleştirmenin kaynaklarındandır. Allah’ın her bir ismi de-
ğerlerin anlaşılması için insana sağlam bir kaynak olarak güç
verir. Aksi takdirde kendini gerçekleştirmekte olan insanın
nitelikleri bir kompozisyondan ve edebi bir tasvir yapmak-
tan öteye gitmez. Allah’ın sıfatları insan için gerçek bir ahlak
ve değer kaynağıdır. İnsanın kendini gerçekleştirmesinde
Allah’ın isim ve sıfatları insana engin bir değer dünyası açar.
İnsan ilahi rehberlikten beslenerek kendini gerçekleştirebilir.
Meleklere yakınlık: Kendini gerçekleştirirken meleklerin sı-
fatları ile güzelleşmek gerekir. Meleklerin itaatleri ve ibadetle-
ri inanan insanlar için özendirici ve teşvik edicidir. Ayrıca di-
nin ortaya koyduğu ilke ve değerleri yaşarken insanın yalnız
olmadığı destekçilerinin olduğu insana inancı insanı güçlen-
dirir. Kuran’da meleklerin Allah’a karşı boyun eğişleri, tesbih
ve secde gibi ibadetleri insanlara örnek gösterilmiştir.75
Peygamberlerin sıfalarına yakınlık: Peygamberlerin sıfatları ve
sünnetlerini yaşam tarzı haline getirmek dünya ve ahirette on-
lara yakın olmaktır. Çünkü peygamberler kendini gerçekleştir-
miş örnek insanlardır. Peygamber aynı zamanda başka insanla-
rın da kendilerini gerçekleştirmelerine aracılık eden beşeri reh-
berlerdir. Peygamberlerin kendilerini gerçekleştirmeleri Allah
tarafından onaylanmıştır. Peygamberler gerçekten kendilerini

73 Fersahoğlu, Kuran’da Zihin Eğitimi, 602.


74 Bakara, 2/143.
75 A’raf, 7/206, Enbiya, 21/19.
388 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

gerçekleştirmede zirve insanlardır. Her biri ahlak ve dinde en


güzel örneklerdir. İnsanın manevi hayatında hidayet yıldızla-
rıdır. Ayrıca peygamberler kendilerini gerçekleştirmede farklı
yönleri ile zirve yapmışlardır. Bu anlamda kendini gerçekleş-
tirmek; güzel ahlakta Hz. Muhammed olmak, teslimiyette Hz.
İsmail olmak, sabırda Hz. Eyyüb olmak, iffet de Hz. Yusuf ol-
mak, mücadelede Hz. Musa olmak, Allah ile dostlukta davada
samimiyette Hz. İbrahim olmak, şehitlikte Hz. Yahya olmaktır.
Bütün peygamberler kendi yaşadıkları çağın ahlaki ve dini zaaf-
larını ve problemlerini kendileri için dava edinmiştir. Kendini
gerçekleştirmek içinde yaşanılan çağın ahlaki ve dini zaafları ile
mücadele etmişlerdir. Bu nedenle Kuran ideal insan tipi olan
peygamberlerle inanan insanlara rol model sunar.76 Peygam-
berlerin ne hazineleri vardır, ne gaybı bilirler ve ne de melektir-
ler. Ancak vahye uyan bir önder ve örnektir.77
Salih kullara yakınlık: Peygamberler dışında diğer insanlar
da yetkinlikleri oranında birbirlerine rehberlik ederler. Örnek
hareketlerde bulunmak, iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoy-
mak, yakından uzağa kötülük alanı ile mücadele etmek beşeri
rehberliğin temelini oluşturur. Ancak her insanın peygamber-
lerin hayatlarını ve uygulamalarını bilmesi mümkün değildir.
Bu bilgilerin de her düzeyde insanın istifadesine sunulması
için uygun çalışmaların yapılması gerekir. Bir dinin en önemli
uygulayıcıları müntesipleridir. Bu anlamda her Müslümanın
tüm insanlara rol model olmaları gerekir. Kalabalıklar için te-
oriden çok uygulamalar önemlidir. Bilgili olanın da cahil ola-
nında gördüğü, yaşadığı durumlar din hakkında daha etkili
mesajlar vermektedir.
Kuran’a yakınlık: Kur’an’ın isim ve sıfatlarıyla sıfatlanmak,
Kuran’a yakın olmak demektir. Kur’an’ın isim ve sıfatları da

76 Tokur, “Gaye-Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek, 161.


77 Ahzab, 33/21.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 389

insanın kendini gerçekleştirmede bir ölçüttür. İnanan insanlar


için Örneğin Kur’an’ın şifa olması, inanan insanın da başkaları
için şifa olması anlamına gelir. Kur’an’a yakınlık Allah’ın emir
ve yasaklarına tam riayet ile sağlanır.
Dua ayetlerinde arzu edilen nitelikleri kazanma: Kur’an’da geçen
dua ayetlerinde bir müminde bulunması gereken ideal istekler
ve beklentiler bulunur. Bu nitelikler sürekli dua ve yakarışlar-
la talep edilir. Dua ayetlerinde geçen nitelikler de bu anlamda
kendini gerçekleştirme nitelikleri olarak kabul edilebilir.
Müjdelenen insanların özelliklerini kazanma: Kur’an’da olumlu
anlamda müjdelenmeye layık kişilerin nitelikleri olarak; iman
emek ve salih amel işlemek,78 korku, açlık, mal, can ve ürün
eksikliğiyle sınandığında sabretmek,79 iman edip hicret ede-
rek Allah yolunda malları ve canları ile cihad etmek,80 tevbe
edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rükûa
varanlar, secdeye kapananlar, iyiliği tavsiye edip kötülükten
sakındıran ve Allah’ın koyduğu sınırlara riayet edenler81, ev-
leri mescid haline getirip namazları dosdoğru kılmak82 takva
sahibi olmak83 Allah’a teslimiyet gösterip alçak gönüllü ve say-
gılı olmak84, iyilik ederek güzel düşünüp güzel davrananlar,85
zikre yani Kur’an’a uyarak gaybdaki Rahman olan Allah’a kar-
şı içi titreyerek korku duymak,86 şeytana ve putlara ibadetten
sakınıp Allah’a yönelmek,87 Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra
dosdoğru yolda olanlar.88 Olumsuz anlamda müjdelenerek

78 Bakara, 2/25.
79 Bakara, 2/155.
80 Tevbe, 9/20-21.
81 Tevbe, 9/112.
82 Yunus, 10/87.
83 Meryem, 19/97.
84 Hacc, 22/34.
85 Hacc, 22/37.
86 Yasin, 36/11.
87 Zümer, 39/17.
88 Fussılet, 41/30.
390 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

cezayı hak edenlerin nitelikleri olarak ise; inkâr ederek pey-


gamberleri ve adaleti uygulamak isteyenleri öldürmek,89 iki-
yüzlü münafık olmak,90 halkın malını haksız yere yemek ve
onları Allah’ın yolundan alıkoymak, altını ve gümüşü istifle-
yip de Allah yolunda harcamamak,91 ayetler okunduğunda,
sanki kulağında bir ağırlık varmışçasına, hiç duymamış gibi
kasılarak arkasını dönüp gitmek.92
Kurtuluşa ve başarıya erişenlerin nitelikleri: Kuran’da başa-
rılı olarak değerlendirilen insanların nitelikleri kendini ger-
çekleştirme ölçütü olabilir. Kur’an’da başarı kavramını kar-
şılayan fevz, felah ve necat gibi kavramları da kendini ger-
çekleştirmede bir ölçüt olarak kullanılabilir. Kur’an’a göre
başarılı olmuş bir insanın niteliklerine sahip olmak da kendi-
ni gerçekleştirmektir. Kuran’da kurtuluşa ve zafere erenlerin
özellikleri sayılmıştır. Bunlarda kendini gerçekleştirme öl-
çütleri olarak kabul edilebilir. Felah, necat ve fevz birbirlerine
yakın anlamları olan kavramlardır. Kendini gerçekleştirmeyi
Kur’an söz konusu kavramlardan biri ile karşılar. Kur’an’da
felaha erişenlerin özellikleri olarak şu nitelikler sayılmıştır:
Takva, sabır, cihad, içkiden, kumardan ve falcılıktan uzak
durma, Allah’ın nimetlerini hatırlama, ibadet, hayır işleme,
iman, namazlarda huşulu olma, Allah’ı çok anma, nefsi arın-
dırma, zekât verme, ahirete yakinen inanma, iyiliği emretme,
kölüğü yasaklama, ahirette amelleri tartacak olan terazinin
ağır gelmesi, Kur’an’a uyma, Allah’ın emrini işitip itaat etme,
tövbe, salih amel, Allah’ın rızasını isteme, Allah’ın tarafını
seçme, nefsinin cimriliğinden korunma, faiz yememe, fayda-
sız işlerden uzak durma.

89 Ali İmran, 3/21.


90 Nisa, 4/138.
91 Tevbe, 9/37.
92 Lokman, 31/7.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 391

3.4. Uzaklaşma
Haramlardan uzaklaşma: Helal ve harama dikkat etmede
titizlik ve ciddiyet uzaklığın en önemli boyutunu oluşturur.
Allah’ın hududunu koruyabilmek, helal ile beslenmek, helal
ile geçinmek, ihtiyaçlarını helal yollardan karşılamak kendini
gerçekleştirmenin bir başka boyutudur. İnsan helal ve haram
sınırlarını koruyabildiği oranda kendini gerçekleştirebilir.
Şeytanın ve kötülerin özelliklerinden uzak durma: İnkârcıların,
ikiyüzlülerin şeytanın sıfat ve özelliklerinden uzak durmalıdır.
Şeytanın adımları insanı helaka ve yok oluşa sürükler. İnsanın
olumsuz nitelikleri şeytan ile aynıdır. İnsanın şeytana benzeme-
mesi ve onun adımlarını ve izlerini takip etmemesi için şeytanı
ve sıfatlarını bilmesi ona göre kendi önlemini alması gerekir.93
Kötülüklerden uzak kalma: İnsan kötülüklerden uzaklaştığı
oranda kendini gerçekleştirir. İnsanın kötülükle olan sürekli
ilişkisinde korunma anahtar kavramlardan biridir. Takva ke-
limesi ile de ilişkili olan korunma sürekli bir dikkat ve çabayı
gerektirir. Gaflet korunmayı bozar. Bu nedenle uyanık olmak
gerekir. Tuğyan, istiğna, istikbar ve istihza kendini gerçekleştir-
mede engellerdir. Günahlar insan ruhuna ve bedenine karşı
yapılmış ağır bir işkence gibidir. İnsan fıtratı kendisine ya-
pılan kötülükten ve kendisinin başkasına yaptığı kötülükten
rahatsız olur. Fıtrat, insanda vicdan ve sağduyu olarak her
zaman insana rehberlik eder. Yeter ki insan fıtratın sesini din-
lesin, duymazlıktan gelerek kulaklarını tıkamasın.

4. Kendini Gerçekleştirme Biçimleri


İnsan Allah katında kendini değerlerle gerçekleştirir. Allah
katındaki derecesi ne ise insanın gerçek değeri odur. Bu anlam-
da hiçbir varlık insanın dini ve ahlaki değerini ölçemez. Ayrıca
bir insanın gerçek anlamda kendini gerçekleştirip gerçekleştir-

93 Yasin, 36/60, Nur, 24/21.


392 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

mediği veya ne kadar gerçekleştirdiği de Allah katında değer-


lendirilecek bir sonuçtur. Dinde insan kendini Allah katında
gerçekleştirir. İnsanın gerçek değerini ancak Allah takdir ede-
bilir. Dinî alanda kendini gerçekleştirme yalnızca bu dünyada
yaşarken alınacak bir sonuç da değildir. İnsan kendini gerçek-
leştirmeye devam etmektir. Her insan kendi şartlarında kendi
kaderinde tercihlerini yapabilir. İnsan kendisini değiştirebilir.
İnsan çevresini değiştirebilir. İradi alanda insan özgürdür. İn-
san neyi kaybederse etsin niyet ve iradesini yaşatır. Burada
insanın kendini sınırlandıramaz. Süreç mahşerde ve hesapta
tamamlanacaktır. Kendini gerçekleştirme olursa da olur veya
olmazsa da olur bir sonuç değil, ağır sonuçları olan bir olgu-
dur. Ahirette kendini gerçekleştirmeyenler büyük bir aldanış
içindedir. Bu nedenle ahiret günü için aldanış günü denmiştir.
Kendini gerçekleştirme literatürde genel olarak olumlu an-
lamda kullanılır. Oysa dinî ve ahlaki anlamda insan için bunu
söylemek mümkün değildir. Dinde insanın kendini gerçek-
leştirememesi diye bir sonuç yoktur. İnsan dünyaya kendini
gerçekleştirmek için gönderilmiştir. İnsan kendini gerçekleş-
tirmek zorundadır. Allah insanı bu dünyaya kendisini ger-
çekleştirmesi için göndermiştir. İnsanın iyi ve kötü dünyası
büyük bir çatışma ve karar alanıdır. Bu durum kendini ger-
çekleştirme derecelerini orta çıkarır. İnsan kendisini olumlu
veya olumsuz gerçekleştirir. Ancak bu olumlu alanın tamamı
ile olumlu değildir. Gri tonlar söz konusudur. İnsanın kendini
gerçekleştirmesi konusunda hiçbir garantisi de yoktur. İnsan
ne kendisine ne de çevresine mahkûmdur. İradesini değişim
ve gelişim yönünde kullanmalıdır. İnsan değiştikçe kendisini
gerçekleştirebilir. Her iki alanın da yükselen ve alçalan tarafla-
rı vardır. Bu nedenle dini alada insanın kendini gerçekleştir-
memesi gibi bir sonuç yoktur. Aşağılarda ve uzaklarda da in-
san kendisini gerçekleştirebilir. Yakında da gerçekleştirebilir.
Her bir gerçekleştirmenin içinde belki de insan sayısı kadar
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 393

dereceler vardır. Bu anlamda insan mutlak anlamda kendi-


ni iyi veya yönde kendini gerçekleştirir. Dinî alanda insanın
kendini gerçekleştirmesi dinin mükellef tuttuğu konularda
bireyin kendi şartları, kabiliyet ve gücü doğrultusunda ortaya
koyacağı başarı veya başarısızlıktır.
Dinde kendini gerçekleştirememe gibi bir sonuç yoktur.
Ölüm ve diriliş, nur ve zulumat, karanlık ve aydınlık gece ve
gündüz, görmek ve görememek insanlığın aynı dünyada iki
farklı realitesidir. İnsan kendisini bir ayırım gününe hazırlar.
İnsan için ahiret büyük gündür. Ahiret insanın kendini nasıl
gerçekleştirdiğinin açığa çıktığı bir gündür. Din habere dayalı
bir bilgidir. Ahirette insan kendi seçimine ve özgürlüğünü kul-
lanma biçimine göre amel defteri sağdan verilenler, soldan verilenler
ve öncüler olmak üzere üç grup olacağı belirtilmektedir. İnsan
kendisini zalim olarak da gerçekleştirebilir muktesit olarak da.
Hayırda ileri giderek öncülerden biri olarak sabikunbi’l-hayrat
veya mukerrebun da gerçekleştirebilir: “Sonra kitaba kullarımız-
dan seçtiklerimizi vâris kıldık. Onlardan kimi vardır, nefsine
zulmeder. Kimi vardır, orta yolu tutar. Kimi de vardır, Allah’ın
izniyle hayırda öne geçer. Bu ise pek büyük bir lütuftur.”94 Bu
anlamdaki kendini gerçekleştirmeye göre inanan insan için
gerçek mekân cennet gerçek zaman ahirettir. Öncü, muktasıd
ve zalim kavramlarının anlamı kısaca şöyledir;
Öncüler (sabikun) ve Allah’a yakın olanlar (mukarrebun) Allah on-
lardan bir hayır istiyorsa onlar bin hayırla karşılık vermişlerdir.
Kötülüğü akıllarından geçirmez, yanlarına uğratmazlar. Güzel
insanlardır. Güzel olmayı başarmışlardır. Öncüler kendisini ha-
yırda ileri götürmüş, temiz kalabilmeyi başarmış insanlardır.
Muktasıd orta yolu seçenlerdir. Ancak iyilikleri kötülükle-
rini yenmiştir. Ortada olanlardır. Ne ileri ne geri ama yine de
başarmışlardır.

94 Fatır, 35/32.
394 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Zalimler kendine ve ilişkiye girdiği her şeye yazık edenler-


dir. Kendini zalim olarak gerçekleştirenlerin bazı nitelikleri
şöyledir; küfür, inkâr, şirk, nifak, gaflette olma, aldanış, cahilce
ve zan üzere yaşama, tefekkür eksikliği, düşünmeden çevreye
ve münker geleneğe uyma, nasihat ve tavsiyeleri dinlememe,
yaşadığı tecrübelerden yararlanmama, olaylardan ibret alma-
ma, iyileri değil de kötüleri örnek alma, yaşadığı hayatın ger-
çek değerini bilememe, ilişkilerine gerekli değeri vermemedir.
İnsanın kendisine-nefsine zulmetmesi-yazık etmesi-zalimce
davranması kötülüğü ve günahı, anlamsızlığı, seçmesi ve onu
yaşam tarzı haline getirmesidir. Zulmün Allaha insanlara ve
varlığa açılan yönleri vardır. Zalim tüm değerleri yalanlar.
Ölüm de insanın kendini gerçekleştirme düzeyine göre
yaşanan bir olgudur. İnsan yaşadığı hal üzere ölür. Yaşadığı
güzellikte karşılanır. Ölümü yaşamak ne kadar karşıt iki tec-
rübedir. İkisi de birbirini zıddı olan iki tecrübenin aynı anda
yaşanmasının bir araya gelmesidir. Ölüm bir kişinin gidiş ve
gelişinin iki yönüdür. İnsan dünyadan ayrılırken ahirete do-
ğar. Ölüm gaybi bir olay olduğu için insanların ölüm anında
neler yaşadığı bilinmez. Kur’an’ın bildirdiğine göre ölümler
de hayat gibi huzur içinde ve cezalandırılmak üzere iki şekilde
yaşanır.95 Ölümü ölmeden önce yaşayan ve bu bilinci sürekli
içinde taşıyan tek varlık insandır. Ölüme hazır olma zaman-
da varoluşun özetidir. İnsan ne zaman nerede nasıl öleceğini
bilmediği için yaşam her an kesintiye uğrayabilir. Dünyadan
ayrılışa hazır olduğu kadar insan kendisini gerçekleştirmiş
olduğu söylenebilir. Huzur içinde ölmek öldüren ve yaşatan
Rabbin değerleri ile mümkündür. Ölümü temenni etmek el-
bette istenilen bir şey değildir. Ancak ölümün de güzelliğini
görebilmek için güzel bir yürek hazırlamak gerekir. Zira öldü-
ren Allah’tır. Ölüm Rabbe yolculuktur.

95 Enfal, 8/50.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 395

Kendini gerçekleştirmiş insan ahiret açısından cenneti ka-


zanmış insandır. Ahirette görülecek hesap ile insan kendisini
gerçekleştirip gerçekleştirmediği ortaya çıkacaktır. İnsan ken-
disini gerçekleştirip gerçekleştirmediğine kuran ve vicdan ay-
nasında görebilir. Ancak vicdan kendi değerlendirmesi oldu-
ğu için hep bulanıktır, netlik yoktur. Bu netliği bulmak içiön
dünyada Kuran’dan yararlanılmalıdır. Çünkü dinde objektif
bilgi ve değerlendirme ancak Kur’an ile mümkündür. İnsanın
gerçek değeri kendini gerçekleştirme derecesi ahirette görü-
lecektir. Ayrıca Kur’an ile bakması da insanın kendisini tam
olarak değerlendiremez. Bu nedenle dış göze de ihtiyaç vardır.
Bu nedenle rehberlikte sosyal değerlendirmeye başkalarının
nasıl gördüğü de önemlidir. Ancak bu durumda da insanın
görünürlüğü her zaman kendisini yansıtmayabilir. Görüntü
kişinin kendi değildir. Görüntü ile beraber iç dünyanın du-
rumu da önemlidir. Bu nedenle bir insanı Allah’tan başka hiç
kimse gerçek anlamda değerlendiremez. Bir amelinin gerçek
değerini ancak Allah takdir edebilir.
Cennetin dereceleri ve yükselişler de insana açıktır, cehen-
nemin çukurları ve düşüşleri de. Bu anlamda insanın kendini
gerçekleştirmesi cennette kazandığı mekândır. Cennet, cehen-
nem dışında araf bölgesinin varlığı cennet ve cehennemin de
derecelerinin olduğu konusunda ipuçları vermektedir. Öyle
ki, nifak kişiliğinde olanlar için en alt çukurlar fidderki’l-esfel
söz konusudur. İnanmayanlar için de inananalar için de ken-
di içlerinde farklı dereceler, karşılıklar ve karşılanmalar söz
konusudur. Her insan kendisini ahirete farklı derecelerde taşı-
maktadır. Sonsuzluk yolculuğunda insanın yükü insanın özü
yani kendisidir. İnsanın kendisini taşıdığı yer kendisini mane-
vi olarak gerçekleştirdiği yerdir. Dünya hayatında insan eceli
kapsamında kendisini hayır veya şerde biriktirerek gerçekleş-
tirmektedir. Fatiha Suresinde de insanlar nimete eriştirilenler,
gadaba uğrayanlar ve doğru yoldan sapmış olanlar olarak üç grup-
396 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

ta değerlendirilir. Ne iş yapılırsa yapılsın manevi olarak insan


hayatı esfel-i safilin ve ahsen-i takvim arasında bir yolculuktur.
Müminlerin canları ve malları cennet karşılığında satın alın-
mıştır. Mümin hayatında cennet, kendisini bekleyen ertelen-
miş bir güzelliktir. İhtiyaçların sonsuz sınırsız karşılandığı bir
yerdir. Uzak gelecekte cennette olma cenneti kazanma dinde
kendini gerçekleştirmenin ödülüdür. Yalnızca kendi nefsine
zulmedenlerle başka nefislere de zulmetmiş olanlar aynı ke-
feye konulamaz. En büyük düşüşü yaşayanlar değerlere düş-
manlık edenlerdir. Cehennemi hak etmek kendini gerçekleştir-
menin sonudur. İnsanların bir kısmı cehennem azabına layık
olarak kendini gerçekleştirir. Cehennem azabından dünyada
iken kaçmak gerekir. İnsan cehennemden uzaklaştığı oranda
kendini gerçekleştirir.96

Kaynakça
Ann Ward. Moral Strengthand Moral Weakness in Aristotle. https://
www.cpsa-acsp.ca/papers-2010/Ward-Ann.pdf.
Aydoğdu, Şahali. “Çağdaş Eğitimde Etkileşim Kavramı Ve Yabancı
Dil Öğretiminde Etkileşim Biçimleri”. M.Ü. Atatürk Eğitim Fa-
kültesi Eğitim Bilimleri Dergisi 13 (2001): 23-36.
Başaran, İbrahim Ethem. Eğitime Giriş, Ankara: Sevinç Matbaası,
1984.
Bebek, Adil. “Felah”. TDV İslam Ansiklopedisi. 12/301 Adana: İSAM,
1995.
Cevizci, Ahmet. Büyük Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Say yayınları, 2017.
Ceylan, Semih. “Varlık” İslam Ansiklopedisi. Ankara: TDV Yayınları,
2012.
Deliser, Bilal. “Kur’an’da Zaman İle İlgili Kavramlar”. Toplum Bilim-
leri Dergisi 8/15 (2014): 303-320.
Demir, Ömer. “Din Eğitiminde Bütüncül Dünya Görüşü Çerçevesin-
de Bütünsel Öğrenme” Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi 10/1 (2015): 74-98.

96 Maide, 5/54.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME SÜRECİ: İNSANIN KENDİNİ ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRMESİ • 397

Demir, Ömer. “Salih Amelin Düşünsel Arka Planı Olarak Ayet Okur-
yazarlığı” EKEV, 17/56 (2017):69-82.
Düzgün, Şaban Ali. Kimliksiz hakikatler. Ankara: Otto yayınları, 2017.
Düzgün, Şaban Ali. Varlık ve Bilgi. Ankara: Yeni Çizgi Yayınları,
2008.
Evkuran, Mehmet. “Zaman, Bilinç ve Tarih Algısı Üzerine –Teolojik
Açıdan Bir İnceleme”. Milel ve Nihal: İnanç, Kültür ve Mitoloji
Araştırmaları Dergisi 4/3 (2007): 31-68.
Fersahoğlu, Yaşar. Kuran’da Zihin Eğitimi. İstanbul: Çamlıca Yayınla-
rı, 2015.
https://positivepsychology.com/meaning-of-life-positive-
psychology/
İzutsu, Toshihiko . Kur’an’da Allah ve İnsan. trc. Süleyman Ateş. İstan-
bul: Yeni Ufuklar Neşriyat, 1964.
Karataş, Hüseyin. Sömürge İnsan. İstanbul: Peri Yayınları, 2010.
Kurumu, Türk Dil. “Azim Nedir?”. erişim: 03.11.2019. https://sozluk.
gov.tr/.
Kurumu, Türk Dil. “Bağlılık Nedir?”. erişim: 03.11.2019. https://soz-
luk.gov.tr/.
Lee, Barry. Dil Felsefesi. trc. Mert Ak vd. Ankara: Fol Yayınları, 2019.
Ocak, Hacı. “Modern Toplumda Eğitim” Eğitimle Diriliş, erişim:
9.13.2017, http://www.egitimledirilis.com/?haci-ocak/modern-
toplumda-egitim-719y.htm.
Poyat, Jules. İrade Terbiyesi trc. Hakan Alp, (İstanbul: Ediz Yayınevi,
2019), 72.
Russel, Bertrand. Din ile Bilim trc. Akşit Göktürk. İstanbul: Yapı Kre-
di Yayınları, 2016.
Tazegün, Yusuf. ‘’Kur’an’da Sosyal İnsanın Özellikleri’’. Misbah Der-
gisi 1/2 ( 2012): 67-83.
Tokur, Behlül. “Gaye-Anlam Bağlamında Kendini Gerçekleştirmek”
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 40 (2013): 149-
162.
Ünal Çil, Ayşe. “Kur’an’da Zaman Kavramı”. Kelam Araştırmaları
Dergisi 9/1(2011): 335-364.
Wittman, Marc. Hissedilen Zaman trc. Özde Duygu Birkan. İstanbul:
Metis Bilim Yayınları, 2018.
DİZİN

A 106, 108, 113, 114, 115, 117, 167,


Abraham Maslow 12, 14 179, 220, 241, 243, 246, 256, 260,
ahlak 37, 40, 41, 43, 44, 45, 47, 50, 261, 264, 276, 277, 284, 288, 289,
51, 83, 84, 91, 96, 101, 102, 110, 306, 343, 363, 365, 370
118, 120, 124, 126, 129, 133, 144,
148, 175, 192, 198, 245, 259, 262, C
267, 283, 284, 323, 367, 379, 387, Cahiliye (toplumu) 148, 258
388
Ç
akıl 24, 66, 116, 143, 147, 151, 152,
çevre 69, 179, 248, 257, 264, 277,
181, 274, 302, 304, 341
297, 303, 304, 306, 308, 309, 310,
algı dünyası 173
311, 312, 314, 315, 316, 317, 318,
Allah-insan ilişkisi 86, 175
322, 323, 324, 325, 326, 327, 328,
Allport 90, 129
329, 330, 331, 332, 333, 334, 336,
aşkın bilgi 156
337, 341, 342, 343, 344
B çocuk 20, 244, 245, 299
bencillik 209, 232, 293, 377 çocuğun sosyalleşmesi 245
benlik saygısı 120, 121
D
beşerî bilgi 147, 155
Daniel Goleman 109
bilgi 26, 32, 57, 60, 76, 102, 133, 137,
değerler 2, 44, 45, 46, 48, 49, 51, 53,
138, 139, 140, 141, 142, 144, 145,
54, 69, 76, 134, 139, 165, 204, 207,
149, 150, 152, 156, 158, 159, 162,
243, 255, 280, 289, 295, 297, 299,
163, 166, 167, 172, 174, 175, 181,
300, 370, 382
182, 183, 209, 233, 234, 236, 237,
değerler sistemi 35, 38, 43, 45, 54,
313, 342, 347, 365, 397
163
bilgi edinme yolları 153
dil 14, 56, 61, 137, 140, 173, 183,
bilim 26, 33, 66, 102, 137, 142, 143,
202, 237, 243, 299, 345, 358, 361,
150, 151, 156, 164, 232, 245, 258,
381, 384, 396, 397
267, 301, 305, 317
dinde kendini gerçekleştirme 36,
bilişsel süreçler 116
112, 199, 379
birey 25, 39, 42, 89, 99, 104, 105,
400 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

dinde rehberliğin kaynağı 175 G


din eğitimi 8, 10, 37, 337 gayb 153, 188, 189, 190, 192, 226
din eğitiminin amaçları 37, 167 Gazali 144
dinî, ahlaki ve estetik değerler 98 genel rehberlik 9, 10
dinî alan 12, 31, 36, 52, 54, 55, 58, gönül 12, 60, 214
65, 91, 101, 102, 104, 106, 124, 127,
138, 165, 168, 174, 181, 185, 203, H
204, 211, 212, 218, 219, 240, 365, Harezmî 144
384, 386, 392, 393 hedefler 99, 114, 247
dinî alanda kendini gerçekleştirme hikmet 145, 146, 169, 177, 181, 182,
12, 31, 36, 52, 185, 392 200, 210, 236, 269, 299, 311, 323,
dinî alanda kendini gerçekleştirme 334, 337, 341, 342, 344
süreci 185 Hint dinleri 21
dinî bilgi 31, 138, 150, 165, 166, 240, hümanistik psikologlar 14
270 Hz. Peygamber 91, 114, 133, 150,
dinî değerler 55, 130, 266, 386 151, 163, 164, 168, 172, 178, 217,
dinî hakikatler 26, 143 234, 235, 270, 278, 362, 372, 377
dinî hayatın kalitesi 199
İ
dinî inanç 10
İbadet 196, 215, 216, 217
dinî rehberlik 8, 9, 10, 11, 24, 25, 28,
İbn Haldun 250
29, 33, 37, 39, 40, 41, 63, 65
İbni Sina 144
dinî rehberlikte kendini gerçekleş-
iç duyular 153
tirme 30, 38, 40, 41, 43
İçselleştirme 166, 167
dinî tecrübe 156
ihtiyaç 13
dinî ve manevi unsurlar 10
ihtiyaçlar hiyerarşisi 13, 22
doğa 15, 55, 167, 260, 312, 326, 328
ilahi bilgi 127, 139, 147, 149, 154,
dua 210, 217, 379, 389
160, 165
duygular 111
ilahi rehberlik 175
duyu 119, 152, 213, 322
ilim 139, 145, 147, 168, 170, 182,
düşünmek 117
183, 210
E ilişkili olma ihtiyacı 279
edebiyat 66, 245, 266, 267 iman 113
eğitim 29, 168, 294 inanç (itikad) 137
eğitim tarihi 178 inkâr 11, 26, 117, 143, 162, 203, 204,
etik 16, 94, 118, 133, 322, 343 224, 226, 230, 259, 264, 386, 390,
etik kurallar 16 394
insanın gayb ile ilişkileri 63
F insani rehberlik 175
farkındalık 115, 123 insan tabiatı 80, 332
Fazlur Rahman 227 irade 87, 98, 99, 100, 101, 132, 135,
fıtrat 78, 80, 90, 92, 134, 244, 296, 274, 313, 314, 341, 381, 397
304, 318, 330, 331, 341, 344, 391 İslam dininin beşer tabiatına uy-
furkan 209 gunluğu 266
İslam medeniyeti 144
DİZİN • 401

iyilik ve kötülük eğilimleri 81 Otantiklik düzeyi 124


iyi niyet 96, 199
Ö
K öğrenme kabiliyeti 180
kalp 213, 214, 386 öğrenme mekanizmaları 117
kendini gerçekleştiren insanın öz-belirleme 104, 105
özellikleri 13 öz-düzenleme 104, 115
kendini gerçekleştirme 7, 14, 19, özel rehberlik 9
20, 21, 22, 24, 30, 31, 33, 34, 36, Özerk birey 246
37, 38, 39, 47, 51, 52, 57, 72, 73, 95, özerklik 105, 106, 132, 266, 279,
101, 102, 111, 119, 125, 126, 131, 297
140, 141, 144, 151, 160, 163, 166, öz-farkındalık 115
167, 169, 171, 180, 186, 199, 203, özgürlük 19, 30, 36, 50, 102, 103,
207, 209, 211, 214, 221, 245, 247, 109, 102, 103, 264, 265, 306
248, 263, 284, 287, 345, 363, 365,
372, 375, 381, 383, 384, 392 P
kendini yönetme 18, 19 Platon 107, 158, 159
kültür 26, 36, 51, 61, 66, 126, 158, pozitif bilimler 26, 66
194, 237, 245, 246, 247, 249, 250, psikoloji 12
251, 261, 288, 289, 295, 346, 385, psikolojik ihtiyaçlar 106, 105, 125
397
R
M rehberlik 9, 10, 28, 29, 32, 47, 49,
maddi ve manevi ihtiyaçlar 47 60, 61, 63, 64, 72, 82, 105, 106, 118,
mantık 173 132, 133, 134, 135, 215, 237, 245,
marifet 145, 146, 302 246, 279, 289, 294, 296, 297, 299,
Maslow 12, 13, 14, 17, 18, 19, 21, 22, 300
38, 48, 60, 61 rehberlik ilkeleri 29, 36
medeniyet 145, 183, 243, 246, 251, Rogers 13, 17, 19, 20, 61
295, 296, 298, 322, 343 rüya 232, 369
mekân 249, 251, 252, 253
S
melekler 222, 223, 224, 225, 230,
sahih bilgi 162, 178, 365
265, 319, 347
Sanat 33, 66, 143
muhkem ayetler 171
Seçim 101
mukayyet gayb 188
Sorumluluk 87, 92, 132, 134, 313,
mutlak gayb 188
314, 341, 361
Mutmainlik 210, 218, 219, 220
sosyal ilişkiler 18, 177, 284, 290
Müslümanın görevi 221
sosyalleşme 179, 243, 256, 266
N Sosyal roller 10, 291
nisyan 239
Ş
niyet 113
şeytanın 85, 204, 226, 227, 228, 229,
O 230, 231, 232, 234, 334, 336, 374,
Otantiklik değerleri 124 380, 391
şüphe 138
402 • DEĞERLER ETKİLEŞİMİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

T 163, 164, 181, 191, 258, 304, 334,


Takva 210, 384, 390, 391 341, 344
Tarih 14, 61, 243, 249, 254, 255, 299, Vahye dayalı bilginin 163
346, 353, 397 varlık 26, 34, 35, 57, 60, 65, 73, 74,
Tevhid 83, 134, 206, 211, 234, 235, 78, 86, 102, 116, 119, 133, 134, 186,
236 187, 189, 194, 195, 203, 209, 218,
Tevrat 173, 176, 331 235, 236, 246, 251, 298, 317, 338,
toplumsal bağlamda kendini ger- 340, 341, 347, 349, 351, 352, 355,
çekleştirme 260 368, 396, 397
toplumun teorik ve pratik din an- vehim 138
layışı 260 vukuf 137

Ü Y
ünsiyet 239, 291 yabancılaşma 74, 123, 163, 169, 170,
üstün değerler 17 194, 234
yansızlık 123
V yeterlik ihtiyacı 278
vahiy 66, 142, 146, 152, 154, 160,

You might also like