Professional Documents
Culture Documents
G�R��
�nsan�n yery�z�nde varolu�undan beri, as�rlard�r s�regelen ya�ant�s�na
bak�ld���nda, onun hi�bir zaman dinsiz ya�amad��� g�r�lecektir. Gerek Antropoloji,
gerekse Psikoloji ve Sosyoloji �al�malar� da bu ger�e�i ortaya koymu�tur. �nsanl�k
tarihi ara�t�rmalar�nda, mutlak manada dinsiz bir millet g�r�lmemi�, hangi insan
�rk� ve toplumuna bak�lm�sa, orada, basit ve bat�l da olsa bir dine, bir il�h
fikrine rastlanm�t�r.
"Her cem�atten be�-on dinsiz zuhur eyler, bu hal Pek tabi�dir. Fakat ilh�d� bir
kavmin pek muhal. Hangi millettir ki, efrad�nda yoktur hiss-i d�n?
En b�y�k akvama bir bak, d�ni her�eyden met�n." misralanyla M. Akif, insan
topluluklar�n�n din ile olan m�nasebetini dile getirirken�, J. J. Rousseau ise
konuya fert a��s�ndan bakarak,
1. Ayr�nt�l� bilgi i�in bk. A. Hamdi Akseki, �sl�m, �st. 1943,1. V vd. M. Rahmi
Balaban, �lim-Ahl�k-�m�n. Ank. 1974, s. 3; Osman Pazarl�, Din Psikolojisi, �st.
1972. s. 37.
2. M. Akif Ersoy, Safahat, �st. 1984, s. 226.
"B�t�n hayat� boyunca, kalbi i�inde 'Asla Tanr� yoktur' diyenler varsa, ya yalanc�,
ya da mecnundurlar." <3> demi�tir.
Ruh ve beden gibi, madd� ve manev� unsurlar� b�nyesinde bar�nd�ran insano�lu, bir
yandan madd� varl���n�n devam� i�in u�ra��p �abalarken, �te yandan ruh� g�das� olan
inan� duygusunu tatmin gayesiyle, bazen g�kteki G�ne�'e, Ay'a ve y�ld�zlara; bazen
de yery�z�ndeki ate�e, hayvanlara ve kutsal sayd��� birtak�m varl�klara
tap�nm�t�r/4) Irklar�, devirleri ve �lkeleri ayr�, birbirini tan�mayan insanlarda
g�r�len bu mutlak inan� birli�i, din fikrinin genel, Allah inanc�n�n da f�tr�
oldu�unu ispat etmektedir. Ayr�ca, b�t�n k�lt�rlerde din� faaliyetlerin bulunmas�
da emniyet ihtiyac�n�n evrensel oldu�unu g�stermektedir/5)
�nsandaki din duygusu ile, dinlerin k�k ve ba�lang��lar�, eskiden beri tart�ma
konusu olmu�tur/6) �ster emniyet, ister ba�lanma; hangi i�g�d� ile a��klan�rsa
a��klans�n, "insan, yap�s� itibariyle gerek �uurluca, gerek �uursuzca, mutlaka bir
inan� sahibi olmak zorundad�r."(7) ��nk� din, insanin d��nce, irade, his, vicdan ve
davran� gibi, b�t�n kabiliyet ve temay�llerine hitap etmektedir. Bu �zelli�iyle
din, insan�n akl�na ve g�nl�ne hitap eden ilim, felsefe ve sanat gibi yaln�z bir
cephesine y�nelmi� de�ildir. Bilakis din, insan�n b�t�n benli�ine y�nelen ve tesir
eden bir �uurdur/8) Bu nedenle, "be�er, bilimde ve fende ne kadar ilerlerse
ilerlesin, hi�bir zaman dinsiz ya�ayamayacakt�r."<9)
�lk peygamber olan Hz. �dem'den (a.s.) beri, yery�z� �e�itli
3. J. Jacques Rousseau, Emil, (�ev. H. �lken. A. �lgener, S. G�zey) �st. 1966, s.
243.
4. Bk. Mehmet Taplamac�o�lu, Din Sosyolojisi, Ank. 1975,67 vd.
5. Belma �zbaydar, Din ve Tanr� �nanc�..., 1st. 1970, s. 7.
6. Dinlerin k�k ve ba�lang��tan i�in bk. Taplamac�o�lu, age, s. 66
7. Muhammed Kutub, Kur" �n Ara�t�rmalar�, (�ev. A. Nuri) 1st. 1981,1. 16.
8. Halis Ayhan, Temel ve Orta E�itimde Din E�itimi (tebli�), MEDES, Ayd�nlar
Oca��, Ank. 1981. s. 165.
9. �nal Savi, Aileden Din E�itimi (tebli�) T. DES. Ank. 1981, s. 252.
dinlere sahne olmu�tur/10) Bunlardan, �u anda "�� b�y�k din" olarak bilinen
Yahudilik, H�ristiyanl�k ve �sl�miyet, d�nyada h�len b�y�k kitleleri
etkilemektedir. �sl�miyet, Kur'�n'�n ifadesiyle, "en son ve en m�kemmel bir dindir.
Ancak bu konuya fazla girmeden, �sl�miyetin di�er iki b�y�k din kar��s�ndaki �st�n
yerini, ilm� objektiflik s�n�rlar� i�inde tesbit eden Felsefe tarih�isi Weber'in,
"�sl�miyetin, Yahudi monoteizmi (tek tanr�c�l�k) ile H�ristiyan �niversalizmini
(cihan��mul) birle�tiren tek din oldu�u" g�r��n� aktarmakla, yetinece�iz/12)
Dinin insan hayat�ndaki rol� ve �sl�miyetin di�er dinler kar��s�ndaki yerini
belirleyen bu k�sa ifadelerden sonra, konumuzun esas�n� te�kil eden, Allah'a im�n
duygusu �zerinde durmak istiyoruz.
Hemen her dinde, �e�itli �ekillerde g�r�len ibadetler, inanc�n eseri ve
neticeleridir. �nan� olmadan, ibadetin varl��� d��n�lemez. Bu itibarla, g�r�len ve
g�r�lmeyen her �eyin bir yarat�c�s� oldu�una, k�inat� yaratan ve y�neten "Y�ce
kudref'in varl���na ve birli�ine im�n, �sl�m inan�lar�n�n ve di�er hak dinlerin
temelidir/13)
Allah'a im�n, insan ile yarat�c�s� aras�nda en de�erli ba�� te�kil etmektedir. Zira
yery�z�nde en �erefli varl�k insan^14), insan�n da en �erefli �zas�, kalbidir^15)
Kalbin sahip oldu�u en de�erli varl��� ise, im�nd�r. Nitekim Hz. Peygamber'e
(s.a.v.) "Amellerin en faziletlisi, hangisidir?" diye soruldu�unda, "Allah ve
Resul�ne im�nd�r" cevab�n� vermi�tir. (16>
10.Bkz. �. R�za Do�rul, Yery�z�ndeki Dinler Tarihi, �st. 1963, s. 26 vd.:
Taplamac�o�lu, Kar��la�t�rmal� Dinler Tarihi, Ank. 1966, s. 45 vd.: Adli Moran,
Dinler Tarihi, �st. ts. s. 17 vd.
11. Ahzab, 33/40; M�ide, 5/3.
12. Alfred Weber, Felsefe Tarihi (�ev. V. Eralp) �st. 1964, s. 144.
13. Din� Bilgiler K�lavuzu, D�BY, Ank. 1975.1. 14.; M. Abdullah Draz. �sl�m�n
�nsana Verdi�i De�er, (�ev. N. Demir) �st. 1983, s. 24.; Be�ir �slamo�lu, Kur�nda
M�minlerin �zellikleri, �st. 1984, s. 82.
14. Bakara, 2/31; �sr�, 17/70.
15. Buh�ri, �m�n, 39; M�slim, M�s�k�t, 107.
Allah'a im�n, inan� sisteminin ba�lang�� noktas� oldu�u gibi, �sl�m dininin ak�de
ve amel y�n�nden de en �nemli konular�ndan biridir. Zira im�n�n di�er r�k�nlerini,
(meleklere, kitaplara... im�n) Allah'a im�n�n b�l�mleri olarak kabul etmek
m�mk�nd�r.
Allah'a iman kavram�yla ilgili ifadelerimizi burada noktalayarak ilk �ocukluk
y�llar�n�n �neminden bahseden bilgilere yer vermek istiyoruz.
�ocuk psikolojisiyle ilgili kaynaklarda, ilk y�llarda verilen e�itimin, sonraki
hayat�nda �ocu�u b�y�k �l��de etkiledi�inden bahsedilmektedir. Bu konuda
yaz�lanlar� tahlil etmek, eserin amac�n� belirlemek a��s�ndan yararl� olacakt�r.
"A�a� ya�ken e�ilir" atas�z�, yerinde ve zaman�nda yap�lmas� gereken e�itimin
�nemini dile getirmektedir. Zira, "bir boya ile ilk defa boyanm� bir y�n, boyan�n
rengini �yle sa�lam bir tarzda emer ve al�r ki; onu art�k ikinci defa ba�ka bir
renge boyamak kolay olmaz. Bir ya� a�a� b�k�lerek kolayca �ember haline
getirilebilir; fakat kuruduktan sonra bu �emberi d�zeltmek ve a�ac� eski haline
getirmek istersek k�r�l�r. T�pk� bunun gibi, ilk izlenimleri insan ruhunda �yle
sa�lam, kuvvetli ve derin tesirler b�rak�r ki, onlar� beyinden s�k�p atmak adet�
imkans�zla��r.'/17)
Yukar�daki ifadelere, hadis olarak ta rivayet edilen �u s�z eklenebilir. "Bir�eyi
k���k ya�ta ��renmek, onu ta� �zerine nak�etmek gibidir."/18) Bu hikmet
do�rultusunda, �sl�m bilginlerinin pedagojik ger�eklere uygun g�r�lerine
rastlanmaktad�r. �mam Gazz�l�, (v. 505/1111) �ocu�un kalbini p�rlanta gibi temiz,
saf ve �ekil almaya, elveri�li olarak nitelendirilirken^19) K�nal�z�de de, (v.
980/1572) bu g�r�e kat�larak, �ocu�un zihnini sade ve temiz kabul etmi�(2�),
Ta�k�pr�z�de (c. 960/1560) ise, "�ocu�un kalbi hen�z �ekil almam�, cilalanmam�
demire benzer.'/21) demi�tir.
16. Zeynuddin zeb�d�, Tecrid-i Sarih, (�ev. A. N�im) Ank. 1980.1.39.
17. J. Am�s Camenius, Didactica Magna, (�ev. H. Aytuna) Ank. 1964, s. 49.
18. Acl�n�, Ke�fu'l-Haf�, Beyrut, 1352, II, 66.
19. Gazz�l�, �hy�u Ulum?d-Din, 1st. 1321, III, 66 vd.
�nsan�n �ocuklu�unda ald��� din� telkinlerin, hayat� boyunca onda derin tesirler
b�rakt��� eskiden beri bilindi�i22) gibi, bug�n de �ocuk psikojisi �zerinde yap�lan
ara�t�rmalar, �ocu�un ki�ili�inin temel �zelliklerinin ilk y�llarda olu�turdu�unu
ortaya koymu�tur. Hayat�n di�er d�nemlerini b�y�k �l��de etkileyen bu �zellikler,
g�n�m�zde e�itimcilerin ilgisini ilkokul �ncesi d�neme y�neltmi�tir/23) ��nk�
karakterlerin tohumlar� ilk �ocukluk y�llar�nda at�lmakta ve sonraki y�llarda
geli�meye ba�lamaktad�r/24)
�lk y�llarda al�nan din e�itiminin �ocuk �zerinde olumlu tesirler b�rakt��� bug�n
art�k bilinen bir ger�ektir/*) Yeri gelmi�ken, Mehmet Kaplan'�n bir hat�ras�ndan
bahsetmek yararl� olacakt�r. Yazar, bir eserinde, askerlik y�llar�nda talim
yaparlarken lise ve �niversite mezunu gen�lerin, sahipsiz bah�elere sorumsuzca ve
s�r�ler halinde h�cum edip, haram mal� g�le kap�a yediklerinden s�z ederek, ��yle
devam etmektedir: "...O zaman, bize �ocuklu�umuzda telkin edilen 'haram mala el
uzatmama' d�sturunun ulviyet ve derinli�ini hissettim ve anlad�m ki, l�ik terbiye
asla insanlara, c�hil m�sl�man ailenin vermi� oldu�u ahl�k terbiyesini
veremiyor.'/25)
Hangi y�nden bak�l�rsa bak�ls�n, ilk �ocukluk y�llar�n�n �nemi ortadad�r. Bu
ya�larda �ocu�un din� duygular� uyand���ndan, ona verilen e�itim bi�imi daha
sonraki y�llarda �ocu�un inan�, tutum ve davran�lar�n� da etkilemektedir/26)
20. K�nal�z�de, Devlet ve Aile Ahl�k�, Terc�man 1001 Temel Eser, ts., s. 63.
21. Ta�k�pr�z�de, Mevzu�tul-Ul�m, �st. 1313, II, 592.
22. Res�ilu �hv�ni's-Saf�, Beyrut, ts. I, 307 vd.
23. Ayla Oktay, Okul �ncesi E�itim ve Aile (tebli�) MEDES., s. 58. 24.Savi,agt, s.
254.
(*) Bu konudaki �rnekler i�in bk. M. Nuri Yard�m, Edebiyat��lar�m�z�n �ocukluk
Hat�ralar�, �st., 1986. s. 44. 177, 253,271. 25. Mehmet Kaplan, B�y�k T�rkiye
R�yas�, �st. 1964, s. 264.
bu ya�lar, Rousse-au'nun ifadesiyle, "insan hayat�n�n en tehlikeli anlar�d�r.''^27)
��nk� Genel kanaate g�re, �ocuklar�n �evrelerinden bu derece etkilenmeleri, zihn�
yap�lar�n�n kendilerine verilen her�eyi kabullenmeye gayet elveri�li oldu�undand�r.
��nk� �ocukta b�y�k bir uyum g�c� vard�r.^28) Bu �zellik ise, onda g�ze ilk �arpan
ve do�umundan olgunluk �a��na kadar �ocu�un ruhuna hakim olan bir durumdur.
�te bu uyum g�c�n�n, iyi bir �ekilde y�nlendirilerek, din e�itiminin ilk �ocukluk
y�llar�nda en m�kemmel �ekliyle verilmesine �al��lmal�d�r. Zira 10-12 ya�lar�na
kadar olan d�nemde, din ve ahl�k de�erlerinin b�y�k bir k�sm�, �ocuk taraf�ndan
�z�mlenmektedir. O halde, din e�itimi ve ��retiminin bu d�nem i�inde, b�y�k �l��de
tamamlanmas� gerekmektedir.
Bu ger�ekler kar��s�nda, memleketimizde, "din ile ilgili konular�n, bir s�re ba�ka
l�ik �lkelerde de, ba�lang��ta g�r�lm� oldu�u gibi, �deta tabu olmas� ve dinin
vicdan konusu olu�unun, onun ya�anan hayattan ayr� bir de�er olarak yorumlanmas�;
pek �ok yeti�kinin, �ocuklar ile inan� konusunda hemen hi� konu�ma gere�i duymamas�
ile sonu�lanm�t�r."^9)
Bu anlay��n bir uzant�s� olarak, ��retmen yeti�tiren okullarda okutulan pedagoji ve
psikoloji kitaplar�n�n -hemen hi�birinde- �ocu�un din� geli�iminden bahseden b�l�me
yer verilmemi�tir. Gerek yabanc� dilden terc�me edilen, gerekse memleketimizde
telif edilen
26. Fitzhugh Dodson, �ocuk Yasken E�ilir, (�ev. S. Cil�zo�lu), tst. 1976, s. 13;
Neda Armaner, Din E�itimine Psikolojinin �nemi. A��FD. XXIII, 219; Bertrand Russel,
Terbiyeye Dair. (�ev. H. Dereli) Ank. 1964, s. 3; Orhan �apl�, �ocuklar�n
Gen�lerin E�itimi, Ank. 1973. s. 76-77.
27. Rousseau, age. s. 54.
28. Guy Jacquin, �ocuk Psikolojisinin Ana �izgileri, (�ev. M. Toprak) �st. 1969, s.
23.
29. Beyza Bilgin, T�rkiye'de Din E�itimi, Ank. 1980, s. 15.
bu eserlerde, s�z konusu b�l�me yer verilmeyi�ini, y�llarca, yanl� yorumlanan
d��ncelerin, hatal� bir tezah�r� olarak kabul etmek m�mk�nd�r.
Her�ey okuldan beklenmekte ve �ocu�un din e�itimi de okula b�rak�lmaktad�r.
Okullardaki din e�itiminin yetersizli�i yan�nda, �ocu�un "Din K�lt�r� ve Ahl�k
Bilgisi" dersiyle ancak 10-11 ya�la-r�ndan sonra kar��la�mas� da, din e�itimi ve
��retimi konusunda bekleneni verememektedir. ��nk� hedefine ula�mas� istenen bir
e�itimin ilk �ocukluk y�llar�nda ba�lat�lmas� gerekti�i ve �ocu�un karakterinin
b�y�k bir b�l�m�n�n ilk be� y�l i�inde olu�tu�u, bug�n psiko-pedagojik bir
realitedir.
Bu ger�eklerden yola ��karak haz�rlad���m�z eserin amac�n�, bir kez daha ifade
edecek olursak;
a) 2-10 ya�lar� aras�ndaki �ocu�un, sosyal, zihinsel ve duygusal geli�imini
-Geli�im Psikolojisi kaynaklar�n� esas almak �zere �ocuk psikoloji ve e�itimiyle
ilgili eserlere dayanarak tesbit etmek ve yeri geldik�e, �ocu�un din� geli�imine
ait bilgilere de yer vermek; dolay�s�yla, anne-babalara �ocu�un psikolojik yap�s�
hakk�nda birtak�m temel bilgiler sunmak,
b) Bu tesbitler ve bilgiler ����nda, yeti�kinlerin, en do�ru �ekliyle ��retmek ve
kazand�rmak zorunda oldu�u, Allah'a im�n konusunda, dikkat edilmesi gereken
esaslar� belirlemeye �al�makt�r.
"�ocu�a kim demi� k���k bir�ey;
Bir �ocuk belki, en b�y�k bir �ey"
Abd�lhak Hamid
1. B�L�M
�OCUK PS�KOLOJ�S� VE D�N� GEL���M (2-10 YA�)
A. �OCU�U TANIMANIN E��T�MDEK� YER� VE �NEM�
Bir din� inan�a ba�l� olmada, tabi� ve �uur d�� bir taraf oldu�u gibi/*) bir de
isteyerek ve bilerek inanma hali, yani e�itim yoluyla i�leni� y�n� vard�r. Bu
itibarla, tesir ve telkin yolu bak�m�ndan din� e�itim, ancak bir sistem dahilinde
yap�ld�k�a istenen ba�ar� sa�lanabilir/1) Dolas�yla din e�itimi ve ��retiminde,
genel e�itimin temelleri olan psikoloji ve pedagoji kurallar�n�n bilinmesi
ka��n�lmazd�r. ��nk� �ocu�u tan�mak, onun ruh ve beden geli�imini do�ru olarak
tesbit etmek, e�itim-��retim yapabilmenin ilk �art�d�r/2)
�zellikle din e�itimi gibi hassas bir konunun, en �nemli k�sm�n� olu�turan im�n
duygusunun i�leni�i hususunda, �ocu�un psikolojik yap�s�n�n �ok iyi bilinmesi
gerekmektedir. Rousseau bu ger�e�i, "�ocuk zek�s�n� �ok iyi tan�yan bir z�t�n
onlara mahsus bir ak�id kitab� yazmas�n� pek isterim." ifadesiyle dile
getirmektedir/3)
(*) Bu ifadeden, f�trat, taklit ve uyum g�c� gibi fakt�rler hat�rlanabilir.
1. N. Armaner-Z.�kmen, Din E�itimi ve ��retiminde Melodik De�erler. 1st. 1960, s.
5.
2. Halis Ayhan, E�itime Giri� ve Isl�miyetin E�itime Getirdi�i De�erler, 1st..,
1982, s. 193.
3. Rousseau, age, s. 297.
�nsan psikolojisini bilmek toplum y�netiminde vazge�ilmez bir esas oldu�u gibi/4)
�ocu�un ruh� yap�s�n� tan�mak ta psikolojik bir prensiptir. Nas�l ki, �ift�i
topra��n�, heykeltra� ta i�ledi�i mermerin cinsini ve �zelli�ini tan�mak
zorundaysa, e�itimciler de �ocu�u her y�n�yle; b�t�n kar��kl��� ve sadeli�iyle
tan�mak mecburiyetindedir.(5)
Bu ifadeler, �ncelikle �ocu�un duygusal ve ruhsal geli�imi hakk�nda bilgi sahibi
olman�n gere�ini belirtmektedir. Bu itibarla, bundan sonraki konularda, �ocu�un
geli�imini �e�itli y�nlerden ele alan eserleri tahlil ederek, �ocu�un psikolojik
yap�s� hakk�nda bilgiler verece�iz.
B. �OCU�UN GEL���M �A�LARI
�ocuk psikolojisiyle ilgili eserlere bak�ld���nda, �ocukluk �a��n�n �e�itli
devrelere ayr�ld��� g�r�lecektir. Bunun b�yle olmas�, hem incelemeyi
kolayla�t�rmakta hem de -sonu� itibariyle- daha elveri�li olmaktad�r. Ayr�ca bir
konuyu b�t�n olarak ele al�p incelemenin, b�l�mler halinde incelemekten daha zor
olaca�� da bir ger�ektir. Bundan dolay�, �ocu�un psikolojik yap�s�n� daha iyi
tan�yabilmek i�in, �ocukluk �a��n� �e�itli devrelere ay�rarak inceleyece�iz/6)
Genelde kabul edilen a�a��daki tablo bizim i�in esas olacakt�r.
Bebeklik
(Do�um-2. y�l)
�lk �ocukluk
(2.-6. y�llar)
Son �ocukluk
(6.-11. y�llar) K�zlar (6.-13. y�llar) Erkekler
4. Gustave Le Bon, Kaleler Psikolojisi (�ev. S. Demirkan) 1st. 1969, s. 25.
5. Jacquin, age, s. 19.
6. Bk. L. Cole-J. Morgan, �ocukluk ve Gen�lik Psikolojisi, (�ev. B. H. Vassaf) s.,
3; Refia Semin, Ruh Sa�l���, 1st. 1979, s. 18; Hal�k Yavuzer, �ocuk ve Su�, 1st.
1982, s. 13; Feriha Baymur,Genel[Psikoloji, 1st. 1984, s. 58.
1. �lk �ocukluk Devresi (2-6. y�llar)
Yukar�da esas olarak kabul edilen geli�im safhalar� �er�evesinde, ilk �ocukluk
devresini incelemeye ba�larken, bir noktaya de�inmek yerinde olacakt�r. �ocukluk
�a�lar�n� kesin s�n�rlar ve �izgilerle tasnife tabi tutman�n zor olaca��, hemen her
psikoloji kitab�nda ifade edilmekte ve bunda bir �ok fakt�r�n rol oynad���
belirtilmektedir/7) Ayn� �ekilde, ilk �ocukluk devresi i�inde yer alan y�llar� da
kesin �izgilerle ay�rman�n zorlu�u ortadad�r. Buna ra�men, bu devreyi, (2-4.) ve
(4-6.) ya�lar olarak ele al�p incelemenin daha uygun ve elveri�li olaca��
inanc�nday�z. �lk �ocukluk y�llar�n�n, �ocu�un gelece�i bak�m�ndan b�y�k bir �nem
arzetmesi, gelecekte ki�inin ya�ayaca�� dinin temellerinin b�y�k �l��de bu d�nem
i�inde olu�mas� <8) ve insanda ruh� hayat� olu�turan ilk �nemli etkenlerin bu
devreye ait olmas�/9) bu y�llar hakk�nda yeterli bilgiye sahip olmay�
gerektirmektedir.
a. (2.-4.) Ya�lar
Baz� psikologlar 2. ya��, hayat�n "saadet y�l�" olarak kabul etmektedir. ��nk�
�ocuk bu ya�la birlikte, y�r�me ve konu�ma gibi iki �nemli yetene�i kazanm�t�r/10)
S�t �ocuklu�unu geride b�rakan �ocuk, art�k �evresiyle ilgilenmeye ba�layacak,
dengesiz y�r�y��ne ve beceriksizli�ine bakmadan, her yere uzanmak ve her �eyi
tutmak isteyecektir. "M�stakil olma devresi" olarak ta bilinen bu �a��n �zellikleri
�u �ekilde '�zetlenebilir:
7. Baymur, age, s. 57; Atalay Y�r�ko�lu, �ocuk Ruh Sa�l���, Ank., 1984. s. 17;
Arman-er, Din Psikolojisi Giri� I, Ank. 1980, s. 80.
8. Kerim Yavuz, �ocukla Din� Duygu ve D��ncenin Geli�mesi, Ank, 1983, s. 27.
9. Alfred Adler, �nsan� Tan�ma Sanat� (�ev. S. Ba�ar) 1st. 1985, s. 13. 10. Russel,
age, s. 77.
Bebeklik �a��ndan ��kmas�yla birlikte �ocuk, art�k zaman�n b�y�k bir b�l�m�n�
yatakta veya kucakta ge�irmeyecektir. Y�r�me yetene�ini hen�z kazand���ndan, ayakta
durma denemeleri yaparak, yava� yava� y�r�meye �al�acak ve s�rekli hareket halinde
olmak isteyecektir. Ortaya ��kan kudret duygusuyla, ba�kalar�na muhta� olmad���n�
g�stermek istiyormu�cas�na elinin ula�abildi�i her e�yay� almak ve oynamak
isteyecektir. Durmadan konu�acak; usanmadan sorular soracakt�r. Her g�rd���ne sahip
��kacak, evde buldu�u kitab�, defteri, okuyormu� gibi yapacak, eline kalem
ge�irdi�inde ise rastgele �izecek, bazen de yutacakt�r. Buldu�u her �eyi, yenilir
olup olmad���na bakmaks�z�n a�z�na g�t�recek; evin i�inde, nerede ne bulursa
onunla, kimseye sormadan me�gul olacak ve kendi iste�ince oynayacakt�r/11)
Bu ya�larda �ocuk, �zellikle duygusal bir tabiata sahip oldu�undan, d��ncelerinde
ak�lc� (rasyonalist) davranamaz. Duygular� daha yay�l�c� oldu�undan, ba�l�
bulundu�u ki�ileri ve objeleri tan�rken, �nce duygular�yla hareket eder/12) Mesel�,
iki ki�iyle kar��la�t���nda, onlardan hangisi kendisine sevgi g�stermi�se, �nce ona
kar�� yak�nl�k duyar.
Bu �a� onun �ok �abuk ilerledi�i bir �a�d�r. Bu ya�tan itibaren aile d��ndaki
ki�ilerle de ilgilenmeye ba�lar; ayn� zamanda akranlar�yla da birlikte olmaktan
zevk al�r. <13)
�ki ya��ndaki �ocu�un t�m beceri ve e�ilimlerini, "g��l� olma ve ba��ms�zl�k"
duygular� b�y�k �l��de etkilemektedir/14) Bu ya�lardan itibaren �ocu�un din�
inan�la kar��la�mas� da ilgi �ekicidir/15) Ancak, onun bu kar��la�ma s�ras�ndaki
tavr�n�n, di�er olaylar kar��s�ndaki durumundan farks�z oldu�u g�z�n�nde
tutulmal�d�r. 16
11. Geni� bilgi i�in bk. Ayhan, age, s. 200.; Atalay Y�r�ko�lu, Gen�lik �a��, Ank.
1986. s. 13.
12. Yavuz, age, s. 198.
13. Yavuzer, age, s. 131.
14. Yavuzer, age, s. ay.
15. Bk. Yavuz, age, s. 41.
�ocu�un en erken, �� ya��ndan itibaren din� nitelikte bir korku ya da davran�la
ilgilenmeye ba�lad��� bilinmelidir/17)
b. �nat��l�k Devresi (Negativizm=Olumsuzluk)
�ki il� �� ya�lar� aras�nda ve genellikle 2,5 ya��ndan sonra, ge�ici bir s�re i�in
�ocukta inat��l�k ve uyumsuzluk g�r�lmektedir. 2,5 ya�lar�, �ocuk geli�imindeki
zorlu d�nemlerden biridir. "Serke�lik devresi" de denilen bu d�nemde �ocuk,
dengesiz, olumsuz, karars�z ve isyank�rd�r. B�y�klerinin s�z�n� dinlemez; hatta
s�ylenenin tersini yapar. Hareket ve davran�lar� k�s�tland���nda ise, �fkelenir.
Her i�i yard�m g�rmeden kendi ba��na yapmakta direnir. A��r� disiplin ortam�nda
negativizmin artt��� g�r�l�r. Bu d�nemde olu�an saplant�lar ve bunal�mlar ise
ileriki y�llarda inat��l�k ve diren� belirtileri �ekline d�n�ebilir/18)
Baz� psikologlar ise bu d�nemi, "�lk yeni yetmelik �a��" olarak niteleyerek,
�ocu�un bu devredeki davran�lar�n�, gen�lerin bul�� �a�� �ncesindeki durumlar�na
benzetirler/19)
Bu ya�lara olumlu a��lardan bak�lacak olursa, bu d�nemdeki �ocu�un enerjik, merakl�
ve hareketli oldu�u g�r�lecektir. Bu d�nemdeki �ocu�un y�klendi�i ba�l�ca g�rev,
g��l� bir benlik duygusu kazanmak ve kendi ki�ili�inin bilincine varmakt�r.
Negativizm d�neminin bitmesiyle, �e�itli huysuzluk ve uyumsuzluklann� terkeden
�ocuk, �� ya��ndan itibaren �evresiyle olumlu ili�kiler i�ine girmektedir. Bu
ya�larda anne-babas�n�, hatta karde�lerini bile ho�nut edecek davran�lara y�nelmi�;
ayr�ca, bekleme ve payla�maya da al�m�t�r.
16. �zbaydar, age, s. 12.
17. Armaner, age, s. 83.
18. C. I., Sandstr�m, �ocuk ve Gen�lik Psikolojisi (�ev. R. Semin) 1st 1971, s. 36;
Da-lat, age, s. 106.; Yavuzer, age, s. 134.
19. Dodson, age, s. 59,61 vd.
�ocu�un b�t�n d�nya ile bar� i�inde oldu�u kabul edilen ���nc� ya�a e�itim
y�n�nden, belirli kurallar�n yerle�tirilmesi i�in, en uygun d�nem g�z�yle
bak�lmaktad�r. �2�) �� ya��ndaki �ocu�un masallara, hikayelere ve �izgi filmlere
ilgisi artm�t�r. Elinde tutabilece�i k�sa �yk�ler ve ilgin� resimleri i�eren k���k
kitaplardan ho�lanmaktad�r. Bu kitaplarda �o�unlukla, ger�ek d�� �eyler
anlat�lmas�na ra�men, �ocuk bunlar� dinlerken b�y�k bir zevk duymaktad�r/21) Zira
�ocuklar�n bunlar� dinlerken b�y�k bir zevk duymas�, bu ya��n en belirgin
�zelliklerinden biridir/22)
Din� y�nden bu ya��n �nemli say�labilecek �zelliklerine gelince; �ocu�un masallara
ve hik�yelere kar�� i�inde b�y�k bir ilgi duydu�u bu s�ralarda, inanma ile ilgili
hik�yeler ve menk�beler, �ocu�un din� hayal g�c�n� ve duygusunu uyand�raca�� gibi;
e�yan�n i�inde ve �tesinde gizli kuvvetler oldu�u d��ncesinin geli�mesini de
h�zland�racakt�r. Neticede -soru sorma �a��n�n da ba�lamas�yla- �ocuk, ne, nas�l ve
neden? sorular�yla her �eyin asl�n� ��renmeye �al�acak; bu sorular�n bir devam�
olarak, ba�ta "Allah kimdir; nedir; nas�ld�r; ne kadar b�y�kt�r?" gibi sorularla
yarat�c� g�c� aramaya ba�layacakt�r/23)
c. (4.-6.) Ya�lar
�lk �ocukluk devresinin ikinci b�l�m�n� olu�turan 4 il� 6 ya�lar� aras�nda kalan
devrede, �ocuk yine birtak�m ini� ��k�lar�n tesiri alt�ndad�r. Ne var ki, inat��l�k
d�nemi atlat�ld�ktan sonra, �ocukta "biz" kavram� yava� yava� te�ekk�l ederek,
sosyalle�meye do�ru ad�m at�lacakt�r. �ocuk "biz" derken, anne baba, karde�ler ve
yak�n akrabalar�n� kasdetmektedir. Yard�mla�ma duygular�n�ngeli�mesiyle/24) �evreye
kar�� da a��k bir nitelik kazanacakt�r. Arkada�lar�yla pek iyi ge�inemese bile,
arkada�l�k etmek, onun i�in en �nemli olaylardan biridir.
20. Dodson, age, s. 63,93.
21. Yavuzer, age, s. 140.
22. Jacquin, age, s. 70 vd. 23.Yavuz, age, s. 40,71.
�ocukta bu olumlu geli�melerin yan� s�ra, birtak�m olumsuz y�nler de g�ze
�arpmaktad�r. Bu ya�taki her �ocukta, s�k s�k �l��y� ka��rma hareketlerine
rastlan�r. G�vde hareketlerinde �l��y� ka��r�r; vurur, tekmeler, tepinir.
Konu�mas�nda �l��y� ka��r�r, k�f�rleri, ay�p s�zleri �zellikle ba�kalar�n�n yan�nda
s�yleyerek, �st�nl���n� ispatlamaya �al��r. Ayn� �ekilde, ki�isel ili�kilerinde de
�l��y� ka��r�r; �evresindekilere buyruk vermeye ve h�kmetmeye �zenir, k�s�tlamalara
ve kurallara kar�� ��kar. Bu ya�ta hayal g�c�nde de b�y�k bir geli�me vard�r.
�ocuk, ger�ek ile hay�li �o�u zaman birbirine kar�t�r�r. Bu y�zden kafas�nda
kurdu�u hayalleri ger�ekmi� gibi anlat�r ve bu da annesi taraf�ndan yalanc�l�kla
su�lanmas�na sebep olur/25)
D�rt ya��ndaki �ocukta m�lkiyet duygusu yoktur. Egosantrik duygular�n tesiriyle,
g�rd��� her �eyin kendisine ait oldu�una inan�r/26) Bunun bir sonucu olarak,
kom�usunun evinde oynad��� oyunca��, giderken evine g�t�rmek ister. ��nk�, ona g�re
bir �eyi ele almak ile, ona sahip olmak ayn� �eydir.
Din� inanc�n�n canl�l�k kazanmas�, bu ya��n �nemli �zelliklerinden
say�lmaktad�r/27)
D�rd�nc� ya�tan sonra, ilk �ocukluk devresinin d���m noktas� olarak nitelendirilen
be�inci ya�, aile ve �ocuk a��s�ndan "alt�n ya�" olarak bilinmektedir. Kendine
g�veni artt��� i�in, eskisine oranla daha serin kanl�, daha yumu�ak, daha anlay�l�
ve ba�kalar�yla ili�kilerinde daha uyumludur.
24. Tuncel Al�nk�pr�, �ocu�un Ba�ar�s� Nas�l Sa�lan�r, 1st. 1979, s. 58.
25. Dodson age, s. 94 vd.; Fevzi Samuk, agt. s. 10.
26. Rasim Adasal, Medikal Psikoloji, 1st. 1977, s. 122.
27. Yavuz, age, s. 41; Yavuzer, age, s. 140.
Genellikle becerebilece�ini sezdi�i i�lere giri�ir ve bu y�zden de giri�ti�i
i�lerde ba�ar� sa�lar. D�rt ya��ndaki �ocu�un bocalamalar i�inde olmas�na kar��l�k,
be� ya��ndaki �ocuk, tutarl� ve kararl�d�r. D�rt ya��ndaki bir �ocuk, yapmakta
oldu�u resmin, bitinceye kadar ne resm� oldu�unu bilmedi�i halde, be� ya��ndaki
�ocuk, ne yapaca��n� �nceden tasarlar ve bu tasar�y� ger�ekle�tirmeye �al��r.
Ba�lad��� �eyi bitirmek ister; yapt��� i�i nerede bitirmesi gerekti�ini bilir.
Davran�lar�n� kontrol edebilir/28)
��inde bulundu�u yer ve zamanla s�n�rlanan d�nyas� ona yeterlidir. Hayal g�c�n�
kullanmaz. Nesneleri, kullan�l�l�k a��s�ndan tan�mlar: "Kuyu, kazmak i�indir.";
"Dondurma, yemek i�indir." gibi... Ne �evresiyle ne de kendisiyle �at�ma halinde
de�ildir. �� ya�lar�ndayken g�sterdi�i uyumu, bu ya�ta daha �st d�zeyde olmak �zere
yine g�sterir. Annesi h�len onun i�in her �eydir. Ona yak�n olmay�, ona yard�m
etmeyi, onu sevindirmeyi ister/29) Dolay�s�yla, be� ya��ndan itibaren, �ocu�un
kalbine hitabetmek ve ondan annesinin ho�una gidecek davran�lar� istemek
m�mk�nd�r/30) Zikredilen bu olumlu davran�lar yan�nda, yine de �ocuk �evresine
ba��ml�d�r, g��s�zd�r. Dolay�s�yla bak�lmak, korunmak ve kollanmak ister. H�zl� bir
zihin ve dil geli�mesi vard�r; s�rekli deneme ve ��renme i�indedir. Ancak zek� ve
zihn� geli�mesi tamamlanmam� oldu�undan, realiteleri, olaylar� hayal g�c�yle ve bir
tak�m korkular�yla �arp�tabilir. G�rd�klerini ve duyduklann� eksik idrak etti�i
gibi; yanl� bir �ekilde de yorumlayabilir.
Zaman kavram� hen�z l�y�k�yla geli�memi� olup, d��ncelerini ve duygular�n� oyun
vas�tas�yla ifade etmeye meyillidir. Bu ya�larda da d��ncesi, m�ahhas olan
(g�r�lebilen) �eylere y�neliktir. Canl� cans�z ay�r�m� yoktur,
28. Sandstr�m, age, s. 41; Yavuzer, age, s. 140.
29. Dodson, age, s. 96.
30. Jacquin, age, s. 84.
canl� olarak kabul etti�i bebe�iyle konu�ur, dertle�ir aya��na �arpan ve can�n�
ac�tan bir e�yaya ise gayet rahat bir �ekilde k�zarak onu azarlar/31)
B�t�n bunlar�n yan�nda denebilir ki, be� ya��ndaki �ocuk her y�nden denge
i�indedir. Kendi kendine yeterlili�i ve �evre ile uyumu vard�r. Kendine g�venir ve
ayn� zamanda kar��s�ndakilerle de ba� kald�rmadan uzla�abilir. Dikkatli, anlay�l�,
sezgi ve alg�lar�nda g��l�d�r. N�zik, d��nceli ve cana yak�nd�r. K�sacas�, be�
ya��ndaki �ocuk, �evresine sevin� getiren bir varl�kt�r/32)
Son �ocukluk d�nemine ge�meden �nce, genel anlamda ilk �ocukluk y�llar�n�
�zetleyici bilgilere ve bu y�llardaki din� geli�imin durumunu belirleyen ifadelere
yer vermek yararl� olacakt�r.
A�a�� yukar� 2. ya�tan ba�layarak 5-8. ya�lara kadar s�ren d�neme "oyun �a��" da
denmektedir. Bu ya�larda b�y�me ve fizyolojik s�re�ler kararl�l�k kazanm� olup,"
�ocuk kendi ba��na oynayabilecek ve baz� i�leri yapabilecek duruma gelmi�tir. Bu
ya�lardaki �ocuklar, rahat�a y�r�yebilmekte, ko�abilmekte ve konu�abilmektedir.
Ayr�ca, kendi kendine yemeyi, giyinmeyi, cinsiyet fark�n�, sevmeyi, sevilmeyi ve
sevgiyi payla�may� da ��renmi�tir. (33)
�lk �ocukluk y�llar�ndaki �ocuklarda ba�kalar�na benzeme ve b�y�kleri taklit etme
arzusu da g�r�lmektedir. K�z �ocu�u anneye, erkek �ocu�u babaya yard�mc� olmak,
onlar�n i�ini benimsemek gibi �zellikler g�stermektedir. K�z �ocuklar i�in anneler,
erkek �ocuklar i�in de babalar en g��l� ve en ba�ar�l� insanlard�r. (34)
Bu y�llara din� geli�im y�n�yle bak�lacak olursa; Bu �a�daki �ocuklar�n zek�s�
hen�z m�cerred (=g�r�nmeyen) kavramlar� anlayacak seviyede geli�medi�i i�in,
�ocu�un, din� e�itimde kullan�lan kelimelerin �o�unu anlayamad��� g�r�lecektir.
31.Samuk, agt, s. 11.
32. Dodson, age, s. 97.
33. Baymur, age, s. 57.
34. Ayhan, age, s. 201.
Baz� kelime ve c�mleleri papa�an gibi tekrarlayabilir; fakat bunlar, onun i�in
hen�z bir �ey ifade etmemektedir. Egosantrik duygular tesiriyle, dine olan al�kas�
da egosantriktir. Du�, �ocuk�a arzular�n yerine getirilmesi i�in ba� vurdu�u bir
yoldur. Allah'� ise, t�pk� anne-babas� gibi, bir �ey isteyince yerine getirecek bir
kimse olarak d��nmektedir/35) �lk �ocukluk y�llar�nda, �ocuklar�n din� hikayelerden
olduk�a etkilendikleri ve bu ya�larda dine kar�� b�y�k bir ilgi ve istek duyduklar�
da tesbit edilmi�tir. Ayr�ca, zihn� ve ruh� geli�menin imkanlar�na dayanarak
yarat�c� g�c�n mahiyetini ara�t�rma denemelerine giri�tikleri bu ya�lar, �ocuklar�n
kendilerine anlat�lanlardan da kolayca etkilendikleri bir d�nemdir/36)
2. Son �ocukluk Devresi (6-11. y�llar)
Genellikle 6. ya�tan ba�layarak, k�zlarda 11, erkeklerde ise 12. ya�a kadar s�ren
bu �a�a, "Son �ocukluk devresi" ad� verilmektedir. 37) Bu devreye sahne olan
y�llar�n, bir b�t�n olarak ele al�naca��n� �ncelikle belirtmek gerekir.
Ferd� farkl�l�klar nedeniyle, �ocuktaki geli�im safhalar�n� kesin s�n�rlarla
belirlemek m�mk�n olmasa da, 7-12. ya�lar, �ocukta a��k�a farkedilebilen, belli ve
�nemli bir geli�im d�nemi olmas�yla dikkati �ekmektedir. ��nk� yedinci ya�, �ocukta
tabii y�neli�lerin ortaya ��kmaya ba�lad��� ya�t�r/38) Ayr�ca bu y�llarda b�y�me
h�z�n�n istikrar buldu�u da g�zlenebilmektedir. �ocuk zaman kavramlar�n� ��renmi�
ve baz� oyunlarda beceri kazanm�t�r. Okuma, yazma ve hesaplama gibi temel okul
becerilerinin yan�nda, akranlar�yla ya�amaya da al�m�t�r. Ev d��ndaki ba�ka
yeti�kinlerle ili�ki kurabildi�i gibi; kendi davran�lar�n�n sorumlulu�unu da
y�klenebilecek bir duruma gelmi�tir. <
35. �zbaydar, age, s. 12.
36. Bk. Yavuz, age, s. 71; Yavuzer, age. s. 150-151.
37. Baymur, age, s. 58; Yavuzer, age, s. 151.
38. Yavuz, age, s. 2
Yedi ya��ndan itibaren, belirli ferd� idrak g�c�n� ortaya koyan, �ocuk, konu�makta,
h�k�m vermekte ve sonu� ��karmakta olduk�a ilerlemeler g�sterebilmektedir. Zihn�
fonksiyonlar�n i�lerlik kazanmas� sayesinde, e�ya ve olaylar hakk�nda tecr�d
(ay�rma) ve ta'm�m (genelleme) yoluyla bir tak�m kavramlar edinebilmektedir. Uzun
bir �al�ma pahas�na da olsa �ocuk bu ya�larda, soyut d��nceye l�zumlu fonksiyonlar�
elde ederek, m�ahhas olan �eylerden ve hay�lden s�yr�larak, m�cerred olan
kavramlara ve ger�eklere do�ru bir a��l� i�indedir/40)
6 il� 7. ya�lar�n ay�r�c� �zelliklerinden biri de zihn� a��dan, "ak�l �a��n�
olu�turmas�d�r. �ocuktaki zihin geli�imiyle ilgili ara�t�rmalar�nda Piaget, 6-7.
ya��ndan itibaren �ocu�un daha rahat�a "nereden, nereye" sorular�n� sormaya
ba�lad���n� tesbit etmi�tir/41) Bug�n baz� psikologlarca yedinci ya��n �ocukta
ay�rdetme (temy�z) ya�� olarak kabul edilmesi g�r��n�/42) y�llarca �nce Gazz�li'nin
de savunmas�, ilgi �ekicidir. Gazz�li'ye g�re, yedi ya��ndan sonra �ocu�un temyiz
g�c� art�k geli�mi� ve o, duyulan objelerin d��nda olan �eyleri de kavrayabilecek
bir duruma gelmi�tir/43)
Son �ocukluk devresinin di�er bir ad� ise, "��renme d�nemi"dir. ��nk� bu ya�lardaki
�ocu�un ruh� durumu, ��renmeye ve toplad��� bilgileri zihn� koordineye t�bi tutarak
i�lemeye; duygular�, d��nceleri ve davran�lar�yla, sosyal hayata uyum sa�lamaya
elveri�li bir hale gelmi�tir. K�saca, yedi ya��ndan itibaren �ocuklar�n, sistemli
bir e�itim ve ��retime ruhen haz�r bir duruma geldikleri s�ylenebilir/44)
39. Baymur, age, ay.
40. Jacquin, age, s. 101; Ayhan age, s. 203; Yavuz, age, s. 3, 197.
41. Bk. Yavuz, age, s. 3. dipnot: 3.
42. Yavuz, age, s. 3.
43 z7Mi,el-MunkizuMine'd-Dat�! (�ev. H. G�ng�r) Ank. 1960. s. 67.
Yedinci ya��n bizim a��m�zdan �nemli olan �zelliklerine gelince: Anlat�m yetene�i
olduk�a geli�mi� olan �ocuk, kendisini, t�rl� ili�kiler i�inde oldu�u gibi do�rudan
da anlatabilecek bir duruma gelmi�tir. �ocuk �zerinde, g�ven duygusu ve samimi bir
hava olu�turulacak olursa, geli�im derecesine g�re ondan din� duygu ve d��ncesi
hakk�nda zorlanmadan de�erli bilgiler al�nabilmektedir/45> Zira Piaget'nin
ifadesiyle, yedi ya��ndan itibaren, �ocuklar� s�zle anlamak ve onlarla anla�mak
m�mk�nd�r/46)
Bu ya�larda din� inan� geli�me d�neminde oldu�undan, �ocuklar�n din� kavramlar�
��renmeleri ve konu�ma diline aktarmalar� da olduk�a geli�mi�tir. Bu sayede onlar,
inan�lar�n� zorluk �ekmeden anlatmaya ba�lam�lard�r. Zaman zaman i�lerinde, Allah'a
g�ven i�inde inananlar oldu�u gibi, inan�lar�n�n sebeplerine de inebilen �ocuklara
rastlanm�t�r/47) Zaten genelde, 6-7 ya�lar�ndan sonra �ocuk, �evre ve hadiseleri,
m�nasebetleri i�inde kavramaya ve yava� yava� m�cerred aleme n�fuz etmeye
ba�lar/48) B�ylece bu �a�daki ruh� geli�imlerinde �ocuklar, tabii olarak Allah'�n
her yerde oldu�unu ve her t�rl� i�leriyle ilgilendi�ini d��nmeye haz�rd�rlar. 7-10
ya�lar� aras�ndaki y�llar, ayn� zamanda �ocukta ahl�k�n da istikrarl� bir hal
almas�na yard�m edecek olan derin bir din� geli�meye sahne olan y�llard�r. <49)
�lkokul d�nemindeki geli�mesi ilerledik�e, �ocu�un daha az egosantrik davran�lar
g�sterdi�i ve toplumsal y�nde de h�zla geli�ti�i g�r�lmektedir.
44. Yavuz, age, s. 4; Hz. Peygamber'in "�ocuklar�n�za, yedi ya��na geldikleri
zaman,
namaz� ��retiniz." (Eb� D�vud, Sal�t, 25) hadisi, ger�ekten dikkat �ekicidir.
45. Yavuz, age, s. 4.
46. Jean Piaget, �ocukta Dil ve D��nce, 1st. 1938, s. 67.
47. Bk. Yavuz, age, s. 247-248.
48. B. Ziya Egemen, Terbiye �lminin Problemleri... Ank. 1965, s. 104.
49. Jacquin, age, s. 97.
�zellikle, 8-10. ya�larda, �ocu�un sosyal, zihn�, fikr�, manev� ve estetik
bak�m�ndan sahip oldu�u ferd� kabiliyetleri, ilgiler vas�tas�yla ortaya
��kmaktad�r/50) D��nce tarz� ise, k�yas� (analogic) bir muhakemeden, t�mden gelime;
di�er bir ifadeyle, b�t�nden par�aya do�ru (deduction) geli�me g�stermektedir/51)
Bu ya�lardaki �ocuklar da mutlu tesad�flere, hurafelere, b�y�k bir inan�la
ba�l�d�rlar. <52)
Bu devrenin sonlar�na do�ru, 10 ya�lar�ndaki �ocuk, temel geli�imin doruk
noktas�ndad�r. Beden� ve ruh� y�nden �nemli �l��de olgunla�t��� gibi; b�y�klerle
ili�kilerinde de dengeli, uyumlu ve ba�ar�l�d�r. K�saca, �ocuklar�n en mutlu
olduklar� ya�, 10 ya�lar�d�r denilebilir.
Son �ocukluk devresinin, din� y�nden arzetti�i, �nem �u �ekilde �zetlenebilir: 7
il� 11 ya�lar�, �ocukta vicdan denilen �st-ben (s�per-ego)in olu�tu�u ve ahl�k�
�uurun geli�ti�i bir d�nemdir. �zellikle 9-10 ya�lar�ndan itibaren, �ocuk art�k
iyi-k�t�, hakl� haks�z kavramlar�n� ay�rabilecek bir durumdad�r/53) Ne var ki, bu
ya�larda kendisine, ideal bir insan tipi se�me ihtiyac�n� �iddetle hissedece�i <54)
i�in, yeti�kinlerin bu konuda dikkatli davranmas� gerekmektedir.
50. Yavuz, age, s. 67.
51. Jacquin, age, 106.
52. A. Osman �zcan, Din ve Ahl�k E�iliminde Ailenin Rol�, Kubbealt� Akademi mec.
sy. 4.1st. 1985, s. 16.
53. Yavuzer, age, s. 154.
54. Egemen, age, s. 104.
C. DUYGUSAL GEL���M
Bu b�l�mde, baz� psikologlar�n bebek do�du�u andan itibaren ba�latt�klar� duygusal
geli�im, sevgi ve korku fakt�rleri �zerinde durularak ele al�nacakt�r.
1. Sevgi
Hemen her psikoloji kitab�n�n his ve heyecan b�l�m�nde yer alan sevgi i�in,
psikolog ve pedagoglar pek�ok �ey yazmakta ve hepsi de sevginin gere�i �zerinde
birle�mektedirler.
Bebek ilk aylarda, tamamiyle pasif ve al�c� bir varl�kt�r. Bu d�nemde onun ruh�
ihtiyac�, tek kelimeyle sevgidir. Annenin ilgisi, �efkati, s�cakl���, hatta kokusu,
�ocu�un s�tten daha �ok ihtiya� hissetti�i g�dalard�r. Annenin bebe�ini kuca��na
almas�, ok�amas�, koklamas�, ona g�lmesi, bebek i�in en b�y�k saadet kayna��d�r.
Onun bu sevgi ve �efkat dolu yakla��m�, bebe�in zihn� ve ruh� geli�mesi i�in en
kuvvetli vitamindir/55)
Sevginin �nemi psikologlarca bu �ekilde ifade edilirken, t�bb� y�nden �ocukla
ilgilenenler de bu g�r�lere kat�lmaktad�rlar.
55. Anne sevgisi veya onun yerini tutabilecek yak�n ki�inin sevgisi ile b�y�yen
�ocuklarla, b�yle bir sevgiden uzak, istenmeyen �ocuk olarak b�y�yenler, g�dalar�
bilimsel olarak verilmi� olsa bile, beden geli�mesinden zihin geli�mesine,
hastal�klara kar�� koyma g�c�ne kadar varan farkl�l�klar g�stermektedirler. Bu
ihtiyaca i�aret olarak anne sevgisine "b�y�me vitamini" denilmi�tir. (Bk. Beyza
Bilgin) "Okul �ncesi �a�� �ocu�unda Din� Kavramlar" MEGSB. Din ��retimi Dergisi,
Ank. 1986, sy. 8-9. s. 21.
Nitekim pediatristler (�ocuk hastal�klar� uzmanlar�) bug�n bir �ok varl�klar�n
geli�melerini sa�lamak i�in yap�lan en etkin fizik� itinan�n dahi yeterli
olmad���n� daha iyi anlam�lard�r. Sevgi ve �efkat g�rmeyen �ocuklardan �o�u k�sa
zamanda canl�l�klar�n� kaybetmekte ve hatta �lmekte iken, sevgi ve �efkat i�inde
b�y�yen �ocuklar sa�l�k ve g�da bak�m�ndan k�smen mahrum olsalar bile, yine de
kuvvetli ve sa�l�kl� olarak yeti�mektedirler/56)
Sevginin �nemini �u ifadeler daha belirgin bir �ekilde dile getirmektedir.
Mukayeseli ara�t�rmalar, s�t verme esnas�nda sert ve ha�in davranan, sevgi
g�stermeyen annelerin �ocuklar�n�n, sinirli, sald�rgan ve uyumsuz oldu�unu
ispatlam�t�r/57) Sevgi, a�l�k, susuzluk gibi, s�rekli doyurulmak isteyen bir
duygudur/58) �ocuk temiz havaya nas�l muhta�sa, ayn� �ekilde sevgiye de muhta�t�r
ve bu ihtiya� hayat devam etti�i s�rece hissedilecektir/59)
Zihn� ve ruh� geli�menin neredeyse tek kayna�� say�labilecek sevginin, bebekli�in
ilk g�nlerinden ba�lat�l�p, devaml� ve �l��l� bir �ekilde olmas� gerekmektedir/60)
��nk� sevginin bo�lu�unu doldurabilecek ve onun yerine ge�ebilecek ba�ka bir �ey
g�sterilemez/61)
B�t�n bu ifadeler, sevginin �ocuk i�in �nemi k���msenemeyecek bir ger�ek oldu�unu
belirtmektedir. Her�eyden �nce, insan ancak sevildikten sonra sevebilmektedir.
�ocuklu�unda yeterli sevgi g�rmeyen insanlar�n, ba�kalar�n� sevmekte zorluk
�ektikleri bilinmektedir. Bu itibarla, ba�ta Allah ve Peygamber olmak �zere din�
kavramlar� �ocu�a sevdirebilmek i�in, onu yeterli ve �l��l� bir �ekilde sevmek ve
bu sevgiyi de hissettirmek gerekir.
56. Armaner, age, s. 82.
57. Arthur JeTs�ld,�ocuk Psikolojisi (�ev. G. G�nce) Ank. 1979, s. 359.
58. Hal�k Yavuzer, �ocuk Psikolojisil., 1st. 1982, s. 24.
59. Jacquin, age, s. 35.
60. Samuk, agt, s. 6. 61.Y�r�ko�lu,age,s. 138.
2. Korku
Duygusal geli�imin i�inde yer alan di�er bir duygu da korkudur. Korku, canl�
varl�klar�n, g�r�nen ve g�r�nmeyen tehlikeler kar��s�nda g�sterdikleri en tabi�
tepkidir denilebilir. Psikologlar, �ocukluk �a��nda s�k s�k g�r�len bu ruhsal
durumu, canl�y� uyaran ve kendi savunmas�n� sa�layan yararl� bir mekanizma olarak
g�rmekte^62) ve korkuyu, "hem ka��n�lmaz, hem de temel bir duygu" olarak
nitelemektedirler/63)
Do�du�u andan itibaren, �evresiyle �e�itli ili�kiler i�ine giren �ocuk i�in
herhangi bir korku objesi s�z konusu de�ildir. Genellikle �ocuklarda korkular 2-3.
ya�larda ortaya ��kmaktad�r. Bu ya�lar ise, zihn� geli�imin ba�lad��� �a�a
rastlamaktad�r/64) Bu ya�larda ortaya ��kan korkular�n da ne kadar�n�n telkin
neticesi, ne kadar�n�n i�g�d�sel oldu�u tart��labilir. Nitekim yap�lan
ara�t�rmalarda, k���k �ocuklar�n sadece kulaklar� dibinde duyduklar� kuvvetli bir
ses ve dengelerini kaybederek d�mekten korktuklar�, ortaya ��km�t�r/65)
Korkular genellikle ya�a paralel olarak artmaktad�r. Ancak bir �ocu�un ne zaman ve
neden korkaca��n� tesbit etmek olduk�a zordur. ��nk� korkunun meydana geli�inde,
�evre �artlar�, ge�mi� ya�ant�lar ve o andaki psiko-fizyolojik durum rol
oynamaktad�r. Mesel�: K�y �ocuklar� incelenmi� ve korkuya sebep olan fakt�r�n %
75'ini hayvanlar�n olu�turdu�u tesbit edilmi�tir; erkek �ocuklar vah�i
hayvanlardan, k�z �ocuklar ise b�ceklerden korkmaktad�r/66) Yap�lan bir di�er
ara�t�rmada, �ocuklar�n korktuklar� konular �u �ekilde s�ralanm�t�r/67)
62. Y�r�ko�lu, age, s. 9,220.
63. Jers�ld, age, s. 373; �brahim A. G�vsa, �ocuk Psikolojisi, 1st. 1940. s. 192
64. Russel, age, s. 18.
65. Fikret Kanad, Ailede �ocuk Terbiyesi, 1st. 1976, s. 76 vd.; Russel, age, s. 77.
66. Yavuzer, age, I, 39.
67. Hans Zulliger, �ocuklar�m�z�n Korkular� (�ev. K. �ipal) 1st. 1975, s. 91,92.
96. �Karanl�k (�at� kat�, bodrum), hayvanlar (k�pek, y�lan vb,) %
�Beden� sakatl�klar, % 95.
�Hayaletler, cinler, d�ar�dan eve zorla giren insanlar, % 91.
�Otoriter ki�iler, % 82.
�Korkulu d�ler, % 81.
�Yabanc�lar, k�t� insanlar, % 80.
�Anne ya da baba taraf�ndan terkedilmek, % 63.
�Su, deniz, nehir, % 41.
�G�k g�r�lt�s�, �im�ek, % 39.
Bu tesbitler ����nda, �ocukta korku uyand�ran objeler �� grupta toplanabilir.
1. �ocu�un yaln�z kalmas�.
2. Karanl�kta bulunmas�.
3. Kendisine �in� oldu�u bir kimsenin yerine ba�ka bir yabanc�y� g�rmesi/68)
�ocuklarda rastlan�lan korkular�n % 90'�n�n hatal� ve yanl� e�itimden kaynakland���
ger�e�i^69) bizi, korkunun en �nemli nedeninin bunlar oldu�u sonucuna
g�t�rmektedir. ��nk�, hakk�nda hi�bir fikre sahip olmad��� herhangi bir �eyi �ocuk
-telkin vas�tas�yla- sevebilir veya ondan korkabilir. Nitekim bunu do�rulay�c�
mahiyette olan �u hadiseyi zikretmek m�mk�nd�r.
Bir k�z �ocu�una, alt� ayl�kken oynamas� i�in zehirsiz bir y�lan verilmi�tir.
Bundan sonraki y�llarda da y�lanla birlikte olan ve onunla bir oyuncak gibi oynayan
�ocuk, yeti�kin bir k�z oldu�unda, b�t�n y�lanlara korkmadan yakla�abilen biri
haline gelmi�tir/70)
68. Zlliger, age, s. 12; Jers�ld, age, s. 381 yd.
69. Kanad, age, s. 79.
Bu bilgiler, �ocuklar�n Allah, cehennem vb. korkular�n�n olmad���n� g�stermekte ve
bizi, bu korkular�n genellikle yeti�kinlerin hatal� telkinlerinden kaynakland���
sonucuna ula�t�rmaktad�r.
70. N. Munn, Psikoloji, (�ev. N. Tendar) �st. 1975, s. 99.
D. Z�H�NSEL GEL���M
�ocuktaki zihn� geli�imi incelemeye ba�larken, zihnin ne oldu�una de�inmek yerinde
olacakt�r.
1. Zihin nedir?
Eski terbiye kitaplar�ndan birinde, "Zihin bir meleke-i um�miyyedir ki, nefs an�nla
kesb-i ma'rifet eder. Ma'rifet veya ma'l�m�t (ise) ruhun bir fiilidir, bir
vak�ad�r. denilmektedir. G�n�m�z e�itim s�zl�klerinde ise �e�itli tariflere
rastlanmaktad�r. Birka��n� s�ralayacak olursak;
"Zihin, bilincin irade ve heyecan kar�madan alg�lama ve d��nme k�sm�, anlay� ve
kavray�t�r."^
"Zihin, her t�rl� bilin�lilik ve zek� bi�imlerini anlatan genel bir terimdir."<73)
"Zihin, anlama, bilme ve unutmama kuvvetidir."^74)
Zihn� geli�imin hangi ya�ta ba�lad��� kesin s�n�rlarla belirlenemez.
71. Necmeddin S�d�k, �lm-i Terbiye-i Elf�l, 1st. 1333, s. 37.
72. Pars Tu�lac�, Okyanus, 1st. 1972, VI, 3093.
73. R. Alayl�o�lu-A. O�uzkan, Ansiklopedik E�itim S�zl���, 1st. 1976, s. 348.
ancak, bazen birinci ya��n sonunda, fakat �o�u kere ikinci ya��n ba�lar�nda
beliren y�r�me hareketleri, e�yay� birbirinden ay�rdetme ve dildeki geli�meye,
�ocu�un zihn� g��lerinin faaliyet ve inki��f� g�z�yle bak�labilir.*75) Bu inki��f
ba�lad��� andan itibaren geli�me ve olgunla�ma g�sterecektir. Bu s�re� i�inde ise,
zek�, taklit, hay�l ve dil gibi di�er zihn� g��ler ortaya ��kacakt�r.
Biyolojik geli�me gibi zihn� geli�me de �nceden bilinebilen bir s�ra takip etmekte,
do�u�tan mevcut olan baz� kabiliyetlerin ortaya ��kmas� ve bunlara yenilerinin
eklenmesiyle kendini g�stermektedir. S�zgelimi, do�u�tan konu�ma kabiliyetine sahip
olan bebek, ba�lang��ta birtak�m manas�z seslerden sonra, heceler ve kelimelerle
c�mleler kurabilmektedir.*76)
Zihn� geli�im i�inde s�ras�yla, zek� ve geli�iminden, dil geli�imi ve �ocuk
zihniyetinin temel yap�lar� olarak bilinen Egosantrizm ile Artifisializm'den
bahsedece�iz.
2. Zek� ve Geli�imi a. Zek� Nedir?
Zaman zaman zihinle ayn� manada kullan�lan zek� i�in kesin bir tarif vermenin zor
oldu�u hemen her psikoloji kitab�nda ifade edilmektedir/77) ��nk� zek�n�n ne oldu�u
hen�z yeterince bilinemedi�i gibi, nas�l �l��lece�i konusunda da ula��lan kesin
sonu� yoktur.
Tarifi zor olmas�na ra�men, bug�ne kadar zek� i�in �e�itli �eyler s�ylenmi�tir.
K�saca ifade etmek gerekirse, 74. Ferit Develio�lu, Osmanl�ca-T�rk�e L�gat, Ank.
1970, s. 1428.
75. Egemen, age, s. 103.
76. Samuk, agt, s. 2
77. Bk. Cavit Binba�o�lu, Geli�im Psikolojisi, Ank. 1975, s. 98. Ethem, Ba�aran,
E�itim Psikolojisi, Ank. 1982, s. 82.
"Zek�, zihnin ��renebilme, ��renilenden yararlanabilme yetene�idir."*78) Ayr�ca
zek�y�, canl�y� bilin�li davran�a y�nelten bir g�� olarak* kabul etmek te
m�mk�nd�r.*79)
b. Zek� Geli�imi
Zek� geli�imi �ocuklarda baz� farkl�l�klarla birlikte genellikle, 1,5 il� 2
ya�lar�ndan itibaren ba�lamaktad�r. Bu ya�tan �nce g�r�len zek�, zihnin bir
fonksiyonu olup, zihn� geli�im ise ancak 1,5-2 ya�lar�ndan sonra inki��f
edebilmektedir.*80)
Zek�n�n inki��fiyla ba�layan geli�me seyri, 4-6 ya�lar�nda h�zlanmakta ve bu durum
15-16 ya�lar�na kadar devam etmektedir. Zek�daki bu h�zl� geli�meyi 4-6 ya�lar�nda
belirgin bir �ekilde hissetmek m�mk�nd�r.*81) Denilebilir ki, insan zek�s�n�n
yar�s� d�rt ya��na geldi�inde, ��te ikisi de alt� ya��na geldi�inde te�ekk�l etmi�
durumdad�r.*82)
Kelime da�arc���ndaki art� ile ba�layan zek� geli�imi,*83) en basit ��renme
olaylar� ve al�kanl�klar ile bu geli�im seyrine devam eder.*84)
Yap�lan ara�t�rmalarda, zek�n�n her �ocukta ayn� h�zla geli�medi�i g�r�lm�t�r. Bu
farkl�l�k, ya� ilerledik�e daha da artmaktad�r. Bunda gerek fizik� geli�imin*85),
kal�t�m ve beslenmenin, gerekse �evre �artlannm rol� olmaktad�r.
78. G. Fi�ek-Z. S�kan, �ocu�unuz ve Siz, �st. 1983, s. 14. Bu tarif E�itim
S�zl�klerinde de yer almaktad�r. Bk. Alayl�o�lu-O�uzkan, age, s. 192.; Tu�lac�,
age, VI, 3086.; Zek�n�n psikolojik manalar� i�in bk. Selmin Evrim. Psikoloji
A��s�ndan Zek� Soru-nu.h�. 1978, s. 219.
79. Bk. Binba�o�lu, age, s. 98.; Ba�aran, age, s. 82.
80. Egemen, age, s. 103, 104
81. Herbert Sorcnson, E�itim Psikolojisi (�ev.G. Yazgan)Ist. 1975, s. 52.
82. ibrahim Canan, Hz. Peygamberin S�nnetinde Terbiye, 1st. 1982, s. 78.
83. A. Osman �zcan, Geli�im Psikolojisi Ders Notlar�. �n �EF, Malatya, ts. s. 5.
84. Sorenson, age, s. 52
85. Binba�o�lu, age, s. 103 vd.
"Zek�, zihnin ��renim durumunun yan�nda, e�itim d�zeyinin etkisi de
unutulmamal�d�r. B�t�n bu fakt�rler yan�nda zek�n�n �st�nl��� ya da gerili�inde en
b�y�k rol� kal�t�m�n oynad���n� da eklemeliyiz. <M)
�ki ya�lar�ndan ba�layarak �e�itli a�amalarla geli�en zek�, bu geli�imini yirmi
ya��ndan sonra da devam ettirmektedir. Ne var ki, ergenlik �a��ndan sonra g�r�len
zek� geli�imi, pratik ak�l y�r�tmekten �ok, m�cerred ak�l y�r�tme ve kelime ��renme
�eklinde olmaktad�r/87)
3. Dil Geli�imi
�ocuktaki zihn� geli�imin b�l�mlerinden biri olan dil geli�imi, �ocuk taraf�ndan
ilk kelimelerin telaffuz edilmesiyle ba�lar. Baz� ara�t�rmac�lar�n tesbitine g�re
ilk kelimeler 8-10. aylarda duyulmaktad�r. <88) Fakat anla��labilecek ilk kelime
belki de ancak 10. aydan sonrad�r/89)
Genellikle �ocuklar birinci ya��n sonunda konu�maya ba�lamaktad�rlar/90) Hem erken,
hem de d�zg�n konu�ma y�n�yle k�zlar erkeklerden ba�ar�l�d�r. (91)
Eski terbiye kitaplar�ndan birinde, �ocu�un dil geli�imi �� safhaya ayr�lm�t�r.
1. Te�ebb�s ve temrin (al�t�rma, exercise) devresi.
2. Kelime ve c�mle devresi.
3. C�mle devresi/92)
86. Jacquin, age, s. 101; Ayhan, age, s. 203; Yavuz age, s. 3,197.
87. Jers�ld, age, s. 568.
88. N. ibrahim �zg�r, �ocuk Psikolojisi, 1st. 1979, s. 113.
89. Cole-Morgan, age, s. 322.
90. Dalat, age, s. 51; Sorenson, age, s. 39.
91. �zg�r, age, s. 122; G�vsa, age, s. 155. Jers�ld, age, s. 497.
92. G�vsa, age, ay.
Bu eserde, yukar�daki safhalar�n hangi ya�larda oldu�una dair bilgiye
rastlayamad�k, ancak Piagefnin bu konudaki g�r�leriyle konuyu b�t�nle�tirebiliriz.
�� ya��ndan �nce �ocuk, bizzat kendi kendine konu�may� sever. Piaget buna "Monolog
d�nemi" (kendi kendine konu�ma) ad�n� vermektedir. Bu ilk a�amadan sonra �ocukta,
bildi�imiz "Kollektif monolog" g�zlenebilir. �ocuk belirli bir ki�iye bakmadan,
"Bak! veya dikkat!" diyerek konu�ur. 5-6 ya�lar�ndan itibaren ise, yava� yava�
sosyalle�mi� dile ge�i� var-
Bir ba�ka psikolog ise, �ocuktaki dil geli�imini iki d�neme ay�rarak
incelemektedir/94)
1. Pasif d�nem (1-2. ya� aras�ndaki d�nem).
2. Aktif d�nem (2-3. ya� aras�ndaki d�nem).
Buna g�re; pasif d�nem denilen devrede, �ocuk konu�ulanlar� sadece dinler, anlamaya
�al��r ve ancak anlad�ktan sonra konu�ma �abalar� g�sterir. Bu devrede dikkat
edilmesi gereken �ey, �ocu�a sevgiyle yakla�arak, do�ru ve yeterli bir �ekilde
konu�makt�r. Aktif d�nemin ba�lamas�yla, �ocuk e�yaya ad verme iktidar�n� kazanarak
tek kelimelik c�mlelerden, �ok kelimeli c�mlelere ge�meye muvaffak olacakt�r.
Konu�mas� giderek �nem kazanacak ve �ocuk bu d�nemde uydurma kelimelerden de
vazge�ecektir/95) Dilin iyi konu�uldu�u bir �evrede, �� ya��ndaki bir �ocu�un
ortalama olarak 1000 kadar kelimeyi anlaml� olarak kulland��� tesbit edilmi�tir/96)
"Dil geli�imi a��s�ndan 3. ve 4. ya�lar �zellikle �nemli y�llard�r; ��nk�
s�zc�kleri do�ru olarak seslendirememe, kekemelik gibi konu�ma bozukluklar� bu
ya�larda ba�lar. Bu d�nemde �ocu�a ya��n�n d�zeyinde iyi modeller vermek �ok
�nemlidir." <97)
93. �zcan, Geli�im Psikolojisi ders notlar�, s. 20-22.
94. Dodson, age, s. 72.
95. G�vsa, age, s. 154; Dalat, age, s. 52 vd.
96. �zcan, Geli�im Psikolojisi ders notlar�, s. 12.
97. Yavuzer, age, s. 136.
Aile �evresinde �ocu�un konu�mas�n�n desteklenmesi, ailenin sosyo-ekonomik
durumunun iyi, k�lt�r seviyesinin y�ksek olmas� �ocu�un dil geli�imini
h�zland�rmakta; bunun aksi durumlar ise geli�imi yava�latmaktad�r. Ayr�ca anne
sevgisi ve bak�m�n�n da dil geli�imine �nemli katk�s� olmaktad�r. Yeti�tirme
yurtlar�ndaki �ocuklar�n dil geli�iminim, anne babas� taraf�ndan b�y�t�lm�
�ocuklar�n dil geli�iminden daha a�a�� oldu�u tesbit edilmi�tir. *98)
Dilin konumuz a��s�ndan �nemine gelince: Bilindi�i �zere dil, zihn� bir
ileti�imdir. Bir ki�iden di�erine aktar�lacak konular� ihtiva etmektedir. Ailenin
dili �ocuk i�in konu�ulan dil olmakta ve buradaki manev� hayat dile yans�maktad�r.
Yine ailede kullan�lan dil, o ailenin d�nya g�r��n� de yans�tmaktad�r. Manev�
hayat�n a��rl�k noktas� dil �zerinde toplanmakta ve �ocuk bu manev� atmosfer i�inde
geli�ip olgunla�maktad�r/")
Konuyla ilgili bir �yette, "Allah sizi annelerinizin karn�ndan hi�bir �ey bilmeyen
kimseler olarak ��karm�t�r."(10�) buyurularak, her �e�it k�lt�rel kazanc�n konu�ma
devresinden itibaren kazan�ld���na i�aret edilmi�tir. E�itim a��s�ndan da, �ocuk
i�in en �nemli devre onun konu�maya ba�lad��� devredir. ��nk� �ocuk art�k
s�ylenenleri anl�yor, d��ncelerini anlatabiliyor, k�sacas� muhatap olabiliyor
demektir. Bu durum ise -k�lt�r ve e�itim konusu k�lmas� y�n�yle- �ocu�u, di�er
canl�lardan ay�ran bir �zelliktir/101)
Hz. Peygamberin (s.a.v.) f�trat ile ilgili hadisinin/102) M�sned'deki varyant�nda
da konuyla ilgili ifadelere rastlanmaktad�r. "Do�an her �ocuk f�trat �zere
yarat�lm�t�r. Konu�maya ^ba�lay�ncaya kadar bu hal �zere devam eder.
98. Ba�aran, age, s. 97.
99. �zcan, E�ilim Psikolojisi Ders Notlar�, U�EF, Bursa, ts., s. 21.
100. Nahl. 16/78.
101. Canan, age, s. 100.
102. M�slim, Kader, 23.
Bundan sonra ebeveyni onu Yahudi veya Hristiyanla�t�r�r"*103) denilmekte ve
do�u�tan getirilen f�trat h�linin konu�ma devresine kadar devam etti�ine dikkat
�ekilmektedir.
�evrenin �ocuk �zerindeki etkisi ve �ocu�un taklide gayet elveri�li oldu�u*104),
bug�n art�k bilinen bir ger�ektir. Hz. Peygamber'in de �ocuktaki bu �zellikleri g�z
�n�nde tuttu�u g�r�lmektedir. O, konu�ma �a��na gelmi� �ocuklara �zel bir ilgi
g�sterirdi. �bn �uayb (r.a.) ��yle rivayet etmektedir: "Abdulmuttalib o�ullar�ndan
bir �ocuk konu�maya ba�lay�nca, Hz. Peygamber ona,'De ki, hi�bir evlat edinmeyen ve
m�lk�nde hi�bir orta�� olmayan Allah'a hamdolsun.'*105) mealindeki ayeti, yedi defa
okutarak ��retirdi �(106) yine Hz. Peygamber'in, "�ocuklar�n�za ilk ��retece�iniz
kelime 'L�il�he illallah' olsun."*107) buyurarak, �ocuk konu�maya ba�lad��� andan
itibaren ona �sl�m'�n �z� olan Kelime-i Tevh�d'in ��retilmesini tavsiye etti�i
g�r�lmektedir.
4. �ocuk Zihniyetinin Temel Yap�lar� a. Egosantrizm
Egosantrizm, "�ocu�un �evresini ke�fetti�i, bu �evrenin kendisi i�in yarat�ld���
inanc�n� ta��d��� ve ba�ka kimselere ald�r� etmedi�i bir d�nemdir."*108) �ocu�un
kendisi ile kendi d��nda olanlardan ay�ramad��� bu d�nem*109), genellikle 2-6
ya�lar�n� kapsamaktad�r/110)
103.M�sned, IV, 24.
104. Jacquin, age, s. 23.
105. �sr�, 17/111.
106. Abdurrezz�k San'ln�, Musannef, Beyrut, 1970, IV, 334.
107. San'�n�, age, IV, 334,6. no'lu dipnot.
108. A�ayho�lu-O�uzkan, age, s. 27.
109. Mithat En�, Ruhbilim Terimleri S�zl���, Ank. 1974, s. 30.
110. Refia Semin, Karakter Formasyonu, 1st 1968, s. 17; A. O�uzkan E�itim Terimleri
S�zl���, Ank. 1974, s. 25.
Egosantrizm d�nemindeki �ocuk, d�nyay� yaln�z kendi bak�m�ndan g�rmektedir. Ona
g�re, �evresindeki ki�iler ve etraf�ndaki e�yalar kendisi gibi d��n�rler ve
hissederler. Bundan dolay� inan�lar� da g�nl�k tasavvur ve idraklerinden ayr�
de�ildir/111)
�ocuktaki egosantrik d��nceler zaman zaman �e�itli �ekillerde tezah�r eder; �ocuk
konu�malar�nda hep kendisinden bahseder, oyuncaklar�yla ba�kalar�n�n oynamas�na
izin vermez. Anne babas�n�n yaln�z kendisiyle ilgilenmesini ister ve bu y�zden,
yeni do�an karde�ini k�skan�r, onu istemez.
�ocuk egosantrizminin �e�itli tezah�r �ekillerinden biri de, "Finalizm
(Gayecilik)"dir. �ocuktaki finalizme g�re her�ey insan�n i�ine yaramak i�in
yarat�lm�t�r ve her�eyin hayatta bir g�revi vard�r/112) �ocu�un bu t�r bir d��nceye
sahip olmas�nda yeti�kinlerin rol� k���msenemez. ��nk�, g�z�n� a�t��� andan
itibaren b�t�n ihtiya�lar� b�y�kleri taraf�ndan kar��lanan �ocuk, d�nyadaki
her�eyin kendisine hizmet i�in yarat�lm� oldu�una inanmakla pek hatal� say�lmaz.
Son �ocukluk y�llar�na kadar devam eden bu d��ncenin tesiriyle, �ocuk her �ey
hakk�nda pratik bir �ekilde ak�l y�r�tmektedir. Mesel�, "G�ne� bizi ayd�nlatmak
i�in yarat�lm�t�r."; "nehir, �zerinde kay�kla gezmek i�in akmaktad�r.''^113)
�nsana yarat�l�tan bu t�r duygular�n verilmi� olmas� dikkat �ekicidir. Acaba
insan�n, kendisine �e�itli nimetler sunan yarat�c�s�n� aramas� m� istenmi�tir?
Yoksa, her �eyin oldu�u gibi, bu d�nyaya g�nderili�in de bir gayesi oldu�u
d��ncesine, bir y�nlendirme mi vard�r? Kur'�n-� Ker�m'de insano�lunun egosantrik
duygular�na hitab eden pek �ok �yetin varl��� da dikkat �ekicidir.
111. Pazarl�, Din Psikolojisi, s. 24; A. Vergote, �ocukta Din. (�ev. E. F�rat)
A��FD. XXH.323.
112. Jacquin, age, s. 79
113. Jacquin, age, s. 45.
Allah Te�l�, "Ademo�lunu �erefli k�larak, onlar�n karada ve denizde gezmelerini
sa�lad���n�, temiz nimetlerle onlar� r�z�kland�rd���n�"*114) bildirirken; ba�ka
bir�ok �yette ise, "�nsan i�in yery�z�nde ve g�ky�z�nde olan her�eyi; G�ne�'i,
Ay'�, y�ld�zlar�, denizi, geceyi, g�nd�z�, nehirleri... m�sahhar (faydalan�labilir)
k�ld���ndan(115) bahsetmektedir.
b. Animizm
Animizm i�in e�itim ve psikoloji s�zl�kleri, "�ocu�un �evresindeki e�yalar� canl�
sayd��� d�nemdir.'^116> diye s�z ederler. Zihn� inki��f�n ba�lamas�yla, animizm
d�nemi de ba�lam� demektir.
Animizm d�nemindeki �ocuk, etraf�ndaki varl�klara; g�ne�e, suya, evlere hatta �ak�l
ta�lar�na bile hi� fark g�zetmeden canl� ve �uurlu varl�klar g�z�yle bakar. (117>
�evresindeki varl�klar� canl� veya cans�z olarak ay�ramad��� i�in oyuncaklar�yla
konu�ur, bebeklerine isimler takar, odadaki veya bah�edeki her�eyi kendi iste�ine
g�re birer �ah�s olarak tahayy�l eder; bazen de ba��n� �arpt��� masay�, "pis masa!"
diyerek tekmeler/118)
"Be� ya��ndaki k�z �ocu�u �emberini �evirirken birden durur ve annesine ��yle der:
'San�yorum bu �ember canl�; ��nk� nereye istersem oraya gidiyor!' �ki ya��ndaki bir
�ocuk ise, parmaklar�n� g�ne�e do�ru tuttuktan sonra, k�rm�z� renkte g�rd���
parmaklar� i�in, 'G�ne� parmaklar�m� kanat�yor!' demi�tir. Bir ba�ka o�lan �ocu�u
da ya�murlu bir g�nde, garajdaki otomobili, 'Ya�mur ya�d��� i�in garajda uyuyor"
diye d��n�r."(119)
114. Isr�, 17/70.
115. Ra'd, 13/2; �brahim, 14/32, 33; Nahl, 16/12,13,14; Hacc, 22/65.
116. Tu�lac�, age, I, 103; T�rk�e S�zl�k. T. D. K. Ank. 1983,1, 57; Alayl�o�lu-
O�uz-kan, age, s. 42; En�, age, s. 43.
117. Jacquin, age, s. 78.
118. G�vsa, age, s. 98; Y�riiko�lu, age, s. 10.
119. Alt�nk�pr�, age, s. 16, 18.
Yukar�daki ifadeler �ocuk animizminin bilinen �rnekleridir. �� ya��ndaki bir k�z
�ocu�u, "Evler ni�in y�r�m�yor"^120) diye rahatl�kla sorabilir; ��nk� ona g�re ev,
kendisini bar�nd�ran canl� bir varl�kt�r. ?
Ara�t�rmalara g�re �ocuklar bir su�un k�t� bir tesad�ften do�an bir olayla
cezaland�r�lm� oldu�una inanmaktad�r. Mesel� k�pr�, alt�ndan ka�makta olan bir
h�rs�z�n �st�ne ��ker. �ocuklara g�re bu inan�, orada kendili�inden var olan
adaletin tezah�r�d�r. Pia-ge buna �ocu�un animizmi g�z�yle bakmaktad�r/121)
Jacquin'e g�re, egosantrizmin, animizmle a�a�� yukar� ayn� zamanda g�r�nen bir
ba�ka sonucu da Artifisializm'dir. Buna g�re �ocuk, her varl��a bir sanat eseri
olarak yap�lm� g�z�yle bakmaktad�r. Ona g�re, �rmaklar�n yata��n� kazan, g�ne�i
ileri do�ru iten, r�zg�r� estiren �ok b�y�k bir insand�r. <122)
Piaget ise artifisializmi, "Tabiat�n bir insan taraf�ndan yap�ld���n� veya insan
tekni�ine benzer yolla kendi kendini meydana getirdi�ini d��nmek" �eklinde
anlamaktad�r.
Piaget'nin anlat�m�yla, Bovet'nin bir eserinden konuyla ilgili ifadeleri aynen
aktar�yoruz.
"�ocu�un kendine vergi bir �ok fikirleri vard�. Yery�z�n�n d�z, g�ne�in de ate�ten
bir top oldu�unu zannediyordu. �lk olarak bir�ok g�ne�in var oldu�unu, her g�n
bunlardan bir tanesinin do�du�unu d��n�yor, nas�l do�up batt�klar�n� anl�yam�yordu.
Bir ak�am tesad�fen �ocuklar�n iple ba�l� ya�lanm� ve ate�lenmi� yumaklar� havaya
at�p �ektiklerini g�rd�. Yine akl�na g�ne� geldi; g�ne�in de ayn� �ekilde havaya
at�l�p �ekildi�ini d��nd�. Fakat hangi kuvvet yap�yordu bu i�i? B�y�k, kuvvetli bir
adam�n San-Fransisko'yu �evreleyen tepelerin arkas�nda gizlendi�ini farzetti.
120. Dalat, age, s. 92
121. Vergole, agm, XXII, 324
122. Jacquin, age, s. 78.
G�ne� bu adam�n oyunca�� idi; adam her sabah onu g�klere f�rlat�p ak�amlar�
�ekmekten ho�lan�yordu."^^
Piaget, bundan sonraki ifadelerinde, �ocu�un g�kte b�y�k ve kuvvetli bir adam
olarak tasavvur etti�i varl���, sonradan Tanr� olarak kabul etti�ini
belirtmektedir. Ayn� �ekilde Jacquin, �ocu�un i�inde ya�ad��� �evre, onun zihnine
�ok g��l� bir Allah fikrini yerle�tirmese bile �ocuk, bu artifisialist d��ncesiyle
her �eyin bir yarat�c�s� ve y�neticisi oldu�unun fark�na varaca��n� ifade
etmektedir/124)
123. Bovet,age,s. 72.
124. Jacquin, age, s. 78.
"Yery�z�nde bildi�im en �st�n ki�iyi, Allah'�n huzurunda, ifade edilmez bir hu�u
i�inde, sayg�yla ba��n� e�mi� olarak g�rd�m. Maneviyat�m�z, benli�imizin en i�ten
mertebesine �zellikle �ocuklukta eri�ir."
Cariyle
II. B�L�M
�OCUKTA D�N DUYGUSU VE ALLAH TASAVVURU
A. �OCUKTA D�N� DUYGUNUN VARLI�I
Konuyu incelemeye ba�larken, duygu ve din� duygunun ^ ne oldu�u gibi psikolojik
tahlillere girmeden, do�rudan do�ruya �ocuktaki din� duygunun varl���ndan
bahsedece�imizi belirtmeliyiz.
"Din duygusu, k�kleri ve kaynaklar� itibariyle insan f�trat�na ba�l� der�n� bir
heyecan ve duygudur."^ Dolay�s�yla bu duygunun insan yavrusu olan �ocukta da
bulunmas� gayet tabi�dir. �ocukta kendili�inden gelen din� bir hissin bulundu�u ^
ve �ocu�un kal�t�m bak�m�ndan din� (religious) say�ld��� bug�n psikolojik bir
ger�ektir.(3)
Son zamanlarda yap�lan din psikolojisi ara�t�rmalar� da, �ocu�un ruhen dine yabanc�
olmad���n�, bilakis onun da kendine g�re bir din� inanc�n�n oldu�unu ispatlam�t�r.
Ayn� �ekilde, pedagojik tecr�beler de �ocukta b�y�k bir din� potansiyelin varl���n�
ortaya koymu�tur.(4)
(1) Bu konuda geni� bilgi i�in bk. Kerim Yavuz, �ocukta Din� Duygu ve D��ncenin
Geli�mesi, Ank. 1983, s. 27-34.
1. Mustafa �cal, Din K�lt�r� ve Ahl�k Bilgisi �zel ��retim Y�ntemleri, ders
notlar�,
U��F, 1985-86, Bursa, s. 63.
2. Hayrani Alt�nta�, Ailede Din E�itimi (tebli�) T.I. DES. Ank, 1981, s. 269.
3. N. �brahim �zg�r, �ocuk Psikolojisi, 1st, 1979, s. 217.
�ocukta din ve inan� duygusunu �e�itli y�nlerden ele alaca��z. �nce memleketimizde
yap�lan ara�t�rma sonu�lar�n� ortaya koyacak, sonra bat�l� psikologlar�n g�r�lerine
yer verece�iz. Ayr�ca bu duygunun Kur'�n ve Hadis'te ne �ekilde yer ald���na
de�inerek, �sl�m bilginleri ve filozoflar�n�n bu konudaki g�r�lerini tahlil
edece�iz.
1. Memleketimizde Yap�lan Ara�t�rmalara G�re
Bilindi�i gibi, Din E�itim ve Din Psikolojisi, memleketimizde hen�z kurulan ilim
dallar�ndand�r. Bu durum, ad� ge�en ilim dallar�ndaki ara�t�rmalara da tesir
etmektedir. Nitekim �ocuktaki din� geli�imi ele alan psikolojik ara�t�rmalar�n yok
denecek kadar az oldu�u s�ylenebilir. Ancak Prof. Dr. Yavuz'un bu konuda
ger�ekle�tirmi� oldu�u ara�t�rmadan bahsetmek ve ortaya konulacak g�r�lerin de bu
kayna�a dayand�r�laca��n� belirtmek yerinde olur.
�e�itli ilkokullarda, 7-12 ya� grubundaki �ocuklara uygulanan anketler sonucunda
Yavuz, �u sonu�lara varmaktad�r: "�ocuklar�n Allah inanc� ile kar��la�mas� �ok
k���k ya�larda ba�lamaktad�r. �ocu�un din� inan�larla kar��la�mas�, kendisine
olduk�a duygusal bir zenginlik kazand�rmaktad�r. Bu onun Allah ve din ile ilgili
hususlar� ��renmek i�in g�sterdi�i �zel ilgiden daha iyi anla��labilir."(5) Yap�lan
anketler sonucunda, �ocu�un dine kar�� canl� bir ilgi duydu�u, merakla ba�ta
Allah'� ��renmek ve anlamak istedi�i, k���k ya�lardan itibaren dua, namaz gibi din�
pratiklere kar�� istek duyarak, bir yandan bunlar� denemeye �al��rken, �te yandan
din� konulara kar�� sonsuz bir ��renme �zlemi i�inde bulundu�u ��renilmi�tir.(6)
4. A. Vergote, �ocukta Din (�ev. E. F�rat) A��FD. XXII. 315.
5. Yavuz, age, s. 41.
6. Yavuz, age, s. 248.
Yine ayn� ara�t�rmada, �ocuklar�n en �ok Allah'� merak ettikleri ve b�t�n ilkokul
d�nemi boyunca zihn� ve ruh� g��leri �er�evesinde O'nu d��nd�kleri ve anlamaya
�al�t�klar� ortaya ��km�t�r. Onlar ba�ta Allah'�n z�t�, fiilleri, yaratmas� ve
yaratt��� varl�klar ile ilgilenmektedirler. Yavuz'a g�re �ocuklar O'nu ak�llanyla
kavramakta g��l�k �ekmelerine ra�men, neticede neredeyse il�hiyat�� d��n�rlerin
benimsedi�i gibi, "varl���nda kesinlikle ��phe bulunmayan" Allah Te�l�'n�n var
oldu�unda karar k�lmaktad�rlar.^ �ocuklar�n bu �ekilde bir inanca sahip olmalar�nda
bir�ok fakt�r�n etkisi vard�r. Bunlar, f�trat, kolay inan�rl�k, din� haz�rl�k ve
uyumdur. Yeri geldik�e her birisine de�inece�imizi belirterek; Yavuz'un bu konudaki
di�er g�r�lerini �u �ekilde �zetleyebiliriz:
�ocuklar Allah'� inanmak i�in ilgi, e�ilim, aray� ve �zlemlerini daha k���k
ya�lardan beri d�ar�ya yans�tmaktad�r. Onlar Allah'a inan�rken, itiraz etmeden,
ku�kulanmadan, nedenini ara�t�rmadan inanmaktad�rlar. Ancak �uras� ifade
edilmelidir ki, �ocuk dininin karakteristik �zelliklerinden birisi de din�
geli�menin hen�z tam �ekillenmemi� ve belli prensiplere ula�mam� olmas�d�r. Buna
ra�men �ocu�un inanc�n�n tabi� oldu�u da g�zden ka��r�lmamal�d�r.(8)
2. Bat�l� Psikologlara G�re
Bat�da yap�lan ara�t�rmalarda, Rousseau'nun, "�ocu�un dine kar�� yabanc� oldu�u,
ona din� bilgiler ��retilmesinin yanl� olaca�� ve ancak 12-13 ya�lar�ndan sonra,
�ocuk istedi�i zaman ona dinden bahsetmek gerekti�i" g�r��n�n(9) tesirlerini g�rmek
m�mk�nd�r. Nitekim y�llarca �ocuk psikolojisiyle ilgili �al�malarda dinden ya hi�
bahsedilmemi� ya da pek az s�z edilmi�tir. Ancak
7. Yavuz, age, s. 249.
8. Yavuz, age, s. 41.
9. Rousseau, age, s. 223-224.
son zamanlarda baz� bat�l� psikologlar, tarafs�z ve �nyarg�dan uzak bir �ekilde
yapt�klar� ara�t�rmalar sonucunda dinin, �ocu�un ruhuna seslendi�i ve onun ruh�
yap�s�na uygun d�ece�i g�r��nde birle�mi�lerdir/10*
C. G. Jung, insanda tabi� olarak bir din� faaliyetin var oldu�una inanmakta ve
"�nsan�n ruh sa�l��� ve kararl�l���, i�g�d�lerinin oldu�u kadar bu do�al dinsel
i�levinin de (tabi� din� faaliyet) uygun bir bi�imde ifade edilmesine ba�l�d�r."
demektedir.(11)
Remplein de, �ocu�un ruhuna din� e�ilim ve duygular�n yerle�tirildi�i ve b�y�k bir
ihtimalle her �ocu�un Tanr�ya inanmak i�in haz�r bir durumda oldu�u kanaatindedir.
Ayr�ca O, "Her�ey-den b�y�k ve her �eyi yarat�p istedi�i gibi idare eden bir Tanr�
d��ncesi �ocu�un ruh� ve manev� geli�mesine tamamen uygundur" demekte ve bu g�r��n�
�u ifadelerle daha belirgin bir �ekilde vurgulamaktad�r. "Din� inanc�n tohumlar�
hi� ��phesiz insan�n ruhunda ve benli�inde bulunmaktad�r. Nas�l insanl�k daha ilkel
basamakta iken din� tasavvur ve duygulara sahip idiyse, o zamandan bu zamana kadar
�ocu�un ruh� ve manev� geli�mesi, nesillerden nesillere s�r�p gelen bir geli�menin
devam�d�r."(
Gemelli ise �ocuktaki din� duyguyu insiy�k� bir temay�l olarak g�rmekte ve d�rt
ya��ndan k���klerde bile, ��renme ve taklitten ayr� bir din� tutumun varl���na
inanmaktad�r. O, "H�rmet etme ve ba� e�me tutumlar�, �evre tesiriyle dahi
a��klansa, bu insiy�k� temay�l�n bir sonucudur." demektedir/13*
�te yandan A. Vergote de �ocukta b�y�k bir din� potansiyelin var oldu�una
inanmaktad�r/14*
10. Yavuz, age, s. 39.
11. Friada Frodham, Jung Psikolojisinin Anahatlar�, (�ev. A. Yal��ner) 1st 1983, s.
94.
12. Hans Remplein, Die Seelische Entwicklung..., s. 254.
13. �zbaydar, Din ve Tanr� �nanc�..., s. 12.
14. Vergote, age, XXH. 315.
Bat�l� psikologlar�n, "do�al dinsel i�lev; din� e�ilim ve duygu; din� inan�
tohumlar�; insiyaki temay�l; din� potansiyel" ad�n� verdikleri kavramlar�, �sl�m
inanc�ndaki f�trat prensibiyle a��klamak m�mk�nd�r.
Bu d��ncede olan di�er bat�l� psikologlar�n ortak g�r�lerine g�re, �ocu�un din�
inanc�nda i�ten gelen tabi�, i�g�d�sel ve duygusal ba�lanma temay�l� rol
oynamaktad�r. Onlar, din� duygunun insiy�k� bir temay�l oldu�unu s�ylerken; ayn�
zamanda ferd� ya�ay��n temelinde de din� istidad�n varl���n� kabul
etmektedirler/15*
3. Kur'�n ve Hadislere G�re
. Din duygusu, Kur'an ve Hadis'de ��yle ifade edilmektedir:
Kur'�n'da "Y�z�n� do�ru bir din olan �sl�m'a, insanlar�n f�trat�na uygun olan dine
�evir."(16) buyurularak, insan�n dini kabullenmeye yetenekli bir tarzda
yarat�ld���na i�aret edilmi�tir. Yine Kur'�n'da, Hz. �brahim'in (a.s.) i�ten gelen
bir kuvvetin tesirinde kalarak hakiki olan il�h� kudreti aramaya �al�t���ndan,
d��nce ve muhakemelerden sonra, g�kleri, yeri yaratan, sonra da onlar� emri alt�na
alan tek varl�k olan Allah'� nas�l buldu�undan bahsedilir/17* Hz. �brahim'i buna
sevkeden, yarat�l��ndaki din duygusundan ba�ka bir�ey de�ildir. ��nk� "Allah, insan
f�trat�na kendisini ara�t�r�p ibadet etme temay�l� ihsan etmi�tir."(18* Di�er bir
ayette de bu hususa dikkat �ekilerek ��yle buyurulmu�tur: "Rabbin, insano�lunun
sulb�nden soyunu al�p devam ettirmi�, onlara, 'Ben sizin Rabbiniz de�il miyim?'
demi� ve buna kendilerini �ahit tutmu�tu. Onlar da, 'evet �ahidiz' demi�lerdi."(19*
15. Bk. Yavuz, age, s. 39.
16. R�m, 30/45.
17. Bk. En'�m, 6/75-80.
18. M. Kutub, Kur'�n Ara�t�rmalar�, 1,31.
19. A'raf, 7/172.
Elmal�l� Hamdi Yaz�r, yukar�da ilk olarak ele al�nan ayetin (R�m 30/45) tefsirinde,
"�nsan�n, insan ruh ve zek�s�n�n asl�, f�trat�, hakk� tan�mak ve hak yaradan�ndan
ba�kas�na kul olmamak i�indir." demektedir. O, "Her ferdin ruhuna bir hak duygusu
ve Allah'� bilme g�c� yerle�tirmi�tir."(20) derken, insan ruhunun as�l f�trat�
Allah'� tan�mak ve Ona ba�lan�p teslim olmakt�r, demek istemektedir. Yaz�r'a g�re
ruh insana Allah'� duymas�, O'na uymas�, kendini ve Allah'� tan�mas� ve itaat
etmesi i�in verilmi�tir.(21) Ayr�ca Yaz�r, bu duygunun tesiriyle ba�lar� s�k�t���
zaman en az�l� k�firlerin bile derinden derine, Yaradana kar�� bir iltica hissi
duyduklar�n� da eklemektedir.(22)
Burada, Hz. Peygamber'in, f�trat'� konu alan hadislerinden de s�z etmeliyiz/** Bu
hadislerin ortak manas�n� ele ald���m�zda, �u ifadeleri buluruz: "Her �ocu�u,
annesi f�trat �zere d�nyaya getirir. Onun bu h�li, konu�ma �a��na kadar devam eder.
Sonra ebeveyni onu, h�ristiyan, yah�di, mec�s� (ate�perest) veya m�rik yapar. E�er
anne babas� m�sl�man iseler, �ocuk da m�sl�man olur." Bu ifadeler ayn� zamanda,
inanc�n te�ekk�l�nde rol oynayan i� ve d� (irs� ve �evre) fakt�rleri de a��k bir
�ekilde ortaya koymaktad�r. Hadislerde ge�en "f�trat" kelimesi l�gatte, "Allah'�n,
mahl�k�t�, kendisini bilip tan�yacak ve idrak edecek bir h�l �zere yaratmas�"(22)
anlam�na gelmektedir.
20. M. Hamdi Yaz�r, Hak Dini Kur"�n Dili, 1st. 1978, VI, 3824; Ayr�ca bk.
Ta�k�priz�de, Mevz��t�1 l-Ul�m, H. 592.
21. Kr�. Yaz�r, age, VI, 3822.
22. Yaz�r, age, VI, 3822. Bu konuda Kur'�n'daki �yetlerden biri ��yledir: "sizi
karada ve denizde y�r�ten Allah't�r. Bulundu�unuz gemi, i�indekileri g�zel bir
r�zg�rla g�t�r�rken yolcular ne�elenirler, bir f�rt�na ��k�p, onlar� her taraftan
dalgalar�n sard��� ve �epe�evre ku�at�ld�klar�n� sand�klar� anda ise, Allah'�n
dinine sar�larak, 'Bizi bu tehlikeden kurtar�rsan and olsun ki ��kredenler oluruz*
diye O'na yalvar�rlar." Y�nus, 10/22.
(*). Hadis kaynaklar�ndan tesbit edebildi�imiz kadar�yla, onbir (11) de�i�ik
varyant� olan f�trat hadiseleri i�in bk. Buhari, Cen�iz, 79; M�slim, Kader, 23,25;
�m�n, 264; M�sned. H. 233; m, 435; IV. 24; V. 9.
Ancak burada �nemli olan nokta �udur ki, insanlardaki Allah inanc� biyolojik olarak
f�tr� (yarat�l�tan gelen) de�ildir. E�er b�yle olsayd�, hi�bir ateist (dinsiz)in
dinsiz olmamas� gerekirdi/23*
Sonu� olarak f�trat, insan�n do�u�tan, tabii olarak Allah'a inanmaya yetenekli ve
din� inanc� kabul etmeye elveri�li bir yarat�l�ta oldu�u anlam�na gelmektedir. Zira
�ocuk, iyili�e ve k�t�l��e elveri�li oldu�u gibi, do�ruya ve yanl�a inanmaya da
yetenekli bir yarat�l�a sahiptir/ 4* �ocuk ruhen zihn� ve manev� de�i�melere
22a. �bn Manz�r, Us�n�'l-Arab, Beyrut, ts., V, 56.
23. Yavuz, age, s. 108; F�trat hakk�nda �u bilgileri vermeyi faydal� buluyoruz.
Malik B. Bedri, f�trat hakk�nda �unlar� s�yler: "F�trat, insan� �ocuklu�unun ilk
y�llar�ndan itibaren, Allah�n birli�ini tan�maya ve iyilik yapmaya veya e�er
ahl�ks�z ya da ateist (dinsiz) bir ana-baba taraf�ndan yeti�tirilmi�se, onu k�t�
yola sevkedebilen din� ve ahl�k� bir i�g�d�d�r, "(bk. M�lik B. Bedr�, M�sl�man
Psikologlar�n ��kmaz�, (�ev. H. �encan) 1st, 1984. s. 60) Bu g�r�� destekler
mahiyette olan �u ifadeyi de zikredebiliriz: "F�trat, �ocu�un ana karn�nda, iyili�e
ve k�t�l��e (hakka veya b�t�la) meyilli bir �ekilde yarat�lmas�d�r." (�bn Manz�r,
age, V. 56.) Bu konuda Cevdet S�id'in s�yledikleri ise ger�ekten dikkate de�erdir.
O, "F�trat �zere do�mak demek, M�sl�man olarak do�man demek de�ildir. �ocuk,
'bilisti'dat M�sl�man olarak do�mu�tur. Bunu 'bilfiil' M�sl�manl��a d�n�t�rmesi
ancak nefsi ar�nd�rma ameliyesi ile olur. ��nk� �ocuk etraf� yal�t�lm� bir bi�imde
b�rak�l�rsa 'bilfiil' M�sl�man olamaz. Onu M�sl�man k�lan �ey yine de �evresinin,
ana-babas�n�n ya da onlar�n yerine ge�ebilecek fakt�rlerin etkisidir." (Bk. Cevdet
S�id, Bireysel ve Toplumsal De�i�menin Yasalar�, (�ev, I. Kutluer) 1st. 1986, s.
54) derken, �deta Hz. Peygamber'in, "Her �ocu�u annesi f�trat �zere d�nyaya
getirir. Sonradan ebeveyni onu Yah�d�, H�ristiyan ve Mecus� yapar. E�er ana-babas�
M�sl�man iseler �ocuk da M�sl�man olur." (M�slim, Kader, 25.) hadisine at�fta
bulunmaktad�r. �u ifadeleri de zikretmekte fayda vard�r. "F�trat�, bir suyun ak��na
benzetebiliriz. Nas�l ki bu su, mecras�nda akmas�na m�d�hele edilmedi�i takdirde,
kolayl�kla hedefine do�ru ak�p giderse; f�tratta m�dahale edilmedi�i ve �evre
tesiriyle ba�ka bir dine y�neltilmedi�i zaman ki�i de hak dine y�nelecektir.
Nitekim, �ocu�un samimiyetini, do�rulu�unu, hilesiz ve saf bir davran� i�inde
bulundu�unu, pek �ok kereler m�ahede etmi�izdir. Ama, sonradan yak�nlar�n�n telkin
ve tesir etmesiyle yalan s�ylemeyi, hilek�rl���, m�raili�i ��renerek f�trat�
bozulmaktad�r." (bk. H�bil �ent�rk, "Din Duygusu, Din �uuru ve �ahsiyet geli�mesi"
MEGSB., Din ��retimi Dergisi, Ank. 1987. sy. 10. s. 39.
24. Bk. Beyza Bilgin, E�itimin imk�n� ve S�n�rlar� �zerine, A��F, isl�m ilimleri
Enst. Dergisi, IV, 211; Ayr�ca bk. Ayhan, E�itime Giri�, s. 15 vd.: M. Faruk,
Bayraktar �sl�m E�iliminde ��retmen-�grenci M�nasebetleri, 1st 1984, s. 19-24.
Bu, iyiden k�t�ye do�ru geli�ebilece�i gibi, k�t�den iyiye ve hayra do�ru da
geli�ebilir.(25) �te burada, �evrenin �ocuk �zerindeki m�sbet veya menfi tesiri s�z
konusudur. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.), f�trat ile ilgili hadislerinin hepsinde
".... sonra ana babas� onu h�ristiyan, yah�di, mec�si veya m�rik yapar, e�er ana
baba m�sl�man ise �ocuk ta m�sl�man olur." buyurarak burada en �nemli fakt�r�n,
�ocu�un en yak�n �evresini olu�turan ana baba oldu�una dikkat �ekmektedir. ^
G�r�ld��� gibi �ocuk dine yabanc� de�ildir. Aksine onun i�inde dine kar�� bir
e�ilim vard�r ve �ocuk inanmaya istidatl�d�r. Esasen �ocuk d��nmeden, ��phelenmeden
ve itiraz etmeden inanmaya haz�r oldu�undan, s�ylenenlere i�tenlikle inan�r. Buna
sadece dilin kabul edip inan�� denmez, ayn� zamanda ruhun da kabul� ve inan��
denir. Tabii olan da budur. ��nk� �ocuk inanmakla kendini g��lenmi� ve Allah'a
yak�nla�m� hisseder. Onda bu duygu yay�ld�k�a Allah'�n kendisine yak�nl��� da o
�l��de artacakt�r. B�ylece �ocuk hayat� iyi, g�zel ve ya�amaya de�er bulacak; o
nisbette de ya�ama g�c� artacakt�r.
Bu durumdaki �ocuk, inanc�n�n nedenini ara�t�rmaya yatk�n de�ildir. O, inanc�
�zerinde tahlil yapamad��� gibi, �uurlu bir �ekilde anlama ve fikir y�r�tmede de
bulunamaz. E�er bu s�rada �ocu�un sorular� g�r�l�rse, o bunlar� cevaplar�na
inanaca�� i�in sorar. B�ylece, inanmaya i�tenlikle haz�r olan �ocuk, yoklay�c�
sorularla din� d�nyaya girmeye �al��r. �ocuk inanmaya o kadar haz�rd�r ki, dinle
ilgili ��retilenlerin ve duyduklar�n�n �ok �abuk etkisinde kald���ndan, onlara
itiraz etmeden inan�r.(26)
25. Yavuz, age, s. 109.
(*). Hadislerin kaynaklar� i�in bundan �nceki sayfaya bak�n�z.
26. Yavuz, age, s. 42
4. �sl�m Bilginleri ve Filozoflar�na G�re
�sl�m bilginleri ve filozoflar� ise, genellikle biraz �nce ele ald���m�z �yet ve
hadisler do�rultusunda d��nmektedirler. Tarih� s�raya g�re g�r�lerini aktaraca��m�z
filozoflar�n ilki olan �bn Miskeveyh (v. 421/1030), �ocu�un ruhunu son derece
temiz, i�lenmemi� ve �ekillenmemi� olarak kabullenmekte ve onun, kendisine
yap�lacak b�t�n telkinleri kabul edecek bir ruh� yap�ya sahip oldu�una
inanmaktad�r.(27) �bn S�n� (v. 428/1036) ise, �ocu�un do�arken beraberinde bir�ok
kabiliyetler getirdi�ini; fakat bunlar�n geli�tirilmesi gerekti�ini ifade etmekte
ve �ocu�un ruhunu, kendisine verilenleri kabule haz�r ve elveri�li olarak
nitelemektedir. Di�er bir ifadeyle O, �ocu�un din� prensipleri anlamaya ve
alg�lamaya, elveri�li ve kabiliyetli oldu�unu savunmaktad�r/28^
Bu konuda �bn Hazm (v. 456/1064), "el-Fasl" adl� eserinin mukaddimesinde "Ev�liu'l-
akl" diye isimlendirdi�i ilk prensipler kavram�yla^, �ocukta din� duygu ve
d��ncenin f�tr� (yarat�l�tan, oldu�unu kabul etmektedir.(30)
Gazz�linin de (v. 505/1111) �ocuk ruhu ve kalbi hakk�nda �nemli g�r�leri vard�r. O,
f�trat hadisini esas alarak, �ocu�un kalbini, "tertemiz, bombo�, saf, her�eyi
almaya kabiliyeti ve y�neltildi�i her�eyi yapmaya meyilli" olarak nitelemektedir.
Bunun yan� s�ra Gazz�l�, ruhun yarat�l�� itibariyle ger�ekleri kabullenmeye
yetenekli oldu�una ve Allah'� bulup kavrayacak g�c�n de onda bulundu�una
inanmaktad�r/31^
27. Bk. I.Ag�h �ubuk�u, �sl�m D��ncesi Hakk�nda Ara�t�rmalar. Ank. 1983, s. 56 vd.
28. Bk. Lewis Malouf, M�lakat... Beyrut, 1908. adl� eser i�inde �bn Sina,
Kil�bu's-Siy�sei; �ubuk�u, Makaleler, Ank. 1967, s. 126; Ahmet �elebi, Isl�mda
E�itim ve ��retim Tarihi (�ev. A. Yard�m) 1st. 1983, s. 296 vd; H. Ziya Ulken, IA.,
�bni Sina mad.
29. Bk. ibn Hazm, el-Fasl fi' l-Milel... Beyrut, 1975,1.6 vd.
30. Bekir Topalo�lu, Allah�n Varl���, Ank. 1975, s. 174.
31. Gazz�li, �hy�, 3-57,59; El-munkiz, s. 15; �elebi age, s. 293.
�bn Tufeyl'e (v. 581/1185) gelince; roman stilinde yazd��� "Hayy b. Yakzan" adl�
eserinde filozof, �ocu�un din� inan� bak�m�ndan yetenekli oldu�unu ve "insan�n
�eriat gelmese de akl� ile ger�ekleri bulabilece�ini ve il�h� s�rlara
dalabilece�ini anlatmak istemi�tir."^
32. �bn Tufeyl, Hayy bin Yakzan (sad. A. �zalp) s. 1-24; �ubuk�u, �sl�m
D��n�rleri, Ank. 1977, s. 49; Yukar�da �bn Haldun (v. 808/1405) dan
bahsetmeyi�imizin sebebi, �ocukta din� duygunun varl���n� ifade eden g�r�lerine
rastlayamad���m�zdand�r. O, �ocukta taklit ve kabul�n rol�n� ele alm�t�r. Bk.
�ubuk�u, Makaleler, s. 133 vd.
33. Vergote,agm,XXn,315.
B. �OCUKTA D�N VE ALLAH �NANCININ GEL��MES�
, Bu ba�l�k alt�nda, bundan �nceki konuda tesbit edilen inan� duygusunun geli�me
d�nemindeki �zellikleri ele al�nacakt�r.
Psikolojik �artlar olu�turuldu�u takdirde din� inanc�n erkenden ortaya ��k�p
geli�ece�ini ifade eden Vergote, bunda bir�ok fakt�r�n rol oynad���ndan s�z
etmektedir. ^ Zira din� ya�ay��n geli�mesi y�n�nde te�vik edilen �ocuklarda din�
uyan� a��k�a farkedilmektedir/34) Bu uyan��n, psikolojik tecr�beler ����nda, 3-5
ya�lar�nda ba�lad��� s�ylenebilir/3^ �ocu�un hikaye ve masallara ilgi duydu�u bu
ya�larda(36), ona s�cak ve ok�ay�c� din� hikayeler, menk�beler ve buna benzer
�eylerin anlat�lmas�, g�zlemleriyle idrak etti�i say�s�z olaylar�n etkileri, onun
hen�z �ok taze ve i�lenmeye haz�r^ ruhuna yay�ld�k�a, �ocuk dine kar�� i�inde
gittik�e artan bir ilgi duyacakt�r/38^ Ancak bunun ne zaman ba�layaca�� kesin
olarakbilinemez;
34. Yavuz, age, s. 52.
35. Armaner, Din Psikolojisi, s. 83; Yavuz, age, s. 41.
36. Jacquin, age, s. 70 vd.
37. Bk. Gazz�l�, �hy�, HI. 57,59; Ta�k�pr�z�de, age, H, 592.
38. Yavuz, age, s. 45; �ocukluk d�neminde �nleMer ve hik�yenin �nemi i�in bk.
Walter Schraml. J. Einf�hrung in die Moderne Eintwicklungspychologie, Stuttgart,
1983, s. 329.
��nk� �ocuktaki din� duygunun uyan�� ve geli�mesi, onun zihn� ve ruh� geli�imiyle
do�rudan alakal�d�r.(39) Bununla birlikte, ilk �ocukluk d�neminin sonlar� �ocuktaki
din� duygunun uyan��n�n; son �ocukluk y�llar� da bu duygunun geli�iminin ba�lad���
devrelerdir denilebilir.(40)
�ocu�un din� geli�iminde iki temel fakt�r s�z sahibidir. Birisi �ocu�un istidat ve
kabiliyetleri denilen ruh� g��leri, di�eri de onun k�lt�rel �evresidir.. Bu iki
etken geni�letildi�inde ise ortaya, inanc�n geli�mesine tesir eden "i� ve d�
fakt�rler" ��kar.
1. �� Fakt�rler
a. ��ten gelen din� inan�.
aa) Ferd� kabiliyet ve ruh� haz�rl�k. . bb) Merak ve duygusal aray�, cc) Al�ka,
istek ve e�ilim, dd) Zihn� aray�.
b. ��ten gelen inanc� destekleyen d� fakt�rler. aa) Ruh� haz�rl�k.
bb) Duygusal aray��n uyan��.
cc) Din� tecr�benin kazan�lmaya ba�lanmas�.
dd) Din� ilgi, istek ve e�ilimin uyan��.
2. D� Fakt�rler
a. Aile fertleri.
b. B�y�kler (Dede, nine, teyze, hala, amca, vs.).
39. Yavuz, age, s. 53.
40. Vergote, agm, XXII, 315; Yavuz, age, s. 41
c. Aile ve aile d��nda olu�an din� ve ahlak� atmosfer i�inde �ocu�un ferd�
g�zlemleri.
d. Aile ve ona yak�n �evrede �ocu�un dinledi�i din� konular.
e. Din g�revlilerinin e�itici ve ��retici katk�s�.
f. Okul ve oyun arkada�lar�n�n etkisi/4^
�ocu�un din� inanc�n�n geli�imine olumlu y�nde katk�da bulunan bu fakt�rlerden
sonra �u sonu�lara var�labilir.
1. �ocuk inanc�n�n belirmesini ilk te�vik eden, uyanmas�n� ve geli�mesini
destekleyen unsurlar�n ba��nda aile gelmektedir. Onun ilk din� tecr�beyi burada
edindi�i bir ger�ektir. �ocu�un din� uyan� ve geli�imine tesir eden aile
fakt�r�nden sonra, di�er bir �ok k�lt�rel etkenler s�z sahibidir.
2. Du� ve ibadetlerin �ocukla beraber yap�lmas�n�n, onun �zerinde �nemli etkisi
vard�r/42^
3. Ebeveyn taraf�ndan a��klanmak �zere �ocu�un sordu�u din� sorulara verilen
doyurucu cevaplar, onda din� ya�ay��n uyan��na yard�mc� olur. Ayr�ca �ocu�un din�
ya�ay�ta kazand��� �ahs� tecr�beler, onu din� ya�ay��n derinle�mesine do�ru
g�t�r�r/43^
G�r�ld��� gibi, �ocu�un inanan bir insan olabilmesi i� ve d� fakt�rlere ba�l�d�r.
�zellikle �ocu�un din� duygular y�n�ndeki geli�imi i�in d�tan gelen etkilerin �nemi
k���msenemez. Ara�t�rmalarda, d� etkenlerin en �nemli fakt�r�n�n aile oldu�u ve
�ocukta inanma yetene�inin ilk �nce burada ortaya ��kt��� ^ vurgulanm�t�r.
41. Yavuz, age, s. 62,63,106.
42. Laurence Pemoud, �ocu�umu B�y�t�yorum (�ev. K. Denizyaran) 1st 1975, s. 368.
43. Yavuz, age, s. 47.
44. Ayr�nt�l� bilgi i�in bk. Jers�ld, �ocuk Psikolojisi, s. 177 vd; Yavuz, age, s.
27 vd.
C. �OCUKTA D�N� �LG� VE �NANMA �HT�YACI
1. Din� �lgi ve �stek
�ocuklar�n k���k ya�tan itibaren dine kar�� ilgi ve istek duyduklar�, yap�lan
ara�t�rmalarla ortaya konulmu�tur. Onlar ba�lang��ta din� kavramlar�n muhtevas�n�
anlayamazlarsa(45*da dualar ve ibadetlere kar�� ilgileri y�ksektir. �badet edenleri
merakla seyrederek, onlar� taklit ile din� pratikleri denemeye �al�malar�,
�ocuklardaki ilgi ve isteklerin ifadeleridir.
Her ne kadar ��renim haz�rl��� ve imk�n�na g�re ilgi ve isteklerin ortaya
��kmas�nda farkl�l�klar g�zleniyorsa da, bunlar�n yedi ya��ndan �nce uyanmaya
ba�lad��� bir ger�ektir/46* Genellikle yedinci ya�tan sonra �ocuklardaki din� ilgi
ve isteklerde yay�lma g�r�l�r. Bu ya�lardan itibaren �evre ve k�lt�rel etkenlerin
tesiri, zihin ve dikkatin yard�m�, gittik�e artan duygusal bir cazibe ile �ocukta
d� d�nyaya ve din� konulara kar�� b�y�k bir merak g�zlenmektedir.(47) Zaten yedinci
ya�tan evvel �ocu�un b�yle bir ilgi ve istek atmosferine girmesi d��n�lemez; ��nk�
hen�z o, mant�k� y�nden
45. �zbaydar, age, s. 12.
46. Yavuz, age, s. 45.
47. Yavuz, age, s. 79.
muhakeme yapabilecek seviyeye gelmemi�tir/48* Bu itibarla, din� ilgi ve istekler
ancak yedi ya�lar�ndan itibaren "�uurlu" bir �ekilde ortaya ��kar denilebilir.
2. �nanma �htiyac�
�ocukta, kendisine yard�m edecek ve onu koruyacak "sonsuz bir kuvvet' aray��
vard�r. �ocuk sahip oldu�u bitmez t�kenmez merak duygusuyla hen�z isim takamad���,
fakat zamanla ��renece�i ilah� kuvveti durmadan arar/49* �ocukta g�r�len bu aray�
ondaki ihtiyac�n bir ifadesidir. Zira �ocu�un birtak�m temel ihtiya�lar� vard�r.
Emniyet, g�ven, dayanma, korunma, s���nma, kabul g�rme, teslim olma, sevilme bu
ihtiya�lardan en �nemli olanlardand�r/50*
�ocuklar�n baz� sorulara verdikleri cevaplara bak�ld���nda, onlar�n gerek �uurlu ve
gerek �uursuzca olsun, inanmadan ya�ayamayacaklar�n� ifade ettikleri g�r�lmektedir.
Allah'a inanma iste�i genellikle onlarda vazge�ilmez bir istek olarak ortaya
��kmakta ve onlar Allah'� ger�ek ve ka��n�lmaz bir s���nak, dayanak ve emniyet
kayna�� olarak kabul etmektedirler/51* ��nk� ya�ant�lar� i�inde �e�itli
s�n�rl�l�klar�n� ve ger�ekle�meyen isteklerini g�ren �ocuklar, Y�ce bir kuvvete dua
etmeyi kolayl�kla kabul etmekte ve dillerinden d��rmedikleri "�sterdim ki.../Ah!
ke�ke benim olsayd�" gibi c�mleler, hemen bir duaya d�n�erek, "Allah�m ne olur
bana... ver" olabilmektedir/52*
Yukar�daki ifadelerde her ne kadar egosantrizmin �zellikleri hissediliyorsa da,
denilebilir ki �ocu�un Allah'a inanma iste�i pek tabii olup, bu istek onun i�ten
gelen bir ihtiyac�n� kar��lamakta ve
48. Bk. �zbaydar, age, s. 12.
49. Yavuz, age., s. 40
50. Baymur, Genel Psikolojisi, s. 64.
51. Yavuz, age, s. 96,98,130. Ancak bu ifadelerinin, 7-12 ya� grubu �ocuklara ait
oldu�u unutulmamal�d�r.
52. Jers�ld, age, s. 612.
inanma iste�i �deta �ocu�un iradesi d��nda olu�up geli�mektedir. Asl�nda her �ocuk,
kendili�inden gelen bir duygu ile g�venme, ba�lanma ve s���nma e�ilimi
g�stermektedir. Esasen �ocuk ailesinde otorite, korunma, ba�lanma, g�venme,
s���nma, dayanma ve emniyetin ne oldu�unu ��renmektedir, ve o bunlar� ya��
ilerledik�e, hayat tecr�beleri �o�ald�k�a, her ge�en g�n �l�m�n ve hayat�n manas�n�
��rendik�e, daha iyi anlayacakt�r/ '
7-12 ya�lar� aras�ndaki �ocuklara uygulanan anket sonucunda, k�z ve erkeklerin
nerede olursa olsun -b�y�k oranda- Allah'a muhta� olduklar�n� ifade ettikleri ve
O'na g�venip ba�lanmak, s���nmak istedikleri g�r�lm�t�r.(54)
"Herkesin Allah'a ihtiyac� var m�d�r, yok mudur? Bunun i�in insan�n Allah'a
s���nmas� ve g�venmesi �art m�d�r, de�il midir? sorusunu cevaplayan 7-12 ya� grubu
�ocuklar, herkesin, her zaman Allah'a muhta� ve O'na s���nmak zorunda oldu�unu, O
istemeseydi hi� bir �eyin olamayaca��n�, zor zamanlarda O'na s���nd�klar�n�,
kendilerini yaratan, ya�atan ve koruyan Allah'a her zaman i�in g�vendiklerini b�y�k
bir samimiyetle dile getirmi�lerdir.(55)
B�t�n bu ifadeler, �ocuklar�n eksikliklerini, zay�fl�klar�n� hissettiklerini, bunun
fark�na vard�klar�n� ve neticede her�eyi yaratan Allah'a inanma ve g�venme
ihtiyac�n� duyduklar�n� g�stermektedir.
53. Bk. Yavuz, age, s. 98,136.
54. Ancak ara�t�rmalarda, k�zlar�n arzular�n�n daha i�ten ve canl� oldu�u sonucuna
var�lm�t�r. Din� konulara kar�� ilgide k�zlar daha i�ten ve istekli davrand�klar�
gibi; inanmaya daha yatk�nd�rlar. Ayr�ca onlar, din� pratikleri yerine getirme
hususunda da erkeklerden daha canl� ve i�ten davranmaktad�rlar. Bk. Yavuz, age, s.
55, 95, 103,249; Ayr�ca bkz. lacquin, age, s. 200.
55. Anket sonu�lar� i�in bk. Yavuz, age, s. 134 vd.
3. B�L�M
�OCUKLARA ALLAH'A �MAN ��RET�M�
A. �SL�MIN �OCUKLARA VERD��� DE�ER
K�z �ocuklar�n�n diri diri g�m�ld��� bir topluma*1) peygamber olarak g�nderilen Hz.
Muhammed (s.a.v.) k�z olsun, erkek olsun, b�t�n �ocuklara e�it muamele ve sevgi
g�stermeyi emrediyordu. �sl�m nazar�nda insan, "ahsen-i takvim" (=en g�zel bir
yarat�l�) �zere yarat�lm� (2> ve mahl�kat�n en �ereflisi olarak kabul edilmi�tir^.
�nsan yavrusu olan �ocu�un da bu �zelliklere sahip olaca�� gayet tabi�dir. Nitekim
gerek Kur'�n-� Ker�m, gerekse Hadis-i �eriflerde, �ocu�un de�erinden bahseden
ifadelere s�k s�k rastlamak m�mk�nd�r.
1. "Aralar�nda birine bir k�z� oldu�u m�jdelendi�i zaman i�i gamla dolarak y�z�
simsiyah kesilir, kendisine verilen k�t� m�jde y�z�nden halktan gizlenmeye �al��r;
onu utana utana tutsun mu, yoksa topra�a m� g�ms�n? Ne k�t� h�kmediyorlar." Nahl,
16/58,59.
2. "And olsun ki, biz insan� en g�zel �ekilde yaratt�k." Tin, 95/4.
3. "And olsun ki, biz insano�ullar�n� �erefli k�ld�k, onlar�n karada ve denizde
gezmesini
sa�lad�k, temiz �eylerle onlar� r�z�kland�rd�k, yarat�klar�m�z�n pek �o�undan �st�n
k�ld�k." �sr�, 17/70.
4. Kehf, 18/46.
�sl�m, Kur'�n'�n ifadesiyle �ocuklar�n, d�nya hayat�n�n bir s�s� oldu�unu*4)
bildirirken; Hz. Peygamberin diliyle de s�lih evlad�, ki�inin �l�m�nden sonra,
sevab�n� devam ettirecek bir hay�r kayna�� olarak nitelendirmektedir/5) Kur'�n'daki
pek �ok �yetin bizzat �ocuklardan ve �ocuklarla ilgili pek �ok hadisin ve nitekim
Hz. �mer'in (r.a.) �ocuklara bul�� �a��na kadar 100 dirhem nafaka ba�lamas�/6)
�ocu�un �sl�mdaki yerinin ve de�erinin ifadeleridir.
1. Kur'�n Ayetlerinde �ocu�un De�eri
Kur'�n-� Ker�m, anne babalar�n evlatlar�na kar�� yarat�l�tan ve i�ten gelen bir
sevgi ve �efkat beslediklerini ifade etmektedir. Bu durum baz� ayetlerde �ocuk
kelimesi yerine, g�zbebe�i manas�na gelen "kuratu ayn" tabirinin kullan�lmas�ndan
anla��ld��� gibi*7); Hz. Yusuf un (a.s.) kaybolmas� kar��s�nda, Hz. Yakub'un (a.s.)
ona kar�� duydu�u �efkat ve hasretten dolay�, g�zlerinin k�r olmas�na sebep olan
a�lay� ve �zd�raplar�n� dile getiren ayetlerden de<8) anla��labilir.
K���k bir bebek iken Nil nehrine at�lmak zorunda kalan Hz. Musa'n�n (a.s.)
annesinin durumunu anlatan �yetler de<9), annenin �ocu�a kar�� duydu�u derin sevgi
ve �efkatin etkileyici ifadeleridir.
D�nyada ho�a giden her �e�it g�zelli�in topland��� yer olan ahiret ve cennet
hayat�nda da �ocuklar�n varl���ndan bahsedilmektedir. Kur'�n-� Ker�m �� ayr�
s�rede, "sa��lm� inciler"e benzetilen cennet �ocuklar�ndan bahsetmektedir/10)
Kur'�n'da �ocu�un insanlara sevimli g�sterildi�inden bahsedilmi�tir. ancak
m�'minlerin dikkatli olmalar� gere�i hat�rlat�larak, mal ve �oluk-�ocu�un, onlar�
Allah'� anmaktan al�koymamas� emredilmi�tir/12)
5. M�sned, V, 269.
6. San'an�, Musaimef, V, 311.
7. Furk�n, 25/4; Kasas, 28/9.
8. Y�suf, 12/84-86.
9. T�h�, 20/40; Kasas, 28/10-11.
10. �nsan, 76/19; Vak�a, 56/17; T�r, 52/24. �l-i�mr�n,3/14.
Bir ayette ise, mal ve �ocuklar bir fitne (imtihan vas�tas�) olarak
nitelendirilerek, ger�ek m�k�fat�n Allah kat�nda oldu�una dikkat �ekilmi�tir/13)
Kur'�n'da direkt olarak �ocuklardan bahseden ayetlerin say�s� 297'dir. Ancak
�e�itli y�nlerden �ocukla al�kal� ayetlerin say�s� 342'yi bulmaktad�r/14) �te
yandan �ocukla ilgili en �nemli kavramlardan biri olan terbiye (e�itim) fiilinden
bahseden "Rabb" kelimesi ise, Kur'�n'da Allah isminden sonra en �ok zikredilen bir
kelime olup<15), 965 defa an�lm�t�r/16)
Konumuz a��s�ndan Kur'�n'a bak�ld���nda, �e�itli �yetlerde yer alan baba-o�ul
ili�kilerinin t�m�nde, baban�n o�ula hitap tarz�n�n her zaman �efkat ve merhamet
ifadesi olan "Yavrucu�um, O�ulcu�um" �eklinde oldu�u g�r�lecektir/17)
12.M�n�f�k�n,63/9.
13. Te��bun, 64/15; Bu ayetteki "fitne", Ibn Kes�r'e g�re imtihan ve s�nama arac�
demektir. Kul bunlarla imtian edilerek, Allah'a �si veya �bid oldu�u bilinmi� olur.
Bk. Ibn Kes�r, Tefs�ru Kur'�ni'l-Az�m, Kahire, ts. IV, 376.
14. Geni� bilgi i�in bk. Canan, age, s. 17-20.
15. M. Fuad Abdulb�ki, Mu'cem�Sl-M�fehres. 1st. �s., "Rabb" mad.
16. Nevzat Ayasbeyo�lu, Isl�miyetin E�ilime Getirdi�i De�erler, 1st. 1968, s. 16.
17. Bu �yetlerin tamam�nda "B�neyye" kelimesi ge�mektedir ki, bunun T�rk�emizdeki
tam kar��l��� "O�ulcu�um" demektir. Ancak dilimizde �efkat ve sevgi ile hitap
tarz�n�n k�z erkek ay�r�m� olmaks�z�n, daha ziyade "Yavrucu�um" kelimesiyle ifade
edildi�ini belirtmek isteriz. Bu konuda Kur'�n-� Ker�m'de hem baban�n evl�d�na, hem
de evl�d�n babaya kar�� hitap �ekillerini g�steren �yetler �unlard�r: "Gemi, da�lar
gibi dalgalar i�inde onlar� g�t�r�rken, N�h, bir kenarda ayr� kalm� o�luna "Ey
o�ulcu�um! bizimle beraber gel, k�firlerle birlik olma" diye seslendi." H�d, 11/42.
Babas� (Hz. Ya'k�b, o�lu Hz. Y�suf'a) �unlar� s�yledi: "O�ulcu�um! R�yan�
karde�lerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar, zira �eytan insan�n apa��k
d�man�d�r." Yusuf, 12/5.
"Lokman, o�luna ���t vererek: "Ey o�ulcu�um! Allah'a e� ko�ma, do�rusu e� ko�mak
b�y�k bir zul�md�r" demi�ti... "Ey o�ulcu�um! i�ledi�in �ey bir hardal tanesi olsa
da, bir kayan�n i�inde veya g�klerde, yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah
onu getirip meydana kor. Do�rusu Allah latiftir, her�eyden haberd�rd�r... Ey
o�ulcu�um! Namaz� k�l, iyili�i emredip, k�t�l��� �nle, ba��na gelen �eye sabret;
do�rusu bunlar azmedilme�e, de�er i�lerdir." (Lokman, 31/13, 16, 17.
Di�er kutsal kitaplarda (Tevrat, �ncil) rastlanmayan <*> bu hitap tarz�n�n,
�sl�m'�n kutsal kitab� Kur'�n-� Ker�m'in pek�ok ayetlerinde yer almas� dikkate
de�er bir konudur. Ger�ekten, baba-evl�t ili�kilerinde sevgi ve �efkat y�kl� bu
ifadelerin Kur'�n ayetleri arac�l��� ile insanlara duyurulmas� bile -�sl�m'�n
�ocuklara verdi�i de�eri belirtmesi bak�m�ndan- yeterlidir kanaatindeyiz.
2. Hz. Peygamber'in S�nnetinde �ocu�un De�eri
"�lemlere rahmet olarak g�nderilen"*18) Hz. Muhammed (s.a.v.), ilk �nce k�z-erkek
ayr�m�n� ortadan kald�rm� ve �ocuklar aras�nda e�it davran�lmas�n� emretmi�ti/19)
Ayn� �ekilde �ocuklara beddua etmeyi yasaklam�, 20) "K���klerimize �efkat
g�stermeyen bizden de�ildir."(21> buyurarak, �ocuklara kar�� sevgi ve �efkat
g�stermeyi manev� m�eyyidelerle topluma kabul ettirmi� ve bunda da olduk�a ba�ar�l�
olmu�tu. Bu ba�ar�da, Hz. Peygamberin bizzat kendi hayat�nda �ocuklara kar��
g�sterdi�i sevgi ve ilginin rol� b�y�kt�r.
"�ocuk (Hz. ismail) kendisinin yan�s�ra y�r�meye ba�lad��� �a�a ula��nca, (Hz.
�brahim): Ey o�ulcu�um! Do�rusu ben uykuda iken seni bo�azlad���m� g�r�yorum, bir
d��n, ne dersin?" dedi. (Hz. �smail) "Ey babac���m! Ne ile emrolonduysan onu yap,
in��allah sabredenlerden oldu�umu g�receksin" dedi. S�ff�t, 37/102. Y�suf babas�na
"Babac���m! R�yamda onbir y�ld�z, g�ne� ve ay'in bana secde ettiklerini g�rd�m"
demi�ti... Ana babas�n� taht�n �zerine oturttu, hepsi ona h�rmet i�in e�ildiler. O
zaman Y�suf: "Babac���m! �te bu, vaktiyle g�rd���m r�yan�n ��k��d�r. Rabbim onu
ger�ekle�tirdi..." Y�suf, 12/4,100.
"(Hz. �brahim) babas�na ��yle demi�ti: "Babac���m! �itmeyen g�rmeyen ve sana hi�bir
faydas� olmayan �eylere ni�in tap�yorsun?.. Babac���m! Do�rusu, sana gelmeyen bir
ilim bana geldi. Bana uy ki, seni do�ru yola eri�tireyim... Babac���m! Do�rusu sana
Rahman kat�ndan bir azab�n gelmesinden korkuyorum ki, b�ylece �eytan�n dostu olarak
kal�rs�n." Meryem, 19/42,43,44,45.
(17). Kr�. Kitab-� Mukaddes Eski ve Yeni Ahit (Tevrat ve �ncil)-Terc�me-IsL 1981.
18. "Ey Muhammed! Biz Seni �lemlere ancak bir "rahmet" olarak g�nderdik." Enbiy�,
21/107.
19.Ato/�m,Hib�t, 13.
20. M�slim, Birr, 87.
21. El-H�kim, M�stedrek ala's-Sah�hayn, Beyrut, ts. 1,62.
O'nun �ocuklara kar�� �efkat ve merhametinin �e�itli misallerini aktarmak yerinde
olur.
Hz. Peygamberi (s.a.v.), "�ocuklar�na ve ailesine kar�� insanlar�n en �efkatlisi"
olarak vas�fland�ran Hz. Enes (r.a.), ��yle demektedir: "Ailesine kar�� Ondan daha
�efkatli olan hi� kimseyi g�rmedim. O�lu �brahim'in, Medine'nin kenar
mahallelerinde oturan s�t annesi vard�. S�t annenin kocas� demircilik yapmaktayd�.
Beraberinde biz de oldu�umuz halde Hz. Peygamber, oraya �ocu�u g�rmek i�in giderdi.
Var�nca, duman dolu eve girer, �ocu�u kuca��na alarak koklar ve �per, bir s�re
sonra d�nerdi."*22) Hen�z s�t emme �a��nda iken vefat eden �brahim'in �l�m �n�n�
konu alan bir hadiste ise, Hz. Peygamber'in can vermekte olan o�lunu kuca��na al�p
�pt���, bu s�rada g�zlerinden ya�lar bo�and��� bildirilmekte ve bu durumu g�ren
Abdurrahman b. Avf'�n (r.a.), "Siz de mi a�l�yorsunuz, Y� Res�lallah" demesi
�zerine, "Bu a�lay� rahmet ve merhamettendir. G�z a�lar, kalp mahzun olur, fakat
biz ancak Rabbimizin ho�nud olaca�� �eyi s�yleriz. �brahim! Senden ayr�ld���m�z
i�in ger�ekten mahzunuz." cevab�n� verdi�i, rivayet edilmektedir/23) Yine buna
benzer bir olayda, kuca��nda can vermekte olan �ocu�a bak�nca dayanamam� ve g�zleri
ya�la dolmu�tu. O'nun a�lad���n� g�renler, "Bu nedir Y� Res�lallah?" diye sorunca,
"Bu, Allah'�n, kullar�n�n kalplerine yerle�tirdi�i bir rahmet ve merhamettir.
Allah, kullar� aras�nda ancak merhametli olanlara rahmetiyle muamele eder."*24)
buyurmu�tu.
Hz..Peygamber'in �ocuklar� �pt���n� g�ren bir bedevi, bunu yad�rgam� ve "Demek siz
�ocuklar� �p�yorsunuz ha!... Halbuki biz onlar� hi� �pmeyiz!" demekten kendini
alamam�t�. Bunun �zerine Hz. Peygamber "�ayet senin kalbinden Allah merhameti s�k�p
alm�sa, ben ne yapabilirim."*25) buyurarak, �ocuk sevgisinden yoksun bir kalpte
merhametin de bulunamayaca��n� ifade etmi�ti.
22. Buh�r�, Edeb, 18.; M�slim, Fed�il, 63; el-H�kim, age, IV, 40.
23. Buh�r�, Cen�iz, 44.
24. Zeb�d�, Tecrid-i Sarih, IV, 376.
Hadis kitaplar�nda daha pek�ok �rne�ini bulabilece�imiz, �efkat ve merhameti bu
dereceye varan Hz. Peygamber'in �ocuklara olan sevgisini �e�itli y�nleriyle g�rmek
m�mk�nd�r. Zaman zaman torunlar� Hz. Hasan ve Hz. H�seyin'i (r.a.) ba�r�na basarak
�pen ve onlar i�in du� eden*26) Hz. Peygamber, bu sevgi ve �efkati di�er �ocuklara
da g�stermekteydi. �ocuklu�unun b�y�k b�l�m�n� Hz. Peygamber'in torunlar�yla
birlikte ge�iren ve y�llar sonra �sl�m ordusunun komutanl�k g�revini �stlenen �s�me
b. Zeyd (r.a.), Hz. Peygamber'in bir dizine kendisini, di�er dizine de torunu
Hasan'� oturttu�unu, sonra ikisini de ba�r�na basarak, "Ey Rabbim, bunlara merhamet
et; ��nk� ben de bunlara kar�� merhametliyim" diyerek du� etti�ini rivayet
etmektedir.*27) Yusuf b. Abdullah (r.a.) ad�ndaki sahab� de, "Hz. Peygamber beni
kuca��na oturttu, ba��m� ok�ad� ve bana Yusuf ismini verdi" demektedir/28)
A�a��daki hadis ise daha ilgi �ekicidir. Hz. Enes anlat�yor: "Yahudilerden bir
�ocuk hastalanm�t�. Neb� (s.a.) onu ziyarete gitti. Ba�ucunda oturarak ona,
'M�sl�man ol!' dedi. Bunun �zerine �ocuk, yan�ndaki babas�na bakt�; babas�, 'Ebu'l-
K�s�m'a**) itaat et* deyince, �ocuk m�sl�man oldu. Sonra Neb� (s.a.v.), 'Benim
vas�tam ile onu cehennemden kurtaran Allah'a hamdolsun' diyerek kalkt�/29)
�ocuklara ikram� ve onlar�n terbiyelerini g�zelle�tirmeyi emreden*30) Hz. Peygamber
(s.a.v.), insanlara emrettiklerini kendi hayat�nda da tatbik etmekteydi.
25. Buh�r�, Edeb, 18.; M�slim, Fedail, 65.
26. Tirmiz�, Men�k�b, 31. 27.Buh�r�,Etteb,22.
28. B-C�m�Fadlullahi's-Samedf�tavd�hi'l-Edebn-M�fred, Kahire, 1388,1,461. (*). Hz.
Peygamberin k�nyesidir.
29. Eb� D�vud, Cen�iz, 5. Buh�r�, Cen�iz, 79.
Madd� ikram� "y�l�n ilk turfanda meyvesini huzurunda bulunanlar�n en k�����ne
vermekle"*31) yaparken; manev� ikram� da �e�itli �akala�malar, h�l-hat�r sormalar
ile yerine getirirdi. Bazen kendi torunlar�n�*32), bazen de ba�ka �ocuklar�*33)
omuzunda ta��yarak, onlar� sevindiren Hz. Peygamber'in, onlarla �akala�mas� da
dikkate de�erdir. Mahm�d b. Reb�' (r.a.) adl� sahabi, kendisi be� ya�lar�nda iken
Hz. Peygamber'in, bir kovadan a�z�na su alarak y�z�ne p�sk�rtt���n� rivayet etmekte
ve y�llar ge�mesine ra�men y�z�n�n hi� ihtiyarlamad���n�, �v�nerek ifade
etmektedir/34) Hz. Enes ise, "Res�lullah (s.a.v) bizlerle �akala��r, hatta k���k
karde�ime, Ey Eb� Umeyr, k���k ku�un ne oldu' diye latife eder, tak�l�rd�."*35)
demektedir.
Manev� ikram kabilinden zikredece�imiz �u hadise ise, Hz. Peygamber'in �ocuklara
kar�� ho�g�r�l� olu�unun en g�zel �rneklerinden biridir. "�ocu�un k���kl���ndeki
yaramazl���n�, b�y�d��� zaman akl�n�n �ok olaca��na bir al�met olarak"*36) kabul
eden Hz. Peygamber, yaramazl�k yapan �ocuklara hemen m�dahale etmemeyi
emretmi�tir/37) Bir defas�nda, Ensar'dan**) birisinin sahibi bulundu�u hurma
a�a�lar�n� ta�layan k���k yaramaz Rafi' b. Amr'�, bah�e sahibi yakalay�p Hz.
Peygamber'in huzuruna getirmi�ti. "Yavrucu�um, a�a�lar� ni�in ta�l�yorsun" diye
soran Hz. Peygamber'e Rafi', "A� idim y� Res�lallah, karn�m� doyurmak i�in
ta�lad�m" cevab�n� verince, "Bir daha a�a�lar� ta�lama yavrum, alt�na d�enleri al�p
ye!" buyurmu�, sonra da Raf�'in ba��n� ok�ayarak, "Allah'�m, bu yavrunun karn�n�
doyur" diyerek duada bulunmu�tu/38)
31. Muvatta', Medine, 2; Heysem�, Mecmauz-Zev�id, Beyrut, 1967, V, 39.
32. Tirmiz�, Men�k�b, 50.
33. El-H�kim, age, IE, 555-56.
34. Buh�ri, Him, 18, Daav�t, 31.
35. Buh�ri, Edeb, 81; �bn M�ce, Edeb, 24.
36. M�n�v�, age, IV, 310.
37. Bug�n�n Pedagoglar� da fazla uslulu�u bir hastal�k olarak kabul etmektedirler.
Bk. Jacquin, age, s. 38.
�te yandan rivayetler, Hz. Peygamber'in, torunu �m�me s�rt�nda oldu�u halde mescide
girdi�ini, namaz k�larken r�k�a gitti�inde onu yere b�rak�p, kalk�nca da
kald�rd���n�*39); yine namaz k�larken, secdede Hasan ve H�seyin'in, Hz.
Peygamber'in s�rt�na' ��kt���n� ve onlar d�mesin diye secdesini uzatt���n�*40),
aya�a kalk�nca d�memeleri i�in eliyle tuttu�unu*41), hatta hutbede iken bile
minberden inerek torunu Hasan'� kucaklad���n�*42) ve yan�na ald���n� haber
vermektedir. Annesinin �ocu�una kar�� �efkatini tam manas�yla takdir eden Hz.
Peygamber, "Uzun k�lmak niyetiyle namaza dururum, derken bir �ocuk a�lamas� i�itir;
annesine s�k�nt� vermesin diye k�sa keserim" buyurmaktad�r/43)
Bizzat ayet ile hu�u' emredildi�i gibi*44), Hz. Peygamber de namaz�n hu�u i�inde
k�l�nmas�, ba�ka �eyle me�gul olunmamas� i�in �e�itli uyar�larda bulunmu�tur/45)
Buna kar��l�k, Hz. Peygamber'in namazda �ocuklarla me�guliyetinden bahseden
rivayetler, onlara g�sterilmesi gereken m�samaha ve anlay��n hudutsuzlu�unu ifade
etmektedir. Ayr�ca, Hasan, H�seyin, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Cafer, Abdullah
b. Z�beyr gibi hen�z bul�� �a��na gelmemi� �ocuklar�n� Matlar�n� kabul etmesi
de*46), �ocuklara verdi�i de�erin bir di�er �rne�idir.
38. �bn M�ce, Tic�r�t, 67.
39. Buh�ri, Sal�t, 106; Muvatta", Sefer, 81.
40. Heysem�, age, M, 182. 41.Af�s/im,Mes�cid,42.
42. Buhari, Fiten, 20; Tirmizi, Men�k�b, 31.
43. Buh�ri, Ezan, 65.
44. M�'min�n, 23/1-2.
45. Buh�ri, Ezan, 88; �bn M�ce, ik�met, 68.
46. Heysem�, age, VI. 40., DC, 285.
B. D�N E��T�M�NDE A�LEN�N �NEM�
Bundan �nceki b�l�mlerde ortaya konulan "�ocu�un din� karakterini, ailesi i�inde
kazanaca��" ger�e�ini etrafl�ca ele almak ve din� fonksiyonun kazan�lmas�nda
ailenin �nemine, dolay�s�yla anne baban�n rol�ne de�inmek, konumuz a��s�ndan
yararl� olacakt�r.
"�nsan�n do�du�u zaman zay�f ve yard�ma muhta� oldu�undan" bahseden �yet*47),
bug�n�n Pedagoji ve Psikoloji ilimlerince kabul edilen "insan yavrusunun bak�lmaya
ve korunmaya muhta� olu�una"*48) i�aret etmektedir. Ona bu bak�m ve koruma ile
�efkat sunacak olan yeg�ne m�essese, aile olaca��d�r.
Hz. Peygamber'in, "Her do�an �ocuk f�trat �zere do�ar, sonra ebeveyni onu
h�ristiyan, yah�di veya mec�si yapar. E�er ana babas� m�sl�man ise �ocuk da
m�sl�man olur"*49) hadisini tekrar ele almak istiyoruz. ��nk� burada, anne babadan
olu�an aile m�essesesinin etkisi pek bariz bir �ekilde ortaya konulmakta ve ailenin
�ocuk �zerinde, onu -�sl�m dinini kabullenmeye yatk�n bir �ekilde yarat�lm�
olmas�na ra�men- hristiyanla�t�racak, yahudile�tirecek... kadar s�z sahibi oldu�u
vurgulanmaktad�r.
47. R�m, 30/54.
48. Baymur, Yeni Do�mu� �ocuk..., s. 14; Y�r�ko�lu, age, s. 9. 49.Af�s/im,Kader,25.
Hz. Peygamber'in bu veciz hadisi, g�n�m�z�n Sosyoloji, Psikoloji ve Pedagoji
ilimlerinin de ortaya koydu�u ger�eklerle a��klanabilir. Zira burada, hem irs� bir
fakt�r olan f�trat kavram�ndan, hem de �ocu�u, mensubu bulundu�u toplumun dinine
y�nelten �evre fakt�r�nden bahsedilmektedir.
Yap�lan psiko-pedagojik ara�t�rmalarda, �ocu�u insan olma yolunda ilk y�nlendiren,
ona mensubu bulundu�u k�lt�rel de�erleri kazand�ran tek sosyal kurumun aile oldu�u
sonucuna var�lm�t�r. <50> Ayn� �ekilde, psikolog ve sosyologlarca, aile ile din
aras�ndaki ba�lar�n varl��� tesbit edilmi� ve din� formasyonun kazan�lmas�ndaki
fakt�rler -�nem s�ras�na g�re- aile, ki�iye ait fikirler ve okul (e�itim) olarak
s�ralanm�t�r/51) ��nk�, �zellikle okul �ncesi d�nemde �ocuk, kendini �zde� tutaca��
model olarak, anne ve babas�n� al�r. Onlar�n �zellikleriyle de�er yarg�lar�n� �rnek
olarak benimser, hareketlerini, konu�ma ve davran�lar�n� taklit etmeye u�ra��r. Bir
ba�ka deyi�le, �ocuk, d� d�nyay� anne ve babas�n�n g�zl��� arac�l���yla g�rmeye
�al��r/52)
Din� formasyonun kazan�lmas�nda ailenin en �nemli fakt�r olu�u, bir tak�m
sebeplerle ba�lanabilir:
Sosyologlar, m�esseselerin tahlili seviyesinde Din Psikolojisi ile aile psikolojisi
aras�nda yak�nl�k bulmakta ve din� tav�rlar�n te�ekk�l�nde ailenin etkisinin daha
bask�n oldu�unu a��klamaktad�rlar. Ailenin b�nyesinde din e�itimi �ocuklar� derin
bir �ekilde etkiliyorsa, bu, ailenin ayn� zamanda din� de�erlerin ve din�
ili�kilerin modeli olmas�ndan ileri gelmektedir/53)
50. A. Osman �zcan, Din ve Ahl�k E�itiminde Ailenin rol�, Kubbealt� Akademi
mecmuas�, sy. 4, 1985, s. 13.
51. Armaner, Din Psikolojisine Giri�, I, 89; Vergote, agm, XXII, 316; Yavuz, age,
s. 46; Al�nta�, H. Ailede Din E�itimi (tebli�) T. 1. DES, s. 255; Yavuzer, �ocuk
Psikolojisi, 1,49-52.
52. Hal�k Yavuzer, Ana-Baba ve �ocuk, 1st. 1986, 24.
�ocuk psikolojisi ara�t�r�c�lar� ise, �ocu�un bir modele ve �rne�e ihtiyac� oldu�u
g�r��nde birle�mektedirler. ��nk� �ocuklar sosyal ve din� tutumlar�n� geni� �l��de
aile i�inde, anne babalar�n�n konu�ma ve davran� modellerinden elde
etmektedirler/54) Bu �rnek veya model �ocu�un ruhuna i�lemekte, duygular�na tesir
etmekte ve onu belli bir y�ne �evirmektedir. B�ylece �ocuk, taklit etme �zelli�iyle
<55), g�vendi�i ve etkisinde kald��� anne ve babas�n� kopya etmeye �al�maktad�r/56)
Yine yap�lan ara�t�rmalarda, �ocuklardaki din� tav�rlarda yeti�kinlerin izlerinin
oldu�u ortaya konulmu�tur. Bunun b�yle olmas�nda, �ocuklar�n, anne babalar�n�n
der�ni davran�lar�n� hissettikleri ger�e�inin*57), rol� k���msenemez.
Bu konuda yap�lan di�er �al�malar, �ocuklar �zerinde en �nemli etkiyi anne baban�n
davran�lar�n�n yapt���n�, m�sbet davran�lar�n�n do�rudan �ocu�a yans�d���n� ve onun
din� ya�ant�s�na olumlu bir �ekilde katk�da bulundu�unu da ortaya koymu�tur/58) Bu
bilgilerden sonra, �ocu�un manev� tabiat�n�n iyi bir �ekilde geli�mesinde, din�
e�itim d��nda ve onun elveri�li aile �evresi haricinde ba�ka bir �eye ihtiyac�
olmad���, bu konuda anne baban�n davran� ve �rnek olma hallerinin belli ba�l� esas
oldu�u <59) g�r��ne kat�lmak m�mk�nd�r.
Sahip oldu�u din� duygunun varl���yla, inanmaya meyilli ve merakl� olan �ocu�un,
sa�l�kl� ve dengeli bir bi�imde ilgi g�rmesi gerekmektedir. Bunun ilk olarak
pratikle�ti�i ve de�er kazand��� yer aile olmakta ve
53. Vergote, agm, ay.; �nver G�nay T�rkiyede Din� Sosyalle�me, (tebli�) T. 1. DES.
s. 197.
54. �zg�r, �ocuk Psikolojisi, s. 220; G�nay, agt, s. 198.
55. Jacquin, age, s. 35.
56. Yavuz, age, s. 148.
57. Pemoud, �ocu�umu B�y�t�yorum, s. 368; Alt�nta�, agt, s. 259,265.
58. Ara�t�rma sonu�lar� i�in bk. Yavuz, age, s. 155-156.
59. Alt�nta�, agt, s. 262.
din� hayat�n prensiplerini uygulayan bir ailede ya�ayan �ocukta, din� kavramlar�n
daha erken ortaya ��kt��� g�zlenmektedir/60) Dolay�s�yla, ailenin, �ocu�un din�
uyan�� ve geli�imine bir zemin olu�turdu�u ortaya ��kmaktad�r. Zaten psikologlar,
�ocuk dindarl���n�n geli�mesinde, yeti�kinlerin �nemli etkilerini tesbit ederek,
neticede din� uyan��, yeti�kinlerin te�vik, destek ve etkilerine ba�lamaktad�r/61)
O halde, �ocuk dindarl���n�n uyanmas� ve geli�mesinde birtak�m sosyal ve
k�lt�rel^62) fakt�rler rol oynamakta ve bunlar�n ba��nda da aile gelmektedir. ��nk�
�ocu�un ilk din� tecr�beyi burada edindi�i bir ger�ektir/63)
Ailenin �nemi �ocuklar�n Allah tasavvurunda da ortaya ��kmaktad�r. �yle ki,
m�sl�man bir �evrede yeti�en �ocuklar Allah'� �Kur'�n'�n ��retti�i tarzda� m�cerred
(soyut) s�n�rlar �er�evesinde d��n�rlerken, bat�da yap�lan ara�t�rmalara
bak�ld���nda, hristiyan �evrede yeti�en �ocuklar�n ise genellikle m�ahhas (somut)
ve insana benzetilen bir Tanr� anlay��na sahip olduklar� g�r�lmektedir/64)
Bu sebeplerin a��klanmas�ndan sonra, konuya bir de �sl�m a��s�ndan bakmak yararl�
olacakt�r.
"Bir muallim olarak g�nderildi�ini'^65) ifade eden Hz. Peygamber (s.a.v.),
�ocuklar�n e�itiminden anne babay� sorumlu tutmu�tur/66) �e�itli hadislerinde bu
hususu dile getiren Hz. Peygamber, "�ocu�a g�zel bir isim verilmesini ve onun
edebinin g�zelle�tirilmesini, �ocu�un anne babas� �zerindeki haklar�ndan (67)
olarak kabul etmi�tir.
60. Yavuz, age, s. 71; Alt�nta�, agt, s. 265.
61. Remplein, Die Seelische Entwicklung..., I, s. 254. vd; Yavuz, age, s. 44.
62. K�lt�rel etkenler, oyun, arkada�, okul, cami, din� kurslar, kitap, dergi,
gazete vb. olarak s�ralanabilir. Bk. Yavuz, age, s. 46.
63. Yavuz, age, s. 47.
64. Bk. Yavuz, age, s. 168.
65. Ibn M�ce, Mukaddime, 17.
66. Buh�ri, Ves�y�, 9.
67. �bn M�ce, Edeb, 3; M�n�v�, age. II, 134; Canan, Hz. Peygamber'in S�nnetinde
Terbiye, s. 44, Kur1 �n'da �ocuk, s. 136.
�sl�m �limleri de baba olmad��� takdirde dede, anne, vs. kim �ocu�a bakmay� �zerine
alm�sa ona; hi�birinin bulunmad��� hallerde ise, devlet ba�kan�na devrederek,
�ocu�u e�itimsiz b�rakmaman�n ve �ocuk e�itime elveri�li bir �a�a ula��nca, Allah
Peygamber ve di�er din� konularda bilmesi gerekenleri ona ��retmenin v�cib oldu�una
h�kmetmi�lerdir/68) Bu konuda Gazz�linin �u g�r��n� aktarmakta yetiniyoruz. "�ocuk
ana babas�n�n yan�nda bir em�nettir. Temiz kalbi de her �e�it nak� ve suretten h�l�
(bo�), saf, k�ymetli bir cevherdir. O her nak�a kabiliyetli oldu�u gibi,
meylettirildi�i her �eyi almaya da elveri�lidir. E�er o, hayra al�t�r�l�r, hay�r
(iyi, faydal�, olumlu �eyler) ��retilirse, hay�r �zere b�y�r, d�nya ve ahirette
mesut olur."^69)
Ailede, anne baban�n davran�lar� �ocuk taraf�ndan ya�� k���k oldu�u nisbette kesin
ger�ekler olarak idrak edilir. Mesel�, anne babas�ndan birini namaz k�larken g�ren
3-4 ya��ndaki �ocuk, �nce onlar� g�zler, davran�lar�n� takip eder, daha sonra
onlar�n yan�nda namaza durur ve onlar� taklit eder. Namaz k�lmak i�in gerekli
bilgileri, du�lar� ve �artlar� ��renip uygun bir �ekilde namaz k�larken
heyecanlan�r. Zira ilk defa din� tecr�beyi ruhunda ya�ar, benli�inde hisseder. Bu
duygular� �mer Seyfettin ��yle dile getirir:
"�imdi teselli muhitinden ne kadar uzak bulundu�um annem, d�nyada yeg�ne sevdi�im
bu muhterem v�cut; i�te, hat�rl�yorum, on be� sene evvel beni ilk sabah namaz�na
kald�rm�t�. Galiba yine b�yle bir k�t�. Onun odas�na biti�ik olan k���k karyolamda
uyurken sert ve �efkatli bir �p�c�k aln�m� ok�ayan nazik eliyle, n�zik ince
parmaklar�yla sa�lar�m� tarayarak:
�Haydi �merci�im kalk, demi�ti, kalk, haydi yavrucu�um.
Ben g�zlerimi a�m�t�m. K�edeki k���k yaz�hanemin �zerinde yanan k���k gece kandili
�ah, bunu unutamam, bu bir kedi
69.Gazz�l�,/A>a, H,72.
kafas� idi� iki pencereli olan odam�n beyaz, mu�amba perdelerinin esmerliklerini
ayd�nlat�yor ve ye�il camdan g�zleriyle bak�yordu.
�Fakat anneci�im, demi�tim, daha gece... Her vakit �pt��� yerden, sol ka��m�n
ucundan tekrar �perek:
�Yok yavrucu�um, saat oniki, sonra vakit ge�er...
Diye koltuklar�mdan tutarak kald�rd�. ��ifanileli k���k terliklerimi giyerek ve
g�zlerimi yumruklar�mla o�u�turarak onu takibettim. Karanl�k sofadan bir anda
ge�erek odas�na girdik. Ba�da� kurmu� bir zenciye benzeyen siyah ve al�ak soba
g�r�ldeyerek yan�yordu.
�Aa... Pervin de kalkm�...
Pervin �hizmet�imizdi� elindeki sar� g���m� soban�n �zerinden indiriyordu. Onun
kalkaca��na hi� ihtimal veremezdim. Annem demi�ti ki:
�Pervin her sabah kalkar.
Ben hi� kalkmad���m halde onun her sabah kalkmas�na hayret ettim. H�rkam�
��kard�lar, kollar�m� s�vad�lar, abdest le�eninin yan�na ��meldim. Anneci�im.
��yle yorulursun.
diye k���k iskemleyi alt�ma koydu, ona oturdum:
�Haydi, besmele �ek!..
Pervin �l�k suyu ellerime d�k�yor, annem ba� ucumda.
�Y�z�n�... Kollar�n�, yine �� defa...
diye f�s�ld�yor, unuttuk�a:
�Aa, hani ba��na mesih?..
Gibi ihtarlarla yanl�lar�m� bana tekrar ettiriyordu. Abdest bitince annemle beraber
yava� bir sesle namaz dualar�n� okuyarak kollar�m� ve y�z�m� kurulad�m. Pervin de
ayaklar�m� kurulad�. Ve �oraplar�m� giydirdi. Is�nmak i�in soban�n �n�ne gitmi�tim.
Arkama d�n�nce, arakiye seccadeyi a��yor g�rd�m... Sonra ba��na ye�il bir ba�
�rt�s�n� �rterek beni �a��rm�t�: �Gel...
Gittim. K���c�k ben, onunla bir seccadede, bir yavru samimiyet ve saadetiyle o
muazzez, hassas anne ve v�c�dunun yan�nda durdum. �ki l�k�rd� ile, bana yapaca��m�,
evvelden ��rettiklerini tekrar etti:
��ki rekat s�nnet... Gece ��rendiklerini tekrarla, unutmad�n ya?..
�Hay�r... �Haydi...
O, iftitah (namaza ilk ba�lama) tekbirini ellerini omuzlar�na kald�rarak kad�n gibi
yaparken, ben de elimde olmayarak onu taklit etmi�tim. S�nneti bitirdikten sonra,
bana g�zlerinin tatl� ve etkileyici bir tebess�m� ile g�lerek:
�Yavrum, demi�ti, sen kad�n m�s�n?.. Kad�nlar �yle ba�lar, sen erkeksin, ellerini
kulaklar�na g�t�receksin.
Ve hararetli elleriyle benim k���k ellerimi kulaklar�ma kald�rarak:
��te b�yle.... diyerek erkek iftitah�n� ��retti. Ben de tekbiri �yle al�p annemden
fark�m�, ni�in erkek oldu�umu, erkekli�in ne oldu�unu, erkek olman�n yaln�z k���k
k�zlar� d��mek ve onlara h�kim olmaktan ba�ka da farklar� olaca��n� d��nerek namaz�
bitirdim.
Dua ederken sordum ki:
�Nas�l dua edece�im anne?..
O dua ediyor ve dudaklar� hareket ettik�e ba� �rt�s� de titrer gibi oluyordu.
Ba��n� sallad�, duas�n� bitirdikten sonra, daha h�l� hat�r�mda:
Evvel� �sl�m oldu�um i�in ey Cen�b-� V�cib�'l-V�c�d hazretleri (varl��� gerekli
olan y�ce Allah) sana ham ederim de... Sonra vatan�m�z�n d�manlar�n� peri�an etmeni
senden istirham ederim, de... Sonra da b�t�n eziyet �eken, hasta olan, fel�kette
bulunan, fakir olan m�sl�manlar�n sel�met ve s�hhatlerini senden temenni ederim,
de... Kendin i�in, kendi iyi olman ve �eytan�n yalanlar�na aldanmaman i�in dua et!
demi�ti. Ben bu basit ve T�rk�e duay�, annemin dolab�ndaki birbiri �st�ne duran ve
kar�t�rmad���m "dua kitaplar�d�r, �ak�n ili�me!" ihtar� ile daima engellenen,
y�pranm�, Arap�a ve esreli �st�nl� kitaplar� hat�rlayarak i�imden s�yledim.
Annem seccadeyi toplayarak bana uyuyup uyumayaca��m� sordu, uykum var m�yd�? Bunu
bilmiyordum... Cevap vermedim.
�Haydi �yleyse, git kitab�n� getir, dersini dinleyeyim.
�Peki.
Art�k esmer ve duman gibi bir ayd�nl�kla ��klanan sofadan h�zla ge�tim. Odam�n
perdeleri biraz beyazla�m�, k���k gece kandilinin ye�il g�zleri s�nerek siyah iki
nokta gibi kalm�; sanki, geceleri kendisine bakarak uyudu�um bu kedi kafas� �lm�,
hayat� terketmi�ti. Yaz�hanemin �st�nde a��k duran kitab�m� kapt�m, annemin yan�na
ko�tum, hi� yanl��m ��kmad�. Annem geceleri derdi ki:
�Yatmazdan evvel dersini �� defa oku, yavrum, uyurken melekler sana onu ��retir.
O melekler bu gece de uykumda bana dersimi ��retmi�lerdi. Annem �efkatli
aferinlerle sa�lar�m� ok�ad�. Ve:
�Daha mektebe �ok vakit var.
Diye beni kendi yata��na yat�rd�." ^ '
70. Yard�m, age, s. 143-146.
�ocu�un ki�ili�inin olu�mas� ve g��lenmesi i�in tutarl� bir aile ortam�nda
yeti�mesi gere�ini^71) Rousseau �u c�mleleriyle ifade etmektedir: "Do�ar do�maz,
onu zabt ve rabt alt�na al�n�z ve adam oluncaya kadar onu b�rakmay�n�z. B�yle
yapmazsan�z muvaffak olamazs�n�z. Hakiki s�tnine ana oldu�u gibi, hakiki m�rebbi de
babad�r. Ana ile baba sistemleri hususunda birbirleriyle anla�s�nlar. �ocuk birinin
elinden �tekinin eline ge�sin. Makul ve mahdut zihinli bir baba taraf�ndan terbiye
edilmek, d�nyan�n en mahir hocas� taraf�ndan yeti�tirilmekten daha iyidir."^72)
�ocu�un, �ocukluk d�nemini geride b�rak�p, gen�lik �a��na girdikten sonra b�t�n
din� inanc�n� bir kenara b�rakmas�nda, �ocukluk �artlar� ve dolay�s�yla aile, en
�nemli kayna�� te�kil etmektedir. <73> Bu itibarla, anne ve baba akrabalardan
olu�an ilk �evre, �ocukluk �ncesi, �ocukluk ve gen�li�e uzanan yolda en etkili
fakt�r olarak g�r�lmelidir. 74) �zellikle anne, �ocu�un din� y�nden geli�iminde
b�y�k rol oynamaktad�r. Dindar bir anne dinin ilk ��retmeni olarak tel�kki
edilebilir. 75) Asl�na bak�lacak olursa, �ocuk yeti�tirilmesinde kad�n�n erkekten
daha elveri�li oldu�u g�r�lecektir. Zaten annenin �ocu�una bak�p b�y�tmesi, onu
sevip ok�amas� elinde olmay�p; onu buna zorlayan annelik i�g�d�s�n�n etkisi s�z
konusudur, 76) �ocu�un e�itiminde en �nemli g�revin annelere ait oldu�u hususunda
Rousseau ��yle demektedir: "Birinci ve en m�him terbiyenin kad�nlara ait oldu�u su
g�t�rmez. E�er tabiat�n Halik� bu terbiyeyi erkeklere tahsis etseydi, onlara
�ocuklar� beslemek i�in s�t de ihsan ederdi."(77)
71. Dodson, �ocuk Ya�ken E�ilir, s. 179.
72. Rousseau, age, s. 258. 73.
74. Salih Tu�, �ocuktan Gen�li�e Ge�i�te �evre ve Yeti�me Fakt�r�, T�rk Gen�li�inin
Meseleleri Semineri, 1st., 1985, s. 1.
75. Armaner-�kmen, age, s. 15.
76. Bovet, Din Duygusu, s. 33.
77. Rousseau, age, s. 8.
Denilebilir ki, her �eyden �ciz olarak do�an �ocu�un, emziren, kuca��na alan ve her
t�rl� ihtiyac�n� kar��layan bir annesi olmasayd�, ya�amas� imk�ns�zd�, 78) �ocuk
i�in biyolojik a��dan annesi bu denli �nem ta��d��� gibi, onun duygusal y�nden de
�ocuk ruhunda �nemli bir yeri vard�r. Biraz �nce annesinin te�vikiyle ilk defa
namaz k�l��n� aktard���m�z �mer Seyfettin, namaz sonras�nda yata��ndan annesini
seyrederken hissetti�i duygular� �u ifadeleriyle anlat�r:
"Uykum yoktu, anneme bak�yordum. Ye�il ba� �rt�s� ba��nda, bu ��kl� karanl�k
i�inde, bir hay�l gibi hareket ederek Kur�n'�n� ald� ve pencerenin kenar�na, geni�
sedire oturarak dokunakl� ve ince sesi ile okumaya ba�lad�. Ruhumda inleyen bir
�iirin m�sralar�n�n yank�s�n� b�rakan bu g�zel sesi dinleyerek... B�y�k, ye�il, ba�
�rt�s�n�n alt�nda, t�pk� �len bir k�z karde�ime benzeyen g�zel ve temiz �ehresini
g�rerek... Ve yava� yava� sallanan ba��n�n ahenkli ve az sesli duas�n� seyrederek
dal�yordum. Perdelerin alt�ndan g�r�len dumanl� sema gittik�e ayd�nlan�yor, ge�
kalm� bir ka� y�ld�z koyu l�civert bir atlasa d�m� mavi ve nadide (�ok de�erli,
g�r�lmemi�) elmaslar gibi parl�yor, son ��klar�n� yayarak parl�yorlard�. Annemi bir
mele�e benzetiyordum. Bu hay�l ile melekleri d��nerek... Kur�n okuyan annemin �imdi
etraf�na toplanmalar� gereken melekleri m��dede ediyorum zannederek dal�yordum.
Y�z�m�n �st�nde, �hirette g�ller bitecek ve cehenneme girecek olursam katiyyen
yanmayacak olan sol ka��m�n ucunda tatl� bir zanbak ayd�nl���yla parlayan
dudaklar�n�n k�m�ldanmas�na bakarak... O g�r�lemeyen meleklerin kanatlar�n�n
sa�lar�ma, annemin �imdi Kur'�n tutan ince parmaklar�yle ok�ad��� sar� ve �ok
sa�lar�ma dokunduklar�n� hisseder gibi oluyor ve dal�yordum."(79)
78. Kutub, Kur1 �n Ara�t�rmalar�, 1,38.
79. Yard�m, age, s. 147.
Buraya kadar edinilen bilgiler ����nda denilebilir ki, aile, ilk
y�llarda �ocu�un her y�nden geli�mesi hususunda tek sorumlu say�l�r(8�) ve �ocuk en
k���k ya�lardan itibaren aile i�inde "dindar" yahut "dine kar�� kay�ts�z" olmaya
ba�lar/81) �ocuk, Allah'� �evresinin, �zellikle ailesinin kendisine anlatt���
�ekilde, kendi ruh� g��leriyle i�leyerek tasavvur ve idealize etmeye �al��r/82)
Hangi y�nden bak�l�rsa bak�ls�n, ailenin, �zellikle annenin, �ocu�un gerek psiko-
fizyolojik, gerekse din� geli�iminde en �nemli fakt�r oldu�u g�r�lecektir. Bunun
b�yle olmas�nda, �ocu�un, zaman�n�n b�y�k bir b�l�m�n� ailesi i�inde ge�irmesinin
ve ideal olarak se�ti�i insan tiplerinin ba��nda, anne babas�n�n gelmesinin b�y�k
�l��de etkisi vard�r.
80. Ayla Oktay, Okul �ncesi E�itim ve Aile (tebli�) MEDES, s. 60.
81. Armaner-�kmen, age, s. 15.
82. Yavuz, age, s. 167-168.
C. �OCUKLARA ALLAH'A �MAN ��RET�M�
Bu ba�l�k alt�nda, daha �nceki b�l�mlerde elde edilen pedagoji ve din psikolojisi
tesbitleri ����nda, Allah'a im�n ��retimindeki temel duygular ve ��retim
faaliyetinde dikkat edilmesi gereken esaslar �zerinde, durulacakt�r.
�nan� sistemi, insanlar� k�t�l�kten uzakla�t�r�p, iyili�e y�nelten en b�y�k
�mildir^1) Ayn� zamanda b�t�n dinlerin hareket noktas� da Allah'�n varl���na ve
birli�ine im�n etmektir. Allah'� bilmek, tan�mak, kalbiyle tasdik edip, diliyle de
O'na im�n etti�ini s�ylemek, bir ki�inin m�'min olmas�n�n ilk ve vazge�ilmez bir
�art�d�r/2)
�nsanlar ancak be� duyu organ�yla alg�layabildikleri varl�klar hakk�nda bilgi
sahibi olabilmektedir. Bu �zelli�in �ocuklar i�in de s�z konusu oldu�u ve onlara
m�cerred bir kavram olan Allah'a im�n ��retiminin zorlu�u ortadad�r. Ne var ki bu
zorlu�a ra�men, im�n ��retiminin bertaraf edilemeyece�i de bir ger�ektir. <3) 1.
Ahmet �nkal, Res�lullah�n �sl�m'a Davet Metodu, Konya, 1984, s. 16.
2. Halis Ayhan, Din E�itimi ve ��retimi, Ank., 1985, s. 105.
3. Bk. �zg�r, age, s. 219.
Rousseau bunu, "...Bize do�ru olmam�z�, birbirimizi sevmemizi, d�ima iyi ve
merhametli davranmam�z�, herkese, akrabam�za ve d�manlar�m�za bile vaadlerimizi
tutmam�z� emreden, insan mukadderat�na h�kmeden bir H�kim-i Mutlak bulundu�unu,
�ocuklar�n bilmesi icap eder."W ifadesiyle dile getirmektedir. Ancak bu ger�ek,
�ocu�a Allah ile ilgili bilgilerin ne �ekilde verilece�i; ba�ka bir deyi�le im�n
��retiminin �en do�ru �ekliyle� nas�l yap�lmas� gerekti�i konusunu da beraberinde
getirmektedir. Bu sorular�n cevab�n� bulmak maksad�yla, konu iki b�l�mde ele
al�nacak; �nce im�n ��retiminde s�z sahibi temel duygular �zerinde durulacak, sonra
da bu ��retimde dikkat edilmesi gereken esaslar, ortaya konulacakt�r.
1. Allah'a �m�n ��retiminde Temel Duygular a. �mit ve Ba�lanma Duygusu:
�nsandaki duygular� ve bunlar�n nas�l geli�ti�ini inceleyen Psikanaliz, insanda en
temel iki duygunun sevgi ve ba�lanma duygusu oldu�unu ileri s�rmektedir/5) Ger�ekte
im�n, �mit ve korku duygular�n� bir arada ihtiva eden bir kavramd�r. Kur'�n-�
Kerim'de m�'minlerin vas�flar� anlat�l�rken, onlar�n hem Allah'�n rahmetini �mit
ettiklerinden; hem de azab�ndan korktuklar�ndan bahsedilmektedir/6) Nitekim im�n
duygusu sevgi ve korkudan kaynaklanarak(7), sonradan �mit, ba�lanma ve hayranl�k
duygular�na d�n�mektedir/8)
4. Rausseau, age, s. 299.
5. G�lseren G�nce, Yurt D��ndaki ��ilerimiz ve Din (tebli�) MEDES, Ank, 1981, s.
221.
6. Bakara, 2/218; A'r�f, 7/59; Y�nus, 10/15; Isr�, 17/57; Bu konudaki ayetlerin
tamam�
i�in bk. Abdulb�ki, age, "Havf' ve "Rec�" mad.
7. N. Armaner, fnan� ve Hareket B�t�nl��� Bak�m�ndan Din Terbiyesi, ist., 1967, s.
23.
8. �zbaydar, age, s. 7.
Duygusal geli�menin, zihinsel geli�meden �nce oldu�unu tesbit eden psikologlar^),
her �eyden �nce �ocu�un kalbini kazanarak10 ondaki g�ven, �mit ve ba�lanma
duygular�n� geli�tirmenin gerekli oldu�unu ortaya koymu�lard�r.
b. Allah Sevgisi:
Duygusal geli�imin temel unsurlar�ndan biri olan sevgi, ayn� zamanda dinin de
temelini olu�turan duygulardand�r/11) Allah sevgisi insanda yarat�l�tan mevcut olan
bir duygu olup, Allah'a kar�� sevgi telkin etmeyen bir dinin d��n�lmesi ise
insanl�k duygusuna ayk�r�d�r/12) Psikologlarca da sevgi, din ile en �ok ilgisi olan
bir duygu olarak kabul edilmektedir/13)
G�n�m�z e�itim anlay��nda, �zerinde en �ok durulmas� ve geli�tirilmesi gereken
duygunun sevgi duygusu oldu�u ��phesizdir. E�er �ocuk, Allah sevgisine ula�an bir
insan olabilirse, ba�ta insanlar olmak �zere, b�t�n yarat�klar� sevecektir. Bu
sevgi ise, ona her t�rl� g��l��� yenmesinde yard�mc� olacakt�r/14)
�ocuk psikolojisi alan�nda yap�lan ara�t�rmalarda, hem psikolojik, hem de din
bak�m�ndan en �nemli kavram�n Allah sevgisi oldu�u, vurgulanm�t�r/15) Allah sevgisi
konusu, "�m�n ��retiminde Genel Esaslar" b�l�m�nde geni��e ele al�nacakt�r. Konuya
zenginlik kazand�rmas� y�n�yle bir - iki �rnek vermek yerinde olacakt�r.
Bir din g�revlisi, 3-4 ya�lar�ndaki k�z�na, bir kandil gecesinde din� konularda
bilgi vermek ister. En �ok her �eyi yaratan Allah'�; sonra da bize iyi ve g�zel
davran� �ekillerini ��reten Peygamberimizi sevmemiz gerekti�ini s�yleyince �ocuk,
"Ben Peygamberi Allah'tan daha �ok seviyorum" der. Babas� �a�k�nl�kla sebebini
sorunca: "Annem bana, 'Allah yalan s�yleyeni cehennemde yakar,' dedi. Allah'�n
cehennemi varm�, Peygamberin cehennemi olmad��� i�in ben onu daha �ok seviyorum"
cevab�n� verir.
9. Clifford Morgan,, Psikolojiye Giri� (�ev. Komisyon) Ank., 1984, s. 59.
10. �ocu�a sevgiyle yakla�man�n gere�ine inanan Pestalozzi'nin fikirleri i�in bk.
H. Fikret Kanad, Pedagoji Tarihi, 1st 1963,1,413.
11. Jers�ld, �ocuk Psikolojisi, s. 614.
12. H�seyin Atay, Kur�n'a G�re �m�n Esaslar�, Ank. 1961, s. 62.
13. Bovet,age, s. 21.
14. E�itime Giri�, s. 61.
15. Jers�ld, Gen�lik Psikolojisi (�ev. �. N. �zg�r) IsL, 1978., s. 399.
Alt� ya�lar�nda bir o�lan �ocu�u yaramazl�k yapt��� zaman m�temadiyen, "Allah seni
sevmez, cehennemde yakar." telkinleriyle vazge�irilmeye �al��lmaktad�r. Bir sabah
kahvalt�s�nda �ocuk birdenbire, "Baba, bizim k�yde de Allah var m�?" diye sorar.
�ocu�un bu sorusunu merak eden babas�, "O�lum, Allah her yerde vard�r; ama ni�in
soruyorsun?" deyince �ocuk, "E�er orada Allah yoksa, oraya gidecektim de..."
cevab�n� verir 16*
G�r�ld��� gibi, hatal� telkinler �ocu�un ruhunda derin izler b�rakmakta ve sevip
ba�lanmak istedi�i Allah'tan korkmaya ba�lamaktad�r.
c. Allah Korkusu:
Anne babalar�n, �ocuklar�n� istenmeyen davran�lardan vazge�irmek gayesiyle s�k s�k
ba�vurduklar� Allah korkusu, konumuz a��s�ndan �nem ta��d��� i�in, �e�itli
y�nlerden ele al�nacakt�r. �nce Allah korkusu hakk�nda bilgi verilecek, daha sonra
toplumumuzda ne �ekilde telkin edildi�i ve ne gibi sonu�lara yol a�t���na
de�inilecektir.
Psikologlar korkuyu, insandaki temel ve ka��n�lmaz duygulardan biri olarak kabul
etmektedirler/17) Dini do�uran bir fakt�r olarak ele al�ns�n veye al�nmas�n, her
din� heyecanda korkuyu bulmak kabildir/18)
16. Ayhan, Din E�itimi..., s. 198-199.
17. Jers�ld, �ocuk Psikolojisi, 373.
18. �zbaydar, age, s. 7.
Mutlak manada korkunun, her zaman zararl� oldu�u s�ylenemez. Bug�n say�s�z bulu� ve
ke�iflerin ger�ek korkuya bor�lu bulundu�u ifade edilmektedir.*19) �te yandan,
dinin do�u�undaki temel fakt�rlerden biri say�labilecek korku duygusunun h�rmet,
hayranl�k ve minnettarl�k gibi daha yumu�ak heyecanlara d�n�ebilece�i de*20)
unutulmamal�d�r.
Kur'an-� Kerim'de, insanlar�n ve m�'minlerin Allah'tan korkmalar�
emredilmekte,*21), bir ayette ise, "Kim Rabbinin azametinden korkup ta kendisini
k�t�l�kten al�koyarsa, ��phesiz ki varaca�� yer cennettir."*22) buyurularak, Allah
korkusunun insan� g�nahtan vazge�iren bir m�eyyide ve cenneti kazanmaya bir vas�ta
oldu�una dikkat �ekilmi�tir. Allah korkusu ile ahl�k ili�kisini i�eren bir �iirinde
"Ne irfand�r veren ahl�ka y�kseklik ne vicdand�r. Fazilet hissi insanlarda Allah
korkusundand�r. Y�reklerden �ekilmi� farzedilsin havf� Yezdan'�n
Ne irfan�n kal�r te'siri kat'iyyen ne vicdan�n"
demekte*23) ve fazilet hissinin insanlarda ancak Allah korkusuyla sa�lanabilece�ini
vurgulamaktad�r.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ise, "�nsan�n cennete girmesine en �ok vesile olan �eylerin
neler oldu�unu biliyor musunuz? Onlar Allah korkusu ve g�zel ahl�kt�r."*24)
buyurmaktad�r. Ger�ekten yapt��� davran�lar�n Allah taraf�ndan g�r�ld���n� d��nen
insan, baz� davran�lar� terketmekte; b�ylece Allah korkusu, vicdan�n olumlu bir
�ekilde geli�mesine yard�mc� olmaktad�r.*25)
19. Zulliger, �ocuklar�m�z�n Korkular�, s. 17.
20. Armaner, age, s. 23.
21. Bakara, 2/278; �l-i �mr�n, 3/102; Nisa, 4/1; M�ide, 5/35.
22. N�zi�t, 79/40.
23. M. Akif Ersoy, Safahat, s. 307.
24. Tirmiz�, Birr, 62.
25. A. Osman �zcan, Gen�li�in Ahl�k� E�itimi (tebli�) ��EF, s. 26.
Allah korkusu hakk�nda bu �n bilgilerden sonra, toplumumuzda Allah korkusunun
�ocuklara ne �ekilde telkin edildi�i ve ne gibi sonu�lar do�urdu�u konusuna
de�inilecektir.
Zaman zaman ilm� tart�malarda ortaya konulan ve uzmanlar�n �zerinde �srarla
durduklar� Allah korkusu hususunda ifade edilenler dikkat �ekicidir. Bir
psikiyatrist son y�llarda �ocuk psikiyatrisi klini�ine ba�vuran hasta say�s�n�n
giderek artt���n� ifade etmektedir. G�sterdikleri a��r ruhsal belirtilerin, a��r�
kayg� hissi, ba��rma, �a��rma ve vurma k�rma gibi davran� bozukluklar� oldu�u
belirtilen hasta �ocuklar�n, psikiyatrik incelemeleri sonucunda, hastal���n
olu�umunda rol oynayan etkenin a��r� derecede geli�mi� "Allah korkusu" oldu�u
ortaya ��km�t�r.*26)
Geli�me d�nemlerinde �zellikleri tesiriyle, ba��ms�z hareket etmeye �zenen �ocu�un,
kendi istekleri do�rultusunda hareket etmesi gerekti�ine inanan b�y�kler, kendi
tehdit ve cezalar� bo�a gitti�i zaman "Annenin s�z�n� dinlemeyeni Allah ta� yapar/
Yeme�ini taba��nda b�rakan� cehennemde yakar/ K�t� laf s�yleyeni dilsiz yapar."
gibi uyar�lar�yla Allah korkusunu �ocu�un kafas�na yerle�tirmektedir.*27) Ya da
kimi ailelerde vicdan geli�mesi anne ve baban�n �rnek davran�lar�yla de�il, Allah
korkusu ve din� bask�larla sa�lanmaya �al��lmakta ve Allah'�n, yap�lan her hatay�
g�nah defterine yazd���ndan ve ahirette �ekece�i i�kencelerden bahsedilerek �ocuk
sindirilmektedir. Bu yola s�k s�k ba�vurulacak olursa �ocuk kendisini su�lu
g�recek, ayn� zamanda Allah'a kar��, korkuyla kar��k bir �fke de
geli�tirecektir.*28) Nitekim psikiyatri klini�inde, �� ya��ndaki bir �ocu�un
anormal davran�lar�n�n k�kenine inildi�inde, dedesinin, �ocu�un her istenmeyen
davran��n� Allah'tan korkutarak �nlemek istedi�i ��renilmi�tir. 28
26. Mualla �zt�rk, Din E�itimi ve �ocuk Ruh Sa�l��� (tebli�) T. 1. DE�, Ank., 1981,
s. 206.
27. �zt�rk, agt, s. 207.
28. Y�r�ko�lu, age, s. 171 vd.; Fi�ek-S�kan, �ocu�unuz ve Siz, s. 62.
2. Allah'a �m�n Duygusunun Ruh Sa�l��� ve Davran� Tutarl�l���ndaki Rol�
�nanc�n�n insana sa�layaca�� pek �ok faydalar vard�r, ancak bu konuya girmeyece�iz.
Burada, Allah inanc�n�n, �ocu�un ruh sa�l���na nas�l bir etkide bulundu�u ve
�ocu�un bu im�n ile e�ya ve olaylara kar�� nas�l bir bak� a��s�na sahip oldu�unu
k�saca ele alaca��z.
Modern toplumlarda g�r�len ruh� bozukluklar ve sinir hastal�klar�, genellikle
�midini ve manev� deste�ini kaybeden inan�s�z ve �mitsiz insanlarda ortaya
��kmaktad�r. �ntiharlar�n y�zde 95 'i de ayn� �ekilde, inan�s�z ve manev� deste�ini
kaybedenler aras�nda g�r�lmektedir/30)
�m�n sahibi kimselerin ruh� y�nden huzurlu olmalar�n�, bizzat im�n sa�lamaktad�r.
��nk� im�n, kelime m�n�s� itibariyle de "Kalbe emniyet huzur ve s�k�n vermek"(31>
demektir. Baz� durumlarda din, fel�keti bile ac� taraflar�ndan tecrid edebilecek ve
adaletsizlikten �zd�rap �eken insanlar� sevgi ve �mide g�t�rebilece�i gibi<32),
Allah'a im�n da insana �e�itli zorluklara kar�� dayanma g�c� verecektir/33)
Ayn� �ekilde �ocuk, Allah'a inanmakla kendini g��lenmi� ve O'na yak�nla�m�
hissetmektedir. 29. �zt�rk,agt,s.2O9.
30. Pazarl�, Din Psikolojisi, s. 196.
31. �bn Manz�r, Lis�nil l-Arab, Beyrut, ts. XIII, 21; As�m Efendi, Kamus
terc�mesi, 1st. 1304, IV, 548; Cevheri, es-�hah, V, 2071 el-�sfeh�n�, el-
M�fred�t..., M�s�r, 1/324, s. 24; Yaar, age, 1,178.
32. U. John Nef,Sanayile�menin K�lt�r Temelleri (�ev. E. G�ng�r) 1st. 1969, s. 127.
33. Ayhan, age, s. 63; Cihat Tun� Y�ce Allah'a �m�n ve Bunun �nemi, E�IF, dergisi,
H, 8-9.
Allah'�n, kendisini her zaman koruyaca��na ve su�lar�n� affedece�ine inanmak �ocu�a
b�y�k bir rahatl�k ve huzur vermektedir/34) B�ylece �ocuk hayat� iyi, g�zel ve
ya�amaya de�er bulmakta ve o nisbette ya�ama g�c� artmaktad�r/35)
Hay�r ve �errin Allah'tan geldi�ine inanmak, sonsuz bir dayanma g�c� demektir.
Sonsuz kudret sahibi bir varl��a inanan, olaylar�n O'nun iradesi ve yaratmas�yla
meydana geldi�i inanc�nda olan bir kimse, i�inde b�y�k bir �mit ve dayanma g�c�
bulacakt�r. �m�n g�c� sayesinde �mitsizli�e d�meyerek, kurtulu� �areleri
arayacakt�r. �m�n�n sa�layaca�� moral g�c� ile her durumda dengeli, ba�ar�l� ve
�mitli olman�n i� huzurunu duyacakt�r. <36)
Sa�lad��� ruh� huzur yan�nda, Allah'a im�n, e�ya ve olaylara bak�ta da insana
birtak�m faydalar sa�lamakta ve davran� tutarl�l���na olumlu katk�larda
bulunmaktad�r. �zellikle, yak�n�n� kaybeden �ocuklara telkin edilecek din� manadaki
s�zler, onda derin tesirler b�rakmaktad�r. �len yak�n� i�in yararl� i�lerde
bulunmas�ndan dolay� Allah'�n onu ba��layaca��na inanmak, �ocuk i�in b�y�k bir
teselli olmaktad�r/37)