Professional Documents
Culture Documents
musellem.net/mevdudi-ehl-i-sunnet-midir/
1/3
3. Mevdudi’ye göre İslâm maslahat anında değişkenlik gösteren bir dindir. Bunun
misali de şudur: Allah Tealâ Kur’an-ı Mübin’de “Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir
erkekten ve bir dişiden yarattık. Böylece biz sizi tanışasınız diye bir takım kavimler ve
kabileler yaptık. Şüphesiz Allah katında en değerliniz en ziyade takva sahibi olanınızdır”
[3] buyurmaktadır. Bu dinde asıl olarak telakki edilmiş olan bir kaidedir ki bu
kaidenin esası adalet ve herkes arasında eşitlik ilkesine dayanmaktadır. Peygamber
Aleyhisselam bu esasla belli bir müddet amel etmiş hatta köleler veya azadlı köleleri
başkan olarak tayin etmiştir. Ama daha sonra ne kadar da süratli bir biçimde bu
kaideyi terk etmiş ve memleket nizamının maslahatı için “İmamlar ancak
Kureyştendir” buyurmuştur. Bu fikrine göre Hz. Peygamber Arapların kendi
üzerlerine acem olan birisinin ya da daha hususi anlamda Kureyşten olmayan
birisinin başkan olarak tayin edilmesini istemediklerinden Peygamber Aleyhisselam
Kur’an’ın koyduğu bu esasla amel etmeyi terk etmiştir(!)
4. (“Resail-Mesail”s.57) isimli eserinde Hz. Peygamberin kıyamet alametleri sadedinde
ta bundan bin üç yüz elli sene önce Deccal’in çıkacağını haber verdiğini söyleyen
Mevdûdî Deccal’in şu ana dek çıkmadığını öne sürerek Hz. Peygamberin bu
sözünün sadece bir zandan ibaret olduğunu ve bu zannında da (hâşâ) yanıldığını
söylemektedir. Yani Mevdudi’ye göre Hz. Peygamber Deccal’in çıkacağını kıyas ve
zan yolu üzere söylemiş ve bu söylemlerinin hemen tamamında bir şek ve şüphe
içerisinde bulunmuştur. Zira bazen Deccal’in Horasandan çıkacağını söylemesine
rağmen, bazen Isfahan’dan ve bazı zamanlarda da Irak ile Şam arasından çıkacağını
söylemiş olması (hâşâ) onun bu konudaki şüpheli tutumunun göstergesidir.
5. “Tefhimu’l-Kur’an”ın da Yunus aleyhisselam’ın kavminden toplu olarak iman etmeleri
sebebiyle azabın kaldırılmasını tefsir eden Mevdudî bunun sebebi azap için gerekli
olan sebeplerin henüz o kavimde bulunmamış olmasıdır der. Zira Mevdudi’ye göre
Yunus Aleyhisselam risaletini tebliğ hususunda eksiklikler yapmış ve bu sebeple
kavmine Allah’ın buyruklarını tam anlamıyla ulaştıramamıştır. Zaten Yunus
Aleyhisselam Farzın edası hususunda eksiklik yapan birisidir(!)
6. Aynı tefsirinde İbrahim Aleyhisselam’ın Allah Azze ve Celleyi araması hususunda
kıssa edilen yıldızı ayı ve güneşi görerek istidlalde bulunmasını anlatan ayetlerde
geçen “hâzâ rabbî/ bu benim rabbimdir” ifadelerinin zahirine takılan ve ulemanın
bu husustaki beyanlarını görmezden gelen Mevdudi bu meyanda kendisine şu
soruyu sorar: “Şimdi, İbrahim Aleyhisselam müşrik mi olmuştur?” diye sorulursa
şöyle derim “Hakkı arayan bir kimse için tevhide ulaşıncaya dek bu şirk
mertebelerinden kaçış yoktur. (!)”
7. Mevdudi’ye göre sokaklarda, toplantılarda ve eğitim verilen müesseselerde erkek
ve kadınların ihtilat ettikleri/ karışık bulundukları bir toplumda zina haddi
uygulamak zulüm olacaktır. Serikat haddi diye tabir ettiğimiz hırsızın elinin
kesilmesi şeklindeki kanun-i ilâhi de aynı hükme tabidir.[4]
8. Manen tevatürle sabit olan ve Keşmirî’nin “Tasrih”inin baş tarafında münkirinin
küfre gireceğini söylediği Hz. İsa’nın kıyamete yakın inişini de pek kabullenmeyen
Mevdudi’ye göre Kur’an-ı Kerim İsa Aleyhisselam’ın diri olarak göklere yükseltildiği
hususunda hiçbir şey söylememiştir.
Son olarak şunu söyleyelim: Mevdudi’nin şu görüşlerine muttali olmaksızın bir kısım
çevreler ve zatlar tarafından halen ehl-i sünnet veya daha da öte ümmeti uyandıran zat
gibi vasıflarla nitelenmesi ya cehaletten veya da daha beteri olan hıyanetten neş’et
etmektedir. Müslümanların, akide ve inançlarını sağlama alma noktasında müteyakkız
olmaları ve Mevdudi tarzı şahsiyetlerin eserlerinden uzak durmaları gerekmektedir.
Vesselam… [5]
3/3