Professional Documents
Culture Documents
BİYOMALZEMELER
Biyomalzeme bilimi, çağımızda önemli gelişmelerin meydana geldiği bir başka bilim dalı
haline gelmiştir. Biyomalzemeler, tıp alanında kullanılmalarının yanı sıra biyoteknoloji
alanında da kullanılmaktadırlar [1].
Biyomalzemeler, doğal veya sentetik malzeme olarak insan vücudundaki dokuların canlılık
fonksiyonunun yerine getirilmesi amacıyla kullanılırlar. Biyomalzemeler, belirli ya da sürekli
olarak vücut içindeki doku ve akışkanlarla temas halinde bulunurlar. Vücudun
biyomalzemelere verdiği reaksiyon farklıdır [2].
Doku ile etkileşim halinde olan biyomalzemelerin daha da gelişmesi amacıyla 50 yıldan daha
fazla süredir tıp ve mühendislik alanında çalışmalar yapılmaktadır. Biyomalzemelerin
kullanımı günümüzde, insanlara hayat veren yapay kalp veya kalp pili, yapay göz ve kalça
bağlantılarındaki hasar sebebiyle yürüyemeyen insanların yürümesini sağlayan implantlara
kadar ulaşmıştır [3].
1
Biyomalzemelerin etkin kullanılması ya da geliştirilebilmesi amacıyla malzeme bilimi,
biyoloji, psikoloji ve klinik bilimler gibi farklı uzmanlık gerektiren bilim dallarındaki kişilerin
iş birliği içerisinde çalışması gerekmektedir. Biyomalzeme alanında kullanılan ve önem arz
eden terimlerden bazıları Tablo 1’de verilmiştir [5].
Tablo 1.1. Biyomalzeme alanında kullanılan ve önem arz eden birkaç terim [5]
Biyomalzem Biyolojik sistemlerle etkileşim halinde olan ve tıbbi cihaz amacıyla
e kullanılan cansız malzeme
İmplant Tamamı veya bir kısmı vücut epitel yüzeyinin altına gömülü, vücut içine
yerleştirilen ve bir veya daha fazla malzemeden imal edilmiş tıbbi cihaz
Protez Vücutta bacak, organ veya doku yerine kullanılan cihaz
Yapay organ Vücudun herhangi bir organının işlevini kısmen veya tamamen yerine
getiren tıbbi cihaz
Biyomalzemeler bilimsel anlamda yeni bir alan olmasına karşın, uygulama açısından
kullanımı tarihin çok eski zamanlarına kadar uzanmaktadır. Mısırlılar günümüzden 3000 yıl
önce bir ayak protezi kullandığı gibi, Romalılar, Çinliler ve Aztekler de günümüzden 2000 yıl
önce diş implantlarının ilk uygulamalarını gerçekleştirmişlerdir. Mayalılar ise milattan sonra
600’lü yıllarda; bugün kullanılan osseointegrasyonun temelini oluşturan uygulamayı
gerçekleştirmişlerdir.
2
2.1. Biyomalzemelerin Özellikleri
2.1.1. Biyouyumluluk
Canlı vücudunda herhangi bir organın görevine destek olmak veya hasarlı organın görevini
karşılamak amacıyla kullanılan biyomalzemelerde aranan ilk özellik onların biyouyumlu
olmasıdır. Biyouyumluluk; bir biyomalzemenin en önemli özelliği olup vücut ile
uyuşabilirliktir. Başka bir ifadeyle biyouyumluluk; canlı vücudu ile temas halinde olan bir
malzemenin kendisini çevreleyen dokuların normal süreçlerine engel olmadan ve herhangi bir
olumsuz etkiye (iltihaplanma, pıhtı oluşumu vb.) sebep olmadan kullanım amacına uygun
fonksiyon gösterme kabiliyetidir. Biyomalzemelerin biyouyumluluğuna birçok faktör etki
edebilir. Bu faktörler; malzemenin fiziksel ve kimyasal yapısı, doku ile temas şekli, dokunun
özellikleri ve kullanım yeridir. Bir biyomalzemenin doku ile olan biyouyumu, yapısal olarak
organın mekanik özelliklerini yerine getirmesi ve yüzeysel olarak da fiziksel, biyolojik ve
kimyasal özelliklere karşı uyumlu olmasıdır. Bir biyomalzeme hasarlı bir organın yerine
kullanıldığında organın görevlerini ne kadar iyi yerine getirebilir ve çevresi ile iyi uyumlu ise
o kadar iyi biyouyumludur demektir [10]
3
biyouyumluluğa sahip olmaları gerektiğinden, kullanım yerlerine göre uygun özellikleri
taşıması açısından seçimleri büyük önem arz etmektedir. İmplant malzemelerde
biyouyumluluğun yanı sıra, malzemenin elastiklik modülünün, tokluk değerinin, sertlik
oranının, aşınma-yorulma dayanımının ve çekme dayanımı gibi mekaniksel özelliklerinin
kemik dokusuyla uyumlu olması istenir [11].
2.1.2. Biyoaktivite
Biyoaktif malzemeler, biyomalzemenin içine yerleştirildiği canlı vücut dokusu ile implant
arasındaki ara yüzeyde kuvvetli bir fiziksel bağın oluşmasıyla ilişkilendirilir. Ev sahibi olan
kemik doku ile implant malzemesi arasında oluşan bağın çevresindeki dokunun bütünleşmesi
amaçlanır.
Biyoaktif malzeme, vücut dokusu ile malzeme arasında biyolojik bir reaksiyon oluşturarak
doku ile malzemenin bağlanmasını sağlayan malzemelerdir. Biyoaktivite, biyomalzemelerin
biyolojik sistem ile olumlu olarak etkileşim kurmasıdır. Biyoaktif malzemelerin aşağıda
belirtilen fonksiyonlara sahip olması beklenmektedir.
2.1.3. Osseointegrasyon
1983 yılında Branemark “Osseointegrasyon” terimini, canlı kemik dokusunun implant yüzeyi
ile teması, klinik olarak ise cerrahi operasyon sonrası işlevsel yüklenmeler sırasında
beklenmeyen belirtiler oluşturmadan birleşmenin sağlanması ve korunması olarak
tanımlamıştır
Osseointegrasyon, başlangıçta kemik ile implantın birleşmesini ifade etse de, kemiğin implant
ile birleştirilmesinin olumsuz reaksiyon göstermeyen farklı metal malzemeler yardımıyla
olabileceğini göstermiştir [13].
4
Sonuç olarak osseointegrasyon terimi, kemik-implant temas yüzeyinin yani implant
malzemenin kemik ya da başka bir vücut dokusu ile birleşme kapasitesi olarak
tanımlanmaktadır [13].
Tablo 2.1. Bazı implant malzemeleri ile insan kemiğinin mekanik özellikleri
Malzeme Akma Çekme Kopma Vickers Elastik Yorulma
mukavemeti mukavemeti anındaki sertlik modülü limiti
(N/mm2) (N/mm2) uzaması (Hυ) (N/mm2) (N/mm2)
316L SS 280 650 45 190 211 0,28
(tavlanmış)
Dövme Co- 1050 1540 9 450 541 0,49
Cr alaşımı
Dökme Co- 490 690 8 300 241 0,30
Cr alaşımı
Titanyum 470 710 30 - 121 0,30
Ti6Al4V 970 1000 12 - 121 -
(Grade 5)
İnsan - 137,3 1,49 26,3 30 -
kemiği
5
Biyomalzeme türlerinden olan metalik biyomalzemeler, medikal uygulamalarda insan
vücudunda en fazla kullanılan malzeme grubudur. Metalik biyomalzemelerin yüksek
mekanik, aşınma ve korozyon özellikleri sonucunda kullanım alanının yıllarca devam
edeceğini göstermektedir. Yine de, yalnızca metalik biyomalzemere özgü olan korozyonun
oluşması, bu gruptaki biyomalzemelerin araştırılmasını zorunlu hale getirmektedir. Metalik
biyomalzemelerin korozyonu, metallerin cerrahi operasyonlarda kullanılmaya başlanması ile
ele alınmıştır. Kemik kırıklarının tamiri, dental implantlar, vida ve plakaların vücut içinde
uygulanması, 20.yy‟ a hatta daha öncelerine dayanmaktadır [6, 15, 16].
Biyouyumluluk ile korozyon direnci arasında doğrusal bir oran vardır. Korozyon direncinin
yüksek olması biyouyumluluğu olumlu yönde etkiler. Korozyon direnci, metalik
biyomalzemelerde iki farklı malzeme grubunun kullanımını sağlamaktadır. Birincisi, Au, Ag,
Pt gibi soy metallerin kullanımı, diğeri ise kimyasal yapısı gereği herhangi bir itici kuvvete
ihtiyaç olmaksızın yüzeyinde oksit tabakası oluĢturan Co-Cr, Ti, Zr, Nb, Ta gibi malzeme
gruplarının kullanımıdır. Yüzeyinde oksit tabakası oluĢturan metalik biyomalzemelerin
yüzeyi, korozyona karşı kinetik bir bariyer meydana getirmektedir. Bu metal-oksit bariyer
tabakasının, aşınma veya başka bir durumda bozulması durumunda milisaniyeler içerisinde
malzeme yüzeyi yüksek bir hızla oksitlenerek metalik biyomalzemeyi korumaya almaktadır
[6].
Aşınma, iki faklı malzemenin yüzeylerindeki temas durumunda oluşan sürtünme neticesinde,
malzeme yüzeylerinden küçük parçaların kopmasıdır. Herhangi bir eylem durumunda bütün
biyomalzemelerde gözlenen bir durumdur. Fiziksel olarak daha aktif olan genç hastalar ile
baĢarılı geçen cerrahi implant operasyonlarından sonra hareket kabiliyeti artan hastaların
sayısının artması, aşınma direnci daha yüksek ve daha uzun ömürlü biyomalzeme üretimine
olan ihtiyacı artırmıştır. Mesela, kalça protezinin hareketi sırasında hem kemik dokuda hem
de protez malzemede aşınma meydana gelmektedir. Bu aşınmayı engellemek amacıyla,
metalik biyomalzeme yüzeyine biyoinert seramik kaplama ve karşı malzeme olarak da
polietilen kap kullanılmasına başlanmıştır [6, 16]. Kaplama sonucunda metal-seramik ara
yüzeyinin etkin bir biçimde tutunması yani kaplamanın yapışma özelliğinin iyi olması
beklenmektedir. Aşınma direnci, eklemle çalışan ara yüzlerde, eklem çiftinin cinsine bağlı
6
olarak değişir. AĢınma direncinin en düşük olduğu seramik-seramik ara yüzlerde, direnç
0,001 μm altındadır [6]
2.2.1. Seramikler
7
Seramik malzemeler, biyoseramik olarak kullanıldığı taktirde aşağıda belirtilen özeliklerde
olmalıdırlar.
Biyouyumlu olmalıdır.
Zehirleyici (toksik) özellikte olmamalıdır.
Kanser yapıcı olmamalıdır.
Alerji yapıcı olmamalıdır.
İltihaplanma yapmamalıdırlar.
Vücutta bulunduğu süre zarfında biyofonksiyonel olmalıdır [6].
Biyomalzeme alanında tercih edilen seramikler, inert (tepkime vermeyen), biyoaktif, yarı inert
(reaktif), biyobozunur, tepkimeye giren (aşınır) olarak sınıflandırılabilir. Tablo 2.2’ de
biyomalzeme olarak kullanılan biyoseramiklerin türleri ve kullanım alanları yer almaktadır.
[6].
2.2.2. Polimerler
Polimerler, basit kimyasal yapıdaki bileşiklerin bir araya gelmesiyle oluşan monomer olarak
adlandırılan büyük moleküllü yapılardır. Bazen bu moleküllerin birleşmesiyle bir zincir yapı
oluşturabilmekte bazen de bu zincir yapılar birbirlerine bağlanıp üç boyutlu ağ yapıları
(dallanma) meydana getirebilmektedir [17].
Sağlık alanında farlı kullanım alanlarına sahip olmalarından dolayı zamanla daha çok önemli
bir malzeme türü haline gelmiştir. Polimerler, molekül yapılarına, üretildikleri tepkime
8
türüne, fiziksel özelliklerine veya teknolojideki kullanım alanlarına göre farklı şekilde
sınıflandırılabilirler [17].
Biyopolimerler, elde edildikleri içerik türüne göre sentetik ve doğal polimerler olarak ikiye
ayrılırlar. Doğal biyopolimerler, her canlının yaşamı süresince organizmasında oluşturduğu
yapılardır. Doğal biyopolimer, yapısındaki enzimlerin katalizlenerek hücre yapısı içerisinde
birden fazla karmaşık reaksiyon sonucu aktif monomerlerinin zincir büyüme tepkimesi ile
bireşim sürecinden meydana gelmektedirler. Birden fazla polimer yapılı bitkilerde bulunan
selüloz ve hayvanların protein yapıtaşlarındaki kollajenler yaygın olarak bilinen doğal
polimerlerdir Sentetik biyopolimerlerin ise elastomer ve plastik olarak iki çeşidi vardır.
Elastomerlerler, bozunmalara karşı yüksek dayanıma dahip olup üzerindeki baskı kuvveti
kaldırıldığı zaman başlangıç haline dönebilen biyopolimerlerdir. Stiren-bütadien kauçuğu
yaygın olarak tercih edilen elastomer türüdür. Plastikler, termosetler ve termoplastikler
başlığıyla iki sınıfta incelenebilirler. Termosetler, tersinmez bozunuma sahip yani
eritildiklerinde tekrar kullanılamayan plastiklerdir. Epoksi reçine, en fazla bilinen ve
kullanılan termosettir. Termoplastikler, tersinir bozunur özelliğe sahiptirler. Eritildiklerinde
tekrar şekil verilebilen ve kullanılabilen plastik türüdür. Biyomateryal sınıfında kullanılan
poliolefinler, termoplastikler, teflon (florlu hidrokarbon), polimetil metakrilat, polivinil klorür
ve polikarbonattır. Tablo 2.3’ de biyomalzeme olarak tercih edilen bazı sentetik
biyopolimerlerin kullanım alanları yer almaktadır [17].
9
Tablo 2.4. Devamı
Polivinilklorür Kimyasal ve aşınma direncinin iyi Diyaliz cihazı parçaları, kan
olması, iyi kararlılık torbaları, sonda
Poliasetaller Sertlik ve sünme direncinin iyi Sert doku protezleri
olması, gaza ve neme iyi direnç
göstermesi
Polimetilmetakrilat Optik özellikler bulunması, ısı ile Göz lensleri, protezler
kolay şekillenme
Polikarbonat Kimyasal olarak inert olması, Şırıngalar, sert doku protezleri
elektrik yalıtkanlığının iyi olması,
yüksek sertlik, saydamlık
Polietilentereftalat Çekme ve aşınma direncinin iyi Damar protezleri, ameliyat ipi,
olması, saydamlık protezler
Poliamit Kimyasal direncinin iyi olması, Paketleme filmleri, diyaliz
mekanik özelliklerin iyi olması cihazları, ameliyat ipi
Poliüretan Aşınma, sıkışma ve kırılma Yapay kalp, diş malzemeleri, kan
direncinin iyi olması pompaları ve deri
Silikon kauçuk Kimyasal direncinin iyi olması, Yanık tedavisindeki köpükler, lens
termal kararlılığının iyi olması ve membranlar
2.2.3. Kompozitler
Kompozit malzemeler, iki ya da daha fazla farklı içerikteki malzemeden veya faz yapısından
oluşan, atom yapısı olarak atomdan daha büyük katı malzeme olarak tanımlanır. Bu tür
malzemeler, farklı faz yapılarının homojen dağılım göstererek bir araya gelmesi ile
malzemenin mekanik özelliklerinin değiştirildiği ürünlerdir. Tanım doğrultusunda, doğal bir
malzeme olarak kemiğin plastik malzeme olan fiberglas ile güçlendirilmesi kompozit bir yapı
oluşturur. Mesela köpük, kompozit malzeme türü olup bir fazı boşluk iken, alaşım ürünü olan
pirinç, bu tür malzeme olarak sayılmaz. Biyolojik maddeler, kompozit malzeme eğilimi
gösterirler. Diş dokusu, kemik ve deri gibi biyolojik maddeler doğal kompozit sınıfındadırlar.
Doğal kompozitler partikül, gözenekli ve fiber yapıda olup mikro ölçektedirler [18].
10
Kompozit malzemeler, yapıtaşı olan malzemelere göre avantaj gösterirler. Kompozit malzeme
üretimi, malzeme özelliklerinin kontrol edilebilme yetkisini sunduğundan dolayı malzemeyi
yapan bilim insanlarına veya mühendislere avantaj sunar. Böylelikle daha hafif, dayanıklı ve
uyumlu malzeme üretimine kolaylık sağlar. Biyomalzeme olarak kullanılan kompozit
malzemelerde, kompoziti oluşturan her bir yapının biyouyumlu olması beklenir. Bu duruma
ek olarak her bir yapının ara yüzeylerinin de vücut içerisinde bozunmaması gerekmektedir.
Biyomalzeme sınıfındaki kompozitlerin kullanım alanları aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
2.2.4. Metaller
Biyomalzeme sektöründe tercih edilen diğer bir malzeme türü olan metal ve alaşımları, kristal
yapı olarak metalik bağlarla kuvvetli bağlanmaları ve üstün mekanik özellikleri sebebiyle
büyük öneme sahiptir. Ortopedik uygulamaların yanı sıra, kemik yenileme malzemesi, eklem
protezi, yüz ve çene cerrahisi, diş implantı, kalp ve damar cerrahisi, yapay kalp parçalarının
uygulanması, katater, kalp kapakçığı ve vana olarak da vücudun farklı bölgelerinde
kullanılırlar. [19].
11
gelmektedir. Kemik dokuda uygulanan implantların kemikteki hücrelere güçlü bir
biyoadhezyon kuvvetle bağlanması gereklidir. Yüksek kuvvet altında elastik şekil değiştirme
diğer bir ifadeyle yüksek Young Modülü gerekli mekanik özellikler arasındadır. Piyasa
maliyetinin düşük seviyede tutulabilmesi için işleme, parlatma ve diğer yüzey işlemlerinin
kolaylıkla yapılabilmesi gereklidir. [19].
12