Professional Documents
Culture Documents
sensarinöral işitme kayıplarının ağır dil bozukluklarına neden olması gibi gerçekler,
K.B.B. uzmanlarının konuşma ve dil bozuklukları konusunda en azından temel bilgi
düzeyinde bilgi sahibi olmasını zorunlu kılmaktadır. Burada konunun daha iyi
anlaşılabilmesi için önce ilgili terminoloj~ temel fonetik ve fonolojiden bahsedilece~ daha
sonra konuşma ve dil bozukluklarının klasifıkasyonu yapılarak bu bozukluklara kısaca
değinilecektir.
TERMiNOLOJi
Komünikasyon kelimesi genel anlamda, iki ya da daha fazla katılımcı arasında bilgi veya
görüş alışverişidir. Katılımcılar insan, hayvan veya makine olabileceği gibi, gönderilen
mesaj da çok çeşitli şekillerde olabilir. Konumuz insan olduğuna göre, burada
komünikasyon terimi ile aniatılmak istenen şey, insanlar arasındaki bilgi ve görüş
= alışverişidir.
=
=
Bilgi ve görüş alışverişi verbal veya nonverbal olabilir. Türkçe, İngilizce gibi bir dil
kullanı mı ile yapılan
=
=
kelimeleri kullanılmaktadır.
=·
=-
=
-=
Komünikasyon
tedavisi ile
bozuklukları
uğraşan
bilimi: Ses,
otolarengolojiye bağlı
konuşma, dil ve işitme bozukluklarının tanı
bozuklukları dışında ses, konuşma ve dil bozuklukları ile ilgilenen tıp dalına foniatri adı
verilmektedir.
Ses (Ötüm): Vokal foldlarda ortaya çıkan titreşim olup İngilizcedeki voice kelimesinin
karşılığıdır.
Konuşma : Dilin duyulabilir şekildeki tezahürüdür. Bir dilin sözcüklerini oluşturmak üzere
fonasyonla ortaya çıkan sesin, ses yolunda şekillenmesi ile oluşur. Yazılı bir müzik eseri
dil ise, bu eserin bir orkestra tarafından seslendirilmesi de konuşmadır. Konuşma;
yazılarak gösterilir ( 1 b/, 1 e 1 gibi). Anlam farklılığı yaratmayan farklı seslere, yani bir
fonemin farklı şekillerine allofon adı verilir ve fonem üzerine konan diakritik işaretlerle
2
• Fonoloji (Sesdizim): Bir dilin ses yapısını, fonemlerini, fonemlerin o dildeki
fonksiyonlarını inceleyen bilimdir. Diğer bir deyimle o dilin konuşma seslerini ve
bunların kullanımını inceleyen bilimdir.
• Semantik (Anlambilim): Dili anlam yönünden ele alan bilimdir.
• Morfoloji (Biçimbilim): Fonemlerin nasıl bir araya gelerek ekieri ve kökleri
oluşturduğunu inceleyen bilimdir.
• Sentaks (Sözdizimi): Kelimelerin cümle içinde dizilişlerini inceleyen bilimdir.
• Pragmatik (Edirnbilim): Dilin fonksiyonel kullanımını, başka bir deyimle kişilerin
FO NETİK
Bütün dünya dillerindeki konuşma seslerini inceleyen bilimdir. Üç dala ayrılır: Konuşma
seslerinin nasıl çıkarıldığını inceleyen dalına artikü latuar fonetik, akustik özelliklerini
inceleyen dalına akustik fonetik ve algılanmasını inceleyen dalına da odituar fonetik adı
verilir.
Artikülatuar fonetik:
Konuşma sesleri vokaller ve konsonantlar olmak üzere iki ana grupta incelenir. Vokallerle
=
=
V okaller üç farklı özelliğe göre sınıflandırılır:
1. Dilin en yüksek noktasının ön-arka doğrultudaki yeri:
a) Ön: i, ü, e, ö
= u, a, o
=
b) Arka: ı,
2. Dilin yüksekliği:
=
=
a)
b)
Kapalı:
Açık:
i, ü,
e, ö, a, o
ı, u
=
=
3. Dudakların durumu:
a) Düz: i, ı, e, a
=
:::1
b) Yuvarlak: ü, u, ö, o
=·
::s 3
:::1
Konsonantlar: Ses yolunun farklı noktalarda ve farklı şekillerde daralması ile oluşan
seslerdir. Konsonantlar artikülasyon şekli, artikülasyon noktası ve vokal foldların titreşim -
durumuna göre sınıflandırıhr.
=
Artikülasyon
şeklini
Şekli: Konuşma sesinin artikülasyonu
ve derecesini gösterir. Türkçedeki konsonantlar artiktilasyon
sırasında ses yolundaki
şekline
daralmanın
göre sekiz =
=
grupta incelenir:
1. Plozif: Ses yolunda tam bir kapanma ve bunu takip eden açılma ve hava geçişi söz =
=
konusudur. p, b, t, d, k, g sesleri bu gruptadır.
2. Nazal: Artikülasyon
Türkçede bu grupta m ve n sesleri
sırasında velofaringeal portun
vardır.
açık olduğu konsonantlardır.
adı
j, =
=
c
verilir.
4. Afrikat: Bir plozif ve frikatif sesin birlikte
vardır.
çıkması ile oluşur. Bu gruptaç ve c sesleri =
ı::
5. Tril: Dil ucunun titrer bir şekilde birkaç kez sert damağa çarpması ile oluşur . r sesinin c
titrek allofonu bu grupta yer alır.
6. Tap: Dil ucunun bir kez
alır.
damağa çarpması ile oluşur. Türkçedeki r sesi bu grupta yer =
7. Aproksi.rnant (Yarı Vokal, Glide): Darlık derecesi en az olan konsonantlardır. Bu
grupta y ve ğ sesleri vardır. Bu grupta ayrıca r ve v seslerinin allofonları da yer
almaktadır.
8. Lateral aproksirnant: Aproksimanttan farklı olarak burada hava geçişi dilin yanlarından
artiktilasyon noktası adı verilir. Türkçedeki konsonantlar artikülasyon yerine göre bilabial,
labiodehtal, dentaL alveoler, postalveoler. palatal, velar ve glottal şeklinde sınıflandırılır.
4
4. Alveoler: ( t ), ( d ), ( n ), r, s, z., 1
5. Postalveoler: ş, j, ç, c
6. Palatal: ( k ), ( g ), y
7. Velar: k, g, ğ
8. Glottal: h
Vokal foldlarm hareketi: Konuşma sesinin üretiminde, vokal foldlarm titreşımı
önemlidir. Vokal foldların titreşim durumu, lngilizcede voiced, voiceless, Türkçede ise
genellikle ötümlü, ötümsüz kelimeleri ile ifade edilir.
Ötürnlü konsonantlar: b, d, g, m, n, r, v, z, j, c, y, ğ, l
Ötümsüz konsonant lar: p, t, k, f, s, ş, ç, b
Akustik fonetik:
Konuşma sesi farklı şiddette ve :frekanstaki çok sayıda sesin bir araya gelmesi ile oluşur.
Bunlann bir kısmı vokal foldlarm titreşimi ile oluşan yüksek enerjiye sahip periyodik
sesler olup diğerleri ses yolunda türbülans gibi olaylara bağlı düşlik enerj ili aperiyodik.
seslerdir. Vokaller büyük ölçüde periyodik seslerden, ötümlü konsonaotlar periyodik ve
aperiyodik, ötümsüz konsonaotlar ise sadece aperiyodik seslerden oluşmaktadır.
Yokallerin ve ötümlü konsonantlarm artikülasyonu sırasında ses yolunun şekline göre
harmoniklerin bir kısmının şiddeti artar bunlar dışmda kalanların şiddeti azalır. Bu olay
sırasında şiddeti artan harmoniklere veya harmonik bölgesine formant adı verilir. Her
vokalin dört ya da beş formantı vardır. Formantlar birinci, ikinci... olarak isimlendirilir ve
Fl, F2 ... şeklinde gösterilir.
Yokallerin akustik özellikleri formantlarla ko layca ifade edilirken, konsonantların akustiği
bu kadar basit değildir. Türbülans, kapanma, patlama ve vokal fo ldların titreşimi konsonant
akustiğinde rol oynar. Frikatiflerde türbülansa bağlı gürültü sesi, patlamalılarda patlama
sesi ile birlikte formant geçişi önemlidir.
Odituar fooetik:
Vokaller yüksek enerjiye sahip olmalarına rağmen daha düşük ftekans bölgelerinde yer
alır. Yokallerin tanınınasında önemli olan birinci ve ikinci formantların frekans değerleri [
i ] sesi hariç 2000 Hz'in altındadır. Bu nedenle vokaller yüksek frekanslı işitme
5
oluşmaktadır. Bu nedenle yüksek frekanslı işitme kayıplarında konsonantların duyulması
ele aldığımızda her sesin aynı derecede önemli olmadığını görürüz. Kulağırmza gelen
konuşma sesi, Corti organının farklı noktalarında yer alan ve farklı frekanslara hassas titrek
tüylü hücreler tarafından algılanarak spektrografik analizde olduğu gibi analiz edilir. Corti
organındaki algılama, frekansların tek tek algılanması şeklinde olmayıp, fonetik açıdan
taşıdıkları anlama göre kritik bant adı verilen gruplara ayırma şeklindedir. Kritik bantların
bir genişliği, bir de merkez frekansı vardır. Kritik bantların genişliği düşük frekanslarda
daha dar (500 Hz'in altında 100 Hz), yüksek frekanslarda daha geniştir (Örn. 10 000 Hz
civarında 2000 Hz).
FONOLOJİ
Fenoloji, bir dilin fonemierini ve fonemlerin o dildeki fonksiyonlarını inceleyen bilimdir.
Fonemler, segmental ve suprasegmenta1 olmak üzere iki ana grupta incelenir. Segmental
F
fonemler fonetik başlığı altında incelenen vokaller ve konsonantlardır. Suprasegmental
fonemler ise sözün anlamını değiştirebilen vurgu, entonasyon gibi özeliklerdir. Fenoloji,
fonetik biliminin aksine dile özgüdür. Burada fenoloji ile ilgili olarak sadece çocuklarda
fonotojik gelişme ve konuşmanın öğrenilmesi sırasında görülen fonotojik proçeslerden
bahsedi lecektir.
FONOLOJİK GELiŞME
Çocukların anadillerinde kullanılan fonemleri öğrenme sUreciclir. Fonemlerin öğrenilme
yaşı o dildeki kullanım sıklığı ile ilgili olduğundan doğal olarak diller arasmda farklılıklar
gözlenir. Bu nedenle fonotojik gelişme konusunun her dil için ayrı ayrı araştırılması
zorunludur.
Genel kurallar:
1. Vokaller, plozif, nazal ve aproksimant konsonaotlar daha erken öğrenilir.
2. Frikatifler ve likitler (l ver sesleri) daha geç öğrenilir.
3. Ağzın ön kısmında oluşan sesler arkada oluşan sesiere göre daha erken öğrenilir.
6
=-
=-
;:::s-
FONOLOJİK PROÇESLER
==
:::s-
Normal dil gelişimi
bazı
sırasında çocuk, anadilinin fenolojik kurallarını öğrenirken başlangıçta
basitleştirme amacına
=
hatalar yapar. Artikülasyonu güç olan sesleri yönelik olan bu
. hatalara fenolojik proçesler adı verilir. Burada fenolojik kontrast, dolayısıyla konuşmanın
=- anlaşılabilirliği bozulmuştur. Çocuğun dil gelişimi sırasında görülen 40'tan fazla fenolojik
=-
=-
proçes
sırasında
vardır. Bunların büyük bir kısmı
=-
:s-
En sık görtiJeo fonolojik proçesler:
1. Son konsonant düşmesi: ver~ [ ve ], kuş~ [ku]
2. Zayıfhece delesyonu: telefon- [ tefon ], patates~ [ pates]
::,- 3. Reduplikasyon: Genellikle ilk hecenin tekrarlanması şeklinde görülür. doktor~ [ dodo
=w- ], hala~ [ lala]
=-
~
4. Duraklaştırma:
], çocuk- [dodu]
Bir frikatifkonsonantın yerine plozif bir konsonant gelir. fare ~ [ paye
5. Önleştirme: Velar bir konsonant yerine daha önde yer alan başka bir konsananatın
~
1 gelmesidir. kalem ~ [ talem ], bebek~ [ bebet ]
6. Kayıcılaştırma: I ver yeriney veya v sesi getirilir. para ~ [paya],
7. Asimilasyon: Bir konsanantın başka bir konsonantı kendine benzetmesidir. benim ~
Dünyada kullanılan tüm dillerde toplam ses sayısı 200'e yakındır. Uluslararası Fonetik
Alfabede (IPA'de) bu seslerin her biri farklı sembollerle gösterilmektedir.
Türk alfabesindeki sıraya göre Türkçenin fonemleri ve allafonları şu şekildedir:
7
6 <e > le/ [ e, e]
26 < ü> Iy i [ y, y]
27 <v> lv! [ v, u]
28 <y> 1j 1 [ j , j]
29 < z> IZI [ z, ~]
8
KONUŞMA BOZUKLUKLAR!
A. Artikülasyon Bozuklukları:
örneğin, çocuk, /s/ fonemi yerine Türkçede olmayan [e] sesini veya standart dışı
başka bir sesi çıkarır. Fonetik bozukluklar, fonksiyonel veya organik orijinli
olabilir.
En çok s (sigmatizm), ver (rotasizm) seslerinde bozukluk görülür.
2. Motor Bozukluklar:
a) Anartri 1 dizartri: Konuşma mekanizması ile ilgili kas hareketinin yetersiz
olması veya hiç olmaması durumudur. Motor sistemin korteksle konuşma ile
ilgili kaslar arasında her hangi bir noktasında bir bozukluk söz konusudur.
b) Oral apraksi 1 dispraksi: Ağız bölgesinde istemli kas kontrolünün olmaması.
Burada merkez sinir sistemindeki bir patolojiye bağlı olarak bir programlama
problemi söz konusudur. Sabit olmayan artİkülasyon hataları, konuşmaya
olarak kaslarda bir zayıflık söz konusu değildir, sadece kontrol problemi söz
konusudur.
Tedavi: Genel olarak artikülasyon bozukluğu terapisi dört aşamadan oluşmaktadır:
• Perseptüel eğitim: Hastaya standart ses ile kendi çıkardığı bozuk ses dinletilir
ve aradaki fark gösterilir.
• Düzeltme
• Stabilizasyon
• Günlük konuşmada kullanma: Yeni öğretilen ses; hece, kelime ve cümlede
kullanılarak günlük hayata uygulanır.
9
B. Akıcıhk (Ritm) bozuklukları:
KEKEMELİK (STUTTERING)
Kekemelik, konuşmanın anormal düzeyde hece, ses tekrarları, uzatmaları ve
duraklamalada kesildiğ~ konuşurken zorlanma, konuşmaktan kaçınma ve anormal
artikülasyon postürü ile karakterize bir konuşma akıcılık problernidir.
Kekemeliğin iki ana komponenti vardır:
1. Akıcılığın bozulması: Uzatmalar, tekrarlar ve duraklamalar.
2. Konuşmacının akıcılıktaki bozukluğa karşı reaksiyon lan:
a) Psikolojik reaksiyonlar
b) Motor reaksiyonlar: Aşırı kas eforu, baş-boyun hareketleri gibi.
Kekemeliğin ilk işaretleri 2Y2-5 yaşlarında görülmeye başlar. Çocuk başlangıçta tekrarlar
ve uzatmaların farkında değildir ve bu nedenle konuşmaktan kaçınmaz. Bu çocukların
çoğunda problem kendiliğinden kaybolur, fakat bir kısmında problem devam eder ve yaş
karşı gösterilen reaksiyon kişiden kişiye farklı olacağı için ileri yaşlardaki kekemelikler
10
arasında çok büyük farklılıklar gözlenir. Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sıktır ve bu
oran çeşitli yayınlarda 3/1 ile 4/1 arasında değişmektedir.
İnsidans: Kekemeliğin görülme sıklığı% 1' e yakındır. ABD' de yaklaşık 2 000 000 kişide
kekemelik sorunu olduğu bildirilmektedir.
Etyoloji:
Kesin neden bilinmemektedir. Bununla birlikte çok sayıda teori mevcuttur ve bu teoriler üç
ana grupta toplanabilir:
ı. Organik teoriler: Kekemeliğin bazı ailelerde sık görülmesi, yine erkek çocuklarda kız
çocuklardan dört kat fazla görülmesi etyolojide organik faktörlerin rol alabileceğini
ebeveynin kulağında başlar. Tekrarlara ve uzatmalara karşı anne babanın kızarak veya
cezalandırarak cevap vermesi ile çocuk konuşmaktan korkmaya ve çekinıneye başlar.
Bu gruptaki hayal kırıklığı teorisine göre ise kekemelik ebeveynin kulağında değil
Klinik:
Kekemelik kişiye göre son derece değişiklik gösteren bir bozukluktur. Kekemelikte primer
fenomen intrafonemik yarılmadır. Daha sonra çocuk bu primer reaksiyona karşı bazı
reaksiyonlar geliştirir.
Bu verbal belirtilerle birlikte, çeşitli derecelerde yüz, boyun, omuz, ekstremiteler ve hatta
tüm vücudu ilgilendiren hareketler görülür. Bu hastalar konuşma sırasında göz temasından
kaç ınır.
Tedavi:
ll
-,.
Literatürde kekemelik tedavisinde başarılı olduğu belirtilen yüzlerce yöntem bildirilmiştir.
Kekemelik çok boyutlu bir problem olduğu için tedavisi de çok boyutlu olmalıdır. Ayrıca
-
tedavi her hastaya göre ayn ayn planlanmalıdır.
--=
-.-.
Primer (Erken evre) kekemeliğin tedavisi:
-=
-=
Bir çocuğun doğal oyun ortamında 1000 kelimede 50 veya daha fazla kelimede problem
oluyorsa kekemelikten bahsedilebilir ve tedavi edilmesi gerekir. Kekemelik. başlangıç
döneminde kelime ve durum korkusu ortaya çıkmadan tedavi edilirse kolayca düzelebilir. -=
~~
Erken evre kekemeliğin tedavisinde PFAGH şeklinde kısaltılan emosyonel problemlerio
ortadan kaldırılması veya azaltılması gerekir.
• P (penalty =
tutumunun ortadan
ceza): Kekemeliğin
kaldırılması
erken evresinde
gerekir. Anne ve baba
anne-babanın cezalandırıcı
•
çevresindeki kişilerin, çocuğu dinlerken duraklama, tekrar ve uzatma gibi
bozan problemler karşısında sabırlı ve hoşgörülü olması gerekir.
F (frustration = engellenme, hayal kırıklığı): Çocuğun isteklerine
akıcılığı
karşı çıkilması
-=-=
onu hayal kırıklığına uğratır.
uğratacak davranışlardan
Çözüm için ebeveynin,
mümkün
çocuğu
buna karşı
-=
ı::
•
toleransının empati veya adaptasyon
A (anksiyete)
yoluyla artırılması gerekir.
-=
l::
• G (guilt = suçluluk duygusu, utanma)
ı::
H (hostility = düşmanlık)
•
Çocuğun anksiyete, utanma ve düşmanlık gibi duyguların etkisinden kurtulabilmesi için bu =
ı=
duyguların açığa vurulmasına imkan verilmelidir.
Sekonder (İleri evre) kekemeliğin tedavisi: -ı::
Tedavinin başarılı olabilmesi için akıcılık problemi ile psikolojik problemierin birlikte ı=
tedavi edilmesi gerekir. İleri evre kekemelikte psikolojik sorunların çözümü için ı=
psikoterapi uygulanabilir. Fakat, psikolojik problemler konuşma probleminden
ı=
kaynaklandığı için, konuşma düzelmedikçe psikolojik problemler de düzelmez. Sadece
ı=
akıcılık problemini çözmeye yönelik olarak, metronem yardımı ile ritmik konuşma,
ı:
delayed auditery feedback, ünlüterin uzatılınası gibi yöntemler de kalıcı çözüın sağlamaz.
12
:::!1
:::!
:::!
Van Riper Tekniği: Bu tekniğin esas hedefi kekeme kişinin korkulan, kaçınma ve çaba
:::!1
reaksiyonlarıdır. Kekemeliği modifiye etmeye yönelik olan bu tedavi yaklaşımı MIDVAS
:::!! şeklinde kısaltılan altı aşamadan oluşmaktadır:
=
= •
bir dille anlatılır ve problemin çözümü konusunda neler yapabileceği öğretilir.
İdantifikasyon: İkinci aşamada hastaya kekemelik problemini artıran faktörlerden
=
= •
bahsedilir. Bu faktörler, ceza, sinirlenme, anksiyete, suçluluk duygusu,
duygusu, iletişim stresi, durum korkusu ve kelime korkusudur.
Desansitizasyon: Bu aşamada idantifikasyonda sıralanan emosyonel faktörlere
düşmanlık
karşı
:::!
hastanın dayanıklılığı artırılınaya çalışılır.
=s • Varyasyon: Emosyonel faktörlere karşı farklı reaksiyon vermesi öğretilir.
::::1 • Aproksirnasyon: Hasta emosyonel faktörlere karşı farklı reaksiyon vermeyı
=
::::1 •
yardım edilir.
Stabilizasyon: Hastanın minimal korku ve eforla konuşabildiği noktaya
ulaşıldığmda bunun stabilize edilmesi, devamlı bir hale getirilmesi gerekir.
::::1
:::1
DİL BOZUKLUKLARI
:s Dil bozuklukları çok hafif bir bozukluktan dilin tamamen o lmaması gibi ağır bir
::s bozukluğa kadar çeşitli düzeylerde olabilir. Bozukluk sözlü dilde veya yazılı dilde
:::1 olabileceği gibi dilin algı veya ifadesinde de olabilir. Dil bozuklukları, dil gelişim
:s bozukluğu ve edinilmiş dilin kaybı (afazi, disfazi) şeklinde iki ana grupta incelenir:
::1 A. Dil gelişim bozukluğu: Problem dil gelişiminde gecikme veya hatalı dil gelişimi
::1
Dil gelişim bozukluklarında etyoloji:
1. Beyin hasarı:
verilir. Afazili hasta, kendini birdenbire dilini bilmediği bir ülkede bulan insan
gibidir. Konuşulanları duyar, fakat ne dendiğini anlayamaz. Afazi, sol hemisferde,
kortikal ve subkortikal bölgeyi etkileyen serebrovasküler olaylar, travma, tümör ve
enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkan ve genellikle sağ hemipleji ile birlikte
görülen bir problemdir.
Afaziaklarda hem sözlü, hem de yazılı dilin ifade ve algılama komponentlerinde
değişik dÜZeylerde bozukluk söz konusudur.
Afaziler geleneksel olarak üç ana grupta incelenir:
1. Motorafazi (Broca afazisi): Konuşma tutuk ve anlaşılması güçtür. Dizartriden
farklı olarak, diğer dil fonksiyonlarında da az veya çok etkilenme söz
konusudur.
14
2. Sensoryel afazi (Wernicke afazisi): Bu hastalarda özellikle algılama yeteneği
YARARLANILAN KAYNAKLAR
ı. Bali MJ. Phonetics for Speech Pathology, 2nd ed London: Whurr Publishers, 1993.
2. Demircan Ö. Türkçenin Sesdizimi. Istanbul : Der Yayınları, 1996.
3. Grundy K (ed.). Linguistics in Clinical Practice, 2nd ed. London: Whurr Publishers, 1995.
4. Ladefoged P. A Course in Phonetics, 3rd ed. Fort Worth: Harcourt Brace College Publishers, 1993.
5. Lowe RJ. Phonology. Baltimore: Williams & Wm
lkins, 1994.
6. Minifie FO. Introduction to Communication Sciences and Disorders. San Diego: Singular Publishing,
1994.
7. Moore BCJ. Psychology ofHearing, 4th ed San Diego: Academic Press, 1997.
=-
8. Shriberg LD and Kent RD. Clinical Phonetics, 2nd ed. Needham Heights: Allyn & Bacon, 1995.
9. Van Riper CandEmerick L. Speech Correçtion, 8th ed. Englewood Cliffs: Prentice-Hall, Ine., 1990.
:ll 10. Wendler J, Seidner W, Kittel G und Eysholdt U. Lehrbuch der Phoniatrie und Padaudiologie, 3. Aufl.
Stuttgart: George Thieme Verlag, 1996.
:ll
ll. Yavaş M. Phonology: Development and Disorders. San Diego: Singular Publishing, 1998.
=-:ll
:tl
:!1
C!l ıs
::11
~
ORGANiZASYON K0~1~TESi
r Doç.Dr.Mehmet ADA
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Prof.Dr.Asım KAYTAZ
Istanbul Ümversitesi Cerrahpaşa Tip Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr.Ferhan ÖZ
Istanbul ünıversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr Murat TOPRAK
Istanbul Vniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesı KBB Anabilim Dalı
EGITICiLER
Doç.Dr.Mehmet ADA
Istanbul Vniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr.Şafak DAGLI
Ankara Numune Hastanesi KBB Kliniği
Prof.Dr.Aip DEMIRELLER
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi lbni Sina Hastanesi KBB Anabilim Dalı
Prof.Dr. lrfan DEVRANOGLU
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr.Gürsel DURSUN
Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi lbni Sina Hastanesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr.Mustafa GEREK
GATA Ankara-KBBAnabilim Dalı
Dr.Fatih öGüT
Ege üniversitesi Ege Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1
Doç.Dr.Ferhan ÖZ
Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa T1p Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Prof.Dr.Levent SOYLU
Çukurova Üniversitesi, Çukurova Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1
Prof. Dr.Mehmet TINAZ
Istanbul Üniversitesi Istanbul T1p Fakültesi KBB Anabilim Dalı
Doç.Dr.Murat TOPRAK
Istanbul üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dal1
iLETIŞIM ADRESi
P.K.9 34301 Cerrahpaşa Istanbul
Tel: (212) 586 15 19 Faks: (212) 233 11 27