You are on page 1of 6

T.C.

BARTIN ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM FAKÜLTESİ
PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÖLÜMÜ

KİŞİLİK KURAMLARI DERSİ BAHAR DÖNEMİ ARA SINAVI

ÖZLEM ULUDAĞ

PDR II. SINIF

19010517055
1)Freud’cu bir psikoloğun bilinçdışı malzemeye ulaşmak için kullanabileceği teknikler
nelerdir? Bunlardan birini açıklayınız.

1)Rüyalar: Bilinçdışı malzemeye ulaşmak için kullanacak yedi teknik vardır. Bunlardan
ilki rüyaların yorumlamasını yapmaktır. Freud’un rüya yorumlaması Topografik modelde
bahsettiği “bilinçdışı” ile ilişkilendirilir.

Bilinçdışı, Freud’un buzdağı analojisine göre suyun altında kalan ama en büyük orana
sahip bölümdür. Bu bölümde gizlediğimiz arzularımız, ahlâk dışı ilgilerimiz, hatırlamak
istemediğimiz anılar bulunur. Kısacası bilincin karanlık yönüdür.

Freud bilinçdışının insan yaşantısı ve davranışlarını etkilediğini savunmuştur. İnsanın bir


bastırma mekanizmasının bulunduğunu, bilincin kabul etmeyeceği isteklerini, arzularını
bilinçdışında tuttuğunu söylemiş, bu mekanizmanın bilinçle bilinçdışı arasında bir duvar
görevi gördüğünü öne sürmüştür. Rüyaları da bu bilinçdışı arzuların bir dışa vurumu olarak
görmüştür. Rüyaları, yasaklanmış isteklerin ve bu istekleri baskılayan tarafın
arabuluculuğunun bir sonucu olarak tanımlamıştır.

Rüyalar ile ilgili ortaya koyduğu en önemli kavram da rüya sansürüdür. Rüyaların gerçek
şekliyle değil sembolleştirerek görüldüğünü keşfetmiştir. Çünkü rüya sırasındaki zihinsel
aktiviteler kişiyi uyandıracak düzeyde artar, bu yüzden rüya sansürü bilinç tarafından
uygulanan koruma durumudur. Kişinin uykuya devam etmesini sağlayan unsur da rüyalardır.

Rüyaların özellikle cinsel arzu ve dürtüleri tatmin ettiğini ve bunun olmaması durumunda
normal yaşamda daha gerçek eylemlere meyledileceğini ifade etmiştir.

Freud rüyaların yorumlanmasının ancak bilinçdışını keşfedebilmekle mümkün olacağını


söyler. Rüya yorumlamasında uyulması gereken kurallardan ise şu şekilde bahsetmiştir:

a) İlginç veya karmaşık olmasına bakılmaksızın rüyaların yüzeysel anlamları üzerinde


durulmaması gerekir. Çünkü bilinçdışı ögeler asla yüzeysel anlamda bulunmaz.
b) Rüyalardaki her öge için aslının yerine geçecek olan fikirler bulunmalı, uyumlu olması
ile ilgili kafa yorulmamalıdır.
c) Bilinçdışı düşünce kendiliğinden ortaya çıkana dek beklenmelidir.
Rüya yorumlamasının dışa vurulmakta zorlanılan hislerin ve yaşantıların paylaşılmasında
terapi sürecine bir ivme kazandırdığı, danışanların kendi iç yaşantıları hakkında farkındalık
kazanmasını sağladığından tercih edilebilecek alternatif bir yöntemdir.

2)Yansıtıcı Testler: Yansıtıcı Testler ise bir diğer yöntemdir. Bunlar açıkça belirtilmemiş
uyarıcılara kişilerin verdiği öznel tepkilerdir. Kısaca kişinin imgelere yüklediği anlamdır. Bu
testlerin terapide kullanılmasının en önemli amacı terapiste sürecin planlanması ile ilgili
ipuçları sağlamasıdır.

3)Serbest Çağrışım: Serbest Çağırışım ise üçüncü tekniktir. Bilinçdışındaki düşünce ve


arzularımız utanç verici, aptalca ya da korkutucu olabileceğinden bilincimiz tarafından ortaya
çıkması engellenir. Serbest çağrışım tekniği de bu bilinçdışı düşüncelerin ortaya serbestçe
çıkmasını sağlamak için kullanılan bir yöntemdir. Ancak her zaman başarılı sonuç vermez
çünkü bilinç bu düşünceleri saklı tutmak için fazlasıyla çaba sarf edebilir ya da danışan
söyleyeceklerinin çok aptalca ya da utanç verici olduğunu düşünerek susabilir ya da önemsiz
birçok detaydan bahsedebilir. Serbest çağrışımı rüyalarda sembollerle ortaya çıkarılan gizli
düşünceleri uyanıklık hâlinde ortaya çıkarma durumu olarak açıklayabiliriz.

4) Freud Sürçmesi: Freud Sürçmesi olarak bilenen teknik, insanın telaffuzunu bildiği bir
sözcüğü eksik ya da yanlış söylemesidir. Bu günlük hayatta ne kadar gülünüp geçilen ya da
üzerinde durulmayan bir olay olsa da Freud bunu çok önemli bulmuştur. Bu sürçmelerin
bilinçdışındaki bazı hislerin ve düşüncelerin istemsiz dışa vurumu olarak görür.

5) Hipnoz Tekniği: Hipnoz tekniği, Freud’un bilinçdışına yönelmesini sağlamış, hipnoz


sayesinde bilincin saf dışı bırakılıp bilinçaltıyla ilgili malzemelere ulaşabileceğini
düşünmekteydi. Hipnozun negatif tarafının herkeste aynı etkiyi yaratmaması ve işe yaramıyor
olabilmesiydi.

6)Kazalar: Freud, kazaları da bilinçaltı mesajları olarak görmüştür. Bilinçaltında


arzuladığımız ama bilincimiz tarafından engellenmiş bazı his ve davranışların farklılaştırılarak
dışa vurulmasını sağladığını söylemiştir.

7)Simgesel Davranış: Son olarak Simgesel Davranış ise rüyalar gibi bilinçaltımızdakilerin
dışavurumudur. Yine semboller kullanıldığından bilinç için tehdit oluşturmaz.
2) Horney’e göre nevrozlu insanların kaygı arttırıcı deneyimlerden kaçınma tarzları nelerdir?
Açıklayınız.

İnsanların kişiliğinin temelinde korku ve endişe vardır. İnsanlar kendilerine endişe ve


korku veren durumlara ve kişilere karşı bazı korunma taktikleri geliştirirler. Kendilerini bu
durumlarda ne kadar çaresiz hissetseler de buna karşı koyabilmek uyguladığı bazı davranışlar
vardır. Bu davranışlar aynı zamanda insanın kişiliğinin de bir parçası olmaya başlar ve
karakteristik bir eğilime dönüşür. Bunlar nevrotik eğilimlerdir.

Bu durumdaki bir birey insanlardan uzaklaşabilir, onlara uyum sağlayabilir ya da karşı


çıkabilir.

Horney üç kişiler arası ilişki türü ile üç karakter tipi formüle eder. Bunlar:

1) İnsana karşı hareket eden/ Saldırgan tip


2) İnsanlara yönelik hareket eden/ Uysal tip
3) İnsanlardan uzaklaşan/ Kopuk tiptir.

1)İnsanların Aksine Gitme: Bu insanlar hayata karşı bir meydan okuma içerisinde
bulunurlar. Güçsüzün ezilen, güçlülerin her zaman kazanan taraf olacağını düşünen bu
insanlar buldukları her fırsatta muhalefet olurlar. Başkalarının kendilerine olan tavır ve
duruşlarına hep şüphe ile yaklaşır, güven duymazlar. Diğer insanlarla bilinçli yahut bilinçdışı
olarak savaş hâlindedirler.

2) İnsanlara Yaklaşma: İnsanlara yaklaşırken koşulsuz biçimde yetersizliklerini ve


acizliklerini kabul ederler. Sevgi ve onay görmek isterler. Bu insanlar yanlarında
karşılaşacakları her türlü durumun ya da olayın sorumluluğunu alacak birine ihtiyaç duyarlar.
Eğer onay ve sevgi hissetmezlerse kaygı ve endişe duyarlar. Bu insanlar belli bir gruba dahil
olacaksa güç olarak en üstün gördüğü tarafta olmak ister.

Bu insan güçlü bir zavallılık ve çaresizlik hissi içindedirler. Yalnız bulunduklarında


kaybolmuş hisseder ve bu hislerini kendilerine ve karşısındakilere söylemekten çekinmezler.
Ayrıca kendilerine güven duygusu beslemezler. İyi yaptıkları bir iş ya da iyi bildikleri bir olay
hakkında dahi “bir şey bilmiyorum” düşüncesi içinde olurlar. Bu yüzden kendilerini geri
planda tutarlar. Etrafındaki insanların ona karşı tutumu ve yahut gösterdiği saygıya, değere
göre kendine güvenlere artıp azalabilir.
3)İnsanlardan Uzaklaşma: İnsanlarla arasına mesafe koymak ve yalnız kalmayı arzularlar.
Kişinin insanlarla ilişki kurmada aşırı güçlük çekmesi ve bundan kurtulabilmek için ancak
yalnız olmayı çözüm olarak görmesi bu eylemlerin nevrotik yapıda olduğunu gösterir. Bu
kişiler insanların arasında yabancı hissederler diğer yandan kendilerine de yabancı kalırlar.
Neyi sevdiklerini, neyin onları mutsuz ettiğini, ne hissettiklerini bilemezler. Diğer yandan
kimsenin onları anlayamadığını düşünürler. Bu yüzden kendilerini insanlara açmaktan ve
anlatmaktan yana olmazlar. Yalnızlık onların konfor alanıdır. O alanın dışına çıkmak istemez
yemek yemek gibi en basit aktiviteleri bile yalnız yapmayı tercih ederler.
KAYNAKÇA

 Akot, B.(2010). Freud’un Rüyâ Metodu. Dinbilimleri Akademik Araştırma


Dergisi,10(1).
 Güven, E. (2015). Rüyaların Dili: Psikolojide Rüya Çalışmaları. Türk Psikoloji
Yazıları.18(36)
 Kavut, S.(2018). Karen Horney ve Nevrotik Kişilik Üzerine Bir Araştırma: Blue
Jasmine Örneği. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 11(55)
 Burger, J.M.(2006).Kişilik. İstanbul:Kaknüs Yayınları.

You might also like