Professional Documents
Culture Documents
Zygmunt Bauman - Küreselleşme Toplumsal Sonuçları-Ayrıntı Yayınları (2012)
Zygmunt Bauman - Küreselleşme Toplumsal Sonuçları-Ayrıntı Yayınları (2012)
Küreselleşme
Toplumsal Sonuçlan
Zygmunt Bauman
Kitabın Özgün Adı
Globalization
The Human Consequef'ICes
İngilizce'den Çeviren
Abdullah Yılmaz
Yayıma Hazırlayan
Aylin Onacak
Düzetti
AslifTaneri
© Zygmunt Bauman
Bu kitabın Türkçe yayım hakları
Ayrıntı Yayınları'na aittir.
Kapak illüstrasyonu
Asuman Ercan
Kapak Tasarııru
Arslan Kahraman
Kapak Düzeni
GölıçeAlper
Dizgi
Esin Tapan Yet�
Baskı
Kayhan Matbaaalık San. ve T ic. Ltd. Şıi.
Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.:244 Topkapı/İstanbul
Sertifika No.: 12156
ISBN 978-97S-S39-2S4-7
Sertifika No.: 10704
AYRlNTl YAYlNLARI
Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.: 3 Eminönü-İstanbul
Tel.: (0212) sı2 ısoo-o ı-osFaks: (0212) sı2 ıs ı ı
www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr
Zygmunt Bauman
Küreselleşme
Toplumsal Sonuçları
İNCELEME DiZİSİ
YEŞİL POLİTİKA/). Porrili .M MARKS, FREUD VE GÜNLÜK HAYATIN ELEŞTiRiSi/B. Brown .M KADlNLIK
TAHAKKÜM VE D iREN iŞ SANATIARI/j.C. Scott .M SAGLIGIN GASPI/I.lllıch .1 SEVGiNİN BİLGELiG!!A.
Finkielkraut .1 KİMLIK VE FARKULIKI W. Canno/Iy .1 ANTİPOLITiK ÇAGDA POLİTİKA/C. Mıılgan .M
YENİ BİR SOL ÜZERİNE TARTIŞMAlAR/H. Waiııwrig ht .M DEMOKRASi VE KAPİTALİZM/S. Boıı;t5-H. Cill
tL< .1 OLUMSALLIK, İRONİVE DAYANIŞMA/K. Rorty .M OTOMOBiLiN EKOLOJİSİ/P.F"urui-G. M"tin .M
ÖPÜŞME, GIDIKLANMA VE SlKlLMA ÜZERİNE/A. Plıil lp i s .M iMKANSIZIN POLİTİKASI/f.M. &nier .M
GENÇLER İÇİN HAYAT BILGİSİ EL KİTABI!R. V..nrignn .M EKOLOJİK BİR TOPLUMA DOGRU/M. Bookc
hin .1 İDEOLOjİ/T. Eagleıon .M DÜZEN VE KALKlNMA KlSKAClNDA TÜRKİYE/A. Insel .M AMERİKAIJ
Boudrillard .M POSTMODERNiZM VE TÜKETİM KÜLTÜRÜ/M. Feaılıroto11e .1 ERKEK AKlL/C. Uoyd .M
BARBARLIK/M Henry .M KAMUSAL İNSANlN ÇÖKÜŞÜ IR. Sennetı .1 POPÜLER KÜLTÜRLER/D. Rowl'
.M BELLEGİNİY İTİRENTOPLUM/Rjacoby .M GÜLME/H.Bergson .M ÖLÜME KARŞI HAYAT1 N. O. Browrı .M
SİVİL İTAATSİZLİK/ Der. :Y Cofiar .M Ahlak ÜZERİNE TARTIŞMALAR/). Nı.ııall .1 TÜKETİM TOPLUM U/j.
Baudrillard .1 EDEBİ YATVE KÖTÜLÜK/C. Baıaille .1 ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUK/S. Kimega
ard .M ORTAK BİR ŞEYLERİ OLMAYANLARIN,ORTAKLIGIIA. U11gis .1 YAKİT ÖLDÜRMEKIRFeyera
bend .1 VATAN AŞKilM Viroli .M KIMLIK MEKANLARIID. Mor/ey-K. Robins .M DOSTLUK UZERINE/S.
Lynch .M KİŞİSEL İLİŞKİLER/H. LaFo lleıte .1 KADlNLAR NEDEN YAZDIKLARI HER MEKTUBU
GÖNDERMEZLER?/D. Leader .1 DOKUNMAIG. josipo.nd .M İTİRAF EDiLEME YEN CEMAAT/M. Bl anchot
.1 FLÖRT ÜZERiNE/A. PMIIips .1 FELSEFE YİYAŞAMAK/R. Billington .M POLiTiK KAMERAIM.Ryan-D.
Ketiner .M CUMHURIYETÇILIK/1' Pettir ..M POSTMODERN TEORI/S. Besı-D. Ketiner .M MARKSIZM VE
Ahlak/S. Lukes .M VAHŞETİ KAVRAMAK<J.P Rwntsma .1 SOSYOLOjiK DÜŞÜNMEK/Z. Ba11man .M POST
MODERN ETİK/ Z. Bauman .M TOPLUMSAL CİNSİVET VE İKTİDAR/ R. W Connell .M ÇOKKÜLTÜRLÜ
YURTTAŞLIK/W Kymlicka .M KARŞIDEVRİMVE iS YAN/H. M"cuse .M KUSURSUZ CİNAY ET/j. Baudrillard
.M TOPLUMUN McDONALDLAŞTIRILMASIIG. Ritzn .M KUSURSUZ NİHİLİST/K.A. Pea.,on .1 HOŞ
GÖRÜ ÜZERİNE/M.I%/zer .M 21.YÜZYIL ANARŞiZM İ/Der.:]. Purkis &J. Bou"'' .M MARX'IN ÖZGÜRLÜK
ETİGİ/G. C. Br<nkert .M MEDYA VE GAZETECİLİKTE ETiK SORUNLAR/DI'r.: A. Belsey & R. Chadwi<k .M
HAYATIN DEGERİ/j. Harris .M POSTMODERNİZMİN YANILSAMALARI/T. Eagleto11 .M DUNYAYI DEGİŞ
TİRMEK ÜZERİNE/M.I..öwy .M ÖKÜZÜN A'SI!B. S.nde" .M TAHAY YÜL GÜCÜNÜ Y ENİDEN DÜŞÜN
MEK/DI'" C. Robinson &]. Rundell .M TUTKULU SOSYOLOjİ/A. Game & A. Neualfe .41 EDEPSİZLİK,ANARŞİ
VE GERÇEKLİKIG. Sarıwell .41 KENTSiZ KENTLEŞME/M Bookchi11 .41 YÖNTEME KARŞIIP Feyerabımd .1
HAKiKAT OY UNLARI/). Forrester .M TOPLUMLAR NASIL ANIMSAR?/P. Connerıon .41 ÖLME HAKKI/S.
İıı<eoğlu .41 ANARŞİZMİN BUGÜNÜ/Der.: Hansjıiıgen Deg"' .M MELANKOLİ KADlNDlR/D. Binkert .M Si
YAH 'AN'LAR 1-11/j. Baudrillard .M MODERNiZM, EVRENSELLİK VE BiREY/Ş. Benhabib .M KÜLTÜREL
EMPERYALiZM/). Tomli,..oll .M GÖZÜN VİCDANI!R. Sennett .M KÜRESELLEŞME/Z. Bauman .M ETİGE
GİRİŞ/A. Pieper .M D U YGUÖTESi TOPLUM/S. Mesıroı;r .M EDEBi YAT OLARAK HAYATlA. Nehamas .M
iMAj/K. Robirıs .M MEKANLARI TÜKETMEK/f. Urry .41 YAŞAMA SANATI/C. Sartwell .M ARZU ÇAGIIJ.
Kowl .M KOLONYALİZM POSTKOLONYALİZM/A. Laomba .M KREŞTEKİ YABANİ/A. Phillip> .M ZAMAN
ÜZERİNE/N Elias .M TARİHİN YAPISÖKÜMÜ/A. Murıslow .M FREUD SAVAŞLARI!/. Foffester .M ÖTEYE
ADlM/ M Blanchot .M POSTYAPISALCIANARŞİZMİN SİVASET FELSEFESilT May . .M ATEİZM/R. Le Poidevi11
.. .41 POSTMODERNLİK VE_ HOŞNUTSUZLUKLARI/Z. Ba_un;a n .M ÖLÜM
.M AŞK ILİŞKİLERİ/0..F. Kenı be!S
LULUK, OLUMSUZLUK VE DIGER HAYAT STRATEJILERI/Z. Bouman .M TOPLUM VE BILINÇDIŞli K. Le
ledakis .M BÜYÜSÜ BOZULMUŞ DÜNYAYI BÜYÜLEMEK/C. Ritzer .M KAHKAHANlN ZAFERİ/ B. Sandm
.MEDEBİYATIN YARA'fiLIŞI/F. D11pont .M PARÇALANMIŞ HAYAT/Z. Bouman Jll KÜLTÜREL BELLEK/].
Assmann .M MARKSiZM VE DİL FELSEFESİl V N Voloflinov .M MARX'IN HAYALETLERİ/). Derrida .1 ER
DEM PEŞİNDE/A.Macl.,yre .41 DEVLETiN Y ENİDEN ÜRETİMİ/]. Stevtm .M ÇAGDAŞ SOSYAL BİLİMLER
FELSEFESİlB. Fay .M KARNAVALDAN ROMANAlM.. Bokhtin .M PİYASA/j. O'Nei/1 .1 ANNE: MELEK Mİ.
YOSMA Ml?lE. VJ#IIdo11 .M KUTSAL İNSANIG.Agamben .M BiLiNÇALTINDA DEVLETIR. Lo11.au.M YAŞA
DIGIMIZ SEFALET/A. Gorz .M YAŞAMA SANATI FELSEFESİ/A. Nehamas .41 KORKU KÜLTÜRÜ/F. Furedi
.M EGİTİMDE ETİK/F. Haynes .M DUYGUSAL YAŞANTI! D. uıpton .M ELEŞTiREL TEORi/R. Geuss .M AK
TIVİSTİN EL KİTABI!R. Show .41 KARAKTER AŞINMASIIR. Sen11eıt .M MODERNLİK VE MÜPHEMLİK/Z.
Ba11ma11 .41 NIETZSCHE: BİR Ahlak KARŞITININ ETİGİ/P Berkowiız .41 KÜLTÜR, KİMLİK VE SİVASET 1
Nafiz Tok .M AYDINLANMIŞ ANARŞi/M. Kaufmann .M MODA VE GÜNDEMLERİ/D. Crane .M BiLiM
ETİGİ/D. Resnik .41 CEHENNEMİN TARİHİ/A.K. Tum er .41 ÖZGÜRLÜKLE KALKINMA/A. Sen .M KÜ
RESELLEŞME VE KÜLTÜR/). Tomlinson .M SİYASAL İKTİSADIN ABC'si/R. Hahnel .M ERKEN ÇÖKEN
KARANLIKIK.R.Jamison .41 MARX VE MAHDUMLARII. J D!'erida .41 ADALET TUTKUSU/R.C. Salomon
.M HACKER ETİGİ/P Himanen .M KÜLTÜR YORUMLARI!Terry Eagleton .M HAYVAN ÖZGÜRLEŞMESİ/P.
Singer .1 MODERNLİGİN SOS YOLOJİSI!P W<ıgner .M DOGRU Y U SÖYLEMEK/M. Foucault .M SAYGI/R.
Sennett .M KURBANSAL SUNU/M. Haftaran .M F _ OUCAULT'NUN ÖZGÜRLÜK SERÜVENİ/j. W Bernau
er .M DELEUZ.E & GUATTARIIP Goodch;td Jll IKTIDARlN PSIŞIK YAŞAMI//. Bııtler .M ÇlKOLATANlN
GERÇEK TARİHİ/S.D. Coe & MD. Coe .M DEVRiMiN ZAMANI/A. Negri _;, GEZEGENGESEL ÜTOP
YA TARIHİlA Motıelart .M GÖÇ. KÜLTÜR, KİMLİK/1. Chamber:< .M ATEŞ VE SÖZ!G.M. Ramirrz .41 MİL
LETL_ER VE MİLLİ YETCltİK/E.f Hob,bau"" .M HOMO LUDENSIJ. J.fuizinga .M MODEJY' DÜŞÜNCEDE
KOTULUK/S. Neimaıı .ll OLUM VE ZAMAN/E. Uviruu .M GORUNUR DUNYANIN EŞI Gl/K. SiiVffman .M
BAKUNIN'DEN LACAN'A/S. Newman .41 ORTAÇAGDA ENTELEKTÜELLER/f. Le Go.ff .41 HAYAL KIRIK
LIGl/lan Cra ib .M HAKİKATVE HAKİKATLİLİK/B.Williams .M RUHUNY ENİ HASTALlKLARI/]. Kristn" .M
ŞİRKET 1j. Bokaıı Jll ALTKÜLTÜR/C jenks .M BİR AİLE CiNAYETi! M. Foıuault .M YENİ KAPİTALİZMİN
KÜLTÖRÜ/Ridıarı/ Sennett .M DİNİN GELECEGİ/Sanliaga Zabala .41 ZANAATKAR/Rı'rhorı/ Sentıett .M ME
LEZLİGE ÖVGÜtMiılıel Bourse .M SERMAYE VE DİLlChristian Marazzi .M SAVAŞ OY UNLARI!R� Sıahi
İçindekiler
-Giriş . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
A. HARİTALAR SAVAŞI . 35 . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
B. MEKANlN HARİTALANDIRILMASINDAN
HARiTALARlN MEKANSALLAŞTIRILMASINA . 41 ............. ........
. _9_ .
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
1. Bkz. Albert]. Dunlap (Bob Andelman ile birlikte),How I saved Bad Cornpanies and Made
Good Cornpanies Creat, Time Books, New York, 1996, s. 199-200.
2.D enis Du dos,"La cosmocratie, nouvelle classe planetaire", Le monde diplornatique,Ağustos
1997,s.14.
Kiireselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
. 14 .
Zygmunt Bauman
�
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
A. ORTADA GÖRÜNMEYEN
TOPRAK AGALARI, TİP 2
3. Alberto Melucci, The Playing Self: Person and Meaning in the Planetary Sodety, Cambridge
UP, 1966, s. 129.
Zygmunt Bauman
B. HAREKET ÖZGÜRLÜGÜV E
TOPLUMLARlN KENDİLERİNİ KURMALARI
4. Bkz. Paul Virilio, "Un monde surexpose: fin de l'histoire, o u fin de la geographie?", Le
monde diplomatique,Ağustos 1 997, s. 17. Bildiğim kadarıyla,"coğrafyanın sonu" fikri ilk defa
Richard O'Brien tarafindan ileri süriildü (bkz. Richard O'Brien, Global Financial Integrati
on: The End of Geography, Chatharn House/Pinter, Londra, 1 992) .
..__!2__.
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
vermeyen sırnda çok az ilişkisi olan, kendilerine has bir kültür yarat
maktan yanadırlar; sımr ötesindeki seçkinlerle, kendileriyle ayın sımr
içinde yaşayan, ama seçkin olmayanlara kıyasla daha çok şey paylaşır
lar. Yine, görünen o ki, günümüz dünyasımn en güçlü seçkinlerinin
sözcüsü olan Bill Clinton'ın tarihte ilk defa iç ve dış politika arasın
da bir farkın kalmadığım ilan edebilme nedeni de budur. Aslında,
seçkinlerin hayatında "burası" ve "orası"; "iç" ve "dış"; "yakın" ve
"uzak" aynmlannın artık pek bir anların kalmamıştır. İletişimde za
man sorununun ortadan kalkması ve arnnda boyutuna inmesiyle bir
likte mekan ve mekansal işaretler, en azından elektronik mesaj hızıyla
hareket edebilenler için, sorun olmaktan çıkmıştır.
"İç" ve "dış"; "burası" ve "orası"; "yakın" ve "uzak" karşıtlıklan,
bizi çevreleyen dünyanın (insan yapımı olan ve de olmayan) çeşitli
kısımlannın uysallaştınlma, evcilleştirilme ve bildik olma ölçüsünü
gösteriyordu.
Yakın; el altında, alışılageldik, aşina olduğumuz, açık ve net şe
kilde bildik olan şeydir. Her gün görülen, rastlanan, uğraşılan ya da
etkileşime girilen, alışkanlık haline gelmiş ve her gün yürüttüğümüz
faaliyetlerle iç içe geçmiş kimse ya da şeydir. "Yakın" insanın içinde
kendini chez soi, yani evde hissedilebildiği yerdir; olmaz ya, olsa bile,
kişinin içinde kendini nadiren yitirdiği, nasıl konuşup nasıl davra
nacağım nadiren bilemediği bir mekandır. "Uzak" ise kişinin ancak
1
zaman zaman girebildiği ya da hiç giremediği, içinde kişinin öngö-
remediği ya da kavrayamadığı şeylerin meydana geldiği ve o zaman
da nasıl tepki vereceğini bilemediği bir mekandır: Kişinin hakkında
çok az şey bildiği, fazla bir şey bekleyemeyeceği ve özen gösterme
yükümlülüğü hissetmeyeceği şeyleri banndıran bir mekandır. İnsanın
kendini "uzak" bir mekanda bulması cesaret kıncı bir deneyimdir;
"uzaklara" açılmak demek, idrak sınırlannı aşmak, yersiz ve daya
naksız kalmak, sıkıntıya ve korkulan kötülüklere davetiye çıkarmak
demektir.
Tüm bu özelliklerinden dolayı "uzak-yakın" zıtlığının hayati bir
boyutu daha vardır: Belirlilik ve belirsizlik, kendine güven ve tered
düt arasında bir boyuttur bu. "Uzakta" olmak sıkıntı içinde olmak
demektir; ve bu yüzden akıl, hile, beceri ya da cesaret ister; başka
yerde ihtiyaç duyulmayan yabancı kurallan bilmeyi ve riskli deneme-
Zygmunt Bauman
5. Michael Benedikt, "On Cyberspace andVirtual Reality", Man and Information Technology,
(İsviçre Kraliyet Akademisi, Mühendislik Bilimleri (IVA) Komitesi'nin 1 994 yılında düzen
lediği "İnsan, Teknoloji veToplum Üzerine" başlıklı uluslararası sempozyumda verilen kon
feranslar) , Stockholm, l995, s. 4 1 .
Zygmunt Bauman
�
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
8. Margaret Wertheim, "The Pearly Gates of Cyberspace", Architecture ifFear, der. Nan Elin,
Princeton Architectural Press, New York, 1997, s. 296 .
....1L
Zygmunt Bauman
9. Bkz. Steven Flusty, "Building Paranoia", Architecıure of Fear, der. Nan Elin, s. 48-9, 51-2.
* Her işini kendisi görenlerin. (ç.n.)
10. Bkz. Dick Hebdıge, Hiding in the Ughı, Routledge, Londra, 1988, s. 18 .
..1L
Zygmunt Bauman
A. HARiTALAR SAVAŞI
Bazılan için kolay okunur ya da şeffaf olan şey başkalan için ka
ranlık ve geçirimsiz olabilir. Birileri en ufak bir zorluk çekmeden
yollanın bulurken, başkalan yolunu şaşırmış ve kaybolmuş hisse
debilir. Antropomorfik olarak kaldıktan, değişiklik gösterdikleri ve
kendileri kadar düzensiz olan yerel pratikleri referans noktalan olrak
aldıklan müddetçe ölçüler, insan topluluklannın, arkasına saklanarak
meraklı gözlerden ve istilacilann düşmanca niyetlerinden, bilhassa üs
tün güçleri olan mütecavizlerin dayatmalanndan kurtulabilecekleri
bir kalkan vazifesi görüyordu.
Uyruklan açısından bariz olan gerçekleri anlamaktan aciz modem
öncesi güçler, vergi ve asker toplamak için yabancı, düşman güçler
B. MEKANlN HARİTALANDIRILMASINDAN
HARiTALARlN MEKANSALLAŞTIRILMASINA
deler olacaktır. . .
Bütün binalar özdeş olacaktır. . .
Bütün bölgeler, gerektiğinde, düzenlilik bozulmadan genişleti
lebilecek şekilde planlanacaktır.
3. D.Veirasse'in yazdığı Histoire des Sevarambes, Baczko'ya göre, Aydınlanma çağında o kadar
popüler bir kitaptı ki, örneğin Rousseau ve Leibnitz okurlarının bildiğini varsayarak kaynak
göstermeden bu kitaptan alıntı yap1yorlardı.
�
Zygmunt Bauman
4. Bkz. Jürgen Habermas, The Philosophical Discourse of Modernity, MIT Press, Cambridge,
Massachusetts, 1987, s. 323.
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
engel olarak görülmekle kalmaz, "aslında geçirimsizlik"e işaret eden
bir kusur olarak da görülür; yan yana var olan düzenierin çokluğunun
bir işareti değil, bir kaos belirtisidir; yalruzca kişinin kendi rasyonel
eylem modelini hayata geçirmesi önünde bir engel değil, "aslında
akılla" bağdaşmaz bir durumdur.
Mekan yönetimi açısından bakıldığında modernleşme, hantacılık
haklannın tekele bağlanmasıdır. Ne var ki, tarihin birbiri ardına sö
kün eden tesadüfleriyle kurulmuş olan ve bir palimpsestus* gibi duran
bir şehirde; hem ayn geleneklerin ayıklanıp asimile edilmesiyle hem
de kültürel yeniliklecin ayıklanıp özümsenmesiyle ortaya çıkmış (her
iki ayıklama da nadiren açık olan, yalnızca eylem zamanı düşüncede
beliren değişik kurallara tabidir ve ancak her şey olup bittikten sonra
yan-mantıklı kodlarnalara göre şekil alır) bir şehirde tekel kurmak
imkansızdır. Tekel kurmak, eğer hantalanmış mekan haritadan ye
niyse daha kolaydır: Yani, eğer şehir, doğuşundan itibaren tüm tarihi
boyunca sadece haritanın mekan üzerindeki bir izdüşümü olmuşsa;
eğer harita, kentsel gerçekliğin düzensiz çeşitliliğini bir haritanın ko
ordinat sisteminin kişisellikten anndınlmış zarafeti içine umutsuzca
hapsetmeye çalışmak yerine, henüz ortaya çıkmamış; anlam ve işle
vini sadece, koordinat sistemi içinde kendilerine aynlmış olan yer
den alan kent gerçekliklerinin, üzerinde işaretleneceği bir çerçeve
haline gelirse, tekel kurmak kolaylaşır. Ancak o zaman anlamlar ve
işlevler gerçe� anlamda kesin ve net olabilir; anlanılann ve işlevierin
Eindeutigkeit'i, ** alternatif yorum otoritelerinin güçten düşürülmesiy
le ya da devre dışı bırakılmasıyla önceden garanti edilecektir.
Hantacılık üzerinde tekel kurmak için ideal olan böyle bir ko
şul, çağırnızın en radikal modenıist mimarlan ve kent planlamacıla
nnın açıktan açığa düşlediği bir şeydi; bunlann arasında en ünlü olan
ise Le Corbusier idi. Sanki mekansal modernleşmenin taraflar üstü
doğasını ve mekansal modenıleşmenin ilkeleri ile politik ideoloji
ler arasında herhangi bir bağ olınadığım göstermek istermişçesine,
Corbusier, hizmetlerini Rusya'nın komünist yöneticilerine de Vichy
Fransası'nın faşizan yöneticilerine de eşit bir şevkle ve rahatsızlık
duymadan sundu. Sanki modem ernellerin bulanıklığını belgelermiş
* Üzerindeki ilk metin silinerek, yerine yeni bir metin yazılmış parşömen elyazması. (yh.n.)
** Başka hiçbir anlama meyil göstermeyen, hiçbir tarafa çekilemeyen, hiçbir boşluk barın
dırmayan tekanlamlılık (y.h.n.)
Zygmunı Bauman
._iL
Zygmunt Bauman
,_iL
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
bir randevu vermek, halkın alaylı bir dille söylediği gibi, "Gobi çö
lünde bir buluşma ayarlama"ya benziyordu.
Brasilia, test tüplerinde doğmuş ve büyümüş küçük insanlann;
idari görevlerle yasal tanımlann birbirine yamanmasıyla oluşturulmuş
yaratıklann oturması için düzenlenmiş mükemmel bir rnekandı belki.
Yönetme görevini üstlenmiş kişiler ve böylesi görevlerin içeriğini
belirleyen kişiler için tamamıyla şeffaf bir mekan olduğu kesindi (en
azından amacı buydu) . Hayattaki mutluluğu sorunlann yokluğuyla
özdeşleştiren ideal, hayali sakinler için bu şehir mükemmel bir biçim
de yapılandınlmış bir yer olabilirdi; çünkü hiçbir ikircikli durum ba
nndırmıyordu, orada tercihte bulunmaya gerek yoktu, ne bir tehlike
riski ne de bir macera şansı vardı. Geriye kalanlar içinse şehir, gerçek
anlamda insani olan her şeyden, hayata anlam kazandıran ve hayatı
yaşanınaya değer kılan her şeyden yoksun bırakılmış bir mekandı.
Moderleşme tutkusu iliklerine işlemiş şehircilerden çok azı,
Niemeyer'in hayal gücüne emanet edilen genişlikte bir hareket ala
nına sahip olmuştur. Çoğu, (hırslannı değilse de) hayallerini, şehir
mekanı üzerindeki küçük ölçekli deneylede sınırlamak zorunda kal
mıştı: Şehir hayatının pervasız ve halinden memnun kaosunu bir dü
zene sokmak ya da ayn bir yere kapatmak; tarihin şu ya da bu hatasını
ya da ihmalini düzeltmek; birazcık iyi korunmuş bir düzen ortamını,
mevcut tesadüfler evreninin içine tıkıştırmak zorunda kalmıştı; ama
her zaman, ka}>sarnlı olmaktan uzak, büyük oranda kestirilemez ve
eşit derecede sınırlı sonuçlar üretmişti.
C. AGORAFOBİVEYERELLİGİNYENİDEN DOGUŞU
6. Richard Scnnett, Uses of Disorder: Personal Identity and City Life, Faber & Faber, Londra,
...22....
Zygmunt Bauman
7. Nan Elin, "Shelter from the Storm, or Form Follows Fear andViceVersa", Archiıecture of
Fear, der. Nan Elin, Princeton Architectural Press, New York, 1997, s. 13, 26. Architedure of
Fear derlemesinin ilham kaynağı, titizlikle tasarlanmış Fransız "yeni şehir"i Jouy-le
Moutier'de yürüttüğü bir saha çalışması sırasında Nan Elin'in başından geçen olaylardır.
Elin, "korku konusunun (l'insecurite) , bölgenin son derece düşük düzeydeki suç oranına
.._g_.
Zygmunt Bauman
* 1#, Yevgeni Zamyarin [Biz, Çev. Füsun Tülek, Ayrıntı Yay., 3. Basım 201 1] . .
--
54
Zygmunt Bauman
9. Bkz. Thomas Mathiesen, "The viewer society: Michel Foucault's 'Panopticon' revisited",
Theoretical Criminology, 1997, s. 2 1 5-34.
Zygmunt Bauman
22.....
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
kendi çizdiği çerçeve içinde seçim yapmasına izin verir; onlan, kendi
"sunduğu sayısız paket arasında ve içinden seçim yaparak zamanlannı
ve paralannı harcamaya" davet eder. Geriye kalanların, yani uydu
ağlan ya da kabiolu televizyonlanyla, ekranın iki tarafİ arasında bir
simetri talep etme hakkı iddiasında bile bulunmadan baş başa kalan
Iann payına düşen ise salt ve su katılmamış bir seyirdir. Peki ama,
seyrettikleri nedir?
Çok, azı seyrediyor. Seyredilen o bir avuç insan ünlülerdir. Ya
politika, spor, bilim ve şov dünyasından gelirler ya da yalnızca meşhur
enformasyon uzmanlandırlar. Ne var ki, her nereden gelmiş olurlar
sa olsunlar, çok tarafindan ve yerkürenin her köşesinden seyredilen,
seyredilme kapasitesi açısından küresel olan ünlüler dünyasını -ki bu
dünyanın ayırt edici özelliği tam olarak, seyredilir olma niteliğidir
vitrine koyarlar. Yayındayken, hangi konuda konuşurlarsa konuşsun
lar, bütün bir hayat tarzı mesajı verirler. Bu, kendi hayatlanna, kendi
hayat tarzianna dair bir mesajdır. Bu mesajın seyredenler üzerindeki
etkisinin ne olabileceğini sormak, "geleceğe ilişkin korku ve umutlan
sormaktan çok-, Hıristiyanlığın bir insamn dünya görüşü üzerindeki
'etkiler'ini ya da -Çinlilerin sormuş olduğu gibi- Konfuçyüsçülüğün
genel ahlak üzerindeki 'etki'lerini sormaya benzer."10
Panoptikon'da belli bazı seçilmiş yereller, öteki yerelleri seyredi
yordu (Panoptikon'dan önce ise sıradan yerel halk, içlerinden seçilmiş
olanlan seyredfyordu). Synopticon'da, yereller küreselleri seyretmek
tedir. Küreselierin otoritesi, uzaklıklan sayesinde emniyet altındadır;
küreseller, kelimenin tam anlamıyla "bu dünyanın dışında"dır, ama
onlann yerel dünyalar üzerinde fink atması, bir zamanlar Hıristiyan
dünyası üzerinde fink atan meleklerden çok daha, gündelik ve bıktı
nrcasına, görünürdür. Küreseller, aynı anda hem erişilmez hem gö
zümüzün önünde, hem muhteşem hem aleladedir ve erişilmeyecek
kadar yüksekte olsalar da aşağıdakilerin hepsinin de peşinden gide
bileceği ya da gitmeyi düşleyeceği parlak bir örnek ortaya koyarlar;
onlara hem hayranlık duyulur hem de gıpta edilir; bu, yöneten değil,
yol gösteren bir hükümdarlıktır.
Yeryüzünde tecrit edilmiş ve birbirinden ayrılmış yereller, küre-
10. George Gerbner ve Larry Gross, "Living with television: the violence profıle",Journal
of Communication, no: 26, 1976, s. 173-98. Aktaran, Mathiesen, agy.
...2L
Zygmunt Bauman
59
--
3
Ulus Devletten Sonrası -Ama Ne?
1 . Richard Sennett, "Something in the city: the spectre of uselessness and the search for a
place in the world", Times Uterary Supplement, 22 Eylül 1 995, s. 13.
�
hızlı hareket ediyor; harekerlerini sımdandırmaya ve yeniden yön
lendirmeye çalışabilecek herhangi bir (her zamanki gibi yurt temelli)
yönetirnin hep bir adım önünde olacak kadar hızlı hareket ediyor.
Bu durumda, en azından seyahat zamammn sıfira indirilmesi yeni bir
keyfiyete yol açmaktadır: Bu, mekansal kısıdamalann tümden orta
dan kaldınlması ya da daha iyisi, "yerçekirninin hepten alt edilmesi"
keyfiyetidir. Elektronik sinyalierin hızına yakın bir hızla hareket eden
her şey, içinden çıknğı, yöneldiği ya da transit geçtiği yurdun kısıtla
malanndan bilfiil muaftır.
Martin Woollacott yakın tarihli bir çalışmasında bu özgürlüğün
sonuçlanın gayet iyi kavrar:
İsveç-İsviçre ortaklığı olan Asea Brown Boveri şirketi, Batı Avrupalı işgü
cünde 57.000 kişilik bir azaltmaya gideceğini, bu arada Asya'da yeni iş
alanları yaratacağını duyurdu . Bu duyurunun ardından Electrolux, çoğu
Avrupa ve Kuzey Amerika'da olmak üzere, küresel işgücünde %11 'lik bir
kesintiye gideceğini ilan etti. Pilkington Glass da işgücünde önemli ölçü
de kesintiye gideceğini açıkladı. Üç Avrupa firmasının on gün içinde iş
ten çıkardığı işçi sayısı, Fransa ve Britanya'daki yeni hükümederin
istihdam yaratma planlarında sözü geçen rakamlarla kıyaslanabilecek ka
dar çoktu.
Bilindiği gibi Almanya'da beş yılda 1 milyon kişi işini kaybetti. Alman
şirkederi ise Doğu Avrupa, Asya ve Latin Amerika'da büyük işletmeler
kurrnakla meşgul. Eğer Batı Avrupa endüstrisi kiclesel olarak Batı Avrupa
dışında bir yerde yeniden kuruluyorsa, o zaman işsizlik sorunu konusun
da en iyi hükümet politikasının ne olacağına dair bütün tartışmaların
anlamlılığının sınırlı olduğunu görmek zorundayız. 2
2. Martin Woollacott, "Bosses must learn to behave better again", The Guardian, 14 Haziran
1997.
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
3.Vincent Cable, The World 's New Fissures: Identities in Crisis, Demos, Londra, 1996, s. 20, 22.
4. Alberto Melucci, Challenging Codes: Collective Action in the Iriformation Age, Cambridge,
UP, 1 966, s. 150
5. Georg Henrik von Wright, "The erisis of social science and the withering away of the
nation state", Assodations, no: 1, 1997, s. 49-52 .
.....§...
Zygmunt Bauman
:....2L
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
A. EVRENSELLEŞME Mİ,
YOKSA KÜRESELLEŞME Mİ?
.....2L:
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
...§l.__.
Küreselleşme 1 Top lumsal Sonuçlan
no: 105, 1977.Yazının yayımlandığı bu tarihe dikkat edin: 1977'den beri Hobsbawm'ın
sezdiği süreç hızlandı ve söyledikleri de hızla gerçekleşiyor.
9. Bkz. Cornelius Castoriadis, "La crise des societes occidentales", LA montee de l'insignifiance,
Seuil, Paris, 1996, s. 14-15.
Zygmunt Bauman
lO. Bkz. "Sept pieces du puzzle neoliberal: la quatrieme guerre mondiale a commence", Le
monde diplomatique, Ağustos 1 997, s. 4-5. Alnnda "Komutan Marcos" imzası taşıyan bu
makale Meksika, Chiapas'taki kırsal kesim isyanı bölgesinden gönderilmiştir.
1 1 . Bkz. Rene Passet, "C es promesses des technologies de l'immateriel", Le monde diploma
tique, Temmuz 1 997, s. 26.
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
1 3. Bkz. Claus Offe, Modernity and the Statt: East, Wtst, Polity Press, Cambridge, 1996, s. vü,
ix, 37.
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
.ıL.
Zygmunt Bauman
1 4. Bkz. Victor Keegan, "Highway robbery by the super-rich", The Guardian, 22 Temmuz
1996.
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
tır" diye yazan Keegan şu sonuca vanr: "Eğer, (Amerikalı bir araş
tırmacının tespit ettiği gibi,) bu 358 kişi gemilerini yüzdürrnek için
yaklaşık S milyon dolan kendilerine ayınp, geri kalanını dağıtmaya
karar verselerdi, yeryüzündeki insaniann neredeyse yansının yıllık
geliri neredeyse ikiye katlanmış olurdu. Ve o zaman balık kavağa
çıkardı. "
Washington Politika Araştırma Enstitüsü'nden John Kavanagh
şöyle diyor,
15. Graham Balls ve Milly Jenkins,"Too much for them, not enough for us", Independent on
Sunday, 21 Temmuz 1 996'dan alınnlanınıştır.
* Aşağıya damlama (trickle down): Finansal piyasalar iyi çalıştığı zaman zenginleşme olaca
ğı ve bu zenginliğin aşağı katmanlara da yansıyacağı düşünüşü. (y.h.n.)
JL
Zygmunt Bauman
�
sipariş listeleri titizlikle saklanan, verimlilikleriyle ve küresel rekabet
güçleriyle gurur duyulan, gözümüz gibi koruduğumuz refahııruzın
can darnan olan bizim kendi fabrikalanıruzda üretilmektedir. Yapay
bir kendine yönelik vahşet imgesi -bir "tehlikeli sokaklar" daha da
genelinde, "girilmez yerler" imgesi; etik kurallannın işlemediği ve
kurtuluşun imkansız olduğu bir haydut yatağı, yabancı, insanlıktan
nasibini almamış abartılı bir dünya tablosu- halkın bilincinde yer
eder. Bu dünyayı kendi vahşetinin en kötü sonuçlanndan kurtarma
çabalannın etkileri, sadece gelip geçici olabilir ve uzun vadede ba
şansızlığa mahkumdur; atılan tüm yardım haladan kolaylıkla dolaşıp
boğazlan sıkan düğünıler haline gelebilir.
"Uzak yurtlann sakinleri"nin cinayet, salgın hastalık ve vahşetle
ilişkilendirilmesinin oynadığı önenıli bir rol daha vardır: Canavar
lıklannı düşünüp, onlan olduklan şey, yani uzak yurtlann sakinleri
yaptığı için Tann'ya şükreder, öyle de kalsınlar diye dua ederiz.
Aç olanın, yiyeceğin bol olduğu yere gitme arzusu rasyonel insan
dan beklenen doğal bir şeydir; bu insaniann arzulan yönünde hareket
etmelerine izin. vermek de, vicdanın haklı göreceği bir şey, alına
cak ahlaki tutumdur. İnkar edilemez rasyonelliği ve etik doğruluğu
yüzündendir ki rasyonel ve etik değerlere sahip çıkan dünya, aç ve
yoksullann kitleler halinde göç ihtimalleri karşısında parmağını oy
natmadan çaresiz bekliyor: Aç ve yoksulun yiyeceğin bol olduğu yere
gitme hakkını slıçluluk duymadan elinden almak çok zor; göç etme
ye karar vermelerinin, kendileri açısından mantıksız olduğunu kanıt
layan inandıncı rasyonel argümanlar ortaya atmak ise hemen hemen
imkansız. Bu gerçekten tüyler ürpertici bir meydan okuyuştur: Ha
reket özgürlüğü hakkından, küreselleşen dünyanın en büyük başansı
ve artan refahının teminatı olarak övgüyle söz edenler, aynı hareket
özgürlüğü hakkını başkalanndan esirgemek ihtiyacı duymaktadır.
Geleceğin muhtemel göçmenlerinin oturduğu topraklarda hü
küm süren insanlık dışı manzaralar bu yüzden işe yarar. Bu manza
ralar, rasyonel ve etik argümanlann desteğinden yoksun çözünıleri
güçlendirir; küreselierin gönül rahatlığıyla gezmesine izin verirken,
yerellerin yerel olarak bırakılınasına yardım eder.
4
Turistler ve Aylaklar
1. Michael Benedikc, "On cyberspace and vircual reality", Man and Information Technology,
!VA, Stockholm, 1995, s. 42.
2. Ricardo Petrella, "Une machine infernale", Le monde diplomatique, Haziran 1997, s. 17 .
..._g_,
Zygmunt Bauman
3. Jeremy Seabrook, The Racefor Riches: The Human Cost ofı#alth, Marshall Pickering, Ba
singstoke, 1988, s. 15, 19.
--
83
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
�
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
* John Carroll, Ego and Soul: a Sociology of the Modern l#st in the Search of Meaning, Harper
Collins, Sydney, 1999.
Zygmunt Bauman
5. Mark C. Taylor ve Esa Saarinen, Imagologies: Media Philosophy, Rouıledge, Londra, 1 994,
Telerotics 1 1 .
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
sında geçirdiler. Onlar ise sırf değişiklik olsun diye, çekici bir şeyden
ötekine, bir ayartmadan diğerine, küçük bir yiyecek kınntısından bir
başkasına, bir yemi yutmaktan diğerini yutmaya koşturup duruyor;
her bir ayartma, çekicilik, kınntı ve yem, bir öncekinden daha yeni,
farklı ve daha dikkat çekici oluyor.
Kıvamına gelmiş, olgun tüketiciler için böyle davranmak içten
gelen bir zorlama, bir mecburiyettir; ne var ki, bu "mecburiyet,
bu içselleştirilmiş baskı, kişinin hayatı başka türlü yaşamasımn bu
imkansızlığı, kendini iradenin serbestçe kullanılması maskesiyle gös
terir bu insanlara. Piyasa onlan çoktan tüketiciler olarak seçmiş ve
albenili malianna gözlerini kapama özgürlüklerini ellerinden almıştır;
ancak tüketici pazaryerini her ziyaret ettiğinde, hükmedenin kendi
si -hatta sadece kendisi- olduğunu hissetmesi için her türlü neden
vardır. Yargılayan da, eleştİren de, seçen de kendisidir. Nihayetinde,
vitrinde sergilenen sonsuz tercihlerden herhangi birine yakın durmayı
reddedebilir. Reddedemeyeceği tek şey, onlardan birini seçmeyi seç
mektir; ama bu seçim de zaten bir seçim gibi görünmez.
Bireysel dünya haritalanndan ve hayatta izlenecek yol haritala
nndan tüm sabit (çeliği, betonu ya da sadece yetkililerin belirlediği
yerleri gösteren) işaretleri silip süpüren şey, işte bu cazip yeni şeyler
için sürekli ağzı sulanan ve halihazırda sahip olduklanndan çabucak
sıkılan tüketiciler ile, tüketici piyasasımn peşinden -ekonomik, poli
tik ya da kişiseli tüm boyutlanyla dönüşüme uğramış ve tıpkı piyasa
gibi cazibelerini durmaksızın artan bir hızla değiştirme yükümlülüğü
duyan ve buna hazır olan dünyamn birleşimidir. Gerçekten de, umut
dolu yolculuk, vanş çizgisine ulaşmaktan çok daha fazla zevk katar
tüketicinin yaşamına. Tüketicinin, elbette ideal tüketicinin, yaparken
yaşadığı ve yapmak için yaşadığı, yaşamın anların olarak gördüğü her
şeyin sonu olacak tekdüzeliğin ve durgunluğun o acı tadı, yolun so
nundaki o küf kokusu vardır vanş noktasında. Bu dünyamn nimetle
rinden en büyük zevki almak için her şeyi yapabilirsiniz, bir şey hariç:
Goethe'nin Faust'u gibi, "Ah şu an, o kadar güzelsin ki, ebediyen
öyle kal ! " diyemezsiniz.
Tüketici, hareket halindeki insandır ve öyle kalmaya mecburdur.
Zygmunt Bauman
89
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
C. DÜNYAYI MI DOLAŞIYORUZ
YOKSA DÜNYA MI GEÇİP GİDİYOR?
Kadın, pek çok yer arasında oradan oraya göçüp duruyor. Bunu bir top
luluğun üyesi olarak değil, tek başına yapıyor; oysa kendisi gibi hareket
eden çok sayıda insan var. . . İçinde yer aldığı kültür belli bir yerin kültürü
değil, bir zamanın kültürü: Salt şimdiki zamanın kültürü.
Singapur'dan Hong Kong'a, oradan Londra, Stockholm, New Hampshi
re, Tokyo, Prag'a giderken ya da başka yerler arasında sürekli mekik do
kurken ona eşlik edelim. Aynı Hilton otelinde kalıp, öğle yemeğinde aynı
tonbalıldı sandviçi ya da canı isterse Paris'te Çin ve Hong Kong'ta Fran
sız yemeği yiyor. Aynı tür faks makinesi, telefon ve bilgisayarları kullanı
yor, aynı filmleri izliyor ve aynı tür insanlarla aynı tür sorunları tarnşıyor.
On beşindeyken saçları bir gün kırmızı, ertesi gün sarı, sonra sirnsiyah,
ardından Afrikalılar gibi kıvır kıvır, atkuyruğu, örgülü ve nihayet kafası
parlayacak kadar kısa olurdu ... Dudakları bir gün kırmızı, bir gün mor,
sonra siyahtı. Yı.izü hordak gibi beyaz, sonra şeftali rengi, ardından sanki
dökme metal gibi bronz oluyordu. Kaçma hayallerinin peşine düşüp, on
altısında erkek arkadaşıyla evi terk etti; erkek arkadaşı o zamanlar yirmi
altısındaydı ...
On sekizinde kucağında iki çocukla arınesine döndü. . . Üç yıl önce terk
ettiği yatak odasında oturuyor; dünün pop yıldızlarının soluk resimleri,
6.Agnes Heller, "Where are we at home?", Thesis Eleven, no: 41, 1 995
....2.L
Zygmunı Bauman
hata asılı durduğu duvarlardan ona bakıyor. Bana kendisini yüz yaşında
hissettiğini söyledi. Hayatın sunabiieceği her şeyi denernişti. Geriye hiçbir
şey kalmamıştı.7
gibi çeşitli adlar altında) yeni hendekler kazma ve yeni duvarlar dik
me baskısıyla el ele yürür.8 Turiste yeşil ışık, ayiağa kırmızı ışık yakılır.
Zoraki yerelleşme, küreselleşmenin etkilerinin doğal ayıklayıcılığına
muhafızlık eder. Dünyamn ve üzerinde yaşayan nüfusun çok sık söz
edilen ve giderek daha fazla kaygı doğuran kutuplaşması, küreselleş
me sürecinin "tekerine çomak sokan" dışsal, yabancı, rahatsız edici
bir müdalıale değildir; küreselleşme sürecinin sqnucudur.
Aylaklar olmazsa turistler de olamaz ve aylaklann elleri kollan
bağlanmadan turistler serbest bırakılamaz . . .
S. ABD'nin Bosna'daki savaşa müdahil olması lehine en sağlam argümanın, zamanın dışişle
ri bakanının da itiraf ettiği gibi, Avrupa'nın zengin kısımlarım savaş mültecilerinin akının
dan korumak olduğunu hatırlayalım.
* Alın.: Deneyim. (y.h.n.)
** Alm. :Yaşantı. (y.h.n.)
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
:....!Q!__,
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
10. Jonathan Friedman'dan yapılan bu ve sonraki alıntılar "Global crises, the struggle for
cultural identity and intellectual porkbarrelling: cosmopolitans versus locals, ethnics and
narianals in an era of de-hegemonisation", Debating Cultural Hybridity adh kitaptandır; der.
Pnina Werbner ve Tariq Modood, Zed Books, Londra. 1 997, s. 70-89.
1 1 . Bkz. Pierre Bourdieu, "L'Architecte de 1' euro passe aux aveux", Le monde diplomatique,
Eylül 1997, s. 19.
Zygmunt Bauman
....!.2.L
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
1. Bkz. Pierre Bourdieu, "L'Architecte de 1'euro passe aux aveux", Le monde diplomatique,
Eylül 1997, s. 19.
Bu, ulus devletin hızla zayıflayan elinde başlangıçtaki siyasi ini
siyatiften geriye kalanlan yasa ve düzen meselesiyle (ki bu mesele
pratiğe, kaçınılmaz olarak, bazılan için düzenli -güvenli- bir varoluş
meselesi, diğerleri içinse korkutucu ve tehditkar bir yasa gücü olarak
aktanlır) sınırlama yönündeki çok genel bir eğilimin -itiraf edildi
ği üzere, daha geniş ve ayın zamanda küresel olgulann Amerikan
versiyonlanmn çoğu gibi özellikle rahatsız edid ve çarpıcı olmakla
beraber- örneklerinden biridir sadece.
Ekim 1 996' da Freiburg'da verdiği bir ders esnasında Bourdieu, bu
alıntıyı uçakta okuduğu bir bildiriye bir tür "duygusal tepki" olarak
kaleme aldığım söyler. Söz konusu bildiri, Alman Federal Banka
sı Başkanı Hans Tietmeyer tarafindan açık ve sıradan gerçeklerden
bahsediyormuşçasına tabii, neredeyse baştan savrna ve dinleyici ya da
okuyuculardan hiçbirinin kaşlanm kaldırmasına neden olmayacak bir
şekilde kaleme alınmıştır. Tietmeyer'in yazdığına göre "günümüzün
önemli meselesi, yatınmcılann güven duymasını sağlayacak koşulla
no yaratılmasıdır. " Tietmeyer bu koşullann nasıl yaratılacağını yine
kısaca ve pek bir argüman ileri sürmeksizin, sanki herkes için aynıyla
vaki görülecek şeylerden söz edermişçesine, tek tek sayarak devam
eder. Yatınmcılann güven duymasım sağlamak, onlan yatınm yap
maya teşvik etmek için, kamu harcamalannı daha sıkı kontrol altına
almak, vergi oranlannda indirime gitmek, sosyal güvenlik sisteminde
reform yapmak ve "emek piyasasının katı kurallannı kaldırmak" ge
rektiğini söyler.
Emek piyasası aşın katıdır; esnetilmesi gerekir. Bunun anlamı
emeğin yumuşak ve uysal, hamur gibi kolayca yoğrulabilir, kesılebilir
ve ezilebilir ve kendisine ne yapılırsa yapılsın hiçbir direniş göstere
mez hale getirilmesidir. Başka bir deyişle, emek ancak yatınmcılann
hesaba katmayabilecekleri türden bir ekonomik değişken haline gel
diği oranda "esnek"tir; elbette, emeğin yönetimini belirleyecek olan,
yatınmcılann, yalnızca yatınmcılann eylemleri olacaktır. Ne var ki,
biraz düşünürsek, " esnek emek" fikri teoride iddia ettiği şeyi pratikte
reddeder. Daha doğrusu, bir sav olarak ileri sürdüğü şeyi hayata ge
çirmek için, savının nesnesini [emeği] , sahip olmasını şart koştuğu o
hızlılık ve beceriklilik vasıflanndan yoksun bırakmalıdır.
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
108
Zygmunı Bauman
A. HAREKETSiZLİK FABRiKALARI
..l!.L
Zygmunt Bauman
3. Nils Christie, Crime Control as Industry: towards Gulag, Western Style? Roudedge, Londra,
1993, s. 86-7. Başlığın sonundaki soru işareti ikinci baskıda kaldırılnuştır.
....!!.!....
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
1 12
--
Zygmunt Bauman
4. Bkz. Thorsten Sellin, Pioneering in Penology: the Amsterdam Houses of Correction in the Six
teenth and Seventeenth Centuries, Philadelphia UP, ı 944, s. 27-9, 58-9.
5. Thomas Mathiesen, Prison on Trial: a Critica/ Assessment, Sage, Londra, ı 990, s. 40.
6. Bkz. Donald Clenuner, The Prison Community, Holt, Reinhart & Winston, New York,
ı940.
1 13
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
...ll.L
Zygmunt Bauman
7. Bkz. Serge Marti'nin Hong Kong toplannsı üzerine haberi, "Le FMI critique !es
methodes anı:i-chômage de Bonn and Paris", Le monde. 1 9 Eylül 1997.
�
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
duğu gerçeği karşısında, etik olarak çok daha kaygı verici bir hale
geliyor.)"
Hapishanelerdeki insan sayısı ya da hapis cezası bekleyenierin sa
yısı hemen her ülkede hızla artıyor. Hemen her yerde bir hapishane
inşaatı parlaması yaşamyor. "Yasa ve düzen kuvvederi"ne, esas itiba
riyle aktif polis gücüne ve hapishane hizmetlerine devlet bütçesinden
aynlan pay bütün dünyada artıyor. En önernlişi, yasalarla doğrudan
çatışma halinde olan ve hapis cezasına çarptınlan nüfusun oram, salt
nicel bir değişikliğinin işaretlerini vermeyi aşan bir tempoda yükse
liyor, ki bu da akla "ceza politikasımn bir unsuru olarak kurumsal
çözümün öneminin büyük oranda arttığı"nı getiriyor; ve dahası, pek
çok hükümetin geniş kamuoyu desteği alan varsayıınının, yani "nü
fusun önemli kesimlerinin ve gruplannın disipline sokulması gereği
nin arttığı"9 varsayımının işaretini veriyor.
Başka bir ifadeyle, hapse atmak yoluyla cezalandırmaya hız veril
mesi, şu ya da bu nedenle toplumsal düzeni tehdit eden bazı yeni ve
geniş nüfus kesimlerinin bulunduğunu ve bunlan hapsedip toplumsal
ilişkiler ağının zorla dışına atmanın, tehdidin etkisini kırmada ve telı
didin yarattığı kamusal kaygılan gidennede etkili bir yöntem olarak
görüldüğünü düşündürüyor.
Hapis cezası çeken nüfusun oram, kültürel geleneklerin özellik
lerini ve ceza düşüncesinin ve uygulamasının tarihini yansıtırcası
na, ülkelere göre farklılık gösterir; ancak hızlı artış, dünyanın "en
gelişmiş" ülkelerinin tümü için genel bir olgu gibi görünmektedir.
Nils Christie tarafindan titizlikle derlenmiş en yeni verilere göre,
ABD'nin bu konuda bütün dünyanın en önde gideni olmak gibi
kötü bir şöhreti var (gerçi yeni Rusya Federasyonu ABD'nin re
korlanna hızla yaklaşıyor): Toplam ABD nüfusunun %2'den fazlası
ceza hukuku sisteminin kontrolü altında. En ilginci de ilerleme hızı.
1 979'da her 1 00.000 kişiden 230'u hapishanelerdeyken, bu rakam
1 Ocak 1 997'de 649'a çıkmıştır. (Elbette, bazı bölgelerde bu oran
çok daha yüksek: Washington'ın en yoksul nüfusunun yoğunlaştığı
Anacostia semtinde, 1 6-35 yaş arası erkek nüfusun yansı halihazır
da ya mahkeme bekliyor ya zaten hapiste ya da gözetim altında.)'"
ABD rakipsiz duruyor, ama ilerleme hızındaki artış hemen her yerde
görülüyor. Hapis cezasına başvurmaktan özellikle imtina etmesiyle
bilinen Norveç'te 1 960'larda her 100.000 kişiden 40'ı hapishaneler
de iken bugün orada bile bu rakam 64'e çıkmıştır. Aynı dönemde
Hollanda'da bu oran 100.000'de 30'dan 86'ya firlanuştır. İngiltere
ve Galler'de oran bugün 1 00.000'de 1 1 4'tür ve ülkenin "hiç de ke
silecekrniş gibi görünmeyen artışı karşılamak için her hafta yeni bir
cezaevi açması gerekmektedir. ""
Bu artış belli bir grup ülkeyle sınırlı olmayıp hemen her yerdeki
eğilimi yansıttığından, yanıtı devlet temelli politikalarda ya da şu veya
bu siyasi partinin ideoloji ve pratiklerinde aramak, bütünüyle nafile
olmasa da muhtemelen yanıltıcı olacaktır (Bu tür politikaların artışı
hıziandırma ya da yavaşlatma yönünde değişen etkileri olabileceğini
inkar etmek de aynı derecede hatalıdır). Üstelik, can sıkıcı ve endişe
verici sorunlar olarak tanımlanan şeyleri çözmenin başlıca aracı ola
rak hapishandere güvenmenin, seçim tartışmalannın ciddi bir konusu
haline geldiğine dair ortada bir kanıt da yoktur; öteki sıcak tartışma
konulannda birbirlerinden fersah fersah uzak olsalar bile rakip güçler
bu konuda tam bir fikir birliği sergileyebilirler; ve her birinin kamu
oyu önünde sergilediği tek tutum, suçlulann hapse atılmasında siyasi
muhaliflerinden daha kararlı ve acımasız olacakianna seçmenleri inan
dırmaktır. Bu yüzden, söz konusu artışın nedenlerinin, doğası gereği,
partiler ve devletler üstü olduğu sonucuna pekili varılabilir; artışın ne
denleri aslında (ülkesel ya da kültürel anlamda) yerel değil, küresel ni
teliktedir. Her ne olursa olsun, bu nedenlerin küreselleşme adı altında
sınıflandırılan dönüşümler yelpazesiyle ilişkisi tesadüfi olmaktan ötedir.
Söz konusu bu artışın apaçık bir nedeni, kamuyu ilgilendiren so
runlar geçidinde "yasa ve düzen" flamasıyla yer alan sorunlann çok
büyük bir artış göstermesi ve bilhassa, bu gibi yaygın sorunlann,
onlan gidenneyi vaat eden siyaset programlauna ve okumuşlann ve
yetkililerin toplumsal rahatsızlıklada ilgili yorumlauna da yansıyor ol
masıdır. Postmodernity and its Discontents [Postmodernlik ve Hoşnut
suzluklan]* adlı kitabımda, modem uygarlığın "klasik" dönernindeki
ruhsal acılann ve ıstıraplann ana nedeninin, emniyeti kolektif olarak
l l . Bkz. Nils Christie, "Penal Geography" (yayımlanrnarruş notlar).
* Zygınunt Baurnan, Postmodemlik ve Hoşnutsuzluk/an, çev. : İsmail Türkmen, Ayrıntı Yay.,
2000.
Zygmunt Bauman
....g!....,
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
den bile daha önemlidir. V e elbette faydalıdır da: Yeni bir suç türü
kamuoyunun dikkatine defalarca sunulur, bilhassa iğrenç ve itici ol
duğu kadar yaygın da olduğu gösterilir ve yeni bir yakalama/ cezalan
dırma kampanyası başlatılır, böylelikle halkın zihni, suçta ve suçlular
da yatan tehlikelerle meşgul olmaya devam eder ve insanların, hasreti
çekilen Sicherheit'ı gerçekleştireceği vaadiyle alınan bütün o polisiye
tedbirlere rağmen neden h:ua kendilerini eskisi gibi güvensiz, kayıp
ve korkmuş hissettiği üzerine düşünmeleri engellenir.
Geçmodem/postmodem insanın her zamanki emniyetsizlik ve
belirsizlik sorunlanm, kişisel güvenlikle ilgili tek ve ezici bir mesele
de birleştirme eğilimi ile ulus devlet politikalannın ve özellikle devlet
egemenliğinin "küreselleşme" çağına özgü kısıtlanrnış versiyonunun
yeni gerçeklikleri arasında mutlu bir rastlantının ötesinde bir ilişki
vardır.
"Güvenli çevre" ve bu çevrenin gerekli kıldığı sahici ya da farazi
her şey üzerine yerel olarak yoğunlaşmak tam da, artık küresel ve
dolayısıyla yurtsuz olan "piyasa güçleri" nin ulus devlet yönetimlerin
den (başka bir şey yapmasını etkili bir biçimde önleyerek) beklediği
şeydir. Küresel finans dünyasında devlet yönetimlerine büyücek birer
polis karakolu olmaktan başka fazla bir rol biçilmemiştir; "yatınmcı
lann güven duynıası"nı sağlayan ve dolayısıyla yatınm yapma ve yatı
nrnı geri çekme kararlan verilirken hesaba katılan etmenler arasında,
sokaklan dilenciİerden, serserilerden ve yankesicilerden temizleyen
devriye polislerinin niceliği, niteliği ve hapishane duvarlannın kalın
lığı önemli bir yer tutar. Göçebe sermayeyi vatandaşlannın refahına
yatınm yapmaya ikna etmek için devlet yönetiminin yapabileceği
en iyi (belki de tek) şey, karakol polisinin işini daha iyi yapmasını
sağlamaktır; ve dolayısıyla ülkenin ekonomik zenginliğine ve öyle
umulur ki, seçmenierin kendilerini "iyi hissetmelerine" giden en kısa
yol, polislik becerisinin ve devletin yetkinliğinin kamuoyu örtünde
sergilenmesinden geçer.
Bir zamanlar devletin geniş ve çok yönlü egemenliğini ve çok
lu amaçlanın yansıtan karmaşık ve dolambaçlı bir görev olan "dü
zenli devlet" yönetimi, sonuçta, suçla mücadele gibi dar bir alana
sıkıştınlrnıştır. Ne var ki, bu görevde hapsetme politikasına giderek
daha ayncalıklı hatta başı çeker hale gelen bir rol biçilmiştir. Suçla
1 22
Zygmunt Bauman
o 1 23 o
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
-
126
· --·
Zygmunt Bauman
. 127 .
Küreselleşme 1 Toplumsal Sonuçlan
len insanlar haline getiren son derece özgün bir "hapishane kültürü"
edinirler. Bütün kültürler gibi hapishane kültürü de kendini idame
ettirme yeteneğine sahiptir. Hapishane, Clemmer'in kanaatine göre,
bir suç okuludur.
Lloyd W. McCorkle ve Richard R. Kom, Clemmer'den on dört
yıl sonra, hapishaneleri böylesi suç okuHanna çeviren rnekanİzınayı
gün ışığına çıkaran bir dizi bulgu yayıınladılar. 13 Hapse atılmayla son
bulan bütün polis/yargı süreci, bir anlamda, kurallan sıkı sıkıya belir
lenmiş uzun bir simgesel ret ve fiziksel dışlama ritüelidir. Ret ve dış
lama aşağılayıcıdır ve amacı da budur zaten; reddedileninf dışlanamn,
toplumsal bakımdan kusurlu ve aşağılık olduğunu kabul etmesiyle
sonuçlanmalıdır. Elbette kurbanlar da bir savunma geliştirirler. Red
cledilmeyi uysallıkla kabul edip resmi reddi içselleştirmekten ziyade,
retçilerini reddetmeyi tercih ederler.
Bunu yapmak için, reddedilen/ dışlananlar ellerindeki tek yola,
biraz şiddet içeren bir yola başvururlar; şiddet, redçif dışlayıcılann
ezici kudreti karşısında kullanabilecekleri tek güç olan "tedirgin etme
gücü"nü artıra�ilecek tek kaynaktır. Suç imgesine bir de suçlulann
yeniden suç işlemeye doğal yatkınlığı niteliği eklenir ve "retçileri
reddetme" stratejisi hızla, bir reddedilen klişesine dönüşür. Özetle
hapishaneler, kendi kendini doğrulayan kehanetlerin birincil araç
lardır.
Bu demek &eğildir ki suçun başka nedenleri ve hakiki suçlular
yoktur; ancak yine de hapishane sistemi vasıtasıyla uygulanan reddet
me/ dışlama, suçun toplumsal üretiminin aynlınaz bir parçasıdır ve
etkisi de suç oram istatistiklerinin içinden temizce sıynlıp çekilemez.
Hapishaneler, genellikle alt sımf ya da "en alt sımf'tan unsurlann
kapısı olarak tamınlandığında, doğal olarak, kendini doğrulayan ve
kendini idame ettiren sonuçlann toplumun "en alt" tabakalannda en
belirgin ve dolayısıyla suçun "en aşikar" hallerinde olması beklenir.
Clemmer de McCorkle ve Kom da araştırmalanın hapishanelerde
yatan insanlar arasında yürütmüş ve hapse konmamn etkileri konu
sundaki bulgularını sunmuşlardır. Ne var ki, aradıklan ve bulduklan
şeyin hapishanenin kendi etkilerinden çok, daha genel olan kapa-
13. Bkz. Lloyd W McCorkle ve Richard R. Korn, "Resocialization within walls" Annals of
the American Academy of Political and Social Sdence, 1954, s. 88-98 .
.BL
Zygmunt Bauman
* Dick Hebdidge, Hiding in the Light: On Images and Things, Routledge, Londra, 1988.
(y.h.n.)
Dizin
G
Gans, Herbert 5 1 J
Gellner, Ernest 3 6 Jacobs,Jane 5 1
Giddens, Anthony 65, 84 Jowitt, Kenneth 62, 64
göç 79, 80, 9 1 , 92, 1 03
Goethe 88
K 0-Ö
Kapu' sci'nski 77, 78 Offe, Claus 73
Kavanagh, John 76 Orwell 54
Keegan,Victor 75 , 76 öteki 14, 1 8 , 25, 30, 34, 39, 40, 52, 53,
kenar mahalleler 1 04 58, 60, 67 , 75, 77, 83, 89, 103, 108,
kent planlaması 1 O 1 1 1 , 1 12, 1 1 8, 124
Keynes 70 ötekilik 18
Korn, Richard 128 ötekilikle karşılaşmak 18
Kula, Vitold 34 otorite tanımazlık 29
küresel düzen 67 özel mülk 28
küresel sahne 67 özgürlük 26, 30, 43, 76, 77, 9 1 , 95,
küyerelleşme 75, 77 109, 1 1 9
L p
Lazarsfeld, Paul 30 panoptik modern güç modeli 39
Leach, Edrnund 34, 35 Panoptikon 10, 39, 40, 53, 54, 55, 56,
Levi-Strauss, Claude 35 57, 58, 1 1 1 , 1 1 2, 1 1 5 , 1 16
Lindblom, Charles 36 Passet, Rene 7 1 , 79
Luke, Timothy W 23, 24 Petrella, Ricardo 82
Poster, Mark 55
postmodernizm 1 04
M Protagoras 34
mahalle 1 0
mahpuslaştırma 1 2 7 , 129
Marx 42 1 R
Mathiesen, Thomas 56, 57, 58, 1 1 3, Reich, Robert 93
1 16, 1 1 7, 125 Robert, Roland 93
Mauss 34
McCorkle, Clemmer de 128
medya 30, 76, 91, 102, 103 S-Ş
melcin savaşı 3 7 Saarinen, Esa 87
melezleşme 103, 104 salgın hastalık 80
Melucci, Alberto 1 7 , 1 8 , 62, 1 16 Schumpeter 21
Morelly 41, 42 Seabrook, Jeremy 83, 94, 95, 98, 99
sefalet 78, 79
Sennett, Richard 50, 5 1 , 52, 60
N sibermelcin 26, 56
NATO 69 sibernetik 24
Niemeyer, Oscar 48, 50 simetrik farklılaşma 29
Nietzsche 86 süper-panoptikon 55
synopticon 57, 58
. 1 32 .
T yerel cemaat 25, 30
talan 79 yerelleşme 75, 97
Tanrı 24, 80, 1 1 2, 1 1 3 yerellik 9, 24, 27, 30, 54, 64, 72, 123
tarih 10, 43 yoksulluk 78, 99
Taylor, Mark C. 87
Thatcher, Margaret 1 4
Thurow, Lester 93 z
Tönnies 2 1 zaman 1 0, 1 4, 17, 1 8 , 19, 20, 2 1 , 22,
toprak ağası olup da mülkünden 28, 29, 3 1 , 34, 36, 39, 40, 45, 46,
uzakta yaşama 1O 48, 49, 50, 5 1 , 52, 54, 57, 60, 61 ,
tüketim toplumu 84, 89 70, 73, 76, 77, 79, 85, 86, 87, 90,
92, 98, 99, 1 00, 1 0 1 , 1 03, 1 09, 1 1 0,
1 1 3, 123, 125, 126, 1 27, 1 29
U-Ü zaman/mekan sıkışması 1 09
ulus devlet 62, 70, 7 1 , 122 Zamyarin 54
Uluslararası Para Fonu 1 1 5
uyuşturucu 7 9
Üçüncü Dünya 75
V
vahşet 80
veritabanı 55, 56
Virilio, Paul 19, 24
von Wright, G. H. 62, 65
w
Wacquant, Loi:c 1 06
Web 2 1 , 57, 8 1
Weber, Max 6 6 , 85
Wertheim, Margaret 26
Wittgenstein, Ludwig 90
Woollacott, Martin 6 1
y
yasa ve düzen 1 1 , 29, 52, 68, 1 00,
107, 1 1 8, 1 29
Yeni Dünya Düzeni 73
yeni dünya düzensizliği 63 , 64
yeni kutuplaşma S
Tabloda her şeyin bulanık göründüğü zamanlarda, hayatlarını kesinlik ve
berraklığa adam ı ş sosyal b i l i m c i l e r gene l l i kl e susar ve taşların yeri n e
oturmasını bekler. Zygmunt Bauman g i b i kalburüstü düşünürler ise cesaretle
belirsizliğe dalar ve buldukları n ı , görd ü kleri n i , hissettiklerini ortaya döker.
işte Küreselleşme böyle bir cüretin ürünü. XX. yüzyıl ı n sonlarında, artık ne
süper güçler n e d e bu güçleri n , d ü nyayı bölüp her köşesi ne bir anlam
vererek yarattıkları bütünsell i k kalmamışken ve pusulaların gösterebileceği
bir kuzey yokken yazı l m ış; ancak doğru yöne işaret ettiği her geçen g ü n
daha açık hale gelen bir eser.
Bauman'a göre, k ü resel leşen g ü ç l e r saltanat g ü nlerini yaşıyor, b u n u n
bedel i n i d e yerelliğe çakıl ıp kalmış zavallılar ödüyor. Hayat toprağa, yerele
bağ l ı ol mayı sürdü rüyor; oysa güç artık yurtsuz ve ne emekçilere, gençlere,
muhtaçlara ne de gelecek nesil lere karşı sorumluluk duyuyor. Küreselleşme
bu dengesizl i k üzeri n d e d u ruyor. Yereller dağariarında ırk, mil let , etn i k
köke n , s ı n ı f g i bi ne varsa kul lanarak y e n i b i r " b iz" duygusu yaratmaya
çalışırken, artı k yoks u l lara i htiyaç d uymayan küresel l e r on ların içlerine
kapan malarını körükl üyor. Bat ı , bir zaman lar d ü nyayı ayd ı n latmak ve
kend isine benzetrnek için harcad ığı çabayı şimdi herkesin olduğu yerde
ve olduğu gibi kalması için harcıyor.
Küreselleşme kitabında Bauman, küreselleşmenin getird iği ahlaki ikilemiere
çarpıcı örnekler vererek değiniyor. Yiyeceği n bol olduğu yere gitmek isteyen
açlar, büyük paralar ödeyerek sonunda kendilerini "çatı k kaşlar" ın beklediği
yolculuklarına çürük teknelerle, kimliksiz çıkarken; zenginler uçakların birinci
mevki lerinde şampanyaları n ı yudumlayarak küresel l i ğ i n tad ı n ı ç ı karıyor,
üste l i k daha ucuza.
Suç ve ceza anlayışındaki d e ğ i ş i m üzeri n d e d e d u ruyor yazar; art ı k
hapishanenin istihdamın bir alternatifi haline geldiğini, ihtiyaç duyul mayan
yığ ınla insandan kurtu lmanın ve yat ı rımcıların güven duyacakları bir ortam
yaratmanın yeni bir yolu olduğunu söylüyor.
Gelecek hakkında i l g i n ç olduğu kadar korkutucu öngörülerde bul u nan
Bauman ' a göre yereller yere l l ikl eri etrafına kal ı n d uvarlar
örerken, küreseller yerellikleri toplama kamplarına dönüştürme
peşinde. Küreselleşme ve onun ikiz kardeşi yerelleşme, aynı
amaca h i z m et e d i y o r : parç a l a n m a ve yab a n c ı l aş m a .
Küreselleşme, yere l l e ş m e n i n d e k ü re s e l l e ş m e n i n d e
ağ ı rl ı kları n ı fazlasıyla h i ssett i rd i ğ i g ü n ümüz Türkiyesi ' n i
a n l a m a k i ç i n vazgeç i l m ez b i r kaynak n i t e l i ğ i taşıyor.
1 2 TL