You are on page 1of 5

TEFEÜL İLE AD VERME GELENEĞİ

VE EMİR TİMUR’UN ADI


Giving Name With Tefe’ul And The Name of Tamerlane

Prof. Dr. Ali Fuat BİLKAN*

ÖZ
Bu makalede, “tefeül”ün anlamı ve mahiyeti üzerinde kısaca durulduktan sonra, Emir Timur’a tefeül
ile ad verilmesi örneklenmiştir. Emir Timur’un Osmanlı’nın hasmı olması, Anadolu’da onu doğru olarak ta-
nımamızı ve bilhassa manevi yönüyle ilgili hususiyetleri değerlendirmemizi de engellemiştir. Emir Timur,
doğumundan itibaren Orta Asya’daki dinî hayatla ilgilenmiş ve tasavvuf büyüklerinin türbe ve makamlarını
onarmıştır. Gerek Tüzükât-ı Timur’da gerekse bir bakıma Timur döneminin resmî tarihi sayılan Nizamüd-
din Şâmî’nin Zafernâme adlı eserinde, Timur’la ilgili farklı bir portreyle karşılaşmaktayız. Sınırları, Osmanlı
ideolojisi tarafından çizilmiş bir tarih anlayışı, bizi Anadolu dışındaki Türk kültür coğrafyasını doğru değer-
lendirmekten alıkoymaktadır. Timur’a ad verilmesiyle ilgili bilgiler, bir bakıma onun Osmanlı tarihindeki
imajından farklı, dindar ve kültürel değerlere önem veren özelliklerini de ön plana çıkarmaktadır. Burada
tefeül, tarih algılamasında bir kurgu olarak kullanılsa da bazı olayları farklı bir bakış açısıyla algılanmasını
sağlamaktadır.
Anah­tar Kelimeler
Tefeül, Timur, Ad verme, Orta Asya
ABST­RACT
This article includes tefeül’s meaning and essence, and exemplifies giving name to Tamerlane with
tefeül that is a kind of book fortune. As Tamerlane is an enemy of Ottoman, we can’t recognize his personality
and his spiritual life at the realistic view.
Since his birth, Tamerlane has been interested in religious life at the Central Asia and restored tombs
of saints. We see different Tamerlane’s portraits both in Tüzikât-ı Timur and Nizamüddin Şâmi’s Zafernâme
that is an official history book of the time. The perspective of the history that was drawn according to Ottoman
ideology blocks us to understand the value of Turkish cultural geography except Anatolia. The information
about giving name to Tamerlane brings in the foreground his characteristics considering cultural values and
his religious identity somewhat different from his image in the Ottoman history. Although tefe’ül has been
used as a fiction, it enables to perceive some events in a different perspective.
Key Words
Tefe’ül, Tamerlane, Giving Name, Central Asia

Giriş: açma”, “fala bakma”, “uğur sayma”,


Fal (fe’l), Arapçada “uğur ve uğurlu “hayra yorma” anlamlarındadır. Edebî
şeyleri gösteren simge” anlamına gelir bir kavram olarak tefeül, özellikle kitap
(Aydın 1995:134). İnsanın gelecekle ilgili falı olarak bilinir. Kutsal kitapların, ta-
beklentisi veya giriştiği bir işe olan me- nınmış şairlerin divanlarının veya dinî,
rakı, falcılığı bir uğraşı alanı hâline ge- tasavvufi eserlerin bir niyet veya dilek
tirmiştir. Modern dünyada, gün geçtikçe tutularak rastgele açılması neticesin-
yaygınlaşan fal ve falcılığın pek çok çeşi- de, ilk göze çarpan ifadelerin okunarak
di bilinmektedir. Yıldız falı, el falı, kuş yorumlanması, “tefeül, tefeül etmek”
falı, kâğıt falı, kum falı, zar falı, beden olarak tanımlanmıştır. Tarihin en eski
falı, kitap falı, kahve falı gibi fal çeşitleri uğraşılardan biri olan falcılık, İslam
günümüzde de uygulanmaktadır. kültüründe iyi karşılanmamaktadır.
“Tefeül”, sözlük anlamıyla “fal Ancak tefeül gibi, “gelecekle ilgili olum-

* TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi (afuat@etu.edu.tr)

http://www.millifolklor.com 133
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85

lu yorumları” içeren fal çeşitleri, kültür baş vurulan fal çeşidi kitap falıdır. “Ki-
ve edebiyat alanında oldukça yaygındır. tap falına daha çok, gözü kapalı olarak
Tefeül’ün zıddı olan “teşeüm” ise, gele- Kur’an-ı Kerim’den veya başka kitaplar-
cekle ilgili olumsuz yorumlara dayanır. dan birini açarak çıkan sayfanın 7 say-
Türk edebiyatında manzum ve men- fa gerisini saymak ve ilk göze çarpacak
sur pek çok falname kaleme alınmıştır. ayeti okumak şeklinde bakılır. Osman-
Divanlarla yapılan tefeül, Mevlana’nın lı sahasında başta Kur’an-ı Kerim ol-
Mesnevi’si ile Divân-ı Kebir’i, Hâfız Divâ- mak üzere Hâfız Divânı, Mevlana’nın
nı, Sadî’nin Gülistan’ı, Yunus Emre Di- Mesnevi’si, Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’i,
vânı, Niyazî Mısrî Divânı gibi eserlerden Hayretî Divânı, Ahmediyye, Muhame-
rastgele açılan bir “sayfanın başındaki, diyye, Envârü’l-âşıkîn ve Marifetnâme
ortasındaki veya sonundaki beyti esas fal bakılan başlıca kitaplardır” (Aksoyak
almaya dayanır” (Pakalın 1983 :434). 2004:7).
Gelecek hakkında bilgi edinme, kısme- Genellikle bir işe başlarken veya
tini ve şansını öğrenme maksadıyla fala bir karar aşamasındayken kitap falı-
bakma, en eski toplumlardan itibaren na bakma âdeti, yaygın olarak çocuğa
süregelen bir gelenektir. Bu konuda isim vermede de tercih edilen bir yoldur.
bir edebî tür olan “falnameler” kaleme Kaynaklarda, Hâfız Divânı’nın tefeül
alınmıştır. Kur’an-ı Kerim, Mevlâna’nın için kullanılması sırasında söylenen şu
Mesnevî’si, Hâfız Divânı gibi eserlerin Farsça dörtlük, bu geleneğin ilgi çekici
rastgele açılarak niyet tutulan satırı bir örneğini oluşturmaktadır : “Ey Hâ-
veya mısraı/beyti hakkında yorumlarda fız-ı Şirâzî / Ber-men nazar endâzî / Men
bulunulması, eskiden beri yaygın olan tâlib-i yek fâlem / Tû keşf-i her-râzî”(Ey
bir gelenektir. Özellikle “Fâlü’l-Kur’an” Şirazlı Hâfız, bana nazar et. Ben bir
olarak adlandırılan Kur’an’dan fal tut- fal talibiyim, sen ise her sırrı keşfeden-
ma geleneğiyle ilgili eserlerin birçok ör- sin) (Kam 2008: 81). Hâfız Divânı’ndan
neği bulunmaktadır. “Kur’an’dan tefeül fal tutmak üzerine yazılmış olan Kefeli
şöyle yapılır: Bir niyet tutularak Kur’an Hüseyin’in Râznâme adlı eseri, gerek
açılır. Sağ sayfada göze çarpan ilk aye- kitap falının cemiyet hayatındaki yeri
tin manasından çıkan sonuç ile tefeül gerekse fal ile latife ilgisi bakımından
edilir” (Uzun 1995:145). Divân şiirinde dikkate değer önemli bir eserdir (Akso-
sık sık rastlanan tefeülle ilgili beyitler- yak 2004).
de, bu uygulamanın genellikle Kur’an’ın Buraya kadar tefeül hakkında ge-
rastgele açılması ve karşılaşılan ilk sure rekli bilgileri verdikten sonra, şimdi de
veya ayetin fal niyetiyle yorumlanma- Timur’a ad verilmesi konusundaki riva-
sından bahsedilmektedir. Cem Sultan’ın yetin değerlendirmesine geçelim.
: “Yolında bilmege sıdkumı hüsni musha-
fına / Tefeül eyleyicek geldi sure-i İhlâs” EMİR TİMUR’A AD VERİLMESİ
(Ersoylu 1989: 127) beytinde, “sevgiliye Emir Timur (1320/30 - 18 Şubat
bağlılığı sınamak için Kur’ân’dan tefeül 1405 -Otrar-), Özbekistan’ın güneyin-
tutulması neticesinde, İhlâs suresinin deki Keş adlı küçük kasabada (veya bu-
ortaya çıktığı” ifade edilmektedir. raya yakın bir yerde), 9 Nisan 1336’da
Kur’an falı dışında yıldız falı, kitap Barlas boyuna mensup Turagay adlı bir
falı, reml, kuş falı, kura falı, el falı, çiçek soylunun oğlu olarak dünyaya gelmiştir
falı gibi fal çeşitleri içerisinde en ziyade (Marozzi 2006: 31). Timur, 1370’te tahta

134 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85

çıkmış ve yaklaşık 35 yıl hüküm sürmüş- anlamındadır, cevabı gelmiş. Babam,


tür. mescidimizin imamı Şeyh Zeydüddin’e
Türklerde “Timur, Temür, Temir” bana isim vermesi için gittiğinde, onun
isimleri oldukça yaygın olarak kulla- Kur’ân okumakta olduğunu görmüş.
nılmaktadır. Demir anlamındaki bu Şeyh, 67. sure olan Mülk suresinin 16.
kelime, Göktürk ve Uygur metinleri ile ayeti olan : “Eemintüm men fî’s-semâi en
en eski Türkçe sözlüklerde yer almıştır. yehsife bikümü’l-arde feizâ hiye temuru”
Göktürk Kitabeleri’nde, “k(e)çe t(e)m(i)r (Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğin-
k(a)p(ı)gka t(e)gi sül(e)d(i)m” (Tekin den emin mi oldunuz? (O zaman) bir de
2006: 20) ifadesinde geçen kelime, Uygur bakarsınız yeryüzü şiddetle çalkalanı-
metinlerinde “Tämir”, “Tämür” olarak yor) ayetini okumakta imiş. Burada son
yer almıştır. (Caferoğlu, 1968: 223). Te- kelime olan “temuru”, çalkalanma an-
mür kelimesi, Dîvânü Lûgat-it-Türk’te lamındadır. Bu, telaffuz olarak “Temur”
de “temür” ve “temürçi” kullanımlarında kelimesine yakındır. İşte bu hadiseyle,
geçmektedir (DLT 1972: 117). Şeyh bana “Temur” ismini vermiş.” (Ti-
Timur, Melfuzât’ta “Çocukluk mur 1382:1-2)
Çağı ve Şeyh Şemsüddin’in Rehberli- Temur kelimesi, Kur’an’da iki
ğinde Eğitim” başlığında, kendisiyle il- yerde geçmektedir. Bunlardan biri 67.
gili bilgiler verirken, isminin Kur’an’dan sure olan Mülk Suresinin 16. ayetinde-
tefeülle belirlendiği konusunda şu malu- ki “Eemintüm men fî’s-semâi en yehsife
matı vermektedir: bikümü’l-arde feizâ hiye temur” (Gök-
“Babamın adı Tarakay idi ve Keş tekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden
şehrine yerleşmişti. Ben doğmadan önce emin mi oldunuz? (O zaman) bir de ba-
babam gece bir rüya görmüş. Rüyasında karsınız yeryüzü şiddetle çalkalanıyor)
melek simalı ve temiz yürekli biri karşı- (Kur’an, 67/16) ifadesindeki son kelime
sına çıkıp eline bir kılıç vermiş. “temur”, çalkalanma anlamındadır. Bir
Pederim, kılıcı adamın elinden al- diğeri de, Kurân’ın 52. suresi olan Tur
mış ve dört tarafa sallamış. Sonra uyku- Suresinin 9. ayetindeki “Yevme temuru
dan uyanmış. Öğle vakti, babam namaz es-semâü mevren” (O gün gök şiddetle
kılmak için mescide gitmiş ve mahalle sallanıp çalkalanır, Kur’an, 52/9) ifade-
mescidimizin imamı Şeyh Zeydüddin’in sindeki “temuru” kelimesi olup bu da
arkasında namaz kılmış; sonra da gece “çalkalanma” demektir.
gördüğü rüyayı imama anlatmış. Şeyh, Onun bizzat kendisiyle ilgili böyle
babama, “bu rüyayı gecenin hangi vak- bir hadise nakletmesi ve konuyla ilgi-
tinde gördüğünü” sormuş. Babam, sa- li olarak babasının kendisine anlattığı
baha yakın bir zamanda gördüğünü be- bazı ayrıntılardan bahsetmesi, Melfuzât
lirtmiş. Şeyh Zeydüddin bu rüyayı şöyle ve Tüzükât’ın Timur’a ait olabileceği
yorumlamış : “Allah sana bir erkek evlat yolundaki görüşleri destekler mahiyet-
verecek, bu çocuk kılıcıyla cihanı fethede- tedir. Nitekim bir başka yerde, “bir işi
cek ve İslam dinini dünyaya yayacak; sa- yapmaya niyet etsem, istişare bir netice-
kın onun eğitimini ihmal etme! Onu okut, ye ulaşınca yine Kur’an’dan tefeül ede-
ona hat ve Kur’an öğret”. Sonraki yıl rek, ona göre davranırdım” (Timur 2004:
doğumumu imama haber veren ve bana 4) demektedir.
isim vermesini talep eden babama, şeyh- Esas itibariyle Timur’un şahsı ve
ten “oğlunun adı Temur” olsun, bu demir fetihleri konusunda birbirinden oldukça

http://www.millifolklor.com 135
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85

farklı anlatımlar ve değerlendirmeler ya- manevi bir güç kazanmak amacıyla kur-
pılmıştır. Sözgelimi Arabşah, Timur’dan gulandığı düşünülebilir. Ancak siyasi
bahsederken şu olumsuz ifadeleri kul- mücadelenin her alanda sürdürüldüğü
lanmaktadır : “Bu madrabazın doğum bir dönemde, hükümdarın dinî bir ki-
yeri, Keş yöresinde Ilgar adlı bir beye şiliğe sahip olmasının veya dine karşı
ait küçük bir köydü –Allah ona Cennet mesafeli durmasının kamuoyuna yansı-
yüzü göstermesin-. Oğlana, demir an- tılma biçiminin, önemli bir propaganda
lamına gelen “Timur” adı verildi; bu ad aracı olduğu muhakkaktır. Bu durumda,
daha ileride, gençliğinde geçirdiği ve Timur gibi geniş bir coğrafyada saygıyla
topal kalmasına neden olan bir kazanın karşılanan ve bilhassa Özbek Türkle-
ardından Farsça, Timur-ı leng’e, yani ri arasında tarihî bir kahraman olarak
Aksak Timur’a dönüştü. Bu da, biraz bo- kabul edilen bir şahsiyetin ad almasıyla
zulup çarpıtılarak Tamerlane, Türkçe’de ilgili nakledilen hadisenin, geleneksel
Timurlenk biçimini aldı.” (Marozzi 2005: isim verme töreni dışında, daha anlamlı
32) bir yorum çerçevesinde ele alınması ge-
Oysa pek çok kaynakta, Timur’un rekir.
1400-1401 Şam kuşatması sırasında Kaynaklarda lâkabı, “Emîr Timur
İbn Haldun’la karşılaştığı ve sohbet et- Gürkân b. El-Emîr Taragay b. El-Emîr
tiği, Timur’un resmî akıl hocası Abdül- Berkel b. El-Emîr Aylangız b. El-Emîr
cebbar Harezmî (Manz 2006: 29), ünlü İcil b. Karaçar Noyan b. El-Emîr Suguç-
Hanefi âlimlerinden olduğu, Timur’un, çin b. El-Emîr İrdemci Borula b. El-Emîr
Ahmed Yesevî türbesini yaptırdığı gibi Kaçulay b. Tumanay Han” (Togan 1972:
dindar bir kişiliğe işaret eden hususlar 75) olarak geçen büyük Türk hüküm-
nakledilmiştir. Türk dünyasında bir darın, tefeülle isim almasının ve dinî
kahraman ve dindar kişiliğiyle tanınan hüviyetinin geniş bir Özbek coğrafya-
Timur’un, Anadolu’da bilhassa Yıldırım sında hâlâ etkili olduğu, Timur’un Orta
Bayezid’i 1402’deki Ankara Savaşı’nda Asya’da onardığı Türk mutasavvıfların
mağlup etmesi sebebiyle farklı tasvir türbeleri, camiler ve dinî mimariye ait
edildiği bilinmektedir. Bu, biraz da Türk eserler üzerinde gerçekleştirilen çalış-
tarihi ve edebiyatının “Osmanlı merkez- malardan da anlaşılmaktadır.
li” olarak algılanmasından kaynaklanan Timur gibi diğer Türk hükümdar-
ve sınırlarını siyasi bakış açısının be- lar, sanatçılar ve devlet adamlarıyla da
lirlediği bir hususa işaret etmektedir. ilgili kalıplaşmış siyasi ön yargıların
Esasen Timur’un Melfuzât’ına, Batılı yeniden değerlendirilmesi ve Türk ta-
yazarlar temkinli yaklaşmış ve bu eserin rihine yeni bir bakış açısıyla bir bütün
Timur’a ait olmadığını savunmuşlardır. olarak yaklaşılması zaruridir. Tarih me-
Buna karşın, Özbekistan’daki tarihçi- tinlerinin sahihliği konusunda tatmin
lerin ve kamuoyunun tartışmasız bir edici kanıtlardan hareket edilmesi, bizi
şekilde, eserin Timur’a ait olduğunu ka- doğru sonuçlara götürecektir. Timur’un
bul ettikleri bilinmektedir. Şah İsmail, babasından duyduğu ve bizzat naklettiği
Şeyban Han ve Babür gibi pek çok Türk tefeülle ad verme hatırası, aynı zaman-
hükümdarının, dönemlerindeki ünlü din da onun yetiştiği kültürel çevreyi ve bu
adamlarına gösterdikleri saygı ve yakın- çevredeki manevi değerleri de ortaya ko-
lık, yönetici sınıfın halka hoş görünmek yan bir özelliğe sahiptir. Timur etrafın-
ve halkın değerlerine saygı göstererek da Orta Asya coğrafyasında oluşturulan

136 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85

kimlik, tefeülle ad verme geleneğinde ol- sil Biryon’dan tercüme eden : Zebihullah Mansurî),
Tehran : be-kitâbhâne-i Mestûfî, 1382.
duğu gibi, Osmanlı tarih kaynaklarında- Muhammed Haidar Duglath, The Tarikh-i
ki imaj ve bilgilerden oldukça farklıdır. Rashidi, (tercüme:) Denison Ross, London : 1889.
Bu durum, geniş Türk coğrafyasındaki Nazmizâde, Tarih-i Timurlenk, İstanbul,
1860/61.
olay, durum ve şahsiyetlerin doğru algı- Nizamüddin Şâmî , Zafernâme, Çev. Necati
lanması ve değerlendirilmesinde farklı Lugal, Ankara: TTK, 1987.
bilgi kaynaklarının da kullanılmasının Oral, Tanju, Zafer-nâme-i Emîr Timur (Ter-
cüme-i Zafer-nâme), Yayımlanmamış doktora tezi.
zaruretini ortaya koymaktadır. İstanbul: Marmara Üniversitesi, 1991.
Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyim-
KAYNAKÇA leri ve Terimleri Sözlüğü, C.3, İstanbul: MEB Yay.,
Ahmed İbn Arabşah, (Acâibü’l-Makdûr fî 1983.
Nevâibi’t-Timûr), Tamerlane of Timur the Great Seyyid Süleyman el-Hüseynî, Tefe’ülnâme-i
Amir, çev: J. H. Sanders, The Arabic Life by Ahmed Hüseynî, İstanbul: 1339.
İbn Arabşah, Londra: Luzac and Co., 1936. Tekin, Talât , Orhun Yazıtları, Ankara: TDK
Alan, Hayrunnisa, Bozkırdan Cennet Bahçe- Yay., 2006.
sine, Timurlular, 1360-1506, İstanbul: Ötüken Ya- The Malfuzat Timur yor Autobiographical Me-
yınları, 2007. moirs of the Moghul Emperor Timur, trans.: Major
Aydın, Mehmet. “Fal”, TDV İslam Ansiklope- Charles Stewart, London : 1830.
disi, C.12, s. 134-139, Ankara: TDV Yayınları, 1995. Timur ve Tüzükâtı, mütercim : Mustafa Rah-
Caferoğlu, Ahmet. Eski Uygur Türkçesi Sözlü- mi, İstanbul : Matba’a-i Âmire, 1339.
ğü, İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1968. Togan, A. Zeki Velidî, “Emîr Timur’un Soyu-
Dilçin, Cem, düzenleyen. Yeni Tarama Sözlü- na Dair Bir Araştırma” Tarih Dergisi, 26 (1972), s.
ğü, Ankara : TDK Yay., 1983. 75-84.
Divanü Lûgat-it Türk Dizini “Endeks” IV, çev: Tüzükât-ı Timur, Timur’un Günlüğü ve Başa-
Besim Atalay, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, rı Prensipleri, (Sahibkıran Emir Timur Muhammed
1986. Taragay Bahadıroğlu), Hazırlayan :
Duvarcı, Ayşe. Türkiye’de Falcılık Geleneği Kutluhan Şakirov, Adnan Aslan, İstanbul : Kaynak
İle Bu Konuda İki Eser: Risâle-i Falnâme li-Ca’fer- Yay., 2004.
i Sâdık ve Tefeülnâme, Ankara: Kültür Bakanlığı Uzun, Mustafa, “Falnâme”, TDV İslam An-
Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yayını, 1993. siklopedisi, Ankara: TDV Yayınları, 1995, C.12, s.
Ersoylu, İ.Halil. Cem Sultan’ın Türkçe Divânı, 141-145.
Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1989.
Ertaylan, İsmail Hikmet. Falnâme, İstanbul:
İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1951.
Fischel, Walter J. Ibn Khaldun and Tamerla-
ne : Their Historic Meeting in Damascus, 1401, from
Ibn
Khaldun’s Autobiography, Berkeley, Los An-
geles, Univ. of California Press., 1952.
Toparlı Recep, M. Sadi Çögenli ve Nevzat H.
Yanık, Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî
ve Mugalî, Ankara: TDK. Yayınları, 2000.
Kefeli Hüseyin, Râznâme, çev: İ.Hakkı Akso-
yak, The Department of Near Eastern Languages
and Civilizations, Harvard University, 2004.
Kur’an-ı Kerim Meâli, Diyanet İşleri Başkan-
lığı, 3. bs., Ankara, 2002.
Kurnaz, Cemal “Zaîfî’nin “Fâl-ı Murgân”ı, Di-
van Edebiyatı Yazıları, Ankara: Akçağ Yay., 1997.
Marozzi, Justin, Timurlenk, İslâm’ın Kılıcı,
Cihan Fatihi, çev. Hülya Kocaoluk, İstanbul: YKY,
2005.
Manz, Beatrice Forbes. Timurlenk, Bozkırla-
rın Son Göçebe Fatihi, çev. Zuhal Bilgin, İstanbul:
Kitap Yayınları, 2006.
Menem Timûr-ı Cihân-güşâ, Sergeşt-i Timur-
leng be-kalem-i hod-ı û gerdâverende, (Fransız Mar-

http://www.millifolklor.com 137

You might also like