You are on page 1of 12

ANTİK YUNANDA MÜZİK

-MÜZİK TARİHİ DÖNEM ÖDEVİ-

KONU: Orpheus ve Müzik


ANTİK YUNANDA MÜZİK
(Felsefe ve Matematiğin geliştiği yerde müziğin yükselişi.)
(M.Ö. 850 – M.S. 300)

Eski Yunan (Grek) Uygarlığının kanıtları olan mimari, heykel, şiir, tiyatro sanatları hayran
olunacak boyutlardadır. Aynı dönem müzikleri de bu sanatlarla eşdeğer düzeydedir. Ancak
Grek müziği hakkında bilinenler yeterli değildir.
Müzikle ilgili ilk kanıtlar, M.Ö. 9. Yüzyılın büyük destanları Illiada ve Odisseia ile birlikte
varlığını duyurur. Bu destanların yaratıcısı olarak bilinen efsane ozan Homeros’un şiirin
ritmine uyarak onu destekleyen bir ya da birkaç çalgı eşliğinde, yarı konuşma yarı şarkı
söyleme biçimine (reçitatif) başvurduğu tahmin edilir.
M.Ö. 6-4. Yüzyıllarda Atina eski Yunan’ın kültür merkezi durumuna geldi. Sophocles,
Euripides, Aristophanes gibi yazar ve düşünürlerin eserleri müzikle çerçevelendi ya da
çalgıcılar tarafından eşliklendi. Panteon’un eteğinde, Akropol’de, 3000 kişilik Diyonizos
Amfiteatri günlük temsiller verildi. Müzik, tiyatro ile karışmıştı. Helen Tiyatrosu’nun
temelinde festival kurumu vardır. Başlangıcı M.Ö. 8. Yüzyıla inen festivallerde, dini törenler,
sportif yarışmalar, zeka oyunları, heyecan verici trajediler yanında müzik de yer alıyordu.
Başlangıcı Herkül’e bağlanan olimpiyatlar en eski ve en görkemli bayramlar oldular. M.Ö.
776’dan başlayarak dört yılda bir düzenlediler. Halkın yaşamında o kadar öenmli bir yer
kazandılar ki, Olimpiyat oyunlarının dört yılda bir gerçekleşmesi bir zaman dilimi, zaman
ölçüsü olarak kullanıldı. Bu oyunlar çağdaş dünyamıza yabancı değildir. Aynı adda
gerçekleştirilen uluslararası oyunlarda eski kurumların yalnız sportif yanları alınmış, sanatsal
ve en-tellektüel yanları unutulmuştur.
Başlangıcı M.Ö. 535 yılına dayanan Yunan Tiyatrosu’nda dramatik aksiyon, bir aktörün
anlatımında toplanıyordu. Bu aktöre Thespis adı verilirdi. İleride tiyatronun sembolü kabul
edilecek olan Thespis, kostüm ve maske değiştirerek oynardı. Aktörün partöneri olan Koro,
temsil edilen kişiliğe öğütler verir, tanrıların ya da bilincin sesini yorumlar, şarkı söyleyerek,
konuşarak veya sahneleri mimikleyerek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlardı. Bir çeşit
anlatıcı rolündeki Koro, canlandırıcı müziği icra eder ve eserin aralarını şarkılarıyla
hareketlendirirdi. Anlatıcı görevini üstlendiği zaman dinleyiciyi dramatik aksiyondan önce
aydınlatır, ayrıntıları belirtirdi. Bilindiği gibi anlatıcı kavramı pek çok çağdaş eserde yeniden
ortaya çıkmıştır. Tiyatro, yalnız Yunan Yarımadası’nda değil, hemen bütün Akdeniz
kıyılarında ve Yunan Uygarlığının etki alanında bulunan ülkelerde yaygınlaşmıştır.
Grek müzik kuramlarından bize ulaşan yankıların başlıcaları, M.Ö. 5. Yüzyılda yaşamış
olan Pythagore’un eserine bağlanır. Pythagore (Pisagor), Mısır’da yetişmişti. Kuramları,
doğrudan doğruya Firavunlar krallığının müzik biliminin devamıdır. Matematikçi Pisagor, ilk
ve ortaçağın bütün kuramcılarının yaptığı gibi ses titreşimlerinin sayısı, yüksek rezonanslar,
ses aralıkları ve ortak bir çözüme ulaşılamamış teorilerle ilgili açıklamalar yapmıştır.

Eski Yunan’da (Antik Yunan’da), müzik yazısı tek bir sistem halinde kabul edilememiş
olduğundan hem alfabetik hem de neumatıque (nömatik) yazı kullanıldı. Müziğin çalgı ya da
ses müziği oluşuna göre yazı sistemi değişiyordu.
Grekler, majör ve minör gamlara benzemeyen ve aralarında hiçbir ilgisi bulunmayan ‘8
GAM’ kullanıyorlardı. Her birinin kendine has bir karakteri vardı ve yapısı çok farklıydı.
Platon (Eflatun) bunları ayrıntılı olarak açıkladı. Bu gamların, yükseklik, genişlik, yakarı,
duygululuk, savaş ruhu, dinginlik, bağımsız karar gibi değişik ruh ve ortamları belirleyen
özelliği vardı. Platon ayrıca şarkıyı ‘konuşma, ritim ve melodinin birleşimi’ olarak
tanımlamıştır. Yani bir anlamda müzik, şiirin melodiyle okunmasıdır. Nitekim tarih boyunca
müzikte sıkça kullanılan ‘lirik’ kelimesi Antik Yunan dönemine dayanmaktadır. ‘Lirik şiir’
terimi lir çalgısı eşliğinde okunan şiir anlamına kullanılıyordu. Yüzyıllar içinde bu ve buna
benzer Antik Yunan şiirine dair terimler müzik terimi olarak kullanılmaya başlandı.
Yunan müzik sisteminin temeli ‘Tetrakordlar’dan oluşan, 15 notalık bir diziye dayalıdır. Bu
dizideki dört tetrakord; Pes notalar tetrakordu, orta notlar tetrakordu, ayrık notlar tetrakordu,
tiz notlar tetrakordu olarak adlandırılmıştı. Yunan makamları bu tetrakordların etrafında
biçimlenmiştir. Bu makamlar inicidir
Yunan ezgisinin birimi dört sestir. Bir dörtlü içinde düzenlenmiş 3 veya 4 sesten oluşur.
Bir dört sesin iç örgütü, doğurucu dizinin ve makamın ne olacağını saptar. İki sınır sesin
(tetrakordun başındaki ve sonundaki sesi) ezgisel sorumluluğu, yükü, öteki seslerden daha
fazladır. Her tetrakordun başındak, ve sonundaki sesler değişmez. Aralarındaki seslerin
değişmesiyle iki yeni tür daha elde edilir. Bunlar ‘Kromatik’ ve ‘Anarmonik’ tetrakordlardır.
Eflatun, Aristo, Aristoksenos ve birçok Yunan yazarı kromatik ve anarmonik tetrakordların
fazla kullanılmasından yana değildi. Buna karşın, Yunan müziğine, daha sonra da kilise
müziğine doğu ezgileri karışmıştır.

Bunlarla beraber Antik Yunan uygarlığı üç dönemde incelenir: Arkaik Yunan, Altın Çağ ve
Hellenistik Çağ. Ayrıca müzik önceleri tümüyle dinsel içeriklidir. Erkek korolarından ve
teksesli ezgilerden oluşur. Çalgı insan sesine eşlik ettiğinde, koro ile aynı sesi veya bir oktav
üstünü seslendirir. Antik Yunan’da çalgıların birleşmediği, tek tek yalın bir düzende
seslendirme yapıldığı dikkati çeker. Aulos, flüt ve çitara en eski eşilçi Yunan çalgılarıdır.
APOLLON VE DİONİSOS TÖRENLERİ
Eski Yunan’da müzik, dans, şiir, dinsel törenler birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak
bilinir. Homeros, İlyada ve Odysseia’da müziği, tanrısal bir uyarı, insan kişiliğini etkileyen
bir güç olarak gösterir. Kimi müzik biçimleri de mitolojik kişilerle özleşmiştir. Örneğin:
Apollon ve Dionisos törenlerine göre müzik biçimleri, çalgılar ve müzik çağları oluşur.
Ayrıca Yunan mitolojisinde Orpheus gibi yarı-tanrı kişiler de müzikte anılan isimlerdir.
Orpheus’un müziği, cansız cisimleri bile coşturan, ölüler ülkesinin tanrısı Hades’i bile
etkileyen dokunaklı seslerle örülüdür.
Apollon, güneş, okçuluk, akıl ve kehanet tanrısı olarak, çitara adlı, lirin gelişmişi, telli bir
çalgıyla resimleşir. ( Sonradan arpa veya lire benzeyen Pektis ve Magadis, aşk şarkılarına
eşlik çalgısı olarak çitara örneğinden yapılmıştır.) Apollon’un müziği, dingin ve huzurlu
etkiler doğurur. Böylece şiirsel biçimler ve müzikteki Klasik dönem, Apollon törenlerinden
esinlenmiştir. Öte yanda Dionisos, şarap ve taşkın coşkunun tanrısıdır. Esrikliğin, dansın,
yaşamdan zevk almanın simgesidir. Çalgısı aulos, çifte kamışlı, zurna benzeri bir üfleme
çalgıdır. Törenlerinden tiyatro sanatları türemiş, ve Romantik dönem esinlenmiştir.

ANTİK YUNANDA DÜŞÜNCE

Çağımıza kadar uzanan evrensel insanlık kültürünün kökleri, büyük bölümüyle Antik
Yunan’dadır. Günümüz anlamında felsefenin, bilim ve sanatın ve bu arada müziğin beşiği
eski Yunanistan kabul edilir. Dolayısıyla bu temel kültür ortamını bütünüyle kavramak
gerekir.
Varlıkların özü ve yapısı üzerine özgür bir düşünce olan Yunan Felsefesi, doğu dinlerinden
alınma çeşitli tasarımlarla açıklanamaz. Bunu bilgi konusunda açıkça görebiliriz: İlk Yunan
düşünürleri, birtakım bilgileri elbette Doğu’dan almışlardır. Bu arada geometri bilgilerini
Mısır’lılardan, astronomi bilgilerini de Babil’lilerden edinmişlerdir. Ama Yunanların
Doğu’dan aldıkları bu bilgileri, bu bilme gereçlerini ‘işleyiş değerlendiriş’lerinde, Yunan
düşüncesinin, başka hiçbir yerde bulamadığımız başarısını çok açık görebiliriz. Yunan’lar,
Mısır’lıların parça parça bilgilerinden bir ‘sistem’ geliştirmiş, yalnız teknik nitelikte olan
bilhilerinden ‘teorik bir bilim’ yaratmışlardır. Thales, Pythagoras (Pisagor), Eukleides (Öklit),
böyle bir geometriye yol açanların başında gelir.
Antik Yunan’da müzik bütün erdemlerin kaynağı sayılmıştır. Yunan düşünürleri, müziğin
ahlak üzerindeki etkilerini açıklamışlar, kişiyi olumlu etkileyen müziklerle olumsuz etkileyen
müziklerden sözetmişlerdir.
Müziğin kullanımı, devletin görevleri arasındaydı. İyi besteler kutsal sayılırdı. Nomos adı
verilen bu şarkılarda en küçük bir değişiklik yapılmamasına özen gösterilirdi. Bu dönemde
müziğin, dinsel ve askeri törenler, ölüm, düğün, hasat, bağbozumu vb. sosyal ve özel yaşamı
tamamen içine alan önemli işlevi vardı.
Eski Yunan’da müziksel düşüncenin gelişimini etkileyen filozofların başında Sisamlı
Pythagoras (Pisagor) (M.Ö. 5-6) gelir. Müziksel uyumu matematik formülleriyle dile getiren
bu felsefeci, farklı büyüklükte çanlarla bir skala düzeni yaratmış, bir çekiçle vurduğu çanların
tınılarında bir oktav aralığının 2:1 orana, beşli aralığın 3:2 orana, dörtlünün :3 orana orana ve
tam notaların da 9:8’e eşdeğer olduğunu kanıtlamıştır. Pythagoras’çılar bu oranları ses
dünyasında olduğu kadar evrende de yönetici bir güç olarak görürler. Platon ruhun da aynı
müziksel oranlardan oluştuğunu savunur. Pythagoras’a ve Platon’a göre müzik, sanatın bir
dalı olduğu kadar matematik dünyasının da bir dalıdır.
Platon, müziğin daha da derin etkilerinden söz eder. Örneğin, müziğin eğitimdeki yerine ve
şiirsel astronomi gücüne değinir. Aristoteles’e göre müzik doğrudan ruhsal tutkuları dile
getirmektedir. Huzursuzluğu, mutluluğu, yürekliliği sergiler. Kötü müzik dinlemeye alışanın
kişiliği de kötü yolda gelişecektir. Bedenin disiplini için beden eğitimi gerektiği gibi, beynin
disiplini için de müzik gereklidir. Müziğin kişiliği etkileme olayına da ‘ethos’ denir.
Yunan müziğinin ses örnekleri ortaçağa taşınamamış olsa da Yunan müzik düşüncesi ve
kuramı, Batı kültüründe yüzyıllar boyu derin izler bırakmıştır.
ORPHEUS:

1-Orpheus Müzik’te Neden Önemlidir?:

Bir Trakya Kralı ve Müz Kalliope’nin oğlı olan Orpheus, ölümlüler arasında gelmiş geçmiş
en büyük şair ve müzisyenlerin en meşhuruydu. Apollon ona bir ‘Lir’ hediye etmiş ve
Müz’ler de ona çalgıyı nasıl kullanacağını öğretmişlerdi. O Lirini eline alıp çalmaya
başladığı zaman ağzından dökülen ezgiler, lirden çıkan olağanüstü ahenkteki müzikle
birleşince en vahşi hayvanlar bile uysallaşır, gökte uçan kuşlar onu dinlemek için durur, hatta
müziğin ahengine kapılan ağaçlar ve kayalar bile sağa sola sallanarak onu selamlar ve eşlik
ederlerdi. Bugün bile Trakya’daki Zone bölgesinde bu unutulmaz müzisyenin şarkılarına eşlik
eden ağaçlar, Orpheus’un onları bıraktığı şekildeki figürlerini aynen korurlar.
Orpheus Mısır’ a gittikten sonra birlikte Kolkhis’e kadar gittiği ve onlara yolculuk sırasında
karşılaştıkları bin bir zorlukla baş edebilmeleri için lirinden ilahi seslerle yardım ettiği
Argonautlara katıldı. Geri döndüğünde Eurydike ile evlendi. Orpheus Eurydike’ye çok aşıktı.
Bir gün Tempe yakınlarındaki Peneios Nehri vadisinde Eurydike çiçek topladığı bir sırada
kendisine tecavüz etmek isteyen Aristaios ile karşılaştı. Ne var ki genç kadın kaçarken otların
arasında üzerine bastığı bir yılanın sokmasıyla hayatını kaybetti. Ancak Orpheus sevgilisini
tekrar geri getirebilmek için ölümlülerin hayattayken gitmeyi göze alamadığı Tartaros’a gitti.
Tartaros’a gittiğinde lirinden çıkan ahenkli sesler sadece Kharon, Kerberos ve Mahşerin Üç
Yargıcını derinden etkilemekle kalmadı aynı zamanda ruhları lanetlenen sonsuza dek acı
çekmeye mahkum edilenlerin kederini de bir anlık bile olsa unutturdu. Hatta Ölüm Tanrısı’nın
merhametsiz yüreği bile bu acıklı şarkılarla yumuşadı ve Tanrı Orpheus’un sevgilisine tekrar
kavuşmasına izin verdi. Fakat Hades’in bir şartı vardı, Orpheus Ölüler Diyarından yeryüzüne
ulaşıp güneşe çıkana kadar kendisini takip eden sevgilisine dönüp bakmayacaktı.
Eurydike, Orpheus’un lirinden çıkan nağmeleri takip ederek yeryüzüne giden karanlık
merdivenleri çıkmaya başladı. Orpheus Güneş Işığını görür görmez Eurydike’nin kendisini
takip edip etmediğini merak edip arkasına bakınca henüz gün ışığına çıkamayan Eurydike’yi
sonsuza dek yitirdi.
Orpheus, Mainadlar tarafından kafası kopartılarak öldürülmüştür. Mainadları , Orpheus’u
öldürmesi için gönderen de Şarap Tanrısıdır.

2- Opera’da ve Müzik’te Neden Orpheus ve Eurydike İlk


Olarak Kullanılmıştır? Önemi nedir?

Orpheus, Yunan mitolojisinin en son kahramanıdır. Annesi Kalliope bir ilham perisidir ve
Orpheus çok iyi Lir çalar, müziğiyle hayvanlar dahi herkesi etkiler, müziğinin büyüsü altına
alır.
Öncelikle Opera üstünde ilk düşünmeye ve oluşturmaya başlayan cameratacılar, Kont
Bardi’nin evinde düşünürler ve kökleri Antik Yunan’a , Antik Roma’ya dayandığı için onların
hikayelerini oyunlu ve müzikli anlatmayı seçerler. Burada amaç hem insanları eğlendirmek
hem de onlara bir şeyler anlatmaktır.
Ve tabi ki Orpheus Şairlik ve Müzik bakımından en üstün mitolojik karakter olduğu için
daha çok onu örnek alırlar. Ve eşi Eurydike ile olan yaşadığı duygusal olaylar ile kafasının
kopartılarak Meriç Nehrine atılmasına kadar bu büyük şair ve müzisyen hakkında
anlatacakları çok şey vardır. Aynı zamanda şairliğinden ve müzisyenliğinden, herkesi müziği
ve sözleri ile etkileyişi tam olarak müzisyenlerinde yapmak istediği şeydir.
O dönemde müzik yeni bir şekil alırken ve opera doğarken köklere ve Antik Yunan’ a doğru
düşünmek o zamanda yapılacak belki de en doğru hareketti. Çünkü klise örnek alınamayacak
kadar yobazlaşmış ve müzikteki biçimleri dahi baskı altında tutuyordu. Yeni
fikirlere,eğlenceye,aşka yer yoktu.
Ama Antik Yunan Tragedyası tam olarak bunu müziğe aktaranların aradığı şeydi. Belki de
şöyle düşünmüşlerdi; müziğin bu muhteşem köklerinden ve öneminden sonra neden bu hale
gelmişti. Bir yandan tabi ki bu mitleri ve özelliklede Orpheus’un müziğiyle herkesi
etkilemesini ve sevgilisi kurallara uymayarak kaybedişini anlatmak istediler. Çünkü burada
hem eğlenilecek hem de ders çıkarılacak konular mecvuttu ve en doğru en iyi kaynak tabiki
Antik Yunan’dı.
Topluma doğruyu ve yanlışı, güzeli ve çirkini başka nasıl anlatabilirlerdi? Ellerinde Yunan
Tragedyası ve geliştirilmiş bir müzik sistemi varken bunu müzikle ve operayla yapmak
sanırım onların o zaman ki düşüncelerine göre daha doğru olacaktı. Tüm bunlardan dolayı ilk
opera 1597 yılında ‘Dafne’ Rinuccini tarafından yazıldı, Jacopo Peri tarafından
bestelenmiştir. 1600 yılında ise yine Rinuccini tarafından ‘Erudice’ yazılmış ve hem J.Peri
hem de Caccini tarafından bestelenmiştir. Böylece Erudice ve Orpheus’un aşk hikayesi ve
Daphe ilk opera konuları olarak oynanmıştır.

Orpheus ve Müzik

Oiagros (Trakya Kralı/ ırmak Tanrı) adlı baba ve Dokuz Mousalardan 1. Tradisyona göre
Kalliope, 2. Tradisyona göre ise Polhymnia adlı ananın çocuğu olarak geçen Trakyalı
kahramandır. Mousalar gibi Olimpos Dağı’nda şarkı söylemektedir ve Kithara’nın tellerini,
Dokuz Mousaların anısına 7’den 9’ a çıkardığı söylenmektedir. Bu iki hikâye de, Orpheus’un
Dokuz Mousalara yakınlığını bize göstermektedir. Zaten Mousalar gibi müzisyen, şarkıcı ve
şair olan Orpheus’a lir ve Kithare müzisyenliği atfedilir ve bazı tradisyonlara göre kahraman,
Kithara’nın mucidi olarak kabul edilir. Orpheus, usta bir müzisyen olduğu için tüm hayvan,
bitki, canlı insan ve cinleri yumuşatıyordu. Argonautlar seferine katıldı. Fakat öteki
kahramanlar gibi güçlü ve kuvvetli olmadığı için, kürekleri çekemedi. Ama kürekçilere tempo
tutarak, ‘kürekçibaşı'lık yaptı. Bir fırtına sırasında şarkılarıyla mürettebatı sakinleştirdi ve
dalgaları yatıştırdı (Grimal,1907: 582). Buradan da Orpheus’un güçlü ve savaşçı bir kişiliğe
değil, ince ve sanatçı bir kişiliğe sahip olduğunu anlamaktayız. Dolayısıyla O’nun esas görevi,
Sirenler (yarısı kadın yarısı kuş olan ve Akdeniz’de yaşayan, gemicileri baştan çıkararak
kendilerine çektikten sonra parçalayıp yiyen cinler) Argonautlar’ı (Argo Gemicileri)
kendilerine çektiği zaman, daha güzel ezgilerle Onları Sirenlerin yemi olmaktan korumasıydı.
Bu durumu Argo gemicilerinin destanını anlatan Apollonios aşağıdaki şiiriyle ifade eder:
“Çok geçmeden görünmüştü Anthemoessa adası uzaktan/ Billur sesli sirenler yaşardı bu
adada Şarkılarıyla büyüleyip çekerlerdi gemicileri kıyıya/ Çarpıp kayalara parçalanırdı
gemiler, telef olurdu içindekiler. Gelince Argo’nun geldiğini uzaktan, en güzel şarkılarını
söylemeye başladı sirenler Büyüleyici sesleriyle gemicileri baştan çıkaran/ Olmasaydı
Orpheus gemide, yazgısı aynı olacaktı Argonun da. Çıkarıp lirini başladı Orpheus oynak bir
şarkı söylemeye/ Orpheus’un liri silip süpürdü Sirenlerin büyüleyici sesini…” (Apollonios
2009: 102). Orpheus, karısı Euridike’nin aşkı uğruna ölüler diyarına inmiştir. Lirinin
ezgileriyle yeraltı Tanrı ve cinlerini yumuşatmıştır. Orpheus’un ezgileri sayesinde İksion’un
tekerleği dönmez olur, Sisyphos’un taşı dengede kalır vb. Orpheus üzerine anlatılan bu
hikâyeler, müziğin ikna etme, yönlendirme ve değiştirme etkisini bize göstermesi bakımından
hayli önemlidir (Şekil 5). Orpheus’un Dionysos’la birlikte, Eleusis mysterlerinin (Tahıl
Tanrıçası Demeter ve kızı Persephone adına her yıl düzenlenen bereket bayramı) kurucusu
olduğu iddiası, diğer müzisyen Tanrı Dionysos’la arasındaki yakın ilişkiyi vurgular gibidir.
Ayrıca Orpheus’un müzisyenliği Linos ya da Apollon'dan öğrendiği rivayet edilir. Bu
rivayetten de, müzisyenliğin usta-çırak ilişkisine bağlı bir öğretim biçimi olduğunu ve bu
nedenle müzisyen mitoloji kahramanlarının birbirleriyle sıkı bir ilişki içinde olduğunu
görmekteyiz. Orpheus’un ölümüyle ilgili tradisyonlardan birine göre Trakyalı Kadınlar,
Orpheus öldükten sonra cesedini parçalayarak ırmağa attılar ve ırmağın suları, parçaları
denize kadar sürükledi ve şairin başı ve liri Lesbos’a (bugünkü Midilli adası) gitti.
Lesboslular, şaire cenaze töreni düzenledi ve mezar yaptılar. Mezardan lir sesleri yükseldiği
rivayet edilir. Dolayısıyla Lesbos Adası, lirik Şiirin öz yurdu oldu. Müziğin Yunan Mitolojisi
ve Batı Kültürü İçindeki Algılanışı 109 Şekil 5. Orpheus Tasviri, Kırmızı figür tekniği ile
yapılmış M. Ö. 5. yy. da Attika Vazosu (The Beazley Archive, 2010) Yine Orpheus’un
ölümüne ilişkin diğer bir tradisyona göre de, öldükten sonra liri gökyüzüne çıktı ve bir
takımyıldıza dönüştü. Bu hikâyeden, müziğe göksel bir anlam yüklendiğini anlamaktayız.
Orpheus’un ruhu da Elysion’a (ölüler ülkesi) götürüldü, orada beyaz ve uzun bir giysiyle
mutlu insanlar için şarkılarını söyledi ki, bu tradisyondan da, şairin beyaz ve uzun
kıyafetinden saf ve temiz olarak, belki melek olarak algılandığını, mutlu insanlara şarkı
söylemesini de cennetteki insanları tasvir ettiğini düşünebiliriz.
KAYNAKÇA:

Ahmet SAY – Müzik Tarihi / Müzik Ansiklopedisi Yayınları – 2003/Ankara

Evin İLYASOĞLU – Zaman İçinde Müzik / Yapı Kredi Yayınları-


2003/İstanbul
Cavidan SELANİK – Müzik Sanatının Tarihsel Serüveni / Doruk Yayınları –
2010/ İstanbul

İlke BORAN, Kıvılcım Yıldız ŞENÜRKMEZ – Kültürel Tarih Işığında Çok


Sesli Batı Müziği / Yapı Kredi Yayınları – 2007/ İstanbul

Colette ESTIN, Helene LAPORTE – Yunan ve Roma Mitolojisi

Sefik CAN – Klasik Yunan Mitolojisi

Robert GRAVES – Yunan Mitleri

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/799429

You might also like