You are on page 1of 74

ANKARA ÜN İ VERS İ TES İ ILAHIYAT FAKÜLTES İ

YAYINLARI

CIX .

Ebii'l-esasen 'Ali b. el-BağdAdI

MUHYIDDİN İBN UL-`ARAB İ'NİN


MENKABELERİ
(ed-Durr u§-Semin fi Men4ib i ş -Şeyh Muhyiddin)

Çevirenler

Dr. Abdulkadir Şener — Dr. M. Rami Ayas


ANKARA UNIVERS/TES/ /LkIliYAT FAKULTES/
YAYINLARI

CIX.

Ebül-esasen 'AH b. IbrWıim el-BağdMi

MUHYİDDİN İBN UL-`ARABNİN


MENKABELERİ
(ed-Durr u ş-Semin, fi Men4ib i ş- Şeyb. Mubyiddin)

Çevirenler

Dr. Abdulkadir Şener — Dr. M. Rami Ayas


Bu eser, Türkçe'ye, Dr. Ş alülnıddin el- Muneccid'in, "Mentılabu İbn
cArabl" adıyla 1959 yilmda Beyrut'da yay ınladığı edition critique'den çev-
rilmiştir.

ANKARA tNIVERSITESI BASIMEV İ — ANKARA 1972


İ Ç İ NDEK İ LER

Sahife

Çevirenlerin Onsözü 5
Metni Yay ınlayanın Onsözü 7
Yazmanın Tavsifi 14
İnceleme Metodumuz 15

ED-DURR US-SEMIN FI MEN A.RİB İş - Ş EYI-J MUIİYİDDIN 17

=İNCI BÖLÜM 20

İbn ul-cArabi'nin I3âlleri 20


Birinci Zümre 23
İkinci Zümre 30
Üçüncü Zümre 35

İKINCI BÖLÜM 37

Sözleri ve Eserleri 37
Müstensihin ifadesi 63
Transkripsiyon Alfabesi 64

3
ÇEVİ RENLERİN ÖNSÖZÜ

İbu ul- 'Arab!, şüphesiz ki, Islam kültür çevresinin yeti ştirdiği en önde
gelen karizmatik şahsiyetlerden biridir. O, özellikle Anadolu'daki kültür haya-
tını, Tasavvuf cereyanlarnu yüzy ıllardan beri kuvvetle etkilemi ş bulunmak-
tadır. Günümüzde ise O'nun etkisinin -t ıpkı büyük mutasavv ıf ve ş air Mev-
lana Celâleddin Râmi. gibi- Islam aleminin d ışına taşmakta olduğunu görü-
yoruz. Bu kitab ı edition critique olarak yay ınlayan Dr. Salâhuddin el-Mu-
neccid'in belirttiği araştırmacılar dışında Toshihiko Izutsu ile Nihad Kek-
lik'i de zikredebilir; hattâ, Peter L. Berger ve Thomas Luckmann gibi de ğerli
bilgi ve din sosyologlarmın da baz ı eserlerinde bu büyük Islam mutasavv ıf
ve filozofunun kendilerine etkisini dile getirdiklerini söyleyebiliriz.
Elinizdeki bu küçük eser, İbu ul- (Arabi hakk ında gelişigüzel yazılmış bir
menkabe kitab ı değildir. Okuyucu burada, daha çok Ibu ul-cArabi etraf ında
insanlar arası birtakım ilişikleri, çekişmeleri, O'nun ö ğretisine kar şı biribirin-
den farklı davranışları bulacaktır. Eser, bu büyük ş ahsiyetle ilgili bir kaynak
kitap olmak durumu yan ında, yurdumuzda Ibn ul-cArabi etraf ında geliştiri-
lecek olan ilmi araştırmalara da bir katkısı olacağı düşüncesiyle dilimize
çevrilmiştir Dolayısiyle, yayınlanmasını sağlayan Fakültemiz Dekan ı sayın
Prof. Dr. Ne ş 'et Ça ğatay ile Yay ın Komisyonu'nun sayın üyelerine; titiz-
likle basılmasma emek veren Ankara Üniversitesi Bas ımevi'nin sayın görev-
lilerine içten te şekkürlerimizi sunmakla k ıvanç duymaktayız.

Ankara Üniversitesi M. Rami Ayas


ilahiyat Fakültesi, Abdulkadir Şener
Ocak 1972

5
METN İ YAYINLAYANIN ÖNSÖZÜ

Feylesof mutasavvıf İbn. ul- 'Arab', aslında Endülüslii olup, bir bakıma
Şamlı da sayılır. O, İ sl dm Ta ş avvuf Felsefesi ş ahsiyetlerinin en büyük-
lerindendi. Ona, Tasavvufun felsefesini yapmada yard ımcı olan yüksek bir
akıl, parlak bir anlay ış , yarat ıcı bir hayâl, co şkun bir duygu, derin bir ilim,
geniş bir ufuk, hüküm çıkarma, kar şılaştırma ve delil gösterme bakımından
büyük bir kudret verilmi şti Böylece O, ş ahsiyetinin derin izlerini ta şıyan
özel bir meslek kurmu ş , çeşitli mensubları bulunan bir okul meydana getirmi ş ,
kendisinden önce veya sonra gelen filozof mutasavv ıfların çoğunun gücünün
üstünde yüzlerce eser yazm ıştır. İlmi, O'nu vandet-i vücdd'a götürmüş ,
bu görüşü Kur'dn, İladls ve ‘I/m-i Ke/rı m'dan, Yeni Eflatunculuk,
Stoactl ı k ve benzerleri gibi çe şitli felsefi kaynaklardan, kendisinden önceki
mutasavvıflarm, Z dhiriye ve B ü t ı niye gibi bâzı İslâm fırkaların ın görüş -
lerinden aldığı ilhamlarla felsefi bir ö ğreti (mezheb) olarak ortaya koymu ş ;
ve buna kendine özgü damgasını vurmuştur.

Ş am'da kendi öğretisine göre yazd ığı Fuş dş u'l- İ-Iikem adlı eseri ile öteki
eserlerinde, görü şlerini Tasavvufi bir dille aç ıklamıştır. Onun bu kendine özgü
dilinde birçok remzler, benzetmeler, i şâret ve mecazlar vard ır. Kendisine gelen
ilhamları, olduğu gibi, bâzan da kapal ı bir ş ekilde yazm ıştır. Dolayısıyle,
eserlerini okuyanların, önce O'nun dilindeki terimleri (I ş t ı l ci lı) bilmesi,
Ta ş avv uf'dan ve tasavvufi mânalardan zevk duymas ı gerekir. Bu bilgi ve
zevk, aslında herhangi bir mutasavv ıfı anlamak için de ş artt ır. Bu durumu
bilen İbni 'Arab', Tasavvufi ı st ı lahlar hakkında ayrıca bir risâle yazm ış-
tır; nitekim O, ıstılahi mânalara eserlerinde yer yer i şâret etmi ştir. Çünkü,
Tasavvuf kitaplarını okuyanlarm ço ğu, Tasavvufun dilini (t ermin oloj
bilmiyor, bu kitaplardaki deyimleri halk aras ında yaygın olan mânalarma göre
yorumluyor ve Ş erl` at'ın zâhiri ile çat ışma durumuna düşüyorlardı. Ya da
onlar, riydiet ve miiceihede'de mutasavvıfların tecrübelerini ya ş amadık-
ları için, okuduklarmdan z evk almıyorlar ve bu yüzden mutasavv ıfları da
kapalılık, ş atdlı at, hattâ kufr ve z ı nd ı kl ı k ile itham ediyorlard ı.

7
İbn. ul- cArabi'nin durumu da böyle oldu. Birçoklar ı, özellikle ölümün-
den sonra birtak ım fakihler O'na hücumlarda bulunmu şlar,O'nu yermi şler
ve zındıklıkla itham etmi şler, hattâ istisnâs ız bütün kitaplarının okunmasını
yasaklamak istemi şlerdir. Çünkü onlar, O'nun eserlerindeki sözleri, günlük
hayatta kullan ılan anlamlarma göre yorumluyorlar, Tasavvuf ıstılâhm daki
anlamlarma ba ş vurmuyorlardı. Böylece, z hir'ini alıp, bunun ötesindeki
brit ı n'ına önem vermiyorlard ı. Sonra, mutasavv ıfların maksatlarını anlamak
için zaruri olan mücc-thede'ye girişmemiş ve riyc1iet tecrübesini edinmemi ş
olduklarından, tasavvufi z ev Ic'den de yoksun bulunuyorlard ı. O'nu, tanı-
yamadıkları ve anlıyamadıkları için yeriyorlard ı. Onlar, sdı /ik'i olmadıkları
ve bilmedikleri bir ilmin yabanc ısı idiler.
Ancak, İbn ul- (Arabryi birtakım fakihlerin böylesine vermeleri, di ğer
bilginlerde O'nu savunma gayretini uyand ırdı. Bu bilginlerin kimileri muta-
savvıf, kimileri de Tasavvuf s ırlarını ve ıstılâhlarmı bilen ya da sözü ehline
teslim eden fakihlerdi. Onlar da, İbni cArabryi savunmaya ba şlamışlar, O'nun
o güzel menkabelerini anlatm ışlar, bilmediği için düşmanlık eden birinci
zümreyi reddetmi şlerdir. Nitekim, kişi bilmediğinin düşmanıdır.

Böylece iki zümre arasmda bir sava ş başladı. Bu savaş , o derece şiddetli
idi ki, birkaç yüzyıl sürüp gitti. Bu gün bile onun izlerini görmekteyiz. Çünkü
fakihler, donuklukları, dar görüşlülülderi yüzünden, bu filozofu en az
zındıklık ve küfr'le itham etmi şler; O'na ba ğlananlar ise fakihlerin, bilgisiz,
sapık, ilim ve anlayış kapılarını Allah'ın kendilerine açmad ığı kimseler olduk-
larını ileri sürerek, onlara kar şı çıkmışlardır.

Onu yeren ve tekfir edenler aras ında, el- Vâsiti, el- Bedr ibni Cemaca,
ez- Zeynü'l- grâki, İbni Teymiyye, Ebu ljayyün el- Endelüsi, İbni Haldun,
ve el- Bilsâcl v. s. vard ır. Bunlar, t ar Usat ehli değildir. Onu destekleyen ve
savunanlar aras ında da el- Küdl. ez- Zemlekâni, Firüzübâdi, el- Küri.' el- Ba ğ-
dâdi, ömrünün sonlarına doğru el- `Iz ibni cAbdisselâm, Süyüti, Sacrâni,
ibni Meymfin v.s. bulunmaktad ır.
Savaşın tabii bir sonucu olarak, İbn ul- cArabryi savunma ya da yerme
ve reddetme konusunda çe şitli risâleler ve birçok kitaplar yaz ılmıştır.

Bu kitabın yazarı Ebül-ljasen `Ali b. ibrühim b `Abdillüh b. Ibrühim


b.Yüsuf el-Kâri' el- Ba ğdâdi, İbn ul- cArabrnin menkabeleri ve O'nu savunma
konusunda ilk eser yazanlar aras ında bulunmakta olup, Hicri sekizinci yüzy ıl
mutasavvıflanndandır. Elimizdeki kitaplarda Onun hal tercümesini bulama-
dık. Bu kitabın sonunda O'nunla ilgili birtakım lâkaplar vard ır ki, bunlardan,
O'nun büyük bir mutasavv ıf, şeyh ve mürşid olduğunu çıkarabilmekteyiz.

8
Bu kitap, yazar ının hayatı hakkında bize, az da olsa bir ışık tutmaktad ır.
O, FIrüzabadFyi "şeyhimiz" sözüyle vas ıfland ırıyor ve O'ndan, Dehli'de,
H. 784 yılında ders dinlemi ş olduğunu zikrediyor'. Firazabadi, ülkeleri dola ş-
mış , Anadolu, Hint, Yemen ve Ş am'a gitmi ş , Zebid'de ölmüştür. 2 Bu işaret
bize iki husüsu; yazarın Hicri sekizinci yüzyılda yaş adığını ve Hindistan'a
uğramış olduğunu göstermektedir.

el- Kari', ayn ı zamanda bu kitab ını, "aziz kardeşim" diye, şeyh <Ahmed
b. el- Reddad es- Şüfl el- Yemeni'ye gönderdi ğini söylemektedir. ibnu'r-
Reddad'ın hal tercemesini ise, birçok yazarlar vermektedir.' İbnu'r- Reddad,
ârif, alim ve Yemen'de mutasavv ıflarm başı idi. H. 748 yılında doğmuş , H.
821 de ölmü ştür4. ibnu'r- Reddad'a "kardeşim" - deyişi, herikisinin
aynı tabakadan ve ayn ı yaşlarda olduklarını gösterir. Fakat, bu kitab ı O'na
hangi yıllarda gönderdiğini bilmiyoruz.
Yazar, İbn ul- `Arabrnin menkabeleri hakk ındaki bu eserini iki bölüme
ayırmıştır. Birinci bölümde İbn ul- cArabi'nin hallerini, ya ş ayışını ve hayatını
anlatmıştır. İkinci bölümde ise, alimlerin O'na kar şı vaziyet alışlarını incelemiş ,
ve onları üç ziimre olarak s ınıflandırmıştır: 1. O'nu destekleyenler, 2. O'na
karşı susup, övgü ya da yergide bulunmayanlar, 3. O'nu yeren ve tekfir eden-
ler. el-Kari', bu üçüncü zümreyi şiddetle reddetmeye çal ışmış, onların yanlış
kanaatlarını ortaya koymu ş , İbn ul-‘ArabFnin kitaplar ının okunmas ını
yasaklama konusunda giri ştikleri yaygaran ın yersizliğini göstermiştir. İkinci
zümrenin, İbn ul- `Arabi'yle ilgili olarak susuşuna hayret etmi ş ve bunları da
kınamıştır. O, bu üç zümrenin sözlerini, Muhyiddin'i savunmak üzere esas
olarak almış , Şeyh'in lehinde ve aleyhinde söylenenleri k ısaca anlatmıştır.

Bu kitap, bize, birkaç yönden yararl ı olmaktad ır.

Ş öyleki, 1. İbn ul- 'Araba çevresinde her iki zümrenin görü şlerini tamamiyle
gözönüne sermekte, bu filozofun sözlerinin fikri hayatta kendisinden sonraki
kuşaklarda nas ıl bir tesir b ıraktığını fakihler ve mutasavv ıflar açısından
yansıtmaktad ır. 2. Ayrıca, İbn. ul- <Arabl.'nin eserlerinden, bize, yeni bir
metin sunmaktad ır. Bu metin de, Gorgis (Avvad ile ebu'l-<Ala' el-<AfIfTnin
yayınladıkları iki metni doğrulamaktadır. 3. Gene, bu büyük şahsiyetle
ilgili araştırmalarda yardımcı olan kaynaklara yeni bir belge katmaktad ır.

1. bk. Metin, s. 64; bu çeviri s. 49.


2 . Şemsuddin es- SalffivI, ed- Dav'el- Lffini(, c X, .s 79-82.
3. ed- Dav' ul- Lmi.<, c I, s. 260; İbni ul- Gumr, DELI. ul- Kutub el- Misriyye'de
yazma, H. 821.; ŞilAb ud-Dın Ahmed b. Ahmed ez-Zebidi es- Şerei, Tabalgıt ul- Ijavass
ehi is- Şıdkı ve'l- 11314, s. 30, K.hire 1321
4. Şibrıbuddin (Ahmed b. (Ahmed ez-ZebIdI, Tabakrıtu'l- klavass ehli's- Şıdkı ve'l- I1314,
s. 30 ve devamı

9
4. Son olarak, Yemende el-Firikabadi ile İbrı, ul-tlayyat aras ındaki, Mulıyid-
din ibn ul- cArabi'den ötürü ortaya ç ıkan tartışmaları anlatmaktadır.
Nitekim, bu tart ışmalara bazı kaynaklarda da i ş aret edilmektedir.
Biz, burada, İbn ul- <Arabi konusunda sözü uzatmak istemiyoruz. Zira,
O'nun hayatı, felsefe ve mesle ği böyle bir önsözün dar çerçevesine s ığmaz.
Onun için, araştırmak isteyen okuyuculara a ş ağıdaki önemli kaynakları gös-
termekle yetindik.

1— İ bn ul-cArabrnin Kendi Eserleri

1. El- Futültöt ul- Mekkiyye, Bülak, 1293


2. Fuşfıs ul- Hikem, Ebu'l- c.Ala' el- <Afifi yayım ı, Kahire, 1946
3. Ristilet ul- Kuds, Escurial'da yazma,
4. Resclilu ibni <Arab!, 1.-/aydarabad, 1948
5. lecIzetu ibni <Arab! Meliki'l- Muzaffer, <Abdurrahman Bedevi
yayımı
6. Fihristu Kutubi ibni `Arab!, Haydarabad, )k- şafiyye'de yazma; Gorgis
cAvvad ve Ebu'l- <Ala' el- <Afifi yayımı
7. Tercu~ ul- E ştıfık, Nicholson yarmı, London, 1911
8. Tereumcin ul- Esvc-tic ş erhi: ZelıCtiru'/- Agtıle, Beyrut, 1312.

II— Ya ş ad ığı Hicri VII. Yüzy ı l Kaynaklar ı


1. İbn ud- Dübeyşi ( — H. 637), Zeylu Tfırlki Bağclad. Yazmadır, ve bu
kitapda ondan iktibaslar vard ır. ez-ZehebPnin, muhtasarma da bk.
2. İbn un- Neccar ( — H. 643), Zeylu Törilıı Bağdcid. Yazma; bu ki-
tapta bundan da nakiller bulunmaktad ır.
3. Sıbt ibn il- Cevzi ( — H. 654), Mir"fıtu z- Zemitn, c. VIII, s. 736,
Hayd arab ad
7. ibn ul- Ebbar ( — H. 658), Tekmilet ur- ştla, c.I, s. 356, Madrid
5. Ebii şame ( — H. 665), Zeyl ur- Ravdateyn, s. 170, Kahire
6. en- Nevevi ( — H. 676), Bustcln ul- İbn el- <ımad, ŞezerU
Nevevi'nin, bu eserinden nakillerde bulunmu ştur.
7. el— Kazvini ( — H. 682), iişcir ul- Bilfıd, s. 334, Wustenfeld bas-
kısı.

III— Hicri VIII. Yüzy ı l ve Daha Sonraki Y ı llara


Ait Kaynaklar

1. ez- Zehebi ( — H. 748), Tiirlk ul- İsltim, yazma.


2. %- Zehebi, MIzcin ul- ıctiddl, c. III, s. 158, Kahire, 1350

10
3. ez- Zehebi, al- Mulıtaşar ul- Muktdcu ileyhi min Tdriki Ba ğddd
li ibn id- Dubey şi, c.I, s. 102, Bağdüd
4. e ş- Safedl ( — H. 764), el- Vdfi bi'l- Vefeydt, yazma
5. İbn Şakir ( — H. 764), Feviit ul- Vefeydt, c. II, s. 301, Bülük
6. el- Yifici ( — H. 768), Mir'Cıt ul- Ciniin, Kahire
7. İbn Ke şir ( — H. 774), el- Biddye ve'n- Nihdye, Kahire
8. İbn Hacer ( — H. 852), Lisdn ul- Mizün, c. V, s. 311-315, klay-
darübüd
9. el- Ilazreci ( — H. 812), el- cAsced ul- Mesbük, yazma
10. İbn Tagriberdi ( — H. 874), en- NucCı m uz- Zdhira, e. VI, s. 329,
Kahire
1]. eş - Sacrüni ( — H. 973), et- Tabakdt u'l- KubrCı, c.I, s. 163, Kühire
12. eş- Sacrüni, el- Yavdkit ve'l- Cevahir, e. VI, s. 14, Kühire
13. el- Munüvi ( — H. 1031), el- Kevdkib ud- Durriyye fi Terdeimi's-
Sddet i ş- ŞCıfiyye, yazma
14. el- Munüvl, Tabakta ul- Evliyd', yazma
15. İbnu'l- (I ıngtd ( — H. 1089), şelerCıt uz- Zeheb, c.V, s. 190-202, Kü-
hire
16. el- Makkari ( — H. 1134), Nefk ut- T ıyb, Muhyiddin yayımı
17. el- Makkari, Ezhdr ur- Riyd4, yazma
18. el- Ijonsüri (Hicri XII. yüzy ıl), Ravdtıt ul- Cenndt, s. 632-637, Iran
19. Cemil beg el- (Anıl ( — 1927), `Ukild ul- Cevher, s. 13-39, Beyrüt,
1326
20. TÜM cabdu'l- Baki Sürür, İbnu Kühire, 1955

IV- O'nu Savunan ya da Yeren Eserler

1. el- Vüsiti ( — H. 711), Eşi<at un- Nuş dş fi hetk il- Fu ş iiş, yazma
2. el- Kürl' el- Ba ğdüdI (Hicri VIII. yüzyıl), ed- Durr uş- Şemin ft
mendic ıbi Muhyiddin, (yaymladığımız bu eser.)

3. el- Firüzübüdi ( — H. 811), Riscile bi ism il- Melik en- Nd şır fi'r-
Reddi Şeyh Muhyiddin, yazma

4. et- Talfayy ul- Füsi ( — H. 832), Talızır un- Nebih ve'l- Ğabl, min el-
iftinCın bi ibni cArabi, yazma

5. el- Ehdel ( — H. 855), Ke şf ul- Ğıttı `an 1.1alcCıik ıt- Tevkld ve 'cildi-
id il- Mtıvakk ıdin, yazma

11
6. el- Bil ci ( — I1. 885), Tenbih ul- Ğabi ild Tekfiri ibni `Arabi,
hire
7. es- Suyiiti ( — H. 911),Tenbih ul- Ğabi bi Tebrieti ibni `Arabi, yazma
8. İbni Meymiin ( — H. 917), Tenbih ul- Ğabi fi Tenzihi ibni `Arabi,
yazma
9. İbni Meymrın, Tenzih us- Ştddik <an Şıftıt iz- Zindlic, yazma
10. el- Halebi ( — H. 956), Tesfih ul- Ğabi fi Tenzihi ibni `Arabi, yazma
11. eş - ş acıini ( — H. 973), el- Kavl ul- Mubin frr- Reddi can Muhyiddin
12. el- KATI' ( — H. 1014), Ferr ul- <Avn min müdde<1 imüni Fir <avn,
yazma
13. en- Nildusi ( — H. 1143), er- Redd ul- Metin ralCı muntalaşi 'ş-
şeyh Muhyiddin, yazma
14. en- Nnlusi, şerhu Cevc-thir in- Nusüs fi halli kelimcit il- Fu ş üş , Rü-
hire, 1323

V— Bat ı Kaynaklar ı

1. Asin Palacios, Mohidin. in Homenaje a Menendez y Pelayo, Madrid


1899: II, 217-256
2. Asin Palacios, La Psicologia segun Mohidin Abenarabi, Actes du XIV
congres inter. des Orientalistes, Alger 1905. (yol 3, Paris 1907)
3. R. Nicholson, The Lives of Umar ibnul - Fcirid and Ibnul Arabi, JRAS.
1906, p. 197
4. Asin Palacios, La Psicologia del extasis en dos grandes misticos musul-
manes: Algazel y Mohidin Abenarabi en Cultura Espanola, pp. 209-
235, Madrid 1906
5. Asin Palacios, El Mistico A murciano Abenarabi, in BRAH. Boletin
de la Real Academia de la Histori
1—Autobiografia cronologia, in yol LXXXVII, Madrid 1925:
pp. 96-173
2—Noticias Autobiograficas de su "Risalat al Cods, yol
LXXXVII, pp. 512-611
3— Caracteres generales de su sistema, yol LXXXVIII, 1926,
pp. 582-637
4— Su teologia y sistema del cosmos, yol. XCII, 1928, pp.
654-751

12
6. Asin Palacois, El Islam cristianizado, Estudi del Sufismo a traters
de las obras de Abenarabi de Murcia, Madrid 1931. Bu eseri, Parde
Barea, "L'Islam christianise caract&es de la spiritualiM d'Ibn Arabi"
adı ile Fransızcaya çevirmi ştir.
7. Asin Palacois, De la Mystique D' Abenarabi, les . tats, les demeures
et les charismes, Toulouse 1931
8. Mehmed Ali Ayni, La Quintessence de la Philosophie de Ibni Arabi,
Paris 1925 (Geuthner)
9. A. E. Affifi, The Mystical Philosophy of Mukyid Din Ibnul- cArabi,
Cambridge University Press, 1938
10. A. Q. Husaini, Ibn al Arabi, the great Muslim mystic and thinker,
La hore (Ashraf)
11. H. Corbin, L'imagination cre'atrice dans le Soufisme d'Ibn Arabi,
Paris 1958 (Flammarion)
12. Brockelmann, GAL, S I, p. 791

13
YAZMANIN TAVS İ Fİ

Bu eserin, esas olarak ald ığımız yazma nüshas ı, Hindistan - Bankipore


Iludûbahş Patna kütüphanesinde 2902 numaral ı nüshadır. Arap Birli ğ i
Yazmalar Enst it ii s ü, 1952'de bu niishan ın fotokopisini aldırtmıştır. Biz
de bu fotokopiden bir sûret ç ıkarıp yayınladık.

Araştırmalarımızdan sonra, anla şılmıştır ki, bu yazma nüsha, Brockel-


mann'ın Tarih'inde (Geschichte Der Arabischen Litteratur) zikretti ği tek nüsha-
dır. Elimizdeki kaynaklar ın hiçbirisinde, ba şka bir nüshas ından bahsedildiğini
görmedik.

Bu yazma, on varakdan ibaret ve H. IX. yüzy ıl yazmalarından olup,


müteahhir nesh hatt ı ile yazılmıştır. Her sahife otuz bir sat ırdır. Her satırda
15-17 kelime vard ır. Müstensihin ad ı da, istinsah tarihi de yoktur. Sat ırlar
arasında, müstensih tarafından bırakılmış boşluklar bulunmaktad ır. Aynı
zamanda birçok istinsah hatalar ı, dolayısiyle tahrif ve tashifler meydana
gelmiştir. Enstitünün fotokopi nüshas ında birinci sahife yoktur.

Bu fotokopi, "Rahman Rahiym olan Allah' ın adıyla. O'na güvenir, O'ndan


yardım dileriz. Övgü, alim, kadir ve hakim olan Allah'a özgüdür..." sözleri
ile başlamakta ve şu cümlelerle sona ermektedir : "Bu, ed-Durr uş-
Şemin fi Mehâsin i ş- Şeyh Muhyiddin. ( Şeyh Muhyiddin'in güzel menkabeleri
hakk ında paha biçilmez inci) adlı eserdir 5 Onu, olgun ve olgunla ştırıcı bilgin,
.

erdemli ve yeti ştirici, hakikat ehlinin k ılavuzu, ibadet ve zühd sahiplerinin ç ırası,
ârif ve muhakk ık şeyhlerin şeyhi, sâlihlerin gözbebeği, bidâyet i şaretlerinin
anahtarı, hidâyet s ırrına sahip gönüllerin şeyhi, güçlükleri açan, müşkil mâna
rumuzlarını çözen mür şid şeyh, ebu'l- 1.1asen cAll b. İbriihim b. (Abdullâh b.
İbrâhim b. Yâsuf el- Ba ğdadi yazm ıştır. Allah merkadini nurlandırsın,
rahmet ve fütâhat ınt ondan ayırmasın, amin".

5. Bu cümlede, Kitabın adında yer alan melıiısin kelimesi, men ıjkib ile eşanlamlıdır
Nitekim yazarın kendisi, eserin ilk sayfas ında, onun adını belirtirken meniiidb kelimesini
kullanmıştır. Kitabın sonundaki bu ifâde ise, yazarın kendi ifiidesi olmayıp, ya şâkird-
lerinden birine ya da müstensihe aid olmak gerekir (çev.).

14
İNCELEME METODUMUZ

Bu eseri, belli kurallar ımıza göre inceledik. Yalm ız, burada iki noktaya
işaret etmemiz gerekiyor.

1. Biz, müellifin, birçok bilginlerin sözlerini tan ık olarak kullandığını


gözönünde tuttuk. Bu sözlerin bir k ısmı bas ılmış , bjr kısmı da yazma eser-
lerde yer almaktad ır. Bunları birbiriyle kar şılaştırınca, aralarında birçok
farklar, eksik ve fazlal ıklar gördük. Dolayısiyle, bu sözleri, dipnotlarda, yazma
ve basılmış eserlerden tesbit etti ğimiz şekilde göstermeyi uygun bulduk.
Bu tutum, bizim, uzun dipnotlardan kaç ınmak ilkemize aykırı ise de, okuyucu,
bu sözler aras ında bir kar şılaştırma yapabilecek; onlar ın, temâyül ve arıla-
yışlara göre nas ıl değiştiğini, eksiklik ve katk ıların, nasıl meydana geldiğini
görecektir. Eski metinlerimizi incelerken, ara ştırıcı ve tarihçiyi şüphe ve ih-
tiyatla davranma ğa götüren mesele de budur.

2. Biz bu eserde birtak ım nahiv hataları, tashif ve tahriflerle kar şılaştık.


Kuvvetle muhtemeldir ki, bunlar müstensihe aittir. Çünkü, Firiizabadrnin
tilmizi olan yazarın, bu türlü hatalar ı işlemesi düşünülemez. Bunun için,
doğrusunu bulduğumuz ifadeleri düzelttik ve çok zaman, dipnotlarda uzun
uzun istinsah hatalarını göstermeyi istemedi ğimizden, bu düzeltmelere i ş aret
de etmedik. Dipn.otlardakini de, sadece örnek vermek bak ımından gösterdik.
Doğrusunu bulamad ığımız kelimelerin önüne birer soru i ş areti koyduk.
Bunların doğrusunu bulup düzeltenler ç ıkarsa, şimdiden teşekkür ederiz.

Bu eserde, yazarın, bazı kusurlu, bağlantısız şiirleri var ki, bir k ısmı
vezin bakımından da yanlıştır Bunları da, başka bir metin bulununca düzelt-
mek üzere, oldu ğu gibi aldık.

Beyrut, Eylül 1959 Dr. Ş alalıuddin el- Muneecid

15
ED - DURR US - SEMIN FI MEN:ı=i1“B IS - ŞEYI) MUHYİDDIN
(Şeyh Mulıyiddin'in Güzel Menkabeleri Hakk ında Değerli İnci)
RAUMAS RAWM ALL.,IH' ın ADIYLA
O'NA GÜVENIR, O'NDAN YARDIM DILERIZ.

Övgü, alim ve hakim, her şeyden haberdar, e şi ve benzeri olmayıp şekil ve


sûretten münezzeh olan Allah'a özgüdür. Hiçbir şey O'nun dengi de ğildir;
O, işitir ve görür.
O'na, bize verdi ği sayısız iyilik ve sonsuz nimetlerden ötürü hamdederim.
Büyük küçük bütün kusurlar ın ı itiraf edenlerin Şükrü ile O'na şükrederim.
Karanlık geceler ve ışıyan günler süresince salât ve selam; mu ştulayıcı,
korkutucu, parlatıcı bir kandil olan, üstünlüğü bütün Tanrı elçilerince
tanınan Muhammed'e ve O'nun al'ine olsun.

"Bütün peygamberlerden sonra gelmi şse de


O aslında önce idi peygamberlerden
Onlar hacipleriydi O'nun hidâyet alayında
Yad ırganmaz hacipleriıı önden gelmesi.
O doğrulttu din okunu eğildikten sonra
O'ndan sonra olmadı doğrultan, eğrileni"

İmdi, şeyh Muhyiddin'in menkabeleri hakk ında paha biçilmez inci "Ed-
Durr uş- Şemin fi Mentıhib iş- Şeyh Mulıyiddin" adım verdiğim bu risâleyi,
aziz karde şimiz büyük şeyh, (şihab ul- Hakk ve'd- Din) Ahmed b. er- Reddad
e ş- Safi el- Yemeni'ye gönderdim. O'nun faziletinin eserleri dâim olsun,
parlak sabahlar ayd ınlık. ' süresince ilminin sancakları dalgalans ın. Bu eserde,
şeyh hallerini, sözlerini k ısaca, fazla uzatmaks ızın anlattım.
Nitekim, O'nun ilgi çekici ya ş ayışı ve eşsiz adabı ve Allah'ın O'na lûtfetti ği
nimetleri, O'na kötülük kap ıların ı kapayışı ; kendi eserlerinde, özellikle el-
Futühâtu'l- Mekkiyye'sinde anlat ılmıştır.
İmdi, yardım istenecek Allahtır. Irfan da O'ndan dilenir.
Bu risâleyi iki bölüme ay ırmak gerekmektedir. Birinci bölüm O'nun
halleri, ikinci bölüm de sözleri hakkındadır.

19
BIRINCI BÖLÜM-

İbn ul-cArabi'nin Halleri

Bu konuda, O'nun de ğerli arkada şları ve ileri gelen dostlar ından pekçoğu
önemle durmu ştur. Ben de, acz ve kusurlar ımı itiraf ederek, bunlardan bir-
kısmmı zikrediyorum.
Bilesin. ki , - Allah seni ba şarılı kılmakla desteklesin ve sana gerçe ği
göstersin- tarih bilginleri O'nu, şeyh, imam, insanlar ın kılavuzu, hükümlerin
dayana ğı, yaygın ışık, ku ş atıcı deniz, ilahi vergilerin ve insanlar ın sâhibi,
iki yolun müftisi, iki fırkanın hücceti, ariflerin sultan, hakikat ehlinin bur-
hani, din ve ümmetin canland ırıcısı (Mutıyi'l- Milleti ve'd-Din) Eldı `Abdilldh
Muhammed' b. CAli b. Muhammed b. Ahmed b. cAll el- ljdtimi et- Tcil el-
EndelusI diye anarlar. O, kısaca, İ bn ul- cArabl diye tanınır.
Allah bize, O'nun, bizi dünya ve ahrette hal ve kal yüceliğine ulaştıra-
cak parlak ve temiz s ırlarının bereketlerini ak ıtsın.
O, ne uzun, ne de kısa boylu idi. Yumuş ak tenliydi. Karn ı, ne şişkin, ne de
çekikdi. Benzi beyaz olup, sar ışına, altın kırmızısına çalard ı. Saçları oldukça
uzun ve dalgalıydı. Aydınlık yüzlü, iri gözlü idi. Gözlerinden ya ş eksik olmazdı.
Sırtı ve uylukları etli değildi. Berrak ve kal ınca sesli idi; yüksek sesle konu ş-
mazdı. Uzun parmaklı ellerinin ayaları genişti. Az konuşur, gerekmedikçe
gülmezdi. Melankolik (Sevda!) ve hırçın (S afravi) mizaçlıydı. Gözlerinde
yorgunluk hissedilirdi. Yürüyü şü, ne çabuk, ne de yava şdı. Firaset
bilginleri, bu ş emailin, en güzel ve en uygun ş emâil olduğunda birleşmişlerdir.
Bu şemâile, ancak Hz. Peygamber ve şeylj Muhyiddin'in sahip oldu ğu bilin-
mektedir.
Doğum yeri, Endülüs şehirlerinden Mürsiye 2 'dir. 17 Ramazan H. 560
yılı Pazartesi gecesi do ğmuştur. Orada büyümü ş , sonra, 568 yılında, Endülüs'-
ün başkenti olan işbiliye3'ye gitmi ştir. Burada 598 yılına dek oturmu ştur.
1. Metinde: Muhammed b. Muhammed b. (Ali
2. Bk. Ebii 'Abdilliih Muhammed b. Muhammed el- klimyerl (öl. 11. 900), er- Ravçi ul-
s. 184. Ispanyolcas ı Murcia'dır.
3. Bk. aynı eser, s. 18. İspanyolca, Sevilla.

20
Sonra, Doğu ülkelerine gitmi ş ve hepsini gezip dola ş mıştır. Haccetmiş , Mekke-i
Mükerreme'de birçok y ıl mücavir olarak kalm ıştır. ileride söz konusu olaca ğı
üzere, orada, el- Furührit ul- Mekkiyye v.b. gibi eserlerini yazmıştır.
Kendisi, memleketinin yüksek tabakasma mensup; o günün emir ve vezir
çocukları arasında idi. Babası, İşbiliye'de Endülüs Sultannun veziri idi. Bir-
gün, babas ının arkadaşlarından bir emir, O'nu, diğer emirlerin o ğullarıyla
birlikte davet etmişti. Şeyh Muhyiddin ve diğer gençler toplanm ışlar, yemek
yemişler, ve kendilerine içki sunulmu ştu. Sıra şeyh Muhyiddin'e gelince, kade-
hi eline aldı, içmeğe niyetlendi. Tam bu s ırada bir ses O'na, "ey Muhammed,
Sen bunun için mi yarat ıldırd" dedi. Bunun üzerine O, kadehi yere att ı
ve şaşkın bir halde d ış arı çıktı. Evlerinin önüne geldiğinde, kapıda vezirin
koyun çobanın ı gördü. Adam ın üstü başı her günkü gibi toz toprak içindeydi.
Çobanla birlikte şehrin dışına çıktı . Onun elbiselerini alıp kendisi giydi, kendi
elbiselerini de ona verdi. Bir süre, yaln ız başına Mezarlığa varıncaya dek gitti.
Burası, bir ırmak kıyısındaydı. Orada kalmak istedi. Mezarl ığın orta yerinde,
yıkılmış, topraklara karışmış ve küçük bir ma ğara şeklini almış bir kabir
buldu. içerisine girip, z ikrullah ile me şgul olmağa başladı. Oradan ancak
namaz vakitleri ç ıkıyordu.
Şeyh Muhyiddin - Ta nrı O'ndan razı olsun-, ş öyle demiştir: Mezarlıkta
dört gün kald ım, sonra, oradan bütün bu ilimlerle birlikte ç ıktım.

Bundan sonra Ma ğrib4 bilginleri, ş Vilı ve v el "ileri ile bulu şup görüştü.
Hepsi O'nun değerinin yüceliğini kabul etti, O'nun emir ve nehiylerine boyun
eğdi, ş an ve mevkiinin yükseldi ğini tanıdı. O'nunla çağının bilginleri arasında
geçen sohbetlere, tart ışmalara, yaz ışmalara insan vak ıf olsa, O'nun görül-
memiş halleri ve i şitilmemiş sözleri kar şısında kalbi hayrete dü şer; akl ı, başın-
dan giderdi. Bunların hepsi O'nun eserlerinde anlat ılmış bulunmaktadır.

Daha sonra, Mekke-i Mükerreme'ye gidip haccetmi ş ve Anadolu'ya gel-


miştir. Ça ğının kutbu ş eyh Sadruddin Muhammed b. İshak el- Könevrnin
annesiyle evlenmiş ve Sadruddin, O'nun elinde yeti şmiştir. Sonra, bir süre
Mekke'de mücavir kalm ış , daha sonra da Şam'a gitmiştir. İşte orada bu
mesleğin başı oldu.
Artık, hayatı boyunca, ölümüne dek Ş am'da oturmu ş ; be ş yüzü aşan
ve bir benzeri yaz ılamayan, ilgi çekici eserlerini yazmakla u ğraşmıştır. Bunları
ikinci bölümde göreceğiz.

638 yılı 22 Rebiulâhir Cuma gecesi vefat etmi ş ve cenazesi için, unutul-
maz bir tören yap ılmıştır Şam hükümdarı, yaya olarak, emirler, vezirler,
bilginler ve halkla birlikte cenazesini te şyi etmiştir. Şam'da, cenazesirıe katıl-

4. Metinde j,j1 yazılı oldu ğu halde, yayınlayan, y}ji okunmasuu uygun bulmuştur.

21
mayan kimse kalmamıştır. Çarşı ve dükkanlar, O'nun taziyesi için, üç gün
kapalı kalmıştır Ş am'ın Ş alihiyye semtinde, Kasyon da ğının eteğindeki
Mutlyiddin b. ez- Zeki mezarlığına defnedildi ve kendisi için bir türbe yap ıldı.
Oras ı, her ça ğda büyüklerin ziyaret ettikleri ve ziy aretçilere türlü s ırların
açıldığı, güzel kokuların yayıldığı, hacet sahiplerinin her vakit dualann ın
kabul olunduğu bir yer, bir ziyaretgaht ır.

Allah kendisinden raz ı olsun, O, büyük bir şeyh, de ğeri yüce, gönlü geni ş ,
şer`i ilimlere vakıf, hakikat bilgilerinin s ırlarmda ve akılların hayrete düş -
tüğü diğer ilimlerde derin meleke sahibi idi. Zaman ının tek adamı , akranlan-
nm en görkemlisi, arkada şlarının en üstün,ü idi. Kendi gününde ve ça ğında
O'na denk bir ki şi görülmemiştir. Ya ş adığı yıllarda, başka çağlarda bulun-
mayan büyük bilginler, büyük fakihler, büyük ş eyhler vard ı ama, hepsi de
O'nun ilmini ve üstünlüğünü kabul etmişlerdi. Biz, çağının bilgin ve fakih-
lerinden hiçbirinin O'na itiraz etti ğini bilmiyoruz; aksine,en uzak ülkelerden
bile, O'na gelirlerdi. O, akli ve nakli ilimlerin hepsinde imam ve ilim ehlinin,
başta geleni (muktedö) idi. Kadılar ve emirler O'nun hizmetinde olup,
Tasavvuf ve süllIk ehli O'nun yolunda giderlerdi.
Hazreti Ş eyhe kar şı tutumları bakımından, insanlar, üç zümreye ayr ıl-
mıştır.

22
BIRINCI ZÜMRE

Bunlar, kendisinin ça ğdaşları olup, O'nu, hertürlü üstünlükle vas ıflan-


dıran, kendilerinden üstün tutan kimselerdir: İmam Fahruddin Muhammed
b. ‘Umer b. IJuseyn er-Razi, ş eyhulislamların şeyhi İmam cIzzuddin b. 'Ah-
di's- Selam, şeyhlerin şeyhi Şibabuddin (Umer b. Muhammed Suhreverdi,
şeyh Sa`duddin Muhammed b. el- Müeyyed el- I-Jamevi, şeyh Kemaluddin
ez- Zemlekani, Mâlikilerin luçlat'i, el- Haf ız b. `Asakir, İbin un-
Neccar, İbn ud- Dubeysi, ve melik ul- culema büyük kad ı Ebu Yahya
Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmad el- Enesi el- RazvInI gibi. Bunlardan
başka, sözü uzatmamak için adlar ını saymad ığım, Şeyh'le yaman ve sohbet
eden pekçok bilgin vard ır. Onların da adları ile aralarındaki sohbet ve yaz ış-
maları zikretseydim, tercih etti ğim ihtisar işinden uzakla şmış olurdum.

İmam Fahruddiı3, er-Razi'nin 5 halkdan ayrılıp uzlete çekili şi, Muhyiddin


ibn ul- <Arabrnin irş adı ile olmuştur. Ş öyleki, İmam Fahruddin er- Razi,
bir gün, arkada şları ve seçkin ö ğrencileri aras ında otururken, birdenbire
şiddetli bir ş ekilde ağlayıp bayılacak hale geldi, yanındakiler durumundan
endişe ettiler; apl ınca gözyaşlarını zor tuttu ve yan ındakilerin, ağlamasının
sebebini sormalar ı üzerine, "otuz y ıldır itikad etti ğim bir meselenin, şu anda
içime doğan bir delil ile başka türlü oldu ğu anlaşıldı. Bunun için a ğladım ve
kendi kendime, belki bana şu anda doğru gibi görünen de önceki gibidir
dedim" dedi. Razi'nin bu durumu ş eyh Muhyiddin'e ula şınca, O'nu uyarma
fırsatını kaçırmamış tır Nazari ilimlerden uzakla şıp, ilâhî nefb,alara gönlünü
açmasını, başka bağların hepsini kesmesini ve ilmi do ğrudan do ğruya Allah'-
dan, almasını öğütlemiştir. Bu maksatla O'na, ancak seçkin kimselere aç ılması
gereken gizli ilminden bir mektup göndermi ştir. Bu mektup, bende ve baz ı
kimselerde vard ır. Sözü uzatmak korkusu olmasayd ı, onu da buraya alırdım.
İşte, Razrnin inzivaya çekilmesinin, söz ve hallerini de ğiştirmesinin sebebi

5. Muhammed b. <umer b. Iluseyn er- HAA. ( — H. 606). Ilm-i Kelam, Mantık ve Tefsire
dair birçok eserleri vard ır. Meşhur et- Tefsir ul- Kebtr'in yazarıdır. Ibn SinWnın Mantığa
ait eserlerini de şerhetnıiştir. 13k. İbn Tagriberdi, en- Nucfnn uz- Zrthira, c. VI, s. 197.

23
budur. Bu mektup O'nu son derece etkilemi ş , O'nun için bütün feyz ve bere-
ketin kayna ğı olmuştur. Hatta, Râzi, onun etkisiyle ş öyle söylemiştir:

Ak ılları n son ileri atılışı, bağlanmak.


Emeklerinin çoğu sapıklık, bilginlerin.
Ruhlarım ız bedenlerimize yabanc ı
Vebiil ve s ık ıntı , dünyam ızın verimi
Birşeycik elde edemedik
Araştırmamızdan ömür boyunca
Kil u Kâl derledik ancak
Nice devlet ve adamlar gördük
Ki hepsi yokolup gitti
Nice dağlar var ki dorukları yüce
İnsanlar göçüp gitti ama dağlar yerinde

İmam, şeyhulislâmların şeyhi (Izzuddin (cAbd ul- (Aziz) b. `Abdis-Selâm 6


;:u1 `S,;,) a gelince: Büyük kad ı, köylü kentli herkesin yard ımcısı Mecd
ud-Din el-Firâzâbâdi, şeyh (Izzuddin, b. (Abd is- Selâm' ın hizmetçisinden
şöyle rivayet etmi ştir: " Şeyh cIzzuddin'in huzurunda ders meclisinde idik.
Söz, er- ridde (dinden dönme) konusuna gelmi şti. Burada, z ı nd ı k
( ) kelimesi üzerinde konuşuldu. Huzurda bulunanlardan bir k ısmı,
bu kelime Arapça m ı, yoksa Farsça m ıdır diye sordu. Birisi, Arapçala şmış
o ,
Farsça bir kelimedir, asl ı C.7:5 dir, yâni gösteriş dini (öls.1 J-1.1
dir, dedi."

Bana göre, bu yanl ıştır. Çünkü c..) j kelimesi Farsça, C.: kelimesi de
Arapçadır. O halde, o kimsenin söylediği nas ıl doğru olabilir? Hakikat odur ki,
mecusilerin Zend j) adlı bir kitabı vardır. Bu kelimenin anlamını
ve yorumunu ancak onu koyan bilir. Bu kitab ı ortaya koyan Zerdü şt'tür.
Ve O, bunun Allah'dan oldu ğunu ileri sürmü ştür. Bu iddia, Hz. Peygam-
berin, onları (meciisileri) ehl-i Kitab yerine koyunuz ama kestiklerini
yemeyiniz, kadınlanyla evlenmeyiniz" hadisi ile bât ıldır, bu konuda icma
hâsıl olmuştur. Kısaca, o kitaba ba ğlananlara Zencli (L.S.V,3) denilmiş ,

Araplar da bunun sonuna bir J, ekleyerek demişlerdir. İşte, o kelime,


böylece Arapçala ştırılmıştır7.

6. Şüfi(1 mezhebinde ictihad mertebesine ula şmış Şamlı bir bilgindir. Dört bir yandan gelen
öğrencileri okutmuş, birçok imamlar yeti ştirmiştir. Çok sayıda eseri vardır. Eski Mısır'da
kadılık yapmıştır. H. 660 yılında ölmüştür. Bk. en- Nücürn uz- Zcildra, e. VII, s. 208.
7. Bu kelimenin türetili şi ve anlamları için bk. (Ebü Man şür Mevhüb b. Ahmed) el- Cevüllkl,
el- Mu<arrab, s. 166. Yazarın buradaki açıklaması el- Cevülikrnin adı geçen eserinde yoktur.
Ayrıca bk. Şifd ul- Ğalil.

24
O zâtın sözüne dönelim: "Zendin (..))) yâni gösteriş dini ifâ-

desi Arapçala ştırılarak, z ı nd ı k ( j) olmuştur. Bu, inanmış gibi görü-


nüp, küfrünü gizleyen demektir."

Bana göre, bu da yanl ıştır. Çünkü, inanm ış gibi görünüp küfrünü


.7; ,--
leyen, kimseye z ı nd ı k değil, münlif ı k denir. Bu kelime (3-A- :,3 I kökünden
türetilmi ştir. O da, ada tavş anının yuvasnun deli ği anlamma gelmektedir.

Çünkü bu hayvanc ığın yuvasının iki deliği vardır; birine ncıfikâ ( )

ötekisine de le Ct ş <d (Lt-se...4 ) denir. Bu hayvan, nCıfilcd'dan s ıkıştırdırsa


1c ş ü'dan çıkar; is rışı ctı 'dan sıkıştırdı= nüfilcü'dan kaçar. Mü n Cıfı lc da
böyledir; s ıkışınca, yerine göre, ya m ü 'min ya da kâfir görünür. Z ı nd ı k'a

gelince, o, Ayd ınlık ( ) ve Karanl ığa (L4,-,1-LiJI) inanan kimsedir; bu da,


9
İ kicilik ( ) dinidir. Bu dinden olanlar, Yezdan ( ) ve E-

rimen ( ‘.:74j.,NI)e 8 inanırlar.

"O zat, bunlar ı söyledikten sonra, orada bulunanlardan birisi, kim


gibi? diye sordu. Şeyh `Izzuddin'in yan ında oturan biri de, Şam'daki İbn ul-
`Arabi gibidir dedi. Şeyh cIzzuddin ise, hiçbir şey söylemedi, o adama cevap da
vermedi.
"O gün ben oruçluydum. Ş eyh `Izzuddin de oruçluydu. Beni, birlikte
iftara çağırdı. O'ndan ikram ve ilgi gördüm. Dedim ki "efendim, ça ğımızın
el- ğ avsu'l- lcutbi'l- c dm ici kimdir, biliyor musunuz ?" O, "bundan sana ne,
yemeğini ye" dedi. Söyleyişinden, kendisinin O'nu bildiğini anladım. Yeme ği
bıraktım ve "Allah aşkına o kimdir, bana tan ıtın" dedim. Gülümsedi ve dedi
ki, "O, ş eyh Mulıyiddln ibn ul- <A rabrdir." Bunun üzerine, susarak ba şımı
önüme eğdim ve ş aşkına döndüm. Şeyh auI L9,:o j "sana ne oldu ?" diye sor-
du. " Şaşırdım", dedim. "Niçin ?", dedi. "Bugün, sizin yan ınızda oturan kimse,
Şeyh Mulıyiddin ibn ul- `Arab' için neler söylemedi, siz de sustunuz, ona
cevap bile vermediniz". Ş eyh `Izzuddin b. `Abd is- seMm gülümsedi ve "sus,
orası falsihlerin meclisi idi", dedi." 9

8. Eski İranhlara göre Yezdan ,: j 6 .), iyilik tanrı sı, Ehrimen ise şeytandır.
9. Bk. es- Ş afedi, el- Vcifl bi'l- Vefeytı t (yazma, III. Ahmed Kütüphanesi, varak 83 b)'da,
(İ zzuddin b. (Abdisselöm'ın, Şems ud- Din ez- Zehebi ve İbn Teymiyye el- Darrânrden
naklederek, " İbn ul- <Arab' kötü bir şeyhdir, yalanc ıdır, âleınin ezdi olduğuna kâildir,
zinâyı haram saymamaktad ır" dedi ğini zikretmiştir. İbn Teymiyye'nin İbn ul- (Arabi'ye
karşı tutumu bilinmektedir. şezertı t uz- Zeheb (e. V, s. 193)'de el- Munâvi'den, ( İ zzuddin'in
önceleri İbn ul- (Arabi'yi yerdi ği, daha sonra O'nu v e/ i'lik ve k,utblukla vas ıflandırdığı
nakledilmiştir.

25
Anlaşılıyor ki, ş eyh (Izz ud-Din b. `Abd is- Selam, fakiblerin, ilimlerinin
çerçevesine girmeyen bir şeyi yermekte mâzur olduklar ını kabul etmi ş , ş eyh
MuhyiddIn'in gerçek halini, onun ş an ve de ğerinin yüceli ğini anlayacak durum-
da olan hizmetçisine aç ıklamıştır.
Şeybulislam Şihab ud-Din `Umer b. Muhammed es-Suhreverdi, °° Allah
O'ndan raz ı olsun, şeyh Muhyiddin ile Mekke-i Mükerreme'de bulu şup ko-
nuşmuştur. Birbirlerinden ayr ıldıktan sonra, ŞihabuddIn 'e, " ş eyh Muhyiddin'i
nasıl buldun" diye sormu şlar. "O, sahili olmayan bir denizdir," cevab ını
vermiş ; Şeyh Muhyiddin'e de şeyh Şihabuddin'i nasıl bulduğunu sorduklarm-
da, "O, salih bir kuldur," demi ştir.

eş - Şeyh el- Mudakkik el- Mukakkık Sa`duddin Muhammed b. el- Mu-


eyyed b. `Abdillah b 'Ali b. Hamm ılye el- HamevI", Allah temiz ruhunu
takdis etsin, Ş am'dan memleketin dönünce seçkin arkada ş ve dostları
kendisine, " Ş am'da bilginlerden kimi b ıraktın?" diye sormuşlar; O da, "orada,
şeyh Muhyiddin'i, dibi ve kıyısı olmayan co şkun bir denizi b ıraktım" demiş-
tir.
Ş am'ın büyük şeyhlerinden Kemaluddin ez- ZemlekanPyi ikinci zümre
arasında ve ayrıca kitab ın ikinci bölümünde anlataca ğız.
Şafiq başkadılarından Şemsuddin el- ljöyi", şeyh Muhyiddin'e kul gibi
hizmet eder ve O'nun her iste ğine boyun eğerdi. Her gün, MuhyiddIn'in yanına
girip mübarek yüzünü görmeden önce, onun ad ına otuz dirhem sadaka verir-
di. "Ey iman edenler, siz Peygambere mahrem bir ş ey arzetmek
istedi ğ iniz vakit, bu mahrem konusmantzdan önce sadaka verin" 13
âyetini okurdu.
MalikIlerin başkadısı14 kızını O'nunla evlendirmi ş ve kendisi de hizmetin-
de bulunmu ştur.

10. Arif, sûfi ve mür şid'dir. (Abdulködir el- Cili (Gfiâni) ile arkada şlık etmiştir. Tasavvufta
büyük bir mevkü vard ır. Birkaç sûfi ribatında şeyhlik etmiştir. Halife en-Nö şır, kendisini,
H. 597 yılında Ş am'a, el- melik ul- (Sdil'e ve H. 614 de ljörezm şöh'a elçi olarak göndermiştir.
Birçok meşhur eserleri vardır. H. 632 de ölmü ştür. Bk. en- Nuefım uz- Zahira, c. VI, s. 165,
166, 219, 284
Il . Sa(d ud- Din Muhammed b. el- Müeyyed (b. (Abdillâh b (Ali b. Ilammüye) el- Hamevi
( — H. 652). Zâhid ve âbid büyük söfilerden olup, m ciihede ve riyiiz a ela me şhurdur.
Bir süre Ş am'da oturmu ş, sonra Horösün'a dönmüştiir. Tatarlardan birçok insan O'nun
vasıtasıyla müslüman olmuştur. Bk. en- Nueizm uz- Zâhira, c. VII, s. 31.
12. Şems ud- Din Ahmed b. Halil el- Höyi, Azerbaycan şehirlerinin birinden (Höy) olup, büyük
bir bilgindir. Şam'da başkadılık yapmıştır. Bk. bizim yayınladığımız: Kud ıltu Dima şlc,
s. 65.
13. Müeâdile sûresi, 12.
14. Bu zat, Ş am'da Maliki mezhebine göre ilk ba şkadılık eden Zeynuddin ez- Zevövi olsa gerek.
Ölümü H. 681 dir. Bk. Kuclatu Dima şlc, s. 243.

26
Törilı u Dimaşic'm ve daha birçok güzel eserlerin yazar ı el- Hafiz ibni
tAsakir, Muhyiddin'in talebesi ve dergahma devam edenler aras ındaydı".

İbn un- Neccar"'a gelince; o da şöyle demektedir: " şeyh Muhyiddin'le


Şam'da buluştum. O'nu imam, bilgin, kâmil, ilimlerde mütebahhir, hakikatler-
de rusûh, sahibi olarak gördüm. O'nun eserlerinden yararland ım. Kendisine
doğumunu sordu ğumda, "Mürsiye'de, Hicri 560 yılı 17 Ramazan Pazartesi
günü do ğmuşum", dedi. Şeyh eba cAbdillah Muhammed b. (Abd il- Vahid
el- MakdisP 7 bana, ş eyh Muhyiddin İbn ul- `ArabI'nin, Hicri 638 y ılı Rebi.
ulashir ayının yirmi ikinci Cuma gecesi vefat etti ğini yazmıştı ki, ben o zaman
Makdis'de (Kudüs) idim; kendisi de Şam'da bulunuyordu.

Şeyh eba cAbdillah el- Makdisi, şeyh Mulıyiddin'in yakın dostlarından


ve meclisi şerifine devam edenlerdendi.

ibn ud- Dubeysi", tarihçidir. De ğerli birçok eserleri vard ır. O, der ki:
Şeyh, Muhyiddin ibn ul- (Arab' Ba ğdad'a geldi, kendisiyle görü ştüm. O'nu, vas ıf-
landırıldığından çok daha ulu, bilindi ğinden çok daha yüce buldum. Eser-
lerinden faydaland ım. Bana, kendisinin, İşbiliye'de el-Hafız ebu Bekr Muham-
med b. Halef el- LahmI'den, Kurtuba'da da el- HaN ebal- Kas ım b. Bişku-
vaP 9 den Hadis-i Nebevi ö ğrendiğini söyledi.

Melik ul- culema, büyük kad ı eba Yalıya Zekeriyya b. Muhammed b.


Mahmüd el- Enesi el- KazvInI 20, jşör ul- Bilad ve alı bör ul- cl-böd 21 adlı oniki

15. Burada müellif yamlmaktadır. Çünkü, tarih yazar ı el- Irafiz ibni (Asökir, Ş am'da, H. 571
yılında ölmüştür. İbn ul- (Arab' ise H. 560 da do ğmuş olup, İbn (Asökir öldüğü zaman
onbir yaşında idi. İbn ul- (Araba do ğu ülkelerine H. 598 de gelmi ştir. Belki, müellif, el-
Kasim ibni (Asökir'i kasdetmektedir ki, O, tarih yazar ı el- Ilöfiz ibni (Asökir'in o ğludur ve
ölüm yılı H. 600 dür. Bu el- Kösim de İbn ul- (Arabfnin talebesi de ğil, hocaları arasındadır.
İ bn ul- (ArabI, el- I.ösim'in kendisine umumi bir icazet verdi ğini söyleınektedir. Bk. iett-
zetu İbn il- (Arabi lil Melik il- Muzaffer.
16. Ebü (Abdillöh Muhammed b. Mahmüd el- Hafız Mabibbuddin ibn un- Neccör ( — H.
643). Büyük hadis bilginlerindendir. Tftri-ku Bagdıld'ın yazarıdır. ez- Zehebi, el- (lber'de
O'nu, ş i k a ve itkan sahibi olarak vasıflandınr. Birçok eseri vard ır. Bk. ibn ul- (Imöd,
Şezerât uz- Zeheb, c. V, s. 226.
17. Ebü (Abdillöh b. (Abd il- Völıid ed- Dryö el- Makdisi ( — H. 643) Ş am'daki büyük
Hanbeli bilgin ve muhaddislerindenclir. Bk. Şezerftt uz- Zeheb, c. V, s. 224; en- Nucfun uz-
Zfthira, c. VI, s. 354.
18. Muhammed b. Sa(id ed- Dübey şi ( — H. 637). Vö şıt'ın nahiyelerinden biri olan Dübey-
şö'dandır. Tarihçi ve muhaddistir. el- Hatib'in Tfırllı u Bağelftt'ına es- Sem(öni' ınn zeyl ola-
rak yazdığı tarihe bir zeyl yazm ıştır Bk. el- Vâfi Vefeyftt, c. III, s. 102, Dedering
basımı, Şam 1953.
19. Metinde: Biskuvöl
20. Ebü Yahya Zekeriyyö b. Muhammed b. Mahmüd el- Enesi ( — H. 682). Enes ibni
Mölik'in soyundandır. Kazvinlidir. Tarihçi, co ğrafyacı ve kadı idi.
21. Bu eseri Alman müste şrik Wüstenfeld 1848 yılında bir cilt halinde bastırmıştır.

27
ciltlik eserinde, İşbiliyye'yi anlat ırken ş öyle demektedir: "Endülüste büyük
bir şehirdir. Endülüs illeri aras ında her türlü üstünlü ğü, güzel havas ı, tatli
suyu, verimli topra ğı ve her çeşitten meyvesinin bolluğu, deniz ve kara av-
cdığı ile temâyüz eder 2ib. Şeyh, imam, alim, fazıl, mürşid, âriflerin sultan,
Hak'kın ve dinin canlandırıcısı olan Muhyiddin ebu cAbdillah Muhammed
b. 'Ali b. Muhammed b. Ahmed b. cAli el- 11atimI et- Tal el- Endelusi bu
şehirdendir. O'nu Şam'da H. 630 yılında gördüm. Şeyh, bilgin, arif, Ş ericat
-...>
ve Halsi a t ilimlerinde mütebahhirdir; ça ğının muletedâ (tS ) sıdır.
Ululukta eşsizdir. Çok de ğerli eserleri vard ır. Birgün bana, şöyle bir hatıra
anlatnnşlardı : " İşbiliyye şehrinin bir soka ğında gelip geçenlerin üzerine abanan,
bir hurma ağacı vardı ; halk, onun kesilmesini söz konusu etti, hattâ ertesi
gün, kesilmesine karar verdi." Şeyh Muhyiddin, ş öyle devam etmişti: "O gece
Peygamber aleyhisselâm ı düşümde gördüm. Hurma a ğacmın yanında ayakta
duruyorlard ı. Ağaç, O'na şikayetle, ş öyle söylemekteydi: Yâ Resalallah,
gelip geçmelerini engelledi ğim için beni kesmek istiyorlar. Bunun üzerine,
Peygamber efendimiz mübarek elleriyle o a ğacı sıvazladılar; o da do ğruluverdi.
Uyanınca, doğruca hurma a ğacının bulunduğu yere gittim. Baktım ki, dil-
şümde gördüğüm gibi doğrulmuş. Durumu halka anlatt ım, ş aşırıp kaldılar
ve uğur sayarak a ğacı bir ziya retgâh eylediler".

Çağdaşı olup kendisini her türlü üstünlükle vas ıflandıran, bütün ilimlerde
söz sahibi olduğunu anlatan bu bilginler gibi daha niceleri vard ır ki, burada
onlardan söz etmedik. Hepsini de ansayd ık, kitabın bu bölümü çok uzardı ve
benimsediğimiz derli toplu anlatmadan uzakla şmış olurduk. Fakat, tafsilâta
girişmeksizin, kısaca, O'nun üstünlü ğünü ortaya koyan, aç ık delillerle kandırıcı
bir anlatma yolunu tuttuk.

O'nunla ilgili haberlere önem veren, eser ve menkabelerini inceleyen


bazıları şöyle bir olay anlatmışlardır: "Endülüs sultan]. Mekke-i Mükerreme'ye
çok miktarda mal göndermi ş ve vekiline, bu malı, ancak yerli halka da ğitma-
sını Bir tesâdüf eseri olarak o y ıl, hiç benzeri görülmeyen bir
şekilde şeyhler, bilginler, fakihler ve her türlü ilim ehli Mekke-i Mükerreme'de
toplanmışlardı. O yıl ki, şeyh Şihabuddin es- SuhreverdPnin şeyh Muhyiddin
ile buluştu ğu ve her birinin ötekisi hakk ında sözünü söyledi ği yıldır. Herkes,

21 b. Matbu nüshada, buradan sonra: " İşbiliyye şehrinin bir soka ğında..." sözüne gelinceye
kadar şöyle bir metin uymazlığı vardır: "Muhyiddin lakabı ile anılan faziletli şeyh Muham-
med ibn ul- (Aral:ıl bu şehirdendir. Kendilerini H. 630 yılında Şam'da gördüm. Filmi, edib,
hakim, şâir, ârif bir şeyh idi. Kendisine bir h al gelirmiş ki, o hülde iken, sayfalarca çok ilgi
çekici şeyler yazdığım işittim. Gene, Ijavaşş u Feviitilı il - Kur'an (Sürelerin ba ş-
langıçları) hakkında da bir kitab yazd ığım duydum. O'nun ilgi çekici hiköyelerinden biri,
İşbiliyye şehrinin..." $k. 4 şür ul - Bilâd, Wüstenfeld baskısı, s. 334.

28
yukarıda gönderildiği belirtilen şeyleri, ancak şeyh Mukyiddin de,P aUI L9,:3) ıri
dağıtması isteğinde birle ştiler. O, bunları dağıttıktan sonra şöyle söyledi:
"Ic ınii 't bozmak korkusu olmasayd ı, bu işten kaçmırdım" Bir dostu, "efen-
dim, niçin?" dediğinde, ş öyle buyurdu: "Bu i şte Allah'ın rızası gözetilmemi ş,
tersine, bununla ö ğün,mek istenilmi ştir". "Açıklar mısınız ?" dediler. Şu
cevab ı verdi: "Ma ğrib sultanı, başka meliklere kar şı benimle iftihâr etmek
istedi, çünkü bu mal ı benden ba şkasının dağıtmıyacağını ; biliyordu. Dolay ı-
siyle, bunun ard ında, Allah'ın rızâs ından çok, övünmek dile ği vardır." Bu
sözler, Endülüs sultan ına eriştiğinde, ağlamış ve " Şeyh do ğru söylemiş .
Gerçekten öyle dü şünmüştüm" demiştir.

29
IKINCI ZÜMRE

Bunlar, O'nun fikirlerini, gerçek maksatlar ını anlıyamadıkları için,


çekimser kalan kimselerdir. Oldukça kalabal ık olan bu zümreden ş eyh Ebu'1-
1Iasen. b. el- Hasen el- tlazreci ez- Zebidi el- Yemen'i, ş eyh cimaduddIn
b. Keşir ed- Dima şki, şeyh `Abdullah b. Esad el- Yâfici, ş eyh Muhyiddin
Sıbtı Ebi'l- Ferec İbn il- Cevzi el- Ba ğdadi gibi birkaçını aldataca ğız.
Ebu'l- Hasen el- ljazreci.", el- cAsced ul- Mesbük adlı kitab ında şeyh
Mulıyiddin 'den ş öyle söz eder: "O, ş eyh,imam, bilgin, erdemli, olgun, seçkin,
Allah'ın velisi Ebrı cAbdillah Muhammed b. `Ali b. Ahmed el- 1-Fatimi et-
Tâi el- Endelusi olup Mutıyiddin lakabıyla mıdır ve il) n ul- 'Arab'
diye tanınmıştır. Çağında, emsali aras ında biricik idi; Vandet ehlinin ş ey-
hidir. En.dülüs ş ehirlerinden Mürsiye'de Hicri 560 yılı 17 Ramazan Pazartesi
gecesi do ğmuş ve orada büyümü ştür. H. 568 yılında İşbiliye'ye gelmiş, H.
598 yılına dek burada oturmu ştur. Sonra, Do ğu ülkelerine gitmiş ; Mısır,
Şam, Musul, Diyarbekr ve Horasan' ı gezip dolaş mıştır. Bağdad'a iki kere
gelmiştir. Birinde, orada on iki gün kalm ış ; öteki u ğrayışı da Hac yolculu ğu
sıras ında olmuştur. Anadolu'da yerle şmiş , ledün ilimlerine sâhip ve ilâhî
sırlara vakıf olan ş eyh Ş adruddin el- Könevi Muhammed b. İshak b. Yiisuf
b. `Ali el- Könevi' ılin annesiyle evlenmi ştir. Ş adruddin el- Könevi, Şeyh
Mullyiddin ibn el- cArabi'nin elinde yeti şmiş olup, O'nun meydan ının süvari
ve yiğitlerinden biri idi. İbn ul- 'Arab', sonra, Mekke-i Mükerreme'ye gelip
mücavir olarak kalmış , burada anmay ı gerekli bulmadığımız birçok eserlerini,
bilhassa ço ğunluğun anlayışına aykırı geldiği için karışıklığ a yol açan Fuş liş
ul- Hikem adlı kitabını Mekke'de yazmıştır. İşte bunlar, O'nun siretinin bir
kısmıdır. İç alemini Allah bilir. O'nun hakkında bana susmak dü ş er."

Ş eyh `Inıkluddin İbn Ke şir23 , el-Biddye ve'n-Nildiye adlı kitab ında ş öyle

22. (Ali b. el- Hasen el- Flazreei ( — H. 812). Yemenli bir tarihçi ve neseb bilginidir. el-
(Asced ul- Mesbük adlı eseri, hala yazma olarak beklemektedir. Bk. Brockelmann, Supp-
lement, e. II, s. 238.
23. Ebü'l- Fidü ismü(il b. (Umer b. Kes!" el- Busravi ed- Dimaski. ( — II. 774). Büyük
fakih, muhaddis ve tarihçidir. İ bn Teymiyye ile yakın alakası vardır. Bk. ŞezerCıt uz-
Zeheb, c. VI, s. 232.

30
anlatır24 : "O, ş eyh, imam, Muhyiddin Ebn `Abdillâh Muhammed b. cAli b. Ah-
med el-Hâtimi et- TAI el- Endelusi olup ibn ul- `Arabi denmekle bilinir. Büyük
bir ş eyh, de ğeri ve Ş â13.1 yüce, Ş erci, ilimlerde rusüh sahibi, hakikat s ırlarma
vakıf idi. Bütün ilimlerde parmakla gösterilirdi. Riyâzât, mücâhede ve birçok
seyahatlerde bulunmu ştur. Çevresinde kendisine ba ğlı olanlar, topluluklar
vardı. Onun heybeti gönüllerde yer etmi şti. Birçok memleket dola ştı, Mekke-i
Mükerreme'de oturdu ve orada pek çok eser yazd ı ki, en büyü ğü, el-Futü-
hüt ul- Mekkiyye olup yirmi cilde yakındır. Onda, aklın kavrıyabilece ği ve
kavrıyamıyacağı, kabul edilen ve edilmeyen, yayg ın anlayış a uyan ve uymayan
birçok şeyler vardır. Sonra, Ş am'a geldi, burada da birçok eserler yazd ı.
Bunların önemlisi, Fuşüş ul- Ijikem adlı kitabıdır. Bunda da, kabul ya da
reddedilmi ş olan görüşleri vardır. Bundan ba şka, eserleri aras ında, gerçekten
güzel ve Tasavvuf ehli usülüne göre yaz ılmış bir şiir divanı vardır. Ş am'da,
638 Hicret y ılı Rebiülâhir ayının yirmi ikinci gecesi vefât etti. Kasyon da ğı
eteğinde, Ş am'ın Sâlihiye semtindeki el-Kâdi Muhyiddin b. ez- Zeki mezar-
lığına gömüldü. O gün unutulmaz bir gün olup, güzel bir cenâze töreni yap ıl-
mıştır.

Ben, O'nunla ilgili, şu ya da bu şekilde bir görüş ileri sürmeyece ğim."

Rahmetli cAbdullâh b. Escad el- Yâfi ci 25, Tarihinde, Ş am'ın ünlü Hadis-
çisi ve Tarih ul- İskim yazarı şeyh Şemsud- Din ez- Zehebi et- Türkmâni'den

24. Bk. el- Bidi-tye ve'n- Niküye, c. XIII,


s. 156. Buradaki metin, el- Biclitye ve'n-
basılmış olan metnine uymamaktadır. Basılmış nüshadaki metin şöyledir:
"Muhyiddin ibn ul- (Arabi
"Fuşüş ve diğerlerinin yazarı . olup, Muhammed b. (Ali b. Muhammed b. (Arabi ebü (Ab-
dillah et- Ta! el- Endelusl'dir. Birçok ülkeleri dola şmış, Mekke'de bir süre oturmu ş, yirmi
cilde yakın el- Futitlettt ul-Mekkiyye
adli kitab ını orada yazmıştır. Bu kitabında aklm
kavrıyabileceği ve kavrıyamıyacağı, kabül edilen ve edilmeyen, yaygın anlayışa uyan ve
uymayan birçok ş eyler vardır. Fuşüş ul- Hikem adlı eser de O'nundur. Bunda, görünüşte
(zakir0 açık bir küfr ifade eden şeyler vardır. el- (Akl ı- dile adlı kitap da O'nun eseridir.
Gayet güzel bir de şiir divanı vardır. Bunlardan başka pek çok eserleri mevcuttur. Ölümün-
den önce Şam'da uzun zaman oturmu ştur. Zeki oğullarımn O'na karşı saygı ve sevgisi çoktu
ve O'nun bütün söylediklerini kabul ederlerdi. Eba Şame şöyle demi ştir: "O'nun eserleri
çoktur. Gayet kolay yazardı. Güzel şiirleri vardır. Tasavvuf mesleğine göre geniş bir
ifkleye sahipti. O'nun için güzel bir cenaze töreni yap ılmış, Kasyon'daki el- Kadi Muhyiddin
b. Ez- Zeki mezarlığına, bu yılın Rebiulâhir ayının ikisinde gömüldü." Ibn us- Sibt da
şöyle demi ştir: " O, ism-i a(zam ı bildiğini, kimya ilmini çalış arak (keski) değil, Tanrı ver-
gisi olarak (man iize le yoluyla) ö ğrendiğini söyler. Tasavvuf ilminde üstün bir yeri vard ır,
eserleri de çoktur". Bu matbu nüshamn, yazmalarla kar şılaştınhp ilmi bir tenkidi yap ılma-
dan basıldığı anlaşılıyor.
25. (Abdullah b. Es(ad el- Yilfi(i ( — 14. 768). Mekke'li sfıfi bir şeyhdir. Hicretin ba şından
itibaren vakaları anlatan bir tarihi vard ır. Bk. en- Nücüm uz- Zahira, c. XI, s. 93; Broc-
kelmann, Supplement, c. II, s. 177.

31
naklederek, Muhyiddlifin hal tercemesini ş öyle anlatmaktad ır26 : "O, şeyh,
imam, zâhid, veli, hakikatler ve ilimler denizi, yaray ışlı ilimler ve kutlu eser-
ler sahibi, ebü 'Abdillah Muhammed b. 'Ali b. Muhammed b. Ahmed b. `Ali
el- HatimI et- Tal el- Endelusi olup, lakab ı Muhyiddin (dinin canland ırı-
cısı) dir. İbn ul- <A rabi denmekle tanınır. İlimlerde öyle bir da ğ idi ki, etek-
leri muhkem ve doru ğu aşılmaz. E şsizdi mesleğinde. Çağında benzeri yoktu.
Hac dönüşünde, Anadolu'ya gelmiş , zamanının kutbu, ledün, ilimlerinin
ve ilahi sırların sahibi şeyh Şadruddin Muhammed b. İshak el- KönevPnin
anası ile evlenmiştir. Ş adruddin O'nun elinde yeti şmiş olup, en yakını ve
müridlerinden idi. Ş eyh Muhyiddin, önemli bir meseleden dolay ı itham
edilmiştir Ben, şeyh, Muhyiddln'in asla yalan söyleyece ğini sanmıyorum."

Şeyh (Abdullah el- YafiT ıain, el- Hafi? Ş emsuddin ez- Zehebi'den nak-
lettiği söz burada sona ermektedir.

Bana göre, ş eyh MuhyiddIn'in itham edildi ği önemli mesele, Fuş itş
önsözünde geçen şu ifadelerdir: " İmdi, Restilullah aleyhisselâm ı,
Ş am'da, Hicri 627 yılı Muharrem ay ının son on günü içerisinde, dü şümde
gördüm. Ellerinde bir kitap vard ı. Bana: Bu, Fuş fış ul- Ifikem kitabıdır; al,
insanlara sun ki, ondan faydalans ınlar, buyurdu. Ben de, dinleme ve boyun
eğme, bize buyuruldu ğu üzere, Allah'a, O'nun elçisine ve bizden olan buyruk
sâhiplerinedir, dedim. Bana tarif etti ği ş ekilde, artıksız ve eksiksiz olarak bu

26. Bk. el- Yafi(I, Mir'ıit ul- Cinân, c. IV, s. 100.Buradaki metin, Yafi(I'ye ait tarihin matbu
nüshasından çok farklıdır. Matbu nüshadaki metin ş öyledir: "Birçok eserleri bulunan, Ş am'ın
konuğu slıfi ibn ul- (Arab' efra Bekr Muhammed b. (Ali et- Ta] el- ljatimI el- Mürsi, ad ı ge-
çen ş ehirde vefat etti ". İşte bu, e ş- Zehebrnin verdiği hal tercemesidir. Sonra Zehebi,
şöyle ilave eder. "Vandet-i Vücürl'a lsail olanlar ın rehberidir. H. 560 yılında doğmuştur.
İbn Bişkuval ve ba şkalarından rivayetlerde bulunmu ştur. Bir çok memleketler gezdikten
sonra, Anadolu'da bir süre kalmıştır". Gene Zehebi, "önemli bir meseleden ötürü itham
edildi" demektedir. Bence O'nun verdi ği bu hal tercemesi ve sözleri, fakihlerden ço ğunun
Şeyh' yerdiklerini göstermektedir. Buna kar şılık şılfiler ve fakihlerin bir kısmı O'nu son
derece tâzimle ö ğmüşler, yüksek makamlarla vas ıflandırmışlardır, birçok kerâmetlerini
anlatmışlardır ki, burada, bunlar ın hepsini belirtmek sözü uzatır. Şeyhin çok güzel şiirleri,
birçok kerâmetleri ve e şsiz anlatışları vardır. Kendisini yerenlerin en çok üzerinde durduk-
ları Fuştiş ul- Hikem adlı kitabıdır. O ğrendiğime göre, büyük bilgin İmam ibn uz- Zemle-
kanI bu eseri şerhetmiş, onda, söylenmesi caiz görülmeyen ve sak ıncah sayılan şeylerin
bulunmadığını göstermiştir. Bana, zevk- ı selim ve anlayış sahibi birtakı m bilginler, " İbn
ul- (Arabrnin mezk'ûr sözlerinin herkesin anl ıyamıyacağı bir te'vili vard ır" dediler. Rivâ-
yete göre, Ş eyh Muhyiddin, İmam Şihabuddin es- Suhreverdi ile bulu şmuş, biribirlerinin
yüzüne bakt ıktan sonra, konu şmadan ayrılmışmışlardır. Şeyh'e, Şihabuddin hakkında
sorulduğu zaman, "başından ayağına dek siinnetle dolu" demiş ; Şilıabuddiıa'e de sorduklarm-
da, "O, hakikatler denizidir" demiştir. Bana gelince, baz ı kitaplarımda, Ş eyh'in düşüncesi
üzerinde anla şmazlığ a düşenlerin kimler olduklarını anlattım. O'nun hakkındaki kendi
görüşüm ise, susmak ve işini Allah'a bırakmakur."

32
kitab ı ortaya koymak yolunda Resli/u/lah'ın isteklerini temiz bir maksat, ihlas
ve himmetle gerçekle ştirdim. Allah'dan diledim ki, beni bu i şte ve bütün hal-
lerimde, kendilerine şeytanm söz geçiremedi ği kullarından. eylesin. Gene beni,
kalbime ruhi bir nefes, kutsi bir ilham ile bütün parmaklar ımın yazdığı,
dilimin söylediği ve hayâlimin kavrad ığı ş eylerde, koruyucu deste ğiyle seçil-
miş lerden Usul. Öyle ki, bu eser, bir tercüman olsun da, kendi ba şı na
hüküm ifade etmesin. Böylece, onu okuyan ehlullah ve gönül erlı ttb ı,
onun, takdis makam ı ndan olup, aldatmanın nefsi arzular ından arınmış
olduğunu görsün. Niyazımın HaVka eri şip kabul buyuruldu ğunu umar ım.
Söylediklerim, ancak bana verilenler. Bu satırlarda yaz ılı bulunan ancak
bana indirilendir. Ne bir resül, ne de bir ne b ryim; ancak bir y ı:Iri ş 'im
ben. Ahiretim için ekip biçmekteyim." 27 Şeyh'in -Allah kendisinden raz ı olsun-
sözü, sona erdi.
Zâhir ehlinin ço ğunluğu, rüya yerilemiyece ği ve kabul edilmesi gerekti ği
Ş eyh'i rüyas ından ötürü yermek imkan ını bulamay ınca, görü şüne dil
uzatmışlardır. İşte, cAbdullah el- Yaficrnin Ş emsuddin ez- Zehebi'den
rivâyet etti ği sözdeki önemli mesele budur.

Bence, gerçekten onlar Şeyh'e kar şı insafh davranmamışlar ve O'nu


tanıyamamışlardır. Çünkü şeyh Muhyiddin, Peygamber caleyhisselam ile,
âhirete göçmü ş olanlardan diledi ği kimselerle gündüz veya gece istedi ği vakit
buluşurdu. Zamanının kutbu Şadruddin K önevi, Fukük ul- Fuşrış adlı kitabm-
da O'ndan şöyle söz eder: "Birçok kez tecrübe ettim ki, insanlar ın cüz'i ve
külli bütün istidatlarını ve bu istidatlar ın nereye varaca ğını görür, her isti-
dadın ne derece geli ş eceğini, bedbahtlık ve mutluluk bak ımından durumunun
ne olacağını bilirdi. Kendine özgü bir bak ışla, karşısmdaki herhangi bir kişi-
nin özüne n,üfüz eder, noksanl ık ya da kemâl mertebeleri bak ımından sonunda
ne olacağını haber verirdi. Hiç de yan ılmazdı. Birçok kez, dünya i şleri hakkın-
daki ilahi hükümlerle ilgili sözlerinin, dedi ği gibi çıktığını gördüm. Allah'm
fazlı ve şeyhin himmetiyle kader s ırrına ve e şya üzerindeki ilahi hükmün
özüne vakıf oldum. Sonra, O, herhangi bir ş ey hakkında hüküm verdi ğimde,
isabetli oldu ğumu bana müjdeledi. Bu vukufu, meydana gelmesine ilahi
iradenin taalluk etti ği şeylere erme ği bu yüksek ke şfe bağladım. Öyleki, hiç
mahcüb olmadım ve bu hüküm değiştirilmedi. Hamd, nimet ve fazl u kerem
sahibi Allah'adır." Şeyh Şadruddin el- Könevrnin sözü burada bitti.
İmdi, şeyh. 'Abdullah el- Yafici 'nin sözüne dönelim: " Şeyh Muhyiddin'in.
Tasavvuf ve başka ilimlerde birçok eseri, güzel şiirleri ve birçok kerâmetleri
vardır. Onu yerenlerin ço ğu Fuş üş ul-Hikem adlı kitabını ele alırlar. İmam,
şeyhulislamların şeyhi Kemâluddin ez-Zemlekanrnin, bu eseri, gayet güzel ve

27: Bk. Fuşiiş ul - önsözü.

33
açık bir ş ekilde şerhederek ona inand ırıcı bir yön verdi ğini öğrendim. Bazı
salih bilginler bana, şeyh Mulıyiddin'in sözlerinin, herkesin anl ıyamıyacağı
bir te'vili oldu ğunu ifade ettiler.

Kendi görü şüme gelince, bu konuda susmay ı uygun buluyorum."


Sıbt ebi'l- Ferec İbn il- Cevzi der ki: "O, kâmil, faz ıl, çağının eşsiz şey-
hidir. Şeriat ve hakikat ilimleri ile di ğer ilimlerde dengi yoktur. Benzerleri
yazılmamış eserleri pekçok. Ism-i a c.ct m'ı bilirdi Kimya ilmini çal ış arak

(L-,,-...ğ 1 ) değil, Tanrı vergisi ( :4_3l.',1.1) olarak bildiğini işittim.


Tasavvuf yolunda ve di ğer ilimlerde üstün idi. Onun hakk ında insanların
çeşitli görüşleri var. Bu konuda, ben susmaktay ım. Allah daha iyi bilir."

Bence, Sıbtı ibn il- Cevzi, "ism-i aczam' ı bilirdi" sözünde, insafh davran-
mamıştır. Çünkü O'nun kendisi ism-i aczamd ı. İ nsan kemâle erince
ism-i accı m olur. İsm-i aczam'dan maksat, icabet sür`ati' dir. Vak-
tin kutbu şeyh Ş adruddin el- Könevi, şeyh Mulıyiddin'in ş öyle söylediğini,
Nuş üş ul- Fuş üş upi,,z; adlı kitabında anlat ır : "Rüyamda

Peygamber efendimizi gördüm. Bana, ey Muhammed, dedi, Allah teâla senin


dualarma hemen icabet ediyor."

Bence, gene, S ıbt ibn il- Cevzi, kimyayı bilir derken de, insafl ı de ğildir.
Çünkü O, kimyanın kendisi idi. Bu fennin erbab ına göre, kimyanın, hakikata,
unsurları değiştirerek, iksir ile kursunu gümü şe, bakırı altına çevirmektir.
O -Allah kendisinden raz ı olsun-, zaman ının iksiri, ça ğının kimyası idi. O'nun
irş adı ile nice kişiler, hayvanlık aşağılığından insanhk yüceliğine ulaşmıştır.
Bu satırları yazanın, ş öyle birkaç mısra" var:

Tahkik ve irfan ile


Hayvan ahlakını insana çevirmek, kimya.
Böyle yapmad ınsa, savdın ömrü bo şuna
Suyun buğulaşması ateşin yanışı na

Şaşılacak noktaya dönelim. Bu büyük İslam bilginleri, böyle bir imam ı


ululuk, ikram, tâzim ve ihti şam gibi sıfatlarla vas ıflandırdıktan sonra susmayı
nasıl tercih etmiş oluyorlar? Oysa ki, onlar ın hepsi de O'nun velayet ve
kerâmet'ini kabul etmi şlerdir. Böyle bir tan ı tmadan sonra, susmak ne
demektir? Böyle bir ikrârdan sonra inkarm yeri var m ı ? Cennetin ötesi ate ş
değil midir? Onlar bu konuda, mü'minlerin emin `Ali b. ebi Talib'in -Allah
O'ndan raz ı olsun-, hem kendisine hem de Mucaviye'ye kat ılmayanlara, "Ne
_Halt ile ayağa kalkt ılar, ne de batıl ile oturdular" dediği kimselerin durumuna
düşüyorlar.

34
ÜÇÜNCÜ ZÜMRE

Bunlar, şeyleri değerlendiremeyen, onların yalınızca dış görünüşüne

( jAll; ) bak ıp, içyüzünü ( ) bırakan kimselerdir. Bunların çirkin


davranışlarını ortaya koymak için ayet ve hadislerden delil getirme ği
gerekli bulmuyorum. Çünkü Kur'an- ı Kerim ve hadis-i şerifler, onların
içlerinde gizlediklerini açıklayan sözlerle doludur. Nitekim, Allah tel
ş öyle buyurmaktad ır: "Onlar, bilgisini kavrıyamadıkları şeyi yalan
saydılar."28 Gene, "Onunla hidayete eremeyince, bu eski bir yalandır, diye-
cekler."29 Peygamberimiz de ş öyle buyurmu ştur: "Dmin gizli olanları vardır
ki onu, ancak `arif- i billah olanlar bilir. Onlar bu ilimden söz edince, onu
ancak Allah'a karşı gururlu olanlar inkar ederler".

Hiç şüphe yok ki, keskin burhanlar ve parlak hüccetler, zâhir ehlinin
başına inmektedir. Mesele, riisah sahibi bilginlere göre, hiç de böyle de ğildir.
Herhangi bir değer hükmü, ona bağh olan insanlar arasında geçerlidir.
Zira, her topluluğun, kendine göre bir dili, yaşayışıyla bağlı ıstılahları var-
dır ki, bununla, başkalarından ayrılırlar. Kendilerinden olmayan, onlar ı
dinleyinee, onlara karşı olumsuz bir tavır takmır. Bâzan bilgisizlik, kendisini,
karşısmdakileri kafir sayma ğa değin götürür. Birisinin dilini ve kullandığı
ıstılâln ötekisi anlamıyor diye, gerçekte, bu dili ve ıstılâhı asılsız saya-
mayız. Allah, bu zümreyi dald ığı uykudan uyand ıra.

Doğru sözü k ınayan nice ki şi var


Sakat anlayışdır felaketleri"

N'ola ki, onlar, bilmedikleri yerde sussalar, bildikleri zaman da insan ı


davransalard ı ! Huccet ul- İslam ebii Hamid el- Gazzalrnin. -Allah kendisinden
razı olsun ve yerini cennet eylesin- dedi ği gibi: "Onlar bir vadinin ağzındaki
kayaya benzer ; o, suyu ne içer, ne ne başkasının içmesine yol verir".

28. Yftnus süresi, 39


29. AhlFlif süresi, 11
30. Bu beyit el- Mutenebbi'nindir.

35
Büyük sUfilerden biri, ne güzel söylemi ş : "Bir şeyden ciciz isen,
kendi aczini ve kusurunu görmekte t ıciz olma."

Bu risâlenin. yazarından -Allah onu affetsin- bir şiir:

Ayr ılık günü neler olduğunu görseydin


Yads ımazdın akan göz yaşlarını
Yaradılış giysisinden soyunsayd ın
Bilirdin Hirâ mağ arasındaki sırrı
Ne ki, zâhir senden mânay ı gizledi
Bizimle olmay ınca, öldürdün katı kalbini
Bilmedi ğinin ardına düşme
Sak ın gönlünü gözünü kulağını
Sorumludur gönlün, evliyâya kar şı tavrından
Öyle bir durum ki öyle, özür kabul etmez
Bir an önce nasib almağa çalış da
Yürüyüver sâliklerin ard ınca
İlk geldiğimiz makama do ğru
Vardır huzura orda, korkudan uzak
Mevkis ını zikrinden birşeyin alıkoymad ığı ,
O'nun buyruklarını dinleyen ki şi,
Her türliipürüzden arıttı özünü
Ki miisivâullah kaybolup gitti
Senden gizlendiyse kavmin hilâli,
Ve sen, göremiyorsan O'nu,
Görene teslim ol

36
İ K İNC İ BÖLÜM
Sözleri ve Eserleri

Bu bölüm, sahili olmayan bir denizdir. Çünkü, O'nun eserleri be ş yüzü


aşmaktadır. Ş eyh'in eserlerinden bir k ısmını, bir müridine yazd ığı şu mektu-
bunda görmekteyiz: 3

"Övgü Allah'adır. Selam, O'nun seçti ği kullarına. İmdi, kardeşlerden

( ) biri, Taş avvuf yolunda 1.1akilcatler ve s ırlar ilmi ile öteki ilimlerde
kaleme ald ığım eserlerimin, adlarını yazarak kendisine bildirmemi istedi. Al-
lah O'nu' başarılı kılsın; dileğini (bu fihristle) yerine getirdim. Ancak, bu
kitapların bir kısmını, ortaya ç ıkan bir sebepten ötürü birisine emanet olarak
bırakmam, onun da ( şimdiye dek) bana onları geri vermemesi yüzünden,
bulmak güç. 3 Bu kitapların çoğu tamamlanmış , bir kısmı da tamamlanmam ış -
tır. Yazdığım eserlerin hiçbirinde, ba şka müellifler gibi telif maksad ı gütmedim.
Ancak, onlar bana Hak' dan, akı lları yak ı el4 bir geli ş le geldi. Ben de
onları, mümkün olduğu kadar yazma ğa çalıştım. Böylece, istemeden, eser
yazma cihetine gitmi ş oldum. Onlardan bir k ısmını uyku ya da m ü kâ ş efe
içerisinde Hak tealan ın bana yöneltti ği ilahi bir buyrukla yazd ım.

"Önce, emanet olarak b ıraktığım kitaplardan ba şlıyacağım. Bu kitaplar


elimde bulunmad ığı gibi. (sanıyorum ki) ba şkalarında da bulunmamaktad ır
O günden beri, şimdiye dek, bunlar hakk ında herhangi bir bilgi edinemedim.
Sonra, hem halk ın elinde, hem de kendimde bulunan kitapları (ve Hakk' ın
beni alıştırdığı ş ekilde rabbtini bir hatı rlayış la - ki o bizce, ona göre

1. Gorgis (Avvöd'ın, Şam ilim Akademisi Dergisi'nde (Mecellet ul- Mecma( el- (Ilmi, e. XXIX,
Dimaşk 1954, s. 355) yayınladığı fihristle bu metni kar şılaştırdık. Dergideki fihrist için
işaret olarak M harfini, fihristin Hint yazmas ı olan nüshası için de H harfini kullandık.
Parantezlerdeki sözler de ya M'den, ya da H'den al ınmıştır.
2. Metinde: bizi
3. M: "ancak, burada zikredece ğim bu kitapların bazısı azdır; emanet olarak b ıraktığım kitap-
lar da bunlar aras ındadır"
4. M: "ciğerlerinıi parçalayıcı ve gönlümü yakıcı bir gelişle", H: "neredeyse beni yakacakt ı"

37
hareket etti ğimiz ilahi bir emirdir- halka ç ıkarmak için beklediğim kitapları)
Allah'ın yardımın ı dileyerek yazaca ğım. Ş öyle ki:

"Emânet olarak verdi ğ im kitaplar:

1—Kitab fi'l- Hadis: Müslim b. el- Haccae'm Sahih'ini burada (kendim


için) ihtiş ar ettim.

2—Kitab fi'l- Hadis: Bunu da, Ebil 'Isa et- Sünen'inden ibtişar
ettim.

3— Yazmakta bulundu ğum el- Mısbalı (fi'l- cern( beyne's- stlıalı ) adlı eser.

4— Ö'zetleme ğe başlamış bulunduğum İbn Hazm' ın el- Mulıallii adlı eseri'.

5—(Kitab ül- İhtilâl flma köfte caleyhi Rasalullah şallâllâhu caleyhi ve sellem
min sünen il- alıval)
"Bu arada, S afilik yoluna göre hakikat ilimleriyle ilgili olanlar da
şunlardır:

6—Kitiib ul- Cemc ve't- Tefsil fi esröri mecani - 't- tenzil. Bu tefsiri Meryem
süresinc kadar' tamamlad ım; çok da güzel oldu. San ıyorum, bu güne
değin Kur'an-t Kerim'i bu türlü tefsir eden olmad ı. Her âyet hak-
kındaki tefsiri, ş öyle üç makama ay ırarak düzenledim: a) Celal maka-
m ı, b) Cemal makam ı, e) İ tidtil makam ı ki bu, berzandı r: Mu-
hammed! kâmil ölçüye göre, bu da kemal makam ı d ı r. Ayeti,
°elal ve heybet makam ından alıp, üzerinde (onu, çok güzel bir ifade
ve ince i ş aretlerle o makama götürünceye dek) konu şuyorum. (Sonra
onu) cemâl makam ından (alıp açıklıyorum;) bu makam, birinci makam ın
tam karşısındadır. Sonunda, onu, sadece bu makam için nazil olmu ş
gibi açıklıyorum. Sonra, ayn ı âyeti, kemâl makam ından alıp, önceki
iki tefsire benzemeyen bir üslüpla anlat ıyorum. Bu makamda, âyetin
büyük harfleriyle küçük harflerinin s ırlarını anlatıyorum. Bunlar da,
eğer var ise, harekelerdir, ölü ve diri sükün, nisbet, izâfet, i ş aret ve ben-
zerleridir. Bunlar ı bitirince bir sonraki âyete geçiyorum. Bu kitapta,
ancak delil getirmek için pek az iktibas edilen sözler hâriç, ba şkalarmdan
alınmış hiçbir söz yoktur.
7—Kitab ul- Cezvet il-Mul ıtebese ve'l-Hatrat il- Mulıtelese
8—Kitabu Miftalı is- Secade fi Macrifet il- Medhal ila Tarlic ıl-Irade
5. H ve M: "ibn Hazm el- FörsI". Gorgis 'Avvad, el-F'ârsi sözünün yerinde olmad ığım söyle-
mektedir. Oysa ki, ibn Hazm için bu el-nirsi sözü, O'nun İranla ilgisi bulunması bakımından,
yerinde bir ifâdedir.
6. H,M: "Bir gün Musa genç adamma demişti ki..." (Kehf sûresi, 60) âyetine kadar tamam-
ladım.

38
9— Kitdb ul- Mü şellesüt il- Vtırideti fi'l- .lur'cin. Bu eserde, "O, yaşlı da,
genç de değil; ikisi ortası gürbüz bir inek..." (Bakara, 68) ve "Nama-
zında, ne sesini çok yükselt, ne de iyice km; ikisi aras ında bir yol tut"
( İsra, 110) gibi, üç şık belirten âyetleri inceledim.
10—Kitdb ul- Müsebbecdt il- Vdrideti fl<l- Kur'ün. Burada, "yedi semiz
inek..." (Yfisuf, 43) 7, "yedi gök" (Mülk, 3) 8, "yedisini döndüğünüzde..."
(Bakara, 196) gibi, içinde yedi sözünün geçtiği âyetleri inceledim.
11— Kitdb ul- Ecvibeti <ald el- Mesüil il- Man ş üriyye. Bu kitabta, Mansur
adındaki bir arkada şımın bana sordu ğu yüz kadar sorunun cevab ı var.
12— KitCılı u Mubc-iyecat9 il- Kulb bi Llaçlrat il- Kurb, Bu kitap, melekler,
resâller, nebiler, ârifler ve ruliânilerin mertebeleri hakk ında bildiğim
kadar pek çok meseleleri içine almaktad ır.
13—Kitrıbu MenCıhic il- irtilscr ild İfticickl ı Ebkör il- Behd (el- Muhadderdti
bi Hayındt il- Lihd). Bu kitab ı üçyüz bölüm olarak düzenledim. Her
bölümde on makam vard ır ki, tamam ı üçbin makamdır.
14—Kitdb ul- Muhkemi fi'l- Mevc -ı c4i ve'l- Llikem ve ildöbi Rasülüldh
ıo
(Allah'ın Elçisi'nin âdâbl, ö ğüt ve hikmetler üzerine
sağlam kitap).

15— Kitc-ı bu (Künhi) md ld büdde müridi minhu (Mürid için gerekli ola-
nın özü).
16—Kitdb ul- kluld fi Esrüri Rühc -ı niyydt il- Melei'l- (Yüce Meclisin
ruhaniyyat ının sırları üzerine bezekler kitab ı.)
17—Kitc-ı bu Ke şf il- Macnii can Sirrı Esmüi'llüh il- IJusnd (Allah'ın güzel
isimlerinin sırlarının mânasmı açma).

18—Kitdb ud- Delil fi 144 is- Sebilii. Va'z hakkındadır.


19—Kitdbu `Uhlet il- Müstevfiz (fi Ahl ıdın iş- Sanat il- İnsdniyye).
20— Kitdbu Celüi'l- Kuldb (Gönüllerin cilâs ı). Bu kitapdan yana, ilgi çekici
bir olayla karşılaştım. Şöyleki, bu kitab ı yazdığım zaman, karde ş-

lerimizden ( ) her biri, okumak üzere bir defter (ya da iki def-
ter) ald ılar. Kitab ın baş tarafını da ben ald ım ki, yirmi varak kadar-
dı. Dostlarımızdan bir toplulukla şehirin dışına çıktık, yüksek bir yere
oturup okumağa başladık. En güzel konulard ı, onlar. Bitirdikten son-

7. Bu âyet, H ve M'de yok.


8. H, M: "yedi gbğü yaranı"
9. Metinde: Mutâba(at
10. Metin: ildâb li Rasülillâh
11. 11 ,M: Şifa u/• tAlll fi iddh is Sebil
-

39
ra onu yere koyduk. Birden bire kayboldu. Bilmiyorum ki, göze
görünmeyen cinler mi, insanlar m ı uçurdu. Şu ana dek, onunla ilgili
birşey bilmiyorum. Kitab ın geri kalanını ise, artık, geri istemedim.
Alanlardan hiçbiri de ald ığını geri getirmedi. İşte bu kitapla ilgili olarak
böyle bir olay geçti.
21— Kitöb ut- Taklak ft', Beyön 12 ıs- Sirrı ellezi velcara fi Nefsi ebi Bekr ış-
S ıdıllk" radıyallahu canhu.
22— Kitöb ul- Plöm bi İşciröti ehl il Phönz.
23—Kitöb us- Siröc il- Vehhöc fl, Serki Keli ştm il- ljall dc
. Kaddesallöhu rökahum
24— Kitöb ul- lfhöm fl Şerit ıl- Plcim.
25— Kitılb ul- Müntehab ft, Sayir il- Kurab".
26— Kitöbu Netöic il- Ezkör ve Uadelik ıl- Ezhör.
27—Kitöb ul- Mizcin fi Şıfat il- İnsön".
İşte, emânet olarak b ıraktığım kitablar bunlard ır. (Bilmiyorum), bunlar
arasında unuttuklarım var mı ? Çünkü, vereli çok zaman oldu; hafıza da,
geçmiş zamanla ilgili ş eylerle, vakit kaybetmemek için, fazla u ğraş amıyor."
Şimdi bu kitaplar, insanların elinde mevcut. Ancak, şeyh radıyallahu
canh'm sağlığında mı yoksa ölümünden sonra mı ortaya çıkmıştır, bilmiyorum.
Bunların bir kısmını gördüm, ço ğu da bende var. Bu risâleyi Ş eyh rad ıyallahu

canh, Mekke'de mücavir kald ığı günlerde yazmıştır .t.o. I LUL, 17 '

" İ nsanlar ı n elinde bulunan kitaplar ı m ı z

"Uadis konusunda:
28— Kitöb ul- Makaccet il- Bey4ö. Bunu, Mekke'de, fakihlerin usfilüne göre"
yazdım. Taharet ve namaz konusunu iki ciltte tamamlad ım. Üçüncü
cildi elimde; "Cuma" bölümüne geldim.
29— Kitöbu Mift ılk is- Secrıde. Bu kitapta Buhari, Müslim ve Tirmizrnin
mecmualarından hadisler derledim.
30— Kitöbu Kenz il- Esrör 19 fimö ruviye can in-Nebiyy il-Muktör 2° min
el- Eılciyeti ve'l- Ezkör.
12. Beyön yerine H ve M'de: Şe'n
13. ebi Bekr, H ve M'de yoktur.
14. H ve M'de "kaddesallöhu riihahu" yok.
15. H ve M: "fl Hakikat il- İnsan"
16, H ve M: "min Measir il- (Arab"
17. Bu paragraf, yazar el- Kaza el - Ba ğdödinindir. (Çev )
18. H, M: "fakihlerin usölüne göre" eündeei ği yok.
19. II, "el- Ebrör"
20. Ir, M'de "el- 11Iutıtör" yok.

40
31— Kitabu Miskat il- Envar fima ruviye subhiinehu ve tecala min
el- Alıbeır
32— Kitab ul- Erba(in el- Mutehabile.
33—Kitab ul- Erbacin et- Tıvd/2°
34— (Kitdb ul-cAyn) 22. Halk arasında Hadisle ilgili baş ka bir kitab ımız olup
olmadığını hatırlamıyorum; çünkü, hafızam pek me şgul, geçmişle
ilgilenemiyorum.

" İ nsanlar ı n elinde bulunan, Tasavvufi ve Felsefi


kitaplar ı m ı z:

35— Kitab ut- Tedbirett il- İldhiyye fi (I şleih) el- Memleket il- İnsüniyye.
Bunu, filozof Aristoteles'in. İskender için yazd ığı "Sirr ul- Esrar" adlı
kitab ına benzer şekilde kaleme aldım. (Bu kitap ile bu s ırrı, karde şimiz
Ebü Muhammed cAbdillüh b. el- Usta el- Mevrürrye verdim.)
36—Kitabu Sebebi cI şh ın- Nefsi 23 lilcismi ve md tukeisi min el- elemi c ınde
Firakıhi bi'l- Mevt
37— Kiteibu ( İnzdl) il- Ğuyiib 'altı meratib il- Kuleıb (fl ına lend min seccın
ve'ş- Sicr).
38— Kitdb ul- Isra ileı'l- Maheim il- Esra,
39— KitCıbu Me şeıhid il- Esrdr il- Kudsiyye ve Metalic il- Envdr il- İldhiyye.
40— Kitdb ul-
41— Kitdb ul- Menhec is- Sedid ila Tertibi Ahval il- Imam el- Bustaml, Ebi,
Yezid raçhyallahu canh 25. Endelüsün. Septe sâhilinde (dü şümde) yüce
Tanrı bana Bâyezid BistamPrıiıı, hâllerini anlatmam ı buyurdu. Tan yeri
ağarmadan kalkt ım, yanımda bulunan iki yaz ıcıya söyleyerek yazd ırdım.
Güneş doğuncaya dek iki defter yaz ılmış oldu.

42— Kitabu Uns il- Münkat ıtiyn bi Rabb il- ciflemin. Bunu hem kendim hem-
de başkaları için yazdım.

43— Kitdb ul- Mevcwt il- Ijasene. Bunu, Mekke-i Mükerreme'de yazd ım.
44— Kitdb ul- Bugye fi Il ıtişeıri Kitdb il- Ifılye li Ebi Nucaym el- I şfahani,.
Bunu da kendim için yazd ım.

21. 11, M: "et- Tıval.kt"


22. Bu kitap, H nushasındadır. M'de ise, "el- (Ayn fi Hu şitşiyyeti Seyyid il- Kevneyn" yazdı-
dır.
23. H'de: Sebebi Te(a şşuk Nefsi bi'l- cism
24. M: "Kitdb ul- Celi frl- Ke şfi (an il- Veli"
25. M: "Miftiii:tu Akfdl İl-IlhCınt il- Valdd ve 415.1.1i E şkli A(litm il- Murid fi Şerhi Ahval il-
İmdm el-Buskind ebi Yezid"

41
45— Kitüb ud- Durret il- Falı ira fi zikri men İntefa 'nı bihi fi Tarak tl- A ğira.
İbni DübeyşI, bu kitab ın, Endelüs ş eyhlerinin haberlerini ihtiva
ettiğini söyler. Şeyh Muhyiddin bu kitab ı, doğuya gelirken yan ına al-
mamıştır. Şam'a geldiğinde, aslına müracaat etmeksizin, hat ırında kal-
dığına göre kısaltarak yeniden yazm ıştır. 26

46— Kitüb ul- Mebadr ve'l- Cayat fInta Tabtevi caleyhi Huraf ul- Muccemi
man el- 'AcCtibi ve'l-
47— Kitabu Mevaltt 'In- Micant ve Metalict Ehillet il- Esrar ve'l-
İki cüz halinde olup, konusunda emsalsiz bir kitapt ır.
48— Kitab ul- Inzalat il- VucCıdiyye man el- ljazain il- Cadiyye.
49— Kitübu Htlyet il- Ebdal ve ma yazharu minha man el Ma'a (rifi ve'l-
Ahval). Bu kitabı, Taif'de fll ümeyye 27 sokağında, Abdullah ibn Abbas'ı
ziyaret ettiğim sırada bir saat içerisinde yazd ım; onda, açlık ( )

susmak ('‘-',..4...0231) uykusuzluk ( jr...31) ve lı alvet (5_91;vil) üzerine


söz ettim.
50— Kitaba, Envar il- Fecr fi Macrifet il- Makümüti ve'l- 'da el-
Ecr (Ve 'cila ğayr il- Ecr). Kitaba bu adı, onu her gün tan yerinin a ğar-
masından güneşin doğuşuna dek geçen vakitlerde yazmamdan ötürü
verdim.
51— Kitüb ul- FutübCıt il- Mekkiyye. Birkaç ciltlik büyük bir kitapt ır. Mekke-i
Mükerreme'de, Allah te`ala'nm bana vermi ş olduğu fütöhatla yaz ıdan
bu eser, be şyüz altmışbeş bölümde büyük sır28, ilim ve marifetleri, sülök,
menazil, münazelat, kutblar v.b. gibi mesle ğimizin konularını içine ahr29.
52— Kitübu Tac ir- Resail ve Minhac il- Vesail. Yedi risâle olup, benimle
Ka`be-i ş erife arasında geçen konu şmalardan ibarettir.
53— Kitübu Rab, il- ,Kuds fi Muna şabat in- Nefs.
54— Kitab ut- Tenezzulat il- Mav şıliyye fi Esrar it- Tahürüti ve's- Şalavüt
il- Hamsi ve'l- Eyyam il- Multadderat il- A şliyye.
55— Kitübu I ştir& il- Kur'an fi ',Dem il- İnsan.
56— Kitüb ul- Kasem il- Ilahi bi'l- İsm ir- Rabbanl.
57— Kitüb ul- Celal ve'l- Cemal.

26. Bu paragraftaki ifâde, bu eserin yazar ı el- Kör!' el- Ba ğdrıdi'ye aittir.
27. Ti ve M: "ebl Umeyye"
28. M: "büyük sır ve hikmetleri"
29. M'de şu fazlalık var: "Allah bilir ya, böyle bir kitap yaz ılmamış ve yazılmıyacaktır sanırım;
çünkü, onda çok de ğişik bir yol tuttum ve ilgi çekici bir üslup kulland ım"

42
58— Kitab ul- Medhali `Ameli bi'l- Huraf
59— Kitab ul- Mulınic fi's- Sehl il- Mumtenif.
60— Kitab ul- Emr31 il- Merbat fi Macrifeti ma yaltt ılcu Ehlu TarlIcillahi
min eş- Şurat.
61— Kitabu Risdlet il- Envar [ima yumnahu Sahib ul- Halveti (cala) t- Tertibi
min el- Esrar.
62— Kitabu cAnhai Mağrib.
63— Kitab ul- Magam fi cAhaidi <Ulema ir- Rusam.
64— Kitab ul- icad il- Kevni ve'l- Me şhed il- 'Ayni, bi Hadrat i ş- Şeceret
il- İnsdniyye ve't- Tuy ür il- Erbecat ir- Rahaniyye
65— Kitabu inşa il- Cedavil ve'd- Devair fi 32 r- Ralcailcı ve'l-
66— Kitab ul- Ahlak fi Mekarim il- Ahlak.
67— Kitabu Ravdat il- c.jşthin.

68— Kitabu Sitte ve Tiscin. Bu kitapta, vay ( ) mim ( r ) ve nun ( )


üzerinde konu ştuk; çünkü bunların başları, sonlannm aynıdır33. (Şöyle

ki: ( j c )

69— Kitab ul- Iştir& fi Esrar il- Esma il- ilahiyyat ve'l- Kinayat.
70— Kitab ul- klucub il- Macneviyye fi'z- Zat il- Huviyye.
71— Kitdb ur- Ristıle. Bunu, Fahruddin gönderdim. Bu kitap,
herkesin elinde yok.

72— Kitab ul- Mube şşerat. Bu kitapta, düşümde gördüklerimden hatırlad ığım,
filme yarayışlı ve iyiliğe teşvik edici şeyleri yazdım.

73— Kitabu Tertib ir- R ıhle. Bu kitapta, do ğ u memleketlerindeki yolculukla-


rım sırasında gördüğüm şeyleri anlattım; ayrıca, görüştüğümüz ve ken-
dilerinden istifâde etti ğimiz hocalarımızdan söz ettik34. Şeyh radıyallahu
canlı'', O'ndan dinledi ğim Peygamberin hadislerini, güzel bir hikayeyi,
söylediği bazı şiirleri -ki bunların bir kısmı kendi şiirleridir- anlattım.

74— (Sıhhatın ı ş art koşmaksızın rivâyet ettiğim hadis-i şerifleri içine alan
bir kitap).

30. M: "es- Sirr il- Melcsfıffrl- (Ameli bi'l- Hurüf"


31. M: "el- Emr il- Mubkern il- Merbar
32. H, M: "ve"
33. H, M: "sonları başlarının..."
34. H, M: "bir cüzünü hocalarımıza ayırdık"

43
"Allah te`ala'n ı n, yazmam ı buyurdu ğ u halde,
ahâli aras ı nda yaymam ı buyurmad ığı kitablar:

75— Kitdb ul- Abadiyye. Bu kitapda ubudiyyet, vabdâniyyet, ferdâniy-


yet, (evveliyyet ve vitriyyet), adedi varlıktan çoklu ğun kald ırılması,
Bir'in aded mertebelerinde bir görünü ş olduğu, adedlerin do ğup kay-
bolduğu ve sadece O'nun kald ığı anlatıldı.
76— Kitdb ul- Huvv. Bu kitap, nefsin izâfetlerini ve gönüllerin macrifetini
içine alır.
77— Kitdb ul- Cc7ınic. Bu kitap, c emic ve ı t/Cı ls'ın, yanık ve üzgün kimsenin
(melhaf'un) "ey Allah, beni müsta ğni kıl!' 35 deyişindeki ta kyid'in
gösterdi ği celâlin ma`rifetini içine almaktad ır.
78— Kitdb ur- Balım. Burada, rahmetin genel ve özel olu şu (tacınIm ve
tahsis) ile, esirgeme, ac ıma, recfet 36 ve şefkatin marifetini içine almak-
tad ır.
79— Kitdb ul- <Agtme. Bu kitap celal, kibriyd, ceberat ve heybet'in
iş aretlerini ihtiva eder.
80— Kitdb ul- Mecd.
81— Kitdb ul- Deyntantiyye. Bu kitapta sermediyyet, hulûd, ebed ve
b e le meseleleri yer almaktad ır.
82— Kitdb ul- Cad. Bu kitapta iyilik, ihsan, cömertlik, vergi, (rü şvetler ve
armağanlara) i ş aret edilmektedir.
83— Kitdb ul- Kayyâmiyye.
84— Kitdb ul- Ihsan.
85— Kitdb ul- Felek ve's- Sema'
86— Kitdb ul- Hikmet il- Mubteviyye"
87— Kitdb ul- cızze. Burada men`, kahr, ğ alebe, hamd, caczve u ş ar'a
işaret edilmiştir.
88— Kitdb ul- Ezel
89— Kitdb un- Nar. Burada ışı k ( o.L:..,C2.!1), gölge ( J5Wi), karanlı k

ayd ı nhk ) ve tecelli ( j.4.W1) ele alınmıştır.


90— Kitdb us- Sirr
91— Kitdb ul- ibdac 38 ve'l- Ihtird
35. II, M: "beni müsta ğni kıl" yok.
36. Metinde ülfet :L;j5II kelimesi var. Biz yukarıya E ve M'deki re'fet ;61)1 sözünü koyduk.
37. H'de "el- Muhteviyye" yerine "el- Mabbiibe" yaz ılı
38. H, M: "el-

44
92— (Kitöb Emr Halk
93— Kitöb uş- SCıdtr ve'l- Vörid
94— Kitdb ul- K ıdem
95— Kitöb ul- Mülk
96— Kitöb ul- Kuds
97— Kitöb ul- Hayra
98— KitCıb ul- clint)
99— Kitlb ul- Me şi'e. Burada temenni, irâde, ş ültüci, hacis (gönille
doğ an), caznı, niyet, ha ş d ve himmet 39 üzerinde durulmu ştur.
100—Kitöb ul- Fehvdniyye. Bu kitabın adı bâzan Kelimet ul- .tladreı, bâzan da
el- Kav/ diye geçer. Bunda söz, söyleyi ş , sohbet gibi konulara dokunul-
muştur.
101— Kitöb ul- Ralcm. Burada /t, ct t t, kitâbet, işâret ve rakam olarak kulla-
nılan harflerden bahsedilmiştir
102— (Kitöb ur- Rahim)
103— (Kitc-ib ul- (Ayn. Burada rü'yet, mü ş iihede, miika ş efe, tecelli,
lemh, lemic, zevk, ş urb, büdih, heicim gibi konular ince-
lenmiştir.)
104—Kitöb ul- Böh. Burada do ğum (teviiiüd) ile üreyip türeme
anlatilmakt adir.

105— KitCıbu Kütt. Burada efüi ve tekvin mertebelerine ( işâret


edilmiştir
106— Kitiib ul- Mebödi,'. Burada, geri döndürme (i ((Ide) nin bir başlangıç
(mebde') olup, cd/e m'in her an bir ba şlangıçta olduğuna iş aret edil-
miştir.
107—Kitöb ul- Velciye"
108—Kitöb (ud- Ducö ve') I- İcübe
109—Kitöb ur- Remz ft, 1:1 -urüfi Evöil is- Suver
110—Kitöb ur- Rultye 4°
111— (Kitöb ul- Bekit')
112—Kitöb ul- Kudra
113—Kitöb IJukm ve' ş- Seda' iş- Sahiba ve'r- ve's- Siyöse
114— Kitöbu (Mefcitiht) Cayb

39. M'de "Himmet" yok.


40. H, M: "Kititb uz- Zulfe"
41. M: "KitCib ur- Rutbe", 11: "Kit1b ur- Rilsbe"

45
115— Kitüb ul- fjazCtin 42
116— Kitüb ur- Riyük ıl- Levük ıh
117— (Kitüb ul- Ribh) ıl- <Akim
118— Kittıb ul- Kutub. Furkün, Mestür, Merküm, Hakim,
Mübin, (Muhsi ve Müte ş cibih) gibi kelimelerle nitelenen "kita. b"
tabirleri incelenmi ştir.
119— Kitüb ut- Tedbir ve't- Taf ş il
120— Kiteıb ul- Lezzeti ve'l- Elem
121— Kitüb ul- 11alsk
122— Kitüb ul- Hamd
123— Kitüb (ul- Mü'min ve') l- Müslim ve'l- Muhsin
124— Kitüb ul- Kader
125— Kitüb u ş- şe'n43
126— Kiteıb ul- Vucüd
127— Kitüb ut- Tahvil
128— Kitüb ul- 1.-Iay fit44
129— Kitüb ul- Vahy
130— Kitüb ul- Insün
131— Tahlil ve terkib konusunda bir kitap.
132— Kitüb ul- Micrüc
133— Kitüb ur- Rev ılih ve 'l- Enfıls
134— Kitüb ul- Mulk
135— Kitüb ul- Ervük
136— Kitüb ul- Heyükil
137— Kitüb ut- Tuhfe ve't- Turfe
138— Kitüb ul- Ğurfe ve'l- ljurfe. 45

139— Kitüb ul- Acr ılf

140— Kitübu Ziyüdeti Keyd il- .Kav/46


141— Kitüb ul- ısfür (can Netdic il- Esfdr)

142— Kitüb ul- Ahcür il- Mütefeccira ve'l- Müte şakk ıka ve'l- Hübita

42. il: "el- ljazöin il- (Ameliyye", M: "el- Hazöin il- ( İlmiyye"
43. Metinde el- Be ş öre yazılıdır, yanlıştır. Ii ve M'de yukarıdaki gibidir.
44. il, M'de "el- Ilıbra" yazılı .
45. Metinde ve H'de böyledir. M'de ise, "el- Furka ve'l- urlsa"
46. M'de: "Zebödi Kebed in- Nün", "Ziyödeti Keyd il- Bey]."

46
143— Kitdb ul- Cebel 41
144— Kitdb ut- Tür"
145— Kitdbu Edeb in- Neml 49
146— (Kitdb ul- Burd,c)
147— Kitdb ul- Liaserdt
148— Kitdb ul- .(Ctstas
149— Kitdb ul- .Kalem"
150— Kitdb ul- Levb,
151— Kitdb ul- 'Ars
152— Kitdb ul- Kurs)
153— KitCtb ul- Fulk"
154— (Kitdb ul- Hebii')
155— Kitdb ul- Cism
156— Kitdb uz- Zemin
157— Kitdb ul- Mekan
158— Kitdb ul- 1.-lareke
159— Kitdb ul- <Alem
160— Kitclb ul- .21-bd' il- (Ulviyyta ve'l- Ummehdt is- Sufliyydt (ve'l- Bendt)
ve'l- Muvelliddt
161— Kitdb un- Necm ve' ş- Sever
162— (Kitdbu Sucdd il- Kalb)
163— Kitdb ul- Esma'
164— Kitdb un- Nakl
165— Kitdb ur- Risdle ve'n- Nubuvve ve'l- Veldye (ve'l- Macrife)
166— (Kitdb ul- Ğdycit)
167— Kitdb ul- cisk
168— Kitdb us- Seb`ate caser 52
169— Kitt'i)) un- Nar
170— Kitdb ul- Cenne
171— Kitdb ul- Hadra

47. H: el- Cib81, M: Hayal


48. H, M: et- Tayr
49. H: Kitüb un- Neml
50. H: Kitab ul-(lim
51. H: Kitab ul- Fulk ve Kinib ul- Fulk il- Me şkfın
52. E, M: et- Tis<ate (a şer

47
172- Kitab ul- Munazara beyne'l- İnsani ve'l- Hayvan
173- Kitdb ul- Mufddale
174- Kitab ul- İnsan il- Kamil ve'l- İsm il- Ac. şam
175- (Kitab ul- Mube şsirat
176- Kitab ul- Evvelin
177- Kitabu Tercumrın il- Eşvdh
178- Kitabu Muhiidarat il- Ebrar ve Musdmerat il- Ahycir
179- Kitab ul- cAbadile"
180- Kitab ut- Trıc it- Terrıcim
181- Kitaba ma 'd yucavve/u caleyhi fi Tarlictllah)
182- Kitabu icaz il- Beyan frt- Tercemeti can (il- Kur'an)
183- (Kitdb ul- Macrife
184- Kitabu Şerlı, il- Esma'
185- E;- Zehdiru ve'l- Agah fi Şerhi Tercuman il- Eşvcih)
186- Kitab un- Ne şdyih fimci yulcarribu fi TarlIc ılldhi teccIlii
187- Kitabu Levay ılı fi Şerh in- Nesayih
188- Kitab ul- Vesdil Ecvibe can `Uyan il- Mesail
189- (Kitdb un- Nikah ıl- Mutallah
190- İlı tisdru Siret in- Nebi sallallahu caleyhi ve sellem)
191- Kitab ul- Menic ıl- I:Ima el- Basir fihi Acmd fekeyfe halle `Ama
192- Kitabu Fuş dş il- Llikem 54..."

Bütün bu kitaplar ahâli aras ında yayılmamıştır. Bunların bazısı, O'nun


hayatında, bazısı da ölümünden sonra ortaya ç ıkmıştır.

Ben bu risâleyi, ancak, O'nu sevenlerin sevinmesi, k ıskananlarm da


yerinmeleri için buraya ald ım. Bununla, kitaplar ın ın bunlardan ibaret oldu-
ğunu söylemek istemedim. Çünkü eserleri, say ılamıyacak kadar çoktur. Köylü
kentli hepimizin hocas ı Şeyh Meeduddin Muhammed (b. Yackab) el- Firfiza-
hadi" -Allah ruhunu takdis etsin ve kabrini rahmetiyle ıslats ın-, şeyh Muh-
yiddin'in, Ş am hükümdarı el- Melik ul- A‘zam' a 56 verdiği icazetnameyi gördü.

53. M: Kitab ul- (.1.1 -ı d


54. Fihrist burada sona ermemi ştir. n ve M'de bundan sonra, daha elliden fazla kitap zikre-
dilmektedir.
55. Muhammed b. Ya<küb el- Firözöbödi e ş- Şirüzi — H. 811). Büyük bilgin, fakih ve
dilcilerden. Irak, Şam, Mı sır, Anadolu, Hindistan ve Yemen'de dola şmıştır. Zebid'de (Yemen)
Hicri 811 de ölmüştür. Bk. .12cnı'ul- c. X, s. 79.
56. Doğrusu, el- Melik ül- Muzaffer Gö'zi b. el- Melik il- (Adil el- Eyyübi. Söz konusu icazet-
nâmeyi Dr. Abdurrahman Bedevi, el- Meeellet ul- Endelus, c. XX, 1955'de yaymlamıştır.

48
'günü ve icazetnâmen,in sonunda "kendisine, benim eserlerimi rivâyet için
icâzet verdim" dendi ğini ve belirtilen bu eserler aras ında be şyüzden fazla
kitap 57 saydığını söylemiştir. Şeyhimiz Büyük Kad ı'mn, bu mübarek sözünü,
Dehli'de, Hicri 784 yılı Ramazan ayının onyedisin.de kendisinden i şittim.
Firözâbadi'nin, ş eyh, Mutıyiddinle ilgili düşüncesine, şefkatli, devletli,
Allah'ın dininin yardımcısı, bütün insanlara kar şı cömertlik ve iyiliği ile övü-
len Sultan ul- Aczam'ın, -Allah mülkünü dâim etsin ve bütün yeryüzünü O'na
mülk eylesin, büyük fetihlerle desteklesin, yüce yard ımıyla gücünü art ırsın-
O'nun hakkında istediği fetvaya verdi ği cevapta vak ıf oldum. Öğrendiğime
göre, ş eyh Muhyiddin'in eserleri, el-E şref, el-Efdal, el-Mücâhid, el-Müeyyed,
el- Muzaffer, el- Man, şör -Allah hepsinin yerlerini cennet eylesin- gibi atalar ı
olan sultanların kütüphanelerindekinden daha çok, O'nun de ğerli kütüphane-
sinde toplanmıştır.
Onların iyilikleri her yönde yayg ındı,.
Zaman eskir de onların hâtırası yenilenir
Fakihler, şeyh Mullyiddin'in eserleri üzerinde, manalarm ı akılları kav-
rıyamadığı için gelişi güzel konu şup durdular. Büyük sultan -Allah onun yar-
dımcılarını yüceltsin, mülk ve iktidar ını artırsın-, hocamız Büyük Kadı'ya ş öy-
le bir fetva sormu ştu: "Allah'ın, dini kendileriyle kuvvetlendirdi ği, gene ken-
dileriyle müslümanlar ın birliğini sağladığı büyük alimler, ş eyh Muhyiddin
ibn. ul- 'Arab' ve O'nun el-Futühcit ul-Mekkiyye ve Fuşüş ul- ifikem ve başka
eserleri hakkında ne buyururlar ? Bu kitapların okunmas ı caiz midir? Bu kitap-
lar, şimdiye de ğin okunan ve dinlenilen kitaplardan mıdır, değil midir? Bana,
kandırıcı bir cevap veriniz ki, yüce ve cömert Allah da sizi bol bol mükâfat-
landırsnı,' 58
Seyhimiz büyük kad ı59, aynen şu cevabı vermiştir: "Allahım, bize, rızana
uygun olanı söylet. Sorulan hakkındaki inanc ım odur ki; O, bta ve ci/nt
yönünden tarikat ş eyhi, gerçek (halsilı at) ve görünüş (resm) bakımından
tahlı 1,4 imamı, fiil ve isim itibariyle marifet görünüşlerini (rusiim)
canlandıran kişidir.
Düşünme denizi ne dalarsa insanın düşüncesi,
Hâtıraları boğulur orada.
Bir dalga ki onu, kovalar bulandıramaz. Bir bulut ki, durmadan ya ğmur
boşanır ondan. Dualar ı yedi kat gö ğü aş ar. Her yana saçllan bereketleri,

57. Dr. Bedevrnin belirtti ğine göre, bu inözette ad ı geçen kitaplar ikiyüz doksam bulmaktad ır.
58. el- Makkari, Nefb ut- T ıyb'de bu fetvamn suretini Firözöbödrnin el- iğtilti4 bi Mu(ttleceti
ibn il- H ayy& adli eserinden nakletmi ştir. Biz bu metni, el- Makkari'nin metni ile kar şı-
laştirdik. Bk. e. II, s. 375
59, Yani, Mecduddin Firfızabadl

49
ufukları kaplar. O'nu vas ıflandırmağa giiciim yetmedi ği halde, vasıflandırı-
yorum. Bana öyle geliyor, hattâ gerçekten biliyorum ki, O'nu, gerekti ği gibi
değerlendiremiyorum.

İnanctmı söylesem ne olur ki


B ırak kara câhili o,,

Kötülük says ın melâmeti


Andolsun andolsun and yüce Allah'a
Ve Allah için 60 burhan diye
O'nu ortaya koyana
Birkaçıdır menk ıbelerinden söylediklerim
Fazla değil, belki de çok az bile
Eserlerine gelince, onlar, co şkun denizlerdir. Cevherlerinin çoklu ğundan
başı ve sonu bilinemez. Hiçbir kimse bir benzerini yazamam ıştır. Allah, O'nun
değerini bilmeği, marifet ehline nasib etmi ştir. Kitaplarını devamlı okuyup,
manalarmı düşünenlerin, güçlükleri çözmekte gönülleri aç ılır ki bu, O'nun
eserlerinin özelliklerindendir. Bu da, ancak, Allah' ın kendilerine ledün ilmi
ve rabb âni m(arife nasib ettiği kimseler için mümkündür. Eserlerinden
biri, doksan ciltlik et- Tefsir ul- Kebir'dir. O, bu tefsirde Kehf süresinin. "Biz
O'na katım ızdan ilim verdik"" âyetine kadar Kur'an ı tefsir etmi ştir. Seyb.
Mulıyiddin bu sırada bu dünyadan çekilmi ş ve bu eserini tamaml ıyamamıştır.
Bu tefsir çok de ğerli olup, her bölümü, kıyısı bulunmayan bir denizdir. O'nun
hakkında, kanaat ımıza göre, Allah için, velâyet-i cuzmei ve s ı dclib ıyye-i
kübrâ sâhibi dense, mübala ğa edilmiş olmaz."
Görülüyor ki, bu tefsir kitab ını Şeyh radıyallahu anh, yukarıda geçen
mektubunda zikretmemi ştir. Çünkü, bu mektubu Mekke-i Mükerreme'de
yazmıştır. Sonra, Ş am'a gelip üç yıla yakın oturmu ş ; burada, birçok kitap
yazmıştır. En son yazdığı eser, bu tefsiridir. Allah bilir ya, bu tefsiri sona
erdirseydi, ciltlerce tutard ı. Bu da, insan gücüyle olmayan, yaln ız ilâhi, bir
vergi ile baş arılacak bir iştir.
Hocamızın, sözüne dönelim.

"Bir tdife var ki, bilgisizlikleri ve anlay ışsızlıkları yüzünden şeyi).


tenkidde aşırı gitmişlerdir. Hattâ bilgisizlikleri ve anlayışsızlıkları ken-
dilerini, O'nu küfürle itham etme ğe dek götürmü ştür. Bu, ancak, onlar ın,
ş eyb. Mulıyiddin'in, hal ve sözlerinin mana ve maksadm ı62 anlayamayışların-

60. el- Makkari'de: "din için"


61. Kehf süresi, 65
62. el- Makkari'de "söz ve fiillerinin maksat ve rnânalar ım"

50
dan; mâna meyvelerini derleme ğe elleri yeti şemediğindendir. Bundan ötürü
O'nun hakkında gelişigüzel konuşmuşlardır. Ş air, ne güzel demiş :

Benim i şim, küfiyeleri oymak meidenlerinden


Öküzler anlamazsa, bana ne!
İşte, O'nunla ilgili olarak bilgi ve kanaat ımız bunlardır. IPI

Bunu, Allah'ın Şıddiyki haremine sığınan kişi63 yazmıştır. Allah onu


affeylesin." 64

Şeyhimiz Büyük Kad ı'ınn cevab ı burada sona eriyor. Bu cevap, Sultân
ul- .A.<?am'a -Allah onu yak ın, uzak bütün ülke ve bütün insanlara hükümran
kılsın- arzedildi. Sonra, O, fakih Ebu Bekr b. Muhammed b. el- Ilayyöt el-
Miblöffı el-Cibli.65 -e ğer teybe ettiyse, Allah, onu affetsin -den fetva istedi. Soru
şudur: " Şeyh Mulıyiddln ibn el- cArabi'nin el-Fun-4'dt ul-Mekkiyye, Fu ş iiş ul-
Ifikem ve öteki eserleri hakk ında Fakih ne buyurun? Bunlar ın okunmas ı, halk
arasında yayılması ve içindekilere inan ılması câiz midir? Bunlar, faydal ı
ilimleri mi ihtiva ediyor? Ş eyhimiz şeyhülislâm ve büyük kad ı Mecdüddin'den
-Allah İslâmı ve müslümanları O'nunla faydalandırsın- bu husus soruldu. O da
Şeyh Muhyiddin'in kitaplarının, meşhur oldu ğu gibi, faydalı ilimleri ihtiva
ettiğini ve üstün tutulmas ı gerekti ğini bildirdi. Bu cevap, gönlümüzü tatmin
etmedi. Bize daha aç ık bir cevap veriniz."

Adı geçen fakih, şu cevab ı vermi ştir:


"El-cevab, ba ş arı Allah'dandır.

“ibn, ul- Ilayyöt' ın, Allah için, hiç bir kınayıcının kmamasından kork-
mama zamanı gelmiştir."

Bana göre, ibn ul- Ilayyöt' ın fetvas ındaki ilk yanlış adım budur. Bu söz-
leriyle itiraf etmektedir ki, o, bundan önce Allah yolundan uzak durmu ş ve
kmapcılarm kınamasından korkmuştur. Geçmi şte böyle korktu ğunu, şimdi de
artık hiçbir şeyden çekinmedi ğini iddia etmektedir. Yalınız, geriye, bu iddias ını
da isbat etmesi kalmıştır. Delhi de şudur:

63. Bk. el- Makkari, Nefh Tıyb, Muhammed Muhyiddin ‘Abdullıamid yayımı, c. II, Mısır
1949 s. 376. Burada imza, "Allah ın sıddıyki haremine sığınan Muhammed" dir. (çeviren-
lerin notu)
64. Bk. ed. 1)ctv' ul- LtunU c. X, s. 81: "Raçhyyuddln Hasen Şağ5nrye (81m: H. 650) uyarak
Kendisini Mekke'li saymaktan ho şlanır& ve yazılarımn altında, kendisi için, "Allah' ın
haremine (Mekke'ye) s ığınan" derdi."
65. Ebii 'Bela b. Muhammed b. ŞMip. el- 1-lemeeMni. el- Cibli et- Te(izzi el- Yemeni ( — H.
811). Yemenin büyük fakihlerindendir. Te(izz ve zI Cible'de O'nun fetvalar ına dayarnbrd ı
es- Sal~1 der ki, "Bu zatla Mecduddin ŞlrüzI aras ında İbn ul- (Arabi'nin kitaplarının oku-
nup okunmamas ı üzerine tart ışmalar olmuştur. İbn ul-(Arabi'nin eserleri aleyhine yazd ığı
kitaba, Mecduddin de bir reddiye yazm ıştır". Bk. eçl- Pay' al- Lı7mi<, e. XI, s. 78-79.

51
" Şeyh Mul;ıyiddin. -Allah ondan raz ı olsun- in kitaplarını elde etmek,
okumak ve okutmak caiz ve helal de ğildir. Çünkü onlar yazarına iade edil-
miştir."
Demeli ki, ey gözü olan, ne dediğini ve sözünün nereye vard ığını bilmeyen
şu zâlimin utanmazlığına bak! Davasnun, delili, iddias ının batıl olduğuna
tanıklık etmektedir. Öte yandan, Ş eyh Muhyiddin'in, eserleri be şyüzü aş ar.
Bunlar aras ında, yukarıda da belirtildi ği gibi doksan dokuz ciltlik Büyük
Tefsir'i (et- Tefsir ül- Kebir) vardır. Küçük Tefsir'i (et- Tefsir u ş- şagir) de
sekiz cilttir. El- Cem' ve't- Tafşll fi Esreiri Ma(etni et- Tenzil de doğrudan do ğ-
ruya Kur'an- ı Kerim'le ilgilidir. Bunu, Meryem süresinc kadar tamam-
.,
lamıştır. ibn IIazm'in el- Muhallei ( L91.41) adlı Fıkıh kitab ını da özet-
lemiştir. Gene, fakihlerin metoduna göre Mekke'de yazdığı el- Mehaccet ul-
Beydci adlı kitabı da fıkhi bir eserdir. O, bu kitab ıyla ilgili olarak şöyle der:
"Taharet ve Namaz bölümlerini iki ciltte tamamlad ım. "Üçüncü cilt elimde.
Cuma bölümünü yaz ıyorum." Bu bölümü tamamlasayd ı, o da bir cilt te şkil
ederdi.
Mift4 us- Seccide de bir hadis kitab ıdır. O burada, Müslim, Buhari ve
metinlerinden hadis derlemi ştir. Kenz ul- Esrcir adlı kitabı,
Peygamberimizden rivayet edilen duâ ve zikirleri içine almaktad ır. Mi şkdt
, ul- Envör da bir hadis-i kutsi kitab ıdır. Kiteıb ul- Erbdin el- muteldibile ile
Kitdb ul- Erbacin Tıveil adlı eserleri de Hadisle ilgili kitaplard ır.
O'nun -kendisinden Allah raz ı olsun- Tefsir, Hadis, Fı k ı h, Us'ül-ii
Fı k ı h, Keletm konusunda daha nice de ğerli eserleri vard ır. Bunların bir
kısmı herkesce bilinmektedir. Ad ı geçen fakihle aram ızdaki anlaşmazlık konu-
su, onun, anlayıp kavramaktan uzak oldu ğu Hakikat ilimleri ile ilahi
metrifetlere dil uzatmış olmasıdır. Büyük alim ve ârif, kendisini sevenleri
Hak ve hidayet yolundan çevirmek isteyene ne söylesin! Hele, onun iddias ı-
nın delili, fetvas ında mündemiç ise...

Bu satırları yazanın bir şiiri:


Ku şluk güne şini k ınayan,
Onu bilmediğinden küçümseyen köre deyiniz
Almak istemiyorsan Güne şin ışığını,
Al ıcısı başka insanlar vardır.

el- fjayydr ın" diki şini


Öylesine y ırttık ki öylesine
Kırdık makas ını
İğnesiz ipliksiz b ıraktık onu...
66. Türkçesi: Terzi. (Çev.)

52
Senettir, Şeyh Mulıyiddin'in sözü
Kalın kafalı iddiacıya karşı
Öyle söz ki yer yok onda ku şkuya
Düşmanlar kuşkulansa da
Adı geçen fakihin ifadesi ve dil uzat ışına dönelim.
"Şeyh Meedüddin'in benim gibi dü şündüğünü sanmam. Bu fark, Şeyh
Mullyiddin'in eserlerini dikkatle incelememesinden ileri geliyor."
Bundan sonra o, fetvas ında, benim gibi birinin burada anlatmas ı uygun
düşmeyecek, kendisine yak ış an sözler söylemi ştir. Herkes kendi yap ısına göre
hareket eder. Şeyhimiz büyük kad ı, bu iddiaların hepsine ufuklar ı dolduran,
ittifakla kabul edilen ve nifak pazar ını kesada uğratan cevaplar vermi ştir.
Bu cevapların bir kısmını buraya alıyorum:
"Her durumda övgü Allah'ad ır. Allahım, bize Hakkı Hak olarak göster,
ona uymamızı nasib et. Batılı da bat ıl olarak göster, bizi ondan sak ınmakta
baş arılı kıl.
" Şeyh MullyiddIn hakkındaki görü şlerimi, O'nun, ariflerin gö ğüslerine
ferahlık veren ve a şıkların gönüllerini ışıklandıran kitaplarm ı devamlı olarak
okuduktan, inceledikten, mana ve hakikatlarm ı düşündükten, veri'lerinin
inceliklerini kavrad ıktan, sonra belirttim. O, muhakk ıkların ş eyhi, arifierin
imam', evliya ve salilderin lcutbu'dur. Onun hakk ında bildiğimiz, inandığımız,
ve gerçek olarak gördü ğümüz budur. el- FutüMt ul- Mekkiyye'nin başlangıcına,
ihtiva ettiği inanca, Peygamber'in sünnetine uygun olup hadislerden ayr ıl-
mayışma, bölümlerinin de hadislere göre kurulu şuna dikkat eden kimse;
Allah, kalbini ledün ilnı i'nin ışığıyla aydınlattıysa, ş eyh Muhyiddinin
büyüklük ve de ğerini bilir.
"Adı geçen fakihin, şeyh MuhyiddIn'in kitaplarının elde edilmesi, okunmas ı
ve dinlenmesi caiz ve helal de ğildir, çünkü onların yazarı reddedilmiştir gibi
sözleri, yalınız ona ait değildir. Bu, zâhirci fakihlerden bir topluluğun görü-
şüdür. Onların ço ğu, aslında tamamiyle bu görü şte değildirler; ancak, Şeyh
Mullyiddinin sözlerinin mana ve inceliklerini anlamaktan yoksun olan 'ay cl m'-
ın seviyelerine uygun olarak konu şurlar. Böylece, O'na muhalefeti i şitince,
avam da O'nu tan ımaz, kötüler ve bidcatç ı der. Halbuki, Ebü Hureyre raçl ı-
yallahu anh ş öyle buyurmu ştur: "Peygamber aleyhisselâmdan iki da ğarcık
dolusu ilim aldım. Birisini size yaydım; ötekisini de yaysayd ım, bu boynum
kesilirdi." Bunu, imam Ebü cAbdillah el- Buhari şahih'inde zikreder. Ebü
Hureyre, bununla, Ohir ehli'nin bir şey anlamadığı Hakikat ilmi'ni
kasdetmiştir. Çünkü bu ilim, Allah'ın, sıddiyklardan seçti ği kullarına
mahsusdur. Bu bakımdan zâhirci münkir mâzurdur. O fakihin, şeyh
Muhyiddin'i k âfi r sayacak kadar a şırı gitmesi de böylece mâzur görülmelidir."

53
Derim ki, muhâlifin apaç ık deliller, sahih hadisler ve kesin, burhanlar
karşısında mâzur sayılması , bilmem bir çözüm tarz ı olabilir mi? Böyle bir
çözüm tarz ı, aleyhimize bir kap ı açmakta, Peygamberleri inkar eden, kafirlere
cevap vermemize engel olmakta ve insan ı çıkmaza götürmektedir. Çünkü,
gerçe ği asılsız sayan veya do ğruyu yalanlayan herkes mâzur olursa, do ğru
ve gerçek kalmaz; bat ıl ve yalan ise sürüp gider.

Şeyhimiz Büyük Kad ı'nın sözüne dönelim :

" Ş eyh Kemalüddin ez- Zemlekani, Ş a m'ın en büyük şeyhlerindendir.


O ş öyle söylerdi: Şeyh Mulıyiddin'i kitaplar ındaki bazı sözlerinden ötürü
kötüleyen adamlar, ne bilgisiz ki şilerdir! Anlay ışları, O'nun sözlerinin ma-
nasını kavrıyamıyacak kadar kısırdır. Bana gelsinler de, mü şkillerini halle-
deyim ve Şeyh Mulıyiddin'in o sözlerle ne kasdetti ğini açıklıyayım. Böylece,
gerçek ortaya ç ıksın, onlar da birtakım vehimlerden kurtulsunlar."

Birinci bölümde, Şeyh Kemaluddhı ez- ZemlekanPnin. Fuş üş ul- Ijikem'i


doyurucu ve gayet açık bir ş ekilde şerh ettiğini ve ona, inand ırıcı bir yön
verdiğini görmüştük.

" Şeyh Ş alahuddIn Ş afedi, birçok ciltleri bulunan dünya bilginleri tarihine
dair yazdığı eserde, "M" harfine gelince, Mulıyiddin b. el- `Arabryi önemle
zikretmiş , onu ve eserlerini övmü ş , O'nu yerenleri reddetmi ştir." 67

67. Bu ifâdeler Flrfızüliclrnindir. es- Şafedrnin ibn ul- (Arab/ hakk ında yazdıkları için Bk.
eş- Şafedi, el- VafT bi'l- Vefeyöt, III. Ahmed yazması, 4. cüz, varak 83 b- 86a. e ş- Şafedi,
ibn ul- <Arab! hakkında insaflı davranmış ve şöyle demi ştin "Mekke'de yazdığı için el-
Futülıöt ul- Mekkiyye adını verdiği kitabını gördüm. Kendi yazı sıyla yirmi cilttir. Bu kitapta,
başkalarının sözlerinde bulunmayan incelikler ve kerâmetler vard ır. Burada, akıl ile nakil,
Mulıyiddin'in gözü önünde tek bir görünü ş hâlinde birle şiyor ve yazar, onu, öylece mü şahede
ediyor. Bir hadis ya da bir meseleyi söylemek istedi ğinde, bunlar, hemen gönlüne do ğuyor.
Bu, bir kudrettir, son derece vukuf i şi, keskin zekâ, belleme ( ıh), ve hatırlama (gikr)
işidir. Bu kitabı okuyanlar O'nun yüceli ğini bilirler. Kendisinin en büyük eserlerinden biri-
dir.
" Bu eserin birinci cildinde, kendi inancını (<akIde) anlatmıştır. Başından sonuna kadar
gözden geçirdim. Gördüm ki, şeyh ebu'l- liasen el- E ş (rI'nin inanc ını/1 aym olup, hiç bir
noktada ona aykırı düşmemektedir. O'nun inanc ı hakkında benden bilgi isteyen kimse
Şafed'de idi. Ben de Kahire'de bulunuyordum. Sadece, Şeyh Mulıyiddin'in (akidesini bir
deftere geçirdim, üzerine de şunları yazdım:
"Bu inançda hiçbir şey yok
Yalanlamay ı, burhanı gerektiren
Yok yok, de ğil akla aykırı
Kur'anın getirdiği nakle de
Eş(örf de bu inanç üzereydi
O da söyliyebilirdi böyle
Beri sürdükleri incelenir O'nun
Ispatlanır delille, burhanla

54
Ş eyh Muhyiddirt, birçok memleketleri dola şıp insanları irşâd ettikten
sonra Ş am'a yerle şmiştir. Bu sırada Şam, büyük bilgin, inütekkellim ve fakih-
lerle dolu idi. Kendi çağında hiçbir bilgin veya fakihin O'na kar şı olduğunu
bilmiyoruz. Onlar, ulular ı olan kişiye nasıl karşı gelsinler, içlerinden en de ğer-
lisine nasıl boyun eğmesinlerdi!

Gene, adı geçen fakihin, " Şeyh Muhyiddin'in kitaplarm ı okumak, elde
etmek ve dinlemek caiz de ğildir, haramd ır" sözüne, şeyhimiz Büyük Kadı'mn
verdiği cevaba dönelim.
"Bu açık bir cehalet ve çirkin bir sözdür. Hiçbir müslüman böyle bir sözü
ağzına alamaz ve okudu ğu zaman, Şeyh Muhyiddin'in bütün eserlerinde
Kitap ve Siinnet'e aykırı bir şey bulamaz. Şeyh Muhyiddin'in kitaplar ı
beşyüzü aşmaktadır. Önce belirtildi ği üzere, et- Tefsir ul- Keblr'i doksan dokuz
cilt olup, Kehf süresindeki "... Biz O'na kat ım ızdan bir ilim öğretıik6" âyetine
kadar gelmi ş , geri kalan kısmını tamamlıyamamıştır.

"Arif müfessirlerin usülünce telif etti ği et- Tefsir u ş - Şağir kitabı da,
sekiz cildi yaz ıldığı halde tamamlanamam ıştır. Bunda da, kınanacak bir şey
bulunmamaktadır.
"el- MucallöcalCı el- MukallCı adlı kitabı da fıkha dair olup, Ebil Muhammed
b. Hazm'in eserinden özetlenmi ştir. Bu, fıkıh kitaplarının en güzellerindendir.
Sahabiler, tabiiler, teba-i tabiin, ve kendi ça ğına kadar gelen büyük mücte-
hidlerin, görüşlerini içine alan e şsiz bir eserdir. Bir müslüman, böyle bir eseri
elde etmek, okumak ve dinlemek caiz de ğildir, haramdır, diyebilir mi? Şeriat
ilimleriyle u ğraşmayı haram sayan kâfir olur. Allah bizi bu türlü fetvâ ve
çirkin ö ğütlerden, korusun. Şeyh Muhyiddin'in Peygamberimizin hadisleri
v.b. hakkında nice güzel ve de ğerli eserleri vard ır. Sözgelişi, er- Riydd ul-
Firdevsiyye fi Cemic il- Eb ıldiş il- Kndsiyye adlı eseri bunlardan olup, Pey-
gamber s.a.v.'in do ğrudan do ğruya Allah'dan nakletti ği hadisleri ihtiva
etmektedir. Şeyh Muhyiddin'den önce hiç bir kimsenin bu hadisleri derleme ği
başardığını bilmiyorum. İ slâm'ın güzel kokularını koklayan bir insan, böyle
bir kitab ı elde etmek, okumak, dinlemek, dinletmek, okutmak ve ö ğretınekten,

Ama günüleyen k ınayan başka


Ne ki, vard ır her kişinin günüleyeni.
"Şeyh Muhyiddin'in sözlerinde yanl ış bir şey görmedim.
"O'nun Fuşiiş ul- klikem'ini okudum. Zühir itibariyle şenat'a aykırı şeyler gördüm. Şüp-
hesiz ki, O ve benzerleri, halvet ve riyazat hallerinde kendilerine hâs ıl olan şeylerle karşı-
laşmışlar, bunları ifâde etmek ihtiyacı duymuşlar, bu hüllerde gördükleri münalar ı ifâdeye
yetmeyen kelimeleri kullanmak durumunda kahm şlardır.
"... Kısaca, O büyük adamd ı . Sözlerinden anladıklarımız güzeldir; anlamad ıklarımızın
ilmini de Allah'a bırakırız. Allah bizi, O'nun izinden gitmek ve her sözüyle amel etmekle de
mükellef kılmamıştır."

55
başkalarını alıkoyar mı ? Bunu ancak Allah ve Resûlünün dü şmanı olan her-
hangi bir müş rik yapabilir. Allah bizi, sap ık ve câhillerin cehâletinden koru-
sun.
" İşte, Ş eyh Muhyiddin'in kitaplar ını okumak, dinlemek ve elde etmek
caiz de ğildir, haramdır diyenin durumu budur. Çünkü, yukarıda da geçti ği
gibi, Ş eyh Muhyiddin'in kitapları Tefsir, Hadis, Fı k ı h, Us fil, ilm-i
Kelâm ve benzeri konularda yaz ılmış yararl ı eserlerdir. Burada, Ledün ilmi
s 0
(.5-; A-3 I kalıyor ki, bunu, onlar ın ilmi kuş atamaz. Onlar, bu konu-
— ( -
da sadece çirkin ş eyler söylemekle yetinirler. Fakat onlar, sülûk edemedikleri
bir yolu ve yapamad ıkları bir i şi kötülemektedirler. Gerçe ği inceleyebilselerdi,
susarlar ve bir şey söyliyemezlerdi. Onlar helâk yoluna gittiler, kurtulu ş yo-
lundan sapt ılar. Çünkü dünya hayat ının sadece zâhirini biliyorlar; ariflerin
meşrebinden yoksun, tadanlar ın zevkinden ve sâliklerin süliikundan uzaktır-
lar. Bildikleri birkaç zahir ilmi ile övünüyorlar. el- Urvat ul-Vuslcâ'ya
Ls„.42,,j3..j J.,Lj I en sağlam tutam ak) sar ılsalar, Sünnet'e uysalar,
Allah'ın has kullarım sevselerdi, Şeyh Muhyiddin'i yermezlerdi. Çünkü, ça-
ğının büyük bilgin, fakih, mütekellim, şeyh, ârif ve muhakkıkları O'nun
Tevkld'de takkIlt ehlinin imâm ı olduğunda birleşmişlerdir. O, bütün
zâhir ve bât ı n ilimlerinde tek ve biricik idi."
Birinci bölümde, şeyhimiz Büyük Kad ı Mecdüddin FirüzabadPnin,
Şeyh cIzzuddin b. `Abdisselam'ın hizmetçisi yoluyla rivâyeti, hizmetçinin
ilgili konuşması ve Şeyh `Izzuddin'in. "orası fakihler meclisi idi" diye
cevap verişi geçmişti." cIzzuddin, bu sözü ile, zahir ekili olan, muhakk ıklarm
sözlerinden ve ariflerle birlikte bulunmaktan nasibi olmayanlar' kasdetmi ştir.
Sağlam bir mizaç ve selim bir ak ıl sâhibi, ledün ilimleri ile ilahi marifetlerden
nasibi olan bir kimse bilir ki, Şeyh qzzuddin b. cAbdisselâm gibi bir bilgin
ve O'nun ça ğdaşı büyük bilginler, kerâmetlerini görmeden, söz ve fiillerini
tedkik etmeden hiç bir kimse hakk ında tezkiyede bulunmazlar Onlar ın hepsi,
Şeyh Muhyiddin'e boyun eğerler; sözlerini, fiillerini ve hallerini tan ırlar, O'nun
şan ve mevkiinin büyüklü ğünü kabül ederlerdi. Nas ıl olur da, böyle büyük ve
mübarek bir ülkenin insanlar ı, bilgin ve erdemli ki şilerin çokluğuna, Şeyh
Muhyiddin'in otuz y ıldan fazla aralar ında oturmasına, eserlerinin ellerinde
dolaş masına rağmen, bu eserlerin bat ıl olduğunu bildikleri halde susmu şlar
ve O'na karşı en helal mallarını harcamamışlardır. O, Mekke-i Mükerreme'de
mücavir kaldığı zaman da, orada büyük bilginler, müdekk ık fakihler, müte-
kellimlerin çoğunluğu, ârif ve mür şid şeyhler, hiçbir yüzyılda bulunmayan bü-
yük velilerin hepsi O'na yaklaşmışlar, O'nun üstünlü ğünü kabül etmiş ler,

68. Bk. s. 25

56
sözlerini mübârek saym ışlar, eserlerini devaml ı olarak okumu şlardır. Onun
mübarek eserleri, ilminin derinliğ ini ve faziletinin erginli ğini gösterir. Mekke'de
O en çok, hadis-i Şerif öğretmek ( ) ile uğra şmıştır. Eserlerinin ço ğu
kendi el yazısı iledir.

Mekke'de el- Futfılı,t ul- Mekkiyye'yi kalbine do ğduğu gibi yaz ıp bitir-
dikten sonra, ciltsiz ve cüzler halinde Ka e b e'nin damına koydu. Onları ora-
dan bir yıl sonra indirdi. Mekke'nin yeli ve ya ğmuru bol oldu ğu halde, on-
ları ne yel attı ne de yağmur ıslattı. O vakitler bu eser hakk ında herhangi bir
şüphe ortaya ç ıkmamıştı Bilginler onu yazarak ço ğalttılar ve halk aras ında
yayıldı. Acaba, O'nun ça ğda şı olan ve kendisinden ilim öğrenen bilginler,
hakikati mi kabül ediyorlard ı, yoksa cahil mi idiler ? onlar, O'nun ilmi ile camel
ediyorlar; fazilet ve üstünlü ğünü tanıyorlardı. Ancak, sonradan töreyen bir
azınlık, O'na karşı susmaya ve hattâ O'nu yerme ğe başlamıştır. oneekilerin
ikrarından sonra, sonrakilerin inkarma itibar edilemez. Üçüncü ş ahsın yermesi,
yersizdir. Çünkü, bir yerde bulunan, orada bulunmayan. ı n
gör m e dikl eri ıl i görür. Allah, onlar ın iç gözlerini (ba ş iret) ışıklan-
dırsa, içlerini ve gönüllerini arıtsa, onlara iyilik ve olgunluk dileseydi; kendi
kendilerini ıslah etmekle u ğra şır, başkalarıyla uğraşmazlardı. Çünkü, ken-
disini (nefs) nefsin, hem kusurlarm kayna ğı, hem de s ırların
doğuş yeri olduğunu bilir. Var olan her iyilik, nefsin salandan yüz çevirip
fesâda yönelmesi yüzünden kötü görülür. Çünkü nefs, zâlim ve cahil olarak
yaratılmış olup, gereksiz i şlere meyleder. İnsanın böyle bir noksanı bulun-
duğuna, iyilik ve kötülü ğünü bilmediğine göre, ba şkasıyla değil, kendi
b e n'ini (nefs) düzeltmekle u ğraşmalıdır. Ş air, Ne güzel demiş :

Başkalarına ders veren, hey!


üğreteceğin yok mu kendine
Kendi beninden başlayıp önce
Onu kötülükten uzak tutsan o!
Ar ın& m ı özün kötülükten,
Bilgesin artık
Dinlenir de sözün, uyulur görü şüne
İlâç vermektesin sayr ılara
Sen sayrtyiken onlar nite sağlık bula!
Bir kötülüğü işleyerekten yasaklaman
Doğrusu, utanılacak bir şey senden yana

Bu risâlenin yazarı -Allah onu affetsin- ihvân ından birine yazd ığı beyitler
arasında şunları söylemişti:

69. Burada bir kelimelik bo ş yer var.

57
Ya şamak istersen ölümden uzak
Kendi özünü ar ıtmağa bak
Kula perde olan odur ancak
Nefsini e ğit ki diri kalasın
Eğitilirse o, muştular ola
Başkaldırdı m ı, tutsaksın duygularına.
Mülk aleminin bu da en a şağı mertebesi,
Yaln ız cismine yurt olan yeri be ğenip kalma!

Dolayısıyle Kur'kı-ı Kerim'de insan, eksiklik ve ay ıpla bir arada an ılmış-


tır: "Hakikat insan, hırsına düşkün sabırsız yaratılmıştır." "Muhakkak
insan, Rabbine karşı çok nankördür"71 "Sakın. Çünkü insan muhakkak azar." 72
"Muhakkak insan kesin bir ziyandad ı r"73 °4-nsana nimet verdiğimiz zaman,
yüz çevirip yan çizer..." 74 " İnsan pek acelecidir."7° "İnsanın husümeti her
şeyden fazlad ır."76 "İnsan, önündekini yalanlamak diler."77.

Yarat ıcısın ın tanıklığı ile İnsanın sıfatları bunlar olunca, ona yakış an,
kendi ablamı düzeltmek ve kötülüklerle ili şiklerini kesme ğe uğraşmak ol-
malıdır.
Ahlak ındaki noksanlığı
RiyeWit- ı nefs'le giderir kişi
Eksiklik, yarad ılışın özünde gizli
Çakmaktaki ate ş gibi
Mutluluk verilmi şse insana
İyi i şlerle uğraşıp kavu ş ur ona
Mutsuzluk verilmi şse
Kötü i şlere girişip ulaşır ona
İnsanın tanıkları , kendi durumlarında.
... bunun hardal tanesince olanı ,
İşte doğru söz odur
Öyleyse kılavuz olan Mürşide bağlan.

İlk iki beyitten sonrakiler bu fakire aittir.

70. el- Me(üric süresi, 19


71. el- (Adiyût süresi, 6
72. el- (Alak süresi, 6
73. el- (A şr sûresi, 2
74. el- Isrû' sûresi, 83
75. el- Isrû' süresi, 11
76. el- Kehf sûresi, 54
77. el- IçıyEime sûresi, 5

58
Kendılni ve kendi kendisinin noksanl ıklarmı bilen, beş erli zaaflarnu
ıslaha çalışı r. Kendi eksiklik ve ayıplarııııı görmeyen, ba şkalarının ayıpla-
nyla uğraşır, keınfile eremez. Şeytanhk damarmm eksikliklerine boyun e-
ğer. Böyle bir hastalığın ilacı yoktur; çünkü ona kendisi tutkundur.
Bu fakirin ş öyle bir dörtlü ğü var:

Kendi derdine tutkunsa hasta


Çaresiz kalır hekim
Doğru yolu görmesini ki şiye çok görmeyin
Tanrısıdır hiclayeti bildiren ona

Şeyh Muhyiddin hazretleri, et- Tedbir& ul- İldhiyye fi I şlölı ıl- Memleket
il- İnsdniyye adlı eserinde ne güzel demi ştir. Ş öyleki*: " Ta ;say ı> uf -Allah seni
safilerden eylesin- yolu, ilgi çekici ve ola ğanüstü olup, ince sinan vard ır. O,

kaba ( ) insana değil; ancak inayet, tasarruf, hak söz ve sadâ-


kat sahibi kimselere verilir. Onun öyle özellik ve sinan vard ır ki, bunlar,
ikrâr ve inkar ile örtülmü ştür. Biz bu mukaddimeyi mutlak olarak Tasavvuf
ilmine bir giriş olarak yazd ık. Çünkü, bu ilme kar şı şiddetli bir tanımazlık
vardır ve ona kar şı olanlar, şeytanlarına uymu şlardır.

"Bilesin ki, -Allah gönlünü açsın, içini aydınlatsm- bu yol, teslim ve taşdik
üzere kurulmu ştnr. Hattâ, bu yol ehlinden baz ı büyükler ş öyle demiştir:
"İnsan, bin sıddiyk onun z ındıklığına tanıklık etmedikçe ljahlicat'a ulaşamaz".
İmam Zeynel al) idin hazretlerinin şu sözüne bakın:

"Baz ı ilmin öziinii aç ıklasam


Puta tapanlardansın denilir bana
Nice müslümanlar kanım ı heldl sayar da
İşleyecekleri en "kötü" şey, "iyilik" bellenir onlarca".

"Müslüman adın ı verdikleri kimselere, bu de ğerli ilmin inkarını ş art


koştular. Zan ve tahmin üzere kaldilar. Bu tutum, nas ıl yadırganmaz. Hakikat
ortaya çıktığı zaman, bât ıldan iz kalır mı ? Bu, sahasının dışında konuş anlar,
karmakarışık düşlerden söz etmişlerdir. Görmez misiniz, Ebii'l- Rasim Cuneyd
hazretleri ne diyor, "Sonradan meydana gelen şey, kadim ile karşılaştırılınca
kendisinden bir eser kalmaz. Öğrendiği birkaç şeyle nefsinden konu ş anla
Rabb ı ndan ve ke şfinden konu ş an arasındaki fark ne kadar büyüktür.

* et- Tedbir& ul- ilühiyye kitabının mukaddimesinde geçen bu metni, iki yazma nüshas ıyla
karşılaştırdık. Bu yazmalardan birisi, Ş am'da Zölliriyye Kütüphftnesinde (bk. Tasavvuf
362), ötekisi de el- Malgilkit ul- (Arabiyye Enstitüsü'nde bulunmaktadır. Bu metinle
yazmalar arasmda bir k ısım eksiklik ve fazIaliklar var. Bu yazmalardan, yal ımzca ınfınayı
tamamhyacak şekilde yararlandık.

59
"O, kendiliğinden konu şmuyor". Dış arıdan delil istemekten sak ın ki, merdi-
venlere muhtaç olmayas ın. Delili zat ından zat ın için iste ki, zat ında Hakkı
bulasın. Peygamber aleyhisselâm ın Peygamberliğinin nasıl sâbit olup, O'nun,
Allah'dan konu ştuğunu, nefs ve hevas ın.dan, konu şmadığını, insanların, ruh-
larında nasıl yer tuttu ğunu, insanların nasıl teslimiyet gösterdiklerini, teabbüd
ve teklif vazifelerinin onlara nas ıl hâkim olduğunu görmedin mi? Onlar,
delil ve illet nedir diye sormam ışlardır. Sahabiler, O'na baz ı ş eyler hakkında
soru sormu şlarsa da Allah, şu ayetiyle onlar ı bundan nehy eylemi ştir: "Ey
iman edenler, her şey hakk ı nda soru sormayınız. Onlar size açıklanınca, size
kötü gelebilir78 ".
"Ey irş âd olmak dileyen karde ş , bu yolda sana bir dü şman veya bir dost
karşı çıkar da, "bu hususta, yani, tarikat bilginlerinden ve Hakikat uluların-
dan anlattıkları ilâhi marifet ve Rabbistni esrar hakkında burhan
iste" derse, ondan yüz çevir. Bir de şu susturucu cevab ı ver: "Bal ın tatlı olu-
şuna ve cimacni zevk ına delil nedir? Bunlar ın mahiyetini bana anlat ?" O,
elbette, "bunlar ancak tatmakla bilinen şeylerdir, tarif edilemedi ği gibi hakkın-
da delil de gösterilemez" diye cevap verecektir. Sonra, ona ba şka bir misal
getir de ş öyle de: "Senin elinle yapt ığın bir evin olsa, içerisine hiç kimse gir-
mese, böyle bir evin oldu ğu da herkesce bilinse, sonra kendi yak ınlarından
birini halkın gözü önünde o eve alsan, o da, evin içerisini gezip gördükten sonra
gördüklerini herkese anlatsa, bir kimse kalk ıp da "söylediklerinin delili nedir"
diyebilir mi? Birisi böyle bir soru soracak olursa, bunu onun ahmakl ığına,
beyinsizliğine verirler. Eve girip ç ıkan kimseye hüsn-ü zan gösterenler onun
sözlerine inanırlar. Hüsn-ü zan göstermeyenlerin de inkâra hakk ı yoktur.
Tersine, böyle ki şiler, bu i şin hakikatını öğrenmek istiyorlarsa, ev sahibine
yaklaş mağa çalışmahlar ki, O, onları da içeriye als ın da önceki ki şinin
gördüklerini kendileri de görebilsin.
İşte, ey karde şim, bu yüce ilim, takva ile kurulan geni ş bir ev
gibidir. Allah'dan korkan, O'nun emir ve yasaklar ına uyan, güzel niteliklerle
sıfatlanan bir kimse, bizim aklımızun alamıyacağı ve kendisine Allah' ın bağış-
lamış olduğu bir ilimden bahsederse, bize dü ş en teslimiyet göstermek, tasdik
etmek, inkâr ve itirazda bulunmamakt ır. Çünkü Allah teala, kullar ından
dilediklerine kendi ilimlerinden özel olarak diledi ğini verir. "Allah, kime diler-
se hikmet verir. Kendisine hikmet verilene de büyük bir iyilik verilmi ştir"79.
Sahabilerin, Peygamber s.a.v.'den, sabah namaz ı niçin iki rek'at, ö ğle ve ikin-
di niçin dörder rek'at, ak ş am üç rek'at, yats ı dört rek'att ır diye sorduklar ı
işitilmemiştir. Ancak, Peygamberin "gi' ş m e t"ini (ma` şfım oluşunu) ve do ğru-

78. el- Müide sûresi, 101


79. el- Balara sûresi, 269

60
luğunu görünce, emirlerine boyun e ğmişlerdir. Peygambere vâris olan ve mü-
cizeniıı, peygamberli ğe delâlet etmesi gibi, ilminiıı gerçekliğine delâlet eden
takvâdan ayr ılmayan kimselerden delil ve illet sordu ğunu görünce, gönlünde
doğruluk sıfatının yerleşmediğini anladık. Sen bu durumda olduktan sonra,
Tasavvuf ehlinin hallerini kendilerine b ırak; sözlerinde şüpheye düşme, ve
"Rabbtm ilmi mi arttr" 8° diye dua et; umulur ki, Allah sana da kendi kat ından
bir kap ı açar.

Onların gayb'den haber vermelerini tuhaf kar şılama. Çünkü, ayva iyice
parlatılır, oradaki kir pas giderse; ona bakan ki şi kendisini, güzel ise güzel,
çirkin ise çirkin olarak görür. Bir ki şi bu aynaya bakan ın gelse arkas ına dursa,
onun süreti de aynada görülür ve aynaya bakan ki şi, yanmdakilere: "Ar-
kamda bir insan var; k ılığı, boyu posu şöyledir" diye, adamı gördüğü gibi
anlatabilir. Oysa o, ötekini do ğrudan do ğruya görmemi ştir. Ama, söylediğini
doğrulamak da zaruridir. Çünkü bu, ma lı s üs (duyularla bilinen) bir ş ey-
Mackül (akıl ile kavranılan) da mal/süs gibidir. Aynı şekilde, insan,
kalb aynasına yönelir, onu mücühede ve riyi-tüt ile parlatırsa, onda
macic ıflât ve müküsefelere ait olan ğ ay Uler; görür, dolayısıyle mü ş tı lı ede
ettiğini söyler, gördüğünü tavsif eder.

"N'ola, bu ilim için delil isteyen Kitab ve Sünnet'in mânalarmı tam


olarak bilse de, ona, bunun akli delili şudur diye anlat ılsa. Teklife muhatap
olabilecek akıla (alcl ut- Teklif) sâhip ve bu akılın zorunlu (vâcib), mümkün
(câiz), imkünsız (mustel,a1) gibi hükümlerine vâkıf olan kimse,s Cıfi'nin bu
türlü sözlerini câiz olarak görür. Çünkü, sfifi, sözleri ile ne şeriatın rükün-
lerinden, ne tevhid esaslar ından, ne de aklın hükümlerinden, herhangi birini
ortadan kald ırmaktadır. Münkir, kendi kafas ından uydurup tasvir etti ği bir
ş ekil ile kendi kendini aldatmaktad ır. Onun bu inkürı, doğrudan do ğruya
kendisine aittir; silti ise, kendisine nisbet edilenden münezzehdir."

Kitabı, şu hikâye ile bitirelim: Âriflerin gözbebe ği, üşıkların gönül meyvesi,
bu yolun başı Şeyh Kadib ul- Bün el- Mav şıli 81 istiğrakda onun
üzerine.
82
et- Tenbill ş ârihi el- Kadi 83 Allah ona selâmet versin.
O, Musul'a geldi; arkada şları kendisine Kaçllb ul- Bün' ı anlatıp çeki ş-
tirdiler. Kad ı Kemâluddin de onlara uydu. Kendisi hakk ında onlar yakışık-

80. Taha süresi, 114


81. Burada alt ı kelime sığacak kadar bir bo şluk var.
82. Burada iki kelimelik bir bo şluk var.
83. Burada üç kelime s ığacak kadar bir bo şluk var. Bu, "R.rtçu ibn Yünus" olabilir.
Not: Eserin Türkçe çevirisinde belirtilmesi gerekli bulunmayan, yay ınlayanın critique'le
ilgili bâzı dipnotları gosterilmemiştir. (Çevirenler).

61
su bir ş ekilde konu şurken Kaçlib ul- Bân içeri girdi. O anda hepsi de susup
kaldı. Bu arada Kadib ul- Ban, Kad ı Kemâluddin'e dönüp:

— Ey anı Yünüs, sen Allah'ın bildiği her ş eyi biliyor musun?


— Hayır.
— Ya ben, o senin bilmediklerinden isem?

Kadı Kemaluddin duraklad ı ve ne söyliyece ğini ş aşırdı. Kadib ul- Bân' ın


ayaklarına kapanıp öptü, ağladı ve "beni bağış la" dedi. Bunun üzerine, O da
O'nu bağışladı.

Çalışmağa, Kıyâmet günü için azık hazırlamağa yönelen, kendi ay ıbı onu,
başkaları ile u ğraşmaktan alıkoyan, böylece de, Peygamber caleyhisse-
la= "Onlar uyanık, anlayışlı kimselerdir" sözüne layık olanlara ne mutlu!

Hamd, Allah'a; selam, O'nun seçti ği kullar ile onların doğru ve pâk olan
(ehl iş - ştdk ve's- Şafıl) yakınlarına.

62
Bu, " Şeyh Muhyiddin'in Güzel Menkabeleri Hakkında Paha Biçilmez
İnci" (ed- Durr us- Sernin fi Mehâsin iş- Şeyh Multyiddin) adlı eserdir.
Onu, olgun (k ü mil) ve olgunlaştırıcı bilgin, erdemli, yetiştirici, hakikat
ehlinin, kılavuzu, ibâdet ve zühd sahiplerinin çırası, ârif ve muhakkık
ş eyhlerin ş eyM, salihlerin gözbebe ği, bidâyet i ş aretlerinin anahtar ı, hidayet
sımna sâhip göniillerin, ş erhi, güçlükleri açan, mü şkil mana rumuzlarm ı
çözen mürşid şeyh Ebül-esasen ((Ali b.) Ibrahim b. 'Abdullah b. Ibrâhim b.
Yusuf el- Kari'el- Ba ğdâdi yazmıştır. Allah, merkadini nurland ırsın, rahmet
ve fütuhatını kesmesin. Âmin. Ş ark ve selam Allah' ın elçisi, efendimiz
ümmi peygamber Muhammed'e ve O'nun d/ ve a şMb'ına olsun. Tanrı,
bütün sababilerden raz ı olsun.

63
»IZIN
A `Arifler 56, 61
el:Asced ul-Mesbük 30
Actes du XIV Congres Inter. des Orientalistes 12
el-`Asr süresi 58
Adrıb li Rasülillrılı 39
'Aşk 61
A. E. Affifi 13
`Avüln 53
Alıadiyyet 44
el:Ayn fi lju şdş iyyeti Seyyid il-Kevneyn 41
el-Ablıüf süresi 35
'Am). 45
Ahmed b. el-lieddrıd eş- Şefi el-Yemeni 9
Al 19, 63 B
Allah te`iilrı 19, 20, 24, 32, 33, 34, 44, 49, 50,
Büdih 45
51, 52, 53, 55, 56, 60, 61
Bagdrıd 27, 30
Anadolu 9, 21, 30, 32 el-Bakara süresi 39, 60
Araplar 24 Basiret 57
Arap Birliği Yazmalar Enstitüsü 14 Batıl 34, 53
Aristoteles 41 Batur 8, 56
;hür ul- Bilüd 10, 23 Bütıniye 7
ılsdr ul- Bilüd ve Ahbür ul-`11,Fıd 27 el-Bedr ibn Cemrt'a 8
Ashüb 63 Bekri' 44
Asin Palacios 12, 13 Ben (nefs) 57
Aydınlık 25 Berger, Peter L., 5
Azerbaycan Berzah 38
el-`Abrıdile 31 Bidrıyet 63
`Abdullah b. Es'ad el-Yüfn 30, 31, 32, 33 ve'n-Nihdye 11, 30, 31
`Abdulkadir el-Cili (Gilüni) 26 Bicratçı 53
`Abdurrahman Bedevi 10, 48, 49 el-Bikrı`i 8, 12
`Abid 26 Brockelmamı 13, 14, 30, 31
`Aez 44 Buhrıri 52
el-`<idiyüt süresi 58 Burhan 60
ut-Teklif 61 Bustün ul-`ırrifin 10
eVAlak süresi 58
qlem 45 C
`Ali b. Ebi Tülib 34 Caiz 51, 52, 56, 61
`Ali b. el-esasen el-Hazreci 30 Ceberüt 44
ibn Meymiin 8 Celül 44
`Amel 57 Celül makamı 38
`Arif 26, 55, 56, 63 Cemal makrımı 38
billüh 35 Cem' 44

65
el-Cem' ve't-Tafsll ftEsrdri Ma`Cı ni et-Tenzil 52 Ebü Muhammed b. Razm 55
Cemil beg el-`Azra 11 Ebü Şrıme 10, 31
Cimri.' 60 Ebü Yahya Zekeriyya b. Muhammed b. Mah-
Corbin, R. 13 müd el-Enesi el-Kazvini 23, 27
D Eral 45
Dar ul-Kutub el-Mısriyye 9 el-Efdal 49
Dehli 9, 49 el-Ehdel 11
Diyörbekr 30 Ehl-i Kitöb 24
Du`ö. 49, 52 Ehlullöh 33
ed-Durr us-Semin fi Mekrısin iş- Şeyh Mukyid- Ehl uş- Şıdk ve' ş-Safa 62
din 14, 63 Ehrimen 25
Ed-Durr us-SemTn fi Mendkzb i ş - Şeyh Muk- Endülüs (Endelus) 7, 20, 21, 28, 29, 30
yiddin 11, 17, 19 Enes ibn Malik 27
e<1-Pav'ul-Lümi` 9, 48, 51 Esi`at un-Nusfis Hetk il-Fusils 11
el-Eşref 49
E
Evveliyyet 44
Ebed 44 Evliyö' 36, 53
Ebü `Abdillöh el-Buhörl 53 Ezhör ur-Riyrl 11
Ebü `Abdillrıh Muhammed b. 'AH b. Muham-
F
med K Ahmed b. 'Ali et-Töi
el-Endelusi 20, 31, 30, 32 Fahruddin Muhammed b. 'Uluer b. Huseyn
Ebü `Abdillöh Muhammed b. Mahmüd el- er-RözI 23
Röfiz Muhibbuddin ibn un-Neccör 27 Fakih 51, 53, 56
Ebü `Abdillöh Muhammed b. `Abd il-Vrıhid Fakihler 8, 22, 32, 52, 53, 55
el-Makdisi 27 Fakihler meclisi 25, 56
Ebü `Abdillöh b `Abd ed-Diyrı el- Farsça 24
Makdisi 27 Felsefi 41
Ebü `Abdillöh Muhammed b. Muhammed el- Ferdrıniyyet 44
IJımyeri 20
Ferr ul-eAvn min Muddel İmıini Figavn 12
Ebrı'l-`Alö' el-`AM' 9, 10
Fetvö 51, 53, 55
Ebü Bekr b. Muhammed b. Salih el-HemedrınI
Fevılt ul-Vefey ı7t 11
el-Cibli et-Te'izzi el-Yemeni 51
Fihristu Kutubi İbni 'Arab! 10
EVI Bekr b. Muhammed b. el-Ijayyrıt
Firrızöbödi 8, 9, 10, 11, 15, 49
laf' el-CiblI 51
Fıkıh (Fıkh) 52, 55, 56
Ebrı'l-Fidö' İsrarı% b. `Umer b. Kesir el-Bu ş-
ray! ed-Dima şki 30 Fukük ul-Fusıls 33
Ebü Hamid el- Ğazıöll 35 Fusfıs ul-Bikem 7, 10, 30, 31, 32, 33, 49, 51,
Ebü'l-esasen 'AH b. İbrahim b. `Abdillöh b 54, 55
İbrahim b. Yüsuf el-bari' el-Bagdödi Furkrin 46
8, 9, 14, 63 el-Furka ve'l-Hurka 46
Ebil'l-esasen 'AH b. el-Ijazreci ez- el-Futılktıt ul-Mekkiyye 10, 19, 21, 31, 49, 51,
Zebidi el-Yemeni 30 53, 57
Ebu IJayyrın el-Endelusi 8
G
Ebü Eureyre 53
Ebü Isrı et-Tirmizi 38 GAL 13
Ebü'l-Krısim Cuneyd 59 Geschichte Der Arabischen Litteratur 14
Ebü Mansiir Mevhüb b. Ahmed el-Cevöliki 24 Gorgis `Avvöd 10, 37, 38
Ebü Muhammed `Abdillölı b. el-Ustag el-Mev- Gönül erböb ı 33
rürI 41 Gösteriş dini 24, 25

66
talebe 44 İ
el- Ğavs ul-Kutb il-Cami` 25
rade 45
Ğayb 61
Ibadet 63
H elaber 27
Hac 30, 32 İbn al Arabi, the great Muslim mystic and thin-
Hrıeim 45 ker 13
Hacis 45 İbnu 'Arab'''. 11
Helük yolu 56 ibn ul:Arabi 5, 7, 8, 9, 20, 27
Helal 52 İbn ni:Arab' Ebu Bekr Muhammed b. 'AH
Heva 60 et-Ta' el-Mursi 32
Heybet 44 İbn Biskuval 32
Hidayet 63 İbn ud-Dubey şi 10, 23, 27
Himmet 45 İbn ul-Ebbar 10
Hindistan-Bankipore Hudrıbahs Patna Kü- İbn Hacer 9, 11
tüphanesi 14
İbn Haldün 8
Hint 9
İbn ul-Hayyat 10, 51
Husaini, A. Q. '13
İbn Hazm (el-Farsi) 38, 52
Hadis 7, 40, 41, 43, 52, 55, 56
İbn Meymün 12
Nebevi 27
İbn Ke şir 11
Hadis-i Şerif 35, 43
İbn ul:Imad 10, 11
ibn `Asakir 23, 27
İbn un-Neccar 10, 23, 27
el-Nafiz Ebü Bekr Muhammed b. Halef el-
'bn Sina 23
Lahmi 27
İbn Şakir 11
el-Nafiz Ebil-Kasim b. Biskuval 27
İbn Tağriberdi 11, 23
el-Nafiz Şemsuddin ez-Zehebi 32
İbn Teymiyye (el-Harran') 8, 25, 30
Hak 34, 37, 52, 53
İbn Yunus 62
Hakikat 28, 34, 49, 60
İbn uz-Zemlekani 32
Hakikat ilmi 53
Icabet sür`ati 34
Hakikat ilimleri 52
icrızetname 48, 49
Hakikatler ve sırlar ilmi 37
İctizetu İbnilli'l-Melik il-Muzaffer 10, 27
Hakikat sırları 31
bina' 29
Hakim 46
ictihad 24
urd 20, 28, 49
el-İgtibiit bi M ıt`iiceleti ibn il-flayytı t 49
Hamd 44
İhtistiru Sfret in-Nebi aleyhi ve sel-
Haram 55, 56
lem 48
Hirrı 36
Huccet ul-İslam 35 %yan 57
Halife en-Nasır 26
İkicilik 4_, ) 25
Halvet 42
Hareznısah 26 İkrar 57, 59
Hatt 45 İlahi irade 33
Havassu Feviitih 28 İlahi marifet 52, 60
el-Hayyat 52 Ilahi mdrifetler 56
el-Hazreci 11 ilahi nefha 23
el-Honsari 11 İlahi sır 30
Horasan 26 İraht sırlar 32
Hoy 26, 30 İlahi bir vergi 50
Hubld 44 lınkluddin b. Ke şir ed-Dimaski 30

67
L'Imagination cr&ttrice dans le Soufisme d'ibn Kesbi 31
Arabi 13 Keşf 59
`tim 49 Ke şf 'an Ijaküilc tt-Tevhid ve `Altiiid
Firüset 20 il-Muvahhidln 11
'tim ul-Kelüm 7, 23, 56 el-Kevükib ud-Durriyye fi Terdcim is-Südet
İnbteu/- Ğumr 9 Iş-Şüfiyye 11
İnkür 57, 59, 60, 61 Kibriyü' 44
İnsan 57, 58 Kitüb 46, 55, 61
inzivü 23 Kitübet 45
irade 45 Kitüb Ulviyyüt ve'l-Ummeltüt is-
` İrfün 34 Sufliyyüt ve'l-Benüt ve'l-Muvellidiit 47
İ skender 41 Kitüb ul-`Abüdile 48
İslam 55 Kitüb ul-Ahadiyye 44
El Islam Cristianizado, Estudi del Sufismo a Kitüb ul-Ahcür il-Mutefeceira ve'l-Mute şakIftlgt
travers de las obras de Abenarabi de Mur- ve'l-Hübita 46
cia 13 Kitüb ul-A`Iük fi Mekürim il-Ahlüle 43
İslâm kültür çevresi 5 Kitüb ul-`jilem 47
İslâm Tasavvuf Felsefesi 7 Kitübu `Anküi Ma ğrib 43
`İ smet 60 Kitüb ul-A`rüf 46
İsm-i A.`zam 31, 34 Kitüb ul:Ar ş 47
el-Isrif süresi 39, 58, 110 Kitdb ul-fAyn 41, 45
istiğrük 61 Kitüb ul:Azame 44
İrşüd 60 Kitüb ul-Bült 45
İştılülı. 7, 35 Kitüb ul-Bekri' 45
İşbiliyye 20, 21, 27, 28, 30 Kitüb ul-Bu ğye fi Ihti şüri Kitfıb il-11tlye Ii
İ`tidül makamı 38 Ebi Ndaym 41
İtkan 27 Kitüb ul-Burüc 47
Itlük 44 Kitüb ul-Cebel 47
el `İz ibn 'Abdisselüm 8 Kitüb ul-Celü 41
Izzuddln (`Abd ul-`Aziz) b. `Abd is-Sel ğm 23, Kitübu Celüi'l-Kulüb 39
24, 25, 26, 56 Kitüb ve'l-Cemül 42
Kitüb fi'l-Ke şfi 'an il-Vell 41
K
Kitüb ul-Ce ın`i ve't-Tefş ll fi Esrüri
Ka`be-i ş erife 42, 57 Tenzil 38
Kafir 25, 35, 53, 55 Kitüb ul Cürnif 44
Kamil 63 Kitdb ul-Cenne 47
Karanlık 25 Kitüb ul-Cezvet il-Muktebese ve'l-Hatrat il-
Kasyon dağı 22, 31 Muhtelese 38
el-Kehf süresi 38, 50, 55, 58 Kitüb u/-Cism 47
Keklik, Nihad, 5 Kitdb ul-Cü d 44
Kelüm 52 Kitüb fi ıklült is-Sebil 39
Kelimet Kitüb ul-Deymümiyye 44
Kemal makama 38 Kitüb ve'l-leübe 45
Kemal mertebeleri 33 Kitüb ud-Durrat fi zikri men Inte-
KemülüddIn ez-ZemlekünI 23, 26, 33, 54 fıa`tu bihi fi Tarık tl-ilhira 42
KemüluddIn (1(ü.41) 61, 62 Kitüb ul-Ecvibeti '<ıki el-Mesüil il-Man şüriyye
Kenz ul-Esrür 52 39
Keramet 34, 56 Kitübu Edeb in-Nemi 47

68
Kitüb ul-Emr ve'l-Halk 45 Kitüb ul-Iltsdn 44
Kitdb ul-Emr il-Merbüt fimö yumnahu Şdhib Kitüb fimü küne `aleyhi Ra şüiillühi
`ald't-Terai min el-Esrür 43 şallüdlühu `aleyhi ve sellem min sünen il-
Kitüb ul-Emr il-Muhkem il-Merbüt 43 Altvöl 38
Kitübu Envür il-Fecr fti Mdrifet il-Makümüti Kitab 45, 47
`ald el-Ecr ve `ald gap- il- Kitdb ul-Pliiın bi işürüti ehl 40
Ecr 42
Kitüb ul- İnsan 46
Kitüb ul-Erbdin el-Mutelcdbile 41, 52
Kitdbu İnsan ve'l-Ism il-A` zam 48
Kitdb ul-Erbdin et-T ıvd1 41, 52
Kitdbu ve'd-Devdir frr-Raledikt
Kitüb ul-Erv ı7th 46
ve'l-ljandik 43
Kitdb ul-Es ınd 47
Kitdb ul-Evvelin 48 Kitdbu Inzdl il- Ğuyüb `alö merütib
Kitüb ul-Ezel 44 frınd lend min Sev' tn ve' ş- Şi`r 41
Kitdb ul-Fehvrtniyye 45 Kitdbu Inzüldt il-Vucitdiyye min el-Ijazdin
Kitdb ul-Felek ve's-Sema' 44 il-Ciidiyye 42
Kitdb ul-Fulk 47 Kitüb ul-Isfdr 'an Netüic il-Esfdr 46
Kitdb ul-Fulk ve Kitdb ul-Fulk il-Me şhiin 47 Kitdb ul-Isrd Maltdm il-Esra 41
Kitdbu Fuşüş il-Ijikem 48 Kitdb ul-Işdröt fi Esrür il-ildhiyyöt
Kitdb frl-Hadis 38 ve'l-Kinüyüt 43
Kitüb ul- Futühat il-Mekkiyye 42 Kitübu İşürüt il-Kur'an fi ',Dem il- İnsan 42
Kitdb ul- Ğdyüt 47 Kitüb Işle 47
Kitdb ul- Ğurfe ve'l-ljurfe 46 Kitdb ul-7zze 44
Kitüb ul-Ijaılra 47 Kitüb ul-Kader 46
Kitüb ul-ljakk 46 Kitüb ul-Kalem 47
Kitdb ul-Hamd 46 Kitdb ul-Kalem il- İlahi bi'l-Ism ir-Rabbüni 42
Kitüb ul- Hareke 47 Kitüb ul-Kayyümiyye 44
Kitüb ul-ljaşerdt 47 Kitabu Kenz il-Esrör fimit ruviye 'an in-Nebiyy
Kitüb ul-Hayüt 45, 46 il-Muhtür min el-Etriyeti ve'l-Ezkör 40
Kitüb ul-Ijazdin 46 'an Sirrt Esmüi'llrth il-
Kitübu Ke şf
Kitüb ul-Hebü' 47
ustui 39
Kitüb ul-Heyükil 46
Kitüb ul-Rtdem 45
Kitübu Hılyet il-Ebdül ve mü yazharu minhd
Kitüb ul-K ıstas 47
min el-Mdürifi ve'l-Ahvdl 42
Kitüb ul-Ruds 45
Kitüb ul-Hikmet il-Multteviyye 44
Kitüb ul-Kudra 45
Kitüb ul-ljucub il-Mdneviyye z-Zöt il- Hu-
Kitübu Kun 45
viyye 43
Kitübu (Kunhi) mü lü budde li'l-Muridi minhu
Kitdb ul-ljukm ve' ş- Şerdi` iş- Şahiha ve'r-Ri'üse
39
ve's-Siyüse 45
Kitüb ul-Kursi 47
Kitüb ul-ljuld fi Esrüri Rühdniyydt il-Melei'l-
A`ld 39 Kitüb ul-Kutub 46
Kitüb ul-Huvv 44 Kitüb ul-Levöyth fi Şerlt tıt-Ne şdyilt 48
Kitdb ul-`1b ıld 48 Kitüb ul-Levh 47
Kitdb ve'l-Ibtird` 44 Kitdb ul-Lezzeti ve'l-Elem 46
Kitüb ve'l-Me şhed il-`Ayni bi Kitüb ul-Mahaccet il-Bey ıld 40
ljackat iş- Şeceret ve't-Tuyür Kitübu mü lü ydavvelu 'aleyhi fl rarlIpIldh 48
il-Erbg at ir-Rühüniyye 43 Kitüb ul-Mdrife 48
Kitübu «ler= il-Beyün fi't-Tercemeti 'an Kitüb ul-Mdlüm fi `Alfdidi `Ulem ıl ir-Rusiim
ün 48 43
Kitdb ul-Ifhöm fi Şerh il-Pldm 40 Kitüb ul-MebCtdr 45

69
Kitab ul-Mebrıdr ve'l-Ğdzydt fl ınd Taktevi `aley- Kitdb un-Nesdyik fItnd ı yukarribu fi
hi Hurdf min el:Actıibi ve'l- te`dld 48
,İy ılt 42 Kitdbu Netdic il-Ezkdr ve Haddik ıl-Ezh ıar 40
Kitdb ul-Mecd 44 Kitdıb un-Nikdık tl-Mutallak 48
Kit ıib ul-Medkali Ameli bi'l-.Fjurdf 43 Kitdıb un-Ndr 44
Kitdtbu (Mefdıtik ı) l- Ğayb 45 Kitdb ur-Rakme 44
Kitâb ul-Mekiin 47 Kitdtb ur-Rakim 45
Kitâbu Mendhic ila iftiddıdt Ebkdr Kitdb ul-Rakm 45
(el-Mukadderıati bi haymat il- Kitâbu Ravdat il-`,Is ıkin 43
Likg) 39 Kitiib ur-Remz fi Hurdıfi Evâil is Suver 45
Kitdb ul-Menhec is-Sedid ild Terti Akv ıal il- Kitdb ur-Revaik ve'l-Enfias 46
İmâm el-Bustd ınt Ebi Yezid radtyalldhu Kitdb ur-Riblt ıl-`,11t1m 46
`anh 41 Kitdb ur-Rikbe 45
Kitdb ul-Meni` ıl-Hına el-Bask flhi if ınd Kitdb ur-Risdle 43
fekeyfe Amca 48 Kitdb ur-Risdle ve'n-Nubuvve ve'l-Veld ıye ve'l-
Kitiib ıt Mesdthid il-Esrar il-Kudsiyye ve Meka- Mdrife 47
n' il-Envdır il-Ildhiyye 41 Kitdb tl-Levdk ılt 46
Kitdb ul-Me şi'e 45 Kitdbu fi Mundsakat in-Nefs 42
Kitdbu Meviik ı` ın-Nucitm ve Metdıli`i Ehillet Kitdb ur-Rukye 45
il-Esrdr ve'VU/üm 42 Kitdb ur-Rutbe 45
Kitdıb ul-Mev` ıaet il-Ijasene 41 Kitâb us-Şddır ve'l-Vdrid 45
Kittıbu Miftdtk is-Se'd de fi Mdrifet il-Medhali Kitdb us-SeKate Aser 47
ild Tarilt ıl-Irdde 38 Kitdıbu Sebebi `./şIc in-Nefsi likismi ve mdt
Kitâbu Miftdk is-Se` rade 40 min el-Elemi `Inde Fir ıalphi bi'l-
Kitdb ul-Mi`rdc 46 Mevt 41
Kitdbu Miskdıt il-Envdr fimd ruviye Kitab us-Sirdıc il- Vehhdıc fI Şeriti Keldm
subltdınehu ve te` ıild min el-Altbdr 41 kaddesalldhu riikialtu 40
Kitdb ul-Mlzdn fi Şıfat il-İnsan 40 Kitdb us-Sirr 44
Kitdbu Mublye` ıtt il-Kutb bi Hadrat Kitdbu Sitte ve Tis`In 43
39 Kitdbu Suciad il-Kalb 47
Kitdtb ul-Mubesserdıt 43 Kitdb us- Şe'n 46
Kitdb ul-Mubessirdt 48 Kitılbu Şerh il-Esma' 48
Kitdb ul-Mufd4ale 48 Kitdıbu Tdıc ir-Risdil ve Minhdc il-Vesdil 42
Kitdıbu Multddarat il-Ebrdr ve Musdımerat il- Kitdıbu Tdc it- Terdcim 48
Ahyâr 48 Kittıb ut-Takkik fi Beyden is-Sirr ı ellezi vekara
Kitdb ıtl-Mukni` fi's-Sehl il-Mumteni` 43 fl Nefsi Ebi Bekr ıs-Şuldik radıyalldhu
Kit ıab ul-Mulk 45, 46 anhu 40
Kitdb ul-Mu'min ve'l-Muslim ve'l-Muhsin 46 Kitdb ut-Tahvil 46
Kitdb ul-Mundaara beyne'l-İnsani ve'l-ljay- Kitdıb ut-Tedbirdıt fi Med> el-Mem-
yün 48 leket il-Insdniyye 41
Kitdb ul-Muntehab fi Sdyir il-Kurab 40 Kitab ut-Tedbir ve't-Tafsil 46
Kitıab ul-Musebbe`ıat il-Vıarideti Kitdbu Tercum ıan il-Eşvdık 48
39 Kitdıbu Tertffl ir R ıkle 43
Kitdb ul-Musellesüt ur'dtn 39 Kitdb ut-Tenezzuldıt il-Mavstliyye fi Esrar it-
Kitdb un-Nakl 47 Tandırdıti ve's- Şalavdt ve'l-Ey-
Kitdıb un-Ndr 47 ydm il-Mukadderat il-Asliyye 42
Kitdb un-Necm ve's- Şecer 47 Kitâb ut-Tultfe ve't-Turfe 46
Kittib un-Nemi 47 Kit ıab uf-Tar 47

70
Kitübu `uhlet il-Muste ıfiz (fi Ahkr ım i ş-Şanfat el-Malıtütrıt ul:Arabiyye Enstitüsü 59
il-insüniyye) 39 el-Mdide süresi 60
Kitübu Uns il-Munkatan bi Rabb il-`zilen ıtn Makdis (Kudüs) 27
41 el-Malskari 11, 49, 50, 51
Kitüb ul-Vahy 46 Mdkül 61
Kitüb ul-Velüye 45 mdkülüt 61
Kitüb ul- Vesüil frl-Ecvibe 'an `Uyun il-Mesüil Mâlikîlerin R.41I'l-R.uğlit'i 23
48
Müliki Mezhebi 26
Küttt, ul-Vucrıd 46
el-Manşür
Kitüb uz-Zemün 47
Mantık 23
Kitübu Ziyüdeti Keyd il-Kavl 46
Mdrifet 44, 49, 50
Kitüb uz-Zulfe 45
Müsivüullüh 36
Kılavuz 58
el-Me`öric süresi 58
Kufr 7, 8
Mebde' 45
Kurtuluş yolu 56
Mecd ud-Din el-Firüzübütli 24, 49, 51, 53, 56
Rüçli İbn Yünus 61 Mecduddin Muhammed b. Ya`kiib el•Firrızü-
el-Krji Muhyiddin b. ez-Zeki 31
büdi 48
• ez-Zemleküni 8
el-Mecellet ul-Endelus 48
Kaçllb ul-Brın el-Mavsıli 61, 62
Mecellet ul-Mecmd 37
Kahr 44
Medısi 24
Kül 20
Mehüsin 14
• el-Bagdüdi 8, 11, 12, 40
Mehmed Ali Ayni 13
Kaşd 45
Mekke 40, 52, 57
el-Küsim ibn `Asükir
Mekke-i Mükerreme 21, 26, 28, 30, 31, 50, 56
Küşı`ü 25
1VIellıfıf 44
el-Kavl 45
el-Melik ul-`Adil 26
el-KazvinI 10
el-Melik ul-A`zam 48, 49
Kll u Kül 24
el-Melik ul-Muzaffer Ğüzi b. el-Melik
Kıyümet 62
el-Eyyübi 48
el-K ıyüme süresi 58
Men' 44
Kıgkitu Dima şk 26
MenülFib 14
Kudsi bir ilhüm 33
Menükıbu İbn `Arab' 2
Kur'ün 7, 46, 50
Merküm 46
K ur'ün-ı Kerim 35, 52
Mertebe (;_r..-) 45
K usur 44
Meryem süresi 38, 52
Kutb 21, 25, 32, 53
Mestür 46
L Mevlâna Celâleddin Ritmi 5
Ledün ilmi • ç,ı_ as- 50, 53, 56
küli A`lüm
il-Vılkid ve I4ühi Eş-
fi Şerhi Ahv ıll il-
Ledün ilimleri 32, 56
İmüm Bustümi . ebi Yezid 41
Lem' 45
Miftüh us-Se`üde 52
Lemü 45
Mir'üt ul-Cinün 11, 32
Lisün ul-Mizün 11
Mir'üt uz-Zemün 10
Luckmann, Thomas 5
el-Misbük frl-Cem` beyne's- Şıkük 38
M El Mistico A murciano Abenarabi 12
Mağrib 29 Mişküt ul -Envür 52
Mağrib bilginleri 21 Mizün ul- İ'tidül 10
Mahsüs 61 Mohidin 12

71
el-Muf and 'ald el-Muhdlld 55 Muslim 52
e-Mu` arrab 24 Musul 30, 61
MdEıviye 34 el-Muş 'ahede 45
Mubin 46 Musgıhede 61
el-Mucddile süresi 26 MutEıbe`at 39
Muciıhede 7, 8, 26, 31, 61 Mutasavvıf 8, 9
el-Mu4hid 49 Mutekellim 55
mucize 61 el-Mutenebbi 35 ,56
Muctehid 55 Muteş 'abih 46
el-Mueyyed 49 el-Muzaffer 49
el-Muhaccet ul-Beydd' 52 De la Mystique d'Abenarabi, les C'tats, les deme-
Muhakkik 53, 56, 63 ures et les charismes 13
el-Muhalld 38, 52
N
Muhammed `aleyhissel'am 19, 63
Muhammed ( Şeyh Muhyiddin) 21, 34 en-Miblusi 12
Muhammed b. Muhammed b. 'Ali 20 M.fils'a 25
Muhammed Muhyiddin `Abdullıamid 51 Nakli ilimler 22
Muhammed b. `Umer b. el-lbseyn er-filızi 23 Namaz 52
Muhammed b. Sdid ed-Debuysi 27 Nefl; ul-Tlyb 11, 49, 51
Muhammed b. Ydklib el-FIrüzWAdi es-Şir1. Nefs 57, 58, 60
48, 49 en-Nevevi 10
el-Mulyta şar ul-Muhtdcu ileyhi min Tdrllai Nicholson, R. 12
Bagıldd li ibn id-Dubey şi 11 Nihad Keklik 5
Muhsi 46 Niyet 45
Muhyiddin ibn ul:Arabi 10, 23, 25, 27, 30, 31, Nebi 33
32, 33, 49, 51, 54 en-Nucrtm uz-Zdhira 11, 23, 24, 26, 27, 31
Muhyiddin, Şeyh- 19, 20, 21, 23, 26, 27, 28, Nuşüş ni-F/işi:İş 34
29, 32, 33, 34, 48, 49, 50, 51, 52, 53,
P
54, 55, 56, 63
Muhyiddin Ebii `Abdillülı Muhammed b. 'AH Peyğ amber `aleyhisselgn 20, 24, 28, 33, 34,
b. Muhammed b. Ahmed b. 'AH 35, 43, 52, 53, 55, 60 ,61, 62
timi el-Endelusl 28 La Psicologia del extasis en dos grandes misticos
Muhyiddin b. ez-Zeki 22 musul ınanes : Algazel y Mohidin Abena-
Muk4efe 37, 45, 61 tabi en Cultura Espanola 12
Mukted'a 22 La Psicologia segun Mohidin Abenarabi 12
Mulk 3, 39
Mu'min 25 Q
Mun'afık 25 La Quintessence de la Philosophie de ibni Arabi
el-Mun'avi 11, 25 13
Mun'azele 31
R
Munkir 61
Mürid 37 Rabb 59
Murcia 20 Rabbâni bir hatırlayış 37
Mursiye 20, 27, 30 Rabbani esrEır 60
Mürsid 8, 26, 58 Rabbrıni marifet 50
Murşitl Şeyh 56, 63 Ravçidt ul-Cennüt 11
Muslim 13. el-11accrıc 38 er-Ravçl ul-Mi`gır 20
Mustebil 61 Re'fet 44

72
Resiiilu Ibn `Arabi 10 5..ıi.b.
21, 53, 63
Resm 49 Şülihiyye 22, 31
Resul 33 Şuldlk 53
Resülullâh `aleyhisseltim 32, 33 kübrü 50
er-Ridde 24 Şüfl 26, 61
Risttle bi ism il-Melik in-Nftztr frr-Reddi Şüffler 32
'Ş- Şeyh Muhyicldin 11 Şfifllik 38
Risület ul-Kuds 10 Şüfl ribati 26
ul-Firdevsiyye fi Cemr il-Elti t- as il-
.Kudsiyye 55
Riyaiet 7, 8 Şüfrl Mezhebi 24
Riyüiüt 26, 31, 61
Şüm 7, 9, 21, 26, 27, 28, 30, 31, 32, 48, 50, 54,
Riyüiüt-1 nefs 58
55
Rusül3 27
Şam Dim Akademisi Dergisi 37
Rusül; sahibi 31, 35
es- Şdrimi 8, 11
er-Ru'yet 45
Şatühat 7
S Şefkat 44
Şika 27 Şems ud-Din Ahmed b. Halil el-ljöyl. 26
Sdd ud-Din Muhammed b. el-Mueyyed b. Şemsuddln ez-Zehebi et-Türkmüni 25, 31, 33
`Abdi11311. b. 'Ali b Dammüye el-Ha- Şemsuddin es-Salffivi 9
mevi 23, 26 Şerhu Cemihir in-N ıtsfts fi ljalli Kelimftt il-
es-SahiivI 51 Fusûs 12
Sülik 8, 36, 56 Şeriat 7, 28, 34
es-Se ıdüni 27 Şeriat ilimleri 55
Sermediyyet 44 Şer`I ilimler 22, 31
Sevdül 20 Şeyh 8, 9, 56
Sevilla 20 Sezer& uz-Zeheb 10, 11, 25, 27, 30
Sibt Ebl'l-Feree ibn il-Cevzi el-Ba ğdüdI 10, Şifit' fi 144 is-Sebil 39
30, 34 Sifft' ul- Ğalit 24
Sirr ul-Esrftr 41 Şihüb ud-Din Ahmed b. Ahmed ez-Zebidi
es-Sirr il-Mekzüf frl-Medhali bi'l- eş- Şerci 9
gurftf 43 Şihrıb ud-Din `Umer b. Muhammed es-Suhra-
Stoacııhk 7 verdi 23, 26, 28, 32
Sultan ulfAzam 51 Şihüb ve'd-DIn 19
Supplement 30, 31 Şuhüd 45
es-Suyüti 8, 12 Şurb 45
Süluk 22, 55, 56
T
Sünnet 56, 61
ŞadruddIn el-K6nevI Muhammed b. İshak b Tübrin 55
Yusuf b. 'Ali el-Könevi 30 TahkIk 34, 49
Şadruddin Muhammed b. ishülF el-R.önevI 21 Tahkik ehli 56
32, 33, 34 Tahzir un-NebUt ve'l- Ğabi min bi
es-Şafedi 11, 25 İbn `Arabi 11
Şafrül 20 TdmIm 44
Şahübller 55, 60 TakelIs makama 33
Sahib 53 et-Taklyy ul-Füsi 11
ŞalühuddIn el-Muneccid 2, 5, 15 Takva 60
Şalühuddin es-Şafedi 54 Takyid 44

73
Tüli' 45 U
Tanrı vergisi 34 Ukiid ul-Cevher 11
Tarihu BaOüd 27 el:Urvat ul-Vuskü 56
Türlhu Dimaşk 27 Usill-ü Fıkh 52
Tarih al-islam 10 Usül 56
Tasavvuf 7, 8, 22, 26, 31, 33, 34, 37, 59 Ülfet 44
Tasavvuf Cereyanlar ı 5
V
Tasavvuf ehli 31, 61
Vlicib 61
Tasavvuf ıstılahl 8
el-Vüf I bi'l-Vefeyü t 11, 25, 27
Tasavvufi ıstılah 7
Valıdüniyyet 44
Tasavvuf] 7, 41
Vandet ehli 30
Tasavvuf ilmi 31, 59
Vandet-i Vücüd 7, 32
Tasavvuf sinan 8
Vüris 33
Tasavvuf] Zevk 8
Vrışıt
Tasdik 59
el-Vasıti 8, 11
Tabak& ul-Evliyü' 11
Velayet 34
Tabakat ul-ljavass ehl iş- Ştdict ve'l-ligüs 9 Velüyet-i Tzıngı 50
Tülıü `Abd u1-134i Surür 11 Veli 21, 25
TahAret 52 Veliler 56
Tâhü süresi 61 Veri 53
Tarikat 8, 49, 60 Vitriyyet 44
TWe 50
Tebdut-Trıbi`in 55
Wüstenfeld 27, 28
Tecelli 44, 45
et-Teogdrüt ul-ilühiyye 59 Y
et-Tedbirüt fi 104 tl-Memleket il- el-Yüfri 11
İnsüniyye 59 el-Yavakit ve'l-Cev ıihir 11
Tefsir 23, 52, 56 Yemen 9
et-Tefsir ul-Keldr 23, 50, 51, 55 Yeni Eflâtunculuk 7
et-Tefsir us- ŞaOr 52, 55 Yezdün 25
Tekmilet us- Şda 10 Yünus süresi 35
Tekvin 45 Yusuf 39, 43
Temenni 45 Z
Tenüsul 45
Zültid 26
et-Tenblh 61
Zebid 9
Tenblh ul-Cabi bi Tebrieti İbni `Arabi 12
Zend 24
Tenblh ila Tekflri ibni `Arabl 12
Zendi 24
Tenzih us- Ştddik 'an Şıfat iz-Zindlk 12
Zendin 25
Tercumün al-Eşvük 10
Zerdüşt 24
Teslim 59
Zeynerabidin 59
Teslimiyyet 60
ez-Zeyn ül-Iraki 8
Tevülud 45
Zeynuddin ez-Zeviivi 26
Tevhid 56
Ziyüretgâh 28
The Mystical Philosophy of Muhyid Din Ibnul Zındık 24, 25
Arabi 13 Zındıkhk 7, 8
Tirmizi 52 Zuhd 63
Toshihiko Izutsu 5 Zevk 7, 60

74
Zelıdir ut-ıl'14 10 Zikr 52
Ez-Zeh ıliru ve'1-A`14 fi Şer1;ıi Tercumün ü- Zikrullüh 21
41,4 48 Zühir 8, 56
-Zehebl. 10, 27, 32 Zühiriye 7
Zevk 45 Znhir ehli 33, 53, 56
Zeyl ur-Ravdateyn 10 Zrıhir ilmi 56
Zeylu Trırkıi Bağc14•1 10 Zâhirci münkir 53

75
.

Fiyatı : 8,— TL.

You might also like