Professional Documents
Culture Documents
BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
BÖLÜM 9: ENFLASYON ve HASILA-İŞSİZLİK
SRAS (Pe=105) eğrisi üzerinden yapılan bu açıklamalar enflasyon haddi üzerinden ifade edilerek
DAS eğrisi elde edilmektedir.
(105-100)/100=0,05→ e=%5
Beklenen enflasyonu (e), gerçekleşen enflasyonu() ve hasılayı(Y) birbiri ile ilişkilendirmek suretiyle, beklenen
enflasyon(e) veri iken gerçekleşen enflasyon ile hasıla arasında aynı yönlü ilişki olduğunu gösteren eğriye
dinamik toplam arz eğrisi (DAS) denir.
Pe yükselince SRAS eğrisinin yukarı doğru kaymasına bağlı olarak, Pe yükselince e’de artar ve DAS eğrisi de
yukarı doğru kayar:
Pe=115→e=%15 SRAS (Pe=105) konumundan SRAS (Pe=115) konumuna gelir DAS (e=%5) eğrisi
“beklenen enflasyondaki artış kadar” yukarı kayarak DAS (e=%15) konumuna gelir.
P = Pe +1/α(Y- YN)
(Pe -P-1) → Logaritmik olarak düşünüldüğünde yaklaşık olarak beklenen enflasyon haddini(e)verir.
DAS eğrisi gibi DAS denklemi de e veri iken ile Y arasında aynı yönlü ilişki olduğunu
=e Y = YN
> e Y >YN
< e Y < YN
Enflasyon ve hasıla arasındaki ilişkiyi incelemek için AD denklemini de P yerine üzerinden ifade etmek
gerekir. Bunun için 2 husus hesaba katılmalıdır:
Δ(M/P)= (m-)
f=(hkE)/(h+kbkE) z=(bkE)/(h+kbkE)
3 9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
, (Y- Y-1), m ve hükümet alımlarını birbiriyle ilişkilendirmek suretiyle, para ve maliye politikası değişkenleri
(m, G) veri iken, gerçekleşen enflasyonla toplam talepteki değişme arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu (
artınca toplam talebin azaldığını) gösteren denkleme “dinamik toplam talep denklemi” denir.
*DAD ile ilgili açıklamalarda, e’nun DAD üzerindeki etkileri, analizi kolaylaştırmak için ihmal edilmiştir.
DAD1(m1) ile DAD2(m2) arasındaki dikey mesafe (12=AB aralığı) m’deki artışa eşittir.
12=AB= Δm
Parasal genişleme DAD eğrisini parasal büyüme oranındaki artış kadar yukarı kaydırır.
Parasal genişlemeye rağmen A ve B noktalarındaki hasıla aynıdır (YN). Bu durumda P ile M aynı
oranda yükseldikleri için (=m) reel para arzı değişmez. Δ(M/P)= (m-)=0
3. Önceki Dönem Hasıla Düzeyi: Y-1 ne kadar yüksekse her alternatif ’deki Y o kadar yüksek olur ve
DAD eğrisi de o kadar sağda olur.
Para politikası uygulamalarının enflasyon ve hasıla üzerindeki etkileri, uyarlayıcı ve rasyonel bekleyişler
hipotezleri altında farklılık gösterir.
Maliye politikası uygulamalarının enflasyon ve hasıla üzerindeki etkileri, uyarlayıcı ve rasyonel bekleyişler
hipotezleri altında farklılık gösterir.
Uyarlayıcı bekleyişler hipotezinin geçerli olması durumunda enflasyonu düşürmek için iki farklı politika
uygulanabilir:
Şok politika: Toplam talep ve enflasyonu hızlı bir biçimde düşürmeyi amaçlar,
Tedrici politika: Toplam talep ve enflasyonu ılımlı bir biçimde düşürmeyi amaçlar.
İki politikanın da üstün ve zayıf tarafları vardır.
Hangi politikanın uygulanacağı “düşük enflasyon-yüksek işsizlik; yüksek enflasyon-düşük işsizlik”
ikileminin hükümetlerce (toplumca) nasıl cevaplandığına bağlıdır.
İnanılırlık pirimi:
Şok veya tedrici politika izleyerek belirli bir dönemde enflasyonu %1 düşürmek için o dönem doğal
hasılanın % kaçından fedakârlık etmek gerektiğini ifade eden rakama fedakârlık haddi denir.
Bir ekonomide belirli bir yılda ’nun %2 düşmesi, o yıl Y’nın doğal hasıladan %10 küçük
olmasına yol açmışsa, fedakârlık haddi=
10/2=5
Bir ekonomide fedakârlık haddi ne kadar yüksekse, ceteris paribus, hükümetler şok politika yerine
tedrici politika izlemeyi tercih ederler.
Fedakârlık haddini hesaplayan çalışmaların olmadığı ekonomilerde şok politikaya verilecek olan
tepkileri kestiremeyen hükümetler şok politika yerine tedrici politikayı tercih ederler.
Fedakârlık haddinin bir anlamının olabilmesi için, anti-enflasyonist bir politikanın, ’yi düşürürken Y’yi
YN’in altına (devrevi işsizlik oranını uN’in üstüne) çekmesi gerekir.
Bunun arkasında, hükümet yeni bir politika izlemeye başlayınca (m’i düşürünce) enflasyonist
bekleyişlerin ’deki düşmelere bağlı olarak değişmesi ve böylece SRAS eğrisinin zaman içinde
aşağı doğru kayması kısaca bekleyişlerin uyarlayıcı olması yatar. (e=-1).
6 9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
Geleneksel varsayım olarak adlandırılan bu analizin temel varsayımına göre, hükümet anti-enflasyonist
bir politika izlediğinde kişilerin bekleyişleri bu politikadan etkilenmez, kişiler enflasyonist
bekleyişlerini sanki eski politika izleniyormuş gibi oluşturur.
Rasyonel bekleyişler hipotezinde ise karar birimleri bekleyişlerini gelecekte izlenecek politikayı dikkate
alarak belirler,
Hükümetin gelecekteki politikasına ilişkin belirsizlik olmadığı sürece kişiler ’yi ortalama olarak
doğru tahmin ederler.
Bu durumda:
Rasyonel bekleyişler yaklaşımına göre hükümetin gelecekte nasıl bir politika izleyeceğine ilişkin bir
politika belirsizliği olmadığı sürece, fedakârlık haddi sıfırdır.
Rasyonel bekleyişler yaklaşımına göre, enflasyonla mücadelede Y’de bir azalışa-u’da bir artışa maruz
kalmadan başarılı olmak için hükümet açık ve halka iyi anlatılmış bir politika izlemelidir. Ayrıca
açıklanan politikanın inanılırlığı olmalıdır, aksi halde kişiler bekleyişlerini değiştirmezler.
IMF (Uluslararası Para Fonu), fedakârlık haddinin düşük tutulabilmesinin şu faktörlere bağlı olduğunu
belirtir:
Uygulanacak politikanın kamuoyuna önceden açıklanması,
Politikanın ısrarlı şekilde uygulanması,
Politikanın saygınlığının yüksek olması,
Enflasyon beklentisinin cari enflasyonu önemli ölçüde etkiliyor olması,
Fiyatlar ve ücretlerin talep şartlarına karşı duyarlılığının yüksek olması.
SONUÇ: Enflasyonla mücadelede enflasyondan acısız biçimde kurtulmak için 2 koşul sağlanmalıdır.
1. Enflasyon düşürme planı önemli beklentiler oluşmadan önce ilan edilmelidir ( şok bir politika
izlenmeli)
2. Ücret ve fiyat düzenlemelerinde bu ilana inanılmalıdır (politikanın inanılırlığı olmalı)
Enflasyon ve hasıla düzeyi arasındaki ilişki DAS-DAD analizi yerine Philips eğrisi analiziyle de incelenebilir.
Enflasyon ile hasıla-istihdam arasındaki ilişki 1926 yılında Amerikalı iktisatçı Irving Fisher ve daha sonra
1958 yılında Avustralyalı iktisatçı A.W. Philips tarafından incelenmiştir.
Şekil 9.3: Philips Eğrisi *Negatif eğimli Philips Eğrisi, işsizlik oranı ile parasal
ücretlerdeki değişme arasında bir değiş-tokuş olduğunu
yansıtmaktadır.
LRPC
%10 C
%5 B SRPC (e=%10)
0 A SRPC ( e=%5)
uN SRPC (e=%0)
8 9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
Lipsey parasal ücretteki değişmenin işgücü talep fazlasının k gibi bir oranı olacağını varsaymaktadır.
Ücret ayarlama denklemi ile x-u ilişkisinin birleştirilmesiyle Lipsey Philips eğrisini elde etmiştir.
Philips eğrisi parasal ücretteki değişme yerine enflasyon oranı ile işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi ifade
eden bir kavrama dönüştürüldü.
Philips eğrisini, ekonomi politikasının bir aracı olarak önermişlerdir. Philips eğrisi üzerinde her bir
nokta olası bir ekonomi politikası olarak yorumlanabilir. Ekonomi politikası yapanlar farklı işsizlik
oranı ile fiyat istikrarı arasında bir tercih yapmak zorundadır. Yani daha düşük bir işsizlik oranı ancak
daha yüksek bir enflasyon oranına razı olarak sağlanabilirken, enflasyonu düşürmekte ancak daha
yüksek bir işsizlik oranı pahasına mümkün olmaktadır.
π= πe+bu-1(1-β)λ
bu-1→ işgücü piyasasındaki talep baskısı
π → beklenen enflasyon oranı
e
Değişen enflasyon beklentilerinin hesaba katılması halinde Philips eğrisinin zaman içinde istikrarlı
olmayacaktır.
Philips eğrisi üzerindeki bir noktanın seçilmesi ile belirlenen enflasyon oranı, bir uyum döneminden
sonra yeni bir beklenen enflasyon oranına ve Philips eğrisinin kaymasına neden olacaktır.
*Ekonomi başlangıçta PC0 Philips eğrisi üzerinde A noktasında durağan durumdadır(uzun dönem dengesi
sağlanmıştır). Bu noktada;
u=u*=%5,5 ve π=πe =0
*Politikacılar toplam talebi genişletici politika izleyerek u’yu %4’e düşürmek istiyorlar. PC0 eğrisine göre
%4 işsizlik oranına π=%5 karşılık gelmektedir → B noktası
*Ekonomide mal talep fazlası ortaya çıkar → İşgücü talep fazlası → daha yüksek parasal ücretler
*Başlangıçta πe =0 olduğundan işçiler parasal ücretlerdeki yükselmeleri reel ücrette yükselme olarak
algılarken firmalarda ürün fiyatlarındaki artışları nispi fiyatlardaki artış olarak algılar. Sonuçta istihdam
artar.
Burada önceden tahmin edilemeyen enflasyonun(π =%5 olması) iki etkisi vardır;
*Gerçekleşen reel ücret işçilerin beklediğinin altına düşer.
*Malların nispi fiyatların firmaların kabul ettiği değerin altında oluşur.
Ortaya çıkan bu sonuçlar doğrultusunda daha sonraki aşamada enflasyon beklentilerini ayarlama süreci
başlar. Ekonomik birimler arasında oluşan pozitif enflasyon beklentileri Philips eğrisini PC1‘e doğru
yukarı yönde kaydırır.
PC1→
Uzun π =%5Philips
Dönem durumu için geçerlidir.
Eğrisi: Doğal İşsizlik Oranı Hipotezi
Enflasyon beklentilerinin tam olarak gerçekleşen enflasyon oranına eşit olduğu durumlar ekonominin durağan
PC1 üzerindeki
olduğu π =%5oranına yine u=u*=%5.5 karşılık gelmektedir. → C noktası
durumlarıdır.
*Hedeflenen
*Tam %4 işsizlikenflasyon,
olarak beklenen oranını sürdürülebilmesi
nispi fiyatlardaπ’nin %10’ çıkmasıyla
değişmeye mümkündürüretim
yol açamadığından → D noktası
ve istihdam gibi
reel bu durumüzerinde
değişkenler
Ancak yine geçicidir
hiçbirπetki
ile πyaratmaz.
e
arasındaki farklılık ayarlama sürecini yeniden başlatacak ve πe ‘nin
değeri π’ye ulaşana kadar artacaktır. → PC1 PC2’ye doğru kayar → u=u*=%5.5 → πe =%10
Durağan durumda; u=u* ve π=πe
SONUÇ: İşsizlik oranını doğal oranının altına indirmeye yönelik her girişim enflasyonu daha da
hızlandırmaya
Durağan yolvar
durumda açacaktır.
olan işsizlik “Hızlandırma
oranı doğal
Bu duruma Hipotezi”
işsizlik oranı olarakadı verilmektedir. Bu nedenle enflasyon
adlandırılır.
oranının sabit olduğu doğal işsizlik oranı “enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı” olarak adlandırılır.
Doğal İşsizlik oranı: Her enflasyon oranında bu oran önceden kestirilebildiği sürece sabit kalan işsizlik
oranıdır.
SONUÇ: Uzun Dönem Philips Eğrisi, enflasyon oranının önceden tam olarak tahmin edilebildiği ve işsizlik ile
enflasyon oranının değişmediği, yani ekonominin durağan durumdaki π ile u arasındaki ilişkidir.