Professional Documents
Culture Documents
boost alttan yukarıya ittirmek [f.] yardım için itmek [f.] kuvvetini artırmak [f.]
border hudut [i.] kenarlık [i.] kenar [i.]
bound zıplaya zıplaya gitmek [f.] zıplamak [f.] sıçramak [f.]
breast meme [i.] göğüs [i.] göğüs germek [f.]
brick tuğla [i.] tuğla ile örmek [f.] tuğla döşemek [f.]
Terms Meanings Meanings2 Meanings3
brief kısa [s.] kısa ve öz [s.] talimat veya bilgi vermek [f.]
briefly kısaca [zf.] kısaca [zf.] muhtasar biçimde [zf.]
broad engin [s.] geniş [s.] liberal [s.]
broadcast yayın [i.] broadcast/broadcasted - saçmak (tohum) [f.]
broadcast/broadcasted [f.]
broadcaster televizyoncu [i.] yayın yapan (radyo, televizyon) yayıncı
[i.]
broadly açık olarak [zf.] belli [zf.] geniş [zf.]
budget bütçe [i.] bütçelemek [f.] bütçeye uygun [s.]
bug böcek [i.] can sıkmak [f.] canını sıkmak [f.]
bullet mermi [i.] kurşun [i.] im [i.]
bunch salkım [i.] demet [i.] toplamak [f.]
burn yakmak [f.] yanmak [f.] burned/burnt - burned/burnt [f.]
bush çalı [i.] kaplamak [f.] çalıyla örtmek [f.]
but ancak [bağ.] fakat [bağ.] itiraz [i.]
cabin kabin [i.] tahdit etmek [f.] küçük bir yere kapamak [f.]
cable kablo [i.] kablo ile bağlamak [f.] telgraf çekmek [f.]
calculate hesap etmek [f.] hesaplamak [f.] endazeye vurmak [f.]
canal kanal [i.] içinden sıvı geçen yol [i.] suyolu [i.]
cancel feshetmek [f.] iptal etmek [f.] iptal [i.]
cancer kanser [i.] yengeç burcu [i.] kötü şey [i.]
candle mum [i.] kandil [i.] muma benzeyen madde [i.]
capable yetenekli [s.] becerikli [s.] kabiliyetli [s.]
capacity kapasite [i.] iktidar [i.] yeterlik [i.]
capture esir almak [f.] ele geçirmek [f.] tutsak etmek [f.]
carbon karbon [i.] karbon kağıdı [i.] karbon kömür [i.]
cast dökmek [f.] döküm [i.] cast - cast [f.]
casual gündelik [s.] gündelikçi [i.] gündelik giysi [i.]
catch enselemek [f.] yakalamak [f.] yetişmek [f.]
cave mağara [i.] in [i.] oymak [f.]
cell hücre [i.] hücrelemek [f.] hücreye kapatmak [f.]
certainty kesinlik [i.] muhakkak [i.] katiyet [i.]
certificate sertifika [i.] belgelemek [f.] belge vermek [f.]
chain zincir [i.] zincirle bağlamak [f.] kayıt altına almak [f.]
chair koltuk [i.] sandalye [i.] iskemle [i.]
chairman başkan (yönetim kurulu) [i.] başkan [i.] başkan olarak görev yapmak [f.]
challenge düelloya davet etmek [f.] karşı çıkmak [f.] meydan okumak [f.]
challenging dürtücü [i.] zorlu [s.] meydan okuma [s.]
championship şampiyona [i.] üstünlük [i.] şampiyonluk [i.]
characteristic özellik [i.] nitelik [i.] alamet [i.]
charming cazibeli [s.] alımlı [s.] çekici [s.]
chart çizelge [i.] göstermek [f.] haritaya almak [f.]
chase peşinde olmak [f.] kovalamak [f.] takip etmek [f.]
cheek yanak [i.] küstahlık etmek [f.] arsızca konuşmak [f.]
cheer neşelendirmek [f.] neşe [i.] şenlendirmek [f.]
chief şef [i.] amir [i.] ana [s.]
choir koro [i.] koroda şarkı söylemek [f.] kilise korosu [i.]
chop doğramak [f.] kırmak (balta ile) [f.] balta ile kesmek [f.]
circuit çevrim [i.] devretmek [f.] dolaşmak [f.]
circumstance durum [i.] hal [i.] vaziyet [i.]
cite aktarmak [f.] bahsetmek [f.] anmak [f.]
Terms Meanings Meanings2 Meanings3
citizen vatandaş [i.] yurttaş [i.] bir devlet ya da ulusa mensup kişi
[i.]
civil sivil [s.] kamu [s.] nezaketli [s.]
civilization uygarlık [i.] medeniyet [i.] uygarlaşma [i.]
clarify berraklaşmak [f.] açıklamak [f.] aydınlığa kavuşturmak [f.]
classic klasik [i.] klas [i.] değerini kanıtlamış yapıt [i.]
classify sınıflandırmak [f.] ayırmak [f.] kategorilere ayırmak [f.]
cleaning temizlik [i.] arıtma [i.] paklama [i.]
clerk yazman [i.] tezgahtar [i.] katip [i.]
cliff uçurum [i.] falez [i.] kepez [i.]
clinic klinik [i.] muayenehane [i.] çözüm toplantısı [i.]
clip kırkmak [f.] kırpmak [f.] makasla kesmek [f.]
close kapamak [f.] kapatmak [f.] yakın [s.]
closely yakından [zf.] sıkı sıkı [zf.] yakından [zf.]
coincidence rastlantı [i.] tesadüf [i.] tesadüf [i.]
collapse yığılmak [f.] çökmek [f.] çöküş [i.]
collector toplaç [i.] koleksiyoncu [i.] yardım toplayan kimse [i.]
colony sömürge [i.] müstemleke [i.] bir ülkede bulunan küçük yabancı
topluluğu [i.]
colourful rengarenk [s.] renkli [s.] canlı [s.]
combination birleştirme [i.] kombinasyon [i.] uyuşma [i.]
comfort rahatlık [i.] konfor [i.] rahat [i.]
comic komik [s.] komedi oyuncusu [i.] mizah dergisi [i.]
command emretmek [f.] buyurmak [f.] kumanda [i.]
commander komutan [i.] kumandan [i.] baş [i.]
commission komisyon [i.] yıkmak [f.] sipariş vermek [f.]
commitment bağlılık [i.] taahhüt [i.] söz [i.]
committee kurul [i.] komisyon [i.] komite [i.]
commonly ortak olarak [zf.] sıradan biçimde [zf.] bayağıca [zf.]
comparative karşılaştırmalı [s.] orantılı [s.] karşılaştırma yoluyla yapılan [s.]
completion bitirme [i.] bitme [i.] ikmal [i.]
complex karışık [s.] blok [i.] bileşik şey [i.]
complicated çetrefil [s.] komplike [s.] çetrefilli [s.]
component bileşen [i.] (tamamlayıcı) parça [s.] cüz [i.]
compose bestelemek [f.] oluşturmak [f.] (aralarındaki anlaşmazlıkları)
gidermek [f.]
composer yazar [i.] bestekar [i.] yaratıcı [i.]
compound şiddetlendirmek [f.] birleştirmek [f.] yoğunlaştırmak [f.]
comprehensive etraflı [s.] kapsamlı [s.] tam veya her şey dahil [s.]
comprise kapsamak [f.] içermek [f.] içine almak [f.]
compulsory zorunlu [s.] yükümlü [s.] zorlayıcı [s.]
concentration yığma [i.] dikkati bir noktada toplama [i.] teksif [i.]
concept konsept [i.] kavram [i.] görüş [i.]
concern ilgilendirmek [f.] kaygı [i.] endişe [i.]
concerned ilgili [s.] endişeli [s.] endişeli [s.]
concrete beton [i.] somut [s.] katılaşmak [f.]
conduct yönetmek [f.] yürütmek [f.] idare etmek [f.]
confess itiraf etmek [f.] günah çıkartmak [f.] kabullenmek [f.]
confidence güven [i.] mahremiyet [i.] itimat [i.]
conflict çekişmek [f.] anlaşmazlığa düşmek [f.] çekişme [i.]
confusing şaşırtma [i.] çetrefil [i.] kafa karıştırıcı [s.]
Terms Meanings Meanings2 Meanings3
confusion karmaşa [i.] kargaşa [i.] şaşkınlık [i.]
conscious bilinçli [s.] uyanık [s.] farkında olan [s.]
consequently sonuç olarak [zf.] haliyle [zf.] bu/o yüzden [zf.]
conservation koruma [i.] muhafaza [i.] doğal kaynakları koruma [i.]
conservative muhafazakar [s.] tutucu [s.] tutucu kimse [i.]
considerable hatırı sayılır derecede [s.] kaydadeğer [s.] hatırı sayılır [s.]
considerably oldukça [zf.] epeyce [zf.] çok [zf.]
consideration düşünce [i.] değerlendirme [i.] düşünme [i.]
consistent istikrarlı [s.] tutarlı [s.] bağıntılı [s.]
consistently sürekli olarak [zf.] mütemadiyen [zf.] tutarlı olarak [zf.]
conspiracy komplo [i.] gizli anlaşma [i.] suikast [i.]
constant sabit [s.] durağan [s.] değişmez [s.]
constantly ikide bir [zf.] sürekli [zf.] sabit düzeyde [zf.]
construct inşa etmek [f.] dikmek [f.] resmetmek [f.]
construction yapı [i.] inşaat [i.] inşa [i.]
consult başvurmak [f.] danışmak [f.] görüş alışverişinde bulunmak [f.]
consultant danışman [i.] konsültan [i.] iki yüzlü [i.]
consumption tüketim [i.] yoğaltma [i.] sarf [i.]
contemporary modern [s.] çağdaş [s.] günümüze ait [s.]
contest yarışma [i.] karşı koymak [f.] itiraz etmek [f.]
contract (hastalığa) yakalanmak [f.] sözleşme [i.] kontrat [i.]
contribute katkı yapmak [f.] katkıda bulunmak [f.] vermek (bağış olarak) [f.]
contribution katkı [i.] bağış [i.] aidat [i.]
controversial çekişmeli [s.] anlaşmazlığa neden olan [s.] tartışmaya yol açan [s.]
controversy ihtilaf [i.] münakaşa [i.] mücadele [i.]
convenience kolaylık [i.] elverişlilik [i.] müsait oluş [i.]
convention düzen [i.] toplama [i.] gelenek [i.]
conventional geleneksel [s.] itibari [s.] basmakalıp [s.]
convert dönüştürmek [f.] arıtmak [f.] evirmek [f.]
convey iletmek [f.] geçirmek [f.] ulaştırmak [f.]
convinced inandırılan [s.] inandırılmış [s.] kani [s.]
convincing inandırıcı [s.] ikna edici [s.] ikna [i.]
cope başa çıkmak [f.] çare bulmak [f.] başarmak [f.]
core göbek [i.] öz [i.] çekirdek [i.]
corporate şirkete ait [s.] kurumsal [s.] tüzel [s.]
corporation kurum [i.] dernek [i.] kurum [i.]
bir yapıya girmeyi sağlayan veya
corridor koridor [i.] aralık [i.] odaları birleştiren genellikle dar
geçit [i.]
council meclis [i.] kurul [i.] divan [i.]
counter tezgah [i.] sayaç [i.] karşılık vermek [f.]
county ilçe [i.] idari bölge [i.] yerel idarelerin en küçük birimleri
[i.]
courage cesurluk [i.] yüreklilik [i.] cesaret [i.]
coverage kapsam [i.] olay kaydı [i.] yayın alanı [i.]
crack yarılmak [f.] çatlamak [f.] çatırtı [i.]
craft esnaf [i.] zanaat [i.] ustalıkla işlemek [f.]
crash çarpışmak [f.] çarpmak [f.] kırılma [i.]
creation kreasyon [i.] icat [i.] yaratma [i.]
creativity yaratıcılık [i.] yaratıcılık
creature varlık [i.] yaratık [i.] mahluk [i.]
Terms Meanings Meanings2 Meanings3
credit kredi [i.] bir krediyi hesabına geçirmek [f.] inanmak [f.]