Professional Documents
Culture Documents
y s
after sonra [zf.] öğleden sonra [i.] sonra gelen [s.]
a
against aykırı [ed.] karşı [ed.] ters olarak [zf.]
ah of [ünl.]
i t h
ya [ünl.] vah [ünl.]
w r
airline hava yolu [i.] havayolu [i.] düz hat [i.]
s h s e
alive diri [s.] canlı [s.] sağ [s.]
all tüm [i.]
g l i s e
bütün [i.] hepsi [zm.]
n y
all right kuşkusuz ki elbette ki yolunda
allow
: e
izin vermek [f.]
o :
almost hemen hemen [zf.] az daha [zf.] takriben [zf.]
alone
i kt m
yalnız [s.]
a
kimsesiz [s.] bikes [s.]
T a gr
along boyunca [zf.] beraberine [zf.] yanına [zf.]
already zaten [zf.] çoktan [zf.] halihazırda [zf.]
alternative
s t
alternatif [i.] çare [i.] şık [i.]
In
although her ne kadar [bağ.] rağmen [bağ.] gerçi [bağ.]
among arasına [ed.] arasında [ed.] arasına [ed.]
amount miktar [i.] tutar [i.] meblağ [i.]
ancient antik [s.] eski [s.] antika [s.]
angrily hiddetle [zf.] hışımla [zf.] öfkeyle [zf.]
ankle ayak bileği [i.] yürümek [f.] (bir sözleşmeye) devam etmede
başarısız olmak (abd) [f.]
y s
comment yorumlamak [f.] yorum [i.] açımlamak [f.]
a
communicate haberleşmek [f.] birbirine açılmak (odalar) bulaştırmak [f.]
t h
[f.] [i.]
i
community halk [i.] camia topluluk [i.]
w r
compete rekabet etmek [f.] yarışmak [f.] kapışmak [f.]
s h s e
competition müsabaka [i.] yarışma [i.] rekabet [i.]
complain
g l
yakınmak [f.]
i s e
şikayet etmek [f.] sızıldanmak [f.]
n y
completely büsbütün [zf.] tamamen [zf.] komple [zf.]
condition
: e t
şartlandırmak [f.]
o :
conference konferans [i.] konferans yapmak [f.] müzakere [i.]
connect
i kt m
bağlamak [f.]
a
bağlanmak [f.] birleşmek [f.]
T a gr
connected bağlı [s.] alakadar [s.] akraba [s.]
consider durumu değerlendirmek dikkate almak [f.] göz önünde bulundurmak [f.]
s t
contain [f.]
kapsamak [f.] içermek [f.] zaptetmek [f.]
In
context bağlam [i.] kaynak [i.] durum [i.]
continent kıta [i.] kıta [i.] anakara [i.]
continue devam ettirmek [f.] sürmek [f.] sürdürmek [f.]
control denetlemek [f.] kontrol etmek [f.] kontrol [i.]
cook yemek pişirmek [f.] pişirmek [f.] aşçı [i.]
cooker ocak [i.] fırın (üstü ocak altı fırın fırın [i.]
olan
mutfak aleti) [i.]
copy kopyalamak [f.] kopya etmek [f.] suret [i.]
yakalamak
corner köşe [i.] (konuşmak/konuşturmak viraj almak [f.]
için) [f.]
a y s
yapmak [f.]
şişmanlatmak [f.]
biçimlendirmek [f.]
yağ [i.]
fear korkmak [f.]
w r
feature özellik [i.] yayınlamak [f.] başrolde oynatmak [f.]
feed beslemek [f.]
l i s h es e
fed - fed [f.] gıda almak [f.]
g s
female dişi [s.] kız [i.] kadın [i.]
n y
fiction kurgu [i.] icat [i.] kurmaca yazın [i.]
field
: e
tarla [i.]
o :
fight dövüşmek [f.] kavga etmek [f.] savaşmak [f.]
figure
i kt m
rakam [i.]
a
şekil [i.] yer almak [f.]
T ag r
film film [i.] zar vb kaplamak [f.] filme almak [f.]
final final [i.] nihai [s.] kesin [s.]
finally
s t
nihayet [zf.] en sonunda [zf.] velhasıl [zf.]
In
finger parmak [i.] el sürmek [f.] katılmak [f.]
finish sona ermek [f.] bitirmek [f.] bitmek [f.]
first birinci [s.] ilk [s.] önce [zf.]
firstly ilk önce [zf.] birinci olarak [zf.] ilk olarak [zf.]
fish balık [i.] balığa çıkmak [f.] avlamak [f.]
fishing balık tutma [i.] balık avcılığı [i.] balık avı [i.]
fit uymak [f.] uygun [s.] zinde [s.]
fix düzeltmek [f.] onarmak [f.] tamir etmek [f.]
flat düz yüzey [i.] daire [i.] yassı [s.]
flu grip [i.] enflüanza [i.] influenza
fly uçmak [f.] sinek [i.] flew - flown [f.]
flying uçma [i.] uçuş [i.] uçan [s.]
focus odaklanmak [f.] odaklamak [f.] odak noktası [i.]
following taraftarlar [i.] takip etme [i.] izleyen [s.]
foreign yabancı [s.] yabancılık [i.] yurtdışı [s.]
forest orman [i.] ağaçlandırmak [f.] ormanlaştırmak [f.]
fork çatal [i.] çatallanmak (yol) [f.] çatalla kaldırmak [f.]
formal resmi [s.] şekilsel [i.] samimiyetsiz [s.]
fortunately şükür ki [zf.] neyse ki [zf.] bereket versin [zf.]
forward ileri [s.] ileriye doğru [zf.] yollamak [f.]
free bağımsız [s.] beleş [s.] muaf [s.]
fresh taze [s.] serinlik [i.] dirilik [i.]
fridge frijider [i.] dolap [i.] buzdolabı [i.]
frog kurbağa [i.] kopça [i.] iki başlı kas [i.]
fun eğlence [i.] eğlenme [i.] şaka etmek [f.]
furniture mobilya [i.] mefruşat [i.] ev eşyası [i.]
further daha ileri [zf.] daha öte [zf.] yardım etmek [f.]
future istikbal [i.] gelecek [i.] gelecek zaman [i.]
gallery galeri [i.] kemeraltı [i.] lağım [i.]
gap açıklık [i.] ara [i.] uçurum [i.]
gas benzin [i.] gaz [i.] övünmek [f.]
gate kapı [i.] geçit [i.] vana [i.]
general genel [s.] şef [i.] umum [i.]
gift allah vergisi [i.] hediye [i.] armağan [i.]
goal gaye [i.] erek [i.] gol [i.]
god Allah [i.] tanrı [i.] mabut [i.]
gold altın [i.] servet [i.] altın para [i.]
golf golf oynamak [f.] golf [i.] florida eyaletinde yerleşim yeri
good güzel [s.] hayırlı [s.] iyi [s.]
government hükümet [i.] devlet yönetimi [i.] siyasal bilgiler [i.]
grass otlak [i.] çim [i.] çimen [i.]
greet selamlaşmak [f.] selam vermek [f.] selamlaşmak [f.]
ground yer [i.] zemin [i.] toprak [i.]
guest davetli [i.] konuk [i.] misafir [i.]
guide yol göstermek [f.] rehberlik etmek [f.] rehber [i.]
gun silah [i.] tabanca [i.] avlamak [f.]
guy adam [i.] herif [i.] alay etmek [f.]
habit alışkanlık [i.] huy [i.] yaradılış [i.]
half yarım [s.] yarı [s.] devre [i.]
hall hol [i.] salon [i.] büyük salon [i.]
happily mutlu bir şekilde [zf.] güle oynaya [zf.] bereket versin ki [zf.]
have sahip olmak [f.] had - had [f.] elinde tutmak [f.]
headache baş belası [i.] baş ağrısı [i.] dert [i.]
heart gönül [i.] merkez [i.] yürek [i.]
heat ısıtmak [f.] sıcaklık [i.] hararet [i.]
heavy ağır [s.] ağır çekmek [f.] fedai [i.]
height yükseklik [i.] boy [i.] yükselti [i.]
helpful yardımsever [s.] faydalı [s.] yararlı [s.]
hero kahraman [i.] bahadır [i.] er [i.]
hers dişil onunki [zm.] onunki [zm.] onun [zm.]
herself kendisine [zm.] kendisi [zm.] dişil kendisi [zm.]
hide saklamak [f.] gizlemek [f.] saklanmak [f.]
high yüksek [s.] direnmek [f.] öfkelenmek [f.]
hill tepe [i.] toprak yığmak [f.] tepelemek [f.]
himself bizzat [zm.] eril kendisi [zm.] kendi [zm.]
his eril onunki [zm.] onun [zm.] onunki [zm.]
hit çarpmak [f.] vurmak [f.] isabet etmek [f.]
hockey hokey [i.] hokey
hold sahip olmak [f.] zaptetmek [f.] düzenlemek [f.]
hole çukur [i.] delik [i.] kapanmak [f.]
home ev [i.] yerleştirmek [f.] yuvasına dönmek [f.]
hope ummak [f.] umut etmek [f.] ümit etmek [f.]
huge iri [s.] kocaman [s.] devasa [s.]
human insan [i.] insani [s.] insanlık [i.]
hurt acımak [f.] incitmek [f.] yaralamak [f.]
ideal ülkü [i.] ideal [s.] mefkure [i.]
identify tanımlamak [f.] tanımak [f.] kimliğini saptamak [f.]
ill hasta [s.] fenalık [i.] kötülük [i.]
illness hastalık [i.] maraz [i.] illet [i.]
image şekil [i.] imge [i.] imaj [i.]
immediately hemen [zf.] derhal [zf.] acilen [zf.]
impossible olanaksız [s.] imkansız [s.] olmaz [s.]
included dahil olan [s.] içinde [s.] dahil edilmiş [s.]
including kapsama [i.] içerme [i.] şamil [s.]
increase arttırmak [f.] artmak [f.] çoğalmak [f.]
incredible inanılmaz [s.] akla hayale gelmez [s.] şaşırtıcı [s.]
independent bağımsız [s.] müstakil [s.] özgür [s.]
individual birey [i.] bireysel [s.] ferdi [s.]
industry endüstri [i.] sanayi [i.] işleyim [i.]
informal resmi olmayan [s.] laubali [s.] merasimsiz [s.]
injury zarar [i.] halel [i.] incinme [i.]
insect böcek [i.] böcü [i.] iğrenç tip [i.]
inside iç taraf [i.] içeri [zf.] iç taraf [i.]
instead yerine [zf.] yerinde [zf.] yerine [zf.]
instruction öğretme [i.] yönerge [i.] talimat [i.]
instructor eğitmen [i.] eğitici [i.] asistan [i.]
instrument enstrüman [i.] alet [i.] belgit [i.]
intelligent akıllı [s.] zeki [s.] izan sahibi [i.]
international devletlerarası [s.] enternasyonal [s.] milletlerarası [s.]
introduction giriş [i.] tanıtım [i.] tavsiye mektubu [i.]
invent icat etmek [f.] yumurtlamak [f.] düzmek [f.]
invention buluş [i.] icat [i.] düzen [i.]
invitation davetiye [i.] davet [i.] çağrı [i.]
invite davet etmek [f.] neden olmak [f.] yol açmak [f.]
involve kapsamak [f.] içermek [f.] içine almak [f.]
item kalem [i.] madde [i.] adet [i.]
itself kendisi [zm.] kendi [zm.] bizzat [zm.]
jam kıstırmak [f.] sıkıştırmak [f.] sıkışmak [f.]
jazz caz [i.] canlandırmak [f.] caz çalmak [f.]
jewellery mücevherat [i.] kuyumculuk [i.] cevahir [i.]
joke komiklik [i.] şaka [i.] espri yapmak [f.]
journalist gazeteci [i.] gazeteci [i.] gazeteci yazar [i.]
jump sıçramak [f.] zıplamak [f.] atlamak [f.]
kid velet [i.] çocuk [i.] küçük çocuk [i.]
kill katletmek [f.] öldürmek [f.] öldürme [i.]
king kral [i.] bir konuda en usta kimse hükümdarlık [i.]
knee diz [i.] [i.]
dizle vurmak [f.] diz ile vurmak [f.]
knife bıçak [i.] kesmek [f.] arkadan vurmak [f.]
knock kapı çalmak [f.] çarpışmak [f.] kapıyı vurmak [f.]
knowledge bilgi [i.] ilim [i.] bili [i.]
lab laboratuvar [i.] labrador retriever (köpek)
lady bayan [i.] [i.]
hanımefendi [i.] hatun [i.]
lake göl [i.] göl [i.] koyu kırmızı boya [i.]
lamp ampul [i.] lamba [i.] kandil [i.]
land karaya ayak basmak [f.] kıyıya çıkmak [f.] karaya çıkmak [f.]
laptop dizüstü bilgisayar [i.] dizüstü [i.] dizüstü bilgisayarı
last sonuncu [s.] son [s.] tutunmak [f.]
later sonradan [zf.] sonra [zf.] sonraki [zf.]
laughter kahkaha [i.] kahkahalar [i.] hande [i.]
law yasa [i.] hukuk [i.] kanun [i.]
lawyer avukat [i.] hukukçu [i.] dava vekili [i.]
lazy uyuşuk [s.] miskin [s.] tembel [s.]
lead yol göstermek [f.] rehberlik etmek [f.] sürmek [f.]
leader lider [i.] baş [i.] önder [i.]
learning öğrenme [i.] öğrenim [i.] ilim [i.]
least en az [s.] asgari [s.] en önemsiz kimse [i.]
lecture ders anlatmak [f.] konferans vermek [f.] uzun öğüt [i.]
lemon limon [i.] limonlu [s.] moloz [i.]
lend ödünç vermek [f.] lent - lent [f.] vermek [f.]
less daha az [s.] eksi [i.] daha az şey [i.]
level seviye [i.] düzey [i.] kademe [i.]
lifestyle yaşam tarzı [i.] yaşam stili [i.] yaşam biçimi [i.]
lift havalanmak [f.] kaldırmak [f.] asansör [i.]
light
likely
aydınlık [i.]
büyük ihtimalle [zf.]
a y s
nur [i.]
mantıklı [s.]
ışık [i.]
geleceği parlak [s.]
link bağlamak [f.]
i t h
halka [i.] bağ [i.]
w r
listener dinleyici [i.] dinleyen [i.] dinleyici
little ufak [s.]
l i s h s e
az [s.]
e
küçük [s.]
g s
lock kilitlemek [f.] kilit [i.] kapanmak [f.]
n y
look bakmak [f.] görünüş [i.] bakış [i.]
lorry
: e
kamyon [i.]
o :
lost kayıp [s.] kaybolmuş [s.] kaybetmek [f.]
loud
i kt m
yüksek (ses) [s.]
a
yüksek sesle [zf.] kaba [s.]
T ag r
loudly yüksek sesle [zf.] gürültüyle [zf.] yüksek sesle
lovely güzel [s.] latif [s.] şeker [s.]
low
s t
alçak [i.] alçak [s.] az [s.]
In
luck şans [i.] talih [i.] akyazı [i.]
lucky talihli [s.] uğurlu [s.] şanslı [s.]
mail postalamak [f.] posta [i.] postaya vermek [f.]
major asıl [s.] büyük [s.] başlıca [s.]
male erkek [i.] erkek [i.] bay [i.]
manage işletmek [f.] idare etmek [f.] yönetmek [f.]
manager menajer [i.] idareci [i.] yönetici [i.]
manner yol [i.] biçim [i.] tutum [i.]
mark işaretlemek [f.] iz [i.] işaret [i.]
marry evlenmek [f.] vermek [f.] evermek [f.]
material materyal [i.] madde [i.] malzeme [i.]
mathematics matematik [i.] matematik matematik
maths matematik [i.] matematik (amer.) [i.] matematiksel
matter önemli olmak [f.] madde [i.] cisim [i.]
may mayıs ayı [i.] mayıs [i.] mümkün olmak [f.]
media medya [i.] basın [i.] radyo [i.]
medical medikal [i.] tıbbi [s.] tıp [i.]
medicine tıp [i.] ilaç [i.] katlanmak [f.]
memory anı [i.] bellek [i.] hatıra [i.]
mention değinmek [f.] bahsetmek [f.] zikretmek [f.]
metal madenle kaplamak [f.] tıynet [i.] madde [i.]
method metot [i.] usul [i.] yöntem [i.]
middle orta [i.] orta kısım [i.] orta yer [i.]
might mümkün olmak [f.] olası olmak [f.] -abilir [f.]
mind önemsemek [f.] aldırmak [f.] akıl [i.]
mine maden [i.] mayın [i.] benimki [zm.]
mirror ayna [i.] aksettirmek [f.] ayna tutmak [f.]
missing özlem [i.] özleme [i.] noksan [s.]
mobile mobil [s.] gezici [s.] seyyar [s.]
monkey maymun [i.] kurcalamak [f.] oynamak [f.]
moon ay [i.] dalıp kendi hayalleriyle dalgın dalgın dolaşmak [f.]
başbaşa
kalmak [f.]
mostly çoğunlukla [zf.] daha çok [zf.] bilhassa [zf.]
motorcycle motor [i.] motosiklet [i.] motosiklet
movement hareket [i.] gidiş [i.] saatin parçaları [i.]
musical müzikli [s.] müziğe ait [s.] müzikal [s.]
musician müzisyen [i.] şarkıcı [i.] çalgıcı [i.]
myself kendim [zf.] bizzat [zm.] kendim [zm.]
narrow dar [s.] ensizleşmek [f.] kısmak [f.]
national ulusal [s.] milli [s.] yurttaş [s.]
nature mahiyet [i.] doğa [i.] tabiat [i.]
nearly hemen hemen [zf.] neredeyse [zf.] yaklaşık olarak [zf.]
necessary gereken [s.] gerekli [s.] gereken şey [i.]
neck boyun [i.] sarılmak [f.] koklaşmak [f.]
need ihtiyaç duymak [f.] gerek [i.] gereksinim [i.]
neither hiçbir [s.] ikisinden hiçbiri [zm.] ne bu ne öteki [zm.]
nervous gergin [s.] sinirli [s.] asabi [s.]
network ağ [i.] şebeke [i.] bağlamak (ağı) [f.]
noise ses [i.] gürültü [i.] gürültü etmek [f.]
noisy gürültücü [s.] gürültülü [s.] patırtılı [s.]
none hiçbiri [zm.] hiç [zm.] hiç de [zf.]
normal olağan [s.] normal [s.] standart [s.]
normally normalde [zf.] normal bir şekilde [zf.] genelde [zf.]
notice farkına varmak [f.] fark etmek [f.] duyuru [i.]
novel roman [i.] roman [i.] acayip [s.]
nowhere hiçbir yer [i.] hiçbir yere [zf.] hiçbir yerde [zf.]
number numaralamak [f.] saymak [f.] sayı [i.]
nut fındık [i.] ceviz toplamak [f.] baş [i.]
ocean okyanus [i.] umman [i.] derya [i.]
offer teklif vermek [f.] önermek [f.] teklif etmek [f.]
officer memur [i.] subay [i.] idare etmek [f.]
oil yağ [i.] yağ çekmek [f.] yağcılık yapmak [f.]
onto üstüne [ed.] üzerine [ed.] onto
opportunity olanak [i.] imkan [i.] fırsat [i.]
option seçenek [i.] oy [i.] şık [i.]
ordinary sıradan [s.] adi [s.] basit [s.]
organization organizasyon [i.] kuruluş [i.] örgüt [i.]
organize organize etmek [f.] düzenlemek [f.] hazırlamak [f.]
original özgün [s.] orijinal [s.] asıl [s.]
ourselves kendimiz [zm.] bizler [zm.] biz [zm.]
outside dıştan [zf.] dışarı [zf.] dışarısı [zf.]
oven ocak [i.] fırın [i.] fırın [i.]
own sahip olmak [f.] kendi [zm.] itiraf etmek [f.]
owner mal sahibi [i.] sahip [i.] kiraya veren [i.]
pack ambalajlamak [f.] sarmak [f.] paket [i.]
pain sancı [i.] sızı [i.] ağrı [i.]
painter boyacı [i.] ressam [i.] badanacı [i.]
palace saray [i.] konak [i.] palas
pants pantolon [i.] paçalı don [i.] don [i.]
parking park [i.] park yapma [i.] otopark [i.]
particular özel [s.] belirli [s.] nokta [i.]
pass geçirmek [f.] geçmek [f.] geçiş izni [i.]
passenger yolcu [i.] gezgin [i.] işten kaytaran kimse [i.]
past geçmiş [s.] geçmiş zaman [i.] bir kimsenin geçmişi [i.]
patient hasta [i.] sabırlı [s.] mütehammil [i.]
Terms Meanings Meanings2 Meanings3
pattern modele göre yapmak [f.] model [i.] desen [i.]
pay ödemek [f.] ödeme [i.] ücret [i.]
peace sulh [i.] huzur [i.] barış [i.]
penny metelik [i.] sent [i.] peni [i.]
per her [zf.] beher [zf.] rücuen [zf.]
per cent yüzde [i.] yüzde
perform rol yapmak [f.] yapmak [f.] yerine getirmek [f.]
perhaps belki [ünl.] muhtemelen [zf.] bir ihtimal [zf.]
permission müsaade [i.] izin [i.] destur [i.]
personality kişilik [i.] şahsiyet [i.] önemli kişi [i.]
pet evde beslenen hayvan ev hayvanı [i.] evcil hayvan [i.]
petrol [i.]
petrol [i.] benzin [i.] benzin
photograph fotoğraflamak [f.] fotoğrafını çekmek [f.] resim vermek [f.]
physical bedensel [s.] muayene [i.] bedeni [s.]
physics fizik [i.] fizik (bilim) fiziksel
pick seçmek [f.] pena [i.] gitar penası [i.]
pilot pilot [i.] pilotluk yapmak [f.] yol göstermek [f.]
planet gezegen [i.] seyyare [i.] gezegen
plant dikmek [f.] ekmek [f.] tesis [i.]
plastic plastik [i.] naylon [i.] biçim verilebilir [s.]
plate plaka [i.] tabak [i.] levha [i.]
platform platform [i.] sahanlık [i.] tasarı [i.]
please memnun etmek [f.] lütfen [ünl.] gönlünü hoş etmek [f.]
pleased memnun [s.] keyifli [s.] memnun olmuş [s.]
pocket cep [i.] bastırmak [f.] saklamak [f.]
polite nazik [s.] kibar [s.] görgülü [s.]
pollution kirlilik [i.] bozulma [i.] kirletme [i.]
pop patlatmak [f.] patlatmak (mısır) [f.] pat diye sormak [f.]
population nüfus [i.] ahali [i.] sekene [i.]
position mevki [i.] pozisyon [i.] konum [i.]
possession sahiplik [i.] mülk [i.] mal mülk [i.]
possibility olasılık [i.] imkan [i.] ihtimal [i.]
poster afiş [i.] pankart [i.] ası [i.]
power yetki [i.] güç [i.] kuvvet [i.]
predict öngörmek [f.] önceden söylemek [f.] tahmin etmek [f.]
present sunmak [f.] takdim etmek [f.] şimdiki zaman [i.]
bir topluluğun, toplantı
veya
president başkan [i.] şef [i.]
s
derneğin başında bulunan
y
kimse
a
prevent engellemek [f.] önlemek [f.] engel olmak [f.]
print yazdırmak [f.]
i t h
basmak [f.] baskı [i.]
w r
printer yazıcı [i.] basıcı [i.] matbaacı [i.]
prison
s
hapishane [i.]
l i h s e
cezaevi [i.]
e
hapis [i.]
g s
prize ödül [i.] takdir etmek [f.] değer vermek [f.]
n y
process işlemek [f.] işlem [i.] süreç [i.]
produce
: e
üretmek [f.]
o :
professional profesyonel [s.] mesleki [s.] fikir işçisi [i.]
professor
i kt m
profesör [i.]
a
müderris [i.] öğretmen [i.]
T a gr
profile profil [i.] kısa biyografisini yazmak profilini çizmek [f.]
program programlamak [f.] [f.]
program [i.] planlamak [f.]
progress
s t
gelişmek [f.] gelişim göstermek [f.] ilerlemek [f.]
In
promise söz vermek [f.] söz [i.] vadetmek [f.]
pronounce telaffuz etmek [f.] ilan etmek [f.] ileri sürmek [f.]
protect korumak [f.] himaye etmek [f.] muhafaza etmek [f.]
provide sağlamak [f.] temin etmek [f.] donatmak [f.]
pub taverna [i.] meyhane [i.] birahane [i.]
public halk [i.] kamu [s.] umumi [s.]
publish yayınlamak [f.] yayımlamak [f.] kamuoyuna açıklamak [f.]
pull çekmek [f.] kalkmak (araba) [f.] hareket etmek [f.]
purpose gaye [i.] maksat [i.] amaç [i.]
push itelemek [f.] itmek [f.] kakmak [f.]
quality kalite [i.] nitelik [i.] kaliteli [s.]
quantity nicelik [i.] miktar [i.] bolluk [i.]
queen kraliçe [i.] kraliçe yapmak [f.] ece [i.]
question soru [i.] sorular sormak [f.] sorgulamak [f.]
quietly sessizce [zf.] usul [zf.] usulcacık [zf.]
race yarışmak [f.] yarış [i.] ırk [i.]
railway tren yolu [i.] şimendifer [i.] tren [i.]
raise büyütmek (çocuk) [f.] yükseltmek [f.] artırmak [f.]
rate kur [i.] oran [i.] addetmek [f.]
rather oldukça [zf.] tercihen [zf.] epey [zf.]
reach ulaşmak [f.] ermek [f.] erişmek [f.]
react tepki göstermek [f.] tepkimek [f.] tepki vermek [f.]
realize gerçekleştirmek [f.] farketmek [f.] farkına varmak [f.]
receive teslim almak [f.] almak [f.] anlamak [f.]
recent son [s.] yeni (olmuş) [s.] taze [s.]
recently son dönemlerde [zf.] son zamanlarda [zf.] geçenlerde [zf.]
reception resepsiyon [i.] alış [i.] (cep telefonu için) çekme/sinyal
[i.]
a y s
manzara [i.]
program [i.]
olay yeri [i.]
tarifeye geçirmek [f.]
score puan [i.]
i t h
skor [i.] hesaplaşmak [f.]
w r
screen ekran [i.] göstermek [f.] siper etmek [f.]
search araştırmak [f.]
l i s h s e
aramak [f.]
e
araştırma [i.]
g s
season sezon [i.] mevsim [i.] baharatını katmak [f.]
n y
seat oturtmak [f.] koltuk [i.] oturacak yer [i.]
secondly
: e
saniyen [zf.]
o :
secret sır [i.] gizli [s.] gizem [i.]
secretary
i kt m
sekreter [i.]
a
yazman [i.] yazı masası [i.]
T a gr
seem gözükmek [f.] görünmek [f.] görünmek [f.]
sense algılamak [f.] hissetmek [f.] algı [i.]
separate
s t
ayırmak [f.] ayrı [s.] ayrıştırmak [f.]
In
series seri [i.] dizi [i.] zincir [i.]
serious ciddi [s.] ağır [s.] ağırbaşlı [s.]
serve hizmet etmek [f.] tapmak [f.] hizmet etmek [f.]
service servis [i.] hizmet [i.] müşteriye bakmak [f.]
several birçok [s.] çeşitli [s.] ayrı [s.]
shake sallanmak [f.] titremek [f.] sallamak [f.]
shall kararlılık, niyet, plan kaçınılmazlık belirtir [f.] söz verme durumunda kullanılır
bildiren [f.]
gelecek zaman yardımcı
shape şekillendirmek [f.] biçim vermek [f.] şekil vermek [f.]
sheet levha [i.] çarşaf [i.] kaplamak [f.]
ship gemi [i.] kürekleri içeri almak [f.] mal yüklemek (gemiye) [f.]
shoulder omuz [i.] üstüne almak [f.] omuz vurmak [f.]
shout bağırmak [f.] haykırmak [f.] haykırış [i.]
shut kapamak [f.] kapatmak [f.] kapalı [s.]
side kenar [i.] taraf [i.] yan [s.]
sign imzalamak [f.] imza atmak [f.] alamet [i.]
silver gümüş [s.] ağarmak [f.] sırlamak [f.]
simple sade [s.] yalın [s.] basit [s.]
since ondan sonra [zf.] o zamandan beri [zf.] sonradan [zf.]
singing şan [i.] uğultu [i.] ötüş [i.]
single bekar [s.] tek [s.] ayırmak [f.]
sir sör diye hitap etmek [f.] bir asalet unvanı [i.] efendim [i.]
site yerleştirmek [f.] oturtmak [f.] açmak [f.]
size büyüklük [i.] ölçü [i.] boyut [i.]
ski kayak [i.] kaymak [f.] kayak yapmak [f.]
skiing kayak [i.] kayakçılık [i.] kayak yapma [i.]
skin soymak [f.] ten [i.] cilt [i.]
sky gök [i.] gökyüzü [i.] yükseğe atmak [f.]
sleep uyumak [f.] uyku [i.] slept - slept [f.]
slowly yavaş yavaş [zf.] yavaşça [zf.] yavaş yavaş [zf.]
smell koklamak [f.] kokmak [f.] koku [i.]
smile gülümsemek [f.] gülümsemek [f.] gülücük yapmak [f.]
smoke sigara içmek [f.] duman [i.] duman tütmek [f.]
smoking sigara içme [i.] sigara kullanımı [i.] dumanlama [i.]
soap sabun [i.] tv/radyo melodram dizisi açmalık [i.]
soccer futbol [i.] [i.]
ayaktopu [i.]
social sosyal [s.] sokulgan [s.] toplumsal [s.]
society toplum [i.] dernek [i.] cemiyet [i.]
sock çorap [i.] tokat atmak [f.] tokatlamak [f.]
soft cıvık [s.] yumuşak [s.] budala [i.]
soldier asker [i.] askerlik yapmak [f.] işçi [i.]
solution çözelti [i.] çözüm [i.] mahlul [i.]
solve çözmek [f.] halletmek [f.] içinden çıkmak [f.]
somewhere bir yere [zf.] bir yerde [zf.] bir yer [zm.]
sort sıralamak [f.] sınıflandırmak [f.] cins [i.]
source kaynak [i.] köken [i.] edinmek [f.]
speaker hoparlör [i.] konuşmacı [i.] hatip [i.]
specific belirli [s.] özgül [s.] özel [s.]
speech konuşma [i.] söylev [i.] konuşma yeteneği [i.]
speed sürat [i.] hız [i.] sped/speeded - sped/speeded [f.]
a y s
gezi [i.]
gezim [i.]
tur [i.]
turizm
towards doğru [zf.]
w r
towel havlu [i.] havlu ile kurulamak [f.] kurulamak [f.]
tower kule [i.]
l i s h es e
yükselmek [f.] kale gibi yükselmek [f.]
g s
toy oyuncak [i.] oynamak [f.] eğlenmek [f.]
n y
track izlemek (iz vb) [f.] izlemek [f.] iz [i.]
tradition
: e
gelenek [i.]
o :
traditional geleneksel [s.] ananevi [s.] göreneksel [s.]
train
i kt m
eğitim vermek [f.]
a
eğitmek [f.] tren [i.]
T a gr
trainer eğitimci [i.] eğitici [i.] antrenör [i.]
training eğitim [i.] alıştırma [i.] idman [i.]
transport
In
traveller seyahat eden kimse [i.] gezgin [i.] yolcu [i.]
trouble sorun [i.] dert [i.] zahmet [i.]
truck kamyon [i.] takas etmek [f.] trampa etmek [f.]
twin ikiz [i.] ikiz doğurmak [f.] bir başka okulla veya şehirle
eşleşmek [f.]