You are on page 1of 19

OXFORD KELIME LISTESI - A2

Terms Meanings Meanings2 Meanings3


ability hüner [i.] kabiliyet [i.] yetenek [i.]
able hünerli [s.] kadir [s.] gücü yeten [s.]
abroad yurt dışında [zf.] gurbet [i.] yurt dışı [i.]
accept kabullenmek [f.] kabul etmek [f.] almak [f.]
accident rastlantı [i.] kaza [i.] beklenmedik olay [i.]
according to göre [ed.] uyarınca [ed.] üzere [ed.]
achieve elde etmek [f.] başarmak [f.] ulaşmak [f.]
act davranmak [f.] hareket etmek [f.] eylem [i.]
active faal [s.] aktif [s.] etkin [s.]
actually fiilen [zf.] aslında [zf.] hem [zf.]
adult yetişkin [i.] er kişi [i.] yetişkin kişi [i.]
advantage avantaj [i.] fayda [i.] yarar [i.]
adventure macera [i.] serüven [i.] atılmak [f.]
advertise reklamını yapmak [f.] tanıtım yapmak [f.] ilan etmek [f.]
advertisement reklam [i.] tanıtım [i.] duyuru [i.]
advertising reklamcılık [i.] reklam [i.] ilancılık [i.]
affect etkilemek [f.] tesir etmek [i.] gibi davranmak [f.]

y s
after sonra [zf.] öğleden sonra [i.] sonra gelen [s.]

a
against aykırı [ed.] karşı [ed.] ters olarak [zf.]
ah of [ünl.]

i t h
ya [ünl.] vah [ünl.]

w r
airline hava yolu [i.] havayolu [i.] düz hat [i.]

s h s e
alive diri [s.] canlı [s.] sağ [s.]
all tüm [i.]

g l i s e
bütün [i.] hepsi [zm.]

n y
all right kuşkusuz ki elbette ki yolunda
allow

: e
izin vermek [f.]

k i t s a müsaade etmek [f.] kabul etmek [f.]

o :
almost hemen hemen [zf.] az daha [zf.] takriben [zf.]
alone

i kt m
yalnız [s.]

a
kimsesiz [s.] bikes [s.]

T a gr
along boyunca [zf.] beraberine [zf.] yanına [zf.]
already zaten [zf.] çoktan [zf.] halihazırda [zf.]
alternative

s t
alternatif [i.] çare [i.] şık [i.]

In
although her ne kadar [bağ.] rağmen [bağ.] gerçi [bağ.]
among arasına [ed.] arasında [ed.] arasına [ed.]
amount miktar [i.] tutar [i.] meblağ [i.]
ancient antik [s.] eski [s.] antika [s.]
angrily hiddetle [zf.] hışımla [zf.] öfkeyle [zf.]
ankle ayak bileği [i.] yürümek [f.] (bir sözleşmeye) devam etmede
başarısız olmak (abd) [f.]

any lalettayin [s.] bazı [s.] her [s.]


any more başka [zf.] daha fazla [zf.] daha fazla başka [zf.]
anybody kimse [zm.] hiç kimse [zm.] herhangi biri [i.]
anyway neyse [zf.] her neyse [zf.] hem [zf.]
anywhere nerede olursa olsun [zf.] herhangi bir yer [zf.] herhangi bir yerde [zf.]
app uygulama
appear belli olmak [f.] görünmek [f.] belirmek [f.]
appearance dış görünüş [i.] görünüm [i.] görünüş [i.]
apply uygulamak [f.] başvurmak [f.] müracaat etmek [f.]
architect mimar [i.] yapmak [f.] tasarlamak [f.]
architecture mimarlık [i.] inşaat [i.] yapı [i.]
argue tartışmak [f.] çekişmek [f.] göstergesi olmak [f.]
argument argüman [i.] tartışma [i.] sav [i.]
army ordu [i.] kalabalık [i.] topluluk [i.]
arrange ayarlamak [f.] düzenlemek [f.] hazırlanmak [f.]
arrangement ayarlama [i.] aranjman [i.] düzenleme [i.]
as olarak [zf.] gibi [ed.] dahi [zf.]
asleep uyuyan [s.] tembel [s.] uyuşuk [s.]
assistant muavin [i.] asistan [i.] yardımcı [s.]
athlete sporcu [i.] atlet [i.] sporcu
attack saldırmak [f.] hücum etmek [f.] atak [i.]
attend katılmak [f.] iştirak etmek [f.] hazır bulunmak [f.]
attention özen [i.] ilgilenme [i.] ilgi [i.]
attractive cazibeli [s.] cazip [s.] çekici [s.]
audience izleyiciler veya seyirci [i.] izleyici [i.]
dinleyiciler
topluluğu [i.]
author yazar [i.] yazmak [f.] muharrir [i.]
available elde hazır bulunan [s.] boş [s.] mevcut [s.]
average ortalama [i.] ortalamasını bulmak [f.] belirli bir miktar tüketmek [f.]
avoid önlemek [f.] kaçınmak [f.] sakınmak [f.]
award ödüllendirmek [f.] ödül vermek [f.] mükafat [i.]
awful berbat [s.] sunturlu [s.] müthiş [s.]
back art [i.] arkalık [i.] sırt [i.]
background arka plan [i.] fon [i.] ardyöre [i.]
badly kötü bir şekilde [zf.] ağır [zf.] berbat bir şekilde [zf.]
bar çubuk [i.] demir çubuk [i.] baro [i.]
baseball beysbol [i.] beyzbol [i.] beysbol topu [i.]
based esaslı [s.] yerleşik [s.] temeli [s.]
basketball basketbol [i.] basket topu [i.] sepettopu [i.]
bean fasulye [i.] dost [i.] tohum [i.]
bear dayanmak [f.] katlanmak [f.] taşımak [f.]
beat vurmak [f.] dövmek [f.] yenmek [f.]
beef dırlanmak [f.] dır dır etmek [f.] sığır eti [i.]
before evvel [ed.] önce [ed.] daha önce [zf.]
behave davranmak [f.] davranmak [f.] hizaya gelmek [f.]
behaviour davranış [i.] davranış [i.] hareket tarzı [i.]
belong (birine) ait olmak [f.] ait olmak [f.] uygun olmak [f.]
belt kayış [i.] kuşak [i.] kemer [i.]
benefit yararlanmak [f.] menfaat [i.] çıkar [i.]
best en iyi [s.] geçmek [f.] baskın çıkmak [f.]
better daha iyi [s.] iyileştirmek [f.] ıslah etmek [f.]
between arasında [zf.] arasına [zf.] ortada [zf.]
billion milyar [i.] bilyon [i.]
bin çöp kutusu [i.] ambarlamak [f.] çöpe atmak [f.]
biology dirimbilim [i.] yaşambilim [i.] biyoloji [i.]
birth doğum [i.] kaynak [i.] doğum [i.]
biscuit bisküvi [i.] gevrek [i.] bisküvi [i.]
bit gem [i.] gemlemek [f.] ikili savmak [f.]
blank boşluk [i.] boş [s.] silmek [f.]
blood kan [i.] kan bağı [i.] dem [i.]
blow esmek [f.] üflemek [f.] darbe [i.]
board binmek [f.] tahta döşemek [f.] kurul [i.]
boil haşlamak [f.] kaynamak [f.] çıban [i.]
bone kılçık [i.] kemik [i.] kılçıklarını ayıklamak (balık) [f.]
book ayırtmak [f.] kitap [i.] deftere işlemek [f.]
borrow ödünç almak [f.] ödünç almak [f.] alıntı yapmak [f.]
boss patron [i.] patronluk yapmak [f.] idare etmek [f.]
bottom dip [i.] alt [i.] bir temel üzerine yerleştirmek [f.]

bowl tas [i.] çanak [i.] kase [i.]


brain beyin [i.] kafasına ağır bir darbe kafa yarmak [f.]
indirmek
[f.]
bridge köprü [i.] köprü kurmak [f.] köprü yapmak [f.]
bright parlak [s.] muhteşem [s.] şaşaalı [s.]
brilliant nefis [s.] parlak [s.] muhteşem [s.]
broken arızalı [s.] kırılmış [s.] kırık [s.]
brush fırçalamak [f.] fırça [i.] süpürmek [f.]
burn yakmak [f.] yanmak [f.] burned/burnt - burned/burnt [f.]
businessman işadamı [i.] iş insanı [i.] tüccar
button düğme [i.] tuş [i.] iliklemek [f.]
camp kamp yapmak [f.] kamp kurmak [f.] kamp [i.]
camping kamp yapma [i.] kamp [i.] kampçılık [i.]
can olabilmek [f.] kovmak [f.] konservelemek [f.]
care önem vermek [f.] aldırmak [f.] umursamak [f.]
careful itinalı [s.] dikkatli [s.] özenli [s.]
carefully özenle [zf.] idareli biçimde [zf.] itinayla [zf.]
carpet halı [i.] kaplamak [f.] azarlamak [f.]
cartoon karikatürize etmek [f.] karikatür çizmek [f.] mizah amaçlı çizim yapmak [f.]
case dava [i.] kasa [i.] kılıf [i.]
cash nakit [i.] peşin para [i.] peşin [s.]
castle kale [i.] kale gibi korunaklı bir yere sağlam emniyete almak [f.]
koymak [f.]

catch enselemek [f.] yakalamak [f.] yetişmek [f.]


cause sebebiyet vermek [f.] sebep olmak [f.] yol açmak [f.]
celebrate kutlamak [f.] bayram yapmak [f.] yönetmek (ayin) [f.]
celebrity ünlü kişi [i.] şöhret [i.] ünlü kimse [i.]
certain kesin [s.] belirli [s.] belli [s.]
certainly muhakkak [zf.] kesinlikle [zf.] elbette [zf.]
chance olanak [i.] ihtimal [i.] şans [i.]
character karakter [i.] oymak [f.] nevi şahsına münhasır bir kimse
[i.]

charity hayır [i.] hayırseverlik [i.] hamiyet [i.]


chat muhabbet [i.] sohbet [i.] söyleşmek [f.]
check denetlemek [f.] kontrol etmek [f.] kontrol [i.]
chef aşçı [i.] aşçıbaşı [i.] şef [i.]
chemistry yapı [i.] madde yapısı [i.] kimya [i.]
chip havalandırmak (top) [f.] takılmak [f.] kırılmak [f.]
choice tercih [i.] seçenek [i.] ayırma [i.]
church kilise [i.] kilisede tören yapmak [f.] kilise töreni yapmak [f.]
cigarette sigara [i.] cıgara [i.] mazot [i.]
circle halka [i.] daire [i.] çember [i.]
classical klasik [s.] klas [s.] eski dile ait [s.]
clear belirgin [s.] açık [s.] net [s.]
clearly açık bir biçimde [zf.] açıkça [zf.] ayan beyan [zf.]
clever zeki [s.] akıllı [s.] cin gibi [s.]
climate iklim [i.] çevre [i.] şartlar [i.]
close kapamak [f.] kapatmak [f.] yakın [s.]
closed kapalı [s.] yumuk [s.] kapanmış [s.]
clothing giysi [i.] giyim [i.] giyim eşyası [i.]
cloud bulut [i.] karartmak [f.] bozmak [f.]
coach otobüs [i.] eğitmek [f.] hazırlamak [f.]
coast sahil [i.] kıyı [i.] deniz kıyısı [i.]
code şifrelemek [f.] kodlamak [f.] şifre [i.]
colleague meslektaş [i.] görevdaş [i.] görevdeş [i.]
collect toplamak [f.] biriktirmek [f.] olmak (git gide) [f.]
column sütun [i.] kolon [i.] destek [i.]
comedy komedi [i.] güldürü [i.] komik olaylar [i.]
comfortable rahat [s.] rahatlatıcı [s.] teselli edici [s.]

y s
comment yorumlamak [f.] yorum [i.] açımlamak [f.]

a
communicate haberleşmek [f.] birbirine açılmak (odalar) bulaştırmak [f.]

t h
[f.] [i.]

i
community halk [i.] camia topluluk [i.]

w r
compete rekabet etmek [f.] yarışmak [f.] kapışmak [f.]

s h s e
competition müsabaka [i.] yarışma [i.] rekabet [i.]
complain

g l
yakınmak [f.]
i s e
şikayet etmek [f.] sızıldanmak [f.]

n y
completely büsbütün [zf.] tamamen [zf.] komple [zf.]
condition

: e t
şartlandırmak [f.]

k i s a hal [i.] koşul [i.]

o :
conference konferans [i.] konferans yapmak [f.] müzakere [i.]
connect

i kt m
bağlamak [f.]

a
bağlanmak [f.] birleşmek [f.]

T a gr
connected bağlı [s.] alakadar [s.] akraba [s.]
consider durumu değerlendirmek dikkate almak [f.] göz önünde bulundurmak [f.]

s t
contain [f.]
kapsamak [f.] içermek [f.] zaptetmek [f.]

In
context bağlam [i.] kaynak [i.] durum [i.]
continent kıta [i.] kıta [i.] anakara [i.]
continue devam ettirmek [f.] sürmek [f.] sürdürmek [f.]
control denetlemek [f.] kontrol etmek [f.] kontrol [i.]
cook yemek pişirmek [f.] pişirmek [f.] aşçı [i.]
cooker ocak [i.] fırın (üstü ocak altı fırın fırın [i.]
olan
mutfak aleti) [i.]
copy kopyalamak [f.] kopya etmek [f.] suret [i.]
yakalamak
corner köşe [i.] (konuşmak/konuşturmak viraj almak [f.]
için) [f.]

correctly doğru [zf.] doğru şekilde [zf.] uygun biçimde [zf.]


count saymak [f.] sayı [i.] hesaba katmak [f.]
couple eşleştirmek [f.] çift [i.] birleşmek [f.]
cover örtmek [f.] kaplamak [f.] kılıf [i.]
crazy deli [s.] çıldırmış [s.] çılgın [s.]
creative yaratıcı [s.] halik [i.] neden olan [s.]
credit kredi [i.] bir krediyi hesabına inanmak [f.]
geçirmek [f.]
crime suç [i.] suçlu bulmak [f.] cezalandırmak [f.]
criminal sabıkalı [i.] suçlu [s.] müthiş [s.]
cross karşıya geçmek [f.] çarmıh [i.] haç [i.]
crowd kalabalık [i.] üşüşmek [f.] ısrar etmek [f.]
crowded kalabalık [s.] kalabalık (yer) [s.] dolu [s.]
cry haykırmak [f.] ağlamak [f.] ağlama [i.]
cupboard dolap [i.] büfe [i.] yüklük [i.]
curly kıvırcık [s.] ondüle [s.] kıvırcık [s.]
cycle devir [i.] çevrim [i.] pedal çevirmek [f.]
daily günlük [s.] gündelik [s.] geçim [i.]
danger tehlike [i.] risk [i.] varta [i.]
dark karanlık [i.] koyu [s.] belirsizlik [i.]
data veri [i.] bilgi [i.] girdi [i.]
dead ölü [s.] cansız [s.] çok [s.]
deal davranmak [f.] dağıtmak [f.] iş yapmak [f.]
dear sevgili [s.] canım [ünl.] tatlı kimse [i.]
death ölüm [i.] vefat [i.] katil [i.]
decision karar [i.] yargı [i.] emir [i.]
deep derin [s.] deniz [i.] derince [s.]
definitely kesinlikle [zf.] tamamen [zf.] elbette [zf.]
degree derece [i.] rütbe [i.] aşama [i.]
dentist dişçi [i.] diş hekimi [i.] diş tabibi [i.]
department departman [i.] daire [i.] bölüm [i.]
depend bağlı olmak [f.] bağlı olmak [f.] güvenmek [f.]
desert terk etmek [f.] çöl [i.] ıssız [s.]
designer tasarımcı [i.] dekoratör [i.] düzenbaz kişi [i.]
destroy tahrip etmek [f.] imha etmek [f.] kül etmek [f.]
detective dedektif [i.] hafiye [i.] polis hafiyesi [i.]
develop geliştirmek [f.] gelişmek [f.] yıkamak (film) [f.]
device cihaz [i.] alet [i.] nişan [i.]
diary günlük [i.] hatıra defteri [i.] günce [i.]
differently farklı olarak [zf.] başka şekilde [zf.] farklı bir biçimde [zf.]
digital dijital [s.] tuş [i.] parmağa ait [s.]
direct yönlendirmek [f.] yöneltmek [f.] yönetmek [f.]
direction istikamet [i.] doğrultu [i.] yön [i.]
director yönetici [i.] yönetmen [i.] müdür [i.]
disagree aynı fikirde olmamak [f.] sürtüşmek [f.] aynı düşüncede olmamak [f.]
disappear ortadan kaybolmak [f.] yok olmak [f.] gözden kaybolmak [f.]
disaster facia [i.] felaket [i.] afet [i.]
discover keşfetmek [f.] çıkarmak [f.] anlamak [f.]
discovery buluş [i.] bulgu [i.] keşif [i.]
discussion tartışma [i.] müzakere [i.] bahis [i.]
disease hastalık [i.] dert [i.] illet [i.]
distance mesafe [i.] uzaklık [i.] geride bırakmak [f.]
divorced ayrılmış [s.] boşanmış [s.] boşanmış
document doküman [i.] belge [i.] kanıtlamak [f.]
double iki misli yapmak [f.] ikiye katlamak [f.] iki kat [i.]
download indirmek [f.] yüklemek (internet karşıdan yüklemek
üzerinden
bilgisayara program) [f.]
downstairs aşağı katta [i.] altkat [i.] alt kat [i.]
drama piyes [i.] dramatik özellik [i.] dramatik durum [i.]
drawing çizme [i.] çekme [i.] çizim [i.]
dream rüya görmek [f.] hayal kurmak [f.] hayal [i.]
drive sürmek [f.] araba sürmek [f.] dürtü [i.]
driving sürme [i.] sevk [i.] sürücü [i.]
drop düşmek [f.] düşürmek [f.] düşüş [i.]
drug ilaç [i.] uyuşturmak [f.] ilaç vermek [f.]
dry kurulamak [f.] kurutmak [f.] kurumak [f.]
earn para kazanmak [f.] kazanmak [f.] kazandırmak [f.]
earth kara [i.] yeryüzü [i.] zemin [i.]
easily rahatlıkla [zf.] rahatça [zf.] kolayca [zf.]
education öğretim [i.] eğitim [i.] öğrenim [i.]
effect tesir [i.] etki [i.] sonuca vardırmak [f.]
either iki [i.] her [s.] her iki [s.]
electric elektrik [s.] elektrikli [s.] elektro [i.]
electrical elektrik [s.] elektrikli [s.] elektro [s.]
electricity elektrik [i.] cereyan [i.] çıngı [i.]
electronic elektronik [s.] elektronik elektronsal
employ işe almak [f.] çalıştırmak [f.] kullanmak [f.]
employee işçi [i.] eleman [i.] çalışan [i.]
employer işveren [i.] işveren [i.] patron [i.]
empty boşaltmak [f.] boş [s.] tahliye etmek [f.]
ending bitiş [i.] sona erme [i.] nihayet [i.]
energy enerji [i.] kuvvet [i.] derman [i.]
engine motor [i.] makine takmak [f.] alet edevat [i.]
engineer mühendis [i.] mühendisliğini yapmak [f.] planlayıp düzenlemek [f.]
enormous kocaman [s.] muazzam [s.] azman [s.]
enter girmek [f.] içeri girmek [f.] katılmak [f.]
environment çevre [i.] ortam [i.] etraf [i.]
equipment teçhizat [i.] araç gereç [i.] donanım [i.]
error yanlışlık [i.] hata [i.] yanılgı [i.]
especially özellikle [zf.] hele [zf.] ille [zf.]
essay kalkışmak [f.] yapmaya kalkışmak [f.] denemek [f.]
everyday olağan [s.] günlük [s.] basit [s.]
everywhere her yer [zf.] her yere [zf.] her taraf [zf.]
evidence kanıt [i.] delil [i.] açığa vurmak [f.]
exact kesin [s.] tamı tamına [s.] tam [s.]
exactly tamamen [zf.] tamı tamına [zf.] aynen [ünl.]
excellent mükemmel [s.] seçkin [s.] faziletli [s.]
except haricinde [ed.] hariç [ed.] dışında [ed.]
exist var olmak [f.] geçinmek [f.] bulunmak [f.]
expect ummak [f.] beklemek [f.] ümit etmek [f.]
experience deneyim [i.] tecrübe [i.] görmek [f.]
experiment deney [i.] deney yapmak [f.] deney uygulamak [f.]
expert bilirkişi [i.] eksper [i.] uzman [i.]
explanation açıklama [i.] izah [i.] anlam [i.]
express ifade etmek [f.] açık [s.] belli [s.]
expression anlatım [i.] ifade [i.] söz [i.]
extreme aşırı [s.] aşırı derece [i.] aşırılık [i.]
extremely gayetle [zf.] feci [zf.] aşırı [zf.]
factor etken [i.] faktör [i.] etmen [i.]
factory fabrika [i.] yapımevi [i.] imalathane [i.]
fail başarısızlığa uğramak [f.] başarısız olmak [f.] bitmek [f.]
fair panayır [i.] fuar [i.] açık tenli [s.]
fall inmek [f.] düşmek [f.] güz [i.]
fan pervane [i.] hayran [i.] taraftar [i.]
farm çiftlik [i.] ekmek [f.] ekip biçmek [f.]
farming çiftçilik [i.] yetiştiricilik [i.] tarım [i.]
fashion
fat
moda [i.]
semirtmek [f.]

a y s
yapmak [f.]
şişmanlatmak [f.]
biçimlendirmek [f.]
yağ [i.]
fear korkmak [f.]

i t h korku [i.] kuşkulanmak [f.]

w r
feature özellik [i.] yayınlamak [f.] başrolde oynatmak [f.]
feed beslemek [f.]

l i s h es e
fed - fed [f.] gıda almak [f.]

g s
female dişi [s.] kız [i.] kadın [i.]

n y
fiction kurgu [i.] icat [i.] kurmaca yazın [i.]
field

: e
tarla [i.]

k i t s a alan [i.] saha [i.]

o :
fight dövüşmek [f.] kavga etmek [f.] savaşmak [f.]
figure

i kt m
rakam [i.]

a
şekil [i.] yer almak [f.]

T ag r
film film [i.] zar vb kaplamak [f.] filme almak [f.]
final final [i.] nihai [s.] kesin [s.]
finally

s t
nihayet [zf.] en sonunda [zf.] velhasıl [zf.]

In
finger parmak [i.] el sürmek [f.] katılmak [f.]
finish sona ermek [f.] bitirmek [f.] bitmek [f.]
first birinci [s.] ilk [s.] önce [zf.]
firstly ilk önce [zf.] birinci olarak [zf.] ilk olarak [zf.]
fish balık [i.] balığa çıkmak [f.] avlamak [f.]
fishing balık tutma [i.] balık avcılığı [i.] balık avı [i.]
fit uymak [f.] uygun [s.] zinde [s.]
fix düzeltmek [f.] onarmak [f.] tamir etmek [f.]
flat düz yüzey [i.] daire [i.] yassı [s.]
flu grip [i.] enflüanza [i.] influenza
fly uçmak [f.] sinek [i.] flew - flown [f.]
flying uçma [i.] uçuş [i.] uçan [s.]
focus odaklanmak [f.] odaklamak [f.] odak noktası [i.]
following taraftarlar [i.] takip etme [i.] izleyen [s.]
foreign yabancı [s.] yabancılık [i.] yurtdışı [s.]
forest orman [i.] ağaçlandırmak [f.] ormanlaştırmak [f.]
fork çatal [i.] çatallanmak (yol) [f.] çatalla kaldırmak [f.]
formal resmi [s.] şekilsel [i.] samimiyetsiz [s.]
fortunately şükür ki [zf.] neyse ki [zf.] bereket versin [zf.]
forward ileri [s.] ileriye doğru [zf.] yollamak [f.]
free bağımsız [s.] beleş [s.] muaf [s.]
fresh taze [s.] serinlik [i.] dirilik [i.]
fridge frijider [i.] dolap [i.] buzdolabı [i.]
frog kurbağa [i.] kopça [i.] iki başlı kas [i.]
fun eğlence [i.] eğlenme [i.] şaka etmek [f.]
furniture mobilya [i.] mefruşat [i.] ev eşyası [i.]
further daha ileri [zf.] daha öte [zf.] yardım etmek [f.]
future istikbal [i.] gelecek [i.] gelecek zaman [i.]
gallery galeri [i.] kemeraltı [i.] lağım [i.]
gap açıklık [i.] ara [i.] uçurum [i.]
gas benzin [i.] gaz [i.] övünmek [f.]
gate kapı [i.] geçit [i.] vana [i.]
general genel [s.] şef [i.] umum [i.]
gift allah vergisi [i.] hediye [i.] armağan [i.]
goal gaye [i.] erek [i.] gol [i.]
god Allah [i.] tanrı [i.] mabut [i.]
gold altın [i.] servet [i.] altın para [i.]
golf golf oynamak [f.] golf [i.] florida eyaletinde yerleşim yeri
good güzel [s.] hayırlı [s.] iyi [s.]
government hükümet [i.] devlet yönetimi [i.] siyasal bilgiler [i.]
grass otlak [i.] çim [i.] çimen [i.]
greet selamlaşmak [f.] selam vermek [f.] selamlaşmak [f.]
ground yer [i.] zemin [i.] toprak [i.]
guest davetli [i.] konuk [i.] misafir [i.]
guide yol göstermek [f.] rehberlik etmek [f.] rehber [i.]
gun silah [i.] tabanca [i.] avlamak [f.]
guy adam [i.] herif [i.] alay etmek [f.]
habit alışkanlık [i.] huy [i.] yaradılış [i.]
half yarım [s.] yarı [s.] devre [i.]
hall hol [i.] salon [i.] büyük salon [i.]
happily mutlu bir şekilde [zf.] güle oynaya [zf.] bereket versin ki [zf.]
have sahip olmak [f.] had - had [f.] elinde tutmak [f.]
headache baş belası [i.] baş ağrısı [i.] dert [i.]
heart gönül [i.] merkez [i.] yürek [i.]
heat ısıtmak [f.] sıcaklık [i.] hararet [i.]
heavy ağır [s.] ağır çekmek [f.] fedai [i.]
height yükseklik [i.] boy [i.] yükselti [i.]
helpful yardımsever [s.] faydalı [s.] yararlı [s.]
hero kahraman [i.] bahadır [i.] er [i.]
hers dişil onunki [zm.] onunki [zm.] onun [zm.]
herself kendisine [zm.] kendisi [zm.] dişil kendisi [zm.]
hide saklamak [f.] gizlemek [f.] saklanmak [f.]
high yüksek [s.] direnmek [f.] öfkelenmek [f.]
hill tepe [i.] toprak yığmak [f.] tepelemek [f.]
himself bizzat [zm.] eril kendisi [zm.] kendi [zm.]
his eril onunki [zm.] onun [zm.] onunki [zm.]
hit çarpmak [f.] vurmak [f.] isabet etmek [f.]
hockey hokey [i.] hokey
hold sahip olmak [f.] zaptetmek [f.] düzenlemek [f.]
hole çukur [i.] delik [i.] kapanmak [f.]
home ev [i.] yerleştirmek [f.] yuvasına dönmek [f.]
hope ummak [f.] umut etmek [f.] ümit etmek [f.]
huge iri [s.] kocaman [s.] devasa [s.]
human insan [i.] insani [s.] insanlık [i.]
hurt acımak [f.] incitmek [f.] yaralamak [f.]
ideal ülkü [i.] ideal [s.] mefkure [i.]
identify tanımlamak [f.] tanımak [f.] kimliğini saptamak [f.]
ill hasta [s.] fenalık [i.] kötülük [i.]
illness hastalık [i.] maraz [i.] illet [i.]
image şekil [i.] imge [i.] imaj [i.]
immediately hemen [zf.] derhal [zf.] acilen [zf.]
impossible olanaksız [s.] imkansız [s.] olmaz [s.]
included dahil olan [s.] içinde [s.] dahil edilmiş [s.]
including kapsama [i.] içerme [i.] şamil [s.]
increase arttırmak [f.] artmak [f.] çoğalmak [f.]
incredible inanılmaz [s.] akla hayale gelmez [s.] şaşırtıcı [s.]
independent bağımsız [s.] müstakil [s.] özgür [s.]
individual birey [i.] bireysel [s.] ferdi [s.]
industry endüstri [i.] sanayi [i.] işleyim [i.]
informal resmi olmayan [s.] laubali [s.] merasimsiz [s.]
injury zarar [i.] halel [i.] incinme [i.]
insect böcek [i.] böcü [i.] iğrenç tip [i.]
inside iç taraf [i.] içeri [zf.] iç taraf [i.]
instead yerine [zf.] yerinde [zf.] yerine [zf.]
instruction öğretme [i.] yönerge [i.] talimat [i.]
instructor eğitmen [i.] eğitici [i.] asistan [i.]
instrument enstrüman [i.] alet [i.] belgit [i.]
intelligent akıllı [s.] zeki [s.] izan sahibi [i.]
international devletlerarası [s.] enternasyonal [s.] milletlerarası [s.]
introduction giriş [i.] tanıtım [i.] tavsiye mektubu [i.]
invent icat etmek [f.] yumurtlamak [f.] düzmek [f.]
invention buluş [i.] icat [i.] düzen [i.]
invitation davetiye [i.] davet [i.] çağrı [i.]
invite davet etmek [f.] neden olmak [f.] yol açmak [f.]
involve kapsamak [f.] içermek [f.] içine almak [f.]
item kalem [i.] madde [i.] adet [i.]
itself kendisi [zm.] kendi [zm.] bizzat [zm.]
jam kıstırmak [f.] sıkıştırmak [f.] sıkışmak [f.]
jazz caz [i.] canlandırmak [f.] caz çalmak [f.]
jewellery mücevherat [i.] kuyumculuk [i.] cevahir [i.]
joke komiklik [i.] şaka [i.] espri yapmak [f.]
journalist gazeteci [i.] gazeteci [i.] gazeteci yazar [i.]
jump sıçramak [f.] zıplamak [f.] atlamak [f.]
kid velet [i.] çocuk [i.] küçük çocuk [i.]
kill katletmek [f.] öldürmek [f.] öldürme [i.]
king kral [i.] bir konuda en usta kimse hükümdarlık [i.]
knee diz [i.] [i.]
dizle vurmak [f.] diz ile vurmak [f.]
knife bıçak [i.] kesmek [f.] arkadan vurmak [f.]
knock kapı çalmak [f.] çarpışmak [f.] kapıyı vurmak [f.]
knowledge bilgi [i.] ilim [i.] bili [i.]
lab laboratuvar [i.] labrador retriever (köpek)
lady bayan [i.] [i.]
hanımefendi [i.] hatun [i.]
lake göl [i.] göl [i.] koyu kırmızı boya [i.]
lamp ampul [i.] lamba [i.] kandil [i.]
land karaya ayak basmak [f.] kıyıya çıkmak [f.] karaya çıkmak [f.]
laptop dizüstü bilgisayar [i.] dizüstü [i.] dizüstü bilgisayarı
last sonuncu [s.] son [s.] tutunmak [f.]
later sonradan [zf.] sonra [zf.] sonraki [zf.]
laughter kahkaha [i.] kahkahalar [i.] hande [i.]
law yasa [i.] hukuk [i.] kanun [i.]
lawyer avukat [i.] hukukçu [i.] dava vekili [i.]
lazy uyuşuk [s.] miskin [s.] tembel [s.]
lead yol göstermek [f.] rehberlik etmek [f.] sürmek [f.]
leader lider [i.] baş [i.] önder [i.]
learning öğrenme [i.] öğrenim [i.] ilim [i.]
least en az [s.] asgari [s.] en önemsiz kimse [i.]
lecture ders anlatmak [f.] konferans vermek [f.] uzun öğüt [i.]
lemon limon [i.] limonlu [s.] moloz [i.]
lend ödünç vermek [f.] lent - lent [f.] vermek [f.]
less daha az [s.] eksi [i.] daha az şey [i.]
level seviye [i.] düzey [i.] kademe [i.]
lifestyle yaşam tarzı [i.] yaşam stili [i.] yaşam biçimi [i.]
lift havalanmak [f.] kaldırmak [f.] asansör [i.]
light
likely
aydınlık [i.]
büyük ihtimalle [zf.]

a y s
nur [i.]
mantıklı [s.]
ışık [i.]
geleceği parlak [s.]
link bağlamak [f.]

i t h
halka [i.] bağ [i.]

w r
listener dinleyici [i.] dinleyen [i.] dinleyici
little ufak [s.]

l i s h s e
az [s.]

e
küçük [s.]

g s
lock kilitlemek [f.] kilit [i.] kapanmak [f.]

n y
look bakmak [f.] görünüş [i.] bakış [i.]
lorry

: e
kamyon [i.]

k i t s a alçak [i.] açık [i.]

o :
lost kayıp [s.] kaybolmuş [s.] kaybetmek [f.]
loud

i kt m
yüksek (ses) [s.]

a
yüksek sesle [zf.] kaba [s.]

T ag r
loudly yüksek sesle [zf.] gürültüyle [zf.] yüksek sesle
lovely güzel [s.] latif [s.] şeker [s.]
low

s t
alçak [i.] alçak [s.] az [s.]

In
luck şans [i.] talih [i.] akyazı [i.]
lucky talihli [s.] uğurlu [s.] şanslı [s.]
mail postalamak [f.] posta [i.] postaya vermek [f.]
major asıl [s.] büyük [s.] başlıca [s.]
male erkek [i.] erkek [i.] bay [i.]
manage işletmek [f.] idare etmek [f.] yönetmek [f.]
manager menajer [i.] idareci [i.] yönetici [i.]
manner yol [i.] biçim [i.] tutum [i.]
mark işaretlemek [f.] iz [i.] işaret [i.]
marry evlenmek [f.] vermek [f.] evermek [f.]
material materyal [i.] madde [i.] malzeme [i.]
mathematics matematik [i.] matematik matematik
maths matematik [i.] matematik (amer.) [i.] matematiksel
matter önemli olmak [f.] madde [i.] cisim [i.]
may mayıs ayı [i.] mayıs [i.] mümkün olmak [f.]
media medya [i.] basın [i.] radyo [i.]
medical medikal [i.] tıbbi [s.] tıp [i.]
medicine tıp [i.] ilaç [i.] katlanmak [f.]
memory anı [i.] bellek [i.] hatıra [i.]
mention değinmek [f.] bahsetmek [f.] zikretmek [f.]
metal madenle kaplamak [f.] tıynet [i.] madde [i.]
method metot [i.] usul [i.] yöntem [i.]
middle orta [i.] orta kısım [i.] orta yer [i.]
might mümkün olmak [f.] olası olmak [f.] -abilir [f.]
mind önemsemek [f.] aldırmak [f.] akıl [i.]
mine maden [i.] mayın [i.] benimki [zm.]
mirror ayna [i.] aksettirmek [f.] ayna tutmak [f.]
missing özlem [i.] özleme [i.] noksan [s.]
mobile mobil [s.] gezici [s.] seyyar [s.]
monkey maymun [i.] kurcalamak [f.] oynamak [f.]
moon ay [i.] dalıp kendi hayalleriyle dalgın dalgın dolaşmak [f.]
başbaşa
kalmak [f.]
mostly çoğunlukla [zf.] daha çok [zf.] bilhassa [zf.]
motorcycle motor [i.] motosiklet [i.] motosiklet
movement hareket [i.] gidiş [i.] saatin parçaları [i.]
musical müzikli [s.] müziğe ait [s.] müzikal [s.]
musician müzisyen [i.] şarkıcı [i.] çalgıcı [i.]
myself kendim [zf.] bizzat [zm.] kendim [zm.]
narrow dar [s.] ensizleşmek [f.] kısmak [f.]
national ulusal [s.] milli [s.] yurttaş [s.]
nature mahiyet [i.] doğa [i.] tabiat [i.]
nearly hemen hemen [zf.] neredeyse [zf.] yaklaşık olarak [zf.]
necessary gereken [s.] gerekli [s.] gereken şey [i.]
neck boyun [i.] sarılmak [f.] koklaşmak [f.]
need ihtiyaç duymak [f.] gerek [i.] gereksinim [i.]
neither hiçbir [s.] ikisinden hiçbiri [zm.] ne bu ne öteki [zm.]
nervous gergin [s.] sinirli [s.] asabi [s.]
network ağ [i.] şebeke [i.] bağlamak (ağı) [f.]
noise ses [i.] gürültü [i.] gürültü etmek [f.]
noisy gürültücü [s.] gürültülü [s.] patırtılı [s.]
none hiçbiri [zm.] hiç [zm.] hiç de [zf.]
normal olağan [s.] normal [s.] standart [s.]
normally normalde [zf.] normal bir şekilde [zf.] genelde [zf.]
notice farkına varmak [f.] fark etmek [f.] duyuru [i.]
novel roman [i.] roman [i.] acayip [s.]
nowhere hiçbir yer [i.] hiçbir yere [zf.] hiçbir yerde [zf.]
number numaralamak [f.] saymak [f.] sayı [i.]
nut fındık [i.] ceviz toplamak [f.] baş [i.]
ocean okyanus [i.] umman [i.] derya [i.]
offer teklif vermek [f.] önermek [f.] teklif etmek [f.]
officer memur [i.] subay [i.] idare etmek [f.]
oil yağ [i.] yağ çekmek [f.] yağcılık yapmak [f.]
onto üstüne [ed.] üzerine [ed.] onto
opportunity olanak [i.] imkan [i.] fırsat [i.]
option seçenek [i.] oy [i.] şık [i.]
ordinary sıradan [s.] adi [s.] basit [s.]
organization organizasyon [i.] kuruluş [i.] örgüt [i.]
organize organize etmek [f.] düzenlemek [f.] hazırlamak [f.]
original özgün [s.] orijinal [s.] asıl [s.]
ourselves kendimiz [zm.] bizler [zm.] biz [zm.]
outside dıştan [zf.] dışarı [zf.] dışarısı [zf.]
oven ocak [i.] fırın [i.] fırın [i.]
own sahip olmak [f.] kendi [zm.] itiraf etmek [f.]
owner mal sahibi [i.] sahip [i.] kiraya veren [i.]
pack ambalajlamak [f.] sarmak [f.] paket [i.]
pain sancı [i.] sızı [i.] ağrı [i.]
painter boyacı [i.] ressam [i.] badanacı [i.]
palace saray [i.] konak [i.] palas
pants pantolon [i.] paçalı don [i.] don [i.]
parking park [i.] park yapma [i.] otopark [i.]
particular özel [s.] belirli [s.] nokta [i.]
pass geçirmek [f.] geçmek [f.] geçiş izni [i.]
passenger yolcu [i.] gezgin [i.] işten kaytaran kimse [i.]
past geçmiş [s.] geçmiş zaman [i.] bir kimsenin geçmişi [i.]
patient hasta [i.] sabırlı [s.] mütehammil [i.]
Terms Meanings Meanings2 Meanings3
pattern modele göre yapmak [f.] model [i.] desen [i.]
pay ödemek [f.] ödeme [i.] ücret [i.]
peace sulh [i.] huzur [i.] barış [i.]
penny metelik [i.] sent [i.] peni [i.]
per her [zf.] beher [zf.] rücuen [zf.]
per cent yüzde [i.] yüzde
perform rol yapmak [f.] yapmak [f.] yerine getirmek [f.]
perhaps belki [ünl.] muhtemelen [zf.] bir ihtimal [zf.]
permission müsaade [i.] izin [i.] destur [i.]
personality kişilik [i.] şahsiyet [i.] önemli kişi [i.]
pet evde beslenen hayvan ev hayvanı [i.] evcil hayvan [i.]
petrol [i.]
petrol [i.] benzin [i.] benzin
photograph fotoğraflamak [f.] fotoğrafını çekmek [f.] resim vermek [f.]
physical bedensel [s.] muayene [i.] bedeni [s.]
physics fizik [i.] fizik (bilim) fiziksel
pick seçmek [f.] pena [i.] gitar penası [i.]
pilot pilot [i.] pilotluk yapmak [f.] yol göstermek [f.]
planet gezegen [i.] seyyare [i.] gezegen
plant dikmek [f.] ekmek [f.] tesis [i.]
plastic plastik [i.] naylon [i.] biçim verilebilir [s.]
plate plaka [i.] tabak [i.] levha [i.]
platform platform [i.] sahanlık [i.] tasarı [i.]
please memnun etmek [f.] lütfen [ünl.] gönlünü hoş etmek [f.]
pleased memnun [s.] keyifli [s.] memnun olmuş [s.]
pocket cep [i.] bastırmak [f.] saklamak [f.]
polite nazik [s.] kibar [s.] görgülü [s.]
pollution kirlilik [i.] bozulma [i.] kirletme [i.]
pop patlatmak [f.] patlatmak (mısır) [f.] pat diye sormak [f.]
population nüfus [i.] ahali [i.] sekene [i.]
position mevki [i.] pozisyon [i.] konum [i.]
possession sahiplik [i.] mülk [i.] mal mülk [i.]
possibility olasılık [i.] imkan [i.] ihtimal [i.]
poster afiş [i.] pankart [i.] ası [i.]
power yetki [i.] güç [i.] kuvvet [i.]
predict öngörmek [f.] önceden söylemek [f.] tahmin etmek [f.]
present sunmak [f.] takdim etmek [f.] şimdiki zaman [i.]
bir topluluğun, toplantı
veya
president başkan [i.] şef [i.]

s
derneğin başında bulunan

y
kimse

a
prevent engellemek [f.] önlemek [f.] engel olmak [f.]
print yazdırmak [f.]

i t h
basmak [f.] baskı [i.]

w r
printer yazıcı [i.] basıcı [i.] matbaacı [i.]
prison

s
hapishane [i.]

l i h s e
cezaevi [i.]

e
hapis [i.]

g s
prize ödül [i.] takdir etmek [f.] değer vermek [f.]

n y
process işlemek [f.] işlem [i.] süreç [i.]
produce

: e
üretmek [f.]

k i t s a imal etmek [f.] çıkarmak [f.]

o :
professional profesyonel [s.] mesleki [s.] fikir işçisi [i.]
professor

i kt m
profesör [i.]

a
müderris [i.] öğretmen [i.]

T a gr
profile profil [i.] kısa biyografisini yazmak profilini çizmek [f.]
program programlamak [f.] [f.]
program [i.] planlamak [f.]
progress

s t
gelişmek [f.] gelişim göstermek [f.] ilerlemek [f.]

In
promise söz vermek [f.] söz [i.] vadetmek [f.]
pronounce telaffuz etmek [f.] ilan etmek [f.] ileri sürmek [f.]
protect korumak [f.] himaye etmek [f.] muhafaza etmek [f.]
provide sağlamak [f.] temin etmek [f.] donatmak [f.]
pub taverna [i.] meyhane [i.] birahane [i.]
public halk [i.] kamu [s.] umumi [s.]
publish yayınlamak [f.] yayımlamak [f.] kamuoyuna açıklamak [f.]
pull çekmek [f.] kalkmak (araba) [f.] hareket etmek [f.]
purpose gaye [i.] maksat [i.] amaç [i.]
push itelemek [f.] itmek [f.] kakmak [f.]
quality kalite [i.] nitelik [i.] kaliteli [s.]
quantity nicelik [i.] miktar [i.] bolluk [i.]
queen kraliçe [i.] kraliçe yapmak [f.] ece [i.]
question soru [i.] sorular sormak [f.] sorgulamak [f.]
quietly sessizce [zf.] usul [zf.] usulcacık [zf.]
race yarışmak [f.] yarış [i.] ırk [i.]
railway tren yolu [i.] şimendifer [i.] tren [i.]
raise büyütmek (çocuk) [f.] yükseltmek [f.] artırmak [f.]
rate kur [i.] oran [i.] addetmek [f.]
rather oldukça [zf.] tercihen [zf.] epey [zf.]
reach ulaşmak [f.] ermek [f.] erişmek [f.]
react tepki göstermek [f.] tepkimek [f.] tepki vermek [f.]
realize gerçekleştirmek [f.] farketmek [f.] farkına varmak [f.]
receive teslim almak [f.] almak [f.] anlamak [f.]
recent son [s.] yeni (olmuş) [s.] taze [s.]
recently son dönemlerde [zf.] son zamanlarda [zf.] geçenlerde [zf.]
reception resepsiyon [i.] alış [i.] (cep telefonu için) çekme/sinyal
[i.]

recipe yemek tarifi [i.] yöntem [i.] yemek [i.]


recognize tanımak [f.] haklı bulmak [f.] bilmek [f.]
recommend tavsiye etmek [f.] salık vermek [f.] önermek [f.]
record kaydetmek [f.] sicil [i.] plak [i.]
recording kayıt [i.] yazıcı [i.] kayıt (kaset/plak vb'ne ait) [i.]
recycle geri dönüştürmek [f.] değerlendirmek [f.] geri dönüşümünü sağlamak [f.]
reduce (daha basit bir hale) kırmak (fiyat vb) [f.] yerine oturtmak (kırık) [f.]
dönüştürmek
[f.]
refer anmak [f.] bahsetmek [f.] kastetmek [f.]
refuse geri çevirmek [f.] reddetmek [f.] imtina etmek [f.]
region bölge [i.] yöre [i.] ülke [i.]
regular müdavim [s.] muntazam [s.] düzenli [s.]
relationship ilişki [i.] münasebet [i.] bağlantı [i.]
remove kaldırmak [f.] sökmek [f.] gidermek [f.]
repair tamir etmek [f.] onarmak [f.] onarım [i.]
replace yer değiştirmek [f.] yerine geçmek [f.] yenisiyle değiştirmek [f.]
reply yanıtlamak [f.] cevap [i.] yanıt [i.]
report haber vermek [f.] rapor etmek [f.] ihbar etmek [f.]
reporter muhbir [i.] raportör [i.] muhabir [i.]
request rica etmek [f.] talep etmek [f.] istem [i.]
research incelemek [f.] araştırmak [f.] araştırma yapmak [f.]
researcher araştırmacı [i.] araştırıcı [i.] araştırma görevlisi [i.]
respond yanıtlamak [f.] yanıt vermek [f.] karşılık vermek [f.]
response cevap [i.] karşılık [i.] yanıt [i.]
rest dinlendirmek [f.] dinlenmek [f.] dinlenme [i.]
review gözden geçirmek [f.] teftiş etmek [f.] yeniden gözatmak [f.]
ride binmek [f.] gezinti [i.] rode - ridden [f.]
ring çalmak (telefon/zil) [f.] yüzük [i.] halka [i.]
rise doğmak [f.] yükselmek [f.] yükseliş [i.]
rock sallanmak [f.] kaya [i.] şok etmek [f.]
role rol [i.] rol yapmak [f.] sıfat [i.]
roof çatı [i.] üstünü kapamak [f.] çatı yapmak [f.]
round yuvarlak [s.] bitirmek [f.] dönmek (köşeyi/virajı) [f.]
route güzergah [i.] rota [i.] sevk etmek [f.]
rubbish zırva [i.] çöp [i.] palavra [i.]
rude nezaketsiz [s.] kaba saba [s.] kaba [s.]
run çalıştırmak [f.] işletmek [f.] koşmak [f.]
runner haberci [i.] yarış atı [i.] yarışçı [i.]
running çalışma [i.] işletme [i.] koşma [i.]
sadly üzüntülü bir şekilde [zf.] hüzünle [zf.] çok [zf.]
safe kasa [i.] güvenilir [s.] emniyette [s.]
sail denize açılmak [f.] yelkenli [i.] yelken [i.]
sailing denize açılma [i.] deniz yolculuğu [i.] yelken sporu [i.]
salary aylık [i.] maaş [i.] maaş vermek [f.]
sale satış [i.] ucuzluk [i.] açık artırma ile satış [i.]
sauce sos [i.] sos koymak [f.] terbiyelemek [f.]
save (para) biriktirmek [f.] kurtarmak [f.] biriktirmek [f.]
scared korkmuş [s.]
scary ürkütücü [s.] korkunç [s.] korkutucu [s.]
scene
schedule
sahne [i.]
plan [i.]

a y s
manzara [i.]
program [i.]
olay yeri [i.]
tarifeye geçirmek [f.]
score puan [i.]

i t h
skor [i.] hesaplaşmak [f.]

w r
screen ekran [i.] göstermek [f.] siper etmek [f.]
search araştırmak [f.]

l i s h s e
aramak [f.]

e
araştırma [i.]

g s
season sezon [i.] mevsim [i.] baharatını katmak [f.]

n y
seat oturtmak [f.] koltuk [i.] oturacak yer [i.]
secondly

: e
saniyen [zf.]

k i t s a ikinci olarak [zf.]

o :
secret sır [i.] gizli [s.] gizem [i.]
secretary

i kt m
sekreter [i.]

a
yazman [i.] yazı masası [i.]

T a gr
seem gözükmek [f.] görünmek [f.] görünmek [f.]
sense algılamak [f.] hissetmek [f.] algı [i.]
separate

s t
ayırmak [f.] ayrı [s.] ayrıştırmak [f.]

In
series seri [i.] dizi [i.] zincir [i.]
serious ciddi [s.] ağır [s.] ağırbaşlı [s.]
serve hizmet etmek [f.] tapmak [f.] hizmet etmek [f.]
service servis [i.] hizmet [i.] müşteriye bakmak [f.]
several birçok [s.] çeşitli [s.] ayrı [s.]
shake sallanmak [f.] titremek [f.] sallamak [f.]
shall kararlılık, niyet, plan kaçınılmazlık belirtir [f.] söz verme durumunda kullanılır
bildiren [f.]
gelecek zaman yardımcı
shape şekillendirmek [f.] biçim vermek [f.] şekil vermek [f.]
sheet levha [i.] çarşaf [i.] kaplamak [f.]
ship gemi [i.] kürekleri içeri almak [f.] mal yüklemek (gemiye) [f.]
shoulder omuz [i.] üstüne almak [f.] omuz vurmak [f.]
shout bağırmak [f.] haykırmak [f.] haykırış [i.]
shut kapamak [f.] kapatmak [f.] kapalı [s.]
side kenar [i.] taraf [i.] yan [s.]
sign imzalamak [f.] imza atmak [f.] alamet [i.]
silver gümüş [s.] ağarmak [f.] sırlamak [f.]
simple sade [s.] yalın [s.] basit [s.]
since ondan sonra [zf.] o zamandan beri [zf.] sonradan [zf.]
singing şan [i.] uğultu [i.] ötüş [i.]
single bekar [s.] tek [s.] ayırmak [f.]
sir sör diye hitap etmek [f.] bir asalet unvanı [i.] efendim [i.]
site yerleştirmek [f.] oturtmak [f.] açmak [f.]
size büyüklük [i.] ölçü [i.] boyut [i.]
ski kayak [i.] kaymak [f.] kayak yapmak [f.]
skiing kayak [i.] kayakçılık [i.] kayak yapma [i.]
skin soymak [f.] ten [i.] cilt [i.]
sky gök [i.] gökyüzü [i.] yükseğe atmak [f.]
sleep uyumak [f.] uyku [i.] slept - slept [f.]
slowly yavaş yavaş [zf.] yavaşça [zf.] yavaş yavaş [zf.]
smell koklamak [f.] kokmak [f.] koku [i.]
smile gülümsemek [f.] gülümsemek [f.] gülücük yapmak [f.]
smoke sigara içmek [f.] duman [i.] duman tütmek [f.]
smoking sigara içme [i.] sigara kullanımı [i.] dumanlama [i.]
soap sabun [i.] tv/radyo melodram dizisi açmalık [i.]
soccer futbol [i.] [i.]
ayaktopu [i.]
social sosyal [s.] sokulgan [s.] toplumsal [s.]
society toplum [i.] dernek [i.] cemiyet [i.]
sock çorap [i.] tokat atmak [f.] tokatlamak [f.]
soft cıvık [s.] yumuşak [s.] budala [i.]
soldier asker [i.] askerlik yapmak [f.] işçi [i.]
solution çözelti [i.] çözüm [i.] mahlul [i.]
solve çözmek [f.] halletmek [f.] içinden çıkmak [f.]
somewhere bir yere [zf.] bir yerde [zf.] bir yer [zm.]
sort sıralamak [f.] sınıflandırmak [f.] cins [i.]
source kaynak [i.] köken [i.] edinmek [f.]
speaker hoparlör [i.] konuşmacı [i.] hatip [i.]
specific belirli [s.] özgül [s.] özel [s.]
speech konuşma [i.] söylev [i.] konuşma yeteneği [i.]
speed sürat [i.] hız [i.] sped/speeded - sped/speeded [f.]

spider örümcek [i.] örümcek [i.] istavroz dişlisi [i.]


spoon kaşık [i.] oynaşmak [f.] çıkmak [f.]
square meydan [i.] kare [s.] kare kare yapmak [f.]
stage sahneye koymak [f.] sahnelemek [f.] evre [i.]
stair merdiven basamağı [i.] basamak [i.] merdiven basamağı [i.]
stamp damga vurmak [f.] kaşe [i.] damga [i.]
star yıldız [i.] yıldızlarla süslemek [f.] başrolde oynatmak [f.]
start başlamak [f.] başlatmak [f.] başlangıç [i.]
state ifade etmek [f.] bildirmek [f.] belirtmek [f.]
stay kalmak [f.] kalma süresi [i.] kalma [i.]
steal aşırmak [f.] hırsızlık yapmak [f.] çalmak [f.]
step üvey [i.] adım [i.] basamak [i.]
stomach mide [i.] sindirmek [f.] hazmetmek [f.]
stone taş [i.] çekirdeğini çıkarmak (etli taşa tutmak [f.]
bir
meyvenin) [f.]
store depolamak [f.] mağaza [i.] depo [i.]
storm fırtına [i.] bağırıp çağırmak [f.] öfkeli bir halde gitmek [f.]
straight düzgün [s.] doğru [s.] düz [s.]
strange garip [s.] yabancı [s.] tuhaf [s.]
strategy strateji [i.] savaş bilimi [i.] taktik [i.]
stress stres [i.] tonlamak [f.] baskı yapmak [f.]
structure yapılandırmak [f.] yapı [i.] bünye [i.]
stupid aptalca [s.] beyinsiz [s.] salak [s.]
succeed başarılı olmak [f.] başarmak [f.] başarıya ulaşmak [f.]
successful başarılı [s.] başarıya ulaşan şey [s.] muvaffak [s.]
such çok [s.] böylesine [s.] bu gibi [s.]
suddenly birdenbire [zf.] birden [zf.] aniden [zf.]
suggest önermek [f.] meydana atmak [f.] tavsiye etmek [f.]
suggestion telkin [i.] öneri [i.] telkin etme [i.]
suit uygun olmak [f.] uymak [f.] uygun gelmek [f.]
support desteklemek [f.] destek [i.] yardım etmek [f.]
suppose farz etmek [f.] sanmak [f.] varsaymak [f.]
sure emin [s.] elbette [zf.] soruşturmak [f.]
surprise şaşırtmak [f.] şaşkınlık [i.] sürpriz [i.]
surprised şaşırmış [s.] hayret etmiş [f.] şaşmış [s.]
surprising şaşırtıcı [s.] şaşılası [s.] hayret verici [s.]
survey araştırma [i.] anket [i.] göz gezdirmek [f.]
sweet tatlı [i.] zevk [i.] tatlı şey [i.]
symbol sembol [i.] simge [i.] remzi [i.]
system sistem [i.] şebeke [i.] kaide [i.]
tablet tablet [i.] bloknota sıkıt yapmak [f.]
talk konuşmak [f.] yazmak/aktarmak
sohbet [i.] [f.] konuşma [i.]
target hedef [i.] amaç [i.] gaye [i.]
task görev [i.] vazife [i.] ödev [i.]
taste tatmak [f.] tat [i.] lezzet [i.]
teaching öğretmenlik [i.] öğretme [i.] öğretim [i.]
technology teknoloji [i.] uygulayımbilim [i.] mühendislik bilgisi [i.]
teenage 13 19 yaş arası [i.] on üç ile on dokuz yaşlar gençlere ait [s.]
arasındaki devreye ait [s.]

temperature sıcaklık [i.] ısı derecesi [i.] ısı [i.]


term isimlendirmek [f.] terim [i.] dönem [i.]
themselves kendileri [zm.] kendilerini [zm.] kendilerine [zm.]
thick kalın [s.] en heyecanlı yeri [i.] kalınlık [i.]
thief hırsız [i.] hırsız [i.] hırsız
thin inceltmek [f.] zayıflamak [f.] ince [s.]
thinking düşünme [i.] düşünen [s.] düşünüş [i.]
third üçte bir [i.] üçüncü [s.] üçüncü olarak [zf.]
thought sanı [i.] düşünce [i.] fikir [i.]
throw fırlatmak [f.] atmak [f.] atış [i.]
tidy düzenli [s.] derli toplu [s.] toparlamak [f.]
tie bağlamak [f.] bağ [i.] alaka [i.]
tip bahşiş [i.] uç [i.] dokunmak [f.]
tool alet [i.] araç [i.] aletle işlemek [f.]
top tepe [i.] baş [i.] üst [i.]
touch ellemek [f.] dokunmak [f.] değmek [f.]
tour
tourism
gezmek [f.]
turizm [i.]

a y s
gezi [i.]
gezim [i.]
tur [i.]
turizm
towards doğru [zf.]

i t h karşı [zf.] -e doğru [zf.]

w r
towel havlu [i.] havlu ile kurulamak [f.] kurulamak [f.]
tower kule [i.]

l i s h es e
yükselmek [f.] kale gibi yükselmek [f.]

g s
toy oyuncak [i.] oynamak [f.] eğlenmek [f.]

n y
track izlemek (iz vb) [f.] izlemek [f.] iz [i.]
tradition

: e
gelenek [i.]

k i t s a hadis [i.] adet [i.]

o :
traditional geleneksel [s.] ananevi [s.] göreneksel [s.]
train

i kt m
eğitim vermek [f.]

a
eğitmek [f.] tren [i.]

T a gr
trainer eğitimci [i.] eğitici [i.] antrenör [i.]
training eğitim [i.] alıştırma [i.] idman [i.]
transport

s ttaşımak [f.] nakletmek [f.] nakil [i.]

In
traveller seyahat eden kimse [i.] gezgin [i.] yolcu [i.]
trouble sorun [i.] dert [i.] zahmet [i.]
truck kamyon [i.] takas etmek [f.] trampa etmek [f.]
twin ikiz [i.] ikiz doğurmak [f.] bir başka okulla veya şehirle
eşleşmek [f.]

typical tipik [s.] ayırıcı [s.] özgün [s.]


underground yeraltı [i.] toprakaltı [i.] yeraltı geçidi [i.]
understanding kavrayış [i.] anlama [i.] anlayış [i.]
unfortunately maalesef [zf.] aksi gibi [zf.] maalesef [zf.]
unhappy mutsuz [s.] keyifsiz [s.] şanssız [s.]
uniform forma [i.] üniforma [i.] yeknesak [s.]
unit birim [i.] ünite [i.] bir [i.]
united birleşmiş [s.] birleştirilmiş [s.] birleşik [s.]
unusual alışılmadık [s.] olağan olmayan [s.] olağandışı [s.]
upstairs üst kat [i.] üst kat [i.] yukarı kat [i.]
use kullanmak [f.] kullanım [i.] kullanma [i.]
used to alışık [s.] alışkın [s.]
user kullanıcı [i.] kullanımcı [i.] tüketici [i.]
usual olağan [s.] alelade [s.] alışılagelmiş [s.]
valley vadi [i.] çatı oluğu [i.] dere [i.]
van elebaşı [i.] kamyonet [i.] kanat [i.]
variety çeşitlilik [i.] çeşit [i.] sosis [i.]
vehicle araç [i.] taşıt [i.] vasıta [i.]
view incelemek [f.] görüş [i.] bakış [i.]
virus virüs [i.] virüs virus
voice ses [i.] ses tellerini titreştirerek dile getirmek [f.]
oluşturmak [f.]

wait beklemek [f.] bekleyiş [i.] bekleme [i.]


war harp [i.] savaş [i.] savaş halinde olmak [f.]
wash yıkanmak [f.] aşındırmak [f.] yıkamak [f.]
washing yıkanma [i.] yıkama [i.] bulaşık yıkama [i.]
wave dalgalanmak [f.] el sallamak [f.] dalga [i.]
weak halsiz [s.] cılız [s.] güçsüz [s.]
web etrafına ağ çekmek [f.] örümcek ağı [i.] anahtar dili [i.]
wedding nikah [i.] düğün [i.] evlenme [i.]
weight ağırlık yapmak [f.] sıklet [i.] ağırlık [i.]
welcome hoş geldiniz [ünl.] hoş geldin [ünl.] hoş karşılamak [f.]
wet ıslatmak [f.] ıslak [s.] yaş [s.]
wheel çark [i.] tekerlek [i.] gitmek (tekerlekli bir araç) [f.]
while sırasında [bağ.] iken [bağ.] olduğu halde [bağ.]
whole tam [s.] bütün [s.] tüm [s.]
isim olarak kullanılan sıfat olarak kullanılan
yancümlenin başında yancümlenin başında
whose kimin [zm.]
bulunur bulunur
[zm.] [zm.]
wide geniş [s.] bol [s.] engin [s.]
wild yaban [i.] vahşi [s.] yabani [s.]
wind sarmak [f.] dolamak [f.] yel [i.]
winner galip [i.] kazanan [i.] ganyan [i.]
wish dilemek [f.] temenni etmek [f.] arzu [i.]
wood odun [i.] tahta [i.] ahşap [i.]
wooden ahşap [s.] odun [s.] ağaçlı [s.]
working çalışma [i.] işleme tarzı [i.] temel [i.]
worried endişeli [s.] kaygılı [s.] endişelenmiş [s.]
worry endişelenmek [f.] üzülmek [f.] merak etmek [f.]
worse daha kötüsü [i.] daha da kötüsü [i.] beter [s.]
worst yenmek [f.] en kötü [s.] en fena [s.]
wow birisini çok etkilemek ve vay be [ünl.]
heyecanlandırmak [f.]

yet henüz [zf.] gerçi [zf.] yine de [zf.]


yours seninki [zm.] sizinki [zm.] sizin [zm.]
zero sıfır [i.] sıfırlamak [f.] yazının sıfır derecesi [i.]

You might also like