You are on page 1of 128

Türkiye’de Toplumun Batı Algısı

Türkiye’de insanlar Batı’yı nasıl görüyor? Batı’nın dinine mi, kültürüne mi,
siyasetine mi yoksa batılı olan her şeye mi karşı? Batı medeniyetin beşiği mi,
Aşk ile Nefret Arasında
Haçlı Seferleri ve sömürgecilik mi? Batı gelişmiş mi, yozlaşmış mı?

“Türkiye’de Toplumun Batı Algısı” her hangi bir temsil niteliği olmayan, sı-
radan Türk insanının Batı’yı ve Hıristiyanlığı nasıl algıladığını, toplumun çeşitli
Türkiye’de Toplumun Batı Algısı
kesimlerine mensup insanlarla yapılan derinlemesine mülakatlar ve toplumsal
analizlerle ortaya koyuyor.

Farklı eğitim, gelir ve yaş gruplarından, değişik şehirlerden katılımcılar-


la yürütülen samimi söyleşiler, renkli ifadeler kitapta yer alırken, araştırma
Türkiye’de toplumun Batı değerlerine ve Batılı ülkelere bakış açısına ilişkin çar-
pıcı sonuçları, bilimsel değerlendirmeler eşliğinde akıcı bir üslupla aktarıyor.

Çalışma, Türkiye’de toplumda toptan bir Batı ya da Hıristiyan karşıtlığının


değil, Batı siyasetine yönelik eleştirel bir tutumun olduğunu ortaya koyuyor.
Batı’ya dair tepkinin, ağırlıklı olarak Batı’nın politikalarına yönelmiş olması, çok
vurgulanan “Müslüman-Hıristiyan çatışması”, “Doğu-Batı karşıtlığı” ve “Mede-
niyetler çatışması” gibi bir zeminin Türkiye’de bulunmadığını gösteriyor.

BÜLBÜL - ÖZİPEK - KALIN


Kudret BÜLBÜL - B. Berat ÖZİPEK - İbrahim KALIN
Aşk ile Nefret Arasında

Türkiye’de Toplumun Batı Algısı


Kudret Bülbül, Doç. Dr.: 1991’de İstanbul Üniversitesi, SBF’den mezun oldu. Yüksek lisansını yine aynı üniversitede, doktorasını An-
kara Üniversitesi’nde, 2004’de tamamladı. 1995’de 1 yıl akademik amaçlı olarak Londra’da kalan Bülbül, 2000-2002’de, ABD’de, University
of Kansas’da ‘Misafir Araştırmacı’ olarak bulundu. Bülbül’ün yayınlarından bazıları şunlardır: Bir Devlet Adamı ve Siyasal Düşünür Olarak Said
Halim Paşa; Küreselleşme Okumaları - Ekonomi ve Siyaset (derleme); Küreselleşme, Kültür, Medeniyet (derleme); Muhafazakârlık, Düş ve Ger-
çek (derleme); A Collective Initiative For Universal Peace (Bekir Berat Özipek ile beraber). Çalışmalarında, küreselleşme, medeniyet tartışmaları,
özgürlük ve Meşrutiyet dönemi Türk siyasal düşüncesi üzerine odaklanan Bülbül, halen Kırıkkale Üniversitesi’nde çalışmaktadır.
Bekir Berat Özipek, Doç. Dr.: 1989’da Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını yine aynı
üniversitede, doktorasını Ankara Üniversitesi’nde 2000 yılında tamamladı. 1996’da ABD’deki George Mason Üniversitesi Beşeri Çalışmalar
Enstitüsü’nde, Anglo-Amerikan düşünce geleneği ile ilgili araştırmalarda bulundu. Özipek’in Muhafazakarlık: Akıl, Toplum, Siyaset ile Teorik ve
Pratik Boyutlarıyla İfade Hürriyeti (ed.) gibi kitapları ve insan hakları, ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve Türkiye’deki gayrimüslimlerin
insan hakları sorunlarını konu alan makaleleri vardır. Halihazırda Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi
bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
İbrahim Kalın, Dr.: 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Doktorasını George Washington Üniversitesi’nde
beşeri bilimler ve mukayeseli felsefe alanında yaptı. ABD’de College of the Holy Cross’ta dersler verdi. İslam-Batı ilişkileri, mukayeseli felsefe
ve geç dönem İslam felsefesi konularındaki akademik yayınlarının ve yorum yazılarının yanı sıra MacMillan Encyclopedia of Philosophy, Ency-
clopedia of Religion, Oxford Dictionary of Islam, Biographical Encyclopedia of Islamic Philosophy ve DİA İslam Ansiklopedisi gibi ansiklopedik
eserlere katkılarda bulundu. İslam ve Batı (İSAM Yayınları, 2007) adlı kitabı, Türkiye Yazarlar Birliği 2007 Fikir Ödülüne layık görüldü. Kalın,
SETA Vakfı Genel Koordinatörü olarak görev yapmaktadır.

SETA Yayınları I

I. Baskı : Şubat 2008

ISBN : 978-605-0057-00-3

Tasarım : Merdiven Sanat

Baskı : Sistem Ofset

İletişim : SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı


Reşit Galip Cad. Hereke Sokak No:10 GOP Ankara
Tel: (312) 405 61 51 Faks: (312) 405 69 03
www.setav.org / info@setav.org

2
Aşk ile Nefret Arasında

Türkiye’de Toplumun Batı Algısı

Doç. Dr. Kudret BÜLBÜL


Doç. Dr. B. Berat ÖZİPEK
Dr. İbrahim KALIN

3
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

I. BÖLÜM

İÇİNDEKİLER

4
İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

ÖZET 8
SUNUŞ 12

ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ 16
Konu, Amaç ve Hipotez 16
Kapsam ve Sınırlılıklar 18
Yöntem: Neden Derinlemesine Mülakat? 18
Araştırmanın Zamanı 19
Deneklerin Sayısı ve Seçimi 20
Mülakatta Neler Soruldu? 21
Mülakatlar Nasıl Gerçekleştirildi? 22

I. BÖLÜM 24
İKİ YÜZ YILLIK BİR SERÜVENİN KISA ÖYKÜSÜ 25
1) Bir “Medeniyet” Tartışması Çerçevesinde Batı 25
2) Batı’dan Neyi Almalı, Neyi Almamalı? 28
3) Cumhuriyet’ten Günümüze: Karışık Duyguların Belirlediği Batı Algısı 30

5
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

II. BÖLÜM 34
“DOĞU”DAN GÖRÜNEN “BATI” 35
1) Batı Neyin Beşiği? 36
a) Batı: “Medeniyetin Beşiği” 36
b) Batı: “Haçlı Seferleri”, “Sömürgecilik”, “İkiyüzlülük”, “Esir Kampı” 38
c) Batı: “Maddi Olarak Gelişmiş, Ama Kültürel Olarak Yozlaşmış”, “Kendini Beğenmiş” 40
d) Batı: “Kayıtsızlık” 41
2) Batı’nın Genel Görünümü Üzerine 42

III. BÖLÜM 44
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR? 45
1) Hıristiyanlığın Anlamı 46
2) Hıristiyan Bir Komşunuz ya da Çevrenizde Bir Kilise Olsa? 48
3) Bir Hıristiyan İyi Bir İnsan Olabilir mi? Cennete Gidebilir mi? 52
4) Batı Hıristiyan Bir Medeniyet midir? 54
5) Misyonerlik Çalışmaları 56
6) Batı ve Hıristiyanlık Üzerine 62

IV. BÖLÜM 64
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK 65
1) Kültüre İlişkin Algının Tarihsel ve Aktüel Boyutları 65
2) Türk Kültürü ile Batı Kültürü Uyuşur mu? 66
3) Batı Kültürünün Gündelik Yaşamda Yoğun Yer Tutması 70
4) Batı Toplumu İçinde Yaşamak 73
5) Batılı Bir İnsanın Türkiye’de Yaşaması 76
6) Avrupa’da Yaşayan Müslümanların ve Türklerin Karşılaştığı Sorunlar 79
7) Batı-Kültür Üzerine 81

6
İÇİNDEKİLER

V. BÖLÜM 84
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER 85
1) Siyasileştikçe Çirkinleşen Bir Kavram: “Batı”nın Çağrışımları 85
2) Batılı Devletler İslam Dünyasına Nasıl Bakıyor? 85
3) Batılı Devletler Türkiye’ye Nasıl Bakıyor? 87
4) Batılı Halkların Türkiye’ye Bakışı 88
5) Batılı Halklar Kendi Devletlerinin Politikalarını Onaylıyor mu? 89
6) İyiler ve Kötüler: Batılı Devletlerin Hepsi Aynı mı? 92
7) Avrupa Birliği Nasıl Algılanıyor? 94
a) Türkiye AB’ye Girmeli mi? 94
b) İslam AB’ye Girmeye Engel mi? 97
8) Medeniyetler İttifakı: ‘Derde Deva’ Olabilir mi? 99
9) Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu ve Batı 101
10) Batı-Siyaset Üzerine 103

SONUÇ ve ÖNERİLER 104

KAYNAKÇA 110

EK 1: Mülakat Soruları 116


EK 2: Katılımcıların Demografik Bilgileri 120

7
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

I. BÖLÜM

ÖZET

8
ÖZET

Özet lakat tekniği ile yapılmış ve katılımcıların belirlenmesin-


de önceden tespit edilmiş demografik kriterlere uygun
olarak tesadüfi örneklem yöntemi uygulanmıştır.
İslam dünyasında Batı’ya karşı olumsuz bir bakışın,
Katılımcıların büyük bölümünde genel olarak Batı’ya,
hatta nefretin olduğu sıkça dile getirilmektedir. Anketle-
onun kültürüne ve dinine yönelik total bir karşıtlığa rast-
re ve kamuoyu araştırmalarına yansıyan “Batı’ya karşı
lanmamıştır. Bu konularda katılımcıların büyük çoğun-
nefret” veya “öfkeli İslam dünyası” imajının, bazı Batılı
luğunda Batı’ya dair sempati ve antipatiyi içeren “par-
devletlerce yürütülen politikaları meşrulaştırmaya yöne-
çalı bir Batı algısı”nın varlığı net olarak görülmektedir.
lik abartılı bir boyutu olsa da, sonuçta “Batı”ya ilişkin
Katılımcılar, Batı’nın dini olarak Hıristiyanlığa karşı ise
yaygın bir olumsuz bakış açısının varlığı açıktır.
çok daha saygılı ve bir ölçüde kutsallık içeren bir dil kul-
Ancak bu “imaj” veya “gerçeklik”, ciddi bir analizi lanmaktadırlar.
gerekli kılmaktadır.
Çalışmada, “Batı kültürü” olarak algılanan olgunun
Bu çalışmanın amacı, araştırmalara bir rakam veya yaygınlaşmasından duyulan bir rahatsızlıktan söz edile-
oran olarak yansıyan ama nedenleri üzerinde durul- bilir. Ancak bu rahatsızlık, homojen bir “Batı” algısının
mayan hoşnutsuzluk ve tepkinin kaynaklarına eğilmek; bulunmayışına paralel olarak Batı kültürüne karşı top-
özellikle siyasal sonuçlarıyla ortaya çıkan bu tepkinin tan bir reddedişi ifade etmeyip, daha çok seçici bir itirazı
bütün bir Batı’ya, Batı’nın kültürüne, yaşam biçimine yansıtmaktadır. Bu itirazın, bir Fransız’ın İngiliz ya da
ve özellikle “Batı’nın dini” olarak Hıristiyanlığa yönelik Amerikan kültürüne yönelik itirazından daha farklı bir
olup olmadığını araştırmaktır. şey olduğunu söyleyebilmek güçtür. Dahası, Batı, “me-
deniyet” olarak algılandığı ölçüde, onun kültürel öğeleri-
Bu araştırma, Türkiye’nin değişik bölgelerinden on
ne karşı sempatik ve idealize edici bir yaklaşımın varlığı
farklı ilde (İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Diyarbakır,
da dikkat çekmektedir.
Bursa, Konya, Erzurum, Malatya ve Samsun) gerçekleş-
tirilmiştir. Çalışma, herhangi bir temsil niteliği olmayan, Bununla birlikte, katılımcıların neredeyse tamamının,
90’ı aşkın sıradan insanın katılımıyla, derinlemesine mü- Batı’nın gerek Türkiye’ye ve gerekse İslam dünyasına

9
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

yönelik politikalarına tepki gösterdikleri de bu araştır- “Müslüman-Hıristiyan çatışması”, “Doğu-Batı karşıtlığı”


mada belirgin bir biçimde ortaya çıkmıştır. Batı-genel, ve “medeniyetler çatışması” gibi bir zeminin Türkiye’de
Batı-din ve Batı-Hıristiyanlık algılamalarında katılımcılar bulunmadığını göstermektedir.
çok daha parçalı bir yaklaşım sergilerken, Batı-siyaset
Katılımcıların Batı’ya yönelik eleştirilerinin siyaset
alanında, Batılı devletlerin politikalarına tepki duymada,
alanında yoğunlaşması, aslında çözüm önerilerinin han-
neredeyse tamamı itibarıyla, hemfikirdirler.
gi alanda aranması gerektiğini de ortaya koymaktadır.
Bu yönüyle çalışma, Türkiye’de toplumda toptan Bu bağlamda İslam-Batı ilişkileri açısından yerel, ulusal
bir Batı ya da Hıristiyan karşıtlığının değil, Batılı dev- ve uluslararası siyaseti belirleyen siyasal aktörlere büyük
letlerce yürütülen siyasete yönelik bir karşıtlığın söz görevler düşmektedir. Sorunun dinler arasında değil, si-
konusu olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de top- yaset alanında ya da siyasiler arasında görülmesi, çözüm
lumun Batı’ya dair tepkisinin, ağırlıklı olarak Batı’nın çabalarının da daha çok bu alanda yoğunlaşmasının ge-
politikalarına yönelmiş olduğu bulgusu, çok vurgulanan rektiğine işaret etmektedir.

10
ÖZET

11
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

I. BÖLÜM

SUNUŞ

12
SUNUŞ

Sunuş bileyen” ve fırsat kollayan bir düşmanın varlığına ikna


edildiği ölçüde, adalet, barış ve insan hakları gibi değer-
lerin ihlali pahasına benimsenen müdahaleci politika-
Batı’dan bakıldığında, son yıllarda İslam coğrafyasın- lara, hatta savaşa ikna olmakta da zorlanmamaktadır.
da gittikçe yükselen bir “Batı karşıtlığı”nın varlığı göze Öte yandan bu imaj, Batı Avrupa ve Amerika’da mo-
çarpmaktadır. Avrupa ve Amerika medyalarına yansı- dern devletin, demokratik hakları ve diğer kazanımları
yan Amerika karşıtı gösterilerden, Batılı ülkelere yönelik geri almasını ifade eden yasal düzenlemeleri haklılaştır-
terör çağrısı yapan örgüt liderlerinin video mesajlarına mak için kullanılmakta, demokratik devletten “güvenlik
kadar pek çok haber veya bu haberlerin veriliş biçimi, devleti”ne doğru giden yolun taşlarını döşemektedir.
“Batı”ya duyulan tepkinin yaygın ve kitlesel bir tabanı Aslında, Batı’dan bakıldığında görülen bu tepkili,
olduğunu düşündürmektedir. Uluslararası düzeyde ka- hatta öfkeli Doğu imajında önemli bir gerçeklik payı bu-
muoyu araştırmaları yapan bazı önemli Batılı kuruluşlar lunmaktadır. Bu anlamda pek çok Batılı araştırma kuru-
tarafından yapılan çalışmalar da, rakamlar ve istatistikler luşunun anketlerine yansıyan olumsuz duyguların, söz
sunarak, böyle bir durumun varlığını destekleyici yönde konusu kuruluşların manipülasyon çabasından ibaret
etkide bulunmaktadır. olmadığı söylenebilir. Ancak, istatistiklere “Batı’ya karşı
husumet” olarak yansıyan bu görüntü, ciddi bir çözüm-
Sonuçta ortaya çıkan imaj, Batı’ya karşı olumsuz
lemeye muhtaçtır. Çünkü mevcut araştırmaların çoğu,
duygular besleyen, hatta düşmanca yaklaşımları yay-
genellikle Batı’ya karşı duyulan hoşnutsuzluğun ve diğer
gın olarak benimseyen bir “Doğu” görüntüsüdür. Bu
olumsuz duyguların kaynaklarına inme gereği duyma-
görüntü, Batılı ülkelerde Müslümanlara karşı önyargıyı
makta, sanki Doğu toplumlarında, başta “Batı’nın dini”
beslediği gibi, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak
olarak görülen Hıristiyanlık olmak üzere, Batı uygarlığını
üzere bazı Batılı devletlerin İslam coğrafyasında yürüttü-
oluşturan diğer unsurlara karşı da hasmane bir yaklaşı-
ğü çatışmacı politikalarla savaş ve şiddet uygulamalarını
mın mevcut olduğu izlenimini vermektedir.
meşrulaştırıcı bir işlev görmekte, bu yönleriyle evrensel
düzeyde barışın tesis edilmesi idealine de zarar vermek- İslam coğrafyasında, son yıllarda gösterilen tepkilere
tedir. Batılı birey, kendisine ve değerlerine karşı “diş bakıldığında Batı’ya karşı yükselen bir hoşnutsuzluğun

13
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

mevcut olduğu açıktır. Ancak bu hoşnutsuzluğun bütün Bu varsayımın doğruluğunun anlaşılması, sadece
bir Batı’ya, Batı’nın kültürüne, yaşam biçimine ve özel- ilgili literatüre ve dolayısıyla bilime katkı sağlamasının
likle de Hıristiyanlığa karşı bir olumsuzluğu ifade ettiğini ötesinde, içinde yaşadığımız insanlık durumunda ifade
söylemek mümkün değildir. İslam coğrafyasındaki bu ettiği anlam bakımından da önemlidir. Şöyle ki, Doğu
eğilimin nedenlerine ilişkin yüzeysel bir gözlem bile, bu Blokunun dağılması sonrasında uluslararası alanda be-
ülkelerde asıl karşı olunanın Batı’nın değerlerinden çok, lirginleşmekte olan yeni çatışma ortamının egemen ideo-
Batılı devletlerin Ortadoğu’da yürüttüğü politikalara ve/ lojisi olmaya aday görünen “medeniyetler çatışması”nın
veya “terörle mücadele” adına yine bu devletler tarafın- yaygınlaştırmaya çalıştığı anlayış, günümüz dünyasında-
dan icra edilen şiddete yönelik olduğunu fark edebilir. ki temel çelişkinin ideolojik ve siyasi olmaktan çok kültür
Bu bağlamda, İslam ülkelerindeki birlikte yaşama gele- ve medeniyet temelli olduğudur. Sadece bir “tespit”ten
neği göz önüne alındığında, söz konusu tepkinin Hıris- ibaret olmayan bu anlayış, evrensel barış idealine zarar
tiyanlığa veya “Batılı yaşam biçimi”ne yönelik olmadığı verici bir yönelişi de ifade etmektedir.
söylenebilir.
Müslüman ülkelerde Batılı olan her şeye kategorik bir
Ancak, özellikle İslam dünyasındaki entelektüellerin karşıtlığın bulunmadığını, “Batı’ya karşı öfke” şeklinde
kendi toplumlarına ilişkin bu yöndeki gözlem ve kana- beliren olumsuz duyguların esas olarak Batılı devletlerin
atlerini test ederek, ikna edici bir dille ortaya koymaları siyasi uygulamalarına karşı bir hoşnutsuzluğu yansıttı-
anlamında üretilmiş kayda değer akademik ve bilimsel ğını ifade etmek, siyasi olanın düzeltilmesi halinde bu
çalışmalar konusunda ciddi bir eksiklik bulunduğu gö- öfkenin dinebileceği anlamına gelmektedir.
rülmektedir. Oysa, bir izlenim veya bir kanaat gerçeğe Halkı Müslüman bir ülke olarak Türkiye’de farklı
ne kadar karşılık gelirse gelsin, ne kadar haklı olursa ol- dinler ve inançlarla bir arada yaşamaya nasıl bakılmak-
sun, bilimsel çalışmalarla desteklenmedikçe ve evrensel tadır? Hıristiyanlık, Hıristiyanlığa ait semboller ve dini
düzeyde, evrensel bir dille sunulmadıkça, lokal kalmaya pratikler toplum tarafından nasıl algılanmaktadır? Bu
mahkumdur. Lokal kanaatler ve gerçekler ise, dünyanın algı ile Hıristiyan dünyasının önde gelen devletlerine
gidişatına ancak sınırlı düzeyde etki yapabilme kapasite- yönelik algılama arasındaki ilişki nedir? Ve söz konusu
sine sahip olup, barışı tesis etmeye yönelik uluslararası olumsuz imajlar daha çok hangi devletlerin, hangi po-
çabalara ve bilimsel çalışmalara yeterli bir zemin oluştu- litikalarından kaynaklanmaktadır? Bu çalışmada bu ve
ramazlar. benzeri sorulara yanıt aranmış, “Batı’ya karşı tepki” ola-
rak özetlenen genel bir tutumun farklı bileşenleri ortaya
Bu çalışma, işte bu kaygıların ürünü olarak ortaya
çıkarılmaya çalışılmıştır.
çıkmıştır. Geçerliliği sorgulanmak istenen temel varsa-
yım, İslam dünyasındaki “genel bir Batı karşıtlığı” olarak Bu yönüyle çalışma, günümüz dünyasında yaygın-
nitelenen bu görüntünün, aslında dini ve kültürel se- laştırılmaya çalışılan çatışma söyleminin temel varsayım-
beplerden çok siyasi sebeplere dayandığıdır. larından birine itiraz anlamına gelmektedir. Çünkü İslam

14
SUNUŞ

toplumlarında Batı’dan bakıldığında görülen topyekün kayda değer bir katkıyı ifade edecektir.*
bir “Batı karşıtlığı”nın bulunmadığı tezinin içinin doldu-
rulması, bilimsel değerinin yanında, söz konusu çatışma-
cı söylemin aşınması ve aşılması çabaları bakımından da * Bu projeye verdiği destekten dolayı TÜBİTAK’a teşekkür ederiz.

15
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Araştırmanın Metodolojisi daha çok İslam ve Batı medeniyetleri arasında şekillen-


diği söylenebilir. Kültürel, dinsel ve etnik temellere dayalı
karşıtlıkların fazlasıyla öne çıkması üzerine Birleşmiş Mil-
Konu, Amaç ve Hipotez letler 2001 yılını “BM Medeniyetler Arası Diyalog Yılı”
ilan etmiş (UN, 2000) ve önde gelen isimler tarafından
Amerikalı siyasal düşünür ve strateji uzmanı Samuel bir medeniyetler arası diyalog çalışmasının başlatılması-
Huntington’ın, Olin Enstitüsü’nün “Değişen Güvenlik na karar verilmiştir (UN, 2001).3
Çerçevesi ve Amerikan Ulusal Çıkarları” projesi kapsa-
mında 1993’te kaleme aldığı “Medeniyetler Çatışması?” Yine bu çerçevede, BM Genel sekreterliği tarafın-
(The Clash of Civilizations?) (Huntington, 1993) isimli dan, İspanya ve Türkiye Başbakanlarının öncülüğünde,
çalışmasının ardından, soğuk savaş sonrası dünyanın medeniyetler arası çatışmaları, yanlış anlamaları, önyar-
yeni bir çatışma konseptine doğru evrildiği söylenebilir. gıları ve kutuplaşmaları önlemek için ortak bir siyasal
Huntington’ın tezinin1, soğuk savaş sonrasında körük- irade oluşturmak ve medeniyetler ve kültürler arasın-
lenen yeni çatışmalar için teorik bir zemin oluşturduğu da karşılıklı bir saygı inşa etmek amacıyla bir inisiyatif
başlatılmıştır (UN, 2005). Bu doğrultuda bir “Üst Düzey
belirtilebilir.2 Gerçekten de daha sonraki süreç, bu tezi
Grup” oluşturulmuştur. Yukarıda belirtilen hedefler doğ-
fazlasıyla doğrular nitelikte gelişmiştir. Huntington’ın,
rultusunda belirli amaçlar ve bu amaçlara ulaşmak için
bundan sonra, Batı, Hint, İslam, Konfüçyen gibi me-
belirli stratejiler geliştirilmiştir. Üst Düzey Grup, raporu-
deniyetler arasında geçeceğini öngördüğü çatışmaların,
3
Tsutsumibayashi’nin de belirttiği gibi, kültürel farklılık üzerindeki aşırı
1
Hans d’Orville “medeniyetler çatışması” tezini, çatışma perspekti-
vurgu sadece ortak bir ethos oluşturmayı engellemekle kalmaz, aynı
finin her medeniyet içindeki kültürel farklılıkları göz ardı etmesi ve
zamanda ironik bir biçimde kültürel bütünlük olarak tanımlanan bir
medeniyetleri monolitik bütünlükler olarak algılama yanılgısı içinde
tek biçimlilik empoze ederek, kültürel çeşitliliğin de temelini çöker-
olması nedeniyle eleştirir (D’Orville, Hans, 2002: 4).
tir (Tsutsumibayashi, 2005: 110). Ona göre izlenmesi gereken yol,
2
“Yırtıcı Küreselleşme” yazarı Richard Falk’a göre Huntington “karşılıklı tanımayı, anlayışı ve güveni besleyecek bir diyalog”un baş-
Pentagon’un jeopolitika terapistiydi ve “Sovyetler Birliği ve devrimci latılmasından geçmektedir. Sadece bu nitelikteki bir diyalog “fikirle-
Marksizmin çöküşü” ile boşluğa düşen Amerikan milli güvenlik yetki- rin kaynaşması”nı, bir dizi evrensel ahlaki değer üzerinde uzlaşılma-
lilerinin “profesyonel kimliklerini kaybetmelerini ve bütçe desteğinin sını ve nihai olarak bir “global etik”in üretilmesini mümkün kılabilir
zayıflamasını önleyecek çabalar içerisindeydi” (Falk, 2001: 50). (s.109).

16
ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

nu 13 Kasım 2006’da, İstanbul’da BM Genel Sekreteri manın temel hipotezi Türkiye’de kültürel, dinsel ya da
Kofi Annan ile İspanya Başbakanı José Luis Rodríguez medeniyet temelli bir “Batı” karşıtlığının bulunmadığı,
Zapatero ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a sunmuş- Batı’ya karşı gösterilen tepkinin esas olarak Batılı devlet-
tur. Rapor iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde İs- lerin uluslararası politikalarına yönelik olduğudur. Araş-
lam dünyası ve Batı toplumları arasındaki ilişkiler analiz tırmanın bu hipotezi doğrulayacak sonuçlara ulaşması
edilmekte ve bu ilişkileri geliştirmek için belirli bir politika durumunda, bu çalışmanın sadece Medeniyetler Çatış-
seti önerilmektedir. İkinci bölümde ise siyasal düzeyin ması tezine Türkiye’den kalkılarak verilecek bir yanıtı or-
ötesinde kültürel alandaki gerginlikleri azaltmaya yöne- taya koymakla kalmayacağı, aynı zamanda Türkiye’nin
lik olarak eğitim, gençlik, göç ve medya gibi dört temel İspanya ile birlikte eş başkanlığını yaptığı “Medeniyetler
alanda öneriler getirilmektedir. İttifakı” Projesine de bir katkı niteliği taşıyacağı düşünül-
müştür. Çalışmanın ayrıca, Avrupa ve Amerika’da son
“Aşk ile Nefret Arasında Türkiye’de Toplumun Batı dönemlerde yoğunlukla görülen “İslamophobia”’ya (İs-
Algısı” başlıklı bu çalışmanın konusu, herhangi bir temsil lam korkusu) karşılık Türkiye’de toplumun bir “Batı” ve/
niteliği olmayan, sıradan Türk insanının Batı’yı ve Hı- veya “Hıristiyan” korkusu yaşayıp yaşamadığının göz-
ristiyanlığı nasıl algıladığıdır. Amacı, çatışma temelli tez- lemlenebilmesine de olanak sağlayacağı umulmuştur.
lerin dayandığı yargılardan birini, İslam toplumlarında
“Batı”ya ve onun değerleri bağlamında Hıristiyanlığa Türkiye’de toplumun Batı’ya karşı, bazı Batılı dev-
karşı bir nefret ya da düşmanlığın mevcut olduğu tezi- letlerin uluslararası politikalarına duyulan kuşkunun dı-
ni Türkiye özelinde mercek altına almaktır. Bu yargının şında temelde bir nefretinin olmadığını ortaya koymak
incelenmesi, günümüz dünyasında global barış çabala- ise, en temelde dünya barışına mütevazı da olsa, olumlu
rının başarısı bakımından özel bir önem taşımaktadır. bir katkı sunmak demektir. Böyle bir sonucun genel bir
Çünkü çatışmacı tezleri savunanlar genellikle bu “nega- kanaate dönüşmesi, Türkiye’nin AB üyeliği sürecini de
tif duygular”ın altını çizmeye çalışmaktadırlar4. Bu çalış- olumlu yönde teşvik edecek ve Türkiye’deki AB karşıtla-
rı ile AB’deki Türkiye karşıtlarının argümanlarını da kıs-
4
Örneğin PEW Global Attitudes Project tarafından yapılan 2005 ta- men zayıflatacaktır. Bu yönleriyle çalışma, bilimsel ola-
rihli “Islamic Extremism: Common Concern for Muslim and Western rak gösterilebilir bir durumu konu alma amacından öte,
Publics - Support for Terror Wanes Among Muslim Publics” baş-
lıklı bir araştırma, Türkiye’de halkın % 63’ünün Hıristiyanlara karşı
ahlaki bir kaygının ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Öte
olumsuz duygular beslediği “bulgusunu” ilan etmektedir. Bkz. http:// yandan, umulan bu pratik yarar bir yana, bir gerçeğin
pewglobal.org/reports/display.php?PageID=809. Oysa anket çalış-
somutlaşmasına hizmet etmesi bakımından da konunun
masının sınırlılığı içinde Hıristiyanlara karşı yüksek orandaki olumsuz
duygu olarak belirginleşen bu sonuçtan kuşku duymak mümkündür ele alınmasının önemli olacağı düşünülmüştür.
ve Türkiye’de Hıristiyanlara karşı bu oranda bir tepkinin mevcut ol-
madığı gözleminden hareketle bu vargının ayrı ve daha sağlıklı bir Son yıllarda, Medeniyetler Çatışması ve Medeni-
araştırmayla test edilmesi gerekir. Kaldı ki, TESEV tarafından yapılan
bir araştırmaya göre, başka dinlere inananlar arasında iyi insanlar
yetler İttifakı tezlerine ilişkin olarak, gittikçe daha fazla
olabileceğini düşünenlerin oranı % 89,2’dir (TESEV, 2004). teorik çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Buna karşılık,

17
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Türkiye’de toplumun ya da toplumun belirli bir kesimi- Yöntem: Neden Derinlemesine Mülakat?
nin bu tartışmalara ilişkin düşüncelerini, alan araştır-
“Türkiye’de Toplumun Batı Algısı” araştırması için
masına dayanarak araştıran çalışmalar oldukça sınırlı
uygun görülen araştırma metodu, nitel alan araştırma-
sayıdadır5. Dünya Değerler Araştırması’nın (2006) ve
sıdır. Nitel araştırma metodu, nicel (qualitative) yön-
Eurobarameter’in (2006) bazı sorularının kısmen yukarı-
temden farklı olarak, bir hipotezin testinin değil, yeni bir
daki tartışmaları içerdiği söylenebilir. Bununla birlikte bu
teori geliştirilmesinin amaçlandığı (Cherry, 2000: 49),
çalışmalar ankete dayanan çalışmalardır.
insanların kendi bölgelerinde, tercih ettikleri dil ve kav-
Kapsam ve Sınırlılıklar ramlar ile gözlemlenmek istendiği (Kirk and Miller, 1986:
9) ya da istatistiksel bilgiler elde etmenin mümkün veya
Araştırmanın temel amacı Türkiye’de toplumun arzu edilir olmadığı (King, Keohane and Verba, 1994: 5)
Batı’yı nasıl algıladığının ortaya konulmasıdır. Bu çer- durumlar için önerilmektedir. Nitel araştırmayı anlamlı
çevede genel olarak Batı kavramından ne anlaşıldığı, kılan yukarıdaki nedenlerin her biri, bu çalışmanın nite-
dinsel olarak Batı’nın nasıl görüldüğü, siyasal olarak liklerine de denk düşmektedir.6
Batı’nın ne şekilde içerisinin doldurulduğu ve kültürel
Bu çalışmada, öncelikle, Türkiye’de toplumun Batı
olarak Batı’nın nereye oturtulduğu bu çalışmanın kap-
algısı üzerine geliştirilen bir kuramın doğruluğu ya da
samı içindedir. Batı’ya yönelik genel, siyasal, kültürel ve
yanlışlığı test edilmemektedir. Tersine toplumda Batı’ya
dinsel algılamalar araştırılırken kuşkusuz bu algılamaların
ilişkin olarak öne çıkan yaklaşım, algı ve tutumların or-
Türkiye’ye özgü bağlamı da araştırma kapsamındadır.
taya konması amaçlanmaktadır. İkinci olarak, araştırma-
Ekonomik, teknolojik ve askeri yönleri ile Batı algılaması
nın yöntemi, araştırmaya katılanların kendi kavram ve
ise bu çalışmanın kapsamı dışındadır.
analiz birimlerini kullanmalarına olanak verecek nitelik-
Araştırmada Türkiye’de toplumun Batı algısının, her- tedir. Üçüncü olarak, araştırmanın amaçlanan sonuçla-
hangi bir temsil niteliği taşımayan, kanaat önderi, ce- rını elde etmek için sayılarla ölçülebilir somut istatistiksel
maat lideri, herhangi bir sivil toplum ya da siyasal parti veriler gerektiren tek başına anket yöntemi uygun düş-
temsilcisi olmayan ortalama/sıradan insanlar üzerinden mediği gibi arzu da edilmemiştir. Bütün bu nedenlerle
bu çalışmamızda, görüş ve yaklaşımların katılımcılar ta-
ortaya konması hedeflenmiştir. Bu nedenle bu nitelikleri
taşıyanlar araştırma kapsamı dışında tutulmuştur.
6
Farklı konularda olmakla birlikte, bizim çalışmamıza benzer biçim-
de derinliğine mülakatlara dayanan çalışmaların daha önce Türkiye
5
22. dönem TBMM üyelerinin bu alandaki yaklaşımlarını konu edinen Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı tarafından gerçekleştirildiği söyle-
bir çalışma için bakınız: Bülbül, (2006). Bülbül’ün doktora çalışması nebilir. TESEV tarafından gerçekleştirilen araştırmalar, metodolojik
da medeniyetler çatışması tartışmalarını içerecek şekilde Türkiye’de olarak bizim çalışmamızla paralellikler arzetmekte ise de, bu çalışma
küreselleşmenin kültürel ve siyasal boyutları ile aydınlar ve 22. dö- konu, içerik, kapsam ve yöntem bakımından farklıdır. TESEV tara-
nem milletvekilleri tarafından nasıl algılandığı ile ilgilidir. (Bülbül, fından benzer bir yöntemle yaptırılan üç çalışma için bkz: Bayramoğ-
2004) lu, (2006); Bora-Üstün, (2005); Aydın, (2005).

18
ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

rafından serbestçe ve kendi kelime ve kavramları ile ifa- lümlerde katılımcıların yaklaşımları olabildiğince kendi
de edildiği derinlemesine mülakat (in-depth interview) ifadeleriyle ortaya konmaya çalışılmıştır. Bilinçli olarak
yöntemi uygulanmıştır. tercih edilen bu yöntemle, birinci elden, kendi ifade ve
kavramları ile katılımcıların görüşlerine yer verilmiştir.
Derinlemesine mülakatın kullanılma amaçlarından
birisi, herhangi bir araştırmada belirginleşen ama o Araştırmanın Zamanı
araştırmanın diğer bulgularıyla veya başka çalışmala-
Mülakatlar ve gözlemler gibi saha araştırmasına da-
rın sonuçlarıyla örtüşmeyen bir verinin mercek altına
yanan çalışmalarda araştırmanın yapıldığı zaman dilimi,
alınmasıdır. Derinlemesine mülakat aynı zamanda, ilgi
katılımcıların değişebilen görüşleri nedeniyle oldukça
çekici veya kuşkulu görünen bir sonucun, örneğin bir
önemlidir. Clinton dönemi ABD’si ile George W. Bush
anket çalışmasında ulaşılan şaşırtıcı bir bulgunun test
dönemi ABD’sinin dünyadaki imajını karşılaştıran bir
edilme yöntemlerinden biridir. Bu durumlarda yüzeysel
araştırma herhalde benzer sonuçlara ulaşmayacaktır. Bu
sonuç (çıkarma) veya yargılarla yetinilmez; o yargıla-
araştırma, küresel düzeyde, Bush yönetiminin politika-
rın kaynağı olan bireylerle etraflıca görüşülür. Böylece,
ları nedeniyle ABD’ye sadece Türkiye ve İslam dünya-
daha önce farkedilmeyen bir sebebin veya analize dahil sında değil, bütün dünyada tepkilerin yükseldiği, İslam
edilmeyen bir durumun varlığı ve etkisi tespit edilebilir. dünyası açısından Danimarka’da “karikatür krizi”nin
Bu çalışmada derinlemesine mülakata yer verilmesi, yaşandığı, Papa 16. Benedictus’un, yoğun protestolara
gerek Türkiye’de toplum ile ilgili genel gözlemlerimizle neden olan İslam dinine yönelik açıklamalarını yaptığı
ve gerekse diğer bilimsel çalışmalarda belirginleşen so- bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Aynı dönem Türkiye
nuçlarla uyumlu görünmeyen bir yargının mercek altına açısından, AB’ye yönelik ilgi ve desteğin gittikçe azal-
alınmasını mümkün kılan en sağlıklı yöntemlerden birisi dığı, Türkiye ve Danimarka arasında “Roj TV krizi”nin
olmasındandır. Yukarıda da belirtildiği gibi Türkiye’de yaşandığı ve daha da önemlisi Fransa Meclisi tara-
varlığı farkedilen Batı karşıtlığının sebeplerine ilişkin fından “Soykırım Yasası” olarak bilinen tartışmalı bir
yargılardan kuşku duymak için çok sebep vardı ve bu kararın alındığı bir dönemdir. Araştırma somut olarak
yargıların bir şekilde test edilmesi gerekiyordu. Derinle- Ekim-2006 ve Haziran-2007 tarihleri arasında gerçek-
mesine mülakat, yaygın ve basmakalıp kanaatlerin test leştirilmiştir.
edilebilmesinin en az maliyetli ve ideal yöntemlerinden
birisi olması bakımından da tercih edilmiştir. Araştırma sürecinde, küresel, bölgesel ve ulusal dü-
zeydeki bu değişimin, çoğunluğu Müslüman ve Türk
Türkiye’de toplumu ya da toplumdaki farklı yakla- olan katılımcıların kanaatleri üzerinde farklılaştırıcı bir
şımları teorik olarak analiz eden ya da bu yaklaşımları etki yarattığı düşünülebilir. Bu çerçevede derinlemesine
anket çalışmaları ile oransal verilere dönüştüren ulusal mülakatın, gündemdeki siyasi gelişmelerle kanaatlerin
ve uluslararası çalışmaların varlığı bilinmektedir. Bu ça- şekillenmesi arasındaki ilişkiyi somut bir biçimde görme-
lışmada ilk bölümdeki teorik analizin dışındaki diğer bö- mizi, zaman içinde hangi olayların, insanların düşünce-

19
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

leri üzerinde ne tür etkilerde bulunduğunu birincil kay- olmaması, temel olarak, bu yöntemin niteliği ile ilişkili-
naktan öğrenmemizi mümkün kılacağı düşünülmüştür. dir. Çünkü genel olarak nitel araştırmalar ve özelde algı
araştırmaları, temel olarak istatistiksel verilerle hareket
Deneklerin Sayısı ve Seçimi
eden ve istatistiksel olarak güvenilir ve geçerli sonuçlar
Derinlemesine mülakat yöntemine karar verildikten ortaya koymayı amaçlayan araştırmalar değildir. Bu ne-
sonra, örneklem büyüklüğü, deneklerin sayısı ve belir- denle bu araştırmalarda kaç kişi ile mülakat yapıldığın-
lenme yöntemi gündeme gelmiştir. Örneklem büyüklü- dan daha önemlisi araştırmanın içerik ve beklentilerine
ğü konusunda karar vermek kolay olmamıştır. Çünkü göre kimlerle mülakat yapıldığı ve ilgili mülakat ya da
nicel araştırma yöntemlerinden farklı olarak, niteliksel gözlemlerde aranan sonuçlara ulaşılıp ulaşılamadığıdır.
araştırmalarda örneklem büyüklüğünün ne kadar olması
Bu araştırmada, Türkiye’de toplumun Batı’yı nasıl al-
gerektiğine ilişkin literatürde izlenen belirli bir hesaplama
gıladığını ortaya koymak için 90 katılımcı ile derinliğine
biçimi ya da metodoloji sözkonusu değildir. Prof. Mar-
mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin farklı bölgele-
garate Sandelowski’ye göre örneklem büyüklüğünün ye-
rinde, katılımcıların yaş, cinsiyet, meslek, eğitim ve etnik
terliliği görecelidir; bir tür kanı (judging) ve tecrübe me-
selesidir. O’na göre, örneklem büyüklüğü araştırmanın farklılıkları olabildiğince dikkate alınarak yapılan 90 mü-
hipotezlerini bilgisel ve teorik olarak destekleyemeyecek lakatın çalışmanın genel çerçevesini ortaya koymak için
kadar dar, bununla birlikte nitel araştırmanın temel ter- yeterli olduğu düşünülmüştür.
cih nedeni olan derinliğine, örnek olay odaklı analizlere 90 katılımcı, AB uyum süreci doğrultusunda TÜİK ve
imkan vermeyecek kadar da geniş olmamalıdır (Sande- DPT tarafından hazırlanan ve Avrupa Birliği ülkelerinin
lowski, 1995:179-183; DePaulo, 2000). Sandelowski, kullandığı bölgesel istatistik sınıflandırması olan NUTS 1
nitel araştırmalarda 50 ve üzerindeki gözlem ya da gö-
(The Nomenclature of Territorial Units for Statistics) böl-
rüşme sayısının “çok” olarak görülebileceğini belirtirken,
geleme sistemi temel kabul edilerek belirlenmiştir. NUTS
farklı amaçlı örneklem stratejilerinin farklı minumum
1, 26 bölgenin birleştirilmesiyle elde edilen 12 bölgeden
örneklem büyüklükleri gerektirmesi gibi, farklı nitel yön-
oluşmakla birlikte, bu araştırma iki bölge birleştirilerek
temlerin de farklı minimum örneklem büyüklükleri ge-
10 şehirde uygulanmıştır. Bu çerçevede, İstanbul ve Batı
rektirdiğine işaret eder (Sandelowski, 1995: 180-182).
Marmara bölgesini İstanbul, Doğu Marmara bölgesini
Morse ise (1994) fenomolojik nitel araştırmalar için 6 ka-
Bursa, Ege bölgesini İzmir, Akdeniz bölgesini Mersin,
tılımcı, yeni durumları önceki durumlarla karşılaştırmak
Batı Anadolu bölgesini Ankara, Orta Anadolu bölgesini
için kullanılan “gerekçeli kuram teorisi” (grounded the-
Konya, Batı ve Doğu Karadeniz bölgesini Samsun, Ku-
ory) çalışmaları için 30-50 görüşme, niteliksel etnolojik
zeydoğu Anadolu bölgesini Erzurum, Ortadoğu Anadolu
çalışmalar için 100-200 görüşme önermektedir.
bölgesini Malatya ve Güneydoğu Anadolu bölgesini Di-
Nitel araştırma yöntemlerinde örneklem büyüklüğü- yarbakır kentleri temsil etmektedir. Katılımcıların temsil
ne dair yaygınlıkla benimsenen bir yöntemin söz konusu ettikleri bölge ve illere göre sayısı aşağıdaki gibidir:

20
ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

Bölge İl Örneklem sayısı bileceği sorunlar, Avrupa’da yaşayan Türk ve Müslü-


İstanbul ve Batı Marmara İstanbul 17 manların sorunları.
Batı Anadolu Ankara 13
Batı-Din: Hıristiyanlığın katılımcılar açısından ne ifa-
Ege İzmir 10
de ettiği, Hıristiyan bir komşunun nasıl karşılandığı, Batı
Akdeniz Mersin 8
ile Hıristiyanlığın aynı şey olup olmadığı, Batı’nın Müs-
Güneydoğu Anadolu Diyarbakır 8
lümanlara nasıl baktığı.
Doğu Marmara Bursa 8
Orta Anadolu Konya 8 Batı-Siyaset: Katılımcıların AB’yi nasıl gördükleri,
Kuzeydoğu Anadolu Erzurum 6 Batılı devletlerin İslam dünyasına ve Türkiye’ye yakla-
Ortadoğu Anadolu Malatya 6 şımlarını nasıl değerlendirdikleri, Batılı devletler arasın-
Batı ve Doğu Karadeniz Samsun 6 da bir fark görüp görmedikleri.
Toplam 10 il 90
Batı-Türkiye: Batı-Türkiye ilişkisinin tarihsel seyri,
Tablo 1: Katılımcıların Bölge, İl ve Sayıları Türkiye’nin AB üyeliği, üyeliğin kültür ve medeniyet bo-
yutu, Medeniyetler İttifakı Projesinden haberdar olunup
Deneklerin tespitinde, yukarıda belirtilen demografik olunmadığı, Batı’nın insan hakları ve demokrasi gibi ko-
kriterlere uygun olarak, rasgele örneklem yöntemi uygu- nularda Türkiye’ye yönelik eleştirileri.
lanmıştır.
Mülakatlar Nasıl Gerçekleştirildi?
Mülakatta Neler Soruldu?
Mülakatlar, yukarıdaki dört temel kategoride belirle-
Bu araştırmanın amacının, Türkiye’de toplumun Batı nen ve önceden hazırlanmış soruların katılımcılara so-
ve Hıristiyanlık algısının farklı boyutları ile ortaya konması rulması şeklinde yapılmıştır. Sorular genel olarak belirli
olduğuna daha önce değinilmişti. Bu amaç çerçevesinde bir sıraya göre sorulmuş olmakla birlikte, konuşmanın
katılımcıların Batı algısının daha net biçimde gözlemle- seyrine göre soru düzeni de değiştirilmiştir. Katılımcıya
nebilmesi amacıyla, Batı-kültür, Batı-siyaset, Batı-din ve ilk olarak Batı’nın kendisi için ne ifade ettiği sorulmuş
Batı-Türkiye şeklinde dört temel soru kategorisi oluştu- ve yaklaşımına göre ilgili sorular öncelenmiştir. Bu yolla
rulmuştur. Soru kategorileri ve içerikleri şöyledir: mülakatın daha spontane gelişmesi amaçlanmıştır. Fark-
lı yanıtların alınmasını ve yönlendirmeyi önlemek için
Batı-Kültür: Batı kültürünün katılımcı için ne anlam
sorular sırasında olabildiğince aynı kelimelerin kullanıl-
ifade ettiği, Türk kültürü ile Batı kültürünün uyuşup
masına (wording’e) özen gösterilmiştir.
uyuşmadığı, katılımcının bir Batı ülkesinde rahatlıkla
yaşayıp yaşayamayacağı, ne tür sorunlarla karşılaşma- Görüşmeler genellikle katılımcıların işyerleri veya
yı beklediği, Batılı bir bireyin, katılımcının sosyal çevresi evlerinde, daha sınırlı oranda olmak üzere, kahvehane,
içerisinde rahatlıkla yaşayıp yaşayamayacağı, karşılaşa- pastane ve lokal gibi genel görüşme yerlerinde gerçek-

21
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

leştirilmiştir. Araştırmada, katılımcının etnik kökeni, dini kimlerden oluşacağı belirlenmemiş olmakla birlikte,
ya da mezhebi sorulmamış, katılımcının kendisinin be- araştırma sırasında katılımcıların bu nitelikleri sürekli
lirtmesi durumunda bu konulardaki görüşlerine yer ve- kontrol edilmiştir. Görüşmelerin yapıldığı katılımcıların
rilmiştir. nitelikleri sürekli gözden geçirilerek sonraki katılımcıların
farklı alanlardan olmasına özen gösterilmiş, böylelikle
Görüşmeler genellikle dijital ses kayıt cihazına kayde-
deneklerin sadece belirli yaş, cinsiyet, eğitim ya da mes-
dilerek gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Katılımcının buna
lek gruplarından oluşmaması sağlanmıştır.
izin vermemesi durumunda ise görüşleri not tutularak
kaydedilmiştir. Araştırma sırasında bazı katılımcılar ses Görüşmeler genel olarak, katılımcının ilgisine göre,
kayıt cihazına ve not tutulmasına izin vermeden görüş- yarım saat ile üç saat arasında sürmüştür. En uzun mü-
lerini belirtmek istemişlerdir. Bu tür durumlarda söz ko- lakat, görüşme isteğimizi evinde kek yaparak ve komşu-
nusu katılımcıların ifade ettikleri görüşler, araştırma için larını da davet ederek karşılayan Hollanda’dan emekli
öngörülen 90 görüşmenin dışında, sadece bir gözlem Hasibe Hanım, eşi ve komşuları ile yazlık evinde yaptığı-
olarak not edilmiştir. mız üç saatlik görüşmedir.
Deneklere, aracısız olarak, rasgele girilen bir işyerin- Mülakatlar konusunda son olarak belirtilmesi gere-
de ulaşıldığı gibi, tanıdığı ve güvendiği bir aracı yolu ile ken bir başka nokta, bazı mülakatların çoğul katılımcı-
katılımcıya ulaşmak da araştırma sırasında izlenen yön-
larla birlikte gerçekleştirildiğidir. Örneğin Mersin’in bir
temlerdendir. Birinci yöntemin yetersiz kaldığı, eğitim
ilçesinde sahilde bar işleten Serdar Bey ile yaptığımız
düzeyi düşük meslek sahipleri ile ev hanımlarına doğ-
görüşmeye eşi ve 4 bar çalışanı da katılmıştır. Bu tür
rudan ulaşamama durumlarında ve ulaşılsa bile karşıla-
durumlarda mülakatlar “fokus grup” niteliği kazanmış-
şılan güvensizlik duygusunu aşabilmek amacıyla ikinci
tır. Samsun’da seramik ve döşeme malzemeleri satan bir
yöntemden faydalanılmıştır. Araştırma sırasında ikinci
işyerinde, Ali Bey ve o sırada orada bulunan iki kişiyle
yöntemle ulaşılan deneklerin görüşlerini daha rahat dile
yapılan mülakat da aynı niteliktedir. Böylece, hem gö-
getirdikleri gözlenmiştir.
rüşlerinden yararlanılan kişi sayısı öngörülenden fazla
Araştırmanın başlangıcında bölge ve illeri dışında olmuş, hem de kimi zaman mülakatların tartışma havası
katılımcıların yaş, cinsiyet, meslek ve eğitimlerine göre içinde geçmesi mümkün olmuştur.

22
ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

23
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

I. BÖLÜM

İKİ YÜZ YILLIK BİR SERÜVENİN KISA ÖYKÜSÜ

24
İKİ YÜZ YILLIK BİR SERÜVENİN KISA ÖYKÜSÜ

İki Yüz Yıllık Bir Serüvenin Kısa Öyküsü biri olarak okunabilir.

1) Bir “Medeniyet” Tartışması Çerçevesinde


Batı
Türkiye’de Batı algısına ilişkin bir çalışmaya, “Batı”
kavramının sadece günümüzün kültürel, siyasi veya eko- Osmanlı döneminde Batı’nın yaygın olarak tartışılma-
nomik faktörleriyle şekillenmediğini belirterek başlamak- sı, özellikle askeri, ekonomik ve siyasi alanlarda Batı’nın
ta yarar vardır. Türkiye’de toplumun, halkları, kültürleri üstünlüğünün fark edildiği gerileme döneminden itiba-
ve medeniyetiyle Batı’ya ilişkin algısı sadece şimdi veya ren başlamıştır. İlginin kaynağında esas olarak, hem Batı
bugün tarafından şekillenmemektedir. Batıya ilişkin ka- ile yoğun bir ilişki hem de bu üstünlüğün nedenlerinin
naatlerin oluşumunun uzun bir tarihsel arkaplanı vardır. anlaşılması çabası vardır. Batı ile ilgili en yoğun tartışma-
Elbette bu arkaplan, bugünü ve bugünkü Batı algısını lar ise, onun bir medeniyet olarak “ciddiye alınmaya”
açıklamak için tek başına yeterli değildir. Bugünkü kana- ve anlaşılmaya çalışılması ile ülkenin içinde bulunduğu
sorunlara çözüm bulunması kaygısı tarafından şekillen-
atlerin, esas olarak bugünkü dünyanın koşulları çerçeve-
dirilmiştir. Bu anlama çabası, Batı’ya ilişkin kanaatlerin
sinde şekillendiği söylenebilir. Ancak bugün Batı ile ilgili
evrimi olarak da okunabilir.
kanaatlerin ifadesinde, az veya çok, olumlu ve olumsuz
anlamda geçmişe de atıfta bulunulduğuna göre, geçmiş- Batı medeniyetinin ne olduğu ve bu medeniyet karşı-
ten günümüze Batı algısını ana çizgileriyle resmetmeye sında gösterilmesi gereken tavırlar, 19. yüzyılın başların-
çalışmakta yarar vardır. Bu bağlamda, günümüzdeki al- dan beri düşünce dünyamızı meşgul etmektedir.
gıyı az veya çok etkilemesi bakımından, tarihsel arkapla-
Yükselen medeniyetin anlaşılmaya çalışılması, bu
na ilişkin kısa bir yolculuk yapmak faydalı olacaktır. Hiç
bağlamda kaç tür medeniyet bulunduğu meselesi, tar-
kuşkusuz bu algının zaman içinde nasıl değiştiğini anlat-
tışmayı anlamak için elverişli bir hareket noktasıdır. Bu
mak için farklı dönemlendirmelere ve farklı anlatımlara
konudaki yaklaşımlar üç ana başlıkta değerlendirilebilir.
başvurmak mümkündür. Bu çerçevede, Batı algısının
değişim sürecine ilişkin bu bölüm, bugünkü algıya ışık İlk yaklaşım, “tek medeniyet” fikrine dayanmaktadır
tutmak için geçmişin kısa bir özeti ve bu anlatımlardan ki, bu da üstün ve izlenmesi gereken Batı medeniyeti-

25
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

dir. Bu yaklaşım, Andre Gide ve Ernest Renan gibi Batılı Bu çerçevede, “maddi medeniyet-manevi medeniyet”,
düşünürlerin tek bir medeniyetin bulunduğu, bunun da “hakiki medeniyet-sanayi medeniyeti” gibi ayrımlar ya-
Batı medeniyeti oluğuna dair görüşlerinin bazı Osmanlı pılmaktadır. Dönemin önde gelen Batıcı düşünürlerin-
ve günümüz aydınları tarafından benimsenmiş halidir. den Celâl Nuri 1331(1913)’de yazdığı, “İttihad-ı İslâm-
Bu yaklaşımın en bilinen ve önde gelen savunucusu, II. İslâm’ın Mazisi, Hâli, İstikbâli” adlı eserinde A.Cevdet’in
Meşrutiyet dönemi Batıcılık düşüncesinin liderlerinden görüşlerine katılmaz. O’na göre iki tür medeniyet vardır;
olan ve İctihad dergisini çıkaran Abdullah Cevdet’tir. medeniyet-i sınaiye ve medeniyet-i hakikiye (Celâl Nuri,
Cevdet’e göre tek bir medeniyet vardır ve bu medeniyeti 1331: 25). Sanayi medeniyeti açısından Avrupa bunun
gülüyle ve dikeniyle almamız gerekmektedir. Aksi tak- tek kaynağıdır ve bundan başka bir medeniyet bulun-
dirde Avrupa tarafından işgal edilmemiz kaçınılmazdır mamaktadır. Medeniyet-i hakikiye açısından ise durum
(Hanioğlu, 1985: 1384-1386; Kalın, 2007: 109-110).7 farklıdır:

“Bundan maksadımız insaniyetin tasfiye-i ahlâkı,


Bu yaklaşımın önemi, Cumhuriyet döneminde dev-
hasâilinin kesb-i necâbet etmesi, itilâ-yı efkâriyedir. Ma-
letin toplumu dönüştürmeye ilişkin programının ideolo-
atteessüf bu itibarla Avrupa’ya pek o kadar medenî di-
jik dayanağı düzeyine yükseltilmiş olmasıdır. Kemalist
yemeyiz. Avrupa’da bugün hak ve adalet hukuk-u husu-
elitin de medeniyete ilişkin yaklaşımlarının tekil olduğu,
siye âleminde revâcyab olabilmiş ise de hukuk-u amme
ulaşılmak istenen “çağdaş uygarlık düzeyi”nin Batı me-
hususunda böyle değildir. … Harb, yağma, tahrip her
deniyeti olduğu söylenebilir. Bu dönemde modernleşme
yerden ziyade halihazırda Avrupa’da revaçtadır. Avrupa
ile batılılaşma eşdeğer görülüp bu yönde köklü adımlar
son derecede ünf (zorlama) ve şiddet ile teknoloji itiba-
atılmıştır. Erol Güngör “Cumhuriyet inkılâpçılarının Av-
riyle kendisinden aşağı olan milletleri esir ediyor. Onları
rupa medeniyeti deyince bundan esas itibariyle laiklik ve
sefalet içinde hukuklarından mahrum, kâbiliyet ve isti-
pozitivist düşünceyi anladıklarını” belirtir.8 dadlarını inkişaf ettirmekten memnû bir halde bırakıyor.
İkinci yaklaşım, “medeniyet”i, beşeri dünyanın bü- Garb esrar-ı fenniyesini harisane, hasidâne, kıskançca-
tün unsurlarını içeren tek bir başlık altında ele almaz. sına saklıyor.” (Celâl Nuri, 1331: 30-31) Avrupalıların
ahlâk bakımından da eksik olduğunu ve diğer milletlere
7
Medeniyet tartışmaları, Meşrutiyet dönemi siyasal düşüncesi, İslam-
zulmettiğini belirten Celâl Nuri, Japonların Avrupa’nın
cılık ve Batıcılık tartışmaları konusunda ayrıntılı bilgi için bkz: Bülbül, medeniyet-i sınaisini alırken kendi medeniyet-i hakiki-
2006. lerini koruduklarını ifade eder. O’na göre “medeniyet-i
8
Güngör’e göre Cumhuriyet öncesi ıslahat hareketlerinde “Türk ce- hakikide ‘bu nokta-i nazardan’, şark, âlem-i İslâm, Çin
miyetinde eksik tarafları tamamlama gayreti” hakimken ‘Cumhuri-
yet inkılâpları medeniyet ve kültür değişmesi”ni hedeflemişlerdi. Bu ve Japonya hiç şüphesiz Avrupa’nın fevkindedir. ... Bi-
nedenle Güngör’e göre Cumhuriyet öncesi dönemle kıyaslandığın- naenaleyh medeniyet-i hakikiyemizi terk etmek, Avrupa
da Türkiye’nin Cumhuriyetin ilk yıllarındaki teknolojik değişimi, en
azından 1940’lı yıllara kadar, önceki dönemlerden daha hızlı değildir
medeniyet-i gayr-i sınaiyesini temessül etmek şöyle dur-
(Güngör, 2001: 114). sun ahlâk ve tabayiimizi alâ halihi muhafaza etmeliyiz.

26
İKİ YÜZ YILLIK BİR SERÜVENİN KISA ÖYKÜSÜ

Onların yine kendi dairelerinde mazhar-ı feyz-i tekâmül Üçüncü yaklaşımı ifade eden “çoğul medeniyet”
olmasına bakmalıyız” (Celâl Nuri, 1331: 30-31). anlayışına göre ise, “medeniyet” kavramı, kültür ya
da hars kavramından soyutlanarak sadece bir “teknik
II. Meşrutiyet döneminin önde gelen İslamcı düşünür-
ilerleme”ye indirgenmez. Tersine bunları da içerecek
lerinden Said Halim Paşa’nın da medeniyeti teknik an-
şekilde, bu yaklaşımda kavrama daha geniş bir anlam
lamda değerlendirdiği söylenebilir. “Osmanlı medeniye-
dünyası kazandırılır. Medeniyet kavramının tarihsel
tini daima akvam-ı Garbiyenin medeniyeti dûnunda zan
gelişimine bakıldığında çoğul medeniyet yaklaşımının
eylemek bir zehâb-ı batıldan ibarettir. Zira bir zamanlar
sonraki dönemlerde daha çok benimsendiği söylenebilir
onlarınkine her vechile fâik idi” ve “kendi memleketinin
harsını, medeniyetini, marifetini inkar veya istihkar eden (Huntington da “yedi veya sekiz” medeniyetten bahset-
milletinden sâkıt olur” (1337: 58-59) şeklindeki ifadeleri mektedir).
O’nun bu konudaki düşüncelerini ortaya koymaktadır. Üç Muamma’nın yazarı Haşim Nahit’e göre mede-
Ahmet Midhat Efendi de medeniyeti teknik anlamda niyet bir duyuş, düşünüş ve yaşayış şeklidir. Bu nedenle
kullanmaktadır. O’nun medeniyet kavramı ile kastetti- bir Türk, bir Arap, bir Japon medeniyetinden bahsedi-
ğinin genellikle terakki (ilerleme) düşüncesi olduğu söy- lebilir. Yazara göre birbirlerinden farklı olan toplumların
lenebilir (Okay, 1991: 7). “Batı Medeniyeti Karşısında medeniyetleri birbirine uymaz. “Şark ile Garb arasın-
Ahmet Midhat Efendi” isimli çalışmasında Orhan Okay, daki fark iki esaslı sebebe ircâ olunabilir: 1-Medeniyet
Genç Osmanlılarla Ahmet Midhat Efendi’nin medeniyet farkı, 2-Zihniyet farkı” diyen Nahit’e göre medeniyetler
hakkındaki görüşlerinin farklı olduğuna değinir. Okay’a arasında iyi-kötü kıyaslamasının yapılması da doğru de-
göre “Genç Osmanlılarda devlet idaresi, hürriyet, parla- ğildir. Şark ve Garb medeniyetleri farklı kaynaklardan
mento meseleleriyle görülen medeniyet, Ahmet Midhat
Efendi’de – belki de medeniyet kelimesinin kökeni olan dir ve taklit edilebilir. Fakat her milletin kendine has harsı vardır ve
hars taklit edilemez: “Her milletin saadeti kendi millî hayatını yaşa-
“medinenin” hatırlattığı – bir büyük şehir nizamı, elekt-
ması ile kâbildir. Bundan dolayıdır ki biz hars-culture ile medeniyet-
rik, gramofon, telefon, matbaa vs. medeniyet aletleriyle, civilisation’ı birbirinden ayırıyoruz. Hars bir milletin dinî, ahlâkî, bediî
maarifin ıslahı gibi ilim ve teknik meseleleriyle ortaya duygularının mecmûudur. Bu mecmuaya halkın konuştuğu lisanla
içtimaî bünyeyi de ilave edilmek lazım gelir. Medeniyet bir milletin
çıkmaktadır” (Okay, 1991: 9). ilme, fenne, sanayie, teşkilata aid mâlumat ve melekelerinin heyet-i
mecmuasıdır. Her milletin kendisine mahsus bir harsı olduğu halde
Evrensel olduğunu kabul etmekle birlikte medeniyeti beynelmilel bir zümre ‘medeniyet’te müşterektir. Mesela Avrupanın
tek bir millete özgü olarak düşünmeyen ve medeniyet- müşterek bir medeniyeti olduğu halde, Fransız, Alman, İngiliz ilh.
milletlerinin birer husûsî harsı vardır. Filhakika bir milletin saadeti
hars ayırımı üzerinde duran Ziya Gökalp de medeniyete medeniyetine değil harsına istinad eder. ... Milletler birbirinin harsını
teknik bir anlam yükler.9 taklid edemezler. Fakat medeniyetlerini taklid tarikiyle alabilirler. Me-
deniyet insaniyetin müşterek bir malıdır. Binâenaleyh biz Avrupadan
medenî unsurları aynen alabiliriz. Harsımız gibi medeniyetimizi de
9
Gökalp’e göre, milletlerin sahip oldukları teknoloji, teşkilat yapıları kendimiz ibdâ edelim dersek asırlarca medeniyetsiz kalmak tehlikesi-
onların medeniyetlerini oluşturur. Bu nedenle medeniyet evrensel- ne düşeriz” (Gökalp, 1918: 275-278).

27
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

beslenmiş iki ayrı medeniyettir. Bu nedenle aralarında Mehmet Akif’in dilinde, Kurtuluş Savaşı koşullarında
kıyaslama yapmak yerine farklılığı tespit edip bırakmak “tek dişi kalmış canavar”a dönüşebilmektedir.
gerekir.10 Medeniyet ve Avrupa kültürü hakkındaki bu
2) Batı’dan Neyi Almalı, Neyi Almamalı?
tartışmalara Avrupa’ya giden Osmanlı ve Arap seyyah-
larının eserlerinde geniş yer verilmiştir (Kalın, 2007: Batı’ya dair yapılan bu maddi-manevi gelişmişlik
125-134). ayrımı, sadece Batı’ya bakışla değil, Batıdan nelerin
alınması gerektiği ile de ilgili bir tartışmadır. Yukarıdaki
Cemil Meriç’te de medeniyet tekil değil, çoğuldur.
medeniyet tartışmasına paralel olarak, Batı’ya karşı iz-
Meriç, İbni Haldun’dan hareketle medeniyet yerine
lenmesi gereken tutumun ne olması gerektiği konusunda
“umran” kavramını önerir. Umran en geniş anlamı ile
da farklı yaklaşımlar gündeme gelmiştir.
‘ictimai hayat’tır ve kültür ve medeniyeti birlikte içer-
mektedir (Meriç, 1996: 86). Meriç’e göre Avrupa mede- Meşrutiyet dönemindeki tartışmalara bakıldığında bu
niyeti evrensel bir medeniyet olmayıp medeniyetlerden konuda iki farklı ve temel yaklaşımın somutlaştığı söy-
bir tanesidir sadece. Roma ve Yunan medeniyetleri de lenebilir. Bunlardan ilki, her alanda “Avrupai” kurum-
Avrupa değil, Akdeniz medeniyetleridir. Kendisini insan- ların, değerlerin ve hayat tarzının aktarılması yoluyla
lık tarihinin merkezine koyan Avrupa, zamanı Eskiçağ, bütüncül bir batılılaşma; ikincisi ise İslâmcıların başını
Ortaçağ ve Yeniçağ olarak ayırmaktadır. “Oysa her bü- çektiği, bazı Türkçülerin yanı sıra, farklı ideolojik tercih-
yük medeniyetin ayrı bir eskiçağı, ortaçağı ve yeniçağı lere sahip diğer akımlardan pek çok aydının da katıldığı
vardır” (Meriç, 1996: 108). Meriç bu bağlamda kendine ve Batı’nın teknolojik gelişiminden yararlanıp, kültürel
has değerleri gerçekleştirerek insanlığın ortak birikimini alanlarda millî değerlere sahip çıkmayı öngören seçici
zenginleştiren bir tek medeniyete değil farklı medeniyet- bir modernleşmedir.
lere vurgu yapar.
Batıcılar, Batı’ya ilişkin, maddi-manevi ya da eko-
Görüldüğü gibi, medeniyet perspektifinden Batı’ya nomik ve kültürel farklılıklara işaret eden, bu anlamda
ilişkin değerlendirmeler Osmanlı aydınlarından Cum- “medeniyet”i bölen bir bakışa karşıdırlar. Bu düşünce-
huriyet dönemi düşünürlerine kadar farklı algılama- de, Batı farklı yönleri ile parçalanamaz bir bütündür.11
lara konu olabilmektedir. Batı medeniyeti, Abdullah
Cevdet’te “gülü ve dikeni ile alınması gereken tek bir 11
Meşrutiyet dönemi Batıcılık düşüncesinin ileri gelenlerinden Ab-
medeniyet” olarak görülmekte iken, İstiklal Marşı şairi dullah Cevdet Batı’nın üstünlüğünün her yönüyle tartışılmaz bir
biçimde kabul edilmesi gerektiğine inanıyordu. Dönemin önde ge-
len Batıcı dergisi olan İctihad’ın başyazarı Cevdet’e göre Batı’nın
10
“Benlik şuuruna mâlik insanların mensub oldukları medeniyet sistemi her alanda üstünlüğü bilime dayanmaktaydı ve ona karşı durmak
ile başka bir medeniyet sistemini mukayese edib, bunların ayrı ayrı saçmalıktan başka bir şey değildi. Başyazarın ifadesiyle “ya biz
şeyler olduğunu anlamaları pek tabii olmaz mı? Halbuki bizzat Av- Avrupa’ya gitmeliydik” ya da “Avrupa bize gelecekti (işgal edecek-
rupa, çok münevverlerin zihnini, böyle bir muhakemeye icbar etdi”. ti) (Hanioğlu, 1985: 1384). Toplumun her açıdan batılılaşmaması,
Ayrıntılı bilgi için bkz., Haşim Nahit, (Haşim Nahit, 1337: 30-33). İmparatorluğun yok olması sonucunu doğuracak bir olguydu. Yine

28
İKİ YÜZ YILLIK BİR SERÜVENİN KISA ÖYKÜSÜ

Meşrutiyet dönemi İslamcılık düşüncesi ise Batıcılık Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi tarafından çı-
düşüncesinin tam karşısında yer almaktadır. İslamcılar karılan Hikmet dergisinin yaklaşımı diğer İslâmcıların
Batı’nın ekonomik ve teknolojik gelişmişliğini takdir et- yaklaşımlarından çok farklı değildir. Ona göre de,
mekle birlikte, dinsel ve kültürel alanda Batı’ya yoğun Avrupa’nın tekniği alınmalı ama aramızdaki toplumsal
bir eleştiri yöneltmektedirler.12 İslamcı düşüncenin önde farklılıklar nedeni ile kültürel değerleri alınmayıp ken-
gelen düşünürlerinden Said Halim Paşa’ya göre kültürel di kültürel değerlerimiz korunmalıdır. Hikmet’e göre
değerleri de içeren bir batılılaşma anlayışı ülkeyi anarşi- Avrupa’nın “medeniyet-i manevîye”sinin alınması
ye sürükleyecektir. Bu şekilde bir anlayışla ne kadar ba- “kavâid-i tekâmüle mugâyir olduğu için mahfımızı mûcib
tılılaşırsak felâketimiz de o kadar büyük olacaktır (Said olur.” Bu düşüncenin nedenleri dergide madde madde
Halim Paşa, 1338: 75) Bununla birlikte Said Halim Paşa açıklanmaktadır14. Mehmet Akif de aynı yaklaşımı bir şii-
ilerleyebilmek için Batı’dan yararlanmayı zorunlu gör- rinde şöyle ifade etmektedir: “Alınız ilmini Garbın, alınız
mektedir. Fakat bu faydalanma, onun unsurlarını aynen san’atını / Veriniz hem de mesâinize son süratini” (Meh-
tatbik ile mümkün değildir. Yabancı bir medeniyetten met Akif, 1987: 244).15
yararlanma, o medeniyetin unsurlarını kendi medeniye-
tine uydurarak tatbik etmekle mümkün olabilir.13 rı kendi toplumlarını tanımamaktadırlar Batı hayranları “kendimizi
henüz teessüs ederek mevcudiyet-i milliyesini istihsale çalışan yeni
doğmuş bir cemaat farzedecek derecede geçmişimizin ve eslafımı-
İkinci Meşrutiyet dönemi Batıcılarından Kılıçzâde Hakkı’ya göre var- zın azîmetinden şüphe ediyor ve bizi hakir görüyorlar” (Said Halim
lığımızı sürdürebilmemizin koşulu Avrupalılar gibi düşünmekti. Aksi Paşa, 1337: 53). Said Halim Paşa’ya göre bugün ilerlemiş olan Batı
halde nereye gidersek gidelim sonumuz hüsrandı (Güngör, 1975: toplumlarının hiç birisi bir başka toplumu körü körüne taklit ederek
69). mevcut konumlarına gelmemiştir. Kendi aydınımızın bize söylediği-
ni bir Alman ya da Fransız aydını kendi milletine söylemiş olsaydı
12
Abdullah Cevdet’in herhangi bir ayırım yapmayan tam batılılaşma
çok büyük tepki alırdı. Ona göre millî kanun ve değerlerini yitiren
isteği, sadece İslamcılar tarafından eleştirilmemiş, “Garbcılar” adı
bir millet artık varlığını kaybetmiştir. Çünkü, bir millet, üzerinde ya-
verilen ve kendisinin başını çektiği grupta bile sert eleştirilerle karşı-
şanılan topraktan daha kıymetli olan manevî vatanını (her milletin
lanmıştır (Hanioğlu, 1981: 363). Cevdet’e karşı, Garbcılar içerisin-
kendi değerleri) kaybederse, toprak kaybetmese bile, millî değerle-
de Celâl Nuri Bey’in başını çektiği bir grup tarafından Avrupa’ya
rini yitirdiğinden artık ayrı bir varlık teşkil etmez (Said Halim Paşa,
karşı modernleşme ve bunun sağlanabilmesi için olumlu geleneksel
1337: 55-62).
yapı ve İslâm’ın toplumsal içeriğinden yararlanma görüşü savunul-
maya başlanmıştır. Nuri’ye göre “medeniyet-i sınaiye” alanında 14
“Körü Körüne Taklid Hakkında Bir Mütâlaa”, Hikmet, C. 1, sayı 5,
Avrupa’nın öncülüğü inkar edilemez. Ama “medeniyet-i hakikiye” 10 Cemâziyel evvel, 1328.
alanında Avrupa’dan alacağımız bir şey yoktur. Abdullah Cevdet 15
Dönemin önde gelen İslamcı dergisi Sebîlü’r-Reşâd’da çıkan “Garb-
Celâl Nuri’nin “Şîme-i Husûmet” adlı makalesine karşı yazdığı
lılaşmak Hakkında” başlıklı bir makalede Garb medeniyetinin sade-
“Şîme-i Muhabbet” adlı makalesinde, “Avrupalıların bize hiç bir
ce maddî ve teknik boyutunun olmadığı, onun ahlâkî, kültürel, si-
zaman kötülük yapmadığı, ilerlememiz için çalıştığı, bize herşeyin
yasal boyutlarının da bulunduğu belirtilmektedir. “Garb medeniyeti
kendimiz tarafından yapıldığı”nı savununca Celâl Nuri, “Müslüman-
dediğimiz şeyin hakikati bu merkezde olunca bizler için Avrupa’nın
lara, Türklere Hakaret, Düşmanlara Riayet, Muhabbet” adlı eserini
nelerini taklit ve kabul, nelerinden bilâkis ictinab ve tebaud etmemiz
kaleme alır. Eserinde Abdullah Cevdet’in kendileri için mânen öl-
lazım geldiğini tâyin kolaylaşır” denilerek Garbın sadece fenninin
düğünü ifade eden Celâl Nuri onu ağır bir dille eleştirir (Celâl Nuri,
ve ilminin alınması gerektiği, aksi takdirde varlığımızı kaybedeceği-
1332: 3).
miz öne sürülmektedir. Aynı dergide neşredilen bir başka makalede
13
Said Halim Paşa’ya göre, bizi bu felakete sürükleyen Batı hayranla- kendi kanunlarımız varken başkalarının kanunlarının tatbik edilme-

29
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Mümtaz Turhan’ın da belirttiği gibi Batı’ya ilişkin yak- Cumhuriyet döneminde Batı algısı, siyasi, kültürel
laşımda, maddi-kültürel ayırımı konusunda Türkçüler de ve konjonktürel boyutlarıyla, eşzamanlı bir aşk ve nefret
İslâmcılardan çok farklı görüşlere sahip değildir. Her iki ilişkisini yansıtmaktadır.
akım da Avrupa’dan yalnızca ilim ve tekniğin alınması
Siyasal anlamda Cumhuriyet, Batılı devletlerin tama-
ile yetinilmesi konusunda ortak bir vizyona sahiptir (Tur-
mına (“yedi düvele”) karşı kazanılmış bir zaferle başlatıl-
han, 1951: 244). Ancak bu yaklaşımın Türkçülerin hep-
mış, tarih de bu “milat”tan hareketle tanımlanmıştır. Bi-
si için geçerli olmadığı açıktır. Cumhuriyet döneminde
rinci Dünya Savaşı sürecinde yaşanan kayıplar, Osmanlı
Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük tartışması, yöneti-
Ülkesi’ni paylaşmaya yönelik Sevr Anlaşması, işgalin ar-
ci elitin Türkçülüğü resmi görüş haline getirmesiyle tek
dından Yunanistan’a karşı verilen Kurtuluş Savaşı, Batılı
yanlı olarak sona erdirilmiştir. O tarihten itibaren izlenen
devletlere karşı toplumun algısını tarihsel olarak şekillen-
modernleşme programı “sadece ilim ve fennin alınması”
diren önemli unsurlardır. Toplumsal hafızada, işgal süre-
çabasından ibaret olmamış; onlardan daha fazla veya
cinde yaşanan acılarla ilgili hatıralar önemli bir yer tut-
daha önce, “medeni bir ulus” olmanın “Batılı yaşam
maktadır. Yeni devlet, ulusal kimlik oluşturma sürecinde
biçimi”ne özgü kültürel formlarının aktarılmasını ifade
bu birikimden fazlasıyla yararlanmıştır. Bu çerçevede, si-
etmiştir.
yasal anlamıyla “Batı”, toplumsal hafızaya “zalim, işgalci
3) Cumhuriyet’ten Günümüze: Karışık Duygu- ve kötü niyetli” çağrışımlarla kaydedilmiştir.
ların Belirlediği Batı Algısı
Yeni devletin elitleri ve onların katkısıyla şekillenen
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Batı’nın olumlu ve olum- toplumsal bilinç açısından medeniyet veya kültür anla-
suz yönlerine ilişkin ayırım tamamen terk edilerek, her mıyla “Batı” ise yukarıdaki anlamın tersine, olumlu bir
alanda batılılaşma düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Gele- nitelik taşımaktadır. Bu anlamıyla Batı, ulaşılmak istenen
neksel kurum ve değerlerin kaldırılması, kılık ve kıyafet “muasır medeniyet”i ifade etmektedir. Osmanlı’nın son
alanında yapılan değişiklikler ve dil devrimi gibi uygula- döneminde görülen modernleşme çabalarındaki seçicilik
malar ile, daha önce batılılaşma konusunda kültürel ala- terk edilmiş, Batı’nın bilim ve teknolojisini alıp toplumsal
na taşınan değişim, yerini her alanda radikal bir batılılaş- kurum ve değerlerini süzgeçten geçirmeyi öngören yak-
ma projesinin uygulanmasına bırakmıştır. Bu süreçteki laşım yerini, Batı’nın bir bütün olarak benimsenmesine
“Batı” algısı da, iç ve dış siyasi gelişmelere ve Kemalist yönelik bir devlet politikasına bırakmıştır. Bu çerçevede,
dönemin modernleşme programının toplumsal düzey- Türkiye’de toplumun “Batılı” bir toplum haline gelme-
deki yansımalarına göre değişmiştir. sinin önünde engel olarak algılanan geleneksel kurum
ve değerlerin yukarıdan aşağıya bir yöntemle ve dev-
si aklın kabul edebileceği bir iş olarak görülmez denilmektedir. Bu let gücüyle tasfiyesine çalışılmıştır. “Radikal batılılaşma”
derginin ve belki de İslâmcıların konu ile ilgili yaklaşımlarını Mustafa
Sabri’nin şu sözü özetler gibidir: “Terakki edelim ama Müslüman
olarak da adlandırılan bu sürecin iki temel etkisinden söz
kalmak şartıyla”. (Mustafa Sabri, 1335: 1). edilebilir. İlki, bunun toplumsal düzeyde uyandırdığı tep-

30
İKİ YÜZ YILLIK BİR SERÜVENİN KISA ÖYKÜSÜ

ki ve bu tepkinin ürünü olan içe kapanma ve reddediş 2000’li yıllar, Türkiye’nin AB ile bütünleşme çabaları
şeklindeki tutumlardır. İkincisi ise, Kemalist modernleş- açısından bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.
me programının yürütülüş biçiminin, paradoksal biçim- Bu süreçte Türkiye, başta “Kopenhag Kriterleri” olmak
de onu Batı’dan koparıcı etkisi olarak ifade edilebilir.16 üzere, tam üyelik müzakerelerinin başlatılabilmesi için
kendisinden istenen reformların tamamına yakınını, şa-
Cumhuriyet tarihi boyunca Batı algısını biçimlendi-
şırtıcı bir hızla tamamlamıştır. Ancak bu kez de AB’nin
ren üçüncü bir faktör, değişen uluslararası konjonktüre Türkiye’ye yönelik politikasında bir farklılaşma yaşanmış
göre Batı ile kurulan ilişkilerin etkisidir. İkinci Dünya ve Fransa ile Almanya’nın başını çektiği ülkelerde iktida-
Savaşı sonrasında Türkiye’nin özellikle Kuzey’den gelen ra gelen sağcı partiler, “tam üyelik” sözünü değiştirerek,
tehdit algısıyla yeni ittifak arayışlarına girmesi, NATO’ya onun yerine “imtiyazlı ortaklık” önermeye başlamışlar-
katılmasına ve Avrupa’daki bütünleşme çabalarında ye- dır. Özellikle Sarkozy, Merkel ve Avusturya’dan Plastnik
rini almasına katkıda bulunmuştur. Askeri ilişkiler anla- gibi siyasetçilerin, Papa Benediktus gibi dini liderlerin
mında Kore’de birlikte hareket ettikleri, Kıbrıs’ta ise ayrı “Türkiye’nin Avrupa’ya ait olmadığına” veya aradaki
düştükleri dönemler de olmuştur. Avrupa Birliği’nin olu- “din ve kültür farkı”na vurgu yapan ve Türkiye’yi öte-
şumu sürecinden itibaren uluslararası ortam, Türkiye’yi kileştiren bazı açıklamaları, hiç kuşkusuz Türkiye toplu-
genellikle ABD ve Avrupa’ya yakınlaştıran bir etkiyi ifa- munda olumsuz bir karşılık bulmuştur.
de etmiştir. Ancak bu olumlu ilişki ve algı durumu, Doğu
Bloku’nun yıkılmasından sonra ABD’nin “terörizmle Son olarak Batılı ülkelere, devletlere, ABD ve
mücadele” adı altında İslam ülkelerine yönelik saldırı ve Avrupa’ya yönelik algıdaki değişimin, Türkiye’deki iç
işgalleriyle olumsuza çevrilmiştir. Afganistan’dan Irak’a politika sorunlarıyla ilgili bir boyutu olduğunu da vur-
kadar yüz binlerce insanın –Türkiye’ye komşu ve akra- gulamak önemlidir. AB sürecinde, Türkiye’nin alışıldık
ba halkların, Müslümanların- katledilmesine yol açan “oyalayıcı” tutumuyla gerçekleştirmeyi erteleyeceği dü-
ABD’nin güvenlik politikası, Batı algısı açısından ciddi bir şünülen reformların muhafazakar demokrat AK Parti
bozulmayı ifade etmiştir. ABD saldırılarının Avrupa’dan eliyle ve olağanüstü bir isteklilikle gerçekleşmiş olması,
Kore’ye kadar pek çok ülke tarafından da desteklenmesi, Türkiye’de bazı iç siyasi dengeleri sarsıcı etki yapmıştır.17
Özellikle Cumhuriyet’in “laiklik” niteliğine vurgu yapan,
Batı kavramını ABD’nin dış politikasından ibaret görme-
kendilerini “ulusal bütünlüğün teminatı” olarak tanımla-
yi güçleştirmiş ve Kurtuluş Savaşı sürecindeki işgal hatı-
ralarıyla, Batı’ya duyulan olumsuz hisler canlanmıştır.
17
Türkiye’de siyasetin yaklaşık yüz yıllık pratiği içinde, kendisini sürekli
olarak batılılaşma projesinin lokomotifi ve bu çerçevede “gelişme ve
16
Bu yaklaşıma göre, kendisini Batılı toplumlarla aynı “İbrahimi” ge- ilerleme”nin öncüsü olarak gören asker ve sivil bürokrasi ile onlarla
lenek içinde tanımlayan geleneksel/Osmanlı tarih kavrayışının resmi aynı toplumsal tabana dayalı siyasi partilerin (Ana muhalefet partisi
düzeyde terk edilerek yerine tarihi Orta Asya’dan başlatan “Türk CHP’nin), AB üyeliğine bu kadar yaklaşıldığında, bu kez farklı bir
tarih tezi”nin ikame edilmesi, aslında felsefi ve sembolik anlamda siyasi tutum alarak “milliyetçi” ve “içe kapanmacı” olarak değerlen-
Batılı toplumlarla ortak bağın da kopması anlamına gelmiştir. dirilen tepkiler vermeye başladıkları görülmektedir.

31
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

yan ve Başbakan Erdoğan’ın “bürokratik oligarşi” ola- Sonuç olarak, son yıllarda “Batı” ile ilgili kanaatlerin
rak suçladığı kesimler, ekonomik ve sınıfsal bakımdan belirgin bir biçimde olumsuza dönmesinin bir yüzünde
“çevre”yi temsil eden AK Parti Hükümeti’ne karşı yürüt- AB üyesi ülkelerin uluslararası alanda ABD ile birlikte
tükleri ideolojik mücadelede, onun AB sürecinde verdiği yaptıkları hatalar, örneğin İtalya, Polonya ve İngiltere’nin
“tavizler”in altını çizen bir söylem inşa etmişlerdir.18 Mil- işgallere destek için asker göndermesi vardır. Keza AB
üyesi ülkelerin kendisinden beklenen reformları yerine
liyetçiliğin popüler söylemdeki etkisinin belirgin biçimde
getiren Türkiye’yi kültürel, dini vb. nedenlerle dışlamayı
hissedilmeye ve “vatansever” çetelerin ortaya çıkmaya
sürdürmesi, Avrupa’daki Müslümanlara veya Türklere
başladığı bu süreçte, Malatya’da misyonerlik yapan iki
yönelik ayrımcı uygulamalardaki artış bu çerçevede etki-
kişinin, Trabzon’da Rahip Santoro’nun ve İstanbul’da li olmuştur. Madalyonun diğer yüzünde ise, Türkiye’deki
Ermeni gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi, bu zehirli iç siyasi mücadelede AB’nin araçsal bir kullanıma konu
propagandaların Türkiye’de toplumsal barış açısından edilmesi yatmaktadır.
ne kadar endişe verici boyutlara ulaştığını açıkça gös-
Yukarıda verdiğimiz kısa tarihi arka plan Osmanlı’nın
termektedir. Söz konusu propagandaların bu çalışmayı
son ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde ortaya çıkan
daha doğrudan ilgilendiren bir yönü ise, sürecin diğer
tutum ve yaklaşımların bir taraftan kırılmaya uğrarken
boyutu olan “düşman Batı” propagandasıdır.
öbür tarafta süreklilik arzettiğini göstermektedir. Çalış-
mada yer alan mülakatlarda bu algı ve tutumlar çarpıcı
18
Bu söyleme göre, “Batı işbirlikçisi AK Parti” ülkeyi “satmakta”, Av-
rupa da “Kürtçü ve şeriatçı güçlere Türkiye üzerindeki kötü emelleri
bir biçimde ortaya konmaktadır.
nedeniyle” destek vermektedir. Batılı güçler Türkiye’de Kemalist re-
jimi yıkmaya çalışmakta, Soros burada da “turuncu devrim” benzeri Elinizdeki çalışma, bu süreçte Türkiye’de toplumun
bir dönüşümü arzulamakta, ABD Türkiye’yi “ılımlı İslam”a dayalı Batı ile ilgili kanaatlerini ifade etmektedir. Mülakata ka-
bir rejime dönüştürmeyi hedeflemekte, misyonerler parayla Ana-
dolu halkını Hıristiyanlaştırarak bu vatandaşları kendi “emperyalist tılanların fikirlerini desteklemek için verdikleri örnekler
hedefleri” için hazırlamaktadırlar. Bütün bu felaketin siyasi düzey- göz önüne alındığında, katılımcıların Batı ile ilgili kana-
deki uygulayıcısı ise “aymaz”, ama genellikle “ihanet içindeki” AK
Parti Hükümetidir (Bu söylemin misyonerlerle ilgili boyutu için 20.
atlerinin, özellikle son yıllarda yaşanan iç ve dış siyasi
dipnota bakınız). gelişmelerden etkilenmiş oldukları görülmektedir.

32
İKİ YÜZ YILLIK BİR SERÜVENİN KISA ÖYKÜSÜ

33
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

II. BÖLÜM

“DOĞU”DAN GÖRÜNEN “BATI”

34
“DOĞU”DAN GÖRÜNEN “BATI”

“Doğu”dan Görünen “Batı” kendi ifadeleri ve öne çıkardıkları kavramlar, olumludan


olumsuza şu şekilde özetlenebilir:

“Medeniyet”, “uygarlık”, “sanayi, teknoloji ve kül-


Araştırmamızda katılımcıların Batı’ya ilişkin genel
türel olarak gelişmişlik”, “özgürlük ve insan hakları”,
perspektiflerini ortaya koymak ve bu çerçevede müla-
“demokrasi”, “rahatlık”, “yaşam standartları”, “modern
katta sorulacak soruların seyrine yön vermek için ilk yaşam”, “sosyal hakları ve güvenceleri oturmuş bir sis-
olarak “Batı size neyi ifade ediyor” sorusu soruldu. tem”, “eğitim düzeyinin yüksekliği”, “iş-çalışma”, “çalış-
Bu soruya verilen cevaplar iki grupta toplanabilir. Batı ma disiplini”, “eğlence”, “tatil”, “kanunların oturduğu,
dendiğinde aklına “medeniyet” gelen de vardır, “insan güçlünün güçsüzü ezmediği bir düzen”, “farklı gelenek-
hakları, özgürlükler, insanın insanca yaşama hakkı” ge- leri, kültürleri olan ülkeler”, “farklı bir kültür”, “gelişmiş
len de. Ankaralı tekstil işçisi Ulviye Hanım’a göre Batı ama sorunlu”, “medeni görünen ama medeni olmayan
“modern yaşam” ve “farklılık” demek; yani “insanların bir topluluk”, “kendi benliğini kaybetmiş, sadece çıkar
hepsinin aynı olduğu bir ortam değil”. Ticaretle uğra- ilişkileri üzerine kurulmuş bir sömürü düzeni”, “kendi
şan Samsunlu Ali Bey’e göre Batı, “gelişmişlik, hayat menfaatleri için her şeyi yapabilen bir topluluk”, “deje-
standardının yüksekliği, çalışkanlık, eğitim düzeyi ve nere olmuş bir ülke”, “Haçlı Seferleri”, “Batı’nın bom-
özgürlükler” demek. İstanbul’da oto tamirciliği yapan baları”, “sömürgecilik” “ikiyüzlülük”, “kapitalist düzen”,
Fazıl Bey’e göre “ekonomik açıdan insanların daha iyi “esir kampı”, “ukalalık”, “soğukluk”, “kayıtsızlık”, “hiç-
oluşu, sosyal hakların daha iyi oluşu” anlamına geliyor. bir şey”.
Ortaokul mezunu inşaat bekçisi Selahattin Bey’e göre
ise, “Batı deyince, sanki orada daha geniş bir hava Metin analizi sonucunda derlenen yukarıdaki kav-
var… Yani insanın biraz daha ferah hissettiği bir yer”. ramlardan da anlaşılabileceği gibi, katılımcılar Batı’ya
ilişkin temel yaklaşımlarını medeniyet perspektifinden
İkinci grupta yer alan cevaplarda çizilen Batı imajı ise,
ortaya koymaktadırlar. 90 katılımcının 30’undan fazlası
“çifte standartlı”, “sömürücü”, “ikiyüzlü” siyasetiyle
doğrudan medeniyet ya da uygarlık kavramını kullana-
Batı’dır.
rak Batı’ya ilişkin yaklaşımını belirtmektedir. Teknolojik
Batı’nın neyi ifade ettiğine ilişkin olarak katılımcıların gelişmişlik, eğitim düzeyinin yüksekliği, yaşam standart-

35
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

ları gibi medeniyetin unsurlarına ya da “medeni olma- Hüseyin Bey için Batı tek kelime ile medeniyet de-
yan bir toplum” gibi tersinden medeniyete işaret eden mek: “İnsan hakları, özgürlükler, insanın insanca ya-
tanımlar da düşünüldüğünde medeniyet perspektifi üze- şama hakkı”. Ali Bey ise şunları ekliyor: “Sağlık, temel
rinden Batı’nın tanımlanması çabaları daha fazla dikkat özgürlükler, sosyal haklar, iş alanları”.
çekmektedir.
Mersin’in şirin bir sahil kasabasında yaşayan ve mü-
1) Batı Neyin Beşiği? lakat isteğimizi nazikçe kabul etmekle kalmayıp, komşu-
larını da çağırarak bizi evinde ağırlayan Hasibe Hanım
Araştırma kapsamındaki katılımcıların Batı’ya ilişkin ve eşi Yücel Bey, Batı’ya ilişkin oldukça olumlu duygu-
algılamalarının medeniyet ve Batı kavramları etrafında- lara sahipler. Hasibe Hanım uzun yıllar Hollanda’da,
ki tartışmalara benzer şekilde önemli ölçüde farklılaştığı Amsterdam Havaalanında “catering”de çalışmış. Eşi
gözlemlenmektedir. Sergilenen yaklaşımlar dört temel Yücel Bey de konsoloslukta güvenlik görevlisi olarak
kategoride toplanabilir görev yapmış. Hasibe Hanım ve Yücel Bey’in bir oğlu
şu anda Amsterdam bölgesinde İşçi Partisinden belediye
a) Batı: “Medeniyetin Beşiği”
başkan yardımcısı olarak çalışıyormuş.
Yukarıda katılımcıların Batı’ya ilişkin olarak en fazla
Hasibe Hanım servis yaparken Yücel Bey, aşağıda-
ya doğrudan ya da unsurları üzerinden medeniyet kav-
ki satırlarda değinilecek olan İrfan Bey’in “Batı denince
ramına vurgu yaptıklarına değinilmişti. Batı’nın “mede-
Haçlı Seferleri aklıma geliyor” sözüne karşı çıkarak baş-
niyet”, “gelişmiş bir toplum”, “demokrasi”, “modern-
lıyor konuşmasına:
leşme”, “teknoloji” gibi pozitif temalarla tanımlanması
araştırmanın yapıldığı illerin neredeyse tamamında göz- “Bizde tabii din ön plana çıktığı için Batıyı hep böy-
lemlenen bir durumdur. Medeniyet temelli tanımlama- le düşman, bizi yıkmak, vatanı parçalamak anlamında
lar farklı toplum kesimlerince de ortak bir biçimde dile devamlı suçluyoruz. Halbuki adamların onda hiçbir
getirilmektedir. gayreti yok. Biz zaten kendi kendimizi parçalıyoruz.
Tarih boyu geçmişte çok da övündüğümüz Osmanlı
Katılımcılardan Ali ve Hüseyin Beyler ile Ankara’da İmparatorluğu’nun yaşantısına bir bakın, doğru dürüst
tesadüfen girdiğimiz bir taksi durağında karşılaştık. Hü- Müslüman bir tane padişah anası yok. Bizim yaşadığı-
seyin Bey lise mezunu ve 34 yaşında. Ali Bey ise ilkokul mız şu coğrafyada dünyada olmayan bir şey, padişahlar
mezunu ve 55 yaşında. Aslen Çorumlular. Sormama- tahta çıktıklarında kardeşlerini boğdurmuşlar. Böyle bir
mıza rağmen Alevi olduklarını söyleyen Ali ve Hüseyin ataların torunları olarak biz gelişmişiz. Çok duygusal mil-
Beyler konuşmamız sırasında sürekli olarak Çorum’daki let olduğumuz için biz verdiğimizin hemen karşılığını is-
köylerine cami imamı atanmamasından ve her cenaze tiyoruz. Halbuki Batı’da böyle değil; menfaatler karşılık-
sonrasında kaymakamlığın kapısını çalmak zorunda kal- lıdır. Biz hep böyle verelim ama karşılığında da ezilsinler
malarından şikayet ettiler. istiyoruz, böyle vicdanen. Evet, Batı zengin ama bizim

36
“DOĞU”DAN GÖRÜNEN “BATI”

ülkemiz hepsini içine alacak kadar zengin. Ama başımıza demokrasi demek”. “Ama her ülkede değil. Çoğu ülke-
doğru dürüst, Atatürk ve İnönü’den sonra insanlar geç- de medeniyetin kisvesi altında mı diyeyim, artık nasıl
memiş, memleket iyi yönetilmemiş. Kasıtlı olarak cahil olursa, onların da çoğu şeyden nasibini almadığını dü-
bırakılmışız, hiç kendimizi geliştirmemişiz. Eskiden öğ- şünüyorum. Mesela İngiltere gibi, İngilizler gibi”.
retmen okullarından, Köy Enstitüsünden çıkan inşaatı,
Konya’da bir sanayi sitesinde mülakat yaptığımız sa-
hayvancılığı, her şeyi biliyordu. Sonra kasıtlı olarak geri
nayi çalışanları da Batı’ya ilişkin ilk vurgularını medeni-
bırakılmış. Bizde eğitim çok üst düzey sayılır, her sene
yet kavramı üzerinden yapmaktalar. Mehmet Bey’e göre;
200-300 bin mezun veririz ama hiçbirine iş veremeyiz.
Batı deyince insanların refah düzeyine ulaştığı, teknolo-
Avrupa’da bizden mezun olup giden bir arkadaşımızın
jiyi en uygun şekilde kullanan kesimin olduğu, eğitimin
akrabasının, elektrik mühendisi, diplomasını geçerli say-
yüksek olduğu, medeniyetin beşiği olmuş, medeniyetle
madılar…Yani eğitim bizde çok geri, aşırı bir yüklenme
en çabuk şekilde kaynaşmış kesim olarak görüyoruz. İs-
var, üniversitelerde eğitim iyi değil. Adım başı bizde özel
mail Bey için ise, “Batı’yı daha üstün medeniyet olarak
hastane ve dershaneler var, çok çarpık bir şey. Bir de
alabiliriz”.
Türkiye’de devlet o kadar acz içine düşmüş ki kanunlar
hep devleti korumak için yapılmış. Avrupa’daki kanun- Yine Konya’da karşılaştığımız Fadime Hanım’ın
lar tam bunun tersi, orda vatandaşı devlete karşı koru- Batı’ya ilişkin öne çıkardığı kavram “çalışma disiplini”.
mak için yapılmış” İlkokul mezunu olan 58 yaşındaki ev hanımı Fadime
Hanım 5 yıl Avusturya’da kalmış ve orada lokantada
Hasibe Hanım “Mesela hastanelerin düzelmesini, çalışmış. Fadime Hanım’a göre;
oradaki sistem gibi isterim, çok aksaklıklar var. Paranız
varsa burada çok rahatsınız, ama orada herkes aynı. “Batı’da çalışma düzeni var, çalışma disiplini var.
Hastaneden girince hemen tavırlarıyla belli ediyorlar, Ama bizim Türkiye’mizde şöyle bir şey var. Bugün ken-
iyi ediyorlar seni” diyerek eşine destek veriyor. Aynı din de olsan iş yerine sahipsen, bizim Türkiye’mizde bir
konuşmada bulunan İrfan Bey’in eşi Nesrin Hanım da senlik benlik var. Bugün Avrupa’da gördüm. PTT’nin
Batı denince aklına ilk gelenin “teknolojik anlamda biraz müdürü geldi, eline kazmayı aldı, binanın buzunu kazdı.
daha gelişmişlik” olduğunu belirterek kocası İrfan Bey- Bizde benlik var. Onlarda çalışma var. Neden derseniz,
den ayrılıyor. bugün işyerlerine vardığınız zaman iş vakti bu adamların
bir bardak çayını içemezsin. Bizim burada her girdiğin
Nihal Hanım, tek çocuklu, lise mezunu, 56 yaşında. yerde iş saatinde hele bir de adamın geldi mi, saatler-
Sahile yakın bir yerde küçük bir balıkçı dükkanı var. Ni- ce beklersin. Bugün doktoruna gidiyorsun, bu böyledir.
hal Hanım PTT’den emekli ve ülke sorunları ile yakın- Bizim çalışma düzenimiz bozuk. Bir de bizde bugün ça-
dan ilgili. Düzenli bir Hürriyet okuru ve hayatından gayet lışan işçimizin hakkı verilmiyor. Bugün git birçok yerde
memnun. Mülakat teklifimize çekincesiz olarak olumlu sigortasız işçi çalışır. Sigortasız orada çalıştıramazsın,
yanıt veren Nihal Hanım için “Batı medeniyet demek, yasak. Öyle bir şey yok. Yani o adamlara bir doktora

37
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

gittiğin zaman, burada torpilin varsa girersin, orada o b) Batı: “Haçlı Seferleri”, “Sömürgecilik”,
yok. Hepsi kendi düzeninde. Sen doktorsan ben işçiyim, “İkiyüzlülük”, “Esir Kampı”
ben bahçıvanım, o yok. Herkes mesleğini seçmiş. Aynı
Araştırmamız kapsamında Batı’ya ilişkin en fazla dile
yönde gidiyor onlar”.
getirilen ikinci yaklaşım, negatif bir algı olarak, tarihsel
Batı’ya dair pozitif algılama biçimi Fadime Hanım’da olarak da temellendirilen Batı’yı Haçlı Seferleri ile, sö-
“çalışma disiplini” olarak kendisini gösterirken, mülakat mürgecilikle özdeşleştiren görüşlerdir.
isteğimizi, barın çalışmadığı bir akşam eşi ve dört çalışanı
Şeker fabrikalarında müdürlük yaptıktan sonra
ile birlikte kabul eden “Beach Club” işletmecisi Serdar
emekli olan ve kendisini “ulusalcı düşünceye sahip biri”
Bey’de, yine pozitif olmakla birlikte, algılamanın niteliği
olarak tanımlayan İrfan Bey’in sözleri bu yaklaşımın ti-
değişiyor. Serdar Bey “Batı’nın sizdeki çağrışımı nedir”
pik bir örneğini ortaya koymaktadır:
sorumuza “Benim aklıma bir tek eğlence geliyor, başka
da bir şey gelmiyor” diye yanıt veriyor. Serdar Bey’in “Batı denince benin aklıma ilk olarak Haçlı Seferleri
ortağı İlker Bey için de Batı “özgürlük, rahatlık ve in- geliyor, kapitalist düzen geliyor. Belki biraz farklı gide-
sanların refahı” demek. İstanbul’da bir firmada hizmetçi ceğim, ama az önce hanımefendinin söylediklerine de
olarak çalışan Semra Hanım’ın aklına ise Batı denince katılıyorum. Batı kültür diyorlar, teknoloji diyorlar, bilim
“tatil” geliyor. diyorlar. Kabul ediyorum. Fakat biz Türk milleti olarak
bunların hepsini yapabilecek insan gücüne sahibiz. Fa-
Ankara’da bir kurumda memurluk yapan, lise mezu-
kat idari şeklimizin yanlış olmasından dolayı biz bunları
nu 28 yaşındaki Levent Bey ile yine Ankara’da bir üni-
bir türlü yapamıyoruz. Bunun sebebi nedir? Bağımlılık.
versitenin kütüphanesinde çalışan, üniversite mezunu
Yani ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi
25 yaşındaki Özlem Hanım için ise Batı daha modern,
tam bağımsızlık olmuş olsaydı belki biz de Batı’ya yönü-
gelişmiş bir toplumun ifadesidir.
müzü çevirecektik, Batı gibi olacaktık ama belki o zaman
Görüldüğü gibi Batı’ya ilişkin herhangi bir önyargı da Batı’nın bizden alacağı şeyler olacaktı. … Batı bana
taşımadan koşulsuz olarak pozitif yaklaşım içerisinde Haçlı Seferlerini, misyonerliği hatırlatıyor. Ama Batı’nın
olan katılımcılar, “medeniyet”, “uygarlık”, “medeniye- idare şeklinden oluyor bu”.
tin beşiği”, “ekonomik, kültürel, teknolojik gelişmişlik”,
İstanbul’da, 8 personel istihdam eden küçük bir fir-
“demokrasi, insan hakları ve özgürlükler”, “çağdaş, mo-
manın sahibi inşaat mühendisi, muhafazakar eğilimli İb-
dern bir toplum” ve “çalışma disiplini” gibi kavramları
rahim Bey de İrfan Bey ile paralel düşünmektedir:
öne çıkarmaktadırlar. Bu katılımcılara bakıldığında, bir
kısmı Batı’da hiç bulunmamış olmakla birlikte, diğer bir “Batı deyince Haçlı Seferleri aklıma geliyor en baş-
kısmı Batı’da uzun süre kalmış ve orada değişik işlerde ta. Her ne kadar Batı medeniyeti demokrasi adı altında
çalışmış kimselerdir. kendisini biraz ılımlılaştırmışsa da bunların ruhlarındaki

38
“DOĞU”DAN GÖRÜNEN “BATI”

Müslümanlara karşı Haçlılık bir türlü geçmiyor. Sem- yaşayan ve çiftçilik yapan 51 yaşındaki ilkokul mezunu
patik gözüküyorlar bize ama o Haçlı ruhları bir türlü Kasım Bey de paralel düşünceler içerisindedir:
silinmiyor, sürekli kalplerinin derinliklerinde Haçlı ruhu
yatıyor onlarda. Onun için sadece İslam ülkelerini değil “Batı deyince benim zihnimde sömürücü bir millet
Avrupa’nın dışındaki tüm kıtalardaki tüm medeniyetleri canlanıyor. Geçmişte bütün milleti sömürmüşler. Afrika
sürekli sömürüyorlar. Onlar sömürge üzerine kurulmuş kıtasını, efendime söyleyeyim, buraları hep sömürmüş-
bir medeniyet ve başka taraftaki sömürü kaynaklarını lerdir. Oraya kendi şeylerinde özgürlük götürürler, ama
kendi halkına aktararak kendi halklarının refah seviyesi- işleri güçleri âlemi sömürmek, bir de Hıristiyanlaştır-
ni belli bir aşamaya getirmişler”. mak”.

“Haçlı Seferleri” ifadesinin yanında Batı’ya iliş- Mülakatımıza Konya’dan katılan ve Açık Öğretim
kin dile getirilen bir başka vurgu “sömürgecilik” ya da Fakültesi’nde okuyan 35 yaşındaki İsmail Bey’in sözle-
“emperyalizm”dir. Malatya’da konuştuğumuz 26 yaşın- rinde negatif Batı algısı doruğa çıkıyor: “Batıdan önce
daki bayan araştırma görevlisi için de Batı bir “sömür- belki Doğu’yu söylemek lazım. Doğu deyince benim ak-
ge medeniyeti”dir; “sonradan oluşturulan bir sömürge lıma hep Batı’nın bombalarının düştüğü yer gelir. Dola-
medeniyeti”. O’na göre, aslında Batı kavramının kendisi yısıyla Batı da Doğuyu sürekli bombalayan bir yerdir”.
de sorunludur: “Özünde Batı da yoktur. Neyin, nerenin
Katılımcılarımızın Batı algıları her zaman aynı kalan,
batısı? Avrupa kendi tarif ediyor ve tariflerini ihraç edi-
değişmeyen, sabit bir tutum olarak belirmemektedir.
yor”. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden
bir araştırma görevlisinin sözleri de bu yaklaşımın en net Tersine bazı katılımcılarımız Batı algılarının zaman için-
ifadelerinden biri olarak okunabilir: de değiştiğine vurgu yapmaktadırlar. İlkokul öğretmeni
3 çocuk annesi 42 yaşındaki Melahat Hanım’ın sözleri
“Batı denilince bende ne çağrıştırıyor? Sömürgecilik bu değişime işaret etmektedir. Melahat Hanım’ın Batı
çağrıştırıyor. Emperyalizm çağrıştırıyor. Böyle şeyler çağ- algısı zaman içinde medeniyetin temsilcisinden ikiyüzlü-
rıştırıyor. Bende hiçbir biçimde demokrasi, insan hakları, lüğe doğru evrilmiştir:
bu tip çağrışımlar yapmıyor. Batı’nın sahip olduğu iddia
edilen bu değerler bende çağrışım yapmıyor”. “İlk gençlik yıllarımda Batı benim için çok güzeldi,
işte medeniyetin temsilcisi, her bakımdan gelişmiş, çok
Sömürgecilik yaklaşımı, sadece, “keşke komünizmi özenilecek bir yerdi, ama şu anda öyle bir şey yok. Şu
uygulamak mümkün olsa” diyen, Atatürk’e ve Nutuk’a anda teknolojik olarak, bilim olarak gelişmiş ama mede-
hayranlığını dile getiren ve “gönlünün sosyalizmden ni olduklarını düşünemiyorum. Ya da ikiyüzlü oldukları-
yana” olduğunu belirten yukarıdaki gibi doktora yapan nı düşünüyorum, öyle diyebilirim”.
eğitimli araştırma görevlileri ile sınırlı değildir. Kamyo-
nu ile bir apartman binasının deposuna su aktarırken Melahat Hanım bu değişimin nedenlerini de şöyle
mülakat yaptığımız, Ankara’nın banliyösünde bir köyde izah etmektedir:

39
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

“Özellikle işte son yıllarda dünyanın bütününde ya- yediği de bu. Gelirken marketlerine gidiyorlar. Market-
şanan işgal, savaş olayları bana bunları düşündürtüyor lerinden yiyeceklerini alıyorlar. Saati yok, istirahatı zor.
ve bu yüzden Batı’nın ikiyüzlü olduğunu düşünüyorum. Her şeyi zor bir yaşantı. Oradaki Türklerimize çok acıyo-
Yani kendi insanları için her şeyin güzelini ve doğrusunu rum. Batılılar çok çalışıyorlar çok”.
isteyen, demokrasi isteyen ama kendi dışındaki insanlar
c) Batı: “Maddi Olarak Gelişmiş, ama Kültü-
için asla iyilik düşünmeyen, sadece sömüren bir şey ola-
rel Olarak Yozlaşmış”, “Kendini Beğenmiş”
rak görüyorum şu anda”.
Araştırmamız sırasında Batı’ya ilişkin ortaya konan
Araştırmamız sırasında dikkat çeken bir nokta, bazı
üçüncü bir yaklaşım ya da Batı’nın katılımcılarımızda
katılımcılarımız tarafından pozitif bir durum olarak de-
çağrıştırdığı bir başka ifade, Batı’nın ekonomik ve tek-
ğerlendirilen Batı’ya dair bir olgunun diğer bazı katılım-
nolojik olarak gelişmiş ama, manevi ve kültürel değerler
cılarımız tarafından negatif bir durum olarak değerlen-
açısından yozlaşmış olduğudur.
dirilebilmesidir. İlk genç kızlık yıllarını Ankara’da Köşkte
Adnan ve Berrin Menderes’lerin evinde geçirdiğini belir- Cumhuriyet elitleri tarafından bu ayırım bir kenara
ten ve mülakat sırasında bize Menderesler ile ilgili ilginç bırakılmış olsa da araştırmamızda bazı katılımcılarımızın
anekdotlar aktaran, Konya’da tesadüfen karşılaştığımız Batı’ya ilişkin yaklaşımlarında bu farklılığın etkileri göz-
Ayşe Hanım için Batı’nın çalışma disiplini, iş yöntemi hiç lemlenmektedir. İstanbul’dan CHP’li bir milletvekilinin
de öyle imrenilecek bir durum değildir. Ayşe Hanım’a sekreterliğini yapan Sevim Hanım Batı’nın gelişmişli-
göre Batılıların yoğun çalışması bir “esir kampı”nı an- ğine ve “dejenere olmuşluğuna” birlikte işaret ediyor.
dırıyor: Ankara’da bir camide imamlık yapan Cüneyt Hocanın
ifadesi ile Batı; “Çok düzenli bir toplum. Maddi yönden
“Batı’ya gidenleri, işçiler olsun çalışanlar olsun,
teknolojisini sanayisini tamamlamış bir toplum. Manevi
görüyoruz. Hiç mutlu gelen yok. Ben çok İstanbul’da,
yönden ise aile yapısının bozuk olduğu, sosyal sorunla-
Ankara’da yaşadım, gelenlerle karşılaştım; hep gelenler
rın yükseldiği bir toplum olarak gözüküyor”. Çok benzer
kafası hasta geliyorlar, çünkü çok çalışıyorlar, her saat
bir yaklaşımı bir şirkette sorumlu müdür olarak çalışan
sıkı iş. Ama netice hiç yok. Alırsa memleketinde başını
lise mezunu 27 yaşındaki Yasemin Hanım da sergiliyor.
sokacak bir ev alıyor. İşte birkaç kuruş para edinen edi-
Avrupa’da birçok ülkeyi gördüğünü belirten Yasemin
niyor. Ben zaten Avrupa’da her tarafı gezdim ama ya-
Hanım’ın sözleri ile Batı:
şantılarını hiç kabul etmiyorum. Gittim gördüm, bir esir
kampı gibi yaşıyorlar. Çok özür dilerim sabah kalkıyorlar “Teknolojik olarak bizden biraz daha ileri. Standart-
bir sefer tasları var; ekmeğe hemen bir yağ sürüyorlar, ları daha oturmuş. Sosyal hakları ve güvenceleri biraz
dolduruyorlar taslarına, bir de ellerinde çay termosu, daha sistemli. Fakat onun yanında son zamanlarda böy-
koşa koşa işlerine gidiyorlar. [Bütün gün akşama kadar le biraz Batı’ya negatif bakıyorum. Özellikle son birkaç
çalışıyorlar]. Bir Türk halkının işyerinde çalıştığı da bu, yaz tatile gidip de orda hani Avrupalı dediğimiz insanları

40
“DOĞU”DAN GÖRÜNEN “BATI”

biraz daha yakından görme, tanıma, konuşma imkanı Batı’ya dair bir ön kabulle görüşlerini belirtmeye baş-
bulduktan sonra. Ahlaki olarak bizden çok farklı, kültür ladıkları ya da Batı’ya dair oluşmuş bir kanaatle görüş
olarak bizden çok farklı insanlar. Çok farklı medeniyet- belirttikleri söylenemez. Bazı katılımcılar, pozitif ya da
ler. Dediğim gibi şimdi işin iki boyutu var. Birincisi hani negatif bir değerlendirme yapmadan Batı’nın sadece
medeniyet teknoloji olarak bizden çok çok ilerdeler. Ama farklı bir medeniyet ya da kültür olduğunu belirtmekle
kültür olarak bizden çok çok gerideler”. yetinmektedirler. Benzer şekilde diğer bazı katılımcılar
da Batı’ya ilişkin hemen bir değerlendirme yapmamak-
Haçlı Seferleri ve sömürgecilik düzeyinde olmasa da
ta, Batı’ya dair bir kayıtsızlık içerisinde bulunmaktadırlar.
araştırmamızda Batı’ya ilişkin gösterilen bir başka olum-
Bu görüşteki katılımcıların gündelik uğraşları içerisinde
suz tutum, Batı kavramına yüklenilen “kendini beğen-
Batı’nın fazlaca bir yer işgal etmediği söylenebilir.
mişlik”, “ukalalık”, “insanlarının soğukluğu” gibi nitelen-
dirmelerdir. Mersin’in Akdeniz’de kıyısı bulunan bir ilçesinde ber-
berlik yapan ilkokul mezunu, 29 yaşındaki İsa Bey, mü-
Ankara’da mali müşavirlik yapan, üniversite mezu-
lakat isteğimize çalışmasına ara vererek ve yeni müşteri
nu, iki çocuklu, AK Parti’ye yakın olduğunu belirten 35
almayarak içtenlikle yanıt verdi. Belki de gündelik uğraş-
yaşındaki Ahmet Bey bu nitelendirmelere şu şekilde de-
ları arasında fazlaca yer tutmadığından sorulara ilişkin
ğinmektedir:
daha çok arkadaş çevresinin etkisi ve yönlendirmesi ile
“Batı deyince zihnimde son çağlarda modernizmle bilgi sahibi olan, Lübnan’a asker gönderilmesine karşı
birlikte biraz ukalalık, biraz çok bilmişlik, biraz egemen çıkan İsa Bey’in zihninde “Batı denince hiçbir şey can-
olmanın verdiği rahatlıkla tahakküm eden insan yapısı, lanmamaktadır”. Yine aynı ilçede internet kafe işleten,
ulus yapısı, ülke yapısı canlanıyor”. lise mezunu, mülakat için çok da istekli görünmeyen 25
yaşındaki Gökhan Bey’in Batı hiç ilgisini çekmemekte-
İstanbul’da bir Anadolu İmam Hatip Lisesinden yeni
dir:
mezun olmuş, başörtüsü sorunu nedeniyle yurt dışında
okumayı düşünen 17 yaşındaki Fatma’nın ifadelerinde “Valla benim aslında o kadar da ilgimi çekmiyor.
ise Batı’nın kendisini beğenmişliği “insanlarının soğuklu- Belki oradaki yaşantılarını falan tam bilmediğimiz için
ğu” olarak yansımasını buluyor. Kendisiyle konuştuğu- benim çok fazla ilgimi çekmiyor. Çünkü yani onların da
muz 45 yaşındaki bir ev hanımı da benzer bir ifadeyle bizden daha iyi olduğuna inanmıyorum yani. Bazı arka-
“insanların birbirine bağlı olmadığı bir yer geliyor [aklı- daşlar var oraya gitmeye çalışan. Benim iki ay önce ora-
ma]; gerçi görmedim” diyor. İstanbul’da şarküteri işleten ya bir arkadaşım gitti. İnternetten müracaat etti, geldi,
55 yaşındaki Mustafa Bey için Batı “şımarık bir toplum”. gitti. Orda pizzacılık yapıyormuş, mesela ehliyet olmazsa
hiçbir şey yapılmıyormuş. Onun için gittiğine de pişman
d) Batı: Kayıtsızlık
oldu gibi bir şey oldu yani. Dönmeyi de kendine yedire-
Araştırmada görüş belirten bütün katılımcıların miyor şimdi”.

41
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

2) Batı’nın Genel Görünümü Üzerine lımcıların Batı’ya ilişkin net bir ayrışma içerisinde olma-
dıkları gözlenmektedir. Tersine Batı’ya ilişkin sempati ve
Türkiye’de toplumun Batı algısına dair bu araştır-
eleştirilerin genellikle birlikte dile getirildiği söylenebilir.
mada Batı’nın genel görünümü açısından öncelikle, bö- Özetle katılımcılar genel olarak Batı’ya dair total bir ka-
lüntülü siyasal toplumsallaşma kavramını anımsatırcası- bul ya da ret yaklaşımı içerisinde değildirler.
na parçalı bir Batı algısının varlığı dikkati çekmektedir.
Mülakatlarda Batı’nın bir medeniyet olarak görülmesi Bununla birlikte araştırmamızda katılımcıların önemli
ile başlayan cümlelerin “Haçlı Seferleri” ile bitebilmesi bir kısmının Batı’ya dair pozitif bir yaklaşım içerisinde ol-
rastlanabilen bir durumdur. Batı’ya dair dile getirilen duğu söylenebilir. Bu görüşteki katılımcılar Batı’yı genel-
yaklaşımlar genellikle bütüncül, hep aynı biçimde ilerle- likle ya doğrudan medeniyet perspektifinden ya da insan
yen, lineer bir biçimde değil, her zaman örtüşmeyen yer hakları, demokrasi, özgürlükler, ekonomik ve teknolojik
yer birbiri ile çelişen yaklaşımlar biçimindedir. Bölüntülü gelişmişlik, yaşam standartlarının gelişmişliği gibi mede-
algılama biçiminin her zaman bir çelişki ya da tutarsızlık- niyetin unsurları üzerinden tanımlamaktadırlar. Batı’ya
tan kaynaklanması gerekmemektedir. Batı belirli alanlar- dair bu yaklaşımı sırası ile “Haçlı Seferleri-sömürgecilik”,
da takdir edilirken, belirli alanlarda eleştirel bir süzgeçten “maddi olarak gelişmişlik ama kültürel olarak yozlaşmış-
geçirilerek değerlendirilmektedir. Ankara’da imamlık ya- lık” ve “kayıtsızlık” yaklaşımları izlemektedir.
pan, lise mezunu, tek çocuk sahibi 36 yaşındaki Cüneyt Batı’ya ilişkin negatif bir kanaat sahibi olsalar bile,
Hocanın ifadeleri bu dualistik değerlendirmelerin tipik araştırmaya katılanların Batı’ya dair taşıdıkları bu genel
bir örneğidir: “Çok düzenli bir toplum. Maddi yönden fikirlerini sıradan bir Batılıya hemen hemen hiç yansıt-
teknolojisini, sanayisini tamamlamış bir toplum. Manevi madıkları, araştırma sırasında gözlemlenen önemli bir
yönden ise aile yapısının bozuk olduğu, sosyal sorunla- bulgudur. Oldukça olumsuz denebilecek bir Batı imajına
rın yükseldiği bir toplum olarak gözüküyor”. Dolayısı ile sahip olmasına, Batılı devletlere ve uyguladıkları politi-
ilerleyen satırlardaki Batı’ya dair öne çıkan değerlendir- kalara ağır eleştiriler yöneltmesine rağmen, katılımcılar,
meleri birbirinden kopuk, birbirinden bağımsız değerlen- sıradan Batılı bir insana çok daha pozitif bakabilmekte,
dirmeler olarak değil, genel olarak iç içe geçmiş, bazen onunla ortak mekanlarda bulunmaktan hiç de rahatsızlık
de eklektik değerlendirmeler olarak okumak gerekir. duymayabilmektedirler.
Yaklaşımların daha net ortaya konabilmesi açısından bu
ayırımlar yapılmaktadır. Aksi halde, katılımcıların anlam Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin tartışmalarda görülen
dünyasında bu farklılaşmalar her zaman burada ortaya AB’nin sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğine dair
konduğu kadar net olmayabilmektedir. tartışmaların ya da farklı algılamaların araştırmamızda-
ki katılımcılarda da gözlemlendiği söylenebilir. Katılım-
Aslında bölüntülü algılama biçimi araştırmanın genel cıların hepsinde Batı, sadece Avrupa ile sınırlı coğrafi
hipotezini destekleyici niteliktedir. Dört temelde değer- bir alan değildir. Yine Batı, bütün katılımcılarca sadece
lendirmesi yapılan genel Batı algısına bakıldığında, katı- Avrupa’yı ve ABD’yi içeren bir kimlik olarak da görül-

42
“DOĞU”DAN GÖRÜNEN “BATI”

memektedir. Bazı katılımcılarca Batı bir kimlik olarak Batı’nın genel görünümüne ilişkin vurgulanması
Türk ve İslam dünyası dışında kalan bütün dünya ola- gereken bir başka nokta da, katılımcıların bir kısmının
rak algılanabilmektedir. Batı bu anlamda “Müslümanlı- Batı’ya ilişkin bir kayıtsızlık içerisinde bulundukları,
Batı’ya dair fazlaca bir değerlendirme içerisine girmeden
ğın öteki”si gibi düşünülmektedir. Bu anlamda katılımcı
gündelik uğraşlarını yürüttükleridir. Bunun araştırma-
Batı’ya ilişkin değerlendirmelerinde Japonya, Kore ya
nın başında öngörülen bir durum olmadığını belirtmek
da Çin’e de referans verebilmektedir. Bununla birlikte
gerekir. Aslında bu durum, toplumun durduğu yerden
Batı’yı coğrafi ve kimlik anlamında Avrupa ve ABD’yi bakılırsa, Türkiye’de toplumu her durumda Batı’ya gös-
aşacak biçimde değerlendiren yaklaşımın katılımcılar terdiği tepkiye göre değerlendiren sosyal bilimcilere bir
arasında oldukça sınırlı kaldığı söylenebilir. eleştiri olarak da okunabilir.

43
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

III. BÖLÜM

HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

44
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

Hıristiyanlık: “Batı’nın Dini” Nasıl Algılanı- Çalışmada katılımcılara öncelikle Hıristiyanlığın ken-
yor? dilerine ne çağrıştırdığı soruldu. Alınan yanıtlar, eşit
oranda olmasa da, katılımcıların tekil değil çoğul bir Hı-
ristiyanlık algısına sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Tarihsel olarak düşünüldüğünde Türkiye toplumu, 1) Hıristiyanlığın Anlamı
dinsel anlamda, en fazla Hıristiyan dünyası ile ilişki içeri-
sinde olmuştur. Gerek Osmanlı Devleti’nin uzun yüzyıllar Hıristiyanlık: “Semavi Dinlerden Birisi”, “Hz.
Batılı ülkeler ile bazen savaş bazen barış içinde yaşamış İsa’nın Dini”
olması ve gerekse Osmanlı toplumu içerisinde yoğun bir
Katılımcılar arasında en yaygın yaklaşım, Hıristiyan-
Hıristiyan nüfusun bulunmuş olması bu ilişkinin tarihsel
lığın “semavi dinlerden birisi”, “Hz. İsa’nın dini”, “dört
arka planını oluşturmaktadır.
büyük kitaplı dinlerden birisi”, “İncil’e inananların dini”,
Çalışmanın bu kısmında Batı ve Hıristiyanlığın katı- “hak dinlerden birisi”, “üç önemli, büyük, en çok inana-
lımcılar tarafından nasıl algılandığı araştırıldı. Türkiye’de nı olan dinden biri” olduğu gibi pozitif ifadelerle dile ge-
Batıdaki “İslam karşıtlığı”na paralel olarak gelişen bir tirildiği ve bu ifadelerden de anlaşılabileceği gibi, belirli
“Hıristiyan karşıtlığından” bahsedilebilir miydi? Bir din ölçülerde kutsallık ve saygınlık içerdiği bir yaklaşımdır.
olarak Hıristiyanlık ve Hıristiyanlara dair ne tür duygu- Diyarbakır’da yaşayan 26 yaşındaki bir bayan öğret-
lar beslenmekteydi? Batı dünyasında son yıllarda sıklıkla men için Hıristiyanlık, “Diğer dinler gibi bir dindir. Hz.
görülen olaylar, örneğin Danimarka’daki karikatür krizi İsa’ya ve İncil’e inanan, Hz. İsa’yı diğer peygamberler-
ve Papa’nın Almanya’daki konuşmasında açığa çıkan den üstün görüp inanan kişilerin takip ettiği inançtır”.
İslam ve onun peygamberine yönelik ağır eleştiriler, ne- İzmir’de yaşayan ve özel sektörde çalışan 35 yaşındaki
redeyse tamamı Müslümanlardan oluşan katılımcıların Fikriye Hanım için ise “Hıristiyanlık, Hz İsa’ya ve İncil’e
görüşlerini nasıl etkilemişti? Batı ile Hıristiyanlık birbirine inananların oluşturdukları bir toplumdur. Hak dinle-
eşdeğer iki kavram mıydı? Batı medeniyeti Hıristiyan bir rinden birisi olarak sayılmaktadır ve Allah tarafından
medeniyet miydi? Bu ve benzeri tartışmalar çalışmanın İslamiyet’ten önce dünyaya gönderilmiş olan bir din-
bu kısmında değerlendirilecektir. dir”. Malatyalı işçi emeklisi Ramazan Bey’e göre de “İsa

45
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Peygamber’in inancıdır, İncil’i ifade eder”. Erzurum’da tiyanlığa ilişkin bir ölçüde kutsal ve saygın bir dil kullanı-
görüştüğümüz inşaat mühendisi Sevgi Hanım’a göre ise lıyor. Ve bu dilden konuşan yaklaşım sahipleri, katılım-
“Benim olmayan, ama inandığım dinden önce olan ilahi cılar arasındaki en yaygın grubu oluşturuyor.
bir din”. Yine İzmir’den Avukat Ahmet Bey için Hıristi-
Hıristiyanlık: “Farklı Bir Din”
yanlık “Kendine has ibadet şekli olan bir inanış biçimi-
dir, diğer bütün dinler gibidir. İnandıkları bir Allah, bir Hıristiyanlığın katılımcılara ifade ettiği anlamlar açı-
peygamber ve kitapları vardır”. sından dile getirilen ikinci yaklaşım, Hıristiyanlığın “farklı
bir din”, “yabancıların dini”, “Batı ülkelerinin sahip ol-
Gözde Hanım ile Ankara’da özel bir iş yerinde kar-
duğu din”, “hiçbirşey” gibi ifadelerle daha çok nesnel,
şılaştık. İşyerinin çay ve temizlik hizmetlerini yerine ge-
tarafsız, nötr ya da kayıtsız kalınarak ortaya konulduğu
tiriyor. İlk çocukluk yıllarında ailesi ile birlikte sekiz yıl
yaklaşımdır. Bu algı biçiminde katılımcılar genellikle bir
Almanya’da kalan Gözde Hanım, Hıristiyanlığa ilişkin
yargı belirten ifadeler kullanmamaktadırlar. Örneğin Di-
bir başka konuya işaret ediyor: “Biz Müslümanlıkta bü-
yarbakırlı 28 yaşındaki işsiz Ahmet Bey, Hıristiyanlığın
tün peygamberlere inanırız. Onlar sadece İsa peygam-
“kendi dininden farklı bir din” olduğunu belirtmekle
bere inanıyorlar. Ama biz bütün geçmiş peygamberlere
yetinirken, Bursa’dan lise mezunu işçi Ender Bey aynı
inanıyoruz”.
soruya “Bir din, yabancıların dini, bizim her gün onların
Yine Ankara’da taksicilik yapan ve Alevi olduğunu ise sadece Pazar günü ibadet ettiği bir din; İsa, Baba
belirten Hüseyin Bey ise “Hıristiyanlık size neyi ifade ve kutsal haç etrafında dönen bir din” şeklinde yanıt
ediyor” sorumuza doğruya giden yolların farklı olabile- vermektedir. Öte yandan Mersin’de Beach Club işleten
ceğini belirterek yanıt veriyor: Serdar Bey açısından Hıristiyanlık “pozitif ya da negatif
hiçbirşey ifade etmiyor”. Erzurum’da konuştuğumuz 52
“Yani dört tane kutsal kitap var. Doğru bir tanedir. yaşındaki emekli öğretmen Nimet Bey’e göre ise Hıristi-
Doğruya giden yollar farklıdır. Bizim Kur’an-ı Kerimde yanlık artık “sembolik olarak yaşatılan bir değer. Hıristi-
olan inanışımız doğrudur. Onlarda da yanlış bir şey yok- yanlık artık bir din değil, krallık gibi sembolik bir değer.
tur. Onların hepsinde de insanı iyiye, doğruluğa, güzel- Dünyevi işlerle ilgili iddiası olmayan bir değer”.
liğe sevk eden yollar vardır. Dinlerle ilgili kötü bir şey
düşünmüyorum. Öyle bir önyargım yok. Ben İncil’i bi- İslam dünyasına ve Anadolu Türklerine yönelik tari-
raz okudum. Kuran’ı da okudum. Doğruya giden yollar hi Haçlı Seferleri düşünüldüğünde aslında katılımcıların
farklı, tarzları farklı, hepsi o”. toplumsal hafızasında Hıristiyanlığın daha kötü duygu-
larla ya da daha fazla Haçlı Seferleri ile tanımlanması
Görüldüğü gibi, Hıristiyanlığın semavi dinlerden bi- beklenebilir. Bununla birlikte sadece bir katılımcı “Haç-
risi olduğunu ifade eden görüşlerde herhangi bir negatif lı Seferleri ile bildiğimiz bir din” ifadesi ile Hıristiyanlık
unsur öne çıkarılmıyor. Hıristiyanlığa karşı, nesnel ve bağlamında Haçlı Seferlerine işaret ediyor. Konya’dan
tarafsız bir dil de kullanılmıyor. Tersine, ifadelerde Hıris- araştırmamıza katılan ilkokul öğretmeni Melahat Hanım

46
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

da Haçlı Seferlerine işaret etmekle birlikte bugün artık İstanbul’da inşaat işçisi olarak çalışan ortaokul mezunu
bakışının değiştiğini ifade ediyor: “Hıristiyanlık denince 26 yaşındaki Selahaddin Bey’in sözleri bu yaklaşımın bir
tarihe baktığımda Haçlı Seferlerini hatırlıyorum, ama özeti gibidir:
bugün artık ‘işte onlar Haçlı Seferlerini yaptılar’ gözü ile
bakmıyorum”. “Hıristiyanlık bizim Kur’an-ı Kerim’de belirtilen bir
din yani. Zamanı gelince gelmiş, zamanı bitince teda-
Hıristiyanlık: “Tahrif Edilmiş Bir Din” vülden kaldırılmış. Ve son din olarak bizim İslam dini ve
kitap olarak Kur’an-ı Kerim, peygamber olarak Hazreti
Önceki iki yaklaşıma göre, katılımcıların daha az dile
Muhammed gelmiştir. Ve sondur zaten; ondan sonra
getirdiği üçüncü yaklaşım, Hıristiyanlığın “tahrif edilmiş
da gelmeyeceği Allah tarafından beyan edilmiştir. Onun
bir din” olduğudur. Bu yaklaşımda genellikle Hıristiyan-
için Hıristiyanlık bir dindir, hak dinidir, gelmiştir saygı-
lığın doğuşu itibariyle hak bir din olduğu, ama zamanla
mız vardır, sonuna kadar da saygımız olacaktır”.
bozulduğu, değiştirildiği vurgulanmaktadır.
Özetlemek gerekirse, katılımcıların Hıristiyanlığa iliş-
İstanbul’da, Türkiye müzik piyasasının merkezini
kin üç farklı algı içerisinde oldukları gözlemlenmiştir. İl-
oluşturan İMÇ Bloklarının yakınlarında bir müzik mar-
kette çalışan, üniversite mezunu 29 yaşındaki Köksal kinde, Hıristiyanlık hakkında da, İslam için olduğu gibi
Bey, Hıristiyanlığın “Allah tarafından İslamiyet’ten önce belirli ölçüde kutsallık içeren ve saygılı bir dil kullanıl-
insanlara gönderilmiş olan, ancak zaman içerisinde ge- maktadır. Bu yaklaşımda Hıristiyanlık “Semavi dinler-
çirdiği değişimlerle özünü kaybetmiş bir din” olduğunu den birisi, Hz. İsa’nın dini” gibi tanımlarla ifade edilmek-
ifade ediyor. Ankara’da din görevlisi olarak çalışan Cü- tedir. İkinci yaklaşımda ise daha nesnel, tarafsız bir dille
neyt Hoca da çok benzer ifadelerle Köksal Bey gibi dü- “farklı bir din” olarak tanımlanmaktadır. Önceki ikisine
şünmektedir: “Hıristiyanlık semavi dinlerden biri. Fakat göre daha az dile getirilen üçüncü yaklaşımda ise Hıristi-
aslını kaybetmiş. Gönderilen kitap dejenere edilmiş. Hz. yanlığın “değiştirildiğine” “birden fazla İncil bulunduğu-
İsa’nın getirdiği prensiplerin tamamen yok sayıldığı bir na” vurgu yapılmaktadır.
din”. Konya’da kilimcilik yapan İsmail Bey’in sözleri de
Her üç yaklaşımda da Hıristiyanlığa ilişkin negatif ya
benzer bir duruma işaret ediyor: “Allah’ın İsa peygam-
da kötüleyici bir dilin kullanılmaması, bu araştırmada
bere gönderdiği hak dinlerden bir tanesi. Fakat zamanla
dikkat çeken bir durumdur. Katılımcılar arasında Hıris-
tahrifat olmuş. İnsanlar eliyle değiştirilmiş ve şu anda
tiyanlığa ilişkin belirtilen en sert yaklaşım İstanbul’da in-
piyasada üç ya da dört tane farklı İncil bulunmaktadır.
şaat mühendisliği yapan İbrahim Bey’den gelmiştir. İb-
Hıristiyanlık budur”.
rahim Bey’e göre “Hıristiyan Hıristiyandır ve Müslüman
Hıristiyanlığa ilişkin bu bağlamda dile getirilen ben- Müslümandır ve Hıristiyanlar her zaman Müslümanları
zer bir algı, “İslam öncesi bir din olduğu” ve İslamın ge- ezme çabası içerisindedirler”. İbrahim Bey bu yaklaşımı
lişi ile birlikte “hükmünün ortadan kalktığı” yaklaşımıdır. ile diğer katılımcılardan oldukça farklılaşmaktadır.

47
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

2) Hıristiyan bir komşunuz ya da çevrenizde 35 yaşında ve kendini “komünizme daha yakın” gören
bir kilise olsa …? Sinem Hanım da benzer şekilde düşünmekte ve “Hı-
ristiyanların ibadetlerini en demokratik hakları” olarak
Bir önceki kısımda katılımcıların genel Hıristiyanlık al-
görmektedir.
gısı üzerine sorular sorulduğu ve yanıtların genellikle ol-
dukça pozitif olduğu belirtilmişti. Bu olumlu yaklaşımları “İslam hoşgörü dinidir”
test etmek amacıyla katılımcılara kendilerini, ailelerini ve
çevrelerini daha yakından ilgilendiren sorular soruldu. Bazı katılımcılar Hıristiyan komşudan ve mahalle-
Hıristiyan bir komşularının olmasını nasıl karşıladıkları, lerindeki kiliseden rahatsızlık duymayacaklarını, “ken-
çevrelerinde bir kilise bulunmasından ve Hıristiyan kom- dilerinin Müslüman olduğunu ve İslam’ın da zaten bir
şularının ibadetleri için bu kiliseye gitmelerinden rahatsız hoşgörü dini olduğunu” ifade ederek temellendirmekte-
olup olmadıkları araştırıldı. dirler. İzmir’de bir kamu kurumunda çalışan üniversite
mezunu Selma Hanım’ın sözleri bu görüşteki katılımcı-
Daha somut düzeydeki bu sorulardan elde edilen ların yaklaşımını özetlemektedir: “Ben bir Müslümanım
bulgular, Hıristiyanlık algısına ilişkin bulgularla örtüş- ve bizim dinimiz hoşgörüyü emreder, komşumun ibadeti
mektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu (5 katılımcı ve inancı beni rahatsız etmez fakat ona İslam dinini ve
hariç) değişik nedenlerle Hıristiyan bir komşularının güzelliklerini … anlatırım”.
olmasından, mahallelerinde bir kilise bulunmasından
ve Hıristiyanların bu kiliseye devam etmelerinden ra- Ankara’da bir kamu kurumunda çalışan lise mezunu
hatsızlık duymamaktadırlar. Katılımcıların rahatsızlık Levent Bey ise daha kültürel bir gerekçe ile Hıristiyan bir
duymamalarının ve Hıristiyan komşuya ve kiliseye sem- komşudan rahatsızlık duymayacağını dile getirmektedir:
pati ile bakmalarının nedenleri aşağıdaki gibi sıralana- “Hayır, asla duymazdım. Bizim komşuluk ilişkilerimizde
bilir: toplumumuzdan kaynaklanan bir sıcaklığımız, sevecen-
liğimiz var”.
“Demokratik hak ve özgürlükleridir”
“Farklılıklar içerisinde yaşamak zenginliktir”
Hıristiyan bir komşularının olmasından rahatsızlık
duymayacağını belirten katılımcılar, Hıristiyan komşu- Hıristiyanlarla ya da başka dinden insanlarla bir ara-
larının mahallelerindeki kiliseye ibadetleri için devam da yaşamamış ya da geçmişte farklılıkların bir arada ya-
etmelerini onların demokratik hak ve özgürlükleri olarak şaması ile oluşan kültürel zenginliğe hayran olan bazı ka-
görmekteler. Diyarbakırlı katılımcı esnaf Hamdi Bey’e tılımcılar, Hıristiyan bir komşularının olmasına çok daha
göre “Bir Müslüman camiye nasıl gidebiliyorsa, Hıris- sempati ile bakabilmektedirler. Kendisi ile Konya’da kar-
tiyan da aynı şekilde gidebilmeli ve özgürce ibadetini şılaştığımız ilkokul öğretmeni Melahat Hanım Hıristiyan
yapabilmelidir”. Daha önceki satırlarda bahsettiğimiz bir komşusunun olmasını neredeyse heyecanla karşıla-
Mersin’de bar işleten Serdar Bey’in eşi, lise mezunu, yarak “Ben çok sevinirim, çok sevinirim. Hatta onunla

48
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

bire bir ilişki kurmayı, iletişim içinde olmayı da isterim “Hıristiyanlarla zaten daha önce birlikte yaşa-
doğrusu” diye yanıt veriyor. “Neden çok sevinirsiniz?” dım ve güzel ilişkiler kurdum”
diye sorduğumuzda ise farklılıkların yarattığı kültürel
Yurt dışında uzun yıllar kalarak Hıristiyanlarla bir-
zenginliğe hayranlığını dile getiriyor:
likte yaşamış olan ya da Türkiye’de Ermeni veya Rum
“Farklılıkları seviyorum, bir de yani merak da edi- vatandaşlarımızla iletişim içerisinde olan katılımcılarımız
yorum, farklı bir dinden bir insanla nasıl anlaşılır, nasıl bu alandaki sorularımıza yaşadıkları deneyimlerden ha-
paylaşılır bir hayat. Bunu da merak ediyorum. Çünkü reketle yanıtlar veriyorlar.
Osmanlı bunu çok güzel başarmıştı, hani o eskilerden
Konya’da karşılaştığımız, ev hanımı, ilkokul mezunu,
dinlediğim, mesela İstanbul, işte hükümdarlığın olduğu
başörtülü Fadime Hanım, 5 yıl Avusturya’da kalmış. İki
şehir; oradaki insanların anılarını falan dinliyorum veya
yıl lokantada hizmetçilik yapmış. Fadime Hanım görüş-
okuyorum. Çok ilginç ve güzel geliyor bana; mesela bir
memizde Avusturya’da iken Hıristiyan ev sahibi ile çok
Ramazan’da Ermeni komşusunun ona iftariyelik getir-
iyi diyaloglarının olduğunu söylüyor. Ev sahibinin üç
mesi. Bunları hep yaşamışlar, masal büyükmüş yani,
kiracısı içerisinde en iyi iletişiminin kendisi ile olduğu-
bunları ben de yaşamak isterim”.
nu ifade ediyor. Fadime Hanım’ın Hıristiyan ev sahibi,
Erzurumlu Nimet Bey de “yan komşumun Hıristiyan daha sonra, ailesi ile birlikte Konya’ya gelmiş. Üç gün
olması beni rahatsız etmez. Kilise ile ilgili olarak, etrafı- Fadime Hanımlarda misafir kalmışlar. Fadime Hanım
mızda eğer Hıristiyan varsa, onların ibadet etmelerine Hıristiyan komşudan rahatsızlık duymayacağını belirte-
imkan tanınmasından rahatsız olmam” diyor. rek “Hem orada gördüm, hem burada. Evimde misafir
ettim. Gezdirdim. Çok da memnun döndüler” demek-
Kendileri ile Ankara’da mülakat yaptığımız araştır- te. “Kiliseden rahatsızlık duyar mısın?” sorusuna ise
ma görevlileri Taner ve Özlem de benzer düşünceleri “Duymamamız lazım. Ben 2004’te tekrar gittim, geldim
dile getiriyor. Özlem caminin, cemevinin, kilisenin “bir Avusturya’ya. Bak bizim Türklerimiz oralarda cami ya-
nevi inanç özgürlüğünün güzel bir kanıtı” olacağını ifade pıyorlar. Gidiyorlar. Onlar tabi ki ezanı dışarı verdirmi-
ederken, Taner de yine farklılığın bir zenginlik olduğuna yorlar, ama onlar bizim Türklerimizin namazına karış-
işaret ediyor: mıyorlar” şeklinde yanıt veriyor. 19 yaşındaki üniversite
öğrencisi Pınar da “Hıristiyan akrabalarım var zaten,
“Ben rahatsız olmam, Hıristiyanlıktan, kiliseden,
kötü karşılamam. Kilise olması ve ibadet edilmesi beni
farklılıklardan rahatsız olmam, bilakis çok sevinirim.
rahatsız etmez” diyor.
Sağımda solumda bir kilise olsa, kiliseye gidenler olsa;
şamanlar olsa. Bu farklılıkları severim. Farklı inançların, Yine Konya’dan, daha önce bahsettiğimiz, genç kız-
farklı düşünsel yapıların bir arada olması, bence bunu lık yıllarını Adnan Menderes’lerle birlikte geçiren Ayşe
yapabilmek önemli. Türkiye bu anlamda da aslında bir Hanım ise, bütün Hıristiyanlardan değil ama daha önce
zenginliğe sahip ama bu farklı kullanılıyor”. kendileriyle birlikte çalıştığı için Ermeni ve Rum kom-

49
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

şularından rahatsızlık duymayacağını belirtiyor. Çünkü Fazıl Bey’den farklı olarak, Türkiye’nin doğusunda
Ayşe Hanım’ın daha önce Ankara’da Ermeni ve Rum değil, Batısında İstanbul’da yaşamış ve Yeditepe Üni-
arkadaşları olmuş, onlarla iyi arkadaşlıklar kurmuş. versitesi, Felsefe Bölümü mezunu müzik market çalışa-
“Şimdi hepsi rahmetli oldular” diyor 71 yaşındaki Ayşe nı Köksal Bey de Fazıl Bey’e paralel görüşlere sahiptir.
Hanım. Ayşe Hanım artık Hıristiyan İngilizlerden de ra- Müslüman filozoflarından daha çok Hıristiyan filozofları
hatsızlık duymuyor: çalıştığını ve pek çok Hıristiyan arkadaşı olduğunu ve za-
man zaman Pastör’ün vaazlarına da katıldığını belirten
“Ah Olmam; neden olmam; benim Bodrum’da evim
Köksal Bey, doğal olarak Hıristiyan bir komşudan ya da
var. Bu sene 3 ay orada kaldım, müstakil ev. Onun ya-
kiliseden hiçbir rahatsızlık duymamaktadır. Köksal Bey
nındaki müstakil evi İngilizler almış; nasıl öpüyorlar beni
“yaşantısı ile örnek olmaya çalıştığını” ve “kendi dininin
anlatamam; sokakta böyle goodbye, Ayşe canım, hi,
onların dininden daha iyi olduğunu baskıcı bir yönle de-
bye … Ben afedersin börekler yaptım, dolmalar yaptım,
ğil, güzellikle” ortaya koymaya çalıştığını ekliyor.
götürüyorum nasıl parçalanıyorlar. Biz gittik; İstanbul’a,
Konya’ya… Nasıl güzel bahçe diyorlar benim bahçeme “Benim için önemli olan insanlıktır”
bakıyorlar. Çok kanı sıcak insanlar. … Mesela plaja gi-
Çalışmamızda dikkat çeken bir başka nokta, “Hıristi-
diyoruz, Hanım bana kalkıyor iskelenin yanındaki yastı-
yan bir komşunuz olmasını nasıl karşılarsınız?” sorusuna
ğı, yatağı veriyor; ben ona veriyorum. Yani anlaşıyoruz
bazı katılımcılarımızın kendileri için komşularının din,
böyle”.
dil ve mezheplerinin önemli olmadığını, önemli olanın
Ayşe Hanım’ın sözleri, “öteki”ne dair taşınan korku- komşularının insanlık kalitesi olduğunu belirtmeleridir.
ların bir arada yaşamakla nasıl aşıldığının somut ifade-
İzmir’de bir lokantada bulaşıkçılık yapan ilkokul me-
leri olarak da okunabilir. “Memleketinde bir sürü Sür-
zunu 45 yaşındaki Celal Bey görüşlerini şöyle dile getir-
yaninin, Ermeninin, Musevinin ve Hıristiyanın olduğu-
mektedir:
nu” belirten, İstanbul’da araba tamirciliği yapan ilkokul
mezunu Fazıl Bey’in sözleri de birlikte yaşamış olmanın “Benim içim komşumun Hıristiyan olmasından çok
sonuçlarını ortaya koymaktadır: insan olması önemlidir. Hırsız Müslüman komşum ola-
cağına dürüst, samimi Hıristiyan komşum olsun. Tabi ki
“Benim memleketimde Süryanisi de var, bir sürü
onlar da ibadetlerini kiliselerde yapıyorlar ona da saygı
efendime söyleyeyim Hıristiyanı da vardı, Musevisi de
duyarım. Ama onlar da bana saygı duyacaklar ve benim
vardı, Ermenisi de vardı. Ben o insanların ekmeğini de
inanışıma karışmayacaklar”.
yedim. O insanların işini de yaptım. Evinde de yattım.
Ve o insanların kesinlikle bana kötü gözle baktıklarını Konya’dan site yöneticisi Mehmet Bey “Kişiyi dini-
hiçbir zaman görmedim. Ben de kesinlikle onlara kötü ne göre değil davranışlarına göre yargılarım; menfi mi
gözle bakmadım”. müspet mi, ne yaptı diye bakarım” şeklindeki ifadesi ile

50
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

ve yine Konya’dan güvenlik şefi İsmail Bey “İnsanları İstanbul’dan, ilkokul mezunu, 41 yaşında, cam-
inancına göre değerlendirmemeli; Müslüman’dan da iyi mozaik sektöründe işyeri sahibi Murat Bey de Hıristiyan
insan çıkabilir; Hıristiyan’dan da” sözleri ile Celal Bey ile bir komşudan ve kiliseden rahatsız olmayacağını belirtir-
paralel düşünmektedir. İstanbul’dan Yasemin Hanım, ken, yaşadığı bir olayı anlatıyor:
aynı sorumuza, “Komşumun nasıl olduğuna bağlı” diye
yanıt verirken, yine İstanbul’dan Sevim Hanım “Komşu- “İnşaatta arkadaşımızın birisi Hıristiyandı. Hıristiyan
mun insanlığı kaliteli ise benim için işte Hıristiyan olması olduğu için bize ters tepkilerde de bulundu. Yani namaz
dini farklı olması veya mezhebi farklı olması anlamsız” kılmayın, Cuma da nedir gibisinden. Ben de sen ken-
diye yanıt vermektedir. di yoluna gidebilirsin biz de kendi yolumuza yani bizim
Cumamıza, namazımıza, niyazımıza bir şey yapamaz uğ-
“Bana karışmadığı sürece sorun olmaz” raşamazsın karışamazsın gibi konuştum. Neticede aynı
bayrağın altında yaşıyoruz. Türkiye’de yaşıyoruz yani
Katılımcılarımızdan bazıları, Hıristiyan bir komşudan
bunun için ayrım gayrım yapmanın hiçbir anlamı yok.
rahatsız olmayacaklarını ifade ederlerken, Hıristiyan
Sen kendi ibadetini yaparsın, ben kendi ibadetimi yapa-
komşularının da kendilerini rahatsız etmemesini, yaşam
rım dedim bu şekilde kapattık bu konuyu”.
biçimlerine ve ibadetlerine karışılmamasını istemekte-
dirler. Bu görüşteki katılımcıların Hıristiyan bir komşuya “Hıristiyan bir komşumun olması ve çevremde
dair kısmi bir endişe içerisinde oldukları söylenebilir. kilise bulunması beni rahatsız eder”
İzmir’den üniversite öğrencisi Esin aynı soruya “Ki- Yukarıda da belirtildiği gibi oldukça sınırlı sayıdaki
şilik haklarıma ve değerlerime saygı duydukları süre- bazı katılımcılarımız araştırma sırasında Hıristiyan bir
ce benim için sorun değildir. Sınırlarını korudukları ve komşunun ya da çevredeki bir kilisenin kendilerini ra-
misyonerlik faaliyetlerinde bulunmadıkları sürece sorun hatsız edeceğini belirtmişlerdir. Neden rahatsız olacak-
değil. Ama aksi bir durumda bundan son derece rahat- ları sorulduğunda, kendilerinin bireysel tercihlerinin bu
sız olurum ve yakınımda olmalarını istemem” şeklinde yönde olduğunu ve çocuklarının bu durumdan kötü et-
yanıt vermektedir. Maliye Bakanlığı’ndan emekli Nesrin kileneceğini ifade etmişlerdir.
Hanım ise Hıristiyan bir komşusunun olmasını istemekle
birlikte bu komşunun kendisine “yok mini etek giymiş, İzmir’de yaşayan, lise mezunu 45 yaşındaki memur
yok askılı giymiş” diye bakmasını istememektedir. Din Mert Bey görüşlerini şu şekilde ortaya koymaktadır: “As-
görevlisi Cüneyt Hoca da Hıristiyan komşudan ve ya- lında onlar da insan, sonuçta onlar da ona inanıyorlar,
kınlardaki bir kiliseden rahatsızlık duymayacağını belir- ama yine de Müslüman bir komşum olmasını isterim.
tirken benzer bir duruma işaret ediyor: “Kimse kimseye En azından daha iyi anlaşırım. Dili dilime, dini dinime
dini boyutta müdahale etmiyorsa, dinini benim aileme, uyan bir olması daha iyi olur. Kiliselerden çocuklarımız
çocuğuma, çevreme enjekte etmeye çalışmıyorsa, kom- etkilenebilir bu yüzden kiliselerden uzak bir yerde yaşa-
şu olarak rahatsız olmam”. mayı tercih ederim”. Yine İzmir’de eczacılık yapan Di-

51
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

dem Hanım da çok benzer ifadeleri dile getirmektedir: “hayır” yanıtını vermemiştir. Katılımcıların tamamı, de-
“Açıkçası ben yanımda Hıristiyan bir komşum olmasını ğişik gerekçelerle ya da gerekçesiz olarak bir Hıristiyanın
istemem, çoluk çocuğa kötü örnek olabilir. Ancak on- iyi bir insan olabileceği üzerinde hemfikirdir. Okuma
ların kiliselerinde ibadet yapmalarına da karşı değilim. yazma bilmeyeninden öğretim üyesine, 17 yaşındaki
Sonuçta onlar da kendi dinlerinin gereklerini yerine geti- gençlerden yaşı oldukça ilerlemiş olanlara, işsizinden ge-
riyorlar”. Konya’dan kilimci İsmail Bey de nedenini izah lir durumu oldukça iyi olanlara ve Türkiye’nin çok farklı
edememekle birlikte Hıristiyan bir komşusunun olmasını bölgelerinden bütün katılımcıların istisnasız, bir Hıristiya-
istememektedir. nın iyi bir insan olabileceği üzerinde hemfikir olması kuş-
kusuz oldukça önemli bir veridir. Bu durum Türkiye’de
90’ı aşkın katılımcı içerisinde, Hıristiyan bir komşu- toplumun, çok farklı kesimleriyle, bireysel olarak bir Hı-
dan ve kiliseden rahatsızlık duyacağını açıklıkla belirten- ristiyana ilişkin olumsuz bir ön kabul taşımadığını, “iyi
lerin sayısı beş ile sınırlı kalmaktadır. insanları” sadece kendi ırkından ya da dininden olanlar-
la sınırlandırmadığını ortaya koymaktadır. Bu veri Türki-
3) Bir Hıristiyan İyi Bir İnsan Olabilir mi?
ye toplumunun taşıdığı özgüvenin de bir göstergesidir.
Cennete Gidebilir mi?
Sorumuzun ikinci kısmı olan iyi bir Hıristiyanın cen-
Genel Hıristiyanlık algısını daha somut düzeyde test
nete gidip gidemeyeceğine ilişkin ise üç tür yanıt veril-
etmek için sorulan bir başka soru, bir Hıristiyanın iyi bir
mektedir:
insan olup olamayacağı ve cennete gidip gidemeyeceği
idi. “Evet cennete gidebilir”

İlk bakışta çok anlamlı görünmese de, bir Hıristiyanın Bazı katılımcılar iyi bir Hıristiyanın iyi bir insan ola-
bireysel olarak iyi bir insan olup olamayacağına verilen bileceğini ve doğal olarak cennete de gidebileceğini dü-
yanıtlar, katılımcıların Hıristiyan bir insana ilişkin önyar- şünmektedirler. Diyarbakır’dan 32 yaşındaki lise mezu-
gı taşıyıp taşımadıklarını analiz etmek açısından oldukça nu, bir kamu kurumunda memur olarak çalışan Lütfü
önemlidir. Katılımcıların büyük çoğunluğu tarafından, a Bey’e göre; “Cennete gitmek kavramı dinlerle ilgilidir.
priori olarak, Hıristiyan bir insanın iyi bir insan olamaya- Ama eğer bir insan toplumda dürüst ve erdemli bir in-
cağına dair elde edilecek bir bulgu, taşınan önyargıların sansa, bağlı bulunduğu ülkenin kanun ve yasaklarına
niteliğini göstermesi açısından kuşkusuz oldukça önemli doğru bir şekilde yaklaşıyorsa, toplumunu ve insanlarını
bir bulgudur. seviyorsa neden cennete gitmesin?” Ankara’dan Levent
Bey de “bir Hıristiyan iyi bir insan olabilir mi?” sorusuna,
Bizim çalışmamız açısından ise, 90’dan fazla katılım- “tabii ki. İnsan yaratılışta kötü olarak yaratılmadı” diye
cı içerisinden (bazı mülakatların fokus grup niteliğinde cevap veriyor. Ona göre iyi bir Hıristiyan cennete gide-
çoğul katılımcılarla gerçekleştirilmiş olması nedeniyle) bilir. Üstelik “Biz hepimiz Müslümanız diye hepimiz cen-
hiçbiri “Bir Hıristiyan iyi bir insan olabilir mi?” sorumuza nete gideceğiz anlamı taşımıyor”. İstanbul’da bir şirketin

52
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

sorumlu müdürü olan Yasemin Hanım “sizce bir Hıris- Erzurumlu Nimet öğretmen de “Allah her dili bilir, cen-
tiyan iyi insan olabilir mi?” sorumuza, “kesinlikle olur” nete de girebilir” diyor.
cevabını veriyor. “Cennete girebilir mi?” sorumuza ise,
“dininden dolayı değil de insanlığından dolayı gidebilir” Malatyalı işçi emeklisi Ramazan Bey’in fikri de bu
karşılığını veriyor. Ankara’da konuştuğumuz 29 yaşında- yönde. Hıristiyanların da cennete gidebileceğini bilgece
ki tekstil işçisi Ulviye Hanım da aynı fikri paylaşıyor: bir ifadeyle şöyle ifade etmektedir: “[Hıristiyan da] iyi
insan olabilir. O da Allah’a inanır. Cehennemde odun-
“Ya o dinlere bağlı değil ki iyilik kötülük. İnsanın için- ateş yoktur, herkes buradan götürür odununu ateşini.”19.
den gelen bir şey. Yani Müslümanlar, elhamdülillah he- Aynı kentteki bir kayısı bahçesinde konuştuğumuz Alevi
pimiz Müslümanız, ama hepimizi bir tartıya şey yapsan, ev hanımı da gidebileceğini düşünüyor: “Olabilir. So-
hiçbirimizin, beş parmağın beşi bir değil ki. Hepimiz iyi
nuçta onun da bir kalbi ve beyni var. Üstelik soru çok
değiliz. İlla ki [birileri] menfaat şeyine yaşıyor bu dünya-
saçma”.
da. Ben ona inanıyorum”.
“Hayır, cennete gidemez”
Daha önce de kendisinden bahsettiğimiz Köksal Bey
de bu görüşte olup düşüncesini çarpıcı bir biçimde dile Bu görüştekilerin tamamı, bir Hıristiyanın iyi bir in-
getiriyor: san olabileceğini kabul etmekle birlikte, cennete gidebil-
mesi konusunda olumsuz yanıt vermektedir. Bu düşün-
“Benim şahsi inancım şu ki, bir Hıristiyan, dünya-
cedekilere göre cennete gitmek bir inanç meselesidir. Bu
da iyi yaşamış bir insan cennete gidecek. Mesela şöyle
nedenle cennete gidebilmek için belirli konularda iman
düşünürüm: Dünyada bilim tarihinde ciddi, yani her şe-
yiyle böyle büyük bir şeyi ortaya koymuş adamı cehen-
19
Ramazan Bey, farkında olarak veya olmayarak, bir İslam ve Anado-
neme atacaksa bu tanrı; yani ben o kadar da acımasız lu inancını dile getirmektedir. “Cehennemde ateş yoktur” ifadesinin
bir tanrı olacağına inanmıyorum. Bakın şeye Einstein’a, Sünni ve Alevi versiyonları vardır. Sünni versiyonu, Abbasi döne-
Arşimed’e Aristoteles’e, o kadar acımasız bir tanrı yoktur minde Harun Reşit’in çağdaşı “meczup” görülen ama aslında bir
ermiş olan Behlül Dana’ya dayanır. Rivayete göre Reşit ona nerden
herhalde”. geldiğini sorar. Onu uyarmaya çalışan Dana, “cehennemden” der.
Hükümdarın “oraya neden gitmiştin” diye sorması üzerine “ateş la-
Yukarıda Batı’ya “sömürge medeniyeti” dediğini zım oldu, onun için” der. “Peki alabildin mi?” diye Reşit yeniden
sorduğunda ünlü Sufi şu cevabı verir: “Alamadım, çünkü oranın
naklettiğimiz araştırma görevlisi de bir Hıristiyan’ın iyi
bekçileri bana: ‘Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz. Ateşi herkes
bir insan olabileceğini ifade ederek: “Cennet-cehennem dünyadan kendisi getirir’ dediler” cevabını verir (Bkz. www.beyan.
inancım yok, ama eğer cennet varsa o da gidebilir” de- com.tr/arsiv/kasim2004/veli.htm). Aynı yaklaşımın Alevi versiyonu
ise Onaltıncı Yüzyıl şairi Pir Sultan Abdal’ın “Cehennemde ateş
mektedir. Verdiği yanıttan “öte dünya” inanışı olup ol- yoktur / Her insan ateşini bu dünyadan götürür” dizelerinde ifa-
madığı kuşkulu olan Mersin’de sahilde bar işleten Serdar desini bulur. Ramazan Bey’in yukarıdaki ifadesi, yaşanan bütün
sorunlara karşın, Türkiye’de başka inanç gruplarından insanlara iliş-
Bey’in sözleri ise ilginçtir: “İlla öldükten sonra bir yere kin algıyı olumlu anlamda belirleyen tarihsel ve kültürel arkaplanın
gidilecekse, iyi bir Hıristiyan da neden gidemesin ki?”. varlığına işaret etmektedir.

53
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

edilmesi gerekir. Bu nedenle ancak Allah’ın birliğinin ve 4) Batı Hıristiyan Bir Medeniyet midir?
Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunun kabul
Hıristiyanlık bağlamında katılımcılara sorulan bir
edilmesi durumunda cennete gidilebilir. Bununla birlikte
başka soru, katılımcıların Batı’yı Hıristiyan bir medeni-
bu görüştekiler çok kesin bir yargıda bulunmaktan da
yet olarak görüp görmedikleridir. Bu soru ile amaçlanan
kaçınmaktadırlar. Din görevlisi Cüneyt Hoca’nın sözleri
katılımcıların Batı’ya ve Hıristiyanlığa bakışlarında bir
bu konuya ışık tutmaktadır: “Bu İslam’da tartışılan bir
farklılaşmanın olup olmadığını gözlemlemektir.
konu. Eğer inanç sisteminde Allah’ı bir olarak biliyorsa,
belki girebilir. Genel görüşe bakarsanız peygamberimizi Beklenebileceği gibi katılımcılar bu soruda da birbi-
kabul etmediği takdirde girmesi mümkün değil”. rinden farklı yaklaşımlar içerisindedirler. Katılımcıların
görüşleri üç alt başlıkta özetlenebilir.
Ankara’da mali müşavirlik yapan Ahmet Bey de
benzer düşünceleri dile getirmektedir: “Benim inancıma “Evet, Batı Hıristiyan bir medeniyettir”
göre cennete gidemez. Çünkü cennete gitmenin tek şartı
kelime-i tevhid ve kelime-i rasul. Bununla birlikte şöyle Katılımcılardan bazıları, büyük oranda Hıristiyan bir
bir anlayış da var. Her şeyi bilen de Allah’tır. Nihayetin- nüfusa sahip olmalarından hareketle Batı’nın Hıristiyan
de cennetin sahibi de Allah’tır. Görünüşteki kural bu- bir medeniyet olduğunu düşünmektedirler. İzmirli Sel-
dur. Fakat mülkün, cennetin de cehennemin de sahibi ma Hanım’ın sözleriyle ifade etmek gerekirse “Bence
Allah’tır. Masundur, (cennete) götürebilir”. Batı, Hıristiyan bir toplumdur. Zaman içinde iki kavram
birbiriyle iyice kaynaşmış durumda. Bana ikisi birbirini
“Bu konuda bilgim yok, ehline sormak gere- çağrıştırıyor. Yani Batı eşittir Hıristiyan bir medeniyettir
kir” diyorum ben”. Ankara’da bir kütüphanede çalışan ve
evlenerek İtalya’ya yerleşeceğini belirten üniversite me-
Hıristiyan birisinin cennete gidip gidemeyeceği ko-
zunu 25 yaşındaki Özlem Hanım da benzer bir düşünce-
nusunda katılımcıların çoğunlukla yorum yapmaktan
yi benzer sözlerle dile getirmektedir: “Nedense akla hep
kaçındıkları gözlemlenmiştir. Yukarıdaki iki görüşe göre
öyle gelir. Yani Batı eşittir Hıristiyanlık. Dinlerini yaşa-
daha fazla katılımcının paylaştığı bu yaklaşımda katı-
dıklarını düşünmüyorum ama nedense Batı ile Hıristi-
lımcılar genellikle, “bu konuda dini bilgilerinin yetersiz
yanlık eskiden gelen bir alışkanlıkla eşdeğer görülüyor.
olduğu”, “bu durumun bir inanç meselesi olduğu için
Ne kadar yaşamasalar da, Hıristiyanız diyorlar”.
daha derin bilgisi olanlara sorulması gerektiği”, “kimin
cennete gidebileceğini ancak Allah’ın bilebileceği” gibi Batı’nın Hıristiyan bir medeniyet olduğunu düşünen
gerekçeleri dile getirmektedirler. Malatya’dan işçi emek- katılımcılar, bununla birlikte Batılıların tamamıyla Hıristi-
lisi bir katılımcı “Tanrı’nın işine karışılmaz” diye yanıt yanlığa uygun olarak yaşadığı düşüncesinde de değildir-
vermektedir. Bazı katılımcılar için ise Müslüman olmak ler. Bu konuda sıklıkla verilen örnek orada da dini yaşa-
otomatik olarak cennete gitmenin yolu değildir. mın Türkiye’deki gibi olduğu, çok koyu bir dini yaşamın

54
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

bulunmadığıdır. Bazı katılımcılar ise Hıristiyanlığın zaten İstanbul’dan Felsefe bölümü mezunu Köksal Bey de
aslından değiştirilmiş bir din olduğunu, bu nedenle zaten bu düşünceleri kısmen paylaşmaktadır:
Batılıların isteseler de Hıristiyanlığa uygun yaşayamaya-
“Daha önce Batı medeniyeti ile alakalı birçok kitap
cağını belirtmektedirler.
okumuştum. Şöyle deniyordu; yani çok da ciddiye alın-
“Hayır, Batı Hıristiyan bir medeniyet değildir” mayacak bir şey belki ama; Batı dininden uzaklaştıkça
bilim de daha çok ilerledi. Bakıyorsunuz Kopernik, Gali-
Bazı katılımcılar ise Batı’nın iki nedenle Hıristiyan
leo kesinlikle o dönemde ortaya çıkmış. … Yani Batı’nın
bir medeniyet olmadığını ifade etmektedirler. İlk nede-
engizisyon diye bir şeyi ortadan kaldırması çok çok iyi
ne göre, Batı’da sadece Hıristiyanlar yaşamamaktadır.
bir şey oldu ama tabii bunu ne kadar dini bir şey olarak
Batı’da Hıristiyanlar ile birlikte, Müslümanlar, Yahudiler
değerlendirirsiniz”.
ve ateistler gibi farklı inanç ve medeniyetler de bulun-
maktadır. Bu nedenle Batı’nın sadece Hıristiyan bir me- Batı medeniyetinin Hıristiyanlığa rağmen geliştiğini
deniyet olduğu söylenemez. Diyarbakır’dan işsiz Ahmet düşünen katılımcılar da Batılı insanların Hıristiyanlığa
Bey, Esnaf Hamdi Bey, İzmir’den eczacı Didem Hanım, uygun bir biçimde yaşadıkları düşüncesinde değiller.
lokantacı Galip Bey, işçi Akif Bey bu şekilde düşünen Melahat Hanım’ın sözleri bu durumu örneklemektedir:
katılımcılardan bazılarıdır. Bursa’dan Bankacı Fuat Bey
ise, Batı’nın “yarı Hıristiyan yarı ateist bir medeniyet” “Fransa’da bir süre kaldım ben. Çok birebir ilişki için-
olduğunu düşünmektedir. de olmadım ama sokakta, çarşıda, pazarda küçük küçük
ilişkiler oldu; ablamın komşusu vardı mesela, onu gör-
Diğer bazı katılımcılar, ikinci bir nedenle Batı’nın düm. … Kesinlikle Hıristiyanlığa uygun yaşadıkları söy-
Hıristiyan bir medeniyet olmadığını düşünmektedirler. lenemez. Hatta kiliseden çok uzaklar, benim gördüğüm
Bu katılımcılara göre Batı medeniyeti Hıristiyanlıkla öyle. Kendi geleneklerinden de çok uzak yaşıyorlar. Din
değil, Hıristiyanlığa rağmen gelişmiş bir medeniyettir. merkezli değil, dini bir bağlantıları yok, sadece insani de-
Konya’dan ilkokul öğretmeni Melahat Hanım’ın sözleri ğerleri var, öyle geldiler bana. Yani kibarlar, insancıllar,
bu düşüncedekilerin yaklaşımlarını ortaya koymaktadır: güzel tavırları var”.
“…Batı medeniyetinin oluşması, yani tarihi bilgileri- “Batı Hıristiyan bir medeniyet olamaz”
mi hatırladığımda, özellikle o aydınlanma çağında olan
bir şey. Yani kilisenin etkisi söndükten sonra Batı bu hale Batı medeniyetinin Hıristiyan bir medeniyet olup ol-
geldi. Dolayısıyla kilisenin payı var mıdır bilmiyorum madığına dair sorumuza katılımcıların verdiği bir başka
ama daha çok kiliseye karşı olanlar bu medeniyeti oluş- yanıt Batı’nın kesinlikle Hıristiyan bir medeniyet olama-
turdular. Yani kilisenin bir payı ya da Hıristiyanlığın payı yacağıdır. Bu görüşteki katılımcılar genellikle bir din ola-
çok yok galiba. Yani aynı şeydir diyemeyiz. Çünkü şu rak Hırisityanlığa daha pozitif bir anlam yüklemektedir-
oluşmuş, medeniyet Hıristiyanlığın eseri değil çünkü”. ler. Onlara göre Batı’nın sömürgeciliği, emperyalizmi ve

55
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

yayılmacılığı Hıristiyanlıkla açıklanamaz. Batı Hıristiyan “Belki onlar öyle olduklarını iddia ediyorlar, Hıristi-
bir medeniyet olsaydı, bu niteliklerinden uzak durması yan bir medeniyet olduklarını. İşte Huntington’un mede-
gerekirdi. Bu yaklaşımın en çarpıcı ifadesini Malatyalı niyetler çatışması tezi var, illa ki dinler çatışacak. Batı Hı-
işçi emeklisi Ramazan Bey’in şu sözlerinde buluyoruz: ristiyan, Doğu Müslüman gibi bir ayrım. Batı Hıristiyan
“Biri kalptir, diğeri cüzdan”. Aynı ilden 45 yaşındaki ev değil inanmıyorum, sadece bu kavramın arkasına sak-
hanımı da benzer bir yaklaşım getiriyor: “Pek sanmıyo- lanmış. Çünkü oradaki insanları bir din birliği adı altında
rum uygun yaşadıklarını. Eskiden olsa belki ama şimdi- toplamak, en bariz özelliği bizim dinimiz Hıristiyan, öte-
lerde para daha önde onlarda”. kiler Müslüman şeklinde bir kutuplaşma. Kısacası Hıristi-
yan olduğuna inanmıyorum. Çünkü Hıristiyanlık da her
İzmir’den Avukat Ahmet Bey’e göre Batılılık siyasi
şeyden önce bir din. Dinler insanlara neyi emreder? İşte
bir olgudur. Hıristiyanlık ise bir inanış biçimidir. Batılı
barış içinde yaşamayı, medeniyeti, ilerlemeyi toplu ola-
ülkeler bir sömürü düzeninin parçasıdırlar. Dinlerde ise
rak. Hiç bunu yapan bir (Batılı) medeniyet yok yani”.
sömürü yoktur. Ahmet Bey’e göre Batı, Hıristiyanlığa
uygun olarak da yaşamamaktadır. “Çünkü eğer uygun Batı’nın Hıristiyan bir medeniyet olamayacağını dü-
yaşasaydı, bu günkü yıkıcı ve zarar verici politikalarının şünen katılımcılar, doğal olarak yukarıdaki iki görüşten
bir çoğunu uygulamazdı”. Erzurumlu inşaat mühendisi daha fazla bir biçimde, Batılıların Hıristiyanlığa uygun
Sevgi Hanım da Batı’nın Hıristiyanlığın gereklerinden yaşamadıklarını ifade etmektedirler. Burada özellikle ilgi
uzak olduğunu düşünürken, ikincisine daha pozitif bir çekici olan, katılımcıların genellikle Hıristiyanlığı olumla-
anlam yüklediğini ifade eden şu yaklaşımı dile getiriyor: yarak bu yargıyı dile getiriyor olmalarıdır.
“İncil’i okudum. Ona uygun davranmadıklarını gördüm.
Onlarda da uyuşturucu, alkol gibi şeyler günah olmasına 5) Misyonerlik Çalışmaları
rağmen tüketimi çok fazla”.
Çalışmamız sırasında katılımcılarla, Hıristiyanlıkla iliş-
Bursalı, 35 yaşında, lise mezunu, işsiz Serdar Bey kilendirilen ve Türkiye’de son zamanlarda Trabzon’da ve
için de Batı “sömürücü bir medeniyettir” ve Hıristiyanlı- Malatya’da yaşanan trajik olaylara da gerekçe gösterilen
ğa uygun olarak yaşamamaktadır. Malatya’da kendisiy- misyonerlik çalışmalarıyla ilgili konularda da konuştuk.
le konuştuğumuz araştırma görevlisi de aynı kanıdadır: Bu çalışmaları sorarken, misyonerliğe pozitif ya da nega-
“Kişisel fikrim, pek de uygun yaşamadıkları. En azından tif bir anlam yüklemeden ya da misyonerliği tanımlama
Tanrı’nın hiçbir dininin sömürgeciliğe izin vermeyece- çabalarına girişmeden doğrudan “Misyonerlik çalışmala-
ğini düşünüyorum. Bu ortamda uygun yaşıyorlar diye- rı hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorduk.
mem”.
Batı-din bağlamında buraya kadar yazılanlar
Ankara’da kendi fakültesinde mülakat yaptığımız Türkiye’de Hıristiyanlığa, Hıristiyan bir komşuya ya da
araştırma görevlisi Özlem Hanım’ın sözleri bu konudaki çevrede bulunabilecek bir kiliseye neredeyse hiçbir tep-
görüşleri daha detaylı bir biçimde ortaya koymaktadır: ki duyulmadığının, bir tepki duyulmasının ötesinde çok

56
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

sıcak yaklaşıldığının somut ifadeleri olarak da okuna- Katılımcılar arasında misyonerlik çalışmalarından
bilir. Ancak konu misyonerlik çalışmalarına gelince bu habersiz olan ya da bu çalışmaların neler olduğunu
yaklaşımın hemen hemen tamamen tersine döndüğü bu bilmeyen oldukça sınırlı sayıdadır. Katılımcıların büyük
araştırma sırasında gözlemlediğimiz bir başka olgudur. çoğunluğu bir şekilde ya bizzat karşılaşarak ya da med-
Katılımcılar genellikle her dinin mensubunun kendi di- ya aracılığı ile bu çalışmalardan haberdardır. Gösterilen
ninde ibadet etme, kendi dinini yayma ve kendi dininin tepkiler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
gereklerini yerine getirme hakkı ve özgürlüğü olduğunu
ifade ederlerken, misyonerlik çalışmalarının bu duru- “İnsanların zaaflarını kullanarak onları kandı-
mun ötesinde anlamlar taşıdığı düşüncesindedirler. Ka- rıyorlar”
tılımcılarımızın büyük bir kısmı misyonerlik çalışmalarını
Misyonerlik faaliyetlerine gösterilen ilk tepki, misyo-
olumsuz bir biçimde değerlendirmektedir.20
nerlerin özellikle ekonomik yönden sıkıntılı, sosyal açı-
dan sorunlu kimselerin maddi vaatler karşılığında dinle-
20
Katılımcıların Hıristiyanların kendi dinlerini ifade etmelerine ve
inançlarını başkalarına anlatmalarına itiraz etmemelerine karşın, rini değiştirmeye çalıştıklarıdır. Bursa’dan bir öğrencinin
aynı soru misyonerlerle ilgili olarak sorulduğunda itiraz etmeleri na- sözleri ile, misyonerler “ekonomik nedenlerle insanlara
sıl açıklanabilir?
Türkiye toplumunda misyonerlere yönelik bu tepkinin tarihsel ve
yaklaşıyorlar. Yoksul kesimlere dolar dağıtmak suretiyle
aktüel kaynakları vardır. Tarihsel anlamda, Osmanlı Devleti’nin yı- insanların aklını çeliyorlar. Bir insan üç gün aç kaldıktan
kılması sürecinde, gayrimüslimler arasında ayrılıkçı fikirlerin oluş-
sonra dördüncü günü kesin ruhunu satar”.
turulmasında misyonerlerin ciddi bir etkisi olduğuna ilişkin yaygın
bir kanaat vardır. Ortodoks Rum ve Ermeni halkları arasında en
milliyetçi ve dolayısıyla en ayrılıkçı tutuma sahip unsurların, mis- Buradaki temel rahatsızlık nedeni, Diyarbakır’dan
yonerler tarafından Protestanlaştırılan veya Katolikleştirilen Rum ve Lütfi Bey’in ifadeleriyle “herhangi bir insanı, özgür ira-
Ermeniler olduğu fikri genel kabul görmektedir. Bu bilginin doğru-
luğunu veya yanlışlığını tartışmak bu çalışmanın kapsamı dışında desinin dışında, bir dinden diğer bir dine, çeşitli neden-
olup, önemli olan bu konuda genel bir kanaatin varlığıdır. lerden (özellikle ekonomik) dolayı başka bir dine geç-
Misyonerlere yönelik tepkinin aktüel kaynağı ise, Türkiye’nin iç si-
yasi dengeleriyle ilişkili görünmektedir. AK Parti Hükümeti’ne tepki
duyan bazı çevrelerin, ona karşı yürüttükleri muhalefetin bir parçası Ermeni Ortodoks Kilisesi Patriği Mesrob II’nin cemaat olarak oy-
da, Hükümet’in gayrimüslimlere yönelik açılımları ve “ülkenin par- larını AK Parti’ye vereceğini açıklaması da “delil” olarak ortadadır.
çalanması planlarına hizmet etmesi” yönündeki propogandalardır. İlginç olan, Türkiye’de genel olarak gayrimüslim azınlığa, özelde ise
Mevcut Hükümet’in İslami bir arkaplandan gelen bir kadroya sahip misyonerlere yönelik bu propogandaların dindar Müslüman kesim-
olmasına karşın azınlıklar lehine gerçekleştirdiği düzenlemeler, ona lerden ve bu arkaplandan gelen Hükümet’ten değil, seküler milli-
muhalefet eden Kemalist çevreler tarafından gündemde tutulmakta yetçi kesimlerden, bazı bürokratik güçlerden ve “sol” ana muhalefet
ve mevcut rejimin “laiklik ve milliyetçilik ilkelerinden bir sapma”, partisi CHP’den geliyor olmasıdır. Nitekim, Hıristiyanlığı seçen va-
“Lozan’ın delinmesi” ve hatta “vatana ihanet” olarak suçlanmak- tandaşların ibadethane ihtiyacını karşılama amaçlı “apartman ka-
tadır. Bu çerçevede misyonerlerin faaliyetleri de “Batılı emperya- tında ibadethane”ye izin verecek olan yasa önerisi, Parlamento’da
listlerin Türkiye üzerindeki emellerine hizmet eden ajanların çalış- CHP’nin muhalefetiyle engellenmiştir.
maları” olarak yansıtılmakta, sıkça “tarih”e göndermeler yapılmakta Türkiye’de gayrimüslim azınlığın durumuna ve son yıllarda mis-
ve onlara kolaylık gösteren Hükümet “işbirlikçi” veya “teslimiyetçi” yonerlere yönelik olumsuz propogandaların Türkiye’deki siyasi ve
olarak suçlanmaktadır. Başbakan Erdoğan’ın “inançlarına güve- ekonomik güç mücadelesindeki işlevine ilişkin bir makale için bkz.
nenler, inanç özgürlüğünden korkmazlar” şeklindeki yaklaşımı ile (Özipek: 2006).

57
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

mesinin sağlanması”dır. “Oysa ki inanç özgür irade ile bir kitap var, bak bunu da oku gibisindense beni pek
olmalıdır”. rahatsız etmez yani”.

Daha önce kendisinden bahsettiğimiz, Hıristiyan bir Mersin’de karşılaştığımız Balıkçı Nihal Hanım ise ilgili
komşusunun olmasını heyecanla karşılayan Konyalı sorumuza, “Yehova Şahitleri” ile karşılaştığını belirtip iz-
Melahat öğretmenin sözleri de rahatsızlığın nedeninin lenimlerini bizlere aktararak yanıt veriyor:
misyonerlerin dinlerini yayma çabası olmadığına işaret
“Önce dinledim, broşürlerini verdiler, okudum. İşte
etmektedir:
biz tüm kitapları bir araya getirdik, bunun arkasındayız
“Mesela bu misyonerlik faaliyetlerinde her şeyi kul- dediler. Kutsal kitaplarını istedim, verdiler. Eve gittim,
landıklarını biliyorum yani her türlü insanların zaafla- okudum. İşte İncil, Zebur, Tevrat var, Kur’an-ı Kerim
rından yararlandıklarını. İşte para karşılığı işte özellikle yoktu. Sordum, bir sürü kıvırttırdılar, inandırıcı gelme-
yoksul insanlara, ne bileyim yani bir şeylerin karşılı- di. Sonra onların çalışması biraz garip geldi. Mesela Tıp
ğında. Benim dinime, inanç dünyama göre bu yan- Fakültesinde otururken geliyor. Orda, hastaların yanın-
lış. İnsan gönülden inanır ya da gönülden iman eder; da rahatsız ediyorlar. İşte broşür vermeye çalışıyorlar
ama bir takım zorunluluklarımı karşılayayım diye din bilmem ne. Yani ne bileyim belki o da bir çalışmadır,
değiştirmek alçakça geliyor. Bunları kullanarak yap- dernek çalışması gibidir. Ama yani insanlar kendi gön-
mak da alçakça. Yoksa dediğiniz gibi onların dinlerini lüyle yapmalı bunu bence. Yani yapmalı derken gidip
yayma çabalarından dolayı değil. Yoksa insan görür, de birilerini etkileyerek değil. Adam istiyorsa gitsin, içine
çok imrenir, araştırır, Hıristiyan olur, ona bir şey di- girdiklerinde pek aradığını bulacağını da sanmıyorum
yemem”. yani. İşte resmen böyle cennet vaat ediyor, cennetin re-
simleri var, huriler var. İnandırıcı da gelmedi. Böyle Orta
Lisans eğitimini Hollanda’da tamamlamış, mülakat
Çağda hani papazlar cennetten arsa satmış ya, onun gibi
yaptığımız sırada bir İstanbul CHP milletvekilinin da-
geldi, hiç inandırıcı gelmedi”. Görüldüğü gibi, katılımcı-
nışmanlığını yapan 28 yaşındaki Deniz Bey de Melahat
lar misyonerlerin zor durumdaki insanların zaaflarından
Hanım ile paralel düşünmektedir:
faydalandıklarını düşündükleri için çalışmalarına karşı
“Sonuçta bunlar, Müslümanlık da Hıristiyanlık da çıkmaktadırlar. Ama insanların dinlerini yayma çabaları-
bir tebliğ dinidir. İnsanlara yol gösterici olması babında na ya da bireylerin kendi rızaları ile din değiştirmelerine
İslam nasıl tebliğ ediyorsa insanlara, Hıristiyanlık da o bu gruptaki katılımcılar herhangi bir tepki duymamakta-
şekilde bir dindir. O anlamda birbirinden farklı değildir. dır. Nihal Hanım’ın sözleri ile insanlar “kendi gönlüyle
Tabi ne düzeyde olduğuna bağlı. İnsanları, sen para ve- yapmalı bu işleri”. İstanbul’dan ortaokul mezunu usta-
rip, karşılığında arkadaşları da organize edip, getir şura- başı Mehmet usta “yaşantıları ile örnek olmalılar” şek-
ya bir organizasyon yapalım, bir ayin düzenleyelim filan lindeki sözleri ile adeta misyonerlere nasıl davranmala-
noktasında ise tabii bu beni rahatsız eder. Ama şöyle de rı gerektiğini salık veriyor: “Ben de rahatsız oluyorum

58
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

açıkçası. Ama direkt yaşantılarını yansıtıp da bir başkası “Bence misyonerin dini olmaz. Onların amaçları ken-
onun yaşantısına özense … ona hiçbir itirazım olmaz. di çıkarlarını korumak. Bu konu ülkemiz için çok hassas
Yani Müslümanlar yaşantısıyla örnek olmalı, onlar da bir konu ve en az terör kadar da tehlikeli bir konudur. Bir
yaşantılarıyla örnek olsalar hiç rahatsız olmam ama şu toplumu yıkmanın en kolay yolu içerden çökertmektir.
anda onların yaptıkları zorlama, bir tür rüşvet verme. Bu Misyonerler de bunu yapıyor. Önce yüzde sekseni açlık
tip şeyler görüyorum ben. Gariban kesimde ister istemez sınırında olan bir halkı parayla kandırıyorlar ve sonra da
parayı görünce her türlü dönme oluyor”. toplumları yok ediyorlar”.

“Türkiye üzerinde siyasi hedefleri var” Erzurum’da bir kahvehanede konuştuğumuz 56 ya-
şındaki emekli bir memur da misyonerlere karşı ve ge-
Misyonerlik çalışmalarına karşı çıkan katılımcılarımı- rekçesini şöyle açıklamaktadır: “Parayla çocukları kan-
zın ısrarla üzerinde durdukları bir başka konu misyoner- dırıyorlar. Fakir insanlara ulaşıyorlar, kitaplarını sattırı-
lerin ülkemizi bölmeye, yıkmaya, kültürümüzü dejenere yorlar. Din parayla satılmaz. Babanın evladını çalıyorlar.
etmeye ve bu yolla ülkemizi ele geçirmeye çalıştıkları- İyi davranışla inancını kabul ettirmeli, parayla değil”.
dır. Örneğin İstanbul’dan cep telefonu satıcısı Selami Aynı masada aynı soruyu kendisine de yönelttiğimiz lise
Bey’e göre misyonerler toplumları parçalayarak kendi mezunu bir esnaf da Batılıların önce kendi toplumlarına
çıkarlarına uygun toplum yaratmaya çalışıyorlar. Kendi- Hıristiyanlığı öğretmeye çalışmasının daha doğru olaca-
siyle İstanbul’da konuştuğumuz 27 yaşındaki Yasemin ğını savunmakta ve şöyle demektedir: “Kendisi yeterli
Hanım’ın ifadeleri de hem misyonerlere yönelik derin değilken beni Hıristiyan yapması abes”. Nihal Hanım’ın
bir kaygıyı hem de onlara bu serbestiyi veren Hükümet’e sözleri ise misyonerlerin “siyasi amaçlarına” nasıl ulaş-
yönelik tepkiyi ifade ediyor: tıklarına ilişkin kuşkularını ifade etmektedir:

“… inanılmaz gizli bir çaba içerisindeler. Evlerin altı “Mesela televizyonda izlemiştim, sakat çocukları ki-
kiliseler olmuş. Apartmanlarda kiliseler yapılmış, ayrılmış liseye götürüyorlar işte onlara yardım ediyorlar. Sonra
daireler. Bu şekilde bizim gençlerimizi parayla beyin yı- Karadeniz’de baya bir çalışmaları var, işte Pontus devleti
kamayla, yani metodları var. (…) alttan alta yapıyorlar. falan… Hem lobileşiyorlar. Yani açıkça çıkıp biz buyuz
Sizin evinizin içerisine girip koltuğunuzun altına bomba demiyorlar, el altından yaptıkları için şüphe içinde iz-
koyuyorlar. Bir taraftan bizim devletimiz, bizim hüküme- liyorum yani. Bir de şu var yani. Türkiye’nin konumu
timiz son birkaç senedir buradan mal edinme mülk edin- da belli, bu tür çalışmaları niye gelip yapıyorlar? Yani
me bir takım konularda avantajlar sağlıyor. Bir taraftan önceden ta Orta Çağdan beri ta Afrika’nın ucuna gidip
öyle bir rahatlıkları var.” misyonerlik çalışması yapmadılar mı? Oradaki zenciler
Hıristiyan olmadılar mı? Benim burada dinim var ve
İzmir’de bir lokantada bulaşıkçılık yapan ilkokul me- herkes özgürce yaşıyor. Bu ülkede Alevisi de var, Sün-
zunu Celal Bey de aynı endişeleri paylaşmaktadır: nisi de var, Ermenisi de var, Yahudisi her türlü dinden

59
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

yaşayan var. Niye o gelip özellikle köylere, kırsal kesim- sinin yerelleşmesi, yerleşmesi, yer tutması anlamında
lere, özellikle bir deprem bölgesine, zor koşullar altında görüyorum. Türkiye’de misyonerliğin iki boyutunun
muhtaç olan insanlara yardım ederek onları kendi taraf- olduğunu düşünüyorum. Bu birinci boyutu. İkincisi de
larına çekmeye çalışıyorlar? Bence Hıristiyanlığı yaymak asla rücû. Anadolu topraklarında binlerce, onbinlerce
adına değil bu. Siyasi şeylerdir herhalde, yani Türkiye’yi Rumla, Ermeniyle, Yahudiyle, Slav ırkından birçok kim-
el altından oyup ele geçirmek”. seyle birlikte yaşadık. Çok ilginç bir şeydir, Cumhuriyet
döneminden sonra birdenbire bu insanlardan hiçbir isim
İzmirden Lokantacı Galip Bey ise, Türkiye’nin Hıris-
kalmadı. Acaba bunların hepsi mi değişim dönemlerin-
tiyanlar için vazgeçilmesi mümkün olmayan özellikleri
de gönderildi, yoksa bunlar doğal olarak isimlerini, otur-
bulunduğunu belirterek, asıl amaçlarının ülkemizi İslam
dukları yerleri Türk-Müslüman kimliği gibi mi gösterdi-
öncesi duruma getirmek olduğunu düşünmektedir.
ler? Ben misyonerlik çalışmalarının bu insanlar üzerinde
Konu misyonerlik olunca, Hıristiyanlıkla, kiliseyle etkili olacağı kanaatindeyim”. Ahmet Bey misyonerlik
veya Hıristiyan komşuyla ilgili olumlu ifadeler, yerini çalışmalarının daha çok gayr-i Müslimler üzerinde etkili
kuşkucu ve olumsuz ifadelere bırakmaktadır. Yukarıda olacağını düşünürken, Alevi olduğunu belirten Ali Bey’in
Hıristiyan komşusundan ve onların ibadet etmelerine sözleri misyonerlerin etkilerinin sadece gayr-i Müslimler-
imkan tanınmasından rahatsız olmayacağını ifade eden le sınırlı olmadığının göstergesidir:
görüşlerine yer verdiğimiz emekli öğretmen Nimet Bey,
bu yöndeki sözlerine şöyle devam etmektedir: “Salt “Biz Müslümanların Ramazan ayında yapmış oldu-
dini olsa rahatsız olmam. Ancak misyonerlik faaliyetle- ğumuzun bin kat fazlasını yapıyorlar. Parasal yardım
rini siyasi ve emperyalist olarak görüp rahatsız olurum. da yapıyorlar. Çifte vatandaşlık veriyor. İstediği ülkeye
Misyonerlik faaliyetlerinin altında emperyalist ve siyasal gönderiyor. Ve eğitimli, kültürlü insanları alıyor. Bir Ale-
nedenler gördüğüm için karşıyım. Çünkü yaşamadıkları vi olarak benim üzüldüğüm nokta Alevi kesiminden çok
şeyleri yaymaya çalışıyorlar”. daha fazla üye var. Niye? Adam cami görmemiş, Kur’an
görmemiş. Kimse ona dini eğitim vermemiş. Yani hiçbir
Misyonerlik çalışmalarına ilişkin taşınan bir başka
şey bilmiyor, direkt bunu görünce bu iyiymiş diyor. Eğer
endişe, bu faaliyetlerin ardında “büyük güçlerin” oldu-
bana bu dini eğitim verilseydi, ben orada olmayacaktım.
ğudur. Bursa’dan pazarlama elemanı Çiğdem Hanım’a
Yani Aleviler üzerinde çok daha fazla çalışma var, etki
göre misyonerlerin arkasında büyük devletler bulun-
var. Ben Türküm, Müslümanım, ama Alevi olabilirim.
maktadır. Ankara’dan işadamı Ahmet Bey ise misyoner-
Benim babam Laz olsaydı, ben Laz olacaktım. Çerkez
lik çalışmalarını “Batı sermayesinin bir uzantısı” olarak
olsaydı, Çerkez olacaktım. Ben bugün beş vakit nama-
görmektedir:
zımı yerine getiremiyorsam, orucumu tutamıyorsam bu
“Misyonerlik çalışmasını son yüzyıllarda özellikle Batı devletin ayıbıdır. Çünkü bana küçükken öğretilmedi, 40
sermayesinin uzantısı olarak görüyorum. Batı sermaye- yaşından sonra da benim bunu yapmam zor”.

60
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

“Bir rahatsızlık duymuyorum, haklarıdır” ma görevlisi de “misyonerliği gayet normal buluyorum.


Allah’a giden yollar farklı olabilir, ama önemli olan
Sınırlı sayıdaki bazı katılımcı ise yukarıda misyonerlik
Tanrı’ya giden yolu insanların içinden geldiği gibi bul-
çalışmalarına ilişkin belirtilen endişelere katılmayarak,
maları. Bu onları ilgilendirir. Karşı değilim misyonerliğe”
herkesin kendi dinini yaymasının doğal olduğunu, öz-
demektedir. Aynı ilde yaşayan ama farklı bir mekanda
gürlükler açısından da herkesin böyle bir hakkı olduğu-
görüştüğümüz 32 yaşındaki mühendis de misyonerliği
nu, bu tür faaliyetleri yasaklamanın daha sakıncalı so-
meşru görüyor; “Misyonerlik bir dinsel aşılamadır ve ben
nuçlar doğurabileceğini dile getirmektedirler.
karşı değilim. İnsanlar inandıkları şeyin tanıtımını yapa-
Mersin’den çiftçi Deniz Bey ve Konya’dan ilkokul bilmelidir” diyor.
öğretmeni Sümeyra Hanım, Hıristiyanlıkta, İslamda ve
Yahudilikte de misyonerlik faaliyetlerinin bulunduğunu Bursa’dan mobilyacı Yusuf Bey ve Mersin’den Ser-
belirterek her dinin kendi tebliğini yapmasının normal dar Bey, misyonerlik çalışmalarının gizli kapaklı yapıl-
olduğunu ifade etmektedirler. İstanbul’dan şarküteri masından rahatsızlık duymaktalar. Açık ve yasal olsalar
işletmecisi Mustafa Bey’e göre “Benim dinimde tebliğ kendilerine yönelik pek çok kuşku da aslında ortadan
nasıl farz ise, onlara göre de kendi dinlerinde tebliğ farz- kalkacak.
dır”. Araştırma görevlisi Taner Bey de “dini yaymak iste-
Bazı katılımcılar ise misyonerlik çalışmalarından değil,
yen misyonerin kendi inancı içerisinde tutarlı bir mantık
onlara gösterilen hoşgörünün İslami çalışmalara göste-
sergilediğini” düşünmektedir. İstanbul’dan Köksal Bey
rilmemesinden rahatsızlık duymaktadırlar. İstanbul’dan
Nazım Hikmet’in olduğunu belirttiği şu sözlerle bu gö-
inşaat mühendisi İbrahim Bey’e göre Türkiye’de esas
rüşlere katılmaktadır: “Anladığını anlatmayan kalleştir”.
sıkıntı Müslümanların kendilerini özgürce ifade edebilme
Ankara’dan, lise mezunu olan ve memurluk yapan fırsatlarının olmamasıdır:
Levent Bey ise özgürlükler açısından konuya yaklaşmak-
tadır. Levent Bey merak ettiği için misyonerlik faaliyet- “Şimdi misyonerlik ile ilgili ben onların propaganda
lerine katılmış. Orada papazı dinlemiş. Ama söylenen- çalışmalarından rahatsız olmam. Ama Türkiye şartların-
ler kendisine ikna edici gelmemiş. Katılımcıların büyük da Müslüman kesimin kendini ifade edebilme hürriyetini
çoğunluğunun Türk olduğunu, kız-erkek karışık olarak ellerinden aldığın ve karşı tarafı, Hıristiyanları serbest
ayin yapıldığını belirten Levent Bey bu tür faaliyetlerin bıraktığın zaman onların faaliyetleri tabi ki etkili olmaya
serbest bırakılmasından yana: “Onlar da dinlerini yay- başlıyor. Şu andaki devlet politikası halkı dinsizleştirmek
mak istiyorlar. Belli bir amaçları var. Bunu da bence ser- üzere kurulmuş. Türkiye’de laik sistem Müslümanlara
best bırakmak gerekiyor. Her şeyi serbest bırakmak: sol, karşı işte irtica adı altında baskı yapıyor. Onun için Müs-
sağ. Mesela Kürtlerin kendi televizyonlarını, radyolarını lümanlar kendilerini ifade edebilme bakımından sıkıntılı.
kurması, kendi eğitimlerini yapabilmesi. Herkese büyük Ama diğer taraftan misyonerler cahil bırakılmış Müslü-
bir özgürlük tanınması taraftarıyım”. Malatyalı araştır- man halkın kafasını allak bullak edebiliyor”.

61
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Yine İstanbul’dan ilkokul mezunu işadamı Murat Bey sonuçların Batı’nın Hıristiyanlığından değil, tersine Hı-
de benzer şekilde düşünmektedir: “Sokakta Kur’an-ı Ke- ristiyanlıktan uzaklaşmasından kaynaklandığına vurgu
rim dağıttığımız zaman işte İslamiyetçiler geliyor, Kur’an-ı yapmaktaydı.
Kerim dağıtıyor diyorlar, ama ayan beyan Taksim’de bu
Araştırmamızda Hıristiyanlık bağlamında dikkat çe-
kitapları (İncil vs.) dağıtıyorlar ve insanların beyinlerini
ken en önemli bulgu, katılımcıların Hıristiyanlığa karşı
yıkıyorlar. Bunlara müsaade ediyorlar ama öbür taraf-
yer yer kutsallığa varan oldukça saygılı bir dil kullanıyor
tan bize mümkün değil. Yani hediye bir Kur’an-ı Kerim
olmalarıdır. Hıristiyanlığa karşı genel düzeyde beslenen
bile veremiyorsun”.
bu pozitif yaklaşım, Hıristiyan bir komşunun veya ya-
6) Batı ve Hıristiyanlık Üzerine kın çevrede bir kilisenin nasıl algılandığına ya da bir Hı-
ristiyanın iyi bir insan olup olamayacağına ilişkin daha
Daha önce de değinildiği gibi, Türkiye toplumu ge-
somut ve güncel yaşamı ilgilendiren sorulara verilen
rek Anadolu Selçuklu ve gerekse Osmanlı Devletleri
yanıtlarda da gözlemlenmiştir. Zaman zaman çevrede-
döneminde en fazla Avrupa anlamında Batı ile iletişim
kilerin de katılımıyla 90’ı aşan katılımcı arasında sadece
içerisinde bulunmuştur. Uzun yüzyılları içeren bu iletişim
5 katılımcı çocuklarına kötü örnek olacağı gerekçesi ile
ya da ilişki biçimi kuşkusuz sadece savaş ya da sadece
Hıristiyan bir komşuyu tercih etmeyeceğini belirtmiştir.
barış, ticaret ilişkisi olarak tanımlanamaz. Bununla bir-
Katılımcıların tamamı ise bir Hıristiyanın iyi bir insan
likte Haçlı Seferlerinin toplumsal hafızadaki yerinin halâ
olabileceği üzerinde hemfikir. Bu sonuç aslında oldukça
canlı olduğu söylenebilir.
önemli bir bulgu. Tersinden düşünüldüğünde, eğer katı-
11 Eylül sonrasında Batı’da gelişen İslam karşıt- lımcıların büyük çoğunluğu bir Hıristiyanın iyi bir insan
lığına ilişkin örneklerin medyada yoğun yer tutması, olamayacağını belirtmiş olsaydı, bu sonuç Hıristiyanla-
Danimarka’daki karikatür krizi, Papa’nın Almanya’da ra ya da yabancılara karşı taşınan önyargının açık bir
yaptığı konuşma acaba Türkiye’de toplumda Haçlı Se- göstergesi olacaktı. Elde ettiğimiz bulgu Hıristiyanlara
ferlerini de çağrıştırarak bir Hıristiyan karşıtlığını tetikle- karşı reel düzeyde bir önyargının olmadığının görülme-
miş olabilir miydi? si açısından oldukça önemlidir. Bu sonuç Batı’daki son
zamanlardaki gelişmelerle birlikte okunduğunda, (bazı
Araştırmamız sırasında, 11 Eylül sonrası gelişmelerin
araştırmaların ortaya koyduğu gibi, en istenmeyen kom-
katılımcıların Hıristiyanlığa ve Hıristiyanlara ilişkin gö-
şunun eşcinseller ve Müslümanlar olduğu sonucu ile bir-
rüşleri üzerinde negatif bir etkiye neden olduğuna dair
likte düşünüldüğünde) çok daha fazla önem kazanıyor.
bir bulguya ulaşmadık. Keza karikatür krizi, Papa’nın
konuşması gibi son olayların olumsuz etkilerine de faz- Hıristiyanlık bağlamında katılımcıların gösterdikleri en
laca rastlamadık. Bu sonuçlar katılımcıların son gelişme- büyük tepki misyonerlik çalışmalarına ilişkin olarak ortaya
lerden habersiz olmaları ile de izah edilemezdi. Çünkü çıkıyor. Katılımcılar misyonerlerin bir dini yaşama ya da
bazı katılımcılar bu gelişmelere işaret etmekle birlikte, bu yayma çalışmalarından fazlaca bir rahatsızlık duymamak-

62
HIRİSTİYANLIK: “BATI’NIN DİNİ” NASIL ALGILANIYOR?

tadırlar. Bununla birlikte katılımcıların büyük çoğunluğu teşvik mekanizmaları ile din değiştirmeye zorlamaya” ve
misyonerlerin “zor durumda ve sıkıntı içerisinde bulunan “Türkiye’yi bölmeye, zayıf düşürmeye” yönelik politika-
insanların durumlarından faydalanmaya”, “ekonomik lar ve amaçlar taşıdıklarını düşünmektedirler.

63
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

IV. BÖLÜM

KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

64
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

Kültür: Batı Kültürüyle Birlikte Yaşamak benzeşme sürecidir, denebilir. Batı modernliğinin (fark-
lı modernleşme tartışmalarını bir tarafa bırakarak) bu
süreçte yaşamın pek çok alanında, önceden hiç olma-
Batı-genel ve Batı-Hıristiyanlık bağlamındaki soru- yan ve öncesi ile kıyaslanamayacak oranda bir stan-
lardan sonra katılımcılara, Batı-kültür alanında sorular dartlaşma yarattığı söylenebilir.21 Bu etkinin hiç kuşku-
soruldu. Batı kültürü ile Türk kültürünün uzlaşıp uzlaş- suz beraberinde getirdiği tepkiler de olmuştur. Özellikle
madığı, gündelik yaşamda Batı kültürünün yoğun bir “batılılaşma” şeklinde algılanan ve uygulanmaya çalışı-
yer tutmasının nasıl karşılandığı, katılımcının bir Batı lan “Türk modernleşmesi”nin bu yönü belirgin görün-
ülkesinde ya da bir Batılının katılımcının semtinde veya mektedir.
apartmanında rahatlıkla yaşayıp yaşayamayacağı gibi
Küreselleşmenin özellikle iletişim ve haberleşme
sorularla, katılımcıların kültürel alandaki görüşleri elde
teknolojilerinde getirdiği yeniliklerle dünya toplumları
edilmeye çalışıldı.
birbirlerine daha açık hale gelmiş, toplumlar, bu açıl-
1) Kültüre İlişkin Algının Tarihsel ve Aktüel madan daha fazla etkilenir olmuşlardır. Buna rağmen,
Boyutları küreselleşme öncesi dönemdeki değişimin, kültürler üze-
rindeki etkisinin sınırlı olduğu görülmektedir. Modernleş-
Katılımcıların kültüre ilişkin yaklaşımlarının, esas ola-
rak iki faktör çerçevesinde şekillendiği söylenebilir. Bu 21
Ekonomik Standartlaşma ile Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası,
bölümde dile getirilen kanaatleri belirleyen tarihsel ve IMF gibi örgütlerin istek ve kurallarının ulusal sınırları ve devletle-
ri aşan bir niteliğe ulaşması; Siyasal Standartlaşma ile demokrasi,
aktüel etkenlerin daha iyi anlaşılabilmesi bakımından
halk iradesi, parlamento, seçim gibi birey-devlet ilişkilerine dair be-
bunlara kısa bir bakış yararlı olabilir. Bu etkenlerden lirli kurum ve kuralların evrensel kabulü; Teknolojik Standartlaşma
ilki, geçmişten günümüze Türkiye’de toplumun “Batı ile televizyon, radyo ve gazete gibi kitle iletişim araçlarının, renk,
dil ve dinlerine bakılmaksızın, bütün insanlığın kullandığı ortak ile-
kültürü”ne kapılarını açması çabasını da kapsayan mo- tişim araçları haline gelmesi; Dilin Standartlaşması ile İngilizce’nin
dernleşme, diğeri ise günümüzde bu etkileşimi yoğunlaş- ekonomik ilişkilerde, teknolojide, bilimsel yazında, başlıca medya
kuruluşlarında, sinemada, müzikte evrensel dil olması; ve Bilimin
tıran küreselleşmedir. Standartlaşması ile bilimsel çalışma ve yöntemlerin standartlaşması,
referansların ağırlıklı olarak Batı geleneği içerisinden verilmesi, bu
Batı modernleşmesi temel olarak dünya çapında bir sürecin farklı boyutlarını ifade etmektedir.

65
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

me sürecinde toplumların, benzer ekonomik, siyasal ve anlamda bütün bu süreçlerden de etkilenen kanaatleri
teknolojik kurum ve kurallara sahip olmalarına rağmen, konu almaktadır.
yakın zamanlara kadar, kültürel farklılıklarını daha fazla
Çalışmanın, Batı’nın genel görünümüne ve “Batı’nın
muhafaza ettikleri söylenebilir. Bu nedenle, küreselleş-
dini”ne ilişkin bölümleriyle kıyaslandığında, katılımcıla-
menin, daha önceki dönemlerde başlayan ekonomik,
rın genel olarak Batı kültürüne daha mesafeli ve eleştirel
siyasal, teknolojik vb benzeşme süreçlerini hızlandırdığı,
bir “zaman-mekan sıkışması”nı (Harvey, 1989) berabe- durdukları gözlemlenmektedir. Batı-kültür alanında katı-
rinde getirdiği söylenebilir. lımcılar, daha somut sorular sorulduğunda daha olumlu
görüşler belirtmekle birlikte, daha genel sorulduğunda
Bu çerçevede, ekonomik, siyasal, teknolojik ve eko- birbirinden oldukça çelişik yanıtlar verebilmektedirler.
lojik boyutları ile karşılaştırılırsa, küreselleşmenin kültüre
ilişkin yaratacağı sonuçlar bakımından çok daha yoğun Katılımcıların Batı kültürüne neden mesafeli ve çeliş-
tartışmaların, çatışmaların ve anlaşmazlıkların olduğu kili durdukları, küreselleşmenin yakın dönemdeki etkileri
söylenebilir. Kültüre ilişkin tartışmalar için ise bir sınır göz önünde bulundurulmadan açıklanamaz. Küreselleş-
çizebilmek oldukça güç görünmektedir.22 menin, diğer alanlarla kıyaslandığında, en fazla etkiyi
kültürel alanda yaratmakta olduğu söylenebilir.
Sanal ve reel iletişim kanalları ile ulusal sınırların
ortadan kalkması ve ekonomik, ekolojik, teknolojik, 2) Türk Kültürü ile Batı Kültürü Uyuşur mu?
siyasal ve bilimsel gelişmeler sonrasında görece kapalı Çalışmada önce genel perspektiflerini ortaya ko-
sınırlar içerisinde yaşayan kültürler birbirine karşı daha yabilmek açısından katılımcılara Türk kültürü ile Batı
açık hale gelmişlerdir. Bu nedenle, ekonomi, siyaset ve kültürünün uyuşup uyuşmadığı ya da hangi açılardan
teknoloji gibi alanlarla kıyaslandığında kültürel alanda uyuşup hangi açılardan uyuşmadığı soruldu. Verilen
daha yoğun tartışmalar yaşanmaktadır.23 yanıtlar Türk kültürü ile Batı kültürünün “uyuşmadığı”,
Türkiye’de modernleşme ve küreselleşme, “Batı “bazı açılardan uyuşup bazı açılardan uyuşmadığı” ve
kültürü” ile ilgili kanaatlerin niteliğini belirleyici bir etki “uyuştuğu” biçimindedir.
yapmıştır. Bu bölüm, gerek tarihsel ve gerekse aktüel
“Örf, adet, gelenek ve din nedeni ile uyuşmaz”

22
Küreselleşmenin yerel kültürlerin yeniden canlanmasına katkıda bu- Soruyu “Türk kültürü” ve “Batı kültürü” gibi genel ve
lunduğundan, bu süreçte yerel kültürlerin tamamen yok olacağına makro düzeyde sorunca, yukarıda bahsettiğimiz küresel-
kadar, birbiri ile tamamen çelişen görüşlere kadar, çok dağınık bir
çerçevede birbiri ile tamamen çelişen yaklaşımlar sergilenmektedir. leşme süreçleri ile gelişen kültürel tepkilerin de etkisiyle,
Bu noktada Appadurai, bugün yaşadığımız temel problemlerden katılımcıların büyük çoğunluğu öncelikle bu iki kültürün
birisinin kültürel homojenleşme ve heterojenleşme arasındaki ger-
ginlik olduğunu belirtir (Appadurai, 1996: 32).
uyuşmadığı yönünde yanıt vermektedirler. Uyuşmama-
23
Küreselleşme, kültür ve Türkiye bağlamında daha geniş bir tartışma
nın nedenleri ise katılımcılar tarafından genellikle örf,
için bkz, Bülbül, 2004. adet, gelenek ve din ile açıklanmaktadır. Bu açıklamada

66
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

öne çıkan temel temalar şunlardır: “Bizim Müslüman on- Mersin’de bir barda karşılaştığımız ve kendisini “ko-
ların Hıristiyan olması”, “adetlerimiz”, “törelerimiz”, “ah- münizme yakın” gören Sinem Hanım ise bir başka ne-
lak anlayışımız”, “aile yapımız”, “anne ve babalarımıza denle, “bizim sıcak kanlı olmamız” nedeni ile iki kültü-
karşı davranışlarımız”, “bayramlarımız”, “yaşam biçimi- rün uyuşmayacağını söylüyor: “…. Bence uyuşmaz. Ben
miz”, “giyimimiz-kuşamımız”, “değerlerimiz”, “mutfağı- Türk kültürünün çok özel olduğunu düşünüyorum. Çok
mız”, “düğünlerimiz”, “bizim sıcak kanlılığımız”, “terbi- sıcakkanlı olduklarını düşünüyorum insanların, onlar
ye anlayışımız”, “onların serbest yetiştirilmesi”, “eşlerini çok soğuk ve bunu idrak edemediklerini düşünüyorum.
kıskanmamaları”, “onlarda suç oranlarının, uyuşturucu En kötü bir şey olduğunda bir araya gelişimizi kabul ede-
kullanımının yüksek olması”, “egoist olmaları”. miyorlar”.

İzmir’den özel sektörde çalışan lise mezunu Fikriye Ankara’da bir firmada sorumlu müdür olarak çalı-
Hanım’a göre Batı kültürü ile Türk kültürü uyuşmaz. şan Yasemin Hanım ise bir anısını aktararak hem “sıcak
“Çünkü din, kültür ve daha birçok konuda farklılıklarımız kanlılığımıza hem de neden uyuşamayacağımıza” deği-
var. Bu farklılıklar temel farklılıklar olduğu ve toplumların niyor:
yaşam biçimlerini derinden etkiledikleri için iki kültürün
“Türk kültürüyle Batı kültürü bence uyuşmaz. Bizim
birbirleriyle uyuşan yanları yok denecek kadar azdır”.
mesela İngilizce hocamız vardı, eşi Türk idi. İsmi Demet.
Ankara’dan din görevlisi Cüneyt Hoca ise iki kültür İngiltere’ye götürmüş eşini. Eşi lavaboya gitmiş. Demet
arasındaki temel farklılıkları şu şekilde sıralamaktadır: masada oturuyor. Başka bir İngiliz gelmiş konuşmaya
çalışmış. Kadın şey yapmış, bizde hani yanlış anlaşıl-
“En büyük farkı aile yapısında, aileye, anne-babaya maması için. Eşi gelir gelmez de Demet tepki göstermiş
bağlılıkta görüyorum. Aileye çekirdek aile olarak bakıl- Michael’a (kocası); ‘Geldi, işte benimle konuşmaya ça-
masında görüyorum. Avrupa’da gençler belli bir yaşa lıştı, masaya oturdu rahatsız oldum’. Michael ise ‘Siz di-
geldiğinde ekonomik bağımsızlığını alıyor, anne ve baba yor bize hep soğuk diyorsunuz İngilizlere ama aslında siz
onlara bakma yükümlülüğünü üzerinden atıyor. Devle- soğuksunuz, yani bizde oturulabilir konuşulabilir işte bir
tin sosyal güvenlik sisteminden dolayı olabilir. Türklerde erkek bir kadının masasına gidebilir … Biz sıcak insan-
İslam’ın getirdiği bir toplum bilinci var. Mesela mahre- larız ama siz soğuksunuz siz tam tersini söylüyorsunuz’
miyet konusunda, bu konu Türkiye’de etkin, Avrupa’da diye tepki göstermiş”.
değil. Kadın-erkek ilişkilerinde problem olabilir.”
Yasemin Hanım’a göre “onların mantıkları bu olduğu
Ankara’da bir tekstil firmasında işçi olarak çalışan 20’li sürece uyuşma olmaz”. Bir CHP milletvekilinin sekreteri
yaşlardaki Ulviye ve Kimya da adeta yaşadıkları dene- olarak çalışan Sevinç Hanım da çok benzer duyguları
yimden hareketle Cüneyt Hoca ile paralel düşünmekte- dile getirmektedir: “Yani bilmiyorum. Eşlerini kıskanma-
dirler. “Aile yaşamımız farklı, onlar daha özgür, biz daha ma olayı mesela bana çok ters geliyor. Bizde bir kıskanç-
sınırlıyız, bizde ailelerimiz, ağabeylerimiz bize karışır”. lık olayı vardır. Sahiplenme olayı vardır. Onlarda pek bir

67
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

sahiplenme yok. Rahatlık duygusu var. .... Bizde bunlar Güneydoğu’da, genelde böyle eski kalıntıları gezdik, ta
yok yani. Bize bunlar ters gelir” 3000–5000 yıllık şeyler. Çok enteresandı, bir sütun da-
ğın başında ama 40-50 km ilerde bir sütun daha, bunu
Katılımcıların çoğunluğu Türk kültürü ile Batı kültürü-
merak etti. Sorduk, o, göçmen kuşların yönünü kaybet-
nün uyuşmayacağını belirtmekle birlikte, izleyen parag-
memesi içinmiş. Böyle kültürleri varmış adamların, işte
raflarda da görüleceği gibi, daha detay sorularda yanıt-
bize bakıyorum, bir kara sütun. … Tamam Mimar Sinan
lar daha olumlu hale gelmektedir. Bu durumun kültürel
büyük mimardır ama bizim için. Mesela Köln’deki … bir
alana ilişkin sorunun genel ve makro düzeyde soruluş
yapı ile Mimar Sinan’ın yapılarını bir araya getirin, aca-
biçimi ile ilgili olduğu söylenebilir. Hatta bazı katılımcılar
ba Mimar Sinan’ın hiç ismi olur mu? Biz kendi insanları-
Batı kültürü ile Türk kültürünün uyuşmayacağını belirtir-
mızı çok kahramanlaştırıyoruz”.
lerken, aynı yanıt içerisinde uyuşmanın örneklerini suna-
bilmektedirler. Örneğin Mersin’den eczacı Sevda Hanım, Hasibe Hanım ise Avrupa’da gençlerin kendi hayat-
her iki kültürün uyuşmadığını belirtirken, aynı anda Batı larını kendilerinin kazandıklarını, buradaki gibi “baba
kültürünün yoğun etkisinden rahatsızlık duymadığını da parasıyla” geçinmediklerini dile getiriyor.
ekleyebilmektedir. Ona göre gençler “belki ileriyi göre-
rek Batı kültürünün etkisinde davranıyorlar”. Yine Batı Diyarbakır’dan bazı katılımcılar da bizde Türk-Kürt
kültürü ile Türk kültürü uyuşmaz diyen Konya’dan daha ayırımı yapılmakta olduğundan, birbirimizi ezdiğimiz-
önce kendisinden sıklıkla bahsettiğimiz Ayşe Hanım’ın, den, demokratik ve özgür bir kültürümüzün olmadığın-
Bodrum’da Batılı komşuları ile nasıl yakın ilişkiler kurdu- dan hareketle Batı kültürü ile Türk kültürünün uyuşma-
ğunun örneklerini daha önce belirtmiştik. yacağı düşüncesindedirler.

Bazı katılımcılar ise Türk kültürüne eleştirel yakla- “Bazı açılardan uyuşur, bazı açılardan uyuşmaz”
şarak her iki kültürün uyuşmayacağı düşüncesindedir-
ler. Örneğin Ankara’da bir kütüphanede çalışan Özlem Katılımcıların bazıları Türk kültürü ile Batı kültürü-
Hanım’a göre “Bizim kültürümüz, örf ve adetlerimiz on- nün uyuşan ve uyuşmayan yönlerinin bulunduğunu dile
larınkinden çok farklı. Biz daha kapalı bir toplumuz, on- getiriyorlar. Bu katılımcılara göre yine örf, adet ve dini
lar ise daha açık fikirli”. Uzun yıllar Hollanda’da kalmış konularda iki kültür uyuşmazken, ekonomi, eğitim ve
olan ve çocukları orada bir belediyenin başkan yardım- maddi yaşam konularında uyuşma söz konusu olabilir.
cılığını yürüten Yücel Bey ile Hasibe Hanım da benzer
İzmir’den üniversite öğrencisi Esin’e göre; “İki kültü-
bir eleştirel yaklaşım içerisindedir. Yücel Bey’e göre;
rün uyuşan ve uyuşmayan tarafları vardır. Bence uyuş-
“Valla uyuştuğuna ben inanmıyorum. Zaten biz kül- mayan tarafları; gelenek-görenek, örf ve adetlerimiz
türü çok geç kabul etmişiz. Bir matbaa bile Avrupa’dan uyuşmaz. Uyuşan tarafları ise artık günümüzde Türkiye
100 sene sonra ülkemize girmiş, o zamanın yönetimi sa- ile Avrupa’nın yaşam koşulları arasında pek bir fark kal-
kıncalı bulmuş. Ben bir İngiliz sefirini gezdirdim Doğu ve mamıştır. Bu nedenle yaşam şeklimiz uyuyor diyebiliriz”.

68
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

Bursa’dan Berna Hanım’a göre Osmanlı İmparator- “Çünkü tarihsel perspektiften bakıldığında biz bu insan-
luğu zamanında Hıristiyanlarla birlikte yaşıyorduk. Ama larla iç içe yaşadık ama savaşta ama barışta. Türkiye’de
bugün artık bu uyuşma herhalde söz konusu olamaz. faaliyette bulunan Avrupalı firmalar da burada kültürel
Bununla birlikte ekonomik konularda uzlaşma olabilir. olarak bir yakınlık sağlamakta. Herkes olduğu gibi birbi-
Konya’dan kilimci İsmail Bey her iki kültürden gençlerin rini kabul ederse sorun çıkmaz. Uyuşmayan yan olarak
daha fazla uyuşabileceğini belirtiyor. Ankara’dan Yase- da örf ve adetler sorun olabilir. Namus ve ataerkil toplu-
min Hanım’a göre ise her iki kültürden iyi tarafların alın- mu olmamız onların bazı yaşam tarzlarını sorgulamamı-
ması ile daha güzel bir bileşim ortaya çıkabilir. za neden olabilir”.

Lisans eğitimini Hollanda’da tamamlamış, vekil da- Yine Bursa’dan işçi Ender Bey de her iki kültürün
nışmanı Deniz Bey ise, Batı deyince “Avrupa’nın ne- uyuşabileceğini düşünüyor. Ender Bey’e göre kuşkusuz
resi?” diye soruyor. Ona göre Avrupa çok büyük bir bazı farklılıklar olacaktır. Ama bu tür farklılıklar örneğin
coğrafyadır. Kültürümüz bazı ülkelerin kültürü ile daha Türkiye’de bölgeler arasında da vardır.
uyumlu olabilir: Konya’dan ilkokul öğretmeni Melahat Hanım ise bir
“Yani işte Akdeniz ülkeleri var. Bunun içerisinde İtal- başka noktaya dikkat çekiyor. Melahat Hanım’a göre biz
Batılılar ile birlikte yaşayabiliriz. Bunda kuşku yok. Ama
ya var, İspanya’sı var, Portekiz’i var, Yunanistan’ı var. Bu
Batılılar bizle ne kadar yaşayabilir? Bu biraz kuşkulu:
tip ülkelerle, tabi bizim daha Akdeniz kültürü olduğu için
daha bir uyum sağlamamız daha kolay gibi görüyorum “Bence birlikte yaşayabiliriz. Mesela biz bu konuda
ben. Ama tabi özellikle işte Almanya, Fransa, İskandinav hakkaten çok hoşgörülüyüz. Mesela ben bir şeyi çok il-
ülkeleri, oralara kadar gittiğimiz zaman biraz daha zor, ginç buldum; Halide Edip Adıvar’ın bir romanı vardı,
çünkü oralarda insanlar biraz daha kendi içlerine dönük, kendi çocukluk ve genç kızlığını falan anlattığı, otobiyog-
biraz daha kapalılar diyebilirim. Hollanda keza öyle”. rafi gibi. Çok ilginç geldi. İşte Fransız mürebbiyeleri falan
var, ne bileyim işte Habeşistan’dan gelmiş uşakları var;
“Uyuşur”
yani işte çokuluslu bir millet, hepsi bir arada yaşamış.
Daha sınırlı sayıdaki katılımcılar ise Türk kültürü ile Yani bunun örneği var bizde. Biz gerçekten yaşayabili-
Batı kültürünün uyuşabileceğini düşünüyor. Bu katılım- riz ama onlar yaşayabilir mi? Onu bilmiyorum. Çünkü
cılara göre Türk kültürünün “çok geniş bir kültür olma- tarihlerine baktığımız zaman çok hoşgörülü olmadıkları
sı”, “hoşgörülü olması”, “farklı kültürlere uyum sağla- kesin. Endülüs’te mesela, aynı şey. Müslümanların yö-
yabilmesi” gibi nedenlerle her iki kültür bir arada var netimindeyken Yahudiler, Hıristiyanlar çok güzel şekilde
olabilir. yaşıyorlar; ama onlar devreden çıkıp Hıristiyanların eli-
ne geçince hem Yahudileri katlediyorlar hem Hıristiyan-
Bursa’dan lise mezunu, 35 yaşında, işsiz Serdar Bey’e ları katlediyorlar. Yani o kültür Batı’da yok; bir arada
göre Türk kültürü ile Batı kültürü birbirleri ile uyuşur. yaşama kültürü”.

69
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Yine Konya’dan, Avrupa’da da bir süre kalmış ve etkiler Türkiye’de daha çok Batı dolayımından geçerek
orada çalışmış olan ev hanımı Fadime Hanım da her kendisini ortaya koymaktadır. Ayrıca, sorunun, “küre-
iki kültür arasında bir sorun olmayacağını düşünüyor. selleşmenin kültürel olarak gündelik yaşamda yoğun bir
“Herkes kendi dinini takip ettiği sürece uyuşur” diyor yer tutması” biçiminde sorulması durumunda katılımcı-
Fadime Hanım. Ankara’dan Özde Hanım ise insanların ların algılama zorluğu çekebileceği düşünülerek, soruda
bir arada yaşadıkları zaman, kendilerine göre ortak nok- küreselleşme yerine Batı kültürü tabiri kullanıldı. Zaten,
talar bulacaklarına inanıyor. sadece bir katılımcı, İstanbul’dan Süleyman Bey, bu ge-
lişmelerin, küreselleşmenin, artan kültürel etkileşimin,
Birlikte mülakat yaptığımız iki araştırma görevlisi Öz-
kitle iletişim araçlarının, yurt dışı seyahatlerin bir sonucu
lem ve Taner ise iki farklı nedenle her iki kültürün uyuşa-
olduğuna işaret etmiştir.
bileceğini belirtiyor. Taner’e göre her iki kültür arasında
bir paylaşım sorunu olmadığı sürece bir uzlaşma sorunu Aldığımız yanıtlar iki grupta toplanabilir.
ortaya çıkmayacaktır. Özlem ise Taner gibi ekonomik
“Rahatsız ediyor”
temelli değil, daha iyi niyet temelli gerekçeleri dile ge-
tiriyor: Katılımcıların çoğunluğu Batı kültürünün gündelik
yaşamda yoğun yer tutmasından rahatsızlık duydukları-
“Uzlaşmaması için bir sebep yok ki. Kültür insanlığın
nı belirtmektedirler. Rahatsızlığın nedenleri, kendi kültü-
ilk baştan beri getirdiği alet, edevat, gelenek ve görenek-
rel benliğimizin kaybolmakta olduğundan, bu durumun
lerdir. Bir takım şeylerde olumsuzluklar çıkar. Yani uzlaş-
kültürel emperyalizmin bir ifadesi olduğuna kadar uzan-
mak için önemli olan insani, ortak değerler. Hıristiyan,
maktadır.
Müslüman diye niye ayıralım. Sonuçta bütün dinler neyi
emreder, iyi, güzel yaşamayı, bunları yaptıktan sonra da Ağırlıklı olarak dile getirilen rahatsızlık nedeni, Türk
bence çok uyuşmamak diye bir şey göremiyorum. Yani kültürünün bu durumdan olumsuz etkileneceği ve kül-
önemli olan iyi niyet. Uyuşamayacak hiçbir şey yok diye türel benliğimizi kaybedeceğimiz endişesidir. İzmir’den
düşünüyorum”. üniversite öğrencisi Nuray’a göre “Her toplumun kendi-
ne özgü, bizi biz yapan değerleri vardır. Dil bir milletin bir
3) Batı Kültürünün Gündelik Yaşamda Yoğun
nevi özgürlüğüdür. Sinemada, modada, şirketlerde yo-
Bir Yer Tutması
ğun olarak yabancı isimlerin kullanılması Türkçe’yi yoz-
Batı kültürü ile Türk kültürünün uyuşup uyuşmadığı laştıracaktır.” Yine İzmir’den üniversite öğrencisi Esin’e
sorusundan sonra, Batı kültürünün gündelik yaşamda göre “Batı tarzı yaşantıya özenilmesi toplumda bozulma-
yoğun bir yer tutmasının katılımcılarca nasıl karşılandı- lara neden olacaktır”. İzmir’den Eczacı Didem Hanım ise
ğı araştırıldı. Aslında belki de gündelik yaşamı yoğun “Kendimizi ve geçmişimizi unutacağız, neredeyse simit-
olarak etkileyen, Batı kültüründen daha çok, küresel sü- çiler bile yabancı isim kullanmaya başlayacaklar” diye-
reçlerin getirdiği kültürel etkilerdir. Bununla birlikte, bu rek şikayetini dile getiriyor. Bursa’dan bankacı Fuat Bey

70
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

“Her milletin bir karakteri olduğu, gündelik yaşamdaki çocuk ilişkilerini dile getirerek eleştirilerini ifade ediyor:
yoğun Batı etkisinin milletimizin karakterini bozacağı” “Çocuklarımızın onlar gibi dejenere olmasını istemedi-
endişesini taşımaktadır. Konya’dan ilkokul öğretmeni ğim için rahatsız oluyorum. … Batı’da 18 yaşını geçtiği
Sümeyra Hanım’ın sözleri bu eleştirileri özetler gibidir: zaman çocuk, biliyorsunuz, dışarı atılıp kendini geçindir-
“Bu alanlarda görülen durum, kimliği kaybetmenin ve mesi isteniyor. Ama bizde öyle değil. Bizler halâ ebeveyn
hatta kimliksizleşmenin bir uzantısıdır”. Ankara’dan çift- olarak çocuklarımızı 18 yaşını da geçse çocuk olarak o
çi Kasım Bey ise rahatsız olduğu örnekleri şu şekilde sı- konumda sayıyoruz. Belki iyi yapmıyoruz, belki kötü ya-
ralıyor: “Moda diye göbeğine halka takmalar, burnuna pıyoruz ama halâ bizde bunlar var. Ben bunların halâ
halka takmalar, göbeğini açmalar, pantolonu yırtmalar, sürmesini isteyen bir insanım. Devam etmesini isteyen
yani bunlar benim istemediğim, tasvip etmediğim şey- bir kişiyim”.
ler”. Ankara’dan din görevlisi Cüneyt Hoca ise gündelik
Dile getirilen bir başka eleştiri, tüketim kültürü eleş-
yaşamdaki bu örneklerin artmasının iki nedeni olduğunu
tirisidir. Ankara’dan mali müşavir Ahmet Bey’e göre
düşünüyor. İlki “İslami kesim” halkın ihtiyaçlarına cevap
gençlerin aslında Batı kültürü ile bir ilgileri yoktur. Aşırı
verecek yenilikleri üretemiyor. İkincisi ise “İslami yaşam
üretimi karşılayacak bir tüketim alışkanlığı yaratılmakta-
biçimi sürekli kötülendiği için gençlerimiz ister istemez
dır. Böylelikle varoşlardaki çocuklarda bir özenti olarak
Avrupai yaşam biçimine daha fazla meylediyor”.
tüketim çok daha fazla artmaktadır. Yine Ankara’dan,
Konya’dan ev hanımı Fadime Hanım “Nerede bizim Alevi olduğunu belirten taksici Ali Bey’in sözleri ise tüke-
Türkçemiz” diye sorarak tepkisini ortaya koyuyor; “Te- tim kültürünün gençleri nasıl tekdüzeleştirdiğinin bir işa-
levizyonda Dr. Bakiler vardı. Adam öyle diyordu. Bizim reti olarak okunabilir: “Yani eskiden gençliğin bir ideali
Türkçemiz kayboluyor. Bizim Türk isimlerimiz nerede? vardı. Sağcısının, solcusunun, İslamcısının bu ülke için
Her mağaza değişik, değişik. İsmini anlamıyorsun, ya- bir ideali vardı. Şimdi rock müziğiyle yetişen bir gençlik
bancı. İngilizce mi, Fransızca mı, Almanca mı, ne oldu- var ve aslında ben bu gençlere güvenmiyorum”.
ğunu bilmiyorsun. Bugün, gidiyorsun, et-market demi-
Batı kültürünün gündelik yaşamdaki yoğun etkisine
yor da şarküteri deniyor. Şarküteri Avrupa’da bir domuz
getirilen en ağır eleştiri, kültür emperyalizmi eleştirisidir.
ağılının ismiymiş. Ne demek şarküteri? Anlamıyoruz”.
İstanbul’dan, şarküteri işletmecisi Mustafa Bey’e göre bu
Katılımcıların Batı kültürünün gündelik yaşamdaki durum “tam bir kültür emperyalizmidir… Bunlar em-
yoğun etkisinden rahatsızlık duymalarının bir diğer ne- peryalizmin yüzde yüz bir parçasıdır. Fransa’da Paris’in
deni, bu durumun çocuklarına kötü örnek olacağıdır. bir mahallesinde hiçbir Türk ismi yoktur. Kamusal yer-
İstanbul’dan Selami Bey’e göre “Gelişme çağındaki lerinde de böyle. Ama bizde vardır. Niye Fransa’da
çocukların Batı kültürünün bu kadar özentisi içerisin- bakkal kullanılmıyor da bizde şarküteri kullanılıyor?”.
de olmaları toplumun geleceği için hiç de hoş değil”. İstanbul’dan, sekreter Semra Hanım’a göre ise “Kültü-
İstanbul’dan Sevim Hanım da Batı’daki anne-baba ve rel olarak bağımsızlığımızı yitirmiş durumdayız. Onların

71
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

egemenliğine girmiş durumdayız”. Şeker fabrikasından zı, Batı kültüründen yenilikler almamızı, kültürümüzün
emekli müdür İrfan Bey’in sözleri ise bu yaklaşıma daha daha rekabetçi olmasını, yerel ve evrensel olandan iyi
fazla açıklık getiriyor: olanı tercih edebilmemizi sağlamaktadır.

“Bir toplumda kültür ve dil bitmişse o toplum bitmiş- Mersin’deki bar işletmecisi Serdar Bey’e göre bu du-
tir. Çünkü şimdi sıcak savaşlar bitti, soğuk savaşların za- rum kaçınılmaz bir şeydir:
manı. Televizyonla başladı kültür erozyonu. Toplumsal
olarak kültürümüzü kaybetmişiz. Benim kız yabancı mü- “Hangi ülkede yoktur ki? Moğolistan’da bile. Şu an
zik dinliyor, hep medya da yabancı elinde zaten, kız türkü dünyada herhangi bir yerde sokakta oturan gençlere
dinlemiyor. By by diyor telefonda, hoşça kal de, allahaıs- bak. Sidney, Japonya, İstanbul’da oturan gençlere bak,
marladık de, diyorum. İnternete giriyorsunuz, slm, bunlar hepsi aynı. … Kaçınılmaz bir şey yani, çünkü dünyada
bilinçli yapılıyor. Bazıları bana, ‘katısın’ diyorlar ama ben olan bitenden herkesin anında haberi oluyor yani. Üstü-
katılmıyorum. Eskiden yerli malı yurdun malı herkes onu ne giydiğini herkes anında görüyor yani. Eskiden bir şey-
kullanmalı diyorduk, ben Malatyalıyım, kaysı getirirdim. lerin gelmesi yılları alırdı. İyi-kötü olmasına bir şey demi-
Adana kebabı varken, gidiyor pizza yiyor. Coca colayı yorum, herkesin kendi yorumu yani ama kaçınılmaz”.
eve sokmuyorum, çocuklarımıza kendi kültürümüzü yer-
Mersin’in bir sahil ilçesinde seyahat firmalarında mu-
leştirmemiz lazım, bakın satanizm ortaya çıktı”.
avinlik ve aynı zamanda çiftçilik yapan Deniz Bey için de
Ankara’dan, araştırma görevlisi Taner ise, ulusal- bu gelişmeler olumludur:
cı perspektiften emperyalizm yaklaşımını dile getiriyor.
“Dünyadan haberdar olmak, yeni gelişmeleri bilmek
Taner’e göre Atatürk’ün gerçekleştirdiği dil devrimi,
olumludur. Müzik zevktir. İnsanlar sevdiklerini dinleye-
kılık-kıyafet devrimi bu yolla aşındırılıyor. Ulusal kimliği-
bilirler. Ben hem bağlama, hem Bethowen, hem de pop
miz yok ediliyor. “Türkiye’de AB sürecinde özelleştirme
dinliyorum. Ama bir mikrofon görünce hemen kültürü-
var. Çeşitli ekonomik kayıplarımız var. Bunlar problem
müz bozuldu diyorlar. Yabancı müzik dinlemekle kültür
değil. Bunlar çok kolaylıkla geri kazanılabilecek şeyler.
bozulmaz. Kültürünün bozulmasını istemiyorsan öğre-
Ama kültürel işgali geri döndürme şansınız yok. Bu öl-
nirsin, bağlama, tanbur ve diğer motifleri”.
dürücü nokta”.
İstanbul’dan, ortaokul mezunu, 39 yaşındaki usta-
“Rahatsız etmiyor”
başı Mehmet usta ise Batı kültürünün etkisini Batı’nın
Daha az sayıdaki katılımcı ise Batı kültürünün gün- çalışma kültürü olarak değerlendiriyor ve bu yönü ile
delik yaşamda yoğun bir yer tutmasından bir rahatsızlık olumlu buluyor: “Batı’da bir işçinin çalışma saati belli-
duymadığını ifade etmektedir. Bu katılımcılara göre, bu dir. Alacağı ücret bellidir. Ne zaman yapılacağı bellidir.
durum, evrensel değerlerle daha barışık yaşamamızı, Yani adamlarda resmiyette her şeyi bellidir. Ama bizim
kendi değerlerimizi evrensel değerlerimize uyarlamamı- iş, saati saatine tutmuyor. Bir resmi daireye gittiğin za-

72
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

man insan yerine konulursun. Bizde bu yok. Niye ra- ve “Batı kültürünün gündelik yaşamda yoğun bir yer
hatsız etsin böyle bir şey?” Bir ev hanımı da Batılı aile tutmasını nasıl karşılarsınız?” şeklindeki sorulara katılım-
yapısının olumlu bir boyutuna işaret ediyor: “Aile yapısı cıların genellikle olumsuz yanıtlar verdikleri göz önüne
bizden oldukça farklı. Özgürce yaşıyor. Çocukların kendi alındığında, bu soruya verilen olumlu yanıtlar daha bir
ayakları üzerinde durma çabası aslında güzel”.24 anlam kazanmaktadır. Katılımcılar, daha somut düzey-
deki sorulara daha önyargısız, korkularını aşarak cevap
4) Batı Toplumu İçerisinde Yaşamak?
verebilmektedirler.
Katılımcılara, Batı-kültür bağlamında üçüncü soru
Batı toplumu içerisinde rahatlıkla yaşayabileceği-
olarak Batı toplumu içerisinde rahatlıkla yaşayıp yaşa-
ni düşünen katılımcılar, görüşlerini genellikle Türklerin
yamayacaklarını, ne tür sorunlarla karşılaşmayı bekle-
uyumlu insanlar olduğu, farklı toplum içerisinde yaşa-
diklerini ve bu sorunların beraber yaşamaya engel olup
makta zorluk çekmeyecekleri, Batı’da ekonomik koşulla-
olmadığını sorduk. Daha önceki daha soyut denebilecek
rın daha iyi olduğu, orada insan hakları bulunduğu, ku-
sorularla kıyaslandığında, katılımcıların gündelik yaşam-
ralların herkese uygulandığı, Türkiye’de yaşamanın daha
larını birebir ilgilendiren bu soruya ve sonraki soruya ve-
sıkıntılı olduğu gibi nedenlere dayandırmaktadırlar.
rilecek yanıtlar önemliydi. Çünkü daha genel düzeydeki
sorularda katılımcılar önyargıları ve korkuları ile hareket Batı kültürü ile Türk kültürünün uyuşmayacağını be-
ederlerken, daha somut sorulara nasıl tepki verecekleri, lirten Konya’dan 71 yaşındaki Ayşe Hanım bu soruya,
aynı korku ve endişeleri taşıyıp taşıyamayacakları, yapı- “Valla gelirim olsa tabii yaşarım, niye yaşayamayayım”
lacak analizleri etkileyecek unsurlardı. diye yanıt vermektedir. “Ben girgin bir insanım her yer-
de yaşarım” diye de eklemektedir. Mersin’den çiftçi De-
Verilen yanıtlar üç grupta toplanabilir:
niz Bey ise duyumlarını aktararak bir sorun olmayacağı-
“Rahatlıkla yaşarım” nı düşünmektedir:

“Bazı sorunlar çıkabilir” ve “Batı toplumunda yaşaya- “Biz aşırı uç insanlar değiliz. Herhangi bir sorun ya-
mam” şeklindeki diğer iki yanıt türü ile kıyaslandığında şamayız. Sadece dil sorunu yaşarız. Giden birçok arka-
daha fazla katılımcının Batı toplumu içerisinde rahatlıkla daşımızla oturup konuşuyoruz. Hiçbirine, yolda bir şahıs
yaşabileceği yanıtını vermesi ilgi çekicidir. Daha önce durdurup, ‘Müslümansın’, ‘Türksün’ diye bir şey yapma-
sorduğumuz “Batı kültürü ile Türk kültürü uyuşur mu?” mış. Öyle bir sorun yaşamamış. Ama toplumda bazen
tesadüf ya da aşırı uç birine denk gelirse o anda heye-
24
Bu ifade, genellikle Avrupa’da çalışmış olan işçilerin anlattığı, “on- canla bazı şeyler olabilir. Adam faşist olur, şey olur”.
sekiz yaşına gelen çocukların evden ayrıldığı Batılı aile” imajının
bir ifadesi olarak anlaşılabilir. Genellikle ailelerin kendilerini yaşam Daha önce Avustralya’da yaşadığını belirten Bursalı
boyu çocuklarından sorumlu hissettikleri düşünülen Türkiye’de bu
imaj yadırgatıcıdır. Ama bu örnekte olumlu algılanabildiği de görül-
pazarlama elemanı Çiğdem Hanım Batı toplumu ile Türk
mektedir. toplumunun yaşam tarzlarının çok farklı olduğunu ama

73
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

birlikte yaşamaktan bir sorun çıkmayacağını düşünüyor. “Bazı sorunlar olabilir”


Ona göre Türk toplumu Batı’ya uyumda zorlanmaz.
Katılımcıların bir kısmı, Batı’da yaşayabileceklerini
Batı’da rahatlıkla yaşayabileceğini ifade eden katı- düşünmekle birlikte, bazı sorunların ortaya çıkabileceği-
lımcılar, karşılaşabilecekleri en büyük sorun olarak dil ni de ifade etmektedirler. Din, kültür, yemek alışkanlıkla-
sorununa işaret etmektedirler. Dil sorununu, vatan öz- rı gibi konularda bazı sorunlarla karşılaşılabilir. Bununla
lemi, yalnızlık ve münferit bazı olaylar ve yabancılara birlikte, bu katılımcılara göre, karşılaşılabilecek olası so-
duyulan tepkiler izlemektedir. İzmir’den Avukat Ahmet runlar birlikte yaşamaya engel ya da aşılamaz sorunlar
Bey “Batı’da kesinlikle rahatça yaşayabileceğini” düşün- değildir.
mekle birlikte, “bazı sorunlarla karşılaşmak mümkündür.
Diyarbakır’da gündelikli işçi olarak çalışan ilkokul
Bazı kişiler tarafından aşağılanmak gibi sorunlar olabi-
mezunu 48 yaşındaki Hüsnü Bey’e göre Batı toplumu ile
lir. Ancak bunu tüm topluma mal etmek mümkün de-
birlikte yaşayabiliriz. Fakat bazı sorunlarla karşılaşılabi-
ğildir”. Yine Bursa’dan Serdar Bey’e göre “Yabancıya
lir. Hüsnü Bey bununla birlikte “düşünce farklılıkları, din
karşı her toplumun bir tepkisi olacaktır. Ancak bu zaman
ve dillerin ayrı olması gibi sorunların mutlaka beraber
içerisinde diyalog yoluyla aşılacaktır. Kendi içimizde bile
yaşamaya engel olacağını” düşünmemektedir. İzmir’de
yabancıya tepki koyabiliyoruz. Birlikte yaşamakta bir so-
özel sektörde çalışan Fikriye Hanım’a göre “Batılılar ile
run çıkmaz”.
dinlerimiz farklı, kıyafet ve yemek kültürümüz ayrı. Bu
Üniversite eğitimini Hollanda’da tamamlamış, millet- tür sorunlarda toleranslı davranılırsa belki sorun çık-
vekili danışmanı Deniz Bey ise tecrübelerinden hareketle maz”. Ankara’dan, üniversiteye hazırlık öğrencisi Gül-
karşılaşılabilecek diğer bazı sorunlara işaret etmektedir: süm de “kendisinin Müslüman olmasından kaynaklanan
sorunlarla karşılaşabileceğini” düşünmektedir. Kayısı
“İnsanlar biraz daha soğuk bakıyorlar. Soğuk derken,
bahçesinde konuştuğumuz, Ortaokulu dışarıdan bitirmiş
zaten hayat tarzları o. Yani oradaki insanlar biraz daha
ev hanımı da bazı sorunların çıkabileceğini düşünüyor,
soğuklar. Yani insanlarla bir yere kadar ilişki kurabiliyor-
ama “imkansız beraberlik yoktur” diye de ekliyor:
sunuz. Bir yerden sonra biraz daha kapalılar. Türkler …
kadar açık değiller bazı şeylere. Burada misafirperver- “Rahat edemem, kendi akrabalarım içinde daha ra-
likten falan tabii ki söz edilebilir. Orada da var. Oradaki hat ederim. Dil sorunu yaşarım, ama zamanla alışabili-
insanları kötülemek istemiyorum ama orada biraz daha rim. Yaşarız birlikte, ama zor olur. Dil, yeme içme... Ev
farklı bir kültür var”. tarzları farklı, yeme tarzları farklı. Onlar bizim gibi sofra
kurmazlar. Ama beraber yaşamaya engel değil. sonuçta
Görüldüğü gibi Batı’da rahatlıkla yaşayabileceğini dü-
onların da kalbi var”.
şünen katılımcılar, karşılaşılabilecek sorunlar olarak dil
sorununa, vatan özlemine, Batılıların soğukluğuna ve yal- Dini ve kültürel konuların dışında, katılımcıların kar-
nızlık gibi temel insani duygulara vurgu yapmaktadırlar. şılaşabileceklerini belirttikleri bir başka sıkıntı, yemek

74
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

alışkanlıklarına ilişkindir. Araştırma görevlileri Özlem ve “Yaşayamam”


Taner bu konuda bazı sorunlar yaşayabileceklerini dü-
Katılımcıların bir kısmı da Batı toplumu içerisinde
şünmektedirler. Taner, “Çok basit düşünecek olursak,
yaşayamayacağını düşünmektedir. Bu katılımcılar, dini,
belki onların yediği, içtiği şeyi rahatlıkla yiyemeyeceğim.
kültürel ve etnik nedenlerle çok ciddi sorunlarla karşı
Ağız tadıyla yiyeceğim şeyler bulamayabilirim mesela.
karşıya kalacaklarını ifade etmektedirler. Bu sorunlar ge-
Bunu çeşitlendirebiliriz rahatlıkla” diyerek görüşlerini
nellikle kısa sürede aşılamaz ve birlikte yaşamaya engel
ifade ediyor. Yemek ve gıdaya ilişkin bir başka endişe
sorunlar olarak görülmektedir. Bu katılımcıların genel
“helal gıda” tüketimi bağlamında dile getirilmektedir.
görünümüne bakıldığında, bunların genellikle yurt dı-
Bursa’dan mobilyacı Yusuf Bey bu konuda sorun yaşa-
şında hiç bulunmadıkları ya da yurt dışına ilişkin kötü
yacağını düşünmektedir. Bununla birlikte Yusuf Bey’e
duyumlara sahip oldukları görülmektedir.
göre “Aslında yüzyıllardır iki kültür bir arada yaşamayı
başarmış, yeni bir şey yok gibi. İstanbul’da halâ Ermeni, Batı toplumu içerisinde, en fazla dini ve kültürel ne-
Rum mahalleleri mevcut. Tarihten alınacak dersler ile, denlerden dolayı yaşanılamayacağı düşünülmektedir.
birlikte yaşamak gerçekleştirilebilir” İstanbul’dan inşaat mühendisi İbrahim Bey endişelerini
şöyle sıralamaktadır:
Batı toplumunda yaşamaya ilişkin dile getirilen son
bir endişe yabancı bir toplumda yaşamaktan duyulan “En başta burada alıştığım kültürü orada devam et-
korku ve çekingenliktir. Ankara’da devlet memuru ola- tirebileceğim konusunda endişeliyim. Ya da dini vazife-
rak çalışan Levent Bey bu bağlamda görüşlerini şöyle mi yerine getirebilir miyim, getiremez miyim? Ve ahlaki
dile getirmektedir: konularda da endişeliyim. Onlar ahlaki konularda çok
serbest … biz biraz daha mutaassıbız, muhafazakarız.
“Benim açımdan bir sorun olacağını sanmıyorum. Bizim muhafazakarlığımız onlar tarafından sürekli yan-
Ama o toplumun bana vereceği cevapları bilemiyorum. lış algılandı. Onlar ailevi konularda, ailevi ilişkilerde de
Biraz kuşkuyla bakıyorum, o insanlar bana acaba nasıl rahat. Sosyal dayanışma yok mesela onlarda. Aileler
davranacaklar? Ben bugün Türkiye’nin neresine gitsem arasında sosyal dayanışma yok, yani herkes kendi men-
o misafirperverliği hissedebilirim, ama orada hissede- faatini düşünebilecek bir yapı arzettiği için orada senin
bilecek miyim? Bilemiyorum. Belli bir korku var. Bana bir sorunun olduğu zaman kimse el atmaz”.
nasıl davranacaklarını kestiremiyorum”.
Mersin’den internet kafe işleticisi Gökhan Bey de kül-
Batı toplumunda yaşadıkları takdirde bazı sorunlarla türel farklılıklara, Batı’daki ‘aşırı serbestliğe’ işaret ediyor:
karşılaşabileceklerini düşünen katılımcılar, son tahlilde “Yani kültürümüz farklı, bildiğimiz kadarıyla onlar için
bu sorunların aşılamaz olmadığını, ama bu sorunların her şey normal. Yani, her şey derken, kızların, erkeklerin
aşılması için bir diyalog süreci, karşılıklı anlayış ve za- giyinişleri, tarzları bize uymayan bir sürü şey var. Mesela
man gerektiğini ifade etmektedirler. cinsellik, onlar için gayet normal şeyler yani”.

75
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

İstanbul’dan üç genç kız, Tuba, Merve ve Fatma ise lumunun tutucu, ötekini dışlayıcı ve ırkçı olduğudur.
Müslüman olarak tepki çekmekten korkuyorlar. Örtülü Konya’dan ilkokul öğretmeni Sümeyra Hanım bu du-
olarak dış görünüşleri ile yadırganacaklarını ifade edi- rumu şu sözlerle ifade etmektedir: “Batı toplumlarının,
yorlar. Kendilerine “örümcek kafalı” diye bakılacağı en- kültür ve özellikle onu oluşturan din ve değerler konu-
dişesini taşıyorlar. sunda, tutucu olduğunu, kendilerinden olmayanları da
ötekileştiren bir tavır takındıklarını biliyorum. Ve aidiye-
Bir şirketin sorumlu müdürlüğünü yapan Yasemin
tin insan için önemli olduğuna, bu öteki olmanın insa-
Hanım ise bir süre Türkiye’de bir başka şehirde yaşa-
nı psikolojik anlamda rahatsız edeceğine inanıyorum”.
dığını, orada bile ciddi sıkıntılar çektiğini, Türkiye dışına
İzmir’den eczacı Didem Hanım da Batı toplumunda ya-
gittiği takdirde çok daha fazla sorunla karşılaşacağını dile
şadığı takdirde ayrımcılıkla karşılaşacağını, dışlanacağını
getiriyor. Bursa’dan, işçi Ender Bey’e göre Batılıların
gerek yaşam gerekse düşünce yapılarındaki farklılıklar ve kendisine karşı ırkçılık yapılacağını düşünmektedir.
sıkıntı yaratacaktır: “Avrupa’da uzun yıllardır yaşayan Yine İzmir’de bir lokantada bulaşıkçılık yapan ilkokul
insanlarımızda bile bir uyum sorunu olmaktadır. İş di- mezunu Celal Bey’e göre ise “Onlar bize barbar derler
siplininde de farklılık olur. Örneğin Bursa’daki yaban- ama asıl barbar onlar. Biz insanları hiçbir zaman ayır-
cı tekstil firmalarında iş disiplini daha sıkı. Arkadaşlık, mayız. Ama onlar bize ikinci sınıf, vebalı insan muame-
komşuluk ve akrabalık ilişkileri de Avrupa’da daha zayıf lesi yaparlar. İkinci sınıf bir vatandaş olarak yaşamak da
olacaktır. Dolayısıyla tüm bunlar birlikte yaşamaya en- mümkün değildir”.
geldir”.
5) Batılı Bir İnsanın Türkiye’de Yaşaması
İzmir’den üniversite öğrencisi Nuray duyumlarından
Katılımcılara sorulan bir başka soru “Batılı bir insanın
hareketle Avrupa’da yaşayamayacağını düşünüyor: “Ra-
sizin aranızda rahatlıkla yaşayabileceğini düşünür mü-
hatlıkla yaşayabileceğimi düşünmüyorum. Avrupa’da
sünüz? Ne tür sorunlarla karşılaşmasını beklersiniz? Bu
yaşayan Türklerimizin gördüğü kötü muameleleri de du-
sorunlar beraber yaşamaya engel midir?” sorusu idi.
yuyoruz. Bazı anlatılanlar bana Avrupa’da hayvanların
bile bizden daha değerli olduğunu düşündürtüyor. Hem Bir önceki, “Batı toplumu içerisinde rahatlıkla yaşa-
kültürel açıdan ailemin ve çocuklarımın kötü şekilde yabilir misiniz?” sorusu ile kıyaslandığında, katılımcılar
etkilenmesinden korkarım”. Yine İzmir’den Mert Bey’e çoğunlukla Batılı bir insanın kendi aralarında daha rahat
göre “Bizler istesek bile onlar bizi orada yaşatmazlar. yaşayabileceğini belirtmişlerdir. Verilen yanıtlar iki grup-
Almanya’da Türk ailelerin evlerini bile yakmaya başla- ta toplanabilir:
dılar. Bunların nedeni, onların bizleri Türk ve Müslüman
olduğumuz için sevmemelerinden kaynaklanıyor”. “Rahatlıkla yaşar”

Batı toplumu içerisinde yaşayamayacaklarını dü- Bu soruya verilen yanıtlarda ilk dikkati çeken bul-
şünenlerin dile getirdikleri bir başka eleştiri, Batı top- gu, katılımcıların önemli bir kısmının, Batılı bir insanın,

76
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

kendilerinin Batılı bir ülkede yaşamalarından çok daha çıkmaz. Ama siyasal sistemler işin içine girerse sorunlar
rahat kendi aralarında yaşayabileceğini düşünmeleridir. başlar. “İnsanlar arasında sorun yok, politikalar arasında
“Kendilerinin hoşgörülü olduğu”, “Türk milletinin geç- sorun var” diyen Ankaralı Hüseyin Bey de Mustafa Bey
mişte çok farklı medeniyetleri bir arada yaşattığı”, “mi- gibi düşünmektedir.
safirperver olduğumuz”, “zengin oldukları için Batılıların
Batılı birisinin bizim aramızda sorun yaşamayacağı-
bir sorunla karşılaşmayacakları”, “bizim Batılılar kadar
na dair belirtilen bir başka gerekçe bizim toplumumuzda
dışlayıcı olmadığımız” gibi nedenler, Batılı bir insanın
ırkçılığın, dışlayıcılığın olmadığıdır. Bursa’dan Çiğdem
kendi aralarında daha rahat yaşayabileceğine dair dile
getirilen düşüncelerdir. Bu gruptaki katılımcıların doğal Hanım’a göre “Türklerde hiçbir zaman dışlama ya da
olarak hiçbiri Batılıların kendi aralarında fazlaca bir so- ters tepki olmaz. Biz Batılılara karşı çok olumlu bir yakla-
runla karşılaşacağını ya da karşılaşılacak sorunların aşı- şım içerisindeyiz”. Taksi şoförü Hüseyin Bey de, konuş-
lamaz olduğunu düşünmemektedir. mamızda, Çiğdem Hanım’ı haklı çıkarırcasına yabancı
yolcularına nasıl daha özenli davrandığını anlatıyor.
İzmir’de devlet memuru olarak çalışan Selma
Hanım’a göre; “Bir Batılı bizim içimizde çok rahatlıkla Konya’dan Melahat Hanım ise Batılıların alışık ol-
yaşayabilir. Hiçbir ciddi sorunla da karşılaşmayacaktır. duğu hayat tarzının bizde de artık yerleştiğini, alışveriş
Çünkü Türk toplumu her zaman engin hoşgörüsüy- kültürünün, televizyon programlarının benzeştiğini ileri
le tanınır, bu yüzden önemsenecek derecede sorunlar sürerek bir sorun çıkmayacağına işaret ediyor.
yaşamayacaktır”. Çok benzer ifadeleri Yine İzmir’den Bazı katılımcılar Türkiye’de yaşamakta olan Batılıları
Celal Bey’in, İstanbul’dan Mehmet ve Ahmet Bey’lerin, örnek vererek hiçbir sorunlarının olmadığına değiniyor.
Konya’dan Ayşe Hanım’ın, Ankara’dan Kasım Bey’in Antalya’da, İstanbul’da, Kız Kalesi’nde onlarca Batılı
ve diğer pek çok katılımcının sözlerinde de bulmak insanın çok rahat bir şekilde yaşadığına vurgu yapılı-
mümkündür. Mersin’den Nihal Hanım’a göre bizim yor. Mersin’den bar işletmecisi Serdar Bey “geçenlerde
hoşgörülülüğümüz ve misafirperverliğimiz “aptallık” Annalisa diye birisinin geldiğini, kimsenin ona nereli
derecesine varacak niteliktedir. Katılımcılar “hoşgörülü olduğunu bile sormadığını, sonradan Amerikalı olduğu-
olduğumuzu” ifade ederken bazen Osmanlı mirasına, nu öğrendiklerini, buraya gelip yerleştiğini” belirtiyor.
bazen Türk kültürüne ve bazen de İslami kurallara re-
Bursa’dan Serdar Bey ise kendi deneyimini aktarıyor ve
feransta bulunuyorlar. İstanbul’dan Fatma ve Merve bu
olası sorunlara işaret ediyor:
bağlamda “komşusu açken tok yatan bizden değildir”
hadisini hatırlatırken, yine İstanbul’dan Mustafa Bey “İs- “Ben Batılıların burada rahatlıkla yaşayacaklarına
lam dininin gayrimüslim de olsa komşuluk hakkına ve inanıyorum. Çünkü ben bunu kendim yaşadım. Bosch
adalete verdiği önem nedeni” ile yabancıların bir sorun- firmasında çalışırken Avrupa’nın değişik ülkelerinden
la karşılaşmayacaklarını düşünmektedir. Mustafa Bey’e (İspanya, Almanya, İtalya gibi) insanlarla karşılaştım. İlk
göre bireysel düzeyde, “Hans ile Hasan” arasında sorun başta onlarda da bize karşı bir çekingenlik vardı. Ancak

77
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

zaman içerisinde çok güzel bir kaynaşma oldu. İnsanlar ler, Türkiye’deki trafik sorunları ve kuralsızlık, Batılıların
birbirini tanımadığı için ilk başta bir çekingenlik oluyor, giyim kuşam konusunda daha serbest davranmaları,
ardından bu durum diyalog ile aşılıyor. Yabancıların komşuluk ilişkilerinde Batılıların hemen polis çağırmaları
karşılaşabileceği sorunlardan bir tanesi Türk halkının biçiminde sıralanıyor.
meraklı bakışları ve giyim tarzı konusunda olabilir. ‘Kü-
pesi var mı, eşcinsel mi?’ gibi dış görünüş önem taşır”. “Rahatlıkla yaşayamaz, sorunlarla karşılaşır”

Bazı katılımcılara göre ise Batılıların burada her- Katılımcıların bir kısmı, Batılı bir insanın kendi semt-
hangi bir sorunla karşılaşmamaları, bizim değil onların lerine yerleşmesi durumunda rahatlıkla yaşayamayaca-
davranışlarından kaynaklanmaktadır. Bu görüştekiler ğını, bazı sorunlarla karşılaşabileceğini düşünmektedir.
Batılıların “mütevazi oldukları”, “rahat insanlar oldukla- Dil, din, kültür, yaşam biçimi, giyim-kuşam, alışveriş, örf
rı için sorunları kolaylıkla aştıkları”, “ekonomik yönden ve adetler bakımından bir Batılının sıkıntı çekebileceğini
zengin oldukları için sorunlarla karşılaşmayacakları” gibi ifade etmektedirler.
nedenleri dile getirmektedirler. Uzun yıllar Hollanda’da
Ankara’dan işadamı Ahmet Bey’e göre, Batı’ya gi-
kalmış olan milletvekili danışmanı Deniz Bey, Batılıların
dip yerleşilmesi ya da Batı’dan bir insanın buraya gelip
daha uyumlu olduklarını belirterek bir başka noktaya
yerleşmesi durumunda en büyük sorun, karşılıklı taşı-
işaret ediyor:
nan önyargılardır. Önyargılar aşılamaz değildir. Ama
“Türkiye’deki dışlayıcılık kadar yurtdışında da dışla- bunun için “önyargılı olanın da, önyargı duyulanın da
yıcılık var. Öyle bir şeyden bahsetmiyorum, ama buraya kendisini ifade etmesi için gayret etmesi” gerekmekte-
gelen insanlar biraz daha adaptasyona yakınlar. Yani dir. İstanbul’dan Köksal Bey’e göre de önyargılar birlikte
daha çok kaynaşıyorlar. Buraya gelenler biraz daha yaşamaya engel teşkil edecektir. Ama önyargılar, gidilen
şey, yani seninle konuşuyor, bununla konuşuyor, böyle yere ve eğitim durumuna göre daha az ya da daha çok
bir ortam yaratıyor. Ama buradan giden birisi, mesela olabilir. Benzer şekilde diğer bazı katılımcılarca küçük şe-
adam köyünden kalkmış 80’lerde gitmiş Türk mahal- hirlerde daha fazla sıkıntı olacağı ifade edilmektedir.
lesinde oturuyor. Ekmeğini Türk mahallesinden alıyor.
Efendime söyleyeyim, pazar market Türklerin elinde. Mersin’den Gökhan Bey, kendi yaşadığı semtte Ba-
Kasap da Türklerin elinde. Tabi böyle bir şey olunca tılıların giyim-kuşamlarının sorun teşkil edeceğini ifade
insanlar oraya adapte olamıyorlar. Dediğim gibi bu da etmektedir. İstanbul’dan Süleyman Bey ise Batılı bir in-
şeyden kaynaklanıyor. Oradaki insanların daha bireysel sanın Türk toplumunda ibadet, yemek ve damak tadı
ve buradaki toplumun biraz daha grupsal olması”. sorunları ile karşı karşıya kalabileceği düşüncesindedir.

Batılı bir insanın kendi aralarında rahatlıkla yaşayabi- Ankara’dan, eşlerinden yeni boşanmış olan 20’li yaş-
leceğini düşünen katılımcılar sınırlı sayıdaki bazı sorunla- lardaki Kimya ve Ulviye Hanım ile İstanbul’dan Semra
ra da işaret etmektedirler. Bu sorunlar, bürokratik engel- Hanım, kendi semtlerinde özellikle yalnız yaşayan ya-

78
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

bancı bayanları Türk erkeklerinin rahat bırakmayacağını 6) Avrupa’da Yaşayan Müslümanların ve Türk-
dile getirmektedirler. Onlara göre yalnız yaşayan ya- lerin Karşılaştığı Sorunlar
bancı bayanlar, eşlerini kıskanan Türk bayanlar için de
Batı-kültür bağlamında katılımcılara son olarak
sorun teşkil edecektir. Batı’ya karşı olumsuz yaklaşımla-
rıyla yukarıda kendisinden söz ettiğimiz Malatyalı araştır- “Avrupa’da yaşayan Müslümanlar ve Türkler sizce bu-
ma görevlisi bayan da Türkiye’deki bir Batılı’nın örf ve gün ne tür sorunlarla karşı karşıyadır? Bu sorunların kay-
adetlerden dolayı sıkıntıyla karşılaşabileceğini, dil soru- nağı nedir?” diye sorduk.
nu yaşayabileceğini ve “iyi bir Hıristiyan ise Malatya’da Katılımcıların büyük çoğunluğu Avrupa’da yaşama-
Hıristiyanlığı alenen yaşama anlamında bazı sıkıntıları mış insanlar oldukları için verilen yanıtlar genellikle yakın
olabileceğini” ifade etmektedir. Bununla beraber O’na çevrelerinin anlatımlarına, Almanya’da Neo-Nazilerin
göre bir Batılı’nın Türkiye’de yaşaması, kendisinin Batılı Türklere gösterdikleri tepkilere ve 11 Eylül’den sonraki
bir ülkede yaşamasına kıyasla daha kolay olacaktır. gelişmelere dayanmaktaydı. Genel olarak verilen ya-
İzmir’den avukat Ahmet Bey ve Mersin’den Ma- nıtlar Avrupa’daki Türklerin ve Müslümanların dini ve
liye Bakanlığı’ndan emekli Nesrin Hanım, Batılıların kültürel dışlanmaya maruz kaldıkları, ekonomi, eğitim
Türkiye’de rahatlıkla yaşayabileceklerine, dışlanmaya- ve uyum konularında sorunlar yaşadıkları yönündedir.
caklarına dair katılımcıların taşıdığı genel kanının aksini Sorunların kaynağı, bazı katılımcılara göre Batılılar, bazı
düşünmektedirler. Ahmet Bey ve Nesrin Hanım’a göre katılımcılara göre ise yeterince uyum çabası gösterme-
bizim aramızda yaşayan Batılılara “gavur” damgası vu- yen Türkler ve Müslümanlardır.
rularak dışlanacaklardır. Uzun yıllar Hollanda’da yaşa-
Mersin’den çiftçi Deniz Bey ve Bursa’dan ilkokul me-
yan ve emekli olduktan sonra Mersin’e yerleşen Yücel
zunu 68 yaşındaki ev hanımı Ayten Hanım’a göre artık
Bey ise dışlanmanın tek taraflı olmadığına işaret ediyor:
Avrupa’da yaşayan Türklerin Türklük ve Müslümanlıkla
“Gettolaşma oluyor, biz orda gettolaşmışız, onlar bu- alakaları kalmamış durumdadır. Tamamen Avrupalılaş-
rada gettolaşıyor. Herkes aynı siteden ev alıyor burada. mışlardır. Oradaki Türkler dini özgürlüklerini yeterince
Çünkü kendini koruma ihtiyacı hissediyor. Ama bir İs- yerine getirememektedirler. Yeterince cami bulunma-
panya, Fransa sahillerinde aynı şey yok; hepsi aynı yer- maktadır. Ezan açıktan okunamamaktadır. Bu bağlam-
lerden almamışlar, dağınık. Bulunduğunuz yere entegre da İstanbul’dan Mustafa Bey Danimarka’daki olaylara
olmanız lazım, oradaki insanlarla kaynaşmanız lazım”. ve Fransız devlet liselerindeki başörtüsü yasağına dikkat
çekiyor.
Batılı bir insanın kendi semtlerinde yaşayamayaca-
ğını düşünen katılımcılar da genellikle karşılaşılabilecek Bazı katılımcılar ise Avrupa’da dini özgürlükler bakı-
sorunların aşılamaz olmadığını düşünmektedirler. Sınırlı mından sıkıntı olduğu iddiasını şiddetle reddetmektedir-
sayıdaki bazı katılımcı ise bu sorunların beraber yaşama- ler. Örneğin Mersin’den Nihal Hanım ile Serdar ve Yücel
ya engel olduğu kanısındadır. Beylere göre oradaki Türkler ve Müslümanlar her türlü

79
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

faaliyeti rahatlıkla yapabilmektedirler. Orada Türkiye’de Az sayıdaki bazı katılımcı ise karşılaşılan sorunların
bulamayacakları özgürlüklere sahiptirler. Serdar Bey’e ekonomik olduğunu düşünmektedir. Gerek Türklerin
göre bu kadar özgürlük, Avrupa tarafından Türkiye’ye yeterli ekonomik güçlerinin olmaması ve gerekse yaşa-
kötülük olsun diye verilmektedir. nılan ülkelerin kendi vatandaşlarına iş yaratma çabası
sorunların nedenini teşkil etmektedir.
İstanbul’dan Murat ve İbrahim Beyler ise bir başka
temel soruna işaret ediyor. Avrupa’daki Türkler zaman- Azımsanmayacak oranda bazı katılımcılar ise karşıla-
la Türkçe’yi unutuyorlar. Özellikle çocukları Türkçe’den şılan sorunların nedeni olarak Türkleri ve Müslümanları
tamamen kopuyorlar. Konya’dan ilkokul öğretmenleri görmektedir. Bu katılımcılara göre öncelikle Avrupa ül-
Melahat ve Sümeyra Hanımlar Türklerin geldikleri nok- kelerine gidenlerin eğitimsiz oluşu ya da oldukça düşük
tayı “kimlik krizi” olarak niteliyorlar. Sümeyra Hanım’a düzeyde eğitim almış olmaları sorunların kaynağını oluş-
göre “Özellikle Türklerin üçüncü kuşağı kimlik sorunu turmaktadır. Yetersiz eğitim düzeyi, yetersiz ekonomik
yaşayıp, kendilerini ne Türkiye’ye ne oraya ait hissetme- koşullar ve kültürel dışlanma sorunların aslında temel
dikleri ortada. Bunun sebebi ise gerek Batı’daki yerleşik nedenidir.
tutum, gerekse eğitimsizlik olabilir” Bu katılımcıların Türklere ve Müslümanlara yönelik
Türklerin ve Müslümanların yaşadıkları sorunlara iliş- dile getirdikleri bir başka eleştiri, bunların gittikleri ül-
kin, dini özgürlüklerin yetersizliği eleştirisinden çok daha kelerde bulundukları ortama uyum için yeterince çaba
fazla olarak dile getirilen bir başka eleştiri seti, katılımcı- göstermedikleridir. Türklerin ve Müslümanların “kendi
ların ifadeleriyle “dışlanma”, “ötekileştirme”, “ayrımcı- içlerine kapanık yaşamaları”, “gettolaşmaları”, “kendi
kabuklarını kıramamaları”, “eğitimsiz oluşları”, “Türk
lık”, “adam yerine konmama” ya da “ikinci sınıf vatan-
konsolosluklarının Türklere kötü muamelesi”, “bireyle-
daş muamelesi görme” olarak özetlenebilir. Bu eleştiriler
rin ve ilgili devlet kuruluşlarının entegrasyon için yete-
Avrupa’da yaşayanların aktardıkları tecrübeler, kötü
rince çaba sarfetmemesi” bu eleştirilerde en fazla vurgu
koşullarda çalıştırıldıkları iddiaları, ırkçılık, 11 Eylül son-
yapılan konulardır.
rası gelişmeler, Almanya’daki ‘dazlakların’ yaptıkları ve
Danimarka’daki son olaylara referans verilerek destek- Ankara’dan Ahmet Bey’in sözleri, Türklerin ve Müs-
lenmektedir. İzmir’den üniversite öğrencisi Esin’in sözle- lümanların buraya kadar dile getirilen sorunlarını ve ku-
ri bu eleştirilerin genel niteliğini ortaya koymaktadır: şaklar arası farklılıkları özetler gibidir:

“Dışlanma, ikinci sınıf vatandaş muamelesi, bazı “Avrupa’da yaşayan Türkler deyince, ilk giden Türk
haklardan mahrumiyet vb. sorunlarla karşılaşmaktadır- işçiler açısından düşünüyoruz. Onların sorunlarıyla bu-
lar. Orda yaşayan vatandaşlarımızda zaten bunlardan gün yaşayanların sorunları çok çok farklı. İki yönden
şikâyet ediyor sürekli. Temel neden ırkçılık, Türklük ve farklı. Avrupa’da yaşayan ilk Türklerin sıkıntıları iaşe ve
Müslümanlık. Nedense bizi bir türlü sevemiyorlar”. ibadetle ilgiliydi. İkinci neslin en büyük sorunu kültürel

80
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

altyapı sorunuydu. Üçüncü neslin ise entegrasyonla ilgili ve Türklere ve Müslümanlara karşı Batı’da gelişen olay-
sorunları var. Avrupa’daki Türklerin en büyük sorunu ların etkisinde hareket etmektedirler. İkinci olarak, bu
Türkiye’deki Türkler. Avrupa’daki Türklerin Avrupa’dan durumu aslında sadece Batı kültürüne karşı bir tepki
çok Türkiye ile sorunları var. Türk büyükelçilikleri olarak değil, küreselleşme süreçlerinin kültürel alanda
Avrupa’daki Türkleri ‘fişleme’ pozisyonunda. Hizmet yarattığı sonuçların bir uzantısı olarak okumak daha an-
verme, oradakilerin bir sıkıntısına faydalı olma pozisyo- lamlı görünmektedir.
nunda değil. Diyanet İşleri Başkanlığı ise oradakilerin
farklı örgütlenmelere girmemesi amacıyla oluşturulmuş Batı-kültür alanında öne çıkan ve aslında yukarıda-
bir cami ve takip sistemi içerisinde. Bunlara, Türkiye’ye ki tespit ile çelişen ikinci bulgu, katılımcıların kendilerini
geldiği zaman akrabalarından tutun da, devlete kadar doğrudan ilgilendiren sorularda çok daha pozitif, çok
herkes yabancı gözüyle bakıyor. Almanya’daki Türkleri, daha olumlu bir yaklaşım içerisinde olmalarıdır. “Bir
Türkiye’deki Alamancı sendromunun daha fazla etkile- Batı ülkesinde rahatlıkla yaşayabilir misiniz?” ya da “Ba-
diği kanaatindeyim”. tılı bir insan sizin semtinizde rahatlıkla yaşayabilir mi?”
gibi daha somut sorularda katılımcılar genel ve soyut
7) Batı-Kültür Üzerine nitelikteki sorularla kıyaslanamayacak oranda olumlu
Katılımcılar Batı-kültür alanında da, Batı-genel ve yanıtlar verebilmektedirler. Batı kültürü ile Türk kültü-
Batı-Hıristiyanlık alanlarında olduğu gibi, tekil değil ço- rünün uyuşmadığını söyleyen bir katılımcı, “Batılılarla
ğul bir yaklaşım içerisindedirler. birlikte yaşayabilir misiniz” sorusuna çok rahatlıkla, za-
ten uzun zamandır birlikte yaşamakta olduğunu, onlar-
Batı-kültür alanında ilk dikkati çeken nokta, katılım- la çok iyi anlaştığını (örneğin Konya’dan 71 yaşındaki
cıların 11 Eylül sonrası gelişmeler, Danimarka’daki kari- Ayşe Hanım), onların kendisine diğer Batılılardan daha
katür krizi, Papa’nın açıklamaları ve Almanya’da yakın fazla güvendiğini (örneğin yine Konya’dan uzun yıllar
zamanlardaki Neo-Nazilerin neden oldukları olaylara Avrupa’da kalmış Fadime Hanım) ifade edebilmektedir.
atıfta bulunarak, kültürel alandaki genel sorulara kı- Bir Batılının kendi semtlerine yerleşmesi durumunda ne
yasla daha negatif yanıtlar vermeleridir. Katılımcının tür sorunlarla karşılaşacağı sorusunda ise hemen hemen
aktif olarak kendisinin katılımını gerektirmeyen “Batı hiçbir katılımcı, bir Batılının kendi semtine yerleşmesine
kültürü ile Türk kültürü uyuşur mu?”, “Batı kültürünün ilkesel düzeyde bir karşıtlık göstermemiştir. Bu soruda
gündelik yaşamda ağır bir yer tutması sizi rahatsız edi- katılımcıların büyük çoğunluğu kendilerinin ve Türk mil-
yor mu?”, “Batı’da yaşayan Türk ve Müslümanlar ne letinin hoşgörülü, farklılıklara açık olduğunu ve zaten
tür sorunlarla karşı karşıyadırlar?” gibi daha genel ve Türkiye’nin böyle bir mirasa da sahip olduğunu belirte-
soyut sorularda daha endişeli, daha içe dönük, daha rek daha olumlu yanıtlar vermişlerdir.
fazla korku içeren yanıtlar verdikleri gözlemlenmiştir.
Bu durum iki nedenle izah edilebilir. Öncelikle daha Bu iki veri birlikte düşünüldüğünde, katılımcıların
genel nitelikli sorularda katılımcılar yukarıda değinilen önemli bir kısmının Batı kültürüne ve küreselleşmenin

81
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

kültürel etkisine yönelik, Batı kaynaklı bir korku ve en- ise Batı kültürüne ve Batılılara karşı bir korku ve endi-
dişe içerisinde oldukları söylenebilir. Bununla birlikte şelerinin olmadığı, özgüvenlerinin güçlü olduğu ortaya
doğrudan kendilerini ilgilendiren daha somut konularda çıkmaktadır.

82
KÜLTÜR: BATI KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE YAŞAMAK

83
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

V. BÖLÜM

SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

84
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

Siyaset: Filmin Koptuğu Yer boyutuyla dahi Batı kavramının homojen bir algılanış
biçiminden söz edilemez. Batı yine olumlu, olumsuz ve
aynı anda hem olumlu hem olumsuz algılanış biçimleriy-
Batı’nın genel, kültürel ve dinsel algılamalarından le zihinlerde yer etmiş görünmektedir.
sonra katılımcılara Batı-siyaset ve Batı-Türkiye bağ-
2) Batılı Devletler İslam Dünyasına Nasıl Ba-
lamında sorular soruldu. Katılımcılar Batılı devletlerin
kıyor?
Türkiye’ye ve İslam dünyasına yönelik politikalarını nasıl
değerlendiriyorlardı? Batılı devletlerin bu politikalarının Batılı devletlerin İslam dünyasına yönelik politikaları-
kendi halkları tarafından da onaylandığını düşünüyorlar nın olumsuzluğu konusunda genel bir görüş birliğinden
mıydı? Batılı devletler arasında fark var mıydı? AB’ye söz etmek mümkündür. Batılı devletlerin yaklaşımlarını
ve Türkiye’nin AB’ye girişine nasıl bakıyorlardı? “Mede- tanımlamak için “önyargılı”, “sömürücü”, “dostça bak-
niyetler İttifakı” Projesinden haberleri var mıydı ve bu mayan”, “Haçlı zihniyetini atamayan” gibi ifadeler tercih
proje yaşanan sorunların çözümüne katkı sağlayabilir edilmektedir. Ancak bu olumsuzluğun izahına gelince,
miydi? nedenler farklılaşmaktadır.

Bu sorulara verilecek cevapların, çalışmanın amacı Şeker fabrikası emekli müdürü İrfan Bey, Batı ile
bakımından özellikle önemli olacağı düşünülmüştür. İslam dünyası arasındaki ilişkilerin bugünkü olumsuz
durumunun başlıca sebebi olarak ABD Başkanı George
1) Siyasileştikçe Çirkinleşen Bir Kavram:
W. Bush’u görüyor: “Bush’tan sonra, hiç öyle bir şey ol-
“Batı”nın Çağrışımları
mamasına rağmen, dışarıda yaşayan Müslümanlar ken-
“Batı” ile ilgili kanaatler, konu siyasete geldiğinde dilerine düşman diye bir fikre kapıldılar. Yegane sebebi
belirgin bir biçimde farklılaşmaktadır. Batı kavramına si- de W. Bush, çok tehlikeli bir insan”. ABD Başkanıyla
yasi bir anlam verildikçe, din ve kültür anlamındaki sıcak ilgili kanaatler, onun İslam dünyasına yönelik “Haçlı Se-
yaklaşımlar soğumakta, eleştiriler sertleşmektedir. Siya- feri” çağrısından, dünyayı felakete sürüklemek için İslam
set söz konusu olduğunda, Batı’nın sahip olduğu erdem- dünyasında kan dökmesinden, kendi halkına karşı bile
lerin listesi fazla uzun değildir. Bununla beraber, siyasi komplo kurmasına kadar bir dizi gerekçeyle temellen-

85
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

diriliyor. Mersinli bar işletmecisi Serdar Bey, “Ben ikiz kurulan ilişkinin, Batılı devletlerin ekonomik ve siyasi
kulelere kendilerinin girdiğini düşünüyorum. … birçok çıkarlarını meşrulaştırmak için kullanıldığını düşünüyor:
şeyin altında da onların olduğunu düşünüyorum” diyor.
“Batı’nın direkt Müslümanlığın kendisiyle bir sorunu
Bir başkası ise, ABD’nin İslam dünyasında yürüttüğü sa-
olduğunu zannetmiyorum. Bu kullanılan bir şemsiye.
vaşın ardındaki ekonomik sebeplere işaret ediyor: “Batı
Amerika-Rusya kutuplaşması çökünce buna alternatif
hayatta kalabilmek için dominant olmak zorunda. İkinci
bir kutuplaşma bence Hıristiyan-Müslüman temelinde
ve Üçüncü Dünya Ülkelerini her zaman kullanmak iste-
yaratılmaya çalışılıyor. Bu direkt Müslümanlık inancıyla
yeceklerdir”.
ilgili bir sorun değil, bu sadece bu anlamda kullanılan
Mali müşavir Ahmet Bey’e göre asıl sorun Batı’nın işlevsel bir araç. Neyin işlevsel amacı? Ötekileştirmenin.
materyalizminden kaynaklanıyor: Niye Müslümanlar? Çünkü Müslüman ülkeler, enerji kay-
naklarına hükmedebilmek için önce onu karşınıza alıp
“Batı materyalizm üzerine inkişaf etmiş durumda.
ötekileştirip düşman olarak, rakip olarak koyacaksınız ki,
Yani kendi çıkarları her şeyin üstünde. Geçmişteki em-
sonra da o anlamda onunla bir rekabete giresiniz.”
peryal sömürge dönemlerinde de bunu bizzat görüyoruz.
Bu, günümüzde de öyle. Şu an Batı için en doğru şey, İzmir’den Fikriye Hanım ise başka ifadelerle Özlem
kendisi için en doğru olan şeydir… Bakış açıları tama- Hanım’a paralel görüşler dile getirmektedir:
men kendi çıkarlarını realize etme şeklinde”.
“Batılı ülkelerin hepsi İslam ülkelerini birbirine dü-
Ankara’da konuştuğumuz Özlem Hanım, “[Batı’nın] şürmek ve birbirinden ayırmak istiyor. Çünkü Batılılar
bazı tutumlarını onaylamıyorum. Gerçekten de altında oradaki petrol kuyularını ele geçirmek istiyor. Bunun
din etkeninin olabileceğini düşünüyorum” diyor. Ancak için de karşılarında güçlü bir devlet istemiyor. Bölgenin
Batılı devletlerin bu olumsuzluğunun nedenini esas ola- en güçlü ülkesi olduğu için, Türkiye’yi de parçalamak
rak İslam dünyasında arıyor: istiyorlar. Bu nedenle sürekli olarak yeni bişeyler orta-
ya çıkarıyorlar. Ortadoğu, Kürt meselesi, din… Amerika
“Maalesef Müslümanlığı genelde terörizmle özdeş-
bunların başı”.
leştirmiş durumdalar. Dışarıdan bakan birisi olarak çok
da haksız olduklarını söyleyemiyorum. Teröristler Müs- Malatyalı araştırma görevlisi de sorunun daha
lüman çıkıyor ya da bu işi bizim dinimiz adına yaptığını çok “ekonomik etkenler”den, bu kapsamda “küresel
söylüyor. Böyle düşündükleri için onları suçlayamıyo- emperyalizm”den kaynaklandığını ileri dürmekte, din
rum”. sorununa bu çerçevede şöyle yer vermektedir:

Ancak yine Ankara’da, başka bir mekanda konuştu- “En önemli örneği İran’a karşı yaptıklarıdır. Batı,
ğumuz araştırma görevlisi Özlem Hanım, sorunun din- İslam’ın kendi sahip olduğu teknolojik imkanlara sahip
den kaynaklandığına inanmıyor. İslam ve terör arasında olmasını istemiyor. Irak’ta ABD’nin yaptıkları da Batı’nın

86
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

İslam dünyasına bakışını gösteriyor. Çok belirgin olma- “Çok iyi bakmıyorlar. Eğer Türkiye’ye gelirlerse,
makla birlikte din ve özellikle ekonomi, küresel emper- bundan sonra fikirlerini değiştirip medeni bir topluma
yalizm Batı’nın en sorunlu yanları. Din pek değil. Çünkü geldiklerini söylüyorlar. Avrupa’daki Türkler kendilerini
mesela neden Budistlerle uğraşmıyorlar? En önemli so- geliştiremedikleri için Avrupalılar da ancak Türkiye’ye
runlu yan ekonomiktir, yani petrol”. geldikten sonra fikirlerini değiştirebilmekte ve medeni-
yetimizi tanımaktadırlar.”
3) Batılı Devletler Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?
Malatya’dan ilkokul mezunu ev hanımı bir bayan ile
Mülakata katılanların büyük bir çoğunluğuna göre yine Malatya’dan ilkokul mezunu işçi emeklisi bir bey
Batılı devletlerin İslam dünyasına yönelik olumsuz yak- de Batı’nın Türkiye’ye bakışını olumlu bulmaktadır. Bu
laşımları çerçevesinde, Türkiye’ye yönelik yaklaşımları katılımcılara göre, AB ülkeleri, Türkiye’de gelişmişliği,
da siyasi bakımdan ciddi bir biçimde sorunludur. Kilim- daha az işkence yapılmasını, idamın olmamasını ve de-
ci İsmail Bey’e göre Batı Türkiye’ye karşı “ikiyüzlü”dür. mokratikleşmeyi isteyerek aslında Türkiye’ye iyilik yapı-
Daha iyimser bir yaklaşımla, Batı’nın da Türkiye’ye yorlar. AB ülkelerinin politikaları Türkiye’yi sinirlendirse
karşı karışık duygular içinde olduğunu söyleyen bir işçi, de aslında Türkiye’nin yararına olan politikalardır.
“Türkiye’nin bir [Avrupa] politikası varken, Almanya
ve Fransa’nın [bir Türkiye politikası] yok” diyor. Ama Diyarbakır’dan bir öğretmen hanım da Batılı devlet-
Bursalı mobilyacı Yusuf Bey de, ilk kanaat sahibi gibi lerin yaklaşımındaki olumsuzluğun kısmen kendimizden
olumsuz kanaatler taşıyor; “Müslüman olduğumuz için kaynaklandığına işaret ediyor: “Nedeni ise Türkiye’deki
bize ters yaklaşıyorlar, işlerimizi sürekli yokuşa sürüyor- insan hakları ihlalleridir”.
lar” şeklinde konuşuyor. Batılı devletlerin İslam dünyası- Mersinli emekli PTT işçisi Nihal Hanım “Kullanılı-
na ve Türkiye’ye bakışını “yanlı” buluyor. Genç bankacı yoruz sadece başka bir şey yok”, diyor ve ekliyor: “İşte
Fuat Bey’e göre de “Türkiye’ye yönelik politikaları hep geçenlerde İsrail’e füzeler gitti Taşucu’ndan, [bunu giz-
çifte standartlı, sorunlu, önyargılı”. “İyi bir tarih bilgim lemek için] bizim kayıkçıları falan çıkarmadılar”. O’na
yok”, diyor Bursalı genç pazarlama elemanı Çiğdem Ha- göre Türkiye üzerine hep oyunlar oynanmış. “Şimdi Şu
nım ve ekliyor: “Ancak Osmanlı’dan kalan bir düşmanlık Çılgın Türkler’e başladım” diye de ekliyor. Ev hanımı
halâ devam ediyor. Bu onların beynine kazınmış”. Fadime Hanım da Amerika’nın Türkiye’yi adeta oynat-
tığını düşünüyor ve “askerimizin başına çuval geçirdiler”
Batı’nın Türkiye’ye bakışını az sayıda katılımcı
diyor.
“olumlu” bulurken, diğer yaklaşımlar derece derece
olumsuz kanaatleri yansıtmaktadır. Pazarlama uzmanı Batılı devletlerin Türkiye’ye yönelik yaklaşımını
Berna Hanım’a göre bunda bütün sorumluluk Batı’ya eleştirirken yaygın bir biçimde dile getirilen sorunlar,
ait olmayıp, Türkiye’ye yönelik olumsuz yaklaşımlarda Batı’nın “çifte standart”, “ikiyüzlülük” ve “teröre destek”
başka bir sebep de söz konusu olabilir: gibi politikalarıyla ilgilidir. Mülakata katılanlara göre, bu

87
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

sorunlar, Batılı devletlerin “terörle mücadelede bizimle Barbar olduğumuzu düşünüyorlar, diyor Hüseyin Bey,
beraber olmamaları”, “PKK’yı beslemeleri, kollamaları”, “Ülkenin nerede olduğunu bilmeyenler var”. Lise me-
“aşırı İslamcıları bağırlarına basmaları” ile Kıbrıs soru- zunu Serdar Bey de “pek objektif bakmadıkları” kanaa-
nunda haklı olan Türkiye’yi değil Rumları kayırmala- tinde; “ama Türkiye’ye geldiklerinde sempatik oluyorlar.
rı, Ermeni soykırımını tanımaya zorlamaları ve PKK’yı Bunun nedeni onların Türklere karşı, bizim de onlara
desteklemeleridir. “Kesinlikle yanlı, oyun içindeler. En karşı yetiştirilmemiz” diye de ekliyor.
sorunlu konular Ermeni sorunu, ırkçılık ve din” diyor
Bursalı katılımcı; O’nun sözleri Konyalı katılımcının söz- İşçi emeklisi Hasibe Hanım, olumlu ve olumsuz bakış
lerinde yankısını buluyor: açısının bir sebebi veya göstergesi olarak yaş faktörü-
ne vurgu yapıyor: “İnsanına göre değişiyor. Yaşlılar çok
“Ruanda’da 2 milyona yakın insanın katledilmesi gaddar görüyor bizi, gençlerde değişiklik var. Buraya ge-
var. Bunların sorumlusu Fransa’dır. Ama bunları dile liyorlar, görüyorlar, ama yaşlıları değiştiremiyorsunuz”.
getiren yok. Fransa’nın olayların nasıl sorumlusu oldu-
ğunu biliyoruz. Ama tutturmuşlar bugün Türkiye’ye Er- Bir arkadaş grubuna Batılı halkların bakış açısını so-
meni soykırımını tanı diye baskı yapıyorlar; aksi halde ruyoruz. İlk konuşan, kültürel farklılıkların altını çiziyor.
Türkiye’yi AB’ye almayacaklarını söylüyorlar. Almaya- “Mesela bizim Kurban Bayramımız. Dışarıdan bakanlar
caklarsa almasınlar canım”. bunu hayvan katliamı olarak görüyorlar” diyor. Arkadaşı
karşılık veriyor: “İşlerine öyle geldiği için. Onların da şük-
4) Batılı Halkların Türkiye’ye Bakışı ran günü var, onlar da kesiyor, hayvansa hayvan yani,
yemek için onlar da kesiyor”. İlk konuşanın cevabı grup-
Batılı halkların “biz”e bakışı konusunda da parçalı
bir algıdan söz etmek mümkün. Mülakata katılanların takileri güldürüyor: “Yahudiler hiçbir şey kesmiyor ama”.
çoğunluğu, Batılı toplumların Türkiye’ye ve kendileri- Batılı toplumlarda şayet olumsuz bir bakış varsa, bu-
ne olumsuz baktıklarını düşünüyor. Ancak bunu asli bir nun “biz”den kaynaklanan sebeplerine de işaret edenler
farklılıktan kaynaklanan temel bir durum olarak gören- az değil. Ankara’dan sekreter Özde Hanım şöyle söylü-
lerin azlığı dikkat çekiyor. Olumsuz bakışı “iletişimsizli- yor:
ğe” veya Türkiye’den giden insanların içinden geldikleri
sosyal kesimlerin özelliklerinden kaynaklanan sıkıntılara “Hiç hoş bakmıyorlar. Ancak çok iyi tanıdıktan sonra,
bağlayanlar çoğunlukta. ‘A evet, Türkler böyle de olabiliyorlarmış’ diyorlar. Ben
Almanya’da kaldığım için [biliyorum], oraya [gidenler]
Bankacı Fuat Bey, “Kesinlikle önyargılılar, ancak bu-
hep işçi ailelerinden, köyden, kırsal kesimden olduğu
raya geldiklerinde, bizleri tanıdıklarında fikirleri değişi-
için böyle bir izlenim yaratıldı”.
yor” diyor. Ankaralı taksi şoförü Hüseyin Bey de aynı
kanıda: “Bizi iyi tanıdıklarını sanmıyorum. Bizi halâ dışa Bir firmanın muhasebe servisinde çalışan, Samsun’da
yansıyan olumsuz gelişmelerle tanıdıklarını sanıyorum”. görüştüğümüz Arzu Hanım da Batılı toplumların muh-

88
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

temel olumsuz kanaatlerinin sebebini şöyle açıklıyor: Türkler gelmiş. Dolayısıyla Türk-Müslümanlar, sanki si-
“Daha öncesinde Avrupa’ya taşradan gidildiğinden do- lahlı kuvvetler gibi, İslam’ın daha sert bir tarafı gibi al-
layı Türkleri barbar olarak tanıdıklarını düşünüyorum”. gılanmakta”.
Arzu Hanım, 11 Eylül’den sonra daha büyük problemler
yaşandığına da inanıyor. Buna karşılık diğer bazı katılımcılar, diğer Müslüman
toplumlarla kıyaslandığında Türklerin Batılı toplumlarla
Ankara’da görüştüğümüz Ahmet Bey ise tek bir “Ba- daha yakın bir ilişki içerisinde olduğu, modernleşme sü-
tılı bakışı” olmadığını şöyle ifade ediyor: reçleri ile Türkiye’nin Batı’ya daha yakın bir toplum hali-
ne geldiği gibi gerekçelerle Batı’daki Türk imajının daha
“Batılıların tek bir bakış açısı olduğu kanaatinde de-
pozitif olduğunu ileri sürmektedirler. İstanbul’dan Murat
ğilim. Oryantalistler vasıtasıyla bakanlar var, biraz daha
ilmi manada bakanlar var. Tersinden düşünürsek bizim Bey’in ifadesi ile İranlılar ve Araplarla kıyaslandığında
halkımızın da Batı’ya bir gavur bakış açısı vardır. Onların Türklere “daha ılımlı” bakılmaktadır.
avamı da Müslümanları kafir olarak niteliyor. Geçmişte 5) Batılı Halklar Kendi Devletlerinin Politika-
az değil, bin yıl savaşmışız birbirimizle. Buna istinaden larını Onaylıyor mu?
yerleşmiş halk hikayeleri, bakış açıları olduğu kanaatin-
deyim”. Batılı devletlerin olumsuz politikaları acaba kendi
toplumlarından destek görüyor mu? Acaba Türkiye’de
Mülakat sırasında katılımcılara Batılıların Türkler ile
toplum, Batılı toplumlarla devletleri birbirinden ayırıyor
diğer Müslümanlara bakışlarında bir farklılık olup olma-
mu? Mülakatlara verilen cevaplar, kendileriyle görüşülen
dığı da soruldu. Katılımcıların büyük çoğunluğu Batılı-
kişilerin aşağı yukarı yarısının böyle bir ayrımı yaptığını
ların Türkler ile diğer Müslümanlara bakışları arasında
göstermektedir.
bir fark olmadığı düşüncesindedir. Bununla birlikte bazı
katılımcılar Türklerin uzun yüzyıllar İslam dünyasına li- Katılımcılardan ilk grubu böyle bir ayrımı yapanlar
derlik etmiş olması ve Batılılarla savaşması nedeniyle oluşturmaktadır.
Batılıların Türklere yönelik daha negatif bir tutum içinde
olduğunu düşünmektedirler. Ankara’dan işadamı Ah- Bursalı işsiz Serdar Bey’e göre Batılı devletlerin po-
met Bey’in sözleri bu düşüncedekilerin yaklaşımlarını litikalarıyla toplumların tercihlerini birbirinden ayırmak
özetlemektedir: gerekir:

“Son 600-700 yıldır özellikle son Haçlı Seferinden “Halkları kesinlikle onaylamıyor. Televizyonda gör-
beri Türk, İslam’ın Müslümanların bir ön adı gibi algı- düğümüz kadarıyla mitingler bunu gösteriyor. Artı, yurt
lanmıştır. Çünkü yerinden kutsal savaş için kalkan Hı- dışındaki akrabalarımdan duyuyorum ki, kimse mem-
ristiyanlar ilk önce Türklerle muhatap olmuşlar. Daha nun değil. Grammy [ve] Oscar ödül törenlerinde Bush
sonraki Osmanlı döneminde de kendileriyle savaşa yönetimine nasıl karşı çıktıklarını gördük”.

89
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Lise mezunu işçi Ender Bey de aynı fikirde. Ona göre Üçüncü genç kız, Fatma, aynı fikirde değil; “Hepsi kendi
“Kendi halkları [bu politikaları] iyi görmüyor”. Bir baş- çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar” diyor. Tuba
kası, “Her toplulukta vardır böyle onaylayan bir kesim. itiraz ediyor ve “Dışarıdan bakınca aynı görünüyorlar,
Onun dışındaki halkın onaylayacağını düşünmüyorum” ama aralarında farklar vardır” diyor. Bursalı mobilyacı
diyor. Memur Levent Bey ise yapılan araştırmalara göre Yusuf Bey de, Batılı devletleri kendi halklarının destek-
Amerikan halkının Bush’a verdiği desteğin azaldığını lemediğini düşünüyor, “yapılan gösteriler[in] buna delil”
hatırlatıyor. İnşaat bekçisi Selahattin Bey de “Kesinlikle olduğunu ifade ediyor. Aynı şehirden bankacı Fuat Bey
halklarının bu politikaları onayladıklarını zannetmiyo- de onunla paralel düşünüyor.
rum. Bu sadece hükümete gelenler ve devlet büyükle-
İkinci grup, bu konuda kesin bir kanaati olmayanlar-
rinin kendi başlarına yürüttükleri bir politikadır” görü-
la, olumsuz kanaat taşıyanlardan oluşmaktadır. Bu grup,
şünde. Batılı toplumların sanıldığı gibi özgür bir medya
Batılı toplumlarla onların devletleri arasındaki ilişkiyi
ortamında, Ortadoğu ve İslam ülkelerine kendi devletle-
“yüzde 100 yansıtıyor diyemem”, “çoğu insanın bu ko-
ri tarafından ne yapıldığını bilecek durumda olmadığını
nuda düşündüğünü bile zannetmiyorum”, “destekleyen
düşünenler de var: de var karşı çıkanlar da; Batılı insanlar da kendi menfa-
“Bence devletlerin tercihleri, halkın olduğunu zan- atleri peşindeler” veya “Bizde olduğu gibi devlet yanlısı
netmiyorum. İçlerinde uç insanlar olabilir ama devletle- olan insanlar da var, ama olmayan insanlar da vardır.
rin kendi tercihleri ve halkı da bu şekilde yönlendirme- Ama birçoğu sesini çıkarmadığına göre onaylıyorlar”
leri. Bir de zaten kendi halklarının haber alma özgürlüğü gibi cevaplarla değerlendirmektedir. Bu katılımcılar
kısıtlanıyor gibi geliyor bana”. Batılı devletlerin, toplumları tarafından desteklendiğini
rahatlıkla söyleyememekte, bu konuda kuşku duymak-
Mersinli internet kafe işletmecisi Gökhan Bey de aynı tadırlar.
noktaya kendi durumundan yola çıkarak varmaktadır:
Arada sayılabilecek bu kanaatin örneği ticaretle uğra-
“Orada yaşayan insanların kendilerini yönetenlerin
şan Ali Bey’inki olabilir: “Irak politikasını Amerikalıların
fikrinde olduklarını sanmıyorum”, diyor Gökhan Bey.
çok da onayladıklarına inanmıyorum” diye söze başla-
“Çünkü şu anda ben nasıl beni yönetenlerin fikrine ka-
yan Ali Bey; “Amerikalı’nın çok da umurunda olduğu-
tılmıyorsam, onlar da öyledir muhakkak”. İstanbul Eyüp
nu sanmıyorum. Cebinden çok da vergi çıkmayacaksa
Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni bitirmiş başörtülü üç genç
umursamaz” diyor ve ekliyor: “Amerikan halkına ‘Irak’a
kıza, devletlerle toplumları ayırıp ayıramayacağımızı so-
girelim mi?’ dense, onaylamazdı”. Malatyalı işçi emeklisi
ruyoruz. Merve, “İşgal politikaları devletlerin politikaları,
Ramazan Bey ise Sarkozy’nin seçilmiş olmasına vurgu
halkların değil. Halkların en azından bir kısmı tepki gös-
yapıyor, ama yine de “tam olarak desteklediklerini” söy-
teriyor” diyor. Tuba da bu fikri destekliyor ve “Biz Müs-
leyemeyeceğimizi düşünüyor:
lümanız diye değil, insanlık adına, bazılarının vicdanları
rahatsız olduğu için bu işgallere tepki gösteriyorlar” diyor. “Batılı halklar siyasetçileri vaatleriyle seçiyor. Ama

90
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

genel olarak devlet politikalarının halk tarafından tam Meslektaşı Özlem Hanım da O’na katıldığını söylüyor
olarak desteklendiğini söyleyemem. Başlangıçta destek- ve ekliyor:
lediler. Savaşlar fiili olduğunda halk desteğini çekti. Bu
“Liderleri de halk seçiyor. Yoksa mümkün değil, bu
da halkın devlet politikalarını tam olarak desteklemediği-
kadar hegemonik bir güç arkasında büyük bir çoğunluk
ni gösterir. Kimse kan dökülmesini istemez.”
desteği bulmadıktan sonra orayı rahatça işgal edeyim,
Olumsuz kanaati olanlara göre ise, Batılı devletlerin şurayı işgal edeyim olayı olmaz”.
bu politikaları toplumları tarafından destek görmektedir.
Malatyalı 31 yaşındaki esnaf Ahmet Bey de Batılı
Bu yönde görüş belirtenler tepkilerini şu gibi ifadelerle
halkların tamamının olmasa da çoğunluğunun destek-
dile getirmektedirler: “Mutlaka ki, yani halklar da devlet-
lediğini düşünüyor:
lerini destekliyordur. Şimdi bizde bir durum olsa biz de
destekleyeceğiz, başka çaremiz yok”, “Halklar istemez- “Halkların tam desteklediklediklerini sanmıyorum.
lerse devletler bu politikaları uygulayamazlar”, “Bush Ama yüzde 75 destekliyorlardır. Çünkü onları seçen
zaten bunları söyleyerek geldi, demek ki istiyordu halk”, halktır. Batılı halklar Irak ve Afganistan’da devletlerinin
“Direkt yansıtıyor. Özkök Paşa’nın dediği gibi her halk en az yüzde 75 yanında yer almışlardır. Yoksa yapamaz-
kendisine layık olanı seçer”. Bu yaklaşımın en ayrıntılı lardı.”
anlatımını ise araştırma görevlisi Taner Bey’in sözlerinde
İstanbul’da görüştüğümüz müfettiş Süleyman Bey
buluyoruz:
de, en azından Amerikan toplumunun ABD’nin “zalimli-
“Halkının büyük çoğunluğu bence bunu onaylıyor. ğini” onayladığını düşünüyor:
Bu sadece Amerika’nın ya da AB liderlerinin ya da ora-
“Amerikan seçimlerinde Bush tekrar göreve geldi bü-
daki büyük şirketlerin uyguladıkları politikalar ya da on-
yük çoğunlukla. Yani bu da gösteriyor ki, halk da onay-
ların görüşleri değil. Örneğin Irak saldırısını protesto için
lıyor (…) Bu kadar kitle iletişiminin geliştiği bir dönemde
geniş çaplı bir konser düzenlenmişti. O konser basında
Türk halkının gördüğünü Amerikan halkının görmeme-
büyük oranda yer aldı ama yer almayan küçük bir detay
si mümkün değil. Orada izlenen politikaları yönetimin
vardı o zaman basında. Aynı gece alternatif bir eğlence
halktan bu kadar saklayabileceğini düşünemeyiz. Halk-
tertip edildi. O da Amerikan rüyasına destek gecesiydi.
lar görüyor. Mesela Bush yönetiminin geçen seçimlerde
Bunun için de mesela dünyaca bilinen ünlü isimlerden
hiç oy almaması veya yeterince çoğunluk olarak tekrar
bir tanesi, Cindy Crawford denen kadın vardı. Onlar da
yönetime gelmemesi lazım[dı]”.
halihazırda sahip oldukları refahı Amerikan rüyası de-
nen şeye borçlu olduklarını, bunun için de Amerika’nın Ancak Süleyman Bey ile aynı ortamda bulunan cep
eylem ve hareketlerini desteklediklerini söylüyorlardı. telefonu satıcısı Selami Bey aynı fikirde değil. O’na göre
Bence halk da bunun karşısında değil. Yani gözle görü- halkı ayrı tutmak ve halkların yeterince haberdar olma-
lür bir oran var destekleyen”. dığını düşünmek için sebeplerimiz var:

91
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

“Bu yönetimler halka gerektiği gibi bilgi aktarmıyor. gösterilmesiyle ikna edilmiş halklarıyla ayrı bir Batı.
Mesela halka İslam’ı çok farklı tanıtıyorlar. Bunun için
6) İyiler ve Kötüler: Batılı Devletlerin Hepsi
de halk bilinçsizce, belki de İslam’a düşman oluyor. Do-
Aynı mı?
layısıyla halkla yönetim birlik oluyor, ama İslam gerçek
manada tanıtılırsa halk belki o yönetimden ayrı düşü- Türkiye’de toplumun Batı’yı homojen bir bütün ola-
nebilir”. rak görüp görmediğini ve Batılı devletlerin tümüne aynı
gözle bakıp bakmadığını anlamak, Türkiye’deki Batı algı-
Samsunlu bilgisayar uzmanı Mert Bey’e göre de bu
sını netleştirmek bakımından önemli olacaktı. Bu amaçla
politikalar halklara empoze ediliyor. “Bir şekilde ona bir
seçilen iki soruda, mülakata katılanlara Batılı devletler
kılıf örtülerek halk yönlendiriliyor”, diyor O da, “hiçbir
arasında bir fark görüp görmediği, görüyorsa, iyi ve kötü
somut delil olmasa da, ben 11 Eylül’ün kendileri ta-
gördüğü devletlerin hangileri olduğu sorulmuştur.
rafından yapıldığını düşünüyorum” diye ekliyor. Aynı
ortamda bulunan ve konuşulanları dinleyen 47 yaşın- Alınan cevaplardan çok azı, Batılı devletler arasında
daki seramik ustası, “Ben de öyle [düşünüyorum], Bin bir fark olmadığı yönündedir. Katılımcıların büyük bir
Ladin’i buldular” diyerek, komplonun son parçasını da bölümü, sadece bu soruya verdikleri cevapta değil, diğer
tamamlıyor. Samsun’dan tekrar İstanbul’a dönersek, konulardaki yorumların içinde de böyle bir ayrım yap-
müfettiş Süleyman Bey, komplo ile ilgili bir şey söyle- tıklarını göstermişler, bazı devletleri olumlu, bazılarını ise
miyor ama halkların masumiyetine ilişkin Selami Bey’in olumsuz bir bağlamda zikretmişlerdir.
yaklaşımını eleştirmeye devam ediyor. Afganistan saldı-
rısını ve nükleer silah gerekçesiyle İran’a yapılan baskı- Önce olumsuz ifadelerle değerlendirilen veya sevil-
ları örnek veriyor ve Batı’nın İslam dinine hiçbir zaman meyen devletlerden başlayacak olursak, okuyucuların
hoşgörülü yaklaşmadığını ileri sürüyor. İspanya örne- çoğunun tahmin edebileceği ve bizim de araştırmanın
ğini veriyor; “İspanya’da İslamın kalıntısının dahi yok başında öngördüğümüz gibi ilk sırada ABD vardır. Onun
edildiği”ni söylüyor ve bu ülkedeki “yok etme”nin nite- hemen yanında, ikinci sırada gelen devlet İngiltere’dir.
liğini şöyle ifade ediyor: “Hem maddi anlamda, hem de Bu iki devlet, özellikle İslam dünyasında ve dünyanın
diğer yerlerinde gerçekleştirilen zulümlerin sorumluları
kültürel anlamda”.
olarak algılandıklarından dolayı, ilk iki sırayı paylaşmak-
Görüldüğü gibi, bu tartışmalarda ortaya çıkan Batı tadırlar. Mülakat yapılanlar arasında İngiltere’nin kendi-
da homojen olmayıp, en az üç farklı görüntüsüyle belir- sine sempatik geldiğini söyleyenler, çok az da olsa mev-
ginleşiyor. Devletlerinin Ortadoğu ve İslam dünyasındaki cuttur. Sempatik devletler arasında hiç kimsenin ABD’ye
zalimliğini paylaşmayan, ona karşı protesto hareketleri- yer vermemiş olması ilginçtir. Sevilmeyen bu iki devletin
ne girişen Batı; bu politikaları pekala onaylayan halklara ardından Fransa gelmektedir. Ancak Fransa’yı antipatik
sahip bir Batı ve normal şartlarda onaylamak isteme- bulanların oranı, ilk iki devleti antipatik bulanların ora-
yecek olduğu halde, devletleri tarafından İslam’ın kötü nından çok daha azdır. Fransa’yı izleyen iki ülke, İsrail

92
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

ve Almanya’dır. Ancak Almanya ve Fransa, sempatik AB ile ilgili olarak “Türkiye’yi her zaman aşağıladıkları-
bulunan devletler arasında da yer almaktadır. nı” düşündüğü Belçika ve Hollanda’ya olumsuz bakar-
ken, Almanya’ya sempatisini şöyle ifade ediyor:
Sempatik bulunan ülkeler; İspanya, İtalya, Portekiz,
Almanya, İsviçre, İngiltere, Avusturya, Finlandiya, Hol- “Almanya’nın Türkiye ile kültürel ve ticari bağları her
landa, Bulgaristan, Fransa ve İsveç’tir. Bunlara “Batılı” zaman var. II. Dünya Savaşı’nda bile Balkanlar’a kadar
ülkeler olarak Japonya ve Kore’yi dahil edenler de var- gelip Türkiye’yi vurmamıştır. Türkiye ihracatının önemli
dır. Bu ülkeler aynı zamanda, ABD ve İngiltere’nin izle- bir bölümünü bu ülkeye yapıyor. Göçten dolayı herke-
diği politikaların görece dışında kalan veya ona muhalif sin tanıdığı, akrabası, çocuğu var. Çok insan var oradan
olan ülkelerdir. Ayrıca Türkiye’nin AB’den dışlanmasına emekli”.
itiraz eden ülkelerden bazıları da bu listede yer almak-
Erzurum’dan inşaat mühendisi Sevgi Hanım da
tadır.
hangi ülkeye nasıl baktığına ilişkin değerlendirmelerin-
Aslında uzun bir kişisel tecrübe veya gözlemin ürünü de, o ülkelerdeki devlet politikalarını temel aldığını şu
olarak, bazen açıklanamayan bir sebeple de bu ülkelere ifadeleriyle ortaya koyuyor: “Fransa’ya Ermeni sorunu
sempati duyulduğu anlaşılmaktadır. Örneğin Kilimci İs- yüzünden antipati duyuyorum. Amerika’yı Irak’a karşı
mail “Nedenini bilmiyorum ama bana en sempatik ge- tutumundan ve bizim ülkemiz[e yaklaşımı] yüzünden
len ülkelerden bir tanesi İspanya; İspanya’yı seviyorum. sevmiyorum. Almanya’da çok Türk olduğu için ona
Bu bağlamda en uzak gördüğüm Amerika” demektedir. sempati duyuyorum”. Oto tamircisi Fazıl Bey, Hollan-
Samsunlu bilgisayar uzmanı “Sevmediğimiz şu an Ame- dalıları, Almanları, İtalyanları ve Batılı olarak gördüğü
rika gibi gözüküyor. Yunanistan [da var] ama milletleriy- Korelileri sevdiğini ifade ediyor; “Koreli insanlar daima
le alakalı değil. Siyasetleri kötü. Mesela İtalyanlar Türk- gelirler bize (tamire), yani o insanların bizim hakkımızda
lere benziyor. Huyları da benziyor” diyor. Ankara’da gö- gerçekten kötü düşünmediklerini görüyoruz”.
rüştüğümüz, üniversiteye hazırlanan 17 yaşındaki Gül-
Katılımcılar arasında, sayıları az da olsa, bütün batılı
süm ise “İtalya benim için iyi bir ülke. Belki Almanya.
devletleri bir görenler de yok değil. “Hepsinden nefret
Fransa’yı pek sayamıyorum” diyor. Esnaf Ahmet Bey’in
ediyorum” diyor Malatyalı Alevi ev hanımı ve ekliyor:
en “sempatik” veya “zararsız” bulduğu devlet Bulgaris-
“Amerika’dan ayrıca nefret ediyorum”. Sebebini de şöy-
tan iken, “en itici” buldukları Yunanistan, Fransa, ABD
le açıklıyor: “Her zaman bize istediklerini yaptırıyorlar.
ve İngiltere. Memur Levent Bey, Almanya, İspanya ve
Bizi beğenmiyorlar”.
İsviçre’yi sempatik buluyor, ama oralarda iktidarın de-
ğişmesi durumunda devlet politikasının da değiştiğinden Görüldüğü gibi Batılı devletlerle ilgili değerlendir-
çok emin olamıyor; “Rusya biraz bize taraf gibi görünü- melerde homojen bir algılama söz konusu olmamakla
yor, ama onların da Kafkaslarda yaptıkları var. Çelişki- birlikte, ABD en antipatik gelen devletlerin başında yer
liyim” diyor. Samsunlu inşaat mühendisi Harun Bey ise almaktadır.

93
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

7) Avrupa Birliği Nasıl Algılanıyor? alakalı bir yapılanma”.

Avrupa Birliği nedir? Acaba zihinlerde ne tür bir çağ- AB bağlamında dile getirilen bir başka önemli vurgu
rışım yapmaktadır? Türkiye bu birliğe girmeli midir? Bir- AB’nin demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerle birlikte
lik Türkiye’yi istemekte midir, yoksa başka bir niyeti mi anılmasıdır. Diyarbakır’dan 28 yaşındaki işsiz Ahmet Bey
vardır? “AB’yi seviyorum. Çünkü orada insan hakları, özgürlük
ve iş imkanları vardır” demektedir. Milletvekili danışma-
Türkiye’de toplumun AB’ye bakışını anlamak için nı Deniz Bey ise, AB’deki yaşamın farklı alanlarındaki
yöneltilen bu ve benzeri sorular, yine birbirinden farklı standartlaşmalara dikkat çekmektedir:
iki yaklaşımın mevcut olduğunu göstermektedir. Ağırlıklı
yaklaşıma göre AB “zenginlik ve refah” demektir. Bunu “Avrupa Birliği serbest dolaşımdan tutun, sınırların
kalkması, eskisi gibi olmaması, ortak kanunlar, ortak
sağlama amaçlı “ekonomik bir birliktir”, “Avrupa ülke-
anayasa yani öyle düşünün. Standartların oluşması,
leri arasında bir dayanışma”dır. Malatya’dan ev hanımı
yaşam standartları olsun, hukuki standartlar olsun, her
bir bayan ve bir işçi emeklisi için “AB, gelişmişlik, uzun
türlü standardın oluşması, demokratik hakların fazlaca
yaşam, zenginlik ve işsizliğin olmadığı ülkelerdir”. Bu
verilmesi. Fazlaca verilmesinden kasıt, hakikaten fazlaca
yaklaşımın en somut tanımını genç bir pazarlamacı şöy-
verilmesi … Çünkü oradaki toplumlar biraz daha farklı
le yapmaktadır: “O coğrafyadaki ülkelerin kendi refah
bizden böyle bir şey algılıyorum”.
seviyelerini yükseltmek için bir araya gelip ekonomik ve
siyasi bir birlik kurmalarıdır”. Samsunlu genç bilgisayar Katılımcıların bir kurum olarak AB algısının, yukarı-
uzmanı AB’yi “serbest dolaşım gibi olumlu yönleri”yle da belirtilen yaklaşımlar doğrultusunda genellikle pozitif
tanımlamaktadır. AB’nin siyasi boyutunu da vurgulayan olduğu görülmektedir. Mülakat yapılan kişilerden çok
başka bir tanım ise, onu uluslararası güç dengeleriyle azı AB’nin din eksenli bir birlik olduğuna inanmaktadır.
de ilişkili görmektedir: “Avrupa kıtasının belki süper güç AB’nin bir “Hıristiyan ittifakı” olduğunu söyleyenler ol-
olma iddiası. Yani ‘bir Amerika olmasak da ona kafa dukça sınırlıdır. ABD ile kıyaslandığında AB’yi sömürge-
tutabilen bir yapı olalım’ [amacının ürünü] gibi geliyor”. cilik ve emperyalizmle birlikte ananlar ise yok denecek
Ankaralı işadamının tanımı da benzer niteliktedir. Ona kadar azdır.
göre AB: a) Türkiye AB’ye Girmeli mi?

“Avrupa’daki ülkelerin her manada kendi kendileri- Türkiye’nin AB’ye girip girmemesi kararı, Batı ile ilgili
ne yeterli olmamasından kaynaklanan, tarihi süreç için- kanaatler kadar Türkiye’deki siyasi ortam ve şartlar tara-
de paylaşım sorunlarını artık yaşamak istememelerinden fından da şekillenmektedir. Kendisiyle mülakat yapılan
dolayı uzlaşmaya çalıştıkları bir nokta. Sadece bununla kişilerin büyük bir bölümü, Türkiye’nin AB’ye girmesin-
değil, aynı zamanda dünyanın diğer güç dengeleriyle de den yana olduklarını ifade etmişlerdir. Ancak bu yönde

94
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

görüş belirtenlerin hepsi aynı gerekçeleri paylaşmamak- Konyalı Mehmet Bey’in şu sözlerinde görmek mümkün:
tadır. Giriş yönündeki arzunun nedenlerini/gerekçelerini “TC’nin kuruluşuyla esas olan bazı kurumların değişme-
iki ana grupta toplamak mümkündür. si açısından girilmesi tarafındayım. Ordunun, Anayasa
Mahkemesi’nin, YÖK’ün siyaset üzerindeki ağırlığı beni
İlk grupta yer alanlar, genel olarak AB’ye atfedilen bu yönde bakmaya itiyor”. AK Parti’ye yakınlığını ifade
pozitif anlam ve hedefler dolayısıyla ona taraftar olan- eden Ahmet Bey de AB’ye girişi çok önemsemediğini,
lardan oluşmaktadır. Bursalı mobilyacı Yusuf Bey, ancak Türkiye’nin rahatlaması için bu hedefin canlı tu-
“Global bir dünyadayız. Kendi kabuğumuzda kalmanın tulmasını istiyor:
alemi yok” derken, lise mezunu ve işsiz Serdar Bey de
kendi gerekçesini şöyle açıklamaktadır: “Her şeyimiz “Girip girmemesi benim için çok önemli değil. AB
Avrupa’ya göre, o zaman neden ayrı düşelim ki? Avrupa standartlarıyla alakalı olarak Türkiye’de yaşanan,
tipi eğitim alıyoruz. Askerimiz NATO’da onlarla birlikte. Türkiye’nin kurtuluşu için bir mücadele var. Burada AB
Kalkınma konusunda onlardan neden ayrı duralım ki? … bir rahatlama mekanizması oluşturuyor. Türkiye’nin
Neden bu zenginlikten pay almayalım?” Samsunlu Mert bu halde idare edilmesiyle AB çatısı altında idare edil-
Bey de “Girelim, ekonomik açıdan Türkiye’nin ihtiyacı mesi arasında benim açımdan çok önemli bir fark yok.
var” derken, aynı işyerinde geçici olarak bulunan ve ismi Sadece bazı şeylerin yerine oturması için AB bir yerde
kaydedilmeyen seramik ustası, önceliğinin daha farklı ol- tutulması gereken bir hedef gibi”.
duğunu vurgulayacak şekilde araya giriyor: “İnsan hak- Ancak Ahmet Bey ile benzer duyarlılıkları taşıma-
ları daha önemli. İlk sırada o geliyor. İnsana bakış açıları larına rağmen, AB’nin Türkiye’deki sorunları çözebile-
daha önemli. Politikaları yanlış ama bu konu önemli”. ceğinden kaygı duyanlar da var. İmam Hatip mezunu
17 yaşındaki Merve din ve vicdan özgürlüğü üzerindeki
İkinci grupta, AB’ye derin bir sempati beslememek-
baskıların kalkması bakımından AB’ye girmenin yararlı
le birlikte, kendi gündemleriyle ilgili sebeplerle taraftar
olabileceğine pek inanmıyor: “Hocamdan, AB’ye girilir-
olanlar veya çok istekli olmamakla birlikte onu çözüm
se, başörtüsü, İmam Hatip sorunu çözülür diye duydum.
olarak görenler vardır. Bu grupta yer alanlar, aslın-
Ama bizden çok şey istiyorlar” diyor. O’nu destekleyen
da Türkiye’deki sorunların sadece iç dinamiklerle çö-
arkadaşının yaklaşımı da, özellikle AİHM’nin tepki çe-
zülemeyeceğine kanaat getirdiklerinden dolayı AB’yi
ken “Türban kararı”nın Avrupa adaletine duyulan güve-
bir çözüm olarak görenlerdir. Onlara göre AB’ye giriş,
ni zedelediğini yansıtıyor: “AB’ye girmeyelim. Ne kadar
Türkiye’deki güç ilişkilerini değiştirebilir; ekonomik ve
özgürlük deseler de yine bir kısıtlamanın altına girilecek”
siyasi ayrıcalıklı kesimlerin ve kurumların elindeki ik-
diyor O da.
tidarın paylaşılmasına yardımcı olabilir; kısacası kendi
çabalarıyla demokratikleşemeyen Türkiye için ciddi Diğer bir kişi, “Tam olarak evet de diyemiyorum
bir dış dinamik olarak AB’nin desteği yardımcı olabilir. hayır da. Tam evet diyemiyorum, ama içeride çok tıka-
Bu yaklaşımın en açık ifadelerinden birini 34 yaşındaki nıklıklar var, bu açıdan olabilir. İnsan hakları konusun-

95
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

da, demokrasi konusunda çok sıkıntılar var” şeklindeki Türkiye’ye karşı izlediği politikanın “gurur kırıcı” oldu-
sözleriyle, AB’yi neden istediğini özetliyor. Bir diğeri, ğunu düşünüyor ve Türkiye’nin girme yönündeki tek
Türkiye’nin AB’ye kabul edilip edilmemesinden çok, sü- yönlü çabasından duyduğu rahatsızlığı şu ifadelerle dile
recin devamını önemli görüyor. Bu yaklaşıma göre, Tür- getiriyor: “Hocam, girmelidir de, kendilerinin çağırması
kiye AB’ye girmese veya Avrupa Türkiye’yi içine almayı lazım. Bizim yalvarmamıza gerek yok”.
nihai olarak düşünmese bile, sanki alacakmış gibi süreci
Bu kategorinin ikinci grubunda yer alanlar ise, AB’ye
devam ettirmesi, Türkiye’nin iç siyaseti bakımından fay-
kesinlikle girilmemesinden yana görüş belirtenlerden
dalı olacaktır. Konyalı İsmail Bey, bu yaklaşımı şu cüm-
oluşuyor. Bir katılımcı, “AB’ye karşıyım ve AB’nin bize
lelerle ifade ediyor: “Girmesi gerektiğini düşünmüyorum
zarar vereceğine inanıyorum” derken, bir diğeri aynı
ben. Ama belki Türkiye’deki bazı sorunların aşılabilmesi
yöndeki rahatsızlığının gerekçesini şöyle belirtiyor: “Gi-
için belki bu süreci yaşamalı diye düşünüyorum”.
rilmese daha iyi. Kendi emirlerine alacaklar, her şeyi şart
Ankaralı şoför Ali Bey ise bir Alevi olarak kendi kimlik koşacaklar”. Yirmi altı yaşındaki araştırma görevlisi de
sorununun çözümüne katkısı bakımından AB’ye taraftar “girmemelidir” diyenlerden: “Üzerinde Atatürk’ün res-
olduğunu ifade ediyor. O da kendi sorunu açısından minin olmadığı bir para kullanmak istemiyorum. Ulus
Türkiye’nin iç dinamiklerinden yana fazla umutlu değil. devletimizin savunulması lazımdır”. Otuz iki yaşındaki
Şöyle ifade ediyor: mühendise göre de AB, “bizi içine alıp asimile etmeye,
sömürmeye çalışan, topraklarımızda gözü olan bir Batı
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bana bir tane odacı,
organizasyonudur. Türkiye girmemeli. Bizim özümüz-
şoför, kapıcı Alevi gösterin, ben bu ülkeyi terk edeceğim.
den birçok şeyi alıp götürecektir. Asimile olmamak için
Bulamazsınız. Devletin çifte standart uygulaması. Ben
girmemeliyiz.25 AB’ye “artık” taraftar olmadığını ifade
bunun için Avrupa Birliğini istiyorum”.
eden ve öncekilerle aynı tezi savunan bir diğeri ise, “Böy-
Bu yaklaşımın karşısında, Türkiye’nin AB’ye şartlı le çifte standartlar uygulayan bir Birliğe üye olmanın
girmesini savunanlarla, kesinlikle girmemesinden yana hiçbir anlamı yok. Biz oraya temizlikçi olarak, hizmetçi
olanlar vardır. Bu kategoride yer alanlardan ilk grubu olarak mı giriyoruz, ne diye?” şeklinde konuşuyor. PTT
oluşturanlar, AB’nin son yıllarda Türkiye’ye karşı izle- emeklisi Nihal Hanım ise, ekonomik getirisinden dolayı
diği politikalardan dolayı hayal kırıklığına uğrayan ve AB’ye katılmayı önerenleri şöyle eleştiriyor: “Bu ülkenin
Birliğe güvenini kaybedenlerdir. Bursalı 30 yaşındaki geliri bize yeter, AB’ye falan gerek yok bence”. Demok-
Berna Hanım, “İlk başlarda girmesini istiyordum, ama ratikleşmeye gelince, “Demokratikleşme, insan hakları
şu andaki fikrim taviz vermeden ve çıkarlarını koruyarak adına eyvallah”, diyor bir diğeri, “AB’nin öngördüğü,
AB’ye girmemizdir” diyerek, bu yaklaşımın somut bir ör-
neğini sunuyor. Mersinli Hasibe Hanım ise, “Girilmesini 25
İlginç olan, aynı katılımcının bu sözlerin hemen ardından “Hıristiyan
kulübü. Niye Kıbrıs Rum Kesimi giriyor da biz giremiyoruz? (…) Za-
isterim tabii, ama ödünler vererek değil” diyerek aynı ten giremememizin temel nedeni Müslüman olmamız” demesidir. Bu
yönde fikir belirtiyor. Mersinli berber İsa Bey ise AB’nin durum, bu konuda çelişkili kanaatlerin bir ifadesi olarak okunabilir.

96
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

önümüze koyduğu şeyler, güzel ama zaten onları ken- rağmen tek farkımız Müslüman olmamız” biçiminde yanıt
di kendimize yapmamız lazım”. Ankaralı sekreter Özde vermektedir. Bu düşüncedeki katılımcılar Türkiye toplu-
Hanım da girmemekten yana, ama sürecin kendi iradesi munun tarihsel olarak yüzyıllar boyunca Hıristiyanlarla
dışında işlediğinden şöyle yakınıyor: “Girmesek iyi olur birlikte yaşadığını, bu nedenle Hıristiyanlığın kendileri
ama giriliyor artık yani. Benim dememle duracak olsa!” için bir engel teşkil etmediğini dile getirmektedirler. Ama
Türkiye’nin yarım yüzyılı aşan AB macerasının olumlu
Türkiye’nin AB’ye girmesinden yana olanlarla kar- sonuçlanmamasının nedenini Türkiye’nin Müslüman bir
şı olanların ortak noktası, AB’nin Türkiye politikasının toplum olması ile izah ediyorlar. Bu katılımcılara göre
net olmadığı ve bu yönüyle güven vermediği şeklinde Müslümanlık AB’ye girişe bizim açımızdan değil ama
özetlenebilir. Yine her iki tezi savunanlardaki ağırlıklı onlar açısından engel gibi görünmektedir. Samsunlu bil-
ortak görüş ise, Birliğe üyeliğin gerektirdiği demokratik gisayar uzmanı ile seramik ustası da bu konuda hemfikir
reformların her halükarda Türkiye için bir ihtiyaç olduğu görünüyorlar. Bilgisayar uzmanı, dinin engel olduğunu
yönündedir. ve tek başına bir ülkenin, Türkiye’nin çabasının durumu
değiştiremeyeceğini söylüyor ve ekliyor:
b) İslam AB’ye Girmeye Engel mi?
“Girmemeliyiz demiyorum ama onlar bizi almaz.
Batı, İslam ve Hıristiyanlık bağlamında katılımcıla-
Çünkü ekonomik bakımdan güçlenmemizi istemiyorlar.
ra sorulan bir başka soru “‘Batı’nın Hıristiyanlığı veya
Hıristiyan bir ülke olsaydık çoktan girmiştik. Din mesele-
‘bizim’ Müslümanlığımız AB’ye girişimize engel olabilir
sinden çekinen taraf onlar”.
mi?” şeklindeydi. Bu soruya verilen yanıtlar katılım-
cıların AB bağlamında İslam ve Türkiye’nin Batı’daki Bir başka katılımcı ise “Belki de Hıristiyan bir ülke
çağrışımlarına tepkilerinin ortaya konabilmesi açısından olsaydık çok daha kolay olurdu” diyerek görüşlerini or-
önemli idi. Burada da verilen yanıtlar diğer sorularda taya koyuyor.26
olduğu gibi farklılaşmaktadır. Yaklaşımlar şu şekilde sı-
Katılımcılar yaklaşımlarını farklı biçimlerde temellen-
nıflandırılabilir:
dirmektedirler. Mersin’den çiftçi Deniz Bey’e göre bunun
“Bizim Müslümanlığımız onlar için engel” nedeni Kilise’nin tutumudur:

Katılımcıların çoğunluğu “Hıristiyanlığın bizim AB’ye “Müslümanlık bizim için engel değil. Onlar için engel
girişimiz için bir engel olmadığını, ama Batılıların, Müs- gözüküyor. Çünkü İslam’la Hıristiyanlık tarih boyunca
lümanlığımızı AB’ye girişimizin önünde bir engel olarak bağdaşamamış. Avrupa Osmanlı’nın Anadolu’yu alma-
görmekte olduğunu” düşünmektedir. İzmir’den Fikriye
Hanım, ilgili sorumuza “Bizim Müslümanlığımız bir en- 26
Bu ifadelerle Pierre Loti’nin yaklaşık yüz yıl önce söylediği şu sözler
arasında kayda değer bir benzerlik var: “... Her şeyden önce onlar
gel ki biz halâ aday ülkeyiz. Bizden çok daha kötü ülkeler Hıristiyan değiller, zavallı Türkler; işte bu, Avrupa’nın gözünde en
ise şu an üye olmuş durumdalar. Onlardan iyi olmamıza byük kusurdur.” Pierre Loti, (2002), s.15.

97
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

sını, Balkanlara geçmesini hazmedememiş. Kilise bunu medikleri, kafalarının arkasında bulunan böyle bir şey
hazmedememiş ve bizi kabullenmek istemiyor. Biz eli- seziyorum onlarda” diye de eklemektedir. Ankara’dan
mizdeki değerleri tam bilmiyoruz ama Kilise bizim dini- araştırma görevlisi Özlem Hanım da teori ve pratikteki
mizin ne olduğunu iyi biliyor. Kilise hiçbir zaman serbest farklılıklara vurgu yapıyor:
yapıda bir İslam’ı Avrupa içinde istemeyecektir”.
“[Din] engel değil. Hatta bunu da bizzat onlar söylü-
Bazı katılımcılar ise Batılıların “yaratılan İslam ima- yor. Ama pratikte öyle olmadığını görüyoruz. Ne kadar
jından korktukları” için İslam’ı bir engel gibi gördüklerini Avrupa Birliği ekonomik falan da desek de olayın içinde
düşünmektedir. Ankara’dan Kasım Bey ile Konya’dan bir Hıristiyanlık, bir din olgusunu da kuvvetli olarak gö-
Melahat Hanım’a göre Batılılar Müslümanların yaşayış- rüyoruz. O vurguyu onlar yapıyor. Biz o kadar benimse-
larından, giyim-kuşamlarından korktukları için bu şekil- dik ki Avrupa Birliği’ni, hiç önemli değil onlar, ne olursa
de davranmaktadırlar. olsun gibisine. Fakat karşı taraftan öyle bir sinyal gelmi-
yor işte, en son Vatikan, Papa’nın yaptıkları ortada”.
“Batı’nın Hıristiyanlığı ya da bizim Müslüman-
lığımız AB’ye girişimize engel olmamalı” “AB’ye girişimize asıl engel olan ekonomik ve
siyasi nedenlerdir”
Katılımcıların bir kısmı, soruya pratikte ne olduğuna
ilişkin değil ne olması gerektiğine ilişkin yanıt vermekte- Sınırlı sayıdaki bazı katılımcı ise AB’ye girişimize en-
dirler. Bu katılımcılara göre AB ekonomik ve ticari bir gel olan şeyin ne “onların” Hıristiyanlığı, ne de “bizim”
birlik olduğu için din farklılıklarının, üyeliğin önünde Müslümanlığımız olduğunu düşünmektedir. Ankara’dan
bir engel olmaması gerekir. Diyarbakır’dan Ahmet Bey, mali müşavir Ahmet Bey’e göre AB’ye girişin sadece
İzmir’den Esin Hanım ve Akif Bey, İstanbul’dan Yase- dini değil, “ekonomik, kültürel, sosyal, askeri ve gü-
min Hanım bu düşüncedeki katılımcılardan bazılarıdır. venlik ayakları” da bulunmaktadır. AB’ye girişimizi asıl
Diyarbakır’dan esnaf Hamdi Bey’e göre “Biz onların di- belirleyecek olan bu ilişkiler ağıdır. Yine Ankara’dan
nine saygı duyuyoruz. Onlar da bizim dinimize saygılı araştırma görevlisi Taner Bey de “öyle gösterilmesine
olmalıdır” ve “din hiçbir şekilde engel [olmamalıdır]”. rağmen, AB’nin önündeki engelin Türkiye’nin Müslü-
Konya’dan kilimci İsmail Bey ise “AB eğer bir ‘Hıristiyan manlığı olduğuna” inanmamaktadır. Taner Bey’e göre
kulübü’ değilse din engel olmamalıdır” demektedir. asıl neden siyasidir:

Bu yaklaşımdaki katılımcılar, ilgili sorumuza, her ne “Türkiye bir defa Avrupa için, Avrupa Birliği için risk.
kadar olandan değil, olması gereken üzerinden, “din en- Bir defa girdiği zaman yanlış hatırlamıyorsam Avrupa’nın
gel olmamalıdır” biçiminde yanıt verseler de, kuşkularını en büyük ya da ikinci büyük nüfusa sahip ülkesi olacak.
dile getirmekten de geri durmamaktadırlar. Konya’dan Almanya’dan sonra ikinci büyük nüfusa sahip. Avrupa
kilimci İsmail Bey, “AB eğer bir ‘Hıristiyan kulübü’ de- Birliği’ndeki oluşumlarda ülke nüfusa göre bir temsilci
ğilse din engel olmamalıdır” derken “Ama seslendire- bulur. Dolayısıyla oralarda karar alma mekanizmaların-

98
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

da ciddi bir güç elde edecek Türkiye. Hiç kimse o elin- tero ile Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eş
deki gücü paylaşmak istemez açıkçası. Ben olsam, ben başkanlığında yürütülen “Medeniyetler İttifakı” Projesi
de istemem”. hakkında bilgi sahibi olup olmadıkları, bu projenin Batı
ile İslam dünyası arasındaki sorunlara, din farkından
“Bizim Müslümanlığımız engeldir”
kaynaklanıyor görünen küresel çatışmalara bir çözüm
Yine oldukça sınırlı sayıdaki bir kısım katılımcı için (iki olup olamayacağı soruldu.
kişi) bizim Müslüman olmamız AB’ye girişe engel teşkil
Medeniyetler İttifakı Projesine dair soruda katılım-
etmektedir. Hürriyet Gazetesi abonesi olan Mersin’deki
cıların büyük çoğunluğu böyle bir projeden habersiz
balıkçı Nihal Hanım’a göre; olduğunu belirtmiştir. Oysa, ilkokul mezunu olanından
“Dünya kurulduğundan beri ayrı dinden bir arada akademisyenine, işsizinden mühendisine, neredeyse
olan insanlar hep çatışmışlar. Ama gönül istemez tabii. bütün katılımcılar İslam, Batı, Hıristiyanlık bağlamında-
Bütün insanların dinlerini kendi içlerinde yaşamasına ki sorulara detaylı denebilecek yanıtlar vermişlerdir. Bu
ben karşı değilim. Ama nasıl olur yani? Yaparlarsa da bi- iki durum birlikte düşünüldüğünde katılımcıların Mede-
zim Müslümanlar yapar ayrımcılığı. Onlardan pek sorun niyetler İttifakı’nın içeriğine ilişkin konularda fikir sahibi
çıkacağını sanmıyorum. Yani şöyle, yobazımız çok. Dini olmalarına rağmen, Türk ve İspanyol Başbakanlarının
farklılaştıran, kafasına göre yorumlayan çok. Bir sürü ta- birlikte yürüttükleri projenin yeterince tanıtılmadığı, bu
rikat var, her tarikat ayrı ayrı tefsir yapıyor”. konuda toplumun yeterince aydınlatılmadığı sonucuna
ulaşılabilir.
Nihal Hanım kendi dini inancının değil, medyanın
yansıttığı biçimiyle bir kısım dini çevrelerin inanışının Alınan yanıtlara gelince, yukarıda değinildiği gibi,
AB’ye girişimize engel olacağını dile getirmektedir. katılımcıların çoğunluğu ya böyle bir projeden tamamen
habersizdir ya da proje hakkında varlığının ötesinde hiç-
İstanbul’dan, müzik market çalışanı Köksal Bey ise, bir şey bilmemektedir. Haberdar olanların çoğu ise, pro-
AB’ye karşı olan bazı çevrelerin dini bir araç olarak kul- je hakkında yüzeysel bilgiden fazlasına sahip değildir.
lanmalarından endişe etmektedir.
Bununla birlikte, gerek proje hakkında az çok bilgi
8) Medeniyetler İttifakı: ‘Derde Deva’ Olabilir sahibi olanların ve gerekse mülakat esnasında soru sora-
mi? rak bilgi sahibi olanların, bu konuya ihtiyatlı bir iyimser-
likle yaklaştıkları görülmektedir.
Türkiye’de toplumun Batı algısını, bir Hıristiyan kar-
şıtlığının bulunup bulunmadığını, Batı’nın İslam’a bakı- Projeye olumsuz yaklaşanlar için sorunun kayna-
şını araştıran bir çalışmanın “Medeniyetler İttifakı”na hiç ğı daha derinlerdedir. Bursa’dan 68 yaşındaki Ayten
değinmemesi düşünülemezdi. Bu bağlamda katılımcıla- Hanım ile 31 yaşındaki Çiğdem Hanım için sorunun
ra BM çatısı altında, İspanya Başbakanı Jose Luis Zapa- asıl kaynağı Batılı devletlerin olumsuz yaklaşımları ve

99
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Batı’daki İslam algısıdır. Bu yaklaşımlar ve algı değiş- İzmir’den lokantacı Galip Bey de projeyi olumlu bu-
tirilmediği sürece bir proje ile medeniyetler arasındaki lurken, Türkiye’nin AB’ye alınması halinde, Medeniyet-
sorunlar çözülemez. ler İttifakı Projesinin bir anlamda gerçekleşmiş olacağına
işaret etmektedir. Malatya’da konuştuğumuz 30 yaşın-
Mersin’de karşılaştığımız, Hollanda’dan emekli Yücel
daki üniversite mezunu bir bey de projeye olumlu bakı-
Bey, dinlere ve Başbakan Erdoğan’a yönelik kuşkuları
yor ve bir ucunda İspanya’nın olmasını önemli buluyor.
nedeniyle projeye olumlu bakmamaktadır. Proje hak-
O’na göre:
kında bilgi sahibi olduğunu belirten Yücel Bey’e göre;
“Bu proje Batı ile Doğu medeniyetleri arasında ba-
“Zaten medeniyetler neticede dinin baskısı altında,
rışçıl ilişkiler geliştirmeye yardımcı olabilir. Zorlaştırıcı
bu her yerde hissediliyor. Öyle hoşgörü olacağını zan-
yönü pek yok. Bu tip projeler sayseinde Batı’nın İslama,
netmiyorum. Zaten bana göre başbakan bu hoşgörüsüz-
Müslümanlara ve Türkiye’ye karşı yarattığı önyargılar
lüğün içinden çıkıp gelen, takiye yapan bir insan. Bana
aşılabilir. Medeniyetler İttifakı tarzı projeler, olası sorun-
20-22 yaşında değiştim deseydi inanırdım, ama bu yaş-
ları çözmede yardımcı olabilir. Önyargıların aşılmasına
tan sonra değiştiğine inanmıyorum. Bu işi başlatan insa-
nın inandırıcı olması lazım ama olmaz. Çünkü bizde hoş- yardımcı”.
görü yok, diğer dinlerle iyi olmak yok. ‘Hak geldi batıl Bazı katılımcılar ise projenin gerçekleştirilebilmesi
zail oldu’ meselesi var mesela böyle, bana göre aptalca konusunda kuşkularını dile getirmektedirler. Bu katılım-
söylemler düşmanlıklar yarattı. E haliyle bir de Haçlı Se- cıların ifadeleri Medeniyetler İttifakı Projesinin karşılaşa-
ferleri meselesi var”. bileceği sorunlar olarak da görülebilir. İzmir’den, bula-
Olumlu bakanlar için ise Medeniyetler İttifakı Projesi şıkçılık yapan Celal Bey projeyle ilgili olarak “Bu sadece
tarihsel karşıtlıkları aşmaya ve karşılıklı diyalogu geliştir- iki başbakanın karşılıklı yakın ilişkisinden kaynaklanan
meye katkı sağlayacaktır. Diyarbakır’dan Lütfü Bey “din- bir durum ve daha sonraki hükümetler döneminde bu
ler ve medeniyetler arasındaki çatışmaları önleyeceği” kadar iyi yürüyeceğini düşünmüyorum” demektedir.
için projeyi olumlu bulurken, İzmir’den üniversite öğren- İstanbul’dan CHP’li bir milletvekilinin danışmanı Deniz
cisi Esin için proje “insanların birbirlerine karşı daha du- Bey ise projeye ilişkin olarak “Vallahi keşke olabilse öyle
yarlı ve sevgiyle yaklaşmalarını sağlayacak”tır. İspanya’ya bir ittifak, ortak değerlerde bir araya gelme, ortak me-
ilişkin kanaatlerin olumlu olması projeye yönelik olumlu deni ölçülerde bir yere gelme. Bu hoş bir durum, keşke
düşünceleri arttırmaktadır. Bu durum, projenin Batılı olsa” diyerek temennilerini dile getirmektedir. Bununla
partnerinin isabetli bir seçim olduğunu göstermektedir. birlikte Deniz Bey’e göre bu projenin başarısı için “Uzun
Mersin’deki bar işletmecisi Serdar Bey’in eşi 35 yaşındaki zaman ve istek gerekiyor. Hem siyasi destek verilmesi
Sinem Hanım, ilgili sorumuza “İspanya hayranıyım ben, gerekiyor böyle bir şeye. Kaynaşmanın önü açılırsa kay-
orada kalmak, ölmek istiyorum” diye yanıt vermekte ve naşma olur diye bakıyorum ben. Böyle bir istek olursa,
“İspanya bize yakın bir ülke” diye eklemektedir. eğer siyasi irade [olursa], bu [proje] gerçekleşebilir”.

100
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

Özetle, katılımcılar Medeniyetler İttifakı Projesinin hakları bir ülkenin iç meselesidir” şeklinde konuşmakta-
varlık nedeni olan İslam, Batı, Hıristiyanlık, çatışma dır. Fakat bu ifadeler genel görüşü temsil etmemektedir.
gibi konularda fikir sahibi iken, projenin bizatihi kendisi Bursalı bankacı Fuat Bey, “İnsan hakları sorunu var ve
hakkında fazlaca bir bilgiye sahip değildirler. Bu durum bu bir ülkenin iç meselesi olmamalı” derken, mobilyacı
proje hakkında toplumun yeterince bilgilendirilmemesi İsmail Bey, “Eğer bir ülkede insanlık dışı uygulamalar
ile izah edilebilir. Proje hakkında bilgi sahibi olanlar ise varsa, bu bir ülkenin iç sorunu olmaktan çıkar ve herkesi
projeye ve geleceğine ilişkin farklı görüşlere sahiptirler. ilgilendirir” demektedir.

9) Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu ve Batı İnsan hakları konusunda Batı’nın Türkiye’ye yönelik
eleştirileri haklı mı? Bir katılımcı, “Batı’nın tavrını haklı
Türkiye’nin bir insan hakları sorunu var mıdır? Eğer görüyorum. Çünkü Türkiye’de gerçekten bir insan hak-
varsa, Batılı devletlerin bu sorunla ilgilenmesi doğru mu- ları problemi var” derken, pek çok kişinin katıldığı bir
dur? “Batı” bu sorunla nasıl ilgilenmektedir ve nasıl ilgi- görüşü ifade ediyor. Malatyalı mühendis de “bu konuda
lenmelidir? Bu sorular, Türkiye’deki “Batı”yı daha fazla eleştiriler haklı. Avrupa’nın Türkiye konusundaki en ve
netleştirmeyi mümkün kılması bakımından katkı sağlayı- tek doğru yaklaşımı” diyor. Üniversite mezunu 30 ya-
cı olmuştur. şındaki diğer bir katılımcı da “Eleştiriler genelde haklı.
Türkiye’de devlet, vatandaşlarının insan hakları konu-
İnsan haklarıyla ilgili olarak, “İnsan hakları en iyi şe-
sunda pek iyi bir yerde değil” diyerek aynı yaklaşımı ser-
kilde Türkiye’de yaşanıyor” ve “Türkiye’de insan hak-
giliyor. İstanbul’da çalışan inşaat bekçisi Selahattin Bey
ları sorunu yoktur” gibi ender olarak verilen cevaplar de Batılı ülkelerin insan haklarıyla ilgili bazı konulardaki
dışında, katılımcıların büyük bir bölümü, Türkiye’nin eleştirilerine şu ifadelerle hak veriyor:
bir insan hakları sorununun olduğuna inanmaktadır. Bu
konudaki genel yaklaşım, Türkiye’nin bir insan hakları “Örneğin fikir özgürlüğünde haklılar. Yazarlar hapis-
sorunu olduğu, ama Batı’nın elinin de buna karışacak hanelere giriyor, değerli insanlar, mesela profesörler ol-
kadar temiz olmadığı şeklinde özetlenebilir. sun veya başka öğretim üyeleri, öğretmenler, imamlar.
Yani şu anda Avrupa’da bir imam, cami imamı çıkıp,
Batılıların Türkiye’yi insan hakları konusunda eleş- istediği şekilde konuşabiliyor. Hıristiyan olduğu halde o
tirmesine gelince, “Haklılar tabii”, diyor katılımcılardan ülke, çıkıp konuşabiliyor. Ama Türkiye’de öyle bir şey
biri, “İnsan hakları ihlalleri zaten 80’den sonra çok ol- yok. Müslüman olduğu halde, ya da Türkiye Cumhuri-
muştur. 81, 82, 83 falan”. yeti vatandaşı olduğu halde çıkıp konuşamıyor. Fikrini
açıklayamıyor”.
Peki insan hakları bir ülkenin iç meselesi midir? Eleşti-
rileri “kısmen haklı” bulan bir katılımcı, “İnsan hakları bir Gerçekten de katılımcıların çoğu sorunun varlığını
ülkenin iç meselesidir” derken, bir diğeri de “insan hak- tanımaktadır. Ancak konu Batılı ülkelerin tutumuna gel-
ları sorunu” olduğunu düşünmekte, ancak o da “insan diğinde, katılımcıların çoğunluğu açısından bir tutarlılık

101
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

ve samimiyet sorunu da gündeme gelmektedir. Katılım- AB’nin insan hakları konusunda çifte standarta yakın
cıların yarısından çok daha fazlası için Batılı devletler, olduğu, homojen [objektif?] olmadığıdır. 301. Madde
Türkiye’ye insan hakları ihlallerini soracak kadar temiz ile ilgili olarak da muhafazakar kesimden [mağdur]
bir sicile sahip değildir. Pratikte insan haklarının değil olanlar AB’den taraftar bulmuyor. Bu da bana anlamlı
“ülke hakları”nın geçerli olduğunu düşünen çiftçi Deniz gelmekte”.
Bey;
Lise mezunu işçi Ender Bey de aynı “çifte standart”tan
“BM, gelişmiş ülkeler, insan haklarını kendi çıkarla- farklı örneklerle şöyle söz ediyor:
rı için kullanır. İsrail-Lübnan olayında BM’nin tutumu
buna örnektir. İsrail savunmasız, silahsız insanı bile öl- “Türkiye’de işkence var derken, Fransa’da, Belçi-
dürürken insan hakları yok. Ama en ufak durumda bize ka’da insanlar sokak ortasında polis tarafından dövülü-
karşı insan hakları diyorlar” şeklinde konuşuyor. “Ama yor. Eğer Türkiye’de bir işkence sorunu varsa, bu ke-
kendi içimizde bir insan hakları sorunumuz var” diye ek- sinlikle Avrupa’dakinden fazla değildir. Batılılar Irak’a,
lemeyi ihmal etmiyor. Üniversite öğrencisi Pınar da Ba- Afganistan’a girdiler ve oraya yerleştiler, oradakilere na-
tılı devletlerin eleştirilerinde haklı ama tutarsız oldukları sıl yaklaşıyorlar? Terörist olarak, insan olarak değil”.
görüşünde. “İdamın kaldırılmasını istediler ama kendi-
Malatyalı 30 yaşlarında akademisyen bir bayan için
leri Irak’ta daha kötüsünü yaptılar. İnsan haklarını işle-
Batı’nın insan hakları konusunda Türkiye’ye yönelik
rine geldiği gibi kullanıyorlar. İdam cezası konusundaki
eleştirileri iki noktada haksızdır. “Birincisi, Türkiye’de
eleştirileri haklıydı. Eğer bir ülke kendi halledemiyorsa,
olduğu iddia edilen ihlaller Batılı ülkeler dahil pek çok
dışarıdaki ülkeler karışabilir” diyor.
yerde olmaktadır. Bu anlamda Batı ikiyüzlülük yap-
Ankaralı mali müşavir Ahmet Bey’e göre de Batılı maktadır. İkincisi, Batılılar Türkiye’nin kendine has ya-
ülkelerin “eleştirilerinin ekseriyetinde” haklılık payı var. pısını, “devleti ve milletiyle olan birliğinin” gereklerini,
Fakat O’na göre eleştirilerin kim için, nerede yapıldığı da “Türkiye’nin taşıdığı riskleri görmemekte ve anlamamak-
önemli. Ahmet Bey, Batı’nın Kürtlerin sorununa göster- tadırlar”. Ankaralı Özde Hanım da, Batılı devletlerle ilgili
diği ilgiyi, muhafazakar Müslümanlara veya İslamcılara olarak, “Bize yönelik eleştirilerinde haklılar mı?” sorusu-
göstermediğini düşünüyor: na, “Hayır değiller, ihlal yapan insanın eleştirmeye hakkı
yoktur” şeklinde cevap veriyor. Malatyalı esnaf Ahmet
“İnsan hakları ihlallerini sadece orada [Güneydo- Bey de “Batı, Avrupa haksızlık yapıyor. Türkiye’deki ih-
ğu’da] görürseniz, bunun arkasında Türkiye’yi yıprat- laller Batı’da da oluyor. Örneğin Türkiye’de idam yok,
maya yönelik siyasi, iktisadi bazı çıkarlar var demektir. ABD’de var” diyerek “çifte standart”a işaret ediyor.
Fakat insan haklarını genel manada düşünürseniz bun-
da haklılık payı da vardır. Ama bir başörtüsüyle alakalı, Özetlemek gerekirse, katılımcılar genelde Türkiye’nin
Refah Partisi’nin, Fazilet Partisi’nin kapatılmasıyla ilgili bir insan hakları sorunu olduğunu düşünüyorlar; insan
AİHM’nin almış olduğu karar, benim kanaatime göre haklarının hiçbir ülkenin iç işi olmadığına inanıyorlar;

102
SİYASET: FİLMİN KOPTUĞU YER

ama Batılı devletlerin insan hakları konusundaki eleştiri ülkelerin başında gelmektedir. AB ile ABD kıyaslandı-
ve yaptırımlarını samimi bulmuyorlar. ğında AB çok daha az “emperyalist”, “sömürücü” gibi
kavramlarla anılmakta, AB’nin daha çok “ticari, ekono-
10) Batı-Siyaset Üzerine
mik ve siyasal işbirliği” boyutuna vurgu yapılmaktadır.
Katılımcılar, genel, kültürel ve dinsel alanla kıyaslan- İslam ve Batı arasındaki sorunların çözümüne yöne-
dığında siyaset alanında Batı’ya karşı bariz bir biçimde lik önemli bir girişim olan Medeniyetler İttifakı’na ilişkin
daha eleştirel bir yaklaşım içerisindedirler. Bu çerçevede, bilgi düzeyinin zayıf olduğu görülmektedir. Projenin kat-
eğer Türkiye’de toplumun Batı karşıtlığından söz edilebi- kı sağlayıp sağlamayacağına ilişkin kanaatlerin alınması
lirse, bu karşıtlığın Batılı devletlerin İslam dünyasına ve için sorulan sorular, katılımcıların büyük oranda bu pro-
Türkiye’ye yönelik politikalarıyla ilgili olduğu söylenebilir. jeden habersiz olduklarını göstermiştir. Katılımcıların he-
Siyaset söz konusu olduğunda kanaatlerin dramatik bir men tamamının İslam, Hıristiyanlık ve Batı konularında
biçimde olumsuzlaşması, çalışmayı yürütenler açısından görüş belirtmeleri, sorunların farkında olduklarını gös-
beklenen bir sonucu ifade etmiştir. İlgi çekici bir bulgu, termektedir. Buna karşılık Medeniyetler İttifakı Projesi
“Hıristiyanlık” denince katılımcıların zihninde doğrudan konusunda sessiz kalmaları, ilgili proje konusunda toplu-
“Haçlı Seferleri” canlanmazken, “Avrupa” ya da “ABD” mun yeterince aydınlatılmamış olmasıyla izah edilebilir.
denince “Haçlı Seferleri”ne daha fazla vurgu yapılmasıdır.
Bu alanda Batılı devletlerin en fazla eleştirildiği konular Katılımcıların çoğu, Türkiye’nin bir insan hakları
Afganistan’ın, Irak’ın işgali, Türkiye’ye karşı, terör ve in- sorunu olduğunu kabul etmekte, ancak Batılı devletle-
san hakları konusundaki “çifte standart” gibi konulardır. rin bu konudaki eleştirilerini samimiyetsiz bulmaktadır.
Türkiye’nin AB’ye girmesine soğuk bakanlar veya karşı
Katılımcılar, Batılı devletlerin uyguladıkları politi- olanlar açısından da temel sorun budur. Burada ilgi çe-
kalarla Batılı toplumları birbirinden ayırmakta ve kötü kici bir başka sonuç ise, Müslüman olmanın AB’ye gir-
politikaların Batılı halkların tercihlerini yansıttığına iliş- mek için Türkiye açısından değil ama AB açısından bir
kin yargılara ağırlıklı olarak katılmamaktadırlar. Pek çok engel oluşturduğu yönünde bir kanaatin varlığıdır.
katılımcı, Batılı toplumlardaki savaş karşıtı gösterilerden,
toplumların, devletlerinin uluslararası politikalarından Batı-genel, Batı-din, ve Batı-kültür alanları ile kıyas-
yeterince haberdar olmamalarından hareketle, uygula- landığında toplumdaki eleştirilerin daha çok siyaset ala-
nan politikaların Batı halklarının görüşlerini yansıtmadı- nında yoğunlaşması, bize çözüm arayışlarının da hangi
ğı düşüncesindedir. alanda yoğunlaşması gerektiğine dair ipuçları vermekte-
dir. Eleştirilerin şimdilik siyaset alanı ile sınırlı kalması bir
Batı-siyaset bağlamında dikkat çeken bir başka bul- fırsat olarak değerlendirilebilir. Batılı ülkelerin eleştirilen
gu, katılımcıların Batılı ülkelerin hepsini homojen bir bi- politikalarının Batılı halklar tarafından tamamen onay-
çimde değerlendirmediğidir. ABD, Batılı ülkeler arasında landığının düşünülmemesi de değerlendirilmesi gereken
en antipatik ülke olarak görülürken İspanya en sempatik bir başka fırsattır.

103
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

SONUÇ ve ÖNERİLER

SONUÇ ve ÖNERİLER

104
SONUÇ ve ÖNERİLER

Sonuç: Araştırma, ona katılan bireylerin iki Batı’yı birbirin-


den nasıl ayırdığını gösterdi. Bu çerçevede ortaya çıkan
tabloyu şöyle tasvir etmek mümkün görünmektedir:
Bir araştırmada sonuçların hipotezi doğrulaması, hiç
Öncelikle, katılımcıların büyük bir bölümünde genel
kuşkusuz araştırmacı tarafından en fazla arzulanan du-
olarak Batı’ya, onun kültürüne ve dinine yönelik toptan
rumdur. Ancak bu araştırmada, sonuçların, araştırmanın
bir karşıtlık söz konusu değildir. Bu konularda katılımcı-
genel hipotezini tam olarak destekler nitelikte olduğunu
ların büyük çoğunluğunda Batı’ya dair sempati ve anti-
görmek, hiçbir zaman bizler için temel amaç olmadı.
patiyi içeren “parçalı bir Batı algısı”nın varlığı net olarak
Çünkü Batı’nın bu toplumda nasıl algılandığını, konuyla
görülmektedir. Katılımcılar, Batı’nın dini olarak Hıristi-
ilgili teorik çalışmalardan veya bilimsel araştırmalardan
yanlığa karşı ise çok daha saygılı ve bir ölçüde kutsallık
öte, içinde yaşadığımız topluma ilişkin gözlemlerimizden
içeren bir dil kullanmaktadırlar.
dolayı da biliyorduk. Dışarıdan bakıldığında “Batı’ya
karşı antipati” olarak görünen duyguların aslında kültü- Çalışmada, “Batı kültürü” olarak algılanan bir olgu-
rel veya dini sebeplerden değil, savaş ve işgallerle ken- nun yaygınlaşmasından duyulan bir rahatsızlıktan söz
disini gösteren siyasi sebeplerden kaynaklandığından az edilebilir. Ancak bu rahatsızlık, homojen bir “Batı” algı-
çok emindik. Bu çerçevede, çalışmadan asıl beklentimiz, sının bulunmayışına paralel olarak Batı kültürüne karşı
sadece bu hipotezi test etmekten ibaret olmayıp, “sıra- toptan bir reddedişi ifade etmeyip, daha çok seçici bir
dan” vatandaşların bunu nasıl ifade ettiğini görmek ve itirazı yansıtmaktadır. Öte yandan İngilizce tabelaların
göstermekti. Daha geniş anlamda bu çalışmanın amacı, veya “hamburger ve kolanın istilasına”, yani Ameri-
kamuoyu önderlerinin veya resmi kişiliklerin çoğu kez kan kültürünün yayılmasına yönelik tepkilerin, örneğin
“siyaseten doğrucu” nitelik taşıyabilen beyanlarının öte- Fransa’dakinden daha fazla olduğunu düşünmek için
sine geçerek, kendisinden başka kimseyi temsil etmeyen
hiçbir sebep yoktur. Dahası, Batı, “medeniyet” olarak
insanların gözündeki Batı’yı bütün boyutlarıyla ortaya
algılandığı ölçüde, onun kültür öğelerine karşı sempatik
koyabilmekti. İzlenen yöntem ise, bir dizi soruyla “yolu
ve idealize edici bir yaklaşımın varlığı da belirgindir.
açmak” ve her bir bireyin Batı’yı nasıl algıladığını kendi
diliyle ifade etmesini sağlamaktı. Bununla birlikte, katılımcıların neredeyse tamamının,

105
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Batı’nın gerek Türkiye’ye ve gerekse İslam dünyasına haberlerle ilişkili olduğunu anlamak güç değildir. Top-
yönelik politikalarına tepki gösterdikleri de bu araştır- lumsal algının sadece günübirlik gelişmelerle değil, aynı
mada belirgin bir biçimde ortaya çıkmıştır. Batı-genel, zamanda uzun bir tarihsel sürecin etkisiyle şekillenmesi,
Batı-din ve Batı-Hıristiyanlık algılamalarında katılımcılar bu konuda bütünüyle karamsar olmamak gerektiğine
çok daha pozitif ve birbirleri ile çelişen yaklaşımlar ser- işaret etse de, olumsuz algıya konu olayların adeta yeni
gilerlerken, Batı-siyaset alanında Batı politikalarına tepki bir kutuplaşmaya götürecek ölçüde süreklilik arzetmesi,
duymada neredeyse bütün katılımcılar hemfikirdirler. -en azından şimdilik- umutlu olmak için de çok sebep
Katılımcılar Batı’nın farklı görünümlerine karşı tepkilerini bırakmamaktadır.
farklılaştırmaktadırlar.
Batı algısıyla ilgili temel sorunun siyasi olması, çözü-
Dolayısıyla bu çalışma, Türkiye’de toplumda toptan me ilişkin temel hareket noktasının da siyasette aranma-
bir Batı ya da Hıristiyan karşıtlığının değil, Batılı devlet- sı gerektiğini göstermektedir. Bunun anlamı, dünya si-
lerce yürütülen siyasete yönelik bir karşıtlığın söz konu- yasetini belirlemedeki etkileri göz önüne alındığında, asıl
su olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de toplumun sorumluluğun Batılı büyük ülkelere ve onların toplumla-
Batı’ya dair tepkisinin, çoğunlukla Batı’nın politikalarına rına düştüğüdür. Medeniyetler İttifakı gibi girişimler, ev-
yönelmiş olduğu bulgusu, çok vurgulanan “Müslüman- rensel düzeyde barışa katkıda bulunabildiği ölçüde, Batı
Hıristiyan çatışması”, “Doğu-Batı” karşıtlığı gibi bir ze- algısının üzerindeki siyaset gölgesinin kaybolmasına da
minin Türkiye’de olmadığının görülebilmesi açısından yardımcı olabilir. Öte yandan Batı ile ilgili olumsuz algı-
olumlu bir durumdur. Bu bulgu, siyasal alanın dışında, ların kaynağının siyasi olması, çözüm adına umutlu ol-
evrensel barış ve bir arada yaşama açısından Türkiye’de mamız için ilave bir sebep teşkil etmektedir. Çünkü Batı
ciddi bir tehdit olmadığının tesbiti açısından da önemli- karşıtlığı siyasi olmaktan çok sosyal bir kaynaktan doğu-
dir. yor olsaydı, hiçbir siyasi adım bunu kolaylıkla değiştire-
Araştırma konusu olan Batı algısının, son yıllardaki mezdi. Oysa siyasi bir sorunu, siyasi bir çözümle ortadan
olumlu ve olumsuz siyasi gelişmelerden etkilendiği gö- kaldırmak mümkündür ve karşılaştırılamayacak ölçüde
rülmektedir. AB ile bütünleşme idealine Avrupa’dan kolaydır. Yeter ki bunu başaracak siyasi bir irade ortaya
gelen itirazlarla kaybolan sıcaklık, İslam coğrafyasında- çıkabilsin. Bu iradenin ortaya çıkması, sadece İslam-Batı
ki işgaller ve katliamlarla yerini dondurucu bir atmos- ve Türkiye-Avrupa ilişkilerine değil, aynı zamanda dün-
fere bırakmıştır. Kamuoyu araştırmalarında ABD’ye ve ya barışına paha biçilmez bir katkı sunacaktır.
Batı’ya tepki olarak yansıyan şaşırtıcı oranların, örneğin
Öneriler:
Afganistan’daki bir düğün konvoyunun “müttefik kuv-
vetler” uçaklarınca bombalanarak 90 insanın öldürül- Türkiye’de toplumun, farklı yönleri ile Batı algısını
düğüne veya Irak’ta işgalden bu yana hayatını kaybe- araştıran bu çalışmada, araştırmanın temel hipotezine
den insan sayısının bir buçuk milyona ulaştığına ilişkin uygun olarak bir Hıristiyan karşıtlığı bulgusuna ulaşıla-

106
SONUÇ ve ÖNERİLER

mamıştır. Bir Hıristiyan karşıtlığının ötesinde Batı’ya dair kü Türkiye’de toplum açısından sorun dinler ya da din
en sıcak duyguların onun dinine yönelik olarak göste- adamları arasında değil, siyaset alanında ya da siyasiler
rildiği söylenebilir. Türkiye’de toplumda bir Hıristiyan arasında görünmektedir.
karşıtlığının olmadığı bulgusu iki açıdan önemlidir. Ön-
Öte yandan toplumumuz açısından Batı’nın kültü-
celikle, Batı’da yükselen İslam karşıtlığı ya da korkusu,
rüne karşı kuşkucu bir yaklaşımın olduğu görülmekte-
en azından Türkiye pratiğinden hareketle temellendirile-
dir. Bununla birlikte bu yaklaşımın, bir Fransızın İngiliz
mez. Bu nedenle Türkiye’de gözlemlenen Hıristiyanlığa
ya da Amerikan kültürüne yönelik kuşkularından daha
dair oldukça pozitif yaklaşımlar, Batılı ülkelerde yeterin-
farklı bir şey olduğunu söyleyebilmek zordur. Keza
ce vurgulanarak, bu ülkelerdeki demokratik ve barışçıl
Türkiye’de ve başka ülkelerde yerel kültürlerin de ulusal
güçlerin ellerinin güçlenmesi sağlanabilir. Bu vurgu aynı
kültür karşısında benzer bir kuşkuyu taşıdıkları söylene-
zamanda Batılı devletlerin savaşçı ve emperyal politika-
bilir. Bu bağlamda bu tema yeterince işlenerek kültürel
larını destekleyen çevrelerin daha az zemin bulmalarına
alandaki sorunun esas olarak Batı kültürü kaynaklı de-
da katkı sağlayacaktır. Bu doğrultuda Batı’da ve İslam
ğil, küreselleşme-ulusallaşma-yerelleşme bağlamında bir
toplumlarında siyasal ve toplumsal imaj oluşumuna etki
sorun olduğu ve gezegen düzeyinde hemen hemen bü-
eden kanaat önderleri, medya kuruluşları, sivil toplum
tün ülkelerin benzer sorunları yaşadıkları vurgulanabilir.
örgütleri ve akademisyenler arasında bilgi, kültür ve de-
Böylelikle kültür kaynaklı Batı karşıtlığı daha makul bir
neyim paylaşımı geliştirilmelidir.
düzeye çekilebilir.
Türkiye’de bir Hıristiyan karşıtlığının bulunmadı-
Türkiye’de toplumda Batı’ya ilişkin en sert eleştiriler
ğı bulgusunun bir diğer önemli yönü, yine en azından
Batılı ülkelerin Türkiye’ye ve İslam dünyasına ilişkin po-
Türkiye açısından İslam-Batı ilişkilerinde sorunların din
litikalarına yönelik olarak dile getirilmektedir. Katılımcı-
kaynaklı görülmediğidir. Diğer taraftan Doğu-Batı diya-
ların tamamı teorik olarak bir Hıristiyanın iyi bir insan
loğu açısından en fazla üzerinde durulan konulardan biri
olabileceğini belirtirlerken, aynı iyi niyet Batılı devletlere
dinler arası diyalog çalışmalarıdır. Türkiye’de, toplum
karşı gösterilmemektedir. AB’ye yönelik ABD ile kıyas-
açısından en az sorunlu ya da sorunsuz alan olarak gö-
lanamayacak düzeydeki pozitif yaklaşımları, katılımcıla-
rülen dinsel alan üzerinde diyalog çalışmalarının yoğun-
rın uluslararası ilişkiler ve politikaların farkında olduğu-
laştığı görülmektedir. Kuşkusuz daha barışçıl, huzurlu
nu göstermektedir (Kaldı ki, katılımcılar ABD’nin İslam
ve evrensel değerlere daha saygılı bir dünya için, hangi
dünyasına yönelik politikalarını yoğun bir biçimde eleş-
alanda yapılırsa yapılsın, diyalog çalışmaları önemlidir.
tirmektedirler).
Bununla birlikte, bu çalışmadan hareketle, diyalog ça-
lışmalarının, daha sorunlu görünen din dışı alanlarda Katılımcıların Batı’ya yönelik eleştirilerinin siyaset
yoğunlaşması gerektiği rahatlıkla söylenebilir. Dinler alanında yoğunlaşması aslında çözüm önerilerinin hangi
arası diyalog çalışmaları başka alanlardaki diyalog ça- alanda aranması gerektiğini de ortaya koymaktadır. Bu
lışmaları ile yoğun bir biçimde desteklenmelidir. Çün- bağlamda İslam-Batı ilişkileri açısından yerel, ulusal ve

107
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

uluslararası siyaseti belirleyen siyasal aktörlere büyük di. Çünkü siyasallığı aşıp toplumsallaşan sorunların çö-
görevler düşmektedir. Sorunun dinler arasında değil, zümünde sadece siyasal mekanizmalar yeterli değildir.
siyaset alanında ya da siyasiler arasında olması, çözüm Ancak toplumsallaşmamış, siyasal düzeydeki sorunlar
çabalarının da daha çok bu alanda yoğunlaşmasını ge- siyasal yöntemlerle daha kolay çözülebilir. Ama bu fırsat
rekli kılmaktadır. vaktinde değerlendirilemezse ve çözüm arayışları geci-
kirse, sorun derinleşebilir ve diğer alanlara da taşabilir.
Batı’nın Türkiye’ye ve İslam dünyasına bakışı açısın-
dan sorun “siyasi” olarak görülmekle birlikte, katılımcıla- Bu nedenle sorunun şimdilik sadece siyasal alanla
rın büyük çoğunluğu, “Medeniyetler İttifakı” gibi, siyaset sınırlı kalmasının avantajı iyi değerlendirilmelidir. Kaldı
adamlarının aktif rol oynadığı çalışmalardan habersiz- ki Türkiye’de toplum açısından siyasal alandaki sorun-
dirler. Medeniyetler İttifakı gibi barışçıl çabalar hakkında lar Batılı ülkelerin halkları ile de tamamıyla özdeşleşti-
daha fazla bilgi verilmesi, bu çabaların arttırılması, ça- rilmemektedir. Batılı ülkelerin uyguladığı politikaların
tışmacı ve kamplara ayırıcı söylem ve politikaların öne Batılı halklar tarafından tamamıyla onaylandığı düşü-
çıktığı bir ortamda, insanların evrensel barışa yönelik nülmemekte, sorunların önemli ölçüde devlet kaynaklı
umutlarını arttıracaktır. olduğu belirtilmektedir. Katılımcıların bu yaklaşımı da
sorunun henüz yeterince derinleşmediğini göstermek-
Sorunun şimdilik siyasal alanla sınırlı olması, kültü- te ve sorunun derinleşmesini beklemeden çözüm öne-
rel, dinsel ya da genel alana taşınmaması, çözüm arayış- rilerinin sunulması açısından iyi bir fırsat sunmaktadır.
ları için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Batı’ya karşı ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik işgal politikalarını gözden
duyulan olumsuz duygular temelde siyasi olmakla kal- geçirmesi, Batılı devletlerin İslam’ı ve İslam dünyasını
mayıp toplumsal, dinsel ve kültürel alanları da içerecek daha fazla anlamaya yönelik çabaları, Türkiye’de “Batı”
şekilde kökleşseydi, çözümün çok daha zor, uzun vadeli imajını daha pozitife dönüştürebilecek adımlar gibi gö-
ve başarı şansının da düşük olacağı yargısına varılabilir- rünmektedir.

108
SONUÇ ve ÖNERİLER

109
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

III. BÖLÜM

KAYNAKÇA

110
KAYNAKÇA

Kaynakça

Appadurai, Arjun, Modernity at Large, Cultural Dimensions of Globalization, Minneapolis,


London: University of Minnesota Press, (1996).

Aydın, Suavi, “Amacımız Devletin Bekası”, Demokratikleşme Sürecinde Devlet ve Yurttaşlar,


İstanbul: Tesev Yayınları, (2005).

Bayramoğlu, Ali, “Çağdaşlık Hurafe Kaldırmaz”, Demokratikleşme Sürecinde Dindar ve Laikler,


İstanbul: Tesev Yayınları, (2006).

Bora, Aksu; Üstün, İlknur, “Sıcak Aile Ortamı”, Demokratikleşme Sürecinde Kadın ve Erkekler,
İstanbul: Tesev Yayınları, (2005).

Bülbül, Kudret, Bir Devlet Adamı ve Siyasal Düşünür Olarak Said Halim Paşa,
Ankara: Kadim Yayınları, (2006).

Bülbül, Kudret, Küreselleşme, Kültür ve Siyaset: Türk Düşünsel ve Siyasal Yaşamında Küreselleşme
Yaklaşımları, Yayımlanmamış Doktora Tezi, A.Ü. SBE, (2004).

Bülbül, Kudret, “Küreselleşen Siyasal Kültür ve Değişen Yerleşik Konumlar”,


Uluslararası İlişkiler Dergisi, Bahar/2006, (2006).

Celâl Nuri, İttihad-ı İslâm, İslâm’ın Mazisi, Hali, İstikbâli, İstanbul, (1331).

111
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Celâl Nuri, Müslümanlara, Türklere Hakaret, Düşmanlara Riâyet, Muhabbet,


İstanbul: Kadir Matbaâsı, (1332).

Cherry, Andrew L., A Research Primer For the Helping Professions – Methods, Statistics, and Writing,
Australia, Canada: Brooks/Cole Thamson Learning, (2000).

D’Orville, Hans, 2002, Dialogue among Civilizations: The Role of International Organizations, Western Policies
and the Islamic World, UNESCO Wilton Park Conference, (13 February 2002).

DePaulo, Peter, “Sample Size for Qualitative Research, The Risk of Missing Something Important”, Quirk’s
Marketing Research Review, December, (2000).

“Ecnebi Kanunlarını İktibas Mahz-ı Zarardır”, Sebîlü’r-Reşâd, C. 15, sayı 385, (1334)

Ersoy, Mehmed Akif,“Terakki’nin Sırrı”, Safahat, İstanbul: Akpınar Yayınevi, (1987).

Eurobarometer, http://europa.eu.int/comm/public_opinion/index_en.htm, (2006).

Falk, Richard, Yırtıcı Küreselleşme, Bir Eleştiri, Çev: Ali Çaksu, İstanbul: Küre Yayınları, (2001).

“Garblılaşmak Hakkında”, Sebîlü’r-Reşâd, C. 21, sayı 527, (1339).

“Garblılaşmak Münakaşaları”, Sebîlü’r-Reşâd, C. 22, sayı 559-560, 563-564, (1339)

Gökalp, Ziya, “Tenkid, İnhitat-ı İslâm Hakkında Bir Tecrübe-i Kalemiyye”,


Yeni Mecmua, C. 2, sayı 40, (1918).

Güngör, Erol, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul: İrfan Matbaâsı, (1975).

Güngör, Erol, “Teknoloji ve Kültür Değişmesi”, Türkiye Günlüğü, Sayı 67, (2001)

Hanioğlu, M. Şükrü, “Batıcılık”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, C. 5,


İstanbul: İletişim Yayınları, (1985).

Hanioğlu, M. Şükrü, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi,
İstanbul: Üç Dal Neşriyat, (1981).

Harvey, David, The Condition of Postmodernity, Oxford: Basil Blackwell, (1989).

Haşim Nahit, Üç Muamma: Garb Meselesi, Şark Meselesi, Türk Meselesi, Beyazıd, (1337).

112
KAYNAKÇA

http://www.unaoc.org/repository/HLG_Report.pdf, Medeniyetler ittifakı raporunun gayri resmi türkçesi için bkz:


http://www.medeniyetlerittifaki.gov.tr/medeniyetlerittifaki.pdf, (Erişim tarihi: Temmuz 2007).

http://www.unaoc.org/repository/report.htm, (Erişim tarihi: Temmuz 2007).

Huntington, Samuel P., “The Clash of Civilizations?”, Foreign Affairs, Summer;


Aynı makale için bkz: Agenda 1994, Critical Issues in Foreign Policy, New York: Foreign Affairs, (1993).

Kalın, İbrahim, İslam ve Batı, İstanbul: İSAM Yayınları, (2007).

King, D. Anthony, Kültür, Küreselleşme ve Dünya-Sistemi, Der.: Anthony D. King, Çev: Gülcan Seçkin,
Ümit Hüsrev Yolsal, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, (1998).

Kirk, Jerome; Miller, Marc, Reliability and Validity in Qualitative Research,


Beverly Hills, CA: Sage Puplication, (1986).

“Körü Körüne Taklid Hakkında Bir Mütâlaa”, Hikmet, C. 1, sayı 5, Cemâziyel evvel, (1328).

Loti, Pierre, Doğu Düşleri Sona Ererken, çev. Faruk Ersöz, İstanbul: Kitap Yayınevi (2002).

Meriç, Cemil, Umrandan Uygarlığa, İstanbul: İletişim Yayınları, (1996).

Morse J, M., Designing Funded Qualitative Research, In N. K. Denlin & Y. S, Lincoln Eds,
Handbook of Qualitative Research (pp-220-235), Thousand Oaks, CA: Sage, (1994).

Mustafa Sabri, “Terakki Edelim Ama Müslüman Kalmak Şartıyla”,


Sebîlü’r-Reşâd, C. 17, sayı 431-432, (1335).

Okay, Orhan, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi, İstanbul: MEB Yayınları, (1991).

Özipek, Bekir Berat, “Gayrimüslimlerin İnsan Hakları Sorununu Tartışmak: Kaygılar ve Sorular”,
Liberal Düşünce, Yıl 11, Sayı 43, Yaz 2006 (2006), ss. 121-135.

PEW Global Attitudes Project, “Islamic Extremism: Common Concern for Muslim and Western Publics
Support for Terror Wanes Among Muslim Publics”
http://pewglobal.org/reports/display.php?PageID=809, (2005).

Said Halim Paşa, Buhran-ı Fikrîmiz, Dârülhilafe: Sebîlü’r-Reşâd Kütüphanesi Neşriyatı, (1337).

113
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Said Halim Paşa, “İslâmda Teşkilât-ı Siyâsiye”, Sebîlü’r-Reşâd, C. 20, sayı 501, (1338).

Sandelowski, Margarete, “Focus on Qualitative Methods: Sample Size in Qualitative Research”,


Research in Nursing & Health, 18, (1995).

TESEV 2004, http://www.tesev.org.tr/projeler/proje_din_saha_ozet.php, (Erişim Ekim 2007)

Tsutsumibayashi, Ken, “Fusion of Horizons or Confusion of Horizons? Intercultural Dialogue and Its Risks”,
Global Governance 11, (2005).

Turhan, Mümtaz, Kültür Değişmeleri, İstanbul: İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, (1951).

United Nations, United Nations Year of Dialogue among Civilizations, Fifty-fifth session, (16 October 2000).

United Nations, Crossing the Divide, Dialogue Among Civilizations, (2001).

United Nations, An Alliance of Civilizations Terms of Reference for the High-level Group, (25 August 2005).

World Values Survey, http://www.worldvaluessurvey.org, (Erişim tarihi: Aralık 2006).

114
KAYNAKÇA

115
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Ek I

MÜLAKAT SORULARI

116
Ek I

EK 1: Mülakat Soruları 8) Hıristiyan bir komşunuz olmasını nasıl karşılar-


sınız? Çevrenizde bir kilise olması ve insanların orada
1) Batı size neyi ifade ediyor? ibadet etmeleri sizi rahatsız eder mi?
Batı-Kültür 9) Sizce bir Hıristiyan iyi insan olabilir mi ve cennete
gidebilir mi?
2) Türk kültürü ile Batı kültürü birbirleri ile uyuşur
mu? Uyuşan ve uyuşmayan tarafları nelerdir? 10) Misyonerlik çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsu-
nuz? Karşı mısınız? Karşı iseniz, bu karşıtlığınız Hıristiyan
3) Batı kültürünün gündelik yaşamda ağır bir yer tut-
oldukları için mi? Yoksa başka gerekçelerle mi?
ması (sinema, moda, şirket isimleri) sizi rahatsız ediyor
mu? 11) Sizce Batı Hıristiyan bir medeniyet midir? Batı ile
Hıristiyanlık aynı şey demek midir?
4) Batı toplumu içerisinde rahatlıkla yaşayabilece-
ğinizi düşünür müsünüz? Ne tür sorunlarla karşılaşmayı 12) Sizce Batı Hıristiyanlığa uygun yaşıyor mu?
beklersiniz? Bu sorunlar beraber yaşamaya engel midir?
13) Sizce Batı İslama nasıl bakıyor?
5) Batılı (Avrupalı) bir insanın sizin aranızda rahatlık-
Batı-Siyaset
la yaşayabileceğini düşünür müsünüz? Ne tür sorunlarla
karşılaşmasını beklersiniz? Bu sorunlar beraber yaşama- 14) Avrupa Birliği’ni (AB) nasıl değerlendiriyorsu-
ya engel midir? nuz? Nedir, ne değildir?

6) Avrupa’da yaşayan Müslümanlar ve Türkler sizce 15) Batılı devletlerin İslam dünyasına ve Türkiye’ye
bugün ne tür sorunlarla karşı karşıyadırlar? Bu sorunla- yönelik politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Batı’nın
rın kaynağı nedir? İslam dünyasına ve Türkiye’ye yönelik en sorunlu yanı
nedir? İlk üç örneği?
Batı-Din
16) Sizce Batılı devletlerin politikaları kendi halkla-
7) Hıristiyanlık size neyi ifade ediyor? rının düşüncelerini ne kadar yansıtıyor? Örnek verebilir

117
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

misiniz? (Irak, Afganistan politikaları vs.) 22) Türkiye ve İspanya’nın birlikte yürüttükleri Me-
deniyetler İttifaki Projesinden haberdar mısınız? Bu pro-
17) Sizce Batılı devletlerin hepsi aynı mıdır? Arala-
rında farklılıklar var mıdır? Size en sempatik ve antipatik jeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Böyle bir projenin ko-
gelen 3 devlet ismini söyleyebilir misiniz? Neden? laylaştırıcı ve zorlaştırıcı yönleri nelerdir?

Batı-Türkiye 23) Batı’nın Hıristiyanlığı ya da bizim Müslümanlığı-


18) Türkiye-Avrupa ilişkisini tarihsel olarak nasıl de- mız AB’ye girişe engel mi? Medeniyetler İttifakı bu soru-
ğerlendirirsiniz? nu çözer mi?

19) Sizce Batı ve Batılılar Türkiye ve Türk insanına 24) İnsan hakları konusunda Batı’nın Türkiye’ye
nasıl bakıyor?
yönelik eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz-
20) Türkiye AB’ye girmeli midir? Neden? ce bu eleştiriler haklı mı? (Haksız diyenler için –Sizce

21) Türkiye’nin AB üyeliğinin kültür ve medeniyet Türkiye’nin bir insan hakları sorunu yok mu? İnsan hak-
boyutunu nasıl değerlendiriyorsunuz? ları bir ülkenin iç işi sayılmalı mıdır?)

118
Ek I

119
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Ek II

KATILIMCILARIN DEMOGRAFİK BİLGİLERİ

120
Ek II

EK 2: Katılımcıların Demografik Bilgileri

Bölge ve İl Simge Cinsiyet İsim Meslek Eğ. Durumu Yaş


I1 E Fazıl Bey Araba tamircisi İlkokul 29
Tuba ve diğerleri
I2_4 K Üni. Haz. Öğrencisi Lise 18
(4 kişi)
I5 E Selahaddin Bey İnşaat bekçisi Ortaokul 26
I6 E Selami Bey Cep telefonu satıcısı Açık öğretim 40
I7 E Mustafa Bey Şarküteri işletmecisi Üniversite 55
I8 E Süleyman Bey Müfettiş Üniversite 36
İstanbul ve Batı
I9 E Köksal Bey Müzik market çalışanı Üniversite 29
Marmara
I10 K Yasemin Hanım Sorumlu müdür Lise 27
İstanbul(17) I11 E Deniz Bey Vekil danışmanı Üniversite 28
I12 K Sevim Hanım Vekil sekreteri Lise 42
I13 K Semra Hanım Sekreter-hizmetli Lise 27
I14 E İbrahim Bey Mühendis Üniversite 39
I15 E Murat Bey İşveren-cam mozaik İlkokul 41
I16 E Mehmet Bey Ustabaşı Orta 39
I17 E Ahmet Bey İşçi Lise 31
A1 K Özlem Hanım Kütüphaneci Üniversite 25
A2 K Özde Hanım Sekreter Ortaokul 37
A3 E Ahmet Bey İşadamı-m. Müşavir Üniversite 35
Batı Anadolu A4 K Özlem Hanım Ar. Gör. Üniversite 33
A5 E Taner Bey Ar. Gör. Üniversite 31
Ankara (13)
A6 E Kasım Bey “köylü”-çiftçi-su satıcısı İlkokul 51
A7 E Ali Bey Şoför İlkokul 55
A8 E Hüseyin Bey Ticari taksici Lise 34
A9 E Cüneyt Hoca İmam Lise 36
A10 K Gülsüm Dersane öğrencisi Lise 17
A11 E Levent Bey Memur Lise 28
A12 K Kimya Hanım İşçi İlkokul 25
A13 K Ulviye Hanım İşçi Ortaokul 29

121
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Bölge ve İl Simge Cinsiyet İsim Meslek Eğ. Durumu Yaş

İ1 K Selma Hanım Memur Üniversite 30


İ2 K Fikriye Hanım Özel sektör Lise 35
İ3 K Nuray Öğrenci Ün. Öğren 19
Ege İ4 K Esin Öğrenci Ün. Öğren 21
İzmir (10)
İ5 K Didem Hanım Eczacı Üniversite 28
İ6 E Ahmet Bey Avukat Üniversite 40
İ7 E Galip Bey Lokantacı Lise 35
İ8 E Akif Bey İşçi Lise 30
İ9 E Celal Bey Bulaşıkçı İlkokul 45
İ 10 E Mert Bey Memur Lise 45
K1 E Mehmet Bey Site Yöneticisi Lise 34
K2 E İsmail Bey Güvenlik şefi Açık Öğretim 44
Orta Anadolu K3 E Abdullah Bey İnşaat işçisi İlkokul 50
K4 E İsmail Bey Kilimci Lise 35
Konya (8)
K5 K Melahat Hanım İlkokul öğretmeni Üniversite 42
K6 K Fadime Hanım Ev hanımı İlkokul 58
K7 K Ayşe Hanım Memur emeklisi Ortaokul 71
K8 K Sümeyra Hanım Öğretmen Üniversite 27
D1 E Öğretim Üyesi Üniversite 40

Güneydoğu D2 K Öğrenci 22
Anadolu D3 E Ahmet Bey İşsiz - 28
D4 K - Öğretmen Üniversite 26
Diyarbakır (8)
D5 K - Ev Hanımı İlkokul 40
D6 E Hamdi Bey Esnaf - 39
D7 E Hüsnü Bey Gündelikçi İşçi İlkokul 48
D8 E Lütfü Bey Memur Lise 32

122
Ek II

Bölge ve İl Simge Cinsiyet İsim Meslek Eğ. Durumu Yaş

B1 E Yusuf Bey Mobilyacı İlkokul 39

Doğu Marmara B2 E Serdar Bey İşsiz Lise 35


B3 E Ender Bey İşçi Lise 34
Bursa (8) B4 E Fuat Bey Bankacı Y. Lisans 36
B5 K Ayten Hanım Ev hanımı İlkokul 68
B6 K Berna Hanım Pazarlama uzmanı Önlisans 30
B7 K Çiğdem Hanım Pazarlama elemanı Önlisans 31
B8 K Meral Hanım Emekli Öğretmen Y. Lisans 47
M1 E İsa Bey Berber İlkokul 29

Akdeniz M2 E Gökhan Bey ve diğerleri İnternet kafe işletmecisi Lise 25


M3 K Nihal Hanım PTT emeklisi Lise 56
Mersin (8) M4 K/E Hasibe Hanım ve eşi İşçi emeklisi/Hollanda Lise 56
M5 K/E İrfan Bey ve eşi Emekli şeker fb. Müd.
Serdar Bey, eşi ve iş
M6 K/E Bar işletmecisi Üniversite 25
arkadaşları (6 kişi)
M7 E Deniz Bey Çiftçi Lise 26
M8 K Sevda Hanım Eczacı Lise 50
MA1 E Ramazan Bey Emekli - 49
Ortadoğu Anadolu
MA2 K - Ar. Gör. Üniversite 26
Malatya (6) MA3 E Ahmet Bey Esnaf İlkokul 31
MA4 E - Mühendis Üniversite 32
MA5 K - Ev Hanımı Ortaokul 45
MA6 K Pınar Hanım Öğrenci Lisans 19
E1 K Sevgi Hanım İnşaat Mühendisi Üniversite 27
Kuzeydoğu
Anadolu E2 K Zekiye Hanım Akademisyen Üniversite 31
E3 K Hacer Hanım İşsiz 30
Erzurum (6) E4 E Nimet Bey Emekli Almanca Öğr. 55
E5 E - Esnaf Lise 50
E6 E - Emekli Memur Lise 56

123
AŞK İLE NEFRET ARASINDA TÜRKİYE’DE TOPLUMUN BATI ALGISI

Bölge ve İl Simge Cinsiyet İsim Meslek Eğ. Durumu Yaş

S1 K Arzu Hanım Muhasebeci 32


Batı ve Doğu
Karadeniz S2 E Mert Bey Bilgisayar Uzmanı Üniversite 27
S3 E - Seramik Ustası Ortaokul 47
Samsun (6) S4 E Harun Bey İnşaat Mühendisi Üniversite 53
S5 E Ali Bey Fayans, Dekorasyon 40
S6 K Zerrin Hanım Akademisyen Üniversite 31

124
Türkiye’de Toplumun Batı Algısı
Türkiye’de insanlar Batı’yı nasıl görüyor? Batı’nın dinine mi, kültürüne mi,
siyasetine mi yoksa batılı olan her şeye mi karşı? Batı medeniyetin beşiği mi,
Aşk ile Nefret Arasında
Haçlı Seferleri ve sömürgecilik mi? Batı gelişmiş mi, yozlaşmış mı?

“Türkiye’de Toplumun Batı Algısı” her hangi bir temsil niteliği olmayan, sı-
radan Türk insanının Batı’yı ve Hıristiyanlığı nasıl algıladığını, toplumun çeşitli
Türkiye’de Toplumun Batı Algısı
kesimlerine mensup insanlarla yapılan derinlemesine mülakatlar ve toplumsal
analizlerle ortaya koyuyor.

Farklı eğitim, gelir ve yaş gruplarından, değişik şehirlerden katılımcılar-


la yürütülen samimi söyleşiler, renkli ifadeler kitapta yer alırken, araştırma
Türkiye’de toplumun Batı değerlerine ve Batılı ülkelere bakış açısına ilişkin çar-
pıcı sonuçları, bilimsel değerlendirmeler eşliğinde akıcı bir üslupla aktarıyor.

Çalışma, Türkiye’de toplumda toptan bir Batı ya da Hıristiyan karşıtlığının


değil, Batı siyasetine yönelik eleştirel bir tutumun olduğunu ortaya koyuyor.
Batı’ya dair tepkinin, ağırlıklı olarak Batı’nın politikalarına yönelmiş olması, çok
vurgulanan “Müslüman-Hıristiyan çatışması”, “Doğu-Batı karşıtlığı” ve “Mede-
niyetler çatışması” gibi bir zeminin Türkiye’de bulunmadığını gösteriyor.

BÜLBÜL - ÖZİPEK - KALIN


Kudret BÜLBÜL - B. Berat ÖZİPEK - İbrahim KALIN

You might also like