Professional Documents
Culture Documents
Keops Piramidi
Keops Piramidi
piramidal yapının üst kısmında yer alırlar. Büyük piramit aslında, iki tapınaktan, bu iki tapınağı birbirlerine
bağlayan bir yoldan, piramit çevresindeki mastaba adı verilen çeşitli küçük mezarlardan ve piramitlerden
oluşan bir yapılar kompleksinin bir parçasıdır. Mısır’ın Eski İmparatorluk döneminden kaldığı sanılan bu taş
eser, doğa koşullarının yıpratıcı etkilerine binlerce yıl karşı koyabilmiş olup, gizemleri bir bir ortaya
çıkarılmakla birlikte, henüz tam olarak anlaşılamamış dev bir eser olarak varlığını sürdürmektedir.
Piramidin İnşası
Birçok Mısırbilimciye göre Büyük Piramit Dördüncü Hanedan’dan firavun Khufu için bir mezar olarak ve
kimilerine göre 14 ile 20 yıl civarındaki bir süre zarfında inşa edilmiş ve yaklaşık MÖ
2551 yılında tamamlanmış olmalıdır. Kimileri mimarının Khufu’nun veziri olan Hemon ya da Hemiunu’nun
olduğunu düşünürler. Büyük Piramit ya da Keops Piramidi, yontma taştan yapılma, 138 m
yükseklikteki kare tabanlı bir piramittir. Bu piramidin orijinal yüksekliğinin 280 Mısır kübiti, yani
146.478 m olduğu sanılmaktadır. Fakat erozyon ve tepe kısmının yokluğu nedeniyle günümüzde yüksekliği
138,75 m’dir. Taban kenarlarından her biri 230.37 m. (440 kübit) uzunluktadır. Yapılan hesaplamalara
göre piramidin kütlesi 5.9 milyon ton ağırlığında, hacmi ise 2.500.000
m3‘tür. Kimileri bu değerlerden yola çıkarak ve her gün 800 ton taşın yerleştirilebileceğini varsayarak
inşaatın 20 yıl sürmüş olduğunu düşünmektedir.
Piramidin ilk kesin ölçümleri 1880-1882 yıllarında Sir Flinders Petrie tarafından yapılmış ve ölçümleri “Gize
piramitleri ve Tapınakları” (Pyramids and Temples of Gizeh) adlı kitabında yayımlamıştır. Kuzeydoğu
taşlarının arasındaki açıklık 0.5 mm. olarak saptanmıştır.
Piramidin tabanının dört kenarının birbirlerine, 58 mm’lik fark gözardı edilirse, eşit olduğu
görülmektedir. Taban yatay ve hemen hemen düzdür (tabanın en alçak ve en yüksek noktaları arasındaki
fark 21 mm.’yi geçmez. Kare tabanın kenarları 4 açısal dakika gözardı edilirse, manyetik kuzey yerine
gerçek kuzey esas alınıp, tam olarak dört ana yöne oturtularak hizalanmıştır ve 12 açısal saniye gözardı
edilirse, taban hatasız bir karedir. Petrie’nin ölçümlerine ve sonraki çalışmalarına göre, orijinal halinde,
piramit 280 kübit yüksekliğinde idi ve her bir kenarı 440 kübit uzunluğundaydı. Bu oranlar π/2’ye eşittir ki,
bu da 22/7’ye, yani % 0.05’lik fark gözardı edilirse π sayısına denk düşer. Bazı Mısırbilimcilere göre bu
tesadüfi bir sonuç olmayıp, maksatlı olarak tasarlanmış bir orandır.
Verner konuya ilişkin olarak şöyle yazıyor: “Eski Mısırlılar π sayısının kesin olarak belirlememişlerse de
bunu uygulamada kullandıkları görülmektedir.” Piramitler üzerinde ilk hassas ölçümlerde bulunmuş uzman
olan Petrie ise şu sonuca varmıştı: “Piramidin yüzeylerinin matamatiksel ilişkileri ve dairesel oranları
rastlantıyla açıklanamayacak derecede, o kadar sistemlidir ki, bunların projede öngörüldüğünü, yani
inşaatçilerin tasarımında mevcut bulunduğunu kabul etmek zorundayız.” Petrie, daha o zamandan
kitabında şöyle yazıyordu: “ Buradan şu sonucu çıkarıyoruz ki dairenin çapına bölümünün yaklaşık oranı
olan 22/7 oranını bilmekteydiler.” Eğimli yüzeylerde eğim birimi olarak seked’i kullanan eski Mısırlılar bu
oranları piramitin eğimleri 51.843° ya da 51° 50′ 34″ olan dört dış yüzeyinde de uygulayarak, bu oranları
bildiklerini bir kez daha ifade etmiş bulunmaktadırlar.
İnşa malzemeleri
Piramidin girişi
en büyük taşlar olan “kral odası”nın granit taşları ise bölgeye 500 milden fazla bir uzaklıkta
bulunan Aswan’dan getirilmiş olup, ağırlıkları 25 ton ile 85 ton arasında değişmektedir. Geleneksel olarak
eski Mısırlılar taş blokları kayadan çekiçle takozlar çakma ve ıslatma yöntemlerini kullanarak koparırlardı.
Kayaya çakılan takozların sayısı artınca taş blok çatlayan kayadan koparılırdı. Böylece koparılıp kesilen taş
bloklar gemilerle Nil Nehri’nden taşınırdı.
Keops’un inşasında kullanılan 3 milyon kayanın her birinin kütlesi 2,5 ton ağırlığında.
Kayaların her birinin yukarı taşınması için yüzlerce insanın aralıksız olarak çalıştığı sanılıyor. Merdivenlerin
inşasında bakır ve taş aletler kullanılmış Keposun kayaları ise rampayla taşınmış.
Yapının kaplama taşları
Piramidin inşası tamamlanırken yapının dış kısmı eğik yontulmuş, son derece iyi perdahlanmış beyaz
kireçtaşından kaplama taşlarıyla kaplanmıştır. Bunlar yapının yüzeylerine gereken eğimi (eski Mısır’da
eğim ölçüsünü belirten seked birimiyle 5 1/2 palm) verecek şekilde özenle kesilmiş ve yerleştirilmiştir.
Yapının orijinal hali günümüzdeki gibi değildi. M.S. 1300 yılında meydana gelen büyük bir deprem,
kaplama taşlarının belli bir kısmını yerlerinden etmiş ve düşen taşlar Bahri Sultan An-Nasir Nasir-ad-Din
al-Hasan tarafından 1356’da taşınıp Kahire yakınlarındaki kale ve camilerin yapımında kullanılmıştır.
Günümüzde Büyük Piramidin bu yapılarda kullanılmış sözkonusu taşları halen görülebilir durumdadırlar.
Ayrıca, sonraki dönemlerde bölgeye gelmiş kaşiflerin raporlarına göre, sonraki çökmelerde de piramitten
büyük taşlar kopmuştu ve bunlar piramidin dibine düşerek bir moloz yığını oluşturmuştu. Bu molozlar
sonradan kazılar sırasında arkeolojik sit alanının temizlenmesi amacıyla alınıp uzağa atılmıştır.
Bununla birlikte kaplama taşlarından piramitin temele yakın kısmlarındaki bazıları varlıklarını günümüze
kadar sürdürebilmiştir ,halen görülebilir durumdadır ve bunlar, piramidin yapımında gösterilen hassas
işçilik ve ustalık hakkında yüzyıllarca aktarıla gelmiş söylentileri kanıtlamaktadırlar.Petrie hassas
çalışmalarından sonra piramitin iç kısmı ile kaplama kısmının farklı yönlendirmelere göre düzenlenmiş
olduğunu saptadı (fark 193 cm. ± 25 cm idi). Bunun üzerine Petrie, yapının iç kısmının inşaının
tamamlanılmasından sonra eski Mısırlılar’ın yapıyı kuzeye yönlendirmede bir hata yaptıklarının farkına
varmış oldukları ve kaplama kısmındaki yeni yönlendirme düzenlemesiyle bu hatalarını kapatmaya
çalışmış olabilecekleri sonucuna vardı.
İnşası hakkındaki varsayımlar
Piramidin zeminindeki kaplama taşları
Büyük Piramidin inşa teknikleri hakkında birbirlerine karşıtlık gösteren vaya birbirleriyle çelişen birçok
alternatif varsayım ortaya atılmıştır.Örneğin Davidovits taş blokların uzaktaki bir taş ocağından
taşınmamış olduklarını, yapım mahallinde üretilmiş, bir tür katılaştırılmış kireçtaşı blokları olduklarını ileri
sürer ki, bu diğer Mısırbilimcilerce rağbet görmemiş bir iddiadır. Büyük çoğunluk ise bu taşların bir taş
ocağından elde edilmiş, taşınmış ve yapıda kaldırma veya yuvarlama yoluyla kullanılmış olduklarını
düşünür.
Eski Yunanlılar piramidin inşasında kölelerin kullanıldığına inanırlardı, Mısırbilimciler ise inşaatta kölelerin
de kullanılmış olduğunu kabul etmekle birlikte inşaatte onbinlerce vasıflı işçinin çalışmış olması gerektiğini
düşünmektedirler. Bu işçilere ait olması gereken mezarlık arkeolog Zahi Hawass ve arkeolog Mark Lehner
tarafından 1990’da keşfedilmiştir.
Piramidin Herodot’un anlattıklarına göre tasvir edilen inşası
inşa ekibi hiyererşik bir şekilde organize edilmişti; 100.000 kişilik
Verner’e göre
iki gruptan oluşuyordu ve her grup kendi içinde zaa ya da phyle adı verilen 20.000 kişilik
gruplardan oluşuyordu ki, bu gruplar da işçilerin ustalık derecelerine göre daha küçük gruplara ayrılmış
bulunuyordu.
Piramidin inşa konusundaki gizemlerinden biri inşaının nasıl planlanabilmiş olduğudur. John Romer’in
düşüncesine göre, eski Mısırlılar bu yapıda da daha önceleri ve daha sonraları diğer yapılarda uygulamış
oldukları yöntemi uygulamışlardı: Planı ya da ana planın parçalarını yapıma girişmeden önce ölçekler
kullanarak zemine çiziyorlardı. John Romer kitabının bir bölümünü başlı başına bu konuya ayırmıştır;
sözkonusu bölümde böyle bir planın mevcudiyetinin fiziksel kanıtlarını ortaya koymaya çalışmıştır.
Taş blokların nasıl yerleştirildiği henüz anlaşılmış değildir. Bir varsayıma göre
yapılan spiral bir rampadan çıkarılan taş bloklar üst üste konuyordu. Rampa çamur kaplanıyor sulanıyor ve
taş bloklar itilerek kaydırılabiliyordu. Bir başka varsayıma göre taş bloklar dev manivelalarla kaldırılıyordu.
Tarihçi Herodot’a göre, ağır granit blokları, piramitin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre boyunda, 19
metre genişlikte bir rampa yapılmıştır.
İç spiral rampa hipotezi
Gizemi uzun yıllardır araştırılan Mısır’ın dev piramitlerinin inşası konusunda 2006 yılında Fransız Mimar
Jean Pierre Houdin, yeni bir hipotez ortaya atarak Mısır’daki Büyük Keops Piramidi’nin sırrını çözdüğünü
açıkladı. Pierre, Giza Şehri yakınında bulunan piramidin yapımında kullanılan kayaların, piramitin içerisinde
kurulan spiral rampa şeklindeki merdivenler yardımıyla yerleştirildiğini belirledi. Bilim insanları bundan
önceki tezlerinde, taşların taşınmasında kullanılan merdiven veya iskelelerin dışarıdan inşa edildiğini öne
sürmüşlerdi. Fransız Mimar Houdin ise inşaası 4500 yıl önce tamamlanan Keops’un 42 metre yüksekliğe
kadar olan kısmının dış merdiven kullanılarak 137 metreye kadar olan ikinci kısmının ise içeriden merdiven
yardımıyla inşa edildiğini söyledi. 8 yıllık bir çalışma sonucu elde ettiği hipotezini 3 boyutlu sinevizyon
gösterisiyle anlatan Mimar Jean Pierre Houdin’in sunumu, arkeoloji ve tarih dünyasında heyecanla
karşılandı.
Hedefte kalıplara dökülmesi hipotezi
Piramitleri oluşturan taş bloklar biryerden taşınarak değil, olduğu yerde kalıplara dökülen karışımın
donarak taş haline gelmesiyle taş blokların oluşması hipotezisidir. Karışım kireçtaşı, su, sodyum karbonat,
soda, kilden oluşmaktadır, bu karışım kalıba koyulup donarak taş blok haline gelir. Bu karışımı bulan
Dr Davidovits, karışımı deneyerek 12 tonluk blok yapmıştır. Tonlarca ağırlıktaki kayaların, taş oldukları için
hep kesilerek yapıldığı düşünülmüştür. Ancak bu hipoteze göre kayalar bir yerden kesilip getirilerek değil,
olduğu yerde kalıpla oluşturulmuştur.
Yapının iç kısmı
bu piramidin taş pistinin ve birkaç kaplama taşının keşfedilmesi varlığı hakkındaki kuşkuları
dağıtmıştır.Herodot’un anlattıklarına göre firavun Khufu Büyük Piramidin yapımı için gereken geliri elde
edebilmek için kızını bile bir fahişe olarak çalıştıran bir zorbaydı. Buna karşılık kızı da müşterilerinin her
birinden küçük bir taş isterdi ve kızı böylece bu taşlarla kendi küçük piramidini yapmıştı. Bu hikâyeyi
destekler mahiyette hiçbir kanıt yoktur. Kraliçe Piramitleri’nin Khufu’nun eşleri için yapılmış olduğu
söylenirse de hükümdarlık üyeleri için yapılmış olduğu konusunda kesin bir kanıt yoktur. Piramit
çevresindeki döşeme altında Khufu’nun annesi ve Snéfrou’nun kızkardeşi ve aynı zamanda karısı olan
Hétephérès’in mezarı bulunur. 1925’te Reisner’ın kazılarında tesadüfen keşfedilmiştir. Mezar
bulunduğunda hırsızlarca boşaltılmış durumdaydı. Reisner’a göre Hétephérès kocasının piramidinin
yakınına gömülmüş , fakat bir süre sonra mezarı hırsızlarca açılmıştı ve gömülme işleminden sorumlu
rahipler de Khufu’nun annesinin cesedinin kayboluş durumun açıklamaya cesaret edememişlerdi.
Piramidin çevresinde içlerine gemi sığacak şekilde kazılmış gemi biçimli üç oyuk bulunur. İçlerinde birkaç
ip ve tahta parçasından başka bir şey bulunamamış bu oyukların ne amaçla yapıldıkları bilinmemektedir.
Bununla birlikte Mayıs 1954’te Mısırlı arkeolog Kamal el-Mallakh, içinde ağırlıkları 15 tona varan taş
levhalar altında 1224 tahta parçası bulunan, dikdörtgen biçimli dördüncü bir oyuk keşfetti. Hadj Ahmed
Yusuf 14 yıl boyunca sistemli bir şekilde çalışarak tahta parçalarını birleştirmeyi başardı. Sedir
ağacından yapılma 143′ uzunluğunda bir gemi sözkonusuydu. Bu geminin su