You are on page 1of 376

tav›r YAYINLARI

B‹R‹NC‹ BASIM MART 2011


OFSET HAZIRLIK: TAVIR

Mahmut fievket Pafla M.


Mektep S. No: 4-B Okmeydan›
fiiflli-‹stanbul
Tel: 0 212 238 81 46
tavir2007@gmail.com
www.tavirdergisi.com

GÖRSEL TASARIM-RES‹MLEME:
tav›r

BASKI:
Ezgi Matbaa
Sanayi C. Altay Sok. No: 10
Çobançeflme / ‹stanbul
Tel: 0 212 452 23 02

‹SBN: 978-975-6433-08-6
idil
DERLEYEN: Ümit ‹lter
faflizme karfl› mücadelede flehit düflen
devrimci sanatç›lara....
YAYINEV‹N‹N ÖNSÖZÜ

’90’l› y›llar›n ortalar›... Hapishaneler yine siyasi iktidar›n hedef tahta-


s›ndayd›... Devrimci tutsaklar 12 Eylül’den 16 y›l sonra bir kez da-
ha teslim alma politikas›yla karfl› karfl›yayd›. Bir irade savafl›n›n ari-
fesindeydi hapishanelerle siyasi iktidar.

Gazi Katliam› ile bafllayan halka topyekün sald›r› politikas›, ’96 1


May›s›’nda sürmüfl, ANAYOL hükümeti bu sald›r›n›n baflrolünü üst-
lenmiflti... Devrimci tutsaklar› teslim almak için dü¤meye ’96 1 Ma-
y›s› sonras› bas›l›yordu. Siyasi iktidar, 100 bini aflk›n emekçinin ör-
gütlü bir güç olarak 1 May›s’ta Kad›köy’ü doldurmas›, özelde de
devrimci hareketin sosyalizmin ve umudun ad›n›n arkas›nda 30 bin
kifliyi yürütmesiyle telafla kap›lm›flt› çünkü...

1984’ün miras›n›n o güne tafl›nmas›n›n onuru o dönem hapishane-


lerdeki özgür tutsaklar›nd›. Devletin hapishaneler ve teslim alma
politikas› nas›l daha önce iflas ettirilmifl ve faflizm nas›l yenilgiye u¤-
rat›lm›flsa, o gün yine ayn› inanç ve güvenle hareket edilecekti. Kav-
gaysa kavga, ölümse ölümdü. Geri ad›m atmak kendini inkard›,
halka ihanet!

7
‹hanet etmeyeceklerdi. Tereddütsüz ölümün üstüne yürüyecekti
umudun ordusu. K›z›ldere’nin sesi yank›lanacakt› maltalarda. Veri-
len sözlerden dönülmeyecekti, ucunda ölüm oldu¤u biline biline.
Sierra Maestra da¤lar›n›n rüzgarlar› esecekti havaland›rmalarda.
Ölüme “Hoflgeldin, safa geldin” denilecekti. Onurun, namusun, he-
le de adaletin u¤runa, türkü söyler gibi ölünecekti...

’96 Ölüm Orucu’nun siyasi, ideolojik ve tarihsel olarak önemi orta-


dad›r. Hapishanelerde teslim al›namayan irade as›l olarak ML ide-
olojisidir, halk›n kurtulufl umududur. Bunu zaferi kazanan, 12 ölüm
orucu flehidimiz baflta olmak üzere, tüm özgür tutsaklard›r. 69 gün
boyunca ölüme direnen; en duru ve en güçlü duygularla ba¤land›k-
lar› halka ve vatana olan borçlar›n› bedenleriyle ödeyen, ölen, sakat
kalan özgür tutsaklard›r...

‹flte bu savafl›n tam ortas›nda, özgür tutsaklar›n gönüllüler ordusu-


nun s›ra neferlerinden biri vard› ki, bu irade savafl›n› sonuna kadar
götürecek, dünyan›n ilk kad›n ölüm orucu flehidi olarak ad›n› tarihin
onur sayfalar›na yazd›racakt›.

Çanakkale Hapishanesi 1. Ölüm Orucu Ekibi savaflç›s› Ayçe ‹dil


Erkmen, her an› eylem olan 69 günlük kavgaya girdi¤inde, tahliye-
sine sadece 11 ay kalm›flt›. Düzenle ba¤lar›n› çoktan kesmifl, dev-
rimi, devrimcili¤i içsellefltirmifl biri için bunun bir önemi yoktu. Kav-
ga her yerde ayn›yd› onun için. Önemli olan devrimin, kavgan›n ç›-
kar›yd›. “Ben”in de¤il “biz”in kavgas›yd› bu. Bu kavgada kiflisel bir
istek yoktu, olamazd›.

Ayçe ‹dil Erkmen, tereddütsüzdü. Öne at›l›p k›z›l band›n› aln›na ta-
karken de, son nefesini verene kadar da tereddütsüzdü. Tereddüt-
süzlü¤ü inanc›ndan; halk›na, vatan›na duydu¤u ölçüsüz sevgiden
geliyordu kuflkusuz. Yoksa gün gün, hücre hücre eriyerek ama bir
türkü gibi ölünemezdi.

8
‹dil, yeni insan›n ad›d›r. Sosyalizme inanc›n, örgüte güvenin ve fe-
dan›n ad›d›r. Hep bafl› dik yaflaman›n ve yeri geldi¤inde ölümü se-
ve seve kucaklaman›n ad›d›r. Kad›nlar olmadan devrim olmayaca-
¤›n›n ve kad›n›n ancak devrimle kurtulaca¤›n›n ad›d›r. Devrimci sa-
natç›l›¤›n, halk kültüründen ö¤renmenin ve onu sosyalist kültürle
harmanlay›p gelece¤e tafl›man›n ad›d›r...

Ad›n› verdi¤imiz kültür merkezinde, ondan ö¤rendiklerimizle halk


kültürünü devrimci sanat anlay›fl›yla ileriye tafl›ma ve sosyalist kül-
türü gelifltirme mücadelesi vermekten onur duyuyoruz. Ortaköy
Kültür Merkezi ile bafllay›p, onun ad›yla, ‹dil Kültür Merkezi’yle sü-
ren yolculu¤umuzda, geriye dönüp bakarken, ‹dil’in gülen gözleri
gücümüzü art›r›yor. Tav›r’›n sayfalar›na her ay yeni yaz›lar yazarken,
onun bilgisayar bafl›nda Tav›r’›n yaz›lar›n› dizdi¤i, mizampaj›n› yap-
t›¤› foto¤raf› geliyor akl›m›za.

‹dil’in miras› bizim için çok de¤erlidir. Elinizde tuttu¤unuz kitap, onu
anlatmak için deyim yerindeyse ç›rp›n›p durarak yaz›lm›fl sat›rlardan
olufluyor. Ne söylesek eksik kalacak endiflesiyle ama elimizden gel-
di¤i ölçüde yaz›lm›fl bu sat›rlar dileriz ki yeni ‹dillerin yetiflmesinde
küçük de olsa katk›da bulunur. Bu, bizim için en büyük yürek fe-
rahl›¤› olacakt›r.

Eylül’ün karanl›¤›n›n devam etti¤i 1996 y›l›nda, zulüm imparatorlu-


¤una hapishanelerde beden beden direnen ölüm orucu flehitlerimi-
ze, devrim kufla¤›n›n kahramanlar›na, en de¤erlilerimize,

Ve ad›n› tafl›maktan onur duydu¤umuz can yoldafl›m›za, ‹dil’e...


Sevgi, sayg› ve ba¤l›l›kla...

TAVIR YAYINLARI

9
10
‹D‹L ÜZER‹NE...

‹dil aram›za kat›ld›¤›nda, devrimci sanat ve kültür cephesini yarat-


man›n zorlu u¤rafl› içindeydik. Bir yandan faflizmin bask› ve yasak-
lar›yla, bir yandan da alan›m›zdaki egemen küçük-burjuva ideolojisi
ile mücadele ediyorduk. Bize göre kültür ve sanat da ezenlerin ve
ezilenlerin mücadelesinde örgütlü yerini almal›yd›. Ülkemizin gerçe-
¤i savaflt› ve bu savaflta kültür ve sanat bütün etkileyicili¤i ile dev-
rim saflar›na at›lmal›yd›. Kültür ve sanat etkili bir silaht› ve biz bu si-
lah›, yaflam› bütünüyle kavrayan devrimci anlay›fl›n, devrimci hare-
ketin kumandas›nda savafla sürmeliydik. Hem kurumlaflmas›, et-
kinlikleri ve ürünleriyle devrimci kültür hareketini halk içinde ete ke-
mi¤e büründürmek, hem de bunu yapacak örgütlü devrimci sanat-
ç› kiflili¤ini yaratmak zorundayd›k. Zor bir iflti bu. ‹flte biz bu zorluk-
larla bo¤uflurken, kiflili¤inin en temel özelliklerinden biriyle, müteva-
z›l›¤›yla girdi aram›za.

Sanatç› duyarl›l›¤›na sahip, yetenekli, coflkulu bir Dev-Genç sem-


patizan›yd› geldi¤inde. Ülkemizde kültür ve sanat alan›nda egemen
olan küçük-burjuva anlay›fl bizleri sanatç› olarak görmüyordu.

11
Onlara göre bizler sanat ad›na sloganc›l›k yapan siyasi militanlard›k.
Sanatç› örgütlü olamazd›. Özgürlü¤ünü s›n›rlayamazd›. Yarat›c›l›¤›-
n› öldüremezdi. Birey olmal›yd›lar.

Bu anlay›fl kendine özgü ahlak›yla, yaflam tarz›yla, de¤er yarg›lar›y-


la adeta egemen bir kast gibiydi. Kendi anlay›fllar›ndan olmayanla-
r› aforoz ediyorlard›. Biz bir yandan devrimci sanat›n mücadele içe-
risindeki gücünü kavram›fl olan faflizmin sald›r›lar›n› gö¤üslerken,
bir yandan da bu egemen kast›n y›llard›r yaratt›¤› özünde elitist, bi-
reyci ve dejenere düzen içi kültürünü reddedip, halk›n içinde, onun
ac›lar›n› ve sevinçlerini iliklerinde duyan kültürü yaratma kayg›s›n-
dayd›k. Ve bu anlamda tarihimizden bize kalan pek fazla da bir mi-
rasa sahip de¤ildik. En büyük gücümüz, ideolojik sa¤laml›¤›m›z, bi-
ze yol gösteren devrimci hareketimizin kendine güven ve cesaret
afl›layan perspektifiydi. Bugün bu mücadelede önemli mesafeler
katedilmifltir.

fiark›s›yla, fliiriyle, tiyatrosuyla, gelenekleriyle, ahlak›yla, militan tav›r-


lar›yla devrimci kültür hareketi, devrimci sanatç› kiflili¤i halk›n kurtu-
lufl mücadelesinde yerini alm›flt›r. Bir tarih yaz›lm›flt›r.

Idil bu tarihin isimsiz mimarlar›ndan biridir. Onu bu tarihin içinde ta-


n›y›p anlayabiliriz. Kültür cephemizin örgütlü bir elaman› olarak
omuz bafl›m›zda yerini ald›¤›nda, onu inatla bizden koparmaya, dü-
zene çekmeye çal›flan bir ailesi vard›. Onu içinde bulundu¤u küçük
dünyadan koparmama bencilli¤inin en büyük silah› duygu sömürü-
süydü. ‹dil'in sevgi dolu yüre¤i, safl›¤›, temizli¤i, sorumluluk duygu-
su özellikle annesi taraf›ndan adeta bombard›mana tutuluyordu. Ai-
lesine karfl› savafl› kazand›¤›nda çal›flkanl›¤›, disiplini ve sahiplen-
mesi ile alan›m›z›n vazgeçilmez eleman› olmufltu çoktan. Alan›m›z›
ve perspektifimizi çabuk kavrad›. Ve bunlarla bütünleflti.

Yeni bir kültür yarat›yor, yeni bir yap› yükseltiyorduk. Emekçi olmak,
yap›y› h›zla yükseltmek için her gün birkaç tu¤la koymak gerekiyor-

12
du. Üstelik bu gösterifle, popülizme düflmeden yap›lmal›yd›. ‹dil bu
gerçe¤i en iyi kavrayanlar›m›zdan biri oldu.

Adeta bir joker gibi nerede boflluk varsa oraya kofltu. Müzik grubu,
tiyatro, sanat dergisi... Yeteneklerini zorlad› ve en iyisini yapmaya
çal›flt›. Baflar›lanlar karfl›s›nda adeta çocuk gibi sevinir, yoldafl s›-
cakl›¤›yla herkesi kucaklar, halay çeker ama yanl›fllar ve baflar›s›z-
l›klar karfl›s›nda kimse onun kendine özgü sorgulayan, elefltiren ba-
k›fllar›ndan kurtulamazd›. Kitlelerin alk›fllar› karfl›s›nda bafl› dönme-
di. Kendini kaybetmedi. Yaratmaya çal›flt›¤›m›z devrimci sanatç› ti-
pinin en temel özelliklerinden birini, o günkü deyiflimizle "‹simsiz ve
resimsiz" olmay› içsellefltirdi. Edilgenli¤ini ve memur tav›rlar›n› elefl-
tirdi¤imizde utanarak kabul etti. Ve kendi içinde kendiyle sessiz bir
savafla girdi. H›zla kendini gelifltirdi olgunlaflt›. "Sanatç›-sepetçi"
esprilerinin alt›nda yatan küçümseyici yaklafl›mlar› ciddiye almad›.

Çevresindeki onlarca popülist, entel, bireyci, geçici yol arkadafllar›-


na itibar etmedi. Ne yapt›¤›n› biliyordu. Bu yüzden de aylarca
OKM'nin b›kt›r›c› muhasebe hesaplar›yla, Tav›r bürolar›n›n bitip tü-
kenmez bürokratik ifllemleriyle, sanat dergisinin dizgisi ve redaksi-
yonuyla sab›rla ilgilendi. Hiçbir zaman. "Ben sanatç›y›m, neden si-
neman›n tuvaletini temizliyorum?" demedi.

12 Eylül'de büyüyen kuflaktand›. Ama o dönemin yoz, dejenere,


bencil kültüründen neredeyse hiç etkilenmemiflti. Bu kültürün ala-
n›m›za tafl›nan izlerinin de hep d›fl›nda kald›. Siyasi olarak da ken-
dini yetifltiriyordu. Bugün buradayd› ama yar›n savafl›n baflka bir
cephesinde yer almak gerekebilirdi. Bunu biliyordu. Kendini haz›r-
lamaya çal›fl›yordu. Disiplinin, sahiplenmenin, fedakarl›¤›n ad› ol-
mufltu ‹dil. Sadece kültür ve sanat alan›n›n de¤il, devrimci hareke-
tin mütevaz› bir neferi olmufltu ‹dil. ‹çlerinde ‹dil'in de bulundu¤u
ölüm orucu eylemi ve flehitleri halka ba¤l›l›¤›n, devrime ve sosyaliz-
me inanc›n manifestosunu yazarak beyinlerde ve yüreklerde dep-
rem yaratm›fllard›r. Ama farkl› olarak ‹dil, ölüm oruçlar›n›n ilk kad›n

13
flehidi olmas›n›n da ötesinde, ülkemizde devrimci sanatç› kiflili¤in
de manifestosunu yazm›flt›r. Devrimci bir sanatç›n›n faflizmin halka
karfl› sald›r›s›n› püskürtmek için çarp›flman›n en ön saf›nda dövüfle-
bilece¤ini, bu u¤urda ölümü gülerek karfl›layabilece¤ini göstermifl-
tir. "Ben sanatç›y›m, sanat yapar›m" diyenlere, kendini ayr›cal›k-
l› gören elitistlere devrimci sanatç›l›¤›n günü geldi¤inde yaflam› sa-
vunmak için atefl hatt›nda ölümün üstüne yürümeyi bilmesi gerek-
ti¤ini göstermifltir.

Faflizm, devrimci tutsaklar›n flahs›nda, halktan yana olan herfleye,


halk›n özgürlük ve kurtulufl umuduna, kültürüne, sanat›na, de¤erle-
rine sald›rd›¤›nda, karfl›s›nda bütün bunlar› savunan devrimci sa-
natç› ‹dil'i de bulmufltur.

Ayçe ‹dil Erkmen devrimci sanatç› kiflili¤inin ad›d›r. Bu anlamda he-


pimizin ö¤retmeni olmufltur. Herkes ondan ö¤renmek zorundad›r.
Popülizmin her çeflidinin çok kolay yeflerme zemini tafl›d›¤› bir ala-
n›nda isimsiz bir nefer olmay› ö¤renmelidir. ‹simlerle, resimlerle,
afifllerle, imzalarla, alk›fllarla bafl› dönmemeyi, kendini be¤enmeme-
yi ö¤renmelidir. Devrim hamal›, emekçi olmay› ö¤renmelidir. Özü
sözü bir olmay›, sanat›nda verdi¤i mesajlar› kendi yaflam›nda da
uygulamay›, yani sanatta da olmas› gereken devrimci samimiyeti
ö¤renmelidir. Bugüne kadar ola geldi¤i gibi y›lg›nl›¤›n, sinmiflli¤in,
korkakl›¤›n, faflizmin sald›r›lar› karfl›s›nda kendi kabu¤una çekilme-
nin, susman›n de¤il; ‹dil, bir devrimci sanatç› olarak öne at›lman›n,
düflmana meydan okuman›n ad›d›r.

Çelikten bir irade ile ölümle yaflam aras›ndaki o incecik çizgide bey-
ni, yüre¤i ve bütün ruhuyla bu büyük kahramanl›¤› savafl içerisinde-
ki s›radan bir devrimci görevi yerine getirir gibi gösteriflsiz, sessiz ve
sitemsiz yapabilmenin ad›d›r. Sevgi dolu, coflku dolu, han›m ha-
n›mc›k bir genç k›z›n nas›l inanç, cesaret ve kararl›l›k sembolü bir
kahraman olabilece¤inin örne¤idir. Halk ve vatan sevgisiyle pazar
yerlerine, grev çad›rlar›na, üniversite anfilerine, ayaklanma barikat-

14
lar›na bilinç, umut tafl›man›n coflkusudur.

‹dil, onca kitaplar yazm›fl anl› flanl›, birçok ayd›n ve sanatç›ya k›sa-
c›k yaflam›na s›¤d›rd›¤› müthifl bir tarih bilinci ve bilgelikle ölüm ve
yaflam üzerine ders vermifltir. O Sabolar'dan ö¤rendiklerini, Santia-
go Stadyumu’nda faflist cuntac›larca parmaklar› k›r›lan ama sustu-
rulamayan devrimci ozan Victor Jara'n›n hayk›r›fl›yla birlefltirerek
seslendi bizlere: VENCEREMOS!..

Hiç göstermeden küçücük yüre¤inde da¤larca halk sevgisi büyüt-


meyi bilmifl bir halk k›z›d›r o.

15
16
AYÇE...

Hiçbir uykudan sensiz düfllerle kalkmad› ülkem.


Bundand›r tenimizin yan›k ete benzer esmerli¤i...
Ayçe çicek ismi olabilir asi ve halklar renginin
en güzelinden.
Ayçe bir su olabilir, ak›fl› suyun.
Sessiz ferah, durgun yüzü berrak.
Az sonra kayal›klardan ça¤layacak olan
köpük köpük bir su.
Ayçe bir renk olabilir.
Milyonlarca çiçe¤e konmufl kelebe¤in, gökkufla¤›n›n,
köylü k›zlar›n›n gergeflerinde c›v›ldaflan beyaz›n,
k›rm›z›n›n tonu.
Ayçe bir ulusun dili olabilir, bütün dünya lehçelerinde
direnç demek mesela, belki yal›nca
kavga.
Ayçe gece yar›lar›nda
suskunlukta kan içinde uyand›r›lan halk›m›n
bo¤um bo¤um terleyen sab›r yumruklar›.
O yumruklar›n dövmesi,
tanr›lar›n mermer direkleri ile ihtiflam saçan,
bir o kadar korkak flarlatan kulelerini.
Halk b›ça¤›n›n kesmesi g›rtlaklar›n› vatan satanlar›n.
Ayçe bir koku olabilir,
s›cac›k tüten bir çorba bu¤usundaki nane,

17
ya¤mur sonras› toprak örne¤in.
Ayçe bir kitab›n ad› dara¤ac›ndan notlar› Fucik'in.
Direnme Savafl›, fliir kitab›, destan Bedreddin, Baba ‹shak.
Ayçe henüz yaz›lmam›fl bütün kitaplar›n ortak temas›.
Ayçe bir türkü olabilir.
Evlad› kaybolmufl analara ait halk türküsü.
“Belimizde k›l›nc›m›z kirman› hey!” deyiveren coflkulu,
cesur.
Ayçe bir tablo, Guernicas› Picasso'nun,
foto¤raf da olabilir.
Yoksul kara Afrika'n›n aç gezen yüz milyonlar›n›n
bembeyaz diflleriyle gülümseyiflleri bize.
Ayçe bebe¤ini emziren bir annenin masumiyeti.
Gecekondusuna elinde ekmek,
cebinde flekerlemelerle dönen bir iflçinin heyecan›,
bekleflen çocuklar›n›n afacanl›¤›,
evin kad›n›n›n sevecenli¤i,
bacalar›nda tüten duman›n neflesi.
Ayçe bir düfl, çöplüklerden ekmek toplayan,
köprü altlar›nda sabahlayan sokak çocuklar›n›n.

Ve istasyon banklar›nda ayaz bir geceyi geçirecek olan›n


memleket düflü.
S›rt›nda kal›n bolflevik dokuma bir kaban,
belki sadece avuç içlerine usulca bir hohlay›fl.

Ayçe her do¤an çocu¤umuzun al›nyaz›s›.


Ayçe yoksullu¤a baflkald›r›.
Ayçe adaletsizli¤e isyan.
Ayçe bir duygu, kaplay›veren içimizi, tan›ms›z.
Özgürlük eyleminin ilk an›.
Son an› koflarak kucaklamak varofllar›,
hiç tan›mad›¤›m›z bir kap›n›n bize aç›lmas›,
dost gülücüklerinde gizlenmek, polis sirenlerinden bir de.

18
Ring penceresinden izlerken dalg›n,
kendi halinde kald›r›mlar›,
ans›z›n bir yoldafl› görmek,
tetik ad›mlarla yürüyen dikkatli,
onunla son randevuyu an›msamak.
Kucaklaflmay›, hoflçakal›, görüflürüzü.

Ayçe iflkencecileri ininde yenmek onuru.


Ayçe yap›dan gelen ilk not ad›m›za.
Titreyen ellerle bir türlü açamamak, açmak sonra,
merhabay› yüzlerce kez okumak.
Ayçe bir ses olabilir.
Slogan, mert namuslu...
Hayk›r›fl... Barut... Namlu...
Evet Ayçe bir namlu, halk düflmanlar›n›n beynine dayal›.
Tutufl onu, s›ms›k› kavray›fl...
As›l›fl teti¤e...Bir daha... ‹hanet asla... Bir daha... Zafer...

Ayçe Mitralyöz.
Ayçe o bir vatan ve bebelerinin yüzü hep güleç,
sofralar bereketli, hasatlar çoflkulu.
Gönderinde onurlu bir k›z›ll›k dalgalanan.
Ayçe vatan, Ayçe o özgür vatan.

Dipnot- Anadolu'nun birçok yerinde gergeflerde ve kilimlerde renklerin dilleri vard›r.


Beyaz ayr›l›k derler. K›rm›z› sevda ya da hasrettir. Yine Anadolu'da nane kokusu için
ana kokusu derler. Tarç›na çocuk, keki¤e de yar kokusu.

19
20
YAfiAMAK
‹PEKS‹ B‹R KUMAfi DOKUR G‹B‹
HEP B‹R A⁄IZDAN
SEV‹NÇL‹ B‹R DESTAN OKUR G‹B‹...

1970 y›l›nda do¤du¤unda ad›n› ‹dil koydular. ‹stedikleri ‹dil Biret gi-
bi dünyaca tan›nan sayg›n bir sanatç› olsun, yetene¤iyle ünlensin.

O yüzden Kocamustafapafla'daki mütevaz› evlerinde bir de piyano-


lar› vard›. Babas› da bir tiyatro sanatç›s›yd› ‹dil'in. K›z›n› sanatç› has-
sasiyetiyle yetifltiriyordu.

‹dil yetenekliydi. Hem ilkokula gidiyor, hem piyano kursuna devam


ediyordu. K›sa sürede piyano çalmay› ö¤rendi. Okulda ise bir-iki
yak›n arkadafl› d›fl›nda kimseye söylememiflti. Hatta ö¤retmenleri-
ne bile bahsetmemiflti piyano çald›¤›ndan. Çal›flkanl›¤›yla dikkat çe-
ken ‹dil, bir de sanat yetene¤iyle öne ç›kmak istemiyordu. Onun ka-
rakteriydi. Kiflili¤ini oluflturan en önemli yan mütevaz›l›kt›. Dersler-
deki baflar›s›, sanata yatk›nl›¤› mütevaz›l›¤›n› etkilemiyordu.

21
‹nsan sevgisiyle doluydu. Kimseyi k›rmamaya, incitmemeye çal›fl›r-
d›. Birilerine yard›m edebilmek onu mutlu ederdi. Arkadafllar›n›n
derslerine yard›m eder, dertlerine ortak olurdu. Kalemi, silgisi, def-
teri bir yana; ‹dil, yeteneklerini, baflar›lar›n› da paylafl›rd› arkadaflla-
r›yla.

Liseye giderken bir arkadafl›n›n evinde kendinden büyük insanlarla


karfl›laflm›flt›. Çok s›cak bir sohbet geliflti aralar›nda. ‹dil daha son-
ra arkadafl›na "Ne kadar farkl› insanlar. Benimle yafl›t›mm›fl gibi ko-
nufltular" diyecekti. Bahsetti¤i insanlar devrimciydiler. Herkes gibi
ona da de¤er vermifllerdi. ‹dil bir süre sonra, unuttu o yüzleri. Ama
s›radan insan iliflkilerinden farkl› bir fley vard› o sohbetlerde ve ‹dil
bu farkl›l›¤› hiç unutmad›.

Her genç gibi o da arkadafllar›yla gelece¤e iliflkin düfllerini, hedef-


lerini konuflurdu. Üniversite okumak, avukat olmak istiyordu. Gerçi
hukuk fakültesini kazanamam›flt› ama üniversiteye gidiyor, iktisat
okuyordu.

Bu y›llar ülkemizde 12 Eylül cuntas›n›n halk üzerindeki etkisinin k›-


r›lmaya bafllad›¤›, kitlelerin hareketlendi¤i y›llard›. Halk›n birçok ke-
simi sokaklara dökülürken, devrimci eylemler de gündemi belirle-
meye bafllam›flt›.

‹dil duyarl›yd›. Duyarl›l›¤› onu çevresinde yaflananlar› sorgulamaya


itiyordu. ‹ki ayr› dünyan›n fark›na varmaya bafllam›flt›. Biri ona anla-
t›lan dünyayd›, di¤eri gerçeklerden oluflan dünya. Tan›k oldu¤u
gerçekler dikkatini çekiyordu art›k. Yüre¤ini s›zlat›yordu. Günlük ya-
flam›n›n ak›fl› sanki gerçekleri su yüzüne ç›kar›yor, düflüncelerini
derinlefltiriyordu.

Okula giderken k›fl ortas›nda çal›l›klar›n alt›nda yatan çocuklar› gö-


rüyordu. Yoksullu¤u, açl›¤› görüyordu. Sefaleti insan onuruna yedi-
remiyordu. fians m›, flanss›zl›k m›yd› nedeni? Kendisi bir yuvaya

22
sahipti; okumufl, üniversiteye bafllam›flt›. Piyano kurslar› alm›flt›. ‹s-
tese bu yetene¤iyle bile pek çok olana¤a sahip olabilirdi.
0 "flansl›lar” içinde miydi?

Yüre¤i rahat de¤ildi. Her fleyi vard› ama insanlar›n ac›lar›na, yoksul-
luklar›na bana ne diyemiyordu.

1990-91 y›llar›nda yayg›n kitle hareketlili¤i vard›. Sokak gösterileri,


hak arama eylemleri art›yordu. Okulda ise ö¤renci arkadafllar› fo-
rumlar, iflgaller, boykotlar yap›yorlard›. Bir süre uzaktan izledi. An-
lamaya çal›flt› olup biteni.

Bir gün ö¤rencilerden biri onunla konuflmak istedi... Yüzü tan›d›k


gelmiyordu ona. Ama o sohbet, o s›cakl›k, o kapsay›c›l›k ayn›yd›.
Evet t›pk› lise y›llar›nda karfl›laflt›¤› o büyük insanlar gibiydi. Fakat bu
kez konuflan kendi yafl›t›yd›.

Derken tekrar tekrar görüflmeye bafllad›lar. Onun gibi onlarcas›yla


tan›flt›. "Mücadele" diyorlard›. Paral› e¤itime, polis iflgallerine, faflist
müfredatlara, disiplin soruflturmalar›na karfl› tüm ö¤rencilerin bir
araya gelmesinden, bunlara karfl› mücadelenin gereklili¤inden bah-
sediyorlard›. Söyledikleri do¤ru fleylerdi. Harçlar yüzünden arka-
dafllar› ya okulu b›rak›yor, ya da geceleri çal›flmak zorunda kal›yor-
du. Okul polisten geçilmiyordu. Kaç kez arkadafllar› üzerinde k›r›lan
tahta coplar› görmüfltü. Kaç kez kafas›-gözü patlayan, kan-revan
içinde kalan ö¤rencilerle karfl›laflm›flt›. Bu görüntüler ‹dil'i derinden
etkiliyordu.

Haks›zl›klara karfl› mücadele eden ö¤rencileri hiç bu kadar yak›n-


dan tan›mam›flt›. ‹dil'le sürekli tart›fl›yor, bir fleyleri kavratmaya çal›-
fl›yorlard›. Sadece ö¤renci olarak yaflad›klar› sorunlardan de¤il, hal-
k›n ezildi¤inden, sömürülmesinden de söz ediyorlard›. Özgürlük,
eflitlik ve ba¤›ms›zl›k için devrim yapmak gerekli diyorlard›. Silah-
l› eylemleri "Halk›n Adaleti", "Halk düflmanlar›ndan hesap sorma"

23
diye tan›mlam›fllard›.

Gerçekten eflitsizlik, adaletsizlik vard›. En az›ndan her gün gördük-


leriyle tan›k oluyordu. Ama çözüm için onlar gibi mi düflünmek ge-
rekirdi? ‹dil aç›s›ndan henüz tart›fl›l›r bir konuydu bu...

O da duymufltu polisin insanlara iflkence yapt›¤›n›, katletti¤ini. Baz›


devrimcilerin kaybedildi¤i de olmufltu. Kürt halk›n›n köyleri yak›l-
m›flt›. Bunlar gerçekten insana ayk›r› fleylerdi, zalimlikti, haks›zl›kt›.
Ama bütün bu olup bitenlere, fliddete, fliddetle mi karfl›l›k vermek
gerekiyordu?

Ki devrimcilerin ona verdikleri de¤er, gösterdikleri sayg› ‹dil'i çok et-


kilemiflti.

Dev-Genç'li arkadafllar› ona anlatmaya, aç›klamaya devam ettiler.


Bu bir savaflt›. Ezenle ezilenin, egemenlerle halk›n savafl›. Bu sava-
fl› egemenler bafllatm›flt›.

‹nsan sevgisi neydi peki? ‹nsan›n insanca yaflamas›n› istemek de¤il


miydi sevgi? Sadece istemek de¤il bunun için mücadele etmeyi de
gerektirmiyor muydu? Evet. Insanlara sevgi duymak bir tak›m so-
rumluluklar› da beraberinde getiriyordu. Halk›n katliama u¤rad›¤›,
yoksullu¤a mahkum edildi¤i bir ülkede ne olabilirdi bu sorumluluk?
Tabii ki zulme karfl› mücadele etmek.

‹dil de seviyordu insanlar›. Bunun için zor durumda olanlara yard›m


etmifl, herfleyini paylaflm›flt› onlarla. Fakat insana sevgi duyulmas›-
n›, de¤er verilmesini hiç böyle düflünmemiflti.

Anlamaya bafllad› sevginin gerçek anlam›n›. ‹flte insanlar› gerçekten


sevenler, halk› özgür, eflit bir gelece¤e tafl›mak için mücadele edi-
yorlard›. Bir kurtulufl savafl›yd› bu.

24
Bu arada bir olay oldu. Mimar Sinan Üniversitesi ö¤rencisi Seher
fiahin polisler taraf›ndan okulunun üçüncü kat›ndan afla¤›ya at›ld›.
Seher, kay›t için gelen ö¤rencilere yard›mc› olmak amac›yla aç›lan
Rehberlik Masalar›nda faaliyet gösteren bir üniversiteliydi. Befl gün
komada kalan Seher 8 Eylül 1991'de hayat›n› kaybetti.

Seher'in alçakça katledilmesi ‹dil'in düflüncelerini netlefltirdi. "fians"


m›, "flanss›zl›k" m› tart›flmas› son buldu kafas›nda.

‹kisi de de¤ildi. Onun ad› zulümdü. Bunu kavrad›¤›ndan itibaren ‹dil,


Dev-Genç'lilerin yan›nda yerini ald›. Devrimcili¤e ilk ad›m›n› atm›flt›.
Onlardan biriydi art›k.

‹dil kimseye söylemezdi piyano çald›¤›n›, onlara söyledi.


‹dil'i Kültür Merkezi'ne götürdüler. "Biz geldik" diye girdiler içeri. Bu
samimi selam hiç kimsenin akl›ndan ç›kmayacakt› bir daha.

Heyecanl›yd›. Devrimci sanatç›larla tan›flacakt›. Okumufltu gazete-


lerde, konserlerine, türkülerine dava aç›lan Grup Yorum'u. O za-
manlar duymufltu s›n›f mücadelesinde sanatç›lara da yer oldu¤unu;
her meslek grubu, her halk katman› gibi onlar›n da örgütlendi¤ini...

Merak ediyordu örgütlü sanatç›lar›. Pekçok bedel ödüyorlard›. ‹lgi-


sini çekiyordu. Bu yüzden de OKM'ye ilk ad›m›n› att›¤›nda merak
etti¤i insanlarla tan›flacak olman›n heyecan›n› tafl›yordu.

Hemen piyano bafl›na oturttular. Yak›nlar› d›fl›nda kimseye çalma-


yan ‹dil farkl› bir heyecanla çalm›flt›. Büyük bir s›nav verdi¤ini düflü-
nüyordu. ‹dil'i bir kez daha içtenlikle sar›p sarmalam›fllard›. Merak
etti¤i, anlamak istedi¤i ne varsa anlatt›lar. Sanatç›lar neden örgüt-
leniyordu? Do¤ru muydu? Nas›l üretiyorlard›? Halk›n sanatç›s›n› an-
latt›lar.

25
Halk›n sanatç›s› olmak halk olmakt›. Halk gibi düflünebilmek, halk›n
yaflad›¤› duygular› derinlemesine yaflamak, ona yön vermekti. Hal-
k›n sanatç›s›n›n kayna¤› ne para ne de flan-flöhretti. Halklar›n haya-
t› bitmez-tükenmez bir hammadde kayna¤›yd›. Sanatç› zaten bu
hammaddeyi iflleyen ona flekil veren de¤il miydi? O halde bu kay-
na¤› ürünlefltirmek için mücadelenin içine dalmak gerekiyordu. Ya-
rat›c›l›k bu mücadelenin içindeydi. Bir iflçi gibi, bir gecekondulu gi-
bi, hakk›n› arayan tüm emekçiler gibi halk›n mücadelesinin parças›
olmal›yd› sanatç›.

Biçimler ve silahlar farkl› olabilirdi ama ayn› kayna¤a yönelmeliydi


sanat. Yaz›yla, müzikle, tiyatro, sinemayla halklar›n kurtulufluna ka-
t›lmal›yd›.

OKM'ye daha s›k gitmeye bafllad›. Her geçen gün biraz daha fazla
sorumluluk bilinci art›yordu. Zaman›n daha büyük bir k›sm›n› ay›r›-
yordu oraya.

Bugünlerde ailesi, özellikle de annesiyle çat›flmalar› bafllam›flt›. An-


nesi devrimci olmas›n›, mücadele etmesini istemiyordu. Anal›k duy-
gular›yla, k›z›na bir zarar gelmesini istemedi¤inden tepki gösteriyor-
du. Ama ‹dil'in ne kadar hassas ve duyarl› oldu¤unu bildi¤inden
hep onun duygular›na yöneliyordu. ‹dil zorland› ilk önce. Çat›flma-
lar› büyüyor, belki de ilk defa onun yüzünden annesi a¤l›yordu. Ne
yapmal›yd›? ‹kna edemiyordu. Henüz annesi mücadele etmenin
gereklili¤ini, bu mücadeleyi verenlerden birinin de kendi evlad› ol-
mas› gerçekli¤ini kabullenecek durumda de¤ildi. O yine de b›kma-
dan, usanmadan anlat›yordu. Mücadelesini, inançlar›n›, amaçlar›n›,
halk›n› nas›l sevdi¤ini...Anlayam›yordu ‹dil'i... Bu çat›flma onu bir
tercihe do¤ru itiyordu. Ya annesine yenilecek, ya da annesini üz-
mek pahas›na do¤rulu¤una inand›¤› yolda devam edecekti. Bu ter-
cih onun için dönüm noktalar›ndan biriydi. Annesinin üzülmesini is-
temezdi. Mücadeleden vazgeçse içi rahat edebilecek miydi? Hem
okula gidip gelirken içinden atamad›¤› o kayg›ya bir fley yapmama-

26
n›n suçlulu¤u da eklenmeyecek miydi? Nas›l yaflayacakt›? Mutlaka
bu bencillik onu daha büyük bencilliklere tafl›yacakt›. Annesini üz-
mek mi? Hay›r. O bencillik de¤ildi. ‹nand›¤› fikirlerle annesi aras›nda
bir tercihe zorlanmak anlams›zd›. Böyle bir zorunluluk olamazd›.
Karar›n› verdi. Tercihini yapt›. Kültür ve sanat alan›nda kavgas›na
devam edecekti. Annesinin onu anlayamamas›, üzülmesi yüre¤ini
burkuyordu ama karar›n› de¤ifltirmeyecekti. Tavr›n› koydu. Çat›fl-
may› kazand›.

Geriye dönüp bakt›¤›nda bu karar onu çok flafl›rtt›. Nas›l bu kadar


sert olabilmiflti? O güne kadar yumuflakl›¤›, hassasl›¤›yla tan›nan
‹dil, kavga etmiflti. Sesini yükseltmiflti.

Bu bir s›çramayd›, dönüflümdü. ‹dil bunu farketti. ‹nsanlar önlerine


ç›kan sorunlar› afla afla, sorunlar› çöze çöze kiflilikleri güçleniyor,
devrimcilefliyorlard›. Ailesine sevgisi de¤iflmedi; daha anlam ve ol-
gunluk kazand›.

H›zla prati¤in içine girdi. Sanatla iç içe büyümüfltü. Babas› ona sa-
nat sevgisi afl›lam›flt› ama hiç profesyonel sanatç› olmay› düflünme-
miflti. Hatta mümkün oldu¤unca kendine saklam›flt› yetene¤ini. Ha-
la utan›yordu insanlar›n önüne ç›kmaya, hala s›k›l›yordu alk›fllardan.
Art›k atmal›yd› çekingenli¤ini. Çünkü onun için sanat›, halka gerçek-
leri, zalimleri, direnenleri, kurtulufl yolunu gösteren bir araçt›. Kav-
gas›n› seviyordu, o halde sanatsal yeteneklerini bu kavgan›n hizme-
tine sunmal›yd›. ‹lk kez yetenekleri onu bu derece coflkuland›r›yor,
haz veriyordu. Nihayet yetene¤ini zenginlefltirecek kanal› bulmufltu.

Yeni bir dönemeci daha afl›yordu ‹dil. Yine dönüflüyordu. Kavgan›n


ihtiyaçlar› ve örgütünün ona kazand›rd›¤› güven adeta itici gücü ol-
mufltu. Kolay de¤ildi tabii ki. Ne utangaçl›¤›, çekingenli¤i bitmiflti ne
de dünle bugün aç›s›ndan büyük bir fark vard›. Asl›nda tek fark bi-
lincinin, duygular›n› ve davran›fllar›n› gün geçtikçe daha fazla yön-
lendiriyor olmas›yd›.

27
Önceleri daha çok müzik üzerine çal›flmalar yürüttü. Özgürlük Tür-
küsü’nün bir eleman› olarak tart›flmalarda, günlük yaflamda dürüst-
lü¤ü, disiplini ve sahiplenmesiyle öne ç›k›yordu. Henüz mücadele-
nin, devrimci e¤itimin bafl›ndayd› belki. Ama içtenli¤i, sorgulay›c›l›¤›
ve sezgileriyle yanl›fllar› do¤rudan ay›kl›yor, do¤rular› inatla savunu-
yordu. Yetmezlikleri de vard›. Fakat inatç› kiflili¤i yanl›fllara teslim et-
miyordu onu. Asl›nda kolektivizmin üretimleri nas›l zenginlefltirdi¤ini
ö¤reniyordu. Elefltiriler-öneriler ve ortak noktalar düflünmeye itiyor,
yarat›c›l›¤a yöneltiyor ve yanl›fllar› önlüyordu. Yarat›c›l›k, özgürlük bi-
reyde de¤il, birliktelikteydi. fiimdi daha iyi anl›yordu bunu.

1991 1 May›s kutlamalar›ndan dolay› Ayfle Gülen gözalt›na al›nm›fl-


t›. Bir hafta sonra ise "Eylül Analar›" adl› oyunu sergileyeceklerdi.
Ayfle Gülen ana rolündeydi. Gözalt› sürdü¤ü için bu görev ona ve-
rildi. Müzik konusunda yetenekliydi fakat hiç sahnede tiyatro oyna-
may› akl›ndan geçirmemiflti. Baflarabilecek miydi? Bunun cevab› is-
te¤inde, ciddiye almas›nda, emek harcamas›nda sakl›yd›. Ö¤renme
ve kavrama iste¤iyle sahiplendi görevini. ‹flte mücadele sanatç›y›
böyle gelifltiriyordu. Olumsuzluklara boyun e¤ilmiyor, boflluklar he-
men dolduruluyordu.

‹stekle çal›flt›. Rolünü duyumsayarak, yaflarcas›na oynad›. 12 Eylül


gerçe¤i, analara yaflat›lan ac›lard› oynad›¤›. O zaten bu tarihin bir
parças›yd›. Halk›n tarihini kavr›yor, kavrad›klar›n› halka sunuyordu.
Bundan daha güçlü bir motivasyon olabilir miydi? Baflarm›flt›. Ba-
flar›n›n kayna¤› buydu.

Olurunda gitmeyen fleyler de vard›. ‹nsanlara olan sevgisi onu mü-


cadeleye ba¤larken, kiflili¤inin parças› olan hassasl›¤› ve insanlar›
k›rmama anlay›fl› mücadele içinde onu da yaratabiliyordu. Edilgen-
li¤i, insanlar› elefltirirken k›rmayay›m diye düfltü¤ü liberallik üzerine
elefltiriler al›yordu. Her insan gibi onun da eksikleri vard›. Bunlar› her
gün biraz daha alt ederek yürümeliydi. Onlarca sald›r›yla karfl› kar-
fl›ya gelindi¤i, faaliyetlerin engellenmeye çal›fl›ld›¤› koflullarda inisi-

28
yatifi, kendine güveni ile zorluklar›n üstesinden gelebilirdi. Savafl›n
içindeydi ‹dil. Verdi¤i savafl sadece bask›lara, zulme, sömürüye
karfl› de¤ildi. ‹kili gelifliyordu mücadele. Bir yandan bask›larla mü-
cadele ederken, di¤er yandan kendi eksikliklerinin de üzerine gidi-
yordu.

Ama ‹dil ve ‹dil gibilerin savafl› biraz daha özgün ve biraz daha zor-
du. Çünkü ‹dil bir kad›nd›.

Basit bir fley de¤ildi kad›n olmak. Bunun fark›ndayd›. O da biliyor-


du ki tarih boyunca kad›na hep ikinci s›n›f rolü verilmiflti. Kad›n,
egemenlerin çizdi¤i s›n›rlar içinde yaflam›flt›. Ve kendine lay›k görü-
len ikinci s›n›f rolünü benimsemiflti. ‹dil biliyordu ki yüzy›llarla kökle-
flen kültürün olumsuzluklar›n› kendi de tafl›yordu. K›smen daha ra-
hat yetiflmifl olmas›na ra¤men bu böyleydi. Kifliliklere sistem flekil
veriyordu. Yöneltilen elefltirileri anl›yordu.

Devrimcilik, mücadele ediyor olmak kifliliklerimizi de özgürlefltiriyor-


du. Özellikle de kad›nlar›... ‹dil her geçen gün daha fazla hissedi-
yordu bunu. Yaflad›¤› de¤iflim yoldafllar›yla iliflkilerinden, kendi duy-
gu ve düflüncelerine kadar her fleye yans›maya bafllam›flt›. Kimse
afla¤›lam›yor, kad›n oldu¤u için küçümsemiyor, aksine daha büyük
görev ve sorumluluklar üstlenmesi gerekti¤inden, yönetici olmas›
gerekti¤inden bahsediyordu. Güveniyorlard› ona. Kad›n, erkek tüm
yoldafllar› güveniyordu. Örgütü güveniyordu. Ama her fleyden öte
onu özgürlefltiren, dünyas›ndaki, düflünce sistemindeki de¤ifliklik-
lerdi. Geçmiflteki en büyük hedefi okumak, ifl sahibi olmak, evlen-
mek, çocuk do¤urmakt›. Bu dünya içinde kaprisler, k›skançl›klar,
afla¤›lanmalar, kendine güvensizlikler vard›. Oysa o evinin, iflinin,
sorunlar›yla de¤il, halklar›n›n sorunlar›yl› meflguldü kafas›. Küçücük
dünyas› ne kadar büyümüfltü, ülkesi olmufltu. Hiçbir ad›m› bireysel
kayg›larla atm›yordu. Mücadelesi, halk› için at›yordu ad›mlar›n›. Üre-
tiyor, yaratabiliyordu. Ürünlerini milyonlara veriyordu, karfl›l›¤›n› al›-
yordu. Baflarabiliyordu. Baflar›lar› kendisine güvenmesinin kap›lar›-

29
n› aç›yordu. Art›k edilgenli¤i afl›p kendine güvenini güçlendirmeliy-
di. Sanc›lar içinde özgür bir kiflilik yarat›yordu.

Kendi geliflimini gördü¤ünde sosyalizmin, devrim mücadelesinin


ayn› zamanda kad›nlar›n da özgürleflme mücadelesi oldu¤unu an-
l›yordu. Devrim ve sosyalizm davas›n›n kad›n için tafl›d›¤› özel an-
lam; yüzy›llar›n yaratt›¤› geleneklerin, de¤er yarg›lar›n›n, afla¤›lan-
m›fl, edilgenlefltirilmifl, yetenekleri bask› alt›na al›nm›fl, cinsel meta
haline getirilmifl bir kiflili¤in y›k›lmas›yd›. Yerine yeni bir özgür kad›n
kiflili¤inin yarat›lmas›yd›. Buna gönülden inan›yordu.

Bu düzene bafl kald›rmak için birçok nedeni vard›. Düzenle çeliflki-


leri çok yo¤undu. Bu onu sosyalizme daha çok ba¤l›yordu... Bafla-
rabilirdi. Savafl içinde pek çok kad›n›n bu süreci baflar›yla tamam-
lad›¤›n›, baflar›n›n onlar› nas›l gelifltirdi¤ini, bu kad›nlar›n nas›l yete-
neklerini, çabalar›n›, emeklerini sosyalizm mücadelesine harcad›k-
lar›n› biliyordu. Kad›n devrimcilerin ölüm an›nda sergiledikleri kahra-
manl›klar› baflka nas›l aç›klanabilirdi?

Düflünüyordu geçmiflini. Ülkemiz kad›nlar› içinde biraz daha avan-


tajl› durumdayd›. ‹stese düzen içinde bir kariyer yapabilir, hatta eko-
nomik ba¤›ms›zl›¤› onu k›smen özgürlefltirebilirdi. Büyük zorluklar
olmazd› böyle bir yaflamda. Hepsini reddetmiflti. Esaretin kayna¤›-
n› kurutmadan, özgürlük mümkün müydü? Biçimsel birkaç de¤iflik-
lik d›fl›nda hay›r. O avantajlar›na ra¤men hepsini reddetmiflti özgür-
lü¤e att›¤› ilk ad›mla. ‹lk att›¤› ad›m en büyük ad›md›. Ama düzen-
de kazand›¤› edilgen, k›r›lgan, kendine güvensiz yanlar›n› aflamaz-
sa bir kad›n olarak da özgür bir kiflilik yaratamazd›. Gerçekten zor
bir savaflt›.

Elbette sadece olumsuzluklar söz konusu de¤ildi. Anadolu toprak-


lar›n›n tarihinde kad›nlar›n kahramanl›klar› da vard›. Kendisi bu top-
raklara aitti.

30
‹dil daha fazla yo¤unlaflt› görevlerine. Yaflad›¤› her fleyi bir ders, de-
neyim olarak bilince ç›karmay› biliyor, eksikliklerini yoldafllar›yla bir-
likte aflmaya çal›fl›yordu. Hem sorun çözüyor, hem de sorunlar›n›
paylafl›yordu. Fedekarl›¤› ve anlay›fl›yla sayg›nl›k kazanm›flt›. Sade-
ce güven duyulmuyordu, o da güven veriyordu. Gittikçe yöneten ve
yönlendiren olmaya bafllad›.

Bugünlerde onu derinden etkileyen bir direnifl yaflanm›flt›. 17 Ni-


san'da devrimci hareketin önderlerinden Sabahat Karatafl, yoldafl-
lar›yla beraber dünyay› etkileyen bir direniflle flehit düflmüfltü. fiehit
düflenler içinde iki OKM'li de vard›. Ayfle Gülen ve Ayfle Nil Ergen.
‹kisini de yak›ndan tan›yordu. Uzun süre birlikte çal›flm›fl, ayn› zor-
luklar›, ayn› mutluluklar› paylaflm›fllard›. Birbirlerine yoldafl, s›rdafl
olmufllard›. En çok sevdiklerini kaybetmiflti, yüre¤i yanm›flt›. Savafl›
tüm ç›plakl›¤›yla hissetti. Silahla, sazla fark etmiyordu. Zulme bafl-
kald›ran, onurlu, adaletli bir dünya için savaflan herkes bedel ödü-
yordu. O da gözalt›na al›nm›fl, iflkenceler görmüfltü. Yoldafllar›n›
kaybetmek daha farkl›yd›. ‹nsan› sars›yordu. Ne büyük fedakarl›k,
halka ve vatana ne büyük ba¤l›l›kt› bu. Önce her fley ayaklanm›fl,
sonra yerli yerine oturmufltu kafas›nda.

Sevgi, ölümüne ba¤l›l›kt›. O yüzden o gün onlarca devrimci ölümü


gülerek kucaklam›flt›. K›z›ldere ile bafllayan bir gelenek söz konu-
suydu. Çünkü düflman karfl›s›ndaki tav›r hiç de¤iflmiyordu. Asla
teslim olunmuyor, üstelik ölüm an›nda dahi düflman› flaflk›na çevi-
ren yarat›c›l›klar, kahramanl›klar sergileniyordu. Bir kültür yarat›lm›fl-
t›. Ve devrimci hareket bu kültürü sempatizanlar›ndan, taraftarlar›-
na, kadrosuna, savaflç›s›na kadar ifllemiflti. ‹nsanlar korkusuzca,
cesaretle ölümün üzerine yürüyorlard›.

31
‹dil... Bir sanatç› o. Müzisyen, oyuncu, yazar. Hepsinde baflar›-
l› olmak istiyor. Yeteneklerinin fark›nda. Yeteneklerini besleyecek
s›n›rs›z bir kayna¤a sahip; halk›n içinde ve örgütlü. Bunun yükle-
di¤i sorumluluklar›n fark›nda. Ve bir savaflç› o..

Sanatç› ve savaflç›... Olamaz m›? Fark› ne? Ayn› duygulara, ayn›


duyarl›l›¤a sahip de¤iller mi? Bir sanatç› savaflç› olamaz m›? Bu,
duygular›n yitimi midir, körelmesi midir? “Ülkem ac› çekiyor, öz-
gürleflmelidir” diyen her sanatç›n›n önündeki bir seçenektir bu.

Çeliflki hiç de¤il. Z›tl›k yok bu kararda. Bir sanatç› hiçbir duygu yi-
timine u¤ramadan savaflç› olabilir. Dövüflebilir bilfiil. ‹dil de veri-
yor karar›n›. Ölüm Orucu savaflç›s› olurken sanatç› yan›n› bir ke-
nara koymuyor. Sanatç›l›¤›, flimdi onu barikat›n ön saf›na çeken
bir birikim, bir de¤erler toplam›.

32
Bu gücü veren devrimci hareketti. fiimdi daha iyi anl›yordu iktidar›
alma, halklar› özgür vatan topraklar›na ulaflt›rma inanc› insanlar›
kahramanl›klara, kendini fedaya ulaflt›r›yordu. Cüret afl›l›yordu.

Ayfle'nin ve Nil'in foto¤raflar›n› haz›rlay›p ast›lar OKM'ye. Odaya her


giriflinde onlara karfl› daha fazla sorumluluk hissediyordu.

Küçüklükten beri duyarl›, hassas olan insan sevgisiyle dolu yüre¤i o


foto¤raflar› gördükçe mücadelenin görevlerine daha çok kilitleniyor-
du. Birlikte ç›km›fllard› yola, onlar düflmüfltü. ‹dil'in görevleri büyü-
müfltü.

Sonuna kadar gitmek boynunun borcuydu. Bu samimiyeti, bu dü-


rüstlü¤ü asla elden b›rakmayacakt›. Hele arkadafllar› ona yanl›fll›kla
"Nil" deyince... Sanki sorumluluk duygusu kamç›lan›yordu.

Ayn› yürek öfkeleniyordu. Dev-Genç'lilerin anlatt›klar›n› hat›rlad›.


Bunu söylemek istemifllerdi iflte.

17 Nisan büyük bir direniflti. Sabolar›n kuflatma alt›nda sekiz saat


süren destans› direniflleri çok say›da insan› derinden etkilemiflti.
Sabo bu direnifli sesiyle de belgelemiflti.

Kanla yaz›lan tarih halka ulaflt›r›lmal›yd›. fiimdi Sabo ile Eda'n›n di-
reniflini, Sabo'nun telefon konuflmas›n› temsili bir seslendirmeyle
kasete okuyacaklard›. ‹dil Eda'y› seslendirecekti.

‹ki kad›n›n kahramanl›¤›n› sesleriyle halka tan›tacaklard›. Büyük bir


sorumluluktu. Onlar›n yaflad›¤› her duyguyu yaflayabilmeliydi. Ken-
dine güven, öfke, yoldafl sevgisi, inanç, kararl›l›k her fleyi yans›tma-
l›yd› sesleri. Defalarca çat›flma görüntülerini izlediler. Ayn› ruhu ya-
kalamal›yd›lar.

33
Ne büyük onurdu Sabo ile Eda'y› seslendirmek. Hele Sabo bir ta-
rihti. Kad›nlar›n mücadele tarihiydi. Kad›nlar›n önünü açan onlar›
kahramanl›¤a götüren güçtü Sabo. Özveri ve ba¤l›l›kt›. Kad›nlar›n
mücadele içindeki geliflimlerini ö¤renmek için Sabo'yu ö¤renmek
yeterliydi. Sabo'da kad›nlar›n nereden nereye geldi¤ini görüyordu
‹dil.

Önce evinin, okulunun, iflylerlerinin duvarlar›n› aflt› kad›n. Mitingle-


re, yürüyüfllere kat›ld›. Yavafl yavafl kendini mücadeleye sundu.

Ard›ndan mücadelenin koflullar› gerektirdi¤i yerde ailesinden, oku-


lundan, iflinden ayr›ld›. Tercih yapt›. Hatta eflini, çocuklar›n›, y›llarca
görememeyi göze ald›.

Bir kad›n›n sevgisinin, vefas›n›n ailesiyle, efliyle, çocu¤uyla s›n›rlan-


d›r›lamayaca¤›n›, gerçek sevgi ve vefan›n halk›n›n kurtuluflu için fe-
dakarl›k oldu¤unu tercihiyle gösterdi. Önü aç›ld›¤›nda görevleri, so-
rumluluklar› nas›l hakk›yla yerine getirdi¤ini ispatlad›.

Yanl›z bafl›na zorluklar› gö¤üslemeyi ö¤rendi. "Yönetici, komutan "


olabilece¤i söylendi¤inde düflündü. "Yapabilirsin" dedi hareketi.
Ona sadece daha büyük sorumluluklar› cesaretle gö¤üslemek kal-
d›....

Birimleri, bölgeleri yönetmeye bafllad›. Komutan oldu.


Ve onlarcas› flehit düfltü...
Onlara duydu¤u vefa öne f›rlatt› ‹dil'i. Yönetici oldu.
Art›k sorun çözen, ifl yapt›ran bir ‹dildi.

Yorulmak bilmeden, yak›nmadan, gece gündüz çal›fl›yor, program-


lar› hayata geçirmek için sab›rla çaba harç›yordu. Görevleri geri çe-
virdi¤i görülmemiflti. Tav›r'›n sorumlulu¤unu üstlenmesi ise bu dö-
nemde gerçekleflti. Emektarl›¤› her ifline yans›m›flt›. Kimi zaman Ta-
v›r'›n yaz›lar›yla, kimi zaman muhasebe hesaplar›yla, kimi zaman

34
OKM'nin sorunlar›yla sabahlara kadar bo¤ufluyordu. Emek harca-
y›p sonuç almaktan duydu¤u hazla ifllerine kofluyordu.

OKM'lilerin‚ “‹dil Ablas›” olmufltu. Herkesin sevgisini kazanm›flt›.

Baflar› duygusunu‚ “Yaflas›n!” sözcü¤üyle ifade ederdi.

‹dil'in siyasi bilinci her geçen gün gelifliyordu. Bir sanatç›yd›. Kültür
ve sanat alan›n›n yöneticisiydi. Ama ayn› zamanda bir savaflç› gibi
hissediyordu kendini. Bugün müzikle, tiyatroyla halka seslenenlerin
yar›n baflka bir devrimci görevi üstlenebilece¤ini biliyordu.

OKM'ye ilk geldi¤inde sanatç›l›k üzerine yapt›¤› tart›flmalar› hat›rla-


d›kça hafifçe gülümsüyordu. Çok gerilerde kalm›fl ve anlam›n› yitir-
miflti bu tart›flmalar.

Naz›m Hikmet, Enver Gökçe, Y›lmaz Güney'leri yetifltirmifl olan bir


ülkenin ayd›n ve sanatç›lar›ndan ço¤unun bencillikleri nas›l aç›klan-
mal›yd›? Bireyci yaflamlar›n›, korkular›n› aflamayanlar kalbur üstü
kesimlerin alk›fllar› arac›ndaki sahnenin büyüsünden kurtulam›yor-
lard›. fian flöhret ve paran›n esiri olunuyor, ayd›n onuru ayaklar al-
t›na al›n›yordu.

Sanatç›n›n neden, ne gibi bir ayr›cal›¤› olabilir ki diyordu. Sanatç› ol-


mak ne bir statü, ne de ayr›cal›kt›. Sanat, pahal› salonlara hapsedi-
lemezdi. Halka götürülmeliydi.

Sokak tiyatrolar›, sokak konserleri bu bak›fl aç›s›n›n ürünleriydi. Ba-


zen bir ekmek kuyru¤unda oynad›lar oyunlar›n›. Bazen gecekondu
mahallelerinde.

‹dil inand›¤› gibi yafl›yordu. Düflünceleriyle prati¤i aras›nda asla de-


rin uçurumlar olmayacakt›. Örgütlü, devrimci kiflili¤inden taviz ver-
meyecekti.

35
Savafl büyüyordu. Zorluklar› aflarak ilerliyordu. Devrimci harekette
büyük bir ihanet yaflanm›flt›. Halk ve vatan sevgisi, özgürlük inanc›
kirletilmek istenmiflti.

Önce flafl›rd› ‹dil. "Olamaz böyle bir ahlaks›zl›k" diyordu. Mücadele-


nin içinde ihanetlerin de olabilece¤ini biliyordu. Biliyordu bilmesine
ama kabullenemiyordu. Hiçbir zaman konum, kariyer derdi olma-
m›fl, alk›fllar aras›nda bafl› dönmemiflti. Basit hesaplar ona göre de-
¤ildi.

Darbeyle ilgili dokümanlar› okumak için bir eve yerleflmifllerdi. Do-


kümanlar aras›nda darbeci çetenin haz›rlad›¤› ihanet belgeleri de
vard›. Saatler sonra eve u¤rayanlar flaflk›nl›k ve öfke içinde bulmufl-
lard› onu. Bu küfürname, s›rlar›n iffla edilmesi a¤r›na gitmifl, hepsi-
ni okumadan f›rlat›p atm›fl bir daha eline almam›flt›. Öylesine saf,
öylesine temizdi ‹dil.

Bu dökümanlar s›rd›. Düflmana kapt›r›lmamal›yd›. Bunun için önlem


de düflünmüfltü. Sabolar›n telefon konuflmalar›ndan esinlenerek bir
tepsi, kibrit ve bir flifle tineri yan›na alm›flt›. Herhangi bir tehlikede
ele geçmemesi için ilk yapaca¤› ifl dokümanlar› imha etmekti. Bu
önlemi almas›n› kimse söylememiflti. Oynad›¤› her oyunu, türkülefl-
tirdikleri kahramanl›klar› kiflili¤inin bir parças› haline getirmeyi bafla-
r›yordu. Tarihin ve mücadelenin olumluluklar›n›, güzelliklerini yafla-
m›yla sahipleniyordu.

Onun gibi devrime, örgütüne, görevlerine daha s›k› sar›lan, önder-


li¤ine sahip ç›kanlarla alt edilmiflti darbe. Art›k yepyeni bir sürece gi-
rilecekti. Kendini yeni sürece ve görevlere haz›r hissediyordu. K›sa
süreli silahl› bir e¤itim de alm›flt›. Tam da bu yeni sürecin efli¤inde,
yurt d›fl› turnesinden dönüflte, Ankara'da gözalt›na al›nd›. Ekim
1994'te tutuklan›p ceza ald›. Bir devrimci tutsakt› art›k.

36
‹dil'in hapishaneye girdi¤i dönem, özgür tutsakl›¤›n tart›fl›ld›¤› bir
dönemdi. Tutsakl›k bir bedeldi. Bafle¤memenin, teslim olmaman›n
ad› olmal›yd› özgür tutsakl›k.

‹dil yeni sürece kendini haz›rlamaya çal›fl›yordu. Tutsaklar› teslim


alamayan, halk› da teslim alamazd›. Hapishaneler pek çok ülkede
mevzi haline gelmiflti. Bizim ülkemizde de özel bir anlam tafl›yordu
devrimci tutsakl›k... Hayat›nda yaflad›¤› çetin süreçlerden biriydi.
Kavgas›ndan, inanc›ndan vazgeçmeyi akl›n›n ucundan geçirme-
miflti. Ama bir gerçek vard› ki, o da her gün kendini yenileyemezse,
mücadele istek olmaktan ç›k›p insan› h›zla d›fl›na atabilirdi. Burada
devreye sadece insan›n kendi iradesi giriyordu. Kendini aflaca¤› yer
yaflam›n içiydi. Yoldafllar› ve partisinin yol göstericili¤iydi.

Sürekli yenilenme devrimci olman›n gereklili¤iydi. Olumsuzluklar›n


üzerine cüretle gidilebilmeliydi.

Yaflama dald›. ‹radesini daha güçlendirmesi gerekti¤ini biliyordu.


‹rade disiplini yarat›yordu. Disiplin geliflmeyi... Özgüveni artm›flt›.
Halen ayn› duyarl›, ayn› hassas ‹dil'di. Davran›fllar› ve kiflili¤i insan-
lar› etkiliyordu. ‚‹çi d›fl›na yans›yordu. Onu tan›mak için dakikalar ye-
terdi. Onu tan›y›p da bu sözü söylemeyen yoktu.

Tutsakl›k koflullar›nda da üretmeye devam ediyordu. Yap›lan her


anmada, her flenlikte onun eme¤i, yarat›c›l›¤› vard›.

Devrimci tutsaklar Buca, Ümraniye hapishanelerinde destans› bir


direnifl sergilemifllerdi. Çaba karfl›l›¤›n› buluyordu, özgür tutsak
kimli¤i somutlan›yordu. Bu kimlik direnen, asla teslim olmayan bir
ruh haliydi. Art›k bütün hapishanelerde Parti-Cephe tutsaklar› bu
ruh haliyle ortak bir yaflam, ortak bir kültür yaratm›fllard›. Parti-Cep-
he güç veriyordu devrimcilere, teslim olmayan kiflilikler yarat›yordu.
Bu kültürün ola¤an sonucuydu kahramanl›klar.

37
D›flar›s›, içerisi hiç bu kadar bütünleflmemiflti. D›flar›dayken hapis-
hanelerde süren mücadelenin d›flar›yla bütünlü¤ünü bu derece so-
mut görememiflti. Bildi¤i, yaflad›¤› her fley bilince dönüflüyordu.

Tahliye olmas›na çok az zaman kalm›flt›. Olgunlaflman›n gücünü


hissediyordu. Ç›kaca¤›n›, s›cak mücadele içinde olaca¤›n› düflün-
mek heyecanland›r›yordu ‹dil'i. Hakk›yla omuzlayaca¤›ndan emindi.
Kitle hareketi büyüyordu. Bask›lar, katliamlar halk›n sokaklara dö-
külmesini engelleyemiyordu. Gazi'deki bir halk ayaklanmas›yd›.

1 May›s 1996'da ise yüz binler kurflunlara karfl› yürümüfltü. Polisin


yaratmak istedi¤i provokasyonu, bizzat halk bozmufltu. Haberleri
izlerken kendilerini de yürüyüflün içinde hissetmifllerdi.

Halk›n bu kitlesel ç›k›fl›n›n ard›ndan faflizmin bofl durmayaca¤› aç›k-


t›. Yeni bir sald›r› dalgas› bafllatacakt›. Kitlesellik, düzenden umudu-
nu kesen halk onun korkusuydu. Bu korkuyu bast›rman›n yolu da-
ha fazla bask›, katliam, iflkenceydi. Art›k en ufak bir gösteriye, ey-
leme, bir bas›n aç›klamas›na dahi tahammül edemiyor, çocuklara,
gençlere, analara herkese sald›r›yordu.

1 May›s’tan befl gün sonra sald›r›y› bafllatt›. Hedef hapishanelerdi.


Tecrit ve itirafç›l›¤› dayat›yordu tutsaklara. Hapishanelere tekrar sal-
d›rmakla, devrimci mücadeleye darbe vuracakt›. Hapishaneleri
susturarak halka gözda¤› verecekti.

Sald›r› püskürtülmeliydi. Tüm hapishanelerde bafllayan süresiz aç-


l›k grevi içinde ‹dil de yer ald›. Görevleri, üretimleri ayn› h›zla devam
ediyordu. Bir de direniflin coflkusu eklenmiflti.

Her y›l düzenli olarak yap›lan '84 Ölüm Orucu flehitleri anmas› bu y›l
süresiz açl›k grevi direnifline denk gelmiflti. Bu tesadüf anmaya ay-
r› bir anlam kat›yordu. ‘84 ile kökleflen bir gelenek sürdürülüyordu,
miras korunuyordu.

38
Gün geçtikçe sald›r›y› püskürtmenin zorlu olaca¤›, eylemi büyüt-
mek gerekece¤i ortak düflünce olmaya bafllad›. Nihayet direniflin
daha üst boyuta s›çrat›laca¤› aç›klanm›flt›. Evet, ölüm orucuna bafl-
lanacakt›. Apo'lara yeni Apo'lar eklenecekti. Herkese düflüncesi
soruldu. ‹dil'e de.

O da kendini aday görüyordu ölüm orucuna. Tekrar düflündü. Tüm


süreçleri gözünün önünden geçti. Befl y›ll›k prati¤i onu böylesi zor-
lu bir göreve haz›rlam›flt› zaten. Tereddütü yoktu. Gönüllüyüm de-
di.

Heyecanla bekledi karar›. Ayn› heyecan tüm ko¤uflu sarm›flt›. Pek


çok yoldafl› da aday olmufltu. Bu heyecanl› bekleyifl daha da can-
land›rm›flt› tutsaklar›. Ko¤ufllar›n› yeniden düzenliyor, temizliyor, ya-
flamlar›n› ölüm orucuna göre düzenliyorlard›.

Beklenen karar aç›kland›. ‹dil ilk ekipte yer alacakt›. Çok büyük bir
onurdu bu. Sadece ölüm orucu savaflç›s› olma de¤il, ölüm orucun-
da kad›nlar› temsil etme onurunu da tafl›yordu. Bir de sanatç› kim-
li¤i eklenince... Büyük bir misyondu bu. Ne güzel fleydi inand›¤› gi-
bi yaflamak ve bu inançlar için ölüme yürümek.... Düflündükçe ço-
fluyor ve gururlan›yordu. "Bayrak benim elimde. Ben Apo olaca-
¤›m" diyordu.

Henüz 45. güne gelmemifllerdi. Sa¤l›¤› gittikçe bozuluyordu. Tören


haz›rl›klar›na bafllad›lar. Siper yoldafl›yla birlikte iki kad›nd›lar Ça-
nakkale hapishanesi’nden ölüm orucuna kat›lacak olan. K›z›l bant
takacaklard›. ‹dil ölüm orucu boyunca k›rm›z› tiflört giyecekti. Siper
yoldafl›yla ayn› odada kalacaklard›. Yataklar tafl›nd›. ‹dil'in yata¤›n›n
karfl›s›na Parti-Cephe önderinin ve hapishane flehitlerinin resimleri-
nin bulundu¤u bir pano haz›rland›.

Ölüm orucuna girecekleri akflam tüm yoldafllar›n›n duygular› kar-


makar›fl›kt›. Her duygu vard› törende. Coflku, kararl›l›k, burukluk...

39
‹nançlar›n› simgeleyen bantlar› tak›ld›. Kucaklaflt›lar. Anonsu ‹dil
yapt›rd›. Ölüm orucuna onun gür sesiyle bafllad›lar.

Arkadafllar› imrenerek sayg›yla bak›yorlard›. Bütün gözlerin onun


üzerinde oldu¤unu hissedince yine utan›yor, bak›fllar›n› yere kaç›r›-
yordu. Biliyordu ki halk›n gözleri de üzerindeydi.

Her geçen gün vücudu biraz daha eriyor, ac›lar› art›yor, bitkinlefli-
yordu. Ama ‹dil ayn› ‹dil'di.

Ayn› hassasl›k ve titizlik... Kan kustu¤u anda dahi s›v› alma vakti ge-
len yoldafllar›na saati hat›rlat›yordu. Yan›na u¤ramayanlar› fark edi-
yordu. Pervin'in yanl›z oldu¤unu gördü¤ünde bafl›na toplanan ar-
kadafllar›na onun yan›na gitmelerini söylüyordu.

Pervin ona "güvercin" diye sesleniyordu; "Güvercinler kadar güzel


ve temizsin." diyordu.

‹dil ayn› ‹dil'di. Halka olan sevgisi sanki analarda simgeleniyordu.


Analara inip kalkan coplar, ac›larla kas›lan vücuduna daha çok ac›
veriyordu. Oysa kendisi bir kez olsun ac›s›n› hissettirmemifl, of bile
dememiflti. Tek fley söylüyordu: Zaferi sizler için kazanmak, boynu-
muzun borcudur. Analar onun direncini kamç›l›yordu... Her koflul-
da üretmekten vazgeçmemiflti. Açl›k grevi içinde onlara olan sevgi-
sini yaz›ya dökmüfltü.

Art›k yata¤›ndan kalkam›yordu. Ama bilinci son derece aç›kt›. Dire-


nifl haberlerini, yoldafllar›n›, her fleyi merak ediyor, soruyordu.

Ümraniye Hapishanesi’nden Aygün U¤ur, ipi ilk gö¤üsleyen olmufl-


tu. Ö¤rendi¤inde akl›na ölüm orucuna bafllarken söyledi¤i" güçlü
olaca¤›m, ben zaferlerde a¤layaca¤›m" sözleri geldi. Yan›yordu, öf-
keliydi yüre¤i ama sözüne sad›k kald›.

40
Altm›fll› günlerde bilinci bulanmaya bafllam›flt›. Arkadafllar› onu ko-
nuflturmak, bilincinin kapanmas›n› engellemek istiyorlard›. Kendini
ne kadar zorlasa da konuflam›yordu. Bir arkadafl› "K›z›l band›n› ta-
kal›m m›?” diye sordu. ‹dil öylesine ba¤lanm›flt› ki band›na, takal›m
dedi. ‹nanc› bilincinin kapanmas›n› dinlemiyordu. Hiçbir fleye cevap
vermeyen ‹dil takal›m diyordu..."Takal›m!.."

‹dil ölüme gidiyordu. Zafere gidiyordu... Ara ara söyledikleri devrim-


ci insan›n gücünü, iradesini, bir kez daha hat›rlat›yordu yoldafllar›-
na. Sars›yordu herkesi. ‹dil sanki onlarca kad›n flehidin son nefes-
lerindeki kahramanl›klar›n› tafl›yor gibiydi. Sabo'yu, Hamiyet'i, Es-
ma'y›, Sibel'i... "Direniflimiz sürecek", "Yar›n bizim nöbetimiz var",
“Ben bir mitralyözüm”, “Eylemimiz sürüyor..." Evet dudaklar›ndan
ç›kan son söz mitralyöz oldu. Son nefesini verirken, son kez gülüm-
sedi. Ölüm orucunun 68. gününde, 26 Temmuz 1996'da kad›nla-
r›n ve sanatç›lar›n ölümsüz onuru oldu.

fiimdi ‹dil'i tan›yan-tan›mayan herkesin akl›nda bir foto¤raf karesi


var. Ne ifade edebilir ki bir foto¤raf ? Ya yaflam›n son saniyelerinde
gülümseyen ‹dil'in foto¤raf› neyi anlat›r?

O gülümseyifl ba¤r›nda dünyay› tafl›yor. Ac›lar›, sevinçleri tafl›yor.


Analar›n gözyafllar›, bebelerin 盤l›klar› var orada. Yak›lan köyler, y›-
k›lan gecekondular var. Kaybedilen, katledilen Türkiye halklar›, ka-
r›fl kar›fl sat›lan vatan topraklar›m›z var.

Ezilen, horlanan, afla¤›lanan kad›nlar›m›z. ‹flkencelerden geçirilen


gençlerimiz... Maafl kuyruklar›nda ölen yafll›lar›m›z... Hepsi orada.
Ac› bir gülüfl de¤il bu. Umut var o gülüflte.

Umut var, hakl›l›¤›n savafl› var. Tarihin hakl› gururu var. Onur, na-
mus, adalet var...

41
O foto¤raf karesi, y›llar sonras›na devredilecek o de¤erli miras diyor
ki, o sessiz gülüfl hayk›r›yor ki;

“Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen!”

42
‹D‹L’‹N ÖZGEÇM‹fi‹

‹stanbul Kocamustafapafla. 28 Kas›m 1970. Bir bebek dünyaya


geliyor. Ad›n› Ayçe ‹dil koyuyorlar. 1970 y›l› sonlar›, Dev-Genç mü-
cadelesi THKP-C'ye evriliyor. Silahl› mücadelenin tek kurtulufl yolu
oldu¤unu savaflarak anlat›yor Mahirler. ‹stanbul kavgay› soluyor.
Cevahir Maltepe'de, Ulafl Arnavutköy'de çat›fl›yor; teslim olmak
yok, `72'de iflkencelerden geçiriliyor devrimciler, demokratlar, ay-
d›nlar... Zindana dönüyor günler, geceler. Ve Mahir K›z›ldere'de
kavgas›n›, bayra¤› teslim ediyor ard›ndan gelenlere.

1975. Kocamustafapafla'da bir devrimcinin cenazesi sokak sokak


çat›fl›larak kald›r›l›yor. Molotoflar, tafllar, sopalarla direniliyor. ‹dil an-
nesinin omuzunda izliyor çat›flmay›. Ve o gün silinmiyor haf›zas›n-
dan. Daha sonra Devrimci Sol'a dönüflecek hareketin ilk kitlesel,
sokak çat›flmalar›n›n yafland›¤› cenazeyi unutmuyor ve ilk eylemim
diyor.

Bir yanda devrimciler, hareketlenen sokaklar, silah sesleri, bir yan-


da büyümekte olan ‹dil. Bale, piyano, keman dersleri al›yor. Büyü-
dü¤ünde sanatç› olacak, sahnelerde alk›fllanacak.

43
Ekonomik durumu çok iyi olmayan ailesi fedakarl›klarla yetifltirme-
ye çal›fl›yor onu. Babas› tiyatroyla ilgileniyor, fliir, makale yaz›yor.
Klasik müzik konserlerine gidiyorlar. Babas› duygusal, hassas. Ai-
lesinin eme¤i, sevgisi fedakarl›¤›yla büyüyor ‹dil.

12 Eylül'den sonra, sokaklar›n canl›l›¤›, devrimciler art›k yoklar, Ko-


camustafapafla sessizlefliyor.

Y›l 1988. ‹dil üniversiteye bafll›yor. Babas› istedi¤i için iktisata giri-
yor. Babas›yla birlikte çal›flacaklar.

Üniversitede devrimcilerle tan›fl›yor; Dev-Genç'liler ve baflka siyasi


yap›lar var. Politik çözümlemeler yapamasa da Dev-Genç'liler s›-
cak, ç›kars›z iliflkileriyle çekiyor ‹dil'i. Dev-Genç'i tam olarak bilme-
se de savunuyor, söz söyletmiyor Dev-Genç'lilere.

Özerk demokratik üniversite mücadelesinde Dev-Genç'liler radikal


geliyor, çekiniyor eylemlere kat›lmaya. Ama kopam›yor Dev-
Genç'lilerden. Samimi, s›cak, ç›kars›z insanlardan kopmak, baflka
bir yerde kendi dünyas›nda yaflamak istemiyor. S›n›f mücadelesi ifl-
çiler, memurlar, gecekondular her alanda sürüyor. Eylemlerde geli-
fliyor, ö¤reniyor ‹dil.

Okulda kültürel faaliyetlerin artmas›yla Ortaköy Kültür Merkezi'ne


gidiyor. ‹lk gözalt›s›n› 91 Eylül'ünde OKM bask›n›nda yafl›yor.

1992 Ocak ay›nda afifl yap›flt›r›rken bir daha gözalt›na al›n›yor. Da-
ha sonralar› yine gözalt›lar yafl›yor. Toplam befl kez gözalt›na al›n›-
yor. 1994 Kas›m ay›nda al›nd›¤›nda iflkencelerden sonra tutuklan›-
yor. Ankara Merkez Kapal›'ya gönderiliyor. Bir öç alma operasyonu
bu. Mehmet Topaç'›n cezaland›r›lmas› ve Parti`nin ilan›n› sindireme-
yen polis onlarca kifliyi gözalt›na al›yor, iflkencelerden geçiriyor.
Bunlardan biri de ‹dil.

44
Son gözalt›s›na kadar Özgürlük Türküsü, Ayfle Gülen Halk Sahne-
si, Tav›r Dergisi’nde çal›fl›yor. ‹flçi grevlerinde, üniversitelerde, so-
kaklarda birçok oyunda oynuyor. Paneller, bas›n aç›klamalar›, kon-
serler... Devrimci sanat cephesinin her yerinde ‹dil'in sesi, eme¤i
var.

Faflizmin yasalar›, mahkemesi ilk duruflmada 3 y›l 9 ay ceza veriyor


‹dil'e. 1995 fiubat›’nda Ankara Merkez Kapal›'dan Çanakkale'ye
sevk ediliyor.

Devrimci, sosyalist sanatç› olarak kavgas›n› hapishanelerde tutsak-


l›k koflullar›nda da sürdürüyor.

1995'deki 45 günlük süresiz açl›k grevinin içinde sonuna kadar,


1996'da ölüm orucu birinci ekibinde gönüllü olarak yer ald›. 68.
günde 26 Temmuz 1996'da flehit düfltü. Ülkemiz ve dünya ölüm
orucu direnifllerinin ilk kad›n flehidi olma onurunu tafl›yor.

45
ONA DA‹R...

‹dil’i ilk Ulucanlar Hapishanesi’ne geldi¤inde tan›d›m. Gözalt›na al›n-


d›¤›n› duymufltuk. Hatta ilk dönemler gözalt›nda oldu¤u kabul edil-
memiflti. Kaybedilece¤inden endiflelenmifltik. Ama sonra gözalt›n-
da oldu¤u kabul edildi. Tutuklanarak Ulucanlar Hapishanesi’ne gel-
di¤inde sa¤l›k durumu iyi de¤ildi. Kollar›nda sorun vard› ama h›zla
toparland› ve yaflama dahil oldu. Kültür sanatla ilgileniyordu. Bu ko-
nuda zaten ciddi bir birikimi ve deneyimi vard›. Kültür-sanat alan›n›
nas›l ele almak gerekir, buna dair bir çal›flma yürütüyorlard› bir ar-
kadaflla birlikte. Sonuçland›racak kadar kalamad› ne yaz›k ki ‹dil.
Mahkemesi üç ay gibi k›sa bir sürede aç›lm›flt›, ilk duruflmada ce-
za al›p sevki gündeme geldi..

Ulucanlar’da adli arkadafllarla birlikte kal›yorduk. Bir dönem o ka-


dar kalabal›klaflm›flt›k ki, yerlerde bile insanlar yat›yordu. Oran›n he-
men hemen tüm ifllerini biz hallediyorduk. Adli arkadafllar›n sorun-
lar›yla da ilgileniyorduk yani. Do¤al olarak sorunlar› hiç bitmiyordu,
onlar için bir ekip kurmufltuk. Ekipte ‹dil de vard›. Adlilerin sorun-
lar›na, s›k›nt›lar›na çözüm bulmaya çal›fl›yorduk. ‹dil ilk zamanlar on-
larla diyalog kurmakta zorland›. Bu biraz onun yap›s›yla ilgiliydi. Ge-
nel olarak sessiz bir yap›s› vard›. Çok giriflken de¤ildi. Ortam ona
çok yabanc›yd› her fleyden önce. Ama ‹dil’di bu. O’na bir ifl veril-
miflse mutlaka yerine getirirdi. Çal›flkand› ‹dil. Emekçiydi. Bir süre
sonra s›k›lganl›¤›n› afl›p onlarla çok rahat iliflki kurmufl, öyle ki ad-
li arkadafllar›n sohbet etmek, dertleflmek için arad›klar› biri haline
gelmiflti. ‹flini ciddiye al›rd› ‹dil. Adli arkadafllarla ilgilenirken biri ona

46
mektup yazd›rmak istiyor. ‹dil’e bak›yor o s›rada onun meflgul oldu-
¤unu görüp ona yazd›rmaktan vazgeçiyor ve baflka birine yazd›r›-
yor. ‹dil bunu ö¤renince ben ona bu rahatl›¤› vermemiflim demek ki
deyip kendisini sorgulam›fl ve insanlarla daha s›cak bir iliflki kurma-
ya çal›flm›flt›. Nitekim ‹dil hüküm giyip Çanakkale’ye gidece¤i za-
man adli arkadafllar ondan ayr›l›rken o kadar üzülmüfllerdi ki ‹dil’in
ard›ndan çok a¤lam›fllard›.

‹dil mahkemeye gitti¤inde bir aksilik olmufl, avukatlar› mahkemeye


gelmemiflti. Hakim ifadesini alm›fl ard›ndan bir diyece¤i olup olma-
d›¤›n› sormufl. ‹dil bir diyece¤inin olmad›¤›n› söyleyince orada yar-
d›m yatakl›ktan 3 y›l 9 ay hapis verilmiflti. O mahkemeden döndü-
¤ünde bir e¤itim çal›flmas›ndan ç›km›fl, tart›fl›yorduk. ‹dil’i görünce
ona dönmüfl, mahkemenin nas›l geçti¤ini sormufltuk. ‹dil hafif geri-
ye kayk›larak ellerini açm›fl, kendi flaflk›nl›¤›n› da belli ederek ceza
ald›¤›n› söylemiflti. Hepimiz o an öyle flafl›rm›flt›k ki, olmaz can›m
sen yanl›fl anlam›fls›nd›r, daha ilk mahkemede de ceza m› al›n›rm›fl
demifltik. O bizi inand›rmaya çal›fl›yor, mahkemeyi anlat›yor ama biz
bir türlü inanam›yorduk. ‹nan›lacak bir durum da de¤ildi zaten.
Mahkemede heyet resmen oldu bitti yaparak hem ifade alm›fl, hem
de savunma yerine bir diyece¤inin olup olmad›¤›n› sormufl ve h›zla
cezay› vermiflti. Kendi hukuklar›n› bile bu kadar rahat çi¤neyebili-
yorlard›. K›sa bir süre sonra ‹dil’in sevki ç›kt› ama Çanakkale’yi is-
temesine ra¤men sevkini Sakarya’ya ç›karm›fllard›. O dönem Sa-
karya Hapishanesi’nde siyasi tutuklu olarak kimse yoktu. Bir an-
lamda sürgündü bu. Çünkü istedi¤imiz yere ç›karmam›fllard› sevki.
Bu yüzden barikatlar kurarak arkadafl›m›z› oraya göndermeyece¤i-
mizi söyledik idareye. ‹dare sevkinin oraya ç›kt›¤›, gitmemesi duru-
munda zorla götürülece¤i gibi tehditler savurdu bolca ama barikat-
lara sald›rmay› da göze alamad›. Barikat direniflinde ‹dil eme¤inin
karfl›l›¤›n› görmüfl ve adli arkadafllar da barikata kat›lmak istemifl-
lerdi. ‹dare sonunda kabul etmek zorunda kald› talebimizi ve ‹dil’in
sevkini Çanakkale Hapishanesi’ne ç›kard›lar. ‹dil için bir u¤urlama
töreni yapt›k adli arkadafllarla birlikte. ‹dil’i öyle gönderdik.

47
’96’n›n bafl›nda ‹dil’le tekrar bulufltuk Çanakkale’de. Kültür komite-
si kurulmufltu. Komitenin sorumlusu idi. Tüm etkinliklerde gecesini
gündüzüne katarak çal›flm›flt›. ‹dil ifllerinde böyle çal›fl›rd›. Oldukça
da disiplinliydi. ‹fli programlad›¤›nda kendisi üzerine ald›¤› tüm gö-
revleri olabildi¤ince eksiksiz yerine getirmeye çal›flt›¤› için herkesten
böyle çal›flmas›n› isterdi ama yap›lmad›¤›nda da k›zmazd›. Onlarla
o kadar sakin konuflur ve anlat›rd› ki, insan flafl›r›rd› onun bu sabr›-
na. Bazen tak›l›rd›k, ‹dil bir gün de k›z, bir fleye sinirlen diye. Hay›r
k›zmazd› ‹dil, sinirlenmezdi. Sakin bir yap›s› vard›, bu da bir etken-
di ama as›l sebep yoldafllar›n› çok sevmesiydi. Herkesle sayg›l›, iç-
ten ba¤ kurard›. As›l olarak emek verirdi. Ve tüm bunlar› ‹dil çok do-
¤al yapard›. Örne¤in disiplinli olmak için, insanlar›n de¤iflik sorunla-
r›yla ilgilenmek için harcanmas› gereken emek onun için o kadar
do¤ald› ki, zorlanmazd› disiplinli olmak için. Her fley do¤ald› onda.
‹çtendi. ‹çselleflmiflti. Zorlanmamas› bu yüzdendi. Bu özellikleri he-
pimizde sayg› uyand›r›rd›. Bunu yaratan ‹dil’di elbette. Sadece biz-
lerde de¤il di¤er siyasetlerle iliflkileri de böyleydi. Onlarda da böyle
bir sayg› yaratm›flt›.

Hapishanelerde ne zaman ne olaca¤› belli olmaz. Devlet devrimci


tutsaklar› teslim almak için sald›r› düzenler. Biz de do¤al olarak bu-
na göre önlemler al›r›z... ‹dil’le birlikte barikat ekibindeyiz. Birçok al-
ternatifi de¤erlendirerek nereye, nas›l barikat kurar›z, malzemeleri-
miz ne olur bunlar› tart›fl›yoruz, ayarlamalar yap›yoruz. Çanakka-
le’nin mimari yap›s› oldukça ilginçti. K›vr›la k›vr›la giden bir yol gibi
koridorlar› vard›. Buralara barikat kurmak da ayr› bir dertti. Her yeri
hesaplamak zorunda kal›yorduk. Ancak haz›rl›klar›m›z› da ortada
yapam›yorduk. Bazen bir ip ile ölçü al›yorduk bazen cetvelle. Öyle
bir yer vard› ki kimse görmeden h›zla ölçü almam›z gerekiyordu. Hiç
unutmam ‹dil benim boyumdan ölçü alal›m deyip yere yatm›fl ve
onun boyu üzerinden bir ölçü alm›flt›k. Halimize arkadafllar› epeyce
güldürsek de ifle yaram›flt›. Say›m›z artt›¤› için idareden ko¤ufl tale-
bimiz vard› ama kabul edilmiyordu yer olmad›¤› bahanesiyle. Biz
ölüm orucunu ölçüsünü ald›¤›m›z bu ko¤uflta karfl›lam›flt›k. Aygün

48
U¤ur flehit düfltü¤ünde maltalar› iflgal etmifl her an barikat kurma-
ya haz›r direniyorduk. Bizim ko¤uflu direnifl ko¤uflu yapm›flt›k. ‹dil’i
ziyaret etmifl maltaya dönüyordum. ‹dil de gelmek istedi. Ben de
barikata kat›lmak istiyorum demiflti. Gelmesi mümkün de¤ildi ama
öyle çok istiyordu ki.

Bir sald›r› durumunda kuraca¤›m›z barikatlar›n haz›rl›¤›nda öyle


coflkulu haz›rl›k yapm›flt› ki flimdi de barikatlarda bulunmak istiyor-
du. Ama o barikat›n en önündeydi zaten. Ve öyle güçlü bir barikat-
t› ki y›k›lamazd›. Ona “‹dil sen zaten barikat›n en önündesin” demifl-
tik. Gülümsemifl, gelemeyece¤ini anlam›flt›.

‹dil bofl konuflmay›, bofl gevezelikleri, gereksiz fleylerle zaman öl-


dürmeyi sevmezdi. ‹fllerini h›zl› halleder, anlamad›¤› fleyleri sormak-
ta da hiç çekinmezdi. Çok mütevaz› bir yap›s› vard›. Bir fley do¤-
ruysa kimin söyledi¤ine bakmaz, dinler ve yerine getirirdi. Gece nö-
betlerinde, çal›flma d›fl›nda kalan saatlerde ‹dil’in elinde mutlaka bir
ifl olurdu.

Düzenli kitap okurdu. Hiç aksatmazd›. ML klasiklerden, dünya dev-


rim deneyimlerinden oldukça yüklü bir programa bafllam›flt›k. Ki-
taplar›n ço¤undan birer adet vard›. Dönüflerek okuyorduk. Bu yüz-
den zaman›nda bitirmek önemliydi. ‹dil’in bir kez bile aksatt›¤›n› ha-
t›rlam›yorum. Üstelik notlar›n› da alm›fl olurdu. Defterleri de çok dü-
zenliydi. Ne en ufak bir karalama, ne düzensiz ve da¤›n›k tutulmufl
notlar olurdu defterlerinde. En genelde düzenli ve tertipliydi zaten.
Giyimi, saç› bafl›, konuflmas›, davran›fllar› neye baksan›z bu düzen
ve tertip her zaman görülürdü.

Yasemin Karada¤
Çanakkale Hapishanesi

49
“KANAAT BAKKAL‹YES‹"

Kufl c›v›lt›lar›, yan mahalleden gelen çocuk flamatalar›, "domates,


biber, patates..." diye ba¤›ran seyyar sat›c›n›n sesi birbirine kar›fl›-
yor. Duvar›n ötesi ise sessiz. ‹ki hayat› bölen tafl perdenin di¤er ta-
raf›na geçildi¤inde ancak insan hissetmeye bafll›yor içerdekinin ilk
belirtilerini. Bir ritimde gidip gelen terlik fl›k›rdamalar› avluda volta
atanlar›n varl›¤›n› duyuruyor.

Bir demir kap› aç›l›yor. Bir demir kap› daha. Bir daha. Bir daha. Aç›-
lan onlarca demir kap›... Gelenler erkekler bölümünden birkaç ar-
kadafl ile emektar gardiyan Kamil Bey. Yanlar›nda bir de bayan. Ta-
n›m›yorum. Gencecik yüzü yorgun görünüyor. ‹flkenceden gelenle-
rin zay›flam›fl tan›d›k yüzü. Bir tek gözler uymuyor, üstünde sanki
ona ait de¤ilmifl gibi as›l› kalan mecalsizli¤e. Karfl›mda durmufl ›fl›l
›fl›l bak›yor. Güçsüz kollar› erkek arkadafllar›n uzatt›¤› valizine uza-
n›yor. Tutam›yor. Al›yorum elinden. Onu kap› alt›ndan getiriyor ar-
kadafllar: "Bizim arkadafl..." Her zamanki gürültüsüyle kapan›yor
demir kap›, ard›nda iflgüzar asma kilit tak›rd›s›... Bin y›ll›k hasretle
sar›l›yoruz. Sanki uzun ayr›l›klar› bitiren kavuflmalar gibi. Kollar› al-
d›rm›yor yorgunlu¤a. Sar›l›yor sar›l›yor... Gözlerinin içi gülüyor fas›-
las›z...

O akflam Parti kutlamas› yapaca¤›z. ‹lk kutlamam›z. Haz›rl›k sürü-


yor hala. Yard›m etmek istiyor. fiubeden geldin, yorgunsun diyoruz.
Dinlenmen gerekir. “Yok” diyor, 'Ben de bir fleyler katar›m... “Az
konufluyor. Bizimle kalmak, yan›m›zda olmak yetiyor ona.

50
Görüfl günü... Havaland›rmadan ziyaretçisi gelenlere sesleniyorlar.
Sesler birbirine kar›fl›yor. Afla¤›dan ona seslenildi¤ini duyuyoruz. Zi-
yaretçisininin oldu¤unu düflünüyor, afla¤›ya iniyor. Yok, de¤il. ‹çi-
mizden biri yeni gelen ziyaretçisiyle onu tan›flt›rmak istiyor me¤er.
Anlat›yor: "Ankara'ya ilk gelifli. ‹lk bir saat içinde gözalt›na al›nd›, ‹lk
bir ay içinde mahkemeye ç›kt›. ‹lk mahkemede ceza ald›. Hakk›nda
ilk DHKP-C davas› aç›l›p hapis verilen. Bitmedi. Sürgün cezaevi Sa-
karya'ya göndermek istiyorlard›; bayanlar ko¤uflunun ilk uzun süreli
barikat›n› da onun için kurduk. “Ne kadar çok ilke imzan› atm›fls›n
diye flakalafl›yoruz. Gülümsüyor. Ziyaret kabinindeki arkadafl bize
dönüyor: "Devlet terörünü ‹dil'in bafl›na gelenleri sayarak daha iyi
somutluyorum" diyor. Gülüflüyoruz. Kendisi anlat›l›rken orada o her
zamanki duru tebessümüyle bak›yor ailelere. Sevecen. O günkü “ilk
olma” flakas›... fiimdi insan düflünüyor da. Hiç de flaka de¤ilmifl as-
l›nda...

Herkesin bir “tak›lma ad›” yoktu. Onun vard›. “Kanaat Bakkaliyesi‚”


derdik. Do¤as› fazladan say›lacak fleylere önem vermez, abart›ya il-
gi duymaz. Sakinlik, tevazunun öteki yüzü müdür nedir, sanki bu-
luflup yerleflivermifller ruhuna. Bazan fazla söz, biraz flamata, biraz
gösterifl olmaz m› insanda? Yok iflte. Yarat›l›flta bunlardan sadele-
flerek do¤mufl.

Do¤a vergisi, hiç çabaya ihtiyac› yok. Çal›fl›yorken, karfl›nda gör-


mesen orada m›, de¤il mi bilmezsin. Söz ona hep en son gelir ne-
dense! S›k›l›r topluluk içinde konuflmaktan, kendini dinletiyor gibi
olmaktan. Yüzü k›zar›verir çabucak. Bütün az konuflanlar, az sözle
yetinenler gibi aram›zda olan bitene de itirazlar› nadirdir. O yüzden
“Kanaat Bakkaliyesi” kalm›flt› ad›.

‹flleri aras›nda adli mahkumlarla ilgilenmek de var. Adlilerle meflgul


olmak sab›r ister. Dertlerine yak›nl›k, biraz da tecrübe...

51
Her biri ayr› bir dünya olan bambaflka hayatlarla dostluk kurmas›n-
da karakteri yeterli olmufltu. Söz geçirmesi zahmet gerektiren o ka-
d›nlar›n gönlünü kazanmas› zor olmad›. Sorunlar›n› dinler, çare bul-
maya u¤rafl›r. Onlar için üzülür. Asl›nda hepsi de bir flekilde düze-
nin sillesini yemifllerdir. “Bu insanlar› görünce düzene duydu¤um
kin bir kat daha art›yor” diye öfkelenir. K›sa sürede adli mahkumla-
r›n gönlünde taht kurdu. Görüflçüleri onun da görüflçüleri oldu.
Görüfle ç›kmay›nca merak ediyorlar: "Sessiz bir k›z›m›z vard› hani.
Nerede o? Neden gelmedi, hasta m›? Bir fley istiyorsa getirelim!"
Çocuklar› gibi sevdiler, al›flt›lar.

Z›lg›t çekmesini sever ‹dil. ‹syan›, ac›y›, öfkeyi, coflkuyu, sevinci...


sözün yetmedi¤i her fleyi dillendirir z›lg›t. Bir duygu flelalesidir. Akar
akar ta yüre¤in derinlerinden gelir. Tam ‹dil'e göredir. Duyguyu
özünde tafl›r ‹dil. Kaynak gibi... D›flar›da ya¤mur ya¤›yor. Toprak
kokusu ko¤uflun içini doldurmufl. Bardaktan boflan›rcas›na ya¤›-
yor. Herkesi havaland›rmaya ça¤›r›yor adeta... Damlalar avlunun
betonuyla kucaklafl›rken, hepimizin içinde bir fleyler hareketleniyor.
Birden havaland›rmaya at›yoruz kendimizi. “Dersim Da¤lar›n›” söy-
lüyoruz. O z›lg›t çekiyor. Z›lg›t bu kadar m› yürekleri kanatland›r›r!
Sesi Dersim Da¤lar›'n›n isyan› kadar güçlü, Munzur'un sular› kadar
berrak. O an› kaydetmeyi ne kadar çok isterdik. Çanakkale'ye
u¤urlarken de Dersim Da¤lar›'n› söylemifltik. Hiçbirimizinki senin z›l-
g›t›n›n yerini tutmuyor ‹dil!

Bir y›l sonra yine birlikteyiz. Yine yoldafl s›cakl›¤›yla kucaklafl›yoruz.


S›ms›k› sar›l›yoruz. fiimdi daha deneyimli oldu¤unu görüyoruz. Ne
yapaca¤›n› daha iyi bilen bir sanatç›, daha tecrübeli bir devrimci var
aram›zda. Anmalar, kutlamalar›m›z daha bir güzellefliyor. Kültürel
yarat›lar›m›z zenginlefliyor. Sab›rla herkese ne yapaca¤›n› anlat›yor.
Herkesin fikrine de¤er verir, ö¤renmeye çal›fl›r. ‹yi paylafl›lan fleyle-
rin daha de¤erli oldu¤unu, de¤er üretti¤ini bilir çünkü. Sürek-
li de¤iflik, yeni fleyler üretmek çabas›ndad›r. Onun oldu¤u her ça-
l›flmada özeni, titizli¤i görüyoruz. Dostlar›m›zla yap›lan ortak kutla-

52
ma ve anma haz›rl›klar›nda da çok sab›rl›d›r. Can s›k›c› durumlar›
büyütmez, olgunlu¤uyla aflmas›n› bilir. Farkl›l›klar› abartmaz.
Onu k›zd›rmay› pek baflaramazd›k. Bazan flakalaflmalar›m›zda Çin-
gene derdik. K›rklareliliydi. Türk olsa da bizim inatlaflmalar›m›z kar-
fl›s›nda memnuniyetle Çingene olmay› seçerdi. Bir gün "Sen flehit
düfltü¤ünde Kurtulufl'a Çingeneydi diye tezkip haberi yollayaca-
¤›z." dedi¤imizi hat›rl›yorum. "O tezkip de¤il tekzip!" diye cevap ver-
miflti: Tatl› gülümseyifliyle bak›yordu. K›zacaksa daha ciddi fleylere
k›zard›. Bak›fllar›yla yapard›. Anlard›k.

Yeni bir sürece giriyoruz. Uzun soluklu bir maratona haz›rlan›yoruz.


Bu seferki direnifl farkl› olacak diye konufluyoruz aram›zda. Merke-
zi Koordinasyonla süresiz açl›k grevi eylemine bafll›yoruz. ‹lk günler
esprisini yapt›¤›m›z birçok fley flimdilerde gerçe¤e dönüfltü. Direni-
flin 22. günündeyiz. 1984 Ölüm Orucu anmas›n› yap›yoruz. ‹lk kez
böylesi bir eylemlilik içinde selaml›yoruz Ölüm Orucu flehitlerimizi.
Bu nedenle bu anma daha bir ayr›. fiehitlerimize yak›fl›r bir anma ol-
mas› için tüm enerjisiyle iflin içinde ‹dil. fiiir, koro, tiyatro... Bütün
anmay› o denetliyor. Onun kat›l›m›yla güzel bir program ortaya ç›k-
t›. Herkes be¤endi. 22. günde bir buçuk saatlik bir programda sü-
rekli ayakta olmam›za ra¤men kazan›lan bir be¤eniydi bu. Bir ay
sonraki 12 Temmuz anmas› için espriler yap›yorduk. O zaman 52.
günde olaca¤›z, ranzalar›m›zda olsa yine yapar›z demifltik. Kimi ar-
kadafllar hala ayakta olaca¤›n› iddia ediyordu; kimisi de o zamana
kadar süresiz açl›k grevi biter diyordu. Süreç herkesi yan›ltt›. Açl›¤›
içimizden 52. güne götüren sadece sen vars›n. Art›k ölüm orucu
süreci. Baflucunda an›yoruz 12 Temmuz flehitlerimizi...

Ko¤uflta büyük bir hareketlilik var. Her fleyin yeni, temiz ve özen-
li olmas› için çaba sarfediyoruz. Bir dü¤ünevi gibi haz›rl›klar›m›z var.
Sizleri haz›rl›yoruz; al›nlar›n›za onurun, namusun, adaletin temsi-
li olan k›z›l bantlar›n›z› tak›yoruz. Ko¤ufla pankartlar›, bayraklar› ön-
der kadro ve ölüm orucu savaflç›lar›n›n resimlerini as›yoruz. Çanak-
kale böyle bir dü¤üne ilk kez tan›kl›k edecek. Havaland›rmaday›z.

53
Sizleri bu uzun soluklu maratona u¤urlaman›n heyecan› var... Ölü-
mü belki de ilk kez bu kadar yak›ndan soluyoruz. Belki de flehit dü-
flen yoldafllar›n bu mevziden olaca¤›n› düflünüyoruz, bu bilinçle sa-
r›l›yoruz. Engel olam›yoruz, damlalar süzülüyor. Sen a¤lam›yorsun.
"Ben zafer günü a¤layaca¤›m" diyorsun.

Direnifl boyunca bir kez a¤lad›n. Analara dayanam›yordun. Onlar


coplan›rken yüzünde bütün kinini, nefretini görebiliyorduk. Son ya-
z›nda da onlardan söz edip "Sizin için ölünür" demifltin. fiimdi on-
lar için de ölüme yat›yorsun.

"Özü öz,
Sözü söz,
Som alt›ndan de¤erli insanlar
Erim erim erirken yaz s›ca¤›nda..."

Sana bak›yorum yine espriler yap›yorsun. “‹çimdeki küçük burjuva-


ziyi yenece¤im” diyorsun mideni göstererek. Yüzünde o her za-
manki s›cak gülüflün var. Temmuz s›ca¤› da düflman bize diyoruz.
Sürekli ç›kard›¤›n için s›cak daha çok etkiliyor. Yatakta miden için
hep ayn› pozisyonda yat›yorsun, flimdi kemiklerin de bat›yor. Ke-
miklerin de düflman bize. Ama flimdilik söz dinlediklerini söylüyor-
sun. Bir tek bizden olmayan midem diyorsun. Ne zaman saflar›m›-
za geçecek, kaç y›l emek vermiflsin, 26 y›l yedi¤in, içti¤in ayr› git-
memifl, ne nankör bir miden var diyoruz. Sonra gülüflüyoruz. Miden
bir ara rahatlad›. "Onu örgütlemeyi baflard›m" diyordun. Eee... ko-
lay m› o kadar emek harcad›n. Her ç›kard›¤›nda midene inat yeni-
den yeniden içiyordun, hiç b›rakmad›n. Ç›karaca¤›n› biliyordun, mi-
de kramplar›n›n artaca¤›n› bile bile su almam gerekir diyerek içiyor-
dun. fiimdi biraz daha rahatlad›n ve böyle zamanlarda hemen bi-
zimle konufluyorsun. Günlük yoklaman bafll›yor, soruyorsun oda-
dakileri. Gözlerin görmedi¤inden, kimler oldu¤unu söylüyoruz. O
gün hiç konuflmad›klar›n› ça¤›r›p, konufluyorsun....

54
“...Aflarak bendleri
k›r›p parçalayarak duvarlar›
k›z›la bulanm›fl bir b›çak
sapland› yüre¤imize..."

‹lk ölüm haberini ald›k Aygün'ün. Sen oldukça zay›fs›n. Bacaklar›n


vücudunu tafl›makta zorlan›yor. Sayg› duruflunda bütün iradeni
zorlayarak aya¤a kalk›yorsun. Güçsüz kolunla yumru¤un s›k›l›, dim-
dik ayaktas›n. Yumru¤unda düflmana öfkeyi görüyorum. Gözlerin
görmese de yüz ifaden her fleyi anlat›yor. Sonras›n› hat›rlam›yor-
sun; "... günler ölüm haberleriyle geliyor" ama sen Aygün'den bafl-
kas›n› bilmiyorsun. Bilincin kapan›yor. Bilinçalt›n hep eyleme dair
fleyler söyletiyor. Adalet Bakan› Kazan aç›klama yap›yor, sana ha-
berleri anlat›yoruz. Duymuyorsun, bilinçalt›ndan say›kl›yorsun. "Ey-
lemimiz sürecek!” Bu söz düflman›n beyninde patlayacak, böyle
savaflç›lar›m›z oldukça düflman diz çökmeye mahkum... Yine sa-
y›kl›yorsun: "M‹TRALYÖZDEN SONRA!" Soruyoruz,

"Mitralyöz kim ‹dil; sen misin?"


"Evet " diyorsun.

Temmuz ay›nda bir akflamüstü mitralyöz sesiyle uyand› insanl›k.


Mitralyözün, mevzi savafllar›ndaki a¤›r silahlardan oldu¤unu biliyo-
ruz. Ölüm Orucu da bir mevzi savafl›, iradelerin çarp›flmas›. Sen
mitralyöz, kurflun yata¤›na yüre¤ini sürüp bas›yorsun teti¤e...

OKM'den faks geldi. Okuyoruz sana, alg›lam›yorsun. Bilincin ka-


panmadan önce gelen bir faksa çok k›zm›flt›k. Sana "güle güle" de-
niyordu. Bu kadar erken nas›l diyebilmifl. Biz seni bu kadar erken
göndermeyece¤iz. Sen "O sizden daha cesaretli" demifltin. Öyle de
olsa ‹dil, bizim söylemeye dilimiz varmad›. Sanc›n oldu¤unda bir ke-
re bile of demedin. Hep rahatt›n, bu yüzden de gülüflün hep ayn›y-
d›...

55
Günayd›n, temizlik ifliyle güne bafll›yoruz. Temizlik deyince gözleri
›fl›l ›fl›l oluyor. Arada bir "Kokuyor muyum?" diyor. Hay›r, dedi¤in gi-
bi de¤il aksine bebekler gibi kokuyorsun. A¤z›ndaki mendili de hiç
eksik etmiyor. "A¤›z kokum sizi rahats›z eder" diyor. ‹nanm›yordun
ama a¤›z kokun bile gelmiyordu. Sonras›nda Pervin'le yapt›¤›m›z
sohbetlerde "A¤z›ma çürümüfl et kokusu gibi ya¤l› pis bir koku ge-
liyordu" diyor. fiimdi daha iyi anl›yoruz "temizlik" deyince neden
gözlerinin öyle ›fl›l ›fl›l oldu¤unu. Sular› haz›rl›yoruz, lif, bez, sabun ve
havlu.

Aç›kta kal›p üflütmesin diye iki elden yap›yoruz. Önce gövdesini,


flimdi s›ra s›rt›nda. Oturuyor, kollar› bir çocu¤un kollar› kadar güçlü
ancak. Boynuna sar›l›yor nöbetçi yoldafl›n. S›rt›n› o zaman görüyo-
ruz. Göz göz morart›lar olmufl, görünce flafl›r›yoruz. Ac›s›n istemi-
yoruz, belli etmeden iflimizi bir an önce bitirmek istiyoruz. Temizlik
yapan arkadafl tutam›yor kendini, gözlerinden yafl süzülüyor. Anla-
yacaks›n diye ödü kopuyor. Neyse ki arkan dönük. Her dokunuflta
soruyor "Ac›yor mu?" diye. Yok diyor. Belli ki ac›yor. Ama yine de
yok diyor. Bizi üzmemeye çal›fl›yor. Böyle zamanlarda bile yoldafl-
lar›n› düflünecek kadar mütevaz›, fedakar bir yoldaflt›n, bir cand›n
sen... Kararl›s›n; düflmana diz çöktürecek, ölümü rezil edecektin.
Bir savaflç›n›n silah› savaflç› için neyse, onun için de k›z›l band› ay-
n› anlamdayd›. Bu nedenle de ara ara soruyordu “Tak›l› m›? “Düz-
gün mü?" diye.

Nefes al›fl veriflleri derinlefliyor. Kesik kesik h›r›lt›l› nefes al›yor. A¤-
z›ndan iltihap ak›yor sürekli. Siliyoruz. Parmaklar› morarmaya bafll›-
yor. Ayak parmaklar› ve ayaklar› da ayn›. Sürekli masaj yap›yoruz,
De¤ifliyor, bir an s›cakl›yor.Termos koyuyoruz ayak ucuna, sürek-
li s›cak olsun istiyoruz. Ama sadece termosu koydu¤umuz yerler s›-
cak. Di¤er yerler Temmuz s›ca¤›nda buz gibi. Direniflin 47. günüy-
dü. Hava s›cakl›¤› 38 derece. O ayaklar›na bak›yor, "Bugün hava
so¤uk galiba ayaklar›m ›s›nm›yor" diyor. Yoldafllarla göz göze geli-
yoruz. O an bir fley demiyoruz ama gözlerimizden damlalar süzü-

56
lürken sen görmeyesin diye gözlerimizi senden kaç›r›fl›m›z› hat›rl›yo-
rum da o zaman gülmüfltün. fiimdi de gülümsüyorsun. Derin bir
nefes al›yor. Sonra bekliyoruz. Nefes alm›yor. Nabz› atm›yor. ‹nana-
m›yoruz. Sorumlu yoldafl› ça¤›r›yoruz, "yok arkadafllar" diyor. Sani-
yeler geçiyor inanam›yoruz. Nefes al›yor gibi geliyor. Hay›r yafl›yor,
bak gülümsüyor bize. Nefes al›yor, bak vücudu s›cak. Kalp masa-
j›... bir fleyler yapal›m... yafl›yor... iki kere bast›r›yor ci¤erlerine hava
doluyor... Hadi ‹dilcan, ver nefesini. Hadi ‹dil'imiz, zorla kendini...
Dön aram›za. Bu kadar erken gitme, bizi terk etme. Oysa bütün or-
ganlar›n sana isyan etmiflken, sen dört gün daha komada bizimle
kalmay› baflarm›flt›n. Otopside tüm organlar›n›n bir zar gibi kald›¤›-
n› ö¤rendik. Organlar›n› son hücresine kadar harcad›¤›n› anlam›flt›k.
Yüzü gülümsüyor.

Bir an uyuyor san›yoruz. Aln›nda k›z›l band›, dudaklar›nla gülümse-


me son yolculu¤una u¤urlarken aln›ndan öpüyoruz, hala s›cak...

Odaya geliyorlar. Yoldafllar›m›z, dostlar›m›z. Hepsi burada baflu-


cunda, onlar da inanam›yorlar. Ama flaflk›n herkes. Bu gülen k›z›n
ölümü rezil edifline her gün. Gün gün, dakika dakika direnifline ta-
n›k olanlar, ölümü rezil kepaze ediflini görenler hepsi baflucunda.
Herkes sana bak›yor. Gözler yafll›. Gözlerde kin... Gözlerde öfke.
Gözlerde ac›... Her fley... Her fley var. Yumruklar s›k›l›.

“Zafer ve ölüm gene cenge tutufltu


bedenimde derim
kemiklerimle kenetlendi
dans ediyorum flimdi ve
kazananlar›n flark›s› dilimde
ölüm kaybetti
ben hep söyleyece¤im ölümsüzlü¤ü...”

‹¤ne atsan duyulacak bir sessizlik var. Koridorun bafl›nda yanan


lamba katafalk›n oldu¤u yere lofl bir ›fl›k olarak ulafl›yor. Üzerinde

57
karanfiller ve Cephe bayra¤›yla, aln›nda k›z›l band›yla gülerek uyu-
yor. Çevrende tüm devrimciler. Hep, birlikte olmay› isterdin. fiimdi
hep beraber baflucunday›z. Siper yoldafll›¤›n›n en güzelini bu dire-
niflte yarataca¤›z demifltin, öyle de oldu. fiimdi herkes suskun ba-
flucunda. Sayg›yla e¤iliyorlar, nöbetlerini tutuyorlar.

Z›lg›tlar, alk›fllar, patlayan bombalarla u¤urluyoruz... Söylemeye dil


varm›yor ama güle güle yoldafl... Güle güle...

58
NASIL A⁄LARIM ARDINDAN?...

Sahnede bir oyundas›n. Heyecanl›s›n. Bu senin ilk oyunun, ilk kez


sahneye ç›kacaks›n.

Oyun bafllay›nca heyecan›m belki geçer diyorsun. Bir ara rahatl›-


yorsun da. Henüz konuflma s›ras› sana gelmedi. Ya geldi¤inde?
"Sözlerim akl›ma gelmezse, ya unutursam!" diye düflünüyorsun. Bi-
raz telafllan›yorsun. ‹flte heyecan tüm kan›n› beynine ç›karmaya
bafllad› yine.

Heyecanl›s›n, ama yapacaks›n. Yapman gerekiyor. Bu düflünceler


içindeyken geldi s›ran. Konuflmaya bafll›yorsun. Kelimeler kendili-
¤inden dökülüyor a¤z›ndan. Konufltukça aç›l›yorsun. Heyecan kay-
boldu.

59
Art›k sen ve seyirci yok. Yeri geldi¤inde seyirci, yeri geldi¤inde
oyuncusun. Oynam›yor, yafl›yorsun.

‹lk oyunun devrimcileflen bir genç k›z› anlat›yordu. Safl›¤› ve temiz-


li¤i, s›cak ve ç›kars›z iliflkiler aramaya itiyor onu. Dev-Genç'liler ile
tan›fl›yor üniversitede. Yaflam› de¤iflmeye bafll›yor. Adeta onu çe-
kiyor Dev-Genç'lilerin aralar›ndaki iliflkiler. Biraz da ürküyor. Radi-
kallik ürkütüyor onu bafllang›çta. Tan›d›kça görüyor, anl›yor radikal
olman›n ülke gerçe¤inin bir parças› oldu¤unu.

Güveniyor; onlara laf söyletmiyor. Bu düzenin çirkefinin içinde s›n›r-


s›zca güvenece¤i insanlar› b›rakm›yor.

Bu genç k›z›n yaflam› seninkiyle ne kadar benzefliyor. Oyundan s›y-


r›l›yorsun. Art›k yafl›yorsun ve yaflad›klar›n› aktarmaya bafll›yorsun
seyirciye. Hiç zorlanmadan. Kendini oynuyorsun.

Eylemlere kat›lmaya bafll›yorsun. 0 zaman çat›flmalar da bafll›yor.


Hem de olanca fliddetiyle. Ailen seni engellemeye çal›fl›yor. Devrim-
cilik yapman› istemiyorlar. 0 kadar a¤›r bir fley ki senden istedikle-
ri. Oysa sen bugüne dek onlar›n tüm isteklerini yerine getirmifl, hep-
sine cevap vermiflsin. Uysall›¤›n› biliyorlar ve seni ikna edeceklerini
düflünüyorlar. Ama bu sefer yan›l›yorlar. Kararl›s›n. Bu yüzden ça-
t›flma olabildi¤ine büyük; hem kendinle, hem ailenle.

Ailen vazgeçmiyor. Seni sözle ikna edemeyince zoru seçiyorlar ve


eve kilitliyorlar. Asl›nda bunun çözüm olamayaca¤›n› bir süre sonra
onlar da anl›yor. Sen do¤ru bildi¤inde sonuna kadar giden ‹dil'sin.
"Böyle yapmakla beni engelleyemezsiniz." sözündeki kararl›l›k etki-
sini gösteriyor. Kap› aç›l›yor. Bu kap› özgürlü¤e gidiflindeki ›srar›n
simgesi oldu. Bununla neleri k›rm›yorsun ki! Y›llar›n suskunlu¤una,
ezilmiflli¤ine, kimlik aray›fl›na ilk neflteri vuruyorsun. Ve senin ilk ça-
t›flman. Bu yüzden önemli bir ad›m. Çat›flmadan baflar›yla ç›k›yor-
sun. Bir yanda da yeni çat›flmalara haz›rlanman gerekti¤ini düflünü-

60
yorsun. Art›k seni hiçbir fley engelleyemez. Kafana koymufl ve ter-
cihini yapm›fls›n. Bunu art›k sen de fark ediyorsun, onlar da.

Kendi düflüncelerinden s›yr›ld›¤›nda oyunun bitti¤ini anl›yorsun. Her


yafltan, her meslekten, toplumun her kesiminden insanlara bir fley-
ler anlatabilmenin mutlulu¤uyla dolusun flimdi. ‹nsanlar... ‹nsanlar›-
m›z diye düflünüyorsun. Ne çok cefa çektiniz, ne çok ezildiniz. Son
bulmal› bu düzen, son! Bu yüzden daha çok çal›flmak gerek-
li diyorsun içinden. ‹nsan sevgisiyle dolusun. Kabullenemiyorsun
emekçilerin böyle afla¤›lanmas›n›, ezilmesini.

Art›k OKM'lisin. Evindesin. Do¤du¤un yer buras›. G›dan› oradan al›-


yorsun. Oras› senin anan, baban, çocu¤un, yoldafllar›n. Oras› her-
fleyin. Öyle ba¤l›s›n ki buraya. Birçok fleyi burada ö¤reniyorsun.
Paylaflmay›, yoldafll›¤›, kavgay›... Birlikte ö¤renip, ö¤retiyorsun.
Çok güzel günlerin geçiyor orada. Her yerinde eme¤in var senin.

Hat›rl›yorum da hapishaneye OKM'liler geldi¤inde ne çok sevinir-


din. Çocuklar gibi yerinde duramazd›n. Her fleyi sorar, durumlar›n›
ö¤renmeye çal›fl›rd›n. Sana faaliyetlerini anlat›rlard›. Sen de elefltiri-
lerini, önerilerini söylerdin. Az konuflan ‹dil gider, yerine konuflkan
bir ‹dil gelirdi. Senin bu haline hem güler, hem de flafl›r›rd›k. Tak›l›r-
d›k sana o yüzden. Ama hiç k›zmazd›n bize. Yap›c›yd›n. Hoflgörü-
lüydün. En ufak hareketinde bile bize, insanlara ne kadar de¤er ver-
di¤ini görüyorduk. Oyun sürüyor. Kad›nlar›m›z› anlat›yorsun. Hani
Naz›m Usta'n›n,

“Korkunç ve mübarek elleri


‹nce küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anam›z, avrad›m›z, yarimiz
Ve sanki hiç yaflamam›fl gibi ölen
Ve sofram›zdaki yeri öküzümüzden sonra gelen”

dedi¤i kad›nlar›m›z› oynuyorsun. Tek bafl›na oyunu al›p sen götürü-

61
yorsun... Bir ara iflçisin. Makinan›n bafl›nda saatlerce çal›flan Fatma
Kad›ns›n. Onca çal›flmaya karfl›l›k ezilmifllikten, horlanm›fll›ktan kur-
tulamayan Fatma Kad›n. Çocu¤una bir lokma fazla götürmek için
ç›rp›nan ama maafl›n› bir türlü artt›ramayan Fatma kad›n. Yüre¤i is-
yan dolu Fatma Kad›n›n.

Sonra köydeki Hatice Kad›n› oynuyorsun. Irgatl›k yap›yorsun. Pa-


muk tarlalar›nda geceni gündüzüne katarak çal›flan köylü kad›ns›n.

Memur Ayfle Han›m oluyorsun. Ard›ndan üniversiteli bir genç k›z.


Ard›ndan ifl arayan bir kad›n. Sonra ev kad›n›. Herkesi anlat›yorsun
oyununda. Dertlerini, çilelerini anlat›yorsun. A¤arm›fl saçlar›nda y›l-
lar›n hüznünü tafl›yan analar›m›z› anlat›yorsun.

Kad›nlar›m›z... Yüzlerce y›ld›r neden böyle yaflad›k diye soruyorsun


seyirciye dönüp. Sonra bafll›yorsun anlatmaya. Sömürüyü, bask›y›,
ç›kar iliflkilerini... Kad›nlar›n bu sömürünün içinde nas›l ezildi¤ini, na-
s›l edilgenlefltirildi¤ini örneklerle anlat›yorsun. Bir süre bekliyorsun.
Tepkileri ölçmek ister gibi. Salondaki kad›nlar gözlerini k›rpmadan,
nefeslerini tutmufl seni izliyorlar. Anlatt›klar›n onlara o kadar yak›n
ki, kendilerinin anlat›ld›¤›n› biliyorlar. Etkilendiklerini görüyorsun.
Ama sana soran gözlerle bak›yorlar. "Nas›l k›raca¤›z?"

Peki nas›l k›raca¤›z diyerek sen onlara soruyorsun. fiafl›r›yorlar. En


canac›l› soruyu soruyorsun.

fiikagolu kad›nlar›, Rosa'lar›, Tanya'lar›, Sabo'lar›, Sibel'leri, Peri-


han'lar›, Esma'lar›, Adalet'leri, Zilan'lar› anlat›yorsun.
Sabo'nun saatlerce düflmana direnmesini anlat›nca sars›l›yorlar.

Nas›l bir güçtür ki bu, saatlerce çat›flabiliyor diyor hepsi içinden.


Sayg› duyuyorlar içten içe.

Sibel, Perihan yoldafllar›n› korumak için kendilerini feda ediyorlar.

62
Kad›nlar›n fedakarl›¤› tan›d›k bir duygu onlar için.
Sibel'in, Perihan'›n yüzleri de tan›d›k.

Esma'n›n iflkencede tecavüze u¤rad›¤›n› duyunca öfke bulutu kap-


l›yor bak›fllar›n›. Kad›nl›k onurunu düflünüyorlar, kabullenemiyorlar.
Esma'n›n "Kad›nlar›n namusu bacaklar› aras›nda de¤ildir" sözü dü-
flündürüyor. Anlamaya bafll›yorlar.

Adalet. Yoldafllar›n› zindan karanl›¤›nda teslim almak isteyen iflken-


cecilere çeviriyor namlusunu. Hesap soruyor. Cesareti etkiliyor on-
lar›. Zilan'›n feda eylemi... Tekrar ayn› duygularla doluyor yürekler.
Zincirlerini tek tek parçalayarak özgürleflen, özgürlefltiren, yürek-
li kad›nlar etkiliyor izleyenleri. ‹flte bizler de böyle özgürleflece¤iz di-
yorsun. Baflkald›rman›n zaman› deyip sözlerine noktay› koyuyor-
sun.

Ter içindesin. Oyun baflar›yla sonuçlan›yor. Tatl› bir yorgunluk çö-


küyor.

63
64
NÖBET DE⁄‹fi‹M‹...

1991 y›l›n›n ilk aylar›nda Ortaköy Kültür Merkezi'ne ilk ad›m›n› at›yor
‹dil. Yan›nda bir arkadafl›, "Biz geldik" diyorlar. O anda ‹stanbul Üni-
versitesi ‹ktisat Fakültesi ikinci s›n›f ö¤rencisi. ‹YÖ-DER'li.

OKM'ye geldi¤inde, henüz kurulmufl olan ve ilk elemanlar›ndan ol-


du¤u Özgürlük Türküsü'nün yo¤un çal›flmalar›na kat›l›yor. Bu yo-
¤unluk Ortaköy Halk Sahnesi'nin tiyatro çal›flmas›ndan al›koymuyor
onu. Seviyor tiyatroyu. Oyunculuk yetene¤i de a盤a ç›k›yor.

‹lk rolü "Eylül Analar›" adl› oyunda bir tutsak annesi. Bugünden ba-
k›ld›¤›nda çarp›c› bir tesadüf oldu¤u düflünülebilir. ‹dil'in rolünü o
ana kadar Ayfle Gülen oynuyordu. Ama o gün Ayfle gözalt›nda. 1
May›s 1991 kutlamalar›nda, eylem sonras› gözalt›na al›n›yor. Oyun
ise bir hafta sonra Harbiye Muhsin Ertu¤rul Tiyatrosu'nda oynana-
cak. Hemen koyuluyor çal›flmalara. Nas›l da heyacanl›! Utangaç
yap›s› heyecan›n› besliyor. Oyun günü kuliste ayna karfl›s›ndan ay-
r›lm›yor. Mimiklerine bak›yor, ezberini tekrarl›yor. "Bir ana için çok
mu genç gösteriyorum?" diye soruyor. Ama duygular? Biliyor evla-
d› zulmün göbe¤inde olan bir anan›n ac›s›n›.

Hissetmeye çal›fl›yor ve ç›k›yor sahneye. Ana yüre¤indeki ac›, öfke-


yi do¤urur zalime karfl›. Sahnede hapishanedeki subay, o¤lunu

65
sormak için kendisine "Yavrum" diye seslenen bir anaya hakaret
ya¤d›r›yor; "Çekil bafl›mdan! Nereden yavrun oluyor muflum? Ko-
münist tohumu peydahlayanlar anam olamaz benim!" ‹dil at›l›yor
subaya, iki eliyle yakas›ndan kavray›p sars›yor onu; "Bana bak! Sen
tohum bile olamam›fls›n. Evet evet tohum bile de¤ilsin sen. Senin
hiç baban olmam›fl" Sesi güçlü, ba¤›r›yor ama titreyerek ç›k›yor.
Bu, yaln›zca heyecandan de¤il... yakal›yor o duyguyu, h›rslan›yor.
Biraz daha sürse, belki de a¤layacak h›rs›ndan. Oyun boyunca bir-
çok duyguyu yafl›yor; a¤l›yor, meraklan›yor, k›z›yor, gülüyor, nefle-
li türküler söylüyor... Oyun bitti¤inde heyecan› geçmiyor. "Nas›ld›?"
diye soruyor herkese. Ama özellikle annesinin tepkisini merak edi-
yor. Annesi ve abisi de izleyenler aras›nda. Yaklafl›m› çok önem-
li ‹dil için. Onun da geliflmesini istiyor. Ama annesi yan›na gelmiyor.
Üzülüyor, hem de çok.

‹dil'in "Eylül Analar›" oyununda Ayfle'nin rolünü üstlenmesi flimdi


bambaflka bir de¤ere sahip. Art›k gerçek hayattaki rolünü de üst-
leniyor onun: Bayra¤› devral›yor. Ayfle Gülen 17 Nisan 1992'de fle-
hit düflüyor. ‹dil bir mektup yaz›yor ona. Tav›r Dergisi'nin Ekim-92
tarihli 20. say›s›nda "Tav›r" imzas›yla yay›nlan›yor. ‹dil flehit yol arka-
dafl›na olan sevgisini, ba¤l›l›¤›n›, onun görevini devralma sorumlulu-
¤unu her sat›r›nda yans›t›yor. Günler sürüyor mektubu bitirmesi. Bir
oturuyor, bir kalk›yor ka¤›d›n bafl›ndan. Titizli¤i, heyecan› oraya da
yans›yor. S›cac›k sat›rlar kaleminden akmaya bafll›yor:

"Merhaba Ayfle,
Kahkahalarla ç›nlatarak süzüldü¤ün odada flimdi çerçeveli bir fo-
to¤raf›n duruyor. Elini sürekli oynad›¤›n saç›ndan hiç çekmeden
oturmay› tercih etti¤in o eski ama alabildi¤ine rahat koltu¤un tam
karfl›s›nda duruyor foto¤raf›n. Hemen yan›nda o foto¤raftan esinle-
nerek yap›lm›fl ya¤l› boya bir tablo yer al›yor. Her zamanki o s›cak
tebessümünle dolu bak›fllar›n, her fleyini, afl›n›, giysini ve ölümü
paylaflt›¤›n Nil'in ›fl›lt›l› bak›fllar›yla bulufluyor ve oday› bafltan bafla
sar›yor.

66
Bir çocuk neflesiyle koflarak ç›k›p gitti¤in bu odada ald›k haberini.
Daha kendimizi toparlayamadan senin rolünü paylaflt›k. Ne kadar
da çok istiyordun o rolü oynamay›... fiimdi ise ayn› duygularla biz
‘seni’ oynuyoruz. Hem de Ayfle Gülen Halk Sahnesi olarak...
Ayfle Gülen Halk Sahnesi ad›n› ald›ktan sonra bu ad›n yükledi¤i so-
rumluluklarla daha s›k› sar›ld›k çal›flmalara. Baflarmam›z gereken
çok fley vard›...
... AGHS ad›yla ilk kez 1 May›s öncesi iflçi ve memurlar›n karfl›s›na
ç›kt›k. 1 May›s'ta ise miting alan›ndayd›k. Sen de oradayd›n. Yan›-
bafl›m›zdayd›n...
... Bundan sonra çal›flmalar›m›z›, etkinliklerimizi, geliflmeleri sana bu
sayfalardan ulaflt›rmaya devam edece¤iz. Karadeniz'in serin esen
rüzgarlar›na sal›p gönderece¤iz onlar› sana. Gel dinle havalar›. Duy-
gu yüklü bu¤ulu sesin yan›tl›yor bizi. Karadeniz'in h›rç›n dalgalar› efl-
li¤inde da¤lara çarp›p yank›lan›yor... Seslerimiz yan›ndad›r, sesleri-
miz seninledir Ayfle. Hoflçakal"

‹dil'in devrimci sanatç› sorumlulu¤unun tüm güzelli¤i bu mektupta


kendisini gösteriyor. Ama sat›rlardan da öte bu güzelli¤i prati¤ine,
att›¤› ad›mlar›na yans›t›yor.

17 Nisan 1992 Çiftehavuzlar direniflinde Sabahat Karatafl ve Eda


Yüksel'in telefon konuflmalar›n› AGHS, temsili bir seslendirmeyle
kasete okuyor. ‹dil bu çal›flmada Eda'y› seslendiriyor. Onlar›n duy-
gular›n›; sakinli¤ini, öfkeyi, kendine güveni, yoldafl flefkatini yakala-
yabilmek çok zor oluyor. ‹dil, Eda'n›n televizyonlardan yans›yan
"Haydi! Ne duruyorsunuz! Cesaretiniz varsa gelin!" sesleniflini defa-
larca dinliyor. Taklit etmekten öte duyumsamaya çal›fl›yor. Teslim
al›namaman›n, sosyalizme ba¤l›l›¤›n en görkemli ifadeleri bunlar.
O seslerdeki inanc› hissederek okuyor.

Seslendirmenin bir bölümü Grup Ekin'in "Cesaretiniz Varsa Gelin"


flark›s›n›n girifl bölümüne konuluyor.

67
Omuzuna ald›¤› her yükü titizlikle tafl›yor. Kofluyor ‹dil. Siyasi bilin-
ci artt›kça emekçi yan› daha da gelifliyor. Bilet sat›yor, temizlik ya-
p›yor, yemek pifliriyor, bulafl›k y›k›yor, matbaaya gidiyor, dergi pa-
ketliyor, yaz› yaz›yor, mizanpaj yap›yor, bürolar›n aç›l›fl›yla ilgileniyor,
bir iflin nas›l yap›lmas› gerekti¤ini anlat›yor, seminer veriyor... Art›k o
herkesin ‹dil Abla's› ve bir yönetici. Kolektivizm onunla büyüyor.
Masabafl›nda uyuyakalm›fl ya da gün boyu uykusuzluktan gözleri
k›zarm›fl dolaflan ‹dil'le karfl›laflmak do¤al bir görüntü oluyor. Bir
gün otobüste giderken arkadafl›na "Genellikle otobüste uyuyorum
ama dura¤a gelmeden uyan›yorum" diyor. Arkadafl› bunu nas›l ya-
p›yorsun dedi¤inde "Art›k al›flkanl›k olmufl" diyor.

1994 Eylülü’nde tutuklan›yor ‹dil. Uzun bir yurtd›fl› gezisi dönüflü


gözalt›na al›n›yor. Bu gezi boyunca özletiyor kendisini. Kendisi de
özlüyor, telefon konuflmalar›nda bunu dile getiriyor s›k s›k. Arka-
dafllar›na kavuflmaya birkaç saat kala, Ankara istasyonunda, trenin
kalkmas›n› beklerken polisler dikiliyor bafl›na. O gün, eski Adalet
Bakan› Mehmet Topaç'›n DHKC taraf›ndan cezaland›r›ld›¤› gün.
Kendi anlat›m›yla "6 saat sonra sizinle birlikte olaca¤›m› düflünür-
ken, 6 saat sonra külçe gibi hücreye at›yorlar."

Art›k yeni bir süreç var önünde ‹dil'in. Hasretimizi görüfl gününe ta-
fl›yoruz. Avluyu boydan boya koflarak geliyor tel örgülere, her za-
manki neflesi ve heyacan›yla. "Haz›r›m" diyor. Göze alm›fl oldu¤u-
nu söylüyor her fleyi... "Burada da ifller çokmufl. Hiç bofl vaktimiz
yok". Befl ay sonra Çanakkale Hapishanesi'ne naklediliyor. Açl›k
grevinin ilerleyen günleri de dahil her görüfle koflarak ve nefleyle
gelen, heyacanla sorular soran, sohbet eden bir ‹dil, gözlerimize
as›l› kalan son resimlerinden.

68
69
SABOLAR... S‹BELLER...
ADALETLER G‹B‹...

Yeni bir perde aç›l›yor. Sen vars›n sahnede. Bu seferki oyun de¤il.
Kad›nlar... ‹kinci s›n›f, afla¤›lanan, horlanan, çifte sömürü alt›nda
ezilen kad›nlar...

Üretimin içindeki, direnifllerdeki, barikatlardaki, savafltaki kad›nlar...


Baflkald›ran kad›nlar...

Sahne temizleniyor. Havaland›rma her zamankinden daha temiz.


Daha güzel görünüyor bize. Bir daire oluflturmufluz. K›z›l bantlar›n›z
al›nlar›n›zda. Sar›l›yoruz. Capcanl› gözler ve yoldaflca sar›lan iki s›m-
s›k› kol. Tüm duygular birbirine ak›yor, kar›fl›yor. fiimdi tek vücuduz.
Her sar›l›flta ayr› bir anlam var.

Seni izliyoruz. Dupduru bak›fllar›n› süslüyen k›z›l bant›nla.


Bak›fllar öyle rahat, öyle kararl›. Güç veriyorsun bize.

Güç verdin, ders verdin hepimize. Milyonlarca insana ders verdin,


t›pk› Sabolar, Sibeller, Adaletler gibi.

70
"YÜKTE HAF‹F PAHADA A⁄IR"
SÖZÜ SANK‹ ‹D‹L ‹Ç‹N
SÖYLENM‹fiT‹R...

Gece nöbetçisi bile olsa her sabah insan› u¤raflt›rmadan uyanan,


biraz daha uyumak için uyanamam›fl numaras› yapmayan, kendini
uykuya vermeyen ve tatl› bir sevecenlikle uyanan birisidir o. Gün
gerçekten ayd›nd›r o zaman. O‘nu uyand›r›rken daha özenli olursu-
nuz. Onun yaklafl›m› böyle olmaya zorlar insan›n kendisini. Nazikli-
¤i, kibarl›¤› ama ç›tk›r›ld›m olmay›fl›, davran›fllar›ndaki yumuflakl›k
ama lakayt olmayan bir esneklik insanda onun gibi davranmak için
bir otokontrol oluflturur.

Kimilerinin yüzüne bakt›¤›n›zda “Bu henüz ayakta uyuyor” dersiniz


ya da sabah sabah bana dokunmay›n havalar›nda olanlar vard›r;
suratlar› turflu satar. Kald›rd›¤›n›za, kald›raca¤›n›za sizi bin piflman
eden yaklafl›mlar...

Pencereden güneflin içeri dolmas›n›n insanda yaratt›¤› sevinç gibi


gözünü açt›¤›nda size gülen, tatl› bir mahmurlukla uyanan birisi var-
d›r bir de. Sanki derin bir uykudan de¤il de öylesine yatm›fl ve her
an kalkmaya haz›r birisini ça¤›rm›fls›n›z gibidir. ‹dil’dir uyanan ve gü-
lerek bakan... Herkesten önce yüzünü y›kay›p spor eflyalar›n› giyi-
nen, yan yana bitifltirilmifl üç ranzan›n ortas›ndakinin üst kat›nda
yatmas›na ra¤men çarçabuk ama özenle yata¤›n› toplayan, ç›kar-

71
d›¤› k›yafetleri her daim katl› bulunan, etraf›nda da¤›n›kl›k bar›nd›r-
mayand›r.

Birisini da¤›n›k m› gördü; hem espriyle söyleyece¤ini söyleyen hem


de o da¤›n›kl›¤› birlikte giderip çevresine de düzeni ve tertibi yayan-
d›r.

Sporda yorulsa da kaytarmayan, iflkenceden tutmayan kollar›na


ra¤men iradesini zorlayan, öldüm bittim tablosu oluflturmayan bir
hali vard›r ‹dil’in. Spor sonras› temizli¤ini güçsüz ve hareket ettir-
mekte zorland›¤› kollar›na ra¤men hiç aksatmamas›, kimilerimizin
bu konudaki özensizli¤ini sorgulatan olmufltur mesela.

Aram›zdaki sorumluluk derecesi büyük-küçük ölçüsünün yitirilme-


sine bir neden de¤ildir. Aksine devrimci olanla halk olan yan›n çok
güzel bir harc›d›r yaklafl›m›. Yaflça küçükleri uyar›rken daha flakac›
ve sevecen; büyüklere söylenecek sözlerde ise daha olgun, daha
dikkatlidir. Çevresinde adeta bir sevgi ve sayg› halesi vard›r.

Sanki çok özel bir hamurla yo¤rulmufltur O. Hep olmas› gereken


gibidir. Yanl›fl ya da eksikler karfl›s›nda, “-mal›y›z, -meliyiz” ya da
tersinden ‚ “-mamal›y›z” deriz ama ‹dil do¤all›¤›nda böyledir. Sade-
dir mesela, her fley do¤ald›r onda. Numaradan, mufl gibi de¤ildir
halleri. Kimilerimiz henüz devrimcili¤in tam içeri¤ini kavrayamamak-
tan, acelecilikten‚ üzerimize büyük elbiseler giyer. Öyleymifliz san-
ki, oldu¤umuzdan daha iyiceymifliz gibi davran›r›z. S›r›t›r tabi halle-
rimiz. Ama iflte ‹dil böyle de¤ildir. O çok sadedir, aç›kt›r. Hep olma-
s› gerekti¤i gibidir. Dergi sayfalar›m›zdan ç›k›p gelen yaz›lar›m›z›n ci-
simleflmifl hali gibidir.

Okunmas› gereken flu kadar sayfay› zaman›nda okuyan, anlat›mla-


r›na öncesinden haz›rl›k yapan, verece¤i çal›flmaya tuttu¤u notlarla
gelen, anlafl›l›r olup olmad›¤›n› s›k s›k kontrol eden, yapt›m kurtul-
dum de¤il; “Acaba oldu mu?” yu gözetendir. Çal›flmalarda birço¤u-

72
muzun defterinde anlaml› anlams›z bir sürü karalama, flekil flema
varken onun defteri çok sade ve temizdir. Ana bafll›klar ve alt bafl-
l›klar›n notlar› al›nm›flt›r.

Defter kapl›d›r, kargafla yoktur sat›rlar›nda. Derste s›kmayan, yeri


geldi¤inde bir espriyle veya an›yla canl› tutan ama asla kaynatma-
yand›r.

Zaman›n de¤erini bilendir elbette. ‹nsan›n da öyle. ‹çimizde en çok


ifli olanlardand›r ama ifllerinin çoklu¤una s›¤›n›p di¤er “s›radan” ifl-
leri baflkalar›na yükleyen de¤ildir. “Ben önemli adam›m” diye bas
bas ba¤›rmaz. Aksine s›radan görülen ifllerine bile dakiktir ve ifl or-
taklar›na çok sayg›l›d›r. Kendisine duyulan sevgi ve sayg›n›n da ar-
kas›na gizlenmez.

Evet çok konuflkan de¤ildir ama anlat›mlar› basit ve yal›nd›r, somut-


tur. Dalland›r›p budakland›rmaz konuflmalar›n›. Anlafl›lmaz hiç de-
¤ildir. K›sa ve net ifadeler, güvenli cümleler kurar. “Orta sayfa” ko-
nuflmalar›, soyut cümleler yoktur dilinde.

Çok iyi bir dinleyicidir. Saatlerce yan›nda konuflsan›z saatlerce din-


ler, bitirse de bir iki cümle de ben konuflsam havalar›nda de¤ildir ya
da saatlerce suskun kalsan›z suskunlu¤unuzu saatlerce paylafla-
cak sabr› tafl›r.

Çok üzgün anlarda bile insan› güldürebilen, derdi hafifleten sevgi ve


minnettarl›¤› bir kat daha artt›rand›r. “Yükte hafif, pahada a¤›r” sö-
zü sanki ‹dil için söylenmifltir.

Çanakkale’ye ilk geldi¤i gün eflyalar›n› tafl›yamamaktan dolay› mah-


zun bir utangaçl›¤› tafl›d›¤› o hali hala canl›d›r. Kollar› gördü¤ü ifl-
kencenin etkisiyle hala zay›ft›r ve a¤›rl›k tafl›yamamaktad›r.

73
Ko¤uflun alt kat›nda sevk için ‹dil’in geldi¤i ö¤renildi¤inde onu da-
ha öncesinden tan›yanlar›n yüzünde oluflan sevinç ve ayd›nl›k çev-
rede bir merak uyand›rm›fl, etraftaki hava ister istemez tan›mayan-
lara da geçmifltir. O’nu henüz tan›ma flans›na eriflmemifl olanlar bi-
le o anda o atmosfere kap›lm›flt›r.

Eflyalar›n› tafl›mada yard›mc› olan hapishane personeline büyük bir


incelikle teflekkür etmifl, karfl›l›¤›nda ise bir sevinç bulmufltur. Son-
ras›nda bu personelin ço¤u onun ölümsüzlü¤e u¤urlan›fl›n› kolay
kolay kabullenemeyecek insanlar haline gelecektir zaman içerisin-
de. Çünkü ‹dil onlarla olan iliflkilerinde onlar›n karfl› cepheyi temsi-
len burada bulundu¤unu bilse de halk›n parças› oldu¤u gerçe¤ini
göz ard› etmeden, seviyeyi kaç›rmadan, sayg›y› eksiltmeden ama
tavizsiz yaklafl›r iliflkilerine. Yaflanan sorunlar› anlat›rken mutlaka ik-
na yolunu seçer, karfl› taraf›n kiflisel duygular›n› iflin içine katmas›-
na izin vermez. Sevilen ve sayg› duyulan biri olmufltur onlar›n gö-
zünde de.

Ailelerimizden gelen eflyalar›n aranmas›, yiyeceklerimizin içeri al›n-


mas› esnas›nda personelin özensizliklerini ve keyfiyetleri konuflur-
ken itiraz edilmesine f›rsat vermeden anlat›r sorunu. Tutsak aileleri-
nin harcad›¤› eme¤i, kendilerinin de bir emek sarfetti¤ini, kendileri-
ne yap›lmas›n› istemedikleri bir fleyi baflkalar›na da yapmamak ge-
rekti¤ini anlat›r. Hak gasp›na u¤ramamak için çaba sarfetti¤imizi,
burada da hakk›m›z olan› korumak için u¤raflt›¤›m›z›, içeride de
mücadelenin bitmedi¤ini anlatand›r.

Onu belirleyeyen en önemli özelliktir mütevaz›l›k. Kültür komitesi


çal›flmalar›n›n bafl›ndayken bile herhangi bir kültürel faaliyette s›ra
neferi olmas›n› bilendir. Hiç de öyle öne ç›kma kayg›s› tafl›mayan-
d›r. ‹flin bafl›ndaki arkadafl›n düflünmesini, yöntem üretmesini, so-
runu çözmeye çal›flmas›n› benimser. “Sen flu anda bu iflin bafl›nda-
s›n ama asl›nda ben her zaman senin üstündeyim ona göre” çi¤li-
¤ine sahip de¤ildir.

74
Halk oyunlar›n› ö¤reten komite üyesi bir noktada s›k›nt› m› yaflad›,
nas›l olsa o ortamda ‹dil de var çözer diye mi geçiyor akl›ndan; ‹dil
hemen en s›radan insan durumundad›r. Kendini ortaya at›p müda-
hale eden de¤il, kar›flmamas›yla müdahalesini gösterendir.

Keza koro çal›flmalar›nda, fliir ezber çal›flmalar›nda, k›yafet dikimle-


rinde yaklafl›m› hep gelifltiren tarzdad›r. ‹nsan› iflin içinde tan›yand›r.
Teflhis do¤ruysa tedavi de do¤ru olacakt›r çünkü.

Birisi tiyatro mu yazd›; bunu ilk defa m› yapt› ama nas›l bir fley or-
taya ç›kt›¤› konusunda çok mu güvensiz kendisine; di¤er yandan
ortaya ç›kard›¤› ürüne bir de¤er mi biçiyor; iflte o zaman ‹dil müthifl
bir destekçidir, ayn› heyecan› paylafland›r, teflvik edendir. Ve öyle
sevecendir ki, belirsizlik bulutlar›n› da¤›tan, insan›n kayg›s›n› nefleye
çeviren, motive edendir.

‹flin özünde kendisi yoktur. Bütün mesele bundan ibarettir. Karfl›m-


daki ne düflünüyor, ne hissediyor, nas›l alg›l›yor ve ben ne yapabi-
lirim... ‹dil’in devrimcili¤ini belirleyen budur.

Pek çok insan ölüm orucu gönüllüsü olmak istemifltir. ‹stemekle


bunu yapabilir, baflarabilir olmak, bu güveni verebilmek fark-
l› fleylerdir. Ölüm Orucuna seçilmek bir sonuçtur bence. Hayat›n›-
z›n, prati¤inizin bir sonucu. ‹dil‘in ölüm orucu direniflçisi olmas› da,
bunu flehitlikle sonuçland›rmas› da birer sonuçtu. O ‘nun hayat› ve
düflünceleri zaten kendini de¤il, baflkalar›n düflünmek, insan› sev-
mek üzerine kuruluydu.

Yoksa Ayfle’nin ‹dil’e “Nas›l böyle disiplinli olabiliyorsun?” sorusu-


na, bir volta boyu yürürlerken ‹dil’in “Ben bunu gönüllülükle yap›yo-
rum” diye cevap vermesini nas›l aç›klayaca¤›z? Aksi halde insan
kendi ac›lar›n› nas›l kendisi belirleyecekti ki. Hem de gülerek.

75
Kendi özeline dair her fleyi en sona b›rakan ‹dil, ölüm orucu’na se-
çildi¤ini ö¤rendi¤inde halay bafl› mendilini kaparak ilk defa “bu de-
fa ben” diyendir. Belki de ilk defa “ben” demifltir, o da ölmek için-
dir; baflkalar› yaflas›n diye ölmek için.

Ölüm orucu direniflinin ilerleyen günlerinde tam da midesi ona kar-


fl› isyan ederken, kusmak üzereyken, onu ziyarete gelenlerin oldu-
¤unu ö¤rendi¤inde yutkunmas›n› bilmifl, kusmuk le¤enini eliyle itek-
lemifl ve ziyaretin sonuna kadar kendisini tutmufltur.

Bu kadar› da fazla, olamaz böyle bir fley diyebilirsiniz. Ama öyleydi.


Ziyaretçileri ne zaman kalk›p gitti, iflte o an belki de büyük bir ac›
çekerek midesini boflaltt›. Direniflin oda¤›nda o vard› ama onun dü-
flünce ve hareketleri yine baflkalar›na odakl›yd›.

Keza duygusal yaklafl›mlar sergileyenlere verdi¤i dersler de böyle-


dir. Süresiz açl›k grevine ara vererek belirli zamanlarda yemek yiyen
arkadafllar›n yeme¤e gitmemek, sürekli direniflçilerin yan›nda kal-
mak istemelerine karfl›n günün nöbetçileri zor durumdad›r. ‹dil yat-
t›¤› yerden bunu fark edendir.

Kimseye sezdirmeden yeme¤e ça¤r›lan arkadafllar›n nöbetçiyi gör-


mezden gelme tavr›na karfl›l›k ‹dil, “Afla¤›ya inip yeme¤ini yemelisin,
çay›n› içmelisin” diyerek açl›¤›n bilmem kaç›nc› gününde do¤ru dü-
flünceyi, disiplini yine koruyand›r.

Havan›n cehennem s›ca¤› gibi yak›p kavurdu¤u zamanlarda bir


nebze olsun ortam› rahatlama çabalar› neredeyse hiçbir sonuç ver-
mez. Havlular›n bafl›na büyük dü¤ümler atarak üç havluyu birden
havada sallayarak hava ak›m› yaratma çabalar›m›z istedi¤imiz so-
nucu vermese de o an, baflka çaremiz yoktur. Kavruluyor ortam ve
‹dil yan›yor.

“Çok yoruluyorsunuz biraz ara verin, dinlenin” deyiflini, gece nöbe-

76
tini baflucunda geçirirken “Siz de uykusuz kal›yorsunuz” diyerek
akl›n›n fikrinin bizde oluflunu nereye koymal›, ne demeli?

Apolar›n açt›¤› yoldan ilerleme görevi bana verildi¤i için çok mutlu-
yum” diye yazarken ayn› zamanda bir tarih yazd›¤›n›n fark›nda olu-
flu, geçmifle sahip ç›karak gelece¤imizin de önünü aç›fl›, anl›k ve
günlük düflünmeleri aln›n›n ortas›ndan vuruyor. ‹nsanl›k için ölüne-
bilir çünkü insanl›k asla kaybetmez. Bu söz her defas›nda onunla
yeniden yarat›yor kendini!

Açl›¤›n yaratt›¤› yorgunlu¤a ra¤men, ’84 Ölüm Orucu anma haz›r-


l›klar›nda hem fliirlerin ezberlenmesini, hem koroda flark› ve türkü-
lerin söylenmesini, hem k›l›k k›yafetlerin haz›rl›klar›n›n denetlenmesi-
ni, hem sahne haz›rl›klar›n›n kontrol edilmesini ve hem de moral
motivasyonun sa¤lanmas›n› örgütleyen; tüm bunlara akl›yla, eliyle,
ayaklar›yla yetiflendir. Anman›n açl›¤›m›z›n ortas›nda gerçekleflmesi
hepimiz aç›s›ndan daha da önemli. ‹dil bunu biliyor. Bu bizi motive
ediyor.

Gelgelelim son provada program› gerçeklefltirecek olan herkesin


hiç umulmad›k yanl›fllar yapmas›, zincirinden boflan›rcas›na pefl
pefle hata ve yanl›fllar›n patlak vermesi, aram›zda endifle bulutlar›n›
dolaflt›r›yor. Yar›n programda da böyle mi olaca¤›z telafl› sar›yor or-
tam›.

“Ne diyorsun, yar›n için haz›r de¤iller mi arkadafllar?” diye soruyor


Ayfle.

Çok yorgunlar. Açl›¤›n ilerleyen günlerindeler. Asl›nda yapabiliyor-


lar. Defalarca sorunsuz prova ald›k.Volta devam ediyor. “Ne dersin,
bir prova daha alal›m m›?” diye netlefltirmeye çal›fl›yor Ayfle.

‹dil, “Ben arkadafllara güveniyorum. Yar›n sorunsuz oynayacaklar-


d›r. Provada daha çok yorulurlar” diyor. Sonra arkadafllara dönüp,

77
“Çok yoruldunuz arkadafllar, de¤il mi? Hiç can›n›z› s›kmay›n. Çün-
kü biz hatas›z çal›flt›k defalarca. Yar›n baflaraca¤›m›za inan›yorum.”

‹flte o s›cakta ve yorgunlukta insan›n içini ferahlatan, üzerindeki yü-


kü alan ve güven veren o sözler.

Ve ertesi gün bir tek kiflinin bile bir tek teklemesi bile olmadan ge-
çen, anman›n içeri¤ine, eme¤imize de¤en bir program

Baflar›dan gelen, lay›k olmaktan gelen bir mutlulukla kucaklaflma-


lar, heyecan› paylaflma anlar›...

Sürekli ve her yöne at›lan seri at›fllar. Tembelli¤e ve aylakl›¤a karfl›


disiplinli ve gönüllü bir çal›flma.

Bencilliklerin dünyas›nda baflkalar› için son nefesine gülerek haz›r-


lanma.
.
Gemini kurtarabilecekken, öleceksek de yaflayacaksak da halkla
birlikte ac›y› ve sevinci paylaflma.

Söyleyen ama yapmayan sahtekarlara karfl› söyleyen ve yapan hat-


ta yaparak konuflan ve konuflturan olma.

Ölümsüzlü¤üne bir soluk kalm›flken “ben mitralyözüm” diyerek sa-


y›klamas› böyle bir yaflam içinde ne kadar da do¤al duruyor.

Mitralyöz; her yöne ve sürekli at›fllar yaparak vurabilmek.


Yeni vuranlar yaratabilmek...
Aysu Baykal
Çanakkale Hapishanesi

78
SEN BÜYÜDÜN DEMEK
DÜfiTÜN DEMEK
O DAMAR DAMAR
KINALI TOPRAKLARA...

Dolu dizgin ölüme do¤ru yol ald›¤› günlerin bafl›nday›z. Süresiz aç-
l›k grevi'nin Ölüm Orucu'na dönüfltü¤ü günlerde sa¤l›¤› pek iyi de-
¤il. Yüre¤i dimdik ayakta ancak bedeni daha bafl›ndan u¤raflt›r›yor
onu. Ölüm Orucuna bafllad›¤› ilk günden itibaren her günkü kapa-
l› görüflte bayan yoldafllara soruyoruz onu. Hep ayn› vurguyu yap›-
yorlar: "Midesi bulan›yor, kusuyor ama canavar gibi." Bütün ac›lar›
yenece¤ini biliyoruz. ‹çimiz rahat.

Ölüm Orucu’nun 52. günü. Art›k ziyarete ç›kamayacak. Biz onu zi-
yarete gidece¤iz.

Hep birlikte ko¤ufltan ç›k›yoruz. Demir kap›lar›n biri aç›l›p, di¤eri ka-
pan›yor. Koridorlar› geçerken uzaklafl›yorum dört duvar aras›ndan.
Y›llar› bir bir afl›p ilk tan›flt›¤›m›z günleri ar›yorum.

79
‹flte karfl›mdas›n. Birkaç arkadafl›nla birlikte OKM'deki müzik çal›fl-
malar›na kat›lmay› istedi¤inizi söylüyorsunuz. Yorumcular›n yo¤un
oldu¤u günler. Sizinle pek ilgilenemiyorlar. Sen piyano çald›¤›n› an-
cak gelifltirmen gerekti¤ini söylüyorsun. OKM'de piyano yok. 0 hal-
de nas›l yard›mc› olunabilir? Biz düflünmeye devam ederken gün-
lük koflturmacalarla günler geçiyor. O ise sab›rla her gün söz ver-
di¤i saatlerde OKM'de oluyor. Bu ›srar› hepimizin dikkatini çekiyor.

Asl›nda "benimle kimse ilgilenmedi" diye düflünüp gelmeyebilir de.


Oysa tam tersi bir çaba içinde. OKM'de oldu¤u zaman soruyor,
tart›fl›yor, anlamaya çal›fl›yor. Kendi do¤all›¤›nda içimizden biri olu-
yor. Çal›flkanl›¤›yla, disipliniyle, ald›¤› görevleri eksiksiz yerine getir-
mesiyle geçici bir heves için OKM'de olmad›¤›n› gösteriyor.

Piyano sorunu çözülemiyor. Bizim için zaten pek ifllevli bir enstrü-
man de¤il. Peki ne olacak? Yeni oluflturulan Halk Sahnesi'nde yer
almas›n› istesek k›r›l›r m› bize diye düflünüyor, tart›fl›yoruz. Sonuçta
konuflmaya karar veriyoruz. Yeni bir insan oldu¤unu düflünerek bi-
raz kayg›l›y›z. "Ama ben müzik için geldim" der misin? O güne ka-
darki gözlemlerimiz böyle söylemeyece¤ini düflündürse de tered-
dütlüyüz. Bu tür durumlarda genellikle al›nganl›klar çok s›k yaflan›-
yor. Devrimci sanatç› kavram› henüz yeni yeni oluflmaya bafll›yor.
Biz "öyle mi olur, böyle mi olur" diye düflünüp konuflmaya çekinir-
ken sen konuflman›n bafl›nda noktay› koyuyorsun: "Neden olma-
s›n?"

Sonra Ortaköy Halk Sahnesi'nde çal›flkan, fedakar, coflkulu bir


oyunculuk dönemi bafllad›. Öneriyor, tart›fl›yor, yarat›yor, büyük bir
enerjiyle çal›fl›yordu. Tüm yaflam›yla OKM'li olmufltu. Art›k okula za-
man ay›rmak onun için "gereksiz" olmufltu.

H›zla gelifliyor ancak kendini yeterli görmüyordu. Her fleyi, her fleyi
ö¤renip iyi bir devrimci olmak istiyordu.

80
Koridorda yürüyorum. An›lar›n içinde ilerlemeye devam ediyorum.
Akl›ma yaflad›¤›m›z bir baflka an› geliyor. Hapishanede de s›k s›k
anlat›p seni k›zd›rd›¤›m bir an› bu.

At›l›m y›llar›. Hareketimiz tam bir flantiye görüntüsünde. Daha çok


insana, daha çok örgütlenmeye, örgütlemeye ihtiyac›m›z›n oldu¤u
süreç. O güne kadarki faaliyetlerimiz içinde yeni görevler için h›zla
ilerledi¤ine inan›yoruz. Ancak bu defa önerilecek görev çok farkl›.
Biz de kesin olarak karar veremiyoruz. Yine de soral›m ve de¤er-
lendirelim istiyoruz.

"Biraz konuflal›m m› ‹dil?"

Konuflman›n ciddi bir konu üzerinden geliflece¤ini anl›yor. ‹lk kez


onunla tek bafl›na konuflulacak. Küçük odaya geçip karfl›l›k-
l› oturuyoruz. Sözcükleri seçerek soruyoruz: "Biz düflündük ki...
farkl› bir alanda görev almay› düflünür müsün?"

Anl›yor. Yapaca¤› her iflin en iyisini baflarma iste¤i oldu¤unu biliyo-


ruz. Henüz haz›r olmad›¤›n› düflünüyor. "Ama ben çok yeniyim. Bil-
mem ki..."

Çok zor geliyor bu cümleyi kurmak. Anlamak zor de¤il halinden.


Üstelemenin, ›srar etmenin do¤ru olmad›¤›n› düflünüyoruz. Biliyo-
ruz ki, haz›r oldu¤unda bunu ilk sen gelip söyleyeceksin. Y›llar son-
ra hapishanede karfl›laflt›¤›m›zda bu an›y› anlat›rken verdi¤in ceva-
b› "Ama ben daha çok küçü¤üm" fleklinde de¤ifltirip anlat›rd›m.
Nas›l da k›zard›n.

Maltada yürüyoruz. Birazdan yan›nda olaca¤›z. Koridor her zaman-


kinden çok daha uzun flimdi. Geçmiflle bugün aras›nda gidip geli-
yorum. Senin de çok sevdi¤in Hasan Hüseyin'in dizeleri geliyor ak-
l›ma "Sen büyüdün demek, düfltün demek o damar damar k›na-
l› topraklara"

81
Ko¤uflun yatakhane bölümüne geliyoruz. Bayan yoldafllar kap›da
karfl›l›yor bizi. O da heyecanla bizi bekliyor. Selamlafl›yor, bir kena-
ra oturuyoruz. Siper yoldafl›yla baflbafla kurulmufl, yata¤›ndan bü-
tün sevecenli¤inle çevresine bak›yor. K›rm›z› tiflörtü, k›z›l bant› nas›l
da yak›flm›fl.

Konuflmaya nas›l bafllan›r ki? Sessizli¤i yine o bozuyor.

"Arkadafllar konuflsan›za!" Yerimden kalk›p baflucuna geliyorum.


Anlatacak, konuflacak, paylaflacak o kadar çok fley var ki. Her
cümle koca bir dünya getirsin istiyorum. Zaman›m›z k›s›tl›.

Ortak yaflad›klar›m›za dönüyoruz. Tek tek isimler... yaflad›klar›m›z,


can›m›zdan kopup gidenler...

‹yi bir devrimci olmam›z için üzerimizde büyük eme¤i olan abimizin
kulaklar›n› ç›nlat›yoruz. "Haberi var m›d›r?" diye soruyor. Sanki ve-
da konuflmas› gibi hiçbir fley eksik kalmas›n istiyoruz...

Dile kolay 52 gündür aç. Zay›flam›fl bedeni selvi dal›na benziyor.


Her fleye ra¤men öylesine rahat, öylesine zafere kilitlenmifl ki. Da-
yan›lmaz ac›lar› kolayl›kla alt edecek koskocaman yüre¤in var. Tam
bu anda yabanc› biri girse içeri, onun ölüme yatm›fl bir insan oldu-
¤una inanmas› çok zor. Gözlerindeki par›lt›, ›fl›l ›fl›l bir ayd›nl›k yay›-
yor her yana.

’84 Ölüm Orucu’nu kitaplardan okuyup, anlamaya çal›fl›yorduk. Bu


nas›l inanç, bu nas›l irade? Kavramakta zorlan›rd›k. Oysa flimdi an-
l›yorum.

Ayr›l›k vakti geliyor. Çaresiz ayr›laca¤›z. Son kez kucaklafl›yoruz.


Son sözlerimizi kulaktan kula¤a bir emanet gibi f›s›ld›yoruz. "Zafer
bizim olacak yoldafl, zaferi kazanaca¤›z.

82
Çekti¤iniz tüm ac›lar›n mutlaka hesab›n› soraca¤›z." Güven içinde
tek bir sözcükle söylüyor düflüncenisini: "Biliyorum..."

Koridorday›z. Sonsuz bir yaflama adanm›fl bir devrimciyi geride b›-


rak›yoruz. Öyle temiz, öyle inanm›fl...

Evet, bir zamanlar "çok yeniydin" ama flimdi y›llar›n kavgas›n› gün-
lere s›¤d›r›p koca bir destan›n yarat›c›lar› aras›ndas›n. Senin ö¤ren-
cin olmak ne güzel. Biliyoruz düflman ne yaparsa yaps›n bu inanç,
bu direnifl karfl›s›nda çaresiz ve yenilmeye mahkum. Çünkü zaferi
gözlerinde gördüm senin...

83
ANLARA SI⁄AN
B‹R BÜYÜK SAVAfiTI
YAfiAMAK...

Tutsak düflmüflsün. Sessizce geldin, girdin aram›za. "Hoflgeldin"


demedim sana hofl de¤ildir tutsakl›k. "Niye geldin?" diye tak›lm›fl-
t›m. Boyun büküp gözlerini yere düflürdün; "N'apal›m, oldu iflte..."
Söyledi¤ime piflman edecek kadar mütevaz›, duygulu, sevgi doluy-
dun. ‹ki gün geçmiflti, beklemedi¤imiz halde tahliye oldum. Ç›kma-
dan görüfltük. "Sanat cephesinden iki tutsak fazla, ben geldim ki
sen ç›kas›n" demifltin.

Bafl›nda çal›flt›¤›n daktilonun t›k›rt›lar›n›, Tav›r’›n kapak taslaklar›n›n


renklerini, fliirlerin sesini toplay›p devrimci selamlarla gönderdik sa-
na. Selamlar›n› ald›k bafl›m›z üstüne. Duyduk, düflman sana yenil-
meyi hazmedememifl, ilk duruflmada hüküm vermifl. Oysa daha ne
yenilgiler alacak...

‹kinci kez tutsa¤›m. fiimdi sorma s›ras› sende: "Niye geldin?" Ara-
m›zda kilometreler var, bir nefeslik uzakl›k. Nas›l yan›t verebilirim ki?
Ölüm orucu gönüllüsü oldu¤unu ö¤rendim.

84
Bu kez ben tutsak, sen özgürlü¤e, sonsuzlu¤a, en s›cak yerine
kavgan›n, en bafl›na atefl hatt›n›n yürüyorsun gün gün.

Buca direniflimiz üzerine 45 gün süren genel açl›k grevinde hasta-


neye kadar birlikte solukland›¤›n yoldafl›ndan dinledim seni. Biliyor-
dum ki en h›zl› koflacaklardan biriydin.
Ölüm Orucu'nda 60'l› günlerdeyiz, yoluna kurban olduklar›m, ben
öleydim... ölüme son darbeler indirilecek. Her bir vuruflun ard›ndan
binlercemiz dirilecek. Gözler puslu, yürekler yoldafllar›n son nefe-
sinde.

Ve önce Aygün vurdu, zulmün beyni durdu. Sonra, fliirini okurken


bizi direnifl yüklü f›rt›nalara savuran Tanya'y› selamlayarak, Ber-
dan... Birbiri ard› s›ra düflerken k›z›l bantl›lar, yaflam ve ölüm ara-
s›ndaki kal›n çizgi silindi, yok oldu. Yan›bafl›m›zda yaflam ve yan›-
bafl›m›zda ölüm.

Yüreklerin çelikleflti¤i, bilincin s›nand›¤› günlerin birindeyiz yine. ‹l-


ginç, Ali, Hüseyin, Müjdat'›, bir bir u¤urlad›k yan›bafl›m›zdaki k›z›l
bantl›lar›m›z›n s›k›l› yumruklar›yla. Tek bir saniye bofl kalmas›n diye
yerleri, pefllerinden gelenlerin zafer sloganlar›yla. Bir akflam vakti.
ölüme yatanlar›m›z yerini ald›lar. Tahsin'i u¤urlayaca¤›z bu kez. Bir
sessizlik var. Yeni bir f›rt›na ha koptu ha kopacak. Art›k günleri, sa-
atleri de¤il, dakikalar›, saniyeleri sürmüflüz atefl hatt›na."An"lara s›-
¤an bir büyük savaflt› yaflamak ve her fleyden önemli oldu an› ka-
zanmak.

Geldin yüre¤imizin orta yerine oturdun. "‹dil de ..." dediler. ‹dil de


yüklenip sözcük sözcük örülü kavgam›z› besleyen sat›rlar›, ezgi ez-
gi ça¤layan umutlu türküleri vurmufl zulmün karanl›k sesine.

85
"‹dil de anlat›lacak" Bir büyük s›nav seni anlatmak. Sen anlatt›n ya
‹dil, sen vurdun ya. fiimdi hangi kalem, hangi sözcük ne anlatabilir
ki?
Düflündük, yoldafl›m. Suskun dillerimiz. Kula¤›m›z da inceden bir
ezgi, "Yaflamak ne ki ölüm ne? / Kavga bitmez öldü¤ünde"

Sesin s›ms›cak, gözlerin sevgi p›nar›.


"Yollar ölmeye de¤er / Zafer varsa sonunda"
Masada oturmuflsun, yaz›lar y›¤›n› önünde, hesap koçanlar› bir
yanda, daktilo öbür tarafta. Duda¤›nda bu türkümüz, türkü bitmez.
‹fller biter bir bir, türkü bitmez. Çok sevmifltin...

Jandarmalar ormanl›kta atefl izi bulmufl. Basm›fllar pansiyonu. Te-


röristlermiflsiniz. Gerilla e¤itimi yapacakm›fls›n›z. Önce Zonguldak
iflkencehanesi türkülenmifl sesinizle. Sonra Ankara DGM. Gözledik
yollar›n›z›. TV'de görüntünüz vard›, örgütsel dokümanlar›n›z kitapt›,
kasetti. Bir de "devletin dibine makarna koymak"t› suçunuz. Aç be-
denler, yüzler zay›flam›fl, ama nas›l da flendi kahkahalar›n›z.

Ka¤›t önümde hala bombofl biz seni düflünürken. Düflürdük yüre-


¤imizden sözcükleri. Zay›f, yetersiz ama ...

"Sanat›n›, eme¤ini, her fleyini halk›n›n özgürlü¤üne adam›flt›..." He-


nüz bitmedi. Henüz yeri yok dili geçmifl zaman›n. Yeni bir haber,
"Kesin de¤il, ‹dil flehit düflmemifl olabilir." Bakt›k birbirimize. Bir gü-
lümseme, yaflaman› isteme içgüdüsüyle bir gülümseme kondu yü-
zümüze.

Yine de yazal›m, haz›rl›kl› olal›m. Yazd›k yoldafl›m. E¤er zaferi ka-


zand›¤›m›zda ‹dil'imizi u¤urlamam›flsak, ayr›nt›s›yla anlataca¤›z bu
yaflananlar›.

86
Az sonra seni de u¤urlad›k. Seni konufltuk, and›k seni. Sesi titredi
konuflan yoldafl›m›z›n. Sesimiz titredi türkü söylerken.

Bir büyük s›navd›r yoldafl›m; mitralyöz olmakt›r flimdi kavgan›n yü-


kü. Tafl›nacakt›r, omuz omuza halay durdu¤umuz günlere...

87
GÜLE GÜLE ‹D‹L CAN

Katafalktas›n... Ne kadar da görkemli duruyorsun ‹dil. fiehitlerimizin


cenazelerinin bu kadar güzel olabilece¤ini tahmin edemezdim. Bel-
ki de daha önce hiçbir flehidimizi görmemifl oldu¤umdand›r. Saba-
hat Ablalar için söylenen "güzeldiler, gülümsüyorlard›" sözü geliyor
akl›ma. Her flehidimizin ölüme gülerek gitmesi buymufl demek diye
düflünüyor insan...

Hepimiz baflucunday›z... Direniflçilerimizden kimisi ayakta duram›-


yor, kimisinin gözü görmüyor, kimiyse sana yetiflmek için koflar
ad›m ilerliyor. Pervin "flehidimiz çok güzel" diyor.

Sanki bir oyundas›n, bir oyunun son perdesinde. K›p›rt›s›z yat›yor-


sun yata¤›nda, duda¤›nda bir gülümseme.

Ölümü küçülterek yenebilmek!

Ama ‹dil, bu ölüm benzemiyor baflka ölümlere. 65 gün... Haftalar-


ca, günlerce, saatlerce ve uzayan her dakikada daha da ac› vere-
rek geçen 65 gün... Seni tan›mayanlar bunu anlayamazlar, s›¤d›ra-
mazlar ak›llar›na. Sen ise yaln›zca bir görevi yerine getirmenin mü-
tevaz›l›¤› içindeydin, hepsi o kadar.

88
Yaflamda herhangi bir görevine nas›l sar›l›yorduysan buna da öyle
coflkuyla sar›lm›flt›n. Bir farkla ama; ölüm orucu gönüllüsü oldu¤u-
nun aç›kland›¤› günkü duydu¤un mutlulu¤u belki de daha önce hiç
duymam›flt›n... Kollar›ndan beklenmeyen bir kuvvetle sar›lm›flt›n
herkese. Gözlerin, gülümsemekten k›s›l›p kalm›flt›. Herkesin uzun
süre sana bakmas› utand›rm›flt› seni. "Arkadafllar bana neden öyle
bak›yorsunuz?" diyordun. G›ptayd› bizimkisi...

Aya¤a kalkamaz oldu¤un güne kadar hiçbir görevini aksatm›yor-


sun. Ne kabinlere koflturmaktan, ne anma faaliyetlerini örgütlemek-
ten, ne üretmekten, ne de sohbetlerden geri duruyorsun. 39. gün-
de bile üç gün üst üste ziyaretçimizin gelmesi nedeniyle kabinlerde
sabahtan akflama kadar durmufl olmak sana "of, yoruldum" dedir-
temedi. Sürekli bir koflturma halindesin. Ziyaretçisi gelenlerin çay›-
n›, tuzunu getiriyor, yorulana sandalye tafl›yordun.

Düflünüyorum da ‹dil, 22. günde yapt›¤›m›z ölüm orucu anmas›nda


nas›l da bütünleflmifltin onunla. Ve herkes bütünleflsin, direnifli so-
lusun istiyordun. Onun için de herkese bir görev veriyordun. Oyun
öylesine sar›yordu ki seni, anlatmak istediklerini ufak hareketlerle
de verebiliyordun, abart›ya kaçm›yordun...

O kadar hassast›n ki arkadafllar›na, oyun gere¤i itiflip kak›flma ol-


du¤u her anda yüre¤in a¤z›na geliyordu sanki. Sürekli uyar›yorsun
dikkatli davranmam›z için. "Biz bu oyunu 22. günde oynayabilecek
miyiz?" diye sorulan soruya yan›t›n tek kelimeydi: "Yapaca¤›z!"

Bütün özelliklerin yans›yor anma çal›flmalar›na... Birisi rolünü mü


yapam›yor, gösteriyorsun, hissetmesi için çabal›yorsun. Birisi fliirin-
de mi tak›ld›, hat›rlat›yorsun; eksiklikler, aksakl›klar m› var tek tek
not al›yor, hepsinin üzerinde ayr›nt›lar›yla duruyorsun. Söylemekten
öte kavrat›yorsun iflin özünü insana...

Sonra kalem a¤z›nda, ellerini koynuna alm›fl, heyecanla izliyordun

89
oyunu. E¤er hakk›n› verebildiysek uçuyordun sevinçten, "Biz bu ifli
yapaca¤›z!" diyordun. Güvenin mutlu ediyordu bizi.

Son provay› al›yorduk. Hemen hepimiz birden umulmayacak hata-


lar yapm›fl, herfleyi birbirine katm›flt›k. Yüzün karmakar›fl›k olmufltu
o zaman. Bize, oyuna verdi¤in eme¤in karfl›l›¤› de¤ildi bu. Üstelik
anmaya bir gün kalm›flken. Üstelik açl›k grevindeydik ve ölüm oru-
cu flehitlerimizin anmas›yd› bu, yani daha farkl› olmal›yd›... O anda
hiç bir fley söylemedin. Daha sonra konufltun bizimle. "Bugün böy-
le olabilir. Ama ben bunu yapaca¤›m›za inan›yorum. Moralimizi
bozmamal›y›z." dedin yaln›zca. Ne tek tek hatalar›m›z› söyledin, ne
de neden böyle oldu dedin. En çok da bu yaklafl›m›nd› bizi ezen.
Yanl›fll›klar›m›z› biliyorduk, bunun ezikli¤i vard›. Ama yaklafl›m›ndaki
yap›c›l›k, sakinlik ve güven daha da h›rsland›rm›flt› bizi. Daha fazla
sorumluluk duymufltuk.

Ve ertesi gün... Tek bir hata olmadan tamamlan›yor oyun. Gözle-


rindeki mutluluk sevindiriyor biz. "Dememifl miydim biz bunu yapa-
ca¤›z diye, yeter ki inanal›m buna" demifl ve kucaklam›flt›n bizi.

Yetersizlikler, yanl›fllar karfl›s›nda elefltiriyordun ‹dil. Ama o kadar


yumuflakt› ki konuflman, incitmekten korkar gibiydin. Elin ya omu-
zumuzdayd›, ya da kucaklam›fls›nd›r konuflman›n sonunda.

Ve ailelerimiz... "Onlar bizi görmeye gelmifller, hem de uzaklardan,


onlar› bekletmek do¤ru de¤il" diyordun geç kalan arkadafllara. Zi-
yaretçilerimiz konusunda daha dikkatli ve özenli davranmam›z› isti-
yordun. Sen de öyleydin. Daha ziyaret saati bafllamadan temizce
giyinir, özenli bir flekilde giderdin kabinlere. Ailelerimizin emek har-
cayarak yapt›¤› fleyleri be¤enmeyen bir arkadafl›m›za içerlenmifl,
tutamam›fltm kendini. "Kim bilir kaç saat ve kaç kifliyle u¤raflm›fllar-
d›r bunlar› yapmak için. Bir sürü de masraf yap›lm›fl üstelik. Bize
de¤er verildi¤i için getirilmifl buraya. Neden be¤enmemezlik ediyor-
sun?" Bu sözler karfl›s›nda suskunlafl›yor ortam. Eme¤i sahipleni-

90
yordun ‹dil, yaflam›nda da böyleydin. Birisi küçük de olsa bir fley mi
üretti, "olmam›fl" demez, daha iyi olmas› için öneriler sunar, çal›fl-
ma azminin artmas›na neden olurdun.

Analar›n yeri bir baflkayd› senin için. Onlar› dinler, anlamaya çal›fl›r,
sordu¤un sorularla d›flar›y› kavramaya çal›fl›rd›n. "Yapacak ne çok
ifl var" derdin onlar› dinledikçe. Çünkü bir dokundun mu bin ah ifli-
tiyordun ailelerimizden, "Onlar da halk›n bir parças›, onlar› anlamak
gerek dinleyip, sorunlar›yla ilgilendi¤imizi göstermek gerek" diyor-
dun. Bu seni onlara daha da yak›nlaflt›r›yordu. Kafanda hapishane
yoktu ‹dil, sen d›flar›yla yafl›yordun. Kad›n kimli¤inde özgür tutsak-
l›¤› yaratanlar›m›zdand›n.

Barikat marfl›m›z› söylüyoruz sana. Üzerinde bayra¤›m›z var "Ca-


n›m Yoldafllar›m..." diye bafllayan yaz›n okundu ‹dil. "Gözlerinizde-
ki p›r›lt›l› bak›fllar en büyük güç kayna¤›m" demiflsin yaz›nda. 53.
günde art›k bitkin düfltü¤ün bir anda, bir arkadafl›m›z›n kazayla
sandalyeden düflmesi karfl›s›nda gösterdi¤in tepki geliyor akl›ma.
O derece bitkin olmana ra¤men yata¤›ndan f›rlay›fl›n, art›k görmek-
te zorlanan gözlerini kocaman aç›fl›n ve ba¤›rman tüm dikkatleri se-
nin üzerinde toplam›flt›. Düflen arkadafl›m›z› unutup sana yönelmifl-
tik. Nas›l do¤rulabildi¤ine flafl›r›p kalm›flt›k. Yoldafllar›n için kayg›
duyuyor olman, onlara duydu¤un sevgiydi bunun ad›.

Art›k seni u¤urlama vakti...

Aln›nda hiç ç›kar›lmas›n› istemedi¤in y›ld›zl› banttan öpüyoruz.


"Oyun bitti, perde kapand›, hadi ‹dil kalk art›k yata¤›ndan" demek
geliyor içimizden ama biliyoruz bu bir gerçek. Destan›n an an ya-
fland›¤›, tarihin dakika dakika yaz›ld›¤›, canla zaferin kazan›ld›¤› bir
gerçek...

91
Hiçbirimizin gözünde yafl yok ‹dil, hiçbirimiz a¤lam›yoruz. Seni, ar-
t›k 盤l›¤a dönüflen tilililerle u¤urluyoruz. Seni gururla u¤urluyoruz.

Güle güle ‹dilcan.

92
SANA Ç‹ÇEK GET‹RD‹M
‹D‹L ABLA

"Merhaba ‹dil abla, senin ziyaretine geldim"

Kendi eliyle toplad›¤›, k›r çiçeklerini usulca resminin önüne koyuyor.


Bak›yor resmine uzunca. Neler düflünüyor, neler geçiriyor akl›n-
dan?

Soruyoruz: "Büyüyünce ne olacaks›n?"


Cevab› net: "‹dil abla gibi olaca¤›m."

93
Gözler sana dönüyor. Hepimiz ayn› anda seni düflünüyoruz. Belki
ayn› sözler geçiyor içimizden: “Görüyor musun? Yeni ‹diller yetifli-
yor.”

Küçük ziyaretçimizin çevresindeyiz. Ad› Zozan. Gözleri gök mavisi.


Zay›f vücudunu tafl›yam›yor bacaklar›, çünkü kemik erimesi var.
Ayakta kalam›yor, kuca¤›m›za al›yoruz. Seni soruyor. Nas›l direndi-
¤ini, çocuklar› nas›l sevdi¤ini , yi¤itli¤ini anlat›yoruz. Kendine k›z›yor.
"Keflke daha önce gelseydim" diyor.

Göremedi¤ine üzülüyor. gözleri bulutlan›yor. Biraz sonra ablas› ge-


liyor elinde çiçek buketiyle.
"‹dil ablaya getirdim" diyor.

Çocuklar›m›z ne kadar da çok seviyorlar seni. Kimi hat›rl›yor, kimi


hat›rlam›yor. Hat›rlayanlar övünüyor "Tan›yorum" diye. A¤lamak-
l› olanlar da var. Resimlerini gösteriyoruz. "Ne kadar güzelmifl" olu-
yor ilk tepkileri, Sonra resim çizmek istiyorlar senin için. Yapt›klar›n›
be¤enmediklerinden "Sana lay›k olmad›, daha güzellerini yapaca-
¤›m" diye not düflüyorlar alt›na.

Masan›n üstü rengarenk resim kalemleriyle dolu. Her biri daha gü-
zelini yapmak için birbirleriyle yar›fl›yorlar, ‹lk sorular›:
"Abla benimki güzel oldu mu?"
"Oluyor."

Tek amaçlar› senin için güzel bir fleyler yapabilmek. E¤er çiçek ge-
tiremezlerse mahçup oluyorlar.

"‹dil ablaya çiçek getiremedim. Bir dahakine güzel çiçekler getire-


ce¤im" diyor.

“‹dil ablan›n resmi var m›? Ona çok iyi bakar›m verirseniz” diyor. Eli-
ne ald›¤›nda incitmemek istercesine tutuyor..

94
Çi¤dem. Kara k›z.

Çi¤dem sürekli gelenlerden. Her geliflinde seninle konufluyor.


"Seni çok seviyorum ‹dil abla."
Gürültülerden rahats›z olaca¤›n› düflünüyor, "‹dil abla rahats›z ol-
maz m›?" diye soruyor d›flar›dan gelen sesler için.

Ya da teyp dinlemek için kaset koydu¤umuzda "‹dil ablaya m› din-


letiyorsunuz?”diyor.

Hele bir tanesi var ki, daha bir yafl›nda. Belki de doldurmam›fl.
Do¤ru düzgün kelimeleri telaffuz edemiyor. Ko¤uflumuza ilk geldi-
¤inde a¤l›yordu. Bir türlü susturam›yorduk. Sonra senin köflene gö-
türdük. "Bak! ‹dil, ldiil, ‹diiil..." diye seni gösteriyoruz. Sustu. fiaflk›n
kocaman aç›lm›fl gözleriyle sana bakmaya bafllad›. Bir hafta bo-
yunca ko¤uflumuza her geliflinde senin köflene gidiyor, resmine t›r-
manmaya çal›fl›yordu. Sana özel bir ilgisi vard›, seviyordu. Her a¤-
lay›fl›nda senin köflende mutlaka susuyordu.

Bir gün çal›flma yap›yoruz. Ufakl›k yine ko¤uflumuza geldi. B›d›r b›-
d›r koflmas›na, tüm sevimlili¤ine ra¤men ilgilenemedik onunla, ça-
l›flmak zorundayd›k çünkü.

Yine yöneldi¤i yer senin köflen oldu, "‹dil, ‹dil..." diye ba¤›rmaya
bafllad›. Kollar›n› sana uzatt›. Düflünebiliyor musun ‹dil, daha ko-
nuflmay› bile bilmeyen o küçücük k›z›n a¤z›ndan dökülen ilk söz-
cüklerden birisi senin ad›n oluyor.

Yafllar›, dilleri hiç önemli de¤il ‹dil, çocuklar seninle büyüyorlar. Sa-
dece çocuklar›m›z de¤il ailelerimizi de etkiliyorsun. “‹dil'in köflesi çi-
çeksiz kalmas›n" diyor bir babam›z. Kuca¤›nda rengarenk çiçekler.
Hatice ana senin resmine bakarak "Hiç böyle güzel bir tablo gör-
memifltim" diyor. Mehmet amca, "‹dil'i herkese anlatmal›s›n›z, yeni
kuflaklar tan›mal› onu" diyor.

95
Sabah say›m›na gelen gardiyanlar resmine bakarak "Günayd›n ‹dil"
diyerek selaml›yorlar. Seni onlar da unutam›yorlar. "Bugün kad›nlar
günü, ‹dil'e hediye getirdim" diyor biri masaya koyarken beyaz
makrome sepeti.

Can parçam›z seninle konufluyor, seni merak ediyorlar. Sana se-


lam gönderip, seni soruyorlar.
‹dil Can...

Biliyor musun flimdi her yerde ‹dillerimiz var.

Hepsi sana benzesin. Senin gibi olsunlar. Direngen, sevgi dolu,


kahraman. Yeni bak›fllarda, yeni gülüfllerde binlerce kez do¤uyor-
sun ‹dil Can.

96
Çanakkale. Bayanlar Ko¤uflu. K›rk›nda ‹dil An›s›na..
HAVALANDIRMADA
"‹D‹L ATEfi‹"...

Seni halklar›m›z›n yüre¤ine, Anadolu topra¤›na gelin olarak u¤urla-


y›fl›m›z›n ard›ndan k›rk gün geçti.

Bilirsin can›m yoldafl›m; halklar›m›z›n gelene¤idir yitirdiklerinin k›rk›-


n› yapmak. Seni k›z›l bant›n, k›z›l gelinli¤inle u¤urlam›flt›k. Bugün yi-
ne seninleyiz.

"Git gözümün alas›


Git elimin k›nas›
Gidiflin özgürlü¤üdür, kurtulufludur bu ülkenin."

Pervin'in sana adad›¤› bu parçayla dört duvar inliyor ‹dil can.

Duygu seli bitmiyor, devam ediyor. Bir dostumuz "Haz›rl›kl› geldim,


bolca mendil ald›m yan›ma" diyor. Bir di¤eri, "‹dil'den ö¤rendikle-
rim" diye bafll›yor konuflmas›na.

-"Çok mütevaz›yd›. Sevecendi, sadeydi..."


-"fiehit düflmeden önceki son befl günde yan›na gidemedim ya, bu
nedenle affetmeyece¤im kendimi..."
-"Her gelenek bir öncekini eskitir. Ama ‹dil'inki hiç eskimeyecek."
diyor bir baflka dost.

97
Devam ediyor konuflmalar. Biz sadece dinliyoruz ‹dil. Orada sen
konufluyorsun. Orada sen konuflturuyorsun. Orada sen vars›n çün-
kü Mitralyöz'üm. Siper yoldafllar›ndan birinin dedi¤i gibi, nas›l yafla-
d›ysan, ölümü de öyle kucaklaman konufluluyor.

Yemek boyunca sen konufltun dostlar›m›zla. Her masada sen var-


d›n. Bize bu tabloyu izlemek ve hiçbir ayr›nt›y› kaç›rmadan bellekle-
rimize kaz›mak düfltü "P›rasa Saçl› K›z".

Bir ara ölüme birlikte yatt›¤›n›z Pervin'e tak›l›yor gözümüz. Senin


için haz›rlanan köflede duruyor. Dostlar›m›za köflede bulunan eflya-
lar›n› nerede, nas›l kulland›¤›n›, baz› eflyalar›n nas›l bir anlam ifade
etti¤ini en ince ayr›nt›s›na kadar, hiçbir fleyin üzerinden atlamama-
l›y›m kayg›s›yla anlat›rken görüyoruz onu. Anlat›m› sürerken teypte;

"‹nsanlar›n içindeyim
Seviyorum insanlar›..." flark›s› çal›yor. Sen çok severdin bu flark›y›
can›m yoldafl›m. Hemen her gün bize söyletirdin. Evet Can ‹dil, in-
sanlar›m›z›n, dostlar›m›z›n, halk›m›z›n içindesin. Seviyorlar seni, se-
viyoruz seni, özlemimizin olanca yak›c›l›¤›yla seviyoruz.

K›sa bir sessizlik yafl›yoruz. Ard›ndan "Selam Sana Yoldafl Selam"


bafll›yor çalmaya. Seninle özdeflleflen bu flark› ile dostlar›m›z bir kez
daha direniflin önünde sayg›yla selama duruyor, "‹dil'i anlatan flark›
çal›yor" diyorlar. Bir dost, "‹dil ölüme çok haz›rl›kl›yd›. Büyük bir
inançla ölümü kucaklad›. Kahramanl›k destan› yazanlar aras›ndaki
yerini ald›." diyor.

Havaland›rmada "‹dil Atefli" yan›yor. Ateflin etraf›ndaki halay›n ba-


fl›nda sen vars›n. Tilililer tafl›yor havaland›rmadan d›flar›. Berdan
hayk›r›yor;
"Bir mermi de benden aslan›m
Bir mermi de benden..."

98
Tilililerin arkas› kesilmiyor art›k. Atefl büyüyor, büyüyor.
“Omuzdan tuttuk sizi
Halaya katt›k sizi
Siz düflende kavgada
Dosta anlatt›k sizi..."
Tilililililili

E¤ilip herkes "‹dil Atefli"nden bir avuç al›yor. Ellerinde senin ateflin.
"Sen hep bizimlesin ve bizimle kalacaks›n". Maltada ›fl›k saça saça
ko¤ufllar›na gidiyorlar.

99
TANIDI⁄IM EN
KAPR‹SS‹Z ‹NSANDI...

‹dil'le nas›l tan›flt›¤›m›z› hat›rlam›yorum. ‹lk tan›flma dönemlerinde


akl›ma gelen onun tüm dikkati ile yaz› yazd›¤›d›r. Tav›r’a yetifltirme-
si gereken bir yaz› oldu¤unu söylemiflti. ‹lk yaz›lar›ndan biri, yanl›fl
hat›rlam›yorsam Ayfle Gülen içindi. Bugün yaz›n›n tam içeri¤ini ha-
t›rlam›yorum. Fakat o say›da okudu¤um en güzel yaz›yd›. Bunu ona
söyledi¤imde inan›lmaz mutlu oldu¤unu hat›rl›yorum.

‹dil sürekli çal›flan ve üretmeyi seven bir insand›. Onu ya bilgisayar


bafl›nda yazarken, ya okurken, ya da söylene söylene bayanlar tu-
valetini temizlerken görürdüm.

Çok iyi Türkçe konuflurdu. H›zl›, düzgün ve kelimeleri yutmadan ko-


nuflurdu.

P›rasa saçl› k›zd›. On befl günde bir kuaföre gider kahküllerini kes-
tirirdi. E¤er kuaförü iyi kesmiflse keyfi yerindeydi. Kötü kesti¤inde
ise yine homurdan›p dururdu. Onun için kahküllerinin istedi¤i flekil-
de kesilmesi çok önemliydi. Yürürken düzgün “p›rasa saçlar›” h›z-
l› h›zl› yürümesinden dolay› (sürekli öyle yürürdü) sa¤a-sola do¤ru
hareket ederdi.

100
Tav›r ç›kaca¤› zaman gergin olurdu. Fakat gerginli¤i sadece kendi-
neydi. Ca¤alo¤lu’nda matbaada durur, derginin ç›kmas› için mat-
baac›y› ikna ederdi. Borcumuz birikmiflti ve borcumuzun ödemedi-
¤imiz taktirde basmayaca¤›n› söyleyen yafll› bir amcayd› matbaac›.
‹dil'i k›ramazd›. Y›llar sonra ‹kinci Matbaac›lar Sitesi’nde onunla kar-
fl›laflm›flt›m. Beni görünce gözleri doldu.... ‹dil onun için bir evlatt›.
Dergi bas›ld›ktan sonra di¤er ifllemler için yani tel dikifl, kesim vs. ile
u¤rafl›rd›. Her fleyin mükkemmel olmas›n› isterdi... Derginin da¤›t›m
iflleriyle yine kendisi u¤rafl›rd›...

‹lk do¤um günümü ‹dil organize etmiflti. Kuru pasta tarz› fleyler al-
d›¤›n› hat›rl›yorum. Bu OKM’de ilkti. Daha sonras›nda da görme-
dim. Hayat›mda gördü¤üm en kaprissiz insanlardan biridir.

Bir arkadafl›m›z vard›. ‹smini hat›rlam›yorum. ‹dil'in peflinden hiç ay-


r›lmaz, m›zm›zlan›r, sorunlar› ile bunalt›rd›. Düflünün art›k ‹dil'in sab-
r›n› bile o kadar zorlam›flt› ki, ‹dil en sonunda sinir krizi geçirip ba-
y›lm›flt›!...

‹dil, yurtd›fl›na ç›kaca¤› s›ralarda yine öyle yo¤un çal›fl›yordu. Ban-


yo yapmaya f›rsat bulamam›flt›, temiz eflyalar› da kalmam›flt›. An-
nem o gün bana harçl›k vermiflti. O parayla birkaç eflya al›p bera-
ber hamama gitmifltik. O gün onun için bir lükstü. Bunu ona kabul
ettirene kadar akla karay› seçmifltim.

Çanakkale’de yatarken ziyaretine gitmek için arkadafllara ›srar et-


mifltim. Sonunda, “iyi hadi bu sefer de sen git” demifllerdi. Onu ha-
pishanede ilk görüflümdü. ‹çeride de¤il de sanki bir oyun park›n-
dayd›.

Öylesine mutlu ve nefleli görmüfltüm..

Aynur Alt›n

101
102
ÖLÜM ORUCU GÜNLÜ⁄Ü...

103
104
4 Temmuz 1996 Perflembe

Eylemimizin Ölüm Orucu'na dönüflece¤ini bekledi¤imiz flu günler-


de ilk yapt›¤›m›z fley, sabah gelen gazeteleri hemen heyecanla ta-
ramak... ‹lanlara göz gezdiriyoruz, eylemimize iliflkin birfley olup ol-
mad›¤›na bak›yoruz. Evet, var. Ölüm orucuna bafllad›¤›m›z›n ilan›
var... Daha güçlü bir silah kufland›¤›m›z›n, düflmana meydan oku-
du¤umuzun ilan› var gazetede.

fiimdi bak›fllar daha farkl›. Düflünceler, konuflmalar da... Art›k ihti-


maller üzerine de¤il, olacaklar üzerine gelifliyor konuflmalar. Sa¤-
malc›lar, Ümraniye ve Sakarya cezaevlerinden toplam otuz yolda-
fl›m›z›n, ölümün üzerine yürüme görevini omuzlad›¤›n› okuyoruz. 30
insan, 30 can parças› ve daha da ard›ndan gelecek olanlar... Bu
gücü asla anlayamazlar; bu görevi omuzlamak için birbirimizle ya-
r›flmam›z›, ölümü teslim alma iste¤imizi de anlayamad›klar› gibi...
Anlayamad›klar› o kadar çok fley var ki.

Refah Partisi binas›ndan apar-topar kovuluyor analar›m›z. Suçlan›-


yorlar, eylemlerimizden dolay› sorumlu tutuluyorlar. Y›llard›r gözü
gibi bak›p, kol-kanat gerdi¤i evlad›na birfley olmas›n diye ç›rp›nan
ana-babalar›m›z›n yüre¤ini ne anlar onlar. Yafllar›na ald›rmaks›z›n
uzan›yorlar ölüm yata¤›na. Hem de "dayan o¤ul" diyerek al›nlar›nda
k›z›l bantlar›yla, y›llar›n yorgunlu¤unu tafl›yan omuzlar›, ama taptaze
umutlar›yla yat›yorlar ölüme.

Yok, durmak olmaz art›k; düflünceler, bak›fllar, meraklar, direnifle

105
kilitli. "Kim, kaç kifli, ne zaman, acaba ben de olacak m›y›m?" so-
rular›yla yüklü sohbetlerimiz.

Evinden d›flar› ilk kez ad›mlar›n› atan analar›m›z, alanlarda, sokak


ortalar›nda sürüklenip kan revan içinde b›rak›l›rken durmak yok ar-
t›k bize...

Zaman ilerledikçe sorular s›klafl›yor kafalar›m›zda; "Ben de var m›-


y›m, kimler, ne zaman?" ... Bast›r›lmaya çal›fl›lsa da merak, heye-
can ve istek okunuyor gözlerden...

"Nas›ls›n?" sorusuna "Canavar gibiyim" yan›t›n› veriyor gülümseyen


bir tutsak. ‹ncecik kalan bedeni, rengi çekilmifl beyaz teniyle ses-
sizce ilifliyor ranzan›n köflesine. Idil bu... Gülümsemesi her zaman-
kinden farkl›. Bak›fllar› daha bir anlaml›. Sanki içinden halay m› çek-
mek geliyordu ne? 30. günde “fiahan Kanatl›lar”da ayaklar›n yer-
den kesilircesine kanatlan›p da halay›n bafl›na geçti¤in günkü gibi.
Delice mendil sallay›p herkesi flafl›rtt›¤›n günkü gibi.

Çok geçmiyor anlafl›l›yor kab›na s›¤d›ramad›¤›n, sesine yans›yan


sevincin. Yükü omuzlama görevi senin. Görev a¤›r ama sen kufl gi-
bi hafifsin. Yüzün öylesine ayd›nl›k ki, için d›fl›na vuruyor adeta...
Kucaklafl›yoruz, umulmayacak bir kuvvetle bas›yorsun bizi ba¤r›-
na. fiafl›rt›yor bizi bu gücün.

Nedendir bilinmez gelin gibi geliyorsun gözümüze. Törene de dü-


¤ün diyesi geliyor insan›n. Aln›na tak›lacak band›nsa duva¤›n ola-
cak. Uzun uzun izliyoruz seni. Sevinç, burukluk, g›pta, ac›, kin, öf-
ke... öylesine birbirine kar›fl›yor ki. Birçok duyguyu bir arada yafla-
mak... Bir terslik mi var bu iflte her fley bir arada nas›l olabiliyor, na-
s›l yaflanabiliyor flaflk›nl›klar› aras›nda "Direnifl, Ölüm ve Yaflam” ge-
liyor akl›m›za. Apo geliyor, Haydar geliyor, Fatih, Hasan geliyor ya-
n›m›za. Belki seni alacaklar yanlar›na...

106
5 Temmuz 1996 Cuma

K›p›r k›p›r bir telafl var. Ko¤uflumuz dü¤ünevi, bayram yeri gibi san-
ki. Her fleyin sade ve yal›n olmas› gerekti¤i konusunda hemfikiriz.
Eylemimiz hiçbir fleye ihtiyaç duymayacak kadar yal›n çünkü.

Bugün görüfl günü.

Al›nlar›nda k›z›l bant, üzerlerinde k›rm›z› tiflörtle geliyorlar tören yeri-


ne. ‹kisi de gülüyor. Bir yan›m›zla isyan bayra¤›n› çekiyoruz, bir ya-
n›m›zla mutlulu¤u. Tüm sadeli¤ine ra¤men direniflin görkemini ya-
fl›yoruz. A¤lamakl› oluyoruz bir an, sonra öfke doluyor içimiz. Onla-
r› bir daha görmemek, ellerimizin aras›nda erim erim erimelerini iz-
lemek... fiehitler verebiliriz sözü ç›nl›yor kulaklar›m›zda. ‹dil'i güler-
ken bir daha görmeyebiliriz. Ranzan›n ucuna iliflmifl sessizce çal›-
fl›rken gözümüz art›k ona iliflmeyebilir. S›k›nt›l› anlar›m›zda s›cak eli-
ni, yumuflak sesini bir daha bulamayabiliriz... Yani art›k ‹dil olmaya-
bilir. O bir daha herhangi bir yerde karfl›laflmamak üzere gidebilir.
O flehit düflebilir. Yolumuzu ayd›nlatanlar›m›z›n kervan›na kat›labilir.

Neden bu kadar sakinsin ‹dil? Her fleyinle o kadar do¤als›n ki her-


hangi bir görevi yerine getiriyor gibisin. Seni s›ms›k› kucaklamak ve
ölümün eline hiç b›rakmamak ‹dil... "Hay›r" dedi¤ini duyar gibiyiz.
"Git Gözümün Alas›" demekten baflka ne kal›yor ki geriye?

Belki otuzlu günlerdeki gibi kanatlan›p uçarcas›na halay çekmiyor-


sun bugün. Üç ileri üç geri a¤›r ad›mlarla omuz halay›yla giriyorsun
menzile... Belki de bu son halay›n. Yine "Hay›r" diyen sesin geliyor

107
kula¤›m›za. fiehitler hep halay›n bafl›ndad›r, yani her zaman yan›-
m›zdad›rlar öyle de¤il mi?.. Evet ‹dil, duygusall›k bu. Biliyoruz. Ama,
engel olam›yoruz gözyafllar›m›za. Seninse çakmak olmufl yan›yor
gözlerin: Bizleri s›ms›k› kucaklarken "Ali R›za Komutan”›n dedi¤i gi-
bi ac›m›z› gözyafllar›m›zla hafifletmeyece¤iz" diyor, siliyorsun yaflla-
r›m›z›. Üzerindeki elbise da¤ bafllar›nda, evlerde, sokak ortas›nda,
makina bafl›nda, tarlada ak›t›lan kan›m›zdan örülmüfl. Aln›ndaysa
hakl›l›¤›n ve ölümsüzlü¤ün simgesi k›z›l band›n var. Bundan daha
büyük bahtiyarl›k, daha a¤›r bir sorumluluk olabilir mi?.. Demek bu-
nun için mutlusun ‹dil. S›ms›k› sar›l›fllar›n, ›fl›ldamas› gözlerinin, "a¤-
lamak yok" deyifllerin bundan demek.

108
6 Temmuz 1996 Cumartesi

En önemli özelliklerinden birisi geçmifle götürüyor bizi ‹dil. Düzenli-


li¤in, tertipli ve temiz oluflun. Temizlikle bafll›yoruz güne. Yüzünü y›-
k›yor, saç›n› tar›yor, difllerini f›rçal›yorsun, özenle yerlefltiriyoruz
band› aln›na...

41 kiloya düflmüflsün ‹dil. Bugün ikinci kusuflun. Keflke birlikte


omuzlayabilseydik bu yükü. Düflüncelerimiz bak›fllar›m›za yans›yor.
Anl›yorsun durumu. Konuflmak, sohbet etmek istiyorsun. Çok s›k
yan›na u¤ramayanlar›m›z var. Ça¤›r›p konufluyorsun onlarla. Bugün
yaflananlar›n herfleyin ötesinde oldu¤unu ve art›k prati¤i konufltur-
man›n zaman›n›n geldi¤ini söylüyorsun. Çokça yapt›¤›n yönteme
baflvuruyor, gözlerinle anlafl›yorsun karfl›ndakilerle. Sonra güven
veren el tutufllar›n. Hala kuvvetinden bir fley kaybetmemifl.

Ziyarete gelen ailelerimiz seni görmek istiyorlar. Bekletmek olmaz.


Gitmek için acele ediyorsun. Ayr› bir ba¤l›l›¤›n var analara. Ölüm is-
temiyor ailelerimiz. Zaferi ölümler olmadan kazanal›m istiyorlar.
Sandalyeye oturmufl tebessümle dinliyorsun onlar›. "Kazanaca¤›z,
birlikte kazanaca¤›z" diyorsun. Hatice ana güveniyor bize. "Size
inan›yorum" diyor. Güvenmek, güven verebilmek. Bugüne kadar
ezilen, horlanan bir halk›n umudu olabilmek.

"... ›rgat Memo’nun al›nteri


iflçi Recep'in nas›rl› eli
Zeynep çocu¤un yal›n aya¤›
al bu da madencinin kara gözleri..."

109
Devrimcinin tüm yükü bunlar, ‹dil'in bütün yükü. Bir de flehitlerimi-
zin hesab›n› soraca¤›m›z üzerine and›m›z.

Yükünün fark›nda ‹dil, onun için bu kadar rahat. Onun için sevdi¤i
bir fliiri okutuyor bize;

"Ve yerini buldu¤unda bunca eme¤in sonunda


Zalime karfl› do¤rulu¤un u¤rafl›,
oradan, yan›bafl›ndan
bekçilik ederken mücadelenin sonuçlar›na
Bulacaks›n beni Toroslar,
Ayd›n da¤lar›,
Dersim da¤lar› duyun bizi
Ba¤c›lar,
Çiftehavuzlar kavgam›z›n flehri,
kanl› Sivas, Buca, Ümraniye
Ve tüm emekçi halk›m›z memleketimizin her kar›fl topra¤›,
kan›m›zla yaz›l›yor tarih duyun bizi!
Yitip giden umut de¤il yaln›zca beden.
Yüre¤imiz bir flafaktan di¤erine dolafl›yor
Su oluyor gerillan›n sofras›na, ekmek oluyor.
K›na oluyor gelinlerin ellerine,
umut oluyor yar›n› kucaklayanlar›n gözlerinde
ellere silah dillere destan oluyor DUYUN B‹Z‹!..”

Bu fliire bir yoldafl›m›zla ‹dil'in ekleme yapt›¤›n› ö¤reniyoruz. "Buca,


Ümraniye" bölümünü eklemifller fliire.

110
7 Temmuz 1996 Pazar

‹dil bugün çok bitkin. Geceden bu yana kusma say›s› onbefli geç-
ti. Gözleri giderek ferini yitiriyor. Gözaltlar› giderek kahverengilefli-
yor. Pervin'in durumu daha iyice. Bu kadar s›v› almad›¤› halde ‹dil'in
nas›l ç›karabildi¤ine flafl›r›yor. Sa¤l›kç› yoldafl›m›z safran›n barsak-
lardan geldi¤ini söylüyor.

Bugün aç›k görüfle ç›kt› direniflçilerimiz. Sinan yine ayn› Sinan. Es-
priye devam ediyor. Gece Sinan'›n ç›kar›fl›n› nöbetçilerden önce
Ero¤lu'nun anlatmas›, görevinin bafl›nda oldu¤una iflaret. Vazgeç-
miyor hiçbir fleyden, ölüm orucuna girmek ay›rm›yor onu di¤er so-
rumluluklar›ndan, yerine getirebildiklerine devam ediyor. ‹dil savafla
devam ediyor. Midesinin durumu soruluyor. "‹ç düflmanla savafl›-
yorum, içerde küçük burjuvazi var, onu yenece¤im" diyor.

Bugün görüfl sonras› havaland›rmaya ç›kar›yoruz. Tanya'y› okuyor,


“Git Gözümün Alas›”n› söylüyoruz onlara. Öüm orucuyla birlikte
Pervin, ‹dil'e adad› bu türküyü.

‹dil havaland›rmada ç›karmay› s›klaflt›r›nca yukar› ç›kar›yoruz dire-


niflçilerimizi. Ko¤uflta ›fl›klar sönüyor, sessizlik sa¤lan›yor. Dinlen-
meleri için yat›r›yoruz.

Nöbetçiler bafllar›nda. Gözler bir an olsun ayr›lm›yor onlardan. Ne-


fes al›fllar›, dudaklar›n› k›p›rdat›fllar›... her hareketleri dikkatli gözler-
le izleniyor. "Acaba bir fley mi istiyorlar, bir fley mi söyleyecekler?"
telafl›yla üflüflüyoruz bafllar›na.

111
8 Temmuz 1996 Pazartesi

Gün gün eriyor, zafere ad›m ad›m yaklafl›yor direniflçiler. Art›k Per-
vin de günde iki üç kez ç›kar›yor. ‹dil geceden bu yana hemen her
saat bafl› ç›kar›r oldu. Kemikleri say›l›yor... Yard›m olmaks›z›n kalka-
m›yor. Uyumak istiyor, ara ara dal›yor ama uyuyam›yor.

D›flar›da bunalt›c›, a¤›r bir hava var. Içi s›k›l›yor insan›n. Hani ya¤mur
öncesi çöken bir a¤›rl›k vard›r ya, bulutlar›n gökgürültüsüne gebe
oldu¤u an gibi. ‹flte öyle bir hava d›flar›da. Ama ya¤murun ya¤aca-
¤› da yok. Rahats›z eden bir sessizlik var her yanda. ‹çerinin bas›k
havas›n› havlu sallayarak, kartonlarla rüzgar oluflturarak de¤ifltirme-
ye çal›fl›yoruz. Fayda etmiyor. Rahatlatam›yoruz direniflçilerimizi.
Gürültü rahats›z ediyor. Birbirimizin her hareketini kontrol ediyor,
ses ç›kmamas› için u¤rafl›yoruz. Sabahlar› içtima sessiz al›n›yor. En
ufak ses uykular›ndan uyand›r›yor onlar›.

Direniflçilerimizden TKEP/Leninist'li Baki'nin ailesiyle aç›k görüfl


yapmas›na izin verilmedi¤i için erkek arkadafllarla olan kapa-
l› görüflümüzü yar›da kesip dönüyoruz ko¤ufla.

Bir yoldafl›m›z›n faflist bir gardiyan taraf›ndan tartakland›¤› haberini


al›yoruz.

Ölümün kol gezmeye bafllad›¤› bu anda düflman›n pervas›zl›¤› de-


liye döndürüyor hepimizi. Ana-babalar›n belki de son kez görecek-
leri evlatlar›na sar›lmas›na izin vermemek, gözü yafll›, eli bofl çevir-
mek, hele de yoldafl›m›za el kald›rmaya cesaret edebilmek... Mal-

112
taya ç›k›yor bizimkiler. Haddi bildirilecek.. Mesaj gereken yere ileti-
liyor. Müdür hemen al›yor köpe¤ini eski yerinden.

Yoldafl›m›z tartaklan›rken haber iletmeyi ihmal etmiyor faflist. "Biz


kadromuzu tamamlad›k korkmuyoruz." Bekliyoruz, gelsinler... Gel-
sinler ki, ölüme yatan insanlar›m›za, ac›lar içinde ölümü bekleyenle-
rimize, yoldafllar›m›za el kald›rman›n hesab› nas›l sorulurmufl gör-
sünler.

113
9 Temmuz 1996 Sal›

Bugün düflman cephesi ata¤a geçti. Aç›klama üzerine aç›klama


yap›yor. Direnifli k›rmak istiyor. "Açl›k grevini b›rak›n" diyor. ‹nana-
rak söyleyemiyor. Amac› farkl›. Halk› etkilemek, daha do¤rusu etki-
sizlefltirmek amac›. Kamuoyuna sesleniyor: “Ben, elimden geleni
yapt›m” diyor... Nereye kadar, kimi kand›rabilirler. Yiyecek stokla-
m›fl›z!.. Gün gün eriyen hücreler, önlerine serece¤imiz cesetleri-
miz... Günefl balç›kla s›vanmaz.

Bugün yine sokakta iflte analar›m›z. Yine copland›lar, yine yerlerde


sürüklendiler. Yar›n ve sonuna kadar ço¤alarak sokakta olacaklar.

‹dil, daha s›k kusmaya bafllad›. A¤z› yara içinde. Yata¤›nda gülüm-
semeye devam ediyor.

Sinan'dan haber ald›k. Espiri yapmaya devam ediyor. "Benim na-


çizane vücudum elbet bir gün toprak olacakt›r..." Coflku ve moral...

Bugün bir de müfettifl geldi. ‹çeri girmek istedi, almad›k. Çok sinir-
lendi, “Nas›l olur?” diye. Dünyada o kadar çok fley var ki olup bi-
ten. Haberi yok fosilleflmifl zavall›n›n. Bir de tehdit savurmufl. Gül-
dük... Baflka ne yap›labilir ki?

114
10 Temmuz 1996 Çarflamba

‹dil, düne göre daha iyi bugün. Zorlayarak su içebiliyor. Sinan ve


Ero¤lu'nun halsiz, Okan ve Baki'nin iyi oldu¤unu ö¤reniyoruz. Bo-
¤ucu s›ca¤a karfl› ilkel aletle savafl sürüyor. Vantilatör gelmezse
ilerleyen günler direniflçilerimiz için daha zorlu geçecek.

Pervin bugün sohbette bizimle. Dersim'in da¤lar›n›, gerilla yaflam›-


n›, köylüleri anlat›yor. Sonra flehitlerimizi... Savafl›m›zda hepimizin
ortak de¤erleri, en de¤erlilerimiz olan flehitlerimizi anlatmas›n› isti-
yoruz ondan. "Baba Erdo¤an" diyor, bak›fllar› de¤ifliyor Pervin'in.
"Her zaman nefleli, sevecendi. Sorun çözücü bir insand›." diye bafl-
l›yor anlatmaya. Ortak de¤erlerimiz ve devrim hedefimiz bugün
ölümün koynuna birlikte yat›rm›yor mu bizleri?..

‹dil içten içe yan›yor. Bo¤ucu s›cak. Konuflmuyor. ‹steklerini eliyle


göstererek ya da bak›fllar›yla anlatmaya çal›fl›yor. Tansiyonu yük-
sek. Kazan'›n dünkü aç›klamas›ndaki yalanlar›n› tuzla buz etmek
için Türk Tabipler Birli¤i’nden gelecek doktorlara kendilerini muaye-
ne etmelerine izin vereceklerini belirten bir dilekçe veriyor direniflçi-
lerimiz.

Bedel istiyorsun düflman, alacaks›n da. Daha ölümler bafllamadan


bu panik niye!..

115
11 Temmuz 1996 Perflembe

Pervin, ‹dil'in yan›na gelmesini istiyor. ‹dil gülümseyerek cevap ve-


riyor: “Ben tehlikeliyim ama...” Durumu ayn› ‹dil'in, ç›karmaya de-
vam ediyor. Pervin ise ailesini anlatt›. Onu daha yak›ndan tan›mak
istiyoruz. ‹dil'in bir repli¤i geliyor akl›m›za:

“Yaflamak; birer birer ve hep beraber, ipeksi bir kumafl dokur gibi,
hep bir a¤›zdan sevinçli bir destan okur gibi..”.

116
12 Temmuz 1996 Cuma

Bugün görüfl günü. Bir eylemimiz var. Direniflçilerimizin aileleriyle


aç›k görüfl yapmalar›n› istiyoruz. ‹dare buna yanaflm›yor. Biz de gö-
rüflü yar›da kesip kap›lar› dövüyoruz. Ard›ndan direniflçilerin yan›na
dönüyoruz. Sohbetler bafll›yor yataklar›n›n etraf›nda. Eylemin en
büyü¤ünü yapt›klar› halde kap› dövülmesi s›ras›nda ses onlar› ra-
hats›z etse de “Özlemiflim bu sesi” diyor ‹dil. Pervin'e “Biz de gide-
lim mi eyleme?” diye teklifte bulunuyor. Pervin gülüyor, usulca “Gi-
delim!” diyor. Eylem içinde eylem örgütlüyor(!) direniflçiler...

Düflman›n tavr›, ailelerimizin tutumu, direnifle kat›l›mlar üzerine ko-


nufluyoruz. Adalet Bakan› fievket Kazan, taviz vermeyeceklerini
söylüyor. Ailelerimizse kazanaca¤›z diyorlar. fiehitler verilmeden
kazanmak için çal›flaca¤›z diyorlar. Direnifl kamuoyu bask›s›n› bü-
yütüyor. Kazan'›n kararl›l›k gösterileri bofluna... ‹dil’imiz midesiyle
bo¤uflmaya devam ediyor. Düflman›n sözlerine ise gülüp geçiyor.
Onun rahatl›¤› bize de yans›yor. Seni daha iyi tan›yoruz flimdi ‹dil.

Erkek arkadafllarla kapal› görüflümüzde Sinan'›n ‹dil'e gönderdi¤i


mesaj› al›yoruz: "Heveslenmesin bayrak elimde" diyor. ‹dil'se her
zamanki gibi "Hay›r" diyor, "bayra¤› devretmiyorum". Ölüm orucu
savaflç›lar›m›z en önde gitmek için yar›fl›yorlar... Ama ‹dil'in h›z-
l› kofltu¤unun fark›nday›z.

Direniflçilerimizden durumu en a¤›r olan ‹dil.

Akflam yeni gelen Buca kitab›ndan bölümler okuduk ‹dil'e. Sonra

117
fliirler okundu ardarda. ‹dil fliiri çok seviyor. Hem okumay› hem din-
lemeyi. Bazen fliir okuyanlar›n aras›ndaki ba¤lant›s›zl›k nedeniyle bir
fliir iki-üç kez okunuyor. ‹dil sesini ç›karm›yor. O okunmufltu baflka
okuyun demiyor. Pervin ‹dil'e kendi yazd›¤› bir fliiri okuyacakt›. Ama
halsiz oldu¤u için daha sonraya b›rakt›. Biz okuyal›m dedi¤imizde
olmaz diyor ‹dil'e bakarak. Pervin ‹dil'e can diyor, bize canan. ‹dil
Can... D›flar›da da OKM'lilerin ‹dil'e, ‹dil Can diye seslendi¤ini duy-
mufltuk.

Yine al›p dere tepe, da¤ tafl gezdiriyor bizi Pervin, Dersim'den Ka-
radeniz'e. Gezinti enerjimizi art›r›yor! O an spor yapma iste¤i bile
uyan›yor direniflçilerimizin içinde. ‹dil iflaret parma¤›n› teti¤e basar
gibi oynat›yor. "Sabah spor yapmad›¤›m›z için bütün vücudumuz
hantallaflm›fl" diyor ‹dil. Hepimizi güldürüyor. Akl›m›za Ege'nin ko-
mutan› ‹brahimYalç›n Arkan geliyor. Ona y›llarca hücrelerde kal›p
sonras›nda tereddütsüz da¤lar› seçmeyi nas›l baflard›¤›n› sormufl-
lar. "Size hücreyi anlatay›m" deyip bafll›yor Karadeniz da¤lar›n› an-
latmaya. Gerillay› düfllüyor, hiç görmedi¤i Karadeniz da¤lar›nda na-
s›l savaflt›¤›n› anlat›yor. Daha sonra gidiyor Ibrahim Yalç›n Arkan
Karadeniz'e. T›pk› düflledi¤im gibiymifl diyor...

Temsilcimiz geliyor. Di¤er taraftaki direniflçilerin durumunun iyi ol-


du¤unu söylüyor. Ero¤lu fleker alm›yormufl. "Hile yapma" diye tak›-
l›yor di¤erleri.

Bir 12 Temmuz daha geçirdik. Savafl›n ortas›nda, en s›cak cephe-


sinde oluflumuz 12 Temmuz'u daha bir anlaml› k›l›yor. "Yoldafllar
Bizi Afl›n" sözleriniz kulaklar›m›zda.

118
13 Temmuz 1996 Cumartesi

Hareketli bir gün geçirdik. ‹dil'imiz de çok hareketliydi bugün. Mi-


desindeki kramplar›n verdi¤i s›k›nt›yla kendini bir o yana bir bu ya-
na att›. Akflama do¤ru sakinleflti. A¤r›lar›n› hafifletmeye çal›fl›yoruz.
Çaresiz kalmaksa en kötü olan›. Sessiz sakin gelmiyor zafer. T›pk›
bir do¤um gibi. Ama yine de onu rahatlatamamak öfkelendiriyor bi-
zi. Ve hala akflam pijamalar›n›, sabah k›rm›z› tiflörtlerini giymelerin-
deki ›srar› flafl›rt›yor. Pervin sabah lavaboya giderken bay›ld›. Art›k
o da kucakta gidip gelecek.

Ö¤len bir sürpriz oldu. ‹dil'in a¤abeyiyle yengesi geldi. Aç›k görüfl
verilmedi¤i için görüflemediler. Ölümle kucak kuca¤a olan insanla-
r› bile aileleriyle görüfltürmeyen ahlak düflman›nkisi. Konuflmaya
çal›flt›k a¤abeyi ile. ‹dil'in mücadeleye bafllamas›yla aralar›ndaki ilifl-
ki gerginlefliyor. fiimdi ise hiç anlamak istemiyor. "Neden ‹dil?" di-
yor, "Neden bir baflkas› de¤il?" En iyilerimiz en önde gidiyor diyo-
ruz. Bencilli¤i, uzakl›¤› neden ölüme yatt›¤›m›z› anlamas›n›n önüne
geçiyor. "‹dil ak›ll› k›zd›r, bir daha düflünsün" diyor. ‹dile anlatt›k.
"Yalan söylemesin o bana hep salak k›z" derdi diyor ‹dil. Kahkaha
att›r›yor bize kendine has esprisiyle.

Ö¤leden sonra ise erkek yoldafllar›m›z›n ko¤ufluna ziyarete gidiyo-


ruz. Daha önce böyle bir ziyaret olmam›flt› Çanakkale'de. ‹lk kez gi-
diyoruz. Heyecanl›y›z. ‹dil'in gönderdi¤i mesaj› da yan›m›zda götü-
rüyoruz. Kart elden ele dolafl›yor, mesaj okunuyor. "Merhaba Yol-
dafllar, Dostlar. Direniflimiz tüm s›cakl›¤›yla sürerken selaml›yorum
sizleri.

119
Dalga dalga yay›l›yor direnifl hayk›r›fllar›m›z, fabrikalardan, kondu-
lardan, analar›m›z›n ak aln›ndan. Biliyoruz zafer yak›nda. Tüm halk›-
m›zla zaferi kucaklayaca¤›m›z günler yak›nda. Sizi zafer coflkumuz-
la selaml›yor ve kucakl›yorum!”

Önce bir suskunluk giriflte. Sonra direniflçilerin yanlar›na gidiyoruz.


Birden canlan›yor oda. Hepsi iyi gözüküyor. En h›zl› kim kofluyor di-
yoruz, yatak s›ras›n› gösteriyorlar. Baflta Sinan var. Sinan ç›karma-
ya bafllam›fl ama esprili konuflmalar›ndan birfley kaybetmemifl.

Ero¤lu ise her zamanki gibi sessizli¤ini koruyor, sorular›m›za k›sa


cevaplar veriyor. "Neden flekerli su içmiyorsun?" Cevap tam ona
göre: "fiekerli su al›nca ç›karaca¤›m› biliyorum. Ç›kar›nca elektrolit
ve potasyum kayb› oluyor. Onun için de normal su daha iyi." Bilim
konufltu yine, diyerek gülüyoruz.

Üçüncü s›ra Baki'nin. Her gün 45 dakika volta att›¤›n› duyunca fla-
fl›r›yoruz. "Sa¤malc›lar'dan üç gün gerideyiz, yetiflmemiz laz›m" di-
yor. S›ra neferleri s›raya girmifl birbirlerinden geri kalmak istemiyor-
lar. Her zaman, her yerde, hep beraber olabilmenin güzelli¤ini his-
sediyor, hayranl›kla izliyoruz direniflçilerimizi. Tek tek sar›l›p son kez
bak›yoruz yüzlerine...

Ziyaret s›ras› flimdi onlarda. ‹dil ve Pervin'in aln›ndan öpüp sohbe-


te bafll›yor erkek yoldafllar›m›z ve dostlar›m›z. Yanlar›nda getirdikle-
ri mesaj› okuyoruz. S›cak, siper yoldafll›¤›n› vurgulayan sözler... ‹dil
sürekli a¤z›n› mendille kapat›yor, konuflurken zorlan›yor. Midesi bu-
lan›yor belli. Ha ç›kard›, ha ç›karacak diye bak›yoruz gözlerinin içi-
ne. Ama tutuyor kendini. Ko¤ufl boflal›r boflalmaz ç›kar›yor yeflil mi-
de safras›n›.

120
14 Temmuz 1996 Pazar

Bugün tahliyemiz var. Yedi ay›, alt› ay›, befl ay› kald› derken tahliye
günü geldi çatt›. Son günler çok h›zl› geçti. Hepimizin cezalar›n› dü-
flününce d›flar›ya insan yollamak daha da anlaml›. K›rk y›lda bir ya-
flanacak bir olay. Böyle bir dönemde ise ayr›lmak çok zor geliyor.
‹dil'i b›rakmak istemiyor, gözleri dolu. A¤z›ndan bir çift söz dökülü-
yor: "Bizim en de¤erlilerimizsiniz, siz içeride biz d›flar›da savaflaca-
¤›z, zafer bizim olacak..." ‹dil ise nefleli bir ses tonuyla: "Kazan› ka-
z›, bir de çay iç benim için simitle birlikte" diyor.

U¤urluyoruz tahliyecimizi. Arabaya biniflini, uzaklaflmas›n› aç›k gö-


rüfl yerinden izleyebiliyoruz. Uzaklafl›ncaya kadar ellerimiz havada
kal›yor. Akl›m›za ise ‹dil ile Ero¤lu geliyor. ‹kisinin de az kald› tahliye-
lerine, ölüme yatm›fl iki kocaman yürek. Halk›na ve vatan›na adan-
m›fl iki yürek. Ne zaman ne mekan hesab› var onlarda... ‹nsanl›¤›
savunman›n, gelecek özgür yar›nlar› savunman›n hesaps›zl›¤›, in-
san olmak... Hesaps›z, ç›kars›z sevebilmek, paylaflabilmek... Bafl-
ka bir dünyaday›z. Gelecek güzel günler de¤il, güzel günleri yafl›yo-
ruz ve tek derdimiz tüm insanl›¤a bunu yaflatmak. Paylaflmak isti-
yoruz yüreklerimizdeki bu s›cakl›¤›.

121
15 Temmuz 1996 Pazartesi

‹dil’in ›fl›¤a duyarl›l›¤› iyice artt› bugün. Gözband› tak›yoruz. Sürek-


li ç›kard›. Akflam Star'›n Sa¤malc›lar'›n görüntülerini vermesi bek-
lentisi içindeyiz. Haberler anons edilirken Berdan'›n görüntülerini iz-
ledik. Gözlerimizin önünden gitmiyor kusmas› ve inlemesi. Düflman
“hak veremeyiz onlara, hak verirsek fliddete hak vermifl oluruz” di-
yor. Halk›m›z ise görüyor çekilen ac›lar› ve neden diye soruyor. Bo-
yun e¤memeye, teslim olmamaya, fedakarl›¤a, cürete hak veriyor.
Onurlan›yor böyle insanlarla. Ölece¤iz diyorlar, ölümüne savunulan
nedir, ölümüne savunulan de¤erler kald› m›, böyle insanlar var m›?

Gültepe bask›n›n›, dört flehidimizin haberini, d›flardaki eylem haber-


lerini al›yoruz. "Cephe vuruyor" diyor ‹dil. ‹çeriden, d›flar›dan vur-
dukça kazanaca¤›z. Bugün dört flehit verdik. Direniflimizin flehitle-
ri... ‹dil "Dokuz flehit oldu" diyor. Nas›l diyoruz. "Uflak'ta da befl fle-
hit var." Sadece Adalet ve Gültepe'yi sayan arkadafl›m›z Uflak'›
saymad›¤› için utan›yor. fiimdiden dokuz flehit.

‹dil kusmalar›ndan birinde yan›ndaki yoldafl›n kafas›n› çeviriyor,


“Sen açl›k grevindesin, bakma” diyor. ‹dil'deki incelik, titizlik devam
ediyor. Pervin yard›mlar›m›z için bizi yormak istemedi¤ini dile getiri-
yor. Hofluma gidiyor ama k›yam›yorum size diyor.

Akflam "Hey Da¤lar" fliirini bilen yoldafllar›m›z ezbere okuyorlar. ‹dil


bu fliirde kendi bölümünü hat›rlayam›yor. fiiir sonras›nda ‹dil Dicle
flark›s›n› istiyor, Pervin'e hediye etti¤ini söylüyor. Sonra Kuflatma,

122
Güleycan, S›yr›l›p Gelen, Hayat ... Onlar için daha fazla yorucu ol-
mamal›. Dinlenmeleri için oday› boflalt›yoruz.

123
16 Temmuz 1996 Sal›

Bugün Ölüm Orucu eylemimizin 55. günü. Her zamanki gibi yine
televizyonun bafl›nda haberleri izliyoruz. Halk düflmanlar› yalan ve
ikiyüzlülükleriyle yine iflbafl›ndalar: Gizli gizli yemek yiyorlar, diyorlar.
Bir yandan da ‹dil'e bak›yoruz. Hücre hücre eriyen vücudu, elma-
c›k kemikleri ç›km›fl küçücük yüzü ile gülümseyerek eylemini sürdü-
rüyor. Kararl›l›k okunuyor yüzünden.

Yalan ve demagoji devam ediyor. fiimdi biz de ikinci Ölüm Orucu


Ekibi ile karfl›lar›na ç›k›yoruz.

Biri bayan iki yoldafl›m›z daha bafll›yor Ölüm Orucuna. K›rm›z› al›n
band› ve k›rm›z› tiflörtleriyle ikinci ekibimiz yola ç›k›yor. K›sa bir tö-
ren yap›yoruz bayan yoldafl›m›za. Tek tek sar›l›yoruz ona. ‹dil ikinci
ekipte yer alan yoldafl›m›z› yata¤›ndan selaml›yor. Törenin en duy-
gulu an› bu an. ‹dil onu aln›ndan öpüyor. Duygular›m›z› bast›rmak
imkans›z art›k. Yüre¤imizde bast›rd›¤›m›z tüm duygular gözyafl›
olup ak›yor göz p›narlar›m›zdan. ‹kinci ekipteki Ölüm Orucu direnifl-
çisi yoldafl da ‹dil'e sar›l›rken gözyafllar›n› tutam›yor. Bu s›ralar çok
duygusallaflt›k galiba diyor. ‹dil, “Olsun, devrimciler duygulu insan-
lard›r” yan›t›n› veriyor. Evet, devrimciler duygulu insanlard›r. ‹nsana,
insanl›¤a duyulan sevgiden de¤il mi ölüme yat›fl›m›z...

Soruyoruz ‹dil'e: Peki sen neden a¤lam›yorsun? Yan›t› sade: Zafer


günü a¤layaca¤›m. Hatta ‹dil bu duygulu anda espri bile yap›yor.
Bir arkadafl ikinci ekipteki direniflçiyi göstererek, onda ne görüyor-
sun diye sordu¤unda “K›rm›z› al›n band›, k›rm›z› tiflört, bir de k›rm›-

124
z› bir burun görüyorum." diyor. Hepimiz gülüyoruz.

Ö¤leden sonra Türk Tabipleri Birli¤i'nden bir heyet ile hapishane


doktoru, temsilcilerle birlikte ko¤ufla geliyor. Bizim belirledi¤imiz
koflullarda Ölüm Orucu direniflçilerini muayene ediyorlar. A¤arlar›n,
Kazanlar›n demagojilerini bofla ç›karmak için bütün kap›lar› kapata-
ca¤›z. Direniflçilerin muayene edilmesini bu nedenle istedik. Gör-
sünler kim yemek yiyormufl. Evet, direniflçilerimiz yiyor, kendi hüc-
relerini, kendi bedenlerini!

Akflam yine televizyonun bafl›nday›z. Haberlerde Gültepe'deki ça-


t›flman›n görüntüleri veriliyor. Cesaretle vurufluyor yoldafllar›m›z.
Ölüm Orucu direniflçileri yaln›z de¤ildir. Yoldafllar›m›z›n destans› di-
renifli bize güç veriyor. ‹dil daha bir dik oturmaya çal›fl›yor yata¤›n-
da.

TÜRK-‹fi baflkanlar›ndan sendika a¤as› Bayram Meral de boy gös-


teriyor ekranlarda. Bize ça¤r›da bulunuyor di¤er sendika a¤alar›yla
birlikte. Hükümetin iyi niyetine karfl›l›k vermeliymifliz. Zaten siz de
olmasan›z sald›r› tablosunun bir karesi eksik kal›rd›! Pervin bu ça¤-
r›ya okkal› bir yan›t veriyor yata¤›ndan. ‹lk kahkaha ‹dil'den geliyor.
Hep birlikte a¤›z dolusu güldükten sonra "Zafer Yak›nda" marfl›yla
inletiyoruz hapishaneyi.

125
17 Temmuz 1996 Çarflamba

Sabah her zamanki kalk›fl saatimizden daha erken kalk›yoruz.


Ölüm Orucu eyleminin bafllad›¤› günden beri kalk›fl saatimiz
06.45'den çok önce oluyor. Hiçbirimiz direniflçilerin yan›nda kala-
ca¤› zaman› k›saltmak istemiyor. Her anlar›n› onlarla yaflamak; bu
tarihin her an›n› birlikte duyumsamak istiyoruz. Saat dokuzda erkek
arkadafllarla yapt›¤›m›z haftal›k aç›k görüflümüze ç›k›yoruz. Son
yapt›¤›m›z aç›k görüfllerdeki sohbetlerin tek konusu var: Ölüm Oru-
cu direniflçileri. Durumlar›n›, ne yapt›klar›n›, neler söylediklerini bir-
birimize aktard›ktan sonra görüflün bitimine kadar geçen sürede
sesizlik hakim oluyor. Tabii bu arada tarih yaz›c›lar›m›z ifl bafl›nda-
lar. Ko¤uflta, görüflte konuflurken hemen her fleyi tafl›d›klar› defter-
lere kaydeden birkaç arkadafl›m›z var. Onlara tarih yaz›c›lar› ad›n›
takt›k. Tarih yaz›c›lar› yine sessiz kaydediyorlar defterlerine. Sessiz-
lik... Birçok yoldafl›m›z her an flehit düflebilirler. Bugün C1 deki
Ölüm Orucu direniflcimiz Mehmet'in ilk defa kustu¤unu ö¤reniyo-
ruz. Bu habere can›m›z s›k›l›yor.

Buca kitab›n›n yeni bask›s› geliyor. Daha önce hatal› bask›s› elimize
geçmiflti. Görüfl bitiminden koflar ad›m ko¤ufla yöneliyoruz. Hepi-
miz ‹dil'e Buca'n›n yeni bask›s›n›n geldi¤ini söyleyip, etraf›nda daire
oluyoruz. Kitab› kald›¤›m›z yerden okumaya devam ediyoruz. Her
sayfas› barikat günlerini yaflat›yor bize. fiimdi barikatlar›m›z ülkenin
her yerinde hücre hücre eriyen bedenlerden örülü.

126
‹dil kitab›n her sayfas›n› büyük dikkatle dinliyor. Dikkatini bu kadar
yo¤unlaflt›rmas› hepimizi sevindiriyor. Sevincimiz ilerleyen saatlerde
daha da art›yor. Çünkü bugün geçen günlere oranla daha konufl-
kan. Hemen herkesle sohbet ediyor. Tav›r ve davran›fllar›yla moral
ve coflkusunu hepimize hissettiriyor. Yeniden ’84 Ölüm Orucu’nu
anlatan Direnifl Ölüm ve Yaflam kitab›n› düflünüyoruz. Önderimizi
düflünüyoruz. Faflizme meydan okuyan resmi ile hep aram›zda.
Ölüm Orucu’nun 72. gününde kendi ihtiyaçlar›n› kendisinin karfl›la-
mas›n›, aya¤a kalkmas›n› düflünüyoruz. ‹dil de bugün irade savafl›-
n› kazand›¤›n› gösterdi. Her ald›¤› s›v›y› yeminli gibi inatla d›flar› atan
midesi ile olan savafl› kazan›yor. “Bugün hiç kusmad›m” diyor ‹dil.
Sürekli silmekten a¤z›n›n kenar›nda oluflan yaralara ra¤men konufl-
maktan ve gülmekten de geri kalm›yor. Günlerdir kusmaktan güç-
süz düflmesine ra¤men enerji ve nefle saç›yor tüm ko¤ufla. ’84 di-
reniflinde Apo gülerek kofluyor ölüme deniyordu. fiu an ‹dil'de ya-
fl›yoruz ayn› fleyi. Direniflimiz boyunca defalarca tan›k olaca¤›z bu-
na...

‹dil bize bak›yor, sanki düflüncelerinizi okuyorum der gibi. Gülüm-


süyor. Gece nöbetçisi arkadafllarla birlikte direnifli ve ailem dedi¤i
OKM'yi konufluyor ‹dil. “OKM'yi açmal›y›z tekrar. Aç›lacak biliyo-
rum” diyor. Günlerdir uykusuzsun, haydi uyumaya çal›fl biraz de-
memize ald›rmadan, flafak sökümünü bizimle karfl›lamaya haz›rla-
n›yor. Yaln›zca bir avuç gökyüzünü görmemize izin veren parmak-
l›klar›n aras›ndan ay bütün ihtiflam›yla ‹dil'in yüzüne vuruyor...

127
18 Temmuz 1996 Perflembe

fiafak sökümüne yak›n nöbetçi yoldafllar d›fl›nda kalanlar›m›z he-


nüz yatm›flt›k ki, alt kat nöbetçisinin "Gazi'de halk barikatlarda; siz
hala uyuyorsunuz!" sözleriyle uyan›yor ko¤ufl. Coflkumuz, sevinci-
miz bayanlar ko¤uflunun tümünü ayakland›rmaya yetiyor. Nöbetçi-
yi dört bir yandan sorular›m›zla salvo atefline tutuyoruz. Ne zaman
kurmufllar barikat›? Tüm yap›lar var m›?.. Günlerdir gözüne uyku
girmeyen ‹dil nöbetçinin anlat›mlar›n› duda¤›ndan hiç eksik etmedi-
¤i tebessümüyle dinliyor. Mutlulu¤u ve sevinci her halinden bel-
li oluyor.

Hemen televizyonun dü¤mesine uzan›yor ellerimiz. Televizyon bü-


tün gün aç›k kal›yor. Hiç bir haber saatini kaç›rmak istemiyoruz.
Gün ›fl›¤› ko¤uflun içine dolmaya bafllad›¤›nda ‹dil'in gözbant›n› ta-
k›yoruz.

Ve sabah›n ilk haberi Gazi barikatlar›. Görüntüler ‹dil'e karart› halin-


de göründü¤ü halde, ‹dil o çok sevdi¤i analar› ve barikat› görebil-
mek için s›k s›k gözbant›n› kald›r›p, gözlerini iyice k›sarak ekrana
bak›yor. Biz tüm görüntüleri ‹dil'e aktarmaya devam ediyoruz. Baz›
görüntüleri seçebiliyor... ‹dil'in bu andaki keyfi görülmeye de¤er
do¤rusu.

Ölüm Orucu direniflinin sars›nt›s› ülkenin gündemine oturdu. ‹ktidar


çaresiz... Ateflin ortas›nda kalm›fl bir akrep gibi dört dönüyor. Az

128
kald›, yak›nda kendi kendini bitirecek ölümcül darbeyi almas› an
meselesi art›k. Temmuz bir kez daha onurlu ve görkemli bir direni-
fle tan›kl›k etmenin huzuruyla tüketiyor günlerini.

Gazi barikatlar›ndan marfl sesi geliyor.

"Ad›mlar›m›z yeri gö¤ü sars›yor. ‹htilalimiz büyüyor.


Tanklar›, toplar›, tüfekleri olsa da zalimler korkuyor.
Kad›n erkek, emekçilerin, halk›n öfkesi büyüyor..."

Barikatç›lar›n sesine biz de kat›l›yoruz. Gazi Marfl› dalga dalga yay›-


l›yor bütün bloklara. ‹dil ald›¤› s›v›y› bugün de kusmay›nca sevincini
"Bugün de kusmad›m!" diyerek bizimle paylafl›yor. Ve d›flar›daki ey-
lemler onun coflkusuna coflku kat›yor. Yata¤›na uzan›p ayaklar›n›
marfl›n ritmine göre bir sa¤a, bir sola çocuklar gibi saf ve mutluluk
dolu gülüflü ile sall›yor. Günlerdir aya¤a kalkamayan ‹dil'in bu hare-
keti bizde sanki her an aya¤a kalk›p yürüyecekmifl gibi bir duygu
uyand›r›yor. Hareketi ve gülümseyifli unutulacak gibi de¤il.

Say›m vermeme eylemimizin 3. günündeyiz bugün. Ö¤leden sonra


temsilcimiz geliyor. Maltada nöbet tutan arkadafllara "Nas›ls›n›z
malta gerillalar›" diyor. Bu isim hepimizin hofluna gidiyor. ‹dil'e "Bi-
zim yeni ad›m›z› biliyor musun?" diye soruyoruz: "Malta Gerillalar›"
‹dil'in de hofluna gidiyor bu isim.

Kapal› görüfl saati yaklafl›yor. ‹dil herkese selam ve özlemlerini gön-


deriyor. "Bugün bana mektup getirin oldu mu?" diyor. Hatta erkek
arkadafllardan bile olabilece¤ini ekliyor.

Görüfl yerine var›r varmaz iletiyoruz ‹dil'in iste¤ini. Ve ‹dil'in art›k


kusmad›¤› müjdesini veriyoruz arkadafllara. Erkek arkadafllar çok
seviniyorlar bu habere. Ve hemen ‹dil'e bir not yazmaya bafll›yorlar.

"Merhaba,

129
Bugünlerde yan›m›zda olmasan›z da yine her zamanki gibi sohbet-
lerimizde bizlerleydiniz. Midenle olan dostlu¤una çok sevindik. Ko-
¤ufltaki direniflçilerimizin durumlar› iyi. Kucak dolusu selamlar› var.
S›ms›cak sevgilerimizle

Ve insanlar vard› ki bir türkü söyler gibi günefle yürüdüler..."

Idil notu al›nca çok sevindi. "En sonunda bana da mektup geldi"
dedi.

Gece ‹dil'e program haz›rlat›yoruz. Kültür-sanat faaliyetlerine de-


vam ediyor ‹dil. "Haydi Gazi Barikatç›lar› için bir fleyler söyleyelim!"
demesiyle bafllat›yoruz program›. Pervin "Roma TV program› ya-
parsak (Bir moral gecemizde yapt›¤›m›z program›n ad› Roma TV
idi) flu selpak tan›t›m›n› yapal›m. Ama direniflten sonra" diye ekliyor:
Susuz ve tükürüksüz a¤›zlar için selpak! Pervin Dersimli. Dersimli-
lerin esprili yaflant›lar›ndan al›nt›larla bütün ko¤uflu gülmekten k›r›p
geçiriyor. ‹dil'in analar›m›z› anlatan fliir ve flark›lara olan ilgisi fark
ediliyor yine. Pervin Karl› Kay›n Orman›'n› söylememizi istiyor. "Ama
son k›tay› söylemeyi unutmay›n. Çünkü genelde o k›ta unutulur" di-
yor.

57. günde ‹dil, Pervin, Sinan, Mehmet, Baki ve Okan'a...

"Düflman›n hançerine ad›m› kaz›m›fllar


Sordum!
Dediler ki:
Yal›n yürek
Dolafl›r flark›lar aranm›fl›m
Sordum!
Dediler ki:
Düflmanlar›m halk›m›n da düflman›d›rlar.
Bense uslanmaz aflklar›n yang›n›y›m. O kadar!"

130
19 Temmuz 1996 Cuma

Bugün görüfl günümüz. Ankara ve ‹stanbul'dan görüflçülerimiz gel-


di. AKSM'den gelen arkadafla ‹dil'in merak etti¤i fleyleri sorduk. En
önemlisi de OKM'nin ne zaman aç›laca¤›n› soruyor dedik. OKM de-
yince akan sular duruyor, biliyor musunuz? Bilmem diyor OKM'li ar-
kadafl mahçup bir tav›rla. Evet OKM. OKM ve ‹dil. OKM ‹dil için Ay-
fle Gülen demekti. Direnifl, gözalt›lar, difle difl korunmufl, flehitlerle
yükselen bir mevzi demekti. Gelenek sürüyor ‹dil. fiimdi de sen.
Sen bir sanatç›, bir OKM'li olarak...

Açaca¤›z ‹dil, OKM'yi açaca¤›z. ‹dil bugün yine hiç ç›karmad›, üs-
telik dört bardak da su içti.

Ona görüflçülerimizi anlat›yoruz. O kadar çok konufluyor ki, yorul-


mas›ndan korkuyoruz. Çok da seri hareket ediyor. ‹çimizden, evet
‹dil, sen zaferi göreceksin diyoruz. ‹dil'i bugün en çok sevindiren
olaylardan birisi iflçi meclislerinden gelen mesaj. Di¤eri Grup Yo-
rum'un Pazar Konseri oluyor. ‹flte OKM, militan sanat. ‹flte Grup
Yorum ve en büyük kayna¤› halk diyor. Bugün de bütün gün ç›kar-
mad›.

Kazan yine aç›klama yapm›fl. "Eskiflehir'dekileri, Sakarya'ya gön-


derece¤iz. B›rak›n eylemi" diyormufl. Biz rahat›z, bekliyoruz. Nere-
ye kadar dayanacaklar diye de merak ediyoruz.

Bugün say›m vermeme eylemimizin dördüncü günü. Savc› ve mü-

131
dürün ailelerimize karfl› sürdürdükleri düflmanl›klar› fliddetlenerek
art›yor. Korkular› büyüdükçe sald›rganl›klar› boyutlan›yor. Korkular›
yersiz de¤il kuflkusuz. Soraca¤›z tüm yapt›klar›n›n hesab›n›.

132
20 Temmuz 1996 Cumartesi

Bu sabah hepimizin, en çok da ‹dil'in sevindi¤i bir sürpriz oldu.


‹dil'in y›llard›r istedi¤i bir fley. Evet, anne ve babas›n› bir arada gör-
mek. Bugün anne ve babas› birlikte geldiler. Bu sevinçli haberi he-
men iletiyoruz ‹dil'e. Önce inanmak istemiyor ama ciddi oldu¤umu-
zu hissedince "Çok sevindim" diyor. Temsilcilerimiz ailesiyle aç›k
görüfl yapabilmesi için hemen harekete geçiyorlar. Bu arada biz de
görüfl kabini ile ko¤ufl aras›nda mekik dokuyoruz. ‹dil'e soruyoruz:
Ne diyelim ailene? "Hep böyle görmek istiyorum onlar›." Annesi,
‹dil ölmesin diyor. ‹dil: "Söyleyin onlara beni anlamaya çal›fls›nlar.
Ben mutluyum, sevinçliyim. Onlar› da çok seviyorum. Kendilerine iyi
baks›nlar.” Alt› yedi defa bu haberleflme için afla¤› inip ç›k›yoruz.
Her inifl ç›k›flta da "düflman aç›k görüflü engelleyecek" düflüncesi
hakim bizde. Evet, ‹dil'in babas› görünüyor kap›da. Yüzünde bitkin
bir ifade, omuzlar› çökmüfl kabine yaklafl›yor. Görüfltürmüyorlar di-
yor.

O an, o an ölüm orucu gibi eylemlerin en büyü¤ünde olman›n bilin-


ci yüre¤imizdeki öfke selini durdurabiliyor. Bu yapt›¤›n›n bedelini
ödeyecek. Bu sözler yetmiyor flu andaki öfkemizi anlatmaya...

Bu gerginlikle akflam› ediyoruz. Saat 16.00 haberlerini izlemek üze-


re televizyonun bafl›na henüz oturmufltuk ki, nöbetçi arkadafl›n "‹dil
sana mektup var. Hem de OKM'lilerden!" 盤l›¤›yla f›rl›yoruz yeri-
mizden. Sevinç seli kapl›yor ko¤uflumuzu. ‹dil sakin ama sevinçten
de k›p›r k›p›r gözleri.

133
Dudaklar›nda ayn› gülümseyifl, k›s›yor gözlerini. Gelen fakslara ba-
k›yor. Hemen okumaya bafll›yoruz. Bugün cumartesi olmas›na ra¤-
men verdiler...

Tek tek yazm›fl OKM'liler. Bu ‹dil'i daha fazla sevindiriyor. Fakslar›n


hepsinin okunmas› bitince, ‹dil tekrar okumam›z› istiyor. ‹kinci kez
okuyoruz. ‹dil'in mutlulu¤u her halinden belli. Üçüncü kez de oku-
tur belki diyoruz. Faks›n birinde "Güle güle ‹dilcan, güle güle yol-
dafllar" deniyor. ‹dil çok k›s›k bir ses tonuyla "Hoflçakal›n yoldafllar!"
diyor. Bu söz bize çok a¤›r geldi. Hay›r ‹dil flehit düflmeyeceksin,
zaferi göreceksin dememek için zor tutuyoruz kendimizi.

Neden “Hoflçakal›n yoldafllar” dedi, “Güle güle ‹dilcan” cümlesi


okunurken? Bunu düflünmekten al›koyam›yoruz kendimizi. Biliyo-
ruz asl›nda, ‹dil de biliyor. Kabullenmek zor olsa da ölerek kazan›-
lacak. Zor geliyor... Güle güle ‹dil demek zor geliyor...

‹dil'e;
"...
Parti iflçisiyim,
Güzellik nakflederim yaflama,
E¤emez omuzlar›m› ölüm
Binbir desenli kilimler gibi örerim
Yoldafll›¤›, kavgay›, aflk›..."

134
21 Temmuz 1996 Pazar

Bugün Sa¤malc›lar'›n 63, Ümraniye'nin 61. günü. Bizimse 60. Sa-


bahtan beri hapishanede bir gerginlik var. Kap›lar aç›lm›yor, gardi-
yanlar tedirgin. Ö¤lenden sonra anlafl›l›yor durum. ‹lk flehidimiz Ay-
gün U¤ur'un haberi geliyor. "Zafere mahkum olanlar, ölümü küçül-
terek yenerler" diyerek bafllam›flt› eylemine. TKP(ML)'den ölüm
orucu direriflçisi Aygün U⁄UR ipi ilk gö¤üsleyen oldu.

Maltay› iflgal ediyoruz. Gürültüyü duyan ‹dil ve Pervin ne oldu¤unu


soruyorlar. Haberi veriyoruz. Pervin, Aygün'ün kendisinden genç
olmas›n›n, onu kurtaramaman›n üzüntüsü içinde. Aygün'ün yeni
çekilmifl bir resmini panoya as›yor. ‹dil de, Pervin de malta iflgaline
gitmek istediklerini söylüyorlar. Siz zaten en öndesiniz diyoruz.
‹dil'in flehit haberini karfl›lay›fl› etkiliyor bizi. Sakin ve her zamanki
kendinden emin durufluyla önümüzdeki süreci düflünüyor. Sürecin
onun üzerine yükledi¤i sorumluluklar›n› düflünüyor.

Onunla birlikte barikat marfl›n› söylüyoruz. Aygün ‘ün otopsi rapo-


ru haz›rlanm›fl: Ölüm nedeni açl›k grevi. Bu, Kazan’a yan›t. “Öl-
mezler” diyordu, “yiyorlar” diyordu.

Maltada Aygün'ün anmas›n› yap›yoruz. Sonra da ko¤uflta ‹dil ve


Pervin ‘le birlikte. Uzun süredir aya¤a kalkamayan ‹dil, sayg› duru-
flunda aya¤a kalkmak için ›srar ediyor, “kalkaca¤›m” diyor. Bütün
gözler onun üzerinde toplan›yor.

135
Biz iki yan›ndan onu s›ms›k› kavramaya çal›fl›rken, o kendi ayakta
durmak istiyor. Öyle zay›flam›fl durumda ki, bacaklar›n›n onu tafl›-
yamayaca¤› korkusu var bizlerde. Yumru¤u havada, sayg› nöbetini
tamaml›yor. ‹radesi bir kez daha güç veriyor hepimize.

136
22 Temmuz 1996 Pazartesi

Malta iflgalimiz sürüyor. Sloganlar›m›zla, marfllar›m›zla sürdürüyo-


ruz eylemimizi. “Malta gerillalar›”ndan direniflçilerimize not geldi.
Hangi marfl ve türküyü istediklerini sordular. ‹dil, mimikleriyle “Bil-
mem, fark etmez” diyor. Hep böyle diyor. “Senin için S›yr›l›p Gelen’i
söyleyece¤iz.” dediler. Pervin için Karl› Kay›n Orman›’n› söyleye-
cekler. Sesleri odaya kadar geliyor. Duydu¤unu belirtiyor ‹dil. Mal-
tadakiler tüm yürekleriyle “Bir Mermi de Benden” fliirini okuyorlar.
Bo¤azlar› y›rt›l›rcas›na ba¤›r›yorlar. ‹dil, sesleri duyuyor ama ne söy-
lendi¤ini anlayam›yor, anlat›yoruz.

‹dil’e haberleri dinletmeye çal›flt›k ama dinleyemedi. Dikkatini uzun


süre toplayam›yor. Bugün ö¤leden sonra soru sormad›. Daha ön-
ce en az›ndan odada kimin oldu¤unu soruyordu. Bizi bafl›yla ce-
vapl›yor. Durgun Gözleri iyice donuklaflt›, sabit bak›yor. Konufltuk-
lar›m›z› unutuyor, alg›lamada güçlük çekiyor.

Odam›z çok sessiz. Hemen herkes görevinin bafl›nda, iflgalde.


Odaya arada u¤rayanlar var. Saat bafl› haberleri dinliyoruz. ‹dil ‘de
gözba¤› var. Gözba¤›n›n alt›ndan gözlerini görebiliyoruz. Sessiz ve
dingin Bizi hiç geri çevirmiyor. “Su”diyoruz içiyor, “sak›z”diyoruz
çi¤niyor. Önceki gün onunla ölüm orucu anmam›z› konuflmufltuk.
Okudu¤umuz fliiri flimdi an an saniye saniye yafl›yoruz.

137
“Ölüme kofluyordu
Alev yüzlü,
cam gözlü,
özü öz,
sözü söz,
som alt›ndan de¤erli insanlar ”

138
23 Temmuz 1996 Sal›

Gece, temsilcimiz geldi. ‹dil ayn› durumda, atefli var. Nabz› 120’nin
üzerinde. Sorular›m›za ço¤u zaman cevap ve tepki vermemeye
bafllad›. Ara ara say›kl›yor. Gece uzun zamand›r ilk kez konufltu.
Boynum a¤r›yor dedi. Devaml› masaj yap›l›yor. Kol ve bacaklar›n-
daki uyuflma artt›. Pervin ise ‹dil ‘i izliyor. Pervin sürekli ç›kar›yor, su-
yu zorla al›yor.

‹dil’i konuflturmak için sürekli sorular soruyoruz. Bazen bafl›n› salla-


yarak cevap veriyor. Malta iflgalindeki arkadafllar s›k s›k ‹dil ve Per-
vin’le konuflmak için geliyorlar. Gecenin ilerleyen saatleri Onu ko-
nuflturmaya çal›flan arkadafllar›n sorular›n› yaln›zca bafl›yla yan›tl›-
yor. “Band›n› takal›m m› ‹dil?” sorusuna, “takal›m” yan›t›n› al›yoruz
en sonunda.

Saatlerce u¤raflt›ktan sonra a¤z›ndan duyabildi¤imiz tek cevap bu


oluyor. Mutlaka band›n›n bafl›nda olmas›n› istiyor. Bant namus,
bant onur. O, s›ms›k› ba¤l› band›na. “‹dil seni malta iflgaline götüre-
lim mi?” diyoruz. Bafl›yla “evet” iflareti yap›yor. Yüzünde yine ayn›
tebessüm. Oturtup s›rt›na masaj yap›yoruz. Yüzü, omzumuza da-
yal›. A¤z›ndan su ak›yor, kendinde de¤il ama, akt› kelimesini duyu-
yoruz ondan. ‹dil yine duyguland›rd› bizi. “Temizli¤inden ödün ver-
miyor. B›rak aks›n, yeter ki sen konufl.” diyoruz.

fiafak söküyor. Sabah›n serinli¤i doluyor içeriye. ‹dil’e kafl›kla su ve-


riyoruz. Yürüyüflünün her halkas›n› özenle yerlefltiriyor. Her halkada
emek, her halkada sab›r, her halkas›nda kararl›l›k var. Sabah saat

139
yedi. ‹dil'in bilinci yerinde de¤il. Say›kl›yor: "Eylemimiz sürecek... "
Zafere böylesine kilitlenmifl savaflç›lar› var bu ülkenin, zaferi t›rnak-
lar›yla söken böylesine kendini adam›fl evlatlar› var.

Saat 15.50. ‹dil yine say›kl›yor: "Bizim yar›n nöbetimiz var..." Öyle
güzel, öyle rahat yat›yor ki yata¤›nda...

Gözlerimizden süzülen yafllara engel olam›yoruz. Böylesine ba¤l›l›-


¤›n önünde sayg›yla e¤ilmek... Ödeyece¤imiz borcun a¤›rl›¤› boy-
numuzda. Koca bir dü¤üm bo¤az›m›zda. Demifltin ya ‹dil: "Söz
yok, art›k pratik konuflacak." Öyle olacak ‹dil, yolu yok öyle ola-
cak...

Saat 18.50. "Mitralyözden sonra..." Üç kez tekrarl›yor bu sözü ‹dil.

"Kim mitralyöz ‹dil?"


"Benim..."
"Senden baflka mitralyöz var m›?" .
"Yok..."

fiimdi bedenler atefl topu. Onun ölüm orucu anmas›nda okudu¤u


fliir geliyor akl›m›za:

“Ne bir kesik


Ne bir kurflun yaras›
Ne bir damla kan
Eksilen her gram et
Çekilen her damla kan
Çürüyen organ
Ve ölüme bir ad›m daha
Ve zafere bir ad›m daha..."
‹dil maratonu h›zl› kofluyor. “Bayra¤› veriyor musun?” sorusuna ce-
vap vermiyor. Art›k cevap alam›yoruz sorular›m›za.

140
Malta iflgalini sabah bitiriyoruz. Ö¤lene do¤ru bir haber geliyor: ‹kin-
ci flehidimiz Sa¤malc›lar'dan Altan Berdan Kerimgiller... Video gö-
rüntülerini televizyondan izlemifltik. Berdan'›n kararl›l›¤› gözlerinden
okunuyordu. Tan›yanlar onun okudu¤u fliir kulaklar›m›zda diyorlar.
"...
Bir mermi de benden aslan›m
Bir mermi de benden
Bir mermi de benden zafer toplar›
Mukaddes namlular..."

Berdan için anma yap›yoruz havaland›rmada. Sloganlar patl›yor yi-


ne. ‹dil fark›nda de¤il. Anlat›yoruz, anlayam›yor bizi. Berdan'›n k›z›l
bandl› foto¤raf› gözümüzün önünde... Bir savaflç› o. Ankara'da yü-
kü omuzlayan, Ege k›rlar›nda, ‹stanbul'da SDB'li. Berdan...

141
24 Temmuz 1996 Çarflamba

Erkek arkadafllarla aç›k görüflteydik bugün. Yine sessiz oturuyoruz.


‹dil ve Pervin'i soruyorlar, anlat›yoruz. Onlar da Mehmet'i, Sinan'›,
Okan'› ve Baki'yi anlat›yorlar. Konuflmalar k›sa... Sessiz bir bekle-
yifl var... Yine bir flehit haberi. Sa¤malc›lar'dan ‹lginç yoldafl›m›z
üçüncü atefl topumuz. Mevziler birer ikifler bedenlerle doluyor.
Kahkahas› ç›nl›yor kula¤›mda diyor bir yoldafl›m›z. Çal›flkanl›¤›n›,
yapt›¤› ifle ciddiyetle yaklafl›m›n› anlat›yorlar.

Ölümler geliyor peflpefle. Canla, kanla, ac› ve onurla yo¤rulu ölüm-


ler...
Akl›m›z ko¤uflta ‹dil ve Pervin'de, yeni flehit haberlerinde. Ko¤ufla
gidip gelen arkadafllara ilk sorumuz "Nas›llar?" oluyor. ‹dil'e de en
çok bu soruyu soruyoruz. Gülümseyerek "iyiyim" deyifli... Eminiz
Apo var akl›nda...

Ö¤lenden sonra ‹HD ve TTB'den oluflan bir heyet geldi. Direniflçi-


lerimizi muayene ettiler. ‹dil'imiz için "yaflam tehlikesi en a¤›r olan"
diyorlar. Zaten gözleyebiliyoruz. Dün, say›kl›yor da olsa konufluyor-
du. Bugün ara s›ra inleme ve kas›lmalar› oluyor, o kadar. Nabz›
140'dan afla¤› inmiyor. Mesane ve karn› flifl. Derin ve kesik kesik
nefes al›yor. Nefes al›rken çok zorlan›yor. Bo¤az› kuru. Devam-
l› masaj yap›yoruz. Biraz gevfliyor, hemen ard›ndan kas›lmalar yeni-
den bafll›yor.

Kofluyorsun ‹dil. Seni hep sessiz bilirdik. Bir köfleye çekilip de iflle-
rini yapman, anlatmak istediklerini ço¤u zaman gözlerinden oku-

142
mak ve sakinli¤in. fiimdi... fiimdiyse coflkun ›rmak gibisin, bir duru-
luyor, bir tafl›yorsun nehrin yata¤›na s›¤may›fl› gibi. Biliyoruz Idil,
ölüm mutlak. Gidip gelmektesin Sibellerin, Sabolar›n, Apolar›n,
Haydarlar›n, Fatihlerin, Hasanlar›n yan›na. fiehitler diyar›nda gezin-
mektesin. Bizse ölüm orucu anmas›nda okudu¤un fliirin dizelerin-
de...

"...
Yüzleri hafiften sar› ve solgun
avurtlar çökük elmac›k kemikler ç›k›k Uzam›fl sanki biraz yüzleri,
Kan çekilmifl dudaklarda
B›çak suskusu gülümseyifl
Gözler gelece¤in aynas›
Bir ›fl›k seli
Yumruklarda kinin ve öfkenin belirtisi ..."

143
25 Temmuz 1996 Perflembe

Kas›lmalar ve derin nefes al›fllar devam ediyor. Sabah daha da yo-


¤unlafl›yor, Vücudu kas›lmalarla sars›l›yor. Yanl›zca bedenin de¤il
sars›lan; yürekleri, beyinleri de sars›yorsun. Nab›z 140; kas›lmalar-
da yapt›¤›m›z masajlar›n etkisi k›sa sürüyor. Ç›rp›n›yor, gözler koca-
man aç›l›yor. Bazen atefl gibi, bazen buz kesiliyor. Nefes almak faz-
ladan bir yük gibi eziyet oluyor art›k.

Oday› boflalt›yoruz. Etraf sakin. Sakinleflmeyen bir sensin ‹dil. Sa-


niye saniye direniflle örülen saatler yoruldu ama sen dimdiksin. Yo-
rulmak bilmedin. Hedefine kitlenmifl durdurulamaz bir iradenin gü-
cü bu. ‹lerliyor duraks›z.

"Beklenen güvercin gagas›nda pusula sanki Beklenen


Bir kad›n›n en güzel meyvesinin habercisi
Son 盤l›k.
Beklenen
Bir anan›n
Bacaklar› aras›ndaki ilk 盤l›k
Beklenen
Hem ac›
hem mutluluk yüklü bir haber"

Direnifl, Ölüm ve Yaflam'›n sat›rlar›... "Gel art›k" diye sesleniyorlar


ölüme direniflçiler. Ölüm özleniyor. Özlenebiliyormufl demek. Yeni
bir tarih sayfas› yaz›lmaya baflland›. Ölüm yeniliyor, düflman yenili-

144
yor, zafer mutlak gelecek. Yaz tarih! Ac›lar›n, çilelerin, dökülen ka-
n›n, çürüyen etin, yok olan hücrenin hesab› mutlaka sorulacak.
Yaz tarih. Yaz bugüne!
Anadolu'nun her yerinde topra¤a tohum düfltü diye yaz.
Ali AYATA k›z›l Bursa'ya,
Hüseyin DEM‹RC‹O⁄LU bozk›r›na Ankara'n›n,
Müjdat YANAT verimli ovalar›na Ayd›n'›n,
Halay çekerek, zeybekle, efelerle, z›lg›tlarla gittiler yaz...

145
26 Temmuz 1996 Cuma

(Erkekler bölümü...)
Ölüm orucu, flehitlerimizle h›zla zafere kofluyor. Dünyan›n gözleri
art›k hapishanelere çevrilmifl durumda.

Bugün Cuma. Ziyaret günümüz. Sabah›n ilk saatlerini direniflçileri-


mizle geçiriyoruz. Birazdan aileler gelecek. Di¤er hapishanelerdeki
flehitlerimizi, direniflimizi onlarla paylaflmak istiyoruz. ‹çerinin, d›fla-
r›n›n fedakarl›klar›yla bugünlere geldik. En iyilerimiz en öndeler. Da-
ha yüzlercemiz buna aday.

Kula¤›m›z tetikte. ‹dil de zafer mufltusuna haz›rlan›yor. Belki biraz-


dan gelecek haber. Belki bir gün daha... Akl›m›z hep onda. Yüre¤i-
miz ‹dil'in nabz›nda at›yor. So¤uk beton duvarlar›, demir kap›lar› bir
bir afl›p yak›yor içimizi.

Yüre¤imizin bir parças›n› ko¤uflta b›rak›p ziyaret yerine gidiyoruz.


Ziyaretçilerimiz her zamankinden kalabal›k. Hepsi de çeflitli yerler-
den gelmifller. Hatta s›n›rlar›n ötesinden gelen ziyaretçilerimiz de
var. Konumuz direnifl. Baflka ne olabilir ki? Karfl› tarafta hüzünlü bir
görüntü a¤›r bas›yor. Nas›l olmas›n. Ölümün koynuna gidiyor birer
ikifler evlatlar›.

Öfke ise hiç eksik de¤il. Kimileri bildi¤i tüm beddualar› s›ral›yor. Ki-

146
mileri evlatlar›n›n kahramanl›¤›ndan gurur duyduklar›n› söylüyorlar.

Temmuz s›ca¤› bir gün bu. S›cak her zamankinden daha yak›c›. Bir
de insan bedeniyle tutuflan bir s›cakl›k egemen her yana. Duvarlar,
demirler sanki erimifl, bir vuruflluk heybeti kalm›fl. Tutsakl›ktan söz
etmek hiç yak›fl›k alm›yor bu koflullarda. Özgürlük... Dolu dolu öz-
gürlük.

Bir arkadafl destek açl›k sürecinde y›pranm›fl bedeniyle anlat›yor


anas›na. Sesi fazla ç›kmasa da tüm kabinlerde ç›nl›yor adeta.
-A¤lama ana. Ölülerimiz zaferin garantisi. Onlara öldü den-
mez. Her hangi bir ölüm de¤il bu.
-Biliyorum o¤ul. Biliyorum. Ana yüre¤i bu... Dayanmak ko-
lay m›?
-Bak ana daha s›rada çok arkadafl var. Art›k düflünmesi,
dert etmesi gereken onlar. Bu hesab›n a¤›rl›¤›n› kald›racak hiçbir
zulüm gelmemifltir dünyaya. Göreceksin dizlerinin üstüne çökecek-
ler. Zafer bizim olacak...
-Baban gelemedi o¤lum. Ama selam›m› eksik etme diye
haber gönderdi size.
-Sa¤olsun ana, sa¤olsun.
Görüfl kabinleri... Sevinç, hüzün, kayg›...

Küçük bir ziyaretçimiz tutsak day›s›n›n kuca¤›nda ona sevgiyle sa-


r›lm›fl, konuflmas›na f›rsat vermiyor.

Ziyaretçiler bir zaman erkekler taraf›ndalar. Bir süre sonra bayanlar


taraf›na geçiyorlar. Bayanlar bölümündeki sohbetlerin tümü ‹dil
üzerine. Tan›yanlar "O incecik, dal gibi k›z m› 65 gündür açl›¤a da-
yan›yor?" diye soruyorlar. Anlatmaya çal›fl›yoruz. Devrimcilikte hal-
k›n›, vatan›n› sevmektir herfleyin bafl›. ‹flte bu sevgiyle direniyor yol-
dafllar›m›z diyoruz. "Böyle sevgi kald› m› bu dünyada?" diyor bir ar-
kadafl›n ablas›. Hem de ne çok var. Ama unutturmaya çal›fl›yorlar
insanl›¤›m›z›. Bencilli¤i, bireycili¤i, ç›karc›l›¤› erdemmifl gibi gösteri-

147
yorlar. Ablam›z belki de yaflam›nda ilk kez bu derece derinl düflü-
nüyor bunlar›. Gözleri dolu, ancak büyük sayg›yla dinliyor anlat›lan-
lar›.

Ziyaret kabinlerinin kap›s› aç›l›yor, utangaç bir yüzle gardiyan tem-


silcimizi ça¤›r›yor. "‹dareden ça¤›r›yorlar. Mümkünse gelebilir mi?"
Direniflimizin etkisi hapishane personelini de sarm›fl durumda. Her
zamankinden daha dikkatliler. Tepkimizi çekmemek için mümkün
oldu¤unca gözden uzak duruyorlar.

“Ça¤r›ld›¤›m› söylüyorlar. Ziyaretçilerden izin istiyorum. Direniflimiz


flehitlerimizle zafere yürüyor ve düflman tüm kozlar›n› tüketmenin
ç›rp›n›fl›yla dengesizleflmifl durumda. Yoldafllar›m›z›n kahramanca
ölüme yürümeleri bir okyanus dalgas› gibi tüm engelleri parçal›yor.
Bir psikiyatrist getirmifller, ölüm orucundakileri görmek istiyormufl.
Direniflin 65. gününde çok basit bir taktik. Öfkeleniyorum. Çok in-
sani bir talepte bulunduklar› konusunda bizi ikna etmeye çal›fl›yor-
lar. Dertlerinin bu olmad›¤› çok aç›k. Ayr›ca direniflin geldi¤i nokta-
da bu tür bir ziyarete(!) hiç mi hiç tahammülümüz yok. Talebi kabul
etmiyoruz E¤er insanl›k ve mesleki onurlar›n›z varsa haftalar süren
direnifle insan ve hekim olarak sahip ç›kmal›s›n›z. Böyle yapmay›p
bakanl›ktan gelen emirle bir ajan gibi direniflçilerin ruh hallerini an-
lamaya çal›flmak istiyorsunuz. Ald›n›z e¤itim, sahip oldu¤unuz bilgi-
ler ölüm orucu direniflçilerinin iradeleri ve kararl›l›klar›n› kavramaya
yetmez. Söylecek sözleri yok. Oyunlar› bozuluyor. Sessiz kal›yorlar.
Ziyaret yerine geri dönüyorum...”

Temsilcimiz ziyaret yerine dönüyor. K›saca olanlar› anlat›yor. Kabin-


lerdeki herkes öfkeyle dinliyor. Geliflmeleri, iktidar›n tavr›n›, bundan
sonra olabilecekleri uzun uzun anlat›yoruz. Ailelerimiz duyarl›lar.
Tersi bir durumun olmas› mümkün de¤il. Tarihi bir süreç yaflan›yor.
Bizler herfleye haz›rl›kl›y›z. Yan›bafl›m›zdaki yoldafllar›m›z›n her an
ölümle iç içe yaflamalar›n›, kazanmak için bu bedelin kaç›n›lmaz ol-
du¤unu birçok aile anlamakta zorlan›yor. Ço¤unlu¤u duygular›na

148
engel olam›yor. Ancak herfleye ra¤men onlar›n varl›¤› bizlere güç
kat›yor.

Bayan yoldafllardan gelecek haberler çok önemli. ‹dil'in art›k son


metreleri kofltu¤unu biliyoruz. ‹dil hücrelerindeki ölüme meydan
okuyor.

Ö¤len aras› ko¤ufllar›m›za dönüyoruz. Direniflçilere ziyaretteki gelifl-


meleri aktar›yoruz. Ailelerimizin hepsine sevgileri, selamlar› var. ‹le-
tiyoruz. Çok fazla ayr›nt›y› alg›layacak durumda de¤iller. S›cac›k se-
lamlar›n› almak direniflçileri sevindiriyor.

Ö¤lenden sonra idare sabahki denemesini bu defa farkl› bir flekilde


tekrar gündeme getiriyor. Bu kez gelen daha kalabal›k. Bir grup
doktor ve Çanakkale Barosu baflkan› bir heyet halinde direniflçileri
görmek ve muayene etmek istiyorlar. Direniflin 65. gününde kamu-
oyuna sesimiz, solu¤umuz(!) olmak istiyorlarm›fl. Baro baflkan› sah-
tekar ve yalanc›. Onu önceki genel direniflten de tan›yoruz. O dire-
niflimizde ‹HD heyetiyle birlikte gelmifl, büyük bir pervas›zl›kla o an-
ki sahip oldu¤umuz haklar›n bile bize fazla oldu¤unu söyleme ah-
laks›zl›¤›n› göstermiflti. Kendisini kovmufltuk. Bu yüzden yerel TV
arac›l›¤›yla o süreçteki direniflimizin ideolojik oldu¤unu, Çanakkale
Hapishanesi için herhangi bir talebimizin olmad›¤›n› söylemiflti.
fiimdi ayn› sahtekar, doktor heyetiyle yine gelmifl. Temsilcimiz ge-
çen y›l yapt›klar›n› hat›rlat›p onunla ayn› ortamda bulunmak isteme-
di¤imizi söylüyor. Bu tavr›m›z karfl›s›nda ikinci heyet de hapishane-
yi terk etmek zorunda kal›yor.

‹dil'in birçok yaflamsal fonksiyonlar› durmufl. Son h›zla ipi gö¤üsle-


meye kofluyor. Barikat›n önündekiler bayra¤› bizlere devrettiklerin-
de onlara lay›k bir tören düzenlemeliyiz.

“Hapishane müdürünün bulundu¤u idare binas›na ç›k›yorum. Her-


hangi bir direniflçinin flehit düfltügünde taleplerimizi ve tavr›m›z›

149
aç›kl›yorum. ‹dare bütünüyle iradesini teslim etmifl durumda. Dire-
niflimizin gücü her yan›yla kendini hissettiriyor. Geleneklerimize uy-
gun tören yapaca¤›m›z›, buna herhangi bir engel ç›kar›ld›¤›nda ha-
pishaneyi yang›n yerine çevirece¤imizi söylüyorum ve ekliyorum:
Avukatlar›m›za haber verilecek, ailesine bildirilecek. Avukat›m›z gel-
meden hiçbir iflleme izin vermeyece¤imizi, avukatlar›m›z›n ve bizim
bulundu¤umuz ortamda ölü muayene tutana¤›n›n haz›rlan›p bize
verilmesini ve tüm bunlar olurken maltada hiçbir resmi görev-
li görmek istemedi¤imizi vurguluyorum.

Müdür tüm söylediklerimize ‘Tamam’ diyor, ‘inflallah hiçbirine ge-


rek kalmaz.’ diye kendi kendine söyleniyor. Biz bu konuflmay› ya-
parken bayanlar bölümünden ça¤›r›ld›¤›m› ö¤reniyorum."

‹dil kesik kesik al›yor nefesini, ani de¤ifliklikler oluyor bedeninde.


Derin nefeslerle yokluyor onu ölüm. Bo¤az›ndan h›r›lt›lar geliyor. ‹l-
tihapl› s›v› nefes almas›n› güçlefltiriyor. S›k s›k temizliyoruz. Masaj
fayda vermiyor, elleri ayaklar› buz kesmifl. Tüm kan› beynine ve yü-
re¤ine ak›yor yaln›zca. Bacaklar›nda benek benek morluklar oluflu-
yor. Sar›p sarmalamak, termofor koymak etki etmiyor. Konufluyo-
ruz ‹dil'le. Bize cevap vermiyor ama duydu¤undan eminiz. Biraz id-
rar›n› yapsa da flifllik hala devam ediyor. Nab›z hala 140'ta. Vücu-
du atefl gibi yan›yor. Önce ayak sonra el t›rnaklar› morarmaya bafl-
l›yor. Masaj bir noktadan sonra morluklar› gidermez oluyor. Boyun
bölgesinde de morluk olufltu. A¤z›ndan s›v› art›k sürekli geliyor. Ve
‹dil daha da h›zlan›yor. O sakin nehir flimdi ça¤layan gibi durduru-
lam›yor. Gö¤sünün inip kalkmas›ndan baflka bir hareketlilik göremi-
yoruz ‹dil'de. Birazdan kopacak f›rt›na.

Saat 16.44...
Son kez bas›yor teti¤e mitralyöz...
"Kana bulanm›fl ak bir güvercin kanat ç›rpt›
Tel kafeslerin üzerinde usulca.”
Bir kez daha s›k›ld› yumruklar Bir kez daha hayk›r›ld› And içildi kara

150
haber üzerine Kaz›nd› bir bir Tel kafeslere, sar› duvarlara. Bilincimi-
ze ve yüre¤imize. Ac›m›z utkunun sevincine Sevincimiz ac›ya kar›fl-
t›.

“Önemli bir geliflme oldu¤unu anl›yorum. Çok sakin görünmem ge-


rekiyor. Düflman her hareketimizden bir anlam ç›kartmaya çal›fl›yor.
Haberi getiren bayan arkadafl›n bulundu¤u koridora iniyorum. Yüz
ifadesinden durumu anl›yorum. Sakin bir köfleye çekilip sessizce
konufluyoruz. 16.44'te ‹dil'i flehit verdik... Konuflmay› k›sa kesip
hiçbir fley olmam›fl gibi tekrar müdürün odas›na yöneliyorum. 0 k›-
sa mesafede tüm devrimcilik yaflam›m ve yaflad›klar›m gözlerimin
önüne geliyor.

‹dil yoldafl›m devrimcilik yaflam›m›n en büyük gururunu yaflat›yor


bana. Bizde böyle ölümü dize getiren savaflç›lar ordusu oldukça
düflman yenilmeye mahkum... ‹çimde duygular altüst. Sen görevi-
ni yapt›n. fiimdi bize düflen sana lay›k bir tören yapmak. fiu an ön-
celikle buna yo¤unlaflmal›y›z. Bu düflüncelerle müdürün yan›na gi-
diyorum. Konuflmay› bitirip h›zla ko¤ufla dönüyorum. Ko¤uflun üst
kat›na ç›k›p arkadafllara ‹dil'in flehit düfltü¤ünü aç›kl›yorum. Anlat›l-
mas› çok zor bir duygu içindeyim. Öfke ve hüzün iç içe. Yoldaflla-
r›m›zla o andan itibaren neler yapmam›z gerekti¤ini bir kez daha
konufluyoruz. Önceden kararlaflt›r›p, görevlendirdi¤imiz yoldafllar
haz›rl›klara hemen bafllayacak. Bir kaç arkadaflla birlikte ‹dil'i alma-
ya gidece¤iz. Tüm haz›rl›klar›m›z tamamlan›nca idareye aç›klamay›
yapaca¤›z.

D›flar› ç›k›p di¤er siyasi örgütlerden arkadafllar› bilgilendirmeye gidi-


yorum. Tek tek temsilcilerle görüflüp durumu ve yapacaklar›m›z›
anlat›yorum. Dost bir yaklafl›m içindeler. Ac›m›z› paylafl›yorlar.

Bu anda tüm önyarg›lar›n kalkt›¤›n› ve devrimci dayan›flman›n her-


fleyin önüne geçti¤ini görüyor ve seviniyorum. Hepsi ‘Yapabilece-
¤imiz birfley var m›?’ sorusunu tekrarl›yor. fiimdilik yaln›zca daya-

151
n›flma ve dostluklar›n› bekliyoruz. Direniflimizin herkesi bir araya ge-
tirece¤ini biliyorduk.

Tekrar idare binas›na ç›k›yorum. Müdüre ‹dil’in flehit düfltü¤ünü ve


bu andan itibaren önceki söylediklerimin geçerli oldu¤unu iletiyo-
rum. Müdür tam bir flaflk›nl›k içinde. ‹tiraz edecek, hay›r olmaz di-
yebilecek en küçük bir iradesi kalmam›fl. Zaten bizim de tart›flma
gibi bir düflüncemiz yok.

Ko¤ufla do¤ru yürümeye bafll›yorum. Bu kez ad›mlar›m yavafl. ‹dil'i


düflünüyorum... Evet yoldafl sen sözünü tuttun, ölüm orucu ekibi-
ne seçildi¤inde nas›l da sevinmifl ve kucaklam›flt›n bizleri. Baflara-
ca¤›m demifltin. Baflard›n iflte. Onurumuz, yüzak›m›z, ö¤retmeni-
miz oldun. Senin gibi bir kahraman›n yoldafl› olmak ne büyük gu-
rur. Zindanlar ilk kez bir kad›n ölüm orucu direniflçisinin flehitli¤iyle
sars›l›yor. Bu kad›n kahraman›n ad› Ayçe ‹dil Erkmen."

Haz›rlan›yoruz. Birazdan temsilcimizle birlikte befl kifli ‹dil'i almaya


gidece¤iz. Kap›dan ç›kmadan di¤er direniflçilere bak›yorum. Onla-
r›n da sa¤l›klar› oldukça kötü. ‹dil'in flehit oluflundan henüz haber-
leri yok. Birkaç› ko¤ufltaki sessizlikten birfleyler oldu¤unun fark›na
varm›fl gibi. Biz ‹dil'i almaya gitmeden temsilcimiz onlara durumu
anlat›yor. Hüzünlüler. "O en iyimizdi. En önde gitti. Bayrak bizde..."
diyorlar. ‹çlerinden biri söylenenleri anlayacak durumda de¤il.

Yola ç›k›yoruz.

Koridora ç›kt›¤›m›zda daha biz yaklaflmadan flebeke kap›lar› hapis-


hane personeli taraf›ndan aceleyle aç›l›yor. Mümkün oldu¤unca
göz göze gelmemeye çal›fl›yorlar. Kimileri usulca bafl›n›z sa¤olsun
diyor.

‹dil'in bulundu¤u ko¤uflun koridoruna geldi¤imizde tüm bayan tut-


saklar›n koridora dizildi¤ini görüyoruz.

152
Aralar›ndan sessizce geçiyoruz. Yo¤un bir duygusal atmosfer ha-
kim.

‹dil'in odas›nda bayan arkadafllar s›ralanm›fllar. Herkes ayakta. ‹dil


65 gün mevzi haline getirdi¤i yata¤›nda. Üzerinde Cephe bayra¤›-
m›z, aln›nda k›z›l bant›yla sanki bizlere "Hoflgeldiniz!" der gibi. ‹lk
anda yüzündeki gülümseyifl gözümüze çarp›yor. Evet, öylesine gü-
zel, öylesine canl› bir gülümseyiflle karfl›lafl›yoruz ki “Acaba sa¤
m›?" diyesi geliyor insan›n. Oysa herfley çok yal›n. ‹dil'imiz son ne-
fesini verip kat›lm›fl zafer kervan›na.

Birlikte geldi¤imiz yoldafllarla baflucunda s›ralan›yoruz. Aln›ndan


sevgiyle öpüyoruz.

Onu tören yerine götürmemiz gerekiyor. Ko¤ufl koridorlar› çok dar


oldu¤u için sedye ile götürmek mümkün de¤il. Dört kifli kollar›m›z-
da tafl›yaca¤›z. Sanki can› incinecek, onu rahats›z edecekmifliz gi-
bi geliyor. Bir an hiç almasak m› diye içimden geçiriyorum. Böyle-
ce sonsuza kadar yan›m›zda kalsa olmaz m›...

Kollar›m›z›n üzerinde ç›kar›yoruz ko¤ufltan. Karfl›l›kl› dizilmifl bayan


tutsaklar›n aras›ndan geçip sedyeye koyaca¤›m›z yere geliyoruz.
Buradan sonra befl bayan yoldafl bize efllik edecek, di¤erleri tören
saatinde gelecekler.

Sedyeye özenle yat›r›yoruz ‹dil'i. Tam bu anda duygular›m›za gem


vurmak art›k mümkün de¤il. Koridorda biz bizeyiz. ‹dil ve yoldafllar.
Temsilcimiz sar›l›yor ‹dil'e. Coflku, öfke, sevgi içinde ak›yor gözyafl-
lar›...

‹dil omuzlar›m›zda koridoru geçiyoruz. Ad›mlar›m›z tören ad›m›.


Ad›mlar›m›z sessiz ama deprem gibi.

Kap›lar aç›l›yor, kap›lar kapan›yor. ‹dil'imizi son yolculu¤una u¤urla-

153
yaca¤›m›z hapishanenin ana maltas›na geliyoruz. Hapishanedeki
tüm devrimci tutsaklar bizi bekliyor.

‹dil'in katafalk› tam karfl›m›zda. Yaln›zca yürek at›fllar›m›z duyuluyor.


Bir slogan... Sanki yüzy›llar›n ötesinden dalga dalga geliyor. Yine
halk› için ölenlerin ölümsüzlü¤ü hayk›r›l›yor. "‹D‹L YOLDAfi ÖLÜM-
SÜZDÜR!.."

Slogan devam ederken tören için haz›rlanm›fl katafalk›na koyuyo-


ruz ‹dil'i. ‹flte gurur abidemiz katafalk›nda. O s›ms›cak yoldafl sev-
gisiyle, büyük bir huzur içinde gülümsüyor bizlere. Bayra¤›m›z› ör-
tüyoruz üzerine.

En güzel fliirler kavgan›n fliirleridir. Kavgan›n en yüce rütbesi flehit-


likse flimdi tüm fliirler seni anlat›yor ‹dil...

Ölüyor çarp›flarak insanlar›m›z


-halbuki nas›l hakketmifllerdi yaflamay›-
ölüyor insanlar›m›z
- ne kadar çok-
sanki flark›lar ve bayraklarla
bir bayram günü nümayifle ç›kt›lar
öyle genç ve fütursuz...

Henüz Anadolu'nun damar damar k›nal› topraklar›na yolcu etme-


mifltik seni ama o topraklar senin gibi yi¤itlerle bereketlenmifltir. Se-
ver halk› için ölenleri. Sever ve büyük bir istekle basar ba¤r›na....
Saatlerimiz say›l›. Bugün son kez birlikteyiz seninle.

Di¤er ölüm orucu direniflçileri de koridordalar. Ayn› siperde birlikte


çarp›flt›klar› yoldafllar›n› zafer iflaretiyle selaml›yorlar. Omuz bafl›n-
daki yoldafl›n› yitirmek. Nas›l bir duygudur. Anlatmakla anlafl›lmaz.
Yaflamak gerekiyor. Bayra¤› devralman›n, ad›m ad›m kazanman›n
onuru geride kalan direniflçilerin flimdi.

154
Sinan art›k görmekte zorlanan gözleriyle ‹dil'e bak›yor. Arkadafllar›n
yard›m›yla yan›na gidip sevgiyle, gururla öpüyor aln›ndan ‹dil'i. Son-
ra ilk sayg› nöbetine bafllamak için kald›r›yor sol kolunu gri duvarla-
r› parçalarcas›na.

Sinan ve temsilcilerimiz ilk nöbeti tutup yerlerini di¤er yoldafllara


devrediyorlar. ‹kifler ikifler ‹dil'in yan›na gelenler önce ‹dil'in aln›ndan
öpüp, sonra sayg› nöbetine duruyorlar. Koridorda bulunan tüm tut-
saklar bu törene kat›l›yor.

‹dil bu gece konu¤umuz. Hiçbir güç elimizden alamaz onu. Saba-


ha kadar malta bizim. Malta özgür. Maltada ‹dil'imizle olaca¤›z. Ar-
d›ndan geleneklerimize uygun ona lay›k bir törenle u¤urlayaca¤›z...
Dostluk ve dayan›flman›n güzelliklerini yafl›yoruz. Herkes birfleyler
yapabilmenin telafl›nda. Sayg› nöbeti için di¤er ko¤ufllardan aral›k-
larla gelen tutsaklar bir öncekilerin yerini al›yorlar. Çiçeklerle, mesaj-
larla süsleniyor gelinimiz.

‹dil maltada. Malta belki tarihinde ilk kez bu kadar sessiz. Bütün
personel ana maltay› boflaltm›fl durumda. Nöbet de¤iflimi için ge-
len ve gidenler sanki parmak uçlar›nda yürüyorlar. Kimse bu büyü-
lü sessizli¤in bozulmas›n› istemiyor.

"Yaflam›mda ilk kez bir flehidimizle bu kadar yak›n›m. Daha önce


hiç böyle bir an›m olmad›. ‹dil tam karfl›mda. Sayg› nöbeti için ya-
n›na gidiyorum. E¤ilip aln›ndaki k›z›l bant›ndan öpüyorum. Bu anda
gözlerimi kapat›yorum..

Bafl›m› kald›rd›m, ‹dil'in gülümseyifliyle karfl› karfl›yay›m...

Yoksa, yoksa... Öyle olmad›¤›n› biliyordum. Ama yine de inanmak


istemiyor insan, öyle güzel, öyle canl› gülümsüyor ki. Neredeyse
'hadi kalk ‹dil, perde kapand›...' diyesim geliyor."

155
Dostlar›m›z buz gerekir, biz ayarlayal›m diyorlar. ‹dil'in üzerine buz
kal›plar› koymak zorunday›z. Daha sabaha çok var. Çanakkale'de
buz bulmak sorun oluyor. Olsa olsa bal›kç›larda bulunurmufl. Tüm
ko¤ufllardaki buzluklar boflalt›l›yor. Buna adli ko¤ufllar da kat›l›yor.
Bir süre sonra d›flar›dan buz getiriliyor.

Akflam BBC haberi vermiflti. Bugüne kadar bir ölüm orucunda can
veren ilk kad›n tutuklu ‹dil. Dünya böyle duyuyor, böyle ö¤reniyor-
du ‹dil'i.

Sabaha kadar süren sayg› nöbeti saat sekizde türkülerle, marfllar-


la, fliirlerle veda törenine dönüflüyor. Avukat›m›z› bekliyoruz bu ara-
da. Gelecek ve herfley bizim gözetimimizde belgelenecek. Dema-
gojilere karfl› bu önlemi al›yoruz.

Belirlenmifl bir program de¤il bu saatlerdeki tören. Tüm tutsaklar,


tüm dostlar içlerinden geleni ‹dil'e arma¤an ediyorlar. Türküler, fliir-
ler, marfllar. Toplu veya tek tek... her fley do¤all›¤›nda devam edi-
yor.

Direnifl boyunca en çok söyledi¤i, dinlemek istedi¤i ne kadar türkü,


marfl, fliir varsa arkadafllar yar›fl›rcas›na ‹dil için söylüyorlar. O san-
ki duyuyor. Duyuyor da gülümsemesi bir baflka oluyor. Neredeyse,
ben de kat›labilir miyim diyecek.

11.00’e do¤ru Halk›n Hukuk Bürosu’ndan avukat Behiç Aflc› geli-


yor. fiehidimizin yan›na gelip k›z›l bant›ndan öpüyor. K›sa bir konufl-
mayla duygular›n› paylafl›yor. Akl›mda kalan en son cümlesi: "Hal-
k›n adaleti hesab›n› soracak."

Resmi ifllemler için ‹dil'i k›sa bir süre katafalk›ndan al›yoruz. ‹ç bafl-
gardiyanl›k ad› verilen bölüme götürüyoruz. Temsilcimiz, avukat›m›z
gözetiminde yasal ifllemler yap›l›yor. fiaflk›nl›k içindeler.

156
Bir bayan tutuklunun günlerce aç kalarak yaflam›n› feda etmesini
anlayam›yorlar.

Üzüntülerini dile getiriyorlar ve baflsa¤l›¤› diliyorlar.

‹dil'i tekrar katafalk›na geri götürmek için al›yoruz. Tören yerinde


bekleyen yurtsever tutsaklardan biri kürtçe bir a¤›tla geliflimizi se-
laml›yor:

"Ey flehit flehit jina be m›r›n / Merxas û agit rumeta mezin / Ey fle-
hit flehit ... Ey flehit flehit (...)”

Tören için tüm bayan ve erkek tutsaklar ‹dil'in çevresine diziliyorlar.

Sayg› durufluna ça¤r›. Anmalar›m›zda defalarca ‹dil yapm›flt› bu


ça¤r›y›. Görev flimdi bizim. Bu defa yumruklar›m›z ‹dil için havada.
Sayg› duruflu... Çanakkale, Çanakkale zindan› olal› ilk kez tan›k olu-
yor böylesi bir kahramanl›¤a. Ve hayk›r›yoruz.

" Vaktidir adaletin flimdi vaktidir


Kald›rd›k bafl›m›z›
Yüre¤imiz soluksuz bekliyoruz
Kim sorumluysa .
Yoksulluktan
Yokluktan
Açl›ktan
Kederden
Kim satm›flsa vatan›m›z›
Kim a¤latt›ysa analar›m›z›
Kim susturduysa türkülerimizi
Kim açt›ysa gö¤sümüzde yaralar›
Hakk›m›z yok vazgeçmeye adaletten
Haz›r olsunlar
fiimdi savaflç›lar›m›z konuflacak!.."

157
Kollar iniyor. Bir arkadafl›m›z ‹dil'i anlatan bir konuflma yap›yor. Ar-
d›ndan son mektuplar. Bayan arkadafllar partine ve yoldafllar›na
yazd›¤›n son mektuplar›n› okuyorlar. Birçok tutsa¤›n gözlerinde
yafllar. Engellemenin hiçbir anlam› yok gözyafllar›n›. Aks›n akabildi-
¤ine...

S›ra halayda. Halay çekilmeden seni yolcu etmek olmaz. Bu halay


senin zaferinin halay›. Tüm yoldafllar›n omuz omuzay›z. Sen halay›n
en bafl›ndas›n. Halaybafl›ndan sesleniyorsun. 'Düflersem bu kav-
gada dosta anlat›n beni...' Bitmeyen halay var m›? ‹stiyoruz ki ha-
lay hiç bitmesin. Direniflin bayra¤›n› kutsal bir emanet olarak tafl›y›p
bizlere devretmenin tarifsiz coflkusu sana ait ‹dil. Yumruklar tekrar
kalk›yor. Bu kez sloganlar›m›z patl›yor. Biz kazanaca¤›z. Direnifl Ka-
zanacak. Düflman yenilecek zafer yak›nda. Çanakkale'den ‹dil'imi-
zi verdik. Berdan'›n, ‹lginç'in, Aygün'ün, Hüseyin'in, Müjdat'›n,
Ali'nin, Tahsin'in yan›na. Daha s›rada onlarca direniflçimiz var. Yo-
lu yok diz çökecekler.

Ayr›l›k vakti geldi.

En zor an hepimiz için. Evet, can yoldafl›m›z, ‹dil'imiz sonsuzlu¤a


gidiyor. Ayr›l›klar hep hüzünlüdür. Ancak bu kez öfke var gözlerde.
Önce Parti-Cephe'liler vedalafl›yorlar. Tek tek, son kez büyük bir
sevgi ve hasretle kucakl›yorlar ‹dil'i.

Pervin sedyesiyle gelmifl. "Güvercinim gidiyor musun?" diyor ‹dil'e.


Dakikalarca sar›l›yor, öpüyor. Sonra di¤er tutsaklar...

Katafalk olarak yapt›¤›m›z masan›n üzerinden seni hiç rahats›z et-


meden ve o görkemli görünüflünü bozmadan al›yoruz omuzlar›m›-
za. Tören ad›mlar›na benziyor ad›mlar›m›z. Hapishane ç›k›fl›na ka-
dar süren yolculu¤unda son kez selaml›yorsun bizleri.

158
Maltada tüm kap›lar sonuna kadar aç›k. Tüm personel ç›k›fla do¤-
ru duvar dibine dizilmifl bizi izliyorlar. Ço¤unun bafl› önünde. Kimi-
leri göstermeden a¤l›yor. "Her yi¤idin harc› de¤il" diyor bir gardiyan.

‹lk ad›mlar›m›zla birlikte bir tilili sa¤na¤› bafll›yor. O an sanki seni ta-
fl›yan yoldafllarla birlikte gökyüzüne do¤ru havalan›yoruz. Tilililer hiç
bitmiyor. Bu görkeme bir sayg› at›fl› gerek. Öncesinden haz›rlad›¤›-
m›z iki ses bombas›n› ateflliyor arkadafllar›m›zdan biri. Patlamalar
idare taraf›nda dalgalanmaya yol aç›yor...

Biz yolumuza devam ediyoruz. Ard›m›zdan tilililer... Dü¤ünevinden


ayr›l›yor gelinimiz. Gökgürültüsünü and›ran tören geçidi hapishane
ç›k›fl kap›s›nda son buluyor. Kap›da ambulans. Bir an içimiz burku-
luyor. Vermek ne kadar zor seni.

Art›k veda s›ras› bizde. Orada bulunan yoldafllarla gözgöze geliyo-


ruz. Herkes birbirine "hadi vedalafl" diyor. Kolay m› senden ayr›l-
mak. Tüm personel ç›k›s kap›s›na toplanm›fl. Kalabal›k bir topluluk
var. Yok ‹dil, bu ayr›l›k de¤il. Yaln›zca bedenin ayr›l›yor bizden. ‹flte
özgür tutsak! ‹flte direniflimizin ilk kad›n flehidi... Gidip sar›l›yorum.
Hala s›ms›cak. Ayn› gülümseme ile yat›yor.

Hepimizle bir bir vedalafl›yor ‹dil. Hepimize usulca birfleyler f›s›ld›-


yor. Aln›nda onurla tafl›d›¤›n k›z›l y›ld›zl› bant› al›yoruz. Bu bize b›ra-
k›lm›fl miras.

Kap›lar aç›l›yor. Görevliler sedye ile ‹dil'imizi al›yorlar. Bir yoldafl


duygular›n› hayk›r›yor: "Güle güle... Güle güle yoldafl. Hesab›n› so-
raca¤›z!"

Ambulans›n kap›s› kapan›yor.

Güle güle ‹dil. Yaflad›¤›m›z her an düfllerimizde sen, yüre¤imizde


sen, kavgam›zda sen olacaks›n...

159
160
YOLDAfiLARI,
S‹PER YOLDAfiLARI,
DOSTLARI ONU ANLATIYOR...

161
SEHER YEL‹ G‹B‹
G‹RD‹N KAPIMIZDAN...

Seher fiahin'in katledilmesinden hepimiz çok etkilenmifltik. Sen de


öyle. Onun ac›s› seni devrimcilere daha da yak›nlaflt›rm›flt›.

“Seher Yeli K›z” flark›s› dilinden düflmezdi o günden beri. Çok se-
verdin o flark›y›. Sen de "seher yeli gibi çald›n kap›m›z›", ‹dil.

‹lk Özgürlük Türküsü günlerin. Biraz s›k›lgan, utangaç... Piyanonun


bafl›na oturtamam›flt›k seni. Sonra sab›rla flüt ve davul ö¤renmeye
çal›flt›¤›n günler... Ritm kaç›rd›¤›n zaman kimsenin bir fley söyleme-
sine kalmadan k›pk›rm›z› kesilirdin. Anlard›k ki, ‹dil içten içe k›z›yor
kendine.

17 Nisan... Ayfle'nin, Nil'in haberi atefl gibi düflmüfltü OKM'mize.


Bir parçam›z› kopar›p alm›fllard› bizden. Gözyafllar›m›z› içimize ak›t-
t›k. Görevlerimize daha s›k› sar›ld›k. Öfkelerimiz bilenmiflti.

Duygusall›¤›m›zd› belki, özlemimizdi, yokluklar›na dayanamamakt›;


belki kabul etmemekti. Dilimiz sürçüp sana "Nil" demeye bafllam›fl-
t›k hat›rlars›n. Aylarca sürdü böyle. Her "Nil" deyiflimizde duygula-
n›r, gözlerini kaç›r›rd›n. Suskunlafl›rd›n. Her "Nil" deyiflimizde sanki
bir sorumluluk çökerdi omuzlar›na. Sana her "Nil" deyiflimizde biraz
daha büyür, biraz daha olgunlafl›rd›n sanki...

162
Merhaba ‹dil,

Hiçbir fley yokmufl gibi yazay›m, yaz›flal›m, görüflelim diyorum.


Ama birfley var 64 günden bu yana. Bedenini yaflama sunanlar var.
Yerinden f›rlayanlar var, bir ok misali en öne; siz vars›n›z, sen var-
s›n. Umudun var, özlemin var, direncin var ve bizim sizlerle kazana-
cak kurtuluflumuz var.

Kimine göre çok ac› can bedeli kazan›lan zaferler. Bizim için en fle-
reflisi, en onurlusu... Bu onurun bir sahibi de sizsiniz, sensin...
Sanatç› ellerin piyanonun tufllar›nda dolafl›p güzel flark›lar› notalar-
d›. Yine de bir espri yapaca¤›m seni hem güldürmek, hem k›zd›r-
mak için. Sesini hat›rlataca¤›m sana. Güzel piyano çal›p, tek nota-
dan flark› söylemene ak›l erdiremezdik hani. Hala da erdiremiyoruz.
Neyse flakam›z bir yana; ellerinle ilmek ilmek ifllerdin dergimizi.
fiimdi bu eller, bu beyin, bu yürek flark›lar›n en güzelini notal›yor,
yaz›lar›n en duygulusunu, en coflkulusunu heceliyor.

64. gün... ve biz yine de diriyiz. Ölümüne diriyiz, ölümüne inat diri-
yiz. Ço¤al›yoruz.

Sizinle diriyiz, sizinle ço¤al›yoruz.

163
Ne mutlu bana, diyorum. Ne mutlu bana ki, seni tan›d›m, seninle
birlikte güldüm, tart›flt›m, k›zd›m, k›zd›rd›m ve sana yüre¤imden ge-
len bir isim koydum "abla" dedim. "‹dil Ablam" deyip sar›labildim
sana; ne mutlu bana.

Ne mutlu bana ki, benim ablam yeni do¤anlar›m›z için, yetmifllik de-
delerimiz, ninelerimiz için yani halk› için...

Ne mutlu bana ki, benim ablam yemyeflil k›rlar›m›z, k›raç toprakla-


r›m›z, da¤lar›m›z ve ovalar›m›z ve kerpiç evlerimiz ve yak›lm›fl köy-
lerimiz için yani vatan›m›z için, yani özgürlü¤ümüz için bedenini su-
nuyor açl›¤a, k›z›l bant›n› gururla tak›yor aln›na.

Anadolu Kültür Sanat Merkezi'nde seni tan›mayanlar var. Aram›za


yeni kat›lan arkadafllar var. Onlara seni anlat›yorum, yaflad›klar›m›
anlat›yorum. fiansl› say›yorum kendimi. Her fleyden öte sizin gibi
yoldafllara sahibim; flansl›y›m tabi.

Hat›rlar m›s›n? Seni hep k›zd›r›rd›m. Birfleyi sevmedi¤ini söyleyince


"‹dil hiç merak ettin mi, acaba sevmedi¤in nesneler seni ne kadar
seviyor?" derdim. fiimdi diyebilirim ki, espriden öte bir gerçek var.
Yaflam›n tüm varl›klar› sizi seviyor, çünkü siz onlar› seviyorsunuz.
Sizi ülkemiz seviyor, halklar›m›z seviyor. Seni her fley, hepimiz ama
hepimiz seviyoruz.

YOLDAfiLAR S‹Z‹ ÇOK SEV‹YORUZ!

Grup Yorum'dan bir arkadafl›


20 Temmuz 1996

164
Sevgili ‹dil,

Merhaba. Daha birkaç hafta önce senin ne zaman d›flar› ç›kaca¤›-


n› hesaplarken, flimdi bedenini koydu¤un ölüm yolculu¤unun gün
gün hatta dakika dakika hesab›n› yap›yoruz. Özgürlü¤ümüz ve ge-
lece¤imiz için verilen mücadelede yarat›lan de¤erlere senin de böy-
lesi bir imza atman ne büyük bir gurur. Gazetedeki ilandan ö¤ren-
dim, ilk ekipte oldu¤unu. ‹lk ekipte olmak için gönüllülü¤ünü, at›l-
ganl›¤›n› düflünüyorum. Seni tan›d›¤›m için bunda hiç zorlanmad›¤›-
n› biliyorum. Geçen gün bizim Ayfle Gülen Halk Sahnesi arflivini ka-
r›flt›rd›m senin için. Uzun uzun bakt›m senin de yer ald›¤›n foto¤raf-
lara. Tek tek canland›rmaya çal›flt›m onlar›. Mesela yurtd›fl›nda oy-
nad›¤›m›z o iflçi oyunu... Sen, ben ve Gökmen k›zg›n bir tav›rla Re-
cep'e bak›yoruz.

Üzerimizde iflçi tulumlar›. Recep patron k›l›¤›nda bir fleyler söylüyor.


Senin yüzün daha bir donuk. Tipik ‹dil bak›fl› diye düflündüm. Çün-
kü pekçok foto¤rafta ayn› ifade var. Allah aflk›na senin gülen bir fo-
to¤raf›n› bulamayacak m›y›m? Neyse ki yurtd›fl›na yollad›¤›m›z fo-
to¤raflara rastlad›m . Hat›rl›yor musun? OKM'yi boyarken yönetim
odas›nda, masan›n arkas›ndaki o iç karartan tahta panoyu pembe-
ye boyam›flt›k. Böylece içimizi açt›ktan sonra parmaklar›n panoyu
iflaret ederken foto¤raf çektirmifltik. Sonra fuayede ›fl›kl› panoya
do¤ru da bir foto¤raf çektirmifltik. ‹flte o foto¤raflar. Nihayet, de-
dim. ‹dil'in do¤al bir foto¤raf›. Bir de y›lbafl›nda, ’93'tü galiba, ben,

165
Recep ve Alper bir oyun oynarken sen ve Fatofl "dans ederek" fon
oluflturuyordunuz. O foto¤rafta da epey bir gülüyorsun. fiu anda da
gülümsüyorsun san›r›m. Seni gülerken düflünmek istiyorum. En
çok nerede gülmüfltük hat›rlayam›yorum ama kahkahalar›n› duya-
biliyorum.

Gülerken h›zl› ve düzgün konuflabilen nadir insanlardan birisin, far-


k›nda m›s›n? Bak, flimdi düflünüyorum da emin oldu¤un bir konu-
da tart›fl›rken, elefltirirken, k›zarken ya da espri yaparken senden
söz alabilmek oldukça zordu! Yorulman› beklemek gerekirdi!.. K›z-
m›yorsun de¤il mi? Birçok an›m›z var, unutulmaz. Ama en unutul-
maz›n› flu anda yafl›yoruz galiba. Birbirimizi görmesek de bu iletifli-
min çok güçlü oldu¤unu bilmeni isterim. Yaflam› güzellefltirmek u¤-
runa an be an ölüme koflulan o uzun yolculukta senin de var oldu-
¤unu bilmek, umudumuzu besliyor...

Ayfle Gülen Halk Sahnesi'nden bir arkadafl›


20 Temmuz 1996

166
Binlerce ömrün olacak
“p›rasa saçl› k›z”...

Sofram›zda paylaflt›klar›m›z binlerce ömre s›¤acak... Ayfle GÜ-


LEN'in, Ayfle Nil'in eksilen gülüfllerine senin gülüfllerini de eklemek
çok ama çok a¤›r geliyor... Fakat biliyoruz ki bu yolculuk, onurun ve
erdemin yolculu¤udur. Ve sen bu yolu en h›zl› koflanlardan birisin
art›k. Seni k›skanmamak elde de¤il... Biliyoruz özrümüz ve kabaha-
timiz büyük. Seni ve di¤er yoldafllar›m›z›, o büyük güne u¤urlarken
esirgedik iki sat›r sözü. Ne denebilir ki. Bizi ba¤›flla ‹dil can... Özgür
vatan›m›z›n hasretiyle, seni ve di¤er yoldafllar›m›z› sonsuzca kucak-
l›yorum. Güle güle ‹dil can. Güle güle yoldafllar.

Foto¤raf ve Sinema Emekçileri (FOSEM)'den bir arkadafl›


20 Temmuz 1996

167
Siper yoldafl› Pervin anlat›yor:
"Gidiflin kurtulufludur
bu ülkenin"
- Siper Yoldafl›ma...

Bir güvercin yüzlü k›z, yol-


dafl›m... Onur belledik k›z›l
bantlar›, yüreklerimiz ba¤-
land› birbirine, isminin Ayçe
‹dil oldu¤unu bile bilmiyor-
dum; hep ‹dil'di o dokuz
ayl›k beraberlikte. Hücre
hücre erirken bedenlerimiz
direniflte, ön ad›n›n Ayçe
oldu¤unu duydu¤umda, çi-
çeklerin özünü, özgürlü¤ün
mavili¤ini, ay›n berrakl›¤›n›
an›msatt› bana. Ve ondan
sonra Ayçe'ydin benim için.
Ba¤lanan yüreklerimizin
Ayçe'si... Bazen dil al›flkan-
l›¤›yla ‹dil diye ça¤›r›rsam da, sen hep yüreklerimizin Ayçe'si olarak
kalacaks›n. Daha neler mi ö¤rendim? Neler ö¤renmedim ki... Belki
birçok kez buna benzer duygular yaflad›m ama, bu sefer ki daha
da farkl›yd›, yüre¤imin en derin hücresindeki sevgiyi, gururu, ac›y›
yaflad›m seninle.

168
Bir damla suyu beraber içmenin, küçücük bir gülümsemeyi, hatta
pencereden görünen tek bir y›ld›z› seyretmeyi paylaflman›n, birlik-
teli¤inin coflkunlu¤unu çocukça masumlu¤uyla ö¤rendim.

Ayn› a¤r›y› ayn› anda yaflamad›¤›m›zda vicdan azab› çektim baflu-


cunda. Belki de yüre¤imin s›z›s›ndan; fark›nda olmadan bencillik et-
tim naçarca, bazen k›skand›m seni, bazen dar›ld›m çocukça... ‹lk
olman›n onuru yüre¤ime s›¤mad›¤›ndand› hepsi.
Her tan a¤ard›¤›nda uyan›r; "Haydi Ayçe, haydi güvercin, uyan
uyan, bak tan a¤ar›yor, tanla birlikte uyan, beni yaln›z b›rakma, bü-
tün s›z›lar›n› bana ver" diye yalvar›rd›m. Sen duymad›n. Ama çok iyi
biliyordum; direnifl boyu ellerimiz kenetli halaylar çektik, a¤›z dolu-
su güldük; birbirimize kenetlenmiflti yüreklerimiz. Seziyordun, anl›-
yordun beni ama konuflam›yordun. Her zamanki halinle, "bayrak
bende, ben tafl›yaca¤›m" kararl›l›¤›yla, benim o halime belki de k›z-
d›n. Yine de ben sonuna kadar her flafakta, yüre¤imin sesiyle ça-
¤›rd›m, yalvard›m sana...

Ba¤l›l›k bu, yoldafll›k buna denir; cuma gününün flafa¤›nda, bir an-
l›k, sanki beni teselli edercesine rüyama geldin, bir güvercin kana-
d›nda o masum tebessümünle. Gözlerindeki kararl›l›¤›n daha bir
anlaml› okunuyor, gözbebeklerin daha bir büyük ve canl›. Nas›l ki
son günlerinde bilinçalt›ndan say›klarken "Ben bir mitralyözüm" de-
mifltin, bu sefer de, ömür boyu kulaklar›mda ç›nlayacak flunlar› söy-
ledin; "Bak... Tan a¤ar›yor. Deniz, Yusuf, Hüseyin tam da flu anda
idam edildiler" deyip yeniden gülümseyerek oradan uzaklaflt›n. Sa-
na dokunas›m, seni al›p yüre¤imde, yüre¤imin ta derinliklerinde
saklayas›m geldi. Seninle en son konuflmam›zda sana sormufltum;
"Güvercinleri seviyor musun?" diye; "Evet" demifltin.

"Güvercinlere benziyorsun" dedi¤imde, gülümsemifltin. Güvercin


kanad›nda uzaklaflt›n benden. Uyand›¤›mda tan a¤ar›yordu. Bir an
bütün hücrelerim ürperdi. O an flehit düfltü¤ünü düflünüp dönüp
yan›bafl›nda sana bakarken, yaflamla ölüm aras›ndaki en ince ye-

169
rinde, en zor, en çetin savafl›m›n› veriyordun.

Ne bayra¤› baflkas›na devretmeyi düflünüyordun, ne de "düflmana


inat bir gün fazla yaflamak" bilinciyle, yenik gelmek istiyordun ölü-
me. Ve sen, o içten yoldafl s›cakl›¤›nla, duyarl›l›¤›nla günler önce-
den ve zor savafl›m›nda bitkisel halinle, ölümle alay edip ve son ola-
rak da rüyama girip mesaj›n› verip ayr›l›yordun. 0 saatler yaklafl›yor-
du, son anlar›n savafl›m›ndayd›n. Sözün hükmü çoktan prati¤e kal-
m›flt›; sessizce yüre¤imi yan›na koyup beklemek kald› geriye.

Tarih 26 Temmuz Cuma, saat 16.00... Bedenim a¤r›lar›n etkisiyle


yorgun bir halde, ne uyku ne de uyan›kl›k, yar› bayg›n bir vaziyette
yatarken her an kopacak f›rt›nan›n an›n› bekler gibiydim. ‹flte bun-
dan, son anda elim elinde de¤ildi, son nefesini duymad›m; duyma-
yay›m diye itinayla yap›lan haz›rl›klar› her zamanki haz›rl›klarm›fl gibi
alg›lad›m. Saat 16.44'ü gösterirken derince nefes al›p gözlerini aç-
m›fls›n ve yavaflça kapatm›fls›n. ‹flte o an flimflek çakm›fl, kopmufl
f›rt›na. ‹lk Ölüm Orucu kad›n flehidimiz, kad›nlar›m›z›n onuru... Ay-
gün'ümüzle bafllayan, Hayati'mizle bitirilen direniflin abideleri içinde
yerini ald›n. Kad›n olarak bayra¤› ilk tafl›man›n gururuyla gülümsü-
yordun. Ölüm orucunda bulunan erkek siper yoldafl›n flu sözü ne
kadar da anlaml›yd›: "‹dil bize çal›m att›."

Hepimiz tan›r›z seni, hiçbir zaman kibirli olmad›n. Herkese gülüm-


seyerek, sevecenlikle bakard›n. 65 gün boyunca hücre hücre erir-
ken, yaflam mücadelesinden vazgeçmedin. Son an›nda ölümü na-
s›l rezil rüsva etti¤ini de gördük. O çok rahat gözyumuflun, "Ölüm
ad›n hep kallefl kalacak. Ben senden korkmuyorum, bedenim sa-
na yenik gelirken, ben ölümsüzlük mertebesinde yerimi alaca¤›m"
der gibiydin...

Yan›na getirildi¤imde, bedenin halen s›cakt›. Bütün a¤r›lar›m bile


önünde secdeye geldiler; o an hiçbir fley hissetmiyordum, sadece
sen vard›n ve seni kendim giydirememenin s›z›s›.

170
Güvercin yüzlü k›z, gelin gibi giydirildin. K›z›llar nas›l da yak›flm›flt›
gülümseyen yüzüne. Hiç kimse gözünü senden alam›yordu. 0 hey-
betli duruflun herkesi büyülemifl, gururland›rm›fl; yaflama daha
farkl› iflliyordu. Sayg› nöbetlerinden sonra, katafalka götürülmek için
odadan ayr›l›fl›n nas›l da zoruma gitmiflti. Bir anda yaln›z ben ve
senden geriye kalanlar ve kavgam›za olan sevdam›z kalm›flt›k. San-
ki dostlar›n, yoldafllar›n dokunufllar›n› hissetmiyordum. 0 gece nas›l
da zindan geçti, sensiz kalman›n zindan›. Hemen arkan›zdan sana,
sizlere yetiflmenin iste¤iyle tafl›yordu yüre¤im.

Yine flafakla uyand›m... ve yalvard›m... flafa¤› k›skand›r›rcas›na,


"Nas›l ki günün müjdecicisin, Ayçe'miz de kavgam›z›n müjdecisi,
flafa¤› oldu, canl› flafak, herfleye hükmeden flafak..." ... Sonra dü-
¤ününe gider gibi haz›rlan›p, son u¤urlan›fl›na geldik. Nas›l da hey-
betli, ana flefkatiyle yat›yordun katafalkta. Direniflimizin ilk tomurcu-
¤u Aygün'ümüz için seninle bütün irademizi zorlayarak ayakta say-
g› durufluna durmufltuk. Ama flimdi senin gibi sayg› durufluna kal-
kacak takatim kalmam›fl, kendime k›z›yorum, yumru¤umu s›kmak-
la yetindim. Okunan fliir, metin ve senin son yaz›fllar›n aras›nda, yü-
rekte her an sesin gelecek diye çocukça bir beklenti... Halaylarla,
z›lg›tlarla u¤urlan›yordun. Birçok insan ilk kez böyle bir törene flahit-
lik ediyordu. Kimileri sessizce akan gözyafllar›na hakim olamasa
da, herkesin bafl› dik, yürekler köz, yemin ediyorlard›. Bu yürek, bu
sevda oldukça sen rahat uyu Ayçe Yoldafl... Zindan duvarlar› utan-
d› bu heybet karfl›s›nda. Son kez z›lg›t ve alk›fllarla seni uçururken
sonsuz özgürlü¤e, düflman utand›, e¤di bafl›n› senin önünde.

Saatler ilerledikçe sana yetiflmem daha da h›zlanm›flt›. Belki garip


ama buna seviniyordum. Ve ayn› günün gecesi Koordinasyonla an-
laflmaya oturan düflman yenilgisini kabullenemiyordu. Dolayl› aç›k-
lamalarda bulunsa da yenilgiyi kabul etti. Ve zafer. Zaten zaferi be-
denlerimizi ölüm orucuna yat›rd›¤›m›zda kazanm›flt›k. Ve biliyorduk,
zaferi flehitlerimizle kazanaca¤›z. Düflman o kadar aptal ki, bir kez
daha dünya kamuoyuna rezil rüsva olurken en i¤renç yalan ve ka-

171
ralamalar›yla, devrimci irade karfl›s›nda dize geldi.

Zaferin sevinci bilmem ki nas›l anlat›l›r. Do¤rusu gücüm yetmiyor o


an› anlatmaya. Kelimeler yetersiz kal›yor... Yüreklerin ac›s›n›, sevin-
cini, sevdalar›n› bir anda yaflamak ve onu anlatmak çok zor. Senin-
le yatm›flt›k ölüme. fiimdi sensiz, yaln›z ayr›lmak ve yaflama kal›nan
yerden devam etmek, yaflam›m›n en zor an› oldu. ‹rade ve bilincimi
dinlemesem, "B›rak›n beni, tedavi etmeyin, ben de ölmek istiyo-
rum" diyesim geliyordu.

O gece yak›lan atefli ve çekilen halay› anlatt›lar. Her zaman derdin


ya, "Zaferin halay bafl› ben olaca¤›m" diye, öyle olmuflsun.

Ateflin etraf›nda saatlerce halay çekilmifl. Bense yo¤un bak›m oda-


s›nda bir seni düflündüm, bir de yan›bafl›mdaki siper yoldafllar›mla,
yaflama mücadelesinin zor savafl›m›n› yaflayarak sabah› zor ettim,
on gün sonra döndü¤ümde köflen bir baflka canl› ve görkemli... Al-
t›nda ölüme yatt›¤›m›z flehitlerimizin köflesi, pankartlar›m›z, bayrak-
lar›m›z oldu¤u gibi duruyor. Tarihe hücre hücre, ilmek ilmek siper
yoldafll›¤›m›z›, ölümle alay edercesine ölüme yat›fl› ve zaferin mufl-
tusunu yazd›n›z, yazd›k.

A¤›r ve bir o kadar da onurlu bir görevi a¤›r bedel ödeyerek tamam-
lad›k.Sizler bu zor süreci yaflayarak tarihe ad›n›z› yazd›rd›n›z, ölüm-
süzlefltiniz. Bizler ise yeni süreçlere, sizlere lay›k olman›n haz›rl›¤›n-
day›z.

Sizleri anlatmak gerçekten zor. Olmuyor, olmuyor diyen yürek se-


simi duyuyorum. Belki kimileri duygusall›k kokuyor diyecek, vars›n
desin... Davalar›m›za, flehitlerimize olan ba¤l›l›¤›m›z, kararl›l›¤›m›z ve
kinimiz bin kat daha artt›. Bundan dolay›, çok rahat flunu söylemek
hakk›n› kazand›k; sizler rahat uyuyun. Analar›m›z›, yoldafllar›m›z› a¤-
latanlar›n analar›n› a¤lataca¤›z. Ve ikimizin çok sevdi¤i, hep söyle-
di¤imiz flark›y› senin için söylemeye devam edece¤iz:

172
"Git gözümün alas›
Git elimin k›nas›
Gidiflin kurtulufludur bu ülkenin..."

Bir kez daha, maratonumuzun on iki can› önünde sayg›yla e¤iliyo-


rum. Tarih tan›kl›k etti ve son sözü gene siz ölümsüzleflenler ve di-
renler söyledi.

12.8.1996
Çanakkale Hapishanesi TKP(ML) Ölüm Orucu Direniflçisi

Pervin KURTULMAZ

173
SON ROL

Ve son rolüne ç›k›yor idil. Bu role hiç yabanc› de¤il. Ayfle Gülen
Halk Sahnesi'nin 1984 Ölüm Orucu Direniflçileri'ni anlatt›¤› "Direnifl,
Ölüm ve Yaflam" oyununda canland›rd›¤› direniflçi, flimdi kendisin-
de vücut buluyor. "Sevdiklerimiz için yaflamakla gösteririz sevgimi-
zi. Ve gerekti¤inde sevdiklerimiz için ölmekle de gösteririz sevgimi-
zi. Ölümüne direnmek yetmiyorsa, ölüme yatar›z" diyordu oyunda.
fiimdi bunu yafl›yor. Halk›na duydu¤u sevgiyle, vatan›n›n özgürlü-
¤üne duydu¤u özlemle, topraklar›n› iflgal edenlere karfl› duydu¤u
kinle, hep bir ad›m, bir ad›m daha ileri at›lan ‹dil, "art›k en önde ola-
ca¤›m" diyor. Bedeni mermi, beyni mitralyöz olup s›k›yor kendini
düflmana.

fiehit 12 Ölüm Orucu Savaflç›s› içinde kad›n onuru olarak yaz›yor


kendini devrim tarihine.

174
Bir anay› oynad›; evlad› tutsak olan, ac›s›n› öfkeye dönüfltüren. Bir
savaflç›y› seslendirdi; "Lefllerinizi sokaklardan toplayacaklar" diye-
rek düflmana korku salan. Bir Kürt kad›n›n› canland›rd›; "Kimi kimin
yurdundan kovuyorsunuz?" diyen. ’84 Ölüm Orucu direniflçilerini
oynad›; "Güzeldir can›m›n can› güzeldir / Verebilmek sevdam›z›n
görkemli diliyle milyonlara bilincimizi" diyen.

Ve kendini oynad›; Clara Zetkin'den Rosa Lüxemburg'a, Leyla Ha-


lit'ten Vlasova Ana'ya, Sabo'dan Sibel'e uzanan, kad›n›n sosyalizm
yolunda özgürleflmesi mücadelesine bir imza da kendisi att›. Ayn›
eylem içinde Adalet'le, Yüksel'le bulufltu.

Hey Analar! Dünyan›n tüm ezilen kad›nlar›! Unutmay›n bu ismi; ‹dil'i.

175
BABASI SEM‹H AMCA,
‹D‹L’‹ ANLATIYOR...

176
Ayçe ‹dil'im,
Yavrucu¤um,(*)

Bu sensiz geçirdi¤imiz ilk


bayram. fiimdi ac›n› daha
çok yafl›yor, seni daha çok
anl›yoruz. Seni daha çok
seviyor; ad›n› yaflatmak
için söz birli¤i ediyoruz.
Ama sensiz hiçbir fleyin
tad› yok.

Bak seni sevenler kabrin


bafl›nda... Önünde e¤ili-
yor, sana k›rm›z› karanfiller
sunarak kabrini beziyorlar.
Sana sesleniyorlar... Sana
marfllar söylüyorlar... Seni,
yafl›yorlar...

Ufac›kt›n. Bayram yerleri-


ne götürürdüm seni. Üs-

177
tünde k›rm›z› pelüfl manton, ayaklar›nda uzun k›rm›z› çizmelerin...
Ya¤mur demez, kar demez, giderdik. Befliklere bindirirdim seni,
tenteli faytonlara... Atl› kar›ncalara... Uzun saçlar›n rüzgarlarda bay-
raklar gibi dalgalan›rd›. Koklard›m... Hat›rl›yor musun?.. Tavflan ba-
lonlar da al›rd›m sana, bayramlarda.

Ne sevimli k›zd›n, benim, tatl› afacan›m. Her ifli baflaran, "Tat-


l› Cad›"m. Umudumdun!.. Gururumdun!.. Onurumdun!.. Baht›ma
açan gülüm, do¤an güneflimdin!..

Çanakkale'den gönderdi¤in bir mektubunda flöyle diyordun: "Ülke-


mi seviyorum. Ülke insanlar›m› seviyorum. Ama, neden buraday›m,
baba?.." Bu, bir isyand›. Egemen faflist güçlere karfl› bir baflkald›-
r›yd›. Bu hukuksuz adaletin yarg›lanmas›yd›. Özgürlük için flahlan›-
fl›nd›. Keflke, bunu sana reva görenler, senin kadar ülkesini ve in-
sanlar›n› sever olabilselerdi. Keflke, onlar da senin kadar ç›karlar›,
ikballeri için öldürmeyi de¤il, ülkesi ve insanlar› için ölümü göze ala-
bilecek yüre¤e, cesarete sahip olabilselerdi.

Sana, Susurluk'ta ortaya ç›kan batakl›ktan haber getirmedim. Sa-


na çetelerden, çete yönetenlerden selam getirmedim. Yaratt›klar› o
ufunetin içinde kendileri bo¤ulacaklard›r. Ama sana arkadafllar›n-
dan, Nuray'dan, Nihal'den, Ayfle Bafltimur'dan, Pervin'den, Nurten
Hasedik'ten selam getirdim. Sana anneci¤inin, kardeflinin selam›n›
getirdim. Sana a¤layan yüre¤imi, dinmeyecek sevgimi getirdim.
Sana ANADOLU analar›ndan, bac›lar›ndan selam getirdim. O ana-
lar ki, flimdi her do¤an k›zlar›na senin ad›n› vermektedirler. Seni
kendi yavrular›nda, torunlar›nda yaflatmaktad›rlar. Çünkü sen tele-
vizyonlarda, kürsülerde kendini kendili¤inden Jeanne D'Arc ilan et-
medin. Ama Anadolu insan›n›n haklar›, insanca yaflama haklar›, öz-
gürlükleri için seve seve ölüme yürüdün. ‹flte, bunun için Anadolu
insan›n›n gerçek Jeanne D'Arc'› sen oldun.

178
fiimdi onlarca, yüzlerce, binlerce Ayçe ‹dil Anadolu topraklar›nda,
Anadolu analar›n›n ba¤r›nda yeflermektedir, yeflerecektir.

Ruhun flad olsun!.. Nur içinde yat!.. Benim afacan, Tatl› Cad›'m, ye-
diveren gülüm, Ayçe ‹dil'im.

Baban
Semih Erkmen
10.02.1997

*Bu yaz› Semih Amca taraf›ndan Ramazan Bayram›'n›n 2. günü yoldafllar›yla birlikte yap›lan an-
mada, Ayçe ‹dil'in mezar› bafl›nda okunmufltur.

179
Bir küçücük
Ayçe ‹dil'cik varm›fl...

Arkadafllar› bana, O'nun ço-


cuklu¤unu sordular. Minik
Ayçe ‹dil'i bilmek, tan›mak is-
tiyorlarm›fl. Çocuklu¤unu, ço-
cuk halini ö¤renmek istiyor-
larm›fl. Ne anlatay›m?.. O da
hepiniz gibi bir çocuktu. Ya-
ramazl›klar›, afacanl›klar›, kur-
nazl›klar›, sevimli bak›fl›, ba¤›-
ra ba¤›ra a¤lay›fl›, nazlar›, gü-
lücükleri, flirin pozlar›, inatlar›,
gevezelikleriyle sizler gibi bir
çocuk... Küçük, narin yap›l›,
f›k›r f›k›r bir Ayçe ‹dil'cik...
Hepsi bu kadar. Ama çok is-
tiyorsan›z, bir Ayçe ‹dil öykü-
sü ç›karay›m sizlere, k›sac›k
yaflam›ndan. Biraz komik, bi-
raz dramatik...

180
Merhaba dünya

1970'in Kas›m'›. Günlerden cumartesi ve ay›n 18'i. SSK Bak›rköy


Do¤umevi'nde saat 21.55'i göstermektedir. A¤z›n› açm›fl kart se-
siyle bir bebek a¤lamaktad›r. Ebe, annesine do¤um sonucunu müj-
delerken, der ki:

"Bir k›z›n›z var. Çok güzel olacak. Ama çok da edepsiz."

Do¤du¤u zaman boyu 50 cm.dir. A¤›rl›¤› da 3 kg.

Kart sesiyle a¤layarak dünyaya " Merhaba!" der.

-Merhaba Ayçe ‹dil Erkmen! Hofl geldin dünyam›za!...

‹lk tutukluluk gibi bir olay

Pazartesi günü, onlar› Do¤umevi'nden alacakt›k. Kay›nvalide ile bir-


likte evi, lo¤usa yata¤›n› düzenledik ve yola ç›kt›k. Do¤ru Müracaat
Servisi'ne gittim. Bekle, birazdan gelir, dediler. Bekleme salonuna
geçtik. Az sonra Ayfer (annesi) valizi ile afla¤›ya indi. Belgeleri al, k›-
z› flimdi getirecekler, dedi. Bekledik. Saat ilerliyor, ö¤leye yaklaflt›.
Ne belgeler meydanda, ne de Ayçe ‹dil'cik! Durmadan baflhemfli-
reye, baflhemflireden baflhekime... Sonra tekrar baflhekimden bafl-
hemflireye, baflhemflireden sekreterli¤e... gidip geliyorum. K›z›n
belgeleri meydanda yok. Saat 12.00. ‹lgili memur, kap›ya kilidi vur-
du¤u gibi çekip gitti. Zaten arife günündeyiz. Ö¤leden sonra mesai
yok. Ve biz hala k›z›m›z› bekliyoruz. Annesi d›flar›da, k›z›m›z içeride
tutuklu. Saat 14.30 civar›nda baflhekim alt kata indi. Tekrar gittim,
durumu anlatt›m. K›zd›, ilgili memuru aratt›. Bulamad›lar. Nihayet,
baflhekim bir omuz darbesi ile sekreterlik odas›n›n kilidini k›rd›, ma-
san›n çekmecelerini de zorlayarak açt› ve do¤um ka¤›d› ile sigorta
belgelerini bulup verdi. Böylece Ayçe ‹dil'imize kavuflmufl olduk. Bir
anlamda da, bu ilk tutuklulu¤undan kurtarm›fl olduk.

181
O günlerde Mehmet Dedesi de (babam) K›rklareli'nden dönmüfltü.
Bir torunu oldu¤unu müjdelediler. Ayçe'yi de kuca¤›na verdiler.
Onu, kollar› aras›nda s›kt›, yanac›klar›n› okflad›, koklad›... "Benim
torunum da olmufl" dedi ve a¤lad›. Ne yaz›k ki, Ayçe'nin do¤umun-
dan 11 gün sonra dedesini kaybettik.

‹flte, O'nun yaflam› böylesine hofl, ac› sürprizlerle bafllad›. Gelenek-


sel "K›rk Ç›karma" olay› vard›r. Ayçe'nin "K›rk Ç›karmas›" 20 inci
gününde yap›ld›. Sanki acelesi varm›fl gibi, do¤ruca Mahmut Dede-
si'ne (annesinin babas›) gitti. Sayg›da hiç kusur etmemifltir.

Ayfer akflamlar› pembe kunda¤›na sar›nca ufac›k bir ç›k›n olurdu. O


vakit, "Eh! fiimdi Emçin anne oldun" derdim.

Üvey a¤abeyi Metin, ‹dil'i çok severdi. Okuldan gelince, annesinin


ifli varsa, o bakard›. Yere oturur, bacaklar›n› uzat›r, üzerinde salla-
yarak uyuturdu. Bir taraftan da derslerine çal›fl›rd›.

Bazen huysuzlan›rd›. Ayfer battaniyesine sard›¤› gibi annesinin evi-


ne götürürdü. Anneannesi okur üfler, nazar de¤mesin diye de Mah-
mut Dedesi'nin iste¤i üzerine tütsüsü yap›l›rd›. Ama Ayçe bu... Biz
yata¤a girince, o uyan›r, a¤lamaya bafllard›. Annesi bir türlü uyuta-
maz, sinirlenir, azarlard›. O'na k›rm›z› puset bir araba alm›flt›m. He-
men kalkar, arabas›na yat›r›r, koridorda befl-on kere dolaflt›r›rd›m.
Arabas›na yat›nca, bana bakar, istedi¤i olmufl gibi gülümser, göz-
lerini kapar, çabucak uyurdu.

Arabas›n› çok sevmiflti. Her cumartesi, pazar günleri Samatya sa-


hiline inerdik. Arabas›na oturur, prensesler gibi kurulurdu. Bize bile
yüz vermezdi. Ayçe, hiçbir zaman büyüklük taslamam›flt›r. Ama
onuruna da düflkündü.

Bir gün, iflten dönerken, O'na k›rm›z› bir tavflan balon alm›flt›m. Ka-
p›n›n önünde yere b›rak›p zili çald›m. Annesi ile birlikte kap›ya ko-

182
flup aç›nca, karfl›s›nda kocaman bir tavflan görüp flafl›rd›. Sonra
kuca¤›na ald›¤› gibi sevinçle içeri kaçt›. Bütün gece onunla oyna-
m›fl, yatarken de yan›na alm›flt›. Ertesi gün oynarken balon patla-
m›fl. Onu öldü san›p korkmufl, a¤lam›fl. Eve gelince annesi anlatt›.
Bunun üzerine, tavflan›n fliflirme bir balon oldu¤unu, isterse yar›n
bir tane daha getirebilece¤imi söyleyerek yat›flt›rm›flt›m. Ayçe, in-
sanlar›, canl›lar› incitmek istemez, yaflamay› çok severdi.

Ö¤renim y›llar›nda

Ayçe ‹dil, bu tatl›, çitlembik, afacan haliyle okul ça¤›na geldi. Okul
öncesinde boyama kitaplar› vard›. Ufac›k renkli dünyas›ndan, ger-
çekler dünyas›na ilk ad›m›n›, bize en yak›n olan Kocamustafapafla
‹lkokulu'nun kap›s›ndan atacakt›r. Siyah formas›, dantel örme yaka-
l›¤›, k›rm›z› pabuçlar› ve bafl›nda da kurdelas› ile okul heyecan› için-
de leblebi tanesi kadar bu
ilk ümidimizi annesi ile bir-
likte ö¤retmenine teslim et-
tik. Evimiz, Sümbül Efendi
Camiinin karfl›s›nda bulu-
nuyordu. Kay›npedere ait
olan bu bina iki katl›yd›. Alt
kat›n› oturma, üst kat›n› da
yatak odalar› olarak kullan›-
yorduk. Okul da camiye bi-
tiflikti. Bunun için trafik der-
dimiz yoktu. Ö¤retmeni
de¤erli, yetenekli, mesle¤i-
ni seven, mümtaz bir kiflili-
¤i olan Gülten Koyuncu
Han›mefendi'ydi. Ayçe'yi
birinci s›n›ftan beflinci s›n›fa
kadar bu han›m okutmufl-
tur. K›sa zamanda okuma

183
yazmay› ö¤rendiler. S›n›fta yavafl yavafl sivrilmeye ve ön plana ç›k-
maya bafllam›flt›.

O tarihlerde, bulundu¤umuz semtte iyi bir aile ortam› vard›. Annesi,


okul arkadafllar›n›n anneleri ile görüflmeye bafllad› ve komfluluk ilifl-
kileri kurdular. Bu ortamda Ayçe hem sevilmifl hem k›skan›lm›flt›r.
Ama O, baflar›lar›yla bayra¤› en önde tafl›maya bafllam›flt› bile. Kin
tutmazd›. Arkadafllar›yla anlaflmazl›klar› olurdu. fiimdi k›zar, dar›l›r,
hemen de ard›ndan bar›flmas›n› bilirdi.

Okula giderken ne kadar heyecanl› ise, okuldan döndü¤ünde de al-


d›¤› ödevleri haz›rlaman›n heyecan› içinde olurdu. Art›k, çal›flmak
onun için bir "Sine qua non" dur.(1) ‹lkokulda her y›l iftihara geçmifl
ve iftiharla da bitirmifltir.

Dördüncü s›n›fa bafllad›¤› zaman ona bir keman alm›flt›m. Tiyatro-


ya yönelmesini istemiyordum. Ne yaz›k ki iyi bir keman ö¤retmeni
bulamad›k. Bu arada bir piyano ö¤retmeni ile tan›flt›m. Ferdi fitat-
ser'in ö¤rencisi imifl. Ayçe ‹dil'i görmek, denemek istedi. Annesi ile
birlikte götürdük. Okflan Derman Han›m, çok genç, sab›rl›, azim-
li bir han›md›. Ayçe'yi o kibar, sevimli, minik haliyle görünce çok
sevdi. Sonra piyano bafl›na geçip önce kulak denemesi, sonra da
parmak pozisyonuna bakt›.

Ümitli oldu¤unu, çal›flmakla noksanl›klar›n giderilebilece¤ini söyle-


dikten sonra, Ayçe'ye tercihini sordu. Piyano mu, keman m›?... Ay-
çe tereddütsüz piyano tercihini yapt›. Önceleri uzun bir ka¤›t flerit
üzerine piyanonun klavyesini döktüm. Evdeki çal›flmalar›n› bunun
üzerinde sürdürdü. Piyanonun yan›nda solfej dersleri de al›yordu.
Sonuçta ö¤retmeni piyano almam›z gerekti¤ini söyledi. Araflt›rma-
ya bafllad›k. Gene ö¤retmeninin bulup tavsiye etti¤i bu piyanoyu al-
d›k. Bu çal›flmalar› yaz›n s›ca¤›na, k›fl›n so¤u¤una, ya¤muruna, ka-
r›na ra¤men aral›ks›z befl y›l sürdü.

184
Beflinci s›n›fta mezuniyet müsameresi düzenlenmiflti. Bunun için
Ayçe, bir y›l da bale dersi ald›. Bir yandan da folklor çal›flmalar›na
kat›l›yordu. O'nun konsantrasyonu güçlüydü.

Müsamerede hem bale gösterisine kat›ld› hem de yerel giysilerle


folklor gösterilerine. Sahnede önceden al›flkanl›¤› varm›fl gibi çok
serbestti. Gösteriler sonuçlan›nca s›n›f ö¤retmeni, dayanamay›p
Ayçe'yi elinden tutup birlikte mikrofon bafl›na geldiler.

Gene birlikte okul flark›lar›ndan bir iki tane söylediler. Ayçe'yi kendi
evlatlar› gibi sevmiflti.

Ö¤renimine bafllad›¤› günden b›rakt›¤› güne kadar hep düzen-


li olmufl, düzenli çal›flm›flt›. Defterlerini, kitaplar›n› tertemiz kaplar,
onlar› temiz kullan›rd›. Okula, bütün derslerine tam haz›rlanm›fl ola-
rak giderdi.

Zeki ve çal›flkand›. Daha


ufak yafllarda tart›flmay› sev-
miflti. Tart›flmalar›nda öyle
tezler ileri sürerdi ki, cevap-
lamakta zorluk çekerdik.
Çok okuyordu. Kitap yetiflti-
remezdim. Kitapla yatar, ki-
tapla kalkard›. Daha küçük
yafllar›nda ça¤›na göre al›n-
m›fl dergi, öykü, roman, fliir
kitaplar›ndan oluflmufl iyi bir
kitapl›¤› vard›. Her cumartesi
kitapl›¤›n› boflalt›r, tozlar›n›
al›r, yeniden kendine göre
düzenlerdi.

185
Tabii, bir sürü oyuncaklar› da vard›. Oturma odas›, yemek odas›,
yatak odas›, mutfak tak›mlar›, oyuncak buz dolab›, çamafl›r maki-
nesi, dikifl makinesi, a¤layan bebekleri, bebek arabas›, oyuncak gi-
tar›... Saymakla bitmez. En çok sevdi¤i de, o y›llarda, televizyonda
Pembe Panter gösteriliyordu. O'na bir de Pembe Panter alm›flt›m.
Hiç yan›ndan ay›rmazd›. Karyolas›n›n önündeki k›rm›z› hal›n›n üstü-
ne bütün oyuncaklar›n› yayar, sessiz sessiz oynard›. Oyunu bitince
de onlar› toplar, yerlerine kald›r›rd›. Odas›n› hiç bir zaman da¤›n›k
b›rakmam›flt›r.

Bak›n size bir s›r vereyim: Ayçe ‹dil, koyu bir Fenerbahçe taraftar›y-
d›. O y›llarda Fener befl y›l üst üste flampiyon olmufltu. Art›k, her
galibiyetten sonra evde, Fenerbahçe flenli¤i yaparlard› Metin'le bir-
likte. Evin teras›nda bir kameriye yapm›flt›m. Her akflam üstü ve cu-
martesi, pazar günleri burada otururduk. Bir de futbol toplar› vard›.
A¤abeyi ile maç yaparlard›. Bazen bozulur, "aaa, ama haks›zl›k bu"
der, m›z›kç›l›k yapard›. Çünkü daima önde olmak isterdi.

Beflinci s›n›f› bitirince, Yücel


Dershanesi'nde ingilizce kurs-
lar›na yazd›rd›m. Koca M.Pa-
fla'dan Sultanahmet'e yaln›z
gider gelirdi. ‹ki y›l ingilizce
kurslar›na burada devam etti.
Art›k bir taraftan piyano dersle-
ri, bir taraftan ingilizce kursla-
r›... Ama O hiç y›lmam›fl, hepsi-
nin üstesinden gelmiflti. Çünkü
mücadele etmesini sevmiflti.
Mücadeleci ruhu, cesaretli
yapm›flt› O'nu.

Orta ö¤renimini, Kocamustafa-


pafla Ortaokulu ve lisesinde

186
yapt›.
Burada da kendisini sevdirdi
ve baflar›l› oldu. Orta ve lise-
de de teflekkür ve iftihar ge-
tirmifltir.

O'nu araflt›rmac› olmaya yö-


neltmifltim. Ödevlerinde ba-
zen s›k›l›r, zorluk çekerdi.
Hiçbir zaman haz›r-lop bilgi
vermedim. Kaynak gösterir-
dim. O gider, araflt›r›r, gerek-
li bilgileri toplar, ödevlerini ha-
z›rlard›.

Orta ve lisede okurken gaze-


tecili¤e çok heves etmiflti. Bu
heves belki amcas› Müeddep
Erkmen'den, belki benden gelmekteydi. Ben de gazetecili¤i çok
severim.

Üzerine ald›¤› her ifli ne yapar yapar, baflar› ile sonuçland›r›rd›. Afl›-
r›, havai istekleri olmam›flt›. Demokrasiyi ve özgürlü¤ü çok sevdi¤im
için evimde de bunu uygulamaktayd›m. O'na bir fley al›naca¤› za-
man özgür b›rak›rd›m, seçimini O yapard›. Ama oluruyla da yetin-
mesini bilirdi.

Tahammül edemedi¤i fleyler, haks›zl›k ve eflitsizlikti.

Evde, benim de oldukça iyi bir kitapl›¤›m bulunuyordu. Ayçe ‹dil,


buradan da yararlanarak, araflt›rmac› yönünü de kullanarak, iyi bir
kültür oluflturmufltu kendine. Tart›flmac›yd› ve gerçe¤in peflinde
koflard›. Yalan bilmez, daima do¤ruyu konuflurdu. Her fleye çok
dikkat eder, iyi bir gözlem yapard›. Bar›flç› ve uzlaflmac›yd›. Gitti¤i

187
her yerde kendini sevdirmifl, kabul ettirmifltir. Çünkü insanlara s›cak
bir yaklafl›m› vard›. ‹flte bu durum, O'nu "hümanizma"ya götürecek-
tir. Belki hayat› pahas›na olsa da...

Çocukluk dönemi an›lar›ndan

Kocamustafapafla'da, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun sahnesi var-


d›r. Pazar günleri, burada çocuklara temsiller verilir. Bir hafta, bü-
yük day›s› Mustafa, kendi o¤lu ‹lker'le birlikte Ayçe'yi de bu temsi-
le götürür. Benim haberim yoktu. Akflam eve döndü¤ümde annesi
anlatt›. Çocuk oyunlar›nda, salondaki çocuklar› da al›flt›rmak için,
onlarla konuflmalar yap›l›r, sorular sorulur. Gene öyle yaparlar. Fa-
kat bu defa salonda bulunan çocuklardan hiç biri kalk›p da konufl-
maz. Bunun üzerine Ayçe, day›s›n›n "dur, otur" sözlerine bakma-
dan oturdu¤u yerden f›rlay›p sahneye ç›kar, sorular› yan›tlar, oyun-
cularla uzun uzun konuflur. Eve döndüklerinde day›s›:

- Abla, der, ben sizin k›z›n›zdan korktum. Zaptedemedim. F›rlad›¤›


gibi sahneye ç›kt›, oradaki oyuncularla konuflmaya bafllad›. Ben
hayretler içinde kald›m. Allah korusun, ya bafl›na bir fley gelseydi.
Gözüm korktu, bununla bafl edemem ben.

Ayçe de galiba ikinci s›n›ftad›r. Yedi ayl›kken yürümüfl, dokuz ayl›k-


ken konuflmaya bafllam›flt›r. Çok konuflurdu. Bazen annesi daya-
namaz "Eeeh! Yeter art›k!" diye azarlard›. O da kitaplar›n› ald›¤› gibi
üst kattaki odas›na kaçard›.

Vidin Caddesi’ndeki Ümit apartman›nda oturuyorduk. Biz beflinci


katta, ev sahibi de birinci katta idi. Yafll› annesi ile birlikte yaflayan
bekar bir arkadaflt›. D›fl hat gemilerinde çal›fl›yordu.

Çocu¤unun burada olmad›¤› bir gün, yafll› kad›nca¤›z› evlerinin için-


de bayg›n bir halde bulurlar. Kimseleri olmad›¤› için, biz bir kaç
komflu kad›nca¤›zla ilgilendik. Kad›nca¤›z felç olmufltu. Her akflam

188
onlara iniyor, yard›m ediyorduk. Gene bir akflam, komflularla otu-
rurken içlerinden bir erkek birden bir kahkaha att›. Ne oldu dedim,
bir yaramazl›k m› yapt›? Ayçe henüz emekliyordu. Salonun ortas›n-
da sehpaya tutuna tutuna etraf›nda dolafl›rd›. Ben de pek dikkat et-
medim. Adamca¤›z:

- Siz bakm›yorsunuz. Afacan üç gecedir, sehpan›n üstüne ç›k›p, ta-


baktaki elmalardan almaya u¤rafl›yor. Nihayet bu akflam baflard›.
Sehpan›n üstüne ç›kt› ve elmay› kapt›¤› gibi afla¤›ya indi, dedi. Bak-
t›m Ayçe, elma elinde yere oturmufl, gülüyor. Baflar›s›n›n sevincin-
dedir.

Sürpriz yapmay› çok severdi. Onlar› her cumartesi günü AKM'deki


Onbir konserlerine götürürdüm. Art›k müdavimi oldu¤umuz için Ay-
çe'yi teflrifat memurlar› tan›yordu. Bir gün h›rkas›n›n bütün dü¤me-
lerini kopar›p, annesinin eline tutuflturmufl. Konserden ç›kt›ktan
sonra annesi:

-Bak, k›z›n ne yapm›fl!


Elindeki dü¤meleri gösterdi.
-Niçin böyle yapt›n k›z›m? Konseri dinlemiyor muydun?
-Dinlemez olur muyum? Tabii dinliyordum. Ama size sürpriz yap-
mak istedim de babac›¤›m!

Bu sürprizler çok s›k tekrarlan›rd›. Anlatmakla bitmez. ‹flten geldi-


¤imde, bazen han›mla acele markete gider, onlar› evde b›rak›rd›k.
Döndü¤ümüzde kap›da Ayçe'nin "Sürpriiiz!" 盤l›¤› ile karfl›lafl›rd›k.
‹çeri girdi¤imizde, yemek masas›n› düzgün bir flekilde haz›rlam›fl ol-
du¤unu görürdük.

fiimdi düflünüyorum, ölümüyle de bizlere sürpriz mi yapmak iste-


miflti acaba?

Ortaokulda iken, Hasan Bey ad›nda bir matematik ö¤retmeni var-

189
d›. O gün veli toplant›s› yap›l›yor, birinci dönem notlar› okunuyordu.
Benim de ifl hayat›m›n en s›k›nt›l› günleri... S›ra hasan Bey'e gelin-
ce notlar› okurken birden durdu ve:

-Ben, dedi; ö¤retmenlik hayat›mda hiçbir ö¤rencime 10 vermedim.


10 benim, 9 ö¤rencinin hakk›d›r. Fakat bu dönem bir ö¤rencime 10
verdim. Çünkü Ayçe ‹dil Erkmen bunu hak etmiflti. Bu sözler benim
için bir gurur, bu s›k›nt›l› dönemimde de huzur kayna¤› olmufltu.

Y›lbafl› gecelerini evimizde, kendi aram›zda e¤lenceler düzenleye-


rek geçirirdik. fiark›lar söyler, oyunlar oynar, televizyon izlerdik. S›-
ra tombala çekmeye gelince, o, bir yerinde "m›z›kç›l›k" yapard›. Kü-
ser, bir kenara çekilirdi. Birazdan gülerek koflar, tekrar e¤lenceye
bafllard›. O'nun bu m›z›kç›l›klar› bir tür nefle olufltururdu. Çünkü
yapt›¤› her fley hofl ve tatl›yd›.

"Yafl Günü Kutlamas›" önemli bir olayd›. Gündüzden annesi ile bir-
likte pastalar›n› haz›rlarlard›. Yafl say›s› kadar mum da dikilirdi üze-
rine. Zaman› gelince ›fl›klar söndürülür, pastan›n mumlar› yak›l›r, al-

190
k›fllar ve "‹yi ki do¤dun Ayçe " sesleri aras›nda pastas› ile salona gi-
rerdi. Mumlar›n› söndürdükten sonra, pastas›n› keserdi. Bu tören,
arkadafllar› için de gündüz düzenlenirdi. Evet, "‹yi ki do¤dun Ayçe"
bize çok tatl›, çok anmal› an›lar b›rakmak için. Her pastan› kesiflten
sonra, söndürmeyip b›rakt›¤›n o mum, sonsuza dek yanacak bir
Olimpiyat meflalesi gibi.

Biraz büyümüfltü. ‹lkokulun ikisinde falan... Onlar› memleketim olan


K›rklareli'ne götürdüm. Burada H›drellez çok güzel olur. Bütün fle-
hir halk›, daha gece yar›s›ndan itibaren, flehrin üç kilometre kadar
do¤usundaki dereye gider, tek bir aile imifl gibi temiz bir rotamda
e¤lenir, bahar kutlamalar› yap›l›r." fieytan Dere" de denen, temiz,
buz gibi suyuyla balkanlardan inen bu dere, derin bir vadi içinde ve
çok genifl sar› kumsal yata¤›nda a¤›r a¤›r akar. ‹ki yan›nda sö¤üt
a¤açlar› ve serin gölgelikleri vard›r. Ayr›ca sebze ve meyve bahçe-
leri de... Halk arabalarla buraya iner, sö¤ütlerin alt›na yerleflir, geç
saatlere kadar e¤lenir. Her yafltan insan, suyun içindedir, suyla oy-
nafl›r, sal›ncaklar kurulur, sofralar serilir, içkiler içilir, oyunlar oynan›r,
ip atlan›r, darbukalar zilli maflalarla, davullar zurnalarla bir flenlik ya-
flan›r. En ufak bir polisiye olay görülmemifltir. ‹lin valisi bile o gün
oradad›r.

‹lk y›l Ayfer'den çekinerek götürdüm. Ama korktu¤um bafl›ma gel-


medi dereyi, genifl sö¤üt a¤açlar›n›n gölgesini, insanlar›n içtenli¤ini
görünce hofllar›na gitti. Ertesi y›l gene istediler götürdük. Bize bir ai-
le yard›mc› oldu, yanlar›nda yer verdiler. Birlikte oturup e¤lendik.
15-20 kifli var›z. Yar›s› çocuk. Çaylar demlendi, kahvalt›lar yap›ld›.
Biz erkekler arka plana çekildik. Kad›nlar da ö¤le yeme¤i piflirmek-
le u¤rafl›yorlar. Çocuklar›n hepsi suyun içinde. Bizim oturdu¤umuz
yer hafif tümsek, önündeki su da biraz derindi. Çocuklarla derenin
içinde oynarken, bir ara Ayçe bu tümsek k›sma gelmifl, orada oy-
nuyormufl. Aya¤› m› kaym›fl, akan sudan bafl› m› dönmüfl, o derin
yere düflmüfl. Ondan büyükçe bir k›z daha vard›. Hemen koflup
Ayçe'yi ete¤inden yakalay›p çekmifl ama iki defada dibi boylam›fl.

191
Ba¤›r›fllar üzerine kalkt›k, bakt›m Ayçe'yi sudan ç›kar›yorlar. Kilimle-
rin üzerine ald›lar, elbiselerini de¤ifltirdiler, ceketler, h›rkalarla sar›p
oturttular. Bu arada kad›nlardan biri yan›na oturdu:

- Ayçe, nas›l, gene dereye girecek misin?


- Tabii girece¤im! Niye geldim buraya?

Bunu söyler söylemez yerinden f›rlad›¤› gibi, do¤ru derenin içine


kofltu. Onlara korku ö¤retmedim. ‹çinde hiç korku olmam›flt›r.
Ölüm bile, onun için do¤ald›r. Onun için ölümü, düflüncenin onuru
olmufltur.

Bir akflam evdeyiz. Metin masan›n bir taraf›nda, Ayçe de öbür ta-
raf›nda ders çal›fl›yorlar. Bir ara Metin aya¤a kalkt›, annesine bir
fleyler m›r›ldan›yor. ‹flaret parma¤› ile de üst kat› gösteriyordu. An-
nesi k›zd›:

- Eeeeh, ama! Koca çocuk oldun! Git kendi iflini kendin gör!
Bu durumu izleyen Ayçe söze kar›flt›:
- Yukar› m› ç›kmak istiyorsun? Gel ben götüreyim!

192
Ben varken sen ne korkuyorsun be a¤abey? Yürü!

‹çindeki bu cesaret, onun mücadeleci ruhunun kamç›s› olacakt›r.


‹flte böyle! Minicik mini minnac›k bir AYÇE ‹D‹L'cik vard›. Yaramaz,
afacan, korkusuz, çal›flkan, becerikli, erdemli... Ama tatl›, çitlembik
bir AYÇE ‹D‹L'cik...

Bir ac›, bir özlem da¤larca... Art›k postac› da mektup getirmiyor Ay-
çe ‹dil'den!

Bazen O'nun ad›n› tafl›yan ‹D‹L KÜLTÜR MERKEZ‹'ne giderim. Bir


masaya otururum. Bir bardak çay›m› getirirler. Yavrucu¤umu yafla-
r›m. Orada yavrucu¤umla yaflar›m. Bir pano vard›r duvarda. Ay-
çe'nin resmini yapm›fllar. Uzun saçlar›yla bafl› dik, gö¤sünü ileriye
vermifl, sanki karfl›s›ndakinin üzerine yürüyormufl gibi. O'nu seyre-
derken içimden Selahattin Batu'nun "Güzel Helena" adl› oyunun-
dan Helena'n›n flu repli¤i dökülür ›slak ›slak yüre¤ime:

"Bari beni de öldür Agamemnon, haydi!


fiereftir k›l›c›nla ölmek Helena için!
‹flte aç›k gö¤süm, titremesin elin!
Vur! Kanl› vücudumu uzat yere, çekinme!
Fakat Agamemnon unutma yaln›z flunu:
Ne hak, ne de gerçek k›l›çla öldürülemez.
Gerçe¤i dünyadan kald›ramaz silahlar.
Mermere gömülen ölür de Agamemnon
KALPLERDE YAfiAYAN ÖLÜMLÜLER YOK OLMAZ..."

Sine qua non (1) Latince hukuk terimi


Olmazsa olmaz fley, vazgeçilmez koflul, gerekli flart

193
"Ölü mü denir flimdi onlara?"

Geçen haftalarda, Radikal ‹ki'de Y›ld›r›m Türker'in, Che ile ilgi-


li bir yaz›s›n› okudum. fiu sözlerle bitiriyordu yaz›s›n› Say›n Türker:
"Bu yaz›n›n hediyesi, Che Guevara'n›n bir foto¤raf› olacak. Dünya
bir an için dursun ve biz büyülü bir ç›nlaman›n eflli¤inde hep birlik-
te onun gözlerine bakal›m, diye. Che Bolivya'da dövüflürken vurul-
mufl, ölüsünün foto¤raflar› halk›, bu Güney Amerika Gezgin Devri-
mi'nin art›k yaflamad›¤›na, yenildi¤ine ikna etmek için çekilmifl. Ne
büyük hata! O gözlere iyi bak›n. Onlarda bir yenilginin buruklu¤unu,
hüznünü, ac›s›n› görebilmek için bofluna çabalayacaks›n›z. Aksine,
o gözlerdeki hülyal› ›fl›k bir afl›¤›n dalg›nl›¤›n›, uzun bir seviflme son-
ras› yaflanan güzelim yorgunlu¤u anlat›yor. Edip Cansever, Che'nin
hülyas›n› paylaflanlar› "ölü mü denir flimdi onlara?" diye u¤urlam›fl-
t›.

26 Temmuz 1996, Ayçe ‹dil'imin ölüm günüydü. Tam bir y›l geçti
aradan. Onsuz geçen bir y›l... Onun ac›s›yla geçen bir y›l... Bir ac›
ki okyanuslarca... Bir ac› ki "bal eyledik yüre¤imizde" okyanuslar-
ca...

Umudumuzdu, söndü. Neflemizdi, söndü. Gelece¤imizdi, söndü...


Sevgimizdi, gururumuzdu, onurumuzdu... Sonsuza dek yaflayacak
düflünceydi, hakt›, özgürlüktü, bar›flt›, kardefllikti, söndü... Sevgiy-

194
di, merhametti, dostluktu, dertlilere hemdert, ac›l›lara yoldaflt›. Kül-
türdü, dürüstlüktü, erdemdi o...

Ana baba olarak bir Ayçe ‹dil geldi, geçti kuca¤›m›zdan. Bir Ayçe
‹dil geldi, geçti aran›zdan. Nisan ya¤murlar› gibi... Kendini ne de
çok sevdirmifl. Ne de çok sevenleri varm›fl... Kan kustu, hücre hüc-
re eridi. Ama düflüncenin namusunu çi¤nettirmedi.
Cezaevinden cenazesini al›p da ambulansa yerlefltirilince, yanca¤›-
z›na oturdum. ‹ncecik dudaklar›nda tatl› bir gülümseme vard›. Hala
gelece¤e olan umutlar›n› yitirmemifl insanlar›n mutlulu¤uydu du-
daklar›nda. Ülke insanlar›na afl›k bir devrimci ruhun, yenilmez çelik
iradesinin, ölümü bile y›¤›nlar ad›na severek kucaklayabilmenin
mutlulu¤uydu...

"Ares'in koru sönmez küllense de


da¤larca ateflidir devrimcinin. "

Hak için, adalet için, eflitlik için, emek ve bar›fl için, demokrasi ve
kardefllik için direndiler ve öldüler. Tarih, bunu böyle yazacakt›r.

195
196
‹D‹L’‹N KALEM‹NDEN

197
D‹REN‹fi GÜNLÜ⁄ÜNE
18. GÜNDE YAZDI⁄I YAZI...

Yeni bir direniflin içindeyiz. Uzun soluklu bir yol ilerledi¤imiz. Ölüm
Orucu anmam›za haz›rlan›yoruz. Apo, Fatih, Haydar, Hasan dimdik
duruyorlar ayakta. Aram›zdalar, yan›bafl›m›zdalar. Onlarla gülüyor,
onlarla soluyoruz direniflin s›cak havas›n›. Marfllar›m›z› hep beraber
söylüyoruz; "Yaflas›n Direnifl, Yaflas›n Zafer." Ailelerimizle, dostlar›-
m›zla, yoldafllar›m›zla, emekçi halk›m›zla kucaklafl›yoruz.

Bugün direniflin 18. günü. Yoldafllar›ma bak›yorum tek tek. Zafer


günü henüz uzak. Yolun bafl›nday›z daha. Ama zafer halay›m›z› dü-
flünüyorum. Ellerimiz birbirine kenetlenmifl, omuzlar›m›z sanki des-
tek olmak istercesine dayanm›fl birbirine. Güçsüz bedenler say›yor
ad›mlar›: 3 ileri, 3 geri... Z›lg›tlar bölüyor bu¤ulu seslerin ezgisini.
Parçal›yor beton duvarlar›, saplan›yor düflman›n beynine. Hepimiz
var›z bu halayda. Apo da var. Fatih, Hasan, Haydar da... Buca ve
Ümraniye flehitlerimiz de var. Ümit var, Kalender var. Ailelerimiz de

198
halay›m›zda. Zafer türkülerimiz dudaklar›m›zda...

Direnifl kazanacak. Biz kazanaca¤›z. Kork bizden Mehmet A¤ar.


Çünkü sen yenilmeye mahkumsun. Ve sen, ölüm... Seni de yene-
ce¤iz. Teslim alaca¤›z. Kork bizden.

Bugün direniflin 18. günü. Henüz yolun bafl›nday›z. ‹lerliyoruz ka-


rarl› ad›mlarla tabutluklar› y›kmaya.

YAfiASIN D‹REN‹fi‹M‹Z, YAfiASIN ZAFER‹M‹Z.


9.6.1996
AYÇE ‹D‹L ERKMEN

199
SEVG‹L‹ A‹LEM...

Hepinizi bir arada selamlamak istedim. Çünkü sizi hep bir arada
görmek istiyorum.

Bugün 44 gündür sürdürdü¤ümüz süresiz açl›k grevi direniflimiz


yeni bir boyut kazanarak Ölüm Orucuna dönüflüyor. Ve Ölüm Oru-
cu direniflçileri aras›nda ben de var›m. Bu onurlu bir görev.

Öncelikle flunu aç›klamak istiyorum. Ölüm Orucu ekibinde yer al-


mak için gönüllü oldum ve bu görev bana verildi.

Bugün çok genifl kapsaml› olarak, iflçi, memur, esnaf, ö¤renci, sa-
natç› tüm hak›m›za yönelik bask›, sömürü, sindirme politikalr› uygu-
lan›yor. 6 May›s Genelgesi de bu sald›r› politikalar›n›n bir parças›.
Öncelikle biz devrimci tutsaklar›, aç›lan tabutluklarla teslim almay›
hedefliyorlar.

Bunu baflarabilirlerse sizlere yönelik sald›r›lar daha da azg›nlafla-


cak, daha da pervas›zlaflacak. ‹flte bunu baflarmalar›na izin verme-
yece¤iz.

Bunun için direniflteyiz. Ve bunun için ölmemiz gerekiyorsa, buna

200
da haz›r›z. fiehitlerimizin aras›nda yer alman›n onurunu tafl›yorum.

Sizinle bu konular›, düflüncelerimizi daha önce de tart›flm›flt›k. Ama


mücadelemizi size anlatmakta yetersiz kald›m.

Ama sizden bugün beni ve mücadelemizi anlaman›z› ve destekle-


menizi, sahip ç›kman›z› bekliyorum. Cenazemi yoldafllar›m›n kald›r-
mas›na engel olmay›n. Onlara yard›mc› olun. Sizden tek istedi¤im
bu.

Bu direniflimizin zaferle sonuçlanaca¤›n› biliyorum. Bu sefer ger-


çekten diflimizle, t›rna¤›m›zla söke söke, bedenlerimizle kazanaca-
¤›z. Ama kazanan biz olaca¤›z, siz olacaks›n›z. Bunun coflkusu ve
mutlulu¤u herfleye de¤er.

Anneci¤im, babac›¤›m, abici¤im ve can›m kardeflim; hepinizi çok


seviyorum. Ve her birinizi özlemle kucakl›yor, öpüyorum. Zafer cofl-
kusuyla kucakl›yorum sizleri. Ve hep bir arada olman›z›, birbirinize
destek olman›z› ve sahip ç›kman›z› istiyorum. Hoflçakal›n.

K›z›n›z
Ayçe ‹dil Erkmen.
5.7.1996

201
CANIM YOLDAfiLARIM...

Sizlerle yaklafl›k bir buçuk y›ld›r ayn› cezaevini paylafl›yoruz. Birlikte


çok fley yaflad›k, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz, direnifllerimiz. Bu ge-
çen süre bana çok fley ö¤retti. Her birinizden çok fley ö¤rendim. Ve
flimdi onurlu bir direniflin içerisinde sizleri selaml›yorum.

Bu direnifl kendimi yenileme, yoldafll›k sevgisi, ba¤l›l›k, kararl›l›k ve


tarif edilmeyecek birçok duygu ve düflünceyi yaflatt› bana, bunu
bana yaflatan sizlersiniz. Partime duydu¤um güven.

Direniflimiz flehitlerimizle zafere ulaflacak. Bunun çoflkusunu yafl›-


yorum. Herbirinizle belki dolu dolu geçiremedik zaman›m›z›. Belki
birbirimizi üzdük, belki k›rd›k. Belki daha çok emek harcamay› ö¤-
rendik. fiimdi bugün yaflananlar bunlar›n çok ötesinde dugular ve
düflünceler. Sizleri çok seviyorum. Gözlerinizdeki p›r›lt›l› bak›fllar en
büyük güç kayna¤›. Her birinizi Ölüm Orucu direnifline bafllad›¤›m›z
günkü gibi s›ms›k› kucakl›yorum. Zafer bizim olacak.

Yaflas›n Ölüm Orucu Direniflimiz!


Yaflas›n DHKP-C
16.7.1996
Ayçe ‹dil Erkmen

202
PART‹ME VE YOLDAfiLARIMA!..

Bugün direniflimiz Ölüm Orucuna dönüflerek yeni bir boyut kazan›-


yor. Ölüm Orucu ekibinde yer alan yoldafllar›m›n aras›nda olmak
çok güzel. Asl›nda flu an duygular›m› nas›l ifade edebece¤imi bile-
miyorum. Ölüm orucu ekibinde yer almaktan dolay› çok mutluyum.
Apolar’›n, Haydarlar’›n, Fatihler’in, Hasanlar’›n bedenleriyle açt›kla-
r› yoldan ilerleme görevi bana verildi¤i için çok mutluyum. Bu onur-
lu görevi zaferle sonuçland›raca¤›z. Düflman›n devrimci tutsaklar›,
emekçi hak›m›z› teslim almas›na izin vermedik, bugün de vermeye-
ce¤iz.

Bu onurlu görevin bana verildi¤ini ö¤rendi¤imde Sibeller’i, Adalet-


ler’i düflündüm. Onlar gibi düflmana bir mermi s›kmayaca¤›m bel-
ki. Ama zaferimizin düflman›n beyninde patlayan bir mermi olaca-
¤›n› biliyorum. Cop darbeleri alt›nda yerlerde sürüklenen ama tut-
sak evlatlar›n›n mücadelesinin yan›ndan hiç ayr›lmayan yafll› anala-
r›m›z›n, emekçi halk›m›z›n, yoldafllar›m›z›n ve Partimizin bize duydu-
¤u güveni bofla ç›karmayaca¤›z.

Direnen tüm yoldafllar›m›, analar›m›z› direnifl ve zafer coflkusuyla


selaml›yorum. Hoflçakal›n.

YAfiASIN ÖLÜM ORUCU D‹REN‹fi‹M‹Z!


YAfiASIN ÖNDER‹M‹Z DURSUN KARATAfi!
YAfiASIN DEVR‹MC‹ HALK KURTULUfi PART‹S‹-CEPHES‹!
Ayçe ‹dil Erkmen
5.7.1996

203
(‹dil'in direnifl içinde analar için yazd›klar›...)
ANALARIMIZA

Elinde bir kartona yap›flt›r›lm›fl foto¤raf. S›ms›k› tutuyor parmaklar›n


foto¤raf›. Sanki aylard›r elini tutamad›¤›n, yüzünü okflayamad›¤›n,
karanl›k dehlizlerde yitirilen yavrunu kucakl›yorsun doyas›ya. Gözle-
rin, çelik sertli¤inde. Bir noktaya dikilmifl. Biraz dalg›n. Sevgi dolu
tuzlu damlac›klar› gözbebeklerinin ard›na gizlemiflsin. Sanki dökü-
len her damlayla onu ak›tacaks›n afla¤›ya. Dökmüyorsun damlac›k-
lar›; içinde tafl›yas›n diye can›n›n yongas›n›, kay›p yavrunu.

204
Yaln›z kay›p yavrun mu sakl› gözbebeklerinin ard›nda? Daha nice
sevgilere yer var o derinlikte. Bir elinde mavzeri, di¤er eliyle avuçla-
d›¤› topra¤› aln›ndan süzülen kanla sulayan da senin evlad›n. Demir
kap›, tafl duvar ard›nda insanl›k onuru için bedenini barikat yapan
özgür tutsaklar da. 17 yafl›nda ‹rfan, 18'inde Sibel, 17'sinde Eylem
de. U¤ur, Mecit, Ümit... her biri bir umut yar›nlar için. Her birini ken-
di ellerinle gönderirken kurtulufl halay›na, sevgini, umudunu katt›n
yanlar›na... "Git gözümün alas›, gidiflin ülkemin kurtuluflu, halk›m›n
özlemi, özgürlü¤ü. Git, git elimin k›nas›..." Beyaz baflörtünün ucuy-
la engelledin damlac›klar›n düflüflünü. Sonra kat›ld›n sen de halaya.
Evlatlar›m›z onurumuzdur diye. Gözlerin çelik sertli¤inde, gözlerin
hala ayn› noktaya dikilmifl. Haftalard›r sizinle an›lan bu meydanda
çevrenizi kuflatmaya kalkan üniformal›lara kin dolu bak›fllar›n. Ba-
k›fllar›n kay›p yavrular›n› soruyor. Bak›fllar›n zindanlarda hücre hüc-
re eriyen açl›k yolcular›n› soruyor. Bak›fllar›n hesap soruyor.

Bir gülü dal›nda sevmesini bilmeyenler, yafll› bedenlerinize sald›r›-


yorlar. Üzerinize kalkan coplardan önce f›rl›yor a¤z›n›zdan öfkeniz:
"Analar›n Öfkesi Katilleri Bo¤acak!"

Bir tiyatro oyunundas›n. Tafl duvarlar›n ard›ndaki açl›¤› paylaflt›¤›n›z


küçük oda, tiyatro sahneniz. Baflrolde sen vars›n. S›cak çay›n› yu-
dumlarken götürüyorlar o¤lunu. Kopar›yorlar senden. Bu rolü sana
verdiklerinde "Ben yapamam" demifltin.

Dizlerin heyecanla titrerken ise "Ben bunlar› yaflad›m" diye sürdür-


müfltün sözünü. Az sonra, o¤lunu cans›z at›yorlar yan›ma. "Bu bir
oyun" diyorsun ama engelleyemiyorsun öfkeni, at›l›yorsun iflkence-
ci katilleri canland›ran gencin üzerine.

fiimdi ise, parmaklar›n›n aras›ndan çekip al›yorlar kay›p o¤lunu, tut-


sak k›z›n›, vatan› u¤runa flehit düflenlerini...

205
Coplar birbiri ard›na iniyor s›rt›n›za, bafl›n›za. Y›llar›n a¤artt›¤› saçla-
r›n k›z›llafl›veriyor bir anda. At›l›yorsun üzerlerine. En de¤erlilerini
senden almalar›na izin vermeyeceksin. Coplar durduruyor seni.
Ama zaferi müjdeleyen parmaklar›n›, "Biz Kazanaca¤›z, ‹nsanl›k
Onuru Kazanacak" slogan›n› engelleyemiyorlar. Var gücünle hayk›-
r›yorsun: "Tabutluklar› Y›kaca¤›z"... Sesine yan›t yine demir kap›lar,
beton duvarlarla çevrelenmifl evlatlar›ndan geliyor: "Tabutluklar› Y›-
kaca¤›z, Tutsak Ailelerine Kalkan Elleri K›raca¤›z." Güven veriyor bu
ses sana ve daha güçlü ba¤›r›yorsun flimdi: "Devrimci Tutsaklara
Kalkan Elleri K›raca¤›z".

Yerlerde sürüklüyorlar seni. Ak saçlar›n›n k›z›ll›¤›, asfalt› da k›z›la bo-


yuyor ama ac› duymuyorsun. Biliyorsun bugün direnmeyenin yar›n
yüre¤inde daha büyük ac›lar duyaca¤›n›. Direnmenin onuruyla ba-
fl›n dik.

Size ac›mas›zca sald›rd›klar› bu meydan art›k sizin. Oras› özgür va-


tan topraklar›. Her hafta yine inad›na buran›n sahipleri siz olacaks›-
n›z. ‹nad›na her görüfl günü cezaevlerinin kap›s›nda birikeceksiniz.
Omuzunda a¤›r bir utanç yükü tafl›yormuflças›na a¤›r a¤›r aç›lacak
demir kap›lar ve sen telafll› ad›mlar›nla koflacaks›n görüfl kabinleri-
ne.

Demir parmakl›klarla iki yandan sar›lan kirli cam›n önünde daha so-
luklanmadan “Merhaba” diyeceksin tutsak o¤ullar›na, k›zlar›na. D›-
flar›n›n s›cak solu¤unu tafl›yacaks›n onlara. Biraz heyecanla, biraz
gururla, düflmana duyulan öfkeyle ama hepsinden çok mutlulukla
anlatacaks›n eyleminizi. "Herfley sizin için" diyeceksin. Sonra bir
konserde anlatacaks›n yaflad›klar›n›. Yine iki parma¤›n inançla, ka-
rarl›l›kla kalkacak havaya. Sloganlar, bir sevda türküsü, bir kavga
türküsü gibi dökülecek dudaklar›ndan ve bilinçlere kaz›yacak hakl›-
y›, do¤ruyu, kazanacak olan›... U¤ur'a, Yusuf'a, Mecit’e sar›lacak-
s›n. Tabutluk duvarlar›n› birlikte y›kmak için.

206
Evet sevgili anac›¤›m! Seninle birlikte yürüyoruz bu yolda. Sizinle
birlikte ilerliyoruz zafere giden yolumuzda. Senin gözbebeklerinin
derinliklerinde k›zlar›n, o¤ullar›n. Bizim yüreklerimizde size duydu-
¤umuz ba¤l›l›k, size olan görevimizin bilinci... Art›k gözlerin dalg›n
de¤il. Yine çelik sertli¤inde, ama öfkeden alev alev yanan bir bak›fl-
la süzüp düflman›n› son sözünü söyleyeceksin: "Evlatlar›m›z›n k›l›na
zarar gelmesine izin vermeyece¤iz. Biz do¤urduk, size öldürtme-
yece¤iz."

Durulur mu güzel anam, siz yan›m›zdayken durulur mu? Sizin için


direnilir, sizin için ölünür!.. Zaferi sizin için kazanaca¤›z! Zaferi size
arma¤an edece¤iz!

Ayçe ‹dil Erkmen


Tav›r

207
GÜNCE...
(Çanakkale Hapishanesi’nde ‹dil'in kültür komitesi çal›flmalar› s›ra-
s›nda tuttu¤u günlükten...)

11 fiubat 1996

Bugün bir araya gelip, arkadafllardan gelen program üzerine de-


¤erlendirme yapt›k. Neler yap›laca¤›n› konufltuk. Eksiklerimizi, ihti-
yaçlar›m›z› belirledik. Görev da¤›l›m› yapt›k. Haz›rl›klar›n çok yönlü
ve aksamadan sürmesi için en bafl›ndan itibaren böylesi bir görev
da¤›l›m›yla bafllamak gerekiyordu. Kart ve kokart için elimizdeki ar-
flivi tarad›k ve ç›kan önerilerden örnek haz›rlamaya bafllad›k.

Çal›flmalar›m›z yavafl yavafl flekillenmeye bafll›yor. Ortaya bir fleyler


ç›kmaya bafllad›kça iflin heyecan› da sar›yor. fiimdiden bir yandan
program üzerinde düflünürken, kutlama günü sahne düzenlemesi-
ni nas›l yapaca¤›m›z› da düflünüyoruz. Haz›rlad›¤›m›z programlar›
en ince ayr›nt›lar›yla düflünmek gerekiyor. Özellikle teknik ayr›nt›la-
r›yla.

Kart örneklerini haz›rl›yoruz. fiu an bir örnek üzerinde yo¤unlaflt›k.


P-C bayraklar›n›n hakim oldu¤u bir çal›flmayd› bu. Ayn› anda TV’de
Bahçelievler flehitlerimizin P ve C bayraklar›yla, meflalelerle kald›r›-
lan cenazeleri gösteriliyor.

208
13 fiubat 1996

Bugün kapal› görüflte erkek arkadafllar›m›z›n çal›flmalar›n› sorduk.


Karfl›l›kl› düflünce al›fl-verifli ve önerilerimizle çal›flmalar›m›z› zengin-
lefltirmeye, bir yandan da ortaklafla ürünler ç›karmaya, ortak ruh
halini yakalamaya çal›fl›yoruz. Görüfl dönüflünde havaland›rmada
topluca marfl söyledik. Ayn› anda erkek arkadafllar›m›z dönüflümlü
açl›k grevi direniflimizde bayra¤› dostlar›m›za devrederek açl›k gre-
vinin bu bölümünü bitiriyorlard›. Marfllar›m›zla onlar› selamlad›k.
Ama art›k ko¤ufla ç›kmam›z gerekiyordu. Çünkü haz›rl›klar bizi bek-
liyordu. Az sonra ko¤uflumuz rengarenk bir bayram yerine döne-
cekti.

20 fiubat 1996

Bugün yaklafl›k bir hafta aradan sonra bir araya geldik. Çal›flma
temposuna kendimizi kapt›rd›¤›m›z için ve en önemlisi yeterince di-
siplinli olmad›¤›m›z için aram›zdaki iletiflim eksik kalm›flt›. Bunu bir
gün önce, 19.2.1996 tarihinde yapt›¤›m›z tüzük çal›flmas›nda yafla-
nan bir örnekle gördük. Haz›rl›klar›m›z s›ras›nda arkadafllar›m›z ara-
s›nda yaflanan bir olay vard›. Bu olay yoldafll›k iliflkilerini tart›fl›rken
ortaya konuldu. Bu olay üzerine tart›fl›rken çal›flma sistemimizi ek-
sik b›rakt›¤›m›z› gördük. Arkadafllar›n aras›nda geçen olay küçük,
önemsiz gibi görünüyor. Ama öyle de¤il. Üzerinde düflünmek, sor-
gulamak gerekiyor. Bir di¤er olumsuzluk ise -bunu bir sorun olarak
görmedi¤imiz için- tüzük tart›flmas›na kadar üzerinde düflünmemifl,
tart›flmam›fl olmam›z. Bu arada aram›zdaki iletiflim eksikli¤i de or-
taya ç›k›yor. Kolektif çal›flt›¤›m›z› söylerken aç›k b›rakt›¤›m›z nokta-
lar bunlar. Bu çal›flmaya bafllarken bize her yönüyle neler kataca¤›-
n›, bizi nas›l gelifltirece¤ini düflünmüfltük ve çal›flmalara bu çerçe-
vede bak›yorduk. Bu yaflad›¤›m›z olay durup kendimize bakmam›-
z› sa¤lad›. Bugün yapt›¤›m›z toplant›da bunu bir kez daha konufl-
tuk. Ne olursa olsun düzenli olarak bir araya gelip de¤erlendirme
yapmay› kararlaflt›rd›k.

209
Bunun d›fl›nda çal›flmalar›m›z› de¤erlendirdik. Hangi aflamaday›z?
Ne yapt›k? Ne hedefler koyduk? ‹htiyaçlar›m›z neler? Bunlar› ko-
nufltuk. Uzun süre bir araya gelmeyince toplant›lar da uzun sürü-
yor. Konuflacak çok fley vard›.

21 fiubat 1996

Bugün aç›k görüflte arkadafllarla çal›flmalar›m›z üzerine konufltuk.


Pano, pankart, flama, bayrak, kokart, kart konular›nda görüfl al›fl-
verifli yapt›k. Çal›flmalar›m›z› aktard›k birbirimize. Arkadafllar›n kart
önerisi Ercan Özçeken'in kan›yla DHKP-C yazmas› üzerine flekil-
lenmifl. Ercan DHKP-C yaz›s›n› tamamlayamadan flehit düflmüfltü.
Ama biz kart›m›zda onun inanc›n› ve tüm Türkiye halklar›n›n umu-
dunun ad›n› tamamlamay› düflünüyoruz.

Aç›k görüflte erkek arkadafllar bizim kaç gündür u¤rafl›p k›vam›n›


tutturamad›¤›m›z boyalar› haz›rlay›p getirdiler. Biz de bunu denedik.
‹lk olarak Mahir Çayan'n silüetini boyad›k. Oldukça güzel oldu.

Akflam koro çal›flmas› ald›k. AG'de oldu¤umuz için rahats›zl›klar


vard›. Çal›flmay› normal süresinden önce bitirdik. Halk oyunlar› ça-
l›flmas›n› ise bundan sonra pazar sabah› alaca¤›z.

22 fiubat 1996

Bugün AG'de üçüncü günü doldurdu¤umuz için bitiriyoruz. Haz›r-


l›klar›m›z için bugün bir yo¤unlaflmam›z olmad›.

23 fiubat 1996

Bugün görüfl günümüz. Hepimiz çok heyecanl›y›z. Çünkü sürdür-


dü¤ümüz kampanya çerçevesinde ailelerimize hapishanenin önün-

210
de eylem yapt›raca¤›z. Kaç aile gelece¤ini merak ediyoruz.

Saat ona do¤ru aileler toplanmaya bafllad›. Çok kalabal›klar. Ö¤len


saatlerinde bas›n aç›klamas› gerçekleflti. Burada belki ilk defa yap›-
lan bir eylemdi bu. Ailelerimizin birço¤u da ilk defa eyleme kat›l›yor.
Eylemden sonra ailelerimize k›sa bir program haz›rlad›k. Birlikte ha-
lay çekmenin coflkusunu camlar›n ve demir parmakl›klar›n ard›nda
da olsak yaflad›k.

Görüflün bizi ilgilendiren bir di¤er yan› da ailelerimizden gelen ku-


mafllar, ipler. Hele yedi metre k›rm›z› kumafl geldi¤ini ö¤renince
hepimiz çok sevindik. Ama henüz elimize geçmedi¤i için k›z›yoruz.

24 fiubat 1996

Bugün el-ifli saatinde, sohbetlerimizde görüflçülerimizden isteyece-


¤imiz malzemelerin bir k›sm›n› istemedi¤imizi gördük. Uzun zaman-
d›r bu kadar kalabal›k ailemiz gelmedi¤i için kar›fl›kl›k oldu. Ama ta-
bii as›l sorun programlamadaki eksiklik.

26 fiubat 1996

Bu sabah metin yazma ekibiyle bir araya geldik. Herkes kendi arafl-
t›rd›¤› bölüme iliflkin yaz›s›n› okudu. Hepimizin ortak yan› edebi bir
dili yakalayamamam›z. Bildiri diline yak›n yaz›lar›m›z. Yazaca¤›m›z
metin k›sa, edebi bir dille yaz›lm›fl, ajitasyon niteli¤i olan bir yaz› ola-
cak. U¤raflarak bu dili yakalayaca¤›z. Ü.nün yazd›¤› yaz› oldukça
uzun bir bölüm olmufltu. Her fleyi anlatma kayg›s›yla ayr›nt›lara ka-
dar girilmifl. Tarihimizi anlatan uzun bir özet olmufl. Hani neye niyet
neye k›smet derler ya. K›sa bir yaz› ç›karmaya çal›fl›rken uzun bir
özet ç›kar›yoruz. Yaz›lar›m›z›n üzerinde tekrar çal›fl›p ortak bir di-
li yakalayaca¤›z.

Bu arada boya maceram›zda yeni bir aflamaya geldik. Mahir'in ve

211
önderimizin kendimize yapaca¤›m›z resimleri bitmiflti. Arkadafllara
yapaca¤›m›z›n kumafl› farkl›yd›. Bugün onu boyamaya bafllad›¤›-
m›zda boya yine da¤›ld›. Tekrar boya ve tutkal kar›fl›mlar› elde et-
meye bafllad›k.

Dün TKEP/Leninist’li arkadafl da bayrak yaparken ayn› sorunla kar-


fl›laflt›¤›n› anlat›p bizden yard›m istemiflti. Erkek arkadafllar›m›z›n
tecrübelerine ulafl›ncaya kadar biraz daha u¤raflaca¤›z galiba. Ama
bu haz›rl›klar içinde bunu da ö¤renmifl olaca¤›z.

1 Mart 1996

Bugün Y. hastaneye yatt›. Tahlil sonuçlar›n› almak için gitmiflti oy-


sa. Kapal› görüflte ö¤rendik, hastaneye yatt›¤›n›. fiu anki sa¤l›¤› ko-
nusunda bilgimiz yok. Bu da bizi endiflelendiriyor. Bir an önce ya-
n›m›zda olmas›n› istiyoruz. Hastane odas›n›n so¤uk yaln›zl›¤› k›sa
sürsün istiyoruz.

2 Mart 1996

Bugün bir yandan 8 Mart kartlar›na yo¤unlaflt›k. Çünkü bu konuda


yeterince geciktik. Biraz daha gecikirsek 9 Mart sabah› gönderece-
¤iz diye birbirimizi elefltiriyoruz. Y. henüz dönmedi¤i için onun gö-
revlerini paylaflt›k.

Daha fazla aksamalara ve gecikmelere izin vermemek gerekiyor.


Biraz önce N. ile bunu konufluyorduk. Aksakl›klar› bir an önce çöz-
memiz gerekiyor. Kumafl ve boya için pazartesi günü bir giriflimde
bulunup d›fl kantinden ald›rmaya çal›flaca¤›z.

5 Mart 1996

Haz›rl›klar›m›z devam ediyor. Bugün bayrak kumafl› ald›rmak için


dilekçe verdik. Ayr›ca flamalar›m›z› kestik. Flama kumafl›m›z eski

212
ceket, etek vb ile eski pankartlar›m›z›n kullan›lmayan k›s›mlar›. Fla-
malar›m›z bu nedenle tek renk olmayacak ve dikiflli olacak. fiimdi-
lik elimizdeki kumafllar› de¤erlendirece¤iz. Çünkü kumafl ve boya
sorununu çözemedik henüz.

Parti kutlamas› haz›rl›klar› yan› s›ra 8 Mart haz›rl›klar› da devam edi-


yor. Çal›flmalar›m›z yo¤un ama emek harcand›kça güzel fleyler or-
taca ç›k›yor. Ortak kutlamam›z öncekilerden farkl› olacak.

Di¤er yandan 8 Mart kartlar› çiziyoruz. Ama hani derler ya y›lan hi-
kayesine döndü diye, biraz öyle oldu. Önce nas›l bir kart çizece¤i-
mizi netlefltiremedik. Bu bize çok zaman kaybettirdi. fiimdi de çizi-
mi, yaz›m› oldukça gecikti. 9 Mart sabah› gönderece¤iz diye espri
yap›yoruz ama espriden çok elefltiri olarak al›yoruz bu sözü. Çal›fl-
malar›m›z› h›zland›rmaya çal›fl›yoruz. Erkek arkadafllar kartlar›m›z›
be¤enmediler.

6 Mart 1996

Bugün Y. hastaneden döndü. Yorgun görünüyor ama hemen ça-


l›flmalar›m›z›n içinde yer ald›.

Erkek arkadafllar›m›z için haz›rlad›¤›m›z Mahir'in ve önderimizin bü-


yük boy resmini aç›k görüflte verdik. Be¤endiler. Ayr›ca istedikleri
resimler de vard›. Onlar› da verdik ama parti kutlamas› için haz›rla-
d›¤›m›z kart örne¤ini be¤enmediler. Bu konuda istenileni tam yaka-
layamad›k. Çizimlerde acemilik hissediliyor. Tam yans›tamad›k. Ar-
kadafllar pek umutlu de¤il. Ama biz y›lmadan yeni örnekler üzerin-
de çal›flaca¤›z.

Akflam koro çal›flmam›z var. 8 Mart’›n haz›rl›klar› da devam ediyor.


Y. yorgun oldu¤u için çal›flmay› S. verecek. Ama çal›flma öncesin-
de S. ile bir tart›flma yaflad›k. 8 Mart haz›rl›klar› nedeniyle seslerin
yorgun oldu¤unu söyledi S. Bunun üzerine bu programda yer al-

213
mak üzerine bir tart›flma yafland›. Bu tart›flma k›sa süre önce tüzük
çal›flmas›nda tart›flt›¤›m›z moral de¤erlerimiz üzerine bir kez daha
düflünmemizi beraberinde getirdi. Hepimiz Parti kutlamas›nda en
iyisini yapmak istiyoruz. Büyük bir coflkuyla sahiplendi¤imizi söylü-
yoruz.

Bu heyecan›m›z kabul edilir ama öte yandan 8 Mart’ta 115 doku-


ma iflçisi kad›n›, devrim mücadelesinde flehit düflen tüm kad›nlar›
an›yoruz ve onlar›n b›rakt›¤› de¤erlere sahip ç›k›yor, yaflat›yoruz. 12
ve 21 Mart'›n anlam› da öyle. Bugünler bizim geçifltirebilece¤imiz
günler de¤il elbet. Daha ötesi bugünleri en güzel flekliyle hakk›n› ve-
rerek yapmak bizim görevimiz, içimizde bunu hissetmeliyiz. Bu de-
¤erlere gerekti¤i gibi sahip ç›kmad›¤›m›zda Parti kutlamas› yapma-
m›z›n da bir anlam› kalm›yor.

Partimiz, mücadelemiz neyin üzerinde flekilleniyor? Bunu kavray›p


bütün çal›flmalara ayn› coflkuyla kat›lmak ve sosyalizmin, de¤erle-
rimizin nas›l sahiplenilece¤ini dosta-düflmana göstermek bizim gö-
revimiz. Bu konuda yorgunluk mu olacak, olsun! Daha fazla özveri
göstermek gerekiyor. Yapt›¤›m›z tüzük tart›flmas› da böyle böyle
pratikte flekillenecek. Bu tart›flma içinde farkl› eksiklikleri de tafl›yor-
du. Ama önemli olan yan› bu.

7 Mart 1996

Dikifllerin pazar gününe bitmesini hedef koyduk önümüze. Mizan-


senlerimiz de bitmek üzere.

Erkek arkadafllar›m›z da pankart, dikifl vb. haz›rl›klar›n› bitirmek


üzere. Ama yaz›lara, mizansenlere henüz bafllamam›fllar. Hafta so-
nu bitebilece¤ini söylediler. Çok az zaman›m›z kald›. Daha s›k› tut-
mak zorunday›z.

214
8 Mart 1996

D›fl kantinden istedi¤imiz kumafl gelmedi. Müdür engellemifl. Çok


sinirlendik. Ama tekrar tekrar deneyece¤iz. Mizansenlerin yaz›m›
bitti. fiimdi çal›flaca¤›z.

9 Mart 1996

Bugün arkadafllarla mizansenler üzerine konufltuk. Bizim mizan-


senler konusunda abartt›¤›m›z sonucu ç›kt›. Çünkü biz tiyatro yaz-
d›k. Arkadafllar metinlerimizi istediler. Bu arada aram›zda sa¤l›k-
l› bir iletiflim kuramad›¤›m›z› da konufltuk. Bilgi ak›fl› eksik kal›yor.

12 Mart 1996

Mizansenlere toplu olarak bakt›¤›m›zda arkadafllar›n hakl› oldu¤unu


daha iyi anlad›k. Ve yeni mizansenler haz›rlamak için çal›flmaya
bafllad›k. Yapmam›z gereken k›sa ama mesaj verecek, gerekirse
yaln›zca hareket vb. olan mizansenler. Oysa biz ezber a¤›rl›kl›, tek-
nik olarak da zor tiyatro metinleri haz›rlam›fl›z.

13 Mart 1996

Aç›k görüflte arkadafllar haz›rlad›klar› iki mizanseni getirdiler. Bir ta-


nesi 1 sayfa, di¤eri ise 1.5 sayfa. Tabi ki bizim haz›rlad›klar›m›z on-
lar›n yan›nda sahne oyunu oluyor. Bu arada çizim ifllerimiz de sürü-
yo. Ama hep aksilikler var. H›zl› yapam›yoruz. Kartlara erkek arka-
dafllar çal›flmaya bafllad›. Kokartlarda da istedi¤imiz gibi rahat çize-
miyoruz. Bir k›sm›, önemli bir k›sm› bozuk oldu. Yeniden çizece¤iz.
Dikifl bitmek üzere. 0 da çok a¤›r gidiyor.

Halk oyunlar› çal›flmam›zda hemen hemen bütün oyunlar› ö¤ren-


dik. fiimdi mizansen de eklendi. Oyunlar› flekillendirmeye çal›fl›yo-
ruz.

215
14 Mart 1996

Bugün ö¤le çal›flmam›zda koro ald›k. Söyledi¤imiz türkü ve marfl-


lar› çabuk ö¤reniyoruz. Görüfl sonras› devam ettik. Görüflte erkek
arkadafllarla tekrar görüfltük.

Çanakkale

216
(OKM'ye yeni kat›lan bir arkadafla mektubu)

Merhaba Aynur,

Öncelikle aram›za hoflgeldin. Düzenin kültüründen, al›flkanl›klar›n-


dan bir bütün olarak s›yr›lmaya çal›fl›yorsun. Yepyeni bir hayata
ad›m›n› at›yorsun. Mektubundan anlad›¤›m kadar›yla ad›mlar›n h›zl›
ve kararl›.

Yapt›¤›n tespitler çok güzel. Y›llar›n al›flkanl›¤› ile kafalar›m›zda yer


eden "ben"i silip atman ve "biz"i yerlefltirmen güzel.

Her yeni bafllayan insan gibi senin de eksiklerin olacakt›r. Dedi¤im


gibi, y›llar›n birikimiyle oluflan kültürü y›k›p yerine yeniyi koymaya
çal›fl›yorsun. Eksiklerin konusunda hiçbir zaman hayal k›r›kl›¤›na
u¤ramamal›s›n. Önemli olan eksikleri görebilmek ve gidermek için
çaba harcayabilmek. Bunun için de öncelikle elefltiriye aç›k olmal›-
s›n. Sana yöneltilen elefltirileri ciddiye al›p çok iyi de¤erlendirmelisin.
Ama önemli olan senin do¤rular› bulabilmen, görebilmen. Sen de
elefltirel gözle bakabilmelisin, hem kendine, hem de çevrene karfl›.
Bunlar› hayata geçiremezsek, yeniden yaratt›¤›m›z binan›n duvarla-
r› aras›nda boflluklar kalacak ve çok çabuk y›k›lacakt›r.

217
‹çtenli¤imiz, dürüstlü¤ümüz, paylafl›mc›l›¤›m›z ve üretken oluflumuz
ise inanc›m›zdan, en güzel sevgileri içimizde tafl›yor olmam›zdan ve
hakl›l›¤›m›zdan al›yor kayna¤›n›.

Sevgili Aynur, birbirimize benziyor oluflumuz hofl bir rastlant›. Seni


görmek isterdim. Bakal›m biz birbirimize benzedi¤imize karar vere-
bilecek miyiz? Ne dersin? Espri bir yana seninle tan›flmay› istiyo-
rum.

Mektubunda çal›flmalar›n›zdan da bahsedersen sevinirim. Koro ça-


l›flmas› nas›l gidiyor? Ben de ‹stanbula gidip gelenlerden sizinle ilgili
haber almaya çal›fl›yorum. Ama bu çok yetersiz oluyor.

Bas›ndan izlemiflsinizdir, bir süre önce burada bir sorun yaflad›k.


Uzun bir süre gündemimizi belirleyen gerginlik sonras›nda 4. ko-
¤uflta kalan ve ayn› davalardan yarg›land›¤›m›z erkek arkadafllar›-
m›z 1 ay süre ile Çank›r› ve Yozgat hapishanelerine sürgün edildi.
Bu arada Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü'nün bizzat söz ver-
mesine ra¤men davalar›na getirilmediler.

fiimdi de Bursa Hapishanesi’nde yaflanan bir sorun sonras›nda 29


kiflinin baflka cezaevlerine gönderildi¤ini ö¤rendik. Bu arkadafllar›-
m›z›n bir k›sm› ise yaral›. Hapishanelerdeki devrimci tutsaklar her
zaman için hak gasplar›yla, sald›r›larla, sürgünlerle karfl› karfl›ya.
Amaç tutsaklar›n siyasi kimliklerini yok etme; tecrit ederek, en do-
¤al haklar›n› bile ellerinden alarak y›ld›rma, sindirme. Onurunu, siya-
si kimli¤ini, inançlar›n› koruyabilmenin tek yolu ise direnmek. Bu
çerçevede y›llar›n mücadelesiyle elde edilen haklar›m›z› korumak ve
savunmak bizim görevimiz.

Sana bu sat›rlar› yazarken benim de Sakarya Hapishanesi'ne sev-


kim ç›kt›. Ceza ald›ktan sonra uzun bir süre kalaca¤›m hükümevini
seçme hakk›m› kulland›m. Çanakkale Hapishanesi'ne gitmek iste-
di¤imi belirten bir dilekçe verdim. Buna ra¤men sevkim Sakarya'ya

218
ç›kt›. Bu da sürgün polikitas›n›n, bizi bölüp parçalama, tek bafl›na
b›rakma politikalar›n›n bir parflas›yd›. Bunu kabul edemezdik. Bu
nedenle arkadafllar›m beni göndermedi. fiu an geliflmeleri bekliyo-
ruz.

Biliyorsun ki ezilen, sömürülen emekçi halklar›m›zin sesi solu¤u


olan müzi¤imiz, tiyatromuz, dergimiz her f›rsatta bask›lara maruz
kal›yor. Kemal ve ben flu an bu nedenle hapishanedeyiz. Bizleri ha-
pishanelere koymakla sesimizi susturamayacaklar. Bizler buradan
da kataca¤›z seslerimizi seslerinize. Ama flu an as›l sizlere büyük
görevler düflüyor. Bizler her ne kadar çal›flmalar›n›za kat›lsak da
pratik olarak sizlerin yan›nda olamayaca¤›z. Çal›flmalar›m›z› sizler
sürdüreceksiniz.

Bunun için kendinizi h›zla gelifltirmelisiniz. En önemlisi ise sahiplen-


me duygusu ve bilinciyle yaklaflmal›s›n›z her fleye. Bu ayn› zaman-
da ailemizi sahiplenmektir.

Bugün yeni bir sürece giriyoruz. Bu süreci gerekti¤i gibi omuzlaya-


bilmenin ailemizin ihtiyaçlar›na, cevap verebilmenin koflulu ise da-
ha fazla özveri, daha fazla sahiplenmedir. Herbirimiz üzerimize dü-
flenden daha fazlasin› yapabilmek için çaba harcamal› ne yapabi-
lirime kafa yormal›yiz. Sözünü etti¤imiz at›l›m› eme¤imizle gerçek-
lefltirece¤iz.

Iflte böyle Aynur. Hepinizi sevgiyle ve mücadelemizin coflkusuyla


kucakl›yorum. Görüflmek dile¤iyle hoflçakal.

Ayçe Idil Erkmen


19.12.1994

219
(‹dil'in, bir arkadafl›n›n kardefline gönderdi¤i
fakat geri gelen mektubu)

Merhaba Sevgili Elif,

Mektubunu çok güzel bir günde ald›m. Ve okuduklar›mla sevincim


bir kat daha artt›. Mektubunda iyi oldu¤unu anlatm›fls›n. Ben yine
de nas›l oldu¤unu sormak istiyorum. Annen ve teyzen nas›llar? Ön-
celikle sizleri özlemle kucakl›yorum.

Elifci¤im, dedim ya mektubun beni çok sevindirdi. Hem bu kadar


zaman sonra sizleri görmüfl oldum. Hem de yazd›klar›n beni çok
mutlu etti. Seninle ayn› fleyleri düflünüyor olmak çok güzel. Bunun
s›cakl›¤› bambaflka bir duygu. Bir de neyi farkettim biliyor musun?
Zaman›n ne kadar çabuk geçti¤ini. Çünkü seni hala küçük Elif ola-
rak hat›rl›yordum. San›r›m oldukça büyümüflsün.
........

Bizim burada erkek arkadafllarla belli saatler aras›nda görüfl yapma


hakk›m›z var. Bugün 17 günlük etkinliklerimizin son günüydü. Ve
görüflte erkek arkadafllarla da ortak bir anma yapt›k. Görüfl saatle-
rimiz bittikten sonra ise havaland›rmam›zda halay çekip marfl söy-
ledik. Atefl yakt›k. Sonra da sloganlar›m›zla kapan›fl yapt›k.

17 gün gerçekten güzel geçti. Sana burada çok k›sa anlatabildim.

220
Anlatacak çok fley var asl›nda. Ama hepsini yazmak mümkün de-
¤il. Sayfalarca yazmam gerekiyor.

Bir süredir günlerimiz böyle geçiyordu. Di¤er zamanlarda çal›flma-


lar›m›z var. Birçok konuyu birlikte okuyup tart›flarak, birlikte ö¤ren-
meye çal›fl›yoruz. D›flar›da yaflananlardan uzak kalmamak, ayn›
mücadelenin içinde yeralabilmek, kavrayabilmek için bu gerekli.

Çünkü burada olanaklar›m›z k›s›tl›. Yani okuduklar›m›z d›fl›nda ve


TV haberleri d›fl›nda d›flar›y› bize tafl›yacak olanlar k›s›tl›. Biz de eli-
mizde olanlara, dergilerimize, gazetelerimize, kitaplar›m›za dört elle
sar›l›yoruz. fiu aralar senin derslerin yo¤undur. Ama yine de bir fley-
ler okuyabiliyorsan ne mutlu sana.

Çünkü senin aç›ndan da okumak önemli. Bunun için mutlaka za-


man ay›rmal›s›n. Ay›rabilirsin de. Mektuplar›nda okuduklar›n› yaza-
bilirsin. Bunlar üzerinde k›sa da olsa sohbetler edebiliriz bu flekilde.

Sevgili Elif, daha baflka neler yap›yorsun? Abinle anlaflt›¤›n›za çok


sevindim. Art›k seni anlad›¤›n› yazm›fls›n ya, san›r›m art›k sen de
onu anlayabiliyorsun. Böyle olunca da çözülemeyecek sorun kalm›-
yor zaten. Paylafl›lan fleyler de önemli. Ayn› fleyleri düflünmek, his-
setmek, ayn› fleyler için çal›flmak sorunlar› ortadan kald›r›yor.

Tekrar anneni sormak istiyorum. Annenin ve teyzenin sa¤l›klar› na-


s›l? Her ikisini de gerçekten çok özledim. Bize daha önce yazd›¤›n
mektuplar vard›. Elinize geçti mi, bilmiyorum. Ama cevap alama-
d›m. E¤er f›rsat›n› bulabilirseniz sizleri görüfle bekliyorum. Evet, aç›k
görüflümüz yok. Biz devrimci tutsaklar›n aç›k görüfl hakk› elimizden
al›nm›fl. En az›ndan flimdilik öyle. Yine de görüfllerde sohbet etme
olana¤›m›z var. Zaten abin de anlatm›flt›r.

Elifci¤im, mektubumu flimdilik bitiriyorum. Ama en k›sa zamanda


mektubunu bekliyorum. Annenin ve teyzenin ellerinden öpüyor ve

221
özlemle selaml›yorum. Abine ve ‹rflad'a da selamlar›m› iletirsen se-
vinirim. Ve sen sevgili Elif. Seni de en s›cak duygular›mla kucakl›yo-
rum. fiimdilik hoflçakal.

Sevgilerimle...

Idil
17.4.1996

222
Merhaba Hakan

Nas›ls›n? Bu mektubu özellikle geç yaz›yorum. Çünkü cuma günü


görüfle gelmenizi bekliyordum. Asl›nda bir yandan da koflturmaca-
lar›n›z› düflününce gelemeyece¤inizi tahmin etmifltim.

Herfleyden önce sizleri direniflimizin kararl›l›¤› ve zaferimizin çoflku-


suyla selamlamak istiyorum. Bir kez daha direndik ve kazand›k.
Ümraniye Hapishanesi’nin hükümevine dönüfltürülmek üzere bo-
flalt›lmas› dü¤rultusunda anlafl›ld›¤›n› dün ö¤rendik. fiu an açl›k gre-
vimizi hala sürüyor. Temel talebimiz kabul edildi ama her hapisha-
nenin kendi koflullar›na özgü talepleri de var. Bunlarda anlaflmaya
var›lmadan direniflimizi bitirmeyece¤iz. Di¤er yandan direniflimizin
bu son günlerinde zaferimizin mutlulu¤u hepimizi sard›. ‹çimiz içimi-
ze s›¤m›yor. Bas›ndan izliyorsunuzdur, hastanede olan arkadafllar›-
m›z var. ayr›ca ko¤uflta da oldukça hasta olan arkadafllar›m›z var.
Onlar aç›s›ndan endifleleniyoruz. Ama diyoruz ki; “Zafer halay›m›z›
her beraber çekece¤iz”.

Bu direnifl bizlere çok fley de ö¤retti. Çok güzel fleyler de yafland›.


Biz Çanakkale’de TKP(ML) ve MLKP davalar› tutsaklar›yla birlikte
direniflteyiz. Aram›zda direniflin getirdi¤i bir birliktelik, dostluk olufl-
tu. Ortak eylemlilikler, yaflananlar gerçekten daha çok yak›nlaflt›r›-
yor. Bir yerde direnenler, di¤er yanda izleyenler, kimi zaman destek
olanlar. Bu ayr›flmay› bir kez daha yaflad›k. Ve 36. günümüzde di-
reniflimizin ve zaferimizin coflkusuyla bafl›m›z dik yürüyoruz.

223
Yoldafl s›cakl›¤› ve sevgisi böylesi dönemlerde daha bir aç›k hisse-
diliyor. Bizim birbirimize ba¤l›l›¤›m›z, sevgimiz daha bir anlam kaza-
n›yor.

Direnifl boyunca hep di¤er hapishanelerdeki yoldafllar›n durumunu


merak ediyor, haber almaya çal›fl›yorduk. Yine hastaneye kald›r›lan
arkadafllar›m›z› da ayn› flekilde merak ediyor, onlar için telafllan›yor-
duk. Neler hissetti¤imizi çok ayr›nt›l› anlatmama gerek yok zaten.
Bunlar› sen de biliyorsun.

Bir direniflin de sonuna böylece yaklaflt›k. Bu arada nele yapt›k? Di-


reniflin 25. gününe kadar çal›flma programlar›m›z devam etti. Ama
art›k sa¤l›k sorunlar› bafllay›nca çal›flmalar›m›za ara verdik. Bol bol
kitap okumaya bafllad›k. Bu süreçte birçok kitap okuma f›rsat›n›
buldum. Baz› arkadafllar görme sorular› (açl›k grevinden kaynakl›)
yaflad›¤› için okuyam›yorlar. Ben bu nedenle kendimi oldukça
flansl› görüyorum.

Direniflimizin 30. günü ise gönderdi¤iniz deneme kaseti elimize


ulaflt›. Bu kasetle ilgili sa¤l›kl› bir de¤erlendirmeyi flu an yapabilme-
miz pek mümkün de¤li. Ama ilk izlenimlerimizi aktarabilirim. Önce-
likle kaset çok be¤enildi. Hepimizi canland›rd› bir anda. Kasete gi-
recek parçalarda eleme yap›l›rsa çok üzülece¤iz. Çünkü böyle bir
seçim yapmad›k. Özellikle Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Arap tüm kül-
türleri bir arada toplamas› ve her yörenin kendine özgü kültürünü
yans›tabilmesi yan›yla, çok be¤enildi. Yaln›z “Biraz daha hareket-
li olmaz m›yd›?” diye düflündük. Bir de Dersim parças› çok ani biti-
yor. Bayan arkadafllar›n seslerini de be¤endik. Dedim ya daha ay-
r›nt›l› bir de¤erlendirmeyi daha sonra gönderiririz size. Bunlar genel-
de konuflulan birkaç noktayd›. Bunun d›fl›nda sürekli dinliyoruz ka-
seti. Sad›k, solistlerde vb. baz› de¤ifliklikler olaca¤›n› söylemiflti.
Çal›flmalara bafllad›n›z m›? Bir de herkes kasetin ne zaman ç›kaca-
¤›n› merak ediyor. Ayr›ca dinledi¤imiz kasette kimin hangi parçada
solist oldu¤u da burada yo¤un tart›flmalara yol aç›yor. Yeni arka-

224
dafllar› da tan›mad›¤›m›z için yorum yap›yoruz.

Sevgili Hakan, gelelim Tav›r'a. Tav›r’›m›z yak›nda ç›kacakm›fl. Buna


çok sevindim. Gönderdi¤imiz yaz›lar konusunda daha önce de ko-
nuflmufltuk ya, iletiflimimiz daha iyi olursa hem sizin aç›n›zdan hem
de bizim aç›m›zdan daha verimli olacak. Bunu sa¤lad›¤›m›za inan›-
yorum. Zaten art›k düzeni yeniden kurmaya da bafllad›n›z. Evet,
Anadolu Kültür Sanat Merkezi'nin aç›l›fl›ndan bahsediyorum. Gerçi
aç›l›fl hakk›nda bir bilgim yok.

Nas›l oldu, AKSM nas›l bir yer? Bilmiyorum. OKM'nin k›sa sürede
aç›lmamas› üzücü. Ama sanat›m›z› engellemek, halk›n sesini sus-
turmak isteseler de ba¤lamalar›m›z özgürlük ve kurtulufl türkülerini
çalmaya devam edecek.

Tiyatromuz misyonunu her koflulda yerine getirecek. Foto¤raf ma-


kinalar›m›z ve kameralar›m›z tarihe tan›kl›k edecek. Ve Tav›r’›m›z
emekçi halk›m›za elden ele, yürekten yüre¤e ulaflmaya devam
edecek. Bunu hiçbir güç engelleyemeyecek. Ve devrimci sanatç›-
lar her güne bir ad›m daha ilerde bafllayacak.

AKSM bir çat›, bir mevzi olacak. Anadolu halklar›n›n kültürlerinin


bulufltu¤u, harmanland›¤›, yeni insan, yeni bir kültür yaratma müca-
dalesine dönüfltü¤ü bir çat› olacak.

AKSM'nin aç›l›fl›n› coflkuyla kutluyorum. Tabi ki çal›flmalar›n›zla ilgili


geliflmeleri merak ediyorum. Konserlerinizi duyuyoruz. Ama bunun
d›fl›nda neler yap›yorsunuz, neler tart›fl›yorsunuz, gündeminiz de
neler var, neyi nas›l ele al›yorsunuz ve biz bunlara nas›l kat›labiliriz?..

Bu sorular›n yan›tlar›n› merak ediyoruz. Mektuplar›n›z da bunlar› ay-


r›nt›l› tart›flmak istiyoruz. Birçok geliflmeden haberimiz olmad›¤›n›
bir kez daha belirtmek istiyorum.

225
Hapishanelerde, özellikle Anadolu hapishanelerinde kalanlar ne de-
mek istedi¤imi daha iyi anlayabilir. ‹flte bu nedenle sizden s›k s›k ve
ayr›nt›l› mektuplar bekliyoruz. Ve tabi ki sizi de görürsek daha çok
seviniriz. Bu kadar sitem yeter san›yorum.

Herkesi tek tek sormuyorum. Ama hepinizi çok özledim ve merak


ediyorum. Akl›ma gelmiflken ‹brahim Abi'nin yeni bir fliir kitab› ç›kt›-
¤›n› gazeteden ö¤rendik. Bize göndermeniz mümkün mü? ‹brahim
Abi, Hayati ve Fevzi nas›llar? Onlara da selamlar›m› iletirsen sevini-
rim.

Sevgili Hakan, mektuba bafllarken birçok fley yazmay› planlam›fl-


t›m. Ama flimdi da¤›ld›. Bir dahaki sefer daha uzun yazaca¤›m.
fiimdi hepinizi sevgi ve özlemle kucakl›yorum. fiimdilik hoflçakal›n.
Mektuplar›n›z› bekliyorum. Selamlar....

30.10.1996
‹dil

226
Merhaba Babac›¤›m,

Bu kez sana yazmakta oldukça geciktim. Daha önce bafllad›¤›m bir


mektup vard›. Ama bitiremedim. Bu nedenle gecikti. ‹ki mektubu-
nu da ald›m. Her ikisi de seni, tüm sevgini tafl›d› ko¤uflumuza. Ger-
çekten çok duygusal mektuplard›.

Öncelikle sa¤l›¤›n› sormak istiyorum. Nas›ls›n? ‹fllerin ne durumda.


Sorunlar›n› çözümleyebildin mi?

Çok uzun bir zaman geçmedi belki ama son mektubumdan bu ya-
na birçok fley yafland›. En son sana açl›k grevindeyken mektup
yazm›flt›m. Senin mektubun ise zaferi kazand›ktan sonra geçti eli-
me. 45 gün sürdü direniflimiz. ‹lk zafer haberi Ümraniye cezaevinin
kapat›lmas› talebimizin kabul edilmesi ile geldi. Biz buran›nhüküm-
lü cezaevi olarak düzenlenmesini istedik.

Bu flekilde, oraya götürülen yeni tutuklanm›fl arkadafllar›m›z Sa¤-


malc›lara gönderildi. Bu aflamadan sonra her cezaevinin kendi öz-
gül sorunlar›na iliflkin talepleri vard›. Görüflmeler bu noktada sür-
meye bafllad›. 23 cezaevindeki tüm sorunlar çözülmeden direnifli
bitirmeme karar›m›z vard›. Karfl›m›zda duran zulmün kaleleri birer
birer y›k›l›rken bizler de zafere do¤ru kofluyorduk. En son Buca ce-
zaevi kalm›flt›. Oradan gelen coflkulu mesajlarla direniflimiz sona
erdi. Her türlü bedeli ödemeye haz›r olarak bafllad›¤›m›z genel dire-
niflimizde sonuna kadar götüremeyece¤imizi, bir kazan›m elde

227
edemeyece¤imizi düflünenler 1200 tutsa¤›n "Yaflas›n direnifl, yafla-
s›n zafer" sloganlar›yla bir kez daha sars›ld›lar.

Biz direnifle bafllarken de, zaferden sonra da elde etti¤imiz hakla-


r›n her an gasp edilebilece¤ini biliyorduk. Her an sald›r›lar olabilirdi.
Nitekim oldu da. Bursa'da, Buca'da, Malatya'da... Birçok hapisha-
nede de¤erlerimize, kimli¤imize yönelik bask› ve sald›r›lar gündeme
geldi. En son Ümraniye'de yaflananlar›n bas›ndan izlemiflsindir.
Özellikle son süreçte hapishaneleri sürekli hedef göstermeleri bo-
fluna de¤il. Her f›rsatta sald›r›n›n zemini yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Ha-
pishanelere görüfle gidenler kaç›r›l›yor, gözalt›na al›n›yor. ‹çeride
tutsaklara sald›r›l›yor. Ümraniye'de de Buca'daki gibi bir katliam
yapmak hedefleniyordu. Ama yine de karfl›lar›nda inançl›, karar-
l› karfl› koyufllar›yla devrimci tutsaklar vard›.

Bize sürekli flu mesaj› vermeye çal›fl›yorlar: " Sizin beyinlerinizi tes-


lim alaca¤›z. Kifliliklerinizden soyunduraca¤›z. Düflünmeyen, tepki
vermeyen, muhalefet etmeyen kuklalar haline getirece¤iz. Buna uy-
mazsan›z sizi yok edece¤iz."

Biz ise sergiledi¤imiz direnifllerle halk›m›z›n umudunun,kurtuluflu-


nun, vatan›n ba¤›ms›zl›¤›n›n teslim al›namayaca¤›n› hayk›r›yoruz. Bi-
zi asla teslim alamazs›n›z diyoruz. ‹flte Ümraniye'de de ayn› inanç
ve coflkuyla gerçekleflti direnifl. Bundan sonra da böyle olacak.
Ümraniye’deki sald›r› olay›n› ö¤rendi¤imizde, sa¤l›kl› bilgi alabilmek,
geliflmeleri ö¤renebilmek talebiyle ve olaylar› protesto etmek ama-
c›yla malta iflgali yapt›k. Tüm hapishanedeki tutsaklar kat›ld›. Kat›l-
mayan çok azd›.

Marfllar, türküler söyledik. Bu arada temsilcilerimiz avukatlar›m›zla


görüfltü ayn› gün, ayn› amaçlarla birçok hapishanede benzer ey-
lemlerin yap›ld›¤›n›, benzer tepkilerin verildi¤ini ö¤rendik. Dört bir
yandan ayn› ses yükseliyordu.

228
Bu arada bizi üzen ve bir o kadar da öfkemizi büyüten bir olay ya-
flad›k. Açl›k grevimiz bittikten k›sa bir süre sonra Ayd›n Hapishane-
si’nde kalan bir arkadafl›m›z, rahats›zlanarak flehit düfltü. Bunu hiç
beklemiyorduk. Sonra düflündük. Çok k›sa aral›klarla uzun süre-
li direnifller yaflam›fl bir beden elbette ki büyük oranda y›pran›yor.
Buna ba¤l› rahats›zl›klar olmas› çok do¤al. Buna bir de zaman›nda
hastaneye götürülmemesi eklenince Umut arkadafl›m›z› kaybettik.
Sen mektubunda sonradan ç›kabilecek rahats›zl›klardan bahset-
mifltin ya, iflte buna bir örnekti yaflanan. Ama bunun sorumlusu ne
Umut, ne de cezaevlerinde her türlü olumsuz koflulla, bask›yla, sal-
d›r›yla yüz yüze kalan tutsaklar. Bunun sorumlusunun kim oldu¤u
çok aç›k.

Bizler için “Asmayal›m da besleyelim mi?” diyenlerin uygulad›klar›


politikalar, özellikle ’80’den bu yana yaflananlar göz önüne al›nd›-
¤›nda sorumlular çok aç›k. Bu nedenle Umut’un ard›ndan öfkemiz
daha da büyüdü. Ve Umut’u genel direniflimizin onurlu, bafl e¤mez
bir direniflçisi olarak an›yoruz.

Babac›¤›m, gerçekten çok h›zl› yaflan›yor olaylar. Bizler de tempo-


ya uyup, görevlerimizi yerine getirmeye çal›fl›yoruz. Günlük çal›fl-
malar›m›z, programlar›m›z yine devam ediyor. Açl›k grevinde bir sü-
re çal›flmalara ara vermifltik. Direnifl bittikten sonra da eski sa¤l›¤›-
m›za kavuflana kadar çal›flma yapamam›flt›k. fiimdi sa¤l›k durum-
lar›m›z oldukça iyi. ‹ki arkadafl›m›zda rahats›zl›klar var. Onlar›n d›fl›n-
da pek bir sorun yok. Hepimiz oldukça kilo ald›k. fiimdi görsen fla-
fl›r›rs›n.

‹flte, bizim günlerimiz böyle geçiyor. Sen neler yap›yorsun? Eminim


senin de anlatacak çok fleyin vard›r. Mektubunu bekliyorum. Ben
halam› da sormak istiyorum. S›k s›k görüflebiliyor musunuz? O’nun
sa¤l›¤› nas›l? Ali nas›l? Halam› da çok özledim. O’na sevgilerimi ve
selamlar›m› iletirsen çok sevinirim. Belki uzun süre birbirimizi tan›-
yamad›k. Ama senin de dedi¤in gibi çok eme¤i var. K›sa süre için-

229
de çok fleyler yapt›. Sahip ç›kt›. O’nun senin yan›nda oldu¤unu bil-
mek biraz olsun rahatlat›yor.

Babac›¤›m, mektup yazmak hep s›n›rl› oluyor. Duygular›n›, anlat-


mak istediklerini, düflüncelerini, tart›flmak istediklerini mektup say-
falar›na s›¤d›rmak oldukça zor. Ve seninle konuflacak öyle çok fley
var ki… bu nedenle görüfle gelmeni bekliyorum. Ve birçok fleyi o
zamana erteliyorum. Arkadafllar›m seni görmek, tan›mak istiyorlar.
fiu an seni hepsi mektuplar›ndan ve benim anlat›mlar›mdan tan›yor.
Özellikle yeni gelen arkadafllar seni görmemifllerdi. Bu nedenle me-
rak ediyorlar.

Arda nas›l? Haber al›yorsundur. Bir süre önce ona mektup yazm›fl-
t›m. Hemen cevap yazd›. Kendinden biraz bahsetmifl. Düflüncele-
ri, yaflant›s› konusunda ona uyar› yapmak istedim.

Çünkü bunun gerekli oldu¤unu düflünüyorum. Çok genç ve p›r›l p›-


r›l bir insan. Gelecek onun ellerinde olacak. Oysa bugünkü yaflan-
t›s›yla çok fazla bir fley yapabilece¤ini düflünmüyorum. (...)

Onunla, mektuplarla olsun bunu tart›flmak, güzellikleri paylaflmak


istedim. Bu çerçevede bir mektup yazd›m. O’na da selamlar›m› ile-
tirsin.

Babac›¤›m, dedim ya asl›nda çok fley var. Ama yazacaklar›m flim-


dilik bu kadar. Seni özlemle kucakl›yorum. fiimdilik hoflçakal

Sevgilerimle

K›z›n ‹dil
18.12.1995

230
Merhaba Babac›¤›m,

Mektubunu birkaç gün önce ald›m. ‹lk önce sa¤l›¤›n› sormak istiyo-
rum. Nas›ls›n? Mektubunda yazd›¤›n kadar›yla sa¤l›¤›n pek iyi de-
¤il. Kendine dikkat ediyor musun? Yiyeceklerin olsun, yaflam koflul-
lar›n olsun sa¤l›¤›n› bire bir etkileyen fleyler. Bunlara dikkat edebili-
yor musun? ‹laç kullan›yor musun? Bu konuda sa¤l›¤›na dikkat et-
meni söyleyebiliyorum ancak. Yaflad›¤›n koflullarda bu pek müm-
kün olmasa da senin özen göstermen önemli. Ayr›ca olaylara, ge-
liflmelere bu kadar çok üzülmen de seni y›prat›yor. Tabii ki olum-
suzluklar› düflüneceksin. Ama kendine zarar verecek kadar üzül-
men, s›k›nt› duyman do¤ru de¤il. Çünkü bu flekilde sorunlar› çöz-
mek de kolay olmuyor. Hem yaflanan sorunlar›n, bugün içinde bu-
lundu¤u durumun tek sorumlusu sen misin? Elbette de¤il. Bugün
ekonomik sorunlardan bahsediyorsak ve bunlar çözülemiyorsa bu
senden kaynaklanan bir sorun de¤il.

Çevremize bir bakt›¤›m›zda al›n teri, eme¤i ile yaflamaya çal›flanlar-


dan hangisinin durumu senden , bizden farkl›? Bu sorunlar›n var
olan sistemden kaynakland›¤› çok aç›k. fiunu çok net söylüyoruz.
‹flçiyi, emekçiyi sömüren ve onlar›n s›rt›ndan kar›na kar katan bir
avuç insan var ve milyonlarca emekçinin bugün senin yaflad›¤›n s›-
k›nt›lar› yaflamas›n›n ve hatta daha a¤›rlar›n› yaflamas›n›n sorumlu-
su olanlardan bu insanlar. Aile içi sorunlara gelince bunda da her
birimizin pay› oldu¤u çok aç›k. Senin de bizim de... Di¤er yan›yla
bakt›¤›m›zda bu sorunlar›n temelinin de asl›nda bu sistemden, bu
sömürü sisteminden kaynakland›¤›n› biliyoruz. Bu nedenle baz›
fleyleri tek bafl›na çözmek mümkün olmad›¤› gibi bundan dolay› ka-
ramsarl›¤a düflmek, böyle üzülmek de do¤ru de¤il. ‹flte bu neden-

231
le diyorum ki, kendini üzme, s›k›nt›ya sokma.

Babac›¤›m sana biraz buradan bahsedeyim. fiu an yo¤un haz›rl›k-


lar›m›z var. Mart-Nisan aylar›nda parti kuruluflunu kutluyor ve mü-
cadelemizde flehit düflenleri an›yoruz. Bunun için 30 Mart'tan 17
Nisan'a kadar olan günler için program haz›rl›yoruz. Bir yandan ti-
yatro metinleri yaz›yoruz, di¤er yandan halk oyunlar› k›yafetleri diki-
yoruz. Koro çal›fl›yoruz, halk oyunlar› çal›fl›yoruz. Yani har›l har›l bir
çal›flma içindeyiz. Yine birlikte üretiyoruz, birlikte düflünüyoruz. He-
nüz çal›flman›n bafl›nday›z ama güzel fleyler ç›kmaya bafllad› bile.
Olanaklar›m›z›n k›s›tl› oldu¤unu da düflününce her fleyi malzeme
olarak kullan›p bir fleyler yapmaya çal›fl›yoruz. Elimizdeki her kuma-
fl›, ka¤›d›, ipi vb. kullan›yoruz.

Öte yandan bir kampanyam›z var ve bu çerçevede dönüflümlü aç-


l›k grevi yap›yoruz. Bu kampanya hapishane ile s›n›rl› de¤il. fiu an
ülkenin dört bir yan›nda çeflitli etkinliklerle, eylemliliklerle sürüyor.
Biz de hapishaneler olarak kendi üzerimize düfleni bu bütün içeri-
sinde yapmaya çal›fl›yoruz. Biraz kampanyan›n içeri¤inden bahse-
deyim.

Gazetelerden, televizyonlardan izledi¤imiz, asl›nda hiçbirimizin ya-


banc› olmad›¤› katliamlar var. Buca ve Ümraniye haphishanelerin-
de toplam 7 arkadafl›m›z›n öldürüldü¤ü sald›r›lar› biliyorsundur. Ga-
zeteci Metin Göktepe hiç kimsenin inkar edemeyece¤i bir flekilde
herkesin gözünün önünde öldürüldü. Bunlar belki her gün onlarca-
s› yaflanan iflkencelerin, katliamlar›n sadece en çok öne ç›kan ör-
nekleri. Bir süredir Sivas olaylar› olarak izledi¤imiz geliflmeler var.

Devrimcilere yard›m etmesin, devrimciler yaln›zlaflt›r›ls›n diye boflal-


t›lan köyler, göç etmeye zorlanan köylüler... Bunlar ilk defa yaflanan
fleyler de¤il. Abluka alt›na al›nan köyleri daha önce de görmüfltük.
Belki Sivas de¤ildi de Dersim'di, Erzincan'd›. Köylünün k›fl›n yiye-
ce¤i g›da miktar› bile belirlenip buna göre k›s›tl› veriliyordu ki, ancak

232
kendi kar›nlar›n› doyurabilsinler, devrimcilere yard›m etmesinler. Bir
de koruculaflt›rma politikalar› var. Köylü ihbarc› olmaya zorlan›yor.
Kabul etmedi¤i noktada kendisini bekleyen ise iflkence, evsiz kal-
ma, ölüm...

Bütün ülke genelinde yaflananlara bakt›¤›m›zda boyutlar› fark-


l› da olsa her yerde halka karfl› aç›lm›fl bir savafl var. Bu savafl ce-
zaevlerindeki tutsaklar› katledecek kadar alçakça, öldürülen insan-
lar›n kulaklar›n› kesip anahtarl›k yapacak kadar vahflice, insanl›k d›-
fl› bir flekilde sürüyor. Ümraniye Hapishanesi'ndeki sald›r›da yarala-
nan arkadafllar›n anlatt›klar› var örne¤in.

Sald›r› s›ras›nda demir çubuklarla tutsaklar›n kafalar›n› parçalamak


için vurulmufl. Demir çubuklarla h›zlar›n› alamad›klar›nda yaral›lar›n
kollar›n› ve bacaklar›n› merdiven trabzanlar›na geçirip k›rm›fllar. Ya-
flananlar bu kadar adice sürüyor. Bu örnekler o kadar ço¤alt›labilir
ki mektup sayfalar› yetersiz kal›r. Bizler bunlara göz yumamay›z.
Her gün onlarca, yüzlerce kifli öldürülürken, iflkence görürken ses-
siz kalamay›z. Zaten mücadelemiz de bunu kapsam›yor mu? Evet,
ama flimdi daha fazla vurgu yap›p hayata geçirdi¤imiz bu kampan-
ya ile tüm devrimci-demokrat kamuoyunu harekete geçirip, duyarl›
k›lmay› ve mücadeleye katmay› hedefliyoruz. Bunun için yürüttü¤ü-
müz kampanyan›n üç maddesi var: Birincisi, hapishanelerdeki bas-
k› ve sald›r›lar›n son bulmas›n› hedefliyor. Bu madde ile tüm ad-
li ve siyasi tutsaklara özgürlük diyoruz. ‹kinci madde; içeride, d›fla-
r›da yaflanan tüm katliamlar›n son bulmas› ve bu katliamlardan, ifl-
kencelerden sorumlu olanlar›n bu yapt›klar›ndan dolay› hesap ver-
meleri ve cezaland›r›lmalar›. Son madde ise Kürt halk› üzerinde
bask›lara son verilmesini amaçl›yor: "Kürdistan'dan kanl› ellerinizi
çekin! Halklar kardefltir!" diyoruz.

‹flte bizler bu nedenle üçer günlük dönüflümlü açl›k grevi yap›yoruz.


Bu direnifl tüm hapishanelerde hayata geçiyor. Senin dedi¤in bir
fley var ya, tek yanl› düflünmeyin. ‹flte asl›nda bunu çok güzel so-

233
mutluyor bu yaflad›klar›m›z. Yukar›da anlatt›klar›m tan›klar›yla,kan›t-
lar›yla ispatlanm›fl, devletin, milletvekillerinin bile zaman zaman
meclis gündemine getirdi¤i gerçekler. Ama bu gerçekler çarp›t›lma-
ya çal›fl›l›yor. Bir sürü yalan yanl›fl fleyle farkl› gösterilip halk›n dü-
flünceleri buland›r›lmaya çal›fl›l›yor.

Bir örnek daha vereyim. Bugün üniversite gençli¤inin, harçlara yö-


nelik yürüttü¤ü eylemler var. Her y›l katlanarak artan bu harçlar›
ödemeyece¤iz diyor gençlik. Çünkü bu paralar›n hiçbir flekilde bize
dönmedi¤i aç›k. Asl›nda yaln›zca iflkence, bask› olarak geri dönü-
yor. Bir de yetkililer ç›k›p bu paralar›n kredilerle ödenece¤i, asl›nda
çok para almad›klar›, bunu almak zorunda olduklar› gibi bir sürü ge-
rekçe s›ralad›lar. Bunlar›n ne kadar do¤ru oldu¤u ortada. Bunu sen
de biliyorsun. En az›ndan benim harçlar›mdan biliyorsun. Gerçe¤in
ne oldu¤u ortada.

Bu nedenle tek yanl› düflünmedi¤imiz ortada.

Babac›¤›m sana daha uzun yazacakt›m. Ama birazdan mektuplar›


almaya gelecekler. Bu nedenle daha uzun bir mektubu sonra yaza-
r›m. Mektubumu bitirmeden önce bayram›n› en içten dileklerimle
kutluyorum. Halam›n da öyle ve sizi sevgiyle ve özlemle kucakl›yo-
rum. Yak›nda görüflmek dile¤iyle... Ayr›ca buradaki tüm arkadaflla-
r›n da sana sevgi ve selamlar› var.

16.02.1996

Sevgilerimle
K›z›n ‹dil

234
Merhaba babac›¤›m,

Nas›ls›n diyerek bafllamak istiyorum. Sa¤l›¤›n› çok merak ediyorum.


Mektubunda hastal›¤›ndan bahsetmifltin. Peki tedavi için neler ya-
p›yorsun? Kendine bakabiliyor musun? ‹fllerin nas›l? Yine eskisi gi-
bi koflturuyor musun? Sorunlar›n› çözebildin mi? (ifl yeriyle ilgili)

Babac›¤›m seninle konuflacak çok fley var asl›nda. Ama nereden


bafllayaca¤›m› bilemiyorum. Önce buradan, bizden bafllayay›m. Biz
hepimiz iyiyiz. Gazetelerden okumuflsundur, flu an açl›k grevinde-
yiz. Daha önce sana Buca'da, Ümraniye'de yaflananlar› anlatm›fl-
t›m. Geçen seferki açl›k grevimizi de biliyorsun. Bütün bu sald›r› po-
litikalar›nda baflar›l› olamay›nca bizi yok etmek için 6-8-10 May›s ta-
rihlerinde bir genelge ç›kar›ld›. Bu genelgeye göre ‹stanbul, ‹zmir
vb. illerde tutuklananlar art›k bu illerdeki hapishanelere götürülmü-
yor. ‹lk önce Eskiflehir'de aç›lan bir hapishane var. Biz buraya "ta-
butluk" diyoruz. Çünkü küçük hücrelerden olufluyor ve hem hapis-
hanenin içinde hem de d›flar›yla her türlü ba¤› kopart›yorlar burada.
Aile görüflü ve avukat görüflleri engelleniyor.

Gazete, kitap, dergi, radyo, televizyon, her fley yasak. Yasaklan-


mayan tek fley tutsaklara iflkence yapmak. Bu tabutluklar yaln›z Es-
kiflehir'de de¤il, birçok yerde var. Buralara yeni tutuklananlar götü-
rüldü¤ü gibi baflka hapishanelerden de zorla götürülenler var. Bu
amaçla Sakarya ve Konya hapishanelerine sald›r›ld›. Birçok kifli ya-
raland›. Bu sald›r›lar daha da boyutlanacak. ‹flte bizim talebimiz bu
"tabutluk" lar›n kapat›lmas›. Buna iliflkin ç›kar›lan genelgenin kald›-

235
r›lmas›. Bunun d›fl›nda iki talebimiz daha var. Ailelerimize yönelik
bask›lara, gözalt›na almalara, her türlü sald›r›ya son verilmesi. Son
talebimiz de hastane ve mahkeme gidifl- gelifllerindeki engelleme-
lerin kald›r›larak tedavi olma ve savunma yapma haklar›m›z›n gasp
edilmesi. Bu talepler bizim için yaflamsal önemde.

Bir yandan sald›r›larla bizi sürekli yok etmeye çal›fl›rlarken, di¤er


yandan çok ciddi rahats›zl›klar› olan arkadafllar›m›z bile tedavi etti-
rilmeyerek ölüme ve sakat kalmaya terk edilmifl durumda. Tabut-
luklar›n aç›lmas› zaten savunma hakk›na da yönelik bir sald›r›. Çün-
kü diyelim ‹stanbul'da tutuklanan bir kifli yine ‹stanbul'da yarg›lana-
cak. Ama Eskiflehir'e götürüldü¤ü için mahkemeye getirilmeyecek.
Zaten avukat görüfllerine yönelik k›s›tlamalar var.

Bütün bunlar düflünülünce bize yapacak tek fley kal›yor. Direnmek.


‹nsan onurumuz için direnmek, yaflamak için, yaflatmak için diren-
mek. Bu nedenle bafllad›k açl›k grevine. Bugün 19’uncu gün. Ka-
muoyu bizi destekliyor. Aileler, dernekler, sendikalar, iflçiler, me-
murlar, ö¤renciler, sanatç›lar oldukça genifl bir kesim yurt içinde ve
yurt d›fl›nda bizleri destekliyor, taleplerimize sahip ç›k›yor. Sonunda
kazanaca¤›m›z› biliyoruz. Bunun için de her fleyi göze ald›k.

Bu cuma görüfle gelen aileler hapishane önünde bas›n aç›klamas›


yapt›lar. Daha önce de birkaç kez yapm›fllard›. fiimdi d›flar›da aile-
ler de açl›k grevine bafllad›. Onlar gruplar halinde dönüflümlü yap›-
yorlar. Bir yandan da Ankara'daki aileler Adalet Bakanl›¤› ile görüfl-
meye çal›fl›yorlar. Ama henüz görüflmediler. Bakal›m, geliflmeleri
biz de izliyoruz.

Babac›¤›m, seninle konuflmak istedi¤im bir konu da senin mektup-


ta yazd›klar›na iliflkin. Bizim düflüncelerimizi yanl›fl de¤erlendirdi¤ini
ve bizi tan›yamad›¤›n›, daha do¤rusu bizim sana kendimizi, düflün-
celerimizi anlatmakta yetersiz kald›¤›m›z› düflünüyorum. Öncelikle,
biz ülkenin bölünmesini istemiyoruz. Böyle bir düflüncemiz yok. Ak-

236
sine bu ülke topraklar›nda yaflayan herkesin, tüm halklar›n kardefl
oldu¤unu, bir arada yaflamas›n› savunuyoruz. ‹stedi¤imiz bir arada
ama sömürüsüz bir dünya oldu¤u, senin de istedi¤in bir gelecek.
Çünkü sen de eziliyorsun, sömürülüyorsun. fiu an içinde yaflad›¤›n
koflullar bunun bir sonucu. Ayr›ca biz halk›m›z›, vatan›m›z› seviyo-
ruz. Bu topraklar›n her kar›fl›n›n özgür olmas›n› istiyoruz. Çünkü bu
topraklar, u¤runa al›n terini, kan›n› dökenlerin, halk›m›z›n. Yani
özünde senin düflüncelerinden farkl› fleyler de¤il düflündüklerimiz.
Bunlar için mücadele etmek ise gönüllülükle olabilecek bir fley.

Ve bugün gerçekleri görenler, bu kadar ezilmifllik art›k yeter diyen-


ler, mücadele ediyor. ‹flçilerin, memurlar›n, ö¤rencilerin her gün so-
kaklarda oluflu bu rahats›zl›¤› gösteriyor. Kimse onlara zorla bir fley
yapt›rm›yor.

Biz onurlu, namuslu bir yaflam için buraday›z. Bu düflünceleri sa-


vunanlar ise gerçek güzelliklerin sahibi. Çünkü halk›m›zla yan yana-
y›z, iç içeyiz. Biraz önce açl›k grevimizi birçok insan›n destekledi¤i-
ni söylemifltim. Biz yanl›fl yap›yor olsak binlerce insan bizim için so-
kaklara dökülür mü? Yafll› analar polis coplar› alt›nda yaralanmay›
göze alabilirler mi? Bütün bunlar beyin y›kama de¤il. Çünkü kendi
yaflad›klar›m›z.

Babac›¤›m, bu konuda söylenecek çok fley var asl›nda. Ama mek-


tup sayfas› s›n›rl›. Bu nedenle flimdilik bu kadar diyorum. E¤er gö-
rüfle gelebilirsen tart›flma olana¤› buluruz. Bu daha iyi olur.

(...)

Bu hafta görüflümüze Grup Yorum'dan arkadafllar geldi. Cuma ak-


flam› Çanakkale'de konser verdiler. Konser öncesi de ziyaretimize
geldiler. Daha önce de birkaç kez gelmifllerdi. Uzun uzun sohbet
ettik. D›flar›y› anlatt›lar. Çal›flmalar›n› anlatt›lar. Yeni bir kasetleri ç›k-
t›. Bize de getirmifller. Ayr›ca Tav›r'›n da yeni say›s› ç›kt›. ‹kisi de çok

237
güzel. Cuma gününden bu yana aral›ks›z yeni kaseti dinliyoruz. Ar-
kadafllar sürekli seni soruyorlar. OKM kapanmadan önce görüfle-
biliyordunuz. fiimdi senin de telefonun yok. Onlara senin adresini
verdim. Ziyaretine gelebilirler.

Ama sen de onlar› arayabilirsin. fiimdi Taksim'de Anadolu Halk Kül-


tür Sanat Merkezi ve Okmeydan›'nda Okmeydan› Kültür Merkezi
var. Çal›flmalar›n› orada sürdürüyorlar. Sen de onlar› ziyaret edebi-
lirsin. (Tabii sa¤l›¤›n iyi olursa) Ama en az›ndan telefon edebilirsin.
Onlar seni merak ediyorlar. Ayr›ca benimle ilgili haber de alabilirsin.
Sana adreslerini ve telefonlar›n› daha önce yazd›m m› bilemiyorum.
Ama flimdi yine yazay›m.

Babac›¤›m, oldukça uzun bir mektup oldu. Ama seninle konuflmak


istediklerime yaln›zca k›sa k›sa de¤inebildim. Yak›nda görüflebilir-
sek bunlar› konufluruz. Mektubumu burada bitiriyorum. Seni öz-
lemle, sevgiyle selaml›yor,sevgiyle öpüyorum. Buradaki tüm arka-
dafllar›m da seni selaml›yorlar.

Sevgilerimle
K›z›n ‹dil

238
‹D‹L’E MEKTUPLAR

239
Biricik K›z›m,
Ayçe'm,

Aradan tam 25 y›l geçmifl. Her fley dün gibi. 28 Kas›m 1970. Gün-
lerden Cumartesi ve saat 21.55. ‹lk 盤l›klar duyuluyor. Güzel bir k›-
z›n olacak ama çok edepsiz diyor ebesi. 30 Kas›mda ad›n› koymu-
flum: Ayçe ‹dil. Sen bu bebe¤i hat›rl›yor musun?

‹lkokulda, ortaokulda ve lisede baflar›l› bir ö¤renci. Karda, ya¤mur-


da s›rt›m›zda tafl›d›¤›m›z k›z›-
m›z, piyano ö¤rencisi. Sonra
iktisat ö¤rencisi. Fakültedeki
ilk baflar›l› ve heyecanl› y›llar.
Umutlar›m›n, beklentilerimin
flahlan›fl›.

Her zaman flunu soruyorum


kendi kendime: Neden böyle
oldu? Neden her fley birden
de¤iflti? Neden darmada¤›n›k
olduk? Kader bu kadar ac›-
mas›z m›yd› bizden yana?
Gelecek, nelerle yüklü bizim
için?

Küçücüktün. K›rklareli' de
dereye düfltü¤ün günü hat›rl›-
yor musun? Sana sormufllar-

240
d›, tekrar girecek misin diye. Sen de hemen cevab›n› vermifltin: Ta-
bii girece¤im.

Sonra, K›rklareli, Edirne, Tekirda¤, Çanakkale, Bursa gezilerimiz.


Teleferikle Uluda¤'a ç›k›fllar›m›z. Kufladas›'nda yüzme ö¤retmeye
çal›flm›flt›m sana kendim biliyormuflum gibi. Daha bitmedi. Her haf-
ta AKM'deki cumartesi konserleri, onlar› unutuyor musun? Anneni
de al›flt›rm›flt›k senfonik konserlere. Sen de h›rkan›n, dü¤melerini
kopar›yordun, afacanl›k olsun diye. Bir kere de Edirne'de bizi kay-
betmen. Sonra, flimdi büyük adam Metin'in her yerde poturlar›n›
dolduruflu. Senin de her sokak bafl›nda, (baba, çiflim geldi) deyiflin.
Tuvalet aramaktan do¤ru dürüst gezemezdik.

Sana k›rm›z› tavflan balonlar al›rd›m. ‹lk patlad›¤›nda çok a¤lam›fl-


t›n. Ertesi akflam bir yenisini daha getirmifltim. Annenle birlikte ba-
fl›n› örter, namaza dururdun, cim karn›nda nokta gibi. Ama çok ça-
l›fl›r, çok okurdun. Yata¤›na kitapla girer, kitapla ç›kard›n.

Ya K›rklareli'nde, 23 Nisan törenlerine kat›l›fl›n, daha ö¤renci de¤il-


din o zaman. Ama onlardan daha ciddi yürüyordun.

Terastaki kamelyede sabah kahvalt›lar›m›z, akflam yemeklerimiz.


Çiçek de yetifltirmifltik. Sen, a¤abeyinle top oynard›n. Annenle ikisi
aras›nda bir aya¤›n› topun üstüne koymufl, iki elini de beline daya-
m›fl, bir kar›fl aç›k a¤z›nla a¤layan foto¤raf›n› hat›rlar m›s›n?

Her Pazar günü, ‹stanbul'un semt-i fakirun tarih-i kadim Kocamus-


tafapafla's›ndan Samatya sahili deryas›na yürüyüfle giderdik. Sen,
k›rm›z› araban›n içinde ayaklar›n› sallayarak patiklerini soka¤a atar-
d›n. Biz de gider, onlar› toplard›k ard›ndan.

Bak ne akl›ma geldi. K›rklar'da bir akflam, hemflire Zekiye han›mla-


ra gitmifltik. ‹ki k›z› vard›. fiimdi evlenmifller. O gece, di¤er odada,
bir sana bir bana yaparak bir kavanoz çikolatay› yedirmifllerdi sana.

241
Hat›rl›yor musun?

‹flte sen, böyle afacan k›zd›n.


Bu gece yar›s›, 25 y›l› düflündüm. Seni düflündüm. ‹lk kuca¤›ma al-
d›¤›m dakikadan flu ana kadar.

Benim tatl› afacan›m, can›m›zs›n, her fleyimizsin. Unutuldum deme


sak›n. Sen her zaman bizimsin. Ama art›k afacanl›k yok.

25 inci do¤um gününde seni sevgiyle, hasretle ba¤r›ma bas›yorum.


Gelecek günlerinin mutlulukla, sa¤l›kla, baflar›yla dolu olmas›n› dili-
yorum. Seni öpüyorum k›z›m.

BABAN

SEM‹H ERKMEN
‹stanbul, 28 Kas›m 1995

242
Ablam

Çok titizdi benim ablam. Düzenli, temiz. Hiç istemezdi odas›na gir-
memi, eflyalar›na dokunmam›, odas›n› da¤›tmam›… ‹nad›na yapar,
k›zd›r›rd›m onu. Nedendir bilinmez, bundan büyük haz duyard›m.
Çocukça bir hazd› bu tabi, amaçs›z, nedensiz… Kardefller aras›n-
da, bildik çekiflmelerdi iflte bizimkisi.

10 yafl büyüktü benden.


Kentte do¤duk, büyüdük
ikimiz de. Babam›n ilgisi
yüzünden kültür ve sana-
ta e¤ilimliydik. Çocuklar›n
ço¤unun yaflayamad›¤›
fleyleri yaflad›k. Babam
operaya götürürdü bizi
örne¤in. Opera deyince
kimileri dudak bükecektir
eminim.

Do¤ru, ülkemizde bilin-


meyen, duyulmayan ve
tabi pek sevilmeyen bir

243
sanat dal›d›r opera. Ama
flair babam götürürdü bizi
iflte. Sonra hafta sonlar› ti-
yatrolara, sinemalara…

TRT’de Hikmet fiimflek yö-


netiminde klasik müzik or-
kestralar›n›n pazar konser-
lerini izlerdik ailece. “Pazar
günü de yap›lacak ifl mi bu
flimdi?” diyenler olacakt›r
belki. Olabilir, klasik müzik
de biraz yabanc›d›r bize,
ama biz ailecek müthifl bir
keyif al›rd›k bundan.

fiiirler okurdu akflamlar› flair babam bize. Naz›m’dan, Hasan Hüse-


yin’den, Orhan Veli’den, Faz›l Hüsnü’den… Ad›n› an›msayamad›-
¤›m daha birçok ozandan. Ablam›n fliiri çok güzel okudu¤unu söy-
ledi arkadafllar› bana sonradan.

Mayas› fliirle yo¤rulmufl bir çocuklu¤un sonucudur bu mutlaka. Ke-


man kursuna göndermifl babam ablam›. Keman kursundayken pi-
yanoyu görmüfl ablam, ille de “piyano ö¤renece¤im ben” diye ›srar
ediyor babama. Ne yaps›n babam, piyano alacak paras› yok o va-
kitler. Zaten keman› da borç harç alabilmifl. O da ne yap›yor, bir kâ-
¤›da piyano tufllar›n› çiziyor, onun üzerinde notalar› ö¤retiyor abla-
ma. Sonra ikinci el bir piyano al›yor. O piyanoda daha sonra nota-
lar› ö¤retecekti ablam bana.

Babam ablam›n sanatç› olmas›n› istiyordu. Ad›n› da ünlü bir piya-


nistten alm›fl zaten ablam. Babam›n masum dileklerinden biri de
buydu iflte. Ünlü bir piyanist olmas›n› düfllermifl babam onun. Ses-
siz, içine kapan›km›fl ablam. Babam biraz da bunun için keman ve

244
piyano kurslar›na, baleye göndermifl onu, biraz sosyalleflsin diye.
Benim durumum da pek farkl› de¤ildi asl›nda. Ne de olsa ablam›n
kardefliyim. Foto¤raf makinesi ald› babam bana da. ‹yi bir foto¤raf-
ç› olaca¤›m› düflündü herhalde.

Dersleri çok iyiydi ablam›n. Benimse tam tersi. Bu konuda ablam›n


kardefli olamad›m ne yaz›k ki. Albümleri kar›flt›r›rd›k bazen. Tan›ma-
d›¤›m birileri olurdu resimlerde. Sorard›m “Bu da kim?” diye. “Abla-
n›n matematik hocas›.” derdi babam. “Onun dersinden bir tek ab-
lan tam puan ald›¤› için bize teflekkür etmeye, ablan gibi bir evlat
yetifltirdi¤imiz için bizi kutlamaya gelmiflti. Bu resim o günün resmi
iflte.” derdi. S›f›rc›n›n biriymifl asl›nda. Hak ettikleri halde birçok ö¤-
renciye 100 vermezmifl. Ama ablam o derste o kadar iyiymifl ki ona
gerçekten hak etti¤i için verirmifl 100 tam puan›. ‹flte böyle biriydi
benim zeki ablam.

Ablam› hep elinde bir kitapla hat›rl›yorum nedense. Çok ama çok
okudu¤undan herhalde. Gerçekten öyleydi. Öyle ki do¤um günle-
rinde olsun, baflka zamanlarda olsun, ablama hep kitap hediye edi-
lirdi. E¤er ablam da birilerine hediye alacaksa, bu mutlaka bir kitap
olurdu.

Gece geç saatlere kadar kitap okumas›na k›zarlard› annem ve ba-


bam. Ah benim kitap kurdu ablam, “Tamam tamam, yat›yorum ar-
t›k.” deyip, ›fl›klar› söndürürdü ama bafl›na yorgan› çekip alt›nda kü-
çük bir lambayla kitap okumaya devam etti¤ini bilirdim ben onun.
Söylemezdim annemle babama bunu tabi… Yok, ablamdan bu
“hizmetimin” karfl›l›¤›n› bekledi¤imden falan de¤il. Severdim ben
ablam›. Hem de çok…

Sonra büyüdü ablam, üniversiteli oldu. Hali, tav›rlar› de¤iflti tabi bi-
razc›k. De¤iflenin ne oldu¤unu, bu de¤iflikli¤in sebebini filan de¤er-
lendirecek, çözecek yaflta de¤ildim o vakitler. Ama ablam daha bir
güzelleflmifl, daha bir iyileflmiflti sanki.

245
Ortaköy Kültür Merkezi mi ne, oraya gidip geliyordu. Beni de götür-
mek istedi sonradan oraya. Ço¤u zaman ekerdim ben onu, gitmez-
dim. Ama annem de ›srar edince, yan›na tak›l›p gitmeye bafllad›m
sonradan. Annemin ›srar›n›n sebepleri baflkayd› tabi. “Oraya gitti-
¤inde ablana de ki; annem buraya gelmeni istemiyor, biraz da ev-
de kals›n, evin ifllerine yard›m etsin.” diye tembihliyordu beni…

Aynen söylüyordum ablama bunlar›. Beni karfl›s›na al›p, bir güzel


anlat›yordu o kültür merkezine neden gidip geldi¤ini. Ne yapmak is-
tedi¤ini, amaçlar›n›… Benim anlayaca¤›m dilden hem de… O ka-
dar güzel anlat›yor, o kadar ikna edici konufluyordu ki, eve geldi-
¤imde bu kez ablama arka ç›k›yordum anneme karfl›… Annem kö-
pürüyordu tabi. A¤z›na geleni söylüyordu bana. Ablama k›z›yordu
elbette ama paparay› ben yiyordum.

Dinledi¤i müzikler de de¤iflmiflti. Oysa eskiden Sezen Aksu’yu çok


severdi. Kasetleri ç›kt›¤›nda ya hemen sat›n al›r paras› varsa, ya da
arkadafl›ndan ödünç al›p evde bozuk bir teyp yard›m›yla kay›t ya-
pard›. Bu ifl biraz sessizlik istiyordu tabi. Yine inad›na dalard›m oda-
s›na tam kay›t yaparken. Bu yüzden Sezen Aksu’nun flark›lar› ara-
s›nda bir kap› sesi olurdu mutlaka kasette!.. Nas›l da k›zard› bana
can›m ablam.

Dedim ya, de¤iflmiflti ablam. Bir gün art›k eve gelmez oldu. O var-
m›fl gibi dalard›m odas›na bazen… Yoktu ama. Annem bana tele-
fon ettirirdi OKM’ye, ablam› sordururdu. fiimdi an›msam›yorum ne
söylediklerini ama verdikleri cevab›n annemi tatmin etmedi¤i kesin-
di. Defalarca arat›rd› ayn› cevab› alaca¤›n› bile bile...

Tiyatroda oynuyor, böylece Türkiye’nin dört bir yan›n› dolafl›yordu.


Yurtd›fl›na turneye de gitmiflti. Sonra bir gün gözalt›na al›nd›¤› ha-
berini ald›k ablam›n. Ankara’da al›nm›flt› gözalt›na, hemen de tutuk-
lam›fllard› onu. Babam görmeye gitmiflti ablam› Ulucanlar Hapisha-
nesi’ne. Komflular›m›z -ki ablam› çok severler, k›zlar› gibi görürlerdi

246
adeta- evimize gelip “Valla çok üzüldük, hem de çok flafl›rd›k. Yok
yok, bizim k›z›m›z öyle fleylerle ilgilenmez. Mutlaka birileri kand›r-
m›flt›r onu.” diyorlard›. Gerçekten ablam›n komflular›m›zla çok gü-
zel iliflkisi vard›. Ablam›n tutuklanmas›na üzüldükleri hallerinden bel-
liydi.

Ulucanlar’dan Çanakkale’ye gitti sonra. Bir kuflun kanad›na konup


çoook uzaklara gitti¤ini söylediler bana sonra. 1996 y›l›n›n 27 Tem-
muz’unda.

Bir daha hiç göremeyecektim onu. Bir daha hiç ama hiç k›zd›rama-
yacakt›m. Bir daha sesini duyamayacak; o, dünyan›n en ikna edici
sözlerini dinleyemeyecektim. Aram›zda niye 10 yafl fark vard› ki
sanki… Hiç olmazsa 5 y›l olsayd›… Onunla befl y›l daha birlikte
olurduk, kim bilir belki çok daha fazla fley paylafl›rd›k. Belkisi fazla,
mutlaka öyle olurdu. O gitti, bana ablam›n kardefli olma onuru kal-
d›…

Sonralar› ablam›n arkadafllar›n› gördüm. Tav›r’dayd›k. ‹ki kifli ‹dil


Kültür Merkezi’ni geziyordu. Tav›r’a girdiler. O an oradayd›m. Ar-
kam dönüktü, Tav›r odas›n› inceliyorlard›. Döner dönmez göz göze
geldik onlarla. Bakakald›k birbirimize. Ne onlar gözlerini benden
ay›rd›lar ne ben onlardan. fiaflk›n, merakl›, hüzünlü bak›yorlard›.
Nedenini sonra ö¤rendim. Bende ablam› görmüfller. Öyle garip ol-
dum. Onlar›n o bak›fllar› beni de sard›. O bak›fllarda sevgiyi, sayg›-
y› gördüm. “‹dil’in kardefli” diye tan›tt›klar›nda sevecen, s›ms›cak
kucaklad›lar beni. “Ablan› tan›yorduk, ‹dil’imizin kardefli oldu¤unu
anlam›flt›k. Gözlerin... Gözlerin tan›tt› seni.” deyince O’na benziyor
olman›n mutlulu¤u, gururu sard› tüm bedenimi.

O günden çok sonra daha fazla görür oldum ablam›n arkadafllar›-


n›. Ablam›n arkadafllar›nda ablam›...

Can›m ablam, nas›l da yüre¤ine yüre¤ine ifllemifl insanlar›n. Birçok

247
özelli¤ini sonra da korumufl
ablam. Titizli¤i devam edi-
yormufl hapishanede de.
Hala eskisi gibi titiz ve
özenliymifl. Yine çok kitap
okurmufl mesela. Elinden
kitap düflmezmifl. “Biz zor-
lan›rd›k kimi zaman ama o
ne yapar eder mutlaka oku-
maya vakit ay›r›rd›.” diyor-
lard›.

Çok konuflmazm›fl. Anlat›l-


d›¤› gibi sessiz de olsa be-
nim k›zd›rmalar›m konufltu-
rurdu onu eminim. Ama
sessizli¤ini de korumufl ab-
lam anlafl›lan. Bir gün arka-
dafllar› flakalafl›yormufl.
Kendi aralar›nda Alevi-Sünni sohbetleri çok olurmufl. Aleviler biz
flöyleyiz, Sünniler biz böyleyiz diye tak›l›rlarm›fl birbirlerine. Ablam
bu tatl› kavgalar› izlermifl sadece. Pek dâhil olmazm›fl. Arkadafllar›
neden dâhil olmad›¤›n› sorarm›fl.

Ablam bu tip tart›flmalara dâhil olmad›¤› için elefltiri bile al›rm›fl. Bir
gün yine böyle flakalafl›rken kimsenin beklemedi¤i bir anda dalm›fl
kavgan›n ortas›na. Herkesi flafl›rtm›fl tabi. Kavga iyice büyümüfl.
Ko¤ufllar› darmada¤›n olmufl.

Herkes yorgun düflmüfl. Sonunda bir masan›n üstüne ç›km›fl ab-


lam ve bir arkadafl›. Elleri kenetli, di¤er elleri zafer iflaretli “Yaflas›n
halklar›n kardeflli¤i” slogan›n› at›p kavgay› bitirmifller. Bu bizim zen-
ginli¤imizdi diye anlatt›lar ablam›n arkadafllar›. Zenginli¤imiz ve can-
l›l›¤›m›z... Ve o günden sonra ablam daha fazla kaynaflm›fl arkadafl-

248
lar›yla. Mesafeli bir iliflkisi varm›fl önceden. Ablam ald›¤› elefltirileri
ciddiye al›r eksik ve hatalar›n› düzeltirmifl. “En güzel yanlar›ndan bi-
ri buydu.” diye anlatt›lar bunu bana. Can›m ablam, insan›n kendisi-
ni gelifltirmesi, de¤ifltirmesi ne kadar önemli. Hele her fleyin kirletil-
di¤i bu zamanda...

Kültür-sanat iflleriyle ilgileniyormufl ablam. Yarat›c›ym›fl da bu ko-


nuda. Ablam›n tiyatrocu oldu¤unu bilmeyenler varm›fl. Çanakka-
le’ye yeni sevk olanlar için “hoflgeldin program›” yapm›fllar. Ablam
tek kiflilik bir oyun oynam›fl. Arkadafllar› flafl›rm›fllar.

‹dil’in OKM’li oldu¤unu biliyorlarm›fl ama böylesi yeteneklerinin ol-


du¤unu bilmiyorlarm›fl. Öyle be¤enmifller ki baflka zamanlarda da
tekrar istemifller o oyunu oynamas›n›. Ha bir de fliir okumas›n› çok
be¤enirlermifl. “Okudu¤unu hissetmeyen iyi okuyamaz.” diye anlat-
maya bafllam›fllard› arka-
dafllar›. “‹dil hissederdi ve
sen de onunla birlikte da-
lar giderdin o duygu yo-
¤unlu¤una.”

Can›m ablam, keflke


onun yaflad›¤› o duygu
yo¤unlu¤una ben de gire-
bilseydim. Onlar› dinler-
ken bir kez daha “Neden
befl y›l daha erken do¤-
mam›fl›m ki?” deyip dur-
dum. Hani mümkünü ol-
sa do¤an›n kanununu de-
¤ifltirirdim, ablam›n yaflla-
r›nda olmak, ablam›n ya-
flad›¤› yerlerde yaflamak
için. Biliyorum “keflke”ler-

249
de hep bir piflmanl›k olur ama ben yaflayamad›m ki onunla yeterin-
ce... Yaflasayd›m, yaflad›klar›mda “keflke” diyece¤im fleyler olurdu
belki ama ne fayda! Ne do¤an›n kanunu ne de benim yaflayama-
d›klar›m ona olan özlemimi anlatmaya yetmiyor.

Ablam›n arkadafllar› bu özlemi öylesine deprefltirdi ki... Onu anlat›r-


larken ben kendi sessizli¤imde ablamla söylefltim. Can›m ablam...
Söyleflilerinde öyle s›cak, öyle içtenmifl. Bu kadar derin izler b›rak-
mak nas›l mümkün olurdu ki? Ablam›n art›k olmad›¤› günlerde, Ça-
nakkale Hapishanesi’ne di¤er ablalar›m› ziyarete gitti¤imde anlad›m
bu gerçe¤i. Ablamla birlikte ölüm orucuna yatan “Ayfle abla”yd› be-
ni ilk karfl›layan... “Gelece¤ini biliyordum. Seni bekliyordum ne va-
kittir ben de...” demiflti. Sonra da ‘‹dil benim vicdan›md›r art›k!”...
Çok düflündüm bu sözü. Nedir ki vicdan, yozlaflt›r›lan bunca de¤er
içinde? Bir insan di¤erinin vicdan› nas›l olur?

Ablam flehit düfltükten sonra onun için açt›klar› günlü¤e de yazm›fl


Ayfle Abla. Hiç baflucundan ayr›lmam›fl ablam›n. Ablam ölüm oru-
cundayken bir süre sonra o da bafllam›fl. Ayfle Abla’n›n durumu da
iyi de¤ilmifl, sürekli kusuyormufl ama ablam›n baflucundan hiç ay-
r›lmam›fl yine de. Ablam›n durumu kötülefltikçe hiç uyumaz olmufl.
Gözlerini hiç ay›rmam›fl ablamdan.

Sürekli masaj yapm›fl, biraz daha yaflatmak için. Ablam›n ac› için-
deyken bunu arkadafllar›na yans›tmamak için gösterdi¤i çaba, bi-
linci kapal›yken bile a¤z›nda ç›kan yaralardan dolay› sürekli a¤z›n›
silmesi, arkadafllar› da açl›k grevinde diye onlara yük olmamak için
u¤raflmas›... Ve bilinci kapand›ktan sonra “Ben mitralyözüm” sö-
zü...

Vicdan› yaratan insan›n yoldafllar›, halk› için kendini feda etmesi ol-
sa gerek. “Yeter mi?” diye soruyorum kendime. “Yetmez” cevab›n›
ablam›n arkadafllar›n›n anlatt›klar›ndan veriyorum. Yaflam›yla örnek
olmufl ablam. Vicdan, vefa duygusunda... Can›m ablam...

250
Dinlediklerim ablama daha bir yak›nlaflt›r›yor beni. Ablam› tan›t›yor
bana. Evet, gurur duygusunu bu kadar yo¤un yaflamam›n sebebi
bu olsa gerek.

Ne kadar az vakit geçirsem ve ne kadar hay›flansam da onunla çok


fazla birlikte olamamaktan dolay› hüzünlensem de yine de kendimi
çok flansl› say›yorum. fiansl›y›m onun gibi bir ablam›n olmas›ndan
dolay›. Çocuklar var etraf›mda, onlarca. Kiminin ad› Ayçe, kiminin
ad› ‹dil, kimilerinin ise Ayçe ‹dil.

Ablam›n türküsünü dinliyorum. Onun ad›na yak›lan türküler var.


Ad›na aç›lan bir kültür merkezi var. Her yerde “O” var. Yafl›yor…

Arda Ça¤lar Erkmen


Tav›r-2005 Temmuz

251
‹D‹L’E…
CANIMIZDAN
B‹R PARÇAMIZA…

Bizim için herhangi bir gündü. Yine ak›yordu yaflam: mücadeleyi


soluyorduk. Kap›m›z› çald›n, “ben geldim” dedin. Solu¤umuzu, mü-
cadeleyi, türkülerimizi paylaflmak için olanca coflkunlu¤unla koflar
ad›m kat›ld›n yürüyüflümüze. Geldi¤inde Ayfle de vard›, Nil de.

Bir de OKM’miz, odalar›n-


da kayboldu¤umuz. Her
an›m›zla tarihini yazd›¤›m›z
vatan topra¤›m›z. gülüflle-
rimizin ad›m ad›m dolaflt›-
¤›, odalar›n› donatt›¤› me-
kan›m›z. Bizim için sadece
çal›flmalar›m›z› yürüttü¤ü-
müz, üretimlerimizi ger-
çeklefltirdi¤imiz bir çal›fl-
ma mekan› olmad› Orta-
köy Kültür Merkezi. Payla-
fl›m›, dostlu¤u, yoldafll›k
iliflkilerini ö¤rendi¤imiz ve
ö¤retti¤imiz bir okuldu…
Sonra, sen ve gülüflün;
sonra sen ve öfken; sonra

252
sen ve gücün… hepsini birlefltirdin bizim olanlarla.

Nisan ay› ya¤muruyla ünlüdür. Bize kurflun ya¤d›. 17 Nisan… Ay-


fle’yi ald›lar ellerimizden,sonra Nil’i… Sonra sana zindan duvarlar›
düfltü. Ayfle’den sana uzand› direnç halkas›. Sizler de bizim feda
kufla¤›m›z oldunuz. Sonra OKM’mizin gözlerine mühür çekildi.
Sonra Buca, sonra Ümraniye, tabutluklar, hak gasplar›, katliamlar.
Dilimiz varmad› U¤ur demeye; bir gül görsek Gültekin düfltü akl›m›-
za. Sonra sizin sloganlar›n›z kadar gür ve titreten sesinizi duyduk
duvarlar›n ard›ndan. “Yeter” diye bir hayk›r›fl “Dur! demek için açl›-
¤a yatar›z, yetmezse ölüme yatar›z.!” Senin sesinide seçtik içinden.
Basbaya¤› bizim can›m›z›n ‹dil’imizin sesiydi bu.

“Yeter” diyordu basbaya¤›; direniflin sesiydi bu.

Ölüm Orucu… Kimisi için ne korkunç bir söz bu böyle. Yaflam› se-
venler için, yaflatmay› sevenler için ise soylu bir yürüyüflün ad›.
Düflmana s›k›lacak kurflunumuzun olmad›¤› yerde bedenlerimizle
vuruyoruz düflmana. Zaferin namluya sürdü¤ümüz bedenlerimizle
kucakl›yoruz.

Ayfle, Nil ve Sen.

Kay›p gittin bir y›ld›z gibi. Ellerin akt› ellerimizden, gözlerin k›s›ld›,ka-
pand›; vücudun yavafl yavafl söndü. Düfl bitti, söz bitti… ama sev-
gin hala dipdiri,ama öfken dipdiri, ama kavgan dipdiri.Bak, geride
yüzlerce k›z›l bantl› yoldafl, senin ad›na, sizin ad›n›za ve daha nice
düflecek olanlar›n ad›na and içerek devam ediyorlard› yola. Ve sen
konuflmaya bafll›yorsun bizimle.

Ellerin yeniden ›s›n›yor. Damarlar›nda kan daha h›zl› dolaflmaya


bafll›yor. Kahkahan yeniden ç›nlatmaya bafll›yor kulaklar›m›z›,yeni-
den sinirleniyorsun aks›yan ifllerimize, gözlerin atefl saç›yor, ölüm-
süzlefliyorsun. Ölüm Orucu sav›fl›m›z›n ilk kad›n flehidi oluyorsun.

253
68.gün. Zafere ulaflan sekizinci isim ulafl›yor bizlere. Ayçe ‹dil Erk-
men, Ayfle’nin Nil’in yan›na; yaflamlar›, mücadeleleri ve yön göste-
ricilikleriyle ölümsüzleflenler kervan›na kat›l›yorsun. Ad›n› adlar›n›n
yan›na koyuyorsun; onurumuz oluyorsun.

Hayat nedir sahi? sadece soluk almak m›d›r, yoksa iki lokma ekme-
¤i bo¤az›ndan afl›r›p, bafl› yast›¤a koymak m› ? Yoksa, silkinmek
midir hayat; silkinmek ve kendine gelmek… topra¤› delmek ve ken-
dine gelmek. Topra¤› delmek, bereketli, baldan tatl› tarlalar› ekmek,
biçmek, filiz filiz verebilmek midir?

Senin yaflam›n›n 68 günü bunun cevab›d›r. Son 68 gün demiyoruz,


sadece 68.Çünkü hayat, çünkü kavga bedenlerimiz kara topra¤›n
alt›na girince bitmiyor. Vatanlar› ve halklar› için dövüflenlerin, ölüme
yürüyenlerin türküsü asla susmuyor.

‹lk geldi¤inde, müzisyenli¤inden dolay› Özgürlük Türküsü eleman›


olmufltun. Çocuklu¤undan itibaren piyano dersleri al›yordun. Hatta
ad›n› bile ‹dil Biret’in ad›ndan esinlenerek ‹dil koymufltu. Yan›m›zda
piyano çalamazd›n. Bir s›k›nt› sarard› seni. Terler boflan›rd› aln›n-
dan. Yan›m›zda s›k›l›rken sahnede nas›l rahat olaca¤›n› merak eder-
dik.

‹lk geldi¤in günü hat›rl›yor musun? Ne kadar rahat “ben geldim” de-
mifltim. Ama müzik odas›nda nas›l da s›k›lganlaflm›flt›n. Sonra çok
sevdi¤in Ayfle’nin ad›n› alan tiyatronun oyuncusu oldun. Sonra da
Tav›r yay›n periyodu aksad›¤› zaman barut gibi olurdun. Yan›na
yaklafl›lmazd›.

D›flar›da en son sar›l›fl›m›z 94 Temmuzunda olmufltu. 3 Tem-


muz’da yap›lmas› planlanan Türkülerimiz Kazanacak Grup Yorum
ile dayan›flma gecesinin yasaklanmas› üzerine Yedikule Hisarla-
r›’n›n önünde bir bas›n aç›klamas› yapm›flt›k. Aç›klamam›za polis
sald›rm›flt› gözalt›na al›nm›flt›n. Yine ayn› bas›n aç›klamas›ndan gö-

254
zalt›na al›nan ve aram›za yeni kat›lan bir arkadafl›m›z da gözalt›na
al›nm›fl ve karfl›s›nda seni görünce kendine güvenle hareket etme-
ye bafllam›flt›.

Garip ama seni de yan›nda görünce çok sevindi¤ini söylemiflti. Ya-


n›ndaki insanlara nas›l da umut afl›l›yordun. Bir gün kald›n gözalt›n-
da ve ç›kar ç›kmaz da yurtd›fl›na gitmifltin. Seni yolcularken sar›l-
m›flt›k doyas›ya. Sonra tutsakl›k haberin geldi.

Çanakkale’ye görüfle her geldi¤imizde çocuklar gibi seviniyordun.


Tüm yoldafllar bir kabinin içine doluflup b›kmadan sohbet ediyor-
duk. Yine Çanakkale’ye u¤rayaca¤›z.sohbetlerimiz olacak. Çal›fl-
malar›m›z› anlataca¤›z.

Belki espriler yapaca¤›z. Ama bir gülüfl bizim en sevdi¤imiz gülüfl


sen olmayacaks›n. Hat›rlasana ! nas›l her görüfle geldi¤imizde tür-
külerle ayr›l›yorduk. Tam bitime yak›n gardiyanlar› ne yap›p edip at-
latarak gür bir sesle türkü söylüyorduk. “O duvar duvar›n›z v›z gelir
bize v›z. O duvar duvar›n›z v›z gelir özgür tutsaklar›m›za v›z” toplu-
ca son geliflimizde açl›k grevinin ilk günlerindeydin. Yine eskisi gibi
koflarak geldin her zamanki gibi çocuksu ifadenle “Kazanaca¤›z”
diyordun. Kazan›yoruz !

Gazetelerde ad›n› ölüm orucu ekibinde ilk gördü¤ümüzde flafl›rma-


d›k senin de bir ölüm orucu gönüllüsü olaca¤›ndan ad›m›z gibi
emindik. Kabul edilmifltin. Gururun nas›l büyüktür flimdi ama elimiz
varmad› sana iki sat›r yazmaya; iki sat›r kalemi esirgedik senden.
60’l› günlerinde yazmaya bafllad›k senin için ulaflt› m› mektuplar›-
m›z! Okuyabildin mi? Mektuplar›m›z› sen duyabildin mi? Peki bizi af-
fettin mi? O çocuksu ifadenle h› h› deyip bizi sevindirecek misin?

‹dil Can, can›m›z; sana yazacak o kadar çok fleyimiz var ki, bu da-
ha bafllang›ç; yaz›flaca¤›z seninle uzun uzun, dertli dertli yaz›flaca-
¤›z. Çal›flmalar›m›z›, gündemimizi, yaflad›klar›m›z›, her fleyi ama her

255
fleyi aktaraca¤›z sana.

fiimdi diyece¤imiz flu ki Da¤lar günefle gebe. Günefl ha do¤du ha


do¤acak. Zafer yak›nda. Bu günefli do¤uracak olanlar sizlersiniz.
Da¤ yüreklilerimiz. Yi¤itlerimiz. Dayan›n ha, direnin ha. Günefl rah-
minden do¤uyor da¤lar›n.

GRUP YORUM
ÖZGÜRLÜK TÜRKÜSÜ
AYfiE GÜLEN HALK SAHNES‹
KÜLTÜR VE SANATTA HALKTAN YANA TAVIR DERG‹S‹
FOTO⁄RAF VE S‹NEMA EMEKÇ‹LER‹(FOSEM)
OKMEYDANI HALK KÜLTÜR MERKEZ‹
ANADOLU HALK KÜLTÜR SANAT MERKEZ‹
ORTAKÖY KÜLTÜR MERKEZ‹

27.07.1996/Zafer Yolunda Kurtulufl

256
Sevgili ‹dil,

Tam bir y›l oldu yan›na gelip, bir taraftan gölgende soluklan›rken,
karfl›l›kl› kana kana su içip, bir taraftan da candan bir sohbet etme-
yeli... Bir oof çekip, parmaklar›m›z› yüzünde, saçlar›nda dolaflt›rma-
yal›... Yaln›z sen de¤ilmiflsin bizi bekleyen, Silivrikap›’da su satarak
kazand›klar› üç-befl kuruflla evlerini geçindiren, t›rnaklar›n›n aras›n-
da çamurun, k›vr›k paçalar›nda ›slakl›¤›n hiç eksik olmad›¤› kara ço-
cuklar da bekliyormufl yolumuzu.

Bizim olmad›¤›m›z zamanlarda onlarla konufluyormuflsun, onlar da


sana anlat›yorlarm›fl dertlerini; okuyunca nas›l bir insan olacaklar›n›,
gelecekteki hayallerini... Aralar›nda sanatç› olmak isteyenler de var-
m›fl duydu¤umuza göre, ama senin gibi bir sanatç› olmay›, halk›n›
seven ve gerekti¤inde yüzünü bile görmedi¤i milyonlarca insan için
ölmesini de bilen bir sanatç›...

Can›m›z ‹dil, “Ayçe ‹dil Erkmen”in yoldafllar› olma gururunu ve onu-


runu, yüzündeki o tarifsiz gülümsemeyle bizlere b›rak›p gitti¤in o
günün ard›ndan da tam on bir y›l geçti. Biz yine yak›p kavuran bir
Temmuz’day›z; sendeyiz, sizdeyiz, seninleyiz, sizinleyiz. Zaman na-
s›l da h›zla geçiyor de¤il mi? Hani haylaz bir çocuk olsa flu zaman

257
denilen fley, kolundan tutup durdururduk, soluklans›n diye. Ama
de¤il iflte.

Bizden al›p götürdükleri, sadece bir rakam olmad›¤›n›n mührü. Za-


man her geçiflinde içimizden bir parça kopar›p, can›m›zdan bir can
yolup götürüyor. Götürmesine götürüyor ama hani u¤runa feda
edemeyece¤imiz tek bir fley olmayan sevdam›z, umudumuz var ya!
Sosyalizm! Her geçen gün biraz daha yaklafl›yor, her geçen gün bi-
raz daha önümüzü ayd›nlat›yor, her geçen gün bahçemizdeki ba-
¤›m›z›, sofram›zdaki afl›m›z›, yuvam›zdaki s›cakl›¤›, çocuklar›m›z›n
elma rengindeki yanaklar›n› sadece masallarda duydu¤umuz o can
k›rm›z›s› renge büründürüyor.

‹dil, yan›na gelemedi¤imiz zamanlarda içimizde, beynimizin bir kö-


flesinde zulam›zda sakl› tuttu¤umuz, anlatmak için sab›rs›zland›¤›-
m›z bir fleyler var hep; kimi zaman sevinçli, kimi zaman hüzünlü, ki-
mi zaman ac›... Hani mendiline elinde avucunda ne varsa sar›p,
sevdiklerine götürenler var ya, iflte biz de mendilimizin içine sard›k
sakl›m›zdakileri sana getirmek için.

Mendilimizde ne varsa dökece¤iz ortaya bir bir, dökece¤iz önü-


müzde duran ka¤›d›n ak yüzüne. Hayat iflte, her zaman ac› ve tatl›
anlarla dolu. Biz anlat›rken sen de her zamanki mütevaz›l›¤›nla göz-
lerini bizden ay›rmadan dinlersin; huyundur biliriz. Biri söze bafllad›
m›, ta ki sonunu getirene kadar sen sab›rla beklersin.

Yozlaflma... Ac›s›n› damarlar›m›z› çatlat›rcas›na, kan›m›z çekilircesi-


ne hissetti¤imiz çürümüfllük yani. Bir kültür olarak giriyor yaflam›m›-
za, karabasan gibi çöküyor gecelerimize, bir katil gibi giriyor kan›-
m›za… Gençlerimiz her geçen gün kirleniyor ‹dil, gelecekleri ellerin-
den al›n›yor. Kimisi uyuflturucu bata¤›na saplanm›fl, kimisi fuhufl tu-
za¤›na düflmüfl, kimisi baflkalar›n›n pis hesaplar› için beline silah›
kuflanm›fl…

258
Kapitalizm beyinlerini çalm›fl insanlar›n, bunun için bütün bu rezilli-
¤in içinde ç›rp›n›fllar›. Bir anne “evine ekmek götürmek” için etini
satmay› hakl› görüyor, çaresizli¤ine yan›yor. Bir baba “çocuklar›n›
okutmak” için göz gözü görmeyen izbe mekanlarda, kumar masa-
lar›nda sabahl›yor. Oynad›¤› kumar de¤il asl›nda, çocuklar›n›n, aile-
sinin gelece¤i…

Hat›rlars›n, sen ve yafl›tlar›n flimdiki çocuklar›n ça¤›nda iken harçl›-


¤›n›z› biriktirip kitap almaya u¤rafl›rd›n›z, ama flimdi paralar›n› uyufl-
turucu için biriktiriyor çocuklar›m›z. “Modaya” uygun giyiniyor, “mo-
daya” uygun flark›lar dinliyor, “modaya” uygun “seviyor”; hatta yiyip
içmenin, gezmenin bile modas› var flimdi. Hayallerdeki yaflama ka-
vuflmak için de her fleyi mübah görüyor insanlar›m›z.

Bir taraftan “Haklar›m var!” diyenler okullar›ndan at›l›rken, bir taraf-


tan amfilerde uyuflturucu partileri yapanlar› da görüyoruz. Onlara
bu f›rsat› tan›yanlar› ve göz yumanlar› da… Yani anlayaca¤›n bu sis-
temin adalet denen tart›s›nda onursuzluk, ahlaks›zl›k, çürümüfllük
her zamankinden daha a¤›r bas›yor. Yak›nda zincirleri kopacak o
tart›n›n, tüm pislikler saç›lacak her bir yana...

Ya bir anne nas›l, çocu¤unun ölümünden sorumlu olanlar›n verece-


¤i üç kurufla satar onurunu, o vakit çocu¤unu öldüren kendisi ol-
maz m›? Belediyenin açt›¤› kanalizasyon çukuruna düflen Dilara’n›n
“annesi”nden söz ediyoruz. Kulaklar›m›z› sa¤›r edercesine u¤ulda-
tan, yafl›tlar›n› her gördü¤ümüzde utanc› can›m›z› ac›tan bir olayd›
bu. Yozlaflma denilen fleyin kültürleflmesi, iliklerimize kadar sokul-
mas›…

Bir “baban›n” kendi can›ndan/kan›ndan k›z›n› pazara sunmas›, hem


de ad›na “çaresizlik” diyerek... Kalemimizden utanarak ak›t›yoruz
mürekkebi bu sayfalara, o da yazamaz oluyor, ikinci kez geçiyoruz
üstünden yazd›klar›m›z›n; sadece k⤛ttan de¤il, belleklerimizden
de silinmesin diye.

259
Bütün bunlar yaflan›lanlar›n belki de çeyre¤i de¤il ama konusu ger-
çek ve sansüre u¤ramam›fl olan bir filmin bir iki karesi, fragman›
belki de. Genelde izlememeyi tercih ediyoruz bu filmi ama gelip ka-
p›m›zda bekliyor iflte, açt›¤›m›zda üstümüze sald›racak kuduz bir
köpek gibi bulaflt›r›yor mikrobunu.

Sadece bunlar de¤il anlatacaklar›m›z, her zehirin bir panzehiri var-


d›r ya, iflte bu çürümüfllü¤ün panzehiri de sosyalizm... Bir düfl de-
¤il, uzak ama gidilmesi imkâns›z olmayan bir flehirde kavuflmay›
bekleyen bir can, bir efl, bir dost, bir yar gibi…

Bir tarafta tüm bunlar dururken, o gidilen yolun daha da yak›nlafl-


mas› için önümüze ç›kacak engelleri kald›ranlar da var, t›pk› “Yafla-
m›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen.” diyen senin, sizin
gibi. Hem kendi iki çocu¤unun gelece¤i, hem de baflka çocuklar›n
gelece¤inin karart›lmas›na izin vermemek için mücadele edip, bu
u¤urda can›n› ortaya koyan babalar› da anlatmak istiyoruz sana, Bi-
rol A¤abey’i… O, bu k⤛ttan örülü düzenin verecekleri karfl›s›nda
suspus olmad›, yüzünü gördü¤ü gerçeklere dönmedi, aksine daha
bir yak›ndan bakt› gördüklerine, atefli onu da yakt› döflünü parça-
layan kurflunlar gibi, onun atefli de bizi yak›yor flimdi Temmuz gi-
bi…

fiöyle bir düflünüyoruz da, sanki bu çirkefli¤e sürüklenen insanlar iki


kifli aras›nda kalm›fllar, bir kollar›nda kapitalizm, bir kollar›nda biz;
tutup çekiyoruz, kim kazan›rsa demiyoruz ama biz galip gelece¤iz,
kesip ataca¤›z o kangrenleflmifl, çürümüfl kolu, buna inanc›m›z
sonsuz.

Bu inanc›n bedelini de can›m›zla, mahpuslukla, gözalt›larla komplo-


larla ödüyoruz. D›flar›da bir saat bile nefes almam›za tahammül
edemiyorlar. Uyuflturucu, fuhufl ve yozlaflmaya karfl› mücadele
edenleri “Bütün bu pislikleri biz s›çrat›yoruz insanlar›n üstüne. Pisli-
¤in as›l kayna¤› biziz” dercesine tutukluyor ve yarg›lamaya çal›fl›yor-

260
lar, hatta yarg›lamaktan bile korkuyorlar. Çünkü biliyorlar ki yarg›la-
nacak birileri varsa o da bu sistemi yaratan kendileri, pisli¤i yayan
varsa bu sistemin kendisi. Onun için bir y›l sonras›na erteliyorlar du-
ruflmalar›. Y›l, ay, gün, hatta saat hesab› yap›yorlar. Ama biz belki
de çocuklar›m›za, ya da onlar›n çocuklar›na arma¤an edece¤imiz
bir yaflam›n sevdas›n› tafl›yoruz içimizde gün, ay, y›l hesab› yapma-
dan, sadakatle ve sab›rla.

Bu arada Tav›r da haylazl›k yapmaya devam ediyor; iki kez para ce-
zas› ald›k geçen bu sürede. Okmeydan›’na geliflimizin üzerinden bir
y›l geçti bile. Çal›flmalar›m›z her zamanki gibi devam ediyor, sine-
ma, tiyatro, müzik, sergi… Ad›n› duymayan kalmad› herhalde. Et-
raf›m›zdaki ‹dil bebeklerin say›s› da giderek art›yor bu arada.
Ya sen? Bafl›m›z› kald›rd›¤›m›z, gözümüzü gezdirdi¤imiz her yerde-
sin. Bizlesin. Biz ayn› mayayla yo¤rulmufluz, ondand›r yüreklerimizi
yang›nlara at›fl›m›z, ondand›r “baflkalar›n›n ac›s›n›” ac›m›z, sevincini
sevincimiz biliflimiz. Ustalar›m›z ne de güzel yazm›fl yaflad›klar›m›za
ve yaflayacaklar›m›za dair. Sen hepsini ezbere bilirsin flimdi bütün
fliirlerini, Naz›m’›n, Ahmed Arif’in, Enver Gökçe’nin, Hasan Hüse-
yin’in… Ne de güzel okursun, etinde hissederek, hissettirerek…
Unutma ‹dil, biz hep seninleyiz, sizdeyiz…

Senin Tav›r...

261
Merhaba ‹dil,

Uzun bir aradan sonra tekrar yaz›flmak ne güzel. Bu y›l sevincimiz,


coflkumuz daha bir tazelendi. Senin ad›nla açt›¤›m›z kültür merke-
zimiz ikinci y›l›n› doldurdu. Bize b›rakt›¤›n miras› k›skançl›kla koru-
yoruz. Onu daha ileriye tafl›mak için var gücümüzle çal›fl›yoruz. Tö-
kezledi¤imiz, düfltü¤ümüz, duraklad›¤›m›z her ana kahrediyoruz.

Geçenlerde Ayfle Gülen Halk Sahnesi'nin bu flenlikte oynayaca¤›


oyunun metnini okuyorduk. Oyun seni anlat›yor. Ve bir yerinde bir-
kaç oyuncu, ‹dil'in ne anlama geldi¤ini anlat›yor. "Ayçe ‹dil...? Bir
düfl, çöplüklerden ekmek toplayan köprü altlar›nda sabahlayan so-
kak çocuklar›n›n ve istasyon banklar›nda ayaz bir geceyi geçirecek
olan›n memleket düflü. ‹dil, her do¤an çocu¤umuzun al›nyaz›s›,
yoksullu¤a baflkald›r›. ‹dil, adaletsizli¤e isyan..." Ve daha s›ralayabi-
lece¤imiz onlarca güzellik. Oyunun bir baflka bölümünde Anado-
lu'nun dört bir yan›nda yeni yeni ‹dil'lerin do¤du¤unu anlatan bir
sahne var.

Bir ara yeni do¤an çocuklar›na senin ismini verenler o kadar çoktu
ki, her duydu¤umuzda gururumuz, neflemiz bir kat daha art›yordu.
Geçen y›l, son nefesini verdi¤in 26 Temmuz'da yan›na geldi¤imiz-
de, yan›m›zda bir de küçük ‹dil vard›. Yumuk yumuk elleri, tertemiz

262
yüre¤iyle yan›bafl›ndayd›. Asl›nda getirebilece¤imiz o kadar küçük
‹dil var ki... Belki bu sene sana sürpriz yapabiliriz.

En son mektuplaflmam›z›n ard›ndan sana hem sevinece¤in hem


öfkelenece¤in geliflmeleri anlatmak istiyoruz. Bu sene de di¤er se-
neler gibi üretimlerimize yenilerini ekledi¤imiz, kavgam›z›n ivme ka-
zand›¤›, bask›nlarla, gözalt›larla dolu bir y›l oldu. Biliyoruz sab›rs›z-
lan›yorsun "hadi art›k anlat" diyen sözlerini duyuyor gibiyiz.

Kültür merkezimizin aç›l›fl›nda, sinevizyon gösteriminde gösterilen


kurguda, "‹dil Kültür Merkezi, onu ete kemi¤e büründüren Yo-
rum'la, Ayfle Gülen Halk Sahnesiyle, Özgürlük Türküsü, FOSEM ve
Tav›r'la çal›flmalar›na devam edecek" demifltik.

Biliyorsun Yorumcular "Marfllar›m›z" çal›flmas›ndan sonra yeni bir


çal›flmaya haz›rlan›yorlard› ama bunun bitmesi epey bir zaman al-
m›flt›. Çal›flmaya bafllad›klar› ilk günleri hat›rl›yoruz da, ilk defa tek
bir kasetle bir olay› destan formunda anlatacak olman›n ve Ölüm
Orucu Direnifli'nin kazan›mlar›n› ve sizi en iyi flekilde anlatabilmenin
verdi¤i heyecanla bafllad›lar ifle. Kolektif bir çal›flma tarz›na yeni
halkalar ekleyerek, hummal› bir çal›flman›n ard›ndan "Boran F›rt›na-
s›" do¤du. Dinleyen insanlara Ölüm Oruçlar›’nda yaflanan birçok
duyguyu tekrar tekrar yaflatt›.

"Boran F›rt›nas›" ç›kt›ktan bir süre sonra, Ölüm Orucu'nun sonuç-


lar›n› hazmedemeyenler sald›r›ya geçtiler. Kasetin içeri¤ine bir fley
bulamay›nca kapa¤›nda örgüt propagandas› yap›ld›¤› gerekçesiyle
toplatma karar› ç›kard›lar.

Biliyoruz hiç flafl›rmad›n! Biz de art›k çok flafl›rm›yoruz. Yorum tari-


hinde bu duruma benzer onlarca örnek var. Arkadafllar "Boran F›r-
t›nas›"n›n hemen ard›ndan enstrümantal bir kaset ç›kard›lar. ‹smini,
"Kucaklaflma" koydular. Hiç kopmad›klar› dinleyicilerine yenilerini
kat›p "aram›za hoflgeldiniz" diyerek sar›l›yorlar s›ms›k›.

263
Yorumcular kaset çal›flmalar›n› son h›zla sürdürürken ayn› zaman-
da tutsakl›klar ve gözalt›lar da yaflam›yor de¤iller. '98 y›l› bu yan›y-
la oldukça yo¤un sald›r›larla geçti. Bir gün arayla iki Yorumcu bir-
den tutukland›. Ufuk, ‹zmit'teki konserden; ‹rflad da 21 A¤ustos'ta-
ki kültür merkezimize yap›lan bask›ndan tutukland›lar. Kültür mer-
kezimizin her yapt›¤› etkinlikle, ürünleriyle farkl› kesimler taraf›ndan
duyulmas›n› ve sahiplenilmesin! hazmedemeyenler özellikle '98'de
belli aral›klarla üç kez bast›lar ‹dil'i. Bu keyfiyet flimdi de '99'a taflt›.
Bir ayda iki bask›n yaflad›k. Birini barikatlarla karfl›lad›k. Di¤erinde
düzenledi¤imiz konseri f›rsat bildiler. Her seferinde direndik, senin
için, flehitlerimiz için, yarat›lan tüm de¤erler için... Biliyoruz; biz ya-
flam› güzelledikçe onlar gelecek; ve biz yine direnece¤iz. fiimdi de
DGM'den sonra, ticaret mahkemesi kapatma davas› açt›. Gerekçe
polis iddianamesi; amaç d›fl› faaliyet, örgüt üyelerinin bar›nma yeri.
Özellikle son iki bask›nda pervas›zl›klar›, haz›ms›zl›klar› o kadar be-
lirgindi ki, geldiklerinde eflyalar› k›r›p da¤›tarak ve bizi yaka paça
yerlerde sürükleyerek Ortaköy halk›n›n gözleri önünde gözalt›na al-
d›lar. Yap› tafllar›nda onlarca flehidimizin, insan›m›z›n eme¤inin geç-
ti¤i çal›flma mekan›m›zdan; paylafl›m›, yoldafll›¤› ve yeni insan› ya-
ratmaya çal›flt›¤›m›z evimizden kimse bizi öyle kolay ç›karamazd› ç›-
karamad›lar da .

Bask›nlar sonucu bize aç›lan davalar›n her mahkemesinde meflru-


lu¤umuzu bir kez daha hayk›rd›k... En son 15 Ocak'ta yap›lan ‹r-
flad'›n tutuklu oldu¤u ve di¤er Yorumcular'›n ve ‹dil çal›flanlar›n›n da
tutuksuz yarg›land›¤› mahkemede konuflmam›za "Sorgumuzdur!"
diye bafllad›k. Evet biz sorguluyorduk; çünkü yeni bir komployla
tekrar karfl› karfl›yayd›k. Hakl› olan, meflru olan bizdik. Uzun bir
boykot sürecinden sonra ilk mahkememizdi. Bize destek olmak
için birçok sanatç› dostumuz ve alileler de vard› yan›m›zda. Bizi yar-
g›layanlar bizimle ilgili suçlamalar›nda somut bir delile dayanmaz-
ken yine bir DGM klasi¤i örne¤iyle ‹rflad'›n tutuklulu¤unun devam›-
na karar verdi. ‹kinci mahkeme zaten evlere flenlikti ‹dil. Hakim za-
ten karar›n› önceden vermifl de gelmifl. Yani ‹rflad, Haziran'a kadar

264
tutsak. Yorumcular'›n da mektuplar›nda yazd›¤› gibi "mahpusluk al-
n›m›z›n ak cefas›” oldu. K›sacas› ‹dil, kar makinesi kar›, boran› te-
mizleyerek yoluna devam ediyor.

Bu arada Tav›r Dergisi'nin, dergimizin boyutunu ve biçimini de¤ifl-


tirdik. Nas›l be¤endin mi? Birçok insandan tebrikler al›yoruz. Bir de
hakl› olarak "derginin periyodunu oturtsan›z" diyorlar bize. Tav›r za-
man›nda ç›kmad›¤› zaman, her gün karfl›laflt›¤›m›z gözlerinin nas›l
çakmak çakmak oldu¤unu ve bunun ezikli¤ini de hissetmiyor de¤i-
liz. Ama art›k bu sorunu ortadan kald›raca¤›z. Her ay›n onbeflinde
Tav›r›m›z elinde olacak. Hem de bununla yetinmeyip, zenginleflerek
daha çok emekçi mahallerindeki evlere girecek.

Tiyatrocu arkadafllar da kültür merkezimizin kurulufl y›ldönümün-


den önce hummal› bir çal›flma içerisindeydiler. Ayfle Gülen Halk
Sahnesi ve aram›za yeni kat›lan arkadafllar›m›z olan Halk Sahnesi
Atölyesi oyuncular› ele ele verip burada yap›lan Mustafa Suphi An-
ma etkinli¤ine haz›rland›lar.

Sadece bununla da kalmay›p sahnemizin yeni dekorasyonunda da


de¤iflikler için kollar› s›vam›fllard›. Bilirsin birlikte ifli yapman›n cofl-
kusu, güzellli¤i böyle çal›flmalarda daha da belirgindir. Yorgunluk
uykusuzluk pek görünmez insan›n gözüne. Bir yandan da mücade-
lemizin tarihine, köklerimize e¤ilmenin coflkusu, heyecan›...Bizi ta-
rihimizden koparmaya çal›flanlarla can pahas›na bir mücadeleye gi-
riflerek, s›k› s›k›ya sar›l›yoruz geçmiflimize.

AGHS'liler iki oyun birden haz›rlayarak bir tanesini kurulufl flenli¤i-


mizde oynad›lar. Sana mektubumuzun bafl›nda küçük örneklerle
anlatm›flt›k. Di¤er yandan da ekonomik kriz ile ilgili bir sokak oyunu
oynad›lar.

Eskiden sokaklarda, bayramlarda, coflkuyu resmeden davullar›n


sesi duyulurdu. Bir süre önce de emekçi mahallelerde bofl tencere

265
sesleri duyuldu. Yafll›s› genci demeden iyice a¤›rlaflt›r›lan yaflam
koflullar›na ve her seferinde halka ç›kar›lan kriz faturlar›na "Hay›r!"
dediler.

Bizim AGHS'liler de bu eylemlerde ve pazarlarda emekçi hal-


k›n bulundu¤u yerlerde oynad›lar oyunlar›n›.

FOSEM'liler de uzun zamand›r düflünülen ama hayata geçirileme-


yen k›sa metrajl› bir film çekimi için kollar› s›vad›lar. Ülkemizdeki ka-
y›plar› anlatan bir film. Biliyorsun iyice pervas›zlaflarak en son dört
insan›m›z› birden kaybetmifllerdi. K›sa bir süre sonra da oturma ey-
lemine sald›rmaya bafllad›lar.

Analar›m›za "B›rak›n da rahat rahat kaybedelim" diyorlar. Analar›n


öfkesinden korkuyorlar. Bir yanda bu tür bask›lar yo¤unlafl›rken k›-
sa bir süre önce efelerin diyar›ndan "Bizim de söyleyeceklerimiz
var" deyip davrand› silaha yi¤itler.

Bir türkü yay›ld› Anadolu'nun dört bir yan›na. Duydun mu bu türkü-


yü; umudun türküsüydü bu. Umudun zeybekleri ad›ml›yor yine Ege
Da¤lar›'n›.

Semih Amca'm›z olmadan geçen ikinci bayram› yaflad›k. Bir bay-


ram sabah› öpemedik o pamuk ellerini. O, senin oldu¤u gibi bizim
de babam›zd›. Sen flehit olduktan sonra bize babal›k yapt›. Kimi za-
man rahats›zl›¤›ndan ötürü gelemiyordu ama s›cakl›¤›, sevgisi hep
yan›m›zdayd›. Bu bayramda karanfiller uzatt›k O'na; yana¤›ndan,
ellerinden öptük. Bafl›m›z› okflad› sevecenlikle; öylece geldik sana.

U¤runa flehit düfltü¤ünüz, bedeller ödedi¤imiz umudumuz, yeni bir


çentik att› tarihe. "Befl y›l ekliyoruz" dedik 20 y›l›n üzerine. Öylece
selamlad›k umudumuzu, bu y›l›n 30 Mart'›nda. Ve sizleri, flehitleri-
mizi yine özlemle, hasretle, sevgiyle ve ölsek de unutmayaca¤›m›z,
verdi¤imiz devrim sözümüzle an›yoruz.

266
fiimdilik bunlar› iletiyoruz sana ‹dil! Seni yanaklar›ndan öpüyor, has-
retle kucakl›yoruz. En k›sa zamanda yine yazaca¤›z sana, yine...
Sevgilerle...

‹dil Kültür Merkezi Emekçileri


Tav›r-Nisan ’99

267
Sevgili ‹dil,

Uzun zamand›r “merhaba”lar›m›z› buluflturamad›k seninle, ba¤›flla.

Aram›zdan ayr›lal› tam yedi y›l oldu. Bu yedi y›lda senin gibi onlarca
k›nal› gelincik düfltü topra¤a. Bafl›n› tuttu¤un halaya, omuz veren
çok oldu. Birer birer u¤urlad›k hepsini.

“‹dil gibi olmak” demifllerdi, bunu baflard›lar.

Yolundan dönenler de oldu. Bir tas çorbaya onurunu, insanl›¤›n›


satanlar da. Adlar›n› kimse hat›rlam›yor bile. Bir sizin ad›n›z kald› ta-
rihe... fiimdi, ad›n›z› onlarca çocuk tafl›yor. Yaratt›¤›n›z gelene¤i ise
bizler tafl›yaca¤›z omuzlar›m›zda; yorulmadan, b›kmadan. Ö¤renci-
leriniz olman›n gururu, bize bir ömür yeter.

Bizler, bildi¤in gibiyiz. Ortaköy’den tafl›nd›ktan sonra bir süre kültür


merkezi açamad›k. fiimdi yeni bir kültür merkezimiz var; yine senin
ad›nla. Bugünlerde, bunun heyecan› ve telafl› içindeyiz. Senin fo-
to¤raflar›nla donatt›k her yeri. Bir yanda, sen; bir yanda, Y›lmaz Gü-
ney, Ruhi Su ve daha niceleri. Bizim ülkemizin devrimci sanatç›lar›,

268
o kadar çok yak›fl›yorlar ki duvarlar›m›za. Sanki hepsinin gözü üze-
rimizde. Hep bunu hissederiz biliyor musun? Aksayan, olmayan,
eksik b›rakt›¤›m›z bir ifl, yerine getiremedi¤imiz bir sorumluluk oldu-
¤unda hep, sizlerin çat›lan kafllar›n› görür gibi oluruz. Görmeliyiz
de...

T›pk› Tav›r, düzenli ç›kmad›¤›nda duydu¤umuz iç s›k›nt›s›, senin


ad›n› tafl›yan kültür merkezimizi bir türlü açamad›¤›m›z zamanlarda-
ki burukluk gibi.

Tiyatro salonumuzun kap›s›na, senin, Ayfle’nin ve Nil’in ya¤l›boya


resmini yapaca¤›z. Tiyatro salonumuza girenler, sizleri selamlaya-
caklar usulca. Onlara, sizleri anlataca¤›z b›kmadan usanmadan;
her gün, yeni bafltan. Kültür merkezimizi açamad›¤›m›z sürede de
bofl durdu¤umuzu sanma sak›n. Kendi cephemizden faaliyetlerimi-
zi sürdürdük. Zulme, sömürüye, sald›r›lara karfl› sanat cephesinden
bir ses olduk. Biz de var›z dedik kendi dilimizce.

‹dil Yap›m’›n filmleriyle, Yorum’un yeni albümleriyle, her seferinde


binlerle bulufltu¤umuz konserlerimizle ve her ay düzenli olarak ç›-
karmak için can›m›z› diflimize takt›¤›m›z Tav›r’›m›zla, sesimizi yük-
seltiyoruz ‹dil. Emperyalizmin yaymaya çal›flt›¤› kültüre karfl›, dev-
rimci kültürümüzle sar›l›yoruz çal›flmalar›m›za. Ve devrimci bilinci-
mizle, coflkumuzla söylüyoruz türkülerimizi.

Tav›r’›m›z, her ay ellerimizde do¤uyor, büyüyor. Hazmedemeyen-


ler, milyarlarca para cezalar›, hapis cezalar› veriyor yaz›lar›m›za; Ta-
v›r susar m›? Bilirsin ki, susmaz. H›rç›nd›r, uslanmaz. Tav›r’› sustur-
maya kimsenin gücü yetmez. Bunu, onlar da biliyor. Israrla ve inat-
la yazmaya devam edece¤iz. Seni anlataca¤›z çocuklara. Seni
duymayanlara, tan›mayanlara anlataca¤›z; seni ve sizleri.

Ve bir de “Yurdu için ölmesini bilmeyenlerin, yaflam›fl say›lmayaca-


¤›n›”.

269
Sizlerin, Harbiye hayalini gerçeklefltirmek bizlere nasip oldu. Üst
üste iki y›l ç›kt›k Harbiye’ye. Türkülerimizi söyledik binlerle birlikte.
Mitralyözle halaya durduk. Yine defalarca yasakland› konserlerimiz
ama hiçbir bask› halk›m›zla buluflmam›za engel olamad›. Biz, hep
içlerinde, hep yan›bafllar›ndayd›k.

Bafl e¤meyenler sizlerin bayra¤›n› yükseklerde tutuyor hala. Bininci


gün yaklafl›yor. Kimsenin akl›n›n, hayalinin almad›¤› bir direnifl bu.
Bu destan› anlatmak, belki, bizlere de nasip olmayacak, bugünün
‹diller’i, Berdanlar’› anlatacak bu destan›. Senin ad›n› tafl›yan bebe-
ler anlatacak; onlar tafl›yacak bugünleri, yar›nlara.

Söylemeden geçemeyece¤im. Ad›n› tafl›yan bebeler, bugün alt› ya-


fl›nda. Hepsini sen gibi sevdik. O kadar çok ‹dil var ki... ‹nan›r m›-
s›n, hepsi o kadar yaramaz ki... Bir türlü uslanm›yorlar. Do¤duklar›
andan itibaren, ‹dil bebelerin çok yaramaz oldu¤una dair flikayetler
al›yoruz. Ele avuca s›¤m›yorlar. Bu, istisnas›z hepsi için böyle.

Ne yapabiliriz ki?.. Bazen, annene iletti¤imiz oluyor flikayetleri. Gü-


lüyor ve “Bilmem ki, benim ‹dil’im çok usluydu.” diyor. H›rç›n olsun
çocuklar›m›z. H›rç›n, uslanmaz olmal› bizim çocuklar›m›z. Kab›na
s›¤mamal› yani.

‹nsanlar›m›z aç, yoksul ama umutlu. Halk›m›z›n umudu yine biziz.


Gözün arkada kalmas›n.

Da¤lardan sesler geliyor ‹dil!..

Da¤lar›ndan ve kentlerinden ülkenin. Adalet için çarpan yürekleriy-


le, birer birer düflüyor bizimkiler, özgürlük ve ba¤›ms›zl›k u¤runa.

Adlar›n› yaz›yorlar tarihin her köfle tafl›na canlar›yla.

Bizimkilerin gözleri çakmak çakmak. Al›nlar› y›ld›z y›ld›z. Gözlerinin

270
alaz›nda yeni bir dünya do¤uyor, yeni bir hayat; ad›n› “zafer” koy-
du¤umuz. O yüzden diyoruz ki, gün bizim! O yüzden eminiz ki, ya-
r›nlar da bizim olacak. Çünkü, biz kuruyoruz dünyay› yeni bafltan.
Bedenlerinizle ördü¤ünüz bir gelecek bu. Bu gelece¤e sahip ç›k-
mak, boynumuzun borcu olsun. Hasretle öperiz gözlerinden...

Senin Tav›r...

Tav›r 2003 - Temmuz

271
Sevgili ‹dil;

Bir temmuz daha geldi çatt›. Aram›zdan ayr›l›fl›n›n üzerinden geçen


sekizinci y›l›n Temmuz’u bu...

‹dil bebeler, bu y›l sekizine basacak. Yaramaz, ak›ll› minik k›z ço-
cuklar›, ‹dil’lerimiz. U¤urlar›na öldü¤ümüz, yar›nlar›m›z olan bebele-
rimiz, büyüyorlar ‹dil...

Nisan ay›n›n ilk günü, sabah uykular›m›z› bölerek girdiler, kir-


li bak›fllar›yla kültür merkezimize. Ayak bast›klar› yer kirlenir bilirsin.
Ad›mlad›lar ‹dil’imizin odalar›n›. Duvarlar›na, resimlerinizi iflledi¤imiz
kültür merkezimizi...

‹zin vermedik kirletmelerine sak›n merak etme. Ellerinin, gözlerinin


de¤di¤i her fleyi sak›nd›k, koruduk. De¤erlerimizi çi¤netmedik. Sen,
Ayfle Gülen ve Nil’in gözlerini ve yürek s›cakl›¤›n› hissettik her an.
Sizler o duvardan seyrederken bizleri, göz göze geldik defalarca...

Güç ald›k sizlerden.


Biz birbirimizin dilinden anlard›k, iflte o gün de anlad›k ‹dil...

272
Kültür merkezimizin salon ve kafeteryas› hala mühürlü. Bugünlerde
büyük bir telafl içerisindeler. Katiller, kendileri gibi olanlar› yani katil-
leri a¤›rlayacak. NATO zirvesi ülkemizde yap›l›yor... Emperyalist
efendilerini rahatça a¤›rlayabilmek için her yeri ablukaya ald›lar. Ya-
sal dernekleri kapatt›lar. Komplolarla tutuklad›lar pek çok insan›.

Kültür merkezimiz, yine dolup tafl›yor ‹dil. Genç-yafll›, çoluk-çocuk,


›fl›ldayan gözleriyle giriyorlar yine kap›dan içeri. Üç ad›ml›k iki oda-
l› yerde a¤›rl›yoruz misafirlerimizi. Sevgi dolu gözleriyle selaml›yorlar
sizleri. Bazen resimlerinize bak›p “Bunlar kim?” diye soranlara, an-
lat›yoruz seni, sizleri. Bizim yoldafllar›m›z diyoruz. fiimdi aram›zda
yoklar ama an›lar› hep bizimle beraber. Seni anlat›yoruz uzun uzun.
Bu Kültür Merkezi, ‹dil’in ad›n› tafl›yor bu yüzden diyoruz... Sana
bak›yorlar uzun uzun.

Sevgili ‹dil;
Yorum’un üç eleman› tutuklu flu anda. Devrimci sanatç› olman›n
bedelini ödüyorlar. Bu bedeli, yeri geldi¤inde hepimiz ödemeye ha-
z›r›z ö¤retti¤ince...

Türkülerimizden korkmaya devam ediyorlar hala. Biz ise yine


meydanlarda, sokaklarda, caddelerde söylemeye devam ediyoruz
türkülerimizi. Konser salonlar›n› dolduran binlerce insan›n sesi, ku-
laklar›n› sa¤›r edercesine hayk›r›yor: “Grup Yorum’a Özgürlük!”

Grup Yorum okulu böylesi süreçlerde verir mezunlar›n›. Yeni yeni


elemanlar› yetifliyor Yorum’un. Gidenlerin yeri hiç bofl kalm›yor.
Türküler susmuyor ‹dil, susturam›yorlar. Binlerle halaya duruyoruz.
Binlerce yürek hep bir a¤›zdan söylüyoruz ülkenin her yan›nda
ayn› türküyü: “Türküler Susmaz, halaylar sürer.” diyerek!”

Bir kez daha gördük ‹dil; korkuyorlar türkülerimizden, korkuyorlar


devrimci sanattan, sanatç›dan. Victor Jara’n›n parmaklar›n› kesen
eller mühürlüyor flimdi kültür merkezimizi. Yine ayn› eller kapat›yor

273
derneklerimizi, tutsak ediyor insanlar›m›z›.

Sana, yeni insanlar›n gözlerini anlatmak istiyoruz. Onlar›n gözleri bi-


ze çok fley anlat›yor. Her bayramda, senin mezar›n›n bafl›nda ver-
di¤imiz sözlerin teminat›d›r yeni insanlar.

Gözleri umut, gözleri sevgi dolu. Biz onlar›n gözlerinde gelece¤i gö-
rüyoruz. Olanca yozlaflmaya, bask›lara ra¤men gülen gözleriyle ya-
n›m›zdalar. Yeni bir dünya kurma mücadelesinde genç yürekleriyle
“biz de var›z” diyorlar. Her geçen gün onlarca insan›m›z tutuklansa
da yeni yeni insanlar kat›l›yor aram›za. Bilgiye, sevgiye, onurlu bir
hayata aç gözleriyle iyiden güzelden ve do¤rudan yana ne varsa
katarak da¤arc›klar›na, devrimcilefliyorlar. Emperyalizmin onlara
sundu¤u batakl›¤› reddederek, düzenin kirletemedi¤i yürekleriyle
aram›zdalar ve ço¤al›yoruz her geçen gün.

Ölüm orucu direnifli dördüncü y›l›na girdi. 114. y›ld›z› takt›k gökyü-
zünün aln›na. Tecrite karfl›, insan olman›n bütün erdemleriyle, ba-
¤›ms›zl›k ve sosyalizm için ölüyor insanlar›m›z. Alevden sevdalar ya-
karak yar›nlara...

Ve senin gözlerin ‹dil...


Gözlerin hep gözlerimizde. Gözlerin bizi hiç yaln›z b›rakm›yor...

Ad›n› yaflatmak devrimci sanat› büyütmekle mümkündür. Bunun


bilincindeyiz. Devrimci sanat alan›nda bütün bask›lara ra¤men üret-
meye devam ediyoruz. Bilirsin Tav›r, sokaklar›n çocu¤udur. Darma-
da¤›n etseler de en militan durufluyla her ay yoksullu¤u yazacak,
yozlaflmaya karfl› devrimci ahlak›, kimliksizli¤e karfl› devrimci kültü-
rü yazacak. Kavgan›n sanat›n› anlatacak.

Bütün alçakl›klara, kepazeliklere yozlaflmaya ra¤men insan› insan


yapan erdemleri yaflatmaya ve yaratmaya devam edece¤iz. Elimiz-
den hiç düflürmedi¤imiz ba¤lamam›zla Anadolu’yu dolaflacak sesi-

274
miz. Kaval›m›z, gitar›m›z, davulumuzla kavgam›z› anlataca¤›z türkü
türkü.

Kameram›z, objektifimiz yine halka dönük olacak. Nerede bir ac›


varsa resimlemeye, görüntülemeye devam edece¤iz. Devrimci si-
nemay› yarataca¤›z.

Bizim de söyleyecek bir çift sözümüz varsa hayata dair;


Yeniyi do¤ruyu ve yeni bafltan yaratmay› anlataca¤›z. Umutsuz yü-
reklere umut olacak, büyük sevdalara yelken açmay› ö¤retece¤iz
yeni bafltan. Bin kez budasalar da dallar›m›z› her bahar çiçeklenip
açar›z bilirsin.

Gözlerin diyorduk,
Onlar hep bizimle...
Aram›zdan ayr›l›fl›n›n sekizinci y›l›nda yerin hala s›cak yüre¤imizde.
Sesin, solu¤un kulaklar›m›zda.

Sana ne söz verdiysek birer birer tutaca¤›z. Bu ülke, emperyalistle-


rin çiftli¤i olmayacak! Biz, kendi alan›m›zdan hayk›rmaya devam
edece¤iz. NATO zirvesini ülkemizde yapanlar, dolar ve zulüm tan-
r›lar›n› ülkemize davet edenler davet etti¤ine, konuklar› da geldi¤ine
piflman olacak. ‹stanbul sokaklar›n› bize yasaklayanlara, her gün
terör estirenlere dar edece¤iz meydanlar›...

Ve senin gözlerin yine bizimle olacak...

Senin Tav›r’dan

275
276
TAVIR’DAN ‹D‹L’E DA‹R

277
MEKTUP GÖNDERM‹fiS‹N,
ALDIM...

Haydi ‹dil! Siz içerden biz d›flardan... Günün herhangi bir saati... sa-
bah, akflam, gece yar›lar›... ç›k›veriyorsun karfl›ma. Bo¤azdaki va-
purlardan birine bindi¤imde, Sarayburnu'na, Eminönü'ne ilifliverdi-
¤inde bak›fllar›m... Az sonra vapur iskeleye yanaflacak. Vapurdan
indi¤imde denizin esintisiyle dalgalanan düz ve uzun saçlar›n, upu-
zun ete¤inle seni görüvere-ce¤im. fiaflk›nl›kla kar›fl›k sevinç rüzgar-
lar› eserken gözlerimde "merhaba" demeden "hayrola" diyece¤im.
Öylesine al›flm›flt›k ki birbirimizi kültür merkezinde görmeye, baflka
bir yerde karfl›laflamazd›k sanki. Nereden geliyordun o gün? Mat-
baaya m› u¤ram›flt›n, yoksa montajc›dan m› dönüyordun? "Hiç do-
laflt›m biraz" dedin. Birbirimizi görmenin sevinciyle ayr›ld›k. Sen kül-
tür merkezine, ben Ca¤alo¤lu'na.

Kültür merkezinde ilk karfl›laflt›¤›m›z gün utangaçca; "Ben Ayçe ‹dil"


demifltin. "Ayfle mi?" diye sormufltum. "Ayfle de¤il, Ayçe" dedin.
Sesinde kararl›l›k vard› bu kez. Yan›nda iki k›z daha vard›. Onlar›
an›msam›yorum flimdi. "Kültür merkezine ilk geliflin mi?" diye sor-
dum. Gözlerinde sevinç, gözlerinde umut: "Özgürlük Türküsü'nde-
yim" dedin. Sonra birden hüzün kaplad› yüzünü: "Ben gelmek isti-
yorum ama annem k›z›yor". Kaç ay›n› ald›, "Oraya gidersen, terö-

278
ristlere gidersen intihar ederim" diye apartman› inleten annenle ce-
belleflmen?

Haydi ‹dil! Siz içeriden, biz d›flar›dan... Sesimiz gür ç›kmal›.

Sabah ifle giderken ikinci köprüden giden otobüsleri kullan›yorum


nicedir. Çam a¤açlar›n›n üstünden bir alçal›p bir yükselen üçgen
duvarlar› ilk gördü¤ümde irkildim. "Ümraniye Hapishanesi" dedim
birden. Oraya gitmifltim birkaç kez. Fakat TEM otoyoluna bu kadar
yak›n oldu¤unu bilmiyordum. Bir an, senin çok yak›n›ndan geçip de
bir merhaba bile diyememenin ezikli¤ini hissettim. Senin Çanakka-
le'de oldu¤unu biliyorum elbette. O günden sonra oradan her ge-
çiflimde yaflad›m bu duyguyu. Çamlar›n üzerinden görünen gözet-
leme kulesine, çat›daki kiremitlere, duvarlara... seni görüverecek-
miflim gibi bakt›m. Haydi ‹dil! dedim. Siz içeriden biz d›flar›dan...
Sesimiz gür ç›kmal›. Kazanaca¤›z.

Bu çocuklar›n servis paras›, bu ev kiras›... elektrik ve telefon para-


s›... ay›n onbeflinden onbefline... Yetiflmiyor! Hesaplar bir türlü tut-
muyor. Tutaca¤› da yok. Sen nas›l kalk›yordun kültür merkezindeki
hesaplar›n alt›ndan, üstelik para yoklu¤unda. Bu kültür merkezinin
kiras›, bu derginin ka¤›t, matbaa gideri, bu yemek, bu yol paras›...

Kad›köy’deyim. Has›r tabureli, s›ra s›ra dizilmifl çay bahçelerinin


önünden insanlar› süzerek yürüyorum. Tan›d›k bir yüz görsem, otu-
rup bir çay içsek... Karakola uzan›yor gözlerim. Silahl› iki polis ka-
rakolun önünde nöbet tutuyor. Birden senin 盤l›¤›n boflal›yor d›fla-
r›: "Ben Ayçe ‹dil Erkmen!... Tav›r Dergisi çal›flan›y›m!.. Beni kaybe-
decekler!..." Postaneye, iflhanlar›na, flehir tiyatrosuna, iskeledeki
vapurlara çarparak ço¤al›yor sesin. "Ben Ayçe ‹dil Erkmen!" Çay
bahçesindeki a¤açlar f›rt›naya tutulmufl sesinle. Dalgalar kabarm›fl.
Burada de¤ildin, biliyorum. Ankara'da gardan alm›fllard› seni.
DAL'da sorguda kald›n on befl gün kadar. Kaybedememifllerdi.
"Ben, Ayçe ‹dil Erkmen!..." diye hayk›ran sesin sokaklara taflm›flt›.

279
Haydi ‹dil. Siz içeriden, biz d›flar›dan...

Bir geliflimde, bilgisayar›n bafl›nda oturmufl "Gün Karanfil Kokuyor"


kitab›ndaki öyküleri sayfalara oturtmaya çal›fl›yorsun. Parmaklar›n
tufllarda, gözlerin ekranda dolafl›yor. Gelip oturuyorum yan›bafl›na.
Öykü bafll›¤›n› biraz afla¤› yukar›, ya da sa¤a sola çekelim gibisin-
den öneriler getiriyorum. Bir an ekrandan uzaklafl›p bana dönüyor-
sun. "Pantolonun eskimifl, ihtiyac›n var m›, alal›m m›?" diyorsun.
Bayraml›k al›nacak çocuklar›n sevinciyle "Alal›m" diyorum. ‹çim içi-
mi yiyor daha sonra. Devrimci emekle kazan›lm›fl paray› kendim
için, hele hele de pantolon için harcayamam ki ben. Birkaç gün
sonra yine oturuyorum senin yan›bafl›na. Henüz al›nmam›fl panto-
lon için teflekkür edip kendim alabilece¤imi söylüyorum.

Çok geçmeden göremez oldum seni. Yurtd›fl›na gitmiflsin. Gelir di-


ye bekledim. Kültür merkezindeki odalardan birinden ç›k›p gelive-
recektin ve ö¤retmenine sokulup bir fley soran, bir iste¤ini ileten bir
ilkokul ö¤rencisinin mahzunlu¤uyla yan›ma yaklafl›p “Senin gibi
yazmak istiyorum", diyecektin. Bayrampafla Hapishanesi'ne bir ar-
kadafl›n› ziyarete gidip geldi¤inde ayn› kelimelerle, ayn› böyle sor-
mufltun. Bir an durup düflündüm. Dergide düzeltmenlik, mizanpaj,
yer yer redaksiyon yapan, matbaaya, ka¤›tç›ya, montaj ifllerine ko-
flan, üniversite ö¤rencili¤ini b›rak›p gelmifl, ‹dil'e ne söyleyebilirdim
ki? "Ver kalemi yüre¤ine yazs›n" dedim sana. Yazd›¤›n yaz›y› bera-
ber okuduk sonra.

Bir daha dergiye gelmeyece¤ini hissediyordum art›k. Çay m›, kah-


ve mi diye sorar gibi ‹dil yok mu, diye sordum arkadafllardan birine.
"Gitti" dedi. Gitmifltin. Dahas›n› sormad›m. Soramad›m. "Kendine
iyi bak" bile diyememifltik birbirimize. Sana dair bir ac› kalm›flt› içim-
de. Vedalaflabilseydik, "hakl›yd›n" derdim.

Tek iflin bilgisayar de¤ildi ki senin. Ayfle Gülen Halk Sahnesi'ndey-


din ayn› zamanda. Daha do¤rusu sana gereksinim oldukça oraday-

280
d›n. Nerede bir boflluk varsa oradas›n. Sahneler, ›fl›klar, alk›fllar...
bunlar de¤il istedi¤in... Verdin kalemi yüre¤ine, yazd›. Söyledin yü-
re¤ine, oynad›. Sahici sahici oynuyordun. Bas›n toplant›s› için bir-
kaç yazar, sinema oyuncusu gelmiflti kültür merkezine. Konu; ye-
rinde infaz. Moda'da U¤ur ve fiengül katledilmifl. Fuaye her zaman-
kinden daha kalabal›k. Küçük odadan hep birlikte f›rlad›n›z ortaya.
Ç›¤l›klar, küfürler, itiflmeler, sürüklemeler, silahlar, maskeler... Ko-
nuklar›n tümü s›çr›yor oturduklar› yerden. Her fley sahici gibi. Kültür
merkezinin bas›ld›¤›n› düflünüyorlar o an. Ben oyun sergilenece¤ini
bildi¤im halde ürperiyorum flöyle bir. Oyuncular› tan›masam daha
bir dehflete düflece¤im. Bu bir oyun diyorum kendi kendime. Az
sonra öteki oyuncular da için için tekrarl›yorlar ayn› tümceyi. Bu bir
oyun. Sen fiengül'ü oynuyorsun. Evde üç kiflisiniz. ‹ki k›z bir erkek.
S›rt s›rta vermiflsiniz öteki oyuncuyla. O kaç›p kurtuluyor infazdan.
Sen ölüyorsun. Erkek oyuncu da. Bu bir oyun. Az sonra do¤rulup
kalk›yorsun düflüp öldü¤ün yerden. Yüzünde, oyundan kalan iz-
ler...

Haydi ‹dil! Siz içeriden, biz d›flar›dan... Sesimiz gür ç›kmal›.

‹çimden geçen bu sözlere gülüyorum. Beni de ald›lar içeri. Toplan-


t› gösteri yürüyüflüne muhalefetten. Ayd›nlar, sanatç›lar bir araya
geldik sizin için. "B›çak kemikte..." dedik Ortaköy'de. Hiçbir sese
tahammülleri yok ‹dil. Hiçbir sese... hapishanede ölümle bir bafl›na
kalas›n diye. Görebildi¤im hücreler dolu. Herbirinde befler alt›flar...
Açl›k grevine bafllad›k al›nd›¤›m›zda. Karn›m karn›ma yap›flt› bir
günde. fieker yok, su da yok. Dün, Cumartesi Anneleri'yle beraber-
dim. Arkadafllarla bir ayran içtik, lisenin önüne gelmeden. Ayran
bardaklar› dolan›yor gözümün önünde. Buradan ç›kt›¤›mda, diyo-
rum ayran bardaklar›n› her gördü¤ümde. Buradan ç›kt›¤›mda... As-
l›nda dün orada alacaklard› beni. "Al›n bunlar›!" dedi telsizli biri. Pa-
ni¤e kap›ld›m bir an. Birkaç ad›m geriledim. Yan›mdakileri ald›lar.
Uzaklaflt›m oradan. Seni düflündüm sonra, omuzlar›mda seni ora-
da ölümle bir bafl›na koyup gitmiflim gibi a¤›r bir yük.

281
Açl›¤›m›n ikinci günü. Karn›m karn›ma yap›flt›. Bu bir oyun de¤il ‹dil.
Sen 40'l› günlerdesin. Do¤rulup kalkmak yok oyunun sonundaki gi-
bi. Evvelki gün kitab› matbaadan ald›k. "Gün Karanfil Kokuyor" ki-
tab›n›. Düzeltmeydi, mizampajd› derken defalarca okudun sen de
benim gibi. Kitap okuyacak durumda olmad›¤›n› da düflünebiliyo-
rum elbette. Ulaflt›rabilseydim sana. Emek verdi¤in kitaba bir doku-
nabilmeni, kapa¤›na bakman›, sayfalar›n› çevirmeni istiyorum ne-
dense?

Haydi ‹dil! Siz içeriden, biz d›flar›dan. Sesimiz gür ç›kmal›. Biz kaza-
naca¤›z.

Ölmeyesin sak›n. Kaç ay›n kald› ki flunun fluras›nda? Dergiden bir


arkadafl görüflüne gitmiflti geçen hafta. Görüfle ç›kamam›fls›n.
"Mitralyöz... Mitralyöz" diye say›klad›¤›n›n haberini getirdi, y›ld›zlar›
sark›t›p camdan afla¤›. Bir mermi, bir mermi daha...Vurufla vurufla
ölmeyi ye¤lerdin; mitralyöz mitralyöz. Ölmeyesin ‹dil!

Okuyam›yorum. Yazam›yorum. Yemek yiyemiyorum. Yürüyemiyo-


rum. Ç›¤l›klar isim olup biteviye yank›lan›yor beynimde. Her biri atefl
olup düflüyor içime. "Ben Aygün U¤ur! Eskiflehir tabutlu¤u kapat›l-
s›n!...", "Ben Altan Berdan Kerimgiller! Hastaneye, mahkemeye gi-
derken daya¤a son!...", "Ben ‹lginç Özkeskin! Cezaevlerinde insan-
ca yaflamak istiyoruz!...", "Ben Hüseyin Demircio¤lu! Cezaevi kap›-
lar›nda yak›nlar›m›z gözalt›na al›nmas›n, iflkence görmesin!...", "Ben
Ali Ayata", "Ben Müjdat Yanat!", "Ben Tahsin Y›lmaz!", "Ben Yem-
liha Kaya!", "Ben Hicabi Küçük!", "Ben Osman Akgün!", "Ben Ha-
yati Can!"... Bitip tükenmeyen upuzun 盤l›klar, onmaz yaralar aç›-
l›yor içimde.

26 Temmuz 1996. ‹stanbul üstüme y›k›l›yor. Konuflam›yorum. Te-


lefon çal›yor. Tan›d›k bir ses: "Gazetede bir isim" deyip duraks›yor.
"Ayfle ‹dil Erkmen" diyor sonra. "Ayfle de¤il, Ayçe... Ayçe ‹dil Erk-
men".

282
Bir mektup göndermiflsin ‹dil. Ald›m.

"... Bu onurlu görevi zaferle sonuçland›raca¤›z. Düflman›n devrimci


tutsaklar›, emekçi halk›m›z› teslim almas›na izin vermedik, bugün de
vermeyece¤iz... Direnen tüm yoldafllar›m›, direnifl ve zafer coflku-
suyla selaml›yorum. Hoflçakal›n."

(16.7.1996 Ayçe ‹dil Erkmen)

Hayati AZ‹M
Tav›r- Aral›k-1996

283
HAYATA VE HALKA BA⁄LILIK
ANDIMIZI TÜRKÜLEfiT‹REN
SANATÇI, SAVAfiÇI KADIN:
AYÇE ‹D‹L

Kad›n... Ezilen, horlanan, a¤›tlar yakan, dünyaya gelmesi istenme-


yen, geldikten sonra sömürülen, öldü¤ünde cehennemlere lay›k
görülen... Kad›n... Yüzy›l savafllar›, y›k›m, sefalet ve barbarl›kla ör-
selenen, onuru ve namusu kirletilmeye çal›fl›lan...

Kad›n... Zalimlerin talan, kan, ya¤ma ve yang›n yerinde adalet ve


özgürlük için direnen; anayurdunun onuru ve namusunu kendi onu-
ru ve namusu olarak gören, bu u¤urda aya¤a kalkan, öç alan kah-
ramanlaflan... Kad›n...

Kurtulufl savafl›nda; ay›n alt›nda, s›rt›nda çocu¤u, ka¤n›lara yüklü


top ve mermileri cepheye tafl›yan ya da bir muharebe sonras› atefl,
kan ve dumanlar aras›nda, evlad›n›, eflini, yak›n›n› arayan ve o bü-
yük ürkütücü sessizli¤i, yürekleri sarsan a¤›tlar›yla y›rtan... Kad›n...
Çukurova'da k›zg›n topra¤›, teriyle sulayan ›rgat; topra¤›n bereketi-
ni çalan zorbaya, öfkeyle direnen Irazca...

Kad›n... Törelerle çevrilmifl kimliklerini, 12 Eylül'ün yasakç›, bask›c›,

284
katliamc› gerçekleri karfl›s›nda terk eden, bafllar›na, umudumuzun
karanfil ifllemeli baflörtülerini takan; kaybedilen, katledilen, tutsak
edilen evlatlar›n›n ve dahas› bütün bir halk›n onuru, özgürlük 盤l›¤›
olan... Kad›n... sokaklarda, meydanlarda, kondularda polis coplar›-
na tafllarla karfl› koyan... Kad›n... Evlatlar›n›n özgür vatan savafl›na
yafll› bedenleriyle cephane olan; "oruç"a olan kutsal inançlar›n›, ev-
latlar›n›n "Ölüm Orucu" direnifliyle birlefltiren, ölüme yatan... Ka-
d›n... Özürlü bedeninin yaratt›¤› rahats›zl›¤a ra¤men kendini, insa-
n›m›z›n gelecek kavgas›na adayan... Kad›n... Erkek yoldafllar›yla
ayn› siperde, ayn› inanç ve kararl›l›kla, halk›n adalet duygusuna si-
lah›yla tercüman olan; can atan, can veren gerilla, komutan... Ka-
d›n... Rollerdeki kahramanl›ktan gerçek bir halk kahramanl›¤›na
uzanan k›sa fakat dolu dolu bir ömür... ‹dil...

Anadolu'da Kad›n

Anadolu'nun mitolojik ve toplumsal tarihi incelendi¤inde kad›n hep


en yal›n, en gerçekçi anlarda üreten, koruyan, sadakatli, vefakar,
savaflç› ve kahraman olarak ç›kar karfl›m›za...

Kad›n›n özgürleflme serüvenindeki en önemli tarihsel kesit, fieyh


Bedreddin Ayaklanmas›'nda görülür: "Hakikat Bac›lar›..." Anadolu
kad›n›m›z›n uyan›kl›¤›, pratik zekas› ve öngörücülü¤üdür Hakikat
Bac›lar›. Hakikat savaflç›lar›n›n eflleri, bac›lar› olma onurunu, Os-
manl›'n›n zulmüne karfl› yürütülen savaflta, cephe gerisi bütün iflle-
ri omuzlayarak ve k›l›ç kuflanarak elde eden Hakikat Bac›lar›, "Ha-
kikat Erleri"nden hiç de geri kalmayacak kahramanl›klar göstermifl-
lerdir. Zalimin zulmüne karfl› erke¤iyle birlikte k›l›ç kuflanm›fl olan,
nineleri "Bac›yan-› Rumlardan devral›nan bu savaflç› gelenek; özgür
ve kahraman kad›nlar kufla¤›m›z›n da mayas›d›r.

Bu maya; 1.Paylafl›m Savafl›'nda iflgalci Çarl›k Rusya's›n›n zulmü-


ne karfl› kahramanca direnen Nene Hatunla; 1938 Dersim ‹sya-
n›'n›n ilk kad›n komutan ve savaflç›lar› ve Kürt halk›n›n özgürleflen

285
ilk kad›n kahramanlar› Bese (Seyit R›za'n›n efli) ve Zerife Han›m'la
yo¤rulmufltur.

Yeni Sanatç›n›n fiark›s›n› Halk›n Gerçek Sesiyle Söylemeli-


yiz

Tarihte sömürü ve zulüm varoldu¤u sürece halk›n direnifli de varo-


lacakt›r. Halk›n devrimci sanatç›lar› ve bitim adamlar› da bu direni-
flin içinde ve önünde olacaklard›r. T›pk› kendi tarihsel dönemlerin-
deki rolleriyle sürece damgas›n› vuran Phrynicehus, Sokrates, Bru-
no, fieyh Bedreddin, Pir Sultan, Naz›m Hikmet, Robson, Curie,
Pablo Neruda, Langevin, Ruhi Su, Y›lmaz Güney, Victor Jara ve
ad›n› dahi bilmedi¤imiz bir çok ayd›n, sanatç›, bilim adam› gibi...

Bugün insanl›¤›n kültürel miras›na eklenen yeni de¤erler, gelenek-


ler, halk›n ve devrimci sanatç›lar›n can bedeli sergiledikleri direnifl-
lerde yarat›l›yor. Evet, büyük insanl›k davam›z›n yap› tafllar›na, sa-
natç›lar da harç tafl›may› sürdürüyor, sürdürecek. Ta ki dünyan›n
bütün ezilen halklar› özgür ve kardeflçe bir hayat›n bafl mimar› ola-
na dek.

"Örgütüm al beni
Halk›mla yeniden yarat" {*)

Devrimci sanatç› kiflili¤i, bir ç›rp›da ulafl›lan ya da statükocu bir yak-


lafl›mla payelendirilen bir kiflilik olmay›p, tam tersine bir süreci, ye-
nilenmeyi, geliflmeyi içeren de¤erler, gelenekler bütünüdür.

Bu kiflilikte; hayat› ve halk› s›k› s›k›ya kucaklayan, ona sürek-


li bir ivme kazand›ran devrimci iradenin saf, berrak, yal›n kültürü
vard›r. Devrimci sanatç› kiflili¤i, entellektüel, ahlaki, sosyal, ruhsal
yanlar›yla devrimci kültürümüzün, halk kitleleriyle dolays›z ba¤lar
kurdu¤u "Yeni ‹nsan", "Yeni Sanatç›" tipidir..

286
Bugün devrimci sanatç› kiflili¤ini, halklar›m›z›n kurtulufl kavgas›nda
yaflamlar›n› feda eden devrimciler için yaz›lan bir tiyatro oyununda
"Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen" diyen Ayfle
Gülen'ler, Ayçe ‹dil'ler temsil ediyor.

Devrimci sanat›m›z›n feda kufla¤› olarak da anaca¤›m›z bu flehitle-


rimiz, devrimci halk kültürümüzün kuflaklar boyu yaflat›lmas›nda bir
sembol olacaklard›r.

Bu noktada onlar› anlamak, onlar›n sanatç› kifliliklerinde devrimci


özü kavramak, Devrimci Halk Kültürü’müzün yarat›l›fl› ve gelece¤i
aç›s›ndan büyük bir önem tafl›yor.

Yeni bir dünya, yeni bir hayat kurmak için yola ç›kanlar, bu dünya
ve hayat›n bugünden yar›na evrilen bütün kültürel yanlar›n› devrim-
cilefltirmek zorundad›rlar.

Devrim, bir ç›rp›da olup biten "k›sa bir an" gibi bilinir. Oysa, içinde
onlarca y›la dayal› binlerce küçük devrimler vard›r. Bu devrimlerin
kültürel boyutu ise; "Yeni insan" dedi¤imiz halk adamlar›d›r. Bunlar;
iflçiler, köylüler, ö¤renciler, memurlar, esnaflar, ayd›nlar, sanatç›lar
ve daha birçok katmandan insanlard›r.

‹flte devrimci mücadelede sanatç›lar bu engin birikim, deney ve de-


¤erlerle donanm›fl insanlarla, onlar›n yaflamlar›yla do¤rudan ba¤lar
kurup, gelece¤in özgür kültür ve sanat›n› bugünden biçimlendir-
mek durumundad›rlar. Çünkü bu süreç ayn› zamanda devrimci sa-
natç›n›n halka dönük yaflant›s›n› da biçimlendirecektir.

Devrimci sanatç› varl›k nedeni olan halk›n gündelik yaflant›s›ndaki


gerçekleri içsellefltirmelidir. Onlar›n ac›lar›n›, sevinçlerini, aflklar›n›,
umutlar›n›, geleneksel, yöresel bütün al›flkanl›klar›n›, öfkelerini, otu-
rufllar›n›, kalk›fllar›n›, konuflmalar›n› ve farkl› davran›fl biçimlerini;
onun sosyal, kültürel psikolojisini, bu psikolojinin devrimci dönü-

287
flüm seyrini izlemeli ve bunlar› yeniden üretime yani sanatsal yara-
t›ya dönüfltürmelidir.

Bütün bunlar›, halk›n ac›lar›n› kendi ac›lar›, sevinçlerini kendi sevinç-


leri olarak gören sanatç›lar yerine getirebilir. Yani halkla ac› çeken,
halkla sevinen, halkla umut eden, halkla direnen, halka inanan ve
bu inanç u¤runa ölmesini bilen sanatç›lar...

"Dünyay›, Memleketimi ve Seni Seviyorum" adl› oyunda Naz›m'›n


dizelerini oyunlaflt›ran, oyundaki gerçekleri kendi kiflili¤inde yafla-
yan Ayfle Gülen böyle bir örnektir. O büyük bir sevgiyle ba¤land›¤›
memleketi u¤runa ölünebilece¤ini gösteren, bir sanatç› olarak feda
kufla¤›ndaki yerini böyle kazand›. Evet bu kuflakta yer almak bir ka-
zançt›r. Çünkü devrimci sanatç› tipi bu feda kufla¤›n›n izleri üzerin-
de olgunlaflmaktad›r.

Sanat›m›z büyük insanl›k davam›zda halk›n kavgas›na moral de¤er-


ler tafl›rken, bir misyonu da üstleniyor. "Devrimci Halk Kültür Cep-
hesi" olarak da tan›mlayaca¤›m›z bu misyon, sanatç›lar›m›z›n öz ya-
flamlar›nda yaratt›klar› de¤erlerle halk›n kurtulufl umudunu besleye-
cektir.

Sanatç›, Savaflç› Bir Kad›n

"O, Cesur yürekli bir kad›n sanatç›yd›. Hayata ve halka ba¤l›l›k an-
d›m›z› Ölümüne bir yaflamla yerine getirdi Ad›: Ayçe ‹dil Erkmen'di."
Devrimci kültür-sanat kavgam›zda OKM gelene¤inin yaratt›¤› dev-
rimci sanatç› tipinin ilk kuflak temsilcilerinden olan ‹dil, bizlere yal-
n›zca geçmiflin güzel an›lar›nda kalan duygular b›rakmam›flt›r.

‹dil'in devrimci bir sanatç› olarak b›rakt›¤› gerçek miras, yaflam›n


bütün güzel, çirkin yanlar›n› karmafl›k iliflki ve çeliflkilerini, bu iliflki ve
çeliflki çat›flmas›ndan do¤an sonuçlar›, emekten ve halktan yana
bir ele al›flla yeniden üreten, ürettikçe özgürleflen, özgürlefltikçe ol-

288
gunlaflan sekiz y›ll›k bask›, yasak, tutsakl›k ve can bedeli yaratt›¤›-
m›z yeni de¤erlerdir.

"Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen". Oyuncu


‹dil'in bu sözlerde yank›s›n› bulan devrimci sanatç› kiflili¤i, as›l yan-
k›s›n› tutsakl›k koflullar›nda (Ölüm Orucu Direnifli'nde) flu sözlerinde
buluyordu: "Bu direnifl kendimi yenileme, yoldafll›k sevgisi, ba¤l›l›k,
kararl›l›k ve tarif edilemeyecek birçok duygu ve düflünceyi yaflatt›
bana..." Ve direniflin 68. günü ‹dil bu sözlerine lay›k olmay› baflard›.
"Vatan› için ölmesini" bildi. O, k›sac›k ve bereketli ömrünün en gü-
zel yemifllerini verdi hayata.

‹dil tarihe "Ölüm Orucu'nda flehit düflen ilk kad›n" olma onurunu da
tafl›d›. O, dünyan›n ezilen bütün kad›nlar›n›n gösterebilece¤i en bü-
yük, en bilinçli özgürleflme eylemlerinden birinin bafl mimar›d›r ar-
t›k. Bu, baflta Anadolu ve Ortado¤u kad›nlar› olmak üzere dünya-
n›n bir çok yerinde, anayurtlar› ve kendi özgürlükleri için savaflan
kad›nlara yeni bir moral de¤er demektir.

Bugüne kadar sadece dünyan›n baflka ülkelerinin kad›nlar›n› örnek


alan kad›nlar›m›z, bundan böyle kendi ülkelerinin rengini tafl›yan ka-
d›n kahramanlar›n› ve onlar›n temsil etti¤i ruhsal iradeyi de örnek
alacaklard›r. Bu örnek, Sabo'dur, Eda'd›r, Sibel'dir, Adalettir, Zey-
nep'tir, Leyla'da. ‹dil, gün gün, hücre hücre ölerek yürüttü¤ü savafl-
ta yenilenmenin, özgürleflmenin sembolü olmufltur. Temmuz
'96'da dünya ‹dillerle sars›lm›flt›r.

‹dil dünya ölçe¤inde neredeyse nostaljik bir hat›rlama boyutunda


kalan özgür kad›nlar gelene¤ine yepyeni, dipdiri tarihsel bir boyut
kazand›rm›flt›r.

‹dil'in bir sanatç› oluflu da ayn› içerikte apayr› bir de¤er tafl›yor. Bafl-
ta devrimci sanatç›lar›m›z olmak üzere, ülkemizdeki bütün ayd›n ve
sanatç›lar›m›za direnme sembolü olmufltur.

289
Vatan ve halk için direnmeyi çok geri (örgütsüz ve edilgen) bir hat
üzerinde karakterize eden, direnme savafl›nda halk›n gerisine düfl-
müfl olan ayd›n ve sanatç›lar›m›za da yeni bir yürek t›ls›m› tafl›m›fl-
t›r. Onlar›n gö¤üs kafeslerine hapsettikleri vicdanlar›n› da harekete
geçirmeyi baflarm›flt›r. Sanatç› ve ayd›nlar›m›z bu vicdan› korumal›-
d›r. Bu, baflta kendi kiflilikleri olmak üzere, üzerinde yaflad›klar› top-
ra¤›n halklar›na karfl›, tarihe karfl› zorunlu bir ödevdir. Ancak bu
ödevi de kuytu odalarda de¤il, halk›n içinde vermelidirler. Çünkü
halk, ayd›n ve sanatç›n›n ana kayna¤›d›r. Önce bu kayna¤› besle-
melidirler. Bunu baflard›klar›nda vatan ve halk için direnmenin ya-
n›nda ölebilmenin erdemini de ö¤renmifl olacaklard›r.

Halktan yana olma iddias› bulunan bütün sanatç› ve ayd›nlar›m›z,


‹dil'i tan›mal›d›r. ‹dil'i tan›mak, onun sanatç› ayd›n kiflili¤ini anlamak,
bu "ana kaynakla olan ba¤›n› kavramaktan geçiyor.

Bugün Yaflar Kemal'i Yaflar Kemal yapan da bu kaynak de¤il mi-


dir? Ona bu payeyi veren o engin, uçsuz bucaks›z topraklar üzerin-
de yaflayan do¤a ve insan; a¤açlar, otlar, börtü böcekler, dereler,
yusufçuklar, yalç›n kayal›klar, a¤alar, ›rgatlar... Bilcümle bütün tas-
virin kahraman› olan ‹nce Memed de¤il midir?

Ya bugün... Ne yaz›kt›r ki Yaflar Kemal ayn› topraklar üzerinde ya-


flayan do¤ay› ve insan› yeni kahramanlar› ile tasvir edemiyor. ‹dil ve
di¤er bütün kahraman, flehitlerimiz bugünün ‹nce Memed'leri, Iraz-
ca Kad›nlar›'d›r. ‹flte Yaflar Kemal'in bugünkü kayna¤›. Benzer fley-
ler Zülfü Livaneli için de söylenebilir. Ona müzikte sayg›n bir nitelik,
kiflilik kazand›ran yine ayn› kaynak de¤il midir? Halk›n devrimci de-
¤erleri, kahramanl›klar› de¤il midir? Ya bugün ne de¤iflmifltir? Hal-
k›n devrimci de¤erleri '80'lerde mi kalm›flt›r? Hay›r. Bugün bu de-
¤erler yeni kahramanl›klarla çok daha ilerilere tafl›nm›flt›r. Geride
kalan ise Livaneli'nin bilinci ve vicdan›d›r.

290
Fakat bugün onu da, Yaflar Kemal'i de heyecanland›ran, bilinçlerin-
de vicdanlar›nda deprem yaratan, ‹dil ve yoldafllar›n›n kahramanca
yaratt›klar› devrimci de¤erlerdir. Geçmifl de¤erler, kahramanl›klar
bugün bir nostalji de¤il, kan, can bedeli yaflayan ve insanl›¤› derin-
den etkileyen bir yaflam biçimidir. Bu yaflam biçiminde vicdan›n›
dinleyen herkese yer vard›r.‹dil'in sanatç›, ayd›n kimli¤i; özümsedi-
¤i bu yaflam biçiminin ürünüdür. Orada engin bir halk sevgisi, yol-
dafl güzelli¤i vard›r. ‹dil'in devrimci sanat gelene¤imizdeki yeri hep
bu engin halk sevgisi ve yoldafl güzelli¤i ile an›lacakt›r.

Bu konuda son sözü ‹dil'e verelim. 17 Nisan 1992 günü Çifteha-


vuzlar'da dövüflerek flehit düflen önder kad›n kahraman›m›z Sabo
ve di¤er kahramanlar›m›zla ayn› gün katledilen tiyatro oyuncumuz
Ayfle Gülen' e flöyle sesleniyordu: "Bir çocuk neflesi ile coflarak ç›-
k›p gitti¤in bu odada ald›k haberini. Daha kendimizi toparlayama-
dan senin rolünü paylaflt›k. Ne kadar da çok istiyordun o rolü oy-
namay›... fiimdi ise ayn› duygularla biz seni oynuyoruz. Hem de Ay-
fle Gülen Halk Sahnesi olarak...

Seslerimiz yan›ndad›r, seninledir Ayfle"

‹flte bizi yar›na götürecek de¤erler ‹dil'in a¤z›ndan bu sat›rlarda dil-


leniyor. Bize kuflaklar boyu yol verecek erdemler Ayfle Gülen'den
sonra ‹dil ile daha da perçinleniyor. Ne mutlu bize ki, bugün ve ya-
r›n ayn› duygularla nöbeti devralacak yeni Ayfle Gülen'lerimiz, Ayçe
‹dil'lerimiz var. Çünkü bu kültürü k›skançl›kla koruyan, sahiplenen
bir kültür suyunu yudumluyoruz. Çünkü, yeni ‹dil'lere gebe bir ge-
lene¤imiz; OKM'miz, AKSM'miz var. Ölür, dirilir ama yeniden, yeni-
den açar kap›lar›n› yoksullar›n çamurlu ayaklar›na.

"Bir gün kap›m›za vurulan zalimin mührünü söküp ataca¤›z." de-


mifltik. ‹flte bugün kap›lar›m›z sonuna kadar aç›k. Hergün flehitleri-
mizin gülüflleriyle, onlar›n coflkuyla yürüyen ad›mlar›yla ç›k›yoruz
merdivenleri. Sahnemizde Ayfle Gülen ve ‹dil provalar›na devam

291
ediyor. Tav›r odas›nda daktilo sesleri aras›na kar›flan Ayfle Nil'in gü-
lüflleri duyuluyor.

Devrimci sanat›m›z ve onun militan gelene¤i yoluna devam ediyor.


Gelecek, özgür kad›n ve erkek sanatç›lar›m›z›n, savaflç›lar›m›z›n el-
lerinde daha da güzelleflecek

(*) Örgütün Gücü/Nihat Behram

Tav›r-Aral›k 1996

292
1996 YILINDA
‹D‹L ‹Ç‹N NE SÖYLED‹LER,
NE YAZDILAR...

293
GÜNÜNÜ UMUDA AYARLA
SAVAfi AY- YEN‹ YÜZYIL

Bebek gülüfllü bir foto¤raf›n› göndermifller Ayçe'nin. S›ms›cak, dost


yüzlü bir foto¤raf›. Çal›flma masas›n›n bafl›nda çekilmifl belli ki bu
foto¤raf. Vazodan f›flk›rm›fl k›rm›z› karanfiller kaza¤›na da renktafl
olmufl, yüre¤ine de belli ki. Ve besbelli ki o günü de di¤erleri gibi
"Umuda ayarl›" Ayçe ‹dil Erkmen'in. "Ayçe de kim?" mi diyorsu-
nuz?... Bir yoklay›n bakal›m haf›zan›z›. K›sac›k bir süre önce, yafla-
m›n›n son 68 gününü, yine umuda ayarlam›fl gencecik bir sanatç›-
y› hemen an›msayacaks›n›z. Dünyada Ölüm Orucu'nda ölen ilk ka-
d›n mahkum olan Ayçe ‹dil gazetelere yans›yan foto¤raflar›n› ça¤-
r›flt›racak hepinize.

Anadolu Halk Kültür Sanat Mer-


kezi'ndeki arkadafllar› onun sev-
gisi ve mücadelesini hepimizle
paylaflmak istemifller. "Yaflam›
ve yaflatmay› her fleyin üstünde
tuttu ve tahliyesine bir y›l kald›¤›
halde yine de bu yola can koy-
du, bafl koydu" diyorlar. "Çünkü
insana, insanl›¤a karfl› al›nan in-
sanl›k d›fl› tav›rlara direnmenin
tek yolu kalm›flt›. O da bilincini
bugüne dek bu mücadeleye na-
s›l sunduysa bu kez de yüre¤ini
sunmufltu. Ve o yürek son ana
dek bu inançla çarpt›." diye ya-
z›yorlar. “Namuslu yaflad›, na-
muslu öldü" diyorlar. "Onun
günleri gibi ölümü de umuda
ayarl›yd›. Onu hiç unutmayaca-
¤›z, siz de unutmay›n" diyorlar.

294
.FÜSUN ERBULAK

Bir konuda düflüncemi yazmam istendi¤inde, art›k utan›yorum.


Çünkü ilk tepki "aman müthifl bir fleyler karalayay›m" oluyor. Oysa
sevgili ‹dil'in aram›zdan kurtuluflu bir anne olarak beni çok fazla
sarst›.

... Gençlerini katleden hükümetlerin sonlar›n› tarih bizlere döne dö-


ne aktar›yor.

TARTIfiMASIZ
MEMED FUAT- CUMHUR‹YET

...19 A¤ustos 1996'da, Beyo¤lu'ndan, gazetelerin köfle yazarlar›na


"Grup Yorum/Anadolu Halk Kültür Sanat Merkezi" ad›na yaz›lan bir
mektup at›lm›fl.

Cezaevlerindeki Ölüm Orucu direniflinin 68. gününde yaflam›n› yiti-


ren sanatç› arkadafllar› Ayçe ‹dil Erkmen’in yaflam öyküsü ile foto¤-
raf›n› göndermifller.

Yirmi alt› yafl›nda ölen gencecik bir insan...

Babas› da tiyatro sanatç›s› imifl ‹dil'in. Küçük yafllarda piyano dersi


almaya bafllam›fl. ‹stanbul Üniversitesi ‹ktisat Fakültesi'nde ö¤ren-
ciyken, Ortaköy Kültür Merkezi'ndeki etkinliklere kat›lm›fl. Özgürlük
Türküsü Müzik Toplulu¤u'nu ilk oluflturanlardanm›fl. Ayfle Gülen
Halk Sahnesi'nde oyunculuk da yapm›fl. "Tav›r" dergisinde yazar-
l›ktan paketlemecili¤e kadar her iflin gönüllüsü olmufl. 1994 y›l›n›n

295
Ekim ay›nda bu derginin muhabiri olarak gözalt›na al›n›p sorguya
çekilmifl iflkence görmüfl, tutuklanm›fl. "DHKP-C'ye yard›m ve ya-
takl›ktan 3 y›l 9 ay hapis cezas›na" çarpt›r›lm›fl. Sal›verilmesine yak-
lafl›k bir y›l kalm›flken gönüllü olarak kat›ld›¤› Ölüm Orucu direnifli-
nin 68. gününde yaflam›n› yitirmifl.

Düflünceleri, ülküsü için can›n› vermekten çekinmeyen bu çok yön-


lü sanatç› aday›n›n an›lmas›n› isteyen arkadafllar›, flöyle diyorlar
mektuplar›nda:

"‹nsanca bir yaflam için bedenini açl›¤a yat›ran bir sanatç›y› köfle-
nizde anlataca¤›n›za, bu duyarl›l›¤› gösterece¤inize inan›yoruz."

19 A¤ustos 1996'da postaya at›lan mektup, gazeteden gönderilen


kitaplar, dergiler vb. ile birlikte, 10 Eylül 1996'da elime geçti.

Kendimi Grup Yorum'cular›n yerine koyarak düflünüyorum:

Bir yazara açl›k grevinde ölmüfl bir insan›n yaflam öyküsünü, foto¤-
raf›n› gönderiyorsunuz. Yirmi alt› yafl›nda gencecik bir arkadafl›n›z›
gönüllü olarak kat›ld›¤› bir eylemde yitirmiflsiniz. Çok de¤erli buldu-
¤unuz bu an›y› nas›l yaflataca¤›n›z›, bir ülküye adanan bu özveriyi
kamuya nas›l duyuraca¤›n›z› düflünüyorsunuz. Üzgün, gergin, öf-
kelisiniz...

Bir çözüm: Duyarl› olabileceklerini umdu¤unuz köfle yazarlar›na


mektup yaz›p yard›mlar›n› istemek...

Mektubu postaya atman›zdan on sekiz gün sonra ise bu köfle ya-


zarlar›ndan biri akadafl›n›z›n ad›n› bile anmadan, genel olarak "açl›k
grevi" konusunu iflleyip flöyle sözler ediyor:

"Dileklerini kamuya duyurmak isteyen, hakk›n› arayan herhangi bir


insan›n, de¤il Ölüm Orucu aflamas›na geçmek, açl›k grevine bile

296
yatmas›na ben karfl›y›m."

(...) "insan bu kadar ucuz mu!"

(...) "Önemli olan, açl›k grevini en kolay ulafl›lan, en etkili çare diye
görmemek..."

Bunlar açl›k grevi konusunda genel düflüncelerdi...


Belirtmifltim aç›kça:

"fiu ya da bu dünya görüflünden, flu ya da bu inançtan olan, flu ya


da bu ülkü için savafl›m veren insanlar› düflünmeyin..." demifltim...

Gene de Ayçe ‹dil Erkmen'in arkadafllar›, üstünden on sekiz gün


geçti¤i için, gönderdikleri mektubu okuduktan sonra, o yaz›y› yaz-
d›¤›m› sanabilirler.

Öyle olmad›¤›n› belirtmek benim için önemli...


On iki kiflinin ölümüyle sonuçlanm›fl bir özveri eylemi tart›fl›lamaz!..

DESTE GÜNAYDIN

‹dil arkadafl›m›z her fleyden önce çok yönlü bir sanatç›yd›. Küçük
yafllardan beri piyano e¤itimi alm›fl, müzisyen kimli¤inin yan›s›ra, bir
tiyatro oyuncusu ve Tav›r dergisi yazarlar›ndand›. Ayr›ca bir üniver-
site ö¤rencisiydi. Tav›r Dergisi muhabir kimli¤inden dolay› gözalt›na
al›n›p tutuklanm›flt›. 11 ay sonra ç›kaca¤›n› bildi¤i halde Ölüm Oru-
cu'nun ilk gönüllülerinden biri olmufltur.

297
Kuflkusuz flehit düflen arkadafllar›m›z›n hepsi birbirinden de¤erli,
ama ‹dil'in beni en çok etkileyen yan› bir sanatç› ve kad›n olmas›y-
d›. Bu yönü beni bir kad›n ve sanatç› olarak daha çok etkiledi.

Kuflkusuz ‹dil'in eylemi bizlere bir mesajd›. Sanatç›l›¤›n sadece bir


köfleye çekilip kaset doldurmak ya da yaz› yazmak olmad›¤›n›, top-
lumsal konularda daha duyarl› olmam›z gerekti¤ini anlatan bir me-
sajd›.

‹dil'in eylemini farkl› k›lan yan›; erkek egemen bir toplumda sömü-
rü ve zulümle bir kad›n olarak çok daha fazla yüz yüze olufluyla bir-
likte adeta toplumsal bir rol gibi kad›na yüklenen edilgenli¤i k›rm›fl
olmas›d›r.
Son olarak eklemek istedi¤im bir fley daha var.

Sanatç› ve ayd›n oldu¤u iddias›yla halk›n duygular›n› sömürenler


Ölüm Oruçlar› sürecinde gayret gösteren, sürece katk›lar› olanlar›
örnek almal›d›r.

CEZM‹ ERSÖZ

Ben Ayçe'nin Ölüm Orucu'na bafllarken yaflam› amaçlad›¤›n› dü-


flündüm. Bir taraftan da flimdi toplumda belli çevrelerde aç›k ya da
gizli bir yarg› olufltu. "Örgüt yönlendirmesi, bu insanlar kobay ola-
rak kullan›ld›lar, kendi kararlar› de¤ildi, ölüme terk edildiler, kiflisel
kararlar› de¤ildi, manipüle edildiler." fleklinde yarg›lar olufltu. Ben
bu yarg›lara kat›lm›yorum. Orada yaflananlar› çok iyi biliyorum. Zi-
yaretçilere yap›lanlar›, insanlara yap›lanlar›. D›flar›da Ölüm Oruçla-
r›’n› pek tasvip etmiyorum. Yani hapishane d›fl›nda. Ama hapisha-
nede tek yol bu kalm›flsa, insanca yaflamak için bir tak›m haklar› el-
de etmek için, fleref ve onur duygusunu korumak için tek yol bu

298
kalm›flsa, ki bence sadece bu kalm›flt›r. Burada, yaflam amaçlayan
bir Ölüm Orucu bu. Yaflamak için öldü bu insanlar. Ayçe bir daha
bu dünyada soluk al›p veremeyecek, bu dünyada oyun yazamaya-
cak, fliir yazamayacak, sahneye ç›kamayacak müzik besteleyeme-
yecek. Bu beni hakikaten üzüyor. Keflke bu insanlar hayatta olsa-
lard› sözünü her zaman söyleyece¤im ama bir taraftan da böyle in-
sanlar›n varl›¤› çok önemli bence. Baflka insanlar ad›na ve kendile-
ri ad›na yaflam riskine giren insanlar bence çok önemli. Bu insanla-
r›n varl›¤› çok önemli. Bu insanlar olmazsa bir çok fleyi daha çabuk
kabul edece¤iz gibi geliyor bana. Aç›kças› ben bu kadar cesur ola-
mad›m hiç. Hayat›m› bu kadar riske edecek böylesi büyük bir bafl-
kald›r›y› bu anlamda hiçbir zaman göze alamad›m. Belki de hayran-
l›¤›m biraz da bu. Vahfli kapitalizmin hakim oldu¤u ç›karc›l›¤›n ha-
kim oldu¤u bir ülkede birileri kalk›yor ve bütün yaflamlar›n› riske edi-
yorlar. Her fleylerini ortaya koyuyorlar. Bence muhteflem bir fley.

Bu ülkenin edebiyatç›lar› varsa, flairleri varsa, oyun yazarlar›, destan


yazarlar› varsa, bence bu direnifli kaleme almal›lar. Nas›l oldu? Bu-
na nas›l karar verdi bu insanlar? Hangi aflamalardan geçerek, bir-
birlerine hangi duygularla güvenerek bu sonu olmayan yola ç›kt›lar?
Bence bir edebiyatç› için, romanc› için bundan daha anlam-
l› bir konu olamaz. Her fleyin bu kadar basite indirgendi¤i bir ça¤-
da, kapitalizmin bütün duygular› öldürdü¤ü bir ça¤da birileri kalk›p
öldürüyor kendini. Belki Yaflar Kemal hayat›n›n konusunu yazabilir
bence. Bir ‹nce Memed'den daha anlaml› geliyor art›k. Günümüz-
de bir sürü ‹nce Memed var art›k. ‹flte bunlardan herbiri bir ince Me-
med. Bize kalan unutmamak, Ayçe baflta olmak üzere hayat›n› yi-
tiren insanlar› unutmamak. Onlar›n an›s›n› ve bu olay› ak›lda tutmak
ve canl› tutmak gerekiyor.

Tekrar ediyorum Ayçe ve di¤er 11 arkadafl›n bizlere bir fleyleri ha-


t›rlatmak için öldü¤ünü düflünüyorum ve hayranl›k duyuyorum.

299
AHMET ERKANLI

Ayçe ‹dil Erkmen, binlerce devrim flehidinden sadece biri. Bu top-


raklar kimleri kucaklamad› ki?... Mahirleri, Sinan'lar›, Yusuf'lar›, H›-
d›r'lar›, Sabahat'lar›, Ayfle'leri... Ayçe de girdi topra¤a. Sosyalizm
u¤runa, insanca yaflam u¤runa, hem de tutsakl›¤›n›n bitimine az bir
süre kala seve seve kucaklad› topra¤›. Biliyordu ard›ndan gelen
binlerin, yüz-binlerin oldu¤unu. Biliyordu unutulmayaca¤›n›, unuttu-
rulmayaca¤›m. Di¤erleri unutuldu mu ki Ayçe unutulsun. Çünkü yü-
re¤inde insan sevgisini yaflat›yordu. Bu sevgi ç›kar sevgisi de¤ildi,
gerçi düzen ç›kar iliflkileri üzerine kurulmufltu ama onunki ç›kar ilifl-
kisine dayanm›yordu, karfl›l›¤›n› beklemiyordu bu sevginin. Yaln›zca
kendinden sonrakilere güzel bir dünya, yaflanas› bir dünya b›rak-
mak için mücadele vererek çekti gitti bu dünyadan.

Ayçe'yi bir kaç kez gördüm OKM'de. Zay›fça bir k›zd›, minyon bir
tipi vard›. Öyle iri yar› bir cüsseye sahip de¤ildi, ama o zay›f cüsse-
sinin alt›nda tabiri do¤ruysa mangal gibi bir yürek yat›yormufl. Ra-
hat uyu Ayçe, seni unutmayaca¤›z. Zaten kim unutuldu ki...

DEMOKRAS‹ GAZETES‹

Zihni Küçümen, Adalet A¤ao¤lu, Ayçe ‹dil Erkmen.


Ölümle yaflam aras›nda üç sanatç›
Üç Yaflam, Bir Soru
Art›k Binlerce Ömrü Var ‹dil'in

Adalet A¤ao¤lu ölümle pençeleflirken, 26 Temmuz 1996 Cuma gü-


nü Çanakkale Cezaevi'nde, Ayçe ‹dil Erkmen Ölüm orucu direnifli-
nin 68. gününde yaflam›na yüre¤iyle imza koydu. Erkmen, sanat-
ç›yd›.

300
1970 istanbul do¤umlu olan Erkmen, 1990 y›l›nda Ortaköy Kültür
Merkezi'nde çal›flmaya bafllam›flt›.

OKM'nin baflar›l› çal›flanlar›ndan olan Erkmen, Özgürlük Türküsü


müzik grubunu oluflturan elemanlar›n da ilki oldu.

Bir yandan müzik çal›flmalar›n› yürüten Erkmen, di¤er yandan Ayfle


Gülen Halk Sahnesi'nde oyuncu olarak tiyatro faaliyetlerine devam
etti.

1993 y›l›ndan itibaren Tav›r Dergisi'nin yaz› kurulunda yer alan Erk-
men, 1994 y›l›n›n Ekim ay›nda ülke d›fl›nda düzenlenen bir etkinli¤e
kat›ld›.

Etkinlik dönüflü Ankara'da, üzerinde bulunan Tav›r Dergisi muhabir


kart›ndan dolay› gözalt›na al›nd›. Önce kaybedilmek istendi. 15 gün
gözalt›nda kald›.

Ç›kar›ld›¤› Ankara DGM'de 3 y›l 9 ay hapis cezas›na çarpt›r›ld›. An-


kara Merkez Kapal› Cezaevi'nde befl ay kald›ktan sonra Çanakka-
le Cezaevi'ne sevk edildi. Sonra açl›k, sonra ölüm.

Arkadafllar› Erkmen'i topra¤a verirken, ard›ndan “Art›k binlerce öm-


rü var ‹dil'in" diyorlard›. Türkiye'de sanatç› olmak buydu.

6.8.1996

301
302
BELGELER, FOTO⁄RAFLAR
GAZETE HABERLER‹

303
304
305
306
307
GAZETE ‹LANLARI

308
309
310
HAP‹SHANEDEN GÖNDERD‹⁄‹
KARTLAR

311
312
313
314
315
316
317
318
BASIN, Ö⁄RENC‹,
YOLCULUK TANITIM KARTLARI

319
320
321
322
323
324
AYÇE ‹D‹L ERKMEN
1970-1996

325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
346
347
348
349
350
351
352
353
Ayfle Bafltimur ile ‹dil Ölüm Orucunda

354
‹dil için Çanakkale Hapishanesi’nde haz›rlanan köfle

355
356
357
358
359
Ayfer Teyze Ölüm Orucu direniflçisi
Feride Harman’›n baflucunda (2002)

360
361
‹dil’in hayat› tiyatro oyunlar›na konu oldu.

362
“Devrimin Öncü Kad›nlar›”
Aral›k 2007- Ocak 2008
8 Mart Etkinli¤i
Bolivar Üniversitesi - Karakas - VENEZÜELLA
363
Y‹NE DO⁄DU ‹D‹LLER‹M‹Z
YEN‹DEN YARATMAK ‹Ç‹N
HAYATI..

364
ayçe idil atefl idil ayçe idil çavufl

ayçe idil göçmen ayçe idil


idil

ayçe idil kartal ayçe idil ayçe idil

365
idil idil idil

idil idil idil

idil idil eylül karap›nar eylül idil gül

366
ayçe özcan ayçe zilan ayçe idil taflp›nar

idil idil ›rmak saklay›c› idil hayat

idil irem avflar idil özçelik idil ya¤mur akan

367
ayçe idil gökmen ayçe idi kay›kç›
ayçe idil eyi

ayçe idil do¤an ayçe idil gökden ayçe idil ›rmak

idil vural idil alaçam idil demir


idil özbolat idil su yayla idil zelal deli

idil y›lmaz zehra idil s›rma idil güngörmüfl

idil idil yaren emir idil canpolat

369
idil yaren bulut idil erdal ayça idil kar

idil top idil elif ay idil çiftçi

ayçe idil erdem damla idil idil baflgürbo¤a

370
ayçe idil flah idil deniz püremifl idil duru

idil aksu idil h›zal idil dugan

idil çiçek idil biçer idil korkulu

371
idil kurt idil melleç idil ölmez

rozan idil tezgel idil nazya çal›k ayçe idil aslan

ayça idilcan idil beysülen ayçe idil atao¤lu


gençtürk

372
ayçe idil tuncal idil umut de¤erli ayçe idil sumaktafl

ayçe idil aytemir ayçe idil eski ayça idil bozkurt

idil ertürk idil idil jeyan do¤an

373
idil kaya idil tamaç

idil gündüz idil k›fl

Not: Kitab›m›z›n ikinci bask›s› için kullan›lacak olan, ismi “‹dil” ya da “Ayçe”olan çocuk foto¤raflar›n›
‹dil Kültür Merkezi’ne iletmenizi rica ediyoruz.

Tav›r YAYINLARI

374

You might also like