Professional Documents
Culture Documents
GÖRSEL TASARIM-RES‹MLEME:
tav›r
BASKI:
Ezgi Matbaa
Sanayi C. Altay Sok. No: 10
Çobançeflme / ‹stanbul
Tel: 0 212 452 23 02
‹SBN: 978-975-6433-08-6
idil
DERLEYEN: Ümit ‹lter
faflizme karfl› mücadelede flehit düflen
devrimci sanatç›lara....
YAYINEV‹N‹N ÖNSÖZÜ
7
‹hanet etmeyeceklerdi. Tereddütsüz ölümün üstüne yürüyecekti
umudun ordusu. K›z›ldere’nin sesi yank›lanacakt› maltalarda. Veri-
len sözlerden dönülmeyecekti, ucunda ölüm oldu¤u biline biline.
Sierra Maestra da¤lar›n›n rüzgarlar› esecekti havaland›rmalarda.
Ölüme “Hoflgeldin, safa geldin” denilecekti. Onurun, namusun, he-
le de adaletin u¤runa, türkü söyler gibi ölünecekti...
Ayçe ‹dil Erkmen, tereddütsüzdü. Öne at›l›p k›z›l band›n› aln›na ta-
karken de, son nefesini verene kadar da tereddütsüzdü. Tereddüt-
süzlü¤ü inanc›ndan; halk›na, vatan›na duydu¤u ölçüsüz sevgiden
geliyordu kuflkusuz. Yoksa gün gün, hücre hücre eriyerek ama bir
türkü gibi ölünemezdi.
8
‹dil, yeni insan›n ad›d›r. Sosyalizme inanc›n, örgüte güvenin ve fe-
dan›n ad›d›r. Hep bafl› dik yaflaman›n ve yeri geldi¤inde ölümü se-
ve seve kucaklaman›n ad›d›r. Kad›nlar olmadan devrim olmayaca-
¤›n›n ve kad›n›n ancak devrimle kurtulaca¤›n›n ad›d›r. Devrimci sa-
natç›l›¤›n, halk kültüründen ö¤renmenin ve onu sosyalist kültürle
harmanlay›p gelece¤e tafl›man›n ad›d›r...
‹dil’in miras› bizim için çok de¤erlidir. Elinizde tuttu¤unuz kitap, onu
anlatmak için deyim yerindeyse ç›rp›n›p durarak yaz›lm›fl sat›rlardan
olufluyor. Ne söylesek eksik kalacak endiflesiyle ama elimizden gel-
di¤i ölçüde yaz›lm›fl bu sat›rlar dileriz ki yeni ‹dillerin yetiflmesinde
küçük de olsa katk›da bulunur. Bu, bizim için en büyük yürek fe-
rahl›¤› olacakt›r.
TAVIR YAYINLARI
9
10
‹D‹L ÜZER‹NE...
11
Onlara göre bizler sanat ad›na sloganc›l›k yapan siyasi militanlard›k.
Sanatç› örgütlü olamazd›. Özgürlü¤ünü s›n›rlayamazd›. Yarat›c›l›¤›-
n› öldüremezdi. Birey olmal›yd›lar.
Yeni bir kültür yarat›yor, yeni bir yap› yükseltiyorduk. Emekçi olmak,
yap›y› h›zla yükseltmek için her gün birkaç tu¤la koymak gerekiyor-
12
du. Üstelik bu gösterifle, popülizme düflmeden yap›lmal›yd›. ‹dil bu
gerçe¤i en iyi kavrayanlar›m›zdan biri oldu.
Adeta bir joker gibi nerede boflluk varsa oraya kofltu. Müzik grubu,
tiyatro, sanat dergisi... Yeteneklerini zorlad› ve en iyisini yapmaya
çal›flt›. Baflar›lanlar karfl›s›nda adeta çocuk gibi sevinir, yoldafl s›-
cakl›¤›yla herkesi kucaklar, halay çeker ama yanl›fllar ve baflar›s›z-
l›klar karfl›s›nda kimse onun kendine özgü sorgulayan, elefltiren ba-
k›fllar›ndan kurtulamazd›. Kitlelerin alk›fllar› karfl›s›nda bafl› dönme-
di. Kendini kaybetmedi. Yaratmaya çal›flt›¤›m›z devrimci sanatç› ti-
pinin en temel özelliklerinden birini, o günkü deyiflimizle "‹simsiz ve
resimsiz" olmay› içsellefltirdi. Edilgenli¤ini ve memur tav›rlar›n› elefl-
tirdi¤imizde utanarak kabul etti. Ve kendi içinde kendiyle sessiz bir
savafla girdi. H›zla kendini gelifltirdi olgunlaflt›. "Sanatç›-sepetçi"
esprilerinin alt›nda yatan küçümseyici yaklafl›mlar› ciddiye almad›.
13
flehidi olmas›n›n da ötesinde, ülkemizde devrimci sanatç› kiflili¤in
de manifestosunu yazm›flt›r. Devrimci bir sanatç›n›n faflizmin halka
karfl› sald›r›s›n› püskürtmek için çarp›flman›n en ön saf›nda dövüfle-
bilece¤ini, bu u¤urda ölümü gülerek karfl›layabilece¤ini göstermifl-
tir. "Ben sanatç›y›m, sanat yapar›m" diyenlere, kendini ayr›cal›k-
l› gören elitistlere devrimci sanatç›l›¤›n günü geldi¤inde yaflam› sa-
vunmak için atefl hatt›nda ölümün üstüne yürümeyi bilmesi gerek-
ti¤ini göstermifltir.
Çelikten bir irade ile ölümle yaflam aras›ndaki o incecik çizgide bey-
ni, yüre¤i ve bütün ruhuyla bu büyük kahramanl›¤› savafl içerisinde-
ki s›radan bir devrimci görevi yerine getirir gibi gösteriflsiz, sessiz ve
sitemsiz yapabilmenin ad›d›r. Sevgi dolu, coflku dolu, han›m ha-
n›mc›k bir genç k›z›n nas›l inanç, cesaret ve kararl›l›k sembolü bir
kahraman olabilece¤inin örne¤idir. Halk ve vatan sevgisiyle pazar
yerlerine, grev çad›rlar›na, üniversite anfilerine, ayaklanma barikat-
14
lar›na bilinç, umut tafl›man›n coflkusudur.
‹dil, onca kitaplar yazm›fl anl› flanl›, birçok ayd›n ve sanatç›ya k›sa-
c›k yaflam›na s›¤d›rd›¤› müthifl bir tarih bilinci ve bilgelikle ölüm ve
yaflam üzerine ders vermifltir. O Sabolar'dan ö¤rendiklerini, Santia-
go Stadyumu’nda faflist cuntac›larca parmaklar› k›r›lan ama sustu-
rulamayan devrimci ozan Victor Jara'n›n hayk›r›fl›yla birlefltirerek
seslendi bizlere: VENCEREMOS!..
15
16
AYÇE...
17
ya¤mur sonras› toprak örne¤in.
Ayçe bir kitab›n ad› dara¤ac›ndan notlar› Fucik'in.
Direnme Savafl›, fliir kitab›, destan Bedreddin, Baba ‹shak.
Ayçe henüz yaz›lmam›fl bütün kitaplar›n ortak temas›.
Ayçe bir türkü olabilir.
Evlad› kaybolmufl analara ait halk türküsü.
“Belimizde k›l›nc›m›z kirman› hey!” deyiveren coflkulu,
cesur.
Ayçe bir tablo, Guernicas› Picasso'nun,
foto¤raf da olabilir.
Yoksul kara Afrika'n›n aç gezen yüz milyonlar›n›n
bembeyaz diflleriyle gülümseyiflleri bize.
Ayçe bebe¤ini emziren bir annenin masumiyeti.
Gecekondusuna elinde ekmek,
cebinde flekerlemelerle dönen bir iflçinin heyecan›,
bekleflen çocuklar›n›n afacanl›¤›,
evin kad›n›n›n sevecenli¤i,
bacalar›nda tüten duman›n neflesi.
Ayçe bir düfl, çöplüklerden ekmek toplayan,
köprü altlar›nda sabahlayan sokak çocuklar›n›n.
18
Ring penceresinden izlerken dalg›n,
kendi halinde kald›r›mlar›,
ans›z›n bir yoldafl› görmek,
tetik ad›mlarla yürüyen dikkatli,
onunla son randevuyu an›msamak.
Kucaklaflmay›, hoflçakal›, görüflürüzü.
Ayçe Mitralyöz.
Ayçe o bir vatan ve bebelerinin yüzü hep güleç,
sofralar bereketli, hasatlar çoflkulu.
Gönderinde onurlu bir k›z›ll›k dalgalanan.
Ayçe vatan, Ayçe o özgür vatan.
19
20
YAfiAMAK
‹PEKS‹ B‹R KUMAfi DOKUR G‹B‹
HEP B‹R A⁄IZDAN
SEV‹NÇL‹ B‹R DESTAN OKUR G‹B‹...
1970 y›l›nda do¤du¤unda ad›n› ‹dil koydular. ‹stedikleri ‹dil Biret gi-
bi dünyaca tan›nan sayg›n bir sanatç› olsun, yetene¤iyle ünlensin.
21
‹nsan sevgisiyle doluydu. Kimseyi k›rmamaya, incitmemeye çal›fl›r-
d›. Birilerine yard›m edebilmek onu mutlu ederdi. Arkadafllar›n›n
derslerine yard›m eder, dertlerine ortak olurdu. Kalemi, silgisi, def-
teri bir yana; ‹dil, yeteneklerini, baflar›lar›n› da paylafl›rd› arkadaflla-
r›yla.
22
sahipti; okumufl, üniversiteye bafllam›flt›. Piyano kurslar› alm›flt›. ‹s-
tese bu yetene¤iyle bile pek çok olana¤a sahip olabilirdi.
0 "flansl›lar” içinde miydi?
Yüre¤i rahat de¤ildi. Her fleyi vard› ama insanlar›n ac›lar›na, yoksul-
luklar›na bana ne diyemiyordu.
23
diye tan›mlam›fllard›.
24
Bu arada bir olay oldu. Mimar Sinan Üniversitesi ö¤rencisi Seher
fiahin polisler taraf›ndan okulunun üçüncü kat›ndan afla¤›ya at›ld›.
Seher, kay›t için gelen ö¤rencilere yard›mc› olmak amac›yla aç›lan
Rehberlik Masalar›nda faaliyet gösteren bir üniversiteliydi. Befl gün
komada kalan Seher 8 Eylül 1991'de hayat›n› kaybetti.
25
Halk›n sanatç›s› olmak halk olmakt›. Halk gibi düflünebilmek, halk›n
yaflad›¤› duygular› derinlemesine yaflamak, ona yön vermekti. Hal-
k›n sanatç›s›n›n kayna¤› ne para ne de flan-flöhretti. Halklar›n haya-
t› bitmez-tükenmez bir hammadde kayna¤›yd›. Sanatç› zaten bu
hammaddeyi iflleyen ona flekil veren de¤il miydi? O halde bu kay-
na¤› ürünlefltirmek için mücadelenin içine dalmak gerekiyordu. Ya-
rat›c›l›k bu mücadelenin içindeydi. Bir iflçi gibi, bir gecekondulu gi-
bi, hakk›n› arayan tüm emekçiler gibi halk›n mücadelesinin parças›
olmal›yd› sanatç›.
OKM'ye daha s›k gitmeye bafllad›. Her geçen gün biraz daha fazla
sorumluluk bilinci art›yordu. Zaman›n daha büyük bir k›sm›n› ay›r›-
yordu oraya.
26
n›n suçlulu¤u da eklenmeyecek miydi? Nas›l yaflayacakt›? Mutlaka
bu bencillik onu daha büyük bencilliklere tafl›yacakt›. Annesini üz-
mek mi? Hay›r. O bencillik de¤ildi. ‹nand›¤› fikirlerle annesi aras›nda
bir tercihe zorlanmak anlams›zd›. Böyle bir zorunluluk olamazd›.
Karar›n› verdi. Tercihini yapt›. Kültür ve sanat alan›nda kavgas›na
devam edecekti. Annesinin onu anlayamamas›, üzülmesi yüre¤ini
burkuyordu ama karar›n› de¤ifltirmeyecekti. Tavr›n› koydu. Çat›fl-
may› kazand›.
H›zla prati¤in içine girdi. Sanatla iç içe büyümüfltü. Babas› ona sa-
nat sevgisi afl›lam›flt› ama hiç profesyonel sanatç› olmay› düflünme-
miflti. Hatta mümkün oldu¤unca kendine saklam›flt› yetene¤ini. Ha-
la utan›yordu insanlar›n önüne ç›kmaya, hala s›k›l›yordu alk›fllardan.
Art›k atmal›yd› çekingenli¤ini. Çünkü onun için sanat›, halka gerçek-
leri, zalimleri, direnenleri, kurtulufl yolunu gösteren bir araçt›. Kav-
gas›n› seviyordu, o halde sanatsal yeteneklerini bu kavgan›n hizme-
tine sunmal›yd›. ‹lk kez yetenekleri onu bu derece coflkuland›r›yor,
haz veriyordu. Nihayet yetene¤ini zenginlefltirecek kanal› bulmufltu.
27
Önceleri daha çok müzik üzerine çal›flmalar yürüttü. Özgürlük Tür-
küsü’nün bir eleman› olarak tart›flmalarda, günlük yaflamda dürüst-
lü¤ü, disiplini ve sahiplenmesiyle öne ç›k›yordu. Henüz mücadele-
nin, devrimci e¤itimin bafl›ndayd› belki. Ama içtenli¤i, sorgulay›c›l›¤›
ve sezgileriyle yanl›fllar› do¤rudan ay›kl›yor, do¤rular› inatla savunu-
yordu. Yetmezlikleri de vard›. Fakat inatç› kiflili¤i yanl›fllara teslim et-
miyordu onu. Asl›nda kolektivizmin üretimleri nas›l zenginlefltirdi¤ini
ö¤reniyordu. Elefltiriler-öneriler ve ortak noktalar düflünmeye itiyor,
yarat›c›l›¤a yöneltiyor ve yanl›fllar› önlüyordu. Yarat›c›l›k, özgürlük bi-
reyde de¤il, birliktelikteydi. fiimdi daha iyi anl›yordu bunu.
28
yatifi, kendine güveni ile zorluklar›n üstesinden gelebilirdi. Savafl›n
içindeydi ‹dil. Verdi¤i savafl sadece bask›lara, zulme, sömürüye
karfl› de¤ildi. ‹kili gelifliyordu mücadele. Bir yandan bask›larla mü-
cadele ederken, di¤er yandan kendi eksikliklerinin de üzerine gidi-
yordu.
Ama ‹dil ve ‹dil gibilerin savafl› biraz daha özgün ve biraz daha zor-
du. Çünkü ‹dil bir kad›nd›.
29
n› aç›yordu. Art›k edilgenli¤i afl›p kendine güvenini güçlendirmeliy-
di. Sanc›lar içinde özgür bir kiflilik yarat›yordu.
30
‹dil daha fazla yo¤unlaflt› görevlerine. Yaflad›¤› her fleyi bir ders, de-
neyim olarak bilince ç›karmay› biliyor, eksikliklerini yoldafllar›yla bir-
likte aflmaya çal›fl›yordu. Hem sorun çözüyor, hem de sorunlar›n›
paylafl›yordu. Fedekarl›¤› ve anlay›fl›yla sayg›nl›k kazanm›flt›. Sade-
ce güven duyulmuyordu, o da güven veriyordu. Gittikçe yöneten ve
yönlendiren olmaya bafllad›.
31
‹dil... Bir sanatç› o. Müzisyen, oyuncu, yazar. Hepsinde baflar›-
l› olmak istiyor. Yeteneklerinin fark›nda. Yeteneklerini besleyecek
s›n›rs›z bir kayna¤a sahip; halk›n içinde ve örgütlü. Bunun yükle-
di¤i sorumluluklar›n fark›nda. Ve bir savaflç› o..
Çeliflki hiç de¤il. Z›tl›k yok bu kararda. Bir sanatç› hiçbir duygu yi-
timine u¤ramadan savaflç› olabilir. Dövüflebilir bilfiil. ‹dil de veri-
yor karar›n›. Ölüm Orucu savaflç›s› olurken sanatç› yan›n› bir ke-
nara koymuyor. Sanatç›l›¤›, flimdi onu barikat›n ön saf›na çeken
bir birikim, bir de¤erler toplam›.
32
Bu gücü veren devrimci hareketti. fiimdi daha iyi anl›yordu iktidar›
alma, halklar› özgür vatan topraklar›na ulaflt›rma inanc› insanlar›
kahramanl›klara, kendini fedaya ulaflt›r›yordu. Cüret afl›l›yordu.
Kanla yaz›lan tarih halka ulaflt›r›lmal›yd›. fiimdi Sabo ile Eda'n›n di-
reniflini, Sabo'nun telefon konuflmas›n› temsili bir seslendirmeyle
kasete okuyacaklard›. ‹dil Eda'y› seslendirecekti.
33
Ne büyük onurdu Sabo ile Eda'y› seslendirmek. Hele Sabo bir ta-
rihti. Kad›nlar›n mücadele tarihiydi. Kad›nlar›n önünü açan onlar›
kahramanl›¤a götüren güçtü Sabo. Özveri ve ba¤l›l›kt›. Kad›nlar›n
mücadele içindeki geliflimlerini ö¤renmek için Sabo'yu ö¤renmek
yeterliydi. Sabo'da kad›nlar›n nereden nereye geldi¤ini görüyordu
‹dil.
34
OKM'nin sorunlar›yla sabahlara kadar bo¤ufluyordu. Emek harca-
y›p sonuç almaktan duydu¤u hazla ifllerine kofluyordu.
‹dil'in siyasi bilinci her geçen gün gelifliyordu. Bir sanatç›yd›. Kültür
ve sanat alan›n›n yöneticisiydi. Ama ayn› zamanda bir savaflç› gibi
hissediyordu kendini. Bugün müzikle, tiyatroyla halka seslenenlerin
yar›n baflka bir devrimci görevi üstlenebilece¤ini biliyordu.
35
Savafl büyüyordu. Zorluklar› aflarak ilerliyordu. Devrimci harekette
büyük bir ihanet yaflanm›flt›. Halk ve vatan sevgisi, özgürlük inanc›
kirletilmek istenmiflti.
36
‹dil'in hapishaneye girdi¤i dönem, özgür tutsakl›¤›n tart›fl›ld›¤› bir
dönemdi. Tutsakl›k bir bedeldi. Bafle¤memenin, teslim olmaman›n
ad› olmal›yd› özgür tutsakl›k.
37
D›flar›s›, içerisi hiç bu kadar bütünleflmemiflti. D›flar›dayken hapis-
hanelerde süren mücadelenin d›flar›yla bütünlü¤ünü bu derece so-
mut görememiflti. Bildi¤i, yaflad›¤› her fley bilince dönüflüyordu.
Her y›l düzenli olarak yap›lan '84 Ölüm Orucu flehitleri anmas› bu y›l
süresiz açl›k grevi direnifline denk gelmiflti. Bu tesadüf anmaya ay-
r› bir anlam kat›yordu. ‘84 ile kökleflen bir gelenek sürdürülüyordu,
miras korunuyordu.
38
Gün geçtikçe sald›r›y› püskürtmenin zorlu olaca¤›, eylemi büyüt-
mek gerekece¤i ortak düflünce olmaya bafllad›. Nihayet direniflin
daha üst boyuta s›çrat›laca¤› aç›klanm›flt›. Evet, ölüm orucuna bafl-
lanacakt›. Apo'lara yeni Apo'lar eklenecekti. Herkese düflüncesi
soruldu. ‹dil'e de.
Beklenen karar aç›kland›. ‹dil ilk ekipte yer alacakt›. Çok büyük bir
onurdu bu. Sadece ölüm orucu savaflç›s› olma de¤il, ölüm orucun-
da kad›nlar› temsil etme onurunu da tafl›yordu. Bir de sanatç› kim-
li¤i eklenince... Büyük bir misyondu bu. Ne güzel fleydi inand›¤› gi-
bi yaflamak ve bu inançlar için ölüme yürümek.... Düflündükçe ço-
fluyor ve gururlan›yordu. "Bayrak benim elimde. Ben Apo olaca-
¤›m" diyordu.
39
‹nançlar›n› simgeleyen bantlar› tak›ld›. Kucaklaflt›lar. Anonsu ‹dil
yapt›rd›. Ölüm orucuna onun gür sesiyle bafllad›lar.
Her geçen gün vücudu biraz daha eriyor, ac›lar› art›yor, bitkinlefli-
yordu. Ama ‹dil ayn› ‹dil'di.
Ayn› hassasl›k ve titizlik... Kan kustu¤u anda dahi s›v› alma vakti ge-
len yoldafllar›na saati hat›rlat›yordu. Yan›na u¤ramayanlar› fark edi-
yordu. Pervin'in yanl›z oldu¤unu gördü¤ünde bafl›na toplanan ar-
kadafllar›na onun yan›na gitmelerini söylüyordu.
40
Altm›fll› günlerde bilinci bulanmaya bafllam›flt›. Arkadafllar› onu ko-
nuflturmak, bilincinin kapanmas›n› engellemek istiyorlard›. Kendini
ne kadar zorlasa da konuflam›yordu. Bir arkadafl› "K›z›l band›n› ta-
kal›m m›?” diye sordu. ‹dil öylesine ba¤lanm›flt› ki band›na, takal›m
dedi. ‹nanc› bilincinin kapanmas›n› dinlemiyordu. Hiçbir fleye cevap
vermeyen ‹dil takal›m diyordu..."Takal›m!.."
Umut var, hakl›l›¤›n savafl› var. Tarihin hakl› gururu var. Onur, na-
mus, adalet var...
41
O foto¤raf karesi, y›llar sonras›na devredilecek o de¤erli miras diyor
ki, o sessiz gülüfl hayk›r›yor ki;
42
‹D‹L’‹N ÖZGEÇM‹fi‹
43
Ekonomik durumu çok iyi olmayan ailesi fedakarl›klarla yetifltirme-
ye çal›fl›yor onu. Babas› tiyatroyla ilgileniyor, fliir, makale yaz›yor.
Klasik müzik konserlerine gidiyorlar. Babas› duygusal, hassas. Ai-
lesinin eme¤i, sevgisi fedakarl›¤›yla büyüyor ‹dil.
Y›l 1988. ‹dil üniversiteye bafll›yor. Babas› istedi¤i için iktisata giri-
yor. Babas›yla birlikte çal›flacaklar.
1992 Ocak ay›nda afifl yap›flt›r›rken bir daha gözalt›na al›n›yor. Da-
ha sonralar› yine gözalt›lar yafl›yor. Toplam befl kez gözalt›na al›n›-
yor. 1994 Kas›m ay›nda al›nd›¤›nda iflkencelerden sonra tutuklan›-
yor. Ankara Merkez Kapal›'ya gönderiliyor. Bir öç alma operasyonu
bu. Mehmet Topaç'›n cezaland›r›lmas› ve Parti`nin ilan›n› sindireme-
yen polis onlarca kifliyi gözalt›na al›yor, iflkencelerden geçiriyor.
Bunlardan biri de ‹dil.
44
Son gözalt›s›na kadar Özgürlük Türküsü, Ayfle Gülen Halk Sahne-
si, Tav›r Dergisi’nde çal›fl›yor. ‹flçi grevlerinde, üniversitelerde, so-
kaklarda birçok oyunda oynuyor. Paneller, bas›n aç›klamalar›, kon-
serler... Devrimci sanat cephesinin her yerinde ‹dil'in sesi, eme¤i
var.
45
ONA DA‹R...
46
mektup yazd›rmak istiyor. ‹dil’e bak›yor o s›rada onun meflgul oldu-
¤unu görüp ona yazd›rmaktan vazgeçiyor ve baflka birine yazd›r›-
yor. ‹dil bunu ö¤renince ben ona bu rahatl›¤› vermemiflim demek ki
deyip kendisini sorgulam›fl ve insanlarla daha s›cak bir iliflki kurma-
ya çal›flm›flt›. Nitekim ‹dil hüküm giyip Çanakkale’ye gidece¤i za-
man adli arkadafllar ondan ayr›l›rken o kadar üzülmüfllerdi ki ‹dil’in
ard›ndan çok a¤lam›fllard›.
47
’96’n›n bafl›nda ‹dil’le tekrar bulufltuk Çanakkale’de. Kültür komite-
si kurulmufltu. Komitenin sorumlusu idi. Tüm etkinliklerde gecesini
gündüzüne katarak çal›flm›flt›. ‹dil ifllerinde böyle çal›fl›rd›. Oldukça
da disiplinliydi. ‹fli programlad›¤›nda kendisi üzerine ald›¤› tüm gö-
revleri olabildi¤ince eksiksiz yerine getirmeye çal›flt›¤› için herkesten
böyle çal›flmas›n› isterdi ama yap›lmad›¤›nda da k›zmazd›. Onlarla
o kadar sakin konuflur ve anlat›rd› ki, insan flafl›r›rd› onun bu sabr›-
na. Bazen tak›l›rd›k, ‹dil bir gün de k›z, bir fleye sinirlen diye. Hay›r
k›zmazd› ‹dil, sinirlenmezdi. Sakin bir yap›s› vard›, bu da bir etken-
di ama as›l sebep yoldafllar›n› çok sevmesiydi. Herkesle sayg›l›, iç-
ten ba¤ kurard›. As›l olarak emek verirdi. Ve tüm bunlar› ‹dil çok do-
¤al yapard›. Örne¤in disiplinli olmak için, insanlar›n de¤iflik sorunla-
r›yla ilgilenmek için harcanmas› gereken emek onun için o kadar
do¤ald› ki, zorlanmazd› disiplinli olmak için. Her fley do¤ald› onda.
‹çtendi. ‹çselleflmiflti. Zorlanmamas› bu yüzdendi. Bu özellikleri he-
pimizde sayg› uyand›r›rd›. Bunu yaratan ‹dil’di elbette. Sadece biz-
lerde de¤il di¤er siyasetlerle iliflkileri de böyleydi. Onlarda da böyle
bir sayg› yaratm›flt›.
48
U¤ur flehit düfltü¤ünde maltalar› iflgal etmifl her an barikat kurma-
ya haz›r direniyorduk. Bizim ko¤uflu direnifl ko¤uflu yapm›flt›k. ‹dil’i
ziyaret etmifl maltaya dönüyordum. ‹dil de gelmek istedi. Ben de
barikata kat›lmak istiyorum demiflti. Gelmesi mümkün de¤ildi ama
öyle çok istiyordu ki.
Yasemin Karada¤
Çanakkale Hapishanesi
49
“KANAAT BAKKAL‹YES‹"
Bir demir kap› aç›l›yor. Bir demir kap› daha. Bir daha. Bir daha. Aç›-
lan onlarca demir kap›... Gelenler erkekler bölümünden birkaç ar-
kadafl ile emektar gardiyan Kamil Bey. Yanlar›nda bir de bayan. Ta-
n›m›yorum. Gencecik yüzü yorgun görünüyor. ‹flkenceden gelenle-
rin zay›flam›fl tan›d›k yüzü. Bir tek gözler uymuyor, üstünde sanki
ona ait de¤ilmifl gibi as›l› kalan mecalsizli¤e. Karfl›mda durmufl ›fl›l
›fl›l bak›yor. Güçsüz kollar› erkek arkadafllar›n uzatt›¤› valizine uza-
n›yor. Tutam›yor. Al›yorum elinden. Onu kap› alt›ndan getiriyor ar-
kadafllar: "Bizim arkadafl..." Her zamanki gürültüsüyle kapan›yor
demir kap›, ard›nda iflgüzar asma kilit tak›rd›s›... Bin y›ll›k hasretle
sar›l›yoruz. Sanki uzun ayr›l›klar› bitiren kavuflmalar gibi. Kollar› al-
d›rm›yor yorgunlu¤a. Sar›l›yor sar›l›yor... Gözlerinin içi gülüyor fas›-
las›z...
50
Görüfl günü... Havaland›rmadan ziyaretçisi gelenlere sesleniyorlar.
Sesler birbirine kar›fl›yor. Afla¤›dan ona seslenildi¤ini duyuyoruz. Zi-
yaretçisininin oldu¤unu düflünüyor, afla¤›ya iniyor. Yok, de¤il. ‹çi-
mizden biri yeni gelen ziyaretçisiyle onu tan›flt›rmak istiyor me¤er.
Anlat›yor: "Ankara'ya ilk gelifli. ‹lk bir saat içinde gözalt›na al›nd›, ‹lk
bir ay içinde mahkemeye ç›kt›. ‹lk mahkemede ceza ald›. Hakk›nda
ilk DHKP-C davas› aç›l›p hapis verilen. Bitmedi. Sürgün cezaevi Sa-
karya'ya göndermek istiyorlard›; bayanlar ko¤uflunun ilk uzun süreli
barikat›n› da onun için kurduk. “Ne kadar çok ilke imzan› atm›fls›n
diye flakalafl›yoruz. Gülümsüyor. Ziyaret kabinindeki arkadafl bize
dönüyor: "Devlet terörünü ‹dil'in bafl›na gelenleri sayarak daha iyi
somutluyorum" diyor. Gülüflüyoruz. Kendisi anlat›l›rken orada o her
zamanki duru tebessümüyle bak›yor ailelere. Sevecen. O günkü “ilk
olma” flakas›... fiimdi insan düflünüyor da. Hiç de flaka de¤ilmifl as-
l›nda...
51
Her biri ayr› bir dünya olan bambaflka hayatlarla dostluk kurmas›n-
da karakteri yeterli olmufltu. Söz geçirmesi zahmet gerektiren o ka-
d›nlar›n gönlünü kazanmas› zor olmad›. Sorunlar›n› dinler, çare bul-
maya u¤rafl›r. Onlar için üzülür. Asl›nda hepsi de bir flekilde düze-
nin sillesini yemifllerdir. “Bu insanlar› görünce düzene duydu¤um
kin bir kat daha art›yor” diye öfkelenir. K›sa sürede adli mahkumla-
r›n gönlünde taht kurdu. Görüflçüleri onun da görüflçüleri oldu.
Görüfle ç›kmay›nca merak ediyorlar: "Sessiz bir k›z›m›z vard› hani.
Nerede o? Neden gelmedi, hasta m›? Bir fley istiyorsa getirelim!"
Çocuklar› gibi sevdiler, al›flt›lar.
52
ma ve anma haz›rl›klar›nda da çok sab›rl›d›r. Can s›k›c› durumlar›
büyütmez, olgunlu¤uyla aflmas›n› bilir. Farkl›l›klar› abartmaz.
Onu k›zd›rmay› pek baflaramazd›k. Bazan flakalaflmalar›m›zda Çin-
gene derdik. K›rklareliliydi. Türk olsa da bizim inatlaflmalar›m›z kar-
fl›s›nda memnuniyetle Çingene olmay› seçerdi. Bir gün "Sen flehit
düfltü¤ünde Kurtulufl'a Çingeneydi diye tezkip haberi yollayaca-
¤›z." dedi¤imizi hat›rl›yorum. "O tezkip de¤il tekzip!" diye cevap ver-
miflti: Tatl› gülümseyifliyle bak›yordu. K›zacaksa daha ciddi fleylere
k›zard›. Bak›fllar›yla yapard›. Anlard›k.
Ko¤uflta büyük bir hareketlilik var. Her fleyin yeni, temiz ve özen-
li olmas› için çaba sarfediyoruz. Bir dü¤ünevi gibi haz›rl›klar›m›z var.
Sizleri haz›rl›yoruz; al›nlar›n›za onurun, namusun, adaletin temsi-
li olan k›z›l bantlar›n›z› tak›yoruz. Ko¤ufla pankartlar›, bayraklar› ön-
der kadro ve ölüm orucu savaflç›lar›n›n resimlerini as›yoruz. Çanak-
kale böyle bir dü¤üne ilk kez tan›kl›k edecek. Havaland›rmaday›z.
53
Sizleri bu uzun soluklu maratona u¤urlaman›n heyecan› var... Ölü-
mü belki de ilk kez bu kadar yak›ndan soluyoruz. Belki de flehit dü-
flen yoldafllar›n bu mevziden olaca¤›n› düflünüyoruz, bu bilinçle sa-
r›l›yoruz. Engel olam›yoruz, damlalar süzülüyor. Sen a¤lam›yorsun.
"Ben zafer günü a¤layaca¤›m" diyorsun.
"Özü öz,
Sözü söz,
Som alt›ndan de¤erli insanlar
Erim erim erirken yaz s›ca¤›nda..."
54
“...Aflarak bendleri
k›r›p parçalayarak duvarlar›
k›z›la bulanm›fl bir b›çak
sapland› yüre¤imize..."
55
Günayd›n, temizlik ifliyle güne bafll›yoruz. Temizlik deyince gözleri
›fl›l ›fl›l oluyor. Arada bir "Kokuyor muyum?" diyor. Hay›r, dedi¤in gi-
bi de¤il aksine bebekler gibi kokuyorsun. A¤z›ndaki mendili de hiç
eksik etmiyor. "A¤›z kokum sizi rahats›z eder" diyor. ‹nanm›yordun
ama a¤›z kokun bile gelmiyordu. Sonras›nda Pervin'le yapt›¤›m›z
sohbetlerde "A¤z›ma çürümüfl et kokusu gibi ya¤l› pis bir koku ge-
liyordu" diyor. fiimdi daha iyi anl›yoruz "temizlik" deyince neden
gözlerinin öyle ›fl›l ›fl›l oldu¤unu. Sular› haz›rl›yoruz, lif, bez, sabun ve
havlu.
Nefes al›fl veriflleri derinlefliyor. Kesik kesik h›r›lt›l› nefes al›yor. A¤-
z›ndan iltihap ak›yor sürekli. Siliyoruz. Parmaklar› morarmaya bafll›-
yor. Ayak parmaklar› ve ayaklar› da ayn›. Sürekli masaj yap›yoruz,
De¤ifliyor, bir an s›cakl›yor.Termos koyuyoruz ayak ucuna, sürek-
li s›cak olsun istiyoruz. Ama sadece termosu koydu¤umuz yerler s›-
cak. Di¤er yerler Temmuz s›ca¤›nda buz gibi. Direniflin 47. günüy-
dü. Hava s›cakl›¤› 38 derece. O ayaklar›na bak›yor, "Bugün hava
so¤uk galiba ayaklar›m ›s›nm›yor" diyor. Yoldafllarla göz göze geli-
yoruz. O an bir fley demiyoruz ama gözlerimizden damlalar süzü-
56
lürken sen görmeyesin diye gözlerimizi senden kaç›r›fl›m›z› hat›rl›yo-
rum da o zaman gülmüfltün. fiimdi de gülümsüyorsun. Derin bir
nefes al›yor. Sonra bekliyoruz. Nefes alm›yor. Nabz› atm›yor. ‹nana-
m›yoruz. Sorumlu yoldafl› ça¤›r›yoruz, "yok arkadafllar" diyor. Sani-
yeler geçiyor inanam›yoruz. Nefes al›yor gibi geliyor. Hay›r yafl›yor,
bak gülümsüyor bize. Nefes al›yor, bak vücudu s›cak. Kalp masa-
j›... bir fleyler yapal›m... yafl›yor... iki kere bast›r›yor ci¤erlerine hava
doluyor... Hadi ‹dilcan, ver nefesini. Hadi ‹dil'imiz, zorla kendini...
Dön aram›za. Bu kadar erken gitme, bizi terk etme. Oysa bütün or-
ganlar›n sana isyan etmiflken, sen dört gün daha komada bizimle
kalmay› baflarm›flt›n. Otopside tüm organlar›n›n bir zar gibi kald›¤›-
n› ö¤rendik. Organlar›n› son hücresine kadar harcad›¤›n› anlam›flt›k.
Yüzü gülümsüyor.
57
karanfiller ve Cephe bayra¤›yla, aln›nda k›z›l band›yla gülerek uyu-
yor. Çevrende tüm devrimciler. Hep, birlikte olmay› isterdin. fiimdi
hep beraber baflucunday›z. Siper yoldafll›¤›n›n en güzelini bu dire-
niflte yarataca¤›z demifltin, öyle de oldu. fiimdi herkes suskun ba-
flucunda. Sayg›yla e¤iliyorlar, nöbetlerini tutuyorlar.
58
NASIL A⁄LARIM ARDINDAN?...
59
Art›k sen ve seyirci yok. Yeri geldi¤inde seyirci, yeri geldi¤inde
oyuncusun. Oynam›yor, yafl›yorsun.
60
yorsun. Art›k seni hiçbir fley engelleyemez. Kafana koymufl ve ter-
cihini yapm›fls›n. Bunu art›k sen de fark ediyorsun, onlar da.
61
yorsun... Bir ara iflçisin. Makinan›n bafl›nda saatlerce çal›flan Fatma
Kad›ns›n. Onca çal›flmaya karfl›l›k ezilmifllikten, horlanm›fll›ktan kur-
tulamayan Fatma Kad›n. Çocu¤una bir lokma fazla götürmek için
ç›rp›nan ama maafl›n› bir türlü artt›ramayan Fatma kad›n. Yüre¤i is-
yan dolu Fatma Kad›n›n.
62
Kad›nlar›n fedakarl›¤› tan›d›k bir duygu onlar için.
Sibel'in, Perihan'›n yüzleri de tan›d›k.
63
64
NÖBET DE⁄‹fi‹M‹...
1991 y›l›n›n ilk aylar›nda Ortaköy Kültür Merkezi'ne ilk ad›m›n› at›yor
‹dil. Yan›nda bir arkadafl›, "Biz geldik" diyorlar. O anda ‹stanbul Üni-
versitesi ‹ktisat Fakültesi ikinci s›n›f ö¤rencisi. ‹YÖ-DER'li.
‹lk rolü "Eylül Analar›" adl› oyunda bir tutsak annesi. Bugünden ba-
k›ld›¤›nda çarp›c› bir tesadüf oldu¤u düflünülebilir. ‹dil'in rolünü o
ana kadar Ayfle Gülen oynuyordu. Ama o gün Ayfle gözalt›nda. 1
May›s 1991 kutlamalar›nda, eylem sonras› gözalt›na al›n›yor. Oyun
ise bir hafta sonra Harbiye Muhsin Ertu¤rul Tiyatrosu'nda oynana-
cak. Hemen koyuluyor çal›flmalara. Nas›l da heyacanl›! Utangaç
yap›s› heyecan›n› besliyor. Oyun günü kuliste ayna karfl›s›ndan ay-
r›lm›yor. Mimiklerine bak›yor, ezberini tekrarl›yor. "Bir ana için çok
mu genç gösteriyorum?" diye soruyor. Ama duygular? Biliyor evla-
d› zulmün göbe¤inde olan bir anan›n ac›s›n›.
65
sormak için kendisine "Yavrum" diye seslenen bir anaya hakaret
ya¤d›r›yor; "Çekil bafl›mdan! Nereden yavrun oluyor muflum? Ko-
münist tohumu peydahlayanlar anam olamaz benim!" ‹dil at›l›yor
subaya, iki eliyle yakas›ndan kavray›p sars›yor onu; "Bana bak! Sen
tohum bile olamam›fls›n. Evet evet tohum bile de¤ilsin sen. Senin
hiç baban olmam›fl" Sesi güçlü, ba¤›r›yor ama titreyerek ç›k›yor.
Bu, yaln›zca heyecandan de¤il... yakal›yor o duyguyu, h›rslan›yor.
Biraz daha sürse, belki de a¤layacak h›rs›ndan. Oyun boyunca bir-
çok duyguyu yafl›yor; a¤l›yor, meraklan›yor, k›z›yor, gülüyor, nefle-
li türküler söylüyor... Oyun bitti¤inde heyecan› geçmiyor. "Nas›ld›?"
diye soruyor herkese. Ama özellikle annesinin tepkisini merak edi-
yor. Annesi ve abisi de izleyenler aras›nda. Yaklafl›m› çok önem-
li ‹dil için. Onun da geliflmesini istiyor. Ama annesi yan›na gelmiyor.
Üzülüyor, hem de çok.
"Merhaba Ayfle,
Kahkahalarla ç›nlatarak süzüldü¤ün odada flimdi çerçeveli bir fo-
to¤raf›n duruyor. Elini sürekli oynad›¤›n saç›ndan hiç çekmeden
oturmay› tercih etti¤in o eski ama alabildi¤ine rahat koltu¤un tam
karfl›s›nda duruyor foto¤raf›n. Hemen yan›nda o foto¤raftan esinle-
nerek yap›lm›fl ya¤l› boya bir tablo yer al›yor. Her zamanki o s›cak
tebessümünle dolu bak›fllar›n, her fleyini, afl›n›, giysini ve ölümü
paylaflt›¤›n Nil'in ›fl›lt›l› bak›fllar›yla bulufluyor ve oday› bafltan bafla
sar›yor.
66
Bir çocuk neflesiyle koflarak ç›k›p gitti¤in bu odada ald›k haberini.
Daha kendimizi toparlayamadan senin rolünü paylaflt›k. Ne kadar
da çok istiyordun o rolü oynamay›... fiimdi ise ayn› duygularla biz
‘seni’ oynuyoruz. Hem de Ayfle Gülen Halk Sahnesi olarak...
Ayfle Gülen Halk Sahnesi ad›n› ald›ktan sonra bu ad›n yükledi¤i so-
rumluluklarla daha s›k› sar›ld›k çal›flmalara. Baflarmam›z gereken
çok fley vard›...
... AGHS ad›yla ilk kez 1 May›s öncesi iflçi ve memurlar›n karfl›s›na
ç›kt›k. 1 May›s'ta ise miting alan›ndayd›k. Sen de oradayd›n. Yan›-
bafl›m›zdayd›n...
... Bundan sonra çal›flmalar›m›z›, etkinliklerimizi, geliflmeleri sana bu
sayfalardan ulaflt›rmaya devam edece¤iz. Karadeniz'in serin esen
rüzgarlar›na sal›p gönderece¤iz onlar› sana. Gel dinle havalar›. Duy-
gu yüklü bu¤ulu sesin yan›tl›yor bizi. Karadeniz'in h›rç›n dalgalar› efl-
li¤inde da¤lara çarp›p yank›lan›yor... Seslerimiz yan›ndad›r, sesleri-
miz seninledir Ayfle. Hoflçakal"
67
Omuzuna ald›¤› her yükü titizlikle tafl›yor. Kofluyor ‹dil. Siyasi bilin-
ci artt›kça emekçi yan› daha da gelifliyor. Bilet sat›yor, temizlik ya-
p›yor, yemek pifliriyor, bulafl›k y›k›yor, matbaaya gidiyor, dergi pa-
ketliyor, yaz› yaz›yor, mizanpaj yap›yor, bürolar›n aç›l›fl›yla ilgileniyor,
bir iflin nas›l yap›lmas› gerekti¤ini anlat›yor, seminer veriyor... Art›k o
herkesin ‹dil Abla's› ve bir yönetici. Kolektivizm onunla büyüyor.
Masabafl›nda uyuyakalm›fl ya da gün boyu uykusuzluktan gözleri
k›zarm›fl dolaflan ‹dil'le karfl›laflmak do¤al bir görüntü oluyor. Bir
gün otobüste giderken arkadafl›na "Genellikle otobüste uyuyorum
ama dura¤a gelmeden uyan›yorum" diyor. Arkadafl› bunu nas›l ya-
p›yorsun dedi¤inde "Art›k al›flkanl›k olmufl" diyor.
Art›k yeni bir süreç var önünde ‹dil'in. Hasretimizi görüfl gününe ta-
fl›yoruz. Avluyu boydan boya koflarak geliyor tel örgülere, her za-
manki neflesi ve heyacan›yla. "Haz›r›m" diyor. Göze alm›fl oldu¤u-
nu söylüyor her fleyi... "Burada da ifller çokmufl. Hiç bofl vaktimiz
yok". Befl ay sonra Çanakkale Hapishanesi'ne naklediliyor. Açl›k
grevinin ilerleyen günleri de dahil her görüfle koflarak ve nefleyle
gelen, heyacanla sorular soran, sohbet eden bir ‹dil, gözlerimize
as›l› kalan son resimlerinden.
68
69
SABOLAR... S‹BELLER...
ADALETLER G‹B‹...
Yeni bir perde aç›l›yor. Sen vars›n sahnede. Bu seferki oyun de¤il.
Kad›nlar... ‹kinci s›n›f, afla¤›lanan, horlanan, çifte sömürü alt›nda
ezilen kad›nlar...
70
"YÜKTE HAF‹F PAHADA A⁄IR"
SÖZÜ SANK‹ ‹D‹L ‹Ç‹N
SÖYLENM‹fiT‹R...
71
d›¤› k›yafetleri her daim katl› bulunan, etraf›nda da¤›n›kl›k bar›nd›r-
mayand›r.
72
muzun defterinde anlaml› anlams›z bir sürü karalama, flekil flema
varken onun defteri çok sade ve temizdir. Ana bafll›klar ve alt bafl-
l›klar›n notlar› al›nm›flt›r.
73
Ko¤uflun alt kat›nda sevk için ‹dil’in geldi¤i ö¤renildi¤inde onu da-
ha öncesinden tan›yanlar›n yüzünde oluflan sevinç ve ayd›nl›k çev-
rede bir merak uyand›rm›fl, etraftaki hava ister istemez tan›mayan-
lara da geçmifltir. O’nu henüz tan›ma flans›na eriflmemifl olanlar bi-
le o anda o atmosfere kap›lm›flt›r.
74
Halk oyunlar›n› ö¤reten komite üyesi bir noktada s›k›nt› m› yaflad›,
nas›l olsa o ortamda ‹dil de var çözer diye mi geçiyor akl›ndan; ‹dil
hemen en s›radan insan durumundad›r. Kendini ortaya at›p müda-
hale eden de¤il, kar›flmamas›yla müdahalesini gösterendir.
Birisi tiyatro mu yazd›; bunu ilk defa m› yapt› ama nas›l bir fley or-
taya ç›kt›¤› konusunda çok mu güvensiz kendisine; di¤er yandan
ortaya ç›kard›¤› ürüne bir de¤er mi biçiyor; iflte o zaman ‹dil müthifl
bir destekçidir, ayn› heyecan› paylafland›r, teflvik edendir. Ve öyle
sevecendir ki, belirsizlik bulutlar›n› da¤›tan, insan›n kayg›s›n› nefleye
çeviren, motive edendir.
75
Kendi özeline dair her fleyi en sona b›rakan ‹dil, ölüm orucu’na se-
çildi¤ini ö¤rendi¤inde halay bafl› mendilini kaparak ilk defa “bu de-
fa ben” diyendir. Belki de ilk defa “ben” demifltir, o da ölmek için-
dir; baflkalar› yaflas›n diye ölmek için.
76
tini baflucunda geçirirken “Siz de uykusuz kal›yorsunuz” diyerek
akl›n›n fikrinin bizde oluflunu nereye koymal›, ne demeli?
Apolar›n açt›¤› yoldan ilerleme görevi bana verildi¤i için çok mutlu-
yum” diye yazarken ayn› zamanda bir tarih yazd›¤›n›n fark›nda olu-
flu, geçmifle sahip ç›karak gelece¤imizin de önünü aç›fl›, anl›k ve
günlük düflünmeleri aln›n›n ortas›ndan vuruyor. ‹nsanl›k için ölüne-
bilir çünkü insanl›k asla kaybetmez. Bu söz her defas›nda onunla
yeniden yarat›yor kendini!
77
“Çok yoruldunuz arkadafllar, de¤il mi? Hiç can›n›z› s›kmay›n. Çün-
kü biz hatas›z çal›flt›k defalarca. Yar›n baflaraca¤›m›za inan›yorum.”
Ve ertesi gün bir tek kiflinin bile bir tek teklemesi bile olmadan ge-
çen, anman›n içeri¤ine, eme¤imize de¤en bir program
78
SEN BÜYÜDÜN DEMEK
DÜfiTÜN DEMEK
O DAMAR DAMAR
KINALI TOPRAKLARA...
Dolu dizgin ölüme do¤ru yol ald›¤› günlerin bafl›nday›z. Süresiz aç-
l›k grevi'nin Ölüm Orucu'na dönüfltü¤ü günlerde sa¤l›¤› pek iyi de-
¤il. Yüre¤i dimdik ayakta ancak bedeni daha bafl›ndan u¤raflt›r›yor
onu. Ölüm Orucuna bafllad›¤› ilk günden itibaren her günkü kapa-
l› görüflte bayan yoldafllara soruyoruz onu. Hep ayn› vurguyu yap›-
yorlar: "Midesi bulan›yor, kusuyor ama canavar gibi." Bütün ac›lar›
yenece¤ini biliyoruz. ‹çimiz rahat.
Ölüm Orucu’nun 52. günü. Art›k ziyarete ç›kamayacak. Biz onu zi-
yarete gidece¤iz.
Hep birlikte ko¤ufltan ç›k›yoruz. Demir kap›lar›n biri aç›l›p, di¤eri ka-
pan›yor. Koridorlar› geçerken uzaklafl›yorum dört duvar aras›ndan.
Y›llar› bir bir afl›p ilk tan›flt›¤›m›z günleri ar›yorum.
79
‹flte karfl›mdas›n. Birkaç arkadafl›nla birlikte OKM'deki müzik çal›fl-
malar›na kat›lmay› istedi¤inizi söylüyorsunuz. Yorumcular›n yo¤un
oldu¤u günler. Sizinle pek ilgilenemiyorlar. Sen piyano çald›¤›n› an-
cak gelifltirmen gerekti¤ini söylüyorsun. OKM'de piyano yok. 0 hal-
de nas›l yard›mc› olunabilir? Biz düflünmeye devam ederken gün-
lük koflturmacalarla günler geçiyor. O ise sab›rla her gün söz ver-
di¤i saatlerde OKM'de oluyor. Bu ›srar› hepimizin dikkatini çekiyor.
Piyano sorunu çözülemiyor. Bizim için zaten pek ifllevli bir enstrü-
man de¤il. Peki ne olacak? Yeni oluflturulan Halk Sahnesi'nde yer
almas›n› istesek k›r›l›r m› bize diye düflünüyor, tart›fl›yoruz. Sonuçta
konuflmaya karar veriyoruz. Yeni bir insan oldu¤unu düflünerek bi-
raz kayg›l›y›z. "Ama ben müzik için geldim" der misin? O güne ka-
darki gözlemlerimiz böyle söylemeyece¤ini düflündürse de tered-
dütlüyüz. Bu tür durumlarda genellikle al›nganl›klar çok s›k yaflan›-
yor. Devrimci sanatç› kavram› henüz yeni yeni oluflmaya bafll›yor.
Biz "öyle mi olur, böyle mi olur" diye düflünüp konuflmaya çekinir-
ken sen konuflman›n bafl›nda noktay› koyuyorsun: "Neden olma-
s›n?"
H›zla gelifliyor ancak kendini yeterli görmüyordu. Her fleyi, her fleyi
ö¤renip iyi bir devrimci olmak istiyordu.
80
Koridorda yürüyorum. An›lar›n içinde ilerlemeye devam ediyorum.
Akl›ma yaflad›¤›m›z bir baflka an› geliyor. Hapishanede de s›k s›k
anlat›p seni k›zd›rd›¤›m bir an› bu.
81
Ko¤uflun yatakhane bölümüne geliyoruz. Bayan yoldafllar kap›da
karfl›l›yor bizi. O da heyecanla bizi bekliyor. Selamlafl›yor, bir kena-
ra oturuyoruz. Siper yoldafl›yla baflbafla kurulmufl, yata¤›ndan bü-
tün sevecenli¤inle çevresine bak›yor. K›rm›z› tiflörtü, k›z›l bant› nas›l
da yak›flm›fl.
‹yi bir devrimci olmam›z için üzerimizde büyük eme¤i olan abimizin
kulaklar›n› ç›nlat›yoruz. "Haberi var m›d›r?" diye soruyor. Sanki ve-
da konuflmas› gibi hiçbir fley eksik kalmas›n istiyoruz...
82
Çekti¤iniz tüm ac›lar›n mutlaka hesab›n› soraca¤›z." Güven içinde
tek bir sözcükle söylüyor düflüncenisini: "Biliyorum..."
Evet, bir zamanlar "çok yeniydin" ama flimdi y›llar›n kavgas›n› gün-
lere s›¤d›r›p koca bir destan›n yarat›c›lar› aras›ndas›n. Senin ö¤ren-
cin olmak ne güzel. Biliyoruz düflman ne yaparsa yaps›n bu inanç,
bu direnifl karfl›s›nda çaresiz ve yenilmeye mahkum. Çünkü zaferi
gözlerinde gördüm senin...
83
ANLARA SI⁄AN
B‹R BÜYÜK SAVAfiTI
YAfiAMAK...
‹kinci kez tutsa¤›m. fiimdi sorma s›ras› sende: "Niye geldin?" Ara-
m›zda kilometreler var, bir nefeslik uzakl›k. Nas›l yan›t verebilirim ki?
Ölüm orucu gönüllüsü oldu¤unu ö¤rendim.
84
Bu kez ben tutsak, sen özgürlü¤e, sonsuzlu¤a, en s›cak yerine
kavgan›n, en bafl›na atefl hatt›n›n yürüyorsun gün gün.
85
"‹dil de anlat›lacak" Bir büyük s›nav seni anlatmak. Sen anlatt›n ya
‹dil, sen vurdun ya. fiimdi hangi kalem, hangi sözcük ne anlatabilir
ki?
Düflündük, yoldafl›m. Suskun dillerimiz. Kula¤›m›z da inceden bir
ezgi, "Yaflamak ne ki ölüm ne? / Kavga bitmez öldü¤ünde"
86
Az sonra seni de u¤urlad›k. Seni konufltuk, and›k seni. Sesi titredi
konuflan yoldafl›m›z›n. Sesimiz titredi türkü söylerken.
87
GÜLE GÜLE ‹D‹L CAN
88
Yaflamda herhangi bir görevine nas›l sar›l›yorduysan buna da öyle
coflkuyla sar›lm›flt›n. Bir farkla ama; ölüm orucu gönüllüsü oldu¤u-
nun aç›kland›¤› günkü duydu¤un mutlulu¤u belki de daha önce hiç
duymam›flt›n... Kollar›ndan beklenmeyen bir kuvvetle sar›lm›flt›n
herkese. Gözlerin, gülümsemekten k›s›l›p kalm›flt›. Herkesin uzun
süre sana bakmas› utand›rm›flt› seni. "Arkadafllar bana neden öyle
bak›yorsunuz?" diyordun. G›ptayd› bizimkisi...
89
oyunu. E¤er hakk›n› verebildiysek uçuyordun sevinçten, "Biz bu ifli
yapaca¤›z!" diyordun. Güvenin mutlu ediyordu bizi.
90
yordun ‹dil, yaflam›nda da böyleydin. Birisi küçük de olsa bir fley mi
üretti, "olmam›fl" demez, daha iyi olmas› için öneriler sunar, çal›fl-
ma azminin artmas›na neden olurdun.
Analar›n yeri bir baflkayd› senin için. Onlar› dinler, anlamaya çal›fl›r,
sordu¤un sorularla d›flar›y› kavramaya çal›fl›rd›n. "Yapacak ne çok
ifl var" derdin onlar› dinledikçe. Çünkü bir dokundun mu bin ah ifli-
tiyordun ailelerimizden, "Onlar da halk›n bir parças›, onlar› anlamak
gerek dinleyip, sorunlar›yla ilgilendi¤imizi göstermek gerek" diyor-
dun. Bu seni onlara daha da yak›nlaflt›r›yordu. Kafanda hapishane
yoktu ‹dil, sen d›flar›yla yafl›yordun. Kad›n kimli¤inde özgür tutsak-
l›¤› yaratanlar›m›zdand›n.
91
Hiçbirimizin gözünde yafl yok ‹dil, hiçbirimiz a¤lam›yoruz. Seni, ar-
t›k 盤l›¤a dönüflen tilililerle u¤urluyoruz. Seni gururla u¤urluyoruz.
92
SANA Ç‹ÇEK GET‹RD‹M
‹D‹L ABLA
93
Gözler sana dönüyor. Hepimiz ayn› anda seni düflünüyoruz. Belki
ayn› sözler geçiyor içimizden: “Görüyor musun? Yeni ‹diller yetifli-
yor.”
Masan›n üstü rengarenk resim kalemleriyle dolu. Her biri daha gü-
zelini yapmak için birbirleriyle yar›fl›yorlar, ‹lk sorular›:
"Abla benimki güzel oldu mu?"
"Oluyor."
Tek amaçlar› senin için güzel bir fleyler yapabilmek. E¤er çiçek ge-
tiremezlerse mahçup oluyorlar.
“‹dil ablan›n resmi var m›? Ona çok iyi bakar›m verirseniz” diyor. Eli-
ne ald›¤›nda incitmemek istercesine tutuyor..
94
Çi¤dem. Kara k›z.
Hele bir tanesi var ki, daha bir yafl›nda. Belki de doldurmam›fl.
Do¤ru düzgün kelimeleri telaffuz edemiyor. Ko¤uflumuza ilk geldi-
¤inde a¤l›yordu. Bir türlü susturam›yorduk. Sonra senin köflene gö-
türdük. "Bak! ‹dil, ldiil, ‹diiil..." diye seni gösteriyoruz. Sustu. fiaflk›n
kocaman aç›lm›fl gözleriyle sana bakmaya bafllad›. Bir hafta bo-
yunca ko¤uflumuza her geliflinde senin köflene gidiyor, resmine t›r-
manmaya çal›fl›yordu. Sana özel bir ilgisi vard›, seviyordu. Her a¤-
lay›fl›nda senin köflende mutlaka susuyordu.
Bir gün çal›flma yap›yoruz. Ufakl›k yine ko¤uflumuza geldi. B›d›r b›-
d›r koflmas›na, tüm sevimlili¤ine ra¤men ilgilenemedik onunla, ça-
l›flmak zorundayd›k çünkü.
Yine yöneldi¤i yer senin köflen oldu, "‹dil, ‹dil..." diye ba¤›rmaya
bafllad›. Kollar›n› sana uzatt›. Düflünebiliyor musun ‹dil, daha ko-
nuflmay› bile bilmeyen o küçücük k›z›n a¤z›ndan dökülen ilk söz-
cüklerden birisi senin ad›n oluyor.
Yafllar›, dilleri hiç önemli de¤il ‹dil, çocuklar seninle büyüyorlar. Sa-
dece çocuklar›m›z de¤il ailelerimizi de etkiliyorsun. “‹dil'in köflesi çi-
çeksiz kalmas›n" diyor bir babam›z. Kuca¤›nda rengarenk çiçekler.
Hatice ana senin resmine bakarak "Hiç böyle güzel bir tablo gör-
memifltim" diyor. Mehmet amca, "‹dil'i herkese anlatmal›s›n›z, yeni
kuflaklar tan›mal› onu" diyor.
95
Sabah say›m›na gelen gardiyanlar resmine bakarak "Günayd›n ‹dil"
diyerek selaml›yorlar. Seni onlar da unutam›yorlar. "Bugün kad›nlar
günü, ‹dil'e hediye getirdim" diyor biri masaya koyarken beyaz
makrome sepeti.
96
Çanakkale. Bayanlar Ko¤uflu. K›rk›nda ‹dil An›s›na..
HAVALANDIRMADA
"‹D‹L ATEfi‹"...
97
Devam ediyor konuflmalar. Biz sadece dinliyoruz ‹dil. Orada sen
konufluyorsun. Orada sen konuflturuyorsun. Orada sen vars›n çün-
kü Mitralyöz'üm. Siper yoldafllar›ndan birinin dedi¤i gibi, nas›l yafla-
d›ysan, ölümü de öyle kucaklaman konufluluyor.
"‹nsanlar›n içindeyim
Seviyorum insanlar›..." flark›s› çal›yor. Sen çok severdin bu flark›y›
can›m yoldafl›m. Hemen her gün bize söyletirdin. Evet Can ‹dil, in-
sanlar›m›z›n, dostlar›m›z›n, halk›m›z›n içindesin. Seviyorlar seni, se-
viyoruz seni, özlemimizin olanca yak›c›l›¤›yla seviyoruz.
98
Tilililerin arkas› kesilmiyor art›k. Atefl büyüyor, büyüyor.
“Omuzdan tuttuk sizi
Halaya katt›k sizi
Siz düflende kavgada
Dosta anlatt›k sizi..."
Tilililililili
E¤ilip herkes "‹dil Atefli"nden bir avuç al›yor. Ellerinde senin ateflin.
"Sen hep bizimlesin ve bizimle kalacaks›n". Maltada ›fl›k saça saça
ko¤ufllar›na gidiyorlar.
99
TANIDI⁄IM EN
KAPR‹SS‹Z ‹NSANDI...
P›rasa saçl› k›zd›. On befl günde bir kuaföre gider kahküllerini kes-
tirirdi. E¤er kuaförü iyi kesmiflse keyfi yerindeydi. Kötü kesti¤inde
ise yine homurdan›p dururdu. Onun için kahküllerinin istedi¤i flekil-
de kesilmesi çok önemliydi. Yürürken düzgün “p›rasa saçlar›” h›z-
l› h›zl› yürümesinden dolay› (sürekli öyle yürürdü) sa¤a-sola do¤ru
hareket ederdi.
100
Tav›r ç›kaca¤› zaman gergin olurdu. Fakat gerginli¤i sadece kendi-
neydi. Ca¤alo¤lu’nda matbaada durur, derginin ç›kmas› için mat-
baac›y› ikna ederdi. Borcumuz birikmiflti ve borcumuzun ödemedi-
¤imiz taktirde basmayaca¤›n› söyleyen yafll› bir amcayd› matbaac›.
‹dil'i k›ramazd›. Y›llar sonra ‹kinci Matbaac›lar Sitesi’nde onunla kar-
fl›laflm›flt›m. Beni görünce gözleri doldu.... ‹dil onun için bir evlatt›.
Dergi bas›ld›ktan sonra di¤er ifllemler için yani tel dikifl, kesim vs. ile
u¤rafl›rd›. Her fleyin mükkemmel olmas›n› isterdi... Derginin da¤›t›m
iflleriyle yine kendisi u¤rafl›rd›...
‹lk do¤um günümü ‹dil organize etmiflti. Kuru pasta tarz› fleyler al-
d›¤›n› hat›rl›yorum. Bu OKM’de ilkti. Daha sonras›nda da görme-
dim. Hayat›mda gördü¤üm en kaprissiz insanlardan biridir.
Aynur Alt›n
101
102
ÖLÜM ORUCU GÜNLÜ⁄Ü...
103
104
4 Temmuz 1996 Perflembe
105
kilitli. "Kim, kaç kifli, ne zaman, acaba ben de olacak m›y›m?" so-
rular›yla yüklü sohbetlerimiz.
106
5 Temmuz 1996 Cuma
K›p›r k›p›r bir telafl var. Ko¤uflumuz dü¤ünevi, bayram yeri gibi san-
ki. Her fleyin sade ve yal›n olmas› gerekti¤i konusunda hemfikiriz.
Eylemimiz hiçbir fleye ihtiyaç duymayacak kadar yal›n çünkü.
107
kula¤›m›za. fiehitler hep halay›n bafl›ndad›r, yani her zaman yan›-
m›zdad›rlar öyle de¤il mi?.. Evet ‹dil, duygusall›k bu. Biliyoruz. Ama,
engel olam›yoruz gözyafllar›m›za. Seninse çakmak olmufl yan›yor
gözlerin: Bizleri s›ms›k› kucaklarken "Ali R›za Komutan”›n dedi¤i gi-
bi ac›m›z› gözyafllar›m›zla hafifletmeyece¤iz" diyor, siliyorsun yaflla-
r›m›z›. Üzerindeki elbise da¤ bafllar›nda, evlerde, sokak ortas›nda,
makina bafl›nda, tarlada ak›t›lan kan›m›zdan örülmüfl. Aln›ndaysa
hakl›l›¤›n ve ölümsüzlü¤ün simgesi k›z›l band›n var. Bundan daha
büyük bahtiyarl›k, daha a¤›r bir sorumluluk olabilir mi?.. Demek bu-
nun için mutlusun ‹dil. S›ms›k› sar›l›fllar›n, ›fl›ldamas› gözlerinin, "a¤-
lamak yok" deyifllerin bundan demek.
108
6 Temmuz 1996 Cumartesi
109
Devrimcinin tüm yükü bunlar, ‹dil'in bütün yükü. Bir de flehitlerimi-
zin hesab›n› soraca¤›m›z üzerine and›m›z.
Yükünün fark›nda ‹dil, onun için bu kadar rahat. Onun için sevdi¤i
bir fliiri okutuyor bize;
110
7 Temmuz 1996 Pazar
‹dil bugün çok bitkin. Geceden bu yana kusma say›s› onbefli geç-
ti. Gözleri giderek ferini yitiriyor. Gözaltlar› giderek kahverengilefli-
yor. Pervin'in durumu daha iyice. Bu kadar s›v› almad›¤› halde ‹dil'in
nas›l ç›karabildi¤ine flafl›r›yor. Sa¤l›kç› yoldafl›m›z safran›n barsak-
lardan geldi¤ini söylüyor.
Bugün aç›k görüfle ç›kt› direniflçilerimiz. Sinan yine ayn› Sinan. Es-
priye devam ediyor. Gece Sinan'›n ç›kar›fl›n› nöbetçilerden önce
Ero¤lu'nun anlatmas›, görevinin bafl›nda oldu¤una iflaret. Vazgeç-
miyor hiçbir fleyden, ölüm orucuna girmek ay›rm›yor onu di¤er so-
rumluluklar›ndan, yerine getirebildiklerine devam ediyor. ‹dil savafla
devam ediyor. Midesinin durumu soruluyor. "‹ç düflmanla savafl›-
yorum, içerde küçük burjuvazi var, onu yenece¤im" diyor.
111
8 Temmuz 1996 Pazartesi
Gün gün eriyor, zafere ad›m ad›m yaklafl›yor direniflçiler. Art›k Per-
vin de günde iki üç kez ç›kar›yor. ‹dil geceden bu yana hemen her
saat bafl› ç›kar›r oldu. Kemikleri say›l›yor... Yard›m olmaks›z›n kalka-
m›yor. Uyumak istiyor, ara ara dal›yor ama uyuyam›yor.
D›flar›da bunalt›c›, a¤›r bir hava var. Içi s›k›l›yor insan›n. Hani ya¤mur
öncesi çöken bir a¤›rl›k vard›r ya, bulutlar›n gökgürültüsüne gebe
oldu¤u an gibi. ‹flte öyle bir hava d›flar›da. Ama ya¤murun ya¤aca-
¤› da yok. Rahats›z eden bir sessizlik var her yanda. ‹çerinin bas›k
havas›n› havlu sallayarak, kartonlarla rüzgar oluflturarak de¤ifltirme-
ye çal›fl›yoruz. Fayda etmiyor. Rahatlatam›yoruz direniflçilerimizi.
Gürültü rahats›z ediyor. Birbirimizin her hareketini kontrol ediyor,
ses ç›kmamas› için u¤rafl›yoruz. Sabahlar› içtima sessiz al›n›yor. En
ufak ses uykular›ndan uyand›r›yor onlar›.
112
taya ç›k›yor bizimkiler. Haddi bildirilecek.. Mesaj gereken yere ileti-
liyor. Müdür hemen al›yor köpe¤ini eski yerinden.
113
9 Temmuz 1996 Sal›
‹dil, daha s›k kusmaya bafllad›. A¤z› yara içinde. Yata¤›nda gülüm-
semeye devam ediyor.
Bugün bir de müfettifl geldi. ‹çeri girmek istedi, almad›k. Çok sinir-
lendi, “Nas›l olur?” diye. Dünyada o kadar çok fley var ki olup bi-
ten. Haberi yok fosilleflmifl zavall›n›n. Bir de tehdit savurmufl. Gül-
dük... Baflka ne yap›labilir ki?
114
10 Temmuz 1996 Çarflamba
115
11 Temmuz 1996 Perflembe
“Yaflamak; birer birer ve hep beraber, ipeksi bir kumafl dokur gibi,
hep bir a¤›zdan sevinçli bir destan okur gibi..”.
116
12 Temmuz 1996 Cuma
117
fliirler okundu ardarda. ‹dil fliiri çok seviyor. Hem okumay› hem din-
lemeyi. Bazen fliir okuyanlar›n aras›ndaki ba¤lant›s›zl›k nedeniyle bir
fliir iki-üç kez okunuyor. ‹dil sesini ç›karm›yor. O okunmufltu baflka
okuyun demiyor. Pervin ‹dil'e kendi yazd›¤› bir fliiri okuyacakt›. Ama
halsiz oldu¤u için daha sonraya b›rakt›. Biz okuyal›m dedi¤imizde
olmaz diyor ‹dil'e bakarak. Pervin ‹dil'e can diyor, bize canan. ‹dil
Can... D›flar›da da OKM'lilerin ‹dil'e, ‹dil Can diye seslendi¤ini duy-
mufltuk.
Yine al›p dere tepe, da¤ tafl gezdiriyor bizi Pervin, Dersim'den Ka-
radeniz'e. Gezinti enerjimizi art›r›yor! O an spor yapma iste¤i bile
uyan›yor direniflçilerimizin içinde. ‹dil iflaret parma¤›n› teti¤e basar
gibi oynat›yor. "Sabah spor yapmad›¤›m›z için bütün vücudumuz
hantallaflm›fl" diyor ‹dil. Hepimizi güldürüyor. Akl›m›za Ege'nin ko-
mutan› ‹brahimYalç›n Arkan geliyor. Ona y›llarca hücrelerde kal›p
sonras›nda tereddütsüz da¤lar› seçmeyi nas›l baflard›¤›n› sormufl-
lar. "Size hücreyi anlatay›m" deyip bafll›yor Karadeniz da¤lar›n› an-
latmaya. Gerillay› düfllüyor, hiç görmedi¤i Karadeniz da¤lar›nda na-
s›l savaflt›¤›n› anlat›yor. Daha sonra gidiyor Ibrahim Yalç›n Arkan
Karadeniz'e. T›pk› düflledi¤im gibiymifl diyor...
118
13 Temmuz 1996 Cumartesi
Ö¤len bir sürpriz oldu. ‹dil'in a¤abeyiyle yengesi geldi. Aç›k görüfl
verilmedi¤i için görüflemediler. Ölümle kucak kuca¤a olan insanla-
r› bile aileleriyle görüfltürmeyen ahlak düflman›nkisi. Konuflmaya
çal›flt›k a¤abeyi ile. ‹dil'in mücadeleye bafllamas›yla aralar›ndaki ilifl-
ki gerginlefliyor. fiimdi ise hiç anlamak istemiyor. "Neden ‹dil?" di-
yor, "Neden bir baflkas› de¤il?" En iyilerimiz en önde gidiyor diyo-
ruz. Bencilli¤i, uzakl›¤› neden ölüme yatt›¤›m›z› anlamas›n›n önüne
geçiyor. "‹dil ak›ll› k›zd›r, bir daha düflünsün" diyor. ‹dile anlatt›k.
"Yalan söylemesin o bana hep salak k›z" derdi diyor ‹dil. Kahkaha
att›r›yor bize kendine has esprisiyle.
119
Dalga dalga yay›l›yor direnifl hayk›r›fllar›m›z, fabrikalardan, kondu-
lardan, analar›m›z›n ak aln›ndan. Biliyoruz zafer yak›nda. Tüm halk›-
m›zla zaferi kucaklayaca¤›m›z günler yak›nda. Sizi zafer coflkumuz-
la selaml›yor ve kucakl›yorum!”
Üçüncü s›ra Baki'nin. Her gün 45 dakika volta att›¤›n› duyunca fla-
fl›r›yoruz. "Sa¤malc›lar'dan üç gün gerideyiz, yetiflmemiz laz›m" di-
yor. S›ra neferleri s›raya girmifl birbirlerinden geri kalmak istemiyor-
lar. Her zaman, her yerde, hep beraber olabilmenin güzelli¤ini his-
sediyor, hayranl›kla izliyoruz direniflçilerimizi. Tek tek sar›l›p son kez
bak›yoruz yüzlerine...
120
14 Temmuz 1996 Pazar
Bugün tahliyemiz var. Yedi ay›, alt› ay›, befl ay› kald› derken tahliye
günü geldi çatt›. Son günler çok h›zl› geçti. Hepimizin cezalar›n› dü-
flününce d›flar›ya insan yollamak daha da anlaml›. K›rk y›lda bir ya-
flanacak bir olay. Böyle bir dönemde ise ayr›lmak çok zor geliyor.
‹dil'i b›rakmak istemiyor, gözleri dolu. A¤z›ndan bir çift söz dökülü-
yor: "Bizim en de¤erlilerimizsiniz, siz içeride biz d›flar›da savaflaca-
¤›z, zafer bizim olacak..." ‹dil ise nefleli bir ses tonuyla: "Kazan› ka-
z›, bir de çay iç benim için simitle birlikte" diyor.
121
15 Temmuz 1996 Pazartesi
122
Güleycan, S›yr›l›p Gelen, Hayat ... Onlar için daha fazla yorucu ol-
mamal›. Dinlenmeleri için oday› boflalt›yoruz.
123
16 Temmuz 1996 Sal›
Bugün Ölüm Orucu eylemimizin 55. günü. Her zamanki gibi yine
televizyonun bafl›nda haberleri izliyoruz. Halk düflmanlar› yalan ve
ikiyüzlülükleriyle yine iflbafl›ndalar: Gizli gizli yemek yiyorlar, diyorlar.
Bir yandan da ‹dil'e bak›yoruz. Hücre hücre eriyen vücudu, elma-
c›k kemikleri ç›km›fl küçücük yüzü ile gülümseyerek eylemini sürdü-
rüyor. Kararl›l›k okunuyor yüzünden.
Biri bayan iki yoldafl›m›z daha bafll›yor Ölüm Orucuna. K›rm›z› al›n
band› ve k›rm›z› tiflörtleriyle ikinci ekibimiz yola ç›k›yor. K›sa bir tö-
ren yap›yoruz bayan yoldafl›m›za. Tek tek sar›l›yoruz ona. ‹dil ikinci
ekipte yer alan yoldafl›m›z› yata¤›ndan selaml›yor. Törenin en duy-
gulu an› bu an. ‹dil onu aln›ndan öpüyor. Duygular›m›z› bast›rmak
imkans›z art›k. Yüre¤imizde bast›rd›¤›m›z tüm duygular gözyafl›
olup ak›yor göz p›narlar›m›zdan. ‹kinci ekipteki Ölüm Orucu direnifl-
çisi yoldafl da ‹dil'e sar›l›rken gözyafllar›n› tutam›yor. Bu s›ralar çok
duygusallaflt›k galiba diyor. ‹dil, “Olsun, devrimciler duygulu insan-
lard›r” yan›t›n› veriyor. Evet, devrimciler duygulu insanlard›r. ‹nsana,
insanl›¤a duyulan sevgiden de¤il mi ölüme yat›fl›m›z...
124
z› bir burun görüyorum." diyor. Hepimiz gülüyoruz.
125
17 Temmuz 1996 Çarflamba
Buca kitab›n›n yeni bask›s› geliyor. Daha önce hatal› bask›s› elimize
geçmiflti. Görüfl bitiminden koflar ad›m ko¤ufla yöneliyoruz. Hepi-
miz ‹dil'e Buca'n›n yeni bask›s›n›n geldi¤ini söyleyip, etraf›nda daire
oluyoruz. Kitab› kald›¤›m›z yerden okumaya devam ediyoruz. Her
sayfas› barikat günlerini yaflat›yor bize. fiimdi barikatlar›m›z ülkenin
her yerinde hücre hücre eriyen bedenlerden örülü.
126
‹dil kitab›n her sayfas›n› büyük dikkatle dinliyor. Dikkatini bu kadar
yo¤unlaflt›rmas› hepimizi sevindiriyor. Sevincimiz ilerleyen saatlerde
daha da art›yor. Çünkü bugün geçen günlere oranla daha konufl-
kan. Hemen herkesle sohbet ediyor. Tav›r ve davran›fllar›yla moral
ve coflkusunu hepimize hissettiriyor. Yeniden ’84 Ölüm Orucu’nu
anlatan Direnifl Ölüm ve Yaflam kitab›n› düflünüyoruz. Önderimizi
düflünüyoruz. Faflizme meydan okuyan resmi ile hep aram›zda.
Ölüm Orucu’nun 72. gününde kendi ihtiyaçlar›n› kendisinin karfl›la-
mas›n›, aya¤a kalkmas›n› düflünüyoruz. ‹dil de bugün irade savafl›-
n› kazand›¤›n› gösterdi. Her ald›¤› s›v›y› yeminli gibi inatla d›flar› atan
midesi ile olan savafl› kazan›yor. “Bugün hiç kusmad›m” diyor ‹dil.
Sürekli silmekten a¤z›n›n kenar›nda oluflan yaralara ra¤men konufl-
maktan ve gülmekten de geri kalm›yor. Günlerdir kusmaktan güç-
süz düflmesine ra¤men enerji ve nefle saç›yor tüm ko¤ufla. ’84 di-
reniflinde Apo gülerek kofluyor ölüme deniyordu. fiu an ‹dil'de ya-
fl›yoruz ayn› fleyi. Direniflimiz boyunca defalarca tan›k olaca¤›z bu-
na...
127
18 Temmuz 1996 Perflembe
128
kald›, yak›nda kendi kendini bitirecek ölümcül darbeyi almas› an
meselesi art›k. Temmuz bir kez daha onurlu ve görkemli bir direni-
fle tan›kl›k etmenin huzuruyla tüketiyor günlerini.
"Merhaba,
129
Bugünlerde yan›m›zda olmasan›z da yine her zamanki gibi sohbet-
lerimizde bizlerleydiniz. Midenle olan dostlu¤una çok sevindik. Ko-
¤ufltaki direniflçilerimizin durumlar› iyi. Kucak dolusu selamlar› var.
S›ms›cak sevgilerimizle
Idil notu al›nca çok sevindi. "En sonunda bana da mektup geldi"
dedi.
130
19 Temmuz 1996 Cuma
Açaca¤›z ‹dil, OKM'yi açaca¤›z. ‹dil bugün yine hiç ç›karmad›, üs-
telik dört bardak da su içti.
131
dürün ailelerimize karfl› sürdürdükleri düflmanl›klar› fliddetlenerek
art›yor. Korkular› büyüdükçe sald›rganl›klar› boyutlan›yor. Korkular›
yersiz de¤il kuflkusuz. Soraca¤›z tüm yapt›klar›n›n hesab›n›.
132
20 Temmuz 1996 Cumartesi
133
Dudaklar›nda ayn› gülümseyifl, k›s›yor gözlerini. Gelen fakslara ba-
k›yor. Hemen okumaya bafll›yoruz. Bugün cumartesi olmas›na ra¤-
men verdiler...
‹dil'e;
"...
Parti iflçisiyim,
Güzellik nakflederim yaflama,
E¤emez omuzlar›m› ölüm
Binbir desenli kilimler gibi örerim
Yoldafll›¤›, kavgay›, aflk›..."
134
21 Temmuz 1996 Pazar
135
Biz iki yan›ndan onu s›ms›k› kavramaya çal›fl›rken, o kendi ayakta
durmak istiyor. Öyle zay›flam›fl durumda ki, bacaklar›n›n onu tafl›-
yamayaca¤› korkusu var bizlerde. Yumru¤u havada, sayg› nöbetini
tamaml›yor. ‹radesi bir kez daha güç veriyor hepimize.
136
22 Temmuz 1996 Pazartesi
137
“Ölüme kofluyordu
Alev yüzlü,
cam gözlü,
özü öz,
sözü söz,
som alt›ndan de¤erli insanlar ”
138
23 Temmuz 1996 Sal›
Gece, temsilcimiz geldi. ‹dil ayn› durumda, atefli var. Nabz› 120’nin
üzerinde. Sorular›m›za ço¤u zaman cevap ve tepki vermemeye
bafllad›. Ara ara say›kl›yor. Gece uzun zamand›r ilk kez konufltu.
Boynum a¤r›yor dedi. Devaml› masaj yap›l›yor. Kol ve bacaklar›n-
daki uyuflma artt›. Pervin ise ‹dil ‘i izliyor. Pervin sürekli ç›kar›yor, su-
yu zorla al›yor.
139
yedi. ‹dil'in bilinci yerinde de¤il. Say›kl›yor: "Eylemimiz sürecek... "
Zafere böylesine kilitlenmifl savaflç›lar› var bu ülkenin, zaferi t›rnak-
lar›yla söken böylesine kendini adam›fl evlatlar› var.
Saat 15.50. ‹dil yine say›kl›yor: "Bizim yar›n nöbetimiz var..." Öyle
güzel, öyle rahat yat›yor ki yata¤›nda...
140
Malta iflgalini sabah bitiriyoruz. Ö¤lene do¤ru bir haber geliyor: ‹kin-
ci flehidimiz Sa¤malc›lar'dan Altan Berdan Kerimgiller... Video gö-
rüntülerini televizyondan izlemifltik. Berdan'›n kararl›l›¤› gözlerinden
okunuyordu. Tan›yanlar onun okudu¤u fliir kulaklar›m›zda diyorlar.
"...
Bir mermi de benden aslan›m
Bir mermi de benden
Bir mermi de benden zafer toplar›
Mukaddes namlular..."
141
24 Temmuz 1996 Çarflamba
Kofluyorsun ‹dil. Seni hep sessiz bilirdik. Bir köfleye çekilip de iflle-
rini yapman, anlatmak istediklerini ço¤u zaman gözlerinden oku-
142
mak ve sakinli¤in. fiimdi... fiimdiyse coflkun ›rmak gibisin, bir duru-
luyor, bir tafl›yorsun nehrin yata¤›na s›¤may›fl› gibi. Biliyoruz Idil,
ölüm mutlak. Gidip gelmektesin Sibellerin, Sabolar›n, Apolar›n,
Haydarlar›n, Fatihlerin, Hasanlar›n yan›na. fiehitler diyar›nda gezin-
mektesin. Bizse ölüm orucu anmas›nda okudu¤un fliirin dizelerin-
de...
"...
Yüzleri hafiften sar› ve solgun
avurtlar çökük elmac›k kemikler ç›k›k Uzam›fl sanki biraz yüzleri,
Kan çekilmifl dudaklarda
B›çak suskusu gülümseyifl
Gözler gelece¤in aynas›
Bir ›fl›k seli
Yumruklarda kinin ve öfkenin belirtisi ..."
143
25 Temmuz 1996 Perflembe
144
yor, zafer mutlak gelecek. Yaz tarih! Ac›lar›n, çilelerin, dökülen ka-
n›n, çürüyen etin, yok olan hücrenin hesab› mutlaka sorulacak.
Yaz tarih. Yaz bugüne!
Anadolu'nun her yerinde topra¤a tohum düfltü diye yaz.
Ali AYATA k›z›l Bursa'ya,
Hüseyin DEM‹RC‹O⁄LU bozk›r›na Ankara'n›n,
Müjdat YANAT verimli ovalar›na Ayd›n'›n,
Halay çekerek, zeybekle, efelerle, z›lg›tlarla gittiler yaz...
145
26 Temmuz 1996 Cuma
(Erkekler bölümü...)
Ölüm orucu, flehitlerimizle h›zla zafere kofluyor. Dünyan›n gözleri
art›k hapishanelere çevrilmifl durumda.
Öfke ise hiç eksik de¤il. Kimileri bildi¤i tüm beddualar› s›ral›yor. Ki-
146
mileri evlatlar›n›n kahramanl›¤›ndan gurur duyduklar›n› söylüyorlar.
Temmuz s›ca¤› bir gün bu. S›cak her zamankinden daha yak›c›. Bir
de insan bedeniyle tutuflan bir s›cakl›k egemen her yana. Duvarlar,
demirler sanki erimifl, bir vuruflluk heybeti kalm›fl. Tutsakl›ktan söz
etmek hiç yak›fl›k alm›yor bu koflullarda. Özgürlük... Dolu dolu öz-
gürlük.
147
yorlar. Ablam›z belki de yaflam›nda ilk kez bu derece derinl düflü-
nüyor bunlar›. Gözleri dolu, ancak büyük sayg›yla dinliyor anlat›lan-
lar›.
148
engel olam›yor. Ancak herfleye ra¤men onlar›n varl›¤› bizlere güç
kat›yor.
149
aç›kl›yorum. ‹dare bütünüyle iradesini teslim etmifl durumda. Dire-
niflimizin gücü her yan›yla kendini hissettiriyor. Geleneklerimize uy-
gun tören yapaca¤›m›z›, buna herhangi bir engel ç›kar›ld›¤›nda ha-
pishaneyi yang›n yerine çevirece¤imizi söylüyorum ve ekliyorum:
Avukatlar›m›za haber verilecek, ailesine bildirilecek. Avukat›m›z gel-
meden hiçbir iflleme izin vermeyece¤imizi, avukatlar›m›z›n ve bizim
bulundu¤umuz ortamda ölü muayene tutana¤›n›n haz›rlan›p bize
verilmesini ve tüm bunlar olurken maltada hiçbir resmi görev-
li görmek istemedi¤imizi vurguluyorum.
Saat 16.44...
Son kez bas›yor teti¤e mitralyöz...
"Kana bulanm›fl ak bir güvercin kanat ç›rpt›
Tel kafeslerin üzerinde usulca.”
Bir kez daha s›k›ld› yumruklar Bir kez daha hayk›r›ld› And içildi kara
150
haber üzerine Kaz›nd› bir bir Tel kafeslere, sar› duvarlara. Bilincimi-
ze ve yüre¤imize. Ac›m›z utkunun sevincine Sevincimiz ac›ya kar›fl-
t›.
151
n›flma ve dostluklar›n› bekliyoruz. Direniflimizin herkesi bir araya ge-
tirece¤ini biliyorduk.
Yola ç›k›yoruz.
152
Aralar›ndan sessizce geçiyoruz. Yo¤un bir duygusal atmosfer ha-
kim.
153
yaca¤›m›z hapishanenin ana maltas›na geliyoruz. Hapishanedeki
tüm devrimci tutsaklar bizi bekliyor.
154
Sinan art›k görmekte zorlanan gözleriyle ‹dil'e bak›yor. Arkadafllar›n
yard›m›yla yan›na gidip sevgiyle, gururla öpüyor aln›ndan ‹dil'i. Son-
ra ilk sayg› nöbetine bafllamak için kald›r›yor sol kolunu gri duvarla-
r› parçalarcas›na.
‹dil maltada. Malta belki tarihinde ilk kez bu kadar sessiz. Bütün
personel ana maltay› boflaltm›fl durumda. Nöbet de¤iflimi için ge-
len ve gidenler sanki parmak uçlar›nda yürüyorlar. Kimse bu büyü-
lü sessizli¤in bozulmas›n› istemiyor.
155
Dostlar›m›z buz gerekir, biz ayarlayal›m diyorlar. ‹dil'in üzerine buz
kal›plar› koymak zorunday›z. Daha sabaha çok var. Çanakkale'de
buz bulmak sorun oluyor. Olsa olsa bal›kç›larda bulunurmufl. Tüm
ko¤ufllardaki buzluklar boflalt›l›yor. Buna adli ko¤ufllar da kat›l›yor.
Bir süre sonra d›flar›dan buz getiriliyor.
Akflam BBC haberi vermiflti. Bugüne kadar bir ölüm orucunda can
veren ilk kad›n tutuklu ‹dil. Dünya böyle duyuyor, böyle ö¤reniyor-
du ‹dil'i.
Resmi ifllemler için ‹dil'i k›sa bir süre katafalk›ndan al›yoruz. ‹ç bafl-
gardiyanl›k ad› verilen bölüme götürüyoruz. Temsilcimiz, avukat›m›z
gözetiminde yasal ifllemler yap›l›yor. fiaflk›nl›k içindeler.
156
Bir bayan tutuklunun günlerce aç kalarak yaflam›n› feda etmesini
anlayam›yorlar.
"Ey flehit flehit jina be m›r›n / Merxas û agit rumeta mezin / Ey fle-
hit flehit ... Ey flehit flehit (...)”
157
Kollar iniyor. Bir arkadafl›m›z ‹dil'i anlatan bir konuflma yap›yor. Ar-
d›ndan son mektuplar. Bayan arkadafllar partine ve yoldafllar›na
yazd›¤›n son mektuplar›n› okuyorlar. Birçok tutsa¤›n gözlerinde
yafllar. Engellemenin hiçbir anlam› yok gözyafllar›n›. Aks›n akabildi-
¤ine...
158
Maltada tüm kap›lar sonuna kadar aç›k. Tüm personel ç›k›fla do¤-
ru duvar dibine dizilmifl bizi izliyorlar. Ço¤unun bafl› önünde. Kimi-
leri göstermeden a¤l›yor. "Her yi¤idin harc› de¤il" diyor bir gardiyan.
‹lk ad›mlar›m›zla birlikte bir tilili sa¤na¤› bafll›yor. O an sanki seni ta-
fl›yan yoldafllarla birlikte gökyüzüne do¤ru havalan›yoruz. Tilililer hiç
bitmiyor. Bu görkeme bir sayg› at›fl› gerek. Öncesinden haz›rlad›¤›-
m›z iki ses bombas›n› ateflliyor arkadafllar›m›zdan biri. Patlamalar
idare taraf›nda dalgalanmaya yol aç›yor...
159
160
YOLDAfiLARI,
S‹PER YOLDAfiLARI,
DOSTLARI ONU ANLATIYOR...
161
SEHER YEL‹ G‹B‹
G‹RD‹N KAPIMIZDAN...
“Seher Yeli K›z” flark›s› dilinden düflmezdi o günden beri. Çok se-
verdin o flark›y›. Sen de "seher yeli gibi çald›n kap›m›z›", ‹dil.
162
Merhaba ‹dil,
Kimine göre çok ac› can bedeli kazan›lan zaferler. Bizim için en fle-
reflisi, en onurlusu... Bu onurun bir sahibi de sizsiniz, sensin...
Sanatç› ellerin piyanonun tufllar›nda dolafl›p güzel flark›lar› notalar-
d›. Yine de bir espri yapaca¤›m seni hem güldürmek, hem k›zd›r-
mak için. Sesini hat›rlataca¤›m sana. Güzel piyano çal›p, tek nota-
dan flark› söylemene ak›l erdiremezdik hani. Hala da erdiremiyoruz.
Neyse flakam›z bir yana; ellerinle ilmek ilmek ifllerdin dergimizi.
fiimdi bu eller, bu beyin, bu yürek flark›lar›n en güzelini notal›yor,
yaz›lar›n en duygulusunu, en coflkulusunu heceliyor.
64. gün... ve biz yine de diriyiz. Ölümüne diriyiz, ölümüne inat diri-
yiz. Ço¤al›yoruz.
163
Ne mutlu bana, diyorum. Ne mutlu bana ki, seni tan›d›m, seninle
birlikte güldüm, tart›flt›m, k›zd›m, k›zd›rd›m ve sana yüre¤imden ge-
len bir isim koydum "abla" dedim. "‹dil Ablam" deyip sar›labildim
sana; ne mutlu bana.
Ne mutlu bana ki, benim ablam yeni do¤anlar›m›z için, yetmifllik de-
delerimiz, ninelerimiz için yani halk› için...
164
Sevgili ‹dil,
165
Recep ve Alper bir oyun oynarken sen ve Fatofl "dans ederek" fon
oluflturuyordunuz. O foto¤rafta da epey bir gülüyorsun. fiu anda da
gülümsüyorsun san›r›m. Seni gülerken düflünmek istiyorum. En
çok nerede gülmüfltük hat›rlayam›yorum ama kahkahalar›n› duya-
biliyorum.
166
Binlerce ömrün olacak
“p›rasa saçl› k›z”...
167
Siper yoldafl› Pervin anlat›yor:
"Gidiflin kurtulufludur
bu ülkenin"
- Siper Yoldafl›ma...
168
Bir damla suyu beraber içmenin, küçücük bir gülümsemeyi, hatta
pencereden görünen tek bir y›ld›z› seyretmeyi paylaflman›n, birlik-
teli¤inin coflkunlu¤unu çocukça masumlu¤uyla ö¤rendim.
Ba¤l›l›k bu, yoldafll›k buna denir; cuma gününün flafa¤›nda, bir an-
l›k, sanki beni teselli edercesine rüyama geldin, bir güvercin kana-
d›nda o masum tebessümünle. Gözlerindeki kararl›l›¤›n daha bir
anlaml› okunuyor, gözbebeklerin daha bir büyük ve canl›. Nas›l ki
son günlerinde bilinçalt›ndan say›klarken "Ben bir mitralyözüm" de-
mifltin, bu sefer de, ömür boyu kulaklar›mda ç›nlayacak flunlar› söy-
ledin; "Bak... Tan a¤ar›yor. Deniz, Yusuf, Hüseyin tam da flu anda
idam edildiler" deyip yeniden gülümseyerek oradan uzaklaflt›n. Sa-
na dokunas›m, seni al›p yüre¤imde, yüre¤imin ta derinliklerinde
saklayas›m geldi. Seninle en son konuflmam›zda sana sormufltum;
"Güvercinleri seviyor musun?" diye; "Evet" demifltin.
169
rinde, en zor, en çetin savafl›m›n› veriyordun.
170
Güvercin yüzlü k›z, gelin gibi giydirildin. K›z›llar nas›l da yak›flm›flt›
gülümseyen yüzüne. Hiç kimse gözünü senden alam›yordu. 0 hey-
betli duruflun herkesi büyülemifl, gururland›rm›fl; yaflama daha
farkl› iflliyordu. Sayg› nöbetlerinden sonra, katafalka götürülmek için
odadan ayr›l›fl›n nas›l da zoruma gitmiflti. Bir anda yaln›z ben ve
senden geriye kalanlar ve kavgam›za olan sevdam›z kalm›flt›k. San-
ki dostlar›n, yoldafllar›n dokunufllar›n› hissetmiyordum. 0 gece nas›l
da zindan geçti, sensiz kalman›n zindan›. Hemen arkan›zdan sana,
sizlere yetiflmenin iste¤iyle tafl›yordu yüre¤im.
171
ralamalar›yla, devrimci irade karfl›s›nda dize geldi.
A¤›r ve bir o kadar da onurlu bir görevi a¤›r bedel ödeyerek tamam-
lad›k.Sizler bu zor süreci yaflayarak tarihe ad›n›z› yazd›rd›n›z, ölüm-
süzlefltiniz. Bizler ise yeni süreçlere, sizlere lay›k olman›n haz›rl›¤›n-
day›z.
172
"Git gözümün alas›
Git elimin k›nas›
Gidiflin kurtulufludur bu ülkenin..."
12.8.1996
Çanakkale Hapishanesi TKP(ML) Ölüm Orucu Direniflçisi
Pervin KURTULMAZ
173
SON ROL
Ve son rolüne ç›k›yor idil. Bu role hiç yabanc› de¤il. Ayfle Gülen
Halk Sahnesi'nin 1984 Ölüm Orucu Direniflçileri'ni anlatt›¤› "Direnifl,
Ölüm ve Yaflam" oyununda canland›rd›¤› direniflçi, flimdi kendisin-
de vücut buluyor. "Sevdiklerimiz için yaflamakla gösteririz sevgimi-
zi. Ve gerekti¤inde sevdiklerimiz için ölmekle de gösteririz sevgimi-
zi. Ölümüne direnmek yetmiyorsa, ölüme yatar›z" diyordu oyunda.
fiimdi bunu yafl›yor. Halk›na duydu¤u sevgiyle, vatan›n›n özgürlü-
¤üne duydu¤u özlemle, topraklar›n› iflgal edenlere karfl› duydu¤u
kinle, hep bir ad›m, bir ad›m daha ileri at›lan ‹dil, "art›k en önde ola-
ca¤›m" diyor. Bedeni mermi, beyni mitralyöz olup s›k›yor kendini
düflmana.
174
Bir anay› oynad›; evlad› tutsak olan, ac›s›n› öfkeye dönüfltüren. Bir
savaflç›y› seslendirdi; "Lefllerinizi sokaklardan toplayacaklar" diye-
rek düflmana korku salan. Bir Kürt kad›n›n› canland›rd›; "Kimi kimin
yurdundan kovuyorsunuz?" diyen. ’84 Ölüm Orucu direniflçilerini
oynad›; "Güzeldir can›m›n can› güzeldir / Verebilmek sevdam›z›n
görkemli diliyle milyonlara bilincimizi" diyen.
175
BABASI SEM‹H AMCA,
‹D‹L’‹ ANLATIYOR...
176
Ayçe ‹dil'im,
Yavrucu¤um,(*)
177
tünde k›rm›z› pelüfl manton, ayaklar›nda uzun k›rm›z› çizmelerin...
Ya¤mur demez, kar demez, giderdik. Befliklere bindirirdim seni,
tenteli faytonlara... Atl› kar›ncalara... Uzun saçlar›n rüzgarlarda bay-
raklar gibi dalgalan›rd›. Koklard›m... Hat›rl›yor musun?.. Tavflan ba-
lonlar da al›rd›m sana, bayramlarda.
178
fiimdi onlarca, yüzlerce, binlerce Ayçe ‹dil Anadolu topraklar›nda,
Anadolu analar›n›n ba¤r›nda yeflermektedir, yeflerecektir.
Ruhun flad olsun!.. Nur içinde yat!.. Benim afacan, Tatl› Cad›'m, ye-
diveren gülüm, Ayçe ‹dil'im.
Baban
Semih Erkmen
10.02.1997
*Bu yaz› Semih Amca taraf›ndan Ramazan Bayram›'n›n 2. günü yoldafllar›yla birlikte yap›lan an-
mada, Ayçe ‹dil'in mezar› bafl›nda okunmufltur.
179
Bir küçücük
Ayçe ‹dil'cik varm›fl...
180
Merhaba dünya
181
O günlerde Mehmet Dedesi de (babam) K›rklareli'nden dönmüfltü.
Bir torunu oldu¤unu müjdelediler. Ayçe'yi de kuca¤›na verdiler.
Onu, kollar› aras›nda s›kt›, yanac›klar›n› okflad›, koklad›... "Benim
torunum da olmufl" dedi ve a¤lad›. Ne yaz›k ki, Ayçe'nin do¤umun-
dan 11 gün sonra dedesini kaybettik.
Bir gün, iflten dönerken, O'na k›rm›z› bir tavflan balon alm›flt›m. Ka-
p›n›n önünde yere b›rak›p zili çald›m. Annesi ile birlikte kap›ya ko-
182
flup aç›nca, karfl›s›nda kocaman bir tavflan görüp flafl›rd›. Sonra
kuca¤›na ald›¤› gibi sevinçle içeri kaçt›. Bütün gece onunla oyna-
m›fl, yatarken de yan›na alm›flt›. Ertesi gün oynarken balon patla-
m›fl. Onu öldü san›p korkmufl, a¤lam›fl. Eve gelince annesi anlatt›.
Bunun üzerine, tavflan›n fliflirme bir balon oldu¤unu, isterse yar›n
bir tane daha getirebilece¤imi söyleyerek yat›flt›rm›flt›m. Ayçe, in-
sanlar›, canl›lar› incitmek istemez, yaflamay› çok severdi.
Ö¤renim y›llar›nda
Ayçe ‹dil, bu tatl›, çitlembik, afacan haliyle okul ça¤›na geldi. Okul
öncesinde boyama kitaplar› vard›. Ufac›k renkli dünyas›ndan, ger-
çekler dünyas›na ilk ad›m›n›, bize en yak›n olan Kocamustafapafla
‹lkokulu'nun kap›s›ndan atacakt›r. Siyah formas›, dantel örme yaka-
l›¤›, k›rm›z› pabuçlar› ve bafl›nda da kurdelas› ile okul heyecan› için-
de leblebi tanesi kadar bu
ilk ümidimizi annesi ile bir-
likte ö¤retmenine teslim et-
tik. Evimiz, Sümbül Efendi
Camiinin karfl›s›nda bulu-
nuyordu. Kay›npedere ait
olan bu bina iki katl›yd›. Alt
kat›n› oturma, üst kat›n› da
yatak odalar› olarak kullan›-
yorduk. Okul da camiye bi-
tiflikti. Bunun için trafik der-
dimiz yoktu. Ö¤retmeni
de¤erli, yetenekli, mesle¤i-
ni seven, mümtaz bir kiflili-
¤i olan Gülten Koyuncu
Han›mefendi'ydi. Ayçe'yi
birinci s›n›ftan beflinci s›n›fa
kadar bu han›m okutmufl-
tur. K›sa zamanda okuma
183
yazmay› ö¤rendiler. S›n›fta yavafl yavafl sivrilmeye ve ön plana ç›k-
maya bafllam›flt›.
184
Beflinci s›n›fta mezuniyet müsameresi düzenlenmiflti. Bunun için
Ayçe, bir y›l da bale dersi ald›. Bir yandan da folklor çal›flmalar›na
kat›l›yordu. O'nun konsantrasyonu güçlüydü.
Gene birlikte okul flark›lar›ndan bir iki tane söylediler. Ayçe'yi kendi
evlatlar› gibi sevmiflti.
185
Tabii, bir sürü oyuncaklar› da vard›. Oturma odas›, yemek odas›,
yatak odas›, mutfak tak›mlar›, oyuncak buz dolab›, çamafl›r maki-
nesi, dikifl makinesi, a¤layan bebekleri, bebek arabas›, oyuncak gi-
tar›... Saymakla bitmez. En çok sevdi¤i de, o y›llarda, televizyonda
Pembe Panter gösteriliyordu. O'na bir de Pembe Panter alm›flt›m.
Hiç yan›ndan ay›rmazd›. Karyolas›n›n önündeki k›rm›z› hal›n›n üstü-
ne bütün oyuncaklar›n› yayar, sessiz sessiz oynard›. Oyunu bitince
de onlar› toplar, yerlerine kald›r›rd›. Odas›n› hiç bir zaman da¤›n›k
b›rakmam›flt›r.
Bak›n size bir s›r vereyim: Ayçe ‹dil, koyu bir Fenerbahçe taraftar›y-
d›. O y›llarda Fener befl y›l üst üste flampiyon olmufltu. Art›k, her
galibiyetten sonra evde, Fenerbahçe flenli¤i yaparlard› Metin'le bir-
likte. Evin teras›nda bir kameriye yapm›flt›m. Her akflam üstü ve cu-
martesi, pazar günleri burada otururduk. Bir de futbol toplar› vard›.
A¤abeyi ile maç yaparlard›. Bazen bozulur, "aaa, ama haks›zl›k bu"
der, m›z›kç›l›k yapard›. Çünkü daima önde olmak isterdi.
186
yapt›.
Burada da kendisini sevdirdi
ve baflar›l› oldu. Orta ve lise-
de de teflekkür ve iftihar ge-
tirmifltir.
Üzerine ald›¤› her ifli ne yapar yapar, baflar› ile sonuçland›r›rd›. Afl›-
r›, havai istekleri olmam›flt›. Demokrasiyi ve özgürlü¤ü çok sevdi¤im
için evimde de bunu uygulamaktayd›m. O'na bir fley al›naca¤› za-
man özgür b›rak›rd›m, seçimini O yapard›. Ama oluruyla da yetin-
mesini bilirdi.
187
her yerde kendini sevdirmifl, kabul ettirmifltir. Çünkü insanlara s›cak
bir yaklafl›m› vard›. ‹flte bu durum, O'nu "hümanizma"ya götürecek-
tir. Belki hayat› pahas›na olsa da...
188
onlara iniyor, yard›m ediyorduk. Gene bir akflam, komflularla otu-
rurken içlerinden bir erkek birden bir kahkaha att›. Ne oldu dedim,
bir yaramazl›k m› yapt›? Ayçe henüz emekliyordu. Salonun ortas›n-
da sehpaya tutuna tutuna etraf›nda dolafl›rd›. Ben de pek dikkat et-
medim. Adamca¤›z:
189
d›. O gün veli toplant›s› yap›l›yor, birinci dönem notlar› okunuyordu.
Benim de ifl hayat›m›n en s›k›nt›l› günleri... S›ra hasan Bey'e gelin-
ce notlar› okurken birden durdu ve:
"Yafl Günü Kutlamas›" önemli bir olayd›. Gündüzden annesi ile bir-
likte pastalar›n› haz›rlarlard›. Yafl say›s› kadar mum da dikilirdi üze-
rine. Zaman› gelince ›fl›klar söndürülür, pastan›n mumlar› yak›l›r, al-
190
k›fllar ve "‹yi ki do¤dun Ayçe " sesleri aras›nda pastas› ile salona gi-
rerdi. Mumlar›n› söndürdükten sonra, pastas›n› keserdi. Bu tören,
arkadafllar› için de gündüz düzenlenirdi. Evet, "‹yi ki do¤dun Ayçe"
bize çok tatl›, çok anmal› an›lar b›rakmak için. Her pastan› kesiflten
sonra, söndürmeyip b›rakt›¤›n o mum, sonsuza dek yanacak bir
Olimpiyat meflalesi gibi.
191
Ba¤›r›fllar üzerine kalkt›k, bakt›m Ayçe'yi sudan ç›kar›yorlar. Kilimle-
rin üzerine ald›lar, elbiselerini de¤ifltirdiler, ceketler, h›rkalarla sar›p
oturttular. Bu arada kad›nlardan biri yan›na oturdu:
Bir akflam evdeyiz. Metin masan›n bir taraf›nda, Ayçe de öbür ta-
raf›nda ders çal›fl›yorlar. Bir ara Metin aya¤a kalkt›, annesine bir
fleyler m›r›ldan›yor. ‹flaret parma¤› ile de üst kat› gösteriyordu. An-
nesi k›zd›:
- Eeeeh, ama! Koca çocuk oldun! Git kendi iflini kendin gör!
Bu durumu izleyen Ayçe söze kar›flt›:
- Yukar› m› ç›kmak istiyorsun? Gel ben götüreyim!
192
Ben varken sen ne korkuyorsun be a¤abey? Yürü!
Bir ac›, bir özlem da¤larca... Art›k postac› da mektup getirmiyor Ay-
çe ‹dil'den!
193
"Ölü mü denir flimdi onlara?"
26 Temmuz 1996, Ayçe ‹dil'imin ölüm günüydü. Tam bir y›l geçti
aradan. Onsuz geçen bir y›l... Onun ac›s›yla geçen bir y›l... Bir ac›
ki okyanuslarca... Bir ac› ki "bal eyledik yüre¤imizde" okyanuslar-
ca...
194
di, merhametti, dostluktu, dertlilere hemdert, ac›l›lara yoldaflt›. Kül-
türdü, dürüstlüktü, erdemdi o...
Ana baba olarak bir Ayçe ‹dil geldi, geçti kuca¤›m›zdan. Bir Ayçe
‹dil geldi, geçti aran›zdan. Nisan ya¤murlar› gibi... Kendini ne de
çok sevdirmifl. Ne de çok sevenleri varm›fl... Kan kustu, hücre hüc-
re eridi. Ama düflüncenin namusunu çi¤nettirmedi.
Cezaevinden cenazesini al›p da ambulansa yerlefltirilince, yanca¤›-
z›na oturdum. ‹ncecik dudaklar›nda tatl› bir gülümseme vard›. Hala
gelece¤e olan umutlar›n› yitirmemifl insanlar›n mutlulu¤uydu du-
daklar›nda. Ülke insanlar›na afl›k bir devrimci ruhun, yenilmez çelik
iradesinin, ölümü bile y›¤›nlar ad›na severek kucaklayabilmenin
mutlulu¤uydu...
Hak için, adalet için, eflitlik için, emek ve bar›fl için, demokrasi ve
kardefllik için direndiler ve öldüler. Tarih, bunu böyle yazacakt›r.
195
196
‹D‹L’‹N KALEM‹NDEN
197
D‹REN‹fi GÜNLÜ⁄ÜNE
18. GÜNDE YAZDI⁄I YAZI...
Yeni bir direniflin içindeyiz. Uzun soluklu bir yol ilerledi¤imiz. Ölüm
Orucu anmam›za haz›rlan›yoruz. Apo, Fatih, Haydar, Hasan dimdik
duruyorlar ayakta. Aram›zdalar, yan›bafl›m›zdalar. Onlarla gülüyor,
onlarla soluyoruz direniflin s›cak havas›n›. Marfllar›m›z› hep beraber
söylüyoruz; "Yaflas›n Direnifl, Yaflas›n Zafer." Ailelerimizle, dostlar›-
m›zla, yoldafllar›m›zla, emekçi halk›m›zla kucaklafl›yoruz.
198
halay›m›zda. Zafer türkülerimiz dudaklar›m›zda...
199
SEVG‹L‹ A‹LEM...
Hepinizi bir arada selamlamak istedim. Çünkü sizi hep bir arada
görmek istiyorum.
Bugün çok genifl kapsaml› olarak, iflçi, memur, esnaf, ö¤renci, sa-
natç› tüm hak›m›za yönelik bask›, sömürü, sindirme politikalr› uygu-
lan›yor. 6 May›s Genelgesi de bu sald›r› politikalar›n›n bir parças›.
Öncelikle biz devrimci tutsaklar›, aç›lan tabutluklarla teslim almay›
hedefliyorlar.
200
da haz›r›z. fiehitlerimizin aras›nda yer alman›n onurunu tafl›yorum.
K›z›n›z
Ayçe ‹dil Erkmen.
5.7.1996
201
CANIM YOLDAfiLARIM...
202
PART‹ME VE YOLDAfiLARIMA!..
203
(‹dil'in direnifl içinde analar için yazd›klar›...)
ANALARIMIZA
204
Yaln›z kay›p yavrun mu sakl› gözbebeklerinin ard›nda? Daha nice
sevgilere yer var o derinlikte. Bir elinde mavzeri, di¤er eliyle avuçla-
d›¤› topra¤› aln›ndan süzülen kanla sulayan da senin evlad›n. Demir
kap›, tafl duvar ard›nda insanl›k onuru için bedenini barikat yapan
özgür tutsaklar da. 17 yafl›nda ‹rfan, 18'inde Sibel, 17'sinde Eylem
de. U¤ur, Mecit, Ümit... her biri bir umut yar›nlar için. Her birini ken-
di ellerinle gönderirken kurtulufl halay›na, sevgini, umudunu katt›n
yanlar›na... "Git gözümün alas›, gidiflin ülkemin kurtuluflu, halk›m›n
özlemi, özgürlü¤ü. Git, git elimin k›nas›..." Beyaz baflörtünün ucuy-
la engelledin damlac›klar›n düflüflünü. Sonra kat›ld›n sen de halaya.
Evlatlar›m›z onurumuzdur diye. Gözlerin çelik sertli¤inde, gözlerin
hala ayn› noktaya dikilmifl. Haftalard›r sizinle an›lan bu meydanda
çevrenizi kuflatmaya kalkan üniformal›lara kin dolu bak›fllar›n. Ba-
k›fllar›n kay›p yavrular›n› soruyor. Bak›fllar›n zindanlarda hücre hüc-
re eriyen açl›k yolcular›n› soruyor. Bak›fllar›n hesap soruyor.
205
Coplar birbiri ard›na iniyor s›rt›n›za, bafl›n›za. Y›llar›n a¤artt›¤› saçla-
r›n k›z›llafl›veriyor bir anda. At›l›yorsun üzerlerine. En de¤erlilerini
senden almalar›na izin vermeyeceksin. Coplar durduruyor seni.
Ama zaferi müjdeleyen parmaklar›n›, "Biz Kazanaca¤›z, ‹nsanl›k
Onuru Kazanacak" slogan›n› engelleyemiyorlar. Var gücünle hayk›-
r›yorsun: "Tabutluklar› Y›kaca¤›z"... Sesine yan›t yine demir kap›lar,
beton duvarlarla çevrelenmifl evlatlar›ndan geliyor: "Tabutluklar› Y›-
kaca¤›z, Tutsak Ailelerine Kalkan Elleri K›raca¤›z." Güven veriyor bu
ses sana ve daha güçlü ba¤›r›yorsun flimdi: "Devrimci Tutsaklara
Kalkan Elleri K›raca¤›z".
Demir parmakl›klarla iki yandan sar›lan kirli cam›n önünde daha so-
luklanmadan “Merhaba” diyeceksin tutsak o¤ullar›na, k›zlar›na. D›-
flar›n›n s›cak solu¤unu tafl›yacaks›n onlara. Biraz heyecanla, biraz
gururla, düflmana duyulan öfkeyle ama hepsinden çok mutlulukla
anlatacaks›n eyleminizi. "Herfley sizin için" diyeceksin. Sonra bir
konserde anlatacaks›n yaflad›klar›n›. Yine iki parma¤›n inançla, ka-
rarl›l›kla kalkacak havaya. Sloganlar, bir sevda türküsü, bir kavga
türküsü gibi dökülecek dudaklar›ndan ve bilinçlere kaz›yacak hakl›-
y›, do¤ruyu, kazanacak olan›... U¤ur'a, Yusuf'a, Mecit’e sar›lacak-
s›n. Tabutluk duvarlar›n› birlikte y›kmak için.
206
Evet sevgili anac›¤›m! Seninle birlikte yürüyoruz bu yolda. Sizinle
birlikte ilerliyoruz zafere giden yolumuzda. Senin gözbebeklerinin
derinliklerinde k›zlar›n, o¤ullar›n. Bizim yüreklerimizde size duydu-
¤umuz ba¤l›l›k, size olan görevimizin bilinci... Art›k gözlerin dalg›n
de¤il. Yine çelik sertli¤inde, ama öfkeden alev alev yanan bir bak›fl-
la süzüp düflman›n› son sözünü söyleyeceksin: "Evlatlar›m›z›n k›l›na
zarar gelmesine izin vermeyece¤iz. Biz do¤urduk, size öldürtme-
yece¤iz."
207
GÜNCE...
(Çanakkale Hapishanesi’nde ‹dil'in kültür komitesi çal›flmalar› s›ra-
s›nda tuttu¤u günlükten...)
11 fiubat 1996
208
13 fiubat 1996
20 fiubat 1996
Bugün yaklafl›k bir hafta aradan sonra bir araya geldik. Çal›flma
temposuna kendimizi kapt›rd›¤›m›z için ve en önemlisi yeterince di-
siplinli olmad›¤›m›z için aram›zdaki iletiflim eksik kalm›flt›. Bunu bir
gün önce, 19.2.1996 tarihinde yapt›¤›m›z tüzük çal›flmas›nda yafla-
nan bir örnekle gördük. Haz›rl›klar›m›z s›ras›nda arkadafllar›m›z ara-
s›nda yaflanan bir olay vard›. Bu olay yoldafll›k iliflkilerini tart›fl›rken
ortaya konuldu. Bu olay üzerine tart›fl›rken çal›flma sistemimizi ek-
sik b›rakt›¤›m›z› gördük. Arkadafllar›n aras›nda geçen olay küçük,
önemsiz gibi görünüyor. Ama öyle de¤il. Üzerinde düflünmek, sor-
gulamak gerekiyor. Bir di¤er olumsuzluk ise -bunu bir sorun olarak
görmedi¤imiz için- tüzük tart›flmas›na kadar üzerinde düflünmemifl,
tart›flmam›fl olmam›z. Bu arada aram›zdaki iletiflim eksikli¤i de or-
taya ç›k›yor. Kolektif çal›flt›¤›m›z› söylerken aç›k b›rakt›¤›m›z nokta-
lar bunlar. Bu çal›flmaya bafllarken bize her yönüyle neler kataca¤›-
n›, bizi nas›l gelifltirece¤ini düflünmüfltük ve çal›flmalara bu çerçe-
vede bak›yorduk. Bu yaflad›¤›m›z olay durup kendimize bakmam›-
z› sa¤lad›. Bugün yapt›¤›m›z toplant›da bunu bir kez daha konufl-
tuk. Ne olursa olsun düzenli olarak bir araya gelip de¤erlendirme
yapmay› kararlaflt›rd›k.
209
Bunun d›fl›nda çal›flmalar›m›z› de¤erlendirdik. Hangi aflamaday›z?
Ne yapt›k? Ne hedefler koyduk? ‹htiyaçlar›m›z neler? Bunlar› ko-
nufltuk. Uzun süre bir araya gelmeyince toplant›lar da uzun sürü-
yor. Konuflacak çok fley vard›.
21 fiubat 1996
22 fiubat 1996
23 fiubat 1996
210
de eylem yapt›raca¤›z. Kaç aile gelece¤ini merak ediyoruz.
24 fiubat 1996
26 fiubat 1996
Bu sabah metin yazma ekibiyle bir araya geldik. Herkes kendi arafl-
t›rd›¤› bölüme iliflkin yaz›s›n› okudu. Hepimizin ortak yan› edebi bir
dili yakalayamamam›z. Bildiri diline yak›n yaz›lar›m›z. Yazaca¤›m›z
metin k›sa, edebi bir dille yaz›lm›fl, ajitasyon niteli¤i olan bir yaz› ola-
cak. U¤raflarak bu dili yakalayaca¤›z. Ü.nün yazd›¤› yaz› oldukça
uzun bir bölüm olmufltu. Her fleyi anlatma kayg›s›yla ayr›nt›lara ka-
dar girilmifl. Tarihimizi anlatan uzun bir özet olmufl. Hani neye niyet
neye k›smet derler ya. K›sa bir yaz› ç›karmaya çal›fl›rken uzun bir
özet ç›kar›yoruz. Yaz›lar›m›z›n üzerinde tekrar çal›fl›p ortak bir di-
li yakalayaca¤›z.
211
önderimizin kendimize yapaca¤›m›z resimleri bitmiflti. Arkadafllara
yapaca¤›m›z›n kumafl› farkl›yd›. Bugün onu boyamaya bafllad›¤›-
m›zda boya yine da¤›ld›. Tekrar boya ve tutkal kar›fl›mlar› elde et-
meye bafllad›k.
1 Mart 1996
2 Mart 1996
5 Mart 1996
212
ceket, etek vb ile eski pankartlar›m›z›n kullan›lmayan k›s›mlar›. Fla-
malar›m›z bu nedenle tek renk olmayacak ve dikiflli olacak. fiimdi-
lik elimizdeki kumafllar› de¤erlendirece¤iz. Çünkü kumafl ve boya
sorununu çözemedik henüz.
Di¤er yandan 8 Mart kartlar› çiziyoruz. Ama hani derler ya y›lan hi-
kayesine döndü diye, biraz öyle oldu. Önce nas›l bir kart çizece¤i-
mizi netlefltiremedik. Bu bize çok zaman kaybettirdi. fiimdi de çizi-
mi, yaz›m› oldukça gecikti. 9 Mart sabah› gönderece¤iz diye espri
yap›yoruz ama espriden çok elefltiri olarak al›yoruz bu sözü. Çal›fl-
malar›m›z› h›zland›rmaya çal›fl›yoruz. Erkek arkadafllar kartlar›m›z›
be¤enmediler.
6 Mart 1996
213
mak üzerine bir tart›flma yafland›. Bu tart›flma k›sa süre önce tüzük
çal›flmas›nda tart›flt›¤›m›z moral de¤erlerimiz üzerine bir kez daha
düflünmemizi beraberinde getirdi. Hepimiz Parti kutlamas›nda en
iyisini yapmak istiyoruz. Büyük bir coflkuyla sahiplendi¤imizi söylü-
yoruz.
7 Mart 1996
214
8 Mart 1996
9 Mart 1996
12 Mart 1996
13 Mart 1996
215
14 Mart 1996
Çanakkale
216
(OKM'ye yeni kat›lan bir arkadafla mektubu)
Merhaba Aynur,
217
‹çtenli¤imiz, dürüstlü¤ümüz, paylafl›mc›l›¤›m›z ve üretken oluflumuz
ise inanc›m›zdan, en güzel sevgileri içimizde tafl›yor olmam›zdan ve
hakl›l›¤›m›zdan al›yor kayna¤›n›.
218
ç›kt›. Bu da sürgün polikitas›n›n, bizi bölüp parçalama, tek bafl›na
b›rakma politikalar›n›n bir parflas›yd›. Bunu kabul edemezdik. Bu
nedenle arkadafllar›m beni göndermedi. fiu an geliflmeleri bekliyo-
ruz.
219
(‹dil'in, bir arkadafl›n›n kardefline gönderdi¤i
fakat geri gelen mektubu)
220
Anlatacak çok fley var asl›nda. Ama hepsini yazmak mümkün de-
¤il. Sayfalarca yazmam gerekiyor.
221
özlemle selaml›yorum. Abine ve ‹rflad'a da selamlar›m› iletirsen se-
vinirim. Ve sen sevgili Elif. Seni de en s›cak duygular›mla kucakl›yo-
rum. fiimdilik hoflçakal.
Sevgilerimle...
Idil
17.4.1996
222
Merhaba Hakan
223
Yoldafl s›cakl›¤› ve sevgisi böylesi dönemlerde daha bir aç›k hisse-
diliyor. Bizim birbirimize ba¤l›l›¤›m›z, sevgimiz daha bir anlam kaza-
n›yor.
224
dafllar› da tan›mad›¤›m›z için yorum yap›yoruz.
Nas›l oldu, AKSM nas›l bir yer? Bilmiyorum. OKM'nin k›sa sürede
aç›lmamas› üzücü. Ama sanat›m›z› engellemek, halk›n sesini sus-
turmak isteseler de ba¤lamalar›m›z özgürlük ve kurtulufl türkülerini
çalmaya devam edecek.
225
Hapishanelerde, özellikle Anadolu hapishanelerinde kalanlar ne de-
mek istedi¤imi daha iyi anlayabilir. ‹flte bu nedenle sizden s›k s›k ve
ayr›nt›l› mektuplar bekliyoruz. Ve tabi ki sizi de görürsek daha çok
seviniriz. Bu kadar sitem yeter san›yorum.
30.10.1996
‹dil
226
Merhaba Babac›¤›m,
Çok uzun bir zaman geçmedi belki ama son mektubumdan bu ya-
na birçok fley yafland›. En son sana açl›k grevindeyken mektup
yazm›flt›m. Senin mektubun ise zaferi kazand›ktan sonra geçti eli-
me. 45 gün sürdü direniflimiz. ‹lk zafer haberi Ümraniye cezaevinin
kapat›lmas› talebimizin kabul edilmesi ile geldi. Biz buran›nhüküm-
lü cezaevi olarak düzenlenmesini istedik.
227
edemeyece¤imizi düflünenler 1200 tutsa¤›n "Yaflas›n direnifl, yafla-
s›n zafer" sloganlar›yla bir kez daha sars›ld›lar.
228
Bu arada bizi üzen ve bir o kadar da öfkemizi büyüten bir olay ya-
flad›k. Açl›k grevimiz bittikten k›sa bir süre sonra Ayd›n Hapishane-
si’nde kalan bir arkadafl›m›z, rahats›zlanarak flehit düfltü. Bunu hiç
beklemiyorduk. Sonra düflündük. Çok k›sa aral›klarla uzun süre-
li direnifller yaflam›fl bir beden elbette ki büyük oranda y›pran›yor.
Buna ba¤l› rahats›zl›klar olmas› çok do¤al. Buna bir de zaman›nda
hastaneye götürülmemesi eklenince Umut arkadafl›m›z› kaybettik.
Sen mektubunda sonradan ç›kabilecek rahats›zl›klardan bahset-
mifltin ya, iflte buna bir örnekti yaflanan. Ama bunun sorumlusu ne
Umut, ne de cezaevlerinde her türlü olumsuz koflulla, bask›yla, sal-
d›r›yla yüz yüze kalan tutsaklar. Bunun sorumlusunun kim oldu¤u
çok aç›k.
229
de çok fleyler yapt›. Sahip ç›kt›. O’nun senin yan›nda oldu¤unu bil-
mek biraz olsun rahatlat›yor.
Arda nas›l? Haber al›yorsundur. Bir süre önce ona mektup yazm›fl-
t›m. Hemen cevap yazd›. Kendinden biraz bahsetmifl. Düflüncele-
ri, yaflant›s› konusunda ona uyar› yapmak istedim.
Sevgilerimle
K›z›n ‹dil
18.12.1995
230
Merhaba Babac›¤›m,
Mektubunu birkaç gün önce ald›m. ‹lk önce sa¤l›¤›n› sormak istiyo-
rum. Nas›ls›n? Mektubunda yazd›¤›n kadar›yla sa¤l›¤›n pek iyi de-
¤il. Kendine dikkat ediyor musun? Yiyeceklerin olsun, yaflam koflul-
lar›n olsun sa¤l›¤›n› bire bir etkileyen fleyler. Bunlara dikkat edebili-
yor musun? ‹laç kullan›yor musun? Bu konuda sa¤l›¤›na dikkat et-
meni söyleyebiliyorum ancak. Yaflad›¤›n koflullarda bu pek müm-
kün olmasa da senin özen göstermen önemli. Ayr›ca olaylara, ge-
liflmelere bu kadar çok üzülmen de seni y›prat›yor. Tabii ki olum-
suzluklar› düflüneceksin. Ama kendine zarar verecek kadar üzül-
men, s›k›nt› duyman do¤ru de¤il. Çünkü bu flekilde sorunlar› çöz-
mek de kolay olmuyor. Hem yaflanan sorunlar›n, bugün içinde bu-
lundu¤u durumun tek sorumlusu sen misin? Elbette de¤il. Bugün
ekonomik sorunlardan bahsediyorsak ve bunlar çözülemiyorsa bu
senden kaynaklanan bir sorun de¤il.
231
le diyorum ki, kendini üzme, s›k›nt›ya sokma.
232
kendi kar›nlar›n› doyurabilsinler, devrimcilere yard›m etmesinler. Bir
de koruculaflt›rma politikalar› var. Köylü ihbarc› olmaya zorlan›yor.
Kabul etmedi¤i noktada kendisini bekleyen ise iflkence, evsiz kal-
ma, ölüm...
233
mutluyor bu yaflad›klar›m›z. Yukar›da anlatt›klar›m tan›klar›yla,kan›t-
lar›yla ispatlanm›fl, devletin, milletvekillerinin bile zaman zaman
meclis gündemine getirdi¤i gerçekler. Ama bu gerçekler çarp›t›lma-
ya çal›fl›l›yor. Bir sürü yalan yanl›fl fleyle farkl› gösterilip halk›n dü-
flünceleri buland›r›lmaya çal›fl›l›yor.
16.02.1996
Sevgilerimle
K›z›n ‹dil
234
Merhaba babac›¤›m,
235
r›lmas›. Bunun d›fl›nda iki talebimiz daha var. Ailelerimize yönelik
bask›lara, gözalt›na almalara, her türlü sald›r›ya son verilmesi. Son
talebimiz de hastane ve mahkeme gidifl- gelifllerindeki engelleme-
lerin kald›r›larak tedavi olma ve savunma yapma haklar›m›z›n gasp
edilmesi. Bu talepler bizim için yaflamsal önemde.
236
sine bu ülke topraklar›nda yaflayan herkesin, tüm halklar›n kardefl
oldu¤unu, bir arada yaflamas›n› savunuyoruz. ‹stedi¤imiz bir arada
ama sömürüsüz bir dünya oldu¤u, senin de istedi¤in bir gelecek.
Çünkü sen de eziliyorsun, sömürülüyorsun. fiu an içinde yaflad›¤›n
koflullar bunun bir sonucu. Ayr›ca biz halk›m›z›, vatan›m›z› seviyo-
ruz. Bu topraklar›n her kar›fl›n›n özgür olmas›n› istiyoruz. Çünkü bu
topraklar, u¤runa al›n terini, kan›n› dökenlerin, halk›m›z›n. Yani
özünde senin düflüncelerinden farkl› fleyler de¤il düflündüklerimiz.
Bunlar için mücadele etmek ise gönüllülükle olabilecek bir fley.
(...)
237
güzel. Cuma gününden bu yana aral›ks›z yeni kaseti dinliyoruz. Ar-
kadafllar sürekli seni soruyorlar. OKM kapanmadan önce görüfle-
biliyordunuz. fiimdi senin de telefonun yok. Onlara senin adresini
verdim. Ziyaretine gelebilirler.
Sevgilerimle
K›z›n ‹dil
238
‹D‹L’E MEKTUPLAR
239
Biricik K›z›m,
Ayçe'm,
Aradan tam 25 y›l geçmifl. Her fley dün gibi. 28 Kas›m 1970. Gün-
lerden Cumartesi ve saat 21.55. ‹lk 盤l›klar duyuluyor. Güzel bir k›-
z›n olacak ama çok edepsiz diyor ebesi. 30 Kas›mda ad›n› koymu-
flum: Ayçe ‹dil. Sen bu bebe¤i hat›rl›yor musun?
Küçücüktün. K›rklareli' de
dereye düfltü¤ün günü hat›rl›-
yor musun? Sana sormufllar-
240
d›, tekrar girecek misin diye. Sen de hemen cevab›n› vermifltin: Ta-
bii girece¤im.
241
Hat›rl›yor musun?
BABAN
SEM‹H ERKMEN
‹stanbul, 28 Kas›m 1995
242
Ablam
Çok titizdi benim ablam. Düzenli, temiz. Hiç istemezdi odas›na gir-
memi, eflyalar›na dokunmam›, odas›n› da¤›tmam›… ‹nad›na yapar,
k›zd›r›rd›m onu. Nedendir bilinmez, bundan büyük haz duyard›m.
Çocukça bir hazd› bu tabi, amaçs›z, nedensiz… Kardefller aras›n-
da, bildik çekiflmelerdi iflte bizimkisi.
243
sanat dal›d›r opera. Ama
flair babam götürürdü bizi
iflte. Sonra hafta sonlar› ti-
yatrolara, sinemalara…
244
piyano kurslar›na, baleye göndermifl onu, biraz sosyalleflsin diye.
Benim durumum da pek farkl› de¤ildi asl›nda. Ne de olsa ablam›n
kardefliyim. Foto¤raf makinesi ald› babam bana da. ‹yi bir foto¤raf-
ç› olaca¤›m› düflündü herhalde.
Ablam› hep elinde bir kitapla hat›rl›yorum nedense. Çok ama çok
okudu¤undan herhalde. Gerçekten öyleydi. Öyle ki do¤um günle-
rinde olsun, baflka zamanlarda olsun, ablama hep kitap hediye edi-
lirdi. E¤er ablam da birilerine hediye alacaksa, bu mutlaka bir kitap
olurdu.
Sonra büyüdü ablam, üniversiteli oldu. Hali, tav›rlar› de¤iflti tabi bi-
razc›k. De¤iflenin ne oldu¤unu, bu de¤iflikli¤in sebebini filan de¤er-
lendirecek, çözecek yaflta de¤ildim o vakitler. Ama ablam daha bir
güzelleflmifl, daha bir iyileflmiflti sanki.
245
Ortaköy Kültür Merkezi mi ne, oraya gidip geliyordu. Beni de götür-
mek istedi sonradan oraya. Ço¤u zaman ekerdim ben onu, gitmez-
dim. Ama annem de ›srar edince, yan›na tak›l›p gitmeye bafllad›m
sonradan. Annemin ›srar›n›n sebepleri baflkayd› tabi. “Oraya gitti-
¤inde ablana de ki; annem buraya gelmeni istemiyor, biraz da ev-
de kals›n, evin ifllerine yard›m etsin.” diye tembihliyordu beni…
Dedim ya, de¤iflmiflti ablam. Bir gün art›k eve gelmez oldu. O var-
m›fl gibi dalard›m odas›na bazen… Yoktu ama. Annem bana tele-
fon ettirirdi OKM’ye, ablam› sordururdu. fiimdi an›msam›yorum ne
söylediklerini ama verdikleri cevab›n annemi tatmin etmedi¤i kesin-
di. Defalarca arat›rd› ayn› cevab› alaca¤›n› bile bile...
246
adeta- evimize gelip “Valla çok üzüldük, hem de çok flafl›rd›k. Yok
yok, bizim k›z›m›z öyle fleylerle ilgilenmez. Mutlaka birileri kand›r-
m›flt›r onu.” diyorlard›. Gerçekten ablam›n komflular›m›zla çok gü-
zel iliflkisi vard›. Ablam›n tutuklanmas›na üzüldükleri hallerinden bel-
liydi.
Bir daha hiç göremeyecektim onu. Bir daha hiç ama hiç k›zd›rama-
yacakt›m. Bir daha sesini duyamayacak; o, dünyan›n en ikna edici
sözlerini dinleyemeyecektim. Aram›zda niye 10 yafl fark vard› ki
sanki… Hiç olmazsa 5 y›l olsayd›… Onunla befl y›l daha birlikte
olurduk, kim bilir belki çok daha fazla fley paylafl›rd›k. Belkisi fazla,
mutlaka öyle olurdu. O gitti, bana ablam›n kardefli olma onuru kal-
d›…
247
özelli¤ini sonra da korumufl
ablam. Titizli¤i devam edi-
yormufl hapishanede de.
Hala eskisi gibi titiz ve
özenliymifl. Yine çok kitap
okurmufl mesela. Elinden
kitap düflmezmifl. “Biz zor-
lan›rd›k kimi zaman ama o
ne yapar eder mutlaka oku-
maya vakit ay›r›rd›.” diyor-
lard›.
Ablam bu tip tart›flmalara dâhil olmad›¤› için elefltiri bile al›rm›fl. Bir
gün yine böyle flakalafl›rken kimsenin beklemedi¤i bir anda dalm›fl
kavgan›n ortas›na. Herkesi flafl›rtm›fl tabi. Kavga iyice büyümüfl.
Ko¤ufllar› darmada¤›n olmufl.
248
lar›yla. Mesafeli bir iliflkisi varm›fl önceden. Ablam ald›¤› elefltirileri
ciddiye al›r eksik ve hatalar›n› düzeltirmifl. “En güzel yanlar›ndan bi-
ri buydu.” diye anlatt›lar bunu bana. Can›m ablam, insan›n kendisi-
ni gelifltirmesi, de¤ifltirmesi ne kadar önemli. Hele her fleyin kirletil-
di¤i bu zamanda...
249
de hep bir piflmanl›k olur ama ben yaflayamad›m ki onunla yeterin-
ce... Yaflasayd›m, yaflad›klar›mda “keflke” diyece¤im fleyler olurdu
belki ama ne fayda! Ne do¤an›n kanunu ne de benim yaflayama-
d›klar›m ona olan özlemimi anlatmaya yetmiyor.
Sürekli masaj yapm›fl, biraz daha yaflatmak için. Ablam›n ac› için-
deyken bunu arkadafllar›na yans›tmamak için gösterdi¤i çaba, bi-
linci kapal›yken bile a¤z›nda ç›kan yaralardan dolay› sürekli a¤z›n›
silmesi, arkadafllar› da açl›k grevinde diye onlara yük olmamak için
u¤raflmas›... Ve bilinci kapand›ktan sonra “Ben mitralyözüm” sö-
zü...
Vicdan› yaratan insan›n yoldafllar›, halk› için kendini feda etmesi ol-
sa gerek. “Yeter mi?” diye soruyorum kendime. “Yetmez” cevab›n›
ablam›n arkadafllar›n›n anlatt›klar›ndan veriyorum. Yaflam›yla örnek
olmufl ablam. Vicdan, vefa duygusunda... Can›m ablam...
250
Dinlediklerim ablama daha bir yak›nlaflt›r›yor beni. Ablam› tan›t›yor
bana. Evet, gurur duygusunu bu kadar yo¤un yaflamam›n sebebi
bu olsa gerek.
251
‹D‹L’E…
CANIMIZDAN
B‹R PARÇAMIZA…
252
sen ve gücün… hepsini birlefltirdin bizim olanlarla.
Ölüm Orucu… Kimisi için ne korkunç bir söz bu böyle. Yaflam› se-
venler için, yaflatmay› sevenler için ise soylu bir yürüyüflün ad›.
Düflmana s›k›lacak kurflunumuzun olmad›¤› yerde bedenlerimizle
vuruyoruz düflmana. Zaferin namluya sürdü¤ümüz bedenlerimizle
kucakl›yoruz.
Kay›p gittin bir y›ld›z gibi. Ellerin akt› ellerimizden, gözlerin k›s›ld›,ka-
pand›; vücudun yavafl yavafl söndü. Düfl bitti, söz bitti… ama sev-
gin hala dipdiri,ama öfken dipdiri, ama kavgan dipdiri.Bak, geride
yüzlerce k›z›l bantl› yoldafl, senin ad›na, sizin ad›n›za ve daha nice
düflecek olanlar›n ad›na and içerek devam ediyorlard› yola. Ve sen
konuflmaya bafll›yorsun bizimle.
253
68.gün. Zafere ulaflan sekizinci isim ulafl›yor bizlere. Ayçe ‹dil Erk-
men, Ayfle’nin Nil’in yan›na; yaflamlar›, mücadeleleri ve yön göste-
ricilikleriyle ölümsüzleflenler kervan›na kat›l›yorsun. Ad›n› adlar›n›n
yan›na koyuyorsun; onurumuz oluyorsun.
Hayat nedir sahi? sadece soluk almak m›d›r, yoksa iki lokma ekme-
¤i bo¤az›ndan afl›r›p, bafl› yast›¤a koymak m› ? Yoksa, silkinmek
midir hayat; silkinmek ve kendine gelmek… topra¤› delmek ve ken-
dine gelmek. Topra¤› delmek, bereketli, baldan tatl› tarlalar› ekmek,
biçmek, filiz filiz verebilmek midir?
‹lk geldi¤in günü hat›rl›yor musun? Ne kadar rahat “ben geldim” de-
mifltim. Ama müzik odas›nda nas›l da s›k›lganlaflm›flt›n. Sonra çok
sevdi¤in Ayfle’nin ad›n› alan tiyatronun oyuncusu oldun. Sonra da
Tav›r yay›n periyodu aksad›¤› zaman barut gibi olurdun. Yan›na
yaklafl›lmazd›.
254
zalt›na al›nan ve aram›za yeni kat›lan bir arkadafl›m›z da gözalt›na
al›nm›fl ve karfl›s›nda seni görünce kendine güvenle hareket etme-
ye bafllam›flt›.
‹dil Can, can›m›z; sana yazacak o kadar çok fleyimiz var ki, bu da-
ha bafllang›ç; yaz›flaca¤›z seninle uzun uzun, dertli dertli yaz›flaca-
¤›z. Çal›flmalar›m›z›, gündemimizi, yaflad›klar›m›z›, her fleyi ama her
255
fleyi aktaraca¤›z sana.
GRUP YORUM
ÖZGÜRLÜK TÜRKÜSÜ
AYfiE GÜLEN HALK SAHNES‹
KÜLTÜR VE SANATTA HALKTAN YANA TAVIR DERG‹S‹
FOTO⁄RAF VE S‹NEMA EMEKÇ‹LER‹(FOSEM)
OKMEYDANI HALK KÜLTÜR MERKEZ‹
ANADOLU HALK KÜLTÜR SANAT MERKEZ‹
ORTAKÖY KÜLTÜR MERKEZ‹
256
Sevgili ‹dil,
Tam bir y›l oldu yan›na gelip, bir taraftan gölgende soluklan›rken,
karfl›l›kl› kana kana su içip, bir taraftan da candan bir sohbet etme-
yeli... Bir oof çekip, parmaklar›m›z› yüzünde, saçlar›nda dolaflt›rma-
yal›... Yaln›z sen de¤ilmiflsin bizi bekleyen, Silivrikap›’da su satarak
kazand›klar› üç-befl kuruflla evlerini geçindiren, t›rnaklar›n›n aras›n-
da çamurun, k›vr›k paçalar›nda ›slakl›¤›n hiç eksik olmad›¤› kara ço-
cuklar da bekliyormufl yolumuzu.
257
denilen fley, kolundan tutup durdururduk, soluklans›n diye. Ama
de¤il iflte.
258
Kapitalizm beyinlerini çalm›fl insanlar›n, bunun için bütün bu rezilli-
¤in içinde ç›rp›n›fllar›. Bir anne “evine ekmek götürmek” için etini
satmay› hakl› görüyor, çaresizli¤ine yan›yor. Bir baba “çocuklar›n›
okutmak” için göz gözü görmeyen izbe mekanlarda, kumar masa-
lar›nda sabahl›yor. Oynad›¤› kumar de¤il asl›nda, çocuklar›n›n, aile-
sinin gelece¤i…
259
Bütün bunlar yaflan›lanlar›n belki de çeyre¤i de¤il ama konusu ger-
çek ve sansüre u¤ramam›fl olan bir filmin bir iki karesi, fragman›
belki de. Genelde izlememeyi tercih ediyoruz bu filmi ama gelip ka-
p›m›zda bekliyor iflte, açt›¤›m›zda üstümüze sald›racak kuduz bir
köpek gibi bulaflt›r›yor mikrobunu.
260
lar, hatta yarg›lamaktan bile korkuyorlar. Çünkü biliyorlar ki yarg›la-
nacak birileri varsa o da bu sistemi yaratan kendileri, pisli¤i yayan
varsa bu sistemin kendisi. Onun için bir y›l sonras›na erteliyorlar du-
ruflmalar›. Y›l, ay, gün, hatta saat hesab› yap›yorlar. Ama biz belki
de çocuklar›m›za, ya da onlar›n çocuklar›na arma¤an edece¤imiz
bir yaflam›n sevdas›n› tafl›yoruz içimizde gün, ay, y›l hesab› yapma-
dan, sadakatle ve sab›rla.
Bu arada Tav›r da haylazl›k yapmaya devam ediyor; iki kez para ce-
zas› ald›k geçen bu sürede. Okmeydan›’na geliflimizin üzerinden bir
y›l geçti bile. Çal›flmalar›m›z her zamanki gibi devam ediyor, sine-
ma, tiyatro, müzik, sergi… Ad›n› duymayan kalmad› herhalde. Et-
raf›m›zdaki ‹dil bebeklerin say›s› da giderek art›yor bu arada.
Ya sen? Bafl›m›z› kald›rd›¤›m›z, gözümüzü gezdirdi¤imiz her yerde-
sin. Bizlesin. Biz ayn› mayayla yo¤rulmufluz, ondand›r yüreklerimizi
yang›nlara at›fl›m›z, ondand›r “baflkalar›n›n ac›s›n›” ac›m›z, sevincini
sevincimiz biliflimiz. Ustalar›m›z ne de güzel yazm›fl yaflad›klar›m›za
ve yaflayacaklar›m›za dair. Sen hepsini ezbere bilirsin flimdi bütün
fliirlerini, Naz›m’›n, Ahmed Arif’in, Enver Gökçe’nin, Hasan Hüse-
yin’in… Ne de güzel okursun, etinde hissederek, hissettirerek…
Unutma ‹dil, biz hep seninleyiz, sizdeyiz…
Senin Tav›r...
261
Merhaba ‹dil,
Bir ara yeni do¤an çocuklar›na senin ismini verenler o kadar çoktu
ki, her duydu¤umuzda gururumuz, neflemiz bir kat daha art›yordu.
Geçen y›l, son nefesini verdi¤in 26 Temmuz'da yan›na geldi¤imiz-
de, yan›m›zda bir de küçük ‹dil vard›. Yumuk yumuk elleri, tertemiz
262
yüre¤iyle yan›bafl›ndayd›. Asl›nda getirebilece¤imiz o kadar küçük
‹dil var ki... Belki bu sene sana sürpriz yapabiliriz.
263
Yorumcular kaset çal›flmalar›n› son h›zla sürdürürken ayn› zaman-
da tutsakl›klar ve gözalt›lar da yaflam›yor de¤iller. '98 y›l› bu yan›y-
la oldukça yo¤un sald›r›larla geçti. Bir gün arayla iki Yorumcu bir-
den tutukland›. Ufuk, ‹zmit'teki konserden; ‹rflad da 21 A¤ustos'ta-
ki kültür merkezimize yap›lan bask›ndan tutukland›lar. Kültür mer-
kezimizin her yapt›¤› etkinlikle, ürünleriyle farkl› kesimler taraf›ndan
duyulmas›n› ve sahiplenilmesin! hazmedemeyenler özellikle '98'de
belli aral›klarla üç kez bast›lar ‹dil'i. Bu keyfiyet flimdi de '99'a taflt›.
Bir ayda iki bask›n yaflad›k. Birini barikatlarla karfl›lad›k. Di¤erinde
düzenledi¤imiz konseri f›rsat bildiler. Her seferinde direndik, senin
için, flehitlerimiz için, yarat›lan tüm de¤erler için... Biliyoruz; biz ya-
flam› güzelledikçe onlar gelecek; ve biz yine direnece¤iz. fiimdi de
DGM'den sonra, ticaret mahkemesi kapatma davas› açt›. Gerekçe
polis iddianamesi; amaç d›fl› faaliyet, örgüt üyelerinin bar›nma yeri.
Özellikle son iki bask›nda pervas›zl›klar›, haz›ms›zl›klar› o kadar be-
lirgindi ki, geldiklerinde eflyalar› k›r›p da¤›tarak ve bizi yaka paça
yerlerde sürükleyerek Ortaköy halk›n›n gözleri önünde gözalt›na al-
d›lar. Yap› tafllar›nda onlarca flehidimizin, insan›m›z›n eme¤inin geç-
ti¤i çal›flma mekan›m›zdan; paylafl›m›, yoldafll›¤› ve yeni insan› ya-
ratmaya çal›flt›¤›m›z evimizden kimse bizi öyle kolay ç›karamazd› ç›-
karamad›lar da .
264
tutsak. Yorumcular'›n da mektuplar›nda yazd›¤› gibi "mahpusluk al-
n›m›z›n ak cefas›” oldu. K›sacas› ‹dil, kar makinesi kar›, boran› te-
mizleyerek yoluna devam ediyor.
265
sesleri duyuldu. Yafll›s› genci demeden iyice a¤›rlaflt›r›lan yaflam
koflullar›na ve her seferinde halka ç›kar›lan kriz faturlar›na "Hay›r!"
dediler.
266
fiimdilik bunlar› iletiyoruz sana ‹dil! Seni yanaklar›ndan öpüyor, has-
retle kucakl›yoruz. En k›sa zamanda yine yazaca¤›z sana, yine...
Sevgilerle...
267
Sevgili ‹dil,
Aram›zdan ayr›lal› tam yedi y›l oldu. Bu yedi y›lda senin gibi onlarca
k›nal› gelincik düfltü topra¤a. Bafl›n› tuttu¤un halaya, omuz veren
çok oldu. Birer birer u¤urlad›k hepsini.
268
o kadar çok yak›fl›yorlar ki duvarlar›m›za. Sanki hepsinin gözü üze-
rimizde. Hep bunu hissederiz biliyor musun? Aksayan, olmayan,
eksik b›rakt›¤›m›z bir ifl, yerine getiremedi¤imiz bir sorumluluk oldu-
¤unda hep, sizlerin çat›lan kafllar›n› görür gibi oluruz. Görmeliyiz
de...
269
Sizlerin, Harbiye hayalini gerçeklefltirmek bizlere nasip oldu. Üst
üste iki y›l ç›kt›k Harbiye’ye. Türkülerimizi söyledik binlerle birlikte.
Mitralyözle halaya durduk. Yine defalarca yasakland› konserlerimiz
ama hiçbir bask› halk›m›zla buluflmam›za engel olamad›. Biz, hep
içlerinde, hep yan›bafllar›ndayd›k.
270
alaz›nda yeni bir dünya do¤uyor, yeni bir hayat; ad›n› “zafer” koy-
du¤umuz. O yüzden diyoruz ki, gün bizim! O yüzden eminiz ki, ya-
r›nlar da bizim olacak. Çünkü, biz kuruyoruz dünyay› yeni bafltan.
Bedenlerinizle ördü¤ünüz bir gelecek bu. Bu gelece¤e sahip ç›k-
mak, boynumuzun borcu olsun. Hasretle öperiz gözlerinden...
Senin Tav›r...
271
Sevgili ‹dil;
‹dil bebeler, bu y›l sekizine basacak. Yaramaz, ak›ll› minik k›z ço-
cuklar›, ‹dil’lerimiz. U¤urlar›na öldü¤ümüz, yar›nlar›m›z olan bebele-
rimiz, büyüyorlar ‹dil...
272
Kültür merkezimizin salon ve kafeteryas› hala mühürlü. Bugünlerde
büyük bir telafl içerisindeler. Katiller, kendileri gibi olanlar› yani katil-
leri a¤›rlayacak. NATO zirvesi ülkemizde yap›l›yor... Emperyalist
efendilerini rahatça a¤›rlayabilmek için her yeri ablukaya ald›lar. Ya-
sal dernekleri kapatt›lar. Komplolarla tutuklad›lar pek çok insan›.
Sevgili ‹dil;
Yorum’un üç eleman› tutuklu flu anda. Devrimci sanatç› olman›n
bedelini ödüyorlar. Bu bedeli, yeri geldi¤inde hepimiz ödemeye ha-
z›r›z ö¤retti¤ince...
273
derneklerimizi, tutsak ediyor insanlar›m›z›.
Gözleri umut, gözleri sevgi dolu. Biz onlar›n gözlerinde gelece¤i gö-
rüyoruz. Olanca yozlaflmaya, bask›lara ra¤men gülen gözleriyle ya-
n›m›zdalar. Yeni bir dünya kurma mücadelesinde genç yürekleriyle
“biz de var›z” diyorlar. Her geçen gün onlarca insan›m›z tutuklansa
da yeni yeni insanlar kat›l›yor aram›za. Bilgiye, sevgiye, onurlu bir
hayata aç gözleriyle iyiden güzelden ve do¤rudan yana ne varsa
katarak da¤arc›klar›na, devrimcilefliyorlar. Emperyalizmin onlara
sundu¤u batakl›¤› reddederek, düzenin kirletemedi¤i yürekleriyle
aram›zdalar ve ço¤al›yoruz her geçen gün.
Ölüm orucu direnifli dördüncü y›l›na girdi. 114. y›ld›z› takt›k gökyü-
zünün aln›na. Tecrite karfl›, insan olman›n bütün erdemleriyle, ba-
¤›ms›zl›k ve sosyalizm için ölüyor insanlar›m›z. Alevden sevdalar ya-
karak yar›nlara...
274
miz. Kaval›m›z, gitar›m›z, davulumuzla kavgam›z› anlataca¤›z türkü
türkü.
Gözlerin diyorduk,
Onlar hep bizimle...
Aram›zdan ayr›l›fl›n›n sekizinci y›l›nda yerin hala s›cak yüre¤imizde.
Sesin, solu¤un kulaklar›m›zda.
Senin Tav›r’dan
275
276
TAVIR’DAN ‹D‹L’E DA‹R
277
MEKTUP GÖNDERM‹fiS‹N,
ALDIM...
Haydi ‹dil! Siz içerden biz d›flardan... Günün herhangi bir saati... sa-
bah, akflam, gece yar›lar›... ç›k›veriyorsun karfl›ma. Bo¤azdaki va-
purlardan birine bindi¤imde, Sarayburnu'na, Eminönü'ne ilifliverdi-
¤inde bak›fllar›m... Az sonra vapur iskeleye yanaflacak. Vapurdan
indi¤imde denizin esintisiyle dalgalanan düz ve uzun saçlar›n, upu-
zun ete¤inle seni görüvere-ce¤im. fiaflk›nl›kla kar›fl›k sevinç rüzgar-
lar› eserken gözlerimde "merhaba" demeden "hayrola" diyece¤im.
Öylesine al›flm›flt›k ki birbirimizi kültür merkezinde görmeye, baflka
bir yerde karfl›laflamazd›k sanki. Nereden geliyordun o gün? Mat-
baaya m› u¤ram›flt›n, yoksa montajc›dan m› dönüyordun? "Hiç do-
laflt›m biraz" dedin. Birbirimizi görmenin sevinciyle ayr›ld›k. Sen kül-
tür merkezine, ben Ca¤alo¤lu'na.
278
ristlere gidersen intihar ederim" diye apartman› inleten annenle ce-
belleflmen?
279
Haydi ‹dil. Siz içeriden, biz d›flar›dan...
280
d›n. Nerede bir boflluk varsa oradas›n. Sahneler, ›fl›klar, alk›fllar...
bunlar de¤il istedi¤in... Verdin kalemi yüre¤ine, yazd›. Söyledin yü-
re¤ine, oynad›. Sahici sahici oynuyordun. Bas›n toplant›s› için bir-
kaç yazar, sinema oyuncusu gelmiflti kültür merkezine. Konu; ye-
rinde infaz. Moda'da U¤ur ve fiengül katledilmifl. Fuaye her zaman-
kinden daha kalabal›k. Küçük odadan hep birlikte f›rlad›n›z ortaya.
Ç›¤l›klar, küfürler, itiflmeler, sürüklemeler, silahlar, maskeler... Ko-
nuklar›n tümü s›çr›yor oturduklar› yerden. Her fley sahici gibi. Kültür
merkezinin bas›ld›¤›n› düflünüyorlar o an. Ben oyun sergilenece¤ini
bildi¤im halde ürperiyorum flöyle bir. Oyuncular› tan›masam daha
bir dehflete düflece¤im. Bu bir oyun diyorum kendi kendime. Az
sonra öteki oyuncular da için için tekrarl›yorlar ayn› tümceyi. Bu bir
oyun. Sen fiengül'ü oynuyorsun. Evde üç kiflisiniz. ‹ki k›z bir erkek.
S›rt s›rta vermiflsiniz öteki oyuncuyla. O kaç›p kurtuluyor infazdan.
Sen ölüyorsun. Erkek oyuncu da. Bu bir oyun. Az sonra do¤rulup
kalk›yorsun düflüp öldü¤ün yerden. Yüzünde, oyundan kalan iz-
ler...
281
Açl›¤›m›n ikinci günü. Karn›m karn›ma yap›flt›. Bu bir oyun de¤il ‹dil.
Sen 40'l› günlerdesin. Do¤rulup kalkmak yok oyunun sonundaki gi-
bi. Evvelki gün kitab› matbaadan ald›k. "Gün Karanfil Kokuyor" ki-
tab›n›. Düzeltmeydi, mizampajd› derken defalarca okudun sen de
benim gibi. Kitap okuyacak durumda olmad›¤›n› da düflünebiliyo-
rum elbette. Ulaflt›rabilseydim sana. Emek verdi¤in kitaba bir doku-
nabilmeni, kapa¤›na bakman›, sayfalar›n› çevirmeni istiyorum ne-
dense?
Haydi ‹dil! Siz içeriden, biz d›flar›dan. Sesimiz gür ç›kmal›. Biz kaza-
naca¤›z.
282
Bir mektup göndermiflsin ‹dil. Ald›m.
Hayati AZ‹M
Tav›r- Aral›k-1996
283
HAYATA VE HALKA BA⁄LILIK
ANDIMIZI TÜRKÜLEfiT‹REN
SANATÇI, SAVAfiÇI KADIN:
AYÇE ‹D‹L
284
katliamc› gerçekleri karfl›s›nda terk eden, bafllar›na, umudumuzun
karanfil ifllemeli baflörtülerini takan; kaybedilen, katledilen, tutsak
edilen evlatlar›n›n ve dahas› bütün bir halk›n onuru, özgürlük 盤l›¤›
olan... Kad›n... sokaklarda, meydanlarda, kondularda polis coplar›-
na tafllarla karfl› koyan... Kad›n... Evlatlar›n›n özgür vatan savafl›na
yafll› bedenleriyle cephane olan; "oruç"a olan kutsal inançlar›n›, ev-
latlar›n›n "Ölüm Orucu" direnifliyle birlefltiren, ölüme yatan... Ka-
d›n... Özürlü bedeninin yaratt›¤› rahats›zl›¤a ra¤men kendini, insa-
n›m›z›n gelecek kavgas›na adayan... Kad›n... Erkek yoldafllar›yla
ayn› siperde, ayn› inanç ve kararl›l›kla, halk›n adalet duygusuna si-
lah›yla tercüman olan; can atan, can veren gerilla, komutan... Ka-
d›n... Rollerdeki kahramanl›ktan gerçek bir halk kahramanl›¤›na
uzanan k›sa fakat dolu dolu bir ömür... ‹dil...
Anadolu'da Kad›n
285
ilk kad›n kahramanlar› Bese (Seyit R›za'n›n efli) ve Zerife Han›m'la
yo¤rulmufltur.
"Örgütüm al beni
Halk›mla yeniden yarat" {*)
286
Bugün devrimci sanatç› kiflili¤ini, halklar›m›z›n kurtulufl kavgas›nda
yaflamlar›n› feda eden devrimciler için yaz›lan bir tiyatro oyununda
"Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen" diyen Ayfle
Gülen'ler, Ayçe ‹dil'ler temsil ediyor.
Yeni bir dünya, yeni bir hayat kurmak için yola ç›kanlar, bu dünya
ve hayat›n bugünden yar›na evrilen bütün kültürel yanlar›n› devrim-
cilefltirmek zorundad›rlar.
Devrim, bir ç›rp›da olup biten "k›sa bir an" gibi bilinir. Oysa, içinde
onlarca y›la dayal› binlerce küçük devrimler vard›r. Bu devrimlerin
kültürel boyutu ise; "Yeni insan" dedi¤imiz halk adamlar›d›r. Bunlar;
iflçiler, köylüler, ö¤renciler, memurlar, esnaflar, ayd›nlar, sanatç›lar
ve daha birçok katmandan insanlard›r.
287
flüm seyrini izlemeli ve bunlar› yeniden üretime yani sanatsal yara-
t›ya dönüfltürmelidir.
"O, Cesur yürekli bir kad›n sanatç›yd›. Hayata ve halka ba¤l›l›k an-
d›m›z› Ölümüne bir yaflamla yerine getirdi Ad›: Ayçe ‹dil Erkmen'di."
Devrimci kültür-sanat kavgam›zda OKM gelene¤inin yaratt›¤› dev-
rimci sanatç› tipinin ilk kuflak temsilcilerinden olan ‹dil, bizlere yal-
n›zca geçmiflin güzel an›lar›nda kalan duygular b›rakmam›flt›r.
288
gunlaflan sekiz y›ll›k bask›, yasak, tutsakl›k ve can bedeli yaratt›¤›-
m›z yeni de¤erlerdir.
‹dil tarihe "Ölüm Orucu'nda flehit düflen ilk kad›n" olma onurunu da
tafl›d›. O, dünyan›n ezilen bütün kad›nlar›n›n gösterebilece¤i en bü-
yük, en bilinçli özgürleflme eylemlerinden birinin bafl mimar›d›r ar-
t›k. Bu, baflta Anadolu ve Ortado¤u kad›nlar› olmak üzere dünya-
n›n bir çok yerinde, anayurtlar› ve kendi özgürlükleri için savaflan
kad›nlara yeni bir moral de¤er demektir.
‹dil'in bir sanatç› oluflu da ayn› içerikte apayr› bir de¤er tafl›yor. Bafl-
ta devrimci sanatç›lar›m›z olmak üzere, ülkemizdeki bütün ayd›n ve
sanatç›lar›m›za direnme sembolü olmufltur.
289
Vatan ve halk için direnmeyi çok geri (örgütsüz ve edilgen) bir hat
üzerinde karakterize eden, direnme savafl›nda halk›n gerisine düfl-
müfl olan ayd›n ve sanatç›lar›m›za da yeni bir yürek t›ls›m› tafl›m›fl-
t›r. Onlar›n gö¤üs kafeslerine hapsettikleri vicdanlar›n› da harekete
geçirmeyi baflarm›flt›r. Sanatç› ve ayd›nlar›m›z bu vicdan› korumal›-
d›r. Bu, baflta kendi kiflilikleri olmak üzere, üzerinde yaflad›klar› top-
ra¤›n halklar›na karfl›, tarihe karfl› zorunlu bir ödevdir. Ancak bu
ödevi de kuytu odalarda de¤il, halk›n içinde vermelidirler. Çünkü
halk, ayd›n ve sanatç›n›n ana kayna¤›d›r. Önce bu kayna¤› besle-
melidirler. Bunu baflard›klar›nda vatan ve halk için direnmenin ya-
n›nda ölebilmenin erdemini de ö¤renmifl olacaklard›r.
290
Fakat bugün onu da, Yaflar Kemal'i de heyecanland›ran, bilinçlerin-
de vicdanlar›nda deprem yaratan, ‹dil ve yoldafllar›n›n kahramanca
yaratt›klar› devrimci de¤erlerdir. Geçmifl de¤erler, kahramanl›klar
bugün bir nostalji de¤il, kan, can bedeli yaflayan ve insanl›¤› derin-
den etkileyen bir yaflam biçimidir. Bu yaflam biçiminde vicdan›n›
dinleyen herkese yer vard›r.‹dil'in sanatç›, ayd›n kimli¤i; özümsedi-
¤i bu yaflam biçiminin ürünüdür. Orada engin bir halk sevgisi, yol-
dafl güzelli¤i vard›r. ‹dil'in devrimci sanat gelene¤imizdeki yeri hep
bu engin halk sevgisi ve yoldafl güzelli¤i ile an›lacakt›r.
291
ediyor. Tav›r odas›nda daktilo sesleri aras›na kar›flan Ayfle Nil'in gü-
lüflleri duyuluyor.
Tav›r-Aral›k 1996
292
1996 YILINDA
‹D‹L ‹Ç‹N NE SÖYLED‹LER,
NE YAZDILAR...
293
GÜNÜNÜ UMUDA AYARLA
SAVAfi AY- YEN‹ YÜZYIL
294
.FÜSUN ERBULAK
TARTIfiMASIZ
MEMED FUAT- CUMHUR‹YET
295
Ekim ay›nda bu derginin muhabiri olarak gözalt›na al›n›p sorguya
çekilmifl iflkence görmüfl, tutuklanm›fl. "DHKP-C'ye yard›m ve ya-
takl›ktan 3 y›l 9 ay hapis cezas›na" çarpt›r›lm›fl. Sal›verilmesine yak-
lafl›k bir y›l kalm›flken gönüllü olarak kat›ld›¤› Ölüm Orucu direnifli-
nin 68. gününde yaflam›n› yitirmifl.
"‹nsanca bir yaflam için bedenini açl›¤a yat›ran bir sanatç›y› köfle-
nizde anlataca¤›n›za, bu duyarl›l›¤› gösterece¤inize inan›yoruz."
Bir yazara açl›k grevinde ölmüfl bir insan›n yaflam öyküsünü, foto¤-
raf›n› gönderiyorsunuz. Yirmi alt› yafl›nda gencecik bir arkadafl›n›z›
gönüllü olarak kat›ld›¤› bir eylemde yitirmiflsiniz. Çok de¤erli buldu-
¤unuz bu an›y› nas›l yaflataca¤›n›z›, bir ülküye adanan bu özveriyi
kamuya nas›l duyuraca¤›n›z› düflünüyorsunuz. Üzgün, gergin, öf-
kelisiniz...
296
yatmas›na ben karfl›y›m."
(...) "Önemli olan, açl›k grevini en kolay ulafl›lan, en etkili çare diye
görmemek..."
DESTE GÜNAYDIN
‹dil arkadafl›m›z her fleyden önce çok yönlü bir sanatç›yd›. Küçük
yafllardan beri piyano e¤itimi alm›fl, müzisyen kimli¤inin yan›s›ra, bir
tiyatro oyuncusu ve Tav›r dergisi yazarlar›ndand›. Ayr›ca bir üniver-
site ö¤rencisiydi. Tav›r Dergisi muhabir kimli¤inden dolay› gözalt›na
al›n›p tutuklanm›flt›. 11 ay sonra ç›kaca¤›n› bildi¤i halde Ölüm Oru-
cu'nun ilk gönüllülerinden biri olmufltur.
297
Kuflkusuz flehit düflen arkadafllar›m›z›n hepsi birbirinden de¤erli,
ama ‹dil'in beni en çok etkileyen yan› bir sanatç› ve kad›n olmas›y-
d›. Bu yönü beni bir kad›n ve sanatç› olarak daha çok etkiledi.
‹dil'in eylemini farkl› k›lan yan›; erkek egemen bir toplumda sömü-
rü ve zulümle bir kad›n olarak çok daha fazla yüz yüze olufluyla bir-
likte adeta toplumsal bir rol gibi kad›na yüklenen edilgenli¤i k›rm›fl
olmas›d›r.
Son olarak eklemek istedi¤im bir fley daha var.
CEZM‹ ERSÖZ
298
kalm›flsa, ki bence sadece bu kalm›flt›r. Burada, yaflam amaçlayan
bir Ölüm Orucu bu. Yaflamak için öldü bu insanlar. Ayçe bir daha
bu dünyada soluk al›p veremeyecek, bu dünyada oyun yazamaya-
cak, fliir yazamayacak, sahneye ç›kamayacak müzik besteleyeme-
yecek. Bu beni hakikaten üzüyor. Keflke bu insanlar hayatta olsa-
lard› sözünü her zaman söyleyece¤im ama bir taraftan da böyle in-
sanlar›n varl›¤› çok önemli bence. Baflka insanlar ad›na ve kendile-
ri ad›na yaflam riskine giren insanlar bence çok önemli. Bu insanla-
r›n varl›¤› çok önemli. Bu insanlar olmazsa bir çok fleyi daha çabuk
kabul edece¤iz gibi geliyor bana. Aç›kças› ben bu kadar cesur ola-
mad›m hiç. Hayat›m› bu kadar riske edecek böylesi büyük bir bafl-
kald›r›y› bu anlamda hiçbir zaman göze alamad›m. Belki de hayran-
l›¤›m biraz da bu. Vahfli kapitalizmin hakim oldu¤u ç›karc›l›¤›n ha-
kim oldu¤u bir ülkede birileri kalk›yor ve bütün yaflamlar›n› riske edi-
yorlar. Her fleylerini ortaya koyuyorlar. Bence muhteflem bir fley.
299
AHMET ERKANLI
Ayçe'yi bir kaç kez gördüm OKM'de. Zay›fça bir k›zd›, minyon bir
tipi vard›. Öyle iri yar› bir cüsseye sahip de¤ildi, ama o zay›f cüsse-
sinin alt›nda tabiri do¤ruysa mangal gibi bir yürek yat›yormufl. Ra-
hat uyu Ayçe, seni unutmayaca¤›z. Zaten kim unutuldu ki...
DEMOKRAS‹ GAZETES‹
300
1970 istanbul do¤umlu olan Erkmen, 1990 y›l›nda Ortaköy Kültür
Merkezi'nde çal›flmaya bafllam›flt›.
1993 y›l›ndan itibaren Tav›r Dergisi'nin yaz› kurulunda yer alan Erk-
men, 1994 y›l›n›n Ekim ay›nda ülke d›fl›nda düzenlenen bir etkinli¤e
kat›ld›.
6.8.1996
301
302
BELGELER, FOTO⁄RAFLAR
GAZETE HABERLER‹
303
304
305
306
307
GAZETE ‹LANLARI
308
309
310
HAP‹SHANEDEN GÖNDERD‹⁄‹
KARTLAR
311
312
313
314
315
316
317
318
BASIN, Ö⁄RENC‹,
YOLCULUK TANITIM KARTLARI
319
320
321
322
323
324
AYÇE ‹D‹L ERKMEN
1970-1996
325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
346
347
348
349
350
351
352
353
Ayfle Bafltimur ile ‹dil Ölüm Orucunda
354
‹dil için Çanakkale Hapishanesi’nde haz›rlanan köfle
355
356
357
358
359
Ayfer Teyze Ölüm Orucu direniflçisi
Feride Harman’›n baflucunda (2002)
360
361
‹dil’in hayat› tiyatro oyunlar›na konu oldu.
362
“Devrimin Öncü Kad›nlar›”
Aral›k 2007- Ocak 2008
8 Mart Etkinli¤i
Bolivar Üniversitesi - Karakas - VENEZÜELLA
363
Y‹NE DO⁄DU ‹D‹LLER‹M‹Z
YEN‹DEN YARATMAK ‹Ç‹N
HAYATI..
364
ayçe idil atefl idil ayçe idil çavufl
365
idil idil idil
366
ayçe özcan ayçe zilan ayçe idil taflp›nar
367
ayçe idil gökmen ayçe idi kay›kç›
ayçe idil eyi
369
idil yaren bulut idil erdal ayça idil kar
370
ayçe idil flah idil deniz püremifl idil duru
371
idil kurt idil melleç idil ölmez
372
ayçe idil tuncal idil umut de¤erli ayçe idil sumaktafl
373
idil kaya idil tamaç
Not: Kitab›m›z›n ikinci bask›s› için kullan›lacak olan, ismi “‹dil” ya da “Ayçe”olan çocuk foto¤raflar›n›
‹dil Kültür Merkezi’ne iletmenizi rica ediyoruz.
Tav›r YAYINLARI
374