You are on page 1of 71

-

r-

Klara Zetkin

• •

LENIN'IN
BUTUN DUNYA
KADlNLARINA
• •

VASIYETLERI

3. BASKI

SORUN YAYlNLARI

.c:� -
LENIN'IN
BÜTÜN DÜNYA KADlNLARlNA
VASIYETLERI

*
SORUN YAYlNLARI : 19
Birinci Baskı : Ağustos 1978
İkinci Baska : Kasım 1979
'Oçünctl Bıuıkı : Mart 1980

Istanbul, 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 6.7.1979 günkU duruşmıı­


sında rD. No: 1979/87} beraat etmiştir.

Dlzgl - Baskı Özdem Kardeşler Matbaası


KLARA ZETKİN

LENİN.lN
BÜTÜN DÜNYA KADINLARINA
V ASlYETLERİ
(Y�ŞAM ÖYKÜSÜ _ SAVAŞIMD

Türkçeye Çeviren :
ATİLLA TEMİZ

Narodna Prosveta Yayınlannın


aynı adlı Bulgarca aslından çevrilmiştir.

SORUN YAYlNLARI
Boyacı Ahmet Sokak Nunbey Han K/3 No: 307
Çemberlitaş/İst.
Yazışma ve İsterne Adresi: P.K. 231 Aksaray/İst.
IÇINDEKILER

Sayfa
ÖNSÖZ 5

KLARA ZETKİN: Kısa Yaşam Öykü&ü, Savaşımı 7

·İŞÇİ KADıNLARlN ÖZGÜRLÜGÜNE KAVUŞMALARI

BİZZAT KENDİ DAVALARI OLMALIDIR.• 25


ÖN S Ö Z

Uluslararası ve Alnıanya işçi 1mreketinin en ta­


nınmış önderlerinden biri olan K lara Zetkin,<<Lenin'­
in Bütün Dünya Kadıniarına Vasiyetleri» adlı bu bro­
şürünü 1933 yılında Halklıırarası Kadınlar Günü do­
layısıyla yazmıştır. Almanya'da faşistlerin yönetimi
ele geçirmeleri broşürün basılmasına engel oldu. V e
ilk kez olarak bir bütün halinde 1934 yılında SSCB'­
de basılmali olannğı bulundu.
Kitapçıkta ele alınan materyal, henüz Sovyet­
ler Birliği'nin dünyada sosyalizmi kuran biricik dev­
let olduğu, emperyalistlerin, sömürgelerin ve etki
alanlarının yeniden paylıışılması amacıyla yeni bir
.
savaş çıkarmak, faşist diktatörlüğü kurarak işçi ha­
reketlerini ezmek aracılığıyla dünya ekonomik bulı­
ranından çıkış yolu 'aradığı bir dönemi içine almak­
tadır.
O zamandan bu yana uluslararası sahnede güç­
ler arasında derin tarihsel ve köklü değişiklikler ol­
du: dünya sosyalist sistemi doğru, Çin 1mlkı (dünya
sosyalist sistemiyle, bir kısım yöneticilerin başını
çektiği, maocu bölücülük ve provakasyonZara karşın}
sosyalizmi kurmaya başladı. Hindistan, Suriye, Mısır,
Cezayir, lrak ve ®ha birçok ülkelerin halkları sö­
mürge bağımlılıklarına son verdiler. Kahraman Küba
ve Vietnam halkı coşkuyla sosyalizmi kuruyor. Afri­
,
ka'da başta Angola olrrıız,k üzere birçok ülkelerde sö­
mürgecilik ve gericilik Kurtuluş Savaşçılarından ağır
darbeler yiyorlar. Latin Amerika'daki gericiliğin ve
faşizmin güç�eri son dönemlerini yaşıyor. Orta-Doğu'
cf;a. yeni şekillenmeler çoğalıyor. Kapitalist ülkelerde­
ki işçi sınıfının ve yandaşlarının yürüttüğü savaşım
duraksamadan ilerliyor, demokrasi cephesi güçleni­
yor. Özellikle, Yunanistan, Portelıiz, Ispanya'da sınıf
hareketinin başını çektiği savıaşım anlamlı bovutlar
kazanıyor.. vb.
Bütün dünya ülkelerindeki e1'J1ekçi kadınların da··
yanışma ve birlikleri gittikçe güçlenmeye başladı.
Yüzü aşkın ülkede kadın örgütleri Uluslararası De­
mokr'atik Kadınlar Federasyonunda birleştiler.
SSCB'de sosyalizm kuruculuğunda ulaşılan başa­
rılar sonucunda sosyal gelişimin daha yüksek bir
aşaması olan komünizme geçmek için maddi ve ma-
·
nevi temeller oluşturuldu.
Klara Zetkin'in bu broşürünün yazılmasından bu
yana yarım yüzyıla yakın bir zaman geçmiş bulunu­
yor. Fakat kadınların tam bir özgürlük ve eşitlik ka­
zanmaları, emperyalist S'avaşlara ve faşizme karşı
amansız bir savaş yürütmeleri ve barış mevzilerini
sağlamlaştırmalarına ilişkin tüm dünya kadınların:':!
yapılan çağrılar hala aynı gücünü korumaktadır.

Ülkemizde de kadın örgütlenmelerinin son yıllar­


da gelişme yolunda olduğu görülmektedir. ilerici ka­
dınlarımızın bilinç ve kararlılıkla yaşamın içinde ve
toplumun her kesiminde yerlerini almaları anılmaya
değer olgulardır. '

Klara Zetkin gibi savaşçıların yarım yüzyıl öncq


başını çektiği savaşırnların ve onun bir ürünü olan
bu kitapçığın ülkemizdeki ilerici harekete yararlı ola­
cağı umudunu taşıyarak yayımlıyoruz.

SORUN YAYlNLARI
KLARA ZETKİN: KISA YAŞAM ÖYKÜSÜ, SAVAŞIMI

«Bütün kurtuluş hareketlerinin deneyi gösterir ki;


devrimin başarısı kadınların katılmasının önemine
bağlıdır» LENİN1 İ9 Kasım 1928. Rusya Kadın İşçi­
leri ı. Kongresinde Söylenen Nutuk'tan.

Tarihin devindirici gücü sınıf savaşımı ve tarihi yara­


tan da kitleler, onların coşkulu yığınsal atılımlandır. Kit­
lelerin yığınsal hareketleri, çıkışları içinden savaşım süre­
cilide deneyim kazanmış, bilgili, özverili ve kararlı unsur­
lar çıkar, yol göstericilik, rehberlik yapar. Tarihi süreç
daima ve heryerde önderlerini yaratır, yetiştirir. İşte, Kla­
ra Zetkin'de tarihte gelmiş geçmiş kadın kahramanlar ara­
sında hiç kuşkusuz en ön sırada, yer alacaklardan biridir.
O, yirm\ yaşından itibaren hayatının sonuna kadar nerı'l­
de olursa olsun işçi sınıfının politik öncü müfrezesi içinde
yer almış, dönekliğİn kol gezdiği "ateşin ve ihanetin» gö­
rüldüğü en zor koşullarda bile ateş boylanndan milim ge­
rilememiş, kadınların işçi sınıfının ulusal ve sosyal kurtu­
luş savaşımının saflarına çekilmesi için olağanüstü çaba
harcamış, kendini ekmeğin, barışın ve gerçek özgürlüğü:ı
müjdecisi Sosyalizm için verilen savaşıma adamış, hayatta
olduğu süre içerisinde «politik ölümün yanına yaklaşması­
na» zerre kadar izin vermeyen, adı bugün olduğu gibi ya­
nnda ilerici insanlık ailesinin kalbinde, gönlünde ve bilin­
cinde yer edecek olan eşsiz bir sa vaşçıdır.
Ensesinde topladığı gür, gümüşi rengi saçlan vardı.
Aydınlık yüz ifadesi ve sık sık gülümseyen haliyle, rahat
hareket edişi ve atılganlığı, karşısındakini .can kulağı ile
dinleme, gösterdiği alçakgönüllülük, içtenlik ve sorunların

ı Toplumda Kadının Rolü Üzerine. Ürün Y. Ankara 1975.


8

özüne inebilme ve ikna kabiliyetiyle herkese güven veren,


kişisel düşmanı olmayan, bu anlamda düşmanlannın bilr:ı
saygısını kazanan bir kaçlındı. İlgi alanı son derece geniş­
tL Dünyanın neresinde olursa olsun, halkiann emperyaliz­
me ve gericiliğe karşı giriştiği her savaşıma büyük bir dik­
katle eğilir, üzerine titrer, onlann utkuya ulaşması için
gerekli enternasyonalist desteğin ve yardımın oluşturul­
ması için örgütüyle birlikte var gücüyle uğraşırdı. Nitekim
1905 Rus devrimi ve dünya tarihinde yepyeni bir çığır açıp,
kapitalizmden sosyalizme geçiş çağını başlatan 1917 Büyük
Oktobr Devrim'inde Klara etkin ve onun candan yol arka­
daşı Rosa Luxenburg, Alman ulusu içinde Rus proleterya­
sıyla dayanışma ve destekleme kampanyalan, mitingleri
örgütlediler. Onun aynı zamanda çok geniş kültürel ufk:.ı
vardı. Romandan güzel sanatlara, şiirden felsefeye kadar
bu alan uzanıyordu. Aynca çok geniş bir anı ve bellek gü­
cüne sahipti. O kadar ki ölüm döşeğinde yatarken bil1:1,
Shakespeare'in, Goethe'nin, Schiller'in, Volter'in, Byron'un
klasikleşmiş anıt eserlerinden bölümleri ezberjnden ra­
hatlıkla okuyabiliyordu. O, "nerede olursa olsun, içerde,
dışarda, derste, sırada «devamlı öğrenmiş, kendisini sürek­
li yenilemesini bilrniş,, celladın, fırsatçının, fesatçının, ha­
yının" üstüne yüreğinin bütün öfkesi, inancı ve kafasında­
ki aydınlık bilinci ile yılmaksızın gitmesini bilmiş, keliınu­
nin tam ve yetkin anlamıyla bir insandı. Kendisi ana dili
Alınancadan başka Fransızcayı mükemmel konuşur ve ya­
zar, İngilizceyi de bilirdi. Son olarak öğrendiği Ruscayı ise
az biliyordu. Yoluna kendisini adadığı işçi sınıfı ve halk
için ve onun ereği yüce sosyalizm uğruna gerektiğinde ca­
nını bile seve seve verecek bir kararlılığa sahipti. Alçal,:
gönüllü ve sade, başkalannın dertlerine, acılanna sonsuz
bir ilgi ile sanlan, kendi kişisel sorunlannı, acılannı. dai­
ma ikincil planda tutan, arkadaşlarına canı gönülden bağ­
lı, onlar için her türlü yardımı esirgemeyen son derece in­
sancıl bir öz ile dolu bulunan karakter yapısına sahipti.
Klara Zetkin, 5 Temmuz 1857'de Saksonyanın «Widerau··
köyünde Eisner ailesinin bir ferdi olarak dünyaya gözle-
9

rini açtı. Babası köyün ilkokul öğretmeni idi , ayrıca kili­


senin orgunu çalıyordu. Mutlu ve neşe içinde geçen bir
çocukluğu oldu. Babası ona küçük yaşından itibaren Bach'­
ın, Mozart'ın, Beethoven'ın eserlerini tanıttı. Evlerinde sü­
rekli olarak genişleyen zengin bir kitaplık vardı, okuma
zevkini burdan öğrendi. Goethe, Schiller, Homeros, Sha­
kespeare, Dikens gibi önemli yazariann eserlerini daha ço­
cuk yaşlardayken okumuştu. Kıvıl kıvıl, canlı, parlak bir
zekası vardı. Gene bu yıllarda ••Fransız Büyük Devrimi"
ile ilgili kitaplan okudu. Düşlerinde kendini özgürlük, ada­
let, eşitlik için çarpışılan barikatlarda görüyordu.
Klara'nın yaşadığı küçük köyde tanm proleterleri ve

küçük esnafın son derece yoksulluk içinde geçen yaşantısı


ile, tüccann, zengin köylünün debdebeli yaşantısı arasın­
daki fark kolayca kendini belli ediyordu. Bu da küçük Kla­
ra'yı derinden etkiliyor, onu düşündürüyordu.
'1871 yılında Klara'nın ailesi Leipzig'e taşındı. Burda
bol bol tiyatroya gider. Ayrıca annesi, onu gittiği «Alman
Kadınlan Genel Birliği, oturumianna sık sık yanında gö­
türür. Bir toplantıda sözedilen «Paris Komünü" Klara'yı
etkiler.
Klara, sonralan öğretmen okuluna girer. Zekası, dil
öğrenmedeki yeteneği, konuşma ve yazmadaki başarısı ile
kısa zamanda öğretmenierin ilgisini üstüne toplar. Dört
yıl sonra başarı ile okulunu bitirir. Kısa bir süre yaptığı
öğretmenlikten sonra, zengin ailelerin kızlannın gittiği bir
okula müdüre olur.
1877'de yani yirmi yaşına geldiğinde tüm bilgisini, ye­
teneğini ve yaşamını acı çeken, baskı ve sömürü altında tu­
tulan halk kitlelerinin uyanması ve kurtuluşlannın sağlan­
ması için verilen savaşıma adar. İşçi hareketini August Be­
bel'in, Karl Liebknecht'in broşürlerinden, Alman Sosyal De­
mokrat Partisi (ASDPl 'nin yayın organı «Sozial Demok­
rat,tan tanımaya, öğrenmeye çalışır. Bir kız arkadaşıyla
birlikte işçi sınıfının o zamanki politik örgütü olan ASDP'­
nin toplantılarına katılmaya başlarlar.
Bu dönemde işçiler arasmda bulundu. Onlardan Marks'ı.
10

Engels'i öğrendi. Onlann eserlerini okumaya başladı. uMa­


nifest»i okuyuşu onu bütünüyle değiştirdi.
Klara'nın örgütlü savaşıma atılışı ailesi tarafından
onaylanrp.adı, olumsuz karşılandı. Ya ailesinin yanında ka­
lıp halkın mutluluğu ve yüce idealleri uğruna verilen sa­
vaşımdan vazgeçecek ya da ailesinden yakın dost ve çev­
resinden koparak halkının safında örgütlü olarak yerini
seçecekti. Klara kesin kararını verdi: Acılan ve aynlığı gö­
ğüsleyerek halkının saflannı seçti.
Bu dönemde 1878 yılında «Demir Başbakan" lakabıyla
anılan Bismarck'ın önerdiği «Sosyalistlere karşı Olağan­
üstü Yasa., Alman Millet Meclisinde kabul edildi. Yasa ge­
reğince her türlü ilerici örgütün kapatılması ve ilerici ba­
sın organlannın yasaklanması öngörülüyordu ve öyle de
oldu. ilerici hareketler illegaliteye geçmek zorunda kald!­
lar.
Klara bu dönemde «Olağanüstü yasa»dan zarar gör­
müş olan kişilere ve ailelerine yardım için çalışan küçük
bir gruba katıldı. Örgüt'e sempatizan ailelere gidip onlar­
dan olanaklar elverdiğince yardım istiyordu. Yine bir gün
dost bir ailenin evinde, bir Rus göçmeniyle tanıştı. Bilgili,
sağlam karakterli, yaratıcı bir zekaya sahip A,SDP'nin üye­
si olan bu Rus devrimcinin adı <<Ossipe Zetkin, idi. Ona
göre dünyadaki işlerin içinde en fazla sorumluluk isteye­
ni devrimcilik idi ve o buna kendini adamıştı. Zetkin Kla­
ra'yı derin bir biçimde etkiledi. Onun etkisi altında Marks
ve Engels'in yapıtlannı kapsamlı olarak incelemeye koyul­
du. Ve o dünyayı değiştirecek bilimin yani marksizmin öğ­
renilmesi ve sosyal koşullara uyarlanması gerektiğini ve
onun «bir doğma değil eylem için bir klavuz, olduğunu
kavradı. Klara şöyle diyordu: ". . . Ancak, hayvani, ilgisiz
ruhlu bir kişi çevresindeki kötülüğe, eziyete, zulüme özlem
duyulan bir dünyada yaşar ve bunu değiştirmek için ezi­
lenlerin ve sefalete terk edilenlerin kurtuluşu yolunda
mümkün olanı yapmaz... ezilenlerin üzüntülerine katılmak
yetmez, emin adımlarla davranıp iledemeli ve zafer kaza­
nılmalıdır, bunun için gerekli bilim bilinmektedir . . .»
ll

Ailesi ile ilişkilerini tümden kesen Klara'nın hayatı­


nı sürdürebilmesi için bir işe girmesi gerekiyordu. Bir sa­
nayicinin yanına çocuklarına bakmak ve eğitmek göreviyle
girdi. Burada insan emeğinin horlanmasını, aşağılanmayı,
hakareti bizzat gördü. Küçük çocuklar Klara'yı çok sevi­
yorlar, ve her öğüdünü dinliyorlardı. Bütün bunlar sanayi­
cinin Klara'ya yol vermesine yetti.
Leipzig'te ilericilerin, demokratların durumu baskıla­
rın pekişmesiyle birlikte daha da kötüye gidiyordu. His­
mark'ın sıkıyönetimi burada da ilan etmesinden sonra du­
rum daha da kötüleşti. Sıkıyönetim'in arkasından tutukla­
malar geldi. Rus devrimeisi Zetkin ilk tutuklananlar ara­
sındaydı. Zetkin'i yabanci olması nedeniyle sınır dışına
çıkması koşuluyla salıverdiler. Zetkin Paris'e gitmeye ka­
rar verir. Ayrılık anında Klara ve Zetkin birbirlerine olan
duyguların gerçek yüzünü sezinleyip aşklarını birbirlerine
itiraf ederler. Sonra tekrar buluşmaya karar verirler. Zet­
kin Paris'e gider. Klara'da tutukianma tehlikesi ile yüz yü­
ze bulunduğundan dolayı İtalya'ya, oradan da İsviçre'nin
Zürih şehrine geçer.
Zürih'te ASDP'nin yayın organı «Sozial Demokrat.. ın
yazı işleri sorumlusu Edward Bernstein ve iyi bir örgütçü
olan Julius Matteler ile tanışır. Bu dönemde gazete Zürihte
yayınianıyor ve Alp Dağlan aşılarak gizlice Almanya'ya
sokuluyordu. Gazeteyi huduttan geçirmekle görevli posta­
cının yakalanmasından sonra bu görevi üstlenebilecek
gözüpek yetenekli bir insana gerek vardı. Genç olmasına
ve deneyimi çok fazla olmamasına karşın Klara bu işi çok
iyi üstlendi. 1882 yılı boyunca bir bomba kadar tehlikeli
yükünü her seferinde hayatını ortaya koyarak huduttan
içeri sokmayı başardı. Kimi zaman bir rahibe kılığına giri­
yordu. Katırın yük sepetinin içi gazetelerle doluydu. Sepe­
tin üstünde ise Meryem Ana heykelcikleri, mukaddes ki­
taplar, tesbihler vardır. Bu sayede sınır bekçilerini kolay­
lıkla atıatıp içeri girebilmekteydi. Kimi zaman sportmen
bir genç; elini ayağını her şeyden çekmiş bir turist; kimi
zaman ise kendi halinde bir köylü kılığında sınırdan içeri
12

ginyor, yükünü partili dostlanna teslim ediyor ve aynı şe­


kilde geri dönüyordu. Bunca tehlikeye karşın o yaşama se­
vincinden zerre kadar bir şey kaybetmemişti. Bir müddet
sonra Klara, Ossipe'e verdiği sözü tutarak Paris'e gelir..
Orada iki sevgili evlenirler.
Paris'te yaşama koşullan son derece güçtür, her ikisi­
de özel dersler vererek yaşamlarını sürdürürler. Bu dönem
boyunca Fransız işçi partisinin saflan arasında çalışmala­
rını yürütürler.
Klara'nın son derece proğramlı çalışması vardı. Gece­
leri bile çalışıyor, çeviri yapıyor, makaleler yazıyordu.
Yoksulluk içinde geçen bir yaşam sürüyorlardı. Çocuk­
larını ancak doyurabiliyorlar, kendileri ise bir dilim ekmek
ve bir fincan kahve ile yaşantılarını sü rdürüyorlardı. Bir
gece kiralarını veremediklerinde dolayı evsahibi tarafın­
dan sokağa atılırlar, eşyalan da haciz edilir. Bir parkda
ne yapacaklarını bilmeksizin çaresiz bir şekilde otururlar­
ken tesadüfen Klara'nın bir göçmen arkadaşına rastlarlar;
o kiraladığı tek bir odayı onlarla paylaşır. Klara, Paris'te
proleter kadının acılarını. yoksulluklarını görür ve doğru­
dan yaşar. Kadınların hukuktan yoksun bırakıldığını, ka­
pitalist toplumda kadının köle durumu nda bulunduğunu
ve kadınların erkeklerle birlikte omuz omuza olarak yeni
tip toplumun kurulması için verilen kavgaya katılması ge­
rektiğini derinliğine kavrar. Bu gerçekliği elinizdeki eserde
şöyle dile getirir: «Kapitalizmin çöküş döneminde emekçi
kadınların durumu daha da kötüleşti. Çünkü, onlar «sade­
ce kadın»dırlar, yani burjuva toplumunun erkek kardeşle­
rinden daha çok haksız, hukuksuz, eli kolu bağlı, savaş ve
dayanma yeteneği olmayan üyeleridirler. Emekçi kadınlar
Lenin'in vasiyetlerini tutarak, ancak aynı sınıftan olan er­
kek kardeşleriyle birlikte sosyalizm için savaştıklan tak­
tirde gerçek bir demokrasi ve kültürün nimetlerinden ya­
rarlanabileceklerdir." lKlara Zetkin, Elinizdeki Eser. S. 63) .
Ossip e Zetkin, bu arada Berlin ve Viyana'da çıkan ile­
rici gazetelere yazılar yazmakta ve çeviriler yapmaktadır.
Kadın yazariara düşük ü cretler ödendiğinden Klara, yazı-
13

!arına Ossipe'nin imzasını koymak zorunda kalıyordu.


Marks'ın kızı Laure Lafergue ve Fransız işçi sınıfı partisi­
nin seçkin öncülerinden Paul Lafergue ile candan bir dost­
luk kurar. Laure ve Klara Fransız partisinin sol kanadının
savunduğu Marks ve Engels'in görüşlerinin yaygınlaşması
için çalışırlar.
Bu sırada, aşırı çalışmaktan bünyesi bir hayli zayıf
düşen Ossipe hastalanır. Verem olur. Klara çaresizlik için­
dedir. Gözü gibi sevdiği kocası gün geçtikçe erimektedir.
Klara'nın içinde bulunduğu durumu öğrenen ana-babası
para yollayarak kızlarını Almanya'ya çağınrlar. Ossipe'yi
bir kliniğe yerleştiren Klara, oğullan ile Almanya'ya Leip­
zig'e gider. Burada ASDP'nin yetenekli yöneticilerinden
Karl Liebknecht ile tanışır. Leipzig'de kitleler önünde yap­
tığı konuşmalarda ajitatör ve propağandist yeteneği gün
ışığına çıkar.
Paris'e döndüğünde kocasının bakımı ile var gücüyle
uğraşır. Ancak bütün ihtimarnlara karşın Ossipe ölür. Kla­
ra derin acısını kalbinin derinliklerine gömer ve bütün ya­
şamını örgüt çalışmasına, devrimci savaşıma adar. İkinci
Enternasyonalin ön adımı olan, Sosyalist Kongrenin hazır­
lık çalışmalanna katılır.
1889 yılında Paris'te yapılan Dünya Fuan sırasında,
çeşitli ülkelerden gelen işçi delegeleri toplanır. Klara'dıı
bunlann arasındadır. 8 saatlik iş-günü, ücret artışı vd. gi­
bi temel sorunlann yanı sıra kadın sorunu üzerinde de du­
rulur. Klara konuşmasını kadın emekçilere ayınr. Konuş­
masının bir yerinde şöyle der: " ... İnsanlığın bağımsızlığı
için döğüşen proleterler kadının ekonomik bağımlılığını
ve insan soyunun yansının esirliğe mahkum olmasını ka­
bul edemezler . . . » Tarihte ilk kez emekçi kadın, Klara Zet­
kin'in ağzından yaşamın bütün alanlannda eşit haklar ta­
lep ediyordu. Bu toplantıda Klara'nın yol arkadaşlan, La­
fergue, Guesde, Bebel onu hararetle desteklerler.
1890 yılında Alman Millet Meclisi Sosyalistlerin, ilerici­
lerin başında Demoklesin kılıcı gibi sallanan uOlağanüstü
yasayı, kaldırmak zorunda kalır. Bu sayede Klara Alman-
14

ya'ya dönebilme hakkını elde eder. Orda basımevi ve cilt


işlerinde çalışaniann sendikasında çalışmaya başlar. Gene
bu yıl içerisinde <<Eşitlik,. isimli kadın gazetesinin sorumlu­
luğunu üstlenir. Bu gazeteyi maddi, manevi, politik, kültü·
r�l bakımdan ezilmekte ve aşağılanmakta olan ezilen ka­
dınlann kurtuluşlannı gösteren savaş okulu haline getir­
mesini bilir.
Kadınıann hak ve özgürlüklerinin bu yılmaz savaşçısı
F. Engels'in dikkatini çeker. Ve Klara'yla illuslararası Zü­
rih Kongresinde karşılaşırlar. Engels onu çalışmalanndan,
proletaryanın kurtuluş hareketine olan derin bağlılığından
dolayı kutlar.' Bu olay Klara'nın üzerinde yaşamı boyunca
anısı silinmeyecek bir hatıra ve moral üstünlük sağlar.
Marks, Engels'in öğretici bilimsel sosyalizmin klavuz­
luğunda ilerleyen Zetkin .. Bemstein», «Kautsky» gibi dev­
rim davasına sırt çevirıı:ıiş döneklerle olduğu gibi,· aynı za­
manda anarşistlerle, yersiz ve bireysel çıkışlan birincil pla­
na alan maceracılada da kıyasıya bir ideolojik, politik sa­
vaşım vermiştir. O daima bilimin ışığında, uluslararası pro­
leterya hareketinin devrimci yolunda şaşmaz bir kararlı­
lıkla yürümüştür.
1893 yılında Polanya Sosyal Demokrat Partisi'nin kuru­
cusu ve genç temsilcisi Rosa Luxemburg ile Zürih'te tanı­
şır. Daha sonra Rosa «Saksonya Halk Gazetesinin» yönet­
meni olur. Bu iki devrimcinin arkadaşlıklan tanıştıklan
andan yaşamlannın sonuna dek büyük bir dostluk ve kar­
şılıklı sevgi ile dolu olarak devam etmiştir.
Klara'da, Luxenburg'da Marks ve Engels'in eserlerini
iyi bilirlerdi. 'Her ikisi de iyi birer konuşmacıydılar. Klara,
kendisini durgu ve düşünme dünyasının etkisinde bırakır,
akıcı ve şiir dolu bir dille konuşurdu. O, 19. yüzyıldan beri
gelişen kadın hareketinin öncüsü durumundaydı. Yaşamı­
nı işçi sınıfının kurtuluş savaşımıyla ören Klara ASDP'nin
bütün kongrelerine katılmış, bu kongrelerde yaptığı ko­
nuşmalar dünya ihtilalci hareketi içinde geniş yankılar
uyandırmıştır.
Bu dönemde Klara · Almanya'yı baştan aşağı dolaştı.
15

Emekçi halk ile konuştu, onlann toplantılannda söz aldı.


Gerici hükümet tarafından çıkanlan yasalann gerçek iç
yüzünü teşhir etti. Kadınıann erkeklerinkiyle eşit söz ve
hak sahibi olması için, onlan uğraşa çağırdı. O dönemde
çocuk işçilerde tam bir köleci zihniyete sahip burjuvalar­
ca en ağır işlerde, angaryalarda günde 12 saat -yer yer da­
ha da fazla- çalıştınlmaktaydılar. Küçük atelyelerde, ter?.:i
yanında, çalışan çırak ve kadınlann durumu son derece
kötüydü; yetersiz beslenme ve aşın yorgunluk onlan sık
sık verem denilen amansız hastalığın pençelerine itiyordu.
Klara bu durumu yakından incelemişti. Onlann da örgüt­
lenebilmesi ve savaşım safianna çekilmesi için yarolmak
bilmeden çalıştı.
Kocası Ossipe'yi tanıdığından beri Klara Çarlık Rus­
ya'sında gelişen devrimci harekete karşı büyük bir ilgi YP­
sempati duymaktaydı. Bütün siyasi akımlan tek tek tanı­
yor, onların program farklılıklannı ve aralanndaki ayn­
lıklan biliyordu. Rusya'da 1902'de öğrenci gençliğin dev­
rimci gösterileri başladığında Klara bunu «devrimin şim­
şekleri" diye adlandırmıştı. 1903 yılında partisinin Dresten'­
de yapılan kongresinde kendisinin Rusya'da ilerleyen Bol­
şevik hareketin tutarlı bir taraftan olduğunu belirtti.
Rosa ve Klara 1905'de Rusya'da başlayan devrimci atı­
lım dönemini büyük bir coşkuyla karşıladılar. ihtilalci sa.­
vaşıma giren Rus halkının desteklenmesi için, her ikisi de
örgütlerinin öncülüğünde Enternasyc:ınalist gösteriler, mi­
tingler düzenlediler. Polis, bu eylemlerinden ötürü Klara'­
yı csınıflar arasında düşmanlık tohumlan ekiyor.. gerek­
çesiyle mahkemeye verdi. Ama böylesi olaylar Klara'yı sa­
vaşımdan durduracak değildi. O, yine •EŞiTLiK, gazete­
sinde kadın sorunlan ve hem de Rusya'da olup biten du­
rumla ilgili pekçok yazı yazdı.
Klara Zetkin için 1907 yılı tarihi bir dönüm noktası ol­
du. O yıl ellinci doğum yıldönümü dünyanın çeşitli ülkele­
rindeki devrimci kuruluşlar tarafından içtenlikle kutlan­
dığı gibi, ayrıca yine aynı yıl katıldığı 18-24 Ağustos tarih­
leri arasında Stutgart'da yapılan İkinci Enternasyonal'in
16

Yedinci Kongresinde V.İ .Lenin'i görmek ve tanımak ola­


nağını buldu. Kongre baştan sona dek, Bilimsel Sosya­
lizm'i benimseyip, onu yaşama yaratıcı bir ruh ile uygu­
layanlar ile oportünistler arasında geçen şiddetli savaşı­
mın bir arenası oldu, Klara bu kongred e bir zamanlar be­
raber yol arkadaşlığı yaptıkları kimselerin devrimci sava­
şıma sırt çevirdiklerini, reformcu ve burjuvazi için kabul
edilebilir istemierin yanında nasıl yer aldıklarını üzüntü
içinde gördü. Bu kongrede Lenin, Luxenburg, Klara ve di­
ğer devrimciler oportünistlerin iç yüzünü açığa çıkardı­
lar. İşçi sınıfının bilimini onların karşısında büyük bir ka­
rarlılıkla savundular. Klara bu kongrenin gündem madde­
lerinden ilki olan «Militarizm ve Uluslararası Çatışmalar·•
adlı bölümde yaptığı konuşmalarla emperyalistlerin sava"?
kışkırtıcısı girişimlerine, onların silahianma yanşma karşı
çıkar. Yığınlan anti-militarist savaşımın içine çağırır. Or­
talığı kaplayan savaş tehlikesine karşı yığınlarm hazır ol­
ma•n gerektiğini belirtir.
Günderilin, kadınların oy hakkı konulu maddesinde
de Klara söz alır, bu hak için burjuvaziya karşı asla ödün
vermeksizin dişe diş bir uğraş verilmesi gerektiğini önem­
le belirtir ve Avusturya'lı sosyal demokratların bu hakkırı
istenınesini ön plana çıkarmama, onu burjuvaziden bir ih­
san olarak bekleme konusundaki oportünistce taktiklerine
şiddetle karşı çıkar.
V.İ. Lenin Eylül 1907'de kaleme aldığı «Stutgart Ulus­
lararası Sosyalist Kongresi" adlı makalesinde Klara Zet­
kin'in Avusturyalı oportünistlere karşı verdiği bu savaşı­
ma değinir, onun başansını kutlar. O şöyle der:
cAvusturyalılar (Victor Adler, Adelheid Poppl erkek­
lere oy hakkının verilmesi savaşımında kendi taktiklerini
doğrulamaya çalışıyorlardı: bilinir ki bu hakkı elde etme
amacında, onlar kadınlar için oy hakkının mutlak isten­
mesini kampanyalannda ön plana çıkarınama konusunda
fazla ileri gitmişlerdi. Alman Sosyal Demokratları, özellik­
le Klara Zetkin, Avusturya'lıların genel seçim mücadelesi­
ni yürütmeye başlamış olduklan andan itibaren böyle bir
17/2

öneriyi pretosto etmişlerdi. Klara Zetkin o zaman. hiç bir


hal ve durumda kadınlara oy hakkının mutlak istenmesi­
ni gölgede bırakmamak gerektiğini, Avusturya'lıların el­
verişlilik düşüncelerine ilkeyi kurban ederek oportünistce
davranmış olduklannı ve kadınlara oy hakkını öyle bir
güçle talep etmeli ki; kadınların, halk hareketinin gücünü
ve eylemini değil zayıflatmak, fakat genişletmeleri gerek­
tiğini basında açıklamıştı. Komisyonda, başka bir gözde
Alman sosyal demokratı Zietz, Klara Zetkin'le tam bir fi­
kir birliğinde olduğunu belirtti.» (Toplumda kadının rolü
üzerine. Lenin. s. 24-25. Ürün Yayınları Ankara 1975)
Klara Zetkin'in ve diğer devrimcilerin bu kararlı tutu­
mu sayesinde, Avusturya'lı oportünistlerin bu hatalı tak­
tiği dokuza karşı 12 oyla reddedildi. Bu kongrede, sosyal
demokrat hareket içinde iyice ortaya çıkan bölünmede
Klara Zetkin devrimci saflarda hiç sakınmadan yerini aldı.
1910 yılında Danimarka'nın Kopenhag şehrinde II. En­
ternasyonale bağlı ilerici kadınlar toplantısında söz alan
Klara, Grev yaparken çıkan yangında ölen işçi kadınların
anısına her yılın 8 Mart'ının Uluslatarası Kadınlar Günü
olarak kutlanmasını önerir. Bu öneri kongre tarafından
büyük bir sevinç ve oy birliği ile kabul edilir.
Çok ,geçmeden 1914 yıLında Emperyalistler arasında
birinci paylaşım savaşı patlak verir. Klara Zetkin, Rosa
Luxenburg, Kart Liebknecht ve Franz Mehring, Alman te­
kelci kapitalinin Kayzerleri önderliğinde giriştikleri bu
yağmacılık, talan ve açık saldırganlık hareketini halk kit­
lelerinin gözleri önünde protesto edip, gerıcı ıç yuzun·.ı
gösterdiler. Klara, Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, İsviç­
re'de savaşa karşı olan kadın örgütleriyle ilişki kurar. V'3
Bern'de kadınlar konferansını toplar. Bu kongre yeryü­
zünde savaş değil, uluslararasında· barış istediğini ilan
eder.
Klara Almanya'ya döndüğünde, artık gerçek şöveıı.
olup kendi burjuvazisinin yanında yer alan ve savaşın ve
n:ıilitarizmin destekçiliğini yapan eski yol arkadaşlannın
ihbarı üzerine tutuklanır. Vatana ihanet suçuyla Karlsru-
18

he hapishanesine tıkılır. Ama, ağır hasta olduğundan ar­


kadaşlannın temin ettikleri kefaletle serbest bırakılır.
O içerden çıktıktan sonra ASDP içi-hde yer alan bir
grup enternasyonalist Alman, Liebknecht, Luxenburg v�
Klara'nın önderliğinde birleşerek ilerde Alman Komünist
Partisi'ne CDKPl hayat verecek olan "Spartaküsler Birliği,
ni kurar. Bir süre sonra, baştan aşağı ihanetin içine gömül­
müş eski yol arkadaşlan Klara'yı emperyalist savaşa kar­
şı devamlı yazılar yayınladığı ·EŞiTLiK, gazetesinden ko­
varlar.
1917 Ekim Devrimi Rusya'da utkuya ulaşır. Klara bu­
nu büyük bir sevinçle karşılar · ve desteklemek için elin­
den geleni yapar. Klara " ...Petersburgdaki devrim ve za­
feri... Bolşevik'lerin başından beri devamlı sürdürdükleri
ilkelerin ve uygulamanın bir zaferidir» der.
Almanya'da olgunlaşan devrimci durum 1918 Kasım'­
ında patlar. Klara, Rosa, ve Liebknecht Alman proleteryn­
sını ihtilalci savaşımın içine çağınrlar. ASDP tarihte eşine
az raslanır bir ihanetle, burjuvazinin yanında yer alır, ve
karşı devrimcilerle bir olup Alman proleteryasının ihtilal­
ci çıkışını ezer. Gericiliğin ve irticanın hortladığı karşı­
devrim günlerinde, 1919 yılının Ocak ayı içinde Rosa Lux­
enburg ve Karl Liebknecht hairice katledildiler. Klara ise
hasta yatağında ölüm derecesinde yatmaktadır. Bu durum
Klara'nın öldürülmesini engeller. 1919 Mart'ında iyileşir
iyileşmez ASDP ile tüm ilişkilerini kestiğini ilan eden bir
bildiri kaleme alır. Bildirinin bir yerinde, o şöyle der: «Hiç­
bir zaman iktidarsızhklannı gördüklerimin demoralize ol­
duklanna şahit olduklanının yanında olmayacağım. Ha­
yatta olduğum sürece politik ölümün yanıma yaklaşma­
sına izin vermeyeceğim."
Klara bundan sonra Alman Komünist Partisi'nin Mer­
kez Yönetim Kurulu'na (MYKl girer. Aynı zamanda Üçün­
cü Komünist Entemasyonalde de görevlidir.
Örgütünün MYK'sının bir toplantısında benimseme­
diği ve kanısınca örgütüne zarar getireceğinden emin ol­
duğu bir karann alınması üzerine kızar ve sinirlerine ha-
19

kim olamayarak toplantıyı terk eder. Lenin bunu duyar.


İşçi sınıfının politik müfrezesinin terkedilmemesi, eğer
alınan bazı olumsuz kararlar varsa örgütte görevli olarak
varolan organlar içinde kalıp uğraşmak gerektiğinin bilin­
cinde .olan Lenin haklı olarak Klara'nın bu yanlış tutumu­
na hizar, eleştirir.
1921 yılında Klara, Komünist Enternasyonalin 3. Kong­
resi için Sovyetler Birliği'ne gider. Kongrenin başlamasın­
dan önce hastalanıp yatağa düşer. Lenin, hasta olduğu sü­
rece Klara'mn yapmış olduğu hatalı davranışı ona hatır­
latmaz. iyileştiğinde Lenin Klara'yı Kremlin'e davet eder.
Klara'nın bu yanlış tutumu ile ilgili düşüncelerini söy­
ler. Lenin, ona MYK'ya yeniden girmesi gerektiğini iş­
çi sınıfının poliitk örgütünde sorumlu olduğu yeri ter­
ketmesinin davaya zarar getireceğini, bu şekilde harn­
ket etmesinin olumsuz olduğunu belirtir. Bu konu;ş­
madan birkaç gün sonra, Temmuz 1921'de başlayan
Komintern'in kongresinde söz alan delegeler, Klara'yı
MYK'yı terkettiği için eleştirirler. O, bütün bu eleştirileri
can kulağı ile, hiddete kapılmaksızın bir proleter sorum­
luluğu ile dinler. Kongrenin tekrar MYK'ya katılması doğ­
rultusunda almış olduğu kararı kabul eder. Parti'sinde so­
rumlu olduğu yere döner. Doğum günü olan 5 Temmuz gü­
nü kongredeki her zamanki oturma yerine geldiğinde, Jrol­
tuğunu çiçeklerle kaplanmış bir şekilde görür. Birgün ön­
ce eleştirildiği yerde delegeler onu ayakta, büyük bir sev­
gi gösterisi ve sevecenlik içinde alkışlamakta, tebrik et­
mektedirler. Önde gelen delegeler, bu yaşlı, yürekli savaş­
çıyı kutlayan konuşmalar yaparlar. Klara çiçeklerle kap­
lanmış kürsüden bir konuşma yapar. O, büyük bir alçak
gönüllülük örneği göstererek « • . . bana takdir sözleriyle
seslendiğinizde, beni övdüğünüzde elimi kolumu bağlıyor­
sunuz. Bana karşı çıktığınızda kendimi daha iyi hissediyo­
rum. Devrimin devamı yolunda açıklık getirmeye, yaradı­
ğıını düşünüp mutlu oluyorum» der.
O yıl içinde Klara, Lenin'in eşi Nadajda Krupskaya ıle
içli dışlı dost olur. Onu 1Q15'de karşılaştığı Bem Konferan-
20

sında tanımıştır. Her ikisinin ortak yanlan vardı. Öğret­


mendiler ve pedagoji bilimini severlerdi. Son derece bili­
me bağlı, inançlan uğruna herşeylerini seve seve verebi­
len, derin düşünebilme yeteğine sahip olan insanlardı.
Klara, Lenin'le Sovyetler'de kaldığı yıllar boyunca de­
falarca görüşmüş, onunla uluslararası işçi sınıfı harekpti­
nin teorik ve pratik sorunları, kadın hareketinin içinde bu­
lunduğu durum hakkında tartışmış, karşılıklı bilgi alışve­
rişinde bulunmuştu. Bu konuşmaları günü birlik not edP-n
Klara, sonradan bunları «ANILAR» adlı kıtabında yayın­
lamıştır.· «Anılar»ıİı bir yerinde kadın hareketi ve kadınlar
arasında yürütülecek çalışmanın biçimleri konulannda
Lenin'le yapmış olduğu konuşmalardan sözeder. O yıllarda
Avrupa'da gelişen kadın hareketleri arasında nasıl çalış­
ma yapılması gerektiği devrimci partiler arasında tartış­
ma konusu olmuştu. Klara, Lenin'e Alman Partisi içindeki
çok iyi v� değerli yoldaşların çoğunun kadın hareketini
örgütlernek ve ona devrimci bir yön vennek amacıyla, on­
lar arasında özel bir çalışma yürütecek parti seksiyonlari­
nın kurulması düşüncesine karşı çıktıklarını belirtti. Çün­
kü onlara göre, Komünist Partiler ilke olarak kadınların
erkeklerle tam eşitliğini tanıdığından, hiçbir ayrım yap­
madan kitleler arasında örgütsel çalışma. yapma.lıydılar.
Oysa kadın hem sömürülen hem de erkeğin «evcil kölesi"
durumunda bulunan, dolayısıyla toplumda ikinci sınıf va­
tandaş işlemi gören bir. cins olduğundan, ona karşı özf)l
olarak yaklaşmak, ajitasyon - propaganda _ örgütlenmede
özgül sorunlanndan hareket etmek gün gibi açık bir olguy­
du. Lenin de Alman yoldaşların bu «mutlak eşitlikçi» ve
<<ilkelerde doğmatik» tutumunu eleştirir. Şöyle der: << Niç i:ı
hiçbir yerde Sovyet Rusya'da bile erkekler kadar parti üye­
miz yok? Niçin bu kadar az sendikalı kadın işçi var? Bu
olgular düşünmeyi gerektirir. Büyük kadın kitleleri yönün­
de çalışmamız için özel orga.nizmalara snhlbolmak zorunlu_�
luğu olgusunu inkar etmek. Komi.lnlst lıJçl Pnrtisi'nden «Sev­
gili dostlarımızın, ra.dika.lliğlnln vo llkolurdtı sarsılmazlığın
göstergelerinden biridir.• (Toplumda Kaıdınlann Rolü. Le-
21

nin. Klara Zetkin'in not defterlerinden alıntı. s. 72-73.l


Klara'nın düşünceleri arasında, Komünist olmayan ile­
rici kadınlan da kapsayacak olan, Uluslararası Kadınlar
Kongresi'ni gerçekleştirmek düşüncesi vardı. Bu konu hal�­
kındaki düşüncelerini Lenin'e etraflıca açtı. Bu kongre ka­
dınlann bilinçlilik ve eylem düzeyini yükselteceği gibi, ay­
nı zamanda Komünist hareket içinde yer alan sekter tu­
tumlu birçok yoldaşın, «Mutlak eşitlikçilik» ilkesine bağlı­
lıklanndan dolayı kadınlar arasında özel çalışma ekiple:·i
kurmak yoluyla onları örgütlernek ve savaş alanlarına çek­
mek görüşüne karşı çıkmalanna verilmiş iyi bir cevap ola­
caktı. Lenin, Klara'nın bu düşüncelerini onayladı. Lenin bu
kongre cen geniş kadın kitlelerini ve özellikle ne olursa ol­
sun mesleksel bir faaliyeti olan kadınlan: sanayi işçileri,
ev kadınlan öğretmen ve memur kadınlan davaniıza ka­
zanmamızı sağlayacaktır. Bu iyi, çok iyi olur. Durumu dü­
şünün. Önemli ekonomik savaşırnlar ya da politik grevler
anında, kadın k�tlelerinin bilinçli bir başkaldınsı, devrim­
ci proleteryaya ne kadar büyük bir güç katar." der. laynı
eser. s. ao.J Ve kongre çalışmalannda Klara'ya başanlar
diler. Klara büyük bir kararlılıkla hazırlık çalışmalanna
başlar. Fakat kadınlar arasında özgül bir çalışma yürü�­
menin gerekliliğini kavrayamamış ve o dönemde Sovyetler
Birliği'nden sonra, en önemli kadın hareketlerinin başını
çeken Bulgar ve Alman kadın Komünist'lerin aldıklan
olumsuz tavır sonucunda kongre düşüncesi başansızlığa
uğrar ve yerine getirilemez. Klara durumu Lenin'e bildir­
diğinde, o çok üzülür. Ve «Bu yoldaşlar, geniş kadın kitle­
lere yeni ve en iyi perspektifleri açma, böylece onları pro­
leteryanın devrimci savaşımına katmanın en mükemmAl
bir olanağını kaçırdılar. Böylesi elverişli bir fırsatın yeni­
den ortaya çıkıp çıkmayacağını kim bilir!» !aynı eser s. 84)
diyerek yitirilen tarihsel anın ne denli önemli olduğunu
belirtir.
Almanya'da Hitler'in yönetiminde rsahneye çıkan faşist
hareket 1923'lerde gelişmeye başlamıştı. İtalya'da da faşist­
ler önemli mevzileri kazanmışlardı. İşçi sınıfının ekonomik
22

örgütleri arasındaki dayanışmayı pekiştirmek, uluslarara­


sı işçi sınıfı hareketinin uyum birliğini sağlamak, faşizm')
karşı savaşımda ülke içindeki demokrat örgütlerin bağla­
şım kurması için uğraşmak gerekiyordu. Klara'da faşizme
karşı etkin savaşım yürüten değerli savaşçıların en önde
gelenleri arasındaydı. Kurulan «Uluslararası Faşizmle Sa­
vaşım Komitesi» başkanlığına getirilmişti. O, tekelci ser­
mayenin en gerici, şövenist, ırkçı kesiminin açık terörc..:i
diktataryası olan faşizme karşı savaşımın ne denli güncel
ve önemli olduğunu şu cümlelerle belirtiyordu: «Faşizm
dünya burjuvaz;isinin işçi sınıfına karşı genel saldırısının
en yoğun ifad.e biçimidir. Bu nedenle faşizmi alaşağı et­
mek mutlak bir zorunluluktur. İşçiler için varlık ve ek­
mek sorunudur bu.» (Faşizme Karı,ı Birleşik Cephe A. Bil­
ge Dicleli ll Ağustos 1977 Politika.)

Lenin'in 24 Ocak 1924'de ölümü Klara için yeri as�a


doldurulamayacak kayıp oldu. Yüreği derin acılara boğul­
du. Yaşamının bundan sonraki yıllannda Klara önemli iş­
ler başarır. Alman Millet Meclisi'ne meichtagl seçilir. En
yaşlı üye olarak açılış konuşmasını onun yapması gerek­
mektedir. Kendisi son derece ağır hasta olarak yatmakta­
dır. Buna karşın, o bütün enerjisini toplayarak Reichtag'a
gider. Orda Meclis kürsüsünde Alman işçi sınıfına sesltı··
nir; onları ihtilalci atılırnlara çağırır, Sovyetler Birliği'ndc­
ki büyük dönüşümlerden sözeder. Konuşmasının bir yerin­
de, her devrimeiyi duygulandıran inanç gücünü p!Jkif!tiren
şu sözleri söyler: " .. . Reichtag'ın en yaşlı üyesinin görevini
yerin e getirirken, bu sakat halime karşın, en eski üyesi ola­
rak Alman Sovyetleri Meclisini de açma yolundaki umut­
larımı ifade ederim. " Evet Klara'nın bu sözleri bugün ge�·­
çekleşmiştir. İkinci Dünya Saval)ı sonunda Nazi beslemele­
ri, başta Sovyetler Birliği Halkl�rının ve diğer fa�;izme kar­
şı olan demokratik güçlerin destansı çııbnlıırı sonucunda
yıkılıp gidince Alman topraklarının büy ü k bir bölümünde
Sosyalist Demokratik Alman Cumhuriyeti lwruldu. Ne ya­
zık ki, Klara bunu göremedi ama, onun bütün yaşamı bo­
yunca savaşımını verdiği yüco Sosynlizm Alman toprakla-
23

nnda maddi bir gerçeklik ve dipdiri ve gelişen bir güç ola­


rak belirdi.
Klara Zetkin ağır hasta olduğu halde Sovyetler Birli­
ği'n9 geri döner ve gene çalışmaya başlar. O sırada Ocal:<
1933'de Hitler şansölyeliğe atanmıştır. Arkasından Şubat
ayı içinde faşistler Reichtag'ı yakarlar. Bunu Komünist
Partisi'nin yasaklanması ve bir dizi tutuklanmalar ve öl­
dürmeler izler. Mart ayında yapılan sözde seçimlerde Hit­
ler iktidara gelir. Artık Almanya'da faşizm topluma ega­
men olmuş ve diktatörlüğünü kurmuştur.
Klara hasta yatağında bu kitapta yer alan «Lenin'in
Bütün Dünya Kadıniarına Vasiyetleri» adlı broşürünü yaz­
dınr. O büyük bir uzak-görü�lülük ile yaklaşan emper­
yalistler arası ikinci paylaşım savaşı tehlikesini görür.
Özellikle bu savaşın o zamanlar dünyanın tek sosyalist ül­
kesi Sovyetleri ezmek, ortadan kaldırmak, kapitalist ülke­
lerdeki proleter devrimci hareketi sindirmek, sömürgeler­
de gelişen ulusal kurtuluş savaşırnlarını yoketmek ve yerıi
pazar alanları, sömürgeler bulmak, amacıyla yapılacağını
belirtir. Özellikle, gün geçtikçe daha da saldırgan bir tu­
tum izleyen Alman emperyalizmi üzerine dikkatleri çeker.
Yığınlan militarizme ve savaş tehlikesine karşı savaşıma
çağırır. Sovyetlerin uluslararasında barışı sağlamak için
sarfettiği çabayı övgüyle karşılar.
O şöyle der: ,,sSCB'ne karşı savaş hazırlığında bulı.ı­
nanlar yeni korkunç bir dünya savaşı çıkarabilirler. Bu­
nun gerçek bir felaket dağuracağı düşüncesi bu beyleri dü­
şüncelerinden vazgeçirmiyor. Yeni bir Dünya mezbahası
açarak 1917'de Kızıl Oktobr tarafından uğratıldıkları bü­
yük yenilginin öcünü almak istiyorlar. Onlar için şimdi so­
run ölüm ve dirim kavgasıdır.J lElinizdeki eser. s. 67) v�
böylesi bir durumda eğer Sovyetler silahlanıyorsa, bunun
Banş İçinde Birarada Yaşama politikasına ters düşmediği­
ni tersine o günkü varolan durumda silahianmanın emper­
yalistler tarafından dayatıldığı, proleteryanın devletinm
de saldırganların sinsi amaçlan karşısında elbette eli kolu
bağlı bir durumda bulunamayacağını belirtir. «Proletar-
yanın ve köylülerin devleti silahla.ruyorsa ve silahlanmak
zorunluğunda ise, bunu sadece Sosyalizm'i kurmak için
gerekli olan banş ve huzuru sağlamak için yapmaktadır.••
(aynı eser s. 661
Aynca içinde bulunulan kötü günlerde kadın-erkek
bütün uluslann emekçileri arasında enternasyonalist da.­
yanışniayı sağlamanın zorunlu olduğunu belirtir. Bu dö­
nemde Avrupa'da ortaya çıkan reformeti yollarla kapita­
lizmin alt edileceğini vaaz eden oportünistlerin iç yüzleri­
ni ortaya serer. Kitlelere bunlann gerici teorileİini teşhir
etmek gerektiğini önemle belirtir. Ve «bunun içinde insan­
lara kapitalizmin esaretinin ancak devrimle yıkılacağı bi­
lincini aşılamak gerekir, der. laynı eser s. 76)
Klara Zetkin hasta yatağında bile politik sorunlarla
ilgilenmeyi bir an için bile olsa bir kenara bırakmaz. Al­
man işçi sınıfı partisi ile ilgili haberler onun en ilgi duy­
duğu konulann başında geliyordu. Ölüm döşeğinde yattı­
ğı günlerde bile Alman politik örgütünün lideri Ernest
Thalmann'ın serbest bırakılması için bir bildiri kaleme al­
mıştı. Yattığı yerde, o olağanüstü bellek gücüyle Shekes­
peare'in, Geethe'nin v e diğerlerinin eserlerinden bölümle-ı­
ri hatırlıyor ve söyleyebiliyordu.

Durumu gün geçtikçe ağırlaŞan Klara Zetkin 20 Hazi­


ran 1933 günü şafak vakti dünyaya gözlerini kapar. Bir
ömür .boyu sosyalizm için savaşan, hayatında politik ölüm
nedir bilmeyen bu yiğit kadın savaşçıyı ancak hastalığı alt
edebilmiştir. Onun anısı ve savaşımı insanlık ailesinin
onurlu kişilerinin yüreklerinde hiç sönmeyen Kızıl bir me­
şale gibi devamlı parlayacak ve bilinçlerinde yer alacaktır.

SORUN YA YINLARI

Bu yazının hazırlanmasında Ruhr Bölgesı - Gelsenkirchen


Kadınlar Birliği Yayınlarının ilki olan KLARA ZETKİN adlı
kitapdan büyük ölçüde yararlanılmıştır.
«İŞÇİ KADıNLARlN ÖZGÜRLÜGE KAVUŞMALARI
BiZZAT KENDİ DAVALAR! OLMALIDIR"
Lenin

Kadınların ya tamamen özgür ve eşit haklı olmaları


veya gelecekte de onların çoğunluğunun sınıfsal baskı ve
aile eşitsizliği gibi iki yönlü bir esaret altında kalmaları
sözkonusudur. Tarih sorunu bu şekilde ortaya koymakta­
dır. Özünde sorun şuydu: sosyalist toplum mu kurulsun,
yoksa kapitalizm değişmeden ekonomik ve sosyal ilişkiler­
de egemen bir sistem olarak korunsun mu? İşte tam bu.
inanış Lenin'in kadın sorununa karşı ilgisini belirledi. Bu
sorun, dünya proleter devriminin daha sonraki gelişmesi
ve bu devrimin amaçlarıyla sıkı sıkıya ilgilidir. Bu sorun.
,şimdi kapitalin egemen olduğu her yerde esaret altında
bulunan ve sömürülen kadınların ve onların kardeşlerinin
önünde durmaktadır. Bu sorun tüm insanlık önünde dur­
maktadır.
Auguste Bebel'in, kadının tam özgürlüğü ve eşitliğini
isteyen gür sesini milyonlarca insan duydu. O günden bu
yana uygarlık alemi denilen ülkelerde yalnız bir insan,
.
Parti'nin gerçek yüce önderi, halk yığınlarının yol gösteri­
cisi, sözde de eylemde de en enerjik bir şekilde bu isteğin
gerçekleşmesi için çalışmaya başladı. Bu insan Vladimir
İliç Lenin'dir. Tüm ezgi duyanlara, baskı altında ve esaret­
te bulunanlara karşı gerçek bir acı duyması ve Marks'ın
öğretisini tüm derinliği ile anlaması ve bilmesi, onu kadın-
26

ların özgürlüğü ve eşitliği uğrunda savaşım veren korku­


suz, sadık, öncü bir savaşçı yaptı.
Tarihi, özellikle uluslararası işçi hareketinin tarihini
derinleşerek öğrenmesi sonucunda Lenin, bu isteğin ger­
çekleşmesinin çok önemli ve kaçınılmaz olduğunu anladı
ve bu konudaki .inancı arttı. Kadınların tam anlamıyla öz­
gürlüğe kavuşması ve eşit haklara sahibolmasının yalmz
kadınlar için kaçınılmaz ve yalnız onlar için önemi büyük
olduğu söylenemez. Bu, kapital tarafından acımasız biçim­
de sömürülen ve esaret altında bulunan kadın, erkek, tül'1
insanlar için kaçınılmazdır. Bu görevin yerine getirilmesi,
tüm insanlığın sosyal yaşamının daha yüksek bir düzeye
çıkarılması, daha yüksek şekil ve özellikte bir yaşam biçı­
mine ulaşması için gerekli bir koşuldur. Lenin, özgürlük
isteyen kadınları hatalı bir yol alan erkek ve kadın ara­
sında bir savaşım yapılması yoluna sürükleyen feminist
eğilimleri tümüyle reddetti. O, kadınlan özgürlüğe kavu�­
turacak biricik yolun, güçlüklerle dolu ve dikenli olan so'>­
yal proleter devrim yolu olduğunu gösterdi.
Özel mülkiyetin belirmesiyle kadın her şeyden önc::ı
kocasının malı olmuştur. Özel mülkiyetin gelişmesiyle ve
toplumun sınıfiara ayrılmasıyla kadın, iş-gücü olarak da,
kadın olarak da erkeğin kölesi olmuş ve yüzyıllar boyun­
ca sahibolduğu özgürlüğüne son verilmiştir. Ancak üretim
araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasıyla kadın,
toplumun eşit haklı ve özgür bir üyesi olarak yaşayabilir
ve çalışabilir. Tüm sosyal düzeni kökten değiştiren bu iki
önemli durum arasında düzeltilmez bir iç bağımlılık bu­
lunmaktadır. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti
kaldırıp bunu ortak mülkiyet yapan sosyal proletarya dei­
rimi, yalnız kapitalizmin sömürdüğu ve esaret altında tut­
tuğu büyük proleter yığınlannın kafa ve beden emeği işçi­
lerinin emekçilerin davası olabilir ve olmalıdır. Kadınlar.
bu halk katmanlarının yansını ve hatta bazı ülkelerde da­
ha büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. İşte bunun için
proletarya devrimi kadınlar olmadan başarılı olamaz ·:e
bu devrimin hedefine, yani sosyalizm ve komünizmin ku-
27

rulmasına kadınların aktif katılınasi olmadan ulaşılamaz


ve bu utku sağlanamaz.
Erkeklerde olduğu gibi, kadınların da sosyalizm yo­
luyla özgürlüğe kavuşmalan bizzat kendi davalan olma­
lıdır. Eğer geniş kadın yığınları aynı devrimci sınıf kardeş­
leriyle elele vererek hiçbir tehlikeden yılınadan proletary-;ı
devrimi savaşına bilinçli olarak katılmazsa, kadınlar tam
bir özgürlük ve eşitliğe kavuşamazlar.
Lenin'in bu ilkeleri, bolşeviklerin bütün teori ve pra­
tiklerini belirlemiştir. Daha başlangıçta bolşevikler, çaliş­
tıkları her yerde, özellikle sanayi merkezlerinde kadınları
bilinçli ve aktif bir güç ol arak devrim hareketlerine çek­
meye çok önem veriyorlardı. Proleter kadınlar için ilk rus­
ça 1:-roşürün Lenin'in savaŞ arkadaşı ve onun düşünceleri­
ni tam bir anlayışla kabul eden Krupskaya tarafından ya­
zılması çok önemlidir. II. Ent.ernasyonalda da bolşevikler
ve bizzat Almanya ve diğer ülkelerdeki solcu kadın yol­
daşlada birlikte kadınların politik bakımdan eşit haklara
sahibolması sorununa proleteryanın güncel bir sınıfsal is­
teği olarak bakmayan ve ikinci dereceli bir sorun olara_k
geri plana atmak girişiminde bulunan oportünizme yatkın
birçok, hatta büyük partilere bağlı uygulamacılara karşı
savaşıyorlardı. Bolşevikler köylü ve şehirli emekçi kadın
kitlelerini, hem kapitalizmin demokrasisinin, hem de men­
şeviklerin, eserlerin ve kendi «devrimci » , hatta ,karşı-de •r­
rimci özelliklerine sadık olan, burjuva «demokrasisiy1e" sı­
k ı sıkıya bağlaşım kuran diğer oportünist parti ve örgüt­
lere bağlı «halkın dostları,nın etkisinden kurtarmak için
Şubat burjuva devrimi ile Kızıl Oktobr arasındaki devr�­
den yararlandılar. Bolşevikler, büyük gereksinimler içinde
yüzen kadınların, başında Kornilof ve şurekasının bulun­
duğu çarlık karşı-devrimciliğinin ağına düşmemeleri iç:n
aynı bitmez tükenmez enerjiyle savaşıyorlardı. Haksız, hu­
kuksuz ve çile çeken emekçi kitlelerinin davası olan dünya
proletarya devrimini hazırlamak ve bu devrimin gidişine
hız vermek için tarih tarafından görevlendirilen bolşevii(­
lerin iki kat ve hatta on kat bir çabayla kadınlar arasınci>t
28

ajitasyon ve örgütlenme çalışmaları yapmaları gerekiyor­


du.

Lenin tarafından yönetilen bolşeviklerin planlı çalışma­


lan daha başlangıçta çok iyi sonuçlar verdi. Fabrika ve iş­
liklerde, ticarethane ve bankalarda işçi mahallelerinde :>a­
vaş coşkusuyla tutuşan kadıniann sayısı durmadan artı­
yordu. Kadınlar, üzerine ..-Tüm yönetim sovyetlerin eline! -'
belgesi yazılı kızil bayrak çevresinde birleşiyor, pomesçik
ve kapitalistlere karşı, barış, ekmek, özgürlük ve eşit hal{­
lar uğrunda ciddi bir savaşa hazırlanıyorlardı. Sanayi
merkezlerinde savaşmak kararını vermiş olan kadınlara
aynı isteklerde bulunan, gittikçe daha büyük köylü · kadın
yığınlan katılıyordu. Köylü kadınlar da bu isteklerin in
sovyet yönetimi tarafından yerine getirilmesini bekliyor·
lardı. Lenin devrim yoluyla yönetimin ele geçirilmesi için
gerekli bir temel oluşturacak olan sovyet yönetiminin ku­
rulması işaretini verdiği zaman, proleter emekçi kadınlar
her yerde ilk sıralarda kendi kardeşleriyle birlikte omuz
omuza savaşmaya başladılar. Dünya çapında tarihi bir
olay olan Kızıl Oktobr'ın utkusu kadınların da savaşmR­
lannın sonucudur.
Sadakata karşı sadakat. Sovyet yönetimi, büyük po­
mesçikleri, iri sanayide, ticarette, bankalarda ve taşımacı­
lıktaki kapitalistleri yalıtlayarak sömürülen ve esaret al­
tında yaşayan tüm kadın ve erkeğin özgürl üğ e kavusması
temellerini atmış oldu. Sovyet yönetimi yaşayı ş koşulları­
nın, iyileştirilmesi, yaşamın korunması ve kolaylaştırı lma­
sı için gerekli olan büyük üretim ve tuketim araçları üze­
rindeki özel mülkiyeti kaldırarak onları ortak mülkiyet du­
rumuna soktu. Kadınların tümüyle eşit haklı olduklarını
Sovyet Anayasası'na yazdı ve bu yasanın ölü bir madde
olarak kalmaması için gerekli her şeyi yaptı. Kadınlar yük­
sek ve sorumlu görevlere getirildi, analık ve çocukluğun
korunması için kadınların yönettiği <>zel devlet kurumlan
kuruldu vb. Binlerce proleter kadın, köylü kadınlar Vf' ül-
29

kenin her yöresinden gelen emekçi kadınlar delegesinin


kongresi, Sovyet yönetimi ve proletarya devrimiyle, kendi
.özgürlüğü için savaşan kadınlar arasındaki birliği sağlam­
laştırdı. Lenin'in çok büyük bir önemle belirttiği bu kong­
re, bolşeviklerin - yaşamsal bir dava durumuna getirdikl�­
ri. marksist ilkeyi gösterdi. Bu ilke, kadıniann tam bir öz­
gürlüğe ve eşitliğe kavuşmalannın tanınmasının kadınla­
ra sadece tam bir çalışma özgürlüğü vermekle sınırlandı­
nlamadığını anlatıyordu. Geniş proleter kadınlar, köylü
kadınlar ve emekçi kadınlar kjtlelerinin, tam bir bilinçle,
şevk ve heyecanla, hiçbir tehlikeden yılmadan kurtulucı
ve ilerleme sağlayan proletarya devrimine hizmet etmele­
ri gereklidir.
Bu birlikte, birer savaşçı olarak kadınlar, savaş sına­
vından olağanüstü bir başanyla geçtiler. Tüm dünya kar­
şı-devrimcileri, devrimci genç Sovyet devletini yoketmeK
am<.ıcıyla birleştiler. Karşı-devrimciler, kapitalizme dünya
çapındaki ilk tarihi yenilgiyi korkusuzca getirmeye kalkan
kıvançlı emekçi kitlelerine karşı ne kadar sınırsız bir kin
beslediklerini ve ne denli güçlü olduklannı duyurmak is­
tediler. Kapitalist devletler tarafından ilan edilen abluka
bu kitleleri açlığa, soğuğa ve daha birçok yoksunluklara
mahkum etti. Müdahalecilerin ordulan ( Fransız, İngihz,
Alman, Amerikan ve Japon askerleri) proletarya devrimi
ülkesine her yönden saldınya geçtiler. Bunlar Beyaz or­
ducuların kalıntılanyla birleşerek koca bölgeleri harap
ediyor ve halkı öldürüyorlardı. Cemosotnikler ve Çekoslo­
vak lejyonlan ülkede ellerinden gelen her türlü kötülüğü
yapıyorlardı. Çeşitli karşı-devrimciler (Eserler, Menşevik­
ler, Halkçı Sosyalistler vb. l yabancı emperyalistlede birleş­
tiler. Bu efendiler emperyalistlerle birlikte veya onlars;.z
komplo ve suikastler düzenleyerek yiyecek maddeleri taşı­
yan trenleri, hasta ve yaralı taşıyan taşıtlan havaya uçurt ­
nıaktan çekinmiyorlardı. Onlann sözümona «demokrasi�
koşullanndaki halk cumhuriyetlerind e proletaryaya, köy­
lülere, ve Sovyetlere sempati beslediğinden kuşku duyulan
herkese karşı azgın bir beyaz terör hüküm sürmekteydi.
30

Henüz yeni kurulmuş olan Sovyet devleti, kudurmu�


karşı-devrim kuvvetlerine karşı ölüm kalım savaşı veriym·­
du. Sonuçta onlan tümüyle yoketti. Kadınlar, bu eşsiz sa­
vaşta o sıralarda oluşturulan Kızıl Ordu kahramanlann­
dan hiçbir konuda geri kalmayarak büyük bir bilinçlilik,
kahramanlık, fedakarlık ve devrimci çalışma gösterdiler.
Onlar askeri müdahale ve vatandaş savaşı sırasında tüm
cephelerde nöbetteydiler. Kadınlar yalnız hasta ve yarah­
Iara bakan hemşireler ve levazım işlerinde örgütçüler ola­
rak değil, Kızıl Ordu saflannda politik komiserler olarak,
düşmanın kurşun yağmuru altında çarpışan erler olarak
da belirdiler. Şehir ve köylerde milyonlarca kadının büyüi{
yoksunluklara karşın, sessizce ve kimse farkına varmadan
Kızıl Orduyu izlemesinin, orduyu destekleyip korumasının,
utku için büyük ve çözümleyici bir önemi varQ.ır. Heyecan
içinde, utkuya ulaşmak karar:lılığıyla, her şeyden vazgeçe­
rek, sadece Kızıl Orduculara daha fazla ekmek, giysi, ayak­
kabı ve silah sağlamak için olağanüstü büyük bir enerji
gösterdiler. Kadınlann fedakarca çalışmalan olmada!l
Sovyet Cumhuriyetinin ekonomik ve yönetim işleri yüni­
tülemezdi. Kadınlar değerli birer savaşçı sayılıyordu, onl>t­
ra emperyalist savaş sırasında kapıtalist devletlerde oldu­
ğU gibi boş yerleri dolduran birer yedek gözüyle bakılmı­
yordu.
Yönetimin ele geçirildiği dönemde olduğu gibi, Sovyet
devletinin varoluşu için yapılan savaşlar sırasında da Le­
nin'in, «proletarya devrimi ancak kadınlann katılmalany­
la utkan olur, kanıtının doğruluğu tümüyle omı.ylandı.
Kızıl Oktobr sırasında süregelen heyecan havası ve ga.­
liplerin dünya proletaryasının devrimci öncüleri olmasıyla
duyulan kıvanç, onlann yaratıcılık enerjisini ve iradeleri­
ni gayrete getirdi. Önceleri olanaksız görünen şey gerçek
oldu. Sovyet düzenini oluşturmak amacıyla güçlerin o en­
gin hareketi ve bu düzenin azılı iç ve dış düşmanlardan
korunmasıyla birlikte sosyalizmin bilimsel bakımdan te­
mellendirilmiş bir teori durumundan, tüm sosyal düzeni
yönlendiren bir ekonomik uygulama durumuna getirilme-
'H

si için ilk kararlı adımlar atılmış oldu.


Bolşeviklerin bakışlan tüm eski dünyayı yıkan bir
amaca çevrilmişti, Lenin'in sağlam ilkeleri ve yaratıcı ileri
görüşlülüğü ile yönetilen bolşeviklerin çabalan bu ama:;:
çe vresind eydi.
Devrimin, karşı-devrime karşı gittikçe daha büyük ut­
kular kazanmasıyla sosyalizm kuruculuğu daha büyÜk bir
ilerleyiş gösteriyor, gittikçe daha çok planlı, büyük ve ba­
şarılı oluyordu. Bu kuruculuğa katılan herkesin yetenekli
mimarların ve ustaların, alçakgönüllü toprak - kazıcıların
ve d uvarcıların her gün, her saat fedakarca tüm güçlerini
yaratıcı kalkınmaya katarak birçok güçlükleri ve engelleri
yenmeleri ge.reklidir. Büyük ve eşsiz kuruculuk henüz bit­
memiştir, bu kuruculuğu taçlandıracak olan sınıfsız top­
lum henüz yaratılmamıştır. Fakat sosyalizm kuruculuğu
öyle sağlam bir temel üzerine oturtulmuş ve bu kuruculuk
öyle büyük bir çalışmayla yürütülmektedir ki, tüm dünya
kadınlan kendi gözleriyle Lenin'in kadının tam bir özgür­
lüğe ve eşitliğe kavuşması hakkındaki vasiyetinin nasıl ye­
rine getirildiğini görebilirler. Bu kuruculuk, tüm dünyanın
dayanışması koşullan içinde insanın tam bir özgürlüğe ka­
vuşmasını sağlamaktadır. İnsanlar arasındaki düşmanlık
ortadan kalkacak, herkes birbirine «yakın» olacaktır. İn­
sanın insan tarafından sömürülmediği ve esaret altında
tutulmadığı koşullar içinde kadın yalnız evinin çıkan için
yaşayamaz. Kadın, eşit haklı bir üyesi olduğu yeni toplu­
mun aktif bir yaratıcısı, tam yetenekli işçisi olmalıdır.
Kapitalin egemen olduğu tarım ve sanayi ülkelerinds­
ki milyonlarca emekçi kadının yazgısıyla, sosyalizm ülke­
sinde yaşayan kadınların yaşamı arasında ne büyük bir
çelişki var. Çürümekte olan kapitalizmin dünya çapındaki
ekonomik bulıranların yarattığı ve kapitalizmin ne orta­
dan kaldırabildiği, ne de biraz olsun hafifletebildiği sefa­
let özellikle kadınlara acımasızca sille vurur. Çünkü, kapi_­
talist toplumlarda kadınlar genellikle sosyal bakımdan da­
ha güçsüzdürler, erkeğe oranla dayanıklılık ve yetenekle­
ri daha azdır, bilinçleri daha zayıf, daha çok örgütsüz v e
32

hukuktan yoksunlardır. Bulıran dönemlerinde sınıfsal bm­


kı ve ailedeki eşitsizlik gibi çifte bir esaret özellikle kadırı ­
lar üzerinde şiddetli etki yapar, onlan yalnız bedenen de­
ğil, ruhen de yıpratır.
İşsiz kadınlar da, kapitalin kölesi olan düşük ücretli
kadınlar da, kapitalistlerin soyduğu zanaatçı ve köylü ka­
dınlar da, bunların hepsi iş - gücü olarak, kadın olarak heı·
iki bakımdan korumasızdır. Büyük kadın kitlelerinin tarıf
edilmez sefaleti, resmi istatistikierin aşağı yukarı bir bilgi
bile vermediği fahişeliğin korkunç, tüyler ürpertici ölçü­
lerde artışında anlamını bulmaktadır. Kayıtlı profesyonel
fahişelerden başka, büyük bir mutsuz kadın yığını emekle­
rinin insafsızca sömürülmesine karşılık elde edemedikleri
bir lokma ekmeği çıkarmak amacıyla. ayrı bir gelir kayna ·

ğı olarak daimi ve geçici bir zaman için fahişelik yapmak


zorunda kalmaktadır.
SSCB'de kadınların durumu onların sosyal işlere gir­
melerinin durmadan artmasıyla karakterize edilmektedir.
Sovyet kadınlannın bedenen ve ruhen güçlü olmaları, ka­
biliyet ve yeteneklerinin yükselmesi bunun sonucudur.
SSCB'de ekonomik ve sosyal yBtŞamın diğer alanlarına gı­
ren kadınların sayısı durmadan artmaktadır. 1913 yılında
Çarlık , Rusya'sında tüm sanayi kollanncla çalışan kadı::ı
işçilerin sayısı 635.900 olduğu halde 1933 yılına doğru
1 . 720.700 oldu, 1913 yılında kadınlar tüm işçi sınıfının % 24 '
ünü oluşturdukları halde, 1932'de bu sayı % 33'e çıkmı:?­
tır .Sosyalizm, kadını ülkenirt ekonomik yaşamına sokar­
ken erkeğe rekabet etmesi, iş ücretini azaltınası gibi bir
amaç gütmez. Sosyalizm, kadının bilinçli ve aktif bir k:ı.­
tılması olmadan düşünülemez. Kadının özgürlüğe ve tam
bir eşitliğe kavuşması, erkek düzeyinde bir nitelik taşıyan
duruma getirilmesi büyük bir güçle onun daha önce gizli
kalan tüm yetenek ve kabiliyetinin gelişmesini sağlamak­
tadır. Aynı derecede eşit bir nitelikte sosyal yaşamın di­
ğer alanlannda çalışan işçi veya memur kadın , aynı eme­
ğe karşı kocasının aldığı kadar bir ücreti alır. Kadİn da bir
erkek gibi yılda iki haftalık izin hakkına sahiptir. Ağır i�-
33/3

lerde özell�kle sağlığa zaliarlı işlerde çalışanlar için bu izin


bir aya ve hatta altı haftaya kadardır. Kurumlar tüm bıı
izin devresi için tam ücret öder. Bundan başka yüzbinler­
ce erkek ve kadın işçi izinlerini parasız olarak dinlenme
evlerinde, devlet tarafından eski zenginlerin ve yönetici­
lerin elinden alınan köşk ve villalarda geçirirler. Çeşitli
dispanserlerin, polikliniklerin, senatoryumlann, dinlenme
evlerinin, hastahane ve buna benzer kuruınİann sayısı gün
geçtikçe artmaktadır. Hasta veya hastalanına tehlikesi
karşısında kalan işçi kadınlar buralarda parasız itinalı
sıhhi yardımlar görür ve bu · konuda bilgi alırlar. Ana ve
çocuklu kadınlan koruma konusunda özel yasalar vardır.
Ana olacak kadın iki ay doğurmadan önce ve iki ay da do­
ğurduktan sonra izin hakkına sahiptir. Elbette ki bu izin
devresinde tam maaş alır. Kurumlarda örgütlandirilmiş
olan kreşler, bebekleri arnzirrnek için özel odalar ve buna
benzer şeyler çocuklann en nazik yaşta bakılmalannı ko­
laylaştınr. Çeşitli sosyal yaşama hizmetleri için aynlan
para, kadıniann maaşlanndan değil kurumdan kesilir.
Bilimsel kurumlar ve bilginler, kadınlar için hangi
emek koşullannın daha iyi olduğunu araştırmakta, iş ya­
sası hazırlamak amacıyla çeşitli mesleklerde, kadınlan'l
emek verimliliğini incelemektedirler.

Proletarya diktatörlüğünün ve sosyalizm kuruculuğu­


nun devleti kadının bir uzmanlık sahibi olmayan veya ye­
ter derecede öğrenimli bir iş - gücü olarak sanayide çalış­
masını ve yaşamını ilgisiz ve· düşük ücretli bir işte geçir­
mesini istemez ve isteyemez de. Bu devlet, kadının yüksel­
mesini istemekte ve en sorumlu meslekler de içinde olmılk
üzere, uzmanlığını artırmak için ona yardım etmektedir.
Sosyalist ekonomi için yalnız burada çalışan kadıniann
sayısı değil, gördüklan işievlerin rolü ve niteliği d e çözüm­
leylci bir rol oynar. İşçi ve memur kadın için parasız mes-
34

lek eğitimi görmek olduğu gibi, fabrika okulundan üniver­


siteye dek tüm olanak yollan açıktır. Okumak için hiçbir
karşılık ödenınediği şöyle dursun, devlet öğrencilere bu-::-s
verir. Çeşitli okul ve yüksek öğrenim kurumlannda kadın­
lar için özel olarak belirli bir oranda yer aynlır. Öğrenim
gören kadın sayısının durmadan artışı üretimde çalışan
kadınlann okuma isteklerinin arttığını göstermektedir.
1928'den 1932'ye kadar olan kısa dönemde İşçi Üniversite­
lerine devam eden kadınların sayısı % 16'dan % 30'a, Tek­
nik Okullarda % 37,6'dan % 40'a, Yüksek Teknik kurum­
lannda % 13'den % 17,9'a çıkmıştır. Kadınların inşaat yö­
netmeni, usta, teknisyen ve mühendis olmalan Sovyetler
Birliğinde hayret edilecek olaylar olmaktan çıktı. Tüm öğ­
renim kurumlannda okuyan kadın sayısının oldukça yük­
sek olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin 1932 yılında Tıp
Fakültesinde kadınlar tüm öğrencilerin % 68,3'ünü oluştu­
ruyordu. Halbuki 1928'de bu sayı % 52 idi. 1932'd e Pedago­
ji Fakültesinde kadınlar tüm öğrencilerin hemen hemen
yarısını oluşturuyordu. Tüm öğrenim kurumlannda oku­
yan kadınlar genel toplarnın % 28,9'unu oluşturuyorlardı.
Kadınlarm okul ve üniversite!ere akın etmeleri Kızıl Ok­
tobr'un büyük başansıdır. Rekabetten korkmamaları ve er­
keklerin ayncalıklı durumları, sözüm ona aşağı cins sayı­
lan kadınlara çeşitli meslek kapılannı artık kapatmıyor.
Sovyet sanayiind e çalışan kadınlar artık yalnız ham
demir ve çelik üretmekle kalnuyor, iş arkadaşlarıyla bir­
likte kendi yaşam ve iş koşullarını da yaratıyorlar. Kadın,
fabrika komitesinin, mahalli komitenin ve kurumdaki tüm
diğer sosyal örgütlerin ve meslek birliği örgütünün eşit
haklı bir üyesidir. Kuşkusuz ki, merkezleşmiş meslek bir­
likleri kendi üyelerinin meslek çıkarlarını korumaktadır.
Fakat bu belirli atelye sınırlan içinde değildir. Onlar aynı
zamanda halk ekonomisinde proletaryanın genel sınıf çı­
karlarının temsilcisidirler ve Sovyet devletinin diğer or­
ganlanyla birlikte ekonomik ve emek koşullan üzerine
güçlü bir etkide bulunurlar. Meslek birliklerind e yalnız
sanayi işçileri değil, tüm mesleklerin temsilcileri, öğret-
35

men, doktor, hukukçu ve kafa emeği ile çalışan diğer işçi­


ler örgütlenmişlerdir. 1928 yılında Sovyetler Birliği'ndeki
tüm meslek birliklerinde kadınlar genel toplarnın % 26'sı­
nı oluşturuyorlardı, yani sayılan 2.935. 700 idi. 1932'de ise
4.899.300 kişiye çıktı, yani tüm toplarnın % 29,7'sini oluş­
turmaya başladı. Tüm bu rakamlar gösteriyor ki, meslek
birliklerinde örgütlendirilmiş olan kadıniann sayısı henüz
azdır. Özellikle kadıniann her emek alanında birçok işler
yaptİklan gözönüne alınırsa, bu sonuca vanlır. Bu konuda
daha oldukça çok propaganda yapmak gerekir. Kadın de­
legeler hareketi de kadınların durmadan ilerlediklerini
göstermektedir. 1923'de seçilen kadın delegelerin sayısı
95.000 olduğu halde 1932'de bu sayı 2.200.000'i bulmuştur.
Bu kadın delegeler ev kadınlan da içinde olmak üzere çe­
şitli sosyal katmanlardan milyonlarca kadını temsil etmek­
tedirler. Deneyler gösterdi ki, delege toplantılan geniş ka­
dın kitlelerini sosyal yaşam için, onlann apol itikleşmele­
ri» için ve yeni düzen ve bu düzenin kurumlarıyla sıkı bir
ilişki kurmalan için uyandırmakta çok iYi bir araçtır. Bu
toplantılar kadınları sosyal çalışmalara hazırlamak için
değerli birer okuldur. Bu kadın delegeler arasından çoğu
kez ülkenin sosyal ve ekonomik yaşamının çeşitli alanla­
nnda çalışan yönetmenler çıkmıştır.

Sovyetler Birliği'nde köylerde milyonlarca kadın zana­


atçı çalışmaktadır. Bu kadınlar genellikle pek ilkel üre­
tim araçlan kullanarak iplik eğirmekte, dokumakta, ör­
mekte, nakış işiernekte ve resim yapmaktadırlar. Onların
ürettiği şeylerin bazılan dokumacılıkta yüksek bir sanat
eseri olarak değerlendirilmektedir. Çok güzel kilimler, per­
deler, dantela, köylü giysileri vb. işlemektedirler.

Sovyet devleti milyonlarca zanaatçının işi ve yaşamı


için gerekli kaygılan göstermektedir. Sovyet devleti bu za­
naatçılann yaşam ve iş koşullarını tümüyle iyileştirmek,
hayat ve yaşayışiarını yeni sosyal ve politik düzenle bağ­
daştırmak ve onları büyük sosyalizm kuruculuğuna çek­
mek için olanca çabasını kullanmaktadır. Sovyet yöneti-
36

mi, tarihi koşullan gözönüne alarak tüm gücüyle artelleri"


destekleyerek, zanaatçılan bu örgütlerde birleştirmeye ça­
lışmaktadır. Hükümet zanaatçılara en gelişmiş aygıt ve
makinalar sağlamakta, onlann yanına �adın, erkek yönet­
menler, öğretmenler ve büyük ressamlar göndermektedir.
Köy zanaatçı üretimi teknik ve ekonomik bakımdan geri
kalmıştır. Bu geriliğin ortadan kaldınlması, bu üretimin
yüksek bir düzeye çıkanlması gerektir. Bu sanayinin yük­
sek sanatsal değeri olan yerlerde Sovyet hükümeti bu kol­
Iann daha fazla geliştirilmesine çaba göstermektedir. Za­
naatçı sanayiinin fazla geliştiği bölgelerde zanaatçıların ya­
şayış ve kültür düzeylerinin yükselmesine çalışacak ku­
rumlar kurulması için özel ödenekler aynlmaktadır. Ka­
dın zanaatçılar, hükümet tarafından gösterilen tüm kaygı­
lardan : özel konferanslardan, kurslardan, çocuk bahçele­
rinden, çocuk alanlan vb. den faydalanmaktadır. Proletar­
ya devrimi kadınlara özgürlük ve eşitlik verdi. Şimdi ise
yükselmeleri ve gelişmeleri için olanaklar sağlamaktadır.
Lenin çoğu kez, komünizmin gerçekleştirilmesine yö­
neltilen sıcak isteğimiz, Kızıl Oktobr'un bir köylü ülkesin­
·

d e proletarya diktatörlüğünü kurduğu gerçeği karşısında,


gözlerimizi kapatmamalıdır, diyordu. 1917 yılında emekçi­
ler özgürlük savaşlannı utkuyla sona erdirdikleri sırada
çeşitli büyüklükteki köy işletmeleri -en küçüklerinden
kulak işletmelerine dek- devrim ateşiyle kaynayan ülke­
de köy ekonomisinin temelini oluşturuyordu. Savaşa ve po­
mesçikliğe karşı duyulan kin ve nefret tüm köylüleri sava­
şa sürükledi. Daha o zaman kulaklar proletarya devrimi­
ne karşı düşmanca bir tavır takındılar. Komünizmin utkan
olması için yalnız sanayide, ticarette, taşımacılık ve ban­
kacılıkta yönetim mevzilerini elde etmek, yalnız sanayii,
sosyalizm temelleri üzerinde düzeltmek yeterli değildir.
Sosyalizmin tümüyle utkan olması için, köy ekonomisinin
koliektivize edilmesi, bugünkü bilimin ve tekniğin tüm ba­
şanlanndan, en modern ve ileri üretim araçlanndan fay-

" Artel : Kooperatif, komün.


37·

dalanan büyük üretim temeli üzerine sosyalistçe yeni baş­


tan düzenlemesi de gerekir. Köy ekonomisinde sosyalizme
geçmek ise, özel çiftçi işletmelerinin varlığıyla daha faz­
la bağdaşamaz.
Bu işletmeleri birleştirmek yalnız tüm Sovyet ekono­
misi için bir sorun olmaktan başka, yoksul köylÜleri ve or­
ta hallileri büyük zorluklardan ve ağır iş koşullanndan
kurtarmak için gerekli bir temel, halkın bu geniş kitleleri­
ne yüksek bir yaşayış ve kültür düzeyi sağlamak için ge­
rekli bir koşuldur. İş ve yaşayış koşullannın kökten değiş­
mesinin, yoksul ve orta halli köylünün birçok yüzyıllık ya­
şamınin sosyal ve ekonomik temellerinden ileri gelen bi­
reyci ve bencil psikolojisini de radikal bir değiştirmeye gö­
türmesi gereklidir. Milyonlarca köylü emekçilerinin dar
bencil çıkarlanndan vazgeçmeleri gerekir. Düşünce duygu
ve tutumlannın sosyal mülkiyet, dayanışma ruhuyla, ku­
rulmakta olan sosyalist toplumun çıkarlanyla yoğrulması
gerekir. Onlann şehir ve sanayi merkezlerindeki sosyalizm
bakımından daha olgun olan proleterlerle kaynaşmaları ,
birleşmeleri yalnız kendi çıkarlarına uygun gelişigüzel bir
anlaşma olmamalıdır. Onlar nitelikleri nedeniyle değişme­
li, tüm hareketleri sosyalist içerikle dolu olmalıdır. Tüm
bunlar çok ;yönlü olarak gelişen ekonomik ve kültürel bir
devrim gerektirir. Bu devrimin yapılması çok büyük bir
görevdir. Hiçbir halk, hiçbir yönetici parti şimdiy e dek
böyle bir görevle karşılaşmamıştır. Tarih şimdiye dek böy­
le bir görev tanımıyor. Bu görevi çözümleme yolunda dağ­
lar kadar iç ve dış güçlükler ve engeller vardır. Fakat SBK
(b) Partisinin önderleri yoldan sapmadan tüm güçleriyle
köy ekonomisinde sosyalizmin kurulması için çalışmakta­
dırlar. Bu · görev genel hatlanyla büyük başanlarla yerine
getirilmektedir.
Köy ekonomisinde sosyalizme geçiş büyük bir hızla ge­
lişiyor. Bozkırlar bereketli tarlalara dönmekte, buralarda
tekniğin en son makinalanyla donatılmış büyük Savbozlar
kurulmaktadır. «Kızıl Komünalar» oluşturulmaktadır. Bun­
lardan bazılan büyük başanlara ulaşmıştır. Yoksul ve or-
38

ta halli köylülerin kollektifleştirilmesi ve bu temel üzeri­


ne kulaklığın bir sınıf olarak ortadan kaldırılması hızla
ilerlemekte ve kollektif ekonomi köy ekonomisinde esas şe­
kil olmaktadır. Kadıniann tam bir eşitliğe ve özgürlüğe
kavuşması için gereken ekonomik temeller köy ekonomi­
sinde de kurulmakta ve gelişmektedir. Kolhoz ve Sovhoz­
larda milyonlarca kadın çalışmaktadır. Fakat şimdi bu ka­
dınlar pomesçiklerin ve kulakların haksız, hukuksuz köle­
leri durumunda değillerdir. Bunlar şimdi çalışarak ve oku­
yarak durmadan yükselen özgür ve eşit haklı emekçiler­
dir. Genç kızlar traktör ve diğer karmaşık yapılışlı maki­
nalan beceriklilikle yönetmektedirler. Köy işlerinde çalı­
şan kadınlar da sanayideki kız kardeşleri gibi aynı emeği
koruma yasasından yararlanmaktadırlar. Kuşkusuz ki, bu,
işin çeşidine göre ve koşuHanna göre değişir. Kolhozlar­
daki kadın işçiler bilinç ve kültür düzeylerini yükseltıneye
çalışmaktadırlar. Gittikçe artan bilinçleri ve sosyalizmi
kurmaktaki rollerinin gitgide arttığını kavramalan ve
şevkieri özellikle kitlesel halde hamle ekiplerine katılmala­
nyla açık olarak görülmektedir. Kadınlar sık sık «Kızıl Ko­
munalann» başarılı bir şekilde gelişmesi için savaşmakta­
dırlar. Bunlar onurla komünist ve devrimci kadınlar ün­
vanını taşımaktadırlar. Kadınların özel ve sosyal yaşam­
larını yeni baştan kurmak bu devrimcilere düşmüştür.
Milyonlarca yoksul ve orta halli köylü kadınlar köyün
şeklini değiştirecek olan yeni yaşama nasıl ve ne ölçüde
bir bilinçle katılıyorlar? Köy ekonomisi de içinde, tüm ek:ı­
nominin ve toplumun sosyalistçe yeniden kuruluşu olma­
d an tam bir özgürlüğe kavuşmanın olanaksızlığını kavra­
yabiliyorlar mı? Bu güzel ve çekici amaç, köy ekonomismi
kollektifleştirmek ve bu temele dayanarak eski görüşlerin
alışkanlıkların, gelenek ve göreneklerin, yaşayı$ şekilleri ­
nin kökten değişmesi için savaş kararlılıklannı, güç ve ça­
balarını artırıyor mu. Bu soruların cevaplannın büyük bic"
önem taşıdığı kendiliğinden anlaşılır.
Proletarya diktatörlüğünün ve sosyalist kuruculuğun
ülkesinin azılı düşmanlan için «arzu düşüncenin babası-
'3 9

dır· : onlar bolşevizmin güya kollektifleşrnek karşısınd'l


ola:ı köylülerin «yılmaz alınlarında" parçalanacağını sanı­
yorlar. Onlar bilmem hangi bölgede köylülerin İngiltere' ­
deki işçiler gibi traktörleri v e makinalan kırdıklanna iliş­
kin yalaniara seviniyorlar. Bu efendiler, özellikle tüm ül­
kelerdeki reformist önderleri, birçok köy ve bölgelerde köy­
lü kadınların büyük bir cesaretle, enerj i ve çabayla köy
ekonomisinin kollektifleştirilmesi, yeni, devrj.mci bir dün­
ya görüşünün ve. yeni yaşam şekillerinin oluşturulması için
savaşarak etkin bir rol aynadıklan gerçeği karşısında su­
suyor ve bu gerçeği gizlemek istiyorlar. Hatta bir çok köy­
de kadınlar, olayların gidişatını hızlandırdılar, kendi güç­
leriyle kooperatif esası üzerine kreşler, çocuk bahçeleri, ge­
nel yemekhaneler ve çamaşırhaneler gibi kollektif kurunı­
lar oluşturdular. Kadın, kollektif işlerin, kurtuluşu için
yaptığı etkiyi özellikle, gerçek olarak görmektedir. Kadın,
çocukların daimi bakımı sorunundan, evde bitmez tüken­
mez «kadın" işiyle ilgili görevlerden kurtulduktan sonra
tarla ve çayırlarda, sebze ve meyva bahçelerinde, ahırlar­
da işi daha hafif ve sevimli oluyor.
Proletarya devrimi havası köye de girdi ve onun etki­
si, dalgaları kaldıran ve önüne katarak uzaklara götüren
fırtınanın etkisine benziyor. Köy halkının sanayi proletar­
yası ile sıkı bir ilişki kurması sayesinde köylüler hızla va
durmadan , gelişen sanayi ni n ve prole taryanın devrimcileş­
tirici tüm maddi ve manevi e tkisi altına girmektedir.
Sovyet düzeni, yeni sosyal ve ekonomik yaşama koşul­
ları oluşturmak için politik yönetimi geniş emekçi kitlele­
rinin eline verdi. Sovyet yönetimi köylerde bilgi edinmek
isteği yaratıyor ve bu istek Sovyet yönetim organlarımr-ı
Partinin ve meslek birliklerinin açtığı çok sayıda genel ve
mesleki eğitim enstitüleri tarafı ndan yerin e getirilmekte ­
dir. 1924 - 1925 yıllan arasında 508.900 kadın okur - yazar
olduğu halde, 1931 - 1 932 yılları arasında 7.929.200 kadın
okur yazar oldu. Son üç yıl içinde 1 5 milyon kadın bilgisi<. ­
likten kurtuldu. Bunların çoğunu köylü kadınlar oluştuı·­
maktadır. Saçları ağarmış kadın öğrenciler büyük bir özen-
4:0

le sözcükleri heceliyor ve yazmayı ö�reniyorlar. Köylü ka­


dınlar seve seve köy ekonomisi sorunlanyla ilgili konfe­
ranslara, kurslara gidiyor, sergi ve müzeleri dolaşıyorlar.
Kolhozl ann gelişmesi için fedakarca çalışan yetişkin ka­
dın uzmanıann sayısı durmadan artmaktadır. 1932'de tüm
yüksek köy ekonomisi eğitim kurumlannda okuyan öğren­
cilerin % 29'unu kadınlar oluşturuyordu. Birçok kız öğren­
ci yüksek okullara doğrudan doğruya hayvan güdücülü­
ğünü bırakıp gelmişlerdir. Her yerde birçok sorunlan sa­
bırla açıklamak ve «etkili bir propaganda, yapmak sure­
tiyle yoksul ve orta halli köy kadınlannın tüm görüş ve an­
layışlanrı.ı sosyalizm ruhunda değiştirmek için temeller
oluşturulmaktadır. Başlanan devrim milyonlarca kadını
onların kabiliyetlerini gemleyen ve maneVi güçlerinin ge­
·

lişmesine engel olan dururndan kurtarmaktadır. Kadınlar


durmadan gelişmekte ve sosyalizm kuruculuğuna aktif
olarak katılmaktadırlar. Kadınlann yetenekleri ve «köylü
ülkesinde" yaptİklan işler Lenin'in, proletarya devrimiyle
kadınların kurtuluş hareketi arasındaki birlik sosyalizmin
utkusunu sağlayacaktır, düşüncesini gerçek duruma ge­.
tirmekte, çözü mleyici bir rol oynamaktadır.

Üretim araçlan üzerinde özel mülkiyet. olmayan bir


toplumda ve işletmede yaratıcı üretim işleriyle çalışan ka­
dınlann eşit haklı olmalan ve aynı işleri görmeleri, onla ­
rın himaye edilmekten ve erkeklerin egemenliğinden kuı:-­
tulmalan için gerekli ve sağlam bir temeldir. Bu durum
kadına kendi vücudu ve hayatı üzerine yasalann tüm mad­
delerinden !bu yasalar ne kadar özenle hazırlanmış olsa
dal daha çok hak kazanmayı sağlamaktadır. Devrimci eko­
nomik temeller üzerinde kan - koca, erkek - kadın ve hat­
ta ebeveyn ile çocuklar, eski kuşakla yeni kuşak arasında
yeni ilişkiler yaratılıyor. Tüm burjuva ülkelerinde sosyal
ve ekondmik ilişkilerdeki gelişme ve görüşler, özel mülki.-
41

yet ve babd.erkillik ilkesi üzerine kurulan ailede ve nikah­


ta açık bir bozulma ve çürüme doğuruyor. Bu bozukluğun
en belirgin özelliği kadın ve erkek için iki çeşit ahiakın var­
oluşudur. Yani erkek tam bir özgürlüğün, hatta nikahtan
önce ve sonra da cinsi hayatta her türlü serbestliğin, ka­
dın için ise bu konuda sıkı bir sınırlamanın varoluşudur.
Sözümona .güzel ve iyi» burjuva nikahının bozulması çir­
kin olayiann oluşagelmesinden ileri gelir. Kapitalist ülke­
lerin çoğunda yasalar burjuva aile ve nikaJunı korumak
için her çeşit önlemi almaktadır. Fakat bunu yaparken ana
amaç ahlak ve diğer sosyal değerlerin değil özel mülkiye ­
tin korunmasıdır. Bu yasalar kadını tam haklı olmayan vg
hatte; tümüyle haksız hukuksuz, erginlik çağına ermemfş
bir insan olarak erkeğin korumasına vererek onun tam
eşitlik istemesini kesinlikle reddediyor.
SSCB'de nikah ve aile hukuku siyasal koşullann köl;- ­
ten değişmesi ve insaniann yeni bir ahlaka sahip olması
niteliğine tamamen uygundur. Sosyal koşullar gibi nikah
ve evlilik hukuku da durmadan gelişmeye bağımlıdır. B u
hukuk henüz tam ve son ş_eklini almış değildir, fakat buna
karşın, genel karakteristik belirtileri açık olarak görün­
mektedir. Kadın, evlilik hayatında olduğu gibi bunun dı­
şında da erkeğin sahip olduğu tüm haklara erişmiştir. Yö ­
netim çevreleri nikah ve boşanma yapıyorlar, fakat bu ko ­
nuda hiçbir baskı yapmak zorunluluğunda değillerdir.
Sovyet yasalan kadına ( çocuğu varsa) ve çocuğuna koca­
sından geçim payı almak hakkını vermektedir. Sovyet dev­
letinin aile ve nikılh hukuku dünyanın en ileri hukukud ur.
Bu hukuk kadına cinsiyet esaretinin zincirlerini kırma olı:t­
nağını vermiştir.
Sosyalizm kuruculuğu devleti kadının tam bir özgür­
lüğe ve eşitliğe kavuşması esasını yalnız ekonomik temel ­
ler ü zerine değil, sosyal düzen üzerine de kurmuştur. Dev­
let anayasanın, işçi hukukunun, aile hukukunun ve Sov­
yetler Birliğinin tüm diğer yasalannın yüzyıllardan bu ya­
na bir bölüm insanın diğer bir bölümü üzerinde egemen ­
lik �ürmesini kaldırmalanyla yetinmiyor. Özelliği ve kendi
42

yoluna sadık kalması nedeniyle Sovyet devleti kadınlanri


özgürlüklerinin dah::ı gerçek, daha konkre ve daha gözle
görülür olmasını sağlamak için daha da ileri gidiyor ve git­
melidir de. Bu devlet gereksiz yere para harcanmasının .
zaman kaybının ve evde kadın emeğinin harcanmasının
önüne geçmek göreviyle yüklü sosyal kurumlar kuruyor ve
bu kurumlan destekliyor. Kızıl Oktobr'dan bu yana her
yerde emekçilerin yerel Sovyet ve kollektifleri tarafından
örgü tlendirilen büyük çamaşırhanel�r. kunduracı ve terzi
işiikieri açılmaya başladı. Sosyal yemekhanelerin sayısı ·
du rmadan artmaktadır. . Fabri�aların ve kurumlann ço­
ğunda, tüm okul ve eğitim kurumlarında ve bütün işçi ma­
hallelerinde sosyal yemekhane ve fabrika mutfakları ör­
gütlendirilmiştir. Hatta bazı yerlerde evlere öğle yemekle
ri ve kalıvaltı bile götürülür. 1929'da sosyal yemekhaneler
ve mutfaklar 2 milyon tabak yemek dağıttığı halde, 1 932'de
27.300.000 tabak yemek vermiştir. 1933'de ise 306 milyon ta­
bak yemek verilmesi planlanmıştır. 1929'da bu yemekhane­
lerde 730.000 kişi yemek yediği halde, 1932'de 1 1 .500. 000 ki­
şi yemek yemiştir. l933'de ise 15.000.000 kişinin yemek ye­
mesi planlanmıştır. Böylelikle kadın mutfağın, çamaşınn
ve erkekler için onur kıncı sanılan ve kadının «tam de­
ğerli olmayışıyla» haklı görülen daha yüzlerce ufak tefek
işlerin asaretinden kurtulmuş olur. Kapitalist ülkelerde
kadın bu her günkü ufak tefek ev işleri için değer biçi! ­
mez enerji harcar, çaba gösterip yükselrnek hevesi, gurur
ve emeli felce uğrar. Sovyetler Birliğinde ise kadın toplu­
mun eşit haklı, aynı değerde çalışma yeteneğine sahip bir
üyesi olduğu için kendi yetenek ve gücünü gösterebilir,
toplum için ulaştığı başaolannın önemi daha çok belirir
ve onu daha büyük bir özgürlüğe kavuşturur.
Sovyetler Birliği'nin her yöresinde annelik ve çocukl u ­
ğun korunması v e sosyal sigortasıyla uğraşan kurp.mhr
vardır. Bu kürumlann sayısı gittikçe artmakta ve bunla:­
daha kusursuz bir yöntemle çalışmaktadırlar. Bu kurum­
lann anaya ve yeni doğan yavruya, emekçi ailesine ve hat­
ta sosyal konumu ne olursa olsun aileye bağlı insanlar::ı.
4J

gösterdiği kaygılar, burjuva toplumunun, gitgide dağıl­


makta olan aileyi sosyal önlemlerle değiştirmek için yap­
tığı yüzsüz önlemlerden kat kat üstündür.
1917 yılında Rusya'da ancak genel olarak 5.854 yatak­
lı 744 doğum evi vardı. 1930 yılında ise yatak sayısı 25.704,
doğum evlerinin sayısı ise 3.854'ü buldu. Son yıllarda do­
ğum evlerinin sayısı · daha çok artmıştır. Yalnız sanayi
merkezlerinde ve şehirlerde değil, köylük bölgelerde ve
köylerde de doğum evlerinin, çocuk kreşlerinin vb.nin sa­
yısı artmaktadır. Fakat bunların geniş kadın kitleleri üze­
rine yaptıklan eğitici etkisinin önemi daha büyüktür.
Doktorların başkanlığı altında bulunan birçok danış­
ma yerlerinde kadınlar hukuki ve tıbbi öğütler alabilirler.
Bu yerlerde kadınlar yeni doğan çocuklarına nasıl bakma­
lan gerektiği hakkında bilgi edinirler, oradan en gerekLi
ilaçlar ve bebekler için süt alırlar. 1930 yılında Moskova'­
da 13.538 kadın bu danışma yerlerine başvurmuştur. İsta'>­
yonlarda, meydanlarda emzikli bebeklerin ve küçük çocuk­
larm «bir emziklik, süt aldıklan sağlık noktaları vardır.
Çocuklar için tam sterilize edilmiş süt, ve çocuk marnale­
rı hazırlayan yerlerin önemi büyüktür. Çocuk bakım evlE­
rinde hasta çocuklar için derhal tıbbi yardım sağlanır. Be­
beklerin ve küçük çocukların gelişmeleri için iyi koşultar
yaratmak görevi yle yüklü kurumların sayısı durmadan
artmaktadır.
Çocuk kreşlerinin ne kadar büyük bir önem taşıdığı
onların gelişmesini gösteren şu rakamlarla belli olur. 1930
yılında 1.674 çocuk kreşi ve 7.736 yatak varken, 1932 yılın­
da bu kreşlerde 879. 700 çocuk yaşamıştır. (aynı yıla teka­
bül eden yatak sayısı 385.000'dir. Köylerde çocuk kreşlerj ­
ni n kurulmasına daha geç başlanıldı, fakat halk bunların
önemini anladığı için devletten çocuk kreşleri açılmasım
istemekte ve doğrudan kendileri de yeni yeni kreşler yap­
maya başladıkları için köylerde de çocuk kreşlerinin sayı­
sı gün geçtikçe artmaktadır. 1930 yılında köylük bölgeler­
de 36.942 çocuk için 11.934 yatak sayısına sahip kreşler var­
ken, 1932'de yatakların sayısı 374.000'e yükselmiştir. Köy-
44

lerde yazlık çocuk kreşlerinin açılması halkın çok işine ya­


raYan yeni bir şeydir. Çünkü böylelikle kadınlar kır işleri­
nin çok olduğu bu sırada çocuklanna bakmak gailesinden
kurtulmuş olurlar, 1932'de daha 6.340 çocuk için böyle kreş­
ler açılması kararlaştınlmıştı. Kreşler çoğu kez çocuk yurt­
lan şekline sokulur ve çocuklar burada gece gündüz kalır­
lar. Yazın çoğu kez çocuk kreşleri, çocuk bahçeleri ve ço­
cuk evleri şehrin dışına taşınır. Bu durum bir yandan ço­
cuklann daha iyi koşullar içinde yaşamasını sağlar, diğer
yandan geniş kadın yığınlanna bu konuda örnek verilmış
olur. Hasta ve zayıf çocuklar için dağlık yerlerde, deniz sa­
hillerinde çocuk kreşleri ve çocuk bahçeleri kurmuştur. Bu
kurumlar çocuklann bedenen ve fikren gelişmelerini tP-­
min ederek kadının ev köleliğinden kurtulmasına yardım
etmektedir.
Anayı ve çocuğu koruma kurumları ve bu konuda ya­
pılan işler birbirleriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bunlann teme­
li şu iki ilkeye bağlıdır. Devletin analığın büyük bir sosyal
önem taşıdığını kavraması ve . çocuğun devlet tarafından
bakılına hakkına sahibolması . Bu iki ilkenin yerine getirii­
mesi kadına tam bir eşitlik ve özgürlük sağlamakta ve bu ­
nunla birlikte onu proletarya devriminin tam aktif bir gıl­
cü, çalışkan bir komünizm savaşçısı düzeyine yükseltmek­
tedir. Aynı zamanda bu iki ilkenin yerine getiı:ilmesi top­
luma ahlaki bakımdan olduğu gibi bedenen de sağlam tüm
toplumun kültür ve yaşayış düzeyini daha fazla yükselt­
meye yetenekli bir kuşağın yetişmesini sağlamış oluyor.

Küçük çocuklar için açılan çocuk evleri, çocuk kreşle ­


ri, çocuk bahçeleri vb. herkesin devam etmesi zorunlu olan
emek okuluna bir hazırlık basamağıdır. Bu broşürde SSCB'
de halk eğitiminin nasıl örgüttendirildiği ve okullarda zen­
gin, çeşitli bir yaşamın kaynadığını kısaca anlatmaya bile
olanağımız yok. Eğitim ve öğretim burada tümüyle bir bü­
tün halinde birleşmiştir. Burada esas olarak, Karl Marks'ın
45

I. Enternasyonalin <!:enevre Kongresinde çocuk ve kadın


emeği hakkında ileri sürdüğü görüşleri alınmıştır. Marks·­
ın bu görüşleri bugün en ileri düşüneeli pedegoglar tara­
fından kabul edilmekte ve şu şekilde tanımlanmaktadır;
emek, çocuğun uyanması, yetenek ve gücünün gelişmesi
için en önemli araçtır. Sovyet devletinde bu konuda esas
ilke şudur: Tüm toplumun çıkarına uygun olarak kollektif
ernekle öğrenim görmek. Bu emeğin çocuklann tüm birey­
sel yetenek ve eğilimlerini açıklaması ve onlan geliştir­
mesi gerektir, onlarda yüksek bir sorumluluk duygusu ve
tüm emekçiler arasında bir çıkar ortaklığı bilinci yaratma­
sı gerekir. Tek sözle, bireysel özelliklerin geliştiği devrede
öğrenirnin amacı komünistçe hareket eden, komünistçe dü­
şünen ve duyan insan yaratmaktır ki, bu insan halklann
büyük enternasyonalinin bilinçli bir üyeşi olarak sosyal ve
özel yaşamın ve çalışmanın gittikçe tlaha yüksek düzeyleri­
ne çıkabilsin. Kendiliğinden anlaşılmaktadır ki, kız ve er­
kek çocuklar en küçük yaşlardan başlayarak, birlikte bu­
lundurularak eğitilirler. Kadınlar erkeklerle yanyana eği­
tim ve öğretim işleriyle uğraşırlar.
Sovyet halk eğitimi diğer ülkelerdeki pratik deneyler
gözönüne alınarak doğal ve uygulamalı bilimler alanlann­
daki en son gelişmeler esası üzerine kurulmuştur. Sovyet
Cumhuriyeti insanıann sosyalistçe öğrenimi için büyük
bir deney alanıdır. Burada, tüm burjuva ülkelerinde halk
eğitimi alanında çalışan insaniann öğrenecekleri birçok
şeyler var. Birçok gönüllü kültür dernekleri halkın eğitimi
için büyük oranda para harcayan sovyetlere birçok yar­
dımlar yapmaktadırlar. SSCB'de ödemeler bütçesinden
kültürel gereksinimler için ayn ayn birlik cumhuriyetl�­
rinde ve muhtar bölgelerindeki sancak bölge ve vihiyet
Sov-Yetlerine ayrılan para toplamı, Sovyet Cumhuriyeti için:
bir onur diploması, burjuva ülkeleri için ise kültürel ku­
ruculuğun devamlı düşmesinin kaydedildiği bir kara tah­
tadır. Büyük bir fedakarlık ve heyecanla tüm güçlerini
halkın öğrenimine harç eden yüzlerce ve binlerce adları
bilinmeyen kahramanlar da SSCB tarihine parlak sayfalar
46

yazmışlardır. Bunlar arasında yetenekli birçok kadın da


bulunmaktadır. Bu kadıniann çalışmalan kadını yüzyıllar­
ca "az · değerli» sayma d oğmasının bütün sahteliğini ortaya
çıkarmıştır. Bu durum kadının eşit haklı ve özgür olması­
nın büyük kültür devriminin coşkun bir şekilde gelişme­
sine yardım ettiğini kuşku götürmez bir şekilde kanıtla­
maktadır. Lenin'in düşüncesine göre, bu kültür devriminin
kapısını ise ardına kadar Kızıl Oktobr açmıştır ve bu dev­
rim sosyalizmin kapitalizm üzerinde tamamen utkan olma­
sını sağlamaktadır.
Kadının tam bir eşitlik ve özgürlüğe kavuşması sade­
ce onun davası olmamalıdır. Bu büyük dava uğrunda Sov­
yet düzeni doğrudan kadıniann politik yönetime katılma­
sını sağlamakta ve erkeğe de kadına da aynı haklan ver­
mektedir. Tüm SBK (b) Partisi tarafından uygulamaya ge­
çirilen Marksist ilkeler, kadınların kendi hak ve hukukla­
nndan sınırsız olarak faydalanmalannı kolaylaştırmakta
ve bunu sağlamaktadır. Kadınlar Partide eşit haklı üyeler
olarak çalışırlar. Kadınlar. proletaryanın ve emekçilerin
temsilcileri olarak Sovyetler Birliği'nde proletarya dikta­
'
törlüğünü uygulamakta ve böylelikle sosyalizme götüren
ekonomik ve sosyal koşullann ,gelişmesiyle ilgili sorunla­
nn çözümüne katılmaktadırlar. Demek ki, kadınlar sosyal
yaşama geniş biçimde etkide bulunmak, kendi istek, çıkar
ve arzulannı yerine getirmek hak ve olanaklanna sahip­
tirler. Erkekler gibi onlar da politik ve genel öğrenim için
tüm araçlan kullanabilirler. Buna karşın, kadınlar henüz
kendi haklanndan bütünüyle yararlanamıyorlar. Geçmiş­
teki köle durumunun bir sonucu olarak taşıdıklan ruhi gc­
rilik bunu engelliyor.
1920 yılında Komünist Partisinin 528.354 üyesinden
40.683'ü kadın idi, yani kadınlar tüm üyelerin ancak % 7.7'
sini oluşturuyorlardı. 1932 yılına doğru komünist kadınla­
rın sayısı 512.000'e çıktı. Böylelikle tüm üye toplamının
% 16'sını oluşturdular. Köylük bölgelerde bu sayının %
14,6 yani daha düşük olmasına hayret edilmelidir. Genç
kıziann Kornsamala aktif biçimde katılmalan sevindirici
47

bir gerçektir. 1932 Ocak'ında Komsomolun 5.358.630 üyesin ·


den 1.627.570'ini, yani tüm toplarnın % 30'unu genç kızlar
oluşturuyordu. Bu durum çok olumlu gelişme perspektifle­
ri açıyor, Komsomol harekatının yaşamak yeteneğini, kız­
lar arasında yapılan aydınlatma işlerinin başansını göste­
riyor. Kızıl Piyonerler de aralannda kıziann artmasıyla
övünebilirler.
Kadınlar, Komünist Partisinin yaşamına katılmalann­
dan daha fazla sovyetlere ve sovyetlerin yaptıklan işlere
katıiıyorlar. Kuşkusuz ki, sovyetler şehir ve köylerdeki
emekçi kadın yığınlannın eğitimi, birliği ve politik bakım­
dan uyanmalan için en iyi bir araçtır. Sovyetlerin seçimlP-­
rine kadıniann etkin bir biçimde katılmalan bunu göster­
mektedir.
Özgürlüğe kavuşmuş ve eşit haklar kazanmış kadının
politik bilinç ve çalışmasının yükselmesi, yaratıcılık yetı�­
neğinin gelişmesi, özellikle bölge ve köy sovyet başkanlık­
lanna, yürütme komitelerine ve sovyet yönetiminin yürüt­
me organlannda yönetici yerlere seçilen kadın sayısının
durmadan artışında kendini göstermektedir. Bu durum
yalnız büyük şehirlerde ve ülke çapında olan en gelişmiş
sanayi merkezlerinde değil, en küçük köylerde v e ülkenin
en uzak köşelerinde de görülmektedir. Kadınlar devlet yö­
netiminde, proletarya diktatörlüğünün ve sosyalizmin ku­
rulmasında gittikçe daha etkin bir rol oynamaktadırlar.
Birçok kadın yüksek ve sorumlu yerlerde bulunmak­
tadırlar. SSCB'de en önemli ve çözümleyici organ Sovyet­
lerin kongresidir. Bu kongrelere delege olarak seçilen ka­
dın sayısının gittikçe arttığını söylemek yerinde olur. Sov­
yetlerin Birinci Kongresine 5 kadın katılmıştı, yani tüm de­
legelerin % 4'ünü kadınlar oluşturuyordu. VI. Kongreye ise
96 kadın katıldı, yani tüm delegelerin % 15, 7'si kadın i dı.
Burjuva ülkelerinde yönetim mekanizmasında kadıniann
oynadığı rol bununla kıyaslanırsa ne denli küçük kalır.
Hatta kadıniann aktif ve pasif seçim hakkına sahibolduk­
lan ülkelerde bile, kadıniann eşit haklara sahibolmas.ı so­
rununun yalnızca kitaplarda kaldığına ilişkin yapılan '?İ-
48

kayetler ve katlanılan durum durmadan devam etmekte­


dir.
Sovyetler Birliği'nde ülke yönetimine katılan kadınıa­
nn devrimden önce .kültür bakımından en geri kalmış sos­
yal katmanlardan çıkmalan, şimdi bu ülkede kadınların
gerçek bir eşitlik ve özgürlüğe kavuşmuş olınalanriı gös­
teren pek belirgin bir kanıttır. Bu kadınlar Kızıl Oktobr'­
dan önce veya o sıralarda köylerden şehirlere gelmiş, sa­
nayi işçileri olmuşlardır. Sosyal ve politik bilimleri öğren­
mek ve kendi uzmanlıklannı artırmak için büyük kararlı­
lık ve çabayla çalışarak kültür alanında yaratıcılar düze··
yine çıkacak kadar yetenek ve güçlerini geliştirmişierdir.
Aynı zamanda bu çaba ve kararlılık yeteneklerinin bu bü­
yük gelişmesi onlann önünde kültür alanında yeni ufuk­
lar açmıştı. Lenin'in «her aşçı kadının devleti yönetmeyi
öğrenmesi gerekir· değerli sözü gittikçe gerçekleşmekte­
dir. Tüm ülkedeki emekçi kadınlar büyük önderin bu sözü ­
ne tam bir eşitlik ve özgürlük savaşında özendirici bir an­
lam verdiler. Sovyet Cumhuriyetierindeki kadınlar artLk
bu özgürlük ve eşitliğe kavuşmuşlardır. Kadınıann toplu­
mun özgür ve eşit haklı üyeleri olarak Kızıl Oktobr'un ar­
tık en önemli esaslannı yarattığı ve Lenin'in tanımıyla be­
lirtilen şu amaç için de savaşmalan gerekir: devlet ağır,
işe yaramaz bürokratik bir mekanizma değil, üretim Vf:
maliann taksimi sürecini yöneten basit elverişli bir meka­
nizma olmalıdır.

Sovyetlerin Doğu cumhuriyetlerinde ve muhtar bölge­


lerde kadının kölelikten kurtulup toplumun eşit haklı bir
üyesi durumuna gelmesi sürecinin gittikçe artması, dünyt:t.
proletarya devriminin yenilmez gücü ve SSCB'de bu devri�
min komünistçe yönetilmesinin sarsılmazlığı için güçlü
bir kanıttır. Doğu cumhuriyetlerinde kadına eşit haklar
verilmesi isteğinin karşısına, yüzyıllardan ve hatta binler­
ce yıldan bu yana kurulmuş olan gelenekler, ekonomik vP
sosyal sistem, yazılı veya yazısız birçok dünyasal ve dinsel
yasalar çıkmaktadır. Burada kadının büyük bir güçle, o­
nun hayvanın eşdeğerinden veya belirli buğday veya alınıp
satılabilen başka bir mal ölçeğinden başka bir şey olmadı­
ğı görüşüne karşı savaşması gerekir. Bu bölgede kadınla­
nn insani haklara sahibolması hakkında propaganda ya­
pan ilk kadınlar ve onlann ilk izleyicileri sakatlanmak ve
hatla hayatlannı feda etmek tehlikesini göze almışlardı.
Çoğu kez bunlar vahşice öldürülüyorlardı. Fakat SSCB'nin
Asya bölümünde de toplumun özgür ve eşit haklı üyeleri
olarak sanayide ve köy ekonomisinde, meslek birliklerinde
ve . kooperatiflerde, Parti örgütlerinde, Sovyetlerde, bilgi
ve kültür düzeyini yükseltmek göreviyle yüklü tüm diğer
örgütlerde çalışan kadınlann sayıın durmadan artmakta­
dır. İşte bir örnek: Geçen yılın 10 Ekim'inde Moskova'da
Sovyetler Birliği Kızılhaç ve Kızılay örgütlerinin ilk kong­
resi yapıldı. Bu örgüt üretimde, köy ekonomisinde, inşaat­
larda ve Kızıl Ordu'daki sağlık koşullannı iyileştirmek
amacını güdüyordu. Bu örgütün 4,5 milyon üyesi vardı.
Bunlar içinde Doğu ülkelerinden çok kadın vardı. 500 üye­
nin yarısından fazlasını kadınlar ve genç kızlar oluşturu­
yordu. Bunlar aktif bir şekilde incelemelere katılıyorlardi.
Bu, gerçek özgür kadınlann gittikçe artmakta olduğunu
göstermeye yetmektedir.
Lenin kendine özgü derin düşünebilmesiyle Doğu ka ­
dınlarırun uyanmasına büyük bir önem veriyordu. Mosko­
vaya bu ülkelerden kölelikten kurtulmuş büyük bir grup
kadın delegesi geldiği zaman Lenin heyecanla şöyle hay­
kırmıştı: «Mademki kölelerin köleleri, ezilenlerin en ezileni
bile sosyalizm yolundan giderek kendi kurtuluşlan için sa ·
vaşmaya kalkıyorlar, şimdi artık dünya proletarya devri­
minin · utkusundan kim kuşku duyabilir?» Lenin haklıydı.
Kızıl Oktobr Doğu ülkeler kadınlannın yüreklerinde sön­
dürülmez özgürlük ve e şitlik aşkını alevlendirdi. Bu ale·1
gittikçe yayılıyor, yükseldikçe yükseliyor ve kıvılcımları
Sovyetler Birliği sınırlarını aşarak, zincir e vurulmuş, ezi­
len Doğu kadınlarının yüreklerinde aynı aşkı alevlendir-
50

mektedir. Bu ülkelerde kadınların eşitlik ve özgürlük istek­


leri dünya proleter devriminin hareket ettirici gücü , komü­
nizm düzeni ise bu devrimin çelengi olacaktır.

·
Sovyetler Birliği'nde sayısız kadın sıralan gelect.,ğin ay­
dın ve sınıfsız toplumuna ulaşmak için durmadan ilerle­
mektedir. Bu toplumda kadınların insani benliği tamamen
çiçek açacak,' olguntaşacak ve bol bol meyvalar verecekti>:.
Bu kadın sıralan, hayalperest şairterin burjuva kadın öz ­
gürlüğünü ve eşitliğini terennüm ettikleri gibi, cicili bicili
giysiler içinde, ellerinde palmiye dallan bulunan, tanta­
nayla marşlar söyleyen ve güzellikleri insanın gözünü ka­
maştıran kadınlardan oluşmuyor, aksine onlar, sosyalizm
kurucuhığu planının sert gerekliğine bağlı olarak, savaş
ve ernekle tam değerli birer varlık olduklannı göstererek
ilerliyorlar. Sovyet devletinin erkek ve kadın vatandaşlan
gururla büyük tesislerden, teknikte görülen akla hayale
sığmaz başanlardan, büyük elektrik santrallerinden, do­
men fırınlarından, metalurji tesislerinden, tekniğin son sö·
züyle kurulmuş çeşitli kurumlardan, SSCB'nin en uzak kö­
şelerinde yapılan işçi şehirlerinden sözetmektedirler. Gu­
rur duymakta haklıdırlar, çünkü bütün bunlar büyük bt­
emek harcedilerek, büyük fedakarlıklar pahasına masal­
lardaki gibi sanki bir gecede yerden bitmiş gibi yapılmış­
tır. Fakat yüzyıllarca yokolmamış büyük abideler Mısır ve
Asyalı despotlar tarafından da yapılmıştır. Ama bu, köle­
ler üzerine inen kamçı darbeleri pahasına olmuştur. Birle­
şik Amerika'da kapitalizm de teknik bakımdan kusursuz
kurumlar kurmaktadı.r: eskiden bir çölü andıran yerlerde
sanayi merkezleri belirmekte, ülkenin büyük şehirlerinde
çok katlı binalar yapılmaktadır. Fakat yalnız proletarya
devrimi ülkeyi ilk kez olarak, hiçbir halkın o zamana dek
kavuşamadığı, o zamana dek hiçbir dönemde görülmemiş
ve tarihte eşine rastlanmayan şeyler yarattı. Büyük hayret
verici ekonomik ve teknik araçlarıyla birlikte, bunları ya-
51

panlar da, yani bilinçli olarak ve büyük bir çabayla tüm


bilgilerini, düşünce ve enerjilerini, arzu ve güçlerini sosya­
lizm kuruculuğuna hasreden yüzbinlerce ve milyonlarca
özgür insan da hakettikleri yeri aldılar. Sosyalizmi kur­
maktaki ateşli çabalan sonucunda onlar eski yan-ilkel gP-­
ıi durumlanndan kurtuldular, özgürlük ve kültürün en
yüks ek zirvelerine eriştiler. Bu yeni tip sosyal insanın ya­
ratılması sürecinde kadınlar küçük rol oynuyor ve erkek­
lerden geri kalıyor denemez.
Sosyalizm kuruculan çok büyük başanlara eriştiler.
Fakat onlann daha büyük işler başarmalan, irade birliği
kurmalan, sosyalizmin kurulması için sağlam bir enerjiye
sahibolmalan gerekir. Böyle büyük, böyle görkemli ölçü­
lerde olan bir görev ancak kitleler tarafından yerine geti­
rilebilir. Sosyalizm yoluyla kadınların tam özgürlük v�
eşitliğe kavuşmalan yalnız kadıniann davası olmalıdır. Bu
gerçek ancak şimdi tüm açıklığıyla beliriyor. Eğer Sovyet
kadınlan tam bir eşitlik ve özgürlüğe sahipseler, bu gök­
ten düşmüş değildir ve kendi ilkelerine sadık kalan Bolşe­
vik Partisi tarafından bağışlanmış değildir. Kadınlar bu
hakkı, çetin l:>ir emekle, erkek arkadaşlarıyla elele vererek,
hiçbir zorluk ve en ağır kayıplar karşısında durmadan, yıl­
madan Sovyet yönetimini kurmak ve üretim araçlan üze­
rindeki özel mülkiyeti kaldırmak için, mal mülk sahibi ve
yönetici sınıfıara karşı, savaşarak elde ettiler. Bu utkudan
sonra da kadınlar genç Sovyet Cumhuriyetinin varlığım
ve yönetimini korumaya da devam ettiler. Proletarya dik­
tatörlüğünün varlığı için çetin ve fedakarlıklar yapılması­
nı gerektiren savaşlada dolu ilk iki çözümleyici dönemin
kahraman kadınları, sosyalizm kuruculuğu döneminde da
kendilerine düşen görevi yerin e getirmekten çekinmeye­
ceklerdir. Bu dönem de daha az kahramanlık ve fedakarlık
gerektirmiyor.
Sosyalizm kuruculuğunun baş döndürücü bir şekilde
ilerlemesi, beş yıllık planın dört yılda yerine getirilmesi
ve üzerine bir kalem çekmekle yokedilemeyen diğer tüm
sosyal faktörler, Sovl�et devleti tarafından yürütülen sınıf-
52

sız komünist bir topluma geçme süresiyle ilgili güçlükleri


son derece artırdılar. Ciddiyetle çözümlenmesi gereken ye­
ni karmaşık görevler belirmeye başladı. Daha oldukça bü­
yük bir ısrarla çalışmak lazımdır, daha birçok zorluklara
katlanmak gerektir. Proletarya diktatörlüğünün korkak
düşınanlan bu geçici güçlüklerden faydalanarak saklan­
dıklan deliklerden çıkınaya çalışıyorlar. Çeşitli dalaveralar
çevirerek SSCB'ni yıkmak, emekçileri yeniden sahte d(}­
mokrasinin ve kapitalizmin boyunduruğuna sokmak ama­
cıyla, SSCB'ne karşı entrikalar savuruyor, kışkırtıyor, kar-­
şı devrimler örgütlüyorlar. Kapitalist ülkeler, proletarya
diktatörlüğünü ve sosyalizm kuruculuğu devletini ortadan
kaldırmak için SSCB sınırıanna ordular yığıyorlar. Onlar
yeni bir dünya salhanesiyle tüm kapitalist ülkelerdeki esir
ve sömürülenlerin devriınci güçlerini
· felce uğratrnak ve
milyonlarca emekçi üzennde küçük bir avuç milyonerin
gaddar sınıf diktatörlüğünün yıllar boyunca korunmasını
istiyorlar. Amaçlan, gittikçe yükselen ve büyük bir yaşam­
sal güçle dolu sosyalizmi kan deryasında boğmaktır. Bu
durum banşsever Sovyet devletini ülkenin savunması için
maddi araçlar ve insan gücü harcamak zorunluluğunda
bırakıyor. Halbuki Sovyet devleti bu araç ve güçleri sosya­
lizm kuruculuğu için, sosyalizm kuruculannın yaşam dü­
zeylerini iyileştirmek için harcamayı tercih eder. Sovyetler
Birliği emekçileri, bütün dünya proleterlerinin yazgılan­
nın aynlmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğunu kavraya­
rak, dünya proletarya devrimini savunmak zorunluğu­
nun kendi üzerlerine düştüğünü anlıyorlar. Bu devrimin
öncülerinin doğrudan kendileri olduğunu biliyorlar.
Sosyalizmin tam bir utkuya ulaşınasında çözümleyici
olan bu sorumlu anda SSCB kadınları, aktif bir şekild e ve
fedakarca savaş ve kuruculuğa katılarak, tam bir eşitlik
ve özgürlüğe kavuşmanın kendi ellerinde olduğunu göster­
melidirler. Zor zamanlarda da kendi kendilerine sadık kal­
rnalıdırlar. Bu demektir ki, onlar genel emeğe katılınaları­
nı artırmalı, şevk ve heyecanla sosyalizm kuruculuğu için
aktif olarak savaşmalı ve gerektiği zaman en büyük feda-
53

karlıkiara bile hazır olmalıdırlar. Kadınlar açlık çekiyor,


yalınayak geziyor, ayaklanndan karlar üzerine kan damlı­
yor, ısıtılmamış binalarda çalışıyor ve yorgunluktan bitkin
makinalar başına yuvarlanıyorlardı. Bütün bunlara, özgür­
lük getirecek olan yeni düzenin şafağı henüz doğarken ve
henüz bu düzen bütün şekliyle belirmemişken, proletarya
devriminin utkusunu kazanmak için katlanıyorlardı. Şim­
di artık devrimin büyük kazanımlan onlann yaşamlannd�
meyvalar vermeye başladığı bir sırada da kadınlar az kah­
ramanlıklar gösteriyor denemez. Gösterdikleri bu yeni
kahramanlıklar, Lenin'in proletarya devrimi, özgürlük için
çalışan kadınların katılması olmadan utku kazanamaz ve
ancak kadınların devrim e katıldıklan zaman utkuya ula­
şabilir şeklindeki tanımının yeni bir belirtisidir. Kadınlar
tüm güçlerini devrim görevlerini yerine getirmek uğruna
harcamakla, sosyalizm kuruculuğunu ileri iteceklerdir.

Lenin'in büyük dehası yalnız Sovyetler Birliği'ndeki


kadınlar değil, onların bütün dünyadaki kızkardeşlerini
de kurtuluşa çağırıyor. Lenin'in vasiyeti kapitalist ülkeler­
de sınıfsal esaret ve kadın hukuksuzluğu gibi iki katlı bir
zulüm altında inleyen, özgürlükten yoksun, sömürülen
milyonlarca kadına yolu ve hedefi gösterdi. Proletarya dik­
tatörlüğünün kurulduğu ülkedeki kadınların gösterdikleri
kahramanlıklar, onlar için inandıncı bir örnek olmalıdır.
Onle.r. özgürlüğün kendiliğinden, dünya proletarya devri­
mi sürecinde, gökten düşer gibi hazıra geleceğini umut et­
memelidirler. Hiçbir tehlikeden korkmadan, hiçbir engel
karşısında yılmadan, bütün dünyada proletarya devrimi­
nin utkuya ulaşmasına hız vermek için aynı sınıftan olan
erkek kardeşleriyle omuz omuza savaşmalıdırlar. Kendisi­
nin tam özgürlük ve eşitliği kazanmasını isteyen kimsenin
fedakarlıkla dolu sosyal devrim savaşı yolundan gitme&i
lazımdır. Kapitalin egemen olduğu ülkelerdeki kadınların
ilk adımı, emperyalist savaşlara ve faşizme karşı amansız­
ca, yılınadan savaşım vermek, barış için, sosyalizmi kuran
54

Sovyet devletinin dokunulmazlığı için savaşmak olmalıdıı·.


Bu adım, Sovyet düzeninin kurulması ve kadınların özgür­
lüğe kavuşması için gerekli bir koşul olan üretim araçlan
üz.eri ndeki özel mülkiyetin kaldırılması adına devlet yöne­
timinin elo geçirilmesi için proletaryanın ve emekçilerin
yaptıkları savaşla ilgilidir.
Sosyalizm kuruculuğunun büyük bir hızla gelişmesiy­
le birlikte, Lenin'in emekçi kadınlara verdiği ögütlerin git­
tikçe daha emin bir şekilde yaşamsal bir dava durumuna
geldiği ve kadını özgür olarak daha yüksek bir düzeye Ç ! ­
kardığı Sovyetler Birliği sınırları dışında, içinden çıkılmaz
dünya ekonomik buhranı, bilgisizlik içinde kıvrı;ınan ka­
dınları ruhen ve bedenen yıpratmaktadır.
ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya ve diğer ülk'�­
lerJe en gerekli tüketim maddelerinin fiyatlan vasıtalı ver­
gHer artırılarak şiddetle yükselmektedir.
"işçi ücretlerinin giderek azaltılması fabrikada çalışan
kadınların, zanaatçı kadınların, devlet daireleri nd e ve ·özel
kurumlardaki kadın memurların, öğretmenierin ve diğer
mesleklerde çalışan, beden güçleri ve sinir sistemleri şid­
detli bir sömürüye .uğratılan kadınların ya!lam koşulları
daha fazla fenalaşıyor. Kurumlardan. yazıhanelerden, yö­
netim yerlerinden kovulan kadınlardan, i şten çıkarılan
proleter kadınlardan, serbest meslekli. kamu işleriyl� uğra­
şan kadınlardan, mağazada çalışan kadınlardan, velhasıl
ertesi gün nerede yatacaklannı kendileri ve yakı nlan için
bir parça ekmeği çıkarıp çıkaramayacaklarını bilmeyen
kadınlardan oluşan « gereksiz,, yt�ın artmaktad ır. Analo,r
bebeklerinin ve küçük çocuklarının gözleri önünde nasil
açlık çektiklerini, üşüdüklerini ve zayıflıktan ölüp gittikle­
rini görmektedirler. Kadınlar daha yaşlı çocukları n. açlık
içinde, üstleri başları perişan, yalınayak, n ormal konut ko­
şullarından yoksun olarak, işsiz li kle bottustukl arı . hiçbir
öğrenim görmedikleri, vererne vakalandı kları ve bedenen
zayıflayıp öldükleri gerceği karşısında hiçbir şey vapama­
maktadırlar. Kuzey ve Güney Amerikanın tarım ülkelerin­
de, Avrupa'da ve dünyanın diğer bölümlerinde ağır vergi-
ler ve · kira, tekelci örgütler tarafından en gerekli tüketim
mallan için tayin edilen faizci fiyatlanyla birlikte, küçük
mülk sahibi köylü ve kiracı kadının ailesini işletmelerden
kovmaktadır. Amerikalı pamuk, kahve ve şekerpancan
tarlalannda, Doğu Hindistan çay tarlalannda, Japonyanın
çeltik tarlalarında ve Doğu Prnsya yunkerlerinin cennetin­
de işçi kadınlar insanlık dışı söniürü ve hayvanca bir ya­
şayış koşullan altında inlemektedirler. Kapitalizmin çöküş
döneminde emekçi kadıniann durumu daha çok kötüleş­
tL Çünkü onlar «Sadece kadın.. dılar, yani burjuva toplumu­
nun erkek kardeşlerinden daha çok haksız, hukuksuz, eli
kolu bağlı, savaş ve dayanma yeteneği olmayan üyeleridir­
ler. Emekçi kadınlar Lenin'in vasiyetlerini tutarak, ancak
aynı sınıftan olan erkek kardeşleriyle birlikte sosyalizm
için savaştıklan takdirde gerçek bir demokrasi ve kültü­
rün nimetlerinden yararlanalJ'i.leceklerdir.

qUtku kazanan.. ve yenilen ülkelerde yüzbinlerc e ve


milyonlarca kadın, 1914 - 1918 salhanesinde ölen veya ül ­
kelerine dönüp de ölen kocalan, çocuklan, baba ve karde�­
leri için gözyaşı döküyorlardı. Emekçi kadın kitleleri, şid­
detli bir sömürü altında emeklerini birkaç kuruşa satarak
savaş için işleyen kurumlarda yaşam ve sağlığa zararlı iş ·
lerde çalıştıklanndan tedavi olunrnaz hastalıklar getiren
yıllan acıyla hatırlıyorlar. Körler. sağırlar, elsiz ve ayak­
sızlar, diğer savaş rnalıilleri, sefalet çeken ya$lılar, erkek­
leri savaşta ölen dullar, yetimler ve cılız çocuklar -«savaşın
çocukları.. - kitlesi, tüm bunlardan olu$an ordular, «sava­
şın çelik kazanına sokup çıkarınakla ırkı düzeltme .. nin en
iyi l:;elgesidir. Vergilerin artması ve bunun sonucunda en
gerekli tüketim maddeleri fiyatlannın yükselmesi, her gü:rı
kadınlara dünya savaşının yuttuğu ve bugün hala savaşla
ilgili olarak ödenen borçlar şeklinde yutmakta devarn et­
tiği çok büyük oranlardaki parayı hatırlatıyor. Yine de, sa­
V!1_şın ve savaş sonrası d_öneınin sert deneyine karşıB, bü-
56

tün burj uva ülkeleri üzerine yeni bir emperyalist savaşın


boğucu havası çökrn.üştür. Savaş açmak ve buna hazırlan-­
mak bugünkü dönernin en belirgin özelliğidir. Savaşın ve
bulıranın kurhaniarına birkaç kuruş ayıran ve bütçesinde
büyük vergilerle emekçilerin soyulmasına neden olan açık­
lar bulunan devletler havada, suda ve karada kitlesel ölüm
ve yıkım yaratan silahlar yapmak için yüzmilyonlarca hat­
ta milyarlarca para harcıyorlar. Birçok kapitalist ülkeler­
deki zengin ve yönetici sınıflar kanlı savaşlarla sınırlann-ı
genişletrneği, kendi rnallannı sürebilrnek , hammadde sağ­
lamak, zavallı kabile ve halklan vicdansızca ve arnansız­
ca soymak amacıyla yeni pazarlar ele geçinneyi düşünü­
yorlar.
Güney Amerika'da devletler arasında iğrenç savaş­
lar yapılmaktadır. Bu ·savaşlarda. Amerikalı ve ingiltereli
kapitalistlerden oluşan gruplar yerli halkı kirnin daha çok
insafsızca soymak hakkına sahip olması için savaşını veri­
yorlar. Egemenlik ve altın için Avrupa emperyalistlerinin
aç gözlülüğü İran, Arabistan ve diğer ülkelerde o kadar
çok patlayıcı madde biriktirmiştir ki, herhangi bir «rastlan­
tı.. burada bir patlamaya yolaçar. Banş zamanı koşulla­
nnda Japonya Çin' e saldırdı ve ülkenin hayat merkezlerin­
den biri olan ve Yantszı ırmağı ağzında bulunan dünya
çapında tanınmış liman bölgesi Şanghay'a yerleşti. Man­
çurya halkı Japon çizmeleri altında inlernektedir. Buradan
onlar artık Güney Çin'e gitmekte, Büyük Çin Seddi'ni aşa­
rak Beypin'e dayanrnaktadırlar, Batıda ise artık İ ç Moğo­
listan-'a girmiş bulunuyorlar.
Geçtikleri yerlerde, erkek - kadın cesetlerinden oluşan
tepeler ve tütrnekte olan ev, fabrika ve okul yıkıntılan bı­
rakıyorlar. Birleşmiş Milletler komedi çeviren büyük kapi­
talist devletlerin Çin'in dokunulmazlığını korumak akılla­
rından bile geçmiyor. Bizzat onlar bu büyük ülkeyi soymak
için zırhlı ellerini uzatıyorlar. İ ngilterenin, Fransa ve i taı­
ya mın Japon emperyalizminin gizli ve hatta açık müttefik­
leri olduğunu damlardaki kuşlar bile cıvıldıyor. Kuşkusuz
ki, bu durum Japonlann elinden Çin'e ait en yağlı yağrnayı
57

koparmaya çalışmalanna engel olmayacaktır. Aynı zaman­


da bu, karşılıklı dostluk ilişkilerinden sözettikleri halde
ayrı ayn ve küçük emperyalist devletlerle anlaşarak bir­
birlerine karşı silahlanmalanna engel olmamaktadır. Bu
ortam üzerinde artan savaş tehlikesi, ABD'nin Pasifik Ok­
yanusunda ve Okyan'Us sahillerinde kendi egemenliğini
koruyacağını bildirmesiyle ve şimdilik toplann ağzını ve
bombardıman uçağı filolannı Japon ve İngiliz rakiplerine
karşı çevirmesiyle azalmış olmuyor.
Uzak Doğu'da cadılann yaptıklan delice şabaş' sö­
zümona büyük kapitalist devletlerin Çin'i sömürge duru­
muna çevirmek ve ondan sınırsız vergiler almak çabalan
sonucunda doğmuştur. Bu kapitalist devletler başka bir
amaç daha gütmektedirler. Onlar sosyalizmin kurulmakta
olduğu ülkeye saidırabilmek için Doğu Asya'da dayanak
noktalan oluşturmaya çalışıyorlar. Doğuda yapılan bu ani
saldırı, batıda sözümona uygar Avrupanın .. Asya bolşeviz­
minin yıkıcı kültürüne» karşı haçlı seferi örgütlernesiyle
tamamlanmalıdır. Japon emperyalistleri kutsal nimetleri­
ni, yani küçük bir azınlığın büyük bir çoğunlıı,ğu sömür-­
mesi sonucunda doldurulan çelik para kasalarını koruyan
batı kapitalistlerinin bir öncüsü olarak savaşa atılıyorlar.
Sovyetler Birliği gerçekten barıştan yanadır, Banştan
yana olduğunu yalnız resmi açıklamalarla değil, emperya­
list ülkelerin onu savaşa sürüklemek için yaptıkları iğrenç
tahrikleri sarsılmaz bir sabırla karşılamasıyla da göster­
mektedir. SSCB'nin politikası tüm maddi araçlardan ve in­
san gücünden yararlanarak sosyalizmi kurmak kararıyla
yönlendirilir. Proletaryanın ve köylülerin devleti silahlanı­
yorsa ve silahlanmak zorunluğunda ise, bunu sadece sos­
yalizmi kurmak için gerekli olan banş ve huzuru sağla­
ma!{ için yapmaktadır, Ölüm derecesinde hasta olan kapi­
talist topluluğun sözümona ulu önderleri bu topluluğun
kurtuluşunu sadece topraklarını genişletmekte buluyorlar.

' Orta yüzyıllarda dint bir inanışa göre cadıların yabanice aza­
rak geceleri ya ptıkları to p lantı .
58

Fakat proletarya diktatörlüğünün devleti kapitalin sömü­


rü:;ü egemenliğinden dünyanın altıda birini kurtardı. Bi­
lim ve teknik SSCB'de giderek yeni yeni enerji kaynaklan
ve çok büyük doğa zenginlikleri keşfetmekte ve Sovyetler
Birliği ancak şimdi bunlan işletmektedir. Buna, büyük beş
yıllık planı yerine getiren ve 160 milyonluk halkın mal ge­
reksinimlerini sağlayan insan gücünü de eklemek gerekir.
Doymak bilmez egemenlik ve altın hırsının arzuladığı yağ­
ma işte budur.
Fakat burjuva ülkelerini Sovyetler Birliği'ne saldınya
yöneiten şey yalnız kar etmek hırsı değildir. SSCB� nin ta­
rihi amacı ve özelliği emperyalistlerin büyük bir çabayla
ona karşı silahlanmalanna neden oluyor. Sosyalizmi kuran
devlet proletarya devriminin yavrusu�ur. Sovyetler Birliği
emekçilerin zor kullanarak devrim yoluyla kapitalizmi yl­
kabilecek ve sosyalizmi kurabilecek kadar güçlü oldukla­
rını:ı ilişkin tarihi bir kanıttır. Kapitalizmin buhranı dönfl­
minde Sovyetler Birliği'nin yaratma gücü sosyalizmin ka ­
pitalizmden üstün olduğuna açık bir kanıttır. Sosyalist bir
devletin varlığı ve onun giriştiği büyük kuruculuk, burju­
va dünyasında sömürülen ve köle durumuna sakulanlara
devrimci yolla devlet yönetimini ele geçirmek, kökten yok­
etrnek ve sosyalizmi kurmak çağnsıdır. Bu çağn yankısız
kalamaz. Şu halde Sovyetler Birliği, burj uva ü!ke1erinrieJ.�i.
egemen sınıfıara kapitalizmin kaçınılmaz bir biçimde so­
na yaklaştığını hatırlatrnaktadır.
SSCB'ne karşı savaş hazırlığında bulunanlar yeni kor­
kunç bir dünya savaşı çıkarabilirler. Bunun gerçek bir fe­
laket dağuracağı düşüncesi bu beyleri kötü düşüncelerin­
den vaigeçirmiyor. Yeni bir dünya mezbahası açarak 191 7'
de Kızıl · Oktobr tarafından uğratıldıklan büyük yenilginin
öcünü almak istiyorlar. Onlar için şimdi sorun ölüm ve di­
rim kavgasıdır. Onlar için sorun, -sosyalizrnle kapitalizm
arasında, bir avuç zenginin milyonlarca yoksulu sörnür­
rnek ve köleleştirmek yeltenişi ile bu milyonlarca yoksu­
lun kölelikten ve sömürüden devrimci kurtuluş çabası ara­
sınd�.ki çözümleyici savaşımdır. Kapitalistlerin planianna
göre kapitalist ülkelerdeki proleterlerin, büyük bir dünya
savaşı içerisinde birbirlerini öldürmeleri ve böylelikl e pro­
letaryanın kapitalizme karşı ayaklanıp onu cehennemin
dibine yollamak amacından vazgeçmesi ve gücünü kay­
betmesi gerekir. ·

Üzüntüyle karşılanacak durum şudur ki, henüz geniş


emekçi kadın kitleleri bu sorunların kendilerini ilgilendir­
mediğini düşüpüyorlar ve bu yüzdende özel yaşantılarıs­
dan ona göre sonuçlar çıkarmıyorlar, çünkü hala pasıan­
mış esnaf ahlakıpın etkisi altındadırlar. Bu ahlaka göre
ise yukarda , sözedilen sor.unlar uyüksek politik» sorunlar­
dır ve kadının bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Kadınlar bu
sorunlarla ilgilenmeyi reddetmekle kendi günlük çıkarla­
rına karşı olduğu gibi, kadının sosyalizm aracılığıyla tam
bir özgürlüğe kavuşması amacına karşı da büyük, düzel­
tilmez bir suç işlemiş oluyorlar. Barış savaşı ve Sovyetler
Birliği'nin dokunulmazlıği. emekçi kadınların en önemli da­
vasıdır, Kadınlar tüm güçleriyle Lenin'in çifte sömürüden
kurtulma hakkındaki vasiyetini yerine . getirmek için çalış­
malıdırlar. Hiçbir emperyalist savaşın, hiçbir dünya salha­
nesinin proletaryanın bilincini k_örletmemesi ve gücünü
zayıflatamaması için emekçi kadının savaşması gerekir.
Kadınlar kapitalizmle savaşım vererek kendi yaşamsal ve
kültürel gereksinimlerini savunmalı ve kapitalizmin yeri­
ne scsyalizmin geçmesi için savaşmalıdırlar.
Çıkarların ortaklığı, cinsiyet ve ırk farkı gözetilmeksi­
zin denizler ve dağlar aşarak, sınırlardaki alacalı direkle­
ri atlayarak bütün dünya emekçilerini birbirine bağlıyor.
Burj uva toplumunda mülksüzler ve az mülklüler arasın­
daki dayanışma onları birbirleriyle ve sosyalizmin kurul­
makta olduğu ülkedeki erkek ve kız kardeşleriyle ayrılmaz
bir şekilde bağiayabilecek olan uluslararası savaşçı bir
birlik durumuna getirmelidir. Sovyetler Birliği'nin emper­
yalistlerin silahlı güçleri tarafından yenilgiye uğratılması,
eşi olmayan kuruculuğunun ortadan kaldırılması bütün
dünya proleterleri ve emekçileri için tarihi önem taşıyan
bir yenilgi olacaktır. Böyle bir felaket egemen sınıfların
eo

kendi kuvvet ve güçlerine olan inançlarını daha uzun yıl­


lar için güçlendirebilir ve emekçileri insafsızca sömürme­
leri, köle durumuna çevirmeleri için ellerine yeni araçlar
verebilir. Böyle bir felaket baskı altındaki kitlelerin ağır
ve kötü sonlardi:ın kurtulmalan , zincirlerini kırmalan ve
faizci, sömürüden kurtulmalan , için yaptıklan savaşta sa­
vaşım kararlılıklanm ve güçlerini yıkabilir. Böyle bir du­
rum kapitalist ülkelerdeki emekçi kadınların kötü durum­
larını dayanılmaz derecede artırabilir. Kadının insan top­
lumunun eşit haklı bir üyesi olarak tanınması gibi tarihin
gündemine konulan bir sorunu uzun bir zaman için geri
plana atabilir.

Bilinçlilik ve uluslararası dayanışmanın aktif bir şe­


kilde belirmesi Sovyetler Birliğinde onurlu sosyalizm ku­
rucularının meziyetlerinden biridir. Onlar banşı ve ülke­
lerinin dokunulmazlığını koruduklannı biliyorlar. Yalnız
proletarya devriminin kanla yoğrulmuş kutsal toprağını
değil, daha fazla bütün dünyadaki emekçilerin v e proJe­
terlerin dayanağını koruyorlar. Günlük ve resmi oturum­
larda toplantı ve gösterilerde Sovyetler Birliği'ndeki kadın­
lar (ki bunlar yabancı ülkelerdeki esir kız kardeşlerinin
öncü müfrezeleridir) Lenin'in kutsal vasiyetlerini tutacak­
larına yemin ediyorlar. Sonsuz bir heyecanla sosyalizmi
kuruyorlar. Erkekler gibi eğitim gören . kadıniann sayısı
artık çoğalmaktadır. Sovyetler Birliği'nde kadıniann Sov­
yet devletini emperyalistlerin saldırılarına karşı koruma­
da gösterdikleri cesaret ve fedakarlık erkeklerinkinden
daha az değildir. «Köle olmaktansa ölmek daha iyi» diyor­
lar. Kapitalist ülkelerdeki emekçi kadıniann kölelik du­
rumları, özgür insaniann yurdunun dokunulmazlığını ve
aynı zamanda kız kardeşlerinin çıkarlarını sağlamakta ka­
rarlılıklannı güçlendiriyor.
Ne güzel bir manzara, ne kadar tipik bir örnek; sada-
61

kata karşı sadakat ! Kapitalist ülkelerdeki emekçi kadınla­


rın Sovyetler Birliği'ndeki kız kardeşlerinin enternasyona­
list düşüncelerinin gücü, duygu ve hareket biçimleri bakı.­
mından onlara layık olmalan bir onur ve kahramanlık so­
runudur. Aynı sınıftan olan erkek kardeşleriyle sağlam
bir birlik kurarak emperyalistlerin silahlarını yoketmeF­
dirler. Çünkü emperyalistler bu silahlarla, Lenin'in kadın­
Iann özgürlüğü ve eşitliği hakkındaki vasiyetini önemsiz,
ölü bir formül değil sosyal düzenin esası, kadını da, erke­
ği de insanlığın daha yüksek bir düzeyine çıkaran, aşktıı
ve ortak çalışmada onları daha yüksek ve mutluluk dolu
bir birliğe götüreri bir ilke durumuna girdiği ülkenin bü­
tün sınırlar'ını tehdit etmektedirler. Çok gelişmiş kapita­
list. ülkelerdeki kadınlar, Sovyet yönetimiyle kadının öz­
gürlüğe kavuşması arasındaki bağlan anlamak bakımın­
dan, Çin'de, Japonların soyguncu hareketlerine karşı oldu­
'
ğu gibi, feodal çiftlik sahibierinin sömürmek arzusuyla ya­
nan Nankin hükümetinin kişiliğinde . genç burjuvazinin
emekçileri soymasına karşı kızıl partizanlarla birlikte sa­
vaşan kadın proleterlerden, küçük köylü ve zanaatçı ka­
dınlardan, kız öğrenci ve öğretmenlerden geri kalmamalı­
dırlar. Fedakarlığa hazır olmak ve ölümden korkmamak
bakımından tarihte en tanınmış kahramanlardan geri
kalmayan bu kadıniann üzerinde orak çekiçli ve Sovyet
yıldızı bulunan bayraklar dalgalanmaktadır. Onlar Le­
nin'in kadınlara ilettiği vasiyetlerinden ve onun devrimci­
liğinin simgesi olan Sovyetler Birliği'nden esinlenmekte
dir ler.
Bütün .emekçi kadıniann tek bir insan gibi emperye.­
listler tarafından hazırlanan felaketlere, yani gittikçe teh­
likeli olan savaşa karşı yılmaz savaşçılar olmalan gere­
kir. Kadınlar, artık Doğu Asya 'da, Güney Amerika'da, İn­
gilizlerin sömürgesi Hindistan'da, Hollandanın sömürgesi
Endenozya'da başlayan, Fransızların sömürgesi Çin Hin­
di'nde, İtalyalann, İspanyollann, Fransızların Afrika'da
yaptıkları, Irak, Suriye, Arabistan, Afrika vb. de yürütü­
len emperyalist savaşia nn asıl amaç ve gayelerini bir sa-
62

niye bile unutmamalıdırlar. Bu savaşlar kapitalizmin yı­


kılmasına işarettir ve kapitalizm bu savaşlar sayesinde yı­
kılışını geciktirmek istemektedir. Kahrolası kapitalizm sis­
temini temsil eden . egemen tekelci grupların bütün umut­
lan, arz u ve emelleri budur. Emperyalistlerin aralannda
çıkar çelişkileri parçalayıcı anlaşmazlık olmasına karşın.
Sovyetler Birliği'ni silahlı bir güçle yıkmak amacı onları
birleştiriyor. Bütün ülkelerdeki emperyalistler rüyalannda
bile bunun için emel besi-iyorlar. Yükselmekte olan ye�ü
Alman emperyalizmi de güçlü düşmanıanna yalvararak
onlardan yeniden silahianmasına izin istiyor. Yani bolşe­
vizmi yoketmekte «Öncül bir savaşçı, olmakla onlara yar­
dım edeceğini söyleyerek öldürmek ve yabancı toprakları
zaptetmek hakkını almak istiyor. Buna karşın, iki yüzlü­
lük göstererek uygarlığı ve kültürü korumaya çalıştığını
iddia ediyor.
Günlük uğraş ve eziyetterin altında inleyen ve insar:ı
haklarını kazanmak, özgürlüğe kavuşmak isteyen milyon­
larca emekçi kadının emperyaİist tehlikeye karşı savaşa­
bilmeleri için birleşmeleri gerektir. Şimdiye dek aralann­
da ayrılık doğuran şeyleri çeşitli siyasi partilere, meslek
birliklerine veya başka örgütlere üye olduklannı, bu veya
şu nı esleğin çıkan sorununu, ulusal ve dini ayrılıkları unu­
tarak bu büyük tehlikeye karşı sarsılmaz birleşik bir sa­
vaş cephesi kurulmalıdır. Parti dışı orgütlerde birleşen
kardeşleri gibi, kadınların da emperyalist savaşianna kar­
sı ortak bir savaş yürütmeleri Sovyetler Birliği'ni korumak
için bu örgütlere girmeleri gerekir. Kuşku ve ikircilik teh­
likesi belirir belirmez kadınlatın ilk sıralara geçmelen ge­
rekir. Amsterdam Uluslararası Savaş Aleyhtarı Kongresi
emperyalist savaşlara karşı Parti dışı savaşiann mümkün
olduğunu ve bunun büyük bir önem taşıdığını göstermek"
tedir. Örneğin kapitalin esirlerine her bir felaket duru­
munda !ki bunlar oldukça çoktur) yardım etmek gibi bir
parti dışı örgütü olabilir. Uluslararası işçilere Yardım Ör­
gütü felaketierin en büyüğü olan emperyalist savaşın kö­
lelerini savunma girişiminde bulundu. Amsterdam kongre:::i
tamamen Parti dışı bir kongre olarak emperyalist savaşla­
ra ve büyük karlar yığmak amacı güden, milyonlarca in�
sanın kanı pahasına çürümekte olan kapitalizmi gençleş­
tirmeyi uman ve bu yüzden de böyle savaşlan körükleyen
kapitalist gruplara karşı savaşan birleşik cephenin beli!"­
tisiyd i.
illuslararası işçilere Yardım Örgütü tarafından yapı·
lan savaş aleyhtan kongre kapitalin egemen olduğu ülke­
lerde şimdiye değin birbirlerin e karşı amansızca savaşan
çeşitli parti ve örgüt, taraftar ve temsilcilerini, çeşitli gö­
rüş sahibi insanlan birleştirdi. Aralannda karşıtlıklar bu­
lunmasına karşın, tehlikeli ortak düşmana karşı savaşma­
nın gerekliliği düşüncesi kongrenin gidişatını yönlendiri­
yordu. Kongre emperyalist savaşlara ve Çin'i sömürgele:?­
tirmeye karşı, Spvyetler Birliği'ni savunmak için savaşmak
havası içinde geçti.
Böylece emekçi kadın ve erkeklerin kurduğu parti dı­
şı savaşçı birlik çevresine samimi burjuva 'barış taraftar­
lannı ve özellikle banş ve özgürlük için savaşan uluslar­
arası kadınlar örgütü temsilcilerini topladı. Parti dışı ha­
reket komitesi savaş aleyhtan kongrenin işlerini yürütü­
yor. Savaşçı proletarya örgütünün CUDYÖ l ı parti dışı ör­
gütüyle işbirliği yapması komite için çok önemlidir. Çünkü
proletarya kitlelerine ölüm getiren emperyalist savaşlara
karşı savaşımı destekliyor. Komite bu arada Montevideo
ve Sıınghay'da savaş aleyhtan kongreler yapmak karan­
nı verdi.
Emperyalist savaşlara karşı parti dışı hareket için sa­
vaş · ve zafer kazanmakta zorunlu bir koşul olarak, emekçi
kadıniann katılması gerekmektedir. Emperyalizme karşı
yapılan savaşa belirli bir fayda sağlayamayacak bir emek­
ci kadın olmaz. Çoğu kez bizzat kadınlar ancak yürüttük­
leri çalışma ve büyük amaç uğrunda yaptıkları savaşta be­
liren güç ve yeteneklerinin farkında değillerdir. Günlük
çalışmalarda yapılan küçük işleri belirtmek istiyoruz. B u

ı
Uluslararası Devrime Yardım Örgütü.
işler kitlelerin kudretli hareketleri için sağlam bir esas gö­
revini görür. Bu «küçük» işler · genel davaya, geniş han<
kitleleri arasında bildiri ve emperyalizm aleyhtan her çe­
şit yazılı materyal dağıtıcılan, bu davayı sürdürmek için
para toplayıcılar vb. olarak yeni yeni erkek ve kadın · sa­
vaşçılar getiriyor. Emekçi kadınlardan oluşan kitlelerin bu
emperyalizm aleyhtan işlerde deneyli, çelik gibi sertleşmiş
savaşçılar, emperyalist savaşa ve onun suçlusu kapitaliz­
me karşı yapılan savaşta yönetmenlik rolünü oynayacak
olan kadınlar yetişiyor. Ailesi dışında düşüncesini söyle­
meye veya her hangi bir öneride bulunmaya cesaret edw­
meyen kadın kendi gücünün sınırlannı bilemez. Kadın
kendi güçlerini yalnız iş ve savaş sırasında görebilir. Kuş ­
kusuz ki bu, daha küçük işlerden giderek daha büyük ve
sorumlu işlere geçmek suretiyle olur.
Açıktan açığa bütün ülkelerde sömürülen ve köle du­
rumuna sokulmuş olaniann uluslararası dayanışması ve
kendi ülkelerindeki azılı düşmanlarla çetin bir savaşa gi­
rişen adlan bilinmeyen kadıniann bu işbirliği .sayesinde
geniş kadın kitleleri birleşmektedir. Emekçi kadın kitlelo­
rinin katılması olmadan kapitalist ülkelerdeki hükümetle­
re ve parlamentoya, kapitalizmin temsilcileri olan düşman­
Iara karşı çetin bir savaş yürütme karannı gösteren hiçbir
toplantı ve miting olamaz. Bu karar, kadıniann emperya­
list savaşa karşı yapılan sıradan gösterilerden ve SSCB'n�
korumaktan devrimci hareketlere geçmeye zorunlu kılıyor.
Bu devrimçi hareketler kadınlardan fazla kurbanlar ist<3-
yecek, bu ise hiçbir kadını korkutmamalıdır.
Bütün ülkelerdeki emperyalistler emekçi kadınlan
savaşın getirdiği cinayetierin kör ve pasif tanıklan değil
de, aktif olarak savaşa katılan insanlar durumuna getir­
meye çaba gösteriyorlar. Bu durum, II. Enternasyonalden
kalma, yakın zamana dek refonnist Fransız sosyal - de­
mokrasisinin en tanınmışlanndan biri olan Pol Banko'nun
seferberlik yasasından açık olarak görülmektedir.
Bütün ülkelerdeki proleter emekçi kadınlar, bu yasa
olmadan da, savaş zamanında açlık soğuk yüzünden ve
65/5

her türlü destekten yoksun olarak askeri fabrikalam gidip


ağır koşullar içinde çalışmaya zorunlu olduklannı unut­
mayacaklardır. Şimdi de gereksinimler, kapitalin köleleri­
ni ekmek parası için askeri kurumlarda çalışmaya zorunlu
kılınıyor mu? Kadınlar Japon emperyalistlerine ve tüm ka­
pitalist ülkelerdeki taraftarianna silah üretilmesine yar­
dım ediyorlar.
Proleter emekçi kadıniann zorunlu olarak emperya­
list savaşa ne şekilde olursa olsun çağnlmalanna, SSCB'ne
uluslararası çapta saldırı hazırlığına, yeni bir dünya yan­
gınının tutuşturulmasına karşı büyük bir güçle, her ne
pahasına olursa olsun, hiçbir tehlike karşısında yılınadan
savaşmalan gerekir. Aynı zamanda kadınların emperya­
listlerin suç işlemelerine yardım amacıyla, hiçbir elin kalk­
maması, hiçbir beynin işlernemesi için savaşmalan gerek­
tir. İşçi kadınların bugün emperyalist soygunculuğuna ve
katliamianna yardım ederek kazandıklan bir parça ek­
mek için, yarın yaşam ve iş koşullannın kötüleşeceği V13
özellikle sosyalizm yoluyla özgürlüğe kavuşmaktan va:.r.:­
geçmiş olacaklarını unutmamaları gerekir. Bütün meslek­
lerden erkek ve kız kardeşleri tarafından gösterilen geniş,
fedakarca yardım, emperyalistlerin silahlarını yoketmele­
ri için yaptıkları savaşta durumlarını hafifletecektir.
Sefalet çekmelerine karşın, vurgunculuk yapan ve sa­
vaştan zenginlikler yığanlann yemek masalanndan fırlat­
tıklan ekmek kınntılannı reddedeceklerdir. Çünkü bu kı­
rıntılar kardeşlerinin kanıyla yoğrulmuştur, kan kokmak­
tadır.
BÜtün ülkelerdeki emperyalistlerin savaşa karşı yapı­
lan ayaklanmayı bastırmak için kurşunlarını esirgemeye­
cekleri ve açlığa aldırmayacaklan açıktır� Emperyalist sa­
vaşlara karşı savaşan, yürekleri savaş kararlılığı ile doLı
kadıniann bundan korkmamalan gerekir. Sokak gösterile­
rine ve kitlesel greviere katılmalan gerektir. Çünkü bu
gösteri ve grevler bir sınıfın diğer sınıfa karşı sömürülen­
Ierin ve köleleştirilenlerin sömürenlere ve baskı altında
tutanlara karşı yapacakları silahlı bir savaşa çevrilecek-
e6

tir. Çünkü sorun büyü}c, kutsal bir amaç için savaşmaktan


kaynaklanıyor. Emekçi kadın ve erkeklerin emperyalist
savaşlara karşı yaptıklan ortak savaş, milyonlarca hak­
sız, hukuksuz ve baskı altında tutulan insanın kendi va­
tanlannda devlet yönetimini enerine geçirmek, kapitaliz­
mi yıkmak ve sosyalizmi kurmak için yaptıklan savaşta
atılan ilk ve kararlı bir adımdır.
Deney . kazanmak, bilinçliliği yükselrnek ve iradeleri
sağlamlaştırmak bakımından basamak basamak yüksele­
rek emekçi kadın kitleleri Lenin'in dehası tarafından yö­
netilerek ve ondan esinlenerek ilerliyorlar.
Sayısız kadın kitlelerinin daha sonraki ilerleyişi b ı ı
gelişme süreciyle sıkı sıkıya bağlıdır. Onlar artık Partisiz,
politik bakımdan bağımsız olarak kalmıyorlar. Politik Par­
tinin emekçilerin gücünü artırmaktaki önemini kavrıyor,
ekmek, özgürlük ve kültür savaşında sömürülenleri, baskı
altında tutulanlan yönetmek yeteneğini taşıyan biricik
bir Parti olan Komünist Partisinin sıralanna giriyorlar.
Emperyalist savaşlara kan;ı, bütün dünyada kapitali·l:­
me karşı ve sosyalizm için yapılan savaşlar, emperyalht
savaşlann bütün açık ve gizli taraftarianna ve yardımcı­
lanna, bu savaşlan doğuran burjuva düzenine karşı yap : ­
lan çetin savaşlara sıkısıkıya bağlıdır. İşte bunun için, öv­
gü düzülen burjuva demokrasisinin başkanlığı altında sö­
mürülen ve esir kitlelerin hafif, reformisı bir sıçrayışla ka­
pitalizmden sosyalizme geçeceğini söyleyen yalancı öğreti
ve reformizm taraftarlanyla çetin bir savaş yapmak gere­
kir. Bu sahte .. teorilerin .. iç yüzünü açıklamak gerekir. Bu­
nun için de insanlara kapitalizm asaretinin ancak devrim­
le yıkılacağı bilincini aşılamak gerekir. Reformist emeller
ve hayaller, kurtuluşunu sadece amansızca savaşını ver­
mek suretiiye kazanacak olanlann· savaşmak azmini ve ka­
rannı kırar - yıkar. Kitleleri dikenli, fakat amaca gid0n bi­
ricik yoldan (devrimci savaş yolundan ) ayırıp çıkmaz so­
kağa sokabilir.
Şu sırada emperyalist savaşlan kışkırtan, sınıf kavga­
sında kapitalin öncül savaşçısı ve savunucusu rolünü oy-
87

nayan kahpe, kanlı faşizme karşı savaşmak için bütün güç�


leri harekete geçirmek ve en büyük fedakarlıklar yapma­
ya h azırlanmak gerekir.
Faşizm, sömürülen kitlelerin her türlü, sınıf bilinciyle
yüklü özgürlük çalışmalarını ve yaşam biçimini yayanları
bedenen yoketmek istiyor. Mademki özgürlük ve eşitlik
için savaşan kadınların yeri reformizmin bağucu havasıy­
la dolu konuk salonlannda değildir, kuşkusuz ki, bu yer
sadece çocuk doğurma makinası rolünü oynayacağı, efen­
disi olan erkeğin haksız hukuksuz bir kölesi olacağı faşist
<<üçüncü imparatorluk·· ta da değildir. Emekçi kadınların
tek bir vücut halinde birleşerek, özgürlük getiren sosyaliz ­
min bu özellikle tehlikeli ve insafsız düşmanını da yenme­
leri için bütün güçleriyle çalışmaları gerekir.

Halklararası komünist kadınlar günü, emekçi kadınla­


rın günlük çıkarlarını sosyalizm yoluyla özgürlüklerini ka­
zanma savaşında devrimci güçlerini birleştirmek ıçın
önemli bir faktördür. 1910 yilında Kopenhag'da Il. En­
ternasyonalin uluslararası sosyalist kadınlar konferansın­
da her yıl uluslararası proleter kadınlar günu kutlanma
kanı.rı alınmıştı. Bu karar, Çarlık Rusya'da 1905 devrim
hareketinin ve özellikle Moskova'da barikat savaşlarının
ve kitlesel grev hareketlerinin kendiliğinden gelir bir bi­
çimde beliren gücünün etkisi altında alınmıştı. . Kadınlar
günü , proleterlerin burjuva düzenine ve onun temeli olan
kapitalizme karşı, sosyalizm uğrunda yaptıkları sınıf sa­
vaşımının gerektirdiği günlük gereksinimler temel tutula­
rak örgütlendirilmelidir. Uluslararası kadınlar gününün
gösterileri, bu günün kurucularının düşüncesince, sınıf sa­
vaşırnında gittikçe güçlenen emperyalizm baskısına kar-;ıı
olduğu gibi, revizyonist ve reformİst akımların gittikçe
daha küstahçasına işçi hareketine girmesine ve oportünist
yönetmenlerin idareleri . altında bulundurdukları partile­
rin ve örgütlerin savaş azimleri ve bilinçleri üzerine yıkıcı
68

etkiler yapmasına karşı da devrimci kitleleri seferber et�


melidir. Uluslararası kadınlar gününün gösterileri kitlesel
grevler ve çeşitli kitlesel harekıUlar zincirinde yeni demir
bir halka oluşturmalıdır. Bu grev ve harekatların ise ka­
pitalizmi yıkmak ve sosyalizmi kurmak için emperyalizme
karşı yapılan devrimci savaşlarla sonuçlanmaları gerekir.
Ulusluslarası kadınlar günü devrimci niteliğine sadık
kalınarak 8 Mart 1917'de Petrograd'da «Ekmek, barış ve
özgürlük ! » belgisi altında sokak savaşianna çevrildi. işyer­
lerinde, işçi mahallelerinde ve askeri kışlalarda bolşevikçe
yürütülen kararlı hazırlık işleri sonucunda kitleler çarlı ­
ğın silahlı kuvvetlerine karşı savaşta utkan oldular. Böy­
lece uluslararası kadınlar günü Rusya'da burjuva demok­
ratik devriminin başlangıcını oluşturdu. Öyle ki bu dev­
rim, karşılaştırma kabul etmez derecede daha büyük amaç­
lan olan ve dünya çapında ve tarihi önemi çok daha bü­
yük ohin Oktobr Devrimi halini aldı. Aynı zamanda II. En­
ternasyonal parti ve örgütlerinin uluslararası kadın günle­
ri kabaca sahtekarlıktan . başka birşey değildir. Bunun
amacı saf emekçi kitleleri aldatmaktır.
1914 yılı Ağustos'unda ve emperyalist savaş sırasında
uluslararası proleter dayanışmasının ve sosyalizmin bütün
ilkelerini utanmadan ayaklan altında çiğneyen II. Enter­
nasyonalin yönetmenleri kitleleri uluslararası dayanışma­
ya çağırmak hakkını, bu onurlu hakkı kaybettiler. Onla­
rın iğrenç hayinlikleri çok büyü k, affedilmeyecek ve unu­
tulamayacak derecededir. Çünkü reformist yönetmenler,
erkekler de kadınlar da, eskiden olduğu gibi kapitalin tem­
silcileriyle ilkesizce ve işçi aleyhinde politik ve ekonomik
işbirliği siyaseti güderek, şimdi de bu hayinliklerine devam
ediyorlar. Onlardan bazılannın bakan ve cumhurbaşkanı
koltuklannda zevki sefa sürmelerinden kapitalin esirleri­
nin ve vergi ödeyenierin egemenliği bir dirhem bile artma­
mıştır. Aksine olarak, acemi politikacılarda bu koltukların
doğurduğu kötü umutlar proletaryayı, yönetimi ele geçir­
mek için yaptığı devrimci savaşlardan ayırarak güçsüz bı­
rakmakta, elini kolunu bağlamaktadır. Halbuki burjuva
-59

demokrasisi hiçbir zaman her ne pahasına olursa olsun


yönetimi gönüllü olarak proletaryaya bırakmak istemeye­
cektir. Şu kalde emekçi kadınlann o büyük acılannın, fa­
şizmin kendilerine getirdiği vahşiliklerin suçlusu daha
fazla koalisyon hükümetleridir. Sefalet çeken, saf ve alda­
tılan kadın ve erkeğin, reformizmin işçi kanıyla boyanmış,
solgun, kirli bayrağına sırt çevirmeleri ve Komünist En­
ternasyonalinin gelecekte utkuya ulaşacağını bildiren kızıl
bayrağı çevresinde birleşmeleri gerekir.
Emekçi kadın ordulannın emperyalizm aleyhine ve
sosyalizm için savaşaeskianna and içmeleri güçlü bir ha­
reket halini almalıdır. Her günlük iş ve savaşım yolu gös­
'
teren belgileri hayati bir dava durumuna getirmelidir.
'
Kitlesei ve sınıfsal savaşıann hedef ve amaçlan tamamen
açıktır ve hiçbir kuşkuya yer vermemektedir. Sorun şundan
oluşmaktadır: ya dünyayı uçuruma doğru sürükleyen bir
ekonomik ve sosyal düzen, yani kapitalizm veya komü­
nizm. Emekçi kadınların özgürlük ve eşitlik haklannı ka­
zanmalan gerektir. Bu ise, kardeşleriyle elele vererek sı­
nıflann ortadan kaldınlması ve sosyalizm yoluyla insan­
lığın özgürlüğe kavuşması için savaşmakla sıkı sıkıya bağ­
lıdır. Hedefin büyüklüğü bu savaşta hiçbir kararsızlık V'3
gecikmeye, geçici, küçük faydalar için hiçbir parekende
alış verişe yer vermemektedir. Böyle büyük bir hedef w�­
runa verilen savaşta çok büyük özverinin, öyles.ine büyük
bir değeri olamaz. Bu anın görevleri ve elverişli tarihsel
durum çôzümleyici bir savaşa başlamayı gerektiriyor. Bu
durum emekçi kadın proleter kitlelerine şunlan haykın­
yor:
Uyanın, harekete geçin, savaşın ! Bugünkü büyük tari­
hi dururrl sizleri cesaretsiz bulmasın. Dünün bilinmeyen
·

milyonlarca köle kadınlan, bugünün savaşçılan meydana


çıkın ve ileri yürüyün! Zafere doğru koşun, utkan olun!
Lenin'in vasiyetlerini yerine getiren uluslararası topluluk­
ta kendi yerinizi almanız, Lenin'in büyük davası ve öğre­
tisine layık olduğunuzu göstermeniz artık gereklidir.
---o--

You might also like