Professional Documents
Culture Documents
ESTETiK
SUUT KEMAL YETKiN
1 9 3 8
iSTANBUL
DEVLET
\
BASIMEVi
,,
., ~ .....
;~\
\_ ...i. .
Kiiltii.r Bakanlzgz Yayzn Direktodiigii.niin 8316072 sayzlz ve
26-8-7938 tarihli emrile 1kinci de/a olarak 4000 sayz baszlzmz$lzr.
1K1NC1 KISIM
San'atin tarifi 18
San'atkarda hasbi idrak 18-21
San'atkarda 1tahayyiil 21-22
idealism 23-25
Realism 25-29
San'at ve telkin 29-31
San'atkarm ~h~masx 31-34
Ferdi ve i~timai hayatta san'atin rolii 34-36
San'at ve ahla.k 36.
Ahlaki san'at 37-38
San'at i~in san'at 39-40
San'at ve ahla.k hayatmm biribirile olan mi.inasebeti 40-42
Oc;tJNCO KISIM
DORDUNCU KISIM
BESiNCi KISIM
Diger bedii hisler
•
Zarif 77
77-78
Muht~m
8-79
Sevimli
79-82
UM
Giiliin~liik hissi: Komik
82-85 ..
85-8
Um or
88-89
Son soz
Kitapta ge~en ecnebi isimler 90-95
BiRiNCi KISIM
ESTETiK
Mevzuu, usulii
*
* *
Metafizik estetiklerin en miihimlerinden biri de Hegel' in
estegidir. Hegel' e g6re biitiin realite evrensel ruhtadir. Bu
4
atkar ise, bir grupa, yani zamarumn san' atkarlanm bir arada
tophyan bir mektebe mensuphlr. Bir Nedim, bir Shakespeare,
bir Rubens miinzevi degillerdir. Mektep ise daha geni§ ca-
miaya, onu ihtiva eden emniyete dahildir.
Bir san' at eserini, lb ir san' atkarr, bir san' at grupunu an-
lamak i~in bunlarrn mensup olduklarr zamanrn 0rf ve adeti-
ni, dii§iinii§ tarzrnr gozoniine getirmelidir. ~iinkii: «insamn
fikir mahsulleri de nihayet tabiatin mahsulleri gibi, i~inde
bulunduklarr muhit ile izah olunur.» [1].
San' at eserinin dogu§una sebebiyet veren §artlar nelerdir?
Taine, san'at felsefesinde, bu §artlar, rrk, muhit, ve andir
diyor. Irk, insamn dogarken hayata beraber getirdigi fitri ve
irsi istidatlardrr.
Muhit, iklim, toprak: grda, devamlr siyasi ve i~timai te§-
kilat gibi tabii ve i~timai hallerin mecmuudur.
An, miiktesep siirattir. Her san' atkar neslinin kendisini
takip eden nesil iizerindeki tesiridir.
Bu ii~ ma§eri amil, tahii hararet derecesinin her nebatr 1s-
t1faya t~bi tuttugu gibi her eseri 1st1faya tabi tutan manevi
bir hararet derecesi yaratrr. Taine, San' at Felsefesi'nde, bu fi-
kirleri yalmz istidlal ile degil, fakat tarihle ispat ediyor.
Irk, muhit ve an ile san' ati, Greklerin heykeltra§isini izah
ediyor. Ayni metodu, §ayam dikkat bir Surette, italya rone-
sansrmn ve Hollandamn resim san' atine ve ingiliz edebiya-
tma tatbik ediyor.
Miiphem ve muglak uk mefhumunu bertaraf edersek,
§iiphesiz ki san' atkar derin bir surette tabii ve i~timai muhi-
tin tesiri altrndadrr. Bu noktada «Taine» in hakkr var. San' -
atkar, aralarmda ya§drgr insanlarrn ahlaki ve ilmi fikirlerine,
dini ve i~timai akidel~rine i§tirak eder. Bizzarure muayyen
bir srmf halka hi tap eden san' atkar, anla§Ilmamak korkusile,
eserlerinde, muasrrlarrnrn hislerini, fikirlerini ifadeye bir
mecburiyet duyar. Devrinin ilminden dogan bir teknik kul-
[1] H. Taine - Philosophie de l'art. t. 1. p - 10.
10
lamr. Biitiin bu noktai nazardan, san' atkar i~timai muhite
baglrdrr.
Bununla beraber bir~ok miitefekkirler, «Hippolyte
Taine» in san' at eserlerini harici ahval ile izah edi§ini miifnt
buluyorlar. Eger bir «PhidiaS>>m hayat ve eserleri bilirune-
mi§ olsayd1 gfrya miicbir haller bilinmekle onlarm zuhfuu
ilan ve §aheserleri tefeiil olunabilir midi?
Dehanm zuhuru evelden sezilmez, haiber verilemez. De-
ha sahibi insan «anm)> o kadar az mahsuliidiir ki daima bu-
lundugu devrin ilersinde ·ya§ar. Eserleri hayret verir, taac-
ciipler uyandmr ve rencide eder. «Deha» yr bertaraf etsek
bile, san' atin bir devrin mahsulii oldugu fikri dogru degil-
dir. Bilakis san' at «an» m fikir ve temayiillerine kaq1 gele-
bilir. Hassas bir surette sevdiginin a§km1 terenniim ve tes'it
eden a§Ikane §arkrlar, ha§in orta zamanda zuhur ediyor.
Ve Fransada, uzun sai;h romantikler on dokuzunsu asrm bur-
juvazisinde skandallar yapmI§tir.
ii;timai tesirler, san' at tarihinde heqeyi izah etmiyor.
Ferdin dii§iincelerine, hislerine ve tecriibelerine de bir yer
ayumak lazIIDdu.
Fizyolojik estetik. - <_::ok metafizik buldugu eski
psikolojiye miispet ilimleri ikame etmek istiyen «Auguste
Comte» insan fikrini miitalea ve tetkik i<;in yalruz sosyolojiye
degil fakat fiziyolojiye yani uzviyetin fonksiyonlarmdan
bahseden ilme de miiracaat ediyor.
Baz1 miitefekkirler, estetigin heqeyden evvel, fiziyolojik
olmas1 lazungeldigini dii§iinrnii§lerdir. Giizellik viicudiimiize
tesir ediyor, evvela ve bilhassa maddi bir zevk veriyor. Ziya
ihtizazlarile miiteessir olan goziin, ve seda mevcelerile miite-
essir olan kulagm eriidiinde bu zevkm sebeplerini aramahdrr.
On dokuzuncu asrm ikinci yansmda ingilterede «Grant
Allen», Almanyada, me§hur fiziyoloji alimi «Helmoltz», ve
mesai arkada§I «Briicke», fiziyolojik estetigin na§iridirler.
11
San' ati, hassalann fiziyolojisine baglayarak, san' atin tek-
nigine daha fazla vuzuh vermegi istemi§lerdir. Bu estetigi
Fransada «E. V erom> temsil eylemi§ti. «Auguste Comte» clan
miiihem olan «E. Veron» biitiin ruhiyatr tayyetmektedir.
- Kendisince - cidderi ilmi bir tetkikin ~er~evesine girmedigi
i~in, «san' atin manevi tesirlerini» ihmal ediyor. Optik ve
akustik' in ziya, renk ve sedalara, ve f iziyolojinin gorme ve
i§itme duygularrrnn biinye ve faaliyet tarzrna miiteallik ke-
§iflerini hulasa etmegi ve uzviyette, bedii hazzrn sebebini
ara§trrmagr kendi kendisine gaye edinmi§ti. Fiziyolojik este-
tige ne diyecegiz? Krymeti nedir?
Bedii zevke miidahale eden fizik ve biyolojik mutalara
dikkati hakkile ~ekiyor. Evvela, heyecanda oldugu giibi, bedii
heyecana dahi bazr uzvi degi§ikligin refakat ettigi dogrudur.
Goziin ve kulagrn zevkleri i~in de bazr fiziyolojik §art-
larrn mevcut oldugu hakikattrr.
I§rk ve golge, ~izgiler, ve ~izgilerin nispetleri, renkler ve
miitekaibil tesirleri hakkrnda goziin . optik ve fiziyolojisinin
ressama ogretecegi §eylerden §iiphe etmek aklrmrzdan g~
mez. Fakat bu da bedihidir ki, bu maddi mutalar bedii zev-
krn hepsini te§kil etmez. Ve «E. Vieron» tarafrndan ihmal
olunan manevi tesirlerin ~ok miihim bir mevkii vardrr. Bil-
hassa, bu estetik konsepsiyonundan psikolojinin ~rkarrlmasr,
tamamile gayrikabili izahtrr. Fiziyolojik §erait ne olursa ol-
sun, san' atte yahut taSiatte, giizelligin verdigi zevk ve haz
heqeyden evvel bir ruh haletidir. Ve bu zevkr herkes i~inden
tamr, evvela §uur ve tefekkiirile tetkik ve miitalea edebilir ve
etmelidir.
Estetik~i i~in bir entere arzeden bizzat fiziyoloji degil-
dir. Uzviyetin ve §uurun miinasebetlerini miitalea eden psiko-
fiziyolojidir. Estetik srrf fiziyolojik olamaz. Fakat psikolojik
bir estetik, psiko - fiziyolojiyi ihmal etmemelidir.
12
Tecriihi estetik. - Estetige mi.imkiin oldugu kadar
ilmi bir vuzuh vermek istiyen lbaz1 miitefekkirler, fizik ve
biyolojik ilimlerin en verimli tetkik tarz1 olan tecriibeyi onun
sabasma sokmak istediler. T ecriibe, alim tarafmdan istihsal
edilen veya degi§tirilen hadiseleri mii§abededen ibarettir.
En §ayam dikkat tecriibi estetik, alman alimi «Fechner»
inkidir. Fechner, ihsaslanrmzm tamamile enfiisi ve keyH
olan §iddetini, tamamile afaki ve kemmi olan miinebbihle-
rile olgnek i~in, psiko - fizik denilen tecriibe ve statistik me-
totlarm1 teklif etmi§ti. Ayni suretle, deruni ve §ahsi olan
bedii zevkin kesaf etini de bu zevki lbize veren e§ya iizerinde
yapilan tecriibelerle 6l911ege ba§ladi. Bu metoda tecriibi este-
tik ismini verdi. Fechner, tecriibelerini, basit §eylerle ve
orta bilgili bir ziimrenin kar§Ismda yapiyordu. Bu suretle,
e§yanm mahiyetinden dogan zaruri nispetleri zuhurdan me-
neden, §ahsi veya anormal veya miistesna zevk hususiyetlerini
hazfediyordu.
Her ferde, tecriibe «tesb> i olarak muntazam bir surete
intihap edilmi§ miicerret mustailler gosteriyor ve kendile-
rinden yalruz buiitlerinin nispetlerini nazan itibara alarak
tatbik sahala.nm dii§iinmeksizin, onlarm uyandrrdigll tercih
silsilesini kaydetmeleri isteniyordu. Tecriibi estetigin en mii-
him prosedesi intihap usuliidiir: Bir grup fer de, miiteaddit
e§ya arasmdan, birini intihap etmeleri soylenir. Bu begenme,
se911e esnasmda, tecriibeye tabi olan §ahsm, bu §ekillerin
hatrrlatacaklan e§yay1 dii§iinmemesi §arttrr. Mesela eger test
olarak muhtelif mustatiller ( dikey dortgenler) gosteriliyor-
sa, kaq1srndakilerin, bu §ekilleri begenecekleri zaman. bu §e-
killerin tetabuk edebilecegi tablo, pencere, kart do vi:oit gi-
bi §eyleri dii§iinmemeleri laz1mdrr.
Bu metot sayesinde en ho§a giden §ekil intihap edilmi§
olur. Bundan soma tercihlerin ve retlerin bir toblosu tanzim
edilir. Bu suretle yapilan istatistikler karenin begenildigi-
ni ve biraz uzun karenin bariz bir uzakla§ma tevlit ettigi-
13
ni, ~ok uzun dikey dortgenler ic;in bir istihfaf izhar edildigini,
ve tercihlerin bi.iyiik lasmmm «Section d'on> denilen t.~ 18 nis-
petine tevecci.ih ettigini gosteriyor. intihap metoduna, Fech-
ner in§a metodu da ilave ediyor. Bazr §ahrslardan, bizzat ko-
laylrkla yapabilecekleri ibasit bir §ekil vasrtasile kendilerine
en emniyet verici goriinen nispeti in§a etmeleri isteniyor. Me-
sela kendilerinden, en ahenkli goriinen mustatili yapmalan
yahut hac;m bir kolunu ~izdikten sonra, ikinci kolun kendi-
lerine en ho§ gori.inen bir nispette c;izilmesi isteniyor.
Mesela, bir c;izgi:----
Buna dikey ( amut) olarak ne uzunlukta hir c;izgi c;ekme-
liyirn ki - hence en ho§ 1g6riinen - bir hac; meydana gel-
sin? Mesela §U hac;: +
Bu iki metoda bir i.ic;iinciisi.inii de ilave ediyorlar:
Kullarulan e§yanm mii§ahedesi usulii.
$ekillerinden dolayr, halkm tercih ederek almr§ olduklarr
e§yamn bui.itleri olc;i.iliir. Kitap, mektup kagrtlan v. s. gibi
.e§Yamn buiitlerinin «section dor.e - goldener schnitt» nis-
petine mutabrk oldugu, yaprlan tecriiibelerden anla§IlmI§trr.
Bu metoda ne diyecegiz?
Tecriibi metot ibir nevi ibedii atomizm «atomisme esthe-
tique» te§kil ediyor. Bu estetik, hazmr miitalea i~in, uzuvla-
rrrmzm her oksijen ve azot atomunu tahlil ile i§e ba§lryan bir
biyolojiyi hatulatmaktadrr: Bugiinki.i vaziyette ilimlerin, bu
noktadan hareket ederek, uzvun mecmuu ile mevait olan
midenin fonksiyonlanndan bahseden mii§ahhas etiide vasrl
olmak imkansrzdrr. Bununla iberaber ibu ba§langrc;taki kimya
faydah goriinmektedir. Ve §iiphesiz ki istikbali zengindir.
«Fechnen> ve ondan •sonrakiler §imdiye kadar test olarak,
mustatil, miiselles, salip v.s ... gibi sade §ekillerden ba§ka bir-
§ey kullanmadtlar. Bu metot bir san'at eserinin takdirinde
kudretsizdir. Zira lbasit bir halde hemen higbir san'at eseri ol-
madrgr gibi, krsrmlarr biribirinden ayrrdrgr zaman da krymeti-
14
ni muhafaza eden bir san' at eseri ibulunmaz. Bu krymet atom-
lan bedii §uurun altrna dii§er. Fechnerin tam, yalruz vasati
tercihleri meydana ~rkarmaga yardrrn etmektedir. Yap1lan
tecriibeler, daima vasat srmfm kaq1smda yap1hyor. Halbuki,
giizide, bilici bir ziitnre, malumats1z bir insan kiitlesine kar§r
hakh olabilir. Standhal, Wagner, Monet, ilk §aheserlerinin
takdir edildigini ancak kii0ik ibir sm1£ tarafrndan gordiiler:
Aldanan cemaatti. Hulasa, tecriibi metodun inceden inceye
ara§tirI§I faydahdir. F akat, zaruri miitemmim olarak, psiko-
lojik ve tarihi mii§ahedenin canh ve mii§ahhas metotlanna
muhta~t1rlar.
Bir tabloyu tetkik i~in, pertevsiz daima faydahdir, fakat
kafi degildir. Tecriibi estetigin en giizel Iaboratuarlarr gene
atelyeler, san'atkarlann ~ah§ma salonlan, kiitiipaneler, tiyat-
rolar ve miizelerdir.
Estetigin usulii hakkmda netice. - $.iffidiye kadar
soylemi§ olduklanrmzdan §U netice pkJyor:
Estetik her§eyden evvel psikolojik, sosyolojik, ve tarihi
olmahdir. Psikolojik estetik, fiziyolojinin mutalanm a§ag1
gormiyecektir ve miimkiin oldugu zaman tecriibeler yapacak-
trr. Fakat, yalruz §uurun, dogrudan dogruya, batmi hayat1
taruyabilecegini unutrmyacaktir. i~timai ve tarihi estetik,
---
san'at eserini i~imai muhitine yerle§tirecektir. San' at ve san'-
atler tarihi hakkmda bir teemmiil olacaktir.
Estetigm karakteri. - Evvelce de soyledigimiz gibi
estetik, ruhiyat iizerine istinat eden manhk ve ahlak gibi
etiitlere yakla§Ir. Alman Filozofu «Wundb> bu etiitlere
«Normativ ilimlen> ismini veriyor. <:;iinkii bu ilimler, vakia-
lan mii§ahede ederek kanunlar ~rkarmakla iktifa edecegi. yer-
de krymetler tahsis ve kaideler vazediyor.
Estetik dahi normativ bir ilim arum alabilir mi? $iiphe-
siz ki, estetik te laymetleri tarif ediyor, prensip olarak «gii-
zel» in «~irkim> e iistiin oldugunu vaz ve kabul ediyor. ~a-
15
heserleri, adi, bayag1 eserlerden ayut ediyor. Batmi bir kuv-
vet bize «bu es er giizeldin> dedirtiyor.
Kant, fiil ve amele verilen emirleri tavsif i~in «impera-
tif» kelimesini kullanmaktadir . . Vazife ona, bir kat'i emir
«imperatif categorique» olarak goriiniiyor. Ayni manada,
Schiller, bedii bir emirden bahsetmi§tir.
Biitiin bunlardan pkan mana §udur:
«San' at eseri yaratmak yahut giizelligi takdir etmek i~in
estetik de kaideler verebiliyor mu?»
Baz1 miitefekkirler bunu dii§iindiiler. Apk~a nevile~ ayr-
nyorlar ve her nevide san' atkarm itaat etmesi Iazrmgelen
kanunlan tesbit ediyorlar. Mesela, Boileau, «~iir San' ati»n-
de trajediye, ii~ birlik kanununu vazetmi§tir. On dokuzuncu
asrm nihayetlerinde <<F. Brunetiere» afaki ve biitiin §ahsi
tercihlerden miicerret olmasnn istedigi dOgmatik bir tenkit-
ten bahsediyor, · mazinin ve asrmm muharrirlerini, apk ka-
idelere gore muhakeme ediyordu.
Bununla beraber, san' at eserinin yaratrh~ma miiteallik sa-
lbit kaidelerin ibulunduguna itiraz edilebilir. Biitiin san' atler
i~in bymeti haiz umumi kaidelerden mi bahsediliyor Biraz
sonra «giizeh> i tarif etmenin ne gii~ §ey oldugunu ogrenece-
giz; bu ibOyle olursa, san' atkarlara, giizeli nasrl meydana ge-
tireceklerini soylemek daha gii~ degil midir? istenilen, yal-
mz bir artistik nev' e taalh1k eden hususi kaideler midir?
Bugiin bir~ok edebiyatplar, vazrhan muayyen ve degi§mez
nevilerin viicudiinii ret ve inkar ediyorlar. Hakikati halde,
tarih, bu kaideleri tatbik eden krymetsiz san' atkarlarm, bu
kaideleri bilmiyen veya ihmal eden dahilerin eserlerine iistiin
ve hatra miisavi eserler yarattrklarmr gostermiyor. «Brune-
tiere» in diisturi tenkidine, Anatole France ve Jules Lemaitre,
intibaperst «impressionniste» tenkitle mukabele ediyorlar.
Miinekkit, kendi tarafrndan tetkik edilen san'at eserlerinin,
16
yalruz ruhunda uyandrrdig1 hisleri ifade eder. A. France,
«iyi miinekkit, §aheserler arasmda -ruhunun sergiize§tlerini
anlatandrr» diyor ve sonra ilave ediyor: «Ne Cleopatre'm
caziliesi, ne Saint Fran~ois d'Assise'in §efkati, ne Racine'in
§iiri, formiillere irca olunamaz.»
Bu noktai nazar, kaide taraftarlarrnm noktai nazarmdan
ziyade me§ru goriiniiyor. Fakat bununla beraber intibaperest
miinekkitlerin hiikiim vermekten ve mahkum etmekten geri
kalmadiklan goriilmii§ ve goriilmektedir. A. F ranee «Edebi
Hayat» mda, E. Zola i~in miifrit bir surette §id.detli hareket
ediyor. Jules Lemaitre «Muasrrlar>> mda J. Ohnet'ye ezici
bir makale tahsis etmi§tir. Boylece, intibaperestler bile kry-
met farklarm1 tamyor ve ilan ediyorlar. Sonra, biitiin insan-
larm san' at sahasmda salahiyeti olmadiklanm teslim et-
mek Iazrmgelir. Kaid el er tanzim etmeksizin bile la:ymet dere-
celeri kabul etmek zaruridir.
Bu kiymet dereceleri nas1l teessiis ediyor ?. Salahiyetli kim-
selerin anla§mas1 ile. Belki ibu manada, bedii hakikatlerden,
ahlaki hakikatlerden bahsedildigi gibi, bahsedilebilir. Este-
tigi ilim telakki etmek manas1z degildir. K1ymet farklan te-
sis ettigi i~in, estetige izah ettigimiz manada «normative»
denilebilir. Y oksa san' atkara yahut san' at miinekkidine kai-
deler emrettigi i9n degil.
Estetik - 2
, --
18
iKtNd KISIM
SAN' AT
SAN'ATKARIN TAHAYYDLD
22
atkardaki orijinal heyecanlann, itiyadi tercihlerin, yahut
.muvakkat me§galelerin keyfiyetini if§a eder.
Tahayyiilperverin §uurunda her §ekilden hayaller topla-
rur: Gorme, i§itme, tatma, dokunma hayalleri; ferdi ve ma-
§eri - muayyen bir devirde ilmin, tarihin veya dinin biitiin
dimaglara soktugu - hayaller.
San' atkar bu hayalleri geni§letir, yahut kii0iltiir. Ba§-
tanba§a degi§tirir ve fantazisinin akI§rna tabi tutar. San'atkar
~ bazan muhayyilesinin yaptigr i§in farkmdadrr. Biraz sonra
yaratra fantazinin nasil teemmiillii c;alr§maga refakat ettigini
gorecegiz. Ekseriya dahi bu faaliyetin biiyiik bir kisrm san'at-
karrn §uurunun dr§rnda, gayri §uurunda cereyan eder. San' -
atkar istemeksizin, biiyiimesinin dahi farkrnda olmaksrzrn
eser bir nevi kuvvetle inki§af eder. ~Bazan kabli, gayri me§'ur
hir sayin muhassalasr birdenbire §UU!un sathma pkar. Buna
«ilham» derler.
I
I
~
23
SAN' AT VE TELKiN
32
jikrin faydalt bir surette ilk ftrfa, kalem, fekif darbesinde
evvel miidahale etmedigini» iddia etmek ~ok mubalagahdr
~unu teslim etmelidir ki biitiin sarl.' atkarlar bu noktad
ayni tarzda hareket etmiyorlar. Fakat en ~ok hallerde, san'
atkar yaratilacak eserin toplu bir .gorii§ile i§e ba§larla
ve bu terkibi tasavvuru tahakkuk ettirmege ~ah§trkp, tefeii
ruat1 ke§federler.
Hulasa, san' atkar ba§lamadan evvel, eserinin bir~ok ha
yallere geni§letilebilen bir dinamik §emasma maliktir.
Dinamik §ema denilen bu canh intiba ve teessiir, yaratI
lacak eserin adeta bir nevi tekessiif etmi§ hulasasidrr. San' at
kann yaratacag1 mi.istakbel eser, ~ma denilen ve bir~ol<
hayallere tevsi edilebilen bu ki.ildedir. San'atkar, i§te boyle
bir §emadan, bir taslaktan hareket ederek, bunu tab~ k-l..-11 k
ve tecessiit ettirecek hatrralara iner.
~u halde ibda cehti evvela defaten bir faraziyeye miilhem
olmakla ba§layip, faraziyenin tahkik ve tahakkuku sonra
gelir. Binaenaleyh ibda cehti atlarulan fasilayi doldurmak ve
gayeyi tahakkuk ettirecek vas1talann bi.itiin kmmlanru ve te-
ferruatmI bulmak i~in yaptlan bir te§ebbi.isti.ir', ve ibda bilkuv-
ve zengin olan bu miiceret taslag1 mii§ahhas §eylere kalbet-
mekten ibarettir. RomanCI, §air, musiki§inas v. s... biitiin
yaratmlann hareket noktalan bu pek miicerret tasavvur-
dadrr. Bu gii~ yaratma cehtinde, san' atkar - eski bediiyatp-
lann vi.icudiinden bile §iiphe etmedikleri - teknik miilaha-
zalarla ugra§rr. Mesela, ressamm sayi, bir edibin de kelime-
lerle kendisi kadar ifade edebilecegi temleri te§rih etmege
inhisar etmemelidir. C.::izgilere, renklere, ve nispetlerine pek
esash bir surette ehemmiyet vermeli ve kesif bir surette renk-
li olan tabiatin giizelligini duymahdrr. Burada kullantlacak
malzemelerle olan miicadele, onlan hiikiim altrna almak ve
itaate getirmek i~in sarfedilen cehit birinci derecede ehem-
miyeti haizdir.
Bu miicadele ic;in sarr'atkarrn miicehhez olmasr Iazrmdrr.
~n'LJ:irfetini (metier) ve bu hirfetin usullerini bilmesi zaruri-
[t ,fir. Hirfet zaruridir, fakat §uphesiz kafi degildir. Hirfet
! ILSul ve kaidelere muvahk fakat soguk ve gayri§ahsi eserlerin
.a bdaile neticelenebilir.
San' acldrrn, kendisine ogretilen hirfetten - bazr an' a-
r, tevi kaidelere ehemmiyet vermekle bernber - §ahsi, canh
r-,ir teknik pkarmasr ve mukavemet eden maddeye yaratICI
radesinin damgasinI basmasr Iazrmdrr. Maddeye kaqr ac;r-
L- an bu miicadelede san' atkar, devrinin biitiin ihtiralanm -
meli ve ilmi ihtiralar da dahil olmak iizere - kullamr.
·-I 15 inci asrrda mesela, yaghboyamn ke§fi birdenbire resim
i- an' atini ba§ka §ekle getiriyor; §if kagrdmrn imali hakkin
~ ~eni§ bir surette geni§lemesine sebebiyet veriyor. San' atkar
o fade etmek istedigi hisleri, fikirleri ve hayalleri orijinal bir
1
Buffon, pek hakh olarak «uslup ayni insandzn> diyordu.
~an' at eseri ayni zamanda hem f ikir, hem his, hem de bu
:ikir ve heyecanlan ifade eden §ekil ile kiymet kazanmahdrr.
3azr eserlerde §eklin, bazr eser'ierde de ifadenin galiJbiye-
:ini mii§ahede eden lbazr bediiyatc;rlar artiste d' expression
reartise de forme diye san'atkarlan iki §ubeye ayrrmagr
feklif etmi§lerdir. Bu tefrik ancak ikinci derecede san' atkar-
lara uygundur. Biiyiik san'atkarlarda esas ve §eklin tam bir
ahenk te§kil ettigi gariilmektedir.
italyan filozofu Benedetto Crnce'nin dedigi gibi:
1
SAN' AT VE AHL.AK
O<_;VNcu KISIM
SAN'ATTE i~ BOLUMU
Nas1l ki ilim, ilimlerin bir terkibi ise, san'at te san'at-
lerin bir terkibidir. Her san'at, biirun diger san'atlerden
farkl1du. Alimler gibi san' atkarlar da ihtisas kazarurlar. Ek-
seriya faaliyetlerini bir sahaya hasrederler. i§ boliimii yalnrz
ikt1sadi hayatm degil, fakat fikri hayatm da biiyiik bir va-
has1drr. Biirun hallerde ayni ehemmiyeti gosterir. itiyat ka-
nunlanna nazaran, insan itiyat kazand1g1 muayyen i§i daha
43
44
~iir, giizel san'atlerden biri oldugu gibi, halIC1hk ta ta -
biki bir san' attir. Fakat diger bir~ok ahvalde fark bu kadar
bariz degildir. Mimari giizel san' atlerdendir: Bazan sadece
bir giizellik hulyasm1 maddile§tiren binalar viicude getirir.
Fakat ayni zamanda ve hatta ekseriya, mimari tatbiki bir
san' attir: ·
<:;iinki.i bizi sICaktan ve soguktan muhafaza eden, ya§a-
maga elveri§li binalar yapar. Graviir ekseriya giizel san' atler-
den addolunur. Fakat o daha ziyade tatbiki bir san'at degil
midir? <:;iinkii seri halinde tekerriir eden eserler viicude ge-
tiriyor. Kuyumculuk tarbiki bir san'attir; fakat bir kuyum-
amun yegane bir elmas ibda ettigi vaki olabilir. Giizel san'-
atlerle tatbiki san' atler arasmdaki mutat tefrikr muhafaza
edelim, fakat bu tefrikte kat' iyyen bariz bir tahdit gormiye-
lim. Bunlan dedikten sonra, §imdi srrasile giizel san' atleri
miitalea edebiliriz :
Hitap ettikleri hassalara ve eserlerinin zaman veya me-
kan ~er~evelerinde yerle§tiklerine gore, guzel san' atler ikiye
aynlrrlar:
1 - Plastik san' atler.
2 - Fonetik san'atler.
Plastik san' atler · g6rme duygusuna hi tap eder; eserleri,
hareketsiz ve yanyana duran unsurlardan miite§ekkil olup
mekanda yerle§mi§tir. Bunlar daha ziyade maddi ve afaki
san'atlerdir. Orada giizellik daha ziyade hariddir.
1 - Plastik san' atler §unlardrr: Mimarlrk, heykeltra.§-
hk, resim.
l\'Iimarhk. - Mimarlrk agrr kiitlelerin muvazenesi
binalarm kISimlan arasmdaki buut ve mesa£enin tenasiibii
ile bir giizellik tesiri viicude getirir. Gozlerimiz oniinde mii-
§ahhas1, metaneti, devami, kuvveti canlandmr. Hayaun ih-
tizaz1 muazzam kiitlesine yalruz dokunur ge~er. Mimari daha
miilayim ve narin bir hayatI ifade etmek istedigi zaman
45
kendi gayesinden uzakla§mI§ olur. Nebati §ekilleri ~ok ya-
kmdan taklit etmi§ olan eski (flamboyant) gotikte ve 'bu-
giinkii modern-style telakkilerinde bu uzakla§ma goriilmek-
tedir. Mimarinin kulland1g1 ta§ ve mermer gibi agu malze-
meler ona muhtasar tesirlere munhas1r kalmag1 emreder.
Fakat demir ve betonarme gib~ ba§ka neviden malzemeler
mimariye yeni imkanlar a~mI§tir. Sunu da unutmamah ki
mimari vaktile (:in pagodlannda, Tiirk yahlannda ve konak-
lannda oldugu gibi ~ok hafif malzeme kullanabilmi§ ve di-
ger hallerde riayet etmege mecbur oldugu sertlikten pka-
bilmi§tir.
Heykeltra§hk. - Heykeltra§hgm mevzuunu bilakis
canh varhklar te§kil eder. Fakat yalmz §ekillere (forme ),
inhinalara (contours) ve bunlardan hasil olan golge ve I§Ik
tezatlanna ehemmiyet verir; resim sahasma ait olan renk-
leri hazfeder. Heykeltra§hk dahi canSIZ §ekillerin agir ve
miisterih hayatm1 meydana \Ikaran mimarlik gibi, canh §e-
killerin mimarisini yani canh varhklarm en hareketli vziyet-
lerinde muhafaza ettigi muvazeneyi meydana ~Ikam.
(Rodin) in hatas1 §ekillerin imtiza~ ve nazarlardan firanm
ifade etmekte yekta olan resim ile heykeltra§hg1 biribirine
kan§trrmak olmu§tur:
Resim. - Resim renklerle §ekillerin biribirine duhu-
liinii (Carat) in.in -peyzajlar hakkmda dedigi gibi yerle gO-
giin izdivaom, her tarafa yayilmI§ ve hi9bir muayyen §ekle
girmemi§ olan hayat1 ifadeye muktedirdir.
Rambrantm claire-obscur'iinii yani biitiin e§yay1 kaphyan
o kesif I§Ik ve golgeleri veya Japan resimlerinde ge~en o
hafif sisleri, buharlan, ~iseleyen yagmurlan gozoniine geti-
riniz! i§te e§ya hayatmm bu hususi manzarasm1 ancak resim
tesbit edebilir.
Fakat unutmayalrm ki, resim dahi mimarlik ve heykel-
tra§hgm varrm§ oldugu neticelere varabilir.
46
Bazan bir peyzajda §ekillerin in§a tarzllli yani terki-
binden ziyade o §ekillerin mimarisini tebariiz ettirdigi vaki-
dir.
Michel-Ange'rn resmi gibi daha ziyade (Sculpturale)
olan ve heykeltra§iye muadil bulunan yani ibilhassa inhinalan
ve §ekillerin muvazenesini nazan dikkate alan bir resim
vardu.
Fonetik san' atler i§itme duygusuna hitap eder; eserleri
zaman ge~er, prensipleri teradiiftiir; burada giizellik daha
batrnidir.
Fonetik san' atler §unlardu: Musiki, edebiyat.
TATBiK1 SAN'ATLER
DORDUNCtl KISIM
GUZEL
Giizel nedir?
Bu sualin cevabrm ara§trrmadan evvel, kac; tiirli.i giizel
oldugunu tetkik edelim. Fuzuli'nin «Leyla ile Mecnuro>unu
okuyor giizel diyoruz; «Rodin» in Eternel idole' ini teilla§a edi-
yor giizel diyoruz. Sonra giine§in bir gurubu veya mehtaplr
bir gece kaqrsrnda yine ayni giizel kelimesini sarfediyoruz.
Bu misaller de gosteriyor ki, biri tabiatte, digeri san' atte ol-
mak iizere iki tiirlii giizellik var. 'Acaba giizelin tarifini an-
yan bir estetik, hangi giizelden soze ba§lamalrdrr?. San' atteki
giizelden mi, yoksa tabiatteki giizelden mi?
Giizellik san' atte mevcut olmadan evvel tabiatte mevcut-
tur gibi geliyor. Bununla beraber tecriibe gosteriyor ki, san·-
atte giizelligin ne oldugu anla§rlmadrkc;a, tabiatteki gi.izelh-
gin tefrikr c;ok mii§kiildiir. Evvela san' atte giizelligi miitalea
etmek daha kolaydrr.
(:iinkii san' atteki giizellik istenerek bililtizam meydana
getirilmi§tir. Sonra, bu da sabittir ki tabiatte giizellik bulmax
ic;in bile, onceden san' ate miiteallik biraz bilgi sahibi olma:·
zaruridir. Iptidai kavimlere mensup bir fert, bir ~ocuk. Sir
cahil, gosteri§li parlak renkleri sever, giiriiltiili.i sedalarr be-
genir; fakat muhte§em bir ormanrn veya bir gurubun giizel-
ligine lakayt kalrr.
Birc;ok koyliiler, aralarrnda ya§adrklan daglarrn seyyahlar
tarafrndan o kadar tema§a edildigini gorerek hayrete dii§-
mektedirler. Siiphesiz, bazr muhitlerde en cahiller bile mah-
lUkat ve e§yanrn giizelligine hassasiyet gosteriyorlar: Bu da
61
kendileri de farkmda olmaksrzm, bu muhitten bir hars aldrk-
lanndandrr. Floransa ahalisi ,sokakta bile gozleri altmda bu-
lunan mimariye ve heykeltra§iye miiteallik giizel eserlerin
manzarasr ile beslenmi§tir.
Tabiat hissi denilen his, yava§ yava§ bilhassa resmin,
peyzajmr ve edebiyatm tesiri altmda uyarurn§trr. Bir c;ok res-
samlar, edipler, kendilerindep. evvel tabiatte sezilmemi§ olan
giizellikleri, eserleri vasrtasile bize tamtmr§lardrr.
Romantik oldµgumuz zamandanberi daglar giizelle§ti.
Yunan, latin ve fransrz klasikleri i~in daglar ~irkin ve ma-
nasrzdr. San'atkarlarm niifuzu altmda goz, kulak ve §uur
terbiye goriiyor. Her an, kendimizde ve haricimizde, mevcu-
diyetinden bile §iiphe etmedigimiz yahut mii§ahede edip te
ehemmiyet vermedigimiz binlerce taf silat ke§fediyoruz.
Profesor (Harald Hoffding) in dedidigi gibi, harici alemi
idrakimiz bir tahatturdur. Hassalarla tamlan aleme bir bedii
alem, (W. fames) in tabirince bir ·alt diinya (sous-univers)
inzrmam ediyor.
E§yanm ~ehresi onlan tema§a edenin kiiltiirii ile degi§ir.
ingiliz Edibi Oscar Wilde:
«Tabiat, san' ati taklit ediyon> [1] diyor. Binaenaleyh
«guzel» e bir tarif ararken, goziimiiziin oniine, tabiatteki gii-
zeli degil san' atteki giizeli getirecegiz.
Giizel nedir?
Bir~ok bediiyat~rlar bu noktaya vazrh bir tarif bulmak
i~in ~alr§IDI§lardrr. Fakat hi~birisi umumiyetle kabul edilmi§
bir tarife varamamr§lardrr. Evvela giizeli, yakla§trgr fakat
karr§madrgr bazr mefhumlardan tefrik ederek menfi cihet-
ten ta vsif etmek daha kolay gibi geliyor. Bunun i~in evvela
masile, «Guzel» in ho§la, faydalr ile, iyi ile, dogru ile olan
miinasebetlerini tetkik edecegiz.
[1] 0. Wilde - Intentions. Libr. Stock p. 37.
62
Giizel ve ho§. - Giizel «ho§» mudur? Bir
min eden heqeye «hoJ» denir. ~iiphesiz giizel ho§ r-
bir mahlllkun tema§asr, giizel bir eserin seyredilmesi
i§itilmesi tath bir hazdu. Giizelin ekseriya gozde ve
ta bir derece haz uyandudrgr umumiyetle nazan d.
a.lmrr.
(Descartes) a gore giizel, gozlere ho§ olan §eydir. F ·
ekseriya, bedii hassalar is.mini gorme ve i§itme duygul r
tahsis ediyorlar. «giizel» le «ho§» u biribirine yakla mm -
istihdaf c:'den (Gayau), bu tahdide itiraz ediyor. Onun ·{
her ho§ ihsas, hangisi olursa olsun, bizzat tabiati itibarile.
menfur tedailere baglanmamr§Sa, §uurc4 olduk<;a bir ke a e
ve tannaniyet kazanarak bedii bir karakter iktisap ede i ir.
( Guyau) ya gore dokunma duygusu, bedii heyecanlarm z -
huruna daima bir vesile te§kil eder. Kor bir heykeltra§ ._,··_
zelligin verecegi ne§elerden mahrum degildir. Giiliin e
zambagm kokusu bir §iirdir.
Bazr tatma hazlan hakiki bedii zevklerdir. · (Guyau
giin Pirene daglannda bir gezintiden donii§te, yorgun ir
halde, rasladrgr bir <;obandan biraz siit 'istemi§. (:oban da rr-
maga sarkrttrgr soguk bir testiden siit doldurup kendisine
vermi§. ( Guyau) daglarm biitiin kokusunu ta§ryan ve he
yudwnu hayat veren o siitii i<;ince «hoJ» kelimesinin ifa e
edemiyecegi birtakrm hisler duydugunu, ve bunun kul ·
duyulacagr yerde agrzla duyulan bir krr senfonisi te§kil e ·_
gini ka ydediyor.
En muhtelif hassalarm mutalarmrn bedii bir krymet al -
bilecegini, (Guyau) ya bagr§lamak kabildir, fakat bun
«guzel» in «hoJ» la kan§tmlabilir fikri pkmaz. Bilha
ho§ kelimesi ile munhasrran hassalarm mahzuziyetleri k e-
dilirse. Cesurca bir hareket, hi~bir mahsus haz . getirmedi ·
halde -- biitiin ne§eye terafuk eden cismani degi§ikli ler
miistesna, - bize giizel goriiniir. Aksine olarak men§ei i-
ziyolojik ve psikolojik olan bir<;ok zevkler hic;bir bedii he e-
63
canla birle§miyor. Acrktrgumz zaman yemek, yoruldugwnuz
zaman uzanmak veyahut bir muvaffakryet haberini almak
ho§tur; fakat rbu zevklerin, «giizel» hissi ile hi~bir miinase-
beti yoktur.
( Guyau) tarafrndan verilen misallerde ho§ ihsasr eger
fikirler ve hislerle mi.i'terafrksa, bedii bir karakter iktisap eder.
Soguk siit yudumunun uyandrrdrgr hisler ve fikirlerdir ki bu
ihsasa bedii bir mahiyet veriyor. Eger ~oban, ( Guyau) nun
i~tigi siitten igmi§ olsaydr, herhalde orada (Beethoven) in
bir senfonisini is:mi§ olmryacaktr.
Bunlar da gosteriyor ki, giizel ho§tur fakat ho§un kendisi
degildir.
Giizel ve faydah. - Giizel faydalr mrdrr? Faydalr ha-
yatrn idamesine ve devamlr zevk ve safasrna yarryan §eye
derler.
(X·e nephon) un me§hur (Memoraibles) rnrn bir bahsinde
( Socrate) «giizel» i faydalrya irca ediyor:
dnsanlara yarzyan biitiin Fyler kullamJh!olduklart zaman
hem iyi hem giizeldir. Dyle ise bir giibre sepeti giizel mi-
dir?
«Evet, eger gayesine iyi uymufsa; hayzr, eger ~ ga-
yesine uymamtJSa. Bir evin kullantflt olmast onun hakikl
1 1
BE~iNCi KISIM
*
*- *
Kolaylrkla yaprlan hareketler, tmamile sevimsiz olan gi-
rintili pkmtrlr, mt12amsrz, titrek hareketlet<in zrttrdrr.
Sevimlilik, yuvarlak ve yumu§ak <;izgileri istilzam eder. Se-
vimlilikte her dki istikamet kendisinden evvel gelen istikamet-
te gosterilmi§ gibidir. Dansozlerde, patinaj yapanlarda, se-
vin1lilik (Spencer) in bir miilahazasma g6re, «Kuvvet sar-
imda iktzsada» terafuk eder. -
Seyimli bir tavrr bize, kendi kendine kii~iik bir cehit ba-
hasma tutunan bir tavrr tesirini yapmaktadrr.
(Spencer) sevimli tabirini krmtldanan §eylerden krmtl-
damryan §eylere kadar geni§letiyor.
79
Dallarrm suya rehavetle sarkrtan bir salkrmsogiit bize
miiphem bir surette, azasr kolay vaziyetler almr§ bir viicu-
dii hatrrlatrr. Sevimli kelimesine verilen bu §iimule belki
ba§ka bir izah bulunabilir: Gozlerimizin kolay bir hareketile
tema§a edebilecegimiz hareketsiz bir §eye veya mahluka se-
vimli deriz.
Fakat §U muhakkak ki sevimli tabiri hemen hemen dai-
ma hareketlere yahut miiteharrik mahluklara aittir.
Fakat sevimlilik hissinin bir kolayhk yahut bir kuvvet ik-
trsadmrn idrakine terafuk ettigi mii§ahedesii, bu mudil hissi
tahlile kafi degiLdir.
Ekseriya sevimli hareketlerin, ne§enin terciimam oldukla-
rrnr ilave etmek muvafrktrr. Me§hur ingiliz estetik~isi (J.
Ruskin) diyor ki:
«Bir genf kzzt ·~evimli yapabileceginizi umit etmeyiniz,
eger onu evvela mes'ut etmiyorsamz».
Sevimli hareketler sempatiyi, a§kr ve hayirhahlrgr ifade
ederler. Sevimlilik duygusunda hasbi ve ahlaki unsurlann da
bulundugu fikri, ibize bazan sevimliligin ni~in giizellikten
daha giizel addedildigini anlatryor.
Ulvi. - Bir azamet yahut bir kudret tarafmdan telkin
cdilen bedii heyecani ulvi kelimesile tavsif ederler.
Ulvi hakkrnda en me§hur nazariye Alman Filozofu
Kant'rn nazariyesidir.
Giizel bir~ok oihetten ulviye benzer. Giizel gibi ulvi de
bizde, fayda gozetmeyen kiilli ve zaruri bir hissi tatmin eder.
Fakat bununla beraber «giizel» bir~ok bakrmdan ulvi-
den ayrrlrr. Evvela «giizeh> mahdut bir mevzuu istilzam eder.
Halbuki ulvi, sonsuzlugun, hudutsuzlugun mahsuliidiir.
Sonra, giizelin tesiri altrnda zevk anidir; ulvi ise evvela ha-
yati kuvvetlerin talikmr tazammun eder. Y almz sonradrr ki
kuvvetlerin ta§krnhgr ba§lar. Burada zevk bir rstrrabr ta-
kip eder. Bundan ba§ka giizelin mevzuu muhayyilemiz i~in
80
evvelden hamlarum§ gibi oldugu halde ulvi olan §ey, mu-
hayyilemizi tazyik eder ve a§ar.
T amamile ul vi bir §ey yokrur: Bir §ey yalruz miif ekkire-
de mevcut olan ulviyetin zuhuruna sebebiyet verir. Eger gii-
zelin prensibi di§arrda aranmak icap ediyorsa, ulviye-
tin pirensipi de kendimizde <<Hayatm tasavuruna ulvi bir ka-
rakter veren fikrin bir temayulunde» aranmalrdir.
Altmda gezindigim y1lchzh bir gok, kaqISrnda ko§tugum
kiikreyen bir umman bizatihi ul vi degildir.
«Bu nzanzara sadece bende namutenahi tasavvurunu tah-
rik ederek nzuhayyilemin yeni bir tehassus tarzma vesile
olm. Diger cihetten, guzellik tabiatte bir gaiyetin, bir ahen-
gin mevcudiyetini istilzam ettigi ha/de ulvi, boyle afaki bir
ahengi, bir gaiyeti izhar eylernez. Bir kaos, bir karz~zklzk,
bir harabe bizde ulviyet dedigimiz ihtisast 11;and1rabilim.['1 ]
Kant. ulviyet «riyazi ulvi» veya «azamet ulvisi>> ile«di-
namik ulvl» veya «kudret ulvisi» namlarile iki nev'e ayr-
nyor.
Bir ufuk, bir deniz, ~oldeki nihayetsiz geni§lik birinci,
bir bozgunluk, bir hrtma, altiist olmu§ daglarsa ikinci nevi
ulviye dahildir.
Riyazi ulvi, ayni zamanda hem bir elemi hem bir hazz1
tazammun eder.
Hassasiyetimiz, muhayyilemiz bu geni§ligi kavramaga ken-
disini aciz, kudretsiz bulur; bir skmt1 duyanz. Fakat ayni za-
manda aklrmIZ kendi biiyiikliigi.ini.i, yiiksekligini hisseder ve
ooylece bir haz duyanz.
Muhayyilenin kii¢kli.igii aklm bi.iyiikliigiinii belirtir.
Dinamik ulvi, kudretin yani biiyiik manialara iistiin olan
bir iktidarrn ulvisidir. Gok gi.irlemeleri, bulutlar ve yildr-
nmlarla karmakan§rk bir kamga, yahut nihayetsiz bir
rJ Mehmet Emin Eri~irgil. Kant ve Felsefesi. Sayfa 328.
81
zayzf fakat diifunen bir kamtft. Onu ezmek ifin butun kai-
natm silahlanmasz lazzmgelmez. Bir buhar, bir damla su
onu oldurmege kafidir. Lakin butun kainat insam :ezse bile
o yine kendisini oldurenden asil kalzr; funku hem oldugu-
nu hem kainatm kendine olan ustunlugunu idrak eder, kai-
nat ise bunu idrakten acizdir».
Kant'm bu me§hur tahlili bir~ok hakimdan. tekit edile-
bilir. Bir defa ulvi denilen §eniyetlerin hakikaten hududu
yok mudur? Bilhassa deniz ve ~ole itiraz edilmi§tir. Ul-
vilik heyecam olmas1 i~in, lbizden harikulade bir suret-
te yiikselen bir azamet veyahut kudret duygusuna malik ol-
mam1z kafidir.
Nihayet Kant, biitiin misallerini maddi ve gayriuzvi diin-
yadan ahyor; ve tamamile be§eri ulviyi ihmal ediyor.
Sonra, ulvilik heyecarunda, fikrimizin tabiat oniinde ac-
zini anladiktan sonra dogruldugu telakkisi son derece iti- ·
razi celbetmektedir. Mesela dahiyane bir ihtira ulviligi kar-
§Isrnda egildigimiz zaman f ikrimizin evvela kendisini ezen
§eyin iistiinde yiikseldigini hissediyor muyuz? Bununla be-
raber ulviyet heyecarunrn umumiyetle bize gayrimahdut go-
riinen bir azamet veyahut ibir kudret tarafmdan tayin edil-
digi f ikrini muhafaza edebiliriz.
Estetik - 6
82
(Sterne) de, bir (Swift) de, bir (Dickens) de, bir (Jean
Paul) da, bir (Heine) de ayni tragi - comique g6rii§ii, o go-
rii§e duyduklan ayni sempatiyi buluruz.
Hayatm iimoristik telakkisi i§te budur.
Hoffding, (Tecriibe Uzerine Miiesses Psikoloji) iinvanh
eserinde, giiliin~liik hissi ile ulviyet hissini mukayese ederek
ayni neticeye vanyor:
«Gi.ili.in~li.ik hissi de ulviyet hissi gibi bir tezada istinat
eder. Fakat fazla olarak bu iki his te biribirlerine kaq1 bir
tezat te§kil ederler. Her ikisi de ayni asli mi.inasebet iizeri-
ne, yani bi.iyiikliigiin, kii~li.ik ile miinasebeti iizerine isti-
nat ederlerse de bu mi.inasebeti muhtelif safhalarla goriir-
ler. Birisi yukardan, digeri a§ag1dan bakar.
Her ikisi de birle§ince tahsil gormii§ tecriibeli bir ada-
mm varhk kaq1smda duydugu hissi viicude getirirler. Boyle
bir adam kainatm kuvvetleri kaq1smda pek kii~iik bir §ey-
dir. Fakat ayni zamanda kendisi de bir mukavemeti kirabil-
mege gi.i~li.i ibir kuvvettir. .Binaenaleyh hem sermest olup kal-
mag1, hem korkuyu arkada brrakmI§tir. Onun esash istida-
dm1 te~kil eden §ey zarifane bir istihza ile kan§Ik bir ul-
viyet hissidir. Giizel san' atlarda trajik ile komigi kan§tir-
mak suretil e bu hisse yakla§dm>. ( 1 ]
Bu hissi, bu tragi-comique kainat gorii§iinii eri§ilmez eser-
lerde ya§atan, hi~ §i.iphe yok ki (Schakespeare) dir.
Kainatm yalmz bir tarafm1, giiliin~ veya feci tarafnn al-
may1p, kainat1 biiyiikliigu ve ki.i0Jkliigii ile beraber tam ola-
rak ifade ettigi i~indir ki (Schakespeare) hayatI gibi esrarh
eserler yaratmI§tir.
SON SOZ
SON
1
[ ) Paul Vatery - Eupalinos p. 103.
K1TAPTA GE(:EN ECNEB1 1S1MLER