You are on page 1of 100

11I

ESTETiK
SUUT KEMAL YETKiN

1 9 3 8
iSTANBUL
DEVLET
\
BASIMEVi

,,
., ~ .....

;~\
\_ ...i. .
Kiiltii.r Bakanlzgz Yayzn Direktodiigii.niin 8316072 sayzlz ve
26-8-7938 tarihli emrile 1kinci de/a olarak 4000 sayz baszlzmz$lzr.

1~f1 ~~1 1~1 ~m~~i~il i


* 0 0 3 2 7 3 9 *
255.07.02.01.06.00/07/0032739
111.85/Y48
KiTABIN t«:;tNDEKiLER
B1R1NC1 KISIM

Estetiii.n mevzuu ve usulii


Sahife
Metafizik estetik 1- 7
Psikolojik estetik 7- 8
i~imai ve tarihi estetik 8-10
Fiz.iyolojik estetik 10-12
T ecriibi estetik 12-14
Estetigin usulii hakkrnda netice ve estetigin ikara:kteri 14-16
Estetigin gayesi . . . . . . . . 16-17

1K1NC1 KISIM
San'atin tarifi 18
San'atkarda hasbi idrak 18-21
San'atkarda 1tahayyiil 21-22

San'at eserinin yarad1b~1 hakkmda nazariyeler:

idealism 23-25
Realism 25-29
San'at ve telkin 29-31
San'atkarm ~h~masx 31-34
Ferdi ve i~timai hayatta san'atin rolii 34-36
San'at ve ahla.k 36.
Ahlaki san'at 37-38
San'at i~in san'at 39-40
San'at ve ahla.k hayatmm biribirile olan mi.inasebeti 40-42

Oc;tJNCO KISIM

San'atte i~ boli.imii 42-43


San'atlerln tasnill 43-44
lV
ahife
Mimarhk 44-45
Heykeltr~hk 45
Resim 45-46
Musiki 46
Edebiyat 46-47
Ra.ks, jest sao'ati ve sinema 47-48
Tatbiki san'atler 48-49
San'atlerin miiselsel mertebesi 49-51

Muhtelif san'atlerin men§ei:


Oyun nazariyesi 51-53
i~ nazariyesi 53-54
Dans nazariyesi 54-56
San' at ve sibir 56-58
Muhtelif san'atlerin tekamiilii 58-59
San' at sentezleri: Tiyatro, opera 59-60

DORDUNCU KISIM

Giizel nedir 60-61


Giizel ve ho~ 62-63
Giizel ve faydah 63-64
Giizel ve dogru 65-66
Giizel ve iyi 66-67

Giizel hakkrnda nazariyeler: ·


Aristo'nun nazariyesi 67-70
Kant'm nazariyesi 71-75
Giizelin aheck ve ifade ile tavsifi 75-76

BESiNCi KISIM
Diger bedii hisler

Zarif 77
77-78
Muht~m
8-79
Sevimli
79-82
UM
Giiliin~liik hissi: Komik
82-85 ..
85-8
Um or
88-89
Son soz
Kitapta ge~en ecnebi isimler 90-95
BiRiNCi KISIM

ESTETiK

Mevzuu, usulii

Estetik kelimesi hassasiyet demek olan yunanca


«aisthesis» lafzmdan gelir, harfi harfine terciimesi lazrm-
gelse «his ilmi» demek icap eder.
Halbuki bugiin estetik, giizelden, san' atin mahiyetinden,
muhtelif san' atlerin tekniginden bahseden ilme deniliyor.
Biiyiik Alman filozofu Leibniz'in tilmizi Baµmgarten
«Aesthetica» unvanh kitabmda, estetik kelimesine ilk defa
bugiinkii manasm1 vermi§tir. Fakat bu ilim hakkrnda yiirii-
tiilen nazariyeler bu ilmi ifade eden kelimeden ~ok eskidir.
Giizel hakkmda nazariyelere, Y unan1 Kadim ve Hint ve
~inin eski felsefelerinde sik sik tesadiif olunur. Filozoflar
san' ati ve giizeli tetkik etmenin tarz1 hakkmda miittefik de-
gildirler; miihim usul farklan onlan hiribirinden uzakla§-
tmr.
Estetikte usul.- Usul, bir gayeye vasil olmak ic;in kul-
lanilan tarzlarm heyeti mecmuasma denir. ilmi usul, haki-
kate vusulii temin eden tarzlarrn heyeti mecmuas1drr. San'at
ve giizellige miiteallik hakikatlere nasil varmah? Bu suale
verilen cevaplar ba§ka ba§kadrr.
Metafizik estetik. - Metafizik estetikler, estetigin
ilk ve eski olanlandir. Anla§Ilmas1 ve anlatilmas1 en giic;
olan estetikler bunlardir. Fakat bu estetikler o kadar mii-
Estetik - 1
2
him ve bazan o kadar giizeldir ki onlan ihmal etmek imkan-
srzchr.
Metafizik:, Mutlak'tan ve bizatihi §eyden bahseden ilim-
dir.
Metafizik ile ugra§an alim goriinii§leri ve hadiseleri
a§maga ve hasselerle idrak olunrrnyan varWdarr bizatihi an-
lamaga ~alr§rr.
Daima· biribirine, ve onlan dii§iinen akla nisbi olan ha-
diseleri ihmal ederek mutlakr ve gayri me§rutu anlamak ister.
Derin §eniyeti izaha c;alr§an bir sistem in§a ettiginden, filo-
zof bu sistemden bir~ok neticeler pkarrr.
Giizellik ve san' at hakkrnda dahi bir konsepsiyon 9karabilir.
Metafizik estetiklerin en muhte§emlerinden biri, eski Yuna-
nistanrn dam filozoflarrndan Eflatun'un estetigidir.
Eflatun ic;in, mahsus alem «le monde sensible», hasseleri-
mizle idrak ettigimiz alem, hayalidir. ~iinkii onu te§kil eden
mevcudat ve e§ya muhtelif ve miitehavvildir. Akrl ve zeka,
ancak birlikte ve degi§meyende dinlenir. Bir v~ degi§mez
olan yalnrz kiilli manadrr. Y alnrz o §eniyettir. j drak ettigi-
miz cisimler ya biiyiiktiir ya kii~tiir. Biiyiik cisim kii~liir,
kii~iik cisim biiyiir:
Bunlar goriinii§ten ba§ka bir§ey degildir. Fakat «biiyiik»
«kii0i}o> hirer §eniyettir. Hayali olan mahsus alemin iistiinde
muntazam bir surette mertebelere ayrran kiilli manalarda.n
miirekkep bir makulat alemi vardrr. Bu mertebeler silsilesi-
Pin zirvesinde kemal itibarile en yiiksek ve kiilli manalarrn
en kiillisi olan hayrr fikri bulunur. Zira mevcudat ve e§ya
hayrra i§tirak ettikleri nispette mevcutturlar. Tekemmiil
varlrgrn sebebidir. Giizel §eyler ancak giizellik fikrine i§tirak-
lerile mevcutturlar.
Bizde harici e§yanrn idrakini temin eden ihsaslar ile be-
raber bu ihsaslarrn iistiinde akrl ve idrak vardrr. Akrl
insanlar i~in yiiksek alemlere aplmr§ bir penceredir ki ora-
3

dan insan, degi§en sayrsiz e§yadan bir ve degi§mez fikirlerin


sahasrna yiikselir.
insan gokleri hatrrhyan arza dii§mii§ bir ilahtrr. Bu sefa-
let ve f elaket alemine dii§iinmeden once ins an cevherleri
tema§a etmi§ ve ilahlarla beraber ya§amI§tir. Hassalarm bo-
yunduruguna ve bedenin karanhk mahbesine girmeden once
insan miicerret ruhtu, kendisile ideler arasmda hi~bir ortii
yoktu. Zekasr suf hakikati, yiiksek giizelligi dogrudan dog-
ruya kavrardI. Bundan otiirii tam saadete kaVl,l§ffiU§tU.
Eflatun Phedre de bu telakkiyi gayet §airane 1bir iislupla
§5yle anlatiyor:
«Esrarm en m~kaddeslerine vakif olarak biitiin miikem-
meliyetimizden zevk duyarak istikbalin rstiraplarmdan ha-
bersiz, gozlerimizin Oniinde en saf I§Igm kucagmda ge~en
miikemmel, sade, siikun ve huzur dolu o giizel §eyleri seyre-
diyorduk; ve midyenin kendisini ku§atan mahbesini beraber
siiriikledigi gibi biz de §imdi kendimizle siiriikledigimiz
ibeden denilen bu mezara daha dii§memi§tik ... »
i§te insan gokten yere dii§iince kendisinin ilk kemal ve
kudreti hakkmda miiphem bir hatrrlamayr beraber getiriyor
ve bu hatirlama kaybetmi§ oldugu §eyin devasiz bir teessiifii-
nii, vaktile ermi§ bulundugu saadeti tekrar ele ge~irmenin
sonmez emelini kalbinde siiriikleyip duruyor.
Ayni sebepten dolayrdir ki, etrafmda eksik ve kaba
birtakrm e§ya gormesi, kendi hafrzasmda vaktile tema§a et-
mi§ oldugu miikemmel cevherlerin az ~ok kan§Ik ve silik
suret ve §ekillerini uyandmyor. Ve netice olarak bu dagmik
ve eksik unsurlarm tazammun ettigi heyetleri tekrar kurup
yaratabilmek onun i~in gittik~e artan bir emel oluyor.

*
* *
Metafizik estetiklerin en miihimlerinden biri de Hegel' in
estegidir. Hegel' e g6re biitiin realite evrensel ruhtadir. Bu
4

ruh bir olu§ halindedir; her§eyde goriinen o dur. Evrensel


ruh (geist) kendisini gerc;ekle§tirmek ic;in hi9bir faaliyete
muhtac; degildir. Sadece ruh oldugu ic;in gerc;ekle§ir ve ken-
di varbgmm zaruretini kendinde ta§I!. Dallni bir olu§ halin-
de bulunan evrensel ruh, cans1z maddeden nebatlara ve
hayvanlara kadar, tabii §eylerde gayri §uuri olarak kendini
gosterir. insanda kendi kendini idrak eder.
Evvela insanlarm §ahsi ve enfiisi §uurunda, sonra cemi-
yetin gayri §ahsi ve afaki §uurunda kendini gostermek sure-
tile yaratr§ma devam eder. Nihayet insanbgm mutlak §UU-
runda goriiniir. Kainatta ne varsa, evrensel ruhun ve kemale
- yani yaratICI hayatmm mutlak §uuruna - .dogru siirekli yiik-
seli§inin ifadesidir.
San' at, mutlak ruhun geli§imi ic;inde bir merhaleden ha§-
ka bir§ey degildir. San'at evrensel ruhun madde ic;inde go-
riinii§iinden ibarettir. Evrensel ruhun tekamiiliine tabi olan
san' at iic; biiyiik §ekil ahyor: Senbolik §ekil, klasik §ekil,
romantik §ekil. Bu iic; §ekil tarihin i.ic; biiyiik devrini, §arla,
eski Yunanistam ve yehi zamam temsil eder. $arkta miip-
hem ve hudutsuz olan dii§i.ince kendi hakiki ifadesini arryor
fakat bularmyor. Tabiatin ve insan hayatrmn hadiseleri kar-
§Ismda heniiz c;ocuklugunda bulunan ve e§yanm hakiki ma-
nasinI kavramaga ve kendi kendini anlamaga guc;li.i olmryan
insan zekas1 muazzam fakat karanhk telakkileri ifade etmek
ic;in bo§ cehtler ic;inde yoruluyor. Esas1 ve §ekli (fond et
forme) , ruhu ve maddeyi, ahenkli bir bi.irun ic;erisinde bir-
le§tirecegi yerde kaba bir yakmhktan ibaret olan esrarli bir
senbole vanyor. Eski iranm, Hindin, Mmrm san' ati gozleri-
mizin oni.inde giizellik ve intizarm canlandrracag1 yerde garip,
muazzam, fantastik bir manzara canlandumaktadir.
Klasik §ekle gelince: bu san' atin gayesi, ideal, yani
gi.izelligi te§kil eden iki unsurun, ruh ile maddenin ahengini
gostermektir. Klasik san'atin vatam eski Yunanistandrr.
Grek idealinin temeli, ruhla mahsus §ekil ( forme sensible)
5
arasmdaki bozulmaz ahenktir. Fakat bu ahenkte bu siikfuiet-
te soguk ve cansrz bir§ey var. Klasik san' at, ne ilahi mahiyeti
anlamr§, ne de ruhun derinliklerine inebilmi§tir. Varlrgm
biitiin bir tarafr fenalrk, giinah, manevi rstrrap, iradenin is-
yanr, vicdan azabr ve ruh iiziintiileri onun ic;in lbilinmiyen
§eylerdir. Klasik san'at hasselerle idrak oiunan giizelligin
\evresini g~mez. Fakat o giizelligi miikemmel bir tarzda
gosterir.
Tarihi tekamiilii ic;inde san' atin aldrgr son §ekil roman-
tik §ekildir. Romantik kelimesile, bu kelimenin bugiin ifade
ettigi ta§kmlrk ve kaidesizlik anla§rlmamalr. Romantik san' a-
tin de kanunlarr ve prensipleri var. Burada romantik kelime-
sile, Hegel, sadece modern veya hrristiyani san'ati kastet-
mektedir. Bu san'at senbolik san'atin tam zrddrdrr. Serrbolik
san' atte oLdugu gibi romantik san' atte de bir nispetsizlik,
bir ol0isiizliik goriiliiyor. Fakat lbu defa nispetsizligi dogu-
ran, ruhun karanlrk bulunmasr degil ibilakis madde ile ifade
olunamryacak kadar derinle~i§ ve kendini idrak etmi§
bulunmasrdrr.
Romantik san' atte ruh, madde ile olan ahengini brrakr-
yor, kendi ic;ine c;ekiliyor ve hakiki ahengi kendi deruni ale-
minde buluyor. °i§te hadiselerin diinyasmda kendini tatmin
edilmi§ bulmryan ve kendisinde daha yiiksek bir ideal arr-
yan ruhun bu geli§imi, romantik san' atin esas prensipidir.
Ortazamanm katedralleri romantik san' atin en giizel niimu-
neleridir.
Tarihi geli§iminde san' atin almr§ oldugu ii~ esaslr §ekil
i§te bunlardrr. Eger ronesans veya yenizaman san' ati Hegel' in
estetiginde yer bulmuyorsa bu da san' atlerin orijinal ve esaslr
bir san'at te~kil etmemelerinden dolayrdrr. Ronesans, Grek
san'atine bir donii§tiir. Modern san'ate gelince o da ayni
zamanda hem Grek, hem hrristiyan san' atinden gelmektedir.
San'at, ruhun madde ic;inde goriinii§iidiir. San'atin kul-
landrgr malzemeler ruhu ifadeye derece derece kabiliyetli ol-
6
dugundan degi§ik san' atler dogrrm§tur. Be§ san' at vardu.
Bunlar da srrasile mimarlrk, heykeltra§lrk, resim, musiki ve
§iirdir. Mimarlrktan §iire dogru gittik~e maddenin hafifle-
digi, ruhun derinle§tigi goriiliir. Maddiden ruhaniye dogru
bir yiikseli§ vardrr. ilk san' at mimarlrktrr. Mimarlrkta m1d-
deye tabi olan rub heykel tra§lrkta ken di mahiyetine uygun
gelen bir tarzda ifade olunuyor ve maddeden gitgide ayrrlI-
yor. Resmin kulland1g1 malzeme heykeltra§lrgm ve mimar-
hgm kulland1klan malzemelere kryas edilirse daha az mad-
didir. (:iinkii mimarhk ve heykeltra§lrkta §ekli viicude ge-
tiren iic; buut yerini iki ibuudii ihtiva eden satha buak1yor.
Derinlik, renklerle, golge ve I§Ik oyunu ile elde edilir. Resim
ile maddeden biraz daha uzakla§an ruh musiki ile mekandan
ve yer tutan maddeden biisbiitiin kurtuluyor. $iir musikiden
de ruhanidir. (:iinkii, musiki, hadiselerin kavrad1g1 §ekilleri
atmakla, iphama, karanhga dii§iiyor. Dii§iinceyi a~rkc;a ifade
edemiyor ve mevzuunu aydmlatmak istedigi zaman sozii
yani ba§ka bir san'ate ait olan bir vas1tay1 yardrmma ~ag1r­
mak zorunda kalryor.
Soz, dii§iincenin tam ve hakiki i§aretidir. Yalrnz lisandir
ki zihnin biitiin tasavvurlarmI, ruhun biitiin durumlarrm ve
geli§imlerini bir aksiyon ic;inde anlatabilir. ifade vas1tasr
soz olan §iir en iistiin san'attir. Diger biitiin san'atleri hula-
sa eder, a§ar.
i§te Hegel estetiginin ana c;izgileri. Bu nevi estetige ne
diyecegiz?
Biiyiikliikleri inkar edilemez; hi9bir konsepsiyon giizellige
bundan yiiksek bir hymet, bundan derin bir mana vermemi§-
tir. Fakat bir~ok miitefekkirler i~in, bu gibi estetiklerin ba§-
hca gii~liigiinii, tamamile mabadettabii bir noktadan hareket
etmeleri te§kil ediyor. Kant'In ve bilhassa Auguste Comte'rn
tesiri altmda, bir~ok miitefekkirler mabadettabiiyenin bir
ilim olamryacagmr anlad1lar. Y almz hasselerimiz ve §Uuru-
muz dairesine giren vakrnlan tanryoruz. M11tlak'1 bilmiyoruz;
7
viicudii, oldugu gibi idrak edemeyiz. Mutlak bir giizelligin
mevcut oldugunu ve san' a tin, bize o derin realiteyi if§a etti-
gini iddiaya nastl cesaret edebiliriz? Hususile, estetikle ugra-
§an meta£ izik~ilere §iddetle tesir eden Eflatuni tez, 1~me
biiriindiigii nefis senbollerden tecrit edilince kakml edilemez
goriiniiyor. Fertlerin, lbirer hayali goriinii§ten ibaret oldugu-
nu ve kiilli manalarm §eniyetlere uygun bulundugunu nasrl
kabul etmeli? Benim ferdi mevcudiyetim goriinii§ten ibaret
midir? Hasselerirnin ihata ettigi insanlara nasrl g6riinii§ di-
yebilirim? Bunlar hi~ te dogru fikirler degildir.
Victor Cousin huna itiraz ediyor ve diyor ki:
«Eger mutlak bir guzellik olmamtJ olsaydi, yalmz nisbz
ve mutehavvil guzellikler olacakti ve guzellik mesela, kadzm
guzellik) modern guzellik, klasik guzellik, 'romantik guzel-
lik gibi kmmlara 'ayrdacaktt.» «Malullerin manas1zl1g1 illet-
lerin manas1zl1g1m gosterir.)>
Cousin' e manasrz goriinen bu noktai nazar bugiinkii este-
tigin kabul ettigi noktai nazar.drr. San' at tarihinin gosterdigi
tekamiilii izah etmek istiyen muasrr esretik, tek bir giizellik
ornegi kabul edemez. Bir mabadettibiiyeden, herkese §ayam
kabul goriinen bir san' at ve giizellik telakkisi pkarmak im-
kansrzdrr.
Bir san' at ve giizellik konsepsiyonunu, ruhi, i~tima1, ve
tarihi vakralardan istrkra suretile pkarmak Iazrmdrr.
Psikolojik estetik. - Psikoloji i~ hayatrn ilmidir.
bedii zevk, giizellik a§kr, bir san' at eseri yaratmak arzu ve
iradesi birer ruhi halet yani hiitiin ruhi hadiselerde oldugu
gibi §uurla bilinen birer vakradrr.
Estetik, psikolojinin bir krsmr addedilebilir. Nasrl ki
mannk do gm' ya ahlak ta hayr' a taalluk eden vakralarr psi-
kolojiden aymp ayrrca tetkik ediyorsa, estetik te, i~ haya-
tm giizellige miiteallik biitiin vakralarrnr, yakrndan tetkik
i~in psikolojiden aymyor. Psikolojik estetik hakkrnda en kry-
metli kitap yazanlar fransrz filozoflarrndan Guyaau, Seailles,
8
italyan filozofu Benedetto Croce'dir. Sorbonne Profes0r.e-
rinden, ge~en sene olen Henri Delacroix'mn da «Psychologie
de l' art» unvanh laymetli bir kitab1 varchr. Fakat derhal ir
sual zihnimizi nrmaliyor: Estetik, yaratan san' atkann psiko-
lojisi ile mi, yoksa seyreden veya dinliyen amatoriin psikolo-
jisile mi i§tigal eder?
Psikolojik estetik, bir deha ve icat psikolojisi midir
yoksa bir zevk ve hiikiim psikolojisi midir?
Ekseriya, bu iki telakkiden biri kabul edilip digeri redde-
dilmi§tir. Bu hareket tarz1 hi~ te dogni degildir. (_;i.inkii san'-
atkar zaruri olarak bir giizellik amatoriidiir. Ayni zamanda
kendi eserinin ilk seyircisi, ilk dinleyicisi, ilk hakimi, ilk
miinekkididir. Diger taraftan amator, bir san' at eserinin tek-
nigini takdir i~in yani san' atkarm sayini vuzuhla tasavvur
i~in lazrmgelen cehti yapmi§sa, o san' at eseri hakkmda an-
cak hiikiim verebilir.
Modern estetik ma ile, biribirine aynlmiyacak surette
baglanmI§ olan, san' atkarane hayatm bu iki §ekline hitap
eder.
i~thnai ve tarihi estetik. - i~timaiyat ve tarih, her
ikisi de insan cemiyetlerini tetkik eder. Fakat i~timaiyat bu
cemiyetlerin umumi karakterlerini, tarih, bu cemiyetlerin
mazisini te§kil eden hususi halleri tetkik eder. Baz1 miitefek-
kirler, estetigin psikolojik ve ayni zamanda i~timai ve bil-
hassa i~timai ve tarihi olmas1 lazrmgeldigini dii§iiniiyorlar.
Zira, san' at eseri i~timai bir muhitin mahsuliidiir. San' at §e-
killerinin ve hatta giizellik orneklerinin tevalisini tarihte
takip etmek Iazrmdir. Madam «de Stael», san' atlerden birini
te§kil eden edebiyatI, bir cemiyetin ifadesi addetmi§ti.
FransIZ filozoflanndan «Hippolyte Taine», Madam de
Stael tarafmdan yalmz edebiyat ic;in soylenilen fikri, biitiin
san'atlere te§mil ediyor. Bu fikir, San'at Felsefesi unvanh
eserinin mevzuunu te§kil etmektedir. Bir san' at eseri, o eseri
yaratan san' atkarm diger eserlerile alakadardrr. Bizzat san' -
9

atkar ise, bir grupa, yani zamarumn san' atkarlanm bir arada
tophyan bir mektebe mensuphlr. Bir Nedim, bir Shakespeare,
bir Rubens miinzevi degillerdir. Mektep ise daha geni§ ca-
miaya, onu ihtiva eden emniyete dahildir.
Bir san' at eserini, lb ir san' atkarr, bir san' at grupunu an-
lamak i~in bunlarrn mensup olduklarr zamanrn 0rf ve adeti-
ni, dii§iinii§ tarzrnr gozoniine getirmelidir. ~iinkii: «insamn
fikir mahsulleri de nihayet tabiatin mahsulleri gibi, i~inde
bulunduklarr muhit ile izah olunur.» [1].
San' at eserinin dogu§una sebebiyet veren §artlar nelerdir?
Taine, san'at felsefesinde, bu §artlar, rrk, muhit, ve andir
diyor. Irk, insamn dogarken hayata beraber getirdigi fitri ve
irsi istidatlardrr.
Muhit, iklim, toprak: grda, devamlr siyasi ve i~timai te§-
kilat gibi tabii ve i~timai hallerin mecmuudur.
An, miiktesep siirattir. Her san' atkar neslinin kendisini
takip eden nesil iizerindeki tesiridir.
Bu ii~ ma§eri amil, tahii hararet derecesinin her nebatr 1s-
t1faya t~bi tuttugu gibi her eseri 1st1faya tabi tutan manevi
bir hararet derecesi yaratrr. Taine, San' at Felsefesi'nde, bu fi-
kirleri yalmz istidlal ile degil, fakat tarihle ispat ediyor.
Irk, muhit ve an ile san' ati, Greklerin heykeltra§isini izah
ediyor. Ayni metodu, §ayam dikkat bir Surette, italya rone-
sansrmn ve Hollandamn resim san' atine ve ingiliz edebiya-
tma tatbik ediyor.
Miiphem ve muglak uk mefhumunu bertaraf edersek,
§iiphesiz ki san' atkar derin bir surette tabii ve i~timai muhi-
tin tesiri altrndadrr. Bu noktada «Taine» in hakkr var. San' -
atkar, aralarmda ya§drgr insanlarrn ahlaki ve ilmi fikirlerine,
dini ve i~timai akidel~rine i§tirak eder. Bizzarure muayyen
bir srmf halka hi tap eden san' atkar, anla§Ilmamak korkusile,
eserlerinde, muasrrlarrnrn hislerini, fikirlerini ifadeye bir
mecburiyet duyar. Devrinin ilminden dogan bir teknik kul-
[1] H. Taine - Philosophie de l'art. t. 1. p - 10.
10
lamr. Biitiin bu noktai nazardan, san' atkar i~timai muhite
baglrdrr.
Bununla beraber bir~ok miitefekkirler, «Hippolyte
Taine» in san' at eserlerini harici ahval ile izah edi§ini miifnt
buluyorlar. Eger bir «PhidiaS>>m hayat ve eserleri bilirune-
mi§ olsayd1 gfrya miicbir haller bilinmekle onlarm zuhfuu
ilan ve §aheserleri tefeiil olunabilir midi?
Dehanm zuhuru evelden sezilmez, haiber verilemez. De-
ha sahibi insan «anm)> o kadar az mahsuliidiir ki daima bu-
lundugu devrin ilersinde ·ya§ar. Eserleri hayret verir, taac-
ciipler uyandmr ve rencide eder. «Deha» yr bertaraf etsek
bile, san' atin bir devrin mahsulii oldugu fikri dogru degil-
dir. Bilakis san' at «an» m fikir ve temayiillerine kaq1 gele-
bilir. Hassas bir surette sevdiginin a§km1 terenniim ve tes'it
eden a§Ikane §arkrlar, ha§in orta zamanda zuhur ediyor.
Ve Fransada, uzun sai;h romantikler on dokuzunsu asrm bur-
juvazisinde skandallar yapmI§tir.
ii;timai tesirler, san' at tarihinde heqeyi izah etmiyor.
Ferdin dii§iincelerine, hislerine ve tecriibelerine de bir yer
ayumak lazIIDdu.
Fizyolojik estetik. - <_::ok metafizik buldugu eski
psikolojiye miispet ilimleri ikame etmek istiyen «Auguste
Comte» insan fikrini miitalea ve tetkik i<;in yalruz sosyolojiye
degil fakat fiziyolojiye yani uzviyetin fonksiyonlarmdan
bahseden ilme de miiracaat ediyor.
Baz1 miitefekkirler, estetigin heqeyden evvel, fiziyolojik
olmas1 lazungeldigini dii§iinrnii§lerdir. Giizellik viicudiimiize
tesir ediyor, evvela ve bilhassa maddi bir zevk veriyor. Ziya
ihtizazlarile miiteessir olan goziin, ve seda mevcelerile miite-
essir olan kulagm eriidiinde bu zevkm sebeplerini aramahdrr.
On dokuzuncu asrm ikinci yansmda ingilterede «Grant
Allen», Almanyada, me§hur fiziyoloji alimi «Helmoltz», ve
mesai arkada§I «Briicke», fiziyolojik estetigin na§iridirler.
11
San' ati, hassalann fiziyolojisine baglayarak, san' atin tek-
nigine daha fazla vuzuh vermegi istemi§lerdir. Bu estetigi
Fransada «E. V erom> temsil eylemi§ti. «Auguste Comte» clan
miiihem olan «E. Veron» biitiin ruhiyatr tayyetmektedir.
- Kendisince - cidderi ilmi bir tetkikin ~er~evesine girmedigi
i~in, «san' atin manevi tesirlerini» ihmal ediyor. Optik ve
akustik' in ziya, renk ve sedalara, ve f iziyolojinin gorme ve
i§itme duygularrrnn biinye ve faaliyet tarzrna miiteallik ke-
§iflerini hulasa etmegi ve uzviyette, bedii hazzrn sebebini
ara§trrmagr kendi kendisine gaye edinmi§ti. Fiziyolojik este-
tige ne diyecegiz? Krymeti nedir?
Bedii zevke miidahale eden fizik ve biyolojik mutalara
dikkati hakkile ~ekiyor. Evvela, heyecanda oldugu giibi, bedii
heyecana dahi bazr uzvi degi§ikligin refakat ettigi dogrudur.
Goziin ve kulagrn zevkleri i~in de bazr fiziyolojik §art-
larrn mevcut oldugu hakikattrr.
I§rk ve golge, ~izgiler, ve ~izgilerin nispetleri, renkler ve
miitekaibil tesirleri hakkrnda goziin . optik ve fiziyolojisinin
ressama ogretecegi §eylerden §iiphe etmek aklrmrzdan g~­
mez. Fakat bu da bedihidir ki, bu maddi mutalar bedii zev-
krn hepsini te§kil etmez. Ve «E. Vieron» tarafrndan ihmal
olunan manevi tesirlerin ~ok miihim bir mevkii vardrr. Bil-
hassa, bu estetik konsepsiyonundan psikolojinin ~rkarrlmasr,
tamamile gayrikabili izahtrr. Fiziyolojik §erait ne olursa ol-
sun, san' atte yahut taSiatte, giizelligin verdigi zevk ve haz
heqeyden evvel bir ruh haletidir. Ve bu zevkr herkes i~inden
tamr, evvela §uur ve tefekkiirile tetkik ve miitalea edebilir ve
etmelidir.
Estetik~i i~in bir entere arzeden bizzat fiziyoloji degil-
dir. Uzviyetin ve §uurun miinasebetlerini miitalea eden psiko-
fiziyolojidir. Estetik srrf fiziyolojik olamaz. Fakat psikolojik
bir estetik, psiko - fiziyolojiyi ihmal etmemelidir.
12
Tecriihi estetik. - Estetige mi.imkiin oldugu kadar
ilmi bir vuzuh vermek istiyen lbaz1 miitefekkirler, fizik ve
biyolojik ilimlerin en verimli tetkik tarz1 olan tecriibeyi onun
sabasma sokmak istediler. T ecriibe, alim tarafmdan istihsal
edilen veya degi§tirilen hadiseleri mii§abededen ibarettir.
En §ayam dikkat tecriibi estetik, alman alimi «Fechner»
inkidir. Fechner, ihsaslanrmzm tamamile enfiisi ve keyH
olan §iddetini, tamamile afaki ve kemmi olan miinebbihle-
rile olgnek i~in, psiko - fizik denilen tecriibe ve statistik me-
totlarm1 teklif etmi§ti. Ayni suretle, deruni ve §ahsi olan
bedii zevkin kesaf etini de bu zevki lbize veren e§ya iizerinde
yapilan tecriibelerle 6l911ege ba§ladi. Bu metoda tecriibi este-
tik ismini verdi. Fechner, tecriibelerini, basit §eylerle ve
orta bilgili bir ziimrenin kar§Ismda yapiyordu. Bu suretle,
e§yanm mahiyetinden dogan zaruri nispetleri zuhurdan me-
neden, §ahsi veya anormal veya miistesna zevk hususiyetlerini
hazfediyordu.
Her ferde, tecriibe «tesb> i olarak muntazam bir surete
intihap edilmi§ miicerret mustailler gosteriyor ve kendile-
rinden yalruz buiitlerinin nispetlerini nazan itibara alarak
tatbik sahala.nm dii§iinmeksizin, onlarm uyandrrdigll tercih
silsilesini kaydetmeleri isteniyordu. Tecriibi estetigin en mii-
him prosedesi intihap usuliidiir: Bir grup fer de, miiteaddit
e§ya arasmdan, birini intihap etmeleri soylenir. Bu begenme,
se911e esnasmda, tecriibeye tabi olan §ahsm, bu §ekillerin
hatrrlatacaklan e§yay1 dii§iinmemesi §arttrr. Mesela eger test
olarak muhtelif mustatiller ( dikey dortgenler) gosteriliyor-
sa, kaq1srndakilerin, bu §ekilleri begenecekleri zaman. bu §e-
killerin tetabuk edebilecegi tablo, pencere, kart do vi:oit gi-
bi §eyleri dii§iinmemeleri laz1mdrr.
Bu metot sayesinde en ho§a giden §ekil intihap edilmi§
olur. Bundan soma tercihlerin ve retlerin bir toblosu tanzim
edilir. Bu suretle yapilan istatistikler karenin begenildigi-
ni ve biraz uzun karenin bariz bir uzakla§ma tevlit ettigi-
13
ni, ~ok uzun dikey dortgenler ic;in bir istihfaf izhar edildigini,
ve tercihlerin bi.iyiik lasmmm «Section d'on> denilen t.~ 18 nis-
petine tevecci.ih ettigini gosteriyor. intihap metoduna, Fech-
ner in§a metodu da ilave ediyor. Bazr §ahrslardan, bizzat ko-
laylrkla yapabilecekleri ibasit bir §ekil vasrtasile kendilerine
en emniyet verici goriinen nispeti in§a etmeleri isteniyor. Me-
sela kendilerinden, en ahenkli goriinen mustatili yapmalan
yahut hac;m bir kolunu ~izdikten sonra, ikinci kolun kendi-
lerine en ho§ gori.inen bir nispette c;izilmesi isteniyor.
Mesela, bir c;izgi:----
Buna dikey ( amut) olarak ne uzunlukta hir c;izgi c;ekme-
liyirn ki - hence en ho§ 1g6riinen - bir hac; meydana gel-
sin? Mesela §U hac;: +
Bu iki metoda bir i.ic;iinciisi.inii de ilave ediyorlar:
Kullarulan e§yanm mii§ahedesi usulii.
$ekillerinden dolayr, halkm tercih ederek almr§ olduklarr
e§yamn bui.itleri olc;i.iliir. Kitap, mektup kagrtlan v. s. gibi
.e§Yamn buiitlerinin «section dor.e - goldener schnitt» nis-
petine mutabrk oldugu, yaprlan tecriiibelerden anla§IlmI§trr.
Bu metoda ne diyecegiz?
Tecriibi metot ibir nevi ibedii atomizm «atomisme esthe-
tique» te§kil ediyor. Bu estetik, hazmr miitalea i~in, uzuvla-
rrrmzm her oksijen ve azot atomunu tahlil ile i§e ba§lryan bir
biyolojiyi hatulatmaktadrr: Bugiinki.i vaziyette ilimlerin, bu
noktadan hareket ederek, uzvun mecmuu ile mevait olan
midenin fonksiyonlanndan bahseden mii§ahhas etiide vasrl
olmak imkansrzdrr. Bununla iberaber ibu ba§langrc;taki kimya
faydah goriinmektedir. Ve §iiphesiz ki istikbali zengindir.
«Fechnen> ve ondan •sonrakiler §imdiye kadar test olarak,
mustatil, miiselles, salip v.s ... gibi sade §ekillerden ba§ka bir-
§ey kullanmadtlar. Bu metot bir san'at eserinin takdirinde
kudretsizdir. Zira lbasit bir halde hemen higbir san'at eseri ol-
madrgr gibi, krsrmlarr biribirinden ayrrdrgr zaman da krymeti-
14
ni muhafaza eden bir san' at eseri ibulunmaz. Bu krymet atom-
lan bedii §uurun altrna dii§er. Fechnerin tam, yalruz vasati
tercihleri meydana ~rkarmaga yardrrn etmektedir. Yap1lan
tecriibeler, daima vasat srmfm kaq1smda yap1hyor. Halbuki,
giizide, bilici bir ziitnre, malumats1z bir insan kiitlesine kar§r
hakh olabilir. Standhal, Wagner, Monet, ilk §aheserlerinin
takdir edildigini ancak kii0ik ibir sm1£ tarafrndan gordiiler:
Aldanan cemaatti. Hulasa, tecriibi metodun inceden inceye
ara§tirI§I faydahdir. F akat, zaruri miitemmim olarak, psiko-
lojik ve tarihi mii§ahedenin canh ve mii§ahhas metotlanna
muhta~t1rlar.
Bir tabloyu tetkik i~in, pertevsiz daima faydahdir, fakat
kafi degildir. Tecriibi estetigin en giizel Iaboratuarlarr gene
atelyeler, san'atkarlann ~ah§ma salonlan, kiitiipaneler, tiyat-
rolar ve miizelerdir.
Estetigin usulii hakkmda netice. - $.iffidiye kadar
soylemi§ olduklanrmzdan §U netice pkJyor:
Estetik her§eyden evvel psikolojik, sosyolojik, ve tarihi
olmahdir. Psikolojik estetik, fiziyolojinin mutalanm a§ag1
gormiyecektir ve miimkiin oldugu zaman tecriibeler yapacak-
trr. Fakat, yalruz §uurun, dogrudan dogruya, batmi hayat1
taruyabilecegini unutrmyacaktir. i~timai ve tarihi estetik,

---
san'at eserini i~imai muhitine yerle§tirecektir. San' at ve san'-
atler tarihi hakkmda bir teemmiil olacaktir.
Estetigm karakteri. - Evvelce de soyledigimiz gibi
estetik, ruhiyat iizerine istinat eden manhk ve ahlak gibi
etiitlere yakla§Ir. Alman Filozofu «Wundb> bu etiitlere
«Normativ ilimlen> ismini veriyor. <:;iinkii bu ilimler, vakia-
lan mii§ahede ederek kanunlar ~rkarmakla iktifa edecegi. yer-
de krymetler tahsis ve kaideler vazediyor.
Estetik dahi normativ bir ilim arum alabilir mi? $iiphe-
siz ki, estetik te laymetleri tarif ediyor, prensip olarak «gii-
zel» in «~irkim> e iistiin oldugunu vaz ve kabul ediyor. ~a-
15
heserleri, adi, bayag1 eserlerden ayut ediyor. Batmi bir kuv-
vet bize «bu es er giizeldin> dedirtiyor.
Kant, fiil ve amele verilen emirleri tavsif i~in «impera-
tif» kelimesini kullanmaktadir . . Vazife ona, bir kat'i emir
«imperatif categorique» olarak goriiniiyor. Ayni manada,
Schiller, bedii bir emirden bahsetmi§tir.
Biitiin bunlardan pkan mana §udur:
«San' at eseri yaratmak yahut giizelligi takdir etmek i~in
estetik de kaideler verebiliyor mu?»
Baz1 miitefekkirler bunu dii§iindiiler. Apk~a nevile~ ayr-
nyorlar ve her nevide san' atkarm itaat etmesi Iazrmgelen
kanunlan tesbit ediyorlar. Mesela, Boileau, «~iir San' ati»n-
de trajediye, ii~ birlik kanununu vazetmi§tir. On dokuzuncu
asrm nihayetlerinde <<F. Brunetiere» afaki ve biitiin §ahsi
tercihlerden miicerret olmasnn istedigi dOgmatik bir tenkit-
ten bahsediyor, · mazinin ve asrmm muharrirlerini, apk ka-
idelere gore muhakeme ediyordu.
Bununla beraber, san' at eserinin yaratrh~ma miiteallik sa-
lbit kaidelerin ibulunduguna itiraz edilebilir. Biitiin san' atler
i~in bymeti haiz umumi kaidelerden mi bahsediliyor Biraz
sonra «giizeh> i tarif etmenin ne gii~ §ey oldugunu ogrenece-
giz; bu ibOyle olursa, san' atkarlara, giizeli nasrl meydana ge-
tireceklerini soylemek daha gii~ degil midir? istenilen, yal-
mz bir artistik nev' e taalh1k eden hususi kaideler midir?
Bugiin bir~ok edebiyatplar, vazrhan muayyen ve degi§mez
nevilerin viicudiinii ret ve inkar ediyorlar. Hakikati halde,
tarih, bu kaideleri tatbik eden krymetsiz san' atkarlarm, bu
kaideleri bilmiyen veya ihmal eden dahilerin eserlerine iistiin
ve hatra miisavi eserler yarattrklarmr gostermiyor. «Brune-
tiere» in diisturi tenkidine, Anatole France ve Jules Lemaitre,
intibaperst «impressionniste» tenkitle mukabele ediyorlar.
Miinekkit, kendi tarafrndan tetkik edilen san'at eserlerinin,
16
yalruz ruhunda uyandrrdig1 hisleri ifade eder. A. France,
«iyi miinekkit, §aheserler arasmda -ruhunun sergiize§tlerini
anlatandrr» diyor ve sonra ilave ediyor: «Ne Cleopatre'm
caziliesi, ne Saint Fran~ois d'Assise'in §efkati, ne Racine'in
§iiri, formiillere irca olunamaz.»
Bu noktai nazar, kaide taraftarlarrnm noktai nazarmdan
ziyade me§ru goriiniiyor. Fakat bununla beraber intibaperest
miinekkitlerin hiikiim vermekten ve mahkum etmekten geri
kalmadiklan goriilmii§ ve goriilmektedir. A. F ranee «Edebi
Hayat» mda, E. Zola i~in miifrit bir surette §id.detli hareket
ediyor. Jules Lemaitre «Muasrrlar>> mda J. Ohnet'ye ezici
bir makale tahsis etmi§tir. Boylece, intibaperestler bile kry-
met farklarm1 tamyor ve ilan ediyorlar. Sonra, biitiin insan-
larm san' at sahasmda salahiyeti olmadiklanm teslim et-
mek Iazrmgelir. Kaid el er tanzim etmeksizin bile la:ymet dere-
celeri kabul etmek zaruridir.
Bu kiymet dereceleri nas1l teessiis ediyor ?. Salahiyetli kim-
selerin anla§mas1 ile. Belki ibu manada, bedii hakikatlerden,
ahlaki hakikatlerden bahsedildigi gibi, bahsedilebilir. Este-
tigi ilim telakki etmek manas1z degildir. K1ymet farklan te-
sis ettigi i~in, estetige izah ettigimiz manada «normative»
denilebilir. Y oksa san' atkara yahut san' at miinekkidine kai-
deler emrettigi i9n degil.

Estetigin gayesi. - ilmin - bu kelimenin umumi ma-


nasile - .tki gayesi vardrr.
Evvela nazari gaye: ilim insan fikrini karakterize eden
nizam ihtiyacm1 ve tecessiisii tatmin eder.
ilim gibi estetigin de nazari bir gayesi vardrr. insan san'-
atinin biiyiik ibdalanna ve mahlfrkat ve e§yanm uyandirdig1
hislere tevecciih eden tecessiisii tatmin eder veya tatrnin et-
mege ~alI§rr.
17
Bir~ok gen~ler san" at me·selelerine hararetle i§tirak edi-
yorlar, ihtirasla sanhyorlar.
Estetigin bir de ameli gayesi vardir. ~iiphesiz, estetigin,
san' atkarlar yaratacag1m zannetmek manasizdir. insanda §a-
yam 1hayaret bir kabiliyet olan 'yaratICI faaliyeti uyandmnaga
tamamile iktidarsizdir.
Eger estetik san' atkar yeti§tirmiyorsa, ~ok ~§Ikardu ki,
bir insan bu ilimden bahseden ,bir kitap a~maksmn da bir
san' atkar olaibilir. Bununla beraber estetik :baz1 san' atkarlarr
§iddetle alakadar etmi§tir. Mesela Schiller ve Goethe'yi. Bii-
yiik san' atkarlann, san' atleri iizerinde ~erin teemmiilde bu-
lunduklan ve f ikirler.ini toplu ibir mecmua halinde tedvin
ettikleri bir vakradu.
Bir Leonardo da Vinci, bir Eugene Delacroix, bir Gus-
tave Flaubert, bir Richard Wagner birer hakiki bediiyatp-
dir. Esteti~ ne kafi ve ne de zaruridir; fakat san' atkara fay-
dah olabilir, namuslu insana ahlak ilminin faydah oldugu
gibi.
Sonra, tattbiki, endiistriyel san' atler «arts industriel» le
me§gul olan kimselerin, be§eriyette giizellik zevkmm ne §ekil
alacagnn tammalan menfaatleri ica!bidu. Diger bir noktai
nazardan estetik, soguk tecritlerle yiiklii olmad1g1, canh ve
cazibeli oldugu zaman insana, miizelere, konserlere gitmek,
seyahatlere ~Ikmak, okumanm srk srk temas1 ile bilgiyi ge-
ni§letmek arzusunu verebilir.
Boylece, geni§liyen san' at kiiltiirii, insanda giizellik
zevkrm biitiin §ekillerile inki§af ettirebilir. San'atkar gozile
varhgm ve e§yanm orijinal cazibesini takdir eden kimse, ta-
biate kaq1 minnettardrr. Bundan ba§ka estetik, asilce ya§amI§
bir hayatm inceligini, kahramanca fedakarhklarm ulviligini,
iyiligini, giizelligini de bize duyurabilir.

Estetik - 2
, --

18

iKtNd KISIM
SAN' AT

San'atin tarifi. - San' at kelimesi en umumi manasile,


mar ifetin amele tatibikrm ifa de eder. Bu bir vakradrr ki, ihti-
yac;larmr daha iyi bir surette tatmin ic;in insan zekasm1, ta-
biati degi§tirmek ve tabii maddeleri faydalI mevzulara tahvil
ic;in kullanrr. Bacon'a nazaran san'at «tabiate ilave olunm~
insam> drr. Fakat faydasrz olan ve yegane hedefi giizellik ih-
tiyacmr tatmine yanyan mevzular yaratmak ic;in de insanrn
zekasmr kullandrgr vakidir.
Bu mahsul dahi daha dar bir manada, san' at kelimesi ile
ifade ed-ilmektedir. Ressam, musiki§inas, §air, heykeltra§,
mimar, hirer san' atkardrr; gozettikleri §ey giizd eserler yarat-
maktrr. Estetigin mevzuunu bu ikinci manada aldrgrmrz san' -
at, ve san'atin mevzuunu da guzel te§kil eder. San'atkarda
yaratrcr f'1;aliyeti ve bunun ba§lrca anlarrm yakmdan tetkik ,
edelim.
San'atkarda hashi idrak. - idrak tabii halde i§e
fayda gozeten ( utilitaire) i§e miiteveccihtir. insan tammak
i.c;in degil, faaliyette, harekette bulunmak i~in, fiillerile var- '
lrgrmn muhafazasrm ve inki§afrm temin ic;in, uzviyetini teh-
dit eden tehlikelerden sakmmak i~in ve esaslr ihtiyac;larrm
tahnin i~in idrak eder.
Bir mahlfrk, insan olsun hayvan olsun evvela kendisini
ameli olarak ilgilendiren bir ihtiyacr, bir temayiilii tatmin
eden §eyi kavrar. Halbuki, zamamn muhtelif anlannda ihti-
yac; aynidir veya mii§abihtir. 0 ihtiyaa tahnin eden tek bir
§ey degil, fakat daima ayni srrufa, ayni cinse mensup §ey-
lerdir. Fiil i<~in benzerlikler farklardan ziyade ehemmiyeti
haizdir. Bir ot yiyen hayvam ilgilendiren, umumiy~tle ot-
lar ve otlarm tevafuku ve mii§terek keyfiyetleridir. Siddetli
19
surette susayan bir insan ic;in Iazrrn olan §ey, ne olursa
olsun ic;ecek bir §ey buimakt1r. idrakini arad1g1 umumiyetle
i~ilen §eydir.
Harid idrak, her §eyden evvel tevafuklarm, umumiyet-
lerin idrakidir. Harid idrakte kelimeler esash bir rol oyna-
maktadrr.
idrak etmek ekseriya kendi kendimizle konu§maktu.
Kendi kendimizle konu§arak, kendimizden di§arda §U· veya
bu §eyin, kendimizde §U veya ibu ruh halinin mevcudiyetini
anlanz.
San' atkar tarafmdan kainatm, batmi alemin hasbi idraki
ise bamba§kad1r. Bergson'un dedigi gibi san'atkarda«tabiat
idraki ihtiyaca baglamaszm unutmuI» tur. Tahiat asli safiye-
tinde, hayattan tecerriit etmi§ bir ruh tarafmdan idrak olu-
nuyor.
i§te san' atkar, ta:biati boylece hasbi bir surette idrak edin-
ce has:bi heyecanlarla miiterafik hu dikkatli idrake istigrak
denilir. intifai idrak tevafuklann bir idraki oldugu halde,
bedii istigrak esasen tehaliiflerin idrakidir. San'atkar her §ey-
den evvel, varhklarm ve batmi hayatm orijinal, ferdi, miite-
havvil ve fani olan taraflarma alaka gosterir. Biitiin tehey-
yiid halete biraz hayret kan§rr. San' atkar, kainatm dinmeyen
yenile§mesi kaqmnda her an gozleri kama§rk ve hayretler
i~indedir.
Nihayet, intifai idrak sikICa lisana bagh oldugu halde
bedii istigrak, lisandan derin bir surette ayndu. E§yanm mev-
cudiyetini anlamak ic;in kendi kendime gene konu§abilir.im;
fakat §airane ve miitehavvil niianslardan zevk almak ic;in
sozlere hi~ te ihtiya~ hissetmem.
BOylece, bedii istigrak derin ibir surette intifai idrakten
aynlrr. Bedii istigrak ekseriya, daha samimi bir karakter de
ahr.
t- San' atkar iclrak ettigi mevcudat ve e§ya ile tecaziip eder.
li Tecaziip «sympathie», bir digerinin ne§elerine, 1stiraplanna,
20
deruni hayatma i§tirak etmek iktidandu. Bu his evvela aik- i
de goriiniir. Ana §efkati §iiphesiz ki digergamhgrn iptidai i
ir ~ekildir~ Sonra, tecaziip mahlllklara, ziimrelere, millerle-
re, insaniyete dogru gittlkc;e geni§ler. Hayvanlara, nebatlara,
tabiatin biitiin manzaralarma §amil olur.
Tecaziibiin bedii istigrakta esash bir rol oynachgr fikri
bilhassa Alman romantizminde ve ona baglr olan Einfrihlung
mektebi denilen mektepte geli§tirilmi§tir. Sorbonne Profe-
sorlerinden Victor Basch tarafmdan fransrzcaya, auto-projec-
tion ve infusion kelimelerile terciime edilen bu almanca
tabiri, tiirkc;eye ibedii hiillll kelimelerile \evirebiliriz. Einfiih-
lung, harici e§yada kendimizi ikaybetmek, onlarla birle§mek,
kayna§mak filidir.
San' atkar, §ahsi hayatile e§yayr canlandmr ve e§ya ile te-
masrnda kendisi de canlamr. Bu, nefsin ve §eyin imtiza-
crdrr.
Birc;ok alman bediiyatc;rlarr, einfiihlung kelimesini icat
eden Robert Vischer ba§ta olmak iizere, Lipps ve Volkelt bu
temi geni§letmi§lerdir. Bu bediiyatplara gore, einfuhlung,
iki mahlllkun hissi hayatrrun bir sirayeti, bir visali, hassasi-
yet kanalr ile §ahsiyetlerinin kaqrhkh bir miibadelesidir.
Bedii hayat alem§umul ibir tenasiihtiir:
Bir dramrn §ahrslan inevzuubahs ise ani, bilavasrta, hay-
vanlar ve e§ya mevzuubahs ise daha ziyade timsali olarak
tahakkuk eder. Boylece, bir siitunun yiikselen §ekli kar§rsrn-
da kendirnizi dimdik, ve kmk, alc;ak bir siitun kaqrsrnda
kendimizi ezik) bir umman kaqrsmda isyankar, bir rrmak
kar§Ismda mii§fik ibuluruz. Einfuhlung adeta umumi bir mi-
metism [ 1 ] olarak gariiniiyor.
Amiyane idrak e§yanrn sathmda durur; onlara niifuz
edecegi yerde onlardan uzakla§rr. Halbuki bedii tecaziip
onlann harimine gomiiliir, niifuz eder; moi ve non-moi bir-
[1] Mimetisme - Baz1 hayvanlarm ic;inde ya§adiklan muhitin gorii-
' ni.i~iini.i gerek claim! gerek muvakkat surette iktisap etmeleri. Mesela yap-
raklann ~ekil ve renklerini ve topragm manzarasrm almalar1.
21
ie§ir, bir vahdete inlalap eder. Yukarki tahlil, eger dogru
ise insanlan, hususile san' atkan bedii istigraka gotiiren te-
mayiil hakkmda bize derin bir izah telkin edebilir. insan
heqeyden evvel tehlikeleri bertaraf, esash ihtiyac;lanm temin
ve uzviyetinin idamesini tatmin etmekle me§guldiir. Fakat
bunlar temin edilince faaliyetini hasbi olarak sarfetmege
ba§lar. Kendisinden c;rkmaga, ruhi hayatm1 i§ ile, bilgi ve
sevgi ile geni§letmege c;ah§Ir. Ruhu Oren ihodbinlik duvarlar:r
ytlnhr. Aksiyonun zaruretleri ve bunlara tabi ola~ fikir iti-
yatlan varhgrm121 tazyik etmedigi zaman, cihan§iimul haya-
trn zengin ve degi§en salihalarile ·serbestc;e tecaziip edebiliriz.
0 zaman, her §eyin derin karde§ligini duymaktan miitevellit
goz kama§tmc1 bir ne§eye kendimizi terkederiz. i§te bu bedii
istigrakm en yiiksek §eklidir.

SAN'ATKARIN TAHAYYDLD

San'atkarda tahayyiil. - San' atkar tabiat ve insan-


lrk kaqrsmda hasbi heyecanlar duyar. Bu heyecanlar onda
birc;ok hatrralar, bilhassa ihsaslann hatrras1 olan hayaller
hrralm. Muhayyile faaliyete gelir.
Yaratrcr denilen hakiki muhayyile, maziden alman unsur-
lann yardrmile yeni §uur halleri yaratmak iktidandrr. Mu-
hayyile hic;bir zaman yoktan yaratmaz. Higbir zaman kat'-
iyyen yeni haletler meydana getirmez. Kor dogan biri gaze
ait hayaller te§kil edemedigi gibi, sagit olarak dogan da
kulaga ait hayaller te§kil edemez. Yaraticr muhayyile haki-
kati halde yarat1cr degil terkip edicidir. Muhayyile vasrta-
sile hayaller, hatiralar, hakim heyecanm etrafmda toplanir.
Teheyyiici bir bagla ibirle§en bu hayal kafilesine tahayyiil
denilir. San' atkar evvela bir tahayyiilperverdir. Tahayyiil
hissi bir temin etrafmda te§ekkiil eder.
San' atkarm tahayyiilii mevzu denilen §eyin etrafmda top-
lamr. Bir san' a~ar tarafmdan intihap edilen mevzu, o san' -
F"' - ·-

22
atkardaki orijinal heyecanlann, itiyadi tercihlerin, yahut
.muvakkat me§galelerin keyfiyetini if§a eder.
Tahayyiilperverin §uurunda her §ekilden hayaller topla-
rur: Gorme, i§itme, tatma, dokunma hayalleri; ferdi ve ma-
§eri - muayyen bir devirde ilmin, tarihin veya dinin biitiin
dimaglara soktugu - hayaller.
San' atkar bu hayalleri geni§letir, yahut kii0iltiir. Ba§-
tanba§a degi§tirir ve fantazisinin akI§rna tabi tutar. San'atkar
~ bazan muhayyilesinin yaptigr i§in farkmdadrr. Biraz sonra
yaratra fantazinin nasil teemmiillii c;alr§maga refakat ettigini
gorecegiz. Ekseriya dahi bu faaliyetin biiyiik bir kisrm san'at-
karrn §uurunun dr§rnda, gayri §uurunda cereyan eder. San' -
atkar istemeksizin, biiyiimesinin dahi farkrnda olmaksrzrn
eser bir nevi kuvvetle inki§af eder. ~Bazan kabli, gayri me§'ur
hir sayin muhassalasr birdenbire §UU!un sathma pkar. Buna
«ilham» derler.

SAN'AT ESERiNiN YARADILI~I

San' atkar . bir tahayyiil perverdir dedik; fakat yalmz bir


tahayyiilperver degildir. Sadece kendisinde giizel hayallerin
fiisununu tatan bir tahayyiilpervere hic;bir zaman -bir san' at-
kar denilemez.
Hakiki san' atkar bir yaratICrdrr. San' atkar dikkatini c;eken
ve sempatisini uyandrran bu muazzam alemin firari Ye
orijinal manzarasrnr tesbit etmegi ebedile§tirmegi arar. Onu
bir tuval iistiinde c;izgi ve renklerle, mermerde veya balplcta
§ekillerle yahut kagrt iizerinde notlar ve kelimelerle ifade
etmege c;alr§It. Boylece hayatrn bir arum mahvolup gitmekten
kurtanr. San'atkar hulyasrnr yalmz kendisi ic;in maddile§-
tirmez, haricile§tirmez, onu digerlerine teblig etmegi ister.
Hayat kar§rsrnda duydugu heyecanlarr haz ve elemleri diger
§uurlarda ya§atmaga c;alr§rr. Tahyyiiliinii diger insnlard.... ,
ya§atmak ic;in eser yaratrr.

I
I
~
23

SAN'AT ESERiNiN YARADILI~I HAKKINDA


NAZARiYELER

San' at eserinin yaradilI§I bediiyatplar tarafmdan muhtelif


suretlerde halledilmi§ olan umumi bir mesele orta ya at1yor:
San'atkar, ayn, mefkurevi bir alem mi yaratmahdu? Yoksa
tabiati taklit mi etmelidir? Birinci fikir idealismin ikinci fi-
kir realismin fikridir.

idealism. - idealisme gore san' atin gayesi tabiati kop-


ya etmek degil fakat §e' ni aleme iistiin olan bir mefkureyi
ifade etmekten ibarettir. idealism kadim bir telakkidir. Bu
meslegin en ibiiyiik miimessili Eflatundur. Eflatunun nazari-
yesini evvelce izah ettigimizden tekrara liizum gormiiyoruz.
Ciceron, Orator unvanh kitabmda ayni temi §6yle izah edi-
yor: «Phidias bu biiyiik san'atkar, Jiipiterin veyahut Miner-
vanm bir heykelini yapt1g1 zaman bususi bir model tema§a
etmiyor ve asla mii§abeheti ifade etmegi aram1yordu. Fakat
zihninde gozlerini ondan ayirmad1g1 miikemmel bir giizellik
ornegi vard1. Bu modeli taklit etmek i~in sarfetigi cebit,
san' abini ve elini sevkediyordu.» Pbidias'm bu usuliinii
Raphael de dahi buluyoruz. Raphael, Castaglione'ye
yazd1g1 me§hur bir mektupta (Gala tee) sini ibda ettigi za-
man guzel kadmlar nadir oldugundan «kendine mahsus bir
fikri takip etmekte oldugunu» soyliiyordu.
Demek san' atkarm gayesi «goriinmiyem> i · «idea» y1
ifade etmektir. (:iinkii yalmz «idea» giizeldir. Mademki ba-
rici §eylerde ibizi tesirinde :birakan «goriinmiyen» dir, o hal-
de «gariinmiyen», harici §ekillerden, engellerden, nekadar
tecrit edilirse iizerimizde o kadar miiessir olur. Eger Apol-
lon heykelinin \ebresinde :bizi mi.iteheyyi~ eden §ey, mermer
§ekiller ve renkler olmay1p bu mermer ~ehrede ve renkte
gizli olan rub ise, bu rub bize nekadar vuzuhla gori.ini.irs~
Apollonun ~ehresi o nispette a9k ve kat'i bir tarzda ifade
24

olunacak ve o nispette bizde §iddetli bir heyecan uyandrra-


caktrr. Bu telakkiye gore §ekiller bedii heyecana bir yardrm-
a olmayrp bilakis bir manidir. ~ekillere ragmen «goriinmi-
yen» gariiniiyor ve bizde tesirini gosteriyor. Binaenaleyh eger
§ekiller ortadan kalkarsa Apollon'un ruhunun :benim ru-
hum iizerinde daha §iddetli bir tesir yapmasr daha tabiidir.
Binnetice, miimkiin oldugu kadar §ekilleri gidermek, silmek
yahut miimkiin oldugu kadar (goriinmiyen' i) daha §iddetle
canlandrracak kadar maddeden ayrrmak idealimizde esas
kaide oluyor. Eger plastik san' atlerde, §ekillerden tamamile
vazgec;ilemiyorsa hie; olmazsa o §ekilleri o kadar §effaf yap-
malr ki, onlar unutulsun ve yalmz (fond) ve «goriinmiyen»
tesirini gostersin. Bu kaide vazolunca san' atte evvela tabii
~izgileri sadele§tirmenin liizumuna rvarrldr. (:iinkii ~izgilere
daha derin bir vuzuh vermek ancak onlarr sadele§tirmek ve
tabiatteki liizumsuz teferruattan kurtarmakla miimkiindiir.
Bu telakkiyi kadim musikide dahi ibuluruz. Bu musiki ber-
rak olmagr dii§iiniir, armoniden ka~ar ve sade bir melodi
ile insanm tabii hislerini miimkiin oldugu nispette a~rk~a
ifade eder. Resimde (Raphael) ve (David), musikide (Gre-
try), edebiyatta (Racine) bu ekole mensuptur. Hulasa tabi-
atte gordiigiimiiz ~izgiler, renkler, §ekiller daima ruhen te-
m~§a ettigimiz «idea»lara g6re tashih edilir, diizeltilir, gii-
zelle§tirilir. [1)
Klasiklerin biitiin eserleri giizeldir: «Raphaeh>in yapmr§
oldugu «madone» lar biribirinden giizeldir.
Kelimeyi biitiin §iddetile alrrsak idealismin miidafaasr
bugi.in miimki.in degildir, ister «transcendental» ister metafi-
zikten miicerret bir telakkiden pkarrlmr§ olsun idealism so-
guk, itibari, yeknesak yahut muammalr ve hayat denilen
cevherden behresi olmryan eserler viicude getirmekten ba§ka
bir§ey yapmaz. Bilhassa idealism miiphem goriiniiyor. Ese-
[1] Th. Jouffroy: Cours d'esthetique p. 256-266.
25
rine ba§lamadan evvel san' atkarrn, f ikrini iistiine i;evirdigi
bu giizellik ideali nedir? idealistler bunu bize soylemiyor-
lar.

Realism. - Realismin en tanrntnI§ miimessili (Emile


Zola) drr. Bu romancrya gore san' atte ideal tabiati kopya
etmekten ibarettir. San'at dahi ilim gibi tecriibi olmahdr.r;
tabiati taklit etmege inhisar etmelidir. Realistlere gore bir
eseri az tabii, itibari ve sun'i bulmak o eseri batrrmakla bir-
<lir. Onu hakiki ibulmak en lbiiyiik takdirdir.
~iiphesiz san' at realiteye dayamr; fakat realitenin taklidi
degiLdir.
Eger kat'i surette aslrna mutabrk olan taklidin san' atin
gayesi oldugu neticesine varmr§ olsayd1k «kat'iyyen aslrna
muvafrk taklit en giizel san' at eserlerini .viicude getirirdi.
Halbuki hakikatte mesele hii; ·te boyle degildir. (:iinkii hey-
keltra§lrkta ( moulage), modelin §eklini en kiii;iik, en ince
noktasrna kadar meydana 9karan (proeede) dir; bununla
beraiber iyi bir mulaj iyi bir heykele hii; §iiphe yok muadil
-0lamaz.
Diger taraftan ba§ka bir sahada, fotografplrk miistevi
bir zemin iizerinde i;izgilerle, renklerle miikemmel ve yanh§-
srz olarak, taklidi lazimgelen §eyin ~evresini ve ornegini
viicude getirmek san' atidir. ~iiphesiz fotograf, resim i~in fay-
dalr bir muavindir ve baz1 defa :bilgili ve zeki insanlar tara-
fmdan zevke uygun olarak kullamlir; !akin ne olursa olsun
fotografi resimle mukayese etmek kimsenin aklmdan ge~­
mez.
Nihayet son bir misal olarak §UDU da soyliyeyim ki, san'-
atte en yiiksek gayenin tam ve dogru taklit oldugu muhak-
kak olsaydr, en miikemmel trajedi, en miikemmel komedi
bangisi olurdu bilir misiniz?
26
Cinayet mahkemesinde g~en davalann stenografyas1.
ger~ekten bu stenografyalarda biitiin sozler aynen m~vcuttur.
Bununla beraber bedihi ki, bunlarda bazan tabii bir insan
hali, bir his ta§kmhgr bul unsa da bu, kaba ve yapi§kan bir
«gangu~» i~erisinde bulunan iyi bir maden par~asr gibidir.
Bu gangue, muharrire bazr bilgiler tedarik edebilir; la.kin
kendisi bir san' at eseri degildir.
Belki fotograf, mulaj, stenografi mekanik prosedeler-
dir, makineleri meseleden dr§an brrakmak ve bir insan ese-
rini bir insan eserile mukayese etmek lazrmdrr gibi bir soz
sarf olunabilir. ~u halde modellerine miimkiin olabildigi
kadar noktaSI noktasma uygun eserleri gozden ge~irelim.
Louvre miizesinde (Denner) in bir tablosu vard1r. Bu
san' atkar pertevsizle c;alI§Ir ve bir portreyi ancak dart senede
yapardr. Viicude getirmi§ oldugu c;ehrelerde ne derinin \iz-
gileri, ne elmaoklarm mermeri anduan hemen hemen g0riil-
mez renkleri, ne burun i.izerinde serpilmi§ olan siyah noktalar,
ne derinin altmda yilan gibi uzanan mikroskobik adamlarrn
mavimtrak goriini.i§ii, ne i~inde yakm e§yanm akisleri bulunan
gozlerin parlaklLl<lan, hi~bir §ey unutulmu§ degildir. insan
bu portre kar§Ismda hayrette kalu ve ~er~eveden dr§an ~rk­
mI§ gibi duran ba§ kaq1smda gozlerine inanmaz olur. Boyle
bir muvaffakiyet ve boyle bir sabu asla gori.ilmemi§tir. La-
kin netice itibarile Van Dyk' in geni§ bir ( esquisse) i Den-
ner' in portresinden yi.iz defa daha kuvvetlidir; ve ne resimde.
ne de diger san'atlerde goz aldatrcr eserlere krymet veril-
mez. Tam taklidin san'atte gaye olmadrgma daha kuvvetli
ikinci bir delil de bazr san' atlerin bililtizam mevzularma uv-
gun buaktlmami§ olmasrdrr. ,
Bu san' atlerden evvela heykeltra§lrg1 zikretmek icap
eder. Bir heykel her vakit tek bir renktedir ki bu da tuncun
yahut mermerin rengidir. Bundan ba§ka gozler hadekasIZ-
27
drr. Halbuki rengin ibir ve manevi ifadenin hafifletilmi§ ol-
masrdu ki heykelin giizelligini kemale erdirir Zira taklidin
son dereceye gotiiriilmii§ oldugu miimasil eserlere bakrmz.
ispanyamn ve Napolinin kiliselerinde boyah ve esvaplr hey-
keller vardrr: Bunlar hakiki ciippe giydirilmi§, ~ile pkaran
ke§i§lere uygun geldigi vec;hile derileri sararmr§' ve toprak
rengi baglamr§, krzgm damga vurulmaga mahkum olanlara
Iayik oldugu vec;hile elleri kanlar ic;inde kalmI§ ve bagrrlan
delinmi§ azizlerdir. Bunlann yamba§mda, §ahane kryafetli,
merasim tuvaletli, miicella ipekler giyinmi§, ba§larmda
tac;lar, boyunlarmda krymetli gerdanlrklar ve fevkalade dan-
telalarla siislenmi§, viicutleri pembe, gozleri parlak ve goz-
bebekleri krzrl yakuttan yaprlmI§ olan madonalar gori.iliir.
Tam taklit te bu ifrata varmakla san' atkar zevk degil,
istikrah, ekseriya nefret ve bazan da deh§et tevlit etmi§
olun> [ 1 ).
Halbuki aksine olarak italyan ekoliiniin en biiyiik san' -
atkan olan Michel-Ange'r nazan dikkate alalrm ve §aheseri-
ni, Floransada (Medicis )lerin mezan iistiinde bu\unan dort
mermer heykeli hat1rlryalrm. UzarunI§ olan ve kimi uyanmak
iizere, kimi uykuda bulunan o erkeklerde bilhassa o kadm-
larda viicudiin krsrmlan arasmdaki nispetler h.akiki §ahrslar-
daki nispetlerin ayni degildir. Ne bir koyde, ne bir eglence
yerinde, ne italyada, ne ba§ka yerde ne bugiin, ne on altmCI
asrrda hic;bir hakiki erkek, hic;bir hakiki kadm o biiyiik ada-
mm, kabrin mabedinde te§hir etmi§ oldugu o kainattan
nefret eden kahramanlara, o muazzam biinyeli iimitsiz ba-
kirelere benzemez. (Mickel-Ange) bu niimuneleri kendi
dehasmda ve kendi kalbinde bulmu§tur.
Gori.iliiyor ki san' atten (ideal), tabiatte mevcut olan ve
tabiatten esere aynen intikal eden bir~ey degildir. (Siegf..
ried) deki «ormanm mmltrlam>nda biiyiik agac;larm sesini,
[1] H. Taine. Philosophie de L'art tl p. 23-25.
28
yapraklarm lu§rrtrsrm ve hakiki bir ku§un terenniimiinii ta-
myaibilir misiniz? (Honegger) in (Paciffic) i lokomotifin !

diidiigii ve giiriiltiisii ile ne gibi bir benzerlik ve yakmhk


gosterir? Bir serenat, klasik bir balet hangi §eniyeti kopya
etmektedir. Biitiin san'at (Conventionnel) dir. Dram iki
( acte) arasmdaki hakiki vak' alan ihmal eder ve bir omrii
dolduran hadiseleri iki veya ii~ saatlik bir zamana srkr§tmr.
Keza bir roman biitiin bir hayatm aksi degildir. En kiii;iik
teferruatr siikutle ge~i§tirmiyen, en basit hareketleri ve soz-
leri uzatdrk~a uzatan bir roman taihammiil edilmez bir §eydir.
Romancr daima telmihle hareket eder; boylece okuyucu-
yu yaratrcr faaliyete i§tirak ettirir. Hulasa biiyiik romana,
hiiyiik §air tam zamamnda susmasmr bilen ve okuyucularmr
§aire, romancrya ~evirmesini bilen kimsedir.
San' at; taJbiatin tam ve uygun· bir taklidine o k.adar az
miitemayildir ki, modern estetik, san' atin esaslr karakterle-
rinden birini san' at eserinin tabiatten tecridinde «isolation»
lbuluyor. San' atkar eserinin bazr taraflarmr ihmal edip diger
lerini geni§letmekle degi§tirmekle kalmryor, onu bir ~er~eve
ile, bir sehpa ile, bir perde ile reel hayattan kasten aymyor.
«Talbiatin ancak kekeledigi §eyi san' at a~rk~a soyler ve ona
bagrrarak: i§te soylemek istedigin §ey budur! Der.
italyanm miizelerinde bazr eski heykeller kaideler iize-
rinde konulmu§tur. Miize muhafrzr bunlan istedigi gibi ~e­
virir ve §U veya bu krsmr I§rga arzederek, diger bazr lasllil·
Ian da golgede brrakarak hunlan muhtelif cephelerden gos-
terir. San'at te realite kar§rsmda boyle hareket eder.»[1] San'-
atkar tabiati aynen eserine koymaz; esere giren tabiat san'-
atkar tarafm~an goriilmii§, hissolunmu§, hatta dii§iiniilmii§
bir tabiattir.
insan tabiati taklit ettigi zaman onu mefkfuele§tirir,
iislUba sokar. Herhangi bir san'atkar, herhangi ~ir mektebe
[1] . Guyeau: L' art au point de vue sociologique p. 80.
29

mensup olursa olsun, insiyaki olarak reelin bir tarafm1 ke§-


feder. Her san'at eseri §eniyetten baz1 hassalarr ahr, baz1
hassalarr tayyeder; daima tecrit ile tahvil ile hareket eder.
Harici model, dahili bir modeldir.
«Leonardo da Vinci» nin dedigi gibi «Resim denilen
§ey akil ve idrak eseridir.» Biiylik san'atkarm yalmz resim
i~in soyledigi bu soz biitiin san'at eserlerine te§mil oluna-
bilir.
Tabiat bir lugat kitab1drr, bir kitap degildir. San'atkar
tabiati bir kitabm sahifelerini kopya eder gibi kopya etmez.
Baz1 hatalara dii§memek i~in bir lllgat kitabma miiracaat
eder gibi zaman zaman ta!biate miircaat . eder, unsurlanm
tenkitkar bir gozle sec;er, ~izgileri renkleri o kadar sade-
le§tirir, kuvvetlendirir, degi§tirir ve bozar ki, selviboylu
lbir lazdan upuzun ince, s1ska, ~irkin bir heykel viicude ge-
tirir. Edebiyatta da boyledir. (E. Zola) nm biiyiik romanlarr
bile hakik1 hayatm bir kopyas1 olmaktan ziyade bir tebdili-
dir. Zaten Zola bizzat «san' at, taibiatin bir miza~ adesesin-
den rii'yetidin> diyen me§hur formiilii ile miifrit realismden
uzakla§mI§tir.

SAN' AT VE TELKiN

San' atkar tahayyiiliinii, diger insanlarda ya§atmak 1~m


bir eser yaratiyor demi§tik. Acaba san' atkar yaratt1g1 bir eser
vas1tasile duydugu hasbi heyecanlarr ve o heyecanlarm ru-
hunda uyandird1g1 giizel hayalleri digerlerine nasrl nalde-
decektir? N asrl yaprp ta okuyuculara, dinleyicilere, seyircile-
re tabiat kar§ismda duydugu hasbi istigrak1 a§tlamalrdu?
Bunu, onlarr fiil ve hareketten ayrrarak ve intifai itiyatlar-
dan sokerek yeni bir aleme gotiirmekle yapar. 0 yeni alem-
de, lbenligin rsrarh tahakkiimii diner. Bir!;ok bediiyatplar
bu hali hypnose haletine, uykunun sakin ba§langrcma benze-
tiyorlar. Filozof Henri Bergson diyor ki:
30
«San' atin mevzuu, fahsiyetimizin faal yahut daha dogrusu
mukavim ·'kudretlerini uyutmaktan ve bizi, boylece kendimize
ilka olunan fikri vucude getirdigimiz ve ifade edilen his ile
tecazup haszl ettigimiz tam bir mutavaat hatine isal etmekten
ibarettir.»
i§te san' at, boyle telkinle faaliyet gostermelidir.
Telkin nedir? Telkin bir kimsenin diger birinde kasten
baz1 haletler uyandmnasma ve bu digerinin de o haletleri
kabul ve gayriiradi tekrar etmesine derler. Bergson, buna
<lair §U §ayam dikkat miitaleada bulunuyor:
«San' atin usul 'Ve etvannda, uyku halini tevlit ifin alela-
d e muracaat olunan usul ve etvar hafifletilmi{, inceltilmi[
ve bir nevi nthaniyete mazhar edilmi[ fekillerile nu'ifahede
olunur.»
i pnotizmacr, kar§Ismdakinin nazarlanm hareketsiz ve
parlak bir noktaya tesbit ettirerek, yahut muttarit bir hare-
ketle, mesela elile yiiziine yukardan a§ag1, a§ag1dan yukan
dokunarak ona tesir eder. ipnotizmaya tabi tutulan kimse,
uyku ve uyantl<ltl<la kan§miyan bir hale, sun'i, uyku haline
girer. 0 zaman, ipnotizmacmm biitiin telkinlerini kabul
eder; kendisine telkin edilen hayalleri idrak sanrr.
Mimarhk ve heykeltra§hk bize, yaratt1g1 eserlerin miiessir
hareketsizligi ile ve bir nevi ritim ile Ǥekillerin tenasiibii,
ayni motiflerin tekerriirii idrak melekemizi ihtizaza getirir
ve bizi giindelik hayatm itiyatlarmdan sokern tesir icra eder.
Resim, ~izgilerin hareketsizligi ve renklerin parlaklI-
gile nazan dikkatimize hakim kesilir. Musiki de vezin
«rythme» ve usul «meusure» ile dikkatimizi sabit noktalar
arasmda gotiiriip getirerek, ihsaslarrnuzm ve fikirlerimizin
tabii cereyamru tatil eder.
$iir ve nesir de bize, ritim ile tesir eder. Muntazam ha-
reketlerle benligimizi ok§ar ve kelimeler bizde hayaller, ha-
yaller hisler uyandrm. San'atlerin bir terkibi olan tiyatro
31
ayni surette, telkinle icrayi tesir etmektedir. Sessizligi ve
bazan karanhgr tesis ederek, lbiiciin parazit tenbihleri imha
eder ve saydrgrrmz usulleri kullamr: Dekorun hareketsizligi
ve parlakhgr, kostiimlerin §a§aasr, jestlerin ahengi, musikinin
ve s0ziin ritmi.
Bunun ic;indir ki kuvvetli bir tesir elde eder. Hakiki bir
felaket kaq1smda sakin kalan bir seyirci, sun'i oldugunu
bildigi biqey kar§rsmda gozya§lan doker. -i§te bu gibi usul-
lerle san' atkar, duydugu orijinal ruhi haleti, seyirciye, dinle-
yiciye ve okuyucuya telkine \ah§rr.

SAN' ATKARIN c;ALI~MASI

Simdi digerlerine hasbi heyecanlar telkin ii;in eser ya-


ratan san' atkarm nasrl c;alr§tigmr yakmdan tahlil edelim.
Bu mesele iizerinde de muhtelif g6rii§ler vardrr. Mesela
me§hur Fransrz §airi Jean Racine, §iirlerini yazmadan evvel
planlanm hazuhyor ve: «Faciam hazrrdrr, i§ onu yazmaga
kaldr» diyordu. Boylece ibazr san' atkarlar mevzulanm dimag-
lannda hazrrladrktan sonra onlan kagrda doktiiklerini, ta§a
kazrdrklanm, IDU§arn\baya boyadrk:lanm soyliiyorlar.
Ressarn T heodre Rousseau, «Tabla evvela dimagzmzzda
yaptlmtJ olmalzdzr; ressam onu tuval uzerinde dogurtmu-
yor, onu gizliyen ortuleri szrasile kaldmyor>> diyordu.
Bazr estetikc;iler, tabiat kaqrsrnda duyulan heyecam,
san'at eserinin tasavvurunu ve icrasrm, ayn anlar olarak gos-
teriyorlar. Umumiyetle, san' atkar kendisinde bir hayal yahut
bir fikir ve hatta bazan eserin mecmuuna tetabuk eden miip-
hem bir his ten ba§ka bir §ey bulamaz. Birc;ok teferruat es e-
rin ibdar esnasrnda tezahiir eder. Yaratma i§i devam ettikc;e,
tasavvur degi§ir. TasarlanrnI§ eser, san'atkar c;alr§trkc;a te-
beddiil eder. Bununla beraber, Alain'in yapt1g1 gibi «Pra-
tigin, san' atkarane faatiyetin esasz oldugunu ve san'atkarda
I

32
jikrin faydalt bir surette ilk ftrfa, kalem, fekif darbesinde
evvel miidahale etmedigini» iddia etmek ~ok mubalagahdr
~unu teslim etmelidir ki biitiin sarl.' atkarlar bu noktad
ayni tarzda hareket etmiyorlar. Fakat en ~ok hallerde, san'
atkar yaratilacak eserin toplu bir .gorii§ile i§e ba§larla
ve bu terkibi tasavvuru tahakkuk ettirmege ~ah§trkp, tefeii
ruat1 ke§federler.
Hulasa, san' atkar ba§lamadan evvel, eserinin bir~ok ha
yallere geni§letilebilen bir dinamik §emasma maliktir.
Dinamik §ema denilen bu canh intiba ve teessiir, yaratI
lacak eserin adeta bir nevi tekessiif etmi§ hulasasidrr. San' at
kann yaratacag1 mi.istakbel eser, ~ma denilen ve bir~ol<
hayallere tevsi edilebilen bu ki.ildedir. San'atkar, i§te boyle
bir §emadan, bir taslaktan hareket ederek, bunu tab~ k-l..-11 k
ve tecessiit ettirecek hatrralara iner.
~u halde ibda cehti evvela defaten bir faraziyeye miilhem
olmakla ba§layip, faraziyenin tahkik ve tahakkuku sonra
gelir. Binaenaleyh ibda cehti atlarulan fasilayi doldurmak ve
gayeyi tahakkuk ettirecek vas1talann bi.itiin kmmlanru ve te-
ferruatmI bulmak i~in yaptlan bir te§ebbi.isti.ir', ve ibda bilkuv-
ve zengin olan bu miiceret taslag1 mii§ahhas §eylere kalbet-
mekten ibarettir. RomanCI, §air, musiki§inas v. s... biitiin
yaratmlann hareket noktalan bu pek miicerret tasavvur-
dadrr. Bu gii~ yaratma cehtinde, san' atkar - eski bediiyatp-
lann vi.icudiinden bile §iiphe etmedikleri - teknik miilaha-
zalarla ugra§rr. Mesela, ressamm sayi, bir edibin de kelime-
lerle kendisi kadar ifade edebilecegi temleri te§rih etmege
inhisar etmemelidir. C.::izgilere, renklere, ve nispetlerine pek
esash bir surette ehemmiyet vermeli ve kesif bir surette renk-
li olan tabiatin giizelligini duymahdrr. Burada kullantlacak
malzemelerle olan miicadele, onlan hiikiim altrna almak ve
itaate getirmek i~in sarfedilen cehit birinci derecede ehem-
miyeti haizdir.
Bu miicadele ic;in sarr'atkarrn miicehhez olmasr Iazrmdrr.
~n'LJ:irfetini (metier) ve bu hirfetin usullerini bilmesi zaruri-
[t ,fir. Hirfet zaruridir, fakat §uphesiz kafi degildir. Hirfet
! ILSul ve kaidelere muvahk fakat soguk ve gayri§ahsi eserlerin
.a bdaile neticelenebilir.
San' acldrrn, kendisine ogretilen hirfetten - bazr an' a-
r, tevi kaidelere ehemmiyet vermekle bernber - §ahsi, canh
r-,ir teknik pkarmasr ve mukavemet eden maddeye yaratICI
radesinin damgasinI basmasr Iazrmdrr. Maddeye kaqr ac;r-
L- an bu miicadelede san' atkar, devrinin biitiin ihtiralanm -
meli ve ilmi ihtiralar da dahil olmak iizere - kullamr.
·-I 15 inci asrrda mesela, yaghboyamn ke§fi birdenbire resim
i- an' atini ba§ka §ekle getiriyor; §if kagrdmrn imali hakkin
~ ~eni§ bir surette geni§lemesine sebebiyet veriyor. San' atkar
o fade etmek istedigi hisleri, fikirleri ve hayalleri orijinal bir

~hba akrtmaga muvaffak olunca bir iislup sahibi olur.

1
Buffon, pek hakh olarak «uslup ayni insandzn> diyordu.
~an' at eseri ayni zamanda hem f ikir, hem his, hem de bu
:ikir ve heyecanlan ifade eden §ekil ile kiymet kazanmahdrr.
3azr eserlerde §eklin, bazr eser'ierde de ifadenin galiJbiye-
:ini mii§ahede eden lbazr bediiyatc;rlar artiste d' expression
reartise de forme diye san'atkarlan iki §ubeye ayrrmagr
feklif etmi§lerdir. Bu tefrik ancak ikinci derecede san' atkar-
lara uygundur. Biiyiik san'atkarlarda esas ve §eklin tam bir
ahenk te§kil ettigi gariilmektedir.
italyan filozofu Benedetto Crnce'nin dedigi gibi:
1

«Sekil ve onun ihtiva ettigi 1ey biribirinden ayn olarak


bedi1 vasf1 ihraz edemez; funku onlara bediJ bir mahiyet
veren hakikatte ;yalmz ikisinin biribirine plan miinasebeti
yani vahdetidir» [1].
Saan' atkarm iptidai hatsinde hissin ve hayalin sentetik
birligi vardr. Bu, san' at eserirrde tekrar U:mlunmalrdrr. San'-
ar giizelligi, esas ve §eklin, his ve hayalin kayna§masrndan
rJ B. ·eroce-Breviaire d'esthetique p. 46
Estetik - 3
34
basil olmu§tur. Bu itiraz gotiirmez. Mermerin §effaf sanhgr
ve ok§ryan sICaklrgr, modelin en firad, en ince hislerine I§rk
ve hayat verir. Bir ressam ruhunun taze ve sevimli hayalle-
rini yaratmak i~in en tatlr niianslar kullanrr. Rubens' in kul·
landrgr parlak ve sadefli, giilen renkler, 'bu ibiiyiik ressamm
ekseriya yapmr§ oldugu dini tablolardan ziyade, liiks, ne§e,
ve §etaret sahnelerine daha uygun geliyor.
Racine1 Phedre unvanlr trajedisinde, kahramanrrnn ru
hunu yakan kanlr ihtirasm kudretini biitiin §iddetile duyur·
mak i~in, giiriiltiilii, hararetli, kesik mrsralarr ~ogaltryor.
Me§hur Alman bestekarr R. Wagner, Tristan ve Y seulde' in
ii~iincii krsmmm preliidiinde T ristan'm, ifadesi kabil olmryan
iimitsizligini, yesini, · muntazaman yiikselen uzun bir tiyers
gamile ifade ediyor.
Biitiin bu misaller de gosteriyor ki esas (fond) ve §ekil
( forme) giizelligin ayrrlmaz iki unsurudur. ~imdi san' a tin
bir tarifini yapabiliriz :
San' at, §e' n1 alemin yanmda, hayallerden ve has bi his·
lerden miirekkep ideal bir alem yaratmak istiyen cehittir.

FERD! VE i<;riMAl HAYATIA SAN'ATiN ROLU

San'at ylnrz bir eglence degldir. 0, bir firar vasrtasrdrr


Bazan, manasrz, srkICr goriinen hayattan firar vasrtasr. San'-
atkar, banal hayattan ibda ile, amator de bedii haz ile
uzakla§It.
Muhayyile, §eniyete hayali kar§I getirir: san' at, temenni
ettigimiz g iizel, tath riiyalarr ruhumuza serperek bizi §eni-
yetten ayrrrr. 0, iktidanmrzda olan bir hulya ve riiya kayna-
grdrr. Sevilen bir kitabr okumak, ellerimizi piyanonun tu§la-
rmda gezdirmek, bir miizeyi, bir camii ziyaret etmek, srkra
goriinen fakat her an giizel goriinmesi lazrmgelen hayatr
yeni ve ~e§itli yapar.
35
San' at, bir teselli, bir kurtulu§, bir azattu. Schopenhauer'e
gore hayatrn ~oliinde bagn, doymuyan ibir susuzlukla yanan,
inliyen seyyaha san' at ibir vahadu.
San' at, insam yalmz miiphem srkrntrdan ve bariz rstrrap-
tan kurtarmakla kalmaz; tiikenmek bilmiyen ibir ne§e ve §e-
taret bollugu getirir, getirebilir. San' at bizi hasbi idrake
alr§trrarak hodbinlik ~emberlerinden varlrgrmrzr kurtanr ve
ruhumuzda bir nevi digergamhl: :esis eder. San' at bize giizel
bir Surette nasrl ya§amak lazrmgeldigini ogretir ve ya§amaga
bir mana verir.
Dar benligimize, biiyiik san' atkarlarrn his ve fikirlerini
n
a§rlryarak benligimizi geni§letir, tabiati ve insanlan sevdirir. 1

San' atin yalmz ferdi hayatta degil i~timai hayatta da mii-


him ve belki daha mil.him bir rolii vardrr. Fert bir · cemiyet
i~inde ve ancak 1 bir cemiyetle mevcuttur. Y almz, tecrit ile
ferdi ve i~timai hayatr biribirinden ayrrabiliriz.
San'at bir cemiyet i~erisinde dogmu§tur. San'atkar yal-
ruz harid alemi tasavvur ettigi zaman batrni hayatrnr ifade
etmez; kendi ferdiyetini ifade ettigi zaman bile i~timai ha-
yatr ifade eder. (:iinkii san' atkar her insan gibi cemiyetin bir
zerresidir. Boylece, san'atin telkin ettigi heyecanlar zaruri
olarak i~timai bir karakter iktisap eder. «iftimaiyat noktai
nazartndan san'at» isimli kitabrnda Guyeau tarafrndan tevsi
edilen tez budur. En muhtelif §uurlar tarafrndan kolayca
kabul edilebilen hayaller ibda veya hisler ifade ederek sao'-
at, -menfaat ve temayiillerin ~ok defa 1biribirine kaqr koydu,
gu - bu §uurlarr biribirine yakla§trrrr.
~iiphesiz san' at bir~ok anla§amamazlrklara sebebiyet ve-
rebilir. Bazan i~timai gruplarr ve nesilleri §iddetle aymr.
Batille d' H ernani buna giizel bir misal te§kil eder [1].
Hemani, V. Hugo'nun tiyatro sahnesinde yaratngr ~aheserdir.
1
[ }

25 ~ubat 1830 da bu piyesin verilen ilk temsilinde klasikler ile romantik-


ler arasrnda hakiki: bir miicadele olrnu~tur. Buna hernani muharebesi derler.
36
Fakat birka~ sene sonra bu miicadele diner, ahenk
ve zihni yalanla§ma tahakkuk eder.
Vaktile biribirinin aksi olarak gosterilen Hugo'yu ··
Racine' i bugiin beraber seviyor ve onlara hayran oluyoruz
San' at ayirmaktan ziyade yakla§tmr; o kudretli bir s
rette en kii0igunden en biiyiigiine kadar miiteaddit 1 ·
grup azalanru birle§tiren kuvvetlerden ibirisidir. Bundx:
ba§ka, san' at eseri mensup oldugu milletin damgas1ru ta~L
Milli hayatm baz1 safhalanm ifade :ederek ayni vatamn aza-
lanm birle§tirmege yard1m eder. Fakat milli seciyesi ne ola-
bilirse olsun, san' at ayni vatamn fertlerini biribirine ya~­
trrmakla iktifa etmez, tesiri hudutlan ge~er. '
Hugo'yu sevmek i~in frans1z Haftzt'I sevmek i9fl ace
Fuzuli'yi sevmek i~in Tiirk olmak zaruri degildir. Hakiki
kiiltiir milli olmaktan ziyade be§eridir . .
Bu suretle, biiyiik san' at her milletin, her rrkm giizidele-
rini biribirine yakla§tmr. Biitiin milletin, biitiin rrklarm
insanlanm da birle§tirebilir. San' at bir lisan, ruhlann ,en de-
rin, en goriinmez k5§elerini anlata!bilen hissi bir lisanchr.
Hasbi karakteri itibarile, daima az ~ok amele tevcih edilm4
olan alelade lisanlara iistiindiir. Milli lisanlara cla beynel-
milel karakteri itibarile faiktir.
Auguste Comte'm dedigi gibi, san'at <<Butun nev1imizd
umumiyetle anlaftlan yegane lisan parfastdtr».
Auguste Comte san'atte hakiki alem§iimul lisam goriiyor.

SAN' AT VE AHL.AK

Bununla beraber biitiin fikirler san' atin ahlaki krvme ·


hakkmda birle§mi§ degildir. San' atin ahlak · ile olan miinase-
. beti meselesi bir~ok defalar miinaka§a edilmi§tir. Ahl A

san' at tezine «san' at san' at i~indir» tezi mukabele eder.


37
Ahlaki san'at. - En muhtelif devirlerde bazr miite-
fekkirler, san'atin ahlaka tabi olmasr Iazrmgeldigini iddia
ve miidafaa etmi§lerdir. Eflatun, Kanunlar'rnda, §aire devlete
yaramiyan her ~eyden sakmmasrru emir ve «musique pure» ii
menediyor; yalnrz resmi olarak kaibul edilmi§ olan terenniim-
leri kabul ediyor.
Musiki, Eflatun'a gore «devletin kalesi» olmalrdrr.
Aristo, «Siyaset» inde dahi yalruz ahlaki bir musiki ka-
bul ediyor. Ve dramatik san' ate gaye olarak, «ihtiraslarm
temizlenmesi»ni gosteriyor.
Facia zararsrz hayallerle, §iddetli heyecanlar, korku,
merhamet ihtiyacrm tiiketir. 18 ind asrrda Diderot §5yle
yaziyordu:
«Fazileti sevimli, rezileti igrenf gostermek ve maskara-
ltgt belirtmek; ifte kalemi, ftrfay1, yahut makast ele ' alan
1

her ,namuslu insanm yapmast lazzmgelen fey».


San' at nedir? unvanlr kitabmad, ibiiyiik Rus edirbi Tols-
toy, dini ve ahlaki san' at telakkisini izah ediyor. Eger «Ayni
devrin biltiln insanlarznda milfterek, hay1r ve Jene milteallik
dint 'hissin» iyi olduguna hiikmettigi hisleri naklediyorsa
san' at iyidir. «AlemJilmul san' at, sabit ve emin batm1 bir
kzstasa maliktir: dint vicdan».
Bu diisturlan vazettikten sonra Tolstoy ifratlr bir §id-
detle asnmrzrn «professionnels» lerinin san' atini mahkum
ediyor.
«San' at bir mesle gin meram vasttast olunca, en milhim
1-' e kzymetli stfatt olan samimiyeti fOk azalmtf ve hemen
kaybolmuf tur».
Muam san' atin· §ehvani a§.kma, tafrafuru§luk ibdama,
sun'i karakterine ve dini derinligin yokluguna serzeni§te bu-
1

lunuyor. Hatta bu yiizden asrrlarm yeti§tirdigi en biiyiik


san' atkarr mahkum ediyor.
38
Bu ahlaki san' at tezinin kiymeti nedir?
i\ine biiriindiigu hissin asilligine ragmen bu tez prens.-
pinde bile §ayaru tenkittir. Miinasebetleri nekadar stla olu:·
sa olsun «giizel» ve «iyi» biribirine karI§ffiaZ. Nasil ki ali- I

min vazifesi hakikati aramaksa, san' atkirm rolii denilebilir


ki vazifesi de, evvelce muayyen biitiin ahlaki fikirlerin ha-
ricinde, giizellik yaratmaktir. Tarifinden bile anla§tlacag
vec;hile san' atkar ne bir propagandac1, ne de bir vaizcfu.
Ahlaki san' at tezi, mutlak bir manada kastedilirse, tevLr ,
ettigi neticeler itibarile birc;ok tenkidi celbeder. Bu tez, ba-
zan dar fikirlilerin gayri ahlaki addettigi §aheserlerin tahri-
bini mucip olmu§tur.
Mesela 15 inci asuda, Floransa' da rahip Savonarole
hinlerce san'at eserlerini yaktrrIDI§tir. 19 uncu amda Ma-
dame Bovary'nin Fleu1's du Mal'in ( 1 } mahkfuniyeti bu
kabildendir. Ahlaki san' at tezinin verdigi bedii hiikiimler
birc;ok hallerde bize adil ve makul goriinmiiyor.
Munhasrran ahlaki bir san' at telakkisi, gayri ahlaki ol-
mamakla beraber ahlakla hic;bir miinasebeti olmiyan bir\ok
mevzuu tayyediyor.
Dogrudan dogruya ahlaki fikirler vazetmegi istihdaf
eden san' at eserleri ekseriya esef verici bir bedii siifliyete
maliktir. Dini kantikler, resmi kantatlar, fazilete kasideler
faziletin miikafatlandmld1gm1 ve reziletin miicazatlandmldI-
gIIlI gosteren romanlar, umumiyetle acmacak bir adilik ar-
zetmektedir. Ahlaki san' a tin bu a§ag1hg1 nereden geliyor
Ekseriya samimi olmadigmdandrr. Bu gibi eserleri meydan
getirenler mevki ve para hrrsile hareket ediyorlar. Hasbi-
likten, o esash ahlaki seciyeden nasibeleri yoktur. Samimi
olmadiklarmdan dolay1, ahlaki denilen san' atlerin ekseriy
hedef ittihaz edecekleri gaye yoktur.
(1] Madam Bovary, Gustave Flaubert'in me~hur romaruchr. Fleurs
du Mal, Charles Baudelaire'in edebiyat aleminde inkr!ap yapan ve skanda.-
lar uyandrran ~iirlerden miirekkep ~aheseridir.
39
San'at i~in san'at. - Ahlaki san'at tezine, san'at
i~in san'at tezi mukabele eder. Bu teze g6re san'atin kendi-
sinden ba§ka gayesi yoktur. San' atkar faydahyr, ahlakiligi na-
zarr itrbara almaksrzrn kendisini giizellik ibdama vakfetmeli-
dir. .
Bu tez, romantizmin muhalifleri olan «Parnassiens»ler-
de [ 1 ] ve Th. Gautier gibi ge~ kalmr§ romantiklerde gorii-
liiyor.
Gautier, san'atkarda biitiin i~timai ve ahlaki temayiilii
mahkfun ettikten soma san' a tin muhtariyetini istiyor: «Biz
san' atin muhtariyetine inarnyoruz; san' at bizim i~in vasrta
degil gayedir; kendisine giizelden ba~a biqey teklif eden
bir san' atkar bizim nazarrmrzda bir san' atkar degildir» PT
Yine Gautier (Mlle de Maupin) unvanlr me§hur eserinin
mukaddemesinde alaylr bir tarzda ayni tezi §6yle miidafaa
ediyor:
«Giizel olan §ey hayata zaruri degildir. (:i~ekler ortadan
kaldmlsa diinya maddi olarak miitazarnr olmaz. Bununla be-
raber ~i~eklerin olmamasrna kim razr olur?
Giillerden vazge~ektense patateslerden vazg~megi
tercih ederim ve diinyada Ialeleri ~rkanp ta yerine labana
dikecek tek bir fert tasavvur edemem. Kadrnlarm giizelligi
neye yarar? Musikinin, resmin faydasr nedir? Mozart'r Mos-
yo (Carrele) e ve Michel Ange'i beyaz hardalm mucidine
tercih etmek cinnetinde kim bulunur? Hakikatte ancak hi~­
bir §eye yaramryan §ey giizeldir. Faydalr olan heqey ~ir­
kindir; ~iinkii bu bazr ihtiyacrn ifadesidir ve insanlarrn ih-
tiya~larr ise zavallr ve alil biinyeleri gibi igren~ ve miistek-
rehtir» ( 3 ].
[1 ] 1865 tarihinde Th. Gautier'nin riyasetile ve (Baudelaire) , (Ban-
vill) , (Lecomte de Lisle), gibi ~airlerin i~tirakile tesis edilmi~ olan edeb1
mektebe mensup ~airlere verilen isimdfr.
[2] L'artiste. 14 decembre 1856 intr. D 'apres une citation de J. A.
Farmer. "Le mouvement esthetique et decadent en Angleterre p. 9
[3] Theauphile Gautier - Mademoiselle de Maupin; p. 35
40
Maupassant dahi (G. Flaubert) ha.kkmdaki tetkikmda:
«i~timai nizam ve kitaplar arasrnda mii§terek hi~bir §ey
yoktur. Fikri muhsusa hadim her kitap, artist bir kitap ol-
maktan uzakla§Ir» diyor.
Ayni tehlikeyi (Oscar Wilde) de ve bilhassa (Dorian
Gray' in portresi) nin mukaddemesinde de g6riiyoruz:
«Bir kitap hi9bir zaman ahlaki veya gayri ahlaki degil-
dir. iyi veya fena yazrlmr§tm>.
. San' at san' at i~indir tezi dogru bir psikolojik mutaya
istinat ediyor: Bed ii heyecanrn orijinalitesi, «guzel>> in ne
iyi ne de faydalr ile karr§masrnrn mii§aihedesi. Bununla
beraber, san'at san'at i~indir tezinin taraftarlarr, ahlakla
san' atin tefrikrnda son hackle varryorlar ve miibalaga ediyor-
lar. San' at ve ahlak be§eriyetin iki karakteristik vasfrdrr.
Faal bir terkip olan be§eri §uurda, zaruri olarak ikisi de
biribirine yakla§ryorlar. San'at ve ahlakm miitekabil muhta-
riyeti kabul edilse bile, ahlakilik ile artistik hayatm srkr
miinasebetlerini mii§ahede etmek lazrmdrr.

SAN' AT VE AHLAK HAYATININ BiRiBiRiLE


OLAN MUNASEBETi

Evvela san'at ve ahlak, rezil ve miistehcen eserleri mah-


kfun etmekte ittifak ederler. (:iinkii bu eserlerde, yalanCI
san' atkarlar, menfaat arzusu ile behimi grizlerini tahrik et-
megi aramaktadrrlar.
0 eserlerde, ne bedii hasbilik, ne be§eri azamet vardrr.
Bundan maada, bazr san' atkarlann ahlaki zafr ekseriya
bedii bir a§agrlrkla neticelenir. Bilakis ahlaki hayat, san' at-
karda krymetli bir meziyet olabilir.
Ahlaki mefkure bir §e' niyettir; ahlaki hayat bir vakradrr:
insanlarr hasbi bir tecessiisle tema§a eden i~in, tema§asr, mii-
§ahedesi teshir eden bir vakra. Zira be§eriyette ve belki ka-
41
inatta, en esrarlI, en miiheyyic;, en derin olan §eyler, ahlaki-
likte hulasa edilmi§tir.
Ahlaki hayah anlamak ve onu, varz ic;in degil ifade ic;in
ifadeye c;alr§illak, devrinin en asil, en ahlaki, i~timai,
hislerini kendisinde duymak ve eserlerinde timsal haline ge-
tirmek; i§te yalnrz giizellik a§kile-hareket eden biiyiik san'-
atkarlarrn ibirkac;r bu vazifeyi boyle ifa ettiler.
Rembrandt (Bon Samaritain ), yahut (P.elerins d'Em-
maiis) ismindeki tablolarrnr yaptrgr zaman, hrristiyanlrgrn
§arnnr yiikseltmegi dii§iinmemi§ti. Fakat .d indar ve merha-
metkar ruhunu eserlerine katmamazlrk edemezdi. Tablola-
rrna akseden ruhu onlara emsalsiz bir derinlik vermi§tir.
(Beethoven) dokuzuncu senfoniyi besteledigi zaman, ahla-
kile§tirmegi kendi kendisine teklif etmiyor. Lakin hararetli
ruhu, ne§enin en yiiksek §ekillerini vecit haline getirdigin-
den, emsalsiz eserden rlrk bir riizgar gibi gec;iyor. Dokuzun-
cu senfoni §aheserlerin en ahlakisi ve en asille§tirenidir.

Boylece, san' atkarlann ahlaki haya tr, san' atlarrnda en
derin tesiri yapabilir.
Aksine olarak, biitiin ahlaki maksattan miicerret san' at
bile, giizellik amatoriiniin ahlakiligi iizerinde en iyi te-
siri yapabilir.
Evvela san' at, basit bir vakit gec;irme addedilse bile,
insanlarr kaba va:kit gec;irmelerden, h~§in ve ahmak oyun-
lardan koruyabilir. Biiyiik Fransrz fc;timaiyatpsr Emile Dur-
kheim' in yazdrgr gibi:
«San'at oyunun asil bir Ieklidif; o, tesir ve faaliyetini
insanlann bof ve iisiz zamanlarma kadar uzatarak bun/a.rt
kendine mahsus seciye ile damgaltyan bir {lhlak numunesi-
din>.
insan zevke muhtac;tir; san' atin hasbi tema§asrnda her
neviden ne§elerle telezziiz eden kimse, amiyane §ehvetlerin
cazibesinden daha kolaylrkla kurtulabilir. San'at bizde, dar
42
hayatnmzm kii0Jk hadiselerine haglanrruyan hasbi heyecan-
lan arttmr. Bizi, hotperestlikten aymr; hizi hasbilige - k.i
onsuz ahlaki hayat olamaz - haz1rlar.
Durkheim, ahlak hayatmda oldugu gibi, san' at hayatm-
da da <<Daima kendi nefsinde temerkiiz etmemek ihtiyacmr
ve btmu tevlit eden; kabiliyetleri ve dtfart geniI bir surette
aftlmak ve haric1 hayatm nefse hululiine imkan vererek
onunla kendinJ. unutunctya kadar yekviicut olmak hassalart-
nt» buluyor.
San' at evvelce de dedigimiz gibi, yeni hisler, yeni fikirler
getirerek, dar hayatrmIZI geni§letir. Mevcudiyetinden bile
§iiphe etmedigimiz ne§e, elem, merhamet, §efkat, necabet,
kahramanhk niianslanm 1varhg1m1za niifuz ettirir.
Be§eri hayatrn ve tabiatin biitiin safhalarile bizi birle§ti-
rebilir; ve mahlUkat ve e§yaya kaq1 derin bir tecaziip uyan-
d1rir. Heqeyi anlamak heqeyi sevmek arzusunu uyandrra-
cak ·kadar kalibimizi geni§letebilir.
i§te bu suretle, ahlaki san' at tezini bertaraf ederek, san' -
at, san' at i~indir prensipini kabul etsek bile, san' atkarane
hayatla 'ahlaki hayat1 s1ki bir surette, bir1birine yakla§trra-
biliriz.

O<_;VNcu KISIM
SAN'ATTE i~ BOLUMU
Nas1l ki ilim, ilimlerin bir terkibi ise, san'at te san'at-
lerin bir terkibidir. Her san'at, biirun diger san'atlerden
farkl1du. Alimler gibi san' atkarlar da ihtisas kazarurlar. Ek-
seriya faaliyetlerini bir sahaya hasrederler. i§ boliimii yalnrz
ikt1sadi hayatm degil, fakat fikri hayatm da biiyiik bir va-
has1drr. Biirun hallerde ayni ehemmiyeti gosterir. itiyat ka-
nunlanna nazaran, insan itiyat kazand1g1 muayyen i§i daha
43

~abuk ve daha iyi yapar. Bununla beraber ne ilimde ne de


san' atte ihtisas1 son haddine vardumamahdu.
Leonardo da Vinici, Michel Angello, Ronesanstn bu bii-
yii.k san' atkarlan dehalanm muhtelif san' atlerde gostermi§-
lerdir.
San' atkarlar biribirinden nekadar farkh olursa olsun te-
kamiilleri esnasmda, biribirine ekseriya tesir yapmI§lardir.
~imi-fizik, tahlili hendese gibi yeni ilimler nasil ki evvelce
aynlmI§ ilimlerin yakla§tmlmasmdan dogmu§sa, baz1 san' at-
ler de, miistakil san' atlerin birle§mesinden dogmu§tur. Me-
sela tiyatro, opera.
Bunun ic;in Iazrm olan, be§eriyetin artistik faaliyeti hak-
kmda umumi bir nazariye sah1bi olmaktir., Bunda muvaffak
olmak, kanaat veren bir san' at tasnifine malik olmakla miim-
kiindiir.
San'atlerin tasnifi. - Mihaniki san'atleri, hirfetleri
bir tarafa buakarak, yalmz giizellik yaratmag1 gaye edinen
faaliyetleri nazarr itibara ahrsak san' atleri ikiye ayirabiliriz:
1 - Giizel san' atler.
2 - Tatbiki san'atler.
Giizel san' atler munhasuan giizellik ihtiyacm1 tatmin
eden §eyler yarat1r.
Tatbiki san'atlerse, ayni zamanda hem faydah hem gii-
zel §eyler yaratmag1 arar.
Giizel san'atlerden biri vas1tasile viicude gelen eser oriji-
naldir, yeganedir, nev'inde birdir. Halbuki (umumiyetle fa-
kat daima degil) tatbiki san' atlerin mahsulleri, bir k1snn
insanlarm ayni ihtiya~lanm tatmin i~in yap1lm1§ olduklarm-
dan tekerriir ederler.
Giizel san' atlerle tatbiki san' atler arasmdaki fark, baz1
ahvalde kafi derecede vazihtir.
Bir §iir yalmz giizelligi arar; bir hah ayni zamanda hem
giizel olmahchr hem de faydah.
- -=

44
~iir, giizel san'atlerden biri oldugu gibi, halIC1hk ta ta -
biki bir san' attir. Fakat diger bir~ok ahvalde fark bu kadar
bariz degildir. Mimari giizel san' atlerdendir: Bazan sadece
bir giizellik hulyasm1 maddile§tiren binalar viicude getirir.
Fakat ayni zamanda ve hatta ekseriya, mimari tatbiki bir
san' attir: ·
<:;iinki.i bizi sICaktan ve soguktan muhafaza eden, ya§a-
maga elveri§li binalar yapar. Graviir ekseriya giizel san' atler-
den addolunur. Fakat o daha ziyade tatbiki bir san'at degil
midir? <:;iinkii seri halinde tekerriir eden eserler viicude ge-
tiriyor. Kuyumculuk tarbiki bir san'attir; fakat bir kuyum-
amun yegane bir elmas ibda ettigi vaki olabilir. Giizel san'-
atlerle tatbiki san' atler arasmdaki mutat tefrikr muhafaza
edelim, fakat bu tefrikte kat' iyyen bariz bir tahdit gormiye-
lim. Bunlan dedikten sonra, §imdi srrasile giizel san' atleri
miitalea edebiliriz :
Hitap ettikleri hassalara ve eserlerinin zaman veya me-
kan ~er~evelerinde yerle§tiklerine gore, guzel san' atler ikiye
aynlrrlar:
1 - Plastik san' atler.
2 - Fonetik san'atler.
Plastik san' atler · g6rme duygusuna hi tap eder; eserleri,
hareketsiz ve yanyana duran unsurlardan miite§ekkil olup
mekanda yerle§mi§tir. Bunlar daha ziyade maddi ve afaki
san'atlerdir. Orada giizellik daha ziyade hariddir.
1 - Plastik san' atler §unlardrr: Mimarlrk, heykeltra.§-
hk, resim.
l\'Iimarhk. - Mimarlrk agrr kiitlelerin muvazenesi
binalarm kISimlan arasmdaki buut ve mesa£enin tenasiibii
ile bir giizellik tesiri viicude getirir. Gozlerimiz oniinde mii-
§ahhas1, metaneti, devami, kuvveti canlandmr. Hayaun ih-
tizaz1 muazzam kiitlesine yalruz dokunur ge~er. Mimari daha
miilayim ve narin bir hayatI ifade etmek istedigi zaman
45
kendi gayesinden uzakla§mI§ olur. Nebati §ekilleri ~ok ya-
kmdan taklit etmi§ olan eski (flamboyant) gotikte ve 'bu-
giinkii modern-style telakkilerinde bu uzakla§ma goriilmek-
tedir. Mimarinin kulland1g1 ta§ ve mermer gibi agu malze-
meler ona muhtasar tesirlere munhas1r kalmag1 emreder.
Fakat demir ve betonarme gib~ ba§ka neviden malzemeler
mimariye yeni imkanlar a~mI§tir. Sunu da unutmamah ki
mimari vaktile (:in pagodlannda, Tiirk yahlannda ve konak-
lannda oldugu gibi ~ok hafif malzeme kullanabilmi§ ve di-
ger hallerde riayet etmege mecbur oldugu sertlikten pka-
bilmi§tir.
Heykeltra§hk. - Heykeltra§hgm mevzuunu bilakis
canh varhklar te§kil eder. Fakat yalmz §ekillere (forme ),
inhinalara (contours) ve bunlardan hasil olan golge ve I§Ik
tezatlanna ehemmiyet verir; resim sahasma ait olan renk-
leri hazfeder. Heykeltra§hk dahi canSIZ §ekillerin agir ve
miisterih hayatm1 meydana \Ikaran mimarlik gibi, canh §e-
killerin mimarisini yani canh varhklarm en hareketli vziyet-
lerinde muhafaza ettigi muvazeneyi meydana ~Ikam.
(Rodin) in hatas1 §ekillerin imtiza~ ve nazarlardan firanm
ifade etmekte yekta olan resim ile heykeltra§hg1 biribirine
kan§trrmak olmu§tur:
Resim. - Resim renklerle §ekillerin biribirine duhu-
liinii (Carat) in.in -peyzajlar hakkmda dedigi gibi yerle gO-
giin izdivaom, her tarafa yayilmI§ ve hi9bir muayyen §ekle
girmemi§ olan hayat1 ifadeye muktedirdir.
Rambrantm claire-obscur'iinii yani biitiin e§yay1 kaphyan
o kesif I§Ik ve golgeleri veya Japan resimlerinde ge~en o
hafif sisleri, buharlan, ~iseleyen yagmurlan gozoniine geti-
riniz! i§te e§ya hayatmm bu hususi manzarasm1 ancak resim
tesbit edebilir.
Fakat unutmayalrm ki, resim dahi mimarlik ve heykel-
tra§hgm varrm§ oldugu neticelere varabilir.
46
Bazan bir peyzajda §ekillerin in§a tarzllli yani terki-
binden ziyade o §ekillerin mimarisini tebariiz ettirdigi vaki-
dir.
Michel-Ange'rn resmi gibi daha ziyade (Sculpturale)
olan ve heykeltra§iye muadil bulunan yani ibilhassa inhinalan
ve §ekillerin muvazenesini nazan dikkate alan bir resim
vardu.
Fonetik san' atler i§itme duygusuna hitap eder; eserleri
zaman ge~er, prensipleri teradiiftiir; burada giizellik daha
batrnidir.
Fonetik san' atler §unlardu: Musiki, edebiyat.

Musiki. - Musikinin ifade vasrtasr seslerdir. Musiki


-seslerle bedii bir heyecan uyandmr. Kullandrgr vasrta icabr
miiphem bir san' attir, yani miiphem ruh hallerini ifade eder.
:Bu itibarla tasviri musikl olamaz. Musikiden mehtaplr bir
gecenin tasvirini beklemek nekadar bo§tur. En miikemmel
musiki, his ve hayal hudutlarllli sonsuzluga gotiiren senfonik
musikidir.

- Edehiyat. - $iir ve nesir kelimeler vasrtasile bir gii-


zellik heyecanr uyandrrmaga ~alr§rr. $iiphesiz bir §iiri, bir
romanr gozlerimizle okuyoruz; fakat edebi eserler bilhassa
i§idilmek i~in yazrlmr§trr. Bir Veraline' in, ibir Chateaubriand'-
rn yazrlarllli gozlerimizle okursak biiyiik bir bedii haz alma-
-yrz. En hakiki edebi giizel munhasrran §iirdir. $iiri yapan
'§ey ne Victor Hugo'nun bazan tasavvur ettigi gibi felsefi
fikirlerdir, ne de (Vigny) nin §iirlerinde goriildiigu gibi
ahlaki miilahazalardrr. $iiri viicude getiren §airane tasvirler
de degildir.
$iiri yapan §ey, mahsus giizelligi parlak hayallerle ve
.ani senbollerle konll§turmaktrr.
47
Racine' de, Fuzuli' de Bodler' de, Galip'te boyle
§iirlere s1k s1k raslarrz. Bilhassa hislerin ince niianslan-
chr ki, esrarlr bir tesirle bazr mahsus hayall~re ve kelimele-
rin ahengine heyecandan birer kanat takarlar. l§te halis
§iir yani dogrudan dogruya giizellige varan §iir boyle viicut
bulmu§tur. Fakat senbolism bilhassa Mallarme nin, kelime-
lerin manasrndaki mantrki teselsiilii hemen hemen nazan
itibara almryarak, ruhu, seslerle ve hayallerle yadetmegi
iddia eden senbolismi halis §iirin ifratr, garibesi olmu§tur.
Bu iki taksime, bir~ok bediiyatplarm ihmal ettigi bir
ii~iincii
taksimi de ilave etmelidir. Bedii karakterlerini inkar
miimkiin olmryan baz1 san'atler, ne birinci ne de ikinci tak-
sime girebiliyor. Bu san' atler cevherleri hareket olan ve ayni
zamanda, hem zamanda hem mekanda cereyan eden,
3- Raks, jest san'ati ve sinemadrr.
Bu hareket san' atleri munhasrran veya bilhassa, plastik
san'atler gibi basrraya hitap ederler. Fakat eserleri fonetik
san'atlerde oldugu gibi zamanda ge~er.
Raks: Viicudiin m;vzun hareketlerile giizellik ibdarn1
.arar.
Jest san'ati: Viicudiin mevzun olmryan hareketlerile gii-
2ellik ibdarnr arar. (Aktorler, klunlar v.s.).
Sinema: Beyaz perde iizerine akseden basari hayallerin
temadisi ile giizellik ibda1m arar.
Evvelce saychgrmIZ san' atlerin ciimlesi hassalarm en
hasbisi olan iki yiiksek hassaya, gorme ve i§itrneye hitap eder.
Diger hassalarm hayallerini davet gayet gii~tiir; ve tedaiye
a.z elveri§lidir. Ne tevafuk, ne de temadi halinde toplanabi-
lirler. Bundan dolay1drr ki, ne istirahat ne de hareket halinde
olan sanatlerde, ibdaa vas1ta olabilmi§lerdir.
48
$iiphesiz, heykeltra§iye miiteallik baz1 eserleri elimizle
ok§1yarak, gorme ihsaslarma bazan lemsi zevkler ilave etme
ho§ olabilir. Fakat italyan $airi Marinetti'nin iddia ettigi
vec;hile, lemsiyetin ( tactilisme) hakiki bir san' at olacag1
\Ok §iiphelidir. Koklam (§amme) dahi, ho§ mutalara (don-
nees) , ahenkli mecmualar getirebilir.
Mesela bir c;ic;ek bahc;esinde, bin tiirlii c;ic;egi koklad1g1-
IDIZ zaman, adeta'. kokulardan miite§ekkil bir senfoni, §em.mi
bir §iir duyanz. Bununla beraber §ammede, giizel san' atler-
den birisinin prensipini gormek mii§kiildiir. Evvelce sayd1g1-
ffiIZ iic; taksimle iktifa edecegiz.

TATBiK1 SAN'ATLER

Bu san'atlerin sayISI c;oktur. <:;iinkii tatbiki san'atler ismi


altmda, giizellik ihtiyacm1 tatmin etmekle beraber faydah
olan eserleri topluyoruz.
Bu san' atler arasmda §unlan ayrrabiliriz:

1 - Mesken ve tefri§e ait san' atler:


intifai ( utilitaire) mimari, bahpvanhk san' ati, hakkak-
1rk, fotografc;ilrk, seramik, minacrhk, camctlik, demircilik,
ince marangozluk, i§lemecilik, halrCilik, buketler yapmak
san'atleri v. s...
Bugiin fransrzlarrn, ensembliers dedikleri san' atkarlar,
bu muhtelif san' atlerin mahsullerini bir evde ahenkli bir su-
rette yerle§tirmekle me§gul olurlar.
Mesela, bir salonun, bir yemek salonunun tezyini, tertibi.

$ehirlerin ahenkli bir surette tanzimini hedef ittihaz


2-
eden san' atler:
i9
Bu san' atler, binalann, parklarrn, c;e§melerin, mabetlerin,
v.s ... ahenkli bir surette tertibini dii§iiniir.
3 - Kostiim ve siis san' atleri:
Elbise ve teferruat1, §apka, ayakkab1, kuma§, kiirk, dan-
tela, miicevherat, 1triyat, tuvalet v. s... san' atleri.
4 - Kitap san' atleri:
Kag1t imali, tipografi, ma~baaCihk, illiistrasyon, ciltc;ilik
v. s..
5 - N akliyat san' atleri:
(:iinkii ibiiyiik lbir vapur, Normandie gibi muhte§em bir
transatlantik, ikinci derecede giizellik arzusunu tatmin etmegi
gaye edinebilir. Keza bir otomobil. Avrupamn baz1 plajla-
nnda s1k sik, otomobillere mahsus zerafet miisabakas1 tertip
edilmektedir. Hatta tatbiki san' atlere yiyecek san' atlerini de
ilave edenler var du.
A§plik, pastac1hk, §ekercilik v. s... .
Pariste (Salon d' automne) da, tabahat san' atler arasmda
g6riilmektedir. Giizel san' atler gibi ayni hasbiligi haiz olma-
makla beraber, tatbiki san' atler, giindelik hayata giizellik
getirmek ve boylece hayatrn cazibesini flrtumak gibi kiymetli
bir role maliktirler.

SAN'ATLERIN MUSELSEL MERTEBES1

Tasnif fikrine ekseriya - ilimde ve san' atlerde -----: mii-


selsel mertebe fikrini eklerler. Miiselsel mertebe (hierar-
chie)' altta bulunam iistte bulunana rabi tu tan bir nizam de-
mektir.
San' atlerden birisi digerine iistiin midir? Eger iistiinse
hangisidir?
Alman Filozofu Fechner, mimariyi san'atlerin birincisi
addeler; c;iinkii Fechner' e gore mabetleri,, saraylan, ~iyatrolan
ibda ederek, diger san' atlere faaliyete gec;mek fosatrn1 mi-
mari vermi§tir.
Estetik - 4

50
Bununla beraber, umumiyettle, yiiksek san'ati fone · ·
san'atler arasrnda arryorlar. Fakat estetikciler bu yiikse •
san' atin musiki mi yahut §iir mi olacagrnda miitereddittirler.
Bu hususta bir~ok miinaka§a cereyan etmi§tir.
Kant, §iiri iltizam ediyor. Ona gore musiki san'atlerin
belki en ho§udur. Fakat bedii ne§e ho§ hissi ile kan§maz.
Musiki kiiltiir vermekten ziyade ne§e ve zevk verir. Bunun
i~in biitiin san' atlerden a§agrdrr. Bilakis biitiin san' atler ara-
srnda birinci mertebe §iire aittir. <_;iinkii biitiin san'atlerden u
ziyade fikre bir grda verir, ve hi~bir kaidenin idaresine ken-
disini brrakmaz.
Men§eini hemen munhasiran dehaya medyundur.
Bundan evvel metafizik estetigi tetkik ederken Hegel' in
de §iiri birinci san' at addettigini garmii§tiik.
Diger bazr miitefekkirler de, yiiksek san' atin musiki ol-
dugunu iddia etmi§lerdir. Bu tez taraf tarlarrnrn ilk safrnch
Schopenhauer goriilmektedir. Musiki, mekanla hi\:bir miina-
.sebeti olmaksrzrn yalmz zamanda mevcuttur. Bu karakteri
gosteren yegane san'attir. ~iir, yalnrz zaman ile mukayye
degildir. Kelimeler tf).savvut itibarile zamanda biribirini
takip edebilirse de, onlarrn mazruflarr, manalarr, maddi §e-
niyetten yani mekandan sudur eder. Yalnrz tahayyiili olan.
mekan alemine bigane kalan musiki, bize derin hakikati if§a
eder, varhgrn cevherini, mustarip iradeyi ve diinya ile esaslr
surette ayniyetimizi gosterir. Varlrk rstrraptrr, fakat varhgrn
musikide tasavvurii hasbi bir tema§a oldugirndan rstrrap
verici degildir.
Tarrnin edilmiyen arzular, korkular, hayatr daimi bir
rstrraba ~evirmektedir. Fakat arzu ve korku musikinin tasy ·
lisanrnda kaybolur. Musiki miikemmel bir kurtarra san'artir.
Musiki iyidir, ~iinkii bizi muvakkaten iradeden ve rstrraptan
azat ediyor.
Yegane kifayetsizligi, bizi hayattan liizumu kadar ayrrma-
masrdrr.
51
Hangi san'at yiiksektir? Meselenin biitiin fikirlerce §a-
am kabul, kat'i bir hal §ekli almas1 son derece gii~tiir. Bu-
nunla beraber, belki, bu meseleye terkibi ve uzla§tmCI (Con-
ciliatrice) bir metot tatbik edilebilir. 'Yiiksek san' at, ne §i-
ir, ne de musikidir.
Belki §iirle musikinin samimi bir imtizacmdan basil olan
san'attir. Diinyada Beethoven'nin dokuzuncu senfonisinin
finaline veya Wagner'in Tristan ve Yseult'inin ikinci aktma
iisti.in hi~bir san' at eseri yoktur.

MUHTELiF SAN'ATLERiN MENSEi

Muhtelif san' atlerin men§ei nedir? Bu sualin cevabm1


vermege ~ah§an miitefekkirler muhtelif nazariyeler ileri
siirmii§lerdir.

Oyun nazariyesi . .- Nasil oluyor da insanm bu kadar


intifai olan hayatmda faydasIZ §eyler yaratmak i~in bu ceht
ve bu hasbi artistik faaliyet tezahiir ediyor?
Psikolojik hayat, insanda ve hayvanda fiil ve harekete
mi.iteveccihtir. Fiil ve hareketin birinci gayesi uzviyeti ida-
medir. Buda, tehlikelerden sakmmak, yemek, i~ek, soguk-
tan ve srcaktan korunmak gibi esaslr ihtiya~larr tatmin et-
mekle kabildir. Mahluk, insan veya hayvan olsun, bu gaye
ugrunda idrak eder, fiil ve amelde bulunur. Bu umumi mii-
~ahedeye, menfaat kanunu ismi verilmektedir. Fakat .bu ka-
nun, insan ve hayvan §uurunun 1biitiin vakralarma tetabuk
etmekten uzaktrr. insanda, ve hayvanda bile, hayat miica-
delesinin ve uzviyeti idameye sarfedilen cehdin massedemi-
yecegi kadar ~ok kuvvet vardrr. MahlUk, kendisini tehdit
eden tehlikeleri bertaraf edip, esaslI ihtiya~lanm tatmine
muvaffak olur olmaz, hasbi bir surette enerjisinin fazlasrnr
sarfetmege ba§lar.
52
Bu hasbi faaliyetin en miitevaz1 §el<li oyundur. San' a ile
oyun arasmdaki alaka srladrr. San'at, men§einde hususi ve
mudil karakterler gosteren bir nevi oyun addedilebilir. Bir
c;ok miitefekkirler san' ati oyuna yakla§trrmI§lardrr. Bu fikir
ilk defa olarak, iptidai bir §ekilde (Kant) ta goriiliir. Kan
«giizeh>in hasbi bir ne§e, bir memnuniyet, bir oyun, meleke-
lerimizin bir ittihadr, mahsus muhayyilemizin ve zekamrzm
bir ahengi oldugunu gostermi§ti. Tilmizi me§hur §air ve mii-
\terrih (Schiller) (Bedii terbiye haklanda mektuplar) unvanl
krymetli kitabmda, bu hasbiligi oyunun hasbiligine mezce-
mi§tir.
ingiliz filozofu tekamiiliyeci Herbert Spencer, san' a ·
oyun gibi, hayatm ve tekamiiliin bir nevi siisii oldugunu ve
ta§km bir hayatla dolu bir mahlukun, hic;bir gaye takip e·-
meksizin, yalnrz sarfetmek ic;in sarfettigi fazla kuvvetlerden
dogdugunu gostererek bu tezi geni§letmi§tir. Birc;ok vak'a-
lar, $ill er in ve Spenserin tezinin dogrulugunu gostenne.k e-
dir.
Oyun, bazan, hayvanlarda bir nevi bedii faaliyetle bir...e{-
yar. Mesela biilbiiliin terenniimii oyun mudur veya san' ·
mrdrr? Tetras denilen $imali An1erikanm fundalrk horoz :L
src;rryorlar, raksediyorlar, bir valsten sonra bir partoner: ~ =­
rakrp bir digerini alryorlar. Bazr cennet ku§larr, yavrula m:
korun1ak ic;in huni §eklinde kuliibeler yap1yorlar ve methall .
rine c;imenden bir halr d5§iiyorlar; ve c;imenleri, c;ic;e ·
ve c;alalta§larile siisliiyorlar.
Bazr c;ocuklarda oyun bir hareket ve hulya halitasr •
( Artistik ibdalarda buna benzer bir halita bulacagIZ.) O -
yan c;ocuk kendisine muhayyel bir alem yaratrr ve 0 alem.i
ratt1gmm farkmda degildir. istedigi gibi mahlU..kat Ye e...,..~
degi§tirir. Bir siipiirgesap1 bir c;ocugun altmda bir ata .-
lap eder. Birlikte oynamaga alr§mI§ c;ocuklar, muhayyel ·
hrslar icat ettikleri ve onlarr giinlerce, ayla.rca kendi var
53
lanna kattrklarr ve onlara muhtelif sergi.ize§tler ya§attrklan
zaman, roman yazryorlar denilebilir.
Bu nazariye san' at faaliyetinin, .san' at heyecanrmn hasbi
tarafmr izah ederse de san' atin mahiyetini ve san' at eserinin
dogu§unu izah etmez. Oyunla san' at, oyunla ibda arasmdaki
farklar barizdir.
«San' at ahenktar bir realite yaratrr, nizam ve kanunlarile
ruhlara tahakki.im eden bir alem vi.icude getirir. San'atin ya-
rattrgr zamanda ya§ar, oyunun yarattrgr ise oyunun neticesile
beraber derhal zail olan gelip ge~ici §eylerdir. San' at oyun-
dan daha mudil ve daha esaslr bir faaliyeti ifade eder. Oyu-
nun, san'ati hazrrlamaga yardnn etmesi mi.imki.indi.ir. Zira
oyunda da liberal bir§ey vardrr ve oymyan kimse ~ocuk,
gen~ ve hayvan, o andaki zaruretlerden kurtulmaktadrr. Fakat
oyun ancak ruhani varlrkta, ruhaniligin en yi.iksek zirvesinde
san' ate inkrlap 'eder. Oymyan eger bir san' atkarsa oyun an-
cak hir san' at olur.» [1].

i§ nazariyesi. - Karl Bucher isminde bir alman mi.ite-


fekkiri ( i§ ve ritim) adh kitabmda muhtelif san' atlerin men-
§eini iptidai kavimlerin sulh i~inde ges:en i§lerinde aramlmasr
lazrrngeldigi fikrinde bulunmu§tur.
Daha on yedinci asrrda d'Alembert:
«Usu! fikri, kuJlann terenniimiinden degil fakat iJfiler
tarafmdan 1'itimle 1vurulan [ekir darbelerinden ogrenilmiJtir»
demi§ ti.
Bucher, usulii .dairesinde bu tezi geni§letiyor. Ona gore
ritim, san' at eserinin esaslr qnsurudur. Ritim ise bizzat ma-
§eri ( collectif) i§ten dogmu§tur. Hareketin ve cehtin ritmi
kendisini kulaga sedalara arzeder.
Mesela «Bir agacz devirmek, agzr bir taJt kaldzrmak, bir
kayzgz yiiriitmek mevzuubahstir; biitun maJerz ·iJ r;iuf.terek
1

[1] H, Delacroix - Psychologie de L'art. p. 45-46.


54
bir ritmi tazammurr eder. Beraberce itmek1 beraberce fekme
ve beraberce nefes almak ve nefes vermek J.artttr ( 1 ] .
Ritmik terenniim, i§ten dogmu§tur. Sonlan bu ritimli
nagmeye i§~ileri te§~ie ve cehtleri tes' ide mahsus sozler
i§tirak etmi§tir.
Ba§langICm ritimli sayhasr, basit bir ciimle, sonra bir
hikaye, yahut bir dram olrriu§tur.
Bu nazariyeye ne diyecegiz?
$i.iphesiz ki, ahenkli ve ritimli hareketlerin hem beaii
vasfr hem de i~timai mell§ei inkar edilemez. Fakat bu gr.
ritimli tezahi.irlerle beraber olan yalmz teknik faaliyet degil-
dir.
Her ma§eri vazI ve hareket bir ahenk bir nizam ister:
ve dini ayinlerin, rakrslann, gi.ire§lerin, ko§ularm ilh .. hepsi
smai ameliyeler kadar vezin ve ahengi istilzam etmektedir
Bundan ba§ka, i~timaiyat bize gosteriyor ki, iptidai cemi-
yetlerde i§, esirlere ve kadmlara tahsis edilmi§ti. San' at i-e
yi.iksek smrf adamlarma munhasrrdr. Bu da dogru ki Karl
Buchet'1 i§, ismi altmda muhtelif faaliyetleri, clans gibi oyun
faaliyetlerini bile birle§tiriyor. Belki bu cepheden, muhteli ·
san' atlerin men§eini gosteren daha kanaat verici bir izah bul-
mak mi.imki.indi.ir.
Dans nazariyesi. - Bu nazariyeyi ilk ortaya atan in-
giliz Filozofu Adam Smith'tir. Fransrz ruhiyatps1 Th. Ri r
da ayni nazariyeyi tekrarlarm§tir. Ribot bu nazariyeyi «Hisle-
rin RuhiyatD> isimli kitabmda §6yle izah ediyor: «San' a
en iptidai §el<li danstir. Muhtelif -san'atler clans vasrtasL.e
oyundan pkmI§tir. Dans en tabii bir san'attir. San'atkir. vii-
cude getirecegi eserin malzemesini dansta bizzat kendin e
bulur. Gayesi fayda gozetmiyen hareketler yapmak imkam-
drr. Dans ilk san' attir; ~iinkii bu san' ati en vahsi ve en ip-
tidai kavimlerde buluyoruz. _, ~
---
[1] C. Bougle. Lec;ons de sociologie sur !'evolution des vale
P. 249.
55
Dans ayni zamanda alem§iimuldiir. Diinyamn hi~bir mm- .
takasr, hi~bir zamam yoktur ki dansr bilmesin. Dans hareket
halinde olan san' atlerin asli §eklidir. Sonralan tekamiil yo-
lile biribirinden aynlmalan mukadder olan musiki ve §iir
gibi iki san' ati rii§eym halinde ihtiva eder. siikun halinde
olan san' atlere gelince: Mimarhk miistesna bunlar da ayni
membadan pkmr§trr: Dans bir pandomima oldugundan plas-
tik hususiyetlere maliktir. Daha dogrusu canh ibir plastiktir.
Fazla olarak i~timai ve ammi mahiyeti itibarile evvela _insan
viicudiine tatbik edilerek bedende ve§imleri, veya sadece
yiizii ve viicudii boyamak suretinde tecelli eden bir nevi tez-
yinatr icap ettirir. Daha 'sonra, §ekillerin ve renklerin tasvir
ve temsilleri haridle§ir, viicutten e§yaya ge~er; bundan da
tezyini san' at, heykeltra§hk ve resim viicude gelir [1].
Hatta Ribot'nun bir tarafa brrakrlmr§ oldugu mimarlrg1
da - ki heykeltra§hk ve resim onun mii§takkatmdandrr -
danstan ~rkararak f ikrini tamamhyaJbiliriz. Mimarhgm ilk
gayesi, i~inde rakslarm cereyan ettigi, mii§terek ev ve mabet
ibdar olmu§ olabilir.
Heykeltra§hk ve resim evvela mimarhk eserini .siislemege
yaramI§lardrr.
(Nouvelle-Zelande) m bazr (maoris) koylerinde, miite-
vazr kuliibelerden aynlan ve mimari meziyetini haiz denHe-
bilecek olan yegane eser, raksedebilmek i~in i~inde toplanr-
lan mii§terek evdir.
Boylece, lbiitiin san' atler danstan ~kmr§trr samlabilir. Bu-
nunla beraber, acaba bu izah kafi midir? ~iinkii raksrn, in-
sanlrgm ilk devresinde olan ehemmiyeti de aynca izah edil-
melidir. .
Sonra, ilk insanlardaki ~ehre boyamalarrnm, ve§imlerin ve
miicevherlerin, munhasrran clans edenleri siislemek zaruretin-
den dogdugu k~t'i degildir. Bugiiniin gayrimedenileri - ki
(1] Ribot - "Hissiyat Ruhiyau" Profesor Sekip Tunc'un terciimesi.
Cilt 2, sahife 139 - 140.
56
bin;ok noktai nazardan ilk insanlara benzerler - clans zrum-
nmm d1§mda bile zevk i~in siisleniyorlar. Nihayet ar -
onceki insanlarm eserleri, mesela magaralardaki ha. ?

simleri, clans ile gii~ hir surette izah olunabilir. Dans , e


keltra§hgm ayni men§ee mensup olmalarr hakikate daha
kmdrr. Bu. mii§terek men§e ise, dini faaliyetin ilk §ekli o
sihirdir.
San'at ve sihir. - Bugiin, tarihten onceki insanl
mahsus dinin, §imdiki iptidai kavimlerin - mesela
tralyalr siyahilerin - dinine, (Totemism ve animism e
§abih oldugu fikri kabul edilmektedir. Bu iptidai insan ce-
miyetlerinde akrabalrk, kan rabrtasr iizerine degil mane 1
bir rabrta iizerine miiessestir.
Bu ilk insanlar Totemlerinc ruhani bir surette baglr o -
duklarma kanidirler. Miidahalesi tabiatin biitiin Yakra' anm
hayatm biitiin hadiselerini izah eden, hayrr yahut §er ruhl -
rmrn viicudiine inamrlar.
Sihir ise (Animism) in tertip san' atidir. Bu, ruhani ica
i~in bir vas1tad1r. V azr'lar ve sozlerden miirekkep bir prose ""
mecmuudur ki onlarla Animist, ruhlar iizerinde, yani ruhl -
rm tahakkiim ve idare ettigi canlr ve cans12 varlrklar iizer · -
de tesir icra edecegine kanidir. San' atler, men§ede, sihrin e
dini kitabm hiikiimlerine muvafrk ameliyeler mahiye ·
idi. insanlarm heykeltra§lrk ve ressamlrk yolunda ii
getirdikleri ilk mahsullere, birer mukaddes mahal olan
ten onceki magaralarda tesadiif ediliyor. Bu arada vah _,. · a
mamut, bizon, ren ilh ... gibi hayvan resimlerinin totem ·-·-
katlarile alakalr oldugu muhakkak gibidir. Tarihten one
deviderde ya§ryan insanlar bu hayvan §~killerini tersim e o_
rek o ha yvanlardan birini totem olarak t~ryan semiye
iizerinde tesir icra edeceklerini sanryorlardI. Bu iptidai in-
sanlar, o suretleri yaralr gostererek, o suretleri totem olar -
ta§ryan kabile efradmr daha kolayca oldiireceklerini Zan
yorlardI.
57
Danslara, §arktlara, musikiye gelince, bunlar tarihten on-
ceki insanlar i~in - bugiiniin vah§ilerinde oldugu gibi -
sihri usullerdir. Mesela, hayvan veya balrkavma pkmadan
evvel, verimli bir netice elde etmek i~in raksederler, §ark1lar
soylerler. Ziynetler, ve§imler ise fertleri biribirinden ayut
etmek i~indi ve baz1 miicevherler de ttlsrmh ·muska maka-
mmda idi.
ilk san' atler bundan yirmi, yirmi be§ bin sene evvel si-
hirden pkrm§tir. (·Bugiin, san' atin sihrinden bahsettigimiz
zaman belki bilmiyerek biiyiik bir hakikati saylemi§ 'oluyo-
ruz). Eger san' atler <linden dogdu ise dinle beraber tekamiil
ettikleri ve totemi9Ill ve animismden sonra polite'ism ve mo-
noteismin san' atlere kat'i bir hamle verdikleri anla§Ihr.
San' ati sihirden ve <linden 9karan tez ~ir~ok delillere is-
tinat ediyor. San'atin men§ei hakkmda en itminan verici §ek-
li halli getirmi§e benziyor. Bununla beraber, bu §ekli halle
baz1 ilavelerde bulunmak ve birka~ noktay1 ihtiyatla telakki
etmek zaruri dir.
Ger~ekten Totemism ve Animism, tarihten onceki insan-
larm, magara duvarlanna harikulade resimler ~izdiklerini
hernekadar izah ediyorsa da, bu insanlann tersim hususun-
daki hayret verici istidatlarm1 izah etmiyor.
T arihten onceki insanlar, sihri ayinlerini, hi~bir bedii
endi§e olmaks1zm viicude getirdikleri suretler ve objelerle
dahi miikemmelen icra edebilirlerdi; - eger giizellik a§kr
o insanlann bazrlarmda mevcut olmamI§ olsaydi.
ip tidai san' atkarlarm, bu eserleri zevk ve giizellik a§kI-
nm tesiri ile yaptrklannr kabul etmek lazrmgeliyor. Sihir,
san' atin zuhuruna meydan vermeksizin mevcut olabilirdi.
San' atin, bundan yirmi, yirmi be§ bin sene evvel zuhuru vak' -
asr, giizellik a§krmn bazr ruhlarda orijinal ve esash bir meyil
oldugunu kabule bizi icbar ediyor. Ribofnun hakkr var; insan
«Bedil bir hayvan» drr. Fakat §unu nazan itibara almah ki,
iptidai insanlar sihrin yardrmi olmks.rzm, yalnrz giizellik a§-
58
kmrn tesiri ile eser yaratamazlardI. Sihir, iptidai insanl _
i~inde san' atin inki§af ettigi bir melce olmu§tur. Bu miihim
ihtiyati kaydi soyledikten sonra, iptidai san' atleri totemi
ve animismle izah eden tezi kabul edebiliriz. Baz1 insanlar
kendilerinde §iddetli bir giizellik a§ki duyduklan i~ind.:r
san'atler sihir ve <linden dogabilmi§lerdir.
Muhtelif san'atlerin tekamiilii. - Dinin tes 1
kendisini .yalmz san' atkarane faaliyetin men§elerinde goste.::-
memi§tir. Fakat bi.itiin tarihi tekami.ili.i esnasrnda bu tesir ken-
disini izhar etmi§tir.
Dini mimari (mezarlar, matemhane olan ti.irbeler. ma-
betler) §ehirlerin mimarisine takaddi.im etmi§tir. $iirin mub-
telif §ekilleri, dini tagannilerden pkn11§tir. Kadim Y unan...:.s-
tanda bile muhtelif san'at §ekilleri <linden dogmu§tur.
Dyonisos i.isturesi, Yunanistanda dramrn ilk maddesi olmU§-
tur. Dinin giizel san' atler iizerindeki tesirini anlamak i9n.
ilhamim <linden alan edebi eserlerin ve mi.izelerdeki hey:-e -
lerin, resimlerin, ~oklugunu mii§ahede etmek kafidir. Bunun-
la beraber, muhtelif san' at §ekilleri bir ladinilik istikam e tin e
tekamiil etmi§tir.
Dine yabano olan mevzular gitgide dini mevzulann -a-
nrnda miihim bir mevki i§gale ba§lryor. ·
Mesela bir heykeltra§, eserinin mevzuunu dini iisture,.er-
den intihap etse bile, onu bedii ibir noktai nazardan y ... ~-­
maga ~ah§ryor, ve seyircilerde dini bir duygu uyandrrma,: 1
di.i§iinmiiyor. Muasu tiyatro, faciasrndan vodviline kadar.
bugiin men§eine ait hi~bir §ey ihtar etmemektedir. Resim , e
§iirin de dine baghhg1 azalmI§tII. Bu tekamiil diriJ akide ·er·
zay1flamasmdan ziyade, fikri faaliyet §ekillerinin m ii.ter3..=- ·
bir tenevviii.i ile izah olunuyor. iptidai zihniyet ~ozii.lmii ->' asli
kiymetlerin birlik di.isturu kmlmI§tir. San'atin <linden ay ih 1 .>

tahalliif ( differenciation) usuliiniin bir safhasrndan b a .> •

§ey degildir. San' at §ekilleri, gitgide istiklallei:-ini kazan


Ian gibi tahalli.if te ediyorlar.
59
Buna dair verilebilecek en tipik misal - mevzun §iire~
musikiye, trajediye, komediye, operaya, hikayeye, romana
ilh ... hayat veren - iptidai dramd1r.
Bu tahaliif· te, san' at eserlerinin gitgide §ahsile§mesini,
ferdile§mesini mucip olur.
«Ga1"pte 01"ta zamanlarda yaptlan katedralleri nazart iti-
bara alalzm. Onlarzn her biri'agzr agzr muteaddit mimar, hey-
keltraf, ressam batznlartntn terakum eden sayile vucude gel-
rni;tir. Euna nzukabil ronesanstan itibaren her abide, her
tablo, her heykel bir san' atkarm ismini taftr>> [1].
Giizel san' at f erdile§tigi nispette an' anenin tahakkiimiin-·
den Kurh1lur. Yunan heykeltra§lan ayni motifleri ayni kai-
delere uyarak miitemadiyen tasvir etmi§ler ve hiribirinden
ancak teknigin tekemmiilii nispetinde aynlmi§lardu.
$imdiki san' atkarlar ise miitemadiyen mevzulanm tenevvii
ettirmege ve yenile§tirmege cehtediyorlar. Gitgide edebi
mektepler sik sik biribirini takip ediyor. Muam san'atkarm
elde ettigi istiklal bile giinden giine onun aynlmaz bir mezi-
yeti olarak goriiliiyor.
San'at sentezleri: Tiyatro, opera. - Nas1l ki yeni
ilimler, evvelden aynlmI§ olan ilimlerin birle§mesinden dog-
mu§sa, - mesela §imi-fizik !denilen yeni ilim kin1ya ile fi-
zigin birle§mesinden dogmu§tur - , muhtelif san'atlerin i§-
tirakinden de baz1 yeni san' atler dogmu§tur.
Mesela sahne san'ati, tiyatro san'ati. (Miizik hol ve sirk
le katrlabilir).
Sahne san' ati, mimari eseri olan bir binay1, heykeltra§i
ve resim eserleri olan dekorlan, edebiyat eseri olan bir piyesi,
jest sana'tkarlan olan aktorleri istilzam eder.
Ekseriya musiki sahne san' atlerinde tali yahut asli bir
rol oynar. Butiin unsurlar sahne vazn tarafmdan tanzim edi-
lir ve ahenkle§tirilir.
rJ ic;timaiyat Dersleri, izzet. Sahife 295.
60
Boylece, diger san'atlere vaz'r sahne (mis en scene) de-
nilen orijinal bir san' at ilave edilmi§ oluyor.

DORDUNCtl KISIM
GUZEL

Giizel nedir?
Bu sualin cevabrm ara§trrmadan evvel, kac; tiirli.i giizel
oldugunu tetkik edelim. Fuzuli'nin «Leyla ile Mecnuro>unu
okuyor giizel diyoruz; «Rodin» in Eternel idole' ini teilla§a edi-
yor giizel diyoruz. Sonra giine§in bir gurubu veya mehtaplr
bir gece kaqrsrnda yine ayni giizel kelimesini sarfediyoruz.
Bu misaller de gosteriyor ki, biri tabiatte, digeri san' atte ol-
mak iizere iki tiirlii giizellik var. 'Acaba giizelin tarifini an-
yan bir estetik, hangi giizelden soze ba§lamalrdrr?. San' atteki
giizelden mi, yoksa tabiatteki giizelden mi?
Giizellik san' atte mevcut olmadan evvel tabiatte mevcut-
tur gibi geliyor. Bununla beraber tecriibe gosteriyor ki, san·-
atte giizelligin ne oldugu anla§rlmadrkc;a, tabiatteki gi.izelh-
gin tefrikr c;ok mii§kiildiir. Evvela san' atte giizelligi miitalea
etmek daha kolaydrr.
(:iinkii san' atteki giizellik istenerek bililtizam meydana
getirilmi§tir. Sonra, bu da sabittir ki tabiatte giizellik bulmax
ic;in bile, onceden san' ate miiteallik biraz bilgi sahibi olma:·
zaruridir. Iptidai kavimlere mensup bir fert, bir ~ocuk. Sir
cahil, gosteri§li parlak renkleri sever, giiriiltiili.i sedalarr be-
genir; fakat muhte§em bir ormanrn veya bir gurubun giizel-
ligine lakayt kalrr.
Birc;ok koyliiler, aralarrnda ya§adrklan daglarrn seyyahlar
tarafrndan o kadar tema§a edildigini gorerek hayrete dii§-
mektedirler. Siiphesiz, bazr muhitlerde en cahiller bile mah-
lUkat ve e§yanrn giizelligine hassasiyet gosteriyorlar: Bu da
61
kendileri de farkmda olmaksrzm, bu muhitten bir hars aldrk-
lanndandrr. Floransa ahalisi ,sokakta bile gozleri altmda bu-
lunan mimariye ve heykeltra§iye miiteallik giizel eserlerin
manzarasr ile beslenmi§tir.
Tabiat hissi denilen his, yava§ yava§ bilhassa resmin,
peyzajmr ve edebiyatm tesiri altmda uyarurn§trr. Bir c;ok res-
samlar, edipler, kendilerindep. evvel tabiatte sezilmemi§ olan
giizellikleri, eserleri vasrtasile bize tamtmr§lardrr.
Romantik oldµgumuz zamandanberi daglar giizelle§ti.
Yunan, latin ve fransrz klasikleri i~in daglar ~irkin ve ma-
nasrzdr. San'atkarlarm niifuzu altmda goz, kulak ve §uur
terbiye goriiyor. Her an, kendimizde ve haricimizde, mevcu-
diyetinden bile §iiphe etmedigimiz yahut mii§ahede edip te
ehemmiyet vermedigimiz binlerce taf silat ke§fediyoruz.
Profesor (Harald Hoffding) in dedidigi gibi, harici alemi
idrakimiz bir tahatturdur. Hassalarla tamlan aleme bir bedii
alem, (W. fames) in tabirince bir ·alt diinya (sous-univers)
inzrmam ediyor.
E§yanm ~ehresi onlan tema§a edenin kiiltiirii ile degi§ir.
ingiliz Edibi Oscar Wilde:
«Tabiat, san' ati taklit ediyon> [1] diyor. Binaenaleyh
«guzel» e bir tarif ararken, goziimiiziin oniine, tabiatteki gii-
zeli degil san' atteki giizeli getirecegiz.
Giizel nedir?
Bir~ok bediiyat~rlar bu noktaya vazrh bir tarif bulmak
i~in ~alr§IDI§lardrr. Fakat hi~birisi umumiyetle kabul edilmi§
bir tarife varamamr§lardrr. Evvela giizeli, yakla§trgr fakat
karr§madrgr bazr mefhumlardan tefrik ederek menfi cihet-
ten ta vsif etmek daha kolay gibi geliyor. Bunun i~in evvela
masile, «Guzel» in ho§la, faydalr ile, iyi ile, dogru ile olan
miinasebetlerini tetkik edecegiz.
[1] 0. Wilde - Intentions. Libr. Stock p. 37.
62
Giizel ve ho§. - Giizel «ho§» mudur? Bir
min eden heqeye «hoJ» denir. ~iiphesiz giizel ho§ r-
bir mahlllkun tema§asr, giizel bir eserin seyredilmesi
i§itilmesi tath bir hazdu. Giizelin ekseriya gozde ve
ta bir derece haz uyandudrgr umumiyetle nazan d.
a.lmrr.
(Descartes) a gore giizel, gozlere ho§ olan §eydir. F ·
ekseriya, bedii hassalar is.mini gorme ve i§itme duygul r
tahsis ediyorlar. «giizel» le «ho§» u biribirine yakla mm -
istihdaf c:'den (Gayau), bu tahdide itiraz ediyor. Onun ·{
her ho§ ihsas, hangisi olursa olsun, bizzat tabiati itibarile.
menfur tedailere baglanmamr§Sa, §uurc4 olduk<;a bir ke a e
ve tannaniyet kazanarak bedii bir karakter iktisap ede i ir.
( Guyau) ya gore dokunma duygusu, bedii heyecanlarm z -
huruna daima bir vesile te§kil eder. Kor bir heykeltra§ ._,··_
zelligin verecegi ne§elerden mahrum degildir. Giiliin e
zambagm kokusu bir §iirdir.
Bazr tatma hazlan hakiki bedii zevklerdir. · (Guyau
giin Pirene daglannda bir gezintiden donii§te, yorgun ir
halde, rasladrgr bir <;obandan biraz siit 'istemi§. (:oban da rr-
maga sarkrttrgr soguk bir testiden siit doldurup kendisine
vermi§. ( Guyau) daglarm biitiin kokusunu ta§ryan ve he
yudwnu hayat veren o siitii i<;ince «hoJ» kelimesinin ifa e
edemiyecegi birtakrm hisler duydugunu, ve bunun kul ·
duyulacagr yerde agrzla duyulan bir krr senfonisi te§kil e ·_
gini ka ydediyor.
En muhtelif hassalarm mutalarmrn bedii bir krymet al -
bilecegini, (Guyau) ya bagr§lamak kabildir, fakat bun
«guzel» in «hoJ» la kan§tmlabilir fikri pkmaz. Bilha
ho§ kelimesi ile munhasrran hassalarm mahzuziyetleri k e-
dilirse. Cesurca bir hareket, hi~bir mahsus haz . getirmedi ·
halde -- biitiin ne§eye terafuk eden cismani degi§ikli ler
miistesna, - bize giizel goriiniir. Aksine olarak men§ei i-
ziyolojik ve psikolojik olan bir<;ok zevkler hic;bir bedii he e-
63
canla birle§miyor. Acrktrgumz zaman yemek, yoruldugwnuz
zaman uzanmak veyahut bir muvaffakryet haberini almak
ho§tur; fakat rbu zevklerin, «giizel» hissi ile hi~bir miinase-
beti yoktur.
( Guyau) tarafrndan verilen misallerde ho§ ihsasr eger
fikirler ve hislerle mi.i'terafrksa, bedii bir karakter iktisap eder.
Soguk siit yudumunun uyandrrdrgr hisler ve fikirlerdir ki bu
ihsasa bedii bir mahiyet veriyor. Eger ~oban, ( Guyau) nun
i~tigi siitten igmi§ olsaydr, herhalde orada (Beethoven) in
bir senfonisini is:mi§ olmryacaktr.
Bunlar da gosteriyor ki, giizel ho§tur fakat ho§un kendisi
degildir.
Giizel ve faydah. - Giizel faydalr mrdrr? Faydalr ha-
yatrn idamesine ve devamlr zevk ve safasrna yarryan §eye
derler.
(X·e nephon) un me§hur (Memoraibles) rnrn bir bahsinde
( Socrate) «giizel» i faydalrya irca ediyor:
dnsanlara yarzyan biitiin Fyler kullamJh!olduklart zaman
hem iyi hem giizeldir. Dyle ise bir giibre sepeti giizel mi-
dir?
«Evet, eger gayesine iyi uymufsa; hayzr, eger ~ ga-
yesine uymamtJSa. Bir evin kullantflt olmast onun hakikl
1 1

guzelligini tefkil eder».


(Guyau) ayni fikri geni§letiyor. Onun i~in, giiz~lJ!gin _
cevherini «faydalt» te§kil eder. Diiz bir yol iizerinde g~en
bir arabacr «Ne giizel yol!» diye haykrrrr. Bu giizel vasfr ile
hem yolun alim bir san' atle yaprlr§InI, hem de arnbasrnrn hi~
bir maniaye tesadiif etmeden kayr§rnr ifade eder. (Guyau)
bundan ba§ka i§~ilerin faydalr hareketlerinin arzedecegi gii-
zellikten de bahseder.
Bir agacr devirmege ~alr§an oduncular, 6rs iizerinde bir
kml demire §ekil vermege ugra§an demirciler ilh.. zahmetli
i§lerini yapar ken giizeldirler. Herhalde, tatbiki san' atlerin
64
biitiin muvaffak ibdalan ayni zamanda hem giizel hem fa. -
dalrdir.
Bir ev her §eyden evvel konforumuzu tatinin etmelidir.
Sonra bu ev, giizelligin f ikrimize siikiln ve kalbimize n e §e _
getirecegi bir yer olmalrchr. Aksine olarak, faydasIZ, ekseri. a
~irkindir. Modarun elbiselere ilave ettigi zait ~eyler , moda
degi§ince bihakkin giiliin~ goriinmektedir. Bununla berab e r,
giizel ve faydalrmn biribirile birle§melerine ragmen yine
biribirinden derin bir surette aynchr. Giindelik hayatm bir~ok
e§yas1 giizel olmaksmn faydahdit. Bir tencere, bir §eker p ar-
~asI, bir b1~ak faydahchr, fakat giizel degildir.
Aksine olarak bir tablo, bir senfoni, giizellik ihtiyacnn
tatminden ba§ka bir §eye yaramazlar.
Evvelce de yazd1grm1z gibi bedii tema~a; intifai idrakre~
derin bir surette farkhdrr; esash bir surette hasbidir. Bir o ... -
maru hayati zaruretlerden kurtulmu§ olarak g6ren bir r es-
samm idraki, o ormandaki aga~lan keserek elde edecegi paru.-
lan hesap eden bir odun tacirinin idrakine tamamile z1ttu.
(Guyau) tarafmdan verilen, misaller, giizelin ve fayda 1-
mn ayniyetini gostermiyor. Bize fayda temin eden bir yolu
giizel bulamad1grm1z vaki oldugu gibi, hi~bir fayda temin
etmiyen bir yolu da giizel buldugumuz vakidir.
Evet i§~i faydah bir i§ yapryor; fakat onu yapau en
hi~bir bedii heyecan duymuyor. i§~ide ~evik, elastiki vazilann
ve hareketlerin ve kudretli bir irade ile gerilen adalele_in
giizelligile telezziiz ederek bedii bir haz duyan i§~i degil se-
yircidir. Fakat tatbiki san'atlerin ibdalanna gelince. be ii
takdir ve intifai takdir aynlir. Viicudiin1 iyi intibak etmi_
e§yanm zevkmdan ba§ka biqey duymad1g1 zaman bedii idra ·
yoktur; bedii haz, bu tam intibakm, bu zeki ahengin tema _., -
SI ile ba§lar.
Bu suretle, giizel faydahdan esash bir surette aynhr : e.: r
faydalrdan hayatm idamesine ve siirekli zevk ve sefasma . ar-
drm eden §eyleri kastediyorsak.
65

Giizel ve dogru. - Giizel «do gm» mudur? GiizeJ


hakikatin kendisi midir? Ekseriya hakikat, aklrn mevzuuna
olan tevafuk ve mutabakatidir diye tarif olunmu~tur.
Boileau,
Rien n' est beau que le vrai.
(Hakikatten ba§ka hi~bir §ey giizel degildir).
diyor.
(Emile Zola) ba§ta olmak iizere, realistler san' atin ilim
gibi tecriibi ve san' at eserlerinin dogru ve realiteye uygun ol-
masi lazrmgeldigini miidafaa ediyorlar. .
Bazi ilmi hakikatler, kainatm nizamI ve diinyanm ahen-
gini if§a ederek hakiki bir giizellik heyecam uyandirabilir-
leL
Mesela, Astronomik hakikatletin vaziyeti boy ledir. Gii-
zellik a§kI ile (Henri Poincare), alimin hakikate dogru ceh-
tini izah ediyor.
«Alim, tabiati faydali oldugu ifin rnutalea etmiyor; mu-
talea ediyor _(unkii ondan haz altyor; haz aliyor fiinku o gu-
zeldir. Eger tabiat guzel olmasaydt tamnmak zahmetine deg-
mezdi».
Bu miilahazalar, giizellikle hakikati yakla§tirmaga imkan
veriyor. Fakat onlan aynile§tirmege icbar etmiyor.
Bir~ok hakikatler miicerret olarak nazan dikkate almmca
hi~bir giizellik heyecaru uyandiramaz. Mesela, (hararet ma-
denleri imbisat ettirir) kaziyesi dogrudur. Fakat giizel degil-
dir. Aksine olarak, giizellik zaruri olarak n:~el' e mutabik de-
gildir. idealist san' atlarm muvaffak mahsulleDi giizeldir,
fakat hakikattir denilemez.
(Leonardo da Vinici) nin (Bacchus) iinde ve (Wagner)
in (Siegfried) inde hangi hakikat ke§folunabilir? San' at,
hakikat oldugu kadar da yalandir. Hakikat, ilmen sevkedil-
mi§ olan bir f ikrin, bir bilginin mahsuliidiir. Aristonun for-
miiliiniin ifade ettigi gibi:
Estetik - 5
6
«Anca · umumi ol n eyler ilmin mevzuunu re ,kil e e....._ ~ _
Alim. realiteden 'almz umumi .- ra ·terleri nazan i ibara
Bu ~iicerret §eyleri miimkiin ol ugu Kadar akli -. e ma...._··-:i:t
bir §ekilde takip ve tanzim etmegi tecriibe eder. Ha~~u..K.i
san'atka: ye giizellik amatorii yalnrz alem§iimU.l hayaan ..._er-
di ve bir teviye degi~en safhalarma ala:·a gosterir. Aristo-
nun tedvin ettigi formiile muka.bil, san' at ic;in de §O .....e ir
formiil soylenebilir :
«San'atin mevzuunu yalruz §ahsi §eyler te§~ ede~ > Ha-
kikat mazbut ispatlar ister; kemmiyen yani riyazi hadler e
ifade edildigi takdirde ancak fikrimizi tatmin edebilir. Ha~­
buki bedii noktai nazar bi.iron bi.irhanlan, biitiin muayyen
olc;Uleri ihra<; etmektedir; 0 tamamen (qualiratif t1I.
(H. Poincare) hakikate dogru yiiri.iyen cehdi, giizeiligin
cazibesi ile izah ettikten sonra mevzuubahs gi.ize~igin san.' at-
kan alakadar eden giizellikten ayn bir gi.izellik oldugunu zik-
retmekte kusur etmiyor; ve ilave ediyor:
«Tabiz burada, hasselere 'L'Uran giizellikten. ke~ f iyetle ·in
ve goriiniiflerin giizelliginden bahsetmiyorum ... S;rf bir :::eka-
nm sezebilecegi kmmlarm ahenkli nizammdan gelen bu
daha saniimz guzellikten bahsetmek istiyorum.»
Biiti.in bunlar da gosteriyor ki, ha.kikat giizellli- ile -an-
§amaz.
Giizel ve iyi. - Gi.izel iyi midir? i yi kelimesinden
ahlaki mefkUreye, vazife icab1 yaptlan hareketlere muta
hislerin mi.i§terek karakteri anla§tlabilir. iyi ve giizel arasm a
itiraz gotiirmez baz1 hakiki mi.inasebetler nrdrr. Gre ~ er
ideal insam «giizel» ve «iyi» kelimelerini ifade e
Kaloskagathos kelimesile tavsif ediyorlar. Lisamrruz
lak~a takdir edilen fiilleri bazan bedii kelimeler. ve -
es'erlerini de ahlaki kelimelerle anlatmaktadrr. Giizel ~ ir
1
yattan, gi.izel bir histen, ulvi bir hareketten c;ir -in
den bahsettigimiz gibi; iyi· bir §iir yahut ~apkm bi:
da bahsederiz.
67
Vazifeye kendini vermi§ miitevazi bir hayatta oldugu gibi,
kahramanca bir fiilde de giizellik vardrr.
Namuslu bir insanm hayat1, san' at eseridir. Aksine olarak,
giizelligin tema§aSI, idealismin inki§afma ve hasbiligin - ki
onsuz ahlakilik olamaz - taazzisine yardIID edebilir.
Bununla beraber, giizel, iyi ile karr§maz. Bazr fiiller ahla-
kidir; fakat onlan hayatm meornuundan aymr ayirmaz hie;
bir'i})edii kiymetleri kalmaz. Giindelik i§lerini yapmak, ver-
gisini vermek ahlakidir; fakat giizel degildir. Aksine olarak,
§iddetli bir arzu ile yanan veyahut har bir ihtirasla kavrulan
(Phedre) in mevcudiyeti gibi bazr mevcudiyetler ahlaki
olmaks1zm giizeldirler. Bazan san' at eserlerinde hic;bir ahlaki
muhteva bulamay1z. Mesela, (Venus de Milo) giizeldir, fa-
! kat ne ahlakidir ve ne gayri ahlakidir. Ahlakan mahkum et-
tigimiz bazr eglencelerde bile bir giizellik bulaibiliriz.
l

Mesela boga dogii§lerinde.


Giizel, istigrakm mevzuudur; iyi, fiile tahakkiim eder.
Giizelligin ve iyiligin kan§tmlmas1 hem !bedii bakimdan
hem ahlaki bakimdan fena neticeler tevlit edebilir.
Bedii bakimdan, evvelce de tenkit ettigimiz bayagICa ah-
Iaki bir telakkiyi; ahlaki ibakrmdan da lbir nevi ( dilettan-
tism) i tevlit edebilir.
i§te boylece giizel, ne iyilikle, ne hakikatle, ne fayda ile,
ne de ho§la kan§amaz.

GUZEL HAKKINDA NAZARIYELER

Giizeli, icabi olarak tatif qaha giic;tiir. Bu yolda birc;ok


miitefekkirler c;ah§tilar. Biz burada miiteaddit telakkilerden
yalmz ikisini zikredecegiz:
(Aris to) nun ve (Kant) in nazariyelerini.
68
( Aristo) nun nazariyesi. - Aristoya g6re ·· zelli-
gin ba§lica alametleri iic;tiir, bunlar da:
1 - Nizam.
2 - Tenaziir ve tenasiip.
3 - Muayyen huduttur.
Mademki gi.izel olan §eyin tipik ve esash vasrflan bunlar-
drr, o halde giizelligin karakterlerini miitalea ic;in rriiktarlarla,
nispetlerle ve riyazi proporsionlarla ugra§an ilimlere
miiracaat edebiliriz. «Giizel ve iyi hakkmda riyazi ilimlerin
soyliyecek hic;bir §eyi olmad1gnn iddia edenler aldaruyor-
lar. Bu mevzu iizerinde en c;ok soyliyecekleri olan bilakis
bu ilimlerdir, zira onu en iyi ispat edecek olan bunlardrr.
Gi.izel ve iyiyi zikretmedigi ic;in bu ilimlerin onlarla ugra§ma-
d1gmr zannetmemeli. «Giizel»in en biiyi.ik alfunetleri nizam
tenasi.ip ve muayyen huduttur. Halbuki riyaziyenin ispat et-
mekte en c;ok muvaffak oldugu §eyler as1l bunlardrr.» Bunun
ic;in gi.izellik riyazi mahiyete yaibancr degildir. Y ani
e§yada veJ:a canlrlarda olsun giizelligin ba§hca karakteri tik
srfatr bir §eyin bi.iti.ini.i ile parc;alan arasmda sezilen, gori.ilen
riyazi nispettir. Yoksa gaze c;arpan manzarasr degildir.
Arista nizam, tenasiip ve muayyen hududu her tarafta
hem tabiatta, hem cemiyette buluyor. Ona gore, iyi tanzirn
ve tertip olunmu§ bir evde oldugu gibi her §ey kainatta oy-
lece tertip ve tanzim olunmu§tur. Orada insan istedigi gibi
hareket edemez. Tabiatta .intizamsrz hic;bir §ey yoktur, bizzat
tabiat bu intizamrn illctidir. Kanun cemiyetteki nizamdrr ·
iyi bir kanun iyi bir nizamdrr. Muntazam hareket tabiatla
hemahenk oldugundan, bize muntazam olm1yan hareketler-
den daha uygun gelir. <;alr§rrken, yerken, ic;erken daima ni-
zama dikkat olunur ki, bu faydalrdrr, halbuki nizams:rzbk
kan§rklrk zararlidrr. Hastalrklar tabiatin nizamma uygun
olmryan vi.icut hareketleridir.
Goriili.iyor ki nizam hem riyazi, hem hayati yonlerden
fakat ayni di.i§i.ince ile izah olunuyor.
69
Tenasi.i!be gelince: Arista bununla tam, uygun bir nispeti
kasteder. Tenasiip tam orta (Juste milieu) dir. Arista viicut-
teki ( asymetrie) nin (kendisi disharmonie der) bir hastahk,
bir zay1flrk ve bir ~irkinlik oldugunu iddia eder. Viicutteki
unsurlarm ( sogukluk, s1cakhk, 1slakhk, kuruluk) asimetrisi
hastahktir. Zaiflik miitecanis kmmlarm (kan, kemik, adale-
ler) asimetrisidir. \:irkinlik, uzuvlarm asimetrisidir.
Aksine, ahenk sihhattir, kuvvettir, giizelLiktir. Arista sis-
tematik yazilarmda simetri hakkmda hep ayni dili kullamyor.
S1hhatin, sogukla sICagm simetrisinde oldugunu, keza giize- _
lin, kuvvetin, faziletin kaq1hkh nispetlerde bulundugunu
tasdik ediyor.
Arista simetri ile tam, uygun bir nispeti kastetmektedir.
Ona gore simetri (juste milieu) diir.
Bu suretle simetri de nizam gibi (nispetle) izah edilmi§
bulunuyor. Viicudiin simetrik bir tarzda geli§mesi zaruridir.
Hulasa Arista, viicutta ve aksiyonlarda daima simetriyi,
juste milieu'yii ibuluyor.
Vaktile halk hikmetinin, Demokrit ve Eflatun'un tavsiye
etmi§ olduklan iki u~ arasmdaki orta, Aristoya gore evrensel
devayd1; onun sabit fikri bu idi.
Fiziki keyfiyetlerden, aksiyonlardan, ihtifaslardan, siyasal
kurumdan hep bunu istiyordu. Dikkat edilirse goriiliir ki,
(Juste mesure) ile, (Juste milieu) ile, maksada uygunluk ara-
smcla pek biiyiik bir fark yoktur.
Muayyen hudut, hududu olm1yamn z1ddidir. Aristo iddia
ediyor ki, hudutsuz §eyleri tammak imkans1zdrr. Tabiatta her-
§eyin hududu vardir. Ve hududu oldugu i~indir ki, hayat
iyi ve ho§ §eylerden say1hr. Hududu olan §eyi ogrenmek hu-
dudu olm1yan §eyi ogrenmekten kolay oldugu i~in, daha ho§-
tur. Hududu olan §ey, riyazi bir giizelliktir: Adetler ve hen-
desi §ekiller tahdit edilmi§tir.
Arista, nizam, simetri ve muayyen h~duttan ba§ka, giize-
lin ~art1 olarak bazan biiyiikliigii ileri siirmektedir.
70
«Canlr varlrklarda olsun, e§yada olsun (giizel), kISimlar-
dan te§ekkiil eder; bu krsunlarm intizam ile birle§mi§ olma-
lan lazungeldikten maada biitiiniin, olduk~a bir biiyiikliigii
olmas1 da gerektir.
d§te bunun i~indir ki, ~ok kii~iik bir hayvan giizel ola-
maz; ~iinkii bakr§ bulamr ve ihsas ancak pek k1sa bir zaman
devam eder. (:ok biiyiik bir hayvan i~in de aynidir; Q.inkii bu
takdirde onu bakr§la kavramak miimkiin olmaz, birlik ve bi.i-
tiinliik gozlerden kurtulur.»
Aristoya g0re kii~iik adamlar, pek mi.itenasip olabilirler,
fakat onlara giizel denilemez. Mesela tenasi.ip itibarile ku-
sursuz olan bir ciice giizel bir adam sayilmaz. Ayni ve~hile
bir c;ocuk nekadar yakr§Ikh olursa olsun ona giizel demek
dogru olamaz.
Yine hudutsuz manzaralar, sonras1zhga kadar uzanan bir
c;ole, nisayetsiz bir denize giizel vasfm1 veremeyiz. Onlan
hayalimiz kavramaga gi.i~lii degildir, onlarm hududu kafam1-
zm hududunu a§maktadu. Aristonun bu miitalealan dogru
ve ehemmiyetlidir. Zamanun1zm bediiyatplarr tamamen bu
fikirdedirler. Mini mini bir§ey ancak (Joli) olabilir.
Keza bir c;ol, bir sonsuz deniz, biribirini kovalryan dev
gibi daglar giizel degil, fakat ulvidir. Binaenaleyh Aristo
ic;in, ahlakta oldugu gibi san' atta da Juste milieu lazungeli-
yor.
Boylece giizelligin bu telakkisi her§eyden evvel, tenasiip
ve biiyiikliik iizerinde kurulmu§ oluyor.
Aristoya gore giizel ve iyi, e§yanm ozenli nispetlerinin
goriinii§leridir. iyi ile giizelin fark1 «birincinin daima aksi-
yon i~erisinde bulunmasmdan, ikincinin ise hareketsiz e§-
yada yerle§ffii§ olmasmdan ibarettir.»
Hulasa Aristoya g0re (giizel) «Biiyiikliikle birle§en
nizamdm>.
*
* *
71
Kant'm nazariyesi. - (Giizel) hakkmdaki nazariye-
lerin en me§huru, Biiyiik Alman Filozofu Kant'rn nazariye-
sidfr. Kant, «giizeh> i ve ona miiteallik biitiin meseleleri
(Hiikmiin intikad1) unvanh kitabrnrn birinci k1smmda mii- ·
talea etmektedir. Bedii hiikiimleri diger hiikiimler gibi,
keyfiyet, kemiyet, izafet, cihet noktalarmdan tetkik ediyor.
Keyf iyet bakmundan giizel, has bi bir mahzu2liyetin mev-
zuudur.
Bir §ey bizde bir alaka uyand1rd1g1 zaman, onu faydah
ve iyi buldugumuz zaman (bu §ey ho§tur) diye hiikmederiz.
Ho§ ve faydah yahut iyi, arzu etmek melekesine hitap
eder. Bilakis «Zevk hiikmiinii tayin eden mahzuziyet biitiin
menfaatten aridin>.
Takdirimize ahlaki kanun dahi miidahale etmez; 0-inkii
<<.Ahlakllik bir nizam isten>. Halbuki zevk - tavir ve hare-
kete tatbik edilse bile - «Hifbirisine baglanmakszzzn mah-
wziyetimizin mevzulan ile oynamaktan bafka bir fey yap-
maz». ·
Demek ki, miitekabilen temelliik ve tahakkukku istilzam
eden mahsus eglenceden ve ahlaki mahzuriyetten farkh ola-
rak bedii haz, mevzuunun §eniyetine alakas1zhk gosterir.
Ressam, bir meyvayi veya tasvirini san' atkar gozii ile tema§a
eder ve ne onu yemegi, ne de satmag1 dii§iiniir.
i§te biitiin menfaatten tecerriit etmi§ bOyle bir mahzuzi-
yetin mevzuuna, giizel denilir.
2 - Kemiyet .bak1mmdan giizel, alem§iimul bir mah-
zuziyetin mevzuudur. Bir §eyde hasbi lbir mahzuziyet .bu- _
Ian bir kimse, ayni §eyin herkes i~in mii§abih bir mahzuziyet
memba1 olmas1 Iazrmgeldigine hiikiim vermekten kendisini
menedemez. i§te bu cihetten, giizel ho§tan bariz bir surette
aynhr. Pekala biliyoruz ki herkesin kendisine gore bir zev-
ki - hasselerinin zevk1 - vard1r. Eger bir yemegi ho§ bu-
lursam bunu digerlerine kabul ettirmegi dii§iinmem.
72

Fakat g iizele gelince i§ degi§ir. Eger bir tabloya, bir he·-


kele, bir gruba giizel hiikmiinii verirsem, bu hiikmii alruz
benim i~in degil fakat herkes i~in veririm. Bu hususta. her ' e-
sin hususi bir zevk1 vardu demek hi~bir zevkm olmad1 ~ IllI
yani umumi mutavaatI me§ru surette talep ve iddia edece -
bir bedii hiikiim bulurunad1g1m soylemek olur. Fakat di...~ er
baz1 hiikiimler de umumi mutavaati istilzam ederler.
Mesela mant1ki hiikiimler (Kiil ciiziiden biiyiiktiir) . F -
kat bedii hiikmiin kiilliyeti ile mantrki kaziyelerin .·iilli ·eti
arasmda miihim farklar vardrr. <<Mantzki hiikiimleri11 k~lii­
J'etini icap ettiren miidrikenin tasavvurlandzr. J\Iiidrik e;;in
kabli tasavvurlandzr ki tnantzkt hiikiinzleri her zihin irin kiil-
11. binaenaleyh fey't hale sokar. H albuki bir tasavnmm baj-
ka bir deyiJle mudrikenin mahsulii olan bir mefhumzm be-
diJ bir haz viirnde getirecegi diiJiiniilm.ez. <;iinku bedii haz
hassasiyetin bir halidir. T asavl'urlarz viicude getiren
miidrike ise hassasiyetten tamamen aynd1r. Diger cihette;
bedii hukiimler mantzkt hukumlere irca edilecek olsa o h.-dde
hukmiin ilirn gayesine hadirn olmasz iktzza eder, bu ha/de
giizellikte hasbtlik ve hUrriyet kalmaZ>> [1].
Keza ahlaki hiikiimler kiilli bir mahiyete maliktirler:
«Her insan vazifesini yapmaga mecburdur.» Fakat bura-
da dahi, umumi fikir, vazife tasavvuru miidahale ediyor.
Bedii hiikiim ise, kendisine hi9bir umumi fikir miidahale
etmeksizin geliyor.
Bunlan soyledikten sonra §U tarifi yapabiliriz:
(Kiilli olarak tasavvursuz ho§a giden §ey giizeldir.)
3 - izafet bakrnnndan «giize11> gayesiz bir ahenk-
le, yahut daha teknik bir tabir kullarnrsak, gayesiz bir gaiyet-
le tavsif olunur. ·
Giizellik e§yanm §ekline-aittir. Resim biitiin plastik san'-
atlann esasrdrr; halbuki bizzat §eklile ho§a gidiyor. Amell
[1] Mehmet Em.in Eri~irgil. Kant ve Felsefesi. Kant'm estetig.i hak-
kmda etrafh malfunat almak istiyenlere bu laymetli kitap tavsiye olunur.
73
hayatta, akli bir nizam oldugu zaman bir gaye vard1r. Bir
masa yapan marangoz onu yapt1g1 zaman bir kastla yap1yor:
bu ahenk, bu gaiyet bir gayeye maliktir. Halbuki giizellikte
de ahenk, gaiyet vardu; fakat gaye yoktur,. hedef yoktur.
Hedef fayda ve kemal olabilirdi; fakat bedii hiikiim hasbidir.
Nebatat miitehassm c;ic;egin gayesini bilir; bili! ki bu, ne-
batlarm telkih uzvudur. Fakat c;ic;egin giizelliginden zevk al-
d1g1 zaman, tabiabin bu gayesini dii§iinmez bile.
Kant, bu miilahazalardan «guzel» in bu iic;iincii tarifini
pkanyor.
«Muayyen bir gaye tasavvur etrneksizin bir Ieydeki gaiye-
tin, ahengin suretini idrak etrnektin>.
4- Cihet bakimmdan «giizel» zaruri bir mahzu-
ziyetin mevzuudur. Birisi bir §eye giizeldir dedi mi, diger
birisinin de ayni fikirde bulunmaga mecbur olmasm1 ve
giizeldir demesini ister; diger bir miitaleada bulunmasma
miisaade etmez. Bir hissin boyle kiilli olarak kabul edilmesi
hassas1 bir «mii§terek his (sens commun )» istilzam eder.
Fakat bu mii§terek his, umumi fikirleri i§e kan§tirmiyor.
Zevk hiikmiinde kiilli nzamn zarureti, mii§terek his farazi-
yesi .altmda afaki olarak tasavvur edilen enfiisi zarurettir.
Kant bu dordiincii tar if e vanyor:
Giizel «Zarurz bir rnahzuzi.yetin rnevzuu olarak tasavvur-
suz tamlan» §eydir.
Kant tarafmdan zevk hiikmiine izafe edilen bu zaruret
ahlaki hiikiimlerin zaruretine benzemektedir.
Giizellik bize biraz vazifenin tahakkiim ettigi gibi tahak-
kiim eder; bedii §UUf bize biraz ahlaki §UUf gibi amir olur.
Bu noktadan Kant'm tilmizi olan (Schiller) in giizellikte be-
dii bir ( emir-imperatif) gorebilmi§ olmas1 boyle anla§tlmak-
tad1r.
Kant bu suretle, giizellik hakkmdaki hiikme oyle vas1f-
1ar atfetmektedir ki, o vas1flarda miitenak1z gibi goriinen ke-
llineler bi: araya toplanmaktad1r:
74
Hasbi mahzuziyet tasa\ 'Ursuz ki.illiyet. gayesiz gai/et,
enfiisi zaruret. Kant giizelhkte hassasiyetle muhan ilenin
ahengini, bed ii mahzuziyetin f ikri mahzuziyetle olan ittiha-
dmr buluyor. Bu derin Ye orijinal nazariyeye ne diyecegiz?
Bu tahlilin bazr taraflarma itiraz etmek bugiin imkansiz gibi
g0riini.iyor.
Ger~ekten gi.izel hasbi bir mahzuziyetin mevzuudur. Gi.i-
zellikte ameli gayesiz bir nizam gayesiz bir gaiyet vardrr. Bil-
hassa giizellik, hassasiyetin, muhayyilenin ve miidrikenin
hayret veren bir ahengini tahakkuk ettirebiliyor. Bununla be-
raber, ba§ka noktai nazardan nazariye birka~ mi.ihim itirazr
celbetmektedir. Evvela, ince psikolojik mii§ahedelere itira-
z1 mucip mantrki iddialar katan usuli.ine itiraz edebiliriz.
Kant, insan bir gi.izellik heyecaru duydugu zaman, yalruz
hakikatte ge~en §eyi kendi kendine sormuyor; ne gegneli-
dir, insan gi.izel hakkmda nasrl hiiki.im vermelidir? Bunlarr
soruyor. Biiti.in bu gi.i~li.ikler, (Kant) m sisteminden ve takip
ettigi usulden gelmektedir.
Kabli mutalardan gi.izelligin mahiyetini pkarmaga ~alr­
§an bu metot mii§ahedeye mi.istenit tecri.ibi ve ruhl bir estetik
istiyen baz1 miitefekkirlere ~ok metafizik gfai.iniiyor.
Kant, insandan insana degi§en hazzm enfiisiligini, itti-
fakla takdir edilmesi lazrmgelen ( Gi.izel) in kiilliyetine
kaq1 koruyor. Alman ruhiyat~1s1 (Lotze), haz hakkmda gii-
zelden ziyade srk srk ittifak hasrl oldugunu ileri siiriiyor ve
itiraz ediyor. Ho§ olan §ey, hassasiyetin normal faaliyetine
tetabuk etmektedir.
Halbuki muhtelif insanlarm hassasiyet bi.inyesi biribirine
~ok benzer, Bilakis bedii §UUf fertten ferde degi§en mudil
f ikri mutalardan ne§et ediyor.
Bunlar da gosteriyor ki bedii hiikiimler, kiilli ve zarurt
degildir. ic;timai ve . tarihi estetik giizelligin muhitlere ve
zamanlara, alman terbiye ve kiilti.ire g0re degi§tigini gos-
terdi.
75
Hi~bir zaman kiilliyet ve zaruret «giizel» in asli vasif-
lanndan degildir. Bedii hiikiimlerin ve hislerin tenevviiii
Kant diisturu ile izah olururnyan ve daha miilayim bir gii-
zellik nazariyesinin nazan dikkate almasI lazimgelen bir va-
kradrr.
(Giizel) in ahenk ve ifade ile tavsifi. - Giizel-
lik hakkmdaki daha miilayim nazariye ise, giizelligin ahenk
ve ifade ile tar if idir.
Ahenkli ve ifadeli olan eser giizeldir. Ahenkli bir tab lo
seyircilerin nazan dikkatine <;arpar, ifadeler asil hayallerle,
yiiksek fikirlerle, alicenap heyecanlarla f ikri ve kalbi zengin-
le§tirir.
Tabiatta da giizellik insan iizer1indeki \bir san' at eseri
gibi - ibazan renklerin kesafeti, <;izgilerin intizamI, sedalann
parlakhg1, ve daima ahenkle - icrayi tesir eder. Bizde hasbi
bir istigrak haleti uyandmr.
Ahenk zarur1dir, fakat· kafi degildir. Giizellik heyecam-
nm dogmas1, mahlukun, §eyin, manzaranm muvaffak bir
san' at eseri gibi, mu ti olrriu§ §uurwnuza yeni fikirler ve ori-
Jinal heyecanlar getirmesile kabildir.
BOylece giizellik tabiatta ve san' atta, ahenk ve ifade ile
onlann samimi bir kayna§masI ile izah olunabilir. Ahenk
ayni zamanda bir veya bir<;ok hasseye ve fikre hitap eder.
ifade fikre ve kalbe.
Giizel, ayni zamanda fiziki hassasiyeti, zekay1 ve yiiksek
temayiilleri tatmin eder. Giizel, hasselerin, fikrin, kalbin
beraberce tatmin edildigi ve muhtelif hazlar arasmda samimi
bir hulul oldugu nispette tamdir.
Giizeli, ahenk ve ifadenin birle§mesine irca eden tez bii-
tiin vakialara ~ok mutabrk goriiniiyor. Bundan iba§ka, gi.izelli-
gin beraber getirdigi miistesna ne§eyi de izah ediyor. $uuru-
muz daima b-irlik emelini besler; ahenkte husu1e gelen her
mecburiyet bizi muztarip eder. Giizel, alelade, hasselerin
hazzmr, kalbin ve zekamn mahzuziyetlerine birle§tirir. Bi.i-
tiin melekelerimizin bu muntazam oyununu vi.icude getire-
rek ve bu batmi ahengi tahakkuk ettirerek bize ne§e verir.
Nihayet bu nazariye, Kant telakkisinin anlamak istemedigi
ve me§ru kdmad1g1 bedii hislerin ve hiikiirnlerin ihtilahm
izah ve ispat ediyor. Giizellik yalmz ahenk degil ifade de
olursa, muhtelif surette rakdir edilmesi makul ve zaruri olur.
Biiti.in insanlar ayni hars, ayni tecriibe ayni hissi temayiil-
lere malik olmad1klarmdan san' atin ve tabiatin kar§Ismda
ayni surette ihtizaza gelemezler.
Birini dii§iindi.iren digerini dii§iindiirmez; birini rni.ite-
essir eden digerini lakayt brraku. Giizelligin biiti.in insanlar
tarafmdan anla§Ilmas1 ic;in, onlarla muhtelif lisanlarda ko-
nu§masr tabiidir. (Chartres) katedralini (Houvet) in rehberi
ile, ( Amiens) katedralini (Ruskin) in eseri ile ziyaret et-
mek, seyahatin zevkrm nihayetsiz bir surette arttim. San'atin
biitiin yiiksek §ekillerine bir niifm zaruridir.
Hissi tehaliifler dahi giizelligi anlamanm ve sevmenin
tarzma degi§iklikler getirir. Dini san' a tin ibdalarr, dini ha-
yatm sahneleri, §U veya bu mistik telakkiyi seven ii;in ifadece
daha zengindir.
Me§ru izafiyet. Bununla beraber, muhtelif insanlarm be-
dii heyecanlan arasmda bir silsile tesis edebiliriz; c;iinkii
selahiyet farklan vardu. Giizellik heyecan, insanda nekadar
~ok ihsas, hayal, fikir ve alicenabane heyecan uyandmrsa
o kadar zengindir.
En yiiksek giizellik, en mi.ikemmel giizellik, belki bize,
mahlUkat ve e§yanrn gayri mahdut alemi ile karabetimizi
if§a eden ve alem§i.imul hayatrn bi.iti.in safhalarrnm ayni za-
manda hem oflijinalitesini ve hem gizli karde§ligini bize has-
settiren giizelliktir. Boylece san' at, dini bir mahiyet iktisap
ediyor.
77

BE~iNCi KISIM

DiGER BEDil HiSLER

Tabiatin hasbi tema§asmm yahut san' atm bizde uyandrr-


d1g1 hislere bedii hisler denir.
«Giizel», yegane bedii his degildir: zarif, sevimli, muh- _
te§em, ulvi, hatta giiliinc; ve komik gibi hisler bedii vasfma
layi.ktirler.
Zarif. - Bu kelime ekseriya giizelligin verdigi heye-
cana benzer bir hissi ifade eder; fakat daha sathi. Zarifte
bir ahenk bulunur; fakat daha az bariz. Bir ifade g6riiniir;
fakat az zengin. Bunun ic;indir ki ekseriya giizel kelimesin-
den ziyade zarif kelimesi kullanrlrr.
Ekseriya zarif tabirini bir mahlUk yahut kiic;iik bir §ey
tarafrndan ·tayin edilen biraz sathi ibir giizellik heyecanrnr
irae eder. Zar if bir c;ocuk giizel bir c;ocuktan daha ufak te-
fektir. Bir minyatiir, bir §arkr, kiic;iik bir §iir zariftir. Bir
aynaya aksetmi§ bir peyzaj zarif g6riiniir. Daima bu keli-
meyi, kiic;iik §eylere ufak tefek mahlUklara hasrederiz.
Bunun ic;indir ki ibu heyecan «Himaye eden bir sempati»
hissine terafuk eder. Zari£ bir bebegi, zarif kiic;iik bir kediyi
§efkatla ok§amag:i: arzu ederiz. Zarif kelimesi, §iimul ile
fikirlere, hislere, fiillere taalluk edebilir. Zaruri olarak bii-
yiik bir cesaret istilzam etmiyen, ahlaki bir incelige malik
bir fiil ve amel zarif kelimesile tavsif olunabilir.
Muhte§em . .- Muhte§em, zarifin zrddrdrr. Bu kelime,
ezici bir azameti ihtiva eden mahlUkat ve e§yamn tevlit ettigi
bilhassa ~iddetli bir giizellik heyecamm gosterir.
Ehramlar, kum denizlerinde goklere yiikselen bu hari-
kulade mezarlar, ilk tesadiiften itibaren matemi ve miiessir
bir intiba brrakrr: Biiyiikliikleri, kat'l hareketsiz1ik1eri, yaL-
78
mzlrklan, onlan ~eviren nihayetsiz ~oller, bu kadar asrr evvel
gomiilen prenslerin hatrralan, hepsi bize oliim fikrini, ser-
medi, sakrmlmasr imkansrz oliim fikrini kabul ettirir.
Biraz yamnda Ebiilhevl, rzmap verici muammayr hille
yeltenen insanlarla istihza eder gibi esrarengiz yiikseliyor.
I§te bu, muhte§em bir manzaradrr.
(Michel Ange) m (Chapelle Sixtine) deki resimleri,
(Wagner) in (Tetralogie) si de muhte§em eserlerdir. Bu
gibi eserler tarafmdan telkin edilen ihti§am heyecam, ham
madde ile miicadele ederek onu itaat altma alan ve nihayet
bundan boyle bir fikri ifadeye onu mecbur eden iradeye
kaqr duyulacak derin bir hayranlrga terafuk eder.
(Cheops) un ehramr kar§rsmda, otuz sene miiddet milyon-
larca insamn bu dev abideyi in§a ettigini heyecanla dii§ii-
nebiliriz.
Nasrl ki muhte§em, ulviye yakmsa, zarif te sevimliye ya-
kmdrr.
Sevimli. - Sevimli mefhumu bilhassa hareketlere, mii-
teharrik mahlllklara tetabuk eder. Sevimlilik duygusu bil-
hassa hareketlerde bir kolaylrgm idrakine terafuk eder.

*
*- *
Kolaylrkla yaprlan hareketler, tmamile sevimsiz olan gi-
rintili pkmtrlr, mt12amsrz, titrek hareketlet<in zrttrdrr.
Sevimlilik, yuvarlak ve yumu§ak <;izgileri istilzam eder. Se-
vimlilikte her dki istikamet kendisinden evvel gelen istikamet-
te gosterilmi§ gibidir. Dansozlerde, patinaj yapanlarda, se-
vin1lilik (Spencer) in bir miilahazasma g6re, «Kuvvet sar-
imda iktzsada» terafuk eder. -
Seyimli bir tavrr bize, kendi kendine kii~iik bir cehit ba-
hasma tutunan bir tavrr tesirini yapmaktadrr.
(Spencer) sevimli tabirini krmtldanan §eylerden krmtl-
damryan §eylere kadar geni§letiyor.
79
Dallarrm suya rehavetle sarkrtan bir salkrmsogiit bize
miiphem bir surette, azasr kolay vaziyetler almr§ bir viicu-
dii hatrrlatrr. Sevimli kelimesine verilen bu §iimule belki
ba§ka bir izah bulunabilir: Gozlerimizin kolay bir hareketile
tema§a edebilecegimiz hareketsiz bir §eye veya mahluka se-
vimli deriz.
Fakat §U muhakkak ki sevimli tabiri hemen hemen dai-
ma hareketlere yahut miiteharrik mahluklara aittir.
Fakat sevimlilik hissinin bir kolayhk yahut bir kuvvet ik-
trsadmrn idrakine terafuk ettigi mii§ahedesii, bu mudil hissi
tahlile kafi degiLdir.
Ekseriya sevimli hareketlerin, ne§enin terciimam oldukla-
rrnr ilave etmek muvafrktrr. Me§hur ingiliz estetik~isi (J.
Ruskin) diyor ki:
«Bir genf kzzt ·~evimli yapabileceginizi umit etmeyiniz,
eger onu evvela mes'ut etmiyorsamz».
Sevimli hareketler sempatiyi, a§kr ve hayirhahlrgr ifade
ederler. Sevimlilik duygusunda hasbi ve ahlaki unsurlann da
bulundugu fikri, ibize bazan sevimliligin ni~in giizellikten
daha giizel addedildigini anlatryor.
Ulvi. - Bir azamet yahut bir kudret tarafmdan telkin
cdilen bedii heyecani ulvi kelimesile tavsif ederler.
Ulvi hakkrnda en me§hur nazariye Alman Filozofu
Kant'rn nazariyesidir.
Giizel bir~ok oihetten ulviye benzer. Giizel gibi ulvi de
bizde, fayda gozetmeyen kiilli ve zaruri bir hissi tatmin eder.
Fakat bununla beraber «giizel» bir~ok bakrmdan ulvi-
den ayrrlrr. Evvela «giizeh> mahdut bir mevzuu istilzam eder.
Halbuki ulvi, sonsuzlugun, hudutsuzlugun mahsuliidiir.
Sonra, giizelin tesiri altrnda zevk anidir; ulvi ise evvela ha-
yati kuvvetlerin talikmr tazammun eder. Y almz sonradrr ki
kuvvetlerin ta§krnhgr ba§lar. Burada zevk bir rstrrabr ta-
kip eder. Bundan ba§ka giizelin mevzuu muhayyilemiz i~in
80
evvelden hamlarum§ gibi oldugu halde ulvi olan §ey, mu-
hayyilemizi tazyik eder ve a§ar.
T amamile ul vi bir §ey yokrur: Bir §ey yalruz miif ekkire-
de mevcut olan ulviyetin zuhuruna sebebiyet verir. Eger gii-
zelin prensibi di§arrda aranmak icap ediyorsa, ulviye-
tin pirensipi de kendimizde <<Hayatm tasavuruna ulvi bir ka-
rakter veren fikrin bir temayulunde» aranmalrdir.
Altmda gezindigim y1lchzh bir gok, kaqISrnda ko§tugum
kiikreyen bir umman bizatihi ul vi degildir.
«Bu nzanzara sadece bende namutenahi tasavvurunu tah-
rik ederek nzuhayyilemin yeni bir tehassus tarzma vesile
olm. Diger cihetten, guzellik tabiatte bir gaiyetin, bir ahen-
gin mevcudiyetini istilzam ettigi ha/de ulvi, boyle afaki bir
ahengi, bir gaiyeti izhar eylernez. Bir kaos, bir karz~zklzk,
bir harabe bizde ulviyet dedigimiz ihtisast 11;and1rabilim.['1 ]
Kant. ulviyet «riyazi ulvi» veya «azamet ulvisi>> ile«di-
namik ulvl» veya «kudret ulvisi» namlarile iki nev'e ayr-
nyor.
Bir ufuk, bir deniz, ~oldeki nihayetsiz geni§lik birinci,
bir bozgunluk, bir hrtma, altiist olmu§ daglarsa ikinci nevi
ulviye dahildir.
Riyazi ulvi, ayni zamanda hem bir elemi hem bir hazz1
tazammun eder.
Hassasiyetimiz, muhayyilemiz bu geni§ligi kavramaga ken-
disini aciz, kudretsiz bulur; bir skmt1 duyanz. Fakat ayni za-
manda aklrmIZ kendi biiyiikliigi.ini.i, yiiksekligini hisseder ve
ooylece bir haz duyanz.
Muhayyilenin kii¢kli.igii aklm bi.iyiikliigiinii belirtir.
Dinamik ulvi, kudretin yani biiyiik manialara iistiin olan
bir iktidarrn ulvisidir. Gok gi.irlemeleri, bulutlar ve yildr-
nmlarla karmakan§rk bir kamga, yahut nihayetsiz bir
rJ Mehmet Emin Eri~irgil. Kant ve Felsefesi. Sayfa 328.
81

denizin CO§kun dalgalarla gokleri dogii§ii, dinamik ulviye Si-


rer misaldir.
Bu halde, tabiatin kudretine mukavemet etmek imkans12-
1Ig1 acllimizi bildiriyor. Fakat bu imkans1zhk ayni zamanda
bizde bir melekenin viicudiinii haber veriyor. Oyle bir me-
leke ki onunla tabiattan ayn oldugumuz ve hiir bulundu-
gumuza hiikmediyoruz. Bu imkansizhk tabiatm iistiinde ol-
dugumuzu bize bildiriyor, Burada (Pascal) m me§hur ciim-
lesini tekrar edebiliriz :
«insan bir kamtftan bafka bir Jey de gildir. T abiatin en
1

zayzf fakat diifunen bir kamtft. Onu ezmek ifin butun kai-
natm silahlanmasz lazzmgelmez. Bir buhar, bir damla su
onu oldurmege kafidir. Lakin butun kainat insam :ezse bile
o yine kendisini oldurenden asil kalzr; funku hem oldugu-
nu hem kainatm kendine olan ustunlugunu idrak eder, kai-
nat ise bunu idrakten acizdir».
Kant'm bu me§hur tahlili bir~ok hakimdan. tekit edile-
bilir. Bir defa ulvi denilen §eniyetlerin hakikaten hududu
yok mudur? Bilhassa deniz ve ~ole itiraz edilmi§tir. Ul-
vilik heyecam olmas1 i~in, lbizden harikulade bir suret-
te yiikselen bir azamet veyahut kudret duygusuna malik ol-
mam1z kafidir.
Nihayet Kant, biitiin misallerini maddi ve gayriuzvi diin-
yadan ahyor; ve tamamile be§eri ulviyi ihmal ediyor.
Sonra, ulvilik heyecarunda, fikrimizin tabiat oniinde ac-
zini anladiktan sonra dogruldugu telakkisi son derece iti- ·
razi celbetmektedir. Mesela dahiyane bir ihtira ulviligi kar-
§Isrnda egildigimiz zaman f ikrimizin evvela kendisini ezen
§eyin iistiinde yiikseldigini hissediyor muyuz? Bununla be-
raber ulviyet heyecarunrn umumiyetle bize gayrimahdut go-
riinen bir azamet veyahut ibir kudret tarafmdan tayin edil-
digi f ikrini muhafaza edebiliriz.
Estetik - 6
82

Kant tarafrndan yapilan matematik ulvi ve dinamik ulvi


taksimini de muhafaza edebiliriz. Fakat ulvinin bu iki §ek-
line be§ed, fikri ve ahlaki ulviyi de ilave etmek lazrmdrr.
Fikri ulviyet. - Bu ulviyet heyecamru, zihni kudreti
bizi nihayetsizce ge~en bir deha oniinde, yahut bu deharun
bir mahsuli.i kaq1srnda duyanz.

Ahlaki ulviyet. - Bu ulviyet heyecanrru, bi.iyiik bir


ideal i~in kendisini f eda eden bir kahramanm ins an cesareti-
ni a§an cesareti oniinde egildigimiz zaman duyanz.
Vi.icudi.i hastahkla eriyen ve azalan birer birer kesilen fa-
kat hununla beraber ara§tumalarma yine devam eden bir rad-
yologun kahraman1Ig1 bizde bu heyecam uyanduu.

Giiliin~liik hissi; komik. - Giili.in~liik hissi bedii


bir histir; ~i.inki.i cemiyetin hasbi bir tema§asmdan gelir ya-
hut gelebilir ve komedi, karikatiir, satir gibi baz1 san'atlar-
da esash bir rol oynar. i§tikak itibarile giiliin~ (ridicule) de-
mek giildi.iren §ey demektir. Fakat gi.ili.i§, soguk gibi suf fi-
ziki yahut g1diklanma gibi £iziyolojik veyahut nefsinden mem-
nuniyet gibi hic;bir bedii manasr olrmyan psikolojik sebep-
lerden dogabilir. Estetigi ilgilendiren gi.ili.i§ komik t~.rafm­
dan viikua getirilen giilii§tiir. Komik, bir~ok nazariyelere
meydan vermi§tir. (Kant) i<;in gi.ili.i§ hi~bir §eye miincer ol-
m1yan bir intizar tarafmdan vaki olur. Bu izah bazr Iatifeler
i~in mer'idir. Fakather beklenilmiyen §ey giildiirmez ve hi~­
bir §eye miincer olmryan intizar gi.iliinc;liik hislerinden bam-
ba§ka hisler tevlit edebilir.
(Spencer) gi.ili.i§te tedricen siikut eden bir tezadm tesi-
rini gori.iyor:
«~uur bi.iyiik §eylerle me§gul olduktan sonra kii0ik §ey-
lerle ~a§ba§a kalusa giilii§ tabii olarak dogan>.
Mesela §i§man bir adam ayagr hayip ta yere di.i§tiikten
sonra kalkamazsa giileriz.
83
Bununla beraber, zaitten nakisa giden _tezadm daima giil-
diirdiigiine itiraz edile~ilir. Vaktile mes' ut olan bir adama
tesadiif ediyorum; onu sefil bir vaziyette buluyorum: bu su-
kut eden tezat bana giiliin~ goriinmiiyor.
Giiliin~liik hissi ve komik hakkmda yap1lmI§ olan en §a-
yanr dikkat tahlil, (H. Bergson) un tahlilidir.
Evvela :be§eri olan §eyin di§mda komik yoktur. Bir
manzara gi.iliin~ degildir. Bir hayvan ancak be§eri bir ifade
veya bir vaziyet alusa gi.iliin~tiir. Bir §ey, insanm oraya koy-
dugu alamet ile yalmz gi.iliin~ti.ir. insan yalmz giilmesini bil-
en bir hayvan degil, ayni zamanda giildiirmesini bilen bir
hayvand1r.
Sonra, gi.ilii§e bir nevi hissizlik terafuk eder. Giilii§iin
heyecan kadar biiyi.ik bir dii§mam yoktur.
«Giiliinf fey, tesirini hast! etmek ifin kalbin muvakkat bir
teneviimii igibi bit' Jeyi istilzam ·eder; .mahz zekaya hitap
eden>.
Bu zeka diger zekalarla temasta kalmaga mecburdur.
«Eger kendimizi yalmz hissedersek, giiliinf olan Jeyle te-
lezziiz edemeyiz. GiiliiJiin bir aksi ~adaya ihtiyact var ..gibi
geliyo1' ... GiiliiJiimuz daima bir gfupun giilii1iidiif.».
(H. Bergson) ince tahlillerden JU [ormiilii ftkartyor:
Giiliin~ §ey «Canlt 1ey iizerine yaptJan mihanikiliktir».
«Bi1')halde yahut diger halde giiliinf olan fey bit- 1ahsm :zi-
hayat hafeket kabiliyeti .ve dikkat miilayemeti goriilmege in-
tizar olundugu esnada Mr nevi mihaniklik -rrertligi miiJahe-
de olunmastdtt1>.
Misal: Giimri.ik memurlan 1b atan bir gemiden yolculan
kurtardiktan sonra derhal soruyorlar «ka~ak e§ya var mi?»
N azariyeyi en iyi anlatan misallerden biri de §udur:
<;;ocuklarrn krrlarda oynadiklan bir oyun vardrr; diiz bir
yerde ·§i§eler dizilir, aralarrnda insan ge~ecek kadar bir apk-
11k foraktlrr. Oyunu idare eden kimse: Si§eleri devirmeden
arahklardan kimlerin ge~mek 1istediklerini sorar. Oyuna i§ti-
84
rak edecekler, evvela gozleri apk olarak bir iki defa §i§eler
arasrndan ge~erler ve ah§Irlar. Sonra gozler kapatrlrr, ba§la-
ma emri verilir. Halbuki bu s1rada §i§eler sessizce toplatt1-
nlrm§tir. Gozleri kapah ~ocuklarm hic;bir §eyden haberleri
yoktur ve §i§eler varmI§ gibi ihtiyatla, ayaklarinI c;ok yukar-
dan atarak dola§maga ba§larlar. i§te bu bizi giildiiriir; ~ii
burada canh i.izerinde mihaniklik ba§ka bir deyi§le yerine sar-
fedilmiyen bir cehit varchr.
Fiziyonominin mutat hareket tarzrnda donmu§ bir §eyi
hat1rlatan bir ~ehre gi.iliin~tiir.
Mesela muhayyel bir boruya ebediyen i.ifler gibi duran
bir ~ehre gi.iliin¢ir. Bir karikatiiristin san' ahi, §eklin goriini.i§-
teki ahengi altmda maddenin derin isyanlarm1 yakalamak ve
goriinmiyen nispetsizlikleri, §ekiilsizlikleri bi.iyiilterek gozlere
gostermektir.
Mesela, bir burnu tabiatin zaten uzattig1 istikamette biis-
bi.itiin uzatmak. (Bergson) boylece bi.itiin giili.inc;li.igii canh
ve mihanikinin tezad1 1ile izah ediyor.
(Bergson) un nazariyesi, komik hakkmda en derin ve en
ince izah1 vermektedir. Ana ~izgilerinde onu kabul ede-
liriz. Bununla beraber tezinin bir noktasinI, gi.ili.i§iin hissizlik
istilzam ettigi noktas1m ihtiraz kaydi ile telakki etmek mi.i-
nasiptir.
Giili.i§e, ruhiyat9 Harald Hoffding'in dedigi gi-
bi, bir husumet hissi terafuk edebilir.
Mesela giili.i§; otoritenin di.i§marudrr.
<<Bir Jeyin yalmz kahkaha davet edebilecek bir taraft ol-
mast keyfiyeti bile o Jeyin mutlak bir kudret arzetmedigini
gostennege kafidir. Onun ifin1 uzerimizde bit' hukiim ve
niifuz teessiis ettigi ve bizden tarn bir itaat ve inkzyat talep
eyledigi vakit onda giilunf bir fey bulrnak hofttmuza gi-
der.» [1].
[1] H. Hoffding - Tecriibe i.izerine miiesses ruhiyat; Hiiseyin Ca-
hit Yalc;m'm terci.imesi. S. 243.
85
Sm1fta muallimin miisaadesi olmaks1zm bir hadise viikua
geldi mi talebe giiler. Giilii§ ibu mevkide bir tefevvuk ni-
§anesi olmaktan ziyade bir necat ve halas ifadesidir. Giilii§
bu mevkide bir hiirriyet §uuruna terafuk eder. Ayni vakrn
siyasi hayatta da vukua gelir. Hiikiim ve niifuz sahipleri
iktidan keybetmek iizere olduklan zaman giiliin~ goriiniir-
ler. Komik §iirin (hiciv ve hezelin) goriinmesi - Aris-
tophane, Moliiere - hiirriyete dogru bir telakkiyi bildirir.
«Aksine olarak kahkahaya sempati terafuk edebilir. Gii-
len kimse ile hande mevzuunu s:Ek1 bir bag biribirlerine bag-
lad1g1 vakit yeni ve hususiyeti haiz bir his dogar. Ge~mi§
bir zamanda kendimizin yapt1grm1z yahut iSoyledigimiz bir
§eye giildiigiimiiz vakit bu halden onda bir eser vardir. Ken-
di makul olmayan fiil ve _ameliimiz hakkmda onu yalmz d1-
§ardan seyreden yahut dii§manca lbir nazarla tetkik eden kim-
senin telakkisinden ibittahi iba§ka tiirlii bir tefsirimiz bulun-
makla beraber halimize giileriz.
Hakkmda muhabbet hissedilen ibitfisile eglenmek tama-
mile insanm kendi kendisile eglenmesine benzer.» [ 2 ].
Boylece (Hoffding) ibediiyatplar tarafmdan (Hwnour
nedir?) di ye ekseriya miinaka§a edilen bir meselenin §ekli
hallini orta ya at1yor.
ingilizce (humour) kelimesi, Iatincede miza~ manasma
gelen (humor) kelimesinden ·gelmektedir. Fakat bugiin bu
kelimenin edebiyatta ald1g1 mana ~ok geni§ ve ~ok zen-
gindir.
Bununla beraber (humour) kelimesi asli manas1ru kay-
betmemi§tir; humour, san' atkarda hususi bir mizaCI ifade
eder.
Biiyiik Alman (humoriste) i (Jean Paul Richter) (hu-
mour) u «tebessiim eden gozdeki bir damla ya§ - Die
2
[ ] Ayni eser: S. 244-245.
86
Thrane im lachenden auge» diye tarif eder. (Eichendorf)
da (hwnour) a «iimitsiz bir ne§elilik der. (Schumann), <<Hu-
moresque» i besteledigi srralarda piyanonun oniinde bir ~o­
cuk gibi giildiigiinii, bir ~ocuk gibi hrglmdrgrm yazar.
(Hwnour) u gozya§I ile tebessiimiin bir imtizacr §eklin-
de tarif etmek pek dogru olmakla beraber vazrh degildir.
Tarife ac;rklrk vermek ic;in bu tebessiimlii, alaylr gozya§rmn
sebebini bulmak lizrmdir. (Hwnour) san' atkarda hususi bir
1

istidadrn, bir hayat telikkisinin, bir diinya g0rii§iiniin ifar


desidir. (Humoriste) nazarrnda bu kainat §uursuz zerrelerden
ibaret bir kainattrr.. Bu kainatta biiyiikle kii¢giin farkr yok-
tur. Namiitenahilik kar§rsrnda her §ey aynidir, rriiisavidir,
hic;tir. Humoriste, hadiselerin altrnda saklanan kii¢kliigu
goriir. Diinyanrn mahdut, elemli, manasrz, ve ahenksiz hal-
lerini meydana ~rkarrr. Bunlarr biiyiik ve miihim santlan §ey-
lerle canlr bir tezat haline koyar.. Fakat ya§ryan her §eye
kaqr kalbinde besledigi derin sevgi ve i§tiyak ile hem ku-
ru bir alaydan, hem ta§krn b~r rstrraptan kurtulur. Hadise-
lerin degi§mez, kor ve sagrr nizamrna isyan eden varliklarla
alay eder, sevdigimiz bir c;ocukla §efkatle alay ettigimiz gi-
bi. Gokten giine§ panltrlarrnr ta§ryan yagmur damlalarr nasrl
dokiiliirse gozlerinden de tebessiim panltrlarrnr ta§ryan ya§-
lar oylece dokiiliir.
(Melisande), dordiin~ perde de: «Mes'ut ve miiked-
derim» der. Hwnoriste de ayni zamanda mes'ut ve miiked-
derdir. Hayatrn bu kadar yiiksek, giizel oldugu i~in mes'ut,
hayatrn bu kadar yabana, \irkin, manasrz oldugu i~ mii-
kedder.
ingilizlerde, meseli bir (Sterne) de (humour) kii0i-
ciik §eylerin biiyiitiilmesi ve ~ok biiyiik ~ok yiiksek §eylerin
kiic;iiltiilmesi §eklinde kendisini gosterir. Fakat ayni tezachn
daima ayni sempati hissi iizerinde yuvarlandrgrnr goriiriiz.
Me§hur (humoriste) ler de, bir (Schakespeare) de, bir
87

(Sterne) de, bir (Swift) de, bir (Dickens) de, bir (Jean
Paul) da, bir (Heine) de ayni tragi - comique g6rii§ii, o go-
rii§e duyduklan ayni sempatiyi buluruz.
Hayatm iimoristik telakkisi i§te budur.
Hoffding, (Tecriibe Uzerine Miiesses Psikoloji) iinvanh
eserinde, giiliin~liik hissi ile ulviyet hissini mukayese ederek
ayni neticeye vanyor:
«Gi.ili.in~li.ik hissi de ulviyet hissi gibi bir tezada istinat
eder. Fakat fazla olarak bu iki his te biribirlerine kaq1 bir
tezat te§kil ederler. Her ikisi de ayni asli mi.inasebet iizeri-
ne, yani bi.iyiikliigiin, kii~li.ik ile miinasebeti iizerine isti-
nat ederlerse de bu mi.inasebeti muhtelif safhalarla goriir-
ler. Birisi yukardan, digeri a§ag1dan bakar.
Her ikisi de birle§ince tahsil gormii§ tecriibeli bir ada-
mm varhk kaq1smda duydugu hissi viicude getirirler. Boyle
bir adam kainatm kuvvetleri kaq1smda pek kii~iik bir §ey-
dir. Fakat ayni zamanda kendisi de bir mukavemeti kirabil-
mege gi.i~li.i ibir kuvvettir. .Binaenaleyh hem sermest olup kal-
mag1, hem korkuyu arkada brrakmI§tir. Onun esash istida-
dm1 te~kil eden §ey zarifane bir istihza ile kan§Ik bir ul-
viyet hissidir. Giizel san' atlarda trajik ile komigi kan§tir-
mak suretil e bu hisse yakla§dm>. ( 1 ]
Bu hissi, bu tragi-comique kainat gorii§iinii eri§ilmez eser-
lerde ya§atan, hi~ §i.iphe yok ki (Schakespeare) dir.
Kainatm yalmz bir tarafm1, giiliin~ veya feci tarafnn al-
may1p, kainat1 biiyiikliigu ve ki.i0Jkliigii ile beraber tam ola-
rak ifade ettigi i~indir ki (Schakespeare) hayatI gibi esrarh
eserler yaratmI§tir.

[1] Hoffding - Tecriibe iizerine psikoloji. S. 250. Terciime. Hii-


seyin Cahit Yal~m.
88

SON SOZ

San' at eseri §ekil ile esasm ahengidir. $ekil hassalara,


esas muhayyile ve hassasiyete hitap eder. Bu itibarla bedii
heyecam yalmz ihsaslarla izah etmek miimkiin degildir. Ni-
zama tabi tutulan ihsaslarm ayni zamanda ifadeli olmalan
da lazrmdrr. Hulasa sana't heyecam hassasiyet, miidrike ve
muhayyilenin, §ekille ifadenin, madde ile ruhun derin bir
ahenginden gelmektedir .
San' atin gayesi srrf giizellik yaratmaktir. San' atin men-
§eine kadar insek yine bu hakikatle kaqrla§IrIZ. Henri
Breuil' in dedigi gibi:
«Eger san' at i~in san' at dogmamI§ olsayd1, sihri yahut
dini san' at asla mevcut olmazdr. Y almz §U var ki, eger sih-
ri yahut dini fikirler san' ati reel hayatm en miihim me§gu-
liyetlerine ithali miimkiin krlmamI§ olsaydr, kendi kendisi
i~in dogan san' at giindelik hayatm esaslr me§guliyetlerine
c;ok zaYif surette a§rlanmI§ olacagrndan, rii§eymi kalmak teh-
likesine ugrardr. [~]
Orta zaman san' annda bir otorite sayrlan Emile Male) e
gore taassup i~ersinde ya§ryan bu zamanm san' atikarlan bi-
rer halis san' atkardrr; teolojinin geni§ sahasmda plastik ifa-
deye en el veri§li olan mevzularr sec;mi§lerdir. Esasen san' at
asla mevzuun hakimiyeti altmda degildir; ayni mezvu hak-
kmda muhtelif san' atkarlar c;ok muhtelif temler viicude ge-
tirirler. Asrl miihim olan, mevzuun tahakkuk etmek, bedii
tern olmak tarzrdrr. Bu prensip san'ata kendisini rnnlandr-
ran nosyonlardan miistakil bir varlLk verir.
San' atin «autonome» olmasr ehemmiyetini azaltmaz.
San' at, bazan reel ha ya tr oldugu gibi veya daha ta§krn
bir surete uzatmagr gozetir; bazan renksiz ve manasrz gO-
[1] Ar mecmuasmm 4 nisan 1937 sayismda {1kan San'at ve San'-
atkir b~bkb yaz1m1za bakm1z.
[2] Journal de Psychologie anne. 1936. No. 1-2; p 366.
89
riinen hayattan firan hazrrlar; bazan da ruhu musallat fikir-
Ierden ve heyecanlardan kurtanr.
Ferdi hyatta bu miispet rolii oymyan san' at, i~timai hayat-
ta bir sevgi ve yakla§ma kaynagr olmaktadrr.
Lakin sn' atin hakiki mahiyetini gosteren ondaki yaprcr
kudrettir. San'atkar daima kendini tamamlamak i~in yara-
trr. (Paul Valery), «Eupalinos» un agzile:
«in§a ede ede kendimi in§a ettim.» [ 1 J .
derken, san'atin bu hakiki karakterini hatrrlatmak ister.

SON

1
[ ) Paul Vatery - Eupalinos p. 103.
K1TAPTA GE(:EN ECNEB1 1S1MLER

Alain - E. Chartier'nin mi.istear ism.i. Uzun yillar Paris'te Michelet lise-


sinde felsefe muallimligi yapn. (Gi.izel san'atlar sistemi) nin ve (Pro-
pos) larm miiellifidir.
Aristo - Me~hur Y unaru Kadim filozofu. Milattan evvel 384 de dogmu~
ve 322 de olmii~tiir. Me~aiyum mektebinin miiessisidir, mevcut olabi-
len zekalann en parlag1chr. Tarihi, hayvanan, ~iir san'an, siyaseti, ilh.
derin ve orijinal gori.i~lerle doludur. Felsefi ve ilmi fikrin modeli
olmak iizere her zaman Aristo'nun ism.i zikredilir.
F. Bacon - Me~hur ingiliz filozofu. Tecri.ibi metodun yaratmlanndan-
du. (1561 - 1626).
V. Basch - Bugi.in Sorbonne'da estetik dersinin fahri profesoriidiir.
(Kant'm estetigi) hakkmda bir kitab1 varchr.
Ch. Baudelaire Bi.iyi.ik frans1z ~airi. (Ser c;ic;ekleri) nin miiellifi,
~iir fileminde ink.dip yapan bu eser hamakat di.inyasmda skandaller
uyandurm~ttr. (1821 - 1867).

Th. de Banville - Parnasse mektebine mensup Fransiz ~airi. ( 1823 -


1891).
A. Baumgarten - Alman filozofu ve bediiyatc;1s1. 173 5 te yazchg1 .lEs-
thetica isimli kitabile, estetige ilk defa olarak bugi.inki.i manasrm ver-
mi~tir. (1714 - 1762).
Beethoven - Bi.iyi.ik Alman bestekan. Birc;ok sonatlarm, senfonilerin, ve
bilhassa olmez 9 uncu senfoninin bestekandu. (1770·1827).
H. Bergson - Muasrr Frans1z filozofu. Metafizigi ilmi sahaya gotiirmek
istiyenlerden birisidir. Felsefi sistem.i hatse istinat eder: Me~hur eser-
leri: (Yaraucr tekami.il), (Madde ve haf1za), (Suurun bilavasrta mu-
talan) du. Selis bir iislupla yazchgi bu derin kitaplar Bergson'a 1928
senesinde Nobel mi.ikafatmI .kazanchrrm~ur. (1859).
N. D. Boileau - Frans1z ~airi ve mi.inekkidi, me~hur (An Poetique) in
sahibi. (1636 - 1711).
H. Breuil - Zamanimizm tarunmi~ Frans1z arkeologlanndan.
Briicke - 19 uncu am Alman fizikc;ilerinden.
9I
F. Brunetiere - Frans1z profesor ve miinekkitlerinden. Edebiyata teka-
miil nazariyesini tatbik etmek istemi§tir. (1849 - 1906).
K. Biicher - 19 uncu asir Alman ikt1satc,;ilarmdan.
Buffon - Frans1z tabiiyatc,;darmdan ve muharrirlerinden. Biiyiik bir alim
oldugu kadar, biiyiik bir ediptir. (1707 - 1778).
Ciceron - Romahlann en me§hur hatibi. Hukuki hitabette rakipsizdir. Fa-
kat siyas1 hitabette (Demostherie) den ~ag1dir. ( 106-43 Milattan ev-
vel).
A. Comte - Biiyiik Frans1z filozofu. 19 uncu asnn en biiyiik eserlerinden
biri olan ( Cours de philosophie positive) in miiellifi olup, ic,;ti-
maiyat ilminin miiessisidir. (1798 - 1853).
V. Cousin - Frans1z filozoflanndan. iktitafiyeci mektebin reisidir. Gii-
zellik, hakikat ve hayu) unvanh kitabm sahibi. (1792-1847).
B. Groce - italyan filozof, miinekkit ve siyasilerinden. (1866).
D'Alembert - Frans1z muharrir, filozof ve riyaziyecisi. Ansiklopedinin
miiessislerinden biri. ( 1717 - 1783).
E. Delacroix - 19 uncu asnn en biiyiik Frans1z ressamlanndan. Roman-
tik · mektebin §efi. ( 1799-1863).
H. Delacroix - Sorbonne profesorlerinden. (San'atin ruhiyatI) isimli bir
kitabm miiellifi. 1938 de olmii§tiir.
R. Descartes - Me§hur Frans1z filozofu, fizikc,;i ve riyaziyecisi. (Usul
hakkmda nutuk) ve (Mabadettabi1 tefekkiirler) m miiellifi. Kartezya-
nizm denilen metodun miibdii. (1596 - 1650).
Dickens - Me§hur ingiliz romancISI. David Copperfield, Pick-Vick'in
maceralan gibi her dile c,;evrilmi§ romanlar yazm1§tu. (1812 - 1870).
- D. Diderot - Frans1z miitefekkir, muharrir, miinekkit ve edibi. Biiyiik
Ansiklopedinin miiessislerindendir. En kuvvetli eseri Neveu de Ra-
meau'dur. (1713-1784).
Diyonysos - «Bacchus» iin yunancasi. Sarap ilih1; Jupiter ve «5emele»
nin oglu. Usturelere gore Bacchus, babas1 Jiipiter'e ilahlarm devlerle
olan muharebesinde, son derece yard1m etmi§tir. Muharebenin kIZ-
gmhgmda Olympe' in hakimi Bacchus'un cesaretini:
Evohe ! Bacche evohe ! ( Cesaret -Bacchus) nidasile tahrik ediyordu.
Bu, Bacchante'lann naras1 olmu§tur.
E. Durkheim - Frans1z ic,;timaiyat mektebinin miiessisi. (Annee Socio-
logique) in na§iri. Miihim eserleri arasmda, (ic,;timai i§ bOliimii),
(ic,;tima1 metodun kaideleri), (Dini hayatm iptidai §ekilleri_) ni saya-
biliriz. (1858 - 1917).
92
Eflatun - Kadim Yunanistanm biiyii.k idealist filozofu. Eserleri. serapa
§iirdir ; onlan yazmak ic;in mii.kaleme tarzrm intihap etmi~ti. En me~­
hur miikalemeleri «Fedon», «Fedr», «Ziyafet», «Ciimhuriyet» tir.
(Milattan evvel 429-347).
J. Eichendorf - Alman iimoristi. «Hie; bir ~eye yararmyan adamm ha-
yaondan sahneler» in romancm. (1788 - 1857).
Fechner - Alman filozofu; psikolofizigin miiessislerinden. ( 1801-1887).
G. Flaubert - Realist Fransrz romancrs1. Romanlannda derin bir psikolog
olarak goriiniiyor; iislubu son derece ahenktar ve i§lenmi§tir. En me§-
hur romam (Madame Bovary) olup Frans1z edebiyatmm ~aheserlerin­
den biri addolunmaktadrr. (1821 - 1880).
T. Gautier - Frans1z ~air, romanc1 ve miinekkidi. Parnasse mektebine
mensuptur. (1881 - 1872).
Grethe - Diinyanm en biiyii.k ~airlerinden ve Almanyanm en biiyii.k §airi.
(Faust) un miiellifi. (1749 - 1832).
Grant-Allen. - 19 uncu am ingiliz fiziyolojistlerinden.
M. J. Guyau. - Frans1z filozofu. Gene; ya~mda teverriim ederek oleo bu
filozof, estetik, ahlak, ic;timaiyat sahasmda c;ok kiymetli kitaplar b1-
rakrm~ur. (1854 - 1888).
H. Heine - En biiyiik a§k §iirlerinden sayilan Intermezzo'nun emsalsiz
§airi. Alman. (1797-1856).
H. Helmholtz - Alman fizyolojisti ve fizikc;isi. (1821-1894).
H. Hoffding - DanimarkalI filozof; (Muasrr felsefe tarihi) ve (Tecrii-
be iizerine miiesses ruhiyat) m miiellifi. Bu sonuncu kitap tiirkc;eye
terciime edilmi§tir. 1843 te dogmu§ ve son zamanlarda olmii§tiir.
Houvet - 20 nci asu san'at miinekkitlerinden.
V. Hgo Me§hur Frans1z §airi. Romantizmin §efi (Crom-
wel) unvanlr piyesinin mukaddimesi me~hur edebi bir nazariye
olup, tiyatro sahasmda kabul edilmi~ olan klasik nazariyelere hakiki
bir ilaru harp mahiyetindedir. (1802 - 1885).
W. James - Amerika ruhiyatc;danndan ve filozoflanndan . .Me~hur eser-
leri (Ruhiyatrn prensipleri), (Pragmatizm) dir. (1842 - 1910).
Leconte de Lisle - Parnassiyen mektebine mensup Fransrz §airi. (Poemes
Barbares) 1 m~hurdur. (1818 - 1894).
Leibniz - Me§hur Alman filozofu ve alimi. 1 Tewton'la ayni zamanda te-
faziili hesabm esaslanrn bulm~ ve felsefe sahasmda da <<Monades»
sistemini tasarlami~tu. Monadoloji'si tarafrIDizdan tiirkc;eye c;evrilmi§-
tir. (1646-1716).
93
J. Lemaitre - Frans1z edebi mi.inekkitlerinden. Tenkitte enpresiyonist idi.
«Muas1darn 1 ve «Tiyatro intibalarrn yamlmiyan gorii~lerle dolu (Ok
kzymetli kitaplardu. (1853 - 1914).
Lonardo da Vinci - Di.inyanm en me~hur ressamlanndan, (Joconde) in
ressami. (1452 - 1519).
Lipps - 19 uncu asu Alman bediiyat(Ilanndan. «Einfiihlung» nazariye-
sini tedvin edenlerden.
H. Lotze - Alman filozofu ve fiziyolojisti. Psikofiziyolojinin miiessisle-
rinden biri. (1817 - 1881).
T. Marinetti. - italyan ~air ve edibi. Edebiyatta fiitiirizm cereyamm (I-
.karrm~nr. (Kual Bombance) m miiellifi. 1875 te dogmu~tur. italya
akademisi azasmdandu.
G. de Maupassant - Realist mektebe mensup Frans1z hik:aye ve roman-
CISI. Bilhassa (nouvelle) denilen kisa hikayelerde emsalsizdir. (Boule
de Suif) le ilk defa kendisini tan1tu. Uslubu gayet ac;iktu. (1850 -
1893).
Michel-Ange - Me~hur italyan ressam, heykeltra~, mimar ve ~airi; diin-
yanm yeti~tirdigi en biiyiik san'atkarlardan birisidir. Roma'daki Saint
Pierre kilisesinin kubbesi, ikinci Jules'iin mezan, Sixtine ~apelinin
resimleri, - ki onlar arasmda emsalsiz «Son Hiikiim>> bulunmak-
tadu - Musa'mn heykeli hirer ~aheserdir. (1475 - 1564).
Moliere - Me~hur Frans1z komedi muharriri. Muasularmm dedigi gibi
Molyer, insan tabiatmm emsalsiz bir ressamdu. Yarattig1 kahraman-
lann bir(ogu hirer olmez tip olarak kalrm~tir. Molyer FranSIZ lisanm1
son derece zen,ginle~tirmi~tir. Komedileri arasmda en me~hur olanlar1
{Hasis), (Tartiif), (Zoraki tabip) ilh. du. (1622 - 1673).
CI. Monet - Frans1z ressam1; «impressionnisme» in iistatlarmdandu.
( 1840 - 1926).
G. Ohnet - Realist mektebe mensup Frans1z romancISI. (Demirhane mii-
diirii) isimli romamn miiellifi. (1848 - 1918).
Phidias - Kadim Yunanistanm en me~hur heykeltra~I. En yiiksek eser-
leri (Jupiter) ve {Minerve) dir. (Milattan evvel 500 - 431).
H. Poincare - Me~hur Frans1z riyaziyedsi. ilmi felsefeye dair yazd1g1
kitaplar (Ok kiymetlidir; bunlar arasmda {ilmin k1ymeti), (ilim ve
metot), {ilim ve faraziye) yi sayabiliriz. (1854 - 1912).
J. Racine - Fransa'mn Corneille'le beraber en biiyiik fada ~airidir. Fran-
s1zcayi yiiksek bir zevk ve san'atla kullanmi~ ve bu lisana nihayetsiz
bir ahenk vermi~tir. En me~hur trajedileri: (Athalie), (iphi~enie),
94
(Britannicus), (Andromaque) ve bilhassa ~aheseri olan (Phedre) dir.
(Paideurs) unvanlI <;ok nefis bir komedi de yazrm~ttr. (1639 - 1699) .
Rembrandt - Me~hur Hollandalr ressam. Frr<;asrnm goz kama§ttran zen-
ginligi ve (a<;1k - karanhk) daki vukufunu, deha kudretini bugiin
biitiin diinya tasdik etmektedir. (1606 - 1669).

F J. P; Richter - Alman romantizminin en biiyiik <;ehrelerinden. Gote ve


Sillerin rakibi, en me~hur eserleri Titan ve Hesperus'tiir. (1763 -
(
1825).
A. Rodin - Frans1z heykeltra~1. C:::ok kudretli expressionniste bir san'at-
kardir. (1840-1912).
1 T. Rousseau - Frans1z ressarm. Bilhassa peyzajda -emsalsizdir. (1812-
1867).
Rubens - Me~hur Bel<;ikah ressam. Muhayyilcsinin ta~kmlrgr, frr<;asmm
kudreti, kulland1gr renklerin parlakhg1 ile temayiiz etmi~tir. (1577 -
1640).
J. Ruskin - ingiliz san'at miinekkidi, i<;timaiyat<;1s1, ve muharriri. (1819 -
1900).
Saint Fran~ois d'Assise - Fransisken ruhban sm1frnm miiessisi. Hilim
ve ~efkat niimunesi idi. (1182 - 1226).
Schiller - Biiyiik Alman ~air, edip, ve tarih<;isi. (Haydutlar), (Gillaume
Tell) gibi trajedilerin ve (Otuz sene muharebesi) gibi kiymetli tarih
B
kitaplarmm miiellifi. Schiller, dostu Grethe ile beraber Almanyanm
H en biiyiik ediplerindendir. Romantismin reislerinden biridir. (1759 -
1805).
A. Schopenhauer - Biiyiik Alman filozofu. Kiinatm cevherini iradeye
H irca ediyor ve iradeden 1snrap ve bedbinlik <;1kanyordu. En me~hur
v eseri, (Diinyanm irade ve tasavvur olarak telakkisi) dir. (1788-1860).
Schumann - Aiman bestekan ve piyanisti. (Reverie) gibi hassas, lasa
melodiler bestelemi~tir
( 1810 - 1856).
G. Seailles - Frans1z miitefekkirlerinden. (San'atta deha) isimli kiymetli
w kitabrn mi.iellifi. (1855 - 1922).
W. Shakespeare - io,gilterenin ve diinyanrn en biiyiik ~airi, ve tiyatro mu-
harriridir. Trajedileri arasmda bilhassa Hamlet ve Makbet me~hur­
dur. Venedik Taciri gibi emsalsiz komediler ve soneler yaZIDI~tir.
Le ( 1564-1616).
A. Smith - iskoi;rah iknsat<;1; (1723 - 1790).
H. Spencer - i:ngiliz filozofu; tekimi.il felsefesinin miiessisi. ( 1820 -
1903).
95
Madallle de Stael - Meshur Fransrz edibelerinden; (Delphine) ve (Co-
rinne) unvanh iki romanm ve Almanya hakkmda bir tetkikm miiel-
lifi. Yazrlarr, iizerinde romantismin yiikseldigi esaslardan birini tes-
kil eder. (1766-1817).
Stendhal - H. Beyle'in miistear ismi. Me§hur Fransrz romancrsr. Krr-
mrZl ve siyah ve (Chartreuse de Parme) Fransrz edebiyatmm iki sa-
heseri olup, derin bir psikolojiyi ihtiva etmektedir. (1783 - 1842).
L. Sterne - Eserlerinde heyecanla humour'ii meharetle mezceden ingiliz
romancrsr. T ristram Shandy'nin, Hissi seyahatin miiellifi. ( 1713-17 68).
J. Switf - ingiliz romancrsr. Giiliver'in seyahati, Fr(rmn hikayesi gibi sati-
rik hikayeler yazmrstrr. ( 1667 - 1745).
H. Taine - Fransrz filozofu ,tarih(i ve miinekkidi. Tabii ilimlere mahsus
metodu, be§eri fikrin muhtelif mahsullerine tatbik etmek istemi~tir.
(ingiliz Edebiyat Tarihi), (san'at felsefesi), (Muasrr Fransa'mn men-
- §eleri) gibi kitaplarr ayni metod ile yazrlmr~trr. (1828 - 1893).
Tolstoy - Me~hur rus edibi. Realist bir san'atkar olan Tolstoy bilhassa,
milli hayatr ve rus orf ve adatrm tasvirde emsalsizdir. En meshur
eserleri: {Harp ve sulh), (Anna Karenin), (Ivan Ilitch'in oliimii),
(Zulmetlerin kudreti) dir. (San' at nedir ?) unvanlr bir etiidiinde de
miiellifidir. (1828-1910).
E. Veron. - 19 uncu asrr Fransrz bediiyat(rlarrndan. (Esthetique) isimli
bir kitabm sahibidir.
R. Vischer - 19 uncu asrr Alman bediiyat(rlarrndan. (Einfiihlung) ta-
raftarr.
Volket - 19 uncu asrr Alman bediiyat(rlarrndan.
R. Wagner - Me§hur Alman bestekan. Musikiye yeni ufuklar a(an deha-
lardan birisidir. (1813 - 1883).
W. Wundt - Alman ruhiyat9 ve fizyolojisti, Almanyada (Volkerpsy-
chologie) nin miiessisi. {1832-1920).
Xenophon - Me~hur, Yunam Kadim filozof ve tarih(isi. Socrates'm en
sevdigi talebesinden biri idi. (Memorables) in miiellifi. (Milattan ev-
vel 425 - 352).
E. Zola - Fransrz romancrsr, naturalist mektebin reisi. (Rougon - Mac-
quart) roman serisinin, ve Terez Raken'in miiellifi. (1840 · 1902).
11f11iilH~~m11
* 0 0 3 2 7 3 9 *
255.07.02.01 .06.CXJ/07/0032739
111.85/Y48

You might also like