Professional Documents
Culture Documents
Ahmet Cevizci - Felsefe Sözlüğü - - 9яЩПЯё
Ahmet Cevizci - Felsefe Sözlüğü - - 9яЩПЯё
Felsefe SOzliigti
. .
AHMET CEVIZCI
Paradigm a
istanbul 1999
Paradigma
Felsefe SozJaea
Ahmet Cevizci
8. Paradigms Kitab1
Felsefe Dizisi 6. Kitap
Bask1
Engin Yay1nc1hk
Birinci Bas1m
Nisan 1996 I Ankara
Ekin Yay1nlar1
lkinci Bas1m
Kas1m 1997 I Ankara
Ekin Yay1nlarJ
Geli~tirilmi~
ve Gozden Get;irilmi~
O~tincti Bas1m
~ubat 1999 I Istanbul
Paradigms Yay1nlar1
PARADtGMA YAYINLARI
Cankurtaran Mah. Seyit Hasan Sok. 1214
Sultanahmet I lSTANBUL
• I
Onsoz
Surekli bir sargulama. ele~tirme ve felsefe tarihi h;inde ortaya kanmu~
alan felsefi iddialarla bitip tukenmeyen bir hesapla~ma. felsefe prab-
lemlerine devamh blr ,.:ozum aray1~1 olarak de~erlendirdi~imiz felsefi
du~unmenin, Turkiye•de kritik bir zihniyetin yerle~mesinde, insan1m1-
z1n ele~tirel ve sorgulaytcl bir tav1r kazanmastnda, ve nihayet bu mum-
bit topraklar1n her yerinde bir ha~goru artam1 ve mutabakata dayah bir
soylem formunun yerle~mesinde bnemli bir rol oynayabile~~~i at;tkttr.
Bununla birlikte, felsefenin yuzy1llar1n birikimine dayanan kendine ait
bir terminalajiye. kendine alt bir dile sahip bulundu~u ve soyut kav-
ramlarla surdurulen bir etkinlik aldu~u da unutulmamahd1r. Felsefe
kanular1 ve problemleri i~te bu terminolaji. bu dil it;erisinde i~lenir ve
a. kendisinden beklenen ger,.:ek i~levi. ancak bu surec;: ya~andtktan san-
ra ger,.:ekle~tirebilir.
Turkiye•de yakla~tk 7-8 yuzy1lllk bnemli bir bo~luk dbneminin
ardtndan Tanzimat sonrastnda ger,.:ekle~tirilen felsefe ,.:ah~malar1, bu
ba~lamda bnem!i bir yol kat etmi~ ve ulkemizde felsefi terminolojinin
yerle~mesinde onemli bir ka tk1 sa~lam1~t1r. Yine de. entellektuel haya-
t1m1za hakim alan felsefe anlay1~1n1n hemen tumuyle bir Aydtnlanma
felsefesi. buytik blt;ude pozitivizm ve bir blt;ude de, poziti vizmin gudu-
munde kalan bir Marksizm olmaSl: felsefeyle. insanlarl ozgurle~tirme
,.:abas1 it;inde olmak. onlar1 kendi ba~lar1na du~unebilme yoluna sok-
mak yerine, ki~ileri hakim soyleme gore ~ekillendirmeye kalk1~1lmast
butun bu ,.:abalara ket vurmu~ ve hatta, zaman zaman felsefenin kav.
gay1. kavram karga~as1n1 ve kordo~u~unu gizlemeye yarayan bir kal-
kan, hakim soylemleri me~rula~t1rmaya yarayan bir arat; gibi gorune-
bilmesine yol a,.:mt~hr.
Elinizdeki sozluk, felsefeye duyulan ihtiyactn daha da arth~l, fel-
sefeye yonelik ilginin giderek yo~unla~maya ba~lad1~1 gunumuz Turki-
ye•sinde, felse'fi terminalojinin oturmas1na, felsefe dilinin yerle~mesine,
felsefi du~unu~un geli~mesine elden geldi~ince katk1da bulunma
yonunde ciddi bir te~ebbus ve ,.:aba olarak de~erlendirilmelidir. Sozlu-
~un ilk iki basktstntn ktsa sayllabilecek bir sure it;inde tukenmesi du-
~uncelerimi do~rular, gayretlerimi destekler nitelikte olmu~tur. Sozluk
bu u,.:uncu bask1da, kendisine adeta bir sozluk daha eklenmek suretiyle.
olduk,.:a geli~mi~ ve butunluk kazanm1~ bir ,.:ah~ma haline geldi. Bu
bask1da, genel felsefe kavray1~1ma uygun olarak, sozlu~e felsefenin ele~
tirel, sorgulayac1 mahiyetini daha belirgin bir bit;imde a,.:1~a vuracak
maddeler ekledim; ku~at1c1 ve kucaklay1c1 alma ,.:abama uygun alarak,
tek tek butun felsefe turlerini, felsefenin tum dallar1n1, ayrtm gozetme-
den, vermeye ozen gosterdim. Felsefi du~unu~un tartl~mact ya da argu-
mantatif yapts1n1 sergileyebilmek it;in de, Bah felsefesini c;in, Hint ve
tslam felsefesiyle, klasik felsefeyi modern ya da ~a~da~ felsefeyle, anali-
tik felsefeyi de K1ta Avrupas1 felsefesiyle zaman zaman tamamlama,
zaman zaman da ,.:arpa~t1rma gayreti it;inde oldum. Felsefede a~1kh~1n
ve dakikli~in bnemini vurgulayabilmek it;in de, tum maddeleri sistema-
tize edip, felsefi terimlerin farkh filozof, farkh felsefe turleri ya da
alanlar1ndaki anlamlartnl ayr1 ayr1 ifade etme ,.:abas1 it;ine girdim.
Teknik apdan, metnin daha fazla geni~lemesine, maliyetin art-
masma engel olmak i~in. si:izliik sonunda yer almas• gereken, ~ok
i:inemsedijlim aktarmac1hk faaliyeti i~indekl terciimelere yard1mc1 ola-
bileceklerini sand1jl1m, lngilizce, Frans1zca ve Almanca dizinlere yer
vermedim: bunun yerine, tammlanan terimlerin yabanc1 dildeki kar~l
hklanm, parantez i~inde maddelerin yanma yazd1m. Yine, metlnde
az1msanlllayacak bir yer i~gal eden bii tiin Bkz..'l'M' iptal ederek, gi:in-
dermeleriJ.ll. i~aretiyle yaptlm. Si:izliijliimiin bu haliyle, Tiirkiye'deki fel-
sefe eilitimine, felsefeye kar~1 alan biiyiik ilgiye, felseti dii~iinii~iin ge-
li~mesine ve halihaz1rdaki felsefe ara~t1rmalanna daha fazla katk1 ya-
pacajlma inamyorum.
Te~ekkiire gelince ... Dzerimde emejli alan hemen herkese, en zor
giinlerimde bile bana destek verenlere, arkamda olduklanm hemen her
vesile ile hlssettirenlere ~iikranlanm1 sunuyorum. Bunun yanmda,
i:izellikle ~IHi:irliikten kazand•il• parayla beni akutan sevgili babam Be-
kir Cevlzcl'ye, ~ileli hayatlm evlatlanna adam•~ sevgili annem Hikmet
Cevlzcl'ye derln bir mlnnettarhkla te~ekkiir ediyorum. Hayatlm biitii-
niiyle bana gore diizenleyen. kahnm1 ~eken, zor bir di:ineminde bile
slktntlstnl bana hissettirmemeye ~ah~an biricik e~im Nevin Cevizci'ye
duydujlum derin minnettarhil• ifade etmede ise, gallba si:izciikler kifayet-
siz kalacaktlr.
Aram1zdaki i~birlijlinin her ge~en giin blraz daha geli~tiili sevgili
dostum Hiisamettln Arslan, bu ii~iincii baskmm haz1rlanmas1 s1rasmda
da, si:izliijliin l~erijlinden sayfa diizenine vanncaya kadar, ufuk apc1
i:inerilerde bulundu, istifade edebilmem, kar~1la~t1rma yapabilmem ve
eksik maddeleri tespit edebllmem i~in bana kaynak temin etti, yurt d!-
~mdan si:izliik getirtti. Kendisine ~ok ~ey bor~luyum.
Si:izliijliin daha birinci bask1s1 piyasaya pktlil• andan itibaren,
kendilerini daha i:inceden hi~ tammad1jl1m pek ~ok ki~lden, beni gurur-
land•ran ve daha iyisini haz1rlamaya sevkeden iltifatlar ald1m. Bunla-
nn hepsi ~ok dejlerli olmakla birlikte, ikisine i:izel bir yer vermek ihti-
yac• hissetmekteyim. Ortadojlu Teknik Dniversitesl Felsefe Bi:iliimii'nden
Abdiilbaki Gii~lii, bir doktora smav1 i~in bulundujlum fakiiltesinde,
si:izliik nedeniyle benlmle tam~ma arzusu sergiledi ve te~ekkiirlerlni hi~
tereddiit etmeden, biiyiik bir i~tenlikle ifade etti. Si:izliik vesilesiyle iyi
bir dost, ciddi bir meslekta~ kazand1m. Yine, bir doktora smav1 i~in bu-
lundujlum Erzurum'da, felsefe bi:iltimiiniin gen~ iiyesi Ali Utku, ~ahs1ma
bir kez daha si:izliikten delay• derin bir yakmhk ve muhabbet gi:isterdi.
Sevgili Ali, bununla da kalmayarak: ~e~itli yollarla, hatta telefon et-
mek suretiyle, not ettiili kimi eksik maddeleri bildirdi. Cah~malanm•
zm ve yollanm1zm kesi~ecejli bir noktada bulu~abilmeyl timid ettljlim
bu lki gen~ arkada~1ma da te~ekkiirlerlmi sunuyorum.
Ahmet Cevizci
~ubat 1999 I Bursa
Abelardus 7
nmn, insam Tann'mn goziinde ne daha Arzu kandmld&ktan sonra, haz biter ve
iyi, ne daha kotii yapabilecegini, zira yeni bir arzu ba~lar. Arzunun ba~lang•
davram~lann kendi ba~lanna ne iyi ne Cl, arzu tatmin edilinceye kadar, ac1 ya
de kotii oldugunu savunmu~tur. Ona da elemdir. Ya~anun esas1, oyleyse ac•-
gore, Tann katmda iyi olan niyettir ve drr, zira arzu sonsuzdur.
giinah, davraiU~la degil de, insan akh- apk [Os. vdzzl!, sarih; ing. clear; Fr. clair;
nm, yanh~ oldugunu bildigi bir ~eye AI. klar]. Hi~bir ku~ku ve tartl~maya
nza gostermesiyle olur. Ba~ka bir d~ yer brrakmayacak kadar belirgin ve
yi~le, bir eylem ya da sonu~ ahlakmdan kesin olan alg1run, metnin, anlamm
~ok bir niyet ahlak1 geli~tiren Abelard us, ozelligi; kolay anla~Ilan, en iyi bir bi-
ger~ek ahlakhhgm eylemlerden ~ok zi- ~imde kavranan soz ya da yau
llinde ve -yurekte oldugunu one siinnii~ +Modem felsefe'nin kurucusu olarak
tiir. bilinen +Descartes, a9k srfahru, insanm
acele genelleme yanh~1 [ing. fallacy of hakikati kavrayabilmesini miimkiin
l1a.sty generalization; Fr. erreur de Ia genera- kilan ko~ullardan biri olarak kullamr.
lisation irrijlechie] Bilimsel ya da kritik zih- Ayru rasyonalist gelenek i~inde yer alan
niyete, el~tirel bir gozle degerlendirme tLeibniz de, 'tasanmlanan ~eyi bana ta-
tavnna aykm dii~en bir yanh~ olarak, mtmak i~ yeterli olan bilgiye' a~rk
suurh bilgiden, yetersiz verilerden, sonu- bilgi adm1 verir. Buna gore, konusunu,
cu dogrulamaya yetmeyen onciiJlerden nesnesini tam ve ona benzeyen rum
ya da temsil giicii yiiksek olmayan bir or- diger nesnelerden aynlmr~ olarak taru-
neklemden hareketle sonuca get;mekten, marmza imkan veren kavrama ozellikle
s1mrh say1da ornekten smtrlanmanu~ bir rasyonalist gelenek i~inde apk kavran1
genellemeye atlamaktan olu~an yanh~. ad1 verilmektedir. Bu baglamda bir kav-
ac1. [Os. zzdzrap; ing. pain; Fr. douleur; Al. ramJn a9k olmas1, o kavramJn a9khk
schmerz]. Viicuddaki herhangi bir orse- derecesini, yani o kavramm hangi kav-
lenmeye ya da yaralanmaya e~lik eden ramlarla i~lem gorebileceginin bilinme-
duyum ya da ho~laruhnayan duygula- si anlamma gelir. Bir onerme i~erisinde
rum. Ho~ olmayan fiziki durum. Haz- yiiklem olarak alabilecegi ozellikleri hi-
zm kar~Itl duyum. linen kavram diye tanunlanan ac;~k kav-
Hazza eri~me ve ac1dan ka~1nmarun, ram, ba~ka hi~bir kavramla kan~tml
insam harekete ge~iren en temel ilkeler madan hemen tamnan kavramdrr.
olduklan savunulmu~tur. Ac1, bundan a~1k ahlak [tng. open morality; Fr. moral
dolay1, insan tecriibesi ve ya~arrundaki ouve1·te]. <;agda~ Frans1z filozofu Henri
olumsuz oge olarak degerlendirilir. Bu- tBergson'un, Les Deux Sources de Ia mo-
nttnla birlikte, hazz1 ge~ci bir ~ey ola- rale et de Ia Religion [Ahlak ve Dinin iki
rak goren tSchopenhauer gibi baz1 ko- Kaynag1] adh eserinde one siirdugu ve
tiimser filozoflara gore, ac1 diinyaiUn katl toplwnsal tabulara dayanan kapah
en temel ve onemli boyutudur. bir ahlak anlayi~mm kar~asma ge~irdi
Ba~ka bir deyi~le, iradeyi temele alan gi ahlak anlay1~1.
Schopenhauer'a gore, irademiz, d1~ diin- Soz konusu ahlak anlay1~1 yaratlci
yaya ili~kin bilgisi orarunda, i.ki ~eyden hamleyi temele alan, sevgi ve kutsalhg1
birini se~er: D1~ diinyay• iyi bilirsek, ya- aray1p bulan ki~ilerin ozgiir, ki~isel ve
~amayi, kotti bilirsek, olmeyi se~eriz. insani ahlak gorii~iine kar~1ltk gelir.
lrademize engel olan ~eylere ac1 ya da Boyle bir ahlak, esnek bir yap1 sergile-
elem, isteyip ul~ug•m•z ~eylere de haz yen, degi~ik ki~ilikleri hesaba katan ve
diyoruz. Oysa, ona gore, her hareket, bu sayede, onyargilan ve gorenekleri
her eylem bir ihtiyacm sonucudur. Kar- y1karak, ozgiirliik yarabosi olan ve ev-
~llanan ihtiya~litr haz verir, bununla rensel bir ~agr1 bi~imine yiikseltilebilen
birlikte, bu durum her zaman ge~icidir. bir ahlak olarak ortaya ~tkar.
a~aklama 9
Bergsan'da da, ozgiir, yarat!C!, refarmcu Adalet en yiice, nesnel ve mutlak bir de-
ve yenilik~ilere yar ve yiiksek bir de~er ~erin anlatum alarak, insamn davram~t
veren dinamik taplum diye tarif edilir. m ahlakf ao;:tdan inceleyen ve ele~tiren
Kapah taplum ise, Bergsan'da dar go- bir dii~iince, hakka ve da~rulu~a saygt-
ri.i~lii, yerl~ik brf ve Adetlerinlerin yt temele alan ahl3k ilkesi, da~ruluk, dii-
hakim aldu~u, bzgiir almayan, statik ve riistliik, tarafslZhk, uygun ve da~ru mu-
muhafazakar bir taplumdur. Ona gore, amele bi~iminde ka~muza ~t.kar. Bu
ao;:U< taplum un iiyelerinin ahlakf bir ev- ~er~eve i~inde, adalet bir kimsenin hakla-
renselcili~e yiirekten yaztldtklan yerde, nyla ba~kalannm (taplumun, halkm,
kapall taplumun iiyeleri kabile kiiltiiri.i hiikiimetin ya da bireylerin) haklan ara-
ve ili~kilerini, mutlak bir vatanseverli~i smda bir uyumun bulunmast h3li, hak
benimserler. ve huku.ka uygun alma durumu, devle-
apk ve se~ik dii~iinceler. [lng. clear and tin farklt, hatta kar~1t ~t.karlan alan in-
distinct ideas; Fr. idhs c/aires et distinctes]. sanlar arasmda hakka uygun bir denge
tMadern felsefe'nin kurucusu iinlii fila- alu~turmast durumu alarak anla~tltr.
zaf Ren~ tDescartes tarafmdan dile geti- Adalet kavramt, buradan da anla~tla
rilen ve ger~ek bilginin temelinde yer ca~t iizere, hem 1 bireysel ve hem de 2
alan da~ru dii~iince ya da ideler. taplumsal bir diizlemde ele ahnabilir.
Buna g6re, Descartes bir ide ya da dii- Buna gore, birinci anlamda adalet, birey-
~iincenin bir biitiin alarak ve hi~bir tutar- lerin bir bzelli~i alarak adil alma veya
stzhk ahnadan kavranmast durumunda adil davranmayt ifade eder. Bu ba~lam
a~tk, buna kar~m ba~ka bir ide ya da dii- da adalet, insanlarm vicdanlarmda yer
~iinceyle karl.(lhnlmamast durumunda etmi~ bulunan, andan kaynaklanan nes-
da, se~ik aldu~unu sayler. Descartes, yal- nel bir de~er almak durumundadtr. lster
ruzca a~t.k ve se~ik bir bi~imde kavranan taplumsal, ister ekanami.k alsun, nesnel
dii~iincelerin da~ru aldu~unu ve se~i.k bir durumun de~ de, bireysel bir eyle-
almayan bir dii~iincenin, idenin a~t.k ala- min bzelli~i alarak artaya o;:tkan adalet,
bilece~ini one siirer. usuli adalet veya kural ada/eli alarak bili-
Bununla birlikte, Descartes'a gllre, bir nir.
dii~iinceyi, anu se~ik ho!le getirecek ~e Burada adalet, bir taplumun veya du-
kilde, yeterince tam, dakik ve kesin bir rumun bzelli~ alarak gbriilmedi~i i~in,
bi~imde tannnladt~umz zaman, a ayru yalruzca bireylerin eylemleri adil eylem-
zamanda a~tk alacakhr, zira anu tamm- ler alarak goriilebilir. Buna gore, bir
larken dile getirdi~imiz aymmlan, bu eylem, ba~kalanrun haklanm etkiledi~i
aymmlar yeterince gii~lii bir bi~imde durumlarda, ancak ve ancak bu haklara
algtlanmasaydt e~er, artaya kayamaya- saygt gostennek suretiyle ger~ekl~tiril
cakhk. Bundan dalayt, se~iklik a~tlclt~t di~i takdirde, adildir. Ba~ bir deyi~le,
i~erir. Llrne~in, bir daire dii~iincesi se- eylemler miilkiyet haklanru karuyan ve
~iktir, ~iinkii daireyi tiim di~er ~ekiller sbzl~melerin yaptlmasmda sahteko!rhk
den aytracak ~ekilde tammlayabiliriz. ve gii~ kullarummt yasaklayan gene! ku-
Ote yandan, daireyi, ana ili~kin alarak rallarla uyumlu iseler, adildirler.
a~tk bir dii~iinceye sahip aldu~umuz Nitekim, gorii~leri bu yakla~nn i~ine
i~in tammlayabiliyaruz. dahil edilebilecek alan ~a~da~ dii~iiniir
adalet [Os. addlet; Jng. justice; Fr. justice; lerden F. A. Hayek'e gore, bireysel ey-
Al. gerechtigkeit]. Bir taplumda, de~erle lemlere uygulanabilecek bir terim alan
rin, ilkelerin, ideallerin, erdemlerin ci- adalet, samut sonu~larla de~il de, ey-
simle~mi~. samutla~m1~, hayata ge~i lemlere rehbcrlik eden kurallarla ili~kili
rilmi~ almast durumu. Houkesin hak dir. Bir eylemin adil alup almadt~l, a
etti~i bdiil ya da cezayla kar~tla~mast eylemin etkiledi~i taraflara sa~ladt~l
durumu. somut sanu~lara de~l de, eylemin belir-
12 adalct ilkesi
li kurallara U)'arak yapthp yapthnadt~l eli nde olmayan kottH ilklerden dolay1,
na bak1nak suretiyle be1irlenir. Hayek'in cezalandudd1gln1 dil~i.inmek, Tann'n1n
soz konusu davrant~ kurallanna verdi- mutJak adaJetini yadstmak olur.
gi ad, ndil davranl~ kurallandtr. Bu kura1- ademi merkezile~tirme [ing. decentralizati-
lar soyut ve gene) olup, belirli ki~ilere on; Fr. decentralisation]. Poshnodem bir
kar~t ba~tan olumlu veya olutnsuz bir strateji olarak, merkezde etkin hi~bir gti~
tavu- taktnmaz. Adil davrant~ kurallan- ya da varhk unsuru, baskin hi~bir haki-
ntn belli ba~ldan ise, ozel tniilkiyete ka ~ buakmaina tavn; ozneyi, akh, bililni,
saygt, tni.ilkiyetin nza ile el degi~tirme 1noderni karakterize eden bilutnum un-
si, sozle~meJere uyuhnast, hile ve zora su rlan tahtlanndan indin11e, merkezi ko-
ba~vurulmamast gibi oltunsuz kurallar- nutnlanndan uzakla~tuma, dikka tleri
chr. i~te bu kuraHara riayet eden eylem- gec;tni~te tne(kezde olanlann bastudtgt,
ler, Hayek·e gore, klln i~in ve nasll bir marjinaJie~tirdigi ya da ortadan kaldu-
sonu~ dogurursa dogursun, adil olmak digt unsurlara yoneltme egilimi.
d u ru tnundadtr. ad hoc. Keyfi bir bi~imde ve hi~ir temeli
Buna kar~tn ikinci an]amda adalet, top- olmadan, olguya ili~kin bir a~ddatna
lutnsal bir di.izlemde, ve bireylerin ey- diye gi.indeme getirilen ve ge~ici olarak
len'lJerinin degil de, toplumsal bir dunl- dogru kabul edilen tarh~mah bir kabul
mun ozelligi olarak ortaya ~kar. Bu ya da aJoJyiiriitme i~in kul1antlan ve
~r~eve i~inde ada)et, kendisini iki ~ekil 'bu ama~ i~in' anlamtna gelen Latince
de gosterir. Bunlardan birincisi olan ve deyim; varolan teorik bir ~er~eveye uy-
kurallann uygu)aJunastndaki tarafsiZhk mayan bir dizi veriyi ya da veriler obegi-
ve yeknesakhgt ifade eden adalete, for- ni a~1klamak atnactyla geli~tirihni~ olan
ntel adalet ad1 verilir. Buna kar~tn, bir varsaynnt, yeni verilerle sarsllan bir ku-
toplumun, bel1i bir adalet ol~ti.ine ramt eski dogru haline geri goti.irmek
uygun oldugu, yani toplumdaki kaynak- amactyla gi.indeme getirilen hipotezi ni-
lar ve mallann dagtlunt onceden saptan- telemek i~in kullarulan terim.
mt~. bir ahlaki ol~i.it ya da ilkeye uygun Buna gore, ad hoc hipotez, bir kuram
dti~ti.igu takdirde adil oldugunu soyle- kar~t kan1t ya da aleyhte delillerle sar-
yen adalet ani a yt~tna sosyal ada let veya Sinhya ugradtgt veya yanh~lanma du-
dagztu:z adalet adt verilir. Soz konusu rumuna geldigi zaman, teoriyi kurtar-
adaletin lemel ilkeleri ise, suastyla a) ma~ onu eski dogru ve ge~erli haline
herkese ihtiyactna gore, b) herkese de~ iade etmek i.izere getirilen ek hipoteze
gerine gore, c) herkese hak ettigine gore, denir. Ek hipotezin bizatihi kendi ba~l
ve d) herkese yapttg1 anla~maya gore il- na hi~bir onem ve deAeri yoktur, ondan
keleridir. salt bu ozel ama~ i~in yararlantlm•~tJr.
adalet ilkesi. tlslam felsefesinde, ozellikle adiafora. AhJakla ilgisiz o]ma hali. Yunan
de bir ~u itikat mezhebi olan Mutezile'de felsefesinde, ozellikle de 15toahlarda,
savunulan ~ tetnel ilkeden biri. bilgi, saghk, ya~am, haz, para, toplumsal
tYazgtcrltga, iyinin de koti.ini.in de konum ve kariyer gibi, kendilerinde iyi
Tann·dan geldigi gori.i~i.ine kaflt ~lka ya da koti.i, dogru ya da yanh~, erdemli
rak, insantn irade ozgi.irli.igi.ine sahip ol- ya da bozuk olmadtktan ba~ka, iyi ya da
dugunu one si.iren tMutezile'ye gore, koti.i, dogru ya da yanJt~ bir ~eye yol a~
insan iyi i~leri de, koti.i i~leri de, kendi mayan, yani ahlakla dogrudan bir ilgisi
ozgi.ir iradesiyle se~erek yapar; ba~ka bulurunayan ~eylere i~aret elmek i.izere
bir deyi~le, i yilik de, koti.ili.ik de insanm kullarulan terim.
eseri olup, insan varhgt yapttklann.dan Adiaphora, soz konusu anlam1na bagh
sorumludur. Aksi takdirde, Tann alntna olarak, tPyrhhon tarafmdan, insan varh-
yazdtgt, Tann oyle istedigi i~in, insanm gt i~in en yi.iksek iyi olarak tanunlanan
koti.i i~ler yapttg1ru ve yaphg1, fakat ve varolan ~eylerin degerleriyle ilgili
Adorno. Theodor I3
alarak hi~bic aymm yapmamayla belir- nemindeki cinsel ~ah~malann ruhsal bo-
lenen zihin haline i~aret etmek amac1yla zukluklara yol a~t11';1 konusunda Freud'a
kullamhm~tu. kat!lmayan Adler'in psikolojisinde, insa-
a dicto secundum quid ad dictum simpli- nm en temel gtidiisiinii meydana getiren
citer. Ozel durumlardan, ozelligi alan yetkinle~me ~abasm1 bir iistiinliik ~abast
hAiler i~in ge~erli alan ozelleme ya da ve dolay!styla da eksiklik duygusunun
kurallardan gene! ilkelere su;rama yanh- giderihnesi olarak tannnlamr. Insamn
~t. Bu tiir bir yanh~ ornegin, 'Me~rO gelecege ili~kin beklentileri tarafmdan
miidafaa amaCiyla adam oldiirmek yan- giidiilendigini ve dolay!s!yla insan
h~ degildir' onciiliinden ya da S!rurlan- davram~mm ~ocuklukta ya~anan de-
lnl~ durumundan, 'Adam oldiirmek yan- neyimler tarafmdan belirlenmedigini
h~ degildir' gene! sonucuna su;ramak one siiren Adler, insan varhgmm yalmz-
yanh~md~ oldugu gibi, ko~ullu, belirli ca ~evre ve kahtnnm bir iiriinii old ugu
durumlarla snurlamn1~ ilkelerden ya da dii~tincesine kar~1 ~1kml~hr.
ozel durumlardan snurlanmaml~ genel- 0 i~te bu ~cr~eve i~inde, insamn miras
lemelere, gene( ilkelere ge~mekten mey- ald!!\t yetilerin sentezini yapar ve ~ev
dana gelir. reden gelen izlenimleri yorumlarken,
a dicta simpliciter ad dictum secundum biricik alan bireysel bir k.i~ilik ve
quid. Gene! ilkelerin istisnai dmumlar ya~am bi~imi yaratan yarat!Cl bir benin
i~in de ge~erli oldugunu dii~iinme yanh- varhgmdan soz etmi~tir. Ona gore,
~1. Ornegin 'Hi~ kimse yalan soylememe- onemli etkenleri dogtun, bedensel eksik-
Iidir' gene! ilkesinden, 'Bir cani, i~leyece lik ve ilgisizlik ya da ~unarhlma alan
gi ba~ka bir dnayet i~in bilgi almak ya~am bi~imi, erken ~ocukluk donemin-
iizere, iistiine gelirse eger, yalan s6yleme- de olu~ur. Manhk, toplurnsal ilgi ve
melisin!' omeginde sergilendigi iiz~ kendini a~ma ~abasmm ruh saghgma
gene! bir kural ya da ilkeyi, uygulanama- i~aret ettigini one siiren Adler, a~ag!lik
yacagl ozel bir duruma uygulamaktan duygusunun, ki~inin kendi gOvenligiy-
olu~an forme! ohnayan yanh~. le ilgili berunerkezcil kaygusu ve ba~ka
adlandmc1 tamm. Yeni bulunan ya da es- lan Ozerinde egemenlik kurrna egilimi-
kiden beri bilindi!\i halde, adlandmlma- nin ruhsal bozukluk belirtisi oldugunu
ml~ alan bir nesneye bir ad tai<Jid!klan one sOrmO~tOr.
sonra, bu adm neye yarad1!\1ru belirten, Adorno, Theodor. 1903-1%9 yillan ara-
yen.i icat edilen nesneye bir anlam ka- smda ya~amt~ Alman dO~OnOrii. Temel
zand!ran tarum tiirii. eserleri arasmda Negative DiaW:tik (Oiwn-
Adler, Alfred. 1870-1937 y!llan arasmda suz Diyalektik], Kulturinduslrie (KOitOr
ya~am1~ alan iinlii Avusturyah psikolog. EndOstrisi), The Aulhorilairmr Pusonalily
Bireysel psikoloji okulunun kurucusu (Otoriter K.i~ilik), Aesletischc Theorie (Es-
ve eksiklik duygusu ya da ta~ag1hk tetik Kuranu) ve Horkheimer'le birlikte
kompleksi deyimini ilk kez olarak orta- yazdt!\t Dialeklik der Aufklarung (Aydm-
ya koyan ki~i alan Adler, insan ki~iligi lanmarun Diyalekti!\i] adlr kitaplar bulu-
ni eksiklik ya da yetersizligi giderip iis- nan Adorno, tFrankiurt Okulu'nun se<;k.in
tiinliik ya da yetkinl.ige ula~ma ~abas1yla bir dO~OnOrOdiir.
anlama ugra~1 i~inde ohnu~tur. Freud~u ve Marksist kurama dayanan
Ya~am1 boyunca toplumsal sorunlar toplumsal-ele~tirel bir analiz iizerinde
kar~1smda biiyiik bir duyarhhk goste- yogunla~an, her tOr otoriter yonteme
ren Adler, biyolojik ve tinsel etmenleri ka~t ~tkarak, bireyi on plana ~ikartan
temele alan tFreud'dan ~iler arasmda- Adorno tarihe, akhn degil de, tutkulu
k.i hiyerar~ik, toplumsal ili~k.ileri on insan dogasmm, yani aktldt~iltgm ege-
plana ~1kannak bai<Jmmdan farkhhk men oldugunu one sOrmO~tOr. Bir iler-
gosterir. Ba~ka bir deyi~le, ~ocukluk do- leme iyimserligine, kendini tarihin ak1~1
14 ad tan1m1
i~inde a~1ga vuran ve hep ileriye dogru minden kurtanlmas1 gerektigini stiy ler,
gidcn bir projenin, bir evren planuun ~iinkii guni.lmiiz toplumunun biitiinii,
bulundugu iddias1na ~iddetle kar~1 tumelle tikelin bir uzla~tanlmas1 alma-
~akan Adorno, ya~nan onca felaketin yip, yalruzca kendini koruma i~giidii
bu tiir iddia ve iyimserliklerin temelsi7.- suyle belirlenen oznel akhn tumelliginin
ligini gosterdigini soylemi~tir. tikellik iizerindeki egemenligidir.
AkJ1n, yani t Ayd1nlanma felsefesinin Bu ise, yaln1z Alman idealist felsefesi
uzerine buyiik iimitler in~a ettigi yeti- i9n degil, fakat, tiim degerlerin (tikellik)
nin, ~agda~ toplumda kendisini kendi evrensel bir ah~veri~, degi~toku~ hiz-
eliyle yiktJgaru; akhn geli~mesine, ras- metine (tiimellik) tabi tutuldugu, her~e
yonelligin yerle~mesine, ozellikle de bi- yi (tikellik) ba~ka bir ~eyin soyut e~de
reyin ahlaki ilerleyi~iyle maddi zenginli- gerine indirgeyen aniibadale ilkeleriy le
gin art1~1na biiyuk bir gii~le inanan Bat1 (tilmellik) belirlenen kapitalizm i9n de
toplumlaruun, yakla~1k yuz elli yd i~in geQ?rlidir. i~te, olumsuz diyalektik, nite-
de akh, toplumsal, ekonomik ve siyasal liksel bak1mdan farkh alan ve ozde~ ol-
ger~ekligi kendi ~akarlan dogrultusun- mayan varhklan, zorla niceliksel bir oz-
da orgutJeyen bir Slnlfln oznel ol~iitil de~lige siiriikleyen eski diyalektigin
haline getirdigini sayleyen Adorno, bu tersine, birle~tirmeyen ya da ozde~le~A
durumun a~Iklamas1n1n insarun dogaya tirip, biitiinsell~tirmeyen bir diyalek-
egemen alma siireci ile insarun insana tik, analitik bir i~lemdir.
ege1nen olu~unun ayn1 ~ey olarak go- Esas katk1s1 muzikoloji alantnda alan
ri.Hmesi, ve bu iki farkh anlay1~1n tek~ Adorno'nun estetigi, aristokrat~a bir
nokra tik bir bilincin dogu~una neden mahiyet ta~u. Adorno tkiiltiir endiistria
ohnas1 oldugunu iddia etmi~tir. sine, kiiltiiriin kapitalist duzen i~inde
Akhn, ba~lang1~taki hedeflerinden salt bir tiiketim nesnesine indirgenmesi-
uzakla~tlglnl, humanist ideallerin ya- ne ~iddetle kar~t ~1karken, sanabn ku-
~ama ge~irilmesini engelledigini, ya- rulu diizenle ili~kisini tilinuyle keserek,
banclla~Jna'nin temel arac1 haline gela ele~tiri ve kar~1 ~1kma gorevini yerine
digini belirten Adorno'ya gore, ~eyler getirmesi gerektigini one surer.
uzerindeki egemenlik insanlar iizerina ad tantml [ing. nominal definition; Fr. d~fini
deki egemenlige donu~mu~ ve toplum, tion nominate]. Bir ~eyin tarurrun1 veren
egemenlik, gii~ ve bask1yla bir ~ekilde bir nesne ya da e~ya tarunundan farkh
ozde~le~tirilmi~tir. Fakat toplum, ege- olarak, bir ad, bir s6zciik ya da bir sembo-
menlikle birlikte du~ilnulunce, bu kez ltin anlamuu a~Lklayan tarum tiirii.
entellektuel ve kulturel ya~am standart Ad tarunu dilsel bir uzla~urun iiriinii ol-
hale gelir ve tutucu bir kimlik kazan1r. dugu i~in, ayru zamanda dilsel ya da sozel
Toplumdaki gii~ yogunla~mas1, ona tanm1 diye adland1nlu. Ba~ka bir deyi~A
gore, geli~imi smulam1~, teknolojinin le, ad tarununda, insanlar taraf1ndan
ara~lanru, iiretkenligi ve zenginligi art- daha onceden belirlenmi~ bir ~eyi, yeni
tumak amac1yla ellerinde bulunduran- bir ifadey le anlabnak, tarwnlamak stiz
lar, ayn1 ara~lan halk1 bask! alhna 1
konusu olur. Buna gore, kare', 'dort ke-
almak ir;in kullanm1~lardu. narh ~ekil' diye, anlanu iizerinde daha
Bu geli~menin e~i tlik, ozgiirliik ve once uzla~maya vamu~ alan bir kavram
ada let kavramlany Ia ~eli~tigini, ger~k e~'), yeni bir ifade (' dort kenarh
ilerl~menin ortadan kaybolup, bir tiir ge- ~ekil') ile tanamlarur. Ote yandan, ad ta-
rileme ve barbarhgm giindeme geldigini nurunda bir ~ey yine kendisi ile tarum-
savunan Adomo'ya gore, biililn bu landlga i~n, burada bir ttotolojiye ba~vu
olumsuz siire;ler, ancak olumsuz diyalek- rulur. Buna gore, ad tammlan daha ~ok
tilde anla~Ilabilir. 0, diyalektigin Hegel'in totolojik ve kaplamsal alan tanunlardu.
sistenunin biiti1nleyid tam ya da yoneli- Ad tarum1 bir uzla~una i~aret eder; keyfi
Aenesidemos'un tJ:opeleri 15
tarafmdan saglarum~ olan bHgisini sag- 2 Daha ozel olarak da, i~inde ya~ad1g1
lam temellere (yani, koklere) oturtulmu~ toplumun ve ~agm torelerini, ahlak an-
sistematik ve hiyerar~ik ilkelere (e~de lay•~m• el~tiren, tasvir eden ve bura-
yi~le, bilgi dallarma) gore diizenleyen dan hareketle insan va ahlakh olmarun
aga~ egretilemesidir. Deleuze ve Quatta- ko~ullarma ili~kin dii~iinceler geli~ti
ri'ye gore, aga~ bi~imli Bah kiiltiiriine, ren denemeci, dii~iiniir, ya da romanCI.
merkezi, birle~ik, kendisine ~effaf, Bu anlamda ahlak~1, gene! ahlak dii~iin
kendi kendisiyle ozde~, temsil eden bir cesini ele~tirir, insanlarm maskelerini
ozneye dayandmlm1~ biiyiik sistemler dii~iiriir ve edremle kotiiliigiin ~atl~
in~a etme imkaru vermi~tir. Aga~ ben- masuu ana tema olarak 5e9Jlek sure-
zeri dii~iincenin aga~lanndan serpilen tiyle insarun ahlald a~1dan gii~siizliigii
yapraklan, idea, bz, yasa, Hakikat, Ada- nii ve yetersizligini gozler oniine serme-
let, Hak ve Cagita gibi dallan vard1r. yi ama~lar. Onun sistematik olmaktan
uzak olan eseri, ya inceleme (tSeneca)
Boyle bir dii~iincenin en onemli temsil-
ya yergi (Horatius) ya risale (Boileau),
cileri tPlaton, tDescartes ve tKant'tJr,
ya ozdeyi~le (La Rochefoucauld), ya de-
~nkii onlar evrenselle~tirici ve ozselle~
neme (tMontaigne) ~eklinde geli~ir.
tirici ~emalar i~erisinde zamansalhg1 Ahlak~mm tavn ahlakm ger~ek koken-
yok eden filozoflard1r. lerine ili~kin sistematik bir analiz olma-
Bu dii~iincenin diger bir ad1 da dikey mak ve donemiyle sm1rh kalmak bak•-
felsefe olup, alternatifi koksap veya ri- mmdan, Nietzc;he'ye ozgii bir soykiitiigii
zomatik dii~iincedir. anlay•~mdan farkW1k gosterir.
ahimsa. Hint dii~iincesinde ge~en, ve tiim ahlakphk [Os. al!lalcfyye; lng. moralism;
canhlann akraba oldugu ve dolay•s•yla Fr. mara/isme; AI. marnlismus]. 1 Her~yi
biitiin varhklarm carunm degerli ve kut- ahlak a~ISmdan degerlendirme, ahlaki en
sal oldugu dii~iincesini temele alarak, ytiksek deger ve ama~ olarak alma tavn
hayvani g1dadan ve sava~tan vazge~ ya da irlSanm biitiin eylernlerine ahlaki
mekten meydana gelen yaralamama, bir deger yiikleme ve ama~ kazand1rma
zarar vermeme ilkesi. kayg•sutl ifade eden tavu, pratik felsefe
ahlak [Os. ah/tik; ing. morality; Fr. mara/ill!; anlay1~1. 2 Daha ozel olarak da, ahlaki,
AI. mara/ischer, sittlichkeit] Gene! anlamda, her tiir tinsel, teolojik ve varolu~sal bag-
mutlak olarak iyi oldugu dii~iiniilen ya lamdan bag.rnslZ ozerk bir disiplin, mut-
da belli bir ya~am anlay1~1ndan kaynak- lak bir yargdayta olarak goren ogreti.
lanan davraru~ kurallan biitiinii; bir Buna gore, ahlakt;~hk, insan varhgma
kimsenin iyi niteliklerini ya da ki~iligi biiyiik bir inan~ besleyerek, onun dege-
ni ifade eden tutum ve davraru~lar bii- rine ve yetkinl~ebilirligine inanarak,
tiinii, huy. lnsanlarm kendisine gore ya- ger~ek iyinin ya da insanm en yiiksek
~ad1klan, kendilerine rehber ald•klan amacmm, d1~ etkiler ve ko~ullar her ne
ilkeler biitiinii ya da kurallar toplam1. olursa olsun, ger~ekle~tirilecek ahlald
ahlak~1 [lng. moralist; Fr. maraliste). 1 Gene! eylemlerle kazarulan bir yetkinlikten
olu~tugunu savunan anlay1~ olarak or-
olarak, ahlak alarunda yogunla~an filo-
zof, insan eyleminin ahlili boyutu Oze- taya <;lkar.
rinde duran dii~iiniir; ahlald konulan ve ahlakdt~t [lng. nonrrwral; Fr. nonmoral].
Yerle~ik ahlald degerlere ten; d~me, bu
~agmm, toplumunun ahlald degerlerini
degerlerle bagda~mama durumu veya
tarh~rak, buradan belli bir senteze ula~
ahlak alanmm tiirniiyle d1~mda kalan
maya ~ah~n ki~i. Dii~iince ve eylemle-
~ey i\in kullarulan s1fat.
rinde, ahlak ilkelerine bagh kalmaya Omegin, canslZ varhklar, otomobiller,
ozen g6steren, ahlakh olmay• h~eyin silahlar ne ahlaki, ne de ahlaks1zdu. Bir
oniinde tutan kimse. otomobili ya da silah1 kullanan ki~i. bu
18 ahlak dnyusu
anlanllanyla, ahlaki yargalan hakhlan- der Moral [Ahlalon Soyki.iti.igi.i) adh ese-
dlrma, temellendirme veya destekleme- rinde geli~tirmi~tir. Nitekim, s1ras1yla,
de kullan1lan yontemlerin manhksal efendi ve kole ahlak.J, gi.in~ ve sut;luluk
analizinden meydana gelir. ~u halde, bilinc, ve nihayet t;ilecilik ideali gibi i.it;
ahlak felsefesi, felsefenin, bir yandan ayn boli.iJnden meydana gelen kitaban
dogru ya da iyiye ili~kin bir ara~hnna ana di.i~i.incesi, ahlak.Jn gi.ic;stizli.ik ve ye-
dan, diger yandan da ahlaki kuram ve teneksizliklerinden dolaya yarattca eyle-
kavra1nlara ili~lcin analizden meydana tne te~ebbi.is edemeyen, ama eylemi
gelen dahdu. kendilerine oldugu kadar, yaratao ki~i
ahlikan evreleri [ing. stages of morality; Fr. lere de yasakJayan birtak.Jm norm ve ku-
pluzses de lQ moralit~). AhlakJn, filozoflar rallarla gi.it;si.izli.ik ve yeteneksizlikJerini
tarafandan onerilen geli~me a~amalan. dengelemeye t;ah~anlann hant; ve inti-
Rasyonellik oncesi, geleneksel ahlak ya kam duygulanndan dogdugu di.i~i.ince
da grup ahlak1yla, ki~isel, rasyonel ya sidir.
da refleksif bir ahlakJ belirleyen, ve var- 2 Nietzsche ve Marks'ta omeklenen bir
hgl, hem ki.ilti.ir tarihinde ve hem de bi- tavar olarak, varolan geleneksel ahlakln
reyin ya~amanda kolayhkla gozlenebi- temellerini kaz1y1p, kendi anlaya~ma,
len bu evrelerin en belli ba~hlan ~u i.it; kendisine ozgi.i bir ahlaka yer a911a tavn.
evreden, yani 1 bireyin gelenekgorenek ahlik1n temel etmenleri [tng. basic fac-
taraf1ndan yonlendirilmesi evresi, 2 bi- tors in morality; Fr. facteurs bases de Ia Jno ..
reyin kendi ic;inden yonlendirilmesi, rnlit~]. Ahlak olgusunu ya da kunununu
kendi kendisini yonlendirmesi evresi, ve olu~turan, belirleyen temel ve vazget;il-
nihayet, 3 ozerk birey evresinden mey- mez ebnenler.
dana gelir. Bu etmenler ~u ~ekilde saralanabilir: 1
Buna gore, ahlak, bir ki.ilti.ir ~err;evesi Tikel nesne ya da bireylerin belirli bir
it;inde kabul gormi.i~, belirlenmi~ ve ta· ahlaki nitelik., tOdev ya da sorumluluga
nunlanma~ amat;larla bu amat;lara nas1l sahip olduklar1n1 ya da olmad1klaruu
ula~llacag1na ortaya koyan kurallar ifade eden belirli yarga fonnlan. 2 SOz
obegi olarak ortaya t;tkar. Bireye dJfSal konusu yargllar it;in nedenler ortaya
olan bu amat; ve kurallar bireyi uzun bir koymanm uygun ve olanakh oldugu di.i-
si.ire boyunca yonlendirdikten sonra, ~tincesi. 3 Daha genel yargdarda ifade
birey onlan it;selle~tirir kendisine mal
1 edilebilen ve ahlaki yargllarla bu yarga-
eder ve kendi aanat;lanyla kurallan lar i~n getirilen nedenlere teanel olan ku-
haline getirir. Bundan sonra ise, birey rallar, ilkeler, idealler ve terdemler.
rasyonel ve ele~tirel bir tavar geli~tirip, 4 Bu yargdara, kurallara ve ideallere
kural ve amat;lanna el~tiri si.izgecinden e~lik eden ve bizim onlara uygun bir
get;irir, onlan nesnel bir bit;imde deger- tarzda hareket et:memizi saglayan dog-
lendinnesini ogrenir. 0, arhk ozerk bir a( his ya da duygular. 5 Sorwnlu tutul-
birey haline gelmi~tir. Gert;ek anlamda ma, ovi.ilme ya da aylplanma ti.iri.inden,
ahlakln ba~ladag1 yer de, i~te buras1d1r. belirli odi.il ya da ~zalar, ek motivasyon
ahlak1n soykiitiigii [tng. genealogy of nw- kaynaklan. 6 Bi.itUn bir yargdama, akllyi.i-
rals; Fr. gen~ologie de Ia moraliteJ. 1 Unli.i ri.ibne ve hissetme si.ircci boyunca be-
Alman filozoh1 Friedrich tNietzsche'nin, nimsenmi~ olan belli bir bakJ~ ar;1s1.
ahlak kurumunu, ahlakan bir toplumda ahlakan temel ogeleri [tng. basic elements
nasll ortaya t;lkllganJ, hangi fonksiyonu of ethics; Fr. elmzents bases de l'~thique] .
yerine getirdigini, insanlarm nit;in ona Ahlak1n varolu~nun kendilerine bagh
baglanmak durumunda olduldaruu gos- oldugu temel unsurlar, bir toplum ya
termek suretiyle at;akJama faaliyeti it;in da ki.ilti.ir t;evresinde ahlakJn onsuz olu-
kullandag1 deyim. Nietzsche soz konusu namaz ko~ullan. Bu ogeler ~oyle sJra-
yontem ve ahlak anlay1~1nl Geneologie lanabilir:
20 ahlaki
ahlil<i aritmetik [tng. nroral arithmetic; Fr. cak bir kuraJlar ve ilkeler buttinu anla-
aritlnuetique morale]. tYararcahtan kuru- ~dd1ga su rece, ciddi probleanlere yol
rusu Jeremy tBentham'an, 'mumki.in ol- ac;ar ve c;ogunluk, savunulabilir gori.i~·
dugu kadar c;ok sayada insana, mi.imki.in ler olmaktan t;~kar. Evrerasel ahlaki ego·
en yliksek mutlulugu saglama amaca'na izan ise, anla~dabilir ve savunulabilir
ula~1nak ic;in temele ald1t1 hazlara iii~· bir ahlak anlaya~a olabilmekle birlikte,
kin hesab bililni; hazlann yogunlugu, birtak1m ko~ullar gerc;ekle~tirilmedigi
suresi, niteligi ve ba~ka insanlar i.izerin- takdirde, pratik olma yan bir ogretidir.
deki etkisiyle ilgili kalki.il ruri.i. Buna gore, ahlaki egoizm, ancak ve.
ahlaki egoizm [tng. egoism; Fr. ~goisme; Al. ancak insanlar birbirlerinden yalJtlandak·
egoismus]. AhJak feJsefesinde, her insan111 [an, goreli olarak kuc;iik gruplar halinde
kendi iyi1igini gozetmesi ve kendi c;akar- ya~adaklan ve dolayasayla, insanlar ara·
lanru hayata gec;innesi gerektigini, ya- s1ndaki 9kar c;ah~malan en aza indir-
~amdaki en yuksek i yin in, ki~inin ken- gendigi zaman, uygulanabilen bir teori
disi ic;in olanakla olan tum tatminleri olabilir. Fakat bizim, kendisine yeten var-
(arzulan, istekleri, ihtiyac;lara, hazlan ve hkJar olmadlgJmaz, goreli olarak ki.i~iik
a1nac; lara) kar~damas1 ya da gerc;ekle~tir topluluklar halinde ya~amayap, ba~ka
lnesi oldugunu, ki~inin kendi tatmin, ba- insanlarla toplumsal, ekonomik ve hatta
~an ve mutlulugunun ilk, en yiiksek ve ahlaki olarak kar~d1kh bir bagamhhk
nihai deger oldugunu, kalan tiim deger- ili~kisi ic;inde bulundugumuz, nufusu
lerin bundan c;1khgln1 savunan anlaya~. giderek artan bir toplum ic;inde ya~ada
Herkes ic;in ge~erli olan bir tahlak ya· guruz ve burada, kac;lJ\Jlmaz olarak bir-
sas1 bulunmadaga ic;in, ahlaki eylemin takim ~Uc:ar c;ah~malannan ortaya ~aktaga
sonucuna gore degerlendirilmek duru- dikkate aluursa, evrensel ahlald egoizm
munda oldugunu, ki~inin her zaman de c;okme tehlikesiyle kar~da~u, ya da
kendi c;1kann1, yaranna temele alarak ey- en azandan, c;1kar c;ah~malan soz kon usu
le•nesi gerektigini, ahlaki bir eylemde oldugunda, c;ab~malan herkesin ~akanru
belirleyici unsurun, eylemin ozneye sag- koruyacak ~kilde ~oziimleyecek bir yon-
ladatJ yarar, c;akar oldutunu one siiren temle tamamlanmak durumunda kalu.
ahlak gori.i~u olarak ahlaki egoizm ya ahlaki empirizm [tng. ethical empiricism; Fr.
da benciligin, tbencillikle ozde~le~tirilp empriSriJe ethique]. Genel olarak, insarun
1ne zorunlulugu yoktur, c;i.inki.i bencillik dogal yonunden, d uyulanndan ya da
sergileyen eylemler, pekala eylem sahi- daha c;ok d uygularmdan hareket eden
binin c;akanna olmayabilir. ahlak anlaya~lan ic;in kullarulan deyim.
Oc; ayn ahlaki bencilik ya da egoizmden Nitekim, duyguyu duyuJann bir ti.irevi
siiz edilebilir: 1 Evrensel alllQJc.i egoimz, olarak gorup ahlakhhta ona dayandaran
temel ilke olarak, herkesin, ba~kalanrun ti.imdogalc1 ahJaklara ayru zamanda em-
t;Jkarlanru hie; dikkate almakswn, her pirik ahlak anlaya~lan ad1 verilir.
zaman kendi c;1kanru gozeterek eylemesi Ahlaki empirizm biraz daha ozel bir
gerekb~ one surer. Buna kar~tn, 2 bi- anJam i~inde, ahlaki takalcahA-an kar~J
ret;sel ahlaki egoizm, herkesin benim t;lka· smda yer alan ve ahlaki eylemin teme-
nma gore eylemesi gerektitiJU, 3 ki~isel linde bulunan ahlak kurallannan, do-
alalaki egoiznr ise, benim, ba~kalanrun ne gu~tan getirilmeyip sonradan deneyim
yapmalan, nasaJ davranmalan gerekti~yp yoluyla kazanaldagtn1 one si.iren gori.i~u
le ilgili bir iddiada bulunmakswn, kendi ifade eder. Soz konusu empirist gorii~,
ki~isel t;~kannu hesaba katarak eylemde ya ahlaki tbireycilik ~eklinde ortaya c;J-
bulurunam gerektigini one siirer. karak, kurallann kazandmas1nda bire-
Soz kon usu ahlaki egoizm tiirlerinden, yin ozgiin deneyiminin onemini vurgu-
bireysel ve ki~isel egoizm, ahlaktan top- lar ya da tsosyolojizm ~eklini alarak,
lumsal bir ahlak, bir ahlak sisteminden kurallann elde edihnesinde ortak dene-
de, tiim insan varhklan i~in gec;erli ola- yimi on plana c;•karhr.
22 ahlaki epistemoloji
niln, ancak ve ancak Tann varolmad1g1 goreli oldugunu, mutlak hi<;bir ilke ya
zaman soz konusu olabilecegini savun- da deger bulurunad1g1 i~in, her i.nsarun
mu~lardlr. kendi kural ya dt~ degerlerini kendisinin
Buna gore, Nietzsche, Avrupa'da Tann belirlemesi gerektigini savunan ahlak
inancmm ve bu inanca dayanan klasik gorii~i..i.
Hristiyan ahlakmm ~oktugunu iddia Tiim insanlar i~in, tilin zamanlar bo-
eder. 0, bu durumun ~ok endi~ verici yunca ayru ol~ude ge~erli olan tek bir
bir durumoldugunun farkmdad1r. Nite- ahlakm ya da tek bir tahlak yasas1'nm,
kim, Tann inancuun ~oku~uyle ilgili ahlaksal standarhn varolu~unu yads•-
olarak, 'Dunyanm bir daha sahip olama- yan, bir<;ok ahlak yasas1, bir~ok standart
yacagl en kutsal ve en gu~lu varhk, han- bulundugunu, bir ~agda ya da belli bir
~erlerimizin altmda kana boyand1. Bu, yerde hukum suren ahlakm ba~ka bir
insanm kalduamayacag1 kadar buyuk ~agda ya da yerde hukum suren
bir olayd1r' demi~tir. Fakat, bu durum ahlaktan olduk~a farkb olabilecegini, bir
ona gore, zorunludur, ~unku insanm gu- ahlakm hukum surdugu ~aga goreli ol-
cunun bir degeri olacaksa, insan i~in bir . dugunu one suren gorii~.
ozgurluk ve ahlaktan soz edilebilecekse, Nesnel olarak dogru ve ge~erli olan
sonsuz guce sahip olan bir varhgm va- ahlaki hi~bir standart, evrensel hi~bir
rolmamasl gerekir. Zira, sonsuz olanla deger bulunmad1g1ru savunan gorecili-
sm1rh olan, en yetkin olanla yetkin ol- ge gore, tiim standartlar, tum degerler
mayan, tamla eksik olan bir ve ayru oznel bir karakter ta~u. insanlann
dunyada bannamaz. Banmrsa eger, ahlakla ilgili oznel duygulan, varolan
eksik ve smrrh olan, kolele~ir, yetkin tek ahlaki ol~ut ya da standard• meyda-
olan ve SIJUrslZ bir guce bulunana teslim na getirir.
olur, ozunu ve ahlakm1 yaratam.az. Oy- Ahlaki goreciligin ii~ farkb ~ekli ya da
leyse, insarun kendisini ozgurce yarata- ttirti vardu: 1 Bunlardan betirnleyici gore-
bilrnesi i~i.n, Tanr1'dan vazge~ilmesi gere- cilik, olaru betimleyerek, yalruzca, farkh
kir. insan ve toplwnlann ahlaki yargdannm
Aym tezi tSartre da savunur. insanda farkbhk gosterdigini, hatta bunlann bir-
varolu~, ona gore, ozden once gelir. in- birleriyle ~ah~ma i~inde bulundu~u
sarun varolu~u, bu dunyaya gelmi~ligi dile getirir. 2 Metaetik gorecilik ise, temel
vardLI ve insan, oztinti kendisi yaratlr. ahlaki yargllar soz konusu oldugwtda,
Tann, yani bir yarat1c1 var ise eger, insa- bu yarg1lardan biri yerine ba~ka bir yar-
run ozu de var demektir ve bu oz varo- g1y1 hakh kdmarun nesnel olarak ge~erli
lu~tan once gelir. Ba~ka bir deyi~le, olan rasyonel bir yolu bulurunad1gllll ve
Tann varsa, ozgiirluk yok demektir ve ~ah~an iki Lemel yargmm aym ol¢de
insan kendi ozunu olu~turma olanak ve ge~erli oldugunu savunur.
gucunden yoksundur. Bu imkan ve 3 Buna kar~m, normatif gorecilik, betim-
~kiln varolabilmesi i~in, Sartre'a gore, leyid gorectligin antropolojik ya da sos-
Tann'nm varolmamas1 gerekir. yolojik bir iddiada, metaetik gorecil tgin
ahlaki gorecilik [tng. etltical relativism; Fr. ise tmetaetik alaruna giren bir savda bu-
relavitisme ethique]. Ahlakta ve degerler lundugu yerde, normatif bir ilke one
bakmundan rolativizm. Bireylerin ahlaki surer: Bir birey ya da toplwn i9n dogru
ilke ve degerleri arasmda bir ~ab~ma bu- ya da iyi olan, i.;inde bulunulan durum
lundugu gozleminden hareketle, ahlakl ya da ko~ullar ayru olsa bile, ba~ka bir
degerleri.n ve ilkelerin ki~iden ki~iye, birey ya da toplum i~in dogru ya da iyi
~agdan ~aga ve toplumdan toplwna de- olamaz. Bu ilke ise, bir kimse tarafandan
gi~tigini savunan anlay1~. Ahlak alamn- dogru ya da iyi oldugu du~unulen bir
da, mutlaklann varolmad1g1m, ahlakm ~eyle ilgili olarak, ba~ka bir kimsenin
kulturlere, gruplara ve hatta bireylere onun iyi ya da dogru oldugu i.nancma ya
24 ahlaki ilke
Tann'run varolu~unu kamtlama ~aba Bw\Unla birlikte, salt fikir diizeyinde ka-
smda olan diger tTann kamtlan gibi id- hndrgrnda, ahlakm mutlulukla sonu~
diah olmayan ve Tann'nm varolu~unu larunast, yalmzca bix ideden, ger~ekl~
ahlak olgusundan, insarun ahlaki dene- meyebilecek bir idealden ibaret kahr.
yiminden, ve dolay1s1yla soz konusu Oysa, Kant'a gore, ahlik ile mutlulugun
deneyim ile ilgili verilerden yola ~lka birle~mesi, insan ic;:in en yiiksek iyiyi
rak kamtlamaya ~ah~an; insan varhgm- meydana getirir. Fakat, biitiin insanlar
da goriilen ahlaki ve tinsel geli~menin, bir araya gelseler bile, boyle bir iyinin
yalmzca Tann'nm varolu~u 1~1gmda ger~ekl~mesini saglayamazlar, zira bu,
degerlendirebilecegini, insanda goriilen onlarm, hatta bir biitiin olarak doga dii-
ahlaki ilerlemenin ancak ve ancak bu zeninin gii<.iinii a~ar. Ahlaklilik ile mut-
geli~menin gerisindeki itici gii~ ve lugun birle~mesi, Kant'a gore, yalmzca
oniindeki yiiksek ama~ olarak Tann'run evreni ahlak yasalanna gore yoneten bir
varhg1yla a~1klanabilecegini savunan Mutlak Alol'tn, yani Tann'nm varhgl-
ahlak kamh ~u kabullerden biri ya da run tasavvur edilmesi durumunda soz
digerine dayamr: 1 Ahlaka, ahlakhhga konusu olabilir. Bu durumda, saf pratik
temel olan vicdan sadece Tann'run sesi akhn ilkelerine gore, 'Tann postiilast' ile
olarak a~1klanabilir; 2 Odev, dogruluk, 'Oliimsiizliik posrulast'ru ortaya koyma
diiriistliik, hakkaniyet gibi ahlaki kav- zorunlulugu vardu.
ramlan ancak Tanrl'mn iradesiyle a~lk· ahliksrzc1hk [Os. gayri aldiikiyye; ing. im-
layabiliriz. 3 Ahlakhhk baglayu:1 giicii- moralism; Fr. immoralisme; AI. immo-
nii Tann tarafmdan verilen ceza ve ralismus]. t Ahlak~rhgm kar~tstnda yer
odiillerden ahr. 4 Ahlakf deger ve ki~i alan bir tav1r olarak ahlak dii~manhgr.
sel mutluluk arasmda bir baglanb ol- Ahlakf odev, ilke ve kuxallann insarun
masmm aklm bir talebi oldugu dikkate insanbgtru oldiirdiigiinii, insaru bask.J
ahrursa, ahlaki oznelerin Tann'mn va- all:utda tutup, onu kolele~tirdigini savu-
rolu~unu kabul etmeleri makul, rasycr nan ve bundan dolayt, ahlaka biitiiniiyle
nel bir ~eydir. Ahlak kamtmt ilk kez kar~1 Q.kan, ahlaka kar~1 kayrtstz kalan
olarak ortaya atan ki~i, iinlii Alman filo- gotii~e ya da geleneksel ahlak anlayt~ma
zofu tKant i~te bu kabuUerden sonun- kar~1 koyma tavn.
cusunu temele alm.J~hr. ahlik tiirleri [ing. hjpes of morality; Fr. gen-
Diger Tann kamtlanru, Tann'nm varh- res de moralite]. 'Kime ya da neye kar~J
gmr bir bilgi konusu ya da problemi ahlakh olunur, ahlakh davramlu?' soru-
haline getirdikleri il)in ele~tiren Kant. suna verilen yarutlara bagh olarak, orta-
Tann'mn varhgr inancmt ahlak yoluyla ya ~1kan ahlak tiirleri.
temellendirm.eye ~ah~trken, en onemli Bw1a gore, dort rur ahlaktan soz edile-
gii~liigiin, bir yandan ahlakm ozerkligini bilir: 1 Dini ahlak. insanm dogiistii varhk
koruma, diger yandan da inan~ ile ahlak ya da varhklarla olan ili~kilerinde soz
arastnda makul bir bag bulundugWlu konusu olan ahlak. OmeA'in, Yahudi ya
gtistenne zorunJulugwlda yatbguu dii- da Hristiyan geleneginde, On Emir'den
~ii~tiir. Buna gore, Kant kendisine ilk ii~ii bu tiir bir ahlak.ln bir par~as1 ola-
~ noktas1 olarak, insarun ahlakh bir rak anla~1hr. Buna gore, bu ii~ emirden
varhk oldugu ger~egini alm~ta:r. insan, birine kar~1 sayg1s1zhk etmi~ olan bix
ahlakh olmak zorunda olan bir varhkbr. lcimse, soz konusu ahlak kurallarma
Ona gore, insaru mutluluga laytk ktlan gore, bir insana kar~1 ahlakstz davran-
~ey de ahlAkhhkttr. Kant, aktl diinyasm- manu~ olsa da, Tann'ya ahlak.a aykm
da, ahlikhhkla mutlulugun birle~tigi bir bir bi~imde davra~ olur. 2 Dogal
sistemin varl..agrm dii~iinmenjn, biz in- ahltik. BiitUn. ilkel kiiltiirlerde yaygm olan
sanlar i~in ~k dogal bir hak oldugunu bir ahlak tiiril olarak. insarun dogayla
one siirer. olan ili~kisinde ortaya ~tkan ahlak. Bura-
Ajdukiewicz, Kazimierz 27
da, doga, insarun refah1 i~in degerli olan le~meyi hedefleyen bi.iti.in bir insan do-
bir ~ey olarak degil de, ahlaka konu ola- gasmm de~il de, yalmzca insan akluun
cak ~ekilde bir kendinde iyi olarak de- buyrugu olan ve insan varhgma, sonu,.-
gerlendirilir. lan hi,. hesaba katmadan, insan oldugu
3 Bireysel aiJltik. Bireylerin, herhangi bir i,.in yerine getirmek durumunda oldugu
toplumsal ya da dini ahlak sistemine odevleri arumsatan bir yasadtr.
bagh olmaks1zm, kendilerine kar~1 olan Ahuramazda. Eski iran dini Zerdi.i~t~i.i
iii~ kilerinde soz konusu olan ahlak. 4 li.igi.in, koti.ili.ik ilkesi ya d a Tann's1
Toplumsal aJIIQk. tnsan varhguun diger in- olan Ehrimen'le si.irekli bir mi.icadele,
sanlarla olan ili~kilerinde soz konusu ya da sava~ hali ic;inde olmakla birlikte,
olan ahlak. tnsarun en onemli ahlaki dav- Zerdi.i~t,.i.i iyimserligin bir ifadesi ola-
ram~lan, insamn toplumsal grup olu~ rak, sonunda mutlak bir zafer kazana-
turmasiyla ve bireylerin birbirleriyle ,.a- cak olan ba~tanns1, iyilik ilkesi.
h~ma i,.ine girmeleriyle ba~lad1g1 i,.in, Zerdi.i~t,.i.ili.igi.in yi.ice ve yarahc1 tan-
digerlerine gore daha ,.ok i.izerinde du- nsl olarak Ahuramazda, bi.iti.in tannsal
rulan ahlak budur. di.izeni, sulan ve bitkileri, 1~1g1, yeryi.i-
ahlak yasas1 [Os. aiJltiJc:j 1alnun; ing. moral zi.ini.i ve iyi olan her~eyi meydana geti-
law; Fr. loi morale). Eylemi yonlendiren, rir. Tannsal di.izenin bekc;isi de olan
kendisiyle davram~m s1mrlarup di.izen- Ahuramazda, bi.iti.in iyi varhkJann yer-
lendigi, bize ne aradlglmlZI ve ne yapma- lerini belirler, insanlann eylemlerini de-
Iruz gerektigini arwnsatan kural ya da netler.
idealler bi.iti.ini.i. AhlAkr eylemin kendisi- aile benzerligi [ing. family resemblance; Fr.
ne tabi olmak durumunda oldugu nesnel ressemblance fomiliale). Bir ~eyin tarumlayi-
a, belirleyid karakteristigini ya da ger,.ek
ve evrensel yasa. Ahlaki eyleme zorunlu-
ozi.ini.i ara.maktan olu~an geleneksel tta-
luk karakteri kazandl!an gene! kanun.
rum yontemine, ou:ii anlay1~a kar~1 9-
Ahlak yasasmm sirasiyla teolojik, dogal
kan i.inli.i ~agda~ di.i~i.ini.ir Ludwig tWitt-
ve rasyonel bir temeli olabilir. Buna gore,
genstein'm yakla~ururu ifade ebnek i~n
teolojik bir ahliik. yasas• Tann tarafmdan kullarulan deyim. Buna gore, bir ~eye, a)
buyurulan bir ahlak yasas1d1r. Burada,
her biri bir,.ok ~ey tarafmdan payla~nlan
ahlak yasas1, temeli insan dogasmda ya ve b) baz1lan, her bir ~ey tarafmdan
da yasaya itaat edip etmemenin get:i.recr-- sahip olunan bir dizi age ya da ozellik sa-
gi sonu,.larda degil de, tTann'run doga-
yesinde anlam aktanhr.
smda bulunan, Tann'run iradesinden aitia. Yunan felsefesinde neden. Ara~tm
kaynaklanan davram~ kurallan bi.iti.ini.i lan sonuca yol a,.an olaylara ili~kin me-
olarak gori.ili.ir. Buna gore, ahlakh olmak, kanik ya da bilimsel bir ta,.Iklama sag-
tannsal iridenin, insanlar i~n koydugu layan neden. Bir ~eyin nasd oldugu gibi
davram~ kurallanna, ahlak yasasma uy- oldugunu anlamanuza olanak veren
makbr. neden. Varhga geli~in ya da olu~un ne-
Dogal bir ahl6k yasasr ise, nihai ve en denleri.
yi.iksek hedefi tarri olarak ger,.ekle~mek Ajdukiewicz, Kasimierz. (1860-1963) Po-
olup, mutlulugu ama,.Iayan insan doga- lonya'daki manhksal-analitik gelenc-
Sl tarafmdan buyurulan, insan dogas1~ gin, empirist yonelimleri ag1r basan,
run ifadesi olan, akll yoluyla bilinen ve i.inl i.i temsilcisi.
baglayiclhgl kabul edilen yasa olarak Felsefi ilgileri ,.e~itlilik arzeden Polon-
ka~1m1za ,.1kar. Buna gore, ahlakb yah filozof, bir entellekti.iel olarak da
olmak ger,.ek anlamda insan olmakhr ve bi.iyi.ik bir etki yapm1~hr. Daha ziyade
ger,.ekten insan ohnak ise, akllh bir hay- tmant1k ve bilgi kuram1 alarundak.i ~a
van olmakbr. h~malanyla se,.kinle~en Ajdukiewicz,
Rasyonel ahltik yasas• ise, nihai bir amac1 bu alanda radikal tuzla~lnlClhk ad1 ve-
olan, tmutlulugu ve tam olarak ger,.ek- rilen bir gori.i~i.i benimsemi~tir.
28 Al<ademi
akll 29
ak1kllzk [Os. akliyyun mez!Jebi; in g. ralio· 1nayan bu do~rulan, soz konusu do~ru
nalism; Fr. rationalisme; Al. rationalisnzus]. lar zihindeki do~u~tan dil~ilncelere
Rasyonalizm. Evreni bir butun olarak kar~1hk geldi~i ve ger~eklikle uyu~tu
di.1~l.1nce yoluyla yorutnlaJnayi, bireysel ~u i~in, deneyden once ve deneyden ba-
ve lopltunsal ya~a1n1 akhn ilkeJerine ~uns1z olarak bilebildi~ini belirtir. Akll-
gore dilzenle1neyi a1na~layan tavu. ima- clhk, ayn1 ~er~eve i~inde, bilginin tek
nln ya da dinin reddedilmesi durumu, ger-;ek kayna~uun aktl, ve bilimin de,
bi.1ttin bilginin bir siste1n i~inde ifade temelde alol yoluyla olu~turuhnu~ olan
edilebilecc~i, ilke olarak her~eyin biline- tilmdengelimsel bir sistem oldu~unu;
bilece~i inanc1. do~rulu~un tek ve temel ol-;urunun,
1 Genel bir bi-;i1nde de~erlendirildi~in manhksal tutarhhktan meydana geldi~i
de, akllc1hk, tirrasyonalizmin tersine, ni iddia eder.
ak1l yoluyla kazan1lan bilgiye duyulan Ayn1 g6ru~, her konuya uygulanabilir
inanc1, do~ai.isti.i kaynaklardan kazanl- oJan, tumdengelimsel, manbksaJ, mate-
lan bilgi yerine, do~al roldan kazan1lan lnatiksel ve ~lkanmsal, yani rasyonel bir
bilgiye duyulan inana, duygulann ye- yontem bulundu~unu ve bu yontemin
rine de, akla duyulan inanc1 ifade eden bize, her konuda uygun ve doyurucu
genel bir tavtrdu. Boyle bir genel tavu a~1klamalar sa~lad1~1n1 one silrer. E pis-
olarak, akllc1hk, yetkin orne~i bilimsel temolojik akllc1h~a gore, bilgideki ideal,
bilgi, ya da daha -;ok, yetkin ornekleri ~eylerle ilgili olarak mutlak bir kesinli~e
mate1 natik ve do~a bililnleri olan bilgi ula~1nak olmahdu. Yalruzca aklldan tu-
tilrilne de~er verir ve akla, deneye da- retilmi~ olan zorunlu ve apa-;1k do~ru
yanmayan bir bilgi olamayaca~1n1 savu- laran do~ru, ger-;ek ve kesin oldu~unun
nur. Ba~ka bir deyi~le, genel a~1dan ele bilinebildi~ini, geri kalan her ~eyin,
ahnd1gmda, yalruzca tumevanmsal ya yanh~lanmaya a-;1k olup, kesinlikten
da tfundengelimsel akdyurutmenin, bize yoksun bulundu~unu one suren akllC'I-
gerc;ek diinya hakklnda bilgi verebilece· bk, evrenin, ger-;ekli~in manbksal ya da
~ini savunan goru~ olarak akdahk, vah- akJa uygun bir bi~imde duzenlenrni~ bir
yin ve duygularm bilgi kayna~1 olamaya- sistem oldugunu; manb~a mutlak olarak
ca~Ull one surdu~u ic;in, irrasyonalizme, hnim olundugurtda, evrendeki her~e
tgize1ncili~e ve romantizme kar~1t olan yin manh~1n ilkelerinden ya da yasaJa-
bir goru~rur. nndan -;lkarsanabilir oldu~unun goru-
2 Akdcihk, daha ozel ve deneyci.li~e ya lece~ini one surer.
d a tern pirizme kar~lt bir o~reti olarak 3 Epistemolojik akllc1h~a ek olarak, bir
da, duyu-alglSlndan once ya da ustun de spekulatif ya da meta fiziksel aktlcrlrktan
ve ba~uns1z olan, ilk ve temel bilgi kay- soz edilebilir. Ger-;ekli~in ili~kisiz ve tu-
na~l olarak akh on plana ~kartan ya da tarslz par-;alann bir toplanundan ba~ka
vurgulayan felsefi teoriye kar~ll1k gelir. hf-;bir ~ey olmad1~1 ve dolay1s1yla akd
Bu teori, yani epistetnolo jik akdcrlzk, insan tarafmdan kavranamayaca~1 gorti~u
varhk.laruun, soyut bir bi~de akllyu- nun tam kar~lsanda yer alan spekulatif
rijtme ya da du~ilrune i~lemiyle, varo- alalc1hk, dunyarun, par-;alan birbirleri-
lan ve varolanan yap1s1 ve genel olarak ne manbksal bir zorunlulukla ba~lan
da evren hakk1nda, temel ve reddedile- ml~, yap1s1 tumuyle anla~1labilir ve
mez kesin yan1tlara ula~abildiklerini kavranabilir olan, rasyonel bir bi~de
one surer. duzenlenmi~ bir butun oldu~unu one
Epistemolojik akllahk, yine ger~eklikle surer.
ilgili olan baz1 do~rular1n gozlemden, Ote yandan akllc1llk, 4 ahJak alarunda
deneyimden ba~uns1z olarak ve deney- (altl8ki akrlcrhk), neyin iyi ve do~ru,
sel yontemler kullarulmadan bilindi~; neyin kotu ve yanh~ old u~una karar ve-
zihnin, ger~eklik hakk1ndaki analitik ol- rirken, duygu, gelenek, otorite ya da ar-
akll dotrular• 31
zulara degil de, akla ba~vunnam1z ge- dir, ve nihayet 3 insan1n, bu dogrulan
rektigini one siiren gon'.i~e; ahlak kural- anlaanaya yetili olan zihninden ba~ka,
lanntn kaynat1 soz konusu oldugunda, ayna dogrulan ten1ele ahp se-;ilnde bulu-
bu kurallann ve ilkelerin kaynag1n1n, nan, bu bilgiler 1~aganda eylemeye istekJ i
deneyiln degil de, insan vicdan1 oldu- ve yetili bir iradesi vardu.
gunu, insanlann dogu~tan ve evrensel Ak1l ~ag1 du~iinurleri i~in, her bilhn,
olarak sahip olduklan bu kurallann_ yalruzca fizik, kilnya, astronotni degil,
insan vicdarun1n ya kendiliginden olu~ fakat iktisat, siyaset ve ahlak dahi, dog-
turdugu ya da TaJua'dan edindigi kural- n•lukJan hetnen ve arac1s1Z olarak kav-
lar oldugunu, veya ahlak kurallannan in· ranabilecek olan onennelerden, ilk ilke-
sa1un pratik akluun evrensel olarak lerden hareket etanelidir. Bililnin i~i bu
ger;erli olan iiri.inleri oldugunu; kJsacasJ ozel onennelerden.. apa~lk ilk ilkelerden
ahlaki kurallann n priori kurallara kar~l ~1karsanabilecek olan tum teore1 nleri or-
lak geldigini one siiren ogretiye kar~dlk taya ~lkannakllr. Bililnin yetkin ornegi
gelir. doga bilimleri olup,. doga bililnlerinin
Akalc1hk 5 din alananda (dinde akrlcr- yontemi de ideal bilimsel yontetni mey·
/rk)ise, inancn dogrularana, vahiy ya da dana getirir. Bu yontem her alana uygu-
ba~ka dogaiistu yollarla degil de, salt lanabilir. Akllh insana du~en de, doga
akd ve diger dogal yetiler aracahg1 yla bilimlerini temele alarak, bilimin ortaya
ula~1lmast gerektigini dile getiren gorii- koydutu tum bu dogrulan, oldugu gibi
~e kar~1hk gelir. gundelik ya~ama uygulatnakhr.
6 Akrlcrlrk psikolo jide ise, ornegin Jean Pia- ak•ldl§l [Os. gayn alcli; ing. irrational; Fr.
get'nin ~ocugun dii~iince ve davraru~ ge- irrationnel; AI. irrational]. AkJa uygun ol-
li~imini ara~hran ve zihnin kategorileri- mayan, akla, dii~iince yasalanna kar~1t
nin ancak ve ancak ~ocutun tecriibele- olan, sa9fla ve anla~datnaz olan. Akllh-
rinin, diinya ile kurdu~ ili~kinin ardtn- ca, rasyonel yargllara u ygun bir tarzda
dan ortaya ~Jkt1t1ru dile getiren tgenetik eylememe durumu. Diizenden, akbn
psikolojinin tersine, belli algtsal \fe kav- kavrayabileceti bir diizenlemeden yok·
ramsal kapasite ya da yeteneklerin do- sun bulunan. Karmakan~1k ya da kao·
gu~tan oldugu gorii~iine kar~thk gelir. tik bir durumda olan. Rasyonel bir a~tk·
Buna kar~1n, akllcdtk 7 sosyolojide, ondo- lamas1 ya da ifadesi olmayan.
kuzuncu yiizyddan ba~layarak, QJgun- akd dogrulan [lng. trnths of reason; Fr. w-
luk pozitivizmle ozde~l~ti~tir. rites de raison]. Alman rasyonalist dii~ii
Ote yandan, akllcllagJn hemen her n iirii tLeibniz'in felsefesinde, her yerde
zaman Bah Uygarhg1n1n ba~ka toplum- ve tiim miimkiin diinyalarda d~ olan
lar ve irrasyonel olduklan dii~iiniilen il- onerrnelere verilen ad.
keller kar~1s1ndaki iistiinliitunii vurgu- Bu tiir dotrular, yahuzca tarum geregi
layan ortiik deger yargtlannl i~erdi~ dogru olan onermeler olarak kalmazlar;
ak1ldan ~1kardmamahdu. onlar, ger~ek diinya, dt~ diinya i~in de
akll ~ag1 [tng. age of reason; Fr. age de Ia ge~erli olan dotrulardtr. Ger~eklik hak-
raison]. Felsefede, 17. yiizythn ikinci ya· kindaki bu teme) dogrulan, hi~bir gii~,
ns1nda ba~laytp, 19. yiizy1hn ilk yan· hatta Tann·zun giicii bile deti~tiremez.
s1nda dek uzanan ve her alanda akh te- Bu tem~l akd dogrulanntn ba~tnda ~e
mele alan t Aydmlaruna ~agtna verilen li~mezlik ilkesi gelmektedir. Akhn dog-
bir diger ad. rulan manbk, dii~iince yoluyla bilinen,
Ak1l ~agm1 belirleyen ii~ onemli kabul zorunlu dogrulardu, oyle ki b u dogru-
vardu: 1 Ezeli-ebedi dogrulann olu~tur lardan birini inkar etmek ~eli~kiye dii~
dugu rasyonel bir diizen vardu; 2 insan lnekle e~ anlamhdu. Leibnlz akbn dog-
zihni bu dogrulan anlamaya, bu hakikat· rulanrun apac;ak dogrular old ugun u
lerin bilgisine ula~maya fazlastyla yetili- sayler.
32 akllyiiriitme
aktlyiiriitme [Os. muluik£mt; ing. rfASOiling; ak1nhlar teorisi [ing. thEonJ of t(fluences;
Fr. raisonnement; AI. vernunftscltluss]. Dii- Fr. theorie des ej]luences]. ilkt;a~ Yunan fel~
~unceleri bilint;li, tutarh ve amat;h bir sefesinde, tEtnpedokles ve tDemokritos
bit;hnde birbirlerine ba~lama i~lemi. gibi dii~iiniirler taraftndan savunulmu~
Manhkh bir biJ;imde dii~iinme. c;Ikar- olan alg1 anlayt~ma verilen ad.
samalar yapma. Verilerden ya da veril- BWla gore, bir alg1 siirecinde, algtlayan
mi~ olan olgulardan sonu-;lara ge-;me oznenin alg1 menziline giren nesne, duyu
faali yeti. Oneill olarak ahnan onenne- organlaruun gozeneklerine uygun gelen
Jerden manhksal t;tkanm k urallartna ve oznenin bedeninden t;tkan film, suret
uygun bir tarzda sonut; t;lkanna i~lemi. ve ai<Jnhlar Ia kar~lla~an aktnblar, suret-
Zihnin, haz1r ya da verilmi~ baz1 bilgi ler gonderir. t~te bu siirec;, d1~ diinyaya
ya da onennelerden hareketle, verilmi~ ili~kin bilgimizin temelini olu~ruran
olmayan ba~ka bir ~eyi, belli bir sonut; duyum ve algtlara neden olur.
olarak t;tkard1~1 i~lem. ak1~ ogretisi [Ing. theory of flux; Fr. throrie
Akdyiiru tmenin kokeni, do~as1 ve de- de changenrent continuel]. Presokratik filo-
~eri konusunda, bir ucunda aktlyiiriit- zof Herakleitos'a atfedilen, evrenin ve
tneyi ruhun bir yetisinin faaliyeti olarak evrende bulunan he"eyin siirekli bir de-
goren ttinselcili~in, di~er ucunda da ~i~me it;inde bulundu~unu, hit;bir ~eyin
ak1lyuriitmeyi beynin bir epifenomeni kahc1 ve siirekli olmaytp, ak~ hiUinde
olarak goren tmaddecili~in bak1~ at;lSl oldu~unu, bu de~i~meden dolay1 'aytu
bulunan, bir dizi farkh goru~ soz konu· nehre iki defa girilemeyecetW' belirten
sudur. teori.
Bununla birlikte, akllyiiriibnenin, 1 Daha t;ok deti~me problemi i.iz.erinde
tiimdengelimsel, 2 tiimevanmsal, 3 ola- yo~unla~m~~ olan tSokrates oncesi do~a
sth ve 4 aldahc1 akJlyiiriitme olmak filozofu tHerakleitos, evrende siirekli bir
iizere, dort farkl1 tiiriiniin bulundu~u; deti~menin hiikiim siirdii~iinii, her~e
akllyiiriitmenin, ge-;erlili~ine duyulan yin sava~ ve t;ab~manm bir sonucu ola-
ve hit;bir ku~kuyla ortadan kaldinla- rak ortaya ._,kh~uu soylemi~tir. Ona
tnayan bir inanc1 gerektirdi~i; birtak1m gore, evrende kahahk ve dura~anhk
manhksal ah~kanhk ve yontemleri it;er- yoktur; her~ey deti~mekte, yakarak. yt-
di~i ve hepsinden onemlisi, baz1 temel karak ya~amaktadlr. 0, kendisinden on-
akll ilkelerine dayand1~1 konusunda bir ceki filozoflann bo~u bo~una evrende
gorii~ birli~i vard1r. kahcbk ve siireklilik aradtkl~ oysa
Buna gore, akllyilriitme bir t;tkarsama evrende kahohk bulunmay1p, mutlak bir
i~letnidir; daha onceden do~ru old uk- deti~menin soz konusu oldu~unu one
Ian bilinen ya da do~ru olduklan kabul siinnii~tiir.
edilen belirli onennelerden, onlardan Nehir ak1p gitti~i ir;:in, o ayn1 nehre iki
t;tkmakla birlikte, onlardan ayn ve fark- kez giremeyece~zi belirtir. Evrende
h olan ba~ka bir do~ruya ge-;mektir. hit;bir nesne, nesnelerin hit;bir ozelli~i
Akdyiiriitme, bir onermeyi, aralannda yoktur ki,- de~i~meden ayn1 kalsm. Her-
ortak bir o~enin bul und u~u ba~ka bir ~ey bir ba~ka ~eyin yikiml ve oliimii sa-
onermeden ya da onermeler obe~inden yesinde varh~a gelmekte ve daha sonra
t;tkarsamaktlr. yok olup gitmekted ir. Evrendeki tum
c;tkarsama, tiimdengelimse I akll yiiriit- o~eler arastnda siirekli bir t;ah~ma ve
me soz konusu old u~u zaman, zorunlu; sava~ hali vardtr ve de~i~meyen tek
tiimevanmsal akdyiiriitme soz konusu ~ey, bu de~i~me halinin sonucu olan
oldu~u zaman, olumsal; olas1h akllyii- kozmik denge durumudur. Bunun]a
rii bne soz konusu oldu~u zaman, olasi- birlikte, evrende hiikiim siiren bu ak1~
11 ve yarulhc1 aktlyiiriibne soz konusu ve de~i~me, yasas1z bir de~i~me de~il
oldu~u zaman da, yanh~hr. dir. De~i~me, bir yasaya, y ani logos a
akromatik 33
gore olan bir de~i~medir. Herakleitos'ta dengeli.m gibi iki gticiine geregi gibi yol
logos, evreni yoneten yasa. insamn da g6sterece~ dti~iintilen kurallar bi.ittini.i.
kendisinden pay ald1~1 tannsal Akll an- Akhn uyaca~1 kurallar, Descartes'a
lamma gelir. gore, dart tanedir, ancak hepsinden daha
Herakleitos'un tPlaton'la ~a~da~ olan onemli olan genel kural ~udur: Akll,
tKratylos adll izleyidsi, daha sonra bir basit ve mutlak bir bi~imde a~1k olan bir
yandan ustasmm gorii~lerinin savunu- do~rudan hareket etmeli ve yol boyunca
culu~nu yaparken, bir yandan da usta- a~1kl1k ve se9)<li~i hi~ kaybetmeden
smm gorii~lerinin mantlksal sonu~lann1 adun ad1m ilerlemelidir. Di~er dart kural
~1karsa1TU~tu. Dna gore, siirekli bir ak1~ ~u ~ekilde s1ralanabilir: 1 Do~ru oldu~u
kabul edilemez bir ~eydir. Zira, Herakle- at;~k ve set;]k bir bit;]mde bilinmeyen hi~
itos'un gorii~ii kabul edilecek olursa, bir ~ey do~ru kabul edilmemelidir. 2 in-
evren anla~dn olmaktan ~1kar. Evren ve celenmekte olan gii~ltik ya da problem-
evrendeki her~ey siirekli olarak de~i~ti ler, uygun bir ~oztimtin gerektirdi~
~inde, nesnelerde onlan betimlemek, ~ekilde, olabildi~ince ~ok par~aya bo-
aljlklamak ve anlamak i~in gerekli olan ltinmelidir. 3 Dti~tinceler, en basit ve
bir kahc1hk ve siireklilikten soz edile- bilinmesi en kolay nesnelerden ba~la
mez. <;unku nesneler de~i~irse, onlar1 ylp, yava~ yava~ ad1m ad1m ilerleye-
adland1rmak ve betimlemek i~in kullam- rek, en karma~1k olamn bilgisine yilkse-
lan sozctikler de de~i~ir. Ger~ekli~in lecek ~ekilde diizenlenmelidir. 4 Ki~i,
belli bir par~asnu betimlemeye kalkJ~tl adunlan, her durumda tam olarak say1p,
~umz anda, yalmzca ger~ekli~in soz ko- her~eyi gozden ge9rerek, hi~bir ~eyin
nusu par~as1 ve biz de~il, fakat kullandl- unutulmam1~ olmasma dikkat etmelidir.
~umz sozci.ik.Jerin anlamlan ve bizi akrasia. [Olumsuzluk gosteren Yunanca
dinleyenler de de~i~ecektir. Bu durum- a onekiyle, gu~, kudret, denetim anla-
da ise, yalruzca ger~ekli~i anlama ve mma gelen kratos'tan ttiremi~ sozctikJ.
a~Lklama ~abas1 olan felsefe de~il, fakat trade zaylfh~l, ozdenetim yoksunlu~u;
konu~ma ve anla~ma olana~1 da orta- yapdmas1 gerekeni, ahlaki bakJmdan
dan kalkar. Burada yapllacak tek ~ey do~ru veya ki~inin kendi oz~1kanna
susmak ve nesnelere i~aret etmektir. - uygun olam bilmekle birlikte, bunu ha-
akla uygun [Os. mtikul; ing. reasonable; Fr. yata ge~irmede zaafiyet gosterme.
raisonnable; Al. vernunftig]. Akhn sa~la Terim, t Aristoteles'in ahUksal bakJm-
dl~l standart ya da ol~tilere uygun dan zay1f olan insanla (akrates), ba~tan
olan. Bir inancm, temelsiz olmas1, hi~bir ~1kanc1 ~eylere kar~1 koyabilen insan
dayana~1 olmadan one stirtilmesi yeri- (enkrates) arasmda yaph~l aymmdan
ne, sa~lam bir dayana~1 bulunmas1, ttiremi~tir. Ba~ka bir deyi~le, terimi
kendisiyle ilgili verilerden manhk ku- felsefe literattiriine sokan Aristoteles ol-
rallanna uygun olarak ~1karsanabilir ol- mu~tur, zira kendisinden once yapm1~
masl durumu. olan Sokrates gibi dti~tintirler, bilgiyle
Yapzlan, ger~ekle~tirilen bir eylemin, eylem, bilmeyJe yapabilme arasmdaki
mant1ks1z ya da manhkd1~1 olmas1 ye- olas1h bir bo~lu~u, ir!de zayifh~l.lll
rine, belli bir amaca yonelik olarak ve bu kabul etmezler.
ama~la tutarh bir bi9mde yapllm1~ ya akromatik. Sozel olarak aktanlamayan;
da ger~ekle~tirilmesi durumu. halk ya da geni~ kitleler i~in olmay1p,
ilklm idaresi i~in kurallar [lng. rules for di- okulun smulan i~inde kalan o~retiler,
rection of reason; Fr. regles pour Ia dirlction ozellikle de t Aristoteles'in, olduk~a ileri
dt Ia raison]. tModem felsefenin kurucusu bir bilgi dtizeyinde bulunan se~kin o~
olan FranslZ filozofu tDescartes tarahn- rencileri i~in aynlm1~, yalmzca onlann
dan belirlenen ve onun yontem anlayt~l anlayabilece~i ttirden gizli o~retiler i~in
run bir par~as1 olarak, akltn sezgi ve tiim- kullandan Yunanca s1fat.
34 aksiyom
aksiyom [Os. mebde!· bedih!'; ing. tlX!·am; Fr. Ian ilk ilkeden ba~ka bir ~ey degildir.
axiome; Al. axiom]. 1 Genel olarak, apa- Burada aksiyom, onerme ya da akllyu-
t;lk bir bi~imde dogru oldugu dii~unii rutmelerden olu~an belli kuraln ya da
len, ne karutlanan ne de ~iiriitulebilen sisteme gorelidir. Mannksal anJatnl
onenne; uzerine 1nantlksal bir siste1nin i~inde aksiyom, belli bir sistent ya da
kuruldugu ve ancak sistemin tutarhh- kuram1n geli~me siireci i~inde kanlt-
gJndan vazge~ilmesi durLnnunda, inkar lanmayan, fakat daha i~in ba§tnda
edilebilen en temel ve zorunlu apaQ.k dogru kabul edilen ve soz konusu siste-
dogru; ba~ka onermelerden tiiretileme- Inin par~alanru 1neydana getiren katut-
yen, faka t kendisinden ba~ka onennele- lamalar i~in bir temel olarak kullanllan
rin ~tkarsanabildigi ilk ba~lang1~ nokta- bir cnermedir. Soz konusu sistem,
Sl; biitiin bir kan1tlama surecinin teme- 1niimkiin bilgi sisteminin butiiniinii
lini oJu~turan; fakat kendisi karutlana- meydana getiren bir sistem olarak go-
mayan onerme; fonnel bir sistemde, ka· riildiigii zaman, aksiyomlar 'mutlak ilk
n1tlan1nadan one siiriilen ve, tiim diger ilkeler' olarak kar~1m1za ~1kar.
teoremlerin, sistemin ~1karun kurallan· 5 Toplumsal anlamda ise, aksiyom, go-
na gore, benzer diger onennelerle birlik· rii~iin anlam1n1, degerini ve one1nini
te, kendisinden tfiretildigi te1nel finer- anlayabilecek yetide ve uz1nanhkta olan
me. herkes tarahndan apa~1k bir olgu olarak
Aksiyomlar, kendilerinden 9-ka ~bi kabul edilen gorii~ anlam1na gelir. Bu-
len onennelerin kanJtlanabilir olmalan rada aksiyomu belirleyen ol~iit, tiim ras·
anlarrunda, karutlanabilir olan onermeler yonel varhklann ya da normal, bilge in-
olarak goriile1nezler. Aksiyomlara ili~ sanlann ya da uzmanlann onay ya da
kin kan1tlama, onlann tutarh ve kapsayt· uzla~1mlandu.
Cl bir sistemin kurulu~unda kullandabil- aksiyomatik yiintem [tng. arionwtic mer-
lneleriyle ili~kilidir. hod; Fr. methode a:riomatique; Al. ariomatik
2 Daha ozel olarak da aksiyom, episte- nJetlwde) Manhkta, ilkel baZ1 terimlerden
molojik bir ~er~eve i~inde, dogrulugu tiiretilen temel onennelerden (aksiyo1n
apa~1k olan, dogrudan ve araclSIZ bir ya da postiilalardan) yola ~lkarak, man-
bi~imde kesin, nesnel olarak dogru olan hksal tiimdengelim yoluyla, ozelle~tiril
onermeyi ifade eder. Buna gore, aksiyo- mi~ kurallara uygun olan tiimel bir siste-
mun dogrulugunu kabul eden kimse, me ula~ma siireci ya da i~lemi.
aksiyomun dogru oldugu nesnel olgu· Bu teri.mler ve taksiyomlar key££ olarak
sunu sezgisel olarak bilir, dogrudan ve tan1mlarup olu~turulabilecegi gibi, dog-
aracs1z olarak kavrar. ruluklanna ili~kin baz1 gijvencelerin
3 Psikolojik anla1nda ise, aksiyom, ki- sezgi yoluyla alglland1gl model uyarmca
~inin bir yandan kan1tlanamazcas1na da bulunmu~ olabilir. Aksi yomatik sis-
dogru oldugunu du~iiniirken, bir yan- temlerin en eski omekleri t Aristoteles'in
dan da dogru ve zorunlu oldugu konu~ tasuru ve tEukJides·in geometrisidir. 20.
sunda sarsdmaz bir inan~ besledigi oner- yiizyd1n ba~lannda tRussell ve -tWhite-
lne anlarmna gelir. SOz konusu anlam1 head, matematigi ba~tan sona aksiyoma-
i~inde aksiyo1n, aksiyom olarak goriilen tik yontemle bi~imlendinneye ~ah~m~~
onennenin dogru ve zorunlu olduguna lardtr. Bilitn adamlan deneysel bilimleri
sarsllmaz bir inan~ besleyen ozneye go- bile bu yontemle ele alrm~lard1r.
relidir. Burada ozne, pekala ba~ka bir ak ve kara yanhtl [ing. wlrite and black
kimsenin yanh~ olduguna inand1g1 bir fallacy]. Dii~iincede ve du~fincenin ifa-
onermeyi aksiyom olarak alabilir. desinde, yeterli olgusal ya da kavram-
4 Manllksal bir anlam i~inde ise, aksi- sal destek olmadan, keskin ay1nmlar
yoln, kendisi kan1tlanmayan, fakat ka- kullanmaktan; saglam temeller, yeterli
nitlamalar i~in bir temel olarak kullan1- dayanaklar olmadan, aralannda bir or-
Alemberi: 35
taya, ara kavramlara izin venneyen kar- kahrken, liiln gucilyle birindler uzerinde
~It u~lu ayutmlar yap1naktan, ak ile yogunla~mast, ketldisinde olan1, kendi
kara arastndaki gri tonlan gonnezden guci.i dahili.nde bulWlaru ger~ekl~t:irJne·
gelmekten olu~an yanh~ turu. si, olabildi~ince ahlakh ve erdemli obna-
Albertus Magnus. Derin ve -;ok geni~ ya ~ah~maSl gerekti~ini One SUren taVJ!.
kapsamh bilgisiyle, Orta-;a~da kendisi- Tavtr ilk kez olarak, kendisi olduk~a
ne Doktor Universalis unvan1 verilmi~ ~irkin bir adam olan, fizi.kr yapLSUU de-
olan 13. yuzyll du~unuru. ~i~tirmesinin insaJun elinde olmadl~lnl,
Zamarun1n hemen her aJandald tiim bil- faka t karakterini geli~tinnenin, daha
gilerini serilnleyip yorumJay•~•yla tin ka- ahlakh bir insan obnarun, insarun elinde
zarunl~ olan Buyuk Albertus, inan~ ve oldugunu ve dolayistyla, insarun, mal,
vahiy yoluyla kazarulan bilgiyle, felsefe ve mulk, ~an ve ~erefe hi-; aldlrmayarak,
bilim arachg1yla kazan1lan bilgiyi birbi- vargucuyle bu ama~ it;in ~ah~mast ge-
rinden aytnru~ ve bu ikisinin birbirine rekti~ini soyleyen tSokrates taraf1ndan
kar~lt ohnadtgJnl soyleyerek, inan~ i-;in sergilenmi~tir. Ayn1 tav1r, tStoahlarda
bir hakikat, akJl ic;in de ona ~eli~ik bir ha- felsefi bir o~reti olarak ortaya -;tkar.
kikat bulurunadt~Jnl iddia etmi~tir. Alembert, Jean Le Rond d'. 18. yuzy1lda
Ba~ka bir deyi~le, Tann'y1 ilk varhk ya~am1~ olan Frans1z rna tematik-;isi ve
olarak ele alan metafizikte, lilozofun, filozofu.
1~1~1 kendisine ilk ilkeleri gosteren akb FranSlZ t Aydtnlanmasuun un!u .Ansik-
kullandl~lnl, buna kar~1n Tann'yt lopedisinin tDiderot'yla birlikte editor-
vahiy yoluyla bilinen varhk olarak ele lu~unii yaprru~ve matemati~e ozgun ve
alan teolojide inanc1n do~austu ·~·~ma onemli katkdarda bulunmu~ olan
dayanlld1~uu one siiren Buyuk Alber- d' Alembert, bilgi alarunda mutlak bir
tus, tmetafizik ve tteoloji arastnda ke- tduyumculu~u benimsemi~, do~u~tan
sinlikle bir kar~1thk bulunmad1~1n1, bi- du~unceler o~retisini reddederek, butlin
rinin ~o~unl uk di~erini latnamladt~lnl fikirlerimizin duyumlardan geld.i~ini one
soy lemi~tir. s'lrn\u~tiir. Fakat esas pozilivist metodo-
Felsefesinde Aristoteles~i o~elerle Yeni lojisiyle un kazanan DtAJemberl, metafi.
Platoncu o~eleri.n bir sentezini yapan ziksel kuramlarla ~ spekulasyonlann
Albertus, ome~in Tann'n1n varolu~unu bir bilgi kaynagJ olamayacaguu, bizim
kanttlarken, Aristoteles'in hareketten ~eylerle ilgili olarak ni-;in sorularma bir
yola ~1kan karuhn1 kullannu~tu. Ona ya1ut veremey~i iddia etmi~tir.
gore, Tann ilk ilke olup, varolu~unu, Bir d1~ dunyanm varolu~undan bile
ba~ka bir ~eyden de~il de, salt kendi- emin olamayacatunJzl dile gebren filo-
sinden ahr. Ozu varolu~unu i-;eren zofa gore, bilime du~en fenomenJeri bir-
Tann'da, madde, olumsaUtk ve potansi- birlerine ba~layarak betimlemek ve feno-
yaliteden iz yoktur. Dunyaya a~km olan menleri ilk ilkelerden ~karsamakbr.
Tann'da, Buyuk Albertus'a g6re, 6zneyle Bununla birlikte, bu, gozlemlenen ikincil
nesne ay1nm1 da soz konusu de~ildir. nitelikleri, daha temel olmakla birlikte,
ald1rmazc1hk. [1ng. indifferentism; Fr. in- gozlemlenemeyen ba~ka nileliklerden tu-
differentisme ). Ahl~ felsefesinde, ahlild, retmek anlarruna gelir. Bilim ve felsefe fe-
erdemli bir ya~ay1~1 sahk veren, fakat nomenler alan1yla sJrurlandltmdan, biJim
baz1 ~eylerin insarun gucu dahilinde, in- adarru ve filozof a~amayla u~ra~maz;
sarun akJlh ve ahlald eylemiyle degi~liri· bilim adanu, deney temeli uzerinde, ac;Jk
lebilir oldu~u yerde, birtakun ba~ka ~ey se~ik tarumlar olu~twur ve bunlardan
lerin insarun etld alaru d1~anda kald1~UU, mantlksal sonu-;lann1 -;1karbr.
ins an tarafmdan degi~tirilemez old u~un u Bilimci bir bak.J~ a-;ts1yla, entellektuel
soyleyerek, insarun, ikincilere alchnnaylp, aydtnlanma temeli uzerinde, toplumsal
bunlara kar~1 kayttslZ olur ve ba~JmSJZ ve ahiAkf ilerlemeye sonsuz bir inan-;
36 alet~ilik
besleyen D'Alembert, ahlaka da biiyiik 3 Ontolojide, V gibi bir varhk rurti ol-
bir onean vermi~ ve onu metafizik ve te- masa bile, bu tiir varhklarla ilgili oner-
olojiden ay1rmak i~in miicadele etmi~ tnelerin dogru olabilecegini savunan
tir. gorii~. Ornegin, bir ki~iye bir arzu veya
alel~ilik [ing. instrume,ztalisuz; Fr. instru- bir tutku atfeden onermelerin bu tiirden
mc:rztttlisrue]. 1 Bilim felsefesinde, tPeirce, varhga kan1tlanabilir i~sel haller fiilen
tfames gibi pragmatistler)e +Mach ve varolmasa dahi, taan anlamayla dogru
tSchilick gibi pozitivist du~iintirler ta- oldugunu one siiren bu gorii~ ise, dog-
rafandan one siiriilen ve ozellikle bilian- rulugu yararhhkla ozde~tiren bir ogre-
lerdeki teorilerin dogru veya yanh~ ol- tidir.
madJklarnu ve olamayacaklarJnl, fakat 4 Estetikte, bir nesnenin estetik degeri-
sadece birer alet o)arak goriilebilecekle- nin onun oznede estetik deneyim yarat-
rini one siiren ogreti. Dogrulugu yarar ma kapasitesinde yattaganl, nesenedeki
ad1na reddeden bu gorii~e gore, ku- bu kapasitenin kapsama ya da ol~iisii
raanlar bir dizi veriden ba~ka bir veriler niin ko~ullara ya da zaanana bagh ol-
obegine ge~meye imk8n vererek, onde- dugunu, bir nesnenin estetik degerinin
yilerde bulunmaya yararlar. onun estetik haz veya tema~a zevki
2 Daha genel olarak da, iinlii A1nerikan iiretmek i~in bir ara~ olmakhgayla yar-
galanmasa gerektigini savunan gorii~.
filozofu Jolu'\ tDewey'in, dii~iincenin,
Alexander, Samuel. 1859-1938 yallan ara-
mantag1n ve bilgilerune surecimizin do-
sanda ya~ama~ olan ingiliz yeni-realist
gasa konusunda, James'1n prag•natizmi-
filozof. Ba~hca eserleri, Space, Tinre and
ni geli~tirerek one siirmii~ oldugu felse- Deity [Mek8n, Zaman ve Tanr1] ve Bea-
fe akuna. Dewey'e gore, dii~iinceler, uty and Other Fonus of Value [Giizellik
kavramlar ve yargllar, bir ~eyleri tecri.i- ve Diger Deger Bi~imJeri)'dur.
be etb~imiz ve gelecekteki sonu~lan be- 19. yiiz yahn ikinci yansanda egemen
lirlemeye ~ah~tag1m1z zaman belli bir ingiltere'de gozlenen idealist felsefelere
i~levi yt:rine getjren, i~e yarayan ara~ ~iddetle kar,a ~akan Alexander, bilgi-
lar, aletlerdir. Onerme)er ara~tarma sii- nin bilen ozneden bagamsaz olan bir
recindeki ara~lar olarak goriilmelidir. Bu diinyanan bilgisi oldutunu savundugu
~ekilde degerlendirildigi zaman, alet~ili i~in, yiizyd1n ba~1ndakj realist hareke-
ge gore, oner1neler dogru ya da yanh~ tin onemli bir ismi olmu~tur. Fakat Ale-
olamaz. Onlar, insan tecriibesindekj olay- xander diger yeni-realistlerden, realist
lan, degi~meyi a~aklamada ve yorumla- bir temel iizerine dogalca bir metafizik
mada, insarun ihtiya~lanna kar~tlamada, in~a ehnek bak1mandan farkhhk goste-
ama~lanna ula~Inasl.llda ve gelecekle il- · rir. Ba~ka bir deyi~le, doga bilimlerinin
gili ondeyilerde ba~anh olmalanna verilerinden yararlanarak empirik bir
gore, etkjli, gu~lii ya da yararh diye de- yoldan kurmu~ oldugu metafizigiyle
ger lendirilebilir. iin kaz.anan Alexander, ayna zamanda
Alet~ilige gore, dii~iinme, soyut birta- dogurucu evrim gorii~iiyle se~kinle~ir.
klm ol~iitlerle degil de, bir organizana- Bu dogurucu evriln goru~ii, deneyimi-
ya, ya~ama sava~1nda, ~evreye uyum mizin ~e~itli yonleri iizerine refleksiyo-
saglamasanda ve toplumsal anlamda nun sonuru olan tarihsel bir hipotezdir.
varhgana siirdiirmeye devam ehnesinde Ger~ekligi, zamanan ileriye dotru olan
yardamca olu~uyla yargalanabilir. Yasa- yoniiyle belirlenen tarihsel bir sure~, her
lar, kuramlar ve hipotezler, ancak bir evresinde diizenli yapllarm ard arda or-
gii~lugu ~ozdiikleri, insan ya~amma taya ~akt1g1 bir geli~me siireci olarak ta-
katk1 yaphklan siirece anlamhdular. sarlayan Alexander'an evrim ogretisinde
Pratikten kopuk hi~bir dii~iince, oner- zaman·mekan evrenin temel malzemesi;
me ve kuram anlaanh degildir. tkategoriler de maddenin kai.Jc ve sii-
algan1n deAifebilirligiyle ilg'ili kantt 37
rekli ozellikleridir. Maddeden ise ikincil ic;inde, s1ras1yla dt~lmtzdaki bir nesne-
nitelikler ve ya~am!a zihin nitelikleri ye bagh olan ve duyu verilerini kavra-
dogar. Zihin konusunda idealist ve ikici mamJZl saglayan i' algrlar]a, oznenin
gorii~lere kar~1 ~1kan Alexander, zihni kendi i.; hallerini i.;ebak1~ yoluyla kav-
fizyolojik ve norolojik slire.;lerin duzen rama olanag1 veren dr~ algrlardan soz
kazan1n1~ yap1s1 olarak tan1mlarken, edilebilir.
biitiin bu s(ire~lerin (istiinde ve otesin- algtcll1k [Os. idrakiye mezlzebi; ing. percep·
de, a yn ve sa£ bir zihinden soz edileme- tionism; Fr. pttceptionism; AI. perception-
yecegini belirtir. Zihnin dogurucu ev- nismus]. insan varhg1n1n dt~ dunyay1
rim surecinin en son ortaya ~an urunu dogrudan ve arac1s1z bir bi.;imde algt-
oldugunu belirten filozofa gore, Tann layabilecegini savunan ogreti.
da evrenin kendisine dogru yonelmi~ Buna gore, insan1n yalruzca kendi zih-
oldugu nihai ve en yi1ksek iirundu; nindeki ideleri, kendi zihin hallenni al-
yani, Tann otede, ama henliz gerc;ekle~ gdayabilecegini one silren Berkeleyci
memi~ olan son niteliktir. Ona gore, ide- toznel idealizmin ta1n kar~tstnda yer
alistler tarahndan one silriildugu ~ek alan bir goru~ ola~:ak alg1c1hkr d1~ dun-
liyle bir gerc;ekJik derecelerinden soz yadaki varhklann nesnel ger.;ekli~ini
edilemez; zihinler yahn bir bic;imde tan1yan ve bu varhklann, insan tarafln-
ba~ka her~eyin yan1 sua ve yan1 ba~Jn
dan, gorundu~u ~ekliyle de~il de, ger-
da varolurlar. .;ekte oldu~u ~ekliyle algdand&~lnl one
alg1 [Os. idralc; ing. perception; Fr. percepti- suren anlayt~a kar~1hk gelir.
on; AI. perception]. <;agda~ psikoloji ve Yine, algJcJhk, algasal yandmalara dii-
tepistemolojide, duyusal olarak uyanl-
~ebildi~imiz i.;in, alg1n1n guvenilir bir
lna sonucunda, evler, arabalar, aga.;lar
bilgi kaynags olarak gorulemeyece~ini
tiirunden suadan nesnelerle ilgili kav-
savunan goru~lere kar~tt olarak, alg1-
rayJ~a verilen ad. D1~ dunyay1 duyular
n1n sa~lam ve guvenilir bir bilgi kayna-
yoluyla, i.; ya~antdan ise ti.;ebakr~la
gl oldu~unu ve bize dogrudan dogruya
kavrama yetisi. insan varh~1n1n kendi-
nesnelerin kendilerini verdi~ini savu-
sini .;evreleyen d1~ dunyadan duyu or-
ganlan aracdrg1yla edindi~i malumat. nur.
SOz konusu en genel anlam1 ic;inde, algdar [ing. perceplions; Fr. perceptions). Algt
algt, insana duyu yoluyla gelen malze- verisine, bir algt ediminde ortaya .;1kan
meye uyum ve birlik kazandnan ve do- ya da varolan ~eye verilen ad. Tumelle-
layJsJyla, fizikl, fizyolojik, norolojik, du- re, suuflara ve genellemelere i~ret eden
yumsal ve bili~sel bile~enleri olan sureci kavramlara, du~iincelere, fikir ve inan.;·
ifade eder. Bu .;er.;eve i.;inde, algr, bu sii· lara kar~1t olarak, deneydeki somut bi-
recin bilincinde ya da ay1rdmda olma rimlere kar~dak gelen bireysel nesnelere
anlamma geldi~i kadar, duyumsal veri- ve tikellere i~aret eden terim.
lerin bir sentezine de kar~d1k gelir. Yine, Algllar, duyu verisinin e~anlamllSl ola-
alg1, idrak ya da sezgisel kavray1~ anla- rak kullarulmadt~l zaman, zihnin, farkl.t-
mJnda, bir ~eyin do~rulu~unun bilinci- la~maml~ duyu verile1 ini d uzenleme i~
ne varmay1 ifade eder. lemindeki ilk aduna kar~dlk gelir.
Algt bir yandan duyumdan, yani yaht- algan1n de~i~ebilirli~iyle ilgili kanat [1ng.
lanma~ duyusal nitelikleri idrakten, argument from changeability of perception).
di~er yandan da, imgeleme, arumsama, Bilgiden duyusal bilgiyi anlayan ku~ku·
kavram olu~turma ve akdyurutme gibi culugun, d1~ dunyarun algtya dayanan
daha yuksek zihinsel sure.;lerden ayut bilgisinin inu<Arunz oldu~u gostennek
edilir. Bu ba~lamda, algt, yabn duyu i~ kulland1~ kan1t ya da akdyurutme-
verilerinin d uzenlenmesi ve yorumlan- lerden, algtdaki degi~me o~esini on
masl olarak tarumlanabilir. Bu .;er.;eve plana ~kartaruna verilen ad.
38 algm1n yandabilirligiyle ilgili kan1t
1mzda soz konusu olan yetiler arac•l.:l;ly- Belli eylemlerin tekrarlana tekrarlana
la olur. Ba~ka bir deyi~le, kendimize ili~ bilin~d·~· ve mekanik bir hale gelmesi-
kin bilgide de aym ara~lan kullamr ve nin sonucu olan, sonradan kazamlm1~
dolay•s•yla kendimize de, ba~ka her~eye davram~ tuz1. Ki~inin siirekli olarak
bakarken kulland1guruz gozliiklerle ba- yapmak ve yinelemek suretiyle kazan-
kanz. Ve nas1l ki, kendimin d1~mdaki d1g1 davram~ bi~imi; bir i~i, bir hareke-
~eylerin, onlara bakarken sahip oldu- ti, biiyiik bir ~aba gostermeden deneye-
gum ozel bak1~ a~1s.ma, kulland•gun . rek, uygulayarak yapabilme becerisi;
gozliiklere uygun gelmeyen yonlerini bi- bir toplumda var olan, siiregelen davra-
lemiyorsam, aym ~ekilde benirnin de m~ bi~imi i~in kullamlan terim.
yalmzca soz konusu bak1~ ao;Ima uyan Alman idealizmi [ing. Genuan idealism; AI.
yonlerini bilebilirim. Yani, kendimi yal- idealisrne alle111ande]. Almanya'da 18. yiiz-
ruzca bir fenomen olarak bilebilirim. Ve
yllda, tKant'la ba~layan ve daha sonra
ben, Kant'a gore, yalmzGl, birlikli bir
benin d~ diinyaya ili~kin deneye daya- tHegel, tSchelling, tFichte gibi dii~ii
nan bilgim i~in ka<;~rulmaz oldugundan niirlerle devam eden felsefe gelenegi.
emin olabilirim. Alman idealist felsefe geleneginin ilk
algoritma [ing. algorithm; Fr. algorithm]. biiyiik dii~iiniirii olan Kant, ger~ekligi,
Belirli verilerden hareketle belirli tiir- tfenomenler diinyas1 ve tkendinde ~ey
den sonu~lara gotiiren bir hesaplamay1, alam olarak ikiye bolmii~, ve diskiirsif
sonlu bir dizi ad1mda ger~ekl~tirmek dii~iinceyi fenomenler alamyla smula-
i~in kullarulan mekanik i~lem. mak suretiyle, naturalist doga gorii~iine
ahc1hk [ing. receptivity; Fr. receptivite; AI. ve dolay•s•yla tdogalal•gm i~erdigi tme-
rezeptivitiit]. Gene( olarak, pasif bir bilgi- kanizme, tyazgiahga, tateizme, tegoizm
lerune siirecinin karakterine, soyut ve ya- ve thazahga kar~1 ~Ikmi~IIr.
ratiCI dii~iinceye uzak ama duyu deneyi- Ona gbre, duyu-deneyinin diinyasmda,
ne olduk~a yakm bir bilginin ozelligine yasa, yani dogal yasalar egemen olur. in-
verilen ad. sanm eylernleri de dahil olmak iizere, her
Zihnin yaratta, etkin, ama~h ya da yone- olay nedensellik zincirindeki bir halka-
limsel faaliyetlerden farkh, ve duywnlar- diT. i~te bu alamn d1~mda bilimsel bilgi-
dan hareketle kavram olu~turma, soyut den sbz edilemez; yani, tnumen ya da
kavramlarla yara1Ic1 dii~iinme faaliyetine kendinde ~y bilinemez. Ama, Kant'ta
kar~1t olarak, yalmzca izlenirnler, du- bilimsel bilgiden ya da bilim ala mnda n
yumlar ahna, zihinde imgeler meydana ahlak alaruna ge9ldiginde, kendinde
getirme durumunu tamrnlayan terim. ~ey fikri geli~ir ve numen dii~iincesi bir
ahmlama [lng. reception; Fr. reception; AI. soyutlama olmaktan ~1karak, aktiiel bir
empfimg]. llleti{;im siirecinde bir bireyin ger~klik haline gelir. Ba~lang•~ta yal-
kendisine iletilmek istenen mesaj1 almas1. mzca bir soyutlama olan kendinde ~ey
onu elkin bir bi~de yorumlayarak yeni- ya da numen, aklm zorunlu bir idesi, in-
den iiretmesi eylemi. 2 Bir kiiltiir degeri-
sarun birligi ic;:in gerekli olan diizenleyi-
nin, bir filozofun dii~iincelerinin ba~ka
d bir ilke olup 9kar. Kant'a gore, tahlak
bir kiiltiir ~vresi ya da iilkede aha bul-
masi, iyi ya da ho~ kar~Ilanmas1 duru- yasas1 bu idenin ger~ekligini kamtlar ve
mu. Tann'mn, tinsel bir varhgm ve oliim-
ah,kanhk [Os. itiytit; ing. habit; Fr. habi- siizliigiin varolu~unu ifade eder. ~u
tude; AI. gewohnheit]. Tekrar yoluyla ka- halde, bilimsel dogrulardan daha yiik-
zamlan, ~ok az bir dii~iinceyle ya da sek olan bir hakikat vardiT. Bizim i9-
iizerinde hi~ dii~iinmeden ger~ekle~ti mizdeki ahlak yasaSl duyular iistii bir
rilip ifade edilen, pek bir diren~le kar~• diinyarun varolu~unun kesin teminab-
la~madan ortaya konan davram~ ya da chr, fakat buraya bilimin fizikomatema-
egilimler. tik yontemleriyle ula~Ilamaz.
40 Alman maddecili~i
Bununla birlikte, Kant k~ulsuz buyru- olana~1 verir. Ger«;ekli~i, Kant sonras1
~n ortaya .;•kardl~t spekiilatif imkinlan Alman idealist filozoflanna gore, ancak
geli~tirmede tedbirli davrarur. Ona gore, ve ancak kendi kendisini belirleyen
deneyin suur laruun otesine get;ilemez, akltn 1~1~1nda yorumlad1~1mtz zatnan
kendinde ~eye kavramsal dii~iinen akll- anlayabiliriz; alai diinyayt, yaln1zca ken-
la ula~tlamaz; akll, ~imdi ve burada disi anladt~I zaman, anlayabilir. Fichte~
olana ili~kin do~rudan tecri.ibenin otesi- Schelling ve Hegel, i~te bu .;er.;eve i.;inde
ne ge.;ti~inde, kaosa dii~er. Kant~ ~u metafizi~in problemlerini .;ozecek olan
halde, kendinde ~eye gorurecek bir yol disiplinin bilgi teorisi oldu~unu soyler.
olarak duyguculu~u ya da mistisizmi Felsefe temel ve mutlak bilimdir~ her-
kabul etmez. Bununla birlikte~ o felsefe- ~eyi a.;•klayabilecek olan odur. Olgula-
sinde inan«; o~esine bir yer verir. Kant' a ra ili~kin empirik bilgi ger.;ek bilgi de-
gore, ko~ulsuz buyru~a~ ahlak yasasma ~ildir; do~ay1 ve tarihi konu alan
duyulan inan-;~ bizi agnostisizmden~ empirik bilimler de bilim olamaz. Bil-
maddecilikten ve determinizmden· kurta- mek ger.;ekli~in aktif, canlt, sentetik ve
nr. Ona gore, biz en yi.iksek ger.;ekliti~ tinsel akJ~1n1 bilmek ise e~er, kendisini
ahlik yasasma inandt~1m1z i.;in biliyo- mekAnsalzamansal ve nedensel diziler
ruz. Ahlak yasast olmasaydt, ozgiirliik i.-;indeki fenomenlerle stnulayan bir
ve ideal diizen hakkmda hi.;bir bilgimiz yontem ve bilgi~ bilgi olamaz. Fichte~
olmayacakh. Ahlak yasast, ahlaksal Schelling ve Hegel bu kon uda tam bir
do~rular bizi ozgiir kllar. uyu~ma it;indedir. Onlar ger.;ekliti bir
t~te Kanfm felsefesinin bu yonii, felse- evritn siireci olarak de~erlendirirler.
fede ondan sonra ba~layan yeni bir do- Farkhhk g6sterdikleri tek nokta, bir
nemin en bi.iyiik yol gostericisi olmu~ evrim siireci olarak yorumladtklan bu
tur. Kafayla yiirek aras1ndaki kar~ttlt~a ger.;eklitin bilgisine ula~mak i.;in oner-
Kant'1n getirdi~i bu .;oziim, ve soz ko- dikleri yontemdir.
nusu .;oziimiin ifade etti~i idealist bakt~ Alman maddeciligi [ing. gmrum materia-
a.-;tst, Ahnan felsefesinde popiiler hale lism; Fr. malerialisrne allemande]. Alman-
gelmi~, ba~hca temsilcileri Fichte, Schel- ya'da 19. yi.izyllda Ludwig +Buchner~
ling ve Hegel olan Kant sonrast Alman Ernst tHaeckel, J. tMoleschott, H. Czolbe
idealizmillin en onemli .;tkt~ noktastnl ve Karl Vogt gibi bilim adam1-filozoflar
olu~turmu~tur. taraftndan savunan maddeci felsefe anla~
Soz konusu idealist filozoflar~ spekulas- yt~tna verilen ad.
yonlanntn .;tkt~ noktast olarak aloHa Almanya'da, devlet kontrolii albndaki
anla~1labilir d iinyay1, ahlak yasastnm iiniversitelerde okutulan resmi felsefeye,
kendisille i~aret etti~i ozgiirlii~ii alml~ do~a bilimlerinin geli~imine kar~t tinsel
lardtr. Ger.;ekten varolan~ ger-;ek olan ya~amt, radikal reformlara kar~t da va-
diinya, ideal ya da duyular iistu dunya- rolan devleti korumayt ama.;layan idea-
dtr, akhn ya da tinin diinyastdtr. Bu fi- list felsefenin, geli~en do~a bilimlerinin
lozoflar felsefenin tum problemlerini, deneysel yaptsuu ifade etmedeki ba~an
temel ilke olarak, kendi kendisini belir le- sttllttna bir tepki olarak geli~en soz ko-
yen tinsel faaliyeti gonnek suretiyle .;oz- nusu anlayt~, maddeci bir metafizi~i,
meye .;ah~ular. Onlar, bilgiyi ve tecrti- humanist ve idealist bir ahlak anlayt~ty
beyi, do~ayt ve tarihi bu tinsel faaliyet la birle~tirerek, spekiilatif felsefenin a~l
aractlt~tyla a.;1klarlar. Fichte, Schelling nhklanna ve teolojik sonu.;lanna ~iddet
gibi idealist dii~iiniirlere gore, ideal ilke le kar~t t;1km1~ttr.
kategorileri diizenleyerek, kuramsal ve Ba~ka bir deyi~le, bilimler iizerine dii-
pratik akh birle~tirerek, bilgimize birlik ~iinmenin bir sonucu olan bu maddeci
kazand1rtr ve bize mekanizmle teleoloji hareket~ derinlikli bir felsefe aklnu olu~
aras1ndaki kar~ttlt~tn iistesinden geltne turamami~ olsa da~ old uk.;a etkili ol-
Althusser; Louis 41
ohnay1p, olumsal degi~meler; bir top- Bununla birlikte, orta her insan ifi]n
lumsal sistemi dogrudan etkileyen ~eli~ aym olmad•g• gibi, her eylem i~in de bir
kiler ~oklugunun olagantistii yogunlugu- orta yoktur. Orta, ko~ullar degi~tigi ol-
nun istisnai sonu~land•rlar. Dolay•s•yla, ~tide, her insana goreli olur. Omegin,
tarihin yamnuzda ve bizimle oldugu yemek soz konusu oldugunda, orta, ye-
gorti~tintin neredeyse dini kesinligine ti~kin ve gti~lti bir gtire~~iyle kti~tik bir
Marksizmde yer olmamak gerekir. ~ocuk ifi]n farkl1 olacakllr. Yine de, Aris-
All husser, kendi tantihtimanizmiyle oz- toteles'e gore, a~m u~lan a~1k se~ik ola-
nenin tademi merkezile~esi stirecinin rak gasteren uygun ya da goreli bir orta
doruk noktasm1 meydana getiren postya- vard1r. Buna gare, cesare! ad1 verilen
plsalahk ve postmodemizm yolunda erdem, korkakhk ile gereksiz ve dti~tin
onl!lnli bir kilometre ta~1 olu~turur. Zira, cesiz attlganhk, comertlik. mtisriflik ile
ona gore, sadece insanm kendi kendisini cimrilik, adalet ise haks1zhk yapma ile
ger~ekle~tirme stireci olarak tarih gorii- haks1zhga maruz kalma arasmdaki
~tintin degil, fakat toplumsal ya~amm dogru ortad1r.
temeli ya da kaynag1 olarak ozerk birey- bte yandan, baz1 eylemler ifi]n, bir orta
sel +fail veya aktor dti~tincesinin redde- hi~bir ~de soz konusu olamaz; ~tinkti
dihnesi gerekmektedir. bu eylemler, dogalan geregi, kendilerin-
alllkhk [lng. subalternation; Fr. subalterna- de her zaman kottiyti ve kottilugu ba-
tion; AI. subalternation]. Ozne ve ytiklemi nndmrlar. Buna gore, kin, lurs•zhk, d-
ayru olan iki onermenin niteliklerinin nayet ve zina kendinde ve kendi ba~ma
ayru, niceliklerinin farkl1 olmas1 hali. kottidtir.
t Aristoteles karesinde all alta duran altktime [ing. subset; Fr. sous-ensemble].
onermeler, yani ttimel olumlu ile tikel Ttim tiyeleri ba~ka bir ktimenin tiyesi
olumlu ve ttimel olumsuz ile tikel olurn- olan, ba~ka bir ktime tarafmdan i~erilen
suz onermeler alttktular. Alllkhk ili~kisi ktimeye verilen ad.
ama~ [Os. gdye; 1ng. md; Fr. fin; AI. ende].
soz konusu oldugunda, geleneksel olarak
Gene! olarak, ula~dmak istenen, bir ey-
ttimel onermenin tikel onermeyi i~erdigi
leme kaynak olan hedef, insarun bilin~li
d ti~tintilm ti~ttir.
eylemiyle eri~mek istedigi erek, reflek-
altm kural [ing. golden rule; Fr. regie d' or].
sif bir davram~m degil de, iradi bir ey-
Ahlak felsefesinde, bir~ok filozof tarafm-
lemin kendisine yoneldigi sonu~. niyet.
dan temel ahlaki buyruk olarak belirle- Bir forrnun, bir oztin nihai olarak aktti-
nen, hemen her sistemin temelinde bulu- elle~tigi, ger~ekle~tigi hal, kendisine ek
nan kurala verilen ad. olarak daha fazla geli~me ihtiyacmm
Kural hem olurnsuz, hem de olumlu bir soz konusu olmad1gl durum.
bi~imde, 'Ba~kalanna, ba~kalanrun sana
Zihind1~1 bir hedefi gosteren soz konu-
yapmas1ru istedigin ~eyleri yap!' ve su ama~ tanuruna ek olarak, bir de bir
'Sana yap1lmasm1 istemedigin ~eyleri hedefe yonelmi~ eylemin son ve nihal
yapma!' diye ifade edilir. noktaslfll temsil ya da ifade eden bir
altm orta [1ng. golden mean; Fr. juste mili- fikir, imge ya da sembolik bir dti~tince
eu]. Aristoteles taraftndan belirlenen iki olarak ama~tan soz etmek gerekir. Bura-
tiir erdemden biri olan ahllli erdemlerde, da ama~. zihinsel bir terim olarak ortaya
ahlaki eylem ve erdemin, iki ~ ~ ara- ~1kar ve organizmamn i.;sel dururnunu
smdaki ortay1 bulmaktan olu~tugu tezi. ifade eder.
Aristoteles'e gore, ahlaki erdemlerin ama~lar kralhg1 [ing.tlle kingdom of ends].
ozti, dogru ortay• bulmakltr. Bu ise, iki Ki~iye yarar saglayacag1 i~in hedefle-
a~mhk arasmdaki altm ortay• bulmak- nen ama~lar, haz, ~an, ~eref gibi ahlaki
tan olu~ur. Burada alai, dogru dti~tin eyleme yabancl ogeler tarahndan degil
meyle, bizim a~mhk ve eksiklik arasm- de, kendi koydugu ama~lar tarafmdan
daki dogru ortay• bulmamJZI saglar. belirlenen ve kendi ba~ma en ytice ama~
44 ama~hhk ilkesi
olarak ortaya <;1kan aktlh insan varhlcla- Oysa, Kant' a gore, bir ba~kas1 biz insan-
nnln evrensel bir ahlak yasast altmda lart bir amacm arac1 olarak gordi.iti.i, or-
olu~turduklan birlite, tKant tarafmdan netin bize yalan soylediti zaman, bizler
verilen ad. a1na~ olmaktan ~llop, bir ~ey, stradan bir
Ahnan filozofu Kant, buna gore, i.inli.i e~ya haline geliriz.
odev ahlaktnda, 'her va tanda~tn hem amel. islam inanctnda, i~, eylem ve faali-
yasakoyucu ve he1n de uyruk nitelitini yete, ama daha ziyade dini vecibelere
ta~ldttt', 'htir ve akla uygun iradelerin uygun eyleme verilen ad. Bu batlamda,
meydana getirditi toplutnda, hem ya- iman temeli i.izerinde, dinin buyurdutu
sakoyucu ve hem de uyruk gibi davra- ibadetleri yerine getiren ey Ierne sali It
nan' bireyler toplulutu i~in. ayr1 bir amel, buna kar~tn kafir ve mi.inahklar-
cutnhuriyet ya da kralhk anlamtnda, da gori.ilen, isl~mi vecibelere uygun ol-
a1na~lar kralhtt deyimini kullanm1~tlr. mayan eyleme de fasit amel ad1 verilir.
ama~hhk ilkesi [ing. the principle of fina· amicus Plato, sed magis amica est veritas.
lihJ; Fr. le princrpe de final it I]. t Aristoteles Aristoteles taraf1ndan soylenmi~ olan bir
taraftndan one si.iri.ilmi.i~ olan ve neden- sozi.in Latince ifadesi.
sellik ilkesini dengeleyen ilke. Ozel olarak Aristoteles'in, genel olarak
Buna gore, Aristoteles'in teleolojik bir da bilim adanu ya da filozofun haki kat
nitelik arzeden metafizik ve dota felsefe- ya da dotrular kar~lstndaki tavrtnt; in..
sinde, par~alarm bi.iti.ine uygunlutunu, santn, temel dotrularla ilgili bir tartl~ma
onceden goren ve se~en bir zekantn eseri soz konusu old u~ zaman, hocasma bile
olan di.izeni, di.izenden dotan uywnu on k~t t;lkabilecetini i.fade eden soz~ 'Pla-
ton'u severim, ancak hakikati daha ~ok
plana ~1kartan ve dotada hi~bir ~eyin
sevenm.
. ,
bo~una olmay1p, genel bir amac1n bir
par~as1 olarak ortaya t;IktltJnl dile geti-
amoral. Ne ahlill, ne de ahlaks1z olan,
yani ahlak alarurun d1~1nda kalan eylem,
ren ilkeye ama~hhk ilkesi ad1n1 vermi~
tir. tutwn, ki~i ya da l.c.arakter i9n k ullandan
slfa t. Ahlakdt~t teriminin, ahlak alanJ-
ama~ olarak insan [tng. men as an end; Fr.
ntn d1~1nda kalan, cans1z varhklar ve
l'hom1ne conzme un fin). +I<anfm, rum in-
nesneler i~in kullantldttt yep:fe, amoral,
sanlarm, belirli birtakun ama~larm ara~
ahlak duygusundan yoksun olan ld~i
lart olarak detil de, kendi ba~lanna birer
i~in kullaruhr ve ahlakr ya da ahlaks1z
a.tna~ olarak deterlendirilmesi, gori.ilme-
hi~ir niteliti olmayan, ahlika ne uyan
si gerektitini soyleyen ahlak kurah. ne de kar~tt olan, ahlakl hi~bir ~ekilde
Buna gore, kural insanlartn kendilerin- ilgilendirmeyen; ne dotru ne de yanh~
de, birtaktm a1 na~lann ara~lart olarak olan, ahlaki bir analize konu edilemeyen
detil de, her zaman ama~ olarak deter- anlamtna gelir. Amoral terimi, omegin
lendirilmeleri gerektitini ifade eder. ak1l hastalan ya da bebekler i~in kulla-
Kant, bir insan varhttnda, bir ki~i yeri- rulabilir. £;i.inki.i bebekler, biz onlan
ne, bir ~ey, bir nesne olarak gori.ilmeye ahlaki bak1mdan egitinceye ve onlan
kar~l duran ~ok temelli bir ote bulun- bazl davrant~lan bakmundan odi.illen-
dutunu soyler. Biz insanlan birer ki~i dirinceye ya da cezaland1nncaya kadar,
haline getiren bu ote, akd ya da akllh- bir ahlak duygusuna veya flkrine sahip
hk ttr ve bir ki~i ya .da akdh bir varhk degildirler.
olmak, ~u halde, kendi i~inde, kendi amor fati. Onlii Alman filozofu Friedrich
ba~Jna bir ama~ olmaknr. Buna gore, tNietzsche tarahndan kullaruhh~ ~ekliyp
insan, bir ahlak yasasma ~bi olan, ve le, ~inin kendi kaderine goni.illi.i olarak
ahlakr baktmdan kendi kendisini belir- boyun egmesi, kaderini sevmesi anlarm-
leyen ve iyi iradeyi ko~ulsuz olarak ya- na gelen l..atinc:e deyim. Bu, Nietzsche•ye
~ama ge~rmek d urum unda olan yi.ice gt>re, insarun bi.iyi.ikli.itlini.in, ahliki yi.ice-
ve aktlh bir varhkhr. leginin en onemJi gestergesidir.
Anaksimenes 4-5
anakronizn1a [Yunan geriye, kar~1 anla- dan biri olup, ondan hi~bir zaman kar-
nuna gelen ana onekiyle, zaman anla- ~lh ~1kmaz. Ba~ka bir deyi~le, degi~
tnindaki khronos sozciiklerinin birle~i Ine, dogwn ve oltim, btiyiime ve kti~iil
tninden tiiretilmi~ deyim}. Kronolojik, me, ~ah~ma ve sava~1n, bir ogenin
za1nandizimsel bir yanh~. Olay )ann ger- Slnular1n1 digerinin aleyhine olacak ~e
~k dtizeniyle anlahlma, aktanlma diize- kilde geni~letmesinin bir sonucu oldu-
ni aras1ndaki farkhllk, tutars1zhk, veya gu i~n, suyun dogasma aykln bir yapl-
bir ~eyin, bir kavram veya olay1n ger~ek da olan ~eylerin, su i~inde nasd o]up da
tarihsel baglam1 d1~ma ~1karhlmas1. eriyip gitmedikleri sorusuna doyurucu
Anal,sagoras. Milattan tsnce 5. yuzyllda bir a~Iklama getirilemez. Sudan, oyJeyse
ya~am1~ olan Yunanh filozof. yahuzca 1slak ve soguk olan ~eyJer tiire-
tElea Okululnun gori.i~lerinden etkile- yebilir. Oysa, diinyada, 1slak ve soguk
nen Anaksagoras, tParmenides'in ezeli- olan ~eylere ek olarak, s1cak ve kuru
ebedi ve degi~1nez varhk ogretisiyle, olan ~eyler de vardu.
d1~ d \.in yada gozlemlenen ~okluk ve Suyun nitelik bakun1ndan belirli olma-
degi~menin bir sentezini yapmaya ~a Slnln yarath~ gii~liikten kurtulsak bile,
h~ml~tu. Bu ama~la, varhg1n temeline, bu kez suyun nicelik bak1mandan sanzr·
arkhe olarak, ezeli-e bedi, degi~mez ve h olu~unun yarathg1 gii~Jiik kar~1m1Za
nitelik bak1m1ndan ayn1 olan sonsuz sa- ~1kar. Buna gore, su gibi nicelik~e sirur-
y1da tohumu (ltomoioner) yerle~tirmi~ la bir maddeden, sonlu bir kiitleden ev-
ve her~eyi bu tohumlann dagdlmi ve reni meydana getiren sonsuz varhk kiit-
birle~imiyle a~1klaml~hr. Varhg1n te- lesi dogamaz. Sonsuz say1da evren
meli, ona ~ore, ba~lang1~ta her~eyin o]dugunu one siiren Anaksimandros'ta,
her~eyde bulundugu, sonsuz say1daki sonsuz say1daki evren gori.i~ii, sonsuz
tohumu i~eren bir btitiind iir. miktarda maddeyi gerektirir.
Fakat Anaksagoras'a gore, madde kendi Evrende varolan tiim nite]ikleri tek bir
kendisini hareket ettiremez. Maddenin, nitelige gotiirmenin, tum kar~atlan tek
tohumlann hareketi i~in bir d1~ giice, bir kar~1ta indirgemenin doyurucu ve
hareket ettirici bir nedene ihti ya~ var- dogru olmamasmdan dolaya, ona gore,
du. Bu gii(j, ak11 ya da zihin an]amma evrenin ilk maddesi, maddi tozii, arkhe-
ge]en Nous"tur. Anaksagoras varb~ at;~k si nitelik bak1m1ndan be1i~iz, nicelik
lamak i~, maddr nedenlere ek o]arak, bakJmmdan sanirSIZ bir madde olmah-
fail nedene ve aynca fi·nal nedene gerek du. Anaksimandros, soz konusu tszel-
duyuldugunu dii~iiniir. Zira ona gore, likleri ta~1yan ilk maddesine, hi~bir du-
evrende bir dtizen ve uyum vardu. Bu yusal maddeyle ozde~ olmayan belirsiz
diizen ve uyumdan da Nous sorum]u- bir varhk, soyut bir ilke anlam1nda apei-
dur. c;unkii Nous, ilk maddeleri bir ron ad1n1 verir. Onun, ilk madde olarak
amaca gore diizenlemi~, bir amaca gtsre niceJik~e Slrurh, nitelik~e beJirJi bir oge
hareket ettirmi~tir. ya da maddenin se~ilmesi evresini ge-
Anaksimandros. Milattan once 6. yuzyl- ~erek, her~eyin kendisinden tiiredigi
la damgas1n1 vurmu~ olan Milet Oku- belirsiz, s1rurs1Z bir arkhe anlay1~1na
lulnun, Thales'in ard1ndan ge1en, ik.inci ula~mas1, felsefede ger~ek bir ilerleme-
filozofu. yi ifade eder.
Anaksimandros, ~agda~1 tinlii filozof Anaksimenes. tMilet Okulu'nun ti~iincti
ThaJes"in maddi toz o]arak 'su' anlaytfi- ve sonuncu dti~iiniirii . Arkhe olarak
na, suyun nicelik bakun1ndan suurlJ, ni- hava, bugu ya da sis anlamma gelen
telik bakun1ndan belirli oldugu gerek~e aer'i one siirmii~tiir. Aer, Anaksimenes"e
siyle kar~1 ~dan1~tlr. Buna gore, su ya gore, ~it olarak da~lun gosterdi~
da nem, ~ata~ma ve sava~lann1 a~akla hiliyle, goriinmez abnosfer olup, yogun-
mak durumunda oldugumuz kar~1tlar- la~arak bugu ve suya, daha sonra da
46 analitik
toprak ve ta~ benzeri kah maddelere do- analitik ahlak [Os. tnltlili ahlcik; !ng. analy-
nii~iir. Daha az yo~un oldugu zamanlar- tical etltics; Fr. ~thique analytique ]. Metaetik
da ise, daha steak hale gelip, ate~ olur. olarak da adlandtnlan ve kural koyucu
Ba~ka bir deyi~le, Anakshnenes'in fel- ya da tasviri olmaktan c;ok, c;ozii1nle1ne-
sefe alanmdaki yeniligi, ilk kez olarak sel olan, yani ahlak dilini analiz eden,
birlikten 91kluga gep~ sureci iizerinde, va- orne gin 'i yi' sozciigiin ii k u II andlglmlz
rolan her~eyin havadan nasJI varhga zaman, bu sozciikle ne anlatmak istedi-
geldigini ac;Ikla1na i~inde yo~unla~m1~ gimizi ara~hran, ahlak siste1nlerin.in
olmas1d1r. Buna gore, Anaksimenes bir- rasyonel temellerini, ~e~itli ahlak dii~ii
likten c;okluga ge~~ siirecini ac;tklarken, niirlerinin c;tkanmlanru ya da tnanhgt-
dudaklartmlZI birbirine yakla~bnp avu- nl analiz eden, kural koymay1p, kural
cum uza iifledigim.iz zaman, agz1m1zdan koyan ahlak sistemlerinin temellendiril-
c;tkan havantn soguk, a~znruz1 fazlaca Ineleri, manhksal yapdan ve dilleriyle
a~1p, avucumuza iifledigirruz zaman da, ilgilenen ahlak tiirii.
a~z1m1zdan c;1kan havan1n steak olmas1 analitik -;izgi [ing. analytic tltread; Fr. fil
gozleminden yararlanarak, srk1~ma ve analytique]. Birc;ok dii~iiniire, ozellikle
seyrekle~nJe ka vramlanna ba~vurm u~ de c;agda~ ingiliz idealist filozoflanna
tur. gore, biitiin bir felsefe gelene~ini olu~tu
Yani, Anaksimenes'e gore, hava seyrek- ran iki temel c;izgi ya da yakla~tmdan,
le~tigi zatnan, ate~, stk1~hg1 zaman da, spekiilatif degil de, analitik olan, biri.
riizgar, bulut, su ve toprak haline gelebi- Analitik 9-zgi ya da yakla~un, Platon'un
lir. Bu c;erc;eve ic;inde, o, havan1n seyrek- Eutltyphron adh diyalogunda omeklenen,
le~tigi zaman, daha s1cak hale geldigini ve bir tiir analizle, felsefe problemlerine
ve boylelikle de ate~ olma yoluna girdi- ili~kin kavram analiziyle belirlenir. Soz
gini, buna kar~1n stk1~hg1 zaman, daha konusu c;izgi ya da yakla~1m1n kar~lSln
soguk olup kahla~ma yoluna girdigini da, tPlaton'un Sokrates'in Savunnzas1 adh
dii~iinmii~tiir. Anaksimenes'teki sey- eserinde omeklenen ahliki-dini c;lzgi yer
rekle~me ve Slkl~ma kavramlan, birlik- ahr. t Analizi degil de, inanc1 ya da dege-
ten c;okluga gec;i~ siirecini ac;ll<Jamaya ri temele yerl~tiren bu yakla~!mla anali-
yaradtktan ba~ka, her tiir niteli~i niceli- tik yakJa~Iml birl~tiren, erdemin bilgi
ge indirgeme giri~imini temsil eder. ve bilginin de iyi oldu~u teziyle Sokrates
analitik [Os. tahlili; ing. analytic; Fr. analyti- olmu~tur.
que; AI. anDlytisch). 1 t Analizle ilgili olan, analitik felsefe [ing. analytical philosophy;
anali.zi yontem olarak k uUanan. 2 t Aris- Fr. pltilosophie analytique ]. 20. yiizytlda
toteles'in manttksal analiz tekni~ Buna ozellikle lngiltere ve Amerika Birle~ik
gore, onun Birinci Analitikler adb eseri, Devletleri'nde c;ok etkili olan ve dil iize-
ttas1ma ili~lcin bir analizi, buna ka~1n rinde yogunla~arak, olgulara ya da an-
ilcinci Analitikler adb eseri de, bilimsel ya lamlara uygun dii~ecek en iyi ve en
da karutlanabilir olan bilginin ko~ullanna dakik manttksal formu bulmak ic;in,
ili~kin bir analizi ic;erir. 3 tKant'ta bu tiimceleri ya da kavramlar1 veya dilsel
yana, yiiklemi oznesinde ic;erilen yargx. 4 ifadeleri analiz etme i~iyle ugra~an fel-
Kant'ta, gene) manb~, akhn tUm i~lev.. sefi ak1m; felsefenin, kendi alaru ic;ine
lerini analiz yoluyla k~feden dah; ilke- giren problemleri kesin son uc; lu olarak
ler, kavramlar teorisi. Buna gore, Kant'ta ~ozecek biricik yonteminin felsefi anaUz
ka vramlann analitigi, bir kavramlar ya da kavram analizi old uguna inanan
zihin teorisine, ilkelerin analiti~j de, zih- c;agda~ d ii~iince gelenegi.
nin i~leyi~ini a priori olarak diizenleyen Analitik felsefenin temel hareket nokta-
a priori ilkeler kuramma kar~d1k gelir. 5 ss, felsefenin biricik konusunun dil ol-
tHegel'in Aristoteles'ten gelen fonnel dugu dii~iincesidir. 0 tmanhkc;1 poziti-
mantJga verdigi ad. vizmden, felsefenin kendisinin bilgi
analitikfelsefe 47
analitik Marksizm [lng. tmalytical Mar- su oldugunda ayru zamanda belli bir
xism; Fr. marxisme analytique ]. Yirmind psikoterapi ya da ruhsal tedavi anlayJ-
yuzydda, tMarks tarahndan one suriil- ~lnl ifade eder.
mii~ olan ttarihsel maddecilikle anali- SOz konusu psikoterapi dort evreden
tik felsefe ve bilim felsefesfnin bir sente- meydana gelmektedir7 1 itiraf ya da
zini yapan aknn ya da Marksist goru~e; annma; 2 Jung'a gore, tFreud'un katk1-
tarih ve toplu1nla ilgili Marksist iddia ya s1n1 ifade eden yorwnlama; 3 t Adler'in
da onenneleri yeniden ele allp ·ifade psikoloji alantna yapt1g1 katkly1 ortaya
ederken, ~agda~ felsefe ve metodoloji- koyan egitim ve nihayet, 4 tJung'un biz-
den yararlanan yakla~una verilen ad. zat kendi katk1s1ru dile getiren donu-
Bu rur bir Marksizmi beni1nseyen felse- ~um evresi. Jung'a gore, bu evrede hasta
fecilerden, omegin G. A. Cohen, The The- biricikligini ke~feder ve anlam1n i,.sel
o,.y of History of Mar:r: A Defense [Karl kayna~ olan benle bag kurar.
Markstm Tarih Kurarru: Bir SavunmaJ analitik ve sentetik ayar1m1 [ing. disticti~
(1978) adll eserinde, uretim gu~lerindeki on bettueen analytic and synthetic; Fr. dis-
degi~imlerin tum diger toplumsal ili~ki tinction entre analytique et synthltique).
lerdeki degi~melerin kaynag1 oldugunu Tumce, yarga ve onenne turleri arasmda,
gosteren bir kuram olarak gordugu tarihi tumce, yarga ve onennelerin dogrulukla-
anaddecili~ analitik felsefenin sentaksly- nru gostermek i~in gereken karut ya da
la yeniden ortaya koymaya ~al~rru~hr. verilerin dogas1na bagh olarak yapllan
analitik onerme [Os. lattiyei tahlili; lng. ay1nm.
analyt1cal proposition; Fr. proposition anal- Buna gore, bir tumce ya da onerme,
ytique]. Dogrulugu ya da yanh~hg1, i~er soz konusu tilince ya d a onennenin
digi terimlerin tarumlanndan hareketle yuklemine kar~dlk gelen kavram, ozne
ve yaln1zca manbksal yasalar aracihgiy- konumunda bulunan kavramda i~erili
la kan1tlanan, yalruzca manhksal neden- yorsa, analitik bir dogruya kar~Jlak
lerle zorunlu olarak dogru olan ve ozne- gelir; aksi takdirde, tumce ya da yargi-
de ortuk olarak i~erilen anlamlan ortaya nln dogru olmas1 durumunda, o sente-
~1karmaya yarayan; yuklemi yeni bir tik bir dogru meydana getirir. Ay1ruru
bilgi vermeyen, yuklemde du~unulen, bu ~ekilde ortaya koyan unlu Alman fi-
an.1ahlmak istenen, soylenen ~yin ozne- lozofu tKant olmu~tur. Kant'ln bu ayi-
sinde zaten varoldugu, oznesinin taru- nmlna gore, 'Tum cisimler mekanda
lntndan ~1kt1g1 zorunlu olarak dogru ya yer kaplar' onennesiyle, 'Tum babalar
da zorunlu olarak yan!J~ olan; dunyaya erkektir' onermeleri, analitik onenneler-
betimleme tarz1ndan dolay1 degil de, dir. <;unku yer kaplama ve erkeldik d u-
i~erdigi sozcuklerin anlamlarlndan dola- ~uncesi, cisim ve baba kavram1nda
Yl dogru olan Onenne turil. zat~n i~erilmektedir. Buna kar~1n, 'Baza
analitik psikoloji [tng. analytiCAl psycho- cisimler ag1rd1r', 'Y e~il J~ak '' ge~'' i gos..
logy; Fr. psychologie analytique]. 1875-1961 terir' onenneleri sentetik onennelerdir,
ylllan aras1nda ya~am1~ olan Karl Gus- zira aguhk ve 'ge~' du~uncesi ozne ko-
tav Jung'un, kompleks psikoloji olarak numunda bulunan kavramlarda zorun-
da bilinen, ve Freud•un psikolojisi ya da lu olarak i~erilmemektedir.
psikanalizinin kapsarrun1 geni~letme ~a~ Kant'1n bu ay1r1m1, (neyin i~erilip neyin
bas1yla belirlenen psikoloji anlay1~1. i~erilmedigini belirlemenin ~ok gu~ ol-
Daha gene) bir ~er~eve i~inde, feno- masindan hareketle) belirsiz oldugu;
menleri bil~ensel par~alanna ya da psikolojik olup, bilgi duzeyleri farkh bi-
kendilerini meydana getiren ogelere reyler iQn farld1 beJirlemelere yol a~t1g1;
ay1rma yakla~Jmlnl benimseyen psiko- ve ti.im onennelerin ozne-yiiklem for-
loji anlay1~1 olarak tan1mlanan analitik munda olmas1 gerektigini varsayd1g1
psikoloji, 1ung'un yakla~un1 soz konu- i~in, ele~tirilmi~tir.
analiz 49
analiz edilen (nnalysandum) olarak sol ta- Yine ayn1 analitik gelenek i~inde yer
rahna, onu a~1klayan, anla~ll1r kdan yeni alan J. tWisdom da~ analizden Wittgens·
ifadenin (analysis ya da analysans) ise sa~ tein'dakine benzer bir rur indirgeme i~
tarahna yerle~tirildi~i bir e~itlik ya da leanini anlanu~tu. Analizin daha az
tan1msal analizdir. tetnel ve nihar olan terimleri daha temel
B. +Russell, yalnlZca a~tkltk aray1~1 i~in· ve nihai olan teritnlere indirgemekten
de olup, sa~duyunun inan~lann1n uza- meydana geldi~ini savunan Wisdoan•a
~tna dii~tnemeyi ama~layan Moore'dan gore, birey terimi devlet teriminden,
etkilenmi~ olmakla birlikte, bir metafizik d uyu-verisi ve zihin hAileri de bireyden
geli~tirdi~i i~in, ayru tantmsal analizi daha temel, ilk ve nihaidir. Analiz, i~te
biraz daha farkh neden ve ama~larla uy· bu ba~lamda, zihinlerle ilgili tumce y a
gulamt~hr. Russell'tn uzun bir sure bo- da onermeleri zihin halleriyle, maddi
yunca matematik ve formel manhkla nesnelerle ilgili onermeleri de duyu-
u~ra~t1ktan sonra 1netafi~e ge~mesi ol- verileriyle ilgili onermelere indirgemek-
gusundan hi~ ku~ku yok ki etkilenen ten meydana gelir.
analiz anlay1~1nda ama~, kompleks ol· Analitik gelene~in, ya da orne~in Rus-
gulan atomik bile~enlerine ayumak, sell'tn analizin mant1~1 ve analiz tek-
kompleks tiitnce ya da onermeleri kenp nikleriyle ilgili gorii~leri, ayn1 gelenek
dilerini tneydana getiren o~elere bol- i~inde yer almakla birlikte, biraz daha
mektir. i~te bu ~er~eve i~inde, nesne tap farkb bir amactn p~inde olan manbk-;1
n1m1n1 t Aristoteles ·in ozcii gelene~i pozitivistler taraftndan da benimsen-
i~inde kazand1~1 anlamdan soyup, onu mi~tir. Buna gore, Russell'm ger~ekli~i
olgusal dunyan1n ~ok ~e~itli bil~enleri· oldugu gibi yansttan do~ru bit metafi-
ni sayma yoniinde bir giri~im olarak zik geli~tinneye ~ah~hg1 yerde, manhk-
ifade ettigimiz takdirde, Russell'tn ana- 9 pozitivistler metafizi~in anlams1z ol-
lizle nesne tan1m1 olu~turmayt anlad1· du~unu savunmu~lar ve metafizikle
~tnt soyleyebiliriz. Nitekim, onun i9n do~a bilimleri arastna bir stnu -;izgisi
felsefenin biricik onemli problemi, ger· ~ekmeye ~ah~m1~lardu.
~ekli~in nihai ve en yuksek bil~enlerip Analiz burada tmetafizikten kurtul-
nin ne oldu~u problemidir. mantn ve bilim dilini a~1kh~a, aydmh·
Analitik gelenegin etkisi en yogun olan ~a kavu~tunnan1n bir yoludur. Buna
filozofu tWittgenstein ise, felsefi analizi, gore, manbkfil pozitivistler, analizi, me-
kavramsal veya ontolojik bir tan1mdan tafizik91erin kullandlklan belirli terimle-
~ok, bir tiir indirgeme faaliyeti, dilsel bir rin ve dolaytstyla da, bu terimleri i'il:!ren
donii~iim olarak dii~iinmii~tiir. Buna kuramlarm anlamsLZ oldu~unu gaster·
gore, analiz, dilsel fonnlan her ne olursa mek i9n kullannu~lardu. Olgularm ve
olsun, bil~ik onenneleri atomik bilqen- kavramlann metafiziksel bir anlam1 ol·
lere ve bu onennelerin dogru mantlksal mad1~n1 savunan pozitivist dii~iiniirler,
fonnlanru gasteren ba~la~lara indirge- bu ba~lamda dii~iinceyle dili ozde~le~
mekten ba~ka hi~bir ~ey de~ildir. Ba~ka tirip, dilsel ifadelere ili~kin analizi temel
bir deyi~le, analizin i~levinin bil~ik ama~ yapmt~lardn.
onenneleri basit bil~enlerine ve bu bil~ Nitekim, manhk~1 pozitivizm kapsam1
~enleri de, d iln yadaki bas it olgu ve o~e i~inde ele ahnmak durumunda olan R.
leri temsil eden, analiz edilemez sonsal tCamap•ta felsefi analiz manhksal ana·
isim ya da birimlere ve onlarm birl~im lize, felsefe de mantlk bilimine donii-
lerine indirgemek oldu~unu dii~iinen ~iir. Analizin dilin sozeukleri ve tiimce·
Wi ttgenstein, analizle, dilsel bak1mdan lerinin anlamlanyla hi~bir ili~kisi, dil
yarulbCJ olan ifadeleri manhksal bak1m· ile dunya arasmdaki semantik ili~kiyle
dan do~ru olan deyilnlere donii~tiinne hi~bir ilgisi bulurunadl~lnl soyleyen
yi anlamt~br. iinlii mantJk-;1 pozitivist d ii~iin iir Car-
·anarti 51
nap analizle, tiilncelerin, kavramlann Bun a gore, analo ji, X ve Y'nin a gibi
ve kuramlaran mantlksal analizini anla- ortak bir oze Hikleri, a ynca X' in b gibi
mamlZ gerekti~ini one surmu~tur. ortak bir ozelli~i olmas1 durumunda,
SOz konusu analitik gelene~in onemsiz Y'nin de b gibi bir ozelli~i olaca~z sonu-
bir felsefe olarak gordu~u fenomenoloji- cuna varan akLiyurutmedir. Ba~ka bir
nin kurucusu Husserl'de ise, analiz, ken- deyi~le, analojide, iki ayn ~eydeki ortak
disiyle nesnelerin yonelimsel olarak ku- bir ozellikten hareketle, 0 iki ~eyden bi-
ruldu~u aktuel ve potansiyel sentezin rinde bulunan bir ozellik ikincisine de
ozsel yap1suun a9kJanmas1 ve ayd1nh~a yuklenir; fakat, soz konusu ozelli~in
kavu~lurulmasa anlamana gelmekted ir. ikincisinde bulunmas1 zorunlulu~u yok-
analiz paradoksu [ing. paradox of analysis; tur. Benzerlik, yani ortak ozellik.Jerin sa-
Fr. paradoxe de l'analyse] . Zaman zaman YISI artllk-;a, sonucun do~ru olma olasi-
analitik felsefe gelene~ine yoneltilen h~J da artmakla birlikte, analoji zorunlu
· ele~tirinin bir arao olarak kullandan ve sonuca goturen bir akalyurutme turu de-
'Z XY ile ayn1du' turunden onenne for- ~ildir.
mundaki felsefi analizlerde soz konusu Ote yandan analojide, hi~ir :zaman bir
olan problem ya da paradoks. genelleme soz konusu olmaz, burada
Paradoksa gore, 'Z XY ile ayn1dar' for- baza olay, olgu ya da nesnelerden ba~ka
mwldaki bir onerme do~ruysa, bu tak- baza olay, olgu ve nesnelere, yani tikel-
dirde Z ile XY e~anlamh olmak duru- den tikele gidilir. Butun bunlara kar~Jn,
mundadtrlar. E~er e~anlamlaysalar, o analoji bilimin geli~mesinde olduk~a
zaman onermenin ya da analizin felsefi onemli bir rol oynama~br; dahasa analoji,
ara~llrma a-;1s1ndan ilgin~ ve o~retici ol·
ome~n deneyden ~ok gozleme dayah
du~u soylencmez. Fakat Z ile XY e~an
olarak ~ah~an astronomi gibi do~a bi-
lamh de~ilseler e~er, o :zaman da analiz limlerinde ve sosyoloji gjbi toplum bilim-
do~ru olmaz. Bu durumda paradoks
lerinde -;ok s1k kullanalan bir yontem du-
bize, analitik gelenek i9Jlde felsefenin bi- rumundadir.
ricik yontemi olarak kullandan analizin
anangke. Yunan felsefesinde zorunluluk.
ayna anda hem ilgin~ ve o~retici, hem de
1 ~vrendeki aklld&~l, ama~s•z, yonelim-
do~ru olamayaca~ gostennektedir.
siz ve denetlenemeyen o~e olarak anla-
analogon rationis. Onlu Alman du~unu
~dan fiziksel zorunluluk; maddenin,
rii tLeibniz tarahndan, hayvanlarda soz
ozunde varolan bir itkiyle, bi~inl ka:zan-
konusu olan en a~a~1 bilin~ formlarJru
ifade ehnek i~in kullarulan ve 'alula ben· maya, rasyonel bir gil~ taraflndan iyi
zer' anlamma gelen Latince terim. bir ama~ do~rultusunda tam olarak ~e
analoji [Yunanca analogz"a'dan; ing. atUJJDgy; killendirilmeye kar~1 koyu~u; 2 ge-;erli
Fr. analogie; AJ. analogi e). Ba~langa~ta ma- bir kategorik tasamda, sonucun onculle-
tematiksel bir terim olarak iki ~ey arasm- rinden ~akma ya da tureme tarzz, man-
daki ortakla~ ya da kar~zhkla ili~kiyi bksal zorunluluk.
gostermi~ ve oranlarm ~itligi anlam1na
anar1i (ing. anarchy, Fr. anarchie; AI. anar-
gelmi~, fakat daha sonra, kavramlardaki chie). 1 Hukumet kontrolunun yoklu~u
ya da ~eylerdeld benzerliklerin kar~ala~ nun sonucu olan politik ve toplumsal
bnlmastru ifade etmi~ olan terim. duzensizlik, karga~a hili; hukumetsiz
Varolan ~eyler aras•ndaki benzerlikle- kalan veya siyasi iktidar&n ~1karlan
re., ozellikle de sanlf benzerli~i da~mda farkb hatta kar~1t olan siyasal, ekono-
kal~n benzerliklere, yani i~lev benzerli· mik ve toplumsal gu~ler aras1nda ken-
~ine,. ili~ki benzerli~ine i~aret etme i~ disinden beklenen uzla~hrma gorevini
lemine ve iki ~ey aras1ndaki benzerlik· arbk yerine getiremedi~i bir toplumun
lerden yola ~akarak, onlann ba~ka siyasi durumu. 2 Kimi faaliyet alanla-
baklmlardan da ·benzer olacaklanru one rJnda, kuralsizh~&n, yonlendirici bir il-
suren ~1karsamaya verilen ad. keden yoksunlu~un veya varolan ilke-
52 anarfist bilim goriitu
ve onlanr. anla1 nlanrun soz konusu grubu ic;in kullaniian terim. Konu~arun
tekabiiliyet ili~kisinden tiiredi~ini sa- sozleriyle do~al bir dilin soz dizilni ku-
vunan ili~kisel anlam teorisi. 6 Bir sozcii- rallanna uygun olarak bir ~eyi veya ol-
~iin anlamlnln, 0 sozcii~ii omekJer ya guyu kastetmesi, ona gonderme yap-
da anlamaya ~ah~1rken ger~ekle~tiril masi, referansta bulunmasa durumu.
mesi gereken i~lem veya faaliyetlerin Buna gore, bir sazii, bir dillendirimi az
toplamindan ibaret oldu~unu dile geti- ~k belirli bir anlam i~inde ve belirli bir
ren i~lemse[ anlam ogretisi. ~ye ya da olguya gonderme yaparak
7 Bir dildeki sozciikJerin anlamlanru, kullanmak, anlamlanduma ediminde bu-
onlara neden olan zihin halleri ve onJa- lunmaktlr. Ome~n, bir arkada~una belli
nn neden oldu~u zihin halleri yoluyla bir e~yas1n1n belirli bir yerde bulundu-
kazandl~InJ dile getiren nedensel anlam ~unu iletmek i~in 'para ~antan masarun
teorisi. 8 SOzciiklerin sembolik olarak d1~ iistiinde' dedi~ zaman ger~ekJ~tirdi
diinyadaki bir ~eyi tem~il ettiklerini ya ~im ~ey bir anla1nlandllma edimidir.
da d1~ diinyadaki bir ~eye kar~llak gel- anlam tiirleri [ing. types of meaning; Fr.
diklerini ve anlamlann1 bu kar~Ihkhhk genres du sens ]. Dilde ge~en terimlerin
vcya tekabiiliyetten alda.klaniu savunan ifade etti~i farkb anlamlara ili~kin Sl-
tekabuliyete dayab anlam ogretisi. nlflamanm ortaya koydutu anlamlar.
anlama yetisi [Os. idrtJk; ing. understanding; Buna gore, bir tiimce ya da onenne, bir
Fr. entendemt!)1f; Ahn. vernunft] Olaylann ~ey iddia ediyorsa ve bundan dolay1
mahiyetini, olaylar aras1ndaki ili~kileri do~ru ya da yanli~ olabiliyorsa, o tiimce
do~rudan ve araasiz sezgi ya da ya~an ya da onerme bil~el bir anlama sahiptir.
ml~ deneyim yoluyla bilme; algdanan Bilgi ya da mal1lmat veren, verdiAi bilgi-
~eye ait olmayan bir tasarun ve kavram nin do~ru olduttJ iddiasmda olan ve ol-
i~in soz konusu olan idrak faaliyeti. gulan betimleyen tiimcelerin aktard1~1
Bir~ok filozofta g~en bir bilme meleke- anlamdan olu~an bu anlam turii, olgu-
si olarak anlama yetisi, dii~iinme ve bi- larla ilgili bir iddiada ya da bir betimle-
lin~ alan1na giren bir ~eyi, bir dii~iince mede bulunan onermelerle aktanlan an-
faaliyeti gostermeden, dii~iinme ~abas1 lamdu.
sarfetmeden, do~rudan ve araosaz ola- Bir tiimce ya da onerme, bu ~ekilde bi-
rak kavramay1 ifade eder, adun adun li~sel bir anlama sahipse, soz konusu
ilerleyen diskiirsif talclyiiriitme yetisin- onermenin do~ruluk de~eri genel ola-
den farkh olarak, aklr ~eyleri sezgisel rak hem 1 o tumcede yer alan terimlerin
olarak kavrama fakiiltesini tarumlar. anlamma ve hem de 2 tiimce tarafmdan
Anlama yetisi, kllsik ve skolastik felse- ahfta bulunulan olgulara ba~hd1r. Bir
fede, e~yay1, varolaru a~k ve se~ik ola- tiimcenin dogruluk de~eri hem l'e ve
rak algllama, idrak etme yetisine kar~I hem de 2'ye ba~hysa, o tiimce ya da
hk gelir. Buna kar~tn, anlama yetisi onermenin olgusal bir anlDma sahip oldu-
tKant ve tSchopenhauer'da, zeka anla- ~u sayIenir ve ona olgusal ya da sentetik
minda kullaruhr, yani amac1 bilgi edin- onerme ad1 verilir. Buna kaq1n, oner-
mek olan i~levler biituniinii ifade eder. menin do~ruluk de~eri yalniZca l'e,
Oysa, ttilincin tU<maz bir sokak oldu~u yani onerme ya da tiimcede yer alan te-
nu one siiren tNietzsche'de anlama ye- rimlerin anlamma ba~hysa, onun yal-
tisi, i~giidiiden iistiin bir yeti detildir. ruzca mantlksal ya da Jonnel bir anlam1
Ona gore, anlama yetisi bir yap1m ya vardar. Bu durumda, onermeye, dotruy-
da tkonstriiksiyon olup, ba~kaca idrak sa ~er, mantlksal olarak do~u olan
tarzlanru goz ard1 ebneye yarar. onerme ya da analitik onerme ad1 verilir.
. anlamlanduma edimi (ing. rhetic act). Yaru1~sa da, ona mantaksal bak1mdan
Onlii dil filozofu J. Austin·in kuramm- yanh~ olan ya da kendi kendisiyle .;eli-
da ge~en, ve diizsoz edimlerinin bir alt ~ik olan onerme ad1 verilir.
anomali 57
Ote yandan, bir ifade ya da tiin1ce, onu anma [ing. mention; Fr. mention]. Bir dilsel
dile getiren konu~macuun haline ya da ifadenin, soz konusu dilsel ifade hakkm-
durumuna ili~kin olarak bir ~eyler ifade da konu~1nak amac1yla, hmak i.;inde or-
ediyorsa, o Hade ya da tumce bildirici ya taya c;1k1~1 ya da verili~i.
da ifade edici bir anlama sahiptir; bu tur Anma, dilsel bir ifadenin soz konusu
bir anlam, resimsel, duygusal ve iradibi- dilsel ifadenin kendisi hakklnda de~l
le~enler ic;erebilir. de, ifadenin i~aret etti~i dild1~1 nesne
Bir ifade ya da tumce, ifade edici anla- hakk1nda konu~mak amac1yla giindeme
mlna ek olarak, biH~sel bir anlam ta~l geldi~i kullanmarun kar,1s1nda yer ahr.
yabildi~i gibi, ta~amayabilir de. Bir ifade Buna gore, 1 'masa dort ayakbdJr' tiim-
ya da tumce, yalnlZca ifade edici bir an- cesinde masa sozcii~ii dild1~1 bir nesne
lama sahip olmakla pirlikte, bili,sel bir olan masa'dan soz etmek i.;in kullaruhr,
anlam1 olan bir tiimce olarak da gorilliir- buna kar~1n 2. "'lmasa'l dort harflidir',
se, onerme bu takdirde, ger-;ek de~il de, tiimcesinde, "masa' dilsel bir nesne olan
sozde bir anlann olan tumce olarak de~er
"masa" sozcu~iiniin kendisinden soz
lendirilir.
Yine, bir ifadenin ya da sdzcu~iin gon- etmek i.;in kullanrhr. l,te bu ikinci tum-
derme yaptt~l ,eylerin toplamlna, 0 soz- cede soz konusu olan ~y, anmad1r.
cu~un kendileri i.;in kullaruldJ~l ~eyle
Annales Okulu [lng. Annales School; Fr.
rin meydana getirdi~ suufa, o sozcii~iin Ecole d' Annates]. L. tFebevre, M. tBloch
kaplamsal anlann ad1 verilir. Buna kar~1n, ve F. Braude) gibi Fransaz toplum tarih-
gene) ya da sliUf sozciiklerinin i~aret et- .;isi ve dii~iiniirleri taraflndan, 1929 yi-
ti~i ~eylere ortak olan ozelliklerin, nite- hnda kurulmu~ olan .;a~da~ dii~iince
liklerin toplarruna, bir kavrarrun i.;erdi~ okulu.
ozellikler butiinune de, o sozdi~lin ya Marksist dii~W\ceye kar~1 olmakla bir-
da kavra.nun i'lemsel anlama adr verilir. likte, tMarksizmle siyasi gu~lerin gorii-
Ote yandan, sozdlklerin tarumlanrun, nii~teki hareketlerinin gerisinde, daha
tarumsal anlamlanru kavramarun sonu- derin ve uzun vadeli ekonomik ve top-
cu olan anlama, sozluk anlamr ad1 verilir. lumsal gu.;ler bulundu~u ve bwtlara
Buna kar~1n, bir sozcii~iin kendilerine ili~kin analizin, rasyonel bir tarzda eyle-
uygulanabildi~i ~ylerin toplam1 betim- mek ic;in kac;uulmaz oldu~u gorli~iiyle,
leyici anlann olu~turur. Ve nihayet, ~ey· holistik bir bilgi anlay1~1ru payla~m·~
lerin, sozciiklerin, i~aretlerin, jestlerin olan Annales Okulu dii~iiniirleri, bir
aktard1~, ifade etti~i ya da uyandud1~1 biitiin olarak Avrupa Uygarh~1na ili'-
duygulara, tav1rlara, bir ,ey kar~lsrnda kin deneysel ara~hrmayla tarihsel analiz
ki d uygusal tavu ve tepkiler biituniine imkaruru ele alan kuramsal ve metodo-
de duygusal anlam ad1 verilir. lojik ara~hrmala onemli kallular yap~
anlall [lng. narTative; Fr. recit]. Gene) olarak
m1~lardu. Siyasi olaylann yahn bir kro-
veya en yahn bir bir;imde, bir durum ya
nolojisi olarak uzla~1msal tarih anlay1fma
da birtaklm olaylan aktaran oyku. Daha
~ iddetle kar~1 9kan Okul mensuplan,
ozel olarak da, tpostmodemizmde he~
turlii soylem, kiiresel diinya gorii~ii i.;in toplumsal tarihe, toplumsal yap1ya ve
kulla1ulan terim. uzun sureli tarihsel e~ilimlere biiylik bir
Postmodemistler, iistanlablarla yerel onem vermi~tir.
veya mikro anlablar arasmda bir aynm anomali [Os. garip, acdib; lng. anomaly; Fr.
yapm~lard1r. Modemi karakterize eden anomalie; Alm. abn0n.1itat). Kuralsrzltk,
ve kendi do~ruluk iddiasuun g~rlili~ al~llml~, mutat tipten aynlan ~eyin ka-
ni varsayan iistanlattlan ~iddetle ele~ti rakteri; ola~an bir durumdan, kuraldan
ren postrnod~ hi~ir hakikat iddia- sapma hili. tlkeden, kuralla~nu~ ve al1-
smda bulurunayan yerel anlahlan kabul ~dm1~ olandan, genellikten aynlma d u-
edilebilir bulur. · rumu.
58 anonnal
anonnal [Os. g~/1"1 tabil; ing. abnormal; Fr. bilgi kar~1smda da otoriteye oncelik
anormal; AJ. abnomtisch]. 1 Kabul edilmi~ veren Hristiyan di.i~i.ini.ir.
olan norm1ardan ya da nonnal olandan inan~la akll arasmdaki oncelik ili~kisi
sapma, aynlma durumu. 2 Daha ozel ola- nin dogru kurulmas1 ger~ktigini one
rak da, istatistiksel analizlerde niceliksel si.iren, once akll ve anlama ~abas1 geldi-
sapma ve bireylerin kabul goren normal gi zaman, bunun inancm olmamas1 an-
davram~ modellerinden aynlmas1 hali. lamma geldigini; oysa, once inancm
Anormalligi, ikinci anlamda, yani psi- gelmesi durumunda, akbn onu zorun-
kolojideki anlam1 i~inde tam olarak belir- lulukla tamamlad1gm1; yani, insamn
lemeye kalkl~tlglmiZda, normal olanJa inand1g1 si.irece, zorunlulukla anlamaya,
anormal arasmdaki smm belirlemede ogreruneye ~ah~hgml, zira, inanmayan-
onemli gi.i~li.ikler bulundugunu gori.iyo- lann hi~bir amaca ula~amazken, yalruzca
mz. Son zamanlarda psikolojik anormal- inananlann anlayabildiklerini soyleyen
lik i.i~ ~ekilde tammlanm1~t1r. I Bunlar- filozof, teoloji ya da ilahiyahn bilimsel
dan, istatistiksel taruma gore, o, belli dav- bir disiplin haline geli~ine onemli ol~i.ide
raru~, ya~anh, ozelliklerin ni.ifus i~indeki katkl yapm1~, ve tavnyla oni.i~i.inci.i yi.iz-
goreli sJ.k.llkJanna ili~kin bilgiye baghd1r. yd filozoflanna omek olmu~tur.
II Buna kar~m, toplumsal tamm, psikolo- Aziz Anselmus, felsefe tarihinde ontolo-
jik anormalligi, toplwnsal ya~am1 di.izen- jik karuhyla Lin kaz~br. 0, bu karu-
leyen kurallan il1Jal eden davraru~lar tmda, 'Tann' ile neyi anlatmak istedigirni-
~eklinde tanunlar. Ill Tlbbi tamm ise, zi sorar. Tann, ona gore, kendisinden
anonnalligi, ki~ide, gori.ini.i~teki davra- daha yetkini tasarlanamayan bir varhkhr.
ru~lann gerisinde bulunan bir bozuklu- insanda, btiyle bir yetldn varhk fikri ya da
~n varllgtru gozler online seren birta- idesi vardar. Hatta, Anselmus'a gore, bu
kun belirtiler araal1~yla tammlar. fikir, Tann'run varolmadapru soyleyen
Bu baglamda, psikolojinin anormal bir budalada dahi vardu. 0, i~te bu nok-
insan davran~uu konu alan dah anonnal tada, saz konusu Tann fik.rinin, yalruzca
da11ranr~lar psik.olojisi olarak tanunJanar. zihnimizde olan bir kavram rm oldugu-
SOz konusu psikoloji ti.irii, anorrnal olaru nu, yoksa rihnimizde olduktan ba~ka,
tarumlamada soz konusu olan gi.i~lillder :zihnimizin d1~mda bir ger~eklige de br-
den dolay1, psikopatoloji, veya sapmo ~ ~Ihk gelip gelmedigini sorar.
lojisi olarak da bilinir. Birinci altemalifin ge~erli oldugunu,
anschaung. Almancada, 1 weltanschaung Tanr1'run yalruzca zihrumizde, bir kav-.
[di.inya gori.i~i.i], lebensanschaung [hayat ram olarak varoldugunu kabul edelirn.
gori.i~i.i] orneklerinde oldugu gibi, gO- Bu durumda, Aziz Anselmus'a gore,
ri.i~, bak1~ aliJSI, nokta-i nazar anlamma tam bir ~1kmaza di.i~eriz, ~nki.i, hem
gelen sazci.ik. 2 Sezgi, dolayuns1z idrak, ideal ve hem de reel olarak, yani hem zi-
dogrudan alga. Dogrudan ve araciSIZ hinde ve hem de zihnin d1~mda varolan
olma ozelligine sahip bulunan gori.i. bir ~ey, yalruzca zihinde, bir kavram
tKant'm felsefesinde, zihne, zaman ve olarak varolandan kesinlikle daha yet-
me)<jn forrnlan araahg1yla, duyusal mal- kin olacakl:u'. Oysa, tTanr1, 'kendisinden
zeme saglayan alg~ ya da sezgi tiirii. daha yetkini tasarlanamayan varhk' ~ek
Anselmas, Aziz. 1033-1109 }'Jllan arasm- linde tarumlarun1~br. Burada, Tann'ya
da ya~ama~ olan ve Tann'mn varh~na zihinden bag,ms1z, zihin d1~mda bir
ili~kin tontolojik karnt1yla tarunan Hl- varhk izafe etmezsek, bu taruma kesin-
ristiyan filozof. 'inarunak i~in, cmlamaya likle ters di.i~eriz, yani manhksal bir ~e
~ah~1yorum' degil de, 'Anlamak i~in li~ki i~inde kahnz. Bundan dolay1,
inaruyorum' tavrmm ba~lahc1s1 olan ve 'Tann hem zihinde bir kavram olarak
inan~~akd ili~kisi soz konusu oldugun- ve hem de zihin d1~mda vardn' demek
da, akd kar~1smda .in an~ ya da imana, zorunday1z.
anti 59
ansiklopedi [ing. encyclopedia; Fr. eri.C1JC- antagonizm (ing. atntagonism; Fr. antago-
lopldie; AI. en.z.yklopiid ie). Denis tDiderot, nisnre]. Ki~iler, k urumlar, toplumsal
tD'Alembert, tVoltaire, J. J. tRousseau, grup ya da Slruflar, O~reti ya da ideoloji-
tHolbach ve tHelvetius gibi, insarun ler arasmda soz konusu olan uzla~maz,
ozi.i itibariyle iyi oldu~una, ve uygun ko- i.istesinden gelinemez ~eli~ki ya da kar-
~ullar sa~land1~1nda, sonsuzca geli~ebi ~tthk durumu it;in kullarulan terim. iki
lece~ine ve hatta yetkinJ~ebilece~ine si.ire~, yap1 ya da organizma arasanda or-
inanan Aydtnlarunac iyimser filozofla .. taya ~kan ve eylemJerinin sonu~lann1n
nn, 1751-1776 ydlan arasmda, Fransa'da birbirlerine ti.imi.iyle kar~1t olmas1yla be-
35 cilt halinde yay1nlad1klan ve 18. yi.iz- lirlenen uyu~mazhk ya da ~ah~ma d u-
ydrn bi.iti.in bilimsel bilgi ve di.i~uncesini rumunu Hade eden siizci.ik.
bir bi.iti.in olarak serimlemeyi ama~layan anti. Bir ~eyin kar~1S1nda, bir ~eye kar~1
dev eser. olma anlam1na gelen ve sozci.ik ya da
ansiklopedistler [Os. erbabri«Mmusul ulum; terimlerin yap1s1na girerken, kar~1thk,
ing. encyclopedists; Fr. encyclopedists). Bi- olurnsuzluk, di.i~manhk ya da bir ~eye
limlere ve sanatlara ili~kin analitik bir kar~1 korunma fikrini anlatan onek.
sozli.ik diye betimlenen t Ansiklopedi'nin Buna gore, emperyalizmin bi.iti.in bic;im-
haZirlanmas1na, tDiderot ve tD'Alem- lerine kar~1 olmaya dayanan tutum ya
bert'in editorli.iAU alhnda, katkl yapnu~ da o~retiye antimrpnyaliznr; fa~izmin her
olan FranSIZ yazar ve di.i~i.ini.irler obe~i. t:i1rli.isi.ine kar~1 olma tavnna ant~izm;
tVoltaire ve tHelvetius'un da makalele- kapitalizme, kapitalist rejlmlere kar~1 ta-
rini i-;eren ansiklopedi, dine kar~1 ald1gt kinJ.Ian ele~tirel ya da di.i~manca tavra
el~tirel tavula ve toplumsal ve siyasal antikapitalizm; Yahudi di.i~manh~ana ise
alanda geli~tirdigi liberal gori.i~lerle se~ anlisemitiZJn ad1 verilmektedir.
kinle~mi~tir. Bununla birlikte, Diderot, Yine psikiyatriyi meydana getiren temel
D'Alembert ve arkada~lan, kendi ~a~la ilke ve di.i~i.incelerle pratiklere kar~1 ta-
ruun iJeri di.i~i.incelerini ve bilimsel bu- kinllan ele~tirel h.ltuma antipsikiyatri ad1
lu~lanni surunak adma, ge~mi~in bi.iti.in verilirken, realizmin ~ok ~itli versiyon-
bir miras1n1 reddebni~lerdir. lanndan biri ya da di~erini reddeden ve
Ansiklopedinin olu~umuna en bi.iyi.ik nesnelerin dr~ diinyada onJara ili~kin
katk1yr yapm1~ olan Diderot, eserin idelerimizden ba~1mS1Z olarak varoldu-
genel yonetimini i.istlendikten ba~ka, ~unu kabul etmeyen yakla~rm ya da o~
din, siyaset ve felsefeyle ilgili maddeleri reti antirealizm olarak tanunlarur. Bu ba~
yazm1~hr. Buna kar~1n, genel olarak lamda, maddi nesnelerin varolu~u siiz
bilgi konusunu ele alan D'Alembert geo- konusu oldu~unda, idealizm; ti.imeller
metri, matematik ve pozitif bilimler ko- ya da soyut varlrklar soz konusu oldu-
nusunda katk1 yapm1~hr. ~unda, nominalizm antirealist ogretiler
Diderot•nun yalan dostu olan i.inli.i olarak ge~er.
hekim Chevalier de JaucoW't felsefe, siya- Ote yandan, insan varhklartrun do~a
set, edebiyat, sava~, despotizm ve mo- bilimlerinin konusunu olu~turan nes-
nar~i gibi konularda yazm1~br. Rousse- nelerden -;ok farkh oldukJan gerek~e
au mi.izik konusunda y~ olmakJa siyle, psikoloji ve toplumsal bilimlerde,
birlikte, siyaset konusunda toplumsal farkl1 bir yakla~1m1n benimsenmesi ge-
sozle~me kuramrnl onceleyen kimi ma- rekti~ini, ome~in insan davran1~1 ve
kaleler hazularru~hr. tMontesquieu·nun zihinsel si.ire~lerin fiziksel, kimyasal ya
_yalruzca Jbe~eni' konusunda tek bir da biyolojik si.ire~lerle a~Iklanamayaca
makaleyle katk1 yaph~l ansiklopedinin ~IJ\1 savunan ak1m ya da tavu ise anti-
di~er onemli yazarlan aras1nda Helveti· naturalizm olarak bilinir.
us, O,arles Buffon, i.inli.i fizyokrat Turgot Yine, davraru~~d1~n dilbilime uygu-
ve Baron td'Holbach vardtr. lanmasirun sonucu olan, dilin ancak ve
60 antihiimanizm
a:-tcak onun tiretihne veya yaratdma sii- kla bulur ve dolay&s&yla da, ozneyi
recine dahil olan d1~ ko~ullardan han·- mahkU:n ederler. Hi.imanizm, poshno-
ketle a9klanabilecek bir davram~ olarak demizme gore, adalet ve ~itlik arad•gtru
goren zihincilik kar~ltl ogretiye antimen- iddia etrnesine kar~m, liberal toplum ta-
talizm ad1 verilmektedir. rafmdan adaletsizligi ve e~itsizligi me~
Modern oznenin tahtmdan indirilme- rula~tumak ic;in kullandml~hr. Dahas1,
sine katk1da bulunan bilimler, antibilim hi.imanizm Batnun i.isti.inli.igtini.i, ki.ilti.ir
diye kategorize edilir. Bu baglamda, in- emperyalizmini, onun ba~ka ki.ilti.irler
samn dogu~unu analiz ettikten sonra, i.izerindeki tahakki.imi.ini.i me~rula~tu
ic;inde bulundugumuz posthi.imanist ve mak i.izere kullarulm•~ sahtekar ve iki-
postmod.em epistemik mekanda, episte- yi.izli.i bir ideolojidir.
molojik bir ozne olarak ayru oznenin antik felsefe [ing. ancient philosophy; Fr.
oli.imi.ini.i ilan eden Foucault, ozneyi tah- pltilosophie antique)_ Once Yunan kent-
hndan indiren, onu d.il, arzu ve bilin~da devletinin, daha sonra da Roma impara-
~mm bir etkisi olarak yorumlayan, ozne- torlugunun siyasi gi.ici.i ve egemenligi a)-
yi ki~i-oncesi gi.i~lerin bir epifenomeni linda, tarihsel olarak M. 0. 7. yuzy1hn
haline getiren psikanaliz, dilbilim, etnolo- sonundan ba~layap, M. S. 2. yuzy1la dek
ji ve arkeoloji gibi bilimleri antibilim si.iren donemin felsefesine verilen ad.
adm1 vermi~tir. Antik felsefe, mitolojiden ya da ~oktan
antihiimanizm [ing. anti-humJJnism; Fr- nh dinden kopu~ ve dogal olaylann
anti-humanisme]. Genel olarak hi.imaniz- yine dogal nedenlerle a~arunas1 gerek-
lnin her ti.iri.i ya da ~ekline kar~1 el~tirel tigi inancayla ba~laiN~, fakat son do-
bir tav1r takman, thi.imanizrnin ~u ya da nemlerine dogru yeniden dine yakla~ma
bu versiyonunu reddeden yakla~lm- durumuna gelmi~tir. En se~in temsild-
1960'1ardan itibaren ozellikle Fransa'da leri arasmda Sokrates, Platon ve Aristo-
yap1salcdar tarafmdan benimsenen bir toles gibi bi.iyi.ik filozoflann bulundugu
yakla~un olarak antihi.imanizm, insan antik felsefede, bilimle felsefe hep bir
ozgi.irli.igi.ini.in bir yarulsama oldugunu arada olmu~, ba~lang1~ta doga felsefesi
ifade eder. Once yaplsalcllar ve sonra da, 00. plandayken, sonlara dogru pratik fel-
daha belirgin olarak postyap1salalar bi- sefe aguhk kazarun1~t1r.
reyleri sosyal ve linguistik yapdara, eko- antilogia. tSofistlerde ve ozellikle de Pi-
nomik i.iretim tarzma ya da bilin~d1~ma ronrularda, her sav ya da iddiamn, her
tabi kaJar ve her ttirli.i soylemden once karutm kar~lsma aym derecede kuvvetli
gelen insamn ozi.i di.i~i.incesinden bir ve onemli kar~1t bir iddianm, karut::m ge-
bi.iti.in olarak vazge~erler. tirilebildigi di.i~i.incesinden hareketle, ~e
tDescartes'la ba~Iayan ozne merkezli ~itli sav ve iddialann zihinde bir denge-
felsefeye ve t Aydmlarunanm y1lmaz sa- ye ula~mas1 ve her ti.ir iddiarun ortadan
vunurulugunu yapbgl hi.imanizme ~id kalka~1 durumu i~in kullandan terim.
detle kar~1 ~kan tpostmodernizmin an- antilojizm [lng. antilogism; Fr- antilogisme].
tihi.imanizmi ise,. hi.imanizmin yalmzca bcisi dogru iken, i.ic;i.inci.isi.ini.in tutarslZ,
sorgulanmall\1~, d1~sal degil de, i~sel yanh~ ya da ~eli~ik oldugu goliilen, tu-
olarak dogrulanml~ sabit bir referans tarslz onermeler i.i~li.isi.i; onermelerden
~r~evesine dayanarak yan1tlar bubnaya herhangi ikisinin birle~ik dogrulugunun,
t;ah~an tsazmerkezd bir i.istanlab oldu- i.ic;i.inci.islini.in yanh~hg1r11 gerektirdigi
gunu dile getirir. Hiimanizmin insanr oz- i.i~li.i onenne obegi.
neyi merkeze koydugunu, insarun evre- C. Ladd Franklin'in tasun ilkesi, bu
nin he~eye hi.ikmeden, he~eye karar ~er~eve i~inde, ge~erli bir tasamm, on-
veren ve he~yi kontroli.i albnda tutan ci.illeri sonurun c;eli~i~yle birlikte alm-
efend.isi oldugunu ima ettigini one si.iren d•gmda bir antilojizm meydana getiren
posbnodemistler, hUmanist felsefeyi bas- bir tas1m oldugunu ifade eder. Buna
Antisthenes 61
gore, sonucu, ger~ek ve ge~erli sonucu- Boyle biri, ya +Kinikler gibi, toplmnun
nun bir ~eli~igi olarak one silriilen akll- dt~mda ve doga durumunda ya da top-
yilriitme tilrilne antilo jizm adt verilir. lumun i~inde, ~ok az sa}"'da birka~ nor-
Ornegin: Aristoteles bir insandtr. Tilm ma uyarak ya~ar. Antinomiyan, anar~is
;,.,_<>anlar olilmlildilr. 0 halde, Aristoteles tin ter.;ine, toplwnun yasalanru ve siyasi
1.:' anlil degildir. yaptsmt ytkmaya kalkt~maz.
antinomi [Os. tesavii nakizeyn; lng. anti- Bu baglamda, yasalarm hangi davram~
twmy; Fr. antinomie; Al. antinomie]. 1 Mo- ya da eylemlerin dogru oldugunu belir-
.~-·:-r~ rnanbkta, ar;tk se9k olarak dogru bir leyemeyecegini, neyin dogru oldugunu
ispat ya da karutlama tilrafmdan ortaya belirleyen tek ~eyin ki~inin vicdam ol-
konan manbksal bakundan imkans1z dugunu one silren goril~e; insamn dini
sonu~. 2 tKant'm Kritik der Reinert Ver- inancmm toplumun hukuki ya da ahlAki
nunft [Saf Akhn Ele~t:irisi) adh eserinin kodlarmdan bagt~tk oldugunu dile ge-
Transendental Diyalekfik bohimilnde, ras- tiren anlayt~a antinomiyattiZitt adt verilir.
yonel bir metafizigin dort tezi olarak orta- Antinomiyanizm teolojide, kurtulu~ i~in,
ya konan, her biri ayrt ayn dogru gibi go- ahiAk yasasmm degil de, yalruzca inan-
riinmekle birlikte, her ikisi birden dogru cm gerekli oldugunu savunan ogretiyi,
olamayan iki ilke arasmdaki ~eli~ki. Tann'run inayetine mazhar olan ki~inin
Buna gore, Kant, ~u dort antinominin, kusursuz bir milkemmellik hali i.;inde
hem tezi ve hem de antitezi i~in saglam bulundugunu savunan ogretiye kar~tltk
karut ve argilmanlar getirilebilecegini gelir.
soylemi~tir. I Evrenin zaman ic;inde bir Antiokhos. M. 0. 1. yilzytlda ya~am1~
ba~langta vardtr ve evren mekan bakt- olan Yeni Akademili dil~ilnilr. Felsefi
mmdan smtrhdtr. Evrenin zaman i~inde kariyerine bir agnostik olarak ba~layan,
bir ba~langtct yoktur ve evren mekan fakat hi~bir ~eyin bilinemeyecegini ya
bak1mmdan strurstzdtr. II Her~ey basit da her~eyin ku~kulu oldugunu sayle-
bile~enlerden meydana gelir. Hi~bir ~ey mede i~erilen gil~lugu gordilkten son-
basit bile~enlerden olu~maz. Ill Her~e ra, eklektik bir tavtr sergileyen Antiok-
yin bir nedeni vardtr. Her~eyin bir ne- hos, daha sonra tilmilyle ahlak alanma
deni yoktur. IV Evreni a~tk.layan Zorun- donm il~tilr.
lu bir Varhk vardu. Zorunlu bir Varhk antiqua doctrina. tOrta~ag felsefesi'nde,
yoktur. tilmeller tarb~mast s0z konusu oldugun-
Bu dort ilkeden, tez olarak bilinen bi- da, tPlaton'dan miras ahnan tkavram re-
rincileri, insan aklmm ko~ullu her~ey alizmini, ya da daha dogru bir deyi~le ra-
i~in nihai ve temel bir neden (ornegin, dikal bir kavram realizmini nitelemek
bir ilk neden) bulma talebini, antitez ola- i~in kullamlan ve eski ogreti anla.nuna
rak ge~en ikinciler ise, akhn tek tek her gelen deyim.
durumu ba~ka bir ~ey tarafmdan ko- Antisthenes. M. 0. ~ind yiiZ}'llda tKinik
~ullanmt~ bir hal olarak gorme arzusu- okulu kurmu~ olan. Yunanh dil~ilnilr.
na yamt verirler. Kant antinomilerin, -;e- Hocast tSokrates'in karakter bagtmstz-
li~en iki ilkeden birinin fenomenler, hgmdan etkilenen Antisthenes, karak-
digerinin de numenJer i9n ge~erli oldu- ter bagtmstzhgmt, dilnya nimetlerin-
gunun dil~ilnillmesi suretiyle ~ozillebi den uzak dunna tavn ve kendine yeter
lecegini one surer. olmayt en yilksek ideal olarak degerlen-
antinomiyan [1ng. antinomian]. Yunanca dinni~tir. Onun gozilnde erdem, dilnya
kar~t anlamma gelen anti ve yasa anla- nimetleri ve hazlan kafltsmda bagtmstz
tnma gelen nomos sozcilklerinden tilretil- olmakb.r. Mutluluk amaa i9n, erdemin
mi~ olan, ve toplumun kurallanyla, yasa- kendi ba~ma fazlas1yla yeterli oldugunu
larmdan bagt~tk olmak isleyen ki~iyi ve ba~ka hi~bir ~eye gerek bulunmadt-
gosteren stfat. gtnl savunan Antisthenes'e gore, erdem
62 antitez
arz.unun yaklu~u, isteklerden ba~tmSlZ Buna gore, tKanf1n Kritik deJ· Reincn Ver-
hkttr. insan1n mutlu almak i~in erdem- nunft [Saf Akhn Ele~tirisi] adh eserinde
den ba~ka hi~bir ~eye gereksinim duy- ifade edilen dort antinami bir tez ve bir
1nad1~1nt, kendi kendisine yetebibnek de antitezden meydana gelir. Bunlardan
i~in, ba~ka her~eyi har gonneyi o~ren tezlerin a)umsuz alanJanna veya ba~ka
lnesi gerekti~ini soyleyen Antisthenes, bir tezle celi~en ve anunla birlikte bir an-
zenginlik, gtizellik, tin, ~an ve ~erefin bnami meydana getiren alumlatnaya an-
bo~ birer kuruntu oldu~unu one siir- titez adt verilir. tdealist diyalekti~in iinJii
tnti~tiir. Ona gore, bilgelik, insarun ken- dii~iintiru tHegel'de ise antitez, diyalek-
disini bu kuruntulardan kurtarmasm- tik siirecin, tezi ink~r eden, ve tezle anti-
dan ba~ka bir ~ey de~ildir. tezin k1smi doAtularlru bir araya getire-
Yalntzca hazzm iyi aldu~unu yadsl- rek, anlann her ikisini de a~an sentezin
makla kahnaytp, anun ayru zatnanda en artaya ¢<,1~1na katkJ yapan ikinci evresi-
buytik kottiltik oldugunu one siiren An- ne kar~thk gelir. Antitez tdiya1ektik ma-
tisthenes bu konuda 'haz duymaktansa, teryaliztnde de, ayru ~ekilde de~i~me ve
deli olmayt yeglerim' den'li~tir. 0, hazz•n geli~me stirecinin, birinci evreye kar~tt
kar~tsma, ~ah~tp didiruneyi ve stktnh alan, ikinci evresini ifade eder. Bununl a
~ekJneyi koymu~tur, zira yalruzca ~ab~ birlikte, antitez Hegel ve Marks·1n diya-
ma, insan1 erdemli ktlar, insan anunJa ba· lektik felsefelerinde, sadece ~eli~en fikir
g1ms1Z olur. tnsan1 mutlu k.Uan erdemi, ve onermeler ic;in degil, fakat birbirleriy-
hocas1 Sakrates'le birlikte, bilgelikte bul· le ~ab~an tarihsel veya toplumsal gii~ler
1nu~ ve erdemle bilgeli~in boltinmez bir- i~in de kullaruhr. Bu tiirden ytb~ma ya
ligini savurunu~ olan Antisthenes, erde- da ~eli~kiler hem tezi ve hem de antitezi
min ogrenilebilir aldu~unu soylerken oztimseyen sentezde a~tltr.
de, bun unla bilimse) ara~tutnadan ~ak, antropoloji (Os. ilnzi be~ lng. anthr"Po-
ahlaki ~ah~1na ve ah~htmay1, egzersiz logtj; Fr. nnlhropologie; AJm. anthropologie).
yap1nay1 anlamt~tlr. insarun hayvanlar diinyastndaki kokeni-
Antisthenes·in goztinde, felsefenin i~i,
ni ve yerini, bir birey alarak geli~imin.i,
'1nutlu olmak i~in, da~aya uygun olan
tarihsel sure~ boyunca ge~irdigi fizild
c;abahu'l se~mek'ten ba~ka hi~bir ~ey ve zihinsel de~~imleri kanu alan disip-
degildir. Antisthenes, bilgelikte buldu-
lin; bir toplumsal varhk alarak insaru,
gu erdemin kendi kendine yeten bir
insantn toplumsal ya~amtyla ilgili fe-
deger oldugunu soylemi~tir. 0, insanla-
nomenleri, zaman ve mekin strurlama-
rtn, ya~arrun temel ihtiya~ ve hazlan
st almadan ara~hran, farklt yerlerde ve
kar~tstnda kay1ts1z kalmakla yetinme-
yip, amac1na ancak hazdan ka9-nmakla zamanlarda artaya 9-kan trklan, dilleri
eri~ebileceklerini dii~iirunti~tiir. Kendi
ve ktiltiirleri inceleyen bilim.
gtic;lerinin dt~tndaki hic;bir ~ey kar~t 1nsan bilimleri arasmda, insaru hem
stnda kaygtlarunamayt, hic;bir ~eye aldl- fiziki ve hem de sosya-kfiltiireJ yonleriyle
rt~ etmemeyi ilke ediruni~ alan Antist- ele alan tek biJim alarak antropolajinin
henes i~in, ihtiya.;stzhk, dilnyadan ytiz farkh daUan, 1 bii insan dagas1 kuramt
~evirmek anlamtna gelmi~tir. geli~tirme u~ra~1 i9nde olan felsefi anlro-
antitez [kar~t anJam•na gelen anti onekiyle poloji; 2 farkb ve ~ak ~efitli insan grupla-
konum, onerme anlanuna gelen Yunanca rmln iiyeleri arasmdaki fiziki farkhhklara
tl•esis'ten tiireyen terim; Os. nakizj laJziyye; dair bilimsel ara~hnnaJardan meydana
ing. antithesis; Fr. antithese; Alm. antithe- gelenfiziki antropoloji; 3 insan gruplanrun
sis]. 1 Genel alarak, bir dii~tince, yarg1 ve taplumla nrun sosyal ldet, Hrf ve ku-
ya da onermenin kar~1h ya da ~eli~igi rumlan yla ilgili bilimsel ara~hnnalar
olan onerme. 2 Retarikte ~arp1c1 bir kar- dan alu~an sosyal antrapoloji; 4 kiiJtO.rle-
~lthk, c;at1~an iki dti~tincenin dengeli re, ozellikle de Bah uygarhguun etkisi
birle~imini i~eren deyim. alttna girmemi~ taplwnlann kiiltiirleri-
anlrapozofi 63
v. b. g., edimler, konuima edimleri oldu~u Buna gore, 1 Aristoteles'te hem form ve
i~in pragmatiktir. hem de ic;erik bakam1ndan do~ru olan;
Apel'e gore, insanlar bir konuda birta- olan ya da olabilecek olana ili~kin bilgi·
kam do~ru sonuc;lara ula~mak amactyla den farkh olarak, olmak zorunda olana
birbirleriyle tarh~ma, ortak bir ara~hr· ili~kin bilgiye apodektik bilgi ada verilir.
ma ic;ine girdikleri zaman, saras1yla 1 Bu tiir bir bilgi, istisnas1 olmada~a ic;in,
soylenenin anlamh oldu~u; 2 soylenenin tiimel; aksi soylenemedi~i, soylendi~i
do~ru oldu~u, 3 soyleyenin di.iri.ist ve ic;· takdirde, c;eli~kiye di.i~i.ildi.i~i.i ic;in, zo-
tenlikli oldu~u ve 4 soylenenin nonnatif runlu; konusuna uygun oldu~ ic;in
bak1mdan uygun ve do~ru bir c;erc;eve do~ru olan bilgidir.
ic;inde iletildi~i iddiasmda bulunulur. Bu Yine, 2 Aristoteles'in onenne li.irlerini
dort iddiadan ikincisi, Apel'e gore, muta- kiplik bakmundan ayanrken dile getirdi-
bakata mi.imki.in tiim rasyonel varbklan ~i zorunlu onerme ti.iriine; zorunlu ola-
ic;eren ideal ko~ullarda ve uzun erimde rak do~ru olan, ya kendinden ac;1k, do~
ula~alaca~1ru, yani hakikatin uzun vade- rulu~u herkes i-;in apac;ak olan, ya da
de elde edilecek evrensel bir mutabakat ti.i1ndengelimsel bir alalyi.iri.ibneyle ka·
oldu~unu bildirir, dordi.inci.isii ise biz in· rutlanan onermeye apodeiktik orunne ada
sanlann ba~kalanyla konu~maya ba~la· verilmektedir. Bununla birlikte, burada,
dt~muz zaman, bir kahhmcalar cemaa ti·
apodeiktik onerme ti.iruni.in zorunlulu-
nin varolu~unu varsaydt~uruza ortaya ~undan anla~almasa gereken ~ey, for·
koyar. tnel/manhksal bir zorunluluktan c;ok,
Apel'in soz konusu dort onkabuli.i, on- onennenin ic;eri~ine, yani onennenin
larl reddetmek ki~inin kendi kendisiyle i~aret etti~i nesne ve duruma ait bir zo-
c;eli~mesi anlam1na geldi~i ic;in, vazgea
runluluktur. Bundan dolayadar· ki, c;a~
~mez ve zorunlu onkabulJerdir. Soz ko-
da~ ~pistemolojide ve bilim felsefesinde,
nusu zorunlu onkabullerden meydana
onermelerimizin ic;erikleri yoni.inden zo--
gelen boyle bir kuram Apel'e, bir yan-
runlu olamayacaklan belirtilerek, apo·
dan yirminci yi.izy&Jda gozlemlenen go-
deiktik onerme ti.iri.ine radikal ele~tiriler
red e~ilimlere kar~a koyma, bir yandan
getirilmi~tir.
da Kant'a ozgi.i tdeontolojik unsurlarl
a~1r basan bir s6ylem eti~i yolunda iz
apodosis. Mantakta, ko~ullu ya da hipo-
si.irme olana~1 vermi~tir . tetik bir onennenin sonuc; klsm1. Ayru
aphairesis. 1 t Aristoteles'te, soyutlama; ti.irden hipotetik onermenin ko~ul kas·
bir ozelli~i ya da genel niteli~i a it oldu- mana ise, Yunancada protasis ada verilir.
~u ba~lamdan soyutlayan i~lem veya apolitizm [lng. apolitism; Fr. apolitisnre).
bu i~lemin i.iri.ini.i olan ~ey ic;in kullana- Siyasetten, siyasi sorunlardan uzak dur·
lan Yunanca terim. may1, siyasi sorunlara de~ilse bile, bu
2 tYeni-Platonculukta, diinyaya li.imi.iy- sorunlann -;ozi.imleriyle ilgili tarta,ma-
le a~k1n ve varolan her~eyden ayn ve lara, ve bu arada yonetimi ele gec;innek,
farkh oldu~u ic;in, hic;bir insaru yi.iklemin yonetimde temsil edilmek ve kendi c;6·
kendisine uygulanamada~t Tann'ya, Bir zi.imi.ini.i dayatmak ic;in yi.iri.inilen siyasr
olana ili~kin genel bir kavrama, bir kav .. mi.icadelelere yabancl kalmay1 ilke edin·
ray1~a eri~menin yontemi olarak olum- mi~ ki~inin tavnna verilen ad.
suzlama. Apolloncu [tng. apollonian; Fr. apollonien ].
apodeiktik [Os. zaruri; lng. apodictic; Fr. tNietzsche'nin Die Geburt der Tragodie aus
apodictique; Alm. apodiktisch). Ac;1kc;a ka· dem Geist.e der Musik [Tragedyarun do~
ru tlanabilir ya da tarutlanabilir olan, zo.. ~u] adh eserinde, insan ya~amandaki
runlu olarak do~ru olan, mutlak olarak en temel iki e~ilim aras1nda kurdu~u
kesin olan onerme i-;in kullarulan Yu- kar~ath~an, klisik aheng, ozdenetim ve
nanca safat. dengeyi temsil eden unsuru.
66 apoleietik
Apollon, cnun yo rum una gore, ger.;ck- kar~1s1nda savunrna ~abas1 veren dir,
te gune~ tannstdu. Ba~ka bir deyi~Je, adamt-du~unurlere apolejistler ad1 veril-
Nietzsche Apollon·un bir kez derine in- Inektedir. Belli ba~hlan arastnda Aziz
di~imizde, hayat1 ya~arunaya de~er Justin, tTatianus, t Athenagoras, irenaeus
kdan gl.1zellik yantlsamastru bize sunan ve tTertullianus'u verebilece~imiz Apcr
l~tk tanns1 oldu~unu one surer. Bu ba~ Jojistler, dun yarun akJ.I ve duzen izleri
latnda, Apollon'un simgeledi~i du~ dc- sergiledi~ini, ve dolayts1yla, ya~am ve
neyimine, bize bir giizellik yanllsamas1 varh~1n kayna~1 olan, ezeli-ebedi, de~i~
sunan, aa veren bir dunyada kapana kl- mez, iyi ve adil bir ilk Nedene i~aret etti-
sthnt~, stkt~lp kahn1~ bireye guven ve ~ini savunmu~lard1r. Bilgelik, guc;, yiice-
huzur veren deneyime Apolloncu dene- lik ve iyili~iyle bu ilk Nedenin insan
yim adt veril.ir. bilgisinin otesinde oldu~unu savunan
Ote yandan, Nietzsche diizen, oranh, Apolojistler, O'nun yine de rasyonel bir
uyum, olt;u, rasyonellik ve entellektuel varhk oldu~unu ve bunu dunyadaki dii-
a-;1klatnaya yonelik e~ilim ve i.;tepiye zen ve ama.;hh~1n a-;1~a .;1ka rd1~1n1 one
Apollonculuk aduu verir. Buna gore, Der siinnii~lerdir. Apolojistlere gore, ezeli ve
Wille zur Macht [Gii.; isterru]'ta Apolloncu- ebedi olan yaratda~ Tann·nln sonsuz ve
luk sozcu~ii bir imgele1n ve dii~ diinyasi- sevgisi iyili~inin eseri olup, ozgur irade
Jun, bizi de~i~me ve olu~ dunyas1ndan sahibi insan, ilk giinaha ra~men, Hristi-
uzakla~bran gi.izel goruntimler diinyasi- yanh~In ongordii~ii bir ya~am tarzlnl
run co~ku i.;inde seyredilmesini belirtir' siirmek suretiyle, Tann'ya ula~abilir.
diyen Nietzsche i~, Apollonculuk fonn apophansis. Yunan dii~iincesinin, ozellik-
ya da bir;imdeki ahenge yUksek bir deger Je de manb~m kurucusu ve sistemle§itiri-
bit;en uslubu tarumlar. Ba~ka bir deyi~le, cisi t Aristoteles'in kategorik onerme; an-
Apollonculuk, tDiyonsos'un ter.rine, olu~ lamh olup, do~ruluk de~eri ta~ayan
ve de~i~menin, anla~dmazh~1 nedeniyle, onenne; ozne, yuklem ve bir ba~Ja.;tan
ger.;eklik ve co~kusuna kar~1 c;Jkarken, olu~an, ya ba~unslZ bir onenne fonnun-
hem varolu~sal-entellektiiel ve hem de es- da ya da bir tasurun sonucu olarak ortaya
tetik bir tutwnu sergileyen Tann Apol- ~n, bir ~eyi bir ~y hakkmda olumla-
lon'dan kaynaklanan tarz ya da iisluptur. yan ya da olumsuzlayan onenne i.;in kui-
apolojetik [ing. apologetic; Fr. apologetique; Jandt~l terim. Apaphansis'in, olumlu ola-
AI. verteidigend]. 1 Gene) olarak, dii~man runa lmtapiiQSis, olumsuz olanana ise
ca, ytk1c1 ve kall ele~tiriye kafll savun- apoplulsis ad1 verilmi~tir.
Jna. Bir o~retiyi, ona yoneltilen ele~tiriler aporetik [ing. aporetic; Fr. apor~tique]. Dii-
kar~1 uygulanan savunma yontemlerinin ~unce ya da tarta~man1n, ortaya .;akan
ti.hnu. bir problem ya da gii.;liikten dolay1, so-
2 tTeolojide, inanc1n tannsal kokenini nu.;suz kalma d urumu.
akd yoluyla hakh klima .;abasa. Dine ve Bu .;ert;eve i~de, tPJaton'un, Sokra tik
dinin t;e~itli dogmalanna yoneltilen iti- yontemin uygulancb~l, .;e~itli tarum de-
razlan, rasyonel kan1tlarla savunma nemelerinin ardmdan, belli bir geli~me
tavn. Hristiyanhkta, bir dogmay1, akla kaydedilse bile, somut bir sonuca ula~
hitap eden kan1tlar yoluyla savunan ve mayan, problemin t;oztimsiiz ve sonu.;-
hakh gosteren teoloji dab. Katolik ve suz kald1~1, tarumlanmak istenen erde-
Ortodoks teoloji sistemleri i.;inde yer min gere~i gibi tarumlanamad1~1 gen.;lik
alan Apolojetik'i, Protestanhk reddeder donemi diyaloglarma aporelik diyaloglar
ve ayn1 Protestanhk, inanan akd kar~l ad1 verilir.
Slndaki onceli~ini savunur. Aporetik sifatl aynca, Pironculann,
Bu .;er.;eve it;inde, Hristiyanl1~1n ilk iki yani antik Yunan ku~kuculartn1n, her
yuzydmda ortaya ~an ve yeni dini anla- gorii~ ya da o~retiyi destekleyen, do~
~thr hale getirme ve on u pagan felsefe rulayan ve yanh~layan e~de~erde ka-
a priori ve a posteriori 67
mtlar buhnalanmn sonucu olarak, i~ine Buna gore, bir ~eyi a priori olarak bil-
dii~tiikleri karars1zhk ve ne yapacaj\m1 mek, onu d1~ diinyada tecriibe etmeden
bilmeme durumunu ilade etmek i~in de bilmektir. A priori bilginin doj\ruluj\u
kullamhr. duyu deneyinden tiiretilmez, duyu de-
aporia. Antik Yunan felsefesinde, nesne- neyinden baj\uns1z olarak, yalmzca alai
nin kendisinde ya da kavrammdaki bir yoluyla bilinir ve duyu deneyiyle ~iirii
~eli~kiden ileri gelen, ~oziihnesi gii~ bir tiilemez. A pl"iori bilgi, inkar edildij\i
probleme, bir dii~iince faaliyetinde soz zaman, bir ~eli~kiye yo! a~t!j\1 i~in,
konusu olan a~!lamaz ~eli~meye veri- kesin olan bir bilgi olarak goriiliir.
len ad. A priol"i bilgi, doj\ruluj\u duyudeneyine
a posteriori bilgi [lng. a posteriori know- dayanan ve ~eli~kiye dii~iilmeden inkiir
ledge; Fr. connaisance a posteriori). Duyu edilebilen olas1h ya da olumsal bilgi olan
deneyinden tiiretilen, duyu deneyi ara- a posteriori bilgiye kar~1thr.A priori bilgi
Clhj\!yla kazamlan bilgiye verilen ad. hi~bir ~ekilde ge~ersiz k1hnamaz olan
Buna gore, bir kimsenin bir ~eyi a pos- bir bilgi olduj\undan, o tiim ko~ullar al-
teriori olarak bilmesi, o ki~inin bildij\i hnda, her yerde ve her zaman ge~erli
~yi diinyamn bir par~as1 olarak, ger~k olan, yani olanakl! tUm diinyalarda doj\-
likte varolan bir ~ey olarak duyulanyla ru olan bir bilgidir.
tecriibe etmek suretiyle bilmesi demek- Ote yandan, a priori doj\rulara aklm
tir. A posteriori bilginin doj\ruluj\una ya doj\rulan ad1 verilir. A priori doj\rular,
da yanh~hj\ma ilke olarak duyu deneyi formel manhk ve matematikte soz konu-
yoluyla karar verilebilir. Fakat duyu de- su olan tiirden doj\rular olup, ideler,
neyi ki~iden ki~iye dej\i~tij\i, yani gore- kavramlar ve anlamlar arasmdaki ta-
li tutars12, degi~ken olduj\u ve bundan rumsal ili~kileri ifade eder. Onlar, biri
dolay1 da tiimiiyle giivenilir olmad!j\1 dij\erinin yerine ge~ebilen, tammsal ola-
i~in,a posteriori bilgi zorunlu ya da kesin rak ozde~ ya da e~anlamh ya da e~de
bir bilgi olarak goriilmez; a posteriori j\er• tiimcelere dayanan doj\rulardu.A
bilgi, daha ~ok, ~eli~kiye dii~iilmeden priori bir tiimcenin doj\ruluj\u, tiimce-
reddedilebilen olas1h ya da olumsal bil- nin kendisinin incelerunesi suretiyle,
gidir. Yani, o yalmzca akla dayand!l\1 ve onda i~kin olan anlamlann a~1j\a <;~kar
ki~inin kendi kendisiyle ~eli~kiye dii~ t!lmasl yoluyla saptanabilir.
meden reddedemedigi kesin ve zorunlu A priori bilgi, biraz daha geni~ bir ~er
bir bilgi tiirii olarak goriilen a priori bilgi- ~eve i~inde, zorunlu, tiimel, deneyi a~n,
. ye kar~lthr. olanakh tUm deneylere uygulanabilir ol-
A posteriori bilgi, olanakl! tUm diinya- makla birlikte, deneyden tiiretilmerni~
larda doj\ru olmay1p, yalruzca varhj\m olan bilgi; deneyden tiiretilemeyen, fakat
belirli ve ozel ko~ullan alhnda, yani be- (Kant'ta, anlama yetisinin kategorileri or-
lirli zamanlarda ve yerlerde, like! deney nej\inde olduj\u gibi) ger~eklij\e yiikle-
tiirleri i<;in doj\ru olan bir bilgidir.A pos- nen, ger~kligi diizenleyen v" boylelikle
teriori doj\rulara, bundan dolay1 olgusal ger~ekligin anla~!lmasl!ll saj\layan do-
doj\rular ya da duyu deneyinin doj\rula- j\u~tan bilgiye kar~!llk gelir.
n ad1 verilir. Onlann doj\ruluklan, du- a priori ve a posteriori. 1 Onerme, kavram,.
yulaniTl!za ve ~evremizdeki diinyaya ak!lyiiriitrne ve bilgi tiirleri arasmda ya-
ili~kin deneylerimizin giivenilirligine p!lan ve temelde, onermelerin doj\ruluk-
baj\l!drr. lanna il~kin bilgiyi nas!l elde edebildigi-
a priori bilgi [Os. milrifeti kabliye; lng. a rniz konusuyla ilgili olan temel aymm.
priori knowledge; Fr. connaissance a priori). Buna gore, a priori bir onerme, doj\ru ya
Duyu deneyine hi~ ba~vurmadan, yal- da yanh~ olduj\u deneye ba~vurmadan,
n!Zca ak1ldan ve akhn etkinlij\inden tii- deneyimden once ya da tecriibeden ba-
retilen bilgi, deneysel olmayan bilgi. j\lms•z olarak bilinen onermedir. Ba~ka
68 apriorizm
bir deyi~le, biit"Jn tin pan;alannn e~it ol- na kar~1, tPlaton ve tLeibniz gibi aklla-
dugu onennesi (J priori bir onermedir, lar ise, insan zihninde, ttoz, e~itlik,
~iinkii, biz onun dogru oldugunu deney- neden, aynd1k ve farkhhk benzeri, dene-
den bag1ms1z olarak biliriz. E~deyi~le, yilnden tiiretihnemi~ oian ve ~ok bi.iyiik
bu onermede ge~en terimlerin ne anlama Onem ta~1yan baz1 kaV!'amlar bulundu-
geldigiru bildigimiz zaman, onun tiimel gunu soylerler. Yine, +Kant, deneyi.tnin
olarak ve zon1nJulukla dogru old ugunu ve sentetik a priori bilginin, ancak ve
ve hi~bir deneyin onu ~iiriitemeyece~i ancak insan zihninde bulunan birtak1m
biliriz. A post~iori onerme ise, dogruluk temel n priori kavra1n ve kategorilerle
ya da yanh~hgu1a, deneyime ba~vurula olanakl1 olabilecegini savuaulltt~tur .
rak, onennede iddia edilen ~eylerin ger- · apriorizm. Genel olarak, zihnin birtakun
~eklikte nas: old uguna bakllarak karar di.i~iincelere sahip oldugunu, ve bu du-
1
yi.ikselir. Buna kar~m, akh kullarunakla nurken, Aquinah, bir formun akti.ielle~
birlikte, ilkelerini inan .. ya da otorite te- mesinden ~ok, varhga gelme ediminin
meli U:zerinde kabul eden teolojide, Tho- onemli oldugunu one si.inni.i~ti.ir. 0,
mas'a gore, kendisini vahiy yoluyla gos- bir ~eyin varolu~uyla ozi.ini.i birbirin-
teren Tann'dan yola ..1k1hr ve yarahk- den aymr.
larUla ge..ilir. Ak1l yoluyla hi.. bir ~ekilde Bilgi gorii~leri: Aquinah, bilgi konusLm-
bilinemeyen baz1 hakikatlerin teoloji ala- da da t Aristoteles'ten etkilenmi~tir. Ona
mna ozgi.i kald1gm1, inancm akll tarahn- gore, iki ti.ir bilgi vardu: Duyusal bilgi ve
dan kabul edilmesi miimki.in olmayan kavramsal ya da entellekti.iel bilgi. Bun-
kimi gizleri bulundugunu one si.iren lardan birincisi, bireysel, maddi nesnelere
Aquinash, bir yandan da metafizigin ili~kin bilgidir ve nesnelerle be~ duyu
ozellikle Tann konusunu ele alan klsml- yoluyla kurulan dogrudan temasm so-
mn teoloji tarafmdan varsayJid1gml, ve nucudur. Maddi nesnelerle ilgili yargJ-
teolojiden bag1mS1Z bir metafizigin de lar ise, duyulann degil de, zihnin faali-
zorunlulukla yeten;iz ve eksik kalacagl- yetinin uriini.idi.ir. Bu ti.irden yarg1larla
m soylemi~tir. kavramsal bilgiye yi.ikseliriz. Omegin,
Metafizigi: Thomas, metafiziginin ya da bir ~eyin kirnUZl oldugunu gordi.igi.im
di.i~i.incesinin gene! ..er..evesini, Aristote- zaman, onun k1rrmz1 oldugunu anlarl.l'n.
les'ten ald1tJ form ve madde, toz/ ilinek Yani, duyu algdan ve onlardan yap1lan
ve potansiyel/akti.iel varhk aymmlaruu soyutlamalar yoluyla olu~turulan di.i-
kullanarak kurmu~tur. Potansiyel varhk- ~i.inceler, zihni bir kavray1~ faaliyeti
la akti.iel varhk arasmdaki aymm, ona i.. ine sokar. Algdardan soyutlama yoluy-
gore, bir ~eyin aktiiel olarak oldugu ~y la olu~turulan di.i~i.incelerin dogru olup
ile onun olmasmm olanakh oldugu ~ey olmad1klanna karar vermek zihnin i~i
arasmdaki ay1rundan olu~ur. Buna gore, dir. Ama bilginin temelinde, duyu dene-
bir par..a komi.ir belli bir zamanda akti.iel yinin bulWldugu unutulmamahdu.
olarak siyahttr, soguk ve kahdl.l', buna BununJa birlikte, Aquinah'ya gore,
kar~m yak1hp ki.il olabildigi i..in, potan- Tann'y1 bu ~ekilde, soz konusu bilgi
siyel olarak gri, siyah ve s1cakbr. Yine, modeline gore bilemeyiz. Tann hakkm-
bir par..a komi.iri.i, yalmzca s1cak olunca- daki bilgimizi, yalruzca olumsuz bir
ya kadar lSJtmak, onda ilineksel bir de- yoldan, Tann'run ne olmadagm1 bilmek
gi~me meydana getirmektir, oysa onu suretiyle kazamnz. Ba~ka bir deyi~le,
kor oluncaya kadar yakmak, komi.irde sonlu varhklar i.. in ge.. erli olan bili~
tozsel bir degi~meye yo! a .. makhr. tarz1 Tann'ya ili~kin bilgi soz konusu
tlineksel degi~mede toz aym kahr, toz- oldugunda, ge.. erli olamaz. Yaratdm1~
sel degi~mede ise, o ba~ka bir ttoz bir toz soz konusu oldugunda, once ona
haline gelir. Tozsel degi~meye uygun bir cins izafe ederiz ve boylelikle, onun
bir yap1da olan bir ~ey i..in madde teri- ne oldugunu biliriz; bundan soma da,
mini kullanan Thomas, Aristoteles .. i hi- cinse, onu ba~ka ~eylerden ay1racak bir
lomorfik varhk anlay1~1yla, yeryi.izi.inde ti.in;el aymm1 ekleriz. Ama Tam1 soz ko-
bulunan her~eyin madde ve formdan nusu oldugunda, 0 ti.im cinsleri a~hg1
meydana geldigini one si.irmi.i~ti.ir. Me- i.. in, O'na bir cins izafe edemeyiz. Bu ise,
lekler, ona gore, cisimsel olmayan varhk- Tann'y1 normal yoldan ve olumlu terim-
lardar ve her melek kendi fonnuna sahip lerle bilemeyecegimiz anlamma gelir.
olup, diger meleklerden formuyla ayn- Teolojisi: Tann, ona gore, yaJruzca olum-
111'. Oysa, hem madde ve hem de form- suz ve analojik terimlerle tanunlanabilir.
dan meydana gelen insan varhklan bir- Tann dsimsel degildir, mekanda bir yer
birlerinden maddeleriyle, yani vi.icut- i~gal etmez. Tann hareketsizdir ve do-
lanyla aynhrlar. Aristoteles, bir ~eyi o layJsayla degi~mezdir. Bu, Tann'mn
~ey yapan ~eyin form oldugunu savu- zaman i.. inde olmad1g1 anlamma gelir.
70 Aquinah Thomas
Tann'da potansiyel olan hi~bir ~ey bu- hk, Aquinah'run insanm ger~ek dogas•-
lunmaz. O'nda maddenin kirinden eser nm Cite dunyayla olan ili~kisi tarafmdan
yoktur. Tann maddi olmayan, s1rf belirlendigi tezinden olu~ur.
ruhani bir varhkbr. 0 turnuyle basil bir Tann'run bir yarabg1 olarak insarun
varhkbr. nihai ve en yiiksek hedefi Tann'd1r,
Diger varhklarda varolu~ bir ~y, oz ise Tann'ya ula~makhr. Dolay•s•yla, ger~k
ba~ka bir ~eydir. Oysa Tann'run ozu, mutluluga ancak Cite dunyada ula~illr.
O'nun varolu~udur. tTann, bu dunyay1 Ba~ka bir deyi~le, Aristoteles gibi, mut~u,
hi~ten yarabru~br. Aquinah'ya gore, teleolojik ve entellektualist bir ahlak an-
Tanr1 rum varhklarm kaynag1 ise, varh- lay•~• geli~tiren Aquinah, nihai hedef
gm, varolan ~eylerin ba~ka bir kaynag1 olan kusursuz mutluluga bu dunyada
olamaz. Tann bu balomdan bir sa- ve bu dunyadaki ~eylere baglamlarak
natkarla, ornegin bir heykeltra~la kar~• ula~damayacag.m soylemi~tir. Mutlu-
la~tlfllamaz. Bir heykeltra~ varolan luk en yii1<sek ve SIJ\IISIZ iyi olan Tann'da
malzemeye ~ekil verir. Oysa, yaratili~ olmak durumundadu. Tann'ya ili~kin
tan once, yalmzca Tann vard1; bu ne- bir goruye ula~•ld•gmda ancak, eksiksiz
denle varhga gelen he~ey varolu~unu bir mutluluga sahip olunabilir. Bu hede-
Tann'ya bor~ludur. Bu diinya, yarahl- fe ise, yalmzca alolh varllk.lar bilgi ve
m•~ ~ey turlerinin miimkun en iyi du- a~ yoluyla ula~abilir. Buna gore, insan
zenlemesini i~erdigi i~in, en iyi dunya- bu dunyada yalruzca Tann'nm varoldu-
d•r. gunu bilir ve analoji yoluyla da, O'na ili~
Ba~ka bir deyi~le, Aquinah, yarad1h~ kin olarak yetersiz bir kavray•~a yukse-
konusunda tPlaton'un yarahc1 Tann's•- lebilir. Ancak Cite dunyada, Tann'y•
run, Demiurgos'unun ger~ek bir yarahc1 kendinde oldugu ~ekliyle bilebilir. Sonlu
olmad•gm•, yalruzca ezelf maddeye, yet- insam, Aquinah'ya gore, bundan ba~ka
kin tidealan model olarak kullanarak, hi~bir ~ey mutlu edemez.
form kazand!rdl~N sayler. Ayru ~kil Siyaset: Aquinah Thomas, siyaset felse-
de, Aristoteles'in 1lk Hareket Ettiridsi de fesi alanmda da Aristoteles gibi du~u
ger~ek bir yarabc1 degildir, ~iinku o, nur. $u farkla ki, Aristoteles'in kent dev-
ereksel bir neden olarak zaten varolrnak- letinin olu~turdugu gene! ~er~ve i~inde
ta ola:m harekete ge9rir. Buna ka~, du~undugu ve insamn salt bu dunyada-
Aquinah'nm Tann's• ger~k bir yaraba- ki arnac1ru dikkate ald•g• yerde, feodal
dir, hem fail ve hem de ereksel nedendir. donemin du~unuru olan Thomas, insa-
Tann dunyadan bagims12 olarak varolur run dogal arnaana ek olarak, onun
ve diinyay1, kendi iyiligine kar~dlk gelen Tann'ya olan yonelimini de dikkate al-
yetkinligini payla~mak uzere, ozgurce · rru~br. Bu baglamda, insam toplumsal
yarabr. bir hayvan, devleli de dogal bir kurum
Aquinah, ruhun oliirnsuzlugu konu- olarak goren filozof, insanm tinsel ya~a
sunda, bpk• Aristoteles gibi, ruhun be- rmyla ilgili konular soz konusu oldu-
denin fonnu oldugunu sayler, fakat du- gunda, devlelin Kiliseye tabi olrnas1 ge-
yumsal ruhla entellektuel ruh arasmda rektigini soylemi~tir.
bir ayuun yapmaz. Ona gore, tum insan a.ra~sal akdcihk [lng. instrumental ratiDI'IIl-
etkinliklerinin nedeni olan tek bir akdh lism; Fr. rationalisme instrumental) Ama~
ruh vardrr. Bu ~er~eve i~inde, insamn larm belirlerunesiyle, arna~lann rasyona-
ruhu tiirn cisirnleri bilebildigi ve kendi litesi ya da ge~liligiyle degil de, salt
uzerine du~unebildigi i~in, insandaki belirli ya da daha onceden belirlenmi~
maddi olmayan par~a olarak olumsuz- ama~lara en iyi ve ernin bir bi9rnde nasd
dur. Aquinah'nm ahlak anlay•~• da ula~dacag•yla ilgili olan, veribni~ ama~
Aristoteles'in ahlak goru~une benzer. lara ula~marun en etkili yollanrun se9-
ikisi arasmdaki tek ve en onemli farkh- mi iizerinde duran takllc!hk tiiru.
arafi teorisi 71
Bir argiiman, bilimsel bir kamtlamadan, mr~ oldugu i~in, yanh~ oldujlunu sa-
kesin olarak dojlru ya da yanlt~ oldujlu- vumna. Ornejlin, ~imdiye kadar hi~
nun soylenememesi bakurundan farkWrk kimse bir linin varolu~unu karutlama-
gosterir. Buna gore, bir arg\iman g~erli mr~ oldugu i~in, tinlerir, varolmad1jlmr
ya da g~ersiz, gii~lii veya gii~iiz olabi- ileri siirme.
lir, ama onun kesin sonu~lu olarak dojlru argumentum ad judicium. Karu~ deney ve
veya yanlt~ oldugtr stiylenemez. Bir ar- ara~brmalara dejlil de, yalruzca insanli-
giiman sez konusu oldugw1da, onun bii- jlm sajlduyusuna ve insanlann ortak hii-
tiiniinden ziyade, sadece tek tek bile~n kiimlerine dayanan akllyiiriitme tarzr
lerinin, onciilleri ya da sonucunun kendi olarak anla~dan yanh~ tiirii.
ba~larma dojlru ya da yanh~ oldugu argumentum ad misercordiam. Latince
soylenebilir. 'acunadan yola pkan akllyiiriitme' an-
argumentum ad baculum. 'Gii~ kullanan larruna gelen yanlt~ tiirii.
akllyiiriitme ya da argiiman' anlamma Soz konusu yanlr~ akllyiiriitme tiiriin-
gelen onemli bir yanlt~ tiirii. de, yanlt~, ki~inin bir ~eyi kar~rsmdaki
Soz konusu yanlt~, ki~inin bir konuda ne kabul ettirebilmesi io;in, bilgi ve bilgi
kar~rhyla tarh~masr, dojlrulan birlikte temeli iizerinde kar~rltkh olarak anla~
aramasr yerine, ona kar~l gii~ kullanma- maya dejlil de, onun aama hissinden ya-
smdan ya da sopa gostermesinden olu- rarlanmaya kalkl~masmdan olu~ur.
~ur. Burada bir akl.lyiiriibne ya da politi- argumenlum ad personam. 'Ki~iyi ilgi-
kayr gii~ kullanarak savunmaya ~h~ma lendiren ~eye ba~vurarak akllyiiriitme'
soz konusu olup, bu tiir bir tarh~ma ya da tarh~ma anlamma gelen yanlt~
yanh~1 daha ~ok diktatorlere ve gang-
tiirii. Soz konusu yanlr~, bir ~eyi kabul
sterlere ozgii bir yontem olarak kar~uru ettirebilmek i~in, nesnel kamt ve bilgile-
za ~rkar. re degil de, ba~kalanrun tercihlerine,
argumentum ad hominem. Latince bir in- onyargdarma, ki~isel egilimlerine mii-
racaat etmekten meydana gelir.
sana kar~l akllyiiriitme anlarruna gelen
argumentum ad populum. Lalince 'halka
forme! olmayan bir yanlr~ tiirii ya da
ya da ~ogunluga dayanan akl.lyiiriibne
yanlt~ bir tarh~ma veya akdyiiriitme
ya da tarb~ma' anlamma gelen yanlr~
tarzr. Soz konusu yanlr~, bir ki~inin go-
tiirii. SOz konusu yanb~, bir tezi, bir poli-
rii~lerine, stiz konusu gorii~lerin ni9n
tikayr, onu ak1l yoluyla haklr kllmak ye-
yanl~ oldujlunu ortaya 9karan karutlar
rine, dinleyicinin duygularma, hislerine
bularak degil de, o ~inin karakterine, ba~vurarak kabul ettirmeye ~ab~ma yan-
ki~ilijline, niyetine ya da niteliklerine
h~I olarak kar~1m12a ~1kar. Bu yanlr~,
saldrrarak kar~1 ~rkmaktan olu~ur. daha ~ok demagoga ozgii clan bir yon-
argumentum ad ignorantiam. Latince 'bil- temdir.
gisize kar~1 ak•lyiiriibne' anlamma gelen argumentum ad verecundiam. Latince
forme! olmayan bir yanlr~ tiirii. SOz ko- 'otorite ya da saygrya dayanan akdyii-
nusu yanb~, dinleyirinin bilgisizlijlinden riibne' olarak bilinen forme! olmayan
yararlanarak. ona h~ masallar anlat- yanh~ tiirii.
maktan olu~an yanh~ bir ytintem ya da Soz konusu yanb~ iki ~ekilde ortaya
ak•lyiiriibne tarz1 olarak anla~rlrr. ~1kar: a) Tarh~I!an ya da iizerinde duru-
Argumentum ad ignorantiam iki ~ekilde lan konuda, bir ~eyi kabul ettirmek i~in,
ortaya Slkar: a) Bir ~eyin, hi~ kimse onun onunla ilgili saglam karutlar getirmek
yanh~ oldujlunu karutlamadJgt i~in, yerine, ba~ka insanlarm, geleneklerin,
dojlru oldujlunu savunma. Om~, bir adetlerin ve hatta kurumlarlll otoritesine
linin varolmadJjllru ~imdiye kadar hi~ dayanma; b) Bir tezi, bir gorii~ii kabul
kimse karutlamanu~ oldugtl iQn, tinlerin ettirmek i~in, ayru gorii~ii daha once
varoldujlunu savunma; b) Bir ~eyin, hi~ kabul ehni~ clan kimseler y a da otorite-
kimse onun do~u oldugunu karutlama- ler i9n duyulan saygrdan yararlanma.
Aristippos 73
1~n, yaratmt~br. Bundan ciolay1, evre- A~km s1fatmm so:z. konusu anlamt i')in-
nin yarad1h~, varolu~ nedeni, bilgi ve de, tecri.ibe alarumn otesinde ka]an,
sevgidir. Bu anlaya~a gore, evren mutlak deney yoluyla bilinen veya tecriibe edi-
gtizellik olan Allah'm giizelliklerini yan- len diinyanm smarlanm a~an Tann, tdin
satan bir aynadrr. Bu nedenle, giizele Ielsefesi ve tmetafizik a.;asmdan a~km
a~1k olan insan, ger.;ekte Allah'm giizel- bir varhk olmak durumundad1r. A~kl
ligine a~1k olmaktad1r. Mutasavvlflar, mn kar~th i.;kindir. Nitekiln, Tann'y1 ev-
bu anlay1~a bagh olarak, ger.;ek a~kla renin d1~ma atmayan, evren ile varhg1
ge.;ici a~k arasmda bir aymm yaparlar. bir kllan tpanteizmin Tann'st i~kin ol-
Ge~ici a~k bir giizele goniil vermek, ona mak durumundadu. Oyleyse, metafizil<.
vurulmakttr. Yani, biitiin ozlem duygu- ve teolojide, Tann ya da mutlak olan var-
lanmn tutkuyla bir ki~iye yoneltilmesi- hk, panteist bakl~ al)lSl dt~mda her go-
dir. Soz konusu ge.;ici a~k, ger~ek a~k rii~te, yetkin, yani her tlirlii s1mrlama ya
i.;in bir kopri.i olma i~levi goriir. <;iinkii da eksikligin otesinde olma (skolasti-
a~k, a~agm goziinden tiim varhklan, sizm), kavranamaz olma (tgizemcilik),
gonliinden biitiin istekleri siler, bo~alhr; dogadan ayn olma (tdeizm) ve dogal
sevgiliden ba~ka bir variJk ve istek blrak- insana yabanct olma anlammda (dogaiis-
maz. Bu duygunun evrimiyle k.i~i gti- tiiciiliik), a~km bir varhk olarak dii~ii
zelden giizellere, giizellerden giizellige, niilmektedir.
insanhga ve diinyaya ge.;er. Boylece, Ote yandan, bir ~eyi i.;erden etkileyen
a~agm goziinde, sevgili yahuzca bir i.;sel ko~ul ya da nedenlerden farkh
simge durumuna gelir. Yaradah~1, yara- olarak, bir ~eydeki degi~meyi ba~la
dtll~taki hikmetleri, kudreti gormeye, ya-
tan, bir ~eydeki degi~menin fail nedeni
radtlam sevmekten, onda yok olmaktan olan d1~ ko~ullara a~krn neden ada veri-
yaradaru sevmeye, onda yok olmaya yo- Hr. Buna gore, maddi ve fonnel neden-
nelir. t~te bu yoneli~le, ki~i ge.;ici a~ktan lerin i.;kin nedenler oldugu yerde, fail
ger.;ek a~ka, Allah a~klna yonelir. ve ereksel nedenler a~km nedenlerdir.
Dii~iince tarihinde a~k1 yarahc1 ve
Daha ozel bir anlam i.;inde ise, Orta.;ag-
yiice bir gii.; olarak goren dii~iinlirler ve
da, Aristote]es'in kategorileri kapsamma
.;aglar oldugu gibi, a~ka olumsuz bir
sokulamayan, fakat Aristoteles'in kate-
gozle bakan dli~iiniirler de olmu~tur.
gorilerini a~ttg1, onlann otesine ge.;tigi
Ornegin, +Descartes ve tSpinoza gibi,
dii~liniilen nitelik ya da safatlara ise,
akllc1 filozoflara gore, a~k bir t:utku olup,
a~km nitelikler ad1 verilmi~tir. A~km fi-
ki~i akhm kullanarak a~kt dizginlemeli-
kirler listesi, re; (~ey), ens (varhk), aliquid
dir. +Nietzsche ve tschopenhauer gibi
kotiimser filozoflar ise, a~kl, soyunu siir- (bir ~ey), unum (bir), verum (dogru) ve
bonum (iyi, yetkin)'dan olu~maktadtr.
diirmek amaayla insana kurulmu~ olan
ho~ ve bilgece bir tuzak olarak degerlen-
atkmhk [Os. muterili; ing. transcendence;
dirirler. Fr. transcendance; Al. transzendz]. Dene-
a ~ktn [Os. muteril; ing. transcendent; Fr. yim alarwun otesinde olma y a da kalma
transcendant; Al. traraszmdent ]. Gene] ola- durumu. i-;kinligin kar~th olma, goz-
rak, en )iiksek, en iistiin, en yiice olan, en lemlenen diinyarun iistiinde ve otesinde
yiiksek niteliklere sahip bulunan varhk; bulunma veya zihin kiiresinin, zihnin
deneyde verilenin otesinde olan, deneyi i.;kin samrlanmn da~mda kalma hali.
a~an ge~; normal, giindelik teoiibe- Buna gore, panteistin algtlanabilir diin-
nin kavraya~tru a~an, bilimsel a.;lklama yayla ozde~l~tirilen Tann'st dunyaya
diizeyinin daima otesinde kalan (orne- i.;kin iken, teistin, yaratrru~ oldugu al-
gin, Alman .6Jozofu tKant'ta o]anakh de- gtlanabilir diinyamn dt~mda olan bir
neyin otesinde kalan, a~klndtr ve dola- yaratlct olarak tasarlanan Tann'st a~
yasayla bilinemezdir) varhk alaru i.;in kmdtr. Onlii Alman dii~iiniirii Kant,
kullamlan safat. i~te bu taruma uygun olarak, i.;ebakt~
82 afkln nitelikler
yoluyla bilinen zihin hallerinin dayana- aieizm [Os. ilhad, fV!fyi iliih; ing. at/Jeism;
gl olan gozlemlenemez bir toz olarak Fr. atheisme; AI. atheismus]. Tanntanunaz-
ruhun a~km oldugunu, yani deney ala- CLbk Yunancada olumsuzluk bildiren a
nmm otesinde kald.gml soylemi~tir. onekiyle, Tann anlanuna gelen t!Jrosun
Bununla birlikte, tKant'm felsefesinde birle~iminden do~u~ olan ve Tann'mn
a~km terimiyle ttransendantal terimi ya da tannlann varolmad1~ inancma da-
arasmda mutlak bir far.khhk ve aymm yanan felsefe akuru. Evreni yarathgl, ev-
bulundugunu unutmamakta bi.iyi.ik ya- renin yasalanru koydugu, evrene bir ~e
rar vardu. Bunlardan a~km olan, bilgi- kilde mtidahale ettigi kabu 1 edilen
nin i~erigi i~in duyulara bag1mh olup, dogai.isti.i bir varhk ti.iri.ine veya Yarah-
soz konusu deneysel katkadan yoksun c•ya inanmama.
oldugu i4iln, zihin tarafmdan bilineme- Ku~kucular, maddeciler ve pozitivist-
yene kar~d1k gelir. Oysa transendantal ler i~in kullamlan bir terim olan ateizm,
terimi, ti.im zihinlere ort"k olan kavram teizmin temel iddialanm kabul etme-
ve ilkelerden olu~an mant1ksal ~er~eve me, Tann ya da tannlanmn varhgma
i~in kullamhr, oyle ki soz konusu man- kategorik bir bi~imde ve kamtlar goste-
hksal ~er~eve deneyi di.izenler, ona rerek reddetme tavnna kar~ahk gelir.
form kazandmr ve dolay1siyla, deneyin Ateizm, daha ~ok, bir Tann inancma da-
zorunlu onko~ulu olarak, deneyden yanan teist sistemlere bagh olarak orta-
once varolur. ya .;•knu~ olan bir aklm ya da hareket-
a~ km nitelikler [tng. transcendental attri- tir. Yani ateizm, evreni yaratan ve onun
butes; Fr. attributs transcendantaux]. Or- varlaguu devam ettiren, ozi.i itibariyle
ta~ag felsefesinde, t Aristoteles'in on ka- a~km, fakat sonsuz gi.ici.i, bilgisi ve
tegorisinin kapsamma, onlan a~t1klan iradesi ile evrende i~kin olan teist Tann
i~in dahil edilemeyen, temel nitelikJer. inancna kalll bir tepki olarak dogmu~
Buna gore, varhk, varolan her~ey i~in olan bir di.i~i.ince hareketidir.
ge~erli olan bir nitelik ya da yi.iklemdir. Ateizmin dogu~unda ve geli~iminde,
Yine, bir ~eyin var oldugunu soylemek, her~eyden once 1 evrendeki ger~ekligin
ayru zamanda onun bir oldugunu soyle- madde ve fiziki gi.i~lerden meydana gel-
mektir; ~u halde, birlik de, varhgm, ka- digini, ya~amla bilincin ~e~itli formlan-
tegorileri a~an ozsel bir ozelligidir. Ve run maddenin elementlerinin t;e~itli or-
hpkl, varhgm tum kategorilerde bulun- ganik formlar ~eklindeki bile~iminin
masi gibi, birlik te ti.im tkategorilere uy- sonucu oldugunu one si.iren tmaddecilik,
gulamr. Bunlar, tek bir kategoriyle smu- ve 2 ti.im di.i~i.incelerimizin, yalruzca du-
lanmanu~olup, bir tcins meydana ge- ywnlaruruzm bir sonucu oldugunu, bun-
tirmezler. Omegin, insaru 'akllh hayvan' dan dolay1 duyumsal kar~1hg1 olmayan
diye tarumlarsak, hayvan cins, akllWlk sonsuz bir Tann fikrine hi~bir zaman
da ti.irsel ayl.l'um olarak ortaya ~lkar; bu- sahip olamayacagmuz1 one si.iren du-
rada, hayvanhk akdhhga, cins ti.irsel yumculuk ~ok etkili olmu~tur. Ateizmin
aymma yi.iklenemez, fakat varhk her dogu~una, aynca 3 Tann'nm varolu~u
ikisine de yi.iklenebilir. nu, dogada bir di.izen bulundugu gozle-
ataraxia. tKu~kucularda, hi~bir konuda minden ve her di.izenin bir di.izen verici-
hi.iki.im vermeme, her konuda yarg1y1 as- nin varhgtru gerektirdigi onci.ili.inden
k•ya alma ve varhk i.izerine speki.ilasyon- hareketle karutlayan di.izen kanitma ol-
lara giri~meme sonucunda elde edilece- di.iri.ici.i bir darbe indiren ve dogadaki
gine inarulan ruhsal huzur hali. di.izenin, Tann'run eseri degil de, doga-
Ataraxia tEpiki.iros~ular tarahndan da, daki evrimin bir sonucu oldu~nu savu-
mutlulugun en temel, en onemli unsuru, nan tevrimcilik, ve hepsinden onemlisi, 4
insan i~n en fazla arzu edilir olan hal modem felsefenin ozneden hareket eden
olarak tammlanu. bak1~ a~lSl, varolu~un hakikat ve dege-
Athenagor a a 83
88 avidya
varolan dtinya arasmda hi~bir fark ol- zihniyle bireyin bilincini, bilginin 1~1-
maytp, ger~ekte yalruzca saf deney var- ~·yla aydmlahna yontindeki ~abalar•y
du. Ba~ka bir deyi~le, idealizmle mad- la se~kinle~en ktilttirel bir doneme, bi-
decilik arasmdaki kar~11h~l bir ~ekilde limsel ke~if ve felsefi ele~tiri ~a~ma,
a~may1 deneyen ve bu tarh~maya son felsefi ve toplumsal harekete verilen ad.
vermenin yolunu, ger~ekli~i, ne tinsel ne Aydmlaruna hareketi i~inde yer alan
de maddi diye nitelenebilecek fenomen- dti~tintirler, dti~tince ve ifade ozgtirlti-
lere indirgeme i9leminde bulan Avenari- ~ti, dini ele~tiri, akd ve bilimin de~eri
us, saf deneyin, yani yorumla kan~rna ne duyulan inan~, toplumsal ilerlemey-
lnl~ deneyin ozsel do~asm1 gozler online le bireycili~e onem verme ba~ta olmak
sermeye ~ah~m1~hr. tizere, bir dizi ilerici fikirin geli~imine
avidya. Budizmde, ttim ya~amm ve acl- kalktda bulurunu~lardlr' oyle ki soz ko-
lann tek nedeni olan, ba~tmhhk ve tut- nusu temel ve laik fikirlerin modern
sakh~a, yani tutkulara, dtirttilere ve do- toplumlann ortaya ~~ki~mda btiytik bir
yumsuzlu~a yol a~an ve kurtulu~u rolti olmu~tur.
engelleyen bilgisizlik durumu. Aydmlaruna hareketi tBacon, tHobbes
ayalh evren [lng. sublunary world; Fr. ve tLocke'un deneycili~iyle, ilk olarak
monde sublunaire ]. Evreni ikiye ayuan ingiltere'de ba~lam1~ ve daha sonra I.
tAristoteles'te, aytn alundaki varhk ta-. Toland ve M. Tindal'm tdo~alc•h~•yla
bakasma, aytistti evrenin ka~1 kutbunu dinsel bir renk alm1~11r. Ayd1nlanma
meydana getirip, suas1yla toprak, su, Fransa'da, ba~langt~ta ~ok fazla yaplCI
hava ve ate~ten meydana gelen yeryti- olmam1~, daha ~ok ge~mi~e, siyasi yap1
ztine verilen ad. Bu evrendeki varhklar, ve dinsel dtizene yonelik radikal ele~ti
duyusal bir yap1da olup, varl1~a gelir, rilerle geli~mi~tir. Nitekim, FransiZ filo-
ve daha sonra yok olup giderler. zoflan, felsefelerinin hareket noktasl-
Ayalh evrenin kar~1smda yer alan, ve mn, saraydaki ahlAid ~tirtimeden ve
eter ad1 verilen be~inci o~eden meyda- krahn iktidannm kottiye kullamlmasm-
na gelen varhk alamna ise, Aristoteles dan ald1~1m belirtmi~lerdir. Burada,
aytistti evren admt verir. Soz konusu Descartes'm 'a~1k ve se~ik dti~tinceler'
varhk alam, gtine~, ay, gezegenler ve ~retisi, tSpinoza'nm dine kar~l takm-
y•ld•zlar ttirtinden goksel cisimlerden di~l ele~tirel tav1r, akilc1 dti~tince,
olu~maktad1r. Y•ldizlar ve gezegenler, Bayle, tMontesquieu, tVoltaire ve Rous-
Aristoteles gore, yok edilemez olan, tan- seau'yu hazulaml~hr. FransiZlann Ay-
TISal varhklard1r. Bundan dolay1, Ariste>- dmlanmaya yapbklan ba~ka onemli bir
teles hpki Platon gibi, onlarm yetkin bir katki da, t Ansiklopedinin yaymlanmas1
hareket tarz1, yani dairesel hareket sergi- olmu~tur.
ledi~ini savunmu~tur. SOz konusu hare- Almanya'da ise, Aydmlanma hareketi
keti a~lklarnak i~in, elli be~ lane ktirenin Leibniz tarafmdan ba~lahlml~ ve bura-
varoldu~unu one stiren Aristoteles'e da 'do~al hukuk'u savunan tGrotius ve
gore, en dt~ ktire, hi~ durmaks1zm ytik- Thomasius gibi dti~tintirlerle, 'do~al
sek bir h1zla donen ve hareketini daha din' dti~tincesine kalkt yapm1~ olan
a~a~1 ktirelere do~ru ileten sa bit ytldlz- tWolff, Lessing ve tHerder gibi filozof-
lar ktiresidir. lar, Peztalozzi ve Francke gibi e~itimci
aydtnlanma [Os. tenevvilr; lng. enlighten- ler ve nihayet akh her alanda on plAna
ment; Fr. le siec/e des Iumieres; AI. au fkla- ~tkartan Kant gibi btiytik dti~tintirler
erung]. Avrupa'da 17. ytizyt.lm ikinci tarafmdan geli~tirilmi~tir.
yans1yla, 19. ytizy1hn ilk ~eyre~ni kap- Genel olarak de~erlendirildi~inde, Ay-
. sayan ve onde gelen birtak1m filozofla- dtn!anmay• belirleyen birtakun tav1r ya
nn akh insan ya~ammdaki mutlak yo- da e~ilimden soz edilebilir. Bunlar sua-
netici ve yol gosterici yapma ve insan s•yla thtimanizrn, tdeizm veya ateizm,
aydmlllnma 89
«;ok biiyiik, fakat olduk«;a basit ve dii- ya~ayan i~«;ilerin, ya~am ko~ullan a«;I-
zenli bir mekanizma oldu~unu ortaya smdan, feodal donemin yoksul koyliileri-
«;tkanm~tn. Bu diizenli evrenin bir par- nin «;ok daha gerisinde kald1klan gorill-
«;ast olan insamn davram~l da, ondeyi- mii~rur. Yine, yeni bir ala1 ve demokra ti.k
ye ve kontrole elveri~li olup, insanla ozgiirliik «;a~ml ba~lataca~ma inarulan
i«;inde ya~ad1~1 toplum bu bilgi ~~~~m FranslZ Devrimi teroriin egemenli~iyle
da sonsuzca geli~tirebilir. lnsanm refa- son bubnu~ ve devrimi mutlakiyet«;i yo-
ht a«;Jsmdan biiyi.ik bir ilerleme kaydedil- netimler izlemi~tir.
mi~ oldu~una gore, smustz ve siirekli bir Ote yandan, ondokuzuncu yiizydda or-
ilerlemeyi engelleyecek hi«;bir ~ey yok- taya filkan insan tipi, Aydmlanma~un
tur. insan modelinden olduk«;a farkh olmu~
Avrupa'da 18. yiizy•lda ortaya «;1kan tur. Buna gore, Aydmlanmanm akll tara-
felseff ve toplumsal bir hareket olan Ay- fmdan yonetilen, kendine giivenli, dt~a
dmlanma, 19. ve 20. yiizydlarda, zaman doniik insan ti.pi yerine, ondokuzuncu
zaman yo~un bir bi«;imde ele~tirilmi~ yiizydda daha «;ok duygulan tarahndan
tir. Ome~in, 19. yiizydda, Romantikler yonlendirilen, tedirgin, yabanc:da~m1~ ve
Aydmlanmanm akhnm ruhsuz oldu~u i«;edoniik bir insan ortaya «;1km1~tn. Dos-
nu soylerken, muhafazakarlar onu «;ok toyevski'nin Yeraltmdan Notlar adh ese-
radikal bulmu~lardtr. Yine Aydmlan- rinde tasvir etti.~i bu insan tipi, evreni an-
ma, do~a bilimlerini omek alan bir bilgi layan, diinya vatanda~1 olmay• se«;mi~
ve ak1lcthk anlay1~1 geli~tirdi~i i«;in bir insandan «;ok, kendisini anlamakta bir
ele~tiriye u~ram1~hr. Aym «;er«;eve i«;in- biiyiik zorluklan olan, degil diinyayla,
de, Aydmlanma aktlclh~ma, geleneksel salt kendisiyle bile ban~amam1~, kotiim-
ahl~k ve dinin hakikatlerine kar~1 dii~ scr bir insand11.
man~a bir tav1r ald1~ i-;in kar~1 ~kd ayd1nlatan tecriibe [ing. luminous experien-
mt~ttr. Nihayet, y:UzydLmiZda Aydm- ce; Fr. expbiota lumineuse ]. A~km, yiice,
lanma hareketi, bireysel ve kiiltiirel kudretli, ola~aniistii giicii olan bir ger-
farkhhklan goz ard1 etti~i i«;in ele~tiril «;eklikle, ozellikle de Tann'yla olan do~
mi~tir. rudan temasla belirlenen ve bu tiir bir
· aydmlanmanm ~okii~ii [lng. aJllapse of mistik temas i«;inde olan ki~iye sonlulu-
Enlightmment]. Bah kiiltiiriinde, onseki- ~unu, eksikli olu~unu, ba~1mhh~Im,
zinci yiizyda damgasm1 vuran Aydm- yete~izli~ini ve gii«;siizlii~iinii gosteren
lanmamn temel o~eleri olan hiimaniz- tecriibe.
min, iyimserli~in, insanm smtrs1zca Bu tiir bir mistik ya~anb ya da tecrii-
yetkinl~ebilece~ine duyulan inancm, be, soze dokiilemez, aktanlamaz olup,
bilim ve teknoloji yoluyla tilerleme iil- ki~iyi temas i«;inde oldu~u a~km ger-
kiisiiniin, a.kllahk ve evrenselcili~in, «;eklik, kendisi ve biitiin bir varhk ala-
ya~anan toplumsal ve ekonomik ko~ul myla ilgili olarak temelli bir biljimde
lara ba~h olarak, onemli ol«;iide erozyo- aydmlahr, ba~ka bir kaynaktan sa~la
na u~ramas1 sonucunda, 19 yiizydda namayacak bir bilgi kazandmr.
ortaya «;Ikan Aydmlanma kar~1h tavn aydmlatma teorisi [ing theory' of illumina-
i«;in kullarulan genel deyim. tion; Fr. tlliorie de l' eclairage ]. Bilgi felse-
Buna gore, her~eyden onre, bilimin, fesinde, s1mrh, de~~ken ve gelip ge«;ici
maddi ve fizild ko~ullarda smmnz bir insan varh~mm zorunlu, ezeli-ebedi ve
geli~meye yol a«;aca~I umulan bir sure«; de~~mez do~rulan nasd bilebildi~i so-
olarak, teknoloji alanmdaki uygulamas1, rusuna yarut olarak getirilen teori. Aziz
Avrupa'da kentl~meyi ve kentlerde t Augustinus'un geneI kavramlann, zo-
yoksul gecekondu semtlerinin do~u~u runlu do~rulann bilgisini a«;1klama tar-
nu h1zlandnmi~tn. l~te bu varo~larda zma kar~1hk gelen otreti.
· Ayer 91
Duyuma ve bilgiye iJi~kin iyi bir anali- 1nesinin ancak ve ancak, insan zihnini
zin, insarun iki farkl1 bilgi tiiriine sahip Tann'ya bag1mh hale getiren bir aydln-
oldugunu ac;1ga c;Jkard1guu savunan latma yoluyla a-;1klanabilecegini one
Aziz Augustinus, bu iki bilgi tiiriinii stta- siirmii~tiir.
s•yla, giizel bir k1z omeginde oldugu Ayer, Alfred. 1910-1989 ylllan arasmda
gibi, d uyulann nesneleri olan som ut var- ya~am1~ olan iinlii lngiliz dii~iinur.
hkJann bilgisi ve giizellik gibi akLlla anla· Temel eserleri aras1nda Language, Truth
~dabilir kavramlann ve ezeli-ebedi dog- nnd Logic [Oil, Do~ruluk ve Manhk], Fo-
rulann bilgisi olarak belirler. lnsan uJtdations of Emprical Knowledge [Empi-
gozleriyle maddi varhklan goriir, onla- rik Bilginin Temelleri], The Central Qu-
nn duyularla algdanan bilgisine sahip estions of Philosopl•y [Felsefenin Te1nel
olur, ate yandan akl1yla ezeli-ebedi, de- Problemleri], The Problem of Knowledge
gi~tnez dogrular1 kavrar. Sonlu bir var- [Bilgi Problemi] gibi kitaplar bulunan
hk olan insan, nasll olup da ezelr-ebedi Ayer, tBerkeley ve tHume'un empiriz-
dogrulan bilebilmektedir? insan zihni rniyle tRussell ve tWittgenstein'dan etki-
ic;i.n yedi arb ii-;iin toplanwun her zaman lenmi~ ve tViyana c;evresi'nin mantlk-;1
ve zoru.nlu olarak on etti~ini bilmek nasd pozitivizmi kapsanu i~nde degerlendiri-
miimkiin olabilmektedir? lecek gorii~leri benimsemi~tir. Ba~kil bir
Augustinus'a gore, insan zihni ezeli ve deyi~le, Viyana 0 niversitesinde, manbk-
ebedt degi~mez dogrulan gorebilmek, c;1 pozi tivizm iizerinde -;ah~m1~ ve once-
kavrayabilmek i-;in ayd1nlanmaya, ay- likle ger-;eklik, algs, ttiimevanm, bilgi,
dlnlahlmaya gerek duyar. l~te, bu ay~ anlam ve ba~ka zihinlerin varolu~u tii-
d1nlatmanm kaynag1nda Tann vard1r. riinden konulan ele alll\19 olan Ayer, Vi-
Bu ayd1nlatma, insan1n bilgide fiziki yana ~vresinin gorii~leriyle lngiliz dil-
nesnelerin degi~mesinin ve insan zihni- sel analizi aras1nda bir bag kurma -;abasa
nin sonlulu~unWl neden oldugu s1rur· i~nde olmu~tur.
laman1n iistesinden gelmesine olanak Filozof kariyerinin ba~larmda, bir
verir. Yani, insarun Tann•ya her baklm- onennenin, dogru oldugu deney yoluy-
dan muhta-; oldugunu one siiren Au- la kesin sonuc;lu olarak gosterilmedik-;e
gustinus'a gore, bu durum bilgi i-;in de anlamsaz oldu~unu dile getiren gii-;lii
ge-;erlidir. bir dogrulanabilirlik ilkesini benirnseyen
Ezeli-bedi do~ulann, genel kavramla- Ayer, bu ilkeden yararlanarak,. onerme-
nn bilgisi i~, bir tiir aydmlanma ogre-- leri, bpkl Hume'un yaph~ gibi, man-
tisi geli~tiren Augustinus'a gore, tek tek hksal ve deneysel onenneler diye ikiye
olgulardan ve algdardan genel do~rula ay1nna~t1r. Onenneleri ne manhksal
ra, bireysel omeklerden genel kavramla- dogrular ve ne de deneysel hipotezler
ra yiikselemeyen insan, genel kavramla- olan metafizik, ona gore, anlamdan yak-
nn, ezeli-ebedi ve degi~mez dog.n.Jiann sun olan sozde bir disiplin olmak duru-
bilgisini, ancak Tanr1'run kendisini ay- mundadlr. tMetafizik i~n ge-;erli olan
dmlatmasa sayesinde ~bilir. . bu durum, teoloji i~n de ge-;erli olmak
Ayru ogreti, felsefesinde, t AristoteJes'i durumundad1r; Ayer'a gore, tannsal
reddederek, Augustinus-;u bir -;izgi iz- varhkla ilgili iddialar, yanla~ bile alma-
leyen Aziz tBonaventura tarahndan da YIP, anlamdan yoksundur. Ayru ~kilde
one siiriilmii~tiir. Buna gore, insan zih- etik ve estetikte de~er yarg1s1 i-;eren
ninin degi~ip, ku~ku ve yanh~a a-;1k onermeler de, bilgi aktaran ger-;ek oner-
oldugunu, insan bilgisinin konu ald1g1 meler olmay1p, duygusal bir tavnn ge-
fenolnenlerin de degi~tigini soyleyen ni~lememesini isteyen ifadelerdir.
Aziz Bonaventura, insanLn biitiin bun- I<ariyerinin daha sonraki doneminde,
lara kar~1n, birtalom kesinliklere sahip bir onennenin do~ruluk ya da yan~la
olmasan1n, de~i~mez oz ve ilkeleri bil- glnl belirlemek i-;in uygun bir deneyin
CJ2 aynd edici ozellik
gerektigini dile getiren zay1f bir dogru- s1yla, iki ~eyin yalruzca say1sal olarak
lana bilir lik ilkesine yonelen Ayer, ilke- ozde~ o1abilecegini dile getiren ilke. Ev-
nin soz konusu versiyonunu ge~mi~le il- rendeki her varhg1n, ba~ka hi~bir ~eyde
gili evrensel yasalan ge~ersiz kllmamak olmayan bir ozellige sahip bulundugu-
ic;in benilnsetni~tir. Hatta, burada da nu, dolay1s1yla evrende, birbirine tam
kalmay1p bir adun daha ileri giden filo- olarak benzeyen, birbiriyle ozde~ olan
zof, onennelerin ilke olarak hakh kda- iki ~ey bul urunad1t;Jru dile getiren pren-
namayacaklari yerde, onlar1n yine de sip.
reddedilmemeleri ve hi~bir hakh kihn- A}'lrd edilemezlerin ozde~ligi ilkesini
manln aranma1nas1 gerektigini ileri sur· formule eden tLeibniz, ayru ilkeden,
1nu~tiir. ~eylerin yalruzca mek~nsal olarak farkh-
Ayer, zihin konusunda, bir tur notr mo- hk gostermeleri durumunda, bu farkhh-
nizlni benimsetni~ ve bir Z z.ihin haline gln ba~ka bir farkhhg1n gerekliligine
sallip oldugunu soylemenin, kendisiyle i~aret e ttigi, farkhhg1n varolan ~eylerin
ozde~le~tigim bir B bedenine sahip ol- en onemli yonlerinden biri oldugu, bir
dugumu, ve a·nin bir h~linin z•ye neden ~eyin tiim tszelliklerinin zorw1lu ve ozsel
oldugunu soylemek anJarruna geldigini oldu~, varolanlann anzi hi~bir ozelligi
iddia etmi~tir. Felsefenin ger~ek i~levi olmad1~ sonu~lanru ~1kart1n1~hr.
rlin tanaliz oldugunu iddia eden ve ana- ay1r1m [lng. distinction; Fr. distinction; AI.
lizle ilgili gorii~unde Locke: Berkeley, unterscheidung). Seyler aras1ndaki fark·
Hume ve Russell ~izgisini izleyen Ayer'a hhkJara i~aret edildigi ya da bir ~eyin
gore, felsefi analiz dilsel bir analizdir. ba~ka bir ~ey olmad1g1 tasdik edildigi
Bu tiir bir analiz, Ayer•a gore, bize bir zaman, yapllm1~ olan ~ey, ortaya ~1kan
setnbolii, ne onu ne onunla e~anlamh kavramsal belirleme.
ba~ka bir sembolu i~eren tiimcelerle Farkl1 ay1nm tiirlerinden soz edilebi-
ifade ehnek suretiyte tan•mlama yollan lir. Ayu1m, iki bfitfin ve birlikli varhk,
saglar. ornegin ayla giine~ aras1nda yaplld1g1
ayard edici ozellik [tng. distinquishing zaman, soz konusu ayuun tam ve uygun
clwracteristic; Fr. CQract~ristique distincti- bir ay1rund1r. Buna kar~1n, buliin ve bir-
ve]. Bir ~eyi ba~ka ~eylerden ayrran, likli bir varhkJa, onun bir par~as1, orne-
farkhla~tlran temele, belirleyici ozelli- gin bir elle bir pannak arasmda bir ayl-
ge verilen ad. run yaplld1g1 zaman, soz konusu ay1run
ayud edilemez [tng. indisurnible; Fr. in- yetersiz ve uygun olmayan bir ay1rrmd1r.
discernable; AI. nichtzuunterscheidende]. Ote yandan, ay1rt edilmi~ ~eylerin nite..
Ba~ka bir ~ey kar~1s1nda gozlemlenebi- likJerinde soz konusu olan farkl1hkJanna
lir hi~bir farkhl1gt bulurunayan, ya da gore ayut eden bir ay1nm, gerfek ay•nm-
birbirlerinden hi~bir ~ekilde aynlmayan, drr. Ba~ka bir deyi~le, ger~ek ayuunda,
ay1rd edilemeyen, ay1rd ediJmeleri i~in insarun bedeni ve ruhu aras1nda yap1lan
gerekli farkh ozellikleri olmayan, birbi.riy- aymmda oldugu gibi, zlhnin faaliyetle-
le her bak1mdan, tlpahp ayru olan, tiim rinden ayn ve ba~IZ olarak, ger~ek
ozellikleri ortak olan iki ~ey i~n kullan1· likte de, niteliklerinden dolay1 ayn olan
Ian sllat. ~eyler aras1nda bir ayu1m yap1hr. Soyut
ayud edilemezlerin ozde,ligi ilkesi [lng. ay•r•m ise, ger~eklikte, bir part;aSl olduk-
principle of identity of indisCD'?Ulbles; Fr. lan ~eyden (zihnin faaliyeli ya da soyut-
principe di! l'identit~ des indisamables]. Ev- lamasl d1~mda) aynlmaz olan nitelik ya
rendeki hi~bir iki ~eyin tiimiiyle, tam da farkld•klan, birtalom soyut ilkelere
olarak ayn1 olmad1gln1; ~eylere yakln- gore ayart eden ay1nmd1r.
dan bakdd1gtnda, ne kadar benzer ·gO- Ay1run, daha tszel olarak da, Latince
riiniin;e gorfinsunler, onlarda kesinlikle differentia terimiyle gosterilen bir kav-
baz1 farkhhklar saptanacag1ru; dolay1- ram olarak, bir tiiru, uyesi oldugu suuf-
ayr1khk 93
tanya da cinsten ayrran ozeHikJere veri- ozelliktir. Buna gore, ayrullk ve farkllbk
len ad olarak kar~1m1za ~1kar. Buna varhg1n temel kategorilerinden olup, va-
gore, ay1nm, cins i~inde, tiirii gosteren rolan her ~ey, varolan diger ~eylere baZI
ozellik ya da ozellikler toplam1dlr. Ayi- bak1mlardan benzerken, varolan ba~ka
nJn, tiirlerin cinste bulunmayan bazr her~eyden, en az1ndan bir balwndan
~ey)eri i~ermesi zorunlulugu bulundu- farkJ1du-. L>te yandan, ayruhk ve farkhbk,
gu, aksi takdirde yalnrzca cins olup, tur- iki ya da daha fazla say1da ~eyin bir par-
ler varolamayacag1 ve cins ttir ayrnmin- c;asi olup, ozellikle nesneler ve ayruhklar
dan soz edilemeyecegi ic;in, her ttiriin c;ok say1da oldugu zaman, tiirler ~eklinde
temel ozelligi olarak ortaya ~1kar. ortaya c;tkan ve yasalara bir temel sagla-
C>te yandan, ay1nm, uzak ve yak1n ayi- ma i~levi goren, kendisine ozgi.i bir doga-
nm olarak ikiye aynhr. Buna gore, ttirti ya sahiptir.
yakln cinsindeki ortaklarrndan ay1ran ayra [ing. disparate; Fr. disparate). Ttir ve
ozellige yakzn ayzrrm, buna kar~rn uzak nitelik bak1m1ndan ti1miiyle farkh ve
cinsindeki ortaklanndan ayU"an ozellige benzemez olma durumu.
ise, uzak ny1rzm adt verilir. C>te yandan, L>rnegin, farkh duyulann duyumlan
tiirii, ay•u cins i~indeki diger rurlerden birbirinden ayn olmak durumundadu.
ayrran ozellik ya da ozellikler toplarruna Manhkta, ik.i kavra1n, birbiriyle cinstiir
tursel ay.rnn adr verilir. ili~kisi i~inde degilse, ayn kavra1nlar
ayna evresi [ing. stage of mirror; Fr. stade du olarak goriiliir. Yine, iki ~ey, birbiriyle
miroir; AJ. spiegelstu fe]. Freud~u psikanali· cinstiir ili~kisi i~ine sokulain1yorsa, bir-
zi yeniden canland1ran Frans1z psikana- birinden ayn ve bagtmSIZ olmak duru ..
listi Lacan·rn, ~ocuk ya da ozneye ben 1nundadu. Zira, bunlar arasrnda ortak
bilincine vanna olanag1 saglarken, ya- hi~bir ~ey yoktur.
banclla~mayla oznellik aras1ndaki diya- ayr1khk [ing. disjunction; Fr. disjonction;
lektigi canlandrran a~amaya verdigi ad. Al. disjunktion]. Kaplamlan birbirinden
c;ocugun onsekiz ayla alh ya~ arasm- ayr1 olsa da, ayn1 yak1n cinsin kapla1n1
da, aynada kendi kendisini tarumas1n1n i~erisinde yer alan kavramlar aras1ndaki
birbirini izleyen ii-; ayn a~amada ger- baglnh ya ya da onennelerin birbirlerine
~k!e~tigini one siiren Lacanra gore, ilk baglanmasl i~leminde, birbirlerine tikel
a~amada aynanm oniinde bir yeti~kin evetleme ekJemi ile baglanan onermeler
le bir1ikte duran ~ocuk, aynadaki kendi aras1nda soz konusu olan ili~kiye veri-
goruntusiiyle yan1ndakinin goriinhisii- len ad.
nii birbirine kan~hnr. lkinci a~amada i~te bu ~er~eve i~inde, klasik manhkta,
ise, goriintii fikrine sahip olan ~ocuk, onenneler bag1nh yoniinden Slruflandl-
aynadaki goriintiisiiniin ger~ek olmadl- glnda, iki terim aras1nda bir kar~1hkhhk
ganl anlar. Aynan1n ii~iincii a~amasln bagrntasl kuran onenneye ayrlk onerme
da ise, ~ocuk aynadaki goruntusiiniin ad1 verilir. Bu kar,1hkllhk, 'veya', 'ya
ger~ek olmay1p, kendi goriintusii oldu- da' sozcillderiyle yani tikeJ evetleme ek-
gunu ve ba~kasuun goriintiisiiniin de lemiyle ifade edilir. Bu onenneler A ya
J
Baconrun yontemi [ing. method of Bacon; du~unu, ikisi aras1nda hic;bir c;al~ki bu-
Fr. met!lode de Bacon]. Buhin bir Orta~a~ lunmadl~lnl dile getiren ahlak goru~u.
boyunca egemen olmu~ olan Slnlflay1c1 Ayn1 za1nanda tdetenninist ahlak anla-
ve tumdengelilnsel bir mantlk anlayl~l Yl~l diye taJumlanabilecek olan ba~da
na kar~1 c;tkan Ingiliz Eilozofu Francis ~abilircil.ik, irade ozgurlu~unden yola
Baconlun, do~aya ve do~al fenolnenle- ~1kan ahlak goru~lerinden farkhbk gos-
re ili~kin ara~hnnalarda kullanllmak terir. Niteki1n, ba~dapbilircili~e gore,
(izere onerdi~i tiilnevanmsal yonteln. insarun ey lem duzeyinde ozgur olabile-
Bilginin buyuk bir guc; oldu~unu, insa- ce~ini ongoren ttim ahlak anlay1~lan ya-
nln bilgi ya da bililn yoluyla do~ay1 ege- n1lg1 i~inded ir. Ba~da~abilircilik, i~te bu
lnenli~i altlna ahp, kendi yaranna do- ba~lamda ahlak1n gorevinin, ashnda de-
nu~turece~ini savunan Bacon'un tume- tennine edilmi~ veya belirlenmi~ olan
vanm yontemi, a) tikel olaru konu alan ahlaksal ya~m1n nedensel yoldan a~
incelemeJerden yap1lacak ~1kanmlann, lanmasl oldu~unu du~unur. Ome~in,
so1nut olgulardan bu olgularla ilgili ge- evrende her~eyin zorunlulukJa orta ya
neHemelere gitmenin, ve b) hipotezlerin 9knguu savunan Spinoz.a'ya gore, ozgur
gozlem ve deney yoluyla s1nanmasuun slfabn1 yalnLZca, ol~up bi~me ve bilinc;li
onemini vurgular. 0, tu1nevan1nm ba~ tercihlerin sonucu ola~ ve dolay1s1yla
hca kayna~1 olan deneyin, do~ru, mut- ahlaki oznenin kendisinden ~aynakla
lak ve kesin genellemelere ula~mak nan eylemler i~in kullan1rsak, bu anlam-
amaClna ba~h olarak, belirli kurallar da yalnlZCa Tann'nln ozgur oldu~unu
~erc;evesinde yap1lmas1 gerekti~ini belir- kabul etmemiz gerekir. Bundan dolay1,
tir. Tikel bir olaydan kalkarak geni~ ona gore, ikind bir ozgurlukten daha
kapsa1nh genellemelere gitmenin kesin- soz etmek durumunday1z; bu ba~lam
likle yanh~ oldu~unu savunan Bacon, da, anlad1gtnuz, nedenini bildigimiz
gene) bir sonuca ancak ve ancak deney olaylarla anlamad1~uruz, nedenini bil-
sonu~lar1n1n toplanarak duzenlenmesiy- medi~imiz olaylar arasmda bir ay1n1n
le vanlabilece~ini one surer. yapmanuz gerekir. i~te bu ~er~eve, ve
0 i~te bu turden bir duzenlemeyi sa~ ozgurlu~ti.n insan i~in soz konusu olan
lamak amac1yla, tu1nevanma giden anlarru i~inde, bi.zim, eylemlerimizjn ne-
yolu 1 tabula prnesentine (onvarhk ~i.zel denleri hakklnda uygun ve do~ru bir
gesi), 2 tabula graduunt (a~ama ~izelge fikre sahip oldu~umuz ol~ude, ozgur ol-
si) v~ 3 tabula absentiae (dl&ta buakma du~umuz soylenebilir. Ozgurlu~un bir
c;izelgesi) olarak uc; basamaga ayu1r. derecesi vard1r ve Spinoza'ya gore, oz-
Soz konusu birinci a~a1nada, tum olgu- gurluk zorunlulu~un bilincinde olmakla
lar do~ada goriildukleri ~ekliyle sapta- belirlenir.
narak s1n1flanu. Ikinci a~amada ise, ba~da~1k [ing. compatible; Fr. compatible;
ara~hnlan niteliklerin bulundu~u du- AI. vereinbar). Birlikte uyum i~inde va-
rumlar, bulunmad1~1 durumlar venice- rolabilen ~eyler; birbirine manhksal ya
liksel de~i~melerde ortaya ~1kan du- da kavramsal olarak tutarhhkla ya da
rul nlar s1n1flanu. Ve nihayel, u~uncu herhangi bir tutars1zh~a yol a~madan
ve son a~amada, ara~hnlan Eenomene ba~lanabilen tumce, du~unce ya da an-
do~rudan ba~lanamayacak ili~kiler lam.lar i~in kulla:ulan s1fat.
d1~ta b1rakJlarak, neden ile sonu~ ara- Buna kar~~ birlikte, uyum i~inde va-
Slndaki ba~lant1 ortaya konur. rolamayan ~eyler i~in kullanllan ba~
ba~da~abilircilik [lng. compatibilisrn; Fr. da~maz nitelemesi kullanthr. Buna gore,
contpatibilisme]. Spinoza, Hume ve Scho· ayn• anda do~ru olamayan yargllar ba~
penhauer gibi du~unurler lara&ndan ge- da~maz yarg1lar olarak tan1mlan1rken,
li~tirilmi~ olan, ozgurlu~un, nedensellik de~erleri, ya~am ya da dunyaya bak1~
ve hatta determiniz1nle ba~da~abilir ol- tarzlan bir araya bile gelmelerini engel-
baAtmstz 99
batlamsal olnrayan tnnrm ad1 verilir. Ba~ Jar dizisinden, bir vicdan azab1 Yl~Jrun
la•nsal tan1mlann ba~lanh terimleri dan ba~ka bir ~ey olmadJ~uu savunan
i9n ge.;erli oldu~u yerde, ba~lamsal ol- Bakunin, bir Tann icad1 olan devletin in-
mayan tanunlar, yaln1zca nitelik ya da saru ezen en onemli gu.;, ezilen kitlele1in
s1n1f gosteren terimler i.;in soz konusu bilincinin kotu bir eseri olan dinin kol-
olur. lektif bir delilik, ve kilisenin de, .;ahs1 al-
baAnazhk [lng. fanaticism; Fr. fanatisnr]. tmda ezilen kitlelerin gunluk dertlerini
<;o~unluk, dini ve si yasi alanda, be IIi unutmaya .;ah~hklan kutsal" bir taverna
bir inan.;, kanaat ya da ideolojiye tut- oldu~unu one sunnii~hir.
kuyla ba~lanma durumu. I<i~iyi, bilgi- bamalip. I<lasik mantlkta, dorduncl1 tas1m
sizli~in, e~itilnsizli~in, gu.;suzluk~ do- ~eklinden bir tasun kahb1: Tu1n Pier
yumsuzluk ve ho~goriisuzlu~un bir M'dir. Tum M'ler S'dir. 0 halde, baz1 Sler
sonucu olarak, belli bir fikir, inan.;, ya P'dir.
da ideolojiye koru korune ba~lanmaya barbara. I<lasik manttkta, birind tasun
iten tutku. ~eklinden, onculleri ve sonucu tumel
Bahailik. Bab Mirza Ali Muharruned'in olumlu olan get;erli tas1m kahb1: Tum
muridi Ali Muhammed Bab taraflndan Mler P'dir. Tum Sler M'dir. 0 halde, tum
kurulan, Babilikten do~mu~ olan mez- S'ler P'dir.
hep. baroco. I<lasik mantlkta, ikinci tas1m ~ek
Mirza Ali Muhanuned'in mujdeledi~i linden, buyuk onennesi tumel olwnlu,
peygamberin kendisi olduAunu one ku.;uk onennesi ve sonucu tikel olumsuz
suren Muhanuned Bab'1n bu mezhebi, olan tas1m kabb1. SOz konusu tasun, yet-
.;~itli dinlerle modem panteist goru~ kin tas1m ~ekli olan birinci ~ekle indir-
lerin sentezinden meydana gelen bir genebilir olan bir tas1m olup, teriJndeki
toplumsal ahlik anlay1~1na dayah re- B harfi, onun Barbara'ya indirgendi~ni,
formist bir o~retidir. Tum dinlerin go- c harfi ise indirgemenin tarz1n1 goster-
runl1~teki farkhhklanna kar~ln aynt, mektedir: Tum Pier M'dir. Baz1 Sler M
temel ger.;ekli~i ve dini hakikatleri dile de~ildir. 0 halde, baz1 Sler P de~ildir.
getirdi~ini savunan Bahaflik, 1rk, din ve barok [ing. baroc; Fr. baroque]. 17. yuzy1l ..
cinsiyet farkhh~1n1 ortadan kalduarak; da ortaya -;Ikml~, l1slup a«;lSJndan kar-
karde~lik yaratmay1, ho~gorusuzlu~e ma~Jk, hatta .;eli~kili, duygusal durum-
ve ba~nazh~a engel olmay1 ama.;la- lan .;o~u kez dramatik bir yakla~1mla,
mt~tu . duyulara seslenecek bir bi.;imde anlat-
Bain, Alexander. 1818-1913 y1llan arasln- ma iste~i sergileyen sanat turu.
da ya~a1n1~ .;a~da~ tsko.; deneyci filo- Barok sanah anlatmak i.;in .;o~ kez
zofu ve psikologu. gorkemlilik, canbhk, hareket, gerilim,
Ahlak alarunda yararcll1~1n gu.;lu bir a~1n ve farkh duygusal durumlar, son-
savunucusu olan ve daha .;ok zihin fel- suzlu~un algJJanmas1, .;e~itli sanatlar
sefesi alanxndaki .;ah~malanyla tan•- aras1ndaki kesin ayu1mlar1 yok etme
nan Bain, zihin hallerini etkileyen fiziki e~ilimi gibi tan1mlar kullarulmaktadu.
ko~ullann ara~hnlmasl gerekti~ini one Barok sanat, klasik sanat tarahndan
surmu~tur. yanh~ bir sanat ttiru, romantikler tara-
Bakunin, Mihail Alexandrovi~. 1814- fmdan ise buyulii. bir imgelemin urunu
1876 ydlan aras1nda ya~am1~ olan Rus olan sanat anlay1~1 diye tarumlan.mak-
ihtilalcisi ve anar~izm olarak bilinen tadu.
siyasi hareketin kurucusu. Barth, Karl. <;a~da~ isvi.;reli teolog. 1886-
Bakunin'in en temel amac, siyasf iktidar 1968 ylllan arasmda ya~am1~ olan
ve ekonomik guciin. ademi merkezile~ Barth 20. yuzy1hn en etkili protestan teo-
mesi ve devlet gucunun y1kdmas1 ol- logu olup, ayru zamanda tdiyalektik te-
mu~tur. Ya~anun ka-;1rulmaz bir yanllg1- olojinin kurucusudur.
102 Barthes, Roland
Barth Protestan teolojisinde 18. yiizyll- nesnesi haline gehni~ olup, hi~bir ~ekil
da ba~layan ve Schleiermacher tarafm- de masum ve tar~fs12. bir ileti~im arac1
dan gii~lendirilen liberal egilimlere kar- degildir. Sozciiklerin ideolojik bir belle-
~ 1, soz konusu egilimlerin imanla akh uz- gi vardtr ve edebiyat her zaman ku-
la~hrma te~ebbiislerinden dolay1, olum- rumsal bir nitelik ta~u. 0, edebiyattan
suz bir tav1r takmm1~ ve bu durumun ba~ka reklamlar ve ideoloji gibi farkh
bir som.tcu olarak da, dogal din anlayi~I alanlan da bir dil sistemi olarak ele ahp
run her tiirunii ve teolojiyi metafizikle t~ analiz etmi~ ve kitle ileti~im ara~lan ta-
mellendinne ~abalanru mahkum etmi~ rafmdan benimsenen kodlara kar~1 ele~
tir. Ona gore, imamn, akdla olmad1g1 tirel bir gozle bak~tu. Barthes dilsel
gibi, kiiltiirel ve politik konularla da bir ve diger sembolik ileti~im bi~imlerini
ilintisi yoktur. anlamada yeni ve alternatif bir yakla-
Ondokuzuncu yiizy1lda giderek yerle- ~Im geli~tirirken, biiyiik ol~iide yapl·
~en ilerleme inancuun tam bir yamlsama salcihga dayanm1~hr.
oldugunu one siiren Barth, temel eseri Ba~ka bir deyi~le, tMarks, tFreud ve
olan Church DoSJnatics [Kilise Dogmala- tNietzsche'den ba~ka tSaussure ve tLe-
n)'te lndl'e koklii ve temelli bir donii~iin vi-St:rauss'tan etkilenen Barthes, yazann
savunuculugunu yap1ru~br. 0, lndl'in niyeti veya eserin mesajmdan ziyade,
yeniden ve hakiki ogretimiyle canlanch- anlamm dile getirilme tarzan1 ve eserin
nlmaslm talep ederken, liberalizm, laik- meydana getirdigi sistemi on plana ~~
lik, hiimanizm, tarihseldlik, sosyalizm kartan yeni bir anlab analizi iizerinde
gibi modem dii~iince ve hareketleri de durmu~tur. 0 bu baglamda bir goster-
lncil'den sapmalar olarak degerlendirir. geler sosyolojisinin onemini vurgula-
Kilisenin gorevini kurtana bir Soziin mi~ ve gostergebilimsel analizi dilsel
hizmetinde olmak, Tann ile yepyeni bir olmayan kiiltiirel fenomenlere de uygu-
ili~kinin hakim olup, adaletin hiikiim sii- laml~hr.
recegi bir insan toplulugunun yarahlma- Saussure'iin gosterge teorisine gore ~e
Sl i9n ~ah~mak olarak tammlayan Barth, killenen dili, toplumsal ve kiiltiirel ya~a
kilisenin soz konusu asli ve tarihsel gore- nun yap1sJm anlamarun temeli olarak
vine sadlk kalabilmesinin ancak ve goren Barthes, mit ya da soylencenin gii-
ancak onun iktidar lunn ve arzusundan niimiizde oynad1g1 rolii analiz etmi~tir.
vazge~mesiyle miimkiin oldu~nu one Ona gore, mit, ne bir kavram, ne bir fikir
siirmii~tur. ya da nesne olup, bir mesajdu. Dolayi·
Barthes, Roland. 1915-1980 ydlan arasan· siyla o dilden (langue) ziyade, soziin (pa-
da ya~am1~ olan Frans1z yazan ve ede- role) bir iiruniidiir. Barthes'a gore, ideo-
biyat ele~tirmeni. Aym zamanda Fran- loji ~aganda, ne soylendiginin biiyiik
SIZ kiiltiirii ve toplumunun sd<l ve kah bir onemj vard1 ve ideolojiyle ilgili en
bir el~tirmeni olan Barthes'in belli onemli ger~ek, onun gizledigi ~eyden
ba~h eserleri Degre 'liro de l'Ecriture [Ya- meydana gelmekteydi. Oysa, soylenc~
zuun S1f1r Noktas1], Mythologies [Mitolo- lerle birlikte, soylenenin nasLl 50ylendigi
jiler], Les Principes de lD Sbniologie [Gos- hususu onem kazamr ve ideolojinin giz-
tergebilimin tlkeleri], CritiquL et Vmt~ ledigi yerde, mit tahrif eder.
[Ele~tiri ve Hakikat], S/Z'rfu. basit [Os. sdde, ilry6n; lng. simple; Fr. simp-
Burjuva kiiltiiriinii.n iiriinii olan ~ag- . le; AI. einfach). 1 Boliinemez olaru; kar-
da~ mitleri inceleyen, burjuva diizeni- ma~Ik olmayam; 2 bile~ik olmay1p tek
nin uzla~1mlanna ~iddetle kar~1 ~1kan bir unsurdan meydana geleni; 3 analiz:i,
Barthes, tarihsel kokenleri klasik done- uygulamas1 yoguQ bir zihinsel ~aba ge-
me kadar geri giden hakirn dil ve edebi- rektirmeyeni; 4 .ilk ya da temel olaru; 5
yat anlay1~ma kar~1 da yooa bir tavu ba~ka bir ~eye indirgenemez olaru ta-
geli~tirmi~tir. Ona gore, dil edebiyatm rumlayan s1fat.
bafka zihinler problemi 103
Buna gore, atomcu o~rehnin atornu, bo- Psikanalizin tetnel, anahtar terimlerin-
hinemez, part;alan ohnayan bir ~ey ola- den biri olan bashrma, tFreud'a gore,
rak basittir. Ayn1 ~ekilde, tLeibniz'in ev- benli~i, basttnlm1~ arzudan kopatna ..
renin gu-; birimleri olan monadlardan maktan do~an ya da bir -;att~man1n
1neydana geldigini savunan monadoloji- siiri1p gitmesinden kaynaklanan tedir·
sinde, monadlar, par-;alanamayan basil ginli~e kar~1 koruyan bir savuruna me-
tozlerdir, t;Onkii evrendeki bil~ik cisim- kanizmastdtr. Bununla birlikte, bashnl-
]erin varolabilmesi it;in, basil tozlerin va- ~ arzu bilin-; yuzeyine -;tkabilmek
rolmas• gerekir. i~in siirekli olarak bask.J yapar ve bilin-;
Descartes i~te bu t;ert;eve it;inde, tanun- yuzeyine ancak · ~ekil de~i~tirdi~inde
lan bilinmeden birbirinden ayut edil~ -;tkar. Bashnlmt~ arzunun geri donii~ii
bilen ve kendi ba~ lanna bilgisi edinile- ne tekabiil eden nevroz belirtileri hep bu
bilen ruhsal veya cisimsel o~e ya da yolla olur. Bashrma esas histeride a~1r
ozlere basit do~alar adtnl vermi~tir. 0 basan bir savuruna mekanizmastdtr.
insan zihninin bir imgeye ba~vurmadan ba1kaldanyorum, oyleyse vanz [lng. I
dii~iinebildi~i bilgi, ku~ku ve bilgisiz-
rebel, therefore we are; Fr. je revolte, done
lik gibi dii~iinsel basit dogalar'1 ve ~ekil, nous sonunes]. Onlii Frans1z varolu~-;u
dii~iiniirii Albert Camus'niin, ayru iilke-
yer kaplama, hareket gibi, ancak cisim-
lerde tanan1p bilinen cisimsel basil doga- nin dii~iiniirii tDescartes'tan ve onun
'Dii~iiniiyorum, o hilde varun' soziin-
la,."l ve nihayet varolu~, birlik ve sure
gibi, hem cisimsel ve hem de ruhsal den esinlenerek, felsefesinin temeline
yerle~ tirdi~i soz.
~eylere uygulanan karma dogalar't birbi..
Bun a gore, varolu~un sat;ma old u~unu,
rinden ay1nr.
bu sa~mah~tn insani istek, ihtiya-; ve ide-
'Kumtzi' gibi, ba~ka bir ozelli~e indir-
allerin diinyarun aktldt~l sessizlik ve il-
genemeyen, daha fazla analiz edileme-
gisizli~iyle -;arpt~mastndan ka ynaklan-
yen ve yaln1zca kendisine i~aret edilmek d1t'm1 savunan Camus, -;oziim olarak,
s\tretiyle, tanamlanabilen ya da bilinebi- bu durumdan ka~t~a ve intihara ba~lan
len bir ozelli~e basit sifat ya da yiiklem mak yerine, sa-;may1 teslim eden bir
ad1 verilir. ar;~kyiireklilik ve diiriistliikle birlikte,
Nihayet, onermeler yapt bakJmtndan ba~kalduay1 onermi~tir.
snuflandt~tnda, birden fazla basil oner-
Ba~ka bir deyi~le, tCamus de, hpkl
meden meydana gelen bil~ik onerme- Descartes'nl tcogitoyu felsefesinin temel
nin tersine, bir ozne, bir yukletn ve bir dayanak noktast yapmast gibi, varolu-
kopula ya da ba~la-;tan meydana gelen ~un sa-;mah~t kar~1s1nda bireysel ba~
onerme basit onerme olarak tantmlantr. kaldtndan bir kollektif dayant~ma hi-
Buna gore, basil onerme, bir yuklemin lind yaratma -;abast vermi~ ve bunun,
basil bir bi-;imde, yani ko~ulsuz olarak uzla~amsal burjuva ahlakl ve en somut
ya da herhangi bir kaytt olmadan veya ifadesini fa~ist ya da komiinist yone-
onermenin terim1eri arastnda zorunlu timlerin toplama kamplarmda bulan
bir ba~tnb yt gerektirmeksizin, bir ozne ttotalitaryanizm kar~1s1ndaki tek -;tkl~
hakktnda tasdik ya da inkir edildi~i, yolu oldu~unu soylemi~tir.
bir ozne, bir yukJem ve bir kopuladan ba~ka zihinler problemi [tng. t~re prob-
o]u~an onermedir. lem of other minds; Fr. le problem des aut-
bastlrma (tng. supression, repression; Fr. res esprits). Ki~ininl do~rudan ve aract-
supression). Uygun bulurunayan, iyi ad- SIZ olarak,. ba~ka hi-;bir ~eyi de~il de,
dedilmeyen, bireyi ruhsal soonhya so- yaln1zca kendi bilin-; i~eriklerini bilebil-
kan istekleri, arzulan, anllan engelle- di~i, kendi i~kin kiiresinin dt~tna -;•ka-
me, bilin-; yuzeyinden uzakla~brma e- madt~t ya da en az1ndan deney yoluyla
dimi. tecriibe edilemeyen varhklann bilgisine
104 Bataille, George
s~hip olamadtgl kabul edildiginde, nasd le, sanat~arun haki.ld bir ~ileci ya da ~ile
olup da kendi zihni d1~1ndaki ba~ka zi- ke~ oldugu sonucuna varm1~t1r. Ona
hinlerin varoldugunu bilebilecegi prob- gore, ters yonde i~leyen bu ~ile ~ekme
leani. Ba~ka insanlann da, t1pk1 benhn si.ireci, sanat~IYI hemen her~eyden el
gibi di.i~i.indiiklerirti, ac1 ~ektiklerini ve etek ~ekmeye degil, faka t tiian yasakla-
hissettikleriru nasal olup da bilebilece- n, ozellikle de ~ehvet ve oliimu a~tna
giln sorunsah. ya goti.iri.ir.
Proble1nin ~ozilini.i, analoji yoluyla akJI- bahhla~ma [Os garplrla~ma; lng. wester-
yi.iri.itmede bulunur. Buna gore, ba~ka nization; Fr. occidentalr"sation] Diinya tari-
insanlar bana bir~ok bak1mdan benze- hinin son iki yuzydda ortaya ~akm1~
dikleri, hepimiz ayru tiiri.in i.iyesi oldu- olan endi.istri evresinde, Bah uygarhga
gu1nuz ve a~ag1 yukan ayna ~ek.ilde ey· d1~1nda kalan uygarhk ya da devletle-
ledigit niz i.,:in, bende zihinsel ya~am rin, Bat1'y1 son donemde belirleyen, o-
baknnmdan soz konusu olarun ba~ka in- nu Batl yapan fikir ve teknikleri benim-
sanlarda da soz konusu olmas11 onlann seme yakla~un ya da hareketlerine ve-
da benim gibi bilin~li olmalar1 gerekir. rilen ad.
Bataille, Georges. 1897-1962 yallan arasan- Buna gore, Bah uygarhg1 onbe~ ve
da ya~am1~ Frans1z edebiyatt;~sa ve de- onalbnca yi.izytllarda bir Ronesans. ve
neme yazan. Ozellik.le denemeleriyle, Reform hareketi ya~ama~, bunu onye-
~agda~ Frans1z dii~i1ncesinin yapabo- dinci yiizyalda bilimsel devrim ve onse-
zumcu ve antihumanist gelene~n i.,:in- kizinci yiizyalda da Aydullanma hareke-
de onemli bir yer tutan dii~iiniir. Temel ti izlemi~tir. Oyle ki, bu ii~ yiizydhk
eserleri: Ia Literature et le Mal [Edebiyat ve tarih en somut meyvasana 1789 FranslZ
Kotiiliik], L'Experience interieure [t~ Dene- Devrimiyle, 1780.lerde lngiltere'de ba~
yim), lA Thiorie du Religion [Din Teorisi], laylp tiim Avrupa'ya yayalan Endiistri
Sur Nietzsche [Nietzsche Ostilne). Devrimi'nde venni~ ve ondokuzuncu
tHegel, tNietzsche ve tHeidegger·den yiizyal, Bab a~as1ndan bir ilerleme ve dz- .
etkilenen Bataille'm dii~iincesi, bir hi~ giirliik ~ag1 olmu~tur.
~ilik felsefesi . olarak tanunlanu·. 0 Bu baglamda, yalntz Bab·ya degil, rum
Tann'run oliimiiniin, tum i~erimleriyle diinyaya derinden etkileyen bu iki bii-
birlikte, kurtulu~ ihtimali ya da umuda yiik devrimden ozellikle Endiistri Devri-
yer barakmayan bir anti-entelJektiializm mi, kimi Babh devletlere tarihte daha
ve tateizme yol a~h~ru dii~iindugu once bir e~i daha goriilmemi~ olan bir
it;in, Nietz.sche'nin tiim degerleri tersyiiz refah ve gii~ saglarken, Bab 'yla, cografi
edilmesi veya degera~unma ugrahlma- veya kiilturel balwndan Batah olmayan
Sl projesinin takip-;isi olm~tur. Batail- devletler aras1nda maddf ve teknolojik
le'a gore, modem dii~iincenin onemli a9dan biiyiik bir u~uruma yol at;~na~br.
bir k1sma, topl umsal ve ekonomik yapl- l~te Babh olmayan devletlerin bu u~u
lann biiyuk bir boliimii ve ~agda~ top- rumu kapatabilmek i.,:in sergiledikleri ·
lumun pek ~ok rahatsazh~, isl:ikrarh bir moderrtl~me, Bah 'ya ozelJikle son i.ki
ozd~ligi veya an.lamh bir do~ltusu yiizytlda Bab yapan degerleri, fikir ve
olmayan Diyoniso~a bir sure~ ola_rak teknikleri ben.imseyip alma hareke tleri-
varhgan oziiniin yadstnmaslJlln bir so- ne bahhla~ma ad1 verilmektedir.
nucudur. A.kJm ilkeleri ve manbk yasa- Bununla birlikte, Bah•nan teknolojik ve
lan, insani kontrol ve bili~el egemenlik maddi iistiinliigliniin, ayru zamanda
yanalsamasa i~in gerekli olan kurgular- k iilti.irel ve ahllli bir iistiinliik anlamana
dan ba~ka hi~bir ~ey degildir. gelmedigi gibi, modem Bata•ya belirle-
Sanat ve edebiyat hakkmda ~ok~a dii- yen fikir ve teknikleri alma ~eklinde ta-
'iinen ve bunlann toplum ve sanat~&y nunlad&~lZ babhla~manan, gelenek-
la olan ili~ldleri iizerinde duran Batail- sel Bab uygarhgaru bir biitiin olarak
BaudriUard, Jean 105
Marxisme occidental]. Avrupa'da 20. yuz- bir inan~ besler (Guluv) ve ahireti inkar
YJldal Marksizmi ozu itibariyle dogru edipl ruh go~tinii kabul ederler. D1~ go-
bir ogreli olarak gormekle birlikte, onda- runu~iin1 zahirin, hakikatin yalruzca ka-
ld pozitivist, detenninist unsurlardan ra- bugu oldugunu, bahn ya da gizli anla-
hatstzhk duyan ve Komiinist Partisinin mln ise ozii old ugun u dile getiren
resmi ogretisi h§line gelen Ortodoks Bahniler1 dinleri goriinu~teki anlamtyla
Marksizmden ayrllan kimselerin geli~ de~il de, batll'\i' yonuyle anJamak gerek-
tirdikleri farkh Marksizm anlay1~1. tigini ifade etmi~lerdir.
Ban Marksizmi ic;ine siyasi olarak Karl Bu isel yalruzca dirUn temel inan~lan
tKautsky ve Antonio tGramsci gibi lider nt, dogmalann1, tefsir yoluyla degil de,
ya da eylemciler girer. Felsefi olarak ise, te'vil yoluyla olur. Te'vil'in anahtan,
Ban Marksizmi i~inde, Louis t Althusser I Batmilere gore, sozruldere yuklenen bir-
Jean Paul tSartre ve hepsinden onemlisi taklm gizli anlamlard1r. Te'vil i~inse soz-
tFrank.tu,t Okulu dii~iiniirleri yer ahr. ciilderi old ugu gibi de~il de, mecazi an-
Daha dogru bir deyi~le, Bab Marksizmi- lamlanyla almak gerekir. Bahnilerl bu
nin ilk ku~aganda Georg tLukcics, Karl yontemleriyle, Kur'an'a istedikleri anla-
Korsch, Joseph Revai, ikinci ku~agmda mt vermi~lerl ayetlerin da~ anlamlan
ise Karl tManheim, Herbert tMarcusel i~indeki gizli i~ anlanu ~akarmak ama-
Lucien Goldmann ve Louis t Althusser aylal onlan sistemlerine uygWl gelecek
gibi dii~iiniirler bulunur. ~ekilde te'vil yoluna etme yoluna git-
Bah Marksizmi Ortodoks Marksizm- mi~lerdir.
den tEngels'i degil de, gen~ Hegelci Bu baglamda, dini bir metnin a~ikar
tMarks'1 temele almak ve maddecilik- anlamuun otesindeki gizil an)amlaniU
ten ~ok tdiyalektik konusuna yonelmek a~aga ~1kanna amac1yla yapllan a~akla
bakunJndan f arlclshk gbsterir. Bun a ma ve yoruma batrni tefsir ad1 verilmek-
gore, diyalektigi Marksist ogretinin biz- tedir.
zat kendisine uygulayan bu anlay1~, Baudrillard, Jean. Lt Systbne des Objets
mutlak bilgiden vazge~mi~, her liir bil- [Nesneler sistemi], La Soci~tl de Ccmsom-
ginin kJsmi ve goreli karakterini gozler motaion: ses Mythes et ses StnJcructures
onune sermi~tir. Bilgimizle kultur tari- [Tiiketim toplwnu: Mitleri, Yapdan]~
hini meydana getiren tUm diger dunya I' Echange symbolique et la Mort [Sembolik
gorii~leri aras1ndaki ili~kinin diyalek- Miicadele ve Olum] ve De la S~duction du
tik bir ili~ki oldugunu savunan Bah ConsllrnDleltr [Tiiketidnin Ayarblmas1
Marksizmine gore, hi~bir dunya goru- Uzerine] adb kitaplartn yazan olan ~ag
~u tumuyle dogru veya tumuyle yanh~ da~ Frans1z toplum bilimcisi ve dii~ii
olamaz. tTarihsel1naddeciligi bu ~er~e- nuru.
]06 Baudrillard, Jean
dolays1z ileti~ime dayanan eski modem numuz toplwnunda, ihtiyafj a~amas1 fjok
duzenin yerini, yeni bir posbnodem geride b•rakdm1~ olup, nesneler gfister-
medya, enformasyon, ileti~im ve goster- geler haline gelmi~tir.
ge duzeninin ald1gnu one surmu~tur. Su h:ilde, ozne ve nesne, modem ozne-
Ba~ka bir deyi~le, Baudrillard'a 'gore, nin zamand1~1 niteliklerinde degil, fakat
modern insan urebnede hayatlndan gi- sosyal ili~kilerin bilinfjdl~l yap1s1 yoluy-
derek daha az, ld~isel ihti ya~lanru ve re- la ve sayesinde bir araya gelir. K1sacas1,
fahiru yara bnada ise, daha fazla zaman insan varhklan mutluluk amac1n1n pe ..
harcamaktad1r. 0 tuketim ic;in, olan tiim ~inde ko~uyor degildirler, onlar e~itli
potansiyelini, tiim kapasitesini hayata ge-- gi hayata ge-;inne arzusu ve mucadclesi
fjirmelidir. c;ah~ma ve uretimden degil i.;inde hi~ degildirler. c;unku tuketim, in-
de, tuketimden haz alma~ tuketim top- sanlan bir gosterge sistemi yoluyla fark-
lumunun eglence ve keyif ahlak1na hla~hrmaya hizmet ebnektedir. Toplu•n-
gore, ilk ve temel odevdir. sal ya~amm temeli iktisadi ihtiya~ degil,
Ba~ka bir deyi~le, yeni bir nesne anla- fakat ya~am tarza ve degerlerdir.
Y•~•, semiyotik nesne konsepsiyonu ge- De1nek ki, Baudrillard'a gore, ~agda~
li~tiren Baudrillard, analizinde dort tiir toplumda tuketimin de anlam1 degi~
manhg1 birbirinden a yuu. 1 Nesnenin mi~tir. Liberal tkapitalizmde, nesnelerin
kullan•m degerine tekabul eden pratik uretimini belirleyen ~ey, insanlann ihti-
i~le1nler mant1g1; 2 degi~im degerine yat;lanndan t;ok, kazan~ istegidir. Karl
kar~1hk gelen e~degerlik manhg1; 3 tMarks'1n terimleriyle ifade edildiginde,
sembolik mi1badeleye tekabiU eden kar- uretim, ~eylerin kullanun degeri yerine,
~ 1t Iann birligi manhg• ve 4 gosterge de- mubadale degeri taraf1ndan belirlenir.
gerine kar~1hk ge]en farkhhklar tnanh- Baudrillard'a gore, ti.iketim toplwnunda,
g •. Bu manhklar, ona gore, suas1yla bir nesne kullarum ya da ihtiyat;tan, liberal
yarar, pazar, armagan ve bir statu man- kapitalizme k1yasla, daha fazla uzakla~
hg•n• ozetler. Buna gore, nesne, birinci lnlfbr. Nesnelerle ilgili tiiketim, gi.inu-
kategorinin manhg1nda bir alet, ikinci- muzde nesnelerin toplumsal statudeki
sinde e~ya, u~uncusunde sembol ve derecelenmelere ka111..hk gelen bir an-
dorduncusunde de bir gostergeye do- lamlar ya da gfistergeler sistemi it;indeki
n u~ur. yerleriyle belirlenmektedir.
Bayle Pierre 107
E~ya ve nesnelerin buyuk ol~ekli, kcyfi, bilgiyi kavramsal bilgiyle SlJ'Ul"larken, du-
fakat tutarh bir gostergeler sistemi mey- yusal ve alg1sal bilgiyi ti.imuyle bir kena-
dana getirdigini soyleyen Baudrillard, ra att1klan i~in, estetik konusunu ih1nal
haritaya kar~1hk gelen bir ~ey bulunma- ettiklerini soylemi~tir.
diglru, ~agunlZda ideolojinin de oldugu- Bu eksikligi yine Descartes~1 felsefenin
nu, perde ve ekramn tek ontolojik ger- kavramsal -;er~evesi i-;inde kalarak gi-
~eklik olup, televizyonun her~ey ve en denneye ~ah~an Baumgarten'e gore, or-
~~uksek, en yetkin nesne oldugunu iddia negin bir ~iirin estetik degeri ve guzelli-
etrrti~tir. 0, buradan hareketle ve olduk- gi, i~erdigi fildrlerin a~1kltk derecesine
~a kotitmser bir goru~le, televizyonun ve baghdu. 0, sanat eserinin estetik degeri-
kitle ileti~irninin gorevinin tepkiyi on(e .. nin, onun duywnsal sezgi yoluyla algiia-
mek, bireyi ozelle~tirmek, onlan gori.in- nan temel niteliginin a~1klik ve canhh-
ti.iyle ger~ek arasmda bir ay1nm yapabil· g1yla oranbh oldugunu iddia ederken,
menin olanaks1zla~bgt bir taklit evrenine bir yandan da estetigin konusu i~ine, ay-
yerl~tinnek oldugunu savunmu~tur. nca sanat eserlerinin yaratmak duru-
Tuketicinin reklam gibi yollarla aldahl- Inunda oldugu tepkilerle tecrubenin gir-
Inasinl gozboyay1a bir oyun ve uretim digini s6ylemi~tir.
oldugu kadar, ttiketicinin istegini de Bayle, Pierre. 1647-1706 y1llan aras1nda
tehdit eden bir oge olarak yorwnlayan ya~a1n1~ olan Frans1z filozofu.
Baudrillard'a gore, bugun biz, ~ok daha Dictionnaire llistorique et critique [Tarihsel
fazla eniormasyonun, ama daha az anla- ve El~tirel SOzli.ik] adh biyografik bir
Irun bulundugu bir evrende ya~amakta· eserin yazan olan Bayle, kadim zamanJa-
ytz; ona gore, en£ormasyon fazlasma nn, Ortay:~g ile modem donemlerin
maruz kalan gunumuz toplumlannda, onemli politik tarihi ki~iliklerinin, filozof
mumkun tek direni~ tarz1, anlarru red- ve teologlanrun du~Lincelerini aktanr. 0
detmektir. bu incelemesinde, filozoflann gori.i~lerin
Baumgarten, Alexander. 1714-1762 yllla- de i~erilen ~eli~kileri ortaya koyar, llk~ag
rl aras1nda ya~amt~ olan Alman dii~ii dan kendi zaman1na dek olan filomflan
niirii. Temel eserleri Aesthetica acroama- ele~tirel bir gozle ele ahr. Bu incelemenin
tica ve Metaphy'sica. kendisini her tiir felsefe ve teolojiyle ilgiJi
Daha ~ok Aesthetica adh eseriyle tam- olarak taln bir ku~kuculuga gottirdugu
nan Baumgarten, bu eserinde estetik te- Bayle, felsefi ak1lyi.iriitmenin evrensel bir
rimiN felsefe tarihinde ilk kez olarak, te- septisizme yol a~og1n1, doga.tun ise insaru
rimin ~agda~ anlamtna ~ok yak1n bir kori.i korune inanca zorladtglru savun-
anlam i~nde kullaruru~hr. Buna gore, mu~tur. Rasyonel ~aba ve ~ah~marun de-
testetik onda, sanat ve guzellik felsefesi- gersiz oldugunu one suren Bayle, yine de
ne kar~Lhk gelir. Baumgarten, sanatln insan1n d1~ dLinyada varl.Lklann, nesnele-
hem duyumsal olan ve hem de duygu- rin varoldugu ve Tann'run aldatan bir
larla kan~ml~ bulunan zihinsel tasanm- varhk olmad1g1 gorii~unu temellendir-
lara dayand1glnl ve guzelligin de basit mek i9n, saf inanca dayaJulJnasl gerekti~
ve ayn bir entellektuel du~unce olma- ~ belirtmi~tir.
Ylp, derinlikli ve aynntlh bir kompleks Ona gore, din sadece ve sadece iman te-
oldugunu iddia etmi~tir. Lneli uzerinde kabul edillnelidir; Bayle,
17. yuzy1l aklla du~unce geleneginin, i~te bu baglamda, her tur gori.i~e ho~go
ozellikle de tDescartes ve tLeibniz'in bir ru gosterilmesi gerektigini savunur. 0
izleyicisi olan Baumgarten, ti.im dikkat- yanh~ ve sahici ol.Inayan bir dini.n ateiz·
lerini at;tk ve se-;ik fikirlerle manbk ve me asia tercih edihnemesi gerektigini
matematikte bu fikirlere dayanllarak ge- dile getinni~tir. Ote yandan, on a gore,
li~ririlen sistematik du~i.ince uzerinde ins an davran1~1ru yoneten ~ey, akddan
yogunla~t1ran soz konusu du~unurlerin, ziyade tutkudur.
108 Beauvoir, Simone de
Beauvoir, Simone de. 1908-1986 y1llan ara.. 0, eskiden beri varolan bu durumu, ka-
s1nda ya~a1n1~, ba~ta Le Deuxierne Sexe d1n1n biyolojik anahk goreviyle geride
[tkinci Cins] adh kitab1 ohnak iizere, de- tutuhnas1na, erke~in d1~anya gitmesine
nemeleri, k1sa oykiileri, otobiyogralik ve kendisini 'ltomo Jaber' olarak ger~ek
yaz1lan ve romanian yuzythm1zda fe- l~tinnesine izin verilirken, onun i~sel
minist dii~iincenin geli~iminde onemli olan1n bek~isi yap1hnas1na ba~lar. Beau-
bir ba~langu; noktas1 olu~turmu~ olan voir, erke~in egemenJi~n, s1khkla
~a~da~ Frans1z kad1n dii~iiniir. iddia edildi~i iizere, onun bedensel gi.i-
Hemen hemen biitiin ya~a1ru boyunca ci.intin bir sonucu olmaktan ziyade, ey-
birlikte oldu~u tSartret1n etkisi dolayl- lemde bulunan ozne oJmas1run bir sonu-
slyla, dii~iinceleri varolu~~u bir ~er~eve cu oldu~unu dii~iiniir. Fakat erkek,
i~inde ve belli bir ozgiirliik kavranu sadece ve sadece eylem yapmayan nes-
i.izerinde olduk~a bireyselci bir temele ne sayesinde, ve kad1na gore, ba~ka bir
dayanan Beauvoir'a gore, ozgiirliik asia deyi~le, d1~la~ma ve i~selle~me ili~ki
ve asia insana Tann taraflndan verilmi~ sinden dolayi, ve kend isinin otekisine
bir ~ey de~ildir. Tam tersine, ozgiirliik, gore bOyle olabilir. Beauvoir'a gore, ka-
insarun u~runa hergiin yeniden sava~ d•nlarm verilmi~ olan bu durumu kabul
mak zorunda oldu~u bir imkan, onun ehnemeleri gerekir. Zira ona gore, kadi-
kendisini siirekli olarak yeniden yarat- na toplwnsal orf, adet ve kurumlar tara-
masl i~in bir fusatbr. Czgiirlii~ii ba~lan fUldan yiiklenen bu ikincil rol, biyolojik,
gi~la olabildi~ince bireyselci bir a9dan ekonomik ve psi.kolojik yazg1n1n yillde-
yorumlayan ve bu ba~lamda otekilerini, di~ bir rol de~ildir. Yani, Beauvoir diin-
insarun kendi plaruna gore eylemesin- yaya kad1n gelinmedi~ini, ama kad1n
den ba~ka hi~bir ~ey olmayan ozgiirlii- olundu~unu soylemektedir.
~iin oniindeki bir engel olarak goren Be- beden [Os. vucut; ing. body; Fr. corps; Al
auvoir, sa va~ deneyimlerinin ard1ndan leib]. lnsan1n zihin ya da ruhuna kar~ll
otekinin ozgiirlii~nii insan ic;in bir teh- o!an vi.icudu, organizmas1 ya da maddi
dit olarak de~il, fakat ki~inin kendi oz- tozu.
gi.irlii~iinii ger~ekl~tirmesinin zorunlu Beden terimi ozellikle, felsefe tarihinin
bir ko~ulu olarak de~erlendirmeye ba~ en onemli ve temel problemlerinden biri
larru~tlr. Buradan hi~ ku~ku yok ki, her olan zihin-beden ili~kisi probleminin
insanln ba~ka insanlann ozgiirlii~ii ic;in olu~turdu~u ~er~eve i~inde ortaya ~~
kaygdanmak gibi ahlaki bir odevi old u- kar. Zihin ve bedeni bir ve ayn1 ger~ek
~u sonucundan ba~ka, kaduun toplum- li~in de~i~ik yonleri olarak gorecek ~e
sal durumu ve onun erkek cinsiyle olan kilde birbirleriyle ozde~le~tiren ya da
ili~ki leri ba~larrunda onemli sonu~lar psi~ik olan1 fiziki olandan gere~i gibi
c;:~kar. aynamayan her teori, hi~ ku~ku yok ki,
Czgtirlii~i.in temel ko~ulu eylem, ki~i problemin ortaya ~1kard1~1 gii~liikleri
nin kendi planlanna gore eylemesi, gele- bir ~ekilde goz ard1 eden bir teori ol-
cek i~in ama~lar saptayarak, bunu ~imdi mak durumundadu.
de d1~la~ttnnasl ise e~er, Beauvoir'a tMaddecilik de, tidealizm de bu an-
gore bu, geleneksel kadm rolii ic;inde ger- lamda psiko·fiziksel bircili~in de~i~ik
~ekl~memektedir. Bundan dolayt, onun biQ.mleri olarak gori.ilebilir. Maddecilik
goziinde kadm ozerk de~il, gorelidir. tinsel varhklann ger~ek varolu~unu
Ba~ka bir deyi~le, ked1nlann kendilerini yads1mak ve zihni maddenin bir tiirevi
erkek oJmadan dii~iinemediklerini ve. ya da fonksiyonu olarak gonnek, buna
dii~iiniilmediklerini one siiren Beauvo- kar~1n tinselcilik ya da idealizmin de~i
ir'a gore, erke~in ozne ve mutlak oldu~u ~ik tiirleri de beden ya da cisimleri bi-
yerde, kadln yalruzca erke~in eksik oteki- lin~ i~erikleri olarak gormek sureti yle,
sidir. Cteki de, kendi ba~msaz ozune ger~ekte problemi ~u ya da bu ~ekilde
sahip bir ~ey olarak goriilemez. yoksayar lar.
bejleni 109
Bekta~ilik. Hact Bekta~ Veli'nin (1209- mast ve daha sonraki sentezi taraf1ndan
1271) du~unceleri <;evresinde olu~an ta- belirlerunesi anlamtnda, di yalektik beli r-
rikat. Senkre tist bir yap a arzeden Bekta- leniJnden soz edilebilir.
~iligin temel ozellikleri arasanda, en belirlenimsizcilik [Os. ldicabiyye; ing. in-
ba~ta dort kapa ve dort inan<; tasavv~ru detenninism; Fr. indetenuinisme; AI. inde-
gelir. Bunlardan dort kapa, ~eriat (l5ld- ter1ninis1Pius]. Endeterminizm. 1 Metafi-
'11"t ve Ehli Beyt'in yoluna uymak) tarikat zikte, evrendeki her~eyin belirlenani~
(~eyhe baglnnmak), hakikat (Tann •y• tanz- olmad1gnu, dunyada raslanh ve ozgfir ..
ma yolu) ve marifet (Tanrz bilgisine goliiren Iuge yer bulund ugun u sa vunan gorii~.
yol) kapalan, dort inan<; ise ibadet, niyaz, Baza olaylaran bir nedeni ohnad1g1na, ne-
adak ve vuslafllr. Bekta~ilikte ayraca Te. densiz olarak ortaya <;1ktagan1 one suren
vella (£hli Beyti w 12 imanu Sf!Vmek) ve metafizik ogreti olarak indeterminizm,
Teberra (Yezid ve diger Elzli Beyt du~man baza olaylann genel yasa ya da ilkelerle
lnr~na yirz ~~'irnrek) da onem ta~lr- a<;aklanamayacagana, birtaknn olaylann,
Bekta~ilik, ~amanhktan izler ta~unas1, bilgi eksikliginden degil de, evrendeki
ayramahk yapmamasa, Anadolu halkl- raslanta, kendisellik ve kesinsizlik gibi
nan dilini kullanmasa, a<;1k ilkelerden zi- ogelerden dolayt ongorulemeyecegini
yade, her du~unce ve inan<;ta alan in- one surer.
sanlaran kend ilerine gore anlamlar <;t- 2 Ahlak felsefesinde, benin, zihin ya da
karabilecegi ustu kapah inan<;lar geli~tir bilindn, iradenin, ruhun, ahlaki kararlar
lnesi nedeniyle Anadolu'nW\ her yerinde ad1 verilen sonu<;lara neden olmada
hazla yaydml~ bir inan<; ve o~reti butu· ozgur oldugunu, ahlaki se<;imlerin daha
nudur. onceki fiziki ve psi~ik olaylar tarafan-
belirleme [ing. determinate]. Genel olarakt dan belirlerunedigini, akJlh insan varh-
bir ~eyi belir li klima, a<;1k ve se<;ik bir ~e ganan mutlak bir se9Jle ozgurlugune
kilde suurlama, karakterize etlne. Bilgi sahip bulundugunu bne suren anlayt~.
anlamtnda, bir olayan nedenini ortaya belirsizlik [Os. nruphemlik; ing. vagueness,
koyma, bir kavra1n1n i<;lemini olu~tu entrapy; Fr. impr~cision, AJ. e11thropie]. Soz-
ran oge ya ozellikleri a<;1k bir ~ekilde cuklerin, kavratnlann adlandardlkJan ya
tan1mlatna ya da s1n1rlama. da uygulandlklara nesnelerin suurlan-
belirlenim [lng. detenninatian; Fr. d~ter mn tam ve kesin olarak bilinememesi
rnination]. Ozellik ya da karakteristik. Bir durumu. Buna gore, bir sozcugun bclir-
~eyin her ne ise o olmas1 ya da bir nesne- siz olmas1, bu sozcugiin i<;inde ge<;tigi
nin ozelliklerine sahip alma durumuna baza bildiri kipinden tumcelere herhangi
gelmesi anlarrunda belirletne kazanmas1 bir dogruluk degeri verilememesi; bildi-
duru1nu. Nedenlerle sonu<;lar veya olay- ri kipinden bir tiimcenin belirsiz olmasa
lar arasmdaki zorunlu bag1nti. Evrendeki ise, bu tumceye herhangi bir dogruluk
olaylann neden sonu<; ili~kilerine bagh degeri yuklenememesi anlamma gelir.
olarak ortaya 'tlklnasL 0 nlu Alman filozofu Kant' 1n, onermele·
Sonucun dt~ ya da fail neden taraf•n- ri nitelik bakurundan degerlendirirken,
dan belidenmesinde oldugu gibi, neden- bu baglamda olwnlu ve olwnsuz oner-
sel belirlenimden; bir orgarun fonksiyo- meye ek olarak one surdugu onenne tu-
nunun k1smen, butun bir orgartizmarun riine belirsiz onerme ada verilir. Belirsiz
ihtiya<;lara tarafandan yani par<;alann onerme, ona gore, A B degildir' formun-
I
negin, 'Canh oliimsiiz degildir' oner- Bu baglamda, yeni kar~lla~tlan bir du-
mesi, anlamtbakJmmdan olumlu, fakat rumu eskiden ya da daha once gonnii~
formu bakrmmdan olumsuz olan bir olma izlenimine dayanan bir tamma
onermedir. Bununla birlikte, belirsizlik, gii-;lugu ya da yamlsamastyla belirle-
onennenin formuna degil de, anlamma nen, ~imdiki zamanla ge-;mi~in birbiri-
bagh bir ozelliktir. ne kan~tmlmasmdan meydana gelen
2 Ote yandan, herhangi bir sistemin bellek hastahgma bellek karr~rklrgr ad1
i~inde varolan diizensizlik, o sistemde- verilir.
ld raslanhsalhk unsurunun yiiksek ol- Buna kar~m, bellegin zaytflamast ya
masr durumu da belirsizlik olarak ta- da tiimiiyle ortadan kalkmas1 durumu,
mmlamr. bir ~eyin istenen anda anunsanmasmm
belirtik tanrm [ing. explicit definition; Fr. imkans1z hale gelmesi, belli birtaklm
definition explicite]. Dilde bulunan uzun ~eylerin hahrda tutulmasmm olanak-
bir deyim yerin.e, -;ok daha ktsa bir kar- sizla~mast hali ise bellek yitimi olarak
~thk bulmak suretiyle yaptlan tamm. tammlamr.
Bu ti.ir bir tamma aym zamanda, krsal- bellum omnium contra omnes. Devletin
trcz tamm ad1 verilir. ortaya filkl~mdan once, doga durumun-
bellek [Os.lwfiul; lng. memory; Fr. mbnoire; daki insanlann, kendi -;tkarlanm hayata
AI. gedoechtnis]. 1 Ge-;mi~teki deneyi.m.le- ge~irmek i-;in, birbirleriyle gerektiginde
ri, tecriibe ve ya~anblan arumsayabilme sava~a girecegini ifade ehnek uzere,
yetisi. Deney ya da tecriibeleri arumsama, +Hobbes tarafmdan kullandan Latince
zihinde canlandtnna ve ge-;mi~i ~imdide terim. Devletin ortaya filkl~mdan 6nce,
koruma gucii. 2 Arumsayan oznenin, insan toplulugunun i-;inde bulundugu
ge-;mi~ ya~anhlanna, bilin-; hallerine ya dogal hali ifade eden deyim: Herkesin
da ge-;mi~te algtlamr~ oldugu nesnelere herkese kar~1 sava~I.
ili~kin -;rkarunsal olmayan bilgisi. 3 ben [Os. nefs; ing. ego; Fr. l'ego]. Akll sahi-
Ozgiin olaylar, olgu ve nesneler, imge bi 6znenin, bilin-;li ki~inin, kendisini
ve fikirler ortada olmad1g1 zaman, on- ba~kalanndan aytrmasma ve kendisini
larla ilgili bili~i ya da mahlmah zihinde one siirmesine yarayan gu-;. <;ogunluk
korumaktan meydana gelen fonksiyon. ki~i, bilin-; ve ozne st>zciikleriyle e~an
4 St>z konusu malumah depoladtgi, bi- lamh olarak kullarulan, zihin, bellek,
riktirdigi varsaytlan sistem ya da yer. bilen, ego olarak da bilinen ve, degi~me
Bellek, ammsayan oznenin ge.;mi~teki boyunca varhgmt koruyup, birliginin
duygulan, bilin-; hillleri, klsacasr psiko- farkmda olan birlik. Bir bireyin psikolo-
lojik ya~anhlan ile ilgili oldugu zaman, jik ozelliklerini betimlemeye ve btiti.inle-
buna ifebnkr~sal bellek, buna kar~m, meye yarayan temel degi~ken.
arumsayan oznenin g~i~te algtlad1gl, Farkh benlerden soz edilebilir. Buna
zihinden bagunslZ nesnelerle ilgili oldu- gore, tiim zihinsel faaliyetlerin gerisinde
gu zaman ise, buna da algrsal bellek ad1 yatan neden olan ve varolu~u, dogrudan
verilir. dogruya i-;ebak1~ yoluyla bilinemeyen,
Bellegin olu~wnunda ya da arumsama fakat i-;ebakl~m i-;eriginden 9karsanmak
siirednde, ii-; ayn evre soz konusu olur: I durwnunda olan, elle tutulamaz, gozle
Daha once algtlanrru~ olan nesnenin zi- gt>riilemez, maddi olmayan, degi~mez
hinde canJandmlmas1, bellekte bir imge varhga ya da ruh veya tine SQ/ ben adr ve-
olu~turulmas1, II imgenin, ammsayamn rilir.
ge-;mi~inin bir par-;asm1 meydana geti- Buna kar~m, i-;ebakl~ yoluyla algtla-
ren bir nesnenin imgesi, sureti olarak ta- nan, ve bir ki~iyi niteliksel olarak ba~ka
mnmasi ve Ill arumsanan nesnenin psi- bir ki~iden aytran ya da ona kendi ki~i
kolojik ya da fiziki bir zaman ~r-;evesi sel karakterini veren i~lem ve ogeleriyle
i-;ine yerl~tirilmesi. etkin, bireysel bene ise deneysel ya da
112 bencillil<
empirik ben ad1 verihni~Hir. Bilincilnizin t1n yepyeni bit;im ve i~levler kazanm1~
birli~i tara&ndan onceden varsayllan oz- olmas1d1r. Ba~ka bir deyi~le, mekani-
neye ise, tTansendmtal bm denir. Ve niha- zasyon ve kitlesel uretiJnin kultur alaru-
yet, bilincin sezgisel olarak hissedilen ya n~ da yaydi~mdak.i ilerici potansiyeli
da algdanan birli~ine, ifebakr~rn beni ad1 goren Benjamin, oncelikle kulturel PSer-
verilmektedir. lerin veya sanat yapltlaruun mekanik
Cte yandan bilint;li oznenin, duyum, olarak t;o~altdabilirliAinin, yuksek kul-
algt, du~unce, duygu, tutku turunden turiin eser!erinin buyulu, ve kutsal
bilint; it;eriklerini do~ru dan ve arac1s1z halesini, onlar1 rituel ve gelenekten ko-
olarak tecrube etmesi, kendi zihin halle- parmak suretiyle, yok etti~ini one surer.
rinin bilincinde olmas1 durumu, insa· 0 soz konusu geli~meyi~ ~eylerin evren-
n1n kendi bilincini belli bir bilginin ko- sel e~itli~i du~uncesini benimseyen kit-
nusu yapmas1, oznenin kend isi it; in nes- lelerin t;a~da~ ya~amda giderek artan
nele~ebilmesi, kendisi hakk1nda nesnel onemleriyle birle~tirir ve bunu potansi-
olabilmesi ya da ki~inin kendisini ba~ yel olarak ilerici bir ~ey olarak de~erlen
kalannJn gorebilece~i tarzda de~erlen dirir.
direbilmesi yetene~i ben bilinci olarak Di~er bir deyi~le, teknolojik alandaki
tan1mlarur buyuk geli~menin, sanat ve kultur it;in
bencillik [Os. hodkdndrk; Ing. egoism; Fr. yepyeni imkanlar sa~lad1~1ni iddia eden
~goisme; AI. egoismus). Genel olarak, ki- Benjamin, fototraf ve sinema benzeri sa-
~inin kendi benine ve kendi t;lkarlar1na natlann kaydetti~ geli~menin, kitlelerin
du~kunluk gostennesi, ba~kalann1 hit; kabhmma ac;tk, onlann yaranna olan bir
dikkate almadan, yalruzca kendisini ve sanab mumkun hale getirdi~ini sayler.
kendi iyili~iru, refah1n1 ve mutlulu~u Ona gore, sanabn mekanik olarak t;o~al
nu du~unmes i. tnsan1n kendi benini ve hlabilirliti, kitlelerin sanata kar~1 olan
ki~isel t;1kann1, ya~am1n1n mutlak ilke- tutumlann1 de~i~tirir. Bir Picasso tablo-
.
s1 yapmas1. suna kar~1 takunlan gerici ta v1r, bir
Czel olarak da, ingiliz deneyci filozofu Chaplin filmine kar~1 ilerici bir tepkiye
tHobbes·un, insan1n tum eylemlerinin donu~ur.
'ben sevgisi' taraf1ndan belirlendi~ini, Sanahn toplum i~n oldutunda 1srar
ve ahlikb.h~1n da insan1n kendisini ko- eden du~unur, ritiiel ve propagandarun
ruma it;gudusunun bir ~ekli oldu~unu, 1930.lar Almanya' smdaki roliine gon-
tum eylem.Jerin insan1n kendisini koru- denne yaparak, sanatJ.n ozerkliti veya
ma it;giidusuniin ve kendi benine duy- sanat i~n sanat iizerindeki 1sraran esteti-
du~u sevginin bir sonucu olarak ortaya ~in fa~izm taranndan politik hayata so-
t;lkh~lnl dile getiren o~retisi. kulmasiyla tamamlandatJru one surer.
Benjamin, Walter. 1892-1940 ydlar1 ara- Bununla birlikte, Benja.min'e gore, gele·
Slnda ya~am1~ olan Alman du~unur. ne~in ve ge91'i~ kultiiriin ozgiirle~tirici
Ad1 +Frankfurt Okulu·yla irtibatlandln- yonlerini de unutrnamak laZJm gelir. Ni-
lan ve yinninci yuzydm set;kin bir este- tekim, o bir yandan da, kapitalizmle bir-
tik teorisyeni olan Benjamin'in temel ve likte yok olup giden ge9JU~in kurtanl-
en unlu eseri 'Mekanik Roprodiiksiyon masJnl amat;layan ttarihsel maddedli~in
c;a~da San at Eseri' adh dcnemesidir. savunuculu~u yapmaktan hit; geri
Sanatsal uretimin maddf boyut veya dunnam~br.
yonlerine dair analizi, Benjamin·in t;a~ benlik~ili.k [Os. hodnumal•k; tng. egotimz;
da~ du~unceye en onemli katkls1n1 Fr. egotisme; AI. egotismus). Ki~inin salt
olu~turur. Ona gore, 20. yiizyllda sanat kendi t;lkar, istek, arzu ve ihtiyat;lanru
alanmdaki en onemli geli~me ve prob- kar~dama t;abas1yla belirlenmesi, benci-
lem, gelene~in t;ozulmesi ve buna ba~h lik ya da egoizmin koydu~u Slnirlann
olarak yokolup gitmesiyle birlikte, sana- daha otesine get;erek, salt kendi kendi-
Bentham, Jeremy 113
siyle ilgili ohnas1 durumu. Oznenin, samas1. Ki~inin kendisini evrenin tner-
za1nan zaman sap1k hazlan da arala- kez;i olarak gorme e~limi.
nnda oJmak iizere, kendisine ozgii ol- ben•olmayan [Os. gayri nefs; ing. no1t ego;
d u~una inand1~1 yanlanna gosterdi~i Fr. no1t ego] Ozneden ayn bulunan, oz-
a~1n hayranltk. nenin d1~1nda kalan nesnelerin biitiinii-
benlik teknolojisi [ing. ego technology; Fr. ne verilen ad. Diinyaya ili~kin alglml-
technologie d' ego]. Dnlu ~a~da~ du~unur Zln en onemli bile~enlerinden biri.
Michel Foucault'nun, iktidar taraf1ndan Alman idealist filozofu tFichte'ye gore,
~eyle~tirilerek in~a edilen oznelli~e ben lektir ve her~eydir. Ve ben kendi
kar~1, bireylerin kendilerini bagtms1zca kendisinin bilincine, ancak ben olmaya·
yaratabileceklerini ya da in~a edebilecek- na kar~1 koyarak varabilir. Bu ~er~eve
lerini dile getiren kavramsalla~tlnnu. i~inde, ben olmayan ben'in bilin~siz faali~
Bireylerin kendileri veya ba~kalann1n yetinden dogar.
yardlmlyla, kendi bedenleri, ruhlan, dii· Bentham, Jeremy. 1748-1832 ylllar1 ara-
~iinceleri, hareketleri ve varolu~ tarzlan Slnda ya~am1~ alan, yararcll1~1n kuru-
iizerinde belli say1da i~1emi ya da etkin- cusu ingiliz filozofu. Temel eserleri: An
li~i, kendilerini, belli bir mutluluk, bilge- Introduction to the Principles of Morals
lik, yetkinlik ya da oliimsiizliik haline and Legislation [Ahlak ve Yasaman1n il-
eri~ebilmek i~in, donii~tiirmelerini sa~· kelerine Giri~], Deontology [Deontoloji]
layacak ~ekilde ger~ekle~tirmelerine ve Science of Morality [Ahlak Bilimi].
imkan veren pratikler biitiin ii. A;ddk gorii~u: Bentham, ahlak gori.i~iine
benmerkezci durum [ing. egocentric pre- temel olmak i.izere bir psikoloji teorisi ge-
dicament). Felsefe tarihinde ilk kez ola· li~tirmi~ ve 'do~an1n insanoglunu iki
rak tngiliz em piristleri taraftndan one egemen efendinin yonetimine ter ketmi~'
stiriilen ve bir insanm yalruzca kendi oldugu iddias1yla Lin kazannu~ alan bir
deneylerinin, kendi bilin~ i~eriklerini n d ii~iiniirdiir. Ona gore, insan dogas1
bilgisine sahip olabilece~i, kendi zihin kendi ~karuu saglayacak, hazz1n p~in
ya da bilin~ hallerinin otesine ge~erek, den ko~arak, ac1dan ka~1nacak ~ekilde
ger~ekligin bizzat kendisini, ger~ekte olu~turulmu~tur. Bentham i~te bu ~er~e
oldugu ~ekliyle diinyay1 bilemeyecegi- ve i~inde, eylemlerin hazz1 arthnp artbr·
ni dile getiren kabul. Her rur bilginjn mad1klanna ve dolay1s1yla aay1 en aza
kendi bireysel bilincimizin bir eseri ol- indirgeyip indirgemediklerine bakllarak,
du~unu, bilincin d1~1nda kalana ili~kin ahlakf bak1mdandan do~ru ya da yanb~
olarak hi~bir bilginin olamayaca~1nt diye sLJUflanabilecegini savunmu~tur.
one siiren gori.i~. Bentham sOZ konusu psikoloji gorii-
Her birimizin kendimize ozgii, yalruzca ~iinden hareketle, bir thaz kalkiilii ge·
kendimize ait alan alg1sal diinyayla Sl- li~tirmi~tir. Bir eylemi se9ttek i-;]n, soz
rurlanml~ oldu~umuzu, bu diinyan1n konusu eylemin sa~layaca~ haz mikta-
otesine g~erek. ger~ek di.inyarun kendi- nru temele alan haz kalkiilii yontemine
sine ula~amayaca~Jmlzl one siiren tez. gore, hazzln niceligi, ~u ogeler tarabn-
benmerkezcilik y andsamas1 [In g. ego- dan belirlenir. Hazz1n yo~unlu~u, siire-
centric illusion; Fr. illusion igocentrique]. si, hazzm yaklnh~1, kesinligi, verimliligi
Herhangi bir benin evrenin merkezinde ve hazztn safh~1 (yani, act ya da s1ktnb,
olmas1 soz konusu olamasa bile, her iiziinti.i gibi duygularla kan~mam1~ ol-
benin kendisini evrenin merkezi ve odak masl).
noktas1 olarak algllamaktan ya da dii· Bentham'1n tyararcth~l, hazZl temele
~iinmekten geri duramcunas1 tavrma ve alsa bile, haz ahlalana gore ~ok daha ge·
daha ozel olarak da evrendeki he~eyin li~mi~ bir o~retidir. Zira, hazcdt~ln iyi-
ihtiya~larlffilZI ve arzulannuZl kar~daya yi hazza ~itledi~i, ve hazz1 yaln1zca
cak ~ekilde diizenleruni~ oldugu ya1ul· birey a9smdan de~erlendirdi~i yerde,
114 Benthamcthk
Bentha1n iyiyi 'en yiiksek saytda insana, Lizere haZJdannu~ ayg1tlar olarak deger-
en yiiksek 1nutlulugu saglayan ~ey' ola- lendirirken, din konusunda ku~kucu bir
rak tanunlam1~tlr. Nitekim, Benthamcl- tav1r takuun1~br. Bentham"a gore, din
hgln en biiyiik say1da insantn en yiiksek ilerle1neyi engelleyen ozellikle de entel-
mutlulugunu, toplumlann ve bireylerin lekti.iel ilerlemeye set c;eken bir kurum-
en yiiksek ahlAki an1aa olarak goren, in- dur. Dahas1, o dhlin inarunayanlara kar~1
sanlann eylemlerinin ahlaki degerleri- dii~manhk uyand1rmak ve bir kast s1n1h
nin deneysel olarak eylemlerin yararhh- yarahp beslemek suretiyle, toplum.a sa-
g1yla, yani bir eylemin mutluluk yarat- dece s1k1nh vcrdigini dii~iiniir. ihtiyac;
lna giicii tarahndan belirlendi~ni savu- duyulan ~ey, dini ho~goriidiir ve bunu
nan gorii~ olarak tan1mlan1r. saglayacak tek ~ey de, bilinemezci bir
SiytJSet felsefesi: Siyaset felsefesini ahlak ku~kuculuktur. Ote yandan, dine c;ogun-
gorii~iine dayand1rmak isteyen Bent- luk yararc1 bir ac;1dan bakan Bentham,
ham, diger bir deyi~le ki~inin kendisine onun yararstZ oldugunu soyle1nekten de
doniik hazlarla, da~a doniik hazlar ara- c;ekirunemi~tir.
Slnda bir ay1nm yapm1~hr. Bunlardan Benthamc1hk [lng. Bentl1amism; Fr. Bent-
birincileri salt hazla ve kj~inin kendi ltamismeJ En biiyiik say1da insarun en
mutluluguyla ilgili iken, ikincileri bir yiiksek diizeyde 1nutlulugunu, toplu-
iyilik ifadesi olup, ba~kalar1n1n mutlu- mun ve insanlann en yiiksek ahl~i
luguyla ili~kilidir. Bireysel mutlulukla amac1 olarakone siiren J. Bentham'm ya-
en yiiksek say1da insan1n mutlulugu- rarc1hg1ru tarumlayan terim.
nun bir ve ayn1 olmad1g1run fazlas1yla insanlaru1 eylemlerinin ahlakllhglrun,
fark1nda olan Bentham, bencillikle top- deneysel olarak onlann, bir eylemin .
lulnun iyiligi veya en yiiksek say1da in- 1nutluluk iirehne giicii anlanuna gelen,
sanln mutlulugu aras1ndaki ut;urum.un yararhhglyla belirlendigini one siiren
a~tlabihnesi ic;in, iki arac;tan faydalan- Bentham'a gore, bir eylemin ahliki de-
maya ~ah~ml~tlr. geri, son c;oziimlemede eylemin dogur-
Bu arac;lardan birincisi, egitimdir. Ona dugu haz ya da aayla ortaya ~1kar, zira
gore, insanlar egitim sayesinde zihinsel insan varh~nln gerc;ek efendileri, en
melekelerini ve yeterliliklerini artbnr, yiiksek ve tek iyi olan haz ve tek ger~ek
kendilerini tam olarak gerc;ekle~tirebil kotiiluge kar~1hk gelen ac1d1r.
menin yollann1 ogrenir ve boylelilde benzerin benzerine neden oldugu ilkesi
de, bir ki~inin ak.Jlca yollarla elde ettigi (ing. principle of lib causes like]. Neden-
m utI ul ugun ba~kalanna yonelik sevgi deki niteliklerin aynt zamanda sonu~ta
ve haytrseverligi, otekinin iyiligini kap- da varoldugunu, ned en ve sonucun ru-
sadlguu anlayabilirler. miiyle ayn ya da farkl1 bir yap1da ola-
Bentham"da bireyin kendisine doniik il· mayacaguu, ornegin zihnin ya da zihin-
giyi toplu1nsal bir ilgiyle tamamlamarun sel ya~amtn, zihinsel ozellikleri ohna-
iki.nci yolu kurumsal bir ~erc;eve yarat- yan bir ~eyden tiireyemeyecegini, ya~a
lnak ge~er. Ona gtire, insan bencil ~Lkar lnm, canhhgm kendi i~inde canllhg1 ol-
ve zorlamalan bu sayede ve kurumsal mayan bir ~eyden dogamayacag1n1 dile
bir c;erc;eve ic;inde, toplum ic;in yararll getiren ilke.
amac;lara donii~tiirebilir. Liberalizmin en Berdyayev, Nikolai 1874-1948 yallan ara-
onemli teorisyenlerinden biri olan Bent- Slnda ya~ama~ ~agda~ Rus dii~iiniirii.
ham, siyaset felsefesinde, gtic;lii bir halk Felsefede mantlksal ve rasyonel yon-
egemenliginin savunuculugunu yapma~ temler yerine, sistematik olma yan, gi-
ve saz konusu egemenligin tek meclisli zemli anlatun bic;imlerinden yana olan
yasama orgaruyla temsilini istemi~tir. 0, Berdyayev, hakikatlerin, rasyonel ara~
denetim ve kuvvetler aynhgt ilkesinin hrmarun degil de, 'tinin a~k1n diinya-
taln ~ah~an bir tdemokrasiyi onlemek Slndan s1zan bir a~agan iiriinii' oldukla-
Bergson, Henri 115
nn1, insarun btiytikhJ~uniin de, bu tin- getirdi~i h;in, Bergson Roanantik gelenek
sel diinyadan ve tannsal yaratma yete- ic;inde yer ahr. Ba~ka bir deyi~le. diskiir-
ne~inden pay almas1ndan kaynakJanda- sif dii~iincenin ve dolayasayla, tiim deter-
~ana savunanu~tur. aninizani ve tmekanizmiyle bilimin kap-
Dii~iincesi daha -;ok dinsel bir metafi- sanu ve a-;aklama alan1nm olduk-;a dar
zikten meydana gelen Berdyaev'e gore, oldu~una dikkat -;ekmi~ ve ya~am feno-
varh~m temelinde, kendisinin ungnntd meni, bilin~ ve ozgiirlii~iin sadece ve sa-
ad1ru verdi~i, t Aristoteles'in ilk maddesi- dece dolayamsaz sezgi ile anla~alabilece
ne benzer olan ~ey vard1r. Ona gore, ~ini one siirdii~ii i-;in, Bergson aynt
ungrund varolmamakla birlikte, varh~m zamanda ya~am felsefesinin 20. yiizyal-
imkaru olmak anlam1nda varbktan once daki en onemli temsilcisi sa}'llabilir.
olmak durwntmdadar. Yaln12ca potansi- Meta fizigi: Ger-;ekJi~in sezgi yoluyla bili-
yel olan varolu~tan ayn olarak, aktiiel nebilece~ini savundu~u i-;in ondokuzun-
varolu~ belirsiz bir kaos olmada~ana cu yiizytl Ahnan dii~iiniirii Schopenhau-
gore, saf ilnkana belirleyen, bir ilk yaratJ- er·a ~ok yakla~an Bergson, bununla
a eylemin var olmas1 gerekir. Berdyaev'e birlikte, bir ilerleme o~etisi olarak evrim
gore, i~te bu, Tann'1un eylemi olmak du- teorisini -;ok dddiye ahp metafizi~ine
rwnundadar. temel yaph~l it;in, onun kotiimserli~ini
Bergson, Henri. 1859-1941 ydlan arasanda payla~maz.
ya~ama~ olan c;a~da~ dii~iiniir. ilk ara~ttrmalartna zihin ve beden ara-
Temelllkeler: Temel eserleri arasanda Es- sandaki ili~ki konusuna ay1ran filozof,
sais sur les Donn~es imm~diates de Ia Cons- zamanmm bu kon udaki gozde o~retisi
cience [Bilincin Dolayuns1z Verileri Oze- olan psiko-fizyolojik paralelizme, yani
rine Denemeler], Matiere et Mimoire her psikolojik olguya onu belirleyen fiz-
[Madde ve Bellek], Lts Deux Sources de la yolojik bir olgunun kar~ahk geldi~ini
Morale et de la Religion (Ahlik ve Dinin dile getiren o~retiye ~iddetle kar~l -;ak-
lki Kayna~a] ve L'Evolution creatrice [Ya- lTil~tlr. Bergson, bu ba~lamda belle~in,
ratJca Evrim] gibi kitaplar bulunan Berg~ ve dolay1sayla zihin ya da ruhun beden-
son, Almanya'da do~up geli~mi~ olan den ba~1msaz oldu~unu ve ama-;lanna
idealist ya~ama felsefesinin Fransaldaki gerc;ekle~tirebilmek i-;in bedeni k ullan-
temsildsi olarak tarunar. Ayna zamanda, dl~lnl one siirmii~tiir.
sure-; felsefesi ada verilen felsefe tiirii- Ya~am dii~iincesini incelerken, evrimin
niin de en onemli temsilcilerinden olan gerc;ekli~ini kabul eden, onu kesin olarak
Bergson, tpozitivizmin ya da olduk-;a belgelenmi~ ya da karutlanmt~ bir teori
dar bir -;er-;eve i-;inde kalan bilimsel yo- rliye goren Bergson, evrimin mekanist bir
ruinlann iddialanna ~iddetle kar~1 -;a- tarzda geli~meyip yarahc1 oldu~unu
karken, insanf ve tinsel de~erlerin one- iddia etmi~tir. 0, bu geli~me siirecinde,
mini vurgulam1~hr. 0, i~te bu -;er-;eve biri i-;giidii, di~eri de zeka yoluyla geli-
it;inde, 20. yiizyalda geli~en akla kar~a ~n iki -;izgi bulundu~unu soylemi~ ve
ba~kaldannan onemli onciilerinden biri bunlardan her ikisinin de, evrenin her ye-
olmak d uru1n undadu. rinde i~ ba~1nda olan ya~am ahhm1n1n
Ba~ka bir deyi~le, ondokuzuncu yiizyal- eseri oldu~unu savutunu~tur.
da ortaya -;tkan maddecilik dirimseldlik Bilgi Goru~leri: Bilgi goru~iinde, rasyo-
kar~ath~mdan yo~un bir bi-;ilnde etkile- nel dii~iinceye giivenmeyen, kuru bir
nen Bergson, bilimin bulgulanru ozii iti- takilcahk ve tbilimcili~e kar~a c;aklp,
bariyle bilimsel olmayan bir ger-;eklik bun un yerine sezgiyi temel alan Berg-
anlaya~1na ula~mak i-;in kullanma~tu. son, bilincin her zaman bir ~eyin bilinci
Metafiz:i ~i, tdinamizm ve silreklili~in oldu~unu, bizim do~rudan ve araaslZ
onemini vurgalada~1, akhn ger-;ekli~in olarak yalnazca kendi tecriibemizi bile-
yapasuu bilmeye yetili olmada~1n1 dile bilece~imizi ve dolayas1yla en iyi ve en
116 Bergson, Henri
yerkin bir bi~hnde kendi bilin~ akl.~m \1- gi~en haller veya. ozellikleri ciegi~en
Zl ve sureyi idrak edecegimizi belirt- ~eyler degil de, degi~menin bizzat ken-
mi~tir. Bu ise, kavramsalla~tmlabilen disi, sure ve ya~amdar. Sezgi yoluyla hi-
bir bilgi degildir; yani, bu, akd ve ana- linen benden hareket eden Bergson, bu-
liz yoluyla degil de, ancak ya~anarak, rada kalmay1p daha sonra dunyamn
ve sezgi yoluyla bilinebilir. aym sureden meydana geldigini iddia
Ba~ka bir deyi~le, Bergson felsefesinde etmi~tir. Ba~ka bir deyi~Je, ger~ekligin
oncelikle, kavramsal bilgiye ~iddetli bir bilimin varsaydaga gibi, madde olmada-
ele~tiri yoneltmi~tir. Kavramlann surek- gma gostermeye ~ah~an, dogamn, hili-
li ve dinamik bir ger~ekligi, onu statik min soyledigi gibi, yalruzca mekan i~in
Mile getirmek ve bolmek suretiyle ~rplt deki maddi cisimlerden olu~madagma
ttgma one suren Bergson, 'biricik' olan savunan Bergson, insanlann mekanla
ger~eklikle ilgili hakikatlerin kavramsal du~uruneye ~ah~hklan i~in, maddecili-
yolla soze dokulemez, ifade edilemez ol- ge egilimli olduklanm iddia etmi~tir.
dugunu soylerken, bir yandan da bizi Oysa, zaman mek~ndan daha temel
ger~ekligin ozune goturecek bilgi turu olup, butun ger~kligin ozu zamandar,
olarak sezgiden soz etmi~tir. Bilimi red- stiredir.
detmeyen, fakat bilimsel bilginin en AnlamamlZ gereken ~eyin, zamarun
onemli bilgi turu olarak goruhnesine bir birikim, bir buyuyup geli~me, bir
kar~1 ~lkan Bergson'a gBre, ger~eklige
sure oldugunu belirten Bergson, bir
nufuz eden, nesnelerle dogrudan ve ara- adam daha ileri giderek, surenin yalmz-
casaz bir temas kuran ba~ka bir bilgi tiiru ca ak1p giden bir ~ey olmakla kalmay1p,
daha vardar. Bu bilgi dile getirilemez,
yarahcl oldugunu savunur. Ba~ka bir
soze dokulemez. Bu bilgiye, en a:zmdan
deyi~le, sure gorunu~un gerisindeki
bilimsel bilgi kadar onem ve deger veril-
ger~eklik, bilimlerin ara~hrdaga gozle
mesi gerektigini one si.iren Bergson, ana-
gorulur empirik donu~umlerin gerisin-
liz adliU verdigi bilimsel, rasyonel bilgi-
deki esas nedendir. Buna gore, turlerin
nin kar~asma, sozciiklerle d.He getirilemez
evrim ge~irdigi hipotezini dogrulanabi-
olan sezgiyi g~rmi~tir.
Bergson'a gore, sezgi bize, ger~ekligin Jen deneysel bir hipot~ olarak benimse-
~emasam degil de, bizzat kendisini bilme
yen Bergson, buradan buti.in bu evrim-
olanaga verir. ~u halde, Bergson bir ~eyi sel geli~menir gerisindeki esas gucun,
bihnenin iki yolunu birbirinden aymr. temel nedenin sure oldugu metafiziksel
Bu yollardan birincisi bizi bilinecek nes- tezine ge~mi~ti.r.
nenin ~evresinde hareket ettirir, oysa Bergson'a gore, ger~ekten varolan ~ey
ikincisi nesneye nufuz etmemizi saglar. madde, cansaz varhk degildir; ger~eklik
Birindsinden elde edilen bilgi, nesneyi suredir ve bunu yalmzca sezgi kavraya-
gozlemledigimiz bak1~ a~asma baghdar; bilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hi~
dolayasayla, bu bilgi goreli bir bilgidir. bir zaman ge~mi~in aym olamaz, zira
Buna kar~m, ikincisinde nesneyle dog~ her adamda yeni bir birikim ortaya
dan bir temas i~inde olur ve herhangi bir ~akar. 0 bilin~li bir varhk i~in var olma-
bak1~ a~asamn sarurlamalanndan kurtu- mn degi~mek oldugunu kabul eder,
Juruz. Burada nesneyi ger~ekte oldugu zira degi~mek demek olgun.la~mak de-
~kliyle kavranz. Bunlardan birincisi mektir; olgunla~mak ise, sonsuzca kendi
+analiz. ikincisi tsezgidir. kendini yaratmak demektir. Bu, yalruzca
Sezginin bize g05terdi~ ger~eklik ne- bilin~li insan varhga i~in degil, fakat
dir? Bergson bu konuda aradaga ipucunu butun ger~eklik i~in boyledir. Bergson
ki~inin kendi dogasma ili~kin sezgide geli~meyi, ancak sure olarak anladaga-
bulur. Ona gore, kendi ir;imize donup maz takdirde a~Lklaga kavu~abilecegi
bakhguruzda tecrube ettigimiz ~ey, de- maza savunur.
Berkeley, George 117
Ona gore, ins an i~te b u ya~amda 1nad- Berkeley'e gore, kendi z:ihnime ya da be-
deyi yener, mekamn stmrlanmn iisti.ine nime ili~kin olarak dogrudan bir algtsal
t;tkar ve it;inde salt siireyi ya~ar. insan deneye sahip olamadtgJm, ama dogru-
kendisini biitiin benligiyle bir i~e ver- dan ve araas1z olarak yalmzca zihnimin
digi zaman da aym ~eyi duyar. Get;- t;e~itli niteliklerini ya da faaliyetlerini al-
mi~, siirekli olarak bugiine ve gelecege glladtgun i9n, benim, kendi zihnirne ya
dogru akar. i~te, bu biricik gert;eklik da benime ~kin bir ideye sahip oldu-
olarak siiredir. Bergson'a gore, siireyi gum soylenemez. Bununla birlikte, bura-
ya~ayabilmemizin ko~ulu bellektir. Bel- dan yola t;lkllarak zihinden ya da benden
lek zaman arahklanm yener, get;mi~, st>z ebnenin anlams1z oldugu sonucuna
~imdi olarak ya~amr. Siireyi biitiinliigii vardamaz. <;iinkii, sonsuz say1da ideye
it;inde yakalaytveren ise sezgidir. ek olarak, bu ideleri bilen ve algdayan
Bergsonculuk [lng. Bergsonianism; Fr. Berg- bir ~ey, algdama, isteme, imgeleme ve
sonisrne]. Henri Bergson'un dii~iince t;iz- arumsama gibi faaliyetlere ek olarak, bu
gisini izleyen dii~iiniirlerin, 20. yiizythn faaliyetleri gert;ekl~tiren aktif bir varhk
ba~lannda, Fransa'da kurrnu~ okulduk- vardtr ki, bu da zihin ya da ruh ya da
lan meta.fiz:ik okulu ya da akmu. bendir.
Bergson'un metafizi~ benimseyen bu tdelerden insan zihrunden ya da bir
okul, filozofun kendisinden ba~ka, bilim- alg1 eyleminden bagams1z olarak kendi
deki krizle Amerikan tpragmatizmin- ba~lanna varolan ~eyler olarak soz
den etkileruni~ ve Bergsonun dii~iince ehnek t;eli~ik olsa bile, bizim birincil ni-
siyle, tdirimselcilik ve tirrasyonalizmin, teliklere ili~kin idelerimize benzeyen ni-
onun kendisinden t;ok daha otelere ta~t teliklere sahip olan nesnelerin insan zih-
rnayt amat;lamt~hr. tSezgicilik ve tira- ninden bag&mslz olarak varolduklan
deciligin savunuculugunu yapan Berg- dii~iiniilebilir. Bu dii~iinceye Berkeley,
sonculann en onde gelenleri arasmda bir idenin ancak ba~ka bir ideye benze-
Maurice tBiondel, Lucien Laborthenierre yebilecegi, buna kar~m bir ses ya da bir
ve Eduard Le Roy saydabilir. ~eklin ba~ka hit;bir ~eye degil de, yal-
Berkeley, George. 1685-1753 ydlan ara- m.zca ba~ka bir ses ya da ba~ka bir
smda ya~amt~ olan, ve diinyada yalruz- ~ekle benzeyebilecegi kar~1hg1m verir.
ca ruhlann ve bu ruhlarm ideleriniri va- Dahas1, ona gore, biz ~ihnimizdeki ide-
roldugunu, buna kar~thk maddenin lerin nesnelerin niteliklerine benzeyip
varolmadtgmt one siiren ingiliz dii~ii benzemediklerini hit;bir zaman bileme-
niir. Temel eserleri: The Principles of yiz, t;iinkii bizim dolayuns1z olarak al-
Human Knowledge [insan Bilgisinin llke- gtlad&glmlz her~ey kendi idelerimiz
leri1 ve Three Dialogues Between Hylas and olup, idelerimizle bu idelere benzeyen
Philonous [Hylas ile Philonous arasmda nitelikler ilke olarak birbirlerinden fark-
iit; Konu~ma]. h olduklanndan, bizim idelerimizle bu
Bilgi GOru~leri: Berkeley de, kendisin- idelere benzeyen nitelikleri birbirleriyle
den once ya~amt~ olan +Locke gibi, kar~da~hrma imkarum1z yoktur.
bizim dogrudan ve aractslZ olarak algt- Metafizigi: Bilginin tek kaynagmm algt
ladtgtmtz her~eyin kendi zihnimjzdeki oldugunu, algtda ise bizim yalruzca
tideler oldugunu, dogu~tan dii~iinceler kendi idelerimizi }'a da duyumlanmtZJ
bulunmadtgmt, tum idelerimizin algtsal bilebilecegirnizi one siiren epistemolojik
deneyin sonucu oldugunu, ve bilgimizin nitelikli oncullerden yola ~karak, yal-
duyudeneyi yoluyla sahip oldugumuz nlZCa idelerin ve ideleri algdayan zihin-
idelerden tiiredigini savunmu~tur. ide- lerin varoldugu ve duyularnruz iizerin-
lerden tiireyen bilginin tek bir istisnast deki eylemiyle idelere neden olan mad-
vardtr: Tinsel varhklara ya da insarun denin hit;bir ~ekilde varolmad&gJ ~klin
kendi benine ili~kin bilgi. deki ontolojik sonuca ula~an Berkeley,
J 18 Berkeley'in tezleri
Ahlak alamnda s6z konusu olan bu be- tafizik tiiriiniin, yani gozden ge~;"irici me-
timleyici bilimsel yalda~1ma, ya da bi- tafizi~in kar~1smda yer almaktadu. Bu-
limsel veya betimlemesel yakla~•mm na gore gozden ger;irici metafizik, diinya
ahlak alaruna uygulanmasuun sonucu iizerine, d1~ gen;eklikle ilgili dii~iince
olan ve kural koymay1p, yalruzca insan mizin aktiiel yap1suu betimlemekle ye-
davram~m1 gozleyerek, sonUI;lanm be- tinmeyip, yeni kavramsal sistemler kur-
timleyen ahlak tiiriine ayru zamanda be- ma i~iyle m~gul olur.
timleyici ahlak ad1 verilir. Ahlaki de~er 4 Tarum teorisinde ise, tiiriin bir ozelli-
ve ilkelere, olgusal ilke ve onermelere ~i olamayan, fakat tiir i';'indeki bireyle-
ula~h~lmlz tarzda ula~•ldi~m• savuna- rin kendilerine ozgii kalan, ayru tiir ifjin-
rak, insanlar arasmda hangi ortak ahlaki de, turun bireylerini birbirlerinden ayu-
kural, de~er ya da eylemlerin bulundu- maya yarayan karakteri ya da tekil ozel-
~unu, bu ilkelerin evrensel olup olmad•- likleri ortaya koyan; ba~at karakteri
~~m ara~t1ran ahlak anlay•~• olarak be- de~il de, ba~1l karakteri; ozsel ozellilderi
timleyici ahlak, ';'~itli insanlar ya da de~il de, anzi ozellikleri dile getiren ta-
toplumlar tarafmdan benimsenen ahlaki ruma betimleyici tarum denmektedir.
inanf;', gorii~ ve de~erleri inceler, ahlak bilen [ing. knower; Fr. saveur]. Bilgi ili~ki
alarunda, olmas1 gerekeni soylemeyip, sinde, bilinen nesne ya da varh~a kar~1t
yalruzca olam ara~tlrlr. olarak, bilgilenmekte olan, bilgiye ula-
2 Ote yandan, bilim felsefesinde, do~a ~an tozne. Bilginin zihinsel bir faaliyetle
yasalanrun, do~ada hiiki.im siiren bir birle~tirilen ve empirik bir tben ya da
zorunlulu~un iladesi ohnay1p, ortaya f;'l- saf bir ego olarak gortilebilen oznesi.
ki~lan gozlemlenen olay ve olgulann bile~ik [Os. murekkep; lng. complex, com-
diizenli dizili~ ya da ard arda geli~lerini pound; Fr. compose; AI. zusammeugesetzt].
betimleyen genel ifade ya da onenneler Basitten farkh olarak iki ya da daha fazla
oldu~unu savunan gorii~e betimleyici say1da unsurdan meydana gelen ~eyi ta-
doga yasasz anlaya~a denir. SOz konusu rumlayan sdat.
gorii~, suyun 100 dereceye kadar ISlhl- Buna gore, onenneleri yap1lan bakJ-
d•~• takdirde kaynad1~m1 dile getiren rrundan suuflad•~•m•zda, basit onenne-
do~a yasasmm, yalruzca, do~ada bu lerle birlikte de~erlendirilmek durumun-
ba~lanbrun bir olgu olarak ortaya filkh- da olan onenne tiiriine, yani bir ozne, bir
~ma i~aret etti~ini ve salt do~ada olup ytiklem ve kopiiladan olu~an basit oner- ,
biteni betimledi~ini ya da af;'1klad•~m• meden farkh olarak, iki ya da daha fazla
dile getirir. say1da basit ya da kategorik onenneye
3 Buna mukabil, metafizikte, ~;"a~da~ aynlabilen onenneye bile~ik onenne· ad1
dii~iiniir P. F. Strawson'un, metafizikten verilir. Bile~ik onenneler 've', 'ya da',
tumiiyle vazge~;"memekle birlikte, ger- 'ise', 'ancak ve ancak' gibi manbksal ba~
fieklik ya da duyusal olamn iisl:iinde ve la~;"larla birbirlerine eldenmi~ basit oner-
otesinde kalan bir diinya iizerine do~ru melerden meydana gelir.
lu~u smanamayan onenneler ortaya bile,tiriciler manh~a [ing. combinatory
koyma tavnna kar~1 ~1kan ve spekiilatif logic]. Matematiksel mant:J~m, de~i~ken
metafizi~in kotii ve olumsuz yonlerin- lerin tumiiyle elenip, yerlerine bu mant:Jk
den uzak dunnaya ~;"ah~an meta.fizik an- dahna ozgii olan belirli turden fonksi-
lay•~ma betimleyici metafizik ad1 verilir. yonlann ge~;"irildi~i dab.
Boyle bir metafizik anlay•~•. kendisini bilgelik [Yun. sophia; Os. hikmet; ing. wis-
toz tiiriinden, temel ve ka~mdmaz oldu- dom; Fr. sagesse; AJ. weisheit]. En geni~ ve
~u dii~iiniilen ~;"e~itli kavramlann anali- en genel anlarru it;inde, insarun if;'inde
zi i~iyle suurlam1~hr. Betimleyici meta- ya~ad1~1 diinya ve toplumla uyumlu,
fiz.ik, tStrawson'un t Aristoteles ve kendi kendine yeten ve bilin~jli bir varhk
tKant'ta omeklendi~ini savundu~u me- olmas1m; diinyaya, kendisine, ya~ama
bilgi 123
ve ya~anun nihai ve en yuksek ama~la sunar. RuhW\, bilgi soz konusu oldu-
nna ili~kin olarak saglam bir kavray•~a gunda, Aristoteles' e gore, iki temel yetisi
sahip bulunmasuu; eylemlerinde bilgi- vard1r. Bunlar ise, s~ras•yla duyum ve
nin belirleyici rol oynamasuu; du~unup ak1ld~r. 0 duyuma ili~kin a~Jklamasm
ta~marak eylemesini; eylemlerinin enine da, madde ve form aymm1 yapar ve du-
boyuna du~unUimu~ eylemler olmasm• yumu ya da duyu-algJsJJ"U, algllanan
ongoren ideal durum ya da erdem. nesnenin, madde olmadan formunu, soz
Varolan her~eyi aklm ·~•gmda yargiia- konusu duyu orgamyla almak olarak ta-
yan ve yorumlayan, boyle yaphg1 i~ de, mmlar.
ortalama insa1u, SJJ"adan insanlan etkile- Nas1l ki, duyum alguanan nesnenin,
yen i~ ~alkanhlarmdan, tutkulardan etki- madde olmadan, algllanabilir olan for-
lenmeyip uzak kalan ki~inin ozelligi, er- munu almaktan olu~uyor.;a, aym ~ekil
demi olarak ortaya ~1kan bilgelik, ya~am de alolyurUtme de akllla anla~•labilir
tecri.ibelerinde, dunyadaki gtindelik ili~ olan fonnu almaktan meydana gelir. Al-
kiler i~de, gozlemleyen ve nufUz ebne- gllanabilir olan duyusal formlar oncelik-
yi ama~layan zihinlere gori.inen ~eylerin le, duyulann renkler, sesler tiliunden
anlamma ve amacma ili~kin dogrudan ozel nesneleridirler. Buna kar~m, akllla
pratik kavray1~1 zorw1lu lolar. anla~J!abilir olan form, bir ~eyin ozu-
Buna gore, bilgelik, insanm her~eyden dur, o ~ey i~in soz konusu ~ey olmanm
once relleksif olmasm1, yani olaylan ve ne anlarna geldigidir ya da onun tarurm-
inan~lan, nedenleri ve sonu~lan ·~•gm dJJ". Aristoteles'e gore, her ne kadar bir
da degerlendirmesini, ol~up bi~mesini bedene bagh olmasa bile, ala! da, hplo
ve ger~ek ama~larla ara~lara ili~kin ola- duyum gibi, bir yetidir ve daha yiiksek
rak saglam bir kavray1~a sahip olmasJ- yetiler varolu~lan i~in daha a~ag1 yetile-
ru gerektirir. re bagunhd•rlar. Bundan dolay•, akuyu-
bilgi [Os. mdlilmal, mdrifet; ing. knowledge; riitme faaliyeti varolu~u i~in duyualg•s•-
Fr. connaissance; AI. erkenntnis]. Oznenin na baghd1r. Ba~ka bir deyi~le, bilgirniz
ama~h yonelimi sonucunda, ozneyle duyudan, yani tikel olandan ba~lar ve
nesne arasmda kurulan ili~kinin urunu tiline! ya da gene! olana yukselir.
olan ~ey. Bir .~eyin ayudma ya da bilin- Bilginin tumel olamn; formun bilgisi
cine varma. Ogt"enilen ~ey. Bir ~eyle ak- oldugunu, bu nedenle yarg1da dile geti-
tiiel deney yoluyla kurulan yalonhk ya rilebilir olan bir bilginin, formlar ara-
da tam~lk.hk. Olgu, dogru ya da Odev smdaki ozsel baglantllara ili~kin bir
olarak gorulen bir ~eye ili~kin a~lk alg1. kavray1~tan meydana geldigini savu-
Bilin~te bulunup da, bir ~ekilde hakl1 nan Aristoteles'in gozunde bir ~ey hak-
k1hnan ve boylelikle dogru diye deger- kmda dogru bir bilgiye sahip olmak, o
lendirilen her~ey bilgi ad1m almak du- ~eyi turler ve cinsler hiyerar~isi i~inde
rumunda olup, bilgiyle ilgili problem- bir yere, bir tiir ve cins i~ine yerle~tire
ler, ya genel olarak bilginin dogasm1 ele bilmek ve dolay•s•yla neyin onun i~in
alan tepistemolojinin ya da bilen ozne- ozsel oldugunu bilebilmek anlamma
nin dogas1 uzerinde yogunla~an tzihin gelir. Onun du~uncesinde bilgiyle, cins
felsefesinin kapsa.nu i~inde yer ahr. ve tur yoluyla struflama arasmdaki soz
Felsefe tarihinde, filozoflar bilgiyi farkh konusu olan bu ili~ki, aym zamanda
~ekillerde tammlarm~lardJr. Farkh bilgi bilgiyle tamm arasmdaki ili~kiyi gun-
goru~lerinden baz1lanru, burada tarih- erne getirir, zira .)-!!stoteles'te tamm
sel bir s1ra i~inde ~oyle ornekleyebiliriz: "ns ve tur olu la olur.
Aristoteles bilgi konusunu iki ~kilde ele , yalmzca te · erm ilgisini veren ad
ahr, yani'O bir yandan insarun duyum ve tarumlanyla, ~yin kendisinin ozunu
alai gibi yetilerine ili~kin bir a~ama veren nesne tarumlan arasmda bir aynm
ve ate yandan da genel bir bilim teorisi yapar. Ad tanmuyla nesne tarumt arasm-
------------------------------------ ------------------------------
124 bilgi
daki farkhlok biiyiik ol~lide, ~ey1n oziinii nn ni~in boyle olduklanru gostermeli-
vermenin, ~eyin nedenine ili~kin bir dir. Bununla birlikte, bilimsel onermele-
ac;ll<:lamay1 i~erdigi olgusuna baghd1r. rin dogru olmalan i~in daha fazlasma
Bundan dolay1, Aristoteles bir ~eyin ne- gerek duyulur. Bilimsel onermeler, Aris-
denini ortaya koyabildigimiz zaman, ilk toteles"te zorunlu olarak dogru olmak
elden, ger~k bilgimiz oldugunu sayler. durumundad1rlar ve onlarm dogru ol-
Bir ~eyin nedenini vermek ise, o ~eyin duklan karutlanabilmelidir.
oziiniin ilk ilkelerden ba~layarak tamt- Aristoteles burada dikkatimizi modern
lanmasllU i~erir; bilimin i~levi de budur. felsefe i~in biiyiik onem ta~1yan bir ay-
Ger~ekten de Aristoteles, ikinci Anali- nma ~ek.mektedir. Onermelerin onemli
tikler adh eserinde, bilimsel bilginin bir boliimiiniin dogruluk ya da yanh~
her~eyden once, aym anda hem olgu- hklan gozlemlenebilir olgulara baghd1r.
nun kendisihe bagh oldugu nedeni ve Bunlann dogruluk ya da yanh~hklan
hem de olguyla nedeni arasmdaki zo- duyulann gozlemlenebilir olgularla ilgi-
runlu bagmt1y1 bilecek ~ekilde, tikel li olarak saglad1g1 verilere dayarularak
olamn gene! olandan ya da ko~ullu ola- test edilebilir. Buna kar~m, onermelerin
nm nedeninden ~1karsarunas1 anlamma ba~ka bir boliimii de, duyu deneyinden
geldigini sayler. Ba~ka bir deyi~le, ona baglmSIZ olarak dogru ya da yanh~hr.
gore, olgunun, ba~ka hi~bir olgunun lki onerme tiirii arasmdaki farkhhk, I
degil, fakat yalmzca soz konusu olgu- '$imdi yagmur yagmaktad1r' ve 2 '$im-
nun nedeni olarak, kendisine bagh ol- di yagrnur ya yagmakta ya da yagma-
dugu nedeni bildigimiz zart.'an, bilim- maktadlr' gibi iki onermeyle gosterilebi-
sel bilgiye sahip oluruz. Bu bilgi ise lir. Birinci onermenin dogruluguna goz-
tas1msal, yani tiimdengelimsel bir yap•- lem yoluyla karar verilebilir. Buna
da olan bir kamtlamanm sonucu olan kar~m, ikinci onermenin dogruluguna
bir bilgidir. havanm halihaz1rdaki durumuna hi~
Aristoteles'e gore, bilimsel bilgi oldu- bakmaks1Z1n karar vermek olanakhd1r.
gundan ba~ka tiirlii olamayan ~eylerin Birinci tiirden onermelere biz, giiniimiiz
bilgisidir. Bilimsel bilgi, onun ikinci AM- epistemoloji anlay1~ma gore, olumsal
Iitikler adh eserinde dile getirdigi ozel ya da empirik, buna kar~m ikinci tiir-
bir anlam i~nde tiimel olan bagmhlan den onermelere zorunlu ya da analitik
ortaya ~1kanr. Her~eyden once, yiiklem onermeler ad1ru veriyoruz.
ya da temel nitelik, konuda yer alan teri- Aristoteles, bu ~ekilde kesin bir aynm
min her omegine, hio;bir istisna olmadan yapmad1g1 i~in, matematigi omek ala-
ait olmahd1r. ikinci olarak, o konuya rak, matematik i~in ge~erli olarun doga
anzi olarak degil de, ozsel olarak a it ol- bilimleri, yani deneyim ve gozleme da-
mahd•r, yani onun i~in ozsel olarak yanan empirik bilimler i~in de ge~~li
dogru olmahd1r. Ve nihayet, o konuya olmas1 gerektigini dii~iinmii~tiir. Buna
tam tamma kendisi olmak bak1mmdan gore, I o, bir bilimin tiim onermelerinin
ait olmahd1r. Buna gore, I yiiklemjn kn:. zorunlu olarak dogru olmas1 gerektigi-
n\UlUD her Xmegi je;jn datJ·n nfduty ka:.,. ni savunmu~tur.
mtland1~1 ve 2 kony. doW. oldugu ka- . Oysa, modem filozoflar zorunlu bilgi-
-mtlanan seyin enJ-:!!i§ s1mfl oldu"-' ~ nin kapsamrm manhk ve matematikle
zama u Ia y W<lem, ozne ile temel s1rurlama egilirnindedirler. Omegin, gii-
rutelik arasmda tiunel 1r atylh va . niimiizde hi~bir fizik~i fizigin belli bir
Aristoteles'e gere, bir bilim, geometri, yasas1ru, dogarun oldugundan ba~ka
astronomi, botanik, vs, omeklerinde ol- tiirlii olamayan bir yasasrm Hade eden
dugu gibi, belli bir konu haldunda olan ve zorunlulukla dogru olan bir onerme
dogru onermeler obegidir. Onermeler olarak gormez. Aristoteles ~te bir hili-
belli olgulan dile getirmeli ve bu olgula- min tiim onermelerinin zorunlu olarak
bilgi 125
say1daki ilkel ve 1n ullak olarak kesin yani bilincin duywnsal, alg1sal i-;eri~iyle,
olan do~rudan litretilmesine benzer bir 2 ide ya da bvramlardan, yani soz ko-
bi~itnde, liimdengelimsel bir i~lemle nusu do~rudan ve canh izlenimlerin,
elde edihnelidir. Descarles·In bilgi teori· bellek ya da imgelemde bulunan soluk
si, ozu itibariyle lasarlJT\a bir bilgi kura- kopyalanndan do~du~unu one surer.
mtdir. Onun bilgi gorii~ii, bedenden ol- tdeler ise, ikiye aynbr. a) Basit id£ler. Her
duk-;a farkh ve ayn bir ~ey olan zihin basil ide, kendisine kar~thk gelen izleni-
ya da ruhun, kendi i~erikleri olarak, ger· min bir kopyas1dtr, b) Kompleks ideler:
~ekle fiziksel ~eylerin tasanmlan olan Basit idelerin bir araya getiril.tneleri ve
idelere sahip olabildi~i dii~iincesine da- yeni birle~imler ~eklinde diizenlenmele-
yaiunaktadtr. ri sonucunda ortaya c;U<arlar.
Modern felsefenin kurucusu Descar- tHume·a gore, idelerimizin birbirleriyle
tes·a gore, aklm kendi gii-; ve yetileri birle,tirilmelerine yol a-;an ozellikler ii-;
vardtr ve onun do~ast etkin olmakhr. tanedir: I Benzerlik, II Siirelclilik. Ill Ne--
Aktl, soz konusu yetileri, yani sezgi ve densellik. Ote yandan, idelerimiz ya da
tihndengelim. sayesinde, soyut matema- dii~iincelerimiz arastnda iki ayn tiirden
tiksel do~rulann bilgisine ula~abilir. il~ki soz konusudur: 1 Manhk ve mate-
Akla dayanan bilgiden farkh olarak, d u· matigin, inkar edildikleri zaman, -;eli~ki
yusal bilgiler, on a gore, yalruzca nesne- ye dii~iilen, zorunJu do~rulan gibi, tti-
Jerden gelen ideler araohgJ.yla s6z ko· miiylc birbirlerine ba~lanan idelere ba~h
nusu olabilir. Bununla birlikte, burada olan ili~kiler ve 2 gozlemlenmi~ olgu-
en le1nel ve onetnli problem, bu idelerin, larla ilgili olan ya da aktiiel ba~tnltlara
duyulara sunulmu~ olan fiziki nesnelere ili~kin tasvirlerden olu~an, -;eli~kiye
bir ~ekilde kar~1hk gelip gelmedi~i dii~iilmeden ve idelerin kendilerini de-
probletnidir. Bu idelerin fiziki nesnelere ~i~lirmeksizin, de~i~tirilebilen ili~ld
kar~Iltk geldi~i ianc1run hakh klltnmast, ler.
son -;oziimlemede Tann'nm varolu~u Bilgide akdc1 gorii~le empirik gorii-
nun ve o·nun aldatan bir varhk olmadt· ~iin bir sentezini yapmt~ olan iinlii
~uun kantllanmastna ba~hdtr. Alman filozofu Inunanuel tKant'a gore,
tDescarles'tn lemsil etti~ akllct bilgi bilgi deneyle ili~kili olmakla ve deney-
anla yt~tnin kar~1s1nda yer alan deneyci den ba~lamak.Ja birlikte, onun tiimii de-
gelene~n temsilcilerinden Locke'a gore, neyden tiiretilmi~ de~ldir. I<ant'a gore,
bilgi duyu-deneyi yoluyla kazaruhr. tecriibe edilen ~ey, anla~thr olmak du-
Yani, zihinde olup da, daha once duyu- rumundaysa e~er, akbn a priori kategori-
lardan ge-;1nemi~ olan hi-;bir ~ey yok- lerine, dii~iincenin temel yaptlanna uy-
tur. Tilin bilgilerimiz basit ve kompleks mahdtr. A priori bilgi, deneyimi, tecru--
idelerin, tasanmlarm ve bunlann arala- beyi anJa~tltr hale getirir, tecriibeye, onu
rmdaki ili~kilerin algllarunastndan mey- imgelemin siibjektif bir iiriinii olmaytp,
dana gelir. John tLocke'a gore, bilginin ger-;ek olmak durumundaysa e~er, ken-
meydana geli~i i-;in ~u yetilere ihtiya-; dileriyle gerekJi diizenlemenin ger-;ek-
vardtr: 1 Zihne gerekli ideleri, tasanmla· le~tirilece~i yaptlan sa~lar.
n sa~layan alg1, 2 zihne giren tasanmla- I<anfa gore, insan bilgisi stnirhdtr. tn-
n saklayan bellek, 3 ideleri birbirlerin- san zihni, nesneleri ve olaylan ger~kte
den ayut etme yetisi, 4 bir-;ok ideyi olduk.Jan ~ekliyle bilemez. Nesneler in-
birbirleriyle kar~tla~hrm.a yetisi, 5 bir- san taraf1ndan, yalntzca insan zihninin
-;ok basil ideyi birle~tinne yetisi ve 6 imkanlarma, yaptstna ve a priori formla·
benzer idelerdeki ortak o~eyi bulup 9- rtna gore bilinebilir. Diinyay1, zihnimi-
kartan soyullama yetisi. zin yaptstna ve sahip oldu~u a priori
Yine ayru gelenek i-;inde yer alan Hume form.lara gore anJar ve yorumlanz. Bun-
ise, rum bilgilerimizin 1 tzlenimlerle, dan dolayt, insan bilgisi, fenomenlerle
bilgisizlik 127
Bunun d1~1nda filozoflar, kendi sistem- idealarla do~ru( '!ll bir tam~tkJJ~a da-
lerinin ama-;lanna uygun olarak daha yanan soz konusu rasyonel bilginin yon-
ozel aymmlar yaptm~lardtr. Ome~in, temi ise, i'ciiyalektiktir. Burada, diyalek-
tPlaton dort ayn bilgi ti.iri.inden soz tik ldealar: birbirleriyle hi-;bir ili~kisi
eder. Bu dort bilgi ti.iri.lnden iki tanesi olmayan y;o~ttlanmt~ ozler olarak de~il
duyusal di.inya, yani de~i~en, varh~a de, sistemati..<. bir birlik meydana getiren
gelen, yok olup giden bireysel, duyusal o~eler olarak di.i~i.ini.ir. Soz konusu di-
varhklann di.inyast, buna kar~m kalan yalekti.k bilgi varsayunlara de~il de, ka-
iki tanesi de de~i~mez, genel ve ezeli- tegorik ilk ilkelere dayamr ve her~eyi
ebedi varhldarm di.inyast ile ilgilidir. tiyi Jdeastyla ili~kili olarak di.i~i.iniir.
Bunlardan I en onemsiz olan bilgi ti.iri.i, Platon'un bu diyalektik yontemi bir tiir
Platon'un tahmin (eikasia) admt verdigi toplama ve bolme i~leminden olu~mak
bilgi ti.iri.idi.ir. Burada soz konusu olan tadtr. Buna gore, oteye beriye sa-;thm~
~ey, golgesi vuran bir varh~m golgesin- tikeller bir idea i-;inde toplanarak kavra-
den asluu talunin etmektir. ntr ve daha sonra idea ti.irlere boli.ini.ir.
2 tkinci bilgi tiiri.i, duyusal nesnelerin, Demek ki, genel kavramlara ili~kin bil-
Platon'un inan-; (pistis) adtru verdi~i, bil- giye gottiren diyalektik yontemde soz
gisidir. Buradaki bilginin kayna~t duyu- konusu olan, her~eyden once bir genel-
algtstdtr ve o, tahmine gore daha gi.ive- leme, sonra da smtflamadtr. Platon'a
gore, ancak bu ~ekilde, yani yukanya ve
nilir bir bili~ tarzt olabilmekle birlikte,
a~a~aya do~ru bir genel kavramdan di-
yine de ger-;ek bir bilgi olmaytp yalruz-
~erine ge-;mek suretiyle, kavramlanml-
ca olasth bir bilgidir. Onun ger-;ek bir
Zl genelle~tirerek ve ozelle~tirerek, bir-
bilgi olabilmesini engelleyen iki temel
le~tirerek ve bolerek, sentezden ge-;i-
neden, Platon'a gore, her~eyden once rerek ve analiz ederek a-;tk se-;ik ve tu-
duyulann, duyu yamlsamalarmdan do-
tarh di.i~i.inceye ula~abiliriz.
layt, hi-;bir ~ekilde gi.ivenilemeyecek bir Platon'un o~rencisi t Aristoteles, i.i-;
bilgi kayna~ olmalan ve ikinci olarak bilgi ti.iri.inden soz etm.i~tir. a) Teorik
da boyle bir bilginin nesneleri olan du- bilgi: Bu bilgi, metafizikte ya da ilk felse-
yusal nesnelerin de~i~tikleri i-;in biline- fede, fizikte ve matematikte soz konusu
meyece~i ger-;e~idir. Zira Platon'a gore, olan ti.irden, bizzat kendisi i-;in istenen,
bilgi her zaman tikel de~il de, genel ala- pratik bir ama-; gozetmeden, bilmek i-;in
run ve de~i~enin de~il de, de~i~mez bilme tavruun tiri.ini.i olan bilgidir. b)
olamn bilgisidir. Bundan dolayt biz bu- Pratik bilgi ise, ahlak ve siyasette saz ko-
rada gcr-;ekliklerin de~il de, yalmzca nusu olan, yani pratik i~in, ger-;ekle~tiri
gori.ini.i~lerin bilgisine sahip oluruz. Bu lecek olan birtak.nn eylemler adma iste-
iki a~a~t bilgi ti.iri.i birlikte duyusal bilgi nen bilgidir. Buna kar~m, c) iiretici bilgi
olarak saru ya da kanaat (do.xa) diye st- -;e~itli zenaatlarda, mi.ihendisliklerde
mflamr. soz konusu olan ve, bir ~ey yaratmak,
Platon'a gore, 3 i.i-;i.inci.i bilgi ti.iri.i dis- i.iretmek ya da meydana getirmek i-;in
ktirsif bilgi, yani duyusal varbklan de~il istenen bilgiye kar~thk gelir.
de, saytlar, do~rular, di.izlemler, i.i-;gen- Empirist bilgi anlayt~mm kurucusu
ler gibi matematiksel nesneleri konu olan tLocke'a gore, i.i-; ttir bilgiden soz
alan matematiksel bilgidir (dianoia). 4 edilebilir; bunlar, strastyla sezgi, kamt-
Dordi.incti bilgi ttiri.i, duyusal di.inyayla lama ve duyumdur. Bu bilgi ti.irlerinden
arttk hi-;bir ili~kisi kalmanu~ olan 1 sezgisel bilgi, insarun iki idenin birbirle-
nous'tur. Bu bilgi, idealarla do~rudan bir riyle uyu~masnu ya da uyu~mamasmt,
taru~tklt~a dayanan rasyonel bir kavra- i.i-;i.inci.i bir idenin i~e kan~mast soz ko-
yt~a, genel kavramlann akla dayanan nusu olmadan, hemen ve do~rudan
saf bilgisidir. do~ruya, i.ki idenin kendisiyle algtladt-
130 bilim
bilimin bilimi [ing. science of science; Fr. luyla buyuk yararJar sagiar. Bilim saye·
science de Ia science]. Bilimi, •nanhg•n~ sinde teknoloji ureten insan, dun y adaki
metodolojin1n, sosyolojinin ve bilim tari- ya~anhsnun · suresini uzatabilir, te1nel
hininin bakl~ a,.1s1ndan analiz eden ve problemlerini ,.ozebilir, ya~am1ru nitelik-
betimleyen disipline ya da bilim farkh sel olarak ve 1nanevl bakundan geli~tire
bakl~ a-;llanndan ele alma tavnna veri- bilir. Bililn bundan dolay1, bir tophuntm
len genel ad. itici gucudur; toplumun uretim tarz1ru ve
bilimin birligi [ing. the unity of science; geli~mesini belirler. Bililnin bir de, 2 en-
Fr. l'unitl de Ia science]. Mantlk._1 poziti- tellektiiel degen vard1r. Yani, bilim insa-
vistler ve ozellikle de Otto Neurath ta- nln bilme istegini, merak1n1 tatmin eder,
rahndan geli~tirilen birlikli bilim ideali ins ana evreni anla1na olanag1 saglar.
veya formel ve sosyal bilimler de dahil insan, bililn sayesinde dogal ve toplum-
olmak uzere, tu1n bilimlerin tek bir bili- sal ger,.ekligi anlayabilir.
lne indirgenmesi gerektigi tezi. Nihayet, bilimin 3 ahlaki bir degeri var-
Mantlk._1 pozitivistler tarafrndan lntt.7- dn. Buna gore, bilim, in sana belli bir
nah·onal Encylopedia of Unified Science adh dunya goru~u olu~h1nna, belli ilkelere
ansiklopedide ifade edilen bu goru~, bi- gore du~unme, dunyaya bilimin sagla-
linun birligini evrensel bir gozlem dili dtgl verilere gore bakma olanag1 verir,
yoluyla ortaya koyar. Goru~e gore, tum yani bilim, insanlara bilimsel bir zihniyet
yasalar ve teoretik onermeler boyle bir kazand1nr. Bilimsel zihniyet ise, insanla-
gozlem diline ,.evrilebilir olmahdn. ra duri..ist ve tarafs1z olmay1, kar~•la~•
Ayn• birlikli bilim ideali, farkh tum bi- lan problemleri sabtrh, aynnhh ve uzak
litnlerin temel birtak1m y asalardan veya goru~lu bir bi..imde ele almay• ogretir
elementer bir bilimden hareketle bir bi- ki, bunlar da ahUik ve erdemin en onemli
limler hiyeraflisi ic;inde Slralanabilece- ozellikleri arasmda yer ahr. Bilimsel zih-
gi, butun bilimlerin son ._ozu1nlemede niyetin kokle~mesi ve yayg•n bir ~ekilde
temel bir bilime indirgenebilece~ teziy- kavrarunasuun, insanlann di..i~unce ve
le if a de edilir. Manhk._1 pozitivistlere davran1~lannda yer el:mesinin, insanla-
gore, bir bilimin karakteristik yasalan nn manevi bak1mdan da yukselmelerine
hiyerar~ide epistemolojik ve manhksal yard nn edebilecegini savunmak, yanh~
olarak kendisinden once gelen bilim]n say1hnaz.
yasalanyla ac;tklanabilir. Bilimin birligi Bilimsel zihniyetin, insanlann daha er-
anlayt~tna gore, atomalh fizigi atom fi- demli ve yuksek ahlakh olmalann1 sag-
zigini, atom fizigi molekul fizigini, mo- layaca~•n• du~unn1ek bo~ bir hayal de-
lekul fizigi ldmyay1 a,.1klar ve bu hiye- gildir. lnsan, sahip olabilecegi bilimsel
rar~ik a,.tklama sured biyoJojiye ve zihniyet yoluyla, hem ki~h;el ya~ayl~l
hatta iktisat ve antropolojiye kadar uza- nl ve he1n de toplumsal ya~ay1~1n1 bu
nn. temel uzerinde duzenleyebilir; insan,
bilimin degeri [ing. value of science; Fr. bu sayede, i-;inde ya~ad1g1 toplum i._in
val~r de Ia science}. Bilimin dogas1n1, cah~mayl ogrenebilir.
yaplSlnl ve i~leyi~ini a,.1klamaya ,.ah- bilimin ilerleme tablosu [ing. table of tire
~an goru~ler farkh ve ,.ok ,.e~itli ol- advancement of k11uwledge ]. Devrunci bilim
makla birlikte, goru~lerin hemen ,.ogu, anlay•~•n•n unlu savunucusu ,.a~da~
fakat ozellikle de mortern ve pozitivist bilim felsefecisi Thotnas t Kuhn·un, bi-
olan bir bak1~ a,.•s• bilimin u._ bakJm- limsel geli~me ya da ilerlemeyi a,.Lkla-
dan de~erli oldu~unu one surer. mak amae~yla one surdugi..i ve bilim on-
BWla gore, bilimin her~eyden once 1 cesi donem-olagan bilim-bunalunlar-
pratik bir deferi vardn. Ba~ka bir deyi~ devrim-yeni olagan biHm-yeni bunahm-
le, bilim bize hem bireysel ve hem de lar gibi adrmlardan olu~an tabloya ver-
toplu•nsal yafanhm•zda, teknoloji yo- digi ad.
134 bllimin ilerleme tablosu
Buna gore, her biiim dah, kendi tarihin- lirleyen en onemli ozellik, oyleyse temel-
de, bir bilirn oncesi donem ya~ar. Bu ler tizerinde mutlak bir uzla~ma halidir.
donem, tilin bilimler il)in soz konusu Kuhn belirli bir sure boyunca normal
olan bir haz1rhk donemidir. Soz konusu bilim yapan toplulugun ara~t:urnalan
donemde, bilim adamlanrun belirgin- nm, daha sonra, yava~ yava~ birtak1m
le~mi~ bir bakl~ a~1s1 yoktur ve bu bi- anomalilerle, birtakun uyu~mazhk ve
li.m dahnda ara~t1rma yapan bilim a- uygunsuzluklarla kar~da~hgml sayler.
damlan .,ak fie~itli yollar deneyip, lj~it Zaman ge¢}<~je, benimsenen paradigma
li. yontemler kullarurlar. Zaman ge~jtik~je, tarafmdan fiOZtilemeyen birta.lam prob-
bilim adamlarmdan birinin teorisi on lemler ortaya filkmaya ba~lar. Bu ttir ba-
plana c;1kar, yani dogadaki olgulan afiik- ~ansizhkJar, Kuhn'a gore, sonunda bir
lama gucu oldukfia ytiksek olan ve soz paradigmarun reddine ve stiz konusu
konusu bilim dalmda daha ileri dtizeyde paradigmayla kar~da~tmlamaz olan bir
ara~hrmalar yapdmasma izin veren bir altemati.fin, onun yerini almasma yol
bak1~ ai)ISI, bir yontem ya da varsaytm a~jabilecek bir dddiyet kazanabilirler.
kendini karutlar ve kabul ettirir. Kuhn, Bununla birlikte, bir bunahm ve para-
i~te bu bak1~ ai)ISI, teori, yontem ya da digma degi~ikligine yalruzca fiOZiileme-
varsay1ma paradigma adm1 verir. Bu pa- mi~ olan problemler yol a~az. Kuhn 'a
radigma, yeterli say1da bilim adarru tara- gore, yahuzca ozel birtaklm ko~ullar
fmdan kabul edilince, soz konusu bilim soz konusu oldugunda, problem ya da
dah ilk don·emine girer ve bir bilim top- anomaliler bir paradigmaya duyulan
lulugu olu~ur. Kuhn'un bilim anlayl~l gtiveni ttimiiyle ortadan kaldJrabilecek
na gore, bir bilimin olu~umundan once bir tarzda geli~ir. Bu bunahmlarm orta-
gelen organize edilmemi~ fie~itli faali- ya ~la~mda, Kuhn'a gore, aynca birta-
yetler, bu alanda l)ah~an bilim adamlan klm toplumsal ihtiyal)lar da belirleyici
toplulugu ya da bilimsel topluluk tara- bir rol oynar.
hndan bir paradigmaya bagland1gmda, Kuhn, bunahmla birlikte, bilim adamla-
yaptya kavu~ur ve dtizen kazarur. nnda mesleki bir guvensizlik dogdu~
Bir paradigmaya bagh olarak ~jab~an nu sayler. Olagan bilim adamlan, felsefi
lar, Kuhn'un olagan bilim aduu verdigi ve metafizik tarb~malara giri~irler.
~eyi icra ederler. Burada bilim adamlan Kendi ke~iflerini, paradigmamn bakl~
paradigmay1, deney sonu~jlanmn goster- al)lsmdan felsefi argumanlarla savunma-
digi ger~jek dtinyarun ilgili baz1 yonleri- ya ba~larlar. Paradigmaya duyulan gu-
nin hareketini ai)IkJama ve uzla~tuma vensizlik ve onunla ilgili memnuniyet-
giri~imleriyle ifade ederek geli~tirir. Soz sizlik giderek artar. Bir paradigmanm
konusu olagan bilim donemi, Kuhn'a taraftarlanrun o paradigmaya gtivenleri-
gore, bir bulmaca ljOzme donemidir. Pa- ni kaybedecek derecede zay1flayarak te-
radigma, bilim adamma belirli bir prob- melleri bir kez sarsdd1 rru, zaman dev-
lemler obegini, I)OZtimleri iljin uygunluk- rim iljin olgunla~m1~ demektir.
lanna kani oldugu yontemlerle birlikte 1~te, bu bunahm donemi iljinde, fiogu
annagan eder. Kuhn'a gore, olagan zaman oldukfia genfi, ama yarat1qhg1
bilim adam1, kendisine bagh oldugu, te- olduk~ja ytiksek olan bir bilim adarru
mele ald1g1 paradigma kar~1smda ele~ ortaya filkar. Bu bilim adam1, ortaya
tirel bir tav1r takmmamabd1r. 0 ~jabala yeni bir teori, daha dogrusu bir para-
riJU, yalmzca ele~tirel bir tav1r taklruna- digma atarak, bilimsel devrimi ba~lahr.
mak suretiyle, paradigmarun ayrmhh Onun ortaya koydugu yeni paradigma,
bir bil)imde ifade edilmesi tizerinde yo- Kuhn'a gore, eski paradigmadan fillk
gunla~hrabilir ve dogay1 derinligine in- farkb ve eski paradigmayla kar~da~h
celemek iljin gerekli ljah~may1 ger~jek nlamaz bir paradigmadu. Bu bala~ aljl-
l~tirebilir. Olagan bilim donemini be- smdan iki paradigma arasmda bir ttir
bilimin temel ozellilderi 135
farkhhg1 soz konusudur. Kuim'a gore, rak bilimse/ zilmiyet diye betimlenir. Bi-
bunahm doneminin ardmdan, yeni bir limsel zihniyet, tiim bilimler ic;in, olmaz-
paradigmamn geli~tirilmesiyle ba~la sa olmaz olan bir ko~uldur. $eylerin go-
yan bilimsel devrim, yalmzca paradig- riindiikleri gibi olduklanru kabul edecek
mayl geli~tiren bilim adam1 tarafmdan kadar saf ya da bag1mS1zhk duygusun-
degil, biitiin bir bilimsel topluluk eski dan ve ki~isel te~ebbiis giiciinden, ah~ll
paradigmay1 terkettigi ve yeni paradig- nu~ kli~elerden ve geleneksel dii~iince
mayl benimsedigi zaman ger~ekle~ir. lerden vazge<;emeyecek kadar yoksun
bilimin temel i:izellikleri (lng. basic pro- olan ya da istekleri ve arzulan tarafmdan
perties of science; Fr. caracMristiq11es fonda- etkilenecek kadar tarafh olan bir kimse,
menlaux de Ia scimce]. Bilimsel ke~ifler, elbette ki, bir bilim adamlJllJl temel ozel-
pratik runa~larla, insanhgm hizmetine liklerine sallip degildir. Ele~tirel bir gozle
sunulsa da, bilimin bizzat kendisi ya da degerlendirme ve ay1rt etme, bilimde ka-
bilim ohnak baklmmdan bilim, aktif be- o;uulmaz bir ~eydir; bununla birlikte, o,
ceri ya da pratik bilgeligin tiim bio;imleri- bilim adamuun tekelinde olmay1p, ger-
nin tersine, teorik bilginin bir tiiriidiir. ~ekte her tiir saglam bilginin zorunlu
Bilimin bizzat kendisi, bir teknik ya da onko~uludur.
zenaat degildir. Bilimsel deneylerin, SOz konusu tav1r ve bilimsel zihniyet,
uygun ara~ ve malzemenin geli~tirilmesi yalruzca bilim adammda degil, fakat fi-
ve kurulmas1 esnasmda, dikkate deger lozof ve tarih~ide de goriilebilir. Bwmn-
derecede bir teknik beceriyi gerektirdigi la birlikte, bir ara~hnnaarun sergiledigi
dogrudur. Bilimsel bir dogruyu bulgula- bilimsel zihniyet, bir ara~hnnanm so-
yan bir kii~if, ~ogunluk ayru zamanda bi- nu~lanru bir bilim hiline getinnek i~in,
limsel arac;lann ya da bilimsel malzeme- kendi ba~ma hi~bir zaman yeterli ol-
nin mucididir; bununla birlikte, bilimsel maz.
ke~fe gotiiren yolu haz!Tlayan teknik 2Genellik ve sislem. Bilim bireysel nes-
icatlarla, bilimsel ke~iflerin temellerini nelerle ilgilenmez. 0, oncelikle tiplerle,
athg1 teknik icatlar, her zaman ger~ek bireysel nesne ya da olaym, yalmzca
bilim ya da saf bilimden ay!Tt edilebilir. kendilerinin bir omegi ya da du nnnu
Saf bilim, ozii itibariyle, teorik bilgiden olarak ele ahnd1g1, nesne ve olay tiirle-
meydana gelir. ri ya da Slmflar~yla ilgilenir. Bilimin
Fakat, her tiir teorik bilgi, bilim degil- amaa, dogadaki diizeni yakalamakbr.
dir. Bilim, teorik bilginin belirli bir tiirii- Bilim, bu amaca ula~mak i~in, nesne
diir. Bilginin, bilimin kendilerinden ay1rt tiirlerinin ortak ozelliklerini, ve olayla-
edilmek durumunda oldugu, ba~ka dal- rm gene! yasalanm ya da ko~ullanm
lan vard1r. 'Bilim' deyimi, ~ogu zaman, ara~tmr. Ke~fedilen her yasa, ilgili nes-
fizik, kimya, botanik gibi, ~ok ~~itli bi- nelerin ya da olaylar s1mfmm ozsel do-
limlerin ortak ad1 olarak kullamhr. Bu gasmdaki bir liftir; ve bu tiirden bir~ok
bilimier, kendilerini ba~ka bilgi dallann- yasanm ke~fi, diizenin ya da sistemin
dan farkl1la~hran, belirli ortak ozellikle- biitiiniine ili~kin bir kavray1~a gotiiriir.
re sahiptir. Bu baklmdan, tarih, yani toplumsal ve
Ger~ bilimlerin ortak ozellikleri ~u siyasi tarih, bir bilim degildir. 0 da, bpk1
~ekilde s!Talanabilir: 1 Elt!Jiirel bir gozle bilim kadar, ilgin~ ve m~rii bir ara~tlr
degerlendirme ve aylrl etme. Her tiir sag- mad!r ve bilim adam1run sergiledigi ya-
lam bilginin zorunlu ilk ko~ulu, aldaha pla imgelemi ve el~tirel kavray1~1 ge-
go1iinii~ler, ya da egemen fikirler ya da rektirir, fakat bilimden kesinlikle farkhhk
ki~inin kendi arzulan tarahndan etki- gosterir. Hatta, dikkate deger bir bilimsel
lenmeyip, ~1plak olgulan belirleme ve bilgiyi gerektirse de, bilim tarihi bile, bir
bu olgularm kendilerine eri~ebilme gii- bilim degildir, bir tarihtir. Tarih, uluslar-
ciidiir. Boyle bir zihinsel tav1r, ortak ola- la ve kurumlarla, v.b.g., gene! olarak iii~-
136 bilimlere ili~kin sm1flama
kili ol<m yasalan degil de, tikel uluslan ya tarafmdan kesin olarak dogrularunaya
da kurumlan konu ahr. Bu tiirden gene) ya da ~iiriihilmeye elveri~li bir yapada
yasalar, tarih degil de, bilim olan etnoloji- ohnahdar.
nin ya da antropolojinin, ya da sosyoloji- bilimlere ili~kin smaflama [Os. tasn~fi
nin ya da psikolojinin konusunu olu~tu ilium; lng. classification of sciences; Fr. clas-
racakJardlr. sification des sciences]. Filozoflann, ~e~itli
Astronomi ve jeoloji de, ilk bak1~ta, bilimlerin ama~, konu ya da i~lev lerini
tikel nesnelerle ilgili olan bilimler gibi go- dikkate alarak ger~ekle~tirdikleri SIJUfla-
ri.inebilirler; ya da onlar, yalruzca genel ma. Bilimler araslJ'Idaki kar~ahkl1 bagun-
olam konu alan bilimlerle, yalruzca tikel- hh~l ortaya koyan, bilimleri inceleme
leri konu alan ara~tmnalar arasmdaki bir konulanm, yontemlerini ya da insan ihti-
ge~i~ evresini temsil eden disiplinler ola- ya~lanru temele alarak smaflama tavn.
rak degerlendirilebilirler. Bununla birlik- Bu tiir bir suuflamarun tarihteki ilk ~r
te, astronomi ve jeoloji bile, buyi.ik ol~i.ide negini veren tPlaton'a gore, gozle gorii-
ya da temelde genel olanla ilgilidir. Her li.ir ve tikel olan, degi~en ve oldu~undan
yaldaz yoriingesi, ger~ekte bir gezegen ya ba~ka ttirlii olabilen bir ~ey, ger~ek bilgi-
da kuyntklu yaldazm konumlanmn olu?- nin konusu olamadag1, ve bilgi ti.imel,
turdugu diziyle ilgili bir yasaya uyar. degi~mez, zorunlu ve alolla anla~llabilir
Aym ~ekilde, jeoloji de yeryi.izi.i tabaka- olamn bilgisi oldugu i~in, fizik, kimya,
Jannm ~e~itli ti.irleri arasmdaki genel biyoloji ve ttp gibi bilimler ger~ek bilim-
ili~kileri konu ahr ve tum katalann ken- ler olarak goriilemez.
dilerinden ge~tigi evrelerin meydana Bundan dolayt, Platon'un bilimler SJ.ruf-
getirdigi diziyi inceler. lamasmda yer alan ilk bilim aritmetiktir.
3 Empirik Dogrulama. Bilim, aktiiel gozle- I Aritmetik sayarun ve saytsal ili~kilerin
me ili~kin olgularla ba~lar, ve ge~d ve soyut bilimi olup, aribnetigin, Platon'un
egreti tUm a~tklamalanru ya da hipotez- gozi.inde teorik degeri, onun insan zih-
lerini, dogrudan ya da dolayJa olarak nini duyudan ve duyusal olandan kurta-
kontrol etmek i.;in, gozlemlere doner. rarak, soyut di.i~i.inceye ge~i~i saglama-
Gozlem tarafmdan dogrulanacak ya da smdan meydana gelir. Aritmetik dakik
~i.iriiti.ilecek ~ekilde, gozlemin smama- ve kesin niceliksel yontelnleriyle duyu-
smdan do~dan ya da dolayh olarak ge- algasmdaki a-;ak ~eli~kileri ortadan kal-
9rilemeyen bir hipotez ya da a~aklama, danr. Aritmetigin onemi, temelde onun
bilim i~in hi~bir deger ta~unaz. Bilim, bu saf ya da soyut bir matematiksel bilim
bakundan felsefeden farkhhk gosterir. olmasmdan meydana gelmekle birlikte,
Gozlemin ya~amsal onem ta~ayan sma- Platon aym zamanda aiitmetigin pratik
masmdan ge.;irilemeyen hipotezler one degerine de dikkat ~eker.
si.irmek, felsefede olagan sayalan, makOI 2 Onun bilimler suuflamasmda aritme-
bir ~eydir. Felsefi hipotezlerin bile tecri.i- tigi geometri izler. Bu geometri, iki ya da
beye dayandaga, ve tecri.ibeyi a.;lldama i.i~ boyutlu ~killerin geometrisidir, yani
amaca gi.itti.igi.i, dogrudur; bununla bir- di.izlem geometrisiyle, kalllar geometri-
likte, bu, gozlem ya da belirli ozel k~ul sinden meydana gelir. Burada da, Platon
lar albnda ger~ekle~tirilen deney tarafm- oncelikle geometrinin teorik degeriyle il-
dan dogrulanma ya da ~liri.iti.ilmeye gilense de, o geometrinin pratik degerine,
elveri~li olmaktan farkh bir ~eydir. Bi- mi.ihendislik ve alan ol~i.imi.i gibi alanlar-
limsel hipotezler, yalruzca ilgili fenomen- daki pratik degerinc dikka t ~ekmekten
leri kapsayan, daha onceki tiim gozlemle- geri kalmaz.
ri a~aklamakla kalmayap, daha soma 3 Geometriden sonra astronomi gelmek-
yapalan gozlemler, ya da belirli ozel ko- tedir. Platon astronomiyle hareket halin-
~uUar altmda ger~eklE1tirilen deneyler deki kah dsimleiin bilimini anlamakta-
bi limlere ilitkin s1n1flama 137
dir. Fakat astrononli Platon ic;in goksel ~ey yarahrken kullatulan bilgiye yonelen
cisimlerin hareketine ili~kin bilim ol- uretid bilimler diye iic;e aytnr. T eorik bi-
maktan \Ok, goksel cisimlerin hareketini limler de, kendi ic;lerinde, 'teoloji' (ya da
yoneten ilkelere ili~kin bir bilimdir. Ast- metafizik), fizik ve matematik olarak iic;e
ronominin esas de~eri, Platon'a gore, aynhr. Fizik, ayn bir varolu~a sahip olan
onun insan zihnini gokyiiziinde bulu- ve de~i~en ~ey leri (yani, kendilerinde
nan cisimlerin hareketlerindeki uyuma bir hareket ve sukunet kayna~tna sahip
ve bu hareketlerin temelindeki yasalara olan 'do~al cisimleri'), matematik de~i~
yonelbnesinden ve boylelikJe ezelf-ebedi mez olmakla birlikte, ayn bir varolu~a
ldealarm meydana getirdi~i uyumla ilgili sahip olmayan ~eyleri (yani, tozleri nite-
bir ara~hnna olan diyalekti~e ge\i~i ko- leyen ~yler olarak, yalruzca stfat cinsin-
layla~hrmasmdan meydana gelmektedir. den bir varolu~a sahip olan sayllan ve
Bununla birlikte, Platon astronominin de mekansal ~killeri), adtru bu saf tozler
pratik bir onemi oldu~unu kabul eder; arastnda en temel toziin TaiUl olmas1 ol-
astronomi oz~llikJe denizcilik sanah ba- gusuna borc;lu olan teoloji ise, hem ayn
k•mandan onem ta~tyan bir bilimdir. bir varolu~ sahip olan ve hem de de~i~
4 Pia ton 'un bilimlere ili~kin stntflama- mez olan ~eyleri (yani, maddeyle en
stnda bun dan sonra gelen bilim, uyum- kii-;iik bir ili~kisi olmadan varolan tozle-
lu sesler iireten cisimlerin hareke tlerine ri) konu abr.
ili~kin bir c;ah~tna olan hannonidir. Ast- Islam diinyas1run en onemli filozofla·
ronomi gibi hannoni de insan zihnini nndan olan t tbnr Sina ise, bilimlerin
idealann ezeli-ebedr uyumuna yonelten deney ve akdyuriitmeye dayandt~uu
bir bilhn olarak se~kinJe~ir. Buna gore, soylerken, bir yandan da bilimlerin ken-
harmoni miizikte omeklenen uyutnun dilerine ozgu konulan, onculleri ve soru-
tetnel ilkelerinin bilimidir. 5 Biitiin bu bi- lan oldu~unu belirtmi~tir. Tum bilimle-
lilnlerin en tepesinde ise, diyalektik bulu- re ortak olan onculler yan1nda, ona gore,
nur. <;iinkii ger\ek varh~m birli~i nice- her bilime ozgu olan onruller vardtr. Bi-
liksel bir birlik, matematiksel olarak limleri bir taraftan konulann1n de~erine
ol~iilebilen bir birlik olmadl~l i9n, bura- ya da onemine gore suuflayan ibni Sina,
da insan matematikten uzakJa~arak, var- onlan bir taraftan da, teorik ve pratik bi-
h~l varhk olarak bilmek iste~iyle genel limler olarak ikiye aytrmt~hr. Buna gore,
olan1 bihneye yonelir ve varb~1n bizzatip teorik bilimler aras1nda, fizik, matematik
hi kendisini ara~rumaya ba~lar. Varb~1 ve teoloji (ilahiyat), pratik biJi1nler ara-
ara~bn naya ba~lamak demek ise, onun smda ise, uygulamah fizi~ mckanik,
belirleyici ve ay1u zamanda genel olan sanat ve ahlak vard1r.
nedeninj ara~bnnak demektir. Bu ise, +Modern felsefenin se\kin dii~iiniirle
cinslerin ve cinslerin birbirleriyle olan rinden biri olan ve bilimsel dii~iinceyi,
ili~kilerinin ortaya konmastyla olur. i~te, sonu\lan ya da fenomenleri nedenlerden
diyalektik bir yandan varsay1m yonte- \Ikarhp bilmek ve nedenleri de gozlenen
miyle, Ideadan ideaya g~erek hi\bir sonuc;lardan yapllacak do~ru \Ikarsama-
~eyi sorgulamadan bua1anaz, bir yandan lar yarduruyla o~erunek olarak tanunla-
da toplama ve oolme yontelniyle cins ve yan +Hobbes'a gore, bilim ve felsefeyle
rurlerin birbirleriyle olan ili~kilerinj or- u~ra~mak, do~ru dii~iinmekten ba~ka
taya ~kararak her~eyi tan1mlar. bir ~ey de~ildir. Do~ru dii~iinmekse,
t A.ristoteles'in bilimler struflamast ise, katmak, aytnnak, toplamak, r;•kannak,
bilimleri, 1 bilgi ye bilginin bizzat kendisi klsacas1 saymak demektir. Etuna gore,
i9n yonelen teorik biJirnler, 2 bilgiyi do~ru dii~iinmek, birle~tirilmesi gereke-
eylem i9n bir kllavuz olarak ama~layan ni birle~tinnek, ay1nlmas1 gerekeni ayJr-
pratik bilimler, 3 yararh ya da guzel bir tnakhr. Birle~ebilen ya da aytnlabilen
138 bilim olarak ahlak
~ eyler, Hobbes'a gore, cisimsel bir doga- yapt1gm1 gostererek, ya da genel bir ya-
dadlr. Bilim ve felsefenin konusu, oyley- saya uydugunu ortaya koyarak anla~l
se, cisimlerdir. Cisimler de, dogal ve hr hale getinne.
yapay olmak tizere ikiye aymld1gmdan, SOz konusu bilimsel tac;aklama, teleolo-
bilimler iki ayn ba~bk altmda toplana- jik a-;1klamaJW'l tam kar~1b olan bir a-;Ik-
bilir: 1 Doga felsefesi: Manbk, ontoloji, lama tarz1 olarak degerlendirilir. Bilim-
manttk ve fizik, 2 Devlet felsefesi: Ahlak sel a-;1klamamn temelinde, a) ttimeva-
ve siyaset. nmsal ve ttimdengelimsel yontemleri
tPozitivizmin kumcusu olan tComte kullanarak, olgulardan (empirik gozlem-
ise, tinlti ti-; hal yasasm1 bir yandan bilim lerden) hareketle, genellemeler (teoriler)
tarihine ili~kin gozlemlerle desteklerken, olu~turma, b) bu olgularla, tutarh ve sis-
bir yandan da bu anlay1~1m daha sonra tematik bir genellemeler obegi ve daha
bilimler smlllamasiyla tamamlanu~ ve once gozlenmi~ olan ili~kili olgular ara-
geli~tirmi~tir. Ona gore, bilimler soyut- smda bir bag kunna, c) bu olgulardan,
tan somuta dogru giderler. Bilimler bir- genellemeler btitiinti i-;in soz konusu
birlerine dayarurlar, ancak her birinde olabilen manttksal ve empirik birtak1m
soz konusu olan yasalar farkhd1r. Be~ sonu-;lar ~arsama, d) olgularla genel-
temel ve btiyuk bilimin ba~mda, tum bi- lemeleri dogrulama ve hak11 klima, ve
limlerin en soyutu ve en geneli olan ma- e) genellemelerden hareket edildiginde,
tematik gelir. Matematik say1y1 inceler. birtakun olgulann 9karsanabilecegini
Astronomi say1ya ek olarak, kuvvet ve ya da yeni birtak1m olgulara ili~kin ola-
ktitleyi konu ahr. Comte'a gore, fizik ay- rak ondeyide bulunulabi lecegini gaster-
nca lSI ve elektrigi inceler. I<imya orga- me stire-;leri vardar.
nik hale gelmeyi, biyoloji canh varhklan, Bilimsel a-;1klama, olgulan gozlemleyen,
sosyoloji ise toplumu inceler. kaydeden, s1ruflayan ve dola}'1Slyla yal-
bilim olarak ahlak [ing. ethics as a science; ruzca nasJ.I. sorusuna yarut veren. betimle-
Fr. etltique comme une science]. tViyana meden farkhhk gosterir. Buna gore, olgu
<;evresi dti~tintirlerinden olan dogalc1 ya da olgular betimlenirken, soz konusu
M. tSchilick'in ahlAk anlay1~1 i-;in kulla- olgulann d1~ma -;1kma diye bir ~ey soz
ndan deyim. konusu olmaz. Betimleme i-;in, yalmzca
Degerler ki~isel istek ve arzulara goreli olguyu olu~ stireci i-;inde gozlemlemek
oldugundan, Schilick'e gore, ahllli ilke- ve sonu-;lan kaydetmek yeterlidir. Buna
ler ya da bo~ bir odev duygusu yoktur. kar~m, olgu ya da olgulan a-;1klarken,
Dogal olmayan bir ~ey olarak olmas1 ge- bu olgulann d1~ma -;1karak, ba~ka ol-
reken, dogal ya da olgusal olanta a-;Ikla- gulara yonelme soz konusu olur. Bu ise,
nabildigi i-;in, ahlak olgusal bir bilimdir. olgu ttirleri arasmda ili~ki kuran birta-
Her tiir deger bi9Tte, nonnatif degil de, klm genellemelerle, tiimel onermelerle
olgusal bir yap1 sergilediginden; 'deger' ger-;ekle~ir.
ve 'iyi' saf soyutlamalar oldugundan; Buna gore, bir bilim adam1 suyu 100
davram~ kabplan ve karakterler, duygu- dereceye kadar ISlhr ve bundan sonra
sal tepkilerden ba~ka hi-;bir ~ey olmadi- suyun kaynad1gm1 ve buharla~t1gm1
gmdan, ahlak, ahlak yasalanyla degil de, gozlemler. Gozlem sonu-;lanru kaydetti·
motiflerle ilgili olan, davraru~a yol a-;an ginde, suyun 100 derecedeki davraru~1 ya
nedenleri ara~bran, onlann duzenini ve da durumuyla ilgili olarak bir betimleme-
s1rastru belirleyen bir bilim, psikolojinin de bulurunu~ olur. Fakat bilim adarru
bir dahd1r. suyun 100 derecede ni,.:jn kaynamaya
bilimsel ac;1klama [ing. scientific erplana- ba~lad1gnu ac;~klamaya, yani nedenleri
tion; Fr. erplication scient~fique]. Bir ~eyi, aramaya kalk1~t1gmda, bu gozlemlerin
yaptsmi ve temel stire-;lerini betimleye- d1~ma -;lkarak, s1cakhk, basm-;, kayna-
rek, onun yapmakta oldugu ~eyi nasd ma noktas1 gibi kavramlara ba~vurur,
bilimsel determinizm 139
Bu siirec; birtak1m adu nlardan ge~erek ayn1 zamanda bir doga yasr.s1 olarak go-
ger~ekJe~ir. ilk, bethnletne a~amastnda, riilecektir. Buna ek olarak, ara~hr1na ya-
ara~tuma konusu olan olgular ve bu ol- ptlan alandaki olgulan a~tklamak ama-
gular arastndaki ili~kiler belirlenir, c1yla olu~turuhnu~ olan hipotez ya da
bunlar Slntflantr ve kaydedilir. ~u hipotezlerden olgusal olarak s1nanabilir
halde, betimlemede, oncelikle bilimsel sonuc;lar ~1kanna ve soz konusu sonu~
ara~hnnantn ilk ad1m1 olan gozleJn soz lan birtaktm yeni gozlem verileri ile kar-
konusudur. Burada, ara~hrmaa verileri ~tla~tuma i~lemine de dogrulama adt
gozlemlerken ve kaydederken, olabildi- verilir.
gince onyargJSIZ ohnak durwnundad1r. bilimsel yontemler [ing. scientifc nretlrods;
Gozlemde, oznel alg• farkbhklann1 orta- Fr. methodes scient~fiques ]. Bilimlerde soz
dan kaldumak, gozleme dakiklik ve gii- konusu olan ara~tuma tarz1na, bilimsel
venilirlik kazandtrmak ve ara~hnnayt bilgi ad1 verilen ger~eklige ili~kin dogru
nesnel hale getinnek i~in, birtak1m ara~ ve nesnel bilgi kiimesine goti.iren yol ya
lar da kullantlabilir. Bu durum, bilimsel da ara~lar.
yontemde, gozletni deneyin izledigi anla- Ge~ bir ~er~eve i~inde kon u~ uld u-
mtna gelir. gunda, bu yontemler, ikiye aynhr. Her-
11cinci a~ama olan a~klama a~amastn ~eyden once, ara~tutlan fenomenleri, ve
da ise, birinci a~amada betimlenmi~ bu feno1nenlerin verimli bir bic;imde
olan olgular, olgulann birbirleriyle olan gozlemlenebilecegi ko~ullan belirleyip,
ili~kilerini if a de eden genellemeler ve yonlendinnekten ve ol~lnekten olu~n
baz1 temel kavramlar aracthgtyla daha 1teknik ya da teknolojik yontemler vardtr.
a~tk ve anla~thr hale getirilir. Oyleyse, Bilimsel yontemlerle ~o~u kez ve hemen
bilimsel yontemde, yalruzca olgulann an1msanan, soz konusu belirleyip yon-
betimlerunesi ve stntflanmas1 soz konu- lendirmeyle, ol9J1ekten meydana gelen,
su ohnaz. Bilimsel yontem, buna ek ola- bu teknik yontemlerdir. SOz konusu tek-
rak olgulann nedenlerine iner. Yani, bi- nik yontemler ~o~u zaman farkh bilim-
limsel yontetn kullantld1~1 zaman, lerde farkh ~ekillerde ortaya c;U<ar, ve
olgular ac;tklarur. Bu am.a~la da, hipotez birden fazla bilimin ya da birbirleriyle
ya da hipotezler olu~turulur. baglanhh olan bir grup bilimin yontem-
Hipotez., birinci a~cunada gozlemlenen lerinin tiimiine birden egemen olan bilim
olgularla ve olgular arasmdaki ili~ldlerle adanu say1s1 ~ok azdu. .
ilgili ge~ici bir a~ama taslagtdtr. Bu Ote yandan, bir de 2 nrantrksal ychttem-
ac;1klalna taslagt, olgulan a~Lklayabihnek ler, yani elde edilen verilere gore degi-
i~in, ge-;ici olarak kabul edilir. Daha son- ~en aktlyiiriitme yontemleri vardu. Bu
raid a~ama, olu~turulan hipotez ya da manhksal yontemler teknik yontemlerle
hipotezlerin sutarunast a~amastdtr. Bu ~ok yaktndan ili~kilidir. Bilimsel ara~hr
a~amada, hipotez ya da hipotezlerin ol- ma i~in ~ok biiyi.ik bir onem ta~tsa ve
gular taraftndan desteklenip desteklen- hatta bu ara~tumalar ic;in ka~1n1lmaz
medigi ara~ttnhr. Hipotez ya da hipotez- bile olsalar, teknik yontemler ger~ekte,
lerden olgusal olarak stnanabilir sonu~lar esas itibariyle bilimin manhksal yon-
~1kartthr. temlerinin yardtmctlan olmak duru-
Bu stnama faaliyeti stras1nda, hipotez 1n undadu lar.
tiiJn olgular taraflndan dogrularursa, Ba~ka bir deyi~le, saf bililnde, bilimin
onun soz konusu alandalci tiim olgulan tekn]k yontemleri genellikle kendilerin-
ger~ekten a~tkladtgl ortaya ~akarsa, hi- de bir ama~ degildir. Onlar, ya gozlem,
potez ya da hipotezler kavramsal bir sis- ya da akdyiiriitme i~in yardtmctlardtr.
tern i~inde ifade edilebilir; onlar, bu du- Bilimin teknik yontemleri, zaman za-
rumda bir teori diizeyine yiikselir ve bir Inan, ya ba~ka tiirlii hi~bir ~ekilde goz-
ke~if olarak nitelendirilir. Ote yandan, o lenetneyen ve ol~iilemeyen, ya da iyi bir
144 bilim sosyolojisi
bi~hnde gozlenemeyen veya dak.ik bir bi· katin, ger~eklikle ilgili dogrulann orta-
c;imde ol~ulemeyen belirli fenomenlerin ya ~1kabibnesi i~in toplumun nas1l or-
gozlentnesini ve ol~uhnesini olanakll gi.itlenmesi ve di.izenJen1nesi gerektigi
hale getitir. Diger zamanlarda ise, teknik sorunu uzerinde odakla~u.
yonte1nler, ara~tlnnac•yal ara~tlnnakta Amerikan kokenli bu klasikl nonnatif
oldugu fenomenlerin ortaya ~·kl~ ko~ul yakla~una bir tepki olarak geli~en ikind
Jaruu ve durwnlanru, bu fenomenler gelenek ise, bilimsel bilginin i~eriginin
hakk1nda yalruzca m uglak bir bi-;imde ~ok bi.iyi.ik ol~ude ihmal edildigi ger~e
spekiilasyonda bulurunak yerine, onlar ginden hareketle, bilimsel bilginin i.ireti-
hakklnda kesin ve giivenilir bir bi-;imde minde soz konusu olan mekanizmalar
akll yi.irutecek ~ekilde belirleme olanag1 i.izerinde yogunla~ml~ ve bilim pratigi-
veru. ni betimleyen bildik kural ve yontemle-
Bili1nin Yunan"daki ba~lang1C1nda tah- rin bilimsel ara~hrman1n sonucunu ya
lnini ve hayli spekulatif bir yap1da ol- da bilimsel tarta~ma ve ihtilaflann ~ozu
•nasl, muhtemelen, uygun teknik yon- me nasal baglandag1n1 a~lk.lamaya yet-
te•nlere vc bilimsel malze1neye sahip medigini gostenni~ olan bir yakla~un
olunmamastnda n ka ynaklanm akt adll". dll". Hakikat terimini biHm sosyolojisinin
Bununla birlikte, teknik yonternlerin ~o kendine ait terminolojisinden atan bu
gu za1nan bir bilimden digerine farkhhk gelenegin ayana ozelligi, bilimsel bilgi-
gosterdigi yerde, manbksal yontemler1 nin sosyal olarak in~a edildigin one
ti.iln bililnlerde az ya da ~ok ortakhr. Bu si.iren goreci bir anlaya~an ba~latacas1 ol-
•nanhksal yonteJnler, dahasl, sozcugiin mas1d1r.
ger~ek anlanu i~inde bilim adam1 olanlar
bilinci teyie,tiren gorii~ (tng. reifying
taraf1ndan oldugu gibi, bilim adaJN ol- view of consciousness]~agda~ varolu~~u
tnayanJar taraf1ndan da yararlarulabile- filozof tSartre'1n, tDescartes"tan ba~la
cek olan biricik yontemlerdir. ylp, kendisine kadar uzanan ve zihni bir
bilim sosyolojisi [tng. sociology of science; +toz olarak goren, zihni ya da zihnin i~e
Fr. sociologie de Ia science]. Bilimsel ve riklerini ~eyler olarak degerlendiren,
~eylere benzeten ti.im zihin anlay•~lara
teknolojiyle ilgili fikir, kavram ve teori-
ic;in kullandag1 gene) ele~tirel terim.
lerin felsefi bir mahiyeti olan diger du-
~i.ince ve teorilerle, ama ozellikle de
Bilinci ~eyle~tiren bu gori.i~lere ili~kin
itiraz1nda, tHusserl'i tKant'm epistemo-
sosyal kurum ve orgi.itlerle ya da ki~ile
lojik projesini benirnsedigi i~in ele~tiren
rin karakterleriyle olan ili~kilerini konu
Sartre'a gore, hem Kant ve hem de Hus-
alan sosyoloji dah. Bilim ve teknolojinin
serl deneyimi, ttransendental bir ben,
toplwnun kurumsal boyutlanyla, yani
yani bilincin gerisinde olduguna inazu-
iktisat, din, egitiln ve siyaset gibi ku-
lan bir ~ey arac1hg•yla a~Iklama~lardar.
rumlarla olan ili~kileri i.izerinde yogun- 0, benin bu ~ekilde (ben ya da ruh ya
la~an disiplin.
da transendental bir gi.i~ ~eklinde) bir
Bilim sosyolojisinde, guni.imi.izde1 bir- ~ey olarak du~i.ini.i lmesinin benle di.in-
birine kar~at iki gelenek bulunmakta- ya aras1ndaki ili~kiyi problematik hale
dir. Bunlardan birincisi bilimin icras•-
1
getirecegini one si.irdi.ikten sonra, bilin-
ru, bilhnsel faaliyetin si.irdurulmesini cin bir ~ey ohnad1g1n1, 'hi~bir ~ey' oldu-
mi.imki.in k1lan normatif deger ve ku- gunu soylemi~ ve bilinci hi~Hkle tanun-
rumsal di.izenlemeler uzerinde yogun- laml~hr.
la~u. Kendisi, Protestanhg1n yukseli~i Ba~ka bir deyi~le, bilin~te tozsel hi~bir
ve demokratik ideallerin yayllam1 da ~ey bulunmad1g1ru, onun yalnazca go-
dahil ohnak i.izere, 1nodernligin bilimin ri.indugu ol~ude varolma anlamanda,
geli~imi i.izerindeki etkilerini ara~taran saf 'gori.inu~' oldu~nu soyleyen Sart-
Robert Merton 'un en onemli temsilcisi re'a gore, bilin~ di.inyadaki bir ~ey de-
oldugu bu gelenekl daha ziyade haki- gildir, o hi~bir ~ey I ya da hi~liktir.
bilinebilirlik 145
bilin-; [Os. ~ uu r; ing. c.:onscio,~sness; Fr. ahlakl yla ilgili degerlendirme gticune,
conscience; AI. betvusstsein]. Genel olarak, odev ya da ahlak yasas1n1n yanl<lSI olan
insanda farkJndahgln, duygw1un, alg1- i-;imizdeki sese ise alzltiki bilin' denir.
n1n ve bilginin merkezi olarak kabul edi- Buna kar~1n, kendi kendisiyJe bili~sel
len yeti. Zihnin kendi i~eriklerinin far- bir ili~ki i~inde olmayan, episte1nolojik
la.nda oldugu, i~ebak.J~ yoluyla bilinen, degil de, ontolojik bir -;er~eve i~inde de-
duyu1nlan, algdan ve arulan ihtiva eden gerlendirilen bilince refleksif olmayan bi-
bolumu. Oznenin kendi uzerine donup, lin' ya da rejleksiyon oncesi bilin' ad1 ve-
kendisini kendi du~uncesiyle kavramas1, rilir.
kendine bir nesne olarak dJ-?andan bak- Ote yandan, kendiliginden bilin~ sevi-
masJ durumu. Kendi i.;:imizde ya da yesinin albnda kalan ve yaln1zca ya~anl
kend i dJ~1m1zda ge~en bir ~eye ili~kin lan ya da hissedilen, hi~bir bilgiyi i~er
sezgi. Bilme faaliyeti, bilinen i~erik ve meyen psikolojik hale protobilin' ad1
her ikisinin de ayudu1da olma hali ara- verilirken, ~ok zay1f bir bilince veya, psi-
Slnda varolan ili~ki. insarun kavram, kanalize gore, itilmi~ arzulann meydana
imge, aa ve k1skan~hk turunden aktuel getirdigi, komplekslerle dile gelen taba-
zihin hilleri. insan1n kendi beniyle ilgili na bilin,altr ad1 verilir. i~ebak1~ yoluyla
tum ya~ant1lar. dogrudan ve arac1S1Z olarak biJinemeyen
Genellikle tan1mlanamaz ya da yalruz- soz konusu zihin alaru, rastgele -;agn-
ca insarun bilin~li deneyimlerine dola- ~un, ruya analizi gibi tek.niklerle su yu-
y1ms1z bir i~ebak.J~la ba~vurmak sure- zune ~bhr. Felsefede ilk kez tScho-
ti yle tanunlanabilen bir ~ey olarak go- penhauer tarafmdan dile getirilen bilin-
rulen bilin~, iki dogrultuda analiz edil- t;alll du~uncesi, unlu psikolog tFre-
tni~tir. Buna gore, bilin~ edimiyle bilin- ud'un tpsikanaliz ogretisinin onemli bir
cin i~erigi arasmda bir ay1nm yapdabilir b6lumunu olu~turur.
ve bunlardan her ikisi de, bilincin aynl- Buna kar~1n, suurh bir alan1 olan ve
maz bile~enleri olarak gortilebilir. uzerinde yogunla~t1g1 nesnenin dJ~ln
Buna ek olarak, bilincin, suas1yla bilgi, da hi~bir ~eyi dikkate almayan bilin~ dar
duygulanun ve iradi eylem olarak, u-; bilin' diye tan1mlan1rken, butunleri kav-
temel i~levden olu~tugu ve ya~anan, rayan, nesneleri baglantllanyla birlikte
duyumsanan ~eyin dolays1z hissinden kavrayan bilince geni~ bilin' ad1 verilir.
ibaret olan kendiliginden lrilin' ve dolay- Nihayet, ister ahlAki ya da ister entellek-
SlZ izlenilnin uzerine donerek, onun ne- tuel olsun, bilincini yitirmi~ olana bilin,-
denlerini, neligini ve anlam1n1 tahlil et- siz, bilin~ alan1n1n d1~1nda kalanlara ise
Jneye ~ah~an rejleksif bilin' olmak uzere bilin,dr~l ad1 verHir.
ikiye aynldlgl soylenebilir. Yine, bir oznenin bir buttin olarak fark
Ote yandan, stand art ve yaygtn bir soy- ettigi, ay1rdma vard•g•, idrak ettigi
lenimi temellendiren, A gibi bir kavram, fizik£ ya da psi~ik verilerin bti tunu bilin'
sozcuk ya da soylenimin b du~tincesini alam olarak tanunlan1r. Buna kar~m, bi-
aktard1g-t ya da ilettigi inanc1n1 herkesin lin-;te ortaya ~1kan, soz konusu olan,
ta~1mas1, ortak bir dili kullanan tum in- - kendisini bilince dolays1zca sunan her
sanlann bu inanca bir ba~kas1 i-;in de turden deneyim, istek, ide ya da du~un
sahip olmas1 durumuna ortak bilin' ad1 ce i~erigine; konusu d1~ ger~eklik olabil-
verilir. Yine, bir toplulugwl, tinsel ya da digi gibi, ba~ka bilin~ i~erikleri de olabi-
manevr ki~ilik olarak, gerek olaylar, ge- len dii~unce, ya~anh, hale bilin' i'erigi
rekse hak ve odevler alanmda hissettigi denmektedir.
~eyler butunune kollektif bilin' ad1 veri .. bilinebilirlik [Os. malumiyet; lng. cognos-
lir. Oznenin kendi eylemlerinin ahlaki cibility; Fr. cognoscibilite]. Bilinebilmek
degeri ya da ~e~itli eylem tarzlan hak- i~in gerekli olan ko~ullara haiz bulun-
kmda yarg1da bulwuna gucune, kendi ma niteli~.
146 bilinemezcilik
4 Yine psikolojide, fakat daha c;ok sosyai ic;inde, benin kendi bilincine bir neden
psiko1ojide, algt, bellek, tuh.un ve karar olarak vardagana, bizim benilnizi aktiiel
verme benzeri zihinsel stircc;lerle sosyal somut ili~kilerde etkin bir giic; olarak
davran19 aras1nda kurulan baglar i.izerin* algalad1gnn1Z1 veya sezdighnizi soyle-
de odakla~an, ve davraru~c;1hg1n tam lni~tir. Descartes'an fenoanenal benle
tersine, insan varhklanrun uyaranlan se- numenal ya da tozsel beni birbirine ka-
c;erken, anlaanlar tiretir ve diinyalarnu n~hrdaglnl iddia eden filozof, burada
anhunh hale getirirken, etkin oldu.ldanru kahnay1p, bizde, tamalgadan ya da fe-
vurgulayan kuramlara bili~ teorileri den- nolncnal bcnden ayn olup, siirekJi ve
mektedir. kahca tozscl bir giic; olarak ortaya c;1kan
5 Buna mukabil, soz konusu ozellikleri metafenomenal ya da numenal bir benin
~a~amadiklar1, onermelerinin bir bilgi varolu~una inanana yoniinde bir egilim
degeri ta~nnad1klan 3avlanan disiplin- bulundugunu soylemi~tir.
1er, bili~sel olmayan, gayri-bili~sel disip- Ona gore, fenomenal ben alga ya da sez-
li.rler olarak tanamlanar. Omegin, ahlaki ginin nesnesi iken, numenal ben inanan
degerlerle ilgili olan, ahlaki degerlere konusunu olu~turur. Bu sayede bilgiden
gonderimde bul unan rumce ya da oner- inane; alaruna gec;erek, ntetafiziginin SI-
lnelerin, ka1utlanabilir dogrulan dile ge- nirlanru geli~tiren Biran, yine de insa·
tinnedikleri i~in, tasviri, beti:Jnlemesel bir nan ic; ya~am1nan filozofu olmaktan hie;
vazgec;anemi~tir. 0, bir yandan insan
bilgi i~ennediklerini, bili~sel bir deger ta·
akhyla iradesinin srnarhhglna vurgular-
~amadrklanna ve dolayasayla ne dogru ne
ken, diger yandan da insan ya~amanJn
de yanh~ olduklann1, yalruzca tiimce ya
iic; ayn diizeyinden soz etmi~tir. Ba~ka
da onermeyi kuran ki~inin duygusal tep-
bir deyi~le, insan•n duyumsal varhk dti-
kilerini ifade ettikJerini one siiren ahlak
zeyiyle, onun ozgiir, dti~iinen, bilinc;li
goru~iine bili$sel olmayan ahltik ada veri-
ozne olarak ya~amJna tinsel ya~am1 ek·
Hr.
leyen Biran, soz konusu iic;iincii ya~aan
bir [Os. vafzit; ing. one; Fr. un; AI. ein]. Varo-
diizeyini belirleyen ogenin Tann'yla ili~
lan her~eyin kendisine oykiindugu, ken- ki ic;inde olma olgusu oldugunu ifade et-
disinden pay ald1g1 ezeli-ebedi, yet kin mi~tir.
Fonn. Varolan her~yin kendisinden tii· bir arada olabilirlik [ing. compossibilityJ.
redigi, sudur ettigi tannsal varhk. Tann, c;eli~ik ohnayan ve bir miimkiin diin-
Dtinya Ruhu, Mutlak Zihin ya da Tin. yaya ait olan ~eylerin birlikte olabilece-
Her~eyin varolu~unu kendisine bor~lu gi dii~iince:c;i.
oldugu, ilk varllk, ilk ilke; fenomen1erin, Metafizik imkandan, yalntzca c;eli~ki
goriinU~lerin gerisindeki ilk temel ger- den bag1~ak olmaya anlayan tLeibniz"e
~eklik. Dogast, ozii ba~ka bir ~eyin sonu- gore, varhldann, Tanra tarafmdan bili-
cu olmayan, ba~ka bir ~yden tiireme· nen, fakat hic;bir zaman gerc;ekle~me
memi~, degi~mez, mutlak, bagamsaz ve mi~ ve asia da gerc;ekle~aneyecek olan
zorun)u varhk. sonsuz sayada miiankiin birle~imleri,
Biran, Maine de. 1766·1824 ylllan arasan- bir arada olabilirlikleri vardu.
da ya~am1~ olan Frans1z spiritualist fi- bircilik [Os. ittihadiye; ing. monisnz; Fr.
lozofu. monisme; AI. mortismus]. 1 Genel olarak,
Frans1z felsefesinin Descartes'tan ba~la tikicilik veya tc;okc;ulugun tersine, konu
yarak olu~an ozne c;1k.J~h gelenegi ic;inde aida~ alanda, tek bir ilkenin veya gerc;ek
yer alan Biran, refleksif psikoloji olarak bir birligin varoldugunu one s(iren ogre·
anetafizik anlaya~anan savunuculugunu ti. Bircilik, omegin ahlik felsefesinde,
yap1 na~ ve metafizikten ic;sel fenomenle· etik davranJ~a belirleyen alanda, tek bir
rin bilimini ya da ic; duyunun ilkel veri- ahlaki ilke y a da tek bir temel deger ol·
lerinin bilimini anlama~tar. Bu c;erc;eve dugunu savunan gorli~e tekabiil eder.
birdlik 149
birey [Os. fert, ~nhrs; ing. indiviudal; Fr. i1tdi~ yiiksek amac1n1n bireyin, ki~inin hakla-
Pidu; Al. individuwu]. 1 Ayn bir birlik ya nru korumak, bagunsazhgant guvence
da birim olarak varolan ve aktuel ya da aluna almakve geli~ianini h'zlandarmak
kavra1nsal olarak, ancak ve ancak kendi~ oldugunu savunan anlay1~.
sine ozgu kim1igi yitinnek pahasma bo- Esasen 18. yiizyalda, kJasik ekonomi
lunebilen tck varhk. Tek tek saydabilen, politigin yukseli~iyle anlam ve onem
kendisinden 1nanttksal olarak soz edilebi· kazanan bir ogreti olarak bireycilik, bi-
len varhk. 2 Ayn tutulabilen, bag1msaz reylerinin d1~andaki bir ger-;ekJik ola-
bir varbga olan, bireyle~tirilebi)en, bir rak toplu1nun varolu~unu . yadsayan,
dii~unce ya da tiimcenin oznesinin da~ ozgiir bireylerin ekonomik alandaki
diinyadaki kar~ahga yapalabilen ~ey. 3 rekabetlerinin yararh sonu-;lanru vur-
Kendisini gosteren, beJirleyen karakteri, gulayan, i~boliimiiniin geli~hniyle bir·
telnel ozelJikleri ortadan kaldtnnakslzln likte, rollerde soz konusu olan -;e~itlen
bo1unemeyen, boliinecek olursa da, par- meyle, bireysel farkJllakJara ozel bir
~alanna biitunun ad1 verilemeyen canh onem atfcden gorii~ tur. Bireycilige gore
insan varhg1. devlet, bireylerin kendi ama-;larana ula~
Buna gore, bir ta~ bir birey degildir, mak i-;in kullatunak durumw\da olduk-
~unku ta~an bir par-;asa yine bir ta~br.
lan bir ara-;br ve hi-;bir zaman kendi
Fakat bir insan bir bireydir, -;unku insan i-;inde bir am a-; olamaz. T opltun bireysel
bolundu~unde, par-;alara aynld1g1nda,
uyeleri i.;in varolur.
elde edilen ~y bir insan de~ildir. Bu ne- 4 Metodolojide, sosyal ara~hrma ve te-
denle, felsefede birey kavrarru daha -;ok orinin, sadece bireylerin ger-;ek bir varo-
canJ1 varhkJar i~in kullarularak, cans12
lu~a sahip oldugunu varsayarak ilerle-
varbklar soz konusu oldu~da, onlar
Inesi gerektigini one suren goru~. Cr-
bir turiin ornekleri diye adlandmhr.
ne~in, sosyolojide, tiim sosyolojik at;tk·
4 Birey kavrmu, mant:lk alarunda ise, bir
lamalann, bireylerin ozellik ya da karak-
tiiriin kapsmu ifjinde yer alan somut var-
teristiklerine indirgenebilir oldu~unu
hgl; yuklemlerin ya da fonksiyonJann
kar~1b olan ~eyi gosterir.
savunan yakla~am. SOz konusu bireyci
yakla~1m, sosyolojik a-;aklamalarda bi-
bireycilik [Os. ferdiyye; lng. individualism;
Fr. individualisme; Al. individualismus]. 1 reylerin ozelliklerin goz ard1 edilecek
Genel olarak, bireylere, bireysel insan kadar onemsiz oldu~unu, toplwnsal ol-
varhklanna onto)ojik, mantlksal, meto- gulann bagunslZ bir varolu~u olup, bi-
dolojik ve aksiyolojik bir oncelik veren, reylerden bagamsu olarak ara~hnlabile
so1nut olan ger-;ekligini vurgulayan go- cegini soyleyen holist goru~un tam kar-
ru~ ya da anlay1~. 2 Ontolojide, sadece ~asanda yer almaktadar.
bireylerin ger-;ek oldu~unu, bu tunlerin, 5 Ahlaki anlamda da, ulusal adet ve ge-
kendilerini meydana getiren bile~enle lenekleri el~tiren, ahllli yukiimlulu-
rin ve soz konusu unsurlann birbirle- gun bireyin bilincinde dogu~tan var ol-
riyle olan kar~ahkh ili~ki ve etkile~im du~unu, ahHiki odevlerin kaynagan1n,
lerin iistiinde ve Otesinde ba~lmSlZ toplum ya da ba~kaca kurumlar alma-
hi-;bir ger-;ekligi olmadag1n1 one suren yap, bireyjn kendisi oldu~unu, bireyin
gorii~. geli~mesinin, ahlald ya~amm en yuksek
3 Siyaset felsefesinde, devletin birey amao oldu~nu savunan anlaya~; aksi-
i-;in varoldugunu iddia eden, bireyin oz- yolojide, asli, temel ve hakiki degerin bir
gurlu~e buyuk onem veren ve kendi- insan varh~1n1n bireyselliginde, onun
sine yeten, kendi kendisini yonlendirebi- bireyselli~i i-;in ozsel olan etkende, or-
len bireyi, toplum ve devlet kar~as1nda negin bireyin biricikliginde, kendi ken-
6n pl~na -;akartan ak1m; tum siyasf orgut disini belirleme gudinde, v. b. g., bu-
ve toplumsal olu~umlann temel ve en lundugunu one suren goru~.
birinci dereceden toz 151
i~in kendisincien ba~ka bir ~eye gerek gllayan oznenin ic;inde bulundugu ko-
duy1naz ve kendi ba~1na varolur. ~ullar degi~tikc;e degi~1ne gosteren ni te-
birincil ve ikincil nitelikler [Os. keyfiyatr liklerdir. Onlar bundan dolay1, nesnelere
zfitiye ue Mliye; ing. primanJ arrd secondanJ ait olmayan, dunyada, 'orada' olmayan
qualities; Fr. qualites primaires et secondaires] niteliklerdir. Aynma gore, d1~ dunyada-
Nesnelcrin ya da maddenin nitelikleriyp ki nesneler aktuel olarak birincil nitelikle-
le ilgili olan teJnel ay1nm. re sahiptirler; onlar yalruzca, kendilerini
~ Ay1nma gore, 1 a) hareket, siikunet, bu- alg1layan oznelerde, ikincil niteliklerin
yukluk, ~ekil, kanhk, say• ve yap1 gibi dogu~una neden olurlar. Bundan dolay1,
nitelikler, 1nadde ya da varhg1n birincil birinciJ niteliklerin nesnede old uklan
nitelikleridir. Bu nitelikler, b) maddenin yerde, birindl niteliklerin dogurdu~
kendisinde varolur, yani onlar, varolu~ ikincil nitelikler alg1layandan alg1layana
lan i~in bilince, insan zihnine bagh degil- degi~ebilmektedir.
lerdir. Bunlar, d1~ dunyada bulunan ~ey Aytnm, ilk kez olara~ ilkc;ag Yunan
lere her ne yaparsaruz yap1n, bu ~eylerin felsefesinde atomcu filozoflar Leukip-
yine de sahip olmaya devam edecekleri, pos ve tDemok.ritos taraflndan one su-
hangi konum ya da durumda bulunur- rulmu~tur. Ayru aynun daha sonra,
larsa bulunsunlar, kendil~rinden ayrLI- ozellikle modern bilimin dogu~u Slra-
maz olan niteliklerdir. Omegin, ya~ Slnda, tGalile, +Newton, +Boyle gibi
dondurun ya da odunu yakm. Onlann, bililn adamlan ve du~unurler taraf1np
hie; ku~ku yok ki, renkleri ve kutieleri de- dan benimsenmi~tir. Bununla birlikte,
gi~ecek, fakat onlar yine de belli bir birincil ve ikincil nitelikler ayanm1, fel-
~ekle, belli bir kahhga, belli bir agarhk ya sefede genellikle lngiliz empirist filozo-
da kutleye sahip olacaklardu. fu tlocke'un ad1yla birle~tirilir. Birincil
Bun a kar~m, 2 ikinril nitelikler, a) renk, ve ikincil nitelikler ayllUIU Locke'un ar-
ses, koku gibi duyumlanan niteliklerdir dindan fngiliz tempirizminin en temel
ve b) onlara, bizde, maddede varolan bi- kavramlanndan biri haline gelmi~ ve
l'incil niteliklerin neden olduguna inaJu- tBer keley·e, tmaddesizcilik goru~une
hr ve c) bu nitelikler, varolu~lara ic;in, giden yolda onemli bir destek sagla-
zihnin bilme, duyumlama ya da algda- ml~hr. Nitekim, yalnlZca ikincil nitelik-
ma faaliyetine baghd1rlar. Birincil nite- lerin degil, fakat birincil nitelik.Jerin de
likler, gerc;eklikte, alg1layan ya da goz- zihinde varoldugunu, yani ozneye bap
lemleyen ozneden bag1mslz olarak va- g1mh oldugunu one suren Berkeley,
rolurlar. Onlar nesneldirler, y ani kendi- buradan hareketle oznel idea)ist bir fel-
sini algilamad1guruz zaman bile, algda- sefe geli~tirmi~tir.
diguniZ nesneye aittirler. Oysa ikincil ni- Felsefesinde ~ekil, buyukluk ve hare-
telik.Jer, yalnlZCa bilince, ozneye bagh ket gibi birincil niteliklerle, renk, ses,
olarak varolur. Yani, onlar ozneldirler. koku ve tat gibi ikincil nitelikleri birbi-
Ba~ka bir deyi~le, ikincil nitelikler yal- rinden ayuan tDescartes'1n yapttg1 ay-
ruzca degi~en ko~ullara, bedendeki de- rurun temelinde ise, birincil niteliklerin
gi~lnelere bagh olarak farkhhk goster- zihnin sezgisiyle bilindigi yerde, ikincil
mekle kalmay1p, belirli dununlarda niteliklerin bilgjsinin duyulara bagh ol-
tiitnuyle yok olup giden niteliklerdir. masl ger~egi yer ahr. Ote yandan, birin-
Buna gore, 1~1k yoksa eger, nesneler cil niteliklere ili~kin idelerimiz ac;1k ve
renk.Ji olmayacaklard1r. ikincil nitelikler, sec;ik olduklan i~n, nesnelerin bu nite-
nesnel varolu~u olmayan, fakat nesnenin lik.Jere sahip olduklanndan emin olu-
bir ozneyle temas1 sonucunda ortaya ruz, yani, bu konuda bir guvencemiz
c;lkan, bir oznenin u~ubnesi durwnun- vard1r. Bundan dolay1, birincil niteliklep
da, hic;bir koku alamamas1 omeginde ol- rin nesnel bir varolu~a sahip olduklan
dugu gibi, tumuyle ozneye bagh olan, al- soy lenebilir.
biyo 153
Oysa, ikincil nitelikler soz konusu ol- an1~ ve ya~an1da sevginin onemi buyuk
d ugunda, nesnelerin bu nitelik.lere sa- bir guc;le vurgulamt~hr.
hip olup olmadJklan kesin olarak biline- birlikte deAifme yontemi [ing. method of
mez. Ba~ka bir deyi~le, ikincil nitelikler concomitant variations]. Onlu Ingiliz em-
soz konusu oldugunda, zihin hic;bir ~e pirist filozofu J. S. t Mill tarahndan one-
kilde i~e kan~maz; duyular, Descartes•a rilen deneysel yontemin ad1mlanndan
gore, yalruzca ya~amln surdurulmesi ve biri.
korurunas1 amactna hizmet ettiginden Mill'in yonteminin bu adnn1na gore, ol-
dolayt, ikincil niteliklere ili~kin ideleri- gulara iii~ kin bir ara~tuma soz kon usu
Inizin, nesne)erin aktuel niteliklerine old ugunda, ilgili diger ko~ullarda hic;-
kar~d1k gelip gelmedikleri hususunun bir degi~me gozlerunezken, bir onculle
pek buyuk bir .Qnemi yoktur. Birincil ni- bir sonuc; ayru zamanda de~i~irse, bu
teliklerle ikindl nitelikler arasandaki takdirde onculun soz kon usu son ucun
ba~ka onemli bir farklthk da, ikincil ni- nedeni oldugu neticesine ula~1hr. Bunu
teliklerin ol~lenemedikleri yerde, bi- sembolik olarak ~oyle gosterebiliriz:
rinctl niteliklerin olc;Umlenebilir olmala-
ndtr. a. b, c., dJ,. a, b, ~ dl,. a, b, c. d),. oyleyse, d
birlefik uyu,ma ve farkhhk yontemi w,x.. y, z 1, a, b, c, Z2J a, b, c. ZJ, z
[ing. the joint methode of agreement and dif-
ference}. J. S. tMill tarahndan onerilen Birlikte degi~me, dogrudan ya da ters
deneysel yontemin adtmlanndan biri. olabilir. Bun a gore, on cui ve son uc; bir-
Mill'in ttiimevarun yonteminin bu adt- likte artar ya da azahrsa, bu dogru
mtnda, bir tfenomenin ortaya -;tkh~ bir oranbh, fakat, biri artarken digeri aza-
dizi duruln, belirli bir oncul dt~mda hrse, buna da ters oranhh degi~me ad1
ortak hi~bir ~eye sahip olmad>, ve fe- verilir.
nomenin ortaya c;tkmadag1 benzer bir birlikteki ~okluk [ing. variety in unity;
dizi durumda, soz konusu onculun yok- Fr. divasite dans l' unite]. Bir butunun ni-
lugu d1~1nda, ortak hic;bir ~ey buluruna- teliksel olarak ayn ya da farkh olan, bu-
dtgt zaman, oncul soz kon usu fenome- tune ya da butunun butiinselligine ken-
nin nedeni olarak gorulur. Bu, sembolik disine ozgu bir tarzda katkida bulunan
olarak ~Oyle gosterilebilir: parc;alann ontolojik durumunu ifade
Pozitif grup, etmek i~in kullantlan terim.
biyo. Batl dillerinde, 'ya~am', 'hayat anla- 1
ian ya cia fosilleri, canhlann ya~am sii- nu alan, biyolojinin diger doga bilimle-
re~lerin.i, hayahn fiziko-kimyasal yonle- riyle olan ili~kisini ve dolay1s!yla biyo-
rini ara~hran bilimsel disiplin; en geni~ loji biliminin kavramsal, metodolojik ve
anlam1 i<;inde, canh organizmalara ili~kin ontolojik i:izerkligini sorgulayan felsefe
sistematik ara~hrma i~iyle me~giil olan, ti.irli.
canh organizmalarm tarihlerini, yap1 ve Ornegin, biyoloji felsefesinde, canh or-
i~levlerini, ya~am tarzlan yla, iireme ve ganizmalardaki biiyiime ve iireme tti-
geli~melerini konu alan bilim biyoloji rlinden organik faaliyetlerin ayru orga-
diye tammlamr. nizmalardaki fiziki ve kimyasal siire<;-
Ote yandan, ahlak felsefesinin, bir yan- lerle olan ili~kisi si:iz konusu oldugun-
dan hbbi/biyolojik ara~bnnalar ve tek- da, bir yandan mekanist, diger yandan
nolojik ilerleme, Cite yandan da insan da dirimselci ve organizmac1 yakla~ 1m
haklan ve insanlann gelecegi konusu giindeme gelir. Buna gore, mekanist
dikkate ahnd1gmda, bu ikisi arasmda yakla~nn tiim organik faaliyetlerin can-
si:iz konusu olan kar~1hkh ili~kilerin SIZ varllklann tabi oldugu yasalan i:ir-
sonucunda ortaya ~lkan ahl8ksal prob- nekledigini savunurken, dirimselci ve or-
lemleri konu alan dahna biyoetik ad1 ve- ganizmaci yakla~Im buna ~iddetle ka~1
rihnektedir. o;lkar. Nitekim, tdirirnselcilige gore, orga-
biyo-iktidar[ing.bio-power;Fr.bio-pouvoir]. nik bir sistem kJSmen, onda mevcut bulu-
lktidar kavrammm modern yorumlan- nan fizild olmayan bir giio; tarafmdan
na kar~1 o;1kan tFoucault'nun i:inerdigi kontrol edilir.
yeni ve alternatif iktidar kavrarru. Biyoloji felsefesi, i~te bu baglamda ~u
Yonetici s1mflarda demir atttgm1 ve temel sorulara bir yarut getirmeye ~ah
dogas1 geregi bask1C1 oldugunu one ~lr: Tiimiiyle biyolojinin kapsam1 io;inde
siiren modern iktidar teorilerini redde- kalan kavramlar var rrud1r? Salt biyoloji-
den, modem iktidann teorile~tirilmesin ye i:izgii olan manbksal analiz ya da
de kullarulan iki temel modeli, hukuki ve tao;1klama modellerinden si:iz edilebilir
ekonomik modelled ~iddetle ele~tiren mi? Yoksa biyolojide, teleolojik ve tarih-
Foucault'nun one siirdiigii biyo-iktidar sel ao;1klamaya da yer olabilir mi? Biyo-
kavram1, bask1a degil de, iiretken olan lojide kullamlan kavram ve yasalar fizik
bir iktidan tan1mlar. Biyo-iktidar, giio;leri ve kimyamn kavram ve yasalarma in-
i:inleme, tahrip etme ya da tabi kuma dirgenebilir mi? Biyoloji, fizik biliminde
amao giiden bir iktidardan ziyade, giicii kullarulmayan tarihsel ya da teleolojik
yarabnaya, potansiyel gii~leri aktiiell~ a9klama tarzmdan yararlanabilir mi?
tirrne, varolan giiciin geli~imini saglama- Organik sistemler tarafmdan sergilenen
ya ve diizenlemeye egilhnli bir iktidar- fenomenlerden baz1lan inorganik sis-
d~r. temlerdeki nedensellikten farkh bir ne-
Foucault'ya gore, biyo-iktidann ilk tarz1 denselligi i:imekleyebilir rni? Organiz-
veya birinci ~kli, insan bedenine dair malarda ne tiir bir biitiin paro;a ili~ki
bir anatomi politikas1 ihtiva eden disipli- sinden si:iz edilebilir?
ner iktidard1r. Oysa, biyo-iktidann disip- biyolojik mekanizm [ing. biological mecha-
liner iktidann ardmdan ortaya o;lkan nisrn; Fr. m~canisme biologique; AI. bio/o-
ikinci tam, bireyin degil de, tiiriin bede- gisch mechanismus]. Organik dogarun
ni iizerinde yogunla~1r. Burada artlk re- olgu ve fenomenlerinin ao;lklanmas1 i~in,
jimler ukm ya~am ve beka miidiirleri inorganik dogarun ao;lklarunas! s~rasmda
hali ne gelmi~ti r. si:iz konusu olan yasalann yeterli oldugu-
biyoloji felsefesi [lng. philosophy of bio- nu, biyolojinin tiim yasalanrun fizik ve
logy; Fr. philosophie de Ia biologie) Biyolo- kimyarun yasalanndan o;Ikarsanabilece-
jinin temel kavram ve yontemlerini ko- gini savunan gi:irii~.
Blonde!, Maurice 155
taryan1n iktidan ele ge~irmesinin, dev~ sal varhk1ann insan1 sonsuz, yetkin,
rim i~in gerekli tiim nesnel ko~ullar ger- basil, degi~1nez ve zorunlu varhga yiik-
«;ekle~inceye dek ertelenemeyecegini; ik- seltebilecegini soyleyen Bonaventura'ya
tidann yasal yollarla, parlamentoda gore, sonlu ve olumsal ~ylerin eksik ve
~ogunl uk saglanarak de gil de, gii~ yo- kusurlulugu mutlak yetkinligin varolu-
tuyla ele ge'iirilmesini; proletarya dikta- ~unu kan1tlar, zira bir ~eyin eksik ve ku-
torliiliigii bir kez kurulunca, bunun yal- surlu olduguna, ancak ve ancak elinizde
nizca burjuva stn1fma kar~r degil, fakat bir yetkinlik standarh varsa eger, karar
ekonomik sistemin sosyalizasyonunu verilebilir.
h1zland1rmak i~in kullanilmasi gerekti- Yarad1h~ teorisi ve 1netafizigi a~1smdan,
gini savunan ozel Marksist ogreti. Platon·un omek~iligini dini bir ~er~eve
Bolzano, Bernard. 1781-1824 y1llan ara- i~inde yeniden one siiren Bonaventura,
Sinda ya~arru~ c;ek filozof ve matema- bilgide iir; a~amah bir model izlerken,
tik«;isi. Militariztnin yol a~t1g1 toplumsal d1~ diinyadaki varhklara ili~kin duyusal
kay1plar, sava~1n gereksizligine dair dii· bilginin ardmdan genel olarak varllga
~iinceleri ve teoloji alan1ndaki rasyonel ili~kin rasyonel bilginin geldigini ve tiim
egilimlerinden dolay1 iiniversiteden ko- bu bilgilerin vahye dayah bilgide doruk
vulmu~ olan Bolzano, sembolik manhk noktas1na ula~hg1n1 soylemi~tir. Ba~ka
alan1ndaki «;ah~malanyla iin kazan1n1~ bir deyi~le, o insanlarm once bulazuk d u-
ve 1nanhk felsefesi ozellikle Husserl iize- yualgisl yoluyla tek tek nesnelerin bilgisi-
rinde biiyiik bir etki yapm1~hr. ne ula~hg1ru, bunu cins ve tiirlerin akla
Daha ziyadeWissenschaftleltre [Bilim Te- ve soyutlamaya dayall bilgisinin izledi~
orisi) adh eseriyle tan1nan Bolzano, soz ni soylemi~ ve bu ~emay1 .Aziz Augusti·
konusu eserinde 'kendinde onermeler' nus'taki bir tiir tayd1nlanma ogretisiyle
(satz an sidt) ogretisini ac;1klanu~ ve mo- tamamla1 n1~hr.
dem semantigin kimi temel kavramlan- Boole, George. 1815-1864 y11lan aras1nda
nl orta ya koyup tanimlami~tlr. ya~am1~, iinlii 1ngiliz matematik~isi.
Bonaventura, Aziz. 1217-1274 ylllan ara~ Hi~ iiniversite ogrenimi gonnemi~ ol-
s1nda ya~am&~ Hristiyan dii~iiniirii. masina kar~1n, yayinlad1g1 ~ah~malar
Felsefesi ~ok biiyiik ol~iide Augus- goz oniine ahnarak profesorliige atan-
tinus·a dayanan A2iz Bonevantura, Aris- lnl~ olan Boole, matematigin ~e~itli dal-
toteles·e yonelik ele~tirileriyle iin kazan- lanna onemli katkilar yapml~ olmakla
ml~hr. Ona gore, Aristoteles·in temel birlikte, giintimiizde esas ondokuzuncu
yanh~1 Platon'un idealanru reddetmek- yiizy1l cebir mant1g1run ve bu yolla da
ten olu~ur. Elinde Platon·un orijinal eser- sembolik manhg1n kurucusu olarak ta-
leri bulunmayan Aziz Bonaventura, Pla- ninmaktadu.
ton·un tdealanru tannsal ideler, Tann'Iun Nitekiln Boole taraflndan, herhangi bir
zihnindeki dii~iinceler olarak yorumla- ozel yonnn dikkate aluunaks1zm, salt
mi~hr. Ona gore, Aristoteles Platon·un temel dii~iince yasalan iizerinde yogun-
ayn tdealanru inkAr ettigi i~in, Tanr1'n1n la~Ilarak geli~tirilmi~, onermeler arasin-
inayetini inkAr etmek, diinyay1 ezeli- daki ili~kileri berunleyen sembolik mate-
ebedi kabul etmek ve ki~isel oliimsiizlii- matiksel mantJk sistemine Boole cebiri ad1
gu reddetmek gibi bir dizi yanh~a dii~ verilir. Kurallan ilk kez olarak Boole tara-
mii~tiir. flndan ortaya konan bu sistem daha
Felsefeyle teoloji aras1nda bir ay1nm sonra ba~ka matematik.;iler tarafmdan
yapmayan, teolojiden baguns1z bir felse- geli~tirilmi~ ve kiimeler teorisine uygu-
fenin ba~anstz olacag1n1 savunan Bona- laninJ~tlr. Boole cebri giiniimiizde olasl-
ventura, Tann'n1n varhguu duyusal hk kuram&, kiimeler geometrisi, di jital
diinyadan harekeUe kanttlam1~hr. Ku- bilgisayarlarda kullanllan devrelerin ta-
surlu, sonlu, bile~ik, degi~ken ve olum- sanml i~in bii yiik onem ta~unaktad1r.
158 Bosanquet, Bemard
Bosanquet, Bernard. 1848-1923 yallan ara- rafandan kabul edilen bo~lu~un varolu-
Slnda ya~am1~ ingiliz filozofu. Teme) ~u, Parmenides, t Aristoteles, tStoahlar,
eserleri: History of Aesthetic [Esteli~in Ta- tDescarles, tLeibniz ve +Kant gibi fi)o-
rihi), Tire Value and the Destiny of Indivi- zoflar larafandan reddedilmi~lir.
dual [Bireyin De~eri ve Kaderi}, The Plzi- bo tluklar•n Tannsa [ing. God of tl~£ gaps].
losoplzical Tlreory of State [Devlete Dair Ya~aman ya da bilincin kayna~1 gibi,
Felsefi Teori]. bi)im tarafmdan kolayhkla ve doyurucu
Hegel'den etk.ilenerek, 1ngi1tere'de He- bir bi~imde a~aklanamayan konularda
gelciligin canlanmasanda buyuk bir rol Tann kavram1na, Tanra'nan mutlak kud-
oynayan ve Hegelcili~in temel ilkelerini reline ba~vuran, ac;U<.lar gibi goriinmek-
loplumsal ve siyasi prob)emlere uygula- le birlikte, ilahiyat~llara gore, teizme
•naya ~ah~an Bosanquet'in fe)sefesinin sa~)am ve ge~erli bir destek sa~)amak
1nerkezinde, somul tumel ya da kar~lt tan uzak o1an goru~ ve a~1klamalar i~in
lann bir)i~i diye tanun)anan tek bir kul1arulan lerim.
birey olarak Ger~eklik anlaya~a bulun- Bourbaki, Nicolas. 1930'lu yaUarda, Fran-
•naktadu. Kendi ba~ana varolabihneye sa' da bir grup matemalik~inin '~a~da~
ve ba~nnsazh~a yalnazca, kendisinde ti.i- matemalik ve matematik~i' anlaya~ana
me11e somutu bir)a~liren soz konusu bi- si1ngelemek uzere se~tikleri ortak tak-
reyin yeli)i oldu~unu savunan Bosanqu~ rna ad.
et, boyle bir bireyse11i~in ifadesini, Soz konusu malematik9ler, malemali~i
once1ik1e ki~ilerde de~il de, ki~ilerin saki bir manhksal duzen i~inde, birka~
sanatla, dinde ve toplumda kendilerini aksiyomdan yola ~akarak geli~tirmenin
a~ma)annda ve butun bu tezahurlerin onemini vurgulama~ ve matematikte ge·
birli~i o)an Mutlakta buldu~unu one leneksel ayanm1ardan uzak durarak, rna-
surmu~hir. lema ti~i yap darla tammJanan par~ alara
botluk [Os. haiti; ing. bo~luk; Fr. vide; AI. das bohnu~lerdir. Ba~ka bir dcyi~le, yapa-
leere]. llk~a~ Yunan felsefesinde, alomcu- salcab~a ciddi bir destek sa~layan, Ecole
lann, 'varhk' adaru verdikleri, ezeli- Nor1nale Superieure'iin bu eski o~rencile
ebedi, maddi ve bOiunemez atom)ann ri, matemati~i, Hilbert•in goru~une gore
ic;inde hareket ettiklerini varsaydlklan manbksal ba~langa~ noklasmdan e)e
bo~ anekan. ahp, onun de~i~ik bolumlerinin aksiyo-
ilk~a~ Yunan felsefesinde, tPanneni- matik yapasaru ~akarm1~ ve bu yapalan
des'in du~unce ve aki1yuriitme1erinin Elhnenls de Mathtmatiques [Matemati~in
ard1ndan, Miletlilere ozgu bir birci)i~i L>geleri] adh eserlerinde kesin terimlerle
siirdurmek olanaks12 hale gelince, alom- ifade etmi~lerdir.
cular arkl~£ bakammdan bir ~ok~ulu~a Boutroux, Emile. 1845-1921 ylllan arasUl-
yonelmi~ler ve varh~m, maddenin en da ya~ama~ Fransaz du~unuru. +Berg-
ku~uk bolunemez par~caklara olan son ve tB1ondel'in hOGlSa olan Boulro-
atomlardan meydana geldi~ini one sur- ux'nun temel eserleri: De Ia Contingence
lnu~)erdir. Atom)ann hareket edebilme- des Lois de Ia Nature [Do~a Yasalaruun
leri ve de~meyi do~urabilme)eri ic;in, Zorunsuzlu~una Dair ), De t Idee de Ia Loi
alomcu)ar aynca, bir ilke olarak bo~lu~u Naurelle dans Ia Science et Ia Philosaplaie
kabul ebni~ ve ona varhkla ayna anlam [Bilim ve Felsefede Do~a Yasasa Kavra-
i~inde var olmayan ~ey ya da yokluk minan Anlanu], Science et Religion dans la
adana vermi~lerdir. Bo~luk, her ne tur- Philosophie Contemporaine [<;a~da~ Felse-
den olursa olsun hi~bir niteli~e, hi~bir fede Bilim ve Din].
gi.ice ve hi~bir potansiyele sahip de~ildir. Boutroux, meta6zik alarunda, radikal
0, i~inde mullak olarak hi~bir ~eyin bu .. bir olumsalhk ve belirsizlik anlaya~a ge-
)unmada~a, bo~ mekandar. Alomcular ta- li~linni~ ve do~ada zorunlulu~un yal-
boliinmii~ ,;izgi analojisi 159
Brahn1an. Hinduizm evrene halti1n olan bas1 i~inde olrnu~ olan Brentano'n un fel-
yiice ruh. Hint felsefesi gelene~inde, sefeye olan en onemb katk1s1 yonelim
hem i-;kin ve hem de a~ksn olan, hem kav ramuu ortaya koyarak, bilincin yone-
evrende ve hem de kendisinde varolan llmselli~e i~aret ebni~ olmas1d1r. Bilin-
en yuksek varh~a, kendisiyle birle~me dn her zaman bir ~eyin bilind oldu~unu
nin nihai ve en yuksek hedef olarak ad- savunan Brentano'ya gore, psi~ik feno-
dedildi~i dunya ruhu. menlerde zihin her zaman bir ~eye
Hint felsefesinin, Ahnanla birlikte do~ru yonelir, orne~in bir ~eyi gorur;
temel kavra1n1 olan Brahman ozellikle ona gore, goriilen nesne gorme eylemi
Upani~adlar'da yo~un bir bi-;imde i~ i~nde varolup, bu -;en;eve i-;inde iQ<.in
lenmi~tir. Burada bireysel ruh Atman bir nesnellik ta~1r.
ile ozde~le~tirilmi~, Brahman'In ise bi~ Zihnin duyum ve imgelemeyi i~eren
ricik evren ilkesi ve mutlak hakikat ol- alg1; bilgi ya da arumsamay1 i~eren
du~u vurgulanmt~hr. Brahman'1n insa- yargt; istek ve duygulara dayanan sevgi
na ve evrene, var olan her~eye hakim ya da nefret yoluyla nesnelerle ba~ ku-
bir ilke oldu~u kabul edilirken, onun rabildigini savunan Brentano, bir yan-
nitelikleri olmadtgt soylenir; o, sadece dan zamarurun deneysel psikolojisinin
olumsuz niteliklerinden tenzih edilmek bilincin kendisine ozgu ozelliklerini or-
suretiyle ifade edilebilir. taya ~lkaramadl~Jnl one surerken, bir
Brahmanizm. Eski Hindistan'da, Vedanta yandan da bilincin bilgisini, psikologun
sisteminden tureyen ve adlJU rahipler kendi zihin hallerine ili~kin gozlemden
s1n1h Brahmanlarla ki~isel olmayan tureten i~bak1~sal psikolojiye kar~1 ~lk·
dunya ruhu Brahman•dan alan felsefi, te- mt~hr. Ona gore, i~ebak1~sal psikoloji
olojik ve ahlaki du~unceler butunu. v~ fiziki olaylara ili~kin gozlemle psikolo-
dalan vahiy mahsulu kutsal kitap olarak gun kendi zihin hallerine yonelik i-;eba-
kabul eden ve ruh go~une yer veren soz kt~l aras1ndaki ~ok temelli farkhl1~1
konusu diru inanca gore, Brahman kavrayamaz.
bu~un tannsal gu-;lerin ustundeki ezeU Brentano zihinsel fenomenler soz konu-
ve ebedi Tann'd1r. Brahman, e~yanm su oldu~unda, gozlemleme edi.minin
kayna~1 oldu~undan, ebedt mutluluk nesnesini zorunlu olarak ~arp1tb~1ru
Brahman'da yok obnakbr. soylemi~ ve i~ebak1~1n guvenilirli~inin,
bramantip. Onculleri tumel olwnlu oner.. d1~ dunyaya ili~kin bilgide oldu~u gibi,
melerden olu~an, sonucu ise tikel olumlu ba~kalan tarafmdan denetlenemedi~ini
bir onerme olan dorduncu ~ekilden belirtmi~tir. 0, i~te bu ba~lamda, ~a~I
tas1m; kendisinde g~en, m ve p ifadeleri· nm deneysel psikolojisiyle i~ebak!~sal
ne uyannca, oncullerin yeri de~i~tirildi~i psikt:'lojisine altematif olarak, zihinsel
ve sonucun duz dondurulmesi yaplld1~1 fenomenlere ili~kin alg1yla gHzlem ara-
zaman, birinci ~ekle indirgenen tas1m ka- Sindaki bir aytnma dayanan tasvirr psi-
hbt: Tum Pier M'dir. Tum Mler S'dir. kolojiyi one sunnu~tur.
Baz1 Sler P'dir. Ba~ka bir deyi~le, alg1n1n psikologa
Brentano, Franz. 1838-1917 ydlan aras1nda konusunu meydana getiren ger~eklikle
ya~arru~ Alman psikolog ve filozof. re ili~ltin olarak do~rudan ve araos1z
Te1nel eserleri: Psychologie wom emprisc- bir kavray1~ sa~ladt~lru savunan Bren-
hen Standpunkt [Empirik bir Bak1~ A~l tano, zihinsel faaliyetleri a9klarken, sko-
Slndan Psikoloji], Won der Klassifikation lastik du~unce gelene~inden aldtSJ yo-
der psychischen Phiinomene (Fiziki Feno- nelimsellik ilkesini kullanrru~hr. llkeye
menlerin SliUflandudmas1 Ozerinel. gore, bir nesneye yonelmi~ olmalan, bir
Ruhsal olaylan, zihinde olup bitenleri i~erik ya da konuya gondenneleri, zihin-
bilimsel bir tarzda a9klamay1 ama~la sel ya da psi~ik fenomenlerin ayud edici
yan bilimsel bir psikoloji geli~tirme ~a- Ozelli~idir. 0, i~te bu tyonelmi~lik sa-
162 Brunschwig, Leon
yesinde, zihinsel edimlerin nesnelerinin bir ve ayru gerc;eklige verilen iki ayn ad
ozel statiisi.inii betimleme, biitiin bilinc; oldugunu one surerek panteist bir gorii~
fenomenlerinin ortaya c;akz~aru yoneten savunmu~tur.
yasalan inceleane iinka1u bulmu~tur. t Aristoteles'in ikiciligini birci bir dunya
Brentano, bu gorii~leri, yeni psikolojisi anlaya~ana indirgeyerek biitiin ttozlerin
ve yonelmi~lik ilkesiyle, tHusserl ve fe· te1nelde bir oldugunu belirbni~ olan
noanenolojisine buyuk bir etki yapma~ Bruno, din ve felsefe ili~k.isi konusunda,
hr. dinin cahil insanlan egitlnek ve yonet-
Brunschvig, Leon. 1869-1944 yallan ara- mek ic;in bir arac;, felsefenin ise kendile-
sanda ya~a1n1~ olan c;agda~ Frans1z ide- rini egitebilen vt ba~kala11n1 yonetebi-
alist d ii~iiniirii. len se~kinlerin bir ugra~1 oldugunu
Doga bili1nleri gundeme geldiginde, ra- soylemi~tir. Ozellikle dini ve felsefi ho~
dikal bir tmateJnatikc;ilik ile gtic;lu bir goru ilkesiyle liberalizmi etkile1ni~ olan
tuzla~1mahg1n savunuculugunu yapan Bruno, du~unce tarihinin onemli adla-
Brunschvig, insan du~i.incesinin en yiik· rnldan biridir.
sek d uzeye 1natematikte ula~bgana one Budizm. Hindistan'da, M. 0. 5. yuzyalda
siinnii~tiir. Bu c;erc;eve i~nde, bilginin Siddharta Gautama, yani Buda (Aydan·
bizi•n ic;in olan bir dunya in~a ettigini sa- lanma~ ki~i) tarahndan kurulmu~ olan
vunan filozof, bunun otesinde hic;bir ~ey dinifelsefi akam. Her~eyin H\ni ve bo~
olmadagma soylemi~tir. 0, bilginin ote- luktan ibaret olduguna inanan koturn-
sinde kalan hic;bir ~eye ta.Ium geregi ula- ser ve panteist bir din.
~alamayacaglnl soylemi~ ve dolaylslyla Budizm, ba~langac;ta yalnlZca ahlaki
felsefenin dii~iincenin ele~tirisiyle s1nxr.. dii~iinceler ve bir tiir yoga hayata ya da
la1unak durumunda oldugunu dile ge~ duzenli ve disiplinli bir ya~am anlaya~1
tirmi~tir. Buna gtsre, dii~iincenin temel ile suurla~ ve daha sonra, kuiSal
konusu, tinin etkinli~dir. Dolayasayla, kast ayramlanna, Tann'ya tapmma bi-
felsefe kendi bilincine varan entellektiil -;imlerine ve kurban torenlerine dayanan
bir etkinliktir. Hinduizmden aynlarak., ayru zamanda
insan zilminin tarihi iizerine olan ara~ felsefi bir akun ~eklinde geli~mi~tir.
hrmalarmda, linin geli~irninin genel go· Maddenin ebedili~ni savunan Budizme
riiniimiinii ortaya -;•karan Brunschvig'e gore, varolan her~ey, Tann·nln hic;bir
gore, tin, c;ocukluk c;atJ ve olgunluk dCS- m iidahalesi olmadan, mekanik yasalara
nelni olarak ilci a;;amadan gec;er. idenin uygun olarak maddeden meydana gelir.
zorunlu bir geli~irnine kar~dak gelen bu Evrende ne varsa, bu ~ekilde varhga
evrim, ileriye dogru akan bir annaga gelir. Ruh da, bu yasalara tabi olrnak d u·
benzetilebilir. tBergson·un gorii~iine c;ok rumundadxr. Ba~ka bir deyi~le, Bu-
benzeyen bu gorii~uyle o, tarihin hare- dizm, varhk gorii~iinde bireylerin, canh
ket edeni, dinamik olan1, hie; donmam1~ varhklarm ezeU-ebedi bir ruhlara olma-
olanl ac;tmladlglnl one siirmii~tiir. dlganJ savunur. Bir Yarahcanan varolma-
Bruno, Giordano. 1548 y1hnda dogmu~ digana inanan Buda'ya gore, kotiiliikle
ve gorii~leri yuziinden 1600 y1hnda ya- acan•n varolu~u bir yarabcaya duyula-
kdarak oldiiriilmii~ olan italyan filozof, cak inancn oniinde a~almaz bir engel
astronom ve matematik-;i. olu~turur.
Bilil n alarunda, evrenin sonsuzlugunu Budizntin iki tiirii vardar: Hinayana ve
ve birden c;ok dunyarun varhguu one Mah4yana. Bunlardan birincisi, yani eski
suren kurarru c;agda~ bilime onciiliik Budizm, bireyleri bu dunyarun s1klnt1
ebni~ olan Bruno, varhk felsefesi alarun- ve ashraplanndan kurtarmaya amac;lar.
da, Tanra ve evrenin, zaman zaman her- Yani, 0 once bireyin yazglSlnl ve kurtu-
~cyin yarat1c1 ozii, zaman zaman da soz lu~unu dikkate ahr. Buna gore, aca c;ek-
konusu oziin tezahurleri olarak goriilen mekten kurtulmanm tek yolu, ya~am-
burjuvazi 163
dan el etek c;ekerek, 'Nirvana'ya ula~ Buridan, I ean. 1295-1356 ~'tllarl aras1nda
makla elde edilebilecek olan ahlak yet- ya~am1~ olan Aristotelesc;i filozof ve
kinli~idir. Buna kar~1n, Mahayana ad1 manhkc;1. Mekanik ve optik alan1ndaki
verilen yeni Budizm, bireyden c;ok tum ara~hrmalara da katk1 yapnu~ olan Bu-
insanh~1, yani buh.inu dikkate ahr. Bu ridan, felsefede hem a~1r1 Ockhamcdl-
anlaya~a gore, buyuk bore; gerc;ekte tum ~a, yani tnominalizme kar~1 c;1kml~ ve
insanh~a hizmet ettikten sonra odenmi~ hem de t Aristoteles felsefesine lslam
olacakhr ve bireyin yaln1zca kendisini du~unurleri tarahndan yapdan ek ve
kurtarmaslnut hic;bir onemi yoktur. katk1lan reddetmi~tir.
bulanak [Os. multebes; lng. co,fused; Fr. Buridan•1n e~egi [tng. Buridan' s ass]. Her
confus; Al. verworren J. I<avramsal duzey- ikisi de kendisinden e~it uzakl1kta bulu-
de, ac;lk ve anla~ahr; net ve kesin olma- nan bir olc;ek yulaf ile bir kova su arasln-
ma durumu. Bir ~eyin belirgin ozellik- da kahp, bunlardan herhangi birini ~
lerinin iyi sec;ileme1nesi hali. medi~i it;in ac;hktan olen e~ek oykusu.
Orne~in, empirik kavramlann potansi- irade ozgurlu~u problemini ele alm1~
yel olarak SlnlrSJZ ozellikleri oldu~u olan 14. yuzy1l nominalisti Jean Buri-
ic;in, bu kavramlar karanbk kahr. Yine, dan·a atfedilen bu oyku, ozgur irade an-
sozcuk ya da terimlerin zaman zaman layl~lnl desteklemek ic;in kullandml~
birden c;ok anlam ta~1yabilmesinden d~ hr. Buradan yola c;uwarak, bir insan1n
lay1 ortaya c;1kan anlam belirsizli~i ya benzer bir durumla kar~da~ll~1 takdir-
da mu~lakh~J hali, bir kavrama verece· de, kar~1t motiflerin dengesini, ozgur
~imiz x, y ve z gibi yuklemlerin hangile- iradesinin yard1m1yla a~abilece~i one
rinin do~ru, hangilerinin yanh~ oldu~u surulmu~tur.
nu, deneysel ya da mant:Jksal i~lemlerle burjuva devrimi [tng. bourgeois revtJluti-
tam olarak saptanamamas1 dwumu, bu- on; Fr. rhlolulion bourgeoise] En yahn an-
lanlkh~l ifade eder. Zihin tarafmdan laml ic;inde, tarihsel olarak 1789 Fransaz
ac;1k ve sec;ik bir bit;imde anla~tlamayan Devrimi'yle ozde~le~tirilen, ve, ekono-
ideler' d u~unceyi ve du ygulan etkile- mik etkmlikleri toprak sahibi aristokra-
mekle birlikte, zihin taraflndan ac;1kc;a sinin uygulad1~1 politik kontrol tarafln-
kavranamayan, idrak edilemeyen bilinc;- dan onemli olc;ude engellenen burjuva
siz algdar i~n de ayru c;erc;eve iQr\de bu- sm1hnm siyasi kontrolu ve iktidan ele
laruk slfah kullaruhr. ge~nne hareketi.
bulgusal [Yunanca 'k~fetmek' anlarruna Biraz daha genel bir anlam ic;inde, mo-
gelen 'heuriskD' dan; lng. heuristic; Fr. heuris- dem dunyay1 yaratan, Bab·da onyedi ve
tique; AI. hcuristisch ]. I<arutlamayla de~il onsekizinci yuzydlarda sivil toplum ola-
de, ke~ifle ilgili olaru gasteren; yararh bir rak bilinen ekonomik toplumu do~uran
hipotez ya da bir model tiiriinden, kendi ve dolayJslyla sacayaklanndan birinde
it;inde ne do~ru ne de yanb~ olan, fakat kapitalizm, ikincisinde modem dev let
bir ara~t:Jnna araa olarak daha once i~e ve liberal demokrasiyle, sonuncusWlda
yaram1~ bulunan ve belli bir do~runW\ bilim bulunan genel hareket, geleneksel
ortaya konmasma, belli bir k~if ya da top Iumdan modern toplu1na ge;i~i sa~
bulgunW\ gerc;ekl~tirilmesine y a da bir layan c;ok temelli donu~um sureci.
problemin c;oziimune yarayan ac;llclay1a burjuvazi [tng. bourgeoisie; Fr. bourgeoisie]
O~e(er ic;in kullanllan SLfa t. Geni~ bir c;erc;eve ic;inde, modern A vru-
Do~rulann, olgulartn ve du~uncelerin pa toplumW\un, yeni kapitalist sistem-
ke~fiyle ortaya konma surecinde kulla- de giri~imci olarak ortaya c;1kan ve boy-
nllan yontemleri, yararh hipotez, model lelikle eski ekono1nik sistemin egemen
ve ac;Jklay1cl o~eleri konu alan disipline santhn1n oldu~u kadar, yeni endustri
ise, bulgubilim ad1 verilmektedir. duzeninin i~c;i Sln1hn1n da kar~1s1nda
..
164 Burke, Edmund
yer alar. orta s1mhm; kapitalist toplmn- butavada. Hint felsefesindc, dogadaki
da, orta ya da daha ~ok yonetici s1mf 1 nesnelerde gozlenen farkhhklann, onla-
gostennek it;in kullamlan terim. rl meydana getiren maddi ogelerin
Biraz daha ozel an.lam1 i<;inde ise, bUiju- farkh bile~imlerinden meydana geldi-
vazi, ekonomik bakundan geli~mi~ olan gini savunan madded akun.
ulkelerde ya da endi1stri toplmnlannda, Butler, Joseph. 1692-1752 y1llan arasmda
i.iretim ara-;lanyla, bunlann tiretimi i-;in ya~am1~ olan ingiliz ahiAk felsefecisi.
gerekli olan hammadde ve ara-;lan, yani Hazc1hga, ve dogru davram~m enin-
makinalan ve fabrikalan mi.ilkiyetlerinde de sonunda ki~inin kendi -;Jkarlanyla
bulunduranlann meydana getirdigi sml- ol-;tilecegini ileri suren anlay1~a ~iddet
n tammlar. Buna gore, tiretim ara-;larmm le kar~1 -;1kan Butler, ahlak konusuna
sahibi ve i.icretli emegin i~verenlerinden insan dogasma ili~kin empirik ara~tlr
olu~an ve bu anlam1yla ekonomik olarak ma ve degerlendinneleri temele alarak
hakim s1mf olup, aym zamanda devleti yakla~m1~tu.
ve ktilttirel tiretimi kontrolti altmda bu- buyruk~uluk [ing. imperativism]. Ahlakm
lunduran burjuvazi, i~r;i smLfmm kar~l dilinin ozti itibariyle yonlendirici, reh-
smda yer ahr ve onunla -;ai:J~ma i~inde berlik edici ya da buyurucu oldugunu,
bulunur. ahlakm insanlardan belli ~ekillerde ey-
Burke, Edmund. 1729-1797 ylllan arasm- lemelerini, belli eylem tarzlanm sergile-
da ya~am1~ olan tinlti tngiliz devlet yip, belli eylemlerden sakmmalanm is-
adam1 ve filozofu. teyt:n buyruklardan olu~an bir sistem
Temel eseri Reflections on the Revolution oldugunu one stiren ahlaki gorti~.
in the FrmJce [Fransa'daki Devrim Dzerine buyruk tiirleri [ing. types if imperatives; Fr.
Dii~tinceler] olan Burke, insarun duygu- types des imperatifs] Unlti Alman filozofu
sal ve ruhsal ya~arrurun evrenin genel Kant'm, kendi odev ahlak.ma temel yapa-
dtizeniyle uyum i-;inde oldugunu, top- cagl emirleri belirlemek amaayla, buy-
lllln ve devletin, insarun yeteneklerinin ruklar arasmda yapt1g1 genel aymm.
eksiksizce geli~tirilmesine i.mkan sagla- Buna gore, Kant, u-; ayn buyruk ttirtin-
d1gm1, ortak ~1karlara hizmet etti~ni sa- den soz edebilecegimizi sayler: 1 T eknik
vunmu~tur. 0 muhafazakiir dti~tinti~tin
bu~1ruklar. c;~itli sanatlarda ge-;en ku-
en onemli temsildlerinden biri olup,
rallann ifadesi olan bu ttir buyruklar,
Frans1z Devrimine ~iddetle kar~1 -;1k-
bize, belirli sonu-;lara ula~mak istiyor-
m1~ ve ingiliz sisteminin erdemlerini sa-
sak eger, yapmam1z gereken ~eyleri be-
vunmu~tur. Ozellikle, Devrim hareketi-
lirten buyruklard1r. Buna gore, bir koye
nin rasyonalist ve idealist havasma
giden bir karayolu yapmak istiyorsak
kar~1 -;1kan dti~tintir, devrimin manevi
ate~iyle, siyasi yapuun yeniden kurul-
eger, teknik buyruklar bizden belli ara-;-
masma yonelik projelerin, geleneklerin lan ve belli malzemeleri kullanmamlZl
ve ge-;mi~ten miras kalan degerlerin y1p- ister. Fakat, bir patika, ya da demiryolu
ramnasma ve maddi manevr kaynaklann yapabilecegimiz, veya ba~ka bir ula~1m
tahribine yol a-;hgma soylemi~tir. tarzmdan yararlanabilecegimiz i-;in, bu
Sisteme ve soyutlamaya da kar~1 -;1kan, yolu yapma zorunlulugumuz yoktur.
somut ve belirli sorunlan tedricen ve ya- 2 insan varlrgmdaki basirete, uzgorilye da-
salara uygun bir tarzda -;ozmekten yana yanan buyruklar. Bu ti.ir buyruklar, orne-
olan Burke, liberal ve tutucu Whig aris- gin, arkada~lanm arasmda saygm biri
tokrasisiyle oldugu kadar halk kitleleri- olmak istiyorsam eger, belli ~eyleri yap-
nin ta~kmhklan ve saray entrikalanyla maml ve soylememi isteyen buyruklar-
da mi.icadele etmekten geri durmam1~ ve du. Bununla birlikte, saygm biri olmak
ya~ad1g1 donemde tngiliz siyasi hayah- benim i9n bir zorunluluk degildir. Soz
run istikrar kazanmas1 stirecine onemli konusu buyruk ttirti, yani 'eger'li yargl-
katkdar saglam1~t1r. lar, belirli bir amaca ula~mak i-;in ne ya-
biitun-par~a ili~kisi 165
alan; bir biitiiniin part;alanmn ka~1hkh la.m1~hr. Soz konusu evren modeline
bir ba~Jmhhk ili~kisi it;inde bulundu~u gore, patlama ve geni~leme siireci 1020
nu, part;alardan birinde meydana gelen milyar y1l kadar siirmii~tiir ve hala siir-
bir de~i~ikli~in, di~er pan;alarda ya da mektedir.
biittiniin ozellikleri ya da fonksiyonlann- Biiyiik patlama teorisi, evrenin, ilk
da da bir de~i~ikli~e yol at;aca~1m savu- t;a~lannda, t;ok yo~un, t;ap1 Giine~'in
nan ilke. t;apmdan 30 kat £azla, kiire bit;iminde
biiyiik adam kurama [lng. greal man the- bir hacim it;ine s~m1~ olarak bulun-
ory; Fr. tl1eorie du grand homme]. Tarihle du~unu soyler. Patlama modeline gore,
ilgili ara~tumalar soz konusu oldu~un 151 t;ok yiiksek olup, bir milyar derece-
da, bir alandaki ba~an, kazamm ve iler- nin iistiindeydi ve atomlar proton, not-
lemelerin, oncelikle ve t;ok biiyiik olt;ii· ron ve elektronlanndan ttimiiyle soyul-
de, yarahc1 kafalann, iistiin insanlann mu~ halde bulunuyorlard1. Bu ilk de-
eseri oldu~vnu, tarihi biiyiik adamlann virde, en biiyilk rolii, biitiin uzay1 dol-
durmu~ olan 1~1mm oynamaktayda.
yapta~uu savunan yakla~1m.
Bireylerin ya da ara~t1rmac1lann t;1~1r Madde atomlan t;ok az idi ve giit;lii
1~1k kuantumlan ile hrlahhyordu. Yak-
at;1C1 yara hcthklanm on plana t;lkartan
la~ak bir saat sonra, 151 bir milyar dere-
soz konusu ki~iselci yakla~1m, ara~tu·
ceye, otuz milyon y1l sonra da birkat;
macarun etkisi altmda kald1~1 toplum-
bin dereceye dii~mii~tii.
sal, kiiltiirel ve entellektiiel ildim ya da
Evrenin olu~umunu at;1klayan bu mo-
ko~ullann onemini vurgulayan do~alc1
dele gore, patlamarwt ilk saniyelerinde
yakla~1mm tam kar~1smda yer ahr.
sacak gazlar olu~maya ba~larru~ olmak-
biiyiik onciil [ing. major premiss]. Katego· la birlikte, otuz milyon ytl it;inde, belli
rik tas1mda, biiyiik terimi it;eren onciil.
bir atom partikiilii olu~mamr~h. Bu gaz-
Kategorik tasunda, biiyiik terim ise bir
kiitle so~umasmr siirdiirdii ve birkat; bin
tasunda yer alan tit; terimden, sonucun dereceye dii~tii. 1~te bu s1rada atomlar
yiiklemi olarak ortaya t;1kan terime teka- olu~maya ba~lad1. Duman halinin bu
biil eder. Aristoteles biiyiik terime, ilk ya arwtda, toz gaz bulutlan i~nde ilk ola-
da yetkin tas1m ~eklinde, orta terimi it;e- rak hidrojen ve helyum bulunmaktayd1.
ren, kaplarru en biiyiik terim oldu~u Sonra t;ekim kuvvetinin etkisiyle, belirli
it;in, biiyiik terim aduu vermi~tir. Ote toplarumlar olu~maya ba~lam1~tu ki,
yandan, buyiik terimin, yani sonucun bunlar galaksileri meydana getirecek
yiiklemi olan terimin yer ald1~1 onerme· olan gaz kiitleleridir.
ye biiyuk onenne ad1 verilir. Buna gore, biiyiik varhk zinciri [ing. great chain of
'Tum insanlar oliimliidiir', 'Sokrates in- being] Varolan her~eyin tek bir t;izgi ya
sandu', '0 halde, Sokrates oliimliidiir' da zincir it;inde sm1flanabilece~ini dile
tasnrunda, 'Tum insanlar oliimliidiir' getiren tasanm.
onciilii, biiyiik onermedir. Hemen hemen tum diinya gorii~leri ve
biiyiik patlama [lng. big bang]. Evrenin bilimsel teoriler, varolanlan anlamak ve
olu~umunu at;lklamada kullamlan bir insan tecriibesini anlamland1rmak it;in,
teori tiirti. geni~ kapsaml1 smtflay1c1 ~emalara ihti-
Teoriye gore, evren giiniimitzden en az yat; duymu~lard1r. Bu sm1flay1c1 ve
on milyar yd once, t;ek yiiksek s1cakhk a~lay1c1 ~emalann en temel ve onemli-
ve yo~unluktaki bir yap1dan biiyiik bir lerinden birisi, ge9ni~ t;a~lardan giinii-
patlama sonucu olu~mu~ olup, bu yap1- miize kadar eri~en 'biiyiik varhk zinciri'
dan, soz konusu patlama :'ve geni~leme tasamn1du. Bu tasanm, tum do~al ya da
sonucunda, en hiZh hareket eden kiitle- yarahlm1~ ~eylerin, tek bir dikey t;izgi
ler en d1~ta, daha yava~ hareket edenler ya da zindr it;inde sualanabilece~ini be-
ise en it;te olmak iizere, bir yay1hm ba~- lirtir, oyle ki bu zincirin halkalannda yu-
168 biiyuk varhk zinciri
kan}'a do~ru ~lklldlk~a, her halka bir on- terilen hayvanlarda ise, aynca irade ve
ceki halkarun niteliklerinden bir fazla ni· hareket yetene~i soz konusu olur. Hay-
teli~e sahip olur. vanlaran i.izerinde bul unan insanlar ise,
Buna gore, kabaca, zincirin en alhndaki ak1l ve bilin~ sergilerler. Daha i.istteki
halkayla gosterilen mineraller yalruzca halkalarda ise, en azmdan ilk ve Orta-
varolu~ ozelli~ine sahiptir; bitkilerde ~a~'ln bala~ a~1sandan tinsel varhklar
buna ek olarak, canhhk ya da ya~am ve nihayet en i.istteki halkada ise, T ann
ozelli~i vard1r. Bir i.istteki halkayla gos- bulunur.
Camus; Albert 169
c
oldugu iitopyasayla tanmu. Diger eserle-
ri: Philosophia sensibus dmwnstrata [Duyu-
sal Olarak Kamtlanan Felsefe] ve Athei.s-
mus Trinmphatus [Ateizmin yenilgisi].
Onalhno yiizydm doga felsefesi hare-
keti i~inde kendisine bir yer bulan Cam-
Cabanis, Pierre Jean George. Frans1z panella, dogaya ili~kin, duyu-algtsma
Aydmlanmasmm, 1757-1808 ydlan ara- dayanan deneysel ara~bnnarun diinya-
smda ya~am1~ alan iinlii dii~iiniirii. ya il~kin bilgimizin kaynagm1 meyda-
tAydmlanmarun diger dii~iiniirleri gibi na getirdigini savunmu~tur. Dogaya
bilimci ve madded bir yakla~mu benim- ili~kin ara~tumamn onemini, onun pra-
seyip, ilerleme dii~iiniine smus1z bir tik etkisinden bagunstz olarak da vur-
inan~ besleyen Cabanis, ruh ya da z.ihin gulayan Campanella'ya gore, doga canh
diye bir ~eyin olmad1gml, yalmzca i~ Tann heykeli, veya Tann'run aynas1 ya
de dii~iince saklayan beyinden s6z ede- da tezahiiriidiir. Bundan dolaya, Tan-
bilecegimizi one siinnii~tiir. Poz:itif bir n'ya ili~kin bilginin, kutsal kitap dt~m
felsefe ve pozitivist bir metodolojinin ge- daki en temel yolu, dogaya ili~kin de-
regini vurgulayan dii~iiniir, bilim ve fel- neysel ara~bnnadtr.
sefe alamnda, tfenomenlerle samrlanma- Campanella, siyaset felsefesi alarunda
run kat;:arulmaz bir zorunluluk oldugunu ise, ya~ad1~ donernin italya'smdaki bo-
ifade etmi~ ve fenomenlerin gerisindeki zukluklardan yola ¢<arak bir iitopik
nihai ve en yiiksek nedenlerle ilgili ola- devlet anlaya~1 geli~tirmi~tir. Ba~ka bir
rak bilinemezci bir tavtr takmm1~t1r. deyi~le, o zamarurun ltalya'smdaki top-
0, ahlik konusunda, ~agm icaplarana lumsal diizenin iyile~tirilemeyecegine
uygun olarak, ahlakm metafiziksel ve te- inanma~ ve her baklmdan miikemmel ol-
olojik onkabullerden kurtarllmasl gerek- duguna inand1g1 yeni ve yetkin bir top-
tigini soylerken, insan ya~ammm birligi lumsal diizen tasarlar.arak, toplumwl
iizerinde durmu~tur. kurtulu~unun Gilne~ Olkesinin toplum-
camenes. Klasik manbkta, onciiUerinin yer sal diizeni ya~ama ge~irildigi takdirde
degi~tirmesi ve sonucun evrilmesi yo- miimkiin olacagm1 savunmu~tur.
luyla Celarent'e, birinci tasun ~ekline in- Camus, Albert. 1913-1960 ydlan arasmda
dirgenebilen dordiince ~ekilden tasun: ya~am1~ alan Frans1z dii~iiniir ve ro-
Tiim Pier M'dir. Hic;bir M S degildir. 0 mano. Temel eserleri: La Chute [Dti~ii~],
halde, hi~bir S P degildir. L 'Homme Rioolte [Ba~kalduan insan], lA
camestres. Klasik manbkta, ikinci ~ekil Peste [Veba].
den, biiyiik onennesi tiimel olumlu Dii~iinsel geli~imi iki ayn doneme ay-
kii.;\1k Bnennesi tiimel olwnsuz, sonucu nlan Camus, birinci donemde, diinyarun
da tiimel olumsuz alan tasuna verilen sa9Jlahg1 ve ya~ anlamsiZhg1 ko-
ad. Terimin ba~nda yer alan C hadinin nulan ve dolaytsayla, tsa~ma kavram1
de gosterdigi gibi, Camestres birinci ~ iizerinde, buna kar~an ikinci donemde
kilden Celarent'e indirgenebilir: Tiim Pier ba~kaldm konusu ve buna bagb olarak,
M'dir. Hi~bir S M deti}dir. 0 halde, hi~- diinyarun anlamstzh~na ba~kaldtnnak,
bir S P de#ildir. · toplumu deti~tirmek, kotiiliikleri gider-
Gunpanella, T ommaso. 1568-1639 yallan mek ve daha iyi bir diizen kunnak ama-
arasanda y~ alan iinlii ltalyan dii-· cyla eylemde bulunma ternalan iizerin-
170 Camus, Albert
de dunnu~tur. Ona gore, dunyan1n sa«;- ~eydir. Oysa Camus'ye gore, sa«;ma ya da
mahgma, ka~ulmaz yenilgiyi bile bile sa9Jlahk, dogrudan dogruya Tann"run
kotuluklere kar~• «;1kmak, ya~ama anlam yoklugunun bir sonucudur. Din olmad1·
katmaktan ba~ka bir ~y degildir. g1nda, insarun istek, arzu ve idealleriyle
Felsefesi tumuyle ahlAki bir -;izgide ge- diinya aras1ndakj «;ah~ma ve uywnsuz-
li~mi~ olan Camus, felsefe tarihinin ge«;· luk en yuksek duzeye ul~1r. insan1n du-
mi~inde kalan spek ulatif sistemlerden rumu, ona gore, aoyla ve olumun kesinli-
hi«;birinin insan ya~am1 i~ bir rehber giyle belirlenir.
olma rolii oynayamad1g1 gibi, insanan insan varhg1nJn 1nakfll ya da anla~J11r
sarup oldugu degerlerin ge«;erliligi i«;in bir ~ey olarak gorup kabul ede1nedigi bu
de bir telninat saglayamadlglru soyle- kader ve sa«;mahk kar~1smda, Camus'ye
mi~tir. insan1n daima dunyan1n, insani' gore, Ayd tn.1anmarun evrensel akluun
degerler, ki~isel idealleri ve dogru ve soyleyecek hi«;bir ~eyi yoktur. Zira,
yanl1~la ilgili yargdan i«;in bir temel sag- insan, «;abalanrun hemen her a~amasln
la•nasliU istedigini dile getiren filozof, da aklld1~1 olanla kar~1 kar~1ya gelir. 0,
diinyarun insana kar~1 kay•ts1z kah~1ru hep m utluluk pe~inde ko~ar, mutluluk
anlams1zhk ya da sa«;mahk olarak deger- istegini yiireginin en derinlerinde hisse-
lendirmi~tir. derken, ka«;lilllmaz olarak sa9Jlayla yiiz-
Ona gore, ge«;mi~te benimsenmi~ olan yuze gelir. Sa«;ma, bWla gore, insarun
ahlaki tav1rlar, ins ani' degerlerle ger.;ekli- istek ve ihtiyac1nm diinyan1n aklld1~1
gin dogas1 arasanda belli bir uygWlluk sessizligine «;arpmasuun bir sonucu ola-
ya da ahenk bulundugu inancrna bagh rak ortaya «;1kar.
olmu~tur. Buna gore, ahlill ayuunJan Camus'nun bu durwn ka~JSmdaki
ge«;erli kdan d1~ destekler, ge9Jli~te din tepkisi, varolu~un sa«;mahguu i«;tenlikle
tarahndan saglarunaktayd1. Modem do- taruy1p teslim etmenin, biz.i ba~ka bir
•'emde, dini inanc1n ~~kii~iinden sonra ya~am ve ote dunya inanandan kurta-
dogan bo~lugu, ona gore, laik dinler rarak i-;inde bulunulan aru ya~ama, gti·
doldurmu~tur. Nitekim Camus tHegel zelligi hissetme ve hazZI d uyumsama
ve tMarks•m tarihsidliginin insani de- olanag1 verdigini ifade eder. Ba~ka bir
gerleri ger«;ekJige bir tiir tarihsel geli~me deyi~le, Camus'ye gore, bu sa«;ma ya-
ogretisiyle baglama yonunde bir giri~ ~anhslna verilecek uygun kar~d1k inti-
~imden bafka hi«;bir ~ey olmad1gtnl har olamaz. Sa«;mahkla, gerilimi dogu-
one surer. I~te o bu «;er«;eve i.;inde, l..e ran iki k utuptan birini yok ederek ba~
Mythe de Syspe [Sisyphos Efsanesi] adh etmeyi ama«;layan intihar, insan onuru-
eserinde, bir yandan insan varhklanrun na uygun du~mez. Oyleyse, yapdacak
ama«;h tav1rlar1yla deger bi«;id olma rol~ tek ~ey, sa9Jlahm goriip benimseyerek,
lerini sorguya «;ekerken, bir yandan da ona ragmen ya~amay• dene1nektir. Buna
Hegel ve Marks 'an tarih ogretileri tiiriin- gore, Camus insani ama«; ve eylemin
den degeri destekleyici ger,.-eklik yorum- metafiziksel bakundan keyfi ve temelsiz
lanrun iflas ettigini sayler. Buna gore, oldugunu goriip benimsemenin, hi«;«;ili-
deger bi«;id ve ama«;h bir varhk olarak gi, pasif bir umutsuzluktan «;Lkarbp
insarun, kendisinin bu tutumuna destek dunyan1n insana kar~1 olan kayats1zhg1
saglamayan bir dunya i«;indeki varolu- on tin de bir ba~kaldln ya don u~turecegi
~unu, Camus insanm durumunun sa«;- ni soylemi~tir. Fakat o, burada da kal·
mahgl olarak tan1mlar. may1p, varolu~un sa~ahg1ndan siyasi
Onu varolu~«;u felsefe i-;inde, Sartre'dan bir ders c;1karmarun mucadelesini ver·
ay1ran ~ey de i~te bu Sa9Jla ogretisidir. mi~tir. Ba~ka bir deyi~le, fa~izme oldu-
tSartre'a gore, sa9Jla, dunyan1n, bilin~iz gu kadar, komunizme de ~iddetle kar~1
varhg1n oziinde bulunan ve bilincin kav- «;1kan Camus, varolu~un sa«;mahg1n1
ramsalla~hnnalanndan ya da olumsuzla- hedefleyen bireysel ba~kald1ndan kol-
y•c• faaliyetinden once ortaya 9kan bir lek tif bir dayan1~ma bilinci turetmenin
canhmaddecilik 171
dil, tarih ve bilunin, simgeler ureten ve yuce yol' dur; do~ruy~ inanmak, do~
urettigi sembollerin dunyas1nda ya~ayan du~urunek, dogru konu~mak, dogru
insarWl meydana getirdigi se1nbollerden eylemek, dogru ya~amak, dogru kavra-
ba~ka hi!;bir ~ey olmadtk.Janru savw1· lnak, dogruya eri~mek.
m u~tur. Ozellikle k iiltiir felsefesiyle set;~ c:ausa sui. Daha t;ok spekulatif metafizikte,
kinl~en Cassirer, sembol ve anlam iii~~ omegin alalc1 filozoflann metafiziklerin-
kisj uzerinde yogunla~m1~hr. 0, bu de, kendi kendisinin nedeni olan, varolt t-
baglamda, sembol ve anlatn ili~kisinin ~u, olumsal degiJ de, zorun!u olan varbk
kendisini iki kar~1 t egilimle ifade ettigini it;in k ullanllan Latince deyiln.
seylemi~ ve bu egilimleri, tutucu bir ge· Deyimin, biri olumlu, digeri olu1nsuz
lenek it;inde ortaya ~kan duraganla~br olan iki anlatnl vardu. 1 Olutnsuz anla1n1
•na ve koruma egilimiyle, evrimci bir ge- i~inde causa sui, kendinden ve kendi ba~t
lenek it;inde ortaya t;Ikan, eski modelleri na varolan, mutlak anlamda ba~tms1z ve
ytktna egilimi olarak sualam1~hr. nedensiz varhg1 (yani Tann'yt) gosterir. 2
Cassirer, omegin efsane ve ilkel dinler~ Olutnlu anlam1 ic;lnde ise, causa sui, doga-
de, tutucu egilimin oldukt;a gut;lu oldu~ St ya da ozu varolu~unu i~ren varhk an-
gunu one surer. Nitekim, mitolojik at;1k~ lamtna gelir. Buna gore, Tann kendi var-
lama ~imdiyi uzak bir get;mi~ araa~ hglrun te1nelidir ve kendi varbgtntn fail
hgtyla at;Uclama t;abast it;inde olur. Yine, nedeni olarak goriilur. Yani, varolu~,
dogal dillerde, duraganla~brma egilimi kendi kendisinin nedeni olan varh&n do-
veya tuturu gelenek kendisini, bir dilin, gasJndan zorunlu olarak ~kar.
ileti~imin 1niimkun olabilmesi i-;in, uy~ caynac1hk. M. 6. 6. yi.izytlda, Hindis-
mak durwnunda oldugu kW'allarda gos~ tan'da Mahavira taraf1ndan kurulmu~
terir. Ayn1 nesnelle~tirme ve duraganla~ o!an din ve felsefe okuluna verilen ad.
hnna egilimi bilime de damgas1n1 vurur· Caynacrbga gore, dunya canlt bir oz
ken, Cassirer'ye gore, bir tek sanatta, olan fciva'yla, canSlz maddelerden, aciva-
gelenegi y1k1p, yeni modeller ya da du· dan olu~ur. Civalar, ruhlar, maddeyle
zenler yaratma egili.1ni ag1r basar. Bunun- kirlenmi~ oldu~u i-;in, olmast gerektigi
la birlikte, burada bile, gelenek tutnden gibi, kusursuz ve olumsiiz olamamakta-
ortadan kalkmaz, zaten ortadan kalkmast dtr. Kurtulu~, ancak maddenin kirinden
demek, sanatt da mumkun kdan ileti~i .. uzakla~makla, stla perhizlerle, t;ileci ve
min sona ennesi demektir. erdemli bir ya~am surmekle olur. Temel
Buradan da anla~llacag1 uzere, Cassirer ilkesi, verilmemi~ olant almamak, dun ya
din, bililn, sanat ve diJi, organik bir birlik nimetlerinden vazge~ek ve ozellikle de,
sergileyen surekli bir geli~menin goru~ canb olan hit;bir ~yi oldi.irmemek olan
numleri olarak degerlendirmi~tir. Bu go· Caynaahk, ruhu Nirvana'ya ula~hnnayt
n1numlerden her biri, insan bilinrindek.i a1nat;larken, tit; yol onerir~ Dogru gorii~,
setnbolik tasanmtn i~levinden ba~ka, in- dogru bilgi ve dogru ahlak.
sarun, kultur olarak tarumlanan, kendine cebriye. lslam diinyastnd~ iyi ve kotuniin
ait ideal dunyayt in~a etme guci.inu goz.. bizzat Tann•dan geldigi inanan1 benim-
ler onunu sennektedir. seyen ve her eylemin onc:eden Tann tara-
catvari arya-satyani. Buda·run ogretisi- hndan yarahhp, takdir edildigini di!e ge-
nin ozunu olu~turan dort temel hakikat tiren kelami mezhebi dile getiren terim.
it;in kullantlan deyim. lnsanlann bir i~i, bir eylemi yap1p yap-
Buna gore, 1 ya~am aadu, uzuntudur, mamakta ozgur oldugunu kabul eden
1shrapt1r. 2 Aalann, uzuntii ve stkmh- ve dolay1styla insanlann yaphklanndan
run kaynagt, doywnsuz istekler ve tut- sorumlu olduklar1 fikrini savunan Kade-
kulardtr. 3 Kendisini tutkulara ba~nh riye mezhebinin kar~tsmda yer alan
hktan kurtaran k.i~i, ger~ek bir kurtulup Cebriye mezhebine gt>re, iyi ve kotii
erer, dogu~ t;arklntn d1~1na t;tkar. 4 Kur~ dogrudan dogruya Allah"tan gelir; olay-
tulu~a goturen yol ise, 'sekiz basamakb lann ortaya t;tkl~l ve meydana geli~i, in-
174 celarent
samn iradesine bagh degildir, zira her- Liberal gori.i~ ve bireysel ahlakla cema-
~ey Allah tarafmdan onceden, degi~ at.;i gorti~ ve erdem ahlakJ arasmdaki
mezcesine belirlenmi~tir. kar~1thgm kokeninde, bireysel ozerkh-
insaiUn ya da kulun se.;me ozgtirlugu ~ ahlakm oztinti meydana getirdigini
ahnad1g1 i~, iyi ve kotii i~lerin Tann'- savunan +Kant ile, Sittlicltkeit kavram1yla,
dan alduguna inanan Cebriye mezhebi, bireyin bir cemaate aidiyetinin almazsa
iki gruba aynhr. Cehm bin Sahva'nm on- almaz aldugunu one stiren +Hegel ara-
ctilti~inti yapbg1 ve tam cebrller alarak smdaki kar~1thk bulurunaktad1r.
bilinen birinci gruba gore, insanlarda cesare. Klasik manbkta, ikinci ~ekilden,
irade bulunmamaktadu ve insanla can- btiyiik onerme ve sanucu tilinel alwnsuz,
SIZ varhklar arasmda bu bak1mdan hi.;- kti.;tik onermesi ise tiimel alumlu bir
bir fark yokh1r. Buna kar~m, daha 1hmh onerme olan tas1m kahb1: Hi.;bir P M
bir yazgtc1hg1 savunan ikinci gruba gore degildir. Tum S'ler M'dir. 0 halde, hi.;bir
ise, kulun yapttg1 i~i Tann takdir etmek- S P degildir. Cesare tas1m kabbt, birind
le birlikte, kul i~in yapllrnas1 i.;in, belli ~ekilden celarent'e indirgenebilir.
bir .;aba ve gti.; harcar. cesaret [ing. courage; Fr. courage; AI. mut].
celarent. Klasik manhkta, btiytik onerme Ahlak felsefesinde, ki~iye bir tehlikeyi,
ve sanucu ttimel alumsuz, kti.;iik oner- si>z kanusu alabilecek karku tarafmdan
mesi ttimel alumlu alan birind dereceden alt edilmeksizin gogusleme imkaru ve-
tastm ~ekli: Hi.;bir M P degildir. Tiim ren zihin hali ya da eylem tarz1.
S'ler M'dir. 0 halde, hi.;bir S P degildir. Ytireldilik. yigitlik anlarruna gelen cesa-
cemaat,.ilik [lng. communitarianism; Fr. ret, bk.;ag Yunan felsefesinde, bilgelik,
conrmunautarisnre]. Liberal siyaset ve eko- adalet ve oh;ultiltikle birlikte, temel er-
nami gt>rti~tintin, yarara ahlak tearisi- demJer arasmda say~br. Buna gt>re,
nin oztinde varaldugunu savundugu bi- cesur bir insan. karku duymayan ya da
reyciligi reddeden, ve sadece bireysel karkusuna hi.;bir ~ekilde yenik dti~me
ozerklik ve ozgtirlugu karumay1 ve kal- yen inS<~n alarak degil de, karkusunu
lamayi gozeten bir toplwnda yak alup kantralti altmda tutabilen ve bir odev
gittiklerine inand1g1, ktilttirel veya ulusal duygusuyla ya da ahlili ve rasyanel bir
degerler benzeri, kallektif bir dagaya, yarg1ya uygun alarak eyleyebilen ki~idir.
artak bir oze sahip degerler ve ama.;lann cez.a [Os. muc4ziit; lng. punishment; Fr. pu-
onemini btiyiik bir gti.;le vurgulayan tap- nition; AI. strafe]. Yasalan bilerek ve is-
lum tearisi, siyaset gorti~ti. teyerek ,.igneyen, belli bir eylemiyle
5Hz konusu taplum ve siyaset tearisi- su.; i~leyen ki~iye uygulanan yaphnm.
nin ahlak gorti~ti, bireysel ozerklige da- Ba~kalanna bir ~ekilde, maddi ya da
yanan bireydlik ve zaman zaman da ya- manevi zarar veren, taplwna ve tap-
rarcihgm tersine, bir terdem ahlakldu. lwnsal hayata zararh eylemlerde· bulu-
Bununla birlikte, cemaat.;iligin ahlak go- nan ki~inin, Hzgtirltiguntin elinden alm-
rti~ti bir erdem ahlak1yla smuh kalmaz; masi, birtak1m haklarm ktsitlanmasi ve
a si>z kanusu erdem ahlikuun ancak ve parasal kayba u~ablmas1 suretiyle yak-
ancak, bir gelenegi alan, aym inan.;, sunluk it;inde bulunmas1 durumu.
deger ve davram~ kahplanru benimse- Bu baglamda, genelin iyiligi adma ka-
mi~, i.;ten, ytizytize ili~kilerle birbirleri- nulmu~ yasalan ihlal ederek,. yasa ya da
ne baglanan insanlann meydana getir- emirlere kar~1 gelerek su.; i~leyen ki~iye
dikleri cemaatlerde geli~ebilecegi, insa- verilecek cezayt .;e~itli ~ekillerde temel-
mn tam anlamtyla ger.;ekl~mesi i.;in lendirrneyi, hakl1 k1lmay1 ama.;layan bir
gerekli alan erdemlerin, aymc1 bir ka- dizi ogretiyi belirleyen genel teariye, ceza
mtinal ya~am tarzma sahip taplumlar- kuramr ad1 verilir.
da hayata ge.;irilebilecegi kabultiyle ta~ Genel ceza teorisi it;inde, 1 cezarun ama-
mamlamr. ctrun, su.;ludan, i~ledigi su.;a, yapt1g1 ko-
Chomsky, Noam 175
cinsei aymmcdtk [ing. sexism; Fr. sexis- tiiriinii dit;er hayvan tiirlerinden ayir-
me; AI. sexismus). Bir dnsin veya bir kirn- maya yarar. i~le bu sonunculara da, IUr-
senin ail oldut;u cinsin kar~1 dnslen en- se/ ayrnm ad1 verilir.
tellekliiel baknndan, ahlaken ya da cins ve liir giizelilerek yapLian tan1m [lng.
biyolojik olarak iisliin oldut;unu dii~iin genus and diffrrentio. definition). Tarumla-
mesi veya iistiin gormesi egilimi, dolayi- nan ~eyin ail oldut;u cinse ve onu ayru
Siyla cinsler arasmdaki e~itsizlit;i onayla- dns i~indeki ba~ka tiirlerden ay1ran ozel-
masi, dot;al kar~Ilamasi lavn. lik ya da ozelliklere i~aret edilerek yapi-
Terim biraz daha ozel olarak ve hemen lan tarurn tiirii.
hemen yalruua kadmlara ka~1 e~itsizli Bu tiir bir tarum, yakm ya da uzak cin-
t;i ba~lan kabul eden basmakahp yargda- sin, ayuun ya da liirsel aymrrun orlaya
ra dayah tulumlan ifade eder. Buna gore, konrnasma bat;h olarak, kendi i<;inde liir-
cinsel aymrnohk erkeklerin kadmlardan lere aynhr. Buna gore, 'varhk', 'canh' ve
biyolojik olarak, ahlaken veya entellektii- 'hayvan' dnsleri arasmda, 'insan'm yakm
el bak1mdan iisliin oldut;una inanan er- dnsi 'hayvan', uzak cinsi ise 'varhk'tu.
kegin tavnd1r. Yine, ayru ~ekilde, 'iki gozlii olmak' in-
cinssel lanlJD [lng. genetic definition; Fr. sana ail tiirsel bir ozelliktir ve insaru 'hay-
dtfinition gblitique). Cins-tiir ili~kisi goze- van' cinsi i<;inde 'iki gozlii' olmayanlar-
tilerek yapdan bir i~lemsel lanrmda, ta- dan ayuan tiir.;el bir ozellik oldut;undan,
rumlayan ya da yiiklemin, ozne ya da la- ayrnrn adrru alU". Bununla birlikte, 'iki
nunlanan konumundaki kavramm ail gozlii olma' ozelligi, 'insan'm pek ~ok
oldut;u dnse i~aret ettit;i tarurn. 6megin, hayvanla payla~llt;r bir ozelliktir. Bundan
'lnsan hayvandu' t.arununda, 'insan' liir,
dolay1, insaru dit;er 'hayvan' liirlerinden
'hayvan' da dnstir.
ay~ran ve yalruzca insana ozgii clan ozel-
cins ve aymm [lng. genus and differentia).
likler aranz. 4te 'konu~ma', 'akdhl1k',
Cins, ba~ka ~ey liirlerine yiiklenebilen
'aiel yapma' gibi ozellikler ikind liirden
ve ba~ka ~ey simflan i~in ozsel clan
ozellikler olup, bunlara tiirse.l aymm ad1
ozellikler loplamma, ayrrnn ise, yabuz-
verilir.
ca bir Simhn iiyelerine yiiklenebilen, ya
da daha ~ok bir tiirii cinsten ay1ran ozel- Buna gore, cins ve liir gozetilerek yapi-
lik ya da ozelliklere verilen addU". lan tamrn, dorde aynhr: 1 Uzak cins ve
Bir cins kavramr alhnda yer alan her liir ayrrnn gozetilerek yaprlan tamm ('lnsan
kavranu, tiiriin ozelliklerine sahip oldu- iki gozlii varhkllr'); 2 Uzak cins ve turse/
gu gibi, kendisini hem cinslen ay~ran ayrrrrn gozetilerek yaprlan tanun ('lnsan
(ayrrrm), hem de ayru dns i~erisindeki akrlh varhktir'); 3 Yakrn cins ve ayrrrnr
dit;er tiirlerden ayrran (IU~e/ ayrnm) ozel- gozetilerek yaprlan tamm ('insan iki gozlii
liklere sahiptir. Ornegin, 'lnsan ild gozlii hayvand1r'), 4Yakrn cins ve turse/ ayrrrm
hayvand1r' onerrnesinde, hayvan dnstir gozetilerek yaprlan tamm ('insan akllh
ve insan i<;in oldut;u kadar, balinalar, hayvand1r'). Bu dort larum tiiriinden en
ku~lar, kediler ve kopekler i~in de kulla- iyi ve en dot;rusu, hi~ ku~ku yok ki,
ndabilir. 'lki gozlii olma' ise, insana ai~ yakrn cins ve tiirsel aymm gozelilerek
tiirsel bir ozelliklir ve onu hayvan cinsi yap1lan lammdir. Dit;erleri en azmdan
i<;inde, iki gozlii olrnayanlardan aylflr. yamlllci olabilir.
1ki gozlii olmak' ozellit;i, bundan dolay1 circulus vitiosus. Vanlacak sonucu kendi-
bir ayinrndir. lerinde barmd1ran onciilleri i~eren akd-
Bununla birlikle, iki gozlii olrna ozelli- yiiriitrneyi, karutlanacak sonucu do~
~i, insanm pek ~ok hayvanla payla~t•t;• kabul eden ya da varsayan karutlarnay1,
bir ozelliklir. Oysa, akrlh olmak, konu~ dongiisel akdyiiriilrneyi, kiSir dongiiyii
mak ve giilmek gibi ozellikler, yalmzca ifade etrnek iizere kullarulan Latince
insana ozgii clan ozelliklerdir ve insan lerim
178 cisim
dsim [lng. body; Fr. corps; AI. korper]. Be~ Kelanun isa'da insana donii~mesi, tan-
duyu orgamyla algdanabilen, elle tutu- sal nitelik ile insani niteligin temel ozel-
labilen her ~ey; madde, maddi nesne; liklerinden ve imkanlarmdan hic;bir ~y
bir ~ekli olan ve mekanda ba~ka bir nes- yi tirmeden tanriSal kelamm ki~iliginde
nenin i~gal edemeyecegi bir yeri bulu- bir arada bulunmas1 olarak cisimle~me
nan maddf toz. Yer kaplama, kiitle ve gi- Hristiyanhgm en temel inanc;lanndan
rilmezligin en temel ozellikleri oldugu biridir. Bundan dolay1, bu dogmay• alai
elle tutulabilir, gozle goriilebilir varhk. yoluyla ac;1klama c;abas1 birc;ok Ortac;ag
Bu baglamda, maddi olan, maddeden dii~iiniiriiniin en onemli me~guliyetini
meydana gelen, fiziksel, fiziksel boyut- olu~tunnu~tur. Ornegin, Adz Ansel-
lan olup, yer kaplayan ya da elle tutula- mus'a gore, cisimle~menin zorunlulugu,
bilir olan ic;in cisimsel s1fah; buna kar- kurtarmanm zaruretinden dogar; zira,
~m, maddi olmayan, cisimden yoksun insamn suc;u, Tann'ya kar~1 i~lenmi~
bulunan, elle tutulamaz, gozle goriile- bir suc;tur. Tann bu suc;u, iyiligine rag-
mez olan, yer kaplamayan, fiziki boyut- men, ~ere£ ve adaletinden fedakarhk et-
lan olmayan, mekanda bir yer i~gal et- meden bag1~layamaz. Ote yandan, ha-
meyen ic;inse cisimsel-olmayan s1fah kul- karet goren ~erefinin intikam1m, Tann
lamlu. i~te bu c;erc;eve ic;inde, cismi olan insanlardan alamaz, c;iinkii giinah son-
bir ~eyin ~ekline, cisimsel bir doganm suz biiyiik bir giinah oldugundan son-
fonnuna; bir ~eye, cisimsel, maddi yapl· suz biiyiik bir kar~1hk ister.
Sim ve ozeiJikJerini kazand1ran, ondaki Yani ya insanhg1 yok etmek, ya da ona
varolu~ miicadelesinin kaynag1 olan ya- cehennemin sonsuz azaplanm yiikle-
p•ya cisimsel form denir. Buna mukabil, mek gerekecektir. Ancak her iki durum-
teolojik yarad·h~ ogretisinde kullamlan da da, yaratmarun amaa olan, yaratlk-
bir terim olarak, maddeye, ne varhga lann mutlulugu elde edilmemi~ olacak
gelirken, ne de varhga geldikten sonra, ve yaratanm ~erefi tehlikeye dii~ecek
bag1mh olmayan forma cisimsel olmayan tir. Tann i~n, bu durumdan ~erefine
form ad1 verilir. zarar getirmeden kurtulmamn tek bir
Bu gore cisimsel olmayan form, madde- yolu vardu: Tann insamn yerine bu ke-
den ve maddi nesnelerden bagunsiZ ola- fareti Odeyecek, yani insan olmak sure-
rak varolabilen, hatta bir zamanlar varol- tiyle insam kurtaracakhr. Tann, ooyle-
mu~ olan, fakat Tann tarabndan, ozsel likle lsa'da insan olmu~ ve !sa, insamn
dogasli\1 ya da fonn unu gerc;ekl~tirme yerine azap c;ekmi~tir.
si ic;in, kendisini maddi bir nesne ya da 2 Cisimle~me ikinci olarak, zihnin bir
bedende ifade edecek ~ekilde yarahlan bedene ic;kin olmakhgm1 ifade eder.
formu, ruh ya da tini tannnlar. l~te bu baglamda, zihnin, d ii~iinme,
Nihayet, maddeden bag1mS1Z olarak va- duyumsama, algdama, ammsama, akll-
rolan, maddeyle hic;bir ili~kisi bulunma- yiiriihne, yarg1lama tiiriinden zihinsel
yan, maddeyi hic;bir ~ekilde etkilemedigi faaliyet ve nitelikleri, bir beden ic;inde
gibi, oziiniin maddi bir goriiniim araah- olmadan sergileyebilecegini dile getiren
g•yla ac;1ga ~1kmasma da ihtiyac; duyma- zihin anlay1~ma cisimle~memi~ zihin
yan forma, Ilk ve Ortac;ag dii~iincesinde, anlay1~1 ad1 verilir. Buna kar~m, evre·
cisimsel olmayan safform ad1 verilmi~tir. nin varolan her~eye ic;kin olan tiirnel bir
cisimle~ me [Os. tecessiim; ing. incarnati- zihnin, diizen ve degi~me ilkesi olarak
on; Fr. incarnation; AI. inkarnation]. 1 Tin- degerlendirilen kozmik bir zilinin ifade-
sel bir varhgm, bir Tann'run canh bir ya- si oldugunu dile getiren; bir bedene
rallk goriiniimii kazanmas1, bir insan ic;kin olan zihnin dii~iinme, algdama, is-
~klinc!e tecessiim etmesi. Ozel olarak da teme gibi zihinsel fonksiyon ya da nite-
Hristiyanhkta Tann'run isa Mesih klh- liklere sahip bulundugunu one siiren
gmda cisimle~erek insanla~mas1, etten zihin gorii~ii cisimle~mi~ zihin gorii~ii
kemikten bir vii cut goriiniime girmesi. olarak bilinir.
-----------------------------------------------------··
coincidentia oppositorum 179
civitas soiis. !talyan filozofu Campanel- ta olsa, hatta onu aldatabilen kotii bir
la'run tasarladJgl iitopik devletine ver- cin de varolsa, ku~ku duymakta oldu-
digi ad: Gune~ Ulkesi. gundan k~J.;u duyamaz.
Hint Okyanusundaki bir adada kurul- Zira k~ku duydugu siirece, k~ku
mu~ olan Giine~ devletinde egemen duyan bir ~eyin varolrnas1 gerekir.
gii<;, hpla tPiaton'un Cumhuriyet'inde Ku~ku duymak ise, bir tiir dii~iince faali-
oldugu gibi, bilim ve felsefedir. Devle- yetidir. Buradan 'Dii~iiniiyorum, o halde
tin yoneticileri pratik ve teorik balam- varun'(cogito, ergo sum) sonucu <;1kar. Bu-
dan <;ok iyi yeti~mi~ olan kimselerdir; nunla birlikte, bu sonu<;, Descartes tara-
nitekim, devl~tin ba~mda hem filozof fmdan bir akllyiiriitme ya da ka1utla.ma
ve hem de rahip olan bir hiikiimdar siirednin sonucundan <;ok. onWl kendisi-
vard1r. Devletin istikran ve saglamhg1 nin a<;~k ve se<;ik bir bi<;imde, dii~iinen
i<;in, miilkiyet ortakhg1 uygulamr, dev- bir ~ey (res cogitans) olarak bilincine var-
let cinsler arasmdaki birle~me ve evli- maslm saglayan dog<udan, araciSIZ, zo-
Jikleri bile diizenlerken, bir yandan da runlu ve kendisinden ku~ku duyulamaz
bireylerin kendilerini geli~tirebilmeleri bir sezginin ifadesi olarak goriilrnii~tiir.
i<;in, <;ah~ma giinde dort saatle sm1r h cognitio approbationis. Hristiyan Orta-
tutulur. <;ag felsefesinde, Tann'nm yarallklanna
Clarke, Samuel. 1675-1729 y•llan arasm- ili~kin bilgisine verilen ad.
da ya~am1~, Newton'un once ogrencisi, Omegin, Tann'run her~eyi, olmu~, ol-
sonra da dostu ve savunucusu olmu~ makta ve olacak olan, hem iyi ve hem
olan lngiliz filozof ve ilahiyat<;l. kotii her~eyi bildigini one siiren Aziz
Tann'run varhguu, 'matematiksel yon- Bonaventura'ya gore, Tann tiim bu ~ey
teme yakm' bir yontemle karutlamaya leri ebedi bir bi<;irnde, tek bir ezeli-ebedi
<;ah~m·~ olan Clarke, ahllik ilkelerinin edimle bilir. Buna gore, tiimiiyle bagun-
matematiksel onermeler kadar kesin ol- SIZ bir varhk olan Tann, kendisinin di-
dugunu, bundan dolay1 inancm yardl- ~mdakileri, kendisindeki omek ideler
ml olmadan, yalmzca akd arac1hg•yla arac1hg1yla bilir.
bilinebileceklerini one siirmii~tiir. coincidentia oppositorum. Kar~1tlann uz-
cogito argiimam [lng. cogito argument]. la~unJ, uyu~mas1 ya da ittifak1 i<;in kulla-
Modern felsefenin kurucusu tDescartes rulan Latince terirn.
tarafmdan, 'ben'in varolu~unu kamtla- Nikolaus Cusanus tarahndan kullarulan
mak iizere kullamlan iinlii akllyiiriitme terim, <;eli~kilerin sonsuzlukta ortadan
ya da argiiman. kalkllguu ve Tann'run kar~1tlarm sente-
Buna gore, ozneden hareket eden mo- zi olarak anla~llrnas1 gerektigini ifade et-
dern felsefenin kurucusu olan Descartes meye yarar. Cusah Nikolaus tarafmdan
'a<;lk ve se<;ik bir bi<;imde dogru oldugu savunulan anlay1~a gore, Tam1, yarallk-
biliruneyen hi<;bir ~eyin dogru kabul larda bulunan tiim aymrn ve kar~ltbkla
edilmemesi gerektigini' bildiren kurah- n a~ar. Nikolaus, Tann'nm bu kar~1thk
na uygun olarak, tiim bilgilerinden, ve aymmlan, kendisinde insan tarafm-
yani, duyu yoluyla kazarulm1~ bilgiler- dan anla~llmasl miimkiin olmayan bir
den, d1~ diinyaya ili~kin bilimsel bilgi- tarzda birle~tirmek suretiyle a~hg1m
den ve matematiksel dogrulara ili~kin sayler. Omegin, tiim yarab.klarda bulu-
bilgisinden (duyu yarulsamalanndan nan oz ve varolu~ aymnu, Tann'da oz ve
dolay1, uyku halini uyaruk11k halinden varolu~ bir oldugundan dolay1, O'nun
ay1racak bir !ll<;iit bulunrnad1g1, kendisi- i<;in ge<;erli olarnaz.
ni aldatan bir kotii cin olabilecegi gerek- Cusah Nikolaus, bununla, bizirn sonlu
<;esiyle) ku~ku duymu~tur. Bununla ~eyleri daha onceden bilinen bir ~eyle
birlikte, ona gore, ki~i k~ku duymakta kar~lla~llrarak ya da ili~ki i<;ine soka-
oldugu s1rada, uykuda da olsa, uyaruk rak, kar~1la~llrma, benzerlik ve aynhk
ISO Collingwood, Robin George
ara.cllig1yla bi!diginuzi, fakat sonsuz bir deyilere uia~1nay1 a1nac;jayan bir disip-
varhk olarak Tann'nnl bu yolla biline- lin de olmadtguu savunan Coilingwo-
meyecegini anlatmak istemektedir. Bu- od, 'kes yapt~hr' tiirii tarih gorii~iiyle,
na gore, sonlu yarahklar i~in ge~erli olan '1nakas ve zamk' tarihine kar~1 c;tkmi~
yiiklemleri Tann·ya izafe etmek, O'nu ve tarih felsefesini, tarihsel dii~iiru ne-
sonlu ~eylere benzetmek ve yaratlkla- nin ve tarihsel bilginin dogasnu a9kla-
nyla bir benzerlik ili~kisine sokmak ma yoniinde bir c;abay1, 'tarih nedir?'
olur. Oysa gerc;ekte, sonlu ~eyler ic;in sorusuna yan1t venne ahhnu olarak
kulland1guruz tiim s1fat ve yiiklemler, gonnii~ttir.
Tann'da, bizim ic;in bilirunesi miimkiin Collingwood'Wl kendi tarih gorii~iine
oh nayan bir tarzda birle~ir. ve bu 3rada tarihin dogasma ili~kin ac;tk-
Collingwood, Robin George. 1889-1943 lama, tic; temel soruya verilecek yan1tla
ylllan aras1nda ya~am1~ iinlii ingiliz fi- belirlenir. Bu sorulardan ilki, '~te
lozofu, tarih felsefecisi. Temel eserleri: ne oldugunu nasd bilebiliriz?', ikindsi
Religion and Philosoplzy [Din ve Felsefe], 'Onun nic;in oldugunu nas1l bilebili.riz?'
Speculum Mentis [Zihnin Ayna~1], Essay ve iic;iinciisii de 'Ge9ni~in ne oldugunu
on Philosophical Method [Felsefi Yontem ve ni«;in oldugunu bilmernizm bizim ir;in
Ozerine Bir Deneme], T~ Idea of History degeri nedir?' sorusudur. Collingwood
[Tarih Tasanm1]. ilk soruyu, tarihin 'g~~ olaylan tasa..
Kariyerinin ilk doneminde tarih ile fel- nmsal olarak yeniden kurmak' oldugu-
sefeyi birbirine ~ok yakla~tuan ve bu nu; ikinci soruyu, tarihin 'g~~ dii~iin
donemde, 1 insan zihninin tiim yarahla- celeri yeniden yaratmak'tan meydana
nrun tarihsel a~1dan ele almmas1 gerek- geldigini; ii~iincii ve son soruyu da, tari-
tigini, 2 tarihe ili~kin bilginin miimkiin hin degerinin 'kendi kendimizin bilgisi'
olup, 3 tarihle felsefenin ozde~ oldugu- olmasindan olu~tugunu soyleyerek ya-
n u savunan Collingwood, daha sonra nltlar.
felsefeyi tarihten aytnnaya c;ah~m1~hr. Collingwood'a gore, tarihsel siirec; yal-
Doga bilimlerinin dogru tiimel hipote- nizca olaylardan olu~maz; bu siirec;
tik onennelere, tarihin ise yalnlzca diin· ayru zamanda dii~iinceleri de ic;eren ve
yadaki bireylerle ilgili kategorik oner- bu nedenle i~yapllan olan eylemlerden
melere ula~ma ~abas1 ic;inde oldugunu 1neydana gebni~tir. Tarih~inin asd ara-
one siiren Collingwood'a gore, felsefe- d1g1 ~ey, bu dii~iinsel yap•lard1r. 0, bu
nin onermeleri hem kategorik ve hem goru~leri dogrultusunda, 'biitiin bir
de tiimcl olmak durumundadu. tarih, dii~iince tarihidir' kabuliine ula·
Ona gore, ister teorik ya da ister pratik ~arak, tarihi dii~iinceyle s1nulamt~ ol-
olsun, her bililn soru sonnaktan ve soru- maktadu. Buna gore, tarih~i ke~fetme
lan bu sorulan yanllla1naktan meydana ye ~ah~hg1 dii~iinceleri kendi zihninde
gelir. Collingwood, bilimlerde sorulan bu yeniden yaratmah ve ge~mi~e ili~kin
son1lann birtak1m mutlak onkabullere kendi resmini olu~turmahdu. Bununla
dayand1g1ru sayler. Dogruluk ya da yan- birlikte, bu resim, Collingwood'a gore,
b~bk sorulara verilecek yarutlann ozelli- tarihc;inin kanltlanntn tamamlanama-
W oldugu i«;in, mutlak onkabuller ne mast yiiziinden hic;bir zaman tamamla-
dogru ne de yanb~tJr. Collingwood'a namaz. Bunun anla1n1 ise ~udur: 'Her
gore, felsefe ya da metafizige dii~en, bir ku~ak, tarihi kendi tarz1yla yeniden
toplumda neyin mutlak olarak onceden yazmahdtr.'
varsaydd1guu; bir dizi onkabuliin ba~ka Comte, Auguste. 1798-1857 ydlan arasin-
onkabullerle nasll yer degi~tirdi~ bul- da ya~am1~ olan, pozitivizmin kurucu-
makbr. s u Frans1z filozofu. Temel eserleri: Co-
Tarih felsefesinin, tarihsel olaylann ne- urse de Plrilosophie Positive [Pozitif Fel-
deni iizerine spekiilatif bir c;ah~ma ol- sefe Dersleri), Systeme de politique positi-
madtgl gibi, gelecege ili~kin dogru on- ve [Pozitif Politik Sistem).
Comte, Auguste 181
Kartezyen veya Aydmlanma gelenegi- Comte'a gore, bilimin tek amac1 olgu~
nin en onemli temsilcilerinden olan lar arasmda varolan sabit ili~kileri be-
Comte'un temel amac1, toplumun re- lirlemek, doga yasalanm bulmakhr. Bu
fonndan ge~irilmesi, toplwnun yeni ba~~ ama~, yalmzca gozlem ve deney yoluyla
tan diizenlenmesi olmu~tur. Bu amat;, gert;ekl~tirilebilir. Ba~ka bir deyi~le,
ona g6re, toplwnu yoneten yasalann bil- bilim deneysel yontemi kullarur ve bu
gisini, toplwnu konu edinen bir bilimi ge- ~ekilde, yani deneysel yontemle kazam~
rektirir. Bu bilim it;in ise, yeni bir bak1~ Ian bilgi, pozitif bilgidir. Comte, insanla~
at;tsma, yeni b~~ felsefe anlayt~ma gerek rm zihniyetlerinin degi~tirilmesinde,
duyult.ir. Bu nedenle, Comte arzulad1g1 toplwnun yeni ba~tan diizenlenrriesinde,
toplumsal reform ve diizenlemeyi bilim~ soz konusu pozitif bilginin kullam.lmas1
sel temelleri olan bir felsefe, tpozitif felse- gerektigini belirtir. Pozitif bilgi tarihsel
fe ya da tpozitivizm iizerine i~ edil- bir evrimin sonucu olan bir bilgidir ve
mi~ olan bir toplum bilimi geli~tirerek insan zihnirtin tarihsel olarak ula~ttgt en
ger~ekle~tirebilecegini dii~iinmii~tiir. 0, yill<.sek diizeyi gosterir.
pozitivizmi yalruzca yeni bir felsefe anla- Sosyolojinin bir anlamda kurucusu ola-
yt~l, bir dti~iince taiZI olarak degil, fakat
rak goriilen Comte, toplumsal yap1run,
toplum problemi it;in temelli bir t;Ozilin bir ilerleme ortammda varhklanru siir-
olarak one siinnii~tiir. diiren nitelikleri ve organlan ile kendi
ba~ma var oldugunu sayler. Toplumun
Comte'a gore, inant;larm herkest;e ortak
statik yoniiyle dinamik yoniinii birbirin-
olarak benimserunedigi, dii~iincelerdeki
den ayiian Comte'a g6re, toplwnun sta~
anar~inin toplumda anar~iye yol at;ttgt
tik yonii miilkiyet, dil, din gibi toplumun
bir t;agda kurtulu~u saglayacak tek
belirli duragan yonlerinden olu~ur. Top-
t;6ziim pozitivizmdir. 0, tarihin ak1~1m
lunun statik yonii, insarun dogal yaptst-
tersine ~evinnenin ve toplwnsal birlik ve
na baghdtr. 0, toplwnun dinamik yonii-
diizeni, Franstz Devriminden onceki
nii, toplumun ilerleme giicii olarak
dini ve manevi degerler)e saglamarun
tanunlamt~hr.
imkanstz oldugunu savumnu~tur. E~it ilerleme ise, dii~iincedeki ilerlemedir,
lik, insan haklan ve halkm egemenligi statik yaptdan en yiiksek ol~iide nastl
gibi kavramlann ise metafizikle ilgili it;i yararlanmamtz gerektigi konusundaki
bo~ soyutlamalar ve dogmalar oldu~~
kavray1~UlUZl geli~tinnekle ilgili bir hu-
nu soyleyerek, demokrasinin yontemle- sustw-. Yoksa, ilerleme toplumun statik
rini savunanlara da kar~1 ~tkan ve pozi- yoniinii olu~turan ogelerin degi~imiyle
tivizmi, bu ~rt;eve it;inde genel bir zihin ilgili bir konu degildir. Omegin, aile ku-
hali, bir ara~hnna n1hu olarak tanunla- rumu, insanlar metafizik evreden pozitif
yan pozitivist Auguste Comte'un soz ko- evreye get;erken degi~iklige ugramaz.
nusu felsefe anlay1~1, insan it;in olumlu Fakat pozitivizmin diJwnik etkisi, ka-
ve yap1a olanm yalruzca olgulan goz~ dmlara yeni bir statu kazand1nnaktan o-
lemleyerek tasvir etmek oldugunu one lu~ur. Aym ~ekilde, yeni diizende miil-
surer. Onun pozitivizminin en onemli kiyetten, tek bir insamn ~kanm degil,
ozelligi, doganm yiice ve mutlak bir fakat ba~kalanrun ~kanm da hesaba
amac1 oldugu fikrini reddetmesinden katacak bir bi~de yararlamlacakhr.
meydana gelir. Comte'un pozitivizmi, Ote yandan, biitiin sistemin anahtan
ikinct olarak varhklann oziinii ya da dindir; bununla birlikte, Comte'un yeni
varhklann gizli, iQjel nedenlerini bulma dini insanhga inanmaktan olu~acakhr.
t;abasmdan vazget;er. Bu felsefe yalruzca Buradan da an)a~dacagt iizere, o bir tiir
olgulan ara~ttnnak, varhklar arasmdaki insanllk dini kurmaya t;ah~mt~hr. Onun
sabit ili~kileri gozlemlemek gerektigini bu yeni dini, fiyin ve torenlerine kadar,
one surer. Hmstiyanltgm biitiin inant;lanna bagh-
182 conatus
chr, £akat o Tann'run yerine insanhg1, er- bu duzeyde duyum alan bir varW< ala·
mi~lerin yerine bilginJeri gec;irir. Bu in· rak kendisini henliz bilemez. Onun ben-
st~nhk dini, devletin yonetim ~ekline de ligi, bilinci, ~imdilik yalruzca giil duyu-
yans•yacakbr. Arhk, Comte'a gore, tek mundan ibarettir. Gul, heykelin yanm-
insan diye bir ~ey olmayacakhr. Tek dan uzakla~tmld•gmda, heykelde algi·
insan kendi ki~isel ~Lkanru degil de, top- lam•~ oldugu kokunun bir izi, bir yan·
lumun «;Lkanm du~unecek, onu kendi <;I· k1s1 kalacakhr ki, bu da bellektir.
kanna ustun tutacak ~ekilde yeti~tirile· Heykelin yamna bundan sonra bir me·
cektir. Bu toplumda benciligin yerini, nek~e, bir yasemin ve pis kokan bir bitki
ozgecilik alacakhr. yakla~tmlsm. Heykelin ilk ve tek duyu-
conatus. Bilincin iradi boyutu. Felsefe lite- mu alan giil kokusu, onun ic;in ne ho~,
ratlirune tSpinoza tarafmdan annagan ne de naho~tu. Zira, ortada yalruzca tek
edilmi~ olan conatus kavram1, eyleme ve bir duyum vardt, heykelin dunyas1 gul
daha ozel olarak da ki~inin kendi varh· kokusundan ibaretti ve giil duyumuyla
~1m korumast ve surdurmesi amacma kar~Ila~tmlabilecek ba~ka hi«;bir ~ey
bliyuk bir gu«;le yonelmi~ egilimler ve yoktu. Yeni «;i«;eklerin ortaya «;tkmastyla
gti«;ler butiinunu gosterir. birlikte, heykel bunlan, bellegin kendisi·
Condillac, Etinne Bonno de. 1715-1780 ytl· ne ammsatttg1 ilk duyumla kar~tla~tlr·
Ian arasmda ya~amt~ ve John Locke'un rna olanag1 bulur. Art1k heykel, bu du-
empirizminden etldlenerek duyumcu bir yumlardan baz1lanm ho~, bazdanru
bilgi teorisi geli~tirmi~ alan FransiZ du· naho~ bulur. Yani, heykelin aldag1 du-
~iiniir. Temel eserleri: LA lAngue des Cal· yumlardan ve bu duyumlann kar~Ila~tl
culs [Hesap DiliL LA Logique [Mantt.k], nlmasmdan terdhler, istekler, tutkular
Essai sur I'Origine des Connnissances Huma· dogar. Zira, istemek demek arzu etmek
ines [lnsan Bilgisinin Kaynag1 Ozerine demektir. Bu da, Condillac'a gore, du-
Deneme], Traite des Sensations [Duyumlar yumlann bir sonuru olarak ir&denin or·
Ozerine Bir Deneme], Traite des Systbnes taya «;llo~l anlarruna gelir.
[Sistemler Ozerine Den erne]. Kar~1la~brmadan, yani birkali duyum-
Duyu-algtlanndan kaynaklanan goz- dan aynca yargt, du~unm.e, alalyurut-
lemlerin, bilginin kaynag1 oldugu ilke· me, soyutlama, kasacas1 tum zihinsel faa-
sine dayah bir tduyumculugu benimse· liyetler dogar. Kokulardan baz1lan ona
yen Condillac tum bilgilerin ~ekil de- haz, baz1lan ise aca vermi~tir. $u halde,
~i9tirmi~ birer duyum oldu~u savun· heykel bir«;ok duyumda sergilenen ortak
mu~tur. 0, bilginin de otesinde, insanda ozellikler olarak, haz ve elem duygulan-
manevi alan her~yi, insarun tum zilUn- m belleginde saklayacakhr. Haz, gul
sel faaliyetlerini d1~ dunyaya ili~kin du- duywnWlda; mene~e, yasemin duyu·
yuma indirgem~ ve bu tezini karutlama- munda orlak alan bir ozellik, temel bir ni·
mn yollanm aram1~t1r. teliktir; elem ya da ac1 ise, pis kokan r;Uru-
Condil1ac, ilieriden organize edilmi~ mu~ ~ylerle ilgili duyumlarda ortak
olup, bizim gibi ya~ayan, fakat mermer- alan bir ozelliktir. Heykel, bu ortak ozel-
den kabugu dolay1styla duyum alama- likleri bagll bulWlduklan ozel durwnlar-
yan bir heykel tasarlar; bu mermer ka- dan aytrt eder; onlan aymr, soyutlama
bugun «;e~itli par«;alan kaldmldik«;a, yapar ve boylelikle haz, aa, say•, sure
heykel du~unsel ve manevi ya~ama ka- gibi soyut kavramlan elde eder. Bunlar
vu~acakhr. Mermer kabukta once, koku genel fikirlerdir.
alma orgarum orten par~Ja kaldmhyor. Condillac'a gore, bu genel fikirleri a9k·
Mermerden heykel, bu andan ba~laya lamak i«;in ozel bir ~·etiye gerek yoktur.
rak yalmzca kokulan algdayabilir. Hey· Zihnin. en yiiksek fonksiyonu alan scr
kelin yaruna bir giil yakla~tmld•gmda, yutlama, ruhun tum yetilerini i«;eren ve
onda giilden ald1~1 izlenimin sonucun· ozetleyen duyumun bir devarru ya da
da, bir duyum meydai;~.a gelir. Heykel, yalmzca ~ekil degi~tinnesidir. 1«; deney
credo quia absurdum est 183
~arvakalai'. Hint felsefesinde, madded bir bir rol yukleyen Karl Marks']a Sinunel'in
gorii~ geli~tirerek, her ttirhi duygu ve tersine, onu, saghkl1 bir toplumsal orga-
dii~iinceyi maddeye dayand1rtp, ruh nizmarun nonnal degil de, patolojik bir
gorii~iine kar~1 -;•kan dii~iiniirlere veri- hali olarak yorumlam•~lard1r.
len ad. Fonksiyonalist anlay1~tan sonra ortaya
Atman ogretisini bir aldatmaca olarak -;1kan rum c;ah~ma teorileri Marks ya da
goren <;arvakalar, dort ogeden olu~an Simmel'in gorti~iiniin farkJJ versiyonlan
madde d1~1nda, hic;bir ~eyin varolalna- olmak duru1nundadu. Omegin, 1960'h
yacaguu, ruh diye bir ~eyin bulunmad•- y1llarda sistem -;ab~mas1yla toplumsal
glnl savurunu~lar, kendilerinden onceki -;ah~ma aras1nda bir ay1nm yapan sosyo·
btittin bir Hint dti~tince gelenegini red· log Dockwood, Marksist bir anlayt~ be-
dederek, dini inanca kar~1 -;•km•~ ve en n.imsemi~tir. Ona gore, kurumlar birbirle-
yuksek amaan, ya~a1n1n tad1n1 -;tkar· riyle uyum ir;inde olmadlk.lan zaman,
mak oldugunu iddia etmi~lerdir. sistem c;ab~masi ortaya ~lkar; buna kar·
-;ab,ma teorisi [ing. conjlict theory; Fr. ~tn, toplumsal c;ah~ma ki~iler arasmda
tlt~orie du co•if2it]. Toplumu meydana geti· olup, yalluzca toplwnsal etkile~imler
ren grup ya da obekJer aras1ndaki ir;inde ortaya -;•kar.
rekabete dayah -;Lkar -;eli~kisini temele -;eli~ik [Yun. antiphatikos; Lat. contradicto-
alan, -;ab~man1n toplumsal geli~me i~n rius; Os. miUenaktz; lng. contradictory; Fr.
onemli bir i~lev yerine getirdi~ dile ge- contradictoire; Al kontradiktorische]. <;e-
tiren teori. li~kiler i-;eren bir soylem; biri otekinin
<;ab~marun dogas1 ve i~leviy le ilgili ilk degillenmesi olan terimler; ikisi birden
teoriler ondokuzuncu yiizyllla yirminci ayn• anda dogru ya da ayru anda yan-
yuzythn ba~lannda one siiriilmii~tiir. h~ olamayan, biri olumlu, digeri olum-
Bu alandaki ilk onemli kuram, Marks,m suz iki onermeden biri; zorunlu olarak,
iki Sinlf aras1ndaki -;ah~maya dayanan yani mant&ksal tanun geregi her zaman
toplwnsal -;ab~ma moclelidir. Toplu· yanh~ olan onenneyi; birlikte bir evre-
mun btittiniinti sennaye ve emegin .;rp ni tiiketen ve birbirlerini kar~shkh ola-
kar laruu temsil eden iki s1rufa bolen rak d1~ta bxrakan iki terimi nitelemek
Marks'a gore, -;att~marun toplumu do- i-;in kullarulan terim.
nii~tiinne gibi bir i~levi vard1r. Alman Buna gore, ~eli~ik kavramlar, aralarJnda
felsefe profesorti George Simmel ise, -;a- bir orta kavrama izin venneyen kavram-
b~manin onemini vurgulamakla birlik- lardlr. Omegin, 'ak'1n -;eli~igi 'ak-
te, Marks•Inki gibi ikili bir model benim- olmayan'du ve 'ak' ile 'ak~lmayan' ara-
sememi~ ve -;ah~manin tum toplumsal smda hi-;bir orta kavram bulunamaz.
dtizenlemeleri ortadan kald1racaA• sonu· Ote yandan, 'dort ko~eli daire' ornegin-
cuna varmami~br. Ona gore, -;att~ma· de oldugu gibi, ya manhksal baklmdan,
run duraganl1~, toplwnsal istikrar ve yani manhk ilkelerine gore d ii~iin iile·
dengeyi saglamak, bireyleri korwnak meyen, ya da 'kanath at~ orneginde ol-
bak1m1ndan tistlendiAi -;ok onemli rol du~ gibi, doga yasalan baklmmdan
ve olumlu i~levler vard1r. ger~eri olmayan kavramlara da,
<;ah~ma konusunda, bu iki onemli ~a fcendi kendisiyle ~eli~ik kavramlar ad1 veri·
h~ma teorisinden sonra yirminci yiizy•l· lir.
da ortaya -;1kan ii-;iincii yakla~Im, -;ah~· Biri digerinin degillemesi durumunda
madan, toplumsal biitiinlugun onemini olan iki onenneye; birlikte evetlerunele..
ve ortak degerlerin olwnlu etkisini gUn· rinin bir -;eli~kiye yol a-;hgJ onennelere
deme getiren birlikli bir toplum gorii~ii ise ~eli~ik onernreler denir. Aristoteles
lehine feraga t eden fonksiyonalist gorii~ karesinde, ozne ·ve yuklemi ayn• olan,
ttir. Fonksiyonalistler, -;a~maya olumlu faka t birbirlerinden hem nicelik ve he1n
~evri!cilik 189
de nitelik bakrmmdan farkh olan oner- ken, bir yandan da belirli birle~tirid il-
meler ~eli~ik onenneler olarak tammla- keleri kabul etmek oldugunu savuna-
mr. Buna gtire, 'Tiim insanlar oltimlti- rak, a~maya ~ah~an gorti~.
dtir' onermesi ile 'Bazr insanlar oltimlti ~evirme [lng. inversion; Fr. inversion; AI. in-
degildir' onermesi ~eli~ik onermeler- version]. Klasik mantlkta, belli bir oner-
dir. meden oznenin aym kald1gr, yuklemin
~eli~ki [Yun. antiphasis; Lat. contradictio; yerine ~eli~iginin ge~tigi ve onermenini
Os. taWkuz; ing. contradiction; Fr. contra- niteliginin de, olumluyken olumsuz,
diction; AI. kontradiktion ). Mantlkta, bir olumsuzken olwnlu hale getirildigi
ve aym onermenin ayru anda hem tasdi- ba~ka bir onenne elde etme i~lemi.
ki ve hem de inkarma, hem evetlerunesi ~evrecilik [ing. orvironmentalisnr; Fr. sci-
ve hem de degillenmesine; bir onenne ence de /" environnenrent]. 1 Gene I olarak,
ile bu onermenin degillemesinden olu- ~evrenin insarun faaliyetleri tizerindeki
~an ktimeye verilen ad. etkisini vurgulayan felsefi ogreti, ~evre
Buna gtire, manllkta iki kavram, yargr nin insan davram~ml belirlemedeki ro-
ya da onennenin birbirlerini dr~ta b~ra ltinti vurgulayan teori ve felseli okul.
kan kar~10lumunu ifade etmek i~in kul- lnsanlar da i~inde olmak tizere, tum
lamlan ~eli~ki terimi, sosyoloji ya da hayvanlann yap•s•m ya da davram~m1
toplum felsefesinde, ozleri ya da doga- etkileyen bir etmen olarak fizikf, biyolo-
lan geregi bagda~maz olan iki !opium- jik, psikolojik ya da ktilttirel ~evrenin
sal olgu, faaliyet, srruf ya da durum i~in onernini vurgulayan anlay•~· 2 Sosyal
kullan1hr. Cmegin, Marksist sosyoloji- bilimlerde, uygarhk ve toplumun geli~
ye gore, sermaye arb deger elde etmek mesinde ~evre etkenlerinin onemi tize-
suretiyle emegi somtirdugu i~in, emek rinde duran yakla~1m.
ile sermaye arasmda bir ~eli~ki vard1r. 3 <;:evredlik biraz daha tizel bir anlam
~eli~mezlik ilkesi [Os. mebdei terulkuz; i~inde, biyolojik tdetenninizme yakla~an
ing. principle of contradiction; Fr. principe bir gtir~ olarak, organizmalarm, bir i~
de Ia contradiction; AL widersptuchlogisig- kaynak ya da gtictin sonucu olan kendili-
keitsprinzip). t Aristoteles'in ifadesiyle ginden eyleme yetili olma}'lp, yalmzca
'Aym ytiklem ya da niteligin, aym tiz- d!~ uyaranlara yarut ya da tepki verdik-
neye aym bak1mdan hem ail olmasmm lerini savunurken. biyolojik ve ktiltiirel
ve hem de ail olmamasmm soz konusu gtirecitige yol a~n ogretiye tekabtil eder.
olamayacagm1' (Meta jizik 1005 b 1920) Fiziki ~vrenin onernini vurgulayan liz-
dile getiren temel mant1ksal ilke. A ym yografik detenninizm, hem rografi ve
ilkeye gtire, aym ~eyin hem var olmas1 hem de politik o;1!Vrenin onemini vurgu-
ve hem de varolmamas1 soz konusu layan jeopolitik detemlinizm gibi altba~
olamaz (Meta jizik 1006 a 1). bklar alhnda ortaya ~ antropolojik
Birbir leriyle ~eli~n iki yarg• ya da oner- ~evrecilik, en iyi ifadesini 'insan ~ulla
menin ikisinin birden ayru zamanda rm tirtintidtir' deyi~inde bulur. 4 <;:evre
dogru olamayacaguu, biri dogru ise, di- ko~ullanrun insan tizerindeki tek yanh
gerinin zorunlulukla yanb~ oldugunu etkisini vurgulayan ~vreciligin bilgi
dile getiren ilke. alamndaki ka~·hgl ise, pasif bir nm go-
~etitlilikteki birlik [ing. unity in diversity; rti~ti ortaya koyan Peripatetik ogretiyi
Fr. unite dDns Ia diversitel Ahlak alanm- canland1ran empirist bilgi anlay•~•, tabu-
daki mutlak•;:lllk-gorecilik ka~•thgm1, la rasa ogretisidir. 5 <;:evrecilik, ahlak ve
insan varhklarU\U\ hem benzer hem de politika alanmda de, dogal ~evrenin
farkh olduklanm, bizim birlige boyle bir hem bizatihi kendi ba~ma ve hem de in-
farkhhk i~inde ula~maya ~ab~acag.m1Z1, sanhk io;:in btiytik bir pratik ve ahllli
bumm yolunun ise, bir yandan olabildi- deger ta~•g• gorti~tinti ve bu goru~ e
gince ozgi.irluge ve ~~itlilige izin verir- dayanan hareketi ifade eder.
190 ~tkanm
~·kanm [ing. deduction; Fr. deductio,.~; AI. siyle p'nin q'yu gerektirdigi olgusundan,
scltluss]. Bir tumce, yarg1 ya da onerme- q sonucuna ge~ebiliriz ki, bu da, basit ~1-
nin ba~ka bir tumce, yarg1 ya da oner- kanm kurallanndan modus ponens ola-
meden turetilmesinden, -;•karsanmasin- rak biJinen bir -;lkanm kurahdu.
dan olu~an manhksal ya da kavramsal ~1karsama [Lat. illatio; Os. istintti~; lng. in-
i~lem; dogru oldugu kabul edilen oncul- ference; Fr. inference). Bir du~unceden di-
lerden elde edilen sonu-;; onriiller diye gerine; du~uncede bir inan~tan, oner-
nitelenen onerme ya da onennelerden, meden bir ba~ka inan~ ya da onermeye
soz konusu onculler taraflndan manhk-
.
ge-;•~·
sal olarak i~erilen, yeni bir onermenin tu ... <;•karsama kendi i-;inde tumdengelim-
retildigi akllyurutme i~lemi. sel -;lkarsama ve tumevanmsal -;lkarsa-
Bir ~1karun, yani oncullerden sonuca ma olmak uzere ikiye aynhr. BW\a gore,
ge;i~, her zaman i-;in temel mantJk yasa- tumevanmsal ljlkarsama tek tek olgular-
lanna dayarup, -;•kanm kurallanna gore dan gene) bir sonuca gitmekten, gozle1n-
yap1hr. <;1kanmlar iki ana ture aynhr: a) lenen ve ara~bnlan fenomenler aras1nda
Tek bir onculden sonuca ge~ilen, yani belli bir tiirden duzen, bir S1n1f karakteri,
biri oncul digeri sonu~ olmak uzere, iki yasa ya da sistem bulmaktan olu~an
onenneden olu~an dogrudan ~rkarrmlar. akllyuruhne turudur. Buna kar~1n tum-
b) En az iki oncul ve bir sonu~ onerme- dengelimsel ~·ka~a, genelden ozele,
sinden kurulu olan, yani en az u~ oner- tiitnelden yine tumele ya da tikele dogru
tneden olu~an dolaylr pkanmlar. gitmekten, tumevanmsal sonu-;lan ya
Dogrudan ~lkarunlar da, I Kar~1olum da hipotetik kavramlan uygun durum
~1karunlan ve II E~degerlik -;1karunlan ya da omeklere uygulamaktan olu~an
olarak ikiye aynhr. Bunlardan kar~rolum akllyurutme turudur.
pkarrmlarr, dlirt standart fonn kategorik pk11 noktas1 olarak oznellik [tng. subjec-
onerme aras1ndaki kar~1hkh ili~kiler le tivity as a starting point; Fr. subjectiuitt
belirlenen -;•kanmlardu. Kar~1olum ~1- conrrnu un point d~art) Felsefede ihsan
kantnlan kendi i-;inde kar~rtlrk pkarmda- zihninden bag1ms1z bir ger-;ekligin va-
n, altrklrk plcaruularr ve 'eli~ki ''kanmlan roldugunu ve insan varhg1n1n bu ger-
diye ii~e aynhr. Buna kar~1n, e~deger -;ekliAin bilgisini akll ya da deney yoluy-
lik ~1kanmlan da kendi il;inde evirnre p- la bilebilecegini (ku~kucular d1~1nda)
karrmlan, 'cuirme pkarrmlan ve dn.~irme savunan ve dolaylSayla felsefede, nesne-
flkarzmlarr diye ii~e aynhr. den hareket eden butun bir Dk ve Orta-
Dolayh ~·karnnlar ise, I tiitn onenneleri -;ag felsefelerinden sonra, modern felse·
basit, kategorik onermelerden olu~an lenin hareket noktasuun ozne olmasuu
kategorik tasun ve II en az bir kategorik ifa de eden deyim.
onerme olmayan lincul i~eren kategorik Deyim, modem felsefenin kurucusu sa-
olmayan tasunlar olarak ikiye aynhr. ydan tDescartes'an oznelci tavn, lngiliz
Kategorik olrnayan tasuru ise, SU'as1yla empi.ristleri, tKant, Mutlak Ben ya da
hipotetik tasmt, ayrrk onciJlliJ tasrm ve iki- Tinleri, insarun beninin nesnelle~tiribne
lenr olarak ii-;e aynhr. sinden ba~ka bir ~ey olmayan Alman
Bu baglamda, forme) sistemlerin, bir idealist felsefeleri, tvarolu~-;uluk ve, ma-
onenneler obeginden ya da bir linenne- teryalist goru~ istisnas1 yla, he men tum
den ba~ka bir onenneye ge~memize ola- modem felsefeler i~n ge-;erlidir.
nak veren par~asma ya da kurallanna, Modem felsefenin kurucusu olarak go-
oncul olarak verilen onerme ya da for- rulen Desca rtes'm ozneyi nesnenin, epis-
mullerin i-;erigini belirtik hale geti.rmeye temolojiyi de ontolojinin online ge~ren
yarayan kurallar butunune ise -;lkanm ve daha soruaki felsefeler tarafandan
kurallan ad1 verilir. l>megin, p onerme- payla~11an soz konusu oznelci tavn, u-;
~ifte yon teorisi 191
ayn radikal tez y c. da ogeyi i~erir: 1 Her deki hakikat)erin birbirlerinden kar~l
inanc1n, dogru oldugu kan1tlan•ncaya hkh olarak bagams1z oldugunu ifade
kadar, yanh~ say•lmas1 gerektigi konu- eden yakla~am; bir ~eyin felsefede yan·
sunda ve ku~ku yonte1ni iizerinde 1srar h~ iken, dinde dogru olabilecegini savu·
etme. nan anlay1~ .
2 Zihni ttimuyle ayn bir alan olarak <;ifte hakikat anlay1~1, ayn• zamanda,
gonne tavn, ki bu tavu kendi ki~isel bir ve ayru hakikatin felsefede ba~ka, te-
tecriibemizin d1~1ndaki, kendi zihin olojide ba~ka bir bi~imde ifade edilebile ..
hallerilnizden baguns1z bir dunyay• cegini one siiren, fe]sefeyle teolojiyi bu
nasJl bilebildigimizi, ve bilebildigimiz sayede uzla~hran bir yakJa~un i~in de
zaman da, d1~ diinyay• bildighnizi nasll kullanahr. Cmegin, iinlii islam dii~iinii
bHebildigunizi a~Lklcuna proble1nine yol rii tbni Ru~d'e gore, bir ve aynt hakikat
a~m1~hr . 3 Deneyim ve bilginin nesnelli- felsefede ac;J.k ve se~ik bir bi~ilnde ve
gini saglarken, yine birinci ~ahs1n bak1~ akd te1ncli iizerinde anla~1hr, buna kar·
a~1S1nda, birinci ~ahsJn bak1~ a~1s1ndan ~·n teolojide mecazi terilnlerle ve daha
bilgi ve deneyim iizerinde 1srar etme. ~ok imgeleme dayarularak ifade edilir.
Bunlardan birinci ve ikind tav1rlar, Des- ~ifte sonu~ ogretisi [ing. double effect the-
cartes sonras1 tiim Bah felsefesine, nesnel, ory; Fr. theorie de Ia double consequence).
spekiilatif ve dogmatik gibi gorunen me- iyi niyetle ve ahlaki kural ya da ilkelere
tafizik sistemlerine bile damgas1ru vur- gore ger~ekle~tirilmi~ bir ey lemin, iyi
mu~tur. Buna kar~1n, deney ve bilgimi- sonu~lar yarunda, ahlaki bak1mdan de·
zin nesnelligini, birinci phs1n bak1~ gersiz, koru ya da kabul edilebilir olma-
a.;ts1ndan hareketle karutlama tavn, Kant yan yan etkileri veya ba~kaca sonu~lan
ve Kant sonras1 Alman ideal \zminde olabilecegini dile getiren ahlak gorii~ii;
doruk noktas1na ula~nu~tlr. Bun a gore, ya da, biri ahlakr bak1mdan iyi, olumlu
Kant'la birlikte, ben, felselenin ilgi alaru- ve degerli, digeri kotii ve olumsuz iki
na giren herhangi bir konu olmakla kal· sonucu olan belli bir eylem tarz1 soz ko-
may1p, felsefenin tek ger~ek konusu nusu oldugunda, iyi, degerli ve olumlu
haline gelm]~tir. Ben, diinyadaki varhk- sonucu hedefleyerek, ama olwnsuz so-
lardan herhangi biri degildir art1k, ~ nucun da ihtimal dahilinde oldugunu
o, ~ok onemli bir anJam i~nde, diinyayt unutmadan eylemenin dogru ve ahlaki
yarahr; ben iizerinde dii~unme, refleksi- oldugunu dile getiren ogreti.
yonda bulunma, yahuzca ki~inin kendisi- Buna gore, ~ok ac1 ~eken, ag1r bir hasta-
ni bilmesi anlanuna gelmez, zira ki~i ken- ya ac1sin1 hafiflehnek iizere, ah~kanhk
disini bilirken, kendi benini tarurken, ve bagamhhk yaratabilecegini unutma·
ba~ka benleri tarur, ba~ka ve her lniim- dan, bel1i dozda morfin vermek ahlakf
kun benin yap•s•ru bilir. baklmdan kesinlikle dogru ve iyi olabi-
~ifte degilleme [ing. double negation; Fr. lir.
double negation; AI. doppelte verneinung]. ~ifte yon teorisi [ing. double aspect tlaeory;
Manhkta, bir onermenin kendisinin de- Fr. theorie du double aspect]. Zihin ve
gillerunesinin degillenmesine e~it oldu- maddenin, ya da bireysel zihinlerle on-
tu ya da onun taraflndan i~erildigi il- lara kar~1hk gelen bedenlerin, yalruzca
kesine verilen ad. tek bir toziin iki ayn yonii, tezahiirii ya
Bir mantlk yasas1 olarak dii~iiniilen da goriiniianii oldugunu iddia eden
~ifte de~Plleme, a) ~li~mezlik yasas1 ile gorii~; zihin ve bedenin, tek bir temel
b) ii~iinciiniin olanaksJzht• yasas1n1n bir ger~ekligin, ornegin yaz1 ile turanan
birl~iminden meydana gelmektedir. madenf bir paranm ay1rd edilebilir
~ifte hakikat [ing. double truth; Fr. double fakat aynhnaz yonleri olmas1 gibi, so..
vmtt). Felsefedeki hakikatler ile teoloji- yutlama yoluyla birbirinden ay1rd edi-
192 ~ilecilik
lebilmekle birlikte, aktiiel olarak birbi- mesi, hatta maddi olandan ti..imi..iyle vaz-
rinden aynlmaz olan yonleri old u~un u ge«;mesi gerekti~ini; tinsel bir ideal ya
dil~ getiren o~reti. da amao olan insantn, fiziki ve psikolo-
T1pk1, ayru madeni paraya belli bir jik istek ve arzulanru inkar et1nek ya da
perspektiften baklld1~1nda, onun tura, tiimiiyle unutrnak durumunda oldu~u
buna kar~1n ba~ka bir perspektiften ba- nu ifade eden tav1r.
ktldl~lnda, yaz1 yiiziiniin goriilmesi c;o~u zaman dinsel bir c;erc;eve i9nde or·
gibi, ger~eklige belli bir perspektiften taya c;1kan ve ki~isel yetkinli~e eri~me
baklld1~1nda, zihinle, buna kar~1n ikinci nin ve gerc;ek kurtulu~un, bedeni biitiin
bir yonden ba~lld1~utda, beden ya da ci· kotuli..iklerin kayn~ olarak goriip kii-
simle kar~lla~lldi~lnt, bundan dolay1 ~i.imsemekten ge~i~ savunan anlay1~
zihin ve bedenin, ruh ve maddenin bir olarak r;iledlik, insarun biitiin istek ve ar-
ve aynt ger«;ekli~in, kendisi bilinemeyen zulanndan vazge~esi ve bedene ba~
ortak bir tozi.in yonleri, gori.iniim ya da ~unb olmaktan kurtulmas1 gerekti~ini
tezahitrleri oldu~nu savunan metafizik one siiren akuru, tinsel benin ya da
anla y1~ olarak c;ifte yon kuranu modem 1nanevi varh~1n gu~lendirihnesi, yiicel·
felsefenin kurucusu olan tDescartes'm tilmesi i~in, duyumsal hazlann kiic;i.im-
zihin beden ikicili~inin yaratt1~1 iki ayn serunesi ya da yok say1hnas1 gerekti~ini
toz arasmdaki etkile~iJni ac;Il<layabilme savunan otreti tarumlar.
c;abas1run bir parc;as1 olarak ifade edil- lnsanm et ve bedene olan ba~unhhk
mi~tir. tan kurtuldu~u, kendi kendisini inkar
Soz konusu anlay1~ felsefe tarihinde, . etti~i, olabildi~ince basit, ilkel ve yoksul
panteist gorii~ii yle iin kazanm1~ Spino-- bir ya~am siirdii~ii ve kendisini tema·
za taraftndan savunulmu~tur. Descar- ~aya verdi~i zaman, ruhsal bakundan
tes'In tozsel tikicili~ini 6zsel veya slfat- ozgiirlii~e ve kurtulu~a erece~ini savu·
sal ikicili~e donii~tiiren tSpinoza'ya nan anlay1~ olarak 9lecilik. bir yandan
gore, insan varh~1 i.ki temel ozden, zihin iradeyi, duyusal ya da bedensel hazza
(dii~iinen bir ~ey olarak insan) ve be- dayah bir ya~am bi~imine kar~1 koya·
denden (yer kaplayan bir ~y olarak bilmesi yoniinde egitmeyi onerirken, bir
insan) olu~ur. Bu iki oz, evrenin ya da yandan da insandan, tinsel yonelimleri-
evrenle ozde~le~tirilen Tann'nm sonsuz ne ve erdemli ~abalarma kar~t koyan
goriiniiJn ya da ozlerinden, insan tara- a~a~, duyusal ya da bedensel arzulan-
flndan do~rudan ve araostz bir bic;imde nl yads1mas1ru ister. 1 Ahldld ~·t.ealik ve
bilinen iki tanesidir. 2 dini 'ilecilik olarak ikiye aynlan c;ileci·
~ilecilik [Yw1anca 'llSkhEin' den; Os. zuhdu ~in her iki tiiriinde de ortak olan o~e,
talaJa; lng. ascetisrn; Fr. ascitisme; AI. asce- insanm annmasJ, din ve ahlakm bakJ~
tismus]. Genel olarnk, bilginin, ld~isel ge- a~s1ndan daha yiiksek bir diizeyde bu·
li~me ve yetkinl~menin ancak rahathk, lunan de~er ve faaliyetlerin ger~ekl~ti·
iyi giyim ve yemek gibi anzi o~elerin rilmesi ad1na, daha a~~~ gii~ ve de~er
yadsanmas1yla, konfor ve rahat ko~ullar lerin yok sayllmas1, zamarun birtakam
dan vazget;ilmesi suretiyle elde edildigi· yiice ama~lar ad1na yo~un bir bi~mde
ni savunan anlay1~. Ki~inin, ahlald ba- de~erlendirilmesidir.
kJmdan geli~mesi ve olgunla~mas1 i~in, Kokleri en aztndan M. 0. 5. yiizytl
irAdeyi saka bir disiplin albna sokmas1 Yunan dii~iincesine, ruhun ger~ek bilgi-
tavra; z.ihinle bedeni, Tann'yla diinyay1, ye iii~ kin ara~hnnada engellenmeyip,
tinsel olanla maddi olaru ayn ger~eklik ozgiir kalabilmesi ic;in, insanln bedensel
ler olarak goren metafiziksel bir bakl~ istekleri, fizild arzulan kesinJikle basbr-
a9s1 sergileyerek, ki~inin tinsel olana, masi gerekti~ savunan Platon'a kadar
Tanr1'ya ula~mas1 ic;in, bedeni kiic;iims~ geri giden ~ledlik, Kant ve Schopenha-
mesi, bedensel ihtiya~lan en aza indirge- uer'dan sonra, baz1 dii~iiniirler tarafm-
~okanlamhhk 193
dan 20. yuzyllda cia ifade edihni~tir. hv~una gitti~i yerde, t;irkin bir nesne iz-
Buna gore, modern ya~am1n mekanik, leyicide hazz1n kar~1h olan duyguya
ticari ve teknik donanun1run insaru ko- yol a~ar, onda ho~a gitmeme izlenimini
lele~tirdi~ini iddia eden Guardiani ve do~urur, ona itici gelir.
Arnold Gehlin gibi du~unurler, ~ilecili Buna kar~1n, formu on plana ~karan
gi, insani varolu~u kurtannan1n tek yakla~1m soz konusu oldu~unda, bir
arac1 olarak gormu~lerdir. Ba~ka bir de- sanat eserinin guzel olabilmesi i~in, bir
yi~le, teknolojinin buyuk etkisinden do- birlik, sa~lam bir yap1 ve duzenlemey-
layi ad eta kimli~ini yitinni~ d urumda le, duzgun oranhlara sahip olmas1 ge-
olan insan, kimli~ini ve tinselli~ini yeni- rekti~i soylenmi~tir. i~te bu ozellikleri
den, ancak ve ancak dunyadan vazge~ ta~1yan bir eser, guzel diye nitelendiri-
mek suretiyle ele ge~irebilir. lirken, soz konusu ozellikJerden yoksun
<;in felsefesi [ing. Chinese philosophy; Fr. olan bir eser ~irkin olarak de~erlendiril
pltilosophie chinoise ]. <;in'de yakla~1k ola- mi~tir.
rak iki bin be~yuz y1lhk bir sure~ i~eri Bu ba~lamda, ister sanat eserlerinde
sinde geli~mi~ olan felsefe. ortaya ~1ks1n ya da ister ~irkin olarkla
<;in felsefesi temelde dort doneme a yn- gundelik tecrubenin bir par~asa olarak
labilir: 1 Milattan once 6. yuzyddan ba~ kar~lla~ds1n, ~ir kinin itici, tiksindirici
laylp, 221 yll1na dek suren ve Yuz Okul olmakla birlikte, zaman zaman da este-
olarak bilinen ~ok say1da du~unurle bir- tik bak!mdan c;ekimleyici bir gucu ol-
likte, buyuk Konfu~yus~uluk ve Taoizm masmdan ve insana tema~a temeli uze-
geleneklerini kapsayan birinci donem. 2 rinde belli bir haz vennesinden, yani
M. 0. 221 yillyla M.S. 960 ylllan arasan- ~irkin olan bir ~eyin hem itici ve hem
da, toplumsal ve siyasal duzlemde ege- de ~ekimleyici bir etki yapmas1ndan
men olan Koniu~yus~uluAun, once yeni- kaynakJanan paradoksa t;irkin paradok-
Taoizm, daha sonra da Budizmin golge- su ad1 verilmektedir.
sinde kald1~ ikinci donem. 3 M.S. 960- ~ocuk~ahk [lng. enfantilis•n; Fr. enfantilis-
1900 yLilan arasUlda kalan ve ve Yeni Kon- meJ. insan varh~mda, psikolojik geli~
fu~lu~un egemen oldugu donem. menin dunnasliW'l bir sonucu olarak, ~o
Ve, 4 1912 yilindan ba~lay1p glinumuze cukluk c;a~1na ozgu psikolojik ve za1nan
kadar devam eden, ba~lang1~ta Bah fel- zaman fizyolojik nitelik ve karakterle-
sefesinden etkilenmi~ ohnak.Ja birlikte, rin olgunluk ~a~1nda da surup gihne-
daha sonra kendi Yeni Konfu~yus~uluk sinden meydana gelen anonnallik, ~o
gelene~ini canlandnan, yuzyLI1n ortala- cukluga ozgu somatik ya da psi~ik
nndan ba~layarak da, daha ~ok Mark- karakterlerin bulu~ ~a~andan sonra da
sizmin etkisi alhna giren ~a~da~ <;in fel- yeniden ortaya c;tkmas1 d urum u.
sefesi. ~o~ulcu idealizm [lng. pluralistic idealism;
~irkinlik [lng. uglyness; Fr. laideur]. Este- Fr. idealisme pluralistique]. Mutlak Bir ya
tikte, guzelli~in kar~1t1 olup, giizelli~in da Zihinle ili~kisi olsun ya da olmas1n,
estetik de~eri temsil etti~i yerde, estetik tum sonlu zihinlerin, birbirleriyle kar-
de~ersizli~i ifade eden kavram. ~lhkb ili~ki i~inde bulunan ozerk, biri-
Estetik alarunda, ~irkinlik, giizellikle cik, ba~ka bir ~eye indirgenemez, tekil
birlikte, hpkl epistemolojideki do~ru ve ve ozel etkinlik merkezleri oldu~u go-
yanh~, ahllktaki iyi ve kot\i kavram ~ift ru~u.
leri gibi, kar~1t bir kavram c;ifti olu~tu ~okanlamhhk [Os. teaddildii nrand; ing.
rur. <;irkinlik, biri haz di~eri de form ambiquity; Fr. anrbiguf'ti!]. 1 Genel olarak,
bak1m1ndan olmak uzere, iki bak1~ a~l bazl sozcuk ya da terimler i~in iki ya da
Slndan de~erlendirilmi~tir. Haze• baka~ daha fazla anlama sahip olma, ik.i ya da
a~151na gore, guzel bir nesnenin izley1ci daha fazla ~ekilde anla~llabilme ozelli-
i~in bir haz kayna~1 old u~u, izleyicinin ~j_
194 ~okanlamhhk yanh~1
<;okan.lamhhk daha ozel olarak da, bir ge indirgenemeyecek olan, bir~ok varbk
sozcuglin dilde birden lfOk gorevle kul- ya da ger~eklik ttiriinden meydana geldi-
lamlmasa durumunu ifade eder. Dogal gini savunan anlayJ~. Varolan ~eylerin
dillerde yer alan sozciik.lerin biiyiik bir tek bir ilkeye ya da iki kar~at ilkeye indir-
k1sma bu an.lamda !fOk anlamhdar, yani gerunesine kar~1 9k1p, biitlin bir varhk
birden !fOk gorevde kullamhr. <;ok an- alarumn birbirlerine indirgenemez, bir-
lamhhgm en onemli sonucu yanh~ anla- birlerinden bagunsiZ ve ayn varhk ya da
madar. Buna gore, yanh~ an]ama her- ogelerden meydana geldi~ni savunan
hangi bir deyimin, it;inde ge~en bir ya metafizik ogreti.
da birka~ sozcliglin degi~ik anlamlarda <;ok~t.duk ya da .;t>gulculuk, l·a) maddeci
ya da gorevlerde kuJlamlabilmesinden ~kfuluk ve 1-b) tinsel ~ok~uluk olarak
ohirii, belli bir baglamda ne gibi bir ni- ikiye aynhr. Bunlardan madded ~ok~
yeti iletme mnacayla kullamlma~ oldu- luk, evrenin niteliksel olarak birbirlerine
gunun anla~tlamamasmdan ileri gelir. benzemekle birlikte, birbirlerinden geo-
<;ok anlamhilgm semantik, sentaktik ve metrik ozellikleri bakunmdan farkhhk
pragmatik ~ok anlambhk olmak iizere, gt>steren atomlardan meydana geldigi sa-
ii~ ayn tiirti vardar: Bunlardan, 1 Semantik vunan atomcu gorii~te ifadesini bulur.
~ok anlamlrlrk, genel terimlerin birden ~ok Buna ka~m, tinsel ~ok~uluk, Leibniz'in,
bagda~maz anlam kurah uyannca degi- atomlann yerini basit, nihaf, kendinden
~ik nesne tiirlerine uygulanabilmesin- var ve kahCI olan tinsel varhklar, gil~ ya
den, bir sozcugun bir tiimcede birden da enerji birimleri olarak tasarlanan mo-
~ok anlama gelecek ~ekilde kullam]ma- nadlann aldag1, monadolojisiyle omekle-
smdan ve soz konusu anlamlardan han· rur.
gisinin kastedildigini bilmemekten mey- Evrenin birligini ve biittinliigiinii koru-
dana gelir. yan, evreni tutarh, tamamlarum~, kapa-
2 Sentaktik ~ok anlmnlllrk ise, bir sozcii- h bir biitiin olarak goren soz konusu
gun birden fazla kategoriye ait olmasm- tozsel ~ok~uluga ek olarak, bir de yir-
dan, dilde birden ~ok sentaktik gorevde minci yuzydda ortaya ~akan 3 yeni ,oktu-
kullamlmasmdan olu~ur. Buna kar~m. luktan soz edilebilir. Evrenin mutlak bir-
3 Pragmatik ,ok anlamlrl1k, bir genel teri- ligi dii~iincesine ve tozsel bir varhk
mi kullananlann soz konusu genel teri- anlaya~ma kar~1 ~rkan yeni ~ok~uluk,
mi uygulamada aym nesnelere uygula- evrenin sonsuz sayada eylem, degi~mc,
daklan h~lde, bu terimin uygularu~uu olay, olgu ve imkinlardan meydana gel-
yoneten an]am kurallan iizerinde uzla- di~ni savunurken, onu heniiz tamam-
~amamalanndan meydana gelir. lanmanu~ ve dogrultusu bilinmeyen bir
~okanlamhhk yanh~a [ing. fallacy of am- degi~me ve geli~me siireci olarak de-
biguity; Fr. erreur de l' ambigui"te}. Formel gerlendirir. Yeni ~ok~u]uk tcrimi, bir
olmayan ve yanh~ anlamalara yol a~an yandan Herbart, Renouvier ve James'm
bir yanh~ tiirii olarak, bir akdyiiriitme sistemlerini belirtmek it;in kullaruhrken,
ya da argiimamn, yamlhca bir sonucun bir yandan da ~~itli ve farkb bireysel
~akmasma neden olacak ~ekilde, genel- varhklan incelemek amacr giitmekle bir-
likle birden fazla anlama o]an sozruk ya likte, evrensel yasalann ve belli bir birli-
da tiimceler ihtiva etmesi durumu. gin ara~tmlmasaru bir yana brrakan og-
~ok~uluk [Os. kesretiye; lng. pluralism; Fr. retiyi g&terir.
pluralisme; Al. pluralismus ]. 1 Genel ola- <;ok~uluk veya ~ogulculuk, soz konusu
rak, aymcinstenlik yerine ~itlili~n, ay- felsefi ya da metafiziksel anlanundan
mhk yerine farkhhgm, tek bir ~y yerine ayn olarak, 4 ~ok say1da neden arama
~oklugun onemini vurgulayan go~. egilimini, ornegin psikolojide, psikolojik
2 Evrenin, biriciklikleri i¢\de, tek bir fenomenlerin ~ok say1da nedensel fakto-
(bircilik) ya da iki ayn (ikicilik) ger~ekli- rtin sonucu oldugunu savunan yak]a~a-
~oklugu birlige inditgente 195
1n1 ifade ecier. 5 Metodolojide ise -;ok-;u- ~olduktaki birlik [lng. unity in vcwiehj; Fr.
luk, her tiir a-;dclamarun, varolanlann unite dans ln vnriete]. Bir buti.in olarak dii-
-;oklugunu ve farkhhg1n1 hesaba kata- ~unulmeye, kavrarunaya uygun bir ya-
.
cak bir aClklama olmak d urum unda ol- plda olmakla bir1ikte, birbirlerinden ayn
dugunu, a-;tklamada tasarruf amac1yla olan ve aytrd edilebilen -;~itli nesnele-
hi-;bir zaman en basit kuram ya da hi- rin, en azmdan bir bakundan ayn1 ya da
poteze yonelinmemesi gerektigini ifade ozde~ olmalan hali. Ontolojik ozde~lik
eder. 6 c;ogulculuk, aynca toplum felse- ilkesi geregi birbir1erinden ayn duran ve
fesi a-;1s1ndan, aztnhk gruplann1n -;ok farkJ1 olan -;ok say1da nesnenin, ortak bir
-;e~itli karakteristiklerinin, toplumsal ozellik baglamtnda, manbksal ya da
butunlligun, daha gii-;lu olan -;ogunluk epistemolojik baklmdan ozde~ saytlma-
taraftndan te$.vik edihnesi gereken, -;ok sa, farkb nesnelerin genel bir kavram al-
onetnli boyutlan oldugunu savunan go- tmda top lantnasa d urwn u.
ru~e kar~ahk gelir. ~oklugu birlige indirgeme [tng. reduction
7 c;ok-;uluk ahlak felsefesinde ise, of nrultiplicity to the unity; Fr. reduction de
ozsel olarak istenen tek bir iyi bulundu- Ia multiplicile a l'unite]. Filozoflann, ozel-
gunu one suren birci ahlak goru~une likle de spekulatif meta~ilerin, d1~
kar~1t olarak, ger-;ekten ve ozu itibariy- dunyada gozlemledikleri -;okluga, -;ok
le degerli olan, dostluk, a~k, pa yla~ma buyuk sayada nesne ve olaydan meydana
ve yardtmseverlik turiinden bir-;ok iyi gelen -;okluga ili~kin nedensel a-;aklama..
bulundu~unu, insan1n tek bir iyinin pe- lannda, s6z konusu -;oklugun, gerideki
~inden gitmek yerine, bir-;ok iyinin pe- ya da temeldeki nihai ve en yuksek bir
~ine du~mesi, olabildigince -;ok iyiden
nedensel faktor ya da ger-;ekligin sonucu
pay almas1 gerektigini savunan ahlak oldugunu one sunne tavarlan i-;in kulla-
gori.i~unu tantmlar.
rulan deyim.
8 c;ok-;uluk y a da -;ogulculuk, siyaset
Omegin, tPiaton birlikle -;okluk arastn-
felsefesi a.;t51ndan ise, yirminci yuzytl daki saz konusu indirgeme ili~kisini, ~k
ba~lannda lngiliz liberalleri ve sosyalist-
olarun, kendisinin +idea adtru verdigi
leri tarafandan geli~tirilen ogretiyi ifade
bir)i~n, ge.;id ve soluk kopyasa oldu~unu
eder. Soz konusu ogretiye gore, iktida-
soyleyerek -;ozmu~tu. Buna kar~1n, ma-
nn, topluma devlet ya da tek bir suui\n
teryalist atomcu filozoflar, -;oklugun, yani
egemen olmamas1 iQn, -;ok -;e~itli ku-
dogada varolan tiim nesnelerin, bir ~ey
rumlara, dini, ekonomik, meslekt e~
timsel ve ku)tlirel kurumlara yaydmas1 den, yani maddeden meydana gelmi~ ol-
ve idarenin merkezi olmaklan -;lkarllma- dugunu soyleyerek, -;oklu~ kendisine
Sl gerekmektedir. . indirgedikleri birli~, maddenin, atom
~ok degerli mantlk [Ing. many-valued
ad!JU verdikleri k uc;W< ve bOiunemez par-
logic; Fr. logique pollvalente; AI. mehrwer- -;aaklan olarak tan1mlanu~Jardlr. Atom-
tige logik]. D-;uncunun olanakstzhgt iJke- cuJara gore, dogada her ne kadar saytla-
sini bir ~ekilde reddederek, ikiden fazla mayacak kadar -;ok saytda ~ey varolsa
dogruluk degerine yer veren, kendisinde bile, bunlarm hepsi de, son -;ozi.imlemcde
ge-;en her fonnulun ikiden fazla dogru- tek bir ~y ti.irune, yani .~tomlara ya d a
luk degerine sahip oldugu bir manbk sis- maddeye indirgenebili.r. Oyleyse, ger-;ek-
temine; baz1 -;lkarun turlerini analiz eder- ten var olan atomlar ya da madde olup,
ken, 'dogru, yanh~ ve belirsiz', 'zorunlu d1~ dunyadaki -;okluk gorunu~ten ba~ka
olarak dogru, zorunlu olarak yanb~, ve bir ~ey degildir.
mi.imkunr, 'kesinlikle dogru, kesinlikle Yine, Orta-;ag felsefesinde, -;okluk, var-
yanh~, muhtemelen dogru, muhtemelen hgan temeli ve kaynaga, her~eyin ken-
yanJ1~r onteklerinde old ugu gibi, en az disinden -;•khgt yetkin varhk olarak
u-; dogruluk degeri kullanan manhga Tanrt'ya indirgenmi~tir. Spinoza'run pan-
verilen ad. teist metafiz:iginde de, da~ dun yada varo-
196 ~ok soru yanh~1
h orneklerini ortaya koyan bu gorli~ler, «;ung Yung kitab1. <";in felsefesinde, ol~li,
kendi i~lerinde, S1ras1yla, ~oklugun varol- denge ve uyum konusunu, 'altm orta'
makla birlikte, yalmzca bir gorlinii~ ol- anlay1~1m metafizik bir yakla~unla ele
dugu, buna kar~m yalmzca bir olamn ka- alan; 'altm orta'mn, yalmzca ahlaki, er-
ba bir ger~eklige sahip olup, ger~ekten demli ve bilgece bir eylem i~in belirleyi-
var oldugu teziyle, ~oklugun ve gorlinli- ci ve yonlendirici bir ilke degil, fakat
~i.in ancak birlik arac1hg1yla ve sayesinde aym zamanda kapsamh bir varhk ilke-
anlamh oldugu kabuliinli i~ermektedir si, evrendeki her~ey i~in ge~erli olan bir
ler. yasa olarak goriilmesi gerektigini savu-
~ok soru yanh11 [ing. fallacy of many questi- nan kitab.
0115 J. Formel ya da mant1ksal olmayan bir Evrendeki her~ey i~in ge~erli olan
yanh~ tlirli olarak, hi~bir ~ekilde basit ol- uyumu, biz insanlann kendi i~imizde
maylp, tam tersine bir dizi yamb gerekti- de bulmam•z gerektigini one sliren kita-
ren, ve kendi i9nde ayn ayn ele ahrup bm, Kung ustarun torunlanndan biri ta-
yamtlanmas1 gereken bir~ok soruyu ba- rafmdan yazdm1~ oldugu soylenir.
nndlran bir soruya kar~llLk olarak, 'evet' ~iiriitme [ing. refutation; Fr. refutation].Bir
ya da 'hay1r' yarutlannda 1Srar etmeyle kamtlama ya da onermeyi, yanh~1ru ya
belirlenen yanh~. da yan11~hgm1 gostererek ge~ersiz kllma,
~oklanr1c1hk [Os. kesreti ildh; ing. polythe- yanb~lama, ~iz hile getirme; bir id-
ism; Fr. polythmme].Tannsal ger~ekli~n diamn, yeterince desteklenmedigini, te-
~zi.i itibariyle, bir degil de, ~ok oldugwtu, mellerunedigini ya da dogrutugunun
birden ~ok Tann'run varoldu~u savu- hi~bir ~kilde ispat edilmedigini ortaya
nan an!ayl$; doga gi.i~lerinin, oli.ilerin, koyma.
daimicilik 197
daha ozel bir ~er~eve i,_inde, egitimin ii~iinci.i ~ekilden tas1m kahb1. T erimin
mutlak ve degi~mez baz1 ilkelere, top- ba~mdaki D harfinin de i~aret ettigi gibi,
lum, ya~am ve insanla ilgili bu kahCl darapti birinci ~ekilden darii'ye indirgene-
do~u ya da ger~eklere dayamnas1 ge- bilir: Tiim M'ler P'dir. Tlim M'ler S'dir. 0
rektigini savunan egitim anlay1~1m ifa- halde, bazt S'ler P'dir.
. de eder. darii. Klasik manllkta, buyiik onermesi
Daha ~ok Aydmlanma akllC1hgm1, hu- tumel, kii~iik onennesi ve sonucu tikel
manizm ve iyimserligini yansltan bu an- olwnlu bir onenne olan, birinci derece-
layi~a gore, insan dogas1 her yerde aym den ge~erli tasun kahb1. Tiim M'ler P'dir.
oldugu i~in, egitimin de herkes i~in aym Baz1 S'ler M'dir. 0 halde, baz1 S'ler P'dir.
olmas1 gerekir. insamn degi~meyen, her Darwin, Charles. 1809-1882 y1llan arasm-
yerde aym olan dogasiiU ya da oztinii da ya~am1~ ve canhlarda evrimin dogal
alolhhkta bulan daimicilik, egitimin ama- ay1klaruna yoluyla ger~eklqtigini one
cmm insan akhnm geli~tirilmesi ve iyi- stiren teorisiyle, bilim ve du~unce tari-
le~tirilmesi oldugunu soyler. hinde adeta bir devrim yarabm~ olan
Egitilmi~ insan ideali olarak, i~gudiisel ingiliz doga bilimci.
dogasm1 yonlendiren, arzu ve i~tihay1 Evrim konusunda yeterli karut sunarak,
akhrun denetimi altJna alan, ve bu sure~ canhlarm dogal ay1klanma yoluyla ~ev
boyunca rasyonel gu~lerini, bilin~li bir bi~ reye uyum saglad1guu a~1klam1~ ve On
~imde belirlenmi~ hedeflerle uyum i~in tile Origin of Species by Means of Natural se-
de kullanan insaru alan daimicilige gore, lection [Turlerin Kokeni] adh temel ese-
ya~anun taklidi degil de, ona bir haz1rhk rinde geli~tirdi~ gorii~leriyle, zamaru-
olan egitimin gorevi, temel hakikatlerin, run bilim ve din .;evrelerini derinden
evrensel dogrulann bilgisinin aktanlma- etkilemi~ olan Darwin, Darwlnizm ola-
Sldlr. Ba~ka bir deyi~le, mesleki ogreti- rak bilinen evrim ogretisiyle Tann'run
mi, ,_ocuga beceri kazandumay1 ama~ varolu~una dair en onemli karutlardan
layan bir faaliyeti hi~ onemsemeyen biri olan tduzen ve ama~ karubrun gucu-
dilimicilige gore, ~ocuga kabCl bilgiler nu yiktlgl gibi, yaradlh~la ilgili dini og-
ogretilmeli, kahcl degerler kazandmlma- retilere de oldurucii bir darbe indirmi~
hdlr. tir.
Evrendeki en temel ger~egin sureklilik Darwinizm [lng. Darwin nazariyesi; ing.
oldugunu dile getiren daimicilik ge~mi Darwinism; Fr. Darwinisme; Al. Darwinis-
~in mesajmm hi~ ortadan kalkmad1gmi mus ]. Unlu ingiliz biyolog ve dogabilim-
iddia edip, ogrencilere, i~lerinde ,.aglar dsi Charles Darwin'in dogal ay1klanma,
boyu insanlann en buyuk ideallerini, ba- turlerin kokeni ve insarun tiireyi~iyle il-
~an ve kazarumlanm ortaya koyduklan gili evrimci gorii~unu, onun i.nsan da
buyuk edebiyat, felsefe, tarih ve bilim ic;inde olmak uzere, tum canh var hk tiir-
eserlerinin inceletilmesinin gereklili~ni lerinin dogu~unu ve geli~mesini ya~a
one surer. ma sava~1 ile a~Iklayan ara~tumalanm
daimon. ilk~ag Yunan felsefesinde, bir tur ve goru~lerini tarumlayan genel terim.
Tann ya da tdnnsal gu~. tPlaton'un fel- Darwin'in, organik degi~imleri a~lkla
sefesinde, tannlarla insanlar arasmda mak amac1yla geli~tirdigi biyolojik ev-
bulunan, tannlara insanlann niyazlan- rim teorisini temele alan yakla~Im, L.,r,a-
m, insanJara da tanr1larm buyruklanru ru da i,_ine alan canh dogamn evrimJe
ileten gu~. Sokrates'e zaman zaman ken- olu~tugunu, bu evrimin itici gucunun,
disini duyuran ve onun yanh~ i~ler yap- ya~ama kavgas1 ve bunun sonucu ola-
masma engel olan i~sel ve ruhsal ses ya rak da, dogal ay1klanma oldu~nu,
da varhk. dogal turlerin yarahlmay1p, dogal et-
darapti. Klasik mantlkta, onculleri tumel, kenlerle, birbirlerinden ~lkarak olUi-
sonucu ise tikel olwnlu bir onenne olan mu~ oldugunu one suren ogreti olarak-
davran1' 199
Darl-vinizin, Darwin•in, evnl'run ii~ ilke ili~ki i~inde bulunmast dun1muyla be-
ya da etkenin etkile~imine dayand1g1 an- lirlenir. Bu ~er~eve i~inde Dasein'1 belir-
layt~lnt tarumlar. Bu ii~ ilke ya da etken leyen ii~ temel yon vardu: 1 Olgusalhk,
Siras1yla degi~iklik, kahtnn ve varolma 2 varolu~sal durum ya da ki~inin ama~
sava~1d1r. Bunlardan degi~iklik, biitiin h varhgtru ve potansiyelini kavramast
canblarda soz konusu olan serbestle~tiri· ve 3 insantn me~guli yetleri i~inde ken-
ci etken; kalltun, benzer organik formla- disini un utmast ve bu durumun bir so-
nn bir ku~aktan ba~ka bir ku~aga akta- nuru olarak da, biricik ozelJiklerini ve
nlmasinl saglayan tutucu etken; sahici varolu~unu kaybehnesi.
varolma sava~1 ise, belli bir ortamda tis· datisi. Klasik manttkta~ biiyiik onennesi
tiinliik saglayacak degi~iklikleri belirle- tiimel, kii~iik onermesi ve sonucu tikel ·
yen, boylece de se~ici bir iireme h1z1 ara- olumlu onenne olan ii~iincii ~ekilden
cthgiyla tiirlerin degi~ime ugramas1n1 ge~erli tas1m kahb1: Tum M'ler P'dir.
saglayan etkene kar~1hk gelir. Baz1 M•ler s•dir. 0 halde, baz1 S'ler p• dir.
dasein. Ahnancada 'varolu~' i~in kullaru .. davran1~ [Os. tavru hareket; lng. behaviour;
Ian ve lafzen 'burada-olma', 'orada- Fr. comportement; AI. verhalten ]. Bir nes-
ollna' anlam1na gelen terim. nenin, ozellikle de canh bir yarattg1n, bir
Terim ilk kez olarak varolu~t;u Ahnan organizmarun belli bir ortamdaki hare-
filozofu Karl t Jaspe~ tarafmdan kulland- ket tarzt~ canblann ~e~itli durum ve or-
tnt~tlr. E.xistenz kavramm1 sahici, otantik tamlardaki tepkileri, bireyin i~inde bu·
ins an varolu~u i~n koruyan Jaspers, dase- lundugu dogal ya da toplumsal ortam1n
in terimini normal, giindelik anlarru i~in· uyaranlanna tepki gostenne ya da yarut
de suadan varolu~u ifade etmek iizere verme bi~imi i~n kullarulan genel terim.
kullarun1~t:Jr. Terime kendi felsefesi i~in 'Davran1~ta niyetten saz edilebilir mi?',
de, yeni ve ozel bir anlam yukleyen 'Kalp ah~lan davran1~ olarak goriilebilir
tHeidegger ise, dasein1 belirli bir ti.irden mi?', 'Sessiz dii~iinme davran1~tan say1·
varolu~u, insan bireylerinin varolma tar· hr rru?', "Belli bir bi~imde tasvir edilen
zm1 tanunlamak amactyla kullanu. Bu bir davraru~ tarz1 (omegin, kolun kaldi-
tiirden bir varolu~un tetnel ve ayudedid nlmas•) ba~ka bir bi~imde betimlendigi
ozelligi~ onun varhgm kendisi i~in bir zaman (ornegin, cam k1rma) da, davra-
problem oldugu, varolmantn ne anlama nt~ olmak dunununda m1d1r?' tiiriinden
geldigi sorusun u soran bireyin varolu~u sorular, davratu~ konusu i~inde ge~en
olmas1d1r. sorulara omek olarak verilebilir.
Ayru zamanda neolojizmleriyle de fin Bu baglamda, insan davrant~1n1n, psi·
kazaruru~ olan Heidegger das~n terimirU, koterapi, uyu~h.lrucu ya da beyin cerra-
modern donerrun insan1 bilin~ varltg1 hisi yoluyla onemli olc;-iide degi~iklige
olarak merkeze koyan ozne felsefesine al- ugrahlmas1 d urwnuna ya da yontemine
tematif bir felsefenin temel kavrarru ola· davram~ kontrolii ad1 verilir. Ote yandan,
rak onenni~tir. Ona gore, ins an kendi kendisine paradigma olarak davranl~~~
bilincinin ekseni etrafmda donmez; o hg• alan bir bak1~ a~1S1ndan, insan dav-
her~eye kendi bilincinden hareketle raru~Inl bilhnsel yollarla ara~tLran disip-
niifuz edip, onu manipiile edebilme gil- linler; psikoloji, sosyoloji, sosyal ve
cline sahip degild.ir. lnsan ya da insanf kiiltiirel antropoloji gibi bilimlerle, biyo-
varolu~ olarak dasein, ancak varllk.la iii~· loji, ekonorni, cografya, hukuk., psikiyat·
kisi i~nde tarurup belirlenebiUr. ri ve siyaset biliminin insan davrani~Iyla
Heidegger i~in, insani varolu~ dunya· ilgili olan alanlanndan olu~an ve insan
da-olma, insarun kendisini ~evreleyen eylemlerini konu alan disiplinlei davra-
nesnelerle ve i~inde bulundugu toplu- nrf bili mleri diye tammlanu. Sosyal bi-
lllun uyeleriyle, onlarla ilgilenme ve on· limler terimiyle e~anlamh bir terim ola ~
lara dikkat etme anlammda, belirli bir rak k ullarulan davraru~ bilimleri terimi,
200 davran1H1hk
sosyal bilimler terimine gore, daha de- van davram~mm insan varhklanna da
neysel bir yakla~1m1 ifade eder. genellenebilece~i kabulu uzerinde, hay-
davram~~1hk [ing. behaviorism; Fr. beha- vanlan kullamr.
vioisme]. 1 Psikolojinin tam anlam1yla Davram~~1hk, insan davraru~m1 yone-
empirik veya deneysel bir bilim olmas1 ten etmenler soz konusu oldu~unda, bu-
serekti~ini, onun sadece ve sadece or- radan da anla~daca~1 iizere, ko~ullu
ganizmamn yaph~I ve d1~avurdu~u tepke fikrini geli~tiren Rus ara~hrmaCJ.
~eyi ara~hrmas1 gerekti~ini soyleyen Pavlov'un ~ah~malanndan hareketle,
psikoloji teorisi ve metodolojisi; insan salt ~evresel etmenleri belirleyici kabuJ
ve hayvan psikolojisini, zihin ve bilin~ eden bir yakla~1md1r. Davram~ ~a~n
kavramlanm tiimiiyle bir kenara bira- ~lm ve ~u ya da bu tiirden ko~ullama
karak, davram~;a ili~kin ara~hrmalarla yoluyla o~renilir ve aym davram~ yine
smtrlayan, psikolojinin mumkiin tek ko- d1~andan de~i~tirilebilir veya yonlendi-
nusunun gozlemlenebilip, ol~iilebilen rilebilir. Bir tiir indirgeyici tmaddecilik
davram~ oldu~unu savunan ~a~da~ ~eklinde geli~en davram~~1hk, ~a~n
Amerikan psikoloji okulu. ~unahk. empirizm, nesnelcilik ve do-
2 Zihinsel fenomenlerle ilgili onermele- ~alahk gibi aklm ve yakla~unlan da
rin davraru~ ve davram~ e~ilimleriyle i~eren, determinist ve materyalist biro~
ilgili onermelere indirgenebilece~ini sa- retidir.
vunan; insani faaliyetin bilin~, yonelim · Tarihi su-as1yla, 1900-1925 ylllan arasm-
ya da anlamla ilgili oznel boyutlanru da, Thorndike ve Watson taraftndan tem-
bir k1y1ya atarak, salt gozlemlenebilen sil edilen klasik davranr~~rlrktan; 1920-
davram~ iizerinde yo~unla~an felsefi 1940 ydlan arasmda Tollman ve Guthrie
o~reti. gibi psikologlann onctiliik yaph~l yeni-
Bir anlamda ingiliz dii~iiniiru T. Hob- davranr~~rlrktan; 1940-1950 arasmda on
bes'a kadar geri gibnekle birlikte, tam plana ~1kan Clark Hull'un hipotetiko-
olarak 1910 y1hnda, John B. Watson ta- deduktif davraru~ teorisinden; 1960-1975
rahndan kurulan davram~~1hk, yuzy1l arasmda ortaya ljlkan Skinnercr davranr~
ba~larmda hAkim ak1m olan i~ebakl~~~ t;rlzktan ve nihayet bu tarihten giiniimii-
h~a bir tepki olarak do~mu~tur. Dav- ze dek siiren bili~sel davranr~t;rlrktan olu-
ram~~lllk, bilince ili~kin inceleme, ~an davram~~lllk ak1m1, laboratuvar
ara~t1rma iizerinde yo~unla~ml~ olan ara~t1rmas1yla deneysel bir metodoloji-
i~ebak1~~~h~m tersine, bilincin ve zihin ye biiyiik bir inan~ besleyen Amerika
hallerinin kavranamayaca~llll one su- Birle~ik Devletlerinin 20. yuzy1ldaki
rer. i~ebak1~m giivenilmez oldu~unu, h~kim psikoloji okuludur.
zira ki~inin kendi benine' ili~kin kay1t, a) Bazt radikal davranr~plar, bir yandan
bildirim ve bilgilerin miiphem ve oznel davram~In anlamm1 norolojik siire~leri
olup, nesnel bir tarzda do~lanamaya de kapsayacak ~ekilde geni~letirken, bir
ca~ml savurian davram~~dlk, tmanhk- yandan da 'se.-;me', 'karar verme', ve 'is-
9 pozitivizmin felsefr temel ve ilkelerine teme' gibi zihinsel bir boyutu ya da en-
dayanarak, do~rulukla ve kesin bir bi- tellektiiel bir temeli olan sozcLiklerin, hi~
~imde bilinebilecek he~yin duyular bir ~Ide zihinsel olaylarm ya da zihin
yoluyla gozlemlenen ~yler, yani davra- hallerinin yerini tutmadl~llll soylerler.
m~lar oldu~unu iddia eder. Ba~ka bir Onlara gore, '5e91le', 'karar verme' ya da
deyi~le, davram~~·h~a gore, psikoloji- 'isteme', herkes tarahndan gozlemlene-
nin ve insana dair bilginin mqru bilir olan davraru~m ortaya 9.lo~1yla
yegane konusu gozlemlenebilir davra- veya ortaya .;rkacak olan gozlemlenebilir
nl~hr. Gozlem ise, en iyi bir bifi,imde davraru~ e~ilimleri aracdl~lyla a~lklana
kontrollii deney yoluyla ger~ekle~ir. Bu bilir. Orne~in, dii~iinme, sessiz konu~
ti.ir deneylerde ise, davram~~1hk, hay- mayla, gutlak hareketleri ve goz tepkile-
cleAer 201
Bu fierfieve i.;ir.de, haz (olumlu) ve aa hangi bir unsuru. Bu ba~lamda, bir de-
(olwnsuz) g:ibi llazCI degerlerden, guzel ~~kenle adlandmlan ~eyler s1mhna;
(olumlu) ve c;irkin (olumsuz) gibi estetik bir de~~kenin belirli bir yorumda kaza-
de~erlerden, iyi (olumlu) ve kotu (olum- mp, bu de~~kenin yerine gefjti~i adla-
suz) gibi al1laki degerlerden, yararh (olum- nn gosterdi~i dild1~1 nesnelerden olu-
lu) ve yararslZ (olumsuz) gibi yararcz de- ~an ktimeye deger alana ad1 verilir.
gerlerden, sevap (olumlu) ve gunah 3 Dilbilimde, dilsel bir o~e ya da biri-
(olumsuz) gibi dini degerlerden, ve niha- min dil sistemi ic;indeki farkh konumu-
yet do~ru (olumlu) ve yanh~ (olumsuz) na ba~h olarak ortaya filkan anlarru. Sa-
gibi mantlksal degerlerden soz edilebilir. ussure'tin dilbiliminde onemli bir yer
Ote yandan, bir ~eyin arzu edilen so- tutan bu anlay•~a gore, dilsel bir o~enin
r:tUfilan tiretmek bak1mmdan sahip ol- de~erini belirleyebilmek ifjin, 0 o~enin
du~u de~ere, istenen bir sonuca ula~ kendisiyle ayru dtizlemde bulunan veya
mada arafi i~levi goren bir ~eyin sergi- yer alan di~er O~e}er}e kurdu~U kar~It
ledi~i de~ere, ara~al ya da pragmatik Uk ba~ntuanru dikkate alma zorunlu-
deger ad1 verilirken, bir ~eyin bizzatihi lu~u vardu.
kendisinden dolay1 sahip oldu~u, kendi 4 iktisatta, mubadale edilebilir, satda-
ic;inde ve kendi ba~ma sergiledi~i de~e bilir bir e~ya ya da nesnenin k.ar~d1~1,
re asli deger denir. ozellikle de onun parasal veya maddi
Yine, bir ~eyin en yuksek say1da insan olarak belirlenen ederi. Bir mal, hizmet
ic;in en yuksek mutlulu~a katkJda bu- ya da i~e izafe edilen goreli anlam ve
lundu~u stirece de~erli oldu~unu savu- onem.
nan anlay1~ yararc1 deger anlay1~1 olarak Bu fierfieve ifjinde, bir mal, e~ya veya
bilinirken, iyilik, guzellik, do~ruluk gibi hizmetin ba~ka mal, e~ya veya h.izmet
de~erlerin, insandan ba~ olarak edinme imkam sa~layan de~eri; bir
varoldu~unu, ki~iden ki~iye, ktilttirden nesne ya da e~yanm ba~ka bir e~ya ile
ktilture de~i~meyen nesnel gerfiekJikle~ de~i~tirilmesi ba~lammda ta~tdi~l
re kar~1hk geldi~ini savunan goru~e de~er mubadale degeri diye tarumlarur.
nesnelci deger anlay•~• ada verilir. Buna kar~m, mal ve ~yalarm ihtiyafjlan
Buna kar~m, iyilik, do~ruluk ve guzel- kar~dama ozelliklerinden do~an de~er
lik gibi de~erlerin nesnel bir gerc;eklikle- lerine, bir e~yarun ttiketi.m veya ba~ka
ri bulunmad1~&nl, ki~isel duygulardan, bir maim uretilmesi ba~lammda sahip
tavu ve gerfieklik yorumlanndan ba~ka oldu~u de~ere kullamm degeri ad1 verilir
hi~jbir ~ey olrnadt~Inl dile getiren de~er de~erden ba~lmsizhk [lng. value fret-
goru~une oznelci deger gorii~ii, ve niha- dam]. Bir disiplinin ya da bilimin salt filp·
yet de~erlerin bir kulturden di~erine lak olgularla ilgili olmas1, de~er baki-
farkhhk gosterdi~ini, de~erlerin, ki~inin mmdan notr ya da yans1z olma hili;
fievresi, ki.ilttiru ve mizac1 tarafmdan be- bilimsel ara~hrmamn salt kendi ba~ma
lirlenen ki~isel ve toplumsal tercihlere bir nesnenin, ~ya, eylem ya da duru-
goreli oldu~unu one stiren de~er anlay1- mun ahlaken iyi, kotu veya ahlakla ili~
~ma da goreci deger anlay•~• olarak ta- ldsiz olup olmad1~1JU belirleyememesi
mmlanmaktadu. durumu. Bilimsel ara~bnna1un belimle-
Ay•u fierfieve ifjinde, d tin yada neyin meler, aljlklamalar sa~layabilece~i, on-
gerfiekten ve kendi ba~ma iyi, arzu edi- deyilerde bulunabilec~i, fakat de~er
lir ve onemli oldu~unu ele alan o~reti yargiSl tiretemeyece~i tezi.
ye; de~erleri onem derecelerine gore De~erden ba~1ms1Zhk dti~tincesi soz
ayuarak suuflayan felsefe dahna deger konusu oldu~unda, birbirinden farkh Ufi
teorisi ad1 verilir. gorii~ gundeme gelir. Birind goru~, 1
2 Manhkta, bir de~i~kenin belli bir nesnelli~in ve dolayisiyla de~erden ba-
yorum alhnda olu~an de~er alamn her- ~Imsazhk ve yans1zh~m bilimin olmazsa
deger hiyerar~isi 203
olmaz ko~u 1u olciu~unu one siiren pozi~ vc ger~ektir. Aziz Augustinus'ta varhk
tivist gori4~tiir. Olgulan konu alan bili- hiyerar~isinin en tepesinde, Platon'un
lnin nesnel, oysa de~er ve de~er yargt- iyi ideas1na _benzer bir bi~imde, Tann
lanntn oznel oldu~unu, soz konusu bulunur. Fiziki nesneler bu hiyerar~inin
oznelli~in bilimin nesnelli~ne ve kamu- en alhnda bir yerlerde bulunur; ins an
salh~Ina zarar verdi~ini dile getiren po- ruhu ise, bu ikisi aras1nda kahr. Buna
zihvist gor(i~, bilim adam1nm ara~tuma kar~1n, melekler, insan ruhunun iizerin-
laruun her a~amas1nda ki~isel e~ilim, de, Tann'Iun alhnda bir yer i~gal eder.
taVlr 1 onyarg1 Ve tercihlerinden soyun- deger felsefesi. [ing. axiology; Fr. axiolo-
ffiU~ olaca~1 beklentisiyle birlikte, sosyal gie; AI. axiologie]. De~erin do~as1na, ol-
bilimler ba~ta olmak iizere, tiim bilimle- ~iitlerine ve metafiziksel stati.isiine ili~
rin de~erden ba~unstz oldu~unu one kin ara~tlrmalardan meydana gelen
surer. Do~a bilimlerinin yontem.Jerinin de~er teorisi.
sosyal bilhnler alan1nda da kullarulmas1 Aksiyolojinin problemleri dort ba~hk
gerekti~ini savunan bu gorii~, orne~in alttnda toplanabilir: 1 De~erin do~ast
sosyolojiyi de, manbksal olarak de~erle IUn ya da oziiniin ne old u~u problemi. 2
ilgili hi~bir i~erimi olmayan bulgulan De~er tipleri sorunu. Buna gore, baz1
kaydebnekle u~ra~an, h1muyle teknik de~erler kendinde, kendi ba~Jna ve biz-
nitelikte bir etkinlik olarak goriir. zat kendileri i~n istenir, bun a kar~1n di-
Bunun tam kar~1s1nda yer alan goru~ ~erleri soz konusu temel de~erlere gotii-
ise, 2 toplumsal veya sosyolojik analizin ren ara~lar olduklan i-;in istenir.
her a~amasuun ahlaki' ve politik kabul 3 De~erin ol~tii problemi. De~erleri
ya da i~erimlerle dolu oldu~unu, sosyo· belir)eme, olc;me ya da Slnama standart-
lojinin kendisinin ideolojik bir disipline lantruz hem psikolojik faktorler hem de
tekabiil etti~ini one siiren Marksist go- manhksal o~elerden etkilenir. Nitekim,
ru~tiir. 3 Buna kar~tn, soz konusu iki u~ baz1 filozoflar standartl, elde edilen haz-
arasJnda, ozel olarak sosyolojinin, genel Zln niceli~inde (t Aristippos) bulurken,
olarak da sosyal bilimlerin ahlak, siyaset bazllan uyum, tutarhhk ve bii tiinliikte
ve de~erlerle i~ i~e ge~mi~ bulund u~u (tPlaton, tHegel) bulmu~lardu. 4 De~e
nu, ama ara~tuma alanlann1n se~imin rin metafiziksel statiisiiniin ne oldu~u
de de~erler i~e kan~sa bile, ara~ttrma problemi.
run tarafsaz bir bi~imde siirdiiri.ilmesi, De~erin metafiziksel statiisiiniin ne ol-
sonui;lann yans1z bir ~ekilde takdim du~u problemi gi.indeme geldi~i zaman,
edihnesi gerekti~ini one siiren farkl1 go- ii~ ayn tav1rdan saz edilebilir: a) De~e
ru~ler bulunur. rin in sana ba~b ve goreli old u~un u sa-
de~ere dayah varhk hiyerar§isi (ing. axi- vunan 6znelcilik, b) de~erlerin, mantlksal
ological hierarchy of reJJlity; Fr. hierarchie ozler oldu~unu, fakat ger~ekte varolu~
axiologique de Ia rtalite]. tPiaton'da, ama sal bir statiilerinin bulunmadt~uu savu··
ozellikle de Aziz t Augustinus'ta saz ko- nan manttksiJl nesnelcilik ve c) de~erlerin
nusu alan, ve varhklan asli ve temel de- metafiziksel ger~ekl i~n nesnel ve aktif
~erlerine gore dereceleyen, diizenleyen bile~enleri oldu~unu savunan metafizik-
hiyerar~ik varhk gorii~ii. sel nesnelciUk.
Bir de~er hiyerar~isini bir ger~eklik hi- deger hiyerar§isi [in g. lzierarchy of values;
yerar~isi hAiine getiren ve dolayts1yla Fr. hiearchie des valeurs]. Nesnel bir varo-
var hk derecelerinden saz eden bu varhk lu~ u, insandan ba~tmstz bir ger~ekli~i
anlay1~1na gore, bir ~ey daha de~erli ol- oldu~u savunulan ahlaki de~erlerin ni-
du~u, daha yuksek bir de~ere sahip ol- telik ve niceliklerine, onem ve yo~un
dugu si.irece, varhk hiyerar~isinde daha luklanna ba~h olarak belli bir derece-
yuksekte bir yerlerde bulunur. Ba~ka bir lenme, ya da stralanma i~inde olmas1
deyi~le, daha yuksek alan daha de~erli durumu i~in kullanllan deyim.
204 deAerl eme
Boyle bir deger hiyerar~isi geli~tiren fi- on plana ~lkartan gorii~iinii ifade eden
lozoflardan biri alan Max +Scheler de- 1 terim.
~erlerin, once niceliksel temeller iizerin- de~er perspektivizmi [lng. value perspec-
de, s1ras1yla a) siirel b) kapsam ve tivism]. De~erlerin temelde mutlak ve
boliinebilirlik, c) temel alma ve d) doyu- de~i~mez oldu~unu 1 fakat ayn• de~er
mun derinli~i olt;Utleriyle I duyumsal lerin1 onlara ili~kin bilgimizin goreli ol-
de~erler olarak ve sonra da, daha ~ok ni- mas 1 anlam1nda rolatif old uklann1 sa-
teliksel farkhbklardan dolay11 II ya~arn vunan ani a y1~.
sal de~erler, III tinsel de~erler ve IV Farkb toplwn ya da tabakalann farklt
dinsel de~erler diye, a~a~1dan yukar1 ya ahlaki de~erlere sahip olmas1 ya da fark-
do~ru Slralandl~lnl One siirmii~tiir. h uygulamalar sergilemesinin, degerle-
de~erleme [lng. valuation; Fr. ~valuation; rin toplumlara goreli oldugu anlam1na
AI. bwertung scltiltzung ]. 1 Manhkta,
1 de~il de, toplumlar1n mutlak ve degi~
bir onenne kiimesinin her o~esine bir mez de~erlere farkll pencere ya da pers-
do~ruluk de~erinin verilmesi i~lemi. pektiflerden bakhg1 anlarruna geldi~in.i
2 Ahlak felsefesinde, bir olay d urum,
I one siiren bir yakla~un olarak de~er
ya da nesnenin iyi, kotii veya ahlakla tperspektivizmi, goreli olarun de~erler
ili~kisiz oldu~unu soyleme, ana bir k•y- de~il, fakat de~erlere ili~kin bilgimiz ol-
met takdir etme, ahlaki eylemler i-;in bir du~unu savunur. Bu yakla~1ma gore,
deger yarg1s1 iiretme. e~er insarun de~erlere Tanralmn bak1~
3 Iktisatta1 bir nesne, e~ya, gerc;ek bir a~unndan yakla~abilmesi soz konusu ol-
ozellik veya bir hizmete ekonomik bir saydl, o de~erleri dogru perspektiften ve
de~er yiikleme. Bu ba~lamda, degerin mutlak deierler olarak gorecekti.
kayna~1 veya en temel belirleyicisinin, de~illeme [lng. negation; Fr. n~gation; AI.
iiretim esnas1nda harcanan emek oldu- verneinung]. Bir onermenin inkan.
~unu soyleyen de~er teorisine emet,in Manhkta her onermenin tek bir de~il
degeri teorisi, de~erin biricik oi~Usii~n lemesi old u~u ve p gibi bir onennenin
son birimden elde edilen yarar anlamin- de~illemesini olumsuzlamanm, ger~ek
da marjinal fayda oldu~unu one siiren te p·yi olumlamak anlam1na geldi~i
de~er teorisine ise marjitral dega teorisi kabul edilir. Bundan dolay1 1 bir oner-
ad1 verilrnektedir. Nihayet1 bir nesne ya meyle onun de~illemesinin ~eli~ik ol-
da e~yarun de~erinin biricik ol-;iisiiniin duldan soylenmektedir.
soz konusu e~yarun iiretiminde kullaru • Bu ba~lamdal do~ru bir onenneden
tan iiretim faktorlerinin toplam maliyeti yanb~ bir onenneyi, yanh~ bir onerme-
old u~un u dile getiren de~er teorisi ise, den de do~ru bir onenneyi elde eden
ntaliyet deger teorisi olarak tarumlarur. birli ekleme degilleme eklemi ad1 veril-
degerlerin tersyiiz edilmesi [lng. transva- mektedir.
luation of values; Fr. transvalUQtion dEs va- de~illeme manlt~a [ing. logic of negation;
leurs ). tNietzsche'nin geleneksel de~er Fr. logique de n~gation]. Acllarla dolu bir
leri once a~md1rarak sonra da atarak, ya~am siirecinin temel nedenini bilgi-
yeni de~erler one siinne tavnl insanla- sizlikte bulan, saplantdann1 kor inan~la
nn geleneksel de~erlere ve toplumun nn, onyargJiann, tiirlii tiirlii tutkularml
muhafazaklrh~1na ba~kald1rarak, yeni ya~am ~ark1na ba~1mhh~m, hep a yru
de~erlerle ortaya ~1kmas1 gerekti~i dii- kokten tiiredi~ini1 ya~aJJUn ne oldugu-
~iincesi i~in kullanllan deyim. nu gorememekten, tutkulan ~klrtan
Onun zaylfh~1, kole ruhunul edilgenligi bilgisizlikten kaynaklandJgut! savunan
yiicelten geleneksel Hristiyan ahlakma tBudizmde, bilgisizli~in ortiisiinii kal-
kar~a ~1kara~ insarun kendi kendisini dlnnak ve tNirvana'ya eri~me yolunu
olumlamastru, kendi kendisini ger~ek kunnak amaa yla geli~tirilen mantlk
l~tinnesini ama~ bilen yarabc1 ahlakl tiliii.
degitme 205
Ontegin, bu 1nanhgu1 bir par~as1n1 degi~me [Os. tebeddiil, telunroi.il; ing. chan-
olu~turan 'Varlrgr n sekiz katlr degillenrne ge; Fr. changement; AI. wrtinderung, amde-
yontenu·~nde, ya~amtn ~e~itli ger~ekleri rung]. Duyumsal ve i~ebak1~sal deneyi-
nihai ve en yi.lksek ger~ek a~s1ndan Sl· 1nimizin en belirgin, temel ve ozsel
nand1g1 zaman, Ne dogum var, ne
1
yonlerinden biri; varolanlartn ba~ka bir
oli.im; ne si.irekli bir olu~ var ne yok ~ekle ya da duruma girmeleri si.ireci.
olu~; ne birlik var ne ~okluk; ne geli~ var Degi~me kavram1 s1rastyla, zaman
ne gidi~' sonucuna ula~1hr. Ba~ka bir i~inde ard arda geli~i; degi~me boyunca
deyi~le, degilleme manttg1 s6z konusu kendi kendisiyle goreli olarak aynt
oldugunda, gi.inli.ik ya~amm temel dog- kalan bir ~ey ya da tozi.i; bu tozi.in sahip
rulan yadsmarak, en yuce ger~egin her oldugu ozellikler bakurundan sergiledi-
ti.irli.i nitelemenin otesinde oldutu belir- gi fark.lthklan ve belli bir yon ya da
tilir. dogrultuyu i~erir.
degi~im felsefesi [lng. philosophy of chan- Degi~1ne problemini felsefe tarihinde ilk
ge; Fr. philosaphie du changement] Aristo- kez olarak ele alan di.i~i.ini.ir Herakleitos
teles'in felsefesinde oldugu gibi, degi~ olmu~tur; o, ~agda~1 Parmenides'in 'De-
lne olgusunu dunyam1ztn temel bir gi~lne, ~eli~ik oldugu i9n, iml<Anstzdu
olgusu olarak kabul eden ve degi~me ~eklindeki tezine kar~1, 'Degi~me ~eli~ik
konusunu uygun bir kavramsal ~er~e tir, btmdan dolay1 da, ~eli~ki, yani kar~tt
veyle a~tklamaya, anla~llu hAle getirme- larm birligi, ger~ekligin oziini.i meydana
ye ~ab~an felsefe ti.irii. getirir' diye di.i~iinmi.i~ti.ir. Filozof, 'Aynt
nelue ikl defa giremeyiz' demi~ ve deti~
+Herakleitos'un, tMarks ya da Berg-
menin bir nitelikte, kar~tbna doni.i~me
son·un felsefelerinde oldugu gibi, dura-
~eklinde oldugunu savunmu~tur. $u
gan bir ger~eklik, statik bir varhk anla·
halde, IIerakleitos, Pannenides'in dura·
y1~1n1 tiimiiyle reddeden, degi~meyi
gan ve degi~mez varhg1na kar~1, nitelik-
evrenin tek kahc1 ve si.irekli ilkesi ola-
sel degi~me olarak olu~un ger~ekJigini
rak goriip, temel ger~eklik yapan felse·
one si.irmi.i~ti.ir.
fe tiirii i~in kullantlan deyim.
Aynt nehre iki kez girilemeyecetini one
deAitken [Os. muteltauuil; ing. variable; si.iren tHerakJeitos'un gori.i~lerinin savu-
Fr. variable; AI. variable, veriinderlich] . 1 nuculugunu yapmt~ olan i.inli.i Kraty·
Manhkta, temel yorum alhnda, belli bir los'a gore ise, ayn1 nehre, yabuz nehrin
~eyin degil de, belli bir ~eyler S1n1fln1n
kendisi degil, fakat nehre giren de degi~
ad1 olan sembol; belli bir yoruma gore, mi~ olacag1 i~in, bir kez bile girilemez.
belli bir nesneyi gostermeyip, yerine Ustas1 HerakJeitos'un det~me anJayt~l
ge~tigi adlann gosterdigi nesnelerden nl geni~leten Kratylos'un bu a~1r1 de-
olu~an ki.imeyi deger alan1 olarak kaza- gi~me gori.i~i.i, nesnelerin degi~mesiy
nan simge. Bir bagtnll ya da fonksiyon- le birlikte, nesneleri tasvir etmek i~in
da, gerektigi zaman belirli sabit terimle- kullantlan betimlemeler ve dil ge~ersiz
rin yerine ge~irilen belirsiz terim, degi- hAle geleceginden dolayt, konu~mayt
~ebilen nic~lik. imkanstz hale gel:irir. Bundan dolay1, ko--
2 Metodolojide ise, bir deney soz konu- nu~mak yerine, yalruzca nesnelere i~a
su oldutunda, deneysel bir durumu ret etmekle yetiruneliyiz.
olu~turan etkenler, ba~langt~ ko~ullan EleaWarm gori.i~lerinden etkilenen Em-
ntn etkisine bagh olarak ortaya Qkan so- pedokles ve Anaksagoras, bir yandan
nu~la, gozlemlenen sonurun ortaya ~tkt da degi~me olgusu ve ~oklutu kabul
~~nda etkisi aranan ba~langt~ ko~ullar1 etmi~tir. Onlara gore, d1~ diinyadaki
olarak iki ye ayrtldtgmda, sonucu belir- gozle gori.ili.ir ~oklugun kendilerinden
leyen etkenlere bagrms1z degi~ken, sonu- dogdugu ogeler niteliksel bakundan
ca ise bag,ndr degi~ken ad1 verilir. farkhbk gosterir ve evrendeki heiJey bu
ogelerin hareketlerinden, onlartn ~e~itli bihnesi i<;in, bir ~ekilde degi~tirihnesiyle
birle~i•nlerinden aneydana gelir. ~u olur. Madde ~iandi ba~ka bir ~ekil ya da
halde, soz konusu iki filozof, evrendeki form kazannu~ olsa dahi, geride yatan
niteliksel degi~meyi reddehni~ ya dade- dayanak olarak ayna kahr. Buna gore, bir
gi~lneyi, Parmenides'in varhguun ozel- me~e palamudu me~e agaca haline gel-
liklerini ta~ayan ogelerin yer degi~tirme diginde, form bakamandan ger~ek bir
hareketine indirgetni~tir. degi~1ne soz konusuyken, madde bakt-
Degi~me pl'oblemini aynnhh bir bi- m•ndan ger~ek ve kahca bir ogenin var-
~imde ele alan ve felsefesinin en onemli hgandan soz edilir.
pro bleani haline getiren filozof, degi~ Aristoteles'e gore, baza degi~meler da~
•nenin ezeliAebedi oldugunu, evrenin gi.i~leri"* fail nedenlerin yaraha faaliyeti
zorunlu ve tarh~•lmaz bir olgusuna kar- sonucunda ortaya r;akarken, degi~mele
~ahk geldigini kabul eden tAristoteles rin ~ogunda boyle bir da~ nedene gerek
ohnu~tur. 0 her tiir hareket ya da de- duyulmaz. Onun dogal olmayan, zorla
gi~me ir;in, kinesis terimini kullanarak, ger~ekle~en bir degi~me olarak niteledi-
degi~lnede ~u temel ogelerin soz konu- gi birinci tiirden degi~meler, bir ~ey do-
su oidugunu savunmu~tur: 1 Degi~me ganan nonnal aka~ana mi.idahale ettigi
boyunca varolmaya devam eden y a da zaman ortaya c;d<ar. Buna gore, omegin,
degi~1nekte olan 1nadde, dayanak ya da bir aga~ bir suaya doni.i~tiiri.ilebilir,
toz. 2 Belli bir formdan yoksunluk. 3 De- fakat bu normal ve dogal bir geli~me de,
gi~ane boyunca ya da sarasanda ortaya gildir. Bu ti.irden bir degi~me si.ireci, yal-
~akan bir form. Buna gore, ti.im degi~ ruzca bir insan varhga sahneye ~akhga ve
•neler, bir formla, daha once sa hip olma- olaylaran normal akl~ana degi~tirdigi
daga bir foranu kazanan bir maddeden zaman soz konusu olur. Buna kar~an,
aneydana gelir. her yerde ve ozellikle de biyolo ji alarun-
Aristoteles'e gore, ~evremizde gordi.i- da soz konusu olan dogal degi~mede,
gt.ianl.lz ~eyler siirekli olarak degi~mek bir da~ mi.idahale soz konusu olmaz.
tedirler. Bundan dolaya, degi~me d1~ Nesne, kendi ba~1na btralalda~nda
di.inyaya ili~kin tecri.ibemizin en temel dogal olarak degi~ir ve yeni formlar ya
olgulanndan biridir. Aristoteles i~n, da ~ekiller kazanu. Tohumlar bitki ve
degi~me, nicelik ve nitelik bakunandan aga~ haline gelir, kopek yavrulan birer
degi~meye, harekete ek olarak, varhga kopek ol ur ve gezegenler kendi yori.inge-
geli~, bi.iyi.ime, ~i.iri.ime ve yok olu~ an- lerinde hareket eder.
lam1anna gelir. Aristoteles'e gore, bi.iti.in bu dogal de-
Ote yandan, bu degi~anelerden bazalan gi~meler, ama~h degi~melerdir. Nesne-
dogaldar, bazalara ise insanan yarahca fa- ler, kendilerinde var olan potansiyel
aliyetinin bir sonucu olarak ortaya ~akar. gi.i~lere gore degi~irler, kendi dogala-
Varolan ~eyler si.irekli olarak yeni form randa soz konusu olan degi~ebilme
kazanmakta, yeni canlalar di.inyaya gel- imkanlarana gore ger~ekle~irler. Kopek
•nekte ve insan tarafandan evler1 heykel- yavrulan sonu~ta hi-;bir zaman bir kedi
ler, v. b. g., yapalmaktadar. Degi~me si.i- ol up ~akamazlar, gezegenler kendi yo-
reci yeni bir form kazanmaya i~erir. Her rungelerini asia degi~tirmezler. Bu,
degi~mede ayna kalan bir ~ey, yani Aristoteles'e gore, her nesnenin ula~maA
anadde ve ayraca degi~en bir ~ey, yani ya ~ah~taga nihai bir formu, kendi geli~
form vardJr. Ba~langa~taki nesne ba~ka ane si.iredne mi.idahale edilmedigi tak-
bir ~ey olabilme potansiyeline sahiptir. dirde, soz konusu formu ger~ekle~tirme
Degi~ane, buna gore, potansiyel gi.i~le .. yoni.inde dogal bir egilimi bulundugu
rin akti.ielle~mesi ya da ger~ekle~mesi i9n, boyledir.
si.irecidir. Bu ise maddenin, o ba~ka bir Her ti.ir kendisine ozgi.i, go~eli bir nihar
~ekle sahip olan bir madde haline gele~ aanaca sahip oldugundan, ti.irlere goreli
degi~me tiirleri 207
ama~lar bize turleri birbirlerinden ayir- ,agda~ bir dii~iiniir olar. F. tBradley'e
ma ve tammlama olanag1 verirler. Buna kadar, bu model aym kalm1~hr.
gore, ta~lar dunyarun merkezine ula~ tSpinoza gibi du~unurler, Tann"nm
maya ~ah~1rlar, me~e palamutlan me~e degi~mezliginin ya da doganm ezeli-
aga~lan olma ~abas1 i~indedirler, kopek ebedi duzenin mutlak bir determinizmi
yavrulan hirer kopek, buna kar~m in- gerektirdigini du~unmu~, ama feno-
sanlar da ak.!lh ve toplurnsal varhklar menal diizeyde, degi~meyi inkar etme-
ohnaya ~ah~1rlar. Bu ni~in boyledir? mi~lerdir·. Kant-sonras1 idealist bircilik
Aristoteles, bu soruyu tum degi~mele de aym egilimi surdiirur. Soz konusu
rin ortak bir yonune i~aret ederek yaiut- idealist anlay1~, Kant'm zamam, ak.!lla
lamaya ~ah~1r. anla~Ilabir dunya i~in ge~erli ohnayan,
Her degi~me, ona gore, ba~ka bir fonn yalmzca fenmnenlere uygulanabilen bir
ya da hale ula~ma yonundeki bir ~aba duyarhk formu olarak degerlendinne-
dir. Ve degi~me, degi~en nesne ba~ka sinden etkilenmi~tir. Bu durum, olu~
bir form alabilrne potansiyeline sahip ol- ve etkinligin onemini vurgulayan Fich-
dugu surece devarn eder. Bir madde ve te'nin 'Mutlak Ego'sunun zamanm di-
bir fonndan meydana gelen her bil~ik ~mda olmasm1 iyi bir bi~imde a~1klar.
nesne degi~meyi surdurebilir, ~unku o Aym ~ey, ger~ekligin tarihsel niteligi-
maddi bir ~y oldugu surece, ba~ka ve ne i~aret eden ve Herakleitos'la uyu~
yeni formlar alma potansiye!ine sahip tugunu her flrsatta belirten Hegel i~in
olan bir varhkbr. Her nesne, kendi turu- de ge~erlidir; 0 da, Mutlak ide'nin za-
ne goreli olan forma ula~maya ~ah~Ir mandi~I oldugu konusunda 1srar eder.
ken, maddi nedeninden dolay1. yine de Zamansal goriinii~lerle fenomenlerin
ba~ka fonnlar alabilir. Aristoteles'e gore,
zamand1~1 temeli arasmdaki ayru ayi-
mutlak bir degi~mezlik haline ula~abi
run, zamanm ve degi~menin ~eli~ik ol-
len nesne kendisinde potansiyel olan hi~
dugunu ve dolayisiyla ger~ek olmadi-
bir ~ey bulunrnayan, dolayisiyla madde-
den yoksun olan bir varhkhr. Yani, var gmi savunan Bradley' de devam eder.
degi~menin inkan [ing. denial of change;
olan her ~y i~in soz konusu olan ortak,
en ytiksek ve nihai amaca, tarn bir Fr. dhlegation du clumgemenl). Degi~me ve
~oklugun varolu~unu, ilk ilkenin birligi
sukllnet ve mutlak bir degi~mezlik
haline ula~abilen nesneler yalruzca, ken- ve duraganbg1 adma, yadsuna tavr1.
dilerinde maddi hi~bir yon bulunmayan tEiea okulu filozoflanna gore, ilk ilke
ve saf fonndan meydana gelen nesneler varhkhr ve bir olan bu varhk, biihin
olacakllr. mekam doldunnaktadu. Bundan dola-
Degi~me problemi, modern felsefede Y'· yokluk ya da bo~luk varolamaz. De-
duragan bir bircilik ~er~evesi i~inde ele gi~me olanakSIZdir, zira degi~me, var-
ahnm1~1Ir. Buna gore, ilk kez olarak Pia- hgm var olmayan ya da yokluk haline
ton tarafmdan kurulan, biri degi~mez, gelmesini gerektirir ki, bu da ~eli~ik ol-
ezeli-ebedi ger~eklik, digeri ise degi~en, dugu i~in kabul edilemez.
zarnansal goriinii~ler dunyasmdan olu- de~i~me tiirleri [ing. types of change; Fr.
·~an iki dunyah metafizik, yalmzca Orta- genres du changemenl). Degi~me konu-
~ag felsefesinde degil, fakat modem fel- sunu ilk defa aynnhh bir bi~irnde ele
sefede de korunrnu~tur. Buna gore, alan unlu Yunan filozofu tAristoteles'in
Orta~agm Tann'smm a~km ezeli-ebedi- yap1Ig1 simflamaya gore, ~u degi~me
liginin yerini, degi~meden, Panneni- turlerinden soz edilebilir:
des'in Bir olan varhg1, Platon'un idealar1, 1 Niteliksel deli~me. Bir nesnenin nite-
Aristoteles'in Tann's1 ve Plotinos'un Bir'i liklerinde, ozelliklerinde ya da sifatla-
kadar bag1~Ik olan, ki~isel olmayan i~kin nnda soz konusu olan degi~me. 2 Me-
bir doga duzeni almi~hr. G. tBruno'dan, kdn-zaman bakmnndan deg~me. Nesnele-
rin konumlannda, yerlerinde soz konu- gibi kald1klanru one surer.
su olan de~i~me, yer de~i~tirme hare- de~~incilik [Os. tagayyurciilak; ing. muta-
keti olarak da tammlamr. 3 Niceliksel de- lionism; Fr. mutotionisme; AI. mutationis-
gi~me. Bir ~eyin say1sal bak1mdan mus]. Turlerin evrimini ani s1~rama,
farkhla~mas1, artmas1, azalmas1, buyu- veya de~~inimlerle, yani bir organizma-
mesi ya da kii~ulmesi. da, ortaya ~1kar ~1kmaz soyar;eklmsellik
4 Toz bakmundan degi~me. Bir do~amn, kazanan ani de~i~imlerle ar;1klayan bi-
bir formun, bir ozun ya da potansiyel yolojik ve felsefi goru~.
olarak varolan bir ~eyin aktuelle~mesi, Hollandah bilgin De Vries tarafmdan
varolan bir ~ey haline gelmesi. Tozsel geli~tirilen bu goru~, r;evresel etkilerle
de~i~me, kendi i~inde iki ture aynhr: a) olu~an de~i~ikli~in bireysel oldu~unu,
Do~um ya da bir~eyin varh~a geli~i, b) oysa soya~ekimsel de~i~melerin, bir-
Glum ya da tam olarak aktuelle~mi~ ve denbire ortaya ~1kan, sert ve sureksiz et-
geli~mi~ olan varh~m yok olup gidi~i. kilerden meydana geldi~ini dile getirir.
de~i~mez [tng constant; Fr. constante; AJ. deha [Os. hasisei mumeyyize; lng. genius;
bestiindig). Manhkta, bir yorum alhnda, Fr. g~nie; AJ. genialitaet]. <;ok zeki, ola-
ister bir birey, ister bir ozellik ya da ister ~anustu i~ler ba~aracak kadar ustun
bir ba~mh olsun, belli bir ~ey ir;in kulla- yetenekli olan ki~inin, birtak1m bulu~
rulan bir ada kar~1hk gelen sembol. ve icatlan ger~ekle~tirecek ~ekilde ya-
de~i~mezlik ilkesi [tng. principle of im- rahcl du~unceye ve zihin gucune sahip
muability; Fr. principe de l'immutabilite] olan insanm; kendisine yarahc1 bir eser
Felsefede, gerr;ekten varolarun, ya varh- ortaya koyma olana~1 veren ustun has-
~m zorunlu bir ko~ulu ya da bilginin letleri bulunan adamm vasf1, buyuk ya-
bir gere~i olarak, de~i~mez, sabit oldu- rahCJ yetene~i.
~unu dile getiren ilke. Dehaya, yani gerr;ekl~mi~ ba~anlarla
Buna gtke, tElea Okulu varolanlann ha- kendisini g~steren ola~anustii buyill<.
reketsiz ve de~i~mez oldu~unu one su- yarahc1 yetene~e sahip ki~i olarak dahi-
rerken, temele dc~i~mezli.k ilkesini al- nin e~siz katk1s1 genellikle betH bir alan-
ml~hr. Platon ise, de~i~mezli~i, yetkin da ortaya r;tkar, bununla birli.kte dahile-
varh.klar olarak tldealarda ve lyi ldeasm- rin daha onceki geli~melerini konu alan
da buhnu~tur. Aym ~ekilde, mutlak var- ara~ttrmalar onlann genel zek~ duzey-
h~l, do~al varhk alanmm d1~1na atan lerinin olduk~a yuksek oldu~unu gos-
Yeni-Platonrular Bir'i, yani mutlak varh- termi~tir.
~~ faaliyet ve de~i~meden ba~1~lk tutar- dehri:yyUn. lsl~mda, Dehriye gorO~une
lar. Tek tannh dinler ise, Tann'run de~~ ba~larum~, yani madded bir varhk an-
mezli~ini one surerken, saz konusu layl~l, yalmzca duyularla algllanabilen
de~i~mezli~i etkin ve yaraha bir de~i~ maddi dunyamn gerr;ek oldu~u goru-
mezlik olarak de~erlendirmi~lerdir. ~unO benimsemi~ dO~Onurler toplulu-
De~i~mezlik ba~lammda, yarahmcl- ~u.
hkla e~anlamh, tevrimdli~e kar~1 t bir Gerr;ekten varolamn sadece madde ol-
tav1r olarak, turlerin de~i~mez oldu~u du~unu, ruhun ve Tann'mn varolma-
nu, canll varl1klann ~imdi nas1lsalar, her dt~ml savunan bu okulun en unlu tem-
zaman oyle oldu~unu dile getiren teoriye silcisi lbni Ravendi (01. 910)'dir. Evre-
degi~mezlik teorisi ad1 verilmektedir. Bu nin yarahhnam1~ olup, ezelf oldu~unu
teorinin en ate~li savunuculanndan olan iddia eden bu madded goru~e gore,
Linneus, t:iim canlt..lann, ba~lang1r;ta maddeden ayn ve ba~mslZ bir ruh, ev-
Tann tarafmdan, bugtin nas1lsalar, o ~e renden ayn, bilinr;li ve ir~de sahibi bir
kilde yaratudlklarnu, buttin canlt varhk- yaraho yoktur. Okul bilgi konusunda
larm kendileri ir;in gerekli olan her~eyi ise, empirist bir bak1~ ar;1s1yla tum bil-
kar~llayacak durumda olduklanru- ve gilerin kayna~mda duyularm bulundu-
turlerin de~i~mez olup, yarattld1klan ~unu iddia etmi~tir.
Deleu.ze, Gilles 209
deizm [ing. deism; Fr. deisme; Al. deismu.s] Buradan d2 anla~Jlacag1 gibi, soz ko-
Yaradanc1hk. Yetkin bir ki~isel varhk nusu anlay1~, peygamberlere ve dinlere
olarak Tann'run varhgma duyulan inanlj; gerek olmad•gm1 one siirmekte ve bir
ingiltere ve Fransa'da 16 .. yiizyilin ikinci tiir 'dogal din' dii~iincesini benimseyip
yansmda ortaya fiikan ve dini ya~antuun savunmaktadu. +Voltaire ve tRousseau
Romantik hareket tarafmdan onemli bir tarafm.dan da savunulan bu Tann anla-
donii~iime ugrahld1g1 19. yiizylla kadar YI~I, ho~gorii, diinyevile~me ve laisiz-
siiren ele~tirel din hareketi. t AkJJ ljagm~ min geli~iminde etkili olmu~tur.
da anla~Ildigl ~ekliyle dogal teoloji ve Deleuze, Gilles. 1925 dogumlu iinlii
rasyonel bir ahlakm, dinin tek miimkiin postyapisalcJ Frans1z dii~iiniirii. Temel
iljerigini meydana getirdigi gorii~ii ola- eserleri: Spinoza et le Probleme de ('Exp-
rak deizm vahyi, vahyin bildirdigi ression [Spinoza ve ifade Problemi], Ni-
Tann'y1 ve dini inkar ederek, yahuzca etzsche et la Pltilosopllie [Nietzsche ve
akll yoluyla kavranan bir Tann'run va- Felsefe], A Thousand Pleatus [Bin Yayla],
rolu~una inamr. Difftrence et Repetition [Fark11hk ve Tek-
Zihnin dogal gii.;leriyle tannsal haki- rar] ve Felix Quattari ile birlikte yazd1g1
kate ula~Ilabilecegini, bu ger.;egin salt Anti-Oedipus.
inanca dayanan vahyedilmi~ bir dogru Geleneksel felsefenin tiim temel kate-
olarak kabul edilmek ihtiyacmda olma- gorilerini, birlik, ozde~lik, hiyerar~i, oz-
dJgml ve Tann'mn yalmzca varhk ba- nellik ve temsil gibi kavramlan ylkan
kumndan degil, fakat etkinlik baklmm- biiyiik bir filozof ve politik bir militan
dan da doganm iistiinde ve rumiiyle olarak tarumlanmJ~hr, Deleuze. Nite-
d1~mda oldugunu ileri siirmesiyle te- kim, o Nietzsche ara~brmalarm.dan ha-
izmden aynlan deizmin temelinde, ev- reketle ve Foucault'nun izinden giderek,
rene miidahale ebneyen bir Tann anla- tahakkiimiin ~i benzeri goriilmedik
Y•~• ve t Aydmlanmarun do gal bir tarihr bir a~amas1 olarak tammladJgl
sonucu olarak akd ile bilime gosterilen modemligi sorgulam1~ ve, bir yandan
biiyiik giiven yer ahr. Ba~ka bir deyi~le, oznelerin kiiltiir, dil ve fizyolojinin ara-
teizmden vahye inanlj beslemeyi gerekti- cJhg• olmadan diinyaya. dii~iincede
ren ogretileri kabul etmernek bakurun- gerljekte oldugu ~ekliyle yansJtabile-
dan fark11hk gosteren, deizmin dogu- ceklerini veya temsil edebileceklerini
~unda, akla beslenen inanca, bilime one siiren realist gorii~lere saldmrken,
duyulan giivene ek olarak, dini ljah~ma bir yandan da bilinljli varolu~ ve temsil
lar ve ak1lla imaru uzla~tarma .;abalarm- ~emalan kar~1smda bedene ve onun
da kar~Ila~Jlan a~Ilmaz gii.;liikler etkili gii.;lerine ayncahk tamyan bir ya~ama
olmu~tur. felsefesi ya da arzu politikas1run savu-
Deizm, ~u temel tezleri ve taVlrlan ilje· nuculugunu yapm1~tlr.
fir: 1 Tann, ilk neden olarak evreni var- Deleuze'iin sOZ konusu stratejisi, temel
hga getirmi~tir. 2 Tann, evreni yoneten eseri olan Farkltltk ve Tekrar'da ortaya
degi~mez yasalan da yaratm1~hr. 3 koydugu iki felsefe l:iirii, dikey felsefey-
Tann yaradiiJ~a, yaratb~ evrene hiljbir le yatay felsefe arasmdaki aynma daya-
~ekilde ti.;kin olmay1p, hpk1 bir saatl;i- rur. Bu eserinde, Platon ve Kant felsefe-
nin, saatini imal edip, kurduktan sonra, lerinin temelindeki yanh~1 ortaya koya-
saatiyle bir ili~kisinin kalmamasa gibi, rak yap1bozuma ugratmaya kalb~an
evrene a~kmd1r. Evrene miidahale et- Deleuze'e gore, dikey felsefe hiyerar~ik
mez: 4 Akll, vahiyle uyum i.;indedir, ya bir ger1feklik anlay•~ma, oz-goriinii~ ay-
da vahiy akla uygun olmahd1r. 5. Dinin nmma dayanan dii~iince olup, ayruhg1
kutsa] kitab1, akhn 1~1gmda analiz edil- ve degi~mezligi kutsar. Ger~jekligi bir ilk
rneli ve mistik ogelere ve mucizelere yer kokenden tiireten bu dii~iince tarzarun
verilmemelidir. temel kategorileri birlik, ozde~lik, ozne,
210 De1niurgos
fail ve nedendir. Deleuze'e gore, soz ko- Ia yarabld1gLJU iddia eder. Bu, ilk bakl~
nusu dikey felsefeye aga-;-benzeri hiye- ta diinyaya ili,kin dinamik bir yorum
rar~ik bir dii,iince yap1s1 egemen ol- gibi gori1ntnekle bir1ikte, son -;ozlimle-
mu~tur. mede farkhhklann daha te1nel bir birlik
Dikey felsefeyi, ger-;ekligi kendi kendile- alhnda ozetlendigi, -;eli~kilerin hep
riyle ayn1 kalan degi~1nez idealar ve on- daha yliksek bir sentez pe~inden ko~tu
lann kopyalan feno1nenler olarak ikiye gtl ve hareketin nihai bir duraganhk ve
ayaran, ve fenomenJeri idealar diinyas1n1 ol(hnle sonu-;land1g1 teolojik bir bakl~
tehdit eden golgeler olarak yorumlayan tan daha fazla hi-;bir ~ey degildir. Bilhn-
tPlaton'da, ve oznenin ozde~ligini ve sel soyutlamalarda kaybohnu~ ve bir
nesnen.in duyusal trnlsilini anlama yetisi- ozde~lik mant1g1n1n batag1na gom(il-
ni..n n pr·iori yetileriyle 1nilinkiin kdan mi.i~ olan diyalektik, Deleuze•e gore,
transendental felsefesiyle Kanfta te~his ger-;ekJigi gii-; istemi yoluyla olu~turan
edip gozler oniine sercn Gilles Deleuze, ince ve gizli farkhla~1na mekanizmalan
Freud'un Oedipus kotnpleksinin de ayn1 kar~lSlnda kor oldugu i-;in, ozde~Jige
dti~iince ve yakla~1m1 cisimle~tirdigi dayah kJasik dikey felsefenin bir devam1
inanc1ndad1r. Ona gore, Oedipus komp- olmak dununundadu.
leksi de hiyerar~ik ve aga-;~benzeri dii- Ona gore, dikey felsefenin yerini yatay
~iincenin agu hakimiyeti alhndadu, felsefenin, ozde~lik ve temsilin yerini
-;iinkii Oedipus ilkesi, indirgemeci bir de farkhhk ve tekrann almas1n1n arhk
yakla~unla, ka-;1rulmaz olarak bir ilk za1nan1 gelmi~tir. Bu felsefe, hpk1 Ni-
olay ya da h'av1naya gotiiri.ir. Ayn1 ~ckil etzsche'de oldugu gibi, diger ielsefeler-
de, eksiklige dayand1nlan arzu teorisini le arasma mesafe koyan bir felsefedir.
de reddeden Deleuze'e gore, Freud i-;in, Yatay felsefe, her~eyin ayn1 diizeyde
ozneyle nesne aras1ndaki ay1run imkaru, bir ve tekdiize oldugu bir aynthk diize-
bastlnna dii~iincesine baghd1r. Basbrma yine gotiirmez, fakat farkhhklann istik-
-;ocugun anneden aynh~ ve sembolik rars1zhg1na sevkeder. Ba~ka bir deyi~
diizene, baban1n ve hukugun diizenine le, yatay felsefenin konu ald1g1 alan,
giri~ siirecinde ortaya ~kar. Deleuze soz kar~da~tuma imkan1n1n oldukt;a prob-
konusu baba ya da ozd~lik olar.~k lematik hale geldigi radikal farkhhg1n
koken dii~iincesini reddeder. <;unkii sozde diizenidir. Bu felsefe, dahas1 ayru
onun goziinde, arzuyla tanunlanan birey veya ozde, olana dayanan temsili dii-
ile hukuk taraflndan tanunlanan kollek- ~iincenin yapt1g1 gibi, ozde~likJer ara-
tivite aras1nda hi-;bir ay1nm yoktur. Sa- Slndaki Slntrlartn peki~mesine -;ah~
dece sosyal arzu vard1r ve arzu hareket maz, fakat tam tersine, biitiin s1n1r ve
halinde olup, durutna bagh farklt unsur- engeHerin yerle bir edilmesi i-;in miica-
lardan meydana gelir. Arzu OedipuSt;u dele eder. Klasik ve giindelik dii~iince
temsil tiyatrosundan ziyade, makineye nin biirokratik hiyerar,isini y1kan bu
benzer. Onu en iyi bir ttir dinamik maki- felsefeye gore, nesnel bir iyi yoktur, sa-
ne olarak teoril~tirmek s6z konusu ola~ dece oznel degerler' daha dogrusu de·
bilir. Deleuze'iin arzulayan makina d ii- gerler ve dolayas1yla farkhhklar vard1r.
~iincesi, arzunun tum toplumsal ve <;unkii bu felsefede goriinii,lerin geri-
tarihsel ger-;ekligi yaratbgutl ve sosyal sinde ayn bir ger-;eklik yoktur.
altyap1n1n aynlmaz bir par-;as1 oldugu- Demiurgos. Onlii Yunan filozofu Platon'-
nu ifade eder. un, kozmolojisini ortaya koyduguTima-
Deleuze'iin yap1bozumu ya da y1k1CJ eos adh diyalogunda, fiziki ya da maddi
ele~tirisinden diyalektik dii~iince de pa- diinyay1 yaratm1~ olan Tanrt ya da
ylnl alm1~hr. Ona gore, Hegel ve Mark- tannsal gii-;.
sist diyalektik sozde, ger-;ekligin kar~1t Bununla birlikte, Demiurgos, fiziksel
fenomenlerin antagonistik in~as1 yoluy- diinyay1 hi~en varhga getiren yarahc
demokrasi paradoksu 211
bir ilke ya da gil~ de~ildir. Demiurgos, Dogrudan deJrrokrasi olarak bilinen ve si-
duyusal dunyayt, kaotik ve ~ekiJ almaya yasal karar alma haklorun, ~o~unluk yo-
diren~ gosteren maddeye, ezeli-ebedf, nelimi usiiUeri ,.en;evesinde harekel
de~i~mez, yetkin ve ideal Formlara ba- eden biitiin yurtta~lar toplulu~u tarafln-
karak ~ekil vennek suretiyle yaratnu~ dan kullaruld1~1 yonetim taJZt ya da 1no·
hr. Hetn akllla anla~tlabilir dunyaJun ve deli olarak demokrasi, antik Yunan'da,
hem de maddi diinyarun d1~1nda olan Alina'da do~1nu~tur. Bununla birlikte,
bir T ann olarak Demiurgos, on a idealar nufus arh~lnln bir sonucu olarak ve bil·
diinyasuun ozelliklerini, akllla anla~da gideki uzmanla~madan dolay1, do~ru
bilir d iinyan1n Formlanru yiiklemek su- dan demokrasiyi belirleyen ko~ullan ve
retiyle, diizenden yoksun belirsiz mad- yurtta~lann siyasi karar siirecine kahh-
deye diizen ve fonn kazandmr. ml, modern devletlerin siyasal yapllann-
Demiurgos'un bu faaliyett sonu~ta du· da ger,.ekle~lirilemez olmu~lur.
yusal diinyada idealarm ya da idealar1n Bundan dolay1, modem demokrasi tenJ-
golgelerinin ortaya ~tk1~1na yol a~ar. sili demokrasi olarak bilinen ve yurtta~la
Kare, i\~gen, ag1rbk, beyazhk, vs., idea- nn aynt hak.Jo ki~isel olarak de~il, se~
lann maddi diinyada ortaya ~1kan go· tik]eri, yurua~lara kar~1 sorumlu olan
riintiileridir, soluk kopyaland1r ve onlar temsilciler araclll~lyla kulland1klar1 yo·
maddi diinyaya, sahip oldu~u diizen netim tarz1 ya da bi~imi, veya liberal ya
ve belirliliti kazanduar~ temel o~elerdir. da anayasal demokrasi olarak bilinen,
Buna gore, maddi diinya sahip oldu~u biitiin yurtta~lann Uade ve dini inan~
diizen ve belirlili~i her~eyden once ide- ozgiirliigii gibi baZ! bireysel ve toplu
alar diinyasma ve idealann yaplSlru haklanru giivence alt:Jna almak iizere,
maddeye aktaran Demiurgos'un faaliye· ~otunluk iktidanrun belirli anayasal k1·
tine bor~ludur. sJtlamalar -;er-;evesi i-;inde uyguland1~
demokrasi [Yun. demokratia; ing. democ- yonetim modeli olarak geli~mi~tir. Bu
racy; Fr. democratie; AI. deJPJokratie]. Hal- ba~lamda, tiim yurtta~larm onemli ka-
km yoneti1ni, halk1n kendi kendisini yo- rarlara et kin bir bi~imde katdmas1 anla-
netmesi anlanuna gelen siyasi yonetim Jrunda do~rudan olan demokrasiye, b-
bi~imi. Genel olarak, temsil, ~o~unlu~un t•lrmcr demokrasi ad1 verilir.
yonetimi, partiler aras1 kar~athk ve ya- demokrasi paradoksu [lng. paradox of de-
ra~ma, altematif hu.kumet ~ans1, kont- mocraty; Fr. paradoxe de Ia dernocratie].
rol, az1nhk haklarma sayg1 gibi temel Tarihte ilk kez olarak iinlii F~ansaz dii~ii
kavram ve dii~iincelerle belirlenen poli- niirii Jean Jacques tRousseau tarahndan
tik sistem. ifade edilmi~ olan ve hemen herkes tara-
Genel ifadesini, yoneticilerin yonetilen- flndan kabul edilen onciillerden ~eli~ik
ler taraf1ndan se~lmesi du~iincesinde, bir son~ ~akarsayan paradoks.
yonetimle halk arasandaki ili~kilerin ni- Rousseau tarafmdan dile getirilen para-
teli~inde, yurtta~lar arastnda ekonomik doks, ~u ad1mlardan olu~maktad1r: 1
bak1mdan biiyiik farkhhklar1n olmama- Demokra tik tercihlerin me~rulu~a
SI gerekti~i gorii~iinde bulan, bireylerin inaruyorsam e~er, ~o~unJ uk tarafandan
do~u~tan getirilen, sonradan sa~lanan, se~ilen bir politikanan uygulanmas1 ge-
·1rk ya da mezhebe dayah ayncahk.lart rekir. 2 Ave B gibi iki ba~da~maz politi-
olmamasa gerekti~ini savunan, k1sacasl ka soz konusudur. 3 A politikasuun uy-
bir ~itlik filc.ri, yani toplumdaki iktidar gulanmasl, buna kar~1n B politikas1run
sistemin.in, insanlar arasmdaki farklahk· uygulanmamasa gerekti~ine inantyo-
lara gore de~il de, benzerliklere dayan~ rwn ve dolaflslyla oyumu A politikasl-
mas1 gerektigi tezi iizerine yiikselen yo· run lehinde kullaruyorum. Fakal, 4 ~o
netim tarz1. E~itlik ilkesine dayah ~unluk B'nin lehinde oy kullaruyor. Bu
ya~am bi-;imi. alternatiflerden 1 ve 4'e gore, 8 politika-
212 demokratik sosyalizm
talist karakterde i~leyen kapitalist cko- Jeri meydana getirirler. Buna kar~m,
nomiden sosyalist nitelikteki bir ekono- diiz yiizeyli clan atomlar, duyulara ho~
miye bar!~~~ yolla ge~i~i ama~lar. bir bio;imde etki yapan cisirnleri olu~tu
Buna gore, komiinizm kapitalizm, ihti- rurlar.
lal ve komiinist diktatorliik gibi ii~ mut- De Morgan yasalan [ing. De Morgan's
lakla dii~iiniirken, demokratik sosya- laws; Fr. lois de De Morgan]. Manllk ko-
lizm ii~ goreli kavrama dayarur: <;:1k1~ nusunda cebirsel yakla~1mm onciilii-
noktas1 olarak a~1rh~1 kapitalist clan ~iinii yapm1~ clan Augustus De Mor-
bir ekonomL a~amah bir ge~i~ donemi gan"m (1806-1871) kendi adm1 ta~1yan
olarak uzun bir refonn siireci ve muhte- yasalan. 1 -[p v q] = -p& q, 2 -[p & q]
mel bir hedef olarak da a~1rhkla sosya- = -pv -q
listle~mi~ bir ekonomi. deneyim [lng. experience; Fr. expbience;
Demokritos. Sokrates oncesi do~a felsefe- AI. erfaltrung]. Gene! olarak ozneyle d1~
sinde, atomcu okulun Leukippos'la bir- diinyadaki varhklar arasmdaki ba~mll
likte kurucusu clan iinlii filozof. ya da kar~ll1kh etkiye, ne salt oznel, ne
Varolan her.;eyi sonsuz say1da aloma de salt nesnel clan bir ~ey olarak, canh
ay1rnu~ clan Demokritos'a gore, atomlar organizma ile ~evresi arasmdaki ili~ki.
sua ile birle~erek ve aynlarak bireysel Buna gbre, deneyim bu iki unsur arasm-
varhklann meydana gelmesine ya da yok daki kar~1hkl1 bir etkile~me i~lemidir.
olmasma neden olurlar. Sonsuz say1daki Bu ~r~e i~inde deneyimleyen zihin,
bu atomlar maddenin bi!liinemez par~a herhangi ya da s1radan bir ~ey olmay1p,
Ciklarma kar~1llk gelmektedir. Atomlar, elkin, se~ici ve ara~tmc1 bir varhkllr. Oi:e
kirnyasal nitelik bakmundan birbirlerinin yandan deneyunde, d1~ diinya, iizerinde
ayrulan olup, onlann aralannda yalmzca soru~turma yap1lan, elkin bir bi<;imde i~
~ekil ve biiyiikliik bakurundan fark var- lenen bir diinyad1r.
du. Atomlar, Demokritos'a gore, hareket- Farkh alanlann veya ~ok ~e~itli nesne-
lerini kendilerinin d1~mdaki bir gii~ten lerin varh~1 dikkate ahnd1~mda, este-
de~il de, kendi ozlerinden ahrlar. Atom- tik, ahllli, diru"', v. b. g., deneyimlerden
Jan harekete ge~iren kuvvet, atomlara zo- sbz edilebilir. Soz konusu deneyimlere
runlulukla etki yapar. Bundan dolay1, ev- neden clan, deneyimin konusunu olu~
rende bir ama~ ya da raslanh yoktur. turan ger~kli~in zihindeki, herkes tara-
Demokritos'a gbre, varolan her~yin te- fmdan gozlemlenebilir olmayan, yalruz-
melinde, atomlardan ba~ka bir ilke daha ca algilayan ozneye a.,.k clan yans1sma
vardu: Bo~luk. c:;:iinkU, hareketin varol- deneyim i~eri~i derunektedir.
du~unu soylemek, bo~lu~un varh~1ru Buna mukabil, bilim ala!U soz konusu
kabul etmeyi gerektirir. B~luk i<;inde sii- oldu~unda, deneyim, bilimsel yontemin
rekli hareket, atomlar1 bir kas1rga hiilinde onemli bir ad1m1 olarak anla~Ilan ve
siiriikler. Bu ise, onlann biiyiikliik ve ~ belli bir gozlem tekni~inin bilin~li ve sis-
killerine gore birl~meleri sonucunu do- tematik bir bi<;irnde kullarulmasmdan
&n"ur· zira kimyasal baklmdan birbirleri- olu~an faaliyet olarak deneye tekabiil
nin ayru clan atomlar, birbirlerini ne eder. Burada deney, bilimsel bir do~ru
~er, ne de iterler. ya ula~mak, bir yasay1 do~rulamak, bir
Do~al olarak yukandan a~a~1ya do~ru hipotezi karutlamak amac1yla yap1lan
dii~en atomlar, mekiirun en alhnda top- i~lemdir.
larurlar; buna kar~m, en ince atomlar i~te bu ba~lamda, matematik ve man-
havay1 olu~tururlar. Yiizeyleri diizgiin Ilk gibi forme] bilimlerin tersine, dene-
olmayan, sarp, i~neli ve ~engelli atomlar ye dayanan bilimlere, do~a bilimleri
vard1r. Bu sonuncu tiirden atomlar da veya olgusal bilimlere deney bilimleri
birbirlerine takllarak, ek~i ve aa dsim- ya da deneysel bilimler ad1 verilir.
214 deneyimcilik
deneyin1cilik [Os. tecrubiyye; lng. experi- deye bi~im verebileceg;, duzen kazandt-
el!lialisnr; Fr. e.<pt!riel!lialisrn]. Doj';rudan, rabilecej';i bir yapt ya da mekanizma ya
somul deneyimin tek bilgi kaynaj';t ve da yetenekler bUiunuyle donahlmt~tu.
bilginin doj';ruluj';unu smaytp, dej';erini Omej';in, insan varhl';t mek§nda varolan
belirlemenin tek yontemi olduj';unu sa- ~eyler olarak renkli cisimleri gorur. Bu-
vunan aktm. rada renkli cisim ham madde, mek§nda
Entellektualizmin kar~tsmda yer alan yer alma ozellil';i ise, ham maddeye
ve aklm yeni bir bilgi meydana getire- insan larafmdan eklenen formdur. A yru
bilmesini, bilgiye sezgi yoluyla ula~tla ~ekilde zaman, nicelik, neden gibi ~eyle
bihnesini kabul etmeyen, ozellikle de ri de nesneye ekleyen bilen ve elkin bir
dt~ dunya uzerine olan bUiun bilgilerin rol oynayan oznedir.
algt ve deneyden geldij';ini one suren Bununla birlikte, Kanl'a gore, baZI yeti
bilgi oj';relisi. ve yeteneklerle donalllmt~ olan, onlar-
deneyim-dt~l bilgiye ili~kin ku~kucu dan ba~kasma sahip olamayan ozne,
luk [Ing.septicism concerning non-sensible ancak mumkun deneyimde algtlayabile-
knowledge]. Ku~kuculuj';un belli bir turu cej';i ~eylerin bilgisine sahip olabilir.
olarak, bilginin son ~ozumlemede dene- Bilgi, bir yonuyle dt~ dunyadan gelen
yime dayanmak durumunda olduj';unu, ham madde ya da malzemeden, bir yo-
deneyime dayanmayan bilginin soz ko- nuyle de insanm bu ham maddeye yap-
n'usu olamayacaj';tru, bu tilr bir bilgi soz Ill';• katkt, gelirdil';i yorumdan olu~u
konusu olduj';u takdirde, bunun anlam- yorsa, insan kendisine deneyimde ve-
stz ve lemelsiz olduj';unu, ona ku~kuyla rilmemi~ olan ham ·maddeyi yaralama-
baktlmast gereklil';ini savunan anlayt~. yacaj';t ve kendi gurunu a~amayacal';t
Bu lur bir ku~kuculuj';un felsefe tari- i~in, tecrubl malzemenin olmadtl';t yer-
hindeki en s~kin lemsilcilerinden biri, de, bilgi olamaz.
Alman filozofu tKanl'tir. 0, bilgi konu- Bu ise, insamn ger~eklil';i yalruzca
sunda, bilin~li deneyimin gereklirdil';i kendi bilin~li deneyimine yanstdtl';t ~ek
ko~ullann neler olduj';unu sormu~ ve liyle bilebildij';i, ,ger~eklij';in bizzat ken-
bizim deneyimde, yalmzca renkler, ses- disi baktrrundan ne olduj';unu bilemedi-
ler ve kokulara i~arel elmedij';imizi be- l';i anlamma gelir. Tann ve olumsuzluk
lirtmi~lir. Kanl'a gore, biz deneyimdeki gibi ger~ekler, her tilrlu mumkun deneyi-
§eylere, belli bir duzen ve birle~im i~in min d•~mda kal<lll';t i~in, bilginin konusu
de, ~ekil almt~, form kazanmt~ varhk- olamaz. lnsan deneyimdt~l bir yaptda
lar olarak i~arel ederiz. Oyleyse, dene- olan §eyler, tecrubeye konu olamayan
yim adt verilen ~ey, insan varhj';trun varl.tklar, yani ger~klij';in kendisi uzeri-
dt~ dunyadan ald•l';• malzemeye ili~kin ne aktl yurUime ~abalanna giri~ir giri~
bir yorumdan ba~a hi~bir ~ey dej';ildir. mez, aym ol~ude akla uygun gorunen
Bu yorumda, insan varhl';t bu malzeme- karutlarla birbirlerine tumuyle ~eli~ik
yi duzenlemek uzere belli bir yap•Yl kul- olan goru~leri savunma durumuna
lamr. du~er. Oyleyse, deneyirnd•~• bir bilgi-
Buna go~e. dr~ dunyayt algdayan ki~i den soz edilemez.
nin, pasif bir bi~imde aldtl';t ~ey, deneyi- deneyimin Ierne! analojileri [lng. analogies
min malzeme~i ya da ham maddesidir. of erperimce; Fr. analogies de l'e:rperimce].
insarun buna ekledij';i, dolaytstyla astl de' · tKant'm Kritik der Reinen Vernunft adh
neyimi mumkuri !alan ~y. bu malzeme- Ierne! eserinde ortaya koyduj';u u~ a prio-
nin alacal';t bio;:im, form ya da duzendir. ri ilk e.
Bundan dolayt, algdayan ki~i. algtrun Strastyla 1 him degi~melerin lemelin-
duzen kazanmastru sal';layan etk2nleri de- de, gerisinde kaha bir ~ey bulunmakla-
neye katar. Ba~ka bir deyi~le, algtlayan dtr; 2 her olaym bir nedeni vardn; ve 3
ki~i. kendisine algtda sunulan ham mad- varolan ~eyler mekiinda birlikte, etkile-
derin yapa 215
~im ic;inde olan ~eyler olarak algllamr- smda e~ya ve hizmet ah~veri~inde soz
lar diye bilinen bu ilkeler her turempirik konusu olan ve aritmetik e~itli~e daya-
bilgi tarahndan ongoriilmek anJamtnda nan tadalet h'.iru.
temel ve a prioridirler. Kant soz konusu Eyleme kar~1 eylem, mala kar~1 e~de~er
ilkelere, ozellik ya da niteliklerin algtsm- fiyat, zarara ka~1 ~it tazminat bir;imin-
dan bu niteliklere dayanak olan toze, bir de tarumlanan bu adalete, alr~veri~ ndaleti
olaydan onun nedenine do~ru yap1lan de denir. Soz konusu adaJet anlay1~1run
c;1kamn analojiye benzedi~i ic;in, analoji- temelinde bulunan aritmetik ~itlik du-
ler ad1m vermi~tir. ~uncesi, herkese ~it bir pay verilmesini
deneysel psikoloji [!ng. experimental psy- ongordu~u ic;in, e~itli~in bozulmasma
chology; Fr. psyclzologie experimentale ]. 1 neden olur. Ba~ka bir deyi~le, guc;luyle
Genel bir c;erc;eve ic;inde, do~a bilimleri gtit;Stizu e~it gormek ve her ikisini de
tarafmdan geli~tirilmi~ olan deneysel aym muameleye tabi tutrnak, e~itsizlik ve
yontemlerin psikolojiye uygularunas1. adaletsizlikten ba~ka hic;bir ~ey de~ildir.
2 Deneysel psikoloji terimi, daha dar bir deontik mant1k [ing. deontic logique; Fr.
anlam i~de, psikolojinin, geli~im psiko- logique deontique]. Yukumluluk, sorumlu-
lojisi, anonnal davraru~lar psikolojisi, luk, yasak, me~ruluk, buyurulma ve izin
kar~1la~bnnah psikoloji, sosyal psikoloji, verilebilirlik turunden ahlakla ilgili temel
e~itim psikolojisi ve uygulamah psikolo- kavramlan i-;eren onermeler arasmdaki
jiden ayn olarak, normal, yeti~kin insan manhksal ba~mtllan ara~bran, Odevle il-
bireyleri uzerinde gerc;ekle~tirilen labo- gili olan ya da Odev bildiren temel terim-
ratuvar ara~brmalarmdan olu~an dah- lerden yola -;tklp forme! sistemler kuran,
m; psikolojide laboratuvar deneyini on bu formel sistemlerin yaratb~a problem-
plana c;tkartan, a9kJamalan ve teorileri leai konu alan manbk dah.
deneyle do~rulamayt, deney yoluyla ge- deontoloji [Os. ilmi ~if; ing. deontology;
li~tirmeyi amac;layan tavn tanunlar. Fr. d~ontologie; AI. deontologie]. Ahlakm,
deniz sava~1 [ing. seafighl; Fr combat naval]. ahlaki odevin do~asm1 ve eylemlerin
Gelece~in olumsalh~1 olarak da bilinen do~rulu~unu konu alan, bir odev ve
ve ilk kez t Aristoteles tarafmdan ortaya ahlaki yukumltiluk teorisinden meyda-
konan problem. na gelen dah; yerine getirilmesi gereken
Yarm, bir deniz sava~mm ya olaca~1 ya odevleri konu alan disiplin. Qdevi
da olrnayaca~1 ~eklinde ( p " -p ) ifade ahlakm temeli olarak goren, baz1 eylem-
edildi~inde, mantlksal form ac;tsmdan lerin, sonu-;larma bakdmakstzm, ahJaki
zorunlu olmakla birlikte, kendi nedeni baktmdan yaptlmast gereken eylemler
tarafmdan ortaya konmanu~ olan ve do- oldu~unu iddia eden ahlak anlay1~1.
laytsiyla gerc;ekle~ebilen ya da gerc;ekle~ Bu ahlak anlayt~a, ahlaki eylemde belir-
meyebilen, klsacas1 zorunluluk ta~una leyici ogenin sonu-; oldu~unu one suren
yan olgu. A.ristoteles'ten sonra, olwnsal butiin teleolojik ahlak anlayt~lanmn, so-
gelecek problemi Ortac;a~ du~unurleri ta- nuc;c;u ahlak o~retilerinin tam kar~asmda
rahndan ele altnml~br. Nitekim, Ortac;a~ yer ahr. Deontolojinin en onemli dah, he-
da, gerc;ekle~mesi de, gerc;ekle~memesi kimin hasta)anna, meslekta~lanna kar~1
de mumkun olan olaylar, olumsal gelecek davram~lanru, odev ve sorwnluluklan-
c;erc;evesi ir;inde de~erlendirilmi~tir. ru ele alan tzbbi deontolojidir.
denkle~tirici adalet [ing. commutative derin yapa [ing. deep structure; Fr. structu-
justice; Fr. justice commutative). Bireyler re profonde). Onlu Amerikah dilbilimci
arasmdaki e~itlik du~uncesiyle ili~kili Noam tChomsky'nin uretici dilbilgisin-
olan, toplum ic;indeki bireylerin birbir- de, dilin sonsuz saytda cumle uretilme-
leriyle olan ili~kilerini e~itlik, ve du- sini mumkun kalan temel mekanjzmast-
rustluk i~de duzenlemeyi amac;layan na, alt duzlemdeki soyut duzenine
adalet anlay1~1. Ozellikle bireyler ara- verdi~i ad.
216 Derrida, Jacques
Derrida'ya gore, dil farkld1klara ve kar- Descartes, Rene. 1591-1650 ylllan arasm-
~lthklara dayah bir gostergeler sistemi da ya~arru~, modern felsefenin kurucu-
ya da oyunudur. Bu baglamda, bir gos- su olarak iin kazanrru~ Frans•z filozof.
tergeyi gosterge yapan ~ey, onun Ierne!, Temel eserleri: Regulae ad Direclionem In-
ozsel, saf, ozerk bir varhga gonderimde genii [Akbn idaresi i~in Kurallar], Princi-
bulunmas1 degil de, ba~ka gostergeler- pia Plulosopl•iae [Felsefenin ilkeleri], Dis-
den olan farkl1hgld1r. Derrida'ya gore, cours de le Mtthode [Yontem Dzerine
gostergeler anlamlanm, onlan birbirleri- Konu~ma), Mtditalions Mttaphysiques
ne baglayan bir kar~1thklar agmdan [Metafizik Dii~iinceler].
ahrlar. Dilin ozii olmadigl gibi, goriin- Tenreller. Yeni bir doga ve insan anlay1-
meyen bir temeli de yoktur ve dil, bir ~mm ortaya 9kllg1, ara~llrma yontem-
d1~ dtinyaya de~il de, kendisine gonde- lerinin yeni ba~tan olu~turuldugu bir
rimde bulunur. Farklil1klardan meyda- ~agda, bilimlere bir Ierne! kazandJnnay1,
na gelen bir yap1 olarak dilde, sese ili~ ve rultla bedeni, tinsel olanla fizikf olaru,
kin bir oz de yoktur. geleneksel dini ogretilerle de yeni bilim
0, kendisinden ~ok etkileruni~ oldugu gorii~iinii uzla~tumaya ~ah~m1~ ve ~a
Nietzsche'yle tam bir uyum i<;inde, gmm bilimlerini yeni ba~tan in~a etme-
~unu one siirer: 'Anlam farkhhklar sis- yi kendisine bir ama~ olarak belirlemi~
teminm iiriiniidiir ve bu durumda, anla- olan Descartes, yetkin bilgi modeli ola-
mm yorumu kendinde ~eyin temsili ola- rak gordiigii matematigi ornek alm1~ ve
rak hakikatin a.;mtlanmasm1 i~ermez. amaa i<;in mutlak olarak kesin olup,
Tersine dil, diger insanlann yorumu ko- kendisinden hi~bir ~ekilde ku~ku duyu-
nusunda miimkiin yeni uzla~ma yollan lamayan bir ba~lang1~ noktas1 bulmaya
ortaya koyan bir ozgiir yorumlama oyu- ~ah§ml~hr.
nunun arabksiZ ~ifre ~ozme siirecini i~e Matematikten etkilenmi~, felsefede de,
rir.' Ona gore, dilden once varolan ve dil matematikteki gibi, saglam bir yonteme
arac1ltj9yla nesnel bir tarzda tanunlanan ve saglam temellere sahip olabilirsek,
bir nesnel olgular kolleksiyonundan soz felsefenin kapsarru i~ine giren konularda
ebnek olanakh degildir. Derrida, dilin da kesin bilgilere sahip olacaguruz1 sa-
d1~mda hi~bir ~ey olmadlgmi, her~eyin
vunmu~ olan Descartes'm felsefesinin
metin ve metinde oldugunu one siirer: iki Ierne! yonii vard1r. Bunlardan birinci-
'Metnin d1~mda hi~bir ~ey yoktur.'
Derrida'ya gore, yorumun amaa haki- si yogun bir bi~hnde bireysel olan baki~
a~1S1d•r. Meta fizik Du~unceler adh eserin-
kate ula~mak de~ldir; hakikat ya da
de, Descartes, hep 'ben' diyerek konu-
dogrular dondurulmu~ soz ~ekil ya da
~ur; ogretilerini sistematik bir bi~imde
figiirleridir. 0, yorumun hakikate gotiir-
medigini s6yler; yorum daha fazla yoru- serimlemek yerine, ku~kudan kesinlige
ma, tarih daha fazla tarihe, yaz~ daha dogru bir seyahat yapar. Bu ~er~eve i~in
fazla yaz•ya giitiiriir. Derrida, nihai ve de, d1~ diinyadan, varhktan degil de,
degi~mez bir yorumun olamayacagm1
ozneden yola 9ki~1 Descartes'! +modern
savunur. Anlam baglamsal olup, oyu- felsefenin kurucusu yapnu~hr. ikmci
nun dilsel kural ya da uzla~lmlarmdan onemli yonii ise, felsefeyi yeni ba~tan
dogar. Bu nedenle, dil bizde, io;imizde ele alma ve kurrna arzusudur, ki o bura-
ikAmet etmez, biz dil i<;inde ikamet ede- da, zamamnm yeni yontemlerinden ve
riz Bab metafizigi ozde~ligi ve dolayt- bilimsel bulgulanndan etkilenmi~tir.
Siyla ozd~lige dayanan manhg1 merke- Metafizigi: Bilgi g.Oruaiinde akllc1 olan
ze ya da temele yerle~tirmi~tir; oysa Q_escartes, insan aklmm iki temel yetisi
Ierne! olan farkl1bkkbr, retorik manllktan ya da giicii biilundugunusayler. Bun-
once gelir. Manllk retorigin tiirevi olmak lardan birinci,si +sezgi dileJj t±jjmden. •
duru mundadJr, ~nkii anlarru belirleyen gellnldir. Sezgi insan zihninde hi~bir
dilin k•tllamrrud1r. ku~kuya yer buakmayan ve son derece
Descartes, Rene 219
ceye sahip clabilirsek eger, a~1k ve seo;ik meyle ozd~tir. Madden.in ozii ise, yer
dii~iince, yalmzca c cismi belli bir ~ekli, kaplama ya da uzamdu. Bu ~er~eve i~in
belli bir kcnumu ve belli bir hacmi clan de, maddenin ~ekil ya da hareketi, yer
bir ~ey clarak dii~iinmenin scnucu clan kaplama clmadan dii~iiniilemez. Sura-
bir dii~iince clabilir. D1~ diinya ve bu dan da anla~1lacagl iizere, Descartes
diinyada bulunan nesneler soz kcnusu maddi ya da cisimsel toz a~1smdan, gec-
oldugu siirece, sahip clabilecegimiz metrik bir varhk anlay1~1 geli~tirmi~tir.
a~1k ve se~ik dii~iinceler, bu nesnelerin Descartes'm bu varhk gorii~ii, geli~en
matematiksel ozellikleriyle ilgili clan bilime fazlas1yla uygun dii~mekle bir-
dii~iincelerdir. Bununla birlikte, bu dii- likte, madde ve ruhtan, ya da beden ve
~iinceler bize cnlann 'varclduklanm' zihinden meydana gelen bile~ik bir
soyleme imkAm b1rakmaz. varhk clan insan soz kcnusu oldugun-
Descartes'a giire, nesnelerin var clup cl- da, biiyiik bir gii~liige ycl a~ar. Varhk
mad!klarmi dcgrudan dcgruya dii~iin alam madde ve ruh diye kesin ~izgilerle
celerden nesnelerin kendilerine giderek birbirinden aymld1g1 io;in, eskiden bir-
karutlayam1ycrsak, cnlann varclu~unu likli ve biitiinliiklii tek bir toz clan in-
dclayh bir ycldan kamtlayabiliriz. Buna sandan, ~imdi aralarmda crtak hi~bir
gore, insanda bir yandan d1~ diinyadaki nckta bulunmayan iki toz ~Lkar.
nesnelerle ilgili dii~iinceler, ve bir yan- Buna gore, Descartes, bir yandan a~Lk
dan da fiziki bir diinyarun varclduguna hk ve se~iklik ol~iitiinii uygulayarak,
inanma egilimi var ise, soz kcnusu dii- madde ve ruh, beden ve zihin arasmda-
~iince, duyum ve izlenimlerin nedeni Sl- ki ger~ek farkl1hk ve aymm1 vurgulama
raslyla insanm kendisi, Tann ve d1~ ve hatta ikisini de tam ve baglmSIZ toz-
diinyadaki nesnelerin bizzat kendileri ler clarak dii~iinmek durumunda kal-
clabilir. 0 bunlardan birinci altematifi, ml~hr. Ama aralannda crtak hi~bir yon
insanda kendi deneyimini, izlenimlerini bulunmad1g1 i~in yer kaplamayan fakat
diledigi gibi clu~turabilme giicii bulun- dii~iinen tinsel toz, dii~iinemeyen, fa kat
mad1g1ru soyleyerek eler. yer kaplayan maddi tozii, maddi toz ya
l:kinci clas1hk, d1~ diinya ve bu diinya- da beden de tinsel toz ya da zihni etkile-
daki varhklar varclmad1g1 hAlde, insan- yemez.
daki izlen.imleri ve dii~iinceleri Tann- Ote yandan, giindelik deneyimin,
'run yaratlm~ cbnas1 claslhgldlr. Descar- ruhun beden, beden.in de ruh tarahndan
tes, daha once Tann'run insanlan aldat- etkilendigini, ve bu ikisinin bir anlamda
mad!gml gosterrni~ cldugu io;in, ikinci bir birlik meydana getirdigin.i crtaya
ihtimali de eler. Bu durumda, geriye tek kcyan clgulan vard1r. Descartes burada,
bir clas1hk kahr. lnsan zihn.indeki d1~ kar~lllkl1 tetkile~imciligi savunup, be-
diinyayla ve bu diinyadaki varh.klarla il- denle tzihin arasmdaki etkile~imin bey-
gili ide ya da dii~iincelerin nedeni, diin- nin arkasmda bir yerde, kczalaks1 bezde
yarun bizzat kendisidir, bu diinyadaki ger~ekle~tigini soyler. Ba~ka bir deyi~
varhklard1r. le, c zihinle beden arasmdaki ili~ki yi bir
Descartes'a gore, toziin her zam~ gemiyle cnu yiizdiiren kaplan arasmda
Oziinii mejdaM gaEireRVe dtgir Ritelij(.- g~en ili~kiye benzer bir ili~ki clarak ta-
lerin kendisine bagh cldugu temel bir siulaml~ttr.
n.iteligi varr!Jr, .!luna gore, bir toziin, Bilgj gOrii~leri:Descartes bilgi gorii~iin
tiim diger niteliklerinin kendisini var- de. gercek blr aklla, hatta apricrist ve
sayd1g1, temel, cnsuz clunamaz niteligi dcgu~q~r. Tasarunsal bir alg1 kura-
hangisidir7 Oyle ki, tozle ananiteligi ara- rm benimsedikten ve alg1larun her ne
smda bir aymm yap1lamasm. Descar- ise, zihinde cldugunu soyledikten scn-
tes'a giire, ruhun, tinsel toziin anan.iteligi ra, ideleri, fikir ya da dii~iinceleri, d!-
dii~iinme clup, ruh her zaman dii~iin- ~ardan gelen clgusal ide)er (ideae adven-
Descartes~lllk 221
zoflar, iiim do~al fenomenleri, biyolo- Buna giire, bilgi iddialomnm temjnab
jik, fiziki, psikolojik ve kimyasal tiim clan Iann'mn varolu~unu iki ayn ka-
olaylan niceliksel ve matematiksel ilke mila gosteren Descartes, boylelikle once
ve yasalara gore a~tl<layacak geni~ kap- Ozil~ bir hak1~ a9smda'n tannsal bir
samh bir bilim kunna o;abast i9nde ol- perspek_tile jtiikselmi' ve daha SQ1U'a da,
mu~lardtr. dt~ diinyarun bilgisine ye avru anlama
2 Descartes~hk, ikinci bir anlam i~inde gelmek iizere, diS diinyaya irunistir. -
ise, Descartes'm felsefesini tiimiiyle desmos. Ba~. Yunancadan gelen bu terim
do~ru bir felsefe olarak de~erlendiren, Hristiyan Orta~a~ felsefesinde, ozellikle
onun sistemini anlahp, a~tklamaya ve de John Scottus Erigena'da, bitkilerle bti-
boylelikle yaymaya ~ah~an kimselerin yiime ve beslenme, hayvanlarla duyum
tavtrlanm anlatmak i~in kullamlmt~lir. ve duygu yetilerini, buna ka~m melek-
Yukanda birinci kategoride yer alan lerle de anlama yetisini payla~mak su-
isimlerin ozgiin filozoflan gosterdi~i retiyle, kendisinde hem maddi ve hem
yerde, burada Henri Regnier, Henri Le de tinsel diinyayt birle~iren ve bundan
Roy, Balthasar Bekker, Pierre Sylvain dolayt, maddi diinyayt tinsel diinyaya
Regis, jacques Rohault, Antoine Arna- ba~layan insan varh~ i~in kullamlan
uld ve Pierre Nicole gibi ikinci SIIUf dii- terim
~iiniirler yer a hr. determinist ahlak [ing. determinist ethics;
3 Biraz daha gene! bir anlam i~inde, Des- Fr. t!thique dt!terministe ]. irade ozgiirlii-
cartes' tan yola ~iktp, Aydmlanma ve po- ~iinden yola ~tkan ahlak anlayt~lann
zitivizm araC!h~tyla yiizythmtzda ana- dan farkhhk gosteren ve tba~da~abilir
litik felsefeye kadar uzanan dii~iince cilik olarak da bilinen ahlak anlayt~t.
gelene~ine Descartesp ya da Kartezyen
insanm eylem diizeyinde ozgiir olabile-
gelenek adt verilmektedir. Bu gelenek ce~ini dii~iinen gorii~lerin yamldt~tnl
Descartes'm zihin /beden ya da ozne/ savunan ve dolaytstyla, ahlaka dii~e
nesne dikotomisinden hareketle, ontolo- nin, ger~ekte belirlenrni~ bir alan clan
jik a~tdan realist ve do~alct bir tavn be- ahlaksal ya~amm nedensel yoldan a-
nimserken, pragmatist ve evrenselci bir ~tklanmast oldugunu dile getiren ahlak
yakla~unla do~a bilimlerinin gene!
gorii~ii.
g~er, kesin ve de~i~mez yontemini te-
· tSpinoza, tSchopenhauer gibi metafi-
mele ahp, yasa ya da kural koyuculu~u
ziksel bir determinizmin ve dolaylSlyla
benimser. Kartezyen gelenek, ote yan-
dan do~a, insan ve toplum konusunda determinist bir ahlak anlayt~mm savu-
nuculu~unu yapmt~ clan filozoflara ek
determinist ve mekanist bir anla}'l~l sa-
vunup, bilimin amacmm a~tklama ya da olarak ome~in, bir tiir biyolojist ahlak
anlayt~tru benimsemi~ clan, iSpencer'-
daha ziyade nedensel a~tklama oldu~u-
nu dile getirir. . m goziinde ahlakhlik, biyolojik ya~a
Descartes'm merdiveni [Ing. DesCDrtes' mm yiiksek ve farkhla~nu~ bir bi~irni
ladder; Fr. t!chelle de Descartes]. Yontemsel ya da giirtiniimiine, do~al ya~amm belli
ku~ku ile zihin olarak kendi varolu~u bir uzanttsma kar~dtk gelir. Ote yandan
nu ka an, falitxu~usi:irea ·~m tMarks'a gore de ahlakhhk, iiretim ili~
de, Ianri'mn ken tstru a atabilece~ini k.ilerinin belirledigi toplum ya~ammda
belirten Descartes'm, tekbencilikten kUr- hakim smtf ya da gii~lerin diinya gorii~
tulabilmek, oznel bir bak1~ a~tsJIUn iis- lerine veya ideolojilerine giire tanunlanan
tiine yiikselebihnek i~in, Ianrt'nm varo- iyi ve kotii kavramlanyla yonlendirilen
lu~unu, ve dolaytstyla O'nun aldatan insan eylerninde ortaya ~kar. Dolaytsty-
bir varhk olmadt~tru gostermek, yani la, insan eylerninin oldu~u kadar, ahliiki
kendi varolu~undan Iann'run varolu- ya~ da bir ozerkli~i olmaytp, o ege-
~una yiikselmek zorunda kaldt~ll'll dile men sl11lftn ideolojisine gore belirlenen
· getiren deyim. -, veya yonlenen bir ya~amdtr.
•
d~tennii\izm 223
Her ti.ir insani ili~ki.nin belirleyicisinin, Katt deter ministlere gore, insanlarm
altyap1y1 meydana getiren tnaddi i.ire- hic;bir etkide bulunamad1klan, onlar1n
litn bic;imleri old u~un u one si.iren Kar1 denetimleri d1~1nda kalan belirli neden·
Marks'a gore, bu i.iretim bi~mleri insa- ler, insan varhklann1n olduklan gibi ol-
ntn ve toplwnun ahlaki ya~am ~eklini malanru ve bu arada eylemlerini belirle·
ve de~erlerini belirler. Bu nedenle ahlik~ mi~tir. Ba~ka bir deyi~le, onlar, insan
altyapt belirlenen i.istyapnun bir parc;ast varhklanrun hic;bir ~eyi de~i~tiremeye ..
olarak stntf tideolojilerine gore yorwn- ceklerini soylemekten c;ok, insanlann
latunak dunnnundad1r. ~eyler i.izerinde etkide, eylemde bulun-
determinizm [Os. iciibiye, znruriye; 1ng. ma tarzlara.run ki~isel yap1 ve Inizac;lan-
determinism; Fr. detenuinisme; Al. deter- run sonuru oldu~nu, soz konusu yapt
minisnlus]. Evrende olup biten her~eyin ve 1nizac;lann ise insanlarm etki edeJnc-
bir nedensellik ba~lanhst ic;inde gerc;ek- dikleri etmenler ve ko~ullar taraflndan
belirlendi~ini one si.irerler. Kah detenni-
le~ti~ini, fiziksel evrendeki ve dolay1·
styla da insarun tarihindeki tiim olgu nistler, buna gore, her olay1n, her eyletn
ve olay[ann 1nutlak olarak nedenlerine ve her sonucun, k1sacasJ her~eyin bir ne-
ba~h oldu~unu ve nedenleri taraf1ndan
deni varsa, bu takdirde, insarun di.i~i.in
ko~ulland1~n1 savunan anlay1~. Evren·
celeri, duygulan, arz.ulan, sec;ilnleri ve
deki her sonucun, her olay1n gerc;ekte kararlan da dahil olmak i.izere, her~eyin
belirlenmi~ oldu~unu iddia ederler.
bir nedeni ya da nedenleri bul und u~u
Kab deterministler buna ek olarak,
gori.i~i.i; do~antn nedensel yasalara tabi
insan varhklann1n hic;bir ~ekilde etkide
old u~u ve evrende hic;bir ~eyin neden-
bulunamad1klan nedenler taraf1ndan be-
siz olmad1~1 di.i~i.incesi.
lirlenmi~ olan bir d i.in yay a geldikleri, ge-
Buna gore, sJrasJyla, a) hic;ten hic;bir
netik yapdanna sec;erek ve isteyerek
~eyin c;Ikmayaca~l ya da hic;bir ~eyin
sahip olmad1klan ve i~nde bulundukla-
1nutlak olarak yok olup gitmeyece~ il- n durumlar ve fiziksel olaylarla ba~ka
kesiyle, b) hic;bir ~eyin ko~ulsuz bir bi-
insanlann eylemlerine ba~h old u~u ic;in,
c;imde ve di.izensiz olarak ortaya Qka- bizim ozgi.ir oldu~umuzwt hic;bir zaman
mayaca~l ilkesinden meydana gelen bir
soylenemeyece~ini belirtir.
gori.i~ olarak detenninizm, her~eyin 2 Yumu~k determinizm ise, evrensel bir
kendisinin d1~1ndaki ba~ka bir ~ey tara- nedenselli~in gec;erli oldu~unu kabul et-
nndan yasalara gore belirlendi~ini iddia mekle birlikte, katl detenninizmden fark-
eder. h olarak, bu nedenselli~in bir bOli.imi.ini.in
iki ayn determinizmden soz edilebilir: insandan ka ynakland1~1ru, dolayt51 yla
1 Her olaya.n bir nedeni bulundu~unu, insan i~n belli bir ozgi.irli.i~iin mi.imki.in
bundan dolay• ozgiirli.ik ya da irade oz- oldu~unu savwtur. Bwta gore, insanlar,
gi.irli.i~ii diye bir ~eyin olamayaca~Jnl alai ve iradeleriyle baz1 eylemlerine iste-
savunan katz detenninizm. Bu anlay1~, ta- yerek neden olurlar, bundan dolay1, in-
rihte ya da insan ya~am1nda soz konu- sanlann belli bir ozgi.irli.ikleri vard1r.
su olan n~denleri yeterince geriye gide- Yumu~ak determinizmin burada sozi.i-
rek ara~tlld1~1nuz takdirde, insarun ni.i etti~i ozgi.irli.ik, Sll\lrh bir ozgi.irli.ik-
denetimi d1~1nda kalan, insaJWl i.izerle- ti.ir. Bu anlay1~ gore, hie; kimsc tam ola-
rinde hic;bir etkisi bulunmayan temel rak ozgi.ir de~ldir; insanlar, kendi
nedenleri bulabilece~imizi one surer. Bu arzular1na gore, keyfi olarak eyleyemez-
ti.ir bir kah detenninizm, yazgu:~..l1~a ler. Ome~in, biz kendimizi ba~ka var-
c;ok yakla~makla birlikte, yazglc1hktan, hklar hAiine getiremeyiz ya da oksijensiz
insanlann gelece~i de~i~tiremeyecekle ya~ayamayLZ. Ozgi.irli.ik vard1r, ama ev-
rini one si.innemek bakJmmdan farkhhk rensel nedensellik it;inde ve soz konusu
gosterir. nedensellikten dolay1 vardlt.
224 deu:r ex machina
deus ex machina. Makinadan Tanrt diyc rna otoritesine sahip bir ayn bir kurum-
ifade edilebilecek olan ve bir gti~ltigti, lar kiimesi. Demokrasilerde htiktimet-
bir problemi ~ozmek i~, yapay ve ge- lerin gelip gittikleri dikkate ahrursa, salt
reksiz bir bi'>imde, Tann ya da dogal ol- htiktimete e§deger olmadtgt gibi, ikti-
mayan bir nedenin gtindeme getirilmesi sat, okullar, toplum orgtitleri benzeri
tavrt ve ozellikle de gtindeme getirilen orgtitlti ve stirekli kurum ve davrant§
gti<; i~in kullarulan ve ele§tirel bir anla- pratiklerinin btittin bir alaru olarak sivil
mt olan terim. topluma da kar§tl olan btittinsel politik
Buna gore, deus ex maclrina deyimi, ozel- sistem.
likle felsefede, bir gti~ltigti ya da proble- Devletin varhgt i~in zorunlu olan oge-
mi ~ozmek tizere, hi<; geregi olmadt!!;l ler, strastyla insan toplulugu, tilke ya da
halde, gtindem ya da problem dt~t ki~i, toprak btittinltigti ve egemenliktir.lnsan
kavram, ~ ya da nedenlere ba~vurma ogesi, belirli bir toprak par~ast tizerinde
tavn soz konusu oldugunda, a~aytct ya§ayan ve devleti kuran insan toplulu-
nedenin i§levsizligine, a~tklaytct olama- gudur. SOz konusu insan toplulugunun
yt~ma i§aret etmektedir. tizerinde ya~adtgt toprak par~asma ise
deus sive natura. Spinoza taraftndan sa- ii/ke denir. Bu toprak par.,ast dogal ya
vunulan panteist gorti§te, Tanrt'yla do- da yapay (bir anla~ma ile ~izilmi~) st-
ganm ozde§ligini dile getiren Latince rurlarla, kom~ulardan aynhr. Buna kar-
deyim: Tanrt ya da Doga. §tn, egemen/ik, devletin hukuki diizenini
deuterai ousiai. Aristoteles felsefesinde, belirleyen en ytiksek otorite ve tist'tin
ikinci dereceden tozlere, ttirlere, ba~ka iradedir.
bir deyi~le, birinci dereceden tozleri §U Bu baglamda, ba~ka hi~bir devlet ile
ya da bu ttirden kllan ozlere verilen Yu-
bagtmhhk ili~kisi i'>inde olmayan dev-
nanca ad.
lete egemen dev/et, ~o~nluk zorla kabul
devirme [Lat. conlrapositio; lng. contraposi-
.ettirilen bir bagunhllk ili~kisi nedeniyle
tion; Fr. contraposition; AI. contraposition].
Klasik manllkta, belli bir onermeden, oz- ba§ka bir devletin buyrugu albndaki
nesi o onermenin ytikleminin ~eli~igi devlete yarr egemen deu/et; hukukun lis-
olan yeni bir onerme elde etrnekten mey- ttinltigti ilkesine her ko§ul alhnda bagh
dana gelen dogrudan <;U<anm tii rti. kalan devlete hukuk deu/eti; kendini hu-
Yan deuirnre ilk onermenin oznesiyle kukun tisttinltigti ilkesiyle baglamayan
ayru olan yeni bir onermeyle, tam deuirme devlete polis deu/eti; salt gtivenlik, sa-
ise, yeni bir onermenin ilk onermenin vunma ve adalet gibi klasik gorevlerini
oznesi.nin ~eli~i!!;i olan yiik!emiy le so- yerine getirmekle yetinip, iktisadi ve
nu~larur. lster yan, ister tam olsun, de- toplumsal ya§amda elkin bir rol oyna-
virme i~lemi, yalruzca ilk ya da orijinal mayan devlete jandanna deu/eti; klasik
onerme, bir A ya da 0 onermesi oldu~ i§levlerinin otesinde, toplurnsal e~itsiz
zaman, ~deger bir onerme verir. flk likleri azaltrnak amactyla, iktisadi ve
onerme bir E onermesi oldugu zaman sosyal hayata elkin bir bi~imde kattlan
ise, klasik mantlk'>llar devirmenin, devir- devlete sosyal dev/et; belli bir ideoloji
me i~lemi ilk onermenin niceli~nin tti- adma bireysel ve toplurnsal faaliyet
melden tikele donti§ttirtilmesi i~lemiyle alanlan tizerinde m utlak ve btittinsel
tamamlanmast durumunda, ~deger bir bir denetim ve bask1 uygulayan devlete
onerme verecegini belirtirler. l!k ya da Iota/iter deu/et; iktisadi ve siyasi Iibera liz-
.orijinal onerme, bir I Onermesi oldugu min btittin ilke ve unsurlanna riayet
Zaman ise sonu~ 9kmaz, yani e~deger eden devlete ise liberal deu/et adt veri!-·
bir onerme elde edilemez. mektedir. Nihayet, dini bir hareket ya
devlet [lng. state; Fr. etat; AI. staat). Top- da otoriteyle hi~bir bagt olrnayan devle-
lumu yoneten kurallar ve yasalar yarat- te ise, /aik deu/et denir.
devlet~ilik 225
4 Devleti, ke-ndi irade, ehliyet, yetene~ mi~ gibi gortinen egitim, bastn, hukuk,
gi, ve ama~lan olup, bir iiniversiteye sendika, kilise gibi kurumlar, a~1k ya da
benzetilebilecek cisilnle~1ni~ bir ki~i, ortiik, dogrudan ya da dolayimh bir bip
diinyadaki ilahi dii~iince, milli bir ruh ~imde, devlet kurumlan olarak i~go·
olarak goren Hegelci devlet anlay•~·· Dev- riirler. Ve haki1n suulu1, yani burjuvazi-
letin i~erigini milli ruhun meydana ge-- nin (veya proletaryan1n) egemenligini
tirdigini one siiren Hegel'e gore, milli siirdiirmesini giivence alhna alarak, ka-
ruh, din, hukuk, bilim, sanat, sanayi gibi pitalist iiretim ili~kilerinin ve devlet ik·
tiirlii ozel alanlara aynhr. tidar1n1n peki~mesine hizmet ederler.
5 Devletin, devleti kontrol edenlerin, Althusser buradan yaln1zca, tek bir so-
giicil elinde bulunduranlann ~1kar ve nucun ~1kh~n1 one siirmii~tiir: Ya bur-
tercthlerinden hareketle politikalar tire~ juvazi ya da proletarya diktatorlugu.
ten bir tiir yonetim makinas1 oldugunu, devrim (Os. ihtilal; ing. revolution; Fr. re-
toplumdaki egemen s1n1f1n Qkarlanna volution; AI. revolution, umwiilzung ]. Ge-
hizmet ettigini dile getiren Marksist dev- ne) olarak, yerlqik to plum d iizenini,
let goru~a. Soz konusu anlay1~a gore, devlet ve toplwn yap1s1n1 tiimiiyle de-
devlet s1n1flara boliinmii~ alan topluma gi~tiren, koklii, h12h ve kapsamh donii-
s1k1 slk1ya baghd1r. Bu ~er~eve i~inde ~iim.
devlet, sosyal miicadeleyi, stnaf sava~1n1 Devrim, ilk~agda, Yunanh ve Ramah
yava~latan, ana engel alan, ekonomik dii~iiniirlerde, bir yonetim bi~imi ya da
bak.Jmdan iistiin durumda alan, iiretim bir dizi yoneticinin beUi bir ard1~1khk
ara~lanna sahip bulunan s1n1hn bask1 ili~kisi i~nde digerinin yerini ald1g1
aractdtr. siyasi degi~meyi ifade etmi~tir. Bu do-
devletin ideolojik aygttlar• [ing. ideologi- nemde siyasi ya~am, dondiik~e bazllan-
cal state apparatus; Fr. appareil ideologique na otorite ve yonetme hakk1 verirken,
de l'etat]. Marksist Frans1z dii~iiniirii bazllanrun 1nahvma sebep alan bir talih
Louis t Althusser'in egitim, kilise, kitle c;ark.J olarak dii~iiniilmekteydi. 1nsanm
ileti~hn ara~lan, sendikalar ve hukuk durumu ve yetenekleriyle ilgili olarak
gibi, normalde devlet denetilnimjn d1- kotiimser bir bakt~ a~1s1 beniinseyen ilk
~1nda kahp, ozel alana dahil olmakla ve Orta~ag dii~iincesine gore, insan1 bu
birlikte, devletin degerlerini aktarma, diinyada ve gelecekte bekleyen bir Alhn
onun iktidann1 peki~tirme ve boyleli.kle <;ag yoktur. Dolayts1yla, siyasi alanda
de d iizeni koruyarak, kapitalist iiretim ger~ekle~en degi~im ve donii~iim ola-
ili~kilerini siirdiirme i~levi goren ku- rak devrimin hi~bir degeri yoktur. Bu
rumlar1 tarumlamak i~in kullandtgl tiirden siyasi degi~iklikler ka~1rulmaz
deyim. olmakla birlikte, gec;mi~te kalm1~ bir
Althusser'e gore, bir devletin, biri bas- Altln <;agdan, insan1n yitirilmi~ yetkin-
klcl, digeri de ideolojik olmak iizere, iki liginden her seferinde biraz daha uzak-
tiir aygttl vardar. Bunlardan bask1c1 la~mayt ifade eder.
devlet ayg1t1 bir tane olup, kendisini Modem devrim dii~iincesi, i~te siyasi
~iddet yoluyla hayata ge~irirken, ideo- ya~am1 ayru sabit diizen i~inde donen
lojik aygttlann bir ~ogullugu soz konu- bir talih ~ark1 olarak goren bu anlay1~1n
sudur ve bunlar tideoloji yoluyla fonk~ y1kllmas1ndan sonra ortaya ~1kar. Art1k
siyon gosterirler. Bu, Althusser·e gore, devrim, ayru sabit diizen i~inde donen
tkamusal alanla ozel alan aras1ndaki ~arktn yoriingesinin d1~1na s1~ramay1,
ay1nm ger~ek bir ay1n1n olmad1g1 i~in, onceden belirlenmi~ bir yoriingeden ka-
boyledir. Nitekim, bu ay1run ger~ek ve ~1~1 ifade etmeye ba~lar. Nitekim, mo-
mutlak bir ay1nm olmay1p, burjuva hu- dem donemde talih ~ark1n1n yerini, bir
kukuna ozgii i-;sel ve gostermelik bir tepeye dogru biiyiik bir gii~le itildikten
ay•nm old ugu i~indir ki, ozel alana ait- sonra, tekrar gerisin geriye dii~mek ye-
22S devrimci bilim anlay1~1
rine, ileriye doj;ru yuvarlanan dev bir de~i~meyi ifade eder. Marks'a gore, an-
ta~ ahr. Zira bu donemde, tarih arllk titeze kar~1hk gelen iiretim gii~leri, gi-
siirekJi bir sure~ olarak de~il de~il de, derek eskiyen iiretim ili~kileri (tez) ba~
siireksiz olan bir ~ey olarak alg1lamr; lammda geli~ir. Toplwnsal bir devrime,
enerjisi yiiksek, iradesi iyi olan insarun bu ~er~eve i~inde, iiretim ili~kilerini lire-
suursiZca ilerleyebilece~ine, onun geli- tim gii~leriyle uyumlu hale getirmek
~ip yetkinle~ebilmesinin miimkiin ol- i~in ihtiya~ duyulur.
duguna inamhr. Ba~ka bir deyi~le, devrime ili~kin a~lk
1 l~te bu ~er~eve i~nde, devrim, kahc1 lama siyasi, ekonomik ve sosyolojik et-
ve ~ok temelli bir de~i~imi giindeme ge- kenlere dayanabil..mekle birlikte, devrim
tiren, toplumsal diizeni temelden de~i~ konusundaki Marksist yakla~un, feoda-
tirdi~i i~in, siyasi alamn d1~mda da lizmden kapitalizme ge~i~te oldu~u gi-
bi.iyiik etkileri olan siyasi bir eylem ola- bi, bir iiretim tarzuun ba~ka bir iiretim
rak anla~1lmak durumundad1r. Yava~ tarz1yla de~i~tirilmesi durumuna ifade
yava~ ger~ekle~en bir sure~ olan evrim- eder. Buna gore, Marksist yakla~1m,
den farkh olarak, toplum yap1s1 ve devrimde, toplumsal s1.ruflar arasmdaki
siyasi diizende aniden ger~ekl~tirilen, ~ah~malann onemiyle, iiretim tarZI i~
temelli de~i~im ve donii~iim, toplumsal de, iiretim gii~leriyle ili~kileri arasmda-
yap1da ger~ekle~en topyekiin de~i~me ki ~eli~kiyi vurgular.
olarak devrim, yonetimdeki siyasi de~i 3 Devrim, nihayet, daha ozel bir anlam
~ikliklerin kendisinin yal.ruzca bir teza- ir;inde, entellektiiel disiplinlerde, bilim-
hiirii ya da yansunas1 oldu~u temelli de, felsefede, sanat ve ideolojide, yerl~
de~i~imi ifade eder. Soz konusu temelli, mi~ ve gelenekselle~mi~ olamn yerine
topyekiin ve yap1sal de~i~meden dolayt yenisini koyma eylem ya da hareketini
devrim, ba~kaldm ya da isyandan da ifade eder.
ay1rt edilmelidir, ~iinkii ba~kaldll1da, devrimci bilim anlaya~• [ing. rf!liDlutio-
omegin belli bir krala bir birey olarak nanJ view of science; Fr. vue revolutionnaire
meydana okuyup, onu de~i~tinneye ~a de Ia science]. Onlii Amerikah bilim felse-
h~ma soz konusuyken, devrimde ki~i fecisi tKuhn'un, klasik bilim felsefeleri-
sel otoriteye meydan okumaya ek ola- nin evrimci bilim gorii~iine; bilimin ta·
rak, kralhk kummunun bizza t kendisini rihsel sure~ i~inde artarak geli~en
ortadan kald1nn.a soz konusudur. Bir kiimiilatif bir bilgi oldu~u, bilimsel iler-
isyan ya da ba~kaldm bir krah tahttan leme siirecinin hep artan, ileriye do~ru
indirebilii, ama bir devrim toplumsal geli~en, eskinin do~rulanna yeni do~ru
diizeni toptan ve temelli bir bi~imde do- lar katan bir sure~ oldu~u, bilimin diiz-
nii~iime u~rahr. giin do~rusal bir ilerleme siired sergile-
2 Ote yandan, devrim, diyalektik ve ta- di~i tezine kar~1 geli~tirdi~i altematif
rihsel madded gorii~te ozel bir anlam bilim anlaya~1.
kazanm1~hr. Buna gore, 2·a) devrim, Kuhn'un soz konusu devrimd bilim
diyalektik siire~te, antitezden senteze gorii~iine gore, bilimsel bilgi diizgiin
do~ru giden hareket, yani olumsuzla- bir do~ru boyunca ilerlemez, birikimsel
mamn olumsuzlarunasa anlamma gelir, bir sure~ izlemez. Devrimci bilim anla-
~iinkii sentez, ~imdi niteliksel olarak Yl~l, bilimde sapma ve zikzaklarm soz
yeni bir temel iizerinde olu~turulan konusu oldu~unu, ve devrim sozcii~iiy
yeni bir tezdir. le ifade edilebilen buruk geli~meler ya-
Yine aym Marksist terminoloji ir;inde, ~andt~lm savunur. Bilim siirekli olarak
fakat bu kez 2·b) toplumsal anlama i~in ilerleyen, bir onceki a~amasa bir sonraki
de devrim, iiretimi belirleyen ili~kiler a~amasma kahlan do~rusal bir geli~me
deki niteliksel bir de~i~meyi, orne~in gostermez, paradigmal bir geli~me ser·
feodalizmden kapitalizme do~ru olan giler. Yani, bir ~er~eve i~inde once d1~
Dewey, John 229
Oysa ger~ek bir goru~, du~unce ozgi.ir- ~ey, bu olu~un yasas1du ki, soz konusu
lu~u ve ba~unslZhk gerektirir. Dinin yasaya da, Budizmde yine dl1anna ad1
dog1nalarrrun, at;~k~a do~austucu olma- verilir. Etki tepki yasas1 olarak dharma,
salar bile, tdo~alcd1~a ayk1n olmalan dunyadaki varhklan ve olaylan oldu~u
~ok muhte1neldir. Din ve dindarl1k bu ol- kadar, davran1~lanm1Z1 da diizenler.
mainalidu. Dindarbk, ona gore, do~an1n, BOylelikle, bu yasa bir tiir ahlak yasas1na
her turlu idealin kendisinden t;~kh~l kay- donu~erek, erdemli davraru§lara dayah
nak ve o olmakslzln, ama~lar pe~inde bir toplum duzeninin temelini olu~turur.
ko~ma1un ba~anya ula~amayaca~1 ko- dharma-cakra-pravartana. Buda'nm o~
~ullar oldu~unu anlamaktan do~ar. rencilerine verdi~i ilk din o~iid u. T erim
Egitimle ilgili Gor~leri: Dewey'e gore, tdort temel do~ruyla, tsekiz yolu i~ine
e~tim sureci ~ocu~un ilgi alanlanru dik- a hr.
kate almah ve bunlann uzerine kund- d1'a sa~llma [lng. explosion; Fr. explosion].
1nahdu. Bu sure~, ~ocu~un s1n1f i-;i de- Postmodem du~unur Baudrillard'1n,
neyiminde, du~unme ile i~ yap1na postmoderni karakterize eden i~e patla-
etkinliklerinin kar§Ihkh etkile~imine ma oncesi, modemi karakterize eden bir
imkan sa~lamahd1r. Okul ku~uk bir top- sure~ olarak tanimlad1~1 e~ilim. Mo-
luluk gibi orgiitlenmelidir; o~retmen dem donemde, ba~ta bilim ve teknoloji
belli bir ders ve okuma dizisini ger~ek olmak uzere, mallann uretimirun, dun ..
le~tirmek il;in o~renciyi gorevlendiren yayl somurgele~tiren kapitalizmin, ula-
bir ustaba~l de~il, o~rencilerle birlikte ~lm ve uretim tarzlannln, adeta buyuk
~ah~an bir rehber olmahdu. E~itimin bir patlamayla, olo~anustu buyuk bir
hedefi, ~ocu~un varh~1run her yonu ile hlZla yaydiml, dallan1p budaklaruna
geli~mesidir. e~ililn ve surcci.
dharma. Budist o~retide, birle~erek var- d1~avurum [tng. expression; Fr. expression;
h~l meydana getiren nihai ve en ku~uk AI. ausdruck] Ruhsal olay ve ya~anttla
par~aaklara vedlen ad. nn, belirli gosterge, sembol ve betimle-
Bu anla)'l~a gore, sonsuz say1da dhanua melerle d1~la~tudmast, ifade edil mesi;
vard1r ve d/Jannalar canslZ parc;aaklard1r. Husserl'de, bir du~u1une ediminin noe-
Budiztnde, canb ve canslZ tiim yarahkla- Inatik ve nesnel anlam1ru som utla~h
nn, da~lann, ta~lann bu turden ku.,.Ucuk, ran ve gosteren bir sembol.
canslZ dhannalann bir araya gelmesiyle d1,avurumculuk [lng. expressionism; Fr.
olu~tu~u kabul edilir. Varbk, Budizme expressionisme ]. tEstetikte, sanat9'W' ya-
gore, ku~uciik dhannalardan olu~mu~ bir ratma surecinin temelde, d1~avurumsal
goriintudur. Dlumna, surekli ve kaha bir bir eylem ve sanat~uun izlenimlerini,
~ey de~ildir; olu~an, soma yeniden yok duygulanru, sezgilerini ve tavulanru
olan ktsa su.reli bir goruntudur. a9~a ~·kannastndan ve gozler oni.ine ser-
Evrende, kaha, surekli bir varhk bulun- mesinden olu§an bir sure~ oldu~unu sa-
madl~lN, yalruzca, surekli bir ~evrim, VWlanalwn.
dharnzalann arahks1z bir olu~ ve yokolu~ Sanahn teme~ bir nesne ya da
sured bulundu~unu one suren Budist o~ urunden -;ok, sanat eserini yaratarun tec-
retiye gt>re, dhmnarun olu~ ve yokolu~ riibeleri ve hisleri oldu~unu one suren
sured, rasgele ve geli§igiizel olmay1p, bir anlay1§ olarak di~avurumculuk, sanat
neden sonu~ ili§kisine ba~lld11. Her dhar- eserinin de~erinin, soz konusu yaraha
ma, kendisinden onceki ba~ka dhannala- nlhun tazeli~i, bireyselli~, ozgunlu~ii
nn olu~turdu~u ko~ullar ve ortam ic;inde ve i~tenli~i tarahndan belirlendi~ini, sa-
bir kurala ba~h olarak ortaya c;lkar. Etki nat-;trun ger~ekli~e ba~h kalmak, izleyi-
tepki yasas1 uyannca, her~y birbirine ci ya da dinleyicisinin ho~una gitmek
ka9rulmaz bir ili~kiler a~1yla ba~lan gibi bir sorumlulu~u bulunmadi~uu
rru~hr. Bu sure~ i~inde kahc1 olan tek one surer.
Yirminci yi.izytlm ba~langtcmda, izle- rine baglanan ~eyler, birbirlerinin tii-
nimcilige bir tepki olarak dogan dl~a miiyle d1~anda olup, birbirlerinden tii-
vurumculuk, da~ diinyamn insan iize- miiyle farkhdar. Ornegin, bir masa ve
rindeki etkisini belirt.mek yerine, da~ bir insan birbirinden farkhdar ve onlar
diinyamn ifadesini sanah;arun kendi du- arasmdaki bagmh, soz konusu farkhhk-
)'arhgma uydurmaya -;ah~an, diinyarun tan meydana gelir. insamn masadan
sanat-;1 duyarhgma uydugu ~ekilde olan farkhhga, ne insarun ne de masa-
canlandmlmasam temele alan ve anla- mn bir par-;as1d1r. Buna kar~m, 2-b)
tnn yogun..luguna onem veren sanat aka- rlunlr dr~salcrllk, birbirlerine baglanan
mana kar~ahk gelir. ~eylerin, birbirlerine benzer ohnaktan
da~ diinya [Os. harici alem; lng. extemnl -;ok, birbirlerinden farkh oldugunu sa-
world; Fr. rnonde aterieur; AI. ausserrzt.~elt]. vunur. Gorii~, ~eyler arasmdaki bagm-
Gene) olarak, i-;ebaka~la kavranan ya~an hlarm, onlan birle~tirmekten -;ok, bir-
b ve zihin hallerine, bilince kar~at olarak, birlerinden ayrrdagim ya da onlan bir
aktiiel ya da miimkiin duyualgiSayla araya getirmekten -;ok, birbirlerinden
kavranan nesnelerin, olgu ve vlaylann, ayn tuttugunu dile getirir.
ideal bir -;er-;eve i-;inde ongoriilen bi.i- 2 Metodolojide, bir konuyu, bir disipli-
tiinlugu. insan zihnini.n da~mda, insan ni, kendi i-; dinamikleri ya da mekaniz-
zihninden bagtmstz olarak varolan nes- malan yoluyla degil de, onu etkileyen
nelerin, fenomenlerin, olaylann, nesne- ya da belirleyen dt~sal faktor, i-;inde
ler arasmdaki ili~kilerin ve etkile~imle bulundugu kiiltiirel baglam aracahgay-
rin olu~turdugu biitiin. la ele alan yakla~am.
Dr~ durzya problemi ise, felsefede, sobah Omegin, bilim soz konusu oldugunda,
bir odada otururken, sahip oldugu tek dt~salct yakla~tm, bilimi rasyonel bir faa-
kesinligin, cisimsel olmayan, biricik bi- liyet olarak degerlendiren ve onu yine bi-
lincin varolu~uyla ilgili kesinlik oldu- limJe a-;rklayan i~l yakla~unm tersine,
gunu, yalmzca 'Dii~iiniiyorum, o halde bilimin irrasyonel yana iizerinde durup,
vanm' diyebildigini belirten tDescartes bilimi, ic;inde geli~ti& ve etkisi altmda
tarafmdan orta}'a ahlan probleme kar- kaldtga kiiltiirel baglaiT\1 i.;inde ele alrr.
~ahk gelir. lnsamn kendi bilincinden Ba~ka bir deyi~le, bilimsel geli~menin
hareketle, bilin-;ten kendisinin da~mda kendi i-; manbga iizerinde yogunla~mak
ki varhga nasal ge-;ebilecegini, onun yerine, bilimsel geli~meyi toplumsal,
kendisinin dt~mdaki ~eyleri ve insanla- ekonomik, siyasi ya da dinf k~ullara
n i-;eren bir diinyaya bilip bilemeyece- baglayan da~salca yakla~tm, boyle bir gi-
gini, bilirse eger, nasal bilebilecegini ri~im ifilnde psikoloji ya da sosyal bilim-
gosteame problemini ifade eder. lerin tekniklerini kullarur. Boyle bir yak-
da~la~llrma [ing. externalisation; Fr. la~aiT\ln en onemli temsilcileri, T. Kuhn,
exteriorisation; AI. veriiusserlichung ]. Zih- P. Feyerabend ve M. Hesse'dir.
nin, duyumlan, da~ dililyadaki ger-;ek 3 Dogruluk teorisinde, diinyanm zihin-
nesneler olarak gorme egilimi. Duyu ve- den bagunsaz nesnelerden meydana
rilerinin da~ diinyaya yansalllmasa eyle- geldigini, dogrulugun ise, bizim bu nes-
nu. nelerle ilgili dii~iince ya da yargalan-
d~ salcahk [1ng. externalism; Fr. externa- mazla onlann kendileri ve -;~itli halleri
lisme]. 1 Metafizikte, bagmtalann ~eyle arasmdaki bir tekabiiliyete dayandagaru
ri, birbirlerini tiimiiyle da~layacak ~e one siiren anlayt~. 4 Epistemolojide, ki-
kilde, birbirlerinden ayudagma soyle- ~inin inancam hakhlandaran ve temel-
yen gorii~. lendiren ~eyin salt i-;sel haller oldugu-
Biri a~m, digeri de alunh olan iki ayn nu one siiren ic;:selciligin tersine, inancm
dt~salcahktan soz edilebilinir. Bunlar- sahibi olan ki~inin i-;sel halleri da~mda
dan 1-a) a~rrr da~salcrlrga gore, birbirle- ki faktorlerin hesaba kab.lmasa gerekti-
l';ini, bilgi i~in onemli olan ~eyin dol';m didaklik [ing. didactics; Fr. didactique; AI.
inancm giivenilir bir siire~le olu~turul didaktik ]. 1 Ot;retime ili~kin ya da ogre-
masi olduj';unu one siiren nedensel bilgi tim ama~h anlamma gelen s1fat. El';ili-
teorisi gorii~ii. min, et;itim ve ot;retim yontemlerini
5 Zihin felsefesinde, zihin hallerinin konu alan dah, ders venne taktil';i ya da
mahiyel;nin bireyin d1~mdaki miilahaza sanah, ot;retim yontemlerine ili~kin in-
ya da etkenlere, omel';in ~evreyle ilgili celeme.
olgulara bal';h oldut;unu one siiren ol';re- 2 Daha ozel olarak da, teoloji ve dinde,
ti. 6 Ahlak felsefesinde, ahlaki inan~larm dini ot;retinin temellerini, temel ilkele-
kendi i~lerinde giidiileyid bir boyutu ol- rini konu alan el';itim tiirii.
madii';mi one siiren gorii~. Diderot, Denis. 1713-1784 y•llan arasm-
dt~salhk [ing. ex/eriority; Fr. exteriorite; da ya~am1~ ve uzun y1llar Aydmlan-
AI. Auesserlichkeit]. Saj';duyu ve realist bir manm temel eserlerinden biri olan An-
epistemoloji tarahndan, nesnelere yiikle- siklopedinin editorliil';iinii yapm1~ olan
nen, insan zihninin di~tnda, insan zilinin- iinlii Frans1z filozofu.
den ba1';1ms1Z olma ozelligi. Varhk konusunda doj';aya ili~kin ola-
dianoia. Gene! olarak tammland11';mda, rak madded bir yorum getinni~ ve du-
llk~al'; Yunan felsefesinde, dii~iinme e- yumcu bir bilgi gor~iinii savunarak,
dimi ya da yetisi. d1~ diinyaya ili~kin bilgide duyulann
Dianoia tPiaton'da, doxa, yani inan~, roliinii vurgularru~ olan Diderot, bilim-
sam ya da kanaat ile noesis, yani ger~ek sel ara~brmada gozlemi on plAna ~•kar
sezgisel bilgi arasmda kalan tdiskiirsif m•~ ve doj';ada tek bir nedensel ilkenin
bilgi anlamma gelirken, Aristoteles'te, i~ ba~mda olduj';unu iddia ederek de-
kavramlar arasmdaki farkhhklan yaka- neysel bilimin ka~m1lmaz olduj';unu sa-
layan, bu farkhhklan birle~imlerde ve vunmu~tur.
ili~kilerde gorebilen entellektiiel faali- Onun varhk giiril~ii, ya~ad11';1 done-
yeti ifade eder. min doj';alc!lanyla fizyologlanrun ara~
t Aristoteles'te dianoia, Slras•yla bizzati- hnnalarma dayarur; buna gore, Dide-
hi kendisi i~in istenen bilgi tiirleri ola- rot'da maddeyi, ~ok yapi11, canh bir
rak tlleoria ve episteme'ye, tekhne (bir ~ey varhl';a yakln bir biitiin olarak tasarla-
meydana getirmek i~in kullamlan bilgi- yan madded bir birdlik soz konusudur.
ye) ve phronesis'e (eyleme yonelen bilgi) Maddi bir yap1da olan toz, molekiillere
aynhr. Dianoia, bundan ba~ka, manhk bOiiinebilir olan farkh ot;elerden meyda-
iizerine olan eserlerinde, Aristoteles ta- na gelmi~tir. Maddenin hiicreli bir yap1s1
rahndan tas1msal takdyiiriibne anla- oldut;unu, tiim canh varhk tiirlerinin bir-
mmda kullamhql~hr. takun geli~me evrelerinden g~l';ini one
dictum de omni et nullo. Klasik manhk- siiren Diderot, ayru zamanda Darwin'in
ta, Barbara ve Celarent tas1mlarmm te- evrim teorisinin onciiliil';iinii yapm1~hr.
melinde bulunan ve Aristoteles'e atfedi- Diderot,. siyaset felsefesi a«;~smdan tam
len 'Ya hep ya hi~ kurah'. bir mutlakiyet dii~mam olmu~ ve bir
Biitiin bir s1ruf ya da tiir hakktnda tas- dizi reform planla~br; din konusunda
dik edilen (ya da ink3r edilen) ~yin, bir ise, once deizmden ku~kuculul';a ve daha
par~a i~ de tasdik edilebilir (ya da ink3r sonra da ateizme yonelmi~tir. 0, ahlak
edilebilir) olduj';w1U; bir cinste bulunan gorii~iinii iki biiyiik 'dot;al i~giidii' iize-
bir ozellit;in, o cinsin biitiin terimlerinde rine, mutluluk ve yard1mseverlik iizerine
bulunmak durumunda olduj';wlu; bir kurarak, ateizmle erdemi baj';da~brmaya
dnste bulunmayan bir ozelligin, 0 cinsin ~ah~~br. Aida oldul';u kadar i~giidiile
dil';er terimlerinde de bulunamayacal';t- re de dayanan bu ahlak anla~1, onun
ru; bir ozellit;in, cinse ail tiirlerin ya hep- sanat anlay1~tru da temellendirir. Ona
sinde olacaj';IOl ya da hi~birinde olama- gore, sanabn gorevi, 'erdemi sevdirmek,
yacat;•ruma dile getiren kural. insaru ahlaki zaaflardan kurtannak'br.
dikey dii~tinte 2.33
differance. Frans1z postyap1salcl dii~ii mi~ oldugu Frat\SlZCa terim: Dilin anla-
niirii Jacques tDerrida'Jun, ylkmaya ya nuyla ilgili c;a~maya tekabiil eden farkb-
da a~maya kalk1~b~1 Bat1 metafizi~inin bk, dil oyunlan veya farkh soylem fonn ..
temelinde bulundu~una inandl~l oz- Jan arasmdaki mukayese edilemezlik
de~lik ve mevcudiyet dii~iincesini kan· noktalan, bir dil oyununda bir oyWlCll-
~1khk ic;ine itmek amac1yla, Saussure·le nun sesinin kJsLlmasl durumu, imkinslZ
yap1salc1 dilbilim iizerine olan ara~b.r olsa bile~ rasyonel bir ~ziim talebinde
malarinln 1~1~1nda, 1968 y1hnda geli~ bulunan ~at1~malar.
tirmi~ oldu~u kavram. Farkh dil oyunlanrun bulundu~unu
Saussure dili en genel ~iyle, pozitif one siiren Lyotard'a gore, bu dil oyunla-
terimleri olmayan bir farkhhklar sistemi n mukayese kabul etmeyen pratiklerdir.
olarak tarumlanu~tt. Denida·ya gore, bu Bununla birlikte, bu dil oyunlar1 ya da
c;ok onemli dil tarunurun tum i~erimleri, soylem formlann1n birlikte varolu~u
ne Saussure·u.n kendisi, ne de daha son- zorunlulukla ihtilAfa, ~att~ma ve tarh~
raki postyap1salcllar taraflndan yeterin· maya yol a~ar. Lyotard, i$te bu ba~lam·
ce farkedilebilmi~tir. Pozitif terimi ol- da hem kapitali2min modem enformas-
mayan farkhhk, dildeki bu boyutun yon teknolojisinden yararlanarak farkh
algllanmadan kald1~1 ve dolay1s1yla soylemleri biromekle~tirdi~ini, farkhhk
kavramsalla~hnhmaz oldu~u anlam1na ve ~ah~malan gozden ka~1rd1g1n1 ve
gelir. l~te Denida bu saptamadan hare· hem de bizim bu farkbbklan t~his edi-
ketle, farkbh~1n, milinkiin hale getirdi~ ~imizin kapitalizme direnme anlam1na
Bab metafiz.iksel dii~iincesinin kapsam1 geldi~ni soyler.
d1~1nda kalarun prototipi, veya yetkin differentia spe(ifi(a. Tiirsel ay1nm, yani
ifadesi oldu~u sonucuna ula~1r. bir tiirii ayru cins it;indeki di~er tiirler-
Giindelik ya~amda insanlar, hi~ ku~ku den ayJran temel, ozsel ozellik i~in kul-
yok ki, farkhbk ya da farkhhklardan soz latulan Latince terim. Crne~in, insaru
ederler. Cme~n, biz belli nitelikleri olan ayn1 cins i~deki di~er hayvan tiirle-
A'run ba~ka niteliklere sahip B'den farkh rinden ay1ran ozsel ozellik akdhhkt1r.
oldu~unu soyleriz. Bunu soylerken de, Buna gore, akllhhk, insan1n tiirsel ayl-
istenildi~i takdirde, bu farkhh~1 meyda- nrruru, yani d~fforentia spec~ficasJru mey-
na getiren nitelikleri saymaya haztr oldu- dana getirir.
~umuzu beyan ederiz. Fakat bu farklw- dikaiosyne. tPlaton'da, biitiin bir toplum
~a pozitif terim yiiklemek, onu pozitif diizenin adil olmas1 durumu, adalet er·
terimlerle kavramsalla~bnnak ve tarum- demi, dzellikle de filozof krallarda soz
lainakhr. Bununla birlikte, bu, Saussu- konusu olan bir tiir i.;sel do~ruluk du-
re'tin soziinii etti~i pozitif terimlerden yusu, neyin yapll1p neyin yapllmamas1
yoksun, kavramsalla~tullabilir olmayan gerekti~ini otomatik olarak bilme hili
farkhhk de~ldir. Derrida i~te differance'x, i~in kullanllan terim.
ozde~lik diizeni.ne dahil edilemeyen Platon'un insan ve ruh anlay1~mda,
kavramsalla~brllamaz farkhh~1 sa~du biitiinliiklii, birlikli ve iistteki par~arun
yunun kavramsalla~brdabilir olan fark- koydu~u ilkelere uyan ii c; par~ah bir
hh~utdan ay1rd edebilmek i~in uyd ur· ruhun, parc;alan aras1nda tam bir uyu-
mu~tur. Farkhhk bir ozde~lik olmad1~1 mun ve diizenin olmas1 hali.
gibi, iki ozd~lik aras1ndaki farkhbk da dikey dii~iin(e [ing. vertical thought; Fr.
de~ildir. Farkbhk ertelenen ve yayllan, pensle vertic ale]. Fransaz dii~iiniirler Gil-
anlanu miimkiin kllan bir farklwktu. les Deleuze ve Felix Quattari'nin klAsik
differend [lng. differend]. Postmodemiz- Bah felsefesini karakterize ettikJerine
min en onemli dii~iintirlerinden biri inandlklarl, ozde~li~i temel alan 'a~a~
clan Lyotard'1n dil oyunlar1, dilin anla- benzeri' hiyerar~ik dii,iince yap1s1 i~n
mJ, soylem fonnlan ba~lanunda geli~tir- k ulland1klan deyim.
dikkat
Te1nel kategorileri birlik, ozd~lik, ozne, dil [Os. lisan; in g. laJ1guage; Fr. langage; AI.
nesne, fail, nedensellik, te1nsil olan bu spraclte ]. Belirli ve standart anlamlan
dii~iince ozellikle aga-; egretilemesine alan sozciiklerden ve bir ileti~im yonte·
dayan1p, ger-;ek1igi bir ilk kokten tiiretir, ani olarak kullandan konu~ma formla-
dikey bir diizlemde hiyerar~ik bir yap•- nndan meydana gelen yap1 ya da
lanmay• yans1t1r. Deleuze ve Quattari'ye biitiin. Birbirleriyle kar~1hkh olarak, sis-
gore, ozellikle Platon, Descartes ve Kant ternatik bir ili~ki i-;inde bulunan ve soz·
felsefelerinde a~ikar hale gelen bu felse- ciik diizeyinde uzla~1m yoluyla olu~an
fenin al ternatifi, Nietzsche•yle ba~la bir anlama sahip olan birimJerden mey-
lnl~ olan ve kendileriyle devam ettigi- dana gelen sistem.
ne inandaklan farkhbk felsefesesi ya da Duygulan, dii~iinceleri, se~imleri af;Ik-
yatay dii~iincedir. . -;a gostermeyi miimkiin k.Jlan her ti.irlii
dikkat [Os. sarfi zilzin; Ing. attention; Fr.
i~aret sistemi olarak dil, bilin-; i-;erikleri-
attention; AI. aufinerksamkeit]. Zihnin faa- ni, duygulan, arzulan, dii~iinceleri tu-
liyetinin, tiim diger nesneleri d1~layarak,
tarh bir anlam -;er-;evesi ya da modeli
belli bir nesne ya da olay iizerinde yo-
ifjinde ifade etlne yolu ya da yontemini
gunla~hnlmasl. Dii~iince, alg1 ve kav-
rayi~ tiiri.inden zihinsel yetileri, ba~ka
tanamlar.
uyaranlan tii1niiyle bir kenara atarak, dilbilim [ing. linguistics; Fr. linguistics; AJ.
yaln1zca belli uyaranlar iizerinde yo- linguistik, spracJrwissensclwft). Dill bir sem-
gunla~tuma giicii. boller sistemi olarak goren ve dilin niteli-
Bir-;ok nesne aras1ndan belli bir nesne- gini, yaplSuu, ogelerini ve dilin gec;irdigi
ye, -;evredeki bir~ok uyaran arasmdan donii~i.imleri inceleyen bilim dab.
yalruzca kii¢k bir uyaran kiimesine Dilin yaz1h metinlere yans1yan tarihsel
odaklanmakla belirlenen sec;icilik ozel1i· geli~imiyle ilgilenen filolojiden farkhhk
gi, dikkatin en temel ozelligidir. Dikka· gosteren dilbilim, dili 1 belli bir zaman-
tin, biri ir8di dikkat, digeri ise iradi olma- daki durumuyla, 2 ge-;irdigi evrim a~a
yan, kendiliginden dikkat olmak iizere, iki Slndan inceler ve dilin yap1sayla ilgili
ruril vardu. Birincisinde, ozne, bir nes· genel bir teori olu~turmay1 ya da dille-
neyi daha iyi algdamak, manhksal bir rin incelenmesi i-;in genel bir teorik ~er
ili~kiyi daha iyi kavramak amaayla, -;eve olu~turmay1 ama-;lar.
yani belli bir niyetle, belli bir c;aba sergi· dilci felsefe [lng. linguistic plzilosophy; Fr.
leyerek, belli bir ~ey iizerinde yogunla~ philosopllie linguistique ]. Felsefe problem-
~lr. tkincisinde ise, ozne taraflnda ozel lerini dilin -;~itli kullanunlann1 incele-
bir -;abarun ve amacm varhgmdan soz yerek ~ozmeyi ama-;layan felsefi' tavu;
edilemez; burada belli bir nesne, belli bir felsefi problemlerin oziinii ve yap•sm1,
uyaran kiimesi yeniligiyle, ilgin-;ligiyle, giindelik dili analiz ettigimiz zaman
ozgiinluguyle oznenin dikkatini ~eker. daha iyi anlayabilec~ savunan an·
dikotomi [Yun. dikhotomia; lng. dichotonry;
lay1~, dilin gi.indelik kullarumlartna uy·
Fr. dichotomie]. 1 Genel olarak, ~eylerin,
mayan anlabmlan anlams1z sayma yon-
nesnelerin, ozellilderin birbirlerinden
temi.
~ok te1nelli bir bi~imde ve birbirlerine
indirgenemezcesine farkh olduldan dii- Dilin, d1~ diinya ile resimsel bir ili~ki
~iiniilen iki temel par~aya boli.inmesi. 2
i-;inde olmad1g1 gibi, birebir bir tekabii·
Ozel olarak da manhkta, tiirsel ay1n1n1 liyet i~inde de bulunmadlglnl; insan·
dikkate alarak, ~eyleri cins ve hire gore dan bagnns1z olarak varolan olgulara
bolme ya da cins ve tiir ili~kisi i-;inde sa- ad verme eylemi s1ras1nda olu~turul
niflama i~lemi. Cinsin, her adunda, nes· mu~ anlamlar sistemi olmad1g1ni one
nelerin belli bir ti.irsel ayuuna sahip siiren dilci felsefeye gore, dil -;ok ozel ve
olup olmamalanna gore, ti.irlere bOliin- geli~mi~ bir ara~ olup, ~e~itli gorevleri
dugu bir bolme tarz1. olan sozc'Uklerle tiimceler anlamlanru
dilde reform 235
farkh olarak, esas gii~lugun normal oldugu kabul edilen dil £elsefesiyle ilgi-
dilin belirsizliginden, ~ok anlamhhgm- li ara~t1rmalar pu sorulara yamt getir-
dan, her zaman bir baglama bagh ve meye ~ah~1r: (Sembolizmin en gene!
goreli olu~undan ve a~1k olmay1~mdan
dolay1, felsefi ama~lar i~in uygun olma- tammlanmak -
tizellikleri nelerdir? Dilin kendisi nastl
durumundadtr? Dilin
·--·--· --··---.
mas1 ger~eginde yatt1gm1 savunmu~ ozii nedir? lleti~im nei:lir? lleti~im ya
lardu. Bu grup filozoflar arasmda ise, da anlam ileti~imi nastl miimkiindiir?
tLeibniz, +Russell ve tCarnap gibi filo- Bir dilsel ifadenin belli bir anlam1 olma-
zoflar yer ahr. Sozii edilen filozoflar, S1 ne ifade eder? Anlam nedir? Ka~ tiir
bundan dolay1, felsefi ama~lar i~in, soz an lam vard1r? <;:e~itli dillerin, time gin
konusu eksiklik ve kusurlarm olmad1gt din dilinin, ~iir dilinin, bilim dilinin,
bir dil geli~tirmeyi temel gorevleri ola- matematik dilinin, mirniklerin ya da
rak gormii~lerdir. bilgisayar dilinin belirleyid tizellikleri
dilde temel etkenler [ing. basic facteurs in nelerdir? Dille bilgi, dille sezgisel kav-
language; Fr. facteurs bases dans le langa- ray1~ arasmda nastl bir ili~ki vardtr?
ge ]. ileti~im ya da bildiri~menin dil ara- Dille ger~eklik, kavramla kavramsalla~
c1hg1yla ger~ekle~ebihnesi i~in, bir bil- tmlan arasmda nas1l bir ili~ki bulunur?
diri~me baglammda i~e kan~an et- Dil hangi ama~larla ve nastl kullamhr?
kenler. Dil yetkinle~tirilebilir mi? Dili yetkin-
Bu etkenler, s1ras1yla 1 dili kullananlar, le~tirmenin yollan nelerdir? Yetkin for-
2 gostergeler ve 3 g!istergelerin dil d1~1 mel diller nastl kurulur?
kar~tl1klan ya da i~aret ettikleri nesne- Dil felsefesinin esas geli~imini ya~ad1g1
lerdir. Buna g!ire, her dilde, ya da her bil- 20. yuzytlda, ii~ mihenk ta~1 veya ana ge-
diri~me baglammda, gosterge ve dild1~1 li~me dogrultusu birbirinden ayud edile-
kar~1hk etkenlerinden ba~ka, i~e, gos- bilir: 1 Bunlardan birindsi Wittgenste-
tergeyi kullanan ve yorumlayanlar da in'm ~ah~malan ve filozofun ilk temel
kan~1r. Ba~ka bir deyi~le, bir gosterge, eseri Tractatus Logico-Piulosopl•icus'un ya-
hem kar~1hg1 oldugu dild1~1 bir nesne- ymlanmas1 ile ba~lay1p, Russell ve Car-
nin, hem de onu bu nesnenin kar~1hg1 nap yoluyla Quine ve ogrendsi David-
olarak anlayan ya da yorumlayan bir k;- son'a kadar uzanan dogrultudur. Ludwig
~inin, yani kullanamn varhgm1 ~art Wittgenstein'mTraclalus'ta geli~tirmi~ ol-
ko~ar. Buna gore, dili kullanan ki~i, dugu anlanun resim teorisi gorii~iinden
maksat ve niyetlerini, dii~iince, inan~, yola 9kan soz konusu geli~me ve incele-
duygu ve arzulanm, ba~kalarma goster- me dogrultusu, bir onermenin dogruluk
geler yard1m1yla iletir. ko~ullan problemi ve anlam I dogruluk
dil felsefesi [Os. felsefei lisdn; lng. philo- ili~kisi olmu~tur. Stiz konusu yakla~urun
sophy of language; Fr. philosophie d u la11- en tinemli sonucu, onun anlarrun dogrula-
gage ]. Felsefenin, dili tiim boyutlan i~in nabilirligi gorii~iine gotiirmesi ve dolay1-
de kavramsal bir analize tAbi tutan, s1yla da, analitik ve sentetik onermelerle
insanm dili kullanma etkinligi iizerinde normatif deger bic;id onermeler, olgu ve
yogunla~an dah. Dilin dogas1,n1, koke- deger arasmdaki aynm1 peki~tirmi~ ol-
nini, yap1sm1 ve anlam problemini fel- mas1d1r.
sefi analiz yontemiyle ele alan bag1ms1z 2 Dil felsefesindeki ikinci ana dogrul-
ara~ttrma alam. tun un ba~mda da, ikinci temel eseri
Dil felsefesi, goreli olarak yeni bir disip- clan Philosophical I11vestigatio"s [Felsefi
lin ve bag1mstz bir felsefe dah olmakla Soru~turmalar]'da, eski anlarnm resim
birlikte, ge~i~te de filozoflar dil konu- teorisinden kullammsal artlam kuram1-
suna egilmi~ler ve temelde dilin koke- na ge~en Wittgenstein bulunut. Onun
niyle, dogas1 iizerinde durmu~lard1r. kaynakhg1 ettigi bu yeni yakla~1mm
Kurucusunun Alexander von +Humbolt kapsam1 i~inde J. L. Austin, P. Grice, P.
dil oyunu 2.37
bagh olarak geli~en tavla, bri~, basketbol lar ile ilgili bir soru kalmaz, lji.inki.i di.in-
benzeri farkl1 oyunlar toplulu~na ben- ya ile ilgili olarak sorulabilecek ti.im so-
zer bir biljimde kavramsalla~tlnlmast rulan ozel bilimler sorup, yamtlar.
Dili kullamna ile oyun oynarna arasmda 0 halde, sorular insan di.i~i.incesiyle il-
bir analoji kuran Wittgenstein, bizim dav- gili olabilir. Bununla birlikte, di.i~i.ince
ram~umzl her ikisinde de bir dizi kural di.inyanm bir par~as1 olarak degerlen-
ya da uzla~1mm yonettigini dile getirir. dirilirse, bu takdirde di.i~i.incenin de bir
Bll kurallar bizim hangi ad1mlan ahp, bilimi olur, di.i~i.incenin nasli ve hangi
hangilerini atamayacaguruz1, hangi hare- etkenlerle ortaya ~1kt:J.gm1 ara~tuan, di.i-
kctlerin ba~anb, hangilerinin ba§anSIZ ~i.incenin olu~umunu a~lklamaya ljah-
oldugunu ortaya koyar. Dilde ifade edi- ~an bir bilim soz konusu olur. Oyleyse,
len her sozci.ik, kuru1an her ti.imce, belli di.i~i.ince ile ilgili olarak sorulabilecek
bir oyunda ger~ckl~tirilen her hareket, sorular, di.i~ i.incenin yorumu ile ilgili
Wittgenstein'a gore, bu ister dil olsun, sorular olmahdu.
ister ger~ek oyun olsun, yalruzca ilgili Du~i.inceye ili~kin yorum, bir di.i~i.in
oyunun kurallan 1~1gmda yarglianabilir. ceye ili~kin analizden, ~u ya da bu d i.i-
Buna gore, dil oyunlan farkh kural ve uz- ~i.inceyle anlatmak istedigimiz ~eyin
la~nnlarla yonetilen dilsel pratiklerdir. belirlerunesinden olu~tugu i~in, bilim-
Bu prati.lder, dilin, oyki.i anlatma, bilim sel bir problem degildir. Di.i~i.inceyle il-
ve felsefe benzeri ozgl.il !<ullarum ti.irle- gili bir analiz, buna gore, ya di.i~i.inceyi
rinde ve ozgtil toplumsal baglamlarda ifade etmek i~in kullamlan sozctikleri
ger~ekle~ir. Wittgenstein'm bak.J~ a~Ism ya da di.i~i.inceyi meydana getiren kav-
dan dil oyunlan kavram1, kHisik felsefe- ramlan konu alan bir analiz olacakhr.
nin problemlerinden bi.iyi.ik bir ~o~u Demek ki, felsefenin temel problemi,
gunun, bir dil oyunundaki hareket ya da anlarn problemidir.
adunlaru1, diger bir dil oyunun kuralla- Felsefeye di.i~n gorev, terimlerimizin ya
nyla yargdamarun sonucu oldugunu da terimlerle ifade edilen kavramlan ana-
gozler online senneye yarar. liz etmektir. Buna gore, bir filozpf 'ki~i
Onun ikinci doneminin en onemli eseri nedir?' diye bir soru sordugu zaman, ne
olan Philosophical Investigations [Felsefi belli bir insanla ilgili dogrulan, ne de
Soru~turmalar]'da ortaya konan dil o- genel olarak insanhkla ilgili bilimsel dog-
yuma kavram1, aym zamanda dilin gore- rulan bilmek ister. 0 yalruzca bir ki~i ol-
liligi ve evrenselle~tirilemeyen boyutu- marun ne oldugunu, bir ~eyi, omegin bir
nu ortaya koyarken, Tractatus'ta ifade hayvan degil de, bir ki~i yapan ~eyin ne
edilen dil gori.i~i.ini.in ya da dilin sadece oldugunu ogreiUneyi ama~lar. Buna gore,
tek bir oyunu oynamak, yani olgular1 o ki~i sozcuguni.in ne anlama geldigi 5(;
resmetmek iljin kullamld1gl kabuli.ini.in rusunu sormaktad1r.
yanh~hg1m ortaya koyar: Gene! bir dil dilsel tan1m [lng. verbal definition; Fr. dt-
teorisi projesi imkansaz bir projedir. finiton verbale ]. Bir terim ya da kavra-
dilsel analiz [ing. linguistic analysis; Fr. mm, ba~ka ara~ ya da yollarla degil de,
analyse linguistique]. 20. yilzyllda ortaya dille tammland1g1, anlam baklmmdan
r;Ikan dil temelli felsefe anlay1~uun yak- tammlanan terimin anlamma e~deger
la~Im ve yontemi. olan sozci.ikler obegi ya da bir tiimce
Soz konusu yakla~1mm temelinde verildigi zaman soz konusu olan tamm
~oyle bir di.i~i.ince ~izgisi vardu: Felsefi tiiri.i.
problem ve sorular, bilimsel faaliyetin Dilthey, Wilhelm. 1833-1911 ydlan ara-
ardmdan, olgulan konu alan ara~tuma smda ya~am1~ ve insan bilimlerinin
lar sona erdigi zaman ortaya ljlkar. Bu metodolojisine onemli katlular yapm1~
ara~hrmalardan sonra, geriye sorulacak olan Alman filozofu. Temel eserleri: Ein-
ne kahr? Di.inya ile d1~ di.inyadaki olgu- leitung in die Geisteswissenschaften [Tin
Dil they, Wilhelm 239
Bili1nlerine Giri~], Der AuJbau de;- Gesc- ken, bir yandan da tarihsel bilimlerin,
ITiclltlichen Welt in den Geisteswissenschaf dota bilunlerine oykunme, dota bililnle-
ter1 [Tin Bilimlerinde Tarihsel c;er~eve rinin 1netcxiolojisine sahip olma etilimine
nin Kurulu~u]. ~iddetle ka111 ~akan Dilthey, insan bililn-
Dota biliminin ba~anlan kar~asanda, lerini yoruanlayac1 bilianler ~eklinde ta-
insan bilimlerindeki geli~meyi a~aklaya namlayarak, kendi ayaklan i.izerine
bilmek i~in tarihselcilikJe ya~am felsefe· oturtmaya ~ah~ana~hr. Buna gore, o AI·
sindcn kimi oteleri bir araya getinni~ 1nanya'da be~eri bilimlerle, dota bilimleri
olan Dilthey, tarihin insan ya~am1n1 an- ak.ururu uzla~hrma, bu iki bilim tiiriinun
lamada anahtar oldutu inancayla, insan birbirlerine ayklra yonJerini gostenne ~a
bireylerinin ve toplwnlarm ancak tarih- basi vermi~ tir.
sel bir ~er~eve i~inde anla~tlabilecetini Dilthey'e gore, a~aklaanaya ama~layap,
one siirmit~ ve dolayasiyla, teanelde tari- gene) olarak yeru yasalan ya da batan-
he ili~kin ara~hnnayla bu ara~hnnanan hlan buhnaya ~ah~an dota bilianleri
uygun yontemleri uzerinde dunnu~tur. analize, a~aklamaya (erkliiren) yonelmi~
tPozitivizanin dota bilimlerin.in yon- lerdir. Oysa insan bilimleri anlamaya,
tean lerini ins ana ve onun ya~aa nan a da kavramaya onem veren bilianler olup,
uygu laana giri~iminin insanan varolu~u genel detil de, bireysel olanla utra~ar
nun temel, ozsel yonlerini ~arpath~na lar. lnsan bilimleri, be~eri bilimler bu
savunan Dilthey, bununla birlikte dota anlamda senteze yonelmi~ olan, yo-
biliminin sergilediti nesnellik, rasyona- rumlayaca bilimlerdir.
lite ve pekinlite hi~bir ~ekilde kar~a ~ak Dota bilimlerinin kendilerine da~ d iin-
maml~hr. Onun yapmaya ~ah~ttt1 ~ey yada ortaya ~akan olaylan konu yap ttkla-
daha ~ok, bilimsel nesnelliti insan ya~a n yerde, insan bilimleri, Dilthey·a gore,
manan taanhguu ve biitiinlugiinii takdir biitiiniiyle orijinal olan i~ ya~antllan ele
edecek bir anlaya~la uzla~brmak, bir ahr. Dilthey, dot a bilimlerinin nesnel
tarih yorumu ve insan bilimleri anlayt- diinyasa ile insan bilimlerinin konusu
~lyla, tarihselcilere, ya~am filozoflanna olan ya~anb ger~ekliti arasmdaki biiyiik
ve Romantiklere hak ettikleri deteri ver~ aynhtan, ara~hnna yontemleri bakaman-
mek olmu~tur. dan da bir farkhhta yol ar;acatJru sayle-
Kant'tan ve ingiliz eanpirizminden etki· mi~tir. Onun deyi~iyle, 'dotay1 a~akla
lenmi~ olan Oil they, duyumJan ve dii· nz, ruhsal olaylan ise anlanz.'
~iinceyi old utu kadar, iradeyi de hesaba Bu ~kilde, insan bilimlerinin biiyiik
katan bir bilgi kuranu iizerinde dl!nnu~ onemini vurgulayan Dilthey, bu bilimle-
ve bir yandan metafizitin bir diinya go- rin temeli olarak, anlamaya dayanan
rii~ii geli~tirme ve ifade etme bakaman- kendi psikolojisini one siinnii~tiir. Onun
dan onemini vurgularken, bir yandan da onerditi bu psikoloji anlaya~ana gore,
metafiziksel spekulasyonu, deneysel ~ ba~kalarU1an ruhsal ey lemlerini, onlarla
meller iizerinde var giiciiyle elettinni~ 'birlikte·duyarak', onlann 'i~ine girerek'
tir. lnsana ve toplwna ili~kin ara~tmna ve bu eylemleri 'sonradan ger~ekl~lire
lan teanele alan, insaru degi~kenliti ve rek' kendi eylemlerimiz haline donii~tii
tarihsel olwnsalhta i~inde kavrayan bir rUriiz. Dilthey·a gore, biz ancak insarun
ya~ma felsefesi geli~tiren Dilthey, canh ruhsal ya~anhlanru anlayabilir, duyum-
deneyim, ifade ve anlama aras1ndaki ili~ sayabiliriz; bundan dolay1dir ki, yaln1zca
kilere yonelmi~ ve zihnin, dillerde, edebi- insan ya~amarun ge~titi tarihte 'kendi
yatta ve tarihte nasll tezahtir ettitini anla- evim.izde' gibiyizdir, oysa dotada hep
marun onemini vurgulama~ttr. yabana kahraz.
Ba~ka bir deyi~le, bir yandan zihin ya Dilthey, bireyi tek ba~1na de til de, her
da ya~am1n ba~ka bir ~eye indirgene- zaman ~evresiyle birlikte deterlendir-
meyecek olan niteliklerine hal<J<Jru verir~ mi~tir. 0, insanan ozuniin yalnazca i~e-
240 dimaris
olarak gonnii~tlir. Prodikos'un dine Buna gore, Tann benim iyi biri olup,
gosterdi~i sahte ba~hh~1, k1sa bir sure do~ru bir ya~am siirmeme karar ver-
sonra biirun bir dini, insanlan sw; i~le mi~se e~er, ben iyi bir ya~am siirece~im
mekten ahkoymay1, onlann yureklerine ve cennete gidece~im demektir; ote yan-
korku salmay1 ama~layan bilge bir ki~i dan, 0, benim glinahkar biri olup, koti.i
nin icad1 oldu~unu soyleyen Kritias bir ya~am siirmeme karar vermi~se
tlirnden ortadan kaldum1~tlr. e~er, bu, benim kotii biri olup, ceherule-
Insanhk tarihinin ba~lang1c1m 1 Yasa me gidece~m anlamma gelir. Her~ey,
Oncesi donem, 2 Yasa sonras1 donem diye mutlak bir gucii olan do~aiistii tinsel bir
ikiye ayrran Kritias'a gore, yasa oncesi varhk tarahnda~1 programlaruru~, dii-
donemde, insan ya~am1 kaba kuvvetin zenlenmi~ oldu~u i~in, insamn soyleye-
kolesidir; bu dtinemde erdemJi insan it;in cek ya da yapacak hi~bir ~eyi yoktur.
hi~bir odul, kotii ve a~a~1hk insan i~inse dini tecriibe kamh [lng. religious experien-
hi~bir ceza bulunmamaktadu·. Bundan ce argument for tlte existence of God]. Do-
sonra adaletin egemen gu~ ve zorba, ya- ~ay1 konu alan gozlemlerden yola ~1kan
sayl ihHU ebnenin de onun kolesi ohnas1 ilk neden karuh yla, diizen ve ama~ ka-
i~in, insanlar odiil ve ceza veren yasalar mtmdan, do~a ya da d1~ dunya yerine,
geli~tin~lerdir. Soz konusu yasa sonra- inanan bir varhk olarak insandan hare-
Sl donemde, cebir kullanarak su~ i~lemek ket etmek bak.umndan farkhhk gosteren
yasalar tarafU1dan yasaklamnca, Kritias'a ve inan~ sahibi insamn Tann'yla ili~k.i
i~inde olma, Tann'ya yakla~ma, Tann'-
gore, bu kez kotiiler gizli gizli su~ i~leme
ye ba~lamt~lardlr. yla birle~me, bireysel varh~mm tannsal
Bir toplumun ya~am1 i~in kabul edile- varhkta yok olma deneyiminden, insan
varh~mm ya~ad1~1 vecd h:ilinden hare-
mez olan bu olwnsuz durumu ortadan
kaldrrmak i~in, akllh ve bilge bir adam, ketle, Tann'mn varoldu~u sonucunu fil·
kartan kamt.
oliimsiiz bir ya~am siiren, her~eyi goren,
lnsan, dini bir tecriibe ge;irebilmek ifjin,
i~iten ve bilen, her~eyi dii~iinen, oliim-
liiler arasmda soylenen her~eyi duyan daha i~in ba~mda inanan biri olmak du-
nununda oldu~u ve karut belli bir inan~
bir Tann dii~uncesi yaratm1~ ve olumlii
derecesinden daha iist diizeydek.i ba~ka
insanJan ezeli-ebedi Tann'ya ya da tann-
bir inan~ derecesine gitti~i ic;in, dini tee-
lara inanmalan ya da onlardan korkma-
rube kanJh ayru zamanda 'Tann'dan yine
lan i~in ikna ebni~tir. Buna gore, din ho~ Tann'ya giden bir kamt' olarak de~er
bir yalandan, insanlann kiiltiirel bir ica- lendirilmi~tir. Dini tecriibe, 1 do~rudan
dmdan ba~ka hi~bir ~ey de~ildir. do~ruya ya~anan, araclSlZ ve ani bir de-
dini determinizm [lng. religious determi- neyim, 2 tahlil edilemcyen bir biitiin ol-
nism; Fr. determinisme religieux]. Tektan- du~u; 3 oznel bir ya~anhya kar~1hk
nh dinlerde, Tann'ya izafe edilen slfat- gelip, varolu~al bir i~e kapanma, 4
lann sonucu olan her~eyin de~i~tirile ba~ka bir k.imseye anlahlamaz ve aktan-
mezcesine belirlenmi~ oldu~u inane. lamaz bir ~ey ve nihaye~ 5 k.i~iye ozel bir
Bu s1fatlar, mutlak gu~ (Tann'mn gu- tecriibe oldu~u i~in, bir~ok dii~iiniir, bir
ciiniin hcr~eye yetmesi) ve mutlak bilgi insanm dini deneyirninin, o insaru.11'dini"
(Tann'mn her~eyi bilmesi)dir. Buna diye adland1rd1~1 bir tecriibe geljinni~ ol-
gore, Tann, evreni ve insanJar da dahil masmdan ba~ka hi~bir ~eye kamt te~k.il
olmak iizere, evrendeki her~eyi yarat- etmeyece~ini savunmu~ ve dini tecriibe
ml~hr; O'nun gucii her~eye yeter ve 0, karutmm gen-~k anlamda bir Tann kamh
olmu~, olmakta ve olacak olan her~eyi olmad1~m1 ifade ebni~tir.
bilir. Bu anlay1~ta, Tann'run soz konu- dinleyen [tng. heDrer; Fr. auditeur; AI.
su s1fatlanndan dolay1, dunya tarihin- horer]. ileti~im siireci i-;inde, kar~lSmda
deki her~eyin O'nun taraflndan bilindi- bulunup, konu~an ki~iyi anlamak sure-
~i ve be1irlendi~i dii~iiniiliir. tiyle, ileti~imin amacma ula~masm1 ve
Diogenes 243
dirimsel gil~ [Os. 11ayaH kuvvet; ing. vital aracts1z bir bic;imde kavrayan sezgisel
force; Fr. force vitale]. Canh feno1nenlerde dii~iinceye kar~1t olarak, ilkelerden so-
ortaya -;1khktan ba~ka; ya~aman, canh- nuca gec;en, bir dizi -;1kan1n yoluyla
hgln kaynaga, nedeni olup, tii1n diger olu~an dii~iince i-;in kullan1lan safat.
enerji tiirlerinden farkhhk gosteren ve Buna gore, onciillerden bir sonuca
fiziki olmadagana inanalan gii-; ya da dogru gitme i~lemine diskursif akilyurut-
enerji tiirii. me ada verilir. Buna kar~1n, sezgisel bili~
dirimselcilik [Os.lmyatiyc mezhebi; ing. vi- tarz1ndan farkh olarak, do1ayuns1z bir
talism; Fr. vitalisme; AI. vitalistnus). Genel kavraya~ yerine, ~1kanm ya da c;1karun-
olarak, canh organizmalann faaliyetleri- larla elde edilen bilgi ttiriine, nesnesine
nin evrendeki rum diger fiziki gii-;ler- dolayh yoldan, onciiller arae1hg1yla ve
den farkh olan yaratac1 bir giiciin, canh- birtalom ugraklardan gec;erek ula~ an
hk ilkesinin ya da diriansel bir giiciin bilgi tarz&na diskiirs~fbilgi denir.
eseri oldugunu savunan anlaya~. dissoi logoi. Antik Yunan·da, goreliligin
Canhhgrn, canh siirec;lerin, canh be- her~ey i-;in ve her alanda gec;erli oldu-
denlerin sadece maddi bile~imleri, fizi- gunu gostennek amac1yla olu~turul
ko·kilnyasal oge ve siire-;lerle a-;lklana- lnu~, her konunun ve her problemin iki
lnayacaglnl one siiren ve canh dog~yla ayn yan1 olduguna i~aret eden -;ift ta-
cans1z doga, organik fenomenlerle inor- rafh sozler, iki yonlii akilyLiriitrneler.
ganik feno1 nenler arasJnda m utlak ve divinasyon [fng. divination; Fr. divinati-
kesin bir ay1nm1n bul und ugun u dile ge- on]. Deneysel bilimle beslenen akhn,
tiren dirimselcilik, mekanizmin tam kar- heniiz bilinrneyen, doyurucu bir bilgiye
~lsanda yer ahr. Canh dog a ile canstz sahip olunrnayan konularda, varolan
doga arasrnda bir ay1n1n yapmayan ve bilgi ve verileri dikkatle deger lendire-
canh varhklann da kesinlikle fizikokim- rek, belli bir yargaya ula~ma yontemi.
yasal yasalara tabi oldugunu one siiren Divinasyon ikinci bir anlam i-;inde, de-
rnekanistlerin, bir ac;ddamanrn ger-;ek neysel bilimin yeterince geli~medigi ya
dogas1n1n ne ve nasd olmas1 gerektigiy- da bilimsel bilgiye pek deger vermeyen
le ilgili metafizik ya da epistemolojik ka- toplumlarda, bilinmeyen konularla ilgi-
bullerin etkisi alhnda kald1gan1 one li olarak, bir yargaya tannsal esin ya da
siiren dirimselcilige gore, canh bir varh- dogaiisti.i gii-;ler yard&m&yla ula~ma an-
g&n faaliyetleri, fonksiyonlan, canh var- laya~aru ifade eder ve, bu ikinci anlam1
hkta varolan bir gii-;, ilke ya da enerjinin ic;inde, kahinlige kar~ahk gelir.
tezahiirleridir. Canl1 varhklarm faaliyet- diyalektik (ing. dialectic; Fr. dialectique;
lerinde ifadesini bulan bu gii-;, fiziki bir AI. dialectisch]. Yunanca tart~ma sanah
gii-; degildir; elle tutulamayan, gozle go- anlam.ma gelen dialektike tekhne·den ti.i-
riilemeyen bu gii-;, dirimselcilige gore, reyen bir terim olarak, genelde akalyi.i-
Can5JZ ogelerin, fizikok.im yasa( Siire-;le- ri.itme yoluyla ara~hrma ve dogrulara
rin bir bile~imine indirgenemeyecek ula~ma yontemi.
olan canh varhklara birtakJm ozellikler, Diyalektik, degi~ik donemlerde ve de-
cansaz varhklarda goriilmeyen birtak1m gi~ik filozoflarda farkb bir anlam kazan-
nitelikler kazandanr. ml~ oldugu i-;in, yukandaki genel diya-
disamis. Klasik manhkta, biiyiik onermesi lektik tan1m1~ ornegin Hegel ve Marx· an
ve sonucu tikel olumlu, kiiQ.ik onermesi diyalektik anlaya~an1 kapsamaz. Bu
ise ti.imel olumlu olan, iiQ.incii ~ekilden durum dikkate ahnd1g1nda, 1 diyalektik
tas1m kahb1. Baza M'ler p•dir. Tiim M1er her~eyden once, bi.r tez ya da gorii~ii,
s·dir. 0 hilde, baz1 S'ler P' dir. onun manhksal sonu-;lanru incelemek
diskiirsif [lng. discursive; Fr. discursif; AI. yoluyla -;i.iriibne yontemi anlamma gelir.
discursiv]. Gidimli. Manllksal sonu-;lan Yine diyalektik., 2 sofistik akdyi.iri.itmeyi,
ya da vargalan, ilkelerde, dogrudan ve cinsleri tiirlere bolmeyi ya da cinsleri tii.r-
diyalektik 245
lerine ayuarak manbksal bir bi~imde mesi degil de, ki~iye gero;ek bilgiye eri-
analiz etme yontemini gosterir. ~ebilmesi, ara~hrma yoluna girebilmesi
Bundan ba~ka diyalektik, 3 en gene! ve i~in, bilgisiz oldugunu gostennektir. Di-
soyut fikirleri, tikel omek ya da hipotez- yalektik tSokrates'te, yine ~eylerin nes-
lerden hareket edip bu fikirlere gotiiren ne ya da oz tarumlanna ula~may1 ama~
bir akdyiiri.ihne si.ireciyle ara~bnna yon- layan ara~hrma yontemini, ~eyleri st-
temi olarak ortaya ~lkar. Diyalektik, 4 mflanna, dogalanna ya da ti.irlerine
daha olumsuz bir anJam i~inde, yaiJUZOI gore ay1rma yontemilli ifade eder.
olasth olan ya da gene! olarak kabul edil- Sokrates'in ogrencisi olan ve diyalektigi
mi~ bulunan onci.illeri kullanarak akllyii- insan tarafmdan yaratdm1~ tum sanatla-
riihneyi ya da tarh~ma yontemini ifade rm en iistiinii ve onemlisi olarak goren
eder. Bu ~er~eve i~inde, 5 diyalektik ya- tPlaton'da, i.i~ farkh diyalektik anlayi~l
mlsama manogmm, akhn deneyime soz konusudur. I En yiiksek felsefi yon-
a~km nesneleri konu ahrken, deneyimin tern olarak degerlendirilen diyalektigin
smulanm a~t1g1 zaman di.i~tugu ~eli~ki temelinde, Sokrates'ten miras alman soru
lerin gozler online serilmesi suretiyle, ve yarut olarak diyalektik, uygun soru ve
el~tirilmesi anlamma gelir. Ve son ola- yamtlarla tartt~ma teknigi olarak diya-
rak 6 diyalektik, di.i~i.incenin ve ger~ekli lektik anlay1~1 vardl.l'. Diyalektigin konu-
gin bir tezle antitezden, soz konusu iki su da her zaman aymdu; onda filozof, di-
kar~1bn bir sentezine vannak suretiyle yalektigi kullanarak, var olan her ~eyin
geli~mesini gosteren varhk ve di.i~i.ince degi~mez ozi.ini.i arar. II Orta donem di-
yasas1 olarak ortaya 9kar. yaloglannda ise, diyalektik hipotezler-
t~te bu gene) ~er~ve i.;:inde, diyalekti- den yola' ~1karak akdyi.iri.itme anlanuna
gin farkh filozoflar i~in ifade ettigi farkh gelir. III Buna kar~m,. ya~hhk donemi
anlamlan k1saca ele alacak olursak... diyaloglannda, diyalektik, bir yontem
t Aristoteles'e gore, bir yontem olarak di- olarak bolme teknigine doni.i~i.ir. Pla-
yalektigi bulan filozof olan Zenon'da di- ton'un ya~hhk dtsnemi diyaloglannda
yalektik, sa~maya indirgeme ~eklinde gori.ilen soz konusu diyalektik ya da
ger~ekle~en akllyi.iri.itmeye kar~1hk gelir. bohne anlay~1, boli.inemez olan ve alhn-
Buna gore, tZenon diyalektik yontemini da yalmzca bireylerin bulundugu bir
kullanarak, bir kar~1hn tezini ya da inan- ti.iri.in tarumma ula~mcaya dek, cinsleri
aru, onun kabuli.inden ya manbksal bir ti.irlerine bolmekten meydana gelmekte-
~eli~ki ya da kabul edilemez bir sonu~ dir.
~hguu gastererek t;i.iriiti.ir. Elea Okulu- Aristoteles'e gelince, o diyalektigi, ke-
mm kar~1smda yer alan Heraklei tos'ta sin ve zorunlu sonu~lara goti.iren bir
ise, diyalektik evrende hiiki.im si.iren ve akllyi.iriitme olarak olmasa bile, yararh
kendisinden dolayt varolan her~eyin olan bir akliyi.iri.itme tarz1 olarak gor-
kendi kar~1tma doni.i~tugu degi~me si.i- mi.i~tiir. Ona gore, onci.illeri gene! ola-
recini, kar~ttlann birligini ve bunu ifade rak hemen herkes tarafmdan ya da ~o
eden ~eli~ld mannguu ifade eder. gunluk veya filozoflar tarafmdan kabul
Oysa, diyalektik Sokrates'te, soru yarut edilen bir akdyi.iri.itme, diyalektik bir
yoluyla tarh~ma teknigine; Sokrates'in akdyi.iri.itmedir; buna kar~m, onci.illeri
tart1~mak iizere kar~1sma g~~en ki~iye yalruzca olas1h gori.inen bir akdyi.itiitme
uygulad1gl ve o ki~inin verdigi tammla- ise, eristik akdyi.iri.itmedir. Aristoteles,
rm mant::lksal sonu~lanru ~artmasm diyalektigi bilimin yontemi olarak gor-
dan ya da tarumlann ~eli~kilerini gos- mez, .;tinki.i biz bilimsel bilgide, dogru
tennesinden olu~an ~i.iri.itme yontemine ve apat;~k olan onci.illerden hareket eden
kar~d1k gelir. Stsz konusu t;i.iri.itme ytsn- ge~erli akdyi.iri.itme olarak tamtlamay1
tcminde ama~, Sofistlerin yapbg1 gibi, kullaru.nz. Bununla birlikte, onun tara-
bir tarh~mada ki~inin kar~1hm alt et- fmdan 'bir olas1hk manhg1' olarak de-
246 diyalektik idealizm
diyalog [ing. dialogue; Fr. dialogue; AI. dia- en ~a~trt1c1ve en acunas1z sarunlanyla
log). iki ya da daha fazla ki~i arastnda ya~am1n kabul edilmesi, en yuce yara-
ge~en felsefi tartl~ma. Felsefi tez ve ta- tllannt feda ederek ttikenmek bilmez
vlrlan, yazann du~ gucunun uri.inti a- do~urganh~mdan haz duyan ya~ama
lan kanu~malar aracllt~lyla kar~l kar- iradesi olarak tarumlad1g1 anlay1~a Di-
~1ya getiren, kurgusu ozel alarak alu~· yonisosfUluk derunektedir.
turulmu~ anlatlm tarz1. diyorizm [ing. diarism; Fr. diorisnre]. Pla-
Bir yaztm bic;imi olarak diyalag tarzt- tan'da tbolme, t Aristoteles'te aytnm,
nln felsefe alarundaki yarahctst, felsefe- tan1m anlanuna gelen, gi.ini.imi.izde ise,
sinin ana ilkelerini, felsefi tez ve du~un matematikte, bir problemin ~ozi.imi.i ic;in
celerini, tarll~maya temel olu~turan gerekli ~artlar1n ortaya kanu~uyla ilgili
dramatik bir dununun ve karakterlerin alan terim.
onem kazandtgl kar~lhkh tarh~ma dizi [lng. series; Fr. serie; AI. reihe, seri e). 1
~eklinde ifade eden ve diyalagu ayn1 Matematikte, birbirlerini belli bir kurala
zamanda ba~1ms1z bir edebiyat ya da gore izleyen, belli bir ol~te gore birbir-
sanat yarahs1 di.izeyine yukselten ld~i, lerinin ard1ndan gelen ~eylerin meyda-
i.inli.i Yunan di.i~i.ini.iri.i Platan olmu~ na getirdigi bi.iti.in.
tur. Onun, yalruzca bir felsefe ba~yap1t1 2 Felsefede veya tSartre'tn varolu~~u
oJarak deg:il, fakat bir edebiyat yap1h lugunda, bireylerin zamansal ve raslan-
olarak da de~erlendirilmek durumunda hsal yapilar i9ndeki toplam, tecrit edil-
olan yirmi dort diyalogu vard1r. Pla- mi~ bireylerden meydana gelen ~ok.Juk.
tan'un soz konusu diyaloglan, gen~lik Critique de Ia RJlison dialectique (Diyalek-
diyaloglan, olgunluk ~a~ diyaloglan ve tik Akhn Eleftirisi] adh eserinde, farkb
ya~hhk donemi diyaloglan olarak ii~e kalabahk ya da topluluk ti.irlerini dizi
aynhr. diye betimleyen Sartre, diziyi bu bag-
Diyonisos ruh u [tng. Dionysian spirit). Ni- lamda grupla kar~lla~hnr. Buna gore,
etzsd\e'nin Die Geburt dJ:r TragodU! (Tm- dizilerin, diziye ozgu ili~kilerin, birey-
gedyarun dogu~u] adh eserinde uyum, leri birbirlerine, omegin otobi.is dura·
di.izen ve ol)iiniin ifadesi Apollonca olan- ~1nda oldugu gibi, yabanclla~rru~ ey-
la kar~ttla~tuarak. insan varbk.Jannda va- lemlerle ~eyler olarak baglad1g1; radyo
roldugunu sayledigi y~ istegi ve gu- yayuun1n pasif ve yahtlanm1~ dinleyi·
ci.ini.in dinamik ve tutkulu d1~avwumu cilerini dolayh bir birlikteli~e zorlad1~1;
olarak tantmlad1~ hil, insarun kendisini pasaj ya da ~ar~1 pazann bir arada ah~
esrime ye da sarh~luk hall i.;inde i~tepi veri~ yapmakta olanlan alabildigine
ve jtblunlarma barakmas1 durumu. zaytf bir irtibat iQJ1e soktugu yerde,
t Nietzsche, yine, oznel olan he"eyin, grup i9ndeki birey ler kar~lltkhbk ve
eksiksiz bir kendinden ge91te i~inde i~birligi ili~kileri baglamtnda, daya-
kayboldugu esrime deneyimine, evren- ru~maya ve kollektif eyleme muktedir
sel ahengi bir an i~in de olsa kavrama- hile gelirler.
mlzt saglayan deneyime Diyonisos dene- docta ignorantia. lnsarun yarabostna
yimi adm1 verir. Ote yandan., Nietzsche veya Tann·ya i~kin bilgisini ifade
aynca, Bah insan1run bi.iyi.isi.ine kapdd!- etmek i9n kullarulan Latince terim: Ca-
gr Hristiyan ahlaki ki.ilti.iriine, bu di.in- hilin bilgisi y a da alimce bilgisizlik.
yaya ait duyumsal insan v.arolu~unun Terim, Tann'yt gori.ini.i~lerin di.inyastn-
yerilmesine dayanan Hristiyanbk dini- dan goren insanlann ka~tn.Llmaz olarak
ne, kar~1 geli~tirdigi kendi felsefesine olumsuz bir oge i~eren, Tann·ya ili~kin ·
Dionysos felsefesi aduu verir. bilgileri i~in kullandmt~br. Tann hak-
Bu ba~lamda, onun Der Will zur MACht klndaki bilgUnizi yalnlZCa olumsuz bir
[Gti~ lstemi] adh eserinde, ya~mdaki yoldan, Tann•n•n ne olmad1~ bilmek
do~urganhk.Ja bollugun benimsenmesi, · suretiyle kazandt~miZl soyleyen Aqui-
dogmalizm 249
nah ~Thomas da, her balwndan stntrh 2 Dogmatik sozci.iti.i, epistemoloji ac;t-
bir varhk olarak insantn, yetkin ve son- stndan, bilginin imkinstz oldutunu
suz bir varbk olarak Tann'yt anQk st- iddia eden ku~kucu bakt~ ac;tst kar~tstn
rurh bir ~er~eve i9nde, eksikli olarak bi- da, bilginin kaynatt tarb~mastna hie; gir-
lebilecetini s6yler. meden, bilginin kesinlikle mumk iin ol-
dogma [Yun. dogma; Os. nass; lng. dognza; dutuna inanan ki~iyi gosterir. 3 Terim,
Fr. dogme; Al. dogma]. 1 En genel olarak, daha ozel olarak da, Alman filozofu
s1k1 stkiya, biiyiik bir giic;le inarulan, Kan t'tn, evrenin, deneyime ve gozleme
otoriteye dayandtktan ba~ka, olgular- hie; ba~vunnadan, birkac; apac;tk ilke-
dan ve diter deneysel desteklerden ba- den yaptlan c;tkanmlarla bilinebileceti-
ttmstz olarak kabul edilen ~eyler ic;in ni; insan varh.klaruun teaiibeyi a~abile
kullarulan terim. Dini bir c;erc;eve i~inde, <:egini ve ~ylerin gerc;ek dotasJyla ilgili
tannsal bir otoriteye dayanan ve inkir dotrulara, duyu-deneyinden bag-.mslZ
etmenin sapklnhkla e~anlamh oldutu
olarak ula~bilecetini savunan metafi-
deti~tirilemez ve sorgulanmadan be-
zik~ ya da filozoflar i~n, biraz d a pejora-
nimsenen temel inanc;lar, temel i~lev leri
tif bir bi-;imde kulland1g-. nitelemeye kar-
Tanrt'ntn kendisini insana gosterditi ve
~thk gelir.
bildirditi vahyin anlarruru kavramsal
terimlerle ac;tklamak olan dini 6tretiler. dogmatizm [Os. ikWln'iyye; ing. dogmatism;
Dini otorite taraftndan tantmlanan ve en Fr. dogmatisme; AI. dogmatismus). 1 Genel
temel dini kurum taraftndan destekle- olarak, kimi otretilere en kiic;iik bir el~
nen doktrinler. tiri ye izin vermeden, rasyonel ve man-
2 Dogma, saz konusu anlamdan hareket- tLksal katutlar yerine, salt d uygulara
le, biiyilk bir dii~iiniiriin otoritesine daya- veya ki~isel etilimlere dayanarak korii
rularak kabul edilen ilke, onenne olarak kori.ine inaruna, onlan sorgusuz siialsiz
da tarumlarur. Buna gare, bir felsefe oku· bir bic;imde benimseme. Bir dii~iince,
lunda, dotrulutu smanmadan kabul edil- bir iddia ya da bir teoriye ili~kin bir in-
mi~ olarak, dotru diye one siiriilen, dot- celemeyi reddetme ve d i.i~unce, iddia y a
rulugundan asla ku~kularulmayan gorii~ da teorinin, her tiir el~tiri ve sorgula-
ya d a 6tretilere de dognza adt verilir. 3 madan bat•mstz olarak, otorite temeli
Antik felsefede, goreli detil de, mutlak ve iizerinde dotru oldutunu ileri siinne
. nihar bir dotruluk iddias1nda olan aksi- tavnna ka~dtk gelen dogmatizmin en
yom, maksim, ilke de, dogma olarak ta- belirgin omeklerine, dini otorite ve
rumlaruru~ttr. inane; taraftndan yaratdmt~ olan sistem-
dogmatik [Os. ikaani; lng. dognzati st; Fr. lere batlanma tavrmda rastlarur. Haki-
dogmatique; AI. dogmatisch). 1 Genel ola- kati verditi ileri siirulen vahiyle ilgili
rak, belli birtak1m ilkeleri, tezleri, d ii- olarak da soru~turma a~lamaz. Genel
~iince, teori ve ideolo jileri m u tlak ola-
olarak ku~l kitaplar ve metinler, teo-
rak dotru ve her zaman gec;erli diye loglar tarahndan geli~tirilmi~ olan dog-
kabul eden, gorii~lerini kesin ve tarb~
malar da sonJ~turulamaz.
maya yer vermez bir bi-;imde one siiren
2 Epistemolojide, ku~kurulutun tam
kimsenin tutumu i9n kullandan stfat.
kar~th olan ve insan zihninin varhtm
Dogmatik buna gore, bir goru~ ya da
otreliyi, mutlak bir kendine giiven ve kendisinin ve varb~ ilk nedenleri.Nn
otoriteyle one siiren, en kiic;iik bir ku~ nesnel bilgisine sahip olabileaii iddias•-
kuya yer btrakmazken, ba~ka insanla- ru, her tiirlii el~tirel dii~iinceden once
nn gorii~lerine en kiic;uk bir deter ver- kabul etti~ ilkelerin bir gereti olarak be-
meyen insan anlam1na gelir. Buna gore, nimseyen yakla~uru ifade eden gorii~.
dogmatik ki~i, ho~gorusi.i.z, dar kafah, Bu anlamda dogmatizm, varhtin bizzat
ele~tiri ve ku~kuya tahammiilsuz olan kendisini bildigimizi, cismin birindl nite-
ki~iyi gosterir. liklerini ger-;ekte oldutu ~ekliyle alglla-
250 doAa
dagutuz1_. temel i1kelerin, zorunlu dogru- doga [Yun. plrysis; Os. tabiat; ing. nature;
lann yalnlZca zihin ve du~uncenin degil, Fr. nature; AI. natur ). 1 Bir organizma·
fakat varhgm da yasas1 oldugunu kabul ntn dogu~tan getirdigi ya da miras aldt·
eder. Abnan filozofu Kant, ~te bu bag. . g1 varsaytlan ozellik ya da karakteristik-
lamda, dogmatizmi, 'bilgiye sahip old u- lerinin btitunti. 2 Doga ikinci olarak, bir
gunu one stiren, ancak bu iddiasJnm da- insan1n ya da bireyin, karakteristik da v-
yand1g1 yontem ve ilkelerin el~tirel bir raru~ tarzlanru, temel nitelik ve tutum-
incelemesini yap1nayan bak19 a~151' ola- larrnr if ade eder. Buradan hareketle, bir
rak tannnlanu~tu. ~eyin, onu her ne ise o ~ey yapan ozti-
tKu~kuculukla dogmatizm arastndaki ne, ozsel ozellik1erine de, o ~eyin doga-
bu kar~Ithg1n, bilgi iddialan btittintinti st denir.
eskiyen par~a ve bolgelerinin de~i~tiril· 3 Doga, ti~ncti olarak maddi evreni
mesi ve tamir edilmesi suretiyle ytizdti- gosterir. Buna gore, doga, zaman ve
rtilen bir gemiye benzeten yandabilirci- mekan i~inde bulunan ~ylerin olu~tur·
likle bilgi iddialan btittintinti saglam du~u sisteme; olaylann, gti~lerin ve fe-
temellere ihtiya~ duyan bir yapaya ben· nomenlcrin, bilebildigimiz evreni mey-
zeten tteinelcilik aras1ndaki kar~•thgt dana getiren, kompleksine doga adt
ifade ettigi soylenir. verilir. t~te bu ~er~eve i~inde, doga, in·
3 Bilirn ya da bilim felsefesinde, bilim- sandan ayn ve insan1n etkisinden ba-
sel ara~hrma Sirasinda ger~ekle~tirilen gimSIZ olarak varolaru, sanata kar~lt
ke~iflerin, tiretilen teorilerin, kullandan
olan1, oznel olana kar~1t olarak nesnel
olan ger~ekligi ifade eder. Doga, orne-
yontemlerin sonu~ta elde edilen bilgile-
gin, Aristoteles'te, insan tarafmdan mey-
rin baglamlanndan soyutlanarak, sor·
dana getirilmi~ ~eyleri gosteren teklr-
gusuz stialsizce evrensel ge~erlilige sa·
ne'den farkh olarak physis'le gosterilen
hip hakikatlar olarak algalanmas1 ya da
ve insan tarahndan varbga getirilmemi~
bi1imin mutlakla~hnlmasi tavn.
varhklardan olu~an btittinti, kendisin-
4 Metafizikte, akhn mutlak ve degi~
deJd hi~bir ~eyin ama,..SlZ olmad1gJ, ev-
lnez bir degeri oldugu, varhga dair rensel bir d uzen ya da am a~ sergileyen
kesin hakikatlere eri~ebilecegi kabuluy- teleolojik sistemi ifade eder.
le, birtaklm a priori ilkelerden, apat;lk ol- do~a bilimleri [Os. tabii ilimler; ing. natu-
duklanna inandan bazt temel ve degi~ ral sciences; Fr. sciences naturelles]. Orga-
mez inan~lardan hareketle ve spekiilatif nize ve sistemli bilginin, varhgJn mad-
yontemleri ku1lanarak, varluda ilgili di boyutunu konu alan dah. MekJn ya
geneI sonu~lar ~•karma tavn. da maddi evren i~indeki varhklan, olay
S Dogmati:zm terimi, yine metafizikte, ve olgulan konu alan ve dogal olayla-
tFichte ve tSchopenhauer gibi diger nn yasalann1 ya da yasahhklann1 ara~
Kant-sonras1 filozoflar tarafmdan ger- bran bilimler.
~ekligin bilin~ten bagunslZ oldugu ve Nedensellik ilkesine, yani ayru ko~ul
deneyimin, tealibenin temelini meyda- lar albnda hep ayn1 sonu~larm ortaya
na getirdigi ilkesini tarumlamak i9n kul· ~tka~aAt ilkesine da yanan doga bilimleri
land.rru~hr. Bu gorii~e gore, bilgi, ger- deneysel yontemi temele ahr. Doga kav·
9!1<1ik, pasif ve ahcr insan zihni tizerine ran:u olduk~a geni~ kapsamb ve degi~
etki yaph~J zaman olu~ur. Fichte bu an- ken bir kavram oldu~u ve her zaman
lamda dogma tizmi, ahlild deger ve ide- birtakun metafizik kabullere bagh bu-
allerimiu temel saglayan biridk go~ lundugu i~in, doga bilimlerinin kapsamt
olarak, ger~eklijpn, tecriibenin temeli i~inde hangi bilimlerin yer aldigi, zaman
o1an etkin ve bilin~li .ego oldu~ gorti~ti zaman tarh~ma konusu olmu~tur.
ne tekabtil eden transendental idealizm- Buna gore, doga tlk~ag ile Orta~ag bo-
le kar~a kar~1ya getirir. yunca geleneksel olarak teolojinin do-
doga felsefesi 251
gaustii alan1yla kar~1 kar~1ya getiril~ li~tin ni~lerdir. Bun a kar~1n, Yeni Pia-
mi~tir. Bununla birlikte, Yak1nc;ag'da toncular, bu alanda tiimiiyle soyut dii-
ve c;agda~ dii~iincede doga bilimleriyle ~iinceler ileri siirmii~lerdir. Ortac;ag'da,
sosyal bilimler arastnda bir a yu1m ya- dogarun bilimsel ac;1dan incelcnmesi bii-
pdm1~hr. En one1nli dog a bilimleri ara- yiik olc;iide ilunal edilrni~tir. Bu c;ag1n
s1nda fizik, kimya, biyoloji, astronomi felsefesi, Aristotelesc;iligin, Platonculu-
ve jeoloji saydabilir. ~ ve Hristiyan metafiziginin bir kan-
dogac1hk [Os. tabiatperestlik mezhebi; ing. ~lmlndan ibarettir.
naturism; Fr. naturisme; AI. naturismus]. 2 Ronesans doneminde ve doga biJim ..
Davran1~, beslenme ve ya~am bic;imin- lerinin bir sure sonra kaydedecegi h1zh
de tek yol gosterici olarak dogay1 kabul geli~menin hemen oncesinde, Telesio,
etme egilimi. tCampanella ve tBruno gibi dii~iiniirle
Dogay1 a~an, yaraha bir nedenin var- rin, dogay1, tabiat alan1nl Tann'dan ba-
hglnl inkcir eden, dogan1n kendinden gut\SLZ bir bi-;imde, kendi ic;inde kapah
varoldugunu one siiriip, dogay1 temel bir sistem olarak gormii~ ve boylelikle
alan, dogay1 kutsayan ve her tiir olc;iiyii de felsefeleriyle modem bilimin teorik
dogada bulan ogretilerin genel adl. ve ontolojik te1nellerini hazirlami~lar
doga felsefesi [Os. tabiat felsefesi; ing. phi- du. Zaman zaman panteist bir anlay1~1
losophy of nature; Fr. philosophie de Ia na- on plana c;lkartan bu doga felsefelerin-
ture; AI. philosophie der natur, naturephi- den bir si..ire sonra Francis tBacon, insan
losophie]. Tarihsel bir c;erc;eve ic;inde, 1 bilgisinin ve eyleminin dogaya dayan-
oncelikle Antikc;agda veya Hellenik do- masi ve doga iizerinde temellenmesi ge-
nemde, M. 0. 6. ve 5. yiizylllann salt do-- rektigini belirtmi~tir. Bacon, bu konuda
gayl konu alan felsefesi., sonra da Yunan ~unlan soylemi~tir: 'Dogan1n hizmet-
ve Hristi yan Avrupa' da, genel metafizik kan ve yorwncusu olan insanoAiu, de-
sistem!erin dogaya ili~kin ac;aklamadan ney ve dii~iinme yoluyla doga diizeni-
aneydana gelen dallan. Buna gore, felse- nin s1rlann1 anlad1A1 olc;iide, eylemde
fe ba~lang1c;ta bir doga felsefesi niteligi bulunabilir ve bilgi edinebilir.' 'Dogaya
ta~uru~hr. Soz konusu doga felsefesi, egemen olmarun ko~ulu, ona boyun eg-
lyonya'da duyumcu, Yu-nan yanmada- mektir.'
Slnda akdc1 bir ozellik kazanm1~hr. 3 Doga felsefesi, yine tRomantizmin
tSokrates, insanm bu diinyadaki ya~a pozitivist bilim ele~tirisinin dogan1n
ml ac;rs1ndan c;ok biiyiik bir onem ta~1- modern bilimin ya banc1 kald1g1 feno~
mad1g1 gerekc;esiyle, bu doga felsefesine menlerini konu alan spekiilatif teorile~
kar~1 c;1karak, felsefenin merkezine insa· tirme etkinligini tan1mlar. En dnemli
n1 gec;irmi~tir. Bundan dolay1, Sokra- temsilcileri tSchelling ve tGoethe olan
tes'in ogrencilerinden birc;ogu da, hpkl bu felsefe, modern bilime hikim olan
Sokrates gibi, 6ziki bilimlerin alarunda mekanist doga tasanm1na, dogay1 an-
felsefe yapmaktan kac;uutu~lard1r. Pia- lamdan yoksun canSIZ bir madde a(emi
ton da dog a felsefesiy le ilgilenmi~ ol- olarak goren anlay1~a ~iddetle kar~1 c;l-
Inakla birlikte, onun doga felsefesi biitii- karken, dogay1 ~iirle bezenmi~ anlamh
niiyle metafizik bir nitelik arzed er. bir varhk alan1 olarak gormii~ ve onda-
t Aristoteles ise, aklldan yard1m goren ki anlamh buldugu unsurlan bulup c;l-
gozlemlere dayanan bag1mSlZ bir fizik kartma c;abas1 vermi~lerdir. Soz konu-
bilimi kurmaya c;ah~m1~hr. su doga felsefesi konsepsiyon una gore,
Daha sonra, Hellen.istik done1nde, tEpi- do gal fenomenler bizim, arz u ettigimiz
kiiros tDemokritos'un atomcu mekanist takdirde anlayabilece~Jmiz birtakun
gorii~iinii, tStoacdar ise tHerakleitos'un mesajlar aktaran bir dil meydana geti-
dina1nik doga anlay1~1ru canland1np ge- rir. Bu dili anlamak, dogarun fenomen-
252 dcga filozoflan
lerine niifuz ehnek, gozle1n ve deney 16. yi.izyllill ilk yans1nda, yeni Iota ve
yoluyla detil, fakat sezgiyle mi.imki.in topraklann ke~fiyle, deniz ticareti ve Re-
olur. Zira dotarun fenomenleri insana formasyon hareketinin bir sonucu ola-
yabanc1 fenomenler olmay1p, hayatla rak, A vrupa·da dotaya kar~1 yo gun bir
dotrudan bir ili~kisi olan fenomenler, ilgi uyarun1~tJr. Bu donemde, dini telnel-
zihnin dt~avurumlandar. t~te bu an- l~ri olan Orta~at takdcllttma ve Aristo-
lamda doga felsefesi, dotantn bilimin .feles otoritesine kar~1 tav1r ahnm1~ ve
kavraya•nad•t• i~in yabanc1 kald1t1 un- fenomenJeri gozlem ve deney yoluyla
surlartnl, yonlerini ac;•ta c;1karan teori- ara~hrtnarun onemine detinilmi~tir.
ler geli~tirme faaliyetini ifade eder. Dogaya yonelik bu ilgi once astronomi-
4 Doga felsefesi terimi, yine, fakat bu de, Kopemik, Galile ve Kepler'in onemli
kez sistematik olarak, genel ve teorik bulgulanyla semeresini vermi~tir. Bu-
bir ~er~eve i~inde, bir ger~eklik olarak nunla birlikte, soz konusu bilim adamla-
dotan1n temel yon ve boyutlanna ili~ nrun temsil ettiti bilimsel gozlem ve
kin ara~hrmadan meydana gelen ve ara~hrma ruhu, heni.iz yeterince olgun-
kendi i~inde .fizik felsefesi ve biyoloji felse- la~madan, zaman zaman felseff speki.i-
fesi olarak ikiye ayuan felsefe dahna te- Iasyonla kan~nu~hr. i~te dota filozofla-
kabi.il eder. n terimi, soz konusu donemin dotaya
Dotal ger~eklitin en temel ve en yonelmi~ olan bilim adarru-filozoflanru
onemli yonlerini ele alan bu disiplinden gostermektedir. Bu filozof·bilim adamla-
hareketle, bir bi.iti.in olarak ger~eklitin n arasmda en onemli i.i~ tanesi, Bernardi-
kendisi, insanm di.inya gori.i~i.i, antro- no Telesio, Giordano Bruno ve Tomaso
polojisi ve ahlik1yla ilgili sonu~lar ~ka Ca1npanella'dtr.
raldit• i~in, dota felsefesi, yalruz ku- dot a hali [Os. tabiat h4li; ing. st.Dte of natu-
ramsal ya da felsefi a~tdan detil, faka re; Fr. ~tat ·de nature; AI. naturezstand].
pratik bak1mdan da bi.iyi.ik 6nemi olan Modem sivil topluma ili~kin gori.i~lerin
bir disiplindir. temelinde yer alan ve ~otunluk sivil
Ba~ka bir deyi~le, bir ger~eklik olarak toplumu temellendirmek i~in kullanllan
dotanm akti.iel yon ya da boyutlartyla ve insarun, hic;bir siyasi orgi.it ya da yo-
ilgili ara~t1rmalardan meydana gelen netimin olmad1t1 zamanki durumunu
felsefe ti.iri.i olarak dota felsefesi, fizik dile getiren ya da insarun toplum dl~ln
felsefesiyle biyoloji felsefesinden mey- da, bozulmam1~ bir halde olma duru-
dana gelmektedir. Dota felsefesi bu muna i~aret eden fikir.
batlamda, insan1n dotal kurulu~uyla Dota hali kavranu, on yedinci ve onse-
c;evresine ili~kin satlam bir kavray1~1n kizinci yi.izyll filozoflan taraflndan,
onun inan~ ve tav1rlanru 6nemli ol~i.ide sivil toplum anlay1~1n1n kar~1t1 olan
ko~ullad1t1 inanctyla, dotaya ili~kin bir kavram olarak gori.ilmi.i~ ve insarun
ara~hrmalardan, zaman zaman belli bir devlet ya da siyasi bir di.izen olmada~
metafizik, art1 bir di.inya gori.i~i.i, antro- zaman durwnunun ne olabilecetini,
poloji ve etik i~in, ka~1nllmaz olan kimi soz konusu dota halinin uygarhk tara-
sonu~lar ~1kartmaya ~ah~1r. fandan ne ol~i.ide det~tirilditi ya d a
dota filozoflarl [ing. nature philosophers; bozuldutunu at;~klama si.irecinde, bir
Fr. philosophes de nature]. Felsefi ara~br olc;i.it ya da temel olarak ahnml~hr.
ma ya da speki.ilasyonlara..run konusu Ba~ka bir deyi~le, toplumlar yaratll-
dota olan Sokrates-oncesi filozof ya da mudan once varolmu~ olan bir hali,
fizyologlar la, fiziksel olgulara ve si.ire~ toplumsalla~ma oncesi ya~anan bir du-
lere ili~kin ara~tumalart yeniden can- rwnu betimleyen dota hili di.i~i.incesi,
landtran Ronesans filozoflan i~in kulla- dotal di.izeni toplumsal di.izenle, dotal
rulan deyim. ya da fiziki insaru toplumsal insanla
doga hili 253
lir. VII Buna kar~m, ye~il gibi dogal yavru verdigi halde, tiirlerin ~~nda
bir ger~ekligi ohnayan, nesneler gibi birey sayasi a~aga yukan sabittir. Bu, bi-
da~ diinyada varolmayan, Tann tara- reylerin ~ogunun embriyondan yeti~
fmdan verilmi~ olma anlammda doga- kin duruma gelinceye kadar, ya~amm
iistii olmayan ozellik ise dogal olmayan bir a~amasmda yok olup gittikleri anla·
ozellik diye tanunlamr. Boyle bir ozellik, mana gelir. Llyleyse, i~inde bulundugu
duyum ya da i~ebak1~ yoluyla veya varolu~ ~artlannda, ya~adaga ~evresel
ba~ka bili~se! yetilerle bilinemez, yal- ko~ullara en iyi ~ekilde uyum saglayan
mzca sezgi aracahgayla kavranabilir. bireyler daha uzun ya~ar, daha ~ok ve
Sezgici bir ahlak anlaya~am benimseyen daha saghkh doller verir. Ana babalan-
filozoflann soziinii ettigi bu tiir dogal nm kahtsal ozenikleriyle donahlma~
ohnayan sezgisel ozellikler dogrudan, olan gelecek ku~akJar da, kendilerinden
aracasaz, betimlenemez ozellikler olup, onceki ku~agm uyum yetenegini korur
ba~ka ozelliklerle birle~tirilir. ya da geli~tirir.
VIII Epistemolojide ise, da~ diinyamn dogal bir kurum olarak devlet [ing. state
ger~ek varolu~uyla ilgili olarak ku~ku as a n.atural instution; Fr. etat co11une Ult
duyulamaz bir bilgi ve kamt elde ehne organisme]. Devleti biiyiik ol~ekli bir
soz konusu oldugunda, duyum ve alga- insan ya da organizma olarak goren
ya kesinlikle giivenilebilecegini savu- tPiaton'un, devleti insan dogasma da·
nan anlaya~, dognl realizm olarak bilin- yandaran gorii~ii.
mektedir. llk kez olarak T. tReid tara- Bu anlaya~a gore, devlet bireyin doga-
hndan formiile edilen ve ger~ekligin zi- smdan tiirer, zira birey, mantlksal ola-
hinden bagamsaz olmadagma one siiren rak devletten once gelir. Ve bu baglam-
toznel idealizme ~iddetle kar~a ~akan da, devlet insan dogasmm yapasma
bu anlaya~, sagduyu felsefesi diye de yansathga i~n, dogal bir kurumdur. Pla-
tammlanmaktadar. ton'a gore, devletin kokeninde insamn
dotal ayaklanma [Os. IStlfO.i tabii; 1ng. na- ekonomik ihtiya~lan vardar. 1nsanlann
tural selection; Fr. serection naturelle; AI. bir~ok ihtiyaca oldugu ve hi~bir insan
naturauswahij Ya~ama sava~mda, daha kendine yeter olmadaga i~in, Platon'un
az uyum saglayan, daha az yetenekli bi- ideal devletindeki birinci snuf, bir i~ bO·
reylerin elenerek, daha iyi uyum sagla- liimiiyle, insanlann ihtiya~ duyduklan
yanlann, daha yetenekli olanlann hayat· ~e~itli iiri.inleri iireten sanatUrlar, iireti-
ta kalmasa durumu. Evrimi dogadaki ciler ya da tiiccarliu sarubdar.
ko~ullara daha iyi uyum saglayabilme- Bu suufta bulunan insanlar, daha ~ok
nin sonucu olarak goren ve akraba tur- maddeye dii~kiinliik gosteren, bedensel
lerde bulunmayan ozel uyum mekaniz- tatminlerin ve e~yamn pe~inden ko~an
malanyla donahlma~ tiirlerin ~evre insanlardar. Bu insanlann erdemi ol~u
ko~ullanna daha iyi uyum saglayacaga- liiliiktiir. tdeal devletteki ikinci saruf,
m, ve dolaytsayla ya~amlarlJ'U siirdiirme devletin smarlanru dii~manlardan ko·
~ansmm daha yiiksek olacagma savunan ruyan askerlerle, i~ giivenligi saglayan
tDarwin'in, dogada hiikiim siiren ve ya· bek~ilerden olu~ur. Askerler ve bek~i·
~ama sava~mda en ba~anh olanlarm, ler, kendilerinde cesaret ogesi agar
varolu~ ko~ullanna en iyi ~ekilde uyum basan insanlardar. Bu insanlann erdemi
saglayanlann ayakta kalmasuu saglayan ise, Platon'a gore, cesaret olmak duru·
siirece verdigi ad. mundadar. Buna kar~m, ideal devletteki
Darwinizmin temelini olu~turan dogal ii~iincii samf, ~ok uzun siireli ve olduk-
ayaklanma ~u temel ilkeye dayamr: ~a aynnhh bir egitimden ge~mi~ olan
Canhlann biiyiik bir boliimii ~ok fazla yoneticilerden meydana gelir. Bunlar
say1da dol, yumurta, tohum ya da kendilerinde manevi hazlara dii~kiinlii-
256 dogalc1hk
~tin, ak.Jl gtid.intin, merak ve anlama is- do~al oldu~unu, varolan her~eyin do-
te~inin on plAna filktl~l bilgelerdir filo-
I ~anin bir par-;as1n1 meydana getirdi~ini
zofJardu. SOz konusu yoneticilerin er- savunan anlay1~.
deini ise, bilgeliktir. 1 Bilimsel a-;Iklaman1n kapsam1 di~In
Platon'un bu ti-; S1n1fb toplum anlayi~I, da kalan baz1 varhk ya da olaylann va-
onun ti-; par-;ah ruh gorii~tine dayan- roldu~u gorii~tine kar~1 e;~kan ak1m
maktadll. Buna gore, ruhun en alttaki olarak do~alahk, bilinebilen tum evre-
par-;as1 i~tihadu. Bu par-;a, ruhu bedene, nin, do~al nesnelerden, yani do~al ne-
bedensel arzulara yonelten par~d1r. denlerin eylemiyle varl1~a gelen ve yok
ideal devletteki tiretidler, tticcarlar ve ze- olup giden nesnelerden olu~tu~unu,
naatkarlar smd.ma kal'fillk gelen bu par- her do~al nesnenjn, mekin ve zaman
-;anin erdemi, temel i~levi a~1nya ka-;- i-;inde, do~al nedenlerin son ucu olarak
mama, ol~lti olmad1r. ikinci par-;a ise, varoldu~unu one surer.
can ya da cesarettir. Ruhun, devletteki Evrenin, doital nesnelere ek olarak,
bek~ ve askerler s1n1hna kal'fihk gelen do~al olmayan bir nesne tiirii de i-;erebi-
bu par-;asuun gorevi i~tihan1n a~1n arzu lece~ini, fakat, do~al nesnelerin gozlem-
ve isteklerine direnmek, cesaret gester- lenebilir davran1~lan tizerinde do~ru
mek ve i~tiha ile akll arasmda -;Ibbile- dan etkisi olmadik-;a, do~al olmayan
cek -;an~malarda aklln soztinti dinle- nesnelerin varolu~unu kabul etmeme-
mektir. Buna kal'fut, ruhun en tistteki miz gerekti~ini belirten do~alalt~a
par-;as1, devletteki filozof-yonetidler suu- gore, do~al bir nede~ ba~ka bir do~al
fina kar~1hk gelen akdd1r. Akhn gorevi nesnede bir de~i~meye yol a-;an do~al
bilmekt anlamak, ruhun di~er par-;alan- bir nesne olup, her nesne do~al nedenle-
na yol g&termektir. Ruhun bu par-;asi- rin etkisiyle varb~a gelir, varh~n1 siir-
run erdemi ise, bilgeliktir.
dtirlir ve daha sonra yok olup gider.
Platon'a gore, ruhun par-;alan arasin-
Do~al dtizen ya da do~~ yalruzca
da bir uyum oldu~u, hi-;bir par-;a
ba~ka bir par-;an1n gorevine, i~levine
rum do~al nesnelerin bir toplanu olarak
dti~tin tilmesi, do~arun, do~al nesnelere
kan~maytp, kendi gorevini gere~i gibi
yerine getirdi~i zaman, boyle bir ruh ek olarak, do~al siire-;leri de kapsayan
dengeli ve sonu-;ta ortaya -;1kan insan bir sistem olarak gorlilmesi serekti~ini
da sa~bkh ve adil bir insan olur. Platon soyleyen do~alchk, do~arun, ilke ola-
bu gorii~tinti aynen devlete yans1hr. rak her bir par-;as1yla anla~llabilir olan
Buna gore, her Sinlhn, ba~ka suuflann bir sistem meydana getirdi~i, ama bir
i~ine miidahale etmek yerine, kendi go- btittin olarak a~klanmas1run imkans1z
revini Iayikiyla yerine getirdi~i bir dev- oldu~unu soyler. .
let adil bir devlettir. Boyle bir devlet, Ba~ka bir deyi~le, do~aya ili~kin bti-
hpk1 bireyde yol gosteren gii-; akd ol- tti.nsel bir a~amanm, do~al bir nedene
du~u zaman, bireyin iyi ve esenlikli ol- i~aret etmeyi gerektirdi~ini, oysa bir
masi gibi, devlet de ozellikle felsefenin btittin olarak ele alman do~anm d1~1nda
gticti hissedildi~i, bilge yoneticiler top- do~al bir neden bulunmad1~ savunan
lum ic;in uygun ve yararh projeler tire- do~alc1h~a gore, do~a bilimsel ya da
tip uygulamaya soktuklan, gcnelin re- do~al yontemle ara~hnlmahdu. Do~al
fahinl sa~lad1klan zaman, ideal, yetkin ya da bilimsel yontem ise, a) do~al siire-;-
ve adil bir devlet olur. leri, soz konusu stire-;lerden sorumJu
do~alc:1hk [Os. tamiyyQn mezhebi; ing. na- olan do~al nedenleri belirlemek suretiyle
turalism; Fr. naturalisme; AI. naturismus ]. a-;Ildamayi ve b) bir a-;udamay1, soz ko-
Varolan ya da olup biten hel'feyin, nusu ac;lklaman1n do~ru olmas1 duru-
do~a bilimlerinde omeklenen yontem- munda ge-;erli olacak olan sonu-;larla test
ler tarafmdan a-;1klanabilme anlaminda, ebneyi i-;erir.
doA~Ic1hk 257
Hu1ne'dan beri bilinen olgu/deger ayln- dogalc1 yanh~ [ing. naturalistic fallacy;
rruna rag1nen, olgusal dogru ya da oner- Fr. erreur naturalistiqe]. 1 Ahlaki ya da
melerden liiretilebilecegini iddia eden, ahlak alan1na giren tumceleri olgusal
ahlill ka vr amlann dogal olgu ya da liimcelere, yani dogal olaylarla ilgili
ozelliklere indirgenmek suretiyle analiz h..imcelere indirgeme yanh~1na; ahlak
edilebilecegini one suren goru~e tekabi.i 1 ala1una giren, ahlakla ilgili olan tumce-
eder. leri ahlakla ilgileri olmayan liimceler-
7 Dogalcthk toplum bilimleri alan1nda den -;1karsa1na ya da ti.iretme hatas1.
ise, sosyolojinin bir bilim oldu~nu 2 Dogalc1 yanh~, daha ozel olarak da,
veya olabilecegini, ancak bun un sosyo- ahlaki terilnleri ahlaki olmayan terilnler-
loglann dog a bilimlerinin deney, liime- le, olgusal terimlerle tarumlama yanh~l
vanm, ondeyi, istatistiksel analiz gibi na kar~thk gelir. Ahlaki bir deger ola-
yontemlerinl kullarunas1 yla tnumki.in rak iyiyi, yani dogal olmayan bir ~eyi,
hale gelebilecegini dile getiren anlay1~1 dogal bir ~ey or neg in haz ya da insan1n
1
remez, manbksal olarak ge~erli ve mut- 1n1 it;ine girmedigine dikkat edilmelidir.
lak hale getiremez. Tiimevarunm ge~er «:;iinkii canhcthkta, kendisini dogal nes~
li olabilmesi, bu nedenle, gelecegin de nelerin i-;inde gosteren biiyiilii gu~lere
ge~mi~ gibi olacag1 inancuu, dogarun ya da ruhlara duyulan inan~ soz konu-
diizenliligi ilkesini gerekllrir. sudur.
BWlunla birlikte, ilk kez olarak iinlii tn- Ote yandan, dogaustiiciilugun yalm bir
giliz empirist dii~iiniirii tHwne'un da bi~imde tteizmle ya da bir Tanr1 ya da
i~aret ettigi gibi, gelecegin de ge~mi~ tannlara inanma ile ~anlamh olan bir
gibi olacag1 inana, gelecegi heniiz ya~a SOZCiik olarak da kullanihnamaSI gere~
mami~ old ugumuz i-;]n, deneyimde te- ldr. c;unkii Tann sozcugu zaman zaman
mellendirilemez. Bu ise, tiimevarurun dogaustiicii olmayan bir anlamda da
rasyonel olarak temellendirilemeyece~ kullarulm1~br. Yine, dogaustiiciiliik dini
anlam1na gelir. Nite kim, ~agda~ bilim fi- fikirleri aklm siizgecinden ge~iren akll-
lozofu tPopper soz konusu inanan lman Clhga ya da deizme kar~1t olarak, vahiy
kapsam1 it;ine girdigini one siirerek, tu- ger-;egini kabul eder ve aklm, vahiy yo-
mevarunin temellendirilemeyecegi ger- luyla desteklendi~ takdirde, geli~ip yet-
~eginden hareketle, tyanl1~lamaa bilim kinl~ecegine inan1r.
gorii~iinii benimsemi~llr. dogantn ve tarihin diyalektigi [ing. dia-
dogaiistii [Os. ferJkattabia; ing. supernatu- lectics of nDture and histor-y; Fr. dialectique
ral; Fr. surnaturel; AI. ubematurlich]. Ev· de Ia nature et l'histoire]. Diyalektik mad-
renden gii~, deger ve ger~eklik bak1- deci gorii~ taraf1ndan, Slrasiyla, insani
m1ndan ~ok daha iistun olduguna, ohnayan diizendeki, doga ya da maddi
evrenin iistiinde ve otesinde bulundu- var hk alan1ndaki ~eli~kilerin geli~imini
guna, evrenin etkin gii-;lerini ve yasala- ifade eden diyalektikle, zaman i~inde
nru a~hg1na, evreni belli bir ~ekilde ve insani ili~kilerdeki ~eli~kilerin geli~i
belli ol~iiler i~inde denetledigine ve ni- me kar~Il1k gelen diyalektigin birligi.
ha yet evreni hi~ten yaratm1~ old uguna Maddeci dii~iiniirler aras1ndaki en
inanllan varhk, ya da varhk alan1 i~in onemli tarh~ma, her iki diyalektigin de
kullan1f an stfat. ayn1 tarzda geli~ip geli~medigi tarh~p
dogaiistiic:iiliik [Os. nrtifrukattabiiye; ing. masidir. Bu dii~iiniirlerin onemli bir bo-
supen1aturalism; Fr. supentaturalismus; AJ. ltimii, tarihin diyalekti~nin, soz konusu
supranaturalismus]. Maddi ya da dogal diyalekllk bir ~ekilde insan bilincini
varhk alarurun iistiinde ve otesinde olan it;erdi~ it;in, dogan1n diyalektiginden
bir varhk ya da varhk alanma ya da niteliksel olarak farkh oldugunu savu-
a~kln bir Tanr1'ya, ba~ka bir diinyada nur.
varolan ve evrenden biituniiyle fark.J1 doga yasalar1 [Os. kanunu tabii; tng. laws
olan bir dogaustii giice duyulan inan~; of nature; Fr. lois naturelles]. Dogada,
evrenin otesinde, evrendeki olaylara mii- fiziki diinyada, fenomenler aras1nda
dahale eden, evrendeki olaylann seyrini soz konusu olan diizenlilikleri ve belli
degi~tiren gii~ler bulundugu inane; en bir zorunlulugu Hade eden ilkeler.
geni~ anlam1 i~de, doga dedigimiz Buna gore, doga yasalan olaylar, feno-
~eyden herhangi bir bak1mdan daha menler arastndaki zorunlu bag1ntdan
ustiin ya da daha yiice bir varhgtn (ya ifade eder, oyle ki bu baglnhlar olaylarl,
da varhklarm) bulundugunu kabul eden fenomenleri ka~uulmazcastna birbirine
gorii~. bagla yan ve onlan, ba~ka ~ekilde degil
Dogaustuciiliigu bu ~ekilde tarumladi- de, olduklar1 gibi olmak durumunda bi-
gmuz zaman, daha ~ok ilkel topluluklar rakan bagintllardir. Dogal olaylar ve fe-
tarafmdan kabul edilen bir gorii~ olarak nomenler aras1nda hiikiim siiren ve
tcanhcthg1n, dogaustiiciilugun kapsa- doga yasalan taraf1ndan betimlenen bu
hir bir fizilci zorunluluk, btittin bir d~a bir ttimce ya da onermeyi, dogrulugu-
alammn indirgenemez ve temel bir bo- nu tahkik etmek amaayla, bilimsel ola-
yutudur. rak test ebne, smama i~lemi.
do~rudan bilgi [ing. direct knowledge; Fr. Biri dogrudan, digeri dolayh olmak tizere,
connaissance directe]. Nesnelerin, d1~ oo ttir dogrulamadan s6z edebiliriz:
dtinyada varolan ~eylerin, imge ya da Buna gore, bir onerme dogrudan den~
dti~tincelerin aracd1~1 olmadan bilindi- yim yoluyla algdanabilen bir ~eye kar-
~i, bilginin d1~ dtinyadaki bir nesneyle ~ihk geliyorsa, dogrudan ve dolays1z
ba~lay1p, yine o nesneyle bitti~i bilgi olarak dogrulamr. Fakat bilimsel bilgi-
tilrtine verilen ad. miz, zaman zaman deney yoluyla goz-
Ki~inin do~rudan ve araciSIZ olarak, lemlenemeyen ~eylerle de ilgili olabilir.
kendi zihin hallerini, bilin~ i~eriklerini Bu, ozellikle insan tarafmdan algllana-
de~il de, nesnelerin, varhklann bizzati- mayan elektromanyetik dalgalar, elekt-
hi kendilerini bildi~i bilgi ttirii olarak ron ve protonlarla ilgili olan fizik teroi!e-
tammlanan do~rudan bilgi gorti~ti her ri i<;in g~erlidir.
ttirden tasanmc1 bilgi anlay1~1mn tam i~te burada soz konusu olan dolayh
kar~Ismda yer ahr. dogrulamada, teori birtalom gozlem ve-
do~rudan ~1kar.un [lng. immediate infe- rilerine, temel onermelere indirgenerek
rence; Fr. inference immediate]. Bir sonu- yeni ba~tan do~ulanJr. Buna gore,
cun tek bir onctilden ~lkt1~1, tek bir on- elektrik ak1rmrun bir dogru boyunca ak-
ctilden sonuca ge~ilen, yani biri onctil, llj\lm one stiren onerme, algdanamaz
di~eri sonu~ olmak tizere, yalmzca oo olan elektronlann tel boyunca akmakta
onermeden olu~an ~lkanm ttirti. olu~lanm gerektirecek ~ekilde anla~ll
Kllisik mannk<;dar, do~rudan ~lkanm mamahdrr. Bu onerme daha temel birta-
lan ikiye aymrlar: 1 Kar~rolum flkarrm- kun onermelere, dogrudan gozlem veri-
larr. Soz konusu <;lkanmlar, bir onerme- lerine indirgenebilir. Bu takdirde, aym
nin do~rulu~u ya da yanh~h~1m, aym onerme telin uygun ko~ullardaki duru-
ozne ve ytikleme sahip olan ba~ka bir mundan dolay1, belirli ozgtil ve alg~lana
onermenin do~ruluk ya da yanh~h~m bilir fenomenlerin ortaya 9kt1guu dile
dan ~1kartu. Kar~10lum ~1kanmlan, a) getirir ve onerme bu fenomenler araah-
kar~rthk frkarrmlanm, b) altrklrk flkarrm- g•yla dogrulanabilir. Yani, onerme, or-
larrm ve c) feli~ki pkarrmlanm kapsar. negin telin u~laruun bir ampermetreye
2 Bir onermeyi, oznesi ya da ytiklemi baglanmas1 durumunda, ampermetre-
ya da her ikisi birden farkh, ancak ona nin ibresinin yer degi~tirecegini, telin
e~de~er olan ba~ka bir onermeden ~~ u~lannm bir elektroliz ~ozeltisine batl-
karsayan ~lkanm ttirii olarak e~degerlik nlmas• durumunda, elektrolizle ilgili fe-
pkarrmlarr. Bunlar ise, a) I!Virme, bl .;e- nomenlerin ortaya 9-kaca~, suyun 151-
virme ve c) di!Virme pkanmlarrru kapsar. suu ol~memiz durumunda ise, ISIJIIJI
do~ru davran1~ yasaSI. Budizmin kuru- ytikseldigini gorecegimizi one surer.
cusu Buda'run do~ru ve erdemli bir ya- do~rulamaCLhk [lng. verificationism; Fr.
~ama ve kurtulu~a gottirecek tek yol vtrificationisme]. tViyana <;:evresi dti~ti
olarak gordtigti davram~ tarzuu belirle- ntirleri tarahndan ileri stiriilen, temelin-
yen 'Oldtirme!', 'Verilmeyeni alma!', de dogrulanabilirlik ilkesi bulundugu
'Yalan soyleme!', 'i~ki i~e!' ve 'Beline ve felsefi problemleri anlamla ilgili
hakim ol!' gibi be~ yasak. problemler olarak degerlendirip, felse-
do~rulama [Os. tahkik; 1ng. verification; fenin temel amac1run felsefeden kurtul-
Fr. verification; AI. bestiitigung]. Bir ttim- mak oldugunu savunan gorti~, tav1r ya
cenin ya da onermenin dogrulugunu da alam. Bir anlam gorti~ti, anlarm be-
deneysel yontemlerle belirleme i~lemi; lirleyen unsur ya da unsurlara dair bir
262 dogrulanabilirlik ilkesi
ret etti~i,
kendisine kar~1hk geldi~! ~y lerde anla~Ilmt~hr. Ome~in, Descartes
varoldu~u takdirde, do~rudur. Orne~in, apa<;1kh~t, bir iddiantn ilgili oldu~u
'Ahmet .;ab~1 na odamda oturuyorJ tiim- durum ve olgulann Ja-;1k ve se~ik' bir
cesi, Ahmet'in odamda oturmast gozlem- bi<;hnde sunulu~una indirgemi~tir.
lenrni~ olgusuna kar~tbk geldi~i takdir- Buna kar~m, Yeni-Kant<;l Baden Okulu-
de do~rudur. Bu do~ruluk anlay1~1, nun temsilcisi Alman filozofu Rickert, bir
te1nelde. olgusal bilirnlerde soz konusu iddiarun bize apa<;tk goriindii~ii zaman,
olan do~ruluk anlayt~tdtr. onun kendisini bize, bir yiikiimliiliik ola-
2 Tutarlrlzk olarak dotruluk: SOz konusu rak hissetti~imiz bir zorunlulukla kabul
do~ruluk anlay1~1 ise, do~rulu~u, dii- ettirdi~ine i~aret etmi~tir. Buna gore, bir
~iincelerin ve iddialann, ger.;eklikle degil iddia onu kabul etmemiz gerekti~i duy-
de, kendi aralanndaki uyu~mas1 olarak gusuna kap1ld1guruz zaman, apa~kbr
tan1mlar. Buna gore, bir iddianm do~ru ve dolay1styla do~rudur.
lu~unu, onun kabul edilmesi ya da redde- 5 Tumel uyr.L§nza olarak dotruluk. Bu an-
dilmesi gerekti~ini belirleyen ol~iit, soz layl~a gore ise, bir inan<;, bir yarg1 ya
konusu iddiarun daha once kabul edil- da onerme ilgili herkes onun do~rulu
mi~ olan ba~ka iddialarla uyu~mas&dtr. ~u iizerinde uyu~uyorsa e~er, onenne
U yu~ma da, bir iddiantn di~er iddialarla ile ilgili gene) bir mutabakata vartyorsa
~el~memesinden ve sistemin geri kala- e~er, do~rudur.
ruyla uyumlu olrnas1ndan meydana gel- dogruluk ~izelgesi [ing. truth table; Fr.
mektedir. tableau de vmtl]. Bil~ik bir onennenin,
3 Pragmatizmin dotruluk anlayz~r: Bura- kendisini meydana getiren bile~ensel
daki do~ruluk anlaYJ~mda, bir iddiarun onermelerin miimkiin tiim do~ruluk
ya onermenjn do~rulu~u, onun yararhb- de~crlerine kar~ll1k aldt~l do~ruluk
~tyla ozd~le~tirilir. Yiizylluruzda iinlii de~erini gosteren tablo.
Amerikan filozofu William tJames tara- DoAu psikolojisi [ing. oriental psychology;
flndan geli~tirilen pragmatizme gore, Fr. psycltologie orientale]. Do~uda, yani
entellektiiel fonksiyonlanmrz, orne~in Hindistan (Budizm), c;in (Taoizm) ve Ja-
kanaatlerimiz pratik faaliyetlerimizden ponya'da (Zen Budizm) bulunan <;~itli
ba~1mS1Z olmaytp, kanaatlerimiz eylemi- tinsel ve gizemci geleneklerin kavrayt~
m.izi etkiler, ona yon verir, eylemi ger<;ek• ve tekniklerini <;a~da~ psikolojinin kendi
le~tiren ki~iye, onu dii~iindii~ii amactna mekanizmastyla diline donii~tiinne yo-
ula~ht·acak yollan ve ara~lart gosterir. niindekj giri~imlere, Do~u·nun insanla
Kanaatlerimizin eylemlerimiz iizerindeki ilgili bilgeli~ini BatJ psikolojisinin kav-
bu etkisi, eylemi ba~ar1l1 ve etkili bir ramsal .;er.;evesi i<;inde ifade etme ~ba
eylem haline getiriyorsa, yani bize dii- lanna verilen gene) ad.
~iindii~iimiiz ama.;lara ula~ma olana~t dogurucu evrim [ing. em~gent rnolution;
veriyorsa, kanaat dogrudur. Fr. evolution bnergente]. Yeryuziindeki
4 Apafrkhk olarak dotruluk. +Descartes ya~am bic;imlerinin evrimini konu alan,
ba~ta olmak iizere, bir grup filozof da, evrendeki evrim siirecinin genel c;izgile-
do~rulu~un ol~utiinii apac;tk.hkta bul- rini ifade etmeyi ve evrimin, kendisini
mu~tur. Buna gore, apa~1khk bir iddia- meydana getiren o~elerde bulunmayan
yt bizim ir;in kend is in den ku~ku d u yu- yeni ozelliklerin ortaya ~lkt~tyla olu~tu
lamaz bir iddia yapmakla kalmaz, fakat ~unu one siiren evrim teorisi.
ayru zamanda bizi, onu anlayan herke- Yeni realist dii~iiniirler Lloyd Morgan
sin iddiay• kabul ebnek zorunda kalaca- ve Samuel t Alexander taraf tndan one
~· hususunda temin eder. Bundan dola- siiriilen do~urucu evrim teorisi, C. Dar-
yt, bir iddia apa~ksa e~er, do~rudur. win taraltndan geli~tirilmi~ olan evrim
Bununla birlikte apa~tkllk, farkb ~ekil- teorisinden siireksizlik, diizey, yenilik
ve yarat1c1 ilerJe1nC': benzeri temel ka v- temel kavram, ilk do~ru veya ilkelerin
ram ve kategorileriyle farkbhk gosterir. zihinde, ya tam ve eksiksiz bir bi~mde
Buna gore, do~rucu evrimin siireksizli- olu~1nu~ olarak ya da giin 1~1~1na
~i, ya~am fonnlan aras1ndaki de~i~im~ ~1k1p form iile edile bilmeleri i~n, dene-
lerin siireklili~ini vurgulayan Darnlind yimin katk.ts1na gerek duyacak ~ekilde,
evrilnin tedrici olarak, a~ama a~ama do~u~tan oldu~unu savunan felsefe te-
ger~ekle~me tizelli~inden mutlak olarak orisi olarak anla~1lmak durumundadn.
farkltdlr. Evrimin sonucu olan olaylar, Do~u~tancalara gore, idelerimizden,
bu anlay1~a gore, daha onceki olaylarla kavram, inan~ ve ilkelerimizden bazda-
bir slireklilik i~inde degildir. ilk kez ola- n, zihinlerhnizin, duyularlmLZln ve i~e
rak orta ya ~1kan yenilik, evrimin sonucu baki~ln sa~lad1~1 malzemeden ba~Im
olan yeni bir form, aniden varb~a gelir. SlZ olarak, ba~ka hi~bir ideye de~il de,
Daha onceki diizeylerden do~mu~ bir- yaln1zca bu idelere, ba~ka hi~bir inanca
taktm varhk diizeyleri oldu~unu tine de~il de, yalruzca bu inan~lara, v .b.g.,
siiren do~urucu evrim gorii~ii, bir yan- ula~mak zorunda olacak ~ekilde k urul-
dan da evrim siirecinin daha once hi~bir mu~ olmalan anlam1nda, do~u~tandu.
~ekilde varolmarru~ olan yeni var llklar Soz konusu anlay1~a gore, duyulann
do~urdu~unu belirtir. Evrim siirecinin ya da duyu-deneyinin, dii~iincelerimi
bu yeni varhklar1 ya da varh~1n yeni zin, kavram, inan~ ve ilkelerimizin en
do~mu~ olan bu boyutlan, do~urucu az1ndan bazllann1n i~erigine hi~bir kat-
evrim anlayl~lna gtire, bile~ensel o~ele ktlari yoktur. Duyulann ya da duyu·
rine indirgenemedi~i gibi, tingori.ilemez deneyinin rolii, insan zihninin organi-
de. Ya~am, zihin, bilin~, duyum tiiriin- zasyonunda potansiyel olarak i~erilen
den yenilikler yaraho bir ilerlemenin bi- belirli du~iince ve kavramlann serbest
rikimsel yonleridir. b1rakllmas1 ya da gun 1~1A1na ~·kanl
Her yeni nitelik, par~alar1n1n toplanu maslyla s1n1rhdlr.
olarak goriilrnemeli, biitiinsel olarak ele Do~u~tanc1h~a kar~1 ~1kan en onemli
ahnmahd1r, zira do~urucu evrim gtirii- dii~iiniir, 1ngiliz deneyci filozof tLocke
~iine gore, sonu~ta, nedende i~erilenden olm u~tur. Ona gtire, do~u~tancllar en
her zaman daha fazla bir ~eyler vard1r. az1ndan tizde~lik, ~eli~mezlik ve iit;Un-
Her varhk diizeyinde kii~uk birikimsel di hAlin olanaks1zh~1 gibi mantlksal il-
ilerlemeler olmakla birlikte, her~eyi ku· kelerin ve bu arada ahl~ksal prensiple-
~atan yetkin bir biitiine do~ru olan rin do~u~tan olduk1anru savunurlar.
geneI bir evrimden soz edilebilir. Do~u~tancllann bu ilkelerin do~u~tan
do~u~tanc1hk [Os. fatriye; Ing. innatism; olduklanru savunma gerek~eleri ise,
Fr. inneisme; AI. nativismus]. 1 Genel ola- hem manbksal ve hem de ahlaksal ilke-
rak, belirli insanr ozelliklerin sonradan lerin tiim insanlar tarafmdan onaylarup,
kazanllm1~ olmay1p, do~u~tan getiril- onlann herkes i~in apa~1k olmalar1d1r.
di~ini one siiren anlay1~. 2 Daha tizel Locke'a gtire, bu ilkelerin do~u~tan ol-
olarak da epistemolojide, bilgimizin en du~unu gtisteren en kii~iik bir karut
aZindan bir boliimiiniin ya da bilgi i~ yoktur ve bu manhksal ilkelerin herkes
temel olu~turan kav ram, ilke ve fikirle· i~ apa~1k olduklar1n1 dii~iinmek sa~
rin do~u~tan oldu~unu, insan zihninin madlr. Bu ilkeler, ome~jn ~ocuklar ve
d1~ diinyaya ili~kin deneyim ve gtiz- budalalar i~n hi~bir ~ekilde a~1k de~il
lemden elde edilemeyecek, soyutlama dirler. AhUlki ilkelerin do~u~tan olduk ..
yoluyla kazanllamayacak ilke, kavram lann1 savunman1n ise hi~bir temeli yok-
ve dii~iincelerle diinyaya geldi~ini sa- tur, zira insanhk tarihine k1sa bir bak1~,
vunan ti~reti. bu ilke ve kurallann do~u~tan olmay1p,
Buna gtire, do~u~tancll1k ide ya da uzla~1m yoluyla sonradan kazanlld1~1-
dolayh 265
!ar dolay;t pkarmz diye tanunlan1r. Do- donemle~tirme [ing. pe•·iodisation; Fr. pe-
layh ~1kanm lcategorik tasrm ve kategorik •·iodisation). Tarihsel ve sosyolojik ara~
olmaymt tasrm olarak ikiye aynhr. Kate- tlnnalann, ya da daha do~ru bir deyi~
gorik ohnayan tas1m ise, suas1yla hipo- le, bu alanlarda ~ah~an ve dii~iinen
tetik tasun, aynk bnciillu tnsun ve ikilem ara~hnnact ya da dii~unurlerin olay di~
olarak u~e aynbr. zi1erini, ~ unluk bir ol~iite day anarak,
bte yandan, ge~erli bir ~1kanmda, on- ard1~1k donem ya da evrelere ayumala-
cullerle sonucun tutarh bir butun olu~ n i~lem veya s1n1tlama faaliyetleri.
turdu~u; bir ~lkanmda, oncullerle sonu- Ome~in, Claude tSaint-Shnon'a gore,
CUl'\ tutarh olmas1 durwnunda, aynt insan toplumunun tarihi, kendilerine
onciillerle sonurun de~illerunesinin tu- ayn du~iince tarzlann1n kar~1hk geldi-
tarslz, yani ~eli~ik plmas1 gerekti~i dii- ~i ii~ ayn evreden meydana gehnekte-
~iincesinden hareketle, A gibi bir oner- dir: <;oktannc1hk ve kolelik; teiz1n ve
meyi, A'n1n de~illemesinin, kabul ediJ- feodaliz1n; ve nihayet, tpozitivizm ve
mi~ 81, 8 2, ... Bn onermeleriyle birlikte, bir tendustriyalizm. Pozitivizmin kurucu-
'reli~kiye yol a~h~1n1 gostererek kanltla- su olan tComte'a gore ise, insanhk tari-
yan argumana, dolaylr ispat ad1 verilir. hi, her birine ayn bir toplumsal yap1n1n
dolorizm [lng. dolorisnz; Fr. dolorisme]. Ya- kar~1hk geldi~i u~ ayn evreden ge~e
~amdaki, hazza kar~1t olumsuz duyu1n rek ilerlemektedir: Teolojik, metafizik
ya da o~e olarak acl ya da elemin insa- ve nihayet pozitif evre.
na fiziki ve 1nanevi bakundan bir gii~ Buna kar~1n, tMarks'1n tarihsel mad-
ve diren~ kazand1rd1~1 gibi, insan varh- decilik gorii~iinde ifadesini bulan tarih
~lnl anndud1~1nt ve zenginle~tirdi~ini
tcorisi, insanhk tarihini koleci toplum,
sa vunan gorii~. feodalizm, tkapitalizm, tsosyalizm ve
domuz felsefesi [lng. pig pihilosophy; Fr. tkomiinizm gibi be~ ayn doneme ayu-
plzilosoplzie de pore]. Ahllk felsefesinde, ml~hr. Soz konusu tarih teorisi tarafln-
insanln bedensel yanlnl on plana ~lkar dan benimsenen donemJe~tinnenin ol-
tan hazel felsefeler, ozellikle de nicelik-
~iiru, hakim iiretim tarz1ndaki de~i~
sel ya da egoist thazahk i~in kullan1lan melerdir.
deyim.
Guniimiizde, sosyologlar, elektronik i-
Deyim, hazz1 ya~am1n tek amac1 yap-
leti~imin geli~iminin toplumda devriJn ..
h~l, mutlulu~un duyumsal keyifler-
den, ~u anhk hazlardan meydana gel- sel bir de~i~ime, yani postendiistriyel
di~ini soyledi~i, bu durumun da tinsel
topluma do~ru bir ge~~e yol a~h~1n1
savunurken, tarih filozoflan da, insanhk
ya da entellektiiel de~erleri, kiiltiirel
bak1mdan rafine ohnay1 hi~ dikkate aJ .. tarihinin bir amaa, do~ltusu ya da
mama sonuruna yol a~h~t i~in, hazc1h- anJam1 olup olmad1~1 konusunda hi~bir
uzla~ma bulunmad1~1 i~in, bizim bu-
~1n insan varh~1n1 hayvanla ya da do-
muzla bir tuttu~unu ima eden deyim. giin tarih sonras1 bir donemde bulundu-
doxa. tPlaton·da, nesneleri idealar olan ~u1nuzu one siirmii~lerdir.
epistenre ya da bilgiyle kiyaslandi~Ulda, dongiisellik [lng. circularity; Fr. circula-
daha a~a~1 bir bili~ turiine kar~1hk gelen rite]. Bir du~unce ya da tanurun kendi
saru y a da kanaat. kendisini tekrarlamas1 veya ba~lad1~1
Doxa'n1n nesneleri, be~ duyu yoluyla yere geri doniip gelmesi, bir akllyunlt-
algilanabilir olan, de~i~en bireysel var- menin kan1tlarunak durumunda olan so-
hklardu. Platon·a gore, de~i~en bir ~ey nucu onceden do~ru kabul ehnesi, karut
bilinemeyece~i ve bilgi de her zaman olarak one siiriilenin ger~ekte temellen-
tiimelin bilgisi olmak durumunda oldu- dirilmeden varsay11mas1 durumu.
~u it;in, de~i~ken, duyusal varbklan Bu ba~lamda, yanh~ ya da yan1lhc1
konu alan doxa gen;ek anlamda bir bil~i bir tan1m tiirii olarak, tarumlanan bir
olamaz. terimi ya da ozne konumundaki bir
dort neden ogrE!tisi 267
sozcugu, tarwnlayan konumunda bulu- dugunu a-;!klayan dort temel nedenle il-
nan ifadeler arasmda g~en ve aym anla- gili ogretisine, i.inli.i nedensellik anlay1~1.
ma gelen ba~ka sozci.ik ya da sozctiklerle Aristoteles'in ogretisinde ifade edilen
tarumlayan tanuna; e~anlamh terimlerle nedenler ~unlard1r: 1 Maddi neden. Bir
yap1lan tarife; tanunlayanla tammlana- ~eyin kendisinden varhga geldigi mad-
mn kar~1hkh olarak yer degi~tirebildigi. de ya da dayanak, kendisinde degi~me
tammlanan i-;in ayru anlam ya da anlam- ya da degi~melerin ortaya -;1khg1 toz. 2
lann getirildigi tarum tilrilne dongiisel Forme[ neden. Bir ~eyin degi~me si.ireci
tanrm denir. sonunda ald1g1 ~ekil, kazand1g1 form.
Buna kar~m, bir tilmce, onerme ya da Olu~ stirecinde sergilenen oz, bir ~eyin
tezi, kendisi soz konusu tilmce, onerme ozsel ozelligi.
ya da tezle desteklenen ba~ka bir tez ya 3 Fail neden. Bir ~eyde degi~meyi ba~la
da tilmceyle temellendirmekten olu~an tan, degi~meyi ortaya -;1karan hareket
yanh~a; sonucu, ge-;erliligi aym sonuca ya da degi~me kaynag1. 4 Ereksel neden.
bagh olan bir kabule dayanan bo~ akll- Bir varhktaki degi~menin kendisi i-;in ol-
yilriltme tilrilne dongusel akrl yurii tme dugu ~ey, degi~menin yoneldigi hedef
yanlz~r ad1 verilir. ya da ama-;. Bu dort neden, Aristoteles'e
donii~tiirme [ing. transformation; Fr. trans- gore, bir ~eyin, bir varhgm, ba~ka her-
fomJation; AI. transformation; umvand- hangi bir ~ey olmak yerine, nic;in ve
lung]. Klasik manhkta, dort standart nas1l oldugu gibi oldugunu a9kJar.
form kategorik onerme formunda degi- Dort neden, birlikte deterlendirildigin-
~iklik yapma, bu dort onermeden her bi-
de, Aristoteles'te s.Oz konusu olan teleolo-
rinin oznesinin ya da yi.ikleminin yerini
jik nedenselligi meydana gelirir. Aristote-
veya onennenin niteligini degi~tirerek
les'e gore, biz bir ~eyi, onunla ilgili dort
yeni bir onerme elde etme i~lemi.
hususu, a) onun kendisinden yapdd1g1
Soz konusu doni.i~ti.irme i~lemi Slra-
~eyi (maddi neden), b) onun ~eklini ya
smda, onermenin ilk hili ile degi~tiril
mi~ hali arasmda bir e~degerlik olmas1
da ozi.ini.i (forme! neden), c) onu mey-
zorunlulugu vard1r. Evirme, -;evirme dana getiren ya da yaratan ~eyi (fail
ve devirme olmak i.izere, i.i-; ti.ir doni.i~ neden) ve d) onun nihai halini bildigi-
ti.irme i~leminden soz edilebilir. miz z.aman, anlar ve biliriz. SOz konusu
donii~iimciiliik [Os. lstih4liye; tng. trans- dort neden, Aristoteles'e gore, ayru ~ekil
formism; Fr. transformisme; AI. transfor- de hem dogada (physis'te, yani insanlar
mismz•s]. Biyolojik ti.irlerin sabit ve de- tarafmdan yarahlmam1~ olan dogal var-
gi~mez olmad1gm1, fakat yava~ yava~ bklarda) ve hem de sanatta (tekhne'de,
kaybolan daha onceki ti.irlerden .;rkhgl- yani insan tarafmdan yaratllm1~ olan
m, bitki ve hayvanlann bulunduklan ~eylerde) ortaya 9kar.
ortama uyarak degi~tiklerini savunan Buna gore, bir heykeltra~m bir Zeus
gori.i~. Canh varhklarll\ bir doni.i~i.ime heykeli yaphg1m di.i~iinelim. Heykelin
ugrad1klanm, bu donii~i.imlerin ti.iri.in kendisinden yap1lm1~ oldugu mermer
yava~ yava~ geli~mesinin ya da genler ya da tun~ onun maddi nedenidir. Mer-
ve kromozomlarda ortaya -;1kan ani mer ya da tunca ~ekil veren Zeus fonnu
deg~inimlerlerin sonucu oldugunu one ise, heykelin forme) nedenidir; bu fonn,
si.iren ogreti. mermer ya da tunca yi.iklenen ide ola-
dort neden ogretisi [Os. ileli erbaa; ing. rak, once heykeltra~m zihninde varolur.
doctrint! of four causes; Fr. doctrine des quat- Ote yandan, fail neden, sanatkar tarafm-
res CllUSes]. Bilimsel bilginin nedenlerin dan belirli bir sure boyunca kullarulan
bilgisi oldugunu savunan i.inli.i ilk-;ag -;ekic; ve keskidir. Ereksel neden ise, so-
Yunan fi.lozofu t Aristoteles'in, varhkla- nuc;t~ ortaya c;1kan, tamamlaruru~ i.iri.in-
qn ya da bir ~eyin nic;in oldu~ gibi ol- dilr.
268 dort oge
insart elinden ~1klna nesnelerde, s~~at· teli.k arzeden ve ruelainn khole'yle phleg-
sal yaratmada, Aristoteles'in dort nedeni, ma diye adlandudan kara safra ve irinli
a~k.Jn bir teleolojik a~J.klama saglar. iltihap ya da balgamd1r.
Ba~ka bir deyi~le, sanatkar yaratb~I ve dort turlu yan1t yontemi. Budist ogreti
kendisine ~ekil verdig-i tirtintin d1~1nda ~er~evesi i~inde, M. 5. 2. yuzy1lda Na-
olduktan ba~ka, sanatkar taraf1ndan nes- garjuna tarahndan geli~tirilen degille-
neye verilen form, nesneden ayn olarak, me mant1A1n1n bir par~as1n1 o]u~turan
nesneye a~kJn bir bi~imde, once sa- yonte1n.
natkann zihninde varolur. Sanatkar zih- I Yonteme gore, 'evet' ya da 'hay1r' yanl-
nindeki bir plan ya da du~tinceye, h bekleyen bir soruya ya tam bir 'evet' I
uygun bir fiziksel ortamda, nesnel ger- ya tam bir 'hay1r', ya ko~ullara baglana-
~eklik kazand1r1r. Dog-al varhklarda ise, rak duruma gore, 'bu ~ekildeyse evet,
dort neden, i-;kin bir teleolojik a-;Uclama ~u ~artla hay1r' ya da son olarak ~ne
saglar. c;unkti, geli~tirilen ya da ger~ek evet ne hayu' yarutlanndan birinin vep
l~tirllen fonn, maddcye aynlmazcasma rilmesi gerekir. Yarutlaran en yuce gerp
baghd1r. Ba~ka bir deyi~le, dogada ~ek at;Jslndan hep 'ne evet ne hay1r'
1naddeyle form birbirinden aynlmaz. ~eklinde olmas1 gerektigini savunan
Aristoteles'in soz konusu dort nedeni, Nagarjuna'ya gore, bu, temel ger~ekligin
dogada, 1 tUm fenomenler aras1nda bir her ttirlu niteleme ve kavrayl~ln otesin-
stireklilik ve kar~thkl1 bag1mhhk ili~ki de oldugu anlarruna gelir.
siyle, 2 maddeden ba~layap, bitkilere, Duhem, Pierre Maurice Marie. 1861-1916
hayvanlara ve nihayet insanlara uzanan ylllar1 aras1nda ya~am1~ alan FranSiz
hiyerar~ik bir yapdanma ve -snalanma matematik9, fizik~ ve felsefeci. Temel
bulundugunu varsayar. eseri: Syst~nre du Monde, Histoire des
dort oge [Os. anaslrl erbaa; ing. four ele- Doctrines Cosmologiques de Platona Coper-
ments; Fr. quatres elbnents), Yunan filo- nic [Dunya Sistemi, Platon'dan Koper-
zoflarl taraflndan evrenin temel bile- nik'e Kozmolojik Doktrinler Tarihi].
~enleri ya da maddeleri olarak gorulen Evrimci metafizik teorilerine dayah
toprak, hava, su ve ate~. modern bir bilim tarihi anlay1~1 one
Soz konusu dort basit temel ogeden stiren Duhem, teorinln bilimdeki rolu-
her biri, iki nitelige sahiptir. Buna gore, nun yeni olgularl a~lklamaktan ~ok, ba-
toprak soguk ve kuru, hava s1cak ve Alnhlarl sistemle~tirmek oldugunu sa-
aslak, ate~ s1cak ve kuru, su soguk ve vunmu~tur. Ba~ka bir deyi~le, formel
1slakhr. Yunanh filozoflara gore, ortak bir bilimsel teori anlay1~1 geli~tirmi~
nitelikleri alan ogeler birbirlerine donu- alan Duhem, bilimsel bir teorinin, bize
~ebilir. Orne~in, her ikisi de sogukluk deneyimin gelecekteki seyrini onceden
niteligine sahip oldugu i~in, su topraga kestinne olanag1 veren yararh bir kal-
donu~ebilir. Dort oge ogretisi, fiziki ktil oldugunu, fakat ogelerinin dl~
dunyan1n ili~kin a~1klanmada, yakla~ dunyada hi~bir ~eye kar~dtk gelmedi-
~1k olarak onyedinci yuzyda kadar kul- Aini ya da hi~bir ~eye gonderimde bu-
lanllml~hr. lunmadiAlnl iddia etmi~tir.
dort s1 v1 teorisi [ing. theory of four humtr Temel amac, fizikle metafizik arasm-
urs; Fr. tlreorie des quatres hun1eurs]. Unlti daki teorik ayr1hA1 a~1k ve anla~llu kd-
Yunanh hp bilgini Galenos'un, insan sag- mak alan Duhem'e gore, metafizi.kt;i
hgtru aralarmdaki dengeye baglad1A1 a~lklamayla ilgilenir, varhAt a~lklama
dort VUCUt SIVISlnl temele alan teorisi. ~abas1 verir. Buna gore, metafizik~i ~lp
Bu dort vucut SJVISlndan ikisi, kan ve lak ger~ekligin kendisini gorebilmek
safra gibi ger~ekten varolan iki SIVI, i~in, ger~ekligi, onu ku~atan gorunu~
buna kar~1n ikisi de, varsay~.msal bir ni- lerden soymaya ~ab~1r. Duyusal golii-
du·ygu 269
gelen dolaytmsJz zihinsel i.iriin. Bir du- molojide, bilginin kaynagmda duyu-
yu orgammn, duyu siniri veya beyinde- mun bulundugunu, tiim bilgilerimizin
k.i bir duyu bolgesinin uyanlmasmdan duyumlara indirgenip, son ~oziimleme
kaynaklanan somut, bilin~li deneyimi. de duyumlardan tiiretilebilecegini, d1~
D1~ diinyay1 idrak etme yolu olan diinyay1 betimlemek amact giiden tiim-
duyum, insanda oldugu gibi, hayvanda celerin, duyumlar arasmdaki ili~kilerle
da bulunur. Sinir sisteminin genel ku- ilgili tiimcelere aynlarak analiz edilebi-
rallanna ve sinirlerin ozel giiciine gore lecegini, ve bilginin yalmzca duyumlara
olu~ur. Duyumla genellikle duyumla- gidilerek dogrulanabilecegini savunan
ma siireci kadar, duyumlanan nesne de ak1m olarak modern duyumculugun
anlahlmak istenir. Ozellikle empirist ya kurucusu, ingiliz dii~iiniirii Thomas
da duyumcu dii~iiniirler, duyumlann, tHobbes'tur. Frans1z dii~iiniirii tCon-
fakat esas zihinsel hayat:Jmtzl kuran dillac ise, ak1man iyi bir temsildsi olarak
temel duyumlann gayri iradi, yargadan goriiliir.
bagamslZ, yorumdan muaf, yanh~ ya 3 tnsan zihnini, biitiin i~eri~ duyu-
da yanh~a a~ak olmayan miistakil veya lardan tiireten, edilgin bir aho olarak
atomik birimler olduklann1 one siirer- goren duyumculuk, psikolojide, tiim
ler. zihin i~eriklerini birlikli duyumlara in-
duyumculuk [Os. hassiye me:z.hebi; lng. sen- dirgemeye ~ah~an, duyumla gelen mal-
sationalism; Fr. sensualism; Al. sensualis- zemeden tiireyen bilgiyi ~agn~1m yasa-
mus]. 1 Genel olarak. tiim bilgilerimizin lanyla a~1klayan t~agn~unc&hkla birle-
~ir. Duyumculuk ger~eklige ili~kin bir
duyumlardan tiiredigini; bir ba~ka ~eye
ogreti olarak degerlendirildigi zaman
ind irgenemezcesine, ger~ekten ve en
da, tfenomenalizm olarak kar~1m1za
yiiksek bir bi~imde varolan, ba~ka her- ~1kar ve duyulanm&za goriinen da~mda
~eyin kendisine indirgenebildigi tek
hi~bir ~eyin bilinemeyecegini one su-
~eyin duyum oldugunu savunan gorii~.
rer.
Biitiin zihin h~llerinin, tiim bilin~ i~erik Duyumculukta, insanm ~ diinyayla
lerinin, birle~im ya da ~agn~1m yoluyla olan bilgi ili~kisi, yalruzca uyaranm
duyumdan tiiredigini, duyumlanm1zm ahnmas1 ve uyaranlara duyularla veri-
inan~larmuzm biricik kaynag1 ve daya-
len yarutlardan olu~ur. Duyumculuk,
nag& oldugunu, diinya ile ilgili biitiin insarun soyutlay&o ve imgelemle ilgili
onermelerin hi~bir anlam kayb• o]ma- yeteneklerinin katk1slru hi~bir ~kilde
dan duyumlarla ilgili onermelere indir· dikkate almaz. Burada bilgi, bize d&~art
genebilecegini savunan ogreti. dan gelen ~eylerin edilgin bir bi~mde
Olgusal bilginin algmm sonucu oldu- ahnmasmdan ibarettir ve her tiirlii zi-
gu kabulii ve yalmzca duyumlarm ya hinsel faaliyet, onem bak1m1ndan ikici
da duyu-izlenimlerinin alg&land&gl tezi plana ahhr ve yalnlZca duyumlan dii-
iizerinde, duyumlar d1~mda ba~ka hi~ zenleme arac1 olur. Zaten dii~iinme de
bir ~eyin varoldugunun soylenemeye- bir tiir duyum olarak degerlendirilir.
cegini one siiren ogreti olarak duyum· 4 Duyumculuk, ahlili ve estetik anlam-
culuk, bilginin yalmzca d1~ deneyden da, ya~arrun nihai ve en yiiksek amaciy-
tiiredigini savunarak, i~ deneyi tiimiiy- la, giizelligin oziiniin hazdan ve son ~o
le yads1r. ziimlemede, duyulann saglad1g1 haz-
2 Duyumculuk, duyumlar nesnel bir dan ibaret oldugunu dile getiren ogreti-
ger~ekligin yansunalan olarak goriildii- ye kar~1hk gelir.
gu zaman, tmaddecilikle, buna kar~m duyusal [tng. sensible; Fr. sensible; Al.
temellerinde ne oldugu bilinmeyen zi- sinnlic.h, empfindlich, gefohlvoll]. Bir du-
hin halleri olarak degerlendirildiginde yuyla algllanabilen, duyuya ~arpan, al-
de, toznel idealizmle sonu~lanar. Epist~ gmm nesnesi olan her~ey. Akll yoluyla
duyu-verisi teorisi 273
anla~llabilir olara ide, ilke ya da ti.imel- algllanabilir formu potansiyel olarak ala·
lerden farkh olarak, yalnazca duyularla bilir durumda buiWtan goz, 'bu beyaz
algllanabilen nitelikler. Bilincin olgula- rengi' ahr ve algllanabilir olan form ile
nna, zihin hallerine kar~1t olarak, da~ alg1layan organ, alg1 eylemi s1rasmda bir
di.inyada gozlemlenen fenomenler i-;in olup .;"~kar.
k ullanalan s1fat. duyu-verisi [tng. sense-datunr]. Duyumla-
Duyusal s1fatuun soz konusu anlam1 nn ozel, dogrudan, degi~tirilemez, di.i-
i~inde, tKant'ta, duyular1m1za sunul- zeltilemez ve ba~ka bir ~eye indirgene-
mu~ olan duyusal, fakat yap1dan yok- mez olan i~erigi. Alg1run dogrudan ve
sun ham malzemeye; z.ihnin, a priori aracas1z nesnesi olan ozel izlenim ya da
kavramlan arachgayla, algalar ~eklinde gori.in i.i~ .
di.izenleyip yapa kazandardaga izlenim- Epistemolojide, duyu-verisi terimi, fel~
ler bi.iti.ini.ine; deneyin, zihin tara&ndan sefede eskidenberi kullarulan ide, izle-
di.izenlenmezden once, ayra ve baglanh- nim, tasanm, duyum gibi terimlerim
SIZ birimler olarak gori.ilen veri ve d u- genel bir ka~1hga olarak di.i~i.ini.ilmi.i~
yumsal bile~enlerine; sesler, renkler, tat ve bu terimlere, notr oldugu gerek~esiyle
ya da kokular ti.iri.inden duyu verilerine tercih edilmi~tir. Buradan da anla~daca
duyusal rokluk ada verilmi~tir. ga i.izere, alg1 soz konusu oldugunda, fel-
Yine ayn1 anlam it;inde, tPlaton·un iki sefede duyu-verisiyle maddi nesne ara-
di.inyah metafizi~nde, hem varhktan, smda bir ayanm yapthr. 1 Oncelikle,
yani idealardan ve hem de yokluktan masalar, kitaplar, ta~lar ve a~a~lar ti.i-
pay ald1g1 i~, hem varve hem de yok ri.inden fiziksel nesne ya da tozler ve bit-
olan, degi~en, varhga gelen, daha son.ra kiler, hayvanlar .ve insanlar gibi canh or-
yok olup giden ve duyularla algllanan ganizmalar vardiJ'. 8W1Iar i~in kullanllan
bireylerin ya da '~u~ diye gosterdigimiz ortak terim, maddi nesne terimidir.
2 Maddf nesnelere ek olarak, renkler,
somut varhklarm duyu yoluyla algtla-
sesler ve kokular gibi, bize alg1da dog-
nan di.inyas1, Kanfta duyu deneyine
rudan ve arac1s1z bir bi~imde verilen
konu olan di.inya, fenomenler diinyas1
duyu-verileri vard1r. Bu ay1~m temeli
duyusal dunya diye kategorize edilir.
i.izerinde, maddi nesnelerin insan1n d1-
Cte yandan, Aristoteles ve izleyicileri
~1nda, fiziksel mekan i~inde bir yerde
taraflndan Yunanca aistlzete terimiyle
bulunduklar1 ve ayn1 anda farkb ki~iler
gosterilen ve duyularla aytrd edilebilen,
tarafandan gozlemlenebilir oldu~u yer-
duyulann konusu olan form duyusal de, duyu .. verilerinin ki~isel olup, d1~
form olarak bilinir. Duyuma ili~kin ac;U<- di.inyada fiziki bir varolu~a sahip bu-
lamaslnda, madde ve form ayruru lunmad1g1 soylenmelidir.
yapan ve duyumu alg1lanan nesnenin, Duyu-verilerinin daha ~ok ki~isel olup,
madde olmadan fonnunu, ilgili duyu or- maddf nesnelerden ayn oldu~u kabul
garuyla ahnak olarak tarumlayan Aristo· edildi~i takdirde, alg1 konusunda gi.in-
teles, bunu, bir yi.izi.igun, yi.izi.igun ken- deme gelen en eski ve en temel problem,
disinden yapllm1~ oldugu alhn ya da duyu-verileriyle maddi nesneler arasln-
gi.imi.i~i.i degil de, bask1s1n1 ya da ~ekJi
daki ili~kiyi a~aklama gi.i~luguyle, dog-
ni, formunu alan bir mum omegiyle rudan ve arac1s1z olarak yalntzca d uyu-
a~akJam1~hr . Bun a gore, bir ~ey gord i.i- verilerini algllad1g1mlz i~in, maddf nes-
~i.imi.iz zaman, goz nesnenin, maddesini neleri nasll olup da bilebildigimizi a~lk
de~l de, algalanabilir olan fonnunu ahr. lama problemidir.
Aristoteles'in bu anlay1~1na gore, duyu- duyu-verisi teorlsi [ing. sense-datu•n the-
mun birincil nesneleri, renkler, sesler, ory]. Duyu-verisiyle ger~ek nesneyi bir-
kokular ve benzerleridir. Her duyunun birinden ay1ran bir ikicilik temeli i.ize-
kendisine kar~lllk gelen nesneleri var- rinde yi.ikselen ve insan1n, alg1da dog-
dlr. Beyaz bir ~ey gordi.igiimi.iz zaman, rudan ve arac1s1z olarak tecri.ibe ettigi
274 diinya gorii~ii
dunyantn olesindeki varhk [ing. being zerini yaratabilir. Evrendeki ~eyler bir
bt!Yond the world]. Varolu~-;u felsefede, duzen sergilemekte olup, ya~am ve biJ-
insa1un, varolu~un un s1n1rb ve anhk ger- giye sahiptirler. Oyleyse, evrendeki var-
-;ekliklerinin olesine gec;me olana~1 ve hklara ya~aJn ve duzen veren, evrene
dolay1s1yla, sorumlulu~u bulundu~unu it;kin bir Dunya Ruhu vardJI.
ifade eden fikir. Bu imkanlan gert;ekl~li diinyevile~me [ing. secularisation; Fr.
rememe, varolu~t;ulu~a gore, su-;luluk secularisation, lai'cisation]. Dini inan-;larla
duygusuna yol a-;ar. uygulamalan, yaln1z ki~isel de~il, fakat
dunya ruhu [Os. alem ruhu; lng. world soul; toplumsal karar alma ve eylemde yol
Fr. ame du ruonde]. Varolan her~eydeki gostericiler olarak de~erlendirmeme
ya~am ve duzenden sorumlu oldu~u tavn ya da sureci; dini du~unce, uygula-
varsay1lan, evrene i-;kin neden. Bireysel ma, inan-; ve kurallann toplumsal anlam
insan ruhuyla analoji kurularak, bireysel ve onemini yitirmesi sureci; kentli top-
insan ruhunun beden uzerindeki etkile- lum yap1s1yla endustri toplumunun ger-
yici, dtizenleyid, denelleyici guciinden -;ekle~me surecinde orlaya -;tkan lop-
ve ya~am kayna~1 olmastndan hareket- lumsal de~i~melerin sonucu olan genel
le varh~1 one suri.ilen elkin tinsel gu-;. durum.
tPialon'da, Plutarkhostla, Stoa felsefesi Toplumun modernizasyonunun do~ur
ve Yeni·Plalonculukla orlaya -;1kan soz du~u bir sure-; ya da hal olarak dun-
konusu Dun ya Ruhu, gozle goruleme- yevile~me, her~eyden once, dinin, lop-
yen, cisimsel oJmayan tannsal bir var- Jumsal anlam ve oneminin -;ok buytik
hkbr. Duyu yoluyla alg1lanan fenomen- ~1-;ekli oldu~u, bir lalhn -;a~1'run ge-;-
ler ya da goriinu~ler dunyas1yla, bu mi~le ya~and1~1n1 kabul eder; fakat bir
dunyanm ustunde ve olesindeki akllla yandan da, bu -;a~1n artJk geride kald1·
anla~1labilir idealar dunyas1 arasmda guu one suriip, modern loplumda, ras-
bir koprii g~revi g~ren Dunya Ruhu, or- yonel, laik ve ki~isel inanc1n karakter ve
ne~in Yeni·Pialonculukla, ayru zaman- onemini vurgular.
da insan ruhunun kendisinden -;akh~l Dunyevile~me, siyasi ve felsefi lemel-
kaynak olma i~levini ger-;ekle~lirir. leri olmakla birlikte, insana, belli bir
Ayru Dun ya Ruhu, Orla Platonculu~un ya~am bi-;imi ve eylem anlay1~1 suruna-
onemli du~unuru Plularkhos·la koluluk Y' amat;ladl~l ic;in, ozu itibariyle ahlaki,
problemini a-;1klayacak bir ilke olarak fakal sundu~u ya~am tarz1 ve eylem
one surulmu~ltir. Buna gore, Tanr1·y1, anlay1~1nda, Tann du~uncesine, olum-
bu dunyadaki koltilu~un yarabos1 ola- suzluk fikrine ya da ole dunya kavraml-
rak gonnek istemeyen Plularkhos, ikici na ba~vurmadt~l, dini hi-;bir ~ekilde
bir anlay1~1n sonucu olarak, Dunya Ru- i~e kan~brmad1~1 it;in, dinden ba~un
hunu, Tann·ntn kar~1s1na, dtinyadaki SlZ olmak durwnunda olan bir hareketi
kottilu~un sorumlusu olan neden ya da ifade eder.
ilke olarak gelirmi~tir. Genel bir harekel ya da du~unce ola-
tPiularkhostun goru~u bir kenara blra- rak dunyevile~me, insarun her baktm-
kJiacak olursa, Dunya Ruhu·nun varolu- dan geli~ip iyile~mesinin ko~ullann1,
~u i-;in di~er filozoflar tarahndan one yakJn ve kolayhkla elde edilebilir oldu-
surulen argumanuun ana t;izgileri ~oyle ~u i-;in, maddi ara-;larda bulurken, ki~i
ozetlenebilir: Ruh yaJruzca ya~aman ye her alanda yol g~slerecek bilgi luru
de~il, fakat duzen ve bilginin de kayna- olarak lecrubi bilgiye de~er verir, ve do-
~ldrr. Ya~am, duzen ve bilgiden yoksun laylsayla, deneyim yoluyla bilinebilir ol-
olan bir ~eyin, ya~am, duzen ve bilgiye madl~l i-;in, ote dunya fikrine kar~l ka-
sa hip olan bir ~eyi yaraltl~l d u~un ule- YltSlZ kahr.
mez, -;unku bir ~ey ancak ve ancak ben· Dunyevile~me du~uncesi, harekel ya
276 dii~
da siireci, ~u hal de, deneyim yolu yla ka- Dii~tincenin kendisi soz konusu oldu-
rutlanabilir tav1rlar olmad!l<lan io;in, tte- t;unda, farkh dii~iince tiirlerinden siiz
izmden de tateizmden de uzak durduk- edilebilir. Buna giire, 1 yalruzca i~el
tan ba~ka, dini i~e hi~ kan~tumadan, uyaranlann etkisiyle belirlenen, sozciik
yalmzca akla dayanarak saglam, tutarh iincesi bir sure> olarak dii~iince. Soz konu-
ve insaru mutluluga gottirecek bir ahlak su dii~iince tiiriiniin en onemli ozelligi
geli~iirilebilecegini kabul eder, ki~ilerin onun ~ogunluk bilin~li olmamas!d!r. Bu
ahlaka ve din! konulara ili~kin inan~ ve tiir bir dii~iince sozciiklere dokiilmemi~
ara~t1rmalannda, en az bilimsel ara~tu ve simgeselle~memi~tir. Ornegin, belli
mada olduklan kadar ozgiir olmalan bir istegin insam bdsk1 altmda b!rakma-
gerektij\ini savunur. 51 sozciii<lere dokiilemez. Soz konusu
Din ve diinya i~lerinin birbirinden ay- dii~iince tiiriinde, kar~1tlar bir arada
rilmas! anlammda diin yevile~menin, bulunabilir; yani, boyle bir dii~iince
politik ya da siyasi alandaki ozel haii, la- mantlk kurallanna uymaz, zaman ve
iklik olarak bilinir. Laiklik ~te bu ~er~e yer tarumaz, neden sonu~ bagmtlsl ta~l
ve i~inde, si yasetle dinin, devletle kilise maz ve gero;eklikle bagmtlh olmayan bir
ya da diyanetin birbirinden aynlmas1, bi~imde geli~ebilir.
siyast otoritenin yonettigi insanlann i- 2 Yine aym baglamda, ~ogunluk ki~i
nancma miidahale etmemesi anlamma nin istek ve fantazilerine bagh olarak,
gelir. d1~ ko~ullar ya da yer, zaman, neden-
dii~ [Os. riiya, haylll; lng. dream; Fr. reve; sellik bagmhlan dikkate ahnmadan ge-
AI. traum]. Uyku suasmda cilu~an, bi- li~en dii~iinceye ise, 'i>e yiinelik dii~iin
lincin ve iradenin denetiminden biitii- ce' ad1 verilir. Bu tiir bir dii~iincenin en
niiyle baglmSIZ bir bi~imde olu~an ruh- tipik omegi, uyaranlara herhangi bir
sal hayaller. denetim uygulanmadan, dii~iincelerin
lmgelemin en pasif yoniinii ortaya k<r anstzm kendilendiginden ammsand1g1,
yan dii~te, her tiir imge, bir orgamn et- serbest ~agn~1mdu. Fantezi suasmda
kisiyle meydana gelen bir algmm ~evre ki~i ger~eklikle bag1ru koparabilir.
sinde birle~ir. Dii~te, imgelerin birbiri 3 Oysa, ger~lilc ilkesine baglr olarak geli-
ard!sua geli~i, birle~tirme yasalanna ~en dii~ilnce tiirii, d1~ nesnelerin ger~ek
baghdu. Dii~ konusu, bilin~albrun anali- ligini dikkate abr, soze dokiiliir ve dilin
zine biiyiik bir onem veren psikanalizde kurallanyla manbk kurallanna uyar.
on plana ~1kar. Psikanaliz bu baglamda, Olagan ya§am ko~ullan alhnda uyum
dii~lerin, insanlara ~ogu zaman sat;:ma saglamaya yonelik bir i~levi vardu. 4
ve anlamstz gelen goriinii~teki i~rigiy Ote yandan, manhksal ilkelere uygun
le, bilin~albndaki gerek~yi dile getiren olmayan dii~iince tarzma manhk iinre;i
gizli i~erigini birbirinden aymr. dii~iince ad1 verilir.
dii~iince [Os. jikir; ing. thought; Fr. pen- 5 Manhksal dii~iince, ya~anan tecriibele-
see; AI. gedanke, denken]. lnsana ozgii rin sonu~lan arasmda bag kurmay1
olan dii~iinme faaliyetinin, i~ ya da d1~ ama~layan alulyiiriitmenin yonlendiril-
uyaranlara yamt olarak geli~en dii~iin mi~ ve yap!landmlm1~ bi~imidir. Boyle
me ediminin iiriiniine; insanm zihinsel bir dii~iince nesnel olup, dt~a yonelik-
faaliyetleri ile d1~ uyaranlar arasmda tir. 6 Realist dii~ilnce ise, dii~iincelerin
kurdugu ba~lanbnm sonucu olan ~ey. bir ama~ dogrultusunda bir araya geti-
Ki~inin bir konu iizerindeki yarg1s1, rilmesi ve diizenlenmesine yonelik man-
bir nesnenin fikirlerle olu~turulmu~ bkh dii~iincedir. Nesneler, kavramlar
soyut tasanm1; bilin~li insan varhgmm ya da bilgi kaynaklan arasmda bag
kavramlan birbirine baglamasm1 ve kunna, degerlendirme, yargllama, prob-
yeni bilgilcre ula~mas1m mii.mkiin kl- lem ¢zme, yeni ¢ziimler bulma gibi
lan i~lemler, siire~ler biitiinii. degi~ik ~ekiller alabilir.
diizeltilemez 277
dii~iince dene)i [ing. t/zought experinrent). miimkun diinyalar i~, varolsun )'a da
Laboratuvarda, pratikte degil de, salt olmasm, her nesne i~in dogru alan
dii~iince diizeyinde ger~ekle~en, ara~ onermeler olduklan dii~iiniilmii~tiir.
hnnaa ya gorii~te veya teoride ufak dii~iinme [lng. thinking; Fr. pmser]. Ki~i
tefek degi~ikler yaphga takdirde, ortaya nin ogrenme siireci i~inde kazandlgt
c;1kabilecek miimkiin sonu~lan gonne kavramlar, kulland1ga imgeler, dii~iin
olanag1 saglayan spekiilatif deney. Bir ce ve hareketler, sozciik ve terimler gibi
hipotezi; hayalr bir durum tasarlamak simgeler arac1hg•yla ger~ekle~tirilen zi·
ve bu d urumda ona ne olacaglJU ol~up hinsel faaliyet; ~1karsama, alulyiiriitme,
bi~mek suretiyle test etme teknigi. anamsama, ku~ku duyma, isteme, his ..
dii~iince yasalara [ing. laws of thought; Fr. setme, anlama, kavrama gibi, bilin~li
lois de r esprit; Al. denkgesetze). Gelenek- bir bi~imde ger~ekle~tirdigimiz zihin-
sel olarak, ozde~lik, ~eli~mezlik ve sel faaliyetlerin herhangi biri; kar~lla~
ii~iinciiniin olanaksizhg1 yasalanru kap- hrmalar yapma, analiz, sentez, baglanti
sayan genel ~emsiye terim .. kunna ve kavram gibi i~lemlerden olu-
Soz konusu ii ~ dii~iince yasas1, felsefe ~an zihinsel sure~.
tarihinde farkl1 ~ekillerde ya da farkl1 Soz konusu zihinsel faaliyet, iki degi-
yakla~Imlarla yorumlanm1~hr. Bunlar- ~ik tarzda ve ama~la ortaya ~1kar. a)
dan birincisi, 1 betimlemesel (tasviri) lnsan varhklan var olarun, vak1a olan1n,
yakla~u:n ya da metafiziksel yorumdur. var olmak durumunda olarun bilgisine
Buna gore, dii~iince yasalara a) varhg1n ula~mak amacryla oldugu kadar, b) ne
varhk olmak bak1m1ndan dogasuu, b) yap1p ne yapmayacag1 konusunda bir
Him bilimlere ortak olan konu ya da ilk karara vannak amac1yla da dii~iinebilir.
ilkeleri, c) dii~iinme ya da akdyiiriitme Bu ilU du~iinme tarz1ndan birincisine
faaliyetini betimleyen yasalardar. Ba~ka bilimsel tema~a, ilc:incisine ise du~unup
bir deyi~le, dii~iince yasalar1, ger~ekli tartnuJ ad1 verilir. Birincisi bir sonu~la ta-
gin temel yonlerini betimlemeleri anla- mamlarur ve kendisini daha ~ok bilim-
manda ontolojik bak1mdan ger~ek olan sel bilgide gasterir, bun a kaf\iln ikincisi-
yasalard1r. Soz konusu metafizik yoru- ni bir karar izler ve o, kendisini eylemle
mun en onemli temsildsi, hi~ ku~ku ifade eder. Yine, birinci tiirden dii~iin
yok ki ilk~ag Yunan dii~iincesinin en mede S()z konusu olan akLiytiriitme k u-
biiyiik dii~iiniirii olan t Aristoteles•tir. ramsal, buna kar~m ikincisinde soz ko-
2 Buna kar~m, ikinci yakla~un, du~un nusu olan alulyiiriitme pratik bir nitelik
ce yasalanru diizenleyici y a da kural ko- arzeder.
yucu yasalar olarak goriir. DLizenleyici diizanlam [trig. derrotlltion; Fr. denotation;
yasalar olarak dii~iince yasalan, dogru AI. denotation). 1 Bir terimin kendilerine
dii~iinme ya da akdyiiriitmenin mutlak yiiklenebildiAi ozneler toplanu; bir kav-
ya da uzla~unsal standartlanru itade raman kaplam1, gosterenin belirttigi nes-
eden kurallar olarak anla~tlrru~hr. Buna neler s1ruf1.
gore, dii~iince yasalan, kendileri olma- 2 Bir gastergenin, bir terim ya da kav-
dan tutarh bir dii~Unme faaliyetinin soz ranun, y ananlanuna kar~lt olarak, ilk
konusu olamamas1 anlammda, bilipel anlanu; bir dilsel birimin manllksal, bi-
olarak zorunlu olan ve ~ olma- li~sel ve nesnel anlama. Bundan dolay1,
yan bir bilgi olmak durumundadtr. yananlamln edebi soyleme egemen ol-
3 Ve nihayet, du~iince yasalan, formel dugu yerde, duzanlam bilimsel soyle-
a~adan yorumlanm1~lardar. Buna gore, me hildm olan anlam tiiriidiir. ·
fonnel yasalar olarak dii~iince yasalara- diizeltilemez [ing. incorrgible; Fr. incorri-
nln, i~eriklerinden bagamsJz olarak ve gible]. Diizelti.lmeye elveri~li olmayan,
fonnlanndan dolay1 dogru olan, tiim dogrulugu kesin ve degi~mez olan, ken·
278 diizen
i~levi yerine getirdi~ini gostermek i-;in kurulan analojinin zay1f bir analoji oldu-
fazlas1yla yeterli oldu~unu belirtirler. ~unu savunmu~lard1r. Onlar, ikinci ola-
Canb ya da cans1z her ~eyin, ve do~a rak, do~adaki diizenin, do~ada bulunan
nin biitiiniiniin de belli bir amac1 vardu. bitki ve hayvanlann ,.evrelerine uyum
Fakat evrendeki her varh~1n, bilin-;li ola- sa~layarak, belli bir i~levi yerine getire-
rak kendi kendisine gerc;ekle~tirece~i bir cek ~ekilde diizen kazanmalar1n1n, alul-
i~levi se-;mi~ oldu~unu varsaymak, ina- h ve giicii her~eye yeten bir Yarahc1 ye-
nllmaz bir ~eydir. Bundan dolay1, var- rine, Darwin'in evrim gorii~iiyle ac;akla-
hklann yerine getirecekleri i~levin, on Ia- nabilecetini one siirerler.
n yaratan yiice bir varhk taraf1ndan Tarafsaz bir gozle de~erlendirilditinde,
tasarlan1p onlara verildi~ini varsaymak Darwin'in evrim teorisinin Tanr1'n1n va-
gerekir. rolu~unu r;iiriittii~i.inii soylemek, elbet-
Karuta gore, ornetin insan1n goziinii te ki, olanaks1zdar. -Bununla birlikte,
inceleyecek olursak ~er, ondaki -;ok Darwin'in evrim teorisinin, ayn1 sonucu,
kii-;i.ik par-;aciklann, gozi.in gonne i~le yani do~adaki diizen ve ama,.hbgi,
vini yerine getirebilmesi- i,.in, nasil bir diizen kan1hna gore bu sonucun nedeni
araya getirilmi~ ve diizenlenmi~ oldu- olan Tann'dan hi-; soz etmeden at;lkla-
~unu gorebiliriz. Bu kan1b one siirenler, yabildi~i ic;in, kan1hn gi.ici.inii ve g~erli
goz gibi do~al nesnelerin kanna~1kh~1 li~ini azalth~I one siiriilmii~tiir.
ve en yiiksek derecedeki yeterliliginin, Nihayet, di.izen karutuun temelde
tiim varbklann Taru1 taraf1ndan yarabl- kabul edilse bile, olduk-;a san1rh oldu~u
Iru~ ve diizenlenmi~ olmasma bir karut na i~aret cdilmi~tir. Buna gore, kan1t
oldutunu belirtirler. c;unkii, hi-;bir do~ do~adaki di.izenin sorumlusu olarak tek
al nesne kendisine diizen veremez. bir Tann·nm varoldutunu kanitlaya-
Diizen, her zaman akllli bir dUz.en veri- maz, d~nmi~tir. Bu di.izenden, diizenin
cinin varolu~unu gerektirir. <;elik par-;a- d1~1ndaki yarahc1 bir gii,. sorumlu olsa
lanru geli~gi.izel olarak bir araya getire- bile, bu, manb.ksal olarak tek bir
lim. Bu part;alar asia, zamaru gasterme Tann'run varoJu~unu gerektirmez. Do-
amacma hizmet edecek ~ekilde, kendi ~adaki diizenin sorumlusu olan birden
ba~ma bir saat hiline gelemez. Kum, fazla saytda Tannrdan, karutl ele~tiren
tu~la, demir ve -;imentoyu rastgele bir lere gore, s0z edilebilir.
araya getirelim. Onlar hi~ir zaman Vine, karut Tann•run giictiniin her~eye
kendi ba~lanna bir ev h~line gelemez. yetti~ zorunlulukla karutlayamaz,
Kum, tu~la, demir ve c;imentoyu, insanla- denmi~tir. <;unkii, gozdeki diizen ve
rm barmma ihtiyacuu kar~tlamak, belli goziin i~levinden sorwnlu olan bir
bir amaca hizmet i.izere, ancak bir m ii- Tann'nan varoldutu kabul edilse de,
hendis di.izenli bir ~kilde bir araya geti- -;ok say1da insanda rastlanan gorme bo-
rebilir. Onlara dUzeni, yalruzca ablb bir zukluk ve oziirleri, ileriki ya~larda orta-
insan varht• verebilir. Ayru ~ekilde, ev- ya -;1kan katarakt benzeri goz hastahkla-
rendeki di.izen ve evrendeld her nesnenin n, Tanr1'run giici.inii sm1rlar. Diizen
bir amac1 yerine getirecek ~ekilde diizen- kanltuu ele~tirenler, son olarak, do~ada
lenmesi, bir saat imalat9s1ndan, bir mii- ya da diinyada varolan koti.ili.iklerin, fe-
hendisten -;ok daha alolh bir diizen verid laketle~ diinyadaki diizenin sorumlu-
olarak Taru1'n1n varolu~unu karutlar. su olan Tanr1'n1n iyili~ine de golge dii-
Diizen kan1hna kar~1 -;1kanlar, kan1 hn ~ iird ii~iin ii belirtmi~lerdir.
dayand1~1 analojinin, yani do~al nesne- diizsoz edimi [lng. locutionary act]. Onlii
ler ile, bir amaca gore di.izenlenmif ya tngiliz dil felsefecisi t Austin'in Slnlfla-
da imal edilmi~ saat ya da ev benzeri masanda yer alan ve at1zdan anlamh
insan elinden «;lkma nesneler aras1nda sozler 9kannaktan olu~an edim; belli bir
I
280 dynamis
lan bir ~eyde, o ~eyin durumunu degi~.. ~eve it;inde e~itim tarihinde on plana
tirmeye yonelik potansiyel. 1nsan var- «;1kan belli ba~h egitim teorileri ~oyle
hglnda, ger\ekle~mesi ic;in kimi ~artla sualanabilir:
nn varolu~unWl zorunlu oldugu, belli 1 tPlaton·un, siyaset ve toplum anlay1 ..
bir davraru~ta buluruna potansiyeli, yo- ~1na temel yapt1g1 ve gorunu~lerin bil ..
nelilni. Insanlan belli davran1~lara yo- gisi.ne, ogretmen taraflndan aktanlan
nelten duygu ve gu~. Baz1 ~eylere, baz1 malumatlar degil de, ezeli-ebedf tdeala-
kimselere duyulan yakmhk rm bilgisine dayarup, duyusal dunya-
egitim [Os. terbiye; 1ng. education; Fr. educa.. dan aktlla anla~dabilir ger~ekliklerin
tion; AI. erziehung]. 1 Bir toplumwt kultu· dunyasma yukseli~le belirlenen egitim
rtinun, yani deger yargllar1 ile bilgi ve anlay1~1. Hiyera~ik toplum yap1s1nda
beceri biri.kiminin yeni ku~aklara akta- yonetim gorevini egitim sured i~inde en
nlmasl siired; bu surecin oku 1 benzeri ba~arl11 olup, tdealann bilgisine yukse-
k urumlarda ger~ekle~tirilmesi faaliyeti. lenlere veren filozof~ egitim surednde
2 Ki~inin kendisini bir burun olarak ger- en az ba~ard1 olanlai'Ul toplumdaki en
~ekle~tinnesine, insan varhg1nm butun du~uk ve en a~ag1 i~leri ustlenmesi ge-
gizil gu~lerini hayata get;innesine imkAn rektigini savunurken, tak.llcdag1 temele
veren sure~. Ki~inin, insanbg1n ozellikle alm1~ ve, toplumdaki degi~ik s1n1f ya
tinsel miraslru ozilinsernesi yoluyla, top- da gruplan birbirlerinden ay1np diizen-
lum degerlerine ve kabul gonnu~ ya~m leme i~ini egitime yuklemi~tir.
tarzlarma sagbkh bir bi~mde intibaloru 2 OrtaQ~gm, en iyi ifadesini 13. yuzyllda
temin eden sur~. Aquinash tThomas•da bulan ve inan~ ile
3 Daha ozel olarak da, ki~inin belli bir akh uzla~hran egitim anlay1~1. Akd ile
alanda iyi yeti~mesini veya onun belli inane• bagda~hran, rasyonel du~\ince
bir yetisi ya da melekesin.in birtalom nin ahlaki erdem ve yetkinlik arayl'lyla
ara~ ya da yontemlerle geli~mesini sag... disiplin altma almmas1 gerektigini dile
layan etkinlik. getiren bu egitim anlay1~1, zihinsel disip·
egitim felsefesi [lng. philosophy of educati- linle ki~inin bagunstzhguu koruyarak,
on; Fr. philosophie de /'education]. Felsefe- ogrenmede kendi yolunu bulabilmesinin
nin, egitimin imkiru, dogas1, ama~lan onemini vurgulam1~hr.
ve yontemleri ile ilgili problemleri, fel- 3 17. yuzydda, 1ngiliz empirist du~iinu
sefeye ozgu yontemlerle konu alan dah. ru Locke tarahndan ifade edilen modem
Egitimin olanakh olup olmad1gl, egiti- egitim anlay1~1. Locke'un lngilizlerin ge-
min bir ideoloji ya da ogreti aktannak- leneksel egitilmi~ insan ya da beyefendi
tan baguns1z olup olmad1g1, egitimde idealine, yukselen burjuvazi.n..in benim-
bir ogretmene gerek duyulup duyulma- seyebilecegi bir bi~im kazand1nnaktan ·
dlgl, egitimde temel amac1n bilgi aktar- olu~an bu egitim anlay1~1, egitimde de-
mak m1, yoksa bilgilenme yetenegi ka.. neyiln ve algalann ag1rbgan1 vurgula·
zand1rmak m1 old ugu, egitimin olgulan yan bir anlay1~br. Bu tutum ise, a~1kllr
m1 konu almas1 gerekligi, bilgiyi ama~ ki, giderek gu~Jenen ku~kucu, pratige
layan egitimin eyleme yonelen egitim- donuk, yeni burjuva suufl ile yeni hili-
den farkhhk gosterip gostermedigi ben- min egilimlerini yansttmaktadU".
zeri sorular1 yan1tlamaya ~ah~an felsefe 4 fAydanlanmarun, 18. yuzydda en iyi
dah. bir bi~imde t Ansiklopedistlerde ifade-
Felsefi yontemlerin egitim problemi ya sini bulan alola, nesnel, bilimd ya da
da konusuna uygulanmas1n1n sonucu bilimsel akl1 ya~aman rum alanlanna
olup, egitim alananda ge~en kavramla- uygulamaya haz1r, yontem bakurundan
nn el~tirel analizinden meydana gelen dogmatist egitim anlay1~1 olduk~a etki-
egitim felsefesi, egitim tarihiyle yalon- li olmakla birlikte, yogun da bir tepki
dan ili~kili alan bir disiplindir. Bu ~er· toplam1~t1r.
egitim sosyoloj"isi 285
5 Yine, 18. ytizyllcia, ro1naniik do~alclh e~itiln anlay1~1n1n kar~1s1nda ise, varo-
~~n, Ayd1nlaruna1un ak1lc1 ve nesnelci lu~~u e~itim anlay1~1 yer almaktad1r.
tavnna bir tepki olarak geli~n ve Rous- insan1 nesnel yontemlerle incelenip Sl-
seau tarahndan ifade edilen e~itim anla- ruflandanlacak, belirli kategorilere yer-
Yl~l. AydUllarunayla birlikte temel ve Je~tirilecek bir nesne gibi goren yakla-
egemen de~erler ha.Jine gelen akllc1hk, bi- ~lmlara kar~1 ~1kan varolu~~u gorii~,
lin~li dii~iinme, kendini denetleme, kar- insana, ya~am1n1 varolu~sal kararlarla
ma~akhk ve nesnelli~in kar~1s1nda ro- ~ekillendirme, de~erlerini somut bir bi-
lnantizmin sezgisel kendili~indenligini, ~imde yaratma ve sorumluluk alma ala-
ve bu arada ozg\irliik, yahnhk ve oznelli- na~~ verecek bir e~itiln verilmesi gerek-
~i savunan Rousseau, soz konusu e~itim ti~ini savunur.
anlay1~1nda, ~oc\J~un uygarb~n getirdi- e~itim psikolojisi [tng. psycltology of edu-
~i yozla~malardan korunmas1, onun hep cntio,t; Fr. psychologie de reducation]. 1
sa~hkh alan do~al diirtiilerinin beslen- Genel olarak, uygulamah psikoloji.nin
lnesi gerekti~ini soylemi~tir. o~renmeye ili~kin ~ah~malarla, prob-
6 tMarks taraf1ndan ifade edilen ve in- lem ~ozme, ol~me gibi konularla ilgili
sanln geli~iminde esas alan o~enin ger- alan dah; ~ocuklann e~itimi, geli~imi
~ek toplumsalhk oldu~1r1nu one siiren ve yeti~mesinde rol oynayan o~renme
e~itim anlay1~1. Bireysel ozgiirlii~iin siire~lerinl ve bu siire~te kar~1la~dan
toplumsal otoriteyi gerek tirdi~ini sa vu- psikolojik sorunlan inceleyen disiplin.
nan Marks'1n bu anlay1~1n1n e~itilmi~ 2 Da ha ozel olarak da, o~renme ve o~
insan ideali, sorumsuz birey olmay1p, retme siire~lerini anlamay1 ama~layan
tkapitalizmin yarath~l yabancda~may1 akademik psikolojiyle, ki~inin o~enme
a~arak toplumsal ili~kiler araclll~lyla yetene~i.ni tam olarak ger~ekle~tirmesi
ozgiirle~mi~ insandlr. ni engelleyen handikaplan tethis edip
7 Yirminci yiizyllda daha ~ok Ameri- ortadan kald1rmay1 ama~layan uygula-
ka·da geli~en ve William James'la John mah psikolojinin bir sentezini yapan
Dewey taraf1ndan savunulan pragma- psikolo ji tiirii.
tist e~itim anlay1~1. Dii~iinen insarun e~itim sosyolojisi (ing. sociology of eduaz-
inan~ ve davran1~lannm gelenek ve go- tio,t; Fr. sociologie de I'education]. E~itim
renekler tarafmdan de~il de, problemleri kurumlann1 ve okulla~mayla modern
~ozmenin tek yol u alan bilimsel yOntem endiistri toplumlannda okulla~ma sis-
tara£ mdan belirlenmesi gerekti~ini savu- temlerini, okul ile toplumsal yap1 ara-
nan bu e~itim anlay1~ma gore, e~itimde Slndaki ili~kilcri kon u alan, e~itim k u-
konular ~ocu~un toplumsal tecriibeleri rumunun toplumun di~er biiyiik ku-
iizerinde dii~iinmesine katkada buluna- rumsal diizenleriyle, yani iktisat, politi-
cak faaliyetleri i~eren konular olmahd1r. ka, din, v. b. g., ile alan ili~kilerini sos-
8 20. yiizyllda etkili alan ba~ka bit e~i yolojinin yontemleri ve bak1~ a~1s1yla
tim anlay1~1 ise, tdavran1~~~~~~1n e~itim ele alan sosyolo ji dah.
gorii~iidiir. Soz konusu e~itim anlay1~1, E~tim sosyolojisinin giiniimiizdeki
insaru ozgiir bir ozne olarak goren, gele- ara~bnnalan, e~itimin oncelikle, yeni-
neksel e~itim anlay1~lanna kar~1 ~·ka den iiretilecek bir kiiltiirii, bir bilgi ve be-
rak, onceden planlanm1~, toplumsal he- ceriyi aktannak, sonra da ekonomik ve
deflere en kii~iik bir sapma gastenneden top Iumsa I kalkuunaya katk1da bulun-
ula~acak ~ekilde programlanm1~ bir mak gibi ild ayn ve birbiriyle ~eli~en i~
insan y1ratmak amaoyla, insan davraru- levi oldu~unu ortaya koyar. Son zaman-
~•run bilimsel bilgi yoluyla yonJendiril- larda, ozellikle egitimin sOZ konusu iki
mesi idealini ortaya atrru~tlr. i~levi ba~lam1nda yapdan ele~tirel ~ah~
9 Davranl~~·h~an sOz konusu bilimsel malann temel tezi, okul e~timinin ege-
286 egretileme
bte yandan, bilim felsefesinde, ne ka- ket ve si.ireci betimleyecek bir dilin ozi.i
rutlanabilir ne de ~i.iri.iti.ilebilir bir for- itibariyle ~eli~ik oldutunu ortaya koyan
mi.il i~eren teorinin Ierne! ozelli~in.in paradokslanyla savunmu~tur.
eksiklilik oldu~u soylenir. elenkhos. ilk~a~ Yunan felsefesinde, iti-
eksik iinermeli tastm [ing. enthymeme; raz edilen bir onermenin ~eli~i~ini orta-
Fr. enllrymeme; AI. enthymem]. Onci.ille- ya koyan tasun veya ~i.iri.itme; daha
rinden biri ya da sonucu sakh tutula- ozel olarak da, tSokrates'in kar~tsmda
rak, yani onci.illerinden biri ya da di~eri ki tarh~mactlara uyguladt~l ~i.iri.itme
dile getirilmeden yaprlan tas1m ti.irii. yontemi.
Eksik onermeli tasrm, i.i~ ayn gruba Ki~inin kendi ~abastyla kazarunadt~l,
aynhr. Buna gore, tasrmm ilk onci.ili.i kendisine mi!ll etmedi~i bir bilginin
sakh tutuldu~unda, buna birinci srradan bilgi olmadt~ma inanan Sokrates, in-
eksik onermeli tasmr, buna kar~m tast- sanlara, sa~dan soldan derledikleri
mm ikinci onct.ili.i sakh h.rtuldu~unda, malwnatlarla yetinmek yerine, bir ~eyi
buna ikinci srradan eksik linenneli tasrm, ger~ekten o~renmek i.izere, bir bilgi
ve nihayet tastmm sonucu sakh tutul- ara~hrmasma giri~meleri i~, ger~ekte
du~unda, buna da ii'iincii srradan eksik bilgisiz olduklanru gostermeye ~ah~
onermeli tasrm adt verilir. mt~hr. Sokrates, bu ama~la tarh~mala
ekzoterik [Dt~an anlamma gelen Yunan- nnda, hi~bir yen.i gorii~ ve o~reti ileri
ca 'eksoterikos'tan; ing. exoteric; Fr. exotl- si.irmeyip, kar~tsmdaki ki~inin gorii~le
rique; AI. e:toterisch]. Ezoterik de~il de, rini ahm~ ve uygun sorularla bu yarut
herkese ao;tk olan. Gizli olup, yalruzca ve gorii~lerin i~erdi~i ~eli~kilere i~aret
se~kin ve iisti.in yetenekli birka~ ki~iye ederek, onun yarul)aruu ~i.iri.itmi.i~ ve
aynlmt~ olmak yerine, halk tarafmdan, ona bilgisizli~ini !lostermi~lir.
herkes~e anla~tlabilir olan. eletlirel aktlcthk [Ing. critiCJll rationalism;
Di.i~i.incelerin, inan~ ve o~retilerin uz- Fr. rationalisme critique]. 1. Bir rasyona-
man olmayan stradan insanlann anlaya- list olmakla birlikte, tSpinoza, tOes-
ca~r ~ekilde sunulu~uyla ilgili olan. cartes ve tleibniz'in felsefede matema-
t Aristoteles'in okulun dt~mdaki insan- tiksel yontemleri benimseyen,. insan zih-
lar i~in yaztlmr~, kolayca anla~tlacak ninin ger~ekli~i rasyonel analiz yoluyla
eser lerine i~aret eden stfat. bilebilece~ini savunan klasik aktlah~t
Elea Okulu [ing. Elealics; Fr. Ecole t!Uat- na kar~1 ~tkan Alman filozofu tKant'm
ique]. ilk~a~ Yunan felsefesinde, tParme- aktlcth~t.
nides tarafmdan, Gi.iney italya'da bulu- Felsefenin matematiksel yontemi kulla-
nan Elea kentinde kurulmu~ olan okul, nabilece~ini savunan filozofun yarul-
ya da varh~m birli~ini ve de~i~mezli~i makta oldu~unu dile getiren Kant, once
ni savunan Pannenides'le, izleyicilerinin aklm gi.i~lerini analiz ederek, onun neyi
gorii~lerine veri! en ad. bilip neyi bilemeyece~in.i ara~ttrml~ ve
Elea Okulunun gorii~i.i mutlak bir bir- insan zihninin ger~ekli~i oldu~u ~ekliy
dlikle belirlenir. Var olan birdir, hare- le de~il de, kendisine goriindi.i~ ~ek
ketsizdir, yarahlmamt~hr, yok edilemez liyle bilebilece~i sonucuna vannt~hr.
ve de~i~mezdir. Hi~ten hi~bir ~ey do~ 2 Ele~tirel aktlcthk deyimi, aym za-
mayaca~ma gore, o varh~a gelmi~ de- manda tPopper'm bilimsel bilginin
~ildir. Bir olan de~i~mez de, zira onun do~rulatna yoluyla ve birikerek de~il
de~i~mesi, var olanm var olmayan de, smama yarulma ve dolaytstyla ele~
haline gelmesi demektir. Bundan dola- tiriye dayanan bir yanh~lama yoluyla
yt, evrende, gori.ini.i~teki ~oklu~a kar- ilerledi~ini savunan ve k!Asik pozitiviz-
~m. ger~ekte biiti.inU kaplayan tek bir min aktlcth~tm ve do~rulamacth~mt
maddt varhk vardtr. tZenon hocastrun dogmatik bulan bakt~ a~tst ve yakla~t
soz konusu bircili~ini, de~i~meyi, hare- nu i~in kullaruhr. Ttpkt Kant'ta oldu~u
elettirel metafi:tik 289
maddi ~eylerle insanlardan meydana rak.J giderme amac1 ta~1yan teorik bir et-
gelen d1~ dunya resmimizin rasyonel kinlik olmay1p, en az eylem ilkesini ha-
olarak temellendirilip hakh kdmamaya- yata ge~iren ve organizmarun ~evresine
ca~nu one sunnu~tur. Ruhun, Tann'mn daha iyi bir bi~imde uyum sa~lamas1ru
varolu~u kamtlanamad1~1 gibi, d1~ dun- ama~layan bir etkinliktir.
yaJUn varolu~unu da karutlamak mum- ele~tirel realizm [Os. lzakikiyei tenkidiye;
kiin de~ildir; bu da, Hume'un el~tircl 1ng. critical realism; Fr. rtalisme critique;
metafizi~inin, geleneksel a priori metafizi- AI. kritische realismus]. 1nsan zihninden,
~e tav1r alan olumsuz boyutudur. Fakat, insarun alg1 ya da kavray&~mdan ba-
o da burada kalmaz, imgeleme olumlu ~nnslZ olan nesnel bir dunyamn varol-
bir rol yukleyerek, bizim onun sayesinde du~unu kabul eden, fakat bilme ili~ki
d1~ dunyanm varolu~una inandl~lmiZI sinde he~eyin nesnel oldu~unu one
savunur. surmenin onemli birtak1m gu~lUkler
ele~tirel positivizm [ing. critical positi- i~erdi~ini vurgulayarak, naif bir rea-
vism; Fr. positivisme critique; AI. kritische lizmden aynlan bilgi goru~u.
pozitivismus]. 19. yuzydm sonlanna Sa~duyunun, zihinden ba~ImSIZ fiziki
do~ru E. tMach ve R. tAvenarius tarafm- ~eyler dunyasma duydu~u inanc1 ko-
dan one surUlmu~ ve daha sonra unlu ruyan, fakat fizikf nesne ya da ~eylerin
Rus devrimcisi tLenin tarahndan idealiz- bize, alg1sal durumlarda do~rudan
me yol a~b~l gerek~esiyle ~iddetle ele~ti do~ruya ve homojen olarak sunulmadi-
rilmi~ olan pozitivizm turu.
~ml dile getiren goru~ olarak ele~tirel
Di~er pozitivistler i~in oldu~u gibi,
realizm, tarihsel bak1mdan tidealizmin
Mach gibi ele~tirel pozitivistler i-;in de, ardmdan gelir. Buna gore, el~tirel rea-
tek ger~ekli~i meydana getiren olgular,
lizm idealizmin, bir ~eyin algilandl~l
birbirlerine ba~h olan ve birbiriyle belli
z.aman, zihnin bir nesnesi ya da zihin
ili~kiler i-;inde bulunan, goreli olarak
i~in bir nesne halirie geldi~i goru~unu
dura~an duyum obekleridir. Daha do~
kabul etmekle birlikte, buradan, bir
ru bir deyi~le, duyumlar, hem fizi.ki ci-
~eyin algllanma d1~mda, zihinden ba-
simlerin ve hem de algdann ya da benin
~unsiZ bir varolu~a sahip olmad1~1 so-
kurulu~unda veya olu~umunda i~e ka-
n~an temel ve basit o~elerdir. Ele~tirel
nucunun ~lkmadi~Inl dile getirir.
pozitivistlere gore, sOZ konusu O~eler, ele§ti.rel sosyoloji [1ng. critical sociologit;
fizild ya da psi~ik olmamalan anlamtn- Fr. sociologie critique]. <;ok buyuk ol~ude
da, notr olan o~elerdir. Ele~tirel poziti- Frankfurt Okulu'ndan esinlenmi~ olan
vizmde, i~te bundan dolay1, fiziki olanla ~a~da~ sosyoloji anlay1~1.
psi~ik olan arastnda tozsel bir farkhhk tFonksiyonalizm ve be.nzeri geleneksel
kalmaz, zira bir ~y, bu bak1~ apsmdan sosyoloji teoiilerini, bunlann kapitalist
bir duyumlar ya da tikel tecrubeler o~ toplumlardaki kurumlann ve uygulama-
~inden ba~ka hi~bir ~ey de~ildir ve o lann savunulmasU\a hizmet etmekten
~eye ili~kin du~unce de, soz konusu ba~ka bir ~ey yapmad1~1 gerek~esiyle
duyumlar obe~inin algdanmasmdan kar~1 ~1kan el~tirel sosyoloji, kendi i~le
ibarettir. vini, ~a~da~ kurwnlann forme! de~erle
Ele~tirel pozitivizmin gozunde bilim ve ri ve hedefleriyle aktiiel uygulamalar
genel olarak bilgi, yalruzca organizma- arasmdaki uyu~mazh~1 gozler online
run, sonsuz bir duyumlar kUtlesiyle sermek olarak tarumlam1~hr.
ba~ ~1kmak, bu kutleyi anlamlandir- ele~tirel teori [tng. critical theory; Fr.
mak ve bu duyumlann 1~1~mda, kendi theorie c:ritique; AI. kritische theorie] Yir-
varh~m1 koruyup surdurecek ~kilde minci yuzyd du~uncesinde, tFrankfurt
eylemek i~in kulland1~1 bir ara-;hr. Okuluyla birle~tirilen toplumsal analiz
Bilim, bu bak1~ a~1smdan tema~a ve me- tarz1.
Tilin kapah sistemleri ele~tiri yoluyla birinci kar~1th~1n da te1nelinde bulun-
~oz1neyi ya da y1kl nay1 ama~layan cle~ maktadir, araclll~Iyla ifade edilebilir.
tirel teori, ele~tirinin daha ~ok tHe- Buna gore, pozitivizmin bilginin duyu-
gel'deki versiyonundan yola ~1krru~ ve deneyinin sonucu oldu~unu dile getiren
dolay1s1yla da, ele~tirinin oncelikle oze- tempirizminin tersine, ele~tirel teori
le~tiri ~eklinde ger~ekle~mesi gerekti~i belli bir akllcih~1n ifadesi olmak duru-
inanc1n1 hayata gec;irmeye ~ah~m1~hr. mundadir. Ele~tirel teorisyenler, bilgi-
Ele~tirel teorinin +Adorno, tHorkhei- mizin ve ortak insanh~unlZLll kayna-
mer, tMarcuse, tHabermas gibi sahiple- ~lnda, her birimizin rasyonel varhklar
ri, insan1n toplumsal ele~tiri yo1uyla, olma1n12 olgusunun bulundu~unu one
baskllardan kurtulup ozgtirle~mesine siirerler. Hegel ger~ek olan1n rasyonel
katk1da bulunan her felsefi gorii~ s1cak oldu~unu soylemi~ti. Ele~tirel teoriyi
bak1nakla birlikte, daha ~ok Marksist bir benimseyen Frankfurt Okulu dii~iiniile
~er~eve i~inde kalm1~lard1r. SOz konusu ri ise, ger~ek olarun rasyonel obnas1 ge-
ele~tirel dii~iiniirler, oncelikle toplum- rektigini one surer. Rasyonalite ise,
sal ~1karlann, ~ah~ma ve ~eli~kilerin ele~tirel teorinin bak1~ a9s1ndan, for-
dii~iincede nasd ifade edildi~i ve bask1 mel manhktan ziyade, te2 ve antitezle-
sistemlerinde nasd iiretildigi yle ilgilen- rin oziimlenip, ~eli~kilerin yeni sentez-
mi~lerdir. lere donii~tii~ti diyalektik bir dii~tilune
Bask1c sistemlere ili~kin incelemenin siirecini ifade eder.
tahakkiim ve bask1run kokleri konusun- Boyle bir rasyonalite anlaya~1n1, savu-
da uyan1~a yol a~aca~1n1, ideolojileri ge- nucularllUil ~ok de~er bulduklan bir
riletip bilin~lenmeyi luzland1raca~ru iitopik dii~iince tarz1yla bir araya geti-
one siiren ele~tirel teorisyenler, kapita- ren el~tirel teori, buradan rasyonel bir
lizmin oldukr;a luzh ve temelli bir bi~ toplum idealine veya iitopyastna yonel-
de de~i~mesinden dolay1, Marks·1n on- mi~tir. Madem ki bizler, insan varhklan
dokuzuncu yuzyll kapitalizmiyle ilgili olmam1z hasebiyle, rasyonel dii~iinme
ele~tirisinin meydana getirdi~ genel yetene~ine sahip bulunmaktayaz, oyley-
~er~eve i~nde kahnarun imkanslZ oldu- se rasyonel bir toplu1n, tiim iiyelerinin
~unu savunmu~lard1r. Bundan dolay1, ~evrelerini yaratmak ve donii~iime u~
Marksizmin ~a~da~ ko~ullann 1~1~1 al- ratmak i~in varolduklan, soz konusu ya-
bnda yenilerunesinin· ya da yeniden k u· ratma ve donti~tiirme siirecine fiilen ve
rulnlas1run gereklili~ini savunan Frank- bir biitiin olarak kabld1klan bir toplum
furt Okulu dii~iiniirleri, felsefenin yeri- olmahd1r. i~te bu yakla~1m, ele~tirel te-
ne bilimi ve devrimci prati~i ge~iren or- oriyi benimseyenlere, varolan Bahh ka-
todoks Mar ksizmden ~ok temelli bir bi- pitalist toplumlann ele~tirisinde kulla-
c;imde aynlarak, felsefeyi on plAna ~~ nilacak temel ol~tU sa~lar: Batth mo-
kartm1~lar ve Lukacst1n, Markst1n kendi dem kapitalist toplum, ldmi toplumsal
el~tirel yonteminin, on un o~retisinin kesimleri ekonomik ve politik kablurun
i~eri~inden ~ok daha biiyiik bir onem d1~1nda b1rakan, veya birtak1m toplum-
ta~1d1~1 gorii~iinii benimseyerek, K. sal gruplan sistematik bir tarzda tahak-
Marks'1n ele~tirel yontemini 'ele~tirel kiim albna ahp gii~siizle~tiren irrasyo-
kuram' ~eklinde yorumlay1p uygula- nel bir toplumdur. SOz konusu standart,
ml~lardu. el~tirel teorinin en onemli savW\ucula-
El~tirel teori, en iyi bir bi~mde, orto- nndan biri olan Jiirgen Habermas•ta
doks Marksizmle olan soz konusu fark- farkh bir modelle donii~ii1ne u~rar.
hh~1na ek olarak, zaman zaman negatif Rasyonel dti~iinme yetisine sahip var-
felsefe diye nitelendirilen tpozitivizmin hklar olmamtz olgusW\dan de~il de, h~
ilkeleriyle olan kar~1thk, ki bu kar~1tll.k pimizin semboUer veya bir dili k ullan-
292 elettirel trori
1namiz olgusundan yola :;1kan fi!ozofun du~i.inur!erine gore, el~tirel teor!l Ay-
utopyasl ise, nitekim hi~ kimsenin soy- d•nlanma biliminin veya pozitivizmin
letn da~ana itihnedigi, tum bireylerin tek yanh akdcd1~1run sanarh kaynakla-
ger~ek bilgiye eri~ipl kamusal tarh~ma nndan daha fazlasma ihtiya~ duyar; sa-
ya etkin bir bi~imde katdabildikleri bir nata, utopik du~unceye, fantazi ve iange-
ideal konu~ma durumudur. leme i~te bunun i~inl e~deyi~le insan1n
Ele~tirel teorinin akllclla~1 ile poziti- bashnlnu~ gii~lerinin, varolan toplum-
vizmin empirizani aras1ndaki kar~athkl sal d'lizen taraflndan iJunal edihni~ po-
ayn1 zamanda bir ele~tirel teori I ge- tansiyellerinin su yuzune «;U<.anlmas1 i~in
leneksel teori kar§Ith~l olarak da ifade ihtiya~ vardLr.
edilebilir. Geleneksel teoriyi, a) empirist Ele~tirel teori, utopik du~un.ce gelene-
bir bilin1 anlay1~1n1 uygun, yeterli ve ginden koparak, pozitiviz1nin olumsuz
do~ru bir bilim goru~u olarak goren ve etkisi albnda kalan ortodoks Marksiz1ni
b) her tur bilginin doga bilhnleriylel de, yani Marks·•n du~uncelerinin poziti-
ozde ayn1 bili~sel yapaya sahip olmas•~ vist bir yakla~amla fosille~tirilmesi veya
ve dolay•s•yla da, doga bilhnlcrinin dondurulmasa i~leanini de ~iddetle
yonteminin insan ve toplum bilimlerine ele~tirir. Buna gore, ele~tirel teorisyen-
de uygulanmasa gerekti~ini savunan bir lerl determinist bir toplum biliminin ka-
teori olarak tannnlayan ele~tirel kuram, pitalizmin te1nel yasalann1 saptayaca~1
bu teoriye kar~1 toplumsal alanla insa- ve onun gelecekteki ~oku~unu tahmin
nln d 'lin yas1nda, do~ a alananda old u~u edebilece~i anlayt~an1n, Dogudaki Sta-
gibi, ezeli-ebedi ve degi~mez hakikat- linizlnin ve Bah'da da Stalinizme sadak
ler i~in verili bir temel olmada~na one komunist partilerin buyuk yanh~lan
surer. Rasyonel bir topulumun veya ras- nln en onemli kayna~1 oldu~u ~eklin
yonel bir toplu1nsal varolu~un henuz deki sert ve a~1r ele~tiriyi ~ekinmeden
varolmad1~1na savunan ele~tirel teoris- dile getirmi~lerdir. Ba~ka bir deyi~le,
yenler boyle bir toplumu ele~tirel teori- Frankfurt Okulunun ele~tirel kura1n1
nin amac1 yaparken, eri~ilmesi gereken benimseyen mensuplanna gore, tarihsel
hedefi gosterirler. Buna uygun olarak, maddecili~in bilimsel stati.isu, ya da po-
geleneksel teorinin sozde ~lkar gozet- zitivizm kaynakh bilimsellik iddias1,
medi~il do~ru bilgiye ula~mak d1~1nda parti liderleriyle entellektuellerini el~
bir ama~ ta~1mad•~• yerdel ele~tirel tiriden korumu~tur. Teorinin sozde bi-
teori once geleneksel teorinin olumsuz limselli~i~ ahlaki ya da siyasi konulan
sonucunu gosterir yani do~ a bilimleri-
I teorik ya da tcknik uzmanhkla ilgili ko-
nin yonteminin insana ve insanla dog- nulara donu~turmek suretiyle, Bol~evik
rudan do~ruya ilgili olan konulara uy- partinin demokratik merkeziyet~ili~ini
gulanmasarun insarun potansiyel gu~le hakh kdm1~hr. Kararlar, suadan i~~iler
riyle ozgurhi~unun yadsanmaslndan ya da koyluler tarafanda~ de~il de,
ba~ka bir ~ey olmadl~lni ortaya koyar Marksist teori ~ok aynnbh olarak ve de-
ve sonra da, kendi en temel ilgisini dile rinlemesine bilenler taranndan ahrunah-
getirir: insanln ozgiirl~imi. du. ~u haldel Sovyet Marksizanindeki
Bundan dolay•~ el~tirel teoril yuldendi- burokratik otoriteryanizmi do~uran ~ey I
reti fiziki ~ekme ve itme etkileri uygula- da politik nedenlerle analiz eder. Bl~
)'an dogal gii~ler olarak one siinnii~ yakJa~nna gore, emperyalizm, politik
olan filozofa gore, nefret, etkisiyle her baktmdan haki~p devlet ya da devletle-
ogenin kendisini, diger ogelerden aytr- rin gii~siizleri, biiyiik ~ogunlugu ikti-
maya ~ah~hgt; a~k ise, bile~ik yarahk- sadi oJmayan nedenJerle ve farkh me-
lar meydana getirmek i~in, bir ogeyi kanizmalarla siyasi hiikimiyeti altma
diger ogeyle kan~ttran gii~tiir. almaya ~ah~hklart tarihsel bir feno-
emperyalizm [lng. imperialisnz; Fr. mendir.
imperialism; Al. impelialismus]. Geli~mi~ empirik [Yunanca 'enrpeirikos'tan; Os. tec-
iilkelerin zaytf ya da az geli~mi~ iilke- riibi; ing. empirical; Fr. empirique; AI. em-
leri ekonomik, politik ve kiiltiirel ba- pirisch]. Deneyimsel. 1 Deneye, gozle-
knndan bask1 altmda tutmast, onlan me, olgulara ve duyuma dayanan,
hakimiyeti altma almast siireci ya da i~ somut durumlarla, ger~ek olaylarla ilgi-
lemi. li olan; 2 rasyonel olmama, salt ak.Jlla il-
Napolyon'un siyasi ve askeri ozlemleri- gili bulunamn dt~mda kalma; 3 tecrii-
ni ifade etmek iizere kullamlmaya ba~ beyle, hem genel deney, ve hem de
layan etnperyalizm terimi, Avrupa'mn ki~isel deneyimle ilgili olma hali; 4
1870'li ytllarda ba~layan yaynlmacth- Kimi i~lemlerin bir teoriden bagtmstz
gtyla daha anlamh hSle gelmi~tir. Em- olarak, herhangi bir teori dikkate alm-
peryalizmi ya da emperyalist siireci madan ger~ekle~tirilmesi durumu i~in
a~lklayan ii~ farkh teori vardtr. Bunlar- kullamlan stfat.
dan birinci ve en eskisi, emperyalizmi Bu ~er~eve i~inde, ahlakta amacm, ni-
iktisadi terimlerle Marksist gorii~tiir. hai ve en yiiksek hedefin, insarun ken-
Emperyalizmi kapitalizmin en yiiksek disi ya da daha ~ok akh ve iradesi tara-
a~amast olarak goren ve onun temeline hndan degil de, arzu, istek, haz ve duy-
iktisadi somiiriiyii koyan soz konusu gulanyla belirlenip, dt~ ko~ullara bagh
Marksist gorii~e gore, emperyalizmde, oldugunu savunan ve mutlulugu, ahla-
1 iiretimin artmast ve sermayenin yo- kf eylemin sonsal, en yiiksek hedefi ola-
gunla~mast, 2 banka sermSyesi ile sana- rak goren ahl~k sistemleri empirik ah-
yi sermayesinin kayna~mast ve bu mali lak kategorisi i~ine girer. Buna gore, bii-
sermaye temeli iizerinde mali bir oligar- tiin hazc1 ve mutluluk~u ahlak anlayt~
~inin meydana gelmesi, 3 mal ihracah lan, enrpirik ahlak kategorisi i~e girer.
yerine, serm~ye ihracabmn ozel bir Buna kar~m, insan zihninden bagtm-
onem kazanmast, 4 diinyayt payla~an stz bir ger~eklik bulundugunu, bu ger-
kapitalist birliklerin onem kazarunast ve ~ekJigin, ldea ya da kavram cinsinden
5 diinya topraklaruun biiyiik kapitalist varhklardan degil de, duyu-deneyi yo-
devletler tarahndan payla~uru soz ko- luyla bilinen, ve ·~u' diye gosterilen bi-
nusu olur. reysel varhklardan olu~tugunu savu-
Emperyalizmi liberal gorii~ten hare- nan gorii~e ise empirik realizm ad1 veril-
ketle a~tklayan yakla~tm ise, onu em- mektedir. Empirik realizm, ger~ekten
peryalist toplumlardaki kapitalizm ve varolanlann teaiibe yoluyla bilinen
endiistrile~me oncesi bir sosyal tabaka- varhklar, yani tikeller, bireysel ~eyler
mn varolu~uyla a~tklar. Topraga bagh olduklanm, cinslerle, tiirlerin soyutla-
ve askeri bir aristokrasiyle ozde~le~tiri malardan ba~ka hi~bir ~ey olmadtklan-
bilecek olan bu tabakarun, atalara ozgii m one surer.
idealleri ve toplumsal konumudur ki, empiriyo-kritisizm [ing. empirio-criticism;
toplumu modern kapitalist toplumun Fr. empirio-aiticisme]. Epistemoloji ala-
~tkanna olmayan bir ~eye zorlar. O~un mnda soz konusu olan empirik ve pozi-
rii gorii~ ise emperyalizmi, stratejik ya tivist yakla~tm.
empirizm 297
runun ag1r bast1g1, toplumsal yap1da olma kapasitesi. Tum fenomenlerin va-
ise, teknik i~lerle ugra~an profesyonel- rolu~lan i,.in kendisine bagh olduklan
lerle entellektuellerin yeni bir s1mf temel fiziksel ger,.eklik.
meydana getirip, on plana ,.lkt1g1 pos- enerjizm [Os. kudret nazariyesi; ing. ener-
tendustriyel toplumla kar~1 kar~1ya ge- gism; Fr. energetisme]. 119. yuzydm son-
tirilmi~tir. lannda, Ostwald ve Mach gibi bazt
endiistriyalizm [tng. industrialism; Fr. ill- doga bilimcileri ve du~unurler tarafm-
dustrialisme; AI. industrialismus]. i 1nsa- dan savunulan, yalruzca fenomenlerin
run bilgisinde ve doga uzerinde ege- varoldugunu, toz ve madde gibi terim-
menlik kurma surecinde, makine uretim lerin, enerji ah~veri~i a,.tsmdan hi,.bir
sanatlanmn ya da tekniginin kaza1ul- anlam ta~1mad1gm1 dile getirerek, tum
mas1 ve mekanik gu,. kullammmm og- dogal fenomenleri, maddi yonu bulun-
renilmesiyle belirlenen evre; 2 maddi mayan enerjideki degi~melerle a,.lkla-
ilerlemedeki belli bir a~ama; ekonomik yan goru~.
geli~me ve toplumsal kalkmmamn en- 2 Enerjizm, ahlak alamnda ise, niyet ye-
dustril~me yoluyla olacaguu savuna- rine eylemi on plana ,.1karan ve dogru
caguu one suren goru~. eylemin, ki~inin kendi normal yeti ve
Buna gore, cansiZ gu,. kaynakJarmm, kapasitelerini tam olarak hayata ge,.ir-
uretimi mekanikl~tirmek amaayla, lire- mesinden olu~tugunu, ahlaki eylemin
tim surecine uygulanmasUlU\ ardmdan amacmm, mutluluk ya da haz degil de,
ortaya 'Y!kan ekonomik buyumeye en- ki~inin kendisini tam olarak ger,.ekle~
dustrile~me ad1 verilir. Bu sure,., en- tinn.esi oldugunu, en yuksek iyinin faa-
dustrile~me oncesi toplum yap1sma Hyet oldugunu savunan ahlak anlayl~l
gore, i~ bolumunu, kapitalistle i~,.i ara- ru ifade eder.
Sindaki yeni uretim i li§kilerini, kentle§- enformasyon toplumu [1ng. i~formation
meyle endustrinin cografi olarak mer- society; Fr. societe de l'infonnation]. Bilgi-
kezile~mesini, v. b. g., 'i,.erir. Ba~lang1,.ta nin en temel urt:in, en degerli kaynak ol-
kapitalist toplumlarda gozlenen bir geli~ dugu, i~gucun(in onemli bir bolumu-
me olarak ortaya ,.1kan endustrile~me su- nun enfonnasyon endustrisinde ,.ah-
reci, gunumuzde tek bir ekonomik siste- ~anlardan meydana geldigi toplum mo-
min suurlanm a~m1~ durumdadu. deli.
energeia. Aristoteles'in felsefesinde, kendi Yuzy1hm1zm son on y1hnda kendini
ozune, edimselligine, entelekyasma tam iyice gosteren enformasyon toplumu-
olarak sahip olan bir ~eyin varolu~ tarz1, nun u,. geli~me evresinden ge,.tigi soy-
potansiyel olaru aktuel olana donu~tu lenrnektedir. Birinci evre ondokuzuncu
ren gu,.. Saf edim. Potansiyaliteden, gizil yuzy1hn ortalannda ba~lam1~ ve ileti~i
gu,.ten tumuyle yoksun bulunan varhk. min elektrilikasyonuyla karakterize ol-
Buna gore, evrenin ezeli oldugunu one mu~tur. lkinci evre ise, yuzy1hn ortala-
suren Aristoteles, kendisinde potansiyel nnda enformasyonun toplumun mer-
hi,.bir yon bulunmayan, kendisi degi~ kezinde bulundugu kabuluyle ifade edi-
meden degi~meye neden olan bir hk Ha- lir. o,.uncu evre ise, enfonn.asyon sis-
reket Ett;irid olmas1 gerekti~ savun- temler:inin birbirleriyle, ulusal snurlan
mu~tur. I~te bu Varhk, saf aktualite, saf a~an sistemlerle ve diger toplumsal diz-
edim, energeiadu, ve saf edim oldu~ i9,n gelerle but(inJe~mesini anlatlr.
de, maddi olmayan bir varhkhr, ,.unku Engels, Friedrich. 1820--1895 ydlan ara-
madde, potansiyaliteye, degi~tirilmeye, smda ya~am_1~ ve hayatl J?oyunca Karl
eyleme maruz kalmaya i~aret eder. Marks'm ,.ah~ma arkada~1 olmu~ olan
enerji [Os. lcuuve; 1ng. energy; Fr. energie; du~unur. Marksist ogretiye onemli ol,.u-
AI. energie]. Bir degi~me meydana geti- de katk1 yapm1~ ve ortak ogretilerinde,
rebilme, hareket etme ve eyleme neden doga bilimi, milletler sorunu, askerlik ve
300 en iyi ilkesi
okulunun kurucusu Pannenides'in ezeli- tur.u one suren felsefe anla y1~1; ins an
ebedi, deti~mez, yaratllmam1~ ve yok zihninin daha soyut ve daha kavratnsal
edilemez varhtana, bir olan ger-;ekliti- bir duzeyde ger-;ekle~en bili~sel yeti ya
ne erzs Pannenideum denmi~tir. Yine bu da par-;aslru her alanda temele alan, on
felsefede, 'akdh varhk' anlarrunda ins an plana -;•karan yakla~1m; varolan her~e
i-;in ens rationis ad1 kullandm1~hr. Ens yin, en az1ndan ilke olarak fildrlere,
rationis, aynca, insan zihni taraf1ndan yani zihinsel ger-;eklere indirgenebile-
yaratJ.Im1~ olan bir nesne ya da entite, cetini savunan anlayt~; tum psikolojik
lu-;gen daire' ornetinde oldutu gibi, olaylan fikir, du~unce ve yargllara bat-
insan zihni taraf1ndan du~unulup olu~· layan felsefe gorti~ti.
turulmakJa birlikte, d1~ ger-;eklikte te- 2 Epistemolojide, bilgiyi tumuyle saf
lneli olmayan, ger-;ekle~mesi olanaks1z aklldan tureten otretiyi ifade eden ve
bir ~eyi veya insan zihni tarahndan, d1~ dolaylstyla, ak•lclhkla bu -;er-;eve i-;inde
ger-;eklikteki temeline dayan1larak olu~ ozde~ olan entellektualizm, akhn bilgi-
turuhnu~ manbksal bir nesneyi tanlm· nin tek ya da biricik kaynat• oldutunu,
lamak i-;in kullanllm1~hr. akla da yanan bilginin di~ dun yadan
entelekya. Aristoteles'in felsefesinde, ozu d u yular arac•ht• yla ahnan izlenimler-
tam olarak ger-;ekle~mi~ olan bir ~eyin den bat•ms•z oldutunu one surdutu
varhk tarzl, formu ya da ozu; potansi- i-;in, duyumculutun tam kar~1s1nda yer
yaliteye kar~1t olarak edimsellik. alan bir goru~tur.
Henuz tamamlanmam1~, fakat ger-;ek- 3 Entellektualiz1r., psikolojide ise, psi-
le~me yol unda olan edime energeia kolojik olay ve durumlarda yaln1zca ta-
aduu verirken, yetldnlik ya da olgunlu- sanm• bulan yakla~tma kar~d1k gelir. 4
ta u la~1n1~ edime entelekya ad1ru veren Buna kar~tn, ahlak alan1nda, entellek-
t Aristoteles ruhu, organik bir dsim ya tiializm, ilk kez olarak Sokrates taraftn-
da vucudun ilk entelekyas1 olarak tarum- dan savunulan ve iradeyi, duygu, arzu
lairu~, bununla da, bedenin aktif oldu- ve etilimleri hi-; dikkate almadan, bilgi-
tu, etkin ya da hareketli oldutu zaman nin kendi ba~1na eylemi belirlemek i-;in
yapabilditi ~eyleri anlatmak istemi~tir. yeterli old utun u iddia eden otreti yi
Ildnci entelelcya ise, butun bu ~eyleri ak- anlat1r.
tuel olarak yapmaktan olu~ur. Bununla 5 Teoloji alarunda ise, entellektualiztn,
birlikte, entelekyan1n Aristoteles'te, genel din in ka ynat• ve dotas• yla ilgili prob-
mi yoksa tikel mi old utu, yani canh her lemlerde, ir4deyi, d uygulan, arz ulan
hayvan ya da bireyin kendi en telekyas1na tumuyle goz ard1 ederek, yalniZCa d U·
m1, yoksa yalnlZCa turun un entelelo;asl· ~ unceyi on plana -;tkartan yakla~nnln
na m1 sahip oldutu pek a-;1k detildir. ad1 olmak duru1nundadu.
Monad lard a yetkinlik bul und utun u, entellektiiel [Os. munevver; ing. intellectu-
eylemlerinin ka ynat• olan bir yeter liHk al; Fr. intellectuel; AI. intellektueli]. Gele-
bulundutunu dile getiren Leibniz'in m- neksel anlam1 it;inde, du~unsel du~un
telekyayl monadlara uygulad•t• yerde, sel veya zihinsel etkinlite yonelmi~,
dirhnselciler entelekya ya da entele~i ile bilgili, deterlendirme ve ele~tiri guru
dirimsel gucu, ya~am kaynat• ya da yuksek, topluma onculuk etme misyo-
canhhk ilkesini anlamt~lardu. nu yuklenmi~ ayd1n, ~atda~ varolu~~u
entellekliializm [Os. zihniye; tng. intellec- filozof tCamus'nun deyimiyle 'zihni
tualism; Fr. intellectualisme; AI. intellektu- kendi kendisini gozleyen ki~i'.
alismus]. 1 Genel olarak, zihni, bilginin Ronesanstan itibaren, yalda~1k 19. yuz-
ve eylemin tek ger~ek ilkesi olarak goren ylla kadar A vrupa'da entellektueller,
otreti, zihinsel fenomenlerin duygular aralannda ba~ta filozof ve bilim adam-
ve irade kar~1sanda once ve ustun oldu· Ian olmak uzere, yuksek kultur urunle-
302 entellelduel yukseli§
rini ve deterlerini yaratan insaniar ola- deyi~le, Plotinos, ruha, ahlAki geli~me
rak gorulmii~tiir. Bu done1n boyunca, ve yiikseli~i yak1n, kaynat1 olan Tan-
goreli bir batlmslzhta sahip olan ve n'yla birle~meyi de nihai ve en yiiksek
toplum i~inde ~ok onemli ve sayg1deter hedef olarak gosterir. SOz konusu yiikse-
bir konum i~gal eden entellektiieller, ge- li~ siirecinde, ahlaki ote ya da praksis,
lenete bath toplumlara yeni fikirler ve hpk1 Aristoteles•te oldutu gjbi, teorik
yeni bilgiler sokJnak suretiyle, tarihin ya da entellektiiel oteye veya theoriaya
ak1~1n1 de~i~tiren iistun insanlar olarak tabidir.
deterlendirilmi~tir. Fakat ozellikle 19. Plotinos'un savundu~na gore, ruhun
yiizyll1n ikinci yansmdan itibaren, en- entellektuel yiikseli~inin birinci evresi,
tellektiieller Bah'da itibar ve popiilarite Eros'un etkisi albnda ger~ekle~en hzthar-
kayb1na utram1~lard1r. Bu itibar ve po- sis'ten, safla~ma ya da annma siiredn-
pularite kayb1n1n en one1nli nedeni de, den meydana gelir. Burada ruh, bedenin
hi~ ku~ku yok ki demokrasi, .kitle kiiltU- egemenlitinden ve duyulann etkisinden
riiniin yiikseli~i ve biirokratizasyon sii- s1ynlmaya, en onemlisi phronesis olan
r~lcridir. temel erdemleri ger~ekl~tirmeye ~ah
Once diinya tarihinin ak1~1n1 deti~tir ~u. ikinci evrede ise, ruh duyu algtSUW'l
me, sonra da yiiksek kiiltiir yaratma iistune yiikselir; Nous·a dotru donerek,
gticiinii yitiren entellektueller, 20. yiiz- bilinl ve felsefeyle me~gul olur.
Yllla birlikte, yava~ yava~ hakim ideo- Buna kar~1n, ii~iincii evrede, bireysel
lojileri ele~tirme yeteneklerini de yitir- ruh, diskiirsif bilgiyi a~arakf Nous·la bir-
nl.eye ba~layarak, ya onemli ol~iide le~me durumuna gelir. Ruh, bu son ev-
marjinalle~mi~ler veya ka~1n1lmaz ola- rede bile, ben-bilincini korudutundan,
rak, batuns1zhklann1 yitirip, kamusal biitiin bu evreler, nihai ve en yiiksek
alan1n veya yonetim kuru1nlaruun ma- evre olan Tann'yla birlE1me ya da dot-
a~h ditnyas1na dahil olmak durwnun- rudan temas i~in bir ha21rhktan ba~ka
da kahn1~lardu. bir ~ey detildir ve Tann'ya yukseli~in
entellektiiel yiikseli~ [lng. intellectual as- ka~1rulmaz adunlanru meydana getirir.
cent; Fr. ascension intellectuelle]. Yeni- e-onermesi [lng. e-proposition]. I<lasik
Platoncu felsefede, bireysel insan ruhu mantlkta, turnel olumsuz kategorik oner-
it;in gosterilen Tann'yla birle~me ama- meye verilen ad. Ornetin, ~Hi~bir insan
Clna temel olu~turan, bilgisel ya da en- dort ayakh de~lctir.'
tellektiiel geli~me siireci. epifenomen [lng. epiplzenomenon; Fr.
Bireysel insan ruhunun, Tann'dan lure- ephiphtnonzene; AI. begleiterscheinung].
yen Diinya ya da Evren ruhundan zuhur Bir siirece e~lik eden, ayru siirecin daha
ettitini ve dolay1slyla, t1pk1 Diinya sonraki geli~iminde hi~bir rolii bulun-
Ruhu gibi, bir yoniiy le a~at1ya, yani mayan, siirece ozsel hi~bir katk1s1 olma-
maddeye, bir yoniiyle de yukanya, yani yan ikincil ote ya da yan iirun; ba~ka
en yiiksek ger~eklik olan Tann'ya yonel- bir olayla birlikte varolsa, ba~ka bir sii-
ditini soyleyen Plotinos'a gore, ruh, u~ rece e~lik etse de, o olay1n ortaya ~lkl
par~adan meydana gelir. Bu ii~tinden en ~lnda veya o siirecin olu~umunda hi~
yiiksetini meydana getiren par~ada bir katkrs1 bulunmayan olay.
maddenin izi bulurunad1t1 i~i~ o insan- Epifenomene en i yi ornek, yalnlZCa,
daki tannsal par~ad1r. uyku s1ras1nda soz konusu olan biyo-
Bununla birlikte, o bile~ik insan varh- kimyasal ve norolojik olaylara e~Jik
tinl meydana getirmek iizere, bir beden eden dii~lerdir. Ayn1 ~er~eve i~inde,
i~ine hapsoldu~ndan, madde tarafln- epifenomenin, bilinci diin yafWl maddi
dan kirletihni~ durumdad1r. t~te, ann- i~eritinin pasif bir yansunas1 olarak
rna (katharsis) ihtiyaa, bu dun1mun bir a~lklama i~inde kullanlldltlnl soy1eye-
sonucu olarak ortaya ~1kar. Ba~k~ bir biliriz.
Epiktetostun iki temel kurah 303
lanabi lecegini savunmu~tur. Ba~ka bir sonucu olarak ortaya ~1kar. Buna gore,
deyi~le, aguhg1 olmayan bir cisim hare- ato1nlann belli bir andaki konumlan,
ket etmeyeceginden, evrendeki degi~ h1zlan ve onlann hangi yonde hareket
me ve bile~ik cisimlerin hareket etme ol- ettigi bilinirse, gelecekte neierin olacag1
gusunu a~1klayabilmek i~in, Epikuros·a tam bir kesinlik ve dakiklikle bilinebilir.
gore, aguhg1 atomlann ba~ka bir zo· Epikiiros ise, bu goru~e kar~1, atomla-
runlu ozelligi olarak kabul ebnek gerek· nn yaln1zca a~ag1ya dogru hareket etti·
mektedir. gini de gil, faka t ayn1 zamanda normal
Buradan da anla~dacag1 gibi, Epiku- yollanndan kuc;iik bir sapma gostererek
ros·un metafiziginin atomlar ve bo~luk hareket ettigini sayler. Boyle bir sap1na
tan sonraki u~uncu temel kategorisi, ha- ortaya ~1ktlg1 zaman ise, tum atomlann
reket ya da degi~medir. Atomlar her yonleri degi~ir ve dolayistyla her ~ey
zaman a~ag1ya dogru hareket etmi~tir belirlenmi~ olamaz. Bununla birlikte,
ve gelecekte de a~ag1ya dogru hareket sapman1n bir nedeni yoktur, bundan do-
edecektir. Bununla birlikte, Epikuros·un layi gelecekteki olaylann seyri onceden
atomlann hareketine ili~kin a~Iklamas1, bilinemez.
atomcu goru~un kurucusu olan Demok.. ~u halde, Epikuros'un evren goru~un
ritos'un a~1klamasmdan farkhhk goste- de raslantaya da yer vard1r. 0, evrenin
rir. Bunun da nedeni, Hellenistik felsefe- m utlak anlamda belirlenmi~ bir evren
de pratik felsefenin, diri kayg1lann ve olmad1guu one sunnekle birlikte, evren·
ahlakln on plana ~Ilanas1du. Epikuros, deki her~eyin maddi bir yap1da oldugu
insanda irade ve se~me ozgurlugune konusunda Demokritos·la uyu~ur. Buna
a~1k kap1 b1rakmak i~in, Demokritos'un gore, ruh ve Tanr1 da dahil olmak uzere,
1nutlak anJamda determinist bir evren evrendeki her~ey 1naddi bir yap1dad1r.
goru~unden belli ol~uler i~inde uzak Cisimler gibi ruhlar ya da ziliinler de,
dunnu~tur. madd[ nesnelerden ba~ka hi~bir ~ey de-
Demokritos'un goru~unde, atomlar gildir. Zihin cisimden, ruh atomu ad1
bo~lukta yukandan a~ag1ya dogru verilen ozel bir tiirden atomlardan mey·
farkl1 h1zla hareket eder. Atortdarm hiz- dana gelmi~ olmasa bakmundan farkh·
lanndaki farkhh.k ise, onlar1n farkh agu- hk gosterir. Ruh atomlan maddi cishnle-
hklara sahip olmalanndan kaynaklarur. ri olu~turan suadan atomlardan, daha
Atomlar bo~lukta farkh luzlarla hareket ince ve kfrresel olmak bak1m1ndan farkh
ettiklerinden, birbirleriyle ~arp1~1r. Bu olan atomlardu. Epikuros'un goru~un
~arp1~malar ise, hpk1 bilardo toplannm de, du~unce h.iliinden zihinsel olaylar
birbirleriyle ~arp1~malanna benzer. Bu da ruh atomlanrun ~arp1~malanyla
~arp1~malar sonucunda atomlar birbir- a~klanu.
lerinin yonlerini degi~tirirler. Her .,-ar- Atomlann bir ~arp1~mas1 d uyu orgaru-
pl~ma evrende yeni bir duzenlemeye ve nl harekete ge~irdigi zaman, bu d urum
yen..i bile~ik cisimlerin dogu~una yol ruh alomlann1 hareket ettirir vc du~un
a~ar. Evrende duyularuruz aracditiyla ce bu durumun sonucunda ortaya ~1kar.
tecriibe euigimiz tum degi~me ve olu· Epikuros'a gore, canh bir varhk ile can·
~umlar atomlann soz konusu ~arp1~ma· sa bir cisim aras1ndaki tek farklahk can-
Iann1n ve bu ~arp1~malara gosterilen SIZ varhklarda ruh atomlann1n bulun-
zindrleme tepkilerin sonucwtda ortaya mad1g1 yerde, canh varhklann ruh
~1kar. atomlanna sahip olmas1du. Canl1 bir
Demokritos'un evren goru~u, mutlak varhk, bir insan oldugu zaman, ruh
anlamda determinist bir evren goru~u atomlan, atomlann soz konusu canhy1
dur. Ba~ka bir deyi~le, onun goru~une meydana getiren duzeninden aynhp
gore, evrenin belli bir andaki hali evre- gider ve geride yalnJZca cisimsel atom·
nin bundan bir onceki halinin zorunlu lar kahr.
306 Epikiiros~u Okul
epistemik genellik [lng. epistenric publi- iki farkh yorumu oldu~unu goruyoruz.
city]. ifirekJi~e, yani ki~iye ozgii olup, insan varh~mm, bilen oznenin bilgi sii-
ba~kalanna aktardamayan bilgiye kar- recinde, yalmzca kendi oznel duyu-
~lt olarak, genel ve herkese afilk olan, verilerini bilebilece~ini, kendi zihninin,
yani aktanlabilen, payla~dabilen, test kendi i'tkin kiiresinin d1~ma filkamaya-
edilebilen, birfiok insan tarafmdan do~ ca~ml kabul eden yakJa~rm olan i~kin
rulanabilen bilginin, birfiok insan tara- epistemolojik idealizmle, bilen oznenin
fmdan do~rudan ve araas1z olarak bili- bilme faaliyetinde, kendi ifikin kiiresinin
nen nesnelere ili~kin bilginin ozelli~i. otesine gefiip, nesnenin bizzat kendisine
epislemoloji [ing. f!Pistemology; Fr. epis- ula~abilece~ini savunan i~kin epistemolo-
temologie; AI. wissenschaftslehre]. Felsefe- jik realizm, bilginin s1mrlanyla ilgili
nin, bili~sel siirefilerin olu~umlanndan problemin birinci yorumu ifiinde kahr.
ziyade, bilgiyi genel olarak ele alan, bil- Buna kar~m, problemin, gerfiekten va-
giyle ilgili problemleri ara~hran, bilgi- rolan nesnelerin bilginin kendilerine
nin kayna~m1, do~as1m, do~rulu~unu, niifuz edebilece~i nesneler olup olmadl-
smulanru inceleyen dah. tJ ya da bilginin yalmzca dii~iincenin
Epistemolojinin kapsanu i.;inde kalan gerfiekte varohnayan konstriiksiyonla-
klasik problemler dort temel ba~hk al- nyla ilgili olup olamayaca~1 konusu
hnda toplanabilir: 1Bilginin imkanr prob- iizerinde duran ikjnci yorwnunda ise,
lemi. Bu problem ifiinde, bilgin.in hi'fbir gerfiekten varolan nesnelerin bilginin
~ekilde miimkiin olmadl~JJ\1 savunan kenuilerine niifuz edemeyecegi ya da
ku~kucu yakla~un ile bilginin kesinlik- ula~amayaca~1 nesneler oldu~unu ve
le olanakh oldu~unu savunan yakJa- bilginin yalruzca fenomenlerle, dii~iin
~lm yer ahr. cenin kendi konstriiksiyonlanyla ilgili
2 Bilginin dogrutugu problemi. Bilgi.nin oldu~unu savunan yakla~1ma transen-
do~rulu~unun, dii~iince ya da oner- dental epistemolojik idealizm, buna kar~m
meyJe gerfieklik arasmdaki bir tekabiili- bilgirUn gerfiekten varolan nesnelere,
yetten olu~tu~unu savunan do~ruluk gerfiekli~in kendisine ula~abi!ece~ini sa-
anlay1~1; bilginin do~rulu~unun dii- vunan yakla~1ma ise, epistemolojik rea-
~iinceler ya da bilgiler aras1ndaki tutar- lizm ad1 verilir.
hhktan olu~tu~unu savunan dotruluk epistemolojik [ing. epistemologic; Fr.
anlay1~1; bilginin do~rulu~unun bilgi- tpistemplogique]. 1 Bilgiye ili~kin, bilgi
nin apafilkh~mdan meydana geldi~ini teorisi ya da bilgi felsefesiyle ilgili olan;
savunan anlay1~ ve bilginin do~rulu~u 2 Olgunun, nesnenin, varh~m, d1~ diin-
nun yararhh~1yla, belli bir amaca hiz- yarun kendisiyle de~il de, varh~m bilgi-
met etmesiyle belirlendi~ini savunan sine dair olan; 3 varh~lll bilinme tarzJ,
do~luk anlay1~1 bu fierfieve ifiinde de- d1~ diinyarun bilgisi, alg1s1 iizerine olan
~erlendirilir. ifiin kullamlan s1fat.
3 Bilginin kayttalr problemi. Bilginin Bu ba~lamda, bilinen ya da tecriibe
kayna~mda yalruzca akhn bulundu~u edilen, duyumlanan, alguanan, kavra-
nu savunan, yetkin bilgi ome~i olarak nan nesne ya da ~eye; bilgiden batJmslz
matemati~i goren takdahkla, bilginin olarak varolan gerfiek ve ontolojik nes-
kaynagtnda yalmzca algmm, deneyi- neye kar~1t olarak, ister dogn.t, ister ya-
m.in bulundu~unu savunan ve bilgi or- rulhcl olsun, her liir bilgiye konu olan
ne~i olarak da do~a bilimlerini goren nesneye epistemolojik nesne ad1 verilir.
tempirizm, bu fierfieve ifiinde de~erlen Yine, insan bilgisinin bilen insan ziluli-
dirilmek durumunda olan temel gori.i~ ne, insan viicudunun ve duyu organlarl-
lerdir. mn ifiinde bulundu~u ko~ullara goreli
Ote yandan, 4 bilginin srnrrlan problemi. oldu~unu, ba~h bulundu~u one sii-
soz konusu oldu~unda, bu problemin ren anlay1~a, bilen insan zihninden ba-
308 epistemolojik engel
esir [lng. aitlter; Fr. ether). ilk~ag doga bili- de, varohnak ya alg!larum~ olmak ya
minde, toprak, hava, su ve ate§e ek ola- da alg1layan bir k.imse olmakt1r. Berke-
rak var hj!;l kabul edilen be~inci ogeye, ley'in gtirii~iine gore, ger~eklik yalmzca
yakla~1k yiiz y1l tincesine kadar, mekam idelerden degil, fakat bu ideleri alglla-
doldurdugu varsay!lan esnek madde ya yan tinsel var hklardan meydana gelir.
da ortam. Berkeley'i d1~ diinyadaki varhklarm
Buna gore, 19. yiizyllm neredeyse varolu~unu insan zihnindeki idelere in-
sonlarma kadar, fizik~iler havamn ses dirgemeye ve bu tiir bir maddesizcilige
dalgalanm iletmesine benzer bir bi~im gtitiiren en tinemli adtm, onun birincil
de, esirin de elektromanyetik dalgalan niteliklere ili~kin idelere farkh, ikincil
ilettigine inanm1~lardl. Esirin aguhg1 niteliklere ili~kin idelere ise daha farkl1
olmayan, saydam, siirtiinmesiz, kimya- bir ac;J.klama getirilmesine kar~1 <;lkma-
sal ya da fiziksel olarak varhg1 saptana- smdan olu~ur. Berkeley, bundan sonra
mayan ve tiim maddeleri ge~iren bir bir adun daha atarak, zihnimizdeki ide-
ortam oldugu kabul edilmekteydi. Mo- Jere kar~1hk gelen ve zihinlerimizden
dern fizikte, 1~1gm ve maddenin yap1s1 bag~ms1Z olarak varolan bir ~ey bulun-
daha iyi anla~tlmca, esir kavrammm dugunu kabul etmek i~in hi~bir neden
yerini, mekanik bir ortama indirgene- bulunmadtguu iddia eder. Buna gore, o
meyen maddi alan kavram1 almt~br. tLocke'un birincil niteliklerle ikincil ni-
eskatoloji [ing. eschatology; Fr. eschatolo- telikler arasmda yaphg1 aymma kar~1
gie; AI. esciJatologie]. Teolojinin, tiliimii, ~1karak, birincil niteliklerin nesnenin
insarun !iliimden soruaki yazgtsi!U, cen- kendisinde, buna kar~m ikincil nitelik-
net ve cehennemi, tarihin son ani!U ve lerin tiznenin kendisinde var olmalan-
diinyarun sonunu konu alan dah. insa- mn stiz konusu olmadtgtru stiyler.
mn akibetine, tiliimden sonrak.i hayatma Locke renk, tat gibi ikincil nitelikler stiz
ve diinyanm nihai akibetine ili~kin dini konusu nitelikleri algt!ayan ~ du-
kuram. Ornegin, ilmi ahiret olarak bili- rumuna ya da i~inde bulundugu ko~ul
nen 1sl&m eskatolojisi, insanlara ahirette lara bagh olarak degi~tigi i~in, ikincil
olup bitenleri, ahirette g~en olaylan og- niteliklerin bizde var oldugunu tine siir-
retir. mii~, buna kar~m ~ek.il, kiitle, hareket
esse. Varhktan, varb.k durumundan farkh ve yer kaplama gibi birincil niteliklerin,
olarak, var olma eylemi, bir tiziin aktif insandan bagtmslz olarak ~eylerin ken-
ifadesi i~in kullarulan Latince terim. dilerinde varoldugunu savurunu~tu.
esse est percipi. tBerkeley'in, ~eyler ya Berkeley ise, ilsindl nitelikler i~n stiz
da nesneler i~in 'varolmarun algtlaruru~ konusu olan ~eyin birincil nitelikler i~in
olmak' anlamma geldigini, nesne ya da de ge~erli oldugunu belirtir; time~n, al-
~eylerin yalmzca, onlan algt!ayan tinsel gtlanan ~ekiller, biz onlann ~evresinde
varhklann zihinlerinde basil idelerden hareket ettik~e degi~tigi gibi, hareket
meydana gelen kompleksler olarak va- eden cisimlerin htzlanyla ilgili yargllan-
rolduklanm tine siiren idealist tezi. nuz da, hareket eden dsimlere olan
Berkeley'in stiz konusu gtirii~iinii an- uzakhg1m1za gore, degi~ir.
latmak i~in, yalmz ba~ma tidealizm te- Ote yandan, Berkeley'e gore, bizim bi-
rimi, insan zihnindeki idelerden ba~ka rincil niteliklere, timegin yer kaplama-
hi~bir ~eyin varolmad!gml dile getirdi- ya, ~ekle, hareket ve siikilnete ili~kin
gi i~in, yamlhctdu. Zira, onun gtirii~iin idelerimiz, hplo ikincil niteliklere, renk-
de, algt siirecinde algtlanan idelere ek lere, seslere ve kokulara ili~kin ideleri-
olarak, stiz konusu ideleri algLlayan var- miz gibi ve onlardan daha az olmamak
hklann var olmas1 gerekir. Oyleyse, 'va- iizere, birer idedir. ~u halde, Locke'un
rolmak algtlanmt~ olmakhr' (esse est savundugu gibi, bizim dolayurunz ola-
percipi) tezi, tam olarak ifade edildigin- rak yalruzca kendi idelerimizi tecriibe
314 essentia
ettigimiz dogruysa, her ikj durumda deyi~le, onlar ~eylere ili~kin bilgimizin
da, yani birincil nitelikler soz konusu ol- ~eylerin ideleriyle s1mrlaruru~ oldugu-
dugu zaman da, ikjncil nitelikler gi.inde- nu kabul ederler, fakat ~eylerde onlara
me geldiginde de, bizim, bu niteliklere ili~kin olarak sahip oldugumuz ideler-
ili~kjn idelerimizin zihinlerimizden ba- den daha fazla birtak1m niteliklerin bu-
gtmSlZ olarak varolan ~eylerin aktiiel lunup bulunmad1g1, zihnimizdeki ide-
niteliklerine kar~lltk geldigini dii~i.in lerin kaynagmm ne oldugu konusunda
mek i~in getjerli bir nedenimiz yoktur. sessiz kahrlar.
Locke'w1 birincil niteliklerle ikjncil ni- Berkeley ise bu noktada kalmay1p,
telikler arasmdaki bu aynm1 ge-rersiz bizim dogrudan ve araets1z olarak yal-
hcile gelince, Berkeley insan zihninden ruzca kendi idelerimizi algiladlgJmtz,
baguns1z bir maddenin varolu~u i-;in bilgimizin bu idelerin bilgisi oldu~u
art1k hi-;bir neden kalmad1guu soyler. epistemolojik tezinden, yalmzca idele-
Buna gore, biz dogrudan ve aracislz rin ve bu ideleri algdayan zihinlerin ve
olarak yalmzca kendi idelerimizi algda- tinsel varhklarm varoldugu, maddecile-
nz. Bize, aktiiel algtda duyulanm1zla rin mutlak bir bi-;imde ve insandan ba-
evleri, aga-;lan, nehirleri ve kuzulan al- glmstz olarak varoldugunu savunduk-
gdadlglmlZ s6ylense de, biz duyulan- lan maddenin varolmad1g1 ontolojik
mizla kendi idelerimiz ya da duyumla- sonucunu t;~karbr. <;iinkii Berkeley'e
rumz d1~mda ba~ka hi-;bir ~eyi gore, biz maddeyi ya da maddi tozii
algdamay1z. idelerimiz ya da duyumla- hi-;bir zaman dogrudan ve araas1z ola-
runlz ise zihinlerimiz d1~mda ba~ka rak algdam1yoruz; maddenin varolu~u,
hi-;bir yerde varolamaz. Buradan -;1kan bizim dogrudan ve araas1z olarak algi-
sonu-; da evlerin, aga-;lann, nehirlerin ladlglmlz herhangi bir ~eyde mant1ksal
ve kuzulann zihinlerimizde bulunduk- olarak i\erilmedigine, ya da dogrudan
lan ve yalmzca zihinlerimizde varol- ve araciSIZ olarak algdad1g1mtz herhan-
d ukland1r. gi bir ~ey taraflndan manbksal olarak
Ashnda ula~hg1 ontolojik sonu-; bir kJ~ gerektirilmedigine gore, maddenin ve
y1ya birak1lacak olursa, Berkeley'in bu- dolay1s1yla d1~ diinyadaki varhklarm
radakj onci.illeri, ki bu onciiller ~emelde insan zihninden bagllllslz bir bi-;imde,
epistemolojik bir niteligi olan onciiller~ kendi ba~ma varoldu~unu kabul etmek
dir, modern filozoflann hemen hemen i-;in hi-;bir nedenimiz yoktur.
-;ogu tarafmdan kabul edilir. Ba~ka bir essentia. Varolu~ anlamma gelen existen-
deyi~le, bir-;ok modem filozof Berke- tia terimine kar~1t olarak oz ya da mahi-
ley'in tLocke'a kar~1 olan itirazmda yet, bir ~eyi her ne ise o ~ey yapan ~y
hakh oldugunu dii~iiniir; Locke'un soy- ozellik anlamma gelen Latince terim.
ledigi gibi, biz kendi idelerimiz ya da estetik. [Os. bediiyat; lng. aesthetics; Fr.
duyumlanm1z d1~mda ba~ka hi-;bir estlzetique; Al. aesthetik]. Sanat ya da gii-
~eyi tecriibe edemiyorsak, bu takdirde zellik alanmda soz konusu olan degerle-
tecriibemizde, idelerimizin· ya da du- ri konu alan felseff disiplin; felsefenin
yumlamruzm insan zihninden baglm- gi.izeli ya da giizelligi konu alan, iyi, -;ir-
SlZ olarak varolan maddi ~eylerin du- kin, ho~, yiice, trajik gibi giizellikle ya-
yulanmlz iizerindeki eyleminin sonucu kmdan ili~kili olan kavramlan ara~tl
oldugu kabiiliinii hakh kllacak hi-;bir ran, dogal nesne ya da insan yarabs1
~~y bulunmad1g1 kabul edilmelidir. olan iirunlerde sergilenen giizelliklerle
Modem filozoflar bununla birlikte, bu ilgili yarg1 ve ya~anhlanmtzda soz ko-
noktada dururlar ve idelerimiz ve zihin- nusu olan degerleri, tav1rlan, haz ve
lerimiz d1~mda ba~ka hi-;bir ~eyin va- tadlan analiz eden dah; estetik nesnele-
rolmad1gm1 one siirmezler. Ba~ka bir re, estetik tecriibenin nesnelerine yone-""
estetik 315
len tema~ada soz konusu olan probleln- rektigi hususudur. <;unkti sanat eseri ya-
lerin ~oziimi.i ve kavramlann analiziyle ratmak ya da sanat eserlerinden estetik
ilgili olan felsefi disiplin. haz almak, deneysel bir estetik bilimi ya
Yunanca'da ilk,. temel duyum anlaml- da estetige yonelik felsefi bir yakla~nn
na gelen aisthesis'le, varolan ~yler kar- olu~turabilmek i~in, kesinlikle yeterli de-
~lstnda, duyumlan, duygulan ve sezgi- gildir. Ote yandan, estetik yahuzca sanat
leri yoluyla duyarh olan ki~i anlam1na eserlerinde yarahlan giizellik yerine, gii-
gelen aisthetikos•tan ti.ireyen ve felsefe· zelligi bir bi.itiin olarak ele ahr.
nin, manbk, metafizik, bilgi teorisi ve Estetik alanmda, estetik deneyimin ma-
ahUik gibi dallanrun yanmda ba~ka bir hiyeti, gi.izel sanatlar ve gi.izelligin ken-
te1nel bir disiplini olan estetik, ayn ve disi soz konusu oldugunda, farkl1 yakla-
baguns&z bir disiplin ve ara~brma alan1 ~Jmlardan soz edilebilir. Bu farkb yak-
olarak A . G. Baumgarten tarabndan k u· la~lmlann ba~1nda ise, haze• aJtlayz~ gel-
rulmu~tur. Estetigin giizellige yoneldi- mektedir. Estetik deneyimi ayn bir haz
gini soyleyen Baumgarten'den sonra, es- ya da duyum ti.irii olarak goren, estetik
tetik daha d a geli~mi~ ve giizelligin degerin, kimi temel ozellikleriyle, ba~ka
felsefesi olarak ortaya ~1km1~br. Esteti- degerlerden aynld1gtn1 savunup, estetik
gin geli~iminde ~ok etkili olmu~ olan degeri, bir ~eyi, bir amacan araa olarak
ba~ka bir di.i~iiniir de, iinlii Alman filo- degil de, bizzat kendisinden dolaya be-
zofu I. Kant'tu. 0, estetik bilincini, genel genme olarak taruanlayan ve estetik de-
olarak insan deneyimindeki anlamh ve gerlerin pratik degederden, dogrudan
birlikli bir oge olarak degerlendinni~tir. ve aracsaz olmak bak1m1ndan fark.hhk
Ona gore, estetik yarg1, doganuzm teo- gosterdigini iddia eden haza anlay~,
rik ve pratik yonlerini birbirine bagla- kendi i~inde bilimsel yakIa~ znz ve bilimsel
yan, doga di.inyaslyla ozgiirliik di.inyas•- olmayan hazer yaJcla,1nrlar olarak ikiye ay-
ru uzla~tuan temeli meydana getirir. nhr. Bunlardan temelde psikoloji bilimi-
Estetikte soz konusu olan belli ba~b so- ne dayand1~ ic;in, bilimsel diye nitele-
rular ~unlardu: Giizellik ne anlama nen hazc1 anlay1~ i~ine, Santayana'run
gelir? Giizel diye niteledigimiz bir ~eyi estetik kuraunyla, katharsis anlayr~1 ve
gi.izel kllan etmenler nelerdir ve bu et- Gestalt'zlzgu1 estetik goru~u girer.
men.ler, oznede mi yoksa nesnede mi Bilimsel olmayan hazc1 estetik anlay1~1
bulunur? Birta.kJm estetik standartlar ise, Kant'm estetik teorisinde ifadesini
var m1du? Estetik diye nitelenen mi.ista- bulmaktad1r. Estetik degerin bir tiir
kil bir tecriibe ti.iri.inden soz edilebilir hazda tezahiir ettigini, bu hazz1n ise
mi? Sanat eserlerinin dogayla ili~kisi ozel bir haz ti.irii oldu~unu one siiren
nedir? Sanata kar~1 olan estetik tepki ile Kant'a gore, giizellige eri~cbilmek i~in,
dogaya kar~1 olan estetik tepki aras1nda hazz1n 1 ~1kar gozetmeyen, 2 evrensel,
ne fark vard1r? Gi.izell.ik, iyilik, dogru- 3 belli bir tarz ya da bi~imde zorunlu
luk gibi degerlerde, hangi ortak ve fark- olup, son olarak da 4 ama~hhk etkisi ya
b ozelliklerden soz edilebilir? Bir nesne da fikri yaratmak durumunda alan bir
ya da esere gi.izel diye deger bi~erken, haz olmas1 gerekir.
bizi etkileyen ol~iitler bilin~li mi, yoksa Estetikte, hazla kendisinden haz abnan
bilin~ dl~l olc;i.itler midir? duywnsal malzeme ya da estetik nesne
But tin bu belirlemeler d1~1nda, estetikle arasmda bir ay1run yap1ld1~a gore,
ilgili olarak soylerunes'i gereken ba~ka ~imdiye kadar sozii edilen haza yakJa-
bir husus da, felsefi ya da bilimsel bir di- ~unlann haz ogesi iizerinde yogunla~h
siplin olarak estetigin, her ne kadar sa- gt yerde, diger yakla~unlar kendisinden
natlan da konu alsa bile, sana t ya da estetik bir haz alman malzeme veya
sanat felsefesiyle kan~ttnhnamas1 ge.. sanat eseri iizerinde yogunla~u. Bu yak-
316 estetik birlik
la~amlann ba~mda, bag lamer yakla~ rm esteHk birlik [lng. aesthetic unity; Fr. unite
gelmektedir. Kendisinden haz ahnan esthetique; Al. aestlretisdz einlzeit]. Estetik
malzemenin niteli~inin, sezgi yoluyla de~eri olan bir nesnenin ozneye du-
kavranan niteli~in onemini vurgulayan yumsal bir tarzda sunulu~unun hemen
ba~lamca yakla~nmn en onemli temsil- ardmdan, oznede yarath~l etkinin biri-
cileri Henri +Bergson ve B. t Croce'dir. cikli~i.
Aym -;er~eve i-;inde de~erlendirilebile estetikc;ilik [lng. aestheticism; Fr. estheti-
cek olan di~er bir yakla~un ise, Ameri- cisme] 1 Felsefi temelleri, lB. ytizy!lda
kan filozofu J. tDewey'in organizmacr es- estetik ol-;titlerin, ahlAk ya da yararhhk
tetik goru~ildiir. Soz konusu anlaya~a kar~tsmda mutlak bir ozerkli~e sahip
gore, estetik obje ya da sanat eseri orga- oldu~unu savunan tinlti Alman filozofu
nik bir btittin i~indeki her o~e ya da ay- Kant tarafmdan attlan, ve estetik dene-
nntmm ba~ka ayrmhlara aynlmazcasma yiminin, gtizellik ya~anhsamn insamn
ba~landt~l bir yapa olmak durumunda- sahip olabilece~i en ytiksek deneyim
dtr. DolaylSayla, organik bir bi-;imde formu ve ya~anb oldu~unu, tum di~er
yapa kazanm1~ olan sanat eserlerinde, deneyimlerin estetik deneyim it;in yal-
her aynntt kendi i~levini, btittine katla nazca bir ara~ olaca~ma, ahlakm ~u ya
yapacak bir bi-;imde ger~ekle~tirir. da bu ~ekilde sanat.m kolesi oldu~unu,
Bu ba~lamda ele ahnabilecek olan bir ahlaki davran1~1n de~il de, estetik ya-
di~er estetik yakla~am, kokleri tPiaton ~antmm, insan ya~ammdaki en ytiksek
ve tAristoteles'te bulunan formcu yakla- iyi oldu~unu savunan gorti~.
~•md•r. Soz konusu filozoflardan, ome- 2 San at i«;in san at (L' Art pour I' art) gorti-
~in Aristoteles'e gore, sanat-;a bireysel ~tinde ifadesini bulan ve sanabn temel,
varhklan, fiziki tikelleri de~il de, bu asli bir de~ere sahip bulundu~unu ve
nesnelerin kendisinden pay ald1gt tti- ba~ka ama~ ve i~Jevlere gore de~il de,
mel form ya da ozti taklit etmelidir. bizatihi kendi ir;inde ve kendi ba~ma de-
Oyle ki, bu sayede sanat, tarihin statti- ~erlendirilmesi gerekti~ini one stiren
stine de~il de, bilimin stattistine e~de sanat gorti~ti. Sanat eserlerinin yalruzca
~er bir konuma ytikselir. estetik ol~tilerle de~erlendirilmesi ve
Kendisinden haz ahnan duyumsal mal- yargtlarunasa gerekti~, sanat eserleri-
zeme tizerinde yo~unla~n estetik ku- nin de~eriyle ahlaki, siyasi ya da dini
ramlar i~inde, aynca R. Collingwood- de~er arasmda hi~bir ili~ki bulunmad•-
'un, sanatl i~ten duygu ve ya~antdann ~ml iddia eden, ya~amda estetik de~er
cisimle~mesi ve dolay1s1yla, bilimlerle lerin ba~ka her de~erden once geldi~ini
pratik ya~amm kavramsal ve 50zel ileti- savunan goru~ olarak estetik-;ilik. este-
~imiyle ayru dtizeyde bulunan bir duy- tik nesnelerle hazlann kendine yeten
gusal ileti~im ortarru olarak goren da~a alaJU i~ine kaparup, estetik olmayan nes-
vurumcu anlaya~ yer almaktadar. nelerin ger~ek dtinyasmdan kopma tav-
tPlotinos, tSchopenhauer ve tBradley nru ifade eder. Estetik nesne ve hazlar-
tarahndan temsil edilen ve estetik dene- dan olu~an ayn ve ozerk bir estetik alan
yimde, gijzelli~in do~ada ve sanat eser- bulundu~unu one siiren tav1r olarak es-
lerinde bulundu~u hissedilen ban~ ve tetik-;ilik, sanatt on plana .;akarbrken,
birlik sembollerinde oldu~unu dile ge- onun fizyoloji ve psikolojiye indirgene-
tiren gizemci teori de, ikinci kategori i~i meyece~ini savunur.
ne dahil edilebilirken, tanalitik felsefe 3 Daha ozel olarak da, olgusal alandan
geleneginin daha ~ok gtizellik kavram• ayn ve ba~1ms1z bir alan olarak esteti-
tizerinde duran dilsel yakla~rrtnru, ttim ~in kendi dtinyasma kapanmak yerine,
yakla~amlann d1~mda ve ti!;ttinde tut- esteti~i ger~ekli~in ttimtinti kapsayacak
mak gerekmektedir. ~ekilde geni~letme tavn. Burada, sanat
estetik tavar 317
ba~ta oln1ak tizere, dil ya da metin veya Ba~ka bir deyi~!e, estetik nesne, madd!
soylem, insani tecrubenin ilk ve esas ola- nesne ve ereksel nesne olarak ikiye ay-
rak ortaya r;1kt1~1 alan haline getirilip, nlmak suretiyle ~ozumlenebilir. Bunlar-
sanata ya da dile, ger~ekli~i yansatmak dan maddi nesnenin insan zihninden ti.i-
}'erine, onu yeni ba~tan kunnak ya da muyle ba~Jmsaz oldu~u yerde, ereksel
yaratmak gorevi verilir. Ome~in, varh- nesne zihnin i~inde olup, estetik ozne ya
~~n ve dunyan1n yaln1zca estetik bir fe- da ahmlay1cuun nesneye yukledi~i an-
nomen olar-ak hakh k1hnabilece~ini soy- lamdu.
leyen unlu Alman du~unuru Friedrich estetik ozne [tng. aesthetic subject; Fr. sujet
tNietzsche'ye gore, ~eyler ve olgular esthetique; AI. crestltetisch subjekt). Nesne-
Orpheos'a benzemek durumunda olan nin ta~ay1casa oldu~u guzellik de~erini
yoruancu tarafandan yarahhr. Yine, sa- algalayan, ondan etkileruneden ge~eane
natln ontolojik bak1mdan yarahca potan- yen, belli bir guzellik duyusuna, estetik
siyelini vurgulayan unlu varolu~~u du- be~eniye sahip olan bilin~li insan varh·
~unur Martin tHeidegger'e gore, sanat, ~·· Estetik tema~a zevki almak, sanat
dunyalan varh~a getiren gu~ti.ir. Nite- yap1t1 uretmek ve k1ymet takdir etmek,
kian, Heidegger kariyerinin daha ilerild guzel ve ~irkin gibi be~eni yargdannda
yallannda, soz konusu dunya yaratma bulurunak, ancak belirli varhklara ozgu
gucunu, sanattan ba~ka dili de tanamla- bir yeti oldu~una gore, sanat eserinden
yacak ~ekilde geni§letmi~tir. veya do~al bir manzara ya da guzellik-
Ayna estetik~i tavn sergileyen ~a~da~ ten estetik tat alan bilin~li insan varh~a.
Fransaz filozofu M. tFoucault'ya gore, Bu ~ekilde tanunlanan estetik oznenin
dil ve soylem de, hpkl sanabn ve sanat en onemli ozelli~i, estetik nesneden
eserinin kendisi gibi, kendi ger~ekli~ini daima ayn olmasadu. Estetik ozne ken-
yarabr. Ve nihayet, J. tDerrida'ya g6re disini, izledi~i ya da dinledigi ~eyden
de, her§ey metin olup, onun da~anda ay1nr ve onunla kendisi arasana daima
hi~bir ,ey var de~ildir. bir mesafe b1raku.
estelik nesne [ing. aesthetic object; Fr. objet estetik tavar [tng. aesthetic attitude; Fr. atti-
esthltique; AI. aesthetisch objekt]. Guzellik tude esthetique; AI. aesthetisch standpunkt).
de~erinin ta~a yac1sa olan, ve estetik bir tnsan1n, belli bir estetik de~ere sahip
be~eniye sahip bulunan insarun kendi· nesne ya da sanat eserlerine, sanatm bi-
sine yoneldi~i nesne. zatihi kendisine, onun asli de~er ve algi-
Bun unla birlikte, bu nesne, estetik oz- sal niteliklerine laymet takdir edecek ve
nenin dikkatine, fiziki bir nesne olarak sonu~ta estetik bir ya~antl i~inde olacak
de~il de, fenomenal bi.r nesne olarak ~eldlde yakla~ma imkana veren, duru~
konu olur. Buna gore, bir resim boyalar- ya da zihin hili.
dan, bir muzik par~asa seslerden, bir Estetik tavnn belirleyici birtak1m ozel-
heykel bronzdan, ~iir de s6zcuklerden liklerinin ba~anda 1 hi~ ku~ku yok ki,
meydana gelir ve bu saydaklaruruzdan ~akars1z olu~ gelir. Soz konusu ~Jkarsaz
hepsi de, en az1ndan bir yonuyle fiziki hk unsuru, estetik tavn hem ahl~k ve
nesnelerdir. Fakat, oznenin estetik yone- hem de bilimden ayarm.aya yarar. Buna
liminin, estetik dikkatinin konusu olan gore, ahJAid eylemlerde pratik bir ~lkar
nesne, fiz.ild bir ~ey degil de, fizikr bir ogesi soz konusu olup, evrensel sayllan
~eymi~ gibi gorunen fenomenal nesne- bir eylem ol~usu herkese benimsetilmek
nin anlam1, onun ifade etti~i ~eydir. istenir. Bilim ise, nesneleri denetim alh-
Buna gore, bir resimde yoneldi~imiz na almak.. onlan insanan hizmetine ko~
~ey, renk kimyasa olmayap, renklerin mak ister. Oysa estetik tavar veya ya-
birle~imi, senfonide ise, dikkatimize ~anhda estetik ozne ya da ahmlay1ca,
konu olan ~ey, ses fizi~i olmayap, sesle- estetik nesneyi ba~ka bir amaca hizmet
rin uyumudur. edecek bir ara~ olarak gonnez.
318 estetik yarg1
2 Ote yandan estetik taVtrda, fenome- t;imde aynlm1~ olan anlamlar ya da e~
nal diinyaya yonelik bir ilgi soz konusu- seslili~e imkan veren yalan anlamlar
d ur. Ba~ka bir deyi~le, estetik nesne olabilir.
duyular araah~tyla deneyimlenir; yani e~anlamh (ing. sy11onyuzous; Fr. syno.ayme;
o, duyusal olup, goriiliir, i~itilir veya zi- Al. synonyJn]. Anlamlan tiimiiyle ayn1,
hindc duyusal ~ekliyle canland1nhr; ve ya da birbirlerine t;ok yak1n olan sozciik
insana duyusal ozellik ya da nitelikle- ya da terimler; iki ya da daha fazla say•-
riyle haz verir. 3 Estetik tavuda, aynca da gostergenin aytu anlama gelme, ayn
bir anlam aray1~1 vardu. Yani, estetik gosterenlerin ayru gos terileri belirtl ne
nesne bir yandan da dii~iiniilen, tema~a ozelli~ it;in kullarulan stfat.
edilen bir objedir. 0 insan1 sadece duyu- e ~arilik. Ebu'l Hasan Ali bin ismail ei-
lara ho~ geldi~i i~ de~il, bir anlam E~ ·ari taraftndan sisteml~tirilmi~ olan
it;erdi~i, bir de~er ta~1d1~1 it;in ilgilendi- ve Si1nniler aras1nda yayg1n olan iit;
.
nr. mezhebten birine verilen ad .
4 Yine, estetik tavu gayri-bili~sel bir l<ayna~1nda kelam bulunan E~arilik,
tutu1n olup, ahmlayict estetik nesneye Mutezile ve Selefiye gibi iki ka~lt mez-
bilgilenmek, varolan bilgilerini artbr- hep aras1nda yer ahr. Mutezile"de oldu-
tnak it;in de~il, fakat estetik bir tema~a ~ gibi, akh m utlak bir ol~t olarak
zevki elde ehnek it;in yonelir. 5 Ote kabul ebneyen, Selefilerin de I<uran'tn
yandan, ki~isel olmayan bir tavtr ola- lafziyla yaz1 ve i~aretlerini birbirinden
rak estetik ya~antlda, bir tekrar unsuru ay1rmad•klaruu savunan E~an1ik Inez-
vardu. ilgi ve yonelimlerimizden birt;o- hebine gore, ins an akh stnlrhdu, duyu-
~unun, tatmin edildikten sonra unutul- lar ise yandttodu. insan gert;ekli~in
du~u yerde, estetik ilgi ozii itibariyle oziine, hakikate kesinlikten yoksun olan
doyurulamaz bir ilgi oldu~u it;in, onda bu arac;larla ula~amaz. 1nsan akhru
tekrar soz konusu olur. a~an tanr1sal hakikat, akd yoluyla hit;bir
estetik yarg1 [ing. aesthetic judgement; Fr. zatnan t;ozumlene1nez, bilinemez.
esthetique jugenrent; AI. aesthetisch urteil]. Bundan dolay1, geriye kalan tek yol
Estetik bir nesneye estetik bir tavula imandtr, zira iman, kayna~1n1 vahiyden
yakla~an, belli bir estetik be~eniye, bir alan ve en kiit;iik bir ku~kuya yer buak-
giizellik duyusuna sahip oznenin, soz mayan, kesin ve ~a~maz bir iJkedir. Bu
konusu nesneye bit;ti~i de~erin ifadesi nedenle, iman her~eyi at;1~a t;1kartan
olan, bu nesnenin giizel ya da ho~ ol- yuce ve ~a~maz 1~1khr. Aktl ise, ancak
d u~u yon iindeki yarg1. iman1n yard1mClSI olabilir, im.aru des-
esthesis. Yunancada, kavramsal, yarg1sal tek]emeye yarayabilir. E~arili~e gore,
ve yorumsal o~eler it;enneyen saf duygu Allah mutlak faildir; varolan her~eyin,
ya da duyum; duyumsal diizeyde, saf her olayu1 yarahclsldu. Bu nedenle,
duyu verisinden olu~an malzeme. hay1r da ~er de, iyilik ve kotiiliik de
e~adh (ing. homonynrous; Fr. honronynze; Allah •tandu.
AI. lzonronyrn]. Ba~ka bir adla ayn1 form Bununla birlikte, E~arilik, insan ozgiir-
ya da sese ·sahip olan, fakat anlam bala- lii~i.ine yer vererek, insan1n yaptp ettik-
mtndan farkbhk gosteren, gosterilenleri lerinden sorumlu oldu~unu savunur.
a yn, am a gosterenleri ozde~ olan soz- Mutezile insarun iyiyi ve koti.iyii set;ebi-
ciikler; ayn1 ~ekilde telaffuz edilen ya lece~ini savunur, Cebri)er de her~eye
da okunan fakat farkh ~timolojileri ve takdiri ilahiye ba~larken, E~arilik'te,
dolaytstyla farkl1 anlarnlan olan ifade- ciizf irade sahibi insan ozgiir ve yapbk-
ler it;in k ullan•lan stfat. lanndan, eylemlerinden sorwnlu olan
E~adhhk ba~la1n1nda get;en soz konu- bir varhk olarak ortaya t;1kar. Bununla
su farkh anlamlar, ya ~ok belirgin bir bi- birlikte, insan1n eylemini yaratan, E~a-
e~itlik 319
rilige gore, insamn kendisi degil de, e~degerlik pkanmlan [ing. eductions; Fr.
ktilli irade sahibi Allah'ttr. E~arilik mez- eductions]. Klasik manhkta, dort standart
hebinin en kuvvetli temsi1cileri arasm- form kategorik onerme kahbmda yapi-
da, ~·arrden soroa, imam Bakillani, i- lan baz1 degi~ikliklerin sonucu olarak,
mam Ctiveyni ve imam Gazali sayilabi- onennenin ilk hali ile degi~tirilmi~ hali
lir. arasmda soz konusu olan e~degerlige
e~bi~imlilik [lng. isomorphism; Fr. iso- bagh bulunan dogrudan pkanmlar.
morphisme; AI. isomorplzie]. Bi-;im, form, E~degerlik -;1kanmlan, evirme, c;evir-
model vc diizen bak1mmdan aym du- me ve devirme -;1kanmlan olarak tic;e
rumda olan ya da yap1sal bir benzerlik aynhr.
sergileyen iki ~ey i-;in kullarulan terim. e~itlik [Os. mustiudt; ing. equlllity; Fr.
Bir ~eyin yapisiyla ba~ka bir ~eyin ya- egaliU; AI. gleichheit, gleichung]. Ahlaki
plSI arasmda, tam bir benzerlik, hatta ve toplumsal bir ideal olarak, insanlann
bire bir kar~Ihkhhgm bulurunas1 duru- birbirleriyle, ayru insan dogasma sahip
mu. Matematik ve manhkta, ogeleri olmak bakunmdan, aym konum ve de-
arasmda bire bir tekabiiliyetin bulun- gerde olmalan hali. insanlann birbirle-
dugu, ve aralannda, birinin ogeleri i-;in riyle e~degerde oldugunu, bundan do-
ge-;erli olan bir bagmbrun, digerinin layi insanlar arasmda aymm gozetil-
kar~1hk gelen ogeleri i-;in de ge-;erli ol- memesi gerektigini dile getiren ilke.
maSI anlammda, bagmn ozde~ligi bu- E~itlik, Ilkc;ag Yunan felsefesinde, Yu-
lunan iki sistem arasmdaki ili~kiye ve- nanh-barbar, ozgtir yurtta~-kole ayn-
rilen ad. rnma kar~m, bir akla sahip olmamn in-
e~degerlik [ing. equivalence; Fr. equina-
sam d1~ diinyadan ayird1g1, bundan
lence; AI. iiquivalenz]. iki onermenin
dolay1 bir insamn akll yurtiten par-;asi-
dogruluk degerlerinin ayiU olmas1 du-
mn ba~ka bir insamn akll yurtiten par-
rumu; ayru dogruluk degerine sahip
-;asiyla ayru oldugu ve insanlann, hay-
olan ya da manhksal olarak birbirlerini
vanlar olarak degil de, insanlar olarak
i-;eren i.ki ttimce ya da onerme arasmda
soz konusu olan ili~ki. bir ve ayru oldugu dti~iincesini ifade
Buna gore, birbirleriyle olan ili~kileri, eder. Orta-;agda ise, ~itlik dtinyadaki
~itsizligin Tann'mn varolan ~eyler
birinin ancak ve ancak digerinin dogru
olmas1 durumunda dogru olu~uyla be- i-;in tasarlad1g1 dtizenin bir par-;as1 ol-
lirlenen iki onerme; yani aym dogruluk dugu, kadm ya da erkek, kole ya da
degerine sahip olan, yani biri dogruysa, ozgtir, tiim insanlann, maddi ya da
digeri de dogru, biri yanh~sa, digeri de fiziki baklmdan fark11 olabilseler de,
yanh~ olan i.ki onerme e~defer onenue- tinsel bak1mdan e~it, yi.ice Tann kar~I
ler olarak tarumlarur. smda bir ve ayru olduklan dii~tincesiy
Bu ozellikleri olan onermelerin, maddi le belirlenir.
baklmdan e~deger olduklan soylenir. Modem ljagda, i-;eri~ biraz daha zen-
Ote yandan, ~deger terimi birbirlerini ginle~en bir kavram haline gelen e~itlik,
kar~1hkh olarak i-;eren onermeler i-;in Siras1yla, tiim insanlann farkh yetenek
kullamhr. Buna gore, birbirlerini i-;eren ve kapasitelerle dtinyaya geldi~, bun-
onermeler e~deger ve anlamca ozde~tir dan dolay1 her insana kendinde olaru
ler. Ve nihayet, farkh dogruluk degerle- tam olarak gun 1~1gma -;Ikartmas1, ken-
rine sahip olabilmeleri olanaks1z olan disini tam anlamtyla ger-;ekle~tirmesi
iki onermenin birbirlerine kar~1 olan i.;in imkan tarunmas1 gerektigini dile ge-
durumu dile getirilirken de, ~deger te- tiren ftrsat e~itligi dti~tincesini; temelin-
rimi kullaruhr. Soz konusu durumda de, insan varhgmm yuceligine duyulan
olan onennelerin manhksal olarak e~ saygmm, insan varhklaruun her zaman,
deger olduklan soylenir. bir ara-; olarak degil de, bir ama-; olarak
goriihneleti gerektigini ifade eden alddki Soz konusu ozellik ya da yeti, n1h, akd,
ilke bulunan, tum insanlann yasa kar~l ao ~ekme, ahlak duygusu ya da ayn1
Slnda e~it olmas1 gerektigi du~uncesini; Tann taraf1ndan yarablm1~ olma ozelli-
'bir insan, bir oy' ilkesiyle belirlenen, ve gi olabilir. Hukukta ve siyasette, haklan
insanlar her ne kadar politik bilgi ya da ya da imkanlan bak1m1ndan insanlar
bilgelik bak1m1ndan farkhhk gosterebil- aras1nda ay1run gozetilmemesini, var
seler bile, insan olma olgusunda, insana olan ayJrunlarm giderilmesini ongoren
yonetimde sesinin olmas1 hakk1n1 veren ilke olarak e~itlik~ilik, her bireyin i~inde
1nutlak bir ~eyler bulundu~, ya da bulundugu maddi ko~ullardan baglm-
kendisi i~in neyin iyi oldugunu en iyi in- SIZ olarak, ayn1 degeri ta~Jdlg-tnl varsa-
sanln kendisi bilse de, bir se-;imde ~o yar, fakat dogu~tan ya da sonradan ka-
~nlugun, se~ilecek en bilgece politikay1 zanllml~ farkh bireysel yetenek ve
tespit edebilecegi du~uncesiyle ~kille nitelikleri birbirleriyle e~ tutmaz.
nen, siyasi e~itlik Ukesini; toplwnu mey- e~seslilik [ing. homophony; Fr. ho,nophonie;
dana getiren bireyler ve tabakalar arasln- AI. homophonie). Bir dilde, yazah~lar1 ya
da bir ay1rml gozetilmemesi gerekti~ da okunu~lan ayn1 olup da, anlamlan
belirten ve ekonomik e~itlik d u~unce farkl1 olan s6zdiklerin sergiledigi ozel-
siyle desteklenen toplumsal e~ithk du- lik.
~uncesini; tum 1rklann ayn1 degerde ol-
e~zamanhhk [ing. synchronycity; Fr.
dugunu, bir lrkm digerinden ustiin synclaronisme). Bir ~eyin ya da olgunun,
tutu lmamas1 gerektigini savunan, rrk zaman i~erisindeki deg-i~iminden ba-
gLmslz olarak, belli bir noktadaki duru-
e~itliti ilkesini; kad1n ve erkekJerin, in-
muyla ele ahnmas1 hali. Daha ozel ola-
sana ozgu tum faaliyetleri ger~ekl~tir
rak da, dilin kendine ozgii orijinal yap•-
mek balwrundan ayn1 duzeyde bulun-
Slrun belirli bir donemde, onun zaman
dugunu ve dolay1s1yla kad1nlara da
i~inde ge~irmi~ oldugu evrimden ba-
sanat, edebiyat, i~ ve yonetim alanlann-
glmSIZ bir bi~imde ele ahnd1g-t dil du-
da erkeklerle ayn1 f1rsatlann tanuunas1 rumu.
gerektigini one suren kadJn-erkek e~itliti Buna gore, zaman i~inde suurlan belir-
du~uncesini ve nihayet, yoksullugun en
leruni~ bir dil durumunu ele alan incele-
aza indirgenerek, tum insanlara maddt me ya da ara~hrmaya e~zamanlz inceleme
refahtan, yetenek ve ihtiya~lanna gore ya da yakJa~1m ad1 verilir. E~zamanh
pay verilmesi gerektigini dile getiren hk veya e~zamanh yakla~1m, bu terimi
ekonomik ~itlik ilkesini ifade eder. dilbilime kazandlrnu~ olan tsvi~reli un-
E~itlik manhk alan1nda ise, iki kavram lu dilbilimci Ferdinand de +Saussure'e
ya da s1nlfm tam tam1na ayn1 kaplama gore, dilde veya anlamlar sistemindeki
sahip olmas1 durumunu gosterir. evrim ya da degi~meleri inceleyen tart-
e~itlik~ilik [ing. equalitarianism; Fr. lgali- zmanll yakla~r11zdan farkl1hk gosterir;
tari anism~ ]. GeneI olarak, tiim insanla- hatta ild yakla~1m ya da bakJ~ a~1s1 ara-
nn e~it olduklan ve ozgurlukleri, hak- Slndaki farkl1hk mutlak, mukayese veya
lan, degerleri ve elde edecekleri hrsat- uzla~ma kabul etmez bir farkhllkhr.
lar bak1m1ndan e~it muamele ve kabul Dahas1, e~zamanh veya betimsel yak-
gormeleri gerektigini savunan goru~. la~un zorunlu olarak artzamanh veya
Tu1n insanlann toplumsal ve siyasal (ve tarihsel yakla~1mdan zamansal ve man-
bazen ekonomik) olarak e~it olduklan bksal olarak once gelir, zira e~zamanh
inanc1. Butun insanlarda bulunan ortak sistemler olmadan artzamanh geli~me
bir ozeiJigin ya da yetinin, insanlar ara.. lerden soz ebnek hi~bir ~kilde mum-
s1nda bir ay1nm gozetilmemesini, in .. kiin olmaz. Ger~ekten de, her artzaman-
sanlarm ayru muameleye tabi tutulma- h.hk olgusu, birbiri ard1sua gelen e~za
lannl gerektirdigi goru~u. manhhklar ~eklinde ele ahnabilir.
eudaimonia 321
Buna gore, soz konusu posLiila1un yeri- evirme [Yun. antistroplre; Lat. cortversio;
ne, 'bir noktadan, verilen bir dogruya en ing. conversio•1; Fr. coJtversio•1; AI. umkefz-
az iki paralel c;izilebilir' aksiyomu nun rung). Klas_ik manbkta, belli bir onerme-
gec;irilmesiyle, Nicolai I. Labotchevski den, soz konusu onermeni.n niteligini
tarafmdan kurulmu~ olan geometriye ve niceligini bozmaks1Z1n, oznesi ilk
ayn1 zamanda hiperbolik geometri ad1 ve- onennenin yi.iklemi, yi.iklemi de ilk
rilir. Buna kar~m, bir noktadan, verilen onermenin oznesi olan ba~ka bir oner-
bir dogruya hic;bir paralel ~izilemeyece me elde etmekten olu~an dogrudan c;~
gini kabul eden, yani paralellik kavra- karun liirii.
mindan vazgec;en ve Eukleides'in ikinci Evirme i~lemi ya da c;1karun1, yalruzca
posti.ilas1 olan 'sonlu bir dogru istenildi- ilk ya da orijinal onerme bir E ya I oner-
gi kadar uzahla bilir' postiilas1n1 da dog- Inesi oldugu zaman ~deger bir onerme
runun sonlu bir uzunlugu oldugu, verir. Klasik manhkc;1lar, A onermesinin,
ba~ka bir deyi~le dogrunun bir ti.ir ka- evirme i~lemi, ilk onermenin niceligin-
pah egri oldugu bic;iminde degi~tiren de tiimelden tikele dogru ger~kle~en
ve Bernhard Riemann tarahndan kurul- bir doni.i~iimle tamarnland1g1 takdirde,
mu~ olan geometriye ise, eliptik geometri e~deger bir onerme verdi~ni savunur-
ad1 verilir. lar. Buna kar~1n, 0 onermesinin evrigi
Eukleidesc;i geometri ile Eukleidesc;i· olmaz; yani, evirme c;lkanrrunda SoP ka-
olmayan hiperbolik ve eliptik geometri- hbl gec;ersizdir.
lerden hangisinin gerc;ek diinyay1 mate- evren [Os. lllem, kllinat; lng. universe; Fr.
matiksel olarak en dogru bir bic;imde uniTJers; AI. weltall, universun1]. Varolmu~
betilnledigini saptamak olanaks1z oldu- olan, varolan ve varolacak olan heJley.
gu gibi, boyle bir soruyu sormak da c;ok Biiti.in bir dogal diinya. Gozlemlenen ya
anlaml1 sayalmaz. Bundan dolay1, mate- da varoldu~na inarulan madde ve ener-
. matikc;iler tek dogru geometri kavra- jinin ttimi.ini.i birden i~eren fizikj sistem.
mlndan vazge9Jlek ve ayn1 derecede YlldlZian, gezegenleri, yeryiiziinii, gaz
gec;erli ve tutarh olan degi~ik geometri- ve bulutlar1, v.b.g. kapsayan, maddeyle
lerin varolabilecegi gorii~i.ini.i kabullen- dolu 1nekarun biiti.ini.i. 'itkellerden ve tii-
mek zorunda kalm1~lard1r. Yine, Eukle- mellerden meydana gelen biili.in. Kendi-
idesc;i olmayan geometrilerin ortaya sine a~kln olan Tann d1~1nda, varolan
c;1kl~1 baglam1nda, matematiksel sis- her~eyi kapsayan sistem.
temlerin, ke~fedilmeyi bekleyen dogal evrensel [Os. kulli; lng. universal; Fr. uni-
olgulardan ibaret olmad1gr, bu sistem- versel; AI. allgemein, universal]. Evrensel
lerin, tutarh bir aksiyom ve posti.ilalar diizen, evrensel zon1nluluk deyimlerin-
kiimesi sec;ilip, bunlardan tiiretilebile- de olciugu gibi, evrenin bi.iti.ini.ine yayl-
cek teoremlerin incelerunesiyle yarahla- lan, evrenin biiti.inii ve evrendeki her-
bilecegi anla~1hn1~hr. ~ey ic;in gec;erli olan. Hic;bir istisna ka-
Evhemeros~uluk [lng. Euhemerism; Fr. bul etmeyen.
Evhemerisme; AI. Evhemerisntus]. Mitolo- Buna gore, bir dii~i.ince, ilgili ti.im in-
jik varl1klar ve olaylar ic;in gerc;ek bir ta- sanlann, onun dogrulu~unu teslim et-
rihsel dayanak arama gelenegini yerle~ mesi anlamrnda evrenseldir.
tirmi~ olan Yunanh 1nitoloji yazar1 Eu- evrenselcilik [Os. killliye; lng. universa-
emeros·un tavr1n1n genelle~tirilmesin lism; Fr. universalisme; AI. universalis-
den olu~an ve Tann'lann, insanlarm ya- mus]. 1 Genel olarak, gec;erliligin ve
rahsl oldu~unu, insanlann biiyiik ki~i dogrulugun ol~iiti.i olarak tiim insanla-
lere duyduklan sayg1y1 giderek Tannhk nn onay1ru temele alan, tiim insanlann
kabna c;1kard1klanru ve c;e~itli Tannlar onay1 d1~1nda hic;bir otorite kabul etme-
yarathklannl one siiren anlayl~. yen gori.i~.
124 evrensellettirilebilirlik
2 Ahlaki a~tdan, hazzm asli ve ~ok te- sonra benim aleyhime dogurabilecegi
melli bir degere sahip oldugu, ve hazza sonuc;Iara katlanma zorlugu bir yana,
sahip olan ki~iden ki~iye degi~medigi kitabt ~aldtgtm zaman, bundan ba~ka
ilkesini temele alarak, her bireyin rum lan kesinlikle zarar gorecektir. Bu ey-
insanlarm iyilik, mutluluk ve refahuu lem ba~kalarma zarar vermeye e k ola-
ama~lamast gerektigini one stiren ahlaki rak, herkes ihtiyao olam ~almaya kalkJ-
ogreti. 3 Teolojide, hi~bir ulus, halk ya ~trsa, toplumsal ya~am alttist olur.
da trkm, Tonn'mn koruma ve kayrasma Buna kar~m, kti~tiklere, ~ocuklara i~-
mazhar ohnak bakimmdan, ayncahgt kence yapmamak gerektigini ifade
olmadtgmt, Tann'nm ttim halklann ba- eden bir ilke, kesinlikle evrenselle~tiri
bast oldugunu, kurtulu§a ermek bakJ- lebilir olan bir ilkedir. <;:tinkti bu ilkeyi
mmdan ttim insanlann ayru ve e~it ol- hayata ge~irmek, herkes i~in hem ola-
dugunu one stiren gorti~. Tektannh nakh hem de arzu edilir bir ~eydir.
din.leri.n cehennemin ebediligi gorti~tine Bundan dolayt, kti~tik ~ocuklara i~ken
kar~t, herkesin Tann'mn inayetine maz- ce edenler, ahlakstzca eyleyen insanlar
har olacagmt ve btittin insanlann iyilik- olacaklardtr. Kant evrensell~tirilebil
sever Tann tarafmdan kurtanlacagmt me ilkesinin bu ~er~eve i~inde, bir~ok
savunan akJm. insanda varolan, neyin dogru ve neyin
evrenselle~tirilebilirlik [ing. principle of yanh~ olduguyla ilgili sezgileri anla~t
universalizabilihj; Fr. principe de l'univer- hr hale getirip temellendirdigini dti-
sa/isation]. tKant'm felsefesinde, ahlak- ~tinmti~ttir.
hhgm, ahlakh olmamn temel ilkesi. Bununla birlikte, eylemlerin maksimle-
Aym zamanda ko~ulsuz buyruk olarak rini evrenselle~tirmenin ahlaki eylemle-
da ge~en evrenselle~tirilebilirlik ilkesi, ri ahlakslZ eylemlerden aytrma irnkam
'Ba~kalanmn sana yapmalanm istedigi vermedigine i~aret edilerek, soz konu-
~eyleri yapmahsm!' diyen alt.m kurahn su evrenselle~tirilebilirlik ilkesi, ba~ta
Kant'taki versi yonudur: 'Yalruzca, aynt tHegel olmak tizere bir~ok filozof tara-
zamanda evrensel bir yasa haline gel- fmdan ele~tirihni~tir. Buna gore, ev-
mesini isteyebilecegin maksime gore renselle~tirilebilirlik ilkesi kendi i~inde
eyle!' tutarh, ama ahlaken kotti bir fail olana-
llkeyi olumsuz bir ol~tit olarak kulla- g.mt dt~ta btrakmaz. <;:tinkti her eylem,
nan Kant, bu ilkeyi hayata ge~iremeyen hatta en ahlakslZ eylem bile, maksimi
bir eylemin ahlaki baktmdan iyi ve ~eli~kiye dti~tilmeden evrenselle~tirile
dogru bir eylem olmadtgmt one stir- cek tarzda tammlanabilir.
mti~ttir. Ba~ka bir deyi~le, Kant bir ey- evrensizcilik (Yunanca olumsuzluk bil-
lemin ahlaki bir eylem olabilmesi i~in, diren a oneki ve evren anlamma gelen
soz konusu eylemin gerisinde yatan cosmos'tan ttiremi~ terim, ing. acosmism;
maksim ya da ilkenin herkes i<;in ge~erli Fr. acosmisme; AI. akosmismus] Varhk ve
olan evrensel bir ilke olmast gerektigini ger~ekligin nihai ve en ytiksek dogast y-
belirtir. lnsan burada kendisini bir istis- la ilgili bir ogreti olarak, deneyim yo-
na olarak gormemeli, ba~kalanna ve luyla bilinen ~ekliyle, evrenin yalmzca
kendisine tarafstz bir gozle bakabilmeli- bir gortinti~ ya da bir yamlsama oldu-
dir. gunu savunan aktm; fiziki bir dt~ dtin-
Omegin, bir kitaba ihtiyaom var, fakat yamn varolmadtgm,, insan tarafmdan
kitabt alacak param yok. Varsayahm ki, deneyimlendigi ve bilindigi ~ekliyle
kitabt ya yarumdaki arkada~tmdan ya evrenin, kendi i~inde hi~bir ger~ekligi
da kitap9dan 91lmaya karar veriyorum. olmadtgmt, fakat evrenin gerisinde
Bu eylemin kendisine dayandtgt mak- yatan ger~ek bir varhga bagh oldut;u-
sim ya da ilke, evrenselle~tirilebilir olan nu, bu varhgm bir tezahtirti ya da go-
bir ilke degildir. <;:tinkti ilkenin daha rtinti~ti oldut;unu one stiren gorti~.
evrimcilik 325
Evren5izcilik terimi, fel5efe tarihinde ri.ni ortaya koymak olan yonteme evrim
iHegel tarahndan tek toz Tann'yla do- yontemi ad! verilmektedir.
gay! ozde~le~tiren tSpinoza fel5efe5ini Duzen, dej';i~me ve ilerlemeyi i~eren
tammlamak i~in kullamlml~hr. Hegel, evrim kavram1 canl1 organizma i~in kul-
Spinoza'nm birey5el ~eylerin varolu~u lamld!j';mda, muta5yon ve doj';al ayik-
nu yad5!dlj';llll ve varolan her~eyin lanma yoluyla ger~ekle~en dej';i~imi
Tann'dan ibaret olduj';unu iddia ettil';i- ifade eder. We buradan hareketle, bir
ni du~unduj';u i~in, bu terimi kullan- organizmamn geli~imiyle in5an toplu-
ml~hr, ama Hegel'in bu Spinoza yoru- munun geli~imi ara5mda bir analoji ku-
mu epeyce tarh~mahd1r. rulmu~ ve ba~ta; tSaint-Simon, tComte,
evrim [05. tekdmiil; ing. evolution; Fr. tSpencer ve tMark5 gibi du~unurler bir
lvolution; AI. evolution, entwickelung]. Bir toplum5al evrimden 5oz ebni~lerdir.
~eyin, bir dej';i~im ve geli~imler dizisi, evrimci [ing. evolutionary; Fr. tvolution-
derece derece ger~ekle~en bir dej';i~me niste]. Evrim oj';reti5ini benim5emi~, 505-
5ured i~inde, daha kompleks, daha fark- yal yap1larda ve 5iya5l rejimlerde tedricl
h bir organizma ya da organiza5yona ve J!unJI dej';i~iklik ya da reform tarafta-
doj';ru geli~mesi, donu~me5i. Bir §eyin rt olan ki~i, di5iplin ve yakla~Imlan ta-
potan5iyelinin belli bir 5onu~, hedef ya rumlayan 5Ifat.
da ama~ yonunde geli~mesi. Dej';i~me Bu ~er~eve i~inde, ahliik duyu5unu
ya da olu~ turlerinden biri olarak, ai';Jr a<;~ldamada, Ierne! ahliild 5tandart ve ol-
aj';Ir, yava~ yava~, farkma bile vanlma- ~tleri belirlemede, evrim ot;reti5inin
dan ger~ekle~en dej';i~irn. buyuk bir rol oynad!j';l ahl:ik anlay1~ma
Biyolojide, canh varbklarm yeryuzu- evrimd ahliik ad1 verilir. C. tDarwin, H.
nun tarihi boyunca ge~irdikleri donu- tSpencer ve F.tNietzsche tarafmdan one
~umlerin tumu. Canh varhk.lar ve doj';al 5uriilen bu tiir bir ahliik gorii~u, evrim
~evreleri 5oz konu5u olduj';unda, canb- ot;reti5ine dayarur, ahliikl ilkeleri in5a-
lara ve kahnhlanna ili~kin empirik goz- run fizikj doj';a5ma ve mekanij';in ya5ala-
lemden <;~kan bir 5onu~ olarak, ba5itten nna dayanduarak a<;lklamay1 dener.
karma~Ij';a, homojenlikten heterojenlil';e evrimcilik [05. tekdmiiliye; lng. evolutio-
ge~i~ 5ureci. nism; Fr. tvolutionisme; AI. evolutionis-
i~te bu baj';lamda, biyolojide ~e~itli mus]. <;:ogu zaman ilerlemeye duyulan
hayvan ve bitki turlerinin daha onceki inan~la birlikte ortaya ~1kan ve evrimin,
zamanlarda ya~am1~ hayvan ve bitki evrendeki en Ierne! dej';i~me tarz1 oldu-
tiirlerinden turediklerini ve bu turler j';unu savunan goru~. Evrim du~uncesi,
ara5mdaki farkhhklarm ku~klar bo- yani tum tezahurleri ve goriinu~leri
~unca ve uzun bir zaman dilimi i<;inde, i9nde evrenin ve ya~amm, tum boyutla-
a~ama a~ama ge~irilen dej';i~iklik.lerden nyla doj';anm, bir geli~me 5urecinin
kaynaklandij';mi one 5uren teoriye, tiim uriinu olduj';u du~uncesi uzerine kuru-
hayvan ve bitki turlerinin birbirlerinden Ian 5i5tem; tannsal duzen ve yaratlh~
turediklerini ve bundan dolay1, canblar du~uncesinden farkh olarak, tiirlerin ~e
dunya5mda bir ke5inti ya da kopukluk ~itlilil';ini, evrende hukum 5uren degi-
olmad!j';lm 5avunan kurama rorim teorisi ~im, donu~um, ~evre ko~ullarma u-
denmektedir. yum 5aj';lama ve geli~menin 5onucu ola-
Buna mukabil, yalruzca bir geli~me 5U- rak goren ot;reti, ~e~itli hayvan turleri-
rednin uriinleri olarak gorulen olgu 51- nin evrim yoluyla donu~ume uj';rad!lda-
ruflarma ili~kin ara~tmnada kullamlan nm one 5uren kuram.
ve e5aS i~levi, 1 geli~me 5Urecinin temel Evrimcilik du~uncesi, samldij';mm ak-
adun ya da evrelerini go5terrnek ve 2 ge- 5ine, Ilk~!'; felsefe5ine dek geri gider.
li~me 5urecinde yer alan evreleri meyda- Dun yanm geli~me5ini canb bir varhl';m
na getiren ~e~itli dej';i~melerin nedenle- geli~me5ine benzeten Yunanhlar, _Ya~a-
326 evrimci pozitivizm
•nan ve varh~m kokiinii suda bulart ratmasa (creatio ex nilrilo) inancana kar-
tThales orne~inde oldu~u gibi, biitiin ~lt olarak, hit;ten hit;bir ~eyin t;akmaya-
varhk tiirlerinin ya tek bir varh.ktan, ya ca~a goru~u.
da su, hava veya tEmpedokJes'in dort Goril~iin ilkve en set;kin orneklerine,
ogesi gibi, sayaca san1rh varbklardan til~ tSokrates oncesi do~a filozoflannda
remi~ oldu~unu dii~Unmii~lerdir. Ev- rastlanu. Bu filozoflar, hit;ten hi~bir
rende turlerin siireklili~i ilkesini benim~ ~eyin t;akmayaca~l gorii~iinii bir onka~
seyen Yunan dii~iincesinde, tAristote- bul olarak temele almak suretiyle, ilk
les'in sistemi de, varhldarda salt madde- maddelerinin, yaratalmama~, ezeli-ebedr
den dii~iince yet:kinli~ine get;i~i ifade olarak varolan bir toz oldu~unu savun-
etmek isteyen bir tiir evrimcilik olarak Inu~lardar.
ortaya t;Ikar. experimentia est optima rerum megist-
evrimci pozitivizm [lng. evolutionary po- ra. tBacon'dan ba~layarak geli~en ve
sitivism; Fr. positivisnze tvalutioniste]. Po- Claude Bemard'da en yiiksek diizeye
zitivizinin, bilginin deneyime dayandl- ula~an ve otorite yontemine, gert;eklikte
~1, olgulan konu alda~a ve ozel bilimler hit;bir temeli olmayan akla dayah spekii-
tarahndan tiiketildi~i tezlerini koru- lasyonlara kar~a t;akan, ara~tarmada a
makla birlikte, sosyal pozitivizmde ol- priori olarak akllyuriitane yerine, do~aya
du~u gibi, topluma ya da tarihe de~il gidip deney yapanay1 oneren deneysel
de, fizik ve biyolojiye yonelen ya dada- yontemin Latince ifadesi: Deney, en iyi
yanan poziti vist anla y1~. o~reticidir.
Herbert tSpencer tarahndan savunulan experimentum crucis. Birden fazla hipo-
bu tiir bir pozitivizm, bir ilk nebuladan tez arasandan hangisinin do~ru oldu-
ba~lay1p, uygarh~an en yuksek iiriinJe- ~unu kesin sonut;lu olarak gosteren
rine dek uzanan siirekli ve do~rusal bir deney it;in Francis tBacon tarahndan
ilerleme olarak evrensel bir evrim dii- kullanalan Latince terim.
~iincesine dayanll". Spencer bu tiir bir eylem [Os. fiil, amel; lng. Fr. action; AI. tat,
evrim siirecinin gert;ekli~in tum alanla- handlung, wirkung). Bir ~ey yapma, bir
nnda hiikiim siirdug-unu ve bu farkb i~lemi gert;ekl~tinne, bir etkinlikte bu-
evrimlerin temel ozelliklerini ortaya t;l- lunma, bir i~levi yerine getinne. Bir ~ey
karacak ayn bilimlet bulundu~unu sa- iizerine etkide bulunma. Bir i~, davra-
vurunu~tur. Bu bak1~ at;lsmdan felsefe, ru~ ya da olayla sonut;lanan, gilt; ya da
evrim siirecine ili~kin en genel bilgiyi enerji uygulama durumu.
sa~layan disiplindir. Zaman zaman cans1z varhklar it;in de
Evrimci pozitivizm, ttinselcilikten ol- kullanalmakla birlikte, eyJem sozcii~ii,
du~u kadar, tmaddecilikten de uzak hareket ve davrana~tan ay1rd edilerek,
olan bir felsefedir. Buna gore, Spencer, temelde ve oncelikle bilint;li ve amat;ll
evrim siirecinin hem madde ve hareket, oznelerin yapap ebneleri it;in kullanllma-
hem de tinsellik ve bilint; at;asmdan yo- hdar. Aristoteles eylemi, yani bir insarun
rumlanabilece~ini one siirmii~tiir. yapt1~1, gert;ekle~ tirdi~i ~eyi (poiesis),
ex falso quodlibet. Yanh~tan, mantlksal on un ba~ana gelen ~eyden, alda~1 etki-
olarak t;eli~ik olan bir onenneden her den (yani, pathos'tan) ayarmJ~br.
tiirlii sonucun t;lkh~uu ya da t;akabildi- Eylemle ilgili olarak, felsefenin kapsa-
~i mannksal ilkesinin Latince ifadesi. ma it;ine giren tit; temel problemden soz
exclusi tertii principium. Ortat;a~da, edilebilir: 1 Eylemin nasd tarumlanabile-
manhksal dii~iirunenin temel ilkelerin- cegi problemi; bu problem, irade ozgur-
den olan iit;iinciin tin olanaks1zh~1 ilke- lii~ii problemi kapsamana girer. 2 Eyle-
sine verilen Latince ad. me de~er bit; me problemi, ki soruml u-
ex nihilo nihil fit. Ozellikle dinlerde soz luk konusu it;ine girer ve nihayet 3 Eyle-
konusu olan Tann'n1n varll~1 hit;ten ya- min nasal afjdclanabilece~i problemi.
eylem yararc1liAt 327
eylemcilik [ing. aclivism; Fr. activisme; AI. bi felsefeler i~in kullarulan terim.
activisntus). Genel olarak, ger~ek dogru- 2 Eylem felsefesi daha ozel olarak da,
lara ve yap1c1 bir toplumsal degi~meye Fransaz filozofu tBiondel'in, du~unce
goturen tek yolun, spekulasyon ya da nin eylemle · ili~kisi soz konusu oldu-
ger~eklikten kopuk teoriler uretmek de- gunda, tentellektualizm ve pragmatizm
gil de, eylem oldugunu savunan inan~. kar~tt u~lann1 birbirine yakJa~hrmaya
Daha ozel olarak da, etkinligin (degi~ ~ah~an idealist ve iradeci felsefesini ifa-
me, sure~ ve eylemin) ger~ekJigin ozsel de eder. insanoglunun iradi eylemiyle
ve zorunlu bir par~as1 oldu~unu one olaylan a~hg1n1 savunan Blondel'e go-
stiren metafizik ogreti, ya da etkinligi, re, eylem ya da aksiyonda, biz insan
ozellikle de tinsel etkinligi, ger~ekligin varhklann1 etkileyen, ve kendi kendi-
ozu olarak goren felsefi teori. mizle tutarh ka~mam1z ko~uluyla, ken-
eylem deontolojizmi [lng. act deontological disini bize zorla kabul ettirip, dini inan-
theories; Fr. deontologisnte de l' acte]. Ey- ca kadar goturebilecek bir varhgm ilkesi
Jemlerin ya da insanlann ahlaki olup ol- vardu.
madudanna karar verme surecinin, eyle- Buna gore, eylem felsefesini oznenin
min sonu~lanndan tiimuyle bagimsiz dinamizminin diyalektigine ili~kin sis-
oldugunu, eylemlerin yalruzca ah~l4ld tematik bir ara~hrma olarak tanamla-
baktmdan dogru olup olmamalarma, ki- yan, eylemi insantn kendi kendini a~am
~ilerin ise yahuzca iyi olup olmamalan- Ia yan dinamizminin bir tezahurii olarak
na bakllarak yargllarunast gerektigini goren Blondel'e gore, insanan tum etkin-
savunan gene) deontolojist ahlak anlayi- likleri yalnazca mutlak bir Varhga, a~
~Irun, gene) ahlald kurallar ya da ilkeler ktn bir Tann"ya dogru olan yonelim sa-
bulunmadaguu, faka t yalruzca, kendile- yesinde anla~dabilir. Buradan da anla-
riyle ilgili olarak genellemelere gideme- ~alacaga uzere, eylem felsefesini bir ken-
yecegimiz, tikel eylemler, durwnlar ve dini a~ma felsefesi olarak kuran ve o-
insanJar bulundugunu, ki~inin her ayn nun i~erdigi manevi degere buyuk bir
durwna, eylemin sonu~lanru hi~ dikka· onem atfeden Blondel, bu felsefeyi Tan-
te almadan, bireysel olarak yakla~mas1 n'ya goturecek bir yol, determjnizm ile
ve soz konusu ko~ul ya da durumda, ozgurluk aras1nda bir uygunluk ve son-
hangi eylemi, hangi davrant~ tarzuu suzlukta bir birlik bulmarun araa olarak
se9Jlenin ahlaki bak1mdan dogru olaca- gormu~tur.
g1na karar vererek eylemesi gerektigini eylem yararc1hg1 [lng. act utilitarianisnz;
savunan turu. Fr. utilitarianisme de I'acte). Herkesin,
Eylem deontolojizmi, ahlaki oznenin, eylemden etkilenecek tum insanlara en
evrensel bir ahlak yasasan1n yoklugun- yuksek iyiligi saglayacak eylemi ger-
da neyin dogru oldu~una, eylem Slra- ~ekle~tirmesi gerektigini one suren ya-
sanda bireysel olarak karar vennesi ge- rarca ahlak anlay1~1.
rek tigini ve bireyin, hangi eylemin Bu anlaya~, ahl8ki ey1emin ortaya ~akh
ahlaki balamdan dogru olacagiyla ilgili gl durumlarla, bireylerin her seferinde
karann1n, onun tecrtibelerine, duygula- farkhhk gostennesinden dolay1, herkes
nna ve ozellikle de sezgilerine dayand1 .. i-;in g~erli olabilece k evrensel bir ahlak
g1n1 soyledigi i~in, ~ogunluk ahlttki sezgi· yasas1 kabul ehnez ve dolayisiyla, ey-
cilikle bile~ir. lem i~in ahlaki kurallar olu~tunnarun
eylem felsefesi [Os. hareket felsefesi; tng. gerekJiligine inanmaz. Buna gore, her
philosophy cf action; Fr. philosophie de I'ac- birey i~de bulundu~u durwnu iyi
tion). 1 Gene) olara~ spekulasyonu, du- ol~up bi~meli ve yalruzca kendisi . i.;in
~unceyi ve teoriyi degil de, eylemi degil, eyleminden etkilenecek herkes
temel alan, eylemin onemini vurgulayan ic;in, en iyi, en yarar h sonu~lan uretecek
+pragmatizm, taletc;ilik. thiimanizm gi- eylemi ger~ekle~tinnelidir.
328 ezeli-ebedi
den birinci akll dogar; bu akhn Tann'y1 i~te, bu, insan i-;in oltimsuzlukle e§an-
bilmesinden ise, ikinci akll hirer. Boyle- hunhdlr. Bu yol Tann'ya yoneli~, Tann'ya
likle, ortaya S1ras1yla 10 ak1l -;1kar; onun- var1~ yoludur. Bu ise, insarun tadabilece-
cu akd, etkin akdd1r (akh faal). Birinci ~ en yuksek mutluluktur.
akl1n varhg1, Tann dolay1slyla zorunlu, Farabi'ye gore, etkin akrl'a yonehnek
ama kendi ozunde mumkundur; ilk akd, durumunda olan ~ansh insanlar filozof-
kendini bu niteligiyle bildigi i-;in, onun · lar, bilim adamlan, peygamber ya da
1naddesinden birinci gok kah, formun- ger-;ek yonetici ve sanat-;Ilardu·. De1nek
dan da (suretinden de) o gok kah.run ru- ki, dogrulara ula~an filozof ve bilim
hu sudQr eder. Boylelikle on aklldan her adanu, iyilikler meydana getiren ger-;ek
birinin kar~1hg1 olarak bir gok katl yonetici, guzellikler yaratan sanat-;1, ona
turer. Madde de Tann'dan sudQr etm.i~ gore, birbirlerinden -;ok farkh olmayan
tir. Belirsizlik demek olan madde, Tan- insanlard1r. Filozof ve bilim ada1n1 ger-
n'ya en uzak olan varhkt1r. -;egi ve dogruyu, bilimsel yontemle
Etkin Akll insan ruhunun da nedenidir. tarur. Yani, o etkin ak1l'a kendi yolun-
insan anlayi~lllda, Farlbi insan1n rub ve dan giderek vanr. Peygamber ve ger-;ek
bedenden meydana geldigini sayler. Be- yonetici ger-;egi ve dogruyu, vahiy yo-
denin yetkinligi ruhtan, ruhun yetkinligi luyla bilir. Yani, o da etkin ak1l'a kendi
ise aklldan kaynaklanmaktad1r. Ruhun yolundan giderek ula~u. Far§bf'nin bu
ba~hca gorevleri eylem, anlama ve algl-
du~uncesine gore, bilim, din ve felsefe,
lamadlr. Ona gore, bitkisel, hayvani ve birbirlerini ortadan kald1nnak yerine,
insani ohnak uzere, ii-; tur ruh vard1r. birbirlerini tamamlayan disiplinlerdir.
Bitkisel ruhun gorevi, bireyin yetiqme ve
Onlar yaln1zca ayru ger-;ege ve dogruya,
geli~mesi ile soyun siirdiirulmesi, hay-
etkin akd'a ula~manm farkh yolland•r-
vansal ruhun gorevi iyinin ahn1p kotu-
lar.
den uzak durulmas1, il'lsanf ruhun gore-
farkhhk metafiziAi [tng. metaphysics of
vi ise gtizelin ve yararhrun se-;ilmesidir.
d~fference; Fr. nretaphysique du difference].
Farabi ahlak anlay1~1nda, insan1n akd
yoluyla iyi ve koruyu aytrt edebilecegi- Kimi postyap1salc1 Frans1z du~unurle
ni savunur. insan i~ ama-; mutluluk, rinin Bah'run yuzlerce yllhk ozde~lik
en buyiik erdem de bilgeliktir. Farlbrye ya da mevcudiyet metafizigine yerine
gore, en yuksek iyi olan mutluluk, etkin ikame etme te~ebbusu ic;inde olduklan,
akd ile birle~mek yoluyla ger-;ekle~ir. 'farkhhg1 temel varbk kategorisi olarak
Zira, insan kendisini anlamak it;in evre- goren,' metafizik anlay1~1.
ni anlamak, evreni anlamak i-;in de ev- Ozde~lik m~tafizigini, kendi kendile·
renin amaCJru kavramak durumunda- riyle bir ve ayn1 kalan, ezeli-ebedi, de-
du. Evrenin esas ve en yi.lksek amacrn1 gi~mez idealan en temel ger-;eklik ya·
anlamak, insan ic;in ger-;ek mutluluk- parken, empirik ger-;ekligi nihai ve en
tur. lnsan1n kendisini ve evrenin amac&- yuksek ger-;eklik olarak ldealardan olan
n• anlamaya kalki~mas1 ise, bilim ve fel- farkhhklanyla tan1mlayan tPlaton'la
sefe yapmakla ilgili bir ~ydir. In san ba~latan tDeleuze ve tDerrida gibi dii-
akhn1n en yuksek duzeyde yetkinle~ ~i.lnurler, +Nietzsche, tHeidegger ve
le~mesi, insan akhn1 Etkin Akll•a yak- Freud•dan hareketle, ozde~lik ve aynih-
la~hnr. g., birincil degil de, ikincil ve luretimsel
Etkin akll insan akluun yonelebilecegi kllan bir farkhhk metafizigi geli~tirmi~
en yuksek hedeftir. Etkin akll'a ula~ lerdir. Soz kon usu metafizigin ilk ve
mak, bu dunyada Ger-;ek, Dogru, lyi ve temel terimi farkhhkhr. Derrida, bu
Guzeli ortaya t;Lkaran felsefe, bilim ve baglamda farkhlrklan yaratan hareketi
sanatla ugra~mak yoluyla olur. Boyle- tarumlalnak uzere differance terimini bul-
likle, insan ruhunu temizler, safla~t1nr. mu~tur.
farkhhk politikast [ing. politics of diffe- benzer olmakla birlikte, b;rinde (pozitif
rence; Fr. politique de Ia difference]. Oteki- durum) belirli onciil ve aym zamanda
nin varhgmt ve ozgiilliigiinii reddeden, sonu~ var iken, digerinde (negatif
kadtm erkegin yoklugu ve eksikli oteki- durum) her ikisi de yoksa, buradan ha-
si olarak olumsuz bir bi<;imde tanunlar- reketle soz konusu onciille sonucun bir-
ken, Babh olmayan boylan yoksayan birlerine neden ve sonu~ olarak bagla-
veya onlann farklthklanm tammaytp, nacagt, aym sonucun her zaman aym
diger kiiltiirleri Bab uygarhgmm adi nedeni izleyecegi neticesi ~tkartthr.
yanstmalart diye degersizle~tiren Avru- Bunu sembolik olarak ~oyle gosterebili-
pa veya erkekmerkezci yakla~tma kar- nz:
~1, postmodernizm ve feminizm taraftn-
dan geli~tirilen ve oteki'nin farkhhguu, a, b, C, d,...... a, b, C ..... oyleyse, d
ozgiin liik ve ozgiilliil\iinii olumlamaya w,x,y~z, w,x,y, z
dayanan yakla~un ya da strateji.
Boyle bir strateji, her~eyden once Bab fa~izm [ing. fascism; Fr. fascisme; Al. fascis-
dii~iincesinin ozd~lige, neredeyse fark- mus]. 1 Birinci diinya sava~tru izleyen
hhgt yoksaymak pahasma, imtiyazh bir ytllardaki toplumsal ve ekonomik krizle-
yer verdigini one siirer. Bu tavnn Ierne- rin sonucu olan milliyet<;i ve otoriter po-
linde ise, ayru Batt dii~iincesinde Pla- litik harekete, saldtrgan bir ulus~ulugu,
ton'dan beri hiikim olan bir 'mevcudiyet tutkulu bir demokrasi kar~ttltgtyla bir-
metafizigi' yer almaktadtr. Fakat farkh- le~tiren ve iistiin gii~leri olan bir liderle
hgt kutsayan bu yeni ve postrnodernist se~kin bir grubun yonetimde bulwunast-
yakla~tma gore, fazlastyla problematik ru isteyen siyasi yonetim modeli.
olan ~ey, bulunu~ metafizigi ve dolayt- tFichte'nin milliyet~iligine, Carlyle'm
styla da, llzde~lik lehinde bir terc:ihin, se~kinciligi ve Nietzsche'nin iistiin insan
ka~tndmaz olarak birtakt.m toplumsal dii~iincesiyle George Sorel'in gorii~leri
ve pratik boyutlan olmastdtr. 0 cinsel ne dayandtl\t i~in, bir teoriden ziyade
ya da trksal farkhhklan goremez. Gore- bir inanca kar~thk gelen fa~izm, milli-
medigi gibi, kendisiyle bir ve ayru ol- yet~ilik, komiinizmden duyulan nefret,
mayaru, kendisinden farklt olam dogal- demokratik siyasete kar~t gilvensizlik-
hkla ya yoksayar, ya da kendisine ten ba~ka, tek partili bir devlete duyu-
benzetir veya kendisine tlibi kdtp baski lan baghhkla karizmatik liderlere duyu-
altmda tutar. lan inane i~erir.
farkhhktaki aymhk ilkesi [ing. principle Fa~izmin iki temel ogesi vardtr: Bun-
of identity in d!fforence; Fr. principe de lardan birind unsur, milletin en yiiksek
/'identitt! dans Ia difference]. ~ylerin birbir- deger oldugu inancmdan olu~ur. Mille-
leriyle olan tiim farkhhklanna ka~m, tin giicii, refah ve mutlulugunun, onu
evrendeki bir ~eyin ba~ka bir ~eyle en meydana getiren bireylerin istek ve ihti-
azmdan bir bakundan (omegin, varol- ya~lan kar~tsmda, mutlak bir onceligi
ma, meklinda bir yer i~gal etme, zaman vardtr. Millete hizmet etrnek, ve gerekti-
i~inde varolma bakunmdan) ozd~ oldu- gi zaman, onun i<;in olmek, bireyin en
gunu, hi~ir iki ~yin her yonden farklt biiyiik odevidir. ikind olarak, etkili ve
olarnayacaguu dile getiren ilke. gii~lii bir millet, bireylerin irlidelerinin,
farkhhk yonlemi [ing. method of differen- iistiin bir liderde cisimle~n, somutla-
ce; Fr. methode de Ia dijftrence ]. ingiliz fi- ---- birligidir. Liderin, inan~lanndan ve
~an
lozofu J. S. Mill'in onerdigi deneysel ya kararlanndan uzakla~tp, aynlmarun
da tiimevarunsal yontemin bir ad1m1. olanakstz oldugu partisi, toplumsal ya-
Buna gore, iki ayn olaylar ya da feno- ~arrun tiim boyutlanm kontrol altmda
menler obegi birbirlerine her bakimdan tutmahdtr.
332 felapton
zat nanlarda, tUm bilim ve disi plinleri sorular hakk1nda belirli bir tiirden dii-
i~eren felsefe, daha sonra kendisinden ~iinme faaliyetidir. Felsefeyi rum diger
ayrJ.lan tiim diger bililn ve disiplinler~ disiplinlerden ayuan en onemli ozelligi,
den, konusu ve yontemiyle aynhr. Buna felsefenin bu tiirden sorular iizerinde
gore, felsefenin konusu 'nihai ve en d ii~iin iir ken, manhksal argiiman ya da
yiikse k ~eyler', genel olarak var hk, bir aktlyiiriitmeye dayarunas1du. Buna
biitiin olarak evrenin kendisini ya da in- gore, filozoflar, bu manllksal aktlyiiri.it-
santn eylemlerini, ya~amtnl ve yazgtst- meleri ya kendileri yaratular ya da ba~
n 1 en temelli bir bi~unde etkileyen ~ey kalanntn aktlyiiriitmelerini ele~tirirler.
lerdir. Varhg1 bir yoniiyle ya da belli bir Filozoflar, aynt zatnanda bu akdyiiriit-
bakundan ele alan bilimlerden farkh ola- melerin temelinde bulunan kavra1nlan
rak, felsefe, varhg1 bir biitiin o)arak ele analiz eder ve ac;tkhga kavu~tururlar.
ald1g1, varhgt varhk olmak baklmtndan Filozoflar, in san ya~am1n1 ilgilendiren
inceledigi, olaru betimleyen bilimlerden her~ey hakkJnda akll yiiriitebilir, her~e
farkh olarak olmast gerekene yoneldigi yi felsefi bir problem konusu yapabilir~
i~in, konulanna uygun dii~en yontem ler. Filozoflar, ornegin bizim apa~1k ve
ya da yontemleri kullarur. dogru olduklarma inandtguntz inan~la
Buna gore, felsefenin konulan arasmda nmlZl sorguya ~ekerler. Ya~amtn anla-
yer alan ~eyler, duyulartn ya da duyu- muu tneydana getirdigini soyledigimiz
sal kavrayt~ln ~ok otesinde kaldt3J i~in, temel surular iizerinde dururlar. Dinle,
felsefe duyulan kullarunaktan ozenle Tann'ntn varolu~uyla, dogru ve yanh~
ka~uur. Felsefe saf dii~iinceye, refleksi-
la, dt~diinyarun varolu~uyla, bilginin
yona dayarur ve a priori bir ara~brma· kaynag1 ve suurlanyla, bilimle, sanatla
dtr. Buna gore, felsefe bir kavram anali- ve daha bir~ok konuyla ilgili sorular
zinden olu~ur ya da kavramsal analiz iizerinde akll yiiriirup, bu sorulara ge-
temeli iizerinde yiikselir. L>te yandan,
neI ge~er ve nesnel yarutlar getirmeye
felsefe ula~hgt sonu~lan karutlamak
~ah~ular.
i~in, belirli ve kesin birtak1m i~lem ya
insanlann ~ogu, temel inan~lanru sor-
da y~ntemler kullanmaz.
gulamaz. L>megin, insan oldiirmenin
L>te yandan, bilim diinyada yer alan
ni~in yanh~ oldugu, insanJann ni9n
~yleri betimlerken, felsefe onlan siruf-
lar. Bilim bilgi verirken, felsefe bilginin vergi venneleri gerektigi, ortalama insan
ne oldugunu, neyi ve nasJ.l bilebile~ tarahndan iizerinde pek fazla dii~iiniil
memi~ olan sorulardu. Kim ve ne kadar
mizi ara~bnr. L>yleyse, felsefe varolan
~eylerle ilgili olarak akla dayab bir a9k- vergi Odemelidir? Vergi odemenin amaa
lama saglar; bilimlerin ayn ayn ele aldJ~ nedir? Bunlardan her biri felseli bir soru-
olgu Slntflanrun tiimiinii birden a-;tkla- dur ve bizi hemen adaletin ne oldugu
yacak en genel ilkelere ula~maya ~ah~rr. konusuna gotiiriir. Ayru ~kilde, 'insan
Bu anlamda felsefe, varhgm ilk ilkeleri- oldiirmek ni9n yanh~b.r?', 'insan oldiir-
nin bilimidir. L>zel bilimlerden kazaru- mek her durumda ve her ko~ul alhnda
lan tum bilgilerin elqtirisini ve siste- yanb~ nudtr?' sorulan da, felsefi soru-
matizasyonun u ger~ekle~tiren en genel lardir. Felsefe, i~te bu tiirden sorular
bilim, bilimlerin bilimidir. V c nihayet, iizerinde dii~iinmenin sonucu olan bil-
felsefe insan1n ya~am1ru, degerlerini ve gelik ya da disiplindir.
amac;lanru sorgulayan, bu alanda insan felsefede geometrik yontem [ing. geo-
y~m ve eylemlerinin kendilerine metrical method in philosophy; Fr. methode
dayanaca~ genel ilkelerin bilgisidir. geometrique dtlns la philosCJPhie]. Felsefele-
Felsefe bir faaliyet, bir dii~iince faaliye- rin, felsefi ogretilerin ifade edilip a~lk
tidir. insarun soru sorabilme yetenegine lanmast suasmda kullantlan aksiyoma-
dayarur ve bu baglamda, o belirli tiirden tik yontem.
334 felsefenin degeri
de her bak1mdan iyi ve sa~lam olaca~1 da bir yonetiln bi9mi olarak detnokrasi-
anlam1na gelmez. Benzer ~elcilde, insa- nin geli~mesine ve i~leyi~ine onemli
nln ya~am1n1 kendilerine dayandud1~1 katk1lar yap.ar. Zira, demokrasi en iyi bir
ilke ve kabuller gerc;ekten de sa~lam ve bic;imde, insanlar ele~tirel bir bak1~ ac;l-
do~ru olabilir, bununla birlikte, bu ilke sma sahip olduklan, iyiyle kotuyu, ger-
ve kabullerin sa~lam ve do~ru oldukla- c;ek ve sa~la1n akllyurutmeyle demagoji-
n, ancak ve ancak bu kabuller felsefe yi birbirinden a yuabildikleri zaman;
yardlmlyla bir ele~tiri suzgecinden ge- tiim iddialar i~n deli! ve dayanaklar
c;irildikten, enine boyuna irdelendikten aramayt, olan biteni farkb yonlerden go-
sonra bilinebilir. rebihneyi, daha iyi ve do~n• olmak ic;in
Felsefe, bundan dolay1 bu dunyadaki kendilerini ve ba~kalanru sorgulayabil-
ya~amnn1zda, ·yolumuzu kaybehneme- tneyi o~rendiklerinde; ve ba~naz olma-
mizi sa~layan, bizi geregi gibi yonlen- ytp, onyarg1s1z ve ho~goriilu olabildik-
diren en onemli arac;tu. Unlu c;a~da~ fi- leri zaman, yuriir. insanlara bu te1nel
lozof Ludwig tWittgenstein insarun bu ah~kanbklar1 ve erdemleri kazandua-
dunyadaki durumunu bir ~i~e ic;indeki cak ve onlan geli~tirecek olan da yalruz-
sine~in duru1nuna benzettni~tir. Witt- ca felsefedir, felsefi bir bak1~ ac;1stdu.
genstein'a gore, ~i~enin ic;ine stkt~m~~ Yine toplumsal duzlemde, felsefenin
olan sinek ~i~eden d1~an c;1kmak ister, onun ad1n1 hie; i~itm.emi~ olanlann ya ..
fakat bunu nas1l ba~arabilece~ini bil- ~amlan uzerinde bile do~rudan bir etki
lnez. i~te, felsefenin i~levi ve amac1 si- yaph~t unutulmamahdu. Felsefe, do-
ne~e ~i~eden nas1l c;1kaca~1n1 goster- layh yoldan yaz1h eserler, medya ve
mektir. Wittgenstein'in yapm1~ oldu~u sozlu gelenek aracth~tyla diinyaya ili~
benzebneye gore, biz insan varhklan kin bakl~ a~l~lZl etkiler. Ome~in, Hris-
bu dunyadaki ya~am1m1z s1rastnda, tiyanh~ln ve Islimiyetin bir din olarak
zaman zaman kendimizi kapana losb- bi-;i1nlenmesinde felsefenin c;ok buyuk
nhnl~ hisseder ve yolumuzu bulmakta bir rolu olmu~tur. Ayn1 ~ekilde, siyaset
guc;luk ~keriz. i~te felsefe, biz insan alarunda felsefi kavram ve fikirlerin et-
varhklannm kapana k1shnlm.J~hk duy- kisinin buyuk oldu~unu soylemek gere-
gusundan kurtulmamlZl sa~lamak su- kir. Ometifl, Amerikan Anayasas1 c;ok
retiyle, yoniimiizii bulmamlZa yardtm buyuk oh;ude lngiliz filozofu John
eder. tLocke'un siyaset konusundaki fikirleri-
Felsefe, bundan ba~ka, insana birc;ok nin sonucudur ve Jean Jacques Rousse-
kon uda do~ru ve ac;lk sec;ik d u~unebil au'nun du~unceleri de Frans1z Devrimi-
meyi o~retir. Felsefi du~uncenin yon- nin do~u~unda kii'til msenmeyecek bir
temleri, insana hemen her konuda akll rol oynam1~tJr. Yine, Karl +Marx ve Fri-
yurutebilmesi i~in gerekli temelleri ha- edrich tEngels'in du~iinceleri dunyada
Zlrlar. Boyle bir du~unce turu, insarun son elli altm1~ y1l ic;inde kurulmu~ olan
bir probleme bir~ok yonden bakabilme- sosyalist yonetim bi-;imlerinin gerekli
sini, sorunlara onyarg1s1z yakla~abil fikri temellerini sa~lam1~hr.
mesini, hic;bir ~eyi m utlakla~hnnay1p, felsefenin disiplinleri [ing. branches of
her~eyi ele~tiri suzgecinden ge~irebil philosophy; Fr. branches de Ia plrilosophie].
mesini sa~lar. Felsefeyi meydana getiren, felsefeyi be-
Felsefe, gene! bir duzJemde veya top- lirleyen temel disiplinler, felsefenin alt
lumsal platformda da c;ok onemli hiz- dallan.
metler sa~lar. Gunumuzde, kimi eksik- insan ya~am1nda birc;ok i~i ve i~levi
lerine kar~1n, demokrasinin en iyi birden gerc;elde~tiren felsefenin soz ko-
yonetim bi,.-imi old ugu hemen herkesc;e nusu c;ok i~levlili~ne dikkat c;ekmek
kabul edilmektedir. Felsefe, bu ba~lam- ic;in, tWittgenstein felsefeyi bir alet ku-
336 felsefe tarihi
h~mahd1r. ikinci olarak, filozofun go- ve etki alam i~inde kald1~1 kabuliiyle,
rii~lerinin toplumsal ve kiiltiirel ko~ul insana ili~kin ara~tmnalara bir anlam
lardan ne ol~iide etkilendigini bilmeli- ve diizen kazandmnanm miicadelesini
dir. Felsefe tarih~isi, ii~iincii olarak, venr.
felsefi gorii~lertn olagandl~l bazl ozgiir i~te bu ~er~eve i~inde, felsefi antropolo-
kafalar tarahndan yarahld1gm1 ve yara- ji, fenomenolojik yontemden de yararlan-
hCllanmn ki~iliklerinin izlerini ta~1d1g1- mak Sllretiyle, insanm ozsel niteliklerine
m hi~ aklldan ~1kannaks1zm, bir felsefi ve potansiyel gii~lerine ili~kin olarak
gorii~ ya da ogretinin ele ahnan filozo- yeni ve saglam bir. kavray1~a ula~maya
fun ki~iligini ne ol~i.ide yans1tbgm1 an- ~ah~an, insamn kendisini anlama ve oz-
lamaya ~ah~mahd1r. giirl~tirme ~abasmJ temele alan bili.msel
felsefi antropoloji [tng. philosopltical ant- bir disiplin olu~tunnay1 ama~layan bir
hropology; Fr. atrtltropologie pltilosophique]. felsefe ttirii olmak durwnundad1r.
insamn oziiyle ilgili problemleri konu Felsefi antropolojinin temeJ ozellik ve
alan felsefi bilim, somut ya~arru ve ger- tezleri ~oyle s1ralanabilir: 1 Biraz da on-
~kJikteki yeri itibariyle, insarun ozii ve dokuzuncu yuzy1lda ortaya ~1kan epis-
ozi.iniin kurulu~uyla ilgili ogreti. temolojik anar~iyi, insana ili~kin bir
Felsefi antropoloji, bilimlerin saglad1g1 kavray1~a ula~mada, degerlerin onceli-
bilgileri, birlikli bir insan idesinde bir- gini vurgulamak suretiyle ortadan kal-
le~tirmeye, insan bilimleri ile doga bi- du·ma amac1 giihnii~ olan felsefi antro-
hmleri arasanda bir bag kurmaya ~ah poloji, bilimin ve bilimsel faaliyetin
~lr; bilimlerden elde ettigi bilgilerden ka~uulmaz oldugunu one siirmekJe bir-
de yararlanarak, kendi felseff analiz ve likte, felsefi refleksiyonun bilimden hem
a~1klamalanyla, insan varhgmm oziinii once ve hem de sonra gelmesi gerektigi-
kavramaya ve insan varhgmm anlamuu ni belirtir: 0, bilimlerden elde edilen so-
metafizik a~1dan yorwnlamaya ~ah~1r. nu~lar biitiiniinii, insarun ger~ek oziine
Yuzy1hn ba~lannda, daha dogrusu uyduracak ~ekilde diizenlemelidir.
1920'lerde Almanya'da ortaya ~1k1m~ 2 Felsefi antropoloji a~1smdan insan bir
olan ve bilimlerin insamn dogas1 ve du- biiti..in olup hi~bir ~ekilde par~alanamaz;
rumuyla ilgili bulgulanm felsefi olarak dolaylSlyla, felsefi antropoloji, insam
yorumlayan felsefe anlay1~1, ve insam dogal bir varhk, evrim siirecinin iiriinii
her ne ise o yapan ve onu tum diger olan bir varhk olarak degll, fakat sosyo-
varhklardan ay1ran temel nitelikler iize- kiiltiirel bir varhk. kiiltiiriin iiriinii ve
rinde yogunla~an disiplin olarak felsefi kiiltiir yaratan bir varllk olarak deger-
antropoloji, insamn dogal imkan ve Sl- lendirir. 3 Felsefi antropoloji, insana ken-
mrlamalanm ele alan fizyolojik antro- disinin insanllg1n1 ortadan kald1ran,
polojiyle, insamn gii~lerint ve ne yapa- onun insanhgmm tarunmas1 siirecinde
bilecegini ele alan pragmatik fizyolojiyi bir engel olu~turan gii~lere baskm ~lka
birle~tirir ve insam hem bir yarabk ve bilmesi i~in yard1mo olur. 0, bu bag-
hem de kiiltiirel degerlerin yarahos1 lamda, 20. yuzyllm totaliter sistemleri-
olan bir varhk olarak degerlendirir. ne, bireyin ki~isel karakterini yok eden
Ba~ka bir deyi~le, antropolojinin onse- ftalyan fa~izmine, Sovyetler'deki Stali-
kizinct yuzy1lda, fiziki ve kiiltiirel antr~ nizme ve Almanya'daki Nazizme kar~1
poloji olarak dallara ayralmasmm sonu- bir tepki olarak geli~mi~tir.
cu olan par~alarun1~hg1 gidermek ama- 4 Felsefi antropoloji, tema~ay1 temele
Clyla ortaya t;tkan felsefi antropoloji, in- alan spekiilatif bir tavnn ifadesi olmad1-
sana ili~kin ara~hrmaya bir diizen ve g1 i9Jl, onun somut insamn ger~ekligini
anlam yukJenmedigi zaman, insan bi- vurgulamas1 insarun salt refleksif bilin~
limlerinin insamn oziinii ya da insanh- le tammlanamayacag1 anlamma gelir.
gml unutup, doga bilimlerinin denetimi insamn somut ger~ekligi, bu baglamda
338 felsefi diitiince
olduldaruu 1nerak eden, hayat1 biitt.in felsefi manhk [lng. pllilosophical logic; Fr.
boyutlanyla gonneyi, ya~am1n btiti.in logic philosophique]. Fonnel manhkta
boyutlannl goz oni.lnde bulundurmayl kullan1lan kavramlan inceleyen, t;e~itli
bilen, at;lk ve sorgulayan bir zihnin tirti- mant.Jk siste1nlerinin mekani~iyle me~
rctidi.ir. gu! ohnak yerine, genel olarak get;erli
Felsefi dti~tince, aktl temelli soru~tur akdytirtitmeyi konu alan, akllyi.irtitme
tna ve refleksif bir di.l~tinme yontemi- ttirleri, get;erlilik ve 1nant1ksal zorunlu-
nin sonucu olan bir dti~tincedir. Felsefe- luk tizerinde t;ah~an mant1k.
de soz konusu olan dti~i.ince, kendi felsefi psikoloji [ing. pl•ilosophical psycho·
i.izerine donmi.i~ olan ve kendisini konu logy; Fr. psyc/•olog;e philosophique). De-
alan bir dti~i.incedir. Buna gore, felsefe- neysel ya da bilimsel psikolojiden farkl1
ci do~rudan dogruya do~a, tarih, top- olarak, zihin ve bilint;le ilgili ohnakla
ltnn i.lzerinde ele~tirici bir bak1~ a-;1s1y- birlikte, goreli olarak epistemolojik ve
la dti~tinebilece~i gibi, t;e~itli bilimler metafiziksel bir temeli bulunan ve daha
taraflndan sa~lanan malzeme tizerine spektilatif ve tarb~maya a-;1k bir nitelik
de dti~tinebilir. Vine, o bir problemi yal- arzeden konulan ele alan psikoloji dah.
ntzca bir bak1~ at;1smdan, bir bak1mdan Felsefi psikolojinin ele ald1~1 belli ba~h
ele alan diger disiplinlerin, bilgi ttirleri- konular ~unlardu: 1 Zihinle bilint; ara-
nin tersine, bir problemi bi.ittin yonleriy- Slndaki ili~ki, 2 genel olarak zihnin ya-
le ele ahnay1 it;erir. plSI, 3 egonWl ya da benin do~as1, 4
Felsefi di.i~tince, aynca t;oztimleyici ve zihin beden ili~kisi, 5 irade ozgtirlti~ti,
kurucu bir dti~tincedir. Yani, felsefi dti- 6 psikolojinin kullanaca~1 yontemler.
~i.incenin analiz ve sentez gibi i~levleri felsefi yontemler [tng. philosophical met~
soz konusudur. Analiz soz konusu ol- hods; Fr. •netl•odes philosophiques]. Felsefi
dugunda, filozof, kendisinin de i~inde di.i~tinen, di.i~tinme -;abas1 i-;inde olan
bulundu~u ve bir part;as•ru te~kil etti~i bireyler taraflndan kullan1lan yontem-
dunyay1 anlamak ve kavramak ic;in ken- ler.
disine sunulan her ttirlti bilgi, deney, · Her bireyin bir felsefesi, ya da daha -;ok
alg1 ve sezgi sonut;lanndan olu~an d ti- belirli felsefi konularla ilgili olan inant;la-
~tinceyi analiz eder, a9kb~a kavu~tu n vardu. Ome~in, hemen herkes, a~kla,
rur. Fakat filozof, bununla yetinmez, iyi bir ya~am1n ne oldu~uyla, paran1n
yani di.inyay1 par-;alanm1~ bir hilde bl- de~eriyle, ki~inin ailesine ve tilkesine
rakmaz; analize ko~ut olan ba~ka bir kar~1 olan sorumluluklanyla, bir yone~
dti~tinme tarz1 ile, tizerinde dti~tintil timin temel gorevleriyle ilgili olarak
mti~, t;oztimlenmi~, ayd1nh~a kavu~tu birtak1m inant;lara sahiptir. Bu inan-;lar
rulmu~ 1nalzemeden hareketle dunyay1 ya t;ok basit ya da sofistike, de~i~ken
yeniden in~a eder, bir birlik ve btittinlti- ya da de~i~mez olabilir. i~te, ki~inin
~e kavu~turur. soz konusu inan-;lan olu~tururken kuJ~
Nihayet, felsefi dti~tince evrenseldir, land1~1 yontemlere, benimsedi~i yak.Ja-
-;unkti insan ya~ant1s1na giren her~ey ~lmlara genel olarak felsefi yontemler
felsefeye konu olu~turabilir. En basit bir ad1 verilir.
algi o~esinden (orne~in, dokundu~um Geleneksel bak1~ a-;1s1na gore, ki~inin
masarun sertli~i) en karma~1k bir du- felsefi problemlerle kar~1 kar~1ya kal-
~tin1ne sistemine (ome~in, Einstein'1n dl~l zaman, kulland1~1 yontem, sergile-
genel rolativite teorisi) kadar her~ fel- di~i yakla~1m, o ki~inin inant;lannl,
scfeye inceleme konusu olabilir. Ote yan- probleme verdigi yan1tlan -;ok btiytik
dan, felsefede soz konusu olan insan ya- ol-;tide belirler.
~anhsl, ~u ya da bu insarun de~il, gene) Ome~in, tinlti Amerikan filozofu Peir-
olarak insan1n ya~nhs1d1r. ce'a gore, felsefi problemler soz konusu
340 feminist
~eklindeki lafzi anlamandan yola -;Lkan gin, ilk doneminde Husserl"in dii~iince
Hus~erl, goriindiigii ~ekliyle diinyay1 sini kendi tarz1nda siirdiiren Sartre fe·
anlamarun felsefi faaliyetin -;ok onemli nomenoloji yi, transendental bilin-; yapa-
bir par-;as1 oldugunu, zira ya~amda larma ili~kin, bu yapllartn ozlerinin sez-
deger ta~ayan bir-;ok ~eyin, orne gin i yi- gisine dayanan, bir betimleme olarak tap
ligin, giizelligin ve a~kJn fenomen ya da n1mlanu~tar. Merleau-Ponty'ye gore ise,
goriinii~lere dayand1gana, fakat gorii- fenomenoloji bizi diinyaya baglayan
nii~ler, kendilerini · gozle1nleyen bir oz- ili~kinin bilincine varma ve diinyanan
neye bagh olduklan i-;in, felsefenin ilk ger-;ekligini kavraman1n biricik araca-
ve esas konusunun goriinii~ler olmit- d1r: 'Fenomenolojinin en one1nli ba~an
yap, bilincin kendisi oldugunu savun- S1, a~ua oznellik ile a~1r1 nesnelligi,
mu~ ve felsefenin te1nel amactntn bilin- diinya ya da rasyonalite kavram1 i-;inde
cin, oznenin bak1~ a-;1sandan goriilen, birle~tirmi~ olmas1d1r. Hakiki felsefe,
i-;eriklerine ili~kin bir ara~llrmaya haya- diinyay1 yeni ba~tan gormeyi ogren-
ta ge-;irmek oldugunu belirtmi~tir. 1nektir; fenomenolojinin gorevi, diinya-
Felsefe bilince ili~kin bir ara~llrmayla run gize1niyle bilincin gizini a-;1ga ~karp
ba~lasa da, Husserl'e gore, bu ara~ttr 1naktan ba~ka bir ~ey degildir.'
mayla son bulmaz. Tam tersine, felsefe- fenomenolojik yanh~ [ing. phenomenolo-
nin ~eylerin ozlerini anlamak, kavra- gical phallaa;; Fr. erreur plt~nomlnologique].
mak gibi -;ok daha onemli bir amaca ~eylerin nasLI goriindugunii, koktu~u
vardar. Ona gore, biz diinyaya, her kav- nu tasvir ettigimiz za1nan, tasvir etti~
ram bir ozii sundugu ya da ifade etti~ miz ~eyin, nesne ya da olaylaran, i-;i-
ve biz de diinyay1 kavramlanmtzan a)- mizde bulunan sinemadaki aktiiel nite-
lana yerl~tirebildigimiz i-;in, anlayabil- likleri oldu~unu kabul etmekten olu-
mekteyiz. Bununla birlikte, bu ozler, ~an yanh~ tiirii.
344 fenomenolojinin evreleri
fenomenolojinin evreleri [ing. pllnses of kabul etmekle birlikte, dili i~inde insan
phenomenology; Fr. phases de Ia phirzome- varhgmm olu~turuldug·u ya da kurul-
nologie]. lnsan zihninin koklerlni gorunu- dugu en temel ve en onemli ortam ola-
~\1n yap1smda, anlama ediminin ozunu rak gorur.
deneye ili~kin duzenlemede ke~fetmeye feodalizm [lng. feudalism; Fr. frodalisnre;
~ah~an felsefi disiplin olarak fenomeno- AI. feudalismus]. Bah Avrupa'da ortaya
lojinin tarihsel geli~imi i~inde ortaya ~1k1p Orta~ag boyunca egemen olmu~
c;1kan evreler. olan tanma dayah ureti..m tarz1yla belir-
Bu ~ekilde, daha ~k zihne ya da bilin- lenen ekonomik sistem ve toplum ti.irii.
ce ili~kin bir ara~tuma olarak tammla- Marksist terminolojide, kolelige daya-
nan fcnomenoloji, ~agda~ felsefedeki iki nan ekonomik sistemi izleyip, kapita-
temel akundan, tanalitik felsefeyle yap1- lizmden once gelen ve derebeylerin ege-
salc1hktan ~ok bclirgin bir anlam i9nde menligi ve serflik duzeniyle belirlenen
farkhhk gC>sterir. Buna gore, fenomeno- ekonomik ve toplumsal sistem.
loji, felsefi problemlerin ~ozumune Soz konusu sistemde, merkez[ iktidar
giden yolu dille kavramlara ili~kin ~o ya da devlet gucu olduk~a zay1f olup,
zumlemede, dilin manbksal yap1smda hukumdann gucu soylulann yerel gucu
bulan analitik felsefeden ve bilginin olu- tarahndan s1rurlanml~tlr.' Aym ~ekilde
~umuyla duzenlenmesinde ba~at rolu merkezi bir pazar ekonomisinden de
bilin~li deneyimden once gelen bilim;siz yoksun olan feodal toplumda, toplum-
ilkelere veren yap1salohktan, onceligi sal birlik ve uyum, kan bag1 ya da eko-
anlama ve anlam verme edi.minin bizzat nominin kurallanna degil de, ki~isel
kendisine vermek bakmundan aynhr. ili~kiler sistemine dayarur.
insan zihninin anlam1 kavrama, k~fet ferio. Klasik man_bkta, buyuk onermesi
me kapasitesinin form.el manbktan da tumel olumsuz, ku~uk onermesi tikel
bilgiyi duzenleyen yapllardan da ~ok olumlu, sonucu tikel olumsuz olan bi-
daha temel oldugunu one suren feno- rinci ~ekilden tas1m kahb1. Hi~bir M P
menoloji Alman filozofu Edmund Hus- degildir. Tum S'ler M'dir. 0 halde, baz1
serl tarafmdan kurulmu~ olup, S1ras1yla S'ler P degildir.
transendental fenomenoloji, varolu~~u ferison. Klasik manhkta, buyuk onermesi
fenomenoloji ve hermeneutik fenomeno- tumel olumsuz, ku~uk onermesi tikel
loji olmak uzere, u~ ayn a~ama ya da olumlu, sonucu tikel olumsuz olan u~un
evreden ge~mi~tir. Bunlardan transen- cu ~ekilden tasun kahb1. Soz konusu
dental fenomenoloji, fenomenolojinin, tasun kahb1, terimin ba~mdaki fhar finin
bilginin deneyim ya da tecrubedeki de i~aret ettigi gibi, birinci ~ekilden
ozsel temellerine ili~kin bir ara~hrma ferio'ya indirgenir. S harfinin de gosterdi-
dan meydana gelen ilk evresidir. Bura- ~ tizere, indirgeme ku~uk onenneyi
da dogal tavrm gundelik dunyas1 pa- konu alan basit evinne yoluyla ger~ekle
ranteze ahrur ve zihnin ozsel temeline ~ir: Hi~bir M P degildir. Baz1 M'ler S'dir.
don til Hr. 0 halde, baz1 S'ler P degildir.
Buna kar~m, hem Husserl'in ikinci do- fesapo. Klasik mantakta, buyuk onermesi
neminde ve hem de omegin Heidegger tiimel olumsuz, ku~uk onermesi tumel
ve tSartre'da orneklenen varolu~sal fe- olumlu, sonucu ise, tikel olumsuz olan
nomenoloji, tLebenswelt'e yonelir, Le- dorduncu ~ekilden tas1m kahb1: Hi~bir
benswelt ya da gundelik dunya i~inde PM degildir. Tum M'ler S'dir. 0 halde,
ortaya ~1kan varhgm dogas1 uzerinde baz1 S'ler P degildir.
durur. Buna kar~nn, tGadamer ve tRi- festino. Klasik manhkta, buyuk onermesi
ccrur tarahndan orneklenen henneneu- tumel olumsuz, ku~uk onermesi tikel
tik fenomenoloji, varhgm onceligini olumsuz, sonucu ise tikel olumsuz olan
Feuerbach, ludwig 345
ik.inci ~ekilden tasnn kahb1. F harfi tas1- sandan bag1ms1z bir varhg1 oldugu go-
m1n birinci ~ekilden ferio'ya indirgendi- rii~iiniin, bu ~er~eve i~inde, vahiy ve
gini, s harfi ise indirgemenin biiyiik kutsal nesnelere inanmaya yol a~hgutl
onennenin evriginin ahnmas1 suretiyle one siiren Feuerbach, teolojiyi antropo·
ger~ekl~tirildigini gostennektedir. Hi~ lojiye indirgemi~tir. Ona gore, insan
bir PM degildir. Baz1 S'ler M'dir. 0 hal- kendisinde gonnek istedigi, bununla
de, S P degildir. birlikte gor1neyi ba~aramad1g1 nitelikle-
feti~izm [tng. fetichism; Fr. fetichisme; AI. ri, hayali bir varhga yans1tmakta, bunu
fetischismus]. 1 Genel olarak, dogaustii yapt1g1 i-;in de, kendisini soz konusu
bir gticii ve etkisi, biiyiilii ya da a~kln varhk kar~1s1nda kii~l terek, oz benli-
gii~leri old uguna inan1lan tapmma ob- ginden sogwnakta ve kendisine yaban-
jesine tapan dini uygulamalarm biitii- Clla~maktadu.
n u. 2 Daha ozel olarak da, ins an elinden Feuerbach'm din konusundaki bu go-
~1krna iiriinlerin, insan1n yaratdanntn rii~leri, bir~ok bakl1ndan onemli olup,
bag1mS1Z bir varolu~a sahipmi~ gibi t Ayd1nlanma dii~iiniirlerinin bir~o
goriiniip yarat1c1 iizerinde, bilin~li ya gundan daha ileridedir. Dinin yanh~
da bilin~siz olarak, belli bir bask! uygu· olsa bile, bunun dinin degersiz oldugu-
lamas1 duru1nu. 3 Psikanaliz a~Ismdan, nu gostermedigini savunan Feuerbach,
belirli nesnelerden gorme ya da dokun- onun kokiinde insarun ihtiya~ ve arzu-
ma duyusu yoluyla doyum elde etrneye lanrun bulundugunu soylemi~tir. Di-
~ah~maktan olu~an cinsel sap1kbk. nin bu a~1dan ~oziimlenip, ondaki mis-
Feuerbach, Ludwig. 1804·1872 ydlan tik ogelerin aylklanmaslnln, insana ya-
aras1nda ya~am1~ ve Marks iizerindeki bancda~ml~ yetilerini yeniden kazan-
etkisiyle iin kazanm1~ olan Ahnan d1racagm1 ve ona ihtiya~lann1, ya-
maddeci filozofu. 19. yuzyd Alman ma- nllsamayla de~ de, ger~ek bir bi(jimde
teryalizminin ilk dii~iiniirii olan Feuer· kar~damaSI.lllll yollannl ogretecegini
bach'•n temel eserleri Kritik der hegelisc- savunan Feuerbach, Gelecegin Felsefesi
JJen Philosophie [Hegel Felsefesinin E- adh eserinde, felsefenin de, soz konusu
le~tirisi), Grundziitze der Philosophie der dini ele~tiri sayesinde geli~ebilecegini
Zukunft (Gelecegin Felsefesinin llkele- one siinnii~tiir.
ri), Das Wesen des Christentums [Hristi- Ba~ka bir deyi~le, ~ag1n1n spekiilatif
yanhgln Ozu)'tur. felsefesini, felsefenin bilimle olan dogal
Felsefesi, bir thii1nanizm ve dogaic1hk ittifak1ru bozup, onu dinin etldsi alhn·
~eklinde geli~en, dine ili~kin ele~tirisi, da sokmas1ndan dolay1 ~iddetle ele~ti· .
insanhkla ilgili dogrulann bilin~izce ren Feuerbach, Hegel'in felsefeyle dini
yans1tdmasln1 ifade eden Feurbach, fel· uzla~hnnas•n1n, felsefeyi teolojiye do-
sefeye once tHegel'in nesnel idealizmi- nii~tiirdugunii soylemi~tir. Teoloji, ne
ni benimseyerek ba~lam1~, fakat daha din ne de felsefe olup, ona gore, din
sonra ttinselcilik/ maddecilik kar~•th kar~1smda tercih edilebilir de degildir.
tinda, tmaddeciligin taraf1nda olmu~ Din, insan ve insanhkla ilgili ~arp1hl·
tur. m•~ dogrulan i~eren ger~ek oz ya da
Dinin ger~ek ya da antropolojik oziinii i~erik iken, teoloji yanh~ oz ya da dinin
~oztimleme ~abas1 i-;ine giren Feuer- yanh~ ~eklidir ve dine k1yasla, insan
bach, Tann'n1n, insarun i~edoniik doga- a~151ndan ~ok daha biiyiik bir yabana-
Slnln d1~adoniik kar~•ht1 ya da yansl- la~mayl i~erir.
masl oldugunu iddia etmi~tir. 0, Bundan dolay1, felsefe, evreni soyut
Tann'ya yiiklenen ~e~itli s1fatlan tarb- kavram ve fik.irlerden hareketle yeni
~arak, bu niteliklerin, insan dogasuun ba~tan, sistematik bir bi~imde kurma
farkh ihtiya~lanrun kar~Il1g1 ve ifadesi ~abasmda, dine oykiinmemeli, bunun
oldugunu savunmu~tur. Tanr1'n1n in- yerine ele~tirel olup, maddeci bir bak1~
~ Feyerabend, Pau'
Suicuiugu, 'ti.im ko~ullar alt1nda, vc in- salil1i m'i.irsiil c, scclcfi zcra yi, istishab
samn geli~iminin t'i.im a~amalannda, gibi ikincil kaynaklara da yonclir. Bun-
savunulabilccck alan tek bir ilke vard1r; !ardan icwa, lslam bilginlerinin bir ko-
bu ilke ise, her~eyin n1i.imkiin oldugu nudaki gor'i.i~ birligi; k1ycrs ise, bir
ilkesidir' gor\.i~\.iyle ifadc eden ideolojik hi.ikm'i.i, benzerli~i doiayJstyla ba~ka bir
bir (jOgulculukla desteklemi~ ve dolayJ- konuya uygulama anlamma gelir. fstil•-
sJyla, bilime yi.iksek bir epistemoloiik sau a~1k k1yas1 bJrak1p, ~izli k1yasa ba~
statu y\.iklenme~ini kabul etmemi~tir. vunna oiarak ortaya ~1karkcn, 111esalilti
Buna gore, Feyerabend, bilimin dcger miirscle a~1k bir hiiluni.in bulunmad1g1
ve stnt\.is\.in\.in ancak ve ancak bilim konularda, toph.tm yaranm gozetmek
ciddi rakiplerle kar~1 kar~1yn kald1gt ~eklinde anla~l11r. Ote yand an, sedd 'i ze-
zaman, elc~tirel bir gozle dcgcrlcndiri- rrryi ktiti.ih.i~e giden yollan kapatmak;
lebilece~iru savunur. Bu is~. ona gore, istisi111b ise, bir ~cyin de~i~mi~ oldu~u
yalmzca bilimi degil de, dini, dinin dc- nu ortaya koyan bir kamt sunultmcaya
gi~ik kolla nm, gizemciligi, bi.iyi.iyi.i og- kadar, eski durumun ge(jerli oldu~unu
reten bir egitim sistcminin kurultnasty- kabul etmek anlanuna gebnektedir.
la olanakl1 olabilir. Feyerabend, bu t\.ir ~a~da~ hukuktan fiOk daha aynnhh
bir egitim sisteminin, bireye, benimsr=- olan, dunyevi i~ler yamnda, ahiretl~ il-
yecegi ideo]ojiyi ozg\.irce Se(jme o)ana- gili i~leri de di.izenleyip ahlakla ilgili
gml saglayacagm1 one s\.irer. Ote yan- konuJ;m da ele alan flk1h, yedi ana dala
dan, bu durum, Feyerabend'a gore, aynhr: tbadete ili~kin konulan dtizenle-
bilimin de lehine olacakhr, ~\.ink\.i bilim yen ilmdaf; ortakhk, m\.il}<jyct, bor(jlar ve
adamlan, kendi disiplinlerine itibar miras gibi konulan ele alan muamelat;
gosterihnesini beklemek yerine, bilimi evlcnme, bo~anma ve aile haklanyla il-
cazip kllmak i(jin daha fiOk (jah~mak ve gili problemleri konu alan al1vali ~nl1siye;
mucadele etmek durumunda kalacak- kamu hukukundan olu~an, birey-devlet
lardJr. ili~kilerini di.izenlcyen siyaseti ~eri!JC!
feyz. islam felsefesinde, evrenin Tann'- ceza gerektiren sw;lan konu alan ukubflt;
dan, derece derece ve si.irekli olarak (jl- islam devletinin ba~ka devletlerlc olan
kl~ma, t\.ireyi~ine verilcn ad. ili~ki lerini di.izenleyen siyer ve ahlak ve
islam di.i~\.incesine Yeni-Platoncu felse- gorgti kurallanm ele alan adab.
feden ge(jen feyz inancma gore, Tann va- hrsat~ahk (ing. opportunism; Fr. opportrt-
rolan her~eyin tek kaynag1 olup, feyz llisme]. Davram~ ya da eylemin, birta-
soz konusu yuce varhk olan Tann'dan knn degi~mez ilkeler tarahndan degil
ba~layarak en a~ag1daki varhga kadar de, i(jinde bulunulan ko~ullar tarafm-
uzanan s\.irekli bir olu~, yarat1h~hr. dan bi~imlenmesine ya da belirlenmesi-
Tann'mn oziinun yaraha oldugunu, ne izin verme tavn; olan ile olmas1 gere-
Tann'run oz\.in\.i her~eyi ku~att1g1m dile ken, olguyla deger arasmdaki aymm1
getiren feyz inancma gore, Tann'mn oz\.i hifi dikkate almadan ya da olmas1 gere-
s1fatlan ile belirir. Soz konusu beliri~, keni bilin(jli bir bi(jimde goz ard1 ederek,
varhk haline gelen bir olu~tur; buna uygun hrsatlardan, ki~isel filkar sagla-
gore, feyz evrenin butiin\.inde gerfiekle~ ma amac1yla, yararlanmaya (jah~ma egi-
meye kar~1hk gelir. limi ya da kesin ve degi~mez ilkeleri a)-
flklh. Temel kaynaklan Kur'an ve s\.in- mayan, hal ve ko~ullara gore, kendisine
net olan lslam hukukuna verilen ad. ~n elveri~li gorunen fikirleri ve kararlan
F1k1hm amac1, yasa koymaktan fiOk, benimseyen ki~inin tutumu.
ana kaynaklara, yani Kur'an ve sunnete Fichte, Johann. 1762-1814 y1llan arasmda
uygun hukmu ara~t1r1nakhr. F1k1h, ana ya~am1~ olan unlu Alman du~unuru.
kaynakJara dayanarak uygun hi.ikmu Temel eserleri: Wisse11scha ftslelrre [Bilim
olu~tururken, icma, kJyas, istihsan, me- Teorisi], Versuclr iibr!r die Tl'tmscente1rdal
348 Fichte, Johann
nesnel olarak nelerin yol a~gmx biz sin, o her bireysel bilinfjte hukum suren
bilmiyoruz. Bununla birlikte, bu feno- evrensel bir rasyonelite ya da akddtr.
menal dunyaya ili~kin bilgimizin nes· Benim ki~isel benim d1~mda, fenome-
nel bir ge~erliligi olmad1g1 anlamma nal dunyaya kar~I hpkl benim gibi tepki
gelmez. Duyusal dunya, bir yaxulsama veren ve Mutlak Egoyu temsil eden
olmak yerine, gerc;ekten vardxr. Bu dun- ba~ka rasyonel varhklar vardu. Ayru
yaya oldugu gibi kabul etmek, onu an- evrensel akll ilkesi tum benlerde aktif
lamaya c;ah~mak ve ona kar~I ve onun durumdad1r. $u halde, evrensel ben,
iizerinde eylemde bulunmak... Fich- Mutlak Ego, bireysel benlerin kendisinin
te'ye gore, temel ilke budur. Bildigimiz urunleri ya d.a tezahurleri oldugu, tek
her~ey benin kendisini one surdi.lgu ve gen;ekliktir.
kendisini benolmayanla sxmrladxgxdu. Fakat Fichte soz konusu evrensel ilkeyi,
Ona gore, iyi tammlanmx~ suurlanyla maddi ya da tinsel bak1mdan. statik bir
bilgi alarwun, ~eylerin ahlaki duzenin- toz olarak du~unmez. 0, kendisini bi-
de ger~ekle~tirrnek durumunda oldugu reysel benlerde ifade eden canh akddtr
belli bir ilke vard1r. Akll yoluyla kavra- ve kendi kendisini belirleyen tinsel bir
dtglmlz her~eyin bir gen;ekligi vardu sure~tir. Bu evrensel ak1l ilkesi, zorunlu
ve bizi ilgilendiren tek gerc;eklik budur. du~unce yasalaruun oldugu kadar, bi-
Bu, bizim ic;:in varolan tek ger~ekliktir. reylerin duywnsal ya da fenomenal ya-
Dunya odevlerimizin, ideallerimizin mal- ~amlannm da ortak temelidir. Bizde ya-
zemesidir. Dfinya ahlaki ideallerimizi ~ayan, du~unen ve eyleyen, i~te bu
gerfjekle~tirmek ifjin bir arafjhr; bizirn evrensel ya~am ve akddar. Fichte zihin
ahlakf ideallerimiz i~in bir ara~f olup, bir d1~1 dunyanm varolu~unu yads1maz,
temel meydana getirdigine gore, onun fjUnku onun mutlak idealizmi bir tur
ger~ek ya da gorunu~ olmas1. bizim i~in trealizmle tamamlarur. Bununla birlik-
bir ~ey degi~tinnez. Kendi kendisini ha- te, gerfjek dunya zamansal-mek4nsal-
rekete ge~iren akti£ bir gu~ olarak ben, nedensel bir butiin ifjinde duzen kazan-
kendisine ka~1 duracag1, kendisiyle mi~ ~eylerden olu~an bir dunya degil-
mucadele edecegi, i~de kendi varh~ dir. Bu mekansal-zamansal duzen mut-
run ve ozgiirlugunun bilincine varacaga lak ilkenin insan bilincinde a9ga
bir dunyaya ihtiya~ duyar. vurulmasmdan ba~ka bir ~y de~ldir
Buraya kadar soylenenler, bir tur oznel ve once bireysel bilin~ sonra da Mutlak
tidealizmi ifade eder. Fakat Fichte, ego Ego i9n varolur. Biz evrensel doga ya da
ya da ben ile, bireysel beni degil de, saf akll tarafmdan yarahlm1~ olan varhkla-
egoyu, saf aktivite ya da faaliyeti, ev- nz. Evrensel rasyonellik ilkesi, bizde du-
rensel akh kabul ettigi ifjin, onun idea- ~unur ve bilin~f yuzeyine ~flkar.
lizmi nesnel idealizmdir. Mutlak Ego Bundan dolay1, doga tGeist olmahdar.
ya da Ben ile bireysellik onun gozunde Bu evrensel ve sirurlanmamJ~ ya~am il-
farkh kavramlardar. Saf Ben ki~isel ben- kesi sonsuz saytdaki bireysel bende
den manhksal olarak once gelir. Saf farkhla~1r, yeniden ortaya lflkar. 0, son·
Ego, bireysel benin ko~ulu, manhksal suz oldugundan, kendi bilincine sonlu
temelidir. Fakat Fichte manhksal once- bir bifjimde, yani ba~ka sonlu benlerle
likle yetinmez. Mutlak Ben, tiim ki~ile olan kar~xthgx tarafmdan sxrurlannu~
rin ya da bireyin uzerindeki ger~eklik olan bireysel bende vanr. Evrensel alai
tir. 0 tum ki~ilerde ortak olan evrensel ve ya~am ilkesi sonsuz oldugundan,
aktif akddu. Bir.eysel ben onu, isterse kendisini sonlu bireysel benlerde tukete-
eger, kavrayabilir. mez. Bundan dolay1, o benleri sonsuzca
Bu Mutlak Ben, Fichte'de Tann olarak yaratmak durumundadu; i~te o, kendi
da tarumlarur. Bu evrensel ilkeye ister bilincine bu bireyl~me sureci ifjinde
Mutlak Ben ya da ister Tann ad1 veri!- vanr. Mutlak ben, bireysel benleri bilinfj-
_,,·-o rrcino, Marsilio
siz otarak y~rat1r, benier ist! yaratJh~la bir t..:~rcihtc buh.. mm;, Ozglirllif;ii vardu.
nndan habersizdirlcr. Evrcnsel amacm s1radan arcu;lan olmay1
Evrenscl ya~ama siireci ya da sal faali- ya da bu amacm bilincinde olarak, iyi-
yeti, Fichte'ye ~ore, ama~1z bir faaliyet nin hizmetindeki goniillii ama.,Lar ohna-
olarak gormck hi.,bir ~ekilde soz konu- y• se.,ebiliriz.
su olamaz. 0 ahlaki bir hedefe yonelmc- Bu baglamda ozgiirliik, irildenin ani bir
mi~se eger, anlams17. olacakt1r. Fich- Sl"ray1~1. ozgiir ve a.,1klanamaz bir ter-
Lc'ye gore, kcndisini insanda ve dogada, cihtir. Fichte, insanlann iyi ya da kotii
bendc ve ben ohnayanda ifade eden olabildikleri somrcuna var1r. iyi olam,
avm Mutlak Bendir. Dogal diinyadaki vani cvrensel ahlaki amacm goniillii
olaylar vc bi rcy,el benlerin eylemleri, en ara.,lan olmay• se.;mi~lerse iyidirler,
yiiksek ahlaki amacm gozle goriiliir ifa- buna ka~m duyu di.inyasmdaki maki-
delcridir. llununla birliktc. bireysel ben- nanrn bir di~lisi ohnay1 se.,mi~lerse, ko-
lcr inidenin cvlcmleriylc, kendilerini tlldiirlcr vc ona gOre~ yalmzca iyi olan
gozle goriiliir olan diizenin iistiine yiik- oliimsiizliige hak kazanabiliL Fichte
scltip, duyusal ohnayamn bilgisinc ula- kar~1 koyma ve ahlaki .,at1~manm hi"-
~•rlar ve bovlclikle de kendilerini evren- bir zaman tam olarak ortadan kaldmla-
scl ahlaki ama.,la ozde~le~tirirler. Mut- mayacagma inan1r. Ahlaki ama" hi.,bir
lak ben, Fichte'ye gore, bireysel varhk zaman tam olarak ger.,ekle~tirilemez.
ya da bcnde, eyleme yondten bir gii\, Ahlaki ya~am kendisine hi.,bir zaman
ahlaki bir ama" ve odev bilinci olarak tam olarak eri~ilemeyecek olan bir iyiye
vard1r, bireysel varhga, duyu diinyasl- dogru &iirekli bir ilerlemedir. Ahlaki iyi,
nm kar~1thgmm iistesinden gehnesini, bir defada eri~ilecek olan statik bir ama"
ozgiirliik idealini ~u ya da bu ~ekilde degildir.
ger.,ekle~tirmesini buyurur. Ficino, Marsilio. 1433-1499 ylilan arasm-
Biz bireysel benler olarak, kendimizde- da ya~am1~ olan ltalyan Yeni Platoncu
ki saf faaliyetin bilincine vardlglmlZ, dii~iiniir.
ahlaki amacnmz1 ger.,ekle~tirmeye .,a- Platonculugu, 15. yiizy1hn din kar~1t1
h~tlgnmz zaman, evrenin anlamm1 ha- Aristoteles.,iliginden korunmamn bir
yata ge\inneye, Mutlak Egonun amac1m yolu, tPlaton'un dii~iincesini de ruhun
ger.,ekle~tirme)'e \ah~1yoruz demektir. en soylu ifadesi olarak goren Ficino, Pla-
Ba~ka bir deyi~le, Fich te"ye gore, birey- ton'un felsefesine Ronesans'm bakl~ a.,,_
sel benin kendisinde bilincine vard1g1 snu katm1~ olan bir dii~iiniirdiir. Ru-
ama.,, mutlak benin sesi, aym mutlak hun oliimsiizliigii iizerine bir dizi kamt
benin kendisini ~eylerin diinyasmda One siiren Ficino, insamn evrenin merke·
ifade etme amac1d1r. Biz dogam1zm, bizi zinde oldugunu savunmu~ ve in san ya-
yapmaya, ger.,ekle~tinneye yonelttigi ~amm• da, ruhun Tann'ya dogru bir
~eyi ger.,ekle~tirebiliriz, "iinkii aym ev- yiikseli~i olarak yorumlaml~tlr. 0, Pla-
rensel ben ya da bilin" bir yandan bizi ton'un ve Hristiyanhgm sevgi anlay•~la
eyleme yoneltirkcn, bir yandan da d1~ rmm benzer oldugumr iddia ederek,
diinyadaki uygun degi~meleri haz1rlar. insan sevgisinin ve dostlugunun en yiik-
Boyle bir "er.,eve i"inde, bireysel ben sek bi"iminin, ruhun Tann'ya olan sev-
i"in ozgiirliikten soz edilebilir mi? gisi iizerine kurulu bir payla~ma duy-
Bireysel ben, Fichte'ye gore, teorik a.,,_ gusundan kaynakland•gm1 belirtmi~tir.
dan duyu alg•s•mn ve dii~iincenin yasa- fideizm [Os. imiiniyye; lng. fideism; Fr.
lanyla, pratik a.;1dan ise evrensel ama.,la fidt!isnre; AI. glaubmspl1ilosopl1ie]. lnancl-
sm•rlamm~tlr. Bununla birlikte, insan hk. Temel dini dogma ve ogretilerin ak1l
i"in di.i~iinme ya da dii~iinmeme ara- yoluyla kamtlanamayacagm1, fakat yal-
smda bir se.,im yapma, evrensel amac1 mzca inan.,, iman yoluyla kabul edilebi-
kendi amac1 yap1p yapmama arasmda lecegini savunan anlay1~. Dini hakika-
frlozof·kra] ?.51
tin, akJa ya da ak1lyiiriitmeye dE!gil de, filoloji [ing.pliilolo gy; Fr. plrilo:asi&:; A l. plzi~
inanca dayand1g1n1 savunan gorii~. Bir lologie 1. 1 Esk.i ki.Uhirleri bu kiil tiirlerden
bilgi kaynag1 olarak inanc1n, akll ya da kalan yaziiL belgelere dayanarak incelc-
bilimden iistiin oldugunu iddia eden, yen bilim. 2 Eski z.aanan ya da kiilhirler-
akhn ve bili1nin degerini yads1yan, yad- den kalan yaztna eserlerir~ kritik edisyo-
S1mad1g1 zaman ise, inanca tabi ohnas1 nunu yap1na sanah veya yonte1ni. 3 Dil
ve inanc1 desteklemesi gerektigini savu- ve edebiyat incelemelerinden olu~an
nan ogreti. bilim dah; bir dili, o dildeki yaz1h tnetin-
Fideizmin iki tiiri.i vardu: 1 Dinin ozii- lerin ele~tirel analizine dayanarak ince~
ni.in, temel ogretisinin felsefi ve rasyonel leyen disiplin.
ol«;iitler a«;1s1ndan ~ok fazla anlamh ol- Dilbilimle edebiyat tarihi aras1ndaki Sl-
mad1g1ndan ve.~sa«;ma oJdugu i«;in, ina- rurda veya orta noktada yer alan filoloji-
niyorum' tezinden hareketle, dini haki- nin konusu, her ii«; anlaanda da yaz1h Ine-
katlerin akla dayanan dogrulara kar~1t tinlerdir. Ronesans donemi hii1nanistleri
oldugunu, bu ti.ir dogrulara rasyonel fa- tarahndan kurulan filoloji, ozellikle 18 ve
aliyetlerle ula~IIainayacaginl savunan 19. yiizy1llardaki «;ah~malarla geli~1ni~
gorii~ olarak a~rn fideizm birinci tiirii ve onun konusu 2LJ. yiizyahn hemen ba~
1neydana getirir. Fideizmin, dini dogru- lannda, hem Slnirlanml~ ve he1n de be-
lann bilgisine ancak inan«; ya da daha lirleme kazarun1~hr. Buna gore, filoloji
«;ok 1nistik bir tecriibeyle eri~ilebilecegi yaz1h metnin tarihinin belirlenmesi, met-
ni savunan bu a~1n versiyonu, zaman run «;OZiilnlenmesi, i«; el~tirisi ve yonnn-
zaman ku~kucu argii1nanlardan da ya- larunasl faaliyetlerinden olu~an bir disip-
rarlanarak, akhn kesin hi«;bir dogruya lin olmak duru1nwtdadar.
eri~e1neyecegini belirtir, Kierkegaard·da
filozof [Os. Feyla.of, ing. Philosopher; Fr.
old ugu gibi, ger«;ekte sa«;ma ya da akla
Pltilosopl1e; Al. Pltilosoplz]. Eserlerinin 13.
aykJn olan ogretilerin inan«; yoluyla
yiizy•1dan ba~layarak, Arap«;a ve Yu-
kabul edilmesini ister. nanca·dan Latinceye terciime edilme-
2 Olrulu fideizm ise, kesinligin, akla de~il
siyle birlikte, Orta«;ag Hristiyan diinya-
de, inanca dayand1g1nl savunmak yerine,
Sinda tan1n1naya ba~layan Aristoteles'e
belli d:ini dogrulann if adesi ve kabulii
Orta~ag Avrupa•s1nda, ara~t1nnac1 ve
a«;ISindan, inancm temel olup, aklldan
dii~iiniirler taraflndan verilen ad.
once geldigini, fakat akllyiiriitme ve de-
filozof-kral (ing. philosoplrer-ki•tg; Fr. p/ailo-
neyse1 ara~t1rman1n biisbiitiin degersiz
olmay1p, soz konusu dini halcikatlerin
sop/1e-roi]. Ya~ad1g1 donemin, hocas1
anla~•lmas1 ve a«;Jklanmas1nda onemli
tSokrates'i hakSIZ yere ohilne gotiiren
bir rol oynad1guu one surer. Buna gore, siyasi diizeninin bozulup yozla~hg1n1
Tann·run varolu~uyla ilgili rasyonel ka- savunan tPiaton·un, toplumlar i«;in kur-
tulu~un, ancak ve ancak filozoflann kral
tutlar, inanca dayarularak kabul edilmi~
olaru yorwnlayan metafizik sistemler, ya da krallann filozof olmas1yla miiln-
dinin dogas1 ve inananlar iizerindeki et- kiin oldugu inanc1n1 dile getiren deyim.
kisiyle ilgili tarihsel ve psikolojik ara~tn Onun bit se«;kinler aristokrasisi olarak
malar, daha once inan«; yoluyla kabul betimlenebilecek olan siyasi sisteminde,
edilmi~ olan ~eyleri dogrulamak ve yonetid sm1fln iiyesi olan bilge ki~i.
hakh kllmak i«;in kullandabilir. Ba~ka Bireyle devlet aras1nda bir analoji
bir deyi~le, fideizmin, t Aziz Augusti- kuran ve i.i«; par«;ah ruh anlay•~•n•
n us ya da tPascal'da rastlanan bu llunh aynen devlete yans1tan Platon, tlpkl bi-
versiyonu, inan«;la akh kar~1 kar~1ya ge- reyde, erdemi bilgelik olan akhn ege-
tirmez ve akla, inan«; yoluyla kabul edii- Inen ve yonlendirici gii«; ohnas1 gibi,
Inek durumunda olaru formiile ebne, devlette de otorite ya da yonetici s1nifan
a«;1khga kavu~tunna ya da ayd1nlabna bilgelerden, filozoflardan olu~1nas1 ge-
gore vi yiikler. rektigini one siirmii~tiir. Ba~ka bir de-
352 finalizm
yi~le, Platon bir yandan yoneticilerin kanizmin kar~lSmda yer alan finalizm,
kendi ki~isel c;1karlanndan c;ok, halk1n dunyarun bir amaca gore duzenlendi~ini
iyili~ini ve refah1n1 du~unmeleri ic;in, iddia eder. Finalizmin, biri d1~, di~eri ic;
onlara 1nulkiyet edinme yasa~ koyar, olmak uzere iki tiirii vardu.
yani yonetim kademesinde siyasi guc;le Bunlardan, 1 dt~ finaliznre gore, butun
ekonomik gucu birbirinden ayliiiken, bir varhk ve olaylar, evrende, gene) bir
yandan da, yine genelin iyili~i ic;in, bil- plan, duzen ve uyumu gerc;ekle~tirmek
geli~in gucunii siyasi giic;le birle~tinne amanyla varh~a gelir. 21~ finJJlizme gore
ye c;ah~m1~hr. ise, canh varbklarda her orgarun belirli
Ona gore, otoriten.in ve yol gosteridlik bir amac1, belirli bir do~rultuya yonel-
hakk1run yalruzca bilgi ve uzmanhkta •ni~ bir hedefi vard1r ve organlar arasJn-
olmas1 son derece do~al bir ~eydir. Bu da tam ve kusursuz bir uyum bulunur.
ba~lamda, dev let in yoncticisi, gen;ek bir fizik [tng. physics; Fr. physique]. Antik
otorite olabilmek, gerekli yol gostericili- Yunan felsefesinde ve ozellikle de Stoah-
~i yapabilmek i'iin, gerekli yeti ve bilgi- larda, manbk ve ahlAkla birlikte, felsefe-
lere sahip olmahdu. Platon'a gore, birey- nin uc; dallJU meydana getiren disiplin-
de d uzensizlik, olc;iisuzhik ve kanna~a lerden biri. Descartes'ta koku metafizik
yaratan ~ey, ruhun daha a~a~1 pan;ala- olan bilgi a~acuun govdesi. Gunumuz-
nnm isteklerinin belirleyid olmas1, soz de gozlemlenebilir evrenin temel bile-
~enleri aras1ndaki etkil~imleri ve mad-
konusu istek, i~tiha gibi o~elerin akhn
denin yap1sma ili~kin temel problemleri
kontrolu d1~1nda kalmalandu.
konu alan bilim. Mikroskopik ya da
Ay1u ~ey, bir devlette, yonetim bilgisi,
makroskopik dsimlerin hareketleriyle il-
gene) amac;lara il i~kin bir bilgisi olma-
gili fenomen)erin olc;iilmesi, hesaplan-
yan ve c;ok daha onemlisi bilgelikten
maSI ve onceden do~ tahmin edilme-
yoksun olup, maddeye du~kunliik gos-
siyle u~ra~an disiplin.
teren insanlarm, yonetilecek yerde yo- fizikalizm [Os. tabiiyat,drk; lng. physica-
netmeye kalkl~bklan, devletteki akll lisrl1; Fr. physicalisme; AI. physicalismus ].
gucunun denetim.ine ginneye direnc; 1 Bilim felsefesinde, manakc;1 pozitivist-
gosterdikleri zaman, dev let ic;in de soz ler, kimi Viyana c;evresi du~unurleri,
konusu olur. I<Jsacasl, hem devlette hem ama ozellikle de terirrti 1931 y&lmda fel-
de bireyde, akll yonetid olmabd1r. Dev· sefi terminolojiye anna~an eden Otto
letteki bu akd o~esi, filozof-krald1r. Filo- Neurath tarihndan savunulan, bilimin
zof-kral, uygun yetilere sahip olan, buna dilinin maddi, fiziki nesnelere gonde-
ek olarak matematiksel bilimlerde ve fel- rimde bulunan ve tiim temel yuklemleri
sefe alarunda yakla~1k elli ya~1na kadar fiziki bir nitelik arzeden bir dil oldu~u
suren uzun bir e~itimden ge-;mi~ olan goru~u. Bilim dilinde yer alan her be-
ideal yoneticidir. timleyici terimin ~eylerin gozlemlenebi-
finalizm [Os. mezhebi gaiyyun; ing. fina- lir ozelliklerini gosteren terimlerle ba~
lism; Fr. finalisme; AI. finalisntus]. Erek- lanhh oldugunu one suren goru~ o)arak
selcilik. Fiziki dunyadaki tum olaylarda fizikalizm, herhangi bir bilimin dilinin,
bir amac1n bulundu~unu, do~ada h.ic;- yalruzca olaylann deneysel olarak goz·
bir ~eyin bo~una olmay1p, her varhk )em)enebiJir ve Slnanabi)ir ozelJik)erini
ve olaym bir amaca gore meydana gel- gosteren terimleri ve kavramlan ic;eren
di~ini, do~ada bir amac;hhk, ereklilik bir dile donu~turulebilir oldugunu ya
bulundu~unu savunan ak1m. da donu~tiirulmesi gerekti~ini, tum bi-
Dun yadaki tum fenomenlerin ak1~1n1n limsel onennelerin fizik biliminin ya da
bir mekanizm ir;inde ortaya c;&ktt~lru, ve fizik.i bilimlerin terminolojisiyle ifade
dolayJs1yla amac;b bir dii~uncenin ya da edilmek durumunda oldu~unu savunan
plan1n sonucu olmadJgtni savunan me- teoriye tekabul eder.
fiziki 353
indirgemeci bir goru~ olarak fizikalizm, Bu deyhnlerin anlamlan fark.h bile olsa,
tMach, tSchilick ve tAyer gibi mantlkfil onlar tam olarak aym ~eyi ya da olayt
pozitivistler tarafmdan benimsenen ve tasvir ederler. Biz jnsanlardan fiogu, bu
temel yuklemlerle onermelerin salt ~eyi gostermek ifiin, 'masa du~uncesi'
duyu-verileriyle ilgili onenneler oldugu- deyimini kullansak bile, tiir ozde~ligi te-
nu one suren tfenomenalizmden farkh- orisine gore, bir bilim adam1, en az1Jldan
hk gosterir. ilke olarak, beyrun bu du~unceden
2 Metafizikte, klasik tmaddeciligin mo- ba~ka bir ~ey olmayan haline ili~kin bir
dem ya da fiagda~ versiyonu olarak, va- analiz gerfiekle~tirecektir. Dahas1, bu te-
rolan her~eyin fizik bilimlerinin temel oriyi savunanlara gore, bu turden tiim
sayd1g1 ~ey ya da nesnelerden meydana du~unceler, gerfiekte, beynin aym tur-
geldigi ve temel fiziki unsur ya da nes- den halleridir.
nelerin davram~m1 yoneten yasa ve du- 2 Ornek ozde~ligi teorisi. Bu teori de,
zenlilikler dt~mda ve onlardan baglm- tlpkl ti.ir ozde~ligi teorisi gibi, t(im di.i-
Slz hifibir yasa olmadtgl goru~u. ~uncelerin beynin halleriyle ozde~ ol-
3 Zihin felsefesinde, zihinsel ozellikle- dugunu one surer. Bununla birlikte,
rin fiziki ozellikler tarahndan belirlen- ornek ozde~ligi teorisi, aym turden du-
digi goru~unu ifade eden fizikalizm, ~uncelerin tumunun birden beynin
zihin-beden ili~kisi konusunda ise, zi- aym turden halleriyle ozde~ olmasmm
hinsel olaylann tam olarak fiziki olay- gerekmedigini belirtir. Teori, ornegi
lar, fiogu zaman da beyindeki olay ve turun bireysel uyesi olarak tammlar-
surefiler aracthgtyla afilklanabilecegini ken, belirli bir du~unce turunun birey-
savunan goru~e kar~1hk gelir. Fizika- sel uyelerinin zorunlulukla aym ti.irden
lizm, birbirine indirgenemez iki ayn tD- fiziki hailer olmadtgmt soyler.
zun varoldugunu savunan zihin-beden fizik~iler [tng. physicians; Fr. physicien-
ikiciliginden farkh olarak, bird bir og- nes]. M. 0. 6. yiizydda, Thales tarafm-
retidir; yalruzca tek bir tozun, fiziki bir dan kurulmu~ olan Milet Okulu filozof-
yap1 arzeden tozun, yani beynin varol- lanna verilen ad.
dugunu one surer. Zihinsel bir olaym Soz konusu filozoflara bu ad, onlar do-
fiziki bir dille tasvir edilebilecegini be- gayt, yani physisi konu ald1klan, doga-
lirtir ve bilim adamlannm fiah~malan ya ili~kin ara~tumalannda akd yarunda
m bu alana yoneltmeye fiah~u. gozlemi kullandtklan ve physisi afitkla-
Fizikalizmin iki ayn turu vardu: a) Tiir- mak ifiin, ortak olarak her~eyin kendi-
sel ozde~lik kuramr. Bu tur bir tizilc.aliz.m, sinden 9kt1g1 maddi bir varhk olarak
zihinsel olaylann fiziki olaylarla ozde~ arkhe aradtklan ifiin verilmi~tir. Bununla
oldugunu one surer. Buna gore, omegin birlikte, ara~hnnalannda uygun teknik
'masa'yla ilgili bir du~unce, yaln1zca yontemlerden ve bilimsel malzemeden
beynin belli bir hilidir. Beyinin bu hali yoksun olmalan ncdeniyle, saz konusu
saz konusu dogu zaman, bunu masayla fizikfiilerin bilim ya da felsefeleri, tah-
ilgili bir du~iinceye sahip olmak olarak minf vc oldukfia spekulatif bir yap1 ser-
betimleyebiliriz. Su halde, belirli bir rur- gilemi~tir.
den tiim fiziki haller, ayru zamanda be- fizi~ [tng. physical; Fr. physique; AI. na-
lirli bir turden zihin halleridir. Ttpkl'su' turphysisch, physikalisr:h]. Dogamn ya da
ve 'H 20'nun ayru maddeyi gostermesi, evrenin bir parfiaSI olan bir varhk ya da
birinin halk arasmda, buna kar~m dige- nesneyi; maddi bir ~eyi; zaman ve
rinin bilimsel fievrelerde kullandmas1, mekan ifiinde ortaya fitkan bir ~ey olarak
birincisinin aym maddenin tslakhgm1, analiz edilebilen ve insan zilminden ba-
oysa digerinin kimyasal bil~imini ifade gtmSlZ bir bifiimde varolan bir ~ey ya da
etmesi gibi, 'masayla ilgili du~unce' ile nesneyi gosteren sua t.
'beyinin belli bir hali' tam olarak ayru Buna gore, fiziki stfatl, oncelikJe mad-
~eyi g~sterir. denin, enerjinin, v. b. g., ozellikleriyle il-
354 fiziki idealiz1n
gili olarul burndan te~1nil ya da anla1n ge- fizyokratlar [ing. pltysiocr(lls; Fr. pllysioc-
ni~le1nesi yoluyla do~arun maddi yonle· r(ltes]. 18. yiizyllda ortaya c;1kan1 ve
rini ve nihayet insan bedenini gosterir. zenginli~in t~k ve en btiyiik kayna~l
Bu ba~lamda, fiziki olgu ve olaylar ara- nln toprak ve tanm oldu~unu savunan
Slnda varolan nedensel ili~kiye, insan iktisadi O~retiye Velilen ad.
zihninden ba~tms1z olarak varolan fiziki Frans1z iktisat~1s1 F. Quesnay taranndan
nesneler aras1nda soz konusu olan ne- kurulan Fizyokratlar Okulu, Tann'n1n
densellik ili~kisi fiziki nedcnsellik ad1 veri~ iradesini yansltan do~al dtiz.~ne onem
lir. Fiziki bir ~eydel ya da fiziki nesneler venni~tir. Bu diizende zenginli~in tek
aras1nda ortaya c;•kan de~i~me, hareket kayna~1 tanm olilrak belirlenir c;unkii
I
ya da faaliyete ise.fizikf olay derunek tedir. biittin bir iilke halk1n1n ya~am1n1 bor~1u
Buna mukabil, hareket edebilen, de~i~e oldu~u temel maddeleri tireten yaln1zca
bilen, hareket ettirilebilen, de~i~tirilebi tanmdu; oysa, sanayi ve ticaretin yaph-
len tic; boyutlu nesne ya da varhk fizik7 ~~ ~ey tanm taraf1ndan tiretilen bu
I
lirtmi~tir. Helrnholtz, bilinc;siz ~tkanm ~in.i one siirerken, maddf oJn1ayan diinya
larla ilgili gorii~iinde ise, Kant'1n algt- ve oziin otesindeki varhk o~retisinden
nan yarg1 yt ic;erdi~i gorii~iinii benimse- dolaya, Platon'u ovmeye devam etmi~tir.
mi~tir. Ona gore, bilin~sizce yapalan Justinus, aynca Platon'un fail· nedeni
~akaramlann temelinde a priori neden- olan Demiurgostu ayna adla kullaruna~,
sellik ilkesi vardtr, ki bu ilke bize du· oliimden sonraki odiil ve ceza soz konu-
yumlanmaz i~in biliruneyen nedenler su oldu~unda, Hristiyanlakla Platon'un
gosterme olanag1 verir. o~retisi arasmdaki benz.erliklere i~aret et-
Gorii~lerini, Helmholtz gibi, insan fiz- mi~tir. Bununla yetinJneyip, Sokrates'le "
yolojisine dayandaran Lange ise, duyu- Hz. lsa'run durutnu arasmda bir ko~ut
sal diinyarun insan organizmas1 ile bilin- luk kuran Aziz Justinus'a gore, nasll ki
aneyen bir ger~eklik arasandaki kar- insanlan do~ru yola getinneye ~ah~an
~thkh etkile~imin bir iiriinu oldu~unu Sokrates'e, dinsizlik su~latnast yoneltil-
savunmu~tur. Deneyim dunyas1 bu kar- diyse, lsa da, ateizm su~lamasma •nuha·
~thkh etkile~im tarafandan belirlenir, tap olmu~tur.
organizmarun kendisi ise, psikoloji ve fobi [lng. pltobia; Fr. plzobie; AJ. phobie ]. Belir-
fizyoloji yoluyla anla~almahdtr. Lan- li nesne, dunun ya da kimseler kar~asm
ge'a gore, nedensellik, bizimkisi gibi ku- da d uyulan, yersiz, temelsiz, man.t:akd1~1,
rulmu~ bir zihin i~in ge~erli olan temel ancak onlenemez korkuya verilen ad.
dii~iince tarz1d1r, ve dii~iincenin i~lem tonem. [lng. phonenze; Fr. phoneme; AJ. plu:r
leri ve ilkelerinin fizyolojik bir temeli nenz]. Sesbirim. Bir do~al dilde, bir dizi
vardtr. Ger~ekJikle ilgili olarak, madded ayu1c1 ozellikle belirlenen en kii~iik,
bir bak1~ a~1s1 benimseyen Lange, soz miistakil, kesintili age. Fonem, bir dilde
konusu kah gerc;eklik anlaya~uun, insa- anlama de~i~ik iki bildirimi ayart etmep
nln kendi yaratas1 olan ideal bir dunya ye yarayan ses unsurlan bulundugu go-
ile tatnamlanmasa gerekti~ini one siir- rii~uniin sonucu olan, kendi ba~ma an-
mii~tiir. lamdan yoksun unsuru gosterir.
flatus vocis. Orta~agan iinlii ttiimeller kav- fonksiyon [ing. function; Fr. fonction; AJ.
gasmda, tkavram realizm.ine oldu~u funktion]. l~lev. Bir nesnenin, bir ~eyin ya
kadar, kavramcah~a da kar~a ~1kan nomi- da bir ki~inin ait oldu~ biitiin ya da bir
nalistlerin, tiimellerin. gene) kavramlann sistem ic;indeki kendine ozgii faaliyeti.
ger~ekli~i olmada~a, onlann 'yalntzca Bir ~eyin, ait oldu~u s1nafa ozgii olan
a~tz.dan c;1kan bir ses' oldukJanru dile ge- tarzda eylemde bulunma yetisi ya da
tirirken kullandtklan Latince terim. giicii. Bir orgarun, par-;alan birbirine ba-
Flavius Justinus. 100-164 ytlllan arasanda ~amh bir biitiin i~inde oynada~a kendisi·
ya~a1n1~ Hristiyan Apolojisti. Felsefenin, ne ozgi.i ve belirleyici, karakteristik rol.
Tann 'I'W'l insana sundu~u, onu Tann yo- Bir ~eyin kendisine ozgii do~al eylemi.
luna sokan, en de~erli arma~an oldu~u Aralartnda ba~unWak ya da kar~ahkhhk
nu savunan Aziz ]ustinus, felsefede, ili~kisi bulunan diizenJi nesne kiimeleri
tPiaton'un 1naddi olmayan ger~eklikJer arasandaki ili~kileri ifade eden ka vram.
olarak ttdealar o~retisinden ~ok etkilen- Matemati~in temel kavramlanndan
mi~, bu ~er~eve i~inde Tann'ya, iyi ldea- olan fonksiyon, Frege'nin kavramlarla
sma ili~kin a~1k bir goriiye ula~maya fonksiyonlar arasmdaki benzerlikle ilgi-
beklerken, birden Yunan felsefesinin ye- li asrarlanndan sonra, manhkta da uy-
tersizli~i nedeniyle Hristi yanh~a don- gulaana alan1 bulmu~tur.
mii~tiir ...c\ziz Justinus, bu donii~tin ar· fonksiyonalizm [tng. functionatisnz; Fr.
dmdan, Tann'ya ili~kin sa~lam, kesin ve fonctionnalisme]. t~levselcilik. 1 Genel
em in bilgiye, do~ru felsefeye, ancak vah- olarak, bilim.sel a~1klama ve yorumun
yin kabul edilmesi suretiyle uia~alabilece- temel araca olarak, yapa yerine i~lev ya
356 fonksiyonel
sahip bulundugu gorii~une kar~1 ~1kan ~kli olan belli bir tiirden 1nadde par~a
Aristoteles'e gore, ba~1ms1Z bir bi~ilnde SI olarak et tanun1, akllh hayvan olarak
varolanlar yalruzca tozlerdir ve tozler de insan tan1m1 aktlla anla~tlabilir olan
madde ve formdan meydana gelir. Bu forma, akl1n nesnelerine ornektir.
iki tozden yaln1zca fonn, nesnelerdeki Ote yandan, 2 maddesiz forma basit
bilinebilir O~eye kar~1bk gelmektedir. form ad1 verilir. 3 Bir ~eyin, varolu~u
Maddenin insan zihni taraf•ndan aytrt i~in ozsel olmayan; onu her ne ise o
edilemeyen, yap1dan ve belirlemeden yapan oze, ozsel forma kJyasla ikincil ve
yoksun bile~en oldu~u yerde, Aristot- dolay1s1yla bagtmh olan forma ilineksel
les'e gore, form insan ziluli taraf•ndan fonlt denir. Buna gore, bir insarun ozsel
bilinebilen, yani tasvir edilebilen, tarum· formu, ozu aktl, aktlhhkhr. Fakat onun
lanabilen, stn1flanabilen yon ya da bile- bir komedyen de~il de, muhendis olma-
~endir. Bu ~er~eve i~inde form, belirsiz Sl ilineksel, anzi formudur. Bu fonn, her
olan tnaddeyi belirleyerek, onu belirli ne kadar ikincil olsa da, muhendis ola-
bir nesne haline getiren, soz konusu nes· bilmek i~in, oncelikJe aktlh olma, akll
neyi, ba~ka bir ~y de~il de, her ne ise o sahibi olma zorunlulu~u bul und u~un •
~ey yapan belir Ierne i&kesidir ozdur'
I dan, ozsel forma ba~hdtr. 4 Kendinden
ozelliktir. var ve kaha olan, maddeden ayn olarak
Buna kar~1n, unlu Alman filozofu 1m- varolabilen fonn; hi~bir ~ekilde cisimsel
manuel t Kant'ta form, zihne, ins an var- ya da maddi olmayan form; maddeden,
bfPna duyu-deneyinde duyumsal sez· ve dolayas1yla eylemde bulunmak ve
giyle verilen ham duyumu, duyusal varolmak i~in, maddeyle bir ~ekilde
~oklu~u, anlamh algtlar ve yargllar ~k ili~kili olma zorunlulu~undan ba~1~1k
linde birlikJi hAle getirme ve kategorize olan, bireyle~imi olmayan form ise keu-
etme olana~1 sa~layan a priori o~e ola- dinden kaim fonn diye tantmlarur.
rak ortaya ~1kar. Bir ~ey, zihin tarann· 5 Buna kar~1n, maddesiz bir bi~imde
dan sa~lanan form ya da yap1 olmadl- varolamayan, varolabilmek ve bir form
~tnda, anlams1zdu. Kant'1n .deyi~iyle, olarak aktif olabilmek i~in, maddeye ih-
i~eriksiz olan form bo~ ve formsuz i~e tiya~ duyan forma ise, maddl fonn denir.
rik de kordur. 6 Ote yandan, matematiksel bilginin ko·
c;e~itli fonn tiirleri soz konusu oldu- nusu, matematiksel soyutlamanm sonu-
~unda, 1 yaln1zca akd taraftndan, rasyo- cu olanfonna matematiksel fonn ad1 ve-
nel du~unce kavranan forma, akrlla anla- rilmektedir. 1 Felsefi anla1nda fonn; bir
~rlabilir (intelligible) fonn ad1 verilir. tozu ya da toz turiinti tneydana geliren
Aktlla anla~tlabilir formu, bir ~eyin akdla anla~1labilir yap1, temel ozellik,
ozu, o ~ey i~in soz konusu ~ey olmarun metafiziksel form olarak tarumlarur.
ne anlama geldi~ini belirleyen o~e ya da 8 Maddeden soyutlaruru~ ya da yaht-
onun tanmu olarak belirleyen Aristote- lannu~, maddeden tumuyle ba~1msLZ
les'in bu konuda verdi~i omek ettir. olan form, yine nretafiziksel fonn diye kav-
Duyum etin s1cakhk, so~ukJuk, katlhk, ramsalla~tlnhr. 9 Butun bir ture ortak
yumu~akhk turunden alg1lanabilir olan olan, h.Jriin tiim uyelerince payla~tlan
niteliklerini aytrt etmekle birlikte, et o)- forma ortak form denmektedir. 10 Ote
mantn ne oldu~una biz ba~ka bir yetiy- yandan, bir ~eyin her ne ise o olarak va-
le, yani akllla hukiim veririz. Ba~ka bir rolmasml, o ~eyin ba~ka bir ~y de~il
deyi~le, biz duyu yoluyla etin algllana- de, her ne ise o olmasuu sa~layan, bir su-
bilir olan duyusal formunu ahr, nitelik- rece, olu~ sured iQn.deki yaplSlnl, mode-
lerini algtlariz, buna kar~tn akd sayesin- lini kazanduan fonna; belirsiz olan mad-
de, etin tanurunl verir, ozunu ifade deye, ama~1z olan de~i~meye, belli bir
ederi.z. Sesler, renk&er nesnelerin algtla- turden faaliyet, duzen ve a~na~ kazandt·
nabilir olan formlanysalar e~er, belli bir ran fonna; bir ~eyin, bize, ait oldu~u s1-
fo[JJlel 359
1ufl, turi.i ya da aileyi belirle1ne ve onu ne uygun bir eyle~n olup ohnad1g1n1 be-
ba~ka ~eylerden ay1rd etme olanaga !irleyen ~yin, oznenin iradesinin, i.;erigi
veren yoni.ine, ozelligine ise ozsel fonn degil de, fonnu oldugunu one si.iren
ad1 verihnektedir. 11 Bir ~eye sonra- ahlak ogretisi. 7 Sosyolojide, toplumsal
dan, sanat yoluyla kazandanlma~ form ya~aman (ornegin, ailelerden, egitim, si-
ise yapay fonu diye tanunlanar. yaset, sanayi, v. b. g.den meydana ge-
formalizm [Os. suriye. ~ekl.iye; ing. forrua- len) i«;erigini, toplumsal ya~aana ~ekil
lisTJJ; Fr. fonnalisme; Al. formalisurus]. 1 lendiren, onun teme)ini olu~turan '«;atl~
Gene) olarak, a«;aklama ya da deger bi«;- Ina' benzeri formlardan veya yap1larda11
anenin anla1 nh ya da nihaf temeli olarak ayaran ve boylelikle de toplu1nsal ili~ki
formun (ilkelerin, yasalann) onemini lerin te1nel bi«;imlerini yakalayarak top-
vurgulayan, form fikrine anadde fikrin(n tumsal ya~a1n1n bir geometrisini lneyda-
«;ok daha i.isti.inde bir yer veren, i«;erik- na getinneye «;ah~an sosyoloji anla ya~1.
ten «;ok, di.izenleme, tutarhhk ve fonnel 8 Edebiyatta, eseri, felseft toplu1nsal
ilkelerin geli~imi i.izerlnde duran sistean veya psikolojik yap1lara eri~1neyi sagla-
ya da anlaya~. yacak bir ara«; olarak gormek yerine, bi-
2 Metafizikte, dogan1n anla~llabilirligi zatihi kendi ba~1na bir deger olarak de-
ni forma veya di.i~i.ince yasalarana bag- gerlendirip, onu i«;kin olarak yoruin-
layan ogreti. 3 Sanat alarunda, formu layan, edebi form ve i.isluplara, edebiya-
i«;erikten yahtlayarak sanat eserlerinde hn salt kendisine ozgi.i olana dair incele-
formun ozerklik, bagunsazhk ve onceli- meyi on plana «;1kartan yakla~1m. 9 Ede-
gini vurgulayan ak.Jm, i«;erigi degil de, biyat ele~tirisinde, Roman Jakobsan'dan
formun onemini vurgulayan anlay1~. esinlenen ve oznel yorumdan saklrur-
Buna gore, sanatta formalizm, sanatln ken, anlan teknikleri, metnin fonetik ve
toplwnsal di.i~i.i ncelerle, ihtiya«;larla hi~ semantik boyut1ar1 arastndaki ili~kiler
bir ilgisinin bulunmad1garu, yalruzca bi- ve onwt «;~itli yap1sal ozellikleri i\ze-
«;imle ilgili oldugunu one si.iren sanat rinde odakla~an metinse) analiz ve ele~
gori.i~i.in i.i if a de eder. tiri yontemi.
4 Bilirnsel hakikatin, her ti.irle deneyim- for1nel [Os. suri, ~ekli; lng. formal; Fr. for-
d en bagtmsaz olarak, bir yorumlama sis~ mel; Al. formal]. 1 Ozel konu ya da i«;e-
teminin yasalanna ve kurallanna bagh rikten bagamslZ olarak ge«;erli olan, y al-
oldugunu one si.iren gori.i~. 5 Matema- Juzca manhksal bir anlaan1 bulwtan; 2
tikte, D. Hilbert'in onci.ili.ik ettigi, mate- maddeyi ya da somut ger«;ekligi soyut-
matik i«;in gerekli olan tek ~eyin, mate- layarak, ger«;ekligin yalruzca fonnunu
Jnatigin fonnelle~tirilmesi ve meydana ya da yaplSinl goz online alan yakJa ..
getirilen sistemin tutarh oldugunun ka- ~1m; 3 salt fonnla ilgili olan; 4 olgulan,
rutlanmasa oldugu gori.i~i.i. Soz konusu maddf ger«;ekleri dikkate almayan tavu;
formalist anlay1~, matematigin, sayllar 5 ama«;larla, nihar hedeflerle degil de,
ya d a suuflar benzeri soyut nesneler salt ara«;larla ve si.ire«;lerle ilgili olan yak-
haklanda degil de, ogeleri, kendileriyle la~lm i«;in kullarulan s1fat.
birtak.Jm degi~mez kurallara gore i~lem Bwta gore, t Aristoteles'in maddi a«;lkla-
yapdacak semboller ya da anlams1z te- maya alteanatif olarak getirdigi ar;U<Jama
rimler olan, fonnel sistemlerden olu~tu tarz1na, bir ~eyi formuyla, on u her ne ise
gunu savunan gorii~e; matematigin o ~ey ya pan oz ya da forme( nedenle
temel problemlerini, formel aksiyomatik a«;lklama ~ekline fonnel af•klama ad1 veri-
konstruksiyonlarla «;ozmeye «;ah~an ma- Hr. Soz konusu at;tklama, ornegin aga-
tematik ak1mana kar~d1k gelmektedir. can, kendi fonnwtdan dolaya, o filanca
6 AhiAk felsefesinde, bir eylemin ah- tarzda yap1lanm1~ oldugu i«;in, bi.iyi.idi.i-
likln gereklerine, ahl!khhg1n talepleri- gu ~ekilde, bi.iyi.iduguni.i sayler.
::\60 fonnel ahlak
Bu bag-lamda, ele ahnan Slruf1n, tan1m- d1r. Matematik ve manhg-ln formel bi-
lanan kavramln tiiln uye ya da ornekle- limler olarak goriilmesinin ikinci nede-
rinin, ortak olarak payla~llklan, ve o ni, bu bililnlerin i~erikJe ilgili olmama-
s1n1f ya da kavram1 ba~ka s1nlf ya da landu. Bize d1~ diinyadaki varhklarla il-
kavramlardan aylrmaya yarayan ozni- gili bilgi vermeyen matematikt;i ve man-
t~lik ya da karakteristik.lerinin belirle- llkt;1n1n gorevi, kendisine herhangi bir
nip Hade edihnesinden olu~an tan1m onerme verildig-inde, bu onenneden
tiirtine fonnel tamm denir. hangi zorunlu sonut;larm ~1khg-1n1 ara~
Ote yandan, pazar ve iktisadr eyleme hrmakhr. Zira, fonnel bilintler belli ~ey
dair a~lldamas1nda, Max Weber tarahn- lerin (tarwnlann, aksiyomlarln) dog-ru
dan ki~isel olmayan niceliksel kalkiiliin kabul edilmesi durumunda, belli sonut;-
kapsam1yla ilgili olan, daha sonra da lann, onlardan zorunlu olarak fjlkllg-1
ba~kalan tarahndan, amat;lan hesaba dediiktif sistemlerdir.
katmadan, ara~lann ve siiret;lerin he- formel bir sistemin yap1s1 [lng. structure
saplanmaslnda soz konusu olan akdcl- of a fonual system; Fr. structure d'un
hk tiiriine forrnel rasyonalife ad! veril- systeme forme I). Fonnel bir sistemin, 1 te-
mi~tir. rimler aras1nda ili~ki kurma s1ras1nda
formel ahlak [lng. formal etlzics; Fr. ethiqtce ba~vurulan bir i~lem olarak tanunlama
formelle; AI. formlich etlzik]. Evrensel ve 2 onerme ya da fonniiller arasmdaki
ahlak kurallann1n, tum insanlar1n, ey- manhksal ili~kileri belirtik hAle getir-
lemlerinin doguracag-1 sonut;lan hit; dik- mek, aksiyomlann dog-ru kabul edilme-
kate almadan, uymakla yiikiimlii olduk- si durumunda, ba~ka hangi onenne ya
lan kurallar oldug-unu; dog-ru ahlaki da fonniilleri daha dog-ru kabul etme-
set;im ve eylemlerin temelinde her ne miz gerektig-ini gostennek it;in ba~vuru
kadar iyilik, yard1mseverlik, a~k, dost- lan i~lem olarak 9kanm ya da kaJutla-
luk ve uzgorii gibi motif ve standartlar ma gibi iki temel i~lemden, 3 sistemin
olsa da, en yiiksek motif ve standarbn, vokabiilerini olu~turan, a) sisteme ta-
bir odev duygusu, evrensel ahlSk kura- rumlanmadan dahil edilen ilkel terim-
hna ya da yasas1na uyma yiikiimliilug-u Jerle, b) ilkel terimlere dayarularak be-
oldug-unu savunan ahlak anlay1~1. lirtik bir bit;imde tarum.lanan tiiretilmi~
Buna gore, formel ahlak bir eylemin terimlerden, 4 a) sistemde ispatlanmak~
deg-eri ya da dog-rulug-unun, eylemin s1z1n kabul edilen onenneler olarak ak-
sonut;lanna degil de, on un ne li..ir bir siyom ya da postiilalarla, b) sisteme is-
eylem oldug-una bag-h oldug-unu ileri patlanarak dahil edilen teoremlerden,
siiren anlay1~a kar~1hk gelir. Soz konu- ve nihayet 5 sistemi meydana getiren
su ahlak, Kant• Jn ahlak1 tiiriinden, in san onenne ya da formiillerin, rastgele
varhg-lrun odevlerini belirlemede soz terim dizilerinden ibaret olmay1p, sen-
konusu olan temel ilkelerin tiimiiyle for- taks yoniinden kurallara uygun tamde-
lnel oldug-u ahlak kuramuu belirtir. yimler oldug-unu belirlemek ya da de-
formel bilimler [ing. for111el sciences; Fr. netlemek it;in kendilerine ba~vurulan
sciences formelles; AI.. formlich wissens- kurallardan olu~an yap1s1.
chaften). Matematik ve manllk gibi, ko- formel dil [ing. formal language; Fr. langue
nulan gert;ekte varolmayan ideal ya da formelle; AI. formlich sprache). Bilimselte-
tasanmsal varhklardan olu~an bilimler. orileri ve yasalan, ve manhk ve mate-
Buna gore, fonnel bilimlerden olan matig-in dili benzeri dilleri semboll~tir
. manhg-1n konusu kavramlann, onenne- mek iizere, ozel birtalam kavramsal
lerin ve akllyiiriitmelerin yap1 ve ozel- kurallarla mantlk kurallarma gore olu~
liklerinden meydana gelirken, matema- turulan ve belirli bir amaa tam olarak,
tig-in konusu, tasarunsal ya da ideal kesin ve tutarh bir bit;imde gert;ekle~tir
~eyler olan say1lar ve ~ekiller diinyasJ- mek it;in kullarulan dil.
formel orterme 361
Fonnel bir dilin kurucu ogeler! ~unlar~ n olarak fonnel olmayan yanh~lar ii,_
d1r: a) Sembolizm, b) soz konusu sem~ ba~hk altmda smlflanabilir: 1 Bunlar-
bollerin birbirlerine nasd baglanacagm1 dan birindsi alan maddi yanh~lar ,_Ikan-
belirleyen sentaktik kurallar ya da in~a ITUn i,_erigiyle, ~nmm gonderimde
teknikleri, c) dilin terimlerine yiiklenen bulundugu olgularla ilgili alan yanlJ.$-
anlamlan saptama ve yorumlama olana- lardir. SOz konusu yanh~ ti.irii, kendi
gl veren semantik kurallar, d) tiimden- i,_inde, ula~hg1 sonu,.lar i,_in, gerekli ol-
gelimsel ama,_h t;~kanm kurallan tiiriin- gusal destegi, veri ya da kamb saglaya~
den manhksal kurallar. Ve nihayet, e) mayan ,_1kanmlarda saz konusu alan
degi~kenleri, degi~mezleri ve noktala- yanh~lar olarak kanrtlama yanlr~lan ve
ma ipretlerini, v. b. g., de i,_eren terim~ vanlan sonu,.la ilgisi olmayan ve bun~
ler. dan dolayt, sonucun dogrulugunu gos-
forme) manhk [ing. fornUJl logic; Fr. logi~ teremeyen ,_1kanmla~ i-;:in ge,.erli alan
que formelle; AI . .formlich logik]. Mant1gm yanh~lar olarak ilgisizlik yanlr~larr diye
esas konusu alan tutarhhk ve ge,.erlili~ iki alt kategoriye aynhr.
gin, manhksal olmayan deyimlerin i,_e- 2 ikinci yanh~ tiirii, ,_lkan.mlarda, bir
rigine degil de, yalmzca fonnuna bagh sozciigiin birden fazla anlamda kulla~
oldugunu vurgulamak iizere, manbga mlmasmdan, anlam belirsizligi ya da
verilen bir ad. bularukhgmdan, a,_1khk yoksunlugun-
Buna gore, formel manbk onennelerin dan, dilsel tutarstzhk ya da dongiisellik-
ve tiimdengelimsel a.lalyiiriitmenin ya~ lerden kaynaklanan yanh~lar olarak dil~
p1smi, incelenen onermelerin i,_eriklerini sel yanlr~lardan meydana gelir. 3 »
bir kly1ya b1raklp, onlan yalruzca fonn nuncu formel olmayan yanh~ tiirii ise,
bakumndan, bi,.imsel a,_1dan degerlen- duygulara yonelmekten dofan yanlr~lardan
diren bir yontemle ara~hran mant1k tii~ meydana gelir. Bu yanl1~ tiirii, ki~ilerin
riinii ifade eder. onyargilanna, duygusal egilimlerine da-
yanan, insanlann korkularma, su,.luluk
Buna kar~m, 1 manb.ksal bir forma tam
duygularma yonelen, bir akllyiiri.itme-
olarak uymayan, uysa bile dogrulugu
nin sonucu i,_in gerekli tasdiki almak
bu forma bagh olmayan, 2 akdyiiriitrne~
iizere, korkutan ya da iknaya ba~vuran
de kullarulan fonnlann ge,.erliliginden
~1kanmlarda soz konusu alan yanh~lar
,.ak, terimlerin anlamlanna dayanan ve
du.
3 formdan ,_ok ba~ka degerlendinnele~ forme) onerme [ing. formal proposition;
re, ornegin deneysel verilere bagh ola- Fr. proposition forme lie]. Onermeler epis~
rak dogru ya da yanl1~ olabilen ,_1ka~ temolojik degerleri yoniinden sm1flan~
runlan konu alan mannga ise .formel dtgmda, kar~Itl olgusal ya da i,_eriksel
olmayan manhk ad1 verilmektedir. onermelerle birlikte bir ~ift . olu~turan
forme) olmayan yanh' [tng. infomaal phal- onerme tiiriine verilen ad.
lacy; Fr. erreur infonnelle] Mani:Jksal ya da Buna gore, formel bir onerme dogruluk
fonnel veya tiimdengelimsel 9kanmdan degerini gozlem, deney gibi yol ve yon-
,.ak tiimevanmsal akdyiiriitmede saz ko- temlere ba~vurmadan, yani onermenin
nusu alan yanh~ tiirii. bildirdigi ~eyi empirik olarak denetle-
Buna gore, fonnel olmayan yanh~, so- meden, yalruzca formuna bakarak anla~
nucu geregi gibi desteklenmt!yen y a da yabilecegimiz onermedir. Ornegin, 'Ki~
dogrulanmayan bir argiiman ya da ._I- tap kitaphr' onennesinin dogrulu~, bu
karsanan sonuca zorunlulukla gotiir~ onerme bir ~eyin kendi kendisiyle oz~
meyen akdyiiriitmede soz konusu alan de~ligini ifade ettigi i,_in, mantlksal ola~
yanh~1, herhangi bir akdyiiriitmede ge- rak onermenin formundan .;lkanlabilir.
,_erlilik kurallarma uymama durumunu Yani, bu onenne, ozd~lik onennesi for-
ifade eder. Bi,.im ya da formla deg:il de, munda bir onenne oldugu it;in, ~runlu
i,_erikle ilgili alan ak1ly\iriitme yanh~la~ olarak dogrudur.
J62 forme! soylem
Buna kar;;u1, 'Kitap kitap de~ildir' Buna gore, formel yanh~ sonucun on-
onennesi, c;eli~1nezlik ilkesi gere~i bir ciillerden zorunlulukla c;Ikmadi~I argii-
~ey hetn kendisi ve hem de ba~ka bir manlarda orta ya -;1kan yanh~a, ge-;ersiz
~ey ola1nayaca~lndan, zorunlu olarak -;1karuna tekabiil eder. Ba~ka bir deyi~
yanh~hr. Forme( onennelere ayn1 za- le, forme( yanh~, do~ru bir -;•kantn ku-
manda, 1nanhksal onenneler, empirik rahna uyar goriinmekle birlikte, ome~in
ohnayan onermeler, a priori onermeler, hipotetik bir onermede, sonucu olum·
analitik onermeler ve totolojiler ad1 ve- suzla1nak ic;in, ko~ulun ya da onbile~e
rilir. nin de~illen1nesinde oldu~u gibi, do~ru
formel soylem [ing. formal mode; Fr. mode bir -;1kanm kurahna uymayan, yanh~
formeiJ. 'San bir nitelik sozcii~iidur· ya kuruhnu~ bir ~1kanma, bir -;1karun ku-
da 'San bir s1fattn' orneklerinde oldu- rahnl ya da bir mant1k yasas1n1 ihlal et·
~u gibi, nesneler de~il de, nesneleri 1nekten olu~an manhksal fonn yanh~I
gosteren sozciikler hakktnda alan ko- na kar~1hk gelir.
nu~ma tarz1na verilen ad.
forme( yanh~ tiirleri [ing. types of fonnal
Buna kar~m, 'San bir niteliktir' tiiriin- phallaClJ; Fr. ge11res de l'erreur fon1relle].
den, nesnelerin bizzat kendileri hakkm- Manbk kurallanna uymamanm sonucu
da, nesnelerin nitelikleri iizerine olan alan belli ba~h forme( yanl~ tiirleri
~oyle sualanabilir: 1 Tiimel olumlu oner·
tumceler ise, maddi soylemi meydana ge-
meyle (SaP) rumel olumsuz onermenin
tirirler. Fonnel soylemi on plana -;•kar·
(SoP) evri~ olmamas1na, bu onennelerin
tan filozoflar metafizi~e kar~1 -;lklp, toz,
evrikleri ahnd1~1nda sonucun yanh~ ~Ik
nitelik tiirunden metafizik kavramlar-
masma ra~men, SaP'm evri~ini alarak,
dan ve dolay1siyla metafizi~in kendisin-
onu PaS'a, SoP·un evri~ini alarak, onu
den, bu turden terimleri ic;eren tiimcele-
PoS'a donii~tiinnekten olu~an kuraldrir
ri dil hakk1nda olan tiimcelere donii~
roirme yanlr~r.
tiirdii~umiiz, yani fonnel bir sayleme
2 0-; teriml i bir tasam goriintiisii ver-
ge-;ti~imiz takdirde kurtulabilece~i.mizi
mekJe birlikte, bu durumun yalruzca go-
savunmu~lard1r.
riinii~te kald1~1 bir tasunda, -;okanlaml1
formel ve maddi birlik [ing. fonnal and bir orta terim kullarunan1n sonucu alan,
material unity; Fr. unite formelle et nrater- dort terim kullanma yanlr~r. 3 Orta teri·
ielle ). Bir bireye bia~ey olmak bakimtn- 1nin . da~Ittlmami~ oldu~u bir tasun
dan ait alan ve bireyden, dii~iincede meydana ·getirmekten olu~an dagr trlma-
bile soyutlanamayan birlik tiirii. nn~ orta terim yanlr~r.
Soz konusu birlik, bireyin maddi birli· 4 Bir tasunda, biiyiik terim biiyiik onciil-
~ine kar~Il1k gelir. Buna gore, Platon'un de da~Ihlmad1gt zaman, tiimel bir sonu-;
1naddi birli~i, onu Platon olarak meyda- c;Ikannaktan ve dolayJsiyla biiyiik terimi
na getiren, filozofun bireyselli&ni olu~ da~ltmaktan olu~an kuraldr~r buyak terim
turan ~eydir. Buna kar~1n, forme( bir- yanh~r. 5 Bir tasunda, kii-;iik lerim kii-;iik
lik, bir bireye, onun bireyselli~inden onciilde da~Ihlmad1t9 zaman, tiimel bir
ay1rd edilebilecek ~ekilde ait olan birlik- sonu-; -;1kannaktan ve dolay1s1yla kii-;iik
tir. Bu -;er-;eve i-;inde, Platon·W\ ins~nh terimi da~ltmaktan olu~an kurald1~1
~1, ondan ayn o!arak dii~iiniilebildi~i kuruk terim yanlr~r.
i-;in, Platon'un fonnel birli~ni meydana 6 Hipotetik tasunda biiyiik onciiliin
getirir. ardbile~eninin evetlenmesi, on bile~e
forme I yanh~ [ing. formal phallacy; Fr. er- nin evetlenmesini zorunlu kdmada~1,
reur formelle). Tiimevanmsal de~il de, evetlenenin ko~ul d~~l de, ko~ula ba~h
salt tumdengelimsel c;1kanmlarda soz olan onerme oldugu halde, ardbil*ni
konusu alan yanh~ tiirii, yani ge-;ersiz evetlemekten olu~an ardbil~eni roetleme
bir akdyiiriitme. yanlr~r.
Foucault, Michel 363
Foucault, Michel. 1926-1984 ytllan arasm- h!zmet eder. Ba~ka bir deyi~le, i~inde
da ya~am1~, ve yaptsalc!hkla tarihsel bulunulan an ve konjonktiir tarihsel ola-
siireklilik dii~iincesine kar~1 ~1karak, in- rak ara~tmlacak konulan ve problemle·
sanm sonu dii~iincesini savurunu~ olan ri dikte eder.
~agda~ Franstz dii~iiniirii. Felsefesi, Ni- :;iimdi tarih<;inin konulanm, ilgi alanla-
etzsche'nin gii~ istemi kavratruyla Hei- nm belirliyorsa eger, Foucault'ya gore,
degger'in dile agtrhk veren felsefesinin buradan ge~mi~in ka~uuhnaz bir bi~im
izlerini ta~tyan Foucault"nun temel eser- de bir sonu~ olarak bugun ya da ~imdi
leri Les Mots et les Cltoses [Sozciikler ve ye getiren bir neden oldugu ortaya ~i.kar.
:;ieyler], Ard11!ologie du Snvoir [Bilginin Idealist bir tarih anlay1~1 ve kesintililikle-
Arkeolojisi], Histoire de Ia Folie il /'age ri gozden kaybettiren bir siirekliligin
classique, Folie eJ Derniso11 [Klasik <;:agda baskm pkmas1, durumu daha da agn-
Deliligin Hikayesi, Delilik ve Bilin~ Bo· la~tmr. Sonu~, ge~mi~in ~imdinin ilgi
zuklugu], /..a Nnissn11ce de In Clinique, 1me ve ~1karlanna bagh olarak tahrif edilme-
Ardliologie du Regard nu!dical [Kiinigin sidir. Foucault"ya gore, ~imdinin siirekli
Dogu~u: Ttbbi Bak1~m bir Arkeolojisi], bir donii~iim i~inde bulundugu dikkate
Surueiller e/ Punir; Naissance de In Prison alm1rsa, yap1lmas1 gereken ge~mi~i sii-
[Gozaltmda tubna ve Cezalandmna; ha- rekli olarak yeni ba~tan ele ahp deger-
pishanenin Dogu~u] ve Histoire dele Se- lendirmektir. Ge~mi~in tarihini yazmak,
xualiU [Cinselligin Tarihi]. onu yeniden ba~ka bir 1~1k altmda de-
Yorumcular, geleneksel kategori ve gerlendirmektir. K1sacas1, ge~mi~ yeni
kavramsalla~tmmlan r~ddederek, tari- olgulann ve verilerin 1~1gmda yeni an-
he anlam izafe etmenin nafile bir ~aba ve lamlar kazamr. Foucault bu durumun,
hakl1landmlamayacak bir ~ey oldugunu ge~mi~le ~imdi arasmdaki basit bir ne-
soyleyen Foucault'nun dii~iincesinin ii~ densellik ili~kisini imkans1z hale getirdi-
ayn doneme aynldti\tnt one siirerler: 1 gini dii~iiniir.
1960'h ytllann bilgi sistemleri iizerinde Tarih bir anlamda hep ~imdinin tarihi
yogunla~an arkcolojik bak1~h donemi. 2 olduguna gore, ge~mi~ asia kendi terim-
lktidar t:ipleri iizerinde yogunla~an ve leriyle anla~1lamaz. Onun soz konusu
soykiitiii\ii yontemiyle belirlenen 70'li ~imdi konsepsiyonu ve ge~mi~in siirek-
donem. 3 1980'li y1llann tbenlik teknolo- li olarak yeniden degerlendirilmesi ge-
jileri, etik ve ozgiirliik iizerinde odakla- rektigi gorii~ii, arkeolojik yontemi ve
~an donemi. soykiiliii\ii anlay1~1yla yakmdan ili~ki
Kendi i~inde ilgileri ve konulan bakl- lidir. Soykiitiii\iinii mevcut ilgi ve ~1kar
mmdan farkl1h.k gosterseler dahi, bu ii~ lann 1~1gmda yaz1lm1~ tarih olarak ta-
doneme ve bu arada Foucault'nun tiim mmlayan Foucault, modem disipliner
eserlerine damgasm1 vuran birbirleriyle ve nonnalle~tirici pratiklerin dogu~u
ili~kili birtak1m temel kavramlar vard1r. nu teorile~tirebilmek i~in, soykiitiii\iiy-
Bunlann en ba~mda da arkeoloji, soy- le, kiiltiirel ve giindelik hayatm biitiin
kiitiii\ii, epistemoloji, kesint:ilili.k, tekno- cephelerini politize etmi~tir. Nietzcheci
lojik ve ~imdi gibi kavramlar yer ahr. soykiitiiklerin izinden giden filozof, bi-
Tarihte kendi i~de ozsel bir oneme linmeyen, unutulmu~, d1~lanm1~ ve
haiz hi~bir alan ya da problem bulunma- marjinal soylemlerin tarihlerini yazma-
d11\Jnt, sadece maddl ~1kar, alan ya da ya ~ah~m1~, oyun d1~1 bnak1lm1~ soy-
bolgeler bulundugunu one siiren Fouca- lemlerin canlandmlmas1 ~agnsmda bu-
ult'ya gore, tarih~i objesine, ~imdinin lunmu~tur.
perspektifinden, ~u amn konjonktiiriin- Tarihsel ara~tnma yontemine 'arkeolo-
den yakla~1r. Tarih, ~u hillde her zaman ji' ad1m vermi~ olan Foucault, degi~
~irndinin bakl~ a~tsmdan yaz1hr; o ~im mez yap1lan yakalamak yerine, yabuzca
dinin ihtiya~larma, ilgi ve ~arlanna aktiiel durumlan ve anlamm ge~irdigi
364 Franl<furt Ol<ulu
don ii~u1nleri betimlemekle yetinmek son u~lan bakn nandan degil, ~ok daha
gerektigini bildinni~tir. insan bilimle- onemlisi, bilgi yi gii«; ili~kileri da~anda
rindeki par~alanana~hga dikkat ~eken, dii~iinmek olanaksaz oldugu i«;in gii~·
ve daha ilk eserlerinden ba~layarak ku- tiir.
~aha ve kapsay1a bir insanhk kavrama- Dna gore, tarih, ~ab~mayla kavgantn
nan imkaruyla ilgili ku~kulanna ifade tarihidir; ba~ka bir deyi~le, toplwn, var-
eden Foucault, evrensel ve degi~mez bguu ancak ~ah~ana ve kavga temelinde
anlamlar1 tasvir etme yoniindeki gele- siirdiiriir. Foucault'ya gore, i~te bundan
neksel ~abalann sonu~suz kald1g1 bir in- dolayad1r ki, toplwnsal ya da insani
sanhk durumunu anlatmaya ~ah~ma~ eylem taktik ve stratejik olmak duru·
br. Foucaulfya gore, akal ve delilik mundad1r. Doganan b~luktan nefret et-
arasandaki ayanm bile siirekli bir ayarun tigi genel kurahnm toplumsal diinya
olman1n ~ok uzagandadar ve toplumda- i9n de ge~erli oldugunu sbyleyen filo-
ki gii~ ili~kileriyle ~ok yak1ndan ili~kili zof, bilgiyle giiciin bir araya geldigi
dir. yerin soylem oldugunu soyler. Toplum
Foucault bu ~en;eve i«;inde, ba~ka fil<r bir soylemler evrenidir. Toplumda, soy-
zof ve .sosyologlann, toplumun yerl~ik lemlerin iiretimi, ayna anda hem kontrol
kurumlanru incelemek suretiyle, rasyo· albnda tutulur ve hem de belli say1da
nalite ve siireklilik yan1lsamas1n1 koru- iiretici arasandaki bir rol dag1bnu yla
maya ~ah~t1klan yerde, insanf faaliye- ger~ekl~ir. Soylem veya soylemlere ha-
tin son ~oziimlemedeki anlams1zhgana yatiyet kazanduan ~y, hakika t istegi,
a«;1ga vuran ama«;saz ve degi~ken davra- dogruluk tutkusudur. Foucault'ya gore,
na~ ve pratigi incelemeye ~ah~ma~hr. hakikat istegi, ya~ama tarud1ktan ba~ka,
Ciddi anlam dii~iincesini reddetmekle, kontrol albnda tutan bir bilgi fonnudur.
anlamlara, ilerlemeye kar~r ~Jkmakla Hakikat isteginin, ideal hakikat goriinii-
birlikte, tarihe inanan Foucault, insanh- mii alhnda yeniden ortaya ~tkmak
gan teknolojiden dolaya biiyiik bir tehli- iizere, kendisini tafrif ettigini soyleyen
ke i«;inde oldugunu savunmu~t~r. Foucaulfya gore, soylem, son ~oziimle
Bir yandan da, sosyal bilimlerin do~ mede bir gizleme, ortbas etme formun-
~uyla sosyal bilimlerin toplumdaki konu- dan ba~ka bir ~y degildir.
munu afilklama ~abas1 i-;inde olmu~ alan Frankfurt Okulu [tng. Frankfurt School; Fr.
Foucaulfya gore, sosyal bilimler toplwna Ecole de Frankfurt; AJ. Frankfurter Schule].
yon venne ve toplumu kontrol altma 1923 yLimda, Frankfw-kt'ta kurulan; 1933
alma ihtiyaana cevap olarak ortaya filk· ywnda Almanya•dan siirgiin edildikten
m1~lardar. Foucault i~te bu ~er~eve i~in sonra. Amerika'ya yerl~n, fakat daha
de; sosyal bilimleri yonetim teknolojileri sonra, 19SO,Ii yLIIann ba~1nda, Frank-
olarak gonnii~ ve toplumun matemati- furt'ta yeniden kurulan Sosyal Ara~br
zasyonunu ama~layan ve istatistigi temele ma Ensititiisii ~evresinde toplanan kimi
alan bu bilimlerin teknolojik manbguun onemli dii~iiniirlerin meydana getirdigi
egemenlik kunna manb~dan ba~ka bir ~agda~ aklm ya da harekete verilen ad.
~y olmad1gm1 savunmU$tur. Okulun onemli iiyeleri aras1nda, iinlii
Gaston Bachelard'1n yaratnu~ oldugu bir filozof, sosyolog ve sosyal psikolog
bir bilim tarihi ve felsefesi geleneginden alan Max tHorkheimer, iinlii bir filo-
gelen Foucault, bu baglamda bilgi gii~ zof, sosyolog ve miizikolog alan Thea-
ili~kisi iizerinde d urm u~ ve Kartezyen dar t Adamo, bir psikanalist ve sosyal
dii~iince geleneginin ge~erli bilginin psikolog alan Erich +Fromm, biiyiik bir
gii~ten ba~slZ old ugu ve olmas1 ge- dii~iiniir alan Herbert tMarcuse, tarun-
rektigi gorii~iine biiyiik bir darbe indir- ml~ bir siyaset bilimcisi alan Franz Ne-
mi~tir. Bilgi gii~tiir; faka t bilgi, yaln1zca uman, bir denemeci ve edebiyat ele~tir-
Frankfurt Okulu 365
Frege, Gottloh. Manhk ve •natcJnatik a ritmetik, Frege'yc gore, analiti k bir di~
alanandaki f:;Ok oneanli ve ~~~u a~aca c;a- siplindir.
h~ana(anyla tananan l1nh.i Alman anan- Frege'nin dil l_eorisi [in g. Frege' s tl•eonJ of
takc;asa ve 1nantak felsefecisi. 1848-192.5 language; Fr. tlteorie de Ia langue de Frege].
yallan arasanda ya~a1 na~ olan Frege'nin 0 niH Alman manhkc;a ve matematikc;isi
teanel eserleri: Grundlagen der Aritlrmetik Frege'nin, 1 anlaanm iki boyuh.• oldu~u
[Aritmeti~in Temelleri], Qber Sinn und nu, bir terimle terirnlerin anJaanh her bir-
Bedeutung [Anlaan ve Kaplaan Ostune]. le~ianinin he1n bir anlaana ve hem de gon-
Onun 1nantlk alaaundaki en biiyiik kat- deaiani, referansa bulundu~unu; anlam1n
losJ, bir nicelik teorisi icad etmekten, referansa belirledi~ini, 2 tekil bir terinl.in
yani ge~erlili~i, 't utn' ya da 'baza' gibi de- gonderi1ninin bir nesne, buna kar~an bir
yianlerc ba~h olan c;akaramlan sembol- hi1ncenin referansanU'\ belli bir do~ntluk
le~tinne ve ifade etmeyle ilgili bir kuram de~eri oldu~unu, 3 bir tiimcenin anlarru-
geli~tinnekten olu~ur. Ba~ka bir deyi~ nln h.imceyle ifade edilen dii~iince olup,
le, bir niceleme manh~l geli~tinnek su- 4 ger~ek anla1 n birintinin ti.imce oldu~
retiyle anodern manh~l kunnu~ olan nu; bir tcrianin anlaan1 ve gonderiminin
Frege, ayna zaananda ananbk felsefesi yalruzca tumce ba~larrunda gerc;ekl~ ti-
diye bilinen modem felsefi disiplinin de ~ini, 5 h.imcelerin, ayru zaananda kendile-
kurucusu olarak tarurur. rini 1neydana getiren teri.Jnlerden kurul-
Buna gore, manh~a psikolojik bir yak- du~unu, her terilnin ti.imcenin do~ruluk
la~amla ele alan empirist gelenekten ve d~~erine somut bir katk.Jda bulundu~u
onu zaanan zaman epistemolojinin bir nu dile getiren dil kurama.
par~asa olarak de~erlendiren Descartes- fresison. Klasik manhkta, biiyiik onerme-
c;a gelenekten ba~amsaz olarak, ananh~t si tiimel olwnsuz, kiir;ii k onennesi tikel
felseff bir tarzda ele alan disiplini kuran olumlu ve sonucu da tikel olumsuz olan
Frege, isiJn, tiimce ve yiiklem gibi kav- dordiincii ~ekilden tas1m kahba. Soz ko-
ram(an bliyiik bir dikkat ve titizlikle nusu tasama kahb&, basil evirme yoluyla
ara~tlrma~ ve fonksiyonla kanatlama tfi.- birinci ~ekilden ferio'ya indirgenir: Hi~bir
runden matematiksel kavramlan giin- P M de~ildir. Baza M'ler S'dir. 0 halde,
delik dilin geleneksel ozne ve yiiklem baza S'ler P de~ildir.
deyimlerine uygulama~hr. Freud, Sigmund. 1856-1939 yallan arasan-
Matematik felsefesi alan&nda da -;ok da ya~ama~ ve iinlii psikanaliz o~retisi
onemJi ~ah~malar yapma~ olan Frege, ni geli~tinni~ olan tanuuna~ A vusturya-
bu alanda her~eyden once kendisinden h helcim ve psikolog. Temel eserleri: Zur
onceki dii~iiniirlerin ve ~a~da~lannan Psyclwpatl•ologie des Alltagslebens [Giinde-
sayalann ve matematiksel do~rulann lik Ya§oamln Psikopatolojisi), Die Traunr-
do~as1yla ilgili goru~lerine hiicum et- deutuflg [Riiyalar ve Yorumlan], Qber
mi~tir. Buna gore, t Kant matemati~in Psychoanalyse [Psikanaliz Ozerine Be~
do~rulann&n sentetik a priori olduklan- Ders], Totem und Tabu [Totem ve Tabu],
ru, bu dogrularan bilgisinin, analiz ya da Zur Einftillrung des Narzissmus [Narsisiz-
deneye de~il de, sezgiye ba~h oldu~u min tncelenanesine Giri~ ], Unbehagen in
nu one siirmii~tiir. Bunun tam tersi bir der Kultur [Uygarh~an Huzursuzlu~u),
gorii~ geli~tiren +Mill' e gore ise, mate- J~it.s des Lustprinzips [Haz ilkesinin
matiksel do~rular a posteriori, empirik Otesinde), DerMan Moses und die monot-
genellemelerdir. Her iki gorii~e de kar~1 lteistische Religion [Musa ve Tektannca-
~&kan ·Frege, aritmeti~in dogrularanan hk).
hi~bir ~ekilde sentetik olmadaklanna, a Oncelikle hipnoz iizerinde ~ah~m&~
priori olmadaktan ba~ka, a posteriori de olan Freud, daha sonra hastaya uygun
ohnadaklarana one siirmii~tiir. A priori yollarla tedavi etrnenin yollanru arama~
sezgiye dayanan geoanetrinin tersine, ve boylelikle de, serbest ~a~n~am yonte-
Freud, Siginund 367
miyle hastamn aklmdan ger;en hcr~eyi alarak analiz eder. insan varhg1, ona
eksiksizce anlatmas1 ilkesine dayanan gore, bir ~randan sevmek ve i~birligi
psikanalizi geli~tirmi~tir. Ba~ka bir de- yapmak, yard1mla~mak, diger yandan
yi~le, psikoloji teorileri daha once kafa- da sald1rmak ve yakmak itkisine sahip-
smda bulunan dli~lincelerden ziyade, tir. 0 bunlardan birincisine Eros ad1m
norolo_jist ve pskiyatr olarak ya~ad1g1 verirken, bunun da~avunununun sevgi
deneyimlere dayanan Freud'un ~agar yoluyla oldugunu soyler. Erotik dlirtli·
at;aa katk1s1, insan zihnindeki bilin~altt· nlin amac1 bir ~eyi bir ~eye baglamak,
mn slire~leri ve mekanizmas1m k~fet daha bliylik blitlinlere ula~makhr. Oysa
mesiyle ilgilidir. Nitekim, bilin~alttnu1 ikinci dlirtli, yani ollim i~glidlisli saldar-
gozler online scrilmesine dayanan bir mak, ~ozmck, y1kmak ister ve ollim ar-
teknik ve genel bir psikoloji teorisi olarak zusuyla doludur. Freud, i~te bu bag-
geli~en psikanaliz, bilincimizden uzak- lamda, uygarhgm kendi varhg1m bir
la~ml~ olan, bilin~ ylizeyinde olmayan kimsenin ailesi i~in besledigi sevgiyi
i~eriklerin birtaklm yo liar ]a, orne gin rli- ba~kalan, toplum ve son ~ozlimlemede
yalarla, glinllik ya~antadaki onemsiz ey- de devlet i~in duydugu daha geni~ dost-
lemlere ortaya t;lkabilecegi var.;ayamma luk ve sadakate yoneltmesine bor~lu ol-
dayaru naktadar. dugunu gosterir. Demek ki, uygarhgm
Freud klinik ~ah~malannda nevrozlula- geli~imi ve ilerlemesi, insamn i~indeki
neltecek.Jerini soylani~tir. Yine, Freud'a d1~mda, Marcuse hie; ku~ku yok ki biraz
gore, insan varhklan do~a gti~lerine oy- daha ~anshdu. Gorti~leri 1960'h ydlarm
lesine boyun e~dirmi~lerdir ki, btittin o~renci olaylannda, gerek Almanya'da
insan ukmm yok olu~u ba~h ba~ma bir ve gerekse Amerika Birl~ik Devletlerin-
ihtimal haline gelmi~tir. de sempatiyle kar~rlanm1~ olan Marcu-
Freud~u Marksizm [lng. Freudian Mar.rism; se, dtirttilerin bastmlmasuun uygarhg:tn
Fr. Marrisnre Freudien]. Batt Marksizmi zorunlu bir ko~ulu oldu~unu, fakat gti-
gelene~i i~nde, psikanaliz ile Marksiz- ntimtizde bu basturnarun kendine ozgti
minde bir sentezini yapan, ya da ziyade tekniklerinden dolayt daha hafif bir ma-
Marksist toplum teorisini Freud~ dti- hiyet kazand1~1n1 50ylemi~tir.
~linceye dayandrran gorti~. fiiturizm [lng. futurism; Fr. futurisme; AI.
Soz konusu gorti~ ya da yakla~uru tem- JUturismus]. Oncelikle estetik bir anlam1
sil eden en onemli iki dti~tintir Wilhelm olmakla birlikte, ayru zamanda ahlaki ve
Reich ve Herbert tMarcuse'ttir. Bunlar- siyasi bir anlam da ta~ryan ve eski for-
dan Oedipus kompleksinin evrenselli~i mtillere, ahlaka, kitaphklara ve tutucula-
ni reddeden Reich, nevrozlann do~ nn iyi ve gtizel buldu~u her~eye sut ~e
~unda kapitalizmin roltinti ara~tmru~ virerek, kuvvetin, hJZI11, gelece~e do~ru
ve psikanalizin kapitalist toplumun bas- alllurun, endtistriy~l geli~menin onemi-
. k1c1 ideolojisinin bir ele~tirisi oldugtmu ne i~aret eden; sava~m, tehlikenin, ma-
gostenneye ~ah~mi~tlr. Soz konusu go- kinenin, ba~kaldm ve ~iddetin ttirktisti-
rii~leri nedeniyle sadece Komtinist Parti- nti ~a~1nnamn hem bireyler ve hem de
si'nden de~il, Uluslararas1 Psikanaliz halklar i~in gerekli oldu~unu savunan
Deme~'nden de attlan Reich'la lay asian- ak.Jm.
Gadamer, Hans-Georg 369
ndsa1nadan ba~ka bir ~ey olmad1g1na dogal yerine ula~1na egiluniyle a~lkla
i~aret ehni~ ve insan olarak durumumu- nabilecegi varsayimlnl reddeden Gali-
zun ozu itibariyle tarihsel oldu~nu be-- leil bunun yerine matematiksel varsa-
lirtmi~tir. 1-;inde bulundugumuz bag- yimlanni test ehnek i-;in gozlemlemi~,
lamdan kurtulamaylZ; bununla birlikte, tartm1~, ol-;mu~ ve hesaplam1~hr. Ma..
bu d tlTum birbirlerine indirgenemez ve tematigin evrenin yapiSlnl ve yasalan-
birbirleriyle uyu~maz bir yorumlar -;ok- nl ortaya -;Ikard1g1na inanan Galilei,
luguna yol a~maz. Biz insanlar tarihsel matematigin evreni anlamak ic;in temel
bir durumu, bir dunyay1 payla~1yoruz; anahtar oldugunu iddia etmi~Hr .
Gadamer, bizim bu tarihsel baglamda, Gassendi, Pierre. 1592-1655 ydlan arasul-
-;e~itli yorumlaruntzl kar~1la~hnp Zlt- da ya~am1~ olan Frans1z du~unur, ma-
la~hrarak, onlanl tum farkbbklanna kar- tematikc;i ve bilim adam1. Kendisinden
~U'\, bir pot ada eritebilecegh nizi sayler. sonraki felsefi ve bilimsel spekulasyonla
Ona gore, hermeneutigin nihai ve en tavu i.1zerinde olduk-;a etkili olmu~ olan
yuksek a1nac1, kendisini yava~ yava~ Gassendi, eski ilk-;ag atotnculugunu
insanhk olarak gormeye ba~layan bir canland1nn1~hr. Temel eserleri: Exercita-
insan toplulugunda dayan1~ma bilinci- tiones paradoxiacae adversus Ari stotelaeos
ni yeniden uyandumakhr. De1nek ki, [Aristoteles-;ilere Kar~1 Paradoksal Tez-
insan ya~am1n1n pralik boyutlann1 vur- ler], Syntagnra Plzilo$ophiae Epicuri [Epi-
gulayan, yaln1zca soyut ve bilimsel olan1 kuros Felsefesinin Ozeti].
reddedenl geleneksel yontemlere ve oto- Felsefeyi, Hellenistik donemde Epiku-
riteye kar~1 c;1kan Gadamer, tarih bilin- ros'un yapng1 gibil mantJk, fizik ve ahlak
cinin ve toplumsal baglam1n ka-;tnll- felsefesi olarak uc;e ayn·an Gassendi,
mazhgl vurgula1n1~; nesnelciligin kabul once Descartes-;1 dogu~tan du~unceler
edile1nez oldugunu soylerkenl gijrecili- anlay1~1na kar~1 ~1km1~ ve bilginin esas
gin tek altematif ohnad1gtn1 belirtmeye kaynag1run duyular ve tumevanm oldu-
ozen gostermi~ ve evrensel bir konsen- gunu one surerek, empirist bir bak1~
susun olanakh oldugunu gostermeye -;a- a-;1s1 benimsemi~tir. Matematik-;iliginin
h~ml~tlr. de etkisiyle, tumdengelilnden hi-; vaz-
Galilei, Galileo. 1564-1642 y1llan aras1n~ ge-;tnemi~ olan Gassendi, felsefi atomcu-
da ya~am1~ olan unlu italyan matema- lugu geleneksel maddi yorumundan Sl-
tik-;i, astronom ve fizik-;i. yuml~ ve onu, matematikle mekani gin
Deneysel yontemin kurucusu olarak bi- kendisine uygulanabilece~ bir ~ekle bu-
linen Galilei, kutle-;ekimi ve hareket ko- ri.indunnu~ttir.
nusundaki oncu -;ah~malan ve deneyle Bundan dolay1, onun ruhun ve Tan-
matematiksel analizi birl~tirmesi nede- n'n•n varolu~unu one suriip, ruhun
niyle, ayru zamanda deneysel fizigin ve o(umsuzlugunu karutlamaSI bir tutarSlZ·
modem n1ekanigin de kurucusu olarak hk meydana getirmez. Nitekim, doganm
kabul edilir. Galilefnin en onemli ba~a ve ruhla beyin aras1ndaki kar~d1kh etki-
nsl, t Aristoteles'in manhksal, sozel, ne- l~imin mekanik bir tarzda afjlklaninasi
denleri bulmay1 ama-;layan niteliksel gerektigini iddia eden Gassendi, te leolo--
yakla~nn1na kar~1, matematiksel akllci- jik karutm belli. bir versiyonunu one su-
hgl ve niceliksel yakla~1m1 yerle~tirmi~ rerken, dogadaki uyumun Tann'run var-
olmas1dlr. Galilefnin temel ilkesi ol-;- hguun bir kanlll oldugunu soylemi~tir.
mek ve niceliksel olarak belirlemek ol- 0, ahlak felsefesi alan1nda da -;ok etkili
mu~tur . olmu~ ve bu baglamda, en yuksek iyi~
Aristoteles'in evrende her ds1nin ~ey nin, bpk1 Epikuros'un iddia ettigi gibi,
lerin dogal duzeni i-;inde belli bir yeri ruh sukunel:inde ararunas1 gerektigini
oldugu ve hareketin, her dsmin kendi soylemi~tir. Ona gore, ruhun esenligi ve
ge~erlilik 371
bedensel aomn yok1ugunu ifade eden run, Gazali'ye gore, bizi Tann'run mutlak
mutluluga, insan, diinyada ancak bir ol- ve suurs1z bilgisini ve nihayet Tann'y1
-;ude ula~abilir. in.kara gol:iiri.ir. Tann'y1 akllla a-;•klama-
Gazali. Ele~tirel bak1~ a~1s1 ve ku~ku ya -;ah~mamn sonucu, Tann'y1 inkar et-
yontemi ile felsefe ve din arasmda kesin mektir. Neden-sonu-; ara~t1rmas1 da
ve mutlak bir aynm. yaparak. felsefeye Tann'run iradesini inkar etme sonucu ve-
kar~1 9km1~ olan iinlii tslam filozofu. rebiUr; ona gore, Tann'run iradesi dl~m
Yirmi ya~mdan ba~layarak, ger-;ek bil- da, doga yasalarmdan soz edilemez.
giye ula~mak i-;in -;ok -;aba harcayan Felsefeye kar~1 ~1kan Gazali, tasavvufa
Gazali, biitiin dini ve felsefi ogretileri in- yonelir, mutlak ve ger-;ek kesinligi bura-
celedikten sonra, her tiirlii insan bilgisin- da bulur. Ba~ka bir deyi~le, Gazalfnin
den ku~ku duyma noktasma gelmi~tir. bilimlere ve felsefeye kar~1 ~lkl~I, ona
0 daha sonra, tku~kuculugu a~arak ta- yalmzca tasavvuf yolunu a-;lk b1rak-
savvuf, Tann'ya sevgi, a~k ile ula~ma m1~t1r. Bununla birlikte, Gazali'nin fel-
yoluna yonelmi~tir. sefeye yonelttigi ele~tirilerle, ak1l ve
Onun bilim ve felsefe el~tirisi, duyu- inan-; arasmda mutlak bir ayn.hk bulun-
larm ki~iyi aldatabilecegi tespitiyle dugunu soylemesi filozofun onemini
ba~lar. Bununla birlikte, Gazali yalmz artbnr. 0 akla dayah bir metafizik kur-
duyulardan degil, zihinden de ku~kula mamn olanaks1z oldugunu gC>sterdigi
mr. 0, buna gore, insaru -;eli~ik yarglla- it;in, tslam filozoflanrun en moderni ve
ra gotiiren zihinden, kendisine giiven BatJ.ya en yakln filozof haline gelmi~tir.
venneyen aklldan ~iiphe eder. Ger-;ek Gazali Orta-;agm ir&dedleri ve nomina-
oldugunu sand1g1m1z uyamkhk hali listleri gibi, bilim ve felsefeye yonelttigi
dahi, ona gore, ashnda bir dii~ten fark- el~tirilerin sonunda, mistik bir felsefe-
SlZ olmayabilir. GazAli'nin analizinden ye ula~ml~hr.
matematik, manllk ve doga bilimleri de Gazali'ye gore, ruhun Tann'yla birligi-
paym1 ahr. Matematik -;ok basit ve a~1k ne giden yolda en onemli hazuhk ah-
yontemlerle kamtlamaya yoneldigi i~in, laktlr. Ruhun Tann'yla birle~mesi ise,
dogamn karma~1khgm1 ve ak1lla a-;1k- dinin en yiice klsm1d1r. Gazali bir-;ok
lanmas1 imkans1z yonlerini inkar etmek eserinde, biri d1~ diinyaya -;evrilmi~
zorundad1r. olan normal 'fiziki goz', digeri ise rna-
Gazali, TahafUt ul-folasife [Filozoflarm nevi i~lere -;evrilmi~ olan 'manevi goz'
Tutars1zhg1] adh eserinde, filozollara da (kalp gozii) olmak iizere, i.ki goz, iki tiir
en az yirmi kadar konuda hiicum etmi~ ak1l kabul eder. Buna gore, o inancm te-
tir. Orne~, filozoflar evrenin yoktan va- meli olarak, bilimleri ve felsefeyi kuran
rolu~unu inkaretmektedirler; onlar, ayn- aklldan tiimiiyle farkh olan ikinci bir
ca ruhWl oliimiinden sonra bedenle akll kabul etmektedir.
yeniden birl*bilecegini kabul etm.ezler. Bu akJ..I insam evrenin ger-;ek nedenine,
Bu, Gazalrye gore, dinin temel inan-;la- yani Tann'ya gatiiren kalp goziidiir. Ev-
nyla hi-;bir ~kilde uzla~tmlamaz. Yine, ren, ona gore, Tann tarahndan yoktan var
filozollann evrenin bir yarallas1 ve nede- edilmi~tir; bu yaradd1~, Tann'run ozgiir
ni oldugunu karutlamak i~ ileri siirdiik- iradesi ile olmu~tur. Evrenin Tann'run
leri kamtlar, fizild bir nitelik arzeder. Bu ozgiir iradesi ile yara~ oldu~ ger-
ilkelerden yola 9kJlll'sa, ister istemez ~egi, ancak bu ikinci ala.l, yani insarun
inan~IZhga vanhr. ikinci olarak, filozof- 'manevi gozii'yle bilinebilir. Gaza\i'ye
lann sistemlerinde Tann'run yalruzca gore, insan, temelde Tann'y• bildigi it;in,
cinsleri ve tiirleri, doga yasalaruu bildigi, tiim diger yarallklarm iistiindedir.
buna kar~m somut olaylan, bireysel ~y ge~erlilik [Os. mer'iyet; lng. validity; Fr.
leri bilmedigi kabul edilir. Boyle bir ay1- validiti; AI. gultiglceit]. Bir akll.yiiriibne-
372 ge~itli
y1~, tarih, psikoloj i ve sosyoloji gibi Tin progranl, yontenl, ol~e, ogrenci-og-
bilimlerinin ki~ilerin, kurumlann ve retmen ili~kileri a-;1s1ndan t;agda~ egiti-
olaylann biricikligini ve bireyselligini me te~ dii~n, o~encinin degil de ogret-
anlama olanag1 veren anlama yontemi- menin etldn oldu~ egitim anlaYJ~l gele-
ni gerektirdigini ifade eder. neksel egitim olarak tarumlarur.
gelenek [Os. anane; lng. tradition; Fr. tradi- gelenek~ilik. [0. ananeviyye; lng. traditio·
tion; Al. uberliefern, iiberliefrn4ng]. Gert;ek nalism; Fr. traditionalismc; AI. traditionalis-
ya da hayali bir get;mi~le olan siireklili- mus ]. 1 Genel olarak, gelenege dayanan
tin onemini ima ederken, belirli eylem inant; sistemine, gelenekler yoluyla akta-
normlanru kutsayan ve ogreten pratik nlan adet ve dii~iince tarzlartna . bagh-
veya uygulamalar butunu. Bir toplulu- hkla belirlenen tavu; geleneksel ve yer-
gun, mevcut toplumsal yaplslnl ve )e~ik veya kurumsalla~ml~ olan1 yeni
deger sistemini t;ok buytik sars1ntdar ya- ve modern olana terdh etme tutumu; ge-
~amadan koruyup devam ettirmek ama- leneksel degerlerin korunup ya~attlmas1
ayla, kendinden onceki ku~ardan gerektitn'U savunan yakla~rm.
devrald1~ belli bir donii~ume ugratank 2 Ozellikle Alman dii~iiniirii Hans
sonraki nesiJlere aktard1g1, ba~ta inant;- Georg tGadamer'de doruk noktastna
lar, du~unii~ler ve lwnunlar olmak t;lkan henneneutik yakla~unda, her tiir
iizere, her tiir sosyal pratik. anlama ediminin ozsel ve aynJmaz bile-
Bu t;ert;eve it;inde, bir toplumun gele- ~eni olarak gelenegin onemini vurgula-
nekleriyle ilgili olaru; gelenege eski ah~ ma tavn. Buna gore, Gadamer kendi her-
kanbklara dayanan ~yi; modem dunya- meneutik gorii~iinde, gec;mi~le bugun
ya degil de, kadim diinyaya ait olan1 arasmda aras1nda siiregeJen bir diyalog
tanunlamak it;in gelmeksel nitelemesi kul-
ya da ge~~ ve ~imdi arasmdaki diya-
landtr. Buna gore, kentli, kapitalist, mo-
lektik olarak gelenegin onemini buyill<
dern endustri toplumunun tam ZJdd1
bir giit;le vurgular. c;unku, on a gore,
olan toplum ruriine geleneksel toplum adl
eserleri veya metinleri anlama denilen
verihnektedir. Bir toplumun aktiiel varo-
~ey, bugtinun ufkuyla ge-;mi~in ya da
lu~unun temelinde oldugu kadar, gele-
ceginin in~asmda da hareket noktas1 gelenegin ufku arasmdaki bir diyalektik
kabul edilen ge~~ ya~anb, tecriibe ve tarz1nda geli~ir. Bu ili~ki diyalektik bir
ah~kanhklann meydana getirdigi nor-
ili,kidir, zira gelenek sadece hermeneu-
matif Wlsurlara gelenr.ksel deger denmek- tik siiredn edilgen bir nesnesi olmaytp,
tedir. Ote yandan, iktidarm me~ruiyeti daha ziyade bir diyalog, bugun u anla-
nin, elde edili~ tarz1 ve degi~iminin maya imkin veren bir yardunc1d1r.
get;mi~teki uygulamalara bagh kdmd1A1
3 Biraz daha ozel bir t;ert;eve ic;inde, Hris-
otorite tarz1 geleneksel otarite diye tarum- tiyan teolojisinde, insarun vahiy d1~1nda
larur. bir yolla, Tann')'l tarumasma ve Tanrl'n1n
Buna kar~1n, tFrege, tRussell gibi t;ag- varolu~unu kan1tlamas1na imkin bulun-
da~ manhk ve matematik9ler tarafin- mad.J~ ifade eden o~eti.
dan kuntlan modern manttktan onceki 4 19. yuzyll Fransaz felsefesinde, oncelik-
t Aristoteles manhgma; ayn1 zamanda le Joseph de Maistre taraf1ndan savunu-
klasik mantJk olarak d a bilinen katego- lan, hakikatin ozellikle de dinf hakikat-
rik tas1m ya da Sinlflar manbg1na; ozne lerin bii' birey taraftndan asia · ke~
ve yuklemden olupn kategorik oner- fedilmeyip, sadece gelenek i~de bulun-
melerden, sonut;lann hangi kural ya da dugu gorii~ii. Hakikatin, tarihin ak1~1
i~lemlere gore kesinlik ve zorunlulukla it;inde yava~ yava~ geli~tigi ve dilde ci-
9-khg1n1 ara~ttran formel mantlga ise, siml~tigi it;in, bireyustii olup, gelenegin-
geleneksel manhk ad1 verilmi~tir. Yine den kopmu~ bireyler taraf1ndan k~fedi
ayru anlam it;inde, stiz gelimi egitimde, lemeyecegi, kavranamayacag1 anlay1~1.
374 geleneksel teori
geleneksel teori [in g. traditional theory; gemeinsch ..ft ve gesellschaft. Onlti sos-
Fr. Uzeorie traditionelle]. 1 Gene I olarak, yolog Ferdinar1d Tonnies·in Almancada
kadim bir diinya goril~iiniin, eski bir cemaat ve cemi yet anlam1na gelen
evren anlayi~1n1n, diinyay1 a~1klamak, temel toplum birimleri ic;in kuiland1~1
anla~1hr kdmak ic;in kullanllan, geni~ terimler.
kapsamh ve ku~ahc1 teorisi. Ome~in, Do~al irade ve rasyonel irade ay1nm1-
Platon ve Aristoteles'le ba~lay1p, biitiin na day an an soz konusu cemaat·cemiyet
Orta~a~ boyunca hakim olan teleolojik ayu1mmda, cemaate hakiln olan unsur-
diinya gorii~ii veya a~1klama tarz1, mo- lar kan ba~1, kom~uluk, arkada~hk, ak-
dern bilhnin maddi ve mekanik diinya tabahkhr. Ba~ka bir deyi~le, aile, akra-
konsepsiyonuyla k1yasland1~mda, gele- bahk sistemleri, kJanlar ve dini ce-
neksel bir teori olarak goriiliir .. maatlerin kendisine ornek ola rak verile-
2 Geleneksel teori, daha ozel olarak da, bilece~i gemeinschaft ya da cemaatte,
modern do~a bilimlerinin, modem bilim diirtiileri, bilin~d1~1 giid iileri, d uygusal
ve felsefede pozitivizm/empirizm ~ek istekleri ve duygulann kendili~inden
linde ifade edilen a~lk ya da ortiik diinya d1~avurumunu kapsam1na alan do~al
goril~iinii ifade eder. Do~a bilimlerinin irade ~ok etkilidir. Burada ili,kiler senli
yontemlerini insan ve toplum bilimlerine benli, yiizyiize, i~ten ve siireklidir; ce-
de t~mil eden soz konusu diinya gorii- maate hakim olan ozellik birlik ve da-
~ii, a) etkin insan varh~ma mekanik bir yaru~ma olup, onda bireylerin siyasi,
determinizm ~emas1 i~erisinde, 9plak ticari ama~ara hizmet etmeyen rolleri
olgu ve nesne olarak yakla~u. b) Diinya- duygusal a~uhkhd1r.
}'1 yalruzca deneyimde dolayunslZ ola- Buna kar~1n, cemiyet, rasyonel ir~de
rak verilen ~ekliyle idrak etti~ i~n, t>z nin eseri olup, kendisi i-;in de~il de, bir
ve gorunii~ aras1nda bir aymm yapmaz ama~ i-;in varolur. Kentle~me, endiistri-
ve nihayet, c) olgu ve de~er arasmda yel hayat, toplumsal hareketlilik, ayn-
mutlak bir ay1run yaparak, bilgiyi insaru dnstenlik gibi unsur ve ozelliklerle ka-
ihtiya~ ve taleplerden aymr. rakterize olan gesellschaft, gayri~ahsi
Geleneksel teorinin kar~1smda, onu yu- ili~kilerin, kifisel ~lkarlann on planda
kandaki terimlerle ele~tiren ve insan1, oldugu toplumsal birimdir. Gesellschnft
toplumu ozgurle~tirici bir ilgiyle hare- tipi ili~kilere ornek olarak, modem yo-
ket eden 'ele~tirel teori' bulunmaktadlr. netimlerin biirokrasisi, ordular ve en-
gelifimbilim [lng. science of development; diistri orgiitleri verilebilir.
Fr. science du diveloppernent]. Modern Tonnies'in Avrupa'run modeml~tiril
diinyadald geli~me siirecini h.LZlandi- mesiyle ilgili tezine gore, birincisinden
ran ve kolayla~hran teknikf bilimsel, ik- ikincisine do~ru ge~i~ bir rasyonalizas-
tisadi ve toplumsal nedenlerle, bu ne- yon siireciyle olur.
denlerin yol a~b~1 etkileri konu alan, genel [Os. umumi; tng. general; Fr. gmeral;
olandan hareketle, gelecekle ilgUi ola- AI. allgemein]. 1 ~eyler veya varhklar
rak biitiinsel bir gorii~ elde etmeye ~ah biituniine uygulanabilen; 2 herhangi bir
~an pr atik bilim. ~eyler biitiiniiniin tiim o~elerini ilgilen-
geli,im psikolojisi [tng. psychology of de· diren; 3 olgulann, nesnelerin ya da bi-
velopment; Fr. psychologie du dhJeloppe- reylerin biiyiik bir ~ogunlu~una uygu-
ment]. insan1n ya~a gore de~i~en davra- lanan; 4 istisnalar ya da ozel durumlan
ru~lannl, davranl~ta ya~am boyu, ozel- hesaba katmadan biitiiniiyle ele ahnan
likle de ~ocukluk, ergenJik ve gen~lik ~ey i~n kullandan s1fat.
doneminde ortaya ~1kan de~i,meleri ve Buna gore, tek olup, ayr1 duran varhk-
bunfann nedenlerini ara~tuan, ya~am lann ortak ozelllklerinden hareketle
boyu siiren de~i~me siireci ile ilgili olan olu~turulan kavrama genel kavram ad1
psikoloji dah. verilir. Dii~iinebildi~imiz her~eyin, on-
geneliride 375
dece genelin iyiligini, kamunun ~1kanm genetisch). 1 Bi.r ~eyin dogu~uyla, olu-
hesaba katar, oysa herkesin i.radesi ozel ~umuyla ilgili olan; 2 bir ~eyin kokeni
~1kan dikkate ahr ve ciizf ya da tikel ve geli~imiyle ilgilenen; 3 genler veya
iradelerin bir toplammdan ba~ka hi~bir kaht1m kapsam1 i~inde kalan ile ilgili
~ey degildir. Bireylerin ya da yurtta~m olarak kullarulan s1fat.
like! iradelerinden oziimsenen gene! Bu baglamda, bir geli~me siirecinin
iradenin yamlmaz oldugu yerde, herke- soz konusu oldugu alanlarda kullamlan
sin iradesi yamlabilir. iradenin genelligi~ ve temel i~levi, zamam ol~iit alarak, fe-
nin insamn i~ nitelikleri ve iyilikleri tii- nomenler arasmdaki bagmtllarl sapta-
riinden salt bir say• meselesi olmadlgnu mak ve daha a~ag1 formlardan daha
belirten Rousseau'ya g()re, halk iyiyi yiik5ek formlara ge~~i incelemek olan
irade edebilir, ama neyin iyi oldugunu yonteme genetik yontem ad1 verilir. Ge-
her zaman anlamayabilir. Ozellikle bo- netik yontem, buna gore, geli~imin ba~
liinmeler bag1ms1z yurtta~1, ortak iyiyi lang•~ ~artlanm, geli~menin ba~hca
te~histe zorluklar i<;inde b1rakabi!ir. a~ama ya da evrelerini ve geli~menin
genelleme [Latince snuf, dns anlamma temel egilirn ya da ~zgi5ini belirleme
gelen 'genus' tan; Os. tamim, istikra; ing. ~aba51 go5teren bir yontem tiiriidiir.
ge>zeralization; Fr. generalisation; AI. verall- Genetik yontem, manhk ve matema-
ge>neirung]. 1 Gene! olarak, nesnelerin, tikte, ak5iyomatik yontemin tam kar~1h
olaylarm ya da fenomenlerin biitiin bir olan yontemi ifade eder. Ba~ta Hilbert
s1mfl i~in ge~erli olan bir yarg1 olu~tur olmak iizere, bir~ok manhk ve matema-
ma ya da karar verme i~lemi. tik~inin on plana 9kard•ll• bu yontem 1
2 Daha ozel olarak da, ~ok say1da nes- saytsl kavrammdan ba~layarak, 5aya
nede varolan ortak karakter ya da ozel- 5aya 2, 3, 4... gibi tam, ra5yonel ve pozi-
liklerden hareketle, bu karakteristikleri tif 5ayJiara vanr; ba~ka bir deyi~le, bu
tek bir kavram altmda toplama imkaru yontemde, gene! say• kavramt, basit bir
veren manhksal i~lem. 3 Sm1rh say•da kavram olan 1 5ay151 kavrammm ard1-
bireyde gozlemlenmi~ olam soz konusu ~1k geni~letilmelerinden dogar.
bireylerin de i~nde yer a!dJklan biitiin Buna kar~m, yeti~kinleri n zihin5el ya-
bir s1rufa yayma siireci, onun snuhn pt!anm a~1klayabilmek amaoyla ~ocu
tiim iiyeleri i~in ge~erli oldugunu one gun zihin5el geli~me5ini inceleyen p5i-
siirme tavn. koloji tiiriine genetik psikoloji ad1
4· Bir s1mfa, ba~ka bir s1mf i~in ge~erli verilmektedir. Yine ayru ~ero;eve i~inde,
oldugu gozlemlenen ~eyi, iki suuf ara- iinlii Fran5IZ p5ikologu Jean tPiaget ve
smdaki kirni benzerliklere dayanarak izleyicileri tarafmdan geli~tirilen, ve ~o
yayma, te~mil etme i~lemi. 5 Bu tiir i~ cuklarm kavramlan, bilgiyle birtakJm
lemlerin, yani ba~a tiimevarunsal ol- zihinse! yetenekleri na5tl kazandtklanru
mak iizere, analoji, v.b.g., tiiriinden.akd- ara~tuan ve bundan dolayt, felsefeden
yiiriitmelerin sonucu olan gene! kav" ~k, p5ikolojinin kapsarm i~nde kalan
ram, fikir veya kavrayJ~. epistemoloji tiiri.i genetik episte>noloji diye
6 Olaylann veya olgularm sergiledigi tarum.larur. Piaget'nin soz konu5u epi5te-
diizenlilik ya da ili~kileri ortaya koyan moloji5i, bilginin giderek artan olo;Ude
tiimel, kiilli onerme. Boyle bir onerme, diizenlenme ve ki~inin ~evresine uygu-
ili~ki ya da diizenliligin ilgili olaylar st- lanma anlammda geli~tigini; bu geli~
mfmm tum iiyeleri i~in ge~erli oldugu- me 5iirecinin, dogu~tan dii~iincelere
nu one siirdugunden, aym zamanda sz- dayanmay1p, bireyin aktif katii11ruru ve
nzrlanmamli genel/eme olarak bi!inir. kurgulama5Ull gerektirdigini; ve bunun
genetik [Yunanca dogurmak anlamma da kar~1Ia~dan ~eli~kileri a~ma ~aba51-
gelen 'genan' dan gelen s1fat; Os. tekev- nm bir 5onucu olarak ortaya ~lkhguu
viini, kevn~ ing. genetic; Fr. g~netique; AI. dile getirir.
ger~eklerime 377
Yiile epistemoloji alanmda, yani bilgi- niin, ondan tiir bak1mmdan farkhhk
nin kaynag1, ya da olu~umpyla ilgili gosteren ba~ka ~eylere de ait olan, par~
olarak, tPlaton, +Descartes ve tLeibniz c;asma; 2 bir ve ayru karaktere sahip
gibi dii~iiniirler tarafmdan savunul- olan ve iki ya da daha fazla say1da alt
mu~ olan, gerc;ek bilginin dogu~tan ol- s1mf veya tiirden meydana gelen nesne~
dugu gorii~iine genetik akllcrilk ad1 veri- ler s1mfma verilen ad.
lir. Genetik akdc1hk, kavramlanm1zm, Genusun 2. anlam1 soz konusu oldugun-
yargdanm1zm ve dii~iincelerimizin zi- da, sllllflayicl bir ~emamn, en yiiksek
hinde nasll olu~tugu problemi soz ko- cinsine, kendisinden daha yiiksek bir cin~
nusu oldugunda, zihinde dogu~tan dii- sin iiyesi ya da tiirii, ba~ka bir suufm alt
~iincelerin varhgma, insan varhgmm s1mfl olmayan, en geni~ kaplamh cinse
temel kavram ve ilkeleri dogu~tan ge- summum genus denmektedir. Omegin,
tirdigine inanan; duyulann, dii~iincele varhk kendi ic;inde canh, cans1z, nesne,
rimizin ve inahc;larumzm en azmdan cisirn, bitki, organizma, hayvan, v.b.g.,
bazllanmn i~Werigi iizerinde hi~Wbir kat- smlflar1n1 i~Weren en yiiksek cinstir.
klsl olmad1gm1, duyularm roliiniin in- Aym tenninoloji ic;inde, yakm cinse
san zihninde ortiik olarak bulunan kav- genus proximum ad1 verilir. Buna gore,
ram, ilke ve dii~iincelerin ammsanma- varhk ya da canll cinsi insarun uzak
sma, bilinfW yiizeyine c;•kartdmasma ara- cinsi iken, hayvan, bir tiir olarak insaru
cihk etmekle s1mrh oldugunu savunan ve diger hayvan tiirlerini ic;eren dns ola-
gorii~ diye bilinir. rak, onun yakm cinsidir.
· Buna kar~m, soz konusu genetik ak.Il~ ger~ek [Os. fiili, vdki; tng. real; Fr. reel; Al.
c1hgm kar~1h olan gorii~, insan zihni~ real, wirklich]. 1 tdeal, ko~ullu, potansi-
nin dogu~tan hic;bir ~ey getirmedigini, yel ya da olanakh olana kar~1t olarak,
zihnin dogu~ta bo~ bir levha oldugu~ aktiiel, somut,. olgusal ve zihinden ba-
nu, her~eyin duyular, izlenimler tara~ glmSIZ bir varolu~a sahip olan; 2 kur~
fmdan saglanan malzemeden tiiredigini gusal, yanllhc1, gerc;ek olmayan, yapay,
savunan bilgi ogretisi genetik empirizm fantazi ya da imgesel olana kar~1t ola~
olarak gec;er. Locke, Berkeley ve Hume rak, alg1dan ya da zihinden bag1mSIZ
gibi dii~iiniirler tarafmdan savunulan bir bic;imde varolan, 3 tozsel ya da nes-
bu gorii~e gore, insan zihni, iizerine nel bir varolu~a sahip olan, 4 gec;mi~
kendi i~aretlerini yazd1g1 bo~ bir levha~ ya da gelecekte, veya teorik bir yap1m
d1r; ba~lang1c;ta birer izlenimden ba~ka olarak degil de, ~imdi aktiiel olarak va~
hic;bir ~ey olmayan bu i~aretlerden, rolan ic;in kullamlan niteleme.
daha sonra bellekte, onlann tasarunlan Bu baglamda, dogada, tarumlaruruzdan
tiiretilir, bu tasanmlarm c;e~itli ~ekiller~ bag1ms1Z olarak nesnel bir bic;imde var
de birle~tirilmeleri ve incelikle i~lenme ya da verilmi~ olan bir kavnmlar ya da
lerinden ise, kompleks dii~iinceler mey- tiimeller obegine, bir nesnenin sahip ol-
dana gelir. dugu onsuz olunamaz niteliklerin nede-
Bun a mukabil, bir ~yin kokeninin ya da nini ortaya koyan yap1ya ger,ek az denir.
kaynagmm, o kokenden tiireyen ~eyle ger~eklenme [Ing. confirmation; Fr. confir-
ozd.~ oldugunu dii~iinmekten ve dola- mation; AI. konfirmation]. Bir hipoteze, il-
y•s•yla, btr ~eyin kayna~ bilinmedigi ya gili veriler tarafmdan saglanan somut
da ku~kulu oldugu i9n, reddedilmesi ge- destek. Tam, mutlak ve kesin bir dogru-
rektigini iddia etmekten olu~an yanh~ tii- lama degil de, k1smen dogrulama.
riine genetik yanil~ ad1 verilmektedir. Bilinen her X'in Y oldugu olgusu, tiim
genus. ilkc;ag Yunan felsefesinde, ya da X'lerin Y oldugu hipotezinin dogru olma
daha dogru bir deyi~le, t Aristoteles'in olasd1~u giic;lendirir, fakat onu, heniiz
mant1gmda, cinse, yani 1 bir ~eyin ozii- gozlemlenmemi~ olan bir X'in Y olma-
378 ger~jeklik
fakat pan;alanmn yahn bir toplarrun- ter1i ohnadtgmm, bilgiyi mumki.in k.Jian
dan daha fazla bir ~ey olup, par~alan bu i.i~ ko~ulun (dogruluk, inamna ve
na dogrudan etki edebilen ve par~alan inanc1 hakh k1lma ko~u llannm) gerekli
mn kar~ll1kh etkile~im ve etkinliginin olsa bile, yeterli olamayacagmm kar~1t
ustunde ve otesinde tozsel bir varolu~a omeklerle gosterilmesinden meydana
sahip bulunan birlikli butun. Metafizik- gelmektedir.
sel olmayan bir anlam i~inde, bir alg•- Geulincx, Arnold. 1625-1669 y1llan ara-
mn sergiledigi butunluk duygusu. smda ya~am1~ olup, tokkasyonalizmin
Bu baglamda, ~evremizin, temel, ayn tMalebranche'le birlikte kuruculugunu
ve ba~ka bir ~eye indirgenemez izle- yapan unlu Descartes~• ve Frans1z du-
nimlerden kurulmak yerine, bile~ensel ~unur.
par~alanna aynlabilen duzenli bu tun- Descartes'm burun bir varhk al;muu
lerden olu~tugunu, bilincimizin de ay- madde ve ruh, beden ve zihin olarak
ru yap1y1 sergiledigini savunan felsefe kesin -;izgilerle ikiye ayumasmdan, bir-
anlay1~ma gestalt felsefesi ad1 verilir. likli, burunluklu tek bir toz olan insan-
gestalt psikolojisi [ing. gestalt psychology; dan, aralarutda ortak hi~bir nokta bulun-
Fr. gestal(isme; AI. gestalttheorie]. Alman- mayan iki toz \lkarllp, iki toz arasLnda
ya'da 1910'lu y1llarda kurulan ve du- manbksal baktmdan imkinslZ olan ili~
yumcu ve ~agn~unc1 bir psikoloji anla- k.iyi, biraz da yapay bir bi-;imde etkile-
Yl~ma, tum ya~anm1~ tecrubeleri atom- ~imcilikle a~1klamasmdan sonra, Des-
cu bir yakla~1mla, piU'~alar halinde ele cartes~• filozo£1 ar i~n iki altematif soz
alarak ~ozumleme egilimi sergileyen konusu olmu~tu: 1 Etkile~im olgusunu
~agn~lmCI ve yap1salc1 okullara kar~1 kabul etmek ve daha sonra da, Descar-
~1k1p, ~agn~1m fikri yerine gestalt ya da tes'• bu etkile~imin nas1l ortaya ~1kt1guu
organize, diizenli butun kavrauuru ge~i a~1kJama gu~Jugu i~inde barakan teorile-
ren psikoloji anlay1~1. Par~alarut bii.tun- ri, kozalaks1 bez anlay1~1ru yeniden ele
den once varolmad1l?Iu ve niteliklerini almak ve 2 Descartes'm dualist bak1~
biitiinun yap1smdan aldl~J\1 savunan a~as1n1 benimsemekle birlikte, etkile~imi
psikoloji goru~u. yads1mak.
Gettier problemi [ing. Gettier problem; Fr. Bunlardan ikind altematifi se~en Geu-
Gettier probleme]. <;agda~ epistemoloji, lincx, bu baglamda, her tur faaliyet ya
ve analitik felsefe gelenegi i~inde, gele- da ger~ek nedensellikte, eylemi ba~la
neksel bilgi anlay1~mm yetersizligiyle tan, eyleme neden olan gii~ ya da ozne-
ilgili olarak E. L. Gettier tarahndan or- nin, eylemde bulundugunu ve nas1l ey-
taya konan problem. ledigini bilmek zorunda old ugu tezini,
Buna gore, bilgi konuswtda, klasik an- kendisine oncUl yaprru~hr. Ona gore,
lay•~, bilen ozne O'nun, P gibi bir oner- i~te bu onculden, maddi bir ~eyin ne
meyi bilebilmesi ic;in, u~ ko~ula, Slras•y- ba~ka bir ~ey, ne de tinsel bir toz uze-
la do~ruluk, inanma ve inancm hakh rinde etkide bulunan, eylem ba~latan
k1hnmas1 ko~ullaruun saglanmasma ih- bir gil~ olamayacag1 sonucu c;U<.ar.
liya~ vard1r. Bunlardan birinci ko~ula, <;unku, maddi bir nesne bilin~ten yok-
dogruluk ko~uluna gore, P onermesinin sun oldugu i~. eylemde bulundugunu
dogru olmas1 gerekir. Sonra, ozne, oner- ve nasll eyledigini bilemez. Buradan tin-
menin dogruluguna inanacak, yani sel bir toz olarak benim de, ne ba~ka be-
. onermenin dile getirdigi deneysel olgu- denier, ne de kendi benim uzerinde etki-
yu iQSell~tirecek ve nihayet, u~uncu de, eylemde bulunamayacagun s~nucu
olarak inanam temellendirecektir. -;:akar. <;unku, ona gore, ben bu sonu~la
i~te Gettier problemi, u~ adunh stan- nn nasll meydana geldigini bilmiyo-
dart bilgi analizinin bilgi konusunda ye- rum. Ba~ka bir deyi~le, ben, bedenim-
380 girilmezlik
gizemli tecriibe [ing. mystical experience; bic;imde dinle yapt1~1 ittifaktn eseri
Fr. aperience mystique). insarun, Pla- olan spekiilatif tidealizme uygulad1~1
ton·un ldealar dunyas1 benzeri daha gizemsizle~tirmedir. Tann"n1n ger~ekte
yuksek bir ger~ek1ik alaruyla, veya Tan- varobnad1~1n1, tannsa] varh~1n birey-
n'yla, uzun bir haz1rhk ve -rile ~ekme dO- sel insan1n SlniThhklanndan anndudan
neminin ard1ndan, ~ok kiSa bir sure ic;in, nesnelle~tirilmi~ insan do~as1 oldu~u
do~rudan ve araos1z bir temas ie;inde nu soyleyen Feuerbach, insarun yaban-
olma ya da birle~me ya~anbs1. Benin va- c•la~ml~ yetilerini kendine yeniden tam
rolan her§eyle ozde~l~mesi durwnu. olarak yaln1zca Tanra kavram1n1n gi-
Gizemli, mistik tecriibe mutlak bir gerA zemsizle~tirilrnesi suretiyle mal edebile-
c;eklik veya Tarut'yla, temapya daya~ ce~ine, onun ihtiya~lanrun ger~ek bir
nan do~rudan ve araastz bir temas ya tatminine sadece dinin ger~ek oziinii or-
da birl~me olabilece~i gibi, Tann·ntn, taya koyacak bir. gizemsizle~tinne yo-
nustik tecriibeyi ya~ayan insarun varb- luyla kavu~abilece~ini soylemi~tir.
gtna bir bi.itiin olarak niifuz etmesi duy- Soz konusu anlam1 i~inde gizemsizl~
gusundan da olu~abilir. Bununla birlik- tirme, tNietzsche ve postmodemistlerin
te, gizemli tecriibenin en onemli ozelli~i, soykiitii~ii yontemi ba~lammda da or-
onun ki~iye ozel, ya~anan, fakat anlab- taya ~1kar. Felsefeyi ele~tirel bir faaliyet
lamayan, yo~un ve biricik olan bir tecrii- olarak de~erlendiren postmodemistler,
be olmas1d1T. Mistik tecriibe, onu ya~a nitekim, Nietzsche·nin izini siirerek, ta·
yan ki~iyi aydmlatan, ona kurtulu~unu bulan y1kar, modem oznellik teorisinin
sa~layan, ki~inin tiimiiyle pasif oldu .. olu~turdu~u gizem bulutlann1 da~1hr.
~u, ki~inin ba~1na her an her yerde ge- Ome~in, felsefenin en olumlu an1nda
lebilecek, onun de~erlerini, ya~anhs1n1, ele~tiri oldu~unu one siiren tDeleuze,
biitiin bir bak1~ tarz1n1 de~i~tirecek bir on un gizemi bozma yoniinde bir te:;;eb-
tecriibedir. biisten ba~ka bir ~ey olmadl~lnl soyle-
K1smi ya da m utlak bir l~me ~ekl in de mittir.
ger~ekle~en iki ayn mistik tecriibeden 2 Gizemsi:zl~tirme ikind ve daha ozel
soz edilebilir. M utlak bir bir le~me soz olarak da, Protestan teologu Rudolph
konusu olduAunda, insan ruhu mutlak Bultmann (1884-1976) tarafmdan benim..
ve yuksek bir ger~eklilde, varolan her- senmi~ olan, Kitab1 Mukaddes·in ihtiva
~eyle ya da Tann·yla birle~ir ve tam etti~i · mitolojik unsurlardan anndlnla-
olarak ozde~le~ir; burada, benle ben- rak yorumlarunas1 yontemini tanJmlar.
olmayan, kul ile Tann ayanm1 ortadan Soylence ya da mitosu 'a~kmh~1n insan
kalkar. Buna kar~1n, k.Jsmi birle~mede, hayabna giri~i' olarak yorumlayan ve
1nistik tecriibeyi ya~ayan ki~i, varolan imanm oziiniin gelenek-;el dogmarun
her:;;eyle ya da Tann'yla do~rudan ve rasyonel olarak oziimsenebilir olmayan
aracs1z bir temas i~inde olur, onunla unsurlarJndan tiimiiyle ba~uns1z oldu-
ancak k1smen birle~ir ki, burada ozne ~unu one siiren Bultmann, mitolojinin
nesne, ben ben-olmayan, kul·Tann ay•- dolayunslZ bildirimlerin yeten;iz kald1~1
nmlan varolmaya devam eder. donemlerde bir anlatun tekni~i olarak
gizemsizle~tirme [lng. denzythologi2e; Fr. kullanlld1~1nl, dolayisiyla insana dii~en
dbnythologiser]. 1 Genel olarak, din£ ya gorevin nutolojik soylemler i~erisinde
da siyasi bir o~retiyi, tarihsel bir gonl- vurgulanmaya ~ah~1lan mesajlann orta-
~ii, bir di~iplini i~erdi~i mistik ogeler- ya ~·kanlmasl oldu~tnu saylemi~tir.
den annd1rarak, yeni ba~tan yorumla.. gizleme yanh~1 [lng. phallacy of red her-
rna. Bu tiir bir gizemsizle~tirmeye en i yi ring]. Bir argiiman, kan1tlama ya da
omek 19. yuzyd Alman dii~iiniirii L. teze ili~kin ele~tiriyi, dikkatleri ba~ka
tFeuerbach'1n Tann kavram1na veya bir konuya ~evirerek goz ard1 etmekten
dine, ve, ona gore, felsefenin yanb~ bir olu~an gayn fennel yanh~ tiirii.
382 gnoseoloji
gnoseoloji (Os. mepltas1 mlirifei; lng. gnose- gnostikler [Yun. gnostikoi; Os. irfaniyyun;
olOglj; Fr. gnoseologie; Al. gnoseologie]. Bil- tng. Gnostics; Fr. Gnostiques; Al. Gnosti-
giyi, ins an v arh~trun bili~el fa ali yetle- ker). Hristiyanb~tn ilk donemJerinde soz
rini, genel olarak konu alan disiplin. konusu olan, ve ozu itibariyle, kad1n ve
Antik Yunanlda, epistemoloji terimiyle erkeklerin kendilerinde tannsal bir ktvu ..
e~ anlamh bir bic;imde kullarulan gn~ cun ta~Jdiklarinl, fakat kaderin, do~um
loii terimi, bilginin kayna~1, stn1rlan, do.. ve olumun hukum surdu~u bir dunyaya
~as1 ve gec;erlili~iyle iJgili olan ve ozel bi.. du~mu~ olduklann1, insanlardaki bu kt-
limlerin kabullerini, temel kavramlaruu vJJcun•n ezoterik bir bilgi sayesinde ye-
ve yontemlerini konu alan metodolojiden niden canlandinlaca~lJU ve boylelikJe de
farklllLk g6steren bilgi teorisini tarumlar. insarun Tannlya yeniden ula~aca~tru sa..
gnosis. Antik Yunan'da, genel olarak bilgi vunan tarikatlann uyelerine verilen ad.
anlamma gelen, fakat Milattan sonra bi.. Buna gore, Hristiyan o~retiyi, esld
linci ve ikind yuzydda, belli bir mezhep Do~u dinleriyle tYeni-Platonculuk ve
ya da tarikatta oldukc;a ileri bir duzeye tPhytagorasc;Iltkla kayna~ttran felsefi-
gelmi~ sec;kin m uminlerin onemli dini dini okulun uyelerine Gnostikler adt ve-
ve felsefi do~rulara ili~ldn bahni bilgisi .. ril~tir. Gnostikler, turumu on plana ~~
ni gosteren terim. karttp, dunya ile Tann aras1nda mutlak
gnostisizm [ing. gnostisicism; Fr. gnosticis .. bir ikilik kurarken, maddeyi ve insan be·
me; AI. gnosisticisrnu.s]. Bir din ~er~evesi denini kotulerler. Dolayts1yla, ahlak ala-
i~inde, ozellikle de Hristiyanhkta ortaya nJnda, ya a~1n bir c;ileciU~i ya da tam bir
~kan ve inan~ yerine bilgiyi (gnosis) ge- ahlaks1zh~ savunurlar.
c;iren o~reti lnan~ yerine ge~irdi~ bilgi- gnothi seauton. 'Kendini bil!' anlanuna
de, ara~hrmaya dayah bir bilgelik yeri- gelen Yunanca soz.
ne, hakikate yonelik dolay1ms1z bir Delphoi tap1naAutda yazth olan bu
gorliyle ~ekillenen bir bilgeli~in savu- sozu, tSokrates ahlik anla}'1~uun temeli-
nucusu olan, Tann'n1n, ki~iye Tann'yla ne yerle~tinni~tir. Bir yandan, tam bir ol-
birle~me ve Tanr1'n1n do~as1n1, ozunu ~uluJu~ savW\an Sokrates, bu ~er~ve
kavra1na olana~1 veren gizetnli bir ay- i~inde ki~inin ahlaki bak.lmdan geli~ebil
dJnlanmanm sonucu olarak, tam anJa- mesi ve kendisini ger~ekle§tirmesi i9n,
m•yla bilinebilece~ini savunan, ve dola- once kendisini tarumast, kendisine kar~l
y•s•yla Kilise'den aynlarak ki~isel ve durust ohnast gerekti~ini belirtmi~ ve
gizemli bir bilgiyi resmi dinin dogmala- bu tur bir bilgiyi, ~i.nin kendisine, dun-
nndan ustun sayan anlay1~. yaya, toplum ve de~erlere yonelik bilge-
Hristiyanhkta, sapk.ln bir o~reti olarak li~inin temeline yerle~tirmi~tir.
ortaya c;1kan gnostisizm, Hristiyan inan .. Gorgias. M. 0. 5. yuzyllda ya~amt~ olan
c1yla ilgili o~eleri, Yunan felsefesinin te- onemli Sofist du~unur. Yokluk Dstune ve
olojiyle ilgili goru~lerini ve Do~u'dan Helen' e Ovga adh eserlerin sahibi olan
gelen unsurlarla birle~tirerek, bir Tann, Gorgias, kendisini bir gorecilikle strurla-
yaradlll~ ve kotuluk o~retisi geli~tir .. mayarak, ger~ek bir hi~~ili~in savW\ucu-
mi~tir. T1pk1 Mani~eizmde oldu~u gibi, s u olm u~tur.
bir ucu Tann'da, di~er ucu maddede Hi-;bir de~erin varolmad1~uu, insanla-
olan ikici bir goru~un savunucusu olan ra ikna yoluyla her~eyin kabul ettirilebi-
Cnostisizm, ikisi arasmdaki bo~lu~u bir leceAiJU, zira insanlann bilgiden yoksun
dizi turumle veya Tann'yla madde ara- olduklariJ\1 soyleyen Gorgias, ikna sana-
smda yer alan ara varhklarla kapatmaya lana, sozun terbiye edilip geli~tirilmesi
~ah~nu~tu. Gnostisizmde, turum sure .. ne buyuk bir on em vermi~tir. Ona gore,
cini, Tann·ya kurtulu~ yoluyla donu~ ikna sanah, konu~ma, inan~ ve du~un
tamamlar. Kurh.Jlu~u sa~layan en 0- ceyle ilgili olan tum di~er sanatlann
nemli ~y ise, t;ileciliktir. kendisine dayand1~1 temel sanattu. In-
gorecilik 383
sanlar bilgisiz olduklan i~in, Gorgias, al- reli oldu~unu one suren rolativizm tu-
danmayJa do~ruluk arastnda buyuk bir ri.ine 3 a/zl8ki gorecilik ada verilir. Ahlaki
fark olmada~tnt belirtmi~tir. Olmadt~l gorecili~in bir ttiru, tum ahlak ilkeleri·
i~in de, ona gore, do~ru s6z ya da akll- nin bir ki.iltur ya da toplumun uzla~•m
yuriitmeyle yanh~ soz ya da akllyuri.it- lan ba~lamanda ge~erlilik kazandt~tnl
me aras1nda de~il, fakat yalnJzca ba~a~ one suren 3-a) uzla~mrctlrkttr. Buna kar-
nh, doyurucu, ikna edici akllyi.irutme ~ln, ahlaki gorecili~in bir di~er versiyo-
ve tarta~mayla k1s1r soz ve tarh~ana ata- nu olan 3-b) oznelcilik, ahlaki bir ilkenin
sanda aytnm yapabiliriz. Logosun, sozi.in ge(jerlili~ini belirleyen ~eyin bireysel
buyi.ik bir gur.u oldu~unu one suren tercihler oldu~unu savunur.
Gorgias, bir yandan da sozi.in bu gi.ici.i- Soz konusu ahlaki gorecilik, s1rastyla
nun, aydtnlatan ve bilgi veren bir gu~ I ahlaken do~ru ve yanh~ oldu~u dti·
olmaytp, dalgalanduan ve etkileyen bir ~unulen ~eyin toplumdan topluma de-
gu~ oldu~unu soylemi~tir. ~i~ti~ini ve dolaytstyla, tum toplutn!ar
goniil. Tasavvufta, tinsel de~erlerin bu- taraflndan kabul edilen tek bir ahlaki
lundu~u yere, Tann'run, ge~ici varhkla- ilke bulunmadt~ana dile getiren ~e~itli
nn etkilerinden st ynlmt~, ge~ici a~klar· lik tezine ve II rum ahlald ilkelerin ge-
dan uzakla~arak ger~ek a~ka eri~mi~ ~erliliklerini gordukleri ki.iltiirel kabul-
kilnselere gorUndi.i~i.i makama, gen;ek den aldaklanna dile getiren bagunlrhk
sevgilinin kendisine yur~ edindi~i son- tezine dayantr.
suzluk ulkesine verilen ad. 4 Epistemolojik ya da bili~sel gorecilik
gorecilik [tng. relativism; Fr. relativisme; ise, evrensel bilgi ya da hakik at ol(ji.itle-
AI. relativismus]. Ki~iden ki~iye de~i~ ri olmada~uu, do~ru olan ya da kabul
meyen nesnel bir hakikat, herkes i~in edilenin yerel ki.ilti.irlere, tarihsel veya
get;erli olan mutlak do~lar buluruna 6
sosyo-politik ilgilere i-;sel ve dolayJsly·
da~tnJ, hakikatin ya da do~rulann bi· Ia goreli olan ol(ji.itlerin bir fonksiyonu
reylere, ~a~lara ve toplumlara goreli ol- oldugunu iddia eder. Ba~ka bir deyi~
du~unu savunan anlaya~; ki~iden ki~i le, epistemolojik gorecilik bilim felsefe-
ye, ~a~dan ~a~a, toplumdan topluma sinde, bir teori ya da em pirik inan(jlar
de~i~meyen birtak1m do~rular, evren~ ki.imesinin di~erinden daha iyi ya da
sel hakikatler bulundu~unu reddeden dogru oldugu yargtsana varma imkan1
tav1r. Mutlak veya de~i~mez ya da ev· verecek, evrensel ge(jerliligi olan bilim·
rensel standart ya da ol(jiitlerin bulun- sel bir metodolojinin olmad1~aru one
mada~Inl one si.iren yakla~1m; bir teori· surer.
nin, kendisinin da~Jnda ve kendisinden Niteldm, tKuhn ve tFeyerabend gibi
bag1mS1Z olan do~ruluk ol(ji.itleri sa~la~ goreciler, bilimsel teorilerin birbirleriyle
yamamasa durumu. mukayese edilemez olduklann1 savu-
Bir kimsenin gorii~i.ini.in ba~ka bir nurlar. Soz konusu filozoflardan Kuhn,
k.imsenin gori.i~i.i kadar iyi ya da do~ru The Structure of Scient~fic Revolutions [Bi~
oldu~unu one si.iren gorecilik. bireyler limsel Devrimlerin Yap•sa) adh eserin-
aras1ndaki farkhhklarla ilgili bir ogreti de, bilimsel di.i~i.incenin her zaman, tar-
oldugu zaman, 1 bireyci gorecilik; top- h~manln terimlerini tan•mlada~l i(jin,
lumlar arasandaki farklahk1arla ilgili bir hakh kdanamayan, temellendirileme-
ogreti oldugu zaman, 2 sosyal gorecilik yen teorik bir paradigmarun benimsen·
ad1n1 ahr. Bununla birlikte, biri ahlaki, mesini i~erdi~ni s6yler. Bir teoriden di-
di~eri de epislemolojik olmak i.izere, te 6
~erine do~ru olan de~i~menin, . ozi.i
melde iki ayn gorecilik tiiri.i vardu. itibariyle rasyonel olmayan bir de~i~
Bunlardan evrensel olarak ge(jerli ahlaki me oldu~unu one si.iren Kuhn, bilimsel
ilkeler bulunmada~Jna, ti.im ahlaki ilke- paradigmalann birinden di~erine ge~i
lerin ki.ilti.irlere ve bireysel tercihlere gO- ~in, a(jtklanabilmekle birlikte, metodo-
384 goreli
~nnsaldu·. Gostergeyle, g05terge tarafm- ~osterilen [ing. signr:~·ed; Fr. sign~(re; AI.
dan gosterilen, i~aretin yeiine durdugu ~•g•1~fikat ).
Gosterenle birlikte, gosterge-
· ~ey aras1ndaki ili~kinin, insan taraflndan yi olu~turan i~erik; gostergenin maddi
uzla~1ma dayah olarak kuruhnu~ yapay degil de, kavran1sal boyutu; gostereni
bir ili~ki ol.tnaytp, (bulutlann yagmurun, anlama ya da yorumlama faaliyetinde
du1naiun yanguun, viirud ate~inin de kullan1lan kavram, gostergenin gonde-
hastahg1n e1naresi ohnas1 gibi) gozlemle- rimde bulundugu zihinsel i~erik.
nebi1en do~al ya da nedensel bir diizen.i Goltingen Okulu [ing. Gottingeu School;
ortaya koyan bir tasvir olmas1 durumun- t.cole de Gottingen). tKant'1n felsefesin-
da, soz konusu i~arete dogal gostcrge ad1 den yola ~1kan Leonard Nelson tarahn-
verilir. dan kurulan Yeni-Kant~I felsefe okulu.
Ote yandan, bir gosterge gosterdigi Deneyi.Jnin, tecriibenin tetneJ ilkelerini
~eye benziyorsa, gosterdigi ~eyle a~1k ke~fehneye c;ah~an Nelson, tpsikolo-
bir benzerlik sergiliyorsa, bu gosterge- jizmden ve tku~kuculuktan ka~nlabil
ye temsili gosterge, buna kar~u1, anlatnl, mek i~in, psikolojik i~ebak1~ yonte1nini
gostergeyi kullananln ozelliklerine ve kullaimu~ ve bu ilkelerin, psikolojik
gostergenin kullandd1g1 baglama gore~ degil de, Kantc;1 anla1nda metafizik.sel il-
li, bagh olan gostergeye ise, durumsal ke1er oldugunu one siinnii~tiir.
gosterge ad1 verilir. gozden ge~irici metafizil< [ing. revisionanJ
2 Daha ozel olarak da, dilsel bir goste- metaphysics; AI. n1etaphysique rtvisio•riste].
renle gosterilenin birle~iminden dogan c;agda~ ingiliz manhk9s1 P. F. Straw·
biriln. Dili bir gostergeler sistemi olarak son'un, Descartes, Leibniz ve Berkeley
dii~iind utumuzde, anlamln temel biri· gibi filozoflarm eserlerinde omeklendiRi-
mi olan ~ey, im, i~aret. ne inand1~ metafizik tllriine verdigi ad.
Gosterge terimi zorunlulukla bir bagin- Bu tur bir metafizik, ona gore, dunya
hyl giindeme getirdigi i~n, dilsel gaster· ile ilgili dii~tincelerimizin akttiel yapl-
genin 1nahiyeti en iyi, onu emare ya da suu tasvir etmenin otesine ge~meyen
dogal gostergeden ve sembolden ayir- tbetimleyici metafizikten fazla olarak,
mak, onun k~ndisini meydana getiren daha iyi bir yap1 ortaya koymaya ~ah·
bag1nhn1n ozgiillugunii ortaya koymak ~an bir m~tafizik tiiriidtir.
suretiyle a~1klanabilir. Buna gore, dilsel gozlem [Os. mu~ahade, rasat; ing. observati-
gosterge, ornegin yagmurun emaresi on; Fr. observation; AI. beobachtung]. Nes-
olan bulut veya ate~i gosteren duman neleri ve olaylan, onlann niteliklerini ve
olarak dogal gostergeden v~ya bar1~1n somut ili~kilerini saptama, kendi zihin-
simgesi olan giivercin olarak sembolden sel deneyimlerimizin, i~ ya~antalanm1·
farkhhk gosterir, ~tinkii dogal gosterge- z1n dogrudan bir bi~imde bilincinde
nin i~leyi~i ard1~1kllk, semboltin i~leyi olma edimi, olgu top lama i~lemi Bilim-
~i de benzerlik bagintlsina dayan1rken, de, doga ko~ullanna mtidahalenin soz
dilsel gostergeyi meydana getiren bagmh konusu oldugu deneyden once gelen
uzla~Imsald1r. Kullarum1 bir bildiri~im evre i~in kullarulan terim.
amaana bagh olan gestergeyi, isvi~reli GOzlemde, iki ogeyi, yani alg1 verileriy·
iinlii dilbilimci Ferdinand de tSaussure, le, yorumlama faaliyetini birbirinden
birbirinden ayn.lmas1 imkanslZ olan iki ay1rt etmek gerekir. Yorumlamay1 belir·
ytizti, bir i~itsel i.Jnge (gosteren) ve bir leyen temel ko~ullar ise, ge.;tni~ ya~an·
kavram (gosterilen) ihtiva eden bir ~y hm1z1 olu~turan kavramlar, bak1~ a~da
olarak tarumlar. Yine dilsel gaster~, dil n, inan~lar, bilgi ve varsayunlard1r.
sisteminin diger gestergeleriyle olan Bundan dolaya, kavramsal dti~tinceden,
ili~kilerinden bag1ms•z olarak ele ahna- oznel ogelerden tiimtiyle annau~, yal-
maz; bu anlamda gosterge, diger gester- ruzca duyu verilerini kapsayan yahn bir
gelerin olmad1g1 ~eydir. gozle1nden soz ebnek olduk~a gii~tiir.
Gramsci, Antonio 387
felsefeler somut olup, bir yer, bir zaman sayddar eger, Hristiyanhkla Yunan fel-
ve bir halka aittir. Gramsci felsefeyi bu sefesi arasmda hi~bir fark olmayacagm1
~ekilde kavray1p tasarlarken, Marksiz- one siiren Aziz Gregorius'a gore, yine
min toplumun siyasi ve kiiltiirel iistya- de inancm akdla hi~bir ili~kisi bulun-
p•sm• belirleyen Ierne! ya da altyap1 ola- mad•g• dii~iiniilmemelidir, ~iinkii inan-
rak ekonomi anlay•~ma kar~1 ~1km1~hr. cm rasyonel bir temeli vardu. lnancm
Onun goziinde, sagduyunun donii~ii iistiinlugu kabul edilirken, felsefenin
mii ve yeni felsefi perspektiflerin gun- yard1m ve hizmetinden asia vazge~il
deme geli~i olarak siyaset, tarihsel de- memesi gerektigini belirten Aziz Grego-
gi~mede bagunSlZ bir ogeyi gosterir. rius'a gore, ahlal<., doga felsefesi, manhk
Gramsci'nin, bununla birlikte esas kat- ve malematik, hakikat tapmagmm sus-
kJSI hegemonya kavram1yla ilgili ~oziim Jeri olmakla kalmay1p, erdem ve bilgeli-
lemesinde yatar. tHegemonya kavraml- ge onemli katkJda bulunur.
m, belli bir grubun bir birlik olu~turma, Onun 'insan' sozcuguniin oncelikle
diger gruplar iizerinde tahakkiim kurma tiimel, ikinci olarak da bireysel insana
sava~1 olarak tammlayan filozof, yoneti- uygulanmak durumunda oldugunu
ci smlflann tahakkiimiiniin zor kullan- ifade eden ogretisi de bu baglamda, Gre-
ma ya da dogrudan kontrol d1~mda, ve gorius'un inancm gizlerini daha anla~Jlu
bunlardan ~ok daha etkili bir bi~imde, klima ~abasmm bir par~as1 olarak deger-
bagnnh kiimelerin nzas1yla sagland•g•- lendirilmelidir. Ba~ka bir deyi~le, tiimel-
m one siirmii~hir. 0 ilgili nzay• sagla- ler konusunda, hpk1 Platen gibi, realist,
yan ayg•tlara hegemonik aygttlar adm1
hatta hiperrealist bir gorii~ benimseyen
vermi~ve bu ayg•tlar yoluyla hakim ide-
Aziz Gregorius'a gore, biri goksel, ideal,
olojinin ge~erli ve dogal bir soylem hale
ya da tiimel clan insan, digeri ise tikel
geldigini belirtmi~tir.
ve duyu-deneyinin konusu clan insan
Buradan hareketle, bir proletarya hege-
olmak iizere, iki ayn insam birbirinden
mony as• anlay1~1 geli~tiren Gramsci'ye
gore, proletaryamn iktidanru uygulaya- ayumak gerekir.
Bunlardan ideal clan birindsi, Tan-
bilmesi i~in en elveri~li ko~ullar, bu Sl·
mfm aym zamanda hem yonetici ve n'run zihninde, dnsel belirlemeden yak-
hem de hakim s1mf olmas•yla ger~ekle sun, ve tidea olarak varolan insan ya da
~ebilir. Bunun i~inse entellektiiel ve etik insan varhgldlr; buna kar~m, duyu yo-
yonetimin devlet egemenliginden once luyla algdanan ikindsi, ideal insarun,
gelmesi gerekmektedir. Gramsci, prole- cinsel belirleme alm1~ bir ifadesi, tiimel
taryamn soz konusu amac1 ger~ekle~ti insarun tek tek bir~ok insanda kismen
rebilmek i~in sJruf!ararasJ bir ittifak kur- ger~ekle~en tezahiir ya da ifadesidir.
mas• gerektigine inamr. Hem iktisadi, Bunlardan ger~kten var clan birindsi
hem de entellektiiel bir diizlemde olu~ olup, ikinci birincisinin bir tezahiir, suret
turulacak bu tarihsel blokun temelinde, ya da yansunas1 olarak varolur.
ona gore, komiinist parti yer almah ve Grolius, Hugo. 1583-1645 ydlau arasm-
onciiliik etrnelidir. da ya~anu~ ve do gal hukuk ogretisiyle
Gregorius. 3:35 ve 395 ydlan arasmda ya- iin kazanm1~ clan iinlii Hollandah dii-
~amJ~ve inancm onceligini ve iistiinlii- ~iiniir.
gunii teslim etmekle birlikte, bir yandan Hukuk alanmda, tDescartes metafizigi
da inancm rasyonel bir temeli oldugu- ve epistemolojisiyle modem dii~iince
nu, akdla temellendirilmesi ve destek- a~1smdan ne kadar onemliyse, o kadar
lenmesi gerektigini belirhni~ clan Hris- onemli clan Grotius, Descartes'm bilgi
tiyan dii~iiniir. alamnda ger~ekle~tirdigi ~eyi, hukuk
lnancm gizlerinin, felsefi y a da bilimsel alamnda yapml~hr. Ba~ka bir deyi~le,
sonu~lar olmadlgml, zaten olmu~ ol- nasd ki modern felsefenin kurucusu
Guattari, Felix 389
olan Descartes, ku~ku yoluyla bi1giyi te- grup [1ng. group; Fr. groupe; Ai. gruppe].
olojik-skolastik tasalluttan kurtararak Birkalf ya da birlfok benzer nesneden
ozneden yola 1flkt1ysa, ayru ~ekilde Gro- olu~an bir toplam.
tius da huku~u, Tann iradesi kar~lsm Buna gore, say1sal lfOkluk ya da nice-
da ba~lmSIZ ve nesnel bir kurum olarak lik, bir grubun ozsel, belirleyici bir yo-
one siinnii~tiir. niidiir. Grubu bu 1fer1feve ilfinde, suuf
Buna gore, do~al hukuk yanhs1 bir dii- ya da tiirden ay1nnak biiyiik bir onem
~iiniir olarak Grotius, hukuku insan do- ta~u. Bilimsel anlam1 ilfinde, bir sm1f
~asuun bir iiriinii olarak gormii~tiir. ya da tiir, onu ba~ka nesne ti,irlerinden
Laik do~al hukuk anlay1~uun kurucusu ay1ran belirli niteliklere ya da karakte-
olan filozof, Ortalfa~m teolojik renkli ristiklere sahip oldugu ilfin, sm1f ya da
do~al hukuk konsepsiyonundan oldu~u tiir diye adlandmhr. Tiirler soz konusu
kadar, Ilklfa~m do~aJ hukuk gori.i~iin oldu~unda, yalmzca say1 ya da nicelik
den de aynhm~ ve do~al hukuku, insan pek dikkate ahnmaz. Bir s1mf ya da tiir
do~asmdan lflksa bile, ayru zamanda hakkmda one siiriilmii~ olan bir iddia,
belli bir uygarhk diizeyine eri~en ulus- niteliklerin soz konusu birle~imi ve do-
lar tarafmdan kabul edilmi~ kurallar laylslyla, bu niteliklere sahip olan her
olarak ele alm1~tu. bir ~ey hakkmda one siiriilmii~tiir.
Ba~ka bir deyi~le, Grotius'un felsefeye Guattari, Feli)(. <;a~da~ iinlii FranslZ psi-
olan en biiyiik katlas1, yurtta~lar ve yo- kanalist, Freudlfu-Marksist dii~iiniir. l...JJ
neticiler i'lin oldu~u kadar, Tann ilfin Revolution mo/eculaire [Molekiiler Dev-
de ba~lay1clh~l olan, akd yoluyla belir- rim] L'Inconscimt Machinique [Makine
lenip ortaya konabilir kurallar obe~i Bilinlfdl~l] gibi eserlerin yazan olan Qu-
olarak do~al huku~un savunuculu~u attari, esas tDeleuze'le birlikte yapt1~1
nu yapmaktan meydana gelir. Bundan ortak ara~tumalarla ve onun1a beraber
dolay1, onun hukuku dinden ba~1mstz kaleme alm1~ oldu~u Anti-Oedipe, Rhizir
k1hp, insan do~asma ili~kin do~ru ve me [Koksap] ve Mille Plateaux [Bin Yayla]
sa~lam bir kavray1~la belirlenen bir te- adh eserlerle arulmaktad1r.
mele oturtma lfabas1 vermi~ oldu~u Genelde postyap1salc1 ve posbnodem
soylenebilir. bir gelenek ilfinde yer almakJa birlikte,
Ona gore, do~al hukuk, do~ru aklm, bir varolan yap1, halihaz1rdaki statiiko kar-
eylemin, insanm rasyonel oziine, ak1lh ~lsmda her tiirden teslimiyetin ve uz-
do~asma uygun olup olmamasma gore, la~maoh~m paradigmas1 olarak gordii-
ahlakr bakundan a~a~1 ya da zorunlu bir ~ bir postmodem durum dii~iincesine
eylem oldu~una i~aret eden buyrukla- ~iddetle muhalefet eden biridir, Guatta-
nndan meydana gelir. Eylem, Tann ta- ri. 0 modemli~i her ne kadar ele~tirse,
rafmdan salt bu nedenden dolay1, yani belli bir ilerleme fikrinin iflas etti~i k~
insarun akllh oziine uygun dii~iip dii~ nusunda di~er postmodemistlerle hem-
memesine ba~h olarak emredilir ya da fikir olsa da, modem politik de~erleri
yasaklarur. Bu tiirden bir eylem, bizzat onaylamaktan geri durmaz ve demokra-
Tann onu buyurdu~u iljin, ahlaki baklm- sinin yeniden icade edilmesi 1fa~nsmda
dan ger1fekl~tirmekJe yukiimlii oldu~u bulunur.
muz bir eylem degildir; tam tersine, o Ba~ka bir deyi~le, modernite ele~tiri
ahllli balamdan ger1fekle~tirmekle yu- sinin merkezinde bir bilgi ve rasyonali-
kiimlii oldu~umuz bir eylem oldu~ te ele~tirisinden ziyade, kapitalist top-
muz ilfin Tann tarafmdan emredilmi~tir. lumun el~tirisi bulunan Guattari, bu
Yani Grotius'a gt\re, iki am ikinin dort et- ba~lamda, biiyiik Ollfiide Marksizme ve
memesini, ozii Hibariyle koti.i olan bir Freud'un gorii~lerine yaslannu~tu. 0
davram~m kotii olmamasuu, Tann bile rasyonel, kurucu ozne dii~iincesini red-
sa~layamaz. detmi~ ve dinamik bir bilinlfdl~llehine,
390 gii~ ahlakl
bilin~li beni ya da benligi tahrip etme ~a gerelQr' diyen Nietzsche, bummla evre-
basl il)inde olmu~tur. Bu baglamda, psi- nin mekanik diizeninde bulunan ve bu
kanaliz teorisi, psi~ik bastlrma kavram1, diizen ortadan kaldmlmadan yok edile-
ve aile ile fa~izmin analizi iizerinde meyecek olan temelli bir ozelligi kastet-
odakla~an Guattari, Deleuze'le birlikte, tigini soylemi~tir. Evrende gii~lii olma
arzunun iiretkenligini vurgulayan, arzu- isteginin hiikiim siirdiigiinii, gii~ istemi
yu gii~siizle~tirerek hareketsiz kdma ~a ilkesinin evrenin her yerinde i~ ba~mda
basl i-;indeki toplumsal gii~leri mahkum oldugunu one siiren filozof, aym ilkeyi
eden bir arzu felsefesi geli~tirmi~tir. insana da uygulam1~ ve gi.i~ istemini
BwlUnla birlikte, Guattari, soz konusu ikinci olarak, insan eylemlerinin kendisi-
arzu felsefesinden once, psikanalizin post- ne tabi veya bagh kdmdJgl itki olarak
modern muadili olarak dii~iiniilen bir ~i tammla1 m~hr.
zoanalizle, modem dii~iincenin ozne I Nietzsche'ye gore, insan varhgmdaki
nesne, ger~eklik/ fantezi, dirimseldlik/ temel ilke, insanlann daha fazla gii~ elde
mekanizm benz_eri geleneksel ikili ka~d etmek i~in ya~amlanru zaman zaman
hklanru yap1bozuma ugratnu~tn. Bu tehlikeye atmalan olgusunun da ifade et-
~er~eve i-;inde akdc1 temsil ve yorum ~ tigi gibi, ya~ma isteginden ~ok, gii~ iste-
malanru, arzuyu sabitleyen ve yarabc1 midir. Sava~ta zafer kazanrna, rekAbette
enerjinin online set ~eken tahakkiimru iistiin olma, ba~kalanru etkileme, sanat-
veya basbnnaa dayabnalar olarak yo- sal yaratun, fllozofun evreni entellektiiel
rumladlktan sonra modem temsil ve oz- bakundan fethetmesi, soz konusu gii~
nellik teorilerinden kopan Guattari, arzu- istemini gozler online seren birka~ or-
nun biitiin sosyal ve tarihsel gen;ekliti nektir. in.sanlar, Niet:zsche'ye gore, daha
yaratngmJ ve toplumsal altyapunn en gii~lii olmak il)in, bilerek ve isteyerek
~nemli par~as1 oldu~nu dile getiren bir birtakam hazlardan ka~p, birtaklm ao-
arzu felsefesi iizerinde ~ah~ml~tlr. lara katlarurlar. ifadesini yarabc1 faali-
gii~ ahlik1 [ing. ethics of power; Fr. ethique yette bulan gii~, tum insanlann pe~in
de pouvoir]. Alman filozofu Friedrid1 den ko~tuklan en yiiksek mutlulugu
+Nietzsche'nin, iistiinlugu, gii~ ve yara~ saglar. Mutluluk haz dolu saatlerin yo-
hc1hg1 temele alan, iistinsana gotiirmeyi gunlugundan degil de, ger~ek bir giice
ama~layan evrimci ahh1kl. Bah kiiltiirii- sahip olmaktan ve bu giicii yarahc1 bir
nii Yahudi-Hristiyan geleneginin ahllli bi~imde hayata gec;irmekten olu~ur.
i~eriginden kopartan Nietzsche'nin, in- giindelik dil [ing. ordintny language; Fr.
samn yiiceligini bireycilikte bulan, gii~, langue rourante]. Belli bir alaru ya da di-
gii~ istemi ve yaraha ahlakm oziine yer- siplini helirleyen ve ogrenilmesi i~in belli
le~tiren ahlak anlay1~1, tefendi ahlakJ bir uzmanbg1 gerektiren bilim diline ya
i~in kullarulan alternatif deyim. da tekruk bir dile, bir okul ya da tarikabn
gii~ istemi [ing. will to power; Fr. vouloir iiyeleri ic;in anlam1 olan ezoterik bir dile
de pouvoir; Al. wille zur macht]. Onlii kar~tt olarak, herkes tarafmdan anla~l
Alman dii~iiniirii tNietzsche'nin felse- lan, insanlann gi.1nliik ya~anhlannda
fesinin fizik baglammda kullamlan gii~ duygulanru, dii~iincelerini, ihtiya~lamu
kavrammm metafiziksel muadili olan ifade etmek il)in kullandlklan, d1~ ger-
temel kavram1. ~eklige uygun dii~en dil.
Der Wille Zur Macht [Gii~ istemi) adh giindelik dil felsefesi [lng. ordina1y langu-
eserinde 'Fizik~ilerimizin Tann ve evre- age philosophy). Felsefenin ancak ve ancak
ni yaratmada kulland1klan bu gii~ kav- gi.indelik dilde g~en st>zriilderin anlam-
raml, ba~ka bir ~eyle daha tamamlan- lanrun, yap1 ve kokenlerinin analiz edil-
mak durumundadu; yani ona, benim mesi suretiyle geli~bilecegini. felsefenin
gii~ istemi diyecegim ~eyi de eklemek anlams1z ve sonu..-suz spekiilasyonlar-
guzel sanatlar 391
dan, yalmzca gi.indelik dilin felsefi ~er(je giivensizlik yanh~a [in g. fallacy of lu ,Juo-
vesinin ve gerfieklikle ilgili onkabiilleri- que ]. Bir insamn eylE>mlerinin savundu-
nin ara~tmhnasa yoluyla kurtanlarak, gu dii~iincel.erle tutarh olmadtgma gos-
problemlerinin fiOZiilebilecegini savunan teren deliller bulmaktan, bir ki~inin
felsefe an lay1~1. gori.i~lerinin daha onceki inan(jlanyla
Geleneksel felsefe anlaya~ma ve metafi- (jeli~tigim ve bundan dolaya, o l<i~iye
zige kar~1 filkarak, giindelik dilin felsefi giivenihnemesi ya da onun gori..i~uniin
ama(jlar i~n fazlasayla uygun oldugunu, reddedilmesi gerektigini iddia etmek-
bu dilin ozii itibariyle dogru olan bir ten olu~an yanh~ tiirii.
gerfieklik goaii~tine dayandagam, fiOZii- giizellik [ing. benuty; Fr. beaute; Al. scllon-
lemez felsefi problemlerin, giindelik dil- heit]. Bir nesnenin, oznede haz ya da es-
den uzakla~ap, temeli olmayan metafi- tetik begeni duygusuna yol a~an temel
ziksel bir dil yarahnaktan, giindelik bir ozelligi. Gonne ve i~itme duyulan
dilde ge(jen sozciikleri yanh~ kullarup, aracahgayla begenilen, ho~a giden ve
anlamlanm (jarpatmaktan kaynaklanda- hayranhk uyandaran bi(jim ve ol(jiilerin
guu savunan gorii~. meydana getirdigi uyumlu ve di.izenli
giindelik ya~amm estetizasyonu [ing. biiti.in. Oranta, yetkinlik, basitlik, birlik
ae.stlreticization of everyday life; Fr. aestheti- ve olfiii yoluyla, duyulann ya da zihnin
ho~una giden, insanda estetik bir bege-
cisation de Ia vie ordinaire]. Postmodern.Ji-
~ belirleyen bir durum ya da daha fiOk
ni duygusu yaratan ~ey.
tez olarak, sanatla giindelik ya~am ara- insan elinden filkma i.iriinlerde oldugu
smdaki aynm ya da boliirunenin yok kadar, dogada da varolan bir nitelik ola-
rak giizelligin ne oldugu, filozoflar ara-
olup gittigini, sanatla giinliik ya~am ara-
smda fiOkfia tarta~llan bir konu olmu~
smdaki duvann yakddaguu dile getiren
tur. Antik fiagda Yunanh du~iiniirler,
tez.
giizelligin tammlanabilecegini savunup,
Tez iki anlama gelmekte, veya iki fark-
onu diizen, birlik, uyum, oran, olljii ve
b duruma i~a.ret etmektedir: 1 Sanat(jl- iyilik gibi niteliklerin bir birle~imine in-
lar giindelik ya~antmm saradan nesne- dirgerken, baza modern dii~iiniirler gu-
lerine yonelip, onlan sanatm konusu zelligin tammlanamayacagn'ia savun-
yapmaktadarlar. 2 insanlar, kahk kiya- mu~dar.
fet, goruniim ve ev do~emelerinde tu- ilk ve Orta(jag dii~iincesi, guzelligi
tarh bir stil ya da bit;imi hedeflemek su- nesnel bir nitelik olarak degerlendirir ve
retiyle, giindelik ya~amlanm genel bir guzelligi de, diger nitelikleri nasal algah-
estetik projenin temel pan;as1 haline ge- yorsak, o ~ekilde algtladagamaza savu-
tirmektedir ler. nurken, modem felsefede giizellik daha
giine~ merkezli kuram [lng. heliocentric (jok oznel bir a(jldan degerlendirilmi~
tlteOnJ; Fr. tlreorie htliocertrique]. Antik- tir. Buna gore, giizellik, mutlak degil de,
(jagda, A.ristarkhos tarafmdan ortaya goreli bir kavramd1r; giizellik, ~eylere
koJUnu~ olmakla birlikte, temelde Po- belli bir bi(jimde bak1~ tarzamazm sonu-
lonyah iinlii astronom Kopernik tarabn- cu olup, ki~inin du)'gulanylil, ozellikle
dan geli~tirilen ve diinyamn evrenin de begeni duygusuyla ilgili bir konu-
merkezinde oldugunu ve hem kendi ek- dur. Bu (jer(jeve i-;lnde, giizellik bilincin
seni ve hem de giine~in fievresinde don- tasanmsal bir i(jerigine yonelik, filkar
dugunii dile getiren astronomi teorisi. giitmeyen ve bir begeni duygusu ya da
Bununla birlikte, Kopemik'in sistemi te- hazla tamamlanan tema~adan ba~ka bir
mele ahnarak yapalan daha sonraki (ja- ~ ~ey degildir.
h~malarla, giine~in biitiin evrenin degil giizel sanatlar [tng. fine arts; Fr. beaux
de, yalruzca giine~ sisteminin merkezi arts]. tlk ve temel i~levleri, iktisadi ya
oldugu kamtlanm1~t1r. da pratik degeri hi(j dikkate almadan,
392 giiul sanatlar
salt est~tik bir tecrube, 9kar gozetme- ir;eren sanatlardJr. brne~in, opera, ayru
yen bir giizellik deneyimi meydana ge- anda miizikten, sozcuklerden ve gorsel
tir~ek, izleyicide estetik tepkiler uret- oAelerden olu~an bir sanatnr.
mek olan sanatlar. Guzel sanatlann kar~1s1nda yer alan
Giizel sanatlar, 1 giirsel sanDtlar, 2 i~i tsel sanatlar, mekanik sanatlardar. Mekanik
sanatlar, 3 sernbolik sanatlar ve 4 karma sa- sanatlar taraflndan uretilen nesnelerin
natlar olarak struflarur. Bunlardan gorsel tumu (omeAin, belli bir markasJ olan
sanatlar, goze hitap eden, gorse] algtlarla bir araba), ikincil bir i~levi yerine getir-
belirlenen sanatlardu. Bunlar resim, hey- me a~lSlndan, estetik bir tarzda gortile-
keltra~hk, mimari gibi sanatlardu. i~it bUmekle birlikte, oncelikle insan ya~a
sel sanatlar ise, ses sanatlarmdan meyda- mmda soz konusu olan belli bir amaca
na gelir. Buna kar~1n, sembolik sanatlar, hizmet eder. Yani, mekanik sanatlann
§iir ve roman gibi sanatlard1r. Karma sa- iirunleri, estetik olmayan bir i§lev yeri-
natlar ise, ayru anda farkb sanat turlerinj ne getirirler.
Habermas, Jurgen 393
dan ba~ka bir ~ey degildir. Bu iki teori- Haklara, son olarak, k.i~inin belirli
nin eksiklerini gidererek bir sentezini ya~am alanlanmn gizli tutulmast amact-
yapmt~ olan 3 karma teori a~tsmdan ise na hizmet eden ve onun maddr ve
hak, hukuki diizenin ki~iye, sahip oldu- manevi varhg•yla ilgili olup, bu varhgm
gu ~tkan korumast i~in tamdtgt irade geli~tirihnesini hedefleyen ki~isel haklan
giiciidiir. ornek verebiliriz. Bu haklarm belli ba~b
Haklar ~~itli ~ekillerde stmflanabilir. lan arastnda konut dokunulmazbgt. ha-
Her tiir struflamamn ba~mda gelecek berle~me ozgiirliigii, ozel ya~amm gizli-
hak tiirii, dogal hakla belirlenir. Buna ligi, yerle~me ve seyahat ozgiirliigii, din
gore, dogrudan dogruya insan dogasm- ve vicdan, dii~iince ve ifade, bilim ve
dan ~tkan ve bir insan varltgt olma olgu- sanat ozgiirliigii verilebilir.
su tarahndan ongoriilen hak ve ozgiir- hakikat [lng. trut/1; Fr. verite; AI. waflrfle-
liiklere dogal haklar adt verilir. Bunlar, it]. 1 En gene! anlamt i~inde, dini, bilim-
her zaman ve her yerde ge~erli olan hak- sel, ahlaki, v. b. g., hakikatler baglamm-
lardtr. Dogal haklar, bir ba~kasuia dev- da, bir bilgi alam ya da disiplinin konu
redilemeyecek ve hi~bir ~ekilde vazge~i aldtgt varhk alamyla ilgili temel dogru-
lemeyecek hak ve ozgiirliikler olarak lar biitiinii.
anla~thr. Bu haklann en belli ba~hlan, 2 Ozel olarak, zaman zarnan ger~klik,
ya~am, ozgiirliik, e~itlik, mullu olma, zaman zarnan da dogruluk anla.mtnda
~ah~ma gibi haklardtr." kullarulmakla birlikte, ger~kte bir ~eyin
Ote yandan, kabul edilmi~ standartlara kendi ozii i<;inde ortiisiinii a~arak vukua
uydugu, Tann"mn isteklerine uygun gelmesi ve insamn bunun farkmda olma-
dii~tiigii, ideallerimizi somutla~ttrdtgt;
st durwnu.Varltgm gizinden ~tkarak ola-
ba~kalaruun ~karlanna zarar vermedi-
gelrnesi ve insarun bunun bilincinde ol-
ti; ve nihayet, kendilerinin ahlaki deger- masthali.
leriyle ilgili saglam karutlar bulundugu 3 Hakikat daha ozel olarak da, tasavvuf-
i<;in, belli eylem ya da faaliyetleri ger~ek ta, dort makamdan ii~iinciisiine kar~lltk
le~tirme hakkma, ahlllki hak adt verilir.
gelir ve hakilalt ehli ad1 alhnda, Tann'run
D~iincii olarak, ki~inin siyasi iktidann
ger~k oziinii bilenleri, ger~kten varola-
kullarumma kahlma amaana yonelik
run yalmzm Tann olduguna inanarak,
SeQ.ne, se9Jme, siyasi parti kurma, ve kendini Tann yoluna verenleri, Tann'ntn
partilere girme, siyasi iktidan el~tirme,
strrtna erenleri gosterir.
sansiire ya da kovu~turrnaya ugrama-
ma gibi haklanna, siyasi haklflT adt veri- hakikat rejimi [lng. truth regime; Fr.
lir. Buna kar~m. bir toplumun yurtta~ regime du vente]. FranSIZ dii~iiniirii Fou-
lanna, o toplwnun hukuld. ya da yasa- cault'nun her toplumW\ hakikatle ilgili
koyucu gii~leriyle verilen haklara, vatan- bir gene! politikast, yani dogru diye
da~bk haklar1 adt verilmektedir. Ote yan- kabul edip fonksiyonel hale getirdigi
dan, iyi bir etitirn, saghk, meslek sahibi soylem tipleri, insana dogruyla yanh~
olma, uygWl bir ya~am standardma onerrneleri birbirinden aytrrna olanagt
ula~ma, bask.t altmda tutulmama, hrsat saglayan mekanizmalan ve omekleri,
e~itligi gibi, bireylere toplum tarahndan degerleri hakikate ula~ma hedefine gore
saglanan Ierne! hak ya da ideallere insan ayarlanmt~ teknik ve prosediirleri oldu-
haklar. adt verilmek durumundadtr. gu, her toplurnda dogru saytlan ~eyi
Yine, hukuki sistemi, itharnlara kar~t soylemekle yiikiimlii olanlara belli bir
savunma, ba~kalanru su~lama, ba~ka statii verildigi gorii~iinii ifade ederken
lan kar~Jstnda korunma, yasalan de- kullandtgl terirn.
gi~tirrne gibi i~lerde kullanma, biittin Bilginin bu hakikat rejirni a<;15mdan ele
bu konularda yasa kar~tsmda e~it mua- altnrnak durwnunda oldugunu, hakika-
meleye tabi olma tiiriinden haklara ise tin iktidann hi~bir ~ekilde dt~mda ol-
hukuki hak/ar adtm verrnemiz gerekir. madtgtm one siiren Michel Foucault'ya
396 hakhland1rma
gore, hakikatin bir ekonomi politigi var- bilgi anlayt~uun en ter.nel kavram1d1r.
dtr. Soz konusu ekonomi politigi belirle- Zira soz konusu gelenege mensup olan
yen be~ temel ozellik bulunmaktadtr. bilgi teorisyenJeri, bilgiyi, birlikte sag-
Bu ozelliklerin ba~mda, hakikatin bi- lanmak durumunda olan ii~ gerek ve
limsel soylem formunda ifade edilip, yeter ko~ulla tarumlarlar ki, bunlardan
onu iireten kurumlarda merkezile~tigi birisi, dogruluk ve inanma ko~uluna ek
ger~egi gelmektedir. Yine hakikat, sii- olarak, hakhlandtrma, hakh klima ko-
rekli bir ekonomik ve politik te~vike ~uludur.
konu olduktan ba~ka, smus1z bir yayll- Soz konusu bilgi anlay1~ma gore, bili-
ma egilimi sergiler ve tiiketim objesi nen ~ey, bir onerme, olgularla ilgili de-
olur. Ve yine hakikat, Foucault'ya gore, neysel bir onerme olup, 0 oznesinin P
egemen birka~ biiyiik ekonomik ve poli- onermesini bilebilmesi it;]n, oncelikle
tik aygtbn, ornegin iiniversite, ordu ve onermenin dogru olmas1, ikincileyin oz-
medyamn politik tartl~ma ve topl umsal nenin P'ye inanmas1 ve son olarak da, 0
planda kar~1 kar~•ya gelmeleriyle ilgili oznesinin P onermesine olan inanc&IU
bir sorun ya da konudur. hakblandumast, temellendirmesi, gerek-
Bu baglamda, bilginin iiretildigi toplu- ~elendirmesi, P'ye ili~kin psikolojik du-
mun bir gii~ ili~kileri evreni oldugunu rumuna epistemik bir nitelik yiiklemesi
one siiren ve dolaytsayla, giicii episte- gerekir.
mik strateji olarak tammlayan Foucault, Hakhlanduma teorileri, yani bilen oz-
giiciin soylenmesi, yapllmasl gereken nenin dogru onermeye olan inancmJ na-
~eyi engelledigini ve soylenebilecek
sll ve ne ~ekilde gerek~elendirdigi ya
~eyi se~tigini one siirmii~tiir. Ba~ka bir
da temellendirdigiyle ilgili olan teoriler,
temelde i,.-selci ve da~salc1 teoriler ola-
deyi~le, bilgi gii~ ili~kisi diizenleyici
rak ikiye aynhrlar; bunlardan ifSelci teo-
tilrden bir ili~ki olup, pratikte gorillebi-
lir. Ona gore, bilgi, gii~ kullarunu olma-
rilere gore, oznenin inancuun hakldan-
dmlmast, herhangi bir d1~ yard1m ol-
dan, tammlanmamt~, belirsiz ve form-
madan salt oznenin kendi ic;sel, zihinsel
suz bir ~eydir. Bilgi, politik ekonomi,
siire~leri, bilin~ halleri ile olur.
soylem formasyonu ve politik teknoloji
Buna ka~an, dz~lcz teoriler, bilen ozne-
olup, bilrnek de yargtda bulunma ve ege-
nin do~ olan onermeye olan inanet,
menlik albna alma giiciinii kullanmakbr.
salt oznenin kendi i.;sel mekanizmalany-
Bundan dolayt, Foucault'ya gore; gii~ ol- la hakhlandtnlamayacagml ifade ederler.
madan bilgi, bilgi olmadan da g~ ola- <;iinkii, inancm hakldandanlmasanda,
maz. Bilgi gii~. gii~ te bilgidir. vazge-;i)mez bir onemi ve i~levi olan oge-
hakhlandarma [Ing. justification, 'Pindicati- ler, bilen oznenin dt~mdan gelir. Bu oge
on; Fr. justification; Al. rechtfertigung]. 1 ya da faktorler ise, om.egin inan~ olu~tur
Genel olarak, hakl1 kllma, temellendir- ma siire~lerinin giivenilirligi, kendisine
me. Bir iddiaya, bir sonucu, bir onermeyi inarulan onermenin sahip oldugu dogru-
ya da belli bir davraru~ tarz1m, yeterli luk degeridir. Giivenifulik ve olasthk gibi
nedenler, tatmin edici deliller ve saglam faktorler ise, a~kbr ki, dt~sal ogeler
dayanaklar gastererek savunma, destek- olup, inane hakh ~1kanc1 ve temellendi-
leme. rici bir i~levi ger~ekle~tirirler.
2 Manllkta, bir ~1kanm ya da akllyii- hareket [lng. motion; Fr. mouvernent; AI. be-
riitmenin onciillerinin sonu~ i~in man- wegung, gemutsbewtgung]. Genel olarak,
tlksal bir karut meydana getirdigini gas- bir cismin mekln i~inde yer degi~tirme
terme i~lemi, kamtlama. · si. Cisimlerin me~~n it;indeki, birbirleri-
3 Hakhlandtnna, ozellikl~ ~agda~ epis- ne goreli olan konum ya da durumlan-
temolojinin en onemli problemlerinden run degi~mesi. SiikQnete, hareketsizlige
biri olarak ortaya ~1kar. Buna gore, hak- kar~1t olarak, nesnelerin · yerlerinin de-
hlandnma, omegin analitik felsefenin gi~mesi siireci.
harekel etmeyen hareket ettirici 397
Buradan yola ~1k1larak, her ti.ir de~i~ geli~me si.ireci yoluyla, Hareket etme-
meye hareket ad1 verilmi~ti r. Bun a gore, yen hareket ettirici.nin de~i~mezli~ine
hareket nicelik, nitelik, bi~im, artma, ve yetkinli~ine yakla~maya ~ah~u. Ev-
azalma bak1m1ndan de~i~meden ba~ka rendeki her~ey Hareket etmeyen hare-
bir ~ey de~ildir. Hareket, oncelikle, ken- ket Ettirici i-;in soz konusu olan yetkin
dilrJinden harela!t ve dr~ bir guciln eseri saf fonn olma halini sever ve bu saf
olmt hareket olarak ikiye aynhr. Bunlar- fonn haline ula~maya ~ah~u.
dan birincisi, hareket kayna~1n1n, hare- Aristoteles·e gore, di.inyan•n hi~ sonu
ket eden ~eyin, d1~1nda de~il de, kendi gelmeyen bir de~i~me ve hareketler di-
i~inde olmas1n1, buna kar~m ikincisi, bir zisi i~inde ak1p gibnesini ve old u~u
~eyin, kend i dJ~tndaki bir gii~ ya da et- gibi olmas1ru sa~layan ~ey, bu sevgi ya
ldnin sonucu olarak hareket etmesini da a~khr. Yetkin bir varhk olan Hare-
ifade eder. Ote yandan, kendisinin d•- ket etmeyen hareket ettirici di.inyadaki
~mdaki bir hareket arac1h~•yla, ba~ka soz · konusu olu~umun ger~ekle~mesi
bir harekete gonderimle anla~dan hare- i~in hi~bir ~ey yapmaz. 0, yaln1zca va-
kc~e ise, goreli hareket ad1 verilir. rolmak suretiyle, ba~ka her~eyi, kendi-
Hareket, sosyal bilimlerde, belli bir sinde soz konusu olan yetkinlik ve de-
alanda belli bir de~i~ikli~in yapllmasl- ~i~mezli~e ula~maya ~ah~mas1 i~in
ru isteyen bireylerin ya kendi ba~lanna yonlendirir ve harekete ge~irir.
ya da belli ki~ilerin onderli~iyle ger- De~i~menin potansiyel olan maddeden
~ekle~tirdikleti toplu gi>steriye, belli bir aktiiel bir ~ey olarak bir forma do~ru ol-
sonuca eri~mek isteyenlerin orgiitlii du~unu dii~iinen t Aristoteles, ayru za-
toplulu~una kar~lllk gelir. manda akti.iel olarun potansiyel olandan
hareket etmeyen hareket ettirici [Os. once geldigini ve potansiyel olandan ak-
•
muharriki gayri nrilteharrik; tng. unmoved ti.iel bir ~eyin varh~a gelebilmesi ic;i.n,
mover; Fr. tnoteur immobile]. Aristote- her~eyden i>nce akti.iel olan bir ~eyin
les·in do~a ya da evrene a~k1n olan yet- var olmas1 gerekti~ini one surer. Bun-
kin Tann's1na, varolan her~eyin ereksel dan dolay1, her~eyin de~i~me siireci
nedenine verilen ad. it;inde yer ald1~1 ve dolay1sJyla de~i~
Aristoteles·in Hareket etmeyen hareket mek ve geli~mek i~in potansiyel gii~lere
ettirici ad1n1 verdi~i varhk, saf fonndan sahip oldu~u bir di.inyada, Aristoteles
meydana gelir ve her tiir degi~menin potansiyel ~eylerden olu~an bir diinya-
amaa ya da ereksel nedenidir. 0 saf run varolu~unu a~1klayabilmek i~in, po-
fonndur ve onun mad eli hic;bir yonii yok- tansiyel ya da yok olup giden ~eylerin
tur. Hareket etmeyen hareket ettiricide iistiinde olan aktiiel bir ~eyin varolu~u
madde soz konusu olsa, o belli birtakun nu kabul etmenin zorWllu oldu~u sonu-
potansiyeJ gi.i~lere sahip olan ve dolay1- cuna varm1~tu.l~te bu akti.iel varhk Ha-
s1yla en az1ndan bir bakmdan de~i~cbi reket etmeyen hareket ettiricidir.
lecek olan bir varllk olacakhr. Hareketin kendisi, hareketin ba~lad1~1
o·nda maddi bir yon bulunmadl~l ve bir zamana geri gorurulebilse de, Hare-
0 bi.iti.iniiyle aktiiel olan bir varhk oldu- ket etmeyen hareket ettirici, Aristoteles
~u i~in, hareket ebnez ve de~~mez. Bu- i~in bir ilk hareket ettirici anlam1na gel-
nunla birlikte, o ba~ka her~eyin kendisi mez. Soz konusu aktiiel ve yetkin var-
gibi olmay1, kendisine benzemeyi istedi- llk, saf form olarak Hareket etmeyen
~i varbk oldu~u i~in, Hareket etmeyen hareket ettirici, Orta~a~'•n teolojisinde
hareket ettirici evrendeki rum di~er nes- ortaya ~1kan yarahc1 Tann anlamJna da
nelerin ereksel nedenidir. ~i.inkii ta~lar gelmez. Aristoteles potansiyel olanla
dan, bitkilerden, hayvanlardan ve in- akti.iel olan aras1ndaki ayrun1na daya·
sanlardan gok cisimlerine kadar, evren- narak, hareket ya da de~i~meyi a~•kla
deki her~ey kendi do~al de~i~me ve yabilmenin tek yolunun akti.iel olan bir
398 Harivannan
~eyin potansiyel olan bir ~eyden man- ~menin yolunu de~illeme manb~1nda
hksal olarak once geldi~ini kabul etmek- bulmu~tur. Ona gore, ne benlik ya da
ten ge.;ti~ini dii~iirunii~tiir. De~i~me ruhlar, ne yarahlm1~ nesneler ve ne .de
olgusu, ona gore, aktiiel bir ~eyin, ken- bwtlarla ilgili kavramlar gert;ektir. Bwl-
disinde maddi ve potansiyel hit;bir ~ey lann tiimii birden, bir hit;ten ba~ka bir
bulun1nayacak ~ekilde, kah~1ks1z ola- ~ey de~ildir.
rak akttiel olan bir ~eyin varolu~unu zo- Hartmann, Nicolai. 188::~1950 ydlan a-
runlu kllar. raslnda ya~am1~ olan iinlii Alman spe-
Ote yandan, bu Hareket etmeyen hare- kiilatif 1netafizikt;isi. Temel eserleri: Die
ket ettirici, bir gi.it; uygula1na ya da bir Philosopllie des deutschen idealismus [AI·
h·ade sergilemek anlammda bir fail man ldealizminin Felsefesi], Neue Wege
ned en de~ildir. C::iinkii gii~ uygulamak der OntologJ·e (Ontolojinin Yeni DallanL
ya da iradi bir eylemde bulunmak po- Grundzuge einer Metapysik der Erkmntnis
tansiyel olan yonlere i~aret eder. Hare- [Bir Bilgi Metafizi~inin Temelleri], Phi-
ket etmeyen hareket ettirici evrende losophie der N atur [Do~a Felsefesi], Ethik
olup biten her~ey kar~1s1nda de~i~me [Etik].
den ayn1 kahr. 0, evrendeki olaylardan T emeller: Bilgi ve var hk o~retisi d1~1nda,
etlcilenmez, evrene miidahale ehnez. 0, insan ve insani de~erleri on plana ~kar
evrende olup bitenlere etki etse, do~asl tan ahlak anlay1~1yla da, 20. yuzyll felse-
na ayk1n olarak, hareket eden ve de~i fesinin en onemli dii~iiniirlerinden biri
~en bir varhk haline gelecektir. 0, yal- olan Hartmann Bab felsefesi gelene~inin,
nlzca kendi kendisini dii~iinen saf Descartes'tan beri, dii~iinen ozneden ha-
formdur. Hareket ebneyen hareket etti- reket etti~ini ve bunun da biiyiik bir .yan-
ricL harekete fiziki temas ya da eylem h~ oldu~unu savunmu~tur. Ona gore,
yoluyla neden olmaz. 0 ~eyleri, bir ide- bagtmslZ bir ger~ekli~e ili~kin bir kavra·
alin insan varhklanru harekete ge.;:irdi~i y1~, bene ili~kin kavray1~ kadar do~ru
tarzda hareket ettirir. Bu varhk, her tiir dan ve araas1zdu. Hartmann, bu ba~
de~~meden ba~nns1z olarak varolur. lamda tum felsefi problemlerin ontolojik
Aristoteles'in Tann anlay1~1, Ortat;a~ nitelikte problemler oldu~unu soylemi~~
Hristiyan felsefesi yle islam felsefesinin tir; onlar, bi.ze verilen varhk tiiriinii anl~
~ekillenmesinde oldukt;a etkili olmu~ ma yoniindeki giri~imlerdir.
tur. Kendisi hareket etmeyen bu ilk ha- Bilgi Goru~leri: Hartrnann'a gore, bilgi,
reket ettirici, Aristoteles'in Tann's1d1r. 0 her zaman bir nesnenin kavranmas1du~
yetkindir, ezeli-ebedidir, de~mezdir Bu kavraya~ da nesnelerin kendili~in
ve potansiyel olmak de~~meye ac;:tk den bizim bilincimize du~mesiyle de~il
olmak anlam1na gelditi i.;:in, tiimiiyle de, tam tersine dii~iinen varhk olarak
aktiiel bir varhkhr. Akd, bir ki~i ya da oznenin kendisini a~1 p nesneleri kavra-
insan olmanm ozii oldu~u i.;:in, 0 ayru mas1yla ger~ekle~ir. Bu ise, bir tasanm
zamanda bir ki~idir, bununla birlikte, yoluyla olur. Bilgi, nesnenin bilin~teki
O'nun dii~iincesi, dii~iincenin kendisi- yans1mas1 olan tasanmlar yoluyla ger-
ne ili~kin bir dii~iincedir. Tann, varo- t;ekle~ir. Harbnann'a gore, tasanm her
lan her~eye ili~kin yetkin bilgisiyle, en ne kadar bilginin nesnesi ile var olsa
yiiksek olt;iide 1nutludur. Aristoteles'in da, nesnenin kendisi, bilgi soz kon usu
Tann's1, evrendeki harekete, fiziki bir olmad1~1 z~man bile var olmaya devam
anlamda de~il de, evrenin ereksel nede- eder. Bundan dolay1, Hartmann ontolo-
ni olmak bakmundan neden olur. jinin bilgi teorisine de~il, fakat bilgi ku-
Harivarman. M. S. 250-350 yallan arasln- ramlnln ontolojiye dayand1~1n1 savun-
da ya~am1~ olan Hintli Budist dii~ii mu~tur. C::iinkii ona gore, nesnenin bil-
niir. 'Hit;lik o~retisi'ni geli~tinni~ olan gisinin soz kon usu olabilmesi it;in, once
Harivarman sisteminde Nirvana'ya eri- nesnenin var ohnas1 gerekir.
Harhnann, Nic'olai 399
HartmaM'a gore, bilgiden ba~ka, dot- Hartmann'a gore, bu dort varhk tabaka-
rudan ya~anm1~ hallerimiz, karar ver- st birbirlerinden kopuk olmad1klan gibi,
mek, ~ab~1nak gibi faaliyetlerimiz ve ge- birbirleri i~ine ge-;tni~ de degildir. Taba-
lece~e yonelik ~abalaruruz da bizden kalar aras1ndaki ili~ki zantan, mekan,
ba~tmslz bir ger~ekli~ var olduAunu niteli~ nicelik, biiyume, geli~1ne, yaratt-
ortaya koyar. Tu1n bu hallerde, faaliyet- Clhk ve ozgi.irluk gibi kategoriler aracrb-
lerde ve ~abalarda ortak olan yon, bir ~1yla kurulur. tlk varhk tabakastnda yal-
~eyin, ozneden ba~Ims1z bir varh~m bir ruzca za1nan ve tnekan gibi kategoriler
ozneye kar~1 koyu~udur. Bundan dola- soz konusu olu rken, ikinci tabakada ayn-
yt, nesneleri taJudl~lmlZ zaman, onlan ca bilyilme ve geli~me etkili olur. Her
tam olarak tatud1~1nuzt ve bildi~imizi varhk tabakas1nda bir onceki tabakaya
dii~tin1neineliyiz. Duyu-algLlan bize yal- yeni kategori ve ozellik1er ek1endi~i
ruzca nesnelerin on yi.iziinu g05terir ve i~in, ii~und.1 varbk tabakas1nda ikind
bilinenle biliruneyen arasmda bir kar~l tabakadaki kategorilere yarahcdtk ek1e-
koyma strun kallr. Bu durwn, yahuzca nir. Buna kar~m, dordiincii tabakada,
bir nesneler alaruru aydtnlabp, ti.im geri biiyii1ne, geli~me ve yarahch~a ek ola-
kalanlar1 karanhkta btrakan bir lambaya rak ozgurli.ik vardtr. Harbnann'a gore,
benzetilebilir. 1nanevi' varhk tabakas1 en ozgiir, ama en
Bilgide amacunlZ, bu slJUn a~arak, nes- gil~silz olan varhklardan meydana gelir.
neyi tam olarak tarumaktu. Bununla bir- Tabakalar aras1nda birinciden dordiincii-
Jikte, Harbnann insarun bu slJUn hi~bir ye do~ru bir ozgiirle~me, dordiincii ta-
za1nan a~a1nayacag1JU savWlur. Bu bilme bakadan birind tabakaya do~ru da bir
~banuzda, hemen son bir bilinebilirlik
g~lenme ili~kisi vardtr.
Slntnna ula~lrlZj bu Slrunn otesinde bili- Ote yandan, bir varhk kendi it;inde bir-
nemez ve aklld1~1 olan ba~lar. ~u halde, ~ok varh.k tabakastru birle~tirebilir. Or-
her bilgi ~abasi.JU kat;1rulmaz olarak dur- ne~int insan kendisinde dort tabakay1
duran aklld1~1 bir kahnb dahna kalacak- bir araya getirir. Buna gore, insanda ilk
tlr. Raslanb, almyaztst gibi aklld1~1 olan iki tabakaya e.k olarak, bilin~li varhk ve
o~eler, Harbnann'a gore, kaldtnhp abla·
manevi varhk tabakalan bir araya gelir.
maz. Bu varhk tabakalan birbirleri iizerine
Ontolojisi:Harbnann'm ontolojisine gore,
bir evin katlar1 gibi sualaruru~lardtr.
ger~ek varhk ve ideal varhk oltnak iizere,
Zemin kahn iist kala ihtiyao yoktur,
iki ayn varbk alaru vardtr. Ger~ek varhk
ama zemin kat olmadan iist katlar ola-
alaru ise, ii~ a yn varhk tabakas1 y a da
maz. ~u halde, a~ag1 katlar tek ba~lan
katmarundan olu~ur: lnorganik tabaka,
na var olabilirler, anc;ltk iist katlar a~a~1
~rganik tabaka ve ruhlu varhk tabakas1.
Jnorganik tabakada canslZ maddeler yer katlar olmadan var olamazlar. Her var-
ahr ve bu alan genellikle fizigin konusu- hk tabakasuun kendisine gore bir yasas1
na girer. vardar, her tabaka kendisine gore bir ye;
Organik tabakada ise, canh varbklar nilik getirmi~tir. Her varhk tabakas1,
bulunur ve bu alan biyolojinin konusu- dayand1g. tabakaya gore, yeni bir ~ey
nu meydana getirir. Psikolojinin alaruna ortaya koymu~tur. Bir iist tabaka bir alt-
giren u~iincii tabakada ise, bilin~li var- taki tabakaya ba~hd1r, ama onun tara-
hklar ve onlann iiriinleri, insan1n yarat- ftndan belirlenmi~ de~ildir. Bir iist ta-
tl~l tiim eserler, insarun tum somut ba- bakatun getirdi~i yeni o~e ile bir al t
~anlan yer ahr. Buna kar~1n ideal tabaka iizerinde bir giicii vardu. Yiiksek
varh.k alantnda, tek bir varhk tabakast tabaka kendisine temel olan a~a~1 taba·
vardtr. Bu varhk tabakas1 da tinsel var- kaya gore ozgiirdiir.
hk tabakastdn. Felsefenin konusu olan Etik: Demek ki, varh~tn inorganik, or-
bu tabakay1 olu~turan varhklar, insan ganik, psi~ik ve tinsel diye farkhhk
ve de~erleridir. gosteren dort ana ta bakaslJUn hepsinde
400 hassa
birdcn ge\erli alan yasa ve kategariler hatah nedensellik yanh~1 [ing. fallacy of
yamnda, yalmzca baz1 tabakalar i~in post lzoc ergo propter hoc]. Zaman i~inde
ge~erli alup di~erleri iliin ge~erli alma~ ardJ~1kh~1 ger~ek nedensellik alarak
yan yasa ve kategariler de vard1r. Orne~ gormekten, bir ~eyin, salt zaman i~inde
~in zaman kategarisi tiim tabakalar i~in andan once geldi~i i~in, ba~ka bir ~eyin
ge~erli iken, nedensellik yasas1 tinsel ta- nedeni aldu~unu dii~iinmekten alu~an
bakada ge~erli de~ildir. Nitekim, tin ta~ gayri fannel yanh~ tiirii.
bakasmda, da~adaki nedenselli~e ben- Yine aym ba~lamda, bir nedenin, belli
zemeyen ba~ka bir belirlenim vard1r; bir sonucun, ger~ekte almad1~1 halde,
buradaki nedensellik, insan burada de- nedeni aldu~una inanmaktan alu~an
~erlere gore eyledi~i i~in, ereksel bir yanh~ hatah neden venne yanh~1 ala-
nedense lliktir. rak tammlamr.
De~erlerin ba~ka bir varhk alamna ait hayali dii~man yanh~1 [ing. fallacy of
aldu~unu sayleyen Hartmann'a gore, in- staw man]. Bir kar~1hn dii~iincesini ya
sam ahlaki varhk yapan ~ey de, bu erek- da bak1~ a~sm1, kalayca ~iiriitiilebilme
sel nedenselliktir. Ona gore, insan ancak si i~in, aldu~undan zay1f gostermekten
bu sayede, da~al ya da taplumsaJ diize- ya da hatta ~arp1tmaktan alu~an gayn
ne, smuh da alsa bir yon verebilir. insan formel yanh~.
bu alana~1 kulland1~1 siirece, da~al ne- hayvan ruhu [lng. animal saul; Fr. lime ani-
densellikten ereksel belirlenime g~ip oz- male]. Hayvanlarda varoldu~una ve insan
giirle~ir. Onda ozgiirliik bir imkan, insa- ruhuna benzer aldu~una i.rwuJan ruh.
mn ger~eklf1tirmesi gereken bir ~ey Yalruzca insanlann ruhu aldu~unu sa-
alup, salt akd varh~uun bir ozelli~i de- vunan Descartes~ gorii~ bir tepki ala-
~ildir. Ozgiirlii~iin bir biitiin alarak insa- rak geli~en hayvan ruhu o~retisi, hay-
nn de~erler alamnda ger~eklf1tirdi~i bir van davram~mm fiziki terimlerle a~k
lanamayaca~mJ, hayvan davraru~uun
~ey aldu~unu one siiren Harbnann'a
gore, insan de~erler kar~1smda bir 5e9t'e ancak insan ruhuna benzer bir ruhun va-
ralu~uyla a~1klanabilir aldu~unu one
ve karar venne alana~ma ~ahip aldu~u
siirmii~ti.ir.
gibi, bu imkAru kullarup kullanmamak
Hayyatiye. 9. yiizyllm i.k.inci yansmda
bakmundan da serbesttir. lnsan bu ala-
Ebu'l~HUseyin Abdurrahman el-Hay-
na~J kullanmadJ~mda, da~al varhk ala-
yat'm sistemle~tirdi~i Mutezile o~retisi.
rak kahrken, karar verip se~meye, de~e
Hayyatiye gorii~iine gore, Tann var
ri ger~ekle~tirmeye ba~lad1~1 anda alan bir ~ey almakla birlikte, anun ozii
ozgiir alur. De~eri yeryiizii ger~Jekli~i bilinemez. Varhklan yaratllmalanndiJSn
i~e ~kebilen ve anlan bu diinyada ger-
once de bilen Tann'mn giicii bilgisiyle
~ekle~tir(!bilen insan, Harbnann'a gore,
aym ol~iidedir. Liitufta bulunmak za-
ezelf-ebedi, de~i~mez de~erleri bu diin- runda almayan yiice Tann'mn, bunun-
yaya sakan bir kap1dU', diinyaya anlam la birlikte kullan yiikiimlii kllmas1
veren varhk almak durumundad1r. liitfu gerekli hlle getirmi~tir.
hassa. Bir ti.ire ait alan ve zarunlu alarak haz [Yun. hedone; Os. keyf, ing. pleasure; Fr.
aymma ba~h bulunup, aymrm meyda- plaisir; Al. vergniigen]. Ha~a giden bir
na getiren ozelliklerden ~1kars anabilir ~eyin yarath~, uyandtrdJ~I duygu. AcJ-
alan ozsel ozellik. Hassa, Parphyras'a run kar~Jsmda yer alan ve psikalajik bir
gore, 1 Tiirlin baZJ bireylerine ait alan algu alarak, ha~umuza giden ve bizi
hassa, 2 tiiriin biitiin bireylerine ait alan ~eken bir ~eye sahip almaktan da~an
hassa, 3 tiiriin bireylerine belli bir anda tatll ve keyif verici duyum. Bir arzunun,
ait alan hassa, 4 tiiriin tiim bireylerine ait iste~in tatmin edilmesinin ya da ihtiyaCU'I
almakla birlikte daimi almayan hassa kar~1lanmasmm sanucu alan duygu.
almak iizere, dort ayn hassa ~eklinde ar- iradi bir tercihin hayata ge~rilmesinden
taya ljlkar. kaynaklanan ha~nutluk duygusu.
haz kalkulu 401
hazel (ing. lzedonist; Fr. lz~doniste]. Hayatta konusu mutluluk amaana aadan kat;I-
pe~ine di.i~i.ilecek biricik iyinin haz ol- nlp haz elde etmekle ula~abilece~imizi,
d u~unu savunan, bu ilkeyi benimseyen, bundan dolay1 hazzan ya~amdaki en
hazz1, ama ozellikle duyumsal hazz1 en yi.iksek iyi oldu~unu, her eylemin hazza
yi.iksek de~er yapan bak1~ at;lSl, disip- yonelmesi gerekti~ini, insan eylemleri-
lin ya da yakla~Im i~n kullarulan s1fat. nin ahlaki de~erinin hazza yol at;lp at;-
Bu ba~lamda, gi.izelli~i, gonne ve i~it malnalanyla belirlendi~ini savunur.
me duyusuyla elde edilen hazza, oyun- Ahlakf hazcdlk, tiim eyle1nlerin, ba~ka
dan ahnan hazza, k1sacas1 duyumsal insanlarm hazlan ya da d urumlan tehli-
hazza indirgeyen estetik anlay1~a lzazcr keye di.i~e bile, ki~inin aadan ka'jlrup,
estetik ad1 verilir. kendini haZZllU sa~lama alma arzusuyla
Buna kar~1n, ya~amda pe~inden gidi- giidiilenmesi gerekti~ini savw1du~unda,
lecek tek ~eyin haz oldu~unu, fakat egoist hazcrl•k adi.Jll abr; buna kar~m, bi-
hazcd1gm nihar ve en yi.iksek amaarun reyin, kendi hazzuu oldu~u kadar, gene-
gert;ekle~tirilemez bir amat; oldu~urtu, lin, t;o~unlu~un hazzU'U, refah ve iyili~i
insanlann bi.iyill<. t;o~unlu~unwl hazla ni gozetmesi gerekti~ini one si.irdi.igu
dolu bir ya~am get;iremedi~ini, refah ve zaman, yararczlrk olarak anla~1hr.
zenginli~in insatu aadan ba~1~1k tuta-
Cte yandan, haza bir o~reti, Aristip-
madl~, dolaylsiyla, amac1n ve nihai pos ome~inde oldu~u gibi, hazlar ara-
hedefin, hazdan zi yarle, aadan uzak s•nda bir aynm yapmaz, belli bir haz ti.i-
olmak oldu~unu one si.iren ahlak anlay•- riini.i ba~ka bir haz ti.iri.inden i.istun
~~ haze akbtumserlik diye tarumlarur. BOyle
tutmaz ve onemli olan tek ~eyin olabil-
di~ince t;ok haz elde etmek oldu~unu
bir ahlak gori.i~u, tarihsel olarak I<irene
Okulunun son i.iyelerinden biri olan He- vurgularsa, bu tiir bir hazah~a niceliksel
hazczlzk ad1 verilir; buna kar~1n, hazc1
gesias taraf1ndan savunulmu~tur.
o~reti, Epikiiros orne~inde old u~u gibi,
hazc1hk [Os. lezzetiye, zevkperestlik; lng.
hazlar aras1nda bir ay1nm yaparak, or-
hedonism; Fr. hedonisme; AI. hedonismus].
negin okuma, o~renme ve anlamayla il·
Ya~amda gert;ekten ve bizzat kendisi
gili olan manevi hazlar1n maddi ya da
it;in istenen tek ~eyin, ahlAk alan1ndaki
bedensel hazlardan daha onemli old u-
en yi.iksek de~er, nihai ve en yi.iksek ~unu savunursa, bu ti.ir bir hazc1hk da,
iyinin haz oldu~unu savunan o~reti.
niteliksel hazcrlrk olarak tatumlanlr.
Hazcdlk- ahlaki hazahk ve psikolojik haz kalkulu (lng. hedonistic calcul; Fr. cat..
hazc1bk olmak i.izere ikiye aynhr. Bun- cul hedonistique].Hazc1 ahlak anlaya~1
lardan, 1 olmas1 gerekeni de~il de, olaru tarafsndan geli~tirilmi~ olan ve bir ey-
betimleme iddiasmda olan psikolojik haz· lemle ilgili tercihte, eylemin sa~layaca
cdzk, tilin insan eylemlerinin haz elde ~· haz miktannlll olt;i.i ahnmasl gerekti-
etme arzusuyla gi.idi.ilendi~ini, insanla- ~ini one si.iren ilke.
nn do~al olarak ac1dan kaftlp hazza yo- Haz kalki.ili.i di.i~i.incesi ilk kez olarak,
neldiklerini belirterek, her insarun yal- t Aristippos'un tniceliksel hazCl.l1gma
ruzca kendi hazz1 ya da mutlulu~unu kar~1, niteliksel bir hazcd1~1 benimsemi~
gozetti~ini, herkesin elde etti~i haz mik· olan tEpiki.iros taraf1ndan savunulmu~
tann1 en yi.iksek di.izeye t;lkannak istedi- tur. lnsarun kendisini kar~ISlna t;lkan ilk
~ini savunur. haz.za teslim etmemesi gerekti~ini dile
2 t Aristippos, tEpiki.iros, tlocke, Hob- getiren Epiki.iros•a gore, hazla dolu mutlu
bes, tHume, +Bentham ve tMill gibi di.i- bir ya~am bir summetresis uygulama.sll\1,
~i.ini.irler taraflndan savunulmu~ olan yani bir hesap ve olt;me sanati.Jll gerekti-
al•laki hazcrbk ise, mutlulu~u ya~am.Jn rir. tnsan gert;ek mutlulu~a ula~abilmek
ve ahlak.Jn nihai ve en . yi.iksek amac1 i~n, ~imdiki hazlarla gelecekteki aalar
yaph~l it;in, empirik bir ahlak gorii~i.i aras1nda bir denge kurmab, ti.irli.i tiirli.i
olarak ortaya f;lkar. Ahlaki hazC'lhk. soz haz ve aa.larla ilgili bir hesap yapmahdu.
402 haz uzman1
Haz kalkiiliinii daha geli~mi~ bir .;er.;e- Niteliksel hazahtl uyannca, hazlann
ve ic;inde ifade eden yarara Bentham'a birbirlerinden yalruzca nicelik balamln-
gore ise, her birey aadan kac;uup, haz dan detil, nitelik balonundan da farkh-
elde ebneyi a1na.;lar. Bununla birlikte, hk gosterditini, daha az miktarda fa kat
hazlar ve aclar birbirlerinden mutlak bir daha deterli bir hazz1n, .;ok biiyiik mik-
bi.;imde farkJahk gosterdiklerinden, fark- tarda detersiz ya da daha a~at1 deter-
h deterlere sahiptirler. tBentham bu .;er- de bir hazza tercih edilmesi gerektitini
-;eve i9nde, matematiksel bir dakiklite savunan Mill'e gore, bu tercihin ol.;iitii,
eri~mek amactyla, haz ya da ac1 birimle- her iki hazla da, yani hem duyumsal ve
rinden soz etmi~ ve boylelikle, eylemde hem de enteUektiiel hazlarla tanl~ml~o
bulunmazdan once, bu birimlerin deter- lan varhk, e~deyi~le hem duyumsal ve
lerini hEStplayabilecetimizi dile getir- hem de entellektiiel boyutu olan insan
mi~tir. Soz konusu haz birimlerinin de· varhtl olmahd1r. Su halde, haz konu-
teri, kendi ba~larma deterlendirilditi sunda olc;iit, domuz detil de, insan var-
zaman, Bentham'a gore, bunlar az ya da htl, bilge insan ya da Sokrates olacak-
.;ok, ha~ztn yotunlutuna, siiresine, ke- tlr, .;ltnkii o, haz konusunda uzmandrr
sinlitine ve yalonllttna bath olaGlk.lar- ve o tatmin olmu~, tam doyuma ula~
du. Bundan sonra, hazz1 kendi ba~ma ml~ bir domuz olmaktansa, ac1 .;eken,
detil de, sonu.;lan a-;1s1ndan ele aldltl- mutsuz, fakat dii~iinen, ol.;iip bi.;en bir
lnlZ za1nan, bu kez hazzJn verimlili~, insan olmay1 tercih edecektir.
yani ayru tiirden ba~ka duyumlarca, ~ hedonik [ing. hedonics ]. Ahlftlon, odevin
deyi~le yeni hazlarca izlenme ~ans1, ve hazla olan ili~kisini konu alan dah ya
hazz1n safhtl, yani onu acJnln detil de, da tiirii.
hazz1n takip etmesi olas1ht1 ti..iriinden Hegel, Georg Wilhelm Friedrich. Biiyiik
ba~ka etkenler hesaba katdmahdtr. Haz bir siste1n kurarak, Kant'm irnkinslZ ol-
kalkiiliinde hesaba kabl.mas1 gereken ye- dutunu soylediti ~eyi ger.;ekle~tirmi~,
dinci ve sonuncu ote, Bentham'a gore, yani rasyonel bir metafizik kunnu~ olan
hazzm kapsam1d1r, yani onun etkilediti iinlii Alman filozofu. 1770-1831 y11lan
insan say1s1d1r. aras1nda ya~am1~ olan Hege I' in temel
Bentham, bu son noktadan hareketle eserleri: Phtinonrenologie des Geistes [Tinin
en yiil<sek sayada insan i.;in en yuksek Fenomenolojisi], Wissenschaft der Logik
m utluluk ilkesine ula~ml~hr. Ba~ka bir [Manhk Bilimi), Enzyklopiidie der Philo-
deyi~le, bir eylem en yiiksek say1da sophischen Wissenschaften im Grundrisse
insan i.;in en yiil<sek miktarda haz sath- [Felsefi Bilimler Ansiklopedisi], Grundfi ..
yorsa, bu eyle1n, Bentham'a gore, ahllli nU!n der Philosophie des Rechts [Hukuk
bakundan iyi olan bir eylemdir. Soz ko- Felsefesinin ilkeleri].
nusu haz kalkiilunden de anla~aldatJ Metafizigi: Alman idealizminin kurucu-
gibi, Bentham temelde, hazzm nitelitini su olan t Kant, akhn kendisinin a priori
detil de, niceliksel yoniinii dikkate al- kategorileri ve bilginin formlann1, ka-
ml~hr. Ona gore, ayru miktarda hazza hplannl satladltl i.;in, bilginin miim-
yol ac;an tiim eylemler aynl ol.;iide iyi kiin oldutunu soylemi~ti. 0 bilginin,
ve deter lidir. bu a priori kahplanrun insandan, i.;eri-
haz uzman1 [lng. hedonic expert; Fr. spe- tinin ise d1~ diinyadan, insan1n dl~ln
cialiste on hedonisme]. Bentham'1n nice- daki ger.;el<likten gelditini savunmu~
liksel hazcaht1na kar~1 .;1kan, bu tiir bir tu. Buna gore, insan zihni, bilgiye a
hazc1h~1n insan varhtlnl domuzla ay- priori, deneyden batunslz olan fonnlan,
ru diizeye getirditini belirten Mill'in l<ategorileri satlar, bu formlann malze-
entellektiiel yetileri, kiiltiirel de~erleri mesi, i.;eri~i ise insandan batJmsazdlr,
olan insan varht1n1 haz olfW\lti..i yapbtl- d1~andan gelir. Hegel, i~te bu noktada
nl gosteren deyim. bilginin formlan kadar i.;eritinin de zih-
Hegel, Georg Wilhelm Frie.drkh 403
nin eseri, urunu olmas1 gerektigini sa- onun tdiyalektik adm,;. verdigi u~lu
vunur. Demek ki, bilginin tum ogeleri adunlardan olu~an hareketlerle degi~ir
zihnin eseridir. ve geli~ir. i~te dunya, varhk, kultur ve
Hegel'e gore, insan, bilgide kendisinin uygarhk dedigim!z her~ey, Mutlak Zih-
dt~mda olan, kendisinin yaratmad1g1 nin u~lu adunlardan olu~an diyalektik
ve insandan bag1msLZ olan bir diinyayt hareketlerinden meydana gelir. Evren,
tE.'Crube etmektedir. Bu dogal dunya bu- kendisinde mutlak Akhn ama~lan ya da
tilnuyle zihnin eseridir, fakat biz insan- hedeflerininin ger~ekle~tigi bir evrim
lann zihinlerinin eseri degildir; bilgimi- siirecidir.
zin nesneleri bizim zihinlerimiz tarahn- Hegel'in bu anlayt~l, teleolojik ya da
dan yarahlmamt~hr. Bundan Hegel'e organik bir anlayt~hr. Evrimde en
gore, ~u sonu~ ~tkar: Bu dunya, bu dun- onemli ~ey, ba~langt~ta varolandan zi-
yayt meydana getire.ll_ye b.ilgimizin ko- yade, sonu~ta ortaya ~tkandu. Hakikat
nusu· olan nesnele~ sonlu bireyin, insa- biitundedir, am a biitun yalmzca evrim
mn zihninden ba~ka bir zihnin eseri siireci tamamlandtgmda ger~ekle~ir.
olmahdtr. Bilginin nesneleri ve dolayt- Mutlak olan ozu itibariyle bir sonu~, bir
styla butun bir evren mutlak bir ozne- tamam]anmadtr. Felsefe, buna gore, so-
nin, mutlak bir Zihin, Akd ya da Tinin nu~larla ilgilenir; o, bir evrenin ba~ka
urunudur. Hegel'in Tin, Geist, lde, Mut- bir evreden nastl zorunlu olarak ~tkhga
lak, Mutlak Zihin admt verdigi bu tinsel m gostennek durumundadtr. Bu hare-
varhk, tum bireysel, sonlu insan ruhlan- ket dogada ve hatta tarihte bilint;SiZ ola-
nm dt~mdaki nesnel bir varhk olup, rak ger~ekle~ir. Hegel'e gore, du~unur
Tann'dan ba~ka bir ~ey degildir. Hegel, bu surecin bilincinde olabilir; o bu sure-
Mutlak Zihnin, Geist'in ozune, insan c:i betimleyebilir. Du~unur evrenin anla-
akh tarafmdan nufuz edildigine inarur, tmm bildigi, evrensel dinamik aklm ka-
~iinkii Mutlak Zihin, insan akhnm i~le tegorilerini, i~lemJerini yakaladtga za-
yi~inde oldugu kadar, dogada da a~tga man, en yuksek bilgi duzeyine yiikseJir.
~1kar. Filozofun zihnindeki kavramlann diya-
Yani, Geist kendisini Hegel'e gore, do- lektik evrimi, dunyarun nesnel evrimiy-
gada ve insan akhnda ifade eder. Ona le ~akl~1r; oznel dii~iincenin evrimi ve
gore, ger~ekli~n tumii yalmzca bir ide, kategorileri, evrenin kategorileriyle bir
Mutlak ya da Nesnel Akll, bir Mutlak ve aymdtr. Du~unce ve varhk ozde~tir.
Tin aracthgtyla anla~tlabilir. Bu Mutlak Yontem: Mutlak varhgm bilgi ya da
Aktl, dunya tarihi boyunca bir evrim dii~unce siireciyle dogal sureci kapsa-
siireci i~inde olmu~tur. Mutlak Akd a~ yan geli~me silreci, Hegel'e gore, diya-
km, kendi kendisine yeten, kendi kendi- lektik yoluyla ger~ekJe~ir. Diyalektik,
sinin mutlak olarak bilincinde olan, tam hem dii~unmenin hem de biitun varh-
olarak bagtmstz bir varhk olmaya ~ah~ gm geJi~me bi~imidir. Dii~unme de
maktadu. S6z konusu evrim siireci, mut- varhk da hep kar~ttlann i~inden ge~e
lak Akhn tam olarak rasyonel ve anla~t rek, kar~1tlan uzla~hrarak geli~ir. Fel-
hr bir varhk h&line gelme ~abastdll". sefenin gorevi ~eylerin dogasm1 anla-
Du~unce ile varhgm, manhk ile meta- mak, ~eylerin dogasmm, varolu~unun,
fizigin bir ve ayru ger~ekligin iki farkh ozuniin ve amacmm ne oldugunu bil-
yiizii oldugunu soyleyen Hegel'de Mut- dirmek ise eger, felsefenin yontemi bu
lak Zihin statik bir varhk degil, fakat di- amaca uygun bir yontem olmak duru-
namik bir siire~tir. Bu Mutlak Zihin, mundadtr. Yontem, evrendeki rasyonel
dunyadan ayn bir varhk degil, fakat siireci yeniden yarattp ifade etmelidir.
ozel bir bakl~ a~tsmdan goriildugunde, Bu amaca ise, Hegel'e gore, gizemli bir
dunyadtr. Hegel'in dinamik bir sure~ bi~hnde, dahinin sezgileriyle veya daha
olarak betimledigi bu mutlak varhk, ozel bir yolla ula~tlamaz.
404 HegeL Georg Wilhelm Friedrich
tamamlamm~ ~ekli 'kendini hisset- Hegelcilik ii~ ana ba~ltk altmda ifade
me' dir ve bu, bilince giden bir ara basa- edilebilir: 1 Rozenkranz, Fischer ve Zel-
makt1r. Bilin~, boylelikle duyum, alg1 ve ler tarahndan temsil edilen birinci al<1m,
anlay1~ a~amalanndan ge~erek kendini yani ortodoks Hegeldlik, Hegelci gorii-
ozgtir bir Ben (Ruh, Zihin) olarak tamr. ~ii hi~bir degi~iklige ugratmadan ay-
0, bundan sonra ba~ka benleri de tarur nen siirdi.iriir.
ve kabul eder. Boylelikle, Geist kendisini 2 Yeni-Hegelcilik olarak bilinen ve bir
Nesnel Ruh olarak ger~kie~tirir ve orta- yandan Hegel'in idealizmini siirdiiriir-
ya ahlakbbk ve Devlet ~1kar. Bu durum ken, bir yandan da devleli en yiice ama~
benin kendi i~inde l<almaktan kurtularak olarak goren Croce: Kroner ve Liebert'in
gene! kurallara ve oznellikten nesnellige temsil ettigi yakla~un. 3 Hegel'in diya-
yiikselmesi demektir. Boylece, herkes lektik yontemini ve olu~ kavramm1 be-
i<;in ge~erli clan, herkesi kavrayan nesnel nimserken, idealizmini yads1yan, Feuer-
Ruh ortaya ~1km1~ olur. Tarih dedigi- bach ve Marks'm yapttg1 gibi dini,
miz ~ey, Hegel'e gore, halklarda beliren Stirner'm yapbg1 gibi yerle~ik kurumla-
Ruhun geli~mesinden ba~ka bir ~ey de- n el~tiren sol Hegelcilik.
gildir. Tarihin belli bir arunda, belli bir hegemonya [lng. hegemony; Fr. hegemonie;
halk, Ruhun geli~mesini iizerine abr. AI. hegenzonie]. Bir toplumda hal<im s1mf
Ruhun hukuk, devlet, ahl~k ve tarih ala- ya da yonetici swfm iktidamu dogal ve
nmdaki bu ne·nelle~mesi boyunca ken- me~ru gostermesi, kendi suufsal ~karla
dine donmesi, kendini tammas1, mutlak rm1 evrensel ~1karlar olarak ifade elmesi
Ruhun bilincine vannas1 soz konusudur. durumu.
Ozel isteklerin, tutkulann ve egilimlerin Marks'm tarihsel maddeciliginde ortaya
alarunda, herkes i~in ge~erli nesnel ilke- ~tkan hegemonya kavranu esas Antonio
.leri ortaya koyarak, onlan hukuk, ahlak, Gramsci'nin ~ah~malanyla daha biiyiik
devlet ~eklindc kabul eden Ruh, biitiin bir onem ve anlam kazanm1~t1r. Burjuva
ko~ullardan s1ynlarak kendini taruma- hegemonyasmm en onernli aracmm sivil
ya, kendi oziinii farketmeye ba~lar. Boy- toplum oldugunu one siiren Gramsct'ye
lelikle, Mutlak Ruh haline gelir. gore, hakim s1ruflann tahakkiimii, gii~
Mutlak Ruh da ~ adunh bir hareketle kullarunu ya da dogrudan kontrolden
ger~l<l~ir. Onun birind a~amas1 sanat ziyade, bagunh sm1f ya da kiimelerin n-
(tez), ikinci a~amas1 ise dindir (antitez). zas1yla saglann. Hakim s1mf altematif
Buna kar,un, onun ii~iincii a~amas1 fel- bak1~lar1, farkh soylemleri d1~lar ya da
sefedir (sentez). Felsefe, Hegel'e gore, marjinelle~tirirken, belli dii~iince ve ba-
hem sanatm hem de dinin a~tlmas1 ve k1~lar iiretip, onlan yerle~ik hale getirir.
onlann i~lerinde ta~1d1klan hakikatin Heidegger, Martin. 1889-1976 yt!lan ara-
daha iist bir diizeyde kavrarunas1dtr. Fel- smda ya~am1~ ve tvarolu~<;~.~luk, post-
sefe, Geist'1, mutlak varbk olarak kavrar yap1salabk, tpostmodemizm, +Frank-
ve onu hem maddt olmayan bir dii~iin furt Okulu ve yap1bozumculuk iizerinde
ce, hem de elle tutulup gozle goriilebilen ~ok kahc1 etkiler btraktm~ clan iinlii
biitiin varhklarm birligi olarak kavrar. Alman dii~iiniirii, Bir~ok baktmdan ~ok
Hegelcilik [lng. Hegelianism; Fr. Hegelia- etkili bir dii~iintir olan Heidegger'in
nisme ]. Hegel'in ve ogrencilerinin geli~ Ierne! eserleri: Oberden Humanismus [!n-
tirdigi ogreti. Hegelci dii~iince gelene- sanbk Dzerine], Eir.fohrung in die Metaph-
ginin, filozofun bak1~ a~1s1, metafizik ysik [Metafizige Giri~], Was ist das, die
gorii~ii ve diyalektik anlay1~mm, meta- Philosophie? [Felsefe Nedir?L identitiitund
fizik, estetik, siyaset, toplum teorisi, te<r Differenz [Ozd~lik ve Farkhh1c], Zeit.und
loji ve din felsefesi <tlamnda, Hegel'den Sein [Varbk ve Zaman].
sonra ya~am1~ clan ~e~itli dii~iiniir ve Bab felsefesinde varbk konusunun Pia-
ara~ttrmaa tarafmdan benimsenmesi ton' dan beri unutulmu~ oldugunu, oysa
sureliyle siirdiiriilmesi. varhgm birincil ve temel konu olup,
406 Heidegger, Martin
tiznel clam uzla~hrmaya ~ah~1r. Ona Varlrk ve Zaman adh eserinde, her~ey
gore, ya~ama ili~kin dogru ve saglam den once bir sal ~eyler teorisi gel~tiren
bir kavrayt~, ontik olana ili~kin, bilim Heidegger, modern felsefenin ki~iyle
tincesi giindelik bilgiyle doga bilimleri- ~ey arasmdak.i aymmm1 benimsemi~
nin sagladtgl bilgiyi i~eren olgusal bilgi- tir. Buna gore, ~eyler kullandmaya haz1r
nuze ek yapmaktan olu~maz. Ya~ama durumdadtr; biz insan varhklan, diin-
ili~k.in saglam bir kavray1~, ya~am1 an- yayt bu ~er~eve i<;inde, dii~iinen tizneler
lama, ancak ontik olanla tarihsel olaru bir olarak kar~ISmda durdugumuz fiziki
ilk ve temel birlikte bir araya getirmek bir nesne olarak gtirmeyiz. Ozne bilen
suretiyle elde edilebilir. Martin Heideg- ve dii~iinen bir tizne olmaktan ~k, tin-
ger, i~te bu amaca ula~mak i<;in, bir celikle diinyadak.i kullamhnaya haz1r
~eyin var olmastrun ne anlama geldigirri ~eyleri aletler olarak kullanan varhkt1r.
belirleme ~abas1 i~inde olmu~tur. f~te, Aym eserinde, bir ki~iler ve ki~isel ili~
bu soruya o, Varbk sorusu adtru vermi~ k.iler kuram1 geli~tiren Heidegger'de, bi-
tir. Bu soru, ona varbga ili~k.in ara~br lin~li tizneye tizgii varhk tarzm1 gtiste-
manm ontik ve tarihsel boyutlaruu ren Dasein, nesnelerle clan ili~kisi dt-
uygun bir bi~imde birbirine baglama ola- ~mda, kendi tiiriinden ba~ka varhklann
nagt verdigi i<;in biiyiik bir tinem ta~l varolu~unu tasdik eder. Dasein, ona
maktadtr. Zira varhk dii~iincesi, ona gore, tiim diger varhklardan farkltd!r.
gore hem ontik olaru ve hem de tarihsel Kendisini seyirci gtiziiyle izleyemez,
olaru kucaklar. kendisini yahn bir ~ey olarak gtiremez.
0, bu baglamda, 'var olmamn ne anla- Dasein kendisini dii~iiniir, kendi kendi-
ma geldigi' sorusunu yarutlarken, Varhk siyle ilgili sorular sorar; o, diinyadak.i
sorusunun en iyi bir bi<;imde, insan var- varolu~unun mahiyetiyle ilgilenir. 0,
hklanrun bak1~ a~tsmdan sorulmas1 ge- saf faaliyettir. Onun temel sorulan, 'Var-
rektigini sayler. Zira insan varhg1 yalmz- hk nedir?', 'Ben neyim?' sorulandtr.
ca var olmaz; o, ne olduguna ili~kin bir Heidegger'e gore, Dasein kendisi ola-
kavrayt~a sahlptir. Onun insan varolu~u bildigi, sahici olabildigi kadar, kendisi-
i<;in kullandtgt terim, Daseindtr. Ayru ne yabancda~abilir de. Onun sahici,
noktaya, yani Varhgm, insan varolu~un yani kendisi olmas1, i~ten ve kendisine
dan hareketle a~unlanmas1 stratejisine kar~1 diiriist olmas1, ya~amla ve kendi-
ba~ka bir perspektiften daha hareket siyle ilgili se~imleri tizgiirce, tutkuyla,
edildigi zaman da ula~dabilir. ~tiyle ki; herhangi bir rasyonelle~tirme etkinligi
Heidegger'e gore, varhk problemi las- olmadan yapmas1 anlamma gelir. Dase-
men, diinyada bir ao;tkJama olmadan asd1 in'm yabanctla~mast, i~ten ve diiriist ol-
duran ~eylerin btrakllrm~hgtndan kay- mayan bir tarzda ya~amas1 ise, ki~inin
naklamr. Diinyamn dt~mda zorunlu bir kalabahklar i~inde ya~amas1, kendi ka-
varhgm olmadtgtni, diinyadak.i olumsal- rarlanru kendisinin verememesi ve var-
hgt ortadan kaldtracak bir Tann'dan stiz hkla ilgili sorular soramamastdtr.
edilemeyecegini, her birimizin stiz konu- Ba~kalanyla clan ili~kiler de, otantik
su olumsalhkla ba~etmeyi ogrenmemiz olabildigi gibi, olmaya da bilir. Buna
gerektigini belirten Heidegger, anlarm, gtlre, bu ili~kiler, ba~ka insanlan varhk
olwnsalhgm kendisinde bulmak duru- problemini gizlemek ve dolaytstyla, ne
munda oldugumuzu sayler. Varhk prob- oldugwnu belirlemekle ilgili sorumlu-
lemi, Heidegger'e gtlre, bizirn i~in ancak luktan ka~mmak i~in kullandtgun za-
bundan sonra yarutlanrm~ olacakhr. ~u man, sahici olmayan ili~kiler ~eklinde
Mlde, varhk problemi bizim diinyadaki ortaya ~1kar. Aym ~ey, Heidegger'e
varhk tarziJTUZla ilgili clan bir problem- gtlre, ba~kalanmn bizim ya~amtmlZI
dir; biz, varhk problemini yalmzca belli ytinlendirmelerine izin verdigimiz za-
bir bi~imde var olmakla ~tizebiliriz. man da stiz konusu olur.
408 Heidelberg Okulu
yip, ~eylerin ni~in olduklan gibi olduk- II l;1san Dzerine Felsefe. Yunan felsefe-
lanm anlamaya ~ah~mas1 gerekti~ini sinde, M. 0. V. yiizy1hn ortalanyla bir-
soyleyen ikinci ko~ul da Miletli filozof- likte, do~a felsefesinin yerini, pratik fel-
larda varolmu~tur. Miletliler Dogu dii- sefe olarak da tarumlanan, insan iizerine
~iincesinden etkilenmi~ olsalar da, Yu- felsefe ahm~t1r. Bu donemde filozoflar,
nan mitolojisinin swtdu~u afjlklamayla dti~tincelerini insamn kendisiyle ya~a
yetinmemi~, varhklann ni~in olduklan mma yonel tmi~lerdir. Bun dan dolay1,
gibi olmalan gerekti~ini anlamaya ve bu ttir bir felsefe, insanm kendisiyle, do-
a~1klamaya ~ah~m1~lard1r. ~asl, de~erleri ve yetileriyle, onun do-
Bundan dolayidir ki, felsefe, felsefi dii- ~adaki yeriyle ilgili olan, insarun ba~ka
~iinii~ oncesindeki insanm yaph~I gibi, insanlarla olan ili~kilerini konu alan bir
gormek ya da inarunakla ilgili bir konu felsefedir. insan iizerine olan bu felsefe-
de~ildir. Felsefe merak etmekle, dii~iin nin temelinde yer alan motif, do~a felse-
mekle, klsacas1 ak1l ile ilgili bir konu, fesinde oldu~u gibi, saf merak olmay1p,
gozle goriilen varhklann meydana ge- insan ya~amuun ve insamn eylemleri-
tirdi~i ~oklu~un gerisinde gizli olan bir- nin nasd iyile~tirilip, geli~tirilebilece~i
li~i, goriinii~iin arkasmdaki ger~ekli~i ni bulma ~eklinde ortaya ~1kan pratik
aramakla ilgili bir faaliyet olarak ortaya bir motiftir.
~1k1p geli~mi~tir. Daha onceki dii~iin Hellenik felsefedeki bu de~i~imin top-
cenin dini dii~i.inceyle ve pratik ihliya~ lumsal, siyasi ve felsefi nedenleri vard1r.
larla kar1~h~' yerde, Hellen.ik felsefe Buna gore, bu ~~da felsefenin merkezi
daha ~ok dinf ya da mitolojik di.i~i.ince olan Atina'run toplumsal yap1s1 bozul-
den kopu~un sonucunda, yalmzca in- mu~, kent, goz kama~tlrlCI bir refah do-
san akhna dayanan ba~lmSIZ bir di.i- neminin ardmdan, M. 0. 431 ydmda,
~i.ince faaliyeti olarak ba~laml~hr. otuz yd sonraki y1klh~m1 hazulayan,
Hellenik felsefe, i.i~ doneme ayrdabilir. uzun ve zorlu bir sava~a girmi~tir. Sa-
1 Doga Felsefesi. Bu donemde yer alan fi- va~ yenilgisinin ardmdan, Atina, bir de
lozoflar, felsefenin u~ temel konusu olan veba salgmm tum deh~etini ya~aml~
varl~ bilgi ve de~erden birindsini, yani tlr. Bundan dolay1, Atina arhk yi.iksek
varhk konusunu ele alnu~lar, varhktaki bir refah diizeyi olan bir kent olmaktan
de~i~meyi, varhfPn nedenlerini, do~a ~akarak, insan ya~arruyla ilgili problem-
daki ~oklu~un kendisinden ti.iredi~ bir- lerin kendilerini ~ok daha derinden his-
li~, yani tarkhe konusunu ara~tmn1~lar settirdi~i bir kent olup ~1km1~tlr.
d1r. Do~a felsefesi dort okul ya da Ote yandan, Yunan felsefesinde, felse-
problem ~r~vesi i9nde ele ahnabilir: a) fenin merkezi olan Alina aym zamanda,
tThales, t Anaksimandros ve Anaksime- yurtta~lann yoneticilerini se~mekle kal-
nes'ten olu~n maddeci, birci Milet maylp, kendilerinin de siyasal ya~ma
Okulu. b) Matemaliksel ~ah~malanyla elkin bir bi~de kablabilecekleri kii~k
se~kinl~en ve felsefede, fonnu, yap1 ve bir demokrasiydi. l~te bu durum, siya-
· i~levi on plana ~·kartan Phytagoras~1 sal ya~amm gerisinde yatan ilkeler ve
Okul. c) Daha ~ok birlikten ~oklu~a ge9~ ki~inin siyasal ya~amda ba~anh olma-
ve dolaylslyla, de~me problemi i.izerin- suu sa~layacak sanatlar haklanda daha
de durmu~ olan Herakleitos ve Parme- ~ok ~y o~renme arzusunu gu~lendir
nides. d) Di.inyadaki apa~1k de~i~me mi~tir. Yine, do~a felsefesinin, ortalama
olgusunu Pannenides'in varhkla ilgili insamn bak1~ afi1smdan iflas etmi~ ol-
gori.i~leriyle uzla~tmnaya ~ab~ml~ ve du~unu soylemek gerekir. Ba~ka bir de-
bu ~er~eve i~inde, varh~m temeline bir- yi~le, ortalama aydmm bak1~ a~&sm
den ~ok arkh£ yerl~tirmi~ olan ~ok~u fi- dan, do~a filozoflanrun ayru konuda
lozoflar. Empedokles, Anaksagoras ve kar~1t g6rii~lere ula~malarmdan dola-
t Atomcular. yl, do~a felsefesi hepten anlams1z ve ge-
410 Hellenistik felsefe
reksiz hale gehni~tir. Bu tiir bir felsefe- den varhk gorii~iiyle Epikiiros felsefesi,
nin iki temsilcisi vardu·: tSofistler ve daha agn basan ve doneme ~ok biiyiik
tSokrates. ol~iide damgas1n1 vuran felsefe olm u~
lll Sistematik Donem. Hellenik felsefe- tur. Ama~h bir evren anlay1~tyla en
nin son donetni, ele~liric.i bir felsefeden yiiksek insani iyi olarak, aklan dogru ve
olu~an sistematik donemdir. Yunan fel- yerinde faaliyetine duyulan inan~ ise, en
sefi dit~iincesinin ula~t1g1 bu diizeyde, gii~lii ifadesini Stoacalarda bulmu~tur.
tPlaton ve t Aristoteles, insanan bilgiye Stoac1lar1n goru~lerinde soanutla~an bu
ula~Jiken kullandag1 gii~ ve yetilerin gii- ama~h evren gorii~ii, son ~oziimlemede
venilirlik ve yeterliliklerini sorgulamaya tSokrates'ten miras ahnan bir gorii~ ola-
ba~larru~llr. Bilgimiz, ger~ekte neye da- rak, Epikiiros'wl mekanist varhk gorii-
yanmaktadlr? Bilgilerimiz duyulanmaza ~iine taban tab ana z1ttar.
1n1, yoksa akhmaza ma dayanmaktadar? Bu donemde ortaya ~akan ba~ka bir fel-
Duyularun1zan bizi ger~eklikle ili~kiye sefe okulu da, dogmatik olduklan ge-
sokabileceginden emin olabilir miyiz? rek~esiyle rum felsefelere ve ozellikle de
Zihinsel faaliyet ve i~lemlerimiz giiveni- Stoao felsefeye gosterilen tepkiyle s~
lir mi? kinle~en, ku~kuculuk olmu~tur. Niha-
Bu donemin ild biiyiik filozofu alan yet donemin sonlanna dogru, Poseidoi-
Platon ve Aristoteles, felsefelerinde, ken- nos, Panaetios ve Antiokhos, Stoa fel-
dilerine da~d iin ya haklonda d ii~iinme sefesini Platon ve Aristote)es~i ogretiler-
ve spekiilasyonda bulunma izni vennez- le birle~tirmeye ~ah~ml.{jtar.
den once, yetilerimiz, zihinsel faaliyetle· Hellenistik felsefenin en onentli ozelli-
rimiz ve i~lemlerimizi ~oziianlemek ve gi, bu felsefenin konulanru mantak, fizik
sanamadan ge~irmek gerektigi inancay- ve ahlak ~ekJinde diizenlemesidir. Man-
la, i~e bu sorulan sorarak ba~lama~lar bk, Aristoteles' ten miras alman bir tavu-
dar. Yine, ayna donemde, Yunan felsefe- la, bilgi teorisini de kapsayacak ~ekilde,
sinin ilk iki doneminde, doga ve insan dogru bilgiye ula~man1n yontemi ve fel-
konulannda elde edilen bilgiden de ya- sefenin vazge~ilmez araca olarak goriil-
rarlanan Platon ve Aristoteles, tarihin ta- mii~tiir. Nitekim, bu anlay1~1n bir sonu-
n1d1ga ilk ve en biiyiik felsefe sistemleri- cu olarak, ozellikle Stoaolar mantak
ni kurmu~lardu. Bu donem, ruhayet, alaruna ~ok onemli katlolar yapml~lar
bilimsel ara~tumayla felsefe faaliyeti- dar. Ayru ~ekilde, fizik de arka planda
nin, egitim ve ogretimin kurumsal bir kahp, yalruzca ahlak ic;in bir temel ve
nitelik kazandag1 donem olmu~tur. Bu hazarhk alma fonksiyonunu yerine getir-
~agda, egitim ve ara~tlrma faaliyeti i~in, mi~tir. Bundan dolaya, bu donemde fi-
Platon Akademi'yi, Aristoteles de Lise'yi lozoflar, fizik ya da varhk alan1nda
kurmu~ ve faaliyetlerini burada siirdiir- yeni teoriler geli~tirmek yerine, Sokra-
m ii~lerdir. tes oncesi doga filozoflar1nm gorii~leri
Hellenistik felsefe (tng. Hellmistic philo- ni aynen benimsemi~lerdir. Bu baglam-
sophy; Fr. philosop/Jie hellenistique ]. Kent da, Stoahlann tHerakleitos'un fizigini,
devletinin sana erdigi M. 0. 323 yahyla Epikiiros'un ise tDemokritos 'Wl atomcu
Hellenistik ~agan son biiyiik imparator- gorii~iinii pek biiyiik bir degi~iklik yap-
lugunun Roma'nan bir par~ast oldugu madan benimsedi~ soylemekte yarar
M.O. 30 yah arasandaki donemin felse- vardar.
fesine verilen ad. Hellenistik felsefede on plana ~1kan ~a
Bu donemde yer alan dort biiyiik felse- h~ma alan1 ya da disiplin, ahlak olmu~
fe okulu s1ras1yla, t Akademi, Peripate- tur. Bunun nedeni, bireyin amacma
tik okul, +Epikiiros~u ve +Stoaa okul- ula~tag1, iyi bir ya~am siirdugu, kendi-
d ur. Bu dort okuldan, hazc1 ahlilo ve sini her balwndan evinde gibi hissettigi
Tann'nan evrene miidahalesini redde- kent devletinin yakalmasa, kent devleti-
Herakleitos 411
nin yerini alan imparatorl ukla birlikte, gunu one siiren Helv~tius'a gore, bu de-
bilinen diinyan1n stn1rlann1n geni~le gerler temel istek olan haz sevgisi veya
mesi ve bireylerin ka~1ndmaz bir bi~hn arzusunun donii~iimleri olmak duru-
de diinyaya, topluma ve kendilerine ya- mundadJr.
banola~masJ, yalntz ve ba~1bo~ kalma- YararCI ahlak anlayi~nun ilk biiyiik on-
sJdu. ciisii olan Helv~tius, egitim gorii~leriyle
Boylesi bir toplum diizeninde, felsefe- ~ok etkili olmu~tur. 0 egitime biiyiik bir
den beklenebilecek tek ~y, ilgisini birey one1n vermi~ ve bizi, her ne isek o yapa-
iizerinde yogunla~tlrmast, bireyin felse- nln egithn oldugunu soylemi~tir. Bu-
feden bekledigi yol gostericilik gorevini nunla birlikte, iyi bir egitimin oniinde
yerine getinnesidir. Bu donetnde, felsefe- ciddi engeller vardu. Bu engellerin ba-
nin herkes~e kabul gormii~ amac1, insan1 ~Jnda ise, din ve baht inan~lar gelmekte-
m utlu bir ya~ama ula~tlrmak, bireye dir. Ger-;ekten varolantn yalruzca maddi
giiven ve bilgelik kaz.and1rarak, onun ya- nesneler oldugunu, bilginin d1~ diinya-
~adtgl yabanc1la~ma ve yolunu kaybet- daki 1naddi nesnelerin duyularnnwn
mi~lik duygusunu a~mas1ru saglamakhr. iizerindeki etkisinin bir sonucu olarak
i~te bw\dan dolay1, Hellenistik donemin duywnlardan meydana geldi~ni savu-
en biiyiik ve en onemli iki sistemi olan nan Helv~tius, Tann'n1n varolu~u konu-
Epikiiros-;ulukla Stoac1hk ki~isel bir sunda tateizmi benimsemi~tir.
ahlak iizerinde yogunla~;ru~lar, siyasi ya hen. Antik Yunan felsefesinde, omegin
da toplumsal diizenle ilgili problemlere +Parmenides'te Bir olana; her~yi i~eren,
pek az onem venni~lerdir. Bir tinsel ba- faka t kendisi ba~ka bir ~eyde i~erilme
gunslZhk ve kendi kendine yetme ideali .. yen; varhg1n, degi~menin kaynagt olan,
ni On plina ~Ikartan i.ki alwntn da ahlalo, her~eyden baguns1z ilk varhk, nihai ve
fiziklerinin katktstz tmaddeciligini yan- en yiiksek ger~eklige; duyulann goster-
sttacak ~ekilde dogalc1 ve 'bu diinyaa', digi goriinii~lerin gerisindeki, alul yo-
yani i~inde ya~ad1gun1Z diinyayla, bu luyla bilinen, varhga gelmemi~ ve yok
diinyadaki ya~am ve degeri temele alan edilemez olan, ezeli-ebedi degi~mez rea-
bir ahlak anlay1~1du. liteye verilen Yunanca ad.
Helvetius, Claude Ad.rien. Aydtnlanma- Herakleitos. Pannenides'in duragan ve
run onemli dii~iiniirlerinden biri olup, degi~mez varhg1na kar~1, niteliksel de-
t Ansiklopedinin hazulanmasma katk1 gi~me olarak olu~un ger~ekligini one
yap1n1~ olan Frans1z filozofu. stiren Yunan filozofu.
Helv~tius, insan zihninin tUm entellek- Bilgi bakurundan, e1npirik ya da duyu-
tiiel gii~lerini, Condillac'tnkine benzer bir sal bilgiye hi~ deger vermeyen Heraklei-
indirgeyici analizle, duyum ya da duyu- tos, gozlerin ve kulaklann kotii tantklar
alg~sJna indirgeme t~bbiisiiyle iin ka- oldugunu one siirerek, rasyonalizmin
z.anrru~hr. Ba~ka bir deyi~le, insan1n savunuculugunu yap1ru~t1r. ~ok ~ey
d uyu dfizeyini a~an yetilere sahip old u- bilmeye, ansiklopedik bir bilgiye kar~1
gu gorii~iinii yanh~ bir teori olarak nite- ~1kan filozof, ~ok ~ey bilmenin ak1lh ol~
leyen Helv~tius'a gore, omegin yarg•yt rna y1 ogretmedigini soylemi~tir. Siyasi
ele alahm. Yargtlamak, bireysel ideler alanda, demokrasi kar~1h egilinuerini,
aras1ndaki benzerlikleri ve farkllhklan al- ~ogunluk geni~ halk y1g1nlanna kar~1
gilamaktan ba~ka hi~bir ~ey degild.ir. duydugu nefretle birle~tiren ve 'bir ki-
Ayru indirgeyici analizi ahlik alaruna da ~inin, yet kin biriyse eger, kendisi i~n,
uygulayan filozofa gore, insan davraru~l on bin ki~iden daha degerli oldu~nu'
n•n evrensel temelini ben-sevgisi meyda- soyleyen Herakleitos'un metafiziginin
na getinnekte olup, ben sevgisi haz elde en one1nli tezi, hi~ ku~ku yok ki, ~ah~
etme amaona yonelmi~tir. Tum degerle- ma ve sava~1n her~eyin babas1 oldugu
~ hatta gii~ arzusunun bile ikincil oldu- dii~iincesidir. Ona gore, kar~1tlann sa-
412 Herder
va~1, varhk ya da olu~un tek ve en mu~tiir. Nehir alop gitti~i ic;:in, o aym
onemli ko~uludur. Zira bu sava~ olma- nehre iki kez giremeyece~imizi belirtir.
saydi, hil;bir ~ey varolmayacakh. Bun- Evrende hi-;bir nesne, nesnelerin hi-;bir
dan dolayt, varhklann do~u~ ya da var- ozelli~i yoktur k.i, de~i~meden aym kal-
h~a geli~i, birbirlerine kar~1t alan ve sm. Her~ey bir ba~ka ~eyin yikiml ve
dolaytstyla birbirlerini varhkta tutan olumti sayesinde varh~a gehnekte ve
kar~ttlann -;att~masma ba~hdtr. daha sonra yak olup gitmektedir. Ev-
Onun varhk o~retisinin ikinci tezi ise, rendeki tum o~eler arasmda surekli bir
her~eyin birli~ni ortaya koyar. Birlik, -;ah~ma ve sava~ hali vardu ve de~i~
t1pk1 lyonyah di.i~iinurlerde oldu~u meyen tek ~ey, bu de~i~me halinin so-
gibi, evrenin ilk maddesinden, evrende- nucu alan kozmik denge durumudur.
ki her~eyin kendisinden do~du~u mad- Herder, D. G. Ger-;ek bir tarih felsefesinin
di tozden meydana gelir. Bu birli~i ate~ bir anlamda kurucusu saytlabilecek
te bulan Herakleitos'a gore, ate~, ome- alan 19. yuzyd Alman du~unuru. Temel
~in yo~unla~h~l zaman, nemli hale eserleri: ldeen zur Philosophie der Gesc-
gelir ve basm«; altmda suya donu~ur. Su hichte des ¥ensc1Jeit [lnsanh~m Tarihinin
dondu~u zaman ise, toprak olup «;1kar. Felsefesi Uzerine Du~unceler] ve Brieft
Onun ilk madde olarak ate~i se-;mesi, zur Be forderung der Humanitiit [insanh-
daha -;ok ondaki olu~u, de~i~me ve bir- ~m llerlemesi Dzerine Mektuplar].
likten -;oklu~a g~i~ suredni en iyi, ya- Tarihte, belirleyici o~enin genel olarak
karak ve y1karak ya~ayan ate~ ifade et- insan de~il de, ~u ya da bu turden insa-
ti~i i-;in onem ta~tr. run genel ozellikleri oldugunu savunan
Herakleitos birli~in oldu~u kadar, -;ok- ve bu iddiastyla da, ayru zamanda antro-
lu~un da hakkuu veren bir filozoftur. polojinin babas1 olarak gori.ilen Herder,
Ba~ka bir deyi~le, o monist bir filozof ol- organik bir do~al evrim gorii~u geli~tir
dugu kadar, ayiU zamanda bir -;okluk fi- m.i~tir. Bu anlay~ gore, do~a da tarih
lozofudur. Onun IJOkluk filozofu olmast- de, surekli olarak donu~en, yani olu~
rn mumkun kdan ~ey ise, olu~u on hali i-;inde alan varhk alanlandll'. Tarih,
plana 9kartnu~ olmas1dtr. Herakleitos'a do~arun bir alan1 olrnakla birlikte, tarih-
gore, -;okluk ya da kar~ttlar olmakslZlll, sel olaylar, do~al olaylar gibi, kesin bir
varhk ya da olu~ olamaz. 0, bir yandan yasahhk ve nedensellik ta~1maz. Zira, ta-
da -;oklu~un birli~e dayandl~lnl soyle- rihl belirleyen on onemli o~e, genellik
m~tir. Bundan dolayJ, -;okluk olmadan de~) de, bireyselliktir. Tarihte yasalar
birlik, birlik olmadan da -;okluk olamaz. aramaktan vazge-;ilmelidir, ¢nkU her ta-
Evren, ayru zamanda hem bir ve hem de rihsel olay bir kez ortaya «;1kan bir ger-
-;oktur; bu da, olu~la ifade edilir. t;eldik olmak durumundadu.
Herakleitos, birlikten -;okJu~a ge-;i~ ve Herder'in bu tarih goru~unun gerisin-
olu~ surecini, ate~le ve dolayisiyla ak1~ de, onun insanl1gunwn ozsel arao ol-
du~uncesivle ifade etmi~tir. Bu onun dugunu savundu~u dile ili~kin gorii~u
varhk goru~unun u-;uncu temel tezini yer ahr. Bellek, du~unce ve bilincin te-
meydana getirm.ektedir. ~eylerin surekli melinde bulunan dil, insarun, hayvarun
ak1~1, her~eyin akmakta olu~u, evrenle i-;gi.iduleriyle kJyaslandi~mda, ortaya
ilgili en onemli do~rudur. Ona gore, ev- «;1kan gu~zlfi~finu telafi eder. Hayva-
rende kahahk ve dura~anhk yoktur; run i-;gudusel tepkilerinin kesinligi ve
her~ey de~~mekte, yakarak, y1karak de~i~mezli~inin yerine, insana daha
ya~amaktadu. buyuk bir ozgiirluk ve ba~kalanyla i~
Herakleitos kendisinden onceki filozof- birli~ yapma olana~1 verir. lnsan du-
lann bo~u bo~una evrende kahc1hk ve ~uncesinin ve bilincinin temel araa
sureklilik arad1klanru, oysa evrende ka- alan dilin, bu ~r-;eve i-;inde, du~unceyi
hcliik bulunmay1p, mutlak bir de~i~ mumkun kdan ve du~unceden hi-;bir
menin soz konusu oldu~unu one sur- ~ekilde aynlmaz alan ~ey oldugu soy-
hermeneutik 413
anla~llamayacagmt dile getirip, }'Ont- stfat. Tann'mn her~eyle temelli bir ili~
mu olanakstz ktlan tinli.i dongi.i. ki i~inde bulundugunu ve varolan her-
Aym sozci.ik ya da hatta ayrn ti.imcelerin ~eyin fail nedeni olarak ortaya ~tkhgmt
farkh baglamlarda farkh anlamlar ta~t dile getiren stfah.
dtklanru, dolaytstyla bu sazci.ik ya da heterojen [tng. heterogeneous; Fr. hetero-
ti.imcelerin anlamlanrun, ifjinde ge¢1<Jeri gene; AI. /reterogen, ungleidzartig]. 1 Bir
baglama ya da yer aldtklan bi.iti.ine ili~ ~eyin birbirine benzemez par~a ya da
kin bir kavray1~a ula~madan bilinemeye- niteliklere sahip olmast, ayn ti.irden oge-
ceklerini, bi.ittinlerin ya da metinlerin ise, lerden olu~mast durumu. 2 Manhkta,
::.ncak ve ancak onu meydana getiren bile- birbirleriyle cins-ti.ir, i~lem-kaplam ili~
~enler anla~tldtgl zaman kavranabilece- k.isi i~inde olmayan kavramlann ozelli-
gini ve dolayts•yla bi.iti.inle par~alann gi.
kar~thklt bir bag1mhhk i~inde oldugunu Bu ~er~eve i~inde, ~eylerin, birbirleri-
dile getiren hermeneutik dongti, daha zi- ne ne kadar benzer olursa olsun, kendi-
yade koti.imser bir bakt~ a~tst ifjinde ge- lerinde ayn ti.irden, farkh par~a ya da
~erli olup, nesnel olarak ge~erli yorumla- niteliklere sahip oldugunu one si.iren
nn olanaks1zhgmt dile getirir. bir ogretiye, heterojenite anlayz~z adt ve-
Bu konuda daha iyimser olanlardan rilir.
tDilthey, tam ve yetkjn bir yoruma ula- heterolojik [tng. heterological]. Kendi ken-
~tlamasa bile, dongi.ini.in a~tlarak, her disine uygulanamayan, kendi kendisi
seferinde biraz daha geli~en ve di.izelen ifjin ge;erli olmayan, kendi kendisini ta-
yorumlara, daha saglam kavrayt~lara nnnlamayan anlamma gelen st.fat. Orne-
ula~mamn mi.imki.in oldugunu savun- gin, Yunanlt sozrugu, Yunanca bir isim
mu~tur. Onun soz konusu inancmm te- olmadt~, 'tek heceli' stfah kendi ifjinde
melinde ise, degi~en dil, ki.ilti.ir ve ki~i ~ok heceli oldugu i9It, heterolojik terim-
liklerin gerisinde, ortak bir insanhgm Jer olmak durwnundadtr.
bulundu~ kabuli.i vardtr. Buna kar~m, kendi kendisine uygula-
hermeneutik fenomenoloji [lng. hermeneu- nabilen, kendi kendisini tarumlayan,
tical phenomenoloji; Fr. phenomenologie kendi kendisi i~in ge~erli olana lwmolojik
ltenneneut"ique]. tHusserl tarafmdan ku- denir. Omegin, ~ok heceli terimi, kendisi
rulmu~ olan tfenomenolojinin, transen- de ~ok heceli bir terim oldugu iljin, h<r
dental fenomenolojiyle varolu~sal feno- molojik bir terim olmak durumundad1r.
menolojiden sonra ortaya ~tkan ve Al- hexis. Bir ~eyin davram~mt, bir insan
manya'da Gadamer'le, Fransa'da ise Paul varhgmm, faaliyet ve eylemlerini dog-
tRiaEur tara&ndan temsil edilen i.i~i.inci.i rudan etk.ileyen ve degi~tirilmesi kolay
ti.iri.i ya da evresi. olmayan egilim ve ah~kanhklan i~in
Henneneutik fenomenoloji, bilindn one- kullamlan Yunanca sozci.ik.
mini vurgulamak ve varhgm onceligi di.i- heyecan [Os. teesur, infial; lng. emotion; Fr.
~i.incesini korumakla birlikte, insan varh- emotion; AI. a.ffekt, gemiJtsbewegung]. Bi-
gmm ir;inde kuruldugu ya da lincin analiz. edilemeyen, ba~ka bir ~eye
olu~turuldugu temel ve en onemli ortam indirgenemeyen, yalmzca ya~anmak su-
olarak dili on plana ~tkarbr. Bu anJayt~ retiyle bilinebilen bir niteligi olarak, i~
gore, ozneler arast ge,.erliligi olan dil, bi- ve d1~ uyaranlann etkisiyle ortaya ~tkan
reyin bilincinin temel ko~ulu oldu~ ir;in, gi.i~li.i duygusal tepki. lnsamn duygula-
onun bilincinden once gelmek durumun- rmda meydana gelen ~iddetleiUne .
dadu. Organizmada i~ten ya da dt~andan
her yerde olma [lng. omnipresence; Fr. om- gelen ani degi~ikliklerle birlikte ortaya
nipresence; AI. allgegenwart]. Tann'mn ~tkan, ho~ ya da tatstz bilin~ hali. Heye-
her zaman her yerde, her ~eyde ti.imi.iy- cana yol a~an degi~ikligin ani ve bek-
le mevcut oldugunu, ve etkisinin her- Jenmedik olmast durumunda, sarsmh-
~eyde hissedildigini dile getiren ilahi Jara yol a~abilen duygu. Organizmamn,
416 hiHilik
hiper-ger~eklik 417
olumlamay•, bir karullama i~in de, bir- Je yarathklan bu yapay insan, bu ejder-
~k lasum bir araya gelirdigini one ha, onlan lemsil edip, yoneteceklir.
siiren Hobbes'a gore, man11k, isimleri 0, bu ytice egemen gtictin, soz konusu
farkh birle~imler i~inde, 1oplay1p <;~kar ejderhamn, insanlann yaphklan sozl~
maklan ibarellir. meyle baglannu~ olmad•!lm• soylemi~
.Bilgi Goriis/eri:.Empjrist bir bilgi gorii- tir. Toplum'!_kan;t bi~bir yiikiimliilti~
~tin,!_ ~a hip clan Hobbes.. felsefenin ne- o,ill\J!yan _ejderha ya da cJ&y(etin cok ~
denlerden harekelle sonu~lan, sonu~lar geni§ yetki(eri va<e;lu. Cerek _bukuk,
daR harekgtle ci& nedeRleFi '=dtarbp bil-..:. g~k din, gerel<se mtilkiyet. k1sacas1
ek anlamma geldigini one stirmti Iii he~ey s1mrs1z y!!tkilerle bi>zenmi~ by
Bil~ u yu- neym en ilkelere (ana- tisttin gilce bagh olmak dyrumundad1r. _
liz) ya O:a Uk il:tcele1 den, eu genel onet- Hobbes'a gOre. huknknR tek bir kayna~J .
Ineler en sonu ara sen ez o 1 er- v.ardtr, bu kaynak da, egemen ye iistiin
Ie tiren filozo giiciin iradesidjr. Mtilkiyet de, egPD!..en
sonu~lann ve olgularm birbirlerine clan gtictin verdigi !?ir OdiiREien ba~ka hjr
baghhgmm bilgisi oldugunu soylemi~ §_ey degildir. Buna gore, sozle~meden
tir. Btiytik bir boliimtiyle, nedensel ili~ once, herkesin her~ey tizerinde hakk•
kilerin bilgisinden meydana gelen bi!im, vard1, ama gticti gtictine yeleneydi. isle
ona gore, ayru anda hem liimevanmsal mtilkiyet giivenligini getiren devlel, ge-
ve hem de tiimdengelimsel yonlemleri rel(tigi zaman, mtilkiyeti dned•g• ~gb•
kullamr. diiz;enleyebilir. O!:!_a gore, devlet alma-
Politik Felse[esi: Siy~l felsefesinde, dan, miilkixetin anlam1 yoktur.
kar~l devrhnci bjr taytJ hpnjmse!ien, Ayru durum, din i~in de ge~erlidir. In-
yeni yeni orlaya c•kl~ btit,tik bir h1z)a s~~"' ayru_ anda iki efendiye birden
geli~en bur·uvaz· · iUaflnt tutmayan li1zmet edemeyece~iDI soylegn fiijb-
_ u alandaki btiytik tiniinti sdz- - - bes, i~ ban~1 iiirdtirebilmenjn tek yolu-
le~meci devlel anla 1 1 Ia mull 'k ·- n:n":n:vlet ba~karunm aym zamanda
dan sa lam 1r lemele oturtmasmdan \s!!i'!f'nin de baskam ofirias1, dlb! de de-
aTm1~hr. Ba ka bir deyi§le, Hobbes'la netimi alhnda tutmas1 oldugunu soyle-
mul a iklid allann Ta ' · al- mijtir.
diklan yelkiye de~ de, dogrudan dog- Holbach, Paul-Henri Baron d'. Yeni ve
ruya blteylerin ~ rlanna dayandml- ozgtin bir dti~tince geli~tirmemi~ ol-
rnl~tlr. • makla birlikle, Lamettrie tarafmdan ku-
Hcf.'ihes'ra devlet insanlaRA keri:IF.:JRa-:- ruhnu~ clan Frans1z tmaddeciligini da-
'
far!. i~in sozle~meyle meydana geliril- ha ayrmhh ve kesin bir sislem haline.
mi~ xapay bir yarattk olup. onun sixa-- gelirmeye ~ah~m1~ clan filozof. 1723-
sel felsefesindeki ~Ia§ nok1as1 dogal 1789 y1llan arasmda ya~am1~ clan Hol-
insandu. lnsanlann dogal ya~ama hll- bach'm temel eseri System• de In Nature
lindeyken, allm ~agda ya~amay1p, ce- [Doga Sislemi]'dir.
hennem hayab i~inde olduklanm savu- Holbacb, ger~eklen varolarun canl1, ha-
nan, bu donemde e~it ve ozgiir clan in- rekel hlllindeki madde oldugunu, mad-
sanlann birbirleriyle stirekli bir sava~ deyle rubun bir ve aym ~eye kar~1hk
i~inde olduklanm one siiren filozof, geldigini one stirmti~ttir. Madde ve ha-
boyle bir durumds geli~me ve uygarh- rekel, evrenin lemelini meydana getirir.
gm ilerlemesinin beklenemeyecegini Maddi doga, ona gore, canslZ ve hare-
soylemi~lir. Buradan c•lasm lek yolu, kelsiz bir ~ey olsayd1, bu lakdirde Tann
insanlann bir sozle§meyle kendi s1mr- gibi, rub gibi manevi tozlere ba~vurmak
. s•z Ozgiir)illderine $D vermeleri, Slr ka~1rulmaz olurdu. Fakal doga klmlida-
ii~iincii lehjne haklanndan vaz~melc-~ madan duran, cans1z ve harekelsiz bir
r.;dir Hobbes'a gore, onlann sozle~mey- ~ey degildir; harekel maddenin en
holizm 421
hi dti~tinen insana fzomo economicus, bir Hsiin Tse. M. 0. 395 ve 288 ytllan arastn-
toplum il;inde ya~an, sosyalle~mi~ in- da ya~am1~ ve insamn dogas1 konu-
sana fzomo socius ad1 verilir. sunda, ~agda~1 Mensiytis'tin tam tersi
homo homini lupus est. tlk kez olarak gorti~ler ileri stirmti~ olan ~inli dti~ti
Romah ozan Plautus tarafmdan kulla- ntir.
mlmz~ ohnakla birlikte, ingiliz filozofu insanm dogu~tan kotti oldugunu, iyi-
tHobbes tarafmdan, insanlann hakla- liginin bir yapmactktan ba~ka bir ~ey
nndan bir kJsmm1 toplumsal bir sozle~ olmad1g1m savunan Hstin Tse, diger
meyle egemen bir yoneticiye devrebne- <";inli dti~tintirlerin dogaya pek onem
lerinden ve devletin kurulmasmdan vermeyip, tiim dikkatleri insamn kendi
onceki dunzmlamu, insanlarm kendi ~ i-;ine yoneltme tavzr ve kendi i~ doga-
karlanru hayata ge~innek i~in her yola mizl dinleme Ol)erilerine kar~1t olarak,
ba~vunna tavulanm ifade etmek tizere dogaya egemen olmamn onemine i~a
yeniden ortaya ~1kanlan ve insamn, in- ret etmi~, dogarun kendi ama~lanmtz
samn kurdu oldugu anlamma gelen La- i~in somtirtilmesini istemi~tir.
tince deyim. hudiis. Islam felsefesinde, evrenin ve
homojen[ing. homogeneous; Fr. JJomogene]. i~inde yer alan tiim varhklann, ezeli ol-
1 Genel olarak, bir ~eyin kendi i~inde mayip, sonradan yarat1lm1~ oldugunu
benzer par~a ya da niteliklere, ttir baki- dile getiren gorti~ i-;in kullamlan terim.
mmdan ozde~ ogelere sahip olmas1 du- Buna gore, ezeli olmama ve sonradan
rumu. 2 Manhkta, aralannda bir cins- yaratalm1~ olma durumuna hudus; hu-
ttir, i~lem-kaplam ili~kisi bulunan kav- dus sonucu ortaya ~tkan varhga da hii-
ramlann ozelligi. dis ad1 verilir. Yine aym ~er~eve i~inde,
Bu ~er~eve i~inde, ~eylerin, kendi i~le evren hadis, Tann da kadimdir.
rinde, birbirlerine ne kadar benzemez hudiis kamh. Tann'mn varolu~uyla ilgi-
gortintirse gortinstin, benzer nitelikleri li kozmolojik karuhn, yani evrenin va-
olan, aym ttirden part;alardan olu~tu rolu~undan Tann'ya giden kamhn
gunu savunan gorti~e homojenite anlayz- lsl~m di.inyasmdaki, Gazali' tarafmdan
~ 1 adt verilir. one stiriilmti~ olan, versiyonu.
homo mensura leorisi [ing. lzomo nzensura Kamt, ~u ~ekilde ifade edilmi~tir: 1
theonJ]. tProtagoras'tn 'Ins an her~eyin, Her hidisin, yani yok iken var olan bir
varolan ~eylerin varolduklanrun, varol- ~eyin hudtls bulmas1, e~deyi~le sonra-
mayan ~eylerin de varolmadudanrun, dan varhga gelmi~ olmas1 i~in bir ne-
olt;tistidi.ir' soztinde ifadesini bulan ol~ti dene ihtiya~ vardzr. 2 Evren hadistir,
insan gorti~ti. insam varhgm, bilginin ve yani yok iken varolmu~tur. 3 Bu neden-
degerin olr;Usti yapan gored ve oznelci le, onun varhga geli~inin bir nedeni ol-
anlay1~. masi gerekir, ki bu neden de Tann'dtr.
homoteizm [Ing. fzonzotheism; Fr. ho· hukuAun i"Jevi [Ing. function of law; Fr.
moth~isnze]. Tann'yla insan arasmda bag fonction du droit]. Hukuk~u ve hukuk
kuran, Tann tasannuna insan varhgm- felsefecilerine gore, hukugun ger~ek
dan yola ~tkarak ula~an antropomor- le~tirmek durumunda oldugu ii~ i~lev
fizmle e~anlamh olan terim. vardzr: 1 Egemen gi.ici.in istedigi ve be-
ho~gorii [Os. musamaha; ing. tolerance; Fr. lirledigi nihai bir durum ya da hedefe
toMrance; Al. toleration]. Ba~kalanrun ula~mak. Omegin, sosyalist hukuk sis-
kendimizden farkh olan dti~tirune tarzi· temlerinde, hukuk ~ogunluk sosyalist
m ve ya~am bi~imini anlay1~la kar~Ila toplum amac1 i~in bir ara~tan ba~ka bir
ma tavn; kar~Imizdakilere, payla~ma ~ey degildir.
dtgtmiz gorti~, fikir ve duygulan 2 Hukugun ikinci i~levi, insanlar ara-
ozgiirce dile getinne olanaga tarumaya smda bir ~ah~ma oldugu her yerde,
dayanan anlay1~. adalet dag1tmakt1r. 3 Hukugun ti~tincti
424 hukuk felsefesi
rir. i~te ele~tirel yakla~1m ~er~evesi ingiliz empiriziT'inin temel tezlerini ko-
i~inde, baz1 di.i~i.ini.ir ya da teorisyenler rudugu i~in son ~ozi.imlemede ku~ku
dogal hukuga uyamama ya da uygun culuga di.i~mekten kurtulamamr~trr.
olamamamn bir hukuk sistemini ge~er Bi';?mGiir.ii~IPri: Bizim yaimzca, kendi
siz kdd!gm1 savunurken, digerleri dog- zih mizde ogrudan ve araasrz olarak
a! hukugu, bir hukuki ge~erlilik ol~i.i tecri.ibe ettigimizi ideleri, duyum ve iz-
ti.inden ~k, yalmzca bir ele~tiri stan- lenimleri bilebilecegimizi, bilgide kendi
darb olarak gori.irler. zihnimizin otesine ge~emedigimizi ve
Hukuk felsefesi i~inde gi.indeme gelen bundan dolayr herhangi bir ~eyin insan
bir diger yakla~un ya da ara~hrma tarZI zihninden bagunslZ olarak varoldugu-
da, 3 sosyolojik yakl~mrdu. Burada bir nu soyleyemeyecegimizi belirten Hume,
yandan hukugun tutum ve davra~lar, insan zihnini bilgi bak•mrndan analiz et-
~evre ve iktidar i.izerindeki etkisi, diger tigi Uman, msan zihiiinm tum$!nkle-
yandan da toplumsal fenomenlerle eko- rinin bize du lar ve dene tarafmdan
nomik gi.i<;lerin hukuga yapbi';J etki sa anan rna zeme e indir nebilecegi-
ara~tmhr. Hukuk felsefesinin kapsamr nrgormi.i~ti.ir; bu rna zem
i~ine giren sosyolojik ara~hrmalarda, dan ba~ka ~ 1r ~y det;il<!_ir.
normatif degil de, daha ~ok betimsel bir Ont1 gore, zihriin algrlan iki ~ekilde,
y.akla~un sdz konusu olur; bu alandaki yani izlenirnler ya da gi.i~li.i al~lar ve
en onemli ot;reti, hukugun toplwnsal ve ide lef ya da zayi1 algilar ~kline orta-
ekonomik gi.i~ler tarafmdan belirlendigi- )'3 ¢ikllr. Bu ~eyi gordi.igiimiiz, hissetti-
ni one si.iren Ma£ksist ogretidir. ~imiz_, sevdiAHRiz, iiiilti~btriz ya da
huliil. islam di.i~i.incesinde, l!zellikle de arzu ~ttieimiz z~~~ltga gibi, b9:9-
tasavvufta, Tann'nm insan bi~irninde langr~ki ozgiinalgL b~:enimdir.
ortaya o;rkmasr i~in kullamlan terirn. :;12len.imler, o~~=tu-
fi:du~;~ :n~:k~~~:
Hulill anlayr~ma gore, evrenin biricik
yaratrcrsr olan Tanrr, gi.ici.ini.in srnrrsrz-
hgr dolayrsryla, bi.iti.in bir varhk alamm
•
f£a zan:nn!araU;~de-
iimiiz
ku~atlr ve kendisini mutlak iradesinin ere sa ·p oluruz ve bu ideler oz ·· -
i.iri.ini.i olan her varhk ti.iri.inde gosterir. y , a az canh ve so-
Ba~ka bir deyi~le, Tann'mn iradesi her 1$.turlar0flwne'a gore, idelerimizin bir--
gori.indi.igi.i ve varhk ti.irleri it;inde en buleriyle belirli ili~kiler it;inde olmasr,
yi.ice varhk insan oldugu it;in, Tannin- birbirlerine belirli ~killerde baglanma-
sand~ ortaya ~rkar, dile gelir. lan bir raslanh degildir. 0, idelerimizi
Hume, David. 1711-1776 yrllan arasmda belirli bazr bak1mlardan bjrhiderine
yapnu~ olan i.inli.i lngiliz filozofu. Te- baglayan birtakun birleytirici baP;lar bu-
mel eserleri: A Treatise of Human Nature Iu11auP;unu s9yler, ,Buna gore, idelerde
[lnsan Dogasr Ozerine Bir Deneme1 An belirli baZI n.iteliklt:r bulundugu zaman,
Enquiry amceming Human Understanding bu jdeler bjdljderine bagianula!. Bu ni-
[lnsanm Anlama Yetisi Ozerine Bir »
ru~turma), Political Discourses [Politik
telikler, Hume'a Em"· benzerlik, zama'1
ya da mekiin ba mdan \urek)ilik ve
Konu~malar), The Natural History Religi- neden-sonu~ olmak i.izere i.i~ tanedir.
on [Dinin Dogal Tarihi), An Enqu.inJ Con- Klaslk Ingrlli empmzminin i.i~i.inci.i ve
cerning the Principles of Morals [Ahlakm sonuncu di.i~i.ini.iri.i olan Hume, bunlar-
llkeleri Ozerine Ara~tuma). dan baglanbsmm
,.Ii?neller· lnsan zihninde olup bitenlere
Newton'un deneysel yontemini uygula-
yarak, yeni bir insan bilimi kurmayr ve
geli~tirmeyi oneren Hume, ·ti.irn iyi n.i-
yetine ve yi.iksek ama~larrna ragmen,
426 Hume, David
Temeller: Bilimsei akhr,, pozitivist du~u linen i~eri~in nesnelli~i aras1ndaki ili~
nu~un, ahlaki ve kulturel de~er alaruiu kiyi ara~t1rrru~tlr. Bununla birlikte, bi-
da kapsayan yaydmacth~lna, pozitivizm lin~ten ya da ozneden yola ~lkarken
ve do~alcd1~1n do~a bilimlerinden hare- Husserl, psikolojizm bata~1na dii~mek
ketle olu~turdu~u bir de~er ve ya~ama ten de 1srarla sak1nml~hr. 0, aritmeti-
felsefesine kar~1 ~~~ olan Husserl, ~in do~rulann1n psikolojik sayma su-
'tin'in do~al dunyan1n nesneleriyle ayn1 re~leri ya da i~lemleriyle ilgili empirik
tiir ya da duzeyden bir varbk olmadJ~J genellemeler olmadl~lna, oldu~u tak-
ru ve dolayunyla, do~a bilimlerinde ge- dirde, bu sure~lerin do~alhkla ki~iden
t;erli olan ay1u a~1klama kategorilerine ki~iye, toplumdan topluma ve ~a~dan
tibi turulamayaca~uu savwunu~tur. ~a~a farkhhk gosterece~ine inan1r. Zo-
Husserl'in do~aloh~a bu kadar ~id runlu do~rulan bilin~teki ~a~n~1mlara,
detle kar~1 t;danas1na neden olan ~ey, empirik genellemelere indirgemek ola-
tdo~alcd1~1n i~erdi~i tku~kuculuk ve nakh de~ildir; bOyle bir ~ey yap1hrsa,
goreciliktir. Bu ba~lamda Hegel ve Dilt- her~eyden vazge~erek, psikoloji ve ant-
hey'In ba~arlSIZ oldu~unu one SUren fi- ropolojiyle yetinmek gerekir.
lozof, gorecilikle ba~ etmenin tek yolu- Husserl buna gore, tlpkl Descartes ve.
nun ku~kurulu~u (paranteze almay1) Kant'1n yaph~l gibi, inan~lanm1zdan
veya Ayd1nlanma akllcdl~Jnln ele~tirel bazllanrun bilgi ad1ru almaya hak kaza-
tavruu benilnsemek oldu~unu soyle- nabilmesi i.;in, yalruzca do~ru olmakla
1ni~tir. kalmay1p, di~erlerine temel olacak ~
Ba~ka bir deyi~le, kesin ve dakik bir kilde zorunlu olmast gerekti~ine inan-
felsefenin her tiirlu onkabulden ba~l~lk Inl~hr. Bundan dolay1, bilincin d1~1na
olmas1 ve hpk1 Descartes'la Kant'1n yap- ~1kmamak gerekir. Bilincin d1~ma ~~k
tl~ gibi, ozne ya da bilin~ten hareket et- mak, kendinde ~eylerle deneyimin nes-
mesi gerekti~ini belirten Husserl'e gore, neleri aras1nda bir ayanm yapmak, ku~
mutlak, bilin~te olmak durumundad1r. kuculu~u davet etmektir. L>te yandan,
Felsefede tKant ve Fichte'nin miras~ISl, bilince, psikolojinin yaph~l gibi, ~a~n
+Descartes'1n izleyicisi olmak durumun- ~lmCI bir bak1~ a~1s1ndan yonelmek de
da olan Husser!, mutlaklann felsefe sah- +psikolojizme yol a~makhr. Oyleyse, ya-
nesinden uzakla~maslnln, yalruz felsefe pdmasl gereken ~ey, deneyime ili~kin
i¢1. de~il, fakat uygarhk i~in de ger~ek yeni ve nesnenin bilincin d1~mda ger-
bir kriz do~urdu~u inanctndad1r. Hus- ~ekten varolup varolmad1~1na bakmak-
serl'e gore, ku~kuculuk, i~te bu duru~ SlZU\ ge~erli olacak bir tasvir sunmakhr.
mun bir sonucudur. Nietz.sche'nin gore- Husser!, bu ~er~eve i~inde bilincin apa-
cili~i ve Dilthey'1n tarihselcili~idir 4 bu ~1kh~1na dayarur. Onun kurdu~u feno-
ku~kuculu~u ortadan kald1ramadaktan menoloji, nesnel do~ruya ula~mak
ba~ka, onun peki~mesine hizmet etmi~ amac1yla, oznelli~e donu~ten meydana
lerdir. Felsefenin bilim adamlan ve em- gelir. Hakikat bilin~te, bende bulunmak
piristler taraf1ndan reddedilmesi de, a- durumundad1r, ba~ka hi~bir yerde de-
~lk bir ba~anslZhk itiraflndan ba~ka bir ~ I. Buna gore, fenomenoloji, deneyi-
~ey de~ildir. Bundan dolay1, Husser! fe- min, tecriibenin zorunlu ve tiimel do~
nomenolojisiyle, felsefeye bilimsellik sta- rulanni ~1karsamak ve tasvir etmek
tiisu kazandirmay1, Avrupa du~uncesini amac1yla, bilincin ozsel yapdanrun in-
akd yoluna sokmaya ama~lar. celenm.esinden olu~ur. Fenomenolojik
Fenomenoloji: Buna gore, transendental tasvirin amao, deneyimde verilen ozle-
bir filozof olarak Husserl, her tiir bilgi- re ya da idealara ula~mak, deneyimin
nin nesne kuran oznelli~in ba~anlann ~e~itli olgular1n1n ve teorilerinin goreli-
da temellendi~ini one sunnu~ ve ya~a li~inin otesine ge~erekt do~rudan ve
ml boyunca, bilmenin oznelli~i ile bi- arac1saz sezgide verilen yonlerini yaka-
430 Husserl, Edmund
lcunakhr. Husser(, Kant ve tHegel'den turdugu bir ba~ka di.inya daha vardu.
fark.J1 olarak, dedt1ksiyon ya da diyalek- l~te, idealar, ~ylerin ozleri bu di.inyayl
tige degtl de, apa-;ll<hga; duyulann a- olu~turur.
~1k.J1g1na degil de, bilincin dogrudan ve Onun ~eylerin ozleri deyimiyle dile ge-
arac1S1z olarak sezilen apa~1khg1na yo- tirdigi ideal varhklar, hemen hemen Pla-
nelir. ton'un ldealarma kar~ll1k gelir. Belirli
Ba~ka bir deyi~le, ona gore, nesne bir ti.iri.in omegi olarak belli bir ~eyin
kuran oznellik olarak bilincin dogaslnl ozi.i, tam olarak bu ti.iri.in kendisidir.
anlamak i~in, bize di.inyay1 ozsel yonle- Buna gore, yaz1 yazarken ~imdi par-
riyle bilme imkan1 verecek olan saf ya maklannun aras1nda tuttugum bir nes-
da transendental bilin~ alaruna ginne- nenin, yani kalemin ozi.i 'kalem' ti.iri.i-
miz gerekmektedir. Bilinci fenomenolo- di.ir. Masam1 kaplayan k1nn1ZI orti.iye
jik bir bi~imde ya da saf fenomen olarak bakttg1m zaman, duyulanmla bu somut
veya gorundugu ~ekliyle incelemek du- ~yi algdanm, ancak ayru zamanda zih-
rutnunda oldugwnuzu soyleyen Hus- nim de k.Jnn1Zlhg1n ozi.iniin neden mey-
serl'e gore, fenomenoloji, gozlemden ~ok, dana geldi~n bilincine vanr. Edmwtd
alg1y1 i~ermekte olup, bilin~ ak1~1n1n bi .. Husserl'e gore, insan zihni burada klr-
reysel bile~enlerini gozle1nez, fakat zi- mlzlhgm ozi.ini.in bilincine vanrken,
hinsel fenomenlerin ozi.ini.i sezgi yoluy- yine deneyim saz konusudur. Bununla
la kavrar. birlikte, bu deneyim be§ duyu arach-
Husserl i~te, bu ~er~eve i~inde, sozci.ik- g1yla ger~ekle~en duyu deneyi degildir.
lerin anlam1n1 a~ddayan sozel ve anaJi- Burada saz konusu olan deney z.ihinsel
tik nitelikteki bir bilgiden daha fazla bir bir deneyimdir.
~ey olan her ti.ir bilginin deneyime, tec- Yani, insan zihni k1nntz1hgan ozi.ini.in
riibeye dayanmak zorwtda oldugunu bilincine vararken, bu ozi.i dogt-udan ve
savunmu~tur. Bwta gore, sozel ve anali- aracJSIZ olarak kavrar. Bu deneyim ti.i-
ti.k bir bilgi, kavramlann analizine da.. ri.inde, ~eylerin ozleri, bize hpkl duyu
yand1g1 ve deneyime dayanmad1g1 i~in, deneyindeki dogal cisimler gibi, dotN-
bize yeni bir bilgi vennez. Bundan dola- dan ve araastz olarak verilir. Husser(,
yi, soz konusu analitik niteliktek.i bilgi- ~eylerin ozlerini tecriibe ettigimiz bu
nin d1~1nda kalan her ti.ir bilgi deneyi- deneyim li.iriine ozlere ili~kin sezgi adl-
me dayanmahdu. Bununla birlikte, o, nl verir. Ona gore, biz ozlere ili~kin bu
deneyimi empiristlerden biraz daha ge- sezgi arachg1yla, kesin ve ku~ku duyu-
ni~ bir ~er~eve i~inde anlar. Deneyim- lamaz onennelere, sonu~lara ula~1nz.
den soz ettikleri zaman, empiristler ya Husserl'e gore, matematigin nesneleri,
fiziksel nesnelerin tecriibe edildigi duyu aksiyomlara da ayru ~ekilde bilin.ir. Ma·
deneyini ya da zihinsel fenomenlerin tematigin aksiyomlan, yalruzca saytlar
tecri.ibe edildigi i~ebak1~1 di.i~i.ini.irler. ve diger matematiksel nesneler haklon-
Husser) ise, ba~ka bir deneyim tiirii da, sezgiler arach~yla kazandma~ bil-
daha oldugunu savwtur. Bu deneyim ginin dilsel ifadeleridir. 'Dogal say1',
ti.iri.inde, fiziksel di.inyarun da, zihinsel 'nokta', 'dogru ~izgi', 'di.izlem' gibi ifa-
di.inyan1n da kapsanu i~nde yer alma- deler, duyu deneyiyle tecriibe edilebilir
yan belirli varhklar, bize dogrudan ve olan ger~ek nesnelerin adlan degildir.
araclSlZ bir bi~imde verilir. Duyu dene- Bu ifadeler, bize Hussert•in ozlere ili~
yindeki dogal nesnelerle, i~ebak.J~ta soz kin sezgi ad1n1 verdigi soz konusu de-
konusu olan zihinsel fenomenler, birlik- neyim bi.;imi it;inde dogrudan ve araa-
te, zaman it;inde var olan ger~ek varllk- SIZ olarak verilen ideal nesnelerin
lann di.inyas1n1 meydana getirir. Hus- adlandarlar. Hussert•e gore, ozlere ili~
serl'e gore, bu ger~ek di.inyadan ba~ka, kin bu sezgi araahg1yla, biz matemati-
ezeli-ebedi olan ideal varhklarm olu~- gin kendisine konu aldag1 ideal varbkla-
hiimanizm 431
Tann onun araah~tyla ancak genel ters dti~n konularda tbni Rti~t'ti ve do-
ge-;er olan ttimelleri bilir. laytstyla Aristoteles'i izlemeleri duru-
tbni Rti~d, btittin insan alallanrun oz mu.
bal<urundan bir ve ayru oldu~.mu st>yler, tbni Rti~t-;tilti~tin en onemli o~retisi,
~kti tiim akillar ayru kaynaktan, yani tiim insanlarda tek bir rasyonel ruhun
ilk akddan sudur e~lerdir. 0, psikolo- bulundu~u gorti~tidtir. Bu gorti~e gore,
jisinde, ilk akhn, btittin insan alallanru yalruza etkin ak1l de~il, fakat edilgin
ku~atan genel bir akd niteli~i ta~ada~am akJJ da tUm tnsanlarda bir ve ayJUdar. Bu
soyler. Bu yiizden, tiim insanh~an akh ol- anJaya~m manttksal sonuru ise, ruhun
du~u soylenebilecek genel bir akhn varh- oltimstizlti~tintin yadsmmastdtr. tbni
~andan st>z edilmelidir. Evrende sonsuz Rti~t-;iilu~ti belirleyen ikinci o~reti, dtin-
ve oltimstiz olan bir 'ebedi alai' vardu. yamn hi-;ten yarabldt~ soyleyen Hris-
Btittin insanh~1 kapsayan bir 'ebedi akd' tiyan inancna kar~1, dtinyanm ezeli ol-
olduguna gore, insanhk da ebedidir, du~ tezidir. tbni Rti~t-;tiluk, u-;uncti
oltimsUzdtir. tbin Rti~ ~u halde, insarun olarak, determinist bir anlay1~ be~
bilgisini lek bir akla, ebedi olan Elkin yip, Tann'nm evrene mtidahalesine kar111
Akll'a yerle~tirmi~ ve ruhun oltimstizlti- filkar.
~iine kesin olarak kar~1 -;~hr. lnsan ibni Sina. islam dtinyasuun 98~1037 yal-
oldtikten sonra, bedenle ilgili btittin lan arasanda ya11am1~ olan tinlti, bilgin
a~a~1 varhklar yok olup gider, yalruzca ve filozofu.
tUm insanlarda ortak olan Etkin Akd Gen-;li~inde geometri, manllk, ftlah,
kahr. Etkin Akd tek oldu~u i-;in ezeli- fizik, kel!m ve hp alanlannda -;ah~ml~,
ebedidir, oltimstizdtir. daha onalh ya~mda uzman hekim dti-
Ahlak anlayt~mda, insarun kendi ozti zeyine yukselmi~tir. <;ok sayada eser
gere~i ba3Jmstz oldu~.mu soyleyen, in- yazm1~ olan ibni Sina'mn en onemli
sarun bu baktmdan kesin bir ozgtirlti~ti eserleri arasmda, hp konusunda Kanun
bulundu~nu savunan tbni Rti~t, bir fi' t trb; fehefe alanmda Kittibu '~ ~ifa; fel-
yandan da insamn, d1~ olaylar ve kendi- sefe sistemi iiurlnde sonradan yaph~J
sinin da~mdaki olu~umlar dikkate alm- de~i~ikliklerden st>z eden Kitcfbu'l i~arat
dt~mda, ba~rrnlt oldu~unu, birtakam vet'tenbihat; psikolojiyle ilgili olan Kitcfb
ko~ullarm etkisi albnda kald1~ belirt- un-nefis bulun,ur. Eserleri bir-;ok kez La-
mi~tir. lnsan kendi i-; varh~1 balwrun- tinceye -;evrilmi~ olan tbni Sina'run fel-
dan ozgtir, kendisinin da~mdaki geli~ sefesi, Yunan filozoflan Aristoteles ve
meler bak.Jmmdan ozgtir de~dir, do~al Plotinos'un etkilerinin yaru Sll'a, kendi
ve tanrasal yasalann yonetirni alhnda- ozgtin ve onernli katkllanm gozler
dtr. Buradan, insanm iki ayn suur ara- ontine serer.
smda kald1~1 sonucu -;tkar. 0, bir 'ir8.de tbni Sinill'run Bgretileri arasmda, yarah-
varh~t' olarak kendi eylemlerinden so- 1~ o~retisi ozellikle onem ta~ar. 0, bu
rumludur, kendi tercihi albnda ger-;ek- konuda, ozellikle 13. yiizyllda -;okQI tar-
le~tirdi~i tiim eylemlerinden dolaya so- tl~dml~ olan ~u teoriyi ileri stinnti~ttir:
rumluluk duygusu ta~tr. Kendi elinde Varh~a gelen her~yin bir nedeni olma-
olmayan, dt~tan gelen etkilerden dolayt, Sl gerekir. Varh~a gelmek i-;in bir nede-
sorumlu de~ildir. ne gerek duyan varhklara, o mumkun
ibni Rii,t~tiltik [ing. Averroism; Fr. Aver- varl11dar adaru verir. Kendisi de mtim-
roisme]. Esas etkisi tslam dtinyasanda kiin bir varhk olan bir nedene, ondan
de~il de, Avrupa'da olan lbni Rti~t'in once gelen bir neden yol ac;rru~ olmah-
Aristoteles yorumunun Hristiyan Orta- dll. Bununla birlikte, bu nedenler dizisi
-;a~ felsefesinde, onti-;tincti yuzyalda -;ok sonsuz bir dizi meydana getirmez. Bun-
etkili olmasmm bir sonuru olarak, birta- dan dolayt, varh~ mtimktin de~il de,
klm dti~iintirlerin ruhun oltimstizlti~u. zorunlu olan, var olu~unu bir nedenden
evrenin ezelfli~i gibi, Hristiyan inanona de~il de, kendisinden alan bir ilk neden
138 i~ bagmlllar ogretisi
var olmahdtr. Bu ilk neden, vacibu 'I iomatik olarak ger~ekle~mez. Yani, in-
viicud, yani zorunlu varhk olan Tan- satun var olmastyla var olmamast e~il
n'dtr. Tann'run zaman i~inde bir ba~ derecede mumkundur. Onun ozu ger-
langtct yoktur; 0, ezeli-ebedidir. Tann ~ekle~ebilir de ger~ekle~meyebilir de.
tam ve ger~ek varhguu her zaman ser- Ona varolu~ veren, onun ozunun ger-
giler. 0, her zaman fiil halinde oldugu ~ekl~mesini saglayan varltk Tann'dtr.
i~in. hep yaratm1~t1r. Yaralllt~, ibni Si- Insan zihninin ozu bilmeklir, ancak
nA'ya gore, hem zorunlu ve hem de insan her zaman biliyor degildir. insan
ezeli-ebedidir. aklt, bilebilmeye yelilidir, fakal insanm
Tann, Ibni Sina'y• gore, mullak olarak bilme larzt yalmzca mumkundur. insan
birdir. Hir olandan ise yalmzca bir ~tkar. zihni ger~ekle herhangi bir bilgi olma-
Bu durumda evrendeki varhklan a~tk dan, ancak bilebilme gucuyle bezenmi~
lamak nastl mumkun olabilir? ibni SinA, olarak yaralllmt~br. lbni Sina bilgi an-
burada Plolinos'un sudur, ltirum ogreli- layt~mda, insan zihninde bilginin varo-
sinden yararlanarak, Tann'dan ~tkan ilk lu~u i~in iki ogenin zorunlu oldugunu
birligin, ilk Aktl oldugunu soyler. Ttpkt belirlir: 1 Duyusal nesneleri algtlama-
Plolinos gibi, onun gozunde de du~un mtzt saglayan duyular ve 2 algtladtgt-
mek ile yaratmak bir ve aym ~ydir. mtz bu nesnelerin surel ya da imgeleri-
Onun sisleminde Tann'dan ba~layan ni bellekle saklama gucu ve soyullama
sudur ya da lurum surecinde, yukan yoluyla ncsnelerdeki ozu ya da lumel
diizeyden varhklann du~untilmesi da- ogeyi yakalama yelisi. Fakal bu soyul-
ha a~ag1 duzeyden varhklarm yaralll- lama, ibni Sina'ya gore insan zihni lara-
mast anlamma gelir. Buna gore, lum fmdan ger~ekle~lirilmeyip, Elkin.Aklm
varhklann en lepesinde bulunan Tann'- bir eseridir. Etkin Aktl bilgi sahibi ola-
nm kendi kendisini du~unmesi, Tann'- bilmesi i~in, insan zihnini aydmlallr. 0,
dan Ilk Aktl'm sudilr etmesine yo! a~ar. bundan dolayt insarun yarallast ve
Ilk Aktl'm kendi nedenini, yani Tann'yt buna ek olarak, insan bilgisindeki aklif
du~unmesi Ilk Aktl'dan sonra gelen gu~tur. Demek ki, rum insanlarda hep-
Aktl'm dogu~una neden olur. sinin birden pay aldtgt tek bir Etkin
Buna kar~m, Ilk Aktl'm kendi kendisi- Aktl vardtr.
ni du~unmesi hem ikinci nefs'e ve hem i~ bagtnltlar iigretisi [lng. doctrine of in-
de o nefs'in canlandtrdtgt bir kurenin ternal relations; Fr. doctrine des relations
(jelegin) sudilruna yo! a~ar. Bu sudilr su- internes]. Bir ~eyin ba~ka ~eylerle olan
reci on aktl ve dokuz nefs ile dokuz fele- bagmltlarmdan dolayt, her ne ise o ol-
gin dogu~una kadar devam eder. Son dugunu; evrendeki tum olaylann geri
aktl Elkin Aktl'dtr. Elkin Aktl bu dunya- kalan tum diger olaylarla nedensel bir
daki varhklann maddi ogelerini ve in- bag i<;inde bulundugunu; bundan dola-
sanlarm ruhlanru yaralan varhkllr. El- yt, evrendeki bir olaya ili~kin olarak
kin Aktl ayru zamanda insanlann ruhla- dogru bilgi elde edebilmek i~in, onun
rma ya da zihinlerine bilgi i<;in gerekli uzerinde etkide bulunan tum nedenle-
olan form ve kategorileri aklanr. rin bilgisine sahip olmak gerekligini sa-
ibni Sina, bir insarun z.ihninin bir ba~ vunan goru~.
langtct oldugu io;in, insarun mumkun i~ebakt~ [lng. introspection; Fr. ifllrospecti-
bir varltk oldugunu s<iyler. insan, ayru on; AI. selbstbeobachtung]. Zihnin kendi
zamanda mumkun olan bir akla sahip- i<;ine donmesi, benin kendi kendisinin
lir. Ibni Sina, yarallklarda iki farkh oge bilincinde olmaSJ. Bilincin kendi uzerine
bulundugunu soyleyerek.. burada ozle donerek, kendi hallerini ve edimlerini
varolu~ arasmda bir aymm yapar. lnsa- gozlemesi, kendi kendini gozleme tabi
ntn ozu varolu~undan ayndtr; bundan tutmast. Benin, zihnin dikkalini kendi
dolayt, insarun ozu kendiliginden ve o- i~ine, zihinsel sure~lere ve zihin halleri-
i~kin 439
ne yoneltrnesi ve onlan, d1~ olgu ve Buna gore, i-;e gor;me, anlamm medya-
olaylardan, zihin diye ay1nnas1. Bilin-; da, medya ve toplwnsahn da kitlelerde
hAilerini ve ger-;ek1e~tikleri anda, zihin- kaybolmas1, biiti.in suurlann yok olup
sel i~lemleri do~rudan do~ruya gozle- gitmesi ve boylelikle de her~eyin de~er
mek veya tahkik etmekten olu~an goz- sizle~ip anlamstzla~masl siirecini tanlm-
lem tiirii. lnsan1n kendi eylemlerini ve lar. Medyada siirekli bir mesaj bombar-
onlann benle olan ba~anhs1n1 takip et- dlmanJna t§bi tutulan, e~lence, reklam
mesi; bu hAI1er ister d1~ uyaranlar1n srr ve politika ak1~1 i-;inde ~a~k1na -;evrilen,
nucu ya da ister zihnin kendi ba~1ms1z siirekli olarak tiiketrneye davet edilen
faaliyetleri olsun, kendi zihin hallerinin kitleler, her~eye kayttslz hAle gelirken,
goz1cmcisi olmas1. biitiin anlamlann, ima ve k1~k1rtmalann
lnsan1n entellektiiel ve ahiAki geli~imi infUak edip i-;e go-;tii~ii sessiz bir y1~1na
nin en onemli o~esi ve do~ada yaln1zca donii~iirler. Bundan sonra arbk ne sos~
insana ozgii bir gii-; ve ah~kanhk olan yolojiy ne de politi.kaya yer vardu.
i-;ebak1~ olmasayd1 e~er, insan, kendi i-;giidii [Os. insiytik; ing. instinct; Fr. ins-
geli~me siirecinde aktif bir rol oynaya- tinct; Al. instinkt]. Canh organizmanm
mayan, fa kat yalntzca, kendi d1~1ndaki be lir li d1~ etkenlere kar~1 gosterdi~i tep-
olaylt\nn pasif bir izleyicisi, ve -;evresi- kiler biitiiniine, canh varh~1n d1~ uya-
nin rasl.antJ.sal ve geli~igiizel bir iiriinii ranlar kar~1smda sergiledi~i do~al dav-
ranl~ tarz1. Bireysel ihtiya-;lara ya da
olan bir varhk olurdu. i~te bu -;ert;eve
tiiriin amaana uygun olarak diizenlen-
i-;inde, i-;ebak1~, insan1n -;evresi kar~l
mi~ hareketleri otomatik olarak gert;ek-
Slndaki k1smi ba~lmS1Zh~1n1 ve kendi
le~tirmeyi sa~layan do~al diirtii.
dii~iinceleriyle ilgilerini kontrol etme
O~renilmi~ ya da sonradan kazanll-
giiciinii gosterir.
mt~ olmay1p, doAu~tan getirilen ya da
Bu ba~lamda, psikolojide kullanLian, ve
miras ahruru~ olan, ah~Liagelmi~, do~al
tdavraru~-;111~111 .nesnel yontemine kar-
davran1~ tarz1. Uygun i-; veda~ uyaran-
~lt olarak, biiyiik ol-;iide i-;ebakl~al goz-
lar soz konusu oldu~unda, canh orga~
leme dayanan, yani benin kendisini, nizmarun, belirli bir tanda eyleme yo-
zihin hallerini ve zihinsel faaliyetleri niindeki, iradf olmayan, akhn siizgecin-
konu alan gozle1ni kullanan yonteme ife- den get;irilmemi~ e~ilimi.
bak•i yontemi ad1 verilir. i~kin [Os. milndemi'; 1ng. immanent; Fr.
Ayn1 anlam i-;inde, i-;ebak1~Jn psikoloji irnmanent; AI. immanent]. A~k1n olana,
i-;in mutlak bir bi-;imde zorunlu olan bir dl~anda ya da otede olmaya kar~lt ola-
yontem oldu~unu ve hatta psikolojinin rak, it;te ya da it;eride olan; bir varhAln
yalntzca ve tiimiiyle i-;ebak1~ yontemini yap!Slnda bulunan; bir d1~ etkenden
kul1anmas1 gerekti~ini savunan yakla- de~il de, bu varh~m kendi do~asmdan
~lm; dikkatli ve sistematik bir tarzda kaynaklanan; ge'iici olanan tersine, bir
gerc;ekle~tirilecek i-;ebak1~ yontemine ~eyde ger-;ekten, fiilen var olan it;in ku1-
dayanan psikoloji an1ayt~l i'ebaka~,rlrk lanllan safat.
diye karakterize edilir. 1 Bu ba~lamda, geleneksel teizmin,
i~e go~me [tng. implosion; Fr. implosion]. Tann•ya a~k1n bir varhk olarak gordii-
Postmodern dii~iiniir tBaudrillard·ln ~ii, yani onu diinyanm bir par-;as1 ola-
postJnodem diinyada t;ok -;~itli olgula- rak ele almad1~1 yerde, panteizm Tann·-
nn ilgili olduklan diizlemlerde, nicesel Yl evrene i~ bir varhk olarak dii~ii
yeginlik kazand1ktan sonra infilak etmek niir, onun diinyaya it;kin oldutunu one
suretiyle, hem kendilerini ve hem de in- surer. Niteldm, tdeizmin evreni yaratan
sanlann onlarla ilgili dii~Lince ve varsa- a~kan ve yabanCJ bir Tann fikrine kar~1
yunlaruu yok etme durumlan ve e~ilim -;1karak" Tann ile evrenin, yaraha ile ya-
leri i-;in kulland1~ terim. ratLim~ olan do~an1n bir ve ayru oldu·
440 i~ldn epistemolojik idealizm
gunu savunan pan~eizme ayn1 zamanda na c;1kamayrp, kendisine a~km olan bir
i~kincilik ad1 verilmektedir. 2 Tann'run, gerc;ekli~i bilemeyece~ini1 kendi zihin-
1nevcudiyet ve faaliyetiyle~ diinyaya sel deneyi olmayan bir ~eyi bilmeye ye-
ic;kin, fakat ozil itibariyle, dilnyaya a~ tili olmadt~lnl, bilinen nesnenin 'bilinc;
kln oldu~unu one silren teist goril~e ic;eri~i' haline gelmek suretiyle bilindi-
ise, i'kin teizm denir. 3 Ayn1 ~ekilde di· ~ini savunan ve dolay1slyla, nesnelerin,
namizm de, ic;kinci bir o~reti olarak, guc; varhklarm varolu~unu bir insan tarafln-
ya da kuvvetin varh~a ic;kin oldu~unu dan alg1larun1~ olmalanna indirgeyen
belirtir; varh~l kuvvetle ozde~le~tiren goril~. Goril~iin klasik temsilcileri ingi-
bir goril~tilr. liz e1npirist filozoflar1 G. +Berkeley ve
4 Ote yandan, bir ~eyi etkileyen, bir D. +Hume'dur.
~eydeki de~i~meyi ba~latan d1~ ko~ul Buna gore, bizim duyumsal alg1 silre-
lardan farkh olarak, bir ~eydeki de~i~ cinde zihind1~1 nesnelerle, yani ic;kin o1-
meyi do~uran ic;sel ko~ullara, bir biih.in mayan, zihne a~lan nesnelerle tanl~h
olalf!k i'kin neden ad1 verilmektedir. Bu- ~lmlz kabulilnil ele~tirel bir bic;imde
na gore, maddi ve formel nedenler var- analiz eden, d1~ dilnyadaki cisimlerin
h~ln ic;kin nedenleridir. Ayn1 ~ekilde, zihinden ba~1mS1Z olmad1klanru, du-
insan varh~1ndaki, onun eylemlerinin yumsal alg1n1n tek nesnesinin, ki~inin
nedeni olan irAde de, bu tiirden bir ic;- kendi izlenim.i, belli bir deney, belli bir
kin neden olarak tan1mlan1r. ic;kin iiriin oldu~unu one siiren Berke-
5 Nesnelerde onlar1n ozii olarak varo- ley'e gore, cisimler bilen oznenin izle-
lan tiimele ise, i'kin tumel ad1 verilir. nimlerinden y a da izlenim kompleksle-
Tiimel olan olanm, zihinden ba~1mS1Z rinden daha fazla hi~bir ~ey de~ildir.
olduktan ba~ka, bireylerden de ayn ol- lzlenimler de tozsel olarak varolan ~ey
ler obnad1~1, bir izlenim, bilen oznenin
du~unu one siiren radikal kavram rea-
lizmine ya da tPlaton'un a~k1n tiimel deneyimi, zihin hili oldu~u ve ancak
bir ozneyle ili~ki i9nde varolabildi~i
anlay1~1na kar~1, Aristoteles taraf1ndan
ic;in, zihinden ba~&mSlZ cisimlerin varo-
one siirillen ve tiimellerin, tikellerden
lu~undan soz edilemez.
ayr1 olarak de~il de, tikellerde1 onlann
Cisimler yani a~ac;lar, evler mas alar,
I I
ozil olarak varoldu~unu dile getiren
v. b. g., yaln12ca izlenim kompleksleri
tilmel gorii~ii i~kin tumel anlayr~l olarak
oldu~undan, Berkeley'in felsefesinde,
bilinm.ektedir. Ba~ka bir deyi~le, kendi-
onlarm varolu~u bir kimsenin onlan
si ic;in nesnel bir tiimelin soz konusu ol- tecrlibe etmesi olgusuna indirgerur. Ci-
madl~UU1 fakat zihindeki oznel kavram
simler tozler .de~il, ancak zihin hAlleri,
ic;in varolan ~eylerde nesnel bir temelin izlenimler ya da izlenim kompleksleri-
soz konusu oldu~unu savunan t Aris- dir. Yani, onlarm varolu~u, ozneye
toteles'in bu gorii~ilne gore, tilmel ~at' ba~h olup, oznenin onlan algdamasma
oznel bir kavramd1r1 fakat onun, tikel irca edilir. Berkeley'in bu idealizmi, belli
atlara ~ekil veren tozsel formlarda nes- bir bilgi anlay1~1na, yani insarun yaln1z
nel bir temeli vardu. ve yalruzca kendi zihin hillerini, bilinc;
6 Cte yandan bilim felsefe:sinde, bir te- ic;eriklerini, ide, izlenim ya da tasanmla-
oriyi kendi kabullerine dayanarak ele~ nnl bilebilece~i kabuhine dayand1~
tirme veya de~erlendinne tavrma da ic;in, epistemolojik bir idealizm diye ta·
i'kin ele~tiri denmektedir. nunlanu.
i~kin epistemolojik idealizm [lng. imma- i~kinlik [Os. indimic; lng. imtnQnence; Fr.
nent epistemological idealism; Fr. idealisme immanence; Al. immanenz].l~kin, var, ka-
q,ist~nologique immanent). BiJgi sez ko- ha ya da siirekli olma durumu; amac;la-
nusu · oldu~nda, bilen oznenin kendi nn, hedeflerin oznenin kendi ic;inde bu-
suurlanrun otesine ge~emeyece~ini, in- lunmas• hali; parc;as1 iizerine etki yapan
sarun bilgide kendi ic;kin kilresinin d1~1- bir nedenin niteli~i.
i~lem ve kapl;o"ll.m ters oranhhhg1 kurah 441
kavram1, canhy1, hayvam, insam vein- lindigi takdirde, sez konusu epistemalo-
samn alt-tiirlerini kapsad1~ i~in, kapla- jik anlam ir;:inde i~rek olmak duru-
ml en geni~ olan kavramd1r. i~te, var- mundadu. Buna gore, tlim dii~iinceleri
hk, canh, hayvan, insan ve insarun alt- miz, bu dii~iincelerin ger~ekte ne oldu-
tiirlerinden meydana gelen bu hiyerar~i ~ ba~kalan tarafmdan, soyledigimiz
de, nasd ki yukan dogru ~1khk~a, kap- ~eylerden ~Lkarsanabilmekle birlikte, i~
lain geni~liyor, fakat i~lem yoksulla~l rektir.
yorsa, a~ag1ya dogru indik~e de, kaplam i~selcilik [Os. dahiliyye; lng. internalism;
darahr, fakat i~lem, yani kavram1n gos- Fr. intenzalisme]. 1 Metafizikte, bagmh-
terdigi ozellikler biitiinii zenginle~ir. lann, ~eyleri, benzerlikleri bir ~ekilde
Buna gore, kaplam1 en zengin kavram her birinin dogasmm, oziiniin bir par-
olan 'varhk' kavram1, aym zamanda i~ ~aSl olacak ~ekilde birle~tirdigini savu-
lemi en yoksul olan kavramdu. 'lnsan' nan gorii~. Soz kanusu i~selciligin, a~m
kavram1 ise, hem kendl ozelliklerine ve ve 1hmh i~selcilik olmak iizere, iki ayn
hem de hayvan, canh ve varhk olmanm tiirii vard1r. Bunlardan 1-a) aiiTI ifselcili-
ozelliklerine sahip oldugu i~in, her ne ge gore, birbirlerine baglanan ~eyler bir-
kadar kaplam bak1mmdan yoksul olsa birlerine benzer ya da birbirleriyle oz-
da, i~lem baklmmdan en zengin olan de~tirler. Bunlar, tek bir biitiin olan
kavramd1r. evrenin par~alan olup, ondan aynlmaz-
Bununla birlikte, i~lemle kaplamm ters lar. Bagmtllarm ~eyleri birl~tirdigini
oranhhhg1 kurahmn ge~erliligini za- savunan bu anlay1~a gore, iki ~ey birbi-
man zaman ortadan kaldtran istisnai rine bagland1g1 zaman, onlar ayru ba-
durumlar vard1r. Ornegin, 'e~kenar ii~ gmtlyl payla~1rlar. Gorii~e gore, orne-
gen' kavramma 'e~it ac;:J.h' olma ozelli- gin bir ki~i ve bir masan, goriinii~te
gini ya da belirlemesirti eklersek eger, farkh olsalar bile, ~nlarda tezahiir eden,
terimin i~lemi zenginle~se bile, kaplanu kendisini onlar arachg1yla ifade eden
aym kahr. evrenin temel par~alan olmak duru-
i~reklik [ing. privacy; Fr. intimite; AI. zu- mundadlrlar. Onlar, salt evreni farkb
ruckgezogmheit, privateleben]. Epistemo- ~ekillerde ifade ettikleri ya da goster-
lojide, ba~ka hi~ kimse tarafmdan bili- dikleri i9n, farkl1 goriiniirler.
nemeyip, yalmzca tek bir ki~i tarahn- Ote yandan, 1-b) dmdz i~elcilik, birbir-
dan bilinme ya da bilinebilir olma duru- lerine baglanan ~eylerin, birbirlerinden
munu ifade eden terim. Birden ~ok ki~i farkb olmaktan ~k, birbirlerine benzer
nin deneyine, gozlemine a~ olmama olduklanm ifade eder. Buna gore, ~ey
durumu. Ki~iye ozel bilgi. Bilincin ki~i ler arasmdaki bagmb.lar, onlan aylr-
ye ozel olan i~erigi, ba~kalan tarahn- maktan ~ok birle~tirir ya da ayn rut-
dan bilinemeyen, fakat yalmzca soz ko- maktan ~k bir araya getirir.
nusu i~erigin i~ebak1~ yoluyla bilincin- 2 Metodolojide, bir konuyu batuns1z
de olan ki~i tarafmdan bilinen bilin~ ve ozerk bir alan olarak goriip, ona dl~
i~erigi, zihin hali. Bir ki~irtin kendi haz- sal olan faktorleri hi~ hesaba katrnadan,
lan, ac1lan, duygu ve dii~iinceleriyle il- kendi i~ dinamikleri ve temel ozellikle-
gili, ba~ka insanlara a~1k olmayan, dog- riyle a~1klama tavn. Omegin bilim fel-
rudan ve aracs1z bilgisi. sefesinde ~ok ge~erli olan boyle bir yak-
Buna gore, bir ki~inin bilin~ akl~mm la~lm, bilimin rasyonel yamru vurgular;
bir par~as1 olan, ve yalmzca o ki~i tara- ifselci yaklailm olarak bilinen bu tav1r,
fmdan i~ebak1~sal olarak farkma van- bir yandan bilimin rasyonel bir faaliyet
ian ya da bilinen dii~iince ve duygular oldugunu OJ'}e siirerken, bir yandan da
i~rektir. Bir ~ey, ~u halde, yalmzca tek bilimi, tiim diger disiplin ya da faaliyet-
bir ki~i tarahndan, bir ~1karsama yapd- lerden aymr ve onu toplumun diger
madan, dogrudan ve arac1S1z olarak bi- sektorlerinden ozerk bir alan olarak go-
ide 44.3
riir. auna gore, i~selci yakla~un. bilim ona sahip olmak i-;in ge~erli gerek~e ya
felsefesinde, bilimsel geli~meleri ekono- da nedenleri oldugu bir inan~hr.
mik, toplumsal, siyasi ya da dinsel ko- 5 Zlhin felsefesinde, bir zihin halinin
~ullara baglamak yerine, bir bilimin mahiyetine salt bireyin kendisiyle veya
kendi i~ manhg1 iizerinde yogunla~tr; zihniyle ilgili, e~deyi~le i~sel miilahaza-
bilimsel geli~meyle ilgili h.im veri ya da lardan hareketle karar verilebilecegini
olgulan, bilimin dogastyla ilgili genelle- soyleyen gorii~. Boyle bir goril~iin en iyi
melere deger bi~mek i~in kullamr. omegi, tDescartes'm zihin gorii~iidiir.
Ba~ka bir deyi~le, bilimi i-;inde geli~ti Bu gorii~e gore, ben ~imdi sahip oldu-
gi ve etkisi altmda kald1g1 kiiltiirel bag- gwn zihin hallerinin ayrulanna, inan~la
lam i~inde ele alan dJisalcr yaklai•tmn nma, algslaruna tekabiil edecek bir d1~
tam kar~1smda yer alan bu yakla~1m, diinya olmasa da, sahip olabilirim.
bilimi, kendi i~ mekanizmalarayla, e~de 6 Ve nihayet, ahlak felsefesinde, ki~i
yi~le bilimin bizzat kendisiyle a«;~klar. nin neyin ahlaken do~u ve neyin yan-
Buradan da anla~1lacag1 iizere, bu yak- h~ olduguna dair gorii~ii veya inancly-
la~lm tiiriiniin kullandtgl malzeme, bi- la kendi giidiilenmesi arasmda i-;sel bir
limin inceleme altmdaki doneminde baglanh bulundugunu savunan ogreti.
kullamlan ders kitaplan, bilimsel metin- ide [ing. idea; Fr. idte; AI. vorstellung]. 1
ler ve bilim dergileridir. Bu yakla~urun Modem felsefede, tiimiiyle zihinsel ya
en iinlii temsilcilerinin ba~mda, yanh~ da oznel bir ilke olarak, insan zihninin
lamacl bilim gorii~iiniin savunucusu ya da bilincinin i-;erikleri ya da i-;erikle-
~agda~ bilim felsefecisi Karl R. +Popper rinden baz1lan 2 Bir duyu verisi s6z ko-
gelmektedir. nusu oldugu z.arnan, deneyim ya da
3 Buna ek olarak, yine metodolojide; duyguda, kendini zihne dogrudan ve
diin yarun zihinden bag1ms1Z nesneler- araos1z olarak sunan bilin-; ic;erigi. Du-
den meydana geldigini ve dogrulugun yu deneyi ya da alg1run, alg1lama faali-
soz konusu nesnelere ili~kin olarak dii- yetinin, bir zihin ya da ruha bagh olan
~iindiikleri.ani:z ve soyledikleri.mizle nes- i-;erigi. Duyu izlenimleri, duyu-verileri,
neler arasmdaki tekabiiliyetten meyda- dogrudan deneyi meydana getiren te-
na geldigini one siiren metafizik.sel mel ogeler. 3 Bir bilin-; i-;erigi olan her-
realizmin tersine, dogruluk standartlan- ~ey, bir ~eyin sureti, zihinsel imgesi ya
nm bir ara~tuma alammn kapsam1 i-;in- da zihindeki resmi. Bir ~eyin zihindeki
de anlamh ve ge-;erli oldugunu belirten tasanm1. Bir ~eye ili~kin zihinsel imge
gorii~. H. Putnam tarahndan savunulan ya da resim. Bir sozciigiin dogurdugu
bu gorii~e gore, diinya ve diinyadaki oznel ~agn~1mlar.
varhklarla ilgili sorular, sadece ve sade- 4 Genel bir fi.kir, dii~iince, zihinsel izle-
ce, bir tcori ya da betimlemenin meyda- nim ya da kavram. Dii~iince, kavram ya
na getirdigi genel -;er-;eve i-;inde anlamh da deney yoluyla tecriibe edilemeyen
olabilir. Dolaytstyla, dogruluk tekabiili- bir ~eyin tasanm1. 5 Savunulan bir ka-
yetten ziyade, inan-;lanmtzla tecrlibele- naat, kabul ya da inan-;. 6 Refleksiyonda
rimizin, kendi inan-;lanmazla da ba~ka bulundugu zaman, zihinde olan,. zihnin
lanmn inan~lanrun birbirleri.yle tutarh ~e~itli faaliyetlerinden sonra korudugu,
olmasma dayamr. kendi i~de buldugu ya da daha basit
4 Epistemolojide, bir ki~inin inancm1 idelerden hareketle kurdugu ~ey. 7 Dii-
hakhlanduan ya da temellendiren ~e ~iince ya da anlarrun en kii~iik birimi,
yin tiimiiyle i~el hailer oldugunu, bir inan~ ya da iddialarm temel bile~eni.
inanca temellendiren ve do~ulayan ~e i~te bu -;er-;eve it;inde, tDescartes'ta bil-
yin omegin bir alga veya dii~iince oldu- ginin dogrudan ve araasaz nesnesi ola-
gunu one siiren ogreti. Bu anlaya~a rak duyum i~erigi, kavram ve dii~iince,
gore, hakh kllmm1~ bir inan-;, ki~inin insan zihninin oznel, manhksal kavram-
-------------------------------------------------- -------------------
444 idea
Ian anlanuna gelen ide, ingiliz empirist- ili~kilerin idealan ve nihayet iyilik, gii-
lerinden +Hobbes 'ta, insan zihninden ba- zellik gibi de-gerlerin idealan yer ahr.
g1ms1z nesnelerin duyu-organlan iizerin- Platon'da ldealar, zaman ve mekan
deki etkisinin sonucunda, beyinde ortaya i<;inde bulunan somut, tikel nesnelerden
~1kan goriinii~ ya da suret anlam1 ta~• ayn olarak, kendilerine ail bir soyut var-
m•~llr. hklar evreninde var olurlar. Yani, onlar
ide, yine, tLocke'ta, zihnin bilincinde zamanm ve mekilnm d1~mda olup, ayn
oldugu, iize•;nde yogunla~t1g1, bir tasa- bir idealar evreni meydana getirirler.
nm olarak sahip bulundugu zihinsel idealar, ger<;eklik ve deger derecesi ba-
oge ya da i<;erigi, tasarun, alg• ya da k•mrndan, tikel varhklann <;ok yiikse-
duyum i<;erigini; tBerkeley'de, duyu- gindedirler; bir ba~ka deyi~le, ldealar
deneyinin ya da alg•lama eyleminin i<;e- somut varhklarrn, tikel nesnelerin ken-
rigini, varolu~u bir zihne bagh bulunan dilerinin yalruzca goriinii~leri oldugu
zihin i<;eriklerini, zihne bagnnh bir var- mutlak ger<;ekliklerdir. Bir Idea, somut
hk tarzma sahip olan algdan; Hume'da varhgrn, tikel nesnenin kendisinin bir
ise, duyu-izlenimlerinin bellekte sakla- kopyas1 oldugu model ya da ilk omek-
nan daha az canh ve daha az yogun tir.
kopya ya da suretini g05terir. ldealar bilen insanrn zihninden bagun-
+Condillac'ta d1~ diinyadaki bir nesne- SlZ olarak var olan ger<;ekliklerdir. On-
ye baglanan duyum, tHolbach'ta bir Jar, Platon'a gore, Tann'nm zihninde
duyum ya da alg•ya neden olan bir nes- var olan dii~iinceler degildirler. ldealar
nenin zihindeki imgesi olarak tanunla- mekilrun d1~rnda oldugu kadar, zama-
nan ide, tKant'ta ise aklrn, kendisine run da dJ~rnda olan varhklar olduklan
kar~1hk gelen bir nesnenin gosterileme- i<;in, ayru zamanda yarablma~, yok
yecegi, zorunlu, fonnel ve diizenleyici edilemez, degl~mez ve ezeli-ebecli olan
bir fikir ya da kavram1 olarak kar~lml ger~erdir. ldealar birbirleriyle man-
za <;1kar. Ide, modern psikolojide de, hksal bir ili~ki i<;inde olup, en yiiksek
ide, gerisinde bir beyin halinin bulun- ldeadan a~ag1ya dogru bOiiinemez tiirle-
dugu, bir ~ekilde deneyden tiiretilen re dek inen bir hiyera~i meydana geti-
zihinsel olay ya da tasanm1 ifade eder. rirler. Bu hiyerar~inin en tepesinde ise
Idea. Antik Yunan felsefesinde, ve ozel- lyi ldeas1 vard1r.
likle de Platon'da, ezeli-edebi doga, ya Platon'dan sonra, Hellenistik felsefe
da oz, dogru ve kesin bilginin nesnesi, donemi i<;inde daha farkh bir anlam ka-
Tann'nm zihnindeki i<;erik; duyulan- zanan Idea, tStoahlarda insan zihninde-
mlzla alg•ladlglmlz ~eylerin, nesnele- ki Slruf kavram)anyJa ozde~Je~tiri)ir
rin yetkin ilk ornegi anlamrna gelen ken, tYeni-Piatoncular'da, ~eylerin koz-
terim. mik Zihin'de varoldugu dii~iiniilen ilk
Platon oncesi Yunan felsefesinde, form, omeklerinin ad1 olmu~tur. Idea, Orta-
~ekil, doga, s1mf ya da tiir anlam1 ta~• <;ag felsefesinde ise, Tann'run zihninde
yan idea, Platon'la birlikte yeni bir ezeli ebedi olarak varolan kaim ilk-
anlam kazanm1~hr. ·ldeay• ezeli-ebedi omek anlamma gelmi~tir.
doga ya da oz, dogru ve kesin bilginin ideal [Os. mejkUre; lng. ideJJl; Fr. idEal; AI.
degi~mez nesnesi, duyulanm1zla algda- ideal). 1 Yalruzca dii~iincede mevcut
dlglmlz ~eylerin yetkin ilk omegi ola- olup, ge~klikte bulunmayan ~Y· 2 Tii-
rak tarumlayan Plat on' da, ide alar gene! riiniin yetkin omegl olan ~ey, kopya
ve soyut kavramlara kar~Lhk gelen nes- edilecek, kendisine oykiinii.lecek model.
nel varbklard1r. Bu idealar arasmda in- 3 Aktiiel olanrn kendisine gore yargtla-
san, ev, aga<; gibi ~eylerin s1ruflanrun nacag• standart. Aktiiel olarun, kendisi-
idealan, ye~illik, yuvarlakhk gibi nite- ni hayata ge<;irdigl, ger<;ekle~tirdigi ol-
liklerin ldealan, ~itlik, benzerlik gibi <;iide anlam ve deger kazand1~ stan-
idealist pozitivizm 445
idealist realizm [lng. idealistic realism; Fr. den ayn ve bag1ms1z bir varolu~a sahip
realisme idealistique]. ldealizmle realiz- olmad1gm1 savunan ve dolay1s1yla, rea-
mi, biri insan zihninden bag1ms1z bir lizmin tam kar~1smda yer alan bir akun
gen;ekligin varolu~unu kabul etmedi- olarak epistemolojik idealizm, ilk kez onse-
gi, digeri ise kabul ettigl i.;in bir araya kizinci ytizyllda, tinlti lngiliz empirist
getirmek ilk bak1~ta bir .;eli~ki gibi go- dti~tintirti George tBerkeley tarafmdan
rtinebilmekle birlikte, insan zihn.inden Hade edilmi~tir.
bag1ms1z bir ger.;ekligin varoldugunu Fiziki nesnelerin varolu~lanm onlann
kabul eden, bilginin konusu ya da obje- algdanm1~ olmalanna e~itleyen ya da
sinin, biz insan varhklanmn d1~mda nesnelerin yalmzca ideler olarak varol-
f?ldugunu savunan, fakat bu ger.;ekligi dugunu one stiren George Berkeley bu
Idea .va da kavram cinsinden tammla- tezinde, fiziki nesnelerin, onlann kendi-
yan, ya da cni, boyu, derinligi olmayan lerine izafe ettigimiz niteliklere ili~kin
tinsel bir gti.; ya da ilkeyle ozde~le~ti duyu deneyimizden ayn ve bag1mstz
ren tav1r i.;in kullandan deyim. olarak varoldugunu soyleyemeyecegi-
idealizm [1ng. idealism; Fr. idialisme; AI. miz, tecrtibe edemedigimiz ya da alg1la-
idealismus]. 1 En genel ve gtindelik anla- yamad1guruz fiziki nesneleri bilemeye-
ml i.;inde, ytiksek ahlakf ama.;lara bag- cegimiz onctil ya da karutlanru kullan-
laruna, zihnin tasarun, ide ve ideallerini m•~hr. l.;kin epistemolojik idealizm ola-
maddi, tecrtibi ger.;ekligin tam kar~lSl rak da tarumlanan goru~tinde, zihinden
na ge.;inne ve onlara, insarun degerler bag1ms1z nesnelerin onlan alg1Jayacak
cetvelinde ba~at bir rol ve konum ytik- hi.; kimse bulunmad1g1 zaman da, varo-
leme tavn; ideallerin, maddi ve dene- lur gortinmeleriyle ilgili gti .. lugu ise, 1n-
yimsel ger~ekJigin suurlama, eksik ve giliz filozofu Berkeley onlann Tann ta-
kusurlanndan bag1msLZ olduktan ba~ rafmdan algdand1g1ru, Tann'mn zih-
ka, yetkin ve mutlak olam hedefleyen ninde varoldugunu soyleyerek a~maya
yonelimler olmalanndan dolay1, yetkin .;ah~ml~tlr.
olamn onceligini ve tisttinJugunti vur- D~ ger..ekJigi bir anlamda oznenin
gulama yakla~um.
zihnine tabi kild1~ i.;in, ayru zamandan
2 idealizm, daha ozel ve teknik bir
oznel idealizm olarak da ge.;en epistemo-
anlam i~inde, insarun ger.;eklige ya da
lojik idealizmin onemli bir diger savu-
deneyime ili~kin yorumunda ideal ya da
nucusu da tinlti Alman filozofu lnuna-
tinsel olana oncelik veren, dtinya ya da
nuel tKant olmu~tur. Kant'm idealizmi
ger.;ekligin ozti itibariyle lin olarak va-
roldugunu, soyutlama ve yasalann du- de, bilgi kuramma dayarur. Buna gore,
yumsal ~eylerden daha temel ve ger.;ek zamansal ya da mekansal olan her~eyin
oldugunu, ger.;ekJi~n zihinden baglm- yalruzca gortinti~ oldugunu savunan
su olmad1gm1 savunan ogretiye kar~l Kant, ~eylere ili~kin a priori bilgimizi,
hk gelir. tKu~kurulu~.m. tpozitivizm ancak ve ancak zihnimizin onlara uya-
ve tateizmin tam ka~1smda yer alan bir caklan bir yap1 kazand1nnas1 suretiyle
ogreti olarak idealizm, ger.;ekten varola- a.;1klayabilecegimizi belirtmi~tir. Zihni-
run zihin ve zihindeki ideler olup, ger- miz, kendi i.;inde bir yap1s1 olan ger~ek
.;ekligin bilen insan zihninden bag1ms1z ligin kendisine degil de, yap1dan yok-
olmad1gm1 one stiren epistemolojik idea- sun olan gortinti~lere dtizen ve yap1
lizm ve ger.;ekligin tin ya ide cinsinden kazandnabilir. Kant'a gore, bu gorti-
oldugunu one stiren metafiziksel idea- nti~ler, yalruzca akttiel ya da mtimktin
lizm olarak ikiye aynhr. deneyimin nesneleri olarak varolabilir;
2-a) Bunlardan, varhgm zihinden ba- aksi takdirde bize hi.;bir ~ekilde gortine-
g1ms1z olmad1~m1, bireysel varhkJann meyecekleri, tecrtibenin nesnesi olama-
ya da fizik.r nesnelerin, onJan algllayan yacaklan i.;in, onlarm zihnin ko~ullan
ya da onlarm bilincinde olan bir zihin- na uymalan gerekir.
ideal realizm 447
2 Daha ozel olarak da, realizmle, ~ey da toplumsal bir Slmfa ozgii inanr;lar
lerin varolu~ tarzmm mekanik ko~ul biitiinii; bir toplumsal durumu yansl-
lar tarafmdan belirlenmesini, idealizm- tan dii~iinceler dizgesi; insanlann ken-
le ise, ~eylerin bir plana gore, ideal bir di varolu~ ko~ullan ve ili~kilerinden
ama~t ya da diizeni ger~tekle~tirmek i~tin do~an ya~am tarzlanyla ilgili tasarun-
ortaya r;1k1~mt anlayan 19. yiizytl Al- larm tiimii.
man dii~iiniirii R. H. Lotze'nin felsefesi 1 Ba~lang1r;ta, bir ideler ve fikirler bili-
i~tin kullanalan tammlama. Lotze'ye go- mi, idelerin kokenleriyle aralanndaki
re, evrendeki mekanizmin tiim yasala- ili~kilere dair empirik bir ara~hrma ola-
n, evrensel ruhun iradesinin bir ifade- rak tarumlanm1~ olan ideoloji, 18. yiizyl-
sinden, Tann'nm gerr;ekle~me ko~ulla lm son]annda, Destutt de Tracy tarafm-
nndan ba~ka hir;bir ~ey de~ildir. dan, kimi ideologlann dii~iinceleriyle
ideal yararc:ahk [ing. ideal utilitarianism; bu dii~iincelerin kayna~m1 incelemeyi
Fr. utilitarisme ideal}. Yararcrh~m hazc1 amar;layan felsefe sistemi anlamma ge-
kokenine kar~1 r;•kan H. Rashdall'm, yine lecek ~ekilde yorumlamm~hr. Bu an-
teleolojik bir karakter ta~1yan yarara o~ lamda, yani idelerin ve fi..kirlerin bilimi,
retisi. dii~iincelerin kayna~ma, dildeki ifade-
Ahlak konusunda dii~iinen filozofu lerine ve alalyiiriitmede bir araya geli~
bekleyen en onemli gorevin, bir eylemin lerine ili~kin inceleme ve ara~tmna an-
ahlaki mi yoksa ahlaks1z rru oldu~unu lammda ideoloji, oznel ve nesnel ideoloji
belirleyecek ah]aki bir ol~tii t bulmak ol- olarak ikiye aynlnu~tu. Bunlardan nes-
du~unu savunan Rashdall ir;in, do~ru nel ideoloji, duyumsal varhk olarak in-
eylem en iyi sonur;lan iireten bir eylem- sanla d1~ diinyadaki ~eyler arasmda bir
dir. Ote yandan, iyi, haz ya da mutluluk- ba~ kuran, ve insan dii~iincesinin kay-
tan aynlmaz olmakla birlikte, bir biitiin na~ml da~ diinyadaki nesnelerde bulan
olarak alman sonu~tlarla olc;i.ilebilir. Bu anlay1~hr. Buna kar~m, aznel ideoloji,
sonur;lar ise, haz kalkiiliiyle de~il de, s<>- dii~iinen oznenin kendi i~ne kapanan
nu~tlan bir biitiin olarak hesaba katan, bilind iizerinde yo~unla~1r.
sonu~tlara dair kalkiille ol~tiilebilir. 2 ideoloji kavramr, 19. yiizylldan itiba-
Buna gore, eylemler, yalmz eylemin ren soz konusu bilimsellik statiisiinii yi-
sahibi i~n de~il, fakat ba~ka insanlar tirerek, rasyonel dii~iince ve a~tlk se~k
ve insanhk i~tin iiretti~i iyiye ve getirdi- algmm oniindeki, ba~kalaruun, ozellil<-
~i ideale ba~h olarak iyi ya da kotii ola- le de politik hasamlann dii~iincelerini
bilirler. Burada, do~ru eylemi belirle- olumsuz etkiledi~i ve r;arp1th~1 dii~ii
yen ~ey, iyinin kendisidir. Benzer bir niilen bir tiir engel olarak yorum.lanma-
gorii~, G. E. tMoore tarafmdan da sa- ya ba~lanm1~tlr. Burada ideoloji, etkisi
vunulmu~tur. altma ald1~1 insanlann dii~iincelerinde
idem per idem. Fonnel olarak yetkin ol- siirekli olarak ve sistematik bir tanda
makla birlikte, bir ~eyin kendisi oldu- hatah bak1~ ve yorumlara yol a~tan tah-
~unu bildiren ozde~lik bilgisi dl~mda rif edici faktorii gosterir. SOz konusu
yeni bir bilgi vermeyen e~sozler, 'kitap anlama ir;inde ideoloji, yanh~ ya da tah-
kitapttr', 'kare karedir' tiiriinden totolo- rif edilmi~ fikirler, inanr;lar biitiiniine;
jiler ir;in ger;erli olan, bir ~eyi yine ken- bir toplumda hakim suufm fikirler diin-
disiyle tanunlama tavn ir;in kullarulan yasanda yarath~a, somut ger~teklikten
Latince deyim. kopuk olup, toplumdaki egemen smafa
ideoloji fOs. fikriyyat; lng. ideology; Fr. ezilen s1ruf iizerindeki iktisadi egemen-
ideologie; AI. ideologie]. Genel olarak si- li~ini peki~tinne imldina veren fikirler
yasi ya da toplumsal bir o~reti meyda- toplamma tekabiil eder. Hakim ideoloji
na getiren ve siyasi ve toplumsal eylemi olarak da bilinen bu ideolojinin yapb~a
yonlendiren dii~iince, inan~t ve gorii~ olumsuz etkiyi Marks, 'insanlann ve in-
ler sistemi; bir topluma, bir doneme ya sanlar arasmdaki ili~kilerin bir canrera
idio-psikolojik ilhlik 449
obscura'daki (karanhk odadaki) gibi ba- de~i~imlerin bir sonucu olarak onem
~a~a~I goriinmesine yol a-;an' olumsuz ve de~erlerini, insanlan harekete ge-;i-
bir etki diye tammlam1~hr. rebilme kapasitelerini yitirdiklerini one
3 ideoloji, nihayet ve ozde, kollektif bir siiren tez.
davram~ tarzmm temeli olarak, muha- Soz konusu teze gore, eski sa~ ve sol
fazakarhk, liberalizm, sosyalizm benze- gorii~ ya da ideolojiler, ideolojilerin so-
ri, ayn politik bak1~ a-;llanyla birle~en nununu imleyen bir de~er a~unma veya
ve siyasi bir o~retiyi meydana getiren kaybma u~ram1~lardJr, -;iinkii 1 her~ey
gene) fikirler sistemini ifade eder. den once bu ideolojilerin sava~J, ekono-
ideoloji .;ag• [ing. age of ideology; Fr. age mik depresyonu, politik baskJya onleye-
de l'ideologie]. Felsefe tarihinde 19. yiiz- bilme giiciine ve kapasitesine sahip
yda verilen ad. olmad1klan ortaya -;1kma~nr. 2 ldeoloji-
ideoloji -;a~J deyiminin tam olarak, ne ler, refah devleti terimiyle ozetlenebile-
anlama geldi~ini ifade edebilmek i-;in, cek olan de~i~imlerin kapitalist toplum-
ideolojiyi fenomenlerle, ozellikle de larda yaratb~a de~i~imlerin bir sonucu
toplumsal ya~amm fenomenleriyle ilgi- olarak, ome~in siyaset alamnda i~-;i sa-
li bir dii~iince sistemi olarak ya da bir mf•run demokratik kahhmmdan, ekono-
suuf veya bir bireye ozgii dii~iinme mik alanda refah diizeyinin art1~1 ve
tarz1 diye tammlayabiliriz. Tarumm bi- daha adil bir bolii~iimden dolaya da,
rinci boliimii fenomenler, ozellikle de anlamma yitinni~lerdir. Bundan boyle,
toplumsal fenomenler iizerine olan te- ideolojilerc, biiyiik ol-;ekli de~i~imlere
ori ya da teorilere i~aret eder. l~te, en- ihtiya-; kalmama~hr, ihtiya-; duyulan
diistri -;a~mda, toplumu ve toplumsal ~ey sadece, demokratik bir diizen i.;inde
diizeni reformdan ge-;irmek amac1 ger-;ekle~ecek kii~iik ol-;ekli de~i~me
giiden tSaint-Simon'un ve tComte'un lerdir.
teorileri bu -;er-;eve i-;inde de~erlendiri ideolojistler [lng. ideologist; Fr. ideolo-
lebilir. gistes]. 19. yiizydda, dii~iincelerin kay-
Ote yandan, tarunun ikind bOliimii, bir na~ma, dildeki ifadelerine ve akllyiiriit-
teoriden ziyade, bir birey ya da toplum- medeki birle~imlerine ili~kin bir ara~
sal katmana ozgii dii~iinme talZl ya da hrma ger-;ekle~tiren Destutt de Tracy,
tav1rlar sistemini dile getirir. K. Marx'm, Cabanis ve Comte de Volney gibi dii-
F. Nietzsche'nin ve nihayet W. James'in ~iiniirlere verilen ortak ad.
felsefeleri, bu baka~ a-;1smdan ele alma- idio·psikolojik ahlak [lng. idiopsyclwlogi-
bilir. t~te, bu tiirden geni~ kapsamh ve cal ethics; Fr. ethique idio-psychologique].
eyleme yonelik toplum anlay1~lan, en- Sezgici bir dii~iiniir olan J. Martine-
diistri alanmdaki geli~melerin bir sonu- au'nun, ahlaki sezgicili~ini, kendine ait
cu olarak, ozellikle bu -;a~da yaygmla~ bir ger-;ekli~i oldu~una inand1~1 ahJciki
ma~ oldu~u i-;indir ki, 19. yiizyala bilince dayandaran kendi ahJak anlayt~l
ideoloji -;a~a ad1 verilir. SOziinii etti~imiz na verdi~i ad. Deyim, ahlakm bir bireyin
bu gorii~ler, do~ru ya da yanla~ onerme- kendisine ozgii psikolojik ya da tinsel ki-
leri de~il de, bir birey ya da grubun ger- ~ilik ozellikleriyle ilgili bir konu oldu-
-;ekli~e bakJ~ tarzma ortaya koyan oznel ~unu ifade etmektedir. Ona gore, ahl!ki
gorii~ ya da yorumlardar. bak1mdan do~ru ya da yanh~ olan, so-
ideolojinin sonu tezi [in g. end of ideology nu-;lardan bagunsu olarak, ahliki bilin-;
thesis; Fr. these de fin de l'ideologie]. Dani- yetisiyle sezilir.
el Bell ve Seymour M. Lipset gibi Ameri· Ahl!km, ozii itibariyle, eylemlerden
kah sosyologlar tarahndan geli~tirilen, -;ok, bir insarun iyi yonelimleri, do~as1
geleneksel sa~ ve sol ideolojilerin, ondo- ve motifleriyle ilgili oldu~unu one siiren
kuzuncu yiizyahn liberalizm v~ sosya- Martineau, ahlakm yalruzca insanlar i-;in
lizm gibi biiyiik politik ideolojilerinin, anlamh oldu~ onC'Uliinden yola -;Ik-
ekonomik ve siyasi alandaki vak1a ve ma~br. Do~ru ve yanl1~, iyi ve kotii, yal-
450 idoller
nazca insanlarda ve insanlar i~in varolur; Buna gore, bir bili~ tiirii olarak idrak1
~eyler degil de, salt insanlar ahlakhdar. belirleyen en onemli ozellik, onun nesne-
Kendi i~inde ahlakh olan, ~u ya da bu sinin bireysel bir varhk olduktan ba~ka,
eylemin ger~ekle~tirilmesi degil, fakat ya da~ duyunun, duyu organlaruun
soz konusu eylemi ba~latan ki~idii. Ey- (idrak el-his) ya da i~ duyunun (hayal) so·
lemlerin ahlakmdan soz ebnek miimkiin nucu olmasadu.
degildir, yalruzca ki~ilerin ahlakmdan ignoramus et ignorabimus. insamn bilgi-
soz edilebilir. Ahlakm ozii, ~u halde, ey- sizligine, insan bilgisinin smarhhgana,
lemde ya da yapmada degil de, olmada mutlak bir bilgi ve kesinlige ula~mamn
bulunmaktadar. insan i9n iJnkan;;azhgma i~aret eden
idoller [ing. idols; Fr. idoles]. Onlii lngiliz Latince deyim. Alman fizyologu Du
filozofu Francis tBacon'un, bilimsel bil- Bois-Raymond tarafmdan kullarulan ve
ginin tek ger~ek yontemi olarak gordii- insan varb..k.lan olarak, ~imdi oldugu
gu tiimevanm yonteminin geregi gibi gibi, gelecekte de bilemeyece~ feno-
kullanllmasma engelleyen, bilimsel a- menler bulundugunu, evrenin, insan ta-
ra~tumaya imkanslZ kllan onyargllara, rafandan ne ~imdi ne de gelecekte niifuz
temelsiz kanaat ve sanllara ya da putla- edilebilecek olan gizleri oldugunu dile
ra; bilim ve felsefedeki yanh~lann teme· getiren ifade: Bilmiyoruz ve bilmeyece·
li, kaynaga olarak goriilen onyargalarla giz.
kuruntulara verdigi ad. ihvanii's-Sata. 11. yiizyllda, Zeyd b.
Bu idoller dort ba~hk altmda toplana- Rufi'a tarahndan, miisliimanlar arasm-
bilir: 1 Soy idolleri: Bunlar insan doga- da doga bilimlerine dayanan bir felsefe
smda yerle~ik olan onyargllardar. Bu anlaya~1 olu~turarak, bilimsel bir zihni-
idollerden dolay1, biz nesneleri kendi- yetin yaygmla~masam saglamak, ve
mize benzetir, kendi korku ve tedirgin- boylelikle de dini ho~goriisiizliik ve
liklerimizi dogaya aktarmz. Dolayasay- bagnazhga onlemek amacayla kurul-
la da, dogay1 ger.,;ekte oldugu gibi kav- mu~ olan, dW, siyasi ve felsefi cemiye-
rayamayaz. te verilen ad.
2 Magara idolleri: Bu idolleri doguran Yanh~ inan~larla, sapkm inan~larla bo-
~ey, insan soyu degil de, tek tek insa- zulmu~ olduguna inandlklan ~eriah,
nin kendi yapasadar. Her insamn kendi- doga felsefesi ve bilimsel bir zihniyetle
sine gore yetenekleri, yeti~mesi ve ~ev temizleyerek, ~eriahn ve bu arada dinin
resi vardar. Kimileri nesnelerin aynhk- ger~ek oziinii a~aga ~lkannaya ama~la
lan, kimileri benzerlikleri iizerinde du- yan bu cemiyetin iiyeleri ayru zamanda,
rur, kimileri eskiyi, kimileri yeniyi Islam ansiklopedistleri olarak da bilinir.
sever. Zamanlanrun biitiin bilimleriyle dinle-
3 c;ari• idolleri: Bu idoller sozlerin dii- rini ve felsefi gorii~lerini 51 risalede top-
~iincelerimiz iizerindeki etkilerinden lay an ihvanii's Safa okulu, kendi sistem-
dogar. <;iinkii ge~mi~ ~aglarm gorii~le lerinde iinlii t Aristoteles'in manbgan1,
ri dilde kahpla~m1~ olup, bu dil kahp- tPythagoras~J.lann matematigini, Pla-
lan bi~im ifiin birer onyarga olmu~tur. ton'la tPlotirlos'un met~fizigini, Sokra-
4 Tiyatro idolleri: Bunlar eski kuramlara, tes'in ahlakuu ve tFarabi'nin din felsefe-
otoritelere inanmaktan dogan onyarga· sini bir araya getirdikleri i~in, 5e9Jl.eci
Jar, kuruntulardar. Bu idoller yiiziinden bir bak1~ a~asma ifade eder. Varhk gorii-
eski iinliilerin yamlgllan yayllarak, her- ~iinde, bir tiir sudOr ya da tiiriim anlaya-
kes i~in ortak yamlgalar haline gelir. ~ma dayanan thvanii's Safa, biitiin var-
idrak. lslam felsefesinde, bireysel ya da hklann tek bir varllkfan, yani Tann'dan
tikel nesnele[e ili~kin bireysel deneyim, ~aktag1n1; varhgm her tabakasarun, en
tecriibe ya da kavraya~ i~n kullamlan a~aga dereresine kadar, nurunu O'ndan
terim. aida~; evrenin giizelligiyle diizeninin,
ikidlik 451
varalan her~eyin kaynag1 alan Za£Wllu karunsal almayan bili~ ttirlerinde, bil-
Varhk'an varalu~unun kan1tt aldugunu me faaliyetinin, bilen zihinde bulunan
savunur. i<;erik ya da veriyle (d uyu-verisi, bellek
iki basamakh kavrayt~. l<Jasik Vedanta imgesi, v. b. g.,) bilinen ger~ek nesne (al-
sisteminin kurucusu alan ~ankara'ntn gllanan ya da a1umsanan ~ey) gibi, bir-
soztinti ettigi ettigi farkh kavrayt~ tarz1 birlerine hi<;bir ~ekilde indirgenemeyen
ya da madellerine verilen ad. iki ayn oge i~erdigini savunan gorti~e
Kavray1~1n bir a~agtya dagru, bir de ka~ll1k gelir.
yukar1 dagru alan iki tarz1 aldugunu Evrende birbirlerine indirgenemez ve
belirten ~ankara'ya gore, bu kavra}'l~ dagalan itibariyle farkh alan iki ayn
lardan duyusal bilgiye dayah alan birin- ~ey bulundugunu savunan ogreti ala-
cisinde, varhk ve Tann farkh ~killerde, rak ikiciligin, ~ halde farkll ttirlerin-
binbir bi~im alttnda goriiltir. <;akluga den soz edilebilir: 2 tPlatan'un bir ya-
gottiren ve yalruzca gortinii~ti veren bu ruyla bilginin nesnesi alan ezelf-ebedi
ttir bir kavrayl$ asbnda dagal bir kavra- tldealardan, diger yaruyla da varhga
YI~ t1r. Bununla birlikte, baz1 insanlar, gelen, degi~en ve yak alup giden ve
bu kavray1~1 bir ~ekilde a~arak, yukan- kendileriyle ilgili alarak yalruzca birta-
ya, varhgan ger~ek oztine dagru ytikse- klm san tiara sahip alabilecegi miz birey-
lebilir. Bu yalda ki~i, aldahct 1maya' go- sel varhklardan, gortinti~lerden alu~an;
ri.inli.istintin ardtnda hi-;bir nitelemeye Kant•tn bir yaruyla numenler, diger ya-
stgmayan, akalla kavranamayan tBrah- ruyla da fenamenler dtinyasmdan mey-
man'm bulundugunu sezer. Ger~ek dana gelen veya Leibniz'in akttiel dtinya
bilge, tum gori.inti~lerin gerisindeki ve ile mtimktin dtinyayt kapsayan ogretile-
otesindeki birli~ sezerek ger<;ege s1g1n1r ri meta fiziksel ikicilik kapsatnl1\a girer.
ve ger-;e~n sezgisel bilgisine ula~tr. 3 Zihin felsefesinde, ruh ve maddeyi,
ikicilik [Os. sundiye; ing. dualism; Fr. dua- daha dagru bir deyi~le, zihin ve bedeni
lisme; AI. dualismus). 1 Gene) alarak, her- iki ayn ger~eklik ya da toz alarak goren
hangi bir alanda birbirinden bagunstz, gorti~ zihin-bedetr ikiciligi ya da psiko-
birbirine indirgenemez ild toz ya da ilke fiziksel ikicilik diye bilinir. Zihin ve bede-
kabul ebne tavn; metafizikte, ger~ekli nin ayn, fakat aralartnda etkile~im bu·
gin, ornegin dagaustti bir varhkla dagal lunan tozler alarak gortilmesi duru-
varhk, Tann ve evren, ruh ve madde, munda, buna etkile~imci ikicilik; zihin ve
gozle goriiltir dtinya ile alalia anla~lla bedenin, aralarmda dagrudan bir i!i~ki
bilir dtinya, dti~i.inen toz ve maddi toz, bulunmayan, farkll tezahtirler alarak
akli.iel ger~eldik ve miimktin ger~ gortilmesi dunununda ise, bu ikicilige
fenamenel ger~eklikle numenal ger~ek paralel ikicilik adt verilmektedir.
lik ti.iri.inden, bagunstz ve birbirine in- 4 Olguyla deger, algusal onermelerle
dirgenemez iki ayn toz ya da alandan deger yargdan arasmda mutlak bir
meydana geldigini savunan gorii~ ya da farkhhk bulundugunu, birinin digerine
alum. indirgenemeyecegi ve digerinden ttire-
Zihinlerin bedenlerden ayn ve bagtmp tilemeyecegini one stiren ahlak gori.i~ti
SlZ alduklanru, insan varh.ldartrun yal- ahlalcF ikicilik alarak ge<;er. Ahlaki ikici-
ruzca maddi par<;acaklartn bir taplam.1np lik, haz ya da Tann veya mutluluk gibi
dan alu~madtguu, zihin ve bedenin, tek bir iyi veya en yi.iksek iyi aldugunu
ozsel nitelikleri birbirinden her bakun- one stiren birci ahlAktan, ve omegin haz
dan farkh alan iki ayn, bagtmstz ve bir- d1~1nda, bilgi, gtizellik, a~k ve dastluk
birine indirgenemez toz aldugunu savu· gibi bir~ak iyi bulundu~nu savunan
nan ve zihin-beden ikiciligi alarak bilinen ahl&ld ~agulruluktan farkb alarak, me-
ogretiyi tarumlayan ikicilik, bilgi felsefe- sela iyilik ve dagruluk gibi iki temel iyi
sinde ise, ·algt ve arumsama ttirtinden ~~- aldugunu, ya da kottiyle birlikte varalan
452 iki ger~ek ogretisi
Buna gore, ger~ek!ig!n hem bir ve hem Buna gore, birind dereceden tozti, or-
de ~ok, hem degi~ken ve hem de de- n~in bireysel insan Sokrates'i i~eren
~i~mez, hem dinamik ve hem de statik, insan tiirti ve hayvan dnsi, ikinci derece-
hem aym ve hem de farkl1 oldu~unu den tozlerdir. !;iu hlllde, bireysel ~eyle
one stirmek, ikili dti~tince tarz1 i~in iyi rin kendilerinin tiyeleri olduklan ikinci
bir ornektir. dereceden Iozier, kendilerine ytiklendik-
ikili kar~1thk [ing. binan; opposition; Fr. leri birinci dereceden Iozier olmadan va-
opposilon binaire] Yap1salohk ve postya- rolamamalan, manllksal ve ontolojik ba-
p•salc•hgm, klasik dti~tincedeki kar~lt klmdan birinci dereceden tozlere ba~h
lan, yani mevcudiyet/ yokluk, eril I olmalan anlammda ikincildirler.
di~il, zorunl u/ m timktin, soz I dil, gos- ikinci dereceden Iozier, birind derece-
teren/ gosterilen, mekan/zaman, ozne/ den tozlere mantlksal ve ontolojik ba-
nesne, do~ru I yanh~, i~sel I d1~sal, all- klmdan ba~1mh olmakla birlikte, Aris-
yap•/ tistyap1 gibi birbirlerine bir ~ekil toteles'te bilimin konusu, de~i~en bi-
de Zit olan unsurlardan meydana gelen reysel varhklar de~:il de, ttirler oldu~u
kavram ~iftlerini tammlamak i~in kul- io;in, epistemolojik bak1mdan once ol-
landl~l kategori. mak durumundad1r.
Yap1salc1hk a~1smdan ikili kar~1th~m ikincil [Os. l<ili; ing. secondary; Fr. secondaire;
onemi, aklmm anlamm ikili kar~1thkla El. sekundiir]. Belli bir alanda ilk ya da ol-
belirlendi~ini one stirmesinden meyda- mayan, fakat epistemolojik, ontolojik
na gelir. Nitekim, tSaussure'e gore, gos- veya manhksal bak1mdan sonra gelen,
terge ya da sozctiklerin anlanu onlann ilk olana tabi olan ~ey ya da ~eyler ic;in
di~er sozctiklerle olan kar~1th~•yla be- kullamlan s1fat.
lirlenir. Olabilecek olan en a~m anlam Bu ba~lamda, 1Ik Neden olarak bilinen
farkhh~m1 ifade eden ikili kar~1thklar, Tann'mn d1~mda kalan ve evrende or-
anlamland1rma sisternlerinin tirtinleri taya ~1kan nedenlere ikinci/ nedenler ad1
olduklan i~in, do~al de~il, kiilttirel oge- verilmi~tir. Buna gore, ikincil nedenler
lerdir. onaltmc1 ytizy•hn sonlanndan ba~laya
ikili kar~1th~m, postyap1salc•hk a~l rak, laik dti~tintirlerin, evrenin do~ru
smdan onemi ise, onun bir de analiz ka- dan do~ruya Tann'run eseri olmakla
tegorisi olmasmdan kaynaklamr. Orne- birlikte, bu durumun evrende ortaya
~in, tDerrida'ya gore, biz, Bah metafi- ~1kan tikel olaylann nedenlerini arama-
zi~inin dti~tincemizde devam ettiren m•za engel olmad1~1, ikincil nedenlere
bu kar~1thklarla dti~tinmeye ah~mi ili~kin ara~llrmarun tannsal nedensel-
~IZdlr. Dahas1, bir ikili kar~1thkta bir li~e zarar vermeyece~i, tam tersine
terimin orttik olarak ya da bilin~altmda Tann'mn eserinin daha iyi anla~•lmas•
di~erinden tisttin oldu~u, ona hakim na olanak verece~i dti~tincesiyle onemi
oldu~u kabul edilir. Filozofa dti~en, artan, lin plana o;1kan nedenler olmak
soz konusu kar~1t terimlerden her biri- durumundad1rlar.
nin sadece di~eriyle birlikte, di~eri ile Yine, ayru anlam io;inde, do~rudan ve
ili~ki i~inde varolabilece~ini gostermek arac1S1Z bir bi~imde gozlemlenemeyen
ve boylelikle de bu hiyerar~ik yap1lar1 elektron benzeri nesnelerle ilgili olduk-
ve hllkimiyet ili~kilerini ortaya koyup, lan i~in, kendilerine basil ttimevanmla
yap1bozuma u~rahnakhr. ula~damayan ya dado~rulanama)/'anhi
ikinci dereceden tilz [lng. secondury sub- potezlere gottiren ~evanma; basit tii-
lance; Fr. substance secondaire]. Ba~ka bir mevanrrun sonucu· olmayan hipotezleri
~eyden dolay1 var olan, var olmak i~in d~rulayan ttimevanm ttirtiyle, kendi
birinci dereceden tozlere ihtiya~ duyan, onctilleri de ttimevanmsal bir ak•lytirtit-
birer ttir ve cins olarak birinci dereceden menin sonucu olan tiimevanm tiiril.ne
tozleri i~eren tozlere verilen ad. ikinci/ tilmeuanm ad1 verilir.
454 iki yanh~m bir dogru ettigini dii~iinme yanh~1
m insan toplumlanrun koleci, feodal_ ~anlar 'kimin kime, neyi, hangi ara~ ve
kapitalist, sosyalist ve komunist donem- sonu~larla aktard•t;•?' sorusu tizerinde
lerden ge~erek ilerledit;ini one stiren go- dururlar. Farkh yer ya da dtizeylerdt!,
rti~tintin yam s1ra, Darwin de biyolojik ornegin bireyler, toplumsal gruplar ara-
bir ilerleme yasas1 ortaya atm1~hr. smda, veya bir toplum i~inde, ya da
3 llerlemecilik egitim felsefesinde ise, toplumlar arasmda ortaya ~1kan ileti~i
daimiciligin kar~1smda yer alan ve egi- min farkh dtizeylerdeki ~e~itli yonleri-
timin, ezeli ebedr dogrulann aktardma- ni farkl1 disiplinler ele ahr. Omegin
Sl stireci olarak degil de, deneyimin sti- sosyoloji, ileti~im stirecini daha ytiksek
rekli bir yeniden in~as1 olarak anla~ll ve karma~lk bir dtizeyde ele ahr ve ile-
masJ gerektit;ini savunan akuna kar~l ti~imi anlam dola~Jml olarak degerlen-
hk gelmektedir. Egitimin ya~amm ken- dirir.
disi olup, ~ocugun yeti~kin hayatmda Soz konusu anlam dola~Jml ya da sir-
kar~da~mas1 muhtemel deneyimlere ktilasyonunu anlayabilmenin bir yolu
dogru yoneltilmesi gerektit;ini savunan semiyotiktir, yani i~aret ya da goster-
bu et;itim anlay•~ma gore, ogrenme ~o gelerin anlam kazanma bi!ilmlerine ili~
cugun ilgileriyle ili~kili glmahd1r. Ba~ kin ara~t1rmad1r. Yine sosyoloji, mo-
ka bir deyi1le, ~ocuk merkezli okul kav- dem toplumlarda ileti~imin kurumlar
ramJru savunan, problem ~ozme yoluy- tarafmdan dtizenlendigi ger~egine dik-
la ogrenmenin onemini vurgulayan ile- kat ~ekerek, ozellikle kitle ileti~im ara~
rici et;itim anlayJ~ma gore, anlamh lan sayesinde, ileti~imin birka~ ki~iden
bilgi, kendisiyle bir ~ey yapdabilen bilgi ~ok say1da insana dogru oldugunu say-
oldugundan, onun deneyimle birle~ti ler ve aktanlan mesajlann dogas1, bag-
rilmesi gerekir. laml, i~sel yap1s1 ve degeri tizerinde
ileti§im [lng. communication; Fr. commu- durur.
nication; AI. kommunikation]. Zihinler ya Yalruzca insan varhklarma ozgti olan,
da benler arasmda kurulan ve dti~tin hayvanlar arasmda oldugu gibi, kendili-
ce, mesaj, niyet ve anlamlann bir zihin- t;inden ya da otomatik olarak degil de,
den digerine aktardmasm1 saglayan et- niyetli olan, rasyonel bir temeli bulunan
.kile~hn; belirli bir dti~tince, mesaj ya ve uzla~1ma dayanan ileti~im ttirtine
da bilin~ i~erit;inin, siiz, konu~ma ya insani ileti~im ad1 verilir.
da soylenimler ttirtinden fiziki ara~lar l~te bu baglamda, belli bir dtizeni olan
la, bir insandan, ki~i ya da zihinden bir ileti~im ak1~1 i~inde birbirlerine bagla-
ba~kasma aktanlmas1 stireci. nan bireyler ktimesine ileti~im ~ebekesi;
lleti~im, niyetli ya da niyetsiz olduk- i~inde ileti~imin ger~ekle~tigi fiziki,
tan ba~ka uzla~Jmsal ya da uzla~Jmdl sosyal, psikolojik ve zamansal ~evreye
~· olabilir. Yine, konu~ma, yaz1, mimik ileli~im baglam1; ileti~imi ki~isel bakJm-
ve bedensel tav1r yoluyla ger~ekle~en dan etkili, sosyal a~1dan da uygun bir
ve duyulann araahk yapt1t;1 normal bi~imde ger~ekle~tirebilme yetenegine
ileti~ime ek olarak, zihinler arasmda te- ileti~im ehliyeti ya da yeterliligi; bireyin
lepati yoluyla kurulan dogrudan temas ki~iler aras1 ili~kilerde kulland•t;• ileti-
anlammda ileti~imden de soz edilebilir. ~im bi~imine ileti~im tarz1 ad1 verilir.
ileti~imin ti~tincti ttirti ise, elektronik l~te ileti~imle ilgili btittin bu olgulan
ara~larla, kitle ileti~im ara~lanyla ger- ele alan, ileti~imi olgusal bir dtizeyde
~ekle~tirilen ileti~im ~eklidir. inceleyen bilim de ileti~im bilimi olarak
Dti~tince i~eriklerinin sozle, ~e~itli ile- tammlamr.
ti~im ara~lanyla ki~iden ba~ka ki~ile ileti~im teorisi [ing. communication theory;
rin zihinlerine aktanlmas1, mesajlann ·Fr. tMorie de Ia communication; AI. kom-
bir taraftan digerine iletilmesi olarak ta- munikaiton theorie]. lleti~imi analiz edip
mmlad•t;•m•z ileti~im konusunda ~ah- a~1klayan; ileti~ime, olgusal bir dtizey-
ileti~imsel eylem 457
den ziyade, olmas1 gereken a-;tsmdan ileti~imsel eylem ring. communicative ac-
yakla~an teori tarz1. tion; Fr. actioH commuHicative; A 1. com-
Bu ttir bir ileti~im teorisinin gtiniimiiz- munikative action]. Habermas·ln eylem
de bilinen en iyi orne~i, hi-; ku~ku yok kategorizasyonunda, i~ ya da emekten
.ki Frankfurt Okulu teorisyenlerinden sonra gelen te1nel insani etkinlik tiirti.
Jiirgen Habennas·m ileti~im teorisidir. 0-; ayn diinyay1, yani do~al bir nesne-
Okul'un ele~tirel teorisini yeniden can- ler ve olaylar diinyas1yla, ozneler arasln·
landinnaya, onu ontolojik ve epistem~ da me~ru ki~isel beklentilerden olu~an
lojik olarak temellendirmeye kallo~an bir sosyal diinyay1 ve kendi arzulan, is-
Habennas ele~tiriyi, ileti~im insan top- tekleri, inan-; ve niyetlerinin meydana
lumunun zorunlu bir ko~ulu oldu~u getirdi~i oznel diinyayl birbirinden
i-;in, bir ileti~im teorisinde temellendir- ayud edebilme yetene~ine sahip insan1n
mi~tir. lleti~im teorisiyle Ayd1nlanma eylemlerini iki temel ba~hk albnda top-
ve pozitivizmin arac;sal akdcl11~1nm -;ok layan Jiirgen Habermas, bunlardan bi-
-;e~itli tezahiirlerinden a~ikar bir bi9m- rincisini, ozde ba~h oldu~u Marksist
de farkh olan ileti~imsel bir rasyonalite anlay1~a uygun olarak, biitiin ama-;h-
anlay1~1 geli~tiren; dil arac1na yaslan- rasyonel eylem ~ekillerini kapsayacak
mayan, para ve iktidar gibi ara-;lar1 zor- bi¢nde emek diye ifade etmi~tir. Buna
layJo ve bashnc1 bir tarzda kullanan ve gore, insarun birind diinyayla ili~ki kur-
dolay1styla, ya~ama diinyas1n1 tahak- masJnl, onu kendi diinyas1yla sosyal
kiimii altlnda tutan kapitalist ekonomik diinyarun ilgi/ ~karlanna uygun bir bi-
diizenin ileti~im modeline kar~l, ozne- c;imde donii~tiirmesini sa~layan eylem
lerarasl bir ya~ama diinyaslnln ozgiirle- tiirii emektir. Tanunlanm1~ ama-;lan be-
~imi i-;in dile, ileti~ime ve ideal soz du-
lirli ko~ullar alhnda ger-;ekJe~tirme ola-
rumunu yaratacak bir ozsel ak.Ila1I~a rak emek ya da ama-;b-rasyonel eylem,
donii~iin gereklili~ini vurgulayan Ha-
kendi i~inde ara~al eylem ve stratejik
bermas'a gore, her ileti~im eylemi ztm- eylem olarak ikiye ayr1hr. Bunlardan
nen dart ayn ge-;erlilik iddias1nda bu-
ara-;sal eylem, d1~ ger-;ekli~in, nesneler
lunmayi ihtiva eder. Bu ge-;erlilik iddia-
ve olaylar diinyasuun etkin bir bi-;Unde
lan, anla~1hr olmas1 gereken dilin, ahla-
denetlerunesi ol-;iitiine gore uygun diye
ki ili~kileri i-;eren bir oznelerarasl alan-
nitelenen ara-;lan diizenleyen eylemdir.
Ia, d1~ ger-;eklik ve konu~macm1n ·ken-
Stratejik eylem ise, miimkiin alternatif
di duygulan, inan-;lan ve niyetlerinin i-;
se-;imleri do~ru de~erlendirmeye ba~h
do~as1yla ilgilenir.
Buna gore, 1 ara~al eylemde, ya da olup, hesaplamarun sonucudur. Burada,
empirik soylem ba~lam1nda verimlilik soz konusu olan rasyonalite tiirii, Ha-
iddias1nda bulunulur. 2 Betimleyici soz bermas·a gore, do~a bilimleri ve tekno-
ediminde, ve teorik bir diizlemde, do~ lojide somutla~an hesaplayicl, klasik
ruluk iddiasmda bulunmak s6z konusu rasyonalitedir.
olur. Bili~sel bir boyut i-;inde konumla- Habennas'a gore, insan ikinci olarak, bir
nan bu ilk iki iddia tiirti, daha ziyade yaf8ma diinyasmda, i-;inde kendisinin
A yd1nlanmarun ara-;sal alalclll~lru ka- ba~ka insan]aila birlikte yapmak duru-
rakterize eder. Habermas•m ay~nct kat- munda oldu~u bi1 ozneleraras• alanda ·
kislnl ifade eden 3 diizeyde, ifade edici eylerpde bulunur. SOz konusu eyme], ile-
bir -;er-;eve i-;inde, duygusal ve estetik ti~imsel eylem olup, etkiletim kategorisi
a~1kJamalar giindeme gelir. Burada it;inde or.taya ~kar. Eme~in bir nesneler
temel de~er, do~ruluk de~il, fakat sahi- diinyas1 ilzerindeki ara~l kontrol ili~ki
cilik ve i~tenliktir. 4 Ahliki bir diizey- sini i~erdi~ yerde, o iletl~imsel eylemi
de, pratik bir soylem it;inde, normlar ve omeler aras1ndaki kar~wkh anlama ol-
de~er ler 1~1~1nda, hakh.hk iddias1nda ~li.ine gore tan1mJar. Eme~in teknik ku-
bulunulur. raiJann nesneler di!nyas1na uygulanma-
458 ilgisiz sonu~ y anh''
s1ndan meydana geldigi yerde, ileti~i. m- masa da, varolu~u s1ras1nda sahip olabi-
sel eylem ahlaki nonnlara ba~h o)mak lece~i ya da olmayabilecegi bir niteligi-
durumundadu. 0, davrant~ ba~lamm ni; 0 ~eyin ozunu ya da dogaslnl boz-
da, kar~1hkh bekJentileri tarumla yan, ve lnadan, ozsel, zorunlu diye tan1mlanan
eylemde bulunan asgari iki ozne tarahn- ozelliklerine zarar vermeksizin ortadan
dan anla~Llmast ve kabul edilmesi gere· kaldtnlabilecek ya da soyutlanabilecek
ken baglay1c1 anutabakat normlan tara· bir niteli~ini ifade eder.
ftndan yonetilir. De~er ve normlann ilk [Os. mebde, mebad'i; Lat. arclteus; lng.
sahas1nda ortaya -;•kan ileti~ilnsel eylem arche, fitst; Fr. archee, premier; AI. archae-
alant, Habermas·In A ydtnlanman1n for- us]. 1 Zamansal olarak, belli bir zaman
1nel rasyonalitesine altematif olarak ge- dizisinde en eski olan, kendisinden once
tirdi~i ilet~imsel ya da ozsel rasyonalite- gelen hic;bir ~ey bulunmayan~ey; 2
yi tantmlar. manhksal ac;1dan, ba~ka terimler arao-
ilgisiz sonu~ yanhtl [lng. fallacy of irrele- hgayla tanlmlanntayan, ba~ka onenne-
vant conclusion; Fr. erreur de Ia conclusion lerden tiiretilmemi~ olan, ba~ka ilkele·
/tors de propos]. Karutlanmak durumun- rin sonucu olmayan, bir -;tkarurun ba-
da olan husus ya da tezi degil de, ~tna yerle~tirilen genel onerme; 3 de~er
ba~ka bir tezi kan1tlayan, kanttlanacak a-;tsmdan turunun yetkjn orne~i olan
tezi ne kanttla yan ne de -;uruten akilyu- ~ey; 4 epistemolojik bakJmdan temel ve
rutmeyle belirlenen ve igtraratio elenchii apafilk olan dogru i~in kullandan terim.
olarak bilinen gayrt formel yanh~ turii. Ilk stfah, buna gore, bir analizde, bir
ilinek [Yun. sumbebekos; Os. araz; Ing. ac- onerme ya da sonu~tan hareketle geriye ·
cident; Fr. accident; AI. accidens, akzidens]. dogru giden bir -;oziimlemede, kendisi-
1 Gene) olarak, ba~xmstz ya da kendin- ne en son ula~dan onenne ya da do~ru
den kaim bir varolu~u olmayan, ancak yu; bilgi duzeninde ise, tum bilgilerimi-
ve ancak bir tozde varolabilen ozellik zin temelinde bulunan, do~l ugu ve
ya da nitelik. 2 Aristoteles manh~tnda, a~tkh~tyla kendisini zihne, hi-;bir ku~
bir toze yuklenen, fakat o toziin varolu- kuya yer btrakmayacak ~ekilde zorla
~u i~n, zorunlu, ozsel olmayan ozellik, kabul ettiren ve kendisinden turetilen
stfat, araz, ilinti. 3 Zorunlu ya da surek- ba~ka onennelerin do~rulugunun temi-
li olmaksaztn ortaya -;tkabilen ozellik; nah olan do~ru ya da ilkeyi gosterir.
~eyde ortaya -;akan, fakat ne tantm, ne 5 Varhk a~tsmdan ise, ilk deyimi, ken-
tursel aytnm ne de dns olan ve ~eyin dinde ba~ka varhk ya da ger~ekliklerin
diger nitelik ya da stlatlartyla zorunlu varhk nedenini i-;eren, ya da ba~ka var-
bir ili~kisi bulunmayan nitelik; bir ve hklartn fail ya da ereksel nedeni olan
ayru bireyde, bulunabilen ya da bulun- varhk i~n kullanahr.
mayabilen ozellik; oznede, oznenin yo- Bu ba~lamda, nesneleri, olaylan veya
kolu~u ya da ortadan kalkt~l sonucunu ki~ileri kategorize etmeye veya santfla-
do~urmakstztn, mevcut ya da yok ola- maya yarayan, ki~i, nesne ya da olaylar
bilen nitelik. kumesinin en iyi ome~ine ilkornek adt
Bu ba~lamda, ilinek ayn• zamanda, bir verilir. Ote yandan, eklemleme ve fark·
~ eyin ger~ek do~ast i-;in o:zsel olmayan, hJa~ma pratikleri tiirunden tum dilsel
o ~eyin her ne ise o olmast it;in k.e ndisi- i~lemlerin modeli olan yazt. turiine,
ne ihtiya~ duymadt~l, kendi o:zsel doga- hem yaZJb ve hem de sozlu dili temel-
stndan ~karsanamayan nitelik olarak ili- lendiren imkAna illcyazt denmektedir.
neksel ozellik diye tanamlantr. Buna gore, illq~ag idealizmi (lng. ancient greek idea-
ilineksel ozellik, bir ~eyin, onun belli bir lism; Fr. id~alisme antique; AI. klassiker ide·
Slnlfln uyesi olmas1 i~in zarurf o(mayan alismus ]. ldealist du~unce gelene~inin
herhangi bir ozelli~ini, bir ~eyin, soz ko- ba~lahost olan antik Yunan du~unurii
nusu ~eyin oziiniin, do~asman zorunlu tPlaton•un metafizi~iyle belirlenen idea-
olarak d1~1nda kalmak durumunda ol- lizm tiirii.
·ilke 459
Platon felsefesine ozgu idealizm, unlu ~eyi at;lklayan, ~ey lerin ozsel ozellikle-
Yunan filozofunun idealara insan :r.ih· rini, karakteristiklerini veren temele il-
n.inden ayn ve bagunsJz bir gerr;eklik ke denir.
yuklemesinden, ve bu tidealan, duyu- Buna kar~m, 2 ilke, manhkta, her ttir
larla algllanan empirik dunyadan ayn, ak1lyurtitmenin kendisine dayanmak,
akdla anla~1labilir bir dunyada toplama- kendisine uygun olmak durumunda ol-
smdan olu~ur. Bu tdealar, insan zihni- dugu dti~tince yasas1m; kendisinden
nin tirtinti olmayan, du~iinen oznelerin ba~ka onermelerin t;1karsand1g1 genel
degi~me ve yanh~lanndan baguruilz onenneyi; bir c;1kanmda, t;lkanmm ba-
olan, fakat d1~ dunyada varolan ~eyler ~ma yerle~tirilen ve kendisi ba~ka oner-
den ve insanlardan once gelen, d1~ dun- melerden t;1karsanmam1~ olan onerme-
yada varolan ~ylerin kendilerine gore yi ifade eder. ilke, 3 bilimde, bir bilimi
~killendigi yetkin ve degi~mez model· yonlendirici ve organize edici bir i~levi
ler, ilkomekler, ozlerdir. Platon'Wt btitun olan ve soz konusu bilimdeki ara~tlrma
bir llkt;ag ve Orta-;ag idealizmini etkile- ve geli~menin kendisine tabi ve bagh ol-
yen idealizmi, ~u halde, nesnel ve a~km dugu onerme ya da dogruya; fenomen-
bir idealizm olmak durumundadJ.r. leri alflklama faaliyetinde, vazgec;ilmez
Platon'un siyaset ve toplum felsefesi bir temel olarak ortaya ~kan genel oner-
de, soz konusu ozcti ve idealist gert;ek- me, yasa, kural ya da do~uya; 4 ahlak
lik anlay1~1yla birle~ir. Ba~ka bir deyi~ alamnda ise, eylemde temele ahnan pra-
le, !dealan ttimel ve a~km ozler olarak tik kural, eylemi belirleyen, eylemin
goren Platoncu idealizm, ideal devlete, kendisinin sonucu oldugu norma kar~ll
bireylerin degi~ken, gelip gei;ici ve fark- hk gelir.
h r;1karlanmn tisttinde, a~km ve yetkin Bir ilke, manhksal anlamda kendisin-
bir varolu~ yukleyen siyaset felsefesiyle den ba~ka onermelerin t;lktlgl genel bir
tamamlarur. Bu idealist anlay1~, toplwn onerme, eylemin kendisinden ttiredigi
ve devletin varhgmda, bireysel degerle- ahl~k£ kural ya da norm olarak, daha
ri tarumaz, bireyin haklarmdan pek soz genel ilkelerin bir sonucu ya da bir dizi
etmez, t;tinkti ttimel, yetk.in, a~km ve tarb~ma ya da teorik ak1lyurutmenin
ideal olan, bireyden once gelir. nihai ifadesi olabilir. t~te bu t;ert;eve
Soz konusu idealizm, ~u h~lde, zihin- it;inde, kendisi ba~ka ilke ya da akllyfi-
den bag1mS1z bir varhk olmad1gm1, var- rtitmelerin bir sonucu olmayan ilkeye,
hgm zihne tabi oldugunu soyleyen ve ilk ilke ad1 verilir. Buna gore, il ilkeler
devleti degil de, bireyi on plana r;lkartan bir sistemin temelinde bulunan ve siste-
tmodem idealizmden, zihinden bagun- min varhg1 ve tutarhhgmm kendisine
SlZ bir ger~ekJik kabul etmek. fakat bu ba~h oldugu apat;lk yasa, neden ve ku-
gert;ekligi, Idea ya da kavram cinsinden rallan; ~eylerin, her ne ise o olmasuu
tarumlamak ve devleti on plana ~kari:Jp, saglayan temel yasalan; varhgm, onto·
bireyi devlete tibi kdmak bak1mmdan lojinin kategorileri ya da postiilalanru,
farkhhk gosterir. her tiir bilginin temelinde bulunan ev-
ilke [Os. umde, esds, kaidei esasiye; ing. prin- rensel dogrulan tammlar. Ote yandan,
ciple; Fr. principe; AI. prinzip]. Zamansal, davram~1m1za y<c·da ara~brmam1za
mantlksal, epistemolojik ya da ontolojik yon vermek, diizen kazand1rrnak ic;in
dtizende ilk olan. kuUarulan bir ilkeye ise, yonlendirici ilke
Buna gore, 1 ontolojik anlamda bir ~e denilmektedir.
yin kokeni ya da kaynag1, niha£ ve en · Bilimden, bilimsel ara~hrmadaki belir-
yuksek nedeni olan ~eye; bir bile~ik leyici bir ilke olarak nedensellik ilkesi-
cismi meydana getiren, mutlak ya da ni, ahl~k alanmdan da, ahlaki ya~am1
goreli olarak basit olan oge, birtak1m belirleyen ko~ulsuz buyrugu kendisine
sonut;lan ya da etkileri olan guce; bir omek olarak verebilecegimiz duzenleyici
460 ilkelcilik
ilke, aktuel olarak dogru kabul edilen, erdem bak1mmdan geli~meye ~ah~ma
kamtlanamamakla birlikte, pratik ya da odevi gibi odevler yer ahr.
kuramsal bak1mdan deger ta~1yan bir ilk felsefe [Yun. prote philosophia; Os. felse-
ideal olarak olarak degerlendirilmeli~ fi ula; ing. first philosoplry; Fr. philosoplzie
dir. Yine, fennel manhgm ilkelerine, premiere]. t Aristoteles'in, varhk olmak
tum ak1lyurutmelerin kendilerine da~ baklmmdan varhgm kendisini, varhgm
yand1g1 apa.;1k, temel dogrulara da ras~ nedenlerini, ilk ilkelerini ve o:z.sel ozel-
yonel ilkeler ad1 verilir. liklerini, her liir varolu~un gene) ve kah-
ilkelcilik [Os iptid6iyye; lng. primitivism; Cl ozelliklerini konu alan, degi~mez ve
Fr. primitivisme; AI. primitivismus]. llkel a~km varhg1 ara~t1ran ve gunumuzun
ya~am ve toplum bi.;imine yuksek bir metafizik ve ontoloji anlayi~lyla, teoloji-
deger bi.;en ve uygarhgm katkllanru sine yakm olan disipline verdigi ad.
goz ard1 ederek, ilkel ya~am tarzm1 ve ilk hareket ettirici [lng. prime mover; Fr.
insandaki ilkel safhk ve basitligi ozleyen premier nroteur]. Aristoteles metafizigin-
anlay1~; uygarhk tarihini ba~lang~.;taki de, evrendeki tiim hareketin, kendisi
sa£ ve kusursuz bir durumun bozulmas1 hareket etmeyen kaynagma, ereksel ne-
olarak goren, kurtulu~un ancak saf, den olmak anlammda, evrendeki hare-
basit ve ilkel bir ya~ama geri donulme~ keti ba~latan dogaustu guce verilen ad.
siyle soz konusu olabilecegini savunan Evrendeki hareketin ba~latlCISI olduk~
goru~. tan ba~ka, soz konusu hareketin koru-
llkelcilik bu r;er.;eve i.;inde, kronolojik yucu ya da idame ettiricisi clan, kendisi
ilkelcilik ve kulturel ilkelcilik olarak olmad1gmda evrende hi.;bir hareket ya
ikiye aynhr. Bunlardan 1 kronolojik ilkel~ da de~~menin olamayacag1 hareket
cilik tarihin en iyi doneminin, ilk ve en k_aynag1.
eski donem oldugu inanc1yla belirlenir~ Ilk kez olarak Aristoteles tarahndan
ken, 2 kulturel ilkelcilik, uygarhgm kaza- ortaya atllm1~, tektannh tum dinlerin
mm ve ba~arllarmm kotu oldugu ve filozof ve ilahiyat~lan tarahndan geli~~
insanhga kotiiluk ve mutsuz getirdigi tirilmi~ olan ilk Hareket Ettirici du~un~
inancmdan olu§ur. cesi, Aquinah tThomas'm ~ yolunda~
ilk elden odevler [lng. prima facie duties; ki birinci kamta kar~1hk gelmektedir.
Fr. devoirs a premiere vue]. lngiliz du~u ilk madde [Os. heyuldyr ula; lng. prime mat-
nuru David tRoss'un, Kant'm odev ah- fer; Fr. premiere mat~re ]. Tiimuyle gizil
l§kmdan ve ko~ulsuz buyruk anlay1- bir bi~mde,_ potansiyel olarak varolan,
~mdan hareketle geli~tirdigi ahHUd o- her tur ozellikten yoksun bulunan daya-
devler butiinu. nak. Tiim fizild nesnelerde ayn1 olan ve
Buna gore, ahlMd bakundan apa~k aktif gi.i.; ya da ilkeler tarafindan ~eldlle
clan, kabul etme zorunlulugu duydugu- nen madde. Hi.;bir yerde tek ba~ma va-
muz, mutlak Odevler olma e~limi sergi- rolmayan, bundan dolay1, bir soyutlama-
leyer:t ve kendileriyle .;ah~an ba~ka bir nm sonucu olan ve ancak madde ve
ilk elden Odev olmad1g1 takdirde, mut- fonndan meydana gelen bireysel ~yle
lak Odevler olarak gorulmek durumun- rin dogasmdaki bir oge olarak varolan
da olan odevlere, ilk elden odevler adl dayanak.
verilir. Ross'un ilk elden Odevleri arasm- ilk neden [Os. illeti Ql6; lng. first cause; Fr.
da, verilen sozu tutma, ozur dileme ya cause premiere]. Evrenin varolu~unu ken~
da yapllan bir yanh~1 tcl§fi etme, ba~ disine bor.;lu oldugu, evrenin d1~mda
kalanmn ~jahsmuza yonelik iyilikleri olan fail neden. Sonucun dogu~una ger-
kar~1smda ~ukran duyma, ba~kalanna .;ekten katk1da bulunmakla birlikte, so-
kotiiluk yapmaktan her durumda ka- nucun d1~mda, sonuca a~km olan, ken~
.;1nma, adil olup, herl<ese hakettigi dege- disi evrenin nedeni olmakla birlikte,
ri venne ve yetenek, iyilik, karakter ve kendisinin nedeni bulunmayan neden.
ilk neden kanatl 461
Evrenin varolu~unun telnel ve ba~lang1c; olup biten her olay1 nedenini gostere-
nedeni olmakla birlikte, kendisi bir nede- rek a~aklamaya ~ah~ayorsak, ayn1 ~ekil
nin sonucu olmayan ilk varllk. Evren va- de bir biitiin olarak do~anul kendisini
rolmadi~l zaman, nedensel faaliyetiyle de ac;akJaanamlZ gerekir, ~unkii varh~a
evreni yaratma~ olan, ya da evren statik gelen her~eyin bir nedeni vard11 ve hi~
bir bi<;imde, hi~bir neden sonu~ ili~kisi bir ~ey nedensiz de~ildir. Bir ~ey, belli
soz konusu olmadan varoldu~unda, ev- bir sonu~, ancak ve ancak kendisinden
rendeki nedenselli~i ba~latan Tann. 1nant1ksal ve kavramsal bak1mdan once
ilk nedenin aktif bir giice, SlnirSlZ bir otan bir nedenle a¢danabilece~ine go-
kudrete sahip old'u~u kabul edilir; buna re, do~a da ancak ontolojik olarak ken-
gore, ilk neden eseri olan evrenden ba- disinden once olan 'do~aiistii bir var-
~1ms1z olup, ondan do~asa baklm1ndan hk'la, yani Tanrl'yla a~1klanabilir.
da once gelir. Buradaki nedensellik, za- Yine, ayru ~er~eve i~inde, her olayan bir
man i~inde ard1~1khktan farkh bir ne· nedeni olmas1 gerekti~ini ve herhangi
densellik olarak ortaya ~1kar, ~iinkii ge· bir ~eyin kendi kendine varh~a geldi~i
leneksel felsefede ilk nedenin eserinden, ni soylemenin bir ~eli~kiden ba~ka hi~
zamansal olarak de~il de, manhksal ola- bir ~ey olmad1~1ru belirbnemiz gerekir.
rak once oldu~u kabul edilir. Her neden daha onceki bir nederun so-
Evrende soz konusu olan ve bilim tara- nucudur ve bu, her bir onceki nedenle
findan ara~tullan tiim ikincil nedenler- ilgili olarak, bu ~ekilde geriye do~ru
den ~ok daha derin ve temelli bir anlam gitmek zorundadu. Fakat bu nedenler
i<;inde neden olan saz konusu ilk neden, dizisi sonsuzca geriye gidemeyece~n
Tann olarak tanunlanu. ilk neden ola- den, nedenler dizisinin bir ba~langiorun
rak Tanr1, evrende ortaya ~akan tiim ol!nas1 gerekir. Dyleyse, olaylar dizisinin
varhk ve ikincil nedenlerin temeli oldu- ba~latlciSl olan, ancak kendisi bir neden
~undan, O'nun var olmadl~Inl dii~iin tarabndan meydana getirilmemi~ olan
mek olanakh de~ildir. Ilk neden kendin- bir ilk nedenin var olmas1 gerekir. Karu-
den var ve kahc1 olan Varhk'ttr, ~iinkii ta gore, bu nedenler dizisi do~aya, ilk
ilk neden'in kendisine neden oldu~unu neden de Tann'ya kar~d1k gelir.
soylemek do~ru ve uygun bir konu~ma llk neden kan1h, her~eyden once ~eli
tarz1 de~ildir; 0, kendi kendisinin yeter ~ik oldu~u gerek~esiyle ele~tirilmi~tir.
nedenidir. Ele~tiriye gore, kan1t her~eye ba~ka bir
ilk neden kanlh [ing.jirst cause argument; ~ey tarahndan neden olundu~u kabu-
Fr. argument de cause premiere]. Tann'nm liiyle ba~lamakta, fakat daha sonra,
varolu~unu, evrenin varoldu~u olgu· Tann'n1n ilk neden, nedeni olmayan
sundan ve nedensellik ilkesinden hare- neden oldu~unu one siirerek kendi ken-
ketle kan1tlamaya ~ah~an kan1ta veri- disiyl~ ~eli~mektedir. Buna gore, karut
len ad. ayru anda hem, kendisine neden olun-
Kozmolojik kan1t olarak da adland•n- maml~ bir neden olamayaca~1n1 ve
lan bu kan1t, diinyaya ili~kin do~rudan hem de Tann gibi, bir neden taraf1ndan
gozleme dayanan ve bundan dolaya em- meydana getirilemeyen bir ilk neden bu-
pirik bir karut olarak adlandlnlan 'Oil- lundu~unu one siirmektedir. Ba~ka bir
zen ve ama~ kan1t1'ndan farkl1 olarak, deyi~le, kan1t her nedenden once ba~ka
yaln1zca evrenin varoldu~u empirik ol· bir nedenin gelmesinin zorunlu oldu~u
gusuna dayan1r. nu sayledi~i halde, ilk nedeni ni~in bu
Ilk neden kan1hna gore, do~anm i~in· kurahn d1~1nda tuttu~unun yeterli bir
de ortaya ~1kan fizyolojik, biyolojik, v. a~1klamas1ru verememektedir. Bu kura-
b. g., olaylara ek olarak, do~arun kendi- hn yalnazca do~al olaylar i~in ge~erli ol-
si de bir a~1klamaya gerek duyar. Yani, du~unu soylemek ise, problemi ~ozme
nasll ki do~adaki her varh~1, do~ada den brrakmak demektir.
462 amge
Zorunlu varhk, varolmamas1 m·Jmkur. O,. ti.ir inan~tan soz edilebilir: !Bildi-
ohnayan varhkt1r ve bu Zorunlu Varhk girtden ~a~mama olarak inan~: tnantlan
ta, Tann'du. ~eyin kar~ltl hakkmda kamtlar oldugu
Kamt ilk kez, varolanlan mtimktin var- halde, aym ~eye inanmaya devam et-
hk ve Zorunlu Varhk diye ikiye ay1ran mekten olu~ur. Buna gore, insamn daha
ve Zorunlu Varhg1, ozu varolu~unu i~e onceden kazanm1~ oldugu goru~lerine
ren Varhk olarak tamrnlayan tFarabi ta- baglantnayt surdurmesi, duygusal a~t
rafmdan one surulmu~, daha sonra da dan ku~kularla rahahnm ka~masmdan
ttbni Sina tarafmdan geli~tirilmi~tir. ya da sahip oldugu goru~lerin dogru
Bah'da ise, kamt Aquinah +Thomas ta- olmadtgm gosteren yeni verilerin 1~1-
rahndan ortaya konmu~tur. gmda du~unme ah~kanhklanm yeni-
imsak. i~lamda, kotu davraru~lardan sa- den gozden ge~irme ihtiyact ile kar~1
kmma; Kur'an ve hadislerde ge~en ~o kar~1ya gelmesine k1yasla, daha btiytik
kanlamh sozleri yorumlamaktan ka~m bir rahathk saglar. Bu nedenle, boyle bir
ma tavrma verilen ad. tav1r sergileyen insan, yeni kanltlara
inan~ [Os. itikat, iman; ing. belief, faith; Fr. tam bir ku~kuyla ve hatta du~manca
croyance; Al. glauben]. 1 Genel olarak, bakarak, yalruzca daha onceden kazan-
m1~ oldugu gorti~leriyle uyu~an go-
bir ~eyin ya da kimsenin varhgma, bir
rti~leri kabul eder. Yeni veri ve kanttlar-
iddiamn dogrutuguna inanma, biri i~in
gtiven besleme durumu. 2 Dini bir ~er la kar~tla~mca, onlan oldugu gibi
yorumlamayt reddeder. lnand1g1 ~eyin
~eve i~inde, evreni yaratan ve yasalan-
aleyhinde karutlar oldugu halde inan-
m koyan bir Tann'mn varolu~unu ve
ma, bundan dolayt, karutlardan ka9f1a
vahyi tarh~llmaz kabul etme tavn 3
ile birlikte ytirur.
lnan~, felsefedeki ozel anlarru i~inde
II inanma istegi olarak inan~: Bir gorti~ti
ise, dogruluguyla ilgili olarak kesin so-
benimsemeye kalkl~hguruz zaman, ge-
nu~lu kan1tlann, saglam verilerin bu-
nellikte ortada ti~ alternatif vardtr. Go-
lunmad1g1, fakat yine de dogrulugu le- rti~ti destekleyen kanttlar varsa, ona
hinde belirli dayanaklann soz konusu inanmamtz gerekir. Eldeki kamtlar go-
oldugu o gibi bir onennenin dogru ol- rti~tin dogru olmad1gm1 gosteriyorsa
dugunu dti~tirune ya da savunmaya, eger, bu kez gorti~ten vazge~rnemiz soz
kesin bilgiden daha zay1f olmakla bir- konusu olur. Nihayet, ortada gorti~u ne
likte, temelsiz san1dan ~ok daha gti~lti destekleyen ne de yalanlayan kantt yok-
olan bilgi par~asma kar~dtk gelir. sa, bu kez ele~tirel bir tavu taklnmam1z
Buna gore, o onermesini bilmenin, o ve ku~ku durumunda kalmamtz iyi
onermesinin dogrulugunu gerektirdigi, olur. i~te burada soz konusu olan inan~,
yani yanh~ bilgiden soz edilemeyecegi kamtlara ragmen degil de, ti~tincti ~Ikta
yerde, o onennesine inanma ile ooner- soz konusu olan bir se~im olarak, yani
~esinin akti.iel olarak yanh~ olmas1 bir ortada kamtlar olmad1g1 i~in, inanma
tutars1zhk yaratmaz, yani inan~ yanh~ arzusuna bagh olarak inanmadtr.
da olabilir. inan~, yargmm oznel tarafl ~tinkti insanlar ku~ku durumundan
olarak da tan1mlanabilir. lnan~, dogru- ho~lanmazlar. Bu ~er~eve i~inde Arneri-
lugu i~in saglam dayanaklarm, rasyo- kan filozofu tlames, ozellikle din ve
nel temellerin pek soz konusu olmad1g1 ahlak alanmda, Tann'nm varolup olma-
bir onenneyi dogru kabul etme tavn- dtg1, insan ruhunun oltirnstiz olup ol-
du. Bu ~er~eve i9nde, ilk ilkelere ya da madtgl konusunda ne leyhte ne de
aksi yomlara inand1~m1z yerde, bu ilk aleyhte hi~bir bilirnsel karut olmadtgt
ilkelerden ya da aksiyomlardan man- i~in, insanlarm Tann'run varolduguna
hksal olarak ~1karsanm1~ olan onerme- ve ruhun oltirnstiz olduguna inanma ar-
leri bildi~miz saylenebilir. zusu ve haklan oldugunu soylemi~tir.
464 inan~ felsefesi
Sonunru inane; turu ise, Ill dette1Jime da- l<Inda ~u y2 da bu yolla hi~bir ~ey bil-
yalJ beklenti olarak inanfltr. Burada ise, medikJeri kon ulara iii~ kin bir kanaati
inan~ karuta dayanarak inaruna anlanuna sec;tiklerinde, bu kanaatin, onlann diru
gelir. Bu ti.ir bir inan~, gec;mi~te do~ru ol· ve ahlaki arzulan ile uyu~an bir niteJik-
d u~u gori.ilen ~eyin gelecekte de kan1tlar te olaca~uu one si.irmi.i~ti.ir. Ona gore,
taraf1ndan desteklenmeye deva1n edece- inaruna haklwu inanma arzusu belirler.
~i umut ve bekJentisini ic;erir. Tann'run varolup olmad1~1, insan ruhu.-
inan~ felsefesi [Os. felsefei itikat; ing. Jai tit nun oli.imsi.iz olup olmadl~l konusunda,
philosoplty; Fr. pltilosophie de foi]. Ahlak ne leyhte ne de aleyhte hic;bir bilimsel
ve dinin postula ya da dogmalaruu guc;- karut yoktur. Bununla birlikte, insanlar
lendinneyi arnac;layan, temel hakikat ya bir Tann'n1n varoldu~una ve insan ru-
da do~rulu~u do~rudan ve araos1z kav- hunun oliimsi.iz oldu~una inanma hak-
rayi~a dayand1ran; felsefenin gorevinin klna sahiptir, zira bu inan~lar, insarun en
dini inanc1 ac;1klayip anlamland1nnak ol- temel ve en derin arzulanna kar~1hk ge-
du~unu one si.iren; ve dolayisiyla, abl- lir ler. Onlar olmasa, ahJW ol,.utlerimiz,
dan ~ok inanca dayanan felsefe t:tirii. umutlaru.n12 ve arz.ularmuz ~oker. Bun-
Daha ~ok gizemcilikle e~anlamh olarak dan dolay1, insan do~asuun bu temel ih-
kullanllan inan~ felsefesi, akla gi.iven- tiyac; ve arzusW\a kesinlikle sayg1 goster-
Ineyen, akJ) kar~lSlnda inanca oncelik mek gerekir.
veren, kesinli~e giden yolda arac; olarak ina yet [Yun. pronoia; ing. providence; Fr. pro-
insan ruhunun ba~ka fonksiyonlanna vidence; Al. vorsehung]. Tann'nm, a~kla
de~er veren, hakikatin kayna~rrun sez- ba~land1~1 di.inyada olup biten her§eyi
gide, duyguda veya belli bir mistik go- onceden bilmesi ve yonetmesi; insanlan
rude old u~un u one si.iren bir felsefedir. kurtulu~a ya da selamete eri~tinnek i,_in,
inan~ manh~l [tng. logic of faith; Fr. logi- onlara yapm1~ oldu~u yardun, gosterdi-
que de la joi]. Ortac;a~ felsefesinde, kimi ~ li.ituf.
di.i~i.ini.irler taraflndan one si.iri.ilen ve lnsarun ic;mi ayd1nlatan, onu ku§kudan
inanc1n, do~al ya da klasik manhktan kurtaran ve insanlara do~ru yolu goste-
i.isti.in alan, kendisine ozgi.i bir mant1~1 ren tanr1sal l§Ik olarak inayet, Tanr1 ta-
oldu~unu savunan gori.i~. rahndan insanlara yapdan manevi yar-
Teizmin Tanr1 kanitlanrun ispatlay1o dundJr. Buna gore, insan Tanr1'run izni,
bir gi.ici.i olmad1~UU dile getiren, yal- iste~i olmadan, hi,.bir ~ey yapamaz;
ruzca analitik onermelerin mutlak bir Tann'run izni olmadan, yine evrende
bi.;imde kesin oldu~unu one si.iren; ve yer alan hi,.bir varhk klp1rdayamaz. Su
dolayisiyla, geleneksel Tanrr karutlann- hAlde, varhk kavranun1n kapsam1na
da kullan.Lian nedensellik ilkesinin anali- giren her~ey T anr1 buyru~una ba~hd1r,
tik bir onenne olmamas1 nedeniyle, Tanr1'n1n iznine tibidir.
Tann kan1tlanrun olasll1 argi.imanlar ol- Bu ,_er~eve i~inde, Tann insanlar ara·
maktan oteye gidemedi~ni savlayan bu s1nda kendine yalun bulduklanna baz1
manbk anlayi§Ina gore, felsefeden ~ok tannsal ihsanlarda bulunur. i§te, inayet,
daha i.isti.in alan dogmatik teoloji alarun- insanm gonli.ine uyar1c1 bir ~·k olarak
da kullarulan inan,_ manh~l, klasik man- do~an bu ihsanlar, insaru kurtulu~a er-
h~ln ozde~lik ilkesini a~ar. diren soz konusu tarmsal yardun ya da
inanma arzusu [lng. will to believe). Ame- li.i tfu tarwnlar.
rikan filozofu William tJames'1n, insan- indirgeme [Geri goti.inne anlanuna gelen
larda varoldu~unu belirtti~i en derin Latince reducere'den gelen fiil; Os. irca;
arzu ti.iri.i. ing. reduction; Fr. r~uction; Al. reduktion).
insanlar1n ku~ku durumundan ho~lan 1 Genel olarak, bir ~yi, kendisine ozel
madiklaruu, bir ~eye inanmay• tercih et- ya da ayncahkh bir konum atfedilen
liklerin.i belirten James, insanlann hak- ba~ka bir §eye geri goti.inne y a da o
indirgemecilik 465
~eye araclhjl•yla al'•klama. Buna gore, g• veya onkabul olmadan, bizatihi ol-
ama~ A'lan a~lklamak oldugunda, A'la- duklarl gibi gorebihne imkiin1 veren i~
rm, kendilerine, ornegin onlolojik, veya leme ya da yonlemekar~1hk gelir. Soz
manllksal ya da onlolojik bir ilncelikleri konusu indirgeme oziin bizalihi kendin-
oldugu i~in imliyazh bir ya da slalii ve- de ve kendi ba~ma sezilmesine imklin
rilen B'lerden ba~ka bir ~ey o!madljll veren eidetik indir geme ve olgulardan
soylenir. lransendenlal oznellij~in bizalihi kendi-
Bu ~er~eve i~inde, a) nesneler nesnele- sine goliiren lransendental indirgeme ola-
re, olaylar olaylara veya ozellikler ozel- rak ikiye aynlmaklad1r.
liklere indirgenebilir. lndirgemenin bu- indirgemecilik [lng. reductionism; Fr. re-
radaki kar~1hjl• iizde~le~lirmedir. b) in- ductionisme) 1 Genel olarak, karma~1k
dirgemenin ikinci anlam1, bir leorinin fenomenlerin en iyi bir bi~ilnde, bu fe-
ba~ka bir lcori araclhjllyla a~lklanmasl nomenleri lemel, ilkel ogelerine ay1ran
m, anla~1hr hale gelirilmesini ifade bir bile~en analiziyle anla~llabilecegi
eder. Soz konusu anlanu i~nde indirge- ni; dogaya ili~kin daha derin bir kavra-
menin ger~ekle~ebilmesi i~in, a~1klanan Y•~a, ancak ve ancak belli bir diizeyde
leorinin kendisine indirgendijli leorinin ger~ekle~lirilen her analizin daha derin
dijlerine k1yasla, epislemolojik bakJm- ve ileri bir diizeye goliiriilmesi duru-
dan daha Ierne( ya da basil, konu aldljll munda ula~•labileoegini one siiren ve
nesnelerin de onlolojik bak.Jmdan daha dolay•s•yla, a~1klanmak islenen feno-
ilksel olmas1 gerekir. Bu liir bir indirge- men ya da fenomenleri ilkel ogelerine
meye leorik indirgeme ad1 verilmekle- irca eden laV1r; daha karma~1k ve yiik-
dir. c) Ole yandan, bir grup veya belli sek diizeyden fenomenleri daha basil
bir alanla ilgili onermenin ba~ka bir ve a~ag1 diizeyden fenomenler araclh-
grup onermeye indirgenmesine an/am- ll•yla a~lklayan bir ogrelinin yakla~lml;
sal indirgeme denir. Bu tiir bir indirge- ~ok farkl1 ve ~e~itli fenomenleri ilk ya
me, omegin loplumsal olgularla ilgili da lemel bir a~1klay•c• ilkeye geri goliir-
onermeler bireylere dair onermelere me slralejisi.
veya zihin hiilleriyle ilgili onermeler Bu ~er~eve i~inde, karma~1k ve anla~ll
davram~a dair onermelere indirgendi- masl gii~ clan bir ~eyi daha az karma-
gi zaman ger~ekle~ir. d) Nihayel, belli ~lk olana indirgeyerek a~1klama lavnm
bir rengin belli bir dalga boyundaki ifade eden indirgemecilik, aynca, bir
·~•ga indirgenmesi orneginde oldugu hukuk sislemini, bu sislemin larurnladl-
gibi, indirgenen ile onun kendisine in- ll• hak ve odevleri hi~ dikkale almadan
dirgendijli ~ey arasmda nedensel bir salt gii~ ili~kilerine indirgeyerek a~lkla
ili~ki kuruldugunda, bu liir bir indirge- mada, cinselligi, ili~kiye girenlerin
meye nedensel indirgeme ad1 verilir. duygu ve dii~iincelerini hi~ hesaba kal-
2 lndirgeme ikinci olarak ve biraz madan, biyolojik bir forlksiyon olarak
daha leknik, manllksal anlam i~inde, lammlamada oldugu gibi, ' ... den ba~ka
t Arisloleles'in las1m manhjlmda, ikinci hi~bir ~y dej~ildir' ifadesiyle som utla-
ve ii~iincii ~ekilden lasunlarm kaml- ~an, diinyay• bir onyarguun, onceden
lanmasmda kullamlan i~lem ya da yon- vanlm1~ bir sonucun bak1~ a~1smdan
lemi ifade eder. Buna gore, ikinci ve basitle~lirme arzusunu yans11an, fakal
ii~iincii ~ekilden las1mlar, ge~erli ol- felsefi olmayan lav1r, a~Jklama liirii i~in
duklan daha ba~lan varsay1lan birinci kullamhr.
~ekilden las1mlara indirgenmek sure- 2 Melafizikle, her~eyin, nihaf, en yiik-
liyle karutlamr. lndirgeme burada, dog- sek, zorunlu ve en ger~ek diye lammla-
rudan ya da dolayh olabilir. 3 tFeno- nan lek bir ~eye (omegin, belli bir loze,
menolojinin kurucusu tHusserl'de ise olu~a, maddeye, Tanr1'ya, ruha ya da
indirgeme, ~eyleri, herhangi bir onyar- ldeaya) indirgenebilecegi inanc1 ya da
466 indirgeme yanh~1
laikle~me siirecinden de etkilenen ve ins an ya~am1n1n ii~ diizeyi [i ng. three le-
Tann·yr yok say1p, yerine dogayt gec;iren vels of the life of life of nzan; Fr. trois nivea-
insanmerkezci hiimanizm, tmaddecilik ux de la vie de I' hoPnme]. 19. yu.zyll Fran-
ve tpozitivizmin bir iirilnii olrnak duru- SIZ filozofu Maine de tBiran ile insan
mundadlr. 0, mutlak do~rulann olma- it;in, estetik, ahlaki ve dini varol u~ olmak
dt~lnJ savunurken, insa1u tannla~tU' iizere iit; ayn varolu~un soz konusu ol-
tnl~, kotiilii~ evrim siirecindelci get;ici dugunu one siiren Danimarkab filozof
bir evre olarak degerlendirn\iitir. SOren +Kierkagaard'Jn, insan varhgr ac;t-
lnsanmerkezd hiimanizmin laik insaru, smdan iic; ayn ya~am tarz1 arastnda bir
Maritain·e gore, ya~amtn kendisine son- sesme yapma olana~l bulundu~untt
suz bir deger verip, ona adeta tap1n1~ ifade eden gorii~leri it;in kullarulan genel
L1r; ozgiirlii~e inanmakJa birlikte, ozgiir terim.
iradeyi temele alamam1~; makineye kole- Bu filozofl ardan, ome~in ins an aldt ve
lik ic;inde e,itlige inarurken, adaleti unut- iradesin.in ba~ka bir kaynaktan yardtm
mu~, karde~ sevgisinden yoksun olarak gormediginde, yetersiz ve stnarh o1du-
demokrasinin pe~ine dii~mii~tiir. Bu tiir gunu savunan Maine de Biran'a gore,
bir h(imanizmin, -;a~da~ diin yadaki so- insan varh~1 it;in birinci ya~am diizeyL
nucu, Maritain·e gore, Marksizm ve bir hayvan ya da duyutnsal bir varhk
Alman nasyonalizmidir. Bundan dolayt, olarak ya~amayla belirlenir. Bu diizey-
onun geli~iminde aynca Marx, Darwin, de, insan tiimiiyle edilgen olup, kendisi-
Freud ve Nietzsche·run biiyfik katlos1 ol- ni hayvani dogastna, etin istek ve tutku-
mu~rur.
lartna teslim etmi~ durumdadtr.
insanmerkezcilik [Os. lilbf¥riyye; lng. ant-
tkinci ya~am diizeyinde ise, insan bi-
ltropocentrism; Fr. anthropoanlrisme; AI. lincin ya~amtru, dil~iinen ve ozgiir bit
anthropocentrismus ]. lnsarU merkeze alan;
bit;imde eyleyen bilint;li ozneninhayatJ-
insanb~1 evrenin merkezine yerle~tiren,
nt surer. Burada, ki~isel ve kendine
in san var hklanrun ilgi ve -;Jkarlanna ozel
yeter bir varolu~ stiz konusudur. Buna
bi r on em a tfeden goril~ ya da yakla~1m.
kar~1n, ii~Lincii ya~am diizeyinde, insan
1nsaru diinyarun merkezi, biitiin yaradt-
l~m n.ihai hedefi yap1p, her~eyin kendi-
kendisini Tann'ya teslim eder, mutlak
sine tabi oldugu nihai ve en yiiksek amar; bir edilgenlik hali it;inde, Tann·n•n etki-
olarak goren, ornegin, giine{'in insanm si albnda, Tanr1 a~k•yla tinsel bir ya~a
ayd•nlanmas1 ve tsuunas1, bitki ve hay- mt ger~ekl~tirir.
vanlann da insarun beslenmesi i.;in va- in se. Orta.;agda, Tann'yla ili$kili olarak
roldu~nu savunan anlay1~1 ifade eden kullandan ve "kendinde' anlanuna ge-len
bir terim olarak insanmerkezdlik, Yunan- latince terim. Buna gore, Tann, her~yin
ca insan anlanuna gelen anthropos ve kendinde oldugu, kendinde bulundugu,
merkez anlanuna gelen kmtron s6zcillde- ezeli ebedi, nihaf ve en yfiksek, kaim var-
rinden tiiretilmi~tir. Buna gore, insan- hkbr.
merkezrilik. insarun deterlerinin evrenin in~acahk [ing. constructi'oism; Fr. constnlc ..
i~leyi~i ic;in gerekli temeli olu~turdugu tivis~; Al. construktivismus ]. 1 Episte-
nu ve evrenin de bu degerleri destekle- molojide, bilginin elde ettigim.iz, kazan-
digini one siirerek, ger~ekligin, yalnlZ- dtgtmtz bir ~ey degil de, iirettigimiz bir
ca oznel insan tecrii besinin formlanrun ~ey oldugu; bilgide veya herhangi bir
olu~turdugu temel iizerinde a-;Jklanabi- disiplinde ara~t1rma konusu olan nes-
lecetini belidir. nelerin, d1~ diinyada insan zilminden
Geleneksel felsefi ya d a dint gorii~lerle bagtmstz olarak varolan ve k~fedilme
tlk~aglann biliminde rastlanan bu go- yi bekleyen nesneler detil de, yapunlar,
rii~, Ronesans·la birlikte yok olup git- insan zihni taraftndan meydana getiri-
mi~tir. · len konstriiksiyonlar oldugu gorii~ii.
iride 469
•na yolunda, fiziki arzulanru kontrol cihi olamayacag1ru, fakat insan bilinci-
edeme1nesini; bedensel isteklerini, birta- nin, ozu itibariyle yonelilnsel ve yarahCJ
klm ahlaki ve rasyonel ilkelere dayana· oldugu i~in, dunyaya bir kez geldikten
rak denetleyememesini; iyiye, dogruya sonra, ozunu ve ozgu rlu~iinu kurabile-
ve ohnasx gerekene ili~kin bilgiyle diz- cegini savunur.
ginleruneyen, kontrol alhna ahnamayan iradecilik [Os. iradiyye mezhebi; !ng. volon·
istek ve arzular aras1nda bir ~ab~ma ol· torism; Fr. volontorisme; AI. volontoris-
dugu zaman, kotti olaru isteme ve se~· rnus]. 1 Gene) olarak, dogc.y1 ve ins an
mesini ifade eder. tecrubesinin t;~itli yonlerini, akh bir kl-
Yine, ayn1 baglamda, insan iradesinin, Y'Ya barakarak, tiimuyle irade kavrarru·
un, ~an, ~eref, haz ve mutluluk gibi nm 1~1g1nda yoru1nlayan goru~ ya da
~eyler tarahndan. hi~ etkilenmeyip, ah· felsefi ak1m; entellektiiel ya~a1nda, du·
lakin rasyonel ve evrensel ilkeleri, yasa· ~unme ve bilgilerune surecinde ya 'da
Jan ve odevlerine uyma yiikumlulugiiy· davraru~la ilgili kararlarda iradenin one·
le belirlenmesi durumu; iradenin d1~ mini vurgulayan tavu. insan iradesinin
k~u llar tarahndan belirlenmeyip, ken- ak1ldan ustun oldugunu ve dolayis1yla
di yasas1n1 kendisinin koymas1 hili de toplumsal, psikolojik, v. b. g., s1ntrlama
iradenin ozcrkligi diye tanunlan1r. Orne- ve ko~ullamalar1 a~abilecegini one
gin Kanfa gore, insan ozerkli~ini, ancak suren gorii~ olarak iradecilik, hem teorik
akla uygun hareket etmek suretiyle, ira· ve hem de pratik hayatta, bilgilenme su-
denin kendi kendisi it;in koydugu yasa- recinde veya eylemle ilgili kararlara
ya itaat etmesiyle kazanabilir. ula~mada iradeyi temele ahr, iradeyi
Ayru ko~ullar soz konusu oldugunda, temel yeti ya da meleke olarak on plana
insanlann, diledikleri takdirde, eyledik- ~1karhr.
lerinden ba~ka turlu eyleyebileceklerini 2 Ahlak alarunda, ahlaki kararlara
dile getiren ogretiye; insan varhklan- ula~mada ve ahlaki degerleri olu~tur·
nln, tiimuyle belirlenmi~ olmay1p, i~in· mada tek ve belirleyici ogenin irade ol-
de bulunduklan maddi, ekonomik, bi- dugunu, insan iradesinin, bilint;, akd ve
yolojik, fiziki ve tarihsel ko~ullan a~a sezgi gibi deger kaynaklan ve olt;utler-
bileceklerini savunan, insan i~in ko~ul den kesinlikle ustiin oldugunu ve insan-
lanml~hgl ve belirleruni~ligi kabul et· daki diger giit; ve yetileri yonetmesi ve
meyen gorii~e; ahlaki oznenin, d1~ uya· yonlendirmesi gerektigini iddia eden
ranlar tarahndan belirlenmeyip, kendi- ogreti. Boyle bir gorii~ aiJiaki iradecilik
sini bilin~ ya~anhlanyla anlay1~1na; i- olarak tan1mlarunaktad1r.
radenin ba~ka bir ~ey veya d1~ ko~ul 3 Neyin ahlaken iyi ya da kotu oldugu·
lar tarahndan belirlenmeyip, kendi ken- nu belirleyen biricik ~eyin Tann'nm
disini belirlemesi anlam1nda ozgur ol- iradesi ya da istemi oldugunu soyleyen
dugunu ileri suren yakla~1ma irade goru~. Ayn1 zamanda teolojik aliltiki pozi·
bzgtirliigii teorisi ad1 verilir. tivizm diye tan1mlanan bu goru~, teolojik
insan iradesinin fizyolojik, norolojik, ahlaki iradecilik olarak ge~er.
psikolojik, biyolojik, ekonomik ve tarih· 4 insan akh ya da diyalekti~in teolojik
sel ko~ullann ustiinde oldugunu, kendi konularda yetersiz ve degersiz oldu~u
kendisini ozgurce belirleyebilecegini nu, manhk yasalanrun, ancak Tann'run
iddia eden goru~ olarak irade ozgurlu· iradesinin i~e kan~mas1ndan dolay1 ge-
~ii teorisi, evrende, insan1n dun yas1nda t;erli hale geldi~, dini inanc1n yalruzca
s1n1rh bir belirlenmi~lik oldugunu, bir iradi bir eylem olan inanan kendisiyle
insan1n dunyaya gelmi~se, gelmemezlik hakh klllnabilecegi.n.i, dinin kayna~1nda
yapamayacag1ru, insarun nas1l, hangi iradenin bulundugunu savunan anlay1~.
donemde ve hangi anne babarun ~ocugu Teolojik irtidecilik olarak tarumlanan bu
olarak dunyaya gelece~iyle ilgili bir ter- goru~, ahlak1n nihai ve en yuksek kay-
irade ozgiirliiAii problemi 471
na~mm, insan akh ya da tannsal akll insamn karan, insandan ba~1rns12. ne-
de~il de, Tann'mn ir~desi oldu~unu, be- denlerin ve ko~ullarm ilrilnilyse e~er,
lirli eylemlerin Tann tarafmdan yasak- bu durumun, insanlarm ayru ko~ullar
lanml~ oldu~u i-;in giln~h, belirli ey- soz konusu oldu~unda, pek~la ba~ka
lemlerin Tanr1 tarafmdan buyurulmu~ tiirlil davranabilecekleri inanc1yla nas1l
oldu~u i-;in sevap ve de~erli oldu~unu ba~da~tmlabilece~i problemi olarak ta-
one surer. mmlanan ir~de ozgilrlil~il problemi, di-
5 Metafizikte, ir~denin ·yalruzca insan ni bir -;er-;eve i..inde, her~eye kadir olan
davram~Ull ve a~kl anlamak i-;in de~il, ve gelecek de dahil olmak ilzere her~eyi
fakat ger-;eklik bakurundan da ilk ve bilen bir Tann'run varolmas1, insanlann
temel oldu~nu, nihai ve en yuksek ger- yap1p edecekleri her~eyi ahnlarma yaz-
-;ekli~in ir~deden ba~ka bir ~ey olmad1~1p ml~ olmas1 durumunda, bunun, nas1l
ru, biltiln bir fenomenler dunyaslnll\ yal- olup da insamn ozgilrlil~il ve sorumlu-
ruzca ir~denin bir tezahilrii ya da ifadesi lu~uyla, giln~h dti~ilncesiyle uzla~tm
oldu~unu savunan o~reti. Metafizik labilece~i, insanlarm nas1l olup da oz-
irtidecilik olarak bilinen bu gorti~, ir~denin gilr olduklannm soylenebilece~i proble-
insan tecrti.besindeki ve evrende hilkilm mi olarak kar~1m1za ..1kar.
silren tiim de~~melerdeki ilk ve en belir- Ormi~in, isl~m dti~ilncesinde, insarun
leyici gil.. oldu~unu, bir gil-; olarak tasar- Tann kar~1smda rilzg~ra tutulmu~ bir
lanan ir~denin de~~melerin kayna~1 ol- yapraktan ba~ka hi..bir ~ey olmad1~1n1,
du~unu, soz konusu ir~denin amar;s1z, insan ir~desinin ozgilrlilkten yoksun
kendili~inden, varolan he~eye i-;kin olan bulundu~unu savunan Cebriye adh yaz-
kor bir gil-; oldu~unu iddia eder. gla mezhepten sonra, Mutezile mezhebi,
6 Hukuk felsefesinde, bir ki~i i-;irl insan ir~desinin ozgilr, insanlarln da
ahl~ki ve hukuld yilkilmliililklerin sa· kendi eylemJerinin mutlak faili ya da
dece ir~di bir kararla, ki~i tarafmdan yarahc1s1 olduklaruu one silrmil~tilr.
verilmi~ ir~di bir sozle ba~layabilece~i Bu goril~e gore, insan ozgilr bir varhk-
goril~il. 7 Yine hukuk ve siyaset felsefe- hr, ..ilnkil e~er kotiililkte tannsal ir~
sinde, hukuki pozitivizm olarak da bili- denin etkisi soz konusu olsayd1, bu tak-
nen ve devletin yasalanrun egemen gil-; dirde ya Tann'mn insanlan eylemlerin-
ya da yasakoyucunun ir~desini yansl- den sorumlu tutmamas1 ya da Tann'nm
hp, ba~lay1c1 gii-;lerini bu kaynaktan al- haks1zhk yaph~mm, insana kar~1 ada-
dl~ml savunan o~reti. letsiz davrand1~mm kabul edilmesi ge-
irade ozgiirliigii problemi [ing. problem of rekecekti. 1ki altematif te kabul edile-
free will; Fr. probl~me de Ia volont~ libre]. mez oldu~undan, insanlann eylemlerini
Flzild, biyolojik, tarihsel, ekonomik, co~ kendi ozgilr irAdeleriyle se ..tiklerini soy-
rafi ve metafizik detecminizrnin ge..erlili- lemek gerekir. Tann kusursuz adaleti
~ kabul edildi~inde, insamn tum ey- gere~i, insanlan se-;mekte ozgilr blrakh-
lemlerinin kendisinin etkileyemedi~i ve ~~ eylemlerinden sorumlu tutar.
de~i~tiremedi~i ko~ullar tarafmdan be- Soz konusu iki u-; arasmda kalan ve
lirlenmi~ olmas1 durumunda, gilnlilk ya- ehli sunnet diye bilinen 1hmh mezhep
~amda -;ok s1k sozil edilen sorumluluk, ise, ayru anda hem killli veya tannsal
su.., kendi kendini belirleme, ideallerirl ir~denin varh~ml ve hem de insanm
pe~inden gitrne ve ozgilrliik ruriinden kendi eylemlerini se-;mede ozgilr oldu-
kavramlann nasu anlamlandmlabilece- ~unu kabul etmi~tir. Ehli silnnet it;inde
~iyle ilgili olan problem; insarun her ey- yer alan iki mezhepten gerek E~ari
lemi, insandan baguns1z bir nedenselli- ye'nin kurucusu el-E~ari ve gerekse Ma·
~in eseriyse e~er, bu durum.un insandaki turidiye'nin kurucusu el-Maturidi, insap
ozgilrlilk duygusu ve bilindyle nasu uz- ni eylemleri zorunlu davraru~lar ve ihti-
la~tmlabilece~ problemi. yari eylemler diye ikiye aymrken, birin-
472 iradi
cilerin iradf olmaddclanru, oysa ikinctle- hi~ten yaratm1~hr. Dahast, Tanr1 diin-
rin iradi olduklaruu vurgular. Refleks, yayl zorunlulukla degil de, ozgiirce ya-
titreme benzeri zorunlu davranJ~Iann ratml~ttr; evren, iyiden ve iyilik ama-
tiilniiyle irade d1~1 olmas1na kar~1hk, cayla ~1krn•~t1r.
deger yargllarma konu alan eylemler irfan. tslam felsefesi ya da dii~iincesinde,
iradi se~imin sonucu olan eylemlerdir. Tann'y1 ve Tann'JW\ s1fatlaruu bilmeye
insan i~in ozgiirliik daha zi yade, bu iki yarayan tUm yollar i~in kullandan terim.
eylem liirii aras1ndaki farkhl1g1n bilin- Bu yo liar, iki ba~hk altmda toplanu: 1
cinde olmaktan meydana gelir. Bilim adamlanna, bilginlere ozgii olan
iradi [lng. voluntary; Fr. volontaire]. 1 Ge- ve sonu~tan nedene, eylemden s1fata ve
nel alarak iradeyle ilgili olan; 2 zorla- Slfattan oze ge~meye yarayan istidl&l ya
lnanln eseri olmay1p, iradeye bagh bu- da ~1kan.m yolu. 2 Evliyaya ozgii olan,
lunan, istemli olan, isteyerek yapdan i- ve goniilii temizlemekten ve goniilden
~in kullan1lan niteleme. madde ve diinya sevgisini abnaktan
Bu baglamda, omegin iradeden kay- olu~an i~ temizligi yolu. irfan, tasavvuf
nakJanan, iradenin sonucu olan eylem geleneginde, aynca ki~inin 'kendisini
tarz1nai oznenin ger~ek arzu, istek ve ni- bilmesi' olarak tarumlan1r.
yetlerine aykan bir bi~hnde ger~ekle~en irfaniye. Bat1 ya da Hristiyan dii~iince ge-
ve d1~tan gelen bir zorlamanm eseri lenegindeki gnostisizmin islam diinya-
alan eylem tarzmdan farkl1 olarak.. arzu, Slndaki versi yonu; ki~inin tannsal d iin-
istek, dii~iince ya da motif tiiriinden yarun tiim gizleri hakk1nda tam ve
i~l bir olay ya da belli bir bilin~ hAiinin ger~ek bir bilgiye sahip alabilecegini one
yol a~t1g1, niyetli, ama~h ve kendi kendi- siiren din gorii~ii.
sini belirleyen eyleme irddi try~lem ad1 ve- irrasyonalim [ing. irrationalism; Fr. irrati-
rilir. Bilerek isteyerek yapllan ve ba~ka onalisme; AI. irrationalismus]. Aydlnlan-
ttirlii de ger~eklqtirilebilecegi halde, ma ve 19. yiizyd takllc1hganln, diinya-
eylemi ger~ekle~tiren ki~inin se~mi~ ol-. run rasyonel ya da uyumlu bir biitiin
dugu tarzda yapdan ve lci~iye sorumlu- oldugu, insan akluun bu uyumlu biitii-
luk yiikleyen iradi eylem her zaman bir nii kavramaya yetili oldugu, diinyarun
yarg1, bir karar taraf1ndan ba~lat:J.hr. yap1 ve i~leyi~ini a~1ga ~1karacak olan,
lreneos. 126 y1hnda dogup, 202 yllmda ba~kalanna aktardabilir ve ogretilebilir
din ~ehitligi mertebesine yiikselmi~ o- olan yontemler bul und ugu, ins an top-
lan Hristiyan apolojisti. lumunun geli~mesinde, bu yontemlerle
Gnostikler it;in kaleme ald1g1 Sapkmlara kazandan bilgiden yararlanllabilecegi,
Kar~r adh eserinde, varolan he~yi ya- insarun ozii itibariyle makOI ve ilerle-
rat~ olan tek bir Tann'nm var oldu~ meye a~1k bir varhk oldugl.l ve insan1n
nu, gokyiizii ve yeryiiziiniin tek bir Yarn- potansiyel gii~lerinin, bilgisizliginin or-
bclstnm bulundugunu one siiren Aziz tadan kald1rdmas1 ve adalet ilkelerine
ireneos, Tann'n1n varolu~unu karutlar- dayanan kurwnlann yaratdmas1 ~ure
ken, diizen ve ama~ karubndan ba~ka, tiyle hayata ge~irilebilecegi gorii~lerine
ortak onay karubndan yararlanm1~br. kar~1 ~Jkan felsefi tavar.
Orta~ag felsefesini meydana getiren Dii~iince tarihinde ortaya Qkma~ olan
kimi konulan ilk kez olarak ortaya ko- ii~ a yn irrasyonalizmden soz edilebilir:
yan Aziz ireneos, yarabna konusunu ele Bunlardan birincisi olan 1 ontolojilc irras·
alan ilk Kilise babas1d1r. Buna gore, yonalizm ozellikle iinlii Alman filozofu
Tanra, diinyaya, tgnostiklerin t Anaksa- tSchopenhauer taraf1ndan one siiriil-
goras, tEmpedokles, tPiaton ve t Aristo- m ii~tiir. Bun a gore, soz konusu ontolo-
teles gibi Yunan dii~iiniirlerinden hare- jik irrasyonalizm, diinyarun bir anlam
ketle iddia ettikleri gibi, ezeli olan mad- ya da ama~tan yoksun oldugunu, diin-
deye ~ekil ver1nek suretiyle degil de, yanln iyi bir teleolojik ilke taraf1ndan
lsko~ Aydmlaninas1 473
kucu bir empiriznti benimseyen bu ha- (Tann'n1n birligi), Tann'ntn s1fatlan, ka-
reket, teleolojik bir goru~ten vazgec;e- za ve kader, ahiret, ruhun olumsuzlu~1,
rek, Descartes9 doga anlay1~1nln man· olumden sonra dirili~ gibi konu lara i~le
hksal sonuc;lann1 c;1karsam1~hr. mi~tir.lslam goru~lerini savunmay1 ana
Bun a gore, lskoc; A ydinlarunas1, dini ilke edinen kelam, Kuran'1n ayetlerine
vahiy ve felsefi spekulasyon kar~rs1nda anlam vennek, Kuran'1 anlamak, temel-
gozlem ve deneyimin onemini vurgula- lendirmek, her turlu lslam d1~1 inane; Ia
ml~, ahlak1n geli~imiyle goreciligin ya- m ucadele ehnek ve lslainla ilgili anJa~
rathgl guc;luklerin ustesinden gelmede mazhklan c;ozmek amac1 gutmu~tur.
toplu1nsal degi~1nenin ve toplumsal or· lslam felsefesirtin dogu~unda, aynca
ganizasyonun kac;uulmazhg•na i~aret lslamiyetin ~am ve Bagdat'ta, putperest-
ehni~tir. Endustrile~me surecinin toplu- lik ve Hristiyanhkla yuzyuze geli~i ve
ma maddi bir yarar saglad1guu savu· bu durumun yol ac;hg1 gerginlik, Tann'-
nan hareket, bununla birlikte toplumsal nm evrendeki mutlak kudreti ve bunun,
ilerlemenin bireyin 1nutluluguna zorun· insarun eylemlerinden sorumlu olu~uyla
lulukla katk.J yaphg1 du~uncesinden sa- olan ilgisirtin ortaya c;lkardtgt ahlild
ktnml~hr. problemler ve nihayet, lslam y~ go-
lslam felsefesi [ing. islamic philosophy; Fr. ru~unun birligini koruma zorunlulugu
plrilosopftie islamique; AI. Islamisch pltilo- problemi etkili olmu~tur. Bu karma~1k
soplrie]. Kaynaklann1 Hint, !ran ve Yu- problemlere ili~kin tartl~ma, lslam1n
nan U ygarhklanndan alan ve lslam U y- kendi s1rurlan ic;inde yedinci yuzyll1n
garhglna mensup olan ulkelerdel ozellik- ortalannda ba~lam1~hr. Bu problemle-
le 8. ve 12. yuzylllar aras1nda gerc;ekle~ rin c;ozumu, tart1~malarm bir sonuca
tirilmi~ olan her turlu felsefi faaliyete baglarunas1 ic;in, Kuran, Hadis, Kelam ve
verilen ortak ad. Tefsire ek olarak, felseff kavram ve yon-
lslam felsefesi, llkc;ag Yunan felsefesiyle temlere gerek duyulmu~tur. Soz konusu
Hristiyan Ortac;ag ve ozellikle de mo- kavram ve yontemleri ise, lslam felselesi-
dem A vrupa felsefesi arasmda bir kop- ne, ilkc;ag Yunan felsefesi sagla.rru~br.
ru olma i~levi yerine getinni~tir. Birc;ok lslam filozoflan llkc;ag felsefesini, once
du~unurun katk1 yapng1 !slam felsefesi- tek elden, M.S. Ul. yuzyllda lskenderi-
rtin dogu~unda, her~eyden once mus- ye'de do~u~ ve sonradan Bahya goc;-
lumanlann bu dunyadaki ya~amlar1n1 mu~ olan Yeni-Platoncu tPlotinos'un e-
duzenleyen ve kurala baglayan, ahiret serlerinden ogreruni~lerdir. tslam filo-
alemi ic;in de rehber olan Kuran'm indi- zoflan, Plotinos araohg1yla, Yunan ve
rilmi~ ohnas1 etk.ili olmu~tur. Kuran'1n Latin felsefelerini tarum1~lardu. Daha
bu niteligi, Kuran'1n yazllmas1, okwuna· sonra da, o zamanlar bilinen butun llk-
s1, anla~Ihnas1, yabanc1 dilleri, dinleri ve c;ag filozoflann1 kendi dillerinde oku-
uluslan ara~hnna, Tann ve evren uzeri· mak ic;in, Yunanca ogrenmi~ler ve Yu-
ne bilgi edinme sonucunu dogunnu~ nanh filozoflaran eserlerini Ar ap~aya
tur. c;evirmi~lerdir.
Yine, Kuran'1 okumak ve anlamaktan Buna gore, islam felsefesinin ilk kayna-
dogan du~unce ayr1hklanna s1msrka g. Yunan filozoflandtr. lslam felsefesi-
bagh olan kelamtn kaynag1nda da K u- nin ikinci buyilk kaynag1 ise, Hint, iran,
ran, ve Hz. Muhammed'in degi~ik olay- ¥ezopotamya ve M1s1r'du. lran ve
lar ve problemler kar~1s1nda inananlan Hint'ten gelen dinle kan~1k felsefi eser-
aydlllla tmak, Kuran'm baz1 ayetlerini ler, Hint'ten gelen Brahman ve Buda
daha a~ bir dille anJatmak i.;in soyledi- dinleri, Rig-veda, Kelile ve Dimne gibi
gi sozler butunu olu~turan hadisler var- dini-ahlaki eserler, lran'dan gelen Zer-
dlr. Hicretin ilk yuzy1luun sonJarma du~t ve Mazdaizm dinleri ile Zend-
dogru ortaya 9kan kelam, itikat, tevhid Avesta gibi yan dini yan ahlaki eserler,
Islam felsefesi 475
Akd ve irade gibi yetiler, insana tsia1n felsefesinin ba~hca ak1n1lan ~un
Tann'n1n birer armagaru olup, tannsal lardir: I Platon ve Aristoteies'ten etkilen-
bir yap1 sergilerler. tnsan akhn1n u-; ayn rni~ olan akllcdar ya da El-Kindr, Farabr
ba~ans1 vard1r: 1 inanmak, 2 bilmek ve ve ibni Sina'dan olu~an Me~~ailer. II
3 du~unmek. insan ta~Id1g1 bu gu-;ler ibni Bacce ve ibni Ru~d'den olu~an ve
yuziinden inanan, inanmay1 bilen bir Me~~ai felsefesinin Endulus'teki deva-
varllkbr. insan ~ozgur irade'nin ta~Iyia rru olarak nitelenebilecek aktm. III Mu-
SI oldugundan, eylemlerinden dolay1, tezile filozoflan, Nasiruddin Tus·i, $erif
Tann kar~1S1nda sorumludur. Tan.r1, ev- Curcani gibi filozoflardan olu~an akllc1
reni yarathktan sonra, insan1 tiim ey- din felsefesi. IV Maddiyun ya da dehri-
lemlerinde bag1ms1z b1raknu~tu. Eylem yun veya e:ski Anadolu'nun dogao ve
bag1mS1Z bir 'irade'nin yonetimi albnda atomcu filozoflanna dayanan, onlann
ortaya -;1kttg1 i.;in, ger-;ek fail olan in- yolundan giden, dunyarun ya da mad-
sanda sorunuuluk vard1r. Bu nedenle, denin ger-;ek oldugunu, varhk kavrarru
insan Tann katmda, "yaphklannm hesa- albnda toplanan her~eyin maddeden
biru vennek' zorundad1r. tiiredi~ni, evrenin yarattlmad1gtru ileri
islam felsefesinde, fi1ozof1ar bu konuda suren, maddenin d1~1nda kalan her~eyi
ikiye aynlmaktadular. Bir grup filozofa reddeden madded ve deneyciler.
gore, her 'fiilin mutlak faili Tann oldu- V Ttim dogrulann ancak sezgi yoluyla
gundan', insan yapbklanndan ya da ey- bilinebilecetini, sezginin akJt, deneyi,
lemlerinden sorum.lu degildir. c;=unku, d uyu verilerini her zaman a~hguu sa-
~her~ey Tann·dan gelir', insatun 'irade'si vunan i~rakiyun. Sahabettin Suhreverdi
kendi elinde degildir, ve insan bagunslZ ve ibni Tufeyl gibi filozoflarca temsil
bir varhk olmad1g1 i-;in, sorumlulutu edilen bu ak1m, daha ~ok Yeni-Platon-
da yoktur. Buna kar~In1 ikinci grup filo- cu1uk, mazdeizm ve Platon'un o zaman-
zofa gore, insan tum davran1~ ve eylem- lar bilinen eserlerinin etkisinde kalnu~
lerinde 'bagi.II\sJz'dir. Tann her~eyi bil- ve felsefeyle tasavvuf aras1nda bir orta
diti i-;in, 'batimstz' bir 'irade'si olan yol bulmaya ~ah~mt~hr. VI A~k1, ilahi
iilsarun ne yapacag1n1 da onceden bilir. sevgiyi her ~eyin ustunde goren, haki-
'Takdir', yapdacak olanlann 'onceden' kate ancak a~k ile ula~1labilecetini sa-
bilinmesi yuzundendir. Tanr1 'takdir et- vunan tasavvuf felsefesi. VII Me~~ai
titi i-;in, ins an eylemde bulunmaz', insa- felsefesiyle Kelamm -;att~masll\1 temsil
nin nasd eylemde bulunup davranacag1 eden Gazalf ve VIII tbni Haldun gibi ba-
'onceden' Tann tarahndan bilinditi i-;in, ~mSIZ filozoflar.
'takdir' edilmi~tir. 'Takdir', ger-;ekle~ti islami bilimler [ing. islamic scienC25; Fr.
rilecek olan davraru~m strurland1nhnas1 scienrLS islamiques]. Bilimleri diinyevi bi-
degil, bilinmesi sonucudur. Bu bakun· limler ve dini bilimler diye ikiye ay1ran,
dan insan tum eylem.Jerinden sorumlu- dunyevi bilimlerin yeryuzunu, yeryu-
dur. zunde ya~ayan canh ve cans1z varhklan,
islam felsefesine gore, bu dunya g~d dogal olaylan, gok dsimlerini ve gokteki
dir. Ruh, geldigi yerde donecektir, onun olaylan her yonuyle konu ald1~uu dile
i-;in sonsuz ya~am imkaru vardu. Her getiren islamiyette, dini bilimler.
insarun, dun yadaki ey1emlerine gore, ote Soz konusu dini bilimler tefsir, hadis,
dunyada goreceti bir kafldlk vard1r. ftlah ve kelamd1r. Bunlardan tefsir,
iyilik yapanlar, hay1r i~leyenler mutlu- Kur·an·ln metnini ele alarak gizli anlam-
luk, kotuluk yapanlar da ceza gorecektir- lan ortaya ~nnaya ~al~1r. Hadis ise,
ler. Tann adil oldu~u i-;in, her i~in, her Peygamber·in sozleri ile eylemlerin ak-
eylemin kar~Ihtiru verecektir. insan, taran bilgileri derleyen ve suuflandu-a-
ozgur iradesi i1e 'hayr' ve '~r' den birini rak inceleyen bilime kar~d1k gelirken,
se-;mek zorundadu. ftluh Kuran ve hadislerdeki yasal hu-
i~lemsel kurallar olarak yasa goru~ii 4n
kuanleri temele alan islam hukukudur. a~m ih tisasla~may1 ifade etmek 1~n
Buna kar~il1k, kelam [slam inancmm il- kullanrn1~hr. 0, her bir i~fiinin i~in bir
kelerini akll teaneline oturtmay1, afilkla- bollimlinli aym anda yaph~l i~bollimli
anayl amafilayan bilimdir. nli eme~in verimlili~ini arthrd1~1, aym
ispat [ing. proof; Fr. preuve; AI. beweis, basit i~i sonsuzca tekrarlayacak olan i~
probe]. Hem mant1ksal ili~kiye dayanan fiinin maharet ve becerisini ylikseltece~i,
kamtlama ve hem da nedensel ili~kiye v. b. g., gerekfiesiyle savunmu~tur.
daya1lan tamtlama ifiin kullamlan genel i~bollimline, toplumsal fiah~maya yol
bir terim olaralc, bir dogrunun do~rulu afih~l, sm1fsal e~itsizlik, ozel miilkiyet
~unu gosterme ya da bir olgunun belli ve yabanc1la~manm kayna~1 oldu~u ve
bir nedensel ili~kinin ifadesi, genel bir insani yarahc1h~1 yok etti~i gerekfiesiyle
yasamn ozel h!li oldu~unu ortaya ba~lang1fita kar~1 filkan tMarks, daha
koyana i~lemi. , sonra s1mf ve i~bollimlinlin ayn feno-
istiare [tng. allegory; Fr. alMgorie; A I. alle- menler oldu~nu soyleyerek, i~bollimli
gorie]. Somut sembolizm. 1 Benzetmede, nlin endlistri toplurnunun bir gere~i ol-
benzetaneyi meydana getiren iki o~eden, dugunu ve sosyalist toplwnda da devam
benzeyen ve benzetilenden birinin soy- edece~ini soylemi~tir.
lenmemesi ile yap1lan e~retileme turii. 2 t~bollimlinlin ikinci tlirli, 2 toplumsal
Gorunu~teki anlamma ek olarak, bir de
i~bollimli olup, bir blitun olarak toplum-
ahla.kr, politik veya manevl bir mesaj ak- daki farkhla~n1ay1 gosterir. Sosyolojinin
tarma amaa guden oyku, anlah. kurucusu olarak goriilen tComte, i~te bu
istidlal. islam du~uncesinde genel olarak
fierfieve ifiinde, ~boliimlinlin, bireyler
akllyurutmeye, fakat daha ozel olarak
arasmdaki kar~1hk ba~unhhk ili~kilerini
da somut olgu ya da sonufilardan onla-
arthrmak suretiyle toplumsal dayam~
rm nedenlerin.i filkarsayan alalyurutrne
mayl arthnrken, bir yandan da toplurn-
tarz1.
da bOliiruneye yol afiabilece~ni soyle-
Bu ba~lamda, aym islam manh~ ya da
mi~tir. i§bollimiinlin lifilincli tlirli ise, 3
du~uncesinde tumevanma, yani tikel
i~in kadm ve erkek cinsine gore bOllim-
dunun ya da omeklere ili~kin gozlem
yoluyla genel ya da turnel bir sonuc:a lenmesinden, rollerle faaliyetlerin kadm
ula~ma i~leminc istikra ad1 verilir. Aym
ve erkeklere gore farkhla~hnlmasmdan
gelenekte, gerfiek ya da bilimsel tiirneva- olu~ur.
nm ifiin gerekli olan ko~ullan sa~lama ililemsel tamm [tng. operational definition;
yan eksik tiimevanrna ise, istikra 'iin nakzs Fr. d~finition op~rationnel]. Bir terim ya da
ad1 veribni~tir. 50zdi~ii, o terim ya da sozcli~iin sem-
i~ boliimii [Os. taksimi amdl; tng. division bolik olarak ifierdi~i ve yerine getirildi-
of labor; Fr. di"Dision du travail; AI. arbeits- ~inde, onun anlam1 olma i~levi goren
teilung]. Oretirnin, emek ya da i~in tek- i~lemler, faaliyetler ya da eylemler ara-
nik, toplumsal ve cinsel bir fierfieve ifiin- clh~•yla tammlayan, tammlanan ~eyi
de bollimlerunesi ya da farkhla~mas1 meydana getiren i~lemleri temele alan
durumu. tamm tlirli.
Buna gore, i~ bollimli deyimi lifi farkh i~lemsel kurallar olarak yasa gorii~ii [lng.
~ekilde kullamlrn1~hr. Bunlardan birin- laws as procedural rules]. Fizikidlinyada-
cisi, 1 i~in teknik bir fierfieve ifiinde bo- ki dlizenlilikleri betimledi~ine inamlan
llinmesi olup, do~rudan do~ruya lire- bilimsel yasalann, birtalwn olaylardan
tim slirecine i~aret eder. Onsekizinci ba~ka olaylan, ya da olaylarla ilgili oner-
ylizy1l iktisatfilSl A. tSmith terimi, lire- melerden di~er olaylarla ilgili onermeleri
tim slirecindeki uzmanla~may1, i~i ayn filkarsamayl olanakh kllan kurallardan
i~fiiler tarafmdan gerfiekle~tirilen smuh ba~ka hifibir ~ey olmad1~1nl savunan bi-
i~lemlere bolme tavnmn sonucu olan limsel yasa gorli~li. ·
478 i~lerlik
i~ledik [ing. pelfonnativity; Fr. perfonnati- teme1 istek ya da arzularla ilgili olan
vite]. Tum yargdann sonuca, pragmatik par~ast.
verdigi, ihtiyac;lanmlZl kar~alayan, oz- Bununla birlikte, iyi, zorunJu oJarak, in-
lemlerimize uygun dii~en ~ey. Kendi- sanlann ihtiya-; duyduklann1 ve dolay1·
mizi bir insan varhg1 olarak tam anla- s1 yla da arzu ettikJerini d ii~iind iikleri
1n1yla ger-;ekle~tirme1nize hizmet eden, ~ey degildir. lnsanlar, Sokrates'e gore,
ait oldugumuz topluluk i-;in yararh ve ger-;ek ihtiya-;lannm neler oldugu konu-
degerli olan ~ey. sunda yantlg1ya dii~ebilirler ve ger..ekte
Farkh iyi tiirlerinden soz edilebilir: 1 eksikligini duymad1klan bir ~eyin, ken-
Buna gore, bir ~ey, kendisindeki temel dileri ic;in notr ya da hatta zararh olan
bir ozelHkten, onu degerli ya da arzu bir ~eyin pe~inden ko~abilirler. iyi, in-
edilir bir ~ey olarak gormemize imkan sanlann kendisine ihtiya-; duyduklarm1
veren ozsel bir nitelikten dolay1 iyi oldu- d ii~iind iikleri ~ey olmay1p, biJ incinde
gunda, asli olarak bizzat kendi ba~1na olsunlar ya da olmas1nlar, dogalan gere-
iyidir. Bu anla1nda iyi, kendinde ve ken- . gi, ger-;ekten ihtiya-; duydukJan, insan-
disi ic;in arzu edilen ya da deger verilen lara dogal olarak ait olan ve kendisine
~eydir, bizzat k4tndisinden dolay1 ama-;- sahip olduklan takdirde, insanlan ta-
lanan hedefbr (asli iyi). mamlayacak olan bir ~eydir.
2 ikinci olarak, bir ~ey, kendisi ic;in ve Su halde, Sokrates it;in iyiyi belirleyen
kendisinden dolay1 degil de, dogurdu- ~ey, uzla~1m degil de, ins an dogas1d1r.
gu yararh sonuc;lardan dolay1 iyidir. 0 Buna gore, iyi, insan1n dogas&ru ger-;ek-
ba~ka bir ~ey i-;in arzu edilir, on a ba~ka le~tirip, onu tamamlayan ~eydir ve
bir ~ey ad1na deger verilir (ar1zi iyi). 3 insan dogas1n1n tamamlanmas1, insan1n
Yine, bir ~ey, ba~ka bir iyinin elde edil- kendisine ·ozgii potansiyelin ger-;ekle~
mesine vesile oldugu i-;in iyidir (ara~al mesi, ona gore, insan ya~am1n1n dogal
iyi).__
hedefidir. Bu hedef ise, mutluluktur. Bu
4 Ote yandan, ger-;ek anlamda iyi olan -;er-;eve i-;inde iyi, yararh, hay1rh, ki~i·
bir biitiin ya da faaliyette oynad1g1 rol~ nin oz -;1kanna u ygun olan, insan1n do-
den, arzu edilen bir ~eye dogru geli~en gaslnl tamamlay1p ger-;ekle~tirerek, in-
bir siirec;teki roliinden dolay1 iyi olan
sanl mutlu kdan ~eydir.
~eylerden soz edilebilir (katkr yapan iyi).
t Aristoteles ise, iyiyi, bir ~eyin yerine
5 Ve niha yet, bir ~ey hem asli olarak ve
getirmek durwnunda oldugu kendi
hem de anzi olarak iyi olabilir, yani
ozel i~leviyle tanunlam1~hr. Buna gore,
hem kendisi i..in ve hem de ba~ka bir
bir ..eki-;, -;eki-;lerden beklenen i~i tam
~ey ad1na, dogurdugu yararh sonu-;lar-
dan dolay1 istenir. olarak yerine getiriyorsa eger, iyi bir c;e-
Felsefe tarihinde tSokrates, iyiyi mutlu- ki-;tir. Iyi bir marangoz, marangoz ola-
lukla ozde~le~tirmi~tir. 0, iyiyi yararh rak fonksi yonunu, i~ini en i yi bir bi-;im-
olanla ozde~l~tirdikten sonra, yararh de yapan sanatkard1r. BununJa birlikte,
olaru insarun ihtiya-; duydutu, eksikligi- insan1n i~i ya da meslegiylc, bir insan
ni ya~ad1g1, insanm bir par-;as1 olan ve olarak etkinligi, insan olmak bakurun-
~imdiye de k tatmin olmad1g1 yonlerde
dan sahip olmak durumunda bulundu-
ve eksikli ve ihtiya-; iQnde oldutu alan- gu fonksiyon aras1nda bir ay1nm yap-
larda, insaru tamamla yan ve ger-;ekl~ti mak gerekir.
ren ~y olarak tarumlar. Sokrates'e gore, Bundan dolay1, Aristoteles i..in iyi bir
bir kimsenin ihtiya-; duymad1g1 bir ~ey, hekim olmakla, i yi bir ins an olmak ayru
onun i-;in iyi degildir. lnsandaki ihtiya-;- ~ey degildir. Bir insan iyi bir hekim ola-
lar, istekler ve arzular olmasayd1, dunya- bilir, fakat iyi bir insan olmayabilir ya da
daki hi-;bir ~ey insan it;in iyi olamayacak- iyi bir ins an olabilir, ama iyi bir hekjm
b. Bundan dolay1, Sokrates'te iyi eksiklik olmayabilir. Burada iki ayn i~lev, yani
ve yoksunlugun kar~1t kutbuna kar~1hk onun bir hekim olarak i~levi ya da etkin-
gelir. Buna gore, iyi arzu edilen, eksikli~ ligi yle bir ins an olarak i~levi ve etkinligi
duyulan ~eydir. soz konusudur.
480 lyi ldeas1
Buna gore, kompleks bir sonucun bir leri i~eren bir sistem saglad1gmdan,
par~as1, sonucun olu~masmda etkili boyle bir kalktil geli~tirildikten sonra,
olmu~ oldugu bilinen, ve sonUI;Iarmm 50z konusu i.;eriksiz yap1y1, belli bir i~e
dogas1 daha onceki ara~tumalar saye- rige uygulamak ve saydar evrenindeki
sinde anla~IIan belirli onctillerle a.;Ikla- ili~kileri denetlemek mtimktin hale gel-
nabildigi takdirde, kompleks sonurun mi~tir.
kalan k.Jsm1, etkili olan ned en ya d a ne- Soz konusu kalktil dti~tincesi daha
denlerin geri kalanuun bir sonucu ol- sonra en onemli ifadesini manbk alanm-
mahdu. Bunu sembolik olarak ~oyle da bulmu~tur. Bu ttirden bir i~lem sis-
gosterebiliriz: temi ya da kalktiltin manbk i~inde ve
manhksal ili~kiler i.;in de olu~turulabi
a, b, c, d,..... a, b, c, oyleyse, d lecegi fikrinden hareket eden mantlk~jl
w,x, y,z, w,x,y, z lar, sayllar evreninde degil de, onenne-
ler evreninde kullarulacak bir i~aret,
kahhm-~evre kar~1tbga [ing. heredity· sembol ve kurallar btittinti olarak man-
environment controversy; Fr. conh·overse tlksal bir kalkiil geli~tirmi~lerdir. Bun a
de l'h~redit~-environment]. Dogu~tancl gore, manbk alaruru bir onenneler evre-
hk ve empirizm arasmdaki kar~1thkla ni olarak degerlendiren ve onermeleri
e~anlamh olan ve bir organizmamn, i.;erilderi ile degil de, birer gosterge ya
ozellikle de insan organizmasUlUI olu- da harfle, ba~ka bir deyi~le sembollerle
~umunda deneyimin, .;evrenin, ogren- gosteren man~ar, onenneler arasm-
menin katk1s1yla kahhmm, doganm, daki ili~kiJeri, sembollerle g05terilen baZI
dogu~tan getirilen ya da mir~s ahnan gosterge ve kurallara gore, bir yapma dil
genetik yapmm katkisuun ne olduguy- i.;erisinde fonntill~tinni~lerdir. Manhk-
la ilgili tart1~ma. fillar tarahndan gel~lirilen mantlksal kal-
kalkUI [ing. calculation; Fr. calcul]. Hesap- ktil, onenneler arasmdaki fonnel ili~kile
lamada ba~vurulan i~aret ve kurallar rin bilincine vannarruza iml<An veren bir
sistemi; manhksal problemleri ~jozmek hesap cetveli, bir i~lem ~izelgesi goriinti-
i.;in geli~tirilen formel sistem. Bir konu- mti alm1~t1r. Manbksal kalktil, ~u halde,
daki akllytirtitmeyi yoneten iJkeler btitti- onermeler arasmdaki ili~kileri gostenne-
nti i')in kullamlan deyim. c;1kanm kural- mize, karutlamarruza ve soz konusu for-
lanna ve manhksal i~lem yontemlerine mel ili~kileri denetlememize imkan sag-
gore, semboller kullamlarak filkanm layan, i.;erikten yoksun, fonnel bir i~aret,
yapllan formel i~lem. sembol ve kurallar toplulugudur.
Buna gore, cebirsel kalkiil, aritmetiksel kalvenizm. 1509-1564 ylllan arasmda ya-
i~l~mleri kendisine temele almak ve ~aml~ olan J. Calvin tarafmdan kuru-
onu bir model olarak kuJianmak sure- lan ve Katolik mezhebinden, kutsal ki-
tiyle geli~tirdigimiz bir soyut semboller tabl Hristiyanhgm tek kaynag1 ve ilkesi
toplulugu ve bir yapma dildir. Burada, olarak gordugu i~in farkhhk gosteren
ornegin 3 ile 2'nin toplamlannm karesi- dini ogreti.
nin 25 edecegini gostennek i')in, (a+b?= Calvin'in ogretisinde, Tann varolan ve
a 2 +2ab+bl gibi bir cebir kurahm ve for- olup biten her~eyin merkezi olup,
mtiltinti uygulamak fazlas1yla yeterli- Tann'nm iradesi her~eye yayllm1~tu.
dir. Bu fonntil, yalruz 3 ve 2 sayLlan i.;in lns.arun kendisine mutlak ve kesin bir
degil, fakat herhangi iki saymm toplam- bi.;imde bagunh oldugu tannsal doga-
laruun kareleri i.;in, ve dolayisiyla sayi- nm her yerde mevcud oldugunu savu-
lardan ba~ms1z olarak ge~erlidir. Ce- nan Calvin, kullanmn Tann'ya stirekli
birsel kalkiil, i.;erikten ya da sayllardan olarak ifade etmek durumunda oldukla-
baguns1z olarak tiim sayLlar evreni i.;in n bir sayg1 ve minnet bor~lan oldugunu
ba~vunnarruz gereken i~aretleri ve harf- belirtir.
186 kamusal
kamusal [lng. public; Fr. publique; AI. Aristoteles'in de olumlu oldugunu dile
staiitlicll). Ozel, ki~isel ya da mahrem getirrnek, karutlamaya bir omek olarak
olana kar~tt olarak kamuyla, meslekler verilebilir.
veya siyasi alanla ilgili olan i~in kulla- Karutlama ayru ~er~eve i~inde, bir oner-
mlan niteleme. menin dogrulugunu, onun ba~ka bir
Bu baglamda, bir btitun olarak toplu- ooerrnenin zorunlu sonuru oldugunu, ya
mun ~tkanm, bireylerin ya da gruplann da daha once dogru oldugu kabul edilen
bencil ~tkarlarmdan aytrd etmek i~in kll- onerrneler obeginin manbksal vargtst ol-
musal pkar deyimi kullamhr. Buna gore, dugunu gosterrne i~lemine kar~thk
bir toplumun tum uyelerinin, statuye, gelir. Kamtlama, tumdengelimsel man-
zenginlige veya konuma bakmakstzm bkta her zaman bir zorunlulugu ifade
payla~ttklan ortak bir hedef, politika ya eder, zira karutlamada onculler dogru ol-
da amaca kamusal ''kllr adt verilir. duktan sonra, sonucun dogru olmast bir
Yine, liberal politik duzenin feodal du- zorunluluktur. Ote yandan, mantt.ksal
zenin yerini aldtgt Strada olu~mu~ olan, bir ili~kiye dayanan kamtlama, neden-
yurtta~ ya da bireylerin toplulukla ilgili sel ili~kiye dayanan ve bundan dolayt
sorunlart ve kon ular uzerinde tartt~ma, zorunluluktan ~ok olumsalhk ta~tyan
fikir beyan etme imk4m bulduklart, ttarutlamadan farkhhk gosterir.
sosyo-politik sorunlann ~ozulmesinde kanon [ing. canon; Fr. canon; AI. kanon ).
ki~ilerin degerler, erek ve norrnlar iize- Manb.ksal ve bilimsel yontemlerin ken-
rinde mutabakata varrna ve katkt yapma disine tabi olmak durumunda oldu~
~ansma sahip olduklart estetik/ ebedi temel ve onemli bir kural, ilke ya da
ele~thi veya politik muhalefet alan! k~> ol~ut. Belli bir alanda ge~erliligi olan
musal alan olarak tanunlatur. Sivil top- kural ve il.keler toplarm.
lumla devlet arasmdaki bir alan olarak Normatif bilimlerde, temele konacak,
kamusal alan, burjuva toplumunun ihti- ol~u ahnacak nonn, izlenecek model ya
ya~lanru devlete ileten ilerici, ele~tirel ve da prati.k kural. Ote yandan, belli bir
kultur tarb~an bir alan bi~iminde geli~ sistem ortaya koymaya yarayan kural-
mi~tir. lar btitunune ise kllnonik adt verilir.
kana at [ing. opinion; Fr. opinion). 1 Rasyo- Kant, Immanuel. 1724-1804 ytllart ara-
nel bir temeli olmakla birlikte, kendisin- smda ya~amt~ olan unlu Alman filozo-
den ku~ku duymamn mumkun oldugu fu. Temel eserleri: Kritik der Reinen Ver-
bir onerme ya da hipotez. Ki~isel go- nunft [Saf Akhn Ele~tirisi), Kritik der
ru~lere dayanan inan~. 2 Bir uzman ta- Pratischen Vernunft [Pratik Akltn Ele~ti
rafmdan verilen hukum ya da yargt. 3 risi) ve Kritik der Urteilkraft [Yargt Gu-
Saglam delil ya da dayanaklart olmayan cunun Ele~tirisi).
fikir, goru~, sam. 4 Degi~en fenomenle- Temeller. Modern felsefenin geli~im
rin kesinlikten yoksun duyusal bilgisi. seyrine uygun olarak epistemolojiyi on
Sam. Ki~inin dogru olup olmadtgmdan plana ~tkartl'll'~ alan Kant, oncclikle
emin olmadan benimsedigi gorii~ tarzt. tHume'dan etkilenmi~tir. _Kendi dey•:
5 Otoriteye ve guvene dayah olarak be- ~i)!k Hume onu dogmatik uykusundan
nimsenmi~ du~unce. uyandtran, spekilla tif felsefe alarundakf
kamtlama. [1ng. argumentation; Fr. argu- ara~bnnalarma yeni bir yon veren filo-
mentation). Yalruzca manbga ve ozellikle zof olm~tur. Ote yandan, o Descar-
de salt mannga ail bir deyim olarak, en tes'm akilc•h£\mm da sirt~klm olumJu
az bir ortak terime sahip olan iki oner- yo_nler i~erdi~jni saptam~ ve zihnimi-
me arasmda, bu terimlerin i~lemleri ve zin, matematikle ugra It 1 zamanki i~le
kaplamlart yonunden kurulan manhk- yi arzt ]l~mda adeta euyuleruni~
sal ili~kiye verilen ad. Buna gilre, tum tir. Kant, bundan ba~ka as1l, onyedinci
insanlarm oltimlu olmalarmdan dolayt, ve onsekizinci yuzy1llarda goz kama~h-
Kant, Immanuel 487
=-
ilkeUne dayanrnakt•dar. Kanih1d)ag-
lam a, kendisine dil§en i~in, rasyona- , n r e
lizm tarafmdan da, temr,!rizm yi ra an ve miirnkiin kilan bir ogeyi
dan cfa a~1klarup temeliendirile;;;e;en i~erdigini gi!stermi~tir. Soz konusu a pri-
bilimi, ozellikle de fizik bil~ni temel- ori ogelere kar~11ik gelen zaman ve
lenilirmek, bifunsel bjr bi~imde dii~iin mekina, deneyin transendental ko~ulla-
diigii zaman, msan zihninin naSif i§le- n ad1ru veren Kant, boylelikle Hume'un
..
tur. -
digini b~;~lmak oldugunu dii§iinmii~- matematiksel bilimlerin tilmii yle anali-
tik bir yap1da oldugu gorii~iine kar~1,
488 Kant, Immanuel
ramlar olarak kategorilerin nesnel ge~er Bu, bizden ba~ImSIZ olarak var olan,
lili~i, insamn nesnelere ili~kin duyu- ancak bizim kendisini yalmzca bize go-
deneyinin yalruzca bu kategoriler saye- rundu~u ve bizim tarafumzdan duzen-
sinde miimkun olabilmesi olgusuna da- lendi~i ~ekliyle bilebildi~imiz bir d1~
yamr. Duyu-deneyinin bir nesnesi, yal- ger~ekli~in varoldu~u anlamrna gelir.
mzca bu kategorilerle du~unulebilir Bir Boyle bir ger~klik bizim bilgimizi arttu-
nesneyle ilgili bir du~unce, onunla ilgili maz, fakat bize bilgirnizin s1mr lanm gos-
tum yargdar ve dolayisiyla ona ili~kin terir.
bilgi, yalmzca kategorilerin sa~JadJ~I Immanuel Kant bu o~retisiyle bilimsel
kavramsal ~er~eve i~inde olanakhdu. bilginin olanakh oldu~unu gostererek,
insan zihninin yalmzca, kategorileri Newton fizi~i temellendirir, fakat var-
aracdi~Iyla kendilerine bir yap1 kazan- h~m gene! ilkeleri, Tann'nm varolu~u,
dudJ~I fenomenleri bilebilece~ini, ruhun olumsuzlu~u gibi konulan ele
bunun otesine giderek ~eylerin bizatihi alan geleneksel metafizi~i olanaksiZ
kendilerini bilemeyece~ini, duyu dene- hale getirir. <;:unku, metafizik alamnda,
yindeki nesnelerin insan zihninin i~le ruh, Tann, evren kavramlanm du~un
yi~ine uydu~u i~in bilinebildiklerini du~umuz zaman, burada duyu-deneyi
soyleyen ve tum empirik yasalan insan tarahndan sa~lanan malzeme bulunmaz.
zihninin yasalanna indirgeyen Kant'm Bilginin ilti Ierne! o~esinden biri olan
bu bilgi anlayi~Inm en onemli sonu~la deney, tecriibe o~esi metafizik alarunda
n, mutlak bir determinizm, bil ·nin SI- soz konusu olmad1~ i~in, akd burada
mrhh ve me a 1zi in imkan antinornilere du~er. Oyleyse, metafizik
ilgili sonu~lardu. Bilgirniz i · bak1mdan alarunda bilimsel bilgi olanakli degildir.
SINihdir. Bilgi, her~eyden once dutu-· A&!~ Bununla birlikte, Kant goru-
deueyinin diinyastyla smulanffilstlr1 nu~-gerseklik ya da fenomen-n\llf\en
Bilgirniz ikinci olarak, algtlama ve du- aymmmi insan varh~ma uygulayarak,
furune yetilerimizin deneyimin ham ahlak imkiiruru kurtanr. Zira, ona gore,
malzemesini isleme ve duzenleme tarz:' insamn bir fenomen. bir de numen tara-
lanxla smularuni~hr. Kant elbette ki, · & vard1r. Yani, insamn biri duyusat di-
bize gorunen dunyamn nihai ve en yuk- ~er! akdla anlastlabilir o(an iki farkh
sek ger~eklik olmadi~mdan ku~ku boyutu vardu. Duyusal yonuyle ele
duymaz. Nitekim, o Jenomenal ger,eklik- ahnd1~mda, insan do~adaki mekaniz-
le, yani bizim duyular araqhtJyla tee- manw...bir par~as1d1r. Ba~ka bir deyi~le,
rube etti~imjz dunya jje numenal gerfek- insan fiziki e~ilimleriyle, i~giidiileriyle
li( yani d~sal olmayag ye akdla fenomen:ier dunyasmm bir ogesidir.
anla~tlabilir olan djjn;ya arasmda IUr Buna kar~m, insan kendisini hayvandan
aynm vapmistlr.Bir ~ey algtlanmadi~I a)l.Ltan alclqda, fenamenler dYnyasm1n iis-
zaiiian nedir? $eyin bizzatihi kendisi ne tiine yiilc!?Plir. ak4 sayesinde, nedenselli-
anlama gelir? giq, dogaJ zgnmlnh•~m hi.ikiim siirdji~i
Meta(izjgi: Biz algdamadJ~Imiz ~eyleri .dunyanm l!tesine ~gp llzg;!it olur. B~ka
elbette ki bilemeyiz. Bizim bildi~imiz bir de~i~le, metafizigin ancak pratik ahl
~eyler numenler, ~eylerin kendileri alanm a, ahlaki iradenjn kesin kanaatle-_
degil de, fenomenlerdir, ~eylerin goru- riyle milmkiiti 6labilecegini savunan ve
nu~leridir. Bizim biidi~irniz nesneler du- dene)'irr!deki a priori_o~eyi \lkarsama
yular aractiJ~Iyla algdanan nesnelerdir. yonternini. ahlak alanmda ahlaki yargda-
Biz buna ek olarak, duyusal dunyarun ra da uygulayan Kant, once ahllli yargi-
bizim zihnimiz tarafmdan yarablmadJ~I lan psikolojik bir a~1dan de~erlendirmi~
m biliyoruz. Zihin, bu dunyay1 yarat- ve sonra kategorik buyrukla, yani forme!
mak yerine, ~eylerin kendilerinden tu- olarak k~ulsuz olma ozeUigiyle, ahlak
retilmi~ olan ideleri ona yuklemektedir. alanmdaki a priori o~eyi yakalami~hr.
490 Kant~• idealizm
uymasm1 saglar. insan zihni dogasa ge- viren kapah ahlak top'lum tarafmdan
regi, deneyimlerimizi aktif bir bi~imde uygulanan bir basklya dayamr. SOz ko-
duzenler. Ba~ka bir deyi~le, du~unme nusu ahlakta, bireyin kesin ve mutlak
faaliyeti yalmzca, duyular aracahgayla bir ozgurlugu olmayap, o eylemlerini
birtak.Im izlenimler almaya degil, fa.kat otomatik bir bi~imde ve i~gudusel ola-
ayiu zamanda tecrube ettigimiz ~eyler rak ger~ekle~tirir. Ba~ka bir deyi~le, ka-
hakkmda yargalar olu~turmaya i~erir. pah ahlakta birey, toplumun bekasam
Tapk1 renkli gozlukler takan bir kimse- saglamak, toplumsal uyumu saglamak
nin her~eyi gozluklerinin rengiyle gor- i~in geli~tirihni~ olan gelenek ve gore-
mesi gibi, du~unce yetisine sahip olan neklere, odev ve kurallara kayatsaz ko-
her insan varhg1, ~eyleri ka~andmaz bir ~ulsuz itaat eder.
bic;imde kendi zihninin dogal yapasma Ki~id1~1 olan bu ahlak, u~ balwndan
gore du~unur. kapah olan bir ahlakhr: Bir, toplumsal
kaos [Yun. khaos; ing. chaos; Fr. chaos; AI. ah~kanh.klan korumaya ama~lar; iki,
chaos]. llk maddenin, evrendeki duzen- bireysel olanla toplumsal olam bagda~
den once soz konusu olan, duzensiz, hrmaya hedefler, ve nihayet u~, o her
kannakan~ak, ~ekilden yoksun ve aya- zaman bir toplumun ahliik1d1r. Tum in-
nmla~mama~ hili. Dunyanm yaradah- sanhk it;in ge~erli olmayan bu ahlakm
~mdan once, butun maddr ogelerin i~in evrensel bir yonu yoktur.
de bulundugu kan~akh.k, karga~ah.k. Kapah ahl&kln dogal muttefigi, soy-
Evrendeki egem·en gucun yasa ve diizen lcnce yaratma gucuyle sapmalan onle-
degil de, raslanb oldugu durwn. yen, bize olumiin ka~arulmazhgma gos-
Yunan felsefesinde, evrenin, butun bir tererek, toplumun haklanru korumaya
evrene yasahhk ve duzen getiren rasyo- ve desteklemeye yarayan statik dindir ..
nel ilkelerin varolmadag1 bir zamandakj kapitalizm [ing. capitalism; Fr. capitalisme;
durumu. Tum ogelerin, duzenleyici bir AI. capitalism us). En gene) anlarru ifiinde,
gu~ tarahndan, bir duzenin temel par~a
sermayenin, en temel uretim araca oldu-
~ ekonomik sistem veya uretim tarz1
lan haline getirilmezden onceki, i~i~e
~t;in k ullandan geneI terim.
ge~mi~ ve karmakan~ak olma hAli. An-
Bir uretim tarz1 ya da ekonomik sistem
la~llamayan, kontrol edilemeyen h41,
olarak kapitalizmi belirleyen en temel
durum, olu~um.
ozellikler ~oyle sualanabilir: 1 Oretim
kapah ahlik [ing. closed morality; Fr. mo-
arac;lanmn ozel mulkiyeti ve denetimi.
rale fermee]. <;agda~ Fransaz filozofu H. 2 Ekonomik faaliyetin kiir elde etmek
Bergson'un Les Deux Sources de la Morale amacayla yapdmasa veya ozel k~nn te-
et de la Religion [Ahliik ve Dinin tki Kay- ~ebbus faaliyetinde ba~hca saik olmasa.
naga] adh eserinde sozunu ettigi, kata 3 Soz konusu ekonomik faaliyeti duzen-
toplumsal tabulara dayanan ahl&k anla- leyen bir pazann varhga.
ya~l.
4 Karm, sermaye sahiplerine ait olmasa.
Metafizik goru~unde, zamanla mekan, 5 Oretic:ilerin, kullanmak amacayla degil
sureyle madde arasmda bir aymm yap- de, satmak amaayla uretmek durwnun-
tl.ktan sonra, bu ayaruru bilgi teorisinde da olmalan. 6 OegJ~im biriminin belli bir
sezgi ve analiz, din felsefesinde stati.k zaman kar~ahga par~~~ ucret olmasa. 7
din dinamik din aymrru olara.k koruyan Sistemdeki temel degi~im. araarun para
Bergson, onu ahlik goru~unde a~ak olup, 8 uretim surecinin uretim ara~lan
ahlAk ve kapah ahlak arasmdaki bir aya- na sahip bulunan kapitalist ya da onun
nm ~eklinde ifade etmi~tir. adana yonetic:isi tarahndan denetlenmesi.
Surenin, yarahca giicun kendisini ahlak 9 Sermaye bUilciminde bor~lkredi kulla-
alanmda a~ ahlak ~eklinde ifade etti- nahrken, mali kararlar uzerinde tam bir
gini soyleyen Bergson'a gore, ya~amm denetimin bulunmasa, ve nihayet, 10 ser-
hemen tiim gene) fenomenlerine yuz ~e- mayedarlar arasmda reUbet.
492 kaplam
Kt:ikeni, feodalizm i~inde tiiccar serma- Ote yandan, 'insan ba~b at' tiiriinden,
yenin ve d~ ticarelin biiyiimesi olgusu- anlam1 clan, fakal herhangi bir ~eye
na geri gt:itiiriilen kapitalizmin birinci delalet etmeyen, gero;ekte varolan her-
evresi, onbe~inci yiizyll ile onsekizinci hangi bir ~eyi gt:istenneyen st:izciiklerin
yiizytl arasmda kalan Jjsgri senmzye evr_£- ya da terimlerin kaplamma bo~ kaplam
si olarak bilinir. Buna kar~m. ikinci evre adt verilir.
ola~st.riyel gp.r.~. Sanayi Devrimi adt kaplamsal [ing. extensional; Fr. extension-
ile bilinen, ve enerji kullanan makinala- net]. Bir problem st:iz konusu oldu~un
rtn ortaya o;li<I~l ve geli~imiyle ba~la da, dikkati t:inermelerin anlam1 iizerinde
yan evredir. Kapitalizmin geli~iminde de~il de, do~ruluk fonksiyonu iizerinde
bundan sonra gelen evre, tekelci kapita-. yo~unla~ttran yakla~tm io;in kullamlan
lizm olup, bu evrenin ba~langt~ tarihi, stf at.
ikinci saM~Li devriminiR ger~k!e~~ Bu ba~lamda, her t:inermenin ya stra-
-~~~~r~~la~k~:~~~~ ~nu~ir.:~a;t!;~J~~ "(
dan bir olgusal t:inerme, yani manbksal
baktmdan basil bir t:inerrne ya da bu tiir-
-npltalizm ayru zaman a, belli bir top- den t:inerrnelerin do~ruluk fonksiyonu
lumsal adalel t:i~retisiyle bireysel haklar oldu~unu tine siiren t:i~etiye; io;lemsel
anlayi~lm io;eren bir ideolofi olarak gt:i- her t:inermenin kaplamsal bir t:inermeye
riilmii~tiir. Buna gore, kapitalizm ideolo- dt:inii~tiiriilebilece~ini y a da io;lemselli-
jisi, gelir ve refah diizeyiyle ilgili ~itsiz ~in kaplamsallt~a indirgenebilece~ini
Hklerin, bireylerin ekonomik faaliyetlere savunan teoriyc kaplamsall!k tezi adt ve-
yapbklan farkb katkilann toplumsal ba- rilir.
kliildan adil clan kar~lllldan oldu~unu Buna mukabil, tammlayamn ya da
savunur. St:iz konusu ideolofi, kapitalist yiiklemin, tanlmlanan ya da t:izne konu-
toplumun varolu~u ve sa~llkh geli~imi mundaki kavramm kaplamm1 ifade et-
ic;in, belli birtakun hak ve t:iz .. liiklerin ti~i, ortaya koydu~ tarum tiiriine kap-
gerekli oldu~unu iddia eder. una ilre, lamsal tamm denmektedir.
omegin bireyler devletin key · tida- karakter [Os. seciye; lng. character; Fr. ca-
nndan korunup, aym dev racter; AI. charakta). 1 iJncelikle, bir ~eyi
el<onoml
·- ve Iicari r- ba~ka bir ~eyden ayuan t:izellik. ananite-
lik 2 Genelleme yoluyla da, bir insarun,
.. inal altma almak suretiyle, ko-
bir ki~inin, davram~, al~kanhk, giio; ve
kaplam [Os. ~iimul; Lat. extensio; lng. ex- beceriler, de~er ve dii~iince tarz1 tiiriin-
tension; AI. umfang). Bir st:izcii~iin uygu- den temel t:i~elerden meydana gelen t:izel-
landt~l ~eyler toplam1, bir deyimin dile
liklerinin, onu ba~ka insanlardan farklt-
la~bran biitiinii.
getirdi~i nesne ya da nesneler kiimesi,
bir kavramm kapsad1~1, io;ine aldtgt, be- Bireyleri birbirlerinden aytran psi~ik
lirttitl, gt:isterdi~i konu ve nesneler top- t:izellikler toplam1, ki~inin st:iz konusu
lamt. t:izellikleri yaratan, gt:ireli olarak de~i~
Ornetin, 'adam' cins isminln kaplanu, mez yap1s1 ya da mizac1 olarak karak-
iki ayakh olmak, akdh olmak, erkeklitl ter, bir bireyin ki~ili~ini meydana geti-
olmak, v. b. g., t:izelliklere sahip clan ren; davram~ tarzlanm, tepkilerini be-
biiliin insanlardtr. Kaplam, d nyaya lirleyen kaha duygusal niteliklerin top-
bak1~ tarztmtza, diinyaya yiikledi~imiz lamtru, bir ki~inin )"a da toplulu~un
anlama i~arct eden ve niteliklerle, t:izel- psikolojik ya da tinsel aymct t:izellikle-
liklerle, karakteristiklerle ilgili clan io;- rinin meydana getirdi~i biitiinii dile ge-
lemden farkh olarak, nesnel diinyaya lirir.
~aret eder ve strufla•Ia ilgilidir. Ote Bu ba~"Iamda, farkh karakter tiplerinin
yandan, kaplamla io;lem · arasmda ters stmflanmastyla u~ra~an, farkh karak-
bir ili~ki vardtr. terlerin ortak t:izelliklerini ifade eden,
karakter tiplerinin bilgisini saglayan ve 6te yandan, (inlu Fransaz dli~iini.lri1 Fo..
karakter egitiminin temelinde yer alan ucault'nun bak1~ a~tsandan ve tUrn soy·
bilime karakteroloji ada verilmi~tir. <;e· 1emlerin iktidar lar tarafandan liretildigi
~itli karakterlerin ~ozlimlerunesi ve tas- tezi temele ahndaganda, en az1ndan
viriyle ugra~an La Bruyere ve La Roc- hakim soylemin etkilerini bertaraf ede-
hefoucauld gibi alolca filozoflaran ~a cek, onu etkisizle~tirme amaca gliden
b~malarana dayanan karakterolojiye bu soyleme kar~zsoylem derunektedir. Ba~ka
ad, onu ki~isel karakterleri ve bunlaran bir deyi~le, kar~asoylem, ge~mi~in bask1
olu~wnuyla ilgili psikolojik belirle1nele~ altrnda tutma ve mlicadele bi~imlerinin
ri konu alan bilim olarak tanamlayan popiiler belle~ne sahip ~akarak politik
Wilhelm tWundt tarahndan verilmi~tir. direni~ i~in bir manivela, ihtiya~larla ta-
karar manh~a [ing. logic of decision; Fr. lo- leplerin ifadesi i~in yeni bir ara~ sagla-
gique de d~cision]. Konusu, belirli tercih- yan soylean tliriidlir.
leri, ki~ilerin belli zamanlarda, belli du- kar~a kiiltlir [ing. counter-culture; Fr. cont-
rumlarda se~ecekleri en uygun ve en re-culture). Geleneksel davrana~ tarzana,
elveri~li davrana~ bi~imlerini belirle- geleneksel degerlere, k1sacas1 varolan
yen kurallar olan mantak dah. yerle~ik kliltlire kar~a ~akrp, ona bir al-
Karneades. Yeni Akademi'nin kurucusu ternatif olu~turan yeni, fakat yeterli
olan Yunanla filozof. topluinsal temelden yoksun olan kliltlir
M. 0. 214-129 ylllan arasanda ya~ama~ ti.irli.
olan Kameades, bilginin olanakslZ oldu- Kar~a kliltlir deyi.mi, radikal ogrenciler,
gunu ve hi~bir dogruluk ol~litli bulun- hippiler ve kimi entellektlieller, 1960'1J
madtgmL dile getirirken ku~kucu bir yallaran sonlarma dogru, siyaset, i~ ve
bak1~ a~asa benimsemi~tir. Hi~bir ~ey aile ya~amt konusunda, uzla~amsal bir
bilemeyecegimizi, her kanatlama, kendi- ~er~eve i~inde kabul gormli~ degerlerle
leri karutlarunak durumunda olan onka- davraru~ kahplarana ters dli~en gorli~
bullere dayandaga i~in, hi~bir ~eyi karut- ya da teoriler geli~tirdikJeri zaman popli-
layamayacaglmaza one sliren filozof, ler hale gelmi~tir. Kar~a kliltlir her~ey
tStoac1 felsefeyi ve onlann Tann'nan va- den once geleneksel ve uzla~unsal aile
rolu~uyla ilgili kanatlannt ~iddetle ya~amanan engelleyici ve bastanct yonle·
ele~tirmi~tir. 0, mutlak bir ku~kuculu rine kar~a ~1k1~1, insanlara kendi hayatla-
gu benim.semenin, yargtya tiimliyle as- rrna ya~amalanna izin venne konusunda
klya almarun olanaksaz oldugunu bildi- asrarh olmaya, ~ok ~~itli tlirden uyu~tu
gi i~in bir olasahk kurama geli~tinni~tir. ruruyla tan~akhk i~nde olmaya ve cin-
kar~ 1 [ing. counter; Fr. contre) Online gel- sel ozglirlli~iin erdemlerinin savunucu-
digi sozcliklerin anlamana, i~erdigi kav- !ugunu yapmaya i~erir.
rama zad olan, ona kar~a ~akan an lam- kar~da~hrmah felsefe [Os. mukayeseli
larda bile~ik sozciikler meydana getiren felsefe; lng.comparative philosophy; Fr. phi-
onek. losophie comparative; AI. vergleichend phi-
Bu baglamda, ornegin bir ihtilale kar~a losophie]. Yalruzca bliylik uygarhk.Jaran
koyan koyan, bir devrimin sonu~laruu felsefelerini degil, fakat ayru zamanda
ortadan kaldannayt ama~layan siyasi ve bu felse£eler arasUldaki benzerlikleri,
sosyal harekete kar~•devn·nr ada verilmek- ortak noktalarr ve fark.Jahklan konu alan
tedir. Yine ayru ~er~eve i-;inde, modern felsefe tlirii.
bilin~li oznenin yarahrru olan disiplinlere Kar~lla~tarmalL felsefe, Bata Felsefesi,
kar~t, oznenin tahttndan indirilmesinin <;in felsefesi, Hint felsefesi, islam fe)se-
ardandan ve dill arzuyla bilin~da~arun bir fesi, Afrika felsefesi gibi farkh felsefele-
etkisi olarak yorumlayan bak1~ a~asln ri konu ahp, bunlar arasandaki benzer-
dan, arkeoloji ya da soyklitt.i~li, psikana- likleri oldugu kadar, farkh kavraya~lara
liz ve dilbilim kar~adisiplinler olarak ka- da gozler online seren felsefeye kar~ahk
tegorize edilir. gelir.
494 kar~ala~tuma yontemi
ruhne fonnund~n, onc(H!er! dogru fakat ve zihin, a~k ve nefret, «;ekim ve itim gibi
sonucu yanh~ olan tek bir omek bul- gii«;lere, birbirlerinin tam kar~astnda yer
mak, kar~1ornek yonteminin manhk ala- alan, birbirlerinden lur bakurundan fark-
rundaki uygulatnas1n1 olu~turur. hh.k gosteren, butiinuyle z1t nitelikler
kar~1t [Os. zrt, nakiz; Yun. enantios; Lat. sergileyen, aralarmda kar~dtkh bir ili~
contrarius; ing. contrary; Fr. contraire; Al. kinin olmadl~l o~e ya da gii«;lere kar~•t
konlrtir). 1 Nicelik bak.Jm1ndan ayn1 ol- lar ad1 verilir.
makla birlikte, nitelik bakun1ndan fark- Buna kar~1n, felsefi psikolojide, s1cak
h olan, yani biri olumlu iken, di~eri ve so~uk, ayd1nhk ve karanhk, yiiksek
olumsuz olan ve her ikisi birden do~ru ve al«;ak gibi, farkh ve kar~1 t niteliklerin
olarQay an, fa kat her ikisi bird en y anh~ bilin«;te birbirini «;a~n~tudi~lnl, kar~lt
olabilen onermeler i«;in kullarulan stfat. lardan birinin kendi kar~1 hru gundeme
2 Terimler soz konusu oldu~unda ise, getirdi~ini dile getiren yasa kar~1tbk
kar~1thk, t Aristoteles'in kavramlar ara- yasast olarak tanunlanu.
smda varoldu~unu 50yledi~i dort tiir kategorematik lerimler [ing. categorema-
kar~1olumdan birine kar~d1k gelir. Buna tic terrns; Fr. termes categorepnatiques]. Or-
gore, kar~1t terilnler, ayn1 cins iQnde bir- ta«;a~In unlu nominalist du~unuru Willi-
birlerinden en yuksek farklWkla ay1nlan . am'm tarumlayarak sinkategoremati.k
terimlerdir. Kar~ll terirn Qftleri, ~u terimlerin ka~1S1na koydu~u dilsel bi- .
halde, ayn1 cins ya da kar~1t alt-cinsler rimier; kategorik onermede yer alan te-
i«;inde yer ahrlar ya da kendileri kar~1t rimler. Bunlar, yaln1z ba~1na ahnd1klan
alt·cinslerdir. Fakat toz kategorisi, toz zaman da anlam ta~1yan terim.lerdir.
kar~1tlann oznesi oldu~undan, kar~1t kategori ['Tasdik etmek' anlarruna gelen
kabul ebnez; ayn1 ~ekilde, nirelik kate- Yunanca 'lallegorein'den; Lat. przdJ·ca-
gorisine giren terimler goreli oldu~un mentum; ing. aJtego,y; Fr. catigorie; Al. ka-
dan, nicelik kategorisinde de ka~Itlar tegorie). 1 Bir yiikleme rurii, bir yiiklemin
dan soz edilemez. ozneye izafe edilme taJZI. Bu anlamda
Ote yandan, iyi-kotii, ak-kara, ka~1t kategori, insan d u~uncesinin nihai ve en
terirn «;ifti omek1erinde oldu~u gibi, ara- temel bOlme ya da rurlerini gosterir. 2
lannda bir orta kavrama izin veren kar- Ayn1 zamanda, varhk tiirleri. Kategori-
~It terimler de vard1r. ~u halde, kar~1t ler, bu anlamda varh~1n nihai ve bOiu-
iki kavram, bir di~erinin olumsuzu olan nemez liirlerini ifade ederler. 3 ilk iki ta-
iki kavramdu. Kar~1t kavramlar, her- rumm bir sentezi olarak, kavramsal
hangi · bir konu ya da nesne hakk.Jnda analiz ya da suuflama baknlWldan, va-
ayn1 zamanda tasdik edilemeyen, evet- rolan ~eyler arasanda ayanm yapma
lenemeyen kavramlar olarak kar~1m1za imkaru veren san1f, bolme ya da cins.
«;1kar. Bun a gore, ak ile kara kar~1tt1r, Ayru cinslen verilerin, ortak ozellikler
ama «;eli~ik de~ildir. c;unku bif ~eyin ak ta~IdtkJan iQn, obeklenrnesine imkan
de~ilse, kara, kara de~ilse, ak olmas1 zo- veren Slntflama tarz1. 4 Bir felsefe siste-
runlu de~ildir. Kar~1t kavramlar, bu ne- minin temelinde bulunan ana ilke, ide,
denle aralannda hep bir orta kavrama fikir ya da kavram.
izin verirler. Ornegin, ak ve kara gibi iki Buna gore, kategori, bilgiyi mumkiin
kar~1t kavram aras1nda 'gri' gibi bir orta kllan ve a) ba~ka struf, form ya da kate-
kavram bulunur. gorilerle birli.kte bul WlSa bile, onlarla
3 Metafizikte alan1nda ise, evrende i~ ortak hi«;bir ~eye sahip olmad1~l i«;in,
ba~1nda olup, de~i~mek y a da de~i~me ba~ka bir s1ruf, form ya da kategoriye
ye neden olmak suretiyle ger«;ek1igini ka- indirgenememek, b) daha yUksek bir Sl-
rutlayan hareket ve siikunet, varhk ve nifin uyesi olarak goriilememek, c) bilgi-
yokluk, kuru ve 1slak, s1cak ve so~uk, mizin i«;eri~ine form ya da yap1 kazan-
ate~ ve su, karanhk ve ayd1nhk, madde diimak ve d) anlamh ileti~imin temeli
496 kategori
gini de gil de, form unu tcrrun eder; n mi gondcrme yap1ldtg1 hususunu dik-
Kategoriler, Aristott!les manhgnun te- knte almazsak), bu takdirde kategorik
melinde bulu nan toz.-ilinek a ..·m:mm oncrmelerin gene) yapiSl, S'nin oznenin,
'
(ozne-yuklcm manh~tm) varsayar. P'nin ise yuklemin yerini tutmasl ko?u-
Kategori kor.usu Kant'tan soma doni.!- luyla, ·s P'dir', ve 'S P degildir' formUI-
~ume ugraytp, ozellikle Hcgd'den bn~ Ieriyle ifctde edilebilir.
layarak, bir felsefe sistcmindeki temel kategoril( onermelerin niceligi [tng. qu-
kavram ya da ilke anlamma gelmi~tir. antity of cntegorical proposition; Fr. quan-
Kategori kavram1 omegin, an<~litik fd- titr de Ia propositon cat~gorique]. Katego-
sefcde, daha ziyade ft!lsefi ~JUri.i tmt::, rik onenncnin tumel ya da tikel olmas1
yanh~lama ama~h argi.imanlarda kull~. dnrumu ic;in kullarulan deyim.
mlmt~ttr. Soz konusu kategcri anl<.y~ Buna gore, kategorik onermeler birbir-
~ma gore, '7 bir c;if saytd!r' onermesi, 7 lcrinden yalruzca yuklcmin ozne hak-
say1s1 yanh~ stmfa sokuldugu ic;in, sa- bnda tasdik edilme ~ekli bakumndan
dece yanl1~ olan bir oncrmedir. Oysa '7 de~il, fakat aym zamanda yuklemin
say1s1 ye§ildir' onermesi, snd~ce j'anh~ hakkmda tasdik edildigi oznenin kapla-
olmakla kalmaz, fakat bir de kategori mt baknnmdan da birbirlerinden ayn-
yanh~1m ifade eder. hrlar. Orncgin, 'Dunya bir gezegendir'
kategorik [ing. categoric; Fr. c:atrigoriqur:; oncrmesinde, ozne tek bir nesnedir; bu-
AI. kategorisch]. 1 Hipotetik ohnay;m, na kar~thk, 'Tum gezegenler eliptik yo-
ko~ulsuz olan; 2 smulamas1 olmayan, rungelerde hareket ederler' ya da 'Hie;~
istisnas1 bulunmayan; 3 zorunlu c1lan, bir gezegen hareketsiz degildir' oner-
bir yukum!Uiuk getiren, istege bagh b~.t melerinde, ozne bir smifya da tiirdiir ve
lwunayan i~in kullarulan stfat. onermedeki iddia, onun herhangi bir ve
kategorik onerme [1ng. caiegoricol proposi- her bir uyesi i\in gc\erlidir. 'Bazt ytldlz-
tion; Fr. propositioJt cnte,~orique; AI. kotego- lar parlakhr (ya da parlak degildir)'
risclt proposition]. En iyi bilil~en, en basil onermesindc, ozne belin;izdir, yani en
onerme turi.i olarak, bir yuklemi.n basic azmdan bir nesne hakkmda iddiada bu-
bir bic;imde, bir ozne hakkmda olumlan- lunuimu' olabilecegi gibi, iddia birkac;
dtgl, tasdik edildigi, ya da ollunsuzlan- .va da bircok
. nesne hakkmda olabilir. Bu
dtgl, inkar edildigi onenne turi.i; 'basit farkhhklar niceliksel farkhhklar olup,
bir bic;imde' ifadesi, ko~ulsu2 bir bi~hn yukandaki onermclcrden birincisi gibi
de, }'a da herhangi bir kaytt olmadan, olan oncrmelerin trkil, ikincisi ve U\Un-
veya oncnncnin terimleri arasmdaki zo- cusii gibi olan onermelerin genet, buna
runlu bir bagmttyt gerektirmeksizin ari- kar~m sonuncusu gibi olan onermelerin
lamma geldiginc gore, basit bir bi.;i"llde tikr.l oncrmeler olduklan sovlenir.
'
ozne, yuklcm ve kopuladan meydana Kategorik onermelerin niceligi soz ko-
gelen onerme turu. nusu oldugunda, ~u hususlara dikkat
'DLinya bir gezcgendir', 'Oiinya duz de- etmek biiyiik onem ta,tr: Kendisi hak-
~ildir', 'Tiim gezegenler eliptik bir yo- kmda iddiada bulunulan ozne, tek bir
runge uzerinde hareket ederler', 'Hic;bir nesneden degil, faka t bir gruptan olu~tu
gezegen hareketsiz de~ildir', 'Ba?J yll- gu zaman bile, grup bir grup olarak, yani
dtzlar parlaktu', 'Bazl gezegenler parlak kompl~ks bir nesne olarak ele almdtgt
degildir' onermeleri kategorik onermeye slireCi~, cnerme tekil bir onenne olarak
ornek olarak verilebilir. 13u onerme:leri, kalmayc:. devam eder. 6megin, 'SU!ey-
terimlerin ozel karakterlerinden \'e oznt!· maniyc Kiituphanesi binlerce kitap veri-
nin nicelil?nden soyutlan;ak (yani, 3zm~ saleden olu~ur' onermesi tekil bir oner-
konumunda bulunan kavranun kapla- medir, c;iinkii, her ne kadar ozne ~ok
muu meydana getiren ncsnelerden biri- fazla saytda kitaptan meydana gelse de,
ne mi, baztsma rru yoksa tiimunc birdcn ozneyi meydana getiren parc;a ya da ka-
498 kategorik onermelerin niteligi
lemlerden hepsi, bir grup ya da bir top- zegenler parlak dej';ildir', 'Hi~bir geze-
lam meydana getirecek ~kilde goriil- gen hareketsiz degildir' onermeleri de,
mii~tiir. Aym durum, 'Biitiin biiyiik ge- olumsuz onermelerdir.
zegenler sa y1ca sekiz tanedir' onermesi kategorik tastm [lng. categorical syllogism;
io;in de g~rlidir. Burada da, ozne bir Fr. syllogisme cat~gorique; AI. kategorisch
grup olarak goriiliir ve yiiklem, ayn syllogismus]. Kategorik onermelerle ifade
ayn gezegenlerden her biri hakkmda edilen; biri biiyiik, biri kii~k iki onciille
dej';il de, bir grup olmak balommdan bir sonu~tan meydana gelen; kii~iik,
grup haklonda tasdik edilir. biiyiik ve orta terim diye adlandmlan,
Tekil ve gene) onermeler, tikel onerme- ii~ terim i~eren; bu ii~ ter.mden, orta
lerin tam tersine, belirli ya da belirlen- terim olarak bilinen birisinin yabuzca
mi~ onermelerdir. Tikel onenne ise, ka- onci.illerde, buna kar~m dij';er ikisinin
~m!lmaz olarak belirsiz ya da belir- sonu~ onermesinde yer ald1j';t; birlikte
lenmemi~tir. Ornej';in, varsayahm ki, ahnan onciillerinin sonucu i~erdij';i ya da
'Baz1 y!ld!zlar parlakhr' onermesinin zorunlu klldtj\1 g~rli tiimdengelimsel
doj';ru olduj';unu biliyorum; ben yalmz- ~tkanm.
ca buradan kalkarak, gorecej';im ya da Klasik manhkta, 256 miimkiin tastm
haklonda bir ~eyler duyacaj\1m bun- form una tas1m kurallanrun u ygulanma-
dan sonraki ilk y1ld!Zm· parlak olup ol- 51 sonucunda 24 adet ge~erli tas1m
mayacaj\ml bilemem. l~te bu, tikel formu elde edilmi~tir. Bu 24 adet ge~erli
onermelerde soz konusu clan belirsizlik tasnn formundan 9'una zay1f , lS'ine ise
ve kesinsizlik oj';esidir. Fakat hem gene) kuvvetli tas1m ad1 verilmi~tir. Buna
onermeler, hem de tekil onermeler, bu gore, ayru sonucun, tiimel bir onerme
clan onciilllerden biri albj\1yla dej';i~ti
belirsizlik ve kesinsizlik oj';esinden ba-
rildij';i zaman bile elde edildigi bir tas1m
j\l~Jkhrlar. Bundan dolayt, onlar genel-
likle tilmel onermeler olarak Slmflanu-
kuvvetli tas1m, oysa onciilleri tiimel bir
onermeye i~aret eden, fakat sonucu soz
lar --onlar iddia ettikleri ~eyi, ozne-
konusu tiimel onermenin alhj';t clan bir
lerinin, belirsiz bir par~as1 i~in dej';il de,
tas1m za!l'f tasm1 olarak bilinir. Tas1m
(bu ozne ister tekil, ister say!lamaz
konusunu ilk kez olarak ele ahp sistem-
olsun) tiim kaplam1 i~in iddia ederler. le~tiren tAristoteles, 15 kuvvetli tasum
kategorik iinermelerin niteliAi [lng. qua-
da kendi i~inde yetkin tas1m ve yetkin
lity of categorical proposition; Fr. qualiM de olmayan ttas1m olarak ikiye ayum1~hr.
Ia propositon all~ gorique]. Kategorik oner- kategori yanh~t [lng. category mistake; Fr.
menin olumlu ya da olumsuz ohnas1 du- erreur de caMgorie]. Farkh kategorilere
rumu. girdikleri i~in, anlamlan arasmda hi~bir
Buna gore, kategorik onermelerde, yiik- baj';mhmn bulurunad!j\1 sozciikleri, sen-
lem baz1 d urumlarda ozne haklunda taks ya da sazdizimi kurallanna uygun
olumlandlj';ma, buna ~m dij';erlerin- dii~se bile, bir anlam ifade ebneyen,
de olumsuzlandlj';ma gore, soz konusu hatta sa~a clan bir tiimcede bir araya
olumlama ile olumsuzlama ya da oner- . getirmekten olu~an yanh~; bir kategori-
menin olumlu ya da olumsuz olmas1 du- nin kapsam1 i~nde kalan olgulan, ba~ka
rumu, onermenin niteligini meydana ge- bir kategoriye ozgii deyirnlerle ifade
tirir. Yiiklemin ozne haklunda tasdik etrnetavn.
edilmesine ya da inkar edilmesine gore, katharsis. Annma, bo~hm. ~inin estetik
her onerme ya olumludur ya da olwn- deneyim ve ya~anhlar yoluyla olumsuz
suzdur. Buna gore, 'Diinya bir gezegen- duygulanndan, ozellikle de ytloo tutku-
dir', 'Baz1 y!ld!zlar parlakhr', 'Tum ge- lanndan kurtulmas! durumu; sanatu\ oz-
zegenler eliptik yoriingeler iizerinde nede uyandud1j\1 acnna ve korku duygu-
hareket ederler' onermeleri, olumlu; buna lanyla, ruhu tutkulardan temizlernesi
kar~1hk, 'Dun ya diiz dej';ildir', 'Baz1 ge- stired il;in kullamlan Yunanca terim.
kavram 499
SanatJn amacuwt ayru zamanda ahllli va~tan bi.- zeka sava~1na donu~turme
bir ama~ oldu~unu one siiren Aristote- yontemidir. DemoY.rasi, daha ytiksek
les·e gore, sanat, estetik bir ho~lanma bir yapm tarz1n1n kendisiyle ger~ek
duygusundan ~ok, iiretti~i ahlald deger- le~tirilebilece~i tek ve yegane yontem-
le belirlenir; bu ahllli de~er ise, laJthmsis- dir ve sosyalizmin ilan etti~i ~ey mede-
te, yani annmada nesnelle§ir. Buna gore, nile~mi~ insanlar1n haklar1d1r.' Onun
sanabn gorevi, insanda estetik bir haz ya- sosyalizme, ve sosyalizm hedefine var-
ratmak de~il de, ahlaki bir haz do~ur mak i.;in demokrasiye olan inanc1n1 pe..
lnaktu. Bu ahllli haz da, ruhwnuzun ki~tiren ba~ka bir etken de, Nazi dene-
olumsuz duygu ve tutkulardan anruna- yimi olmu~tur. Kautsy nazizm benzeri
smdan, ruhwnuzun temizlenmesinden rejimleri y•kmak i~in ihtilald yontemle-
ald1~LTTUZ keyiften meydana gelir. rin kullandabilece~ni kabul etmekle
kathenoteizm [1ng. bthenotheism). Varo- birlikte, anayasal yonetimin bir kez ku-
lu~una inan1lan birc;ok tanr1dan her bi- rulmaslndan sonra, sosyalizm yolunda
rine yll i~inde belli bir donem boyunca yalruzca ve tamamen demokratik ara~
tapdmas1 durumu; her tannn1n, temel lann kuiJandaca~1na inantr.
ve karma~1k bir ger~ekli~in say1s1z yon Kautsky, komiinizme yonelik ele~tirisi
ya da boyutlanndan birini simgeledi~i soz konusu oldu~unda, komiinist parti-
inana. leri, siyasi de~il de, askerr te~kilatlara
kavimcilik [tng. ethnocentricism; Fr. ethno- benzetir. Bu tiir partiler kendi liderleri-
centrisme]. 1 Genel olarak, bir h~ ka- ni ve sloganlann1 se~mez, bunun yerine
vim ya da bir grup insarun, kendi halk liderlerini iistlerinden ahrlar. Komiiniz-
ya da kavimlerinin, kendi de~er, din, mi yalan ve aldabnacaya dayah bir
trk, kiiltiir ya da dillerinin di~erlerinden 'kale ekonomisi' sistemi olarak gortir-
daha iistiin oldu~ inanct; 2 biraz daha ken, komunist diktatorlii~iin, varoldu-
ozel olarak da, teknik ve bilimsel bak•m- ~u siirece, modern i~-;i s1rufma..n kurtu-
dan gu~lu ve samurgeci olup, 1rk9 on- lu~ mucadelesi i~in ciddi bir tehdit ve
yargdarla korle~mi~ Bah Uygarhgsn1n buyuk bir tahribat olu~turd u~unu sa-
kendi iistiinlii~iine inan1rken, di~er uy- vunur.
garhklarl kii~iimsemesi ve kendi iistiin-
kavram [Os. mejhum; lng. concept; Fr. con-
liik iddias1n1 gu~lendirecek malzemeler
cept; AI. begnlf]. Bir ~eyin, bir nesnenin
bulmaya ~ah~mas1 tavn.
zihindeki ve zihne ait tasannu; soyut dii-
Boyle bir tavra antropoloji i-;inde, Levi~ .
~iinme faaliyetinde kullarulan ve belli bir
Straus, bilim felsefesi ve kiiltiirel prob-
lemler ba~lammda ise, Paul Feyerabend somutluk ya da soyutluk derecesi sergi..
taraf1ndan ~iddetle kar~1 ~dalm1~ttr. leyen bir dii~iince, fildr ya da ide.
Kautsky, Karl. 1854-1938 yulan aras1nda Soyutlama yoluyla elde edilen zihinsel
ya~am1~ olan iinlii A vusturyah de-
tasavvur olarak kavram, ortak ozellikle-
mokratik sosyalist teorisyen. ri payla~an bir nesneler kompleksinin
Sosyalizm yolunda demokrasiye sun- veya soz konusu nesnelerin payla~h~J
Slkl sanlan Kautsky, ihtilalci komiiniz- ortak ozellik ya da niteliklerin psikolo-
me yonelik ~iddetli ele~tirileriyle fin jik ya da zihinsel tasanm1na kar~1hk
kazarunt~hr. Ona gore, demokrasi bur- gelir. Ba~ka bir deyi~le, bir terimin an-
juva egemenli~i ve hegemonyasma..n bir lamt ve dolaylSIYla dii~iincenin, bir te-
~ekli de~ildir. Burjuvazi ashnda miilki- rimin konu~ma ya da soylemin en
yet ko~uluna ba~h s1n1rh bir oy hakkl- kii~iik birimi olmas1 gibi, en kii~iik ve
na inand1~1 i~in, evrensel oy haldnn1n en temel birimi olan kavram, bir Slnlfln
uygulan1r hale gelmesi, Kautsky'nin go- uyeleri ya da Slnlftn kendisi i~in kulla-
zi.inde, i~~i Slnlflnln ba~ans1dtr. On un ntlan isim; betimleyid bir ozellik ya da
goziinde 'demokrasi evrensel oy hak- ba~1nt1ya gonderimde bulunan bir
kJyla, s1n1f mucadelesini sille tokat sa- terim olmak durumundad1r.
500 kavrama
kaziiistik (ing. causistry]. Gene! ilkelerin Hicretin ilk yiizyllmm sonlar:na dog'ru
varhgm1 yads1yarak her durumun ken- ortaya ~ keliim, itikat, tevhid,
di i~inde degerlendirilmesi gerektigini Tanrl'mn s1fatlan, kaza ve kader, ahiret,
savunan durum ahlakmdan farkh ola- ruhun iiliimsiizlugu, iiliimden sonra di-
rak, ahlaki ilkelerin iizel durumlara uy- rili~ gibi konulan i~lemi~tir. Zamanla
gulanmasmdan olu~an ahlak tiirii. islam giirii~lerini savurunay1 ana ilke
Dogru ya da yanh~ davram~la ilgili edinen kel§.m, Kuran'm ayetlerine an-
problemleri konu alan sanat ya da ogreti lam vermek, O'nu anlamak, temellendir-
olarak tanunlanan kaziiistik, belli bir mek, her tiirlii Islam d1~1 inan~la miica-
davram~ tarz1 i~inde ~~itli ahlak kural- dele etmek ve lslamla ilgili anla~mazhk
larmm ~all~mas1 durumunda, nasll lan ~iizmek amac1 giitrnii~tiir. Yara-
davramlmas1 gerektigini belirleme ihti- t:llam yarataru giistermesi bakurundan
yacl ve zorunlulugundan dogmu~ olup, ele alan kelfun, Tann'run iiziinii ve nite-
gene! ahlaki ilkeleri iizel durumlara uy- liklerini, yaratan-yaratdan ili~k.isini de
gulamak suretiyle geli~tirmeye ~ah~an inceler.
bir ara~tuma olarak ortaya ~1kar. Ba~ka kendi [ing. self; Fr. sPi; AI. selbsl]. Ozneyi
bir deyi~le, amac1 tarll~mah, sorgulana- peki~tirmede kullamlan, bir eylemin
bilir faaliyetleri hakh kllmak clan kazii- kendisine clan giinderimini dile getiren
istik, gene] davraru~ kurallanna ger~ek s1fat.
ve saglam istisnalar bularak geli~en Buna gore, iizne siiz konusu oldugun-
ahlak anlay1~1 olmak durumundadu. da, kendi deyimi, kendisini nesne, yani
kef£. isl§.mda, iizellikle de Selefiye mez- ben olarak ortaya koyup ifade ettikten
hebinde Kur'an. ve hadislerde ge~en ~o sonra, bu ifadeden hareketle yine kendi
kanlamh siizlerin anlamm1 dii~iinmek kendisine diinen ve bu ~ekilde som ut
ten ka~1nma tavrma verilen ad. bir ger~eklik kazanan iizneyi ifade eder.
ketam. Birtak1m kamtlara ba~vurarak, Terim tNiet:zsche'de, organizmay• dii-
temel dini hiikiimleri a~1klayan, sistem- zenleye':'!-!Jir.f!}'.i!l._!takild_i?~l!~_ru ta:O::
le~tiren ve savunan; islam inancuun il- ·-nunliimaktad1r. Bu baglamda, bir ozne-
kelerini alai temeline oturtmay1, a~lkla nin ve-g:e11er olaiak§_rva_;hg•n,.O:b.!iEa
may• ama~layan disiplin. bir·~y degil de, ken~isi olmas1m sag-
Dinde ge~en temel kavramlan konu . ·tayan hal, durum veya nitelige kendilik
alan, islam mezheplerinin kuruculanru adl verilmektedir.
ve dogmalaruu, felsefi okullann giirii~ Ote yandan, ahl§.k alarunda, keyfilige,
lerini, paganizmi ve metafizik problem- geli~igiizellik ve yasas12hga irnk§.n veren
Jeri inceleyen disiplin olarak kelam, belirlenirnsizcilikle, he~eyin mutlak bir
Allah'm iiziinden ve s1fatlanndan, pey- bi~de belirleruni~ oldugunu savunan
gamberlikle ilgili konulardan, varhkla- determini.zm arasmda kalan bir altematif
nn hallerinden, ba~lang•~ ve sonlann- olarak, ~inin, ozgur iridesiyle kendi se-
dan siiz eder. Kesin birtaklm kamtlar ~imlerini yapabilmesi, d1~ ko,.ul, etki ve
ortaya koyarak ve bu arada kaqat gll- nedenleri a~arak. hedeflerini ozgiirce be-
rii~tek.ilelin itiraz ve ku~kulanm gide- lirleyebilmesi dwumuna, k.i~inin, kendi-
rerek, dini inan~lan temellendirmeye ve sini ba~ka tiirlii davrarunaya zorlayan i~
kamtlamaya ~ah~1r. ve d1~ gii~ere kar~1t olarak, ozgiir se-
Maddeci giirii~ler, Hristiyanbk ve Is- <;imlerde bulunabilmesi ya da tercihlerini
lam inan~lanndan birini ya da hepsini ozgiirce kontrol edebilmesi haline kendi
birden reddeden giirii~ler kar~1smda, kendini belirleme denmektedir. ~nin ey-
islamiyetin savunmasuu yapma amao- lemlerinin, kendi d1~mdaki gii~ler, ki~i
nm bir par~as1 olarak ortaya ~ nin denetleyemedigi a~km nedenlerin
olan dini -felsefi d.isiplin olarak kelaaun degil de, kendi ozgiir iradesinin sonuru
kaynagmda Kuran ve hadisler vard1r. olmas1 durumu olarak tarurnlanan kendi
504 kendili~indenlik
keadiai belr'rleme ilkesi, siyaset alarunda, ba~ka her~eyin varolu~u ic;in kendisine
bir ulusun kendi proble1nlerini kendi ihtiyac; duydugu, dogas1n1, ozsel olma-
iradesiyle ~ozebilmesi, kend.i kaderini, yan karakteristiklerini sergilemeden tam
d1~ miidahalelere 1naruz kalmadan be- olarak ifade eden ~eyin d urum u. Kendi-
lirleyebilmesi halini anlatlr. ligindenlik terimi bu ~er~eve i~inde, ge-
Yine, ayru baglamda, insarun ahlak ala- leneksel olarak Tann i~in kullarulm1~br.
ronda, kendi potansiyel giic;lerini tam 2 Bir neden, bir etki, zorlama ya da
olarak ger~ekle~tirmekten olu~an en baskl olmadan, iradenin kontrolii dl~ln
yiiksek hedefe giden yolda, her eylemiy- da ger~ekle~en eylem, davraru~ ya da
le kendisini a~c.rak hedefe biraz daha olu~um i~in kullanllan s1fat.
yakla~1nas1 duru1nuna kendini a~ma ad1 Bu baglamda, Bakunin ve Rosa Luxem-
verihnektedir. K~ndini a~ma, epistemo- burg gibi sosyalist teorisyenler taraf1n·
lojide, benin, ya da dti~iince, bilin~ ve dan geli~tirilmi~ olan, devrim hareketin
zihnin, dogrudan ve araCISlZ zihin halle· kendi orgiitlenme ve geli~me bic;imleri-
ri, eylemleri ya da i~lemlerinin otesine ni, geleneksel i~t;i OrgOtlerinin katklSl
ge~mesi anlam1nda, kendi bilincinde ol- olmadan da, kendi i~elligi ve diyalekti-
maslnl ifade eder. gi i~inde, kendi ba~1na bulabilecegini
Buna ek olarak, yine ozne soz konusu savunan gorii~e de kendiligindenlik ad1
oldugunda, bir ve ayru ki~inin birbirle- verilmektedir.
riyle ~eli~en iki onermenin ikisini birden kendinde/ kendi.si i~in [tng. in itself/for it-
olumlamas1na, buna kar~m yargdama self; Fr. en soi/pour soi; Al. an sich/for
eylemi veya onenne s<lz konusu oldu- sich).Felsefede, bir ~eyin kendi ba~1na,
gunda, kendi kendisiyle ~eli~en tiimce kendi i-;inde, yani bilin~ten bag1ms1z ola-
ya da kavrama, temel anlarruru hem rak ne olduguyla, bir bilin~le il~kisi i~in
olumlayan ve hem de degilleyen onenne- de ne oldu~u aras1ndaki kar~1lh~ ifade
ye kendi kendisiyle f.tli~me denmeldedir. eden onemli bir ayanm.
Buna gore, bile~enlerinden ya da iddiasa- Ay1nm kendinde ~eyle bizim i~in olan,
nm yap1s1ndan dolayt, kendi bndisini bizim tarahm1zdan belirlenen ~ey ara-
yanh~layan, kendisine dogru ya da ge- Slndaki bir ay1run olarak, ilk kez tKant
~erli olma olanag1 b1rakmayan onerme tarahndan ortaya konmu~tur. Buna
tiiriine kendisini ~iiriiten onerme denir. gore, kendinde ~eyin Almanca kar~lll
L>megin Yalanc1 Paradoksunda, tiim Gi- gl olan ding an sich, Kant'ta miimkiin
ritlilerin yalanCl oldugunu soyleyen Gi- deneyimin otesinde kalan, bilindn ken-
ritlinin onermesi kendi kendisinj ~tirii disine eri~emedigi ve dolay1s1yla da bi-
ten bir onermedir, ~iinkfi dogru old ugu linemez olan varhga gosterir. insan ta-
kabul edildigi zaman bile, yanb~ oldu- raf1ndan bilinemeyen, a~kln ve insan
~ ortaya 9kar. zihninden bag1mstz ger~eklik olarak
Nihayet, fenomenoloji gelenegi i~inde, kendinde varhk, goreli veya bilince
ozellikle de Alexis Meinong taraf1ndan, gore degil de, mutlak ve bag1msaz var-
tiim zihin hallerinin ortak ozelligi ola- h~ tantmlar. Kendinde varhg1n kar~l
rak gosterilen, bir zihin halinin dii~iin ll, bilincin bir fonksiyonu olan, zihin ta-
cemizde dolay1mstz bir tarzda mevcut raftndan belirlenen, yani bizim ic;in var
olabilme niteligine kendi kendini sunma olan, e~deyi~le algtland1g1 ve bilindigi
oze Iligi ad1 verilir. ~ekliyle varhktlr, fenomendir.
kendiligindenlik [1ng. aseity; Fr. aseite]. 1 Kendinde /kendisi i-;in ayuuru, kendin-
Kendinden, kendi ba~1na ve kendisi i~in de terilnini tez anlarrunda ve bilin-;siz
varolma durumu. Ba~ka her~eyden tam olaru, buna kar~1n kendisi ic;ini de anti-
olarak ve m utlak bir bi~imde bagllllSlZ tez anlam1nda ve bilin~li olan1 veya bi-
olan, varolmak it;in kendisinden ba~ka linci olan1 ifade etmek i~in kullanan
hi~bir ~eye ihtiya~ duymayan, fakat Hegel tarahndan geli~tirilmi~tir. Te-
kendinde~varhk 505
rilnlerin t Hegel' deki anlammdan yola Bununla birlikte, onun arad1~1, ula~
~tkan tMarks ise, ayrum varhk ve bilin~ maya ~ah~t1~1 varhk yalmzca, bilin~ten
ten, kendi felse.fesinin temel ontolojik yoksun olan kendinde varbk degildir. 0
ger~ekli~ine tekabiil eden stmfa ta~lmt~ kendisini, yani kendisi i~in varh~1 koru-
lu. Buna gore, Marksist gorii~te, ekono- mak ister. Bundan dolayt, insanm, var-
mik fonksiyonuna gore tammlanan suu- hk ve bilincin birle~ti~i bir varhk olarak
fa, ayru konum, ~lkar ve statti ye sahip kendinde-kendisi i~in varhk olma ideal
insanlann belli bir iiretim ve mii1kiyet projesini ger~ekle~tirmeye ~ah~t1~1m
sistemi i9,ndeki yerine kendinde smif ad1 soyleyebiliriz. Kendinde-kendisi i~in
verilirken, insanJarm kendi veya stmfsal varbk ise, Tann'ya kar~1hk geldi~i i~in,
konumlanru algtlama tarzlanna ya da insanda en temel arzu olarak, Tanrt ol-
smd bilin~lerine kendisi i~in s•mf derunek- ma arzusu vardtr.
tedir. Fakat, Tann dii~iincesi, tSartre a~tsm
Kant'tan ziyade Hegelci ve Marks'i'l bu dan ~eli~ik bir dii~iincedir, zira bilin~
teme Iden etkilenen 20. yiizytl felsefesi tam tamma varh~m olumsuzlarunasl-
kendinde/kendisi it;in ayuumm, do~as1 du. Sartre, buradan kotiimser bir sonu~
gere~i veya ozii itibariyle kendisi i~in ol- ~tkarsar ve insamn biitiin ~abasmm
du~u soylenen, nedensellik yasasma tabi beyhude oldu~unu soyler. Onun u~u
olmay1p ozgiir olan bilin~le, sadece ken- ~u, ideal projenin ger~ekJe~tirilmesiyle
dinde ve salt dt~sal belirlenime, do~al dc~il de, oliimle son bulur.
nedensellik yasasma tabi olan nesne ola- kendinde varhk (ing. being in itself; Fr.
rak bir ~ey arasmdaki kar~tth~1 ifade itre en soi]. Varolu~~u felsefenin kurucu-
etmek i-;in kullanmt~tlr. Ome~in, Merle- su Sartre'm, d~ diinyada varolan cansLZ
au-Ponty kendindeyi, kendisi i~in diye ~eyler, nastlsa oyle olan somut varhklar
tammlanan insanh~m tersine, do~ay1 ve bu arada, llpkl cansLZ nesneler gibi,
dile getiren genel bir kategori olarak kul- pasif olup etkinlikten ka~man, sorumJu-
lantr. Kendinde /kendisi i~jn aymmt, luk yii.klenmeyen insan varhklan i.;in
tHeidegger ve tSartre'da soz konusu kullandt~t terim.
nesne bilin~ kar~1th~ma ek olarak. oz- Buna gore, kendinde varhk, farkhla~
nenin ozgiirlii~iinii yads1yan kotii niye- mamt~, hi~bir ozelli~i olmayan, kaba
tini ve sahici olmamakh~nu ifade etmik varolu~tur. 0, zamandt~l olup, de~i~
i~in kullamlmt~tlr. mezdir; ne edilgenJik, ne de etkinliktir.
kendinde·kendisi i~in varhk [ing. being Ne zorunlu ne de miimkiin olan, hem
in itself-for itself, Fr. etre en soi-pour soi]. olumsuzlamamn ve hem de olumlama-
Onlii Franstz dii~iiniirii ateist jean Paul run aym derecede otesinde olan ken-
Sartre'm varolu~~u felsefesinde, bilin- dinde varhk. saf olumsalhkttr.
cin ve varh~m birle~ti~i Tann'yt goste- Kendinde-varhk deyimi, Sarbe'm var<r
ren terim. lu~~u felsefesinde ikinci olarak insarun,
Kcndisi i~jn varhkla bilind, kendinde her ey lemde ozgiir sec;imin, ozgiir bir
varhkla da bilin~ten yoksun, her ne ise o iraden.in iiri.inii olan kararlann soz konu-
olan olumsal varh~t tarumlayan Sartre, su oldu~unu gonnezden gelerek, bir
daha sonra bu iki kavrama kendinde- nesne, varolan Sl..fadan bir ~ey gibi dav-
kendisi i~in varh~1 eklerken, kendisi i~in ranmast durumu i~in kullamhr. Buna
varh~m, yani bilin~li insan varb~n gore, ki~i, kendisine ve ba~kalarma kar~t
ge~mi~ten gelece~e, olmu~ oldu~u var- olan sorumlulu~undan ve dolaylStyla
hktan imkanJara, olaca~t varh~a dogru bezginlikten, bo~untudan,. stklnll ve i~
bir u~u~ oldu~unu 50ylemi~tir. Su halde, daralmasmdan ka~ak i9-fl, kendisini
kendisi i~jn varhk olarak insan varhklan aldatarak. diinyadaki herhangi bir ~ey,
varh~a do~ru bir u~u~ olmak durumun- cansLZ bir nesne gibi oldu~ zaman, ken-
dadu. dinde varhk haline gelir.
506 kendini aldatma
kendini aldatma [ing. self-deceptiOit] Va- Soz konusu ahlak anlayx~ma gore, ger-
rolu~~u Sartre'm felsefesinde, ki~inin, ~ek ben, aktiielle~me, ger-;ekle~me ihti-
oznenin se~me ozgiirlugune sahip ol- yaanda olan ideal bir bendir. Birey ya
dugunu kabul etmemesi ya da kendisi- da ben, yetkinlige ancak potansiyel gii~
ne se~me ~anst, tercihte bulunma hakk1 lerinin ger~ekle~mesi yoluyla ula~abilir;
tammamas1 ve boylelikle de karar ver- o, yalmzca bu sayede, ger~ek ki~iligini
menin, set;menin kendisine yiikJedigi i~ kazanabilir. Birey i~in en yiiksek iyinin,
stkmtlsmdan, boguntudan ka~mmast ahlak alanmdaki nihai hedefin rum po-
durumuna verilen ad. tansiyel gii~lerin, duygusal ve entellek-
Kendini aldatmayt, ki~inin, kendi ken- tiiel biitiin imkanlarm tam anlamtyla
disini one siirememesi, kendisi hakkm- geli~mesi ve ger~ekJe~mesi oldugunu
da dogru olam kabul etmemesi ve boy- dile getiren bu ahlak anlayt~ma gore,
lelikle kendisine kar~I diiriist olama- insan soz konusu hedefe yalmzca, ki~ili
mast hali olarak taiUmJayan varolu~~u gini meydana getiren ~~itli yonlerin bir
lugun kurucusu Sartre, kendini aldatan biitiin olarak ve akbn 1~1gmda diizen-
ki~inin kendisine gereken degeri vere- lenmesi suretiyle ve ba~kalanyla ili~ki
medigini, kendisine giivenenemedigini, i~inde ula~alabilir.
varolu~una deger ve anlam yiikleyeme- kendisi i~in varhk [lng. being for itself,
digi i~in, varolan ~eyler arasmda her- Fr. etre pour soil. <;agda~ varolu~~u dii-
hangi bir ~ey olup ~1kttgm1 one surer. ~iiniir tSartre'm, oncelikle bilin~ i~in
Belli bir durum kar~tsmda neyi se~ece kullandtgl deyim.
gimize ancak bizim karar verdigimizi, Buna gore, bilinci ruh ya da zihin ya da
hi-;bir ~ey yapmamayx se-;menin de as- transendental ben olarak ~yle~tiren,
hnda yine bir se~im oldugunu soyleyen diinyadaki bir ~ey ~kJinde giisteren gO-
Sartre'a gore, ki~i yaph~I se~imin hesa- rii~lere, bilincin yonelimselligini hi~ dik-
bmt vermek zorundadu. Se~erken, ki~i kate almayan anlayt~hua kar~1, bilincin
yalmzca kendi ya~amm1 belirlemi~ yonelimselligini vurgulayan Sartre, bi-
ohnaz. Fakat aym zamanda bu se-;imi- lincin yalmzca kendisine goriindiigunii,
nin temelini olu~turan ilkeleri ve deger- yalmzca kendisine konu oldugunu dile
leri de belirlemi~, ileri si.irmii~ olur. g~tir~tir.
Sartre'a gore, ahlald ideal ve degerler, Kendisi i~in-varbk, oyleyse, toze, ger-
yalmzca ki~inin ozgiirlugu iizerinde te- ~ek varhga kar~tltk gelen kendinde var-
mellenebilir. lnsarun ozglirluge mah- hktan, fenomene kar~tltk gelen ba~kas1
kCtm olu~unu ve sorumlulugunu farke- i~n varhktan farkb olarak, kendi ya~a
di~i, 'bo~ntu'ya, bir 'i~ daralmast'na mtna yon verme, kendi ya~anbsma
yol a~ar. Soz konusu 'i~ Slkintlst' Sartre'a diizen ve anJam kazandmna siirecinde,
gore, insan varhguun en temel duygula- ozgiirce se~imde bulunan ve eylemleri-
nndan biridir. nin hem kendisi ve hem de ba~kalan
kendini ger~ekJe~tirme ah.lakt [ing. ethics i~in ortaya ~akaraca~ sonu~lan sorum-
of self realization; Fr tthique de la realisation de lulukJa hesaba katan ki~i, bilin~li, so-
soi]. t Platon, t Aristoteles, T. H. tGreen, rumlu ve ozgiir birey it;in st)z konusu
F. tBradley gibi filozoflar tarafmdan sa- olan varolu~ tarzm1 ifade eder.
vunulan ve bir birey i~in en yiiksek iyi Sartre'm varolu~-;u felsefesine gore, in-
ya da ah1akl idealin, dogu~tan getirilen sanlar, varhk tarzlan kendinde varbk-
potansiyeller ve, ozel kapasite ve yete- tan olu~an ~eylerden farkh olarak etldn
neklerle birlikte, ger~ek doga ya da be- ve yarabctdxrlar. ~yler, her ne ise odur,
ninin aktiielle~mesi, ger~ekle~mesi ol- oysa insan her zaman oldugundan
dugunu dile getiren sonu~~u ahlak ba~ka tiirlii olabilir. Kendisi i~n varhk
anlayx~I. olarak nitelenen insan onceden belirlen-
kesintililik 507
mi~ degildir; o, onceden belirlenmi~ bir Yine, iki tiir 6nermenin, yani ak1l dog-
oze gore ya~amak yerine, eyledik~e rulanm ifade eden onermelerle, dogru-
oztinti kendi yarahr. lnsan, kendisi i'>in dan ve arac!SIZ deneyi betimleyen oner-
varhkhr, ozgiirdtir ve sorumludur. Da- melerin kesin oldugu soylenebilir. Ote
has!, insan kendisiyle ~eyler arasmdaki yandan, kesin olan ~eyler Slnlfl, bilinen
kar~lthgm, ba~ka insanlarla olan ili~ki ~eylerin bir all s1ruh ve bilgi de zorun-
. lerinin, se~me ve oldugundan ba~ka lu olarak dogru olmak durumunda ol-
ttirlli olabilme gliciiniin bilincindedir. dugu i~in, dogruluk bilgi ve ozellikle
kesinlik [lng. certaillhJ; Fr. certitude; AI. de kesinlik i~in temel bir ol~tittiir.
gewiss/Jei t]. Bir onerme ya da inancm kesinsizlik ilkesi [ing. principle of uncer-
dogruluguna sars1lmaz bir inan~ besle- tainh;; Fr. principe de I' incertitude]. Unlli
me durumu; mutlak, kesin ve zorunlu Alman fizik~i Werner Heisenberg tara-
bir dogruya ula~!ld1gmda, bir onerme hndan ortaya at1hm~ olan, bir cismin
saglam ve ge~erli nedenlere dayamla- belirli bir andaki konumu ile momentu-
rak tasdik edildigi zaman soz konusu munun (yani, ktitlesiyle luzmm ~arpl
olan zihin hali. muun) aym anda ve kesin degerlerle bi-
Bir zih.in hali ya da onermelerin bagmn- linemeyecegini 6ne stiren ilke.
sal bir ozelligi olarak kesinlik, bir inan~, Bu ilkeye gare, elektron gibi kii~iik par-
~ac!klann, ayru anda hem yerini ve hem
dogru ya da onennenin k~ku gottirmez
olu~unu gosterir. Ba~ka bir deyi~le, kar-
de h!Zuu belirlemek olanakh degildir.
~111 bilgisizlik degil de, k~ku olan ke-
Soz konusu belirsizlik, deney ara~lanmn
sinlik, bir dogruyu hi~bir ka}'lt, ko~ul ya yeterince duyarh olmamasmdan kaynak-
da suurlama olmadan olumlama veya larunamaktadu. Elektronu gormek i~in,
tasdik etmeyle belirlenir. Kesinlik bir k1sa dalga boylu 1~1nlar kullaruhr, fakat
enerjisi yiiksek olan bu 1~mlar, elektrona
zihin hali oldugu i~in, son ~oziimlemede
~arpmca onun luzuu de~~tirir ve boyle-
zorunlu olarak oznel olmak birlikte, oz-
likli elektronun yeri saptarurken, 1-u.zi be-
nenin, ttim insanlar i~in g~erli olan ne-
lirlenemez. D~tik ene1jili uzun dalga
denlere dayanduamad1~ ve dolay!s!yla
boylan kullamld!gmda ise, elektronun
ba~kalarma aktaramad1g1 kesinlige iiznel
1-u.zi etkilenmez, ancak bu kez de, onun
kesinlik adi verilir.
yeri tam olarak saptanamaz.
Aym zamanda psikolojik kesinlik olarak Heisenberg tarafmdan ortaya konan
da bilinen bu kesinligin kar~1smda, hi~ bu ilkenin, doga bilimlerinin temelinde
bir ki~isel degerlendirme ya da ko~ula yer alan determinizmin reddini gerek-
bagh olmayan, kendisini aym nedenler- tirdigi one stiriilmti~ttir.
den dolay1 herkese kabul ettiren bir ke- kesintililik [lng. discontinuity; Fr. discon-
sinlik ttirti olarak nesnel kesinlik yer ahr. tinuite]. ~eylerin, bir tarihsel ~agdan di-
Buna kar~m, onermenin ya da dogru- gerine ge~i~te, art1k aym tarzda algl-
nun tartl~llmaz, mutlak ve ku~ku go- larunamasl, tasvir edihnemesi, ifade
liirmez olu~uyla belirlenen bu kesinli- edilmemesi, nitelcndirilmemesi, sm!l-
ge aym zamanda manllksal kesinlik ad1 landmhnas! ve aym tarzda bilinmeme-
verilir. Bu il<inci tiir kesinligin kar~1h, si olgusunu anlatan terim.
ku~kudan ~ok, olas!l1ktu. Terimi esas kullanan ki~i olarak Fou-
Ote yandan, bir dti~tince, bir onerme, cault, kesintililigin mutlak bir degi~im
bir ilke dogrudan ve araas!Z bir bi.;im- degil, onceden varolan episteme ya da
de apa~1k bir ~ey, mutlak ve zorunlu bir bilginin yeniden dag!lmu, bu episteme-
dogru olarak kavrand1~ zaman, buna nin ogelerinin yeniden ~ekillenimi ol-
s~zgisel kesinlik, fakat ba~ka dti~tince ya dugunu sayler.
da onermeler araclhglyla kavrand1g1 Khrysippos. Stoa Okulunun, M. 0. 280-
zaman, buna da diskursifkesinlik ad1 veri- 207 y1llan arasmda ya~a1ru~ olan ti<;tin-
Hr. cti ba~kam. tArkesilaos ba~kanl1gmda-
508 K1ta Avrupas1 felsefesi
k.i ku~kucu t Akademi'den Stoacd1~a genel bir dunya goru~ti duzeyine yuk-
doJunu~ olan Khrysippos, Stoac1 o~reti selmi~tir. Ay1u pozitivist gelenek, 20.
yi buyuk bir gu~ ve ~evkle i~leyip sa- yuzy1hn ba~lannda, Frege ve Russel1'1n
vurunasJyia tin kazan1n1~hr. manhk alan1ndaki ~~~lr a~1c1 ~ah~mala
Ktta Avrupas1 felsefesi [lng. continental n y Ia analitik felsefe gelene~ini do~ur
philosoplzy; Fr. philosop/1ie continentale]. 1 mu~tur. Buttin bu gelene~in bilim ve
En gene) anlarru i9nde, Avrupa felsefesiy- manh~l, bilim ve dil felsefesini on plana
le e~anla1nh bir terim olarak, Yunan•Ja ~1kard1klan ve metafizi~e ve ahlaka
ba~lay1p, Fransa merkezli Orta~a~ felsefe- kar~1 olumsuz bir tav1r takJnd1klan
si arac1h~1yla gunumuze dek ula~an, ve yerde, K1ta Avrupas1 filozoflan poziti-
Do~ felsefesinin d1~1nda kalan felsefeye viz1n, Aydmlanma ve modernlik dti-
verilen ad. ~uncesi kar~1s1nda ku~kucu bir tavu ta-
2 K1ta Avrupas1 felsefesi, ikinci olarak~ kJnml~ ve metafizikle ahlaka buyuk bir
modem felsefede, Descartes'la ba~lay1p, onem vermi~lerdir.
Spinoza ve Leibniz'le suren ve, Hobbes, Kierkegaard, Soren. 1813-1855 y1llan
Bacon, Locke, Berkeley ve Hume'la tem- aras1nda ya~am1~ olup, varolu~~u fel-
sil edilen empirist felsefenin kar~1smda sefenin onctisti olarak tan1nan Dani-
yer alan rasyonalist felsefeyi gosterir. Bu markah filozof. Temel eserleri: Enten-
felsefe, Ada Avrupa's1nda, yani lngiltere Eller [Ya/Ya Da], Forforens Dagbog [Ba~
ve lsko~ya'da geli~en empirist felsefeden tan <;1kanc1nln Guncesi], Fnjgt og Bae-
farkll olarak, ba~ta Fransa ve Almanya ven [Korku ve Titreme], Sygdommen Til
olmak uzere, ksta Avrupa'smda geli~ Doden [Umutsuzluk Ozerine lnceleme).
mi~tir. Ayd1nlan~run geli~tirdi~i do~a bilim-
3 K1ta Avrupas1 felsefesi ti~tincii ve ~ok lerini omek alan bilgi ve akllc1hk anlayl-
daha ozel anlaJTU i.;inde, once Ada Av- ~lna ~iddetle kar~1 -;1kan Kierkegaard,
rupasl ve daha sonra da, Amerika'da ge- Ayd1nlanmarun nesnelli~i vurgularken,
li~en empirizm ve pozitivizm a~uhkh geleneksel din ve ahlaksn hakikatlerine
analitik felsefe gelene~inin kar~1smda kar~1 ald1~1 dti~manca tavudan rahats1z
yer ahp, Ayd1nlaruna dti~tincesine kar- olarak, oznel hakikatin onemini vurgula-
~lthkla belirlenen felsefe gelene~ini gos- ml~hr. Hegel gibi, inan~ ve akb, htilna-
terir. Soz konusu felsefe gelenegi i~inde, nist ·bir teolojiyle daha yiiksek bir dtiz-
Hegel, Marks, Kierkegaard, Nietzsche, lemde uzla~tarmaya .;ab~mak yerine,
Husserl, Heidegger, Sarlre, Gadamer, inan.;la akhn uzla~maz oldu~unu savu-
Habennas, Derr'ida, Foucault, L yotard nan ve inan~la akJI aras1ndaki yan~1
ve Baudrillard gibi dti~tintirlerle, bu dti- daha da geni~leten Kierkegaard, fideizm
~tintirler tarahndan temsil edilen idea- yoluna girmi~tir.·
lizm, Marksizm, ele~tirel kuram, varo- Ba~ka bir deyi~le, rasyonalist bilgi go-
lu~~uluk, hermeneutik, fenomenoloji, rii~tine kar~1 ~1kan, nesnel bilgi ideali-
yap1saic1hk, postmodemizm, postyapa- nin i~el ya~ama, bireyin oznel deneyi-
salclllk gibi ak.Jm ve kuramlar yer al- mine kor oldu~unu savunan, onun in-
maktadu. san ya~am1n1 anlamaya hi~bir katk1s1
Bun a gore, K1ta A vrupas1 felsefesinin olmadt~lnl soyleyen Kierkegaard'a go-
yukanda soztinti etti~imiz ikinci anla- re, rasyonalist sistemler ger~ekli~in tii-
ml co~rafi bir temele dayansrken, u~un mtinti bir dti~tince sistemi i~ine Slkl~h
cti anlam1 felsefi tavu ve altematiflere nr, her~eyi akla indirger; akd d1~1ndaki
dayanu. Nitekim, Bacon'la ba~layan o~eleri ve hepsinden onemlisi varolu~u
empirist ve bilgiyi bir gu.; olarak goren unutur. Varolu~ terimini Kierkegaard
pozitivist felsefe, Hume'la lngiltere'de, insan i~ kullarur, zira var olmak belirli
Comte'la Fransa'da doruk noktas1na bir birey olmak, ~abalayan, altematifleri
ula~m1~ ve Ayd1nlanma felsefesiyle hesaba katan, se~en, karar veren bir
l<ierkegaard, Soren 509
birey olmak anlamma gelir. Akb, toplu- bir rasyonel kanlt olmad1g1nl savunan
mu, v.b. g., on plana ~tkartan bir felsefe Kierkegaard, dini ya da ahlaki dogrular-
kj~iselligi, ki~isellik ilkesi olan varalu~u, la ilgili kesinligin, insan varhklannda
ins an In varolu~un u meydana getiren soz konusu olan kesinsizlik ogesini orta-
ogeleri hit; dikkate almaz. Oysa gerc;ek dan kaldtnrken, ozgurlugu de yok ede-
felsefe ancak varolu~ felsefesi olabilir, cegini one surer. Ote yandan, rasyonel
yani felsefe derinden derine ki~isel bir kan1t, bize dogru ya~a1nakta oldugu-
ozellik ta~nnahdtr. Felsefe genel olana muzu entellekttiel olarak gosterse bile,
degil, ozel olana, nesnel degil de oznel bizi hi~bir za1nan oznel olarak ikna ede-
olana yonelmelidir. mez. Bundan dolayt, onun gozunde ke-
Kierkegaard·a gore, insan ya~a1n1~ so- sinsizlik ya da belirsizlik, oznel hakikat
yut du~unceye gore ~ok daha onemli- ac;1s1ndan bir kusur olmak bir yana,
dir. Dahast, genel felsefr problemlerin, onun ozunu meydana getirir. Kesinsiz~
soyut du~un~elerin insantn en onemli lik, insan ya~am1 ac;tstndan en onemli
anlarmda hi~bir yardun1 o!maz. Ona olan ~eyin, se~me ozgurlugumuzun
gore, insan ya~amtntn en onemli anlan, dogal bir sonucudur.
bireyin bir ozne olarak kendisinin bilin- Kierkegaard·a gore, kesinsizlik ozgur-
cine vard1g1 ki~isel anlardtr. Bu ki~isel lugu i~erir. Bizim, teorik kesinlige ula-
ve oznel ogeler, yalruzca nesnel ogeleri, ~amasak bile, hakikati ara1na gibi bir so-
tum insanlarda ortak olan nitelikleri ruJnlulugumuz vardtr. 0, insarun, ~u
dikkate alan rasyonel du~unce tarafln 4
ya da bu bir;imde ya~amak, ve sec;imi-
dan a~1klanamaz. Oysa, her insarun, her nin sonu~lanyla birlikte ya~amak duru-
ki~inin biricik varolu~unu meydana ge- munda oldu~u i*;in, sec;imde bulurunak-
tiren bu oznelliktir. Tarunmaya ve a~lk tan ba~ka bir altematifi bulunmad1glnl
lanmaya muhta~ olan budur. soyler. Bir se~imde bulunmamak da,
insan i~in onetnli olan1n ki~iligin geli~ daha az bilin~li bir se-;Un olsa bile, bir
tirilmesi oldugunu savunurken, Kierke- tercihtir. Ona gore, biz, ozgiirlugumu-
gaard insan varolu~unu, varolu~ halini zun fark1ndan olmad1gumz zaman bile,
betimleyip, insan1n ne olduguyla ne ol- sorumluyuz. i~te, insandaki endi~e ve
mast gerekti~ arasmda bir aynm yapar. tasan1n, korku ve yllg1nhgm kaynagm-
Ona gore, insatun ya~am1nda insarun da bu durum, yani ozgurluk ve sorwn-
ozunden varolu~una dogru bir hareket lulugumuz vardtr.
vardu. Hristiyan dininde bu harekete Kierkegaard•da aralannda ~ok yak1n
ili~kin geleneksel a~1klama gunah kav- bir ili~ki bulunan korku ve ozgurluk
ramtndan olu~ur. Kierkegaard•a gore kavramlan, i.kici bir metafizigi yans1t1r.
de, insarun ozu Tann·yla, sonsuz olan Ba~ka bir deyi~le, onda insan varhkla-
yuce varhkla ili~kiyi gerektirir. lnsarun n, hayvansal olanla tanr1sal olan1n, son-
varolu~ hali, onun ozunden uzakla~ma luyla sonsuzun bir kan~munt ifade
Slrun, yani Tann·ya yabanala~masuun eder. Buna gore, insan varhg1 zamansal
bir sonucudur. Bundan dolay1, insarun bu olanla ebedi olarun, sonluyla sonsuzun,
dunyadaki ya~am1, 'korku'yla, 'ytlgln- tinle maddenin, ozgtirlukle zorunlulu-
hk1la ve insanm sonlulugundan duydu~u ~un bir sentezidir. Ozgurluk imkaru tin-
1Slklnh'yla doludur. Bir insanm eylemleri, sel dogam1za baghdtr. Fakat insan var-
onu Tann'dan daha da uzak.Ja~hnrsa, hklannln bir de hayvani dogalan var-
onun yabanala~mast ve umutsuzlugu dtr. Bu nedenle, insan ozgurlti~u,
daha da arur. hep bir ~atl~ma ve korku olarak ya~ar.
Akll yoluyla karutlanabilecek ahliki bir i~te insan varhganJn en temel se~mi,
sistem ya da din olamayaca~m1, ahlAk ozgurlu~unu benimseyip, hayata ge~ir
ya da din i~inde, bize belli bir bi~de me ya da ozgurlukten ka~~hr. Kierke-
ya~amam1z gerektigini gosterecek, hi~- gaard, ozgtir lukten kat;~~ I, 19. yuzyll
510 Kinikler
duldan erdemi!'l ketldi ken dine yeten bir yardnn teklifini geri t;evinni~tir. Bu
deger oldugunu soylemi~, ya~amln davranl~tyla da, o insanlar aras1nda,
te1nel ihtiya<; ve hazlan kar~1s1nda ka- yaln1zca erde1nli olmakla kohi olma1un
yltSLZ kalmakla yetin1neyip, aJnat;lanna one1n ta~1d1gln1, geri kalan tum ayrnm-
ancak hazdan ka~1nmakla eri~ebilecek~ larln one1nsiz ve anlams1z oldugunu an-
lerini d ti~iinmti~lerdir. latmak istemi~tir. D1~ duru1nlann pek
Kendi gii~lerinin d1~anda kalan hi~bir bir onemi yoktur; bilge ki~i, kolelik i~in
~ey kar~1s1nda kaygilanma1nay1, hi~bir de bile ozgiirdiir.
~eye ald1r1~ etmemeyi ilke edinmi~ olan kip (Os. luil, tav1r; Lat. modus; lng. mode;
Kinikler i~in, ihtiya~s1zhk, dunyadan Fr. mode; AI. 1nodt•sJ. Tarz, tav1r, varhk
yuz ~evirmek anla1nana gelmi~tir. Yok- duru1nu. Bir ~eyin varolma, ortaya
suHuk i~inde ya~ayan Diogenes, insa1un t;ak1na ya da sunulma tarzr. Bir ~eyin
eti pi~ir1neden yiyebilecegini, ate~ten zorunlu, aktiiel ya da olanakh olmas1
bile vazge~ebilecegini gostermeye ~ah~ dunamu. Bir ~yin belli bir andaki var-
lnl~tlr. hk duruanu. Bir ~eyin varolu~ halinde
Buna gore, Kinik ok ulun temel ilkesi, kendini gosteren diizenleni~ bi~iln i. Saf
dogaya uygun ya~a1nak, yapay olan varhg1 tikelle~tiren ya da bireyle~tiren
tiim ihtiya~ ve degerleri ortadan kaldlr- varolu~ formu. Niteliklerin birle~tirilme
mak, en te1nel ve basit ihtiya~lan kar~l tarz1. Bir ~eyin anla~1lma, bilinme ~ekli.
lamakla yetinip, ihtiya-;s•zhga bort;lu Bir ~eyin, onu o ~ey, ve ba~ka ~eyler
olunan mutluluk ve bag1mslzhg1 ya~a den ayn bir ~ey olarak tarumam1za ola-
mak olmu~tur. Kinikler, buna ah~mak nak veren formu. Bir ~eyin bir nitelik,
i~in de, ki~inin kendisini maddi ve sdat ya da ozellige sahip olma ~ekli ya
manevi bak.Jmdan stklntlya sokmas1 ge- da tarz1.
rekti~ine inanm1~lardrr. Ki~i, onlara kipler manhgr [ing. uzodallogic; Fr. logi-
gore, dii~manlanrun yapt1g1 kotiiliikle· que modale; AI. modalitaetenlogik]. Oner-
re bile boyun egmelidir, zira du~marun meler arasmda, kipliklerinin sonucu
yapt1g1 ~ey, insan1n kendisini tanunasl- olan t;~karlmsal ili~kileri konu alan man-
na hizmet eder. tlk dah. Konusu1iiantlksal kipler olmak-
Kinikler ba~ka insanlarm ahlaki ba- la birlikte, her zaman manbksal kiplerle
kJmdan iyi diye degerlendirdikleri ve s1nrrlanmayan, onciillerinden en az biri
odev olarak gordiikleri ~eylere de pek kipsel bir onerme olan -;rkarunlan konu
ald1n~ etmemi~lerdir. Bilge ki~inin, alan mantlk tiirii olarak kipler manbg1,
her tiir baghhk kar~lSlnda ozgiir kala- zorunluluk ve imkin ttiriinden kavram-
bilmesi it;in, onlara gore, ba~kalanyla lan konu ahp, bir ~eyin zorunlu m u,
hi~bir baglantl kurmamas1 gerekir; hi~ yoksa miimkiin mii oldugunu dile geti-
kimseye baglanmamak i~in, ki~i kendi ren kipsel onermeler aras1ndaki ili~kile
ruhsal ihtiyat;lan bak1m1ndan da kendi ri ara~tu1r.
kendine yetebilmelidir. Kiniklere gore, Soz konusu manhk tiirii, zorunluluk,
ki~inin kendi mutluluguna, kendi gii- ilnkan ve imkans1zhk tiiriinden kavram-
ciiniin d1~1nda hit;bir ~ey etki yapma- lan tutarh bir sembolik sistem i9nde
mahdlr. Bilge ki~i it;in, aile kadar, yurt- formelle~tiren ve tetnel ilkeleri aras1nda
ta~hk da kay1tsJz kahnacak bir ~eydir. 'Bir ~ey zorunluysa eger, miimkiin de
Hatta tDiogenes kolelige bile pek ald•- olmahd1r', 'Bir ~ey zorunluysa, imkan-
rl~ etmemi~tir. SlZ degildir', 'Bir ~ey imkanstzsa eger,
Dna gore, ger-;ekten ozgiir olan insan bu takdirde zorunlu olarak yanh~tlr',
kole, ger~kten kole olan da ozgiir ola- 'Bir ~ey zorunlu olarak yanh~sa, bu tak-
maz. Kinik Diogenes, kendisinin kole dirde imkanslzd1r', 'Bir ~ey, zorunlu
olarak satlld1g1 bir s1rada, onu kolelik- olarak dogru olan bir ~eyin manbksal
ten kurtarmay1 isteyen bir dostunun sonucu olmas1 durumunda, zorunlu ola·
512 kiplik
rak dogrudur', 'Zorunlu olan bir ~ey, kipsel onermeler [ing. modal sentence; Fr.
hem aktiiel ve hem de miimkiindiir' il- proposition modale; AI. modal aussage ]. Ka-
kelerinin yer ald1g1 bir manbk olarak tegorik onermelerden farkl1 olarak, yal-
kar~1m1za ~1kar. •uzca yiiklem (P) ile o:z:ne (S) arasmdaki
kiplik [ing. modality; Fr. modalite; AI. mo- belli bir ili~kiyi dile getirmekle kalma-
dalitiit]. Modalite. Bir ifade ya da tiimce- Y'P· ozneyle yiiklem arasmdaki soz ko-
nin, ili~kili ba~ka bir tiimce ya da oner- nusu ili~kiyle ilgili iddiarun niteligi, da-
menin ne ~ekilde, nas!l ya da ne tarzda yanagl konusunda da bilgi veren oner-
dogru oldugunu belirtmesi durumu. me tiirii.
!Gplik, duyusal, manllksal, zamansal, Apodeiktik, assertorik ve problematik
deontik ve epistemik kiplik olmak iizere olmak iizere, ii~ ayn kipsel onermeden
be~e aynhr. Bunlardan 1 duy145al kiplik, soz edilebilir. Bunlardan apodeiktik iiner-
d1~ diinyadaki nesneleri alg!lama, yani me, S'nin P olmas1 gerektigini, ya da
gorme, i~itme tarzlanm1zdan olu~ur. S'nin P olamayacagm1 ifade eden oner-
2 Mant1ksal kiplik ise, bir ~eyin dogru medir. Apodeiktik onerme, buna gore, S
olma zorunlulugu, olumsalhgl, imkan ve P terimleri arasmdaki zorunlu bagm-
ya da imkans1zhgma kar~1hk gelir. bya duyulan sars!lmaz inana ifade
Buna gore, ii gibi bir onermenin, manllk- eder. 'E~kenar ii~genler e~it a~l11 ii~gen
sal bak1mdan zorunlu olarak dogru ol- ler olmak durumundad1r' ya da 'Dik
dugu ya da onun dogrulugunun miim- ii~gen e~it a~l11 ii~gen olamaz' onerme-
kiin ya da olumsal oldugu veya ii oner- leri, apodeiktik onermeye omek olarak
mesinin dogru olmasuun manbksal ola- verilebilir. SOz konusu onerme tiirii,
rak imkans!Z oldugu soylendigi takdir- onermeyi kuran ki~i S'nin P oldugunu
de, bu, ii onermesine manbksal bir kip- kamtlayabilecegi duygusuna kap!ld!gl
lik yiiklendi~i anlamma gelir. zaman kullaruhr.
3 Ote yandan, bir onermenin ge~mi~te Buna kar~m, problematik iinerme, S P
ya da ~imdi dogru oldugwtu ya da ili~kisiyle ilgili olarak, birtaklm verilerin
onun gelecekte veya hep dogru olacagl- oldugu, fakat eldeki bu verilerin yeterli
m soylemek, o onermenin zamansal kipli- say!lamayacag1, dolaylSIYla bir kesinsiz-
gini dile getirir. Buna kar~m, 4 bir eyle- lik ogesinin soz konusu oldugu durum-
min ahlaki bak1mdan yapmakla yiikiim- larda kullamhr. 'Yarm, yagmur yagabi-
lii oldugumuz bir eylem mi, yoksa yal- lir' ya da 'Ahmet i~ini kaybedebilir'
mzca me~rii veya yasaklanm1~ bir onermeleri, soz konusu onerme tiiriine
eylem mi oldugunu ifade eden, dolayl- omek olarak verilebilir.
Slyla yiikiimlii olmay1, me~riiluk ya da Assertorik iinerme ise, ilk bakl~ta tiirniiy-
izin verilmi~ligi, veya yasag1, yasakhh- le kategorik onermeye benzer, faka t nor-
g, dile getiren terimler, Odevle ilgili malde, iizerinde pek dii~iiniilmeden
olma anlarrunda deontik kipligi meydana ifade edilrni~ kategorik onermenin, belli
getirir. bir itiraz ya da meydan okuma ka~lsm
o Epistemik kiplik ise, bir onermenin da yeniden one siiriilmesinden olu~ur.
dogru oldugunu bilmeyi, bilmemeyi ya 'Astrologlar gelecekteki olaylan ~ogu
da dogru ohnad1gm1 bilmeyi dile geti- zaman onceden d~ tahmin ediyorlar'
ren bir kiplik olarak ortaya ~tkar. onermesi ilk bakJ~ta Sliadan bir katego-
Bu baglamda, kiplik bildiren onermele- rik onennedir. Bu onermeyi ifade eden
re, yani zorunluluk, olumsalhk. imkiin- birine, 'Onlar bunu nas1l yap1yorlar?'
slZhk, yiikiimliiliik, me~riiluk ya da ya- diye bir soru yoneltilirse, ve aym ki~i
sakhllgl ifade eden 'zorunlu', 'yiikiimlii', 'Bilrniyorum, fakat onlar bunu aktiiel
'-meli', '-mah', 'gerekir' tiiriinden ifade olarak, ya da hep yap1yorlar' derse, oner-
ya da terimlere kipselterimlerdenir. me assertorik bir onermeye donii~iir.
kiti 51::\
Kirene hazcahg1 [1ng. cyrenaic hedonisuz; yalruzca bunun ir;in de~erlidir. Buna
Fr. IJedonisme cyrenaique]. I<irene Okul u- gore, bilgi ya~a1 n1n nimetlerini bize
nwt hazz1n tek iyi oldu~unu, fakat haz- do~ru bir bi~imde kullanmayl o~retti~in
lar arasmda bir ay1n1n yapmay1p, anhk den, bizi onyarg• ve kuruntulardan kur-
hazlara yonelen haza gorii~iinii, di~er tardl~ndan; bizi gelece~i istemekten ve
hazel gori.i~lerden, orne~in Epikiiros·un ge~mi~e ba~lanmaktan korudu~u · ve
niteliksel hazc1h~1ndan ay1rd ebnek i~in bizde kendi kendimiz.in bilincine varma
kullanllan deyim. ozgiirlii~i.i yarattl~lndan dolayl, bilgelik,
Kireneliler [Os. kayrevdniyye mezhebi; ing. haz i-;inde g~k uyumlu bir ya~ama
Cyrenaics; Fr. Cyrenaiques]. M.O. 4. yuz- varmak i-;in en onemli ara~tu. Kirenelile-
Ylhn ba~lannda, Yunanistan·ln Kuzey re gore, bilgi insanda aynea bir guven
Afrika·daki somiirgelerinden olan Kire- duygusu yarabr. Insa1un ~ di.inyayla
ne·de kurulan ve bireyin hazz1n1 ahl4kf olan ba~lan ne kadar gu~lii olursa olsun,
eylemin biridk ol~iitii yapan okulun bilge ~i biitiin bu durumlarda mutlu-
kurucusu Aristippos·la, temsilcileri He- luk ic;inde ya~ar. c;unkii bilginin, bilgisi
gesias, Annikeris ve Theodoros'un mey- olan ki~iye, bilgeye kazand1rd1~1 guven,
dana getirdi~i topluluk, okul. onu d1~ dunyaya kapllmaktan kurtarir
Kirenelilerin hazel ahlak anlay1~1, muh- ve ona hem ~e~ine ve hem de i(jinde
temelen tProtagorasrtan alm1~ oldukla- bulundu~u k~ullarca egemen olma yete-
n, bireyin kendi duyumlanrun bilgisiyle ne~i kazand1n.r.
s1narlanm1~ oldu~u genel gorii~uyle ya- I<inikler gibi, Kireneliler de, insarun
klndan ili~kilidir. Buna gore, bir insan d tin ya kar~lsmda ozgi.ir kalabilmesini
~eylerin, kendilerinde ne oldu~unu ya amar;lam1~lard1r. Bununla birlikte, Ki-
da ba~kalar1na nas11 gori.indii~iinii niklerin, soz konusu ba~uns1zbk ve i~sel
de~il de, yalruzea kendisine nasal goriin- ozgi.irliik halini, insarun dunya nimetle-
dii~iinii bilebilir. i~te bu anlay1~, Kire- rine yuz ~evirmesinde buld ukiah yerde,
nelilere hazlar aras1nda niteliksel yon- Kireneliler bu durwna dunya nimetle-
den bir ay1r1m yapma olana~1 rinden alolhea pay abndl~Jnda eri~ile
buak1nam1~hr. Onlara gore, birieik ya- ee~ini dii~iinmii~lerdir. Buna gore,
~ama bilgeli~i, i~inde bulunulan anda Aristippos'la onun izinden yuruyenlarin
tad alma sanabndan meydana gelir. Ki- ideali, her zaman ya~amdan tad almasl-
reneliler, hazz1n nereden geldi~i, haZZl ru bilen bilge ki~i, her~eyi en iyi yon tin-
do~uran ~eyin ne oldu~u konusunun den ele alan, her~eyden yararlanmay•
hi~bir onemi olmad1~nJ soylerler. Her bilen, fakal kendini hi~bir zaman zevk
haz, haz olmak bakmundan iyidir ve ~e i~inde kaybebneyen, hltkulanna ege-
~itli haz rurleri arasmda bu ballamdan men olmasana bilip, olmaza elde etmeye
hi~bir f ark yoktur; kendi ba~Jna almda- asia kalkl~mayan ki~i olmu~tur.
~lnda her haz di~erine e~ittir; her haz, ki~i [Os. ~ahrs; ing. person; Fr. personne;
ba~ka herhangi bir haz kadar iyidir. AI. person]. Kad1n ya da erkek farkl go-
Hatta, Kireneli filozoflar hazz1 ~imdiki zetilmeksizin, somut birey; kendisine
ana ba~lad1klan i~in, maddi hazlara hem bedensel karakteristikler ve hem
manevi hazlardan daha fazla de~er ver- de zihinsel ozellikler yuklenebilen o~e
mek durumunda kalm1~lard1r, ~i.inkii ya da yapJya; bedensel ve zihinsel ey-
manevi hazlarda i~e ge~mi~ ve geleeek- lemlerin, faaliyet saras1ndaki birli~ine,
le ilgili ogeler karl~lrken, maddi hazlan bir insan varh~1n1n viieut ~ekline, d1~
do~uran duyumlar, ~u arun duyumla- go run ii~une, insanln ger~ek, temel,
nyla s1n1rlanml~lardar. ozsel benine verilen ad.
KireneWere gore, insan mutlulu~a aneak Bu ba~lamda, benin, zihnin, bilinein,
bilginin yardmuyla ula~abilir. Bilgi, i~te belli bir zaman dilimi boyunea, kendi
514 ki~ilik
kendisiyle ayn! olmas1 durumuna; de- lirleyen fizyolojik yap1 ya da bunye ol-
~i~en ko~ullar, ya~am siiresince de~i du~u soylenebilir.
~en bedensel ve zihinsel nitelikJer ve bi- Belli ba~h ki~ilik kuramlan, kokii Hip-
rikimlerin yan1 sua, surekli ve kahc1 bir pokratese'e kadar geri giden ve bireyin
ki~iJi~in, ben ya da ki~inin kendi ken- kendisini lneydana getiren temel o~ele
disiyle ayn1 olu~una ki~inin ozde~ligi te- rin belli bir dengesini yans1th~Inl savu-
orisi ad1 verilir. nan tip teorisi; ki~ili~in karakteristik dii-
Ki~iyi o ki~i, beni her kim ise o yapan ~iirune, davran.ma, hissetme, tepki ver·
ve onu ba~ka ki~i ya da benlerden ayi- me, v. b. g., tarzlanrun bir toplam1 ya
ran ozellik ya da ozellikler butiiniiyle da ozeti oldu~unu dile getir~il iz teorisi;
belirlenen ki~iscl ozde~likte en oneinli ki~ili~in zaman i'linde geli~ip, bireyde-
prob letn, ki~inin kendisiyle ayn1 kah~l ki biitiinlii~ii yansith~1n1 savunan psi-
nin ko~ullann1 bulma problemi olarak kanalitik teori; ki~ili~in uyaranlara belli
ortaya t;Ikar. Bu -;er-;eve i-;inde, filozof- bi'limlerde verilen tepkilerin sonucu ol-
lar ki~inin ozde~li~inin temel ko~ulu du~unu one siiren toplunr.sal ogrenme te-
nu bellekte bulmu~lardu. orisi; ki~ili~in, bireyin ozelliklerinden
Ote yandan, d1~ dun yay a, nesnel ger- -;ok, ic;inde bulunulan durumlann ozel-
-;ekli~e, ozellikle de cans1z diinyaya ki-
liklerini yans1th~lnl savunan durumcu
~isel nitelikler atfetme; 'soyut bir sozciik teori olarak sualanabilir.
ile -;e~itli somut goriintiiler aras1nda bir kitiliksizletme [ing. depersonalization; Fr.
benzetme yapma e~ilimine; mitolojide de personalisa ti on]. Varolu~-;u felsefede,
oldu~u gibi, cans1z nesnelere ki~isel
benlik yitimini y a da ki~isel kimli~i
ozellikler yiikleme tavnna ki~ile~tirme kaybetme durumunu; ki~inin boyle bir
denir. durwnu tam olarak hissedi~ini; insan1n
ya~ad1~1, biiyiik bir bilgi bankas1ndaki
ki~ilik [Os. ~ahsiyet; ing. personality; Fr.
kii-;iik ve onemSiz bir harf, bir say1; ma-
personalite; AI. personlichkeit]. 1 Gozlemin
kinadaki herhangi bir vida, insanh~11U
di~er nesnelerinden ayn bir ~ey olarak,
kaybetmi~ sosyal bir makine haline ge-
bene ili~kin oznel bilin-;lilik; kendi beni-
li~ine ili~kin, duyguyu; ki~inin d1~
nin bilincinde olan ki~inin psikolojik ba-
ger-;eklikle olan ba~uu ve temas1ru kay-
klmdan soz konusu olan bireyselli~. 2 betti~i hissini tantmlamak i-;in kullaJu-
Bir ki~inin temel ve genel davraru~ tarz1; lan terim.
bireyin davraru~1nm, bireye bir toplum kitisel idealizm [ing. ptrsonal idealism;
i'linde anlam. veren, de~er kazandrran ve Fr. idealisme personnel]. Her tiir yararc1
onu toplumdaki di~er bireylerden farkl1· ya da mut-;u gorii~ ve de~erlendirmele·
la~tuan yonlerinin toplanu. 3 Bireysel
ri Odeve ya da belli bir kiiltiirun nesnel
insan organizmas1run davraru~uun, onu ideallerine tabi ktlan ve zihnin, deter-
di~er organizmalardan farkhla~tuan
minizm ve maddecilik kar~1smda mut-
yonlerinin biitiinii. Fizyolojik ve psikolo- Iak bir iistiinlii~ii ve onceli~i oldu~unu
jik tepki sistemlerinin beUi bir andaki bii- vurgulayan ya~am gorii~ii; so1nut ger-
tiinlii~ii olarak anla~llan insan varh~1. -;ekli~i ki~isel benlikle, ben bilincine
Buna gore, ki~ilik kavram1, insan var- sahip olan bilin-;li varhkla ozde~le~ti
h~Inln davraru~lann1 at;Iklamak it;in ren anlay1~.
geli~tirilmi~ teorik bir yap1du. lnsan kitisel realizm [ing. personal realism; Fr.
varh~1n1n ya da bir~yin gozlemlenen r~alisme personnel]. Ger-;ekten varolan1n
tavulanndan ve yeteneklerinden tiireti- ki~ilik oldugunu, ki~ili~in varolan her-
len ki~ili~in, belirleyici ogeleri yetenek- ~eyin varolu~u ve siireklili~i i-;in ger-
ler ve zekidu. Mizac1n ise, ki~ili~in bi- -;ek bir temel olu~turdu~unu savunan,
yolojik -;er-;evesini olu~turan, biiyiik ki~ili~in tecriibe edilen bir olgu olarak
ol-;iide kahtlmla ge-;ip, bireyin somut analiz edilemez ve ger-;ekr;i karakterini
bir durum kar~1s1ndaki tepkilerini be- vurgulayan gori.i~.
klisik 515
mmiamaya yarar. 4 Klasik stfaiJ, aynca klasik do~ruluk gori.i9i.i [lng. classic.:zltlte-
modern Avrupa ki.ilti.iri.inde, onbe~ ve ory of truth; Fr. thiorie clasique de vbiti].
onyedinci. yi.izy1llar arasmda, gi.izel sa- Do~rulu~u, di.i~i.incemizin ger~eklikle
natlarm, sana t~1lann ve onlann, bu uyu~masJ, di.i~i.incemize bir d1~ ger~ek
~a~m on plana ~lkard1~1 estetik nitelik- li~in tekabi.il eimesi ya da kar~Jllk gel-
leri ta~1yan ve Yunan-Roma donemi es- mesi olarak tanunlayan ve sa~duyunun
teti~inin tercihlerini yans1tan eserleri do~ruluk anlayJ~Jna ~ok yakm di.i~en
i~in, barok ve romantik terimine kar~Jt do~ruluk gori.i~i.i.
olarak, kullamlan bir deyimdir. Realist bir bak1~ a~JSJru gerektiren ve
5 Klasik sJfah, bundan ba~ka ikinci de- ayru zamanda tekdbi.iliyet teorisi olarak
recede bir onem ta~1yan yeni, modern da bilinen soz konusu do~ruluk anlay•-
bir ~eyin tersine, kokli.i bir gelene~i ~1, bununla birlikte, birtaktm el~tirilere
olan yapdar, i.iri.inler i9n kullamhr. 6 maruz kalrru~hr. Ele~tiriler temelde kav-
Yine, bir ki.ilti.ir ya da uygarhgm sanat rarnlarla nesneler, onermelerle olgular,
bakmundan olan evriminde, teknik ka- gori.i~lerle olaylar, di.i~i.inceyle ger~ek
lite, takdc1hk ve ahengi bir araya geti- lik arasmdaki 'uyu~ma' ya da 'tekabi.ili-
ren tarihsel donem de klasik s1fahyla yet'le tam olarak ne anlab.lm3k istendigi
tammlamr. 7 Klasik nitelemesi, nihayet, sorusuna ba~hd1r. Kl&sik tekabi.iliyct te-
kendi ti.iri.inde temele ahnarak, kaynak orisini savunanlara gore, di.i~i.incenin
gosterilebilecek kadar onemli, i.inli.i, de-
ger~eklikle uyu~masJ, hi~ ku~ku yok ki,
~erli olan yakla~un, yazar veya eser
di.i~i.incenin kendisinin, betimledi~i ger-
i~in kullamhr.
~klikle ozde~ ohnas1 anlarruna gelmez.
k!asik akdc1hk [lng. classiazl rationalism;
Onlara gore, di.i~i.incenin ger~eklikle
Fr. rationalisme classique; AI. klassisch rati-
uyu~masJ, ger~ekli~e tekabi.il etmesi, di.i-
onalismus). 1 Modem felsefede, tKant
~i.incenin ger~ek bir ~eyin bir benzeri,
oncesi tak1lahk; klasik felsefede, Pia-
ger~ekli~in bir yansunasJ olmasmdan
ton, t Aristoteles, Aquinash Thomas gibi
meydana gelir.
di.i~i.ini.irlerle 17. yi.izy•l akdcJh~mm i.i~
Ierne! di.i~i.ini.iri.i olan tDescartes, Spino- Fakat tekabi.iliyet kuramma kar~J ~·
kan filozoflara, 'di.i~i.incenin ger~eklikle
za ve tLeibniz'in akdcdJ~J.
uyu~masl' ~eklindeki bu do~ruluk yo-
Bu filozoflarm ya da klasik akdah~m
en onemli tezi, insan zihninin d1~ ger- rumu, sa~ma bir fikir olarak gori.inmi.i~
~ekli!S;i rasyonel analiz yoluyla bilebile- ti.ir. Klasik do~ruluk anlay•~ma kar~•
ce~i di.i~i.incesidir. Klasik akJlcJh~a ~1kan filozoflar, di.i~i.incenin kendisin-
gore, insan aklt ile bilginin konusu olan den olduk~a farkh olan bir ~eyin benze-
ger~eklik arasmda tam bir uytun vard1r. ri olabilmesinin anla~1hr ohnadJ~JnJ
Klbik akdcJhk, bilgiyi d1~ ko~ullardan savunmu~lar, dolayJsJyla, zamandan
ba~kalanndan tecrit edilmi~ oznede, ba~ka hi~bir boyutu ohnayan di.i~i.ince
insan akhnda temellendirir ve dolay•s•y- nin aym zamanda mekansal olan bir
la ozneye ve yardun gormemi~ insan ~eyin benzeri olamayaca~m• soylemi~
aklma bi.iyi.ik bir inan~ besler. Yine, bu lerdir. Buna gore, 'di.i~i.ince bir masaya
gori.i~e gore, ger~ekli~in bilgisinde tec- nasd benzeyebilir?' Ote yandan, yalmz-
ri.ibenin hi~bir roli.i yoktur. Ote yandan, ca zaman boyutu dikkate ahnd1~1nda
klasik akdahk, insarun ger~kli~in bilgi- bile, bir di.i~i.incenin do~ru olmas1 i~in,
sine hi~ ko~ulsuz olarak rasyonel analiz onun kendisiyle ilgili oldu~u ger~ekli~e
yoluyla ula~abilece~ine bi.iyi.ik bir gi.i~le benzer olmas1 gerekmez. Bir di.i~i.ince
inand1~1 i~in, dogmatiktir. Bu nedenle ger~ekli~e benzemese bile, yine de
k!Asik alolcJhk, bu ti.ir bir rasyonalizrni do~ru bir di.i~i.ince olabilir.
dogmatik bulan Kant'm ele~tirel akJlcdJ- Klasik do~ruluk anlay•~uu savunanlar,
~~run kar~Jsmda yer ahr. bu el~tiriler kar~1smda, ger~ekli~e ben-
klasik hiimanizm 517
klasik tamm ogretisi [ing. classical tlleory bir yetkinlige ve uyum, di.izen, oranb ve
of defiJJition; Fr. th~orie classique de ol~i.ili.ili.ik ic;in duyulan yogun bir arzu-
definiton]. +Platon ve +Aristoteles gibi fi. ya dayanan bir mizac1 yans1tan tavu.
lozoflar tarafmdan one si.iri.ilen ve ozcti 2 Daha ozel olarak da, dogruluk ve do-
bir gori.i~e dayanan tamm anlay1~1. galhk kayg1s1yla, olagani.isti.i olandan
Bu tamm gori.i~i.ine gore, tek tek somut ve dolay1s1yla ki~isel lirizmden duyu-
nesneler birtak1m dogal ti.irlere aynhr- lan nefretle, hemen yalmzca ahl§ki ince-
lar, oyle ki her bir nesnenin ait oldugu lemeye yonelmeyle, imgelem ve duygu-
tt.ir ya da s1ruf, belirli ve kesin ~izgilerle, lulugun akd yoluyla di.izene sokulmas1,
oteki nesne ti.irlerinden ay1rd edilebilir. ~e~itli ti.irlere egemen olan kurallara uy-
Ba~ka bir deyi~le her nesneyi, her ne ise ma ve a~1khk, uyum pe~inden ko~ma
o nesne, ve belli bir nesne ti.iri.ini.in i.iyesi tavnyla se~kinle~en edebiyat ak1m1.
yapan bir oz vard1r. Tamm, i~te bu ozi.i Klement. Ger~ek ad1 Titus Flavius Kle-
ortaya koyar. mens olup, 150-219 y1llan arasmda ya-
Bu tamm anlay1~ma gore, tammlar ~aml~ Hmstiyan dii~i.ini.iri.i.
dogru ya da yanh~, tam ya da eksik Akh inanca, felsefeyi dine tabi kllan,
olabilir. Nesnelerin ozi.ini.i oldugu gibi ve daha sonra St. Augustinus ve St. An-
yansltabilen ya da kavramlar arasmda- selmus'ta on plana ~1kacak olan credo,
ki ozde~lik baglanhlanm eksiksiz bir ut intelligam tavnmn ilk omegini gozler
bi~imde dile getirebilen tammlar dog- online seren Klement'i daha onceki Kili-
rudur. Soz konusu tarum anlay1~ma se Babalanndan ay1ran en onemli hu-
gore, tarumlar bize, kavramlann bilgisi- sus, onun Yunan felsefesine duydugu
ni verir. Bu bilgi ~u ya da bu ~ekilde, sevgi ve hayranhkhr. Ona gore, felsefe,
her insanm zihninin derinliklerinde giz- ti.imi.iyle tannsal bir i.iri.in olup, bilgeligi
lidir; her insarun zihninde orti.ik olarak ti.im kavim ve uluslar i~in parlayan
bulunan bu bilgiyi, yalmzca kendilerine Tann'nm inayetinin bir iyiligidir. Kle-
filozof ad1ru verdigimiz, ozel bir di.i- ment, felsefe ile ilgili tUm bu olumlu
~i.irune yetenegi olan insanlar belirtik
degerlendirmelerine kar~m, Yunan fel-
hale getirebilirler. l~te bu bilgi, ti.im bil- sefesini Hristiyanhk i~in bir haz1rhk,
gilerimizin temelini olu~huur. Yunan di.inyas1run vahye dayah din
SOz konusu klasik tamm anlay1~mm en
i~in egitilmesi olarak gormi.i~ti.ir. Felse-
onemli gi.i~li.igi.i, birtak1m nesnelerin bu
fe, onun gozi.inde, yalruzca Hmstiyan-
yolla tammlanamamasmdan olu~ur. Cr-
negin, 'mavi', 'sert', 's1cak', 'a a' gibi basit hk i~in bir haz1rhk degil, fakat Hmsti-
ya da ~ozi.imlenemez nitelikleri gosteren yanhgm anla~1lmasma katktda buluna-
terimler bu yoldan tammlanamaz. Aym cak bir yard1mc1d1r.
~ekilde, modem bilimde bi.iyi.ik bir yer
0, ote yandan, · negatif teolojinin, via
tutan fonksiyon ve bag.nh terimlerini de negativamn ilk oinegini vermi~tir. Ba~
bu ~ekilde tarumlamak olanakh degildir. ka bir deyi~le, Klement'e gore, biz
Klasik tamm yontemiyle tarumlanmas1 Tann'nm ne oldugunu hi~bir zaman bi-
olanakll olmayan ba~ka bir sozdik ki.i- lemeyiz, fakat yalmzca onun ne oldu-
mesi de, manbksal degi~mezler denilen gunu bilebiliriz.
've', 'veya', 'ise', 'degil', 'bazl' ti.iri.inden klinik psikoloji [tng. clinical psychology;
sozci.iklerdir. Klasik manbk~dar, dil-d1~1 Fr. psychologie clinique]. Normalden sap-
bir nesneyi gostermeyen ve dolay1s1yla ml~, ya da anormal insan davram~1ru,
terim karakterinde olmayan s6zci.ikleri, te~his, suuflama, tedavi, onleme ve
tarumlamarun ti.imi.iyle d1~mda buak- ara~tlrma baglammda, daha ~ok tlbbi
ml~lardu .. bir temel i.izerinde ele alan psikoloji
klasisizm [ing. classicism; Fr. classicisme]. dab. Davraru~ ya da zihinsel bozukluk-
1 Genel olarak, duygularm akhn rehber· lan olan insanlara, ~evrelerine uyum
ligi alhnda tutulmas1run sonucu olan saglamalan ve kendilerini geregi gibi
komiinizm 519
ifadE etmeleri i~in, yardrmc1 olmaya ya- si, o~renci, memur) farklr birey lerin, be-
rayan bilgi biitiinii, psikoloji tiirii. lirli bir ama~, bir i~lev (el!;itim) ~er~evesi
kodlama [lng. coding; Fr. mise en code, co- i~inde bir araya gelerek olu~turduklan
dification]. 1 Gene! olarak, ger~ekli~in bir grup ya da kiime olmayr ifade eder.
~ok farkh unsurlanm, gene) bir anla~r Gruba ya da kiimeye gore anlam kaza-
hrhk saglamak, ger~ekli~i dii~iincede nan, grup ya da kiime i~inde yer alan
yansrtmak veya tahrif ehnek amaCiyla, bireylerin ozelliklerini grup ya da kii-
belli bir adla tasnif etme, gene! bir ~ema meye gore belirten kavramlara ise, iile~
i~inde bir yerlere yerle~tirme. 2 Daha tirirnsel kavramlar ad• verilir. Omel!;in,
ozel olarak da, alan ara~llrmasmda, 'asker' kavramr, ancak 'ordu mensubu'
gozlemleri, ol~me kolayh~r sa~lamak, olmakla anlam kazanan, boyle bir kav-
niceliksel analize imkan vermek ama- ramdrr.
Ciyla, onlara birer sembol ya da sayr kollektivizm [ing. collectivism; Fr. collecti-
yiikleyerek, kavram ve ka tegorilere do- visme; AI. kolleklivismus]. Bireycili~in
nii~tiirme i~lemi. tam kar~rsmda yer alan, ve 19. yiizyrl
Bu ba~lamda, kodlananlan, etiket ya da liberalizminden uzakla~arak, gene! bir
kategorilerinden azad etme, onlann, sosyal geli~me ~izgisi, ekonomik bir re-
kendilerini kavramsalla~trran yabancr form programr, insanhk i~in iiiopik bir
anlam yiiklerinden ba~rmsrz, ger~ek an- diizen ve, sosyalizm, komiinizm, sendi-
larnlanm ortaya ~rkarma i~lemine ise /a}. kalizm ve bol~evizmde oldu~u gibi,
da'""' adr verilir. otoriteye dayah bir toplumsal denetim
koinai einai. Platon'da ve Stoa felsefesin- mekanizmasr gelj~tiren ortakla~aohk
de, tiim insanlara ortak olan fikirler; iyi- dii~iinc.esiii.e; iiretirii- ara~lanrun bolge-
lik, kotiiliik, giizellik tiiriinden, tiim in- sel, ulusal ya da evrensel diizeyde or-
sanlara ortak olan, do~u~tan getirilen, takla~a kullarulmasmr ama~layan ikti-
do~al olan ya da bireye sonradan !op- sat sistemine verilen ad.
Ium tarahndan-aktanlan ortak kavram komiinizm [Os. i~tirakiyye; ing. commu~
ya da fikirler i~in kullamlan terim. nisnr; Fr. communisnre; AI. konrmunis-
kollektif [lng. collective; Fr. collectif; AI. mus ). Srrasryla, iitopik, akrlcr ve pasifist
kollektiv, gesanrmt]. Belirsiz sayrda bireye bir o~reti olarak do~a hali ogretisine,
ortak olam; bir smrhn, obek ya da kii- insanhk tarihini iyi ve kotii, ruh ve
menin iiyelerini tek bir birim olarak madde, aydmhk ve karanhk arasmdaki
gorme tavnmn sonucu olan, ve son!u bir sava~ olarak yorumlayrp, ozel miil-
sayrda bireye ortak olup, grubun bir kiyetin insanr bu diinyaya ~ekti~ini ve
ozcllil!;i olan ~eyi gostermek iizere kul- tmaddecili~e yoneltti~ini savunan, al-
lamlan srfat. Genelin e~anlamhsr olma- tematif olarak da her~eyden el etek
yrp, bireysel olana ka~rt olam tammla- ~ekmeyi ve ~leciligi oneren Mani~eiz
yan terim. me, smrf sava~m1 uygarh~m itici giicii
Buna gore, bir smtf olu~turmayan bir olarak goren tMarksizme, ya da iiretim
grup ya da kiimeyi, di~er grup ya da kii- gii~lerinin yiikseli~i ve geli~mesiyle il-
meden ayumaya yarayan kavrarnlara gili ekonomi anlayr~ma ve dolayrsryla,
kollektif lalvramlar adl verilir. Orne~, ortak!a~a miilkiyet dii~iincesine ve sr-
iiniversite, meclis, ordu, aile gibi kavram- rufsrz· toplum idealine dayanan toplum
lar bir kollektiflik bildirirler. Kollektif madeline, bu dii~iince ve idealle ba~
kavramlar, farkl1 ozelliklere sahip tekil lanbh ideoloji.
~eylerin kiimeye ait bir ozelli~i payla~ · Dretim ara~lannm toplumsal ortak!r~a
malan dikkate almarak olu~turulan kav- dayah oldu~u ve ozel miilkiyetin varol-
ramlardrr. Ome~in, 'iiniversite', ki~isel madt~l boyle bir toplum, Marksist ter-
ozellikleri, konum ve statiileri (dekan, minolojide, proletarya diktatorlii~iiyle
rektor, o~retim iiyesi, ara~trrma gorevli- belirlenen bir ge~i~ doneminin ardm-
520 konformizm
lan1n1~olan Kopernikus, ke~finin i~erdi 1n1 yer ahr; genel si yasi kon ular onun
~j, yeryiizuniin ve dolay1s1yla insan1n i~in fazlas1yla karma~1k oldugu hAide,
evrenin merkezinde ohnad1~1 sonucun- o kendi i~i ve mesle~iyle ilgili konulan
dan dolayl, ozellikle dinsel ~evrelerden iyi bilir.
gelen yo~un bir muhalefetle kar~lla~· kosmos. Canh, iyi ve duzenJi bir biirun
m1~hr. olarak evren. Diizen, tamhk ve giizellik
kopula [ing. copula; Fr. copule; AI. kopula). fikirlerini birle~tiren ve ayn1 zamanda
Klasik manbkta, kategorik bir onerme- evren anlam1na gelen Yunanca terim.
nin oznesiyle yiiklemini birbirine bagla- Evrenin diizeni. Tek, birlikli bir biitiin
yan terim. ya da sistem olarak evrenin kendisi.
Kopulan1n i~levinin ne oldugu konu- Evrenle insan arasmda bir analoji
su, tPannenides'ten ba~Iayarak, yalnlz- kuran Yunanh filozof Phytagoras' a go-
ca manbk tarihini degil, fakat felsefe ta- re, hpk1 evrenin diizenli bir biitiin olma-
rihini de kaplam1~ olan tarb~malara Sl gibi, biz insanlar da, kii~iik ~a pta hirer
neden olmu~tur. Buna gore, 'Sandalye kosmosuz. Biz insanlar evrenin, makro-
vard1r' onermesinde oldugu gibi, kopu· kosmoswt yap1sal ilkelerini kendilerin-
Ian1n, he,·~eyden once bir ~eyin va- de yineleyen organ.izmal anz. Bundan
roldugunu ifade eden ontolojik bir i~le dolay1, bilim yaphg1m1z ya da evrenin
vi vard1r. Bu ~er~eve i~nde kopula, ger- yap1sal ilkeleri iizerinde ~ah~bAun•z
t;ekten varolanlara oldugu kadar, yal- zaman, kendimizdeki bi~m ve diizen il-
nJzca dii~iiniilmii~ ya da hayal edilmi~ kelerini geli~tirir ve daha olumlu ve dii-
olan varhklara da gonderimde buluna- zenli varhklar haline geliriz.
bilir. Kopulan1n manbk a~s1ndan i~levi ko~ul eklemi [Os. tazammun; ing. conditi ..
ise, bir onermede kendi ba~lanna ayn onal, implication; Fr. implicnteur; Al. kondi-
duran iki terim arasmda bir bag kur- tionalaussage ]. YalnlZCa onbile~eni dog-
mak, ozne ve yiiklem aras1ndaki bir ba- ru, ardbil~eni yanh~ oldugu za-man
Alntlyl bildirmektir. yanl1~ olup, tiim diger altematiflerde
korporatizm [ing. co,porah·sm; Fr. corpora- do~ru olan bile~ik onermeyi olu~turan
tisme; Al. ko,poratisntus]. Gerek bireycili- ve 'ise' terimiyle ifade edilip, --> i~are
ge ve gerekse kollektivizme kar~1 olan, tiyle gosterilen onerme eklemi.
toplumu ilgilendiren onemli i.ktisadi ve ko~ullu [lng.hypolhetical; Fr. hypotlzltique;
siyasi kararlann ahnmas1nda, yalruzca AI. hpothetischJ. Mutlak, ko~ulsuz, ba-
devlet kontroliindeki kurum ve orgiitle- g1msaz degil de, varolu~u, olu~umu,
rin etkili oldugu, bireylerin karar alma dogrulu~u veya ge~erliligi i~in bir ko-
siirecine sadece bu orgiitler aracthg1yla ~ula bagh olan i~in kullandan s1fat.
ve S1n1rh bir oranda kahlabildigi top- Buna gore, belirli bir amaca ula~mak
lumsal orgiitlenme tarzl. i~in ne yapllmasl gerektigini soyleyen
Korporatif sistemde, ekonomi ya da ik- buyruk tiiriine ko~ullu buyruk ad1 veri·
tisadi hay at, devlet kontroliindeki emek lir. Hep bir ko~ula bagh olan, bir amaca
ve serrnaye birlikleriyle orgiitlenir. ula~mak i~in yerine getirilmesi gercken
Gerek emek ve gerekse sermaye dikta- ko~ullan gosteren, fakat soz konusu
toryal tek parti devletinin yardun ve lo- amaca ula~mak istemeyenleri ilgilendir-
lavuzlu~unda ortak ~1karlar adtna meyebilecegi i~in, tiimel ve zorunlu ol-
ahenk i~inde ~ah~1rlar. Korporatizmin mayan emir ~~idi olarak ko~ullu buy-
temelinde, iktidardaki elit d1~1nda, in- ruk, '~oyle bir sonuca vannak istersen,
sanm bir yurtta~ yeterliligi i~inde, ken- ~u ~ekilde davranmahs1n!' der.
disini siyasi baklmdan d1~a vunnamast Buna kar~1n, tUiimsiizlugun insan do-
gerektigi, fakat kendisini siyaseten top- gasmda bulunmaylp, insarun oziiniin
lumsal ya da ekonomik bir grubun bir par~as1 olmad1~, fakat bireyin bu
iiyesi olarak ifade edebilecegi varsay1- diinyadaki ya~am1na· ve gayretlerine
522 kotullu tasam
edilen teori, evrenin kaynagma ili~kin olgu oldugunu ve yalruzca Tann'mn va-
ara~hrma dah. Goksel cisimlerin ve rolu~uyla a-;1klanabilecegini one siire-
gokyiizii sistemlerinin kokenini ve ge- rek, evrenin varoldugu olgusundan
li~mesini ele alan astronomi dah. Tann'mn varoldugu sonucunu -;1karsa-
Kozmogoninin temel ilkeleri, astrono- yan karut.
minin diger dallanyla, fizi.k ve jeoloji kozmop olitanizm [Os. ci/uinilik, ci/Jangirt-
gibi bilim dallarmm saglad1g1 veriler- lik; ing. cosmopolitanism; Fr. kosmopolitis-
den r;1kar. me; Al. kosmopolitismus]. Siyasi anlam-
kozmoloji [Os. k~niyat; ing. cosmology; da, Yunan kent devletinden sonra,
Fr. cosmologie; AI. kosmologie). Evrenbi- Biiyiik iskender'in Asya'ya uzanan fe-
lim. Bir fenomenler toplam1 olarak go- tihleriyle ve Roma imparatorlugunun
riilen evreni, bilimsel verilerle metafi- tarih sahnesine -;lkl~Iyla belirlenen Hel-
ziksel spekiilasyonu bir araya getirerek lenistik donemde soz konusu olan bir
konu alan felsefe dah. anlay1~ olarak, bireyin anayurduna
Buna gore, kozmoloji Alman filozofu duydu~u baghhk ve muhabbetin yeri-
Christian tWolff'tan itibaren metafizigin ne, daha biiyiik ve daha yiice bir yurt
bir dah olarak olarak ele ahnm~; ve me- olarak dii~iiniilen biitiin bir d iinyaya
tafizigin, evrenin ba~1 ve sonu, zaman duyulan baghhk ve muhabbeti ge-;ir-
ve I'!lek~n, zorunluluk ve olumsalhk, sii- mesi gerektigi anlay1~1.
reklilik ve de~~me tiiri.inden ge~el kav- Kendilerini belli bir iilkenin yurtta~1
ram ve konulan inceleyen dah olarak olarak degil de, diinya yurtta~1 olarak
goriilmii~tiir. Hatta bu anlamda kozmo- goren Stoahlann ahliik anlay1~1m belir-
loji zaman zaman spekiilatif felsefeyle leyen bir gorii~ olarak kozmopolita-
ozde~le~tirilmi~tir. Kozmoloji ikinci nizm, insanlarm birligi ve e~itligi
olarak, fiziki evrenin yaplslm, kayna~l adma, onlan yurtseverlik duygulanm
m, ozelliklerini ve geli~imini, evreni yo- ve ulusal kiilturii reddetmeye davet
neten genel yasalan, gozlem yoluyla ve eder. Vatan tarumamaktan, insanlann
bilimsel metodolojiyi kullanarak ara~b ayn uluslara boliinmesinin insanlarm
ran astronomi dahna kar~tllk gelir. Bu- karde~li~i dii~iincesine aykm oldugu-
rada gozlem temeli iizerinde ara~brma nu savunmaktan olu~an gorii~ olarak
yapan astronomla teorik fizik-;i, bir kozmopolitanizm, diinya vatanda~hg1
biitiin olarak fiziki' evrenin temel ozellik- d ii~iincesini on plana -;1karbr.
leri hakkmda kuramlar ve a9kJ.amalar Kozmopolitanizmi ilk kez olarak savu-
geli~tirir. Bunlardan birincisine rasyonel nan tStoacdara gore, her insan dogal
kozmoloji ad1 verilirken, ikincisine bilim- olarak toplumsal bir varbk olup, bir top-
sel kozmolo ji ad1 verilmektedir. ikincisini lum i-;inde ya~mak akhn bir buyrugu-
birincisinden aytran en onemli husus, dur. Bununla birlikte, akd tiim insanlar-
astronom ve teorik fizik.;inin gozlem yo- daki, onlan birbirlerine baglayan ortak
luyla saglanan bulgular tarafmdan one- ozsel ogedir. Bu nedenle, tiim insanlar
rilen ve test edilen evren modelleri in~a i-;in ge-;erli olan tek bir yasa vard1r ve
etme -;abas1d1r. insanhgm devletlere boliinmesi kadar
kozmolojik kan1t [ing. /cosmological argu- sa-;ma bir ~ey olamaz. Bilge insan, ~u
ment; Fr. argument cosmologique]. ilk ya da bu devletin de~il de, diinyarun
neden kamh olarak da bi.linen ve evre- vatanda~1du.
njn herhangi bir yonii ya da genel bir Zaman zaman entemasyonalizm ve
karakteristiginden degil de, bir evrenin tevrenselcilikle birle~en kozmopolita-
varoldugu olgusundan yola -;1kan, bu nizm, Marksist terminolojide, diinya i~
olgunun, kendisiyle ba~ka ~eylerin r;ilerinin birli~ini, ekonomide ise ulusla-
a-;Jklanabilecegi nihaf bir a-;1klama kay- rasl finans ve ticaretin, ulusal ekono-
nagl olmay1p, a-;•klanmaya muhta-; bir miye kar~1, paramn vatam olmad1g1 te-
524 kozmoteizm
fkicili~in, kar~asma iyili~i yerle~tirdi s1m istemez. Buna gore, her~eyi bilen,
~i kotiiliik soz konusu oldu~unda, giicii her~eye yeten ve nutlak olarak
iyimser, ilerlemeci ve evrimci gorii~ler iyi olan bir Tann'run varolu~uyla bu
kotiilii~ii, daha az kotiiye ya da iyili~e diinyadaki kotiiliikler hi~bir ~ekilde
giden yolda zorunlu bir evre olarak ba~da~tmlamaz.
goriir ve kotiilii~iin yava~ yava~ orta- Nitekim, iinlii ingiliz filozofu David
dan kalkaca~ma one siirerken, kotiim- tHume, bu uyu~mazh~1 ~u ~ekilde,
ser gori.i~ler kotiilii~iin ebedi oldu~unu tam bir ac;1kllkla ifade etmi~tir: a) Tann
ve iyilik kar~asmda kesinlikle a~ar bas- kotiilii~ii onlemek istiyor da, giicii mii
h~am one si.irer. yetmiyor? Oyleyse, Tanra, her~eye giicii
kotiiliik problemi [ing. problem of evil; Fr. yeten bir varhk de~il de, gii.;siiz bir var-
probleme du mauvaisJ. Tann tarafmdan hkhr. b) Yoksa, Tann'mn bu kotiiliikleri
yaratalm1~ oldu~u kabul edilen diinya- engellemeye giicii yetiyor da, onlemek
mazda varoldu~u ve Tann'mn varolu- mi istemiyor? 0 halde, Tann, mutlak
~una ya da en azmdan temel ozellikleri- olarak iyi olan bir varhk de~il de, kotii
ne zarar verdi~i veya golge dii~iirdii~ii niyetli bir varhkhr. c) Fakat, Tann hem
dii~iiniilen kotiiliiklerle ilgili problem. gii~lii ve hem de kotiilii~ii ortadan kal-
Buna gore, i~inde ya~ada~1maz bu diin- dmnak niyetinde olan yetkin bir varhk
yada kotii olan baz1 ~eylerin ve kotiiliik- ise, nasd oluyor da bunca kotiiliik varo-
lerin varoldu~u herhalde pek yadsma- labiliyor?
maz. Nazilerin yapma~ oldu~u soy- kotiiliik problemiyle ilgili ~oziimler
klrun, Bosna'daki katliam, buna en giizel [ing. attempted solutions of tlte problem of
iki omektir. Bu diinyada, insan varhklan evil]. Daha ~ok tateizm tarafmdan Tan·
~e~itli nedenlerle ba~ka insanlara kotii- n'run varolu~unun aleyhine bir kamt
liik etmekte, onlara i~kence yapmakta, olarak one siiriilen kotiiliik problemi
aca vermekte ve hatta ya~amlanm sona kar~asmda, diinyada varolan kotiilii~iin
erdirmektedirler. Bu bilin~li bir kotiiliik- Tann'run varolu~una ve safatlanna gol·
tiir ve kar~muza ahlaki bir problem ola- ge dii~iirmeyecek ~ekilde a~aklanrnasa
rak c;akar. m ama~layan ~oziirnler.
Bir de do~al felaketler dedi~irniz ve Bu ~er~eve it;inde, ii~ ayn ~oziimden
yine kotii diye niteledi~irniz ~eyler var- soz edilmi~tir. Bu ~oziimlerden birinci-
dlr; depremler, salgm hastahklar ve a~bk si, 1 azizlerin ve iyiligin varol u~unu teme-
da, ~oyle ya da bOyle insanlann y~· le ahr. SOz konusu ~oziime gore, bu
larma son verebilen ve bundan dolaya diinyada kotiilii~iin varolu~u, daha
kotii diye nitelenen do~al olu~umlard1r. yiiksek ve olwnlu ahlaki de~erlere yol
SOz konusu do~al kotiiliikleri do~al ne- a~tt~a i~in hakh kdmabilir. Kotiiliik, hi~
denlerle a9klamaya kalk1~k bile, bu ku~ku yok ki,. iyi bir ~ey de~ildir.
kadar kotiilii~iin kar~asmda, insamn Fakat, kotiiliik, iyili~e katk1 yapan bir
nas1l olup da mutlak olarak iyi olan bir ~ey olarak goriilebilir. Buna gore, yok-
Tann'nm varolu~una ciddi ciddi inanabi- sulluk hi~ varolmasa, insanlann yoksul-
lece~i yamt bekleyen bir soru olarak lara yard1rn etme gibi ahlaki bak.mtdan
kahr. iyi olan eylemleri temelsiz kahr. Birta-
Ateistler bu durwnu Tann'mn varol- kun yiice insanlann, kendilerine adeta
mada~amn bir kamh olarak gormii~ler bo~ vererek, yoksullann ve gii~siizlerin
dir. Zira, her~eyi bilen bir Tann, bu yardamma ko~malan ve boylelikle yiice
diinyada birtak1m kotiiliiklerin varol- ve yetkin insanlar haline gelrneleri,
du~unu da bilir; her~eye giicii yeten bir ancak yoksullann ve gii.;siizlerin varh·
Tann, bu kotiiliiklerin ortaya 9kmasma S~yla anlam kazamr. Kotiilerin ve kotii·
engel olabilir ve mutlak olarak iyi olan liiklerin olmad1~1 yerde, iyilerin ve iyi·
bir Tann, bu kotiiliiklerin ortaya ~akma· liklerin varolu~u hi~bir anlam ifade
526 koti.imserlik
ehnez. Evet, di1nyam1zda sava~lar, i~ sahip olmasaydlk eger, bizim makina-
kence ve toplu lay1mlar vard1r, ama lardan, robotlardan hi~bir farkun1z ol-
kahramanlar ve azizler, ancak bunlar- mayacakh. $u halde, bizim kotu olan1
dan dolay1 ortaya ~tkabilir. Bundan do- se-;memiz ve yapmam1z, dunyada ko-
Jayl, kotulutiin varolu~u, Tann'n1n tulugun ortaya ~~kl~l, insanlann ozgur
yoklugunu kan1tlayan bir arguman ol .. iradeye sahip olmalann1n zorunlu bir
1naktan ~ok, iyili~i temellendiren ve iyi- sonucudur. Aksi takdirde, ozgur irade-
lige katk1 yapan bir ~ey olarak anla~ll den soz edilemez.
mahdu. Bu yakla~1m1 benimseyenler, i~ndeki
ikinci ~ozum denemesi ise, 2 sanatsal insanlann, kendilerini zaman zaman
analoji du~uncesine dayan1r. Ba~ka bir kotu olana yonelten ozgur bir iradeye
deyi~le, soz konusu ~ozum, dunya ile sahip olduklan bir dunyan1n, insan ey-
sanat eseri arasmda bir analoji kurar. leminin onceden belir]endi~i, insanla-
Nas1l ki, bir muzik eseri, uyumlu bir nn yaln1zca iyi eylemleri yapacak ~e
butiin olu~tunnakla birlikte, arada, da- kilde progratnlandl~l bir dunyaya
ha sonra uyuml u hale getirilen u- tercih edilmesi gerektigini belirtirler.
yu1nsuz notalar i~erirse, nas1J ki giizel Ger~ekten de, tum eylemlerimiz once-
bir res1nin kendi i~inde golgeler ve den belirlenmi~ olsa, bizim eylemleri-
zaman zaman karanhk bolgeler bulu- lnizi ahlaki bakl1ndan iyi olan eylemler
nursa, ayn1 ~ekilde dunya da, i~indeki olarak niteleme imkan1maz kalmaz,
birtakun kotuluklere ra~men, bir biitun ~unku ahl§kf iyilik, yalruzca irade oz-
olarak uyu1nlu, duzenli, guzel ve iyi bir gurluguyle olanakhdu.
dunyadu. kiiliimserlik [ing. bedbinlik; lng. pessimism;
Bu diinyadaki kotulukler, dunyan1n Fr. pessimisme; AI. pessinrismus). 1 Gene)
iyili~ine ve guzelli~ine golge du~ur olarak, yalruzca kotuyu ve kotulugii
lnez, tam tersine dunyarun buti.inunde- goren, her~eyde kotulu~un baskm ~h
ki iyilige ve guzellige katkl yapar. ~tnl savunan, varolan her~eyi acuna,
Alman filozofu tLeibniz'in 'dunyamlZln uzunti.i, umutsuzluk duygulanyla, an-
mumkun dunyalar i~indeki, en iyi ve en lamslzhk, sa-;mahk, ac1 ve olum du~un·
yetkin dunya oldugu' ~eklindeki goru- celeriyle de~erlendiren bak1~ a~1s1; dun-
~u de, bu ~er~eve i~inde de~erlendiril yarun bir amaca gore duzenlenmedi~ini,
lnelidir. Bu dunyadaki kotiilukler, onun yani onWl ~u ya da bu iyinin ve iyili~in
en yetkin dunya olmasma zarar vennez. ger~elde~mesine engel olacak bir yap1da
Zaten, tumuyle yetkin ve iyi bir dunya oldugunu iddia eden, sa~mar\11\ anlam-
hi~bir ~ekilde saz konusu olamaz. Tu- SlZh~an, umutsuzlu~un, act ve oliimun
lnuyle yctkin ve iyi bir dun}·a beldemek ya~am1n temel ve vazge-;ilmez o~eleri
an]amh bir ~y de~ildir, ~nku bu, oldu~nu savunan du~unce tarz1.
Tann·nln sonsuz iyili~ini ve yetkinli~ini 2 l<otumserlik, antropolojik ya da psi-
tekrarlamas1, yani kendisine ~ ko~ma kolojik bir anlam i~inde, insan1n ki~isel
Sl anlam1na gelir. Fakat boyle bir ~ey tecriibesinde ya d a gene I olarak ins ani
soz konusu olamaz, ~iinku Tann mutlak tecrubede; fiziki bir bakl~ a~1s1ndan da,
olarak birdir ve sonsuzca yetkin ve iyi- fizikf diinyada; evrensel bir anlamda
dir. ise, bir butun olarak evrende, iyinin ve
U~uncu ~ozum ise, 3 iizgiir irade fikrini iyiJi~in de~il de, kotunun ve kotulu~un
temele ahr. Bu u.;iincu yakla~una gore, egemen o)du~WlU one SUren tav1rdan
Tann insan varhklarma ozgurliik ver- olu~ur. dte yandan, kotiimserlik tarih-
mi~tir. Yani, insanlarda, onlara ne yap- sel bir a-;tdan da, kultiirel donemlerin
malan gerekti~iyle ilgili olarak tercihte ya da tarihi belirleyen gii~ ve kurumla-
bulunma imkana veren bir irade vardu. nn kotu oldu~unu one suren bakl~ a~•
Biz insan varhklan ozgur bir iradeye sanl ifade eder.
kotii v~ duzensiz a~k 527
A~kln farkh, ancak me~ru objeleri bir- dos'un, ~nsanlar arasmda ne kadar ayt}J
birlerinin yerini alamaz, biri digerinden ve kusur varsa, hepsini tanrdara yiikle-
bek.Jeneni saglayamaz; buna gore, sonlu mi~ olduklanm', 'insanlann, tanrllann
bir nesne ya da insan, sonsuz bir varllk kendileri gibi dogmu~ olduklanm ve
olarak Tann'run yerine ge~irilemez. onlann kendilerininkine benzeyen elbi-
Maddf varhklar, ba~ka insanlar ve kendi- seleri, sesleri ve ~ekilleri oldugunu dii-
si, insarun a~kuun me~ru objeleri olabil- ~iindiiklerini' soyler.
mekle birlikte, insarun bunlardan birine Buradan da anla~llacag1 iizere, ~
duydugu a~k. insan bu varbklan ger~ek nophanes Yunan mitolojisinde, Home-
ve nihai bir mutluluga eri~mek amacJyla ros ve Hesiodos'ta rastlanan antrop(T
sevdigi zaman, Aziz Augustinus'a gore, morfizme kar~1 ~1kmt~t1r. insanlann
kotti ve diizensiz bir ~k haline gelir. ~u tanrdan kendi imgelerine gore dii~iin
halde, diizensiz a~k, a~km Tann dt~m meleri, kendi imgelerini nesnelle~tirme
daki nesnelerini n herhangi birinden, leri, tannsal ger~ekligin ~arplhlmasJyla
onun ger~ekte verebileceginden ya da sonu~lanrru~hr. Ksenophanes'in bu go-
saglayabileceginden daha fazlasuu timid rii~iiniin gerisinde, farkh toplum ya da
etmekten olu~ur. halklann farkh Tann anlayt~ma sahip
Duzensiz a~k kotii bir ~ey olup, insan oldugu gozlemi bulunmaktad1r.
davram~mda birtaklm bozukluklara Popiiler ya da mitolojik Tann anlayJ~I
neden olur, insanda kibire yol a~ar.Aziz m, antropomorfik bir Tann gorii~iinii,
Augustinus'un gorii~iine gore, biitiin ~oktanrJclhSJ. ~iddetle ele~tirdikten
bu bozukluk ve diizensizlilderin teme- sonra, pozitif bir Tann ogretisi ileri
linde ise, insamn kendi kendisine yeter siiren Ksenophanes, bu ~er~eve i~inde,
oldugu inana vardtr. Oysa, ona gore, 'Tannlar ve insanlar arasmda en biiyiik
insan eksikli bir varhk olup, ne fiziki ba- olan, insanlara ne ~ekil, ne de biiyiikliik
kundan, ne duygusal bak1mdan, ne de bak1mandan benzeyen, tek bir Tann'dan
tinsel olarak kendisinden yeten biridir. soz etmi~tir. Buna gore, tannsal ger~ek
Ksenophanes. M. 0. 570-475 y1llan ar- lik. saruld1g1 gibi, ~ok degil de, tektir.
smda ya~am1~ olan Yunanh filozof. Ksenophanes Tann'run birligini, O'nun
Ksenophanes, daha ~ok tElea Okulu- en biiyiik, yani en yetkin vari.Jk olu~u
nun ~oklugu inkar edip, birligi savunan nun manhksal bir sonucu olarak gor-
metafizigini, din felsefesi alanma uygu- mii~tiir. Tann'mn en biiyiik varhk olu-
layJ~Iyla, ~oktannc1 bir din anlay1~ma ~u ya da yetkinligi, yine O'nun hareket-
ve antropomorfik bir Tann anlay1~ma siz ya da degi~mez olmas1ru gerektirir.
kar~1 ~1karak one siirdiigii ki~isel ol- Tann yaratdmam1~ ve yok edilemez
mayan, tek bir Tann anlayJ~Iyla iin ka- olan Varhk'tlr; 0, ezeli ve ebedidir. Tan-
zanml~hr. n, aynca her~eyi bilen, her~eyi goren
ilgisi doga felsefesine, kozmolojik me- Varhk'br.
selelere degil de, insan ve to plum sorun- Kuhn, Thomas. Klasik, pozitivist bilim
lanna yonelen, i~inde ya~ad1g1 Yunan gorii~iipe ~iddetle kar~1 ~1kan Ameri-
toplumuyla kiiltiiriiniin temel kavram- kah ~agda~ bilim felsefecisi. Temel eser-
lanm ve degerlerini ele~tiren Ksenop- leri: Tire Structure Of Scientific Revoluti-
hanes'in Tann konusundaki spekiilas- ons [Bilimsel Devrimlerin YaplSl], The
yonu, kendi i~inde iki evreyi i~erir. Copernicean Revolution [Kopemik Devri-
Birinci evrede, onun Homeros ve Hesio- mi) ve Essential Tension [Temel Gerilim].
dos~u antropomorfik ~oktannc1hga yo- Geleneksel bilim yorumunun tarihsel
nelttigi el~tiriler yer ahr. Bu evre, onun temelleri olmadJgm1 savunan Kuhn, bi-
Tann konusundaki olumsuz ele~tirile limsel ilerlemenin ihtilalci yaplSJru vur-
rinden meydana gelmektedir. Buna gulayan, bilimsel devrimin belli bir ku·
gore, Ksenophanes 'Homeros ve Hesio- ramsal yapuun terkedilerek, yerine yeni
kumarbaz argi.im.anl 529
daki tavnna benzer bir tav1r takuunas1 likli olmasr gereken bir konuda, onu sa-
gerek tigini sayler. Pascal burada bir bili- mimiyetsiz ve yaln1zca kendi ~1kann1
nemezcinin bak1~ a~1S1ndan hareket et- gozeten bir varhk haline getirdigi soy-
mektedir. Bilinemezci, Tann'n1n varolma lenerek itira:i edilmi~tir.
olas1hgln1n bulunduguna inanmakla bir- kumarbaz yanh~1 [ing. fallacy of ga1nbler;
likte, elimizdeki karutlar, ona gore, bu Fr. erreur du joueur ). Olaslhk teorisinde,
konuda kesin bir karara varmak ic;in ye- her olay ya da olu~umun bir oncekin-
terli degildir. den baguns1z oldugu kabuh..nu redde-
On un kar~1s1nda yer alan ateist ise, derek, omegin maden[ bir paran1n on
Tann'n1n varohnad1g1nr gosteren kesin kez tura geldikten sonra, onbirincide
sonu~lu kanltlar bulundugunu one su- yaz1 gelecegiru iddia etmekten olu~an
rer. Pascal' a gore, insan Tann'run. varo~ yanh~ turu.
1up olmad1g1n1 kesin olarak bilemiyor- k ural deontolojizmi [ing. rule deontologi-
sa, iyi bir kumarbaz gibi hareket etmeli cal theories]. Eylenuerin ya da insanlann
ve Tani"1'n1n varolu~u konusunda, kay- ahlaki olup olmadlklarma karar verir-
hi olabildigince az tutarakt mumkun en ken, eylemlerin sonu~lanna hi~ bak•lma-
buyuk kazanc1 elde etmeye ~ah~mah mas• gerektigini, eylemlerin ve ki~ilerin
du. Pascai'a gore, bu, Tann'run varoldu- sonu~tan bagunslZ olao daha yuksek bir
guna inanmakla mumkun olur. ahlili olr;iite gore degerlendirilmek du 6
tannh dinlerde soz konusu olan dini kural yararcthj\t [ing. ntle-utilitarinnis111;
a/ddktu. Bu tur ahlaklarda, eylemlerde Fr. regle-utilitarisme). K~ullar ve birey-
uyulacak kurallan Allah veya Tann ya ler her seferinde dej\i~tij\i i~in. evrensel
da doj\atistu bir varhk koyar ve bu ku- bir ahlak yasast ya da ahlaki ilke kabul
rallar insanlara Tanrl'mn el~ileri aracth- etmeyip, ahlilioznen.in eylemden etkile-
j\tyla bildirilir. necek herkese en yuksek yarar ya da iyi-
lkincisi ise, unlU Alman filozofu lij\i saj\layacak ~ekilde eylemesi gerek-
Kant'm todev ahlakl olarak bilinen kura- tij\ini savunan eylem yararcthj\mm
mtdtr. Burada ise, ahlaki kurallar, doj\a- doj\urduj\u problemlere bir ~ozum ola-
ustu bir varhj\a ya da empirik verilere rak onerilen, ve her insarun, ilgili herkese
dayarularak dej\il de, manllk ve mate- en ytiksek iyilik ya da yaran saj\layacak
matikte soz konusu olan manllksal aktl- ahlili ilke ve kurallara uymast gerektij\i-
yuriitme yoluyla ortaya konur. tKant'a ni one suren yararcthk anlayt~l.
gore, bu llir bir mutlak ahlak kurah her- Kural yararctltj\1., insanlann ortak dene-
~eyden once, manllksal baktmdan tutar- yimlerinden hareketle ve insan eylemle-
h olmah, yani kendi kendisiyle ~eli~me riyle ahlak uzerine en.ine boyuna du~un
meli ve ikinci olarak evrenselle~ti men.in bir sonucu olarak. kendilerine
rilebilmeli, yani herkes ya da ak1lh tiim uyuldugu, hayata ge~irildikleri zaman,
insan varhklan i~n ge~erli olmahdtr. tiim insanlara en yuksek iyiligi saj\laya-
kuralkoyuculuk [lng. prescriptivism; Fr. cak birtalwn ahlaki kurallar olu~turmaya
prescriptivis111e). 1 Ahlaki yargtlann oz- ~ah~m1~br. Kural yararctlan, omej\in,
de eyleme yo! gosterici bir vasft oldu- ahlaki ozneler ve eylemin ger~ekl~tlj\i
j\unu one suren goru~. durumlar her seferinde farkhhk gOsterdi-
Goru~un savunucusu olan ~aj\da~ du- j\i i.,:jn, insan oldurup oldurmemek ge-
~unur R. M. Hare'a gore, kurdu~umuz rektigine, her eylemde, her farklt durum-
onerme ya da tumceler, biri betimleyici, da yen.i ba~tan karar verip, oyle eylemek
dij\eri de dej\er bi~ici olmak uzere, iki gerektigini savunan eylem yararcthgm-
ayn ve farkh anlam turune sahiptirler. .dan farkh olarak, 'Me~ru mudafaa dt~m
Deger bi~ici ya da laymet takdir edici da, hi~ kimseyi oldurme!' kuraluu geli~
yargt ya da onermeler, kuralkoyucu go- tirmi~lerdir. Kural yararalart, bu kurah
ru~e gore, ahlaki eyleme yo! a~a, eyle- ortaya koyarken, m~ru mudafaa dt~m
me rehberlik etme ozellij\i sergiler. Bu da adam oldunnen.in, eylemden etkilene-
yargt ya da onermeler, eyleme yo! a~a cek tiim insanlar i~in. hem lasa ve hem
gudine sahip dij\er yargt ve onermeler- de uzun vadede, kotu sonu~lar getirece-
den, ayru zamanda evrensell~tirilebilir j\ini kabul etmi~lerdir.
olmak bakurundan farkhltk gosterirler. Kural yararolan, kural tarumayan ve
Buna gore, belli bir konu haklanda ahlaki oznen.in i~inde bulunduj\u duru-
ahlaki bir hOkum verdij\im zaman, ayru mu ol~up bi~erek oyle eylemesi gerekti-
yargtnm benzer tiim durumlar i.,:in de j\ini savunan eylem yararolanmn tersi-
ge~erli olduj\u sonucuna vannm. ne, tiim insan varhklan ve tiim durum-
2 Kural koyuculuk, bilim felsefesi ala- lar i~in ge~erli olacak ahlaki kurallar
nmda ise, betimleyici doj\a yasast anla- koymayt haklt ktlan yeterince benzer
yt~mdan farkh olarak, doj\a yasalanm, motifler, eylem ve durumlar bulundu-
cisimlerin davraru~mt yoneten, cisimle- j\unu du~unurler. Kural yararosma go-
ri olduklan gibi olmaya zorlayan, cisim- re, ahlaki oznelere yo! gosterecek kural-
lerin davram~1 i~in kural koyan, cisim- lar olu~turmadan ve bOylelikle, toplum-
lerin kendilerine uymak durumunda da ahlaki bir dOzen kurmaya kalkJ~ma
olduj\u ilkeler, cisimle~mi~ gu~ler ola- dan, ahlaki eylemleri bireylere ve onla-
rak yorumlayan goru~e kar~dtk gel- rm kararlarma buakmak, aptalca oldu-
mektedir. gu kadar tehlikeli bir ~eydir.
532 kurguc:uluk
mkhjl1 ve teorilerin doj~ruluj~uyla, este- ikinci ku~kuculuk tilril ise, 2 ahldki ku~
tik ve ahlliki dejlerlerle ilgili yargilan- kuculuktur. Bu tilr bir ku~kuculuk, ger-
mlzm ge~rliligi olabilir. ~eklijlin dojlas•yla ilgili felsefi ogretiler
ku~kuculuk [lng. scepticism; Fr. scepticis- i~in soz konusu ol~ ta vn ahlak alanma
m<; AI. skeptizismus].lnsanzihninin bilgi- da yans1br ve tilm ahllild ilkelerin gore-
de kesin ve pozitif dojlrulara ul~ya lilij~inden hareketle olaslllj~m, ihtimali-
caj~U\1, kesin ve dogru bilginin milmkiln yetin ya~amdaki en bil yilk yolgosterici
olmadijll!u ve insamn gorilnil~lerin ate- oldugu sonucuna ula~1r. Ahlliki ku~ku
sine ge~erek ger~eklijlin kendisine ula- culuk, bundan dolay1, en Ierne! ilke ola-
mayacajlm• one silren goril~, bilgi rak ho~gorilyil benimser. Sonuncu ku~
imkammiZm sm1rh oldugunu savunan kuculuk tilrilne kar~11lk gelen 3 dini
ojlreti. Daha gene! olarak da, belli bir ku~kuculuk ise, aklm dinin dojlrularma,
dojlruya ula~madan once, ku~ku duy- tanr1sal dojlru!ara ula~mak baklmm-
marun zorunlu ve ka~mlmaz olduj~unu dan \(lk yetersiz olduj~unu savunur ve
savunan anlay1~. dinde vahyi ve kalp gozilnil on plana fil·
tDogmatizmin tam kar~tsmda yer alan karbr.
bir ogreti olarak ku~kuculuk, bir ~ekliy Bu ~er~ve i~inde, tPhyrhon, tTimon,
le ilkece bilinemez clan ~eyler ya da tAenesidemos, Sextus tEmprikos gibi
a~m ku~kucular d1~mda kalmakla bir-
nesneler bulundugunu one silrer, ba~ka
bir ~ekliyle de, baz1 ~eylerin bilgisine likte, dil~ilncelerinin bir yonilyle belli
bir ku~kuculugu ifade eden dil~ilnilr
ancak belli birtak1m gil~lilklerle ve kimi
ler arasmdan ~~~ omekler se~ilebilir:
tedbirlerin sonucu olarak ula~abilecegi
llk~ag Yunan filozoflarmdan tGorgias,
mizi savlar. Bundan dolayt, ku~kuculu
zaman zaman 'hi~c;ilik' olarak da adlan-
gun ~e~itli ~ekilleri birbirlerinden, ya
dmlan bir ku~kuculutun savunucusu
g(ivenilirlikleri sorgulanan ara~hrma olmu~tur. 0, bir yandan hi~bir ~eyin
yontemleri, ya da bilinebilirlikleri ku~ varoldutunun soylenemeyecegini one
kulu clan nesne tilrlerine gondenne ya- silrerken, bir yandan da bilginin imk.in-
piid•jl• zaman, aynhr. SIZ oldugunu ifade etrni~tir. Buna gore,
Bir de, yontem ya da bilinen nesne ba- 1 hi~bir ~ey var dej~ildir, 2 bir ~ey va-
klmmdan dejlil de, ilgili alan bakunm- rolsa bile, bilinemez, 3 bir ~ey varolsa
dan farkhl!k gosteren ku~kuculuk tilrle- ve bilinebilse bile, bu bilgi ba~kalanna
ri vard1r. Buna gore, farkh farkh aktanlamaz. Bir dinleyicinin, konu~ma
alanlarda ortaya ~1kan en az il~ ayr1 CIIUn agzmdan ~tkan sozleri i~ibnek su-
ku~kuculuktan soz edilebilir: 1 Bunlar- retiyle, konu~macmm dil~iindiljlil aym
dan birincisi, folsefi ku~kuculuktur. lnsa- ~eyl.,ri dil~ilnebilmesi olanakl! dej~il
run du yularU\Jn ve akhnm yetersizlijlin- dir, zira Gorgias'a giire, aym ~ey ayru
den dol ay1, ger~eklijlin bilgisine eri- anda farkl! yerlerde, yani farkh insan-
~emeyecejlini savunan bir goril~ clan larda olamaz, olabilse bile, onlara fark11
felsefi ku~kuculuk, dogmatik sisternlere insanlar olduklan i9n, farkh gorilnilr. ·
bir tepki olarak ortaya <;tkmi~hr. Ku~ Bwtdan dolay1, yalruzca bilgi degil, ko-
kuculuk bu ~er~eve i~de, dogmatik fel- nu~ma ve ileti~im de imklns!Zdlr.
sefe okullanrun &nciillerini, Ierne! tezle- Ger~ek!ijle ili~kin bilgiden soz edile-
rini ve yontemlerini ele~tirmi~ ve bu meyecejlini, her~eyin silrekli bir ak1~ ve
okullann birbirlerine kar~II goril~ler dejli~me i~inde bulunmasmdan dolay1,
geli~tirdijlini gostermi~tir. Ku~kuculuk varolanlarla ilgili olarak belli bir anda
bu bajllamda, insanm ger~eklijlin dojla- ortaya konan bir onerme ya da betimle-
siyla ilgili spekillasyonlardan vazge~e menin klsa bir silre sonra, dogru olmak-
rek, yarg1y1 asktya almas1 gerektijlini tan ~tkacaguu savunan tKratylos da
savunur. aym ~ekilde, yalruz dt~ dilnyay1 mey-
534 ku~kuculuk
deki bit ~eye, ornegin dt~ dtinyadaki nunla birlikte, bu zorunlu ka~ullar,
varhklara ve Tann'ya ili~kin alarak hi~ Kant"a gore, duyu deneyini a~an varbk-
bir bilgimizi olamayacag1n1 savunan lar i~in ge~erli degildir. Dalay1styla,
tHume, btiytik bir iyimserlikle ba~lad1- Tann ve ruh gibi varhklar bilinemez. Bu
g1 felsefesini mutlak bir ku~kuculukla ise, melafiziksel bilginin, a priori spekti-
bitirmi~tir. Dna gore, d1~ dtinya ya da lasyonlar ortaya koyan geleneksel meta-
ger~eklik hakkmda, ne tiimev a run ne de fizigin imkans1z oldugu anlarruna gelir.
ttimdengelim yaluyla, olgusal bir dagru- Varalu~~u felsefenin onemli temsilcile-
ya ula~nlak oJanakh degildir. Ti.imeva- rinden biri olan A. tCamus ise, Sisyphos
runsal akllytirtibne, dagada bir dtizen $oleni adh eserinde, insan1n ozti itibari y-
bulundugu, gelecegin de ge~mi~ gibi le sac;ma olan evrenin dagas1n1 ve anla-
olacag1 hakh kumamaz kabi.iUerine da- rruru, rasyonel ve bilimsel yontemlerle
yanmaktada..r. Onermeler, yarg1lar ara- a~1ga ~1karma gayretinin sanu~uzlugu
Slndaki zorunlu bag1nhlan kanu alan ve bo~lu~unu anlatlr. ti<.iergaard'In, in-
tiimdengelimsel akllyi.iriitme ise, bu tiir sanln di.inyay• anlamaya yonelik rasyo-
bir zarunluhigun, yaJn1zca algusalhg1n nel ~abalannJn ~eli~ik dogasuu artaya
htiktim stirdugu olgular dunyas1nda da koyan, ku~kucu argumanlarnu benim-
ge~erli old ugun u gosteremez. Neden- seyen Camus, bu durum kaJllSinda, fi-
sellige, ttimevaruna, d1~ dunyan1n, lozafun inanca dayanan ~ozi.im iini.i
Tanr1'run hatta bir benil'l varolu~una du- kabul elmek yerine, Nietzsche•nin dtin-
yulan inan~, hi~bir ~kilde haklt kilina- yarun 'Tanr•·nm oli.imi.inden' kaynakla-
mayaca~l it;in, Hume•a gore, her tur bil- nan anlams1zhg• tezini payla~m•~tJr.
giden vazge~meliyiz; ah~kanhklanm1za insanm geleneksel anlamda bir bilgiye
dayanarak~ sanki d1~ di.inya ger~ekten sahip olamayacaguu savunan Camus'ye
de vann1~ gibi eylemeliyiz. gore, insarun anla~1lmaz ve anlamdan
Bilgide biri deneysel, digeri de rasyo- yaksun bir di.inyay1 anlamaya ve boyle
_nel almak tizere, iki temel oge bulundu- bir di.inyada anlam bulmaya ~ah~mas1
. gunu savunan tKant'm ku~kuculugu, sa~ma bir ~abad1r. Camus'ni.in soz ko-
ayru zamanda deney-d•~~ bilgiye ili~kin nusu ku~kuculugu, Ayd1nlanmayla on-
ku~kuculuk olarak bilinir. 0, insan bilgi- dakuzuncu yuzyll•n iyimserlitiffin bir
sinin s1n1rh old ugun u iddia etmi~tir. yan1lsamadan ba~ka bir ~ey olmad1g1n1
insan zihninin, nesneleri ve ala ylan ger- ifade etmekte, insan1n ban~, ilerleme ve
~ekte olduklan ~ekliyle bilemeyecegini, mutlulukla ilgili umutlanNn, 20. yuz-
nesnelerin, insan taraf1ndan yalntzca ylldaki felaketlerin ard1ndan ¢kti~i.ini.i
zihnin imkanlanna, yap1s1na ve farmla- yans1tmaktad1r. ·
nna gore bilinebilecegini savWtan Kant, kutuplar [in g. polarities; Fr. polarites ]. Fel-
dagmatizmle mutlak ku~kuculuk ara-:- sefede, u~lan gosteren kar~1t ya da z1t
Sinda art a bir yal ben.imsemi~tir. On a terim veya ogeler; iyi/koti.i, a~k/ nef-
gore, bilgi mumki.in oldugundan, mut· ret, dogru /yanh~, ayd•nhk/karanl1k,
lak bir ku~kuculuk savunulamaz. Ba~ s1cak/ soguk, ahlaki/ ahlaks1z, gi.izel/
ka bir deyi~le, Hume'un ele~tirilerine ~irkin gibi birbirlerinin tam kar~1S1nda
ragmen, ti.imel ve zarunlu bir bilginin yer alan nitelik ya da degerler.
mi.imkun oldugunu gosterebilmek i~in, Kutuplar, ontalajik bak1mdan varolu-
Kant bilgjnin deneyimle ba~lad1guu, ~u kar~1hna bagh alan, kar~1 kutbu va-
fakat deneyimden ibaret olmad1g1ru be- raldugu takdirde varalan oge, nitelik
lirtmi~, zaman ve mekan1n duyu dene- ya da degerlerdir. Buna gore, ayd1nl1k,
yinin zarunl u formlan ve kategarilerin karanhk almadan varalamaz; iyi varol-
de d1~ dtinyaya ili~kin bilginin temel m~zsa kotu de almaz ya da kotti olma-
ko~ullan oldugunu one si.irmti~ttir. Bu· d1g1nda, i yin in anlam1 olmaz.
536 kuvvet
kuvvet [ing. force; Fr. force; AI. lrrafl]. mayan Uri.inler butuni.i, sembolik ve o~
Ba~ka bir ~eyi, bir ~eyin ozelliklerini, renilmi~ urtinler ya da ozellikler topla-
niteliklerini, hareketini ve mekansal ili~ ml.
kilerini etkileyen eylem, faaliyet ya da Latinceden gelen k ultur terimini gunu-
enerji. De~i~menin, hareketin, eylemin, muzdeki anlamma yakm bir bi-;imde
faaliyetin nedeni alan ~ey. Eylemi yara- ilk kez olarak 17. yuzyllda do~al hukuk
tan, hareketi, olu~u, yokolu~u sa~layan du~unuri.i Samuel von tPufendorf kul-
gu-;, kudret. Meydana getirdi~i de~i~ik lanrm~tu. Ona gore, kultur do~aya kar-
likle ol-;ulen hareket ettirici gi.i-;. ~lt alan ve belli bir toplumsal ba~lam
Felsefe taril'linde, kuvvet sozcu~unu ilk i-;inde ortaya -;1kan tum insan eserleri-
kez olarak kullamp, ona felsefi bir anlam dir. 18. yi.izy1hn sonlarmda iinlu Alman
yi.ikleyen filozof t Aristoteles olmu~tur. filozofu +Kant da ki.ilturil aym anlamda
Ona gore, her varhk ti.iri.ini.in ozunde, insamn kendi rasyonel ve manhkl1
kendisini hareket ettirecek ol~de bir ozunden dolayl ozgurce hayata ge-;ire-
kuvvet vard1r. Kuvvet, bu -;er-;eve ic;inde bilece~i ama-;lann, ideallerin tumu ola-
hareket guci.i, olu~ ve de~i~menin kay- rak tammlanm1~t1r, '
na~l, hareketsiz durum ya da kuvveden Bununla birlikte, esas Ayd111.lanma <;a-
fiile ge-;i~tir. Atomcu anlay1~a gore ise, ~mda olu~an ti.iltur kavramJ..run ger-;ek
madde birikmi~ bir kuvvetler butuni.i . yarahc1s1 i.inlu Alman filozofu tHer-
olup, do~amn d1~mda hareket ettirid bir der'dir. Ona gore, ki.iltur bir ulusun, bir
gu-; aramaya gerek yoktur, zira hareket halk ya da toplulu~un ya~am tarz1d1r.
ettirici gu-; maddenin ozunde vard1r. Bu Herder'in soz konusu kulti.ir kavray1~1,
atomcu anlay1~1n kar~1smda ise, kuvve- kulture tarihsel bir boyut kazanduu-
ti yalmzca Tann'da ya da ruhta bulan ken, gunumuz kultur gorii~une -;1kan
goru~ yer ahr. Ome~in, lslam felsefesi- yoldaki en onemli kilometre ta~m1 mey-
ne gore, ger-;ek kuvvet salt Tann'ya dana getirir. Nitekim, antropolog E. B.
ozgu olup, varolan he~ey her bakun- Taylor 1871 y1bnda kulturii, bilgileri,
dan Tann'run gucune, iradesme ve mut- inanc;lan, sanab, ahlak1, yasalan, gele-
lak kudretine ba~hdu. tLeibniz de, mo- nekleri, ve bir toplurnun uyesi olarak in-
nadoloji goru~iinde, meta&zigini kuvvet
sanm edindi~i butiin oteki e~ilirn ve
fikrine dayandmru~br. Onun metafizi-
ah~kanhklan i-;eren kompleks butun
ginde, dunya basit ve tinsel kuvvetlerin,
olarak tamamlam1~hr.
yani monadlarm bir birle~imden ba~ka
iktisadi iiretim ve mubadele sistemini,
bir ~ey de~ildir.
kii~iik onciil [ing. minor premiss; Fr.
akrabahk ve aile orgutlenmesi dizgesini,
prbnisse mineure; AI. untersatz]. Katego- siyasi ve dini orgutlenmeyi, giin)iik
rik bir tas1mda, ku~uk terimin yer aldl- ya;;.arn kurallanru, ahUik ve adalet siste-
~~ oncul, ku-;uk ve orta terimle kurulan
mini, dili ve efsane, sanat,. felsefe, ve
onerme. hatta bilirn uretirnini ihtiva eden bir ~ey
Buna gore, 'Tum insanlar olumliidi.ir', olarak. butun tarihsel ve evrensel boyu-
'Sokrates insand1r', '0 hal de, Sokrates tuyla kultiir tarurm, bununla birlikte
olumludur' tas1mmda, 'Sokrates insan- kulturu uygarhktan aymnaya yebne-
du' onermesi, ku~uk onculdur. yen. olduk-;a genel bir kultur kavrayl~l
kii~iik terim [ing. minor term; Fr. terme na tekabi.il eder. Anglo-Sakson dunyada
mineure; AI. untertenn]. Kategorik bir ta- -;ok yaygm alan soz konusu kultur/
Slmda, sonucun oznesi alan ve S harfiy- uygarhk ozde~li~i, Alman du~uncesin
le gosterilen teri. · de Kultur ve Zivilisation aymm1yla daha
kiiltiir [lng. culture; Fr. culture; Aim. lod- sa~hkll bir bi-;imde kar~1larur. Buna
tur]. lnsan toplumunun, biyolojik ola- gore, kultiir veya tinsel kultilr semboller
rak de~il de, sosyal olarak ku~aktan ve de~erleri ifade ederken, uygarhk ya
ku~a~a aktard1~1 maddi ve maddi ol- da maddi kultiir teknolojiyi, iktisat ve
kiittiirel 537
toplwnsal hayau kuran rum fa~liyetleri kiiltiirel [ing. cultural; Fr. culture/; AI. kul-
tarumlar. ~u halde, ki..iltiir genel bir bi- turell]. 1 Kiiltiirle ilgili; 2 Tinsel ya da
-;ilnde ve uygarhkla e~anlamh olarak, manevi kiiltiire, bir toplulugun hayat
insan ti..iri..ini..in hayatlm, ya~m tarzuu tarzma ili~kin olan; 3 Dogu~tan getiri-
ti..im diger ya~am tarzlanndan ay1ran un~ len veya biyolojik olarak miras almana
surlar bi..itiinu diye ve daha ozel olarak kar~1t olarak, sosyal bir bi-;imde aktan-
da, bir uygarhg1 meydana getiren deger~ lan veya i-;inde ya~arulan toplumsal du-
ler toplanu ~eklinde tammlanabilir. rumdan kaynaklanan; 4 Varolan kiiltii-
Bu baglamda, farkh deger ya da kiil- rii geli~tirmeyi, yaygmla~hrmay1 ama-;-
tiirlere sahip toplumsal veya etnik layan ~ey ya da ~eyler i~in kullamlan
gruplar arasmdaki dogrudan ve surekli s1fat.
temasm sonucunda, gruplardan biri Buna gore, kiiltiir iiretimiyle ugra~an
veya digerinin ya da her ikisinin birden veya sanatsal, dii~iinsel ve bilimsel -;a-
diger grubun kiilturunu, kiilturel ozel- h~malarm siirdiiriildugu, himaye edi-
liklerini toptan veya k1smen benimse- lip desteklendigi veya geli~tirildigi or-
mesi surecine kiiltiirlenme ad1 verilir. gut ve ortamla ilgili unsurlara, veya
Ote yandan, bir toplwnun kendi kiiltu- kiiltiiriin toplumsal ~evreye sunulmasl-
runu, kiilturel deger ya da ozelliklerini na veya yay1lmasma imk:ln veren ara-;-
lar ya da a.Ietler sistemine kiiltiirel aygrt
uyelerine aktanna surecine, toplumu
ad1 verilmektedir. Yine aym baglamda
meydana getiren bireylerin, toplwnun
ve Frans1z dii~iiniirii tBaudrillard tara-
istek ve beklentilerine uygun olarak et-
fmdan betimlenen postmodem diinya-
kilenmesi ve degi~tirilmesi i~lemine
da, dinleyici ve ahct kitle i-;in toplumsal
kiiltiirleme denmektedir.
anlamlar ile kiiltiirel fonnlann kaynag1
Aym baglamda ve yakla~Ik olarak oldugu one siirtilen televizyon kiiltiirel
aym anlam i-;inde, bir toplumsal gruba
forum diye tammlarur.
ait olan bilginin, yerle~ik soylemlerle · Yine aym genel -;er-;eve i~inde, birbir-
sembolller duzeninin diger ku~aklara leriyle rekabet h:ilindeki toplumsal ~
iletilmesi sureci kiiltiir aktanm1 diye ta- karlarm anlamlar baglammda sergile-
nunlamr. Yine, ozellikle kiilturlenme soz nen miicadelesinin vuku buldugu or-
konusu oldugunda, bir kiilti..irel grubun tam ya da arenaya kiiltiirel alan ad1 ve-
uyelerinin ba~ka bir kulturle temas i-;ine rilmektedir. Buna kar~m, soz konusu
girdikleri zaman kencU kiilti..irlerini ya da ' kiiltiirel alan i~inde kendilerine bir yer
geleneksel kultur degerlerini tumden ya bulan kiiltiirel unsur, deger, fikir ve
da bir bolumuyle yitirmelerine kiiltiirsiiz~ fonnlarm siireklilik kazanmalan duru-
le~me veya kiiltii.r yitimi denir. Ayni ~e mu ise kiiltiirel yeniden iiretim diye ta-
kilde, bir insarun kendi kiilturilile ya- nlmlanmaktadlr.
banci bir kiiltiir, tiimden farkh bir Ote yandan, kiiltiir unsurlanru, kiiltii-
degerler ve nonnlar sistemi i-;ine girdigi rel degerleri veya belli kiiltiir fonnlanm
zaman, ya~ad1g1 yolunu kaybetmi~lik, ahmlayabilme kapasitesine, ~u ya da bu
~a~kmhk veya yonsiizliik duygusuna kiiltiirel ifadeye eri~ebilmek i-;in gerekli
kiiltilr ·~oku ad1 verilmektir. maddi, ama daha ziyade tinsel altyapi·
Ote yandan, modem toplumlarda, ya sahip olma durwnuna kiiltiirel yeterli-
farkll, hatta -;ogunluk rekabet h:ilindeki lik denirken, soz konusu unsur, deger
kiiltiirler ve altkiiltiirlerin varhg1 dikka- ve formlan ahmlayacak durwnda alma-
te ahnd1gmda, kendi kiiltiir degerlerini, maya, e~tim sisteminde arzu edilen ba-
davraru~ veya ya~am tarzmJ ve dilini, ~anyl saglayacak gerekli dil formlanna
sahip oldugu siyasi ve iktisadi gil-; sa- ve bilgi tiirlerine sahip olamama h:iline
yesinde, diger kiiltiirlere empoze ede"i· kiiltiirel yoksunluk adl verilmektedir.
len kiiltiir htikim ~iiltiir diye t;Jp1mlan1r. Yine aym baglamda, mevcut statiiniin,
538 kiilturel bircilik
arasmda buyuk benzerlikler oldugu or- muzigi meydana getiren tiim faaliyet ve
taya t;tkar. duzenlemelerle, kulti..irel organizasyon-
kii.ltiirel-tarihsel yakla~1m [lng. cultural- lart ve bu arada kulturtin standartla~
historical approach; Fr. approche historico- masuu dile getirmek it;in k ullantlan
culturelle]. Tarihte salt bireyselle~tirici genel terim.
rakla~tmlann kullantlmasma kar~l <;1- Kultur endustrisi terimi, bu tur endust-
kan ve sosyolojik t;ozumleme yoluyla, rilerin kapitalizmin egemenligini peki~
rum kulti.ir tarihi it;in get;erli olabilen tirip gtit;lendinnek it;in kullanddtgtnt sa-
genel sonut;lar t;tkaracak bir kulti.ir ta- vunan Frankfurt Okulu du~unurlerinde
riht;iligine yonelinmesi gerektigini savu- buyuk bir onem kazanma~ttr. Buna gore,
nan Alman tariht;isi K. Lamprecht tara- +Frankfurt Okulu du~unurleri, kultur
hndan geli~tirihni~ olan yontem ya da endustrisinin oncelikli aanacuun, bireyin
yakla~tm. kapitalizmi benimsemesini kolayla~tu
Tarihin konusunun insarun psikolojik mak oldugunu one surerler. Yine, kultur
ya~anhlanntn get;mi~i oldugunu, bir endustrisinin olumlayta kulturu, gtin-
kitle psikolojisinin, toplu halde ya~ayan luk ya~amm sorumlulugundan, agtr ve
insanlann yaygm ve ortak eylem tipleri- sdoa i~lerinden t;ok az bir Q!ba ile g~ici
ni, payla~hklan amat;lan, degerleri ve bir ka9~ saglayara~ oyalanma ve zihin-
kulturel arat;lan, tarihsel geli~imleri it;in- sel uzakla~ma yarahr
de incelemek suretiyle, kulti.ir tarihini Kulti..ir endustrisi, bu amaca ula~mak
anlamanuza yardun edece~ni savunan it;in, birtahm. standardizasyon teknikleri
Lamprecht'e gore, sosyoloji ve sosyal psi- kullarur, s1radan tepki mekanizmalan
koloji ile destekJeiuni~ bir tarih, genel geli~tirir, sozde bir bireysellik it; in uygun
yasalara ula~mak suretiyle, gene lle~tiri yollar ortaya koyar. Bununla birlikte,
d bir bilim olarak, bilimler sistemi it;in-
Frankfurt Okulu mensuplarma gore, kul-
deki yerini alabilir. tur endustrisinin sundugu kat;t~ gert;ek
kulturel vizyonu olan du~unur [tng. bir kat;t~ degildir, zira onun sagladtgt
thinker having a cultural vision]. Bah du-
kat;t~ ve dinlenme, insanlan yalruzca ya-
~uncesinde, kulturun genel durumunu,
~amlarmdaki temel baslalardan uzak-
akl~tyla sonuc;lannt derinlemesine go-
la~hrmaya ve t;ah~ma azimlerini yeni-
rebilen du~unur it;in kullantlan deyim.
den yarahnaya hizmet eder.
Kulturun genel ak1~1 ic;inde gundem
Ote yandan, kulti..ir endustrisi milyon-
belirleyen bu tur du~unurler, a~k.Jn ve
larca insanl hedef ahrken, omegin
baglaytci bir kulturel bakl~ ortaya ko-
yarlar. Bu bakt~ a~klndtr, t;tinku daha t Adorno'ya gore, onlan bir hesap kitap
onceki du~unceyle olan tum baglartnt nesnesine, kulturel makinan1n snadan
kopanr. Baglaytctdir, zira du~unur ken- bir di~li ya da eklentisine indirger.
disinden sonra gelen du~unurleri kendi Buna gore, kultur endustrisinde mu~te
bak1~1na ·baglanmak durumunda bua-
ri kral ya da velinimet degildir; mu~te
k.Jr. Kendisini izleyecek du~unurler it;in riler kultur endustrisinin oznesi degil,
entellekti.iel baklmdan neyin oncelik ta- fakat nesnesidirler. Yine, kultur endust-
~tdtglnt gosteren, yeni bir ~eyler yara- risinde, pazar it;in uretim kulti..ir urunle-
tabilmek umuduyla strur durumlarda rini standardize eder ve estetik formlart
ya~amay1 set;en kulti..irel vizyon sahibi asgari bir mu~terege indirger.
du~unurlerin ba~tnda, hit; ku~ku yok kullur felsefesi [tng. philosophy of culture;
ki unlu Alman filozofu F. +Nietzsche Fr. philosopltie de culture; AI. kultu,-plzilo-
gelmektedir. . soplzie]. Kulturun dogastnl, yaptstnt, ge-
kiiltiir endustrisi [tng. culture industry; Fr. li~Inesini, t;e~itli tezahur ya da goru-
industrie de culture; AI. kulturindustrie] numlerini, kultur alanlartyla olaylannl,
Populer kulti.iru, yani radyo, televizyon, felsefi yontemlerle ele ahp analiz eden
kitap, magazin ve gazeteleri, populer felsefe ·turune verilen ad.
540 l<iime
oldugu kabulune dayanan h1Jnevarnn, teli Diogenes'in buyuk onemi, Se~kin Fi-
soz konusu d uzenlili~i temellendirecek lozojlann Ya~antlan, Ogretileri ve Deyi~le
ereksel nedenselli~e ihtiyac; duymakta- ri adh eserinin, antik Yunan felsefesiyle
dtr. ilgili ikinci elden bilgi kaynaklann1n bi-
Laclau, Emesto. Arjantin do~umlu c;a~ rincisi ve en onemlisi olmasmdan kay-
da~ politika teorisyeni. Temel eserleri: naklanmaktadlr.
Nt:""'-'J Refleet ions on the R~olution of our lafzi [tng. verbal; Fr. verbal) Ba~kalar1yla
Time [ZamanamlZln Devrimi Ozerine anla~ma ve ileti~im ic;ine girme aract
Yeni Du~unceler], Politics and Ideology i•t olarak soz anlamana gelen lahzdan lure-
Marxist Tlzeon; [Marksist Teoridc ideolo- yen ve lafza ili~kin olant gosteren s1fat.
ji ve Pratik], C. Mouffe'yle birlikte yaz- Buna gore, lafzi s1fan 1 zihinden, dil-
lnl~ old u~u Hegemony and Socialist Stra- den ba~uns1z olgularla de~il de, salt
tegy [Hegemonya ve Sosyalist Strateji]. sozcuklerle, sozlerle ili~kili ohna; yaz1h
Laclou, Marksizmin kriz ic;inde oldu~u olmay1p. sesli olan soz ve sozcuklerle il-
nu ve toplumu konu alan teorile§tirme- gili olma durumunu tan1mlar. 2 Lafzi
lerde pek buyuk bir anlam ta~1mad1~1n1 terimi, bu kez olumsuz ve pejoratif bir
one suren sol e~ilimli du~unurler ara- anlam i-;inde ve a~a~1lay1c1 bir nuans·
smda yer ahr. Tarihin ozunu ve albnda la, salt sozcuklerden ibaret olan1, keli-
yatan anlama kavrama iste~i sergiled i~i melere indirgeruni~ bulunan1 nitele-
ni soyledi~i, Marksizm, Laclou'yu gore, mek ic;in kullaruhr.
detenninizmi benimsemi~ ozcu bir 0~ Bu ba~lamda, sozci.iklerde kalan, keli-
retidir. 0 sadece ekonomiye ayncahk ta- melerden veya sozriik oyunlarmdan
nnnakla kalmaz, fakat kendisine ontolo- oteye ge-rmeyen bilgi IJlfzi bir bilgi diye
jik bir statu yukledi~i i~c;i s1n1fuu taiutnlarur. Ote yandan, dt~ dunyada
kapitalizmdeki de~i~menin kayna~1 yer alan gerc;ek olay, olgu ve nesnelerle
olarak gorur. ilgili olan ve tarb~an ki~ilerden birinin
Laclou i~c;ilerin onculuk etti~i s1n1fs1Z gerc;ek olgularla ilgili yanh~ bir inancl-
bir toplum yaratmay1 amac;layan 'i~c;i'ci na dayanan olgusal tarh~ma ve anla~
sosyalizm anlay1~1n1 reddeder. 0, bu- mazhklardan farkh olarak, yalruzca soz-
rokrasiye ve bireyin bashnlmasma yol cuklerle ilgili olan, sozcuklerin ya da
ac;an tum devletc;i sosyalizm bir;imlerini kullarulan kavramlann anlamlanndan
de ~iddetli bir bic;imde ele~tirerek radi- kaynaklanan tarh~ma ya da anla~maz
kal politikanan ozgurlukc;u boyutlanna h~a lafz'i tartr~rna denir. Buna gore, sen-
ag1rhk venni~tir. Onun gozunde ger- taktik ya da semantik c;ok anlamhh~1n
c;ek sosyalizm, butun hiyerar~ilerle yol ac;h~l tarh~ma olarak lafzi tarh~
e~itsizli~in, e~itlik ve ozerklik lehine, ma, ayna dili kullandaklann1 sanan iki
kokten sokulup yok edilmesinden ve ki~inin, bu dilde gec;en belli bir sozcu-
burjuvazinin ba~lath~t demokratik dev- ~iin anlarru ya da uygulama kurah uze-
rimin varolu~un tum boyutlanna ge- rinde uzla~amamalarmm sonucu olan
ni~letilmesinden meydana gelir. Lac· bir anla~mazh~1 ifade eder.
lou'nun sosyalizm goru~u, Marksizmle i~te bu c;erc;eve ir;inde, du~uncelerini
olan koprulerin ahhnasma ve liberal il- ya da fikrini ac;tkc;a dile getirecek yerde,
kelerle uzla~almasana dayantr. Ernesto anlama iyi anla~1lmam1~ sozcukleri ard
Laclou·ya gore, solun gorevi, liberal- arda sualamakla yetinmekten veya ge-
demokratik ideolojiyi terkebnekten zi- re~inden c;ok sozcuk kullanmaktan olu-
yade, onu c;otulcu ve radikal demokra- ~an entellektuel kusura lafzilik denmek-
si do~rultusunda derinl~tirmektir. tedir.
Laerle'li Diogenes. Eski Yunan felsefesi- laissez-faire. Her turlu devlet mudahale-
nin tarihini aktaran kitab1yla un kaz.an- sine kar~1 c;1kan, bireyin kendisine en
ml~ olan Yunanh felsefe tarih-;isi. Laer- fazla ozgurluk tanlnmasa gereken ikti-
Lakat09, lmre 543
sad! karar birimL te1nel ~1nil olciu~unu hayal klnkhg1 yaratml~hr. Laissez-Jnire·e
one siiren iktisadi tliberahzln veya bi~ d u yulan geneI inanc1 y1kan bir diger
reyciligin te1nel diisturu olan 'B•rak1n1z etmen ise i~sizlik olmu~tur. Milyonlar
yapstnlar, b1rak1ruz ge-;sinler'in ktsaltll- uzun y1llar boyunca i~siz kahnca, insan-
ml~ Frans1zca ifadesi. lar kendi yasalanyla ahengine b1rak1lan
Ozellikle, onsekizinci yuzy1lda geli~en ekonominin en yiiksek genel fayday1 ve
ve o zamanlar ilerici bir karakter ta~l refah1 sagladtg• dii~ii ncesine ku~ku ile
yan laissez-faire·in en te1nel varsaytmla- bakmaya ba~lam1~lardu.
nndan biri ahenk ve dengedir. Varsay•- Lakatos, lmre. Bilimsel geli~meye ili~kin
ma gore, eger bireyler kendi c;1karlan ara~tuana prograrnlanyla tin kazanm1~
pe~inde ko~arlarsa, sonu-;ta genel -;1ka- olan -;agda~ bilitn felsefecisi. 1922·1974
n da arthnn1~ olurlar. Rekabetin sonu- ytllan arastnda ya~a1n1~ olan Lakatos,
cu olan iktisadi ahenk hipotezi sonrala- ayn• za1nanda klasik bilim anlay1~1na
n birtak1m genellemeler sonucunda, yonelik itirazlanyla tan1nm1~hr .
ozellikle Darwin ve Spencer taraftndan Pozitivist bilim ideali ve anlay1~1n1n
halka ve biitiin topluma mal edilmi~tir. ele~tirisini yapan Lakatos·a gore, bilim-
Buna gore, biitiin evren en uygun ola- de nihai dogrulama ve nihai yanh~la
nln ya~a1nda kahnas1 yasas1yla yonetil- ma yoktur. Bilim yan1labilir, hataya dii-
mekte olup, dogal aytkJanma yalntzca ~ebilir. Bilimde kesin dogrularla, kesin
bir evrim kuram1 degil, ilerlemenin de
yanh~lann olamayacag1n1 soyleyen La-
teorisidir. Omegin Spencer i-;in, kurum-
katos·a gore~ bilimde hakikati garanti
lann ya da devletin bireylerin iktisadi
edecck, dogrulugu teminat al hna ala-
faaliyetlerine miidahalesi, ahlAk ve iler-
cak~ genel-ge-;er, evrensel ve rasyonel
leme i-;in bir engel meydana getirir.
yontemler yoktur. Bilimin kesin ve de-
LA issez-faire'i ifade eden bu varsay1m1n
gi~mez bir yontemi olamaz.
gerisinde iki toplumsal ko~ul bulun-
maktadtr. Bunlardan birincisi refah ve Bilim alan1nda geli~meyi saglaytcl ve
geli~meyi engelleyici ara~hrma prog-
gelirin dag1hm1yla ilgilidir. Bu da~h
mtn, e~it olmasa bile, adaletsizligin ramlan bulundugunu one siiren Laka-
bask1n -;tkhgl duygusunu yaygtnla~tlr tos, bu dii~iincesiyle bilimde hedefle-
mayacak ve peki~tirmeyecek ol-;iide nen i~ tiiriiniin bir yorumunu vermeyi
hakkaniyet i-;inde oldugu kabul edilir. ama-;lam1~hr. lnsan, Lakatos'un bilim
lkincisi, iktisadi yaptrun ~iddetli buna- yorumu temele ahnd1gmda, bir ara~hr
hm ve -;okii~lerden bag1~1k oldugu var- ma programtrun rakip ara~hr rna prog-
saythr. Bu iki ko~ul soz konusu oldugu rarrundan daha iyi oldu8tJnu hi-;bir
siirece, laissez-faire ogretisi sagla •. l bir zaman one siiretnez, ~iinkii Lakatos tu-
zemin iizerine oturur. tarh bir ara~hrma program1nm reddi ya
Bununla birlikte, ozellikle ondokuzun- da rakip ara~hrma programlanyla ilgili
cu yuzythn sonlanyla yinninci yuzytlda bir tercih i-;in gerekli bir olc;iit olmadtgl-
bu iki ko~ulun bir rurlii ger-;ekle~me ru soyler.
mesi, laissez-faire ogretisinin ya da eski Dahas1 onun bilim anlay1~1na gore, bi-
liberalizmin yerini yeni liberalizme b1- limsel faaliyet s1ras1nda ablacak dogru
rakmas1na neden olmu~tur. Refah1n ve adtmlan belirlemenin kurallann1 orta-
gelirin hakkaniyet i-;inde dag1hm1 bekle- ya koyacak tiirden bir bilim metodoloji-
nirken, sermayenin yogunla~mas1 ve i~ sinin olanaks1z oldu8tJnu kabul ehne
hayatuun birileri tarahndan denetlen- zorwtJulugu vardu. Biitiin bunlardan
mesi soz konusu olmu~tur. Monopoller, dolay1, Lakatos~u bilim anlay1~1 klasik
trostler ve uluslararas1 ~irketler, yeni ve rasyonel bilim yorumundan olduk-;a
efendilere tabi k1hnan milyonJar arasln- farkl1 bir bilim anlay1~1 olarak ortaya
da yogun bir ta tminsizlik ve gii-;lii bir -;tkar.
544 Lamark~1hk
dir. Bundan dolay1, varolan ti.hn nesne- aras1nda hi~bir iii~ki yoktur. Ona gore,
ler, bas it tozlerden ya da ger~eklikler monadlar birbirlerinden mutlak olarak
den meydana gelmelidir. Maddenin ilk bagunstz oldugu i¢1, onlann birbirleri-
ve ger~ek varhk olmas1 du~uncesine ne a~tlan pencereleri yoktur. Hepsi de
kar~1 ~Ikan Leibniz, ger~ekten basil ve kendi am aetna uygun bir bi~imde da v-
bolunemez olan tozlerin, soziinu ettigi- ranan bu penceresiz monadlar duzenli
miz bi.reysel benlerin monadlar oldugu- bir evren olu~turur.
nu one surer. Monadlar hpk1 atomlar Monadlann ayr1 ama~lan bu yuk bir
gibi, varhg1 meydana getiren temel, uyuma yol a~ar. Bu, hepsi ~ok iyi ayar-
basil bile~enlerdir. Bununla birlikte, mo- lantnl~ oldugu i~in, birbirlerinden fark-
nadlar atotnlardan fark]Ihk gosterir. h bir~ok saatin tam olarak ayn1 za1 naru
Monadlarla atomlar arastnda ~u fark gostermesine benzer. ~u halde, her
vard1r: Atomlar yer kaplayan maddi monad ayn bir dunyadu, ancak monad-
par~aaklardu, oysa monadlar, Leibniz lann tum faaliyetleri birbirleriyle u-
taraf1ndan, gil~ ya da enerji olarak ta- yumludur. Leibniz'e gore, monadlann J
rumlantrlar. Atomlar da monadlar da, bu uyumu Tann'ntn yarahc1 faaliyetinin
d1~ kuvvetlerden bagJmsJzdtr ve d1~ bir sonurudur. Tann bu uyumu once-
bir gu~le ortadan kald1nlatnaz; bununla den kurmu~, her~eyi ayarlam1~hr. Le-
birlikte, atomlann birbirlerine benzedik- ibniz, birbirleriyle nedensel ili~kileri ol-
leri, yani onlann aralannda nitelik baki- mayan monadlann sergiledigi uyumun
mindan bir fark.bhk olmad1gi yerde, Tann'run varolu~u i~in yeni bir karut
monadlar birbirlerinden tumuyle farkll- olu~turduguna i~aret eder. Tann, var
hk gljsterir. olan her~eyin fail nedenidir; 0, varolu-
Basil tozlerin, monadlann eyleme yetili ~u zorunlu olan, varolu~u ba~ka bir ne-
olduktan ba~ka, canh ve duyarllk sahibi deni gerektirmeyen varbktJ..r. Tann, ozu
varhklar oldugunu one suren Leibniz'e varolu~unu i~eren zorunlu varhktlr.
gore, evrenin her ko~esinde, tek tek var- Ahllik gOrii~leri: Her~eyin Tann tarafm-
hklann canhhg•yla ka~da~maktaylZ. dan onceden kurulmu~ bir uyuma
Monadlar yer kaplamaz, onlarm buyiik- bagh oldugu bu duzende ozgurluge
lukleri ya da ~ekilleri yokhlr. Her monad yer yok gibi gorunmektedir. leibniz"e
digerinden bagunstzdtr ve monadlar bir- gore, bu evrende her~ey mekanik bir
birleriyle nedensel bir ili~ki i~inde de- zorunluluga tabidir. lnsan da bu duze-
gildirler. leibniz, monadlann maddi nin aynlmaz bir par~as1d1r. Onun me-
varhk.Jardan manhksal bak1mdan once kanist doga anlay•~•nda, insan ba~lan
geldiklerini s6yler. Ote yandan, monad- g•~ta ayarlannu~ bir ya~am1n kendini
lar kendi eylem ilkelerini, kendi faaliyet- a~1ga vurmas1ndan ba~ka bir ~ey degil-
lerinin kayna~uu yine kendilerinde bu- dir. Oyleyse, ins an ya~am1ndaki her~ey
lurlar. Her monad, kendi i.;inde butun onceden belirlenmi~tir. Determinist bir
ot~ki varh..klar1 yans1br; her monad evre- ahlak gori.i~u benimseyen leibniz i~in
nin tiimunun bir aynas1 gibidir. Monad- ozgurlu~ insanm bu durumun, yani
lann kendileri ve oteki var ltklann tiimu s6z konusu zorunlulugun bilincinde ol-
hakk1nda, pek a~1k olmasa da, surekli masmdan meydana gelir.
olarak, algtlan vard1r. Ote yandan, Leibniz•e gore, insan i~in
Monadlar I dun ya Y• tasavvur edi~leri, ger~ek hayat akla dayanan, entellektuel
algdanrun a-;tk se~ik olu~u bakurundan faaliyetle belirlenen bir hayatt1r. lnsan
derecelenirler. En alt duzeyde madde, i~in geli~me, bulan1k ve belirsiz du~un
en ust duzeyde de Tann bulunur. Leib- celerden dogru du~uncelere yukselme,
niz, her monadu~ kendi yarahh~ amac•- potansiyel gu~leri ger~ekle~tinne anla-
na gore davrand1guu sljyler. Monadlar mtna ge lir. In san gu~lerini ger~ekle~tir-
Levi-Strauss, Claude 547
digi zaman, varh.k1ann ger,.-ekte ni,.-in ol~ meydan okuyan filozofun ozgiinlugu,
duk1an gibi oldukJamu anlar. lnsan yap~ bteki'ni on plana ,.-ll<anrken ahlakm on~
~g1 ~eyi ni9n yapmakta oldugunu bilir. celigini vurgulamas1du.
Insan i,.-in ozg(irliigiin anlarru budur; oz- 0, ba~ka bir deyi~le, a~kmhg1 Bah fel~
giirliik irade, se,.-me ozgiirliigii olrnay1p, sefesindeki anlammdan fark1• bir anlam
insamn geli~mesi ve boylelik1e kendi~ i<;inde Oteki'ne gotiiren yol olarak kul~
sindeki ve evrendeki zorunlulugun tam lanrn1~, ve aym felsefenin nesnele~tir~
olarak bilincinde olmas1d1r. Temel me ve evrenselle~tirme egilimiyle Ayru
erdem de bilgeliktir. olana indirgedigi Oteki'ni kucaklama ve
Leninizm [ing. Leninism; Fr. Uninisme; AI. ifade etme egilimi i,.-inde olmu~tur. 'Ay-
uninismus]. Sovyet dii~iiniir ve eylem mhgm ya da ozde~ligin hakimiyetinin
adam1 V. i. Lenin'in diyalektik maddeci- evrenseli dii~iincenin nihai ve en yiik-
Hkle, tarihsel maddecilikten meydana sek hedefi haline getirdigini, evrensel .
gelen Marksizme yapt1g1 katk1lan ifade olamn da, tarum geregi, somut ko~ul
eden deyim. lardan baguns1zhk ve dolayis1yla da ci-
Lenin'in Marksizme yapt1g1 en onemli simle~memi~ olma anlam1 ta~1d1guu
katkl, emperyalizme ili~kin analizden belirten Levinas, hpk.J Heidegger gibi,
meydana gelir. Buna gore, ileri ve sana~ dii~iinceyle somut ko~ullar veya cisim~
yil~mi~ iilkelerin, Marks'm soyledigi le~me, Varhk ve varolu~ arasmdaki ta-
gibi, devrim krizine yakla~t1g1, devri- ng& kapamaya ,.-ah~ml~hr.
min kapitalist bir toplumda ger,.-ek1e~e 0, dii~iinen ozneye degil de, otekilige
cegi dogru degildir. Proletarya, ileri sii~ ontoloji.k oncelik vermi~ ve 50ziinii etti-
riildiigii iizere, giderek yoksulla~makta gi Oteki'nin, Bat1 dii~iincesinin ihtiya,.-
degildir. Lenin i~te bu dururnu emper- duydugu kavramsal bir ~kil i,.-ine so-
yalizmle, buyiik kapitalist toplwnlann kulmayi ve evrenselle~tirilmeyi bekle-
bazt topraklan somiirgele~tirmesi, ken- yen bir oteki, Bah dii~uncesinin, ayru
disine ucuz hanunadde yaratmas1, yeni olamn farkh bir versiyonu olacak otekisi
pazar meydana getirmesiyle a~lam1~~ olmad1gnu vurgulamaya ozen goster-
hr. mi~tir. Levinas'm soziinii ettigi Oteki,
leviathan. Onlii ingiliz dii~iiniirii Tho- Ayrwun diizenine.yabancl o.lan mutlak,
mas Hobbes'un 1651 yllmda yay1rnlad1~ indirgenemez bir Otekidir. Oteki ba~ka~
g1 eserinin ad1. Leviathan, yani Ejderha, lanyla ili~ki i,.-inde ortaya ,.-akar ve bu,
toplum sozle~mesinden sonra ortaya ili~ki e~siz bir sorumluluk ili~kisidir.
,.-1kacak .devletin birey kar~1smda gii,.-lii Dolay•styla, ozne ya da ben de, ona
olrnas1 gerektigini gostermek amactyla, gore, kendisi i,.-in olmarun ilkliginden
+Hobbes tarafmdan bilin,.-li olarak se91- evvel, once otekisi i-;in vardu. Ozne var~
mi~ bir terimdir. hga, sadece hep otekinden sorumlu ola-
Buna gtsre, devleti, Fenike mitolojisin- rak gelir. Ona gore, ben kendimi bir
de bir su canavar1 anlamma gelen Levi- ozne olarak in~a ederken, sorumlu hale
athan'a benzeten ve tUm yasalan ya.rat~ gelirim. Sorumlu olmak, kendimin bir
mak ve kald1rmak giicii ya da iktidan ozne olarak kurulu~udur.
olarak tarumlayan Hobbes, devletle ilgi- Levi-Strauss, Claude. Descartes ve Sart-
li olarak madded ve mutlakiyet~ bir g~ re'a ~iddetle kar~1 pkan yap1salahgm
rii~ii benimsemi~tir. ku.rucw;u iinlii Frans1z antropologu.
Levinas, Emmanuel. 1906 dogumlu ,.-ag- Temel eserleri: Sociologie et .:tnthropolo-
da~ dii~iiniir. Bir,.-ok Frans1z dii~iiniirii gie [Sosyoloji ve Anthropologie], Les ·
gibi 3H'den, Hegel, Husserl ve Heideg- Structures Etementaires de lD Parente [Ak~
ger'den etkilenmi~tir. -Genetik fenome~ rabahga Temel Yapdan], Anthropologie
nolojisi ve diyalektigiyle, Bah dii~iince structurelle [Yapasal Antropoloji] lA
sinin ozde~lik mant1g1yla oznelciligine Pensee Sauvage [Yaban Du~iince].
548 Uberalizm
kompleks idelere sahip olur. Locke'a nin (ome~in, a~a~, masa, beyaz, kare,
gore, insan zihni basil ideleri biriktirdik- ii~gen, v.b.g., idelerinin) tam olarak neyi
len sonra, onlan birbirlerinden ayirl io;erdi~inin ve onun farkhhklanmn (or-
eder, birbiriyle kar~Ila~lmr ve birbiriyle ne~in, beyazm siyah olmadi~mm, bir
~e~itli ~ekillerde birle~lirir. Locke, in- karenin daire olmadi~Irun) bilgisidir.
sanda yeni bir ide icad etme giicii olma- Buna kar~m, ili~kiden soz ederken
sa bile, insan zihninin kompleks ideleri Locke, idelerimizden bazilaruun di~er
meydana getirirken liimiiyle aktif du- idelerle bazi baklmlardan ili~kili oldu-
rumda bulundu~unu sayler. Ona gore, ~u olgusuna dikkat ~eker. Buna gore,
basil ideler kompleks idelerden hem beyaz ve klrmiZI arasmda, ii~genlerle
psikolojik ve hem de manlo.ksal bakun- yapraklar arasmda soz konusu olmayan
dan once gelmek durumundadir. bir ili~ki vardir; yine, bir a~a~la bir san-
in_§an zihni, Locke' a gore, belli ~ekiller dalye arasmda, bir do~ruyla bir bulut
de faalil'el goslerir.insan Zihiililiii bu fa- arasmda soz konusu olmayan bir ili~ki
aliyetleri ise, Sltasiyla algi, bellek, al'Ird vardu.
etme ve kar~Ila~brma yetisi, birle;;linne Birlikte varolu~ ya da zorunlu ba~mll
ve sgyutlamadu. Bu yetilerden en onem- dan soz etti~i zaman da, Locke komp-
lilerinden olan birle~tirme yelisi soz ko- leks bir idenin, ome~in bir sandalye ide-
nusu oldu~unda, insan zihni sahip oldu- sinin, bir sandalyeyi dii~iindii~iimiiz
~u basil ideleri bir araya getirir ve b"u zaman birlikte dii~iindii~iimiiz ~ok sa-
ideleri birle~lirerek kompleks ideler yida basil idenin birle~iminden olu~tu
meydana gelirir. Soyutlamada ise, ins an ~u olgusuna dikkat ~eker. Burada saz
zihni gene! kavramlan gasleren gene! konusu olan bilgi, belli bir kompleks ide
sozciiklere yiikselir. Varolan her~ey, giindcme geldi~i zaman, hangi basil
Locke'a gore, bireyseldir. Bununla birlik- idelerin soz konusu kompleks idenin
le, insan varh~I ~ocukluklan yava~ aynlmaz par~alan oldu~unun bilgisidir.
yava~ ~lkarken, insanlarda ve ~eylerde Locke dordiincii kategoriye, yani ger~ek
ki orlak nilelikleri gozlemler. varolu~a geldi~i zaman, idelerin birbir-
Locke, bilginin soz konusu yelilerin leriyle olan ba~mlllanndan ~ok, di~
algi yoluyla kazamlan basil ideleri i~le diinyadaki bir ~eyle olan ba~mhlannm
mesinin sonucunda orlaya ~Ikb~mi sa- bilgisinden soz eder. $imdiye dek olan
,vunur. Ve bilgi. idelerin birbirleriyle bilgi tiirleri yalruzca kavramsaldi, ilk
olan ba~lanhsma ve uyu~masma ya da kez bu dordiincii bilgi tiiriiyle varolu~
birbirleriyle uyu~mayip, birbirlerini la ilgili olan bir bilgiye ula~IIIr. Ba~ka
kabul elmemelerine ili~kin algidan bir deyi~le, burada soz konusu olan
ba~ka bir ~ey de~ildir. Locke'a gore, bilgi, bir ideyle uyu~an ger~ek bir varh-
ideler aras1nda dOrt tijr baf1u::~.b vardu gm bilgisidir.
ya da ideler birbirleriyle dort baknndan_ Locke bu dort bilgi tiiriine ek olarak,
uyu~ur. I Ozde§lik, 2 ili§ki, 3 Birlik~ insan i~in bu
varalu5 ya da zorunlu batmh ve 4 Ger-
~ek varolu§.
Locke, ozd~likten soz etti~i zaman, ~dri:~kapsami ·
bir idenin ne oldu~unun ve onun ba~ka konusu oldu~unda, Locke ger~ek bilgi-
idelerden olan farkhh~mm bilincinde ye sezgi ya da kamtlama yoluyla ula~Il
olmayi anlar. Burada soz konusu cilan di~ma inandi~I ve kamtlama ya da sez-
bilgi, her idenin kendi kendisiyle ayru ginin kendilerine dayandi~I idelere
oldu~unu, her ne ise o olup, tiim di~er birtaknn Simrlamalar getirdigi io;jn, bil-
idelerden farkh oldu~unu bilmekten girnizin kapsaffilnln olduk~a smrrh ol-
olu~ur. Bu bilgi, idelerirnizden her biri- du~unu savumnak durumunda kahru~-
'
locke,"}ohn 551
mistik bir tepkiyi temsil eden Heraket- logos, evrendeki rasyonel diizenin ve ras-
leitos'a gore, gozle goriilen diinya, ger- yonel bir bi.;imde diizenlenmi~ faaliye-
.;ekli~i k1smen a.;1~a vurur, k1smen de tin yarahCISI olan kozmik akd ilkesidir.
gizler. Ger.;eklik diinyarun, biitiin bir Herakleitos gibi, Stoahlar da, panteist
ya~am1 sonsuz bir do~um ve oliim, bir anlay1~la, logosu maddi bir gii.;le, va-
olu~ ve yenilenme .;arkmda sergilenen, rolan her~eye yaydm1~ olan ate~le oz-
tannsal ruhudur. +Herakleitos, i~te bu de~le~tirmi~lerdir. Logos, ayru zamanda
tannsal ruha, akla logos adm1 verir. insanda varolan ve insana evrendeki dii-
Diinyada homojen olan tek bir logos ol- zeni ve amaa anlama, ya~amm1 do~aya
du~unu soyleyen, soz konusu tannsal uygun bir biljimde diizenlemenin yolu-
ruha aym zamanda Do~a adm1 veren ve nu ve evrendeki zorunlulu~u anlama
onu kozmik siire-;le ozde~l~tiren pan- olana~1 veren bireysel akdd1r.
teist Herakleitos'a gore, logos bir yandan • Yine logos, her~eyi, kendi iyisine do~ru
da, ya~am ilkesi olan ruhtur, tannsal ya- yonelecek ve evrende varolan diizen ve
sadJr, Tann'run iradesidir. Hep varolan 'uyuma katklda bulunacak ~ekilde dii-
ve diinyamn i.;kin nedeni olan logos, yil- zenleyen gii.;tiir. Logos, ayru zamanda
dJzlan yoriingelerinde tutan gii.;, her~e tiim ahlaki de~erlerin kayna~1d1r. Buna
yin kendisine uydu~u yasad1r. Varhkta- gore, tiim insanlar, fiziki ve kiiltiirel
ki .;ah~ma, uyumsuzluk ve sava~m farkhhklanna kar~m, oliince kendisine
gerisindeki uyum ilkesidir. kan~caklan ezeli-ebedr logostan bir
Gorgias'ta ise, logos kar~1 konulmaz bir par.;aya sahip olduklan i,.ID, ayru insan-
giicii olan soz anlarruna gelir. Olanaks1z h~m e~if iiyeleridirler. Stoahlara gore,
oldu~unu soyledi~i bilgi yerine saruy1, insanlann ruhlan (logoslan) bundan do-
hakikat yerine de aldatmay1 ge.;iren ve layl oliimsiizdiir.
bundan dolay1 bir bilim dahnda de~il logos orthos. Sofistlerin mantlk ve reto-
de, ikna ve giizel konu~ma sanah iize- rikle ilgili -;ah~malarmda; uygun filka-
rinde yo~unla~an tGorgias'ta, soz, nmlarda, ve bir gorii~ ya da bak1~ i9n
giizel konu~ma anlamma gelen logos, en elveri~li durumu yaratmak i.;in kul-
biiyiik bir gii.;tiir. Logos, korkuyu sana larulacak olan manhksal ilke, tez ve go-
erdirebilir, iiziintiiyii uzakla~brabilir, rii~lere verdikleri ad.
keyif yaratabilir ve merhameti arthrabi- Yunan dii~iincesinde, genel olarak
lir. Logos, ona gore, akh de~il de, duygu do~ru ve yerinde tarh~ma, gii.;lii akll-
ve tutkulan etkiler. Gorgias'm logos an- yiiriitme olarak tarumlanan logos orthos,
layl~l, soziin, insaru e~itmek ve aydm- Platon'da, bilgiye donii~tiiriilebilmek
latmak yerine, insaru ho~nut eden, ona i.;in, nedenlere ili~kin a.;lklama y a da ta-
haz ve i.;inde bulundu~u durumdan rumla tamamlanmak durumunda olan
kurtulma olana~1 veren yontine i~aret do~ru inanca kar~1hk gelir.
eder. insan, Gorgias'a gore, daha iyi biri -loji. Bir bilim ya da disiplini tarumlayan
haline getirileme~, fakat insarun ya~am1 bile~ik sozciiklerde, konuyu veya ara~
iyile~tirilebilir ve s~zler de, i~te tam ta- hrma alaruru de~il de, ortak olan unsu-
mma bunu yapar. Trajedide ve komedi- ru, teoriyi ya da disiplini gCisteren, teori,
de oldu~u gibi, sozler ruhu e~ibnek ye- bilim ya da disiplin anlamma gelen
rine, onu etkiler, yonlendirir, .;ekimler mii~terek terim. ·
ve ruhun Slkmtdanru hafifletirler. Onun Buna gore, metodoloji yontem teorisine,
goztinde logos, ila.;lara benzer bir bi.;im- ontoloji varhk kuram1na, antropoloji in-
f:ie, s1kmhh bir durumdan ka.;1~ sa~la sam konu alan bilime, sosyoloji toplum-
yan bir gii.;tiir. la ilgili olan disipline tekabiil ederken,
Herakleitos'un varhk gorii~iinii yeni· soz konusu dort terimde de ortak olan
den canJandll'ml~ olan tStoah.larda ise loji, bilim ya da teori anlam1 ta~Jr.
~~--------
554 lojisizm
lojisizm [ing. logicism; Fr. logicisme; AI. /o- Estetikte, Marksist bir ger~ek~ilik kura-
gizismus]. 1 Matematigin manllgm kav- mt geli~tiren Lukacs, felsefede ise, irras-
ramlanyla tiimdengelimsel ~anmlann yonalizm, mekanik tmaddecilik, ve
dan tiiretilebilecegini, matematigin son tdogmatizmin ~~itli ~ekillerine kar~1,
~oziimlemede manllga indirgenebilece- diyalektigin savunuculugunu yapmt~
gini, tiim matematiksel karutlamalann tlr. Buna gore, Lukacs, toplumsal strufla
liimdengelimsel aktlyiiriitmenin farklt edebiyat formu ya da tarz1 arasmda
formlarmdan ba~ka hi~bir ~ey olmadt- dogrudan bir ili~ki oldugunu savunur-
g,ru savunan anlayt~ ya da yakla~tm. ken, romanm 19. yiizytlda ger~ek~i ol-
'lki art1 iki dart eder' demekle, 'A A'du' dugunu; burjuvazi, bu donemde kesin
demek arasmda forme] a~tdan bir farkh- bir zafer kazand1g1 i~in, insamn tecriibe-
hk bulunmamasmdan, hem manhgm ve sini bir biitiin olarak yansttllgmt; buna
hem de matematigin ad tammlarma da- kar~m. 20. yiizytlda, devrimci olan i~~i
yah tiimdengelimsel/karutlaytct birer smtfmm yiikseli~inden dolayt, moder-
yaptya, hatta ayru yaptya sahip olmasm- nist oldugunu iddia etmi~tir.
dan hareketle, manbkla matematik ara- Felsefede tHegel ve tMarks'tan ~ok
smda tam bir ozd~lik ili~kisi kuran ve yogun bir bi9mde etkilenen Lukarn, di-
matematigi manllga indirgeyen tavu. yalektigi, modem felsefeyi belirleyen
Russell, Frege ve Dedekind gibi filozof diializmleri, ozne nesne, ozgiirliik :ur
ve matematik9ler tarafmdan savunulan runluluk, teori pratik ikiciliklerini a~an,
bu gorii~, matematigin temel kavramla- tarihsel ve kategorik bir dii~iirune tarzt
nmn manllgm kavramlan aracthgtyla olarak dii~iinmii~tiir. 0, ~eyle~me teo-
tanunlanabilecegini, matematigin temel risinin kapitalist toplumun analizi a9-
yasalanmn, matematiksel aksiyomlann smdan biiyiik bir onem ta~tdtgmt dile
manllk yasalanndan, manhk ilkelerin- getirirken, ~eyle~me dii~iincesini, Karl
den ~tkarsanabilecegini belirtir. Buna Marks'm metafeti~izminin kiiltiirel bir
gore, yaptlmast gereken ~ey, saytlan, genellemesi olarak ortaya koymu~tur.
manllksal terimlerle ifade etmek, saytlar Bu genellemenin Marksizmin bir iktisat
arasmdaki ili~kileri kaplamsal yoldan teorisinden bir praksis felsefesine donii~
kiimeler arast ili~kiler olarak kunnakhr. mesini gerektirdigini savunan Lukacs
Bu ger~ekle~tirildiginde, matematik ala- i~in, modern felsefenin problemleri, fel-
rundaki kesinlik, llpkt manttksal kesin- sefenin kategorileri ger~ekte tarihsel ve
lik gibi totolojik bir karakter kazanacak toplumsal kategoriler oldugu i~in, tarih-
ve tiim matematiksel onermeler analitik sel ve toplumsal problemlerdir.
onermeler olacakhr. Lukretius. M. 0. 94-51 ytllan arasmda ya-
2 AhlAk alanmda ise, manbgt ahlak ala- ~amt~ olan Romah atomcu dii~iiniir.
mna ta~una, ahlAk alarurun kendisine Alii kitaptan olu~an ve 1-2. kitaplan
ozgii bir manhgt oldugunu one siirme atomcu teoriyi, 3. kitabt ruhun oliimsiiz-
tavn, dogru ahlAksal yargtlann, ~i bu liigiinii, 4. kitabt duyum ve dii~iin~eyi,
yargtlan kendi kendisiyle ~eli~kiye dii~ 5. kitabt diinyanm kokeni ve geli~imini,
meden inkAr edemedigi i~in. zorunluluk- 6. kitabt ise ~e~itli dogal fenomenleri
la dogru oldugunu savunan gorii~. konu alan De Rerum Natura adh eseri
Lukacs, Georg. 1885-1971 ytllan arasm- yazmt~ olan Lukretius, 1 hi~ten hi~bir
da ya~am1~ olan Macar Marksist dii~ii ~eyin ~tkmayacag1 ve 2 hi~bir ~eyin or-
niirii ve estetik~isi. Temel eserlerr ara- tadan kaldmlamayacag1 ilkelerine da-
smda Roman Kuranu, Estetik Kultiir, yanarak, maddi cismin ve bo~lug1!n va-
Tarihi Roman, Tarih ve Stmf Bi/inci adh roldugt!nu one siirmii~tiir. Lukretius'a
kitaplar bulunan Lukacs, Yeni-Kant~l gore, geri kalan her~ey, zamamn kendi-
Georg Simmel'in ogrencisi, Ernst Bloch, si de dahil olmak iizere, soz konusu iki
Karl Mannheim ve Marx Weber'in arka- ger~eklik tiiriiniin niteliklerinden ba~ka
da~t olmu~tur. bir ~ey degildir.
Lyotard, Jean Fra11~ois 555
Lukretius, daha sonra cismi de, bile~ik tendigi ve iiretHdigi anlahs1 yla, bilginin
ve basit diye, ikiye ayum1~hr. Bunlar- insantn ozgiir]e~imi ic;in meydana geti-
dan bile~ik cisimler nesnelere, ~eylere rildigi iistanlat1S1du.
kar~1hk gelirler; huna kar~1n, basit ci- Posbnodernlik, Lyotard'a gore, bilgiyle
simler atomlardu. Atomun varolu~unu ilgili bu hedeflerin t;ok tarh~mah olduk-
one siirdugu it;in, maddenin sonsuzca lannr ve amat;larla ilgili bu tarh~may1
boliinebilirligine kar~1 t;lkan Lukretius, bir karara baglamarun saglam bir yolu
bir yandan da atomlann ~ekil ve aglr- ve nihai bir karub olmad1guu gozler
hklan oldugunu, fakat renk, ses, koku online serer. Dahas1, sava~lar ve sava~
ve tat gibi ikincil niteliklere sahip olma- teknikleri, dikka ti eylemin amat;lanndan
d1klann1 iddia etmi~tir. ziyade arat;lara t;ekmi~tir. Birle~tirici iis-
Lyotard, Jean Fran~ois. 1924 dogumlu tan.latuun formu ister spekiilatif, ya da
t;agda~ Frans1z dii~iiniirii. Postmoder- ister ozgiirl~tirici olsun, bilginin m~~
nizmin en onemli teorisyenlerinden biri rula~bnlmasr bundan boyle bir biiyiik
olan Lyotard'1n temel eseri La Condition anlahya, bir iistanlatlya dayand1nla1naz.
Postmoderne [Postmodern Durum]'dur. i~te postmodem durum, Lyotard'a gore,
Postmodemligi endiistri sonras1 toplu- toplum ve kiilttirdeki geli~melerle en-
mun it;inde bulundugumuz ~u anki ev- diistri sonras1 toplumun bir sonuru ola-
resine kar~dlk gelen bir durum ya da rak, iistanlablara duyulan inancm eroz-
ko~ul olarak tan1mlarken, modernligi yona ugramas1yla ifadesini bulur.
de, bilim ve devleti me~rula~tumak Endiistri sonras1 toplwn ise, bilgi ve en-
amac1yla kullanllan ustanlatllann oyna- formasyon teknolojisinin t;ok biiyiik bir
d1g1 rol ile at;1klayan Lyotard, Postmo- rol oynad1g1 bir iiretim tarztna dayan~
dena Durum adh eserinde, ileri kapitalist maktadu. Bu toplumsal yapmm kiilturel
toplwnlarda bilgi, bilim ve teknolojiyi ve ~ntellektiiel kar~1hg1 iistanlablar kar-
inceler. 0, burada, ulusal kimlikte oldu- ~ISindaki inanc;sazhkla belirlenen post-
gu gibi, bir birlik ~ekli olarak toplum modem bir kiilti.irdiir. Soz konusu kiil-
fikrinin anlam1nl ve inaruhrhgtnl yitir- Hir tiim tarih felsefelerine, tarihin sonsal
digini one surer. Ba~ka bir deyi~le, Lyo- amacuu, kat;Inllmaz sonunu bilme ya da
tard, ister Durkheim'daki anlam1 ic;inde ongorme iddialanna, bu amaca goti.irme
organik bir biitiin, ister fonksiyonalist vaadiyle ortaya «;lkan tiim politik ideolo-
bir bak1~ at;rs1ndan fonksiyonel bir sis- jilere ku~kuyla bakar.
tern, ya da ister Marksist ac;tdan, temel- Postmodemligi karakterize eden bir
de iki S1n1fa boliinmii~ bir biitiin ~ek diger ozellik de mukayese edilemezlik-
linde dii~iiniilsiin, bir birlik olarak tir. SOz konusu mukayese edilemezlik
toplum un anlarruru ve degerini yitirdi- ise, ona gore, farkh adalet ve hakikat
gini iddia eder. Her toplumun iiyeleri- konsepsiyonlan it;in nesnel bir temel
nin iyiligi, mutluluk ve refalu i9n varol- olma fonksiyonu gorecek bi.r mutabaka-
dugu, biitiiniin part;alan birle~tirdigi ta eri~menin imkans12 oldugu anlami-
tiirtinden iistanlahlar, on a gore, hem na gelmektedir. Ba~ka bir deyi~le, Lyo-
sosyal bag1 ve hem de bilgi ve bilimin tard'Jn ifade ettigi postmodemizmde,
toplum it;indeki roliinii me~rula~bran belli bir tarihsel gelecegi iyi ya da kotii
bir teleoloji sag1ar. Bir iistanlab, oyleyse diye tan1mlayan degerlerin evrensel ge-
eylem, bilim ve toplum i9n, inaruhrbg1 t;erliligi ile ilgili olarak bile, mutlak bir
olan bir hedef koyar, amat; saglar. Daha ku~kuculuk soz konusudur. Ona gore,
. teknik bir diizeyde, bir bilim kendi ku· Tann'run Nietzsche tara&ndan ilan edi-
rallann1 bir iistanlahya ba~vuruyla len oliimiiniin hemen arkasmdan tari-
me~rula~ttnyorsa eger, o tiimiiyle ·mo- hin ve ilerlemenin ohimii gelmektedir.
demdir. Bu i.istanlatrlardan en etkili iki Batt 'run ara~al akdahgt istisna, her-
tanesi, bilginin bizatihi kendisi it;in is- ~eyde tam bir inant; yitimi soz konusu-
556 Lyotard, Jean Fran~ois
dur. Bu inan«; yitimi ise, Lyotard'a gore, WittgensteinC1 dil oyt tnlanrun 1neydana
Ayd•nlanman1n do~ruluk ve otorite id- getirece~i heterojen ve «;oksesli yap1d1r.
dialannl rasyonel olarak hakh kdma ta- Lyotard'a gore, mutlak bir mutabakat
lebinin sonucudur. de~il de, zamansal ve yerel konsensusler
0, postmodemizlnin siyasi ifadesinin, aranmah, gec;ici sozle~melerin pe~ine
totalitaryanizme kar~1 «;lkl~ ya da tav1r du~ulmelidir. Ba~ka bir deyi~le, goru~
ah~ oldu~unu one surer. Ba~ka bir de- lerinin ifade etti~i kokten ku~kuculu~a
yi~lel postmodemli~n hemen her konu- kar~1n, Lyotard ahlald ya da siyasr hi«;«;i-
daki ku~kucu tavn, modem devlet ve li~e du~memi~tir. Adaletin ne modas1
ideolojilerin belirgin bir yonunu olu~tu ge«;mi~, ne de ku~kulu bir de~er oldu~u
ran buyuk projelerle ihtirash politik prog- nu one suren Lyotard, modemli~ de-
ramlara da yarunr. Yirminci yuzy•l buyuk mokratik potansiyelinin yenilenmesi ve
dunya sava~lanna, burokratik olarak or- derinle~tirilmesi, onun demokratik gti«;
ganize edihni fa~ist ve Stalinist soykinm- ve itkilerinin di yalektik bir bi«;imde yo·
lara tarukllk etmi~tir. Lyotard'm gozun- ~unla~hnlrnas1 gerekti~ini belirtm~tir.
de, totalitaryanizm ise, modemizmin Dil oyunlanrun indirgenemez «;oklu~unu
birlik ve duzen arayt~trun siyasi ifadesi- ve t;e~itlili~nj ben..imseyen filozof, bak1~
dir. a¢anrun «;e~itliti~iyle seslendirilme hak-
Butun bunlar kar~Is1nda, onun «;ozumu kuun yllmaz bir savunucusu olmu~tur.
Mach, £mst 557
dugu, bir kavramsal sistemin di~erin En temel ozellikleri yer kapla1na, giril-
den daha do~ru oldu~u sonuruna var- meztik olan maddenin aynca do~as1 iti-
mamamiZ gerekir. Ama bir anda kar~1 bariyle pan;ac1k ya da atomlardan olu~
uca ge.;ip, bilimsel yasalarla onlara ili~ tu~u, bilinemez oldu~u, fiziki etkinlik
kin se.;imlerimizin ti.imuyle keyfi ve uz- ya da de~i~me potansiyeline sahip bu-
la~lmsal oldu~unu da du~unmemeli lundu~u, kutlesi oldu~u soylenir.
yiz. Kavramlar sisteminin olgulara bir Madde, bu ~er.;eve i.;inde, ti.im gerc;ekli-
~ekild~ uyduntlmasl gerekti~ini soyle- ~in ~ekil almam1~, belirsiz temeli; varh-
yen Mach'a gore, do~a yasalan dunya- ~m, stirekli olarak de~i~en sonsuz sayl-
ya ili~kin tasvirlerdir. daki fenomenle sergilenen dayana~1 ve
Machiavelli, Niccol6. Siyasi ama.;lara deneyhnin temel nedeni olmak duru-
ula~1nada ara.;lann ahlakr olup olma- mundadu. Madde, yine bir ~eyin fizik1
masl konusuna butunuyle kay1ts1z ya da maddi bile~eni, bir varh~1n ken·
kalma tavn~ ve amac1n btitun ara.;lan disinden meydana geldi~i ~ey anlam1na
me~rCtla~hrdl~l inanc1yla tin kazarun1~ gelir.
olan italyan dti~unurti. Te1nel eserleri; Madde, farkh filozoflar tarahndan .;ok
ll Principe [Hiikiiindar], Dell'arte della gu· farkh ~ekillerde tan1mlanm1~hr. Orne~
erra [Sava~ Sanat1 Ozerine Konu~ma]. ~in, maddi varhklan, hpk1 Empedokles
Yeni.;a~1n milli devlet du~tincesinin ilk gibi, toprak, hava, su ve ate~ten meyda-
ve en onemli temsilcisidir. Kan~1khklar na gelen nesneler olarak s1n1flayan Pia-
i~inde olan yurdunun kurtulu~unu ton, dort ayn ti:irden maddenin kar~1t
onun gu.;lu ve birlikli bir ulusal devlet ozelliklerini ac;Jkla yabilmek i.;in, yeni
olarak ortaya .;tkl~tnda goren Machia- bir matematiksel teori geli~tirmi~tir.
vellfye gore, bir devlet bir ulusa dayanl- Buna gore, her nesne hirii ayn bir geo-
yorsa e~e~, on un yeter bir gucu var de- metrik ~ekli olan atomlardan meydana
mektir. Devlet btittin gticunu bu kokten gelmi~tir; bu geometrik ~ekiller ise,
almah, Kilise onun kar~as1nda ve ustun- kub, tetrahedron, v. b. g. turunden alh
de olmamahdu. yuz!u, sekiz yuzlu, onyuzlu ~ekillerdir.
Machiavell~ huku~un da ldliseye ba~h Maddeyi, matemati~in yarduruyla ve
olmaktan kurtanhp, do~rudan do~ruya atomcu bir anlay1~la a9klayan tPiaton,
devletin ozunden turetilmesi gerekti~i organizmalann asli ozelliklerini maddi
ni sayler. 0, devleti yoneten ki~inin tek terimlerle de~l de, fonksiyon a9s1ndan
amaruun, devleti ya~alrnak ve gurunu, a.;tklamaya .;ah~m1~, bir organ1, orga-
iktidaruu arttmnaktlr; devlet adamuun nizmanm ya~am1 boyunca ger.;ekle~
daha yill<sek bir Odevi veya gorevi bulu- tinnek durumunda oldu~u i~lev ya da
namaz. Devlet ad amuun bu amaca ula~ rolle tan1mlamaya koyulmu~tur.
mak i-;in kullanacaAl her ara.; mf1rudur. Bir nesnenin kendisinden meydana gel-
Machiavelli'ye gore, din, ahlak ve h~ di~i maddi tozle, ona yuklenen form
devlete ba~h olup, gerekti~inde prens ta- aras1nda bir ay1nm yap an t Aristoteles
raftndan birer ara.; olarak kullanllabilinir. ise, bir toziin ya da cismin temel ozellik-
madde [Lat. materia; ing. mlltter; Fr. matiere; lerinin nasll a~klanabilece~i, maddr
AI. materie, soff]. Duyusal evrenin kendi- ger.;ekli~n atomlarla nu, yoksa geomet-
sinden meydana geldi~, meydana gelir rik terimler araoh~1yla m1 a.;lkJanmas1
gorundu~u, tinsel/ruhsal olmayan, gerekti~i konusu lizerinde dunnu~tur.
fiziki, do~al, kaho, cisimsel, tumuyle Bireysel bir nesnenin davrant~tnt ve
ya da goreli olarak belirsiz olan toz. ozelliklerini a9klamak i-;in, onu her-
Mekanda bir yer i~gAl ede~ .;o~unluk ~eyden once belli bir nesne turii olarak
elle tutulabilir ve deneyimsel olarak goz- gonnek gerekti~ini one suren Aristote-
lemlenebilir olup, gu.; kullanmak suretiy- les, do~ada varolan her nesne turiinun,
le iizerinde eylemde bulun ulabilen ~. OZU ya da kendi ozel fonnu taraflndan
madde 559
belirlenen ozelliklere sahip o1dugunu za1nan i~inde bir andan diger ana kadar
belirtmi~tir. Onda, tozlerL bireysel var- olan slire boyunca varohnaya devam
hklarl birbirinden ayard etme proble1ni, eden bir ~ey olarak dii~lirunek anlamana
L1icelikseJ ve fiziko-kim yasal bir prob- gelir. Zaman ise, bu si.irenin ol~hnesin
lem den ~ok, niteliksel bir s1rufla1na den ba~ka hi~bir ~ey degildir. Maddi toz
probleani olarak ortaya ~akar. Ag1rhk, kavray1~un1Z da, Descartes'a gore, t1pk1
i~te bu niteliklerden birisidir. 0 nesne- 'ben'e ve Tann'ya i1i~kin bilgintiz gibi,
leri toprak, su, hava ve ate~ gibi dort duyulardan tliretihni~ olmay1p, akhn
ogeden 1neydana gelen ayalh evrenle, a~rk ve se~ik dli~i.incelerinin bir i1ri.ini.i-
degi~1ne ve bozulmadan bag1~1k olan di.ir.
ayi.isti.i evren arasanda bir ayanm yap- Descartes sonras1 modern felsefe ve bi-
lna~hr. lilnde, lnadde teolisi, ~ok bliyi.ik ol~i.ide
Aristoteles di.i~i.incesinden yogun bir bi- Lavoisier ve Dalton'un, fizik ve kirnyaya
~imde etkileruni~ olan isla1ni di.i~i.ince konu olan fenomenlerin, 1naddi tozlerin
gelenegi i~inde, madde, belli bir formu kiitleleri oldugu ve par~ac1k ya da atom-
olmayan, yalruzca gi.i~ olarak varolan, lardan 1neydana geldigi kabuli.iyle a~lk
ger~ek bir varhktan yoksun bulunan toz, lanabilecegi tezlerinin son ucunda orta ya
mekanda yer kaplayan, zamanla san1rh ~1km1~hr. Ki.itlenin degi~lnezligini ve
ve yaratdma~ varhk olarak tanamlanma~ dolayas1yla maddenin ortadan kaldanla-
hr. islam felsefesinde, olu~un ger~ekle~ maz oldugunu kaautlayan Lavoisier'nin
mesi ir;in, basamak basamak yi.ikselen ~ah~malanndan sonra, madde ve ki.itle
bir geli~meye gerek duyuldugu i~in, e~anlamh hale gelmi~ ve 'madde' Cour-
varhk basamaklannda, a~agadan yuka- not taraf1ndan, cisimlerin degi~mesin
nya dogru ~lklldtk~a, alttaki her kat, i.ist- den ya da tahrip olup gihnesinden sonra
teki i~in, form ya da ~ekil alina kapasite- geriye kalan ~ey olarak tanunlanma~tu.
sine sahip olan madde gorevi gori.ir. Boylelikle llk~ag felsefesinin atomculu-
islam felsefesi di.i~i.ini.irleri, bu ~er~eve gu, modem bilimde yeni bir g()ri.ini.i~
i-;inde d()rt ayn madde hiri.inden soz et- alhnda ortaya ~1kma~, cisimlerin mole-
mi~lerdir; 1 Tannsal varhgan dogrudan klillerden, moleki.illerin de ato1nlardan
dogruya g()ri.ini.i~i.i, tecellisi olan ilk meydana geldigi a~~a ortaya korunu~
madde. Soz konusu madde, ruh, nefs ve tur. Maddenin boliliunesi, bununla bir-
doga gibi i.i~ ayn varhk kahnan sonun- likte burada son bulmaz, t;i.inki.i atom ne~
cusudur. 2 G()k katlann1n ()zi.ini.i kuran, gatif elektronlardan meydana gelir ve
genel olarak evreni meydana getiren, i.i~ soz konusu elektronlar da, protonlarla
boyutlu, ~ekil alan madde. 3 Toprak, su, notronlardan kurulu bir ~ekirdek ~evre
hava ve ate~ gibi dort ogeyi olu~turan sinde doner. Maddenin son ve nihai oge-
madde. 4 Belli bir formu olmakla birlik- lerini, i~te bu par~ac1klar olu~h.Jrur.
te, insanan amaana bagh olarak, yine Soz konusu madde anlay1~1, modern
belli formlara sokulabilen madde. fizikle birlikte birtak1m degi~ikli klere
Maddeyi ozi.i yer kaplama olan toz ugrama~tu. Buna gore, Lavoisier'nin
olarak tanamlayan ve bundan dolaya buldugu ilkeler yalnlZCa gi.inli.ik ol~i.ile
bo~lugu ve atomcu madde gori.i~i.ini.i re gore dogrudur. Ki.itle; hazla birlikte
reddeden tDescartes, maddenin rum de~~anektedir; ote yandan, madde or-
ozellikJerirun, yer kaplama ya da uzarrun, tadan kaldnalamaz olma ()zelligini de
varolan maddl bir nesne ya da dsim kav- yitirmi~ ve deney, maddenin yok edile·
raya~amlZln zorunlu bir par~as1 olan ni- bilecegini, maddenin a~uuma doni.i~e
celiksel gori.ini.imleri oldugunu savun- bilecegini, a~an1m1n da cisimle~erek
anu~tur. Yer kaplamanan s()z konusu madde haline girebilecegini gostermi~
gori\ni.imleri ise, si.ire ve zamandtr. Buna tir. Yine maddenin enerjiye, enerjinin de
gore, maddi bir ~eyi di.i~i.irunek, onu, maddeye d()ni.i~mesi olanakhdar.
560 maddecilik
maddecilik [Os. fel~efti maddiye; ing. ma- ger~eklik olarak Tanr1·n1n hi.;bir ~ekilde
terialisrn; Fr. materialisme; AI. materialis- varolmad1~1ru savunan bak1~ a-;tslnl
Pnus]. 1 Yalruzca maddenin gen;ek oldu- ifade eden maddecilik, daha ozel olarak
~nu, madde ve maddenin de~i~imleri da, 2 de~erler ala1unda, maddi zengin·
d1~1nda hic;bir ~eyin varolmad1~1n1, lik ve refah1n, bedensel tabninlerin ve
varh~1n madde cinsinden oldu~unu one d uyumsal hazlann insarun elde etmesi
siiren gorii~; yer kaplayan, girilmez, ya- ya d a ula~mas1 gereken en lemel de~er
ra hlmatnl~ ve yok edilemez, kendinden ler oldu~unu savunur. SOz konusu po-
kaim olan, harekete yetili maddenin, ev- puler anlanu i~inde maddecilik, insan
renin biricik ya da temel bile~eni oldu- varh~1nda, kendisini hazeL bir ki~isel
~unu savunan varbk anlay1~1. ~1kar ve madde duygusuyla harekete
Evrendeki tek toziin madde oldu~nu, ge~iren do~u~lan bir psikolo jik meka-
varh~rn fiziki bir nitelik ta~td1~1ru ve ev- nizmarun bulundu~unu ifade eder.
rende tinsel bir tozun bulwunad1~ one 3 Maddecjlik, zihin-beden ili~kisi ko-
siiren gorii~, ve indirgemeci bir o~reti nusunda ise, genel olarak zihinsel ya da
olarak maddedlik yaln1zca maddeye var- tinsel olan her~eyin, ge~erli bir felsefi
bk yukler, zil1in ya da ruha ba~1 bir analizle maddeye indirgenebilece~i go-
ger-;eklik ya da ikinci dereceden bir var- rii~iine kar~l11k gelir. Bu ~er~eve i~in
hk verir veya ruhun lli.;bir ~ekilde varol- de, u.; tiir maddecilikten stlz edilebilir:
madl~lnl one surer. Ger~ek dunyarun, Bunlardan birincisi, 3-a) zihni madde·
halleri ve ili~kileri itibariyle de~i~en nin bir s1fat~ niteli~i yapan Slfatsal mad-
maddi ~eylerden meydana geldi~ini ~a decilik; 3-b) ikincisi, zihni ve zihinsel
vunan madde~ maddf bir ~ey ya da olan1 maddenin ve maddi olarun bir et-
nesneyi ise, sadece mekan ve zaman i9fl- kisi ya da sonucu olarak yorumlayan
de olma, ~ekil, biiyiikluk, kutle, kat:J..hk, nedensel maddecilik ve u~iinciisii de, 3-<)
s1cakhk turiinden fiziki ozellikler sergile- zihinsel siire~lerle olaylan, ozu itibariy-
yen bir ~ey olarak tarumlar. le maddf sure~ ve olaylar olarak goren
Maddecilik, buna gore, fiziki bilimlerin e~itleyici maddeciliktir.
belli fenomen obeklerini yalruzca fiziki Felsefe tarihindeki fark.J1 madded felse-
ko~ullara yonelerek a-;1klama .;abasmda felere oncelikle atamculuk omek verilebi-
olan madded metodolojisinden de ya- lir. Buna gore, llk~a~ felsefesinde Slra-
rarlanarak, realist bir bak1~ a~1s1yla, siyla Leukippos, Demokritos, Epikuros
insan varhklanna duyu deneyinde su- ve Lukretius taraf1ndan savunulmu~
nulan diinyarun, rasyonel bir bili~ tarz•- olan atomculuk., evrenin bile~ik cisim-
nln kendilerine eri~emedi~i ~eyleri giz- lerden, bu bile~ik cisimlerin ise, mad·
leyen fenomenal bir fantezi olmay1p, denin en ku~uk bolunemez par.;as1na
temel ger~ek.Jik oldu~nu savunan, do- kar~1hk gelen a tom lard an olu~tu~unu,
~adan ayn bir kendinde ~eyler dunya- her~eyin atomlann bo~luk i.;indeki ha-
Sirun, do~arun otesinde, dinin, onsezile- reketleri sonucunda ortaya .;1kh~lru one
ruruze ve d uygularuruza m uracaat suren, evrende m utlak bir nedenselli~in
eden, ama ak1ldan destek bulmayan ge- hiikiim siirdu~unii kabul eden, insan
leneksel babl inan~lara ba~vurmak su- ruhunun ince atomlardan meydana gel-
retiyle varb~ll\1 bildirdi~i tUrden do~a di~ini, tannlann bile cisimsel old uk.Jan-
iistu bir dunyanm varolmad1~1n1 one n• soyleyen maddeci bir goru~tiir.
siiren gorii~e kar~1hk gelir. A tomculu~ 17. yuzy1lda yeniden can-
Vahye ve vahye dayanan dine, gele- landiran ve bilimsel bir teori olarak one
neksel olarak kutsanan bab.J inan~lara, siiren Gassendi, atomlann, Demokritos
ciddi ara~hrma ve argumanlardan ~ok gibi, biiyiikluk ve ~ekilleri, Epikiiros
an ulann sonucu olan kanaatlere kar~1 gibi de, a~uhklan olduklartnt savun-
olumsuz bir tav1r tak1nan ve tinsel bir mu~ ve buna ek olarak atomlann kah·
madde·fonn 561
ve bir formdan meydana geldigini soy- Buna gore, omegin bir sanatkar tarabn-
leyen Aristoteles, her ne kadar maddey- dan yapdm1~ olan giimii~ten bir tabag1
le formu birbirinden ay1rsa bile, dogada ele alahm. Soz konusu giimii~ tabakta
bizim hi~bir zaman maddeden yoksun da, ba~ka her~eyde oldugu gibi, madde
bir formla da, formdan yoksun bir mad- ve form olm.ak iizere i.ki oge birbirinden
deyle de kar~nla~madlglmlZI belirtme- ay1rd edilir. Giimii~ taba~n maddesi,
ye ozen gosterir. tabagm kendisinden yapdm1~ oldugu
tPlaton'dan ~ok temelli bir bi~imde ay- giimii~tiir, buna kar~m tabagm formu
nlan Aristoteles'e gore, varolan her~ey da, tabag1 yapan sanatkar tarahndan gii-
somut bir birey olarak varolur ve her- mii~e verilmi~ olan yap1dn·, ciiizenleme
~ey maddeyle formun bir birligi olarak ya da ~ekildir. Bununla birlikte, aym
ortaya ~1kar. Bundan dolay1, onun me- aynrn, Aristoteles'e gore, yalmz insan
tafiziginde, ger~ekten varolan ilk ve tek eliyle yapdm1~ nesneler i~in degil, fakat
var hk olarak toz, form ve madded en dogal nesneler, omegin sanatkar tarafm-
meydana gelen bile~ik bir varhkhr. Bu dan heniiz i~lenmemi~ olan giimii~
nedenle, tAristoteles'te, Platon'da oldu- part;asl i.;:in de soz konusudur.
gu gibi, ayn formlardan, duyusal diin- Buna gore, giimii~tin, kendisine benzer
yamn d1~mda olan bir tidealar diinya- olan bir alhn ya da bak1r par~asmdan
smdan soz etmek olanakh degildir. farkh olan, gozlemlenebilir bir yap1s1,
Form, ayn bir yerde degil de, bu duyu- niteligi vardu. i~te bu, onun formudur.
sal diinyada ve toziin bile~enlerinden Buna kar~m, giimii~iin maddesi, son
biri olarak varolur. ~oziimlemede giimii~iin kendisinden
Aristoteles, madde ve form aynnuyla meydana geldigi, toprak, hava, su ve
ilgili olarak, ~eylerdeki ~e~itlilik ve bi- at~ gibi dort ogeden olu~ur. Elbette ld,
reyselli~in kayna~mn madde oldugu- giimii~ii meydana getiren ogelerin oran-
nu sayler. Ayn1 tiir i~e giren i.ki ya da lan, giimii~iin formunun bir par~as1ru
daha fazla ~eyin formu bir ve ayruysa, meydana getirir. <;iinkii Aristoteles, gii-
bunlar birbirlerinden yalruzca maddele- mii~le ba~ka metaller ya da maddeler
riyle aynhrlar. Varhgm madde ve form arasmdaki farkhbg1, ogelerin oranlann-
gibi iki ogeden meydana geldigini sa- daki farkhhga baglar.
vunan Aristoteles'e gore, bireysel bir Ogelerin kendilerine, yani toprak, hava,
neshe kendi tikel niteliklerinin topla- su ve at~in kendisine gelince, Aristote·
mmdan her zaman daha fazla bir ~ey les onlann da madde ve formdan olu~
dir. Ba~ka bir deyi~le, niteliklerin geri- tuklanru sayler. Buna gore, bu ogeler
sinde, niteli.klere temel olan, nitelikler s1cak ve soguk, 1slak ve kuru gibi kar~at
i¢1 bir dayanak olma i~levi goren bir niteli.klerden olu~an c;iftler araahgayla
~ey vard1r. a~1klamrlar. Omegin, ate~in fo~u
Maddeyi form alma, bi~im kazanabil- s1cak ve kurudur, buna ka~m topragm
me kapasitesi; degi~en, form bakimm- formu soguk ve 1slakhr. Onlann madde-
dan degi~mekte olan bir ~eyde soz ko- leri ise, Aristoteles'in ilk madde ad1ru
nusu olan kahc1 ve siirekli oge olarak, verdigi, biitiiniiyle belirsiz ve yap1s1Z
formu ise, degi~mekte olan ~eylerde or- olan bir madde tiiriidiir.
taya ~1kan yenilik, biriciklik olarak ta- madde-form analizi [tng. form and matter
rumlayan, maddenin belirsiz ve biline- analysis; Fr. analysis de Ia matihe-fonne].
mez oldu~unu ve form tarafmdan tlk kez Yunan filozofu Aristoteles tara-
belirlenip, form sayesinde bilindigini fmdan varhk felsefesinde, daha sonra
soyleyen Aristoteles'e gore, madde ve da tKant tarafmdan epistemolojide kul-
form aynnu dogada varolan her~eye larulan ve bir ~eyi hem maddesi, ham
uygulanmak durumunda olan bir ay- malzemesi ve hem de bi~imi, ozii ya da
nmdlr. yap1s1 at;Ismdan ele alan analiz tiiru.
maddesizcilik 563
yiiksekte bir yerde bir ate~ ya•unakta gerisindeki ger~ekli~e hi~bir zaman
ve ate~le bu insanlar ya da mahkumlar niifuz edemeyen ortalama insanm hali,
C\ras1ndaki yolda, kii~iik bir duvar ya ma~ararun dibinde zincirlere vurulmu~
da perde bulunmaktadu. Duvar ya da olarak ya~ayan mahkumlann haline
perdenin arkas1nda ise, konu~arak ya benzemektedir. Ba~ka bir deyi~le, ayru
da sessizce, ellerinde tiirlii tiirlii ara~lar, durum az ya da ~ok insanlann ~o~u ic;in
ta~tan ya da tahtadan yapdm1~ insana, soz konusu oldu~undan, insanlar kend i
hayvana ve daha ba~ka ~eylere benzer ma~aralann i9nde mahkum durumda,
kuklalar ta~1yan insanlar ge-;rnektedir. goriinii~ler arasmda, ger~ekJi~in epeyce
Ma~aran1n, Platon'un anlatmuna gore, uza~mda y a~ amaktadu lar.
en dibinde oturan mahkumlar, yalnlZca, mahluk. Islam dininde, halk olunmu~,
ate~in aydutb~Iyla perdeden duvara yaratdm1~ varh~a verilen ad.
vuran golgeleri gorebilmektedirler. Elle- Buna gore, varh~1, 1 ger~ olup, ezeli
rinden, ayaklartndan ve boyunlanndan ve ebedi bir nitelik t.a~1yan, ozii gere~i
zincire vurulmu~, hi~bir ~ekilde k1md- varolan, kendisinden ba~ka bir nedene
da1nayan bu mahkumlar ma~ararun dayanmayan tannsal varllk dunyas1 ve 2
duvanndaki golgeleri, duvara golgesi Tann'run varh~n d1~1nda kalan varhk-
vuran nesnelerle kan~bnnakta, perdenin lardan meydana gelen duyusal dunya
arkas1ndan yanlolanan se;lerin duvarda- diye ikiye ayuan Islam dii~uncesinde
ki do~rudan do~ruya golgelerden geldi- ikinci kategoriye giren, yani Tann dt-
gine inarunaktad1rlar. Bu mahkUmlann ~Inda kalan tum varltklar mahiUktur.
sahip oldu.klan bilgi, onlann gozleriyle MahlUk, Islam felsefesinde, cans12lar, bit-
ve kulaklan yla kazand1klan d uyusal bil- kiler ve canWar olarak ii~e aynbr. Canh-
gidir ve bu gorsel bilgi d uvardaki golge- lar kategorisinin en tepesinde ise insan
lerin, yani g6riinu~lerin bilgisidir. bulunur.
Ma~aranm en dibinde, her yerlerinden mahsusal. Tasavvuf inancmda, insan1n
zincirlere vurulmu~ olarak ya~ayan bu be~ duyu yoluyla algdad1~1 de~i~en
mahkWnlardan biri, zincirlerinden bir varhk alan1ru tan1mlamak i~in kullant-
~ekilde kurtanhp aya~a kaldu1lsa ve lan terim.
once, yiizii duvarda golgelerini gordup Buna gore, gokler, yeryiizu ve biitiin bir
~ii nesnelerin kendilerine ve 1~1k kay- algllanabilir varhk dtinyas1, mahsusat
na~lna ~evirilse ve o nihayet ma~ararun kavrcmuyla dile getirilir. SOz konusu du-
d1~1na ~1karhlsa, onun bu donu~iimii yusal dunya, duyulara dayand1~1 i~in,
hi~ ku~ku yok ki ~k sanc1h olacakhr. zaman ve mekanla sinulanmt~hr; ole
tnsan i~in yandgdardan kurtulmak, eski yandan, mahsusat, yara~ olup, ge9-
ah~kanhklan terketmek ~ok gii~ oldu- cidir; onun bir sonu vard1r ve mahsusat,
~undan, o muhtemelen yeni duruma gorelili~e dayarup, mutlak hi~bir ~ey
ah~amayacak ve daha once gonnii~ ol- i~ennez. Terim, Platon'un duyusal dunya
du~u ~eyler, ona daha ger~ek gorunme- ve aloHa anla~1labilir ldealar dunyas1 ara-
ye devatn edebilecektir. Slndaki aynrruna dayanmaktadlt.
Benzehne bilgi a~1S1ndan yorumlana- Maine de Biran. 1766--1824 ytllan arasin-
cak olursa, ma~aran•n i~inin ve burada da ya~am1~ olan Frans1z filozofu.
soz konusu olan bilgi tarzlnJn, Platon'un Temel eserleri aras1nda, Influence de
gerc;ek bilgi olarak gormeyip kiit;Umse- I' Habitude sur Ia Faculte de Penser [Ah~
di~i duyusal bilgiye kar~1hk geldi~i kanh~ln Dii~iinme Yetisi Ozerindeki
soylenebilir. Buna gore, duyusal dunya- Etkisi}, Le Decomposition de Ia Pensee (Du-
nln de~i~en nesnelerini konu alan, ~uncenin Olu~umu Ozerine], Appercep-
~ok~a televizyon seyredip ikinci elden hon immediate [Dolayuns1z Tamalg1] ve ·
malumatlarla yetinen ve gorunu~leri n Rapports du Pysique et du Moral [Maddi
566 makam
olania Tinsel olarw\ lii~kilerine dair) ri, onlarm varolu~lar1run nedeni alan
gibi kitaplar bulunan Maine de Biran, Mutlak ya da Tann·nm lezahi.irii olarak
insan di.i~i.incelerinin kaynag1yla dilde- gonne di.i~i.incesine ge~mez.
ki ifadesini ve akllyi.iri.ibnedeki birJe.. makam. Tasavvufta, Tann ile insan ara~
~imlerini ara~bran Fransa ideolojislleri s1nda, zaman i~inde a~dmak durumun-
ve nihayet, Frans1z tinselcileri aras1nda da olan birtaklm manevr basamaklar
yer ahr. bulundugunu one si.iren Yeni Platonru
Toplu1nsal sozle~me gorii~i.ini.in savu- gizemcilikten ge~en bir anlay1~ olarak,
nucusu Rousseau'dan de~il de, Confessi- insan1n sahip oldugu bilgi ve kazand1-
ons [ltiraflar ]'in yazan Rousseau'dan g1 irfan1n sonucu olarak elde ettigi
c;ok etkilenen De Biran1 onunla birlikte, onem ve degere gore bul und ugu tinsel
insarun hayvanlardan, ozgi.ir bir ozne 1nevkiye verilen ad.
olmak baklm1ndan farkhhk gosterdigi- Makam, Tasavvufla, aynca en a~ag1da
ni one si.irmi.i~tiir. Bwta gore, Maine de bulunan varhk kahndan en olgun deni-
Biran, tDescartes'1n Cogito ergo sum'unu, len varhk kahna yukselmek i~in a~d
Volo ergo sunt (lrade ediyorum, o halde masl gereken manevi basa1naklan gos-
varun) ~eklinde yeniden di.izenlemi~tir. lerir.
Bu ~er~eve i~inde, bilincin fenomonoloji- makinedeki hayalet [lng. ghost it~ the
si olarak lanunlayabilecegimiz bir machit~e; Fr. fan tome da11s Ia machine).
gori.i~ geli~tiren Maine de Biran'a gore, <;agda~ lngiliz filozofu Gilbert Ryle'1n
bilin~, tCondillac'tn yapbg1 gibi, yalnJZ- Descartes'1n zihin-beden ikiciligini, ra-
ca doni.i~i.ime ugram1~ dt~ kaynakh du- dikal di.ializmini ifade elmek i~in kul.:-
yu1nlar araohg1yla a~klanamaz.· 1nsan landtgl deyim.
bilinci, islemli ~abaya, insarun diren~le Buna gore, insan bedeni olduk~a kar-
kar~da~an etkinligine baglanmahdlr. ma~lk ve ayr1nbh bir makine iken, yal-
Melafizigin 1 diren~le kar~da~an islemli nJzca cisimsel olmayan bir ruhla birle~
~abayla ili~ki i~inde, elkin ben olarak tigi zaman bir ki~i haline gelmekledir.
oznenin varolu~unu ortaya koydugunu makine insan [lng. man of machi,ze; Fr.
one si.iren Maine de Biran'a gore, ozne homme machine]. Frans1z duyumcu ve
kendisini, bir neden, etkin bir gu~ olarak 1naddeci filozofu tLametlrie'nin di.i~i.in
algllar. Ba~ka bir deyi~le, elkin bir ben cenin belli bir bi~imde di.izenlenmi~
olarak oznenin varolu~u, insana sezgide maddede bulunan hareketin sonucu ol-
verilir. Bu ben fenomenal bir ben oldu- dugunu, hayvanla insan aras1ndaki
gundan, Maine de Biran bu noklada kal- farkhh~, niteliksel degil de, niceliksel
maz. 0, bilincin sezgide verilen, istemli oldugunu, insarun, yalntzca ~arklann1n
~abayla ortaya ~1kan bu benin, numenal karma~1khg1ndan dolay1 farkl1 ve ge-
ve lozsel bir ruhun ya da mutlak1n feno- li~mi~ gori.indi.igi.inu ifade eden 1748
menal tpzahi.iri.i ya da ifadesi oldugunu larihli kilab1n1n ba~hg1.
sayler. Bununla birlikte, soz konusu nu- Felsefesinde, ger~eklen varolarun yaJ ..
menal benin varolu~u, bilgi degil de, ruzca madde oldugunu gostermeye ~ah
inan~ ]a ilgili bir kon ud ur. ~an Lamettrie'ye gore, hayvan, bir ruhu
Ya~amiJ"W\ son donemlerine dogru, olmayan, yalruzca sinir sislemi ve beyni
daha ~ok dini nilelikli bir felsefeye dogru sayesinde duyumlayan, algllayan, hatta
kayan Maine de Biran, yine ~e, insan1n yargdayan bir varhkbr. Hayvan, ruhtan
i~sel ya~anhs1run filozofu olarak kallr ve yoksun bir varhk olarak duyumluyorsa
lemkinH davranarak, insarun sezgi ya da eger, Lameltrie·ye gore, insaru bir de
tamalg1da verilen fenomenal beninin, ruhla donalmak it;in hi~bir neden yok-
mutlak ya da tozsel ruhun bir tezahi.irii tur. <;unki.i insarun duyarhg1, iradesi,
oldugu di.i~i.incesinden tum fenomenle- zekas1, hayvan1n buna kar~1hk gelen
Malebranche, Nicolas 567
fonksi yonlanndan biraz daha yuksek h varhklann iradeleri i.;in ge~erli olan
olan fonksiyonlardan ba~ka hi.;bir ~ey yasa olarak gorulur. Kant'a gore, ahlak
de~ildir. ayru zamanda iradenin oznel maksimi
Condillac insanm evrensel do~a duze- haline gelen nesnel yasala!dan olu~ur.
ni i.;inde bir istisna, ayn ve ayncahkb Bundan dolay~ o ahliksal buyru~unu
bir tur olmadl~lnl sayler. Do~arun ya- 'Maksimin herkes i9n ge~rli bir evren-
salan tum varhklar i~in ayrud1r. Bu ba- sel yasa olacak ~ekilde eyle!' diyerek
k.Jmdan insanla hayvan, bitkiyle cansLZ ifade etmi~tir.
varhk arasmda hi~bir fark yoktur. insan makulaL islam du~uncesinde, varh~an
da ruhsuz bir makinad1r, am a yalruzca genel ilkelerine, Aristoteles"in kategori·
hayvandan daha karma~1k olan bir ma- lerine verilen ad.
kinad•r. Makulab, e~ya ya da varhk i.;in genel
makrokosmos [ing. macrocosm; Fr. macro· ge~erlili~ olan kesin ve de~i~mez ilke-
cosme; AI. macrocosmus). Aktif, yap• ka~ ler olarak yorumlayan islim du~uncesi,
zanm1~ bir butun olarak du~unulen zaman zaman Aristotoles etkisi altmda
evren. Mikrokosmos diye adland1nlan kahrken, tum kategorileri toz (cevher),
insanla kar~Itla~tudan, insana bir~ok ilinek (araz) ve hayyiz (mekanda yer
baknndan benzer oldu~u varsayllmak· kaplama)'e indirgeme tavnnda oldu~u
Ia birlikte~ insandan .;ok daha buyuk gibi, zaman zaman da Stoacalann ve
olan kompleks butun. Ku~ukevren ola- Plo~nos'un etkisi alhnda kalrru~hr.
rak gorulen insan1n kendisi gibi, akla, Makyavelizm [ing. Machiavelism; Fr. Mac-
akd ilkelerine gore duzenlendi~i, insan hiavelisme]. 14.69-1527 ylllan aras1nda ya-
gibi canh ve bilinc;li oldu~u du~unulen ~amJ~ olan italyan du~unuru Machie-
kompleks yap1, do~as1 insan varh~1na velli'nin~ devletin ya da devlet adaJIUIUI\,
, tam olarak yans1yan tanr1sal bir varh~a ozellikle d1~ ili~kiler silz konusu oldu~
kar~1hk geldi~i varsayllan butun. ~unda, ulkesinin yaranna olabilecek her
T1pk1 rasyonel du~uncenin insan varh· eylem ve hareket tarz1n1n m~ru oldu-
~mdaki denetleyici ve yol gosterici gu~ ~unu, amac1n arac1 me~rilla~llrd1~UU
olmas1 gibi, evrenin de tek bir tinsel ilke dile getiren politik ilkesine ya da her
tarafmdan duzenlenmi~ oldu~u fikri, turlu ahlik ilkesini hi~ sayan siyasi go-
dii~unce tarihinde, bir yandan dunya- rii~une verilen genel ad.
nin in san taraf1ndan anla~Ilabilir old u- Ulusal devlet du~uncesinin ilk buyuk
gu ve bilimsel ara~trrma i-;in uygun bir temsilcisi olan Makyavelli, devleti dini
yap1da bulundu~u inanana, bir yandan temellerinden kopamu~ ve devletin
da bu ruh ya da tinsel ilkeyle mistik bir herhangi bir ama~ ya da idealin arac1
birli~e ula~mak i~in ~ah~ma arzusWta olmadliJru soylemi~tir. Devletin kendi
yo I a~m1~hr. i-;inde bir ama~ oldu~unu, devletin ege-
maksim [!ng. Jntttim; Fr. marime; Al. ma- menlik.i~in varoldu~unu one suren filo-
xime ). Gene I olara~ bir bireyin benim- zof, her ~eyin, egemenlik amac1n1 ger-
seyebilece~i, ya da bireye, eylemlerinde ~ekl~tirmek i~in bir ara~ oldu~unu,
iyi bir yol gtisterici olarak kabul etmesi insanla nn de~erli buld u~u her~eyin,
tavsiye ediler:t davran1~ kurah. Mantak- bu amaca hizmet etti~i ol-;ude iyi ve de-
tak.i, genel bir kabul goren iddia ya da ~erli olup ~1ktl~m1, yoneticinin, devle-
kural. Kant'1n ahlik felsefesinde, ahlaki tin egemenli~ini tesis edebihnek i~in
ozne i~in ge~erli old u~u gorulen pratik her yola ba~vurabilece~ini belirtmi~tir.
bir ilke. Malebranche1 Nicholas. 1638-1715 y1llan
SOz konusu anlam1 ifjinde, maksim pra- aras1nda ya~am1~ olan Frans1z filozo-
tik bir yasadan farkhhk gosterir, ~unku fu. Temel eserleri: Recherche de la Vlritl
pratik yasa nesnel olarak ya da tiim akd- [Hakikatin Ara~tullmasa], Traite de Ia
568 Mal thus~uluk
cag1n1, nilfus arh~1n1n yoksull uk, a~hk manhA•n i~levi [ing. fin1ction of logic; Fr.
gibi toplumsal problemlerin en biiyilk fonction de Ia logique]. Ge~erli akllyiirilt-
nedeni oldu~unu savunan Malthus~u Ineyi, diizgiln dii~ilruneyi konu alan
lu~a gore, h1zh nilfus art1~1 yoksul top- bilim ya da disiplin olarak 1nant1~1n ye-
lumlarda ger~ekle~ir. Bu problemle ba~ rine getirdi~i i~lev ya da sa~lad1~1 ya-
edebilmek il;in, do~um kontrol progra- rarlara, mantlk biliminin ger~ekle~tirdi
•n•na ihtiya~ vardu. ~i fonksiyonlara i~aret eden terim.
maneviyat. Platoncu ve Yeni-Platoncu fel- Mant1~1n i~levlerinin ne olduAu konu-
sefenin etkisini hisseden islam felsefesi- sunda farkh gorii~ler one silrillmil~ ol-
nin varbk alarunda benimsedi~i ikici go- makla birlikte, mant1~1n esas i~levi,
ril~iln sonucu olan aynnun bir ucunu daha do~ru bir bi9mde akll yilriitmeyi
meydana getiren, ve maddiyat kapsam1 ya da tarh~mayi o~retmek olmaylp, ge-
i~indc olup, zamanla mekan i9nde bulu- ~erli ~1karurun genel do~asuu ya da ya-
nan varhk tilrlerinin kar~1smda yer alan p•s•n• anla~l11r hale getinnek ya da
varhk tilrlerinin 1neydana getirdi~i var- a~1klamaktu. Buna gore, bililnin temel
hk alan1. amaa, ~eyleri meydana getinnek ya da
Bun a gore, mana kavram1 ile dile geti- yaratmak de~il de, insanlann ~ey Jeri
rilen ve zamanla 1nek~n tilriinden Slnlr- anlamas1n1 sa~lamaktu.
lay•c• yap1lar1n otesinde olan ruh, can, Astronomi hi~bir zaman, y•ld1zlan ya
zeka, zihin, ya~am, bilgi, anlam, kav- da y1ldaz sistemlerini meydana getir-
ram ve ideal nesne tiiriinden tiim var- Inek veya ydd1zlara izleyecekleri yoriln-
llklar maneviya tm kapsam1 i~ine girer. geleri o~rebnek iddiasmda olamaz;
Mani1eizm (ing. Manichaeism; Fr. Ma- onun amac1 ylldizlan ve ylld1zlann ha-
niclteisnre; AI. Manicha"isn1us). M. 5. 3. reketlerini betimlemek ve afl}klamakhr.
yuzy1lda iran·da Mani taraflndan ku- insanlar fizyolojiden, kendilerine yeme-
rulmu~ olan ikici dinsel hareket. yi ve i~meyi, yilrilmeyi ve ko~ma y1, v.
Zerdii~t inan~lanyla eski Mezapotam· b. g., o~retmesini beklemez)er. insanlar
ya dinlerinin bir sentezinden meydana bunlan, fizyolojinin yardun1 olmadan
gelen ildci bir din olarak Mani~eizm, yapamasayddar e~er, fizyolojinin ken-
hem evrenin kendisini ve hem de insan disi hi~bir zaman ortaya ~akamazd1.
varh~uu, iyilikle kotiilil~un, hay1rla Ayn1 ~ekilde, insanlar manh~1n yardl-
~errin sava~ alaru olarak gorilr. Bu ild ml olmadan do~ru bir bi~imde akd yii·
temel ve kar~1t gii~ten iyilik 1~1k, ayd•n- riltebilirler ve ger~ekte yilriitmektedir-
hk ve ruh, kotiiliik ise karanhk, beden Jer de; insanlar bunu yapamasayd1lar
ve madde olarak ortaya ~Lkar. Bir beden e~er, mant1~1n kendisi varolmazd1.
ve bir de ruhtan milrekkep olan insan Insarun do~as1nda varolan akdhhkhr
varhg1n1n mutlulu~u, soz konusu iki ki, mant1~1n kendisini olanakh hale ge-
kar~1t gil~ aras1ndald dengeye ba~hd1r. tirmi~tir. Manh~1n temel amac1, insan-
Buna gore, insan, iyilikle kotiilugun kay- lara do~ru bir bi~imde akd yilriltmeyi
na~mas• ve son ~oziimlemede iyili~in o~retmek de~il de, onlar do~ru bir bi-
zaferi olarak gorillen mutluluk haline, ~imde akd yilrilttiikleri zaman, ne olup
bir yandan bilgi ve sezgi yoluyla, bir bitti~ini, ve baz1 akdyilriltlnelerin ni~in
yandan da ahlaki erdemlerle, yani bir yanh~ olduklann1 a~1klamakhr. T1pk1,
tilr ~ilecilik ve ba~ka insanlar1 sevmek boylesi bir yararhhk her ne kadar bililn-
suretiyle ula~abilir. Maddenin ve bede- lerin temel amac1 olmasa da, bilimlere
nin kotiiliiklerine kar~1 din yardun1yla ili~kin bilginin ~u ya da bu ~ekilde ya-
ayakta kalabilen ruh, oliince Adil Yarg1~ rarb olmasa gibi, manh~a ili~ldn bilgi
taraf1ndan yarg•landlktan sonra ya cen- de, ayn1 zamanda, insan1n ula~bg1 so-
nete gider ya d a maddeye donil~erek nu~lan kontrol etmesinde ona yard1mo
silrekli bir mutsuzlukla belirlenir. olabilir.
570 manhk
manhk (Yun. logike; ing. logic; Fr. logique; manhk~a empirizm [lng. logical empin'cism;
AI. logike]. 1 Geni~ anlam1 ic;inde, onci.il Fr. enrpirisnre logique; AI. logischer enJpris-
ya da onci.illerden bir sonuca giden akll- urus]. Viyana <;evresinin onde gelen baz1
yi.iri.itmenin yap1s1yla ilkelerini konu filozoflannan, ome~in ba~ta Rudolph
alan bilim dah. Di.izgi.in di.i~i.inme, Camap'1n, Hitler·in Almanya'da iktidan
do~nt di.i~i.inme kurallaruun ve fonnla- ele ge9rmesiyle birlikte, Amerika'ya g~
nnln bilgisi. Bir ~eyin ba~ka bir ~eyden etmelerinden sonra, ozellikle A. B. o:de
c;1kh~1 ya da ba~ka bir ~eyin son ucu ol- mantlk~1 pozitivizmin yerini alan, Viya-
du~u ba~1ntllar1 inceleyen formel disip~ na <;evresinin mantakc;1 pozitivlzmini
lin. si.irdunnekle birlikte, onda baz1 de~i~ik
Soz konusu olan, konu ahnan akllyi.i- likJere giden felsefe akuru.
ri.ihne ti.iriine gore, farkl1 manhklardan Bu akam, felsefi ve bilimsel problemle-
soz edilebilir. Buna gore, ti.imdengelim- rin ~ozumi.inde, modem manbksal ana-
sel akllyi.iri.itmeyi konu alan manh~a lizlerden yararlanmak gerekti~ini; zira
dediiktifi ti.imevanmsal akalyi.irutmeyi felsefenin geleneksel problemlerinin, bi-
konu alan manh~a tUmevarrmsal, pratik limin konu ald1~1 olgusal problemler ve
akdyi.iri.itmeye dayanan manta~a ise de- felsefenin ele ald1~ ka vram analizi ve
ontik mantrk ad1 verilir. metodolojiyle ilgili problemler olarak
2 Manhk daha dar bir ~er~eve i9nde, iki ba~hk albnda toplanabilece~ini; bu
~akanm ya da dedi.iktif akllyi.iri.itmenin Slnlflamanm d1~1nda kalan ti.im prob-
ilkelerini ya da kan1tlama yontemlerini lemlerin anlamsaz olduklanru; formel
ara~tuan formel disipline kar~1hk gelir. manbk sistemlerinin ilkeleriyle ti.imeva-
Ba~ka bir deyi~le, ge~erli akllyi.iri.ibneyi nansal akllyi.iri.itmeyi deneyim yoluyla
konu alan, ge~erli akt.lyi.iri.itmenin sis- kan1tlamak imkins1z oldu~undan, em-
temle~tirilmesini ama~layan mantlk, ko- pirizmin de bir s1nan bulundu~unu,
nusunun i~eri~i de~il de, formu iizerin- (manhksal do~rular d1~mda kalan) ti.iJn
de yo~unla~h~l i~in forrnel mantrk ve onermelerin duyu verileriyle ilgili temel
felsefi mant'k olarak ikiye aynh.r. onennelere indirgenebilir oldu~unu sa-
Formel mant1~1n en onemli i~levi, ~e vunur.
~itli konulan aksiyomatize etmek, ge- mant1k~1 pozitivizm [tng. logical positi-
~erli ~1kanm kahblan i~inde suufla· visnr; Fr. positivisme logique; AI. logischer
maktlr. Soz konusu formel manh~ 've', positit~isnrus]. Klisik tpozitiviz.min, bi-
'ya da', 'ise' gibi eklemlerle birle~tirilen limsel empiri.zm ya da bilimsel poziti~
onermeleri konu alan onermeler manb- vizm olarak da bilinen, 20. yi.izylldaki
~lyla, farkl1 onenne ti.irleri aras1nda bir devamma veri len ad. Temsilci~ini Her-
ay1nm yapan yi.iklemler manh~1ndan bert Feigl, Philipp Frank, Moritz Schi-
olu~urken, felsefi mantak forme} man- lick, Rudolph Camap ve A. J. Ayer gibi
hkta gec;en kavramlan analiz eder. filozoflann yaptt~1 mantak~1 pozitiviz-
Ote yandan, manh~m do~as1 ve kapsa- min belli ba~h tav1r, tez ve gori.i~leri
mlnl ele alan felsefe dahna mantrk felsefe- ~tsyle s1ralanabilir:
si ad1 verilir. Buna gore, manhk felsefesi Bir ti.imce ya da onermenin bili~sel ya
1nanb~1n mahiyetini, onun bilgiyle olan da bilgisel bir anlama sahip olup olma-
ili~kisini, manhk ile da~ di.inya arasln- dl~lnl belirlemede temel olc;i.it olarak
daki ili~kiyi ara~hr1r. Manh~1n akdyi.i- tdo~rulanabilirlik ilkesi benimsenmeli·
ri.itmeleri konu ald1~1 kabul edildi~in dir. Buna gore, bir tUmce ya da onenne·
de, argi.imanlann unsurlanru tarh~an, nin bili~sel anlam1, o ti.imce ya da tsner-
akalyi.iri.itmede onci.illerin sonucu des- menin do~rulanabilir olmasma ba~hd1r . .
tekledi~ne kimin karar verdi~i proble- Bir ti.imce ya da onenne, en azandan ilke
mi i.izerinde duran manhk felsefesi, yine olarak empirik yoldan do~rulanabilirse
manh~ln semantikten nas1l farkhla~ta~ e~er, anlamh, aksi takdirde anlamslz-
~1n1 ortaya koyar. dar.
manhk~r pozirivizm 571
Bir tincnneniP. ba~ka bir onerme ya da le~tirilen ~1g1r ac;1c1 ~ah~malann belir-
onermelerden, me~ru olarak yalmzca ledigi devrim.
diger onerme ya da onermeler onu if~di Buna gore, manttg1 kuran Aristote-
li zaman ~1karsanabildigi ya da turetile- les'in, ge~erli tas1mlan smtflamasmdan,
bildigi i~in, ic;enne ve manb.ksal c;lkarsa- dogruluk ve c;1kanmla ilgili gorti~tin
nabilirlik ya da tiiretilebilirlik ger~ekte den sonra, manhkta bu temel tizerine
baghla~tk terimlerdir, zira belirli sonu~ uzun ytllar boyunca hemen hi~bir ~ey
lann, belirli onctillerden c;tkarsanabilir, eklenmemi~; 17. yiizy1lda tleibniz'in
ya da ttiretilebilir oldugunu soylemek, kaydettigi suurh ilerlemeyle, ondoku-
bu onctillerin bu sonu~lan i~erdigini soy- zuncu yuzy1lda tHegel'in yazdtgt, for-
lemekle e~degerdir. mel olarak gec;ersiz olan argtimanlardan
Ote yandan manttksal i~erme anlam olu~an Manhk kitabtyla, daha sonra da
konusuyla da ~ok yakmdan ili~kilidir. J. S. tMill'in mant1ga yonelik empirist
Buna gore, dilin gtindelik, normal kul- bir yakla~umyla belirlenen smah katkl-
lammt i~inde, anlamla ic;enne arasmda- lann ardmdan, 19. ytizytlm sonunda,
ki aytnm bir kavranun a~tk anlamtyla tFrege ve tRussell'm matematiksel dti-
daha az a~tk anlamt arasmda yaptlan ~tincenin temellerine ili~kin ~ah~mala
ayrnma kar~tltk gelir. Bu, her durum- nyla birlikte, belli bir devrim donemine
da, bir insanm soyledigi ~eyle, onun girilmi~; filozoflann, onemli olamn gon-
anlatmak istedigi ya da ima ettigi ~ey derim, referans oldugunu gormelerinin,
arasmda bir aymm yapma tarz1m1za manttgm dti~unceler arasmdaki ili~ki
kar~tltk gelmektedir. Anlamla i~enne leri degil de, dille dtinya arasmdaki il~~
arasmdaki farkhhk, yalmzca bir derece kiyi betimledigini anlamalanrun sonucu
farkhhgtdtr, ve bir ttimcenin (dogru- olarak, mant1k alamnda ger~ek bir dev-
dan) anlammm tam olarak hangi nokta- rim ya~anmt~hr.
da bitip, onun (dolayh olarak) anlatmak Maoizm [ing. Maoism; Fr. Maoisme].
istedigi ~eyin nerede ba~ladtgmt tam ~in'in eski komtinist diktatorti Mao Ze-
olarak belirlemek, her zaman kolay de- dung'un dti~tince ve uygulamalann-
gildir. Manhksal problem amac1 a~tsm dan meydana gelen siyasi ogreti.
dan aymm, ~ok btiytik bir onem ta~l Maoizm, temelde Marks'm, Lenin ve
maz, ve i~enne terimi, hem ttimcelerin Trotsky'nin dti~tincelerinden derlen-
daha a~1k, dogrudan anlamlanm, hem mi~ fikirlerin ~in'e ozgti ko~ullara uy-
de daha az a~1k, dolayh anlamlanm gulanmasmm sonucu olan Marksist bir
kapsayacak ~ekilde, ku~attct ve geni~ gorti~ttir. Bu ogretinin baglmSIZ felsefi
kapsamh bir bi~imde kullamhr. bir degeri olmadtktan ba~ka, Marksist
manbksal paradoks [lng. logical paradox; ogretiye yapbgl ciddi bir katkl da yok-
Fr. paradore logique). Her ikisi de saglam tur. Gtintimtizde arhk ~in'in resmi
karutlara dayamr gortinen iki kar~1 t ya siyasi ideolojisi olmaktan ~tkan Mao-
da ~eli~ik onenneden meydana gelen izm, Fransa'da, kimi Latin :Amerika til-
paradoksa; iki makul aktlytirtitmenin keleri ve Kambo~ya'da bazt azmhk gl)-
kar~tt ya da ~eli~ik gortinen sonu~lara ~ist gruplann baglandtgt bir ideoloji
gottinnesi durwnwta; manhk kurallan- olarak varhgmt stirdtirmektedir.
ru yanh~ bir bi~imde kullanmanm ya da Marburg Okulu [ing. Marbourg School;
uygulamamn, mant1k kurallaruu ihlal ing. Ecole de Marbourg]. Kant'tn felsefe-
etmenin sonucu olan, manhk kurallan- sinden yola c;tkan ve Alman dti~tintirti
ntn belli bir d uruma uygulanamamasm- H. Cohen tarafmdan kurulup, P. Na-
dan kaynaklanan paradoksa verilen ad. torp ve E. tCassirer tarafmdan destek-
manhkta devrim [Fr. revolution in the lenen, geli~tirilen felsefe okulu.
logic; Fr. revolution en logique). Manhk Adt ge~en her ti~ dti~tintir de, kesin
alamnda 19. ytizytlm !'onunda ger~ek- bilgideki a priori ve manhksal ogenin
574 Marcel, Gabriel
one1nini vurgula1 n1~tu·. Ozellikle Cohen ierle bagda~hnla bilecegini one sur-
ve Natorp, tpsikolojizme kesin olarak mi.i~ti.ir. 0, ya~am1n ger-;ek amac1run
kar~1 -;1km1~ ve Kanfla Platon felsefesi- bir yandan insanlar, ote yandan da in-
nin olu~turdugu temel uzerinde, saf du- sanla Tann arasmdaki i-;tenlikli ileti~im
~unceye dayanan bir sistem kurmaya oldugunu iddia etmi~, fakat bu ileti~i
-;ah~1n1~lard1r. Buna gore, Marburg min bireylerin biricikligine dayarup, on-
Oku1u filozoflan, estelik. ahlak, bilgi ve lann ozgurlugunu korumas1 gerektigini
hukuk alan1nda, manhksal ve a priori savunmu~tur.
ogeyi, bu alanlann temeli olarak gor- Marcuse, Herberl 1898-1970 ydlan ara-
mii~lerdir. Sinda ya~arru~ olan Alman asalh unli.i
Okulun ozgun bir goru~i.i, tarih konu- Amerikan du~unur.
sunda ortaya -;1kar. Buna gore, Marbo- Frankfurt Okulu mensuplanndan biri
urg Okulu tarih konusuna ahlaki bir olan Marcuse, Marksist teoriyi 1920.den
a-;1dan yakla~arak, kendisine ozgu bir ba~layarak degi~en tarihsel ko~ullarla
sosyaliz1n goru~u geli~tirmi~tir. Tarih uyumlu hale getirmenin mi.icadelesini
kavra1ruru, akhn insanhk idesini ger- vermi~tir. Bu ama-;la, ele~tirel Marksiz-
-;ekle~tirmekten olu~an goreviyle ta- min kendi versiyonunu one suren ve
rumlayan Marbourg Okuluna gore, sos· 1960'h ydlardan ba~layarak uluslarara-
yalizm, tarihi zorunlu yasalar alhnda Sl bir un kazanan Marcuse, Amerika
ve kendiliginden ger-;ekle~ecek ama-;la· Birle~ik Devletleriyle Avrupa'daki yeni
ra yonelmi~ bir sure-; olarak degil de, sol hareketin destek-;isi ve savun ucusu
ozgi.irluge ve e~itlik-;i bir di.izene ula~ olmu~tur.
ma -;abalan olarak anla~•lmahd1r. Bu 0, 1928 ydmda yayunlanan ilk makale-
nedenJe, tarihin ozu i.iretim ve gu-; iii~· sinde, fenomenoloji, varolu~-;uluk ve
kileri degil de, ozgiir insan akhnul Marksizmin bir sentezini yapm1~br.
urunleri olan ahlaki ilkelerdir. 1933 y1lmda, Marks'm Okonomischephilo-
Marcel, Gabriel. 1889-1973 ylllan arasln- sophJ·sche Manuskriple [Ekonomi ve Felse-
da ya~am1~ olan varolu~~ Frans1z filo- fe Yaz1lan] adh kitabm1 tan1tan Marcu-
zof. Temel eserleri: Existence et Objecti- se, boylelikle Marksizmin gen-; Marks·1n
vit~ [Varolu~ ve Nesnellik], E.tre et Avoir du~unceleri ve eserlerinin bak1~ a-;•s•y-
[Varve Sahip Olmak], Du Refus a l'lnvo- la yeniden yorumlanmas1 yolun u a-;-
cation [Yads1madan Yakan~a], La ml~tlr.
Mltaphysique de Royce [Royce'un Metafi- 1934 y•lmda, Nazi zulmilnden ka-;arak,
zigi]. Amerika Birle~ik Devletlerfne go-; eden
Ger-;ek olaru rasyonel olanla, yani oz· Marcuse, burada ilk buyi.ik eseri olan
lerle ya da degerlerle ozde~le~tirdigine, Reason and Revolution [AkLl ve Dev-
~eyleri saf nesnelere doni.i~turdugune rim ]'u yazrru~ ve modem to plum kura-
inand1g1 ve varolu~u, -;eli~ik old ugu mlnin dogu~unu incelemi~tir. 1955 y•-
gerek-;esiyle, inkar etti~ne inand1~ ide- hnda yay1nlanan E.ros and Civilisation
alizme kar~• -;1kan Marcel, inane1n one- [Eros ve Uygarhk] adb eserinde, o,
mini vurgulam1~ ve tHeidegger gibi, +Marks ve tFreud'un bir sentezini yap-
insanf tecrubenin ontolojik ag1rhg1n1 ar- rna~ ve bask1a olmayan bir toplumun
taya c;•karmaya -;ah~ml~hr. anahatlanru -;i.zmeye -;ah~m1~t1r. 1958
Ayn• varolu~-;u gelenek i-;inde yer y1hnda yay1nlanan Soviet Marxism [Sov-
alan tSartre'•n ahlak goru~uyle insan yet Marksizmi] adh eseriyle, 1964 y•hn-
ruhunun dunyada yalruz oldugu inan- da yay1nlanan Otle Dimensional Man
Cinl ele~tiren Marcel, varolu~-;ulugun [Tek Boyutlu lnsan] adh eserinde, hem
Tann di.i~uncesiyle uyu~maz olmad1- Bah kapitalizmini ya da ileri kapital:ist
g1n1, tvarolu~-;ulugun Hristiyan Hgreti- toplumlan ve hem de komunist tot-lum-
Marks, Karl 575
Ona gore, ·~~iyle i~~inin aras1ndaki ~a klllla~tltmak yerine, onlan birbirlerin-
tl~tnanin nedeni de, bu arh deterdir. den uzakla~hnr. lnsan toplu1nu insan1n
Bu dun.un, i~~ide kapitaliste kar~a nef- kendisi i~in da yaruhnaz hale getinni~
ret ve dii~manhk uyanduu. <;unkii, tir. Burada ahlak yoktur. Ahlak, Marks'a
Marks'a gore, zenginliti yaratan i~~idir, gore, kapitalist toplumun y1kth~1ndan
fakat i~~i iirettiti zenginlikle oranhh bir sonra ancak, yeniden kurulacaktar.
kar~ll1k alatnamakta, onun iirettiti arh Marksist sosyoloji [ing. Marxist sociology;
deter kar olarak patronun cebine git- Fr. sociologie Ultlr xiste]. Marks'm oluaniin-
Inektedir. Marks"a gore, i~te bundan do- den sonra, 20. yiizydda ortaya ~tkan ve
layi, bu geli~me siirecinde, i~~i ve i~ve Marks'm toplum teorisini koruyarak onu
rende kar~at ~1karlar soz konusu olur. giiniimiiz ko~ullanna uyarlayan sosyolo-
Kapitalist olabilditince ~ok arb deter ji anlayr~1.
iirehnek, iiriinlerini olabilditince paha- Buna gore, Marksist toplum teorisyen-
hya satmak ve emete odediti iicreti de leri, kapitalizmin ~okii~ii veya s1ruf sa-
olabilditince dii~iirmek ister. Buna kar- va~uun keskinl~mesiyle ilgili hi~bir
~In i~~i de, olabilditince ~ok iicret elde gosterge bulunmad1t1 i~in, bir yandan
ebnek.. maHan da ucuza almak ister. Marks'm ~emas1n1n ya da temel tezleri-
Karl Marks, kapitalizme ili~kin bu ana- nin gozden ge~irilmesi gerektitini sa vu-
lizinde, kapitalist sistemi yalnizca somii- nurken, bir yandan da sermaye ile emek
riiden dolay1 detil, fakat ba~ka ahlaki arasrndaki ~all~ma dii~iincesini ~atda~
gerek~elerle de mahkiim eder. Ona gore, kapitalizmin ko~ullarma uyarlamaya ~a
kapitalizm sadece kotii ve ~ yarama- h~mi~lardu. Politik analizlerinde, dev-
yan iktisadi bir sistem olmakla kalmaz, letin egemen s1n1f1n araa oldutu gorii-
fakat o insanlar aras1nda ahlaks1zca ili~ ~iinden belli ol~iiler i~inde vazge~en
kilerin dotu~una yol a~ar. Bunun nede- Marksist sosyologlar, ekonomi alanmda,
ni ise, ~1kar sava~1, kar miicadelesidir. Marks'an kendisinden farkh olarak, kapi-
lnsanlar, Marks'a gore, zengin olmak talizmin tekelci evresi iizerinde yotun-
i~in, birbirlerini ezer ve adeta yerler. la~mi~lardu.
Toplum bir orman haline gelir ve i~te bu genel ~er~eve i~inde, Marksist
rekabet en belirleyici ote olup ~akar. felsefeyle tMarksizmin yonteminden
Bu durum, Marks'a gore, trajik bir so- yararlanmay1 siirdiiren Marksist sosyo-
nucun varht1na i~aret etmektedir. So- loji, tideoloji terlmini analiz etme i~ine
nucun trajik olmas1run nedeni, kapita- ~ok biiyiik bir za1nan ve enerji ayum1~
lizmin insanm ya~am1n1 geli~tirebilme ve kapitalizmin varhtaru siirdiirmesi·
gil~ ve yetenetine sahip olmas1d1r. Bu- nin, biiyiik o(~iide egemen Slrufln ideo-
nunla birlikte, o teknolojiyi kottiye kul- Jojik kontroliiniin sonucu oldutunu one
lanlr, ~ocuklan ~ah~hru ve k.Jsacas1 siirmii~tiir.
mutsuzluk iiretir. Marks, modem kapi- Marksizm [ing. Marxism; Fr. Marxisme;
talist toplumun yalruzca teknolojiye Alrn. Marxisnrus]. Alman dii~iiniiri.i Karl
deter vennekle kalmayrp, teknoloji ta- Marks ve onun Friedrich Engels Karl Ka-
raf 1ndan iiretilen nesnelere taplltuu da ustky, Vladimir ilyi~ Lenir\ Rosa Luxem-
soyler. Modern kapitalist toplumda, in- burg, Gyorgy L~cz, Karl Kosch, Anto-
sanlara gosterihnesi gereken sayga, ve- nio Gramsci ve Louis Althusser gibi 20.
rilmesi gereken deter, teknolojiye ve yiizyudaki sad1k izleyicileri taraf1ndan
teknoloji tarahndan iiretilen nesnelere geli~tirilmi~ olan ekonomik, siyasi teo-
verilir. Bu ise, ger~ek bir feti~izmdir. in- riyle toplum kuramma verilen ad.
sanlar birbirlerini deteri olmayan maki- Marksizm her~eyden once, varolan ve
na ya da ara~lar olarak gori.irler. Buna ge~mi~te varolmu~ olan toplumlara
kar~1n, makinalar da tannla~hnhr. Ka- ili~kin bir analiz ve a~1klamadan, ozel-
pitalist toplum, insanlan birbirlerine ya- likle de kapitalist topluma yonelik bir
578 Marksizmin ele~tirisi
maiemaliksel [Os. riyazi; ing. matlzemati- Maupertius, Pierre Louis. Franstz Ay-
cal; Fr. malh~matique; AI. matematische] 1 dmlanmasmm 1698-1759 ytllan arasm-
Materna tikle, ol~me ve hesapla ilgili da ya~am1~ olan iinlii dii~iiniirii.
olan, 2 matemati~in nesnelerinin ozel- S1k1 bir bilimci olup, bilime ve ilerleme
likledne haiz bulunan, ve 3 soyut ve filcrine yo~un bir ba~hhk sergileyen
ideal olan, 4 nihayet, hpkt matematiksel Maupertius, Newton biliminin, ozellikle
bilgi gibi, kesin, sa~lam, pekin, ku~ku de yer~ekimi yasastrun savunuculu~u
gotiirmez olan i~in kullarulan stfat. nu yapmt~tlr. Bilgi alamndaki gori.i~leri
Nitekim, antik Yunan felsefesinde, bak1mmdan empirist, hatta pozitivist
maddi bir bak1~ a~ISI sergileyen i yonya bir gorii~i.i benimseyen filozof, bizim
filozoflarmdan sonra, formu on plana~~ fizik biliminde fenomenler alanmda kal-
kartan Phytagoras.;llann, saymm varbk- dt~lmiZI soylemi~tir. Ona gore, mekani-
lann arkesi oldu~unu dile getiren ve va- ~in temel kavramJan duyum yoluyla
rolan her~eyi bir saytsmdan, birimden a~klanabilir. Nitekim, Maupertius, ma-
tiireten kozmolojilerine, bu ba~lamda tematiksel ve mekanik ilkelerde saz ko-
matematiksel atomculuk adt verilmi~tir. nusu olan zorun1u ba~lanttrun bile, salt
Buna mukabil, sembolik manhk, mate- .;a~n~1m ve ah~kanhk aracth~tyla at;Jk-
mati~e ili~kin manttksal analiz mate-
lanabilecegini one si.inni.i~tiir.
matiksel manbk diye tarumlamr. Bilimci ve deneyci bir bak1~ a~ISI be-
materia prima. Orta.;a~ Skolastik filozof- nimseyen Maupertius, bununla birlikte,
lanmn, t Aristoteles'in, her ti.irli.i form- kah bir tmaddecilikten uzak durmu~
dan ayn olarak, kendi ba~ma varolama- ve do~aya ili~kin olarak teleolojik bir
yan. formdan ancak manhksal olarak
anlayt~m savunuculu~unu yapmt~hr.
aytrd edilebilen, ve bir soyutlama olan
0, bu .;er.;eve i.;inde, do~ada ortaya
ilk maddesine veridikleri ad.
~1kan teleolojik sistemin bilgisi mutlak
mathesis universalis. Evrensel matema-
olan bir Tann'run eseri oldu~unu a.;tk-
tik teorisi. Biiyi.ik bir a.;tklama gi.iciine
sahip oldu~una inamlan genel manhk- hkla gosterdi~ini soylemi~tir.
sal-matematiksel teori tasaruru. Ba~ta mauetike. O'nJi.i Yunan filozofu Sokra-
tLeibniz olmak iizere, bir.;ok 17. yi.izyll tes'in ilk bakl~ta olumsuz bir o~retim
yontemiymi~ gibi gori.inen do~urtma
filozofu, sonu~suz tart1~ma ve metafi-
ziksel speki.ilasyonu ortadan kalduaca- ya da o~retim yontemi.
~ma inandtklan bu ti.ir bir teorinin ge-
Ger.;ek o~retim faaliyetinirt, sanki bilgi
li~tirilebilece~ine inanmt~tl. temas yoluyla dolu bir kaptan bo~ bir
Maturidilik. 852-944 ytllan arasmda ya- kaba damla damla akttdabilen bir ~ey
~amt~ olan lmam Maturidr tarahndan mi~ gibi, bilginin 6~retmenin ~abastyla
kurulmu~ olan itikadi mezheb. bir ba~kasmm ruhuna damla damla
imamn lslamm temeli oldu~unu ve akltmak, o~rendnin zihninde yoktan
aktldan once geldi~ini, evrende bulunan varehnek olmadt~tru savunan Sokrates,
bi.iti.in varhk ti.irlerinin Tann tarahndan felsefi tarh~malannda, bpkt bir ebe
yarahldt~ml savunan Maturidilik, bu- gibi, o~renciye kendinden bir bilgi ak-
nunla birlikte dinin gere~i gibi anla~lla tarmaml~, yalmzca o~rencide zaten va-
bilmesi i~in, Kur'an ve si.innete ek o!arak, rolam gi.in 1~1~ma .;tkarrnaya .;ah~m1~,
aklm da gerekli oldu~unu dile getirir. o~rencilerin kendilerine gebe kaldt~l
Buna gore, Maturidilik, insanlara Pey- di.i~iinceleri do~urmas1 i~in yardtm et-
gamberin hi~ gonderilmemi~ olmas1 mi~tir.
durumunda bile, bizim Tann'yt aktl yo- C~retmenin bilgiyi veren kimse, ya da
luyla bulabilece~imizi, iyiyi koti.iden bilginin nedeni olmadt~ma, yalmzca
aytrabilece~im.izi one si.innek bakmun- bilginin do~u~u i~in bir ara.; oldu~una,
dan tE~arilikten farkbhk gosterir. e~itim ve o~retimin, o~retmen tarafm-
582 mauvaise foi
dan birtakun 1nahln1at ve bilgilerin o~ maya. Ger~ek varh~1 tBrahmanla ozde~
renciye aktanlmas1 olmadi~U\a inanan le~tiren ve Brahman1n da bizim i~imiz
+Sokrates, do~urtma yontemiyle, once deki Atman oldug"unu savunan, evrenin
o~rencinin bilgiye duydu~u ihtiyaan anlamlrun, oziiniin kendi oziimiiziin
far k1na vannas1n1 sa~lam1~, onu ara~ derinliklerinde olup, bu anlama oziiJnii-
hnnaya sevkebni~; o~renciye, kendisi- ze dalarak ula~abildi~ilnizi, d1~ ger~ek
ne ait bir bilgiye ula~mas1 i~in, uygun li~in bilinmesinin pek bir onemi olma-
sorular Ia yardun ehni~ ve ortaya ~lkan dl~uu savunan Brahmanizmin, nesneler
bilgiyi O~rencinin kendisine 1nal edebil- dunyas1, ve bu dtinyan1n yanllho bilgi-
mesi ic;in de, yine sorulanyla, o~renci si i~in kulland1~1 terim.
nin bilgisinin hesab1n1 vennesine, on u Hintli bilgeye gore, mekan ve zaman
argiimanla savunabilir hale gelmesine i~indeki nesneler dunyas1 yan1ltlc1 bir
yard1mc1 olmu~tur. goriintiidiir, dii~tiir, mayad1r; d1~ ger-
mauvaise foi [1ng. ba!l faith]. Sartre'1n va- ~ekli~e ili~kin bilgi de ger~ek bir bilgi
rolu~~u felsefesinin en temel kavramla- olmay1p, yandtlc• bir bilgidir. Buna
nndan biri olarak kotii ni yet. I<i~inin gore, varh~m pek ~ok bi~imlerde goriil-
kendisini, de~i~meyece~i d ii~iin iilen mesi mayad1r.
kendi ki~isel karakteri, ama ozellikle de mazotizm [tng. masochism; Fr. mosaschis-
kendi d1~1ndaki ko~ullar taraflndan be- nte; AI. masochism us]. I<i~inin cinsel do-
lirlenmi~ ve dolay1siyla da ozgiirliikten yuma, salt 1shrap ~ekerek, kendisine
yoksun biri olarak gormesi durumu. eziyet ederek veya kendisini onur k1no
Varolu~umuzun, bizim hayatlaruntzt bir k1nC1 duruma dii~iirmek suretiyle
ve de~erlerimizi yaratmada ozgur olma- ula~abilmesinden olu~an sapk1nhk.
rruz anlam1nda, oziimiizii belirledi~ini Mazo~izm biraz daha gene) olarak, ki·
savunan Sartre, ki~in.in kendisinin gele- ~inin kendisini iizmekten, hlrpalamak-
nekler, ba~ka insanlann dii~iinceleri ya tan veya hupalanmas1na izin vermekten
da ilahi irade taraflndan kurulmas1na haz ahna durumunu ifade etmek i~in
ya da belirlenmesine izin vererek, oz- kullaruhr.
giirlii~iinii inkar etmesinin, ozgiirlii- Me Taggart, J. E. 1866-1925 y11lan aras1n·
g"iinden vazgec;mesinin, ki~inin kendisi- da ya~am1~ · ve Hegel'in etkisi alhnda
ne yalan soylemesinden, kendisiyle ilgili kalm1~ ingiliz idealist dii~iiniirii.
ger~ekJeri bizzat kendisinden nafile bir l~giidiisel olarak inand1~1rruz ~yler
~abayla gizle1nesinden ba~ka hi~bir ~ey i~in sa~lam ve ge~erli nedenler bulmak
olmadi~~~, bunun ki~inin sorumluluk- gerekti~ini, inan~lan metaiWksel akdyii-
tan, insan olma sorumlulu~undan vaz- riitmeyle desteklemek durumunda oldu-
ge~mesiyle e:$anlamh oldu~unu sayler. ~umuzu one siiren Me Taggart'e gore,
Czgiirliig"iin, sahip olunacak bir ~ey geleneksel teoloji felsefi ele~tiriye kaldi-
den ~ok, m~akkat ve zorlukla hayata ramaz; insan dini tavnnda hakh ka.hna-
ge~irilecek bir ~ey oldu~nu, insan1n maz.
katlanmak durumunda oldu~u bu du- Bundan dolay1, dini tavn, bizimle
rumun, onda tasa ve endi~e yarath~1n1 evren aras1nda bir uyum bulundu~u
soyleyen Sartre'a gore, bu durum insan- inanc1n1 hakh k1lacak bir metafizik ge-
lan, eylemlerinin, ozgiirce ve bilin~li li~tirmeye ~ah~an Me Taggart'a gore,
olarak se~ilmi~ eylemler de~il de, ken- evren tinden meydana gelmelidir; ikin-
dilerinin d1~mdaki nedenlerin sonucu ci olarak, tin oliimsiiz olmah ve temel
olup, belirlenmi~ oldu~unu soylemeye, bile~eni olarak, a~k.I i~ermelidir. Ve ni-
onlann sorumluluk almaktan ka9JUI1a- hayet, evren bir biitiin olarak iyi olmah
lanna yol a~ar. Sartre'a gore, kotii niyet ya da yetkin bir iyilik haline do~ru ge-
tken~ini aldatmaya i~ermektedir. li~me lidir.
medinetii'l cilhile 583
medinetii'l cahile. Devlet anlay1~mda, in- kap ya da hazne olarak yorumlayan go-
sanlann, dogal ihtiyat;lanrun etkisiyle, rti~e gore, mekan, it;ine bir ~eyler yer·
iyi ya da kotii bir insarun ba~kanhgt al- le~tirilinceye kadar bo~ olan bir kap
tlnda bir araya gelerek ~ehirleri ya da olarak varolur. 0, iPne bir ~ey konsun
devletleri olu~turduklarmt soyleyen ya da konmasm, varolan bir ~eydir. Bu
Farabfnin, ideal degil de, gerc;ek devleti- t;ert;eve it;inde, bazt dti~tintirler, kap ya
ne, erdemsiz toplumuna verilen ad. da hazne olarak mekarun sonsuz oldu-
Boyle bir toplum, ba~mdaki htikiim· gunu, yani dt~ smulan bulunmadtgmt
darm kotti bir yonetici oldugu, istibdat, soylerken, diger baz1lan mekarun sonlu
sefahat ve tutkunun htiktim stirdugu, oldugunu savunmu~lardtr.
erdemi hit; tammayan bir toplumdur. b) Bagmttsal mekan gorti~ti ise,
Farabi'ye gore, o onceden iyi iken, son- mekarun. yalruzca, birlikte varolan ~eyler
radan bozulmu~ bir toplum olabilir. arasmdaki, dt~al bir bagmn oldugunu
Ote yandan, tFarabi'de medinetii 'I cahi- soyler. Buna gore, mekan, aralannda hit;-
le'nin ztddt olan erdemli topluma, yo- bir ~ey olmad1g1 zaman, varolanlar ara-
neticisi bilge ve iyi, yurtta~lart erdemli smdaki ~eydir. $eyler varoldugu zaman,
olan topluma medinetu 'I fa.z.•la ad1 veri· mekan da onlar arasmda varolur, fakat
lir. Onun siyaset felsefesinde, gerc;ek ~eyler varolmadtgl zaman, aralanndaki
mutluluk, bir ttir aydmlar aristokrasisi mekandan da 50z edilemez.
tarafmdan yonetilen soz konusu ideal c) Oc;unru ve sonuncu mekan gorti~ti,
toplumda gert;ekle~ir. mekaru On plaru ..tkartan, 'kap olarak
Megara Okulu [ing. Megaric School; Fr. mekan' gorii~tiyle, ~eyleri on plana t;t-
Ecole dt Megare]. Sokrates'in ilk ogrenci- kartan 'bagmtJsal mekan' gorti~tintin
lerinden biri olan Megarah Eukleides'in bir sentezini yaparak, mekan ve ~eylerin
kurmu~ oldugu felsefe okulu. birbirlerini tamamladtguu one stiren
Sokrates'ten once tPannenides'in felse- 't;ok yonlti mekan' ~orti~tidtir.
fesiyle de tam~mt~ olan Eukleides, Elea Dti~iince tarihinde soz konusu olan
Okulu'nun gorti~leriyle, tSokrates'in mek!n teorileri, bu struflama t~tgmda
ahlak anlayt~mm bir sentezini yapma- ~oyle sxralanabilir: 1 'Varllk vard1r, yok-
ya t;ah~ml~hr. 0, erdemin bir oldugu- luk var degildir' deyi~iyle tin kazanan
nu savunmu~ ve dolu, stirekli, cisimsel, tParmenides'e gore, mekan varolmayan
ezeli-ebedi bir btitiin olarak tasarlanan bir ~ey, mutlak bir yokluktur. 2 Elea
Biri iyiye e~itlemi~tir. Okulunun bo~lugu inkar etmesinin ar-
Okulun felsefesi daha sonra, Eubili- dmdan, temel gert;eklik olarak atomlart
des'in etkisi alhnda, bir gorii~ ya da one stiren atomculara gore, mekan,
tezi sat;maya indirgeme yoluyla .. tirtit- atomlar arasmda varohir ve it;inde atom-
mek tizere tasarlarum~ akdytiriitme ya larm hareket ettigi bo~lukla ozd~tir.
da argtimanlara dayanan bir ttir eristi- 3 Mekan kavramuu dokunma ve gorme
ge bagh kalarak geli~mi~tir. Okulun duyusu aracthg1yla kazandtgtnuzl soy-
diger dti~tintirleri Diodoros Kronos'la, leyen tLocke ise empirist bir mekan go-
Megarah Stilpon'dur. rii~ti geli~tirmi~tir. 4 Onun empirist ·
mekan [ing. space; Fr. espaa; Al. raum]. Va- gorti~tintin kar~tsmda, mekan kavra-
rolanlann it;inde yer ald1g1, tum suurh mma rasyonel bir analizle ula~an Des-
btiytikltikleri it;ine. alan u~uz bucaksiZ cartes'm mekan gorti~ti bulunur. 0
biiytikltik. Bo~luk,'hit;lik durumu. Strur- mekam maddeyle ozde~le~tirirken, bir
SIZ ortam, sonsuz btiytik kap ya da mekirun gerc;ekte, o mekam i~gal eden
hazne. Ot; boyuh1, yani eni, boyu ve de- cisimden aynlmadtgml soylemi~tir.
rinligi olan hacim. Yer kaplama. Ba~ka bir deyi~le, bo~ mekanm varol·
Mekan konusunda tit; temel yakla~tm mad1guu savunan tDescartes'a gore,
dan soz edilebilir. Bunlardan a) mekam mekan maddi tozden ya da maddeden
384 mekanik
ba~ka bir ~ey degildir. <::unkti mekan nematik ve hareketin nedenlerini kuv-
i~gal eden bir ~ey yer kaplayan maddi vetler, nesneler arasandaki kar~ahkl1 et-
bir ~eydir; yer kaplama ise, tnekandtr. kile~imler aracdagayla at;aklayan dina-
5 Newton ise, 1nekaru yaln1zca bir kap mikdiye ikiye aynhr.
degil, fa kat m utlak bir kap olarak gor- mekanik maddecilik. [tng. mechanical
lnti~ttir. Mutlak mekan, ona gore, kendi rnaterialisnz; Fr. 1nateri.alisrue mecaniqe; AI.
dogasJ it;inde, da~sal herhangi bir ~yle mechanisclz n1aterialismus]. Evrenin, ale-
ili~kisi ohnaksaZln, ayru ve hareketsiz min btiyuk bir makine oldugunu ve
kahr. Mekarun it;eriginden bag1ms1z ola- part;alaruun birbirleri tizerindeki meka-
rak, zorunlu ve sonsuz oldugunu ifade nik etkileriy]e at;Jklanabilecegini savu-
eden Newton'a gore, mekan tilin diger nan, tum fenomenlerin maddenin Jneka-
vadaklann ko~ulu olan zorunlu yap1d1r. nik hareketlerinin sonucu olduklanru,
6 Newton'un mut]ak mekan anlay1~1na maddi nesnelerin birbirlerini yalruzca
ta1n kar~1t bir gorti~ olarak, baganhsal dogrudan bir mekanik etki ya da temas
1nekan anlaya~Jnl geli~tiren ve mekarun yoluyla etkileycbilecegini, uzaktan etki
bir oznel bir de nesnel yaru. bir psikolo-- olmadag.n1, evrende bir amat; ya da bir-
jik, bir de ontolojik tarah oldugunu soy- takun ereksel nedenler bulunmad1g1ru
leyen tLeibniz ise, yalruzca monadlann one stiren madded gorii~.
gert;ek bir varolu~a sahip oldugu siste- Tek tozun madde oldugunu, tinsel
minde, mekarun hit;bir ~ekilde gert;ek tozun hit;bir ~ekilde varolmad1gan1 one
olmay1p manhksal bir yapun oldugunu suren goru~ olarak mekanik maddeci-
dile getirmi~tir. Dna gore, mekan ba- li.k, zihinsel fenomenlerin, yani du~un
gantdardan meydana gelen, salt goreli celerin, du ygularm bile fiziki stiret;ler
bir ~eydir. Mekan1n kendisinin manhk- oldugunu iddia eder, zihinsel fenoanen-
sal bir yapam, ideal bir ~y oldugunu leri ya beyinde ortaya t;akan belirli fiz-
one stiren filozof, bir idealist olarak, bu yolojik suret;lerle ozde~le~tirir ya da
ttirden ideallere kar~ahk gelen gert;ek onlan beyin tarahndan saklanan cisim-
bir mekana ihtiyat; olmadJgutl savun- ler olarak degerlendirir.
mu~tur. mekanizm [Os. ,zihan ikiyye; ing. nteca-
7 Felsefesinde Newton fizigini teme( .. nism; Fr. nzecanisme; AI. mechanismus,
lendinneyi ama~layan, ~eylerin kendile- mechanistische weltanschaung]. Dogal, bi-
rinin, kendinde ~eylerin bilinemeyece- yolojik ve psikolojik tum fenomenlerin,
gini, bizim ~eyleri, mekanan, algamazan son t;oztimlemede fiziki fenomenlerden
zorunlu bir formu olmasandan dolaya, ba~ka hit;bir ~ey olmad1guu ve buttin
mek4n it;indeki ~eyler olarak alglladaga- fenomenlerin yalnazca maddi degi~me
mJZI savunan tKant'1n oznel mekan an- ler ya da hareket halindeki madde ara-
laya~lna gore, mekln duyarhgan a priori cahgayla at;aklanabilecegini savunan ve
bir formudur. canh dogayla cansaz doga arasanda hit;-
8 tngiliz idealist dti~tinurti F. +Bradley bir ay&nm gozetmeyen goru~. Fiziki,
ise, mekan1n ne gert;ekligi old ugun u, kimyasal, biyolojik, ruhsal ve toplumsal
ne de gert;ekJigjn bir part;asa oldugunu tum olaylan mekanigin yasalanyla at;ak-
belirtmi~tir. Ona gore, mekan yalnazca layan, hareketlerin degi§iminin hangi
bir bag an h, s all bir gortin u~ttir. tiirden olursa olsun, her olaya at;aklamak
mekanik [Os. ilmi mi/Janik; ing. nzechanics; it;in yeterli oldugunu dile getiren ve son
Fr. nzea1nique; AI. mechanik]. Fizigin, mad- t;ozumlemede tmaddecilikle birle~en
denin hareketini konu alan dah. Kuvvet anlaya~.
ve hareketi konu alan bilim. Mekani.k, Butun fenomenlerin, bir amaca, tinsel
h12, ivme, konum, yorungenin, v. b. g., guce, zihin ya da akla ba~vurmaks1Z1n,
geometrik terimlerle tam ve dakik bir mekanik sistemleri aQ.klayan ilkelerle
bit;imde tantmlanmas1ndan olu~an ki- at;lklanabilecegini savunan anlaya~ ola-
melyorizm 585
rak 1nekaniz1n, bir biitun ya da siste~~ !an ~eyler olarak degerlendirir. Ba~ka
i~indeki ogelerin kar~lhkh etkile~imi bir deyi~le, 1nutlak, ger.;ek ve degi~mez
nin a1na~h faaliyet ya da fonksiyonlar bir ~ey olarak 1nekan, sonsuz ya da
urettigini, fakat butiinun ontalojik ala- u~suz bucaks1z bir kaphr, haznedir;
rak par~alardan once gelmedigi gibi, ayn1 ~ekilde, dagal alaylann ard1~1kh
ogeler iizerinde nedensel bir etki de g1n1 i~eren zaman da, insandan bagun-
yapmad1g1nl, butiinun -par~alanrun top- SIZ alarak varolan sonsuz bir suredir.
lammdan daha fazla hi~bir ~ey olmadl- i~te hareket, bu anutlak ve degi~mez
guu beiirtir. tDirimselctlige kar~1t bir yapllara gonderilnle a~1klanabilir.
goru~ alan 1nekanizm, canh varhklann, Bu tur bir mutlak goru~un kar~151nda,
her ne olurlarsa olsunlar, kesinlikle fizi- zaman ve mekarun mutlak degil de, go-
ka-kimyasal yasalara tabi alduklanru, reli aldugunu, nesnel degil de, oznel al-
bu durumun biyolaji ve fizyoloji tarihi dugunu ifade eden gorii~ yer ahr. Orne-
tarahndan karutland1ganl, ~unku biyo- gin, ger~ekli~n temeline, yer kaplayan,
loji ve fizyoloji tarihinin, bu alanlarda mekanda bir yer i~gal eden maddeyi
ancak fizik ve kimyan1n yontemlerinin degil de, tinsel gu~ ya da enerji birimleri
uygularunas•yla h1Zh bir ilerleme kay- olarak manadlan yerl~tiren Leibruz·de,
dedildigini a~1khkla gosterdigini ileri mutlak . mekan ortadan kalkar. Buna
stirer. gore, zaman ve mekan zihinden bag•m-
mekan-zaman [tng. spacl'-time; Fr. espace- SIZ olarak varolan tozler, ger~ek varhklat
tenrps]. Mekan1n en, boy ve derinlikten d~ de, deneye dayanan ba~hlan
olu~an u~ boyutuyla, zaman boyutun-
ifade eden mantJ.ksal yapun ya da oznel
dan meydana gelen yap1ya, mekan ve
kurgulard1r. Ayru ;.ekilde, tKant da,
zamarun birligi. tlk kez H. Minkawski
zaman ve mekan1n, d1~ dunyada nesnel
tarabndan ortaya atllan kavram, daha
bir ge~gi olan yapllar, d1~ diinyadan
sonra tEinstein taraf1ndan kendi goreli-
sayutlama yoluyla turetilen kavramlar
lik teorisiyle birle~tirilmi~tir.
degil de, a prior-i yorum formlan, oznel
Bunlardan Minkowski'ye gore, tum
fizikf ya da maddi nesneler dort bayu t- sezgiler aldugunu one surmu~tiir.
melyorizm [lng. meliorism; Fr. meliorisme;
lu yap1run bir par~as1 olarak varalur.
Fizikr hi~bir ~ey, mekan-zamandan ayn AI. nreliorismus]. Genel olarak, daha iyi-
olarak varalamaz ya da du~unulemez, cilik. Dunyan1n daha iyi alma yaluna
zira her nesnenin yalruzca eni, bayu ve girip, giderek daha uyumlu, daha yet-
derinligi degil, fakat zaman i~inde bir kin h§le geldigini; en azmdan, dunyada
suresi vard1r. Bundan dolay1, bir nesne- kotuluk olsa bile, iyiligin daha ag1r bas-
ye ili~kin tam bir a.;1klama ya da betim- hglnl; varalan evriln surecinin dunyay1
leme, tam dort koordinat verilerek orta- daha iyiye dogru goturdugunu; insana
ya kanur. du~enin, iyilik i~in ~ah~arak, bu surece
mekan-zaman felsefesi [lng. philosophy of katk1 yapmak oldugunu savunan goru~.
space·time; Fr. philosophie de l'espace-temps]. bmegin, evrim teorisini benimseyen H.
Mekan ve zaman konusunu ele alan, tSpencer tarahndan benimsenen bu an-
mekan ya da zaman uzerine felsefr yon- lay•~ suurh bir iyimserligi temsil eder.
te•nlerle spekulasyonda bulunan, goru~ Spencer·a gore, dogru eylem, her ge~en
bildiren, zaman ve mekarun fizild temel- gun daha iyiye dogru giden bir dunya-
lerini ortaya koyan felsefe dah. da, ya~anmaya deger alan bir ya~ama
Mekan ve zaman felsefesinde temel katklda bulunan eylemdir. Bununla bir-
kar~1thk mutlak tearilerle bag1nhsal }'a likte, tek ama~, ayakta kalma mucadele-
da oznel teariler arasll\dad1r. Bunlardan si olmamah, ya~am1, sure ve derinlik
mutlak goru~, tNewton'da oldugu gibi, bak1mdan zenginle~tirmenin yallann1
tmek~n ya da tzaman1 ger~ekten vara- aramahy1z.
586 Mensiyiis
smda bir orta yol bulmaya ~ah~mt~tlr. Rasyonalite krizi ise, devletin ~at1~an
Beden-ozneyle diinya arasmda diyalek- talepleri ve kar~ttla~an ~tkarlan uzla~
tik bir ili~ki kuran Merleau-Ponty'ye tlramadt~I i~in me~ruiyetini yitinnesini
gore, beden-ozne i~inde ya~ad1~1 diin- ifade eden bir me~ruiyet krizine neden
yayla ne yalmzca kar~tla~tr, ne de onu olur. Bununla birlikte, devlet farkh ~~
in~a eder veya yarahr. Beden-ozne, bir- karlan uzla~tumada ba~anya ula~usa,
taktm anlarnlar yiikletuni~ ya da kendi- bu kez i~ ahlak1 ve rekabet diirtiisii,
sinde birtak1m anlamlann somutla~m1~ toplumsal biitiinlii~ii iehlikeye sokan
oldu~u bir diinyayla kar~da~tr, fakat bir giidiilenme bunahmma yol a~acak ~e
ona kendisi de birtaktm anlamlar yiik- kilde zaytflar.
ler, kar~tla~tl~l ~eyleri anlamh kdmaya Me~~ailik. islam dii~iincesi ya da felse-
~ah~tr. fesinde, Aristoteles~ili~e, Aristocu felse-
me~ruiyet [ing. legitimation]. Siyaset bili- feye verilen ad.
minde, politik bir sisteme, devlete veya En onemli temsilcileri arasmda El-
hiikiimete itaat edilip edilmemek gerek- Kindi, ibni Sina, Farabi, ibni Rii~d ve
ti~ini belirleyen durum. Siyasi iktidann lbni Bacce gibi filozoflann yer ald1~1
sadece kurumsalla~masma de~il, fakat Me~~ailik, temel meselelerde lslamm
ayru zamanda ahlaki bak1mdan temel- kendisine dayarurken, yontem olarak
lendirilmesine imkan veren sure~. t Aristoteles manh~1ru ya da felsefesini
Politik sistemlerle ilgili struflamalann alnu~br. tPlaton'dan ve ozellikle de
~e~itli siyasi m~ruiyet tiirlerine ba~h tPlotinos'tan etkileruni~, onun sudur ya
tipolojilere dayand1~1 dikkate ahrursa, da tiiriim o~retisine sistemlerinde ~0-
tek tek her politik sistemi kurumsalla~ ~unluk yer vermi~ olan Me~~ai dii~ii
tlran ve temellendiren birtak1m ilke niirler, biitiin bu etkilere kar~m, ozgiin
veya siire~lerin olmast anla~dtr bir ~ey· bir felsefe ortaya 9kannay1, tutarh ve
dir. Orne~in, demokrasiler me~ruiyet sa~lam bir akdct goru~· geli~tirmeyi ba-
lerini kendilerine oy verenlerin do~ru ~armt~ ve Batt felsefesini bir~ok bakim-
dan taleplerini yerine getinnekten dan etkilemi~lerdir.
ahrlar. Sosyalist devletler i~~ilerin ~~ meta. Bah dillerinde, a~mayt, daha iist
karlan iizerinde yo~unla~uken, sa~c1 diizeyde ele almay1 ifade eden terim.
cuntalar geleneksel bir ulusal kimlik Bir ismin, belli bir disiplinin online gel-
iizerinde odakla~ular. di~i zaman, o disiplinin temel ozellikle-
Bu ba~lamda, politik otoritenin deste- · rini ve problemlerini ara~hrmayt, ince-
~ini yitirmesi, kendisini ahl8ken temel- lemeyi ve ~ozmeyi ifade eden onek.
lendirememesi, haklt kllamamast ve bir- Buna gore, meta oneki bir disiplinin
taklm sorunlan ~ozmek isterken bir online geldi~inde, olu~an iist disiplin
bunahma yol a'imast durumuna me~rui konu ald1~1 disiplinin temellerini analiz
yet bunalmu adt verilir. Me~ruiyet krizi eder, onun oziinii ve kabullerini daha
iizerinde ~ok~a ~ah~ITU~ olan Frankfurt bir iist kavramsal diizeyde gozler online
Okulu teorisyeni Jiirgen tHabennas, ka- serer. Ba~ka bir deyi~le, ~a~da~ dil~iin
pitalist toplumda me~ru~yet bunahmt- cede meta oneki bir ~ey, bir teori, bir di-
na esas ekonomik bunahmm yol a~h~l siplin hakkmda olmakh~1, bir disiplin
ru iddia etrni~tir. Buna gore, kapitalist ya da ara~ttnna alarum bir iist dil veya
toplum ekonomik problemlerle ba~a diizeyde ele almakh~1 ifade eder. Bu
~tkmak amactyla, istikrarstz ve de~i~ ba~lamda, 1 Tiirk~e, lngilizce veya
ken bir pazar ekonomisi iizerine istik- Franstzca gibi tarihsel bir dil veya oner-
rarh bir sosyal diizen in~a etrnenin meler manb~I benzeri formel bir dil
imkanstzh~utU1 sonucu · olan bir ~ey hakkmda olan, bu dillerden biri ya da
olarak, rasyonaliu bunalrmma yol a~ar. di~erini konu ·alan iist dile, metadil ad1
588 metabilim
ad1 verilir. 2 Buna kar~1n, konusu for- teles, 'felsefe' terilnini ba~langu;tald
mel Jnanhk sistemleri olan ara~hrma tii- ozgi.in anlam1 ic;inde kullanm1~ ve felse-
ri.ine, manhksal bir siste1nin tutarhhg1 feyi bilim teritnine e~deger olan bir
ve ta1n h~1 ile ilgili olan manttk ustu teriln olarak du~unmu~tur. Bu duru-
ara~tumaya nretamautzk denmektedir. mun bir sonucu olarak da, biz nas1l ki
3 Formel bir 1nate1natik sistemini konu bugiin farkh bilimlerden soz ediyorsak,
alan, bir mate1na tik teorisinin onermele- aynen o ~ekilde farkh felsefelerden soz
rinin ti1retile bilir li gini, ...karsanabiliiii- etmi~tir. t Aristoteles, i~te bundan dola-
gini, v. b. g., konu alan ara~tlrma tiiri.ine y•, .. e~itli felsefeler arasmdan bir felsefe-
ise metm11ntematik ad1 verilmektedir. 4 yi tum felsefelerin temeli olan felsefe
Felscfenin dogas1na, 1nahiyetine ili~kin olarak ayanru~ ve bu felsefeye ilk fdsefe
ara~hrma, felsefedeki etkinlik turunu ad1n1 vermi~tir.
ve onun kabullerini konu alan disi plin Filozofun bak1~ a.. lSuldan, bu ilk felse·
ise, mctafelsefe diye tan1mlanu. Bununla fenin gorevi her~eyin, varolan her ne ise,
birlikte, yakln za1nanlarda baz1 Frans1z onun ilk ilkelerini ara~hrmaktan meyda-
du~unurleri metafelsefe terimini biraz na gelir. Buna gore, ilk felsefe, varhg1
daha farkh bir anlamda kullanmaya varhk olmak bak1m1ndan ara~tlran fel-
ba~la1nt~lard1r. Felsefenin sonunun gel- sefedir. Ote yandan, Aristoteles ikinci
digini veya felsefenin olmek uzere oldu- bilim ya da ikinci felsefe olarak doga bili·
gunu one suren bu du~unurler, felsefe- mini du~unmu~ ve bu konuya da genel
nin vefahndan sonra mumkun ya da fizik ba~hg1 altlnda bir dizi yap1tlnl
zorunlu hale gelen teorik ya da pratik ay1rrru~tu. Aristoteles'in olumunden
etkinlige metafelsefe adtru verirler. sonra, ogrencileri ondan kalan kitaplan
5 Konusu belli bir konuya dair ara~tlr dUz.enleyip tasnif ederken, filozofun
ma, belli bir konuyla ilgili teori olan sozii edilen ilk felsefe konusWta ay•nl-
ustdisipline, teorilerin bilim adamlan ml~ olan kitaplann1, onun doga hakkln-
taraflndan nas1l olu~turulduguyla ilgili da olan kitab1run arkas1na, yani fizi~n
olan ikinci duzey ara~tlnnaya da, meta- sonras1na yerle~tinni~lerdir.
teori denmektedir. Metateoriye bir ornek l~te bu durutnun bir sonucu olarak,
olarak, pozitif bilimlerde teorilerin nas1l Aristoteles'in ilk felsefe hakk1nda olan
olu~turuldugunu ele alan, teorilerde kitaplanna 'dogayla ilgili olan kitaplan
esas olan1n, dogrulama degil de, yan· izleyen kitaplar' (ta meta ta physika) ad1
h~lama oldugunu one suren yanh~la verilmi~tir. Bununla birlikte, Yunanca-
maclhk verilebilir. 6 Yine, Freud, bilin.. - da meta terimi ayn1 zamanda 'otesi' an-
dt~l yla ilgili kendi psikanaliz teorisine, lamina geldigi ve Aristoteles 'varhgtn
kendi zaman1n1n psikoloji anlay1~1n1n ilk ilkeleri'ni konu alan kitaplannda,
standart konusunu a~ng1, yani bilin.. ba~kaca ~eyler yanlnda, doganln ote-
veya bilin ..li zihnin otesine gittigi ic;in sinde ya da ustunde olan bir varhk ola-
metapsikoloji ad1n1 vermi~tir. rak Tann'y• ele ald1g1 i..in, mctafizik
Bu durumun tek istisnas1 metafizik te- daha sonra fizild dogan1n ya da gord u-
rimidir. Ba~ka bir deyi~le, 1netafizik gumuz ~eylerin otesindeki bir ger..ek-
fizik biliminin problemlerini daha list likle ilgili olan, duyusal olan1n ustunde
duzeyde ele alan bir disiplin degildir. ve otesinde olanJ ara~tuan bir disiplin
Metafizik, ad1n1 tum uyle raslant1sal bir- olarak gorulmeye ba~lanmi~tlr.
takun durum ve ko~ullara bor..ludur. metabilim [lng. meta-science; Fr. lntta-
Terim, Aristoteles'in eserlerini, filozofu- science]. Bililni konu alan, bilimi a«;lkla-
nun olum linden sonra tasnif eden og- yap anla~abr kdmay• ama..layan bilim
rencileri taraflndan bulunmu~tur. ustu disipline, bilim hakkanda, bilim
Milattan once dorduncu yuzy1lda ya- uzerine olan bilime verilen ad.
~am•~ olan unlu Yunanh filozof Aristo- 'Dogay• bilimle a..1klanz, fakat bilimin
metaetik teoriler 589
kcndisini ne ile ao;rldayaca~rmrz' soru- dile getiren nonnatif ahhlktan farkh ola-
sunun motive etti~i ya da do~urdu~u rak, ahlakm ne yapll~t ve ne i~e yaradr-
disiplinler biitiinii olarak metabilim, ~· konusunu ele ahp, ahlakf sistemlerin
tbilim felsefesi, bilim antropolojisi ve temellendirilmesi, mantrksal yaprsr ve
tbilim sosyolojisi gibi dallardan meyda- ahlak sistemlerinde kullarulan dil ile il-
na gelir. gilenen ahlak tlir(i olarak ortaya .,rkar.
Metabilimin en temel sorulanmn ba- <;:a~rmrzda, orne~in Toulmin, Steven-
~mda hi~ ku~ku yok ki, bilimin kendi- son, Urmson ve Ayer gibi dii~iiniirler
siyle mi, yoksa bilim dr~r unsurlarla mr tarafmdan benimsenen bu yakla~rma
a~rklanaca~r sorusu gelir. Burada ii~ gore, felsefenin ilk ve temel i~i, dile ili~
yakla~rm soz konusudur. 1 Bunlardan kin bir analiz oldu~undan, ahlak alarun-
birincisi olan ve pozitivizme ba~lanabi da soz konusu olabilecek bir felsefeye
lecek olan i~se/ci ynkla~nn, bilimin kendi dii~en, ahlaki kavramlan ya da ahlaki
i~ prosediirlerine gore, orne~in bilimsel kavramlann mant1~1m analiz etmektir.
yontemler temele ahnarak a~ddarunasr 6rn~in, Ayer'a gore, bir ahlak kuramr,
gerekti~ini tine siirer. Bilimin kendi i~ insanlara hangi ahlaki yargdan ortaya
manll~r oldu~unu one siiren bu yakla- koyacaklanyla ilgili bir dizi telkinden
~rmm savunuculan rasyonalist dii~ii meydana gelmez, tam tersine insanlann
niirler olmak durumundad1r. ahlaki yargdarda bulunduklan zaman,
2 lkinci yakla~un olan dr~salcr yak/a~rnr ne yapmakta olduklaruu gostenneye ~a
ise, bilimin bilim dr~r unsurlarla, hili- h~rr.
min i~inde yer aldr~r tarihsel ve top- metaetik teoriler [Ing. meta-ethical theories;
lumsal ba~lama dayamlarak a~rklaruna Fr. theories du rm!ta-etlrique]. Ahlak felse-
sr gerekti~ini savunur. Bu yakla~rnun fesinin ahlaki kavramlarla yargdann
romantik ve irrasyonalist gelenek i~inde manllksal statiisiinii ara~tuan, ahlaki
yer alan savunuculanna gore, bilim ve· kavramlann oziinii ve anlarrum analiz
bilim adamr toplumdan ve tarihten so- eden, ahlaki yargdan temellendirmede,
yu tlanamaz. 3 U~iincii yakla~rm ise, so- hakh kilmada kullarulan yontemlerin
ziinii etti~imiz bu iki yakla~rmm, bir- de~erini ve yaprsmr a~rklayan dah olan
birlerini dr~layan e~ilimler de~il de, metaetik ya da analitik ahlak biinyesi
birbirlerini tamamlayan yakla~rmlar ol- i.,inde one siiriilmii~ olan teoriler.
du~unu savunur. Buna gore, bilim hem Bu teoriler, ~ok kabaca bili~filik ve bi-
kendi i~ manll~ryla ve hem de i~inde li~sizcilik diye ikiye aynhr. Bunlardan 1
yer aldr~t toplumsal-tarihsel ba~lam te- bili~~ilik, ahlaki terhnlerin diinyada va-
mele ahnarak anla~rhnahd1r. rolan nitelikleri imleyip gosterdi~ini ve
metaetik [lng. meta-ethics; Fr. meta-it/rique]. ahllli yargrlarm belli bir bilgi tiirii
Ahlak alammn iizerine ~rkarak, ahlakm meydana getirdi~ini one surer.
bizatihi kendisi hakkmda konu~an, Bili~~ilik, ~a~da~ ahlak felsefesinde,
ahlakm do~asrm, ahlakm temel karak- sezgicilik ve do~alcrhk olarak ikiye ay-
teristiklerini, ahlak dilini ~oziimleyen nlmaktadrr. Bunlardan 1-a) sezgicili~e
ahlakf disiplin. gore, ahlaki terimlerin imledi~i nesne-
Buna gore, metaetik, ahlaki kararla bil- lerle, ahlaki yargrlann meydana getirdi-
giye ula~ma siirecinde soz konusu olan ~i bilgi biricik ve kendine ozgii olup,
yontemleri, akrlyiiriitmeyi ve manllksal do~a bilimlerinin nesnelerine ve bu bi-
yapryr analiz eden, ahlaki yargrlann limlerde soz konusu olan bilgiye hi~bir
kayna~rm ve anlamrm, ahlaki ara~llr ~ekilde indirgenemez. Sezgici bili~~ilik,
mamn yaprsrru inceleyen; thazcrhk, ya- yiizydunrzda G. E. +Moore, H. A. Pric-
rarohk tiiriinden ahlak anlayr~larmdan hard ve W. D. +Ross tarahndan temsil
meydana gelen ahlaktan, yani ki~inin edilmektedir. Bu ii~ filozoftan Moore ak-
ne yapmasr, nasrl ya~amasr gerekti~ini siyolojik bir sezgicili~i, Prichard ve Ross
590 meta feti~izmi
deontolojik bir sezgiciligi benimserken, lay1, ait olan bir nitelik oldugunu savu-
yani te1nel ahlaki kavramm gosterdigi nur; oysa 1.. b)n oznel dogalcrlrga gore,
~ey konusunda birbirlerinden aynhr- iyilik ~eylere, onlann doga ya da ili~ki
larken, -;ok temel bir ahlaki terim bu- lerinin bir sonucu olarak degil de, ozne
lundugu ve bu terimin ~eylerin dogal taraftndaki bir -;akar, ilgi ve arzunun bir
ohnayan, tanunlanamayan bir niteli~ sonucu olarak ail olan bir niteliktir.
ne i~aret ettigi hususunda birl~mi~ler Tum bu bili~«;i metaetik ogretilerin kar-
dir. Nitekim, her uc;ii de, terimin belirli ~asJnda ise, 1930'lu yallardan itibaren,
bir nesnel ozelligi gostermekten meyda- Hare, Stevenson gibi du~unurler tara·
na gelen anlamarun sezgi yoluyla kav- hndan savunulmu~ olan 2 biliisizdlik
randag•na one surer. yer almaktadJr. SOz konusu metaetik te-
Bili~-;ilik kapsam1 i~inde yer almakla oriye gore, ahliki terimlerin tasviri, be-
bir likte, sezgicilige kar~1 olan metaetik timsel bir an lama yok tur. Bili~si:zcilik,
ogreti dogalca bili~«;iliktir. Sezgiciligin ahlaki yargdann dunyayla ilgili olgulan
dogurdugu gu-;lukleri a~ma -;abasanan ortaya koyan onermeler olmadaklanru,
bir sonucu olan 1-b) dogalcr bili~filik, akll ya da ba~ka bir fakultenin ahlaki
ahlaki sozcuk ya da kavramlann dtin- bit ilkeyi karutlayamayacag1ru ya da
yadaki ger-;ek niteliklere i~aret ettigi, hakh kdamayacag1ru one surer. Bili~siz
ahlAki yargalann dun yan1n kendisi i«;in cilige gore, ahlaki terim ve yargalann
ge~erli olup, belli bir bilgi ruril meyda- betimsel olmayan bir anlamlan vardar
na getirdigi konusunda sezgici bili~-;i ve onlar istek ve duygulan ifade etme·
likle uyu~ur. Bununla birlikte, dogalcl- ye, bir etki yaratmaya yararlar, tercihleri
lar, ahlAki safat ya da nitelikleri empirik yonlendirip buyruklarla sonu~larurlar.
niteliklerle ozde~le~tirerek, sezgicilerin meta feti~izmi [ing. commodity fetis-
deneyimsel bir tarafa olmayan sezgiler- hism; Fr. fltichisme de la marchandise; AI.
le dogal olmayan niteliklere dogru olan warenfetishismus]. Kapitalizmin iktisadi
yonelimlerirUn yol a~taga belirsizlik, ka- bi~lerinin, bunJann albnda yatan
ranJik ve doginatizmden sak1nmaya -;a- toplwnsal ili~ldleri gizlemesinin genel
h~Ina~la rd ar. bir orne~ olarak, insanlarm toplumsal
J. Dewey, G. +Santayana ve R. B. Perry ili~kilerini, sanki onlar dogal ~ey ya da
gibi du~unurler tarafandan savunulan e~yayma~ gibi du~unmelerine, onlan,
dogalc1 bili~-;ilige gore, ahlAki nitelikle- hirer insan olarak kendi aralanndaki
rin bulundugu ayn bir ontolojik alan· ili~kiler ~eklinde degil de, emek uriin-
dan soz edilemeyecegi gibi, .bu nitelik- leri veya e~yalar arasanda kurulan ili~
leri kavrayacak, sezgi benzeri ozel bili~ kiler olarak gormelerine yol a~an surece
turlerinden de soz edilemez. Tam tersi- verilen ad.
ne, ahlAki yargalar, hpkl bilimsel Oner- Meta feti~izmiyle ilgili soz konusu
me ve yargalar gibi, doga bilimlerinin Marksist ogreti, Marks'1n, bir ;;eyin salt
yontemleriyle dogrulanabilir olan de- ki~inin kendi kullanarnl· i~ uretilme-
neysel yargllardar. Dogalca bili~.;Jlige siyle, bir ~eyin yalnazca degi~tirilmek
gore, ahlAki bilgi, sezgicilerin savundu- ya da mubadale edilmek amaoyla ure-
gu gibi, doga bilimlerinden ayn bir tilmesi arasanda yaptaga ay1runa dayan-
bilgi turu olmay1p, doga bilimlerinin maktadu. Marks'a gore, uretidler birbir-
bir par~as1ru meydana getirir. leriyle, uriinlerini degi~tirinceye kadar,
Dogalc1 bili~~ilik le, kendi i~nde temas ir;ine girmediklerinden, onlarm,
oznel ve nesnel dogalcahk olarak ikiye nesnelerin deg~tirilmesi eylemi d!fln-
ayralmaktadar. Bunlardan 1-bh nesnel da, toplumsal hi~bir ili~kileri olamaz.
dogale~hk, iyiligin, nesnelere, salt onla- Bu nedenle, bu nesne ya da ~yalar top-
nn kendi doga ya da ili~kilerinden do- lumsal ili~kilerin yerini hltar. Marks,
metafizik 591
konu o}an ~eylerin nihal ve en ytiksek t;ekligin bir tasviri, gortind iikleri ~ekli y-
dogalanru ele ahr. Buna gore, matema- le degil de, ger-;ekte olduklan ~ekliyle
tigin ara~tlrmalanrun sonu-;lanyla ilgili ~eylerin bir resmi diye sundugu unutul-
olarak bir karara varabilmek i-;in, mate- mamahdlr.
matiksel nesnelerin ontolojik statusu- 12 Metafizik, farkh -;ag ve filozoflarda
nun ne oldugunu belirlemek gerekir ki, farkb anlamlara gelmi~tir. Buna gore,
bu da lnetafizik-;inin i~idir. En geni~ metafizik ilk-;agda ontolojiyle ayru anla-
kapsamhd1r, -;unkti metafizik-;inin ele lna gelirken, Orta-;ag'da a~ag1 yukan te-
ald1g1 sorular olarak, varolu~ ve ger-;ek- olojiyle birle~mi~tir. Modern felsefede,
jikle, akttiel ve potansiyel varhkla ve ni- bilimin yukseli~inden etkilenen metafi-
hayet nedensellik.Je ilgili sorular, ozel bi- z.i~ -;agda~ felsefede de, dil ve ahlaka
limlerin S1nulann1 a~an ve ti.im alanlar bagh olmu~tur. Ba~ka bir deyi~le,
ve konular i-;in ge~rli olan sorular ve t 1\ristoteles•te ilk felsefeyi ifade eden,
problemlerdir. onda tontoloji olarak metafizik ~eklinde
8 Metafizigin onenneleri, kendilerine kar~uruza t;Ikan metafizik, Kant'ta, epis-
ozgi.i bir kesinlige sahiptirler. Metafizi- telnoloji olarak metafizik ~eklinde anla-
gin onenneleri kesinliklerini, kend ileri- ~dml~hr. Ba~ka bir deyi~le, Aristoteles
nin akhn, soz konusu yeti en ozgi.ir ve metafiziginde, varh~1 varhk olmak bakJ~
en ta1n bir bi-;imde i~ledigi zaman, orta- nundan e le alm1~ken, Kant varhg1 bili-
ya -;1kan tirtinleri olmalanndan almak- n~bilirlik a-;1s1ndan degerlendinni~tir.
tadu. Metafizik, sonu-;lanna yahuzca Metafizik tarihinin belli ba~h og-retile~
akhn -;aba[anyla ula~an, ba~ka hi-;bir ri aras111da, tPiaton'un gorunu~ler dun-
~eye degil de, akla dayanan bir disiplin- yaslyla ideal ger-;ekliklerin dunyas1n1
dir. Bu anlamda, metafizik a priori bir birbirinden ay1ran ve asll var olan1n
biJhn olarak ~annnlanm1~hr. 9 Buradan ideal ger-;eklikler oldugunu one si.iren
da anla~Ilacag1 uzere, metafizigin yon- a~k1n metafizigi, Aristoteles'in fonnel
te1ni, tecrtibi degil de, a priori bir yon- ya da ideal ger-;eklikleri bu dunyaya in-
temdir. Ba~ka bir deyi~le, gozleme diren i-;kin metafizigi, +Aquinash Tho-
konu alan tek tek nesneleri degil de, mas·ln Aristoteles·in sisteminin Hristi-
genel olarak varh~, aeneyime a~kln yanhgln ama-;lanna uyarlanmas1ndan
ger-;ekligi konu alan, varhk olmak bakl- meydana gelen metafizi~i, +Descartes
mlndan varhg1n anlamnu ara~t1ran me- ve modem bilimin dunyay1 ozne-nesne,
tafizik, deneyi degil de, akl1 kullanu. 10 zihin ... mad de olarak ikiye bolen ikid
Daha ozel olarak ifade edildiginde, me- metafizigi ve onun ard1ndan zihin-
tafizigin konulan aras1nda, Formlar ya madde dikotomisinin bir taraflnl on
da idealar, kategoriler ve tumeller, tikel- plana ~artan farkh idealizm ve mad-
ler, Tann•n1n varolu~u, ruh-beden veya decilikler verilebilir.
zihin-beden ili~kisi, maddi ~eylerin ger- metafiziksel [ing. metaphysical; Fr.
-;ekligi, zaman ve mekan, ve tin k.avra- metaphysique; AI. nretaphysisch]. 1 Genel
mi yer ahr. olarak metafizilcle ilgili olan; 2 gozlemle-
11 Metafizik, dunya uzerine du~unur nebilir ~eyleri, tecri.ibe edilebilir olan var-
ken kulland1g1mLZ temel fikirlerde bir hk alarum a~an ve 3 genel bilgilerle, sen-
revizyon, kavramsal -;er-;evemizde bir lez haklanda olan i9Jt kullan1lan s1f at.
degi~me, yeni bir konu~ma tarzl onerir. Bu baglamda, omegin, ahlak1 metafizi-
Bun un)a birlikte, metafizik, k.avramsal gin bir dah olarak goren, ahlaki ilkelerin
bir revizyon, dunyaya yeni bir bi9mde metafiziksel ilkelerden turetildiklerini,
bak1naya davet olarak anla~lld1g1 ahlaki kavramlann metafiziksel kav-
zaman, filozofun sistemini bir oneri ola- ramlar la tarwnland1g1nl savunan ahlak
rak de gil de, gori.inu~e kar~1t olarak ger- gori.i~une metajiziksel ahlak ad1 verilir.
metin 593
Yine aynt ~en;eve i~inde, •nant1k~1 po- ~eye ger~ek bir varolu~ yukledi~ini ve
zitivistler, deneysel olarak da~rulana bu kavram1n Kant'1n bilgi teorisi i~in
madl~l i~in, bo~ ve anlams1z konu~ma ~ak buyuk bir onem ta~1d1~1nl savun-
nln. bir unsuru ya da par~as1 gordukleri tnu~tur. 0, Kant'1n, kendinde ~eylerin
kendilerince anlams1z onenneye meta fi- duyu alg1s1nda da~rudan ve araciSIZ
zik ya da metafiziksel onerme ad1n1 ver- alarak bilinmedi~ini de~il de, yalnLZca
mi~lerdir. Da~ruluk ya da yanh~h~1na sal ak1l tarahndan bilinemeyece~ini ka-
, deneyimden yararlanarak karar verme n1tlad1~uu one surer. Buna gore, fena-
imkan1m1Z1n almad1~1 bir onerme turu, menler yaln1zca kendinde ~eylerin go-
manhk~1 pazitiviste gore, her zaman ve runu~ tarzlandlr.
her yerde bo~ ve anlams1z olmak duru- methexis. Platon'un, iki dunyah metafizi-
munda alan bir onennedir. Boyle bir ~inde, ak1lla anla~llabilir dunyaya mey-
onerme, manhk ve matemati~in farmel dana getiren ezelt-ebedt ve de~~mez
ve analitik onermeleriyle olgusal bilim- idealarla, duyusal dunyay1 meydana
lerin dr~ dun ya ile ilgili olan ve dene- getiren bireyler, somut ve de~i~en nes-
yim yoluyla test edile bilir alan i~erikli neler arasandaki ili~ki yi a~lklamak i~in
onennelerinden farkhhk gosterir. kulland1g1 ve 'pay alma' anlam1na
metafiziksel yeni-Kant~1hk [ing. metap/r.. gelen Yunanca terim.
ysical Neo-Kantianism; Fr. Neo-Kantisme Zaman ve mekan ic;indeki maddi nes·
m~taphysique]. Alman du~unurleri Lieb- nelerle, bu nesnelerin ilk ornekleri, asal
mann ve Riehrin, Kant'm felsefesinden ya da modelleri olan, ezeli--ebecii, degi~
yala ~1kan metafizik o~etilerine verilen mez ve kavram cinsinden varh.klar ara-
ad. Slndaki ili~ki kolayllkla a~ll<lanabilir bir
Bunlardan Liemann·a gore, Kant•ln en ili~ki olmad1~1ndan, Platon daha ~ok
onemli yanh~1, kendinde ~eyin, nume- bir mecaza ba~vurarak, maddi, bireysel,
nin varolu~una inanmak olmu~tur. Bu- de~i~en, somut varhklann asdlan olan
nunla birlikte, btt inan~, Kant'1n sistemi- ldealardan pay aldl~lnl soylemi~tir.
nin ozsel bir par~as1 almay1p, sistemin metin [tng. te:rt; Fr. terte; AL tat]. Genel
geri kalan1na zarar vermeksizin orta- olarak, bir yazll1 eseri meydana getiren
dan kaldullabilecek olan dagmatik bir terimler, tumceler butunu; ki~isel birta-
kahnbdu. Ona gore, Fichte, Schelling, klm mativasyonlara olan bir yazar tara-
Hegel, Herbart ve Schopenhauer gibi hndan, belli bir toplumsal, psikolojik,
du~unurler, ya bir kendinde ~eyin va- iktisadi ve siyast arta1n i~inde, akurlar-
roldu~u inanc1n1 bir yanh~ olarak gor- dan meydana gelen bir kumeye birta-
memi~ler ya da bu yanh~1 duzeltme klm mesajlan aktarmak amac1yla kale-
~abalannda, benzer ba~ka yanh~lara rna ahnm1~ yaz1h eser.
du~mu~lerdir. Liebmann, bu filozofla- Buna gore, yaz1h ileti~im olarak goru-
nn sistemlerinin, Kant'm istemeyerek len ve belli bir mesaj1 akurlar kumesine
kabul etti~ bir kavrama ba~h kald1klan nakletme ~abas1 alarak tan1mlanan met-
i-;in, onemli ol~ude gu-;suz ve yanh~ al- nin, ba~lms1z bir varh~1 aldugu du~u
duklannl belirtir. Bun dan dolay1, felse- nulur. i~te bu ba~lamda, bir metili,
fede yapllacak i~, bu filozoflan izlemek ozellikle de edebi yat metnini, ~ogunluk
yerine, kendinde ~ey yanh~1n1 ortadan onun kendi i~indeJd konu, anlahm, ve
kald1rarak, soz konusu sistemlerin dil ogelerine dayanarak, zaman zaman
mu~terek kayna~lna, yani Kanfa don- da metnin yazanna, metnin ait aldu~u
mektir. turun ozellil<Jerine, edebiyat gelene~ine
Ayn1 ~er~eve i~inde de~erlendirilmek ait bilgilerden yararlanarak aQklama et-
durumunda olan Riehl ise, Liebmann·•n kinli~ine metin ~ozumlemesi ad1 veril-
tam tersi bir tavula, Kant'1n kendinde mektedir.
594 metinlerarasahk
Metin, yazann otoritesini tiimden sar- dugunu; birbirleriyle ili~ki i.;inde ko-
san yap1salahk, ama ozellikJe de post- numlanan metinlerin geni~ bir anlam
modemizmde biiyiik bir onem kazan- ag1 meydana getirdigini dile getiren
mi~hr. Metni yazarla okur arasmda kavram.
ileti~im kurma .;abas1 olarak goren mo- Her metnin aymo bir bi.;imde diger
dem anlay1~1 reddeden tyapisalcihkta, metinlerle ili~kili olup, onlan yeniden
metnin gizli olsa dahi, belli bir nesnel · diizenledigini ve dolayisiyla hi.;bir me-
i.;erigi vard1r. Bununla birlikte, yapisai- tinde anJamm donmad1gm1, tam tersine
CI gorii~e gore, yazdd1ktan sonra ba- gii.;lii bir dinamizm it;inde yeni ba~tan
glmSIZ addedilen metnin kokenlerinde, olu~tugunu ima eden metinleraras1hk
yazann soyledikJerinde anlam ve a.;lk- tezi ya da teorisine gore, metinler her
lamalar bulmaya .;ah~mak bo~unadu. zaman ba~ka metinler tarafmdan hare-
Metin ve metnin anlam1 bahsinde, ya- kete ge~rildigi kadar, ba~ka metinlere
pisalcihktan daha da ileri giden post- gonderimde bulunur. Bu ise, hi.;bir met-
modernizm metne her tiirlii nesnel i.;e- nin benzersizlik veya biriciklik iddiasiy-
rikten kurtulmu~ bir ~ey olarak bakar. la ortaya .;lkamayacag1, hi.;bir metnin
Metin-merkezli bir gorii~ olarak taxum- kendi anlamuu dayatamayacag1 anla-.
lanan tpostmodemizmin bak1~ a.;Ism- mma gelir. Metinleraras1bk tezi, ikinci
dan, metin her~ey olup, sonsuz say1da olarak, hi.;bir ~eyin m utlak ve ozgiin ol-
yoruma imkan verir. Postmodernistler madiguu, her~eyin ba~ka her~eyle bag-
i~te bu baglamda, tutarhhk ve birlige lanhh oldugunu dile getirir.
direnen, .;eli~kiyle dolu olup, her oku- metodoloji [Os. usuliyiit; lng. methodo-
mada yeniden yazdan ve yorumlanan logy; Fr. mithodologie; Al. methodenlehre].
metin tiiriine yazrlabilir metin adm1 ve- 1 Ara~hnna, dogrulama, ogretme, v. b.
rirler. Yazllabilir metnin bir diger ozelli- g., yontemlerini ele ahp inceleyen ve on·
gi de, onun okuyucuyu etkin olmaya lara teknik anlamda deger bi~en disiplin
sevkebnesi, okuyucuyu tiiketiciden zi- veya yontem teorisi. 2 Sosyal bilimler
yade bir iiretidye donii~tiinnesidir. Ya- veya doga bilimleri metodolojisi anla-
Zllabilir metin aym zamanda a~k metin mmda, soz konusu genel disiplin kapsa-
olarak da tarumlanabilir. Buna gore, al- mi i.;inde yer alan bir yontem ya da
tematif yorumlara elveri~li olan, farkh teori.
anlamlan te~vik eden ve zengin, farkh Bilimin ama.;lanm, temel kavramlan-
ve kanna~1k okumalara imkan tamyan m, bu ama.;lara ula~mada kullamlan
metne apk metin ad1 verilmektedir. yontemleri, .;~itli bilim dallanru ve bu
Bu aQdan yazdabilir veya a.;lk metnin dallar arasmdaki ili~kileri konu ahp in-
kar~1b, pasif okuyucu i.;in yazdrm~ celeyen disiplin olarak metodoloji, bi-
olan, salt belli bir mesaj almak iizere limsel ara~hnnay1 yonlendiren ve bir
okunmas1 gereken, teki1 ve degi~mez bir sonuca gotiiren rasyonel ve deneysel
anJam1 ozendiren ve dolaylSiyla okur ta- ilke, sure.; ve i~lemleri sistematik bir
rafmdan yeniden yazdmaya ka111 tarzda analiz eder. Ba~ka bir deyi~le,
koyan metin olarak okunabilir rnttindir. epistemoloji ya da bilgi teorisinin bir
Okuyucu, okuma siired boyunca belirli dah olan metodoloji, bilimlerde eldeki
bir yol iizerinde yiiriibueyi ama.;layan, verileri diizenleyip afj:lklama ve dolayi-
altematif yorumlara, farkb okumalara siyla bilgi elde etme siirecinde kullam-
pek imkhan tarumayan metinlere aym lan tekniklere, ara~hnna teknikJeriyle
zamanda kapalr metin ad1 verilir. yontemlerine felsefi a9dan yakla~1p
metinlerarasdtk [lng. intertutuality; Fr. deger bi.;er. Metodolojinin kapsam1 i¢\-
intertextuaUU]. Postmodemizmde, her de kalan bilimsel yontemler, yani tiim
metnin tiim diger metinlerle ili~kili ol- bilimlere ortak olan manhksal yontem-
Mile! Okulu 595
ler degil de, farkh ve ayn bilimlere Aym zamanda ozde~lik metafizigi ola-
ozgli olan teknik yontemler anlammda rak da bilinen bu gorti~e gore, ger~ek
bilimsel yontemler, ~u ~ekilde stmfla- ten var olan birdir, kendi kendisiyle
nabilir: Birtaktm ilkel terim ve aksiyom ozde~ ve degi~mezdir. Ornegin Pla-
se~iminden, tamm ve kamtlamalann ton'un tidealan bu ttirden ger~eklikler
formelle~tirilmesinden, olu~turulmu~ iken, empirik alan idealardan farkh ol-
teorinin tutarhhg1 ve tamhgtyla, yoru- dugu i~in, ger~ekten varolmayan bir
mundan olu~an ve ozellikle de materna- · alandtr. Derrida'nm, Batt'mn bir ba~ka
tiksel bilimlerde kullamlan aksiyomatik onyargtsl olarak gordugu sozmerkezci-
ya da hipoleliko-dediiklif yiintem. likle irtibatlandtrdtgl mevcudiyet meta-
Deneysel bilimlerde kullarulan, feno- fizigi hem temsili mtimktin kthp kolay-
menler arasmdaki ili~kileri, yasahhk ve la~tmr ve hem de oznenin varhga
dtizenlilikleri ke~fetmeyi ama~layan ve ntifuzunu saglar. <;:unkti mevcudiyet
strastyla gozlem ve analitik bir suufla- metafiziginde birlik olarak ger~eklik.
madan; benzerliklerin saptanmasmdan; insan zihninde dolaym'tstz olarak varo-
neden ya da yasay• ifade eden bir hipo- lur, gostergelere ba~vurmas1 gerekme-
tezin one stirtilmesinden; hipotezin de- yen saf bir sezgi ediminde kavramr.
neysel yollarla smanmasmdan ya da mikrokosmos [lng. microcosm; Fr. micro-
dogrulanmasmdan; ttimdengelim, tarut- cosme; AI. microcosm us]. Kti~tikevren.
lama ve a~1klamadan; sonu~lann sis- Genclde, bir kompleks ya da btittintin
temli bir ~ekilde dtizenlenmesinden ve kti~tik bir par~asma, karma~1k btittine
yasalan ilade eden uygun bir kuram benzcr olan par~a ya da oge.
onermekten olu~an nomolojik ya da lii- Ornegin, Yunan felsefesinde, evrenin
meuanmsal yon/em. Hem doga bilimleri
dtizenli bir btittin anlammda kosmos ol-
ve hem de sosyal bilimler tarahndan
dugunu dile getiren Phytagoras•;Jlar,
kullamlan ve gozlem, stmflama ve ista-
tistiksel i~lemler yoluyla elde edilen ve- insan varhgmm ~ok kti~tik ~a pta bir kos-
IIIOS oldugunu one stirmu~lerdir. Phyta-
rilerin yorumlanmasmdan olu~an /asvir
goras~tlara gore, biz insanlar, evrenin,
ya da betimleme yonlemi.
Ge~mi~i konu alan bilimlerde kullam-
makrokosmosun yaptsal ilkelerini,
lan ve ge~mi~le ilgili beige, kaytt ve ar- kendi varhklannda yineleyen organiz-
~ivlerle arkeolojik olgu ve bulgulann
malanz. Evrenin yaptsal ilkeleri tizerin-
se~ilerek suuflanmasmdan, degerlendi- de ~ah~mak suretiyle, kendimizdeki
rilerek yorumlanmasmdan olu~antarilt bi~im ve dtizen ogelerini geli~tirir ve
sel yon/em. Ins an davram~tru ve insamn kendi ruhunda daha dtizenli varhklar
geli~imini konu alan bilimlerde kulla- Mline geliriz.
mlan ve i~ebak1~sal analizi oldugu Mile! Okulu [ing. Miksian School; Fr.
kadar, deneysel ara~hrma yontemlerini Ecole de Mile/e). llk~ag Yunan felsefesi-
de kullanan psikolojik yon/em. nin tThales, t Anaksimandros ve Anak-
mevcudiyet metafizigi [lng. metaphysics simenes gibi ti~ dti~tintirden meydana
of presence; Fr. metaphysique du prsena]. gelen ilk okulu.
On!ti postyaptsalct dti~tintir Jacques M. 0. 6. ytizytlda Thales tarafmdan
Derrida'mn deger a~muna ugratmay1 kurulmu~ olan bu okul, 'hi~ten hi~bir
denedigi ya da ytkmaya ~ah~t1g1 Ball ~eyin o;:tkmayacagma' inand1g1 i~in,
metafiziginin temelinde bulundugunu maddenin ezeli-ebedi oldugunu savun-
one stirdtigii, 'nihai ger~ekligin bir bir- mu~ ve evrendeki varhklann kendisin-
lik oldugu, farkhhklann, degi~n ve den dogdugu ilk maddeyi, arklteyi ara-
farkhla~anlarm hi~bir ~ekilde ger~ek ol- mt~hr. Doga felsefesinin ilk okulunu
madtgt' kabultinti ifade etmek i~n kul- olu~turan Milet okulu filozoflan, bir go-
landtgl deyim. rtinti~ ve ger~eklik aymm1 yaparak,
596 milliyet~ilik
kopya, benzebne ya da taklit ili~kisi ol- gore, saptad1~1 ik.i ~ey vardtr. Bunlar s1~
du~unu ifade eden sanat gorii~ii; sana~ ras1yla, insarun bir evren i-;inde olmas1
tln do~ay1 taklit etmeyi ama-;lad1~1nl, ve ba~kalanyla birlikte olmas1dar. Hei-
sanat1n oziiniin talditte bulundu~unu, degger'e gore, d1~ diinya denen bil' ~ey
sanatta, ger-;ek diinyarun bir taklidi olan yoktur, fakat insarun kendi kendisini bu
dii~sel ya da imgesel bir diinya yarahl- diinyada buJmas1, 'bu diinyada olmak'
dl~lnl savunan sanat gori.i~ii. diye bir ~ey vard1r. insan bu diinyada
Sana bn bize ger-;ekli~i de~l de, gorii- oldu~unu da, bilgi ile de~il, fakat ey-
nii~ii verdi~ini, sanatta soz konusu ola- lemle, i~ yaparak, onunJa kaygll1 bir ilgi
run goriinti.iler oldu~unu savunan Pla- kurarak an Jar.
ton'a gore, gerr;ek varJ1k ala1u idealar insan, ikinci olarak kendisini otekileriy-
diinyas1ndan olu~tu~u i-;in, sanat eseri le bir(jkte, bir ba~kalan ortammda bulur.
kopyarun kopyas1 oh nak durum unda- tHeidegger'e gore, bu alan her~eyi kap-
du. Ba~ka bir deyi~le, sanatln konusu lar ve herkesi s1radan insan yapar. So-
olan nesne ya c!a fenomenJer, ger-;ekJi~i rumsuz olan bu alanda hi-; kimse yoktur;
ohnayan kopyalard1r, zira ger-;ekten var i~te bu alan, anonim olup, halkbr, y1~1n~
olan yalruzca idealard1r. d1r, kamuoyudur. Dolay1s1yla, insan bu
Sanatm taklit etti~ nesneler, idealarm alanda, ild ~yden birini se-;ebilir: Sua~
birer kopyas1ndan ba~ka bir ~ey de~il~ dan bir ki~i olabildi~i gibi, kendisi de
dir. Sanattn yoneldi~i ~yler, yani mi~ olabilir, sahid ya da i-;ten bir varolu~u
metik nesneler ger-;ek varh~1n kopyala.. se-;ebil]r. Bir ba~kalan ortam1nda, kendi-
nndan ba~ka bir ~ey olmad1~1ndan, sinden ka91\ayan, fakat kendi iistiine
sanat eseri, ger-;ek bir varb~1n de~l de, giden insan, Heidegger'e gore, kendisini
kopyarun kopyas1 olarak ortaya -;1kar. yarahna, kurabilme imkiruna sahip olur.
Sanahn insanlan, ger-;ekJi~e yoneltmek Bununla birlikte, di~er alan da insarun
yerine, ger-;eklikten uzakla~brd1~nu it;ine sinmi~ oldu~u it;in, ondan sonuna
one siiren Platon, sanat~llan bundan do- kadar ka-;uunak olanaksazdrr. Bundan
layl ideal devletinden atmaya -;ah~rru~ dolay1, varolu~sal ya~am, bir, kendi i-;in-
hr. de kendini kurarak ya~amak~ ve iki, ken-
mimelizm [ing. mimetism; Fr. mimltisme; dinin olmayan bir diinyada ya~amak an-
AI. taachahrnung, mimikry]. TakHt-;ilik. lammda ~ft yiizlii bir ya~am olmak
Baz1 hayvanJann i~nde bulunduklan durumundadu.
ortam1n ozelliklerini alabilmelerinden mnemonik terimler [lng. mnmrcmic terms;
hareketle, olumlu anJamda k.i~inin ic;in- Fr. tem1es mrrimoniqu.es]. Orta-;a~ man-
de yer ald1~1 her insani durum ya da or~ hk-;llanrun ge-;erli tasamlar i-;in kullan-
tam1n ozelliklerini, duygu ve fikirlerini dlklan terimler.
benimseme tavi.I' ya da tutumu, olum- Bu terimler saras1yla, Barbara, Baroco,
suz anlamda olan biteni pasif bir bit;im- Bocardo, Bramantip, Camanes, Camastres,
de taklit ehne durumu ic;in kullan1Jan Celarent, Cesare, Darapti, Darii, Datisi,
terim. Dimaris, Disamis, Felllpton, Feria, Ferison,
milsein. Varolu~-;u felsefede, ozellikJe de Fesapo, Festino, Fresison'dur. Bu terimler~
Heidegger'de ge-;en ve 'otekileriyle bir- de, yalruzca r, t, I, ve n harfleriyle, te..
likte olma' anlam1na geJen Almanca rimlerin ilk harfi olrnayan b ve d terim~
terim. leri bir anlam ta~unaz. Terimlerde
Varhk hakk1nda soru sorabilen insan1 ge-;en sesliler, yani A, E, i ve 0 harfleri,
'varh~1n -;oban1' yapan Martin Heideg~ tasurun ii-; bile~enini, kategorik tas1m-
ger, onun kendisi hakk1ndaki sorulanna da ge-;en iki onciil ve bir sonucun niteli-
verdi~i yanltlarla kendi varolu~unu bi~ ~ini ve niceli~ini gosterir. Sessiz harfler
-;hnledi~ini sayler. Ger-;ek bir varolu~, ise, tas1m ~ekilleriyle, ikinci, ii-;iincii ve
egzistans olar~k insan1n, Heidegger'e dordiincii tas1m ~eklinden olan tasLm-
598 modalizm
lann yetkin tas1m ~ekli olan birinci Kopemik, Newton ve Galile gibi bilim
~ekle ind irgen1ne tarz1 ve i~lemini gos~ adamlan taraf1ndan k urulan ve ilk~ag
terir. Ornegin, s basit evirmeyi, p evir- ile Orta~ag'1n eski kozmolojisinin yerini
•neye ek olarak, onermenin niceliginin alan yeni kozmolojiye uygun dii~en
ttime Iden tike le donti~tiiriilmesini, m bilim.
onctillerin yer degi~ti rmesini, k ise ard- Modern bilim, buna gore, Tann tarafin-
~evirmeyi ~osterir. dan yaratilm1~ bir evrendeki olgulan ni-
modalizm [Ing. modalisnr; Fr. modalisn1e]. teliksel at;~dan ele alan ereksel bir at;~kla
Tavtrcihk. M. S. 2. ve 3. ytizylllarda Hris- ma tarz1ndan meydana gelmez. Ba~ka
tiyan Babda ortaya fllkan ve Tanrt'da, toz bir deyi~le, 1nodern bilim, Tann•yla
ve ki~iligin bir oldugunu; Ogul ve Kut- insan varhklar1n1n tu1niiyle d1~1nda
sal Ruh'un, Baba Tann'run tezahurleri, kabp, zaman ve mekan il;inde her yere
tavtr ya da varh.k tarzlan oldugunu one yayllan maddeyi, veya dogal varhk ala-
siiren ogreti. rum, kendi d1~1ndaki gii~lerle degil de,
modern [Lat. modernus, modo; ing. mo- salt kendi terimleriyle ve niceliksel yon-
denz; Fr. moderne; AI. neuer, modern]. Dti- den a~layan bir bilim olmak dunnnun·
~tincedeki afllkhk, ozgiirltik, otoriteler- dadu.
den bagimsizllk, ve en yeni ve en son Buna giire, modern bilimde, dogal bir
dile getirilmi~ dii~iinceler iizerine bilgi fenomeni anlamak, onun ereksel nedeni-
anlam1na gelen s1f at. ni, ona TaJU1 taraftndan yiikleruni~
1 Orta~ag ve Skolastigin kar~1t1 olan ama~ ve i~levi bilmeyi degil de, onun
modem, Skolaslik bilim ve felsefe anJa- fail neden.ini, yani fizikl evrende o feno·
yt~ma kar~1t bilim ve felsefe anlayi~lnl, meni doguran ko~uJlarla ebnenlerin bil-
tBacon ve tDescartes•Ja ba~layan yerti gisini gerektirir. Yani, modern bililnde
felsefe, Galile ile ba~layan yeni bilim an- ereksel ac;IkJamarun yerini mekanik af;lk-
layt~Inl niteler. Bu ~er~eve i-;inde, yeni lama ahr. Cgeleri aras1nda niteliksel
bilim anlayt~lnl modern kdan oge, farkhhklar bulunan canb evren gorti~ii
onun yontemi, yani tdeneysel yontem; niin. yerini, cans12 ve insana yabano
2 Descartes'la ba~layan yeni felsefeyi maddeden meydana gelen bir kozmoloji
modern kllan oge ise, felsefede nesne ya almca, modem bilim aynca, niteliksel
da varhktan degil de, ozneden hareket a~Iklamay1 niceliksel yakla~unla degi~
eden, Tann·y1 degil de, insan1 merkeze tirir. Bu ise, modem bilimde evrene ili~
alan, bilimlerdeki geli~meyi temellen- kin bilginir\ ol~iime, maddenin ic;inde
dirmeyi ama~layan bir bakl~ a~tstdlr. yaytld1g1 mekan ve zamanla ilgili ol~ti.le
3 Modem sozciigii aynca, Ayd1nlaruna re, zaman ve mekan kavramlaruun
gelenegini, akhn iiriinii olan rasyonel imkan tarudl~ niceliksel ol~titlere da-
bilim anlay1~1 ve yonteminin her alana yandlgl anlanuna gelir.
uygulanmas1 tavnru; 4 uzmanla~m1~ Cyleyse bir yaruyla gozlem ve deneye
kiiltiirun bilim yoluyla kazand1g1 birild- ya da deneysel ara~ttrmaya, diger ya·
min giinliik ya~ay1~m zenginle~tirilme n1yla da mantlksal analiz ya da mate-
si ve rasyonel orgiitleni~i i~in kullanll- matiksel yontemlere dayanan modem
masi gerektigini savunan yalda~nru; 5 bilimin ~ok onemli sonu~lan olmu~tur.
tel<nolojinin yiikseli~iyle ekonomik or- Modem bilimin, i~te bu genel ~er~eve
giitlerin yeni bir bic;im kazarunas1 siire- i-;inde, her~eyden once, liberalizm, de-
cini; 6 soyut devletten burjuva devletine mokrasi ve a~1k toplumun dogal miitte-
donii~tim siirecini tanunlamak i~in kul- figi haline gelmi~ oldugunu soyleme-
lanllml~hr. miz gereldr. Ba~ka bit deyi~le, sivil
modem bilim [lng. modem science; Fr. sci- toplum ve mtibadele ekonomisin.in d~
ence modeme]. Kabaca ve gene) olarak, gu~uyla bilimsel ara~hrman1n geli~imi
Batt•da onalhnc1 yiizylldan ba~layarak, arasmda, kapitalizm geli~tik~e daha be-
modem bilimin ele,tirisi 599
lirgin hale gelen, c;ok s1kl bir baglant1 yiiziintin meyvalanndan olabildigince
vardtr. <;iinkii iiretim ko~ullanyla ara~ c;ok yararlarunas1n1 ister.
lannln geli~tirilmesi ve refah aray1~1- Modem bilimin bir diger onemli sonu-
n1n peki~mesi, hem deneysel ve hem de cu da, onun maddi diinyaya ili~kin bi-
rasyonel olup yararh sonu~lar veren bir limsel a~klamada Tann'y1 gereksiz
bilgi tiiriinii gerekli kdar. hale getirmesi ve dolaylSIYla, din kar~•
Nitekim, yeni bir kozmoloji temeli iize- Slnda verdigi sava~ta kesin bir zafer
rindc yiikselip, deney ve manhksal ana- kazanmas1du. Buna gore, modem bili-
liz yontemlerine dayanan modem bilim, min yiikseli~iyle birlikte, bilim ve din
ondokuzuncu yiizyddan ba~layarak, birbirlerinden tiimiiyle aynlarak, ba-
eski toplwnsal ve siyasi ili~kileri ydana· glmSIZ disiplinler haline gelmi~lerdir.
y1 a1na~layan toplumsal gii~lerin dogal Ba~ka bir deyi~le, modern bilimin koz-
ve zorunlu miittefi~i durumuna gelmi~ molojisi dini inanca en kii~iik bir destek
tir. Giiniimiizde dahi, bilim modemiz- saglamazken, dini inancan da boyle bir
min ozii olarak anla~ll1r. Eski yonetim destege ihtiyac1 olmad1g1 dii~iiniilme
ya da rejimleri y1karken modem.Je~me ye ba~lanm1~hr.
ya da ~agda~la~ma programlanyla or- ~u halde, dint inanca bir anlamda zarar
taya c;1kan ulusal devrimlerin, her sefe· veren modem bilim, teizmi ylkarken,
rinde bilimsel egitim ve ara~hrmay1 thiimanizmi do~urmu~tur. Ba~ka bir
· te~vik etme, bilimsel yakla~lmlarla tek- deyi~le, dint inan~ yerine bilimciligin
nikleri kullanmayl ozendirme giri~i ikame edilmesine neden olan modem
minde bulunduklann1 unutmamak ge- bilim yeni bir inan~ yaratm1~; dogarun
rekir. · yeni teknolojilerle Slnlr&IZCa SOmiirtilme-
Czgiir tarh~maya, deneysel ara~hrma sini ve toplwnsal/ siyasi hiikumlerle pra·
nln sonu~lanru test etmeye, ol~iim ve tik konularda rasyonel soylemin ol~iit
ele~tiriye dayanan modem bilim, top· olarak kullandmasuu me~rula~hrmak
lumlarda varolan, geleneksel otoriteye suretiyle, insan ve insan aklana duyulan
dayah tiim diger bilgi tiirlerinin giiciinii · yo~un inanca yol a~hr. Bu ise, mo-
y1kmt~t1r. Kendi otoritesi d1~1nda kalan dem b~ yiizyilinuzda epeydir iize-
tiim otoriteleri ku~kucu, ele~tirel ve rinde durulan Faust~u karakterini giin-
sorgulay1c tavnna tAbi kllan, yanh~ deme getirmi~tir.
dii~iincelerin ilaarun rasyonel el~tiri· modern bilimin ele1tirisi [tng. aiticism
de bulundugunu gosteren modem bili· of modern sicena; Fr. critique de Ia science
min yarathgt bilgi turii, ayru zamanda moderne ]. Modem bilime Kit a A vrupas1
pratik ama~h bir bilgidir. Ba~ka bir de- gelene~i i~inde, ozellikle t Kierkegaard,
yi~le, bilgiyi bizzat bilmek ic;in isteyen, +Nietzsche, tHeidegger, tFoucault ve
bilginin acdan arttlnp, mutsuzlugu yez- postmodemistler taraflndan yoneltilen
le~ik hale getirdigi eski bilgi anlay~1na itham ve su~lamalar biitiinii.
kar~1t olarak, modem bilim ~er~evesi Bwta gore, modem bilim ttemelciligi,
i~inde, bilginin gii~ oldu~u dii~iiniiliir tpozitivizmi, empirist, rasyonel man-
ve dogay1 bilim/ teknoloji yoluyla dene- hksal bilim modeli ve cisimle~tirdigi
tim albna ahp, somiirme amac1 giidii- tara~al rasyonalizmi nedeniyle ele~ti
liir. Buna gore, modem bilimin dogu~u rilmi~tir. Yine, modem bilim .s oz konu-
modem akdclllgln do~u~uyla, hakikat su bilim paradigmas1 toplum bilimlerin-
ve bilgi iddialaruu insan akhna dayan- de de merkezi bir rol oynad1g1 ic;in,
dtrma yakla~un1 ve ilerleme dii~iince Ban·run oteki'ni basbrmas1, d•~lamas1,
siyle yak1ndan ili~kilidir. Modem bilim, tahakkiim altma almas1yla sonu~and1g1
bu baglamda, Orta~agda din taraftndan i~in ve nihayet teknoloji yoluyla dogada
onerilen c;ilecilige ve hazdan vazge~il yaphgt tahribattan dolay1 ele~tirilmi~
mesi tavnna kar~1 olup, insanhg1n yer- tir.
600 modem felsefe
3 Orta~ag felsefesi kurumsalla~m1~ bir lay1~i on plana <;1kar. B\ma gare, mo-
felsefe olup, tiim onemli filozoflar, iini- dern felsef~de, doga, mekanik nedenle-
versitede ders verme i~iyle me~gul ol- rin etkisiyle geli~en, toplam enerji ya da
mu~lard~r. Oysa, modern donemde, hareket miktarmtn sabit oldugu, kendi
onemli filozoflardan hemen hi~biri, en i~ine kapah bir sistem haline gelir.
azmdan ondokuzuncu yiizy1la kadar, Ba~ka bir deyi~le, Orta~agm dogaiistii-
iiniversitede ~ah~mamt~llr. cii vari.J.k anlayt~t, modern felsefede ye-
4 Yine, Orta~agda felsefe, dar bir ~er~e tini tdogalalcthga btrak~r.
vede, kilise etrafmda ve iiniversite i<;in- 10 Bu durum, modem felsefede, ahlak
de ger~ekle~tirilen akademik bir ugra~ felsefesi a~tsmdan da bir degi~ime yo!
iken olup, teknik bir felsefedir. Halk kit- a~mt~hr. Orta~agm ahlak anlayt~l,
leleri bu bak1mdan cahil addedilmi~tir. Tanrt a~k1yla, ebedi bir saadetle belirle-
Buna kar~m, modem donemde, felsefe, nen bir ahlak anlayt~tyken, modem fel-
matbaanm da etkisiyle, geni~ kitlelere sefede, kendi i~ine kapah bir sistemde,
ula~tmhnaya ~ah~1lm1~ bir felsefedir. insanm ozgiirliigiinii kurtarma ve yeni
Filozoflann hemen tiirniinde, halk.! ay- bir ahliik anlayt~l, dinf ya da teleolojik
dmlatma, bilin~lendirme gibi bir ~aba ahlaktan bag1mstz, ozerk bir ahlak ge-
soz konusu olmu~tur. 5 Orta~agda fel- li~tirme soz konusu olur. 11 Modern fel-
sefenin geleneksel bir yaptst varken, sefede, felsefenin, Orta~ag felsefesinin
modem felsefe, gelenegi tiimiiyle y1kan tersine, insan merkezli olmasma ko~ut
bir felsefedir. olarak, insan psikolojisi de geli~ir. Bu
6 Orta~ag felsefesinin dogmaya, kilise- durum hemen tiirn modem filozoflar,
ye tabi oldugu yerde, modern felsefe, ama ozellikle de Ada Avrupas1 empirist
salt akhn iiriinii olmak anlammda, filozoflan io;in ge~rlidir. tLocke, Berke-
ozerk olan bir felsefedir. Ba~ka bir de- ley ve tHume gibi deneyci dii~iiniirler,
yurtta~lan Newton'un fiziki alem io;in
yi~le, Orta~ag felsefesi, teolojiye bagh,
teolojinin hizmetinde olan bir felsefe yapbgtru, ruhsal veya zihinsel alem i~in
iken, modern felsefe teolojiden tiimiiyle yapmaya ~ah~mt~lard1r.
12 Modem felsefe i~in, herhalde en be-
bag1mstz olmu~tur. lirleyici ozellik, biraz da bilimsel devri-
7 Orta~ag felsefesi.rtin Tanrunerkezli ol-
min etkisiyle, epistemolojinin dii~iince
dugu yerde, modern felsefe insanmer-
tarihinde ilk kez ontolojinin oniine ge~
kezlidir. Nitekim, ozellikle Ronesans ve mesi, ve dolaytstyla varhk merkezli bir
tAydmlanma felsefesine damgasmt dii~iince tarzmdan ben merkezli bir dii-
vuran ak1m thiimanizmdir. 8 Yine, Or- ~iince tarzma ge~i~tir. Buna gore, Orta-
ta~ag felsefesinde, doga hi~bir zaman
~ag felseiesinde, hpkt ilk~ag felsefesin-
ayn bir ara~hrma konusu olmam1~ken, de oldugu gibi, ontoloji once gelir ve
modern felsefede, doga, ozellikle geli- dii~iiniirler, hi~bir istisna olmadan, rea-
~en bilimin etkisiyle, felsefenin en
list bir tavula, zihinden bag1ms\Z bir
onemli ara~t~rma konusu hiline gelir. ger~ekligin varoldugunu one siirerken,
Ba~ka bir deyi~le, Orta~ag felsefesinde, nesneden ozneye ge~i~te, dt~ ger~ekli
doga temel ger~kligin uzak bir golgesi gin zihin tarafmdan bilinmesi siirecinde
olarak goriiliirken, modem felsefe doga- problematik bir ~ey ohnadtgmt dii~ii
run, diinyamn niceliksel olarak belirle- niirler. Oysa, modern felsefede, filozof-
nebilir olan i~kin yaptstyla ve dinamik lar, zihinden ya da ozneden hareket
siireciyle ilgilenir. ederler, ve zihinden maddeye ge~i~te,
9 Orta~ag felsefesinde, doga tannsal oznenin varh~m bilgisine ula~masmda
varhk alanmm bir uzanhst ya da tezahii- birtak1m gii~liikler bulundugunu teslim
rii olarak goriildiigii i<;in, teleolojik bir ederler. Bu tavnn doruk noktast, ele~ti
doga anlayt~t hikim olmu~tur. Oysa, rel felsefesi ve insan bilgisinin stmrhh-
modem felsefede, mekanik bir doga an- gma ili~kin gorii~leriyle tKant'hr.
602 modern idealizm
Mohizm. <::in' de, M. 0. 500-396 y11lar1 ara- lak bir tbilimcili~in keskin sa vunuculu-
Slnda ya~aiJU~ olan Mo Tse tarahndan ~unu yapm1~1lr. tFeuerbach·an evrene
kuruhnu~ olan ve her~eyden once yara- yonelik antropolojik ya da teleolo jik
n temele aJan, yararh olmay1 ama-;laya- yakla~lmin oni.ini.i kesmekle bi.iyi.ik bir
rak, uygulamaya yonelen felsefe akUTU. i~ ba~ard1~1n1 dile getiren Moleschott'a
Her teori ve uygulaman1n, bollu~u, bi.i- gore, Feuerbach'1n ba~lath~l bu bi.iyi.ik
yi.imcyi ve nlifusun r;ogalmas1n1 sa~la i~i tamamlamak modern bilime d i.i~
YIP saglamadtgt a-;1s1ndan de~erlendi mektedir. Do~a bilimleriyle sosyal bi-
rilmesi gerekti~ini dile getiren Mohizme lilnleri birbirlerinden ay1nnarun do~ru
gore, her teoride, sa~lam bir dayanak, olmad1~1n1 one si..iren filozofa gore,
ele~tirilere dayan1khhk ve uygulanabi- bilil n ayn1 ar;1klama ilkelerini hem do~a
lirlik gibi i.i-; temel nitelik olmahdu. Ev- ve hem de sosyal bilimlerde kullanma-
rensel bir a,k ilkesini ya~ama ge-;irmeyi hdu.
a1nac;layan Mohizm, 'herkesin, ba~ka monad [Yun. monas; lng. n10nade; Fr. Pno-
i.ilkelere kendi i.ilkesiymi~ gibi, ba~ka nade; AI. monade]. 0 nli.i Alman filozofu
ailelere kendi ailesiymi~, ba~ka insanla- Gottfried Wilhelm von Leibniz.in meta-
ra da kendisiymi~ gibi, bakmas1' duru- fizi~inde basit, ba~ka bir ~eye indirge-
munda, her yerde ban~ ve zenginli~in nemez ve yokedilemez birim; evrenin
olaca~nu belirtmi~tir. ve evrendeki bile~i.k ~eylerin kendisin-
Eski <;in dinine kar~1 olumlu bir tavu den meydana geldi~i en ki.it;Uk birlik,
alan Mohizm, <;in dini ve do~ai.isti..i gi..ic;- kendi ic;inde, maddi tozlerden farkh ola-
ler kar~1s1nda, Lao Tse·nin kay1ts1z kal- rak, gi.i-;ler i-;eren psi~ik etkinlik merke-
dl~l, Konfu-;yus'un Orta yolu se-;ti~i zi ya da etldn toz.
yerde, savunucu bir tutwn sergilemi~ Bir monad, aynca, boli.inemez, kendisi-
tir. Mohiz1n, buna gore, 'herkesin tann- ne n i.ifuz edilemez, teleolojik bir yone]i ..
larm ve ruhlann iyilikleri oldi.irme ve mi olan, kendi kendine yeten, kendi ken-
koti.ili.ikleri cezaland1rma gi.ici.i oldu~u dine yon veren, maddi olmayan, yer
na inanmas1 durwnunda' di.izenin hi-;- kaplamayan, bireysel bir gi.i-; ve eylem
bir ~ekilde bozulmayaca~1n1 belirtmi~ merkezi, par-;alan olmayan, basit ve
tir. ezellebedi tinsel tliz olarak tarumlanabi-
Moleschott, Jacob. 1822-1893 y1llan ara~ lir. Leibniz'e gore, yer kaplamayan mo-
s1nda ya~am1~ olan Alman maddeci nadlann, ~ekil ya da bi.iyi..ikli..ik.Jeri yok-
di.i~i.in i.iri.i. tur. Bu nedenle, monad, matematiksel ya
19. yi.izyll t Alman maddeciligi kapsa- da fiziksel bir nokta de~il de, metafizik-
ml i-;inde ele ahnmak durumunda olan sel olarak varola.n bir noktadu.
Moleschott bir hekim olup, 1naddeci ve Her monad, geri kalan ti..im di~er mo-
pozitivist bakl~ a-;1s1 ile i.in kazanml~ nadlardan mutlak olarak ba~uns1Zd1r;
hr. 0 varolan her~eyin, veya evrenin ba~ka bir deyi~le, monadlar aras1nda
bi.iti.in bir tarihinin, gi.i-; ya da enerjinin nedensel bir il~ld yoktur. Leibniz mo-
kendisinin temel ya da ozsel ozelli~i ol- nadlann cisimlerin formlan ya da ~ekil
du~u bir ilk madde arac1h~1yla a~a lerinden manhksal olarak once oldugu-
nabilece~ini one si.irmi.i~ti.ir. Moiese-: nu soylemi~tir. Ger-;ek tozler, ger-;ekten
hotfun diyalektik olmayan maddeci varolan tozler monadlardu ve Leibniz
olmayan bak1~ a-;1s1na gore, gi.i-;ten yok- monadlann maddi olmayan bir do~ada
sun maddeden oldu~u kadar, madde- ya da yaptda olduklaruu vurgulamak
den yoksun gi.i-;ten de soz edHemez. i91l, onlara ayn1 zamanda ruhlar ad1n1
0, ya~am dedi~imiz ~eyin, maddenin vermi~tir. Her monad, ba~ka her mo-
kendisinin belli bir halinden ba~ka hi-;- naddan farkhdu ve her monad kendi
bir ~ey ohnad1~1n1 one si.irerken, mut- eylem ilkesine sahiptir. Monadlar yal-
Montesquieu, Charles Louis de Secondat 607
tarih fHozofu oiarak yakla~an Montes- riyle maddf nesneler aras1ndaki ili~kiyi
quieu, farkh politik toplumlardaki fark- a~1klamakta zaman zaman zorlaiunakla
h pozitif hukuk sistemlerinin c;ok ~~itli birlikte, sagduyunun savunuculugunu
faktorlere, ornegin, halkJn karakterine, yapm1~ ve ortalama insan1n d1~ di.inya
ekono1nik ko~ullarla iklime, v. b. g., go- ile ilgili go1ii~unun dogru oldugunu
reli oldugunu soylemi~tir. 0, i~te one si.irmu~tur. Ba~ka bir deyi~le, sag-
butun bu temel ko~uUara, 'yasalann duyunun dunyarun dogas1yla ilgili go-
ruhu' ad1n1 vermi~tir. ri.i~lerini ku~kucu ya da metafiziksel
Montesq uieu bu baglamda, uc; tur yo- gori.i~ler kar~1s1nda savunan Moore,
netim tarz1n1 birbirinden aytrml~ ve b u felseff problem ya da gi.i~lukler soz ko-
devletlere uygun dli~en yonetici ilke, nusu oldutunda benimsenecek dogru
iklim ve topraktan soz etmi~tir. Buna yakla~1mm, problemi ~ozmeye kalki~
gore, despotizm buyuk devletlere, s1cak mazdan once, gu~li.i~i.i doguran ~eyin
iklimlere uygun du~er ve korkuya da- ne oldugu sorusunu sormaktan meyda-
yarur. Britanya orneginde oldugu gibi, na gelmesi gerek tigini iddia etmi~tir.
ne soguk ve ne de s1cak olan bir ikJimin c;agda~I Russell·dan farkh olarak for-
hlikum sl.irdl.igli, orta bi.iyuklukteki Inel manugan felsefi problemlerin ~ozi.i
dcvletlere uygun dl.i~en yonetim bic;imi, mune hi~bir katkiSI olmad1gln1 di.i~u
rnonar~idir; soz konusu yonetim bic;imi, nen Moore, modern idealizme yonelik
~an ve ~erefe dayanu. Buna kar~1n, ele~tirisinde, ideali.zmin temel onermesi
soguk iklimlere ve ki.i~i.ik devletlere olan 'var olmak algllanm1~ olmakhr' te-
uygun du~en rejim, demokrasidir; de- zine yonelmi~ ve bu onermenin yanll~
mokrasinin yonetici ilkesin.in erdem ol- hgintn gosterilmesi durumunda, idea-
dugunu one si.iren Montesquieu, tum lizmin de ~i.iriiti.ilm i.i~ olacagan1 iddia
insanlar i~n ge~er li olan tek bir dog a etmi~tir. Onun yorumuna gore, x gibi
yasas1 ve evrensel bir insan dogas1 oldu- bir ~eyin varoldugu bilinirse, bundan
gunu kabul eden akllc1hga ~iddetle ~kan sonu~, x·in algilandlgl sonucudur.
kar~1 ~1km1~ ve kuvvetler aynhg1 pren- Bu ~ekilde anla~Ild1gmda, 'var olmak
sibini ortaya atm1~hr. algdanmi~ olmakllr' onermesi bir oz..
Moore, George Edward. 1873-1958 ydJa- de~ligi ifade etmez: Algdarun1~ olmak
n aras1nda ya~am1~ olup, idealizme sonucu var olmaktan ~1k1yorsa eger, bu
yonelik ~iddetli ele~tirileriy le i.in kaza- ikisi ozde~ olamaz.
nan ~agda~ lngiliz di.i~i.ini.iri.i. Bu ise, Moore'a gore, idealistlerin san
Ahiak ve bilgi konusundaki gori.i~i.iyle olmakJa, san duyumunu birbirine ka-
tan1nan Moore, ahlakln temel kavrarru n~hrdiklan anlam1na ge lir. 0 edimle
olan iyinin, daha basit ba~ka bir ~ey nesne aras1nda bir farkhhk oldutunu;
aracahg1yla tanunlanamayan, analiz edi- bir mavi duyumu He bir k1rm1Z1 duyu-
lemeyen, fakat belirli ~ylerin ya da du- mu aras1nda bir ortakl1k bulundugunu;
rumlann, ahlaki bir sezgiyle bilinebile- bu ortakh~n bilin~ten meydana geldi-
cek dogal olmayan bir niteligi oldugunu gini, fakat bunun, bu duywnlann nes-
one si.irmi.i~ti.ir. Dogruluk, odev gibi nesiyle kan~hnlmamas1 gerektigini be-
diger ahlaki kavramlar ise, soz konusu lirtmi~tir.
iyilik niteli~ni yaratabilen ve koruyabi- more geometrico. Geometri tarz1nda, ge-
len faaliyetJer ya da eylemler yoluyla ta- ometrinin yontemine uygun olarak,
nltnlanabilir. tEukleides'in Elemanlar adh kitabxnda
Bilgi alan1nda empirist bir bak1~ a~lSI geometriyi serimledigi tarzda anlam1na
benimseyen Moore, ~ogu zaman empi- gelen Latince terim. Bu yontem veya
rizinden -;,1kartdan ku~kucu sonu~lar serim tarz1, felsefede tSpinoza·run Etika
d an sak1nm1~ ve idealizme ~iddetli bir adh eserinde mi.ikemmel bir bi~imde
bi~imde kar~1 ~lkm1~ttr. 0, duyu verile- omeklenir.
mukayese edilemezlik 609
mucize [1ng. miracle; Fr. illiracle; AI. wwt- iki entellektiiel egilim bulunmaktad1r.
de,.]. Doga yasasma aykm dii~en, doga- Bunlardan birincisi, Orta~agm iyilikse-
iistii bir giici.in eyleminin sonucu clan, ver efendi ile hiirmetkar serf arasmdaki
dogal kavramlarla a~1klanamayan ve haklar ve yiikiimliiliikler ag1 i~inde ge-
insanm kavrayl~lnl a~an clay y a da li~en, aristokratik bir paternalizrnin
olu~um. hiikiim siirdiigii istikrarh bir toplumsal
Mucize, buna gore, Tann'nm dogai hiyerar~i ile belirlenen iglpah .Y.~reLce
olaylann ak.i~ma miidahalesi anlamma maat idealidir. ikincisi ise, onsekizinci
gelip, dini inanca gore, dogal nedenlere yiizyil ingiliz siyaset teorisyeni Burke ta-
baglanamayan ve tannsal bir miidahale rafmdan savunulmu~ clan, devlet mii-
ile a~1klanan; insan akhmn ol~iilerini dahalesinin en aza indirgendigi bir libe-
a~an, doga yasalanmn d1~ma ~1kan ve ral ekonomi Vj! kapitalizmdir.
dii~iince ilkelerine degil de, dini inanca 2 Bilim felsefesinde, nretodolojik rnuhafa-
dayanan bir olu~tur. zakarlrk anlammda, bilim toplulugunda
muhafazakarhk [ing. conservatism; Fr. con- hangi teorinin kabul edilecegine karar
servatisme; AI. conservatisnrus]. 1 Reform- verilirken, eski teorinin talep ettigi bi-
culann olanca iyi niyetlerine ragmen, limsel inan~larda miimkiin en az degi-
betdt!nmedik sonu~lara yol"a~abilen re- ~ikliklige yol a~an verilerle bagda~an
formlara iyi gozle bakmayan, hele teorinin benimsenmesi gerekti~ni one
biiyiik ol~ekli toplumsal dl!nii~iimlere siiren yakla~1m.
~iddetle kar~1 ~1karken, bir toplumun mukayese edilemezlik [lng. incommensu-
geleneklerine biiyiik bir deger atfeden rability; Fr. inconrmensurabilite]. Ortak
toplum ve siyaset gorii~ii; gelenege bir ol~iiye sahip olmama, ortak bir ol-
bagh tarihsel tecn'ibe birikimine deger ~iitle k1yaslanamama veya kar~ila~tm
veren, yava~ ve tedric! degi~meye ina- lamama durumu.
nan ideol0ji;;'1<apitalizmi, ozel te~ebbiis llk kez Yunanhlarda ve matematik ala-
ve serbest giri~imciligi co~kuyla savu- nmda, ke~fedilen irrasyonel sayilar
'
nan;~ime dayah bir toplumsal diizenin baglammda kullarulan mukayese edile-
ve,..ahlald disiplinin onemini v1,1rguJayan mezlik terimi, ~agda~ bilim felsefesin-
statiiJ.<.o% var clan diizeni koruma yo- de, omegin tKuhn ve tFeyerabend gibi
niinde b~ egilim sergileyen siyasi dii- dii~iiniirler taraflndan, fark11 bilimsel
. . . .,··
~i!~.£~ teoriler arasmda bir tercihte bulunma-
'Felsefede, insan dogasmm yetkinlikten mn miimkiin olmad!gllll, yap1lacak ter-
yoksun ve eksikli oldugunu, bundan do- cihin ~ogunlukla bilim d1~1 faktorlere
laY' gelenegin yolgostericiligine ve bagh olacak ~ekilde keyff oldugunu
gti~lii bir otoritenin yonetimine ihtiya~ ifade etmek i9n kullarulmi~hr. Kuhn ve
duydugunu savunan, degi~meye kar,n Feyerabend'in gored bak1~ a~!sma gore,
tavu ahp, gelenegin, yasa ve yerle~ik bilimsel kuramlar, onlan birbirleriyle
diizenin onemine i;;aret eden ve radikal- mukayese ve tasnif eden geleneksel ol-
lerin ozledikleri, ger~ekle~mesini iimit ~iitlere dayaruld1gmda, iki teoriden hi~
ettikleri iitopyalara benzer bir ~eye birinin digerinden daha iyi ve dogru ol-
eri~menin imklinstz oldugunu savunan duguna karar verilememesi anlammda
muhazakarlarla kar~1tlan arasmdaki mukayese edilemezdir. Mukayese edile-
z1thgm, bununla birlikte zenginlerle mezlik ogretisi, bilimin daha iyi ve
yoksullar, sag ile sol, kapitalizm ile sos- dogru bir teori ortaya ~lkttgt zaman,
yalizm arasmdaki bir kar~1thk olmas1 eski teoriyi terketmek suretiyle ilerledi-
gerekmez. gini savunan klasik gorii~e agtr bir
Muhafazakiirhgm soykiitiigiinde, bir- darbe indirdigi i-'n, yogun bir tarh~ma
biriyle pek de uyu~ur gibi goriinmeyen ve ele~tiriye konu olmu~tur.
610 mundus intelligibilis
gorii~ler one si.irmesi yle tarurur. Mu tezi- lere ihtiya~ duymayan ~eyi; baz1 filozof-
le, islam inancma kader konusWlda da lar tarafmdan hem bir ve yetkin varhg1,
kar91 ~1km1~t1r. Buna gore, insan1n hi~ ve he1n de ~oklugun kaynagt olarak go-
bir ~ekilde degi~tirilemez olan bir ahn- riilen nihai ve en ytiksek ger~ekligi;. ni-
yazssl var ise, o, Tann tarafmdan belirti- telik bakunu1dan tam ve yetkin olan,
len eylemleri yapmakla gorevliyse, kiilli kendisinden ku~kulantlmayan, suurla-
irade ad1 verilen yiice iradeye tabiyse, ma ya da istisnalarla s1n1rlanmayan var-
insan Tann'ya kar~1 hi~bir eyleminden hgt gosterir.
sorumlu tutulamaz, su~lu saydamaz. Buna gore, metafizikte, tamhk, biitiin-
. Zira, hi~bir eylemi onun elinde degildir; liik, her~eyi i~enne, yetkinlik, bagim-
bu durumda, insan1 cezaland1nnak Slzhk, nesnel ger~eklik, tiiretilmemi~
dogru olmaz, yalntzca bir hakstzbk ve ko~ulsuz olma, degi~mezlik, safhk,
olur; eli.nde olmayan, sorumlu tutalama- basitlik, rumellik gibi slfa tlarla nitelenen,
yaca~J bir eylemden dolay1 insaru ceza- yani her ttirlii miimkiin yilkle1nenin az-
landlnnak Tanrt'run adaletine uygun nesi olan, fakat kendisi kesinJikle yiiklem
dii~mez. Bundan dolay1, Mutezile kade- olamayan varhg1, ger~ekligin tiimiinii
ri tarumaz, yazg1run varhg1ru kabul gosteren mutlak kavram1, varolu~un, et-
etmez. insa1un ozgiir bir iradesi vard1r, kinligin, birlik ve ~oklugun kaynag1
her eylem, yap•p ettigi her~ey insan•n olan, temel, nihai ve en yiiksek ger-;eklik,
eseri olup, insan yapbg1 her~eyden so- kozmik ilke i~in kuiJaruhr.
rumlu tutulabiJir. MuteziJe, cenneti, ce- 6 Mutlak ayru zamanda, zorunlu variJk
hennemi ve vahyi de kabul etmez; her- anlam1nda, varolu~u ve etkinligi i~in,
~eye akdo bir a~1dan yakla~1r. ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duymayan,
mutlak [Lat. absolutus; ing. absolute; Fr. ab- fakat tiim diger varhklarm varolu~ ve
solu; AI. absolut]. 1 Varhg1, giizelli~i, etlcinlikleri i~, kendisine bagh olduk-
iyili~ niteleyen bir s1fat olarak, Slnlrla- lan ve bir anlamda kendisine indirgene-
malardan bag1mstz olma hali; goreli ol- bildikleri varhk i~in, aktiielle~me siireci
mama, kesinlikle bag1ms1z olma duru- i~inde, tum sonJu varhklan, goriinii~le
m u. Betimlenenin otesinde kalan ya da ri ve ge~ici varolu~u meydana getiren
tarumlanan ~eyin anlanuru s1rurlayan ger~eklik, bizdeki go run ii~iinden far kh
bir ~eyle pozitif ili~ki i~inde olmama olarak; kendi i~indeki ger~eklik, kendin-
hali; kesin ohna, keyff ya da gorel.i olma- de varhk it;in kullanwr. Buna gore, mut-
ma durumu. Kendi kendisiyle ~eli~me lak bize goriinii~lerde ya da fenomenJer
yen ve kesinlikle dogru olan yarg1, diin yasmda verilmeyen bir, yet kin, ezeli
onennenin, ba~ka veri, ola y ya d a m ii- ve ebedf, nedeni olmayan, her~eyi ku-
lahazalardan bag1ms1Z bir degere ya da caklayan, bundan dolay1 insan varhkla-
anlama sahip olan bir ~eyin niteli~. n tarafmdan tam olarak bilinildi~ d ii-
2 Ahlakta tam ve evrensel olarak ge~er ~iiniilmeyen varhg1 ifade eder.
li ve baglay1c1 olan kural, deger, ilke. 3 Soz konusu tozsel anlam1 i~nde, mut-
Estetikte nesnel olarak gen;ek olan ~ey, lak terimini felsefe literatiiriine sokan
varhk. 4 Bilgi alarunda ise, nihai dogru· 1440 yJ11nda Cusa'h Nikholas olmu~ ve
lugu, en yiiksek hakika ti meydana geti- Mutlak kavram1 tSpinoza'run panteiz-
ren genel ogelerin ve farkh bilgi tiirle.. mjnde de on plana ~1km1~hr. Bununla
rinde i~erildikten ba~ka, bu bilgi birlikte, terimi felseli temrlnolojiye yer·
tiirlerini miimkiin kdan temel ilkelerin l~tiren esas Alman filozofu +Schelling
sistematik ifadesi olmu~tur. 0, Mutlak'1n, entellekh.iel sez·
5 Felsefede s1fatsal anlarru d1~1nda, toz- ginin bilen ile bilinenin ozde~ligi olarak
sel bir anlamda da kullarulan mutlak te- gordugu ~eye kar~1hk geldigini sayler.
rimi genelde varolu~u ya da anlam1 i~n Mutlak'1 her~eyin kendisinden tiiredigi
kendisini tamamlay1c1 olgu ya da etken- nihar ve en yiiksek ger~ekJik olarak ta-
.12 mutlak~thk
Fonnel olarak, insan i~i.n pratik anlamda rinin kendisine ozgti i~!evi yerine getir-
en ytUcsek iyi diye tarumlanan mutluluk- mesinin, dit;er par~amn i~levine mtida-
la ilgili olarak, t Aristoteles, tUm insanla- hale etmemesinin sonucu olan uvum
nn mutlulut;u iyiyle ozde~le~tirdiklerini, h§li olarak tammlamr~hr. Buna gore,
lakat mutlulut;u tam olarak neyin mey- akil ldealarm ve lyi ldeasmm bilgisi.ne,
dana getirdit;i konusunda larkh dti~tin insan ya~ammrn amacma, v. b. g., ili~
dtiklerini sayler. Bu ~r~ve i~inde, mut- kin bilgiye sahip olup, btittine yol gos-
lulut;u meydana geti.ren ti~ bil~ensel terdit;i, i~tiha istek ve arzularmda ol~ti
ot;eden soz edilebilir: 1 Hazzrn varlrgr ve lti oldut;u, can da i~tihamn a~m
acrnrn yokluguyla belirlenen gene! bir iyilik isteklerine diren~ gosterip, akhn sesini
hdli. Burada mutluluk, doyurn sat;layan dinledit;i zaman, insan, kendi oztinti
nesnelerin dot;asnu dikkate almadan, ni- ger~ekl~tirme, amacma ve dot;al iyisi-
tetiksel olarak ayru olan arzularm tatmin ne uygun ya~ama anlammda mutlu
edilmesi sonucunda olu~n duyguyla be- olur.
lirlenir. Ahl§ki hayan entellekttiel hayata t§bi
2 Bir btittin olarak benin, insan varht;r- k1lan t Aristoteles'te ise, mutlaluk, t.,grik •
nm sistemli laaliyeti sonucunda ortaya bilgelikten olU§Ur, Rm'la g9Fe, birey iQn
~rkan duygu, kendini gm;eklqtirme duy- mutlaluktan, rasyonel ve entellelctiiel fa-
gusu olarak mutluluk. Burada ise, mutlu- aliyetle ge~ek bir ya~m olu_§tul!u, bi-
luk hazlarm toplamrndan ~ok, hazlann reym potansiyel giideri tam nJar;;k. g~
uyumuna, insanm belli bir boyutuyla li~tit;i ve insan varht;r ~e~itli olanak ve
det;il de, bir btittin olarak ve tam anla- kapasitelerini ger~ekle~tirdit;i zaman,
mryla ger~ek!e~mesi h§line kar~rhk soz edilebilir.
gelir. 3 Genel bir geli~me, yetkinle~me tKant'ta, hi~bir zaman ger~ekle~meye
h§li, uyumlu, dtizenli ve birlikli bir ya- cek2 olan bi.r ideal olarak ortaya "'kan
~amm bizzat kendisi olarak mutluluk. mutluluk, ti~ ot;eden olu~ur: a) Ki~inin
Mutluluk, ~~itli lilozoflar tarahndan kendi kendisine yetmesi, b) benirun
larklr ~ekillerde tammlanrru~trr. Orne- u urnu, c) ki~i.ni.n kendi kendisini heli;
gin, ahlAk lelselesinin kurucusu sayrlan lemesi mutla rr e o r ti ··. Haza
tSokrates, mutlulut;u, insan dot;asrmn ve yararcr bir ahla anlayr~r geli~tiren
tam olarak ger~ekle~ip tamamlanmr~ ol- tMill's!e ise, mutluluk, benin aadan
masr, insarun kendisine ozgti potansiye- uzak olup, olabildit;ince ~ok haz alma·
lininin tam olarak ger~ekl~mesi h§line; sryla belirlenen genel uyum h§li olarak
i~inde her~eyin insamn ki~isel daimo- tammlarur.
nuyla, yazg~ ve dot;asryla uyum i~inde miicessime. Islam dtinyasmda kel§mm
oldut;u, k~inin btittinsel yaprsmm iyi, dot;u~undan sonra ortaya ~rkmr~ bir
dtizenlenmi~ ve olmasr gerektit;i gibi ol- gor~ ya da mezhebe verilen ad.
dut;u, k~inin ozti geret;i olmak zorunda Bir ttir antropomorlizm benimseyen
oldut;u gibi oldugtr duruma; insarun ih- mticessime, Tann'run insan ~eklinde
tiya~lanm kar~rlamasmrn, dot;asrru ger- ortaya ~rktrt;nu one stirmti~hir. Tann,
~ekl~ti•mesinin ve insan olarak i~levini btittin tarinsal ozelliklerini btinyesinde
ger~ekle~tirmesinin dot;al bir sonucu toplayarak, gortinti~ler dtinyasmda
olarak ortaya ,.rkan h§le, genel iyi-olma insan ~eklinde ortaya ~rkar.
h§line e~itlemi~tir. miidahalecilik [ing. interventionalism].
Sokrates'in ot;rencisi olan tPlaton ise, Devletin, ekonominin yasalannr kendi
mutlulut;u bir ruh ve bir bedenden olu- i~leyi~ine brrakrnayrp, iktisadi hayata
~an insan varht;mm ruhun yolgosterici- belli ol~tiler i~inde mtidahale ehnesi ge-
lit;i alhnda uyumlu bir btittin olmasr du- rektit;ini savunan; varolan iktisadi ve
rumu; ozellikle de, ruhun ti~ par~asr, toplumsal yaprda koklti bir det;i~iklik
yani ak1l, can ve i~tiha arasrnda, her bi- yapmayr ama~lamadrt;r i~in, liberaliz-
14 miimkiin
Bir diger onemli Alman dii~iiniirii Hmin dogu~uyla birlikte, ereksel neden
Wilhelm +Dilthey ise, Naturwissenschaf- de dog a bilimlerinin, ozellikle de fizigi-
ten Geisteswissenschaften kar~1thg1n1, ne d1~1na a t1lm1~tu. Ba~ka bir deyi~le,
yontem farkhhg1 bakun1ndan degil de, Aristotelesc;i dii~iince tarz1n1n reddedil-
konu. farkhhg1 baglam1nda ifade eder. mesi ve niteliksel yak.Ja~un ve ereksel
Bu baglamda, Dilthey'in olc;iitii, gerc;ek- ac;lkla1nan1n yerini niceliksel yakla~un
ligin ayr1 ve bagunstz alanlara boliine- ve mekanist ac;1kJamarun almas1 y Ia bir-
bilece~ini onciiliine dayanlnaktadlr. likte, k1sacas1 1nodern bilimin dogu~u
ned en lOs. alet; Lat. causa; ing. cause; Fr. nun ard1ndan, giiniitniizde nedenden
cause; AI. ursache J. Bir ~eyi degi~tirme hemen tiimiiyle fail neden anla~llmak
ye, bir fenomen ya da olay1 meydana tadu.
getirmeye yetili olan ~ey ya da ko~ul, Ortac;ag dii~iin.cesi veya Skolastikler,
yarat1c1 etken; bir ~eyi ortaya c;1kartan, bir ~eyin hakikatinin sebe bi ya da teme-
kendisi olmadan o ~eyin kesinlikle var.. lini ifade eden nedene causa cognoscendi,
hga gelemeyecegi ~ey. buna kar~1n bir ~eyin varolu~unun ne-
Bir olay1n ortaya c;1kl~1, varhga geli~i, denine causa fiendi ad1n1 vermi~lerdir.
dogu~u ic;in zorunlu ve yeterli olan, ve 19. yuzy1l ingiliz dii~iiniirii J. S. +Mill
o olaydan zamansal olarak once gelen ise, iradi eylenue sonuc;lanan nedensel-
~ey; bir olay1n ortaya c;1k1~1nln yeter ko- lik ic;in fail neden kavram1n1 kullarur-
~ulu; sonucunun kendisinden zorunlu ken, cans1z nesneler diinyas1nda hiikiim
olarak c;1kt1g1 ~ey, durum, olay ya da fe .. siiren nedensellik i9n fizild nesneler te-
nomen. rimini kullanm1~tlr.
Nedeni, en genel anlam1 ic;inde bir ~ey Ote yandan, bizzat kendisinde, kendi
meydana getiren ve 1neydana getirdi~i ic;inde bir degi~meyi ba~latan nedene
~eyin kendisi arac1hg1yla a~klanabildi i'kin neden ad1 verilirken, kendinde
gi yaratlcl etken olarak tarumlad1g1m1Z de~il de, ba~ka bir varhk ya da ~eyde
takdirde, kendisine neden olunan ~ey, bir degi~meye yol ac;an nedene ise
ya yeni bir madde veya toz, ya da eski- a~krn neden ad1 verilir. Yine, bir ~eyin
den beri varolan bir ~eydeki bir degi~ oziinii, formunu, dogas1n1 veren ~ey
medir. Bununla birlikte, teleolojik yakla- olarak neden yak1n neden ve uzak
~lm bir k1y1ya ahlacak olursa, bilimsel neden olarak ikiye ayr1hr. Bunlardan
ya da felsefr hic;bir gorii~, bir ~ey, yakrn neden, kendisiyle sonucu aras1nda
Jnadde ya d a toziin bir neden taraf1ndan ba~ka bir ara terimin, ba~ka bir nede-
yoktan meydana getirilebilmesini kabul nin bulunmad1g1 nedendir. Uzak neden
etmedigi ic;in, nedenin yaratt1~1 ~ey, es- ise, kendisiyle sonucu aras1nda, kendi-
kiden beri varolan bir ~ey ya da madde- sinden onceki ~ey ya da fenomenin SO·
de gerc;ekle~en bir degi~medir. n ucu, kendisinden sonraki ~ey ya da fe-
Neden dii~iincesinin tarihine bakt1g1- nomenin nedeni ohna i~levi goren bir
m1zda, tAristoteles oncesi felsefede, or- dizi ara terimin bulundugu nedendir.
nc:!gin Miletlilerin maddi neden, Empe- Bu baglamda, fenomenleri doguran
dokles'in fail neden, tPlaton'un da daha neden tiirlerine ya da bir ~eyin neden-
c;ok formel neden iizerinde yo~unla~ lerine ili~kin ara~tlrmaya, bir ~eyin ne ..
ml~ oldugunu goriiyoruz. Aristoteles'in denini belirleme faaliyetine, dogada soz
kendisi ise nedenleri, maddi, fail, formel konusu olan nedenlere ili~kin genel te-
ve ereksel neden olmak iizere dort ba~ .. oriye nedenbilinr ad1 veriJir.
hk altmda toplam1~t1r. Nedenin soz konusu anlanu i9nde,
Bu dort nedenden maddi ve formel.ne- biitiln bir evrenin nedeni olan, alemi ya-
denler, giiniimiizde estetik alaru dl~Ul ratan ezeli-ebedi bir Tann ya da ozgi.ir
da pek kullan1lmamaktadu. Modern bi-.. bir irideye nedeni olmayan neden ad1 ve-
618 nedensel
rilmi~tir. Nedeni olmayan neden tanmu Ote yandan, alg1da, do~rudan ve ara-
ba~ka ~eylere, olay, nesne ve eylemJere CISIZ olarak yaln1zca goriinii~lerle,
neden olmakla birlikte, kendisi nedensel kendi oznel zihin h&llerimizle tan1~sak
bir faaliyetin iiriinii olmayan, nedensel- bile, d1~ dunyada ozneden ba~lmSIZ
lik dizisinin d1~1nda bulunan nedeni olarak varolan maddi nesnelerin, duyu
dile getirirken, buna ka"1t olan gorii- verilerinin temeli oldu~unu one siiren
~iin ilkesine, nedeni olmayan neden bilgi anlay1~1; alginln, insan zihninin
kavramuun c;eli~ik oldu~unu dile geti- d1~1nda varolan nesnelerin algisl oldu-
ren ilkeye nedenler dizisinde sonsuzca geri- ~unu ve alg1ya, insan1n duyu organla-
ye gidi~ ilkesi ad1 verilmektedir. Evrende nni harekete gec;iren, insan zihninden
mutlak bir nedenselli~in hiikiim siirdii- ba~LmSlZ nesneler tarafmdan neden
~iinii, olaylann meydana getirdi~i ne- olundu~unu, duyu verilerine algdanan
densellik dizisinin zaman ic;inde bir ba~ fiziki varhklann neden oldu~unu ileri
langiCI olmad1~uu, nedensel zincirde siiren alg1 anlay1~1 nedensel alg• teorisi
sonsuzca geriye gidilebilece~ini, neden- olarak tan1mlanLr.
sellik dizisinin d1~1nda kalan hic;bir olay Yine, insan1n do~al c;evresini neden, in-
ya da varhk bulunmadi~Inl one siiren sandaki bilgiyi de bir sonuc; olarak de-
ilke, kendisine neden olunmanu~ bir nk ~erlendiren bilgi anla y1~lan; her tiir
nedenin saz konusu olamayaca~lnl, insan bilgisini, insarun do~al ya da top-
boyle bir nk nedenden soz etmenin ne- lumsal c;evresinin zihindeki bir yansi-
densellik ilkesinden vazgec;mekle e~an masa olarak goren, d iizenli, refleksif bil-
lamh oldu~unu ifade eder. ginin kendisine ozgii, bir ic; manti~1
Ote yandan, ayru sonuca farkh neden- olabilmesini kabul etineyen, do~a ya da
ler tarahndan yol ac;dabilmi~ oldu~unu
toplumun bilginin nedeni, bilginin ken-
dile getiren ilkeye, ya da ayru nedenin
disinin pasif bir urun oldugunu savu-
farkh zamanlarda farkh sonuc;lara yol
nan do~ala ve sosyolojist gorii~ler;
ac;abilece~i ilkesine nedenlerin c;okJu~u
duygu ve dii~iincelerin kendi yasalan
ilkesi ad1 verilmektedir.
nedensel [lng. causal; Fr. ozusal; AI. ursach- olabilmesi.ni kabul etmezken, aralarmda
lich]. Nedenselli~i kabul eden, nedensel forme) manhk ta ohnak iizere, tinsel ya
eylemlerin varh~1na inanan, neden·etki da zihinsel faaliyetin tum iiriinlerini,
dizisinin sonuru olan olu~um, ~ey, yak- maddi iiretim ili~kilerinin yahn bir yan..
la~Im ya da ilke it;in kullarulan s1fat.
sunas1 olarak goren maddeci anlay1~lar
Bu c;erc;eve ic;inde, nedensellik ilkesinin nedensel bilgi teorileri diye kategorile~tiri
evrensel gec;erlili~ini kabul eden, her~e lir.
yin nedensel yasalara gore ortaya t;Ikh- nedensellik (Os. il1iyet; lng. causality, cau-
~llll, 'her~eyin bir nedeni oldu~unu', sation; Fr. cav.salite; AI. causalitiit). Zaman
'yeryiiziinde hic;bir ~eyin nedensiz ol- dizisi ic;inde, bin olmadan di~erinin de
•nadi~uu, 'hic;bir ~eyin bir neden olma- . ortaya ~kamayaca~1 iki olay, fenomen,
dan varo)alnayaca~Iru' one siiren O~re.. ya da siirec; aras1ndaki iJi~ki.
tiye nedtnsel determinizm ilkesi denir. Ned en olarak tcuumJanan olay, feno-
Yine ayn1 ba~lamda, ayn1 nedenlerin men, siirec; ya da olgudan sonucunun
ayn1 sonuc;lan do~uraca~1n1, ayn1 so- zorunlulukJa c;Lkmas1 durumu; ayn1 ko-
nuc;lann nedenlerinin de ayn1 olaca~1ru ~ullar alhnda, neden ad1 verilen birinci-
dile getiren ilkeye, neden sonuc; ili~kile si ortaya c;Jkll~Inda, sonuc; ad1 verilen
rinin, gelece~in de aynen gec;mi~ gibi ikincisinin de ka~ruhnaz olarak birinci-
olaca~1n1 varsayan gene) yasalar ~ek sini izledi~i iki olay, olgu, siirec; ya da
linde ifade edilebilece~ini savunan dii- fenomen arasmdaki ili~ki olarak neden-
~iinceye nedensel diJzmlilik ilkesi ad1 ve- sellik, bir olay, siirec;, bir fenomen orta-
rilmektedir. ya t;Ikti~I zaman, onun varolu~unu
nedensclligin ele~tirisi 619
a~1klayan ba~ka bir olay, fenomen, ya selli~in akhn bir ilkesi, olgusaJ bir i~eri
da si.irecin bulurunas1 durumunu, nede- ~i olrnakla birlikte, be~ duyu yardimiy-
nin sonucundan zamansal olarak once la karutlanamayan bir onenne oldu~u
olmas1 hilini, nedenle sonucu aras1nda nu savunmu~tur. Ti.imtiyle oznel bir
en az1ndan di.izenli bir ard1~1khk, birlik- fenomen, salt zihinsel bir yapun olarak
telik olmas1 durumunu taiumlar. Bu ~er nedensellik anlay1~1, tLocke'tan sonra
~eve i~inde, nedensellik, 1 s1ras•yla olay- +Berkeley ve tHwne tarafmdan da sa-
lar arasmdaki nedensel ba~a kar~ll1k vunuhnu~tur.
gelen bir kntegoriyi, 2 genel nedensellik Rasyonalist gori.i~egore, nedensellik
yasas1 olarak bir ilkeyi ve nihayet, 3 ne· dti~i.incenin bir zorunlulu~u, a prior; bir
densellik ilkesinjn evrensel get;erlili~i:n.i dtizenleyici ilke ve dolay1s1yla da bili-
savunan bir ogretiyi Hade eder. min, bir sonucu de~il de, onkabuli.idi.ir.
Nedensellik, empirik nedensellik ve tleibniz'in bu t;er~eve i~inde de~erlen
1netafiziksel nedensellik olarak iki ba~· dirilmek duruanunda oJan gori.i~i.ine
hk altlnda toplanabilir. I Hit;bir ~eyin gore, nedensellik, yeter neden ilkesinin
nedensiz olmad1~1ru, her olay1n, her si.i- belli bir ~ekline kar~1hk gelir. Kant ta
recin ve her olu~umun bir nedeni bu- ayn1 gorti~i.i savunmu~tur: Dna gore,
lundu~unu, her~eyin kendisini i.ireten nedensel ba~ ya da nedensellik, dene-
ko~ullar taraftndan belirlendi~ini orta- yimde do~rulanabilir olma, fakat dene-
ya koyan empirik ya da deneysel neden- yimden ti.iretilmeme, analiz edilememe
sellik, zorunlulukla belirlenir ve bu zo- anlam1nda sentetik bir ilkedir. Mtimktin
runlulu~n, fenomenler di.inyasmdaki bir deneyiln tarahndan ~i.iriiti.ilemeyen
ad1 detenninizmdir. Empirik nedensellik- nedensellik, bir ~eyi anlamtn1n, d1~
te, neden, kendisi olmadan sonucwl, di.inyaya ili~kin bilginin zorunlu bir on~
yani ba~ka bir fenomenin hi~bir zaman ko~u1udur.
ortaya ~1kainayaca~1 bir fenomendir. Bu gori.i~i.in kar~1S1nda ise, nedenselli-
II Metajiziksel nedensellikte ise, . JTann ~in ideler aras1ndaki bir ili~ki de~il de,
di.inyarun nedenidir' ya da 'irade eylern- olgusal di.inyarun akti.iel bir ozelli~ine
lerinin nedenidir' orneklerinde oldu~u kar~dJk gelen bir ba~1nt1 ve belirlenim
gibi, neden bir olay ya da fenomen kategorisi oldu~u, dolayJsiyla onto)ojik
deti), fakat aktif bir toz, ya da gi.i~ti.ir. bir stati.iye sahip bulundu~unu savu-
Empirik nedenseUi~in hit;bir keyfili~e, nan anlay1~ yer almaktadu.
ozgi.irli.i~e yer birakmadl~l yerde, meta- nedenselli~in ele1tirisi [ing. criticism of
fiziksel nedenselhkte, belli o)~i.i)er i~inde aJusation; Fr. critique tU Ia causalite]. Ne-
bir ozgi.irli.ikten soz edilebilir. Burada densellik konusw1u felsefe tarihinde ilk
bir gi.ic\in, bir "toztin, tlk Nedenin sonu- kez sistematik ve ele~tirel bir bit;irnde
. cunu ozgi.irce, kendilitinden, keyf£ ola- ele alan i.inli.i ingiliz empirist filozofu
rak yaratabilmesi anla~Jlu bir ~eydir. David Hume·un nedenselli~i epistemo-
Nedenselli~in yabuzca epistemolojik lojik bir di.izlemde analize t~bi tutan
bir kategori mi oldu~u, yoksa onun bir e lqtirisiy Je romantiklerin nedenselli~i
de ontolojik bir statuye sahip olup olma- daha ~ok ontolojik bir duzlentde de~er
di~l, t;okt;a tart1~drnJ~ bir konudur. Bu lendiren elqtirileri.
konudaki tar~ma, ku~kucu ve empirist Nedensellik konusuna bizdeki neden-
ele~tiriyle ba~lam1~tlr. Modem empiriz- sellik di.i~i.incesinin kayna~1run ne oldu-
me gore, nedensellik yalruzca epistemo- ~u sorusunu sorarak yakla§an ve di.i-
lojik bir kategoridir, yani nedensellik, ~i.incelerin, idelerin izlenimlerin cansiZ
~eylerin kendilerinin bir ozelli~i olma- ve soluk kopyalan oldu~unu savunan
yip, yaln1zca onlara ili~kin alg1 ve bilgi- empirist Hume, bize nedensellik di.i~i.in
mizle ilgilidir. Bun a gare, Locke neden- cesinj veren, bizdeki nedensellik idesine
620 nedenselligin ele§tirisi
nesne, belirli bir haCini olan, yer kapla- lo ji ic;inde ise, nesne1 s1fah, zihinden ba-
yan her ti.irli.i cans1z varht1 gosterir. 3 timSlZ bir varolu~a sahip olmaks1zm,
Bilince sun ulm u~ olan, bilincin bilditi, zihinde bir tasanm ya da ide olarak va-
tanldttt ~ey; bilme edimi ile bilinen ha- rolan ~ey i~in kullan1lm1~hr. Buna gore,
kikat aras1ndaki bir dolay1m. tDescartes'1n felsefesinde nesnel olarak
nesne dili [Fr. object language; Fr. langage varolmak, zihinsel bir tasanm olarak va·
d' objet]. Ba~ka dillerden, dilsel nesneler- rolmakhr; formeI olarak varolmak ise,
den detiJ de, dilsel olmayan nesneler- ba~tmstz bir ger~eklite sahip bulun-
den, varolan ~eylerden soz etmek i~in makhr. Nesnel sozctitiiniin zihinde bir
kullan1lan dil. tasarun olarak varolan ~ey i~in kullan1l·
Buna gore, bir onermenin ancak ve mas1ndan, zihinden batimSIZ olarak va-
ancak dilsel bir ifade hakklnda olmama- rolan ~ey i~in k ullandmas1na get;i~,
Sl durumunda, nesne dilinde oldutu Alman filozofu tBaumgarten•le olmu~
soylenebilir. Nesne diline, ifade ya da tur. Nitekim, tKant'ta nesnel varolu~ ya
deyimleri ba~ka bir dilin inceleme k~ da ger~eklik, dii~iince d1~1ndaki, zihin-
nusu olan, ba~ka bir dil taraf1ndan sozii den batunstz olan varolu~ ya da ger-
edilen dil anlammda, 5Dzedilen dil ad1 da c;eklik anlamma gelir.
verilir. Buna gore, oznel varolu~ ya da ger~ek
nesnel [Os, aynT, vdkrT; lng. objective; Fr. litin, oznel yargdanrruz, p~in hiikiim
objectif; AI. objektiv]. 1 Genel olarak, ve etilirnlerimiz 1~1~da bilinen bir
bilen zih.inden batimSlZ olarak varolan ~eyin varolu~unun tersine, d1~ diinya-
ger~ek bir nesne; ba~ka bir deyi~le, ger- da, kendisine ili~kin alg1m1zdan, bilgi ve
~ek, tanJtlanabilir ya da fiziki olan ve kavray1~1nuzdan bat1ms1z olarak varo-
dolaylstyla, durum, fonksiyon ya da lan, bilinen ya da bilinebilen bir ~yin
konumu, i~el tecriibeye, zihinsel ya- varolu~na; herkes taraftndan gozlemle-
~antiya, oznel deneyime bath olmay1p, nebilir olup, onu teaiibe eden herkes
herkes taraf1ndan gozlemlenebilir ve i~in ayru olan bir ~eyin varolu~une nes-
dotrulanabilir bir ~ey olarak nesne; do- nel varolu~ ad1 verilir.
tasl fiziki ol~iim yoluyla belirlenebilen nesnelcili.k [Os. ~fokiyye; lng. objectivism;
bir ~ey i~in k ullan1lan s1f at. Fr. objectivisme; AI. objektiuismus ). 1 GeneI
2 i nsan1n bak1~1ndan, zihinsel tasar1m- olarak, varhSJn, ger~eklitin bilen ozne·
lar1ndan, diinya gorii~iinden batunsaz den batuns1z oldugunu dile getiren
olma durumunu; varhtJn, bilginin, de- gorii~. 2 Metafizikte, nesnel idealizm an-
terin algllayan ozneden, bilen zihinden, larrunda kullarulan nesnelcilik, bilginin
deter bi~en insandan batlmSlZ olmas1, hem oznesi ve hem de nesnesinin ayru
her ne ise o olmas1 halini; bilincin dl~ln ol~iide ger~ek oldugunu ve mutlak bir
da varolma, bilin~te tasarunla~ ol- varht1n tezahiir ya da i.fadesi oldutunu
lnaya ihtiya-; duymama, ozneden kesin savunan akuna kar~1hk gelir.
ve mutlak bir bi~imde baSJmSJZ olma 3 Nesnelcilik bilgi felsefesinde ise, bir
durumunu; 3 saru ya da oznellite kar~lt d1~ diinyan1n kendisine ili~kin bilgi-
olarak, bir duruma, olaya, varbta, duy- mizden bat•mslz olarak, kendi ba~1na
gulardan, onyargllardan etkilenmeksi- varoldu~nu, bu diinyan1n oznel bak1~
zin deter bi~e yetenegini; bir dii~iin a-;1m1z Ve onyargllanm1zdan batJmSIZ
ce, bilgi, yarg., karar ya da tezi, aktiiel olarak bildigimiz bir diinya oldugunu
olaylara dayanan veri ve kan1tlarla des- savunan gorii~ii ifade eder. Bilginin, bi-
tekleme tavnru g5stennek i~in kullaru- limin nesnel yontemleri ve akllyiiriitme
lan s1fat. yoluyla elde edilen bilimsel verilere da-
4 Duns tScottus'la ba~lay1p, 17. ve 18. yanditlnl ve ~eyleri ger-;ekte oldutu
yiizy1Ia deksiiren skolastik bir termino- ~ekliyle tasvir ettitini ileri siiren gorii~
nesnel ger~eklik 623
olarak nesnelcilik, epistemolojik tckben- dugunu savunur. Buna gore, ahl~ki nes-
ciligin tam kar~1t1 olan ve dogru bilgi- nelcilik dogrulann, insanlann tav1r, yak-
nin duyu-deneyinden ti.iretilen ve yal- la~Im, uygulama ve inan~lanndan ba-
mzca duyu-deneyiyle dogrulanan bilgi glmSIZ olarak varoldngunu, omegin
oldugunu savunan bir ogretidir. 'Hi~ kimse bir ba~kasma, onun ~ekecegi
4 Bilim felsefesinde ise, nesnelcilik, bi- ac1dan zevk almak amaayla, ao ~ektir
limsel bilgiyi, bilim adammm ozel ti.ir- memelidir!' ilkesinin, hpkt 2+2'nin her
den inan~lan olarak gormeyen ve dola- yerde, hatta say1 saymay1 bilmeyen bir
y•s•yla bilimsel faaliyetin oznesiz bir toplumda bile dogru olmas1 gibi, her
si.ire~ oldugunu one si.iren bilim gori.i~i.i yerde dogru oldugunu one si.irer.
ni.i tammlar. Bilimsel teorilerin, dogu~ 7 Estetikte, estetik degerin, ona sahip
ve geli~me si.ire~leri boyunca bilim olan nesnenin, hpkl yuvarlakhk, ~ekil
adamlar1nm katdunlanm zorunlu ktl- ve ag1rhk gibi, nesnel bir degeri oldu-
makla birlikte, birey ve bilim adamlan gunu one si.iren nesnelci deger teorisi.
arasmdakj mutabakat fikrinden bagun- nesnel ger~eklik [Os. viicudu harici; afak'i
SIZ ozerk bir varolu~a sahip oldugunu laakikat; lng. objective reality; Fr. realite ob-
one si.iren nesneld bilim yorumuna jective; AI. ob jektive realitiit] 1 Gene) bir
~er~eve ic;:inde, kullandlglmlz dilin, alg1
gore, bilimsel teoriler aralarmda soz ko-
nusu olan belirli ili~kilere ve uygun ka- ve di.i~i.incelerimizin gonderimde bu-
mtlara dayan1r; belli sonu~lan varsay1p, lundugu d1~ ger~eklik; ger~ek varhk ya
tutarhhk ya da tutars1zhk sergiler. da varolu~a ait olan ger~eklik ti.iri.i; ak-
Bi.iti.in bunlar bir yana, bilimsel teoriler, ti.iel varolu~a sahip olan, akti.iel olarak,
ger~ekten varolan bir ~ey i~in soz konu-
bilim adamlanyla bilim adamlan toplu-
su olan ger~eklik tar21.
lugunun ozelliklerinden bag1mSIZ ozel-
2 Nesnel ger~eklik daha ozel bir ~er~e
liklere sahiptir.
ve i~inde ise, akti.iel olarak varolan ~ey
Nesneld.lik, 5 mantlk alanmda, di.i~i.in ler i~in oldugu kadar, ideler, dii~i.inceler
ce yasalan ve 9karun faaliyetinin, insan i~in de soz konusu olan ve bir ~eyin
psikolojisine indirgenemeyen bir yap1s1 ozi.iyle ilgili olup, akti.iel olarak varolan
ve i~leyi~i oldugunu ve ti.im insanlar ya da di.i~i.incede tasanmlanan bir ~eyin
i~in evrensel bir ge~erlilik ta~Id1gmi one
yetkinligini ifade eden ger~eklik ti.iri.ini.i
si.irerken, psikolojizmin tam kar~1smda ifade eder. Ornegin, bir melek di.i~i.ince
bulunur. 6 Nesnelcilik, ahl4k felsefesin- siyle, insan ba~h at di.i~i.incesini kar~l
de, degerlerin, d1~ di.inyada, onlara ili~ la~brahm. Bunlardan ikisinin de varol-
kin kavraya~nmzdan ayn ve baguns1z madlgl, ikisinin de akti.iel bir varolu~a
olarak varoldukJanru, d1~ di.inyada va- sahip olmad1g1 soylenebilir. Bw\Unla
rolan bu degerlerin insan tarafmdan bi- birlikte, bir melek di.i~i.incesi insan ba~h
linebileceklerini, degerlerin insanlann at di.i~i.incesinden daha bi.iyi.ik bir nes-
ahlaki yargdan ve eylemlerini belirleyen nel ger~eklige sahiptir, ~i.inki.i bir melek
ilkeler olarak kullarulmak durumunda di.i~i.il'lcesi, ins an ba~h at d i.i~i.incesine
olduklanm, ve nesnelerle eylemlerin, gore daha yetkin bir varhgm di.i~i.incesi
kendilerinde insandan bag1ms1z olarak dir.
varolan bir nitelikten dolay1, iyi ya da nesnel goredlik [tng. objective relativism;
degerli olduklanru savunur. Ahlik ala- Fr. relativisme objectif; AI. objektive relati-
nmda, oznelciligin kar~1smda olan nes- vismus ]. Algmm nesnesinin, farkh pers-
nelcilik; ahJ~kJa ilgiJi bir yargt ya da pektiflerin i.iri.ini.i olan ti.im gori.ini.i~le
onerme tarahndan iddia edilen ~eyin rine ger~ek bir nesnellik yi.ikleyen
dogrulugunun, onermeyi kuran ya da epistemolojik ogreti.
kullanan ki~iden, onun onermeyi kul- Bu ~er~eve i~inde, ayn1 zamanda pers-
landlgl zaman ve yerden bag1ms12 ol- pektif trealizmi olarak da tarumlanan
624 nesnel idealizm
gili olan bir ~ey ya da disiplin; rakamsal Jenseits von Giit und Buse [iyi ve Kotu-
verilerin toplanmasz ve ·analizine yone- niin Otesinde], Zur Genealogie der Moral
len yakla~1m ya da yontem i~in kullaru- [Ahlakm Soykiitug-u Ostiine}, Der Wille
lan niteleme. zur Macht [Gii~ lstemi].
Bu ba~lamda, orne~in sosyolojide, an- tAydmlanma akllc1h~1, thiimanizm ve
lamlan vurgulayan, anlamaya dayanan tdeizminin manhksal sonuc;lanru ~1kar
yorumcu ya da henneneutik sosyolojinjn sam1~ olan Nietzsche, tKierkegaard'm
tam kar~1smda yer alan sosyoloji anlay1- yapt1~1 gibi, ne tfideizm yoluna girmi~,
~ma, say1sal verilerin toplanmasmdan ne de tHegel gibi, inan~ ve akJ1 daha
meydana gelen, pozitivist epistemolojiy- yiiksek bir diizlemde uzla~unnaya ~a
le ili~kili yal<Ja~nna niceliksel metodoloji h~m1~hr. Ba~ka bir deyi~le, Aydmlan-
ad1 verilir. Yine dilbilimde, dilsel olgula- ma dii~iincesinin mantlksal sonu~lanru
n nicelik a~1smdan inceleyen disiplin ni- ~1kartlrken, Ayd1hlarunamn silah1 olan
celiksel dilbilim olarak tarumlarur. ak11 en keskin bir bi~imde kullanrru~
niceliksel hazc1hk [ing. quantitative hedcr olan Nietzsche, 'Tann'mn oldii~iinii'
nism; Fr. h~donisme quantitat~f]. Kireneci iddia etmi~tir. Tann'mn oliimii kar~t
thazahkta veya tBentham'm hazah- smda, hiimanizmin de anlam1 olmad1g-1-
~mda omeklenen, ya~amda ger~ekten ru, zira Tann'run yoklu~unda, insamn
de~erli olan tek ~eyin haz oldu~u gorii- metafiziksel baklmdan ilk ve temel olma
~iiyle birlikte, hazlar arasmda niteliksel iddiasuun bir temeli bulunmad1~lnl one
bakmundan bir ayuun yapmayan, dola- siiren Nietzsche, hiimani.zme ka~1 9k1-
y1s1yla amaon, nicelik bakmundan ola- ~mda, insam tannJa~hran, ona hayvanf
bildi~ince ~ok haz elde etmek oldu~unu varolu~u a~ma olana~1 veren ba~arda
one siiren haze anlay1~. · rm temelinde, hakikatin de~il de, yanh~
Haz.zm tek bir tiirden oldu~u ve bu ve yarulsamarun bulundu~unu gooter-
hazzm nitelik bakmundan farkhhk gos- meye ~ah~mJ~tlr.
termeyip, yahuzca nicelik bakmundan Ba~ka bir deyi~le, Yunan felsefe ve sa-
farkhhk gosterdi~i gorii~ii diye tarumla- natma ili~kin ara~hnnasmda, sanahn
nabilecek olan niceliksel hazct.ltk, onemli uyum ve diizenle birle~tirilen Apollon'a
olarun yalruzca olabildi~ince ~ok haz dayanmad1~uu, Dionysos'un kaotik ve
elde etmek oldu~unu, dolay1s1yla .bu y1k1c1 giiciiniin bir ifadesi oldug-unu one
haz.zm okuyup anlamaktan, l<Jasik Turk siiren Nietzsche, diizenli bir goriinii~ler
ya da Ban miizi~i dinlemekten mi, yoksa diinyas1 fikrinin, uyumlu ve birlikli bir
~arap i~ekten mi geldi~i hususunun ger~eklik inanonm koca bir yalan oldu-
hi~bir onemi olmad1~m1 dile getirir. ~unu, Bah metafizi~inin, en azmdan
Hazohk, ama daha ~ok niceliksel haz- Sokrates'ten beri ger~~kli~i ~arp1th~1m,
c&hk, ilk kez olarak, ya~aJJ\liUJ\ tek ama- metafizi~in insanh~ temel yanl&~lan
CliWl haz elde etmek oldu~nu dile geti- ru, sanki temel halcikatlermi~ gibi ifade
ren bir insaru, bir~ok deli~i olan bir eden sazde bir bilim oldu~unu one siir-
f19-ya benzeten, delikleri oldu~u i¢\, h- mii~tiir. Akhn da duyulann tamkh~1m
c;uun hi~bir zaman doldurulamayacagt- ~arp1tmak i~in kullanlld1~ln1 soyleyen
ru one siiren tPlaton, ve daha sonra da, filozof, goriinii~lerin fenomenal diinya-
niceliksel hazcll&~l domuz folsefesi olarak 51 d1~mda hi~bir ~eyin olmad1~m1 sa-
tarumlayan T. Carlyle adh ingiliz dii~ii vunmu~tur.
niirii tarafmdan ~iddetle ele~tirilmi~tir. Bu ~erc;eve ic;inde, gorii~lerini daha ~ok
Nietzsche, -Friechich. 1844-1900 ylllan ahlak alaru iizerinde yo~unla~tuan Ni-
arasmda ya~am1~ olan iinlii Alman dii- etzsche ondokuzuncu yuzy1lm di~er dii-
~iiniirii. Temel eserleri: Die Frochliche ~iiniirlerinden birka~ noktada farkhbk
Wissenschaft [Ne~eli Bilim], Also Sprach gosterir: Ba~kalan, 19. yiizytb gii~ ve
Zarathustra [Zerdii~t Boyle Buyurdu], giivenlik ~a~1 olarak goriirken, Nietzs-
Nietzsche, Friedrich 627
che modern insamn benimsedigi deger- muz tiim degerler, insanlan diinyamn
lerin geleneksel dayanaklanrun ~oktti ger~ek dogasrru gormemizi engelllemek
giinii dii~iinmii~tiir. Prusya ordusu amacryla geli~tirilmi~ ara~lardan ba~ka
gii~lenir ve teknik ilerlemeler, insanhgtn hi~bir ~ey degildirler. in~an ona gore,
gelecegiyle ilgili olarak biiyiik bir iyim- gorene~en gerisindeki ~rplak ger~egi
serligin dogu~una yol a~arken, Nietzs- gonnekten ve diinyamn ama~srz, an-
che insanhgr gelecekte korkun~ sava~la lamsrz oldugunu te~his etmekten ka~m
nn bekledigini sezmi~tir. 0, modem drgr i~in, yiizeyde kalmayr, rahathk
insaru tam bir thi~!iiligin bekledigini sa- veren dii~iincelere srgmmayr, ortalama
vunmu~tur. Modem insan i~in, Alman degerlerle ya~mayr yegler.
orduswtun gii~lerunesi, bilimsel geli~ Tann'nut oldiigiinii soyleyen Nietzs-
meler pek onemli degildir. Asd onemli che, soz konusu gorii~ii ve ebedi donti~
olan, Hristiyanhgm Tann'sma duyulan ogretisiyle, i~te bunu yrkmaya kalkl~lr.
inancm sarsdrm~, Hristiyan ahl§k.tmn Buna gore, Tann'mn oldiigiinii soyle-
dayanaguu yitirmi~ olmasrdrr. mek, insanlann evrende bir diizen bu-
Nietzsche'ye gore, Hristiyanhga duyu- lunduguna arllk daha fazla inanamaya-
lan inan~ ~okerken, insanlar Darwin'in caklanru soylemek anlamma gelir.
evri.m fikrine giderek daha ~ok inarur Nesnel bir diizen gibi goziiken ~ey, ona
olmu~lardrr. ~ok tehlikeli olan bu ge- gore, insanrn evrende bir ama~ ve
li~me, ona gore, insan ve hayvan ara- anlam bulunduguna inanma ihtiyacr-
smdaki aynm1 ortadan kaldrrmr~ll r. nm, kaosa yansrtdmasmdan ba~ka hi~
Nietzsche'ye gore, Tann inancrrun ~ok bir ~ey degildir. i~te, evrende olup
tiigii yerde, insanlardan Darwin'in og<e- biten her~eyin yeni ba~tan bir~ok defa
tisine inanmalan bekleniyorsa, gelecekte yeniden ortaya ~rkacagmr dile getiren
vah~i ve korkun~ sava~lann ortaya ~·k.t ebedi donii~ ogretisi, insanm ama~ ve
~· hi~ kimseyi ~a~ubnamahdrr. anlamdan yoksun olan bu diinyaya bir-
Nietzsche'ye gore, insan ozii itibariyle ~ok kez gelecegini vurgulayarak duru-
iyi ve yetkin bir varhk degil de, bir kap- mu biraz daha agrrla~tmr. Tann var de-
larun srrtrna atlamaya can alan ta- gilse eger, Friedrich Nietzsche'ye gore,
mallir, merhametsiz, tabninsiz ve k6- insamn ~aba ve miicadelelerini, bo~una
liiciil bir varhkltr. Bunwtla birlikte, olmaktan kurtanp, temellendirecek bir
insanlar yiizyrllardan beri bu dog<u bil- ~ey de yoktur ve ilerleme dedigimiz
giyi, insarun iyi ve yetkin bir Tann tara- ~ey bir 111m bir yamlsamayr ifade eder.
ftndan ozel olarak yaralllmr~ e~siz bir Friedrich Nietzsche, i~te bu durumu
tiiriin iiyesi oldugu ve Tanrr'nrn insaru insanrn ·bu diinyadaki durumunu, Pla-
yerle~tirmi~ oldugu evrenin teleolojik ton'un iinlii tMagara Benzetmesinde
bir sistem meydana getirdigi kurgusu ge~en insan ya da mahkumlarm duru-
ya da hipoteziyle basllrrm~hr. Nietzs- muna benzetir. Nietzsche'ye gore, ondo-
che'ye gore, bilim bu kurgu ya da rasyo- kuzuncu yiizyrhn, fabrikalarda ~ah~an
nalizasyonlan~ yanh~ veya temelsiz ol- kole insaru bir magararun dibinde zinci-
dugunu gostermi~tir. lnsarun Tann re vurulmu~ olarak ve duvardaki golge-
taraflndan yaralllm1~ ozel bir varhk ol- leri ger~ek sanarak ya~maktadrr. Ni-
dugu veya evrende bir diizen bulundu- ·etzsche de, llpk1 tPlaton ve Kierkegaard
gu fikrinin bir masaldan ba~ka hi~bir gibi, zincirlerden kurtulmamn miimkiin
~ey olmadrgr bilgisi, insanlann kar~1 olduguna inamr. 6megin, Platon'a
koyu~una ve ondan habersiz olma arzu- gore, az sayrdaki birka~ insan, bu i~ ne
lanna ragmen, bilincimize adeta zorla kadar zahmelli olursa olsun, zincirlerin-
ginnektedir. den kurtulup, magaramn dr~uta, idea-
Friedrich Nietzsche'ye gore, biitiin uz- Jar diinyasma yiikselebilir. Bunu da in-
la~rmsalhgtmlz, geli~tirmi~ oldugu- sanlar, herhangi bir dogaiistii giiciin
628 Nietzsche, Friedrich
yard1m1yla degil d~, kendi dogal.gi..h;le- si obnaktan kurtulup, efendi hAiine gel·
ri veya a1<Jllanyla ba~arabilirler. I~te bu mi~ olan insandu. 0 st insan varhgm
nokta, Kierkegaard ve Nietzsche'nin, dogaslnl, varolu~un ozunii tema~a et-
Platon'dan aynld1klan yerdir. Kierkega- tik-;e, bulanh duyan, fakat bu bulanllyt
ard da, elbette magaran1n d1~1nda giizel a~a~acak kadar gii-;lii olan insandxr.
ve aydmhk bir diinya bulundugundan D st insana omek olarak, Biiyiik isken-
emindir. Fakat onda, kurtulu~ ve maga- der'i, Sezar'1, Napolyon'u ve Leonar-
ranln d1~1ndaki giine~li diinyaya yuk- do'yla Michelangelo'yu veren Friedrich
seli~, dogal yollarla degil de, dogaustii Nietz.sche'ye gore, egilip biikiihneyecek
bir yoldan, yani inancm su;ray1~la, insa- derecede gii-;lii ve kah, geleneksel
nln kendisini Tann'ya teslim ehnesi su- kurum ve degerleri y1kabilecek kadar
retiyle olduguna inan1r. cesur, bulamad1g1 diizeni meydana geti-
NieW;che'ye gore, yalruz Platon degil, recek kadar yarabc1 ve kotiimserligi
Kierkegaard da kendi. kendisi aldabnak- olumlamaya donii~ti1recek kadar se-;kin
tadu, zira magaran1n d1~1nda ba~ka bir olan biri olmak durumundad1r. Ost in-
diinya yoktur. Zincirlerden kurtulu~ sam belirleyen en onemli ozellik olarak
tan, magaran1n ag1z1na dogru hrmanl~ yarahahk iizerinde duran Nietzsche,
tan soz etmek miimkiin olmakla birlik- bu yarabohkla da daha -;ok sanatsal ya-
te, magaradan -;1k1~tan s.Oz edebilmek rahc1hg1 anlalmak ister. Yarat1ahg1 ise
miimkiin degildir. ~te magaran1n ka- gii-; istemine baglayan filozof, dogalan
ranhgt i-;inde, zindrlerden kurtulup, bu farkll olsa da, tum insanlarda ortak olan
brmaru~1, onun anlamsLZ oldugunu bile bir oge bulundugunu sayler: Gii-; isteti,
bile, tekrarlayan, bu aamasLZ hakikati ya da -;evreye egemen olma diirtusii.
kabul edebilecek kadar gu-;lii olup giile- Ona gore, biitLin varhgm temelinde,
bilmeyi beceren insan, Nietzsche'nin daha gii-;lii olmaya yonelmi~ bir istek,
iistiin insaru.du. bir irlde vardu. Nietzsche canb olanm,
Nietzsche'nin iistiin insaru, demek ki, ya~ayan1n bulundu~ her yerde gu-;lu
belli bir evrim siirecinin ardandan, in· olma isteginin kokle~mi~ oldugunu
sanlar aras1ndan -;oop, biitiin insanhg1 sayler. Ya~amtn temel nedeni, gii-;lii
yonetecek, tum insanlara tahakkiim ede· oJma istegidir. insanoglu yaln1zca ken-
cek bir diktator degildir. 0, her ne kadar dini korumak ve ya~amak istemez; insa-
ondokuzuncu yuzyllda kapitalizmin ya- noglunun asal istedigi daha gu-;lii ol·
ratbgt fabrika kolelerine, kapitalizmin makbr. Bu evren gii-;lii olma isteginin
Hristiyanbktan miras ahp korudugu hiikiim siirdugu bir evrendir.
kBle ahUiktna, burjuva demokrasisiyle Gii-; istemi, gii-;lii olma arzusu, kendisi-
onun e~itlik idealine kar~1 -;•karken, bu ni hi-;bir san1r tanunadan her yone flrla-
diizenin veya Avrupa'daki demokratik- mak, her tarafa saldarmak ~klinde g&-
le~menin bir yandan da zorbah.k, aci- terir. Fakat bu, hayvanf ve vah~r olan
masLZ bir diktatoliin ortaya t;~kl~l i-;in bir ~eydir. Oysa insaru insan yapan ~ey,
gerekli altyaplyl haZJrladlglru soylemi~ kendisindeki gu-; istemini koruyup yon-
olmakla birlikte, onun iistlin insaru, sa· lendirebilme yetenegidir. lnsan1n ken·
ruld1gtn1n tersine, Hitler detildir. Ni· disini, ideal bir diizen yaratma ad1na,
etsche•nin iistiin insaru varolu~un bo~ kaosa diizen yiikleme amac1yla bu ~e
lugunu ve anlamsLZhguu gorebilen, kilde disipline etmesi, Nietzsche'ye
magaradaki karanhk i-;in her~eye rag- gore, gu-; isteminin en yiikSek ifadesidir.
men hnnanmay1 se-;en az say1daki bi- U stinsan, ba~kalanndan -;ok, kendisini
reydir. Ost insan, kendisi, tutkulan, a~abilen; ba~kalann1n degil de, kendi
gu-;lu yanlan ve zay1Haldan iizerinde kendisinin efend.isi olabilen insandu.
egemenlik kurarak, ba~kalann1n ya da 0 st insaru insanm kendi kendisini ger-
kendi tutku veya gii~ii21iiklerinin kole- -;ekle~tirebilmesinin bir modeli olarak
nifelik 629
nominal oz [ing. nominal essence; Fr. es- drg1 ilke, model; 3 Bir sosyal grubun
sence nominate]. Bir kavramr tantmla- kendisi i-;in ilke edindigi ve gntp ityele·
mak i9,n kullandan terimler obegine rinin eylemlerini yonlendiren davranr~
verilen ad. Ornegin tLocke'ta, nominal kurallan butunu.
oz, bir nesnenin, i9,nde bulundugu tur 4 Ahlak alanrnda dogru eylemi belirle-
bakunrndan onsuz olunamaz niteJikle- yen kural, uygun davran1~ i-;in stan-
rinin toplamtna kar~1hk gelir. dart, eylemde temele ahnan davrant~
nomos. 1 Yunan felsefesinde, temeli do- ilkesi. Degeri yargdamak ya da deger
gada olan yasaya, dogal ozelliklere da- bi-;mek i-;in kullandan oJ-;u. 5 Estetikte,
yanan yasahhga kar~rt o)arak, sonra- guzelligi ya da sanat eserini yargdamak
dan insan tarafrndan uzla~rma dayah i-;in gerekli olan standart. Sanat ele~tiri
olarak konan yasalar, olu~turulan gele- si i-;in temele ahnan ol-;u. 6 Manhkta,
nekler i-;in kullantlan terim. ge-;erli -;rkanm kurah.
N onros terimi daha ozel olarak da, 2 normatif [ing. normative; Fr. nonnat~f, AI.
ahlak alarunda, insarun kendi dogal normativ, normgebend). 1 insan davranl-
ozelliklerine uygun olarak degil de, ge- ~lnl bir ideal, norm, ya da standarda
Jenek ve goreneklere, sonradan belirlen- gore duzenlerne, bir standart olu~tur
mi~ ahlaki kurallara ya da toplumun ya- ma, olmas1 gerekeni gosterme tavn; 2
salanna uygun olarak ger-;ekl~tirilmi~ ahlak, estetik, siyaset gibi degerlerle iJ-
eylemler i-;in; 3 epistemolojide ise, ~eyle gili olan, normlar ya da davraru~ kural-
rin kendilerinde bulunan ~ekil, bi~ lan getiren bilimlere, betimleyici ya da
gibi niteliklere, nesnenin physis ya dado- a-;rklay1c1 olmayrp, kural koyma egili-
gastna kar~rt olarak, dt~ dunyada varol- mi gosteren disiplinler i9n kullanllan
mayan, yalruzca insan zihninde gorti- niteleme.
nu~ler olarak varoJan koku, tat, renk i~te bu ba~lamda, insan varllklanna,
gibi ikindl nitelikler i-;in kullanrhr. neyin dogru ve neyin yanll~, neyin iyi
non sequitur. Akla dayah bir baglanh ve neyin kotu olduguyla, belirli durum-
ortaya koyma iddias1nda olmakla bir- larda, ne yaptp ne yapmamalan gerekti·
likte, boyle bir baglanbdan uzak olan giyle, ya~amda hangi nihai ve en yuksek
kavram ya da ifadeler; ge-;erli bir -;tka- amaon p~inden gitmek durwnunda ol-
nm goruntusunden bile yoksun oJup, duklanyla, ya~amlanru nasd surdurme-
sonucu oncullerinden manbksal kural- leri ve ba~kalarma kar~1 nasd davran-
lara gore -;1kmayan -;rkanm i-;in kulla- malan gerektigiyle ilgili bilgi veren,
rulan Latince terim. insanlarm ahlaki eylemleri i-;in nonn ve
nooloji. Bazr du~unurler, ozellikle de duzenleyici ilkeler getiren ahlak turiine
kimi 17. yuzyd filozoflan tarafUldan, normatif ahlalc adr verilir. Buna gore, nor-
Yunanca zihin anlamma gelen nous, ve ma til ahlak, betimlemesel ahlak1 varsa-
bilim anlanuna gelen logos s6zciiklerin- yan, fakat, ornegin psikologun yapml~
den turetilerek olu~turulmu~ olan ve oldugu tasvir ya da betimlemelerin ve
zihni ya da zihnin noetik fonksiyonlan· ula~ht• sonu-;lann otesine ge-;erek, in-
ru, bilginin ilk ilkelerini, dotu~tan du- sanlann nasd davranmalart gerektigiy-
~unceleri, entellektiiel sezgi ya d a saf le ilgili olarak kural koyan, insanlara
aklm fonksiyonunu ve i-;erigini konu nasd davranacaklann1 buyuran ahlak
alan ve manhkla psikoloji arasrnda ara- sistemidir. Ba~ka bir deyi~le, normatif
cthk eden biJim anlam1na gelen terim. ahlak, insanlara ya~amlan s1rasmda bir
norm [Yun. khromon; Lat. nonna; Os. kai- rehber olarak kullanacaklan normlan
dei ala; ing. nonne; Fr. norme; AI. nonn]. 1 saglar. Bundan dolayr, soz konusu yak-
Genel olarak, duzgu; ol-;u ifiin kullaru- la~unr benimseyen ara~hrmacr ve filo-
lan standart birim. 2 Her tur yargtrun zoflar, insanlara ne yapmalar1 ya da
zrmnen ya da a-;•k-;a kendisine dayan- neden ka-;rnmalan gerektigini gostP.re·
634 nous
g\tlar aras1nda varolan ili~kileri, dene- numen. Genel o!arak, akhn, tum fenomen-
yirn diinyas1ndaki diizenlilikleri, dene- lerin nedeni, temeli, dayanag1 olarak va-
yimin d1~1na ~1kmadan ara~hrmas1 ge- rolu~unu ongordugu, ger~ek fakat kendi
rektigini, bilginin deneysel bir bilgi i~inde bilinemez olan toz, fenomenin
oldugunu savwtan pozitivizmin, dene- kendisinin tezahiirii, ifadesi oldugu ger-
yimin, alg1n1n nesneleriyle ilgili tartl~ ~eklik. Dii~iincenin d1~1nda kalan, hi~
lnada ortaya ~1kan bir tiirii. bir bilgi tiiriine konu olamayan, ne du-
Notr pozitivizm, alg1da kendi zihin yusal ne de entellektiiel sezgi tarahndan
hallerimizi alg•ladtglmlzl one siiren bilinebilen, duyularla kavrand1g1 takdir-
tidealist pozitiviz1nden ve alg1da, insan de, n umen olmaktan ~1karak, fenomen
zihninden bag1mS1z nesneleri alg•ladlgl- haline gelecek olan te1nel, toz.
lnlZI One siiren trealist pozitivizmden Akhn, bilim ve felsefenin ba~lang•~
farkh olarak, bizim alg1da nesne komp- noktas1 olarak varolu~unu ongordugu,
lekslerini alg•ladlglmlZI one surer; varoldugunu bi]digi, fakat neye benze-
ba~ka bir deyi~le, bize deneyilnde veri- digini, ne oldugunu bilmedigi ger~eklik
len cisilnler kompleks varhklard1r. Bu~ olarak numen, t Kanfta, fenomene kar-
n unla birlikte, bu kompleks biitiinler, zi- ~lt bir bir;imde, ger~ekligin kendisi i~in
hinsel ya da fiziksel olmay•p, notr olan kullan•lm1~hr. Buna gore, numen, em~
biitiinlerdir ve bu nesne kompleksleri- pirik, tecriibi ve rasyonel bir bilginin
nin alg•larunamalan durwnunda bile konusu olamayan, deneyimi a~an, de-
varolabilen, renkler, sesler, kokular ve neyime a~k1n olan, varolu~u teorik ola-
tatlar tiiriinden belirli ogelerden meyda- rak problemli olmakla birlikte, pratik
na gelirler. akll taraf1ndan varsay1lan nesne ya da
19. yuzy1hn sonlanyla 20. yuzy1hn ba~ gil~ anlam1na gelir.
lannda ya~am1~ olan Avusturyah bilim nur. lslAm felsefesinde kutsal bir gii~ten
adanu Ernest tMach taraf1ndan savu- dogdugtJna, ~1ktrg1na inanllan 1~1k, ay-
nulan bu pozitivizm tiirilne gore, soz dinhk. Insan1n gonliinii ayd1nlatan, an-
konusu renkler, kokular, sesler ve tatlar, lamay•, bilmeyi saglayan 1~1k.
benin ya da ruhun kendisinden meyda.. nyaya. KanJt ya da kural anlam1na gelen
na geldigi komplekslerin bile~enleri ola· Nyaya admdan tiireyen ortodoks bir
rak dii~iiniilmeleri durumunda, onlann Hint felsefesi sistemi.
kendilerine izlenimler ad1 verilir, buna Daha ~ok mant1k ve diyalektikle ilgilen-
kar~1n cisimler diye ~ag1nlan kompleks- mi~, akllyiiriitmenin, manhkh sonu~lar
lerin bile~enleri olarak dii~iiniilmeleri ~1karman1n kurallanru ifade etmeye ~a
durwnunda ise, onlar, bu cisimlerin h~ml~ olan bu dii~iince sistemi, evre-
ozellil<leri olan ogelerdir. Bilin~ ak1~1ru nin, biitiin nesnelerin temelinde yer alan
meydana getiren anllardan, duygular- atomlann bir birle~iminden ve sonsuz
dan, arzulardan oldugu kadar, cisimleri say1da ruhtan meydana geldigini savun-
meydana getiren komplekslerden de so- mu~, zihinden bag1ms•z nesnel bir ger·
yutlama i~inde dii~iiniilen bu ogeler, ~kligin nesnel ve mantlksal bilgisine
yani renkler, sesler, tatlar ve kokularm rasyonel yollarla, yani alg1, ~1karun ve
kendileri ne zihinsel, ne de fizikseldir. kar~1la~hnna yoluyla eri~menin onemi-
Onlar, soyutla1na i~inde ele ahnd1klan ni vurgulanu~tll'. Teist bir Tann anlay•-
zaman, ayru ol~iide zihinsel ya da fizik- ~· benimseyen bu sistem, daha sonra
sel diye nitelenen notr ogelerd ir. Vaysesika sistemiyle kayna~m1~hr.
636 obscurum per obscurius
gereken ayrun1 soz konusu olamaz. yaln1zca dogru olma olasahg1 digerle-
Oysa, modern du~unce a~1smdan bu rinden daha yuksek olan olasda goru~
ay1nmm yap1lmamas1, kan~1khk, spe- ler bulundugunu one suren, lnutlak
kulasyon ve 1netafizige yol a~ar. Olguya dogruluk idealinden vazge~er~k, olas1h
deger yuklemek, bi1giye inan~ kabnak, goru~lere baglanan, manhg1n gorevi-
evreni Tann'ya baglamak, bilgi duzeyin- nin dogruyu yanh~tan ay1nnak degil
de kahnd1g1 surece imkins12du. Zira de, dii~uncelerin dogru olma ~ans ya
bilgi dedigi.ttliz ~ey, duyu verileriyle da olasahklanna ol~mek oldugunu belir-
akhn sentezinin bir uriinudur; duyu ve- ten anla y1~.
rileri ise, bize ne genel ge~er bir deger, Olaylara ili~kin olarak, tecrubi ve ras-
ne de dogaustu bir giicti verir. Oyleyse, yonel a~ldan, ondeyide bulunu labilece-
teoloji, ahlak ya da metafizik, bilgiye gini, fakat boyle bir ondeyide, mutlak
teanel yap1lamaz. kesinligin degil de, yalntzca olas1hg1n
Btmunla birlikte, insanm bir de ahlaki soz konusu oldugunu savunan felsefi
ya~amt oldugu unutulmamahdar. Dola- gori.i~ olarak olasJc1hk, kesinlik yerine
yasayla, bu ya~a1ru anlayap telnellendir- olas1hgan, incelenmekte olan fenomen-
me ka<;arulmaz bir zorunluluk olarak or- lerin karma~1khg1n1n ve insanhg1n
taya ~1kar. Modem insan ya da du~ilnce halihaz1rdaki yetersiz bilgi duzeyinin
a~1smdan, ahlald ya~am Yunanhlarda sonucu oldugunu ifade eder.
oldugu gibi, dogal duzenin; Orta~ag du- 2 Olasahcahk, soz konusu teanelden ha-
~uncesinde oldugu gibi, tam1sal duze- reketle ve anlam geni~lemesi yoluyla,
nin bir uzantlsa olarak gorillemez. lnsan gerc;ekligin kendisi butunuyle rasyonel
ahlak alan1nda nedenselligin hukum bir sistem olmadag1, akla uygun bir
surdugu dogada rastlanmayan kendine duzen sergilemedigi i~in, gerc;eklik hak-
ozgu bir ya~ama bi~imi olu~lurur; ken- kJnda m utlak bir kesinlige ula~man1n
disine ama~lar, hedefler koyar, se~imler imkans1.2. oldu~nu, ~eylere ve insan
de bulunup kararlar ahr. Dolayaslyla, davraru~1na ili~kin olarak yaln1zca ola-
insanan ahlaki ya~ama bi~imi, ahlak ol- sah bir bilgiye sahip olabilecegimizi,
gusunun bizzatihi kendisi dogal bir ol- makiil bir insana du~enin de olasll1 bir
guymu~casma ele ahnamaz. Ahlik ala- bilgiyle yetinmek oldugunu one suren
ronda insan ya~ama, o)andan bag1msaz goru~u de ifade eder.
olarak bir oJmasa gerekene gore anla~Lia 3 Olasalaahk, ahlak felsefesinde ise, bir
bilir. Olmas1 gereken, oyleyse, olandaf\. eylemin ahlakr dogruluguna karar vcrir-
olgulardan bagamsaz olarak, insanlann ken, eylemin aktuel sonu~lannm degil
ve toplumlann inarup bagland1klan, de- de, muhtemel sonu~lanrun dikkate aim-
gi~en degerlerde, ideallerde, ahlakr buy- mas• gerektigini one suren ogretiye kar-
ruk ve yasalarda bulunmak durwnunda- ~ahk gelir.
du. olas1hk (Os. illlimaliyet; ing. probability;
olandan olmas1 gerekene ge~me yanht• Fr. probabiliU; AI. probabiliitJ. 1 ihtimali-
[lng. phaiiJtcy of is to ought]. Betimleyici, yet, raslanhsal ya da olumsal olma,
tasvir edict onennelerden kuralkoyucu mumkun ya da ihtimal dahilinde bulW\-
bir sonuca, olgulardan nonnlara ge~en, ma durumu. Bir ~eyin olabilme, ger~ek
olandan olmas1 gerekeni ~akarsayan for- l~bilme durumu, olabilirligi; ger9!k·
mel olmayan yanh~ turu. le~me ihtimali. 2 Daha ozel olarak da,
olasic1hk [Os. ihtimaliyye; ing. probabi- matematikte, bir olay1n gerc;eklqme
lism; Fr. probabilisme; AI. probabilismus ]. 1 ~ansaru hesaplama i~lemine, bir olay i~in
Epistemolojide, olahsahk kavramll\U\ln elveri~li durumlann olas1 butun durwn-
merkezi bir rol oynadag1 bilgi goru~leri lara orana. Buna gore, olaylann ger~ek
ni ya da bilimsel yontem anlaya~lanru Je~me ~anslannan yuzdesini bulmaya
larumlamak i~in kullanalan terim. Mut- hizmet eden kurallan ele alan matematik
lak dogruluk ve kesinlik olmad1garu, dalma, olasrl•klar he5Qbr ads veriJir.
640 olay
olsa dahi, belli bir hal ya da duruma nimladlgl biitiin insanlann bir gun ole-
nas1l deger bi~ilecegi sorusunun yarut- celderi olgusunu ihtiva eder.
SlZ kalacag1n1 soyleyen gorii~, ayn1 za· Olgusalhk, ~u halde, varolu~~u felsefe
manda olgu/deger ikicilili diye bilinir. a~1S1ndan, biitiin insani eyle1nler i~in
olgu kar~1t1 [ing. counterfactual]. Onbile- kendisinden ka~1n1hnaz olan zorunlu
~eni yanh~ olan, yanh~ oldugu bilinen temele, vazge~ilmez zemine kar~1hk
ko~ul onermesini, ge~mi~ zamanda ku- gelmektedir. Nitekim, Sartre'a gore, ol-
rulan ko~ullu onenneyi nitelemek i~in gusalhk insan1n varolmay1 se~meksizin
kullandan s1fat. diinyaya gelmesine ve suurh olmas1na
Gec;mi~ zaman1n par~as1 old ugu ifade yol a~an insanlJk duru1nunu ve biz in-
edilen bir ko~ulun yerine gelmemi~ ol- sanlann sadece bizim eserilniz ohnayan
maslndan ve ge~mi~ zamana yollanan d urumlar i~inde ozgiir olabilecegimiz
ko~ullann arhk ger~ekl~me, yani olgu- ger~egini ifade eder. Eylem ozgiirlugu-
sal olan1n bir parc;as1 olabihne duru- miizii, ko~ullanmlZl a~abilme gii~ ve
mundan yoksun bulunmastndan dolay1, yetenegimizi, her zaman bir olgusalhk
bu tiir onermeler olgu kar~lh bir duru· zemini iizerinde, se~medigimiz bir de-
mu dile getirir. Tarihsel balwndan olgu gerler sistemi ve kimlik yoluyla hayata
kar~th olan soz konusu onermeye ek ge~irebiliriz.
olarak .. bir de dogrulugu olgusal, deney- olumlu [ing. musbet; ing. positive; Fr. posi-
sel bir SU\all\a ve degerlendinneye konu t~t AI. positiv). 1 Genel olarak, olumsu-
olamayan olgu kar~1h ko~ullu onenne- zun kar~1h olan, bir niteligin varhg1yla
lerden soz edilebilir. Omegin, 'Giine~in belirlenen; 2 amaca, istek ve beklentile-
enerjisi 10% ol~iisiinde azalblsayd1, re uygun olan; 3 yap1c1 olan ve 4 tasdik
diinyada ya~am olamazd1' gibi olgu eden it;in kullandan s1fat, niteleme.
kar~ltl bir onerme, teknolojinin otesinde Buna gore, olumlu bir terim ya da kav-
kalan bir onermedir. ram -li, -h ekiyle kurulan ve bir niteli-
olgusalhk [ing. facticit1J; Fr. facticite). Bir gin varolu~unu ifade eden (bilgili) bir
olgu olmay1 veya temelde, insarun terim ya da kavram iken, olumsuz bir
ozgiir se~in line bagh olma yan olgusal kavram -siz, -sLZ ekiyle kurulan, bu ~e
ko~ullan tanimlayan ozellik. kilde kurulmasa bile, bir niteligin yok~
Olgusali.Jk terimi varolu~~u felsefede, Iugunu bildiren bir kavramd1r (cahill
ozellikle de tHeidegger ve tSartretda bilgisiz). Baz1 dii~iiniirler, sonlu ya da
biiyiik onemi olan bir terimdir. Bu bag- s1nuh kavram1n1, &Jnlr dii~iincesi bir
lamda olgusalhk, insan varolu~unun, olumsuzlamay1 ifade ettigi i~in, olum·
onun i~inde bulundugu durumlar, go- suz bir kavram olarak gormii~lerdir.
guslemek durumunda oldugu degi~ Buna kar~1n, sonsuz kavram1 da, s1n1·
mesi imkans1z olgular ya da ko~ullar nn, sonlulugun bir olumsuzlamas1 ol-
taraf1ndan tan1mlanan, belirlenen boyu- dugundan, olumlu bir kavramd1r.
tunu ortaya koyar. Buna gore, olgusal- 5 Yine olumlu ya da pozitif olan, dogal
hk her~eyden once ki~inin se~imine olana, do~~tan getirilene kar~1t olan-
bagh olmayan, onun iizerinde hi~bir dlr. Buna gore, pozitif hukuk, dogal hu-
etki ya da kontroliiniin bulunmad1gl, kuga, insanlann iradelerinden bag1mslz
dogum yeri ve tarihi, annc-babasuun olan ve insanlann dogalannda temelle·
kimligi, temel ozellik, yetenek ve yeter .. nen dogal yasalara kar~1t olarak, sonra·
sizlikleri benzeri olgusal aynntdar1 ihti- dan haz11larun1~ olan yazth hukuktur.
va eder. Olgusalhk i.kinci olarak, bir 6 Ve olumlu, nihayet, tarh~ma gotiir-
ki~i ya da ki~iler yerine, genel olarak mez bir tarzda kurulmu~, ifade edilmi~
bir ins an ·olmakhg1n oziinde varolan olan, ge~erliligi herkes~e kabul edilen an-
vak1a ve Slnlrlan, omegin Heidegger'in lamina gelir. Buna gore, az ya da ~ok
'oliim kar~1s1ndaki varhk' olarak ta- keyff olan, herkes~e kabul edilmeyen
642 olumsalhk
hipotezler iljeren metafizik sistemlerine nun zarunlu almamast, btitiin bir yara-
kar~1t alarak, pazitif bili~ler, her zaman dih~m Tann'nm ozgtir iradesine ba~h
da~rulanabilir, onermeleri herkes iljin almas1 durwnunu gosterir. Otinyanm
geljerli ve test edilebilir alan bilgi obekle- alumsalh~1, tealajide, Tann'nm varalu-
ridir. ~u iljin bir kamt alarak kullamlm1~hr.
alumsalhk [Lat. contingentia; lng. contin- Kamta gore, dtinya varolmayabilirdi
gency; Fr. contingence, eventualite; AI. kon- ya da aldu~undan ba~ka ttirlti alabilir-
tingenz, zufaeligkeit]. 1 Metafizikte, vara- di. Kendinde, kendi varhk nedenini ba-
lu~u zarunlu almayan, varalu~u soz rmdirmayan, bundan dalay1 varolu~u,
kanusu ve hatta ljak muhtemel alm.akla zarunlu de~il de, alumsal alan dtinya-
birlikte, zarunlulukla varalmayan varh- mn nedenini ba~ka bir yerde aramak
~m, gerljekle~mesi zarunlu almayan gerekmektedir. Olumsal alan, zarunlu
alaym ozelli~i. Zarunlu ve imkans1z al- alam varsayd1~1, aksi takdirde sansuz-
mayan her~ey. ca geriye gidi~ prablemiyle kar~Ila~Ila
Ortaya ..1kabilen, fakat artaya lflkl~l ca~l iljin, dtinyanm nedeni, varalu~u
kesin ve zarunlu alma}·an, gerljekte va- zarunlu alan, yani kendisinin dt~mda
ralmayabilen ya da aldu~undan ba~ka bir nedene ba~h almayan varhk alarak
tiirlti alabilen, bir da~a yasas1 tarafm- Tann'du.
dan gerektirilmeyen, varalu~u ba~ka Ote yandan, alumsalhk, mant1ksal
bir ~eye ba~h alan ~eyin czelli~i alarak alumsalhk ve fiziki alumsalhk alarak
alumsalhk, bir alay ya da algunun, ken- ikiye aynhr. Bunlardan manhksal olum-
dileri de zarunlu almayan ba~ka algu- salllk, manhk yasalan, fiziki olumsallrk
lara zamansal ya da nedensel alarak ba- ise; da~a yasalan baklmmdan alumsal
~unll almas1 durumunu tammlar. alma, zarunlu almama anlamma gelir.
2 Manllkta, bir onermenin zarunlu ala- Yine ayn1 ba~lamda, akild1~1 alanla
rak da~ru almamas1, yani, kanusunun rasyanel alan, aktiiel alanla mant1ksal
onennenin kendisine d1~sal alan etken- alan ve yarad1h~la da diinyamn ezeli
lere ba~h almasmdan dalay1, onenne- ebedili~i ve zarunlulu~u arasanda nasil
nin inkanmn bir 1feli~ki yaratmamas1 ve bir ili~ki bulundu~unu a~ama :ve bi-
dalay1s1yla manllksal alarak miimkiin rincileri ikincilere ba~layarak alumsalh-
almas1 durumunu ifade eden alumsal- ~~ a~ma prablemine alumsalhk prable-
llk, da~ru alabildi~i gibi, yanh~ da ala- mi ad1 verilmi~tir.
bilen, da~ruluk ya da yanh~h~1, dii~iin olumsal varhk [ing. contingent being; Fr.
ce yasalanna ya da onermenin kendisine etre contingent]. Da~adaki varll:klar iljin,
detil de, onermeye d1~sal alan etkenlere varalmalan kadar varalmamalan da
ba~h alan onermenin ozellitidir. Buna alanakh alan nesneler ya da ~eyler iljin
gore, '1fantamm i9nde dort kitabm bu- kullarulan terim.
lundu~unu' bildiren onenne alumsal bir Bu tiir varhklar, varalu~lan zarunlu al-
onenne iken, 'ljantamm iljinde, iki ~ ki- madi~I: her zaman varalmay1p, yaratll-
taptan dort kitap aldu~u' onennesi, za- mi~ alduklan, yak alup gittikleri iljin
runlu bir onennedir. alumsal varhklard1r. Aquinah Thamas'a
3 Olum.salhk, epistemalajide, d1~ diin- gore, ome~in, bir a~acm varalmad1~1
yaya ili~kin alan ve dalayisiyla mantlk- bir zaman vard1; a, ~imdi var almakta-
sal yallarla de~il de, deneyimsel yallar- du ve bir gun varhktan lflkacaktu. A~a'i
la kazandan ve bu nedenle kesin alarak i9n varalmama, iki anJamda dii~tiniil
de~il de, yaln1zca muhtemelen da~ru melidir. Birincisi, anun hilj varl1~a gel-
alan bilginin ozelli~ini ifade eder. 4 Te- memi~ almas1 mi.imktindi.ir; ikincisi ise,
alaji alaruna girdi~imizde, alumsalhk a bir kez varalunca, aljikhr ki, belirli bir
varalan her ki~i ya da ~eyin varalu~u- sure sanra yak alup gidecektir.
Onikinci yuzyd rone.SanSI 643
ontoloji [ing. ontolog~;; Fr. ontologie; AI. on- Ontolojiyi epistemolojiye t§bi kllan
tologie). lllk felsefe olarak da bilinen ve tKant ise, varhj\1 olduj\u gibi inceleme
teolojiyle benzerlikleri olan, zaman dti~tincesine kar~1 ~1krn1~ ve varhk so-
zaman metafizik anlamma gelecek ~ekil rununun bilginin ko~ullanrun incelen-
de anla~1hp, bazen de metafizij\in bir mesine baj\h olduj\unu soylemi~tir. l!i~
dah olarak goriilen felsefi disiplin. Meta- kiyi tersine ~eviren tHeidegger'e gore
fizigin, tek tek nesne ve olaylarla dej\il ise, ontoloji Ierne! olup bilgiyi temellen-
de, genel olarak varhk problemiyle ilgili dirir. tHusserl de ontolojiyi ayru gene!
olan dah; varhl\J varhk olarak, varhk ~er~eve i~inde ele ahp ikiye ay1rm1~11r.
olmak bakmundan ele alan bilim; varo- Bunlardan varhj\m belli bir kesimine yo-
lan tikel ~eyleri dej\il de, varhj\m kendi- nelen ve bu kesimin ozlerinin maddi, ak-
sini, varhj\m temel ozelliklerini konu ttiel olu~umlaruu goz ontine alan onto-
alan, somut varhj\1 ara~llrmak yerine, lojiye maddi ontoloji ad1 verilir. Buna
varhj\1 soyut bir bi~de ara~hran ve kar~m, mtimktin tum ontolojileri i~inde
'varhj\m varhk olmak bakmundan doj\a- bannd1ran ve maddi ontolojilere, hepsi
smm ne olduj\u', 'varhj\m kendi ba~ma i9fl ge~erli forme! yasalar btittinti saj\la-
ne olduj\u' sorulanru soran felsefe dah. yan ontoloji, Husser! tarahndan fonnel
Ger~eklij\in yap1suu ve doj\asm1 var- ontoloji diye tanunlarum~t1r.
hk, olu~, dej\i~me, zaman, mekan, oz, Analitik. felsefe a~1smdan ise, ontoloji·
zorunluluk, yokluk, edimsellik gibi ka- neyin varolduj\uyla ilgili olan genel bir
tegorileri kullanarak, olabildij\ince kap- teoriden ba~ka hi~bir ~ey dej\ildir.
saylcl bir tarzda a~lklamaya ~ah~an fel- 2 Ontoloji, biraz daha ozgtil bir anlarn
sefe ltirti olarak ontoloji, varhj\m temel i~inde, varllk ttirleriyle bu varllk ttirleri-
ilkelerini konu ahp, bir kategoriler oj\re- nin birbirleriyle olan ili~kisinin tiiketici
tisi ortaya koyar ve nihai ve en ytiksek bir listesini ifade eder. Dilnyay1 ve dtin-
ger~eklij\in, Mutlak Varhgut, Bir olamn,
yamn belli bir bolgesini ya da alaruru
Idealarm doj\as1ru ifade etmeye, ~ anlayabilmenin yolu, o alanda varolan
dtinyada varolan ~eylerin varolu~lan ya da varolabilen ~ey ttirleri, onlann
i9n, nasll soz konusu ger~eklij\e baj\h
varhk ko~ullar1, birbirleriyle olan ba-
oldugunu gostermeye ~ah~1r. Buna
j\unhhk ili~kileri tizerine a~lk veya
gore, ontoloji var olmarun ne oldugunu,
orttik birtakun kabullerde bulurunaktan
var olmarun ne anlarna geldigini konu
ge~lij\ine gore, buradan hareketle her bi-
ahr ve ~e~itli ~eylerin, omej\in dti~tin
celerin, matematiksel nesnelerin, ttimel- limin kendine a it ve ozgti bir ontolojisi
lerin, alguun nesnelerinin hangi anlarn oldugu soylenebilir. OUlegin, sosyoloji-
i~inde varolduj\unun siiylenebilecegini
nin ontolojisi ki~ileri; kururnlan, yapl-
ara~tmr.
lar, normlan, ili~kileri, v. b. g., kapsar.
Ontoloji terimi ilk kez olarak, 17. ytiz- ontolojik gorelilik [lng. ontological relati-
yllda, 'metafizik' teriminin muj\lakhk vity; Fr. relativitt ontologique; AI. ontolo-
veya anlam belin;izlij\inden sakmmak gisch relativitiit). <;aj\da~ mantlk~1 pozi-
amac1yla kullandrru~tu. Terimi ilk kez tivist tQuine tarahndan one stirtilmti~
olarak kullananlardan biri tleibniz'dir. olan ve varolanlarm benimsenen dile
Christian tWolff ise, ontolojiyi varhk ya da teoriye goreli olduklanru, neyin
olmak bak1mmdan varhj\m genel bilimi varolduj\unun, ancak bir leori baj\la-
olarak tan1mlarken, onun kavrarnsal mmda soylenebilecej\ini, varolanlann
~er~evesini ~izmi~, konulanru belirle- belirleyicisinin teorik ya da kavramsal
mi~tir. Buna gore, ontolojinin ti~ ana ~er~eve olduj\unu savunan gorelilik an-
k.Jsm1 ya da dah, S1ras1yla diinya teorisi layJ~I i~in kullamlan terim.
olarak genel kozmoloji, ruh goril~ti ola- Ote yandan, teorik ya da kavramsal ~er
rak rasyonel psikoloji ve Tann'ya dair ~eveye baj\1rnl1 ya da goreli olan varhj\a;
bir teori olarak da doj\al teolojidir. veya bilginin konusunu olu~turan, bili-
ontoloji olarak meta.fizik 645
nen, tasarunlanan, imgelenen, algLI.anan da, mutlak olarak yetkin olan, fakat va-
epistemolojik nesneden farkh olarak, rolmayan bir varhk kavramtrun kendi
dt~ diinyada gen;ekten varolan nesneye; i.;inde .;eli~ik bir kavram oldu~unu soy-
epistemolojik nesnenin dt~ diinyadaki leyebiliriz.
kar~tlt~ma; varolu~u oznenin bilgisine, <;unkii varolmamak, 'mutlak olarak
bilme faaliyetine ba~h olmayan nesneye yetkin olmamak' demektir. Bu durum-
ontolojik nesne adt verilir. da, yalmzca zihinsel bir kurgu ya da fik-
ontolojik kamt [ing. ontological argument; siyondan ibaret bir ~ey olacak olan mut-
Fr. preuve ontologique]. Tann'nm varolu- lak olarak yetkin bir varhk, yetkinlik ya
~unun en yiiksek ya da en yetkin varhk da tamhk kavrammm temel bir ogesin-
olarak Tann tammmdan zorunlulukla den yoksun olacaktlr. Karuta gore,
.;tkt1~1m gosteren kamt ya da delil. ba~ka bir kavramt, bu kavramm goster-
Di~er Tanr1 kamtlanndan, hi.;bir tec- di~i ~eyin varoldu~unu dii~iinmeden
ri.ibi veriye dayanmamak, ba~ka Tann tasarlamak olanakhdtr. Fakat 'mutlak
karutlarmm diinyanm ve dti.nyadaki olarak yetkin varhk' kavrammm tamm1,
nesnelerin ve organizmalarm do~asma zorunlu olarak yetkin bir varh~m varo-
ili~kin gozlemlere dayand1~ yerde, goz- lu~unu gerektirir.
leme hi.; yer vermeyip, tiimiiyle akla da- Ontolojik karuta yoneltilen ele~tirilerin
yarunak bakurundan farkhhk gosteren en onemlisi, karubn varolu~u, her~eyi
ontolojik karutta, Tann'mn varoldu~u bilme ve giicii her~ye yetme gibi ozel-
sonucu, gozlemden once, gozlemden ba- likler tiiriinden bir ozellik olarak gorme
yanb~ma dii~tii~iinii iaret ederir. Buna
~1msi2. bir biQ.mde, yetkin bir varhk ola-
rak Tann tan1mmdan .;1karsand1~1 i.;in, gore, varolu~, Tann'nm di~er ozellikleri
bu kamta aym zamanda a priori karut gibi, O'nun yetkinli~ini meydana geti-
ad1 verilir. ren ozelliklerden biri de~ildir, fakat soz
konusu ozelliklerin varolu~u i.;in zorun-
Yani, bu kamtta Tann'run varoldu~u
sonucu, yetkin bir varhk olarak Tann lu bir ko~uldur. Yine, kotliliik problemi-
nin, yani diinyada birtakun kotiilliklerin
tammmdan, bir u.;genin i.; a.;tlanmn
varolu~unun, ontolojik kamta ya da ka-
toplanunm 180 derece oldu~u sonucu,
rubn temelinde bulunan yetkin bir var-
u.;gen tarunundan nasLI. deneyimden ba- hk olarak Tanrt tanuruna zarar verdi~i
~tmslZ bir bi.;imde, a priori olarak ve zo-
belirtihni~tir.
runlulukla ~yorsa, oyle 9kar. Karut ontolojik tasarruf ilkesi [ing. principle of
ilk kez, Aziz t Anselm us tara&ndan one ontological economy; Fr. principe de
siiriilmii~, karuhn farkh bir versiyonu
l'economie ontologique]. Yalruzca bireysel
ise, daha sonra tDescartes t~rafmdan or- ~ eylerin ve olaylann varoldu~unu, genel
taya konmu~tur. kavramlann ger.;ekli~i olmadt~ soyle-
Kamt, 'Tann' yerine, mutlak olarak yet- yen 14. yiizy1l Orta.;a~ dii~iiniirii Ock-
kin olan bir varhktan soz edebilece~imi hamlt William'm varolanlarm Sa}'lsuun,
zi sayler, .;unku Tanr1'run yetkin bir var- zorunluluk olmadtk.;a .;o~alblmamast
hk oldu~u inanct, tektannc1 -dinlerin ilk gerektigini dile getiren ilkesi: Entia non
ve en temel ilkesidir. Bundan sonra, sunt multiplicanda praeter necessitatem.
'mutlak olarak yetkin varhk' kavrami- ontoloji olarak metalizik [ing. metaph-
run ele ahrup incelenm.esi durumunda, ysics as ontology; Fr. metaphysique comme
kavramll'l abi yapt1~1, i~aret etti~i ~eyin ontologie). Onlii Yunan filzofu Aristote-
varolmasmm zorunlu oldu~unun kolay- les'in varhk olmak bakmundan varh~a
hkla anla~llaca~1 belirtilir. Zira, 'mutlak ili~kin ara~t.Jrmadan olu~an metafizik
olarak yetkin bir varhk'la, tam ya da anlay1~ma verilen ad.
miimkiin tum niteliklere sahip bir varhk Buna gore, bu metafizik 1 evrende varo-
anlahlmak istenir. Bu nitelik ya da ozel- lan tikel varltklara ili~kin ara~hnnadan
liklerden biri de, varolu~tur. Bu ba~lam- farkh olarak, varlik olmak bakurundan
646 ontolojizm
le~tiriJen i~lemler
araahg1yla tanunlana- goru~. Hayvansal ya~amm fonksiyon
bilecegini savunan gorii~. ve faaliyetlerinde, ruhu i~e kan~hrma
OnenneJeri fonnel ve empirik onenne- d1g1 gibi, dirimsel bir ilke de kabul et-
ler olarak ikiye ayuan operasyonalizm, meyen gorii~, baz1 ya da tiim kompleks
manttkta ve matematikte g~en ve dilin biitiinlerin, organizmaJara ozgii siste-
sozdizimi, sentaks kuralJanna uygun ola- matik birJige sahip olduklaruu savunan
rak kurulan fonneJ onenneJerin belli bir anJaya~.
i~Jem temelinden yoksun bulundugunu, Organizmamn, k~ndisini meydana ge·
oysa empirik onenneJerin dilin s6zdizimi tiren part;aJann biitiin it;indeki yerlerine
kurallanna uyduktan ba~ka, dogruluk bagh oJan varoJu~ ve dogaJanndan d<r
ya da yanh~hklanmn bir dizi i~Jemle be- Jay1, herhangi bir mekanizma ya da par-
lirJendigini savunur ve bu bak.undan r;alann toplammdan farkh ya da daha
tmanhk~ pozitivizme t;ok yakJa~u. fazJa bir ~ey oJdugunu savunan bu go-
ordo cognoscendi. BiJgi diizeni ya da Sl- rii~e gore, ya~am ya da canhhk, orga-
rasl anlamma gelen Yunanca terim. nizmarun diizeninden veya sisteminden
Ordo cognoscendi varhk diizenini ya da meydana geJir. Mekanizme ve dirimsel-
s1rasm1 ifade eden ordo essendtden fark- cilige ka~1t bir gorii~ olan organizma-
hhk gosterir. Bunu, omegin tDescartes ahk gorii~ii, bir biitiin olarak evrene ve
felsefesinden bir ornekle at;lkJayacak bu arada toplumsal kurumlara uygulan-
olursak, onda bilgi diizeni balwrundan ml~hr.
once benin geldigini goriiyoruz, t;iinkii 2 SosyoJojide, topJumu organik, biyo-
o, ku~ku yontemiyJe once kendi ViJrolu- lojik bir sistem oJarak goren ve topJu-
~unun biJgisine ula~m1~, daha sonra, mun birim ve ogeJeriyle biyoJojik organ
suas1yla Tann'mn ve d1~ diinya ya da arasmda bir ko~utluk kuran yakla~1m.
maddenin varolu~unu karutlamaya get;- hk kez olarak lngiliz dii~iiniirii Herbert
mi~tir. Spencer'm ortaya atb~, Alman sosyolo-
Varhk diizeni bakurundan ise, once gu Schaffe ve t;agda~ Amerikan sosyolo-
Tann gelir, zira ruh ve bedenden her iki- gu Parsons tarafmdan da savunulan bu
sinin de yarablm1~ tozler olduklan gorii~e gore, bir toplumdaki degi~ik
yerde, Tann yaratdmam1~ bir tozdiir. toplumsal gruplar, insan viicudunun
Yani, Tanrl'tun bag1mS1Z bir varolu~a farkh organlarma benzer. Organik anaJo-
sahip oldugu yerde, Tanr1 tarafmdan ji oJarak da nitelenen bu yakJa~un, top-
yarattlm1~ olan ruh ve beden bag1mh lumun yapasa ve i~Jevinin ancak ve
bir varoJu~a sahiptir. Bundan dolay1, ancak canh organizmalann dogas1yJa
varhk dtizeni Tanr1, ruh ve madde sua- kuruJacak anaJoji yoJuyJct. anla~dabilece
Slru izler. gini one surer. Buna gore, dogadaki bir
organik birJik [lng. organic unity; Fr. organizma gibi dii~iiniilmek durumun-
unite organique]. Part;aJanrun fonksiyon- da oJan topJum, topJumsaJ yapas1run ev-
larl, biittin iljindeki diger part;alarm rimsel degi~me yoluyla farkhJa~masa
fonksiyonJanyJa iJi~kiJi oJan; hit;bir par- suretiyle, daha kanna~lk hAle gelir.
t;asl diger part;alardan bagLmslz oJarak Soz konusu topJum teorisinin kar~Ism
faaliyet gosteremeyen; bir part;asmdaki da, mekanist yakJa~am bulunmaktad1r.
bir degi~menin biitiinii ve diger part;a- Buna gore, organizmac1 yakJa~nrun
lann fonksiyonJar1ru etkiJedi~ bir bii- toplumu insani planlamadan bag1ms1z
tiiniin birJigi. olarak varoJan dogaJ bir fen omen olarak
organizmac1hk [ing. organicism; Fr. orga- degerJendirdigi yerde, mekanist toplum
nicisnre; AJ. organizisrnus]. 1 Metafizjkte, gorii~ii topJumu, planJamaya dayah
evreni canh organizmayla analoji kura- insan yaratasa bir makine oJarak goriir.
rak at;1kJama tarzl; evreni, part;aJannm Ote yandan, organizmaa topJum anla~
faaliyetlerine rieden oJup, diizen getiren Yl~liUJ\, toplumun siyasi miidahaJe yo-
bir biitiiniin fonksiyonuyla at;ddayan JuyJa degi~tirilemeyecegine inand1~
Orta~a~ felsefesi 649
1~111,tutuculukla bir!e~tirildigi yerde, gun olumlu bir ~ey olmaytp iyiligin yok-
mekanist yakla~un toplumsal duzende sunlugu oldugunu, dolaytstyla Tann'run
yaptlacak bilin~li degi~imleri ongoren bundan sorumlu tutulamayacagml one
toplum miihendisligi anlayt~tyla oz- siiren Origenes, Tann'run tum ruhlan ni-
de~le~ir. telik bakurundan aynt yaratttguu, fakat
organon. Aristoteles'in manhksal dene- varhga gelmezden onceki gunahm onla-
melerinden olu~an diziye verilen ad. rm beden i._;nde gizlenmeleri sonucunu
Ara~ anlamma gelen Organon terimi, dogurdugunu ve ruhlar arasmdaki nite-
manllkla ilgili kitaplanna, Aristoteles'in liksel farkhhgm onlann bu diinyaya gir-
olumunden sonra Peripatetikler tarafm- mezden onceki davrant~lanndan kay-
dan verilmi~tir ve bu adla da, manhgm naklandtgm. savunan ogretisiyle de
kendi ba~ma bir bilim, kendi i~inde bir ortodoks goru~ten aynlmt~br.
ama~, felsefenin bir par~ast olmadtgt, Ona gore, ruhlar bu dunyada ir&de oz-
fakat felsefl ve bilimsel ara~ttrma i~in gurlugune sahiptirler, fakat onlarm ey-
bir ara~ oldugu anlahlmak istenmj~tir. lemleri ozgur seo;imlerinin yamnda,
ingiliz du~unurii F. Bacon ise, kendi em- Tann'run, ruhlann bir beden i~ine gir-
pirik ara~ttrma araet ya da yonteminin, mezden onceki davram~lanyla oranhh
tiimevarun goru~unun, Aristoteles'in olan inayetine bal';hdtr.
tumdengelimsel yontemi ya da manh- Orta~ag felsefesi [1ng. medieval philosup-
gmdan ustun oldugunu Hade ebnek hie; Fr. philosuphie du moyen age]. Klasik
uzere, kitabma Novum Organum admt ~ag ile modem ~ag arasmda kalan ta-
vermi~tir. rihsel donemde soz konusu olan felsefe
Origenes. 186-232 ytllan arasmda ya~a faaliyetine verilen ad.
mt~ ve Hristiyanhgm kutsal u~leme, Orta~ag felsefesi, bir~ok bakunda n
isa'nm insanlan kurtarmak uzere ken- yanlt~ anla~tlmt~ ve yorumlanmt~hr.
dini feda etmesi, inayet ve cisimle~me Orta~a~ yeni matematiksel ve bilimsel
gibi dogmalarmt, felsefl bir goru~le ve du~uncelerden yoksun oldugu, ktstr
hem akd ve hem de iman 1~1gt alt.mda tarh~malarla bo~ ve temelsiz spekulas-
sistemli bir ~ekilde a~tklamamn zorun- yonlardan olu~tugu gerek~esiyle, 'ka-
luluguna ve onemine i~aret etmi~ olan ranltk bir ~ag' olarak nitelenmi~tir. Bu
du~unur. bakt~ a~tsmm bazt baktmlardan yanh~
Felsefesinde, Hristiyanhgt Yunan fel- oldugu ortaya ~tkmt~hr, ~unku bilim
sefesiyle kayna~hrma ~abast veren Ori- tarih<;ileri, Ronesans'm bilimsel du~un
genes, en buyuk saygtyt, kendisinde celerinden bazdarmm Orta~ag du~u
kutsal u~lemeyi gordugu Platon'a duy- nurleri tarafmdan ele ahndtguu goster-
mu~tur. Nitekim, o, Baba, Ogul ve Kut- mi~lerdir. Yine, manhk tarih<;ileri,
sal Ruh u~lemesini, Platoncu ve Yeni- Orta~ag filozoflanrun manttk teorileri-
Platoncu du~uncenin etkisi altmda, tu- nin, modem kuramlart lasmen oncele-
rumcu ogretiyle yorumlamt~br. digini karutlamt~lardtr. Bundan dolayt,
Yine, yaraddt,m, Tann'run ezeli olan modem du~unce ve felsefenin, Orta~ag
maddeye bi~im vermesinden meydana felsefesinin tiimuyle reddedilmesinden
geldigini one suren Platon'dan ve diger sonra ba~ladtgt goru~u, en azmdan ya-
Yunan filozoflanndan farkh olarak, Ori- mlhct olmak durumundadtr.
.genes, bir yandan Tann'nm maddenin de Orta~ag felsefesi, ilk~ag felsefesiyle
yarabast, tam ve ger~ek anlamda bir Ya- modem felsefenin tersine, dini ogretileri
rabct oldugunu, diger yandan da, biri di- temellendirme ~a bast sergileyen, dinle il-
gerinin ardmdan gelen, ve hepsi birbirin- gili olan, dinden etkilenmi~ olan bir fel-
den farkltltk g05teren sonsuz sa}'lda sefedir. Bu donemde din, giinumuzde bi-
dunya bulundu~u one siirmu~tur. limin oynad1g1 rolu, o;aguruzda bilirnin
Dunyada kotiilerle kotiilugun varoldu- yerine getirdigi i~levi yerine getinni~tir.
gunu kabul ebnekle birlikte, bu kotiilu- Ttpla gtinumuzde, bir filozofun du~un-
650 ortak onay kanoh
idealize edilrni~ ahlaki otoritesini be- Buna kar~m, Orta~ag felsefesinde, ya-
nimseme, geleneksel ve uzla~tmsal de- rattlmt~ oze, bireysel insan ruhuna, be-
gerlere zarar verenleri mahkum edip dene can veren, bedensel ara~lar varol-
~iddetle cezalandtrma, oznel ve ilnge- maya devam ettigi siirece, duyusal
sel dii~iinmeyle yarahcthga ku~kuyla nesneleri algtlama giiciine sahip olan en-
bakma, bireyin kaderini belirlemede tellektiiel oze, bedenden oliimiinden
birtak1m mistik ogelerin etkili oldugu- sonra ya~amaya devam edecegine ina-
na inanma, kah ve degi~mez kategori- mlan tinsel toze ousia genrzete denmi~tir.
ler i~inde dii~iinme, giicii ve otoriteyi Oxford deontolojistleri [tng. Oxfrrd deon-
putla~ t1rma, gii~lii-zaytf onder-izleyici
1 tologists; Fr. deontologistes d'Orford]. Camb-
fikrini temele alma, insani olana kar~1 ridge Platonculanyla ba~lay1p, Kant'm
kayttstz kalma ve diinyada bir ~eylerin odev ahlak.Jyla geli~en deontolojik ahlik
kotii gittigine inanma egilim ve tavtrla- anlayt~tmn, yani ahHlkta, eylemlerin so-
nm 1~enr. nu~lanndan (j(lk. niyetin, motiflerin, ilke-
Otorit~ryanizm, aynca bir onermenin lerin onem.Ji oldu~unu savunan ahHlk
dogrulugunun, soz konusu onermenin gorii~iiniin 20. yiizyddaki bir grup tem-
belli bir otorite, yiiksek bir degeri olan silcisine verilen ad.
bir birey ya da bireyler obegi tarafmdan Oxford kokenli olup, ozellikle Cook
one siiri.ilmii~ olmas1 olgusuyla belirlen- Wilson'dan etkilenen bu ahlak~dann en
digini savunan gorii~e, bireysel, ozgiir on~mli1eri, H. A. Prichard ve David
ara~l:mna ruhuna kar~1t olarak, bir oto- tRoss'tur. SOz konusu dii~iiniirler,
riteye sorgusuz siialsizce baglanmarun klasik deontolojistlerden, kural de~il de,
ge~erli tek bilgi kayna~1 oldugunu savu- bir eylem deontolojizmi savunmak, yani
nan anlay1~a kar~1hk gelir. dogru ve yanJ1~ olamn, ahlaki ilkeler-
ousia. Antik Yunan felsefesinde, ozellikle den ~ok, oncelikle eylemlerde sezildi~i
de t Aristoteles'te hem ttoz ve hem de ni, ahlak yasalanrun mutlak yasalar ol-
toz anlamma gelen Yunanca terim. mayap, dogruluga yonelen kurallar
Buna gore, ousia oncelikle, 1 toz, de~~ oldugunu one siinnek bakmundan fark-
mez varhk, kahc1 ger~eldik; somut ger- hhk gosterirler.
~eklikte soz konusu olan her tiir de~~ Oxford Oniversitesi [tng. University of
menin, dogadaki siire~lerin gerisindeki Oxford; Fr. Universite d'Oxford]. Orta~ag
dayanak; 2 manbkta, tiim kategorilerin Avrupa kiiltiiriine yaph~t onemli katkt·
temelinde bulunan toz kategorisi; birinci lan bugiin de siirdiiren iinlii egitim ve
dereceden toz anlamma gelecek ~ekilde ara~hrma merkezi.
kullamhr. Onii~iincii yiizyddan itibaren geli~en
Ousia, ii~iinru olarak 3 oz, bir ~eyin Oxford Oniversitesi, bu donemde Avru-
ozsel dogas1, bir ~eyi her ne ise o ~ey pa'nm e~itim, bilgi ve kiiltur merkezi
yapan oz; bir liiriin iiyesi olan ~eyin Fransa oldugu it;in, Paris Oniversitesi-
ger~ek dogas1; birinci dereceden tozii nin biraz golgesinde kalmt~hr. En iinlii
~u ya da bu tiiriin iiyesi kdan oz ya da hoca ve ara~hrmacdarmm ba~mda Ro-
form; tumel kavrama kar~1hk gelen for- bert Grosseteste, Roger Bacon ve Duns
mel oge ya da tiirsel oz anlamma gele- Scottus'un bulundu~u Oxford Oniversi-
cek ~ek.ilde ifade edilir. tesinde, Paris Oniven;itesine Aristote-
Bu baglamda, varolu~u duyulara da- les~iligin damgastru vurdu~u yerde,
yarularak bilinen birind dereceden toze, Augustinus felsefesinin olu~turdugu
~u diyerek gosterdigimiz bireysel varh- gelenelde empirizmin bir sentezi etkili
ga ousia aisthetete ada verilir. olmu~tur.
654 iidev ahl.ik1
al)!.ak ir~eyoe,... dab a ozel olarak da, in-. riilmii~tiir. Buna gore, Allah'm iyilik
sandaki Odev duy~:usuna dayanroahdtr. yapan insanlan odiillendirecet;ini, kotii-
Immanuel Kant, ahl~ki bir eylemin ge- liik ya panlan ise cezalandnacal';mt on-
risinde yatan niyet ya da motifleri, mak- ceden bildirmi~ olmast, insamn iyilil';e
sim ya da ilke olarak tarumlar. Ba~ka de, kotiiliil';e de kendi ozgiir iradesiyle
bir deyi~le, maksim, eylemin gerisinde neden oldut;unun ve Allah'm adaletinin
yatan, eyleme karar verdirten ilkedir. Bu ger~ek bir kamhdtr.
ilkeler, insandaki iidev duygusunun ogedlik [Os. unsur nazariyesi; ing. elemen-
iiriinii olan ilkeler olmahdtrlar. 0, ak1lh tarism; Fr. tlbuentarisme]. Kompleks, kar-
insan varhklan olarak, bizim birtak1m ma~tk fenomen ya da olu~umlann,
odevlerimiz oldut;una inarur. Soz konu- ancak ve ancak kendilerini meydana geti-
su odevler ise, 'Her zaman dot;ruyu ren en temel ot;elere, basil ve ilkel parc;a-
soylemelisin!', 'Hi~ kimseyi oldiirmeme- lara indirgerunek suretiyle anla~tlabilece
lisin!' liiriinden kategorik alan odevler- ~ni dile getiren felsefi bak1~ a~ost i~in
dir. Yani, bunlar insana, aktlh ve yiice kullarulan terim.
bir varhk oldut;u i~in, mutlak bir bi~im Holizme, Gestalt felsefesine tiimiiyle
de ve ko~ulsuz olarak yapmak zorunda kar~tt alan bu yakla~om indirgemecilik,
oldut;u ~eyleri soyleyen buyruklardtr. atomculuk ve bireycilik tarahndan tem-
Bu buyruklar, onlan yerine getirince, sil edilir.
hangi sonu~lann dot;acal';mt dikkate al- ogrenme paradoksu [lng.learning paradox;
madan yerine getirilen buyruklardtr. Fr. paradoxe de I'apprentissage ]. Platon'un
Onlar, insanlara belirli ~ekillerde eyle- Menon adh diyalogunda one siirtilen, ve
melerini soyleyen buyruklardn. insamn, (onu zaten bilmekte oldut;u i~in,
Nitekim, K;!nt ablakt kategorik buyryk- ara~hrmaya gerek bulurunadtl';mdan)
lardan olu~n bjr sistem olarak golj!r. 0, bildi~ bir ~eyi de, (neyi arayacat;m1 bil-
ko~ulsuz buyruklan, ko~ullu buyruklar- medi~ ve ara~brma strasmda aradtl';I
la kar~tla~hnr. Hipotetik buyru.k mnt)ak ~eyi tesadiifen bulursa, onu tamyamaya-
bir bic;imde gecerli olrn~yan t:n~!· cal';t i~in) bihnedil';i bir ~eyi de ara~bnp
6met;in, 1Upotetik buyruk ._s;;;; ~ ot;renemeyecet;ini iddia eden paradoks.
duyulmastru istiyorsan. yalan siiyleme- tPlaton'un ¢zmek i~n, insarun bilgiye
melisin!'" diyerek, belirli bir amaca ula§- ili~kin ara~hrmada, bilgilenrne siirecinde
maJC u;m ne ya~tfiriast ~:erekti5m siiyler. i~e sthrdan ba~lamadtl';tm, bilginin do-
Dalia yahn birl~mde ifade edil';inde, t;u~tan getirilen dot;ru inan~ ve fikirlerin
hipotetik buyruk, ornel';in ·~oyle bir so- bilin~ yiizeyine '>1karhlrnasmdan ba~ka
nuca varmak istersen, ~u ~ekilde eyle- bir ~ey olmadtl';uu ortaya koydut;u til';-
melisin!' der. Btiyle bir buyruk, soz ko- rerune paradoksu, Orta~al';'da Tann'ya
nusu sonuca ula:;;mak istemeyenleri ili~kin bilgi i~in kullarulnu~br.
ilgilendirmeyecet;inden, Kant'a gore,_ ojenik [lng. eugenics; Fr. eugtnique]. Kok-
herk~ ic;in g~rh btr buyriik olamaz. leri Platon'a kadar geri giden, fakat esas
Oysa, ko~Ulsuz buynlk tiiiri msarilar Francis Galton'un ~ah~malanyla ortaya
icjn buyurur. rum insar\lardan, insan ol- ~tkan, insandaki kahtsal tizellikleri iyi-
duklan i~in gen;eklf¥6m\ek dHrumunda le~tirme ya da geli~tirme uygulamast;
olduklan odevleri yerine getirmelerini insan tiiriiniin genetik potansiyellerini
ister. korumayt ya da iyile~tirineyi ama~la
odiillendirme ve cezaland1rma. islam fel- yan uygulamah bilim.
sefesinin, tizellikle de bir ~ii itika t mez- ol~iit [Yun. kriterion; Os. mosdak, miyar;
hebi alan Mutezile'nin temel ilkelerin- lng. criterion; Fr. criterium, criter; AI. /cri-
den biri. Soz konusu ilke, insamn ir~de terium, merkmal]. Herhangi bir yargt or-
ozgiirliil';ii, ya phklanndan sorumlu ol- taya koymak, det;er bi~mek ya da ayi-
mast, ahl~km varolu~u ve Allah'tn ada- runda bulunrnak i~in kullamlan ilke;
letini temellendiren bir inan~ olarak go- ki~iye, bir ~eyin varolup olmadol';om,
olUm korkusu
snuflama di.izeninde, sualamada, ne- desini de~il, fakat aym zamanda bir
denler dizisinde, ya da ayncahk baki- oneri ya da bir kabul veya yalmzca po-
mmdan ilk ya da geride olarun ontolo- tansiyel bir yarg1run sozel ifadesini gos-
jik, epistemoloji veya mantlksal halini terir.
gosteren deyim. Oneriler ve kabuller, di.i~i.inceli ve
Buna gore, zaman di.izeninde ilk ola- ele~tirel di.i~i.inen insanlar arasmda,
mn ya da once gelenin, di~er ~eyler salt birer oneri ve kabul olmak bakumn-
kar~1smda zamansal onceli~i, ba~ka ~an onemli bir rol oynar. Yalmzca ele~
bir terim ya da onermenin kendisine tirel di.i~i.inmeyen, kibirli bir insan, ka-
ba~h oldu~u, kendisinden «;1kh~1 terim fasirun i~indeki her~eyi, tannsal bir
ya da onermenin ise mantaksal onceli~i ilham olarak de~ilse bile, tarh~Limaz bir
vard1r. tlkeler ya da onci.iller, bu ~er~e sezgi par~as1 olarak gori.ir. Buna kar~m,
ve i~inde, sonu~lardan manhksal olarak bir bilim adanwun temel ozelliklerine
once gelir. sahip olan ele~tirel di.i~i.inim ki~i, bu
onci.il [Os. mukaddem; ing. premiss; Fr. ti.irden di.i~i.inceleri zihninde evirir ~evi
premiss; AI. vordersatz, premisse]. Do~ru rir, onlan yalmzca oneriler, ya da kabul-
olan ya da do~ru oldu~u kabul edi- ler ya da 'onermeler' olarak de~erlendi
len, ve belli bir sonuca ula~an bir akd- rir ve onlan, eldeki verilerin 1~1~mda
yi.iri.itmenin hareket noktasm1 olu~tu tedbirle tahkik eder. Bi.iti.in bu oneriler,
ran onerme; bir ~1kanm i~in temel dilde ifade edildiklerinde, ayru zaman-
i~levi goren onerme. Bir akilyi.iri.itme- da onermeler olarak adlandmhrlar. Da-
nin sonu~ d1~mdaki di~er temel bile- hasi, bir insarun sllu s1k1ya ba~lamp
~eni ya da o~esi. inand1~1 bir ~eye, bir ba~kasmm hi~
Bir akdytiri.itmede, sonucun kendisin- inanmamas1, buna kar~m bir i.i~i.inci.i ki-
den manbk kurallanna uygun olarak ~inih de onu incelenmeye de~er bir
~1kt1~1, sonu~ i9-Jl kamt ya da dayanak oneri olarak gormemesi, ~ok bilinen bir
i~levi goren, sonucu temellendiren oner- olgudur.
me olarak onci.il, ger~ekten do~ olan $u halde, inarulan ya da inarulmayan,
ya da bir akllyi.iri.ib:nede beUi bir sonuca ya da yalmzca anla~dan ve de~erlendi
ula~mak i~in do~ru oldu~u kabul edi- rilen bir di.i~i.incenin dilde ifade edilmi~
len, ve sonu~ ir;in gerek~e haline gelen olan i~eri~i i~in onerme terimini kullan-
onermeyi ifade eder. mak uygun ve yerinde ol.ur. Ba~ka bir
onerme [Lat. prapositio; Os. kaziye; ing. pro- deyi~le, onerme terimimiz inanma o~e
position, statement; Fr. praposition; AI. aus- sinden ya da arundan soyutlarur ve
sage, satz). Manbkta, dilin sozdizimi ku- do~ru ya da yanh~ olabilen bir ti.imce-
rallanna uygun olarak ve haber kipinde ye, ona ister inamlsm isterse inarulma-
ifade edilmi~ ti.imce, dilde ifade edilmi~ sm, veya yalruzca incelenme durumun-
yarg1 ya da inan~. da olsun ya da olmasm, onerme ad1
Ki~isel di.i~i.incelerimiz, yani belli bir verilir.
si.ire boyunca ba~kalarma iletmedi~i Belli ba~h onerme ti.irleri ~u ~ekilde sr-
miz yargtlar bile, kendisini iyi ifade ede- ralanabilir: 1'A A'd1r', 'Ti.im i.i~genler i.i~
meyen bir dil ortanunda ortaya «;1kar. a~wdu' ya da 'Ti.im dortgenler dort ke-
Fakat, yargllarm ba~kalanna a~Jklana narlldu' ti.iriinden, do~rulu~unu inkar
bilmesi ya da ba~kalanyla tarh~dabil etmenin ki~inin kendi kendisiyle ~eli~
mesi, ancak onermelerin olu~turdu~u kiye di.i~mesiyle e~anlamh oldu~u, soz-
ortam ic;inde olur. Bununla birlikte, ci.iklerinin tarumlan ve bir bi.itlin olarak
onerme terimi, manhktaki anlammdan anlamlan verildi~inde zorunlu olarak
biraz daha geni~ bir anlam i~inde kulla- do~ru olan analitik onemzeler.
ruhr. Buna gore, onerme terimi, yalruzca 2 'Ba~1m a~nyor', 'Kendimi koti.i his-
akti.iel bir yargt ya da inanan sozel ifa- sediyorum', 'Korkuyorum' ti.iri.inden,
onkabul 659
zaman do~ru olan i' duyu onermeleri. ozne ve yiiklemi birbirine ba~layan ko-
3 tlk iki onerme tiiriinden, dt~ diinya .. piila·dJr. Ahmet vard1r' gibi varhk bil-
I
y1, dt~ diinyada olup biten bir ~eyi be- diren onermelerle, IGelrneniz gerekir'
timlemek, ve dokunma, gorme, i~itme tiiriinden kipsel onermeleri bu yaptya
tiiriinden duyulann ya da akdyiiriitme- uydunnak olduk~a gii~ olmakla birlik-
nin sonucu olmak baktmtndan farkhhk te, soz konusu yapl, tozlerle ozellikleri
gosteren empirik onenneler; bunlar, do~ arasanda onemli bir metafiziksel bolme-
ruluk ya da yanb~hklarl zorunlu olma- yi ifade etti~i i~in, t Aristoteles lelsefesi-
yan onermelerdir. ne ~ok uygun dii~mii~tiir.
4 Sonuncu onerme tiirii ise, ahldki oner~ Manbk alantnda, pek ilerleme ohnadan
me ya da ahlaki bir anla1n1, bir de~er ge~en uzun ylllann ard1ndan, ger~ek bir
yargtst ortaya koyan olan onermelerdir. devrim ger.;ekl~tiren Frege•nin ~ah~ma
1
'lnsan asia insan oldiirmemelidir', Ki.ir- lan, o.nennenin yaptstyla ilgili yeni bir
taj koti.id iir', 'Sokrates iyi bir insand1r' go~ yol a~tnl~br. Ozneyi yiikleme
ba~layan kopiilayla (dlr) varolu~al dlr'
1
onermelerini kendilerine omek olarak
verebilecegimjz ahlild onenneler, di~er aras1nda bir ili~ki bulunmad1~1 i~in,
onenne tii.rlerinden, insan eylemlerinin ozne ve yiiklemden olu~an onenneleri
ya d a insanlann karakterlerinin ahllli yla varhk bildiren onennelerden aytnnam.l2.
ilgili deger yarg1lar1 ve i yi, koru, do~ru, gerekti~ini, dile geti.ren bu yeni gorii~,
yanh~ tiiriinden ahlaki terimleri i~er ozne-yiiklem formundaki onermeleri, ii ~
par~aya de~il de, 'Ahmet' ve dazlakt1r'
1
mek bak1m1ndan farkhhk gosterirler.
onerme edimi [tng. propositional acte; Fr. gibi iki par~aya aymr. Onenne, 'Alunet' e
acte propositionel]. <:;a~da~ dil filozofla- dazlakhk yiikler.
nndan J. tSearle·in teorisinde yer ver- Varhk bildiren onermeye gelince, bu,
di~i dort soz ediminden biri. ozne-yiiklem formunda ifade edilemez.
Buna gore, tAustin·in diizsoz edimi Bunun i~in matemati.kteki de~i~ken fik-
i~inde inceledi~i gonderimde bulunma, rine ihtiya~ duyar1z. Ahmet vardu'
1
attf yapma ve yiikleme edimlerini Sear.. onermesi bize, ad1 Ahmet olan bir ~ey
le onerme edimi ba~h~1 alttnda incele- bulundu~unu sayler.
. mi~tir. t~te bu ba~lamda, konu~antn onkabul [ing.presuppositon;Fr.pr~upposition;
sozii, soylenim veya sozcelemiyle belir- AI. voraussetzung ]. Arzu edilen, i~tenen
li bir ~eye gonderme yaparak, ona be- sonuca ula~mak it;in varsayllmas1, do~ru
lirli bir anlam i~eri~i yiiklemesini sa~ kabul edilmesi gereken onenne; ~anm
layan edime onerme edimi denir. siirecinde belli bir sonuca ula~ma niye-
onermenin yapasa [lng. structure of the tiyle ger~ekl~tirilen kabul. Bir durumun,
proposition; Fr. structure de Ia proposition}. bir olaytn, bir faaliyeti.n ger~ekl~ebilme
Manhkta, onennenin iki ya da ii~ o~e si, bir o~reti, teori ya da tezin ge~erli ola-
den olu~mastyla belirlenen yap1s1 i~in bilmesi ic;in yerine getirilmesi, sa~laruna
kullanllan deyim. st gereken manbksal olarak zorunlu
Antik Yunan·da filozoflar, ozellikle de ko~ul.
Aristotelcs, ozne-yiiklem fonnundaki Buna gore, tUmevarunsal akllyi.iriitme-
onenneyi ii~ o~eye ayum&~hr. Buna nin ge~erlili~i, do~anm diizenlili~, diin-
gore, onerme bir ozne, bir yiiklem ve bu yantn gelecekte de, ~imdi ve ge~mi~te
----------------------------------------
iiz [Lat. essentia; Os mailiyei, niive; lng. es- savunur. Ortega y Gasset insam ta~la,
sence; Fr. essence; AI. wesen]. 1 Bir ~eyi, Heidegger Dasein ya da insam kullaml-
her ne ise o yapan, kendisi olmadan, o maya haz1r varhkla, Sartre ise onu bJ-
~eyin var olamayacaj';l ~y. bir ~eyi, ~akla kar~1la~tmrken, bu ~er~eve i~in
ba~ka bir ~y dej';il de, her ne ise o ~ey de, insan d1~mdaki tiim bu nesnelerde
yapan ~ey. Bu ~er~eve i'>inde, oz, bir var- oziin varolu~tan once olduj';u, yalmzca
hk, nesne ya da ~yin a) ozsel ve zorun- insanda varolu~un ozden once geldij';i,
lu, tanunlayJa Cizellij';ini, b) bir ~eyin, insarun kendisini nasll yapar ya da ku-
temel, ilk ve nihai giiciinii, ya da d bir rarsa oyle olduj';u, onun oziinii kendisi-
~eyin zorunlu i~ baj';mbsl ya da fonksi- nin belirledigi one siiriiliir.
yonunu tammlar. Z Manhkta, bir ~yin ozbelirleme [fng. ident~fication; Fr . .identi-
cins ve tiirsel aymm1 gozetilerek yap1lan fication; AI. identifizienmg]. Bir ~eyin,
tanurunda giindeme gelen oz, 3 episte- bir nesnenin, ozde~lik ilkesi gerej';ince,
molojide, belirsiz bir yiiklernin kendisi belli bir mekiin ya da zaman kesiti i~in
hakkmda olumlandlj';l, varolu~unu tas- de, kendi kendisiyle ozde~ olduj';unun
dik ettij';i ~eyi tammlayan, ak11la anla~l belirlerunesi. Bir bireyin, bireysel bir
hr karakteri ifade eder. varhj';m, tikel bir nesnenin iiyesi oldu-
Oz, felsefe tarihinde, varolu~la kar~l j';u suuf i~ine yerl~tirilmesi ya da be-
kar~1ya getirilmi~tir. Buna gore, ozellik- lirli bir kategori ya da kavrarrun kapla-
le tlk ve Orta~al'; felsefesinin bak1~ a9-- mma sokulmas1, tikel bir nesneyi bir
smdan, bir ozii olmayan bir ~ey varola- kavramla belirleme, o kavramm ger~ek
maz. Bu ~~ve i~inde, bir ~eyin ozii, o lerunesi olarak gorme.
~eyin varolu~undan bal';lmslz olarak ozciiliik tng. essentialism; Fr. essentialis-
dii~iiniilen doj';as1d1r. Hristiyan Orta~al'; me]. 1 Metafizikte, oze bir ger~eklik
felsefesinde, oz ve varolu~ konusunu, yiikleyen, oziin varolu~ kar~1smda on-
Aristoteles~i ~izgide ele alan iinlii Aqui- tolojik bir oncelij';e sahip olduj';unu one
nash Thomas'a gore, cisimsel bir varh- siiren gorii~. Tek tek somut nesnelerin
l';ln ozii, madde ve forrndan meydana kendiliklerinden birtakJm doj';al tiirlere
gelen tozdiir; maddf ya da cisirnsel bir aynld1klanm, her nesnenin iiyesi oldu-
tozii ger~ek bir varhk Mline getiren j';u tiirii ya da smlf1 kesin ve belirli '>iz-
~ey ise, varolu~tur. Ozii varolu~undan gilerle dij';er nesne tiirlerinden ay1rd et-
ayn clan, varolu~u oziinii aktiielle~ti menin miimkiin olduj';unu, her varhj';1
ren veya ger~ekle~tiren sonlu hi~bir ya da nesneyi belirli bir nesne tiiruniin
varbk zorunlu olarak varolmaz. Aqui- iiyesi yapan bir oz bulunduj';unu savu-
nash Thomas, oz ile varolu~un birbirini nan tij';reti. Z Manhkta, baz1 ozellilderin
belirledij';ini sayler. Buna gore, varolu~ bulunduklan bireylerde zorunlulukla
ozii, kendisi sayesinde oziin varhj';a gel- varolduj';unu one siiren anlay1~.
dij';i edim olma anlanunda; oz de varolu- 3 ilk ikisinin bir sentezi olarak, manhk
~u, ~u veya bu tiirden varolu~ olma an- ve metafizikte, ozellikle Platen ve Aris-
lammda belirler. toteles tarafmdan benirnsenen, ve bir
Oziin Varhk ve kavram arasmda yer varhj';m ya da nesnenin oziinii, o nesne-
ald1j';m1 ve onlann orta terimini mey- yi ba~ka bir nesne del';il de, her ne ise o
dana getirdij';ini one siiren Hegel'den nesne yapan, ba~ka bir nesne s1mfmm
sonra, Husser! ozii, bir nesnenin kendi- dej';il de, ait olduj';u suufm iiyesi yapan
sini her ne ise o yapan, ve bu nesnenin ~ey olarak tanunlayan goru~- Buna
herhangi bir ozellij';inden once, bu ozel- gore, insaru insan yapan oz; onun ak1lh
lij';i miimkiin ve anla~du kdan zorunlu bir hayvan olu~udur. insaru oteki hay-
yaplSl olarak tarumlam1~hr. Oysa, va- van tiirlerinden ayud eden ba~ka ozel-
rolu~~u felsefe, insan soz konusu oldu- likleri elsa da, insarun tammlay1a ozel-
j';unda, varolu~un ozden once geldij';ini lij';i, tizsel ozellil';i akdh olu~udur.
ozdetlik 663
ozde~lik felsefesi (Os ayniyet felsefesi; varhgm, her nesnenin, ba~ka bir varhk
ing. plzilosophy of identity; Fr. philosophie ya da ~eyden en azmdan bir balamdan,
de l'identite; AI. identitiitsphilosophie]. 1 omegin mekanda farkh yerlerde bulun-
Genel olarak. birciligin bir ttirti olan, ve mak, farkh zamanlarda varolmak a-;I-
ruhla madde, ozneyle nesne arasmda smdan farkh oldugunu, hi-;bir iki ~eyin,
bir aymm yapmay1p, bunlan farkhla~ her bak1mdan aym olamayacag1ru, aksi
mami~ bir birligin ozde~ ogeleri olarak takdirde iki ~ey olmalarmm imkans1z
degerlendiren felsefi ogreti. olacagml dile getiren ilkeye ozde~likteki
2 Daha ozel olarak da, ogretisi Spino- farklzllk ilkesi derunektedir.
za'run felsefesine -;ok benzeyen Alman ozde~lik teorisi [Os. ayniyet nazariyesi;
dti~i.intiril F. W. tSchelling'in metalizik ing. theory of identity; Fr. thlorie de l'iden-
sistemi. Tin ve dogamn ozti itibariyle bir ti te]. Zihin felsefesi kapsammda, -;agda~
ve aym oldugunu savunan Schelling, ne bir madded anlay1~ tarafmdan one stirti-
benin ne de ben olmayarun, varhgm en len ve her zihinsel olay ya da halin, mer-
ytiksek ilkesi oldugunu, bunlardan her kezi' sinir sistemindeki fiziki-kimyasal-
ikisinin birden mutlak bir ~eyde i-;erilen elektriksel bir olay ya da olguyla ozd~
goreli kavramlar old uklaruu belirtmi~ oldugunu dile getiren, bilincin empirik
tir. olarak beyinsel bir stire«;le ozde~ oldu-
ideal olanla gen;ek olarun mutlak oz- gunu one stiren gorti~.
de~ligini dile getiren bu felsefeye gore, FWkali:z.min ozel bir versiyonu olarak,
biz, her~eyin nihai ve en ytiksek temeli zihinsel her olaym ya da her zihin hilinin
olarak Mutlak'a, akdytiriitme yoluyla . beynin belli bir haliyle, ilke olarak sapta-
degil de, dogrudan ve arac1~1Z bir en- nabilen fizyolojik. yani fiziksel bir olayla
tellekti.iel sezgiyle ula~abiliriz. ozd~ oldugunu; iki ki~i ziliinsel olan bir
ozde§lik ilkesi [Os. ayniyet prensibi; tng. ~eyi payla~hgl, omegin gtine~in SICak
principle of identity; Fr. principe d'iden- olduguna inand1g1, her ikisi de felsefe
tiU]. Iki ~ey arasmdaki bir ili~kiyi degil o~enmek istedi~ zaman, ortak olarak
de, bir ~eyin kendisi olmaslJU dile geti- ayru beyin hallerine ya da fiziki hallere
ren temel dti~tince yasas1, mant1k ilke- sahip oldugunu savunan ogreti.
si. Sozel olarak 'bir ~y her ne ise odur' ozel [Os. hususi; tng. special; Fr. splcial; AJ.
diye, mantlksal olarak da 'A A' du' ~ek special, speciell]. 1 Ki~iye ozgti olan; bir
lindeki bir onermeyle ifade edilen, ldmsenin kendisini ilgilendiren~y; 2
diger mantlk ilkelerinin kendisinin bir yalruzo bir ttire ait olan, ttirle ilgili olan;
ttirevi oldugu manhk ilkesi. 3 belli bir ozeUigiyle ayut edilen, kendi-
Varolan bir ~eyin kendi kendisiyle oz- ne ozgti birtaklm ozellikleri bulunan; 4
de~ligini, ya da dti~tintilebilen her~e genele kar~1t olarak, belirlenmi~, kesin-
yin kendi kendisiyle aym oldugunu dile lik kazanm1~ olan; 5 belli bir kategoriye
getiren, dti~tintilebilen bir ~eyin, nesne ozgti, belirli bir amaca yonelik olan; 6
ka~1hg1 olsun ya da olmasm, du~tinti ortak olmayan, ol-;tilerin d1~ma -;1kan
lebilen diger ~eylerden ayn ve bagim- ~ey i-;in kullamlan s1fat.
SIZ oldugunu ifade eden yasa. Buna gore, ozel terim, bir cinsi ifade
Buradan hareketle, manbk dilinde 'A eden terimden farkh olarak, bir ttirti
A'd1r' onermesine, A'nm. yani varolan ya ifade eden terimdir.
da dti~tintilebilen bir ~yin, kendi ken- ozel dil [tng. private language; Fr. langue
disiyle aym, ve kendisi d1~mda kalan privle ]. tWittgenstein'm, yalruzca kulla-
hefleyden farkh oldugunu ortaya koyan naru i-;in anla~1hr olan dile verdigi ad.
onenn.eye ozdqlik orumTIJ!Si ad1 verilir. Deyimleri, soz konusu deyimleri kulla-
Yine ayru baglamda, dtinyadaki nesne nanm ozel duyumlarma, ya~anblanna,
ve varhklann birbirlerine ne kadar ben- psi~ik hallerine gonderimde bulunan,
zer olurlarsa olsunlar, evrendeki her bundan dolay1 ba~kalan tarafmdan an-
ozerklik 665
la~1lamaz olup, yalruzca deyimleri kul- nenne. 2 Ahlakta, ki~inin, kendi kendisi-
lanan i~in bir anlam1 olan dil. ni belirlemesinden, yonlendinnesinden,
Wittgenstein, felsefesinde ozel dil teri- yonetmesinden olu~an ve her tur da~
•nini, her~eyden once birtakJm kurallar baskJ ve zorlamadan ba~uns1zhkla be-
taraftndan belirlenen ve yonetilen dilin lirlenen hall; bir insarun kendi kendisini
ozii itibariyle ortak oldu~nu, ortak bir belirleme guru; kendisini tabi oldu~
dili kullananlann mah oldu~unu, bun- bir ahlak yasas1run koyucusu olarak go-
dan dolay1 ozel bir dilin oJamayaca~liU rebi lmesi yetene~i.
vurgulamak i~in, ikinci olarak da, klasik Ozerklik kavranu, tKanf1n ahlak felse-
ingiliz em pirist gelene~inden gel en ve fesi nin en temel kavramlanrun ba~1nda
bir insan1n do~rudan ve araciSIZ olarak gelir. Ozerklik, ona gore, ki~i, ahlili
yaln1zca kendi ide ve duyumlanyla ta- ozne d~ etkilerden ba~1ms1Z olarak, bir
nl~h~lnt, dolay1slyla ki~inin bildi~i ahlak yasasma duyulan sayg•yla, ahllli
~eylerin, ozii itibari yle, fizikr nesnelerin bir tarzda eylemeye karar verdigi zaman
kendileri de~il de, ba~kalan i~in giril- soz konusu olur. Kant ozerklik kavranu-
mez olan ki~isel ~eyler oldu~u goru~u ru, Rousseau·nun halla hem egemen ve
niin yol a~h~l fizikr dunyay1 nasd olup hem de uyruk olarak goren, insanlarm
da bilebilece~imiz problemine i~aret sadece bizatihi kendilerinin koyduklan
etmek i~in ortaya atrru~tu. yasalara tabi olacakJaruu ifade eden si-
ozellik [Os. hususiyet; Ing. property; Fr. yaset teorisinden ainu~ ve insarun nasd
propriete; AI. eigenschaft, eigentum]. Bir olup da ay•u anda bir ahlak yasasma
~eyin sahip oldu~u s1fat, yon, v~he ~bi olur, ahlakhh~1n gereklerini yerine
veya karakteristik. Bir ~eyin salt kendisi- getirirken, bir yandan da ozgUrlu~unu,
ne ozgii ohnay1p, takat kendisiyle ayru insan olma onuru ve yuceli~ini koruya-
suuf i'rinde yer alan di~er uyelere ek ola- bilece~ini gostermek it;in kullanm1~hr.
rak, ba~ka suuflann mensuplanyla da Kant•ln ahlak ani a y•~•nda, ozerkli~in
payla~abilece~i nitelik. kar~1h yaderklikliktir. Yaderklik ise, ld~i
Ozelliklerin ontolojil< statuleri soz ko- nin ahlak yasasarun koyurusu olmama-
n usu oldu~unda, tnominalizm sadece Sl, kendisine yabanc1 bir maksim ya da
tikellerin varolduklaruu, ozelliklerin ya yasa veya kendi d1~1ndaki gut;ler tara-
varolmada.k.Janru ya da tikel toplamlan- fandan belirlenmesi, kendisine d1~sal
na indirgenebilir olduklanru one surer. olan bir ~eyle ilgili duygulan, beklentisi
Buna kar~1n, tkavramc1hk ozelliklerin ya da korkusu taraflndan harekete get;i-
farkh olduklanru, fakat zihne ba~unh rilmesini ifade eder.
olduklanru, trealizm ise ozelliklerin zi- 3 Ozerklik, aynca bir disiplinin hit;bir
hinden ba~1ms12 olarak varolduklanru ~eldlde ba~ka bir disipline indirgene-
iddia eder. memesi, diger alan ya da disiplinler kar-
ozel mazaret yanh§l [ing. phallacy of spe- ~ISinda mantJksal veya. kavramsal bir
cial pleading]. Gundelik ya~amda, felsefi ba~unslZh~a sahip olmas1 durumunu
tarh~mada, ki~inin, bir ele~tiri ya da ilade eder. Omegin, ahlakm, metafizi-
du~unceyi kar~1tl it;in kabul edip, ken- ~in de, do~a bilimlerinin de, sosyal bi-
disi it;in reddetmesinden, ya da kar§Ih limlerin de bir part;asi o]mada~l, ahlakln
i~in reddedip, kendisi i~in kabul etme- butiin bu disiplinlerden hi~bir ~ekilde
sinden olu~an forme) olmayan yanh~ turetilmeyip, ayn ve ba~unslZ bir di-
turu. siplin oldu~u anlay1~1, ahlak.Jn ozerkli-
ozerklik [Yunanca ben, kendim anJanuna ~ini ortaya koyar. Genellikle analitik
gelen autos + yasa anlam1 ta~1 yan ahlakt;llar ve sezgiciler tarafmdan savu-
nomos'un birle~iminden; lng. autonomy; nulan bu goru~ ahlak1n kendisine ait bir
Fr. autonomie; Al. autonomie ]. 1 Politik an- alaru oldu~unu, metafizikten ba~ka,
lamda, ba~uns1zhk; kendi kendini yO- fizik benzeri do~a bilimleri, psikoloji ve
666 Ozgeci egoizm
sosyoloji gibi insan bi!imleri kar~1smda bir toplum diizeni it;in gerekli olup,
da kavramsal bir bagnns1zhga sahip bu- ahlaki bir diizeni korumarun bizim yara-
ltmdugunu dile getirir. nmlza oldugunu savunarak, ki~isel ~~
4 Ve nihayet, ozerklik sosyolojide ise, kanmlza baglayan ahlaki egoizme kar~1
~u ya da bu determinizm tiiriine tabi ol- ~1kan ozgecilik, ahlaka ili~kin bir ar;lkla-
may•p, kendi ama~lan, ilgi ve ~·karlan rnanm ben sevgisine indirgenemeyecegi-
ru ifade ederkcn, kendi kendisini belirle- ni, ba~ka insanlara bizatihi kendilerin-
yen rasyonel toplumsal aktor i~in den, kendi degerleri i~in ilgi ve iyi niyet
kullamlmaktadu. gostermenin ahlakm onko~ulu oldugu-
ozgeci egoizm [lng. altruistic egoism; Fr. nu one siirmii~ ve ba~kalanna kar~lh
tgoisme a/truistique]. +Egoizmle ozgedli- gmda hi~bir ~ey beklemeksizin yararh
gin zorunlu olarak ~eli~ik olmad1guu; alma, ba~kalan i~in kendi ~1karlanndan
tam tersine, ki~inin kendi ~1kanm ve ozveride bulu1una egilimi ve tavnm on
iyiligini gozeten bir bakl~ a~1s1 ve eylem plana ~•kartJm~hr. 6zgeciligin temelin-
tarz1yla, ba~kalamun ~1kanm ve iyiligi- de, insanlara ve topluma kar~1 duyulan
ni gozeten bir bak1~ a~1s1 ve eylem tarz•- Odev duygusu ya da ki~inin bencilligi-
run birbiriyle uyu~up, birbirini destekle- nin ve bencil arzulanmn iistesinden
digini; ba~kalan i~in ~ba gosterir ve gelip, ahlaki bak1mdan geli~me ve arm-
~al1~uken, kendi ~·kanmiZI da hayata rna arzusu bulunabilir.
get;irdi&mizi; ba~ka insanlarm mutlulu- ozgeci yararc1hk [ing. altruistic utilitaria-
gu it;in r;ah~marun bize mutluluk verdi- nism; Fr. utilitarisme altruistique]. Yarara-
gini; ba~kalannm mutsuzlugunun bizim bgm kurucusu Bentharn'm egoist haza-
mutlulugumuza golge dii~iirdugunii sa- bgma kar~1 ~lkan ve onun egoizmini
vunan anlay•~· ozgeci lalmaya ~ah~an ingiliz du~iiniirii
ozgecilik [Os. digergdmlrk; ing. altruism; T. Carlyle'm ahl~k gorii~iine verilen ad.
Fr. altruisme; Al. altruismus]. insanhg1, Benthama gorii~ii bir tiir domuz felse-
insanlan ~lkar gozetmeden sevme, ki~i fesi olarak niteleyen Carlyle, onun 'en
yiiksek mutluluk' ilkesini, bizden ideal-
nin kendisini ba~ka insanlann ve toplu-
lerimiz it;in kahramanlara yonelmernizi
m un refahma, gene! iyiligine adamas1
ve mutlulugumuzu iirettigimiz deger-
tavn; ba~kalanmn iyiligini temele alan,
de, yapllglmlz i~te aramamJZI isteyen
diger insanlara kar~1 iyiliksever, iyi ni-
'en yiiksek soyluluk' ilkesiyle tamamla-
yetli, ho~goriilii ve yardunsever olmay•
maya ~ah~m1~hr. Zihninsel ya da entel-
bir tavu olarak on pl~na ~·kartan, 'ba~ lektiiel hazlarm midenin hazlanndan,
kas• ir;in ya~mak' formuliine gore dav- kiiltiiriin hazlaruun da duyumsal haz-
ramnay• oneren ahlak anlay•~•; bendli- lardan ~k daha onemli ve degerli oldu-
gin ve tbireyctligin kar~1smda yer alan gunu savunan dii~iiniire gore, Bent-
bir gorii~ olarak, ~inin kendisini hi~ ham'm egoist hazc•hg1 ahlaki bozulma
bir ~1kar gozetmeden, ba~kalanrun ihti- ve ~iiriimeyi hizlandJrm~, hapishanele-
ya~ ve ~1karlanna adamas1 gerektigini ri acunas1z katillerle doldurmu~tur.
dile getiren ogreti. ozgiir dii~iince [ing. hur fikir; ing. free tho-
Ozgedlik i~tc bu ~er~eve it;inde, Fran- ught; Fr. pensie libre]. Dini inan~lardan,
SIZ filozofu Auguste tComte'ta, ki~nin batil itikadlardan ba~ms1z alan ve otori-
ba~kas1m ba~kas1 i~in sevmesi, ve bu te ya da otoritelere giivenmeyip, yalruz-
arada tyararc1hkta, ki~inin ba~kas1n1, ca bireysel ara~llrmarun sonucu alan dii-
kendisi i~in. kendi iyiligi it;in sevmesi ~iince tiirii; dini ilkelerden bagunsJZ
diye tammlanml~hr. olup, dinin dogmalanyla suurlarunayan,
Ki~isel ~1kan temele alan, ahlak1 bile, manllk kurallan, biUmsel metodoloji ve
~isel ..,karlanmlZUl ancak ve ancak epistemolojiye uygun olarak geli~irken,
diizenli ve istikrarh bir toplumda ger- ilerlemesi it;in hi~bir sm1r tanunayan dii-
~ekl~ebilecegini, ahlaki kurallann boyle ~iince, ara~hrma, bilim ve felsefe.
ozgiirliikfiiiliik 667
ozgiirliik [Os. l1iirriye!; ing. freedom, liberty; fakat ahlaki odev ve yiikiimliiluge ili~kin
Fr. liberte; Al. freilteitJ. Ki~inin kendi ken- tecriibemizden dolayr, ozgiirlugun vaJSa-
disini belirlemesi, denetlemesi, yonlendir- ydmasl gereken bir ide oldugunu soyle-
mesi ve di.izenlemesi durumu. Bireyin mi~tir. Ona gore, odevin ifade ettigi 'ge-
kendisini, d1~ bask1, etki ya da zorlama- reklilik'ten dolay1, insan iradesinin ozgiir
lardan baglmSIZ olarak, kendi arzu edilir oldugu varsayllmahdu-: 'Yapmam gerek-
ideallerine, motiflerine ve isteklerine gore tigine gore, yapabilirim.' Ba~ka bir de-
yonlendirmesi. Ki~inin, ba~kalannm yi~le, irademizin ozgiir oldugunu karut-
buyruk ve isteklerine gore de~ de, kendi layamasak bile, iradenin ozgiir oldugunu
isteklerine gore davranabilmesi guru. kabul etme zorunlulugumuz vard1r, zira
Ahlaki oznenin, kendi tercihlerine, akla ozgiirliik ve ahlak oylesine aynlmazcasl-
dayah kararlarma, iradesinin buyruklan- na birl~mi~lerdir ki, ozgiirliik. iradenin,
na gore eyleyebihnesi dununu. Varolan ahlak yasas1 d1~mda, ba~ka her~eyden
altematif eylem tarzlan arasmda bir bag1mSlZ olmas1 diye tanunlanabilir.
se9m yapabilme ve yapllan Sefiimin gere- Buna gore, bir insan, odevini gerfiekle~
gini yerine getirebilme guci.i. l(j~inin, d1~ tirme ya da ahlald bir buyrugu yerine ge-
ko~ullan, psikolojik ve biyolojik yaplSl- tirip getirmeme ozgiirlugunden yoksun-
mn belirledigi ~artlan a~may1, a~abilm~ sa, nasd olup da sorwnlu ya da birtakun
yi ba~ararak, kendi ideallerine, istekleri- odevleri olan bir insan olabilir?
ne ve hedeflerine uygun davranabilmesi ozgiirliik~iiliik [Os. hilrriyet~ilik; ing. li-
durumu. bertarianism; Fr. libertisme; AI. libertis-
Bu fierfieve ifiinde, ki~inin, ahlaki ozne- mus }. 1 Zorunlulukfiulugun kar~1smda
nin, ya ahJald karar anmda, ya da geriye yer alan ve insarun iradesine mutlak .bir
baklp dii~iindugunde, karanmn ozgiir- ozgiirliik taruyan, bilinfili insan eylemi-
ce verilmi~ bir karar oldugtlnu, ayru ko- nin basit nedensel terimlerle a9kJanama-
~ullar soz konusu oldugunda, pekala yacaguu one siiren ogreti. iradenin, ki~i
ba~ka tiirlii davranabilmesinin miimkiin nin ic;inde bulundugu psikolojik ve
oldugunu gormesine, hissetmesine bagh fizyolojik ko~ullar tarafmdan belirlenme-
olan oznel duyguya ozgiirlilk duygusu ad1 digini, insamn karakteriyle, onu eyleme
verilir. Ki~inin, zorlamarun, baslarun so- yonelten giidiiler ve insarun iflinde bu-
nucu olmayan sec;imlerde bulundugu lundugu k~ullar arasmda zorunlu bir
zaman, ya~ad1g1 duygu olarak ozgiirliik ili~ki bulunmad1gma, insan iradesinin
hissi, ayru ko~ullar soz konusu oldugun- fie~itli eylem altematifleri kar~1smda
da, ba~ka tiirlii davranabilmenin miim- se9"e pnsma sah.ip bulundugunu, da~
kiin oldugunu bilmenin yarathgl ozgur- baska ko~ullar ve zorlamalardan baglm-
liik sevincini, oniimde her zaman saz olup, kendi kendisini belirledi~ one
altematif eylem tarzlanrun mevcut oldu- siiren anlaya~.
gunu, gelecegin, benim d1~1mda, benden 2 Liberalizmin ilkelerini en Ufi noktaya
bagunslZ olarak belirlenemeyecegini bil- ta~ayan devlet kar~ltl siyasi-iktisadi og-
menin yo! afitlgl duyguyu ifade eder. reti. Kokleri, bireyin ya~am, ozgiirliik
Bu baglamda, Kant'm, ozgiirliik duygu- ve miilkiyet haklaruun onemi ve onceli-
suna yalan bir anlam iflinde, iridenin ti iizerinde biiyiik bir giifile duran ingi-
ozgiir old ugun un karutlari an 1ayacagaru, liz filozofu John tLocke'a kadar geri
fakat ahlak yalruzca ozgiirliikle miim- giden, ve devletin etki ve eylemine smu
kiin olabildigi ifiin, ozgiirlugu bir postii- getirirken, ihtiyafilann en iyi pazar me-
la olarak one siirmek gerektigini ifade kanizmalanyla kar~lland1grm ve fiatl~
eden yakla~amma ozgurlilk postillasz ada malann en iyi pazarda fiOZiimlendigini
verilmi~tir. one siiren a~an liberal gorii~. Gorii~ gii-
!luna gore, Kant, insan iridesinin ozgiir niimiizde R. Nozick ve F. A. Hayek gibi
oldugunu karutlamaya dii~iinmemi~, filozoflar tarafmdan savunulmaktadll'.
668 ozne
ozne {Yunanca 'dayanak', ltemel' anlaml- tir. Kendine ozgii acayip yanlan olma-
na hypokainreuonun Latincedeki muadili yan ozne gelecegi planlar, haz almayt
subjectunr'dan; Os. fail, Zllt, nefis; ing. erteler, siyasi projelere baglanabilir ve
subject; Fr. sujet; Aim. subjekt). 1 Manhk ideolojik nitelikli amac;lar i~in c;ah~abi
alan1nda, bir ~eyin, yani bir nitelik, lir.
ozelllik, karakteristik, yuklem ya da ba· Modern ozne, irade ozgurlugune ve ki-
g1ntmm kendisi hakkanda tasdik ya da ~isel ozerklige inanmakla birlikte, c;o-
inkar edildigi, evetlendigi ya da degil- gunlugun goru~une sayg• gostermesini
lendigi ~ey. Buna gore, bir onennede, bilir. 0 genelin kolektif iyiligi ad1na ki-
yuklemin bir ozellik ya da rtiteligi gos- ~isel c;•karlann1 ikinci plana atmaya ha-
terdigi yerde, ozne bir ozellik ya da nite- zlrdu. Zira o, rasyoneJ kurallara, genel
ligin ta~JYlClSlnl, o ozellige sahip alan iradeye, toplumsal uzla~1mlara, adil go-
~eyi gosterir. runen standartlara sayg1 gosterir ve haki-
2 Metafizikte, tlk ya da Ortac;ag felsefe- kat aray1~1run bo~una olmad1gmdan
sinde, "orada' zihinden bag1ms1z olarak emindir. Bu ~eldlde tarurnlanan oznenin,
ve fiilen varolan ~ey. Anlam1 toze ol- kunnaca bir ~y oldugunu one surerken,
dukc;a yak1n alan ozne terimi, bu ikibin oznenin olumunu yuksek sesle ilan et-
yllhk sure boyunca, dayanagl, dl~ ger- mekten geri d unnayan posbnoderniz.me
c;ekligi ifade ederken, kendisinde nitelik- gore, ozne bir maske, bir kurban, mo-
lerin bulundugunun soylendigi varhk demligin kahnhs1, liberal humanizmin
icadJ, ozne-nesne ikiliginin kaynagldlr.
olarak tantmlanm1~hr. Bu baglamda,
0 eylemin, yaz1n1n ve ifade fonnlanrun
bir ev, bir agac;, v. b. g., ozelliklere daya-
kokeni olmak bir yana, dildeki bir
nak alan ba~ms1z bir ttoz veya ozne-
konum, bir soylem etkisinden ibaret alan
dir. Felsefede tDescartes'a kadar hlkim
bir ~eydir.
alan ve hatta onda dahi kullandan bu
oznel [Os. tufsi, fahsi; ing. subjective; Fr.
terminoloji, oznenin bagllla~Jglnt, salt subject~f; AI. subjektiv). 1 Genel olarak,
bir zihinsel ic;erik olarak evi de nesne ben ve ben olmayan ay1nm1yla birlikte,
diye tanmlar. ozne-nesne ikiliginin bir son ucu olarak,
3 Ozne ve nesne terimlerinin anlanu oznenin d1~1ndaki ~eyler ve durumlar-
1nodem felsefenin ba~lang1c1ndan itiba- la degil de, ozneyle ilgili alan ~ey, oz-
ren kokten bir degi~iklige ugrar. Buna nenin kendisine, kendi zihin hallerine
gore, ozne arbk alg1, tasanm, izlenim, ili~kin dolayimSIZ deneyimi ic;in kulla-
du~unce ve duyulara dayanak alan, du- ndan s1fat.
~iinen, hisseden, bir ~eylerin bilincinde 2 Bir ben veya zihin olarak tasanmla-
alan ~ey olarak ben ya da zihin anlami- nan ozneye ait alan; 3 da~ dunyadan,
na gelir. Nesne ise, soz konusu anlam nesnel temel veya kaynaklardan degil
ic;inde oznenin, yani bireysel bir zihin de, benden, zihinden, ki~isel algdardan
veya zihni alan bireyin d1~1ndaki ya da tureyen, kj~isel yargllannuz1n sonucu
otesindeki varhkllr. alan; 4 salt bilinc; ya da zihinde varolan,
Bu modern ozne, bilginin temeli alan fakat d1~ d tin yada nesnel bir temeli
rasyonel ve irldi varhktl.r. Ozellilcle veya dogrulamas1 olmayan; 5 bilen ki-
postmodemist bak1~ ac;asma gore, doga ~inin kendi bireysel deneyimlerine,
ile arac;sal bir kontrol ili~kisi ic;ine gir- duyum ve algdanna, ki~isel tepkilerjy-
mi~ durumda bulunan ozne akla, rasyo- le tarihine goreli alan; 6 dogruluk ya da
nalite ve bilime guvenir. insanhgm gele- gec;erlilikten yoksun ve keyfr alan, kj~i
ce~ne ve ilerleme imkan1na iyimser sel bir tercih ya da begenjyle ilgili bulu-
bakan modem ozne, akb duygulann nan; 7 kamusal degil de, ozel ve ki~isel
online koyar. Dahas1, modem ozne c;a- alan ~ey ya da ~eyler ic;in kullarulan ni-
h~kan, disiplinli ve sorumlu bir ki~ilik- teleme.
oznelcilik 669
en one1nli ugraklan ~oyle Slralanabilir: 1 varoJan bir gostergeler sistemiyle ilgili ol-
I<ant'lll oznesini kollektifl~tiren, ozne- gulara dayandagtna belirten Ferdinand
nin elindeki otoriteyi ondan ahp, Geist'a, de fSaussure. 9 Toplumsal ili~kilerden
Mutlak'a veren tHegel. 2 Hegelci idealiz· bag1ms1Z bir fail oldu~u varsayalan ano-
min tarihsell~~ oznesini maddi bir dem oznenin topluansal ili~kileri koruma
zernin uzerine oturtan, tkapitalizmin ya- ya da de~i~tirmeye donuk bir ki~isel ka-
raba ve mute~ebbis oznesinin imtiyazla- pasiteden yoksun oldugunu one suren
ruu ondan ahp, kollektif bir tarihsel· oz- tAlthusser.
neye, kapitalist uretim tarza ic;indeki 10 Oznenin kay1p ki~i oldu~unu ima
konumu nedeniyle kapitalizmi y1kma ve ederken, esas a1nac1n1n, insan1 yeni
dogru bilince eri~me amac1na yonelen ba~tan kurmaktan ziyade, onu tu1nden
proletaryaya aktaran Marks. 3 'Sabit toz- ~ozundurmek oldugunu soyleyen Levi-
sel bir ben' du~iincesinin ta1n bir kurgu Strauss. 11 Huananist ozne konsepsiyo ..
ve yanllsama oldugunu soylerken, mo- nun undan bir daha geri don i.Umezcesi-
dem ozneyi sorgulayan, oznenjn bilin~ ne kopma zorunlulugu bulundu~unu,
ten yoksun, soz dinleanez, kindar ve gu~ ozneye d uyulan humanist inancan ano-
isteyen biri olup, bashnlma~ bir gu~ isle- dernligin politik bakamdan ku~kulu bir
mini da~a vurdugunu one suren Nietzs- tezahuru oldu~unu savunun<en, insan
che. 4 Bilin~d1~1 kavram1ru geli~tirirken, varhklartrun Bah kulturunde ozneler
bilincin zihinsel hayatun1za ili~kin olarak haline getirili~inin farkh yollanrun tari-
sadece lusmi ve ~arp1talnu~ bir goru~ hini yazmaya koyulan tFoucault. 12 Ve
sagladlglnl one suren ve dolayisiyla, oz- nihayet, oznenin modemli~in bir icad1
nenin butunuyle ~ffaf olan bir bilince old ugun u, ozne uzerinde odakla~ma
e~it oldu~u I<artezyen ilkesini ~okerten run ka~1rulmaz olarak humanist bir fel-
Freud. sefeyi gundeme getirdi~ini ve oznenin
S Epistemolojide ozneye ayncahkh bir kendili~inden bir nesneyi gerektirirken,
yer ve onem verilmesinin metafizikte bir ozne-nesne ikili~ine yol a~tlgnu one
dunyanm indirgeyici bir tarzda nesnele~ suren bilumum postmodemist du~ii
tiri)mesine tekabul etti~ saylerken, nurler.
nesnele~tinneyle ara~sal dii~iinme ve ozne-yiiklem [ing. subject and predicate; Fr.
teknolojinin yooc1 hakimiyeti arasmda sujet et predic:At; Al. subjekt und priidikat). 1
bir ba~ kuran ve dolayasayla, epistemolo- Dilbilgisinde tiimrenin, s6zcuk ya da s6z-
jiden vazgec;ip, ontolojiyi temele koyan; ciik obeklerinden olu~n ve biri isimle,
~eylerin de~erini bir ozne tarafmdan de- di~eri ise 6ille gt>sterilen par~. 2 Epis-
~erli bulunma statusune indirgeyen bir temoloji a'WJSindan, bir tiimcenin neyin
degerler felsefesine ~iddetle kar~1 ~tkan tarb~1hnakta oldu~unu saptamaya yara-
tHeidegger. 6 Oznenin ontolojik bakun- yan par~as1yla, uzerinde konu~an y a
dan ikincil oldugunu one siirerken, onun da tarb~alan ~eyi karakterize eden ya da
anlama veya dilin ku~atlca ortamandan betimleyen par~sa.
~ok daha az onemli oldugunu belirten ve 3 Manbk bakmundan da, ozne, bir nite-
dolaylsayla, oznenin, an]ama ve di)in oz- lik, bir ba~Jnb, bir ozellik ya da karakte-
nelerarasa ortam1nda varoldugunu stiyle- risti~in kendisi hakkanda tasdik ya da
mek suretiyle, dikkati oznenin kendisin- inkar edildi~i ~eye, yuklem ise, ozne
den oznelerarasahga kaydaran Gadamer. hakkmda tasdik ya da inkar edilen ozel-
1 Cznenin varh~a sadece otekinden so- lik, nitelik, karakteristik y a da bag1nttya
rumlu bir varbk olarak gelebildi~ini soy- kar~1hk ge )ir.
lerken.. anodem oznenin tahbna otekini Dilbilgisi, epistemoloji ve mantlk ala-
oh.Jrtan tLevinas. 8 Anlanun oznenin bi- nmda yap1lan soz konusu ozne-yiiklem
lin9i anlamland1rma edimlerine ba~lana aytnma, metafizik alarunda farkh ogreti-
mayaca~Jnl, dilin anlam ve i~leyi~inin lere yol a-;rna~hr. Bir ozne i~in farkh
672 oznitelik
yiiklemler k ullarunarun oznede bir de- oz tan1m1 [Os. tdrifi zati; ing. essential defi-
~~meyi gerektirdi~ini, oysa ayn1 yiikle- tion; Fr. dqiniti on esse•ttielle]. Czsel tarum
mi farkh ozneler i-;in kullanmarun yiik- ya da nesne tan1m1 olarak da bilinen ve
lemde bir de~i~meyi gerektinnedi~ini bir ~eyin oziinii ifade eden tarum. Bir
dii~iinen ve soz konusu de~i~mezli~i ~eyin sahip oldu~u ozellikler aras1nda,
ger~ekli~in en onemli ol~iitii yapan Pia- a) o ~eyin en onemli, ve b) ba~ka ozel-
ton, idealar teorisiyle onceligi ve iistiin· liklerin varol u~lan bak1mmdan kendisi-
lii~il yiiklemlere ve dolay1s1 yla kavram- ne bagh oldu~u biricik ozelli~ini veren
lara ve tiimellere venni~tir. tarum tiiru.
Platon·dan fark11 olarak, ozneye ontolo- Bu tarum tiiriine gore, insan 'alalh hay-
jik bir statu yukleyen t Aristoteles, once van' olarak tarumlanmahdu, -;iinkii insa-
ilk tozii, hi-;bir zaman yuklem olama- run gulme, aJet yapma , semboller ve dil
yan, fakat yaln12.ca ozne olan, ve ba~ka yaratma ve kullanma, yeme~ini pi~irip
hi-;bir ~eyde var ya da mevcut olmayan haZJrlama gibi onemli ozellikleri varolu~
~ey olarak tanunlamJ~tlr. llk tozlerin bi· lan bakurundan 'ablh olma', 'aklJ kullan~
reyler, ikincil tozlerin ise turler ve cinsler ma' ozelli~ine ba~hd1rlar. Su halde, oz
oldu~unu savunan Aristoteles'e gore, tanmu bir ~eyin biridk olan ve nesnel
biz bireyler ve turler iizerinde konu~u olarak varolan ozunii ortaya koyan ta-
ruz; bundan dolay1, onun felsefesinde, nundJr.
yalruzca bireyler de~il, f~kat tiirler de oz ve goriiniij [ing. essence and t~ppearence;
manttksal ozneler olarak ortaya ~1kar. Fr. essence et apparance]. Diyalektik mad-
oznitelik [ing. attribute; Fr. attnout; AI. att- deci anlay1~, ya da maddeci bilim gorii·
ribut]. Bir varh~1n ya da toziin temel, ~ii tarahndan ger~klikle soz konusu
ozsel, belirleyici, karakteristik ozelli~. ger~ekli~in tecriibe edilme ya da gorun-
Toziin vazg~ilemez, onsuz olunamaz me tarz1 arasmda yapdan ayuun.
niteli~i; toze zorunlu olarak ba~h olan, Bu ikisi aras1ndaki biiyuk farkhhk,
onun o:ztinii meydana getiren ilk ozellik. ayn ve farkh diizeyden analizlere ve bu
Tinsel ya da maddi bir toz i-;in, ka~ul arada bilime duyulan ihtiyac1 a~~a
maz olan, bir ~eyin do~asuu ifade eden, vurur. Maddeci biJim gorii~une gore,
kendisi olmadan bir ~eyin, asia dii~iinii ozle goriinu~ aras1nda bir farkhbk bu-
lemeyece~i nitelik olarak oznitelik.. ayn1 lunmasaydl e~er.. ozlerini ke~febnek
zamanda Tann·run, bilgelik tilrunden iizere, goriinii~lere niifuz edecek.. goru-
ozsel ozellik ya da s1labru ifade eder. nii~lerin otesine ge-;ecek bilime ihtiya~
Dilbilgisinde s1fatla ifade edilen oznite- duyulmayacakt1. Buna gore, goriinii~,
lik, mant1kta, bir onermenin oznesi hak- ozii taraflndan belirlenen ya da etkile-
kinda tasdik ya d a inkar edilen yuki em nen empirik ger-;eklik dilzeyi veya ozun
olarak kar~1m1za ~1kar. ifadesi, tezahiiriidiir.
panenteizm 673
reti olarak panteiztni beni.tnseyen k.i~i Panteizmi eJ~tirenler, s.Qz konusu Tann
ya da yakla~1m i.. in kullanllan stfat. anlayt~uun a~klnhk fikrirti reddetmek
Bu ba~lamda, birci idealizm olarak da suretiyle, ateizme yard1ma oldu~nu
bilinen ve him sonlu zihinlerin Mutlak soylerni~lerdir. Yine, panteizm 'Tanrt,
Du~unce'nin, Tann'run, Zihnin, Tinin her~eydedir' demek suretiyle, varbk de-
ya da Ruhun aynlmaz pan;alan (yonle- receleri arasmdaki ayaruru ortadan kal-
ri, stfatlan ya da tezahiirleri) oldu~unu, dtrdr~, ome~in ta~la insaru bir ruttu~u
Mutlak Dii~unceden yaln1zca soyutla- gerekc;esiyle ele~ti~tir. Panteizmin,
ma ic;inde ayinlabilece~ini savunan go- aynca sonlu olanla sonsuz arasmdaki
ba~lanhy1 sa~lam bir temele oturtamadt-
ru~e panteist idealizm ad1 verilir.
Yine a yru anlam ic;inde, gerc;ekli~in en gt ve belli bir birli~e ula~mada ba~anh
olamadl~ soyleruni~tir.
yiice ve en yuksek bir Ki~ilik olarak
Ve nihayet, panteizmin tkotuluk prob·
Tanrt'dan meydana geldi~irti, yeryiizun-
lemini de daha karm.a~•k hale getirdi~i
deki ki~ilerin bu Ki~ilik 'in pare; alan ol- ifade edilmi~tir. Buna gore, panteizm ya
du~unu ve Tannsal Ki~ili~in yarahlml~
kotiilugu kokten yadsunakta, ya da kotu
olandan ayn bir varolu~a sahip oldu~u ile iyinin fark1n1 en aza indirgemektedir.
nu savunan o~reti panteist personalizm Bundan dolay• da, onun gunaru, ahJaki
olarak gec;er. sorwnlulu~u ve kotulukle mucadelenin
panteizm [Os. vahdeti vucut mezhebi; ing. gere~ini a .. tklayamadl~l soylenrni~tir.
pantheisrn; Fr. ·pantheisnze; AI. pantheis- paradigma [lng. paradigm; Fr. paradigme).
nrus ). Geni~ bir c;erc;eve ic;inde ele ahnd1· 1 Genel olarak, ideal bir durum ya da
~1nda, Tann'run dunya ile olan olumlu ornek, bir ~eye bakl~ tarzl; yargdama
ve organik ili~kisi bak1m1ndan, deizmi olc;utu sa~layan her turlu ideal tip ya da
a~an ve Tanr1'n1n diinyaya a~kln de~il model. 2 Daha ozel olarak da, bilimde
de, ic;kin oldu~unu one siiren Tann an- biHm adam1n1n dunyaya balo~uu belir-
layt~l ya da goru~u. leyen, ona fenomenleri ac;tklama olana~1
Panteizm, Tanrt'run diinyayla ve insan· veren model, kavramsal c;erc;eve ya da
Ia mekanik ve d1~sal bir i1i~ki i~de ol· ideal teori. y onlendirdigi bilun dahnda,
du~unu one suren deizme donu~me e~i ara~bnnanJn kurallann1 ve standartlan·
limi gosterdi~ine inand1~1 tteizme kar~1 n1 koyan, bu alanda c;ah~an bilirn adam·
felsefi ve diru bir tepki olarak geli~mi~ lanrun problem c;ozme c;abasuu koordi·
tir. Buna gore, teizm sonsuzla sonlu olan ne eden ve yoneten teori, teorik c;erc;eve.
arastndaki ili~kiyi dt~sal ve anzi bir ili~ Terime soz konusu teknik anlanuna ve-
kiye donu~tiirdu~u, sonluyu ba~unstz, rerek, on u bililn felsefesine arm.a~an
sonsuzu ise SlJUrh hale getirdi~i, ve insan eden ki~i, unlu bilim felsefecisi Thomas
ruhuyla Tann arasmda ger..e~ derin ve . tKuhn olmu~tur. Hipotez ya da teorile·
ic;ten bir ili~ki ve temasa yer btrakmadtt;J rin deneyin sonucu oldugu, teorinin
duyu deneyinden hareket eden tumeva-
i~n, pan teizm, sonluyla sonsuz arasmda
runin basil urunleri oldu~u goru~une
yak1n ve ezc;el bir temas kurmak ve insa·
kar~1 t;~kan Kuhn, gorsel ve entellektuel
ru Tann'ya yakmla~brmak amaClyla, va· alg1yla ilgili olarak holistik bir yakla~l
rolan her~eyin bir birlik meydana getir- mi benimsemi~ ve teorilerin ger..ekli~e
digini ve her~eyi kapsayan bu birli~in ili~kin geni~ kapsamll duzenlemeler-
tanrtsal bir yap1da oldugunu iddia eder. den ba~ka hic;bir ~ey olmad1~1ru savun·
Ba~ka bir deyi~le, panteizm, Tanrt'yla mu~tur. Teoriler ya da paradigmalar ol-
evrenin bir ve ayn1 oldu~u one surer~ gulardan c;tkmaytp, olgulara an lam
sonlu ve strurll dunyarun ezeli~bedr, s1· veren buHinlerdir. Kuhn'a gore, bilimsel
rurslZ ve n\uUak Varltk'•n bir parc;as1, go- du~unce ve faaliyet kavramsal c;erc;eve-
runu~ii ya da tezahurii oldu~unu savu- ler taranndan belirlenir, paradigmalara
nur. gore gerc;ekle~ir.
676 paradoks
Bu ~en;eve i~inde, paradigma, genel te- dilde ortaya ~lkan ve belli ba~h ornekle·
orik varsay1m ve yasalarla, bu yasalann ri aras1nda a) Berry paradoksu, b) Epi-
uygulanmalar1 i~in, belirli bir bilim top- menides paradoksu, c) Grelling-Nelson
lulugunun uyeleri taraflndan benimse- paradoksu, d) Yalano paradoksu ve e)
nen yontem ve tekniklerden meydana Richard paradoksu bulunan semantik pa-
gelir. Ba~ka bir deyi~le, paradigm a, radokslar ve 3 ah~1lm1~ manhksal ve
bililn adam1n1n d1~ diinyaya bak1~1n1 kiimekuramsal sembolleri kulland1g1
belirleyen, yonlendirdigi bilim dahnda- i~in, nesne dilinde ortaya ~Lkan ve belli
ki ara~brma faaliyetinin standartlann1 ba~h omekleri aras1nda a) Cantor para-
koyan bir teoridir. Bu paradigma, New- doksu, b) Russell oaradoksu
•
ve c) Bura-
ton mekanigi, dalga optigi, analitik li-Forti pa.radoksu bulunan kiirrre lcura-
kim ya, klasik elektromanyetizm, Ko- mzyla ilgili paradokslard1r.
pemik'in giine~ merkezli sistemi ya da paralelizm [Os. muvazcih ruhiye nazariyesi;
ba~ka herhangi bir teori olabilir. ing. parallelism; Fr. parallelisme; Al. paral-
paradoks [Y un, paradoksos; lng. paradox; lelismus ]. 1 Genel olarak, iki ya da daha
Fr. paradoxe; AJ. paradoxe]. Genel inan~la fazla olay dizisinin birbirlerine paralel
ra ayk1n dii~en onerme; sezgisel olarak oldugunu, dizilerden birinde ortaya
kabul edilmi~ olan onciillerden yola ~~ ~1kan bir degi~ikligin aynen diger dizi
karak, bu onciillerden tiimdengelimsel ya da dizilerde de ortaya ~lkt1g1n1 savu-
ak1lyiiriitme ile, ya bir ~eli~ki, yani nan gorii~.
dogru olamayan, ya da temel inan~lara iki dizi arasmda nedcnsellik bag1nt1s1-
ayk1n olan bir sonu~ ~Jkarma durumu. na dayanan bir paralellik kuran goru~e
Kabul edilmi~ gorii~lere ya da sagdu- dogmatik paralelizm ad1 verilirken, ne-
yu olarak tanunlanan genel inan~lar bii- densellik ili~kisini reddedip, paraleliz-
tiiniine kar~1t olsa, ayk1n dii~se de, mi koruyan anlay1~ psilco-fizyolojik para-
dogru olabilen bir tiimce; ilk bak1~ta lelizm diye bilinir.
sa~ma, hatta kendi kendisiyle ~eli~ik 2 Paralelizm biraz daha ozel olarak da,
gibi goriinmekle birlikte, dogru olan ya zihin-beden problemi konusunda, zihin
da olabilen bir gorii~ ya da tez olarak beden ili~kisini a~1klayan bir gorii~ ola-
paradoks, dogru kabul edildigi zaman rak ortaya ~1kar. Psiko-fiziksel paralelizm
yanl1~, yanh~ diye goriildiigii zaman ad1 verilen bu gorii~e gore, her psi~ik
ise, dogru oldugu ortaya ~ tiimce ya olaya belirli bir fizi.ld olay kar~ahk gelir.
da onermeyi tarumlar. BW1a gore, para- +Maddecilikle tidealizm aras1nda kalan
doks, kabul edilebilir gibi goriinen, fakat felsefi bir ikiciligi ifade eden bu sonun-
kabul edilemez ya da ~eli~ik sonu~lan cu ogreti, sinirsel ya da fiziki olgularla
olan tiimce ya da onermeyi, dogru kabul psikolojik olgulaTUl birbirine paralel i.ki
edilen onciillerden rasyonel yontemlere, dizi meydana getirdigini one surer.
manbksal kurallara uygun olarak bir ~e paralojizm [Yun. paralogismos; Os. safsata;
li~ki ~1kartan akdyiiriitmeyi gosterir. tng. paralogism; Fr. paralogisme; AI. para-
ilk omekJeri olarak, Eleal1 tZenon'un logismus, fehlschlus ]. Form bakurundan
sagduyunun dunya gorii~iinden ciddi ya da biQmsel olarak yanb~ olan akllyfi-
~eli~kiler tiireten paradokslann1 verebi- riibne ya da genel olarak alai yiiriibnede
lecegim.iz paradokslann belli ba~h tiir- soz konusu olan herhangi bir yanh~ .
lcri, 1 sonsuzluk kavrarru ~evresinde Buna gore, paralojizm yanh~ olan ta·
donen, ve sonsuz bir dizinin (omegin, sunsal akuyiiriitmeyi veya manhk ya-
1+1/2+1/4+1/8+... ) nasd olup da sonlu salann• ve kurallar1nt kasat giitmeden
bir toplam (omegin, 2 say1s1) meydana ihlal eden akllyiiriibne tarz1n1; manhk ..
getirebilece~ problemi Uzerinde duran sal balwndan ge~erli olmayan, fakat so--
sonsuzlukla ilgili parlldDkslar, 2 Semantik fizmden farkl1 olarak iyi niyetle yiiriitii-
kavramlar i~erdikleri i~ yaln1zca iist- len akllyiiriibneyi gosterir.
Parmen:ides 677
paranleze alma [ing. bracketing; Fr. pa- ve gene! ge~r bir bilirnin temelini olu~
rentMtisation ].Fenomenolojide, bize ideal tururlar, bu yolla felsefe de kesin bir
varhklann belirli ozelliklerini, ili~kileri bilim olur.
ni, v. b. g., bilme imkam veren oze ili~ parapsikoloji. Psikolojinin, normal fiziki
kin sezginin soz konusu olabilmesi i~in, ve fizyolojik a~1klamarun kapsam1 d•-
uygularunak durumunda olan fenome- ~mda kalan, doga yasalanyla, alg1,
nolojik teknik. duyum ve akJiyurutme yoluyla a~lkla
Fenomenoloji varbklann ozlerine ula~ namayan olaylan, normal d1~1 insan
may• ve soz konusu ozleri tasvir ebneyi yeteneklerini konu alan, az ya da ~ok
ama~layan bir felsefe oldugu, fenomeno- kabul gormu~ dah. Ah~1lm•~ ya da
lojinin kurucusu +Husserl'e gore, saf bi- normal olamn d1~mda kalan, yani bili·
lince ve bilin~ tarafmdan dolayuns1z bir nen yasa ve ilkelerin kullamlmas1yla
bi~imde tecrube edilen ozlere ula~mak a~1klanamayan fenomenlerle ilgili olan
buyuk bir onem ta~•d•g• i~in, bilindn psikoloji turii.
ozlere ula~abilmesi amac1yla, duyulann Paris Oniversilesi [ing. University of
saglad1g1 tiim verilerden, hatta d1~ dun- Paris; Fr. UniversiM de Paris]. Kurulu~u
yamn varhgmdan bile vazge~ilir. forme! olarak 13. yuzy1lda tamamlan-
Paranteze alma duyulannuzla farlana m•~ olmakla birlikte, teolojik ve felsefi
vard1gumz nesnelerin ozlerine, mahiyet- ara~hrmalar merkezi olarak, Orta~ag
lerine ula~may• saglayan bir yontem Avrupa kulturune buyuk katk1 yapan
olup, u~ a~amahdn: 1 Tarihle ilgili paran- unlu Universite.
teze alma. Gunluk ya~am, toplumsal Orta~agda, ltalyarun Papahg1, Alman-
~evre, bilim, din, v. b. g., yolu ile nesne- ya'mn imparatorlugu, Fransa'run da bil-
ler uzerine edindigimiz butun goru~leri, gisi oldugu deyi~ine uygun olarak,
kanaatleri bir yana abnak. Burada nesne- Fransa ve Paris, onikind y\izyddan ba~
lerin ozune ail olmayan ozellikler, bizim layarak Avrupa'daki teolojik, felsefi ve
nesnelerle ilgili subjekti.f goru~lerimiz bilimsel ara~brmayla egitimin merkezi
paranteze ahmr. Bu subjektif gor~ler
olmu~tur. lngiltere, ltalya ve Alman-
ahld1gmda, yonelinen nesnenin ozune ya'dan ogrendler Paris'e ve Paris Oni-
ula~lln.
versitesine gehni~ler ve egiti.mlerini ta-
2 Varolu~la ilgili paranteze alma. lncele-
mamlayarak, kendi iilkelerinde dini ve
nen nesnelerin ger~ekten var olup olma-
felsefi kiiltiire katlada bulunurken, Ox-
d•gm• da bir yana buakmak. 3 Ideallerle
ford ya da Bologna gibi, Paris Oniversi-
ilgili paranteze alma. Husser!' de ide, sez-
gide verilmi~ olan oz anlamma geldi- tesinin nisbeten golgesinde kalan uni-
ginden, mckan ve zamanla ilgili belirle- versitelerde hocahk yapm1~lardn.
nimler bak1mrndan nesnede bulunan Oniversitenin ununun ve etkisinin
her~eyi parantez i~ine almam1z gerekir.
doruk noktasmda ula~ttg1 onii~uncu
Daha sonra ger~ek diinyayt, bu dunya- yuzyilda, ~u isimler, Paris Oniversitesi-
mn raslanhlaruu ve son olarak da yara- nin hoca ve ogrencileri olmu~lardn:
hcl benin kendisini, onun gelip ge~id Aziz Bonaventura, Albertus Magnus,
eylemlerini parantez i~ine almahy1z. Aquinash Thomas, Roger Bacon, Rama-
Bu paranteze alma sured sonunda, ge- h Giles, Brabantb Siger, .Gentli Henry,
riye yalruzca 'mutlak ben· ya da 'tran- Duns Scottus. Ote yandan, omegin Ox-
sendental bilin~' kalacakbr. Husserl'e ford Oniversitesinin daha ~ok Augusti-
gore, fenomenoloji bundan sonra bu nus ~gisinde ilerledigi yerde, Paris
anrum~ bilin~te, 'oze ili~kin sezgi' ile Oniversitesine Aristoteles~ilik damgas•-
buldugu her~eyi ara~tnacakhr. Bu ~e m vurmu~tur.
kilde bulunmu~ olan ideal ozler, arbk Parmenides. Degi~meyi ve olu~u yads•-
zaman ve mekandan bag1ms•z olmu~ ve yan goru~u, birtak1m a~1lamaz gu~luk
mutlak hale gelmi~lerdir. Bu ozler, kesin lere yol a~nu~ olan unlu doga filozofu.
678 parousia
gm1, varsa eger, dogasmm ne oldugunu yen bir mutluluk arzusu vard1r, bununla
hi.;bir ~ekilde bilemeyiz. birlikte bu mutluluk arzusu, ayru zaman-
Soyut, analitik ve tumdengelimsel dti- da mutsuzlugun da kayna~d1r. Mutlu-
~tinen akd, Pascal'a gore, Tann'run varo- lukJa mutsuzluk aras~ndaki btiytik u.;u-
lu~unu kamtlayamaz. Deizme de, dogal rum, Pascal'a gore, ancak son.c;uz ve
dine de ka~1 .;1kan Pascal, felsefenin de~~mez bir varhk tarafmdan ortadan
Tann'mn varolu~unu kamtlayamad1g1 kaldmlabilir. i~te burada da, insarun za-
i.;in, insana ger.;ek mutlulugunun nere- valhgt ve gunahkarhg1, onun btiytiklti-
de oldugunu gosteremeyecegini soyler. gunti, Tann'ya olan yonelimini ortaya 9-
Ona gore, Stoahlar insana 'Kendinize kanr.
gelin, kendi i~ize dentin ve mutlulugu On a gore, bu kar~1thklar, bLi kar~1tlann
kendinizde bulun!', digerleri ise 'Kendi- birlikte varolu~udur ki, ger.;ek bir prob-
nizin d1~ma 9km. Mutlulugu d1~anda lem meydana getirir. Fakat bu problem,
araym!' diyorlard1. Bunlarc;J.an ikisi de, filozoflar tarahndan .;oztilemez, zira
dogru degildir. Mutluluk, ona gore, ne ku~kucular insaru tam bir hi~tlige indir-
iljimizde, ne de d1~muzdadu; mutluluk, gerlerken, digerleri onu tannla~hr~
Tann'dadU". lardtr. <;oztim, inan~tta, yiliekte, dini bir
Hakikati bilmenin, mutlak dogruluga ya~mdadu, .;unkti yall\lZCa burada,
ula~mamn tek yolunun akd, matematik- inanan insan Tann'ya ili~kin a~k dolu
sel ya da bilimsel yontem olmad1g1ru; bir kavraya~a ula~1r. insarun kurtulu~u,
matematiksel ve bilirnsel dogrulann, sarnimi mtiminde saz konusu olan adeta
insan i~tin bilinmesi gereken en onemli i.;gtidtisel, dogrudan, araCSIZ ve akla
hakikatlere kM~Jbk gelmedigini gaste- bagh olmayan, akU stizgecinden ge,.me-
ren Pascal'a gore, kurtulu~ inan.; ya da mi~ bir kavraYJ~la, Tann'ya teslim olma-
yurektedir. Aksi takdirde, zavalh, sefil dadU".
bir durumda olan insan, hep oyle kala- pasif empirizm [ing. passive empiricism;
cakhr. Ona gore, insan evrenle, sonsuz Fr. empirisme passif; AI. passiv empiris-
olanla kar~1la~tanld1gmda hi.;bir ~ey, mus]. insan zihninin dogu~ta bo~ bir
hi.;likle kar~aJa~tmld1gmda ise, her~ey levha oldugunu, zihinde, daha once du-
dir. 0, ~u halde, hi.;likle her~ey arasmda yularda olmamt~ olan hi.;bir ~ey bu-
ortalarda bir yerdedir. insan, Pascal'a lunmadtguu, bilginin deneyim yoluyla
gore, her iki ucu da bilemez, zira onun geldigini, bilginin kaynagmda duyu
entellekttiel kapasitesi s1mrhd1r; aynca, deneyinin bulundugunu savunan, fakat
duyular ve imgelem tarafmdan da yarul- bilgide zihnin gorevini en az indirge-
tahr. Dahas1, insan ah~kanhg1 doga ya- yen, bilgilenme stirecinde zihni pasif
sasl olarak gortir; toplumsal ya~amda, bir ahc1 olarak goren empirist anlay1~.
gu.;le adaleti birbirine kan~tmr. Yine, pasilizm [Os. sulhc:Uliik; ing. pacifism; Fr.
onda ben sevgisi ya da bencillik hakim- pacifisme; Al. padfismus]. Hangi ama.;la
dir; ki~isel .;d<ara olan egilimi, gozlerini olursa olsun, sava~m her ttirtine kar~u
ger.;ek adalet kar~1smda korle~tirir. K1- .;lkan, sava~lann emperyalist uluslann
sacas1, insan .;eli~kilerle dolu bir varhk ekonomik ftlkarlanna hizmet etti~ ~ek
olup, kendisi i~tin bile, bir muanunadar. lindelO sosyalist dti~tincenin de etldsiy-
0, bedbaht, zavalh ve sefilken, ayru za- le, &ava~m me~nilugu dti~tincesine
manda btiytikttir. lnsarun btiyliklugu, kar~1 tavu alan, sava~m yol a.;tag1 kmm
Pascal' a gore, onun gunahk~rhgmdan fi!· ve vah~etin insani degerlere ayku1 ol-
ka.rsanabilir, ~ttinkti dogada hayvanlar dugunu savunan anlayt~.
i.;in dogal olan, onda gunahkarhg1 yara- Ban~• ve ban~.;1hga savunan, bireysel
br. Fakat o, gtinahk~r oldugunun bilin- ve toplumsal ama.;lara ula~mak i.;in ki-
cinde olan bir varhktar. <;eli~kilerle dolu ~isel ~iddet kullarumma, militarizme
bir varllk olan insanda, hi.; sonu gelme- kar~1 ~tlkan; sava~m anla~mazhklan or-
680 Patristik felsefe
tadan kald1rmamn bir yolu olarak go- nf'TJri. Yeni ve ozgtin bir ~Jabanm, dii~iin
riilmesini kabul etmeyen; bireyler ara- cenin soz konusu olmad1~1 bu donem,
smdaki i~birli~i ve yard1mla~may1 gii~ yalmzca daha once ifade edilmi~ do~
lendirmeyi ama~layan, fakat bu tiir rularm ele aluup i~lenmesi ve sistemati-
ili~kilere zarar veren rekabet ve yan~ ze edilmesi yonlindeki ~abalardan mey-
maclh~l ho~ kar~llamayan; uluslararas1 dana gelir..
problemleri, siyasi anla~mazhklan gi- Peirce, Charles Sanders. 1839-1914 y1llan
dermenin tek yolunun diplomasi, uzla~ arasmda ya~aml§ Amerikah pragmatist
ma ve herkeste varolan insanh~a miira- filozof. Temel eseri Hcrw to Make Our
caat etmek oldu~unu savunan tav1r. Ideas Clear? [Dii~iincelerimizi Nasd Ber-
Patristik felsefe (Os. AM-1 H1ristiyaniye rakla~hrabiliriz?] olan Peirce'm tiim c;a-
felsefesi; ing. patristic philosaphy; Fr. philo- h~malan Collected Papers [Toplu Eserle-
saphie patri.stique]. Orta~a~ felsefesinin ri] adh kiilliyatta toplannu~hr.
Hristiyanh~a kar~1 yoneltilen saldmla- Bir~ok konuda eser vermi~ olan Peirce,
n, tPlaton ve tPlotinos'un gorii~lerin yalmzca felsefeye de~il, fakat modern
den yararlanarak kar~llamaya ~ah~m1~ matematik ve manb~a da ~ok onemli
olan birinci donemi. katkllar yapm•~ ve boylelikle iilkesinin
vm. yiizyda kadar olan bu donem bo- en ozgiin ve yarabc kafalanndan biri
yunca Patristik felsefe Hristiyan ogreti- olmu~tur. Peirce, oncelikle pragmatizm
sini felsefenin kavramsal aTa~lamu kul- ak1mmm isim babas1 olmu~, daha sonra
lanarak temellendirmeyi ama~lam1~hr. da onun yonteminin ana hatlanru ~iz
Soz konusu felsefe, Skolastik felsefeyle mi~tir. Frege'yle birlikte, niceleyiciler
modem felsefeden, akla dayandarak manh~1run kurucusu saytlan filozof,
elde edilen sonu~larla vahyin do~rulan aym zamanda semiyotik ara~I:J.rmalan
arasmda bir ay1nm yapmamak bakl- run da ger~ek bir onc:Usiidiir. Nitekim, o
mmdan farkhhk glisterir. Buna gore, fel- gostergenin nesneyle ili~ldsinin benzer-
sefe, teoloji ve d..inin do~rulan, bir biitii- li.k, biti~iklik ya da uzla~1m ili~kisi olma-
niin aymlmaz o~eleri ya da par~alan sma ba~h olarak, gostergeleri ikonlar,
olarak de~erlendirilir. i~aretler ve semboller olarak suuflandlr-
Patristik felsefe kendi iljinde ii~ done- ml~hr.
me aynhr: 1 Hristiyanlrgm dogu~undan 0, felsefede i~e bilgi konusundan ba~
200 yrhna dek olan donem. Bu donem dii- lanu~ ve burada, Aristoteles'in diizeni
~iiniirleri Hristiyanh~m 'ger~ek felsefe' do~ada bulan nesnel yakla~1m1 ile
oldugtlnu savunmu~lar ve Hristiyanh- Kant'm bilgideki diizenin zihnin eseri
~r, ya putperestlerin saldmlanna ya da oldu~unu dile getiren oznel yakla~unl
Gnostisizmin dinsel spekiilasyonlanna run bir sentezini yapm1~ttr. Kavram,
kar~1 koyarak, savunmaya, yanh~ anla- fildr ve teorilerimizin do~ruluklanru,
malan onlemeye ~ah~m1~lard1r. 2 200- onlann yararhhklanyla ozde~le~tiren
450 ylllan ara.srndaki altrn donem. Bu Peirce'a gore, yontem oncelikle dii§iin-
donem Yeni-Platoncu iskenderiye Oku- celerimizi a9k ve se~ik hale getirmekten
lunun ve ozellikle de Clement ve Origen olu~ur, oyle ki bu yontemle felsefe bir
gibi dii~iiniirlerin etkisiyle, Hellenistik bilime donii~ecektir. Peirce'm manhk
felsefeyle Hristiyan dini arasmdaki etki- alarunda ve ozellikle de ba~mhlarla ilgi-
le~im ve uzla~1m donemidir. Bu donem, li ~ah~malan, sine~izm olarak tarumla-
Hristiyanh~m dogmalanru Yunan dii- nan evrimci bir kozmolojiyle sonu~lan
~iincesinin terminoloji ve kavramsal ~r ml~llr. Peirce'm, evrende siireklilik ve
~evesiyle ifade etrne donemidir. SOz ko- ~irli~e do~ru giden genet bir e~ilim ol-
nusu Altm <;a~, Aziz Augustinus't.m dugtlnu ortaya koyan soz konusu anla-
felsefesiyle en iist diizeye ula~1r. 3 450 Yl~l, ge~mi~le ~imdi, duyguyla eylem
y•lmdan vm. yuzylla dek olan gerileme dO- arasmda birtak1m temel ba~lantdar ol-
pelagiani%m 681
du~unu, evrenjn bir kaos duru~nundan sinde yurtiyerek, tarh~arak yapt1~1 i~in
yasahh~a ve dtizene do~ru geli~ti~ini Aristoteles'in felsefesini tan1mlamada
ifade eder. kullantlan safat. Peripatetik felsefe, ilk~ a~
pelagianizm [ing. pelagianism]. insan1n gu- Yunan felsefesinin~ Akademi felsefesi,
nahkar oldu~unu ve dolay•s•yla kurtu .. Stoaahk ve Epiktiros~ulukla birlikte~
lu~ i-;.in Tann'run rahmetine veya inaye- dort btiytik ve temel okulundan biri
tine muhta~ bulundu~nu one stiren olarak bilinir.
ortodoks Hristiyan teolojisinden farkll Ote yandan, felsefe tarihinde, Aristote-
olarak, insan1n kendi ~abas1yla da kurtu- les'in izleyicilerine de Peripatetik~r ad1
lu~a, ahl:ikl yetkinlik ya da kemale eri~e verilir. Peripatetikler ti~ ayn donem i~in
bilece~ini savunan o~reti. Klasik anlay•- de ele ahrurlar: 1 M.O. 320 y•hndan Stra-
~tn insant yazg•c•h~a ve kayttslzh~a to'nun oltim tarihi olan 270 y•hna kadar
itti~ini one stiren Pelagius (354-425) tara- olan ilk Peripatetikler donemi, 2 M. 0. 270
f•ndan geH~tirilmi~ olan gorti~, amaca ydmdan M. 0. 70 ythna kadar olan Gtri-
ula~mak ic;in ~ilecili~i benimsemi~tir. lrnre donemi, 3 M. 0. 70 ydandan M. S.
per accidens. Bir ~eyin do~as1 i~in zo- 230 y•hna kadar olan son donem Peripate-
runlu olmayan, 0 ~eyin oztintin bir par- tikler.
~aslnl olu~turmayan ozelliklerin varo- Bu ti~ donemden yaln1zca, Aristoteles
lu~u; zorunlulukla varolmayan bir ruhu ve etkisinin ~ok yo~un bir bi~im
~eyin varolu~ tarzt; bir nesnenin ya da de hissedildi~i ilk Peripatetikler done-
~eyin, ama~h bir faaliyetin eseri ya da o mi verimli olm u~tur. Bu doneme de
~eyin ozsel do~as1n1n sonucu olmay1p~ Aristoteles'in empirik trea lizmi damga·
raslantlsal bir bi~imde kazantlan bir ni· s1n1 vurmu~tur. Buna gore~ ger~ekten
teli~i; bir varh~1n, tarurunast, belirlen- varolanlar tikeller, bireysel ~eyler olup~
mesi ya da stn1flanmas• ba~lam1nda ge- cinsler~ ttirler ikincil tozlerden ba~ka
rekli olmayan nitelik ya da faaliyetleri; bir ~ey de~ildirler. Bilgi yaln1zca, duyu
ve nihayet, bir onermenin oznesine, oz- aractl&~ayla mtimkundtir; ger~ekten va-
nenin ilintilerinden, ilineksel ozellikle- rolanlar somut tikeller olmakla birlikte,
rinden birini izafe eden yukleme faali- bilginin nesnesi ttimellerdir.
yeti i~n kullandan Latince terim. Bu nedenle, olgulann gerisindeki yasa-
peras. Suur, ~ekil,· form anlam1na gelen lara ve nedenlere gibneliyiz, hareketten
Yunanca sozctik. tPhy tagoras~1lar ve zorunlulukla bir ilk Hareket Ettiricinin
tPiaton'un belirsiz ya da SllllrSlZ olana ve do~al dtinyadan da ezeli-ebedi ya~a
~ekil veren~ yap& kazand1ran ilke, yasa m• kendi kendisini dti~tinen dti~tince
ya da gti~; insan davran1~1n1 rasyonel olan a~k1n bir Tann'n1n varh~1n1 ~Jkar
bir bi~imde dtizenleyen ahlaki ilke i~in samahylZ. t~te~ Eudemos, Teophrastos,
kullandikJan terim. Aristeksenos ve Strate gibi ilk donem
Orne~in~ Phytagoras~1lara gore, evren Peripatetikleri anahatlan ~izilen bu sis-
varolu~unu, sarunn, onu s&rurlannu~ tern ~er~evesi i.;inde bilim ve felsefe yap-
kalmak i~in, Slrur51Z olana baskan ~lkma- rru~lar, mantLk ve felsefcye onemli kat-
51 ilkesine bor~ludur. Bu ilkeyi, evrenin kllarda bulurunu~lardu.
ve evrenin i~erdi~i her~eyin varl&~a ge~ Buna kar~1n Gerileme Doneminin
li~ini aQ.klamak i~in kullanan Phytago- Lyko, Aristo, Diodoros, Erimneos, An-
ras~dar, onu sarunn iyi, Slnllstztn kotti tisthenes ve Sotion gibi . dti~tintirleri~
oldu~unu orta ya koyan ahlaki ve estetik bilim ya da felsefeyle u~ra~may1p, reto..
sonu.;la birle~tirmi~lerdir. rigi geli~tirme u~ra~1 gostererek, kendi-
peripaletik [Yunanca yurtimek anlam1na lerini tarihsel, dilsel ve edebi .;ah~mala
gelen 'peripatein' fiilinden; lng. peripate- ra vermi~lerdir. Buna kar~1n~ son
tic; Fr. peripatetique ]. Gezimd. Derslerini donemin Boethos~ lskendcriyeli Aristo,
o~renci leriyle birlikte, Lise'nin bah~e- Nikolaos~ Aspasius, AristokJes gibi Peri-
682 per se
varsaydan veya do~ru kabul edilen on- bir perspektiften bakabilir. Metafiz.ik
kabuller. 4 Estetikte, derinlik ve uzakhk a1an1nda kendinde ~eylerin varolu~unu
duyusu. reddeden, her~eyin salt gori..ini..i~lerden
perspektif realizmi [ing. perspective rea- ibaret oldu~nu, evrende si..irekli bir
lism]. insanla insan1n d1~Indalci nesne olu~un hi..iki..im si..irdug-uni..i iddia eden
aras1nda kurulan temas1n alg1 yoluyla Nietzsche, ~e~it1i zihin hallerinin, iradi
oldug-unu, insan varhg-1n1n alg1da kendi faaliyetlerin gerisinde bir toz olarak ben-
zihninden bag-unsLZ nesnelere ni..ifuz den de soz edilemeyeceg-ini one surer.
edebileceg-ini savunan dog-rudan realiz- i~te bu bag-Iarnda bililn, ona gore, olu~
Lnin, ona gore daha geli~mi~ olan, ti.irle- halindeki di..izenden yoksun di..inyaya
rinden biri. teori yoluyla di..izen kazanduma yoni..in-
Bw1a gore, perspektif realizmi dog-ru- de bir te~ebbi..ise tekabi..il eder. Fakat, Ni-
dan realiz1n gori..i~i..i i.;inde yer almakla etzsche'run gozi..inde, bilim tek t~ebbi..is,
birlikte, yeni-realiz.min masan1n buradan yani biricik yorum, mi..imki..in tek pers-
yuvarlak, oradan elips ~eklinde oldug-u- pektif deg-ildir.
nu, dag-1n gi..in 1~1g-1nda ye~il, ayi~Ig-In 0 di..inyaya ve kendirnize tek perspek-
da rna vi oldug-unu sayleyen ve nesneleri tiften bakmamam1z gerektig-ini, ~iJndi
.;eli~ik ozelliklere sahipmi~ gibi gosteren bu pencereden, sonra dig-erlerinden bak-
tutumuna ~1, ~ekillerin, renklerin ve marun ka.;1ndmaz bir zorunluluk oldu-
dig-er niteliklerin nesnenin aslf ve temel g-unu soylerken, bir yorum ya da pers-
nitelikleri olmay1p, goreli ozellikler ol- pektifin dig-erlerinden daha dog-ru
duklaruu savunur. Nesnelerin duyusal olmasa bile, baz1 perspektHlerin dig-erle-
niteliklere mutlak ve kesin bir bi~de rinden daha a~ag-1 ve deg-ersiz olabilece~
sahip olmadtklanru, duyusal niteliklerin g-ini kabul eder.
her zaman bir bak1~ at;~stna goreli oldu- Peygamber. Bir dinde Tann·run mesajlan-
gunu iddia eden anlay1~ olarak perspek- ru ve buyruklaruu insanlara ileten el.;i.
tii realizmi, bizim duyusal nitelikleri her lsiAm inanc1 a.;1smdan, peygamberlerle
zaman belli bir perspektiften, bala~ a.;1- dig-er insanlar aras1nda maddi ya~ay1~
s1ndan alglladlgnniZl iddia eder. baklmmdan bir aynhk, insan olmak ba-
perspektivizm [Ing. perspectivism; Fr. pers- kmundan bir farkhhk yoktur. Peygam-
pectivisme; AI. perspektivismus]. 1 Genel beri dig-er insanlardan ay1ran ~ey,
olarak, kavram, ilke ve kabullerden olu- 1nasum olmak ve gi..inah i~lememek, gi..i-
~up, insanlara d1~ di..inyay1 yorumlama venilir olmak, dog-ru sozli..i ve anlay1~h
olanag-1 veren, birbirlerine e~deg-er ol- olrnak ve mesajlan iletmek gibi ozellik-
makla birlikte, aralarmdan birini tercih lere sahip olmak bakmundan Tann tara-
etmenin bir yolunun bulwunadag-1 alter- ftndan se.;ilmi~ olma durumu ve vahiy-
natif sistemlerin varoldug-W\u savunan dir.
og-reti. Tum bilgilerimizin genel di..inya phanlasia. Yunan di..i~i..incesinde, imge ve
gori..i~i..imi..izle ili~k.ili olup, ihtiya.;lan- tasanrn1, imgesel ve resimsel unsurlan
mJZa uygun geldig-ini, fakat bu arada i.;- olan deneyimi; gori..ini..i~lere dayanan
teki derin ve bireysel ger~kleri ti..imi..iyle veya aldanan zihin h~lini tanunlayan
go:z.nrd1 ettig-ini one si..iren tav1r. terim.
2 Daha ozel olarak da, Nietzsche'nin Phan.taisa Platon·'da, duyum ve inanan
deneyim ve bilginin k1smf smtrlamala- bir kan~amana tekabi..il ederken, Aristo-
nndan ka.;1nmanm ve dolayisiyla varh- teles'te dog-ruluk ve yanh~hg-1 mi..imki..in
g-m bizatihi kendisine, mutlak hak.ikate kllan mi..istakil yetiyi ifade eder. Bilgi te-
eri~menin imkans1z oldug-u gori..i~i..i. orilerinde, empirist, hatt~ duyumcu ve
Olgulann varohnad1g-Iru, sadece yo- nominalist bir bala~ at;~Sl benimseyen
rumlann olabileceg-ini one si..iren Nietzs- Stoahlar ise, dog-ruluk ol.;i..itii olarak be-
che'ye gore, her yorurn diinyaya sadece nimsedikleri, a.;1k alg1 ya da kavray1c1
phili.ii
bir bilgiyi, varhk iizerine spekiilatif tar- sergilemi~tir. Ona gore, degi~en hi~bir
h~mayi anlamstz hale getirdigini, bilgi- ~kilde bilinemeyecegi i~in, insan zih-
nin imkanslZ oldu~nu gosterirken, in- ninden bag&mSlZ olan, degi~mez bir
sam bo~ kuruntulardan kurtard1gm1 varhk olmahdtr. Mutlak ve kesin bir bil-
savunur. Pironizme gore, oliimiin ne ol- giye eri~mek ve bu bilgiyi ba~kalanna
dugunu bilmedigimize ve aym ~ekilde aktarmak durumundaysak eger, Pla-
oliirriden sonraki ya~am hakkmda da ton'a gore, diinyada sabit, kahct ve d~
bir bilgimiz olamayacagma gore, oliim- gi~mez olan birtak1m varhklar olmah-
den hi~ korkmamam1z gerekir. <;unkii dtr. 0 bu degi~mez, sabit ve kahct
insan bilmedigi ve bilemeyecegi ~eyler varhklara idealar adtm verir. Oyleyse,
le ilgili olarak korku ve tedirginlik i~in Platon'a gore, bilgi tikel olamn ve degi-
de olamaz. Bilgi miimkiin olmadtgl i~n, ~enin be~ duyu yoluyla kazamlm1~
insan bilgilenmek amactyla ara~hnna empirik bilgisi degil de, degi~mez ve
vapmaz ve kendisini zahmete sokmaz. tiimel olamn aktl yoluyla kazarulan
lnsan i~in her baklllldan rahatlaho ve ezeli-ebedi bilgisidir.
huzur verici olan bu duruma, Pyrrhon, Metafizigi: idealar yalmzca bilginin
ruhsal huzur ve siikilnet anlamma nesneleri olmakla kalmazlar, onlar ayru
gelen, ataraxia aduu vermi~tir. zamanda ger~ekligi olu~turan varhk
pistis. Yunancada inan~ anlamma gelen kategorisini meydana getiren temel var-
terim. Pistis Platon'da tahmin anlamma hklardtr. Ba~ka bir deyi~le, Platon,
gelen eikasiayla birlikte, fenomenlerin 'Ger~ekligin ne oldugu', 'Neyin ger~ek
bilgisine tekabiil eden ve sam ya da ka- ten var oldugu' ~eklindeki temel meta-
naat anlamma gelen doxayt olu~turur. fiziksel soruya, ger~ekligin madde ya
piyetizm [Os. ziihdiyye; ing. pietism; Fr. da da~ diinyada degil de, dt~ diinyada-
piitisme; AI. pietismus]. inancthk. Hristi- ki ~eylerin idealannda oldugu yamhm
yanhkta soz konusu olan forrnel ve uzla- venni~tir. Bizim algtladagtm.IZ duyusal
~tmsal ogelere bir tepki olarak geli~en, ~eyler siirekli olarak degi~mektedir.
bir yandan inancl dogru dini ogt-etiyi Ona gore, duyusal nesneler, degi~me
tasdik etmeye e~itleyen entellektiializ- den mutlak olarak bagt~tk olan bir ger-
me, diger yandan da Hristiyanhgt kuru- ~ekligin varolu~unu zorunlu kilacak ~
lu geleneklere uygunlukla ozde~le~tiren kilde, siirekli bir degi~meye maruz
tavra kar~1 ,.tkan ve dinde tecriibenin, kahrlar. Duyusal nesneler varhga geli~
ki~isel ya~antmm, duygu ve ki~isel ka- ve yokolu~, biiyiime ve ~iiriimeden .
hlurun onemini vurgulayan ak.Jm. ba~ka, yer degi~tirir, niteliksel ve nic~
Dinde bili~sel ogeden vazge,.erek, ki~i liksel degi~meye ugt-arlar. Bundan dola-
nin kendisini one surmesine, vakfetme- yi, duyusal nesnelere yiiklenebilecek
sine onem veren, her~eyi bir k1y1ya ata- rum nitelikler, yiikleme faaliyeti suasm-
rak, i~el tecriibe ve ya~anbya on plana da, algJSal yarg~ ya da onermenin za-
~tkartan tavu. Ruhun kurtulu~u baki· mansal bir niceleyici ya da belirlemeyle
mmdan, duyguyu ve ahlaksal ya~ama tamamlanmasll\1 gerektiri.r. Buna gore,
onem veren anlayt~. ayru ~ey farkh zamanlarda farkh ozellik-
Platon. M. 0. 427-347 YJIIan arasmda ya- lere sahip olur. 0 belirli k~ullar alttnda
~ am&~ olan ve dii~iince tarihinin tam- biiyiik, ba~kaca durumlarda kii,..uk g~
dt~ ilk ve en biiyiik sistemin kurucusu riiniir. Birine gore biiyiik, bir ba~kasma
olan iinlii Yunan filozofu. gore ise kii~Uktiir. Belli bir zamanda mat
Temeller. Sisteminde, Sofistlerin Yunan ve karanhk, buna ka11m ba~ka bir za-
toplumu iizerindeki olumsuz etkileriyle manda parlak ve aydml1k goriiniir.
sava~maya ~ah~m1~ olan Platon, i~e Demek ki, bireysel nesnelerden olu~an
oncelikle bilgi konusuyla ba~lam1~ ve ve bizim duyularumzla alg~ladtgllllaz
mutlak ve kesin bir bilginin var oldugu duyusal diinyayt inceledigimizde, onda
konusunda tiimiiyle dogmatist bir tavu mutlak, kahct, duragan ve tutarh hi~bir
Platon 687
a~ildamaya ~ah~1r. Buna gore, pay tiimiiyle belirsiz olup, ~ekilden, form-
alma, ideadan bjr par~aya sahip olma dan yoksundur. Zaten belirli olsa ve bir
anlarruna gehnez. Bir Idea, bu diinyada- ~ekli bulunsa, bu, ldeamn onda zaten
ki duyusal ~eylerden her biri ondan bir bulundugu anlamma gelecektir. Madde
par~aya sahip olacak ~ekilde, par~alan tammlanamaz. Bununla birlikte, tiimiiy·
olan bir ~ey degildir. Bir Idea boliine- le diizensiz olan madde form kazanma-
mez bir varhkhr. Yine, duyusal ~eyler ya, ~ekil almaya uygun bir yap1dad11.
idealardan bu ~ekilde pay ahyor olsay- I~te, hem akilla anla~ilabilir diinyanm
d!lar, ldealar aktiiel diinyada ~eylerin ve maddi diinyarun d1~mda olan bir
par~alan olarak varolacak ve dolay!sly· Tanr1 olarak Demiurgos, maddeye idea-
Ia bu diinyaya i~kin olan varhklar hali- Jar diinyasmm ozelliklerini, ak1lla anla-
ne geleceklerdi. Oysa, onlar bu diinyaya ~ilabilir diinyarun formlanm yiiklemek
a~km olup, ayn bir idealar diinyasmda suretiyle, diizenden yoksun, belirsiz
varolurlar. $u halde, duyusal nesneler maddeye diizen ve form kazandmr. De-
ldealan, ger~ekte idealann kendileri ol- miurgos'un bu faaliyeb, sonu~ta duyusal
makslzm, ldealardan bir par~aya sahip diinyada idealarm golgelerinin ortaya
olmadan, omeklerler. ~lk1~1na yol a~ar.
Bununla birlikte, ldealarla duyusal nes- Kare, ii~gen, ag1rhk, beyazhk, v. b. g.,
neler tiimiiyle fark11hk gosteren iki ayn idealann maddi diinyada ortaya r;tkan
kategoriden varhklar olduklan i~in ikisi goriintiileridir, soluk kopyaland1r ve
arasmdaki ili~ki ancak, pay alma ili~kisi onlar maddi diinyaya sahip oldugu
gibi ger~ek niteligi hi~bir zaman tam diizen ve belirliligi kazanduan temel
olarak anla~ilamayan mecazi terimlerle ogelerdir. $u halde, maddi diinya sahip
ifade edilebilir. <;iinkii idealar ezeli- oldugu diizen ve belirliligi her~eyden
ebedi olan, yani yarablmaml~ ve yok once ldealar diinyasma ve idealar diin·
edilemez olan, zamarun ve mekanm d!- yas1run yap!SUll ve formlanm maddeye
~mdaki degi~mez kavramsal varhklar- aktaran Demiurgos'un faaliyetine bor~lu
dir. Oysa bu diinyadaki duyusal nesne- dur. Biz duyusal diinyada ~~itli zaman
ler zaman ve mekanm i~inde olup, ve yerlerde var olan ~eyleri, Demiurgos
degi~meye ugrayan varhklard11. idealar formlan maddeye yerle~tirdigi i~in sap-
degi~mez olduklanna gore, herhangi bir hyor ve tammlayabiliyoruz.
~ey yapamaz ve dolay!Siyla duyusal Bununla birlikte, maddi diinya kendisi-
diinyadaki degi~meyi ba~latamaz ya da ne aktanlan formlan koruyabilmek ba-
bu degi~meye neden olamazlar. Bundan kunmdan yetersiz olup, mutlak bir de-
dolay1, Platon'un metafiziginde, alalia gi~me i~indedir. Maddi diinya forrnlan
anla~!labilir diinya ile duyusal diinya yalruzca belir li zaman dilimleri io;inde
arasmdaki ili~kiyi saglayacak. i~inde ya- koruyabilir. 0 siirekli bir aki~ hali i~in
~ad!glmlz diinyaya ldealar diinyaslnlr\ de bulunduguna gore, formlan ahr ve
belirli yonlerini aktaracak aktif bir giice daha sonra yitirir. $u halde, maddi diin-
ihtiya~ duyulur. <;:iinkii duyusal diinya· yanm ger~ek ldealar diinyas1run ezeli-
daki nesnelerle idealar tiimiiyle ayr1 ka- ebedi yonlerini Demiurgos'un faaliyeb
tegoriden varhklar olduklan io;in, birbir· sayesinde kazand1g1 ve bu yonleri son-
leriyle kendi ba~lanna ili~ki kuramazlar. suz bir hareketler dizisi ve dolay!s!yla
Platon'un metafiziginde i~te duyusal degi~me siireci i~inde kaybettigi dikka-
diinyaya ldealar diinyas1run belirli yon- te ahnd1gmda, o ezeli-ebedi bir ger~ek
lerini aktaran bu aktif d1~ gii~, idealann, ligin zaman i~inde hareket eden ve de-
saf formun deg~mez diinyas1yla mad- gi~en golgesi ya da kopyas1 olarak
denin biitiiniiyle belirsiz olan diinyas1 goriibnek durumundadtr. Oyleyse, ger-
arasmdaki s1rur ~izgide bulunan Demi- ~ekten var olan degi~mez ldealar diin-
urgos'tur. Ona gore, maddenin kendisi yas!dl1.
Platoncqluk 689
Demek ki, Platon gerc;ek varhgt aym yt tema~a etmek amac1m ger,.ekl~tir
~ekilde tannnlamt~ olan ve bu varltgm meye c;ah~makttr. Bu ise, insamn her ne
akll yoluyla bilinebilecegini soyleyerek, kadar maddi ko~ullar i,_inde ya~ayan,
duyulann bize gosterdigi bireysel nes- birtaklm fiziksel ihtiya,.lan olan bir var-
nelerden olu~an duyusal diinyarun hi,.- hk olsa da, bu maddi ko~ullara bagtmh
bir ~ekilde var olmadtgmt, bu diinya- olamayacagt, yalruzca fiziksel ihtiya,.la-
nm bir yamlsamadan ba~ka bir ~ey n tarafmdan belirlenemeyecegi anlaml-
ohnadtguu one siiren Parmenides'in ter- na gelir.
sine, bir yandan ger,.ekten var olamn Platonculuk [Os. Eflaluniyye; tng. Plato-
degi~mez, ezeli-ebedi olan ve ak1l yo- r1ism; Fr. Plalonisme; AI. Plalonismus]. 1
luyla bilinebilen idealar diinyast oldu- c;agda~ felsefede, salt somut bireylerin
gunu kabul ederken, bir yandan da i,_in- varolu~unu kabul eden nominalizmin
de ya~adtgtmtz duyusal diinyarun belli kar~1smda yer alan realizm kar~rhgt ola-
~killer i,_inde var oldugunu soylemek- rak kullarulan, sayt, ozellik benzeri soyut
te ve goriinli9leri 1dealar aracthgtyla nesnelerin varoldugu; bu nesnelerin (kav-
a,_tklamakta ve temellendirmektedir. ramcthga kar~1) dii~ilncemizden ve (no-
PJaton'un bu metafizigi, 'Neyin ger,.ek- minalizme kar~t da) konu~marruzdan ba-
ten var oldugu' sorusunu yatutladtktan ~mstz olarak varoldugu gorii~ii.
ba~ka, insarun i,_inde ya~ad1gun1z bu 2 Felsefe tarihinde s1khkJa kar~tla~1lan
diinyadaki yeri ve ger,.ekten var olan bir tavtr olarak, Platon'un etkisiyle du-
idealar diinyastyla olan ili~kisi konusu- yusal diinyadaki bireylerden, tikeller-
na da bir a9khk getirir. den ayn ve zihinden bagtmslz bir ger-
insan felsefesi: Platon'un iki diinyah me- ,.ekJigin, akll yoluyla kavranabilen ayn
tafizigi, insanda her biri dikkatini soz ko- bir varhk alarunm varhgm1 kabul etme
nusu bu diinyalardan birine yoneltmi~ tavn.
olan iki temel bile~enin bulundugunu SOz konusu tavtr, akllo ve ruht;u Plato-
ortaya koyar. lnsarun duyusal diinyaya nizm olarak ikiye aynhr. Buna gore, or-
negin Plotinos'ta Aziz tAugustinus'ta,
yonelmi~, duyusal diinyaya ait olan par-
tMalebranche'ta rastlad1gmuz spiritua-
QJSl bedenidir; yine ayru benzerin be~
list Platonculuk, bilgide tinsel faaliyetin
rini bilebilecegi, ancak ayru dnsten olan-
oynad1g1 rol, ruhun kavramsal ger,.ek-
lar arasmda bir ili~ki bulunabilecegi
likleri arumsamas1, Tann tarafmdan ay-
ilkesine gore, insarun bir de ger,.ek varh- dinlahlmasl iizerinde durur ve bilgi ya
gm diinyasma yonelmi~ olup, bu bag- da felsefi dii~iinceyi ruhun Bir olana ya
lamda ldealar diinyasmm bir par,.ast da Tann'ya dogru olan yiikseli~i olarak
olan ruhu vard1r. insan ruhu, Platon'a degerlendirir. Buna kar~m, tLeibniz'in
gore, insandald maddi olmayan, oliim- tavnnda, tHegel'in nesnel idealizminde
siiz par,.adtr. ve tHusserl'in fenomenolojisinde gor-
Bunlardan beden soz konusu oldu~.m dugumiiz akllc1 Platonculuk, her tiir
da, insan duyulan aracthgtyla duyusal bilgide kavramlann nesnelligi iizerinde
diinyayla ilgili olarak giivenilmez durup, felsefeyi ruhun kurtulu~unun
maliimatlar elde etmeye ,_ah~lr, madde- bir yolu olarak degil de, mutlak bir bilgi
nin pe~inden ko~arak birta.ksm fiziki ar- tiirii olarak degerlendirir.
zulan ger,.ekle~tirmek ve tatmin sagla- 3 Daha ozel olarak da, Ronesanstan iti-
mak ister. Buna kar~m, ruhu ait oldugu baren, kimi filozof ya da dii~iiniir grup-
diinyaya yonelmek, ezeli-ebedi gerc;ek- lanrun felsefelerin Platon'un izini daha
likleri tema~a etmek arzusu i,_indedir. yogun bir bi,.imde siirmeleri, kendi dii-
Oyleyse, ruha dii~en kendisini duyusal ~iincelerini onun temel o~etilerinden
diinyanm snurlamalanndan, bedeninin baztlarma, ya~adtklan ,_agm ilgilerine
ve duyusal diinyamn olu~turdugu ha- ko~ut bir bi,.imde tabi lolmalan duru-
pishaneden kurtannak ve ger~ek diinya- mu.
690 Plekhanov, Georg Valentinovich
dog-n1dan temas iizerinde 1srarh olarak Ba~ka bir deyi~le, Poincare bilimsel ya-
Yeni-Platoncu felsefeye c;1kan yolda salaran, bir oyunun istendig-i gibi, uzla-
onemli bir adJm olu~turmu~tur. ~un yoluyla deg-i~tirilecek kurallan ol-
Poincare, Henri. 1854-1912 ylllan arasln- madlg-Jnl soyletni~tir. Zira bir oyunun
da ya~am1~ olan iinlii Frans1z matema- kurallaruun dog-rulanabilmesinden ya
tikc;isi, tniihendis ve filozofu. Temel da yanh~lanabilmesinden soz edilemez.
eserleri: La Science et Hypothese [Bilim ve Oysa bilirnin kurallan, ondeyi giiciine
Varsay1m), La Valeur de la Science [Bili- sahip olduklan, ondeyide bulwtduklan
min Degen] ve Science et M~thode (Bilim siirece ve olc;iide eylem kurallan haline
ve Yontem]. gelirler, ve ondeyilerin yanJJ~!anabilme
Bergson ve James'la ayn1 zihniyeti ye ac;1k olduklan unutulmamahdu.
payla~an ve bilimin, ilke olarak birta- Yani, deneysel hipotezler yalruzca uzla-
klm sonu~lann aksiyomlardan c;tkarttl- ~unlar olmay1p, onlann bili~sel ve pra-
masl suretiyle mekanik_bir tarzda kuru- tik bir deg-eri vard1r.
labileceg-i dii~iincesine kar~1 ~1kan Empirik bir genelleme, ilke olarak hep
Poincare, dii~Linceyi mekanilcle~tirme yeniden gozden gec;irilebilir oldug-u i~in,
giri~imlerine kar~1 c;dop, sezgi, yaratJ.a bilimde mutlak kesinlig-e ula~mak
d ii~iince ve kendilig-indenlig-in onemini miimkiin olmasa bile, Poincare'ye gore,
vurgulam1~t1r. 0, bu c;er~eve ic;inde, uz- en az1ndan birc;ok duru1nda yuksek bir
la~uncJ bir gorii~ benimsemi~ ve meka~ olas1hk derecesine ula~ahr. 0 matema-
nig-in yasalann1n uzla~1mlardan ba~ka tiksel fizikte uzla~Jmlann onemli bir rol
bir ~ey olmadJg-JnJ dile getirirken, bir oynadtkJarJnJ, ba~lang1c;ta deneysel bir
'uzla~Jm'ln insan ruhunun ozgfir bir ya- genelleme olan bir onermenJn daha
rahSI oldugtanu savunmu~h.lr. Bir yasa, sonra yanb~lanmaya ac;1k olmayan bir
pozitivistlerin one siirdug-u gibi, deney- uzla~1m hAlini alabildig-ini soyler. Bu-
lerin bir ozeti olursa, bilirn adanurun nunla birlikte, bilim ~eyler arasmdaki
rolii gozlemlerini kaydetmek ve ozelle- ili~kilerin bilgisine ula~maya ~ah~1p,
mekle slnJrlanmJ~ olur; o, Poinare'ye ondeyide bulwtur, onun baz1 ondeyileri
gore, bu durumda duyarh bir makine- yanll~lan1rken, bazdan kesin sonu~lu
den ba~ka bir ~ey olamaz. Fakat yasalar bir bi9mde olmasa da dog-rulatur. Bili-
birer uzla~1m, par~aaklann hareketle- min, oyleyse, tiimiiyle uzla~unlardan
rinden soz etmek i-;in kurdug-umuz bir meydana geldig-i, i-;sel h.ltarbhk sag-lan-
dil olursa, bilim adam1, bir makine deg-il dJg-Jnda, her sistemin en az dig-eri kadar
de, ger~ek bir yarallc1 olur. i~ goreceg-i, Poincare'ye gore, hic;bir ~e
Bilimin nesnellig-ine ilk bak1~ta zarar kilde iddia edilemez.
verir, bilimi ~iirin bir lllrii h!line getirir Ona gore, dog-a bilimleri bilgimizi arth-
gibi goriinen bu og-retiyi tsg-rencilerin- rabilir ve bu art1~ deneysel genellemele-
den bazdann1n idealist bir dog-rulruda rin test edilmesi yoluyla sag-larur. Bilim,
geli~tirmi~ olmalanndan yak1nan Poin .. bilgideki bu arb~ sayesinde, dog-a ya da
care, bilim gorii~iinde uzla~lmClhg-ln fizild diinya hakk1nda hakikate, birta-
ve empirizmin bir sentezini yapmaya kun dog-rulara ula~may• amac;lar. Yine
~ah~ml~ ve uzla~Jmln, ozgiir bir yarah bilim., en onemlileri dog-arun birlig-i ve
olsa bile, keyff olmadJg-uu gostermeye basitli~ kabulleri olan birtalwn kabulle-
~ah~m1~br. 0, deneyin bilim adam1na re dayarur. Buna gore, evrenin par~alan
yol gostermek suretiyle, uzla~un1n se~i aras1nda, canh bir bedenin par~alan ara-
minde belirleyici bir rol oynad1g-uu dile s•ndaki kar~d1kh ili~kiye benzer bir
getirmi~ ve nesnellig-in, bilim adamlan- kar~ll1kb ili~ki oldug-u onceden varsa-
n1n olu~turulan uzla~1m1n iistiinlug-u- ydJr. Dog-arun basitlig-inin varsayllmas1
ne duyduklan inanan sonucu oldug-u- ise, iki ya da daha fazla genellemenin
nu soylemi~tir. stsz konusu olmas1 d urum unda, bwtlar
Popper, Karl Raimund 693
hijjbir zaman yeterli olmayacakhr. Orne- Siyaset Felsefesi: Popper, toplum ve siya-
gin, Tum kargalar siyahhr' ~eklindeki set felsefesi alamnda ttarihsicilige ve
suurlanmam1~ bir genellemenin dogru- tholizme yonelik sert ele~tirileriyle tin
lugu, bu dtinyada ~imdi varolan ve ge- kazanm1~hr. ·Tarihsel geli~menin yasa-
lecekte varolacak olan tum kargalan hi(j- lan ya da ilkeleri bulundu~unu, bu yasa
bir zaman gozlemleyemeyeceguniz i(jin, ya da ilkeleri bildigimiz takdirde, insan-
kamtlanamaz. Bu ise, bizi ~u endi~e ve- hk tarihinde gelecekte olup bitecek olay-
rici, kajjuulmaz sonuca gottirtir: Bilim, lan, hpk1 bir astronomun ay ya da
yalruzca dogamn dtizenliligine duydu- gtine~ tutulmas1ru onceden dogru tah-
gumuz inan(jla varolabilir ki, bunu da min etrnesi gibi, onceden do~u tahmin
tammlamak ve kamtlamak, goriinti~te edebilecegimizi savunan gorii~ olarak
olanaks1zd 1r. tarihsicilige ~iddetle kar~1 filkan Pop-
Popper, i~te bu durumun bir sonucu per'a gore, insan toplumunu olu~turan
olarak, Slrurlanmarru~ genellemelerin, sistemde ondeyiye yer yoktur; (jiinkti,
deneye dayanan ttimel onermelerin burada geli~meyi belirleyen temel et-
dogrulanamayacaklarnu savunur, ancak kenlerin ba~mda, jjevremize ve i(jinde
bir yandan da bunlann yanh~lanabile bulundugumuz ko~ullara nasii kar~lltk
cegine i~aret eder. 'Tum kargalar siyah- verecegimizle ilgili kararlar gelir. Buna
hr' genellemesi hijjbir zaman dogrulana- gore, omegin teknolojinin (jagda~ top-
masa bile, beyaz tek bir karga, onu lwn tizerinde bu kadar btiytik bir etki
yapacak gti(j haline gelebilecegi, bir ytiz-
yanh~lamaya yeter. Popper'a gore, bi-
yll once hijjbir ~ekilde tahmin edilemez-
limde belirleyici olan yanh~lamad1r.
di. Popper i(jin, se9m ve sorumluluk bi-
0, bilimin, belirli tlzel ko~ullar altmda
reylerindir, bundan dolay1, '0yeleri ister
gozlem1enen ya da gozlemlenecek olan
istesin, ister istemesin, toplum bu ~ekil
a~asandan, her zaman tehlike i~nde ol-
de gel~mek zorundadar' demek i(jin· ye-
du~unu savunur. Bilimsel teoriler, Pop-
terli dayanag1m1z asia olamaz.
per'a gore, gozlemler beklentilerle uyu~ Siyaset felsefesi)!le toplum goru~leri,
madl~l takdirde, terkedilmeye ya da
bilimin dogasma ili~kin ara~tiJ'malanna
degi~tirilmeye mahkumdur. Buradan,
slkl slk1ya bagh olan ve ozellikle Apk
hijjbir bilimsel teorinin, ne kadar fiOk test Toplum ve Dii~nranlarr adh eserinin ikin-
ve smamadan ba~anyla ge(jmi~ olursa ci cildinde tMarks'1 yogun bir bi(jimde
olsun, asla kesin sonujjlu olarak dogru- el~tiren Popper'a gore, Marks'm go-
lanamayacagl sonucu jjLkar. Bu sonut;, rti~leri bilimin dogas1yla ilgili yanh~
Popper'a gore, bilim tarihi tarahndan da bir kabul ya da onyargiya dayanmakta-
dogrulanmaktad1r: Newton fizigi gibi, dtr. Marks kendisini, toplumu konu
dogrulugu test edilmi~ ve geni~ bir bi- alan bir bilim adam1, topluma, onun
(jimde kabul gormti~ olan bir teori bile, nasal i~ledigini ve geli~tigini anlamak
revizyondan kurtulamarru~hr. Bilim, amac1yla, yansiZ ve onyarg1s1z olarak
hi(j ku~ku yok k.i, teorilerini gel~tirebi yakla~an bir ara~tmnac1 olarak gor-
lir, onlan tum testlerden ba~anyla ge(j- mti~tti. Marks'a gore, toplumlar de~~
mi~ olan yeni kuramlarla degi~tirebilir. mez, statik varhklar degildirler; toplum-
Ancak bilim, hijjbir zaman dogayla ilgili lar degi~mektedir ve toplumlardaki bu
olarak kesin, degi~mez ve mutlalt dog- degi~me, yasas1z olmay1p, degi~menin
rulara ula~m1~ oldu~unu iddia edemez. yava~ olan h1zmdan dolaya, tarihe ili~
Karl Popper'a gore, bilimsel bilgilerimiz, kin ara~brmalarla ortaya filkanlabilecek
tarihte ~imdiye kadar, yanh~lamaya yo- yasalara uygun olarak gerjjekle~ir. Bu
nelik tum sistematik gjri~imlere kar~m (jer(jeve i9nde, Marks, tarihi konu alan
ayakta kalabilmi~ teoriler y1gamndan ara~tumalar sayesinde, tfeodalizmin
ibarettir. nasal kapitalizmi do~urdugunu, insan-
Popper, Kar1 Raimund 695
hk tarihindeki bir evre olarak kapitaliz~ tez olu~tunna faaliyetini i~erir. Oysa,
min nas1l geli~ip, daha sonra }'lkllacagl- Marks'1n, tarihsel degi~meyle ilgili de-
n• anlayabilecegimizi savunur. BWla gi~mez diyalektik yasalann ke~fine da-
gore, bilimsel sosyalizmJe tarihsel yon· yanan iddialan, yanh~lanabilir olma-
tern ortu~me ktedir. Popper i~te bu
I dlkJan i~in, bilimsel de~ldir. Ve Karl
noktada, Mark.s'1n bilimin nihai ve de- Popper, bu baglamda, bilimin kesin ol-
gi~mez dogrulan ke~fettigine, bilimin madlgJIU ve olamayacag1n1, yeni veri-
dogrulann1n zorunlu ve ka~1rulmaz ol- ler 1~1g1nda surekli olarak revizyona
duguna buyuk bir gu~le ina1un1~ oldu- tabi oldugunu belirtir.
gunu belirtir. Karl Marks·an ikinci yanh~1, bilimin
Popper i~in boyle bir analiz, kendi i~ toplumun butunline uygulanabilecegi-
de iki temel yanh~a banndarmaktadar. ni, butun bir sistemle ilgili olan yasalar
Ona gore, bilimsel bilginin arh~l ve ge- bulundugunu du~unmesinden olu~ur.
li~mesinin insanJ1k tarihinde ~ok gu~lu Popper, buna holistik goru~ ya da ut~
bir etkisi oldugu, ve bilgideki buyuk bi- pik bir toplumsal planlama aduu verir.
rikim ve ilerleme, Newton ve Einstein Ona gore, ka~1ndmaz ve zorunlu olup,
gibi dahilerin kavray1~ ve yaratu:1hg1na toplumun butiinune uygulanan tarihsel
bagh oldu~ i~in, ne bilgideki arh~ ve yasalara d uyulan inan~, to plum un butii-
ilerleme, ne de bu geli~menin tarih i~in· nunun belirli bir plana gore yeruden bi-
deki sonu~lan onceden kestirilebilir. \]mlendirilmesi ya da yapllandu11mas•
Ba~ka bir deyi~le, bilimsel bilgideki bi- gerektigi goru~une goturiir. Biitunu goz
rikim ve iler Ierne insanhk tarihinin ak•- online ald.ganda, insan faktoriinu zo-
~·ru buyuk bir gii~le etkilediginden, runlu olarak gozden ka.;u-an bu yakla-
fakat bilimsel bilginin gelecekteki d uru· ~lm, toplumun yeni ba~tan kurulmas1
mu ya da geli~me seyri, manhk.sal ya ve yapllandtnlmaslnin mumkun ve zo-
da bilimsel yontemlerle onceden kestiri- run]u olduguna onceden karar verir ve
lemeyeceginden dolay1, insanhk tarihi- toplumun varolan yapas1n.1 kokten bir
nin gelecekte nasd bir geli~me seyri bi~imde degi~tirir. Karl Popper·a gore,
i~inde olacagma ili~kin olarak ondeyide Marks'm ikinci yanh~1 da bundan, yani
bulun1nak olanakJ1 degildir. Bu ise, teo- onun bilimin deneme ve yarulma yonte-
rik bir tarih, yani kuramsal fizige kar~• mine dayand1g1n1 bir turlu goreineme-
hk gelen ya da e~deger olan tarihsel bir sinden kaynaklanmaktad1r. 0, bunun
topl urn bilimi imkanuun yads1nmas1 tam tersine, ozel problem]er i~in ozel
anlam1na gelmektedir. i~te bu, Popper·a yakla~1mlann soz konusu oldugunu be-
gore, Marks '1n bilimsel ara~tlrman1n lirtir, kurumlann kotu yonetici tehJikesi·
dogas1ru yanh~ anlamaktan olu~an bi- ni en aza indirgeyecek ~ekilde duzeltil-
rinci yanh~1d1r. mesi ve geli~tirilmesini ister.
Marks gibi, Popper da bilimsel yonte- Popper ya~amay• her~eyden once ve
I
min toplumu konu alan ara~hrmalara her~eyin ustunde bir sorun~ozme faali-
uygulanabileceginj du~unur. Bununla yeti olarak gordugu i~in, sorunt;ozmeye
birlikte, onun yontemi ve bilim anlay•- elveri~li olan toplumlar ister. Sorunt;oz . .
~1, Marx'm savunuculugunu yaphg1 me ise, ~ozum denemelerinjn cesaretle
bilim ve yontem anlay1~1ndan farkhhk ortaya ab.lmaslni, sonra da bunlarm
gosterir. Tarihsel ara~hrmayla bilimsel ele~tiriye ve hatta eleme i~lemine tabi
sosyalizmi ozde~le~tiren Marx•tan fark- tutulmas1n1 gerektirdigi ic;in, Popper
1• olarak, Popper·•n gozunde bilim, ta- kar~1 onerilerin engellenmeden ortaya
rihsel ara~hrmayla, hatta tumevanmsal atdmasma, bunlann ele~tirilmesine,
sure~lerle bile ayru degildir. Bilim, im- sonra da ele~tirilerin 1~tg1nda, bunlarda
gelemin, ilke olarak yanh~lanabilir ol- ger~ek degi~iklikler yap1lmas1na izin
mas• durumunda, 'bilimsel' olan hi~ veren· toplum bi~imleri istemektedir.
696 Poppercl
Popper, her «;e~it ahlak dli~lincesi bir Esas amac1 t!glendinnek, ho~~a vakit
yana, bu gibi c;jzgiler boyunca orgiitlen- ge~irtmek olan, modern ya~am1n yor-
m~ bir toplumun, ba~ka tiirlli orglitlen- d ugu, kapitalist liretim ili~kilerinin de-
lni~ bir topluma oranla, sorunlann1 ~oz moralize edip korle~tirdit;i insanlardan
mekte daha etkili ve dolay1s1yla daha pek az bir ~aba ve konstrasyon isteyen
ba~anh olduguna inan1r. Popper'a gore, bu kliltlir tlirli, olumlay•c• bir kliltiir
teorik konularda oldugu gibi, pratik olup, ger~eklikten ka~~ sa~lar.
alanda da dogru yan1tlara sahip olabile· popiilizm [ing. populism; Fr. populisme; AI.
cegimizden asla emin olamaylZ. Bundan populism us]. 1 20. ylizy1hn ba~lannda
dolay1 da, o, yonetim bi~mi olarak de- ortaya -;tkm1~ ve burjuva psikolojisine,
lnokrasiyi, a~1k toplumu savunur, i~siz bir toplum olu~turan ayd1nlann
~linkii ele~tinne ve tecri.ibe etme ozgi.ir- ozenli tavnna kar~l, kli~limsenen i~lerle
lli~ii en fazla demokraside vard1r. Onun ugrapn Slruflarl tiim ozellikleriyle yan-
anlad1g! bi~imiyle demolaasi, yonetici- Sitmayl ama~layan, halkta iyi ve olumlu
lerin toplum problemlerine onerdikleri ne varsa gozler online sermeyi ama~la
~ozlimlin umut verir gibi gorlinmedigi yan edebi okul. 2 Siyaset alarunda,
zaman, degi~tirildikleri bir sistemdir. planlan toplwnun alt ve orta tabakalan-
Popper'm gozlinde, iktidann kimlerin ru temele alarak yapma, bu s1nlflara hiz-
elinde oldugundan ~ok, iktidarm ki~i meti ama~lama, halkl zaman zaman halk
sel ~1kar ic;in oldugu kadar, toplumsal davuklugu yapacak ,ekilde on plAna c;.-
kalma tavn.
ya da siyasal dogmalar ad1na kotiiye
kullanllmaslnln online ge~ilmesi biiylik Sosyal bilimcilerin bir hareket mi,
yoksa bir ideoloji mi old u~u konusun-
onem ta~lr.
da ~ok~a tartl~hklan poplilizm, erdem-
Popperca [ing. Popperian; Fr. Popperien].
le siyasr me~ru.iyeti halkta bulan ve se~
~a~da~ di.i~i.ini.ir Karl R. Popper'm, 1
kinlere ve se~kincili~e ~iddetle kar~1
bilim felsefesiyle ilgili goru,leri, yani
c;.karken, siyasf hedeflere en iyi bir bi-
on un geleneksel tiimevanmc1 bilim an-
c;imde, politik kurumlann aracd1~1 ol-
lay1~1na kar~1 geli~tirdigi yanh~lama
makstzln, yonetimlerle halk aras1nda
a bilim anlay1~1 ve 2 toplumsal refor·
kun.dacak doArudan bir ili~ki yoluyla
m un felsefi temelleri yle ilgili gori.i~leri, · ula,alabilece~ini savunan siyasi retorik
yani holistik gorli~lere kar~1 geli~tirdi ya da soylemi ifade eder.
~i, ti.im kollektif fenomenleri bireylerin
Bu ~er~eve ic;inde, yak1n zamanlarda li~
eylemlerine, ama~lanna, dii~iincelerine, ayn poplilizm arasmda bir ayJimt ya- ·
urn ut ve kar~dlkh etkile~imlerine ve bu p1lm1~t1r. Bunlardan 1 birindsi olan
arada insanlar tarahndan yarahlrru$ ve kilfilk Adam papulizmi, esnaf, zenaatkar
slirdliriilmli~ geleneklere ba~layan yon- ve ~ft-;i gibi kli~tik lireticiler aras1ndaki
temsel bireycili~i ic;in kullarulan s1fat. i~birli~i ve ozel mlilki yeti desteklerken,
popliler kfilllir [ing. papular culture; Fr. bliylik i~letrne ve yonetimlere kar~1
culture populaire; AI. populaerste kultur]. c;tkar ve ister kentle~me, ister endlistri-
I<llsik musildyi, ciddi ve a~r romanla- l~me ya da tekelci kapitalizm ~eklinde
rl, ~iir, dans ve bale gibi nispeten az sa- ortaya ~•ks1n, ahlill ~6klintliye yol a~tl
y•daki e~itimli insan taraf1ndan anla~l ~lnl dli~lindligu ilerlemeye cephe ala-
hp estetik degeri takdir edilen liriinleri rak, ge~mi~ zamarun erdemlerine donli-
ihtiva eden yliksek kliltlirfin tam kar~l ~li savunur.
tl olan kliltiir; herkes, ozellikle de geni~ 2 Otoriter populizm ise, halka gider ve
y1~nlar taraf1ndan kolayhkla ahmla- halktn tepkileriylc duygulanna daya-
nan vasati ki.iltlir lirUillerinden meyda- nlrken, ku rumlan ve siyasf se~kinleri
na gelen sanatsal d~eri, estetik niteli~i atlay1p, karizmatik liderlere giivenir.
dli~lik kliltlir. Buna kar~1n, 3 devrimci populizm, halkla
post-endustriyel toplum 697
4 Ycpyeni bir i~bolumiinde tnerkezi yer 1nanlar ic;in gec;erli evrensel kategori,
teknisyen ve profesyonel kadrolar tara- iJke ve aynmlara, tnodem bilimi, Bah
hndan i~gal edilir. Ba~ka bir deyi~le, akhnt me~rula~hran iistanlatLlara ku~
bilgiye dayanan meslek kii1neleri suuf kuyla bakan; sozde tarafstz akhn tahak~
yaptlan ic;inde egemenli~i ele ge~irir. 5 kiitniine kar~l koyan; ozerk ozneyi c;o-
Teori toplum uzerinde daha dolayuns12 ziind iiren anti-te1nelci, anti-ozcii ve
bir bi~mde, aJabildi~ine etkili hale gelir. anti-realist felsefeyi tantmlar.
6 Teknolojik degi~tne ve soz konusu de- post·modemist Marksizm [lng. postmo-
gi~tnenin toplumsal etkisi c;ok belirgin- dernist Marxism; Fr. postMarxisme post-
le~ir. 7 Karar venne siire~lerinde, ahlili ruoderniste]. Avrupa·da bindokuz yiiz
ya da kiilturel geleneklere dayah sezgi- seksenli ylllarda geli~tirilen, ve postmo-
sel yontemlerin yerini bilimsel yontem- demli~i, Bah toplu_mundaki bir evre ola-
ler ahr. rak de~erlendiren Marksist anlayt~.
post-Marksizm [lng. post-Marxism; Fr. Postmodernizm.i ileri kapitalizmin k iil-
post-Marxisme]. Ozde Marksist bir duru- tiirel manh~t olarak goren bu anlayt~,
~u benimsemekle birlikte, klasik ya da kapitalizmin geli~me siirecinde, her biri
ortodoks Marksizmi ~ok oneanli ol~iide belli bir teknoloji tiiruniin hakimiyetiyle
reddeden Bah Marksizmi veya felseli belirlenen ii~ evre saptar. Bu evrelerden
ogeleri daha gii~lii Marksizm. Sadece Marks tarafmdan analiz edilmi~ olan bi-
Marksizme de~il, fakat tarihteki de~i~ rinci evre, piyasa kapitalizmi olup, o
meleri ayncabkb bir fail ya da ozgiil bir buhar tnakinalarllW'\ belirledi~i bir tek-
struf yoluyla a~1klayan her politik hare- nolojiye dayan1r; bu evrenin kiiltiirel kar-
kete kar~l tavlr alan, sozde bilimselle~ ~&bg&, poshnodernist Marksizme gore,
tirilmi~ bir o~reti olarak Marksismin sanatsal realizmdir.
indirgemeci ve antidemokratik oziinii Kapitalizmin geli~mesindeki ikinci
s~rgulayan post-Marksh:m, Markstm go- evre, Lenin ve Luxemburg tarahndan
rii~lerinden ilham almakla birlikte, eko- analiz edilmi~ olan tekelci ya d a emper-
nomik tdeterminizmi ve proletaryayt yalist kapitalizmdir. Teknoloji a-;1s1ndan
evrensel ozgiirle~tirici sm1f olarak goren elektrik giiciiyle karakterize olan bu ev-
yakla~1m1 reddeder. renin kiiltiirel mant1~1, sanatsal moder-
Hannah +Arendt, Theodor +Adorno, nizmdir. Kapitalizmin teknolojik a~tdan
Jiirgen tHabennas, Ernest tLadou, Alai- I950li, kiiltiirel a9dan ise I960.h ylllar-
ne Touraine gibi dii~iiniirler tarafmdan da ortaya 9kan ii-;iincii evresinin hakim
temsil edilen post-Marksizm bugiin ra- teknolojisi, elektronikle niikleer giice da-
dikal demokrasinin savunuculu~unu yarur. SOz konusu tiiketim kapitalizmi-
yapmaktad1r. nin veya ~okuluslu kapitalizmin kiiltii-
post·modem [tng. post-modem; Fr. postmo- rel kar~d1~1 ise, posbnodemizmdir.
derne). 1 Kiiltiir diinyastrun, modem Posbnodernist Marksizme gore, ileri
diinya ile ilgili yayg1n bir kotiimserlik kapitalizmin soz konusu kiiltiirel manb-
ve televizyon, popiiler kiiltiir ve seyahat ~lrun oo temel yonii vardtr. Buna gore,
tiiriinden dikkati, insan ya~mlntn ~im postmodernizm her~eyden once, yiik-
disi, ~u aru d1~1nda kalan tiim donemle- sek kiiltiirle ticari kiiltiir ya da pop kiil-
rinden uzakla~tlran ara~lann yo~unlu tiirii aras1ndaki geleneksel s1n1rlan orta-
guyla belirlenen donii~iimii sonucunda dan kaldtnr. Bu done1nin insanlannda,
ortaya ~1kan kiilturel ko~ullan betimle- tarihsel bir ~er~eve i~inde dii~iinme ye-
mek i~in kullantlan s1fat. tene~i giderek azabr ve te~el soylem ya ·
2 Post-modern Slfah, yine transenden- da iistanlablar kaybolur. lnsanlar tarih-
tal karutlara, transendenlal bir bak1~ a~l lerinden giderek soyutlarurken, tarihi,
stna kar~1 ~xkan; dakik ve sorunsuz tem- siyas£ hareket ya da ideolojilerin projele-
sil olarak dil gorii~iinii, tekabiiliyet~i riyle de~il de, televizyondaki a-;•k otu-
do~ruluk anlay1~1ru reddeden; tiim za- rumlarla algllarlar.
postmodernizm 699
demizm 11 1nodern ~ag1n tum me~ru modem oncesinden iistiin oldugu dii-
la~un Cl soyle1 nlerine, tis tanlatdanna ~iincesine kar~1 ~1kar. Koy liin un k1r ha-
kar~1 ~1k1~1, bilginin ge~1ni~te temellen- yati yerine entellektiielin karma~1k,
dirildigi bttyiik oykiilerden ku~ku duy~ kentli ha yat tarzLru tercih etmeyi red de~
may1 ifade eder. Ornegin, evrensel akl1n der. 17 Doga bilimleri, insan bilimleri,
kohnemi~ dii~iince kahplan, bihl iti~ toplum bilimleri, sanat ve edebiyat ara-
katlar iizerindeki ilerici zaferiyle Ayd•n- Slnda bir s1n1r Qzgisi ~ekilemeyeceg:ini
lanma ve bu arada evrensel devrimci savunan postmodemizm, bir yandan
s1n1f olarak proietarya gorii~iiyle Mark- klisik dii~iincenin yaphg1 goriinu~
sizm, postmodernizmin kendilerine gen;eklik ay•nmnu reddederken, akade-
kar~t en iyi durumda ele~tirel bir tavu mik disiplinlerin geleneksel kala tanimla-
taland1g1 biiyuk anlahlardu. nrun ve kategorizasyonlann•n modemli-
Buna gore, postmodernizm i~in Mark- gin bir kahntlSI oldugunu one surer Ve
sizm, 1nodemligin bask1c1 projesinin so- disiplinlerarasdag1n onemini vurgular.
nucu olan bir esareti ifade eder. LA Con- 18 Posbnodemizm tarihe dii~uk bir
dition postmoderne [Poshnodem Durum] statu atfederken, g~1ni~i bilme ve tem-
adh eserinde, bilgi ye kar~1 postmodem sil etmeyle ilgili ara~hnnalara ku~kuyla
tavnn bir ozetini ortaya koymayl dene· bakar ve tarihin bildik, tarud1k fonnlan
yen Frans1z dii~iiniirii Lyotard, i~te bu yerine mikroanlatdan ge~irir. Yerel ve
bagla1nda postmodern durumu dogu- bolgeseJ mekinlara oncelik verir. 19
ran iki biiyuk geli~menin s•ras•yla, A v- Postmodemizm teori ve hakikat kav·
rupa toplumlann1n t Ayd1nlanmadan ramlanna da ~iipheyle bakar. Postmo-
beri kendilerini temellendirmek ve hakb dem di.i~uncede teori, belli bir mesafeyi
kllmak i~in kullandlldan ti.im me~rula~ korumak anlamtnda masum de~ildir;
tlncl soylemlerin ~oku~u ve ge~ersizle~ hakikat ise, tarafs1zhk ve nesnellik bag-
mesiyle birlikte, geleneksel kiiltiirun ye- lam•nda naif bir ~ey olmarun -;ok uza-
rini alan enfonnasyon teknolojisinin, gandadu. 20 Posbnodernizm temsili bir
yeni bir uzmanl1k turiiyle birlikte yiikse- sahtekirhk olarak goriirken, demokrasi-
li~i oldugunu one surmii~tiir. ye de buna bagh olarak ~upheyle bakar.
Poslmodemizmi karakterize eden, bu- Buna gore, posbnodemizm bir~ok yeni
nunla ilintili bir diger ozellik de, 12 fel~ siyasi ve toplumsal hareketi destekler,
sefenin, insanhgan bilim araahg1yla partizanca ve dogmatik tav1rdan ziyade
ger~ekl~k ilerici ozgurle~imini ve -;ogulculugu ve ho~goruyu savunur.
evrensel olarak ge~erli insan bilgisini post-modemizm ~e~itleri [lng. varifties of
ogretebilmek i-;in ihtiya~ duyulan birli- postmodernism; Fr. van.ltis du postmoder-
gi insana temin edebilecegi du~uncesi- · nisnre ]. Sanatsal, kulti.irel, toplwnsal, fel-
ne yoneltilen ~iddetli salduadu. Post- sefi postmodemizmlerden saz etmek
modemizm, 13 tevrenselcilige ka~1 dogru ve mWnkun olsa da, tum bunlann
9~, genel ge~er, evrensel bir bilgiye son -;oziimlemede iki ayn postmodemiz-
ve ttemelcilige yonelik ~iddetli bir ele~ me indirgenebilmesinin sonuru olan
tiriden ba~ka, 14 tek, degi~mez, evren- postmodemiz.m saruflamasL
sel bir akd yerine, ~itli akdlann var~ Bu snuflamaya go~, postmodernizler-
lu~undan soz ebneyi, ve 15 bilginin den birincisi, modemlik ve Aydinlan-
goreliligini ve baglama bag1mhhgm1 maya ili~kin felsefi el~tiriden meydana
vurgulay1p, akd, hakikat ya da burun- gelen postmodemizm, ikincisi ise sanat
luk yerine, Wittgensteina tdil oyunla- ve kulturdeki postmodem egilimlerle
nndan soz etmeyi ihtiva eder. -;agda~, postmodem toplumlar arasmda
16 Yine,poshnodemizm, tilerleme du- bir bag kuran, postmodemligi Bah top-
~uncesine kar~1 ~tk1~1IUn bir sonucu . lumundaki bir evre olarnk goren post~
olarak, bugiinun ~ten, modemin modemizmdir.
postmodemi2:min dogu~u 701
bilmeye yetili bir cisim olarak varolan yonel bilginin tam tersine, empirik veya
bir cismin varolu~unu gerektirdi~ini deneysel bilgi de puzitif bilgi olarak ta-
soyleyen t Aristoteles'e gore, de~i~me n1mlan1r.
~u halde, bir potansiyel ya da potansi- Yine, pozitivizm ad1 verilen felsefi o~
yalitenin aktuelle~mesidir. retinin kurucusu olan tComte•un bak~
Potansiyalite, etkin ve edilgin potansiya- a\ISJndan~ metafiziksel ve spekulatif
lite olarak ikiye aynhr. Do~al de~i~me sozde a~1klamalann tersine, olgulara
olarak da tarumlanabilen etkin potansi- ili~kin bilimsel a-;JkJama ve betimleme
yalitede, nesnenin geli~me do~rultusu pozit~f a~rklama diye tan1mlarur. Bu tiir
nu belirleyen, d1~ bir neden de~il de, a~lklan1alardan tneydana gelen ve sad~
nesnenin kendi i\sel kapasitesi ya da ce insana tecrubede verilmi~ olatu, yani
egilunidir. Bu tur bir potansiyalitede, ~1plak olgulan ya da fenomenleri konu
nesne, akti.iel olarak, olma potansiyeline alan felsefeye pozit~f felsefe derunektedir.
sahip oldu~u ~y olabilmesi i~in, kendi Deger yarguarmdan ba~unslZ olan, ol-
do~al e~ilim ve yetenekleri aracih~1yla masi gerekeni de~il de, olaru, mevcut
ger~ekle~ir. Buna kar~1n, edilgin potan- durum ve ili~kileri ortaya koymay1
siyalitede, nesnenin potansiyalitesi, bir ama~layan analiz ise, pozit~f analiz diye
d1~ gu-; taraf1ndan, kendi do~al tur"tine bilinir. Yine, yalnlZca belirli bir donein-
ozgu olmayan bir tarzda ger-;ekle~mek, de bilim adamlan tarafrndan bilim diye
olaca~1ndan farkh bir ~ey olmak uzere nitelenen bilginin ozellikJerini ortaya
harekete ge.;irilir. koyan disipline veya metodoloji rurune
pozitif [Os. muspet; ing. pozitive; Fr. posit~f, beti.msel metodoloji anlam1nda, poz.itif
AI. pozitive). 1 Rasyonel. veya spekulatif metodoloji ad1 verilmektedir.
olanm tersine, deneysel veya deneyimsel Din s6z konusu oldu~unda, pozitif Sl-
olan; 2 ozlerle, ideallerle de~il de, filplak fatl iki farkh, hatta kar~1t anlam i.;inde
olgularla ilgili olan; 3 olmas1 gereken- k u lla ndm1~llr. Bunlardan birincisinde,
den ziyade, olaru konu alan; 4 do~u~ Comte tara&ndan, pozitif evrede veya
tan veya do~adan gelen yerine sonradan · bilim -;a~mda kendisine artik gerek kal-
konan; S vahye dayanan veya mistik madl~l du~unulen Hristiyan dinine al-
olan yerine, toplumsal veya ahlald ola~ tematif olarak kurulm~~ olan pozitif din
6 zaman zaman da rasyonel olan yerine, bir insanbk dinini ifade eder. A~k1n bir
vahye dayanan; 7 olumsuz olana ka~1t varll~a ve vahye dayanmayan, Tann·run
olarak, olumlu olan i-;in kullarulan sdat. tahbna insarun oturtuld u~u bu dinde, in-
Buna gore, do~al yasa veya do~al hu- sanh~a tapdtr. Ahlikm on plana filkh~l
ku~a ka~1t olarak, insani bir yasama pozitif dinde, mutlak bir ozgecilik soz ko-
eylemi veya karann eseri, hukiimran ik- nusu olup, 'ba~kas1 i-;in ya~amak' tek ve
tidann emirlerinin toplarru olan yasalar temel ilke haline ~tir. Pozitif terimi
butunune, insani karar ve uzla~1mlar ta- din ba~lam1nda, ikind olarak, akJa daya-
rafmdan yarablan hukuk sistemine pozi- nan rasyonel din ya da teolpjinin tersine,
tifhukuk ad1 verilmektedir. Yine, do~u~ son -;oziimlemede vahye dayanan ya da
ta.n getirilen, insan olmakJJ~U1 ozunde dunyevi bir otorite taraf1ndan destekle-
varolan do~al haklarm tersine, insanlara
nen bir dini tanunl amak i9fl kullanll-
pozitif hukuk tara&ndan bah~edilen
ml~hr.
haklar pozitif haklar olarak tarumlanu.
Nihayet, ahlak alan1nda, d1~ nedenler,
Ote yandan, konusu ideal veya tasa-
ya bana gu~ler tarafmdan de~il de, ki-
nmsal varbklar, ozler, ereksel nedenler
~inin iradi eylemle kendi kendisini be-
de~il de, zihinden ba~1mslZ olgular,
lirlemesine, ozerklik anlam1nda, pozit~f
do~al fenomenler olan bilime pozi tif
ozgurluk ad• verilir.
bilim ad1 verilirken, speku Iatif ya da ras-
pozitivizm 707
pozitif felsefe [Os. miispet felsefe; ing. posi- iaL·zlan ya da £o1mlan oJarak goren
tive philosaphie; Fr. pltilosapf1ie positive]. dunya goru~u.
tComte ve tMach gibi pozitivist du~i..i 2 Bilim felsefesinde, dogrudan dogru-
nurlerle, tKierkegaard ve tSartre gibi ya empirik gelenek ic;inde yer alan, ve
varolu~c;u filozo.flar taraflndan savunu- gozlem ve deneye dayanan pozitif bilgi
lan felsefe tliru. lehine metafizigi, metafiziksel speku-
Sozu edilen du~iinurlerin ortak yonu, lasyonu reddeden anla)'l~, ogreti.
en iyi bir bic;imde Alman filozofu Hegel Saint-Simon ve ozellik]e de Comte tara-
taranndan omeklenen spekulatif ya da fmdan kurulan bir ogreti olarak poziti-
daha c;ok n2gatiffelsefrye kar~• c;Ikmalan- vizm, ingiliz tempirizminin d1~ dunyayt
dll. Buna gore, negatif felsefe ide ya da sadece deneyim yoluyla bilebiJece~imiz,
kavramlann a-lanmda hareket eden ve her ti..ir bilginin son c;ozumlemede duyu-
kavramlarm ya da ozlerin t;~karsaruna deneyine dayarunak durumunda oldu-
Slyla ilgilenen bir felsefedir. Bu felsefe ~u tezini kabul eder. Bun unla birlikte,
aktuel varolu~ alarum a~arak, gorunu- da~ dunyan1n bilgisinin deneyime da-
~un gerisindeki gerc;eklige, aktuel varo- yanmak dunnunda oldu~u tezini, bilgi-
lu~un otesindeki ozler alanlna ula~maya nin tecrubede verilmemi~ olan bir ~ye
c;ah~1r. Oysa pozitif felsefe kendisini ~k ili~kin olabilece~ goru~unu de kapsa-
tuel varolu~ alan1yla SlnJrlayan, bu alaru yacak ~ekiJde geni~leten pozitivizm, in~
duzenlemeye, onun yaratb~l problem- sanm duyusal alarun ustunde ve otesin-
lerle ba~etmeye c;ah~an bir felsefed ir. deki bir dunyayla ilgili tum bilgi
Comtec;u anlamda pozitif felsefe, bilim iddialann1n kar~us1nda yer ahr. 0 fark-
temeli uzerinde yukselen bir felsefe olup, h bilgi ti..irleri olamayaca~lnl, gerc;ek
ara~hrman1n empirik olgulann tasvi-
bilimlerle bir likte, nesnelli~ gozetir ve
aktuel varolu~ alarundan, fenomenler rinden ve ac;1klarunas1ndan meydana
geldi~ini one surerken, bilimin yontem-
duzeyinden oteye gec;menin me~ru bir
lerinin bize fenomenlerin duzenli ard1-
gec;i~ olmad1~1 one surerek, kendisine
~1khg1n1n ya da birlikte varolu~unun
bilimlerin ula~hg1 sonuc;lan sistematize
yasalann1 verdigini, ama pozitif yon-
ehne ve bilimsel bir dqnya goru~u olu~
temlerin ~eylerin ic;sel ozlerine ya da
turma gorevi yukler. Pozitif felsefenin dogalanna hic;bir zaman n ufuz edeme-
i~i, bilimin kavramlann1 a-;tklay1p te-
digini ifade eder.
mellendirmek ve bilimin yontemini ana- Doga bilimlerinin yontemlerini, yani
liz etmektir. pozitif ya da deneysel yontemleri kulla-
Buna kar~1n, Kierkegaardc;1 ya da va- narak ve bu bilimlerin ula~hg1 son uc;lar-
rolu~c;u anlam1 ic;inde pozitif felsefe, ak-
dan yararlanarak, fiziki ve insani' feno-
tuel varolu~un, nesnel degil de, oznel menleri ic;ine alan, butiin bir fenomenler
yan1yla ilgilenir. Bilimlerin ula~h~l so- dunyas1nm birlik.Ji bir resmine ula~ma
nuc;lan yoksaymamakla birlikte, insaru ya c;ah~an, geleneksel felsefenin metafi-
ilgilendirenin esas bu olmad1guu dile ziksel soyutlamalanna ve ilkc;a~ ile Orta-
getiren varolu~-;u pozitif felsefe, aktuel c;a~ metodolojisinin empirik gerc;ekligin
varolu~un daha c;ok oznel ve bireysel d1~1na c;1karak, fenomena) go run U~)erin
boyutu ilzerinde durur ve oznel haki- gerisinde gizli ozler, ~eylerin arkaslnda
katleri vurgulayan bir kavramaaUa~hr fail ya da ereksel nedenler arama ve ide-
maya gider. Jere, turlere, kavram]ara gerc;eklik yukle-
pozitivi.zm [Os. felsefei ilmiye; ing. positi- me e~ilimine kar~1 c;1kan bir akun olarak
vism; Fr. positivisme; AI. positivismus]. 1 pozitivizm, dolayuns1z alguun olgu ve
Genel olarak, +modern bilimi temele nesnelerine yonelip, olgular aras1nda va-
alan, ona uygun du~en ve bah) inanc;la- rolan ili~kileri, deneyim dun yas1ndaki
n, metafizik ve dini, insanhg1n ilerleme- duzenlilik.Jeri, tecrtibenin d1~1na c;1kma-
sini engelleyen bilim oncesi du~unce dan ke~fetmenin onemini vurgular.
708 pozitivizmin elettirisi
gibi olmast gerekhginL olt;iim ve nicele- toplumu denetleme arzusunun bir yan-
meyi on plana ljlkanp, fizik olt;iisiinde Slmasmdan ba~ka bir ~ey olmad1~1JU
bilimsel olabilece~ini, bunun it;in de, soy 1emi~lerdir.
insani yonelim ve motifleri bir tarafa bl- pozitivizm tarh~masJ [1ng. positivism dis-
rnkarak, yap1sal at;1klamalara yonelmesi pute; Fr. discussion positiviste]. Alman-
gerekti.~ini iddia eder. ya'da, 1960'h y1llarda vuku bulan, sos-
l~te bu iddialarla ortaya filkan poziti- yal bilimlerin mahiyeti veya do~as1 ile
vizm, hem bilim felsefesi ve hem de sos- ilgili tarh~ma. Pozitivistler ve ozellikle
yoloji iljinde ~iddetle ele~tirilmi~tir. Bu de tPopper'in ele~tirel rasyonalizmiyle
ele~tiriler kabaca iit; ba~hk altmda top- tHorkheimer, tAdomo ve Habermas'm
lanabilir. Bunlardan birindsi, 1 bilim fel- tele~tirel teorisi arasmda ortaya t;akan,
sefesi iljinden realist tavnn ifadesi olan insan ve toplum bilimlerinin nesnelli~i
itirazdll". Buna gore, realistler, pozitiviz- ve de~erden ba~amsazh~1, yontemleri
min yalmzca gozlemlenebilir fenomen- ve bir sosyal bilimin toplumsal ve poli-
lerin analiz edilebilece~i ve bilimsel tik rolii ile ilgili biiyiik ihtilM.
a9klamamn, fenomenlerin gene! diizen- Kavga, fiOk daha onemlisi, modem
liliklerin ozelleme ya da ornekleri oldu- do~a bilimlerinin diinya gorii~ii olarak
~unu gostermekten olu~tu~u konusun-
pozitivizmin, do~a bilimlerinin yonlen-
daki asranna kar~1 filkarken, nedensel dirmesini takip etmeye ljah~an veya zo-
aljiklamarun, fenomenlerin gerisindeki, runda b1rakdan insan ve toplum bilim-
onlan birbirine ba~lamakla birlikte, goz- lerindeki yayalumyla ilgili bir biiyiik
lemlenebilir olmayan mekanizmalan or- tarh~madar.
taya ljlkannas1 gerekti~ini savunur.
pragmatik [Yunanca ·~, eylem' anlanuna
Realistler pozitivist bilim anlaya~m1
gelen pragma'dan; ing. pragnzatiG; Fr. prag-
reddederlerken, birljok sosyolog ve dii-
matique; Aim. pttJgmatisch ]. 1 Gene! olarak,
~iiniir, bu reddiyeyle birlikte, sosyoloji-
sembol ya da i~aretlere, dilsel gosterge-
nin bir bilim olamayaca~a tezini dile ge-
tirir. Bun a gore, sosyolojinin amaa, lere ili~kin ara~tmna. Pragmatik, dilsel
fizikte ya da do~a bilimlerinde oldu~u gostergelerin birle~imlerini, salt onlann
gibi, at;d<lama de~il de, anlamakhr. birbirleriyle olan ili~kilerini konu alan
I~te, pozitivizme yonelik ele~tiri, 2 bu
sentaks veya sozdiziminden, ve dilsel
t;erfieve i~inde, toplumsal varhklar ola- gostergelerin gosterilenle olan ili~kileri
rak insanlann niyet, yonelim ve motif- ni ara~tuan semantik veya anlam bilgi-
lerini hesaba katmasa gerekti~ini; soz sinden farkJa olarak sadece gostergelerle,
konusu niyet ve yonelimler ise, toplum- yani sozciikler, deyim ya da ifadelerle
sal diinya ve oznellik alamna ozgii onlann kullanalma tarzlan arasmdaki
olup, do~al diinyay1 karakterize etme- ili~kileri ara~tmr, sembolleri konu~ma
di~i ic;:in, do~a bilimlerinin yontemleri- Cl ve dinleyiciler le olan ili~kileri it;inde
nin sosyal bilimlere uygulanamayaca~a ele ahr.
m dile getirir. 2 Pragmatik, daha ozel olarak da, 1950
Oljiincii ele~tiri ise, 3 yine sosyoloji ve 1960'h ydlarda, t Austin ve +Searle ta-
i~den gelen bir el~tiri oh.•p, sosyal bi- rafmdan geli~ti.rilen ve sozel semboller-
limlerdeki pozitivizmin, teknik akllah- le formlann kullarum ve etkilerinin fel-
~m bir orne~i olc•·gunu ifade eder. seff, lingustik, sosyolojik ve psikolojik
Ba~ka bir deyi~le, +Frankfurt Okulu dii- yonlerini konu alan ara~hrma tiiriine te-
~iiniirleri daha fiOk Amerikan sosyoloji- kabiil etmektedir.
sinde gordiikleri pozitivizme kar~a filk- 3 Stfatsal anlama iljinde ise, pragmatik
ma~, sosyolojik yorumla hit;bir ili~kisi oncelikle insani eylemle, insanm ilgi ve
ol~ayan, salt olgularla ve alan ara~tar filkarlanyla, sonra da sembol ve goster-
malanyla yetinen bu tiir bir sosyolojinin, gelerle ilgili olmakl1~1 tammlar.
710 pragmatist doAruluk yanh~1
Praganatik terilninin soz konusu s1fatsal nun, onun sahip oldugu arzular ve ger·
anla1 n1 i~inde, ~agda~ Alman dii~iiniirii ~ekle~linneyi u1ndugu ama~lar tarafan-
Karl tOtto-Apel'in ki~inin kendi kendi- dan bir ol~iiye kadar etkilenebilse de,
siyle -;eli~mesini 1nanttksal ~eli~kiden teanelde o insanlll psikolojisinden ve ki-
ayannak amac1yla, aynt zamanda prag- ~isel ogelerden ba~lmSIZ ohnak duru-
matik -;eli~ki adana verdigi paradoks munda oldu~nu savunan dii~iiniirler
tiirii pragnratik paradoks olarak bilinir. ~ok temelli bir bi~de yandmaktadLrlar.
Buna gore, pragmatik paradoks kendi Zira pragmatizme gore, modern psikolojr
kendisiyle tutarh olmakla birlikte, daha arzulanm1zan ve isteklerimizin, k.Jsacast
kurulurken yanlt~ oldugu ortaya -;akan ki~isel ve duygusal faktorlerin, inan~lan
'Hi-;bir ~ey hahrlamayorum', 'Kafamtn mlzt belirlemede biiyiik bir etki yapb~l
i~i bombo~' benzeri onerme tiiriiyle or- na gostermi~ tir.
taya -;lkar. i~te bu dii~ii .• ceden yo Ia ~1kan prag-
Yine aynt anlam i~inde, insan zihnin- matistler, insanlann duygusal baklm-
den bagunsLZ bir ger~ekligin varoldugu· dan tatrnin edici olan inan~lann dogru
nu one siirdiikten ba~ka, zihnin de bu inan-;lar oldugunu dii~iindiiklerini soy-
ger~ekligin bir par~ast haline geldigini lerler. Ve daha sonra, bu gorii~lerini ge-
savunan anlay1~a; zihnin doga alan1 da- nelle~tirerek, dogru bir inan-; ya da dii-
~lnda olmadtgllU, deney ya da tecriibe ~iincenin duygusal baklmdan tatmin
sarasanda, organizmayla dlinyanm bir edici bir inan~ ya da dii~iince oldugu-
olup c;akhguu, bilginin eylem yoluyla, ey- nu, ya da ayru anlama gelmek iizere,
lemin sonucu olarak ortaya ~tkhgaru, bil- dogru bir inan~ ya da dii~iincenin i~e
menin ba~nh eylemle sonu-;lanan ya da yarayan bir inan-; ya da dii~iince oldu-
pratik gii-;liikleri ~zen hipotezlere gore, gunu belirtirler.
ya da varsayunlarla hareket ebnek oldu- Pragmatizme gore, bir inan~la ilgili ola-
~nu, dii~iincelerle bilginin, eylemin, et- rak, onun dogru mu yoksa yanh~ ma ol-
kili ve saghkh faaliyetin ara~lanndan du~u soruldu~ zaman, soruyu inanan
ba~ka bir ~ey olmadtgaru savunan gorii- bu soruya neden olan amaan ger-;ekle~
~e pragmatik realizm ada verilir. mesine katkJda bulunup bulunmadl~ll\a
Buna mukabil, bir ~eyin insanlar iize- bakarak yarutlanz. Ba~ka bir deyi~le,
rindeki olumlu pratik etkilerinden dola~ do~ru ve yanh~ sazciiklerinin anlanu,
y1 do~u oldu~unu one siirmekten mey- bir inanClll, onun do~ru mu yoksa yan-
dana gelen lormel olmayan yanh~. h~ mt oldu~u sorusunu doguran amaa
pragmatik yanl•~ denmektedir. ger-;ekl~tirip ger-;ekl~tirmemesiyle, ya
pragmatist do~luk anlay1~1 [lng. prag- da bu amacll\ ger-;ekl~mesine katk1da
matical theory of truth; Fr. theorie pragmati- bulunup bulunmamasayla belirlenir.
que de verite]. Ondokuzuncu yuzyal1n Pragmatiste gore, entellektiiel faaliyet-
sonlanyla yirminci yuzyahn ba~lannda, lerimiz ve dolayasayla inan.;lannuz,
bu donemde egemen olan idealist felse- duygusal faktorlerden de pratik faali-
felere bir tepki olarak geli~tirilmi~ olan yetlerimizden de bagams1z de~ildir.
ba~amstz bir felsefi akun olarak prag~ lnan~aruruz eylemimizi dogrudan ve
matizanin dogrulugu yararhhkla ozde~ araaslZ olarak etkiler, ona yon verir, ey-
le~tiren dogruluk gorii~ii. lemi ger~ekle~tiren ki~iye, onu dii~iin
Pragmatizme gore, ~isel faktorler her d ugu amacma ula~bracak ~tkili yollan
tiir bilmeyi etkiler, dolay15ayla, manbk ve ve ara~an gosterir. inan-;larliiUZlJl ey-
hatta metafizil< bile, psikolojiye ba~lldtr. lemlerimiz iizerindeki bu etkisi, eylemi
Bu nedenle, bilgi gorii~lerinde, insarun ba~nh ve etkili bir eylem haline getiri-
bihne yetisinin onun diger yetilerinden yorsa, ba~ka bir deyi~le bize dii~iindii
ayn ve bagunsaz olarak ele ahnabilece~i ~iimiiz ama~lara ula~ma imk.§ru veri~
ni ve bir insarun evrene ili~kin gorii~ii- yorsa, inan-; dogrudur.
pragmatizm 711
pragmatizme ek olarak, bilimsel, a_l,laki prntik akzl ad1 verilir. Niiekim pratik ak!l
ve dinf pragmatizmden stiz edilebilir. t Aristoteles tarahndan, biz insan varhk-
Buna gore, 3 bilimse/ pragmatizm bilimsel lanna beUi bir amaca ula~mak i~in,
bir teori ya da yasamn doj';ruluj';una yal- hangi yollan ya da ara~lan kullanabile-
mzca, pratik dej';erine, uygulamadaki cel';imizi bilme, bu yollardan hangisinin
sonu~lanna, ba~an ya da ba~anslZhj\1- daha uygun ve etkili olduj';unu ot;ren-
na bakarak karar veren anlay1~tlr. 4 Dini me ve doj';ru kararlara ula~ma olanaj\1
pragnzatizm ise, dini inan~ ve dogmalan, veren yeti, nl" yap1p ne yapmayacaj\1-
insan ya~amma katk1 yapmas1, olumlu mlz konusunda bilin~li dii~iinmeye
bir amaca hizmet etmesi, ahlaki ya~ama kar~1hk gelen gii~ olarak tammlanml~
yon vermesi baklmmdan dej';erlendirir. br. tKant'ta ise pratik akd, dini duygu
5 Buna kar~m, ahlllkipragmatizm, meta- ve sezgilerin kaynaj\1 olup, ahlliki ey-
fizik gorii~, farkl1 ilke ve yasalarla dini lemle ilgili bilgiyi saj';layan akla kar~1hk
inan~lan, ahlak a~1smdan yararh olma- gelir.
51, vicdamn gereklerini yerine getirmesi Yine bilgiyle dej';il de, eylemle ilgili
a~1smdan ele ahr, ahlaka hizmet ettil';i olan tasrma; nedenleri del';il de, ne yap-
ol~iide doj';ru ve det;erli bulur. mak gerektil';ini ortaya koyan tasm tii-
prakriti ve puru~a. Gelenet;e bal';h bir riine pratik tasmz ad1 verilmi~tir. Ne yap-
Hint felsefesi sistemi olan Sankhya'run mak gerektil';iyle ilgili ak!lyiiriitmenin
ikici ger~eklik gorii~iiniin temelinde ahllli oznenin inan~ ve arzulanrun ifa-
bulunan iki ilke. desi olan onciillerden hareket ettil';ini,
Bw1lardan Prakriti, zihinden baj\ln1SIZ arzunun ahlaki eylem it;in temel motif
bir ger~eklik ilkesine, kendi kendine y~ olduj';unu soyleyen Aristoteles'e gore,
terti bir ilke olan doj';a ger~el';ine kar~l pratik tas1m arzunun se~ime donii~tii
hk gelir. Puru~a ise, cans1z doj';amn riilmesine kar~1hk gelir.
kar~!Smdaki ve otesindeki canhhk ya da Ote yandan, geleneksel ya da klasik fel-
ruhtur. Canh ve bilin~li olma ozellij';iyle sefenin insan davram~uu konu alan bii-
Puru~a, maddf olaylardan derin ve a~!l tiiniine pratik felsefe ad1 verilmektedir.
maz bir u~urumla aynlrru~ durumda- Buna gore, pratik felsefe insan davram-
d~r. Puru~a, oziinii, bozulmam!~hl';nu ~uun temelinde bulunan ilkeleri, eyle-
ve sonsuz safhl';uu koruyarak, maddeye min yoneldil';i ama~lan konu alan, bilgi-
kan~madan, bula~madan, olan bitenin yi bizatihi kendisi it;in dej';il de, insani
otesinde durur. Bir ~ekilde madde ve eylem it;in arayan felsefe tiirii olarak or-
ruha benzetilebilecek ohm Prakriti ve taya ~ikar.
Puru~a, canWarda birbirlerine soo bir Kokleri Aristoteles'e kadar geri giden
bag ile baj';lanml~ durumdad1r. teorik/ pratik felsefe kar~lthj\1 soz konu-
pratik [Yunanca 'eylemle ilgili olan' anla- su olduj';unda, pratik felsefe kapsanu
mma gelen praktikos'tan; lng. practical; it;inde ahlak, iktisat ve siyaset gibi disip-
Fr. pratique; Aim. pratisch). Genet olarak, linler yer ahr. Teorik/pratik felsefe ay!-
davraru~1 belirleyen, eylemle ilgili olan, rrmm temelinde ba~lang1~ta, eylem/
yap!lmas1 gerekeni buyuran; eyleme, teorik dii~iince veya tema~a kar~lthj\1
~. uygulamaya doniik olan; yalruzca bulunurken, Alman dii~iiniirii Christian
hakikati, ger~eklikle ilgili doj';ru bilgiyi tWolff'tan itibaren aymmm temeline
ama~layan, teoriye ve teorik olana kar- olgu I dej';er kar~lthj\1 ge')irilmi~tir.
~lt olarak, yalruzca eylemi dikkate alan, Ote yandan, pratik alanda, beni, bireyi,
iyilil';e yonelen; olgularla dej';il de, de- ki~inin ~1karlanm ba~ka her~eyi goz
t;erle ilgili olan it;in kullamlan s1fat. ard1 etmek pahasma on plana ~1kartan
Bu baj';lamda, irlidi karar ve eylemle il- yakla~1ma ise, pratik sozciil';iiniiniin stiz
gili olan. ahlak! ilgilendiren problemleri konusu anlanu i~inde, pratik egoizm den-
konu alan ak!l ya da refleksif dii~iinceye mektedir. Pratik egoizm, manhksal, es-
pta:ds 713
tetik ve ahlaki egoizm clarak uc;e ayn- Buna gore, ahlakln temel poshHast, oz-
hr. Bunlardan •uautJksal egoizm, ki~inin gurh'.iktiir, c;unku ozg\lr ola1nazsak eger,
kendi yargis1n1, ba~ka insanlann ele~ eylemle1imizden sorutnlu tu h.tlamay1z.
tirel degerlendirme ve S1namas1na tabi Bununla birlikte, ozgtirluk, Kant'tn fiziki
tutmas1n1n gerekli olmad1gln1 savunan dunyan1n temelinde bulundugunu gos-
tavra kar~1hk gelir. Estetik egoiznt, ki~i terdigi nedensel zorunlulukla uzla~tu1l-
nin kendi begenisiyle tam ve mutlak bir 1nahdar. Kant, bu uzla~may1, nuinen-
doyum sagladiglni one surerken, al1ltiki fenomen ay1runuu insan1n kendisine uy-
egoiz11r ki~inin c;Ikarlannl temele alarak, gulayarak ger~ekle~tirir.
ki~inin kendisini tum faaliyetlerinin
praxis (Yunancada eylem, yap1p ehne an-
nihai ve en yuksek amac yapar. lamina gelen sozcuk]. ilkc;ag Yunan fel-
sefesinde, ahlaki vc siyasi davra~ ve fa-
pralik akhn postiilalan [tng. postulates of
aliyeti de ic;ine alacak ~ekilde, insan
practical reason; Fr. postulats de Ia raison
davraru~1 ve eylemi ic;in kullarulan teriln.
pratique]. Kant felsefesinde, ahlak ic;in Buna gore, Aristoteles praxis•i, poiesis ve
gerekli olan, faka t karutlanamayan on- ll1eoria'ya kar~lt bir bi9mde, insani eytem
kabuller; tecrubi temelleri oln1amakla ve etkinlik ic;in kul1antr.
birlikte, ahUik1n varolu~u ic;in ka~and tModem felsefede ise diyalektik ve ta-
maz olan ideler. rihsel maddeciligin kurucusu olan
Ahlakh olmam1z, ahlaki odevlerimizi +Marks, daha once d u~unce ve teorid en
yerine getirmemiz ic;in inanmak duru- ayn ve bag1msiz olan praxise yeni bir
munda oldugumuz kanltlanamaz, ya anlam kazand1nn1~ ve onu teoriyle eyle-
da kanltlanmadan kabul edilmek duru- min birligi olarak tanimla~tlr. Onda
munda olan pratik ya da ahlaki hipo- praxis, salt emekten farkh olarak, insana
tezler. Kant'a gore, bu hipotezler 1 has ozgur ve bilinc;li yarahct faaliyeti ta-
Tanrl'n1n varolu~unu, 2 ruhun oliim· rumlar. Boyle bir etkinlik, bilgi temeli
suzlugunu ve 3 iradenin ozgiir oldugu- uzerinde yeni ve daha iyi bir duzen ku-
nu dile getiren hipotezlerdir. rabihneye 1nuktedir olan bir eylem turii-
pralik deneyimin lransendanlal ko~ulla dur.
n [ing. transcendental conditions of practi- Marks'a gore, du~unce ya da teori
cal experience; Fr. conditions transcendente- soyut bir standart, eyle1nden kopuk, uy-
aux de I' experience pratique]. Onlu Alman gulamayla ili~kisi olmayan bir ideal ola-
filozofulmmanuel Kant'ta, insan varolu- rak degerlendirilmemelidir. Du~unce ya
~unun bir olgusu olarak ahlak.J mum- da teori eyletnin, pratigin sonucudur, ey-
kiln k.Jlan, ahlaki yarg1ya nesnellik ka- lemden dogar, eylem tarahndan geli~ti
zandiran ko~ullar. rilir ve donli~tiirulur. Bundan dolay1,
I<ritik d~ Reinen Vernunft [Saf Akhn ideal olanla gerc;eklik aras1ndaki yank,
Marks'a gore, ancak pra.xisle, dunyay1 an-
Ele~tirisi] adh birinci kitab1nda, teorik
lamak kadar, dunyayJ kuram-eylem bag-
deneyi ya da bilgiyi olanakh kllan ko~ul
la1n1nda degi~tirme projesiyle, ger~ek
lan ortaya koyan, bizim, numenleri degil
dtinyay1 don(i~tunneyi amac;layan top-
de, ancak duyarhk ve anlama yetisinin lumsal s1ruflar aras1nda teorik bir bilinc;
apriori kavram ve kategorileri ic;ine yer- geli~tirmek suretiyle kapatdabilir.
le~tirebildigimiz fenomenleri, bir an- Marksist gelenegin 20. yuZ}'lldaki
lamda kendi kurdugumuz nesneleri bi- onemli uyelerinden biri olan Frankfurt
lebildigimizi soyleyen Kant, I<ritik der filozofu tHabermas ise, praxis terimini
Praktischm Vernenft [Pratik Akhn Ele~ insanlar aras1ndaki ileti~imsel eylem
tirisi] ad1n1 ta~1yan ikinci kitabmda, ic;in kullanu. Ahl~ki nonnlar tarafandan
ahlak1 mumkun kllan ko~ullan, ahliki yonetilen praxis, onda teknik kurallann
deneyim ve yarguun zorunlu postiilala- belirledigi ara~sal eylemin, yani e~ya
ruu ortaya koymu~tur. uretiminin tam kar~1S1nda yer ahr.
714 pre
pre. Bah dillerinde once anlamma gelen problem [Os. mesele; ing. problem; Fr.
onek. Buna gore, pre-refleksif bilin~ ref- problhne; AI. <Z</gabe]. Kendisine verilecek
leksiyon oncesi, kendi ilzerine donme- haz1r, ah~drru~ ya da otomatik bir yarut
mi~ clan bilinci tammlar. Yine preteorik, veya ka~1bk bulunmayan ve bundan
teori oncesi, teoriden ba~•ms1z clan, delay•, rasyonel i~lemleri ve belli bir akd-
do~rulu~u veya makuliyeti i~in teorik yilriltme silrecini gerektiren teorik veya
analize veya kuramsal miltalaalara ihti- pratik gil~lilk. Belirli rasyonel ~lemlerle
ya~ duymayan ~eyi, teori oncesi kesin- ~ozillmesi, yamtlanmas1 gereken soru.
likleri tarumlar. <;:ozilmil i~in belli bir bilgi bi-rikimini, ve
presokratik felsefe [lng. presocratic philo- aynca, sezgiyle belli bir akJ.lyilriltme i~le
sophy; Fr. pltilosophie presocratique]. Hel- minden olu~an zihin jirnnasti~ni gerekti-
lenik felsefenin ilk ve Sokrates oncesin- ren soru, gil~lilk.
deki donemi. Bw1a mukabil, belli bir ozel durumdan
Dort Okulu ve srras•yla Thales, Anaksi- kaynaklanan veya bir bilgi alaruyla ilgili
mandros, Anaksimenes, Pythagoras, Par- problemlerin tilmilne problematik ad1 veri-
menides, Zenon, Mefissos, Herakleitos, hr. Problematik, ayru zamanda kesin ol-
Ksenophanes, Anaksagoras, Empedokles mayan, ku~kulu, milmkiln ya da muhte-
ve Dernokritos gibi filozoflan kapsayan mel clan i9n kullarulan bir slfat olmak
Presokratikfelsefenin belli ba~b ozellikle- durumundad1r.
ri ~unlard1r: 1 Bu felsefe, Yunan mitoloji- Proklos. 410-485 yJ.llan arasmda ya~arru~
sinin sundu~u a<;~klama tarzuu reddet- clan ilnlil Yeni-Piatoncu dil~ilnilr. Prok-
mek suretiyle ve do~al olaylarm yine los iki temel kitabmda, Teolojinin Ogeleri
do~al nedenlerle a<;lklanmas1 gerekti~ ve Platon"un Teolojisi adb eserlerinde, hem
inanc•yla ba~lam1~hr. 2 Bu felsefe bir go- Plotinos'un ve hem de kendisinin goril~
rilnil~-ger~eklik aymm1 yaparak, gtirti- lerini aynnllh olarak a~ama 91bas•yla
nii~iln gerisindeki ger~ekli~e, ~oklu~un tin kazanm•~hr.
ardmdaki birli~e niliuz etme ~abas1 i~ Varbklann bir nedeni olmas1 gerekti~i
de olmu~tur. 3 Bu felsefe bir do~a ya da ni, nedenin hi~bir zaman sonu~la ayru
varhk felsefesidir, yani ger~kten varola- olamayaca~m•, bu noktada sonsuzca ge-
run ne oldu~una dair bir ara~brmadu. 4 riye gidi~in kabul edilemeyecegini savu-
Presokratik felsefe ger~kten voralana, nan Proklos'a gore, varhklann, bpkl dal-
~oklu~un gerisindeki bir li~e arkhe aduu lann kokten ya da govdeden ~·kb~l
verdi~i i~in, ayru zamanda arkheye ili~kin ~ekilde kendisinden tilreyece~i bir ilk
bir soru~turmad1r. Nedenin var olmas1 gerekir. T1pk1 Ploti-
prima facie. 'ilk bak1~ta', 'dikkatli ve nos gibi, bunk Neden ya da llkenin varh-
titiz inceleme ya da miltalaadan once' gm otesinde olduttJnu, Birlik, Neden ve
anlamma gelen Latince terim. fyi tilriinden sLfat y a da yilklemleri a~b
primium principium. nk ilke; tilm ilkele- ~ml one silren Proklos, ~u hlilde, nihai
re, tilm do~rulara temel olu~turan ilke. ve en yilksek ilke hakkmda olumlu hi~bir
Ilk ilke deyimi, Hristiyan Orta91~ felse- ~ey soyleyemeyece~, yalmzca onun,
fesinde, varolu~unu, kendisinin d•~m her tilrlil diskilrsif dil~ilncenin otesinde
daki bir ~eye de~il de, salt kendisine kald1~utl farkederek, ne olmad1~ dile
bor~lu clan, ozil varolu~unu i~eren, va- getirebilece~imizi ifade etmi~tir. Ona
rolmamas• dil~ilnillemeyen ilk ve temel gore, varolan her~y, h1riim yoluyla, bu
varbk, yani Tann i~in kullandm1~hr. ilk ilkeden, akJ.l yoluyla kavranamaz clan
principium individuationis. Bireyle~im Bir ya da Tann'dan tilremi~tir.
ilkesinin, varolan bir ~eydeki, o ~eyin proletarya [ing. proletariat; Fr. proletariat].
bireyselli~ini sa~layan temel, ozsel ve Marksist goril~e gore, kapitalist top-
ger~ek etmenin Latince ifadesi. lumda burjuvazi tarafmdan somilriilen,
proton pseudos 715
tir. t~farcuse'e gore •se, psikanalizin bas- Zihni konu alan, zihinsel ya~a1n1r. bili-
hrma ve bilin«;d1~1 ile ilgiii fikirleri, ana- mi veya davran1~ bilimi olarak tanunla-
dem kapitalist burokl"asilerde soz konusu nan psikoloji, yakla~1k yiizytlhk bir
olan sefalet ve yabancda~man1n adeta bililn olup, felsefeden ve hptan yogun
sagla1n bir tasvirinden ba~ka hi-;bir ~ey olarak etkilenmi~tir. Buna gore, felsefe-
degildir. den zihin, irade ve bilgi ile ilgili probletn-
tDerrida ve tFoucault gibi du~unurler l~ri mjras alan psikoloji, hptan gerc;ek-
ise, Freud't1, yalruzca bilincin ve benin le~tirilene, di.i~uniUen ve hissedilene
yan1lg1 ve ald an1~lannt ortaya -;•kard1g1 ili~kin a-;lklamanlll, biyoloji ve fizyoloji-
i-;in degil, fakat Bah felsefesi geleneghun nin terimleriyle ifade edilmesi gerektigi
ten1elinde yer alan 'akJJ' ve 'gerc;ek' di.i- gorii~unii a1mt~hr .
~i1nlerin.in anlams1zhg•n• gosterdigi i«;in Alg1, ogren1ne, gild ulenme, zeka, ve kj-
de olutnlu kar~datnt~lar, ama bir yan- ~ilik gibi konular uzerinde yogunla~an
dan da di.i~iincelerini daha ileriye, nihai psikoloji, ba~lang1c;ta genel yoneliln iti-
tnanhksal sonucuna kadar goti.irrnedigi bariyle pozitivist bir karakteristik ta~1·
i-;in ele~tinnekten geri durma1ru~lardtr. tnl~ ve daha ziyade, insan davran1~1n1n
Psikanaliz baglamtnda ikinci tepki, a-;•klarunaslnda ic;sel faktorlerin onemi-
lnanhk«;l pozitivistlerin ya da ornegin ni reddedip, -;evrenin etkisini vurgula·
tPopper'1n teori kar~1s1ndaki oltunsuz yan davraru~«;thk genel paradig1nas1na
tavndu. Nitekim Popper'a gore, psika- bagh olare1k deneysel bir nitelik arzet-
naliz sozde bir kuram olup, bilimsel •ni~ tir.
olarak test edilebilir bir teori degildir. 0 1960'h ylllardan itibaren yava~ yava~
ne dogrulanabildigi, ne de yanh~lana bili~sel yakla~unlara da yer vermeye ve
bildigi i-;in, bilimsel ilerlemeye engel i-;sel kapasitelerin onemini kabul ebneye
olan, gorunu~te bilimsel, ger-;ekte ise ba~layan psikolojide, ozellikle de Anglo-
bilimsel olmayan bir gori.i~ti.ir. Atnerikan psikoloji anlayl~lnda deney-
psikodram [ing. psycl10dram; Fr. psyclrodra- sel ve pozitivist egilimler hala hakim d u-
Jne]. Psikolojide soz konusu olan ve psi· rumdadlr. Gi.inumi.izde aynnhh ve -;ok
kolojik bozukluklan olan oznelerin, yonlii olduktan ba~ka birbirleriyle kar-
kendilerinde varolduguna inandan bo- ~·hkh bir ili~ki i~nde bulunan psikoloji
zukluklarla ilgili bir temayt, tiyatroya konularuu farkh bak.t~ a~larayla ele alan
ozgi.i bir ah~hnna ~klinde salmede oy- belli ba~h yakla~1m ya da psikoloji okul-
naytp ifade etmelerini ve boylellkle de, lan ~unlard1r: Bilincin temel ogelerini ve
kendi benlilderini bulmalaruu ve komp- i-;eriklerini sistema tik bir tarzda i-;eba-
lekslerinden kurh.llmalann• saglayan bir k•~ yoluyla ara~tuan yaprsalcrlrk, :z.ihnin
teknik. Ger-;egin oyun ~kl inde gosteril- temel faaliyetleriyle ilgili olan Jonksiyona-
mesi suretiyle, oynay'arun bo~lun1n1, bi- liznr, ayn ve birbirlerinden yahtlannu~
reyin dogalhg1n1 maskeleyen ogreni1mi~ psikolojik ogeleri kar~1hkh baglanhlaCI
rollerden kurh.Jhnastru ama-;layan psik~ i-;inde incelemek isteyen ,agn~rnrct Irk,
lojik tedavi teknigi. bi.iti.ini.i ve bi.itiinle ilgili ozelliklerin on-
psikoloji [Os. rultiyat, iltni ruh; lng. psy~ celigini vurgulayan ve bi.iruni.in hi«;bir
logy; Fr. psychologie; Al psyciJologie]. 1 Ruh ~ekjJde ogelerine par-;alanamayacaglnl
bililni. Psi~ik olaylann, ruh ya da zihinle iddia eden Gestalt psikolojisi, oznel dene-
ilgili fenomen ve olaylann bilimi. Zilinin yimin degil de, yaln1zca nesnel davraru-
yaplSlnl, i~levlerini konu alan ara~tuma ~·n incelenmesi gerektigini savunan dav-
dah. Ayrtca, 2 bir birey ya da k.i~iyi ya ranr~~rlrk, ve bilin-;li, bilin-;siz tiim ruhsal
da belli kategoriden insan varhklaruu fenomenleri yoneten, belirleyen gi.i-;leri,
ba~kalanndan ay•ran karakter ozellikle- motifleri ara~tuma amac1 giiden psilazna-
rinin ya da psi~ik olaylann bi.iti.ini.i. liz.
718 psiko1ojik
orne~i oldu~u goru~iine, di~er yandan Slnlnn SllllrSlZa UStiin gelmesinin SOnu-
da matemati~in ilkelerinin varolan her~e cunda ortaya c;~kar. Uyumun temelinde
yin ilkeleri oldu~u, evrenin ilkesi, arkiJe bulunan kar~1t o~eleri, Pythagorasc;tlar
ya da tozitnitn say1 oldu~u fikrine ve ni- dualist bir anlay1~la, iki ayn sutun al-
hayet, varhklar arasmdaki rutelik farkh- tinda on c;ift olarak S1ralamJ~lard1r. Bu
llklannln niceliksel farkbhk)ara indirge- kar~1thklar, Slras1yla suur ve SlnlrSlZ,
nebilece~i sonucuna ula~m1~lard1r. tek ve c;ift, bir ve c;ok, sa~ ve sol, erkek
Pythagorasc;IJann biHmsel c;ah~malan ve di~i, sukunet ve hareket, do~ru ve
aras1nda, geo1netri alarunda, Yunanlmnl e~ri, ayd1nhk ve karanhk, iyi ve kotii,
genele, yasaya ula~1nadaki dehas1ru, ya kare ve dikdortgen kar~1thklanndan
da UStiin ba~arlSlnl e~siz bir bir;ilnde or- meydana gelmektedir.
nekleyen tinhJ Pythagoras teoremi de yer Pythagoras~1hk [ing. Pythagoreanr-snr]. M.
ahr. Teore1n, Pythagorasp]ann salt arit- 0 . 525 ylltnda Pythagoras ve arkada~la
Jnetiksel ve geo1nehik olgttlan a~m1~ n taraflndan kurulan felsefe okulu ve
olup, bu olgulan tiimdengelimsel bir sis- dini cemaatln temel fikir, o~reti ya da
teln ic;inde oziimled ik)erini gosteren c;ok akideleri ic;in kullarulan terim.
giizel bir ornektir. Metafizik alanmda Buna gore, Pythagorasc;1hk her~eyden
Anakshnan dros·tan etkilenen Pythagop once, 1 bir say1 n 1etafizigi ve, gerc;ekli-
rasc;1lar, ondaki Belirsiz ya da SU'Urs1z fik- ~in ozii itibariyle matematiksel oldugu-
rini, S1rursLZ olana ~ekil veren ve ondan nu ifade eden bir gerc;eklik anlay1~uu, 2
bir uyum yaratan SLrur fikriyle birle~tir felsefeyi tinsel annma i-;in bir arac; olarak
Jni~lerdir. Buna gore, sayllann tek ve c;ift gorme tavnn1, 3 radikal bir ruh beden
diye ikiye aynld1~1nt one suren Pythago- ikicili~i ic;inde, ruhWl goksel yazg~sana
rasc;r anlay1~a gore, bunlardan Tek alan dikkat c;ekme ve onun tannsal olanla bir·
snurh iken, c;ift alan suursJzdu. Bir ise, le~me ~ans1n1 vurgulama goru~unii i-;e-
ayn1 anda hem tek ve hem de c;ift oldu~u rir. Ote yandan, Pythagorast;~hk, 4 belirU
ic;in, bu ildsinden meydana gelir. Ba~ka sembollere, ozellikle de tetrakljs turiinden
bir deyi~le, bir, suunn, onu s1n1rh kllmak mistik se1nbollere ba~vurma tavnyla 5
ic;in, Sln1rs1z.a baskln -;:rkmas1run son u- Pythagoras teoreminde, belirgin hile
cunda ortaya c;tkar. Say1 ya da say1lar ise, gelen matematikse) c;ah~malan ihtiva
birden do~ar. ederken, 6 okul ya da tarikat mensuplan-
Pythagorasc;1larda uyum, kar~1t o~eler nln sadakat ve ba~hhklanna buyiik bir
aras1ndaki ili~kinin bir sonucu olarak, onem verir.
Quine, Willard von Orman 721
veya etki)i olan yol!ar! kuUanmaya dik- ki~isel sorumluluk ve/insiy~tifin ge~iril
kat eden insan1n tavnna tekabiil eder. mesini; hukuk alan1nda, keyfi yasako-
rasyonalizasyon [ing. rationalization; Fr. yuculugun ortadan kald1nhp, evrensel
rationalisation]. 1 Genel olarak, olaylara yasalann meydana getirdigi temel iize-
akli bir pe~pektiften yo rum ya da a~kla· rinde, tiimdengelimsel bir hukuki akll-
rna getirme. Kan~~ anlam baknrundan yiiriitme anlaya~1nan benimsenmesini;
belirsiz, karanJJk ve anla~almaz olaru be- siyaset alarunda, geleneksel me~ruiyet
lirli, dakik, a-;1k ve anla~aJJI hAle getirme tarzlannan siyasi partiye dayah karizma-
imkaru veren i~lem ve siire-;. tik bir liderlikle degi~tirilmesini; ahlak
2 lnsan davranJ~Jna dair s6zde a~a alarunda, ahl:tki disiplin ve egitimin
ma. Eylemleri hakh kdmak veya anla~alu biiyiik bir gii-;le vurgulanmasuu; bilim
hale getinnek ic;in sahte ya da diizmece alan1nda da, bireysel yarahcahktan ~ok,
ac;lldamalar iiretme, ozellikJe psikolo~de ara~hnna ekipleriyle, ~giidiimlii bir
ki~inin eylem, dii~iince ve duygulanrun deneysel ara~tuma plarun1n, ve bilim
gerisindeki ger-;ek motifleri gizlemeye ya· politikalaruun devlet denetimi ve yone-
rayan i~lemler, geli~tirilen savunma ane- timi altanda geli~tirilmesini ifade eder.
kanizmalan. rasyonel [Os. aklf; ing. rational; Fr. rationnel;
3 Sosyolojide, iktisat ve siyasette, belir- Al. rational, vemiin ftig ). 1 Akla ve dii~iin
li ama-;lara ula~mak i-;in elkin ara-;lann ce yasalanna uygun olan; 2 akal i-;eren,
yarat:Ilmasl veya orgiitlenmesi siireci. akhn varlaSJ ya da faaliyetiyle belirlenen
Bireyleri ozgiirl~tirmek bir yana, on- ~y; 3 akdb, akllca bir bi-;imde ger-;ekl~
lara modem kurum~ orgii t ve etkinlikle- meye veya fon.ksiyon gostenneye, rasyo-
rin demir kafesi i~ine mahk1l.m eden nel bir ara~bnnaya kablmaya yetili olma
rasyonalizyon siire-;lerinin oziinde, sos- durwnu; 4 anla~almaya uygun, elveri~li
yal faillerin, ~evrelerindeki diinya iize- bir yapada olma hAli; 5 ak1m ilkelerine
rinde daha bi.iyiik bir kontrol elde uygun diifen, anla~alabilir olan; tutarh-
etmek i~in, ki~isel olmayan ili~kilerde, hk, basitlik, tamJJk, diizen ve manbksal
bilgiyi giderek daha yogtm bir bi-;imde yap asergileyen disiplin i-;in kullaruJan ni-
kullanma yonelimleri vard1r. Ba~ka bir teleme.
deyi~le, tWeber'de, insan eyleminin Bu baglamda, ahlAkta nihai ve en yiik-
her boyu tunu oh;iim ve kontrole elve- sek amacm, da~ ko~ul ve etkilerden, in-
ri~li hale getiren siire-;leri tarumlayan sarun duyusal boyutundan bagamsaz
rasyonalizasyon, geleneksel uygulama- olarak, insanm kendisi, insan akh tara-
Jaran reformdan ge-;irilmesine ve bu uy- fandan belirlendigini savunan ve mutlu-
gulamalarla ozde~le~mi~ ama-;lara daha lugu degil de, insarun ahlald geli~me ve
iyi ve etkili bir bifiimde ula~xna olanaga yetkinJi~ en yiiksek ama-; olarak
verecek siire-;lerin ortaya c;tlo~ana, ku- goren ahW< sistemleri rasyonel ahlak kate·
rumlann belli ama-;lann ger-;ekle~tirile gorisi i-;ine girer.
bilmesi i-;in, daha etldli ve yeterli ara-;lar Ote yandan, geleneksel meta6zigin ii-;
hlline getirilmesine i~ret eder. ana dalmdan birini meydana getiren ruh
Buna gore, Weberci anlanu i9Itde ras- ya da zihin teorisine; deneysel psikoloji-
yonalizasyon, ekonomi alarunda, fabrika nin tam kar~asanda yer alan, zihne dair a
ve iiretimin biirokratik yollardan diizen- priori ara~hrmaya rasyonel psikDloji ad1 ve-
lenmesiyle, kann geli~mi~ muhasebe · rilir. Sadece akla dayanan, aklJ yoluyla
teknikleri kullanllarak hesaplanmasuu; bulunmu~ bir Tann•ya iman eden din
din alarunda, ilahiyabn, vahiy temeli rasyonel din; d.ini inanan konusunu ve
iizerinde degil de, entellektiiel bir temel temel WlSurlanna, vah.iyden ba~sJz
iizerindeki geli~imi sayesinde, biiyiiniin olarak ara~hran ilahiyat ise rasyonel teoloji
ortadan kaldanhp, dinf Ayinlerin yerine olarak wumlanar.
rationes seminales 725
Yine ayru .;er.;eve ic;inde, speki.ilatif di- kullarulmz~ olan ve pozitif bilimlerin
siplinlerde, felsefede ve teolojide kullarul- yontemlerini, felsefeye uygulamaktan
ma~ olan, ve deneysel o~elere pek yer olu~an tpazitivist yontem.
venneyerek, ya!Juzca saf akhn faaliyeti ve 11 Apafilk olan tek bir olgusal dogru
katkisiyla belirlenen metodlar rasyonel yokken, i-;sel algdan betimleyen ti.im yar·
yontemler diye karakterize edilir. Felse- gdarm apat;~k oldu~u, bu apa.;ak do~
fede farkh filozoflar tarafmdan benim- rulara ula~ yolunun, yorumdan
senmi~ olan soz konusu rasyonel yon- kaynaklanan yabana o~eleri i~e hi.; ka-
temlerin belli ba~hlan, tarihsel bir s1ra n~tumakSIZIJ\, i~el algdaruruza ili~kin
i.;erisinde ~u ~ekilde sm1flanabilir: 1 tam ve daldk tasvirlere ula~mak oldugu-
tSokrates tarafmdan kullamlm1~ olan ve nu savunan tHusserl tarahndan onerilen,
sorgulama yoluyla analizden meydana ve ki~inin oze dair sezgileriyle ilgili rapor
gelen Sokratik tartr~ma yontemi. 2 Ara~h ya da tasvirlerde mutlak bir kesinlik ve
rrlan oze ula~ilincaya kadar, ti.irlen topla- salhk elde edebilmek i.;in kullarulan feno-
maktan ve en yi.iksek dnsi alt ti.irlerine TTZDWIDjik yantnn. 12 Bergson tarafmdan
bOlmekten olu~an Platonik toplama ve kullarulan ve ger.;ekli~n do~dan ve
bOime yontemi. 3 t Aristoteles ve Orta~~ araasaz alg1smdan olu~n sagi yiintemi.
di.i~i.ini.irleri tarafmdan kullandan ve di.i-
13lnsaru Tann'ya goti.irecek i~n ger.;ek-
~i.inceyle varhk arasmdaki nedensel ili~
lik ve de~erlerin geli~imini ama.;layan
kiyi kamtlamah olarak gtistenneyi ama.;- metafiziksel bir i.;ebakl~la belirlenen ref-
layan smtetilc yontenr. leksif yontem. 14 Kavramsal kan~lkhkla
4 t Plotinos, t Augustin us ve mistikler nn, dil konusundaki y~ ve sahte ka-
tarafindan onerilen ve zihnin bir bi.iti.in
bullerin, diinyayla ilgili di.i~celerimizi
olarak aydmlarunas1 hedefine goti.iren saptumasJm onlemek i.izere, neden, sayt
bir si.ire.; olarak, ahlaki ve entellekti.iel
ya da varoJ~ gjbi genel kavramlart ~b
annma ve safla~mayla belirlenen 'ile
zilinleyen, bunlann gerfiek anlamlaruu
yor1temi. 5 tCicero tarafmdan kullaml-
gi.in 1~1~ma .;lkaran bir yontem olarak
mi~ olan ve do~rulu~a ula~ma yolunda,
onerilenfelseji analiz yontemi.
farkh o~eleri farkh yer ve o~retilerden
ama.;h bir bi.;imde se.;ip almaktan olu- ratio sapiantiae. Orta.;ag felsefesinin
~ an se~meci ya da eklektik yontem.
onemli di.i~i.ini.irlerinin ba~mda gelen
6 Franstz filozofu tDescartes tarafmdan Aziz Augustinus\m Tann'ya goti.iren bil-
kullarulan, ve akhn sezgi gi.ici.ini.i kulla- gelik ti.iriine verdi~i ad.
narak, alilk ve set;ik olan, ve bundan do- tnanan akJ..lla tam.amlarunasa ve temel-
layi kendisinden hi.;bir ~ekilde ku~ku lenmesi gerekti~ini savunan Aziz Augus-
duyulamayan mutlak bir do~ruya ula~ tinus'a gore, inan.; arar, akll da bulur. Bu
mak i.;in, ku~kunun bir ara.; olarak be- araya~m i.irtini.i bilgelik olmak durumun-
nimserunesinden olu~an tku~ku yontemi. dadn. Onun sozi.ini.i etti~ bilgi ya da bil·
7 tngiliz empiristleri taranndan kuBaN- gelik ikiye aynlmaktadii. Bunlardan bi·
Ian ve idelerin, di.i~i.incelerin kokenine rincisi olan ratio scimtiaede, insan da~a
ili~kin bir ara~hrmadan, i.;ebak1~sal doner, kendisine verilmi~ olam analiz
analizden olu~an psilcolojik yontem. 8 elrnek suretiyle, do~arun ilkelerinin veya
tKant tarafmdan kullamhru~ olan ve o~elerinin bilgisine ula~Ir. Buna kar~m,
bilginin olana~yla ko~ullan ve Sirurlan- ratio sap ian tiaede, insan ifie doner ve kendi
na ili~kin bir analizden olu~an transen- i-;jnde ruhu ve Tann'ya bularak, en yUk-
dental yontem. 9tHegel ve tMarks tara- sek bilgeli~e ula~II.
fmdan kullamlm1~ olan ve di.i~i.inceyle rationes seminales. Maddede potansiyel
varh~m tez, antitez ve sentezden ge.;e- olarak varolan fizild gi.i.;ler, e~limler
rek geli~ti~ini ifade eden tdiyalektik yon- ya da tohumlar i.;in kullarulan Latince
tent 10 tComte ve tSpencer tarafmdan deyim.
726 i.svendiye
tiime1 oldutunu iddia eden tPlaton ve Jan yaratmak yerine, k~feden zi~Wtden
+Aristoteles taraflndan geli~tirilmi~tir. batunsl.Z olarak varoldugunu savunan
4 Realizm modem felsefede ise, zihni- gorti~e kar~ll1k gelmektedir (matmratik-
mizden ya da kendilerine ili~kin duyu- sel realizm). 6 Buna kar~1n, bilimsel rea-
deneyi ya da bilgimizden batUT\SlZ ola- lizm, bilimsel teorilerin zihinden batlm-
rak varolan hi-;bir maddi nesne bulunma- SIZ bir d1~ ger~ekliti betimledilderini,
dlguu, biittin bir evrenin zihnimize bath gozlemlenemeyen varhklarla ilgili bi-
oldutunu, ya da zihinsel bir yap1da oldu- limsel teorilerin, gozlemlenemese bile,
tunu one stiren idealizmin, ve maddi teoriden ya da zihinden bat1ms1z olan
nesnelerin, yauuzca miimktin ya da aktti- bir d~ ger-;ekliti betimleme yontindeki
el duyum ya da zihin hali obekJeri olarak giri~imler olarak deterlendirilmeleri ge-
varold uklann1 one stiren fenomenaltzmin rektigini one stiren· gorti~ti ifade eder.
ka~1s1nda yer alan epistemolojik ve me-- AynJ bilimsel realizm, hakiki bir bilim-
ta6ziksel bir ogreti olarak,. genelde ger- sel teorinin gozlemlenebilir fenomenler
c;eklitin insan zihniriden batunsiZ oldu- aras1ndaki ili~kileri a~1klamak tizere on·
tunu, bilgide zihne sunulu~undan ayn gordtigi.i veya varsayd1t1, elektron veya
ve bat11ns1z bir bi9mde varoldutunu, quark benzeri teoretik ~ey ya da yapJm-
maddi nesnelerin birim d1~uruzda ve lann ger~ek, batlmSIZ olarak varolan
duyu deneyinden bat1ms1Z olarak varol- ~eyler olduklannJ one surer. l~lemcilite
duklanru iddia eden anlay1~1 ifade eder. ve alet~ilite kar~1t bir gorti~ olan bilim •
Epistenrolojik realizm olarak bilinen bu rea- sel realizm, daha geni~ bir -;en;eve i«;in-
liZin, insan zihni ile maddi nesne arasm- de, bilimsel bir dtinya goru~tiyle uyum
daki ili~kide, araya tasanrnlann girip gir- i«;inde olan btitiin realizmJeri kapsaya-
memelerine bath olarak, dolayb ya da cak genel bir ~emsiye terim olarak kul-
dogtudan realizm adlnl ahr. lanllmaktadu.
Buna gore, 4-a) insan varht1yla, onun 7 Ote yandan, dtinyada kipsel olgular,
d1~1ndaki maddi nesne aras1ndaki te- yani ' .. zmunlu olarak y'dir' veya ' .. nin y
masm alg1 yoluyla oldutunu, insan1n olmas1 mtimk\indtir' benzeri onermelerle
alg1da, kendi zihninden bat1ms1z nes- betimlenen, dilimizden ve dii~tincerniz
nelere ntifuz edebilditini savunan rea- den batllt\SlZ olgular bulundutu gorii-
lizme, dogrudan realizm ad1 verilir. Dot· ~tine ise, manhksal veya kipsel realizm ad1
rudan realizmin, yan1lsamalar ve haltis- verilir. 8 Buna kar~tbk, siyaset alaNJ'UI\
nasyonlara ili~kin a-;1klamas1n1n sonu- veya politika biliminin kapsanu i9fle
cu olan, farkb ttirleri vardu. giren ara~brmalarda empirik ve deter·
4·b) Nedensel ve psikolojik stire~lere den bat1ms1Z bir yakla~urun savunucu-
ili~kin ara~tumalann bir sonucu ola- lu~nu yapan ya da ahlaki mtilahaza
rak, dotrudan realizmi reddeden, alg.· veya degerlendinnelerin politik kararlarla
da zihinle nesne aras1nda kurulan iJi~ .. hic;bir ili~kisi bulurunad1tuu, onemli olan
kinin sanlld1t1 gibi basit ve dolayuns1z tek ~yin iktidar ve ki~isel ~1kar oldutu·
olmad•t1n1 savunan ve alguun nedenle- nu one stiren goru~ ise politik reDlizm ola-
ri ve nihai nesneleri olarak maddi nes- rak tarumlarur. 9 Hukuk dti~iincesini po-
nelerle, bu nesnelerin duyu~rganlan litik ve dini ideolojilerden ay1klayan ve
tizerindeki eylemine bath olan beyinsel yasakoyuculukla adli kararlarda satlam
stire-;lerin zihinsel sonu-;lan olan ki~isel bir temel olu~turacak bir hukuk teorisi
duyumlan birbirlerinden ay1ran realiz- ge1i~tinnek i-;in -;ah~an yakla~1ma d a
me ise, dolayh realiz.m ad1 verilir. hukuki realizm adt verilmektedir.
Ote yandan, 5. realizm matematik ala- 10 Ahlak alarunda ise, realizm, ahlaki
runda ise, ozel olarak sayllann, genel idealizme kar~1t bir gorti~ olarak, ilihr
olarak da matematitin nesnele~ on- irade veya yasakoyuculann iradesinden
728 reductio ad absurdum
ba~unstz olan ahlili olgular bulundu- refleksif psikoloji olarak metafizik [ing.
~unu; ahlaki yargdarm, bpkl di~er yar- metaphysics as reflexive psychology; Fr.
gdar gibi ger.;ekli~i betimledi~ini, be- nretaphysiquc comme psychologie reflexive].
timlenen bu ger.;ekli~n ahlaki ger.;eklik 19. yiizyd Franstz filozofu Maine de
oldu~unu, diinyamn iyilik, kotiiliik ve Biran'm, De Ia Decomposition du Pensee
de~eri, do~ru ve yanh~1, birtak1m zo- [Dii~iincenin Olu~umu iizerine] ve
runluluk ve yasaklan i.;erdi~ini ve Essai sur les Fondements de Ia Psychologie
ahlak dilinin amacmm biitiin bu o~e ve [Psikolojinin Temelleri Dzerine bir De-
de~erleri a.;Iklamak ve onlar hakkmda neme] adh eserinde ifade edilen, ve me-
akd yiiriitmek oldu~unu savunan anla- tafizi~i refleksif psikolojiyle ozd~l~ti
YI~l ifade eder. ren, metafizik gorii~iine .verilen ad.
Realizm, 11 estetikte de, a) genel tip ya Buna gore, hpk1 tKant gibi, bilin.;teki
da tiiriin onemini vurgulayan idealizme gorunii~lerinden ayn olarak kendinde
kar~It olarak, bireyselli~i on plana filka- ~eylere, yani numenlere ili~kin bir ara~
ran gorii~e, b) uyum ve uywnlu olaru hrma ~eklinde anla~dacak bir metafizi-
arayan idealizmden farkl1 olarak, ya~am ~in olanakstz oldu~unu savunan Maine
ya da ger.;ekli~in gii~lii, keskin ve hatta de Binm'a gore, tmetafizik, 'i~el feno-
~rkin yonlerini ortaya koymaya ozen
menler'in, 'i.; duyu'nun ilkel verilerinin
gosteren anlay1~a, d sanat.;mm estetik bilimidir. Bu anlamda, yani, diren.;le
kar~lla~an istemli .;aba ba~lammda,
ilgilerine ba~h olarak, ger~eklikte de~i
~iklikler ve bu arada s.eQmler yapmaya
etkin ben olarak oznenin varolu~unu or-
dikkat eden idealizmin tersine, ger.;ekli- taya koyan disiplin anlarrunda metafi-
zik, bir ilkeler bilimi olup, sezginin ilkel
~i, hi.;bir se.;im ya da aymm yapmadan,
olgulannda ya da temel verilerinde ser-
ger.;ekte oldu~u gibi, tiim aynnhlanyla
gilenen ilkeleri ortaya ~.
yans1tmaya dikkat eden tavtra kar~1hk
refleksivite [inf. reflexivity; Fr. rljleziDiU].
gelir. Nihayet, 12 piyasmm kendi yasa-
1 Genel olarak, donii~iirliik veya dii~ii
lanna gore i~lemesi ve devletin her
niimsellik diye kar~danabilen ve dilin,
tiirlii miidahalesinden baSJ,~1k tutulma- dii~iincenin, zihnin veya bir disiplinin
SI gerekti~ni one siiren tavra da, ~
kendi iizerine donme giiciinii veya ye-
mik realizm ad1 verilir. · tene~ini anlatan terim.
reductio ad absurdum. Salj;ll\aya indirge- 2 Donii~iirliik anlammda, dilin kendi
me. Bir onermenin do~lu~nu, de~il kendi.sine gonderme yapmak if!ln de kul-
lemesi ya da yanl1~hguurt sa.;ma, kabul larulabilece~ini, yani soylem ya da ko-
edilemez veya .;eli~ik sonu~lara gotiir- nu~mamiZin bizatihi kendisi hakkmda
dii~iinii gostererek kamtlama yontemi. konu~abilece~imizi ve bir iistdil yarata-
Bu tiir bir karutlama, tiimdengelimsel ~ bilece~izi dile getiren temel dilse 1
kanmda, belli bir ~nnun sonucunu ozellik. 3 Sanatta, sanabn kendi kurulu~
olumsuzlamaktan, bu olumsuz sonucu ilkelerini a~ayabilmesi durumu. 4 Fel-
.;•kanmm do~ru oldu~u kabul edilen on- sefede ve psikolojide, dii~iiniimsellik
ctillerine eklemekten, olumsuz sonucu anlanunda, zihnin kendi iizerine donme-
i~eren bu onctillerden bir .;eli~ki tiiret- si, kendisinin hem oznesi ve hem de nes-
mekten, bir ~eli~kinin .;lkmas1 durumun- nesi olabilme kapasitesi, bilincin kendi
da, ba~taki ~karmun do~ru oldu~u ozbiJindne sahip olmasl durumu.
kabul etmekten meydana gelir. 5 Biraz daha ozel olarak da, bir bilgi dab
reductio ad impossibik imkansLZa indir- ya da disiplinin, bir teori veya bir ideoloji-
geme. Bir tiimce ya da onermenin do~ nin ara~hrma konusu ya da dii~iinme
rulu~unu, olwnsuzunun olanakslZ ve nesnesi ba~lammda benimsedi~ bak1~
kabul edilemez sonu.;lara gotiirdii~nii a~s1, yontem veya stratejileri, s3z konusu
gostererek karutlama yontemi. bakl~ at;151, yontem ya da stratejilerle,
Reichenbach, Hans 729
bunlan kullanarak ula~tl~ dii~iince _ya Reich, Wilhelm. 1897-1957 yJilan arasmda
da teorilere de uygulamas1 durumu. Or- ya~am1~ clan Avusturyah hekim ve Fre·
ne~, tviyana <;:evresi d~iiniirleri tara- udien Marksizmin kurucusu clan iinlii
fmdan benimsenen dogrulama ilkesinin psikanalist. Temel eserleri: Die Funktion
refleksif olmaki.Ig1 ilkenin kendisinin de des Organismus [Bedensel Bo~almamn 1~
dogrulanabilir olmakbgm1 gerektirir. Bu levi), Dialektischer Materialismus und
~er~eve i9tlde, refleksivite bir tizele~tiri ve Psychoanalyse [Diyalektik Maddedlik ve
degerlendirme siirecini tarumlar. Psikanaliz), Die Massen Psyclwlogie des
Bu baglamda, kendi kendisini konu Fasc/usnrus (Fa~izmin Kitle Ruhu AnlayJ-
edinen, kendi iizerine dtinen bilince ref- ~~1 ve Die Sexuelle Revolution [Cinsel Dev-
leksif ya da dii~iiniimsel bilin~ ad1 verilir. rim].
Bununla birlikte, ben iizerine dii~iinii Kimi dii~iinceleriyle, tizellikle de kitle
me bagh olmayan, tizne ve nesne ikile- toplumuna dair fikirleriyle +Frankfurt
minin stiz konusu olmadJ!\1, kendi ken- Okulu'nun tele~tirel teorisini bir~ok
dinin bilincinden once gelen bilince pre- yonden tincelemi~ clan Reich, bedenin
refleksifbilin~ ad1 verilir. tinemini, bedensel bo~almarun i~levle
Ote yandan, zihnin kendi kendisini ya rini biiyiik bir gii~le vurgulamJ~tlr.
da ge~mi~ini daha iyi bilmek ve anla- Reich'in tizgiinliigii, Marksizmdeki bir
mak amac1yla, kendisine, kendi iizerine gedi!\i psikanalizle kapatma ya da daha
dtinme edirni, kendine dtiniik dii~iince ziyade psikanalize Marksist bir dtinii-
refleksiyon diye tarumlarur. Zihnin, zihin- ~iim kazand1rma ~abasmdan meydana
sel faaliyetin kendiliginden geli~mesini gelir. 0, psikanalizi Marksistlerin go-
engelleyerek, dii~iincenin belli bir nesne- ziinde aklamak i~in ~ok ~ah~m1~ ve bu
si ya da bir problem iizerinde yogunla~ baglamda ruhsal bozukluklann ortaya
masJ durumu olarak refleksiyon, belli bir ~~kl~mda sosyo-ekonomik etmenlerin
~aba ile elde edilen bir dikkat yogunlugu- paym1 vurgulayan ilk psikanalist alma
nu ve rasyonel dii~iince faaliyetini ge- onurunu kazanm1~hr.
rektiren dii~iinii~ tarzm1 ifade eder. Reichenbach, Hans. Nazi Almanya'smdan
Refleksiyon, buradan hareketle, aym za- ka~arak sJ!\mdJ!\1 iilkemizde de hocahk
manda insarun tiim d~iincelerini bir yapm1~ clan ~agda~ neopozitivist dii~ii
problem iizerinde yogunla~brmasJ, ki~i niir. Temel eserleri: ExptritJIC£ and Predic-
nin bir ~eyi aynithyla, etrafbca dii~iin tion [Deneyim ve Ondeyi), Probability and
mesi, tema~ etmesi anlamma da gelir. Induction (Olas1hk ve Tiimevanm).
reformizm (Os. rslahatplrk; lng. refonnism; Bir bilim dahndan gelen, yeni fizikten,
Fr. refonnisme; AI. reJonnismus]. Varolan Einstein'm gorelilik fizi~nden etkilenen
diizcnden h~nut olmayla, ve varolan Reichenbach, bilimin tiimiiyle rasyonel
siyasi ve toplu=oal dilzenin tizii itibariyle bir faaliyet olmakla birlikte, burada mut-
saghkb oldugu, dolayJsJyla belirli baz1 lak dogruluk dii~iincesinden vazge~il
kurum. deger, faaliyet ya da ko~ullarda mesi gerektigini tine siirmii~tiir. 0 fizik
birtaklm degi~iklikler ger~kl~tirildi ve geometrideki geli~melerin tKant'm
ginde, varolan diizenin iyile~tirilebilece sentetik a priori tinermelerle ilgili gorii-
gi, geii~tirilebilecegi ya da kurtardabile- ~iinii ge~ersiz klldi!\Im dii~iinmii~ ve
cegi inanoyla belirlenen tavu. Birtakun Viyana <;:evresinin tmantlk~1 pozitiviz-
siyasi, ekonomik ve toplumsal reformlar1, mmi benimserken, tfenomenalizme
mevcut yap1 i9rlde kalarak ger~ekl~tir kar~1 ~Lk1p, bilimsel realizmin savunucu-
meyi ama~lama. Marksist terrninolojide, lugunu yaprru~hr. Yalmzca olasilLktan
devlim ya da devrimci dtinii~iimler yeri- stiz edebilecegimizi soyleyen ve bir tavu
ne, birtaklm reformlati g~irme ya da olarak olasiah!\I benimseyen filozof, ola-
ger~ekle~tirme egilimi i~in kullamlan sicih!\m temele almmas1 durumunda,
terim. pozitivist gelene~n iinlii dogtulanabilir-
'/30 Reid, Thomas
res extensa. Descartes felsefesi nde gec;en, mayla lostr tart1~ma arasmda bir aynm
ve 'yer kaplayan ~ey', 'maddivarhk', 'ci- yapmamLZ gerekir. Soziin biiyiik bir
simsel ~ey' anlamma gelen Latince giicii oldugunu, bununla birlikte bu
deyim. giiciin aydmlatan ve bilgi veren bir guc;
Buna gore, Descartes'm ikici felseiesin- degil de, dalgalandaran, harekete gec;i-
de, ruh ya da zihnin kar~asmda yer ren, siiriikleyen ve etkileyen bir giic; ol-
palan toz olarak madde ya da bedenin dugunu savunan Gorgias, bu c;erc;eve
dziinii veren ozsel ozellik 'uzam' ya da ic;inde retorik sanahm geli~tirmek ic;in
'~·er kaplama' d1r. Bu nedenle, res extensa biiyiik bir c;aba sarfetmi~tir.
Descartes'm felsefesinde evrendeki ti.im Yunan'da t Aristoteles ve Theophrastos
maddi, mekanik degi~menin temelinde gibi dii~iiniirlerin teorik c;erc;evesini c;iz-
yer alan maddi tozii gosterir. dikleri retorik, dili dogru bir bic;imde kul-
resimsel dil teorisi [lng. picture theory of lanma sanah olarak tarumlanan dilbilgisi-
language; AI. theorie pictographique de lan- nin tersine, dili iyi, giizel ve etkili bir
gue]. Analitik felsefe gelenegi ic;inde yer bic;imde kullanma sanah (ars bene loquen-
alan tmant1kc;1 pozitivizmde, Russell ve di) diye tarwnlarum~hr. Yunandan sonra
ilk donem Wittgenstein'a tarafmdan sa- Seneca ve Cicero gibi biiyilk hatipler tara-
vunulan ve dil ile diinya arasmda tam bndan Roma'da da geli~tirilen retorik, te-
bir kar~ahkhhk bulundugunu, dilin ya- orik bir ac;tdan degerlendirildiginde,
plsmm diinyanm yap1s1m yansattagam onda 1 fikir geli~tirme ~emalannm in-
ya da resmettigini, oyle ki filozofun dile celenmesinden olu~an bulu~ (Yun. heu-
ili~kin bir analiz yoluyla, gerc;eklikle il- resis; Lat. inventio); 2 konu~mada plan
gili temel dogrulara ula~abilecegini sa- yapma ile ilgili boliim olarak diizenleme
vunan dil anlay1~1. (Yun.t axis; Lat. dispositio); 3 iislup ve
retorik [Os. belagat; ing. rhetoric; Fr. ritm kurallanm kapsayan ifade (Yun.
rh~torique; AI. rhetorik]. Fikirleri, dii~iin texis; Lat.elocutiD); 4 konu~mada daha
celeri en iyi bir bic;imde ifade etme, etki- once soylenmi~ olanlan habrlama, ilk ve
li konu~ma. Dili, mahkemede adaleti son soylenenler arasmda bag kurma ola-
gerc;ekle~tirmek, politikada yarar sagla- rak ammsama (Yun. mnnne; Lat. memoria)
mak, v. b, g., temelde ikna etmek ama- ve 5 ses dozu, davraru~ tarza ve el-kol ha-
ciyla, en etkili ve cezbedici bir bic;imde reketleriyle belirlenen eylem (Yun. hypolcri-
kullaruna sanah. sis; Lat. actio) gibi unsurlar birbirlerinden
Retorik iizerinde en c;ok duran ve onu aynhr. Retorik Hristiyan Ortaljag.nda li-
geli~tiren tSofistler ve ozellikle de Gor- beral sanatlann en onemlisi olarak geli~
gias olmu~tur. Soziin en az c;abayla, en me g6stermi~tir.
tanrasal iiriinlere ula~an biiyUk bir giic; lslam diinyasmda, kendisine belagat
oldugunu one siiren tGorgias, insarun ad1 verilen retorik. ciimle kurulu~lan
dogaya, kendisine ve topluma ili~kin ru, ciimle yap1s1ru inceleyen ve uyulma-
olarak tam bir bilgisizlik ic;inde oldugu- sa gereken kurallara gosteren maani, ilgili
nu soylemi~tir. l~te bu bilgisizlik ve do- konuyu kar~asmdaki ki~iye ac;1k ve sec;ik
. layaslyla il<narun ta~ldlgl biiyiik o- bir dille, en etkileyici ve inandmCl bir bi-
nemdir ki, retorigi biiyiik bir farkla tiim c;imde nasll anlatacaguu konu alan ~eyan
sanatlann en iyisi ve en onemlisi yap- ve nihayet mecazlardan, kalb ve miiba-
nu~hr. Ona gore, insanlar gerc;ekten de laga gibi anlahm tarzlarmdan soz eden
bilseydiler, samyla bilgi, · aldanmayla bedi gibi iic; ana boliime ayrahr.
dogruluk aras111da biiyilk bir farkhhk Modem donemde ise, dilbilgisinden,
olurdu. Bilmediklerine ve gerc;ek bilgi- dili dogru bir bic;imde kullarunaktan zi-
den soz edilemeyece~ne gore, yalruzca, yade, bilimsel soylemle kar~atla~tmlan
ba~arah. ve etkileyici ikn.a ile doyurucu retorik, hakikati aktarmayan, etldleyici
ohnayan konu~ma, ikna edici tarh~- ve abarhh mesajlar biitiiniinii tammlar.
732 revi.zyonizm
Bununla birlikte, retorige olumlu bir rafa ya da kar~1t gorii~lerden birine bag-
deger bi~enlerin say•s• giiniimiizde lanmarun olanaks1Z oldugunu dile geti-
h1zla artmaktad1r. Ornegin, retorigin et- rerek, tal<lllllmasJ gereken tavrm yarg•y•
kile~im, yani normlar ve degerler ya da asklya almak oldugunu savunan gorii~
ileti~im baglammdaki sorunlan ~ozme i~in kullamhr. tKu~kuculugun Islam
ye muktedir olmad1guu savunan Jiirgen diinyasmdaki en iinlii temsilcisi, bilim-
t Habermas, onun dili kullanmarun yeni den de, felsefeden de vazge~erek, tasav-
ozgiin formlanm ortaya koyarak dilsel vuf yolttna girmi~ olan Gazalr dir.
i~nlanmiZI geli~tirdigini, diinyay• Rickert, Heinrich. 1863-1936 y1llan ara-
ger~ekte oldugu ~ekliyle gormenin yep- smda ya~am1~ olan Yeni-Kant~I Alman
yeni yollanm a~Imlad•guu sayler. Post- dii~iiniir. Temel eserleri: Die Grt"llzm
modernistler ise, hakim bir gorii~ii da- der Naturwissenschaftichen Begriffsbildung
yatma gibi bir amac1 olmayan retorigi, [Doga Bilimlerinde Kavram Formasyo-
anlam1, a~Ik bir metin i~inde yeni ba~ nunun Smirlan], Gnmdprobleme der Phi-
tan kurmanm en onemli araa olarak go- losophischen Metlwdologie. Ontologie. Ant-
riirler. tDerrida'ya gore ise, retorik hropologie [Felsefi Metodoloji, Ontoloji
metin d1~mda hi~bir ~ey bulunmamak- ve Antropolojinin Sorunlan].
tadu. Daha ziyade degerler diinyasi ile olgu-
revizyonizm [Os. lashill~lilc; lng. revisio- lar diinyasi arasmdaki ili~ki problemi
nism; Fr. r~visionisme; AL reoizionismus]. 1 iizerinde durmu~ olan Rickert hpk1
Bir ogtetinin, ozellikle de siyas£ bir dokt- Dilthcy gibi, doga bilimleriyle kiiltiir bi-
rininin, genel kabul gormii~ ortodoks limleri arasmda kesin bir aymm yap-
bir gorii~iin temel ogelerini tarh~ma ko- IIU~Ilr. Bunlardan doga bilimleri, ona
nusu yapma tavn .. 2 Daha ozel olarak gore, genel onermelere ula~may• ama~
da, Marksist gorii~ ya da terminolojide, lar, yasa pe~inde ko~ar. Oysa kiilti.ir bi-
Marksist teori ya da pratikle ilgili ilgili limleri genelligi ama~lamaz, yasa p~in
birtak1m tez veya ilkeleri tart~ma ve den gitmez. bmegin, kiiltiir bilimlerinin
ele~tiri konusu yapma tutumu. en temeli olan tarih bir defahk olu~un
l~te bu baglamda, tKautsky, Luxem- bilimi oldugu· i~in, bir yasa bilimi olarak
burg ve tl..enin'in kii<;iik butjuva opor- goriilemez.
tiinizrni sergiledigini sOyleyerek bir re- Dahas1 kiiltiir bilimleri, bir anlama
vizyonist diye tammladJklan Alman edimini gerektirirler. <;:unkii bu bilimle-
dii~iiniirii E. Bernstein, bir revizyonist rin konu aldiklan ger~eklik, insanlarm
olarak, Marks ve Engels'i el~tirmi~ ve belli birtakun degerlere gore eyledikleri
onlarm hemen tiimiiyle ekonomik fak- bir alarun ger~kligidir. Bu ger~eklige
torler iizerinde yogunla~malanna kar~1 dolayuns1z bir tarzda degil de, ancak
~Ikmi~hr. Ona gore, dogal ve toplumsal soz konusu degerler aracJhg•yla yonel-
ko~ullarm meydana getirdigi ortam, me imkamm•z olabilir. Degerler ise,
oznel iradenin nesnel temelini olu~tur dogal nesneler gibi algilamanm degil,
makla birlikte, bu nesnel temel de, tii- fakat anlamamn konusudurlar.
miiyle ve saf bir bi~imde madd£ degil- Ric12ur, Paul. 1913 yllmda dogmu~ olan
dir. Onun olu~umunda ahlak, hukuk, iinlii FransiZ filozofu. Temel eserleri: Vo-
dint inan<;Iar, bilimsel kurallar biiyiik bir lontaire et l'Involontaire [lrad£ ve Gayn
rol oynar. Bundan dolay1, tarihe ili~kin lrad£ Olan], /'Homme Faillible [Gii~siiz
madded yorum yumu~ahlmahd1r. lnsan], De l'lnterpretation: Essai sur Freud
reybiyun_ Islam felsefesinde, ku~kucu [Yoruma Dair: Freud Ozerine Deneme1
luk ak1mma, ku~kucu tavra verileri ad. Finitudeet Culpabilite [Sonluluk ve Su~lu
Btma gore, Reybiyun terimi, lsi~ diin- luk), Le Con flit des lnterpr~tations: Essais
yastnda, karut ya da delillerin ~eger d'Hermhleutiqe [Yorumlartn <;:all~masi:
ya da ayru gii~ olmas1 nedeniyle, bir ta- Hermeneutik Denemeleri):
romalttiim 733
Dnunii, lelsefede, ~ok biiyuk ol~de, Her tiir anla1n1n son ve en yiiksek kay-
rasyonellik oncesi i~ret ya da simgeler- naglnln insan varhg1, ozne oldugunu
de i~erilen anlam1 yorumlamaktan olu- savunan varolu~c;ulann tam tersine,
~an hermeneutik yontemi ozgun bir bi- RjcCEur, yine, anlam1n her zaman kiiltu-
9mde geli~tirm~ olmaktan alan RicCEttr, rel, toplumsal ve dilsel simgeler araclll-
rakip teorilerden uyumlu, saglam ve yet- glyla aktar1ld1g1n1 iddia etmi~tir. Fakat
kin bir sentez yaratan bir dii~uniir olarak o, bu noktada, yap1salalardan da aynla-
tanuur. rak, diinya, ben ve tarih gibi fenomeno-
Buna gore, henneneutikten ba~ka, Karl lojik dii~unlerin onemi uzerinde 1srarh
olmu~tur.
+Jaspers ve Gabriel tMarcel'in varolu~
~ulu~ ve Edmund tHusserl'in fenomep
Rodoslu Andronikos. M. 0. 1. yuzydda
ya~am1~ ve t Aristoteles'in eserlerini tas-
nolojisiyle de uzun ytllar me~gul olan
nif edip, yorumlam1~ olan Peripatetik
Paul RicCEur, 'sembol dii~unceyi dogu-
du~iiniir. Andronikos, aynca tiimeller
rur' derken, henneneutigin ilk ve temel
konusunda nominalist bir bak1~ a~1s1
onciilunu iyi bir bic;imde if a de etmi~, ef-
benintsemi~ ve insanmerkezci bir teleo-
sane, din, sanat ve ideolojinin sembolleri-
lojiye kar~1 ~1km1~hr.
nin felsefi yorum yoluyla ac;tga ~lkanla romantizm [ing. romantisnt; Fr. ra.nantis-
bilecek mesajlar ta~ldlglnl one surmu~ me; AI. romantisnutS). Avrupa'1un 1790-
ve aolaylslyla da, henneneutigi, dolayh 1850 ylllan aras1ndaki entellektuel ya-
anlam1 yorumlama, goriinu~teki anlam- ~am1n1n kimi temel yonlerini tanlmla-
larm gerisindeki gizli anlamlan gozler mak i~in kullarulan terim.
online senne yontemi olarak tanlmla- 19. yuzy1hn ilk yansmda, biraz da Ay-
Inl~tlr. dlnlarunaya bir tepki olarak geli~en
tFenomenolojiyi varolu~~u bir dogrul- akam ya d a hareket olarak romantizm,
tuda geli~tiren tSartre ve tMerleau- farl<J1 iilkelerde farkb gorunumler al-
Ponty'n.in tersine, RicCEur fenomenolojiyi ml~ttr. 6rnegin, tngiltere'de tamamen
hermeneutigin aynlmaz bir par~as1 estetik bir fenomen, bir sanat hareketi
haline getinni~tir. Ba~ka bir deyi~le, olarak ortaya ~1kan romantizm Fran-
Husserl'in eidetik yonteminden etkile- sa'da, tRousseau'nun etkisiyle, toplum-
nen RicCEur, ti.iln empirik bilgiyi veya sal uzla~1ma kar~1 bir protesto olarak
deneysel hipotezleri bir kenara ahp, or- geli~mi~, hareketin.estetik boyutu daha
negin irade ya da istemenin kavramsal sonra ortaya ~~knu~hr. Buna gore, sa-
yap1s1 uzerinde odakla~an dikkatli bir natta romantizm dogaya yonelik temelli
kavram analizi yontemi geli~tinni~tir. 0 bir ilgi yle belirlenen, dogal fenomenleri
tum ya~anu boyunca, ontolojinin nihai dogrudan ve arac1s1z bir bi~imde kavra-
ve en yuksek sorusu olan Varhg1n anla- mayl temele alan alwn ya da tavn ifade
ml sorusu uzerinde durmu~tur. Duz eder. Sanatta klAsisizme kar~1 ~n ro-
degil de, kesikli bir ontolojinin ka~1n1l mantizm bu nedenle, tiim formlan, ku-
mazhg1 konusunda 1srarh olan RicCEur, rallan ve uzla~unlan yapay olu~umlar
tHegel ve tHeidegger'in kestirme yolu ve dog a run ger~ek anlam1n1 ve if adesini
yerine, hakikate kly1lardan ve dolayh kavramadaki engeller olarak goriir, i~
olarak yonelmeyi, simgelerin, imgelerin, tenligin, kendiligindenlik ve tutkunun
onemini vurgular. Sanahn, idealle~tir
oyki.i ve ideolojilerin araoh~yla gitmeyi
me ya da genelleme olmadan, tikel ve
onermi~tir. RicCEur'iin hermeneutik
so1nut olana yonelmesi ve dogarun
donii~ ad1n1 verdigi, anlam1 bu ~ekilde
uyand1rd1g1 duygulan gozlemesi ve ak-
dolayh olarak sorgulama tarz1, insan an- tarmas& gerektigini belirtir.
layi~lnln sonlu dogas1ndan kaynakla-
Almanya'da ise, onceleri bir sanat hare-
nan ka~mllmaz bir durumdur. keti olarak ortaya ~1kan romantizm, k1sa
734 Rorty, Richard
bir siire i<;inde bir diinya gorii~ii ya da di~er yarabklanndan farkh olarak bir
felsefe hareketine donii~mii~tiir. Bir akla sahip oldu~u i<;in biricik oldu~unu
felsefe hareketi olarak romantizmin do- soyledi~i insan soz konusu oldu~unda,
~u~unda, 1BOO'Iii yillarda ortaya <;1kan Romantizm, akh kii<;iimsedi~i i<;in, insa-
end(istrile~me ve kentle~menin, ve do- m do~arun bir par<;as1 olarak de~erlen
lay1s1yla ya~anan h1zh ve radikal de~i dirmi~tir.
~imin etkisi biiytik olmu~tur. i~te bu Romantizm, siyaset felsefesinde ise, ev-
<;er<;eve i<;inde, Romantik felsefenin geri- renselcili~in yerine milliyet<;ili~i one <;t-
sinde, statik bir varhk ya da dtinya gO- karm1~tlr. Onda, ozgiir ve e~it bireyler-
r(i~(inden <;ok, yarat1c1 bir siirece i~aret den meydana gelen toplum idealinin
eden varhk anlay1~1 yer ahr. yerini, her insarun konumunu bildi~i,
Yine Romantik felsefenin do~u~unda, geleneksel kokleri olan organik bir ce-
t Aydmlamna projesinin fiilen <;okii~(i, maat ideali ahr.
Aydmlanrnanm toplum, ahlak ve siyaset Rorty, Richard. 1931 do~umlu <;a~da~
teorisinin yetersizli~inin farkma vanlma- Amerikan filozofu. Temel eserleri: The
51 biiyiik bir etki yapm1~tlr. Bu nedenle, Linguistic Turn: Recent Essays in Meta-
Romantik filozoflar, Aydmlanmamn kab pltilosophy [Dilsel Donii~: Metafelsefede
ve kuru tbilimdli~i yerine estetik<;i bir Yeni Denemeler ], Philosophy and the Mir-
tav1r benimsemi~lerdir. Ba~ka bir deyi~ ror of Nature [Felsefe ve Do~arun Aynas1L
le, yarat1c1 siiredn, yapma ve analitik Contingency, Irony and Solidarity [Olum-
olan ak1l tarafmdan de~il de, duygular salhk, lroni ve Dayaru~ma], Essays on He-
ve sezgi yoluyla anla~ilabilece~ini savu- idegger and Otl!ers [Heidegger ve Di~erle
nan romantik felsefe, diizenli, rasyonel ri Uzerine Denemeler).
ve ol<;iilii olana kar~1 <;ikarken, do~ru Temelde metafelsefeyle ilgilenen Rorty,
dan ve araastz duyumlarla, yogun duy- biiyiik Ol<;iide Quine'm dii~iincelerl iize-
gulann onemini vurgulam1~1ard1r. rinde yo~unla~mt~ ve buradan hareket-
Buna gore, romantik felsefe, yanh~ ve le, daha <;ok tanalitik felsefeyi konu alan
ikinci dereceden bir gii<; olarak gordii~ii geni~ kapsamh bir ele~tiri geli~tinni~
akla ~iddetle kar~1 <;1kar, akhn yapb~1 tir. Ona gore, felsefe, <;~itli okullann et-
tiim ay1runlann yapay olup, ger<;ekli~i k.isiyle, 20. yiizyilda temelde savunma
par<;alad1~uu ve anla~ilmaz hAle getir- ama<;h bir felsefeye donii~tiiriilmii~tiir.
di~ini savunur. Ba~ka bir deyi~le, ro- Rorty, ingiltere ve Amerika'daki filo-
mantizmde rasyonel analiz ya da deney- zoflann anlam problemi iizerinde yo-
sel ara~tmnamn yerini sezgiye ve ~unla~an dilci filozoflar olmasma neden
duyguya beslenen giiven, bilimin yerini olan ~eyin, kita Avrupa'smdaki filozof-
do~a felsefesi ahr. Romantikler Aydm- lardan <;o~unu fenomenolojist yapan
lanma <;a~tnm kuru ak.tlcrh~ma ~iddet ~eyle ayru oldu~unu one siirmii~tiir:
le kar~1 <;1kip, do~amn gizlerine, bilim Geleneksel filozoflarm, neyin, gorii~leri
adamuun matematiko-fiziksel yontem- ni do~rulayan ya da yanh~layan deliller
leriyle de~il de, yarat1c1 co~um yoluyla olarak saytlaca~1ru a<;1k kdrnadaki ba~a
niifuz edilebilece~ini savunmu~ ve son- nstzhklanrun sonucu olan umutsuzluk
suzlu~a eri~menin yollan olarak, a~ki, duygusu.
do~aya tapmay1, dini tecriibeyi ve artis- Ba~ka bir deyi~le, bilginin ger<;ekli~in
tik yara11c1 faaliyeti gostermi~lerdir. zihinsel ya da dilsel temsiliyle ilgili bir
Aydmlanmamn benler ve ~eyler olarak konu oldu~unu savunan gorii~ii ~id
ikiye boldii~ii evrenin biiyiikliigii ve s1- detle el~tiren Rorty, temsilin ve tasa-
rurs1zh~mdan etkilenen romantik dii~ii runcilt~ln sonunun tepistemoloji mer-
niirler, evreni canh, siirekli ve dinamik kezli felsefenin sonu anlamma geldi~ni
bir biitiin olarak de~erlendinni~lerdir. sayler. Bu durumun, yeni bir evrenin
Yine, Aydmlanmarun, do~arun tiim ba~lang:tc1 oldu~unu, soz konusu ba~-
Rousseau, Jean Jacques 735
lang•~ ve geli~menin saghklt oldbiln1esi liklerinin bagtmstz bir varolu~a sahip ol·
it;in, Bah felsefesine Platon ve Aristote- madtklannt iddia ederken, kendinden
les•ten beri damgas1n1 vuran 'izleyici kaim bir varolu~a sahip olan ~eylerin
bilgi goru~u'nden tumuyle vazget;ilmesi yalruzca tozler olduklannt belirtmi~tir.
gerektigini one suren Rorty, yeni bir ba~ Kutsal iit;lemenin unsurlann1 tek bir
langtct, yeniba~tan du~unme tarz1n1 Tann ba~hg1 alhnda birle~tirme ~abas1
tDewey, tSartre, tHeidegger ve Wit- veren Roscelinus, unlu t Abelardus'un
genstein'da bulmu~tur. Ba~ka bir de- hocahgtnt yap1n1~tlr.
yi~le, o, 'geleneksel felsefe'nin tarihten Ross, William David. 1877-1971 ytllan
ka~ma yonunde bo~ ve utnutsuz bir t;a- aras1nda ya~a1n1~ olan ingiliz ahl§k filo-
hadan ba~ka bir ~ey olmadtg1n1, filo- zofu. Tetnel eserleri: Kant's Ethical The-
zoflann tDescartes'tn zihni ke~fettigi ory [Kant'1n Ahlak Teorisj], Tlze Riglzt artd
andan itibaren, bilgi, ahlak, dil ya da top- tlte Good [Dogru ve iyi) ve Tlte Fomtdati-
lutn iQ.n ebedi ve degi~l nez te1neller sag. ons of Ethics [Etigin Tetnelleri].
Iamay• i.imit ettiklerini, fakat onlann Bir Aristoteles alilni ve yorumcusu o'an
olumsal onyargalan ebedil~tinnekten Ross, oncelikle ilk~ag felsefesinjn bu .
ba~ka hi~bir ~ey yapamad1klann1 iddia buyuk du~unurunun Yunanca eserleri-
ebni~ ve zaman1n yeni bir felsefe it;in nin terctimesi ve yorumuyla iin kazan-
uygun oldugunu soylemi~tjr . lnl~hr. Bu ~ah~malanndan dolayt Sir
Felsefenin, belli bir konu ya da profes- unvan1na Iaytk gori.ilen filozof, ahlak
yonel bir ara~tlrma alan1 degil de, kar· alan1nda ise daha ziyade tKant•tn odev
~thk konu~madaki bir ses oldugunu ahlak1ntn izinde olmu~tur. 0, bu bag-
one suren Rorty'nin, varolan kurum ve lamda, tBentham ve tMill'in klisik ya-
gelenekleri temellendirmeyi degil de, rarcthgtnl ve hatta Moore'un ideal fay-
okuyuculanna ya da bir butun olarak daclhgtnt ~iddetle el~tirmi~, ahlaken
topluma yardtm etmeyi, okuyuculannt 'dogru' ve 'iyi' kavramlanntn tantmla-
eskilni~ terminoloji ve tavtrlardan kur- namaz oldugunu iddia etmi~tir.
tarmayt amat;layan Dewey, Heidegger Ba~ka bir deyi~le, bir tur deontolojik
ve tWitgenstein'da buldugu bu felsefe sezgiciligin savunuculugunu yapmt~
turu, onun 1982 y1hnda yay1nlad1g1 The olan Ross, olgun ve egitimli ki~ilerin
Consequences of Pragmatism [Pragmatiz .. nesnel ozellikJeri, ahllli odev ve kuraJla..
min Sonut;lan] adh eserinde ortaya n sezgisel olarak bildiklerini one siir·
koydugu, 1slah edici, ahlaki bak1mdan mu~tur. Ona gore, biz nesnel ahl§ld ozel-
takviye edici bir felsefedir. Temelcili- likleri tikel durwnlarda tarur ve daha
gin, tasanmc1hg1n ytk1lmas1ndan, rea- sonra sezgisel bir tumevanmla onlan da
listlerle anti-realistler arastndaki kavga- it;eren genel ilkelere ula~tnz. Sezgi yo-
nln son bulmastndan sonra, felsefe bir luyla bilinen odevleri kendi it;lerinde Sl-
yandan bililn, diger yandan da edebi- ntflayan Ross, birtakun temel, her ko~ul
yatla i~birligi it;inde geli~melidir. alhnda yerine getirihnesi ge1·eken, buyuk
Roscelinus. 1050-1120 ylllan aras1nda bir agtrhga sahip odevlere ilk elden
ya~amt~ Ortat;ag filozofu. odevler aduu vermi~tir. Ona gore, kendi
Roscelinus tumeller konusunda benjm- it;inde ve kendi ba~1na iyi olan dort ~ey
sedigi a~lll bir tnominalizmle un kazan- vard1r: Ki~inin, erdeme e~deger oldugu
mt~hr. Gert;ekten varolanlarm sadece bi- soylenen, odevini yapma arzusu, bilgi,
reyler oldugWlu one siiren Roscelinus, haz ve mutlulugun hakt;a dagthmt.
bir tumelin dilden ve zihinden bagunstz Rousseau, Jean-Jacques. 1712-1778 ytllan
bir varolu~a sahip oldugunu one suren arastnda ya~am1~, ve insan dogastna
goru~lert! ~iddetle kar~1 t;!karken, tii- ili~kin t;oziimlemesiyle, insarun ozii iti-
mellerin sadece agtzdan 9kan sesler ol- bariyle iyi olduguna ili~kin gorii~u ve
duklaruu soylelni~tir. 0, ~eylerinin nite- toplumsal sozle~me ogretisiyle un ka-
736 Royce, Josiah
zarum~ olan iinlii Frans1z dii~iimir. Doga hlllinde, birey ozgiir ve bagunsiZ-
Temel eserleri: Discour-s sur les Sciences et dtr. Rousseau'ya gorvoga insam iyi _
les Arts [Bilimler ve Sanatlar Dzerine Ko- bir varhk olar~k, _ozgiir ve mntlu yarat-
nu~ma]. Discours sur /'Origin et les Fan- ~1Jr, _Bi~!!yler olarak hepimiz ozgiir ve
dements de l'Inl!galite [lnsanlar arasmdaki iyi oldugumuz i~in, o, to lumu aratan
E~itsizligin Temeli ve Kokenleri]. Emile toplumsal bir sO:zle e e tara£ o a · i-
ou de /'Education [Emile ya da Egitime grmizJ lirtir. Sir insan bir toplum i~ine
Dair]. Du Contra! Social [Toplum Sozle~ gird'igi--zilman,-bir donii~ilme ugrar;
mesi] ve Conftssiones [ltiraflar). beni, doga durumunda oldugu gibi, ba-
tKant ye romantik fi!azoflan 'iQ)c derin- g,ms•zhkla degil de, payla~mayla belir-
de.f"etkilemia alan Rm•ssea••, Aydmlap- lenen bir yurtta~ olup ~1kar. Rousse-
tna hareketine, tmodernlik dii~iin<:esiJle au'nun biitiin felsefesi, Jwndan sonra
yonelttigi sert el~lirij<le~:Riftlr· Birey- biJeycilikle ortakl%aC!hk. atomik ve 1<1:
sel Insan__y_arhg-ma ;;;;;;wrm:t:ttiYiug:.•-- ~isel ~_nle top)umsal ben arasJ'l.l!aki ge-
n.a_-heijeyden ~k defier '>'em!4 alaR RQ: rilirni.hafiAetmeye, iki&i arasmEia bi• hag'
usseau, insaiJ!D. kiiltjjrel farkhhk!ardan, ve denge kurmaya ~ah~1r.
saraym yapayhklanndan, tutkunun iie
Ozel ~~l.ki~etin insanl~~ :n bii~
rekabetin yo! a~hg1 olumsuz etk Jerden, d~~alu oiJ·t'•nu, to ;; al xap-
ozel miilk yetin yarattlj!;I ~itsizlikten
dllild!tllarak, nasu yeni ba§tan yaratifa-
cagml-ilra~l!rmJ~tlr. .
~·1~~:=:::t:~· :::~~a;_~~
savunan Rousseau. uygarbktan vazge~
Rousseau'nun felsefesi de, modem felse-
men.in, yen.i~ do~a hAline donmen.in
fen.in tav.nna uygun plarak.. ben kavrarru.
olanaks~!_l~m• bildip idn. bu dunurr-
,... c;evresi"i:Je dtiner: tDescartes'm O:znel,
dan bir ~ yolu olarak e~timi ve bu
tozsel beriinden sonra, O,.I)Jm beni, ah!Aka
arada toplumun birtaktm ilkelerle yeni
dayana!s alan. kendisine d!i§iince ya da
ba~tan diizenlenmesini one siirmii~tilr.
mannkla de~il de du~yla ula§dan. ve
ki~isel 'bir iyilik d~yu;;;;yk temellendiri- Ona gore, oyle bir toplumsal sistem kur-
mak gerekir ki, insan toplnmsa) ya§a!!l-
len bir.. bendjr. Jla~ka bir deyi~le, onuri
beni, rasyona!iSUerin ve empiristlerin d,!l_d!J1 _do~al ya~ama halinde oldu~u
kad~__tizgUI.. kalabilsjn. Ve bu arada,
ifade ettigi gibi, forme! boyutlan alan,
i bakl~la bilinen ve kendisini bil · le herkesin oz .. rlugu de kurulmu~ alan
go ren 1r e devlet hrafmd .. e altma alma-
mantiklerde soz"=k-=o"'n"'u""su...: alan ev- bilsin,_. OJ~Seau'ya ggre"- iiyelerin_den
rensel bir ki~ilik an!a.Tunda bendir( bu her birinin caruru, mahru, ortak bir kuv-
ben, yani Rousseau'nun insaru, yarahq vetle koruyan oyle bir topluluk bi imi
ve kendisini diinyaya ve gelecege f•rla- bulm usa
tan bir bendir. birey~he.Ji<j~sle birle~ti · disi-
Rousseau'nun beni, ozii itibariyle ahllli ne itaat etsin ve em de eskisi kadar
bir varhkbr. 0 benin iyi oldugunu, insa- ozgiiililsrri, _
nm temelde iyi ve ah!akh bir varhk ol- Royce, Josiah. 1855-1910 yLilan arasmda
dugunu savunmu~. ben i~in, aklldan ya~am1~ alan Amerikah dii~iiniir. Prag-
~k. duygulann onem ta~1d1gtru, ah!ak matik idealizrni ve sadakat ahiAklyla iin
soz konusu oldugunda, akll ve duygula- kazaruru~ alan Royce'un temel eserleri,
nn bir arada gidebilecegini belirtmiitir. Tile World and the Individual [Diinya ve
Rousseau'nun soz konusu ben gorii~ii. Birey], The Religious Aspects of Philosophy
yalmzca ah!Ak! n de'til~ fa kat si-raset ve [Felsefen n Dinf Ve~heleriL The Sources of
toplu~al yas!!!! iri!!-de hir temPI ol~~: Religious Insight [Dini Kavray•~m Kay-
turuf.'O, ben.in bireysel, hatta biricik ol- naklan) ve The Phil()S(Jphy of LDyalty [Sa-
dugunl:' sayler. dakat Ahlak1]'dir.
-ruh 737
rik bir yaptdadu· ve bize ilk ilkelerin bil~ dan bireyseJ olarak yarat!ldlglnl soyle-
gisini saglar. Burada soz konusu olan mi~lerdir. Ba~lang1-;ta daha zi yade Pia-
~ey, felsefi bir bilgeliktir. toncu bir bakt~ at;ISl benimseyen ve be-
b) R uhun rasyonel pan;asuun ikinc:i denin ruhun kendisine eklendigi bir toz
o~esi, gundelik ya~arrun aynlmaz bir oldugunu soyleyen Hristiyan du~unur
par<;as1 olan di.inyevi i~lerle ugra~an, ler, Skolastik donemde, Aristotelest;i
bedensel istek ve arzulan yonlendiren, ruh goru~une yonelip, ruhun hayati ve
tumuyle rasyonel olmayan par~ad1r. zihinsel i~levlerin biricik kaynag1 ola-
Ruhun rasyonel taraf1run yuzii dtinyaya rak, bedenin tozsel fonnu oldugunu
donuk olan bu par~as1, bize eylemleri- iddia etmi~Jerdir. Ruh basittir, ama bir-
mizde yol gosterir ve pratik bir bilgelik taklm yeti ya da i~levlerden yoksun de-
saglar. Aristoteles'e gore, ruhun soz ko- ~ildir. Basit ve tinsel bir toz olarak ruh,
nusu rasyonel par~as1 olmadan, ahlaktan ol umsuzd ur.
ve ahlak imkArundan hit;bir ~ekilde soz islam dtinyas1nda ise, ruh insarun canh
edilemez. ve bilint;li varhk olarak tanunlanmasuu
Ruhun ikinci temel part;ast olan akdd1- saglayan unsur diye get;er. Buna gore,
~~ part;a, i~tiha, istek ve arzulardan islam du~unurlerinin nefs sozcuguyle
meydana gelir. Aristoteles'e gore, ruhun adlandird1klan ruh, bedenden ayn ve
bu akddt~l pan;asinln, rasyonel part;a- bagunslZ bir oze sahip olan, bu nedenle
nm yol gostericiligine ihtiyat; duydugu varhgm1 beden olmadan da surduren,
ger-;egi, bu aklld1~1 par-;an1n faaliyeti, salt tinsel bir tozdur. ~d bir sure i~
i~leyi~ mekanizmas1 dikkate ahnd1g1 bedende bulunan bu oz, bedenin olu-
zaman, at;lk hale gelir. Ruhun aklld1~1 mundt:n sonra da varhgllU surdurecek-
part;asl, ben in d1~1ndaki ~ey ler ve ki~i tir.
ler taraf1ndan etkilenir. Soz konusu ruh g~ [Os. tendsuh; ing. metenrpsychose;
part;a bu dt~sal etmenler kar~lSinda, Fr. metempsychose; Al. seelenwanderung].
a~k ya da nefretle, ~ehevi tutkular ya da lnsan ruhunun oliimsuz oldugunu, do-
sinirle tepki gosterir. Buna gore, ~ehevi layislyla beden olunce ba~ka bir varhga
arzular, ki~inin ki~ilere istekle yonelme- get;tigini; bireysel ruhun bir dizi bedene
sine ve baglanmasma, sinirliligi ise k.i~i can verecegini savunan ogreti. Bireysel
ve nesnelerden uzakla~mas1na neden ruhun mutlak bir oluinsuzluge eri~mez
olur. den, ebediyete yukselmezden onre, tam
Butiin bu arzu ve duygular, a~k ve olarak aruuncaya kadar, bir dizi ruh go-
nefret, bir olt;ii ya da yol gostericiden t;iine tabi oldugunu, ba~ka bedenlerde
yoksun olduklannda, ki~iyi butunuyle yeniden ortaya t;Ikhguu dile getiren
ba~tan t;Ikartrlar; on u insanl1g1ndan goru~.
uzakla~hrarak, ozune yabancll,a~hrlrlar. Insan varhginln, biri ruh, digeri beden
Onlar kendi it;lerinde o!t;uden yoksun olmak uzere, iki farkh bile~enden mey-
olup, bir 5e9"e ilkesine sahip de~dir dana geldigini; bunJardan ruhun temel
ler. t~te, ahlak, ruhun rasyonel part;asf· bile~en olup, insarun gert;ek ozunu mey-
n1n, arzu, istek ve i~tihayla belirlenen bu dana getirdigini; bundan dolay1, bede-
aklldl~l part;as1n1 kontrol alhna almas1 nin yok olup gittigi yerde, asll gert;eklik
ve on a yol gostennesinin bir sonucu ola- olan ruhun olumsuz olup, bedenden ba-
rak kar~un1za t;tkar. Buna gore, ahlaki gunslZ bir varhga sahip bulundugunu
erdemler, ruhun akdh part;asuun soz ko- dile getiren ruh got;u anJay1~1na gore, in-
nusu istek ve arzular uzerindeki kontro- sarun mutlulu8unun temelde ruhta
litnden ba~ka hit;bir ~ey degildir. aranmasi gerekir. Bununla birlikte, be-
Hristiyan Ortat;ag felsefesinde ise, denle olan ili~kisi ruhun asll ozunu
hemen rum Baba ya da 61ozoflar, ruhun bozup kirletir. Ruh_ bedenle olan ili~kisi
tinsel bir toz oldugunu ve Tann taraf1n- ne, bu dunyada yapbg1 iyilik ya da ko-
740 Russell, Bertrand
tiilUklere bagb olarak, mutlak oliimsiiz- bunu savunur. Buna gore, 'Ahmet uzun-
liige eri~inceye, tannsal alana yukselin~ dur' onermesi birinci turd en, 'Ahmet
ceye kadar bir dogu~ ~ark1 i~inde olur Mehmefin solundad1r' onermesi ise
ve insanm oliimiinden sonra, deger ba- ikinci turden atomik onermeye bir or-
kmundan kendisinden daha yuksek ya nektir. Russell buna ck olarak, ato1nik
da a~ag1 varhklann bedenlerine go~er. bir onermedeki terimlerin anlam1run,
Russell, Bertrand. 1872-1970 ylllan ara- her zaman bu terimlerin delalet ettigi,
Slnda ya~am1~ olan iinlii 1ngiliz filozo- gosterdigi ogelerden meydanil geldigini
fu. Temel eserleri: The Problenrs of Philo- sayler. Bu ~er~eve i~inde, 'A}unet'in an-
sophy [Felsefe Meseleleri], Our l<nCTWledge laml, Ahmet ki~isidir, 'uzunlun anlam1
of the External World (D1~ Diinya Dzeri- uzun olma ozelligi ve nihayet, -in so-
I
ne Bilgimiz), Mysticism and Logic [Gizem.. lunda'nln anlam1 ise, solunda olma ba-
cilik ve Manbk), Analysis of Mind [Zihnin glnhsldlr.
Analizi], Analysis cf ,.\~tatter [Maddenin Russell soz konusu manhk ogretisiyle,
Analizi], An InquiMJ into Meaning and belli bir metafiziksel gorii~e ula~m1~hr.
Truth [Anlam ve Dogruluk 0 zerine Bir Ba~ka bir deyi~le, onun mant1k ogreti-
Soru~tunna), Human Knowledge: Its Scope siyle metafizigi a~asmda ~ok yakm bir
and Limits [1nsan Bilgisinin Kapsam1 ve ili~ki vard1r. Ona gore, biz soz konusu
S1rurlan] Marriage and Morale [Ahlak ve mate1natiksel manbktan, felsefi analiz-
Mutluluk), Religion and Science [Din ve den yararlanarak, dunyay1 meydana ge-
BHim) ve A. N. Whitehead'le birlikte ka- tiren bile~enler hakk1nda saglam bir
leme ald1g1 Principia Mathematica [Mate- fikir sahibi olabiliriz. Russell'e gore,
mali~ 11keleri]. diin ya iki tiirden bile~enden meydana
Mant1k ve matematik alarunda ~1g1r gelir; Basit ogeler ve olgular. Basit oge-
a~ICI ~ah~malar ger~ekle~tiren Bertrand ler~ atomik onermelerin bilefenlerinin,
Russell, matematiksel manbk alanmda- gosterdikleri varhklard1r; ozel isimler,
ki ~ah~malann1 daha sonra felsefe ala- yiiklemler, bag1nb terimleriyle adlandl-
n1na yans1tm1~ ve bu ~er~eve i~inde nlan ~eylerdir. Olgulann nihat bile~en
tmanhksal atolnculuk ogretisini geli~ leri ve onlardan ~ok daha temel olan bu
tinni~tir. Buna gore, Russell sisteminin basil oglerin ba~ka hi~bir ~eyde soz ko-
en basit tiimcelerine atomik onermeler nusu olmayan bir ger~eklikleri vard1r.
ad1n1 vermi~ ve bu onenneleri, daha Olgular ise, baz1 onenneleri dogru, bazl-
kompleks tiimcelere kar~d1k gelen mo- lantu yanh~ kllan yapdard1r. · Cmegin,
lekuler onermelerden ay1rm1~hr. 0, Ahmefin a~ olmas1 olgusu, 'Ahmet
molekiiler onermelerin birbirlerine ve, a~t1r' onerm~sini dogrularken, 'Ahmet
veya, ise, ancak ve ancak gibi mantlksal toktur' onennesinj yanh~lar. Bu neden-
eklemlerle baglanan atomik onenneler- le, diinya, Russell'e gore, yalnlZca basil
den meydana geldigini S.Oylemi~tir. ogelerden degil, faka t olgulardan da
Ona gore, bu tur bir manhksal ogreti, meydana gelir. ~u h:llde, diinyayt tasvir
felsefi analizin konu ald1g1 bir~ok prob- e~ek istersek, yalruzca ondaki bireyleri
lemi basitle§lirmek balwnmdan biiyiik saymak yetmez, aynca onun tlim olgu-
bir deger ta~1r. Russell atomik onenne- lannl betimlemek gerekir.
lerin her zaman belli bir mantlksal yapl- Basil ogeler, bireyler, kendi ba~ma
ya sahip olduklanru, atomik onermenin ahnd1klannda, tasvir edilemez, fakat
basit olup ba~ka bir onenneden meyda- yalruzca adland1nlabilirler. Buna gore,
na gehnedigini, bu onermenin oznesi Ahmet, niteliklerinden ve de baglnhla-
konumunda ozel bir ismin bulunmasl rmdan ayn olarak, yalruzca adlandlnla-
gerektigini, onun aynca bir yiikleme ya bilir. Onu betimlemek, onunla ilgili bir
da belli bir bag1nhrun yerini tutan bir te- olguyu ifade etmektir. Bu olgulan dile
rime sahip olmak durumunda bulundu- getiren atomik onermeler toplam1, diin-
Ryle, Gilbert 741
yaya ili~kin tam ve eksiksiz bir betimle- duyu verilerini alg•layan ki~inin beyni-
me meydana getirir. Russell, bu ogretiyi ne verle~tirmi~ ve Zi/min Analizi adh
ger~ekligin tek bir tozden, zihinsel yap•- eserinde, Amerikan pragmatisti William
SI olan bir Mutlaktan meydana geldigini james'm notr monizmine veya Ernest
savunan McTaggart, Bosanquet ve Brad- Mach'm notr pozitivizmine benzer olan
ley gibi, ingiliz idealist ve birci filozofla- bir teorinin savunuculugunu yapmaya
nna kar~1 ~·k•~•mn bir ifadesi olarak ba~lam1~hr.
geli~tirmi~tir. Ahlak felsefesi alarunda, ahlaki oner-
0, matematiksel mantl~run, diinyarun melerin nesnel bir ge~erliligi olmad1guu
~eyler, bireyler, basil ogeler ~oklugun savunan Russell, ahlak alanmdaki temel
dan meydana geldigi inane• i~in sag- problemierin, ahlaki degil de, psikolojik
lam bir destek oldugunu dii~iinmii~tiir. ve toplumsal problemler, yani insanla-
Diinya tek bir tozden olu~maz, fakat ~k nn ne isteyip, ona nasd ula~•labilecekle
say1da ayn ve tikel ~eyden meydana ri konusuyla ilgili problemler oldugunu
gelir. Dstelik, bu basit ogeler, idealistlerin savunmu~tur. Hobbes, Bacon, Locke,
dii~iindugu gibi, tinsel bir yap1da degil- Berkeley, Hume ve Mill'in olu~turdugu
dir. Bunlar basil olduklan ve yalmzca va- ingiliz empirist gelenegi i~inde yer alan
rolduklan i.,:in, kendilerinde hi~bir niteli- Russell, siyasetle egitim felsefesi alanm-
ge sahip degildirler. Onlar, olgular ac:h da, mutlak bir ozgiirliik~iilugun keskin
verilen kompleks yap1lar i9nde ortaya ve y•lmaz bir savunucusu olmu~tur.
<;~kar ve bunlardan bazuar1 fiziki, bazdan
Russell paradoksu [tng. paradox of Rus-
da tinsel bir nitelik ta~lf. sell; Fr. parado:re de Russell]. Kiime kura-
Bilgi terosi bakmundan empirizmi ~
mmda ortaya ~lkan ve Russell tarafm-
nimseyen Russell, betimleme yoluyla
dan bulunmu~ olan paradoks.
bilgi ve tam~•kllk yolu yla bilgi olmak
Buna gore, bazt kiimeler, suuflar kendi
iizere, iki ayn bilgi tiiriinden stlz etmi~
kendilerinin iiyeleri olup, bazllan de-
ve bunlann deneysel bilgimizin temeli-
ni meydana getirdigini savwunu~tur. gildir. Crnegin, kedilerden olu~an bir
Ona gtlre, biz kendi ki~isel duyu- kiime, kiime olup bir kedi olmad1g1
i~in, kendi kendisinin iiyesi degildir;
verilerimizle, imge, dii~iince ve duygula-
ruruzla do~udan bir taru~l1k i~inde bun a kar~m, kedi olma yanlann kiimesi
bulunup, fiziki nesneleri yalruzca betim- kendi kendisinin iiyesidir. Acaba, kendi
leme yoluyla biliriz. Bu gene! ~er~eve kendisinin iiyesi olma yan tiim kiimele-
i.,:inde, fiziki nesneleri duyu-verilerinin rin kiimesi, kendisinin bir iiyesi midir?
nedenleri oldugunu one siiren Russell, Dyesiyse, degil; degilse, iiyesidir.
daha sonra bu gorii~iinii degi~tirmi~, ve Russell taraftndan bulunmu~ olan bu
ozellikle, D1~ Dunya Uzerine Bilgimiz ve paradoks, soz konusu ~eli~ik sonu~,
Gizemcilik ve Manllk adh kitaplarmda, kiime kuramuun geli~iminde ve bizim
fiziki nesnelerin aktiiel ya da miimkiin kurama ili~kin kavray•~•m•zm zengin-
duyu verilerinden hareketle olu~turul le~mesinde biiyiik bir etkisi oldugu i~in,
mu~ manllksal yapunlar oldugunu iddia ~ok onem ta~1r.
etmi~tir. 0, i~te bu temel iizerinde, fizikf Ryle, Gilbert. 1900-1976 yulan arasmda
nesneler le ilgili tiimce ya da onermelerin ya~am1~ olan ~agda~ 1ngiliz filozofu. Oil
duyu-verileriyle ilgili tiimce ve onermele- felsefesi gelenegi i9nde yer almakla bir-
re indirgenebilecegini ve belli bir anda, likte, Aristoteles'ten etkilenip, Husser! ve
her gozlemdnin, ii~ boyutlu ki~isel bir Meinong'la da ilgilenen Ryle'm en onemli
diinyay•, onun ozel mekfuuyla birlikte al- iki kitab1 The Concept of Mind [Zihin kav-
gdad•gm• savunmu~tur. ram•] ve Dilemnas [lkilemier]'dir.
Yakla~1k olarak aym donemde, neden- Ba~langt~ta doga felsefesi, doga bilim- ·
sel bir alg• gorii~ii benimseyen Russell, . lerinin yontemleri ve teknikleri iizerinde
742 Ry1e, Gilbert
s
aykln oldugu gerek-;esiyle yarg1lanm1~
olan eserlerin.in degeri ve onemi, daha
zi yade Apollinaire ve ger-;ekustuculer
taraftndan anla~1lmt~br. Onun zaman
zaman ahlAld, zaman zaman da dini ve
dilsel bir mahi yet arzeden toplumsal kl-
sacrificium intellectus. Latincede 'akh Sltlamalara kar~l bir ozgiir 1ilk talebinin
feda etmek' anlamma gelen deyim. Orta- ifadesi olan eserleri, ayru zamanda Ay-
-;ag felsefesinde veya ak1l-inan-; ili~kisi dlnlanmanan degerlerini degera~anuna
saz konusu oldugunda, kor inan-; ugru- ugrabr, onun dogmalanru tersyiiz eder.
na akh sustunna tavn. imarun buyurdu- Dogay1 yuceltmenin butun su~ ve cu-
guna, dinin emrettigine gozu kapah rumleri me~rula~t:J.rabilecegini, duyum-
inanma hili. culugun du~unceyi duyumlarla besle-
sa-;ma [Os. abes, muhiil; tng. absurd; Fr. ab- me yonunde keskin bir -;a~1 oldugunu
surde; AI. absurd, abgeschmackt). 1 Genel ortaya koyan Sadetm tutkuyu kutsama-
olarak, ak.la a~tk-;a kar~1 olan, gizli ya suun, t Aydmlanma akhrun ahlaki s«>
da ortuk degil de, apa~1k bir -;eli~ki ser- nu-;laruun sadece durust bir takdimi ol-
gileyen, manhk yasalanna ay karl olan, dugu one surulur. Onun eserlerini
sagduyunun apa-;1k dotrulanna ters dolduran fantezilerinin, rasyonel hesap-
du~en fikirler, tezler; kendi i-;inde bir ~ lamarun tiim dizginlerini koyverip, bili-
li~ki i~eren filcirler; mant:J.k bak1m1ndan me bilim oldugu ic;in itaat eden ve ol~
zorunlu olan bir dogruyla -;eli~en yargl- tu kendi vah~i etkinligi olan totaliter bir
lar i~in kullandan stfat. 2 Daha oze) ola- duzenin belirgin bir onceleni~i old ugu
rak da, varolu~ felsefelerinde, ya~anun da soylenir.
anlamsLZhg1, tutars1zhgz ve ama-;s1zhg1 sadizm [lng. sadism; Fr. sadisme; AI. sadis-
i~in kullarulan terim. mus]. Romanlannda sadik diye nitelen
Varolu~-;ulugu karakterize eden bir birtakun cinsel sap1kllklan anlatan Mar-
terim olarak sa-;mahk, tHeidegger'de quis de Sade·ln admdan turetilmi~ olan
boguntu ve olgusalhk, tSartre'da insan ve, ki~inin, dnsel anlamda birlikte oldu-
ya~am1 ve varolu~unun anlamsazhga, gu e~ine ao -;ektinnek suretiyle, haz
Camus'de ise, bize eylemden ba~ka bir elde etme sap1khgm1 ya da ba~kalarma
altematif b1rakmayan durumumuzun ac vennekten, ac ~ektinnekten ya da
tutars1zhg1 olarak ortaya c;Ikar. Varo- ba~kalannm aa ~ektigini gonnekten
lu~~u filozoflardan bazdan, omegin haz duyma sap1khg1JU, k~inin kar~lsm
Camus insan varolu~unun, nihaf bir dakine 1sbrap -;ektirmek suretiyle cinsel
ama-;tan yoksun ve dolaylSIYla da, an- doyuma ula~masa durumunu tarumla-
lamslz oldugu it;in, sa~ma oldugunu sa- yan deyim.
vunur. Sa~ahk, yine tCamus·de dog- Sadizmin, yani ki~inin ba~kas1na ac1
rudan dogruya Tann'n1n yoklugundan yennesinden zevk duyma halinin, ma-
ka ynaklanar. zo~izmle, yani ki~inin kendisine eziyet
Sade, Marquis de. 1740-1814 ydlan ara- edilmesinden zevk almas1 durumuyla
smda ya~ama~ olan Frans1z yazar ve birle~mi~ olmas1na ise sadomazo~izm ad1
dii~iiniir. Sadizmin isim babas1 olan, se- verilmektedir. Ba~ka bir deyi~l~, sado-
fahat du~kunlugu ve cinsel sapkmbklan mazo~izm, ki~inin ba~kas1na aa -;ektir-
744 saf
1ne ve buna bagh olarak da, kendisini c;an~bilen genelinan~lar sistemi; belirli
cezalanduma gibi, hem d1~a ve hem de bir alanda, ozell~me ve uzmanhk once-
i~e yoneli.k iki sapk1n faaliyet ya da hare- sinde ve giindelik ya~amla ili~ki i~inde
ketin birle~imi veya kar~da.kh ili~kisin geli~en ve ilgili her birey tarahndan
den dogar. payla~llan tutarh inan~lar ve yargdar
saf [Os. htilis; ing. pure; Fr. pur; Al. rein, sistemi.
bloss ). Kendisine yabano, dogas1na aykJ- N onnal, olagan rasyonel kavray1~
n hi~bir oge i~ermeyen, kah~WIZ olan; giicti, pratik yetenek ve bilgelik olarak
lekesiz, ki~iz, ve tem.iz olup, i~ine ba~ka sagduyu,, ilk dogrulan ogrenme, apa~Jk
bir ~ey kan~mam1~ olan; tiimiiyle soyut dogrular olarak algdad1g1nuz ahlaki ve
olup, uygulamas1ndan bagtmstz olarak entellektiiel ilkeleri kavrama yetisini,
dii~iiniilen; tecriibi ya da empirik hi.;bir insan toplumunda evrensel yarg1 ve
oge ic;enneyen i-;iri kullarulan Slfat. ortak duygu ~klinde somutla~m1~ ni-
Nitekim tKant'ta saf sezgiler, hi~bir i~e telikler, inan~lar biitiiniinii; insan1n
rigi olmayan a priori zaman ve mekan it;inde dogup biiyiidiigil toplumda, es-
formlanna kar~d1k gelir. Buna gore, saf kidenberi varoldugunu gordiigii teori
akd cisimsel olanla ya da deneyimsel ve pratigi; bir toplumdaki teori ve prati-
bir malzemeyle ili~kisi olmayan, fakat gi belirleyen, diizenleyen inan~lar top-
yahuzca spekiilatif dii~iinen aklldu. lamtnl tantmlar.
Yine, saf metafizik, deneysel bilimlere Sagduyuyu olu~hlran inan~lar arastn-
hi~ ba~vurmadan, yalniZca a priori akd· da, maddi diinyanm, onu algllayaytm
yiiriitmelerden olu~an bir disiplindir. ya da algdamayay1m, varoldugu inanc1;
Saf matetnatik, uygulama!J olmayan ma- benim d1~1mda ba~ka insanlann d a va-
tematiktir. Buna gore, saf deneyim, her rolmakta oldugu inanc1; maddi diinya-
tiir yorum, yargt ve kavramsalla~bnna run ve i~ndeld insanlann uzun zaman-
faaliyetinden once gelen ve yorumla ka- danberi varolmakta oldugu ve gelecekte
rl~mami~ olan bir ~ey olarak, duyum, de varolacag1 inanc1; ba~ka insanlarda
duygu, imge tiiriinden dolayunsiZ zihin bizimkine benzer bedenlerde, bizimkine
hallerinden olu~ur. Ayru ~er~eve i~inde, benzer ruhlann varoldugu inanc1;
Tann i~n saf eylern, edimselli.k niteleme- zaman boyunca siiriip giden bir ki~isel
si kullanlldtg1nda, bu Tann'da gizil ya k.imligimiz oldugu inanc1; ge~i~te ve
da pota~iyel hi~bir ~ey bulunmad1~ ~imdi olup biten ayn1 ~eylerin ve olayla-
anlamtna gelir. Saf s1fat1 ahlaki ve dini rm gelecekte de ayru seyri izleyecegi
anlamda, gilnahtan ve keitillilkle ilgili inanc1; dogada neden-sonu~ ili~kilerirtin
her~eyden annmt~ bul unan1 geisterir. bulundugu inane•; ~eylerin zaman ve
Yine, ontolojik ger~kligi bir biitiin ola- mekan i-;inde varoldugu inane yer ahr.
rak ideal olanla, yani Zihin, Tin, Ruh, Bu baglamda, felsefeyle ugra~mayan
Ki~i y a da Dii~iinceyle Cizde~le~tiren, ortalama insarun, kendisirti ~evreleyen
varolan her~yi soz konusu tinsel ya da d1~ diinyayla ilgili inan~larm1 temellen-
mutlak Varbgm bir goi'Unii~ii olarak dirme ya da haklt klima giri~imi yle be-
goren, Tin, Ruh ya da Ideal varhk alaru lirlenen realist gorii~e, d1~ diinyan1n
d1~mda ger~ek hi~bir ~ey kabul ebneyen upk1 insana goriindiigii gibi oldugunu
varhk anlay1~1 saf idealizm diye bilinir. kabul ebne tavnna sagduyu realizmi ad1
sagdaya [Os. aklz selim, hissi selim; ing. verilir.
rommon sense; Fr. bon sms, sens commun; Ayru baglamda, sagduyunun, 1 d1~
AI. gescheidtheit]. D1~ diinya ile ilgili diinyarun, ozelliklere, niteliklere sahip
olan, ve hemen herkes taraftndan, tarh- olan tozlerden, ornegin katl ya da yu·
~1lmaksxz1n ve sorgusuz siialsiz kabul mu~ak olabilen tah talardan, san ya da
edilen, fakat zaman zaman filozoflann beyaz olabilen metallerden olu~tugunu,
ara~nrmalar1 ya da ula~hg1 sonu~larla 2 insan varhklan.run bu teizleri, masa ya
sahidlik 745
bir organiZina olarak goren ve bu orga- latmak ister. Toplumu endi.istri alan1nda
nizmanln evrimini inceleyen Saint- ~ah~anlann yonetmesi, yoksullan yok-
Simon'a gore, toplumun kokeninde ~Lkar sulluklarJndan kurtaracakhr; ona gore,
ogesi vardlr. 0, bir toplumun insanlan· bililnle, akla uygWl olarak duzenlenecek
n1n birbirlerine geli~iguzel yakJa~mad1· uretim, buti.in ~ah~anlan her baklmdan
g1n1 soyler. insanlar, ancak bir ~1kar du- yukseltecektir. Herkes ~ah~t1g1, gorevi-
nunu ortaya ~1k1nca, bir toplum halinde ni yerine getirdigi ol~ude, uretimden pa-
bir araya gelirler. Toplum, Saint-Simon'a ytna du~eni alacakttr. Oretimi yoneten-
gore, ~lkar ogesinin bir sonucu olarak ler, Saint-Silnon'a gore, halk1 keyiflerine
uzla~mayla kurulur. Bir toplumun kuru- gore degil, fakat Uretil ni geli~tirmenin
labihnesi, ~tkann sonucu olan bir top- gereklerine gore yoneteceklerdir. Bu yo·
lwnsal bag1n var olmas1na ve dolay1s1 y- nelicilerin gorevlerini kotuye kullatuna-
la kollektif bir vkdan1n olu~mas1na lanna, halk.J aldabnalanna, halka odev-
baghdu. lerini anlatacak yeni bir din ile toplumu
Saint-Simon'a gore, insanlar kendilerine ayd1nlatacak bilginler engel olacakhr.
ozgii orijinal varhklar olmanm yanmda, ~u hal de, ekonomik ve si yasr yonet imin
dogada hukiim siiren detenninizme tabi ba~1nda banka, fabrika, maliye uzman-
olan varh.klard1r. Fizik ve kimya alanm- lannln bulurunas1na kar~ll•k~ inan~ ve
daki ag1rllk merkezi yasas1 gibi, toplwn- egitim gibi i~lerin ba~1nda da bilim,
lan .yoneten bir ilerleme yasas1 vard1r. sanat uzmanlan bulunacakbr. Yeni din,
Sosyoloji biliminin gorevi, bu yasarun karde~lik ve sevgiye dayanan bir inan~
varllguu gosterip, insanlara bu yasaya olmah ve her turlii hurafeden armdud-
itaat ebneyi ogrebnektir. Zira, Saint- mahdu. Ba~ka bir deyi~le, 1nodern top-
Simon'a gore, bu yasay1 insanlar koy- lumun yon ve diizeninin, iiretici olma-
mu~ degildir. Biz, bu ilerleme yasasJnl, yan biirokratlar taraf1ndan de~il de,
siyasi, ahlaki, ekonomik, v.b.g., olaylar bilim adamlan ve sanayidler taranndan
i9nde goruriiz. Sosyolojinin tarihsel yon· belirlendigini one siiren Saint-Simon'a
tenu benimseyen bir gozlem bilimi olma- gore, modem toplumdaki kriz de, pozi-
sanm nedeni budur. 0, bu ilerleme yasa- tivizme dayanan yeni bir din ile ~oziile·
suu diizenli bir yontemle a-;tklayarak, bilir.
Avrupa Uygarhg1nm toplumsal ve 0, bilim konusunda, liim bilim1erin
siyasi evriminin genel yasalanru elde et- ~ilndiye dek bilimsel olmayan yontem
n;teye ~ah~mJ~hr. ve adamlarla i~e ba~lam1~ oldugunu
lnsanm top Iumsal tarihinin kendilerine soyler. Bundan ba~ka, her bilim birta-
ayn dii~iince tarzlanrun kar~1hk geldigi kJm dini tasanmlar, metafizikle ilgili sa-
ii~ ayr1 a~amadan, yani saras1yla ~oktan nllarla yiikliidiir. Ba~lang1~ta, teolojik
nc•hk/ kolelik, tei zm I feodalizm ve pozi- bit' temeli olan ve metafizik kavramlarla
ti vizm/ endiistriyalizm evrelerinden ge~ geli~tirilen, ger~ek olmayan bir bilimin
tigini one siiren Saint-Simon'a gore, yerine, Saint-Simon'un ~aganda ger~ek
toplumsal degi~me ve diizenin yasalan, bilim, pozitif bilim ge~mi~tir. Ona gore,
pozitivizmin marifetiyle, bulunabilir. ilerlemeyi saglayan etken de bilimin,
Toplwnun, ona gore, ba~hca gorevi, ya- ba~lang1~ta onun i~ine kan~m1~ olan
~amak i~in gerekli nesneleri ~ogaltan bu ogelerden temizle1unesidir. Saint-
uretimi geli~tinnektir; ~iinkii mutluluk Simon, arbk pozitif bililn ~aguun ba~la-
ancak bu ~ldlde saglan1r. Yeni diizende ml~ oldugunu soyler. .
toplurnu anlar, yani endiistri alanmda sakal yanh~1 [lng. phallacy of the beard;
~ah~anlar yonetecektir. Endiistri alarun· Fr. erreur de Ia barbe]. Kii~iik ve onemsiz
da ~ah~anlarla, o zenaatlarla ugra~anla noktalann, ufak aynnhlann hi~bir fark-
n, ~ift~ileri, fabrikatorleri, yabnma a~bk hhk yaratmayacag1ru, en kii-;Uk bir
Ian kredilerle iiretime kahlan bankerleri, onem ta~lmadlglnl iddia etmekten olu-
tiirlii iiretim dallarmdaki uzmanlan an- ~an forme) olmayan yanh~ tiirii.
748 sanat
sanat [Os. mehflret, hiJner, sancryii nefise; ozuntin bell! bir yale!n tiirii oldugunu
ing. art; Fr. art; AI. kunst] 1 Bir etkinli- iddia etmi~tir. Sanat hayata kara -;alma-
gin gen;ekle~tirilmesi veya be IIi bir i~in ya yonelen idealist bir yutturmaca degil,
yap1lmas1 y Ia ilgili yontem, bilgi ve ku- fakat ya~am1 iyiye dogru donu~turerek
rallann tumii. 2 Bir i~i belli bir estetik ya~arur hale getiren bir yaland1r.
duyguyu yans1tacak bir bi-;imde ger- Gunumuzde ise, sanall ondaki farkh
-;ekle~ tinne tarz1.Dogada olmayan bir unsurlan temele alarak a-;1klamay1 de-
~eyi yaratma amac1na yonelmi~ rasyo- neyen farkh sanat teorileri vardar. I Bun-
nel faaliyet. 3 Sanat eserlerinin yarahl- lardan birincisi, sanattaki formel unsuru
maslnl mumkiin k1lan dogal yetenege on plana -;1kartan fon~r olnrnk sa nat anlcr-
dayah ya da tecriibe yoluyla kazanll- Y•~Jdlr. ingiliz sanat ele~tinneni Clive
ml~ beceri ya da ustahk. Birtakim fiziki Bell tarahndan savun ulan bu gorii~e
ara-;lan, arzu edilen sonu-;lara ula~mak gore, ger-;ek sanat eseri izleyici, dinleyici
uzere, sezgi ya da bilgi yoluyla ogreni- ya da okuyucuda, estetik bir tecriibe ya
len estetik ilkelere gore, ama-;h ve siste- da duygunun dogu~una neden olur. Bu
matik bir bi-;imde kullanma yetenegi. estetik duygu, gunluk ya~m1n duygu-
4 Bir duygu, du~iince, tasanm ya da larmdan, pratik bir yonu bulurunamak
guzelligin iiadesinde kullanllan yon- bak1mmdan farkhhk gosterir. SOz konu-
temlerle, bu yontemlere bagh olarak ser- su estetik duygu, deneyim ya d a tepkiyi
gilenen ustun yarahahk. Temel i~levi doguran neden, ger~ek her sanat eseri-
guzeli meydana getirmek, giizellik ya· nin pay almak durum.unda oldu~u bir
ratmak alan oznel faaliyet. 5 Sergiledigi nitelik olarak 'anlarnh form'dur. 'Anlam-
estetik ozellikleriyle bir sanat-;m1n elin· h fonn' ise, sanat eserinin konusu ya da
den -;akhg1n1 belli eden nesneler, yani i-;eriginden -;ok, par-;alan, ayrr1c1 yonleri
resim, heykel, oyun, film benzeri eserler aras1ndaki belli bir ili§kiden meydana
butiinu. gelir.
Yunanca tekhne ve Latince ars terimle- II Bir diger sanat teorisi, iinlu filozof R.
rinden tiireyen sanat kavram1, ilk ve Or- tCollingwood taraf1ndan savunulan ide·
ta~ag boyunca zenaattan aynlmamJ~ ve alist sanat teorisidir. Kant'tan ba~lay1p
bu donemde pratik kurallarla belirlen- tCroce taraf1ndan da savunulan bu an-
mi~ bir zenaah uygulama anlamana gel- la y1~a gore, sanat evrensel bir ideyi
mi~tir. Soz konusu donemde, ne teknik ifade etmekte, ama bunu sanat-;1n1n
nesne ile sanat eseri, ne de zenaatkar ile oznel duyarhg1 araah~yla ger-;ekle~tir
sanat-;1 aras1nda bir aynm vardrr. Bu mektedir. Diger sanat teorilerinden, ak·
baglamda, entellektiiel bir etkinligi, tek- tiiel sanat eserinin fiziki obnayan bir
ruk de olsa belli bir bilgiyi imleyen sa- eser oldugunu one surmek bakunmdan
natsal yarahm, sadece dogal yarad1h~ farkhhk gosteren bu sanat goru~iine
tan farkhllk gosterir. gore, sanat eseri sanat-;uun zihnindeki
Sanat zenaatten, Endustri devriminin bir ideden ba~ka hi-;bir ~ey degildir; bu
ard1ndan, onsekizinci yuzy1lm sonlann- ide, sanat-;1run belli bir sanat ortamma
dan ba~layarak net bir bi-;imde ayard giri~iyle, belli ara-;lan kullarunas1 sure-
edilmeye ba~lanma~hr. tKant Kritik der tiyle d1~a vurur. BununJa birlikte ger~ek
Llrteilskraft [Yarg1 Guciinun Ele~tirisi] sa nat eseri, sanat~lllln zihninde oland1r.
adh eserinde sanat ile bilgiyi ve sanat ile Ill 0-;iincu sanat teorisi, sanatl bir dl-
zenaat ya da tek.nigi birbirinden ayar- ~avurum olarak degil de, bir sembol
ma~tir. t Hegel ise sanau, kendini d1~ olarak goren sanat anlay1~1d1r. Bir
dunyada ger-;ekl~tiren tinin bir ugrag1 sanat eserininin bir duygunun sembolii
olarak ele alm1~ ve sanatm duyusal bilgi oldugunu one siiren sembol olarak sanat
il~ kavramsal bilgi arasmda bulwtdugu- anlaya~ma gore, sanat eserleri insanda
nu soylemi~tir. tNietzsche ise, sanalln orta ya 9kan psikolojik sure~leri temsil
sanat felsefesi 749
eden se1nboller olarak kar~1m1za ~lkar sefeyi i1gilendiren yonii, sanat hakk.lnda
lar. Ba~ka bir deyi~le, bu eserler, koyu yazman1n yonteminin ne olmas1 gerekti-
renk bulutlann ya~murun belirtisi ol- ~i ve soz konusu yazma faaliyetinin
masl anlam1nda de~il de, insani duygu- nasll hakh lalmabilece~i hus us ud ur.
lann ard arda dizili~iyle orne~in bir Sanat ele~tirisi, ~ok biiyiik ol~iide be-
miizik eserinde notalann zamansal dizi- tilnsel bir etkinlikten 1neydana gelir. 0
li~i aras1nda bir yap1 benzerli~inin ol- sanat eserlerini izleyici i~in ayd1nlahr;
masl anlam1nda gosterirler. dikkatimizi eserin goziimiizden ka~an
IV Bir di~er sanat anlay1~1, sanatta ku- ve~helerine ~eker. Sanat ele~tirisi ayn1
rumsalh~l on plana ~lkartan kurumsal zamanda yorumlayicldlr; sanat eserini
sa nat goru~udt.ir. c;a~da~ Iilozoflardan bizim i~in, daha once olmad1~1 bir bi-
George Dickie. tarafmdan geli~tirilen bu ~imde anlamh hale getirir. Sanat ele~ti
anlaya~ gore, sanat eseri, insan varhklan risi, nihayet de~er bi~icidir.
tarahndan belli ol~iiler i~inde i~lenen, sanat felsefesi [Os. felsefei san'at; tng. phi-
insan elinden ~akma bir iin1nd iir. Buna losophy of art; Fr. philosophie de I' art; AI.
gore, san at eseril1i, insanlann onu izleme- kunstph ilosoplrie). Felsefenin, yahuzca
leri i~in, bir galeriye yerle~tinnek, sanat sanat eserleriyle ba~lanbh olarak ortaya
eserinin i~lenmesi anlamsna gelir. ikinci ~1kan problemleri ve kavramlan ele
olarak, sanat eserlerine 'sanat eseri' statu- alan, sanahn farkh kiiltiirlerdeki yerini,
sii ya da kimli~i, sanat diinyaslJUn galeri insan a~151ndan yerine getirdi~i fonksi-
sahibi, yaysno, yapsma gibi iiyeleri tara- yonu ve insan it;in ta~1d1~1 anlam1 ara~·
hndan verilir. Bundan dolay1, sanat eseri tlran dah.
i~in belirleyid olan o~e, ba~ka hi~bir ~ey Sanat felsefesi, hpkl bilim, dil, ahlak,
degil de, kurumdur. v.b_g., felsefesi gibi, sanat alarunda ge~en
V Buna kar~1n, estetik haz ve be~eni temel kavramlan dikkatli bir bit;imde
etkenlerini sanat teorisinin d1~1nda bi- analiz eder, ve daha sonra, bu analiz 1~1-
rakan yap1salc1 sanat anlaya~1, yap1hn
~mda, sanat alarunda ya da san at hakkm-
sanat~1n1n duygularuu d1~a vurmaktan
da olu~turulan tiimce ya da yargtlann
ziyade, gene) bir anJam iiretim sistemi-
do~ruluk ya da yanh~hklanru belirleme-
nin bir par~as1 oldu~unu one siirer.
ye koyulur. Buna gore, form, anlam, dl-
sanat elettirisi [Os. sanat tenkidi; tng. art
~avurum, soyutlama, sem bol ve giizellik
criticism; Fr. critique artistique). Sanat
eserlerini konu alan el~tirel analizle bu gibi kavramlan anali:z eden sanat felsefe·
eserlere anlamh bir bi~imde de~er bi~ si, daha sonra 'Sanat taklittir' ya da 'Her
mekten olu~an etkinlik. sanat eseri bir semboldiir' tiiriinden yar-
Sanat ele~tirisi, soz konusu ele~tiri faa- galann do~ruluk de~erini belirler.
Do~aya ili~kin estetik tecriibeyi d1~ta
liyetinin aynlmaz bir par~as1 olan ele~
tirel yargllarda i~erilen kavramlaran ay- b1rakan sanat felsefesi, estetikten daha
dinlatllmaslnl, a~1kh~a dar bir alan1 kapsar. Sanata ili~kin kav-
kavu~turulmas1n1 ama~layan estetikten rayi~lmlZln, sanata yonelen ya~anhla
farkhhk gosterdikten ba~ka, estetik~inin rsn sonucu olan kavramsal problemleri
ya pb~l i~i onceden varsayar, ~iinkii konu alan sanat fe1sefesinde sorulan ve
sanat eserlerini tar~u ve onlara bir yarutlama ~abasa verilen belli ba~h so-
de~er bi~erken, sanat ele~tirmeni estetik- rular ~unlard1r: San at nasd tarumlarur?,
~i taraftndan analiz edilip, a~skh~a ka- Sanat eserini giize1 ya da ~irkin lalan
vu~h.Jrulmu~ olan kavramlan kullan1r. ~ey nedir?, Bir sanat eserine nasd tepki
Sanat el~tirisi, buna gore, tek tek sanat veririz? Sanat ne tiir bir anlam ya da bilgi
eserlerine ya da sanat eseri SJruflanna aktanr?, Sanat belli bir ~yle ilgili olarak
yonelir ve bu eserlere gere~i gibi de~er birtaklm do~rular ortaya koyar rna?,
bi~meyi ve onlan daha iyi bir bi~imde tnsan varhklann1n sanat eseri yaratma
anla1nay1 ama~lar. Sanat ele~tirisinin fel- nedeni nedir?, Sanatsal ifade nedir?
750 sanal ontolojisi
iiretilecegini bilcn bir insan tarahndan dir.~ Yani, bilin<;li bi~ varhk olan insanda,
imal edilmi~tir. Buna gore, masa, mey· sonsuzca degi~me kapasitesi vard1r.
dana getirilmezden once, belirli bir Onu ~imdi oldugu ~eyle tanimlayamaz-
amaa olup, bir siirecin iiriinii olan bir Siruz, -;iinkii tarumlad1guuz anda, o
~ey olarak tasarlanm1~t1r. Masan1n o- ba~ka bir ~ey, ba~k~ bir birey olma yo-
ziiyle, 1nasan1n meydana geti.rili~ siireci- luna girmi~tir. Bilinci insaru her zaman
ni ve onun yapdma amac1n1 anlarsak ba~ka bir ~eye, bir oteye gotiiriir. Bilin-;-
eger, masan1n ozii, onun varolu~undan li bir ozne, siirekli olarak bir gelecek
once gelir. Sartre'a gore, insanda durum oniinde duran varhkhr. Ve bilin-;, ozgiir·
boyle degildir. ltik ve bir gelecege dogru yoneli~tir.
ilk bak1~ta insan1n da bir yarabc1run, Ba~ka bir deyi~le, insan dogas1, ba~ka
Tann'n1n eseri oldugunu dii~iiniiruz. herhangi bir ger-;eklik tiiriinden, bir ba-
Tan.n'y•, 1nasay1 imal eden marangoz kima hi-; farkh degildir. lnsan ba~ka
benzeri dogaiistii bir sanatkar olarak herhangi bir ~ey gibi vard1r, yahn bir bi·
goriir ve boylelikle, Tanrl'run insan1 ya- r;imde oradad1r. Bununla birlikte, insan
ratttgl zaman, neyi yaratm1~ oldugunu diger ~eylerden ya d a ger-;ekliklerden
bildigine i~aret ederiz. Oysa, Sartre farkb olarak, bir bilince sahiptir. Bu ne·
Tanr1'n1n varolu~unu inkar etmi~ olan denle, insan ~eylerin diinyas1 ve ba~ka
tanntan1maz bir dii~iiniirdiir. Tanr1 var insanlarla farkb ili~kiler i-;inde o1ur.
degilse, Sartre'a gore, ins~run Tann tara- Buna gore, bilin-; her zaman bir ~eyin
flndan onceden belir lenmi~ bir ozii de bilinctdir ki, bu, bilincin kendisini a~an
olamaz. lnsan, yalruzca vard1r, kendin- bir nesnenin varolu~unu tasdik etmek
den onceki bir 1nodele, bir taslaga, bir suretiyle varoldugu anlanuna gelir. Bi·
oze gore ve be1li bir ama-; gozetilerek lincin nesnesi, ya1ruzca 'orad a olan' bir
yaratdmam1~hr. insan oncelikle varolur ~ey olarak diinya olabilir.
ve kendisini daha sonra tanunlar. lnsan Tek bir kah kiitle olarak diinya dl~ln
yalruzca vard1r ve Sartre'a gore, kendisi- da, Sartre'a gore, sandalye, dag benzeri
ni nasii yaparsa, oyle olur. belirli nesnelerden soz ederiz. Masa de-
insanJn onceden belirlenmi~ bir ozli ol- digimiz nesne, bilincin faaliyetiyle, diin-
masa da, o, Sartreta gore, bir ta~ ya da yanln biitiiniinden kopanlarak ~ekillen·
sopa gibL basit ve bilin-;siz bir varhk de- dirilir. D1~ diinya yaln1zca bilince, ayn
gildir. 0, bir ta~ par-;as1run her ne ise o fakat kar~ll1kh ili~kiler i-;inde bulunan
oldugunu sayler; ta~1n varhg1, kendi ~eylerden meydana gelen anla~ll1r bir
i-;ine kaparuk, kendisinden ba~ka bir sistem olarak goiilniir. Bilin-; olmadan,
~ey olamayan varhkhr. Soz konusu ta~ diinya yalruzca vardtr; o, kendinde var-
par-;as1n1n ~oy le ya da boyle olmak hktLr ve bu haliyle anlamdan yoksun-
imkan1 yoktur; o, ne ise daima odur. Bu, dur. Bilin~ir ki, diinyadaki ~ylere, var-
Sartre'a gore, kendinde varhktu-. Buna bk vermese bile, anlam verir. Buna gore,
kar~1n, insan, tkendinde varhk (yani, bilin-; her~eyden once, diinyadaki ~ey
tar par-;as1n1n var oldugu tarzda var) leri tanunlar ve onlara anlam yiikler.
olmak d1~11tda, tkendisi i-;in varhga ikinci olarak, bilin-; kendisini a~ar, yani
(yani, onu ta~ par-;as1ndan farkhla~hran kendisiyle nesneler arasma bir mesafe
varhk tarz1na) sahiptir. Yani, insan bi- koyar ve bu ~ekilde nesneler kar~lstnda
lin-;li oznedir; insan, varoldugunun bi- bir bagtmsizbk elde eder. Bilin-;li ben,
lindndedir. lnsarun varhg1 bilincinde, diinyadaki ~eyler kar~1s1nda bu tiir bir
kendine donmekte, kendini bilmektedir. bag1msl.Zhga sahip oldugu i~n, ~eylere
Bundan dolay1, insana onceden verilmi~ farkh ya da altematif anlamlar yiikle-
ve degi~meyen bir oz yiiklemek soz ko- mek, bilincin giicii i9ndedir. insan, Sart-
nusu olamaz. Bilin-;li bi.r var!Jk olan re'a gore, miihendis ya da i~-;i olmay1
insan, 'ne degilse odur, ne ise o degil- se-;ebilir, ~u ya da bu proje veya tasan-
Saussure, Ferdinand ·de 753
ya ba~lcuur; dtinyadaki varhklar da, in- ozgitr oh.tp, sadece boyle biri ger~ek va-
sarun bu tercihlerine ba~h olarak anlam rolu~a sahip olabilir. Bu nedenle tek
kazarurlar. mutlak de~er ozgtirli..ik olsa bile, sorum-
Ahldk Goru~u: Buna gore, insan oncelik· Julu~a ba~lanan bu ozgiirltik, kah bir
le vard1r, insan1n varolu~u, onun neola- ahlak1 gerektirir. Onun goziinde do~ru
ca~mdan once gelir. lnsantn ne olaca~1, eylem, sorumlulu~u ozgiirce yi..iklenil-
bilincin belli bir mesafeden gord ii~ti mi~ olan eylemdir. Bununla birlikte,
dun ya kar~as1nda nasll bir tav1r alaca~l genel ge~er ve mutlak bir do~rulu~un
na ba~h olacakhr. lnsan, bu uzak.Lakhk- da olmad1~1 un utulmamahdtr. Her ~a~
tan, ~eyler ve ki~iler kar~1s1ndaki bu kendi do~rusunu yarat1rken, ahlakhhk
ba~1ms•zhk hali i~nde, bu ~eylere ve ki· da her ~a~da kendi do~rusunu k uran in-
~ilere nasll ba~lanaca~1 yla ilgili olarak san1n ozgiir eyleminde ortaya ~tkar.
bir tercihte bulunur. 1nsan diinya kar~l Saussure, Ferdinand de. 1857-1913 ytllan
stnda bu tiir bir ozgiirlii~e sahip bulun- aras1nda ya~anu~, modem yap1sal dilbi-
du~u i~in, diinya insarun bilincini ve ter- limin kurucusu, ve dolay1s1yla yap1salc1-
cihlerini etkileyemez. Dunyay1 a~h~a, h~1n buyukbabas1 olarak gorulen iinlii
diinyaya yukardan ve uzaktan bakabildi- dii~iiniir. Temel eseri: Cours de lingusti-
~j ve siirekli olarak tercihlerde bulunmak que generale[Genel Dilbilim Dersleri].
durumunda oldu~u olgusunu de~i~tir Konu~an ya da yorumlayan ozneden
mek, insan i~ asia soz konusu olamaz. ~ok, dil iizerinde yo~unla~t1~1 i~ Saus-
K1sacas1, Sartre·a gore, insan ozgurlii~e sure 20. yiizyala bir anlamda damgaslllt
mahkllmdur. insan ozgiir se~imleriyle vuran, modem du~iincenin ya d a Aydtn-
kendisini tanunlar ve yarahr. Buna gore, larunarun hiimanizminden kopu~ e~ili
insan, kendisini yoktan varebnez, fakat minin veya antihumanizmin en onemli
bir dizi se9zn ve karar aracll1~1 yla, varo- isimlerinden biridir.
lu~unu belli bir oze donii~turiir, yani Saussure, ozneyle dil aras1ndaki gele-
kendi oziinii olu~turur. neksel a y1ruru bir kenara atarak, dille
Ba~ka bir deyi~le, kendi kendisini sii- soz aras1ndaki ay1rmu on plana ~lkart
rekli olarak yeniden yarabnak d uru- ml~br. Buna gore, dil, bireyin ne yara-
munda olan insan, bir varolu~ olarak, tabildi~i, he de de~i~tirebildi~i, ondaki
kendisini ilk and a terked ilmi~ biri ola- dil yetisinin geli~mesini sa~layan uzla-
rak bulur ve umutsuzlu~a dii~er. tnsan ~tmlar biitiiniidiir. Soz ise, toplumsal
bu durumda ge~mi~ine donemez, ~im uzla~1m arac1 olan dil yoluyla, bireyin
dinin kendisi i~in bo~ bir imkin oldu~u dil yetisini ger~ekle~tirme edimidir. Bu ..
insan, gelece~e de guvenemez. i~te radan da anla~tlaca~l iizere, Saussure,
ins an bundan dol a y1, kendisini sac;ma bir gostergeler, sozciikler ve anJamlar
bir diinya i~inde hisseder. Do~mak, ya- sistemi olarak dilin, konu~an bireysel
~amak, olmek ve eylemek ona hep oznelerin SOZ edimlerinden ba~lmSlZ
sa~ma gelir. i~te insan boyle bir anda olarak varoldu~unu soyler.
ba~kalar1ru his seder, ve kendisini bir Ba~ka bir deyi~le, konu~ma ya da dil-
1nerkez ohnaktan ~1kanr. Bu ise onun sel davraru~ ile bir duzenlilikler sistemi
varolu~unu oznel olarak ya~amas1n1 olarak dil aras1nda bir ay1nm yapan Sa-
onleyip, onu ba~kalanyla birlikte olma- ussure, k iiltiir gibi dilin de, kollektif ola-
ya, toplum i~inde ya~ada~1 ger~e~ine rak yarahlan ve payla~alan bir anlam sis-
gotiiriir. Boyle olunca da insan ba~kala temi oldu~unu soylemi~tir. Buna gore,
nnln sorumlulu~unu duymaya ba~lar. dil bir gostergeler sistemi olup, konu~
Bu nedenle, Sartre'lll goziinde ozgiirliik macdar, soz ya da konu~malarllldan
ancak sorumluluk yiiklenmekle mum- once varolan bir dilin yardnn1 yla bir ~ey
kiln hale gelir. Tum eylemlerinin sorum- soyleyebilir, bir ~eyler anlatabilirler. Bu
lulu~unu iizerine alabilmi~ olan insan nedenle, dilin anlarru leno1nenoloji ya da
754 Savigny, Friedrich Karl von
mak durwnundad1r; ba~ka bir deyi~le, benzer olan, kendi kendini belirleyen
bu de~erlerin ger~ekle:?tirilmesi, hayata canh bir sure~ ise, do~a yalmzca iradeye
ge~irilmesi insarun istemesine ba~hd1r. kar:?J koyan, olii, mekanik bir diizen
r~te dirimsel, duyusal ve hatta, giizel- olamaz. Biz insan varhklara, Schelling'e
~irkin, hak ve haks1zhk gibi, tinsel de- gore, do~ay1 anlayabiliriz, ~iinkii do~a
~erlerde gerekmeyen bu isteme, irade, nm bizimle bir yakmh~1 vard1r, <;iinkii
kutsal, iman ve kendini adama gibi mut- o dinamik bir zihnin ifadesi olup, onda
lak de~erlerin hayata ge9rilmesinin ol- ya~am, akll ve amac; vard1r.
mazsa olmaz ko:?ulu olur; oyle ki, bu Schelling, romantiklerle birlikte, tin,
de~eri isteme ve de~eri ger~ekle~tirme zihin ya da akll kC~. vramm1, bilin~siz, i~
iste~i, ahlakl meydana getiren, ahlak1 giidiisel ve amac;h bir giicii de i~erecek
yapan ~ey haline gelir. ~ekilde geni:?letir. Ona gore, bu gii~
Scheler'e gore, insamn ozgiirlii~ii ya kendisini organik di.inyada oldu~u
da ozerkli~i de ~urada ortaya ~·kar. kadar, organi.k olmayan do~ada da gos-
Ozgiir bir varhk olarak insan, bu mut- terir. Bilin~siz do~aya oldu~u kadar, bi-
lak de~erlerin hayata ge~iricisi oldu~u lin~li do~aya da ortak olan yon saf faali-
siirece ahlakl1 bir varhk olur. 0, iyi ve yet, kendi kendisini belirleyen enerjidir;
kotiiniin de, tam tamma i~te bu nokta- ger~eklik eylem, ya~am ve ir&deden olu-
da ortaya ~1kh~m1 soyler. iyi ve kotii, ~ur. Varolan her~eyin mutlak temeli ya
ozgiir insarun mutlak de~erleri hayata da kayna~J yarahct enerji, mutlak irade
ge~inneye yonelik eylemlerinde ortaya ya da egodur, her~eyde hiikiim siiren
~·kan de~erler olarak, ahlaki de~erler diinya-ruhudur. Aktiiel olan her~ey,
olup ~1kar. Nesne de~erlerine do~al Schelling'e gore, ondan c;U<.ar. $u halde,
varhk olarak yonelen insan yerine, mut- ideal olanla ger~ek, dii~iinceyle varhk
lak de~erlere ozgiir bir varhk olarak bir ve aymd1r; ve,· kendisini insan zih-
yonelen insan ise, ki~i olmak durumun- ninde, bilin~li bir bi~imde a~J~a vuran
dadJr. Demek ki, ki~inin eyleminin iyi ayru yaraha enerji duyu-alg~smda, hay-
ya da kotii olmasrnm ol~iitii, hayata ge- vansal i~giidiide, kimyasal siire~lerde,
~irilen de~erin, tercih edilen bir de~er elektrikle ilgili fenomenlerde bilin~iz
olup olmamasadar. olarak ger~ekle~ir.Hepsinde, Schelling'e
Scheler'e gore, en yiiksek iyi ise, mutlak gore, ya~am ve akd vard1r.
ya da kutsal de~eri ger~ekle,tinneye Kor, bilin~iz bir itki olarak benim bede-
yonelm.i~ olan ki~inin ama~lad1~ ideal nime ~ekil veren ve onu harekete ge~iren
ozdiir. Onun ger~ekle~tinneye ~ah~tt~1 ayru ilke, burada kendisinin bilindne
bu ideal oz ise, tannsal ozdiir. insan bu vanr, kendisini kor, bilin~iz o~elerden
yoldan giderek, tannlagm varhk birligi- aymr ve saf tin, saf bilin~ haline gelir.
ne kahhr. Ki~inin iradesi ile tanrasal Evrensel ben kendisini bende ve daha
irade, boyleli.kle bir birli~e girebilir. ba~ka sayasaz bende ifade eder. 0, yal-
Schelling, Friedrich. 1775-1854 ylllan ara- mzca bilin~li benlerde, kendi bilincine
smda ya~am1~ Alman idealist dii~iinii vanr. Schelling'e gore, koklerimizi evren-
rii. Temel eseri: System der transcendenta- sel, Mutlak Ben'den aldJgJmJZ ve yalmz-
len ldealismus [Transendental idealizm ca onda buldugumuz siirece, ger~e~iz
Sistemi]. dir. Buna kar~m, ba~ms1z, yahtlanm1~
Schelling tFichte'nin temel kavrayl§J· bireyler olarak ya~adt~Jmtzda ger~ek
m, idealist bakl~ a~JSU\J payla~makla degilizdir. Mutlak ki~isel benlik, bir ya-
birlikte, onun Mutlak Egonun bir iiriinii rulsamadan ba~ka hi~bir ~y de~ildir.
olarak, yalruzca bireysel bilin~le irideye Schelling'e gore, Mutlak Ego'nun bir ta-
kar~a koyan bir engel i~levi goren do~a rihi vard1r. Kendi kendisini a~unlayan
anlay"IJ\a kar~1 ~dmu~hr. Ger~eklik te- Mutlak Varhk, nihai hedefinin kendisi-
meld~ insan ruhuna ya da tinine ~ok nin tam anlam1yla bilincine varmak ol-
Schiller, Johann Friedrich von 757
du~u bir evrun sureci i~inde varolm. Ya~amlarmda formun tamh~ayla i~eri
Tlpka kendi benlerimizde, bizim bilin~si.z ~in biitiinlii~iinii, imgelemin ilk gen~li
ya da bilin~alh hallerden mutlak bir bi- ~iyle akhn olgu.nJu~unu birle~tirdikleri
lin~lilik haline eri~memiz, kendimizin, ni dii~iindii~ii YunanJdara model alan
kendi do~amazm tam olarak bilincine Schiller'e gore, modern insan kendi i~in
varmam1z, fakat bu siirecin sonunda, bir de boliinmii~ bir insan olup, insan do-
ve aym ben olarak kalmaya devam etme- ~asaJWl birli~i ileJ;"Ieme fikriyle, kiiltiir-
miz gibi, evrensel ben karanhktan aydm- deki ilerleme dii~iiniiyle bozulmu~tur.
h~a do~ru yiikselir. Cansaz do~adan in- Modem insandaki bu boliinmii~liik ve
sana do~ru yiikselen cetvel, mutlak bir yabanclla~marun ilacmm, Schiller sanat
ozgiirlii~e vanncaya dek, a~ama a~ama oldu~unu dii~iinmii~tiir. Ba~ka bir de-
geli~en yarahca bir giicii a~a~a vurur. yi~le, o sanah insanhk i~in ahenkli, or-
Do~a en yiiksek amaana insanda ula~ar; ganik bir birli~in yeniden ele ge.;irilme-
kendi kendisinin tam olarak bilincine sinin araca olarak gormii~tiir. Giizellik
varma siireci ve bu arada do~a ve zihnin do~a halinden salt fizild bir boyutu olan
ozde~li~i, insanda ortaya -;:akar. $u bireye biiti.iniiyle kar~at ahlakh bireyin
halde, en yetkin do~a kuranu, tiim do~a ihtiya~lanna uygun dii~en biitiinliikJii
yasalanru algt ve dii~iincenin yasalanna ahlaki evreye giden yoldur. Sanat ve gii-
indirgeyen bir teori olmahdar. zellik, ozgiirliik yoludur.
Do~a canh oldu~u o!~iide, Schelling'e 0, insanda iki temel diirtiiniin bulun-
gore, onda yasa, ak.Jl ve ama~ bulundu· du~unu sayler. Bunlardan birincisi, her
~u i~in, biz do~aya anlayabiliriz; do~a, zaman de~i~me i~in bastaran duyumsal
bizim i~ bir anlam ifade eder. Schelling, diirtii, di~eri de birlik ve siireklilik ara-
Fichte'yle birlikte, de~i~mez toz dii~iin yan formel diirtii. Bunlardan her ikisi
cesini reddeder ve onun yerine evrensel de, Schiller'e gore, kendilerine getirile-
ya~ama, bilinc;sizlikten bilince do~ru ge- cek olan suurlamalara ihtiya~ duyarlar;
li~en ve nihai amaca, insandaki kendi boyle bir sarurlamarun amac ise, du-
kendisinin bilincine varan akd olan, canh, yumsal diirtiiniin ahlak yasasma zarar
yarahca ve ama~h bir evrim ilkesini ge9- vermemesi, formel diirtiiniin de duygu-
rir. Schelling matematiko·fiziksel do~a lan oldiirmemesi ve dolayasayla biitiin-
anlaya~aru reddedip, bunun yerine teleo- liiklii insana ula~almasadar.
lojik bir do~a anlay1~1 g~irir ya da bi- Bu ikisi arasmda kurulmak istenen
linc;siz ama~hh.k o~retisiyle, mekanizmi uyum, Schiller'e gore, iitiUncii bir diirtii
teleolojiyle uzla~tmr. araah~ayla sa~lanabilir. Bu da, oyWl
Schiller, Johann Friedrich von. Alman- diirtiisiidiir. SOz konusu oyun diirtiisii,
ya'da 19. yiizyalm ilk yarasmda ortaya filozofa gore, sanatta ortaya ~1kar. Zira,
~akan Romantik felsefe ak1mmm onemli duyumsal diirtiiniin nesnesinin ya~am,
d ii~iin iirii. forme) diirtiiniin nesnesinin form oldu-
OzellikJe sanat ve eg:itim konusundaki ~u yerde, oyun diirtiisiiniin nesnesi
gorii~leriyle hakh bir iin kazannu~ olan veya amaca y~yan, canh formdur. Ona
Schiller, 1795 ydmda yaymJanan Gber gore, duyumsal diirtiiyle formel diirtii,
die tisthetische Erziehung des Mmschen [tn- yalmzca sanat oyununda bir araya gelir
sarun Estetik E~it:imi Ozerine Mektup- ve insan giizeli tema~a ederken, ruh bir
lar] adh eseriyle Bah kiiltiiriiniin biitiin yandan ahlak yasasa di~er yandan da
bir tarihini ortaya koyma yolunda bir fizikr zorunluluk arasmda mutlu bir
denemeye kalka~ma~hr. 0, i~te bu dene- ortam yaratabilir. 0, modem oznelli~in
me ~er~evesi i~inde, modem insandaki tammlayacJ ozelli~i olan ~atl~ma ve ya-
boliinmii~lii~ii ve yabancala~may1 te~ banclla~manm sanat veya oyWl yoluy-
his eden ilk dii~iiniirlerden biri olma la ger~ekle~ecek yarahca ~oziimii ic;in
onurunu ta~1r. umut beslemi~tir.
758 Schleiermacher, Friedrich Daniel Em!lt
Schlick, Moritz. 1882-1936 ytllan arastn- yonehni~tir. Ba~ka bir deyi~le, bu do-
da ya~amt~ olan t;a~da~ dii~iiniir. nemde felsefen.in ozii itibari yle an lam
tViyana <:;evresinin kurucularmdan, ve problemi iizerinde yo~unla~mast gerek-
zaman1n1n onde gelen ananttkc;t poziti- ti~ini savunan Schilickte gore, felsefe
•ti~tlerinden biri olarak Schlick, hem ozel bilimlerin kavram, onerme ve yon-
Yeni-Kantt;t e~ililnleri ve hem de Hus- temlerini manhksal analizle incelemek
serl'in felsefesini reddetmi~, felsefede suretiyle, bu bilimlerin onenneleriyle
analitik ve mantlksal yontemlerin onemi- onkabullerine ili~kin sa~lam bir kavra-
ni vurgulayarak, algtyt ele~tirel bir tarz- yt~a ula~mayt amat;layan bir disiplin
da analiz etme t;abast vermi~tir. olmak durumundadtr.
Bilgi 'konusunda, tKanfa ve Kantt;dt~a Onun geli~tirdi~i analiz yontemi iki
kar~t t;Ikarak, em pirist bir bak1~ ac;ast a~amah bir yontemdir. Birinci a~ama
benimseyen, matemati~in ve mantt~tn da, ele ahnan problem ve onermelerde
onermelerinin, sentetik a priori onenne- get;en deyimlerin kullanunlanru belirle-
ler olmaytp, tanun gere~i do~ru olan, yen dilsel ve manhksal kurallar sapta-
analitik, yani it;erik yoniinden b~ olan ntr. Onun yorum diye adlandud1~1
onermeler oldu~unu one siiren Moritz ikinci a~ama ise, bu deyimlere bir oner-
Schilick, +Poincar~· de saz konusu olan meler sistemi i~nde hangi anlamtn
tuzla~tmctlt~a da ~iddetle kar~t ~ktp, yilklenmesi gerekti~ini belirlemekten
bilimsel teorilerin, do~rulukJan tekabii- meydana gelir. Bu felsefi ya da mantlk-
liyete ba~h olan kavramlardan meydana sal analiz yontemini fizikteki enerji ve
gelen a posterior"i bir sistem meydana ge- nedensellik gibi kavramlar yantnda, o
tirdiklerini iddia etmi~tir. zamanlar hala sentetik a priori onerme-
!;)u halde, onermeleri manhksal bak1m- ler olarak goliilen nedensellik ilkesiyle
dan zorunlu olan analitik onermeler ve enerjinin sakmmu ilkesine uygulam1~
gert;ek bir it;eri~i olan empirik ya da sen- olan Schilick, aynt ba~lamda do~rula
tetik a posteriori onermeler olarak ikiye nabilirlik ilkesinin, do~rulamac1 anlam
aytran Schilick, mutlak kesin bilgiye teorisinin tam ve doyurucu bir bit;imde
ula~man1n irnk!nSlZ oldu~unu one sur- ifade edilmesi t;abalanrun yarath~t
mil~; yaptlabilecek en iyi ~eyin, bilimin giit;liiklerle u~ra~m1~hr.
gert;ekli~i betitnlerken olu~turdu~u Schopenhauer, Arthur. 1788-1860 ytllan
onerme sistemlerine yonelmek old u~ aras1nda ya~amt~ olan iinlii Alman ir-
nu belirtlni~tir. Ba~ka bir deyi~le, Sc hi- rasyonalist dii~iiniirii. Temel es~rleri:
lick ba~langtt;ta, bir tiir el~tirel realiz- Die Welt als Wille und Vorstellrtng [lrade
lnin savunurulu~unu yapmt~ ve do~a ve Tasanm Olarak Diinya], Ober die Vi-
bilimleri taraflndan betimlenen gert;ek- eifache Wurzel des Zatzes wom Zureichen-
likten soz etti~imiz zaman da, do~ru za- de Griinde [Yeter Sebeb ilkesinin Dortlii
mansal-mekansal onenneler tarafmdan Kokeni Dzerine], Die Beiden Grundprob-
tasvir edilen fenomenleri anlamanuz ge- leme der Ethik (Ahlalan lki Temel Prob-
rekti~ini soylemi~tir. Moritz Schilick, lemi] olan Schopenhauer felsefesin.in
i~te bu ba~lamda, soz konusu fenomen- temel tezi, esas gert;ekli~in Kantt;t ken-
leri Kanf1n kendinde-~eyleriyle ozd~ dinde-~ey oldu~u dii~iincesinden mey-
le~tinni~tir. dana gelir.
Kariyerinin ikinci doneminde realizmle Metafizigi: Kant't fenomenler diinyasty-
idealizmi olgusal baklmdan t;eli~ik tez- la numenler d iin yasaru birbirinden aytr-
ler yerine, al ternatif konu~ma tarzlan dt~t, ve insantn ozgiir faali yetini, feno-
olarak de~erlendiren ve dolaytstyla ide- menler alan1na de~il de, insan iradesine
alizm-realizm kar~tth~tru sozde bir dayandrrdt~t i.;in takdir eden, fakat onu
problem olarak goren Schilick, Wittgens- bir yandan da numenjn, kendinde ~eyin
tein ve tCarnap'm da etJtisiyle, analize bilinemez oldu~unu soyledi~i it;in ele~-
760 scientia realis
tiren Schopenhaucr, diinyayt tasanm ve Bu irade, yok olup gitmez. ~killer kay-
irade olarak ikiye bolmii~tiir. tKant'1n bolur, fakat esas ya da oz kaybolmaz.
fenomenler diinyasinl insarun tasanm Yok olup gider gibi goriinen her~ey,
ve dii~iinceleriyle ozde~le~tiren Scho.. ba~ka bir yerde ~ekil degi~tirerek varh-
penhauer'e gore, 'diinya benim tasarun- gtnl siirdiirtir.
lanmdan ba~ka hi.;bir ~ey degildir.' Ahlak Goru~leri: Arthur Schopenhau-
Ona gore, ozne olmadan nesne de ola- ertin iradeden yola ~ bu metafizigiy..
maz, diinya ile ilgili olan her~ey mutla- le ahlak felsefesine mutlak bir kotiimser-
ka oznenin olmasma haghdLC ve her~ey lik damgastnl vurmu~tur. Nitekim, ona
t>zne i.;in vardu. Bu ytizden diinyadaki gore, irade, tum evreni oldugu gibi, in-
tii1n nesnelerin genel fonnlan oznede sanl ve dii~iincesini de olu~turan ~ey
aran1nalld1r ve bu fonnlar, oznede a prio- dir. Omegin, ins a run bedeni iradenin
ri olarak vardrr. Bu formlan yeter neden iiriiniidiir.Varolan her~eyin ilkesi olan
ilkesine baglayan Schopenhauer, mate- irade, dogada kendisini bir zorunluluk
tnatik, fizik, matematik ve ahlak1 a.;tkla- olarak gosterir; ba~ka bir deyi~le, doga-
yabilmek i.;in, onlan, onciille sonu.;, ne- da her~ey belirlenmi~tir. Bununla birlik-
denle sonu.;, mekanla zaman ve motif ile te, irade bazen bilin.;lidir ve bu goriinii-
eylem ili~kisi olarak dort ba~hk alhnda miiyle de, insanda ozgiirliik denen ~eye
toplamt~ttr. kar~1hk gelir. Ama ister bilin.;li, isterse
Buraya kadar I<ant'la ayn1 ~ekilde dii- bilin.;siz, ya da ister · zorunlu isterse
~iinen Schopenhauer, kendinde ~ey ozgiir olsun, cvrendeki her~eyin yaptci-
alaru olarak iradeyi one siinnek suretiy- Sl, kendiliginden ve bagtmstz bir ~ey
le, I<ant'tan aynlrru~hr. Ona gore, nes- olarak iradedir. trade insanda egilim ve
nel diinya, feno1nenler diinyast, tasanm yonelimler olarak ortaya .;lkar. insan
olarak diinya, diinyarun yaln.lZca bir bo- bu egilim ve yonelimlerinin etkisiyle,
liimii, onun dt~ yoniidiir. Bu diinyantn hazza, mutluluga ve yarara yonelik ey-
ozii, .;ekirdegi olan ba~ka bir yonii daha lemlerine hep ahlaki eylemler olarak
vardtr, ki bu da iradedir. Nasd ki diin- bakmt~hr. Oysa, bunlar iradenin insan-
yarun varolu~u kendisini bilen bir ozne- daki bencil yanstmalanndan ba~ka hi.;-
ye bagbysa, ozne ya da insan varhg1 da, bir ~ey degildir.
kendisinden once olan bir ana giice bag- Schopenhauer'e gore, bu bencil yanst-
hdlr. Diinyarun temel ilkesi, esas giicii malann yaru sua, iradenin genelde nasll
olatak irAde fikrine, Schopenhauer yine ger.;ekle~tigine bakbguruz zaman, as-
insan varhg1ndan hareket ederek ula- hnda evren bize kotii goriiniir. Evrenin
~lr. tiliniiyle belirlenmi~ oldugunu goren in-
Ona gore, biz bedenimizi hem bir sarun goziinde, bu evren kotii olmak du-
nesne ve hem de bir irade olarak ya~ rwnundadrr. Bu kotiiliik de ancak, evre-
nz. Bedenimiz, irademizin somutla~ma ne egemen olan ~eyin, yani iradenin
stndan, nesnelle~mesinden ba~ka bir yads1nmas1 ile giderilebil ir. lradenin be-
~ degildir. Kendi iizerimizde dogru- lirleyiciligi albnda genelde mutsuz olan
dan dogruya ya~adtguruz bu olguyu, insan, bu iradeyi yadsunakla mutlu da
Schopenhauerte gore, diinyadaki tiim olamaz. Olsa olsa su kotiilii~ verdigi
varhklara yayarak, diinyadaki her~eyin aodan kurtulabilir ve olumsuz mutluluk
oziiniin irade oldugunu, dogadaki tiim denen ~eye eri~ebilir.
varhklann evrensel bir iradenin nesnel- scienlia ~alis. Ger.;ek bilim. Orta.;ag felse-
le~mesinden ba~ka hi-;bir ~ey olmadt- fesinde, .;~itli filozoflarda, omegin Ock..
glru soyleyebiliriz. Bu irade, bir ve ev- hamh William'da, bireysel ~eyleri, dog-
renseldir. Cisimler, bitki ve canhlar rudan ve araoslZ olarak bilinen nesne ya
nesnelle~meye .;ah~an ve nesnelle~en da duyusal varllklan konu alan olgusal
bir iradeden ba~ka hi.;bir ~ey degildir. bilimler.
Searle, John 761
Buna gore, yalruzca bireylerin varoldu- ya da genel do~alan olarak ortaya c;Ikh-
~unu one suren Ockhamh William, bi- ~ml iddia etmi~tir. Tumeller, ona gore,
reyleri konu olan gen;ek bilimin oner- nihayet, zihnimizdeki soyut kavramlar
melerinin tiimel oldu~unu soylemi~tir. olarak varolur.
Scottus, John Duns. 1265-1308 yallan ara- Scottus, insan ruhuna, teoloji ve ahlaka
smda ya~am1~ olan isko,_ du~unur. ili~kin ara~hrmalannda, hem insani ve
t Aristoteles'in manbk ve metafizi~ini hem de ilahf iradeyi alai kar§lSinda On
benimsemekle birlikte, daha ,_ok Augus- plana ,_.karan tiradedli~i benimsemi~
tinus,_u gelenek i,_inde yer alan filozof, tir. Ona gore, iride zekadan daha yetkin
t1bni Rti~t'e de, Thomas,.ah~a da kar~1 bir varhk olup, Tann'dan nefret etmek
!jlknu~tu. 0, metafizilde teoloji arasmda Tann'y1 bilmemek ya da du~unmemek
bir aymm yapma~ ve butun varolanlar ten daha kotudur. Yine, kotu olan bir
ic;:in ortak olan ilkeleri ara~hran metafi- ~eyi du~unmenin zorunlu olarak bir
zi~in Tann'ya kavrayamayaca~am one gunah meydana getinnedi~i yerde,
surmu~tur. Ona gore, Tann, teolojinin gunah kotu olan bir ~yi arzu etme, iste-
konusuna girer. me anlanuna gelir. Scottus, temelinde
Ba~ka bir deyi~le, metafizik her ne irade bulundu~u i,_in, a~kln da bilgiden
kadar varh~m bilimi, ve Tann da ilk var- daha iyi ve ustun oldu~unu one surer;
hk olsa bile, Tann metafizi~in konusu bu ise, ebedi mutlulu~a, Tann'yla birle~
olamaz. <;unku metafizik, Tann'ya a prio- me hedefine ula~mada en onemli rolu,
ri bir bic;:imde degil de, a posteriori olarak. iradenin oynad1~1 anlanuna gelir.
yani sonu,.lanndan ya da yarahklann- Searle, John. 1932 do~wnlu ,_a~da~ Ame-
dan hareketle bilebilir. insanm bu dun- rikah dil filozofu. Temel eserleri: Speech
yada, Tann'ya ili~kin olarak sezgisel bir Acts: An Essay in the Philosophy of langua-
bilgiye ula$amayaca~ma one suren Scot- ge [Soz Edimleri: Oil Felsefesinde Bir De-
tus, insan zihnirtin yarabklanru neme], Expression and Meanning [ifade ve
Tann'run eserleri olarak gonnek suretiy- Anlam], Intentionality [Yoneli.msellik].
le, O'na uygulanabilecek kavramlar Searle dil felsefesinde, anlamm resim
olu~turdu~unu ve bu yolla Tann'run va- teorisinden sonra, kullammsal anlam te-
rolu~unu kamtlada~am soyler. 0, i~te bu orisiyle ikinci onemli ve buyuk aduna
,_er,.eve i,_inde Tann'nm varolu~una ili~ atan gelene~in John tAustin'le birlikte,
kin olarak !je~itli karutlar getirmi~tir. en onemli du~unurudur. 0 dilsel davra-
Buna gore, Duns Scottus, Tann'run va- ru~m nasal bir davram~ turu oldu~u
rolu~unu, her~eyden once evrendeki tizerindc yo~unla~m1~ ve uzun sureli
de~i~me olgusundan hareket ederek ara~tumalanrun ardtndan, dilsel davra-
kamtlamaya ,_ah~ma~hr. Evrendeki ha- ru~m kurallarca yonetilen belli bir dav-
reket ve de~i~menin bir ba~lahcas1, ev- raru~ turu oldu~u sonucuna vanna~tu.
rendeki varhklann bir ilk hareket ettiri- Soz konusu yakla~murun gerisinde
cisi olmahdar ki, bu da Tann'du. Tann 'dilin dunya ile olan ili~kisinin insanla-
zorunlu varhkhr, birdir, ozu itibariyle nn bu ili~kiyi nasd kurduklanna ba~h
basittir, ozgur bir iradeye sahiptir. · oldu~u' du~uncesi bulunan Searle'e
Orta,_a~m iinlii ttumeller kavgasmda, gore, dilsel davram~ ve ileti~imin temel
kavramala~a benimseyen Duns Scottus'a birimi tsoz edimidir. Oil felsefesinin,
gore, tumeller, gene( kavramlar oznel ya- anlam ve referans problemleri ba~ta
rabnalar olmayap, nesneler dunyasuun olmak tizere, tiim problemleri, bu yak.Ja-
genel yapasam yansatu. Tumellerin once- ~unm bir sonucu olarak, Searle'e gore,
lilde Tann'run zihnindeki formlar olarak ger,.ekte soz edimleri teorisinin de~i~ik
varoldu~unu soyleyen Scottus, onlann ve~eleriyle kolayca ,.oztilebilen prob-
ikinci olarak nesnelerde nesnelerin ozleri lemler haline gelirler.
762 sebep
Dilin kullarunuyla ilgili olan soz edim- realist du~i.tni.trler tarahndan savunulan
leri, bununla birlikte, kurgu, e~retileme yarattc1 algl teorisine kar~1t olarak, her-
ve benzeri konularda yan1ts1z kalan S<; hangi bir zihin taraf1ndan tiim miimkiin
rular b1rakt1~1, ve inan~ istek ve niyet alg1 ko~ullan altlnda tecriibe edilen
gibi zihin hallerine s1khkla ahfta bulun- duyu verilerinin duyu1ndan once varol-
du~u i~, Searle daha sonra genel bir duklaruu~ dolay1s1yla zihnin alg1daki
yonelimsellik teorisi geli~tirmi~tir. 0, bu gorevinin, meydana getirmekten ~ok,
teori ba~lanunda, yoneliln durwnlan ve se~mek oldu~unu one siiren e1lg1 anlay1-
soz edimleri benzeri tiim tetnsil feno- ~1.
anen lerinin, i~ltvlerini yerine getirebil- se~me [ing. cl1oise; Fr. cltoix; Al. walzl, aus-
Ineleri i.;in, arkaplanda temsili ol.Jnayan walzl]. Bir konuda, bir eylem soz konusu
bir temel yetenekler kiimesini ongerek- oldu~unda, varolan alternatifler aras1n·
tirdi~ini iddia ehni~tir. Anla1n ve yone- da birini di~erlerinden ay1rd ederek,
limsellik, sadece kendileri anJamla yone- onun lehinde karar verme bilin~li i~lemi
limselli~in bir par.;as1 olmayan bir dizi ya da edimi.
yetenek sayesinde i~gorebilir. Se.;me iradi bir eylem olup, ~u temel
sebep [ing. reason; Fr. raison; AI. verlziiltnis]. o~eleri i~erir: 1 Bir problemle kar~1 kar-
Bir onenne ya da varg1y1 te1nellendiren, ~1ya kahnd1~1nda, eylemde bul uruna
bir tezi anla~1hr hale getiren terim ya da e~ilimi. 2 Prob lemi ol.;iip bi.;me, prob-
onerme. 'Her~eyin bir nedeni oldu~u lem iizerinde etrafhca dii~iirune. 3 Ey-
nu' soyleyen ontolojik ilken..in epistemo- lemeye karar v~rme. 4 Birden fazla
lojik kar~1h~1 olarak sebep, bir kanltla- imkan&n ya da birtak1m alternatiflerin
ma i~leminde, kanlt ya da gerek.;e varh~1. 5 Eylem tarzUldan ya da se~~ile·
dunlmundald onennede dile getirilen cek alternatiften ~1kacak sonu.;lan de-
iddiay1 ifade eder. Buna gore, metallerin ~erlendirme. 6 Nas&l eylenece~iy le ilgili
genle~mesinin nedeninin onlarm 1Slttl- bir tercih ve 7 tercihle eylemi hayata ge-
masl oldu~u yerde, Sokrates'in olilinh.i ~irme iste~i, iradesi sergileyip, eylemi
olmaslnm sebebi, tilin insanlann oliimlii ger.;ekl~tinne.
olmas1d1r. Se.;menin iiriinii olan se~im, do~u ya
Sebeple neden birbi rinden farkb ol- da yanh~ de~il de, iyi ya da kotii bir
makla birlikte, bu ikisi felsefe tarihinde se.;im olarak goriilebilir. ~er, ni-
zaman zaman uirbiriyle ozde~le~tiril· yetlerle, arzularla, istek, sonu.; ve eylem
mi~tir. Siiz konusu ozde~le~tirmenin ilkeleriyle do~rudan bir ili~ki i9nde ol-
ilk nn.e~ine, mantlkla ontolojiyi ozd~ makla birlikte, se~imin bunlann hepsin-
:~tiren A.ristoteles'te, do~an1n matema- den ayn oldu~u ve yinelendik.;e bir ah~
tik bir difle yaz1lm1~ oldu~nu kabul kanhk yarahp, ki~ili~i belirleyen onemli
eden rasyonalist felsefede rastlanu. bir ~e olarak ortaya .;lkt1~1 unutulma-
secundum quid. Belli bir bak&mdan, bir mahdir. Se9ne konusWldaki en onemli
duruma gore, belli bir k~ul alhnda, bir problem, ~erimizin daha onccki ya-
~eye goreli olarak anlam1na gelen La- ~anh ve olay lar taraflndan belirlenmeme
lince deyim. Soz kon usu deyimin kar~• anlam1nda, ozgiir olup olmad&~l proble-
h, ko~ulsuz olarak, mutlak bir bi.;imde, midir.
hi.;bir sm1rlama olmadan anlam1na se~ecilik (Os. iktitd.Jfyye; lng. eclectic:ism;
gelen Latince sitnpliciter ifadesidir. Fr. eclectisme; Al. eJclektizismus].l Ki~inin
se~ici alga teorisi [lng. selective thecny of ya da filozofun diinya gorii~iinii, siste-
perception; AI. tl~orie selective de lJJ percep- mini olu~tururken, farkh hatta kar~1t fi-
tion). Alg~larUl, zihnin bilin.;li ya da bi- kirleri, inan.;lan ve o~retileri sistemsi.zce
lin9iiZ olarak se~ti~i ve bir diizene sok- bir araya getirmesi tavn. <;e~itli dii~iin
tu~u duyum kompleksleri oldu~unu ce ok ullanndan de~er verilen birtak1m
savunan alg1 gorii~ii. R\lSSell gibi .;a~da~ o~e ya da o~retileri, birlikli bir sistem
semantik 763
olu~turmak amac;.yla bir araya getirme; Dase;ll, stradan bir varolu~ degildir;
geni~ bir ilgi alantna ya da temel bir insan~ anlayan ve soru soran bir varolan-
atnaca sahip olup, atnaca hizmet eden en dtr. DolayiStyla, insan kendi kendisini
iyi o~eleri farkla sistern ya da kaynaklar- anlayabildi~i i~in, bi.i tiin varolanlan an-
dan se~ip alma tavn. layabilir. Bu nedenle, bir varhk o~retisi
Buna gore, se~mecilik, hi~bir sistetni ya da ontoloji, eskiden oldu~u gibi, sein-
mutlakJa~tlrmaytp, bir sisteme stkl stkJ- dan, yani varhktan de~il, kendisi olabi-
ya ba~lantnak yerine, varolan ~~itli ya len, ger~ek bir varolu~a sahip bulunan
da rum sistemlerdeki, en iyileri old u~u insandan hareketle kurulabilir.
na inantlan o~eleri sec;.ip k ullanmaktan sekincilik. lslim felsefesinde, insan1n
Jneydana gel ir. Hem deneysel ve hetn de Tann'ya ula~abilmesi i~in, i~e kapanma-
teorik ara~hn nada, hi~ bir bak1~ a~tstnL Sl, diinya i~lerinden uzakla~arak sessiz-
evrenseJ olarak ge~er li bir gorii~ olarak li~e dalmas1 gerekti~ini savunan anla-
gormeyen se~meci yakla~un, daha az Y•~ ya da mezhep.
forme) ve ozgiin, fakat daha serbest, Si.irekli olarak ~aba gostennenin, ey-
daha sa~hkb ve daha pragmatik bir yak- lemde bulunma ve maddenin pe~inden
la~un olarak, amactna ve tutarh bir sen- ko~man1n insan1 Tann'ya yabancda~h
teze ula~mak amacyla, rakip teoriler raca~• ve Tann'dan uzakla~hraca~1
arasmdaki farkhhklan uzla~bnnaya, inanc1n1 benimseyen soz konusu anlay•-
bunlar arasmdan se~imler yapmaya ~ab ~a gore, insan, birli~i ti.im evreni ku~a
~lr. tan Tann'ya ancak sessizlikle, i~e kapan-
2 Se~1ne~ felsefede daha ozel olarak ma yoluyla ve Tann'dan ba~ka he~eye
da FranslZ dii~i.ini.irii V. Cousin'in siste- yiiz ~evinnek suretiyle eri~ebilir.
mi i~in kullarulan bir terimdir. Se911ed selefiye. lslimda, sonradan ortaya ~1kan
bir sistem olu~turarak, Frans1z felsefesin- her~eyi reddeden, gerek f1k1h, gerekse
de a~uh~1n, tduyumculuk ve maddeci- inan~ kon ulannda akla yer vermeyen,
likten, ttinselcilik ve tidealizme do~ru Kur'an ve Siinnet'te Allah'la ilgili ne
kaymastna yola ar;m•~ olan Cousin'e varsa, mecazi anlam1 hi~ dikkate alma-
gore, biitiin bir felsefe tarihi birbiri ard1 dan oldu~u gibi benimseyen itikat mez-
stra ortaya ~1kan idealiz.m, duyumculuk, hebi.
tku~kuculuk ve tgizemdlik arasmdaki Peygamberin olumi.inden sonra saha-
kar~tlakh etkile~imlerin bir iiriinii olarak be'nin sazlerini ve davraru~lanru. benim-
ortaya ~1kar. Bu sistemler birbirini etkile- seyen SelefOik, takdis, tasdik, aczi itiraf,
yip yumu~atlr ve felsefi ilerleme de bun- siikut, imsak, keff ve teslim gibi yedi kav-
dan do~ar. Dolay•s•yla, felsefe tarihinde rama daya1ur.
ortaya ~·kacak her o~reli ya da dii~iince semanlik (lng. senuzntics; Fr. sbnardique;
ka~1n1lmaz olarak ~eci olacak ve bu Ahn. senrantik]. Genel olarak, anlam ko-
sistemlerin belli bir sentezinden olu~a nusuna yonelen, dili anlam balwnUldan
caktlr. ele alan, gosterge ya da i~retlerle g05te-
sein. Varolu~r;u felsefede, ozellikle de Hei- rilen arastndaki ili~kiyi inceleyen disip-
degger'in felsefesinde Daseinm veya insan lin., bilim dah.
varolu~unun kar~lSma ge~irilen varhk Bir biitlin olarak anlam konusunu ele
ic;in kullarulan Almanca terim. alan, her tiirlii anlamJ1 olmay1 inceleyen
Varhktan de~il de varolu~tan yola disiplin olarak semanlik,. oncelikle A for-
~lkan bu felsefeye gore, insarun soru so- mel semantik, belimleyici semantik ve
rabilen tek varhk oldu~u i~in ozel bir saf semantik diye ii~e aynlayarak SlnLf-
yeri vard1r. in san soru sorabildi~i i~indir lanabilir. Bunlardan A-1 fonnel se~nantik,
ki, di~er varolanlar arastnda, varh~1n sx- belli bir teoriyle, bu teoriyi formule et-
ntrlaruu zorlayarak, ger~ek varolu~ mede kullarulan manbksal kalkiil ara-
hiline yiikselebilir. lnsan yalruzca bir stndaki ba~lanhlan, mann~xn sentaktik
764 semantik
ve semantik diizeyleri aras1ndaki bag1 yen bir deyim veya onermenin c.nlaln-
ele ahr. Buna katlm, A-2 betimle!Jici se- Slz oldugunu one surer. Bir tiimcenin
mantik dogal dillere il~kin bir tasvir ve anlamiyla, o tiimcenin dogrulanma
incelemeden meydana gelir. Cte yandan, yonteminin bir ve ayru oldugunu; bir
A-3 saf semanlik, fonnePya da yapay dille- onermenin, en az1ndan ilke olarak dog-
re ili~kin analizden olu~ur. rulanabilir olmamas1 durumunda, .an-
Yine, anlama ili~kin sorunlar, an lamia lamslz oldugunu; bir tumcenin, ya ana~
ilgili problemler dilbilimi oldugu kadar, litik bir yarg1 ya da deneysel bir qer~eve
felsefeyi de ilgilendirdigi ir;in, semantik i~inde dogrulanabilen bir tiimce olarak
ikinci olarak B felsefi senranti/wve C dilbi- dogru oldugu takdirde, anla1nh oldugu-
limsel semantik diye ikiye aynlmak sure- nu dile getiren; bir t:ilinceyi anlayabil-
tiyle Slniflanabilir. Bunlardan semantige mek i~in, ki~inin o cumleyi do~u ya da
tnanhksal yakla~1m olarak da bilinen yanh~ kllan ko~ullan bilmesi gerektigi-
felsefr semantik, dilsel tgostergeler ya ni one suren soz konusu anlam teorisi,
da sozciikler ile bwllann gondergeleri dogru ya da yanh~ olmamakla birlikte,
veya gosterdikleri ~eyler aras1ndaki yine de anlamh olan bir~ok ifadenin an-
baglanhya agarhk verir ve adland1rma, lamml a~JklayaJnadaga gerek~esiyle
anlamlandrrma, d uzanlam, yananlam, ele~tirilmi~tir.
dogruluk benzeri WlSUr ve ozellikleri in- Felsefr semantikte, u~ncu anlam teori-
celer. Buna kar~1n, dilbilimsel semantik si olan B-3 kullarumsal anlam kuranu,
he1n tartzamanl1 ve hem de te~zamanh gonderimsel anlam leorisiyle, anlamm
bir yakla~unla, dilin zaman ir;indeki de- dogrulanabilirligi kuranun1n anlamm
~~imleri ile dilin yapiSI, yani anlam tam olarak ne old ugunu a~1klamada ug-
diizleminde gorulen degi~imler ile dil· rad1g1 ba~ans1zhg1n bir son ucu olmak
sel yapdann i~erik baglanunda ortaya durumundad1r. Anlarrun konu~mac1 ya
~tkardtklan problemler, du~unce ve da konu~macdann dili kullanma tarzla-
anlam aras1ndaki kar~dakh ili~ki uze- nndan meydana geldigini ifade eden bu
rinde d Ul ur. an lam k uramiiWt en onemli temsilcileri
Felsefi semantik soz konusu oldugun- L. +Wittgenstein ve J. t Austin'dir. Kulla ..
da, gonderimsel anlanr teorisi, anlamJn dog- 1umsal anlam teorisinin savunuculan,
rulanabilirligi teorisi ve kullanrnrsal anlanr dilsel gostergeleri, konu~maolarm niyet
teorisi diye, u-; temel anlam kuramm.dan ve ama~lanndan bag1mSIZ olarak ele
soz edilebilir: Bunlardan B-1 gonderiin- alan ilk iki teoriden farkh olarak, bir soz-
sel anlam teorisine gore, dilsel bir gos- cugun anlam1nln ki~inin onu ne ama-;-
terge ya d a sembol, ornegin bir sozcuk, la, hangi niyetle kulland1gma bagh ol-
ya dogrudan gozlem ya da alg1 yoluyla dugunu one surer. Austin'in soz edimi
idrak edilen bir gonderge oldugu kavranuyla biraz daha geli~en soz ko-
zaman anla~dabilir. Soz gelimi, BurSQ nusu anlam teorisi, dil felsefesi i~in
Bursa kentine tekabul eder. Gonderim- onemli imkAnlar yaratm1~hr. Teorinin
sel anlam teorisi, oncelikle soyut sozci.ik- onemi esas, dilsel gostergeleri belli bir
leri, fiil veya edat lar turtinden a4llk baglam i~ine oturtmas1ndan ve anlarrun
ser;ik gondergeleri olmayan sozci.ikleri dildeki uzla~1m ve ah~kanhklara bagh
dikkate almad1gl. veya onlarLn anlamla- oldugunu gostermesinden kaynaklan-
nnl a~1klayamadlgl gerek~esiyle ele~ti maktadar.
rilmi~tir.. Semiyotigin, sentaks ve pragmatikten
ikinci anlam teorisi olan B-2 anlaJ.nin ayn ve baguns1z bir dahn1 meydana
dogrulanabilirligi teorisi ise, butun an- getiren dilbilimsel semantik de, felse.fr
lamb ifadeleri, analitik dogrularla empi- semantilde yalda~1k olarak ayru zaman
rik dogrular olarak ikiye ay1r1r ve bu iki dilimi i~inde geliiD\eye ba~lam1~ ve
kategoriden biri ya da digerini girme- 20. yuzydan ba~lannda dili artzamanb
sembolik etkile~imcilik 765
ise, esas dili ve dilbilimin kendisini one mi~tir. Zamarun toplumunu bir vah~i
~lkard1ga i~in, buyuk onem ta~ar. Onun hayvanlar toplulugu olarak goren Sene-
gozunde dil, gosterge sistemlerinden sa- ka, bilge k.i~isini, kendi kendine yeten,
dece biri olmakla birlikte, bu sistemlerin hazza old ugu kadar ele1 ne kar~1 da
en ko1npleks, en evrensel ve en karakte- duygusuz, korku bihnez, evrenin ger~ek
ristik olanadar. Bununla birlikte, Saussup efendisi, erdemi ozgi.ir ira-desinjn sonu-
re·un semiyotigi veya semiyotik goru~u, cu alan ve oluanden kork1nayan ki~i ola-
semiyotigi anlam iiretimini incelemede rak taiumla1na~tar.
kullarulacak genel bir ~err;eve olarak or- Ba~ka bir deyi~le, hea· ne kadar Stoac1
taya koyan Peirce·an goru~unden, an- tmaddeciligi benimsemi~ olsa da,
lalnh ohnay1, anlam uretimini kapab, Tann'Jun a~kan oldugunu one siiren
kendine yeten bir dil sistemi i~inde ele Seneca, pratik felsefeyi one ~1kanna~ ve
almak bakJmmdan farkhbk gosterir. ger~ek erdeanle degerin, da~anda degil
Semiyotik felsefe ve sosyolojide, ozellik- de, insan1n i~inde oldugunu belirtmi~
le ideolo ji analizi baglamanda on em ka- tir. Hanci iyiler ve zenginlikler, insana
zarunl~hr. Bu baglamda semiyotigin en anutluluk saglamazlar.
iinlu ve en onemli temsilcisi Roland senkretizm [Os. te'lifiyye; tng. syncretism;
Barthes·br. Nitekim, Mythologies [Mitolo- Fr. syncretisme; AI. syncretisrnus]. <;ata-
jiler] adh eserinde Fransaz populer ku( .. ~an ideoloji ve goru~leri birlikli bir du-
turiiniin goriinurde masum boyutlanna, ~ unce sistemi i~inde uyumlu hale getir-
onlann ideolojik i~erigini a~aga ~1karan me tavn.
gostergebilimsel bir analize tabi tutan Felsefede, farkh goru~ ya da bak1~ a~l
Barthes, gosterge kavrarrunan bizzat ken- larutl birbirleriyle uyumlu klima ~abasa
disini modem soylenceler olarak deger- olarak senkretizm, farkh sistemlerden
lendirdigi mitleri ~ozumlemek uzere ge- ahnana goru~lerin bir toplamandan olu-
~an, fakat tutarh bir butun olu~turma
li~tirmi~tir.
sendikalizm [Os. loncactlrk; tng. syndica- yan bir ogreti ortaya ~Lkanna tavnru
lisnt; Fr. syndicalisme; AI. sydilcalisn•us]. ifade eder.
sentaks [tng. syntax; Fr. syntaxe; AI.
Felsefi kokJeri radikal bir entellektua-
lizm kar~athganda bulunan ve toplum-
syntax]. Soz dizimi. Tumcelerin gramati-
kal yap1sa; dilsel bilimler arasanda tumce
sal ya~amda sendikalara onetnli bir rol
duzeyinde kullanalan bagmtalar1n tu1nu,
yuklemeyi ama~layan toplumsal ve
sozciiklerin rumceler i~inde, dilbilgisi
siyasi ogreti.
kurallanna ve genel kullan1ma uygun
irade, eylem ve inancan, insan dogasl-
olarak duzenlenmesi. Semboller arasan-
nan temel ve en yarahca ogeleri oldugu- daki yapasal ve gramatikal ili~kileri,
nu, ideolojilerin bu temel ger~ekliklerin sembollerin anlam aktarmak a1nac1yla
bir yans1masandan ba~ka hi~bir ~ey ol- bir araya getirihne tarzlarm1, semboller
madaglna savunan sendikalizm, burjuva arasandaki ili~kileri, kullanan ogesiyle,
toplumunun hastahklannan ve kotuluk- sozcugun dil-dl~l kar~ahgana hi~ hesaba
lerinin, en buyuk yaratac1 guce sahip katanadan konu alan semiotik dah.
olan i~~i sarufan1n soz konusu toplum Bu baglamda, bir onermenin, dogruluk
duzenini y1kmasa ya da sendikalar ~ek ve yanh~hktan bag1ms1z olan ve yalnlz-
linde orgutlerunesiyle ortadan kalkaca- ca diizgun kurulu~undan, yan.i anla~lla
garu belirtir. bilirliginden ibaret oJan anlamma, oner-
Seneka. Milattan once 5 ve Milattan sonra me olmanan ilk ve zorunlu ko~ulu olan
65 y11Jan aras1nda ya~arru~ unlu Romah anlama sentaktik anlam ada verilir. Cr-
dii~unur. negin, 'insan bir fildir' onennesi, dilin
Stoaa ahlak goru~uyle tanman Seneka, sentaks ya da sozdizimi kurallanna
ahlak1n1n temeline dogaya uygun ya~a uygun olarak duzenlendigi i~in, sentak-
ma ilkesiyle, bir bilge idealini yerle~tir- tik bir anlam1 olan onermedir.
768 sentetik
sentetik [Os. t"kibi; ing. synthetic; Fr. iJi~kin deneyim ya da tecri1beden once
synthetique; Al. synthetische). Yuklemi oz· olan, deneyimi olanakh klhp, tecrubeye
nesinde i~erilmeyen, degillemesi man· bir yapl kazanduan, tum mumkun de-
tJksal bir ~eli~kiye yol a9Jlayan yarga ya neyimlerin kendisine gore yap1landaga
da onerme, bize da~ dunya hakk1nda bilgi tiirii.
ycni bir malQmat veren bilgi turu i~n 'Bir u~genin iki ken annan u~uncu kena·
kullarulan s1f at. randan buyuk oldugu', 'Her olay•n bir
Analitik totolojik, apodeiktik, a priori nedeni bulundugu' onermelerini kendi-
ve tannn geregi dogru olana ka~at, ve sine omek olarak verebilecegimiz sente-
olwnsal, olgusal, olasah, a posteriori ve tik a priori bilgi, sozruklerinin anlamla-
bethnlemesel s1fatlarayla ~anlamh bir nndan dolay1, ya da yahuzca manbksal
terim olarak sentetik terimi, dogruluk ya fonnlan geregi dogru olan onermeler-
da yanh~hg1, kendisinde yer alan terim- den meydana gelmez; bize yeni bir bilgi
lerin anlam ya da tan1mlanndan hareket- veren bu tur bi.r onennenin dogru oldu~
le ve yalruzca mantaksal yasalar aracah- gu deneyimden bag1msaz olarak bilinir.
gayla degil de, ba~ka yollardan, ozellikle Maten1atikle fizild bilimlerde soz konu-
de deneyim yoluyla karutlanan tumcc ya su olan sentetik a priori bilgi, buna gore
da onermeyi gosterir. Bwla gore, bir ne totolojik, ne de analitik olan, deneyi-
himce ya da onerme dunyaya betimleme min sonucu olmamakla birlikte, dene-
tarzunlZa gore dogru oldugu takdirde, o yim taraftndan dogrulanan zorunlu ve
sentetik bir dogru meydana getirir. tumel bir bilgidir.
Buna gore, sonu~lann1 ac;ak~a kanatla- sentez [Os. terkib; ing. synthesis; Fr. syntht:se;
yan, bu kanatlama sureci i~inde, bir dizi AI. synthe;e). 1 Du~uncenin ayn ogeleri-
tan1m, aksiyom, postula, teorem ve ni, ya da ayr1 du~unce veya ideolojileri
problem kullanan ve bu tanunlarla aksi· 1nanllksal bir tarzda bir araya getinne
yomlardan c;Lkan bir son u~ inkar edildigi i~lemi; 2 soz konusu birle~tirme faali-
zaman, bu sonucun oncullerde i~erildigi yetinin urunu olan ~ey.
ni gosteren, boylelikle de dinleyidyi so- Basit ~eylerden hareketle daha karma-
nucu onaylamaya zorlayan ispat turiine ~ak butunlere ula~mak i~in farkll oge,
sentetik ispat denir. nitelik, ya da kavramlar1 bir araya getir-
Buna mukabil, duyumlann, insan zih. me i~lemi olarak sentez, 3 manbk ala-
ninde, belirli kategori ya da kavramlara ninda, basil olandan kanna~1k olana,
dayanllarak nesne algdan olarak kuru) .. giden akllyurutme turune kar~1hk gelir.
mas1 surecine, ham duyum ve izlenimler- Sentez 4 diyalektik alalyurutmede ise,
den hareketle, nesnenin tarunmasUll ve du~uncen.in tez ve antitez gibi iki aduna-
ozd~liginin farkana vanlmasuu sagla- ru daha yuksek bir duzeyde birle~tirip,
yan alg1lan olu~tunna i~lemine ise sen~ yeni bir fikir ortaya -;Jkarma surecini;
tik ge'i~ ada verilir. varlagan diyalektik hareketinin ilk ild
Yine, bilginin farkh dallara ya da alanla- adamuun, daha yuksek bir varhk duze-
nna bir sistem i~inde, tutarh ve birlikli yinde yeni bir urilnun ortaya ~00~1 i~in
~ekilde birle~tiren felsefe turu; tum bi· bir araya gelmesini ifade eder.
limleri, par~alan arasanda somut bag- seslendirme edimi [tng. phonetic act; Fr.
lanhlar bulunan tutarla bir butun i~inde acte phonetique ). Onlu dil filozofu J. A us·
birl~tiren felsefe sentetik felsefe olarak tin' in anlam felsefesinde, duzsoz edimi-
kategorile~tirilir . nin u~ alt fiilinden ilki. Bu edim ya da
sentetik a priori bilgi [ing. synthetic a prio- fiil, ~ok yahn bir bi~imde birtak1m ses-
ri proposition; Fr. proposition synthitique a ler ~akartmak olarak tan1mlan1r. Bunun-
priori). Onlu Alman filozofu Immanuel la birlikte, bu seslerin anlamh ohnas1 ya
Kant'ta ozel bir onem kazanan ve da~ da bir dilin dilbilgisi kurallanna uyma·
dunyaya ya da d1~ dunyadaki bir ~eye sa gerekmez.
se.zgi 769
sesmerkezcilik [ing. phonocentrism; Fr. y1~1y la ilgili teorik ol~ut, diterinjn ise
p/Jonocentrisme]. <;atda~ post-yap1salc1 bazr ~eyleri yapmaya ya da yapmamaya
du~unur J. Derrida'n1n Bah Felsefesi- hizmet eden pratik ol~ut oldutunu sa-
nin temelinde yer ald1t1nl du~undutu, vunmu~, bunlardan birincisiyle sava~lr
sesi, yaz1run onune ge~irme ve temele ken, bir ku~kucunun kendisine pratik
alma tavr1na verditi ad. ol~uti.i rehber almasl gerektitini belirt-
Ozellikle modem fi)ozoflann, ve bu mi~tir. Buna gore, pratik ol~ut fenome-
arada ba~ta Husserl olmak uzere, hemen ni, insanm duyularma c;arparu temel
ttim filozoflann 'dol a yunsaz bir kesinlik ahr. Ona gore, bize etki yapan ve bizi
alaru' bulundu~u inanctna meydana ister istemez kandrran uzerinde tartl§-
okuyan, bu inanan temelinde ise, bilin· ma soz konusu olamaz.
cin buradahtl, dolaytmstz mevcudiyeti Ku~kucu, hi~bir goru~e batlanmamak
varsay1m1run yer aldttiru one suren Der- suretiyle, kendisini varhtm ozuyle ilgili
rida, Bab felsefesinin soz konusu varsa- gereksiz tedirginliklerden kurtararak,
y1m1n bir sonucu olarak, sese ve konu~ ya~am1n1 fenomenlere ya da gorun u~le
maya, yaz1 kar~1smda hep bir oncelik re gore duzenler. Sextus'a gore, onun za-
tanldtttru one siirer. Ona gore, Bab felse- manlnln bilimsel yontemini olu~turan
fesi gelenetinde, sesin ic;selHte daha tas1ma dayanarak, hi~bir sonucu karut-
yakm oldutu, kendisinin turevi olan ya- layamaytZ, zira tas1m bir k1s1r dongu-
zaya gore, bir dolayunstZIJk i~erditi, can- den ba~ka hi~bir ~ey detildir. Buna
hhk sergilediti; anlam1n konu~maya gore, bir tas1J1\U\ buyuk onculunun, or-
i~kin oldutu, ve dolay1s1yla sesin, gorii- netin 'Tum insanlarm olumlu oldutu'
nen ana, anlam veren bilincin oradahtl- onculiinun dotrulugu, ancak bir tam tii-
na, 'bulunufa batland1t1 du~unulmu~ mevanmla biJinebiJir. Fakat tam bir tu-
ttir. mevanm, sonucu, yani 'Sokrates'in
Ve bu sesmerkezcilik, ona gore, varhk- olumlu oldutu' onennesinin bilgisini de
ta n.ihai ve en yuksek ~ey olarak A.kl1, gerektirir ki~ bu bir k1s1r donguden
Sozu, I<utsal Zihni ve bilincin buradah- ba~ka bir ~ey detildir.
tlnl goren sozmerkezcilikle yakmdan il~ sezgi [Os. hads, ayan; lng. intuiton; Fr. intu-
gilidir. Batt felsefesirlin sesmerkezli ol- ition; AI. anschaung). 1 Bir §eyin bilgisine
marun yan1 sua, sozmerkezli oldutunu akh kullanmadan, dotrudan bir bi~im
one suren filozof, bu felsefedeki metafi- de sahip olma yetisi. 2 Analiz ya da ka-
ziklerin akla bat•mhhtlnl gostermek, nltlama yoluyla diskursif bir tarzda elde
Bah felsefesinin butiin inan~laruruzan edilen bilginin tam tersine, dolayunsaz
temelini meydana getiren bir oz ya da kavray1~ veya dotrudan tlilgi. 3 Bir
hakikat bulundutu inancma dayandlta- nesnenin dolayun:uz alg1s1. 4 Duyu-
ru orta ya koymak i~in, metafizik terimi organlaruu, deneyimi ya da akb kullan-
yerine, sozmerkezli terimini kullanml~ madan kazarulan kavray1~, i~gudusel
br. bilgi.
Sextus Emprikus. Antik Yunan ku~kucu Buna gore, a) bir onermenin dotru]u-
lutu haklondaki bilgiyi satlayan unlu tuna, ve b) onermesel olmayan bir ko-
Romah hekim ve filozof. Temel eserleri: nuya, nesneye ili~kin, r;akanma dayan-
Adversus Mathematicos [Matematik~ilere lnayan dotrudan ve araCISlZ bir bilgi
Kar~1) ve PyrThoniens Hypothyposes (Pi- anlarrunda, sezgiden s6z edilebilir. Ote
roncu Hipotezler]. yandan, dotrudan ve araas1z kavray1-
tKu~kuculuk da~mdaki her tur bilim- ~1n onermesel olmayan nesneleri ya da
sel ve felsefi otreti.yi tdogmatizm olarak konulan, saras1yla I tume11er, II kavram-
niteleyen Sextus, y~da ild temel ol- lar, III duyusal nesneler, IV ~eylerin oz-
~utun bulundutunu, bunJardan birinci- leri, ve V sure ya da Tann gibi, dile do-
sinin ~eylerin varolu~u ya da varoJma· kulemeyen varhldar olabilir.
770 sezgici ahlak
yen Baudrillard i.;in, simtilasyon ve si- run tarafmdan olan tKiniklerin bir diger
miilakra orijinal ya da ger~eklik olma- iinlii temsilcisi olan tDiogenes, kendisi-
dan, bir ger~kligin modelleriyle yarat- ne 'Dile benden ne dilersen!' diyen
mayl ifade eder. Ger~k ile model, Biiyiik iskender'e verdigi 'Gtilge ebne,
orijinal ile kopya arasmda hi~bir fark kal- ba~ka ihsan istemem' yaruhyla iin ka-
maml~tlr. zanml~llr.
simya [lng., alchemy; Fr. alchimie[. Belli bir sinkategorematik terimler [ing. syncatego-
kozmoloji anlayl~lnl pratik kimya de- rematic terms; Fr. tennes syncategoremati-
neyleriyle birl~tiren bir Orta~ag felsefe- ques]. Orta~ag'm iinlii nominalist filozo-
si tiirii; maddi ttizlerle ilgili, bir yandan fu Ockhamh William"a gtire, dilde
materyel nitelik ve ili~kilerle, diger yan- yalmz ba~larma anlam ta~1yan terimler
dan tinsel nitelik ve ili~kiler arasmdaki d1~mda kalan, onlan birbirlerine bagla-
analojilere dayanan bir kuram tiirii. makta kullarulan ve tek ba~lanna an-
Eski <;:in ve Hellenistik donem M!s!r"mda lamh olmayan terimler. Sinkategorema-
dogmu~ olan simya, Orta~ag Avrupa ve tik terimlere timek olarak, bagla~lar,
islam diinyasmda kabul gormii~ bir fel- edatlar verilebilir.
sefe dah olarak varhgm1 siirdiirmii~tiir. sistem [ing. system; Fr. systenre; AI. system].
Varhgm1 Ronesans'a kadar siirdiirmii~ Par~alan, ogeleri arasmda ka~Wkh
olan felsefe ya da teorinin en onemli uy- ili~ki, etkile~im, baglanh ve bag1mhhk
gulamalanrun ba~mda. ya~am iksiri bulunan tutarh bir biitiin i.;inde birlikli
elde etmek yer ahr. Diinya gtir~lerini hale getirilmi~ nesneler toplam1.
Aristoteles fizigine dayand1ran simyac!- Rasyonel bir ilke, plan, ya da ytinteme
lar, aynca baZ! metalleri altma dtin~ gtire, altakoyma, 9kanm ya da genellik
tiirmenin yollanm aram1~lardn. tiiriinden tutarh bir diizen ya da diizen-
sine~izm [ing. synechism; Fr. synkhisme). leme i~inde bir araya getirilmi~ nesneler,
Amerikan pragmatistleri C. S. +Peirce ve fikirler, aksiyom ya da kurallar biitiinii
W. tJarnes"m, siireklilik dii~iincesini tin olarak sistem, belli bir gti~, tigreti ya
plana 9kartan felsefi tigreti i.;in kullan- da ideoloji meydana getirecek ~ekilde
diklan terim. birbirlerine baglanml~ ilkeler toplamm1
Buna gore, siireklilikle varolan her~e oldugu kadar, belli bir sonuca ula~mak
yin birbiriyle olan kar~1hkh ili~ki ve ba- i~in kullarulan ytintemi de tarumlar.
g1mhhgm1 anlatmak isteyen ve atom tii- sistematik felsefe [ing. systematic philo-
riinden a9klanamaz, siirekli olmayan sophy; Fr. philosophie systematique; AI.
birtakim ogelerin varoldugunu kabul et- systematik plrilosophie]. Ger~kligin tiim
meyi reddeden Peirce'a gore, her bilim- alanlaruu kapsayan sistemler kurrnay1
sel tinerrne bir siirekliligi tasvir eder. Bi- ama~layan, ~~itli konularda elde edilen
linemeyen birtakun varhklara, ya da bilgileri bir sentez i.;inde birle~tirmeye
nesnel idealistlerin Mutlak"ma ka~1 ~ah~an felsefe tiirii.
9kan Peirce, a~lklanamayan nihai birta- Sistematik felsefe deyimi, aynca, feJse.
kim tigelere dayanan bir a~lklamarun feyi tarihsel bir a~1dan ele alan tarihsel
kotii bir ao;iklama oldugunu tine siir- yakla~1mdan farkh olarak, felsefenin
mii~tiir. Ayru okulun iiyesi olan James epistemoloji, ontoloji, deger gibi alanla-
ise, sine~izmle degi~menin siirekliligini rmda felsefi yontemleri kullamp, analiz
anlatmak istemi~tir. ve el~tiriyi ve bu arada, yeni felsefi
sinizm [ing. cynism; Fr. cynisme; AI. zynis- bilgiler iiretmeyi hedefleyen felsefe an-
mus). ilk~ag Yunan felsefesinde Antist- layl~ml ifade eder.
henes tarafmdan kurulmu~ olan felsefe sivil toplum [ing. civil society; Fr. societe ci-
okulunun belli bir ahlak anlay1~1 yla be- vile]. Siyasi otoritenin basl.asu!dan nispe-
lirlenen felsefesine verilen diger bir ad. ten uzak olan toplum modeli; toplumda
Doga-uzla~1m kar~1thgmda dogal ola- varolan ve kurulu~u birtakim haklar
siyaset felsefesi m
elde etme ~abas1na ba~h olan demokra- Bu marksist sivil toplum anlay1~1n1
tik yap1; toplumun kendi kendisini, dev- aynen benimseyen ~a~da~ du~tiniir A.
letin kurumlanndan ba~tmsiz olarak, tGramsci'ye gore, sivil toplu1n devletin
yonlendirmesi d urum u. cebri hareket ve mtidahaleleriyle tiretim-
Ba~lang1~ta uygarh~1n sonucu olan bir den meydana gelen ekonomik alan ara·
nezaket ve uygarla~1 na halini tanunla- s1nda bulunur. Buna gore, sivil toplum,
yan sivil toplum terimi, 18. yuzydda ozel yurtta~ ve bireysel tasdik alan1 ola-
Bat1 yonetirn tarz1 Do~u despotizmiyle rak ortaya ~1kan toplumsal ya~am alanl-
kar~1 kar~1ya getirilirken, onun aynml- du.
nl belirtmek tizere politik bir terim ola· siyaset felsefesi [Os. folsefei siyasiye, ing.
rak k ullanalml~tlr. Bun unla birlikte, political pltilosophy; Fr. philosophie politi-
sivil toplum terilni esas tHobbes ve que; AI. politisclte philosophie ]. Siyasetin
Locke taraflndan kullan1lm1~ ve soz ko- problemlerin.i, siyasi sistemleri, siyasal
nusu toplum sozle~mesi teorisyenlerin- hayvanlar olarak tan1mlanan insanlarm
de onem kazanm1~ttr. Hobbes ve Locke belli bir siyasi sistem i~indeki davranJ~
gibi dti~iintirler politik otoritenin en lannt felsefeye ozgti yontemlerle ele alan
aZJndan varsay1msal olarak onsuz olu- felsefe dab, daha ~ok normatif bir nitelik
nabilir bir kavram ya da ~ey oldu~unu arzeden kavramsal ara~turna tiirU; felse-
belirtirken, devlet olmadan da yapmak fenin, siyasi ya~am1 konu alan, ozellikle
m iimktinm ti~ gibi akll yurtitmelerine de dev letin ozti, kayna~1 ve de~erini
ba~h olarak, devlet olmad1~1nda geride
ara~bran dah.
kalan kurumlar1 betimlemek i~in bir Siyaset felsefesinin ele ald1~1 belli ba~h
kavrama ihtiya~ duymu~lardu. Bu kav· konular ~unlard1r: 1 insarun geli~me sti-
ram da sivil toplum kavram1d1r. Buna red ic;inde, yonetimin ya da devletin kay-
gore, sivil toplum, ekonomik ili~kilerin, na~l, do~as1, amao ve onerni. 2 Varolan,
ailesel yaptlann, dini kurumlann, v. b. varolmu~ olan devletlerin SIJUflanmasl
g., politik otorite olmadan var l1~1n1 stir- ve bu devletlerin olu~umunda etkili olan
dtirdtikleri genel ~er~eveyi tantmlar. Bu-
felsefe ya da gorti~lerin incelenmesi. 3
nunla birlikte, sivil toplum kavranurun,
ideal dtizen aray1~lan. 4 'Otopyalarm ya-
sivil toplum politik otorite olmadan va-
rolmadi~ i~in, analitik bir kavram oldu·
plsl ve bunlann ger~ekle~me ~anslan. 5
~u unuh.Jlmamahdu.
Bireyle devlet, itaat ebneyle ozgtirltik
Sivil toplum kavrarrurun anlam1na kat- aras1ndaki ili~ki, bask1, sanstir ve yoneti-
min guc.ii. 6 Adalet, e~i tlik, ~zgtirltik,
klda bulunan dti~tintirler arasmda, her·
~eyden once Hegel ve Marks bulunmak-
haklar ve mtilkiyet gibi temel kavramla-
tadu. Buna gore, Hegel'de, sivil toplum, nn analizi.
aile ile .devletin siyasi ili~kileri aras1nda Esld Yunan·da do~mu~ olan siyaset fel-
yer alan bir ara kurum olarak tan1mlarur. sefesi, guntimtizde siyasi otoritenin gu-
Karl Marks•ta ise, sivil toplum sosy~ ctinti, do~as1ru ve kayna~tru, siyasi oto-
ekomonimik ili~kilerle tiretim gu~lerinin riteyle birey aras1ndaki ili~kileri ele ahr.
btittintinti gosterir. Onun goztinde temel Siyasi kurumlann ve bu arada devletle
kar~1thk bu ~ekilde tan1mlanan sivil top· birey arastndaki ili~kilerin nasll geli~ti
Iumia sivil toplum i~indeki s1nlf ili~kile rilebilece~i konusunu inceleyen siyaset
rinin ustyap1sal tezahtirti olan devlet ara- felsefesi giintimtizde daha ~ok 'demok..
smdadlr. Alman ideolojisi adh eserinde, rasi' kavram1 tizerinde durur. Ba~ka bir
sivil toplumun btitiln bir tarihin kayna~1 deyi~le, demokrasi problemini sivil top·
ve oynand1~1 tiyatro oldu~unu savunan lum-devlet kavram ~iftiyle, ozgtirltik ve
Marks'a gore, siyasi olaylara, hukukl de- e~itlik ideallerinin olu~turdu~u temel
~i~imlere ve ktilttirel de~i~meye ili~kin tizerinde ele alan siyaset felsefesinin
a~lklaman1n sivil toplumun yap1s1ndaki temel problerni1 kamusal guctin, siyasal
geU~melerde aranmas1 gerekmektedir. i.ktidarm, insan ya~am1ntn niteli~ini ko-
718 siyaset sosyolojisi
rumak ve geli~tirmek it;in nasd kullaiUl- ele alan siyaset sosyolojisi, politikayla
masa ve ne olt;iide smulanmasa gerekti- toplumsal yapdar, ideolojiler ve kiiltiir
~i problemidir. arasmdaki ili~kiler iizerinde durur.
Siyaset felsefesinin uzun tarihi it;inde, 6zgiil politik rejimlerin ve kurumsal ya-
Platon, Aristoteles, Cicero, Aziz Augus- pdann kokerderini ve geli~imini at;lkla-
tinus, Aquinab Thomas, Dante, Machia- mak amacayla parlementer demokrasile-
velli, Spinoza, Locke, Burke, Rousseau, re oldu~u kadar, despotik ve tot aliter
Mill, Bentham, Tocqueville, Saint-Simon, rejimlere de yonelen politik fenomenlere
Comte, Hegel, Marks ve Engels gibi dii- dair sosyolojik analiz, birer toplumsal
~iiniirlerin onemli katkdanndan soz kurum olarak siyasi partileri ve parti li-
edilebilir. derleriyle iiyeleri arasmdaki ili~kileri in-
Buna kar~.n, 20. ytizy1lda siyaset felsefe- celer.
si alarundaki katkJlar, s•rastyla siyasi siyasi personalizm [tng. political persona-
pragmatizm, dini ve varolu~t;u yakla~un lism; Fr. personnalisme politique]. Ki~ili
ve nihayet devrimci yakla~am diye, kaba- ~in toplumsal geli~menin en yiiksek
ca tit; ba~hk ya da yakla~1m alhnda topla- ifadesi oldu~unu, bundan dolaya, dev-
nabilir. Dewey, Russell ve Popper gibi dii- letin bireylerine fiziki, entellektiiel ve
~iiniirler tarafmdan temsil edilen I siya.si tinsel bak1mdan tam olarak geli~ebil
pragmatizm, toplumWl halihazardaki yapa- meleri i~in, gerekli tiim olanak ve farsat-
Silll ve kapitalizmi ele~tinnekle birlikte, lara sa~lamak durumunda oldu~unu
dii~iincelerini soz konusu yaplllln olu~ savunan gorii~e verilen ad.
turdu~u genel t;ert;eve it;inde ifade eder gkolastik [Ing. scolastic; Fr. soolastique; AI.
ve siyaset alamndaki amacn, insan J<#li- scholastik, scltolastische] Genel olarak, Or-
gmin geli~tirilmesiyle ya~am diizeyinin tat;a~da hakim olan, Grek felsefesinin
en yiiksek noktaya ~mas1 oldu~unu kavramsal arat;lanndan yararlarularak
savunur. 6me~n, siyaset felsefesinde olu~turulmu~ Tann merkezli dii~iince
aristokratik bir tbireycili~in savunuculu- sistemini veya bu teoloji a~arhkb felsefe-
~nu yapan +Russell, ho~gorii, cinsel oz- nin kulland1~1 yontemi taruml~ak it;in
giirliik ve sa~duyunun yanmda olurken, kullandan sa fat.
maddecili~e, biirokrasi ve sava~a ~iddet Skolastik terimi, Yunancada vakit get;ir-
le kar~1 t;tkma~hr. mek, zaman oldiinnek anlarruna gelen
Buna kar~m, II diru ve varolu~t;u yak- 'scholazein' fiili, 'doctores scholastici' ba~h
la~nn, insanh~m topyekiin bir yakama ~~ alb.nda, iiniversitelerde teoloji veya
do~ru gitti~ini savunurken, zaman okullarda yedi liberal sanattan ·biri ya da
zaman dini ya da yan dini de~erleri, di~erini o~retenler it;in kullandmaya
zaman zaman da bireyin bizzat kendisi- ba~landa~mda yaygmhk kazanma~hr.
ni on plana t;akartma~hr. Ba~ta Lenin Buna gore, skolastik felsefe Yunan felsefe-
ohnak iizere, III Gramsci, Marcuse, Lu- sinin baka~ at;JSl ve terminolojisinin sa~-
kacs gibi dii~iiniirlerin temsil etti~ yak- . lada~• teorik t;ert;eveye oturtulmu~ Hris-
la~un ise, bireyin nihai bir ozgiirliik ve tiyan teolojisini Hade ed.er. Bu felsefenin
muUuluk haline ula~abihnesi i~n, kapi- biiyiik bir gii.;le benimsemi~ oldu~u
talizmin ve burjuva devletiriin, ~iddet t Aristoteles felsefesini temele almaktan
veya demokratik yollarla y1kJlmasam olu~an otorite yontemi, manh~a ve sis-
ongoriir. teme doniik yogun ilgisi, tiimdengelim-
siyaset sosyolojisi [tng. politi~l sociology; sel ve tasunsal akllyiiriihne formuyla
Fr. sociologie politiquel. Toplwnsal yap• karakterize olan yontemi skolastik yontem
ve kiilti.irii etkileyen somut politik feno- olarak tarumlamr.
menlere ili~kin sosyolojik ara~tmna. Skolastik terimi, buradan hareketle, pe-
6ncelikle ve temelde devlet konusunu, joratif veya a~a~dayaa bir anlam it;inde,
sosyolojik bir bakJ~ at;asa ve yontemlerle okullarda o~retilen hayata ilgisiz konu-
skolastik fels~fe 779
lann beiirledi~i, sistematik ve forme! ka- dii~iiniirler, Tann sozii olan kutsal kita-
rakteri veya lafzili~i ile ~okii~ donemin- ba dayanan Hristiyan inancm1 sistema-
deki skolasti~i anduan bir gorii~ ya da tik bir bi~imde ifade etmek, savunmak
o~retiyi tarumlamak ic;in kullarur. ve geli~tirmek i~in, daha ~ok manhksal
skolastik felsefe [Os. medrese felsefesi; lng. ve dilsel analize yonelmi~lerdir. Skolas-
~colas tic pl1ilosophy; Fr. philosophie scolasti- tik dii~iiniirler bu ba~lamda, oncelikle
que; Al. scholastik pihilosophie]. 8. yiizyd- Yunanblann bilimsel ve felsefi tennino-
la, 15. yiizytl arasmda kalan tarihsel do- lojilerini kullarum~lar ve daha sonra da,
neJll~e soz konusu olan felsefe tiiriine, Yunan manh~mi bir biitiin olarak al-
Hnstlyan dii~iince sistemine verilen ad. ml~lardu. Su halde, Skolastik donemin
SkoJastik felsefenin en onemli ozellikleri filozoflan, Hristiyan inancm1 sisteml~
~u ~ekilde sualanabilir: 1 llk~a~ Yunan tirme ve temellendirme ~abalannda akh
felsefesinin belli bir halkm, modem fel- ve manb~m tiimdengelimsel teknikleri-
sefenin ise bireylerin felsefesi oldu~u ni kullarum~lard1r. 9 Skolastik dii~ii
yerde, Skolastik felsefe, bireylerin ve niirler, daha sonra Yunan dii~iincesinin,
halklann karakteristik ozelliklerinin iis- 12. yiizyd Ronesans1 s1rasmda, tslam
tiinde olan diili bir toplulu~un, Hristi- diinyasmdan terciline yoluyla o~rendik
yan toplwnunun felsefesidir. 2 Bu felsefe leri i~eri~ini, Hristiyan inanoyla tutarh
i~in, belli bir gelenek, ve vahye dayanan olacak ve Hristiyan inanCinl destekleye-
bir din ~er~evesinde olu~n otoriteye cek ~ekilde yeni ba~tan kurmaya ve ~
duyulan sayg1 esastu. 3 Skolastik felsefe- killendirrneye ~ah~m1~lardu.
nin temelinde bulunan felsefe gelene~, Skolastik felsefe, dort doneme aynhr: I
Platon'un ve ozellikle de Aristoteles'in Haz1rhk donemi. 8. ve 9. yiizylllar arasm-
felsefelerinden olu~ur. da kalan bu donemde, iizerinde durula-
4 tlk~a~ felsefesinin merkezinde dogay- cak problemler obegi, Patristik felsefenin
la insarun, modern felsefenin merkezin- biiyiik dii~iiniirii Aziz Augustinus'un
de ise bilgiyle insarun bulundu~u yerde, olu~turdu~u genel ~er~eveden hareket-
Skolastik felsefenin merkezinde Tann le, yava~ yava~ belirlenmeye ba~lam1~
vard1r. 5 Skolastik donemde, felsefe ve bu problemlerle ilgili olarak ilk
inanca, inan~ ta vahye tabi olmak duru- ~oziim denemeleri ger~ekle~tirilmi~tir.
mundadu. 6 Bundan dolay1, Orta~a~ Donemin en etkili dii~iiniirii olan J. 5.
kiiltUriinde ~ok onemli bir rol oynayan Erigena, Boethius'tan yararlanarak, Sko-
din, Skolastik felsefe ve rasyonel bir lastik yontemi geli~tirmeye ~ah~m1~hr.
ya~am gorii~ii iizerinde de ~ok temelli Matematik ve do~a felsefesi alamnda
bir etki yapnu~br. Bu felsefede, vahyin onemli ~ah~malar ger~ekle~tirmi~ olan
aklm vazge~ilmez bir yardlmCJSI oldu- Gerbert'le, diyalekti~i teolojiye uygula-
~una inaruhr. Skolastik donemin filozof- ma giri~iminde ba~an kazanm1~ olan
lan, akll ile inan~ arasmda bir aymm Chartres'h Fulbert ve teolojiyi rasyonel-
yapm1~ ve zaman zaman d a felsefenin l~tirme hareketinin onciilii~iinii yap-
goreli bir ba~mslZhk ya da ozerkli~ini ml~ olan Tours'lu Berengar donemin
vargulanu~ olmakla birlikte, bilimde ve di~er onemli simalandJr.
felsefede, bir ~oziime kavu~turulacak II Erken Skolastik. 9. ve 12. yiizydlar ara-
problemlerin ~oziimii de dahil olmak smda kalan donemin en onemli dii~ii
iizere, hemen her~ey teoloji tarafmdan niirlerinden biri olan Aziz Anselmus,
belirlenmi~tir. 7 Skolastik felsefenin do~aiistii olanla do~al olan arasmdaki
temel konulan, Tann ve Tann'nm varo- organik ili~kiyi ifade etmeye ve inanan
lu~u problemi, Tann-evren ili~kisi ve akd iisl:i.indeki yorumlayJcl ve yonlendi-
tiimeller problemidir. rici giiciinii gosterrneye ~ah~m1~hr. Bu
8 Skolastik fdsefenin en belirleyici donemde, tiimeller problemi ilk kez ola-
yonii, yontemidir. Buna gore, Hristiyan rak ciddi bir bi~imde ele ahruru~, prob-
-
780 Smith, Adam
le1nle ilgili realist ve nominalist c;oziim- the Wealth of Nations [Uluslar1n Zengin-
ler arasanda bir ayanm yapllma~hr. liginin Dogast ve Sebepleri Dzerine Bir
Champeaux'lu William'an realist, Rosce- Soru~turma].
linus'un nominalist ~ziimii benimsedi- isk~ Ayd1nlanmasa ve iktisadi libera-
gi yerde, Skolastik yontemi en a~tk bir lizmin en onde gelen isimlerinden biri
bi~imde ortaya koymu~ olan Abelardus olan Smith, daha ziyade eklektik bir ka-
kavramc1 balo~ a~asana se~mi~tir. Done- rakter ta~ayan ahlak gorii~iinde, bir
min diger onemli dii~iiniirleri, huma- erdem ahlak1 geli~tirmi~tir. IErdemin
nist bir filozof olan Salisbury'li John ve neden meydana geldigi' ve 'erdemi
~ag1n1n diyalektik, tasamsal ve akJICJ hangi psikolojik ilkelere gore tanadlga-
egilimlerini nlistik bir hareket i9-nde bir- maz' sorulan iizerinde odakla~an ahlak
le~tinni~ olan Clairvaux'lu Aziz Ber- gorii~iinde, Smith bu sorulan Aristote-
nard'dar. les ve Stoacalann gorti~lerinden old ugu
III Altut c;ag. 13. yiizyalda ya~anma~ kadar, Hutcheson gibi yararc1 dii~iiniir
olan Altm <;ag, Aristoteles'in eserlerinin lerin gorii~lerinden de faydalanarak ya-
Arap~adan terciime edilmesi ve Paris rutlamaya ~ah~ma~tar.
D ni versitesi 'nin k urul u~u y la bir likte, 0 iktisat gorii~iinde ise, her turlii zen-
felsefeye yonelik ilginin en fist diizeye ginligin kaynag1n1n emek oldugunu sa-
ula~t1g1 bir ~ag olmu~tur. Bu donemin vunmu~, modem toplumlarda zenginli-
ilk biiyiik dii~iiniirleri~ doga bilimlerine ginin arh~arun en onemli nedeninin bir
yonelik bir ilginin dogu~una yol a~ma~ yandan i~ boliimii, diger yandan da
olan Auvergne'li William ve Robert emeginin veriminin artmas1ru sagla yan
Grossetesteldir. Alhn <;ag1n diger onem- sennaye birikimi oldu~unu soylemi~tir.
li dii~iiniirleri, felsefenin ozerkligi i~in Sofistler (ing. Sophists; Fr. Sophistes; Al.
yogun.bir ~aba gostermi~ olan Aziz Bo- Saphists]. M. C. 5. ve 4. yuzydda, siyasi
naventura, Aristoteles'i Aziz Augusti- ve toplumsal ko~ullarm degi~mesinin
nus'un felsefesi ve Hristiyanhgan dog- ve doga felsefesinin iflasuun ardJndan,
malanyla uzla~hnnaya ~ah~ma~ olan insan iizerine felsefenin ba~lahCJSl ola-
Biiyiik Albert, felsefesiyle Skolastik dii· rak ortaya t;;akan gezgin felsefe ogret-
~iincenin her bak1mdan doruk noktasa- menlerine verilen ad.
na ol u~turm u~ olan Aq uinah Thomas, En onemli Sofistler arasanda, Protago-
Platon'un etkisiyle, bir yandan matema- - ras, Gorgias, Prodikos, Hippias, Antip-
tigin, fakat bir yandan da deneysel yon- hon, Thrasymakhos ve Kallikles'in ad1
temlerin geli~mesine katklda bulunmu~ verilebilir. Sofistler, felsefi bir okul olu~
olan Roger Bacon ve ele~tirel dii~iince tunnaktan ~ok, belli bir meslegin iiyesi
siyle se<;kinle~tni~ olan DWls Scottus'tur. olan, toplumsal ko~ullann degi~mesi·
IV Gerileme Donemi. 14. ve 15. yuzydlar- nin dogal bir sonucu olarak ortaya ~akan
da ya~anma~ olan bu donem, geleneksel pratik i~lerde yolgosteridl ige duyulan
dii~iinceye kar~1 olan ele~tirel bir tavarla a~hktan, kendileri i.;in bir meslek ve
belirlenen bir done~1dir. Donemin en ya~am bi-;jmi iiretmi~ olup, para kafll-
onemli dii~iiniirii, daha onceki yiizytlla- hgl ders veren gezgin ogretmenlerdi. Bu
nn no1ninalizmini canlandarm1~, akhn gezgin ogretmenler, dilbilgisi, lkna sana-
alanana S1narland1nnakla birlikte, onu t:l, retorik, mahkemede kendin.i savwuna
kendi alana i~inde, inan~tan ba~mslZ sanab, mantlk, ahiAki davraru~, edebi-
hale getirm.i~ olan Ockhamh Williamtdar. yat ele~tirisi, matematik ve dilsel analiz
Smith, Adam. 172.3-1790 yallan arasanda gibi bir ~ok sanah o~renme iddiasmda
ya~a1n1~ olan lsko~ iktisat~a ve dii~ii olmu~lardar.
niir. Temel eserleri The Theory of Moral Sofistleri bir felsefe okulu olarak gor-
Sentiments [Ahlaki Duygular Teorisi] ve mek olanakslZ olsa da, onlann ruaniine
An Inquiry into the Nature and Causes of birden ortak olan baZl noktalardan soz
sofistiik 781
Sokrates problemi [lng. p•·oblem cf Socra- Sokratik Ok.ullar [lng Socratic Schools;
tes; Fr. probleme de Socrate]. Filozol Sok- Fr. t.cofes socratiques]. Sokrates'in ki~ili
rates'i anla tan, tamtan ~ok ~e~itli eser- ginin belli ozelliklerinden, ogretisinin
lerden, farkh Sokrates yorumlarmdan belli yanlarmdan etkilenerek olu~turul
ayn olarak, tarihsel Sokrates'i, yani M. mu~ olan felsefe okullan.
0. 5. yiizy1lda Atina'da ya~am1~ olan Bu okullar, 1 Kii,Uk Sokratik Okullarla,
Sokrates adh dii~iiniiriin ger~ekte kim 2 Biiyuk Sokratik Okullar olarak ikiye ay-
oldugunu, onun felsefi ogretisinin tam nhrlar. Bunlardan Kii~iik Sokratik
olarak ne olmu~ oldugunu belirleme Okullar, kurucularuun Sokrates'le olan
problemi. baglarmm ~ok fazla gii~lii ohnad1g1
Sokrates'in kendisi, yazl11 soziin degeri- okullard1r. Onlar, Sokrates'in ogretisinin
ne inanmad1g1, yazmak yerine tarh~ma ve gorii~lerinin goreli olarak daha az
ya onem verdigi i~in, yaz1h hi~bir ~ey onemli olan yonlerini benimserni~lerdir.
b1rakmaml~, hayat1, gorii~leri, degerle- Bu okullar Slras•yla, a) tMegara Okulu,
re ve diinyaya bak1~ tarz1, ki~iligi, ilgi- b) tElis-Eretriya Okulu, c) tKinikler
leri ve gorii~leri farkh ogrencileri tara- Okulu ve d) tKirene Okulu'dur. Biiyiik
findan anlahlm1~br. Sokrates'in kendisi, Sokratik Okullar ise, Sokrates'ten ~ok
yonteminin bir pan;as1 olarak, haz1r yogun bir bi~imde etkilenmi~, onun
bilgi vermek yerine, ogrcncilerinden her idam edilmesi kar~1smda kariyerini de-
gi~tirrni~ ve kendi sistemini kurarken,
tiir bilgiyi kendilerine mal etmelerini is-
tedigi i~in, ogretisi ve. gorii~leri de, Kse- Sokrates'in gorii~lerinden yararlarum~
nophanes ve t Plat on gibi og<encileri ta- olan Platon'un Okuluyla, onun ogrencisi
Aristoteles'in Okulundan meydana
raf mdan, yahn bir bi~mde ve oldugu
gelir.
gibi kabul edilmemi~. sozii edilen filo-
Sokratik paradokslar [1ng. Socratic parado-
zollarm kendi balu~ a~llar1 ve ki~isel
xes; Fr. paradoxes socratiques]. Sokrates'in
ozellikleriyle birle~tirilerek yorumlan-
felsefesini meydana getiren, fakat kabul
ml~hr. Ksenophanes ve Platon gibi dii-
edilmi~ inan~lara aykm gibi goriinen
~iiniirler Sokrates'i ve llgretisini, kendi
tezler i~in kullamlan deyim.
kavray1~, ilgi ve dogalanna uygun ola-
Tiim insanlann dogatan geregi, mutlu-
rak yorumlarru~lard1r. lugu arad1klanru ve arzulad1klarm1,
i~te Sokrates problemi, bu farkl1 Sok- bunun, tiim insanlann ozleri itibariyle
rates resim ya da yorumlarmdan hangi- iyiyi, iyiligi istedikleri ve aradlklan an-
sinin tarihsel Sokrates'e, yani M. 0. 5. larruna geldigini soyleyen Sokrates'e
yiizy1lda Atina'da ya~am1~ olan ~1plak gllre, iyi, birey i~in yararh, hay1rh olan
ayakh dii~iiniiriin ger~k gorii~ ve dii- ve bireyi mutlu kllan ~ey oldugundan,
~ iincesine kar~1hk geldigini belirleme bir insarun kotiiyii, kohi olan bir ~eyi is-
problemi olarak ortaya ~1kar. temesi, kotii olan bir ~eyin pe~inden
Sokratik alay [ing. Socratic irony; Fr. ironie ko~mas1 olanakstzdlr. <;:iinkii bu, mut-
socralique ]. Sakrates'in, 'Bildigim bir ~e y suz olmay1 istemekle e~anlamhd1r ve
var, o da hi~bir ~y bilmedigimdir' so- mutsuz olmay• istemek te, insarun doga-
ziiyle ve sergiledi~ llg<enme ve bilgiye smda olmayan bir ~eydir. Sokrates'e
susam1~hk hali yle, kar~1sma ald1g1 tar- gore, insanlann s1k s1k kotii, zararh ve
h~macllara, ger~ekte bilgisiz olduklarma degersiz bir ~eyin pe~ine dii~tiikleri
i~aret etmek ve ahlak alarundaki bu bil- olur, ancak bu durum, yalruzca onlarm
gisizligin, ya~amm ak1~1 i,.utdeki tehli- bilgisizliklerinden kaynaklanmaktad1r.
kesini ve ag1rhgm1 hisseltirmek iizere Kotii olan bir ~eyin pe~inden ko~an
benimsedigi, kendisini oldugundan fark- insan, onun pe~inden, o ~ey kotii oldu-
li gosterme, bilgisini gizleme ve ka~• gu iQn degil de, kendisi onun iyi oldu-
smdakine meydan okuma tavn. gunu dii~iindiigii i~in, gider.
784 Sol HegelciJik
~u halde, hi~ kimse bilin~li olarak ve somut [Os. nrti~ah!Jas; in g. concrete; Fr.
isteyerek kotti olan1, yani kendinde ve concret; AI. konkret). 1 Ortak ozellik ya
kendisi i~in kotu olan1 se~mez, kotu ola- da nitelikleri on plana ~lkartan genel ya
ntn pe~inden ko~maz (1. paradoks). Bu da soyuta kar~•t olarak, bireysel, pratik
paradoks bizi Sokrates'in ahlak anlayi- ve tikel olan i~in kullarulan stfat.
~lntn temel tezlerinden ya da paradoks- 2 DolayJmlt bir tanda bilinen, varolu-
lanndan bir ba~kastna goturtir: Tum in- ~u ~tkarsanana kar~tt olarak, dogrudan
sanlar dogalart geregi, iyiyi arzu edip ve araastz bir bi~imde algtlanan, dene-
sevdikleri i~in, hi~ kimse isteyerek kotti yun yoluyla bilinen, akttiel varolu~un
bir ~ey yapmaz. lyiyi, iyi olant ya da aynlmaz bir par~ast olan ~eyi; 3 hipote-
neyin iyi oldugunu bilmek, ayru zaman- tik ya da teorik olana kar~Jt olarak, elle
da onu yapmak, hayata ge~innektir (2. tutulur ger~kligin aynlmaz bir par~as1
paradoks). Buna gore, her tur kotulu- olan ~eyi; belli bir zaman ve yerde bulu-
gun nedeni kotucul, gunahkar bir irade nan, gozle gorulen, elle tutulan, dogal
degil de, bilgi eksiklitidir (3. paradoks). ve btittinlugu i~inde ortaya -;1kan ba-
Eylemde yanh~a dti~me, kotiiltik ya da ~lZ ger~ekligi; karma~tkh k bir ger-
kotil olan bir ~eyi yapma, kotil kader, ~eklik i~nde olan ~eyi gosteren terim.
gunahkar bir doganJn ya da irade zaytf- Bu baglamda ve somu t sozcuguntin
hgintn degil de, bilgisizligin sonucu- soz konusu anlarru i~nde, tek bir nesne-
dur. ye i~aret eden, ba~ka bir ~eye bagh ol-
Sokratesrin ahlak anlayt~tnan bu ti~ madan, kendi ba~tna varolan bir ~eyin
temel tezinden her biri, a) k.i~inin ozgur kavranuna sornut kavram, bir birey ya da
bjreylerin adt olan terime soyut terim ad1
iradesiyle bir ~eyi ya da birtakun kotii-
verilir.
li.ikleri se~tigini, yapttguu ve yapabildi-
gini, b) ki~inin, neyin ger~ekten iyi oldu- M utlak idealistler bu ~er~eve i~nde,
ger~eklik bak1mandan daha temel ve
gunu bildigi zaman bile, yanh~ bir ~ey
tozsel olan bireysel varhklan betimle-
ya da kottiltik yapttg1n1 ve c) insarun,
tnek i~in somut tumel terimini kuUan-
bilgisizlikten degil de, yaphgt ~eyin
mL$lardtr. Burada somut, varh~n birey-
kotu oldugunu bile bile, kotuluk yapn- selligini, tumel de, idealist filozoflar
~u bildigimiz ve kabul ettigimiz i~n,
taraftndan ger~ek bireyin en belirleyici
hirer paradoks olarak degerlendirilir. ozelligi olarak gorulen rasyonel ve siste-
Sol Hegelcilik [Os. terakkiperver Hegelcilik; matik tutarhhgt vurgulamaktadu. Buna
lng. left-tving Hegelianism; Fr. Hegelianisme gore, soz konusu idealist filozoflar i~n
de gauche]. Hegel'in, Hristiyanhk dini, ger~ek birey, Mutlak, Ruh ya da Tin.dir.
tnonar~i ve burjuva ktiltilrtinden olu-
somut~uluk [lng. concretism; Fr. conaetis-
~an idealist sentezine her baktmdan me ]. tyiHk, guzellik tilriinden soyutlama~
kar~t ~tkan, bu sistemin rasyonel olarak
Ian, akttiel olarak, ger~ekten varolan, iyi
savunulamayacagtni, fakat yalntzca fel- ve guzel diye nitelenen ~eylerden ne-
sefi teori olarak degil, siyasi eylem bakJ- densel ve ontolojik ba.lwndan once gclen
mtndan da, belli bir gelecek adtna kabul ve onlardan deger bakmundan tisttin
edilmemesi gerektigini one suren anla- olan varhklar ya da ger~eklikler olarak
Y•~· goren, ya da umutlanmiZJn, arzulannu-
Ruge, tMarks, tStirner ve tFeuerbach ztn, ideallerimizin nesnelerine belli bir
gibi dti~tintirlerden meydana gelen bu nesnellik, ger~eklik yiikleyen yakla~tm
harekete gore, yaln1zca rasyonel olan ya da tavtr.
ger~ektir ve yetkinlikten uz~ yabanct- sonlu [Os. mutenahi, rtlilhdud; lng. finite; Fr.
la~mt~ bir varolu~ hali, Hegel'in de fini; AI. endlich). Sonsuz ya da srrurstz
iddia ettigi gibi, kendi i~el zorunlulu- olana kar~rt olarak, omegin sonlu birdi~
gundan dolay1, kendini a~mak duru- zide oldugu gibi, bjr sonu ya da son teri-
mundadtr. mi olma durumu.
sonu~~uluk 785
Suurlanm1~ obna, suurh bir buyuk1uge sonsuzluk [Os. uami.llenalzilik; ing. i;zfj~tity;
sahip olma hali. Gi.i-;, yetenek, bi.iyukluk Fr. infiuite; AI. unendlicltkeit]. Zama1un,
gibi nitelikler baktmlndan s1nulannu~ mekarun ya cia herhangi bir dizinin sonu,
olma durumu. Belli say1da ad1m1 ge-;- bi tilni, s1run olmam.as1 d urum u.
memehali. Bu anlamda dogal say1lar dizisi, son-
sonluculuk [lng. Jinitism; Fr. finitisme; AI. suz. bir dizi meydana getirir, zira dizide
finitismus]. Mate1nahkte D. Hilbert tara .. ne kadar buyuk bir say1ya ula~1rsan1z
f1ndan savunulan ve matematik alan1na ula~1n, ona bir say1 daha eklcmek her
yaln1zca, konstruksiyonu sonlu say1da z.aman mumkundur. Bununla birlikte,
ad1mda mumkun olan sonlu say1da nes- ikinci bir anlamda sonsuzluktan, say•la-
neyi dahil eden yakla~1m. T1pkl sezgici- bilir par-;alardan olu~mayan butUnler
lik gibi, konstruktivizmin bir turu olan, i-;in ge-;erli olan sonsuzluktan da soz
fakat sezgicilikten farkl1 olarak, yalruzca edilebilir. Burada sonsuzluk, tam ya da
sonlu say1da ogeyle sonlu say1da adlm- yetkin olma durumunu gosterir.
da ne yapllabilecegini dikkate alan ogr~ sonu-; [Os. matlup; ing. conclusion; Fr.
ti ve yonte1n. conclusion]. 1 Ba~ka tiimce ya da onerme-
sonsuz diinii~ [Os. dari daim; 1ng. et~al lerden -;lkarsanm1~ olan, mant1ksal bir
recun-ence; Fr. retour eternelle ]. Evrende akllyurutme, arguman ya da 9karurun
hi-;bir ~eyin bir defahg1na ortaya -;•kma- manbld varg~s• olan, ve 'o halde', ·~u
dlgl, ge-;mi~te bir-;ok kez ortaya 9km1~ halde', 'imdi', 'oyleyse', 'sonu-; olarak' tii-
sonsuz say1da olay1n, gelecekte de tiim runden deyunlerle ba~layan onenne;
aynntllanyla ve ayru duzen i~nde yeni- belli oncullerin manttksal olarak gerektir-
den ortaya -;lkaca~, evrende birtalwn digi netice. 2 Belli bir nedenin eseri olan
dairesel, dongusel sure-;lerin sOZ konusu olay, kendisine aynlmazcasana bagh ol-
oldugu, bu sure-;lerin, mevsimlerde, gUn du~ bir nedenden kaynaklanan etld; bir
gece, dogum olum, buyume -;urlime or- etkene bagh olarak ortaya ¢<an olgu. 3
neklerinde old ugu gibi, aynen tekrarlan- Bir irdeleme, ara~tlrma ya da soru~tur
dlgl, bir kaostan dogan evrenin yeniden ma~un yaratbg1 veya urettigi du~unce.
dogacak ~elcilde kaosa gidecegi inanc1. 4 Belli bir a1 na-; ya da hedef gozetile-
Olduk-;a eski -;aglara geri giden sonsuz rek davran1ldlglnda, ula~1lan ~ey, van-
donu~ inana, tPlaton'da bir ruh go-;u Ian nokta. 5 Ve nihayet, bir ko~ul bildi-
ogretisi olarak ortaya -;1km1~ ve o, bu ren tumceden sonra gelen ve be IIi bir
-;er-;eve i-;inde, olen insanlann ruhlarl- netice bildiren tiimceye verilen ad.
nln ba~ka bedenlere girerek yeniden sonu-;-;uluk [ing. consequantialisnz; Fr.
dogdukJaruu, iyi ya da kotu ruhlann co,tsequentialisme]. 1 Genel olarak, so·
yazgllararu aynen ya~adlklanru soyle- rumlulukla, fakat esas neyin ahlaki ba-
mi~tir. _.1\ yn1 ani ay1~, t Aristoteles'te, klmdandan dogru ve yanh~ olduguyla
dunyan1n, y•ld1z hareketleri gibi, duzen- ilgili olan etik teori. Bu anlamda, sonufi-
li olarak 1slakllk ve kuruluk donemlerin- ~luk, ahlaki eylemin deterini belirle-
den, insanhg1n da geli~me ve -;oku~ yen ~yin, eylemin ahlaki bir ilke, yasa
-;aglanndan ge-;tigi gorii~u ~eklinde or- ya da kurala uygunlugu yerine, eylemin
taya -;lkar. Sonsuz donu~ ogretisi Dar- sonucu oldugunu, ahlaki eyletnin uretti-
win'in evrim.ciliginden etkilenmi~ olan gi sonu-;la degerlendirilmesi gerektigini
Nietzsche tarafmdan da one surulmu~ soyleyen ve bu nedenle eylemin son u-;-
tur. 0, her ne kadar ger-;eklige ili~kin lanru on plana 9karan ahlak anlay•~m1;
yasah afi1kla1nalan reddetse de, ~imdi ahlaki eylemin dogrulugunun, iyiligi-
olup bitenin daha once say1s1z kez orta- nin, evrensel bir yasa, ilke ya da ol-;ut
ya -;1knu~ oldugunu ve gelecekte de, yerine, yalruzca eylemin urettigi sonu-;-
tam olarak ay•u ~ekilde ortaya -;•kaca~ lar Ia degerlendirilmesi gerektigini savu·
nl one surmuf1tiir. nan ahlak goru~unu ifade eder. Bu bag-
786 sophia
Sorokin, Pilirim Alexandrovich. 1869· tirdigi lasa veya uzun siireli anlamh et-
1968 ytllan arasmda ya~am1~ ol~n Rus kile~imlere sosyal ili~ki ad1 verilir. Yine,
as1lh Amerikan sosyolog ve dii~iiniir. belli say1da ortak ozelligi olan, birtak1m
Temel eserleri Crisis of Our Age [<;:ag1· ortak ihtiya<;lanm kar~1lamak i<;in bir
m•zm Bunahm], Social Philosopl1ies in an araya gelmi~, baglmSIZ bir varolu~a
Age of Crisis [Bir Bunahm <;:agmda Top· veya kimlige sahip bulundul<laruun bi-
!urn Felsefeleri]. lincine sahip, birtaklm orlak kurallara
Sosyoloji, toplumsal sistem ve obeklerle gore birbirleriyle ili~ki i<;inde bulunan
kiilliirel sistemlerin, l<i~ilik sistemi ve l<i- bireyler kilmesi veya toplumsal birim
~iler arasmdaki ili~kinin dinamikleri ve sosyal grup olarak tammlamr. Aym <;er<;e-
yapts1run genelle~tirilmi~ teorisi olarak ve i<;inde, ekonomik gii<;leri, loplum i<;in-
tammlayan Sorokin'in loplum felsefesin· del<i rol ve konumlan, hayat tarzlan bir-
deki biiyiik onemi, onun elkile~imin ko- birlerine benzer olan, orlak <;tkarlara
nusu olarak ki~iligL ki~iler arasmdaki sahip insanlardan meydana gelen loplu-
etkile~imin toplam1 olarak loplumu an- luga sosyal smif ad1 verilmekledir. Yine,
lamak i<;in deger, nonn ve anlamlar top- insan eyleminin failler arasmdaki kar~l
larruna bagh olan kiiltiirii anlamamiZ llkll elkile~imi i<;eren all sm1fi ya da sos-
gerekligi tezinden kaynaklanmaktadu. yal gruplarm eylemi sosyal eylem diye la-
Sorokin'in bir diger onemli katl<•s• da, rumlarur.
loplwnlarm ii<; farkh yal<la~lm y a da Ote yandan, bireylerin, sosyal grup ve
manlalite arasmda sahndlldanru belirlen Slmflarm, isler <;at1~ma ya da isler uzla-
~=m bir sonucu olarak, birtal<1m norm-
dongiisel bir sosyal degi~me leorisinden
meydana gelir. Comle'un ii<; evre yasasl- Jar ve degerlerin de yard•m•yla sergile-
na benzeyen bu degi~me anlay1~mda, dikleri ahenkli ve istikrarh ya~ay1~ h§li
ve diizenine sosyal diizm denir. Buna
dini dii~iirune 1arzlarm1 tammlayan dii-
kar~m, bireyleriit ve ekonomi, aile, din,
~iinsel sistem pozitivisl bal<1~ a<;•suun
leolojil< evresine, ger<;ekligi anlamada siyasel benzeri temel loplumsal kurum-
lann kar~1hkh ili~l<ilerinden meydana
duyumlarm onemini vurgulayan du-
gelen biitiine sosyal sistem ad1 verilirken,
yumsal kiiltiir ya da sistem Comle'taki
bir topluma Ierne! ve asli ~eklini kazan-
pozilif evreye, bu ikisi arasmda kalan
diran ve eylem tarzlanna sm1rlar getiren
idealist kiilliir de, positivist gorii~teki
Ierne! sosyal ili~kiler biitiinii veya sosyal
melafizik evreye lekabiil eder. ili~kilerin lemelindeki ilkeler obegi sosyal
sosyal [Os. i'timai; ing. social; Fr. sociale; yap• olarak tarumla•ur.
AI. sozial]. 1 Bir topluma, ayn ve miisla- Ole yandan bir toplumun sosyal sislemi
kil bir varolu~a sahip olduguna inarulan i<;inde yer alan kurumlann, loplwnsal
insan lopluluguna ili~kin olan; 2 loplu- rol kahplanrun, bireyler arasmdaki ili~
mu meydana getiren, bir loplum i<;inde kilerin ve dolay•s•yla bir biitiin olarak
ya~ayan insanlar; 3 loplum i<;inde ya~a
loplumun, teknoloji, fikirler, inan<;lar,
yan bireylerden meydana gelen kalman, kiiltiirel etkil~imler, dogal felaketler,
grup, s1mf, v. b. g.; 4 loplumdaki birey- ke~ifler benzeri <;ok <;e~itli nedenlerle
lerin birbirleriyle olan ili~kileri; 5 lop- degi~mesi durumuna sosyal degi~me ad1
lumdaki s1mflarm birbirleriyle olan el- verilir. Ayru baglamda, bir toplumun
kile~imleri; 6 loplum i<;inde ya~ayan birden fazla yonde ilerleme kaydetmesi,
insanlann maddi hayal ko~ullanm ge- loplumun biitiiniinde meydana gelen
li~tirmeyi, tinsel ihtiya<;lanm kar~llama ilerleme sosyal geli~me olarak larumlana-
}'1 ama<;layan eylem ve faaliyetler io;:in bilir. Buna kar~m, bir birey veya gru-
kullamlan s1fat. bun, bir toplumsal suuftan digerine ge<;i-
Bu baglamda, bir toplumda ya~ayan iki ~iyle veya ayru s1mf i<;indeki harekeliyle
ya da daha fazla say1da insanm birbirle- belirlenen toplwnsal hareketlilige sosyal
riyle girdigi, kar~1hkh olarak devam el- hareketlilik ad1 verilir.
788 sosyal bilimler felsefesi
Yine, bir toplumdaki deger normlan yla bireyler ya da gruplar aras1ndaki ili~ki
sosyal eylem tarzlan aras1ndaki uygun- leri, test edilmeye elvt?ri~li bir bilgi kii-
suzluk, toplumsal kanna~a ve diizensiz- mesi iiretmek amac1yla, sistematik ola-
ligin tezahiirii olarak goriilen sapkm rak ara~hran disiplinlere sosyal bilimler
davran1~lar biitiiniiyle, onlara yol a~an ad1 verilir. Aynca, toplu1nu bir biiyiite~
ko~ullar sosyal problem ba~hg1 altlnda alhna yahran, statiikoyu ya da varolan
Slnlflarur. Bir toplumun sosyal problem- sosyal diizeni ~e~itli yol ve ara'rlar Ia sa-
lerdeki yii.ksek artl~la karakterize olan vunarak ya da el~tirerek, toplumsal
durumuna, sosyal ~ah~man1n, ahlaki degi~meyi erteleyen ya da h1Zland1ran
~okiintiiniin ve diizensizligin hakim ol- ve boylelikle toplumu ko~u llayan ve
masl haline sosyal ,akuntu ad1 verilir. Bu yonlendiren ele~tiri hiriine sosyal ele~ ti-
bagla1nda, sosyal problemleri ~ozmeye, n· denmektedir. Nihayet, psikolojinin,
niifusun toplumsal ihtiya~laruu kar~da insan1n toplumsal davran1~1n1 konu
maya yonelik merkezi ve yerel politika- alan dahna sosyal psikoloji ad1 verilmek-
lar ise, sosyal politika ad1 altmda katego· tedir.
rile~tirilir. Ote yandan, bir toplumun sosyal bilimler felsefesi [ing. philosophy of
kendi varhk, birlik, i~leyi~ ve bekas1n1 the social sciences; Fr. philosophie des scien~
korumak i~in, iiyeleri iizerinde uygula- ces sociales]. Sosyal bilimlerin maruyeti,
d1g1 etki, denetim ve ald1g1 onlemler mant1g1 ve yontemi iizerine olan ara~
biitiiniine sosyal kontrol ad1 verilir. tlrma veya felsefe tiirii. Sosyal bilimler-
Yine, ki~inin toplwnsal ~evreye uyum- de iyi bir a9klamanln ol~iitleri iizerinde
lu, toplumun deger yargdanru benimse- duran, sosyal bilimlerin doga bilimlerin-
me durumuna, toplumla biitiinletmi~ den nasll ve ne ol~iiye kadar farkbhk
gosterdigi, sosyal bilimlerde indirgene-
hale gelmesine sosyalle~rne; ozellikle .;o-
mez sosyal yasalar olup olmad18J., top-
cugun toplumsal ya~ama kablururu ve
lwnsal fenomenler aras1nda nedensel
onunla biitiinl~mesini kolayla~brmak
ili~kiler bulunup bulunmad1g1 benzeri
amac1yla, ~e~itli kiiltiir unsurlarnu onun
sorulan yan1tlamak suretiyle sosyal bi-
ki~iligine katarak, bu degerlerin i'rselle~
limlere bir yorum getirmeye ~ah~an fel-
tirihnesini saglama siirecine sosyalle~tir sefe veya bilim felsefesi dal1.
me ad1 verilir. Ote yandan, toplumsal ya- Sosyal bilinller felsefesinin temel prob-
~a•na yatkmhga, insanlan birtakun
lemlerinin ba~mda hi~ ku~ku yok ki,
ya~ama kurallanyla ban~1 saglay1p ko-
sosyal bilimlerle doga bilimleri arasln-
ruyacak ~ekilde birlikte ya~amaya sev- daki ili~ki problem.i bulunur. Burada bi-
keden ortak egilime sosyallik denmekte- rinci gorii~, sosyal fenomenler de dahil
dir. olmak iizere, tiim fenomenJer, son ~o
Bu ~er~eve i~inde, sosyal saruflann var- ziimlemede fiziki gii~lerle onlan yone-
hguu kabul eden; anayasa yoluyla, top- ten yasalara indirgenebilir olduklan
lumsal suuflar arasmda bir denge sagla- i~in, sosyal bilimlerin doga bilimlerin-
yacak olan sosyal adaletle ilgili birtak1m den ~ok farkb olmad1klarma, sosyal bi-
hukuki ilkeler koyarak siyasi iktidarla- limJerin yontemlerinin doga bilimlerinin
ra yol gosteren devlet madeline; ozgiir- yontemlerine tekabiil etmek durumun-
liikleri yalruzca Slnlrlamalann olmama- da oldugunu iddia eden dogalcr veya fi-
Sl oJarak anlamayan, fakat ozgiirliigiin zikalist goru~tiir. 8 u gorii~iin kar~1s1nda
ancak, ozgiirliigiin ger'rekle~ebilmesi ise, sosyal fenomenlerin, bireyin ama~h
ir;in gerekli maddi olanaklann ki~ilere ve anlam.b eylemlerine bagb olduklan
saglarunas1 hilinde bir anlam kazanaca- ir;in, dogal fenomenlerden metafiziksel
~ ilkesine bagh kalan devlete sosyal tkv- olarak farkhbk gBsterdiklerini ve dola)'l-
let ad1 verilir. slyla farkh bir yonteme ihtiya~ duyduk-
Yine, sosyal sistemleri, toplumsal ya pi- laruu dile getiren dogalcdak kar~1h, yo-
Ian, siyasi ve ekonomik siire~leri, farkh rumcu veya hermeneutik gorii~ bulunur.
sosyalist 789
Yine, Marksist sosyaHzmin, sanat ic;in etkilenmi~ olan ti.iriine, i.iretim ara~lan
sanat gori.i~i.ine kar~1 ~1karak, toplum run burjuvazinin elinde oldugu suufh
i~in sanat gorii~i.ini.i on plana ~1kartan kapitalist devletin ylk1larak,. snufslZ bir
estetik teorisine, sanat ve edebiyatln di.izen kurmay1 a1na~layan sosyalizme
toplumsal ger~eldige yone1mesi ve top- bilimsel sosyalizna ada verilmektedir.
luJndaki devrimci geli~meleri, topluan- Kapitalizmin geli~imine ili~kin bilimse]
sal geli~menin itici gi.ici.i olan i~~i s1n1- bir incelemeye ve i~~i san1fuun onci.i ro-
fan1n durumunu ve roli.ini.i, sosyalist ltine ili~kin ger~ek~i bir degerlendirrnep
di.i~i.inceJerin i.isti.inli.igi.ini.i ve zaferini ye dayand1g1 iddia edilen soz konusu
anlatmas1 gerektigini dile sanat anlay1- sosyalizme; ekonomik alanda, lherkesin
~ana sosyalist ger~ek~ilik denir. yetenegine ve eme~ne gore haklaru ala-
sosyalizm [Os. mezhebi i ~tirakiyyun; lng. so- bilmesi' ilkesi uyannca, i.iretim ara~lan
da/ism; Fr. socialisme; AI. sozialisntus]. Ay- nm ortakla~a mi.ilkiyetini, siyasi olarak
d1nlanman1n, Frans1z Devriminin liberal kapitalist devletin ~iddet yoluyla y1k.tb-
ve e~itlik~i ideallerinin ve endi.istril~me rak, yerine sosyalist devletin kwulmasl-
si.irecinin i.iri.ini.i olup, somi.iren suuf ya ru, suufsaz bir toplum modelini, ya da
da sm1flan tasfiye ederek, insarun insan daha ~ok i$9 suufuun diktatorli.igi.ine
taraflndan istismar ediJmesinin oni.ine dayanan bir devlet anlay1~uu, ki.ilti.irel
ge~meyi, toplumda bireyler arasmda olarak da, egitim ve ki.ilti.iri.in devlet tara·
kar~ll1kh 'bir i~birligi ve yard1mla~ma flndan planlarunasuu, 1rk aynmma kar~1
yaratmay1 ama~layan ve i.iretim ara~lan c;~kmay1, sosyalist topluma ka~1 olan
run ortak mi.ilkiyetiyle belirlenen top- tiim toplumsal ve ki.ilti.irel kurumlarla sa·
lumsal sistem. Varolan toplumsal di.izeni va~maya ongoren sosyalizm anlay1~1na
adaletsiz oldugu gerek~esiyle mahkiim ayn1 zamanda Marksist sosyalizm den-
eden, ahlaki degerlere uygun di.i~en yeni mektedir.
bir di.izenin savunurulugtJnu yapan, bu Yine ayn1 baglamda, Marks'an sosyaliz-
idealin ger~eklejtirilebilir bir ideal oldu- mine, Blanqui'nin sosyalizm anlay1~1na,
guna inanan, soz konusu ideale ula~ma Rusya'daki Devrim oncesi veya sonras1
yolunda, insan dogasuu ya da kurw:nlan sosyalist ihtilald.lerin sosyalizm teorisi-
yeni ba~tan ~ekillendirecek bir eylem ne, yani siyasi iktidann ele ge~irilmesin·
program1 oneren ve bir devrim ya da ih- de, demokratik yollara veya parlementer
tilalcinin bu eylem programuu hayata eyleme gi.ivenmeyip, ~iddeti savunmasa
ge~irece~ne inanan siyasr di.i~i.ince ya dahi, red de elmeyen sosyalizm anJaya-
da ideoloji. ~lna ihtilalci sosyalizm ad1 verilir.
Marksizmde, ger~ek komiinizmin in~ Sosyalist devletin kurulmas1 si.irecinde
Sindan onceki donemde, fakat kapita)iz- ihtilalci ~iddeti benimseyen soz konusu
min y1kllmas1ndan sonra ortaya ~1kan sosyalizm anlay1~1 d1~1nda birtak1m ba ..
politikpekonomik sistem olarak sosya- n~~· sosyalizmler de bulunur. R. Owen,
lizm, dev let in i.iretim ara~ lann1 ya C. Saint-Simon, ve C. Fourier gibi di.i~i.i
planlama yoluyla ya da dogrudan bir bi- ni.irlerin, sanayi devrimi ve sanayile,me
9mde kontrol etti~ ve hatta bu ara~lara sonras1nda, yeni bir suuf~ i~~i suuf•-
hukuken sahip olabildi~; neyi i.iretmenin run dogu~uyla birlikte ortaya ~1kan
en faydah olduguna bakmaks1z1n, salt e~itsizlik ve sefaleti ortadan kaldumak
toplum taraflndan ihtiya~ duyulan ~yle i.izi!re, sosyalist birtalwn fikirlerle geli~
ri i.iretmeyi ama~layan sosyo-ekonomik tirdikleri gori.i~ler bi.iti.ini.i, di.i~i.inceyle
sistemi ifade eder. madde arasandaki kar~1thk ve temel ~e
Sosyalizmin, Marks taraflndan geli~ti li~kiyi, di.i~i.inceyi one alarak ~ozme egi-
rilen ve Engels taraf1ndan popi.ilerle~ti lim ve tavarJan iilopik sosyalizm olarak
rilen tarihsel materyalizme dayanan ve ge~er. Toplumdaki serbest rekibetin bir
pozitivist felsefeden y_o gun bir bi9Inde denge ve ko~ullarda ~itlik yaratmada-
- - - - - - - - - --- --- -- - - - - - - ----- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - --------
gmt, tam tersine servetin beiirli ellerde muhalefet ederken, Marks'tan ilham al-
toplarunasma yo! a~lll';tnt, tekelle~me mayan, sosyalizme ge~i~in demokratik
nin fazla iiretim ve bunahmlan dol';ur- yollarla ve birtaktm reformlarla olmast
dul';unu, sanayile~menin i~~i smtfmm gerektil';ini savunan A vrupa sosyaliz-
durumur.un kotiile~mesine neden oldu- mine demokratik sosyalizm veya reformcu
gunu
c
savunan
.
bu dii~iiniirlerin sosya- sosyalizm adt verilmektedir. Ote yan-
lizmi, onlar e~itsizlil';i ortadan kaldmna- dan, evrensel oldul';una inamlan sosya-
yt ama~larken, insanlann ~ektil';i tshrap list ideleri, kendi ulusal ko~ullanna u y-
ve sefaletin, ul';radtklan haks•zhklann, gulamakta tereddiit etrneyen O~iincii
ileri siirecekleri birtalom ~arelerle sona Diinya iilkelerinin sosyalizm anlayt~l
erecel';ini dii~iindiikleri, hakstzhklara na, ateizmi ve stmf miicadelesini redde-
bir ~are bulunamayt~trun nedeninin, derken, tek parti yonetimini benimse-
hakstzhl';• giderecek, e~itlil';i sal';layacak yen, sosyalizmi emperyalizme ve yeni
fikirlerin daha onceden bilinemeyi~ine, somiirgecilil';e kar~t bir ara~ olarak kul-
bu ~areleri ortaya atacak dii~iiniirlerin lanan yere] sosyalizm tiirlerine QfUTICU
daha once diinyaya gelmemi~ oldukla- Dunya sosyalizmi adt verilmektedir.
rma inandtklan i~in, iitopik adt veril- sosyal pozitivizm [ing. social positivism;
mi~tir. Fr. positivisme socia/e; AI. sozial positWi-
Yine Fransa'da, 1840'h ytllarda ortaya mus]. Odak noktasmda oncelikle tarih ve
9tkan ve sosyalizmin bir omel';inin toplum bulunan; olgulan a~an, olgula-
!neil'de bulundugu inancmdan hareket- nn otesine ge~n her tiir spekiilasyona
le, Hristiyanhgm ahllli kurallanru sos- kar,n ~tkan ve tek ge~erli bilgi tiirii ola-
yalizmin kollektivist ilkeleriyle birl~ti rak gordiil';ii bilirni, ozel bilimler tarafm-
ren sosyalizme Hristiyan sosyalizmi adt dan sal';lanan bilimsel bilgiyi toplwnu
verilmi~tir. Soz konusu ogreti, klasik ve toplumsal ya~amt diizenlemek i~in
sosyalizmlerden dini temele almast, ge- kullanan ve ilerlemenin insanhk tarihi-
lecel';e del';il de, kapitalizm ve sanayile~ nin en onemli ve belirleyici ogesi oldu-
me oncesi topluma yonelmek bakurun- gunu savunan pozitivist anlayt~.
dan far khhk gosteri r. Bu tiir bir pozitivizmin iinlii temsilcileri
Fransa 'da etkili clan Hristiyan sosyaliz- arasmda Saint-Simon, Auguste Comte,
minin Almanya'daki kar~thl';t kursu sos- Jeremy Bentham ve John Stuart Mill var-
ya/izmidir. Oniversite profesorleri tarafm- dtr.
dan geli~tirilen bu sosyalizm, sosyalist sosyobiyoloji [lng. sociobiology]. Sosyal
propagandadan ~ok etkilenen i~~i stmft- davraru~tn biyolojik temellerini konu
nm kontrolden '>'kmamast i~in, birtalom edinen disiplin. Anglo-sakson diinyada
refonnlarm gereklilil';ini vurgulamt~hr. geli~n bir yakla~un olarak sosyobi yolo-
Yine Almanya'da devleti ahlaki ve ulu- ji, insanlarda dol';u~tan clan davram~la
sal dayam~ma orgaru olarak goren, dev- nn toplumsal olgulara dair bilimsel
lete ~d<artacal';l yasalar ve koyacal';t ver- a~1klamada i~e yarad11';1 kabiiliinden
giler yolu yla toplumsal adaletsizlil';i ve hareketle, sosyal fenomenleri dol';al aytk-
dengesizli~i giderecel';ini dii~iinen Las- lanma siire~leriyle a~amaya, kiiltiir ve
salle'tn devletin her alandaki oncii giicii- toplum teorisini biyolojiye indirgemeye
n ii temele alan sosyalist gorii~iine dev/et ve dolaytstyla tinsel del';erleri hi~ hesaba
sosyalizmi ad! verilmektedir. Ote yan- katmadan tdol';alahl';t geli~tirmeye ~ah
dan, Proudhon, Stimer ve Bakunin'in ~tr.
anar~ist gorii~lerine dayanan ve iktisadi sosyoloji [Os. irtimaiyat; lng. sociology; Fr.
liberalizmi, devleti ve Marksist sosyaliz- sociologie; AI. soziologie). Biitiin ~~itlili
mi ele;;tirirken, bireyin ozgiirliil';iinii en l';i, del';i~kenligi ve tiim aynnttlan i<;in-
yiiksek del';er olarak goren sosyalizm i7z- de, toplwna dair clan a.,.klayta bilim. 1
giirlukru sosyalizm olarak tan~mlarur. Sosyal yaptya, 2 toplumlardaki grupla-
Yine, Sovyet komiinizmine ~iddetle nn, sosyal kategorilerin ve stntOann do-
792 sosyoloji
ikinci goru~ ise, II Durkheim'a daya- lektif bilincin tirunu oldugunu; 3 ahlak
narak, sosyolojinin esas ve ger~ek konu- alan1nda ise, yukumluluk ve odev duy-
sunun, kollektif tasaram I terns iller, yani gusununl bireyin vicdan1nda kollektif
anlamlar, ve bireylerden bag1mSIZ bir bilincin bir yans1masz oldugunu dile
varolu~a sahip alan dunyay• bili~sel getirir.
olarak organize etme tarzlan oldugunu soykiitiigii yontemi [ing. genealogical met-
one surer. Soz konusu yakla~1ma gore, hod; Fr. metlwd geneologique]. Ornegin
bu kolJektif temsillere en iyi ornek, in- bilgi gibi bir kavram1n, ozne gibi bir var-
sanlann dogu~undan once varolan ve hg•n veya ahl~k gibi bir disiplinin bugu~
onlar olduk ten sonra da varolmaya nunu, halihaz1rdaki d urumunu a-;akltga,
devam eden dildir. Gunumuzde yap•- ayd1nhga kavu~turmak i~in ge~mi~ine
salctlarla postmodemistlerin ~ah~mala bakan, kokenJerle ilgili analiz yontemi.
n bu gelenek i~inde degerlendirilir. Soykutu~u yonte1ninin kurucusu, soz
Gunumuzdel sosyolojinin konusu ile konusu analiz tarz1nt, Zur Genealogie
ilgili u~uncu goru~, III onun ger~ek der Moral [Ahlak1n Soykutugu Ozerine]
konusunun Weberci anlam1 i-;inde sos- adh eserinde, ki~ilerin ve kultiirlerin
yal eylem oldugunu iddia eder. 'Bu g6- deger sistemlerini olu~turma bi~imleri
ru~e gore, toplum diye bir ~ey olma-
ni belirleyen tarihsel ko~ullara ve ko-
y•p, sadece birbirleriyle ili~ki i-;ine ~ullanmalan ortaya -;akannaya yarayan
giren, kar~1hkh bir etkile~im i~inde bu~ 1netod olarak tarumlayan ve dolayts1yla
lunan bireyler v~ sosyal gruplar vard1r. tahlak1n soykutugunu c;tkartan Fried-
sosyolojik Yeni-Kant~1l1k [lng. sociologi- rich Nietzsche'dir.
cal Neo-l<.antis,n; Fr. Neo~l<.antisme socio-
Ayn• soykutugu yontemini FransiZ du-
logique ]. Alman filozofu Georg Simmel
~uniiru Gaston Bachelard bilim felsefesi
taraf1ndan kurulmu~ alan Yeni-Kant~l
alarunda uygularru~tlr. Bu baglamda bi-
felsefe okulu.
limlerin soykiitii~, bir bilimi belli bir
Simmel felsefesinde, Kant'1n, bizim de-
evreden bir diger evreye ge-;iren hareket
neyin, lecriibenin d lin yasiJU, fenomenle-
ettirid gt.icti ortaya ~akannaya, bilimsel
ri kurdu~umuz gorii~uyle spekiilatif
metafizigin olanaks1z old ugu tezinden olanla ideolojik alan aras1ndaki suurda
ya~nan yer degi~ikliklerini izlemeye
etkilenmi~ ve deneyim diinyasaru.n kay-
nagtru toplumsal durumda bulmu~tur. yarar.
sosyolojizm (Os. i'timaiyat,ll•k; lng. socio-- Soz konusu soykiitugu yakJa~un1, ~ag
logism; Fr. sociologisme; AI. soziologismus]. da~ dii~iiniir Michel Foucault'da, yine
1 Genel olarak. sosyolojiyi psikolojiden ayna anlam i~inde, modern iktidar bi-
bagtmstz bir bilim olarak goren, bir bilim ~imlerinin ozunii ve geli~imini ~oziim
olarak sosyolojinin toplwnsal ger~ekligin leme yontemi olarak kullandm1~hr. iler-
tiimuyle ve geregi gibi a~lklanmas• i.;in leme olarak tarih inanandan vazge~en,
gerekli ve fazlas1yla yeterli oldugunu sa- Foucault, ozgiil kurumlarla soylem
vunan gorii~ ya d a ta vtr. Organik ya~ fonnlanrun koklerini .;~plak gii~liktidar
nu a~an · her~eyin, akd, bilim, sanat, mucadelelerinde arayan soykiitugu pro·
ahlak ve din gibi oge, duygu ve kurumJa- jesi it;inde, bireylerin modem iktidar I
nn toplwn ve toplwnsalhg.n sonucu ol- bilginin sonu~lan olarak nesneler ve oz-
dugunu savunarak, kollektif bilind put~ neler ~eklinde nasJ..I kurulduklann1 ara~
la~bran, cemiyeti he~yin temeli yapan tlrmJ~br. Ona gore, soykutiigu, mevcut
gorii~. ilgil ~tkarlann J~1g1nda yazdm1~ tarih-
Toplumsal olaylarla sosyolojinin, epis- tir. Ba~ka bir deyi~le, soykutugu, ~u
temolojik balwndan onceligi oldu~unu arun iJgilerine, konulanna baglandarak
one suren anlay1~ olarak sosyolojizm; 2 kaleme ahnnu~ alan tarihtir. Buna gore,
estetik alantnda, estetik duygunun kol- soykiitugu 'efektif tarih' lir.
794 soylu vah~i
soylu vah~i [ing. noble savage; Fr. savage kavramlar1n degiL faka t a it olduklan
noble]. Romantizmin insazun ya da in- butunden yahtlama ic;inde du~unulduk
sanhgtn do~al olarak iyi oldu~u, ve do- leri zaman~ bireysel nesnelerin de soyut
~aya geri donmemiz gerekti~i du~unce olduklart soylenir. Ome~in, bireysel bir
sini ifade etmek i~n kulland1~1 deyim. insan varh~1, toplumsal ili~kilerinden
Soylu vah~i deyiminin temelinde i~, ayn ve ba~1ms1z olarak du~unuldu~un
Franstz filozofu J. J. tRousseautnun, In- de soyuttur. Bu goru~e gore~ varolan
sanlar Arasrndaki E~itsizligin Kaynaf• adh her~eyi kapsayan butun d1~1nda~ tek
eserinde dile getirdigi, uygarhk tara&n- tek her varhk bir dereceye kadar soyut-
dan bozulmam1~ olan do~a durumunda- tur. Bu felsefede, tek hakikat butiinun
ki insan olarak, vah~i insaru vard1r. Buna hakikati, butunsel hakikattir; butun so-
gore, soylu vah~i deyln)i, uygarbgtn, yutlamalar bir \arpttma ya da yanh~la
kendisini do~al olmayan istek ve arzula- mayt ihtiva eder.
nn kolesi yapmasmdan~ kendisini ba~ Ote yandan, nonnalde, konulan tasa-
tan CJkanp, ba~langtc;taki ozgurlu~unu rtmsal ya da ideal varhklar olan bililn ya
elinden almas1ndan once, do~al, soylu ve da disiplinlere soyut bilimler denir. Pozi-
masum bir varolu~a sahip olmu~ olan tivist du~unurler Comte ve Spencer tara-
erdemli i:nsaru anlabr. hndan yaptlan bilimler suuflamasmda
soyut [Lat. abstractus; Os. mucerret; ing. soyut bilimler konusu, fenomenleri yo-
abstract; Fr. abstrait; AJ. abstrakt). Nesne- neten yasalar olan bilimleri gosterir.
lerin~ olaylarm, fenomenlerin, onlardan, Comte•a gore, somut bilimler ya da do~a
yani nesnelerin, olaylann ve fenomenle-- bilimleri ise, soyut biUmlerin konu ald1~
rin kendilerinden ayn olarak du~unu yasalan varolanlara uygulayan bilimler-
len ya da de~erlendirilen nitelikleri i\in dir. Spencer, soyut bilimlerle, soyut ba-
kullantlan stfat. Ome~n, vatanseverlik, ~lnblan konu alan matematik ve manb-
vatarun1 seven insanlardan hareketle ~~ anlarken, di~er bilimleri de (mekanik,
olu~turulmu~ soyut bir niteliktir. Yine, fizik_. kimya turunden) soyut-somut bi..
ome~in 'san' kavraml, elle tutulamaz, limier ve (astronomi, jeoloji, biyoloji, psi-
gozle gorulemez bir niteli~e i~ret edi- koloji ve sosyoloji turunden) salt somut
lirken de~il de, tek tek nesnelerin goste- bilimler olarak ikiye aytrm~br.
rilmesinde kullantlmast bakurundan soyutlama [Yun. aphairesis; Lat. abstractio;
somut olmakla birlikte, 'sanhk' nesne ya ing. abstractian; Fr. abstractian; AJ. abs-
da nesnelerin bir niteli~inin, zihi.nsel bir traction). 1 Deneyimin i~jerigindeki bir
soyutlama ile belirtilmesi bakurundan o~eyi, do~al kurulu~undan, yaptsal ve
soyut bir kavramdu. fonksiyonet ili~kilerinden ay1rarak, ken-
Su halde, varolu~un u bir ba~ka ~eye dinde ve kendi ba~ma du~unme i~lemi;
bor~jlu olan ve ancak du~unmede ve zi- duyu yoluyla algtlanan gerc;eklikte bir-
hinde bir ba~ka ~eyle ili~ki ic;inde, nesne birinden ayrllmaz olan iki o~eden birini
ya da nesnelerin niteli~i olarak dii~un u- du~unce yoluyla ayuma, yahtlama, di-
len ~eyin kavram1na ise, soyut kavram adL ~erinden aytrarak ortaya c;lkarma. 2 Bir-
verilir. Klisik manhkta, birc;ok bireyin, birlerinden ba~ka balamlardan farkhl1k
onlardan ayn olarak du~unulen, o~ak gosteren nesnelerin ortak niteli~ini d u-
do~asirun ad1 olan terime ise soyut ten·m ~unce yoluyla yakalaytp, genel bir fikir,
denmektedir. 'insanhk', soyut terime ve- bir kavram olu~turm.a; somut bir tarz-
rilecek en iyi omektir. da, tek tek gozlemlenen ozelliklerden
Bir nitelik, ya da kavram gerc;ekte ait ~jok, birbirine benzeyen sonsuz saytda
oldu~u nesneden yahtlama i'jinde du· durum ya da ortamda gozlemlenebilen
~iinuldu~u zaman soz konusu olan genel bir ozelli~i yakalama i~lemi.
ozellik soyut diye ifade edilmekle birlik- 3 Genel sozcuklere ula~ma i~lemi ola-
te, Hegelci felsefede, sadece ni.telik ve rak tan1mlanan soyutlama, ara~hrllan
soylem 795
yi.ikledigi ayncahkll stati.ini.in tersine siiylem etigi [lng. discourse ethics; Fr. etluque
-;cvrilmesine, diger yandan da el~tirel de discourse]. tFrankfurt Okuhmun i.inli.i
soyleln -;ozi.imlemesinin geli~lnesine di.i~i.ini.irlerinden biri alan Ji..irgen Ha-
neden olmu~tur. bermas taraflndan geli~tirilen, ve ideal
Nitekiln, Barthes·e gore, dilde, sozi.in ko~ullar alhnda ger-;ekle~ecek bir ileti-
bireysel boyutunda kar~tla~tlan ~ey, ~im si.irecini, insanlar arastnda sagbkh
bir gostergeler zincirinden ziyade bir bir bilgi ve kanaat mi.ibadalesini, gi.i-; ya
gosterenler zinciridir. Dahas1 Barthes da hiikmetme ili~kilerinden bag1~1k
gosteren]erin sozli.ik tantmlannm be- alan mutabakata dayah ger-;ek bir etki-
lirttigi anlatnlann otesinde, onlardan le~im ve soylemi mi.imki.in k.Jhnasl bek-
daha fazla bir anlama sahipmi~ gibi go- lenen dogru ahlaki ve politik ko~ullan
riindtiklerini sayler. Ona gore, soz ko- ortaya koymay• ama-;layan teori ya da
n us u fazladail, dile getirihnemi~ alan etik ani a y1~1.
anlatnJan ke~fedebilmek i-;in, gosteren· tHabennas'tn teorisine gore, ger~ek bir
lerin tikel baglatnlardaki akti.iel kulla- ileti~imi, bask1a ve tahakki.imci.i olma-
nunlannt belirleyen ek temel ba~1nhlar yan hakiki bir soylemi mi.imki.in k.Jiacak
obegini yeni ba~tan in~a etmek zorun- ko~ullar ~unlardtr: 1 ileti~ime giren ta~
lulugtJ vardtr. Barthes'tn kendisi bu ek raflarm birbirlerini ay1u haklara sahi p
bagtnttlar obegine soylence ya da efsane ~it katlllrnctlar olarak gonneleri gere-
ad1n1 vermi~tir. kir; ileti~ime giren taraflann ilgi ve -;Ikar-
Foucault ise, dil pratigini veya dilin lanna ayru ol-;i.ide sayg• gosterilmelidir;
kullan1m1nl belirleyen ek yapllan ideolo- 2 yine, ileti~im baglamtnda, dolay•mh
jik alan ba~hg1 al tlnda -;ozi.imler. Ona ya da dolays14 kurwnsal ya da yaptsal
gore, soz konusu ek yaptlan mi.itnki.in bir bask1 veya zorlama olmamahdu. 3
hAle getiren ~eyI kendisinin soylem for- ileti~im veya saylemde kabul edilebile-
masyonlarr diye tanunlad1g1, tarihsel ola- cek alan biricik ikna ti.irti ya da tarz1 ras-
rak yap1lanm1~ ilgi, kavram, tema ve -;•- yonel argilmandu. Zira, Habennas'a
karlann bir birl~imidir. Bu formasyon gore, bir iddia yalniZca bask1 ve zorlama-
ya da bit;imleyicilere yap1 kazand1nc1hk run sonucu olmayan rasyonel bir muta-
niteli~ini veren ~ey, onlan mi.imki..in bakatm sonucu oldu~u takdirde hakh kt-
ktlan ko~ullard1r. Foucaulfnun kendi hnabilir.
ifadesiyle, diski.irsif bir formasyonun bi- 4 Hi-;bir kabuli.in ele~tiriden muaf ve
-;imleyici kurallan, onlar1 ortaya -;tkann ara~hrmantn d1~1nda tutulmamas1 ge-
toplumsal ya da kurumsal baglamlar, rekir. 5 Bu kabuller ancak ve ancak, her-
belirli problemleri ve onlarm nedenleri- kes onlann a-;Jkl1g1 ve do~rulugu i.ize-
ni telaffuz ehne gi..idine sahip kimselerin rinde uzla~bg1 zaman, kabul germ i.i~
sosyal kimlikleri, ilgi ve ~karlarm tikel hale gelir. 6 tleti~imin stnJrsiz ya da a-;1k
konularuu belirlemede gi.indeme gelen u-;lu olmasJ gerekir, -;i.inki.i hi-;bir otorite
entellekti.iel kabplar, v. b. g .•dir. bir konuyu kesin sonu~lu bir bic;imde
Foucault'ya gore, toplumsal fenomenler karara baglayamaz. Zira, soylem gi.i-; ya
i~te soz konusu ek yaptlann, soylemi bi- da hi.ikmetme ili~kilerinden uzak ve ba-
-;imleyen kurallann etkisiyle olu~turu ~s1z olup, eldeki bi.iti.in veri ve delille-
lan soylem ba~lammda ve saylemin rin ele aluunastru gerektirir. 0 yeni delil
i~den kurulur. Soylemlerin dt~mda, ya da di.i~i.incelerden, soylemin dl~tnda
soyle1nlerden ba~lffiSlZ alan tek bir fe- tutulmu~ olanlann bakJ~ a«;tlanndan et-
nomen yoktur. 0, bundan dolayt ki.ilti.i- kilenir.
rii iktidar mevzilerinin toplumsal ag1 Habermas·m tanJmladtgl alt1 ko~uldan
olarak gori.ir soylemi orgi.itlenmi~ ve
1 birincisi ahlaki bir ko~ul iken, geri kalan
kurumsalla~m1~ iktidar ili~kilerinde te- be~ tanesi rasyonelli~n olmazsa olmaz
mellendirir .. gereklerini ortaya koyar. Felsefesinde et-
sozde bilim 797
kile~im ve ileti~imi eme~i temeUendiren soyleyen [ing. utterer]. tleti~im soz ko-
en onemli kategori olarak one suren Ha- nusu oldu~unda, sozu soyleyen, bir
bennas,. soylem eti~iyle bu ba~lamda ba~kasma belli bir mesaj ileten birey.
+Aydmlanmamn ara9ial akaloh~mdan ileti~imi ba~latan, bit· ileti ya da bir me-
olduk~a farkh alan ileti~imsel bir rasyo- saja bir soz, konu~ma ya da soylenimle
nalite geli~tinni~tir. Onun soylem eti~i ba~ka bir kimseye aktaran ki~i.
ni temellendinne tarza transendental bir sozcelem (tng. utterance; Fr. enonce; Al.
hakhlandmnadar, ~iinkii bu temellendir- iiusserung). 1 Gene! olarak, agazdan ~akan
me ileti~ilne giren, belli bir soylem sozlere verilen ad; 2 daha ozel olarak da,
fonnu i~inde yer alan ve ger~ek bir mu- anlamh bir ileti~imin temelini olu~tu
tabakat arayan insanlann yukandaki alta ran, ileti~imde bulunmaya yarayan, bir
k~ulu yerine getinnesinin ka~malmaz mesaja ba~ka bir bireye ileten konu~ma.
oldu~unu, ger~ek bir ileti~imin soz ko- Bununla birlikte, konu~anm belli bir
nusu ko~ullan ongerektirdi~ini g6ster- ileti~im niyetiyle a~aga vurdu~u anlamh
mekten olu~ur. cdim olarak sozcelemin her zaman dilsel
soylence [Yun. muthos; Os. efsn.ne; tng. olmasuu bekleyemeyiz. Dilda~a i~aret
mythe; Fr. mythe; AI. mythe]. Do~al olayla- veya imlemeler de, ileti~im ortammda
n, diinyamn yaradala~mJ, do~al varhkla- birer sozcelem de~eri ta~arlar. c;a~da~
nn meydana geli~ini, ~ekil de~i~tirmesi dil filozofu +Austin'in de gosterdi~i gibi,
ni zaman zaman gerr;ekten uzakla~arak bunlar uzla~amsal terimler (ome~n, bi-
anlatan hikaye ya da masal. risine yumurta atarak onu protesto
Kozmogonik ya da kozmolojik siire~ ehne) olabildi~i gibi, (sozgelimi, bir so-
lerle ilgili alan, belli bir do~ruluk paya paya tatla tath sallayarak birisini bir ~ey
olmakla birlikte, olgusal bir temeli bu- yapmaya ikna ebne) olmayabilir de.
lumnayan, sembolik bir tanda ifade Bu baglamda, iinlii dil felsefecisi Searle,
edilmi~ hakikat olarak soylence, ola~a bir ~ey soylerken ger~ekle~tirilen ilk ve
niisti.i olaylan, insaniistii gi.i~leri konu temel edime sozceleme edimi adma ver-
alan, do~al olaylan do~aiistii gii~lerle mi~tir. Buna gore, konu~amn anlamh
a~aklayan tasanm ya da oykiiyii ifade bir dilsel ifade sozcelerken yapb~a ~ey
eder. bir sozceleme ediminde bulurunakhr.
Ote yandan, hemen hemen her kiilti.ir sozdik [Os. kelime; 1ng. word; Fr. mot; AI.
i~in ge~erli alan ve rasyonel dii~unii~ on· wort]. lleti~im siireci i~inde, genel ~ekil
cesinde yer alan dii~iince tarzma; do~al lerini ve aym ya da benzer anlamlaruu
olaylan do~al nedenlerle at;aklayan felsefi farkh zamanlar boyunca kon.yan i~aret
ya da bilimsel dii~iinceden once gelen ve ya da gosterge. Belli bir anlarru ifade
bilimsel dii~i.inceden farkh olarak. do~al eden ya da sembolle~tiren, nihai ve ba-
olaylan insaniistii ya da do~austii gi.i~ler ~unstz bir ileti~im birimi alan anla~ahr
le a~aklayan, insarun da~ ger~ekli~e ili~ i~aret ve diizgiin ses. Dilde bir tiimceyi
kin alglianm olgusal temeli olmayan sa- meydana getiren, bilgisel bir anlatm ol-
nalsal bir sezgi, imgeleme ve tasanmla du~u kadar, duygusal bir yiiki.i ya da
ifade eden dii~iince tarzma soylen.c:e:sel du- anJama da bulunan temel birim.
~unce denir. Buna g6re, soylenceler, ras- Bu ba~lamda, bir bireyin kullanda~a ya
yonel dii~iince oncesinde, eski toplumla- da bir disiplinde ge~en sozciiklerin tiimii,
nn kar~ala~taklan anla~almasa gil~ vokabuler ya da sozcuk daga rcrgr olarak ta-
~eylere ve olaylara, kesin ~oziimler geti- nunlamr.
rirler. Diinyada ortaya -;akan her tiir ne- sozde bilim [tng. pscduo-science; Fr. pseu-
denselli~i, insan eylemini temele alarak do-science]. Bilimsel yontemin yanh~
kavrayan saylenceler, toplumun kavra- kullarulmasmm sonucu alan ve bilim ol-
yt~ giiciinii a~an her~eyi yiice, do~aiistii mada~a halde, bilim goriintiisii veren te-
varhklann yapap etmelerine ve davram~ oriler; bilime her yoniiyle benzemekte
lanna dayandtrarak a~aklarlar. gibi gori.inebilse de, bilim olabilmesi
798 soz edimi
soz konusu olmayan hipotezler bi.iti.ini.i Ierne edimi, soyleyerek yapdan edim ve
veya teori. soylemenin sonucu olarak yapdan edim
Deneysel ko~ullar i.izerinde yeterince ba~hklan altmda i.i«;e ayumi~hr.
denetim kuramayan, verileri gere~ gibi sozliik tan1m1 [ing. lexiazl definition; Fr.
analiz edemeyen, ak.Jlyi.iri.ibne ya da ar- definition lexique]. Bir sozci.igi.in gi.inli.ik
gi.imanlan manllksal ilkelere uygun dilde sahip oldugu, ortak ve yerle~ik
di.i~meyen teoriler bi.iti.ini.i olarak sozde anlamm1 ifade eden, bir dile girmi~
bilim i.izerinde ozellikle ingiliz bilim fi- olan bir terimin anlam1ru daha a~ ve
lozofu +Popper durmu~tur. Ona gore, anla~1hr hale g~tiren tamm ti.iri.i.
sozde bir bilimin hipotezleri hi-;bir ~ekil sozmerkezdlik [lng. logocentrism; Fr. logo-
de test edilemez, zira onlan yanll~laya centrisme; AI. logocentrismus). 1 Genel an-
cak deneyler yoktur. Bilimsel geli~meyi lanu i«;inde ve sezgicilerin, romantikle-
engelledigine inand1g1 sozde bilime rin ve irrasyonalistlerin bak1~ a~Isiyla,
ornek olarak Marksizm ve psikanalizi canh ve ya~ayan her~eye kar~I en iyi
veren Popper'a gore, bu ti.ir bir bilime durumda kayitsiZ kalan veya en koti.i
baglananlar, olaylar ve olgu teori ili~kisi halde de di.i~manca davranan akllc1,
her ne ~ekilde geli~irse geli~sin, o hili- mekanistik, bilimsel ve s1g tavu veya
min hipotezlerine daha s1k1 yap1~may1 di.inyamn ger-;ekte, kavramlanm1zm be-
odev bilirler. timledigi gibi olduguna inaruna yanh~I.
soz edimi [ing. speech act; Fr. acte de parole; 2 Daha ozel olarak da, i.inli.i FransiZ fi-
AI. sprecJUJkJ]. Konu~an birinin belli bir lozofu Jacques tDerrida'run, Bah entel-
an ya da durumda soz ya da sozcelem lekti.iel ki.ilti.iriini.i Platon'dan ba~laya
i.iretmesi. Oznenin, bilin-;li insan varhgl- rak derinden etkileyen, si.irekli ama
yanb~ bir kabul olarak, konu~mamn
mn ag1zdan birtalom anlamh sesler,
sozceler -;1kartmak suretiyle ger~ekl~ yaz1dan once geldigi kabuli.iyle ilgili
t~hisi. Yazuun Bah metafizik gelene-
tirdigi faaliyet, bir ti.imceyi sozle~tiren,
ginde bashnld1gma inanan Derrida, bu
yani sozce ~eklinde ifade eden sozci.ikle-
gelenegin hakikatin koklerini, mutlak
rin yerine getirdigi fiil.
hakikatin kendisi ya da kaynag1 ve yara-
Soz edimleri terimi i.inli.i dil filozofu
hciSI olarak "logosa, a~km bir varhga,
John Searle'i.in kitabuun adm1 gosterir- aklm sesi veya Tann'run kendisine bag-
ken, bir diger i.inli.i dil filozofu John ladiguu one surer. Buradaki temel yan-
Austin'in de gori.i~lerini tammlar. l~te h~, metnin d1~mda metne sabit bir
bu baglamda, soz edimlerini konu alan anlam veren bir ~ey oldugunu kabul et-
teoriye, yani anlam teorisinin tersine, mekten olu~ur. Derrida'ya · gore, ti.im
pragmatik olarak bilinen dili kullarum idealizmlere ortak olan bu yanh~, soz-
teorisine soz edimi teori.si ad1 verilmekte- merk~ciligin anlamm kendisinden ti.i-
dir. Anlam-kullannn aynmma dayanan redigi ontolojik bir zeminin veya di.izen
soz edimi teorisi soz ya da sbzci.iklerle ve istikrar kazanduan bir kaynagm va-
yap1labilen ~ey veya faaliyet ti.irlerini rolu~unu varsaymaya, hakikat ve bilgi-
sistematik bir tarzda kategorile~ti.rir ve ye dolayunsiZca eri~menin mi.imki.in ol-
bunlarm nasd belirlendigini a«;lkbga ka- dugunu one si.irmeye sevkeder.
vu~turur. Ba~ka bir deyi~le, o ileti~im Ba~ka bir deyi~le, Derrida 'nm bak1~
niyetlerinin dogasmi ve bu niyetlerin a-;1smdan dilin d1~mda, dilin saglad1g1
nas1l d1~avuruldugunu ortaya t;Ikanna- yapdardan bagimSIZ olan bir anlam di.i-
YI ama«;lar. Nitekim, Austin bu ti.ir bir zeninin varoldugu ozci.i inancma daya-
soz edimi teorisi geli~tirirken, soz edim- nan sozmerkezdlik, bir sozci.igi.in anla-
lerini analiz etmi~tir. Ag1zdan anlamh mmm kokeninin ger«;ekli~n yap1smda
scsler -;1karma gibi kompleks bir faaliye- oldugunu ima ederken, yap1ya ili~kin
tin «;e~itli bile~ensel ogeler i«;erdigini hakikatin zihne dolayuns1zca sunulmu~
one si.iren Austin, bu soz edimlerini soy- oldugu izlenimini verir.
spekulatif tarih felsefesi 799
spekiilasyon [ing. speculatioll; Fr. speculatio;•; bir biiti.in o[arak gen;eklige ili~kin tutar-
AI. spekulatiort]. 1 Yalnazca bihneyi, og- h bir gori.i~ sunmaya <;ah~an kapsay1c1,
renmeyi ve tarumayt ama<;layan ve <;1kar fakat onermeleri hi<;bir za1nan gozlem
gozenneyen bilgi, ve 2 buradan hareket- yoluyla test edilemeyen n1etafizik ti.iri.i
le, ger<;eklik i.izerine, soyut, zatnan ya da sistemi olarak spekulat~f nattajizik-
zaman keyfi ve dogrulanmast hi<;bir ~e tir. Ozellikle, dilin onemini vurgulayan
kilde mi.imki.in olmayan di.i~i.ince ya da manhk<;t pozitivistler, bu ti.ir bir metafi-
gori.i~ . 3 Her ti.irden soyut, dayanaksaz zik anlayt~tna ~iddetle kar~1 <;tkmt~lar
yapt, ispatlanmast ya da temellendirile- dtr.
bilmesi imkanstz yorum. Ote yandan, tutarlL.hkla belirlenen bir
spekulatif [ing. speculative; Fr. speculatif, dogruluk anlayt~tna dayanan, ve ger-
AI. spekulativ). 1 Eylem ya da pratigi hi<; ~ligin bir Ben'in, Zihin ya da tinsel bir
dikkate almadan, salt bilgiye eri~meyi ilkenin ifadesi ya da tezahi.iri.i oldugunu
ama<;layan di.i~i.inse) veya entellekti.iel savunan anlay1~a spekulatif idealizm adt
i~lemler, yani pratige kar~tt olarak teo- verilir.
rik olan; 2 gozlemlenebilir olalun otesine speki.ilatif gizemcilik [tng. speculative
ge<;en, gtindelik ya~anh ve pratik dene- mysticistn; Fr. mysticisme speculat~f] . Orta-
yitnle bag1n1 ti.imden koparan teorile~tir <;ag di.i~i.incesinin sonlanna dogru, 14.
me turu, yani empirik olana kar~1t ola- yi.izytlda, Tanr1'run kendisiyle birle~me
rak, deneyimsel olmayan di.i~i.ince veya yoluyla kurtulu~ ihtiyac1ru bir k1y1ya
.alai yi.irtibne; 3 metafizik anlammda veya atan reali5tlerle nominalistlerin, insan
genel metafizige <;ok yak1n bir anlarn yi.iregini hi<;bir ~ekilde doni.i~ti.innedi
i<;inde, bi.iti.in bir ger<;ekli~ kapsayan gine, insant Tann'ya daha fazla yakla~
veya ku~atan di.inya gori.i~leri olu~tur hnnadiklarma inanllan, manhksal ve
ma itkisiyle belirlenen felsefi yakla~tm soyut 1netafiziksel ara~hrmalanna bir
i<;in kullarulan s1fat ya da niteleme. tepki olarak geli~en gizemcilik ya da
Bu baglamda, dogrulanabilir gozlemin mistisizm liirii.
otesine ge<;en bir teoril~tirme tar%1, Tecri.ibeyi, dt~ deney ve refleksiyonla
bi.iti.in bir ger<;ekligi anlamlandtran ku- santrlamayan, bu iki deney ruri.ine ek
~ahct di.inya gori.i~leri ortaya koyan fel- olarak, insaru Tann'ya baglayan ayn bir
sefr yakla~tm olarak, <;e~itli disiplinler- 'deruni tecri.ibe' veya dini bir tecri.ibe ol-
den, doga bilimlerinden, sanat, din, dugunu ve bu tecri.ibeye dayanan mut-
ahlak ve sosyal bilimlerden hareketle lak bir kesinlik bulundugunu one si.iren
belli bir senteze ula~maya <;ab~an, soz bu ondordi.inci.i yi.izyJl gizemciligi,
konusu sentezin insan ve insanhk i<;in oznel ve alald1~1 olan dint tecri.ibeyi ras-
ta~tdaga anlama ve bir bi.iti.in olarak ger- yonelle~tirme giri~imi ve ruhun ve
<;eklik hakk1nda gonderimde bulundugu gene) olarak da yarahklann Tann'yla
~eye ili~kin konularda refleksiyon geli~ olan Hi~kileriyle ilgili speki.ilasyonlarla
tiren felsefe ti.irune spekulatif felsefe adt tamamladtiP i<;in, speki.ilatif gizemdlik
verilir. C',er<;eklikle ilgili onermeleri, de- olarak bilinir. SOz konusu tarihsel ve
neyimden degil de, salt mantaksal di.i- speki.ilatif gi:zemdligin en i.inli.i temsilci-
~i.inceden ti.ireten felsefe ti.irleri i~in kul- leri, Meister Eckhart, Henry Suso'dur.
larulan bir terim olarak spekulatif felsefe spekulatif tarih felsefrsi [tng. speculative
daha olumsuz ya da pejoratif bir anlam philosophy of history; Fr. philosopllie
i<;inde de, bo~ ve sa«;ma konularda, speculatioe de l'histoire]. Tarihe ili~kin
sa«;ma sapan di.i~i.inceler olu~turan fel- ara~hrmantn iki di.izeyde ger<;ek le~tiri
sefe veya felsefe anlayt~t olarak tarumla- lebilecegi kabuli.ini.in; tarihin belli
ntr. donem., kesit, ki~i ya da olayJann1n em-
Speki.ilalif felsefenin bir diger adt da, pirik malzemeler a~tgtnda dikkatlice
varolan her~eyi kucaklayan, rum varhk- incelenmesinden ve anla~thr klllnma-
lan varhk olmak bakJmtndan ele alan, Slndan, tarihsel olaylann tasviriyle ana-
800 Spencer, Herbert
lizinden meydana gelen birincisinin tat- Temeller: Evrim teorisinin deneysel ola-
min edici ve tarihi anlamak a~1smdan rak test edilebilir, savunulup temellendi-
ycterli ohnad1g1 d i.i~i.incesinin i.iriinii rilebilir bir kuram oldugunu belirten
olan tarih felsefesi ti.iri.i. Spencer, basitten karma~1ga, homojen
Speki.ilatif tarih felsefesinde, teleolo jik olandan heterojen olana dogru ger~ek
veya ereksel ve bir de bilimsel olmak le~tigini di.i~i.indi.igi.i evrimin, dogada-
i.izere iki ayn yakla~1mm varhgmdan ki, toplum ve ahlakf ya~amdaki omekle-
soz etmek mi.imki.indi.ir. Bunlardan bi- rini gozler oni.ine sermeye ~ah~m1~tlr.
rincisi olan 1 teleolojik yakla~1mm te- Epistemolojisi: Epistemoloji alamnda,
melinde, Hristiyan Orta~ag felsefesinde insan varhgmm bilgisinin smuh oldu-
Aziz Augustinus larahndan ifade edilen gunu, bizim yalruzca fenomenleri bile-
ve larihi, belli bir ba~lang1ct ve sonu bilecegimizi one si.iren Spencer, bir yan-
olup, derin dinsel anlamlan bulunan dan da bu fenomenlerden, her~eye
olaylarla belirlenen evrelerden ge~erek kar~m Bilinemez Olam, fenomenlerin
geli~en bir dram olarak gosteren teolo- kayna~ ve evrimin temeli olan Kavra-
jik tarih gori.i~i.i yer almaktad1r. Tarihin namaz Gi.ici.in varhgm1 ~lkarsayabilece
ereksel bir a~1dan yorumlanabilecegini gimizi savunmu~lur. 0, ilerlemenin bir
dile getiren ve oncelikle Kant ve Hegel raslanh, insarun kontroli.i alhndaki bir
tarahndan benimsenen bu yakla~1m, ~ey olmay1p, bir zorunluluk oldugunu
tarihi belli bir i~kin veya a~km ilkenin belirtmi~, ya~amm, i~sel olamn d1~ ~ev
kendisini olumlu bir dogrultuda, oz- reye uyarlanmasmdan, si.irekJi olarak
gi.irle~me yoni.inde a~1mlamas1 olarak ona gore ayarlanmasmdan ba~ka bir
goriir. ~ey olmad1gm1 iddia etmi~tir. Siyasel
Buna kar~m, 2 tComte, +Mill ve Marks alarunda tbireyciligi savunmu~, ya~am,
gibi di.i~i.ini.irler tarafmdan savunulan zihin ve toplumu madde, hareket ve gi.i~
ve toplumun anla~dmas1 si.irecinde mul- araclhg1yla a~lldamaya ~ah~m1~ olan
laka bilimsel yontemin kullamlmas1 ge- Spencer, ahlakm dogal bir temeli oldu-
rektigini one si.iren ikinci yakla~un, iler- gunu, ahlaki sonu~lann gene! evrim ya-
lemenin ka~mlimazhgm1 vurgulayarak, sasuu izledigini one si.irmi.i~ti.ir.
tarihi belli geli~me evreleri olan, yasah Ahlak folsefrsi: Ba~ka bir deyi~le, siyaset
bir yi.iri.iyi.i~ olarak gori.ir. felsefesi alarunda eski liberalizmin en
Spencer, Herbert. 1820·1903 ydlan ara- onemli temsilcilerinden biri olan Spen-
smda ya~am1~ olan ingiliz filozofu. cer'a gore, devlet ve toplumun iki temel
Temel eserleri arasmda, First Principles ~kli vard1r: Askeri devlet ve endi.istri·
[ilk ilkeler], First Principles of SociolOKJJ yel devlet. Bunlardan asken devlet top-
[Sosyolojinin 1lk ilkeleri], Social Statistics lumsal orgi.itlerunenin ba~langl~ formu
[Sosya I lstatistik], Descriptive Sociology olup, ilkel ve barbard1r, sava~ i~in her
[Betimsel So_syoloji] adh kitaplar bulu- zaman hazudll'. Birey, burada sava~ta
nan ve fizik ve biyoloji bilimleriyle, zafer amac1 i~in bir ara~tan ba~ka bir
siyasi ve toplumsal tliberalizmden ol- ~ey degildir. Toplum s1k1 ve disiplinli
duk~a etkilemni~ olan Spencer'in felse- bir bi~imde orgi.itleruni~tir ve her birey
fesinin temelinde evrim di.i~i.incesi var- militarizm ve otoriter yonetimin gerekle-
du. Bilimle dini uzla~tmnay1 ve ri i~in kendisine tahsis edilmi~ olan ko-
boylelikle de felsefeye yer a~may1 ama~ numu i~gal eder. $ovenizmle milliyet~i
layan Spencer'a gore, felsefe tum diger lik ve emperyalizmin askeri devlete
bilimlerden gene!Jigiyle aynhr. Felsefe- gerekli ideolojik esini saglad1gm1 ve dev-
deki teorilerin varolan her~ey i~in ge- letin ruhbani yap1suun itaal ve disipl.inin
~erli oldugunu one si.iren Spencer, onde gelen erdemler olduAunu ogrebne-
evrim ogretisini bu durumun tek ishs- ye yoneldi~ni one si.iren Spencer'a gore,
nasl olarak gormi.i~ti.ir. sanayici sm1flann iktisadi faaliyetleri
Spinoza, Barilch 801
Tek toz oian Tann, sonsuz ya da smu- Ba~ka bir deyi~le, Spinoza'n1n metafi-
SJZdlr. Zira sonlu ya da s1narh olsa, zigine gore, kompleks ya da bile~ik ci-
ba~ka bir toz tarai1ndan s1rurlanacakhr. simler par-;ac1klardan meydana gelrn.i9-
Sonsuz toz, sonsuz say1da ananiteli~e tir. Her par~actk bireysel bir cisim olarak
sahip olmahd1r, -;iinkti Spinoza•ya gore, gortilebilirse ~er, jnsanlarm bedenleri
bir ~ey ne kadar -;ok ananiteli~e sahip ya da hayvanlan.n vtirutlan daha ytik·
olursa, onun ger-;ekli~i o kadar fazla ola- sek duzeyden bi.reylerdir. Onlar birta-
cakhr. Sonsuz tannsal toz boltinemez ve klm o~eler ya da par~aclklar yitirir ve
biricik varhktrr. bu an]amda de~~irler. Spinoza'ya gore,
Sonlu ~eyler, deneyimin bir par-;as1 olan daha da karma~rk olan cisimler tasarla-
maddi varllklar, ona gore, Tarm'n1n, tek yabiliriz; bu ~kilde, sonsuzca ilerleme·
toztin tezahtirleri, modifikasyonland1r. ye devam edecek olursak, bu takdirde
Herne kadar tek toz sonsuz saytda ana- par-;alan, yani tii•n cisimleri de~i~en bir
niteli~e sahip olsa da, sonlu zihinler ola- birey olarak btittin bir do~aya ula~1nz.
rak bizler, bunlardan yaln1zca iki tanesi· Bir btitlin olarak bu birey, sonlu cisim·
ni bilebiliyoruz. Bu iki ananitelik de, lerden meydana gelen mekansal sistem
dti~tince ve yer kaplamadu. Spino- olarak Do~adu.
za'nln, Descartes'm tozsel ikicili~inin ni· Do~adaki sonlu varhklann ozleri varo-
teHksel bir ikicili~e donti~tti~ti sistemin- lu~ i~ermez. Onlann ozleri varolu~u
de, sonlu zihinJer, Tann'run dti~unce i-;erseydi, bu t.a kdirde onlar kendi kendi-
ananiteli~i albndaki tezahtir ya da modi- lerinin nedeni olurdu. Ozleri varolu~u
fikasyonlara, sonlu cisimler ise, Tanra'run i-;ermeyen bu olumsal varbklara Tann
yer kaplama ananiteli~i albndaki modifi- zorunlu olarak neden olur. Spinoza•ya
kasyon ya da goriintimleridir. D~a, gore, do~ada mutlak bir zorunluluk
demek 10, ontolojik olarak Tann'dan ayn olup, buradaki varhklar oz, varolu~ ve
de~ildir; ayn olmamasiJUJ\ nedenj ise,
eylem bak1m1ndan belirlenmi~lerdir.
Tann'n1n sonsuz olup, kendisinde tiim Tum varhklar, Tann·dan zorunlulukJa
ger-;ekli~i i-;ennesidir. Bununla birlikte,
ve belli bir dtizen ve ~artlanma i-;inde
Spinoza, Tann'dan ba~layan manhksal do~mu~lard1r. L)te yandan, do~adaki
ttimdengelim stirecinde, sonsuz tozden
her nesne ba~ka bir nesnenin, her olay
hemen ve do~rudan do~ruya sonJu
ba~ka bir olay1n zorunlu sonucudur.
cisim ya da zlhinlere g~ez. Bu ikisi ara-
Evrende btiti.in nesneler sonsuz bir ba~
smda sonsuz ve ezelr-ebedi modtisler bu-
lanh i~inde bulunurlar; burada rastlan-
lurunaktadJr.
hya yer yoktur. Maddi fenomenler yal-
Buna gore, sonsuz toztin dti~tince ana·
niteli~i alhnda manhksal baklmdan
ruzca maddi nedenlerle a-;IklanabiJir.
once gelen hali dti~tince ve kavray1~, Evrende, Spinoza'ya gore, rastlann ol-
madi~l gibi, bir ama-; da yoktur. Bu ise,
yer kaplama ananiteli~i alhnda, manbk . .
sal bakundan once gelen hili ise, hareket her rur teleolojinin reddedildi~i, meka·
ve stikunettir. Bu, Spinoza i-;in, Descar- nil< bir sistemi ifade eder.
tes'ta oldu~u gibi, dtinyaya hareket akta- Epistentolojisi: Spinoza bilgi gorti~tinde,
ran bir Tanra'nan, bir dr~ gil-; ya da nede· ii~ ttir bilgiden soz etmj~tir. Bun]ardan
nin olmada~a anlam1na gelir. Tann birincisi, insarun bedeninin ba~ka ci-
do~aya a~k1n de~ildir, dolayisiyla hare- simler tarafmdan etkilenmesinin sonu-
ket do~an1n kendisinin bir niteli~id ir. cu olan duywnsal bilgidir. Bu bilgi, du-
Hareket ve sukunet yer kaplayan do~a yulardan ya da imgelemden turetilmi~
run temel ozelli~idir. Do~adaki toplam olan ide ya da fikirlere dayan1r. Bunlar,
hareket, evrendeki toplam enerji mikta- ba~ka idelerden manbksal ttimdenge-
n sabit ve de~i~mezdir. Fizild evren, ha- limle -;lkarsarunanu~ oldu~u it;in, zihin
reket hllindeki cislmlerin kendine yeten bu idelerden meydana geldi~i stirece,
kapah bir sistemidir. pasif ve aha durumdadu. SOz konusu
804 Spir, African
duytunsal bilgi di.izeyinde, insan ba~ka her hangi ba~ka bir do gal fen omen gibi,
insanlann ve cisimlerin bilgisine sahip nedenler, sonuc;lar ve matematik arac•-
olmakla birlikte, onlan bireysel ~eyler hg•yla a-;1klanabilir. insanlar, ona gore,
olarak bilir. Ba~ka bir deyi~le, onlaran her ne kadar ozgi.ir olduklanru di.i~i.in
ozi.ine ya da dogaslna ili~kin upuygun seler de, bu tarz bir di.i~i.incede bir ya-
bir bilgiye, bilimsel bilgiye sahip ola- n•lsamanJn kurban1 olup c;1karlar.
•naz. f;i.inki.i insan, bilgisizlikten dolay1, irade
lkinci bilgi tiiri.i (cogrritio secundi gene- ozgi.irlugune sahip oldugunu di.i~i.ini.ir.
ris), upuygun fikirlerden meydana gelen Fakat Spinoza, dogan1n birligini savun-
bilimsel bilgidir. Spinoza bilginin bu mu~ ve insan1n dogan1n ayrllmaz bir
di.izeyine, daha onceki duyu ve imgelem par-;as1 oldugunu one si.irmi.i~ti.ir. Tek
di.izeyinden farkl1 olarak akd di.izeyi toz, iki temel niteligi c;er-;evesinde, c;e~it
adan1 verir. Bilim adamlarmda soz ko· li gori.ini.imler alm1~, farkb farkh varhk-
nusu olan bu bilgi ti.iriinde, ~eylere ili~ lar haline gelmi~tir. insan da bu varhk-
kin ger-;ek bir kavray•~ i-;in, manhksal lardan biridir. insan, bundan oti.iri.i
bakJmdan gerekli olan ortak ide ya da fi- belirli nedenler tarahndan olu~turul
kirler gi.indeme gelir. Bunlar, matematik mu~tur. Spinoza, insan1n tiiJn eylemleri-
ve fizigin ilkelerinin temelini meydana nin, hem zihinsel hem de fiz.iksel eylem-
getinnektedir. Bu ilkelerden .manbksal lerinin daha onceki nedenler taraflndan
olarak ti.iretilebilen sonuc;lar da a-;1k ve belirlendi&ni sayler. ~u halde, insanda
se~k fikirlere kar~ahk geldigi i-;in, ger- ozgi.ir bir irade bulundugundan soz edi-
c;eklige ili~kin sistematik ve bilimsel bir lemez. insanlaran kendilerinin ozgur ol-
bilgiyi mi.imki.in klian bu ortak fikirler- duklannl sarunalan yalruzca yapbklan
dir. Bu ikinci bilgi ruri.i zorunlu olarak i~lerin far kanda olmalar 1ndan, ancak bu
dogru olup, genel onermelerden olu~an i~leri belirleyen nedenleri bilememele-
h.imdengelimsel bir sistem i-;inde ifade rindendir. Bwtdan dolay1, ger-;ek ozgi.ir-
edilir. li.ik kendi dogamJZin zorunlulugunu
Spinoza'ya gore, birinci bilgi ti.irlinden
bilmek, buna ayak uydurmakbr. Yani,
bilginin ikinci di.izeyine gec;en ki~i,
ozgi.ir olma, zorunluluklara bilmektir'
mantlksal bak1mdan baglanhstz olan iz·
zorunluluklarm bilincinde olmaktlr. ln-
lenimlerle bulan1k ide ya da fikirlerden,
sanlar bilmediklerinin tutsag1d1rlar, bil-
mantlksal olarak baglantlh olan ac;1k
giye ula~lnca ozgi.irle~irler.
onermelere, ·upuygun fikirlere ge-;mi~
ki~idir. 0, duyu algJSI ve imgelemin so-
Spir, African. 1837·1890 y•llan aras1nda
ya~am1~ olan Alman di.i~i.ini.ir.
mutlugu b1ralap, matematik ve fizikle
diger bilimlerin soyut genelligen yi.iksel- Temel eseri Denken und Wirklichkeit Ver-
mi~ olan biridir. Fakat bu bilgi de, Spi-
such einer Erneuerung der kritische11 Philo-
noza'ya g6re, en yuksek ve tam bir bilgi sophie (Di.i~i.ince ve Akti.ialite: Ele~tirel
degildir. En yi.iksek bilgi ti.iri.i, onun sez- Felsefenin Canlandu•bnas1 yon i.inde bir
gisel bilgi (scientia i ntuitiva) ad1n1 verdi- Te~ebbi.is] olan Spir'in 6nemi, onun olu~
~ i.ic;i.inci.i bilgi turiidur. Burada, Doga- ve zamansalhk kon usundaki analizlerine
run ozsel, ezeli -ebedr yap•s•n1, tanr1sal ek olarak gori.ini.i~ler di.inyas• ile gerc;ek
ananiteliklerden manhksal olarak ti.iret- di.inya aras1nda yaphg1 ay1runla Nietzs-
•ne, bir bi.iyi.ik sistemin sonsu z toze ba- che'yi etkilemi~ olmasa.ndan kaynakla-
g.mhhg•n• gosterme, bireysel varltklan, rur.
yahtlannu~ feno1nenler olarak degil de, Spir, gori.inen di.inya ile mutlak bir ger-
Tanra'yla olan ili~kileri i-;inde degerlen- c;eklik arasa.ndaki radikal aynma daya-
dirme soz konusu olur. nan metafiziginde, bu metafiziksel ayn-
Ahlak goru~u: Spinoza, ahlak anlay•~ln mlna, empirik bilgiyle varolana dair
da, insaru dogan1n aynlmaz bir parc;as1 metafiziksel ac;1klama aras1ndaki episte-
olarak degerlendirir. lnsan davran1~1, molojik aynm1 tekabiil ettirmi~ ve ko-
Stirner, Ma• 805
~ulsuz olan, nuttlak ger~eklik ha'kklnda <;1km1~hr. Ona gore, ger~ek bilgi sezgi-
bilebilecegimiz her~eyin, onun ozde~lik sel ve estetik unsurlar i~erir.
ilkesine uymas1 gerektigine dair bilgi- Steiner'in bilgi ve bilime dair bu gorti~
den ibaret oldugunu belirhni~tir. 0, leri, bununla birlikte, epistemoloji ya da
tKant'an bHinemez kendinde-~eyini ko- bilim felsefesinden ziyade, egitim ala-
rurken, zamanan, bize dolay1mS1Z sezgi- nlnda etkili olm u~tur. On un ~ocugun
de verilen, empirik ger~ekligini vurgula- estetik ve y.arabo potansiyelini biiyfik
lnaktan geri kahna1n1~ hr. bir gii~le vurgulayan pedagojisi, ge!e-
Stagirah [tng. Stagirite ]. t Aristoteles'e, neksel konu ayramlanru ortadan kaldl-
dogum yeri olan Stagira dolay1s1yla ve- rarak, birtakJm temalara gore haztrlan-
rilen ad. m•~ ~ah~ma devreleri ve deneyimlere,
Stegmiiller, Wolfgang. 1923-1991 y•llan c;evreyle btitiinle~mi~ zenaat meslek ~a
aras1nda ya~rnn1~ olan Avusturya asllh ll~malanna dayan1r. Ama<;, bireyin po-
Ahnan dti~tintir. Temel eseri Hauptstro- tansiyelinin ~k yonlti ve uyumlu bir ge-
mungen der Gegenwartsplrilosoplrie [<;agda~ li~mesine katklda bulunmakhr.
Felsefenin Temel Akunlan]'dir. steresis. Aristoteles'in degi~meye ili~kin
Stegmtiller'in hemen hi~bir konuda a~klamaslndaki olumsuz ogeye, de~i~
kendine ait ozgiin bir gorti~ti bulunma- me tar~f1ndan varsayllan madde ve
makla birlikte, onun btiyiik onerni anali- forma ek olarak, yine degi~mede soz ko-
tik felsefenin K1ta Avrupa'stndaki en nusu olan yoksunluga verilen Yunanca
dddi temsilcisi olmu~ ve bilim felsefe- ad.
si yle analitik felsefenin sava~ sonras1 Stilpon. M. C. 380-300 y•llan arasu1da
Avusturya ve Almanya'da yeniden can- ya~am1~ olan Yunanh dii~tintir.
lanlp gii~ kazanmas1na katk1 yapm1~ ol- Stilpon'un antik Yunan felsefesindeki
mas•ndan kaynakJanmaktadu. onemi, onun Megara Okulunun gorii~
Bilim felsefesinde ba~lang1~ta R. Car- leriyle kinikli~i birle~tinni~, ve Stoac1h-
nap ve C. Hempel'in gorii~lerinden esin- g1 da onemli ol~iide etkilemi~ olmasln-
lenmi~ olan Stegmtiller, 1970'1i y•llardan dan kaynaklanmaktad1r.Oglu Bryson'un
ba~layarak Thomas tKuhn'un da etki- da ku~kuculugun kurucusu Pyrrhon 'un
siyle, yap1salc1 bir bilim anlay1~1 geli~ ogretmenlerinden biri olmasl onu onem-
tirmi~ ve bilimsel teorilerin a yn ve li biri haline getiren bi.r diger etmendir.
farkh tiirden yap1lar olarak gorulmesi Her dogru onennenin ozne ile yiiklem
gerektigini savunmu~tur. arastnda bir ozde~lik iddiaslnda bulun-
Steiner, Rudoph. 1861-1925 ydlan arastn· masl gerektigini one siiren Stilpon, bu
da ya~am1~ olan Avusturyah dii~tiniir. iddias1ndan ger~ekligin bo1iinemez, bi-
Temel escrleri: Philosophie der Freiheit ricik, ben-bilincine sahip monadlardan
[Czgiirltik Felsefesi] ve Friedrich Nietzs- meydana geldigi sonucunu ~•karsam•~
che: Ein Kiimpfrr gegen seine Zeit [Bir Cz- br. Elde edilen ontolojik sonuca ahlakr
giirliik Sava~~ISI olarak Friedrich Ni- bir yo rum kazand1rmak, on un iQn nis-
etzsche). peten kolay olmu~tur: Bir birey kendi
Steiner, yuzy1hn ba~lannda old uk~a et- kendine yetmeyi ya~amtnln en onemli
kili olan bir teozofi hareketinin en se~kin amac1 yapmahdu. Ahlaki ya da pratik
iiyelerinden biri olarak, duyumsal tecrti- felsefeyi on plina ~kartan Stilpon, nite-
beyi a~an bir bilgi tarzuu on plina ~·kar kim, ozgiirltik ve yoksullugunu, rahat
tan bir ttinselci1igin savunuculu~unu ve maddi baklmdan zengin bir hayata
yapm1~tu. Goethe'den ve onun doga fel- tercih etmi~ olan bilge bir dti~tintirdiir.
sefesinden etkilenen Steiner, hpkl Goet- Stirnei, Max. 1806-1856 ya~am1~ olan
he gibi, tek yanh oldugunu ve tinsel un- maddeci Alman dii~iiniirii.
surlarla geli~tirilmesi gerekti~ini En yiiksek varhk olan insaiWl heniiz
dii~iindugu mekanist ve maddeci tek yeni ke~fedildi~ini st)yleyen Stimer'in
yanh bilim anlay1~1na ~iddetle kar~1 felsefesine mutlak bir tegoiz:m ve birey-
806 Stoacthk
Straton. M. 0. 335-270 ytllan aras1nda ya- Introduction t(l Logical TlteonJ [Manhk
~aml~ ve Theophrastos"un oliimiinden Teorisine Giri~] adh eserinde, baz1 tiim-
sonra Akade1ni'nin ba~1na ge~mi~ olan celerin, anlaml1 olsalar bile, bir iddiada
Yunanh filozof. bulunmad1klan i~in, bir dogruluk dege-
Aristoteles·in fizigini, ondaki teleolojik rine sahip almad1klaruu one siiren
ogeleri aylldayarak yeniden tanlmlamJ~ Strawson, giindelik dil ile formel man-
olan Straton, bilgi alan1nda duyumculu- hk aras1ndaki ili~kileri ara~t1rm1~ ve
gu, varhk alan1nda maddeciligi ve din dunya iizerine alan dii~iincenin yaplsl-
konusunda da tateizmiyle iin kazan- IU inceleyerek, buradan hareketle belli
ml~hr. Buna gore, Demokritos\tn etkisi bir varhk gorii~iine ula~m1~hr. Yani,
alhnda, birci bir evren goril~il geli~ti kariyerinin ilk doneminde dil felsefesi
ren Straton, dunyan1n, aralannda bo~ tizerinde yo~unla~an ve gtindelik dille
mekan bulunan, boliineJnez par~ac1kl ar- formel manuk aras1ndaki ili~kileri ara§-
dan meydana geldigini one silrmi.i~ ve hrmak suretiyle, gundehk dilin manhk-
diinyada do~al bir ZOI'Wllulu~un hiikiim sal yonlerini ortaya ~1karmaya ~ah~an
siirdiigiinii belirt~tir. Strawson, ikind donemde metafizi~e
Strauss, Leo. 1899-1973 y1llan aras1nda yonelmi~tir. Bu ba~lamda, dilimizin
Ozellikle Aristoteles ve Aquinah Tho- sui generis. Oncelikle Tann i~in kullaru-
mas'tan etkilenmi~ olan Suarez, daha zi- lan bir terim olarak, kendi turiinde tek
yade metafizik ve hukuk felsefesi ala- olamn; bir konuda biricik olamn ozelli-
mndaki ozgun goru~leriyle tarumr. j\ine verilen Latince ad.
Yuzlerce ydhk t Aristoteles metafizigine summum bonum. Latincede en yuksek
~erh yazma gelenej\inin ardlJ'Idan, meta- iyi anlamma gelen terim.
fizij\i kendi gorii~lerini ortaya koydugu Yalmzca tum dij\er iyileri a~mak ve
elli dort biilumluk bir kitapta mustakil kapsamakla kalmay1p, kendinde ve ken-
olarak ele alan Suarez'e gore, metafizik disi i~in iyi olan, mutlak iyiyi gosteren
ger~ek varhk olmak bakJmlJ'Idan varh- summum bonum terimi, geri kalan he~e
j\IJ'I bilimidir. Varhk kavramJ ise, ~eyler yin sadece kendisiyle ili~ki i~inde en
arastndaki benzerlikten hareketle kuru- fazla ara~sal bir deger konumuna yukse-
Ian analojiye dayamr. Ger~eklik bireyler- lebildij\i, yani onun ger~ekle~mesine
den meydana gelir; tozler ve ozellikleri, katkida bulundugu ol~iide degerli hale
ilkeleri ve bil~enleri de dahil olmak gelebildij\i, bizatihi kendisi io;in istenen
iizere, her~ey bireyseldir. Bireyle~im il- en yiiksek degeri ifade eder. Ahlili soy-
kesi, bir tozu her ne ise o ~ey yapan leme t Aristoteles tarafmdan dahil edi-
ozdur. len terim, buna gore tiim insanlann ya-
Hukuk felsefesinde Aquinah Aziz Tho- ~amlarmm ve eylemlerinin nihai ve en
mas'tan etkilendij\i kadar, ona kar~J da yuksek hedefini, amacm1 tammlar ve
~1kan Suarez yasay1 dorde ayu~ ve ozu itibariyle, kendi ba~ma iyi olan ve
insani yasalann, dogal veya tannsal hu- ba~ka bir ~eye tabi olmayan iyilik ya da
kuga dayamp, insandan ~lkmadJj\liU degeri gosterir.
one sunnu~tur. t Ahlak felsefesi tarihinde, haz, mutlu-
sub specie aetemitas. tSpinoza'da ge~en luk, erdem, kendi kendini ger~ekle~tir
ve Tann i~in kullamlan Latince bir me, gu~, odevin sesini dinleme, iyi
deyim olarak, ~eyleri hep birden, ezeli- irade ve yetkinlik, farkh filozoflarca
ebedi bir bak1~ a<;lSlndan kavrama, ge~ insan davram~mm nihai hedefi olan en
mi~ ya da gelecegi dikkate almadan, yuksek iyi olarak tammlanml~hr. Me-
tumden tek bir du~uncede bilme tarz1. tafizik ve teolojide ise, summum bonum,
Buna gore, bir ve ayru ger~eklik iki ba- bir degerler hiyerar~isinin en tepesinde
klmdan, ezeli -ebedi bir bak1~ ao;:~stndan bulunan en yuksek deger ya da iyiye
ve zaman i<;inde, normal bir ba.kJ~ a~ kar~1hk gelir.
smdan kavranabilir. Birindsi soz konusu siikiit. islamda, Kur'an ve hadislerdeki
oldugunda, dunya, bpkl matematiko;inin anla~Ilmayan ~okanlamh sozler hakkm-
say1lan ve ispatlan kavrad1j\1 tarzda da hi~bir ~ey sormama tavn i~in kulla-
ezeli-ebedi bir ao;:~dan kavramr (sub specie mlan terim.
aeternitas). Dunya ikinci olarak, ortalama Siinnilik- Musluinaniij\m Kur'an'a kesin
insanm olaylann zaman i<;inde ard arda olarak bagh olup, Peygamberin yapbj\1
gel~ini kavrad1j\1 tarzda, ger~ekte oldu- ve soyledij\i ~eylerin hi~bir ~ekilde di-
gu ~ekliyle kavranabilir (sub specie dura- ~ma ~kmayan kolu ya da temel mezh~
tionis). Bununla birlikte, dunyaya bu a~I bi.
dan baklldlj\lnda, dunya hi~bir zaman Buna gore, Sunnilik, Kur'an, hadis ve
bir biitun olarak kavranamaz, ondaki Peygamberin sayledij\i ve yaphj\1 her~e
tiim zorunlu baj\mhlar anla~Ilamaz. ye inanmaktan, onlan benimsemekten;
Oysa, dunya ezeli-ebedi bir a~1dan kav- lslamiyetin tum inan~lanna ve kurallan-
randlj\mda, dunyaya ili~kin tum dogru- na mutlak bir iman ile baglanmaktan;
lar zorunlu dogrular olup o;:~kar ve dun- inane! dil ve goniil yoluyla ikrar etmek-
yaya ili~kin upuygun bir kavray1~a ten; inarulan ~eyi, herhangi bir ~1kar
sahip olunur. beklemeksizin ve Tann buyrugu olarak
810 siire
yapmaktan; m tislumanlann birbirleri yle bolunemez bir eylem, bir hamle olarak
olan ili~kilerini duzenleyen kurallar bu- an)a~tlan sureyi butunlu~u ir;inde yaka-
tunune tam olarak uymaktan; Allah'a, laytveren ~ey, sezgid ir.
Peygambere, ahirete, k1yamet gunune, siire~ [Os. vetire; tng. process; Fr. proces,
melekJere, Allah taraftndan gonderilen processus; AI. prozess]. 1 Du~uncenin
kitaplara ve Hz. Muhammed'in tUm pey- belli bir sonuca ula~acak ~ekilde ard
gamberlerin en yetkini, en ustunu ve son arda dizili~i. 2 Olgu ya da olaylann,
Peygamber oldu~wla inanmaktan olu- belli bir duzenin bulundu~u izleni.Jnini
~ur. verecek ~ekilde stralanmast duruanu;
siire [Os. muddet, bekaa; tng. duration; Fr. statik olmayan, sUrekli bir donu~um
duree; AI. dauer ]. Bir olay ya da olu~u i~inde bulunan gerr;ekJi~in sergiledi~i
m un iki noktast arasanda ge~en zatnan; hareketlilik. 3 insan varh~1 taraftndan
FranslZ filozofu H. tBergson'un biricik meydana getirilen bir ~eyin uretili~ ~ek
ger~eklik olarak gordii~u ~ey. lini, meydana geli~ tarztnt olu~turan ey-
Surenin de~i~n, dinamik, b! ricik, su· lemler dizisi.
rekli ve tam olmayan bir sure~ oldu~w1u Bu ba~lamda, insan1n yaptst ve insan-
ileri suren Bergson'a gore, zaman bir bi- hkla birlikte, evrenin de bir sure~ ya da
rikimdir. Gelecek hi~bir zaman g~mi~in geli~me sureci i~inde bulundu~unu sa-
aynt olamaz, zira her adunda yeni bir bi- vunan, de~i~meyi, Tann da dahil olmak
rikim ortaya r;Lkar. Bergson bilin~li bir uzere, tiim varhklann temel ozelli~i
varhk .i~in var olman1n de~i~mek oldu- yap an goru~e silre' teolojisi ad1 verilir.
~unu kabul eder, zira de~i~mek demek Ote yandan, bir tum cede ge~n bir soz-
olgunla~mak demektir; olgunla~mak cu~un belli bir sure~ ya da i~leme mi,
ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak yoksa surecin ortaya Qkardt~t urune
demektir. Bu, yalruzca bilin~jli insan var- mi gonderme yaphAtntn bilinmemesin-
h~t i~n de~il, fakat butun ger~eklik i~in den kaynaklanan belirsizli~e; terimle,
boyledir. Bergson bu geli§meyi, ancak surece de, surecin uriinune de gond~
sure olarak anlad1~1m1Z takdirde a~tkh rimde ya da attfta bulunulmu§ olunabi-
~a kavu~abilece~imiz.i soyler. lece~ini gosteren ~okanlamhhk rurune
Ona gore, sureyi en iyi, bir melodiye silre~ ilrun belirsizligi denmektedir
kendimizi tam vererek ya~arken anla- siire~ felsefesi [ing. philosaphy of pr~s;
nz: Gozlerimizi kapayahm ve kendimi- Fr. philosophie du proces; Al. pr"-'USsphilo-
zi musiki ya~anhsu1a btrakalun. Tek sophi e]. En unlu temsilcileri antik
tek sesler, not alar arhk par~alanmaya Yunan'da Herakleitos, ~a~da~ felsefede
cakhr; bundan boyle dakika ve saniye- ise, Bergson, Dewey, Whitehead olan ve
ler yoktur, mekArun her par~ast u~up do~adaki yaraba ilerleme ve geli~me
gitmi~tir. Bir nota daha sonra gelen no- nin onemini vurgulayan fe)sefe ruru.
tarun i~de kaybolur ve hareket surekli Statik ve tozcii bir varhk gorii~unden
bir ak1~ halini ahr. vazge~erek, yaraba geli~me ve de~i~
Bergson'a gore, insan i~te bu ya~amda meyi on piSna ~tkartan sure~ felsefP.si,
maddeyi yencr, mekirun suurlaruun us· do~an1n surekli olarak de~i~en olay di-
rune 9kar ve i~inde salt sureyi ya~. zilerinden meydana geldi~ini; ger~ekli·
lnsan, kendisini butiin benli~iyle bir ~ ~ n temelinde, ttoz de~il de, siirelj, yani
verdiAi zaman da ayn• ~eyi duyar. Ge~ belli bir do~rultusu olan bir de~i~me
mi~, surekli olarak bugune ve gelece~e bulundugunu; soyut kavramlar dt~m
do~ru akar. i~te, bu biricik ger~eklik da, her~eyin surece tibi olduAunu; dola·
olarak suredir. Bergson'a gore, sureyi ytstyla, dilin ve kavramlann, do~adaki
ya~ayabilmemizin ko~ulu bellektir. Bel- sure~leri, de~~menin surekli olan do~a·
lek, zaman arahklanru yener; ge~mi~, s1n1 ve ak1~ i~indeki olay ve varhklann
~imdi olarak yeniden ya~antr. Basit ve bireyselli~i ifade edemeyece~ini; ifade
siirektilik 811
bilinemeyen varhk~r. Ahl~ld' anJamd~ sankj ger~ek bir birey veya toplumun bir
ise, ~ey varolan, varoldugunun bilincin· betimlemesi olarak goruhnesi, ~eyle~tir
de olup, etkin ve ozgur olan ki~inin kar- Jneye bir omek te~kil eder.
~lstnda yer alan bilinc;:siz, pasif, ve ara~ ~eyle~tinne, Marksist teoride, insanla-
lar alanlna dahil olan varhkt1r. nn i~ten yabanc•la~malanyla ve insaru
teycilik [$ey anlamana gelen Latince res- varhklardan ziyade, manipi.ilasyona el-
ten ti.ireyen terhn; tng. reisnr; Fr. reisme]. veri~li nesneler olarak gorulmeleriyle
DunyaJun bireysel so1nut nesnelerden ili~kili bir anlam ic;inde kullantlma~tlr.
meydana geldigi kabultine dayanan, on- Terirni popi.ilerle~tiren ki~i, i.inli.i Macar
tolojik ve semantik goru~ ya da ogreti. di.i~i.ini.ir tLukacs olmu~tur. 0, terimi
Aynt zamanda somutc;uluk olarak da insani ili~kilerin, sanki, toplumsal di.in-
bilinen ve ilk kez oJarak Franz Brentano yanan degil de, dogal di.inyanm aynl-
tarahndan savunulan bu goru~e gore, maz bir yoni.iy1ni.i~cesine, sabit ve de-
soyut ozellikler ve durumlar, dunyarun gi~mez bir nitelik kazanarak, insan•n
repertuvannda yer almaz. Ba~ka bir de- denetiminden c;akmasa durumunu ta-
yi~le, temel gerc;ekliklerin somut nesne- nunlamak i~in kullanma~hr. ~yle~me
ler oldukJanna iddia eden ~eycilik, yal- terimini, bu si.irecin kapitalist toplumlar-
ruzca tozlerin, tozlerin parc;alanrun ya da Ortaya ~Iktag1n1 soyleyerek, yabana-
da ozelliklerinin varolduklanna, di.i~i.in· la~mayla baglantah bir bi~imde kullanan
cenin nesnesinin, bir onerme degil de, Lukacs, bununla insani olan he11eyin,
her zaman bireysel bir nesne oldugunu; insani degerini yitirerek, maddel~mesi
~eylerin beyaz, kall, parlak, v. b. g., ol- ni an)atmak istemi~tir.
duklan soylenebilse de, beyazhk, kah- Siilik. tslimiyette, Peygamberin oli.imi.in-
hk, parlakhk diye bir ~ey bulwunadigl- dcn sonra kimin halife olacag1 tarh~ma
na savunur. ~eycilik, 20. yi.izydda sana bagh olarak mi.islumanlann i.kiye
antimetafiziksel ve maddeci bir dogrul- aynlmastrun sonucunda ortaya c;•kan iki
tuda geli~tirilmi~tir. mezhebten biri.
§eyletlirme [Sey anlarruna gelen Latince Peygamberin oli.imti i.izerine, Ali bin
res ve yapmak anJa..rruna gelen facere fii- Ebutalib'in ilk halife olmasa gerektigini
linden ti.iretilen terim; ing. reifica tion; Fr. soyleyenlerin baglandagl siyasi bir aklm
reification). Bir soyutlama, zihinsel ya da olarak ortaya c;lkan ~iilik, daha sonra
ideal bir nesne ya da ~eyi zil-linden ba- stinni inanc;tan ayralan bir mezheb d un•-
gunsaz bir tarzda, nesnel bir bic;imde va- muna getirilmi~tir. Buna gore, ~iilik bir
rolan bir ~ey olarak degerlendirme; salt mezheb olarak, halifeligin Allah'tn buy-
oznel ya da zihinsel olana d1~ gerc;eklige ruguyla Ali'ye verilmi~ oldugunu, yal-
yansatma; insant olaru dogal, nesnel ve nlZca Ali'nin soyundan gelenlerin halife
insana yabana bir ~ey haline getirme sayalabilecegini, Ali'nin soyundan gelen-
tavn ya da yanh~a. lerin, oniki imarrun kutsal bir ki~ilik ta-
Buna gore, ~eyle~tirme, bir ~ey (bir ~1d1gana, Ali'yi sevenleri sevmek, onu
nesne veya bir insan varhga) teori veya sec;meyenleri sevmemek gerektigini be-
uygulamada, bir nesne ya da meta ola- lirtir.
rak degerlendirildigi zaman soz konusu tizofreni [Yunanca ~ayarmal( anJam1na ge-
olur. Yine buna yak1n bir anlamda, ~ey· lenskhidzein'le 'di.i~i.ince' anlanuna ge-
le~tirme, insarun karan ve eylemine lenphrenos'tan; 1ng. schizophroria; Fr. schi-
bagh olan bir ~ey, ornegin bir kurum ya zaphrenie; AI. schizophrerrieJ. Kendini,
da toplumsal pratikt insandan bagunslZ ki~iligin parc;alanmast, di.i~i.ince hayata
da~sal bir nesne, bir ~ekilde kendine ait veya heyecanlardaki bozukluk, ger~klik
bagunsaz bir varolu~a sahip bir ~ey ola- duygusunun yitirilmesi veya ~ dunya
rak gori.ildi.igi.i zaman soz konusu olur. ile kurulan bagm kopmasa gibi emareler·
Nitekim, bir tip ya da ideal bir ruri.in, le belli eden bir psikoz.
814 §Ovenizm
bir deyi1ni ortak bir bilint;le kullanmalan, de, algllama tarzlan olan, zaman ve
diizgiin ve duzenli bir ileti~imsel davra- mekan kavramlar1ndan ve Kant'xn nice-
nl~ sergileineleri duru1nuna tamuzla~mz lik, nitelik, bag1nl1 ve kiplik ba~hklar1
derunek tedir. alnnda diizenledigi bir dizi kategoriden
tamalg1 [Os. ozidrak; ing. apperception; Fr. meydana gelmektedir.
aperception; AI. apperception]. lnsan1n d1- tan1m [Os. tOrif, ing. definition; Fr. definition;
~1ndaki ~ey Iere yonelen zihin hali olan AJ. definiUon]. Bir sozcugun ya hemen
alg1dan farkh olarak, ki~inin kendi zi- herkes tarahndan kabul edilen ya da
hinsel tasan1nlanna dair kavray1~1, onu kullanan ki~i tarafmdan kastedilen
kendi benine ili~kin bilinci, kendi bilin- anlam1n1 ortaya koyma, bir kavramm
cine ili~kin algJ.SI. Alg1n1n, algdanm1~ anlam1n1 belirleme, o kavrama yuklene-
olanm kavranmasmdan, tannunasmdan bilecek ozellikleri dil yoluyla ifade etrne
meydana gelen son ve at;1k evresi. i~lemi.
Refleksif bilint;, i~ebak1~, bene ili~kin Bir ~eyin, bir du~unce ya da kavram1n
bilgi gibi kavraan ve deyimlerle de ifade ozsel ozelliklerinin, yilldemlerinin, nitelik
edilen kavra1na, ilk kez olarak Alman fi- ya da yonlerinin ifade edilmesi, betimlen-
lozofu tLeibniz tarabndan teknik bir mesi i~lemiyle belirlenen tarum1n yerine
anlam yuklenmi~tir. Buna gore, Leibniz getinnek durumunda oldugu en onemJi
ideleri, iradi bir karar ve eyle1ne bagb i~lev, a-;Jk,.a anla~dmaml~ sozcukler
olarak, birle~tirme ve yeni ba~tan du- it;in, a~1k ve sec;ik olarak anla~dan ba~ka
zen]eme faaliyetine, bilint;a lbndaki d u- sozcillderle ifade edilen anlarnlar sun-
~unce ve izlenirnleri bilint; yuzeyine t;l- makhr. Tanun ~ok anlamW1g1, anlam be-
kartarak tutarh bir duzen it;ine oturtma lirsizligini, anla~llmazhg1 ve karanl1kh~
ve boylelikle onlar1 anlamh hale getirme ortadan kald1nnaya yarar. Bu baglamda
faaliyetine tamalg1 ad1 vermi~tir. tanlffilar, a) siizriilderin nasll kullaruld1·
Tamalgt kavram1ru Leibniz'den ahp ge- guu ve b) kullarulaca~uu gostenne i~levi
li~tiren tKant, biri empirik, digeri de goren a~1klamalard1r.
transendental olmak uzere, iki tilr tamal- Tarumm mahiyeti ve i~levi konusunda-
gldan soz etmi~tir. Bunlardan empirik o,.
ki goru~ler kabaca ba~hk albnda top-
tamalg1, bilincin degi~en ko~ullarma lanabilir: Soz konusu tarum goru~lerin
baghd1r. Bu anlamda tamalgt, benin, bi- den 1 birincisi olan ozcU tanmr anlayr~rna
lincin aktilel, somut ve degi~en hallerine gore, tan1mlar, belimlere k1 yasla kesin
i!i~kin alg1s1d1r. Bu tur bir i~lev, saf ben ve dakik bir bilgi aktanrlar; varolanla-
taraf1ndan de~il de, empirik ben tarafm- nn, onlan her ne ise o yapan ozlerini or-
dan gert;ekle~tirilir. lay a koyan tan1mlar, entellektuel gorii,
Buna kar~m, transendental tamalgt, saf kavram analizi, sezgi veya refleksiyon
akd, ve dolay1s1yla bilincin, it;Sel, temel, ad1 verilen bili~ tarzlar1yla ayru zaman-
degi~1nez ve transendental birli~ anla- da yarulmaz bir bilgi saglar. tPiaton,
nuna gelir. Bu tilr bir tamalgt, ki~inin, bi- t Aristoteles, tKant ve +HusserI gibi filo-
lindn dogrudan ve anhk degi~meleri zoflar taraf1ndan savunulan bu tan1m
boyunca, bir birlik o]arak varolmaya goru~une gore, tan1m felsefi ara~tuma
devam eden kahc1 yonune kar~1bk gelir. run temel arac1 olup, bize sezgi, analiz,
Soz konusu tamalg1, bilincin, algdarlmi- entellektuel goru yoluyla k~fedilebilir
Zln it;eriginden once gelen ve onlarm olan ozel nesne obek]eri hakklnda kesin
duzenlenerek anlamh olmalanru ola· bilgi verir.
nakb kdan birligi, saf alg1 ya da ben an- 2 ikinci tan1m goru~u ise, tPascal,
lamlndadu. Ba~ka bir deyi~le, bilincin tHobbes, tRussell, tQuine, tCarnap,
bu transendental birligi, tum alg1 verile· Hempel ve bir~ok <;agda~ manhk~l tara-
rinden once gelir ve bu alg1 verilerine fmdan benimsenen kuralkoyucu tanrm an-
duzen kazand1rarak, onlar1 anlamb hale layr~ldlr. Bu anlay1~, hpkJ ozcu gelenek
getirir. Bu birlik, algnun nesneleri degil gibi, tarumlann duzeltilemez ve kesin
tansmfama 817
oldu~unu kabul eder, bununla birlikte sahip oldu~u niteliklerini, bir ttiriin ir;in-
tan1mlann yandmazh~1ru, onlann bilgi de ki bireylerin kendilerine ozgii kalan
aktard1~uu yads1yarak ve onlan sembo- tekil ozellikleri de~il de, 0 ~eyin ozsel
lik uzla~•mlar ~eklinde a-;1klayarak te- ozeUik ya da niteliklerini, ozsel yonleri-
mellendirir. 3 Dc;iincii tan 1m gorii~ii ni, ger-;ek do~asl ya da oziinii ifade et-
ise, J. S.tMill, G. E. tMoore ve dilci felse- melidir. 2 Bir tanun, tarumlanan ~eyin
fe gelene~i taraf1ndan benimsenen dilci yakm cins ve tiirsel ay1nm1n1 beliruneli-
tantm gorufudiir. Bu anlay1~, tan1mlann dir. 3 Tarumlananla. tan1mlayanlardan
bilgi aktardl~lnl soylerken ozcii gorii~, meydana gelen bir tan1mda, tan1mlanan
tarumlann ku~ku duyulamaz kesin bil· tarumlayanlar arasmda yer almamah-
giler aktard1~1 fikrine kar~1 ~1karken ku- d~r. 4 Bir tarutn soz konusu old u~unda,
ralkoyucu anlay1~a yakla~1r. Bu gorii~e tarumlayanlan, tarumlanana k1yasla
gore, dilsel davran1~la ilgili empirik ka- daha iyi bilmeli, tan1mlayanlarla daha
y1tlard1r. tan1~1k olmahy•z; bu ba~lamda, tan1m ..
tanama [Os. tefhis, marifot; lng. recognition; layanlann tarumlanandan daha a-;1k ve
Fr. rec:onnaiStJnct; AI. erkennen, danlcbar~ anla~d1r olmas1 gerekir.
eit). Bir ~eyi, bireysel bir varh~1 ya da 5 Tanunlananm tan1mlayanlara man-
tikel bir nesneyi belirli bir hiriin iiyesi tlksal bak.Jmdan e~de~er ve tarumlayan-
olarak, belirli. bir kategori ya da kavram larla e~anlamh olmas1 gerekir. 6 Bir
9!r-;evesi i-;inde gorme. Nesneyi kapla- tan1m tam ve dakik olduktan ba~ka, ne
nuna girdi~i kavranun ome~i olarak al- fazla dar, ne de fazla geni~ olmahd1r. 7
gdama, ilgili kavram ya da kategori -;er- Bir tan1m anlam bakurundan belirsiz ya
-;evesi i-;inde yorumlama faaliyeti. da -;ok anlamh olmamahd1r. 8 Bir tanun
tan1mcdar [lng. dt'finists; Fr. dlfinistes). karanl1k ve anla~tlmaz olmamah, her-
Ahlak felsefesi alanmda, ahWd terimlerin kes tarafmdan kolayhkla anla~dabilir
ahlik alaruna giren varhklann ozellikleri- olan bir terminolojiyle ifade edilmelidir.
ni gosterdiklerini, bu terimlerin tanamla- 9 Bir tanuTun mecazlarla ya da figiiratif
nabile~, ahliki yargllann ahlakf bir bir dille ifade edilmemesi gerekir. 10 Bir
ilgiye konu olan varhklara ozellikler yiik- tarumda alumsuz terimler yer almamah-
leyen onerme ya da tiimceler oldu~unu d~r. 11 Bir tan1m kar~1t terimlerle de
savunan filozoflar. ifade edilmemelidir.
tanam kurallara [lng. rules for defining; Fr. tanamlama (tng. defining; Fr. definir]. Kav-
regles de la definition]. Filozof ve manllk- ramlann, onlann dildeki ifadeleri olan
..,Iann, ozellikle de ozcii tan1m gelene~i terimlerin, sozciiklerin anla~dmas1ru
i-;inde yer alm1~ olan dii~iiniirlerin, sa~lamak amaoyla ba~vurulan i~lem
tPiaton ve t Aristoteles'ten ba~layarak ya da faaliyet.
saptam1~ olduklan, iyi bir tarurru belir- Tanamlama konusunda dikkate ahn-
leyen temel ko~ullar; iyi bir tan1m kola- mak durumunda olan ve bize tarumla-
bilmek i-;in uyulmasa gereken temel ku- manln konusunu, amaaru ve y<intemini
rallar. veren t.i~ temel soru vardar: 1 Neyi ta-
lyi bir tarwn i-;in vazge-;ilmez k~ullan rumlanz?, 2 Nh;in tarumlanz?, 3 Nasd
ifade eden bu kurallar, tarumlanan kav- tanimlanz7 Birinci soruya felsefe tarihin-
ram ya da terimlerin anlamlan ifade edi· de ii~ farkh yan1t verilmi~tir: a) Dild fi-
lirken soz konusu olabilecek a~1n bir lozoflara gore, dilsel nesneleri ya da soz-
tozneldli~i ve tgorelili~i engelleme, ve ciikleri tan1mlanz. b) Buna · kar~1n,
ileti~imde soz konusu olabilecek keyfilik Aristoteles, ingiliz empiristleri, Kant ve
ve kar1~1kh~1 Slnlrlama amaana hizmet Husserl gibi filozoflara gore ise, zihinsel
eder. nesneleri ya da kavramlan tan1mlanz. c)
Bu k urallaran belli ba~hlan ~unlardu: Buna kar~an, Platon, zihind1~1 nesneleri
1 Bir tan1m, tanamlanan ~eyin, anzi, ili- ya da soyut idealar1 tanimladl~lmlZl
neksel ozelliklerini, on un her nasdsa soy Jemi~t:ir.
818 tan1mlanamayanlar
'Nic;in tarumlanz?' sorusu soz konusu ya~ama~ olanlar ic;in bile tammlanabilir-
oldu~unda, yani tam.mlamamn amaca lik ozelli~ine sahip degillerdir. Ozellik.le
dikkate ahnda~mda, tammlamaya ~u duygular soz konusu oldu~unda, bunla-
dort de~i~ik amac;la ba~vuruldu~u soy- nn ancak betimlenebilecek.leri, s6zler,
lenebilir: I Anlam ka:zandurna, II Anlam renkler, sesler ve ~ekiller yardun1yla ifa-
belirtme, Ill Anlam diizeltme ve IV Et- deleri.nin bir dereceye kadar miimkiin
kileme. Buna gore, anlam kazandaran ta- oldu~u soylenir.
rumlar, heniiz dilde bulunmayan yeni Bunu bir omek aracah~ayla ~oyle ac;ak-
bir sozcii~ii dile sokmak ic;in ba~vuru layabiliriz: Viicudumuzda bir aca hisset-
lan tarumlardar. Anlam belirten tarumlar ti~imiz. zaman, bu acrya rum ::>omutlu~u
ise, bir dile girmi~ olmakla birlikte, pra- ve tUm niianslan i~nde hisseder ve ya-
tik bir ~ekilde, yani dili kullanmasuu ~anz. Bunwtla birlikte, kendi acmuz
bilen yeti~kin insanlann dilsel davra- hakkmda ya~adlklanmaZl ve bildikleri-
m~lararu gozleyip taklit etme suretiyle mizi birtakun mecazlar kullanmadan,
o~renilememi~ sozciikleri anlamamaza a4jik ve sec;ik terimlerle dile getirmeye
yardamca olan tammlardar. Buna kar~m, c;ah~tt~amaz zaman, acumzla ilgili ola-
anlam diizelten tanunlar, gtinliik dilde rak ya~ada~unaz ve bildi~imiz ~eyler
gec;en ve onemli bir k1sma c;okanlamh ve den, birtak.Jm mecazlar olmadan, ne
belirsiz olan sozciiklere daha belirli bir kadar azuu ifade edebildigimizi hemen
anlam kazanduma c;abasayla yapalan ta- farkedebiliriz. Belki acrrun bulundu~u
rumlardar. Etkileyici tarumlar ise, amacr yeri gosterebilir, acarun yo~unlu~unu ·
do~rudan do~ruya insanlara etkilemek yakla~ak olarak betimleyebiliriz. Bunun
olan tarumlardar. otesinde yapaca~amaz her~ey, birtak.Jm
'Nasal tarumlanz?' sorusu dikkate alm- mecazlar kullanmaktan ibarettir; aaya
da~l zaman, tarumlama yontemlerinin, zonklayan, igne gibi batan, yanan, kes-
yar~-dilsel tanrmlama yontemleriyle tam- kin kor, v. b. g., bir ~y olarak tasvir
dilsel tammlama yontemleri olarak iki edebiliriz. i~te b u durum, da~ deneyime
ba~hk altmda toplanabilece~i soylen- konu olamayan i~el ya~nttlann birta-
mi~tir. Bunlardan yan dilsel tanunlama- lwn mecazlarla, yakla~ak olarak betim-
lara gi:istererek tanrmlama ada verilir. Bu lenebilseler bile, tarumlanamayacaklan
tiirden bir tarum, bir sozcii~ii, stlzcii~iin anlanuna gelir.
kullarulda~1 itesneyi ya da nesne tiirti- 2 En yukse.k cins kavramlan. Bu tiirden
niin bir ometini gastererek kullanmak kavramlann kliisik ome~i, Aristoteles'in
suretiyle olur. Buna kar~m, tam dilsel kategoriler arasmda sayd1~1 'zaman',
yontemler, dili kullanmak, onermeler 'mekAn' ve 'varhk' gibi kavrarnlardli.
kurmak suretiyle gerc;ekl~tirilen tarum- Bu kavramlarm kaplamsal tarumlan ya-
lardar. palabilmekle birlikte, · ic;lemsel tarumlan
tammlanamayanlar [Os. gayri kabili tanf, yapalamaz. Bu ise, tarumla bize bilgi
ing. indefiruabres; Fr. indtfinissables]. Man- veren ic;Jemsel taruau anlad1~lm.IZ ic;in,
hkc;a ve metodologlar tarahndan s6zii en yiiksek cins kavramlanrun tarumla-
edilen, kaplamsal olarak tarumlanabilse- namaz oldu~u anlamma gelir. Ome~in,
ler bile, en azmdan ic;lemsel olarak ta- 'varhk' kavrama, bu bakundan ozel bir
rumlanamayan ~ey ve kavramlar. ornek olu~turur. 'Varhk' kavrarru, iize-
Tarumlanamayanlar iki kategori altm- rinde ba~ka bir cins kavrama bulwuna-
da toplanabilirler: 1 Dr~ deneyim konusu da~a i~n, kaplama en geni~ olan kav-
olrTZQyan ~el y~antrlar. Belli bir ~eyi ramdar. 'Varlak' kavrammm kaplanu
kendi ic;inde duyumsamanu~ ya da belli sarursazdar zira o 'varolanlar'm tiimiine
bir duyguyu ya~amanu~ olan birine, i~aret eder. Kaplanu smusaz olan varhk
s6z konusu duyum ve duygu tamm yo- kavrama, bununla birlikte ic;lemi en yok-
luyla ifade edilemez. Hatta, bu duyum sul olan, tanunlanabilecek bir ozelli~i
ve duygular, bunlan duyumsama~ ve bulwunayan kavramdar.
Tann d~vleti 819
ian>mlanamaz bir ~ey olarak iyi [ing. Ia tarumlanabilmesi i~in sahip olmak zo-
good as something indefinable; Fr. bon runda oldugu nitelik.
conrnre que/que chose indeftnissable ]. c;:ag- tamtlama [Os. beyan, siibut; ing. denrons-
da~ ingiliz filozofu G. E. tMoore'un, iyi- tratioll; Fr. demonstration; AI. beweis, de-
nin tammlanamaz bir deger oldugunu, monstration]. Metallerin genle~mesini
ya da iyiyi tannnlamamn en azmdan 1S1ya dayanduma, cisimlerin dti~ti~tinti
san rengini tammlamak kadar gti~ oldu- yer~ekimine baglama i~leminde oldugu
gunu dile getiren gorti~ti. gibi, ortak terimleri bulurunayan oner-
iyi tammlamay• san rengini tammla- meler arasmda bir nedensellik bagmhsl
maya benzeten Moore'a gore, sany• ta- kurma i~lemi.
mmlamay•, imkans1z degilse bile, ol- Tamtlamarun salt mant1ktaki kar~1hg1
duk~a gti~ bir i~ haline getiren ~ey, olan, ve ortak terimleri bulunan iki oner-
onun Ierne! ve biricik bir nitelik olmas•- me arasmda, bu terimlerin i~lemleri ve
dir. Bu baglamda, iyiyi tammlayan kaplamlan bakmundan kurulan manbk-
onermeler, analitik degil de, sentetik sal ili~kiyle belirlenen kamtlama zorun-
onennelerdir. Bunlar kendilerini meyda- luluk karakteri ta~ld1g1 halde, tarutlama-
na getiren bile~enlere aynlarak analiz run en onemli ozelligi hep bir olasli•g•
edilebilir, fakat iyinin kendisi boltineme- ifade etmesidir. c;:unkti metallerin lSibl-
yen, analiz edilemeyen, ger~ek fakat d•klan zaman genl~mesi, b1rakdan her
basil bir idealdir. Moore iyiyi, i~te tam dsmin d~mesi, aksi hi~bir zaman gos-
olarak bu ~er~eve i~inde sanya benzet- terilemerni~ olsa da, son ~oztimlemede
mi~tir. Ona gore, sany• her ne kadar ta- olgusal bir ili~kinin ifadesi olarak olas•-
rumlayamasak da, san terimini gtivenle hk g6sterir, olurnsaU1k sergiler.
kullamr ve san renkli bir nesneyi en Tann [Os. Rab, Cendb1 hak; lng. God; Fr.
kti~tik bir gti~ltik ya~amadan tamr, Dieu; AI. Gott]. Metafiziksel dti~tincede,
ayud ederiz. Bu ~er~ve i~inde, san ren- vahiy, otorite ya da inan~ temeli tizerin-
gini tammlamay• olduk~a gti~le~tiren de varoldugu kabul edilen, varhk ve de-
neden, onu tarumlarken, hemen tarum- gerin kaynag1 olan mutlak, zorunlu,
ladlglffiiZ ~eyi unutarak, ba~ka bir ~eyi ytice varhk Dogat:UJl bir par~as1 olma-
tarumlamaya ge~mernizdir. Ornegin, sa- yan, ama dogamn yarallOSI ya da nede-
nmn, belirli 1~1k titre~imleri normal ni olan, zaman ve mekin kavramlanmn
goze ~arp11g1 zaman ortaya ~•khgm• kendisine uygulanamayacagl, varhga
soy lemek, bir renge ili~kin algmm me- gelmi~ oldugu dti~iintilemeyen, doga-
kanigiyle ilgili tam ve kesin bir bilimsel dan ~k daha kudretli ve mutlak iyi olan
betimleme olabilir. Fakat 'san' sozctigti, dogatistti, ezeli-ebedf ve sonsuz varhk.
bilimsel ol~timlerin sonucu olan bir bil- Dogarun tisttinde ve otesinde olan, do-
ginin ad1 olmaktan ~ok, gordtigtimtiz gamn ve insan ya~am1run ~e~itli boyut
bir rengin ismidir. Ayru ~ekilde, iyiyi ta- ya da gortinttilerini yoneten ytice varbk.
mmlamaya kalkl~hglmlZ zaman, onu Tann devleli [ing. state of God; Fr. cite de
daima ba~ka bir ~eyle ozde~le~tirme Dieu ]. Orta~ag dti~tincesi ya da felsefe-
egiliminde olur, omegin iyiyi hazla ya sinde, gerek lsl~1niyette ve gerekse Hris-
da mutlulukla tanunlallZ. iyiyi omegin tiyanbkta, kotti yonetim ya da yerytizti
hazla tarumlamak ise, Moore'a gore, devletininin kar~1sma ge'>irilen Gokyti-
ba~lang>~ta sorulan iyinin ne oldugu so- zti devleti ya da iyi yonetim ~ekline ve-
rusunu yan1IS1Z b1rakmaktan ba~ka bir rilen ad.
~ey degildir. Bundan dolay1, iyi tamm- Bu anlay1~, yani Kilise ve devlet, tinsel
lanamaz. otoriteyle siyasf otorite, Gokytizti devle-
lammlay•c• ozellik [lng. defining characte- tiyle Yerytizti devleti arasmdaki kar~•t
ristics]. Bir ~eyin her ne ise o olarak tam- hk ilk kez olarak, Hristiyan Orta~ag fel-
nabilmesi, suuflanabilmesi ve dolay•s•y- sefesinin ilk btiytik dti~tintirti olan Aziz
820 Tann diinya ili,kisi
t Augustin us tarahndan ifade edilmi~tir. uyar, prens ise, belli bir tabakarun ya da
0, bu -;er~eve it;inde, Tann'ya yonelmek kendisinin iyili~ini de~il de, herkesin
yerine maddeye yonelip, Tann'da~ -;ok iyili~ini du~unur. Burada, prens ya da
yeryuziinu ve kendisini sevenlerin, ruh- yonetici, yonetmekten ~ok, hizmet eder.
lan tense} yonlerinin, duyusal istekleri- Yeryuzu ya da dunya devletinde ise, ilk
nin hizmetine girmi~ olanlarm bir araya gunahm urunu olan madde lursl, mulki-
gelerek yeryuzu devletini, buna kar~m yet, kolelik ve e~itsizlik vard1r. Burada
iyi ve ger-;ek a~k i-;inde olup, ruhsal prens ya da yonetid, boyun e~dirdi~i
yonlerini temele alarak ya~ayan ve halk1n iyili~ini du~unerek de~il, 'ege..
Tann'y1 sevenlerin de gokyuzu devletin- menlik sevgisi' ile, 'tahakkum etme ar-
de bir le~tiklerini soylemi~tir. zusu/yla, ba~kalarma ustun olmak, on-
.Augustinus bu bak1~ at;ISinl siyaset fel- lara baskln -;1kmak htrs1yla yonetir.
sefesinden ba~ka, insanhk tarihine de Oysa, Tann, Aziz Augustinus'un hiye-
uygulam1~tlr. tnsanhk tarihini Tanr1 rar~ik dunya goru~une gore, yaradlli-
devletiyle yeryuzu devletinin, ba~ka bir ~~n en yuksek ve en de~er li eseri olan
dcyi~le, insanrn bedensel ya da duyusal insan1 ba~ka insanlara de~il de, hayvan-
yan1yla ruhsal ya da tinsel yarurun ~a lara egemen olmas1, d uyusal yaruru Sl-
h~masinln bir tarihi olarak goren Au- nulamasi i~in yaralnu~tu.Augustinus'a
gustinus'a gore, yeryuzi.i devleti, iblisin gore, yeryuzu devleti, onun esaslann1
ayaklanmasiyla ba~lay1p, Asur ve Rom a belirledi~i ve ideal bir model olarak gor-
imparatorluklanyla geli~en, ~eytanrn du~i.i Tann devletine olabildi~ince ben-
kralh~tdu. Buna kar~1n, gokyuzu devle- zemek durumundadtr. Bu ise, ancak
ti, Yahudi halklnda ortaya t;tkan, kendi- a~kla, insanlarrn a~km nesnelerine hak
sini Hristiyanhk inane ve Kilisenin dog- etti~i de~eri venneleriyle, yeryuzu dev-
malanyla surduren lsa'run kralh~td1r. 0, letindek.i Tann devleti vatanda~lann sa-
yeryuzu devletlerinin omeklerini olu~tu ytsinln artmas1yla olur.
ran Asur ve Roma ilnparatorluklanrun Tann diinya ili~kisi [tng. relation between
ylklhp gitti~i, zira bu devletlerin ge-;ici God and the world; Fr. relation entre le Dieu
oldugunu, gokuyuzu devletinin son ~o· et le monde]. Tann'yla O'nun taraf1ndan
zumlemede zafer kazanaca~lnl sayler. yarahlan dunya arasmdaki ili~ki. Du-
Onun gozunde, Hristiyanhk ve Kilise, ~unce ve dinler tarihinde, bu ili§kiyi
gokytizu devletinin etk.isini duyW"maya a~Lklamayt ama~layan ~ ayn kuram
ba~lad1~nu gosteren yap1 ta~landu. Au- one surulmu~tur.
gustinus'a gore, Tann devletinin yeryu· 1 Ereksel neden olarak T ann. t Aristoleles
zundeki temsilcisi Kilisedir. tara&ndan beninlSenen bu anlay1~a gore,
. Yeryuzu devleti ve gokyuzu devleti, Tann evrenin, fail de~il de, gai ya da
dunya devleti ve Tann devleti aytnrruy- ereksel nedenidir. Bu anlay1~, Tann'n1n
la, daha ~ok kotu yonetimlerle i yi yone- hi~bir ~eye ihtiyaa olmadl~lnl sayler.
timleri anlabnak isteyen Augustinus'a Saf Fonn olan Tann hi~ir ~ey yapmaz,
gore, Tann devleti di.inya devletlerinin hareket ve eylemleriyle evren i.iurinde
omek almalan gereken ideal ve ebedi etkide bulunmaz, fakat di.inya}'l.. dunya..
bir devlettir. Tann'run y6netimi albnda run kendisini ozlemesi suretiyle etkiler.
olan, yurekleri Tann sevgisiyle dolu in- Varhkta olup biten he~y, hep madde-
sanlan birle~tiren gokyuzu devletinde nin Tann'y1 ozleyi~i yi.izi.inden olur ve
gunah yoktur. Gunah olmad1~1 i-;in de, Tanrl, ancak bu ozleyi~in konusu olmaSI
ilk gunahm eseri olan mi.ilkiyet ve kole- dolayisiyla, her turlu hareketin nedeni
lik de yoktur. Bundan dolay1, Tann dev- olup ~Lkar.
letinde e~itlikt;i bir duzen olmahdar. 2 Tanr1'dan ba~layan turUm sUrecinin
Tann devletinde, prens uyruklanna sev- uranu olarak diinya. Bu ti.ir bir anlay1~1n
giyle hizmet eder; uyruklan prense ilk 6me~ine, Hellenistik donem felsefe-
Tann'n1n safatlan 821
3 BnsitTik. <;e~itli dinlere veya birt;ok fel- Tannmerkezcilik [Os. rabbi merkeziyet~i
sefl sisteme gore, Tanr1 ya da Allah, mut- lik; ing. theocentrism; Fr. theocentrisme; AI.
lak olarak basit olma anlanunda da bir- theocentrisrnus]. Tann'y• temele alan,
dir. Buna gore, oz ve varolu~, toz ve Tann'dan hareket eden, tum varolanlan,
ilinek turunden, sonlu bir varh~ bil~ik ozellikle de insaru Tann'yla ili~ki i.;inde
bir varhk hiline getiren rum aymmlar, degerlendiren, hit;bir konuda Tann'dan
Tann it;in get;erli olmayan, O'na uygula- ba~ms1z bir ~ey ortaya koymayan tav1r
namayan aymmlard1r. 4 Cisimsel olma- ya da du~unce sistemi.
makllk. Bir suurlanrna ilkesi olarak Ortat;ag felsefesi, tumuyle Tanrlmer-
madde, Tanr1'mn yetlcinligiyle uyu~maz kezcidir. Her balamdan dualist bir yap•
oldugu it;in, Tanr1 ya da Allah'm madde- sergileyen boyle tannmerkezci bir felse-
siz bir varhk, cisimsel olmayan bir varhk fede, kabaca, varhk anlay1~I yaratan ya-
oldug-u one siiriilur. 5 Degi~mezlik. Tann rablan baglammda ~killenir; insan an-
ya da Allah'm dogas1, ozu degi~mez, layi~l itibariyle, insamn biri vucud,
~unku degi~me, Tann'run yetkin olma- digeri Tann'dan bir part;a ya da iz olan
masl anlarruna gelir. ruh olmak uzere iki bil~enden meyda-
6 Ezeli-ebedilik. Yarat1lmam1~ ve degi~ na geldigi kabul edilir. Ahlak bak•mm-
meyen bir varhk olarak Tanr1, dinlere dan i.se iyi, Tann'y1 ozleme, Tann'y1
gore, ayru zamanda zamand1~1 bir var- sevme ve kotu de bu dunyaya, maddeye
hkbr. Yani, 0 zamamn d1~mda oldugu baglanma olarak tammlarur.
i~, zamanJa ilgili belirleme ve aymml_ar, Tann'nm varolu~uyla ilgili populer ka-
Tann it;in keslnlilde get;erli degildir. 7lyi- nJtlar [ing. popular arguments for the exis-
lik. Tum filozof ve teologlar, Tann'mn tence of God; Fr. arguments papulaires pour
ahlaki bak1mdan da yetkin olan bir var- l'existence de Dieu]. Tann'run varolu~u
hk, saf iyili.k, mutlak olarak iyi olan var- nu kamtlamak it;in kullarulmakla birlik-
hk oldugunu ifade etmi~lerdir. 8 Tum te, tumuyle rasyonel olmaym argiiJnan
bilgi ya da her,eyi bilme. Tann'mn sonsuz ya da kan1tlara verilen gene! ad.
olmasuun .,ak onemli bir diger sonucu Tann'run varolu~uyla ilgili bu populer
da, O'nun mutlak bir bilgiye saltip olma, kamtlar dart ana ba~hk altmda toplana-
her~eyi bilme ozelligidir. 9 Tiimgu~.
bilir: 1 OrWc Onay lamrtl. lnsanlarm t;ok
Tann'mn sonsuzlugu, aynca mutlak var- buyuk bir t;ogunlugunun Tann'run var-
W< Tann'run guci.inun he.,eye yettigi an-
hgma inandlgl onci.ilunden hareketle,
lanuna gelir.
Tann'nm varoldugu sonucuna ula~an
Tannmerkezci humanizm [ing. theoctntric
bu karut, makUI olmakla birlikte, forme!
humanism; Fr. humo:nism thloantrique ].
olarak get;erli bir karut degildir. 2 Ahldk
<;agda~ Frans1z dil~unurii Jacques Ma-
ritain'in laik humanizmin kar,Jsma ge- kamtl. Tann'run yanllZ varhgm degil,
.;irdigi humanist goru~une verilen ad. fakat degerin de kayna~ oldugunu sa-
Onun, daha t;ok tmaddecilik ve poziti- vunan, ahlikm ve degerlerin ancak ve
vizmin sonucu olan tannslZ hUmanizme ancak Tann'nm varolu~uyla mumkiln
kar~1, zamansat ya da dunyevi olaru oldugunu iddia eden, dunyada ah1akm
ezeli-ebedi ya da tannsal olanla ve do- ve degerlerin varolu,undan s6z edile-
gayla Tmn'y• birlf1tiren thumanizmi, bildigi it;in, Tmn'run varoldugu sonu-
insana buyuk bir onem ve deger verir- cuna ula~an kamt.
ken, onu,. bir evrim sWecirUn sonucu olan 3 Duzen kamtl. Dunyada bir dilzen bu-
bedenini, tannsal yarabnarun uriinu olm lundugu gozleminden ve duzenin bir
olumsuz ruhuyla birl~tirip, Tanr•'ya duzen vericinin varolu~unu gerektirdigi
baglar, insarun yuceliginin Tann'dan gel- du~ilncesinden hareketle, Tmn'run va-
digini, insan haklanrun Tann tarafmdan roldugu sonucuna ula,an karut. 4 Bilim-
koyulmu~ dogal yasalardan tiiredigini lerden ~1kart1lan kamt. Biyoloji ve fizik
belirtir. gibi bilimlerden se91en bu tUr kamtlar ,
Tao 823
ise, bilimlerin ortaya ~akard1g1 ve incele- ket Ettirici olarak Tann goru~i.idi.ir. Bu-
digi olgulann bir Tann'ntn varolu~una rada, iik Hareket Ettirici olan Tann, bpk1
i~aret ettigini savunur. kendisi gibi ezeli olan maddeye hareket
tannsal hiyerar~i ogretisi [ing. doctrine of vermekte, fakat evrende neyin olup bitti-
divine IJierarclly; Fr. doctrine de 1'/rienrclrie gini bibnemektedir. 2 Ezeli, bilin,li ve eu-
divine). ilk kez olarak, Yeni-Pythagoras-;1 reni bilen varlrk olarak Tanr1~ Bu, klasik te-
N utnenios taraflndan one si.iri.ihni.i~, ve izmin Tann anlayt~tdtr. Tann'run bu
Yeni-P1atoncu tiiri.im gori.i~i.iyle Hutsti- -;er-;eve i9nde diger ozellik1eri, ~evreni
yanhgtn Kutsal 0-;leme dogmastna ta- yaratan', 'irade sahibi varbk' gibi ozellik-
rihsel olarak temel olmu~ olan gori.i~. lerdir. 3 Ezeli, bilin~li, roreni bilen ve eureni
Nwnenios'un soz konusu ogretisine i'eren, eurene i~kin olan varl1k olarak Tanra:
gore, u-; Tann·dan soz etmek gerekir. Bu ise, kJasik panteizmin Tann gori.i~i.i
Bunlardan birincisi, Varhg1n llkesi olan d i.ir.
ilk Tann'du (protos t/1eos). Bu ilk Tann, 4. Ezeli' varl•k olarak Tanr1: Bu gori.i~te,
aynt zamanda saf di.i~i.ince faaliyeti Tann ezelidir, mutlakhr. Her~ey O'ndan
(nous) olup, di.inyanm olu~umuna ya da ti.irer, fakat 0, kendisinden ti.ireyenleri,
varhga geli~ine hi-;bir ~ekilde katk1da sudur edenleri ne bilir, ne de i-;erir. Bu
bulurunamJ~tlr. Numenios, burada Pla- ti.ir bir ti.irum anlayt~trun biraz daha
ton'un tlyi ideastyla, t Aristoteles'in farkll bir versiyonwla Islam felsefesinde
Tann'stnt birle~tirmi~ gibi gori.ini.ir. rastlarur. Buna gore, Ilk Varllk olarak
ikinci Tann ise, Platon'un, Timaeos adh Tann, kendi ozi.ini.i bilir ve kendi ozi.ini.i
eserinde sozi.ini.i ettigi, tDemiurgos'tur. bilmekle de, evreni bilir (tFarabi), ya da
Demiurgos, ilk Tann'dan pay almak su~ evrende olup biten tek tek olaylan, 'ki.illi
retiyle Tann olmu~ olup, ezeli, fakat bir tar2da' bilir (tibni Sina).
~ekilsiz maddeye, ldea ya da Formlara 5 Ezeli, bilin,li, Bilen.ve Zamanla ilgili bu-
gore ~ekil veren yarabc1 Tann ya da il- lunan, fakat eureni i,ermeyen, evrene i'lrin
kedir (geneseos arkhe). Dentiurgos'un ya- olmayan Varlrk olarak Tann: Bu Tann ta-
rattlgt dunyan1n kendisi ise, kendisin- san.rruna gore ise, zaman Tann a-;tstn-
den onceki di.i~i.ini.irlerden ald1g1 dan ge-;ersiz olmaytp Tann zamanda
ogelerin bir sentezini yapan Numeni- ger-;ekle~en olay ve olgulan bilir. 6 Ezeli,
os'a gore, i.i-;i.inci.i Tann'du. Bilin,li, Bilen, Zamanla ilgili bulunan ve eu-
tannsal takdir ii~etisi [lng. theory of pre- reni krsmen i'eren Varl1k olarak Tanr1: Bu
destination; Fr. theorie de Ia predestination). ise, suurh bir tpanteizmin gori.i~i.idi.ir. 7
Di.in yadaki her~eyin, olan, olmu~ ve Tam anlam1yla zamantn i'inde olan ve tedri-
olacak olan her~eyin, insarun ruhu ya cen 'zuhur eden' Varl1k olarak Tann: Bu an-
da ir3desi yle ilgili fenomenler de dahil layt~agore ise, Tann evrenden once ve
olmak i.izere, Tann taraftndan onceden evrenin dt~mda olan bir yarahct degil-
belirlendigini, bir insantn ruhunun cen- dir, TaiUl evrenin olu~wn si.irecinin i-;in-
nete mi, yoksa cehenneme mi gidecegi- dedir. Hatta Tann, bu olu~um si.irecinin
ne Tann'ntn iradesi taraflndan onceden ta kendisidir. 8 Ezeli, Bilin,li, nJreni bilen
karar verildigini one si.iren o~eti. ve eurene i'kin oLln ve degiiebilen Varllk
Tann tasar1mlan [tng. God concepts; Fr. olarak Tann: Bu Tann tasaruru ise, pa-
conceptions de Dieu ]. Felsefede ve teoloji- nenteizmin Tann tasanm1du.
de soz konusu olan belli ba~b Tann d i.i- Tao. M. C. 6. yi.izydda ortaya -;tkan ve
~i.incesi veya tasavvurlan. uzun yiizytllar boyunca devam eden
SOz konusu Tann tasarunlan ~u ~ekil bir gelenek olu~tunnu~ olan Taoizmin
de siralanabilir: 1 Ezeli olan, fakat yal- kurucusu olarak bilinen di.i~i.ini.ir. ik.in-
ntzca kendi ozunu bilen varlrk olarak Tann: ci olarak, 'evrenin yolu, di.izeni, yasast'
Bu ti.ir bir Tann tasaruntna en iyi omek, anlam1na gelen, anlahlamayant ve a-;lk-
tAristoteles'in tHareket Et:rneyen Hare- lanamayant gosteren kavram. Evrenin
824 Taoizm
adS!Z kaynaj\L yasa!ann yasaSI, oJ~iiJe kapsamh bir a~arna ya da yorum sun-
rin ol~iisii olan, kendi kendine yeten may! ama~layan, 'Tarihin anlarru, amac1
mutlak, kavranamayan ve anlahlama- nedir?', 'Tarihsel dej\i~me ve geli~meyi
yan temel, ger~ek yasa ya da diizen. Et- yoneten temel yasalar nelerdir?' sorula-
kisi, ifadesi doj\ada, tiirlii tiirlii durum- nm doyurucu bir bi~imde yamtlamaya
lar altmda tanman diizen ilkesi. ~ah~an felsefe disiplini ya da tiirii.
O~iincii olarak, bilge insanm somutla~ Tarihin, faaliyeti ve ~ah~mas1 ge~rni~in
nrd!j\I, ya da hayata ge~irdij\i bilgelik yo- belli alan ya da kesitlerine ili~kin ara~
luna da Tao ad1 verilir. Buna gare, kendi- llrmayla suurland!j\1 i,.;n, anla~1hr bir
sini hi~ sayarak Tao'nun yoluna yonelen tarih fikri sunamayan, tarihin bir biitiin
bilge ki~i, O'nunla birlik ve uyum i9nde olarak ak1~ma ili~kin olarak, ahlaki ya
ohnak suretiyle, i~ ban~ ve aydmlanma- da entellektiiel bak1mdan kabul edilebi-
ya eri~ebilir. lir bir kavray1~ ortaya koyamayan orta-
Taoizm. <;:in'de, M. 0. 600'lii y1llarda doj\- lama tarih9nin ele ald!j\1 problemler d!-
mu~ olduj\u kabul edilen Lao Tse tara- ~mda, ba~ka problemler de yarathj\1
fmdan kurulmu~ olan felsefi oj\reti. inancuun bir sonucu olan tarih felsefesi,
Daha doj\ru bir deyi~le, Taoizm, hem tarihi konu olan felsefi refleksiyon ya da
Lao Tse'nin oj\retisine, hem bu oj\retiden sorgularna, tarihin doj\as1yla ilgili felsefi
~·karJ!an felsefeye ve aynca <;:in'de, bu ara~bnna olarak tarumlanabilir.
oj\retiden yola ~·k•larak geli~tirilen dine Tarih felsefesini meydana getiren iki
verilen ad olarak kar~uruza ~- tiir ara~Unna vardir, ya da tarih felse-
Doj\a ya da gtlkyiiziiniin yasas1, ve ikin- fesi i~inde iki farkh yakld~Imm olduj\u
ci olarak da bilgelik yolu diye yorumla- soylenebilir. Bunlardan birincisi, 1 gele-
nan Tao'yu temele almaYJ oneren Tao- neksel ya da klasik anlamda tarih felse-
izm, varl1k ve ahlak bakmundan mutlak fesidir. Bu tiir bir tarih felsefciinin ko-
bir tdoj\alcJhj\m savunucusu olmu~tur. nusu tarihsel siirecin bir biitiin olarak
Doj\al bir ya~amda yapmaClk dav~ kendisi, amaCl da bu siirecin seyri ve
!ann, kendini bej\enmi~lij\in, kumazhk- doj\rultusuna ili~kin olarak anlamh ve
larm, dii~ler, istekler ve kazan~ pe~inde anla~1hr bir a~1klama sunmak, tarihi
ko~manm yerinin olmadJj\uu; Tao'ya evrensel ge~erlilij\i olan belirli ilkelere
uyan kimsenin Tao'yla bir olacaj\uu; en uyan bir siire~ olarak gostermektir.
yiice arnaca ula~an ve kendisini tiimiiyle lnsarun bir biitiin olarak goriilen g~-
yola vererek Tao i9nde eriyen, ~oziilen mi~ini tutarh bir bi~imde yorumlamay1
ki~inin oliimsiizliij\e kavu~acaj\ml soy- ama~layan, omej\in tarihin belli bir tan-
leyen Lao Tse, siyaset alarunda her tiir risal plamn a.yJmlanmasi olduj\unu ya
yonetim modelini mahkUrn etmi~tir. da tarihsel ve toplumsal fenomenlerin
Tao'nun egemen olduj\u yerlerde bari- ii~ hal yasas1 veya diyalektik yasalar tii-
~m olacaj\1, zira bilge kijiinin silahlan ve riinden birtak1m evrensel yasalara uy-
sava~1 sevmeyecegini, eline silah almak duj\unu savunan, biitiin bir insan g~
zorunda kahrsa, bunu istemeye istemeye mi~inin doj\a yasalarma benzer nitelikte
kullanacaj\1rn ifade eden ve mutlak bir gene! ge~er yasalarla a~1klanabilecej\ini
bireydligin savunuculuj\unu yapan Lao iddia eden bu tiir bir tarih felsefesi, spe-
Tse, bu arada, onulmaz birtak1m kotii- /ciilatif tarih Jelsefesi olarak bilinir.
liiklere yo! a~bj\1 gerek~siyle, uygarhk Daha ~ok onsekizinci yiizylldan ba~la
ve bilgiden vazg~e yolunda olmu~ yarak geli~mi~ olan spekiilatif yakla~I
tur. mm kar~1smda ise, 2 yinnind yiizy1lda
tarih felsefesi [Os. frlsefei silsilei ahvdl; lng. geli~en ele~tirel yakla~1m ya da analilik
philoscphy of history; Fr. philosophie de larih fe/sefrsi yer almaktad1r. Daha iist
/'hisloire; AI. geschichtsphilosophie). Biitiin diizeyde bir yakla~1ma ka~Illk gelen
bir tarihsel siirece ili~kin olarak geni~ analitik tarih felsefesi, olaylann aktiiel
tarih felsefesi 825
dizili~i veya tarihsel si.irecin kendisiyle toplum bilimi kurma projes! bi.iyi.ik
degil de, tarih~inin malzemesini ele ahr- onem kazanm1~hr. Yine ayn1 donemde,
ken kuJiand1g1 yontem ve kategorilerle tarihin fenomenlerini, doga bilimlerin-
ilgilenir. deki nedensel ilkelere benzer ilkeler
Dogrudan dogruya insan1n g~mi~ini araohg1yla a~aklayabihneye yetili olan
degil de, ge~i~le ilgili di.i~i.ince tarz• ve ge~erli bir toplum bilimi yaratma di.i-
ara~brma faaliyetlerini, tarih91erin mal- ~i.incesi reformcu ve devrimci ideallerle
zemeleri yle ilgili yorumlarman temelinde birle~mi~tir.
bulunan kabul ve kategorileri konu alan, Boyle speki.ilatif veya pozitivist tarih
tarihe ili~kin ara~tarmada nesnellik sag- anlay1~ana 19. yi.izyalda, onun temelinde
lamp saglanamayacag• problemi i.izerin- yer alan iyimser ve rasyonel kabullere
de duran tarih felsefesi ti.iri.i olarak ana- kar~1 ~1k1p, tarihsel olaylann kendisine
litik tarih felsefesi, speki.ilatif tarih dogru yoneldigi bir amaon bulundugu
felsefesinin, bir bi.itiin olarak insanhk ta- fikrinin, karutlaruna~ bir dogru degil de,
rihine bir ama~ yi.ikledigi, nihai bir hedef bir inan~ oldugunu savunan Arthur
gosterdigi yerde, tarihsel bilginin ya da tSchopenhauer'la, 20. yi.izyalda a~aga
tarih bilgisinin dogasm1 ve tarihsel ara~ yukan ayna gerek~elerle, Karl tPopper
hrmanln uygun yontemlerini ara~bnr; tarahndan kar~1 ~1kd1n1~tu.
epistemolojik ya da kavramsal bir kay- Soz konusu positivist tarih anlay1~1na,
giyla, tarihsel ara~tarmarun ama~lanru, bu kez speki.ilatif ta.rih felsefesi gelenegi
tarih~ilerin malzemelerini betimleme ve i~inde, tVico ve tHerder tarafandan da
suuflama yontemlerini, tarih ara~brma itiraz edilmi~tir. Omegin Vico'ya gore,
calararun ~ah~malanru belirleyen kabul tarihsel bilgi olgusal bilimlerdeki bilgi-
ve ilkeleri, tarihin ba~ka ara~t1nna ti.irle- le.rden, yani insanan kendi eylemlerine,
ri ve disiplinlerle olan ili~kilerini ele ahp yarahlan yla kurumlara ili~kin bilgi
inceler. dogal di.inyaya ili~kin gozlem ve ara~
Bu iki rur tarih felsefesinden, Condil- tarma yoluyla kazarulan bilgiden ti.imi.iy-
lac, Saint-Simon, Condorcet, Comte, le farklad1r. c;unki.i, Vico bir ~eyi ger~ek·
Vico, Herder, Hegel, Marks ve Spengler ten ve tam olarak bilebilmek i~in, o ~eyi
gibi di.i~i.ini.irler taraflndan temsil edi- bir anlamda meydana geti.rme ya da ya-
len speki.ilatil tarih felsefesi, tarihte bir ratmanan ka~1ndmazhgan1 savunmu~
ama~, di.izen, evrim ya da ilerleme bu- tur. Buradan ona gore, fizik~inin konu
lundugunu savunur. Bu anlay1~a gore, aldaga dogal ger~ekligin Tann'nan yara-
tarihte bir di.izen ve ama~ olmayap, her- tlsl oldugu ve dolayasayla tam olarak
~ey olaylann geli~igiizel bir toplaman- yaln1zca Tanr1 taraf1ndan bilinebildigi
dan ibaret olursa, bu d urum her ti.ir ras- yerde, tarihin konusunu meydana geti-
yonel ara~hrmanan, diinya hakkandaki ren uluslar di.inyasan1n, insarun yarattsa
anlamh her di.i~i.incenin temelinde yer old u~ i~in, ins an taraflndan tam anla p
yese edilemez olduklanm one siirerken, Hukukr;u olmakla birlikte, tez ve a~tk
tarihin hareketini dinamik bir a~tdan, lamalarmm yalmz hukuk i~in degil,
diyalektik yoluyla a~lklam•~tlr. Hegel'in fakat orf, adet, ~iir, dil ve siyasi kurum-
yontemini alarak madded bir tarih go- lar gibi yarah ya da tezahiirler ic;in de
rii~ii benimseyen Marks ise, tarihin i~sel ge~erli oldugunu savunan bu dii~iiniir
dinamiginin iiretim ara~lanndaki de- lere gore, sozii edilen tum deger ve
gi~melerden kaynaklanan ~atl~malarda iiri.inler Volkgeist'm, yani halk ruhunun
yatt1gm1 one siinnii~tiir. iiriinleridirler.
Hegel ve +Marks'mki tiiriinden biiyiik Volkgeist, her halkm, her ulusun kendi-
ol~ekli spekiilatif ~emalara altematif sine ait, kendisine ozgii ruhu olup, orf,
olarak ortaya ~1kan ele~tirel yakla~un adet, hukuk, dil ttiriinden rum iiriinleri,
ise, tarih felsefesinin gorevinin tarihsel konu ahnan halkm tarihsel geli~mesi ta-
bilgi ve kavrayt~m kendine ozgii karak- rafmdan ko~ullanan ozel geli~meleri
terini ortaya ~Jkarmak oldugunu one i~in~e degerlendinnek gerektigi i~in,
siirmii~tiir. Bu ~er~eve i~inde, omegin Tarih Okuluna gore, bilimsel bir incele-
tDilthey ve +Croce gibi dii~iiniirler, ta- me ve ara~llnnanm, zorunlulukla tarih-
rihin ak&~mm, her~eyi kucaklayan tele- sel bir ara~tuma olmas1 gerekir. Zira,
olojik ya da sozde bilimsel sistemlerin tarih ge9Jli~e ili~kin basit bir a~aklama
yoklugunda, kabul edilemez gibi gorii- olmaktan ~ok, e~yarun varhgmm onto-
nen anlamslZ bir kaos olu~turdu~nu lojik bir boyutudur.
savurunu~tur. tarih olarak melafizik [ing. metaphysics as
Tarih, onlara gore, salt, tarih~n onu history; Fr. rn~taphysique comme l'histoire].
anla~1hr hale getirmesi anlammda an- Aristoteteles tarafmdan orneklenen ve
la~tlabilir olan bir ~eydir; tarihten bek- varh.k olmak baklmmdan varhga ili~kin
leyebilecegimiz tek anla~Ilabilirlik tiirii ara~hrmadan olu~an ontoloji olarak
budur. Bundan dolay1, tarih felsefesine metafizik gorii~iinden, Kant'ta sergile-
dii~en tarihsel bilgiyi miimkiin kdan nen ve varolanlan bilinebilirlikleri a~l
ko~ullan, tarihe ili~kin ara~hrmanm smdan ara~hran epistemoloji olarak me-
temelinde yer alan ilke ve onkabulleri tafizik anlayt~mdan farkh bir bic;imde,
go1ler online serip, onlara ili~kin olarak tarihin ~itli donemlerinin onkabulleri-
saglam bir kavrayt~a ula~makhr. i~te ne yonelen metafizik gorii~iine, ~agda~
ele~tirel yakla~1m i~inde, Oil they ve tarih felsefecisi R. G. +Collingwood tara-
Croce tarafmdan olu~turulan bu temel- fmdan orneklenen metafizik anlayt~ma
den hareket eden iinlii ingiliz filozofu verilen ad.
+Collingwood 20. yiizytlda tarih felsefe- Sagduyunun dii~iincesiyle, bilimsel
sini yeni bir yoriingeye sokmu~tur. dii~iincenin birtak1m metafiziksel ka-
On un izinden giden ~agda~ tarih felse- buller olmadan ilerleyemedigini, farkJ1
fedleri, tarihsel dii~iince ve betimleme- insanlarm, toplumlarm ve donemlerin
de ~ok onemli bir rol oynayan kavram zorunlu olarak birtak1m metafiziksel ka-
ve terimleri analiz ederek, anlamlanm bullere dayandtgml soyleyen Colling-
gozler 6niine sermeye ~ah~m1~lar; ta- wood, bu ilkelerin degi~meden bag1~1k
rih~ilerin ge~mi~i ~aglara b6lme ve Sl- ohnad1g1ru one surer; tarihsel ara~tu
mflama tarzlanru, yorumlanm temel- ma, ona gore, i~te bu ilkeleri degi~im
lendirme bi~imlerini ve sunduklan siire~leri i~inde ele ahp inceleyen bir
a~1klamamn manhksal yaptsml tarh~ ara~hrma ttiriidiir.
ma faaliyeti i~inde olmu~lard1r. Metafizik ilkeleri bu ~er~eve i~inde,
Tarih okulu [ing. School of history; Fr. nihai ve en yiiksek onkabuller olarak ta-
Ecole d'histoire]. Puchta, Gustav Hugo mmlayan Collingwood'a g6re, metafi-
ve Savigny gibi hukuk~ulann olu~tur zik, ~u ya da bu tiirden dii~iince siireci
dugu, bilinen ilk tarih okulu. i~inde, ~u ya da bu durum ya da zaman-
tarihsel dil 827
konu~ma dilleri. Insan ruriine ozgii olan filozofu G. Vico tarafmdan canlandll'llan
ve her dilde bulunan evrensel ozellikle- tarih anlay1~1.
re dayah bildiri~im arat;laruu belirtmek Toplumlann varolduklan siire boyun-
it;in, yapay ya da formel dile kar~1t ola- ca, aym a~amalardan get;tigini savunan
rak ileri siiriilen tarihsel dil deyimi, ~u tVico'nun bu gorii~ii, 19. ve 20. yiizyd-
halde, toplumlann tarihleri boywtca da, tarihsel ilerleme likrini, yasah top·
kendiliginden, neredeyse hit; farkmda lumsal geli~me dii~iincesini redderek,
olmadan, hit; degilse bilint;li ve sistema- kiiltiirlerin geli~igiizel dogduklaruu, ge-
tik bir t;aba gostermeden geli~tirdikleri li~tiklerini ve oldiiklerini, yatti periyo-
gosterge sistemi i9n kullamhr. dik olarak ayru evrelerden get;tiklerini
Tarihsel ya da dogal bir dil, yapma bir savW\an 0. tSpengler ve kiiltiirlerin
dilin kar~1smda yer almakla, yapma bir yiikselme, geli~me ve t;okii~ donemleri
dilden tiimiiyle farkl1 olmakla birlikte, ya~ad1klanm iddia eden A tToynbee
biitiin dillerin, dili kullanan bir ya da tarafmdan geli~tirilmi~tir.
birt;ok ld~i tarahndan t;ogu zaman bildi- tarihsel maddecilik [Os. tarihi mate1yalizm;
ri~me amaoyla meydana getirilen ve t;<r tng. historical materialism; Fr. materialisme
gunlukla uzla~unsal olan gostergeler- historique; AJ. historischer materialismus).
den kurulu olmak anlammda yapma tMarks ve tEngels'in insanhk tarihinin,
oldugu aklldan t;1kanlmamahd1r. Buna insanh~n sosy<rekonomik geli~iminin,
gore, tiim diller, insan tarafmdan, biy<r yasa benzeri bir modele gore geli~tigi
lojik geli~mesinin belli bir a~amasmda ni, diyalektik yasalara gore gert;ekle~ti
ortaya korunu~, iiretilmi~, yani uydu- gini savunan gorii~leri. Marks ve En-
rulmu~lardiT. Bu t;ert;eve it;inde, insan gels tarahndan geli~tirilen ve iiretim
yaratdarmm en onemlisi olarak goriilen tarLimn toplumsal, siyasi ve entellektii 4
dil, ~oyle ya da boyle, yapma olmak du- el ya~amm mahiyetini belirledigini one
rumundadiT. siiren anlay1~.
Bununla birlikte, insarun tarih it;inde Toplumsal, killtiirel ve siyasi fenomen-
yarathg1, geli~tirdigi ve bildiri~mede lerin maddl ~eylerin iiretim tarZl tara-
kulland1g1 t;e~itli dogal ya da tarihsel fmdan belirlendigini one siiren ogreti
dilleri yapma dillerden ay1rd edi~imizin olarak tarihsel maddedlik, tarihsel olay
nedeni, tarihsel dillerin zaman it;inde, ve siiret;lere ili~kin at;Jlclamada nedensel
giinliik pratik ihtiyat;lann zorlamas1yla onceligi, fikirlere degil de, ekonomiye
kendiliginden ve oldukt;a diizensiz bir vermi~tir. Tarihsel maddecilik, toplum 4
gar~i, demokrasi tiiriinden yonetim tarz· gunu, bir kiiltiiriin dini, sanah ya da
lanmn birinden digerine doniip durduk- hukuk sisteminin kendi ba~ma anla~lla 4
lanru savunan ve daha sonra ltalyan mayacagm1 soyler.
tarih teolbjisi 829
Evrimci baki~ a~tstyla, soz konusu bti- lojilede kavramaya S"ah~an bak1~ aS'lSl
ttintin aym zamanda geli~en bir btitiin i~in kullandtgl terim. 2 ingiliz filozofu
oldugunu one stiren tarihsel maddedlik, Popper tarafmdan sosyal bilimlerde, ta-
geli~en toplumsal biittindeki bagtmstz rihin gelecekteki seyrini onceden kestir-
degi~ken olarak ekonomik tiretim tarzt- meyi kendisinin temel amaa yapan ve
nm, toplumun ekonomik yap1smm top- bu amaca tarihin evriminin gerisinde
lumlar arasmdaki farkhhklan oldugu yatan model, yasa veya egilimlerin k~
kadar, h§kim olan toplum ya da kiilttir fedilmesi suretiyle eri~ebilecegini savu-
modelini aS"LkJamada da anahtar oldu- nan yakla~tma verdigi ad.
gunu iddia eder. Toplumun ekonomik tPopper tarihsicilik terimini, tHegel'in
yaptstyla da, tiretim ili~kileri toplamm1 idealist tarih anlayt~ma, tMarks'm tarih-
anlayan tarihsel maddecilik, tiretim ili~ sel maddeciligine benzer spekii!atif tarih
kilerinin toplwnun, btittin bir kiilttir sistemlerinde ortaya ~1kan bir inanc1,
kompleksinin ger~ek temelini olu~tur yani tarihsel geli~meyle ilgili genel ge~er
dugunu iddia eder. Tarihsel maddecili- yasalara duyulan inanc1 anlatmak i.;in,
ge gore, ekonomik tiretim tai'Zl, ifadesini ve bu arada tarihte bir biittinltik, tek an-
bireylerden bag1mstz olan belirli top- lamhhk ve genel ge~erlilik oldugunu
lumsal ili~kilerde bulur, zira insan mtil- soyleyen tum tarih felsefelerini, tarihsel
kiyet ili~kilerinin daha onceden belirlen- geli~menin sabit ve degi~mez yasalan
mi~ oldugu bir toplum i~inde dtinyaya oldugunu savunup, tarihi bilim.selle~tir
g'elir. Bu mtilkiyet ili~kileri feodal bey, meyi ama~layan tarih yonunlanru suuf-
serf, burjuvazi, i~~ suuf1 ttiriinden farkh lamak i~n kullanmt~tlr.
suuflan tarumlar. Bir toplumun struflara 0, tarihsici yakla~mu benimseyenleri,
boltinmesi ise, varolan struf ili~kilerini her~eyden once bilimsel ondeyilerin sa-
dile getiren farkh siyasf, ahUiki ve felsefi dece hipotetik onermeler olabildilderi
ideolojilerin dogu~una yol a~ar. yerde, mutlak ve ko~ulsuz kehanetlerde
Tarihsel maddecilige gore, her toplum- bulunmakla su~lar. Popper'a gore, in-
sal dtizende maddi tiretim gti~leri a~t sanbk tarihinin gelecekteki seyri, bilime
smdan stirekli bir degi~me ya~amr. Bu ve bilimin geli~mesine bagh oldugu
degi~meyi doguran ~ey, tiretim ara~la i~in, onceden kestirilemez. Nitekim, o
nndaki geli~medir; soz konusu degi~ +Marksizmi sadece determinizmi ve 50z
me, varolan mii!kiyet ili~kilerini zorlar konusu tarihsiciligi nedeniyle degil,
ve s1ruf mticadelesini luzlandmr. Tarih- fakat kehanetleri ger~ekle~medigi i~in
sel maddedlik, i~te bu ~er~eve i~erisinde, reddeder. Popper, tarihsid yakla~tmda
tarihte sarastyla ilkel komtinizm, feoda- ve bu yakla~1m1 benimseyen spekiilatif
lizm, kapitalizm, sosyalizm ve komti- tarih sistemlerinde totaliter egilimler de
nizm gibi be~ ayn toplum modelinin or- bulur. Ona gore, bu totalitarizm, dti~iin
taya ~tkhgtru ve ~lkac:agtru savunur. ce dtizeyinde her~eyi a9klamaya ~ah~
tarihsel tamm [ing. historical definition; ma tavnyla strurh kalmaytp, toplumsal
Fr. definition historique]. Ta1umlanmakta bir totalitarizme de dayanak olur. Zira,
olan ~eyi, ya da varhg1, omegin, tiniver- dti~tince dtizeyinde her~eyi a~tkladJkla
site ogrencisini, mezun oluncaya kadar rma inanan bu insanlar, inan~lanmn
tiniversitede ge~en ytllanyla ve faaliyet- herkes tarafmdan payla~tlmasmt iste-
leriyle tanunlamada oldugu gibi, kendi yip, kar~1t gorti~lere ho~gortiyle bak-
ki~isel tarihine ba~vurarak tammlayan mazlar.
tarum turti. tarih teolojisi [ing. theology of histonj; Fr.
tarihsicilik [ing. historism; Fr. historisme; theologie de l'histoire]. Tarihi tannmer-
AI. historismus). 1 Alman filozofu E. Rot- kezci bir a~tdan yorumlayan, tarihin
hacker'in, evreni oldugu kadar, insanhk oztinti ve anlammt Tann'da bulan, tari-
tarihini de birtaklm temel mekanik ana- hin Tann'da ba~laytp, Tann'da bitece-
830 tarh11hnaz
gini iddia eden, tarihi Tann'dan ba~la Bu baglamda, dii~iincenin nesnesini zi-
yan bir tiiriim siireci olarak goren tarih hinde temsil etme, onu llpk.t bir resirn
anlayt~l. gibi duyusal bir tarzda veya zihinsel im-
Varhk, ahlak ve teoloji teorilerinin o;e~e geler ~eklinde zihinde canlandmna ey-
vesi io;ine giren bu tiir bir spekillatif tarih lemine, bir ~eyin zihinde yanststm mey-
anlayt~tmn ka~tstnda, tarihi insan varh- dana getirrne edimine tasanmlama denir.
gmm geli~iminin tarihi olarak goren, ta- Tasanrntn soz konusu anlamt i~inde,
rihin anlamJIU da insan a~tsmdan temel- i~ deneyirn, i~ebakt~ ya da refleksiyon
lendiren insan merkezci tarih gorii~ii yer yoluyla bilinen ve ki~iye ozel olan i~
almaktadtr. diinyaya; dt~ diinyayt yansttan, dt~
tarll~tlmaz [ ng. indubitable; Fr. incontestab- ger~eklikteki nesne ve niteliklerin kop-
le). Epistemolojide, kendisinden ku~ku yalan olan tasanmlann ortaya ~tkttgt,
duymak io;in hi~bir nedenin bulunmadt- kendisine kar~thk gelen dt~ ger~ekligi
&, her baktmdan a~tk olan ~y ya da tasanmlayan zihinsel ortama tasartmlar
onerrne; her tiirlii ku~kunun otesinde ortam1 denir.
olan, ko~ulsuzca, sorgusuz ve sualsiz Ote yandan, dt~ diinyarun yalruzca
bir bi~imde dogru olma, mutlak bir bi- ~ekil, hareket, yer kaplama gibi birincil
~imde kesin buluruna, inkar edilemez niteliklere sahip olan ~eylerden, maddi
olma hali i~in kullamlan stfat. nesnelerden meydana geldigini; bu ~ey
Zaman zaman dt~ diinyayla ilgili olan, lerin duyu-organlanrruz iizerindeki etki-
dt~ diinyadaki olgulan tasvir eden sinin bilin~te birtaktrn tasarunlartn do-
olumsal onermelerin de tartt~tlmaz ol- gu~una yo! a~bgtru; bu tasarunlann
dugu soylenebildigi i~in, bir onermenin daha sonra, zihin tarahndan ikincil nite-
tarh~tlmaz olu~u, onun manhksal ba- liklerle zenginle~tirildiklerini; zihnin,
ktmdan zorunlu oldugu anlamma gel- ikincil niteliklerle zenginl~tirdigi tasa-
mez. nmlan daha sonra, nesnelerin kendisi-
tarllfma [Os. miinaka~a; lng,. discussion; nin yaratm~ oldu~ bu ozelliklere
Fr. discussian; AI. diskussian]. Kesin ola- sahip oldugunu varsayarak. dt~ diinya-
rak kamtlarunaya veya ispat edilmeye ya yansttbgm1; insamn d1~ diinyadaki
elveri~li olmayan problemleri tiirn yon- ~eyleri de gil de, dt~ diinyadaki ~eylerin
leriyle, ~e~itli ve~heleriyle ele ahp ince- insan zihnindeki tasanrnlarJIU ya da
leme yontemi; dogruyla yanh~tn ~ar kopyalarJIU bildigini savunan gorii~ ta-
pt~ma ortamt. One siiriilen bir ogreti ya sartmcthk olarak kategorize edilir. Buna
da teoriye itirazlar yoneltme anlayt~t, gore, tasarunabk, bizim yalruzca dt~ ·
olumsuz ele~tiri; once bir onerrneyi, diinyaya ili~kin zihinsel tasarunlan,
daha sonra da kar~ttuu karutlamaktan oznel zihin hallerini tecriibe edebilecegi-
olu~an polemik veya bir onerrne ya da mizi ve bilebilecegimizi; faka~ bu tasa-
tezin tiim sonu~laruu gozler oniine ser- nmlan, oznel halleri aktiiel diinya ile
mekten olu~an felsefi yontem. kar~tla~hrma imkammtz bulunrnadtgl-
tasanm [Os. tasauvur; lng. representJJtion; m, her birimizin, dt~ma .;tkamad1guruz
Fr. representation; AI. vorsellung). Gene! kendi ozel sinemam1za mahkurn oldu-
olarak, bilin~ i~erigi; duyulann ya da gunu; bizlerin perdede ~e~itli filmier
bellegin zihne sundugu goriintii. Daha gordiigiimiizii, bu filmlerin aktiiel diin-
once algtlanmt~ bir nesne ya da olaym yayt ger~ekte oldugu ~ekliyle gosterdi-
bilin~te sonradan ortaya ~tkan suret ya gini kabul ettigirnizi; fakat, kabuliimii-
da kopyast; fenomen gibi kurulu~u oz- zii dogrularna imkarumtz bulunrnadtgt
neye bagh olmayan, bun dan dolayt ken- io;in, gosterilen filrnlerle aktiiel diinya
disine neden olan dt~ ger~ekligi yanst- arasmdaki benzerligin ne ol~iide oldu~
tan, dt~ diinyadaki nesneye benzeyen gunu hi~bir zarnan bilemeyecegimizi
algt i~erigi. One sUrer.
·tas1m 831
Dunyamn, a} bilen zihin, b) zihnin bil· van felsefe goru~une; daha ozel olarak
digi ideler, tasarunlar ve c) idelere, tasa-
-da, .
Islam dunyasmda VIII. yuzyllda or-
runlara neden olan nesnelerden meyda- taya ~akan, ve IX. yuzytlda Eski Yunan,
na geldigini savunan tasanmcthk, dt~ Yahudi, Hint ve eski iran du~unceleri
dunyadaki nesnelerin duyu-organlan nin etkisiyle sistemle§en gizemci, dini
uzerindeki etkisinin, bilincin perdesi ve felsefi ogreti.
iizerine du~en imgelerle sonu~land1g1- Tann'yt tek ger~eklik olarak goren ve
ru, zihn.imizdeki tasarun ya da ideler varolan her~eyi, tum olay ve fenomenle-
ger~eklige tekabul ettigi zaman, bilgiye ri Tann'run tecellisi olarak kabul eden ta-
sahip oldugumuzu iddia eder. Tasarun- savvuf, insan ya~ammm en yuksek ama-
cthgm bu bak.J~ a~1s1, ger~ekligi dogru- cmm, tema~a ve vecd yoluyla Tann'ya
dan ve aractstz olarak bilemedigimiz eri~mek oldugunu sayler. Ba~ka bir de-
iljin, zihnimizdeki idelerin ger~eklikle yi~le, evrenin vacip ya da zorunlu degil
uyu~up uyu~madtguu hi~bir zaman bi- de, mumkun oldugunu, yani kendi
lemeyecegimiz gerek~siyle ele~tiril kendine varolmaytp, Tann'mn varh-
mi~tir. Nitekim tHume, tBerkeley ve gmdan dolay1 tecelli eden, var gorunen
tLocke'un tasanmcthgmt ele~tirerek, bir evren oldugunu, insanm ise butiin
bu goru~un manhksal sonucunu fiJkart· evreni bir butunluk i~inde yansttan,
m1~ ve zihn.in kendi idelerinin ve zihin Tann'dan gelip yine Tann'ya donecek
hallerinin, kendi iljkin kuresinin otesine olan olumsuz bir ozun, bibneyen bir ya-
ge~emeyecegini savunmu~tur. ratlCI gucun ta~l}'lCISl oldugunu dile ge-
Bu ~er~eve i~inde, emprist ya da algtc• tiren Tasavvuf, varhgm birligi gorii~u
bir bilgi anlayt~lrun sonucu olan varhk nu benimsemi~tir.
goru~une tasanmc1 realizm ad1 verilir. tasdik [lng. assent; Fr. rzssentiment] Bir
Sagduyu realizminin biraz daha farkh ti.imcenin ya da onermenin dogrulugu-
bir versiyonu olan ve alguun dt~ dunya- nu entellekruel olarak kabul etme; bir
ya ili~kin tasanmlann bilincinde veya dogruya, terimlerinin apa~tkhgmdan
aytrdmda olmarun bir sonucu oldugunu dolay1 baglanma hali.
savunan goru~ olarak tasanmo realizm, islam felsefesinde ise, tasdik Allah'm
insan zihninin dt~mda fiziki nesneler- Kur'an ve hadislerde ge~en tum isim ve
den olu~n bir d1~ dunya bulundugu- stfatlanru kabul etme tavnna kar~1hk
nu, fakat algtda, in.san zihniyle d1~ gelir.
dunya arasmda kurulan ili~kinin do~ tas1m [Os. layas; lng. syllogism; Fr. syllogis-
dan ve arac!SIZ olmad1g1ru, insan zihni- me; Al. syllogismus]. Iki oncul ve bir so-
nin, nesnelerin bizzat kendilerini degil n~tan meydana gelen tumdengelimsel
de, bu nesnelerin zihindeki tasanmlanru .;ll<arun.
bildigini one surer. Tasun, kategorik tasun ve kategorik ol-
Yine nesnelerin d1~ dunyada zihinden mayan tasun olarak ikiye aynhr. Bunlar-
bag1ms1z olarak varolduklann1, nesnele- dan 1 kategorik taslm, ttim onculleriyle
rin alg1 sonucunda olu~an ide ya da ta- sonucu kategorik onermelerden, yani
sanmlardan ayn olup, bizdeki duyu or- yuklemin ozne hakkmda ko~ulsuz ola-
ganlartnl uyarmak suretiyle ozel duyu rak tasdik ya da inkar edildigi onerme-
verilerinin dogu~una yol aljttgmt, fakat lerden olu~an tasundtr.
insan varhgmm d1~ dunyadaki nesnele- Buna kar~m, 2 lcategorik olmayan tas1m
rin kendilerini hi~bir zaman dogrudan buyiik onciilu hipotetik ya da disjunktif
ve araCJSIZ olarak idrak edemedigini sa- ya da on ve ard bile§eni tikel evetleme
vunan alg1 anlayt~ma ise tasar~msal algr eklemi ile birbirine baglanan bir oner-
goru~u denir. me, ku~uk onculu ise kategorik bir oner-
tasavvuf. Oncelikle, Tann'mn niteligini me olan tastmdtr. Bu ~er~eve i~inde,
ve evrenin olu~umunu vahdeti vucut, buyuk onculu hipotetik onerme, ko~ul
yani varhgm birligi goru~uyle a~tkla· onermesi olan tasuna hipotetik tasmr,
832 tas1m kahb1
tekabiiliyet [ing. corresponderzu; Fr. con-es- 3 Ontolo jide, ki~inin kendi beni ve hi-
ponden ce]. Bire bir ili~ki it;inde, kar~llakh lint; ic;erikleri, zi.h.in halleri d1~1nda hit;-
olma durumu. Bir butunun ogelerinin bir ~yin varolmadtgl gorti~u . Tekben-
ilgili ba~ka bir butunun ogeleriyle kar- cilik, bu baglamda 'yalruzca kendi
~lhkhhk ili~kisi it;inde ohnas1, gene] benligimin varoldugunu', ki~inin kendi
olarak du~uncenin varhkla, tasanm1n beni d1~1nda, hic;bir ~eyin varolmadxgt-
gert;ek nesne ile stszcugun zihindeki ru, ben, zihin ya da bilincin butun varh-
ideyJe, kavramln terimle, sozcugun dl~ gt 1neydana getirdigini, her~eyin ki~i·
dunyadaki nesneyle, onermenin gert;ek· nin bilincinin yarahlan oldugunu, hit;bir
likteki olgularla kar~ahkbhk it;inde ol- ~eyin bagamstz bir varolu~a 3ahip olma-
masa durumu, du~uncenin da~ dLinyada dtglnl, ba~ka ~eylerin bilince ve zihin
nesnesinin ya da kar~ahgtrun bulunma· hallerine indirgenebilecegini iddia eder.
s1 hali. 4 Psikolojik va ahlaki bakamdan ise,
tekbendlik [ing. solipsism; Fr. solipsisme; tekbencilik herkesin kendisini, kendi t;t-
Al. solipsisnrus]. 1 Genel bir c;ert;eve i.;in- karlaruu gozeterek eyledigini ya da ey·
de, benmerkezcilik ya d a egoizme yak an lemesi gerektigini one stiren egoist an-
bir ogreti olarak, bene buyuk bir onem laya~a kar~ahk gelir.
atfeden, beni temele alan yakla~am; ki~i tekhne. Sanat; bir nesnenin iiretilmesi ya
nin kendi t;akar ve hazlan dt~Jnda hit;bir da belli bir amaca ula~JlmasJ it;in gerek-
§eye deger vennemesi gerektigini savu- li olan ilkelerin bilgisine, kullarulmak
nan ogreti. imtiyazh olup, indirgenemez durumunda o]an rasyonel yonteme ili~
birtak1m ozelliklere sahip bulunan birin- kin kavraya~.
ci ~ahsa ait bir bak1~ a~s1n1n varoldu· ilkelerin bilgisini gerektirdigi it;in epis-
gunu ve bu bak1~ at;ISJntn ki~iyi ba~ka tmzeye benzeyen, f akat bir ~ey yapmayt
her~ey ve herkesten yahtlad1guu savu- ya da meydana getinneyi amat;ladl~l
nan gorii~. i.;in epistemeden ya da .;akar gutmeyen
2 Epistemolojide, ki~i ya da insarun teorik bilgiden farkhhk gosteren bilgi
kendi benligi ve bilint; it;eriklerinden tiirii. Dogada varolan nesneleri ya~am
ba~ka hit;bir ~eyi bilemeyecegini one da kullarum degeri olan arat; ve geret;·
suren ogreti. insan zihninin kendi zihin lere donu~turme faaliyeti; amac bir
it;eriklerinden, kendi i.;kin kuresinde yer ~ey yaratma olan ve dogru bir plana
alanlardan ba~ka hit;bir ~eyi bilmedigi, gore yonlendirilmi~ olan beceri olarak
bilgimizin yalntzca ve tumuyle zihin tanamlanan telchne, dogru bir akdyurut-
hallerimizin bilgisi oldugu du~uncesin meye dayanan ve insarun, kendisi tara-
den hareketle, kendi zihin hallerimiz fJndan yarat1lm1~ bir §eyi ortaya ~akar
d1~1nda hit;bir ~eyin varoldugunun bi· mastru saglayabilen yetenek olmak
linemeyece~ini, bilinemeyen bir §eyin durumundadar.
varolu~unu one surmek ic;in hit;bir tekil (Os. mustakil, munfrrit; ing. singular;
neden bul unmadagaru, bundan dolaya Fr. singulier; Al. singulil'r, einzig). Tek ol-
bildigim zihin hallerinin evreni meyda- makll~, tek bir ~y ic;in get;erli olma du-
na getirdigini iddia eden gtsrii~. Bu og- rumunu gosteren safa~ tek nesneyi dile
retiye gtsre, zihin hallerine, bilint; it;erik- getiren kavram. Buna gore, onenneler ni-
lerine ek olarak, ba~ka bir ~yin daha celikleri a~SJndan suufland1~nda, tumel
varolup olmadag1 bilinemez, zira insan ve tikeJ onenneyle birlikte degerlendiril-
duyu-deneyinin sarurlan it;inde, ideleri- mek durumunda olan onerme turu.
nin olu§turdugu duvarlarm arasanda SJ- Manttkta nicelik, ozne ile yuklem ara-
kJ~lp kalm•~tlr. Ctreti, bu t;ert;eve i.;in- SJndald bir baganhda kendisini goster-
de, bir ~eyin varolu~una ili~kin bilginin diginden, tekil onerme tek bir ozne
nedeni ve hakh lube temelinin bilint; ol- hakkanda tasdik ya da inkar edilen
dugunu one surer. onermedir.
tektannc1hk 835
teknokrasi [Os. Erbabr fen ikta'darz; ing teknoloji diye tannnlan1r. Buna gore,
tecltnocracy; Fr. teclmocratie; Al. teclrnok- elektrik giJcti ve i~ yakllllh 1notor tekno-
ratie]. Ozel i~letmelerle kamudaki, salt lojisi buhar giictine dayah Inakjnele~
teknolojik iiretkenlik ve verimliligi me; elektronik ve niikleer gii~ teknolojisi
ama-;layan, biirokrasinin hakhn oldu- de elektrik giicii ve i-; yak1mh 1notor
gu; teknik uzmanhga sahip se-;kinlerin teknolojisine gore bir yeni teknoloji
ege1nen yonetici gii~ler olarak ortaya meydana getirir.
~1kllg1 siyasi sistem. Teknolojinin ozellikle giiniimiiz top-
iktisadi ve siyasi kararlann ahnmasln- lumlannda -;ok onemli bir yer tuttugu
da uz1nan, teknisyen ya da teknotratla- ve rol oynad1g1 ger~egi dikkate ahnd1-
nn, si yaset-;ilerin yerini ald1klan eko- g1nda, geli~mekte veya sanayile~me
nomik ve politik sistemi tan1mJayan ~abas1 i-;inde olan O~iincii Diinya iilke-
teknokrasi teri1ni, tmodern toplumlann lerinin geli~mi~ Bah toplumlanndan
bu tannna giderek daha fazla uygun teknoloji ya da teknik bilgi alma ya da
dii~1neye ba~ladlklanni, geleneksel po- aktarma gayretleri t.eknoloji transferi ola-
litik yap1, kurum ve organlarm gunii- rak bilinir. Buna kar~1n, iki kiiltiir ya da
lniiz toplumunda anlam ve onemini yip iilke aras1nda, iiretim tekniklerinin kul-
tirdiklerini savunan Kenneth Galbraith larum• baglam1nda soz · konusu olan
ve Daniel Bell gibi ara~hrmac1 ve dii~ii farkhhga teknoloji a,rgr denmektedir.
niirler tarahndan geli~tirilmi~tir. i~te bu baglamda, gun iim iizde tekno-
Bu baglamda, teknokrasinjn ka~mll loji ve teknok.rasinin sosyal degi~me ve
maz oldugu ya da endiistri ve toplu- toplumsal kurumlann oziinii giderek
mun yonetiminin, insan etkeni ve insani artan ol-;tilerde belirledigi ayn bir top-
unsurlar pek dikkate ahnmadan, bilim- lutn tiiru teknolojik toplum diye tanunla-
nlr. <;agda~ Frans1z sosyolog ve teolo-
sel ilkelere veya LnUhendislik prensiple-
gu Jacques Ellul'iin eseri olan teknolojik
rine gore olmas1 gerektigi inancma tekni-
siznJ ad1 verilmektedir. toplum terimi, teknolojiyi yabanala~
manin bir yeni ~ekli ve ornegi, teknik
tekholoji [Os.ftnniyat; ing. technology; Fr.
unsur ve eserlerin toplumlar ve insan
technologie; Al. technologie]. 1 Genel ola- varhklan iizerindeki tahakkiimii olarak
rak, insanlann veya toplu1nlann, kendi
gorur.
fiziki -;evrelerini kontrol alhnda tutmak
tektanr1c1hk [Os. va/Jdtiniyye; ing. monot-
i~in kulland1klan ara-;larla teknik bilgi-
heis1n; Fr. monoth~isme; AI. monotheis-
den meydana gelen maddi kiiltur biitii- mus]. Yaln1zca tek bir Tan.r1'n1n varol-
nii. dugunu ya da Tann'run bir oldugunu
2 Makinalar ve teknik donantm ya da one siiren ve bundan dolay1, ~oktanna
bu ara-;larla birle~en iiretim teknigi. 3 h~a ve bir dizi il~hi varhga duyulan
Endiistriyel faaliyetin -;ok -;e~itli alanla- inanca kar~1 olan Tann anlay1~1.
nnda kullandan tak1m, makine, ara-; ve <;ogunluk tek Tann'n1n a~kuthg1na
yontemlere dair inceleme. 4 i~ ya da duyulan inan-;la, tek Tann'IWl en yiik-
iiretimin tcknik organizasyonu ve me- sek derecede ger-;ek oldugu, buna kar-
kanizasyonunun belirledigi toplumsal ~~n diinyan1n ger-;eklikten yoksun bu-
ili~ki tiirii. lundugu teziyle birle~en tektannc•hk,
Bu baglamda, bilimdeki geli~melerin ayru zamanda felsefi tpanteizme, ateiz-
ya da daha ziyade bilimsel devrimin so- me ve tannsal varhklarla ilgili ku~kucu
nucu olan teknolojiye modem teknoloji luga da kar~1thr. TektaJUIC1hg1n en
ad1 verilirken, belirli bir tarihsel baglam· onemli problemi, dtinyanm ne ol-;iide
da, varolan teknoloji kar~1S1nda, iiretim ger~ek oldugu, ne dereceye kadar rasyo-
maliyetindeki azalma veya tiretimin ve- nel ve ahliki bir diizen sergiledi~ soru·
rimliligi a~1s1ndan onemli bir ilerleme larma doyurucu bir yarut verebilme
saglayan iiretim teknikleri biitiinii yeni problemidir.
836 teleolo ji
teleol~ji [Os. mebJJasJ gayat; ing. teleology; Teleoloji, a) dr~sal teleolo ji ve b) i,sel tele-
Fr. teleologie; AI. teleologie]. 1 Genel ola- olo ji olarak ikiye aynhr. Bunlardan
rak ama~lan, erekleri, hedefleri gozetme dogal dunyan1n diizeninin, onu ama~h
tavr1. 2 Biittinii par~alar1n kar~d1kh et- bir Ozne ya da failin davran1~1yla kar~l
kile~iminin bir iiriinii olarak goren me- la~hnnak suretiyle anla~rlabilecegini
kanik gorii~ kar~1s1nda, organik bir soyleyen d1~sal teleolojiye en iyi ornek
doga gorii~iine, biiruniin ideal olarak t Platon·un felselesidir. Bun a kar~n1, do-
par~alardan once geldigi ve par~alann gaya birtaklm ama~lar yUkleyen, her
mekanik eylemlerine, etki ve tepkilerine tiirtin kendi ereksel nedeni oldugunu ve
ili~kin a~amarun biitiinde oldugu an- varhklann soz konusu tikel a1na~lanru
layi§lna dayanan ve dolaytsayla dogada ger~ekle~tirecek ~ekilde davrandiklan-
dt.i.zen ve ama~hhk arayan disiplin. n& savunan ic;sel teleolojiye en iyi ornek
Fail nedenleri temele alan, gelecegi ge~ t Aristoteles ve onun teleolojik yakla~I
mi~ .ve ~imdi aracahg1yla a~klayan me- nu temele alan biyoloji ve felsefesidir.
kanist anlay1~1n tam tersine, ereksel Teoloji, i~te soz konusu iki teleoloji an-
(final, gai) nedenleri temele alan ve ge~ layi~tnl birle~tinnek suretiyle, dogada-
mi~le ~imdiyi gelecek aracdagryla a~Ik ki tiim fenomenlerin her~eyi bilen, gficii
layan; olaylann, nesnelerin, eylemlerin, her~eye yeten iyiliksever bir Tann·run
oznelerin ve biitiin bunlarla ilgili dege_r- erek ve niyetlerine gonderimle a~&klana
lemelerimizin, kendilerine bi~itimiz de- bil~ savunur.
gerlerin yalruzca yonelmi~ olduklan Bu baglamda, Tann·run bir ilk Neden
amac;lar hesaba kattlarak a-;dclan&p hakh ya da l1k Hareket Ettirid olarak degil de,
kdmabilecegini savunan bak1~ a~1, an- Final ya da Ereksel Neden olarak dfi~ii
layl~ olarak teleoloji, dogarun bir amaca
niilmesi gerektigini one siiren ogretiye
gore diizenlenmi~, bir hedefe yonelmi~ teleolojik personalizm ad1 verilir.
veya fonksiyonel olarak diizenlenmi~ · teleolojik ahlAk [Os. gai ahldlc; lng. teleolo-
oldugunu kabul eder, dogada ama~hhk gical ethics; Fr. ~thique Ullologique; Al. tele-
ararken, insan varh~ndan hareketle
ologisch ethik). AhiAki eylemin sonu~lan
hemen her~eyin, fail nedenler yerine, run, eylemin degerini ve dogrulugunu
ama~lar, hedefler ve niyetlerle a-;dclana-
belirleyen tek oge oldugunu savunan,
bilecegini one surer.
ahlfHu yasa, odev dogru davraru~ ya da
I
Buna gHre, teleoloji 3 metafizikte, diin-
yaya birtak1m hedef, deger ya da erek- ahlaki yijkiimlillugu, iyiye ya da insan
sel nedenlere gore diizen verildigini; 4 tarahndan arzu edilene tabi kdan ahlak
gorii~ii.
teolojide ise, dfinyadaki her~eyin Tann
taraflndan, insan varhga i~in, insana hiz- Odev kavram1n1n iyi kavram1ndan
met edecek, fayda saglayacak tekilde manhksal olarak bag1msaz olup, bir ey-
diizenlendigini one siiren gorii~e kar§I- lemin ahiAki degerini belirleyen ogenin
hk gelir. 5 Teleoloji bilim alan1nda, ~ne eylemin kendisinin sonucu oldugu ilke
i~in' sorusuna yan1t vermeye ~ahtan,
ya da odev oldugunu one siiren deonto-
olaylan ereksel nedenlerle a9klayan lojik ahlik anlayt~Indan far kh olarak,
yakla~Im& ifade ederken; 6 epistemoloji- bir kimsenin son derece iyi niyetli ola-
de, insan z ihnirun, olgusal, nesnel ya da bilmekle ya da yiiksek ahlAki ilkelere
manhksal verilerden ~ok, insaron ama~ uyabilmek, odevin sesini dinleyebil-
lan, degerleri ve ~karlan tarahndan mekle birlikte, ahlaki eylemin sonucu-
yonlendirildigini ya da belirlendigini sa- nun ki~iye ve eylemden etkilenenlere
vunan goru~ii; 7 ahiAk alarunda ise, zarar veren kotii ve olumsuz bir sonu~
insan ya~ammdaki tek standart ya da olmas1 durumunda, bir eylemin ahllli
tek oi.;Utiin, odev ya da ahlAk yasasin- bakundan kesinlikle yanh~ olaca~ru,
dan ~ok, deger ve iyilik oldugunu iddia bundan dolay& sonucun daha once gel-
eden yakla~1m1 gHsterir. digini savunan ahl&k anlaya~1.
temelcilik 837
telepai:i [tng. telepathy; Fr. telepathie]. Bir tema~a [ing. contemplation; Fr. contemplati-
kimsenin ba~ka bir kimseyle, duyu or- on; AI. kontemplation]. 1 Genel bir ~er~e
ganlanni, bilinen ba~ka ileti~im ara~la· ve i~inde, bir ~eyi buyuk bir dikkatle,
nn1 kullanmadan ileti~im kurmas1. uzun uzun ve o ~eyin ~ekicili~ne kapb-
Telesio, Bernardino. 1509-1588 ylllan ara- rarak seyretme eylem ya da faaliyetine
sanda ya~ama~ olan italyan filozofu. verilen ad.
Temel eseri: De Rermra Natura Juxta Prop· 2 Metafizikte, bizzatihi du~urunek ve
rio Principia [~eylerin Kendi ilkelerine anlamak ic;in ger~ekJe~tirilen du~unme
gore Do~as1 Haklonda). faaliyetinden olu~an ve bireyin en yuk-
Ozellikle metodolojisi, hararetle sa- sek kapasi tesini tam olarak ger~ekJe~tir
vundu~u tumevanma dair du~unceleri mesinin sonucu olan hazla belirlenen
ve bilimsel e1npirizmi ile Francis Bacon ya~am hirune i~aret eden tema~a kav-
ve Galilei'yi derinden etkilemi~ olan raml, 3 epistemolojide, bilgiyle, bilgilen-
tTelesio, varhk goru~unde u~ ayn ilke me ya da du~unme faaliyetiyle e~an
kabul etmi~tir. Bunlardan ildsi, cisimsel lamh olan bir terim olarak ortaya 9kar.
olmayan etkin ilkeler olarak sacak ve 4 T ema~a, gizemcilikte ise, bireyin,
so~uk, u~uncusu ise cisimsel ve edilgin kendi bireyselli~ini yitirip, bilginin nes-
olan maddedir. Ona gore, s1cakhk hare- nesiyle tumuyle ya da k1smen birl~ip
ketin ve hayahn kayna~l, so~uk ise ol- ozde~le~mesi durumunu gosterir.
mezli~in ve sukunetin nedenidir. Bede- temel [Os. estis, umin; tng. foundation; Fr.
nin ve cismin temelini meydana getiren fimdement; Al. fondarnent]. 1 Genel ola-
madde ile cisilnsel olmayan ilkelerin rak, bir ~eyin uzerinde kuruldu~u, ken-
miktan ne artar, ne de azahr; bunlar disiyle temellendi~i ~ey ya da yap1. 2
birbirlerine kar~1 ustunluk kazanmak Ahlak, hukuk, e~itirn turunden disiplin-
i~in mucadele ederler. lerin, matematik, manbk turunden bi-
telos. Yunanca hedef, erek, ama~ anlaml- limJerin kendisine dayand1~1 ilkeler,
na gelen terim. varsayda~1 dayanaklar burunu. Butun
Bir sure~, eylem ya da i~lemin nihar bir sistemin, do~u onermeler kumesi-
terim ya da hedefini, bir geli~me ya da nin kendisinden ~akh~, turedi~i genel
de~i~menin kendisine yonelmi~ oldu- onerme. 3 Epistemolojide, bilginin ken-
~u sonsal ama~ ya da tamamlanma~hk disine dayand1nlda~I ozne ya da zihin.
halini tan1mlayan terim olarak telos 4 Daha ozel olarak da, Marksist o~reti
Yunan ahlak goru~leri ve felsefesinde ol- de, insan bilincinden tumuyle ba~amsaz
d u~u kadar, Yunan biliminde de onemli olarak varolurken, toplumun ekonomik
bir rol oynam1~hr. Buna gore, bir insan yapasuu, maddf uretimin kendisini mey-
varh~1n1n amaCJ mutluluk ya da iyi ya- dana getirip, 'maddf uretim gu~lerinin
~amd11; i~te onun eylem ya da genel ola- belirli bir geli~me evresine tekabul eden
rak tum faaliyetlerine bu telos 1~1~1nda urelim iJi~kilerinin toplama'.
de~er bi~ilmelidir. temelcilik [ing. foundAtioMlism]. 1 Genel
Yunan du~uncesinde bu durwn yal- olarak, bilginin son ~ozumlemede,
ruzca insan varhklan i~in de~il, fakat ba~ka bir hakhlandarma veya teJnellen-
canh cansaz tum di~er varhklar i~in de meye ihtiya~ duymayan temel inan~lara
ge~erlidir . Telos, varhklilnn davrant~ dayand1~1n1 savunan o~reli. 2 Orta~a~
ve ili~kilerinin kendisiyle de~erlendiril da tum temellendinne ve me~rula~h
mek durumunda oldu~u hedef ya da runlann nihai temeli olan Tann'run, mo-
ama~br. Platon'un felsefesinde bu ama~ dem donemde arb plana itilmesiyle
ya da telos, insan varh.klanyla do~al birlikte, Tann'I\U\ b~altt•~• tahta bilinci _
nesnelere a~k1n bir ama~ veya gu~ iken, veya modem ozneyi oturtan gorii~.
Aristoteles telosu duyusal bir varh~an Bir ki~inin inan~lannm genelde ba~ka
kendi ic;kin formuyla tarwnlar. inan~larla temellendi~i gozleminden. ve
838 temel Onermeler
bunun da sonsuz bir geriye gidi~e yo! inan~lar kiirnesi biitiiniin bir par~asuu
a~hl';l kabuliinden hareketle geriye gi- rneydana getirdil';i siirece ternellendiril-
di~ten kendi kendini hakbland~ran bir rni~ veya hakh labnrn1~ olduj';un u sa-
ternele ya da her tiir ku~kudan ba1';1~1k vunan tutarhhkf•hkhr.
olan bir Ierne! inanca eri~rnek suretiyle temel onermeler [ing. basic statements; Fr.
salamlabilecej';iru savunan ternelcilil';in, propositions tltnrentaires). Doj';rularna ya
biri Descartes'm ego cogitosu veya da dii- da yanb~larna siirecirun kendilerinde
~iinen tiznesi, dij';eri de lngiliz ernpiriz- son bulduj';u tinerrneler; rnanhk~1 poziti-
minin zihin gtirii~ii olrnak iizere iki ayn vistlere gore, ernpirik bilginin ternelini
versiyonu vardir. olu~turan tinerrneler, dolay•rns1z dene-
2-a) Tiirn bilgi iddialarmm deneyirne yimin verilerini, yahn gtizlern verilerini
ili~kin bilgiye dayand•l';m•, tecriibenin betirnleyen ve esas i~levleri gene! hipo-
bilginin 'tcrnel'i olduj';unu, deneyirnin tezleri test etmek i~in ara~lar saj';larnak
boyle bir terneli halihaz~rdaki tecriibele- olan tinerrne tiirleri.
rirnle ilgili inan~lar yanh~tan ba1';1~1k Bu tiir Ierne! tinerrneler rnanhksal ola-
olduj';u ve deneyirn alam fiziki diinya- rak ayn bir tiir rneydana getirir. Protokol
dan ayn ve yalmzca benirn niifuz ede- onenneler ya da ilkel protokol onenneler
bildil';irn bir alan olduj';u i~in saj';laya- olarak da adlandmlan Ierne! tinermeler-
bildil';ini savunan lngiliz ternelcilij';i, le ilgili olan belli ba~h sorular ~unlar
zihnin Ierne! olduj';unu, zihnimle ilgili d~r: 1 Ternel tinermelerden olu~an ayn
inan~lann kendi kendilerini ternellendi- bir tinerrneler s1mh var rn1d1r? 2 Varsa
ren bir yap1da olduj';unu tine siirer. ej';er, bu tinermelerle deneyirn arasmda-
2-b) Descartesa ternelcilik ise, kesin ve ki ili~ki nedir? 3 Ternel tinerrneler, ki~i
a~1k bilginin tarh~drnaz, saj';larn terneli nin i:iznel deneyimlerine mi, yoksa her-
olarak ego cogito'yu, dii~iinen tizneyi kes tarahndan gtizlernlenebilir olan
gtiri.ir. Bu ba~lamda Kartezyen temelci- olaylara ili~kin betirnlemeler midir? 4
lik, tiim hakikatin ternelini dii~iinen, ta- Bu tinerrneler, yanh~ olarnayan, yanh~
rafs•z ve nesnel tiznede bulma tavnm olduj';u gtisterilerneyen, kendilerinden
dile getirir. ku~ku duyularnaz tinerrneler rnidir?
Ternelcilil';e gore, ego cogito saf ak1l olup, Bu sorulara verilen farkl1 yamtlar d•-
hakikate gtitiiren yolun saj';lam ve tarh- ~mda, Ierne! tinerrnelerin rolleri ya da
~drnaz ~·Ia~ noktasm1 olu~turur. <;:iinkii i~levleriyle ilgili olarak da farkl1 gtirii~
o, tarihten, kiiltiirden, baj';larndan yabt- ler tine siiriilrnii~tiir. Omel';in, t Ayer
lal\ml§, kendisini hayal giiciiniin, gele- Ierne! tinermelerin i~levleriyle ilgili ola-
nej';in, insani giidiilerin, ideoloji, tinyarg• rak, bu tinermelerin bireyin bilgisi i~in
ve dej';erlerin sultasmdan kurtarrru~ ta- bir Ierne! ya da dayanak olrna i~levi gtir-
rafsiZ ve nesnel bir varhkhr. Hakikatin diil';iinii savunrnu~tur. Neurath'a gore
terneli olan tarafs1z tizne, yarn rnaterna- ise, Ierne! tinermeler, bireyin bilgisinden
tiksel dii~iinen ak1l, ternelcilikte, ~u ~ok, intersiibjektif olarak iletilebilir ve
halde bilirnsel bilgirun dayanaj';1, doj';al test edilebilir olan nesnel bir bilgi i~in bir
alanla toplumsal alarun rnaternatizasyo- Ierne! olu~turur. Buna kar~m, tSchlick
nunun terneli yapdu. Doj';a bilimlerini, Ierne! tinermelerin bilirnsel tinerrnelerin
doj';aya ili~kin bilgiyi tiznede ternellen- doj';rularuna ara~lan olduj';unu, tPopper
diren boyle bir anlay•~· Descartes'tan ise, onlarm suurlanm~ genellerneler
k1sa bir siire sonra da, pozitivizrnde sos- ya da hipotezleri test etmek i~ vazge91-
yal fizik ya da sosyolojiye doj';a bilirnleri rnez ara~lar oldu~u tine siirmii~tiir.
· araahl';•yla bir Ierne! saj';larna giri~irni temel ve iistyap1 [lng. base and superstruc-
i~inde olacakbr. ture; Fr. base et super-structure; AI. basis
Ternelcilil';e kar~1t olan gtirii~ ise, ilk und uberbau). Marksizmin ve Marksist
kez olarak Peirce ve Dewey tarahndan sosyologlarm ekonorniyle (Ierne!) dev-
tinerilrni~ olan, bir inancm tutarh bir let, aile yaplSI, toplumdaki hakim ideo-
temsil 83~
loji (ustyap1) aras1ndaki ili~kiyi konu genel iridenin sadece milletin temsilcile-
alan analizleriyle, toplwnun ekono1nik riyle vucut bulabilece~ini ve yauuzca bu
yaplstrun devletle toplumsal bilincin vekillerle ifade edilebilecegini one suren
varhg1n1 ve ~eklini belirledigi tezlerin- ulusal egemenlik teorisine tonsil teorisi
de kullandLklarl benzetme. denmektedir.
Dstyapuun ozerk ve bag1ms1z olmay1p, Modem du~uncenin en onemli kavram-
kendiliginden ortaya ~Ikmad1g1n1, tam lanndan biri olan ve ozne~nesne, temsil
tersine i~~i, uretim ara~lan ve i~~inin eden temsil edilen, gosterge-gosterilen
urununu kendine mil eden patrondan ikiligini varsayan temsil kavram1 ilk kez
olu~an ve bu u~ ogenin degi~ik birle- olarak tNietzsche tarahndan sorgulan-
~imleriyle farkbhk gosteren ekonomik mi~hr. Politikada demokratik temsile
yap1 ya da temele dayand1g1n1 dile geti- inanmayan, epistemolojik nesnellik ko·
ren benzehne, temelin ya da altyapLNn nusunda fazlas1yla kotumser olan Ni-
dQgasl degi~ince, ustyaplnln da ayru etzsche·nin demokratik temsile kar~t
~ekilde ve ol~ude degi~ecegini dile geti- ~1kmas1nm esas nedeni, onun bu tarz bir
rir. Buna gore, feodalizmin siyasi yap1s1 temsilin toplwnda say1ca ~ok olan gu~
tkapitalizmin politik yapiSindan farkb- suz ve vasati bireylerin gu~lu, yarattc1
hk gosterir, zira bu iki ayn yap1n1n eko- ve olagand1~1 bireyler uzerinde tahak-
nomik temelleri birbirlerinden tumuyle kum kurmalanna imkAn sa~lad1g1 inan-
farkhd1r. Cldtr. OzellikJe resimsel anlam teorisi
Bununla birlikte, ozellikle Marksizmin baglanunda temsilin dogasl uzerinde
yogunla~an tWittgenstein da, dilsel go-
20. yuzy1hn ikinci yar1s1ndaki geli~me
sine ko~ut olarak, temeli salt maddi ure- recilikle dilin indirgenemez ~ogulculu·
~nun bir ~eyi, bir ger~ekli~ temsil et-
timden, ekonomik ili~kilerden ibaret
gormeyen, temelin iktidar ve ideolo jik meyi iml<ins12 hale getirdigini sayler.
ili~kileri de ihtiva ettigini soyleyen ve
Ayn1 ~kilde, temsil pratiginin son 300
ytlhk tarihini inceleyen tFoucault, 17.
temcl-ustyap 1 ili~kisini yeni ba~tan ta-
yuzyll ile 19. yuzy1l aras1nda temsilin
nunlayan farkb goru~ler ortaya ~1km1~
yansLz, nesnel, bilin~li ve evrensel bir
ve temelin ustyap1 mutlak olarak belirle-
du~unce oldugunu, fakat onun, 19.
digi ortodoks goru~iinde onemli degi-
yuzythn ba~1ndan i tibaren, ozne olarak
~iklikler ya~anm1~hr. En az1ndan Louis
insan1n dogu~uyla birlikte, karma~lk
tAllthusser, ustyaptnln kimi unsurlan-
la~•p belirsizle§ti~ni one surer. Temsi-
nm goreli ozerkliginden ve onlann te-
lin ozne ve nesnesi arasmdaki ikilik
meli etkileyebihne kapasitelerinden ha- kayboldu~unda, onun oznesi ve nesne-
raretle soz eder.
si ayn ve baguns1z olmay1p, Slla sooya
temsil [ing. represenbltion; Fr. repr~tntion]. baglanhh hAle geldi~i zaman, Fouca-
1 Genel olarc~k, bir nesnenin (saz gelimi ulfya gore, basit-, dogal-, ve sahici-
bir kavram, ki~i ya da zamarun) yerine olmayan bir temsil ortaya ~hr.
bir ba~kas1ru koyma, ge~irme veya Postmodemistler de i~te bu temelden
ikame etme. 2 Bir ~yin, bir olgunun ya hareketle, temsilin stkJa, aldaba, say·
da nesnenin, d1~sal bir ger~kligin g1s1z ve tahrif edici oldu~unu one SU-
ba~ka bir duzlemde, dil ya da du~unce rerler. Temsil, onlara gore, hem siyasi,
de, aynen hi~bir anlam veya i~erik kaybt hem de sosyal, kulturel, epistemolojik
olmadan yans1hlmas1, betimlenmesi. 3 ve dilsel anlamda, keyfi bir ~eydir.
Biraz daha ozel olarak da, gOstergelerin Temsilin kotu ve tehlikeli bir ~ey oldu-
anlamlanrun yerine ge~irihnesi. 4 Siya- gunu one surerken, onu hikimiyet ve
sette, bir kurwnWl, bir toplulugun, sos- tahakk umle ozde~le~tiren postmoder-
yal bir grup ya da s1rufm sozculu~unu nistlere gore, aldatla, mekanik ve sah-
yapma, onlar adma, ~1karlann1 koruma tekarca olan temsil, sadece ~arpltmaya
amac1yla hareket etme. Bu baglamda, i~aret eder.
840 teodise
teodise [Os. felsefei ilohiyo;e; !ng. theodicy; insan ya~am1run anlanUiu, vah yin veri-
Fr. tl!l!odicee; AI. theodicee]. Teolojide, lerine da anarak incele en disiplin.-
Tann'run dtinyay• yarabrken adil dav- Yirl verilerine dayanar tannsa
randlgliil iddia eden ogreti, ya da diin- degi~mez, ezeh-ebed• ya da Ideal dunya
yada varolan kottiltik olgusunun dogur- ile fiziki dtin ya arasmdaki iii~ kinin ne
dugu ku~kular kar~ISUlda, iyi, yarahcl oldugunu ara§hran, Tann'mn oztinti,
ve sorumlu bir Tann'nm varolu~unu, varhg1ru ve iradesini ifade ebneyi am!~
faaliyetini ya da karaklerini hakh klima layan aisiplin,;...Tann'ya d':!}'ulan inanCI
problemi, ve nihayet, tannsal kayra ya tutarlnre anlam!I bir bic;imde yorumla-
~
Buna kar~1n, sosyal bilimler soz konu- gozlef!'l. terimleriyle teorik terimler ara-
su old ugunda, daha farkh teori gorii~le stnda keskin bir aytnan yapan mantlk~a
rinden soz etmek miimkiindiir. Bazdara- empirizm, gozlemin teoriden kesinlikle
na gore, 1 teori sosyal dunyayla ilgili ba~uns1z oldugunu one siirmii~tur.
genelleme ve sliUflamalardan ba~ka hi~ Soz konusu pozitivist gozlem teori ayt-
bir ~ey degildir. Bu ~er~eve i~inde teori- nmtnt sorgulayan ve teorik birtaksm
ler nisbeten san1rh bir fenomenler ala- kabullerde bulurunadan gozlem yap-
ntyla ilgili genelletnelerden ba~laytp, bir manJn imkans1z oldu~nu, gozlemlerin
biirun olarak toplum ve tarihe dair genel bu kabullerin yansatttklannl soyleyen
ve soyut a~llday1c1 modellere kadar uza- Paul tFeyerabend, Hanson ve Thomas
nabilirler. 2 Diger bir gorii~e ya da pozi- t Kulm gibi bilim filozoflan, him goz-
tivist yakla~rma gore, teoriyi olu~turan lemlerin, dunyaya algtlama tarzlannuz
tum teorik onenneler test edilebilir em- dilsel, kiilturel farklaltklara bagh bulun-
pirik onermelere indirgenebilir olmah- dugu veya gozlemle teori arasmda aya-
dtr. 3 Marksist gorii~ ise, teorinin, her ne nm yapma te~ebbusleri ba~ansazhga
kadar dolaytmsl2 olarak gozlenemeseler mahkum oldu~ it;in, teori yuklii oldu-
de, sonu~larda ortaya ~lkan, nedensel gunu iddia ederler.
mekanizma ve siire~leri ke~febnek sure- teorik [Os. nJZZJUi; ing. theoretical; Fr.
tiyle fenomenleri a~lklamak durumunda thtoretique; AI. theoretisch). 1 Tecrube edi-
oldugunu one surer. lene, gozlemle ilgili olana kar~tt olarak,
Bu baglamda, topluma dair teorilerin en dii~iince, teori, hipotez veya bilimsel
genel ve soyutlanna, Marksizm, yapasal- yasa ile ilgili olan; 2 eylem veya uygula-
ahk, ionksiyonalizm, yaptsal fonksiyo- mayt goz online almadan, salt bilgi ve
nalizm benzeri bakJ~ a~alarana toplum tf- spekiilasyon ile ilgili bulunan; 3 ger~ek,
orisi adt verilir. Ayn1 ~er~eve i~inde, somut, elle tutulabilir olanan tersine, yal-
toplumda neyin do~ru, neyin yanlt~, ruzca fikir alaruru ilgilendiren, soyut bir
neyin adil ve neyin adaletsiz v. b. g., ol- tarzda ele ahnan; 4 pratik veya yapalma-
du~na dair onerme ya da hipotezler bii- st gerekeni degil de, fenomenleri, dogal
tiinune norntatif teori denir. olgulan konu alan genellemelerle ili~kili
Buna kar~tn, sosyal ya da toplumsal bi- olan it;in kullantlan niteleme.
limlerde,mantJ..ksal-tiimdengelimsel yon- Bu baglamda, teorik bilgi ya da ara~br
temlerle elde edilmi~ olan formel, soyut maya yonelen, birtakun hakikatlerin pe-
teoriye kar~tt olarak, deneysel ara~hr ~inden ko~an akla teorik akrl adt verilir.
ma yoluyla elde edilmi~ verilere daya- Eylemle, ahlAki ve dinl kurumlar Ia ilgili
nan teoriye, temellenmi~ teori ada verilir. olan pratik akl la kar~tt olarak, salt bil-
Deneysel malzemesi bol olmakl a birlik- giyole, bilimle ilgili olan, bilmek i~in bil-
te, teorik ~er~evesi za)'lf olan teoriyle, meyi ve ogrenmeyi ama~layan ak1l,
formel ve teorik yonii gu~lii olsa da, de· Aristoteles'te olan1n, oldu~undan ba~ka
neysel temeli olmayan teorinin tam orta- ttirlii olamayanan bilgisine yonelen ve
stnda yer abp, bu ikisi arasandaki bo~lu belli bir bilgi, onerme ya da iddiayla so-
gu gidenneye yarayan teori tiirii olarak nu~lanan faaliyeti Kant'ta ise entellektii-
temellenmi~ kuram, a~tn empirizme ol· el ya da bilimsel bilgiyi kuran akd diye
dugu kadar, kavramsal diizeyi olduk~a tan1mlarun1~hr. Ote yandan, de~erle
soyut olan bu yuk teoriye bir tepid olacak veya olmast gerekenle ilgili olan felsefe
~ekilde tarumlarunt~hr. til rune teorik felsefe deiunektedir.
Ote yandan, teoriye ba~b olan, gozlem- Buna mukabil, gozlemlenmeyen, fakat
lenen veya kaydedilen ~eyin teorik bir varoldu~u sonucuna ula~zlan varhk ya
yorumunu bir ~ekilde ihtiva eden goz- da nesneye, varoldugu kabul edilen,
lem, teori yuklu gozlem diye ge~er. Bu varolu~u varsaydan, ve gozlemlenebi-
ba~lamda, gozlem onermeleri ve teori, . lir fenomenleri ac;Uclama faaliyetinde,
842 teorik egoizm
ac;tklaytc! bir sistemin temei ogesi yapt- n1 dile getiren ttflet,ilige gore ise, teorik
lan varhk ya da kendili~e leorik yap1m terimlerin bir ~eye kar~1hk geldiklerini,
adt verilir. ger-;ekten varolan bir ~eye gonderiln-
teorik egoizm [ing. theoretical egoizm; Fr. de, atlfta bulunduklann1 varsaytnamtz
egoisrne th~oretique; AI. theoretiscll egois- gerek1nez.
"' us]. tOznel idealizm ya da tekbencilik teoriye goreli varhk anlay1~a [ing. doct-
olarak da adland1nlan ve ki~inin, yal- rine of being relative to theory; Fr. doctrine
tuzca kendi i-;kin kiiresini, kendi zilmi- de I' itre relative il Ia tlreorie ]. t Analitik
nin i-;indekileri bilebildi~i, bilgisi kendi felsefe gelene~i i-;inde, W. V. 0. Quine
varh~1n1n -;~itli hallerinin bilgisini a~a taraf1ndan one siiriilen varhk anlay1~1
Inadt~l ve dolaytslyla ba~ka varhklann i-;in kullantlan deyim.
da varold u~un u one siirebilmek bakJ- Buna gore, +Quine, kavramla bir yiikle-
lntndan ge-;erli bir dayana~1 olmad1~1 tnin ifade etti~i ~yin anla~tlmas1 duru-
i-;in, mantlksal olarak varoldu~unu munda, varhk kavramt diye bir kavra-
iddia edebilecegi tek varh~1n, kendi bi- mln olmadt~nl, varh~m ger-;ek bir
reysel beni oldu~unu ileri siiren o~reti. yiikleme kar~d1k gelmeyip, yaln1zca bir
teorik lerim [ing. tlreoretical term; Fr. terme niceleyici oldu~unu, altmdan bir da~m
theoretique; Al. theoretisch tenn). Atomalh var oldu~unu soylemenin alhn ve da~
par-;ac1k, quark, dalgalar benzeri goz- kavramlanrun bir nesne taraflndan or-
lemlenebilir olmayan ~ey, ozellik ya da neklendi~ini soylemekten ba~ka bir
ba~1nhlara gonderimde bulunan terim. ~ey olmadJ~lnl, varhkla ilgili tiim soru-
Teorik terimlerin ahf yapt1~1 gozlemle· lann niceleyicilerle ilgili sorulara indir-
nemez, ama etki ya da eylemleri bilim- genebilir oldu~unu dile getiren analitik
sel teorilerde betimlenen; gozlemlenebi- felsefenin bu anlayt~lna, gorii~iin var-
lir ~ey ya da siire-;leri a-;Lklamak i~in hk problemine hi~bir ~oziim getirmedi·
varolduklan varsaytlan ~ey ya da ken- ~i gerek-;esiyle kar~1 -;•kml~tlr. 0, bu
dilikler soz konusu oldu~unda, u-; ayrl tavnrun bir sonucu olarak da, dili, giive-
goru~ ya da yakla~1m1 birbirinden nilir ondeyiler ortaya koymak suretiyle,
aytrd etmek gerekir. Bunlardan 1 realist tecrubemizi diizenlemeyi a1na-;layan bir
yakla~rnz, teorik terimlerin, orada olan, ti.ir teori olarak gormek gerekti~ini dile
dunyada ger-;ekten var olan ~eyleri gos- getirmi~ ve varh~m teoriye ba~h ve go-
terdiklerini, teorilerin ger-;ekli~in nas1l reb oldu~unu belirtmi~tir. Bu -;er-;eve
gorundii~iinii dile getirdikJerini savu- i-;inde, meleklerin ya da fillerin, onlara
nur. Realist yakla~Jma gore, bundan gerek duyan teoriye goreli olarak varol-
farkh bir yakla~1m, bilimsel teorilerin duklan soylenebilir.
ger-;ekte goriinil~leri a-;tkladl~l inancl- Quine·tn bu o~retisine g6re, neyin va-
na ters dii~er. roldu~unu belirleyen ~ey, teoriden ba-
2 Bir teorinin, gozlem onenneleri top- ~lmstz nesnel bir ger-;ekli k de~il de, te-
larrundan -;lkan bir yap1 oldu~unu sa- orik ya da kavramsal -;er-;eve olup, en
vunan tindir gen1ecilige gore ise, teorik onemli konu, teorinin do~rulu~udur.
terimlerin at1fta bulund uklan, i~aret et.. Teorinin do~rulu~u soz konusu oldu-
tikleri ~eyler, ger-;ekte, kendilerinden -r•- ~unda, pragmatist bir yakla~nn sergile-
ka~ndtklan gozlemlerden hareketle yen Quine, bu gorii~iiyle ontolojik go-
kurulmu~ olan 'mantlksal yap1mrlard1r. relili~in savunucusu olmu~tur.
3 Ote yandan, teorilerin bir gozlemden leozofi [Os. rmirifeti umuru ilahiyye; tng.
ba~ka bir gozleme get;rneye yarayan theosophy; Fr. theosophie; AI. theosophie].
iletler olduklartnl, onlan belirleyen tek Do~as1ru, oziinii tam ve eksiksizce a-;•k-
de~erin ondey_i gilcil olup, teorilerin bu lamaya -;ah~h~t Tanrt'y• tanJmayt, insa-
giicii, bizi gozlemden ahp teoriye goru- nln evrendeki yerini belirlemeyi, ya~am
ren manhksal ili~kilerden kazandtklan- ve oliim bilmecelerini -;ozmeyi ve ruhun
terkedilmitlik 843
Taru·1 ile birle~inceye dek yiiksebnesini Buna gore,' Ahmet' ya da '~u masa' gibi
sa~lamay1 ama~layan, bu ama~ ~er~eve tek;l bir terim, d1~ dunyada varolmak
si i~inde, ~k biiyiik ol~ude sezgisel bir i~in kendisinden ba~ka bir ~eye ihtiyac;
bilgiye dayanan ve kendisini Tann tara- duymayan bir varh~1 ya da nesneyi gos·
flndan ilham edilmi~ bir ogreti olarak teren, ve kategorik bir onennede yalniz-
sunan disiplin. tPhytagoras~dlk, tYeni· ca ozne konumunda bulunan terimdir.
Platonculuk ben:zeri matematiksel veya Buna kar~1n, 'insan' gibi genel terim ise,
bilimsel temellere dayand1nlmak iste- d1~ diinyada varolan bir~ok bireye uy-
nen her liir felsefi tgizemcilik. gulanabilir olup, kategorik bir onenne-
tepke [Os. fiili miin 'akis; ing. reflex; Fr. de 'insan akdh hayvandlr' ome~inde
reflexe; Al. reflex]. Canb bir varh~1n be- oldu~u gibi, he1n ozne ve, 'Ahmet in~
lir li bir uyaran kar~ISinda gosterdi~i sand1r' onermesinde oldu~u gibi, hem
davran1~sal tepki. D1~tan gelen bir de yiiklem konumunda bulunabilen bir
uyararun, kurulu birtak1m ba~lantalar terimdir.
yoluyla, otomatik bir bi9Jnde, kendisine 3 Ozel bir bilgi ya da faaliyet alan1na,
ozgii bir tepki do~urmasindan olu~an uzmanhk dahna ozgii, sozliik anlanu
sinirsel fenomen. Belli bir uyarana ba~h di~lnda ozel bir anlaml olan sozcuk.
olarak ortaya ~1kan ve adale kasdmas1 Burada terim, belli bir bilim ya da sanat
gibi hareket ve salg1 gibi tepki yol a~an, dahnda kullarulan ve tek, de~i~mez ve
irldi olmayan sinin~el faaliyet. ozel bir anlaml olup, soz konusu disip-
Tepke, kendiliginden tepke ve ko~ullu linin alaruna ve konusunu belirleyen
tepke ol"rak ikiye ayr1hr. Bunlardan ken· kavraJrun dilsel kar~1h~1 olarak tanim-
dili~inden ve ko~ulsuz olarak ger~ekle lanabilir. 4 Ve nihayet, terim materna·
~n tepke tiirti, hayvanlarda dogu~tan tikte, bir fonksiyon, dizi, kume ya da
olan ve sinir sisteminin yap1S1na ba~h toplamln tek tek her uyesini ifade eder.
olan tepkedir. Buna kar~1n, Rus bilim terimciler [ing. terminists; Fr. tenninistes].
adam1 Pavlov tarafmdan bulunan ko~ul· Orta~a~ felsefesinde, ~ok uzun bir
lu tepke, yeni bir uyaran ve sinirsel bir donem boyunca egemen olan kavram re-
faaliyet arasmda sonradan kurulan ba~ alizminin ard1ndan, onii~lincii yiizyddan
lanhya, d1~tan gelen belirli bir uyarana itibaren gii~ kazanan Ockhama hareke-
kar~1 gosterilen tepkenin daha sonra tin bir par~as1 olarak, terimlerin, ontolo·
kayd1nlarak ba~ka bir tepkeye gosteril· jik boyutuyla de~il de, manhksal statiisii
mesi durumuna kar~1hk gelir. Buna ve i~leviyle ilgilenen; felsefenin, sentetik
gore, ko~ullu tepke bir sinir sisteminin de~il de, analitik, spekiilatif de~il de,
tekrarlanan deneyler sonuCWlda, kendi el~tirel olmas1 gerekti~ini one suren
do~al, ozgiin uyaranma de~il de, bu mant1kt;1 ve du~unurlere verilen ad.
uyaran1n yerine ge~irilmi~ olan ba~ka Terimcilerin ba~mda, hi~ ku~ku yok ki
bir uyarana kar~ll1k veren otomatik re- terim manh~uu kurucusu olan Ock·
aksiyonundan ba~ka bir ~ey degildir. hamb William gelmektedir. Terimin
terim [Yun. horos; Os. tdbir, rstdah, had; onerme i~indeki ~levini analiz eden
ing. temr; Fr. tmnc, AI. ternr, wort, ausd- terim manh~1n1, o daha sorua kendi
ruck)l Genel olarak, anlamla yiiklenmi~ tnominalizmiyle birle~tirecek ~ekilde,
olan sozciik ya da deyim. Kavram1 dil- empirist ve kavramc bir do~rultuda ge~
sel veya fonetik yonden ortaya koyan, li~ tinni~ tir. ·
kavraJrun anlarrun1 bildiren kelime. 2 terkedilmitlik [ing. abandonment; Fr. aban;.
Klasik manttkta, iki bil~enden meyda- don]. tSartre gibi ateist varolu~~ulann
na gelen kategorik bir onennenin ozne temel kavram ya da dii~iincelerinden
ya da yiiklemi olarak goriinen kavram. biri. Tann varolmad1~1 i~in, Sartre'a
Terim, bu ~er~eve i~inde tekil ya da gore, insarun Tann tara&ndan onceden
genel terim olarak kar~Imtza ~1kabilir. belirlenmi~ bir ozu de olamaz. tnsan,
844 terminoloji
yalruzca vardn·, kendinden onceki bir kendisi de birtaknn felsefi konu ve a-;Ik·
modele, bir tasla~a, bir oze gore ve belli lamalar ortaya koymu~tur. Tann'nm va-
bir ama-; gozetilerek yaratllmam1~t1r. rolu~unu, yaratlklarmdan ve eserlerin-
insan oncelikle varolur ve kendisini den hareketle bilebilece~imizL Tann
daha sonra taJUmlar. Tann varolmadl- karuhm1zm deneyimsel bir temeli olma-
~ma gore, ya~amda nesnel de~erler de Sl gerekti~ini one stiren Tertullianus,
soz konusu olamaz ya da ya~amm bir yine O'nun yaratllmam1~ olu~undan,
anlam1 yoktur. $u hlilde, insan dunya- O'nun yetkin oldu~u sonucunu -;Ikarta-
ya flrlatllan1~ ya da terkedilmi~tir. 0, bilece~imizi iddia etmi~tir. 0, Stoaclla-
yol gostereni olmad1~mdan, kararlanm . nn etkisiyle, varolan her~eyin, Tann da
kendi ba~ma vermeli, do~ruyu yanh~ dahil olmak tizere, cisimsel oldu~unu
tan kendi 1jabas1yla aymnahd1r. one stirmti~, orne~in Tann'run corpus
terminoloji [ing: tenninoiOglJ; Fr. tcrmino- sui generis, yani kendisine ozgu tiirden
logie; AI. terminologie]. 1 Bir disipline, bir cisim oldu~unu belirtmi~tir.
bir bilim., sanat veya uzmanhk dahna Aym zamanda, Tann'run tinsel bir toz
ozgti sozctik, terim veya kavramlarm oldu~unu one stiren, mekanist ve deter-
meydana getirdi~i, soz konusu disiplini minist bir evren anlay1~mdan uzak du-
anlay1p, ona ntifuz etme imklim veren, rurken, iradenin ozgtir ve ruhun oltim-
btittin. stiz oldu~unu iddia eden Tertullianus
2 Daha ozel olarak da, terimleri incele- a~Jlsmdan onemli alan, ozg'i.inlti~ti bu-
tez [Os. iddia; !ng. thesis; Fr. these; Al. ~arak, M1s1r'a yapm1~ oldu~u seyahat-
these]. 1 Genel olarak, do~ru oldu~u ler, suyun insan ya~am1 i..izerindeld
inanc1yla one si..iriilen ve savunulan di..i- onemi ve de~erini ona gostenni~ olabi·
~i..ince, iddia, gene I fikir ya da onerme. lir. Thales'i arkhenin su oldu~u sonucu-
2 Do~rulu~u kan1tlanrnaya t;ah~llan te- na goti..iren nedenler ne olursa olsun,
orik oneri, di..i~i..ince, kan1. 3 Aristote- on u felsefe tarihinde ilk filozof olarak
les'in manh~lnda, bir taslmda, onci..il onemli kllan ~ey, verdi~i yan1ttan t;ok,
olarak kullan1lan, bir aksiyomdan apa- sordu~u sorudur. Buna gore, o varh~1n
t;lk ve zorunl u olmamak bak1m1ndan ya da di..inyarun nihai ve en yi..iksek do-
farkhhk gosteren, kanltlanmaml~ oner- ~as1n1n ne oldu~u sorusunu sormu~ ol-
me, ya da gene) gori..i~e ayku1 ohnakla du~u it;in onemlidir.
birlikte, akll yi..iri..itmeyle do~ndaru nay a theologia naturalis. Do~al teolojinin, yani
veya desteklenmeye uygun bir yap1da teolo jide felsefenin di~er alanlannda
olan onerme. 4 Diyalektikte, ikinci teri- k ullanllan ara~tlrma yontemleri ve akJi
mi antitez, i..it;i..inci..i terimi sentez olan olt;i..itleri kullanan teoloji ti..iri..ini..in l..atin-
diyalektik bir akdyi..iri..itmenin ilk teri- ce ifadesi.
mi Fichte ve Hegel'de idenin diyalektik Theophrastos. M. 0. 370-288 ylllan ara-
hareketinin ilk u~ra~1 ya da an1. Slnda ya~am1~ olan Peripatetik filozof.
Thales. Batl Felsefesinin ilk filozofu. Aristoteles'in ara~hrma arkada~1 olan
M. 0. 6. yi..izyahn ilk yans1nda ya~am1~ Theophrastos, t Aristoteles'in olumi..in-
olan Thales'te, felsefe bakmundan onem den sonra, t Akademi'nin ba~1na get;-
ta~•yan husus, onun 'Neyin var oldu- mi~tir. Aristoteles'le kar~lla~hnlabile
~u', 'Neyin gert;ek oldu~u' ya da 'Neyin cek kadar geni~ bir bilgisi olan
gert;ekten var oldu~u' sorusu i..izerinde Theophrastos, hemen hemen her konu-
di..i~i..iruni..i~ olmasmdan kaynakJan1r. 0 da yazrru~ ve Aristoteles'in hayvanlar
do~ada var olan ~eylerin tuketici bir lis- di..inyas1yla ilgili suuflamasuu, bitkileri
tesini yapmay1 amat;lamaml~, fakat de kapsayacak ~ekilde geni~letmi~tir.
~eylerin varh~a gelmeleri ve daha sonra Theophra stos, hipotetik ve aynk tas1m-
da yok olup gitmeleri olgusundan etki- lann formi..illerini de vererek, mant1k
leruni~tir. 'Neyin var oldu~u' sorusunu alan1na da onemli katkllar yapm1~ oldu-
yan1tlamarun en onemli yolu, onun go- ~ it;in, bir yandan da Stoaa ve Epiki..i-
zi..inde birlik ile t;okJuk ya da goruni..i~ rost;ulu~a 9kan yolu hazulam1~ biri
ile gert;eklik aras1ndaki ili~kiyi doyuru- olarak gori..ili..ir.
cu bir bit;imde ifade edebilmekten get;- Thomas~ll1k [lng. Thomism; Fr. Thomisme;
mi~tir. 0, buna gore, gozle goriinen bi- AI. Thomisrnus]. M. S. 1226·1274 y1llan
reysel varhklann ve de~i~melerin aras1nda ya~am1~ olan Ortat;a~ di..i~i..i
olu~turdu~u kaosun, ~oklu~un gerisin- ni..iri..i t Aquinab Thomas'an, felsefi di..i-
de akdla anJa~dabilir, kahc1 ve si..irekJi ~i..incenin, akhn do~al 1~1~1na' da yanan
1
Biri tinseL digeri maddi iki ayn turden farkh diizeylerde analiz edilebilecegini
toz kabul eden +Descartes dualist bir tin- dile getiren teori. Teoriye gore, bir yuk~
selci olarak gorulebilirken, tBerkeley ve lem bireysel ~eylere uygulanu, bireyler
tLeibniz'in tinsel toz d1~1nda ba~ka hi~~ hakklnda tasdik edilir; bun a kar~i i1, bir
bir toz kabul etmeyen tinselcilikleri, yiiklemin yuklemi, saz konusu yukle-
mutlak bi r tinselcilik olarak degerlendiri- me sahip olan bireysel varhklann ken-
lebilir. dilerine degil de, bireysel varhklann
2 Yine, tinseldli.k, ger~ekligin dogas1 yuklemlerine u ygularur.
itibariyle tinsel oldugunu, ger~ekligin Tocqueville, Alexis de. 1805-1859 ydlan
temelinde, tii1n evrene yayllm1~, evren- arasmda ya~am1~ ve tliberalizmin on
deki faaliyet ve diizenin nedeni oJup, plana ~1kard1g1 ozgurlukle, sosyalizmin
evrenin varolu~u i~in rasyonel bir a~lk temele ald1g1 e~itlik aras1nda bir denge
lama olu~turan Dunya Ruhunun bulun- kurmaya ~ah~rru~ olan dii~iiniir. Temel
dugunu one siiren metafizik ogreti, yal- eseri: De Ia Democratie en Amerique [Ame-
nlzca Mutlak Tintin varoldugunu, geri ri.ka.da Demokrasi Dzerine).
kalan her~eyin Mutlak Tin·in bir iiriinii Devlet mudahalesini en aza indirgeme-
oldugunu ya da ger~ekligin tinlerden ya ye ~ah~an, demok.rasinin e~itlik91itini
da ruhlardan meydana geldigini savu- on plSna ~1kartan liberal bir dii~iiniir
nan goru~ olarak ortaya ~1kar. Tinselci- olarak Tocqueville, ozgurlugu e~itlikle
lik, evrenin tii1nuyle ya da temelde, nasd bagda~brmak gerektigi ya da e~it
zihin olmayan tinlerden olu~tugunu likc;i bir ortamda ozgiirlugun nasll sag-
one siirdugu, fakat ger~ekligin yaplSlru, lanacagl sorusunu temel soru olarak be-
bilgi surecine, bilen zihne tSbi lalmadtgl lirlemi~ ve ozgiirlugun ancak iki yoldan
i~in, tum ger~ekligi zihne goreli, ve ba- kurtaruabilecegini soylemi~tir. Bu yol-
~mh kdan oznel idealizmden farkhhk lardan birincisi, ona gore, bir ademi
gosterir. merkeziyet sistemi, digeri de ~e~itli
3 Her tiir ontolojik tidealizm ve imma· alanlarda, ozellikJe de siyasi, ekonomik
teryalizm de tinseldlik olarak tarumla- ve bilimsel alanda bi.rtalam demek ve
rur. Terim bu baglamda, ozeiJikle Maine birliklerin kurulmas1dtr.
de Biran, Victor Cousin ve Claud Rava- Tocqueville, kii~iik bOigelere yonetsel
isson gibi dii~iiniirJerin 19. yuzylldan ozerklik tarwnak, ve boylelikle de yone-
itibaren yukselen tpozitivizme bir tepki timin tek merkezde toplanmasuu onle-
olarak geli~tirmi~ olduklar1 Frans1z ek- mek suretiyle siyasi ozgurlugiin ger~ek
lektik tidealizmini veya Benedetto l~tirilecegini ve bu arada vatanda~lann
Croce'nin ba~1n1 ~ektigi 20. yuzyll ltal- ki~isellikten kurtularak kamu i~leriyle
yan idealizmini tarumlamak i~in kulla- ilgilenmelerinin saglanacaguu, demek-
nllml~tlr. ler yoluyla da ~e~itli ~karlann savunul-
4 Tinsel~ zaman zaman da tincilige masman olanakll olacag1n1 one sunnii~
tekabiil ederken, her insarun bir tin ya tur.
da ruhu oldugu, bu ruhun ~i oldiikten top lama yanh't (lng. phaflacy of compositi-
sonra da varolmaya devam edip, onunla on; Fr. OTeur de Ia composition). Tak1m1n
ileti~im kurmarun miimkiin oldugu her uyesi (ya da bazl uyeleri) evli oldu~
inancuu ifade eder. gu i~, tak1m1n kendisinin de evJi ola-
tipler teorisi [ing. theory of types; Fr. cagml iddia etme omeginde old ugu
tla~orie des types). Unlii ingiliz .filozofu gibi, bir butunun her par~as1 ya da baz1
Bertrand tRussell taraf1ndan, 1 yuklem par~lan i-;in ge~erli olarun, biitiiniin
ya da s1ruf ve 2 bir yuklemin yiikJemi kendisi i~in de zorunlu olarak ge~erli
kavramlar1 temele ahnarak geli~tirilen olacaguu varsaymaktan olu~an fonnel
ve yuklemlerin farkh turleri oldugunu, olmayan yanh~ turii.
toplum sozletmesi 849
toplum ielsefesi [Os. cerniyet felsefesi; ing. Soz konusu anlay1~1n gerisinde yatan
social philosophy; Fr. plrilosophie sociale; AI. temel du~uncenin her ne kadar Pia-
sozialphilosoplrie]. Ekonomi, antropoloji, ton'un Det•let adh diyaloguna kadar
sosyoloji ve sosyal psikoloji gibi disiplin- uzanan uzun bir ge-;mi~i olsa da, top-
lerde ortaya -;akan felsefi problemleri lumsal degi~meyi belli bir modele gore
konu alan felsefe turii; kollektif sorum- onceden belirleme ve duzenleme tavn,
lulukla ilgili ahliki problemleri, grupla- bilime dayanan teknolojinin, teknoJoji
nn dogas1 ve davran1~1n1n -;e~itli yon- iemelli du~iincenin toplumsal problem-
leriyle ilgili metafizik ve metodolojik Jeri -;ozme guctine duyulan inanc1n bir
proble1nleri felsefi yontemlerle ara~h sonucudur. Bu anlay1~1n en a~1n ~ekli,
ran, grup davran1~1yla ilgili olarak insan1n ge-;mi~le hi-;bir ili~kisi olma-
genel yasalara ula~1hp ula~damayaca yan bir gelecek yaratma guctine duyu-
g., grup davranl~lna ili~kin olarak on- lan inan-;la belirlenir.
deyide bulunulup bulunulamayacag1, toplumsal cinsiyet [ing. gender; Fr. genre).
grup davraru~lnln ne ol-;ude ekonomik Cinsiyetin erkek ve di~i aras1ndaki biyo-
gu-; ya da etkenlerin sonuru oldugu, lojik ayuama kar~dtk geldigi yerde, eril
grup davraru~1n1n nasd a-;lklanabilece- ve di~il aras1ndaki, buna ko~ut, ama
gi, bir sosyal bilimcinin kavramlanru sosy~kulturel ~itsiz bolunme.
nasd olu~turdugu, bir toplumu ya da Cinsiyetin biyolojik olarak verilmi~ ol-
toplumsal davraru~l belirleyen ogelerin dugunu, buna kar~an toplumsal cinsiye-
ne oldugu, sosyal bilimlerde veri topla- tin sosyal olarak in~ edildigini ima
ma ve verileri yorumlama surecinde ne eden kavram, erkeklik ve di~iligi belirle-
ol-;ude nesnel olunabilecegi turiinden mede, dogu~tan getirilen bedensel fark-
sorulan doyurucu bir bi-;imde yarutla- hhklara baglanamayan tum ebnenlerin,
maya -;ah~an felsefe. fakat ozellikJe de sosyal ve kulturel et-
~u hAlde, felsefenin bir yandan sosyo- menlerin onemini vurgular. Fenlinist
lojiyle diger yandan da ahlik felsefesiy- du~uncenin bir katkas1 olan toplumsal
le -;ok yaktndan ili~kili olan dah olarak cinsiyet kavram1, cinsler aras1ndaki top-
toplum felsefesinin, bu -;er-;eve i-;inde lumsal aynmc1hga kar~t, sadece kultu-
biri sosyal bilimler metodolojisiyle, buna rel degi~im yoluyla mucadele edilebile-
kar~1n digeri degerlere ili~kin ara~hr cegine dikkat -;ekmesi bak1m1ndan
lnayla ilgili olan iki temel boyutu vard1r. onem ta~1r. Toplumsal cinsiyet du~un
Bunlardan birincisinde, daha -;ok bir cesi veya kavram1 modern bir kavram
tsosyal bilimler felsefesi olarak orta ya olmakla birlikte, zihin ya da bilincin be..
-;1kan toplu1n felsefesi, ozellikle sosyoloji dene, insan dogasantn hayvani varolu-
alarunda ge-;en kavramlan, kullarulan ~a, ozerk iridenin de dogal detenniniz..
yontemleri ele~tirel bir analiz ve incele- me olan a~klnhg1ndan ald1g1 ilhamlara
meye tibi tutar. Bun a kar~m, ikincisin- bakshrsa, onun kokleri bir yonuyle de
de, toplum felsefesi, degerleri olgular geleneksel felsefededir.
olarak ele alan sosyolojiden farkhla~1p, toplum siizletmesi [Os. iflimai mukavele;
degerlere ili~kin bir inceleme ve ara~tlr Ing. social contrat; Fr. contrat social; AI. so-
ma i~iyle me~gul olur. Toplumsal feno-- zialvertrag). Toplumu meydana getiren
menleri, ahlikf ilkeler arac•ht•yla yo- bireylerin yukumlulukJeri ve haklarl-
rumlaytp degerlendirir. n•n kokenlerini a-;tklayan sozle~meye;
toplum miihendisligi [lng. sodal enginee· doga durumundan, bireysel ve egoist
ring; Fr. ingenierie sociale). Toplumsal ah~kanhklanndan vazge-;en bireylerin,
degi~meyi belli bir modele, belli bir kendi -;lkarlan yarunda, genelin -;1kan
toplumsal duzen ve uretim teknolojisi.. ve iyiligi ad1na, bir toplum olu~turmak
ne gore planlama tavn i-;in kullandan uzere, aralannda yaphklan, ve kendi
deyim. kendilerini yonetme haklarm1 hepsinin
850 toplum sozle~mesi
Toulmin, S. E. 1922 do~umlu lngiliz aslllt cut oldugu, varolu~u varsaydan ama
Amerikan filozofu. ilk kitab1 ahlak ko- alg1lanamayan par-;as1.
nusunda olan, ahlak alaruna dilsel bir 5 Var olmak i-;in kendisinden ba~ka
a-;1dan yakla~an Toulmin, esas bili.m fel- hi-;bir ~eye ihtiya-; duymayan, mutlak
sefesi alamndaki -;ah~malanyla tarumr. varhk veya ·~u' diye gosterdi~imiz
0, 1953 yllmda yaymlanan Introduction somut bireysel nesne. 6 Bir ~eyin kendi-
to Philosophy of Scie11ce [Bilim Felsefesine sinden yapllm1~ veya meydana gelmi~
Giri~] adh temel eserinde, bilimsel teori- oldu~u ~ey.
1er1e kuram o1u~turma siirednin, klasik Genel olarak, diinyada, kendisi di~m
ti.imevar1m gorii~lerinde betimlenen ge- daki tiim di~er varhklardan ayn duran,
nelleme siirecinden -;ok, ki~inin yolunu ba~Ims1z bir varolu~a sahip bulunan
bulmasma yardlm eden, ki~iye kilavuz- bireysel varhk diye tammlanan tozii be-
luk eden haritalar -;1karma ya da harita lirleyen ii-; kategori vard1r: a) De~i~me
yapmaya benzedi~ini one siirmii~tiir. ve kahCihk; b) fonksiyon; c) yon ya da
Bilim tarihi konusunda da -;ah~m1~ ozellik. Buna gore, toz de~i~en bireysel
olan Toulmin, mant1k alaruna da katk1 varhk, rum degi~melerin gerisindeki
yapml~hr. kaha yap1du. Yine, toz ve fonksiyon
Toynbee, Arnold. Tarihln konusunun ba~hla~1k kavramlardu, zira fonksiyon
kiiltiirler oldugunu soyleyen, kiiltiirle- gostermek, belli bir i~levi yerine ger-
rin ise dinamik yapuar olup, ozellikleri- -;ekle~tirmek, varolmak ya da belli bir
ni yarahct ki~ilerden aldJklan, dolayi- bi-;imde eylemde bulunmakbr. Bundan
Siyla tarihin kiiltiirler hakkmda olwnlu dolay1, nerede ve ne zaman fonksiyonel
ya da olumsuz deterlendinnelerde bu- bir faaliyet varsa, orada fonksiyon gos-
lunmak yerine, kiiltiirleri anlamaya -;a- teren bir ~ey, bir toz vard1r. Yine tozle
h~masi gerektigi dii~iincesiyle se-;kinle- ozellikleri arasmda belli bir i~ki soz
~en iinlii tarih felsefectsi. konusudur. Buna gore toz, ozelliklere
Tarih-;inin insan tiiriiniin birtakun dayanak olan ~eydir.
temel boliiq~lerinin ya~amlanm ele aldi- Toz farkh filozoflarda farkh anlamlara
~llU, toplum denen soz konusu varllkla- gelmi~, hatta aym filozofta bile farkl1 ~e
n se~p inceledi~ dile getiren Toynbee, killerde tanunlarum~hr. Orne~n, Pla-
tarih ara~hnnaasmm toplumlar arasm- ton'da toz, ~ylerin varolu~unun ilk ne-
daki ili~kileri yalruzca belli kavram ve deni olan, ~eylere diizen ve anla~lluhk
kategoriler albnda inceledigini savunur. kazand1ran ve onlan bizim i-;in anla~llu
toz [Geride, altta bulunan anlamma gelen hale getiren varhkhr. Buna gore, toz, her
Yunanca 'hypo +stasis' ve Latince 'sub+ nesne suuhnda mevcut olan ttimel fonn
stare'den; Os. croher; lng. substance; Fr. ya da ldeadu; ~eyleri ba~ka ~eylerden
substance; AI. substanz]. 1 Bir ~eyin, ken- farkhla~hran ve onlan her ne ise o
disinden dolay1 veya kendisi sayesinde, yapan ozsel doga ya da varh.ktu.
ba~ka ~eylerden aynlm1~ bir ~ey ola- Oysa, Aristoteles'e gore, ger-;ekten var
rak, belirlenmi~ bir do~aya sahip oldu- olan, tPlaton'da oldugu gibi rumeller
gu ~ey. Bir ~eyin, kendisi olmadan, her de~l de, bireylerdir, ·~u· diye gosterdi-
ne ise o olamadi~I, fakat ba~ka bir ~ey ~imiz belirli bir dogaya sahip olan var-
oldu~u ~ey. 2 Fenomenlerde varolan ve hklardlr. Bu varh.klar, t Aristoteles'in
bir ~ey ya da nesnenin, zaman i-;inde ge- mantlkla ilgili eserlerinde soziinii ettigi
-;irdi~ de~~imlere ragmen, ozde~li~ini nicelik, nitelik, ili~ki, yer gibi kategorile-
saglayan ~ey. rin, temel nitelik ya da yiiklemlerin ken-
3 Degi~melere temel olan, kendisinde dilerine yiiklenebildigi oznelerdir. t~te
degi~melerin ger-;ekle~ti~i dayanak, Aristo teles, kendisine tiim kategorilerin
kalH~l ger-;eklik 4 Bireysel bir ~eyin, yiiklendi~i bu ozneye 'toz' ad1ru verir.
kendisinde ozelliklerin var ya da mev- Demek ki, Aristoteles'te var olmak belir-
toz 853
H ttirden bir toz olmakttr. Toz, aynt za- rolmak ir;in kendisinden ba~ka hi~bir
manda dinamik bir siirecin iiriinii ola· ~eye ihtiya~ duymayan toz tarum1 i~in
rak ortaya ~a.kan bireysel varhk olarak de, ger~ek tozdiir. Tann, ba~ka he~yin
da tan1mlan1r. yarat1h~ ve varolu~lar1 i~in kendisine
Bir ~ey, Aristoteles·e gore, kendi tikel ba~h oldu~u zorunlu varhkhr. 0 ezeli-
niteliklerinin toplam1ndan her zaman ebedi, tinsel, de~i~mez, boliinemez,
daha fazla bir ~eydir. Ba~ka bir deyi~le, giicii her~eye yeten, her~eyi bilen, mut-
nitelik]erin gerisinde, niteliklere temel lak olarak iyi olan, zamansal-mekansal-
olan, nitelikler ic;in bir dayanak olma i~· maddesel olmayan, geri kalan toz tiirle-
levi goren bir ~ey vard1r. ~u h41de, bir rini yaratmt~ olan, oziine ili~kin olarak
toz, yani belirli bir do~as1 olan bir ~ey, do~u~tan bilgi~'e sahip oldu~umuz yet·
bir yandan niteliklerin, ote yandan da kin tozdiir. 2 Yaratdm1~ sonlu tozlerden
bu niteliklerin gerisinde bulunan bir da- birincisi, tinsel tozdiir, yani bireyin
yana~m birl~iminden meydana gelir. maddr o]mayan ruhudur. Tinsel toziin
Bun a gore, toz bir madde ve bir form- ya da ruhun tozii dii~iinme ve dii~iin
dan olu~ur. Aristoteles her ne kadar celere sahip olmad1r. Tinsel toz yer kap-
maddeyle formu birbirinden aynsa bile, lamayan, ve dolayls1yla bOiiinemeyen,
do~ ada bizim hi~ bir zaman madded en elle tutulamayan, mekansal olmayan
yoksun bir fonnla da, fonndan yoksun tozd iir. Ruh, beynin gerisindeki koza-
bir maddey le de kar~da~mad1~1m1Zl laksl bezde, bilinci, ideleri, istemeyi ve
belirtmeye ozen g6sterir. Varolan her- imgelemi meydana getirmek i~in bede-
~ey somut bir birey olarak varolur ve ne etki eder. 3 Cisimler, maddf nesneler,
her~ey maddeyle formun bir birli~i ola- bedenler, evren olarak yaratdm1~, sonlu
rak ortaya ~1kar. ~u halde, toz form ve maddi toz. Fiziksel, cisimsel toziin o:zU
1naddeden meydana gelen bil~ik bir yer kaplamad1r. Madde, mekanda bir
varhkbr. Bundan dolay1, Aristoteles'te, yer kaplar, zaman i9nde varolur, elle tu-
Platon•da oldu~u gibi, ayn formlardan, tulabilir, gozle goriilebilir; de~i~en bir
duyusal diinyan1n d1~1nda olan bir ide- ~ey olarak maddi toz, bir ~ekle sahip
alar diinyas1ndan soz etmek olanakh de- olur ve bir yerden bir yere hareket eder.
~ildir. Form, ayr1 bir yerde de~il de, bu Descartes'1n toz anlay•~uu belirleyen
duyusal diinyada ve toziin bile~enlerin temel kabulleri ~unlard1r: a) Toz varol-
den biri olarak varolur. mak i~n kendisinden ba~ka hi~bir ~eye
Ote yandan, Orta~a~ felsefesinin bird ihtiyac; duymayan, kendisi d1~mda
sistemlerinde de, 'var olmak i~in kendi- ba~ka hi~bir ~eye gerek olmadan kavra-
sinden ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duy- nabilen varhkbr. b) Her toziin, hi~bir
tnayan biridk zorunlu varhk olarak zaman yitinn.edi~i, yitirdi~i takdirde,
Tann' d1~ta btrakthrsa, varbk alan1 bir toz olmaktan 9kaca~• bir ozii vard1r.
tozler ~oklu~undan meydana gelir. Toz, oziinii yitirirse, fonksiyonunu yeri-
Oysa, kadim dtinyarun tozler ~oklu~u ne getiremez, bilinemez ve varolamaz.
nu b1raklp genellikle iki tozlii bir varhk Buna gore, ruhun ozii dii~iinmedir,
anlay1~1na yonelen modern diinyada; maddenin ozii ise, yer kaplama. Toziin
Ilk ve Orta~a~ felsefesinin toz anlay•~ln di~er ozellikleri, ayru oziin goriinii~leri
dan aynh~1 simgeleyen ve insan varb~1 ya da tezahiirleridir. Ome~in, ruhun,
gibi tek bir tozden iki ayr1 toz ~1kartan tinsel toziin imgeleme, ku~ku duyma,
tDescartes•ln felsefesinde ise, ii~ ayn isteme gibi tUm ozellik ve faaliyetleri,
tozden soz edilebilir: Bu ii~ toz de, kendi oziiniin yani dii~ilnmenin ornekleri, go-
i~lerinde, yarahlmam1~, sonsuz ve ezeli- riinii~leri ya da tezahiirleridir. c) Tozier
ebedr olan tozle, yarablm1~, sonlu tozler aras1nda kar~11lkl1 bir etkile~im vardll'.
olarak ikiye aynhr. 1 Yaratdmam•~, d) Tozier birbirlerine kar~ll:tlrlar, bun-
ezeli·ebedi ve sonsuz toz olan Tann, va- dan dolay1 birbirlerini manhk.sal ve on-
--- ----------c-:c-- ---------------- ---------- - --------- ----
854 tozciiliik
tolojik olarak d1~larlar. e) Tozlerin va- goren bir temeldir. Locke'a gore, ti.im
rohnasl gerekir, aksi takdirde s1f atlann, nitelik ve ozelliklere dayanak olan toz,
ozelliklerin varolu~undan da soz edile- doj';rudan bir bi9mde bilirunemekle, tee-
mez. T ozler olmadlj';mda, du~unme ve rube edilinemekle birlikte, varolduj';unu
yer kaplama kavramlan anlams1z hale varsaydij';lrnlz dayanakhr. Toz, buna
gelir. gore, kendisi tecriibe edilememekle bir-
Modern felsefenin kurucusu Rene Des- likte, tecriibe edilen ve surekli olarak bir-
cartes'm 'var olmak i~in kendisinden likte ortaya ~1khklan i~in, tek bir ~eyi
ba~ka hi~bir ~eye ihtiya~ duymayan meydana geliren ogeler olarak goriilen
~ey' olarak tammladlj';l toz goru~unden renk, ses, koku, tat, v.b.g., basil idelerin
yola ~1kan Baruch tSpinoza ise, bu tam- temelinde bulunan ~eydir. Ba~ka bir de-
ma uyan tek bir toz bulunduj';unu ve bu yi~le, t6z, kendi ba~lanna var ve kaha
tek tozi.in Tann olduj';unu soylemi~tir. olduklan du~iinulemeyen gii~ ve nitelik-
Buna gore, toz bir, sonsuz, ezeli-ebedi lere dayanak ve neden oldugu i~in, va-
ve mutlak olarak baj';nns1z varW<.tJ.r. Va- roldugu varsay!lan temelden ba~ka bir
rolan her~eyin varolu~u i~in kendisine ~ey dej';ildir.
baj';b oldugu, kendinde ve kendi ba~ma Descartes, Spinoza ve Leibniz'in sa-
varolan toz olarak Tann yalruzca kendi- vundugu akdc1 anlayi~la, Locke tara-
si arac1hj';lyla anla~!lan, anla~!labilmesi fmdan savunulmu~ olan empirizmin
ic;in ba~ka lti~bir kavrama ihtiya~ duy- bir sentezini yapan +Kant'ta ise, toz bi-
mayan varbkllr. Tek tozu evrenle oz- lin~ten baguns1z bir ~eyin ad1 dej';ildir.
de~le~tirerek panteist bir goru~e ula- Bizim toze yukledi!';imiz kabcibk, su-
~an Spinoza'ya gore, tozun, yani Tann reklilik, birlik gibi nitelikler, deneyimin
ya da evrenin, yalmzca ikisini bilebildi- niteliklerini algilama ya da anlama tarz-
!';imiz sonsuz say1da oznitelij';i, yuklemi lanmizdan ba~ka hi~bir ~ey dej';ildir.
vard~r. Bu oznitelikler ise, du~unce ya tozciiliik [Os. cevheriyye; lng. substantia-
da zihin ve yer kaplama ya da madde- /ism; Fr. substantialisme; AI. substantialis-
dir. mus). 1 Oncelikle, thi~ili!';in kar~1smda
Aristoteles'in tozun dej';i~me merkezi, yer alan, ve diinyanm, varolmak i~in
ve manllksal ozne oldugu goru~unu kendisinden ba~ka bir ~eye ihtiya~ duy-
aynen benimseyen tl..eibniz ise, tozu be- mayan, zihinden bag.ms1z olan bireysel
lirleyen soz konusu ol¢tlere basitlik ol- varbklar anlanunda tozlerden meydana
~utunu eklemi~tir. Onun metafiziginin geldi!';ini savunan varhk goru~u.
Ierne! oj';eleri, basil, par~alan olmayan 2 Her~eyin dej';i~ti!';ini, birbirlerini izle-
tozler olarak tanunladlj';l monadlard1r. yen durumlardan, fenomenlerden ba~ka
Bu turden basil tozlerin varoldugu so- hi~bir ~eyin varolmadij';mi soyleyen go-
nucu, Leibniz'e gore, basil ~eylerin top- rii~un tam tersine, tSpinoza y a da
lamlanndan ba~ka bir ~ey olmayan bi- +Hegel'de oldugu gibi, olaylann degi~
le~ik varhklann varoldugu olgusundan mez temeli olarak tinsel ya da maddi bir
~1kar. Onun tozleri, gu~ ve etkinlik mer- tozun ge~kten varolduj';unu one siiren
kezleri, maddi olmayan tozler olarak ogreti. Ya da ba~ka bir deyi~le, ilk ve en
monadlard1r. temel varbk veya ger~ekli!';in toz veya
+Locke' a gore ise, toz, tum doj';al feno- tozler olduj';unu, ba~ka her~eyin, ya
menlerin gorunu~unun gerisindeki, ne tozlerin bir ozelli!';i ya da onlar arasmda-
olduj';unu bilmedi!';imiz, deneyim yo- ki bir baj';mb olarak, varolu~u ic;in tozle-
luyla tecrube edemedigimiz temeldir. re baj';b olduj';unu one suren gor~,
Bu Ierne!, manhksal olarak, bir ~eyin alam. Olaylarm dej';i~mez temeli olarak.
tum nitelik ya da ozellikleri ortadan kal- maddi ya da tinsel bir ilkenin ger~ekten
dmldij';mda, geride kalacak olan ~ye varolduj';unu one suren anlay1~ bi~imin
kar~1hk gelir. Toz aym zamanda, tum deki tozculuk goru~unun felsefedeki ilk
nitelikler ic;in dayanak olma i~levi ve en onemli temsildsi t Aristoteles'tir.
lTans- 855
Feiseieleriyle her ikisi de dili ve bilgiyi ni..i zorunlu ktlm1~hr. Bundan dolay1,
imkans1z hale getinne gibi ayn1 mantlk- soz konusu varhk anlay1~1nda, toz, sta-
sal sonuca gotiiren, biri de~i~meyi yad- tik ozde~lik ilkesi gere~ince, varhgtn
Slrken, di~eri de~i~meyi temel gerc;eklik gerc;ek ifadesi olarak benimsenir. Bu
addeden iki filozofa, yani Parmenides yakla~tma gore, bir ~ey varsa e~er, o
ve HerakJeitos'a kar~t, Aristoteles nes- tozsel bir varhk olmahdtr ve siirekli bir
nelerin, fiziki olarak hep bir de~i~me ve de~i~me durumu ic;inde olan ~ey, var
olu~ stireci ic;inde oldu~unu savun- ya da gerc;ek olamaz.
anu~tur. Bununla birlikte, nesnelerin, trans-. Otesinde, obiir yarunda, iistiinde
Aristoteles'e gore, kendi kendileriyle anlamtna gelen, de~i~ikli~i, kat etmeyi,
ayn1 kalan, de~i~meyen ve olu~ siireci- a~mayt, oteye gitmeyi ya da bir~eyin ara-
ne tabi olmayan bir yonleri daha vardtr. stndan ge.;meyi belirten Latince onek.
Bir nesnede, tikel bir varbkta de~i~me tPostmodemizin.in en onemJi teoris·
yen, kendi kendisiyle bir ve aynt kalan yenlerinden biri olan tLyotard, postmo-
bu yon, tekil varb~1n olu~ siireci ic;inde dem durwnu betim.lerken, trans oneki-
gozledi~imiz tiim ozelliklerinin de ta~l
nin soz konusu anlam imkanJanndan
ytclSI ve dayana~t durumundadU". Tiim hareketle, yazt, sanat, cinsellik ve politi-
olaylann, niceliksel ve niteliksel de~i~ kada tiim imkanlann en son s1n1rma
melerin gerisindeki bu dayanak, tozdiir. kadar tiiketilmi~ oldu~unu belirtmek
tiizsel. [tng. substantial; Fr. substantiel; AI. iizere, transpolih.ka, transcinsellik ve tran-
substantiell]. 1 Toze ait olan, tozle ilgili sestetik terimlerini yaratm1~br. Buna
bulunan; 2 ba~1mstz bir varo1u~a sahip gore, transestetik esteti~in (jtesinde olma-
bulunan; 3 maddi bir varolu~u olan; 4 yt, esteti~in a~tlrru~h~tyla onemli olc;u-
de anlamstzla~mas1.ru ifa de eder. 0,
bir ~eyi ba~ka ~eylerden aytrarak her
transestetikle sanat ve gundelik ya~am
ne ise o ~y yapan ~eyle ilgili olan ir;in
arasmdaki stntrlann ortadan kalkmast-
kullantlan stfat.
nt, esteti~in ekonomi, politika, kiiltur
Buna gore, bir do~ayt, yani bir ttirii ya ve giindelik hayattn tumiine niifuz ede-
da cinsi meydana getiren forma; varol- rek, ozgu1lii~iinii ve ozerkli~ini kaybet-
lnak ic;in maddeye ihtiyac; duymayan mesini anlatmak ister. Lyotard'a gore,
kendinden-kaim formdan farkl1 olarak, sanatsal formJar metalarla nesnelere oy-
kendisini gostennek, gerc;ekle~tirmek, lesine stzml~hr ki, guniimiizde her~ey
potansiyel gii~lerini hayata gec;irmek estetik bir gosterge o 1up c;Lknu~ttr.
ic;in 1naddeye ihtiyac; duyan, fakat ayru Postmodem durumda estetik gosterge-
anda maddeyi tikel bir varbk haline ge- ler, estetik yarg1y1 imkanstzla~tuacak
tiren forma tozsel form adt verilir. Buna ~ekilde birlikte varolur.
gore, bir m tizisyen1n tozsel formu, onu Aynt durum, toplum alarunda ve siya-
bir insan yapan aktlh ruhtur. Buna kar- set ic;in de gec;erlidir. Postmodernin
~tn, bireysel zihnin kabct, siirekli ve so~uk dunyas1nda, ne toplwnsabn ne
kendi kendisiyle (jzde~ bir toz oldu~u de siyasetin tiyatrosuna yer kaldt~tru,
nu one stiren zihin anlay1~1na tozsel modemitenin bu iki ~ocu~unun da olii
zihin goru~u adt verilir. oldu~unu soyleyen Lyotard, bu duru-
Cte yandan, tParmenides, tPlaton ve mu da transpolitika deyimiyle anlatmayt
tSpinoza gibi filozoflann, ozde~lik il- denemi~tir. Ona gore, totalle~tirici soy-
kesine dayanan statik varhk anlay1~lan lelnleri, c;eli~kili ideolojileri reddeden
tozsel varlrk anlayr~r olarak tan1mlantr. giiniimiiz insaru transpolitik hAle gel-
Buna gore, her~eyin her ne ise o oldu- mi~tir, yani 0 politikantn otesindedir,
~unu one siiren ozde~lik ilkesi, de~i~ siyasete, biitiin politik soylemlere ilgi-
rne ortamtnda, de~i~meden ayn• kalan sizdir, politik olarak kaytts1z olup, fark-
kabct vc de~i~mez bir varh~1n kabulii- hla~mamt~ bir varhkbr.
856 transdiiksiyon
ra, zihinsel temellere dair bir ara~hrma felsefi gon:i~ ya da bak1~ a~tlanm ta-
dan meydana geldigi it;in, toplumdan, mmlar. En onemli temsilcileri arasmda
zihind1~1 varhktan uzakla~an, Lebens- Emerson, Thoreau ve Parker gibi ki~ile
tvelt ya da gtindelik di.inyadan ve top- rin yer ald1g1 soz konusu entellekti.ieller
lumdan uzak duran bir felsefedir. Dene- obegi Locke'un tempiriz.mine, modem
yim ya da bilgideki ozsel ogeleri gozler t;agm tmaddecilik ve takllcthgma,
online senneyi amat;ladtgl it;in, dogal tdeizm, maddi zenginlik ve ilerleme fik-
tavnn gi.indelik di.inyasm1 parante7.e ala- rine kar~1 t;1karken, Kant ve Kant sonra-
rak, hit; hesaba katmaz ve salt bireysel si Alman idealistlerinden hareketle, bir
benin bilinci i.izelinde yogunla~tr. rur tpanteizme yonelmi~, tannsal ola-
transendentalizm [ing. transcendentalism; mn sonlu varhkta it;kin oldugunu one
Fr. transcendentalisme; AI. transzendenta- si.irmi.i~ti.ir. Bilgi gorii~lerinde, gori.i-
lismus]. 1 Genel olarak, a~km ya da tran- ni.i~lerin kesinlikten yoksun bilgisini
sendental olana ozel bir onem atfeden veren anlama yetisinin yerine,. zorunlu
ogreti, sezgisel ya da tinsel olanm dene- dogrulann a priori bilgisini veren akh
yimsel ve bilimsel olan kar~1smdaki i.is- ikame ebni~ olan transendentalistler,
ti.inli.igi.ine duyulan inant;. felsefi hakikatlerin bilgisine ala.l yoluyla
2 Daha ozel olarak da, felsefede, tUm vanlacag1ru savunmu~lardtr. Soz konu-
bilgilerimizin temel a priori ilkelerini su filozoflann ahlak gorii~leri ise, idea-
ke~fetmek i.izere, deneyimin ya da tee- lizm, tbireycilik, refonnizm ve iyimser-
rube edilenin otesine get;en, onu a~n lik gibi egilimleri ihtiva eden eklektik bir
bakl~ at;tst, felsefe ti.iri.i. Buna gore, Kant di.i~i.ince bi.iti.ini.i olu~turur.
ve Schelling'in transendental felsefesi ve Trendelenburg, Adolf. 1802-1872 ydlan
dolaytstyla deneyimin, tecri.ibe di.inyast- arasmda ya~am1~ olan Alman filozofu.
mn akhn faaliyetlerine bagh oldugunu Hegel'e yonelik ele~lirileri ve Aristotke-
savunan herhangi bir felsefe ti.iri.i, tran- les felsefesine dair ara~tumalanyla ta-
sendentalizm olarak suuflamr. runan Trendelenburg'un temel eserleri,
3 Transendentalizm, te~mil yoluyla, kategoriler ogrelisinin tarihini veren
Kant sonras1 Alman idealizmini, omegin Historiscl1e Beitriige zur Philosophie, filo-
Fichte ve Hegel gibi filozoflann idealist zofun Kant'm mekan anlay1~1 konusun-
felsefelerini tanimlamak it;in kullaml- da Kuno Fischer ile giri~tigi tarh~mayt
mt~hr. 4 Yine, ayru baglamda, Mutlak ihtiva eden Kuno Fischer und sein Kant
felsefesine, Mutlak olarun sonlu varh.kta ve Logische Untersuchungen [Manhksal
it;kin oldugunu; ya da Mutlak olarun Ara~hrmalar )'du.
sonlu varhga olan a~kmhgmm tam bir t Aristoteles'in ozellikle manhk ogrel:isi-
yamlsama oldugunu one si.iren ogretile- ne bi.iyi.ik bir onem atfedcn Trendelen-
ri tamm.lamak it;in de, transendentalizm burg, +Hegel dt~mda, +Kant'a da kar~1
terimi kullamlmaktadtr. 5 Aym ~ekilde, t;tknu~tu. Ona gore, Kant, meUn soz
ideal ya da tinsel olarun duyumsal dene- konusu oldugunda, sadece i..ki altematif
yime it;kin oldugunu one si.iren her i.izerinde durmu~, yani mekarun yalmz-
gori.i~, bir ti.ir transendentalizm diye ta- ca fenomenlere uygulanabilecegi set;e-
mmlamr. negi ile onun salt numenlere tatbik edi-
6 Ote yandan, transendentalizm terimi, lecegi altematifini ele alm1~hr. Diger bir
pejoratif bir anlamda co~umcu, gizemci, deyi~le, meUrun ya oznel ya da nesnel
dogai.isti.icti, muglak, sagduyudan ti.i- olabilecegini di.i~i.inen Kant, i.it;i.inci.i al-
mi.iyle kopuk gori.i~leri tanunlamak it;in temalifi, yani mekanm hem oznel ve
kullamlmaktadtr. hem de nesnel olabilmesi set;enegini hit;
7 Transendentalizm. nihayet, ondoku- dikkate almamt~hr.
zuncu yiizytlda, ozelli.kle Schelling'den Yaztlanndaki ana temas1 amat; olan fi-
etkilenen bir grup entellekti.ielin dini- lozof, Hegel diyalektiginin hareket kav-
tutarhhk 859
ne tutai'l; onermeler kiimesi ad1 verilir. onun tum di~er nesnelerden ayn, ba-
Buna gore, birden fazla onenne, kiline- ~unslz ve yahtlarun1~ alarak varaldu-
den hi,.bir ,.eli~ki turetilemedi~i takdir- ~unu kabul eden hi,.bir yarga, bu anlay1-
de, tutarh bir klime meydana getirir. ~a gore, da~ru alamaz.
Tutarhhk ahliiki anlamda, ya~amm Soz kanusu da~ruluk anlay1~1mn en
pratik cylemlerle ilgili bayutunun ev- onemli yonu, anun oncelikle par,.alan
rensel bir ahlak yasasma tabi loluunas1, kar~1smda butunu, algular kar~1smda
ki~inin her ka~ul al hnda yasaya uygun da sistemi on plana .. lkarmasl, par,.ala-
du~en eylemler ger,.ekle~tirmesi duru- rm, algulann bilgisinin yerine, buti.inun
munu dile getirir. Buna gore, ahlak, bilgisini vurgulamas1d1r. Ba~ka bir de-
insan i,_in en yuksek diye nitelenen bir yi~le, bu anlay1~ta butunun ya da siste-
hedefe ula~mamn arac1 alarak goruldu- minin bilgisi par,.alann ya da sistemi
gu takdirde, daima soz kanusu iyiye go- ol u~turan algulann bilgisinden man-
turecek eylemler sergileme hali, ahlik! tlksal alarak once gelir ve sanuncular
bak1mdan tutarh abna anlamma gelir. ancak ve ancak sistemin kendisi bilindi-
tutarhhk teorisi [Ing. coherence theon1 of ~i takdirde, dagru alabilir. Soz konusu
truth; Fr. tlleorie de coherence de la veriU). do~ruluk anlay1~ma gore, butunun ya
Bir yarg1 ya da onermenin da~rulu~u da sistemin kendisi de, anu meydana
nun, soz kanusu yargt ya da onermenin getiren par,.alardan daha fazla bir ~ey
ger,.eklikle ya da algularla .je~il de, bir dir. Ome~in, tarihin belli bir donemin-
butun alarak evren haklundaki inan,.la- de artaya ,_1km1~ alan tum algularla il-
nn genel yap1s1yla uyu~masmdan, anun gili tam ve kesin bilgi, ki~iye soz
evren hakklndaki tiim di~er inan,_ ve bil- kanusu tarihsel doneme ili~kin alarak
gilerin genel yap1s1yla tutarl1hk i,_inde sa~lam ve dayurucu bir kavray1~ ka-
almasandan meydana geldi~ini iddia zandumamn ,_ak uza~mda kahr, zira
eden ve daha ,.ak idealist felsefe gelene~i belli bir tarihsel donem, i,_erdi~ algula-
i,_inde savunulmu~ alan da~ruluk anla- nn taplammdan daha fazla bir ~eydir.
Yl~l. 0 sozu edilen algulan i,_eren, fakat bu
Tutarhhk anlay1~1m savunan idealist algulan a~an bir biitundur.
filazaflar iljin, da~rulu~un ger,.ek anla- Tutarl1hk o~retisinin en onemli gu,.lu-
ml, yargmm alguyla uyu~mas1 de~ildir, ~u, bu anlay1~la birlikte, kendi i.;inde
zira yargmm kendilerine kar~1hk gele- tutarh alan, fakat ger,.eklikte hi,.bir kar-
bilece~i algular yaktur. Buna gore, ait ~~~~~~ almayan her oyku ya da tearinin
aldu~u ba~lamdan yahtlanm1~ alan bir da~ru almasuun mumkun hale gelme-
algu, hi,.bir ~ekilde ger,.ek bir algu de- sidir. Ome~in, belli bir tarihsel donem
~ildir ve bundan dalay1, anunla uyu~ i,_in soz kanusu alan gencl kavray1~, ta-
mak durumunda alan bir yarg1 da~ru rih,.iden tarih,.iye de~i~ebilmekle, ve
bir yarg1 alamaz. idealist, ozellikle de tarih,.iler tarafandan aktanlan izlenim-
nesnel idealiste gore, varalan he~ey bir ler farkhhk gosterebilmekle birlikte, bu
sistem i,_inde varahir; bir sistemde, her- genel kavrayl~lardan her biri e~it ol,.u-
~ey ba~ka her~eyi i,_erir ve ba~ka her- de da~ru alabilir.
~ey tarafmdan i,_erilir. Buna gore, bir Tutarhh~1, ister bir tearinin varalan
~eyi tam alarak ve ger,.ekten, ancak ve tum bilgilerle tutarhhk i,_inde almas1,
ancak anun i,_erdi~i her~eyi dikkate al- ya da ister tearinin kendi kendisiyle
dl~Jmlz ve bildi~imiz takdirde bilebili- alan i,_sel tutarhh~1 alarak yarumlaya-
riz; dalayisiyla, bir ~ey, bir nesne hak- hm, aym gu,.luk varalmaya devam
kmda alan, fakat soz kanusu nesnenin eder. Su halde, du~uncelerimizin kendi
i,_erdi~i hi,.bir ili~kiyi ve nesneyi dikka- aralarmda, birbirleriyle uyu~mas1 da~
te almay~n bir yarg1 tam alarak da~ru ruluk i9n hi,.bir zaman yeterli bir ol,_iit
alamaz. Bir nesne hakkanda alan ve alamaz. <;unku du~uncelerimizin kendi
tiiketim toplumu 861
Sartre'a gere, her bireysel ya da tikel yuksek ger~eklik olup, o hi~bir ay1nm
iradenin kendili~indenli~i, nihai ve ~n kabul ebnez. Mlzya ya da go run u~te or-
yiiksek ger~eklik olup, onun se~ti~i ~ey taya ~1kan tum ay1nmlar gibi, tu1nel
(tiimel) ba~1mb bir sonu~ olarak ortaya tikel ay1nm1 da bir yandsamadan
~1kar. ba~ka bir ~ey de~ildir. Bu goru~un
V Tumeller ve tikeller soz konusu oldu- kar~1h olan goru~ ise, VII Hegel'in
~unda, ba~ka bir goru~, hem tumellerin hem tumellerin ve hem de tikellerin her
ve hem de tikellerin varoldu~u fakat on~ ikisinden de daha ger~ek olan bir ~eyin
lann tumuyle farkh bir do~ada oldu~ yon ya da gortinumleri oldu~unu soy-
goru~udiir. Orne~in, ~eylerin bizzat leyen goru~udur.
kendilerini ya da kendinde ~eyleri bile- tiimel-deiiJleme [ing. joint deniDI; Fr.
meyecegimizi savunan Kant'1n bu ~er~e negation conne:re; Al. rejektion]. Yaln1z ve
ve i~inde de~erlendirebilece~imiz goru- yaln1zca ana biJe~enlerinin tumu yan-
~une gore, ozneye deneyim ya da h~ oldu~u zaman do~ru olan bir bile-
tecrubede gorunen .~ey, so·n ~ozumle ~ik onermeyi meydana getiren onerme
mede iki farkh turden ~eyin, tikelli~i eklemi.
sa~layan duyumlarla tumelli~i sa~la tiimel-evetleme (ing. conjunction; Fr. con-
yan kavramlann katk1S1n1n sonucudur. jonction; AI. konjunktion]. Ana eklemi,
Duyumlar ve kavramlar, tikeller ve ti.i- ti.imel evetleme eklemi 've' olan bile~ik
meller birbirlerinden tumuyle farkh ol- onerme; iki basit onermenin 've' ekle-
makla birlikte, fenomenal dunyadaki miyle birle~tirilmesi sonucu elde edilen
nesnelere ili~kin bilgimizin ayru ol~ude bile~ik onenne turu.
gerekJi bile~enleridir. tSantayana'IW\ Ote yandan, yalnJzca tum bile~enleri
ayru c;erc;eve i~inde de~erlendirebilece do~ru oldu~u takdirde do~ru, buna
~imiz goru~une gore ise,. oz, madde, ha- kar~1n tum di~er alternatiflerde yanh~
kikat ve tin alaru olmak uzere, dort ayn olan bilqik onenneyi olu~turan ve ~ve'
varhk alaru vard1r. Bu alanlardan ikisi, ba~laciyla ifade edilen eklem, ba~laca
tumeller1e tikellerden meydana gelir. da tiimel-euetleme eklemi ad1 verilir.
Ayru ~ekilde, Bertrand Russell'1n man- tiimeller kavgas1 [tng. contrCTllersy over
bksal atomculu~na gore de, varolan universals; Fr. contrcroerse des universea-
her~ey iki smda aynhr: a) Kompleks ux]. Butun bir Orta~a~ felsefesine dam-
butunlere yalruzca yuklemlerin ozneleri gasiru vuran ve tumellerin ontolojik
ya da ba~1nblann terimleri oJarak giren statusuyle ilgili olan unlu tartl~ma.
ve deneyimledi~imiz dunyarun bir par- Tumeller problemi Orta~a~ felsefesine
~asl olup zaman i~de varoJan tikeller tPorphyrius ve tBoethius'un eserleriyle
ve b) kompleks butunlerde yukJemler girmi~tir. Buna gore, Aristoteles'in man-
olarak ortaya ~1kan ve zaman i9nde va- b~ i~in bir giri~ yazan Porphyrius ile
rolmayan tumeller. Ayru anJayJ~, varo- daha sorua Porphyrius'un yazd1gt giri~i
lanlan aktuel varhklar ya da tikelJer ve yorumlayan Boethius turlerin ve dnsle-
ezeli-ebedi nesneler ya da tumeUer ola- rin, yani Aristoteles'in tikinci dereceden
rak ikiye ayuan +Whitehead it;in de soz tozlerinin tozsel bir varl1~a sahip olup
konusudur. olmadlldan sorusuna bir yarut getirme-
Ayn1 konudaki bir di~er goru~, VIne ye ~ah~1ru~lardu. Bu ~er~eve i~inde, Or-
tumellerin ne de tikellerin varoldu~u ta~a~ felsefesinde, ence, tumelJerin bi-
goru~udur. Bunlann varoldu~u soyle- reylerden ayn ve daha yuksek bir
necek olursa, onlann yalnLZca aldaba varolu~a sahip olduklann1 one siiren ra-
yonler ya da gorunu~ler oldu~unu soy- dikal tkavram realizmi egemen olmu~
leyen bu goru~e Hint felsefesinde rast- tur. Patristik felsefenin buyuk du~unu
larur. Ome~in, Veda o~retisinde Brah- ru Aziz +Augustin us, hem Platon dan I
de ge~erli olacaguu ~imdiden belirlemek sonucuna ula~ttg1m1 kabul edin. Bu, hie;
imkanslZ olsa bile, gelecek ya ge~mi~ ve ku~ku yok ki m~ru bir tiimevanmsal
~imdi gibi diizenli olacag1, ya da kaotik ~Ikanmd1r. Bununla birlikte, gozlemle-
olmas1 durumunda, zaten hi~bir yonte- yecegim son kargaaun san olmayacagi-
me yer kalmayacagt i-;in, se~ilecek tek mn manbksal hi~bir garanlisi yoktur. Bu
giivenli yol tiimevanma giivenmektir. olgunun saptanmas1 durumunda ise, o
tUmevanm problemi [lng. problem of in- zaman 'Tiim kargalar siyahtlr' onermesi
duction; Fr. probleme de l'induction]. Bili- yanl1~ olacakhr. Gozlemlenen tiim kar-
min gozlemle ba~lad1gam, gozlemin bi- galarm siyah olduklanrun ve yine rum
limsel bilginin iizerine in~a edilecegi kargalarm siyah ol.mad1klaruun saptan-
saglam temeli meydana getirdigini, ve masmda mantlksal bir ~eli~ki yoktur.
bilimsel bilginin gozlem onennelerin- Bundan dolay1, tiimevarun ilkesi man-
den hareketle, tiimevanm yoluyla elde hksal temeller iizerinde pek dogrulana-
edildigini savunan gorii~e kar~1 ~1kan maz.
bakl~ a~asmdan, tekil gozlem onermele- II Tiimevarun ilkesi deneyim yoluyla
rinden tiimel onennelere, bilimsel yasa dogrulanmaya kalki~ddigmda, bu tiir
ve teorilere ge~i~in me~rii bir ge~i~ ol- bir deneysel dogrulama, kat;Jrulmaz ola-
madiguu dile getiren problem. SOz ko- rak tiimevanm ilkesinin ge~mi~te ba~a
nusu gorii~ a~1smdan, ·~ok say1da X'in nh oldugu durum, omek ve yasalara
~ok farkh ko~ullar altmdaki gozlemin- i~aret eder. Bu -;er~eve i~inde, tiimeva-
den, ve gozlemlenen tiim X'lerin istisna- run ilkesinin ge-;mi~te ba~anyla kulla-
SIZ Y ozelligine sahip olmalanndan ha- mld1g1 deneysel omeklerden hareketle,
reketle, tiim X'lerin Y ozelligine sahip tiimevarun ilkesinin her zaman ba~any
oldugu' sonucunun ~1karsanabil~ni la i~ledigi sonucwta ula~ahr. Bununla
dile getiren tiimevanm ilkesinin ge~erli birlikte, tiimevanrrun bu ~kilde dene-
olmad1gm1 ve hi~bir ~ekilde dogrulana- yim yoluyla temellendirili~i, daha once
mayacagrm ortaya koyan problem. 18. yiizy1lda D. tHume'un da g05tenni~
Tiimevanm problemini dile getiren oldugu gibi, kabul edilemez bir ~eydir.
gorii~e gore, tiimevanm ilkesi, ne 1 Zira, tiimevanm1 dogrulamak iizere one
mantrga, ne de 2 deneyime ba~vurula siiriilen argiiman, dogrulanma ihtiya-
rak dogrulanabilir. Buna gore, I man- cmda oldugu varsaydan tiimevanmsal
hksal akdyiiriitmeler, tiimdengelimsel akdyiiriitme ya da argiimarun kendisini
yap1da olup, onciilleri dogru ise, sonucu kulland1g1 iffin, yani tiimevarun ilkesi
da dogru olan, sonu~ta bildirilenin on- ya da tiimevarunsal akllyiiriitme, bizzat
ciillerde bildirilenin kapsarruru a~mada tiimevanmsal bir akllyiirutmeyle dog-
gl, sonucun onciiUerden zorunlulukla rulandaga i~n, dongiisel bir akllyiiriit-
~Iktlg1 akllyiiriitmelerdir. Tiimevar•m- medir. Tiimevanm ilkesinin ge~erli ol-
sal akllyiiriihne manhksal bakundan ge- dugunu iddia eden boyle bir tiimel
~erli olan bir akdyiiriitme tarz1 degildir; onenne, ge«;mi~ ve ~imdiye ek olarak
zira, tiimevanmsal argiiman, tiimdenge- gelecegi de kucaklayan blSyle bir sonu-;,
limsel akllyiiriitmenin zorunluluk ozelli- burada, tiimevanm ilkesinin ge.;mi~teki
ginden yoksundur. Yani, tiimevamnsal ba~anla uygulamalanna kaydeden bir-
bir aktlyiiriitmenin onciillerinin dogru, ka~ tekil onenneden «;Ikanlmaktadu.
sonucun yanh~ olabilmesi pekala miim- Dolayisayla, akllyiirutme ya da argii-
kiindiir ve bunda da bir ~~ki yoktur. man tiimevanmsal bir arg\imandar ve
Omegin, bugiine kadar, ~ok deg~ ko- bu nedenle tiimevanm ilkesinin dogru-
~ullarda, ~ok fazla sayada karga gozlem- lanmasmda kullandamaz.l~te, tlimeva-
ledigimi ve gozlemledigim kargalann nm ilkesinin dogrulanmasayla ilgili bu
hepsinin siyah oldugWlu ve benim bu zorluga geleneksel olarak 'tiimevarun
temel iizerinde, Tiim kargalar siyahbr' problemi' ad1 verilmektedir. •
tiimevanm problemiyle ilgili ~ziimler 869
etmez. Ba~ka bir dey!~le, manhksal ba- bolme; uyelerinin kendilerini ba~ka bir
kamdan imkansaz olam ortaya koymak, Slmfan uyelerinden farkJala~taran ortak
bir kudret i~i olmada~mdan, Tann kar- bir niteli~e sahip oldu~u smaf. Goreli
~atlarm birle~mesi i~in u~ra~maz. Ote olarak daha geni~ olan bir suuf, yani
yandan, tumgu~ safah, Tann'nm di~er cins i~inde yer alda~1 du~uniilen daha
safatlanndan ayn olarak de~il de, onlar- dar bir samf. Cinsin, tursel aymmla be-
la birlikte ger~ekle~ti~i i~in, Tann kendi lirlenen ve bir~ok bireyi kapsayan alt-
adaleti, merhameti ve bilgeli~iyle ba~ bolmesi.
da~mayan ~eyleri de yaratmaz. Yine, Buna gore, ti.ir, gen;eklikleri bir ve
Tann ilahi do~asma aykm dii~en ~eyle aym olan bir~ok ~eye, 'bunlar nedir?'
ri de yapmaz. Orne~in, yalan soylemek, diye soruldu~u zaman, verilecek yamt-
aldatmak turi.inden eylemler, akal, bilgi, hr. Orne~in, Mehmet, Hasan, Fatma,
ir!de ve gu~ sahibi her varhk i~in ola- vs., nedir, diye soruldu~u zaman, in-
nakJa olmakla birlikte, aldatmak, yalan sandar yamh veriHr. l~te, insan bir tur-
soylemek Tann'mn ozune aykm du~er; dur. Ozel tur ve goreli tur olmak uzere,
buna gore, aldatan, yalan soyleyen bir iki ayra turden soz edilebilir. Bunlardan
varhk Tann olamaz. ozel tur, tur oldu~unda, cins olamayan,
Bu ba~lamda, Tarua'run, insana ozgur- yani kendi i~inde turlere bolunemeyen
liik verdikten sonra, bu ozgurlu~un insan ture, buna kar~m goreli tur, hem tur ve
tarafmdan kotuye kullarulmasaru engelle- hem de cins olabilen, yani turlere bolu-
mek istememesinden ya da isteyememe- nebilen ture kar~llak gelir.
sinden ve dolaylSayla bu koti.ilukten so- 2 Do~ada varolan ve surekli ozellikleri
rumlu tutulamamasmdan kaynaklanan olan birime; birbirlerinden ya da ortak
gu~luk ya da paradoksa, tumgu' paradok- bir soydan gelen, hem birbirlerine ve
su denir. Paradoksa gore, sorulmasa gere- hem de atalanna benzeyen canh varhk-
ken soru ~udur: Tann daha sonra kontrol lann toplamma.ayna zamanda dogal tur-
albna alamada~1 bir ~eyi yaratabilir mi? ler ada verilir. Bizim tarafuruzdan mey-
Soruya verilecek olumlu yaJut da, olum- dana getirilmeyip, da~ dunyada varolan
suz yarut da, Tann'run sonsuz kudretiyle ve ortak bir do~aSl olan uyeleri bir araya
uyu~maz. Paradoks, manbksal olarak getirip, onlan nasal betimledi~imiz ya da
anumkun olan he~eyi yapma gucu, ka- suufladatarruzdan ba~slZ bir ~er~eve
pasitesi kudret anlaYJ~mda, bir de~i~ikli ic;inde, birbirlerine ba~layan yapdar ola-
~e gitmenin zorunlulu~una i~aret ebnek- rak do~al turler, nominal ozler d1~mda,
tedir. - bilimsel ara~l::mnarun ke~fetti~ ger~ek
tiimiyilik [ing. omnibenroolence; Fr. bien- bir oze sahiptirler.
veiflence] Tann'mn safatlarmdan biri. 3 Ontolojik bir anlam i~inde, maddeyle
Tann'run tumuyle iyi olmasa, kotiiluk- bireyl~en ortak do~a ya da toz. Ome-
ten tumuyle uzak ve ba~a~ak olup; yar- ~' Orta~a~ felsefesinde, ontolojik bir
damseverlik, a~k, sevgi ve dostlu~a ba~lam i~inde, bir fail tarahndan birey-
uygun bir tinsel yapada bulurunasa, tu- selle~tirilen ortak do~a ya da oz.
muyle merhametli olmasa. 4 Yine, Skolastik felsefede, fakat bu kez
Tannsal iyili~in, hem evren ve hem de epistemolojide, da~ nesne ile ozne ara-
insanbk duzeyinde ger~ekl~tigini ifade smdaki arao ~ey. Bu anlay1~ta turu ya-
eden safatla ilgili en onemli gu~luk, ratan olgu, da~ nesnenin maddi, zilmin
Tann'run mutlak iyili~ni, dunyada va- kavraya~uun gayri-maddi olmas1, ve
rolan kott.ilukle uzla~hrma gu~lu~udur. nesnelerin bireysel olmasma kar~m, zih-
t:iir [Yun. eidos; Lat. species; Os. nevi; lng. nin bilgide tumelleri tema~a etmesi ya
species; Fr. esp~ce; Al. art]. 1 Oyelerinin da kavramasadar. Bu anlay1~a gore, tur
ortak olarak bir~ok do~al niteli~i ya da sayesinde bilme edimi ve bilginin nesne.:.
i~levi payla~h~a do~al grup ya da si bir olup ~akar.
872 tiiretilebilidik
Bu baglamda, insan ttiriine imtiyazb bir ~in 1~1gm kaynag1 olmas1 gibi, Tann
konum bah~eden teori ve pratik biitiinii- da varhgm ve ger.;ekligin kaynag1d1r.
ne tiirdiliik ad1 verilmektedir. Ote yan- Varolan ~eyler Tann'dan, 1~1k, kaynag1
dan, bir ti.irii ayru cins i9ndeki diger ti.ir- olan giine~ten nasd filklp yay1hyorsa,
lerden ayiran temel ozellige, bir alt smm oyle .;lklp yayd1r, ttirer. Bununla birlik-
ayru s1ruf i9ndeki diger Slmflardan fark- te, nasd ki, 1~1k 1~mlan giine~e e~it de-
hla~hran ay1rd edici ozellige tarsel ay•- gilse, aym ~ekilde varolan hi.;bir ~ey
run denmektedir. Bu .;er.;eve i.;inde, yi.ik- de, Tann'ya e~it degildir.
lem ya da tammlayamn, oznenin iiyesi iiiriimciiliik [Os. suduriyye; Ing. emanatio-
oldugu tiirii belirten ya da tarumlanan nism; Fr. emanationisme; AI. emanations-
konumundaki kavrarrun, ti.ir olarak bir Iehre]. tPlotinos tarafmdan one siirul-
ozelligine i~aret eden tarurna tursel tamm mii~ olmakla birlikte, Orta.;ag Hristiyan
ad1 verilir. ve lsli\m dii~iincesinde de ge.;en ve ger-
Yine, bir ti.imcede yer alan bir terimle, .;ekligin kaynag1 ve yap1suu, Tann ya
hem bir tiire hem de tiiriin bir iiyesine da Bir ad1 verilen a~km bir ilkeden ba~
gonderme yapllabilmi~ olmas1 duru- layan, siirekli ve kendiliginden bir alo~,
mundan kaynaklanan belirsizlige, soz sudur ya da tiiriimle a9klayan ogreti.
konusu ihtimale dayanan .;okanlamhh- Varhklann ontolojik statu, tinsellik ve
ga tur-ornek belirsizligi denir. yetkinliklerini varhk kaynagma, yani
tiiretilebilirlik [ing. deducibilih;; Fr. a~km ilkeye olan uzakhk ya da yakm-
derruabilitt; Al. ableitbarkeit]. Bir onerme- hklanna tabi kllan, in.sarun gorevinin,
nin ba~ka bir onennenin sonucu olma, tannsal kaynagma donmek, O'nu tema-
bir dizi onermenin ba~ka bir dizi oner- ~a etmek ve O'nunla, mistik bir vecd
meden manbksal kuraUara uygun ola- hali i.;inde birle~mek oldugunu one
rak filkarsanabilme ozelli~. siiren gorii~.
Buna gore, bir dizi onermenin ba~ka bir Buna gore, turiimciiliik, ger.;ekligin ya-
onerineler obe~den, ancak ve ancak plslm ve kokenini, her~eyin tiirlim ad1
sonuncu onenneler obegi onciilleri, bi- verilen bir siire.;le kendisinden tiiredigi
rind onerme kiimesi de sonucu olan ge- bir yetkin ve a~km ilkenin varoldugunu
.;erli bir filkanm kurah varsa, tiiretilebilir soyleyerek a.;•klar. Tiiriirn zamand1~1
oldugu soylenir. bir ~ey oldugu i.;in, yalmzca mecazi bir
tiiriim [Os. sudur; lng. emanaticm; Fr. anlam i.;inde, bir sure.; olarak betimlene-
emanation; Al. emanation]. Tiim ger.;ekli- bilir. Tiiriim siired boyunca, varhk kay-
gin bir ve ezeli-ebedf olan yetkin ve na·gmda bir degi~me ya da eksilme soz
a~lon bir varhktan zorunlulukla filkh~ konusu olmad1g1 i.;in, tiiriimiin kendi-
ru, ti.iredigini, sudtlr ettigini one siiren sinden ba~lad1g1 ilke a~km olmak duru-
metafizik ogreti. Tann, degi~mez, ezelf- mundadlr. Tiiriim siired devam ettik.;e,
ebedi~ bir, yetkin, saf, basit, edimsel ve varhklar kaynaktan olan uza.kJiklanna
boliinemez olan a~km varhk oldugu, gore deger kazamr veya yitirirler.
ve yaratma bir eylem olup, her eylem Tiirlimciiliik he11eyden once evrimci-
de bir degi~meyi gerektirdigi iliin, ya- likten farkhhk gosterir. Zira, evrimin
ratmamn Tann'mn degi~mezligine, kendisi zamansal bir siire.; olup, ilke sii-
safhgma, birligine, edimsellik ve yet- rece i.;kindir. Dahas1 evrimde bir geli~
kinligine golge dii~iirec:egini savunan me siired ya~arur, tiiriimciiliikte varhk
ve iliihi yaratma yerine, rum ger.;ekli- kayna~ndan uzakla~hk.;a gii.; ve deger
gin Tann'dan, Tann'run herhangi bir ey- kayb1 soz konusu olur. Bununla birlikte,
lemi olmaks1zm, zorunlulukla 9kbgm1 tiiriimciiliikle panteizm arasmda onemli
savunan anlay1~. bir yakml1k vard1r, ~u farkla ki, tiirlim-
Gune~-1~1k egretilemesini kullanan bu ciiliikte a~km olan ilke ya da Tann, pan-
yaratma anlay1~ma gore, npk1 Giine- teizmde ic;kin hale gelir.
Unomuno, Miguel de 873
u
ozii olarak varolduklaruu dile getiren La-
lince deyim.
universalia post res. Ortar,atda tad~tltk,
ve bu arada tkavramaltk i~in kullaru-
lan ve tiimellerin insan zihninden ba-
t•mstz bir varolu~a sahip olmadtklart-
ugrak [!ng. moment; Fr. moment; AI. mo- ru, ancak tikellerden tiiretildiklerini one
ment]. 1 Gene! olarak, an; zaman veya siiren gorii~.
zaman i~indeki, siiresi belirlenmemi~ ya Unomuno, Miguel de. 1864-1936 ytllan
da cotrafi yeri belirtilmemi~ belirsiz arasmda ya~amt~ olan lspanyol dii~ii
nokta. 2 Diyalektik dii~iincenin, tez, an- niir. Temel eserleri: Del sentimiento
titez ve sentezden meydana gelen adJm- tragico de Ia vida [Hayattn trajik anlamt]
larmdan her biri. Hegel'de, diyalektik ve La Agonia del Christianismo [Hristiyan-
dii~iinen zihnin ilk dolayunstz varht• htm Miicadelesi]'dur.
incelerken yapttt• boliimleme sonu~la Insamn benlitiyle halktn ruhunu ~o
nndan her biri. ziimleyen, insan ruhunun dramatik bo-
3 Bir siirecin belli ba~h adtmlan. Terim yutunu, onun zaytf karakteriyle tarihinin
ozellikle tposbnodernizmde, toplumsal akt~JIU gozler oniine sermeye ~ah~an
analizin a~amalanna veya basamaklart- Unomuno'nun felsefesi, bir sistem felse-
na i~aret ehnek i~in kullamhr. fesi detildir. Ba~ka bir deyi~le, o diinya-
universale in mente. Orta~at dii~iince }'1 bilimsel bir tarzda tarurnlamak, onu
sinde, tiimellerin zihinden battmSIZ bir metafiziksel bir sistem i~inde kategori-
ger~eklite sahip olmadtklanru, onlarm l~tirmek yerine, insan ya~am1ru karma-
yalruzca zihinde varolduklarmt dile ge- ~tk duygusal ve entellektiiel boyutlan
tiren Latince terim. i9nde yakalamaya ~ah~mt~tn.
universale in voce. Orta~at felsefesinde, lnsaru bilince sahip olmast dolayiSiyla
ttiimeller kavgast stiz konusu oldutun- hasta bir hayvan olarak tarumlayan
da, tkavram realizmine oldutu kadar, Unomuno, insan ya~amma aynlmazca-
tkavramcthta da kar~t ~tkan ad~tlarm, sma sirayet eden trajik bir duyguyu,
tiimelleri attzdan ~tkan sesle ozde~l~-· illiimsiizlute duyulan derin arzuyla olii-
tiren gorii~lerini Hade eden ve tiimelle- miin mutlak ve sarstlmaz kesinliti ara-
rin yalmzca sozde varoldutunu ifade smdaki ikilemin yaratttt• trajik anlaliU
eden Latince terim. ~k gii~lii bir bi~irnde duyumsar. 0 bu
universalia ante res. Orta~atda, Platon'un anlamda, 20. yiizytl tvarolu~~ulutunun
radikal kavram realizmi io;in kullarulan CSnemli onciilerinden biridir. Ona gore,
deyim. Tiimellerin tikellerden ayrt ve zi- boyle bir ikilem, boyle bir trajik durum
hinden battmstz olarak varoldutu gorii- alttnda, insan rasyonalizmin zavalh
~ii. Tiimellerin kendilerini ozelleyen oyuncat• olmaktan kurtulmaya baktp,
maddi nesnelerin varolu~undan once kendini imana btrakmahdtr. <;:unkii aktl
varoldutu ve ikinci olarak da, Tann'mn insam mutsuzluta sevkederken, inan~
koydutu yasalann dotal fenomenlerin insan i~in sahici ya~amt ifade eder.
nedenleri olarak, bu fenomenlerden once Aklm kuru, sotuk ve insan ger~etine
gelditi gorii~ii. yabanct soyutlamalartyla kolele~en
universalia in rebus. Orta~at dii~iiniirle insan, ancak irnan yoluyla, bir idealin
rinin Aristoteles~i tkavramcthk batla- pe~inden gitmek suretiyle kendini tam
874 Upani~adlar d~nemi
Tann birdir, fakat Baba, Ogul ve Kutsal 8 degildir' diye ifade edilen ilke.
Ruh olarak olarak ii~ ~ekilde goriiniir. ~~itli tarumlan olan ii~undiniin ola-
ii~iincii adam paradoksu [ing. tl1ird man nakslZh~l ilkesi, gu~lii versiyonu i9nde
paradox; Fr. paradoxe du troisibne homme]. 'Her onerme ya do~ru ya da yanlt~hr'
tPiaton'wt tldealar o~retisinin yol a~h~l ~eklinde, daha zayd versiyonu i9nde
iinlii paradoks. Buna gore, idealar tikel- ise, 'Her onenne ya do~rudur, ya da
lerin kendisinden pay ald1klan temel do~ru de~ildir' ~eklinde tarumlarur.
ger~eklikler ve bireysel varhklann ken- Bunlardan ikindsi, klasik manbkta, ~
dileriyJe yargllandtklan ol~utler olarak li~mezlik yasas1ndan ~1karken, sezgici
one siinllmii~tiir. Buna gore, d1~ dun- mant:lkta c;lkmaz. ~oyle ki, ~eli~mezlik il-
yada, insan toplumunda adamlar var- kesi dii~iiniilebilen her~eyi, A ve A-
dlr; ve bir de, bu adamlann kendisinden olmayan olmak iizere ikiye ayartr. Ba~ka
pay alarak varh~a geldikleri, kendisiyle bir deyi~le, A ve A-olmayan, bir arada,
yargdandtklan Adam ldeas1 vardu. ~eli~mezlik ilkesinden dolay~ dii~iiniile
Fakat paradoks, he~eyin bundan ibaret bilen tum ~eyleri, yani dii~iirune evreni-
olmad1~1ru dile getirir; ~iinkii somut mi.zi kapsar. Buradan 9kan ii~undiniin
adamlann, bireylerin Adam ideasma ne olanaks1zh~1 ilkesi, 'her ~yin, ya A veya
ol~iide benzediklerini belirleyebilmek A-olmayan olmak zorunda oldu~unu,
i~, ii~iincii bir adama daha ihtiya~ var- iir;Uncii bir halin dii~iiniilemeyece~ini'
du. tdealar ogretisi i~in temelli bir el~ soyler. Ba~ka bir deyi~le, ilke, d ii~iinme
tiri meydana getiren paradoks, ldeala- evreninin dJ~and'a ii~uncii bir hil, x gibi
nn, sonsuzca geriye gidi~e yol a~mak ii~iincii bir ~Lk olamayaca~1ru ifade
suretiyle, varolanlar1n niifusunu gerek- eder.
sizce artt1rd1~1n1 ortaya koyar. iiJelim [tng. production; Fr. production; Al.
ii-;iinciil nitelikler (ing. tertiary qualities; produktion ]. Sosyal ve ya~am1n temelin-
Fr. qualites tertiaires]. Nesnelerin, nerede, de bulunan bir olgu olarak, insani ihti-
nasll ve hangi konumda bulunursa bu- ya~lan kar~dayacak mal ve hizmetleri
lunswtlar, kendilerinden aynlmaz olan elde etmek amac1yla ger~ekle~tirilen fa-
birincil nitelikleriyle, onlann bir ozneyle aliyetJer biitiinii; yeni bir mal ya da hiz-
iistdil 879
1netin yarahln-.as•n• saglayan etk.inlikJer one suren Lyotard·a gore, bir ustan.lab
toplam1. Bu baglamda, toprag1 ekmek bir tarih felsefesin~ e~deger olup, tari-
suretiyle belirli birtak1m urunler yeti~ hin olumsal olaylar1n1, tarihin an.lam1n1
tirmeye tanmsal uretim; Slnai birtak1 gir- ortaya koydugu du~unulen bir yap• ya
diler kullarunak suretiyle, endustriyel da mannksal orgi.i i-;inde anlamh hale
urunler meydana getinneye srnai uretim; getiren bir soylemdir.
zihin gucu ve emegi harcayarak entel- Lyotard·a gore, 'linin diyalektigi', 'an.la-
lekti.iel bir uri.in ya da eser meydana ge- mln hermeneutigi', 'akllh oznenin oz-
tirmeye de zihinsel uretim ad1 verilir. gurle~imi', 'refah toplumunun yarahl-
Soz konusu ureth n surecinde, ins an mas•' turunden farkh fonn ya da
emeginin tamalnlaylclSl olarak kullanl- ~ekiller alabilen ustyapllann en onemli
lan nesnelere; uretim surecine dogru- iki turii, modern bilimle FransJz Devri·
dan ya da dolayh otarak katalan, kendi~ mi sonras1 siyasetin 'ozgi.irle~tirici anla..
leriyle uretimin yapllabildigi dogal ya hs1'yla tHegelcilik ve tMarksizmin spe-
da insan eseri her rurlu ara-;, nesne ve kulatif anlatlSldlr. Her ik.i ustanlah da,
teknik bilgiye iiretim (Wa,lan denmekte- akhn uretim surecine, siyasete ve ahlaka
dir. Bu uretim ara-;lar1yla insan emegi- uygulanmas1 yoluyla ya da diyalektigin
nin meydana getirdigi butunluge, tire- itici gucunun bir sonucu olarak, ilerle-
tim ara-;lan ile bu ara-;lan kullanabilen, menin kesin ve mutlak oldugunu iddia
bilgi, uretim deneyimi ve i~ ah~kanhk .. edcr.
Ianna sa hip ins an emeginin meydana Modem soylemlerin, kendi durum ya
getirdigi butunluge uretim giifleri ada da konumlann1 me~rula~hrmak uzere
verilir. ilerleme ve ozgurle~me, tarihin ya da
Ote yandan, bir toplumda insan bitin- tinin di yalektigi, an lam ve hakikatin
cinden bagunstz olarak varolan maddf kaydedilmesi gibi ustanlahlara ba~vur
ili~kilere, tiretim faaliyeti Slraslnda in- duklanru iddia eden Lyotard'a gore, or-
sanlar arasmda kurulan ili~kilerin tu- negin modern bilim kendisini, hakikat,
mune, uretim, mubadele ve zenginligin refah ve ilerlemeyi urettigi iddiasm1n
dag1hm1 surecinde olu~an ili~kilere yams1ra, cehalet ve safsatadan guya
uretim ili~kileri denir. Buna mukabil, ha- kurtulma oykusu -;er-;evesinde me~ru
yatm idamesi i-;in gerekli olan sosyal ve la~hrml~hr. Modernligin me~rula~h
fiziki ihtiya-;lann kar~danmas1n1 sagla- ncl ustanlatdanrun yarathgl en onemli
yacak urunlerin elde edilmesi yontemi- problem, bu ustlahlann dl~laytclhga
ne, Marksist tenninolojide, toplumsal egilimli olmaland1r.
evrimin tek tek her a~amas1nda, toplu- iistdil [tng. metalanguage; Fr. nritalangue,
mun bir durumunu ifade eden uretim metalangage; AI. metasprache]. DilseJ ol-
gu-;leri ile uretim ili~kilerinden meyda· mayan nesnelerden degil de, dilsel nes-
na gelen bUttine Uretim tarzr denmekte- nelerden, bir nesne dilinden soz etmek
dir. i-;in kullanllan dil. Nesne dili hakk1nda
iistanlah [lng. metanarrative; Fr. meta- konu~mak, nesne dili uzerine yazmak
recit, meta-nan-ation]. c;agda~ Frans1z i~inde kullandan, dolay•s•yla nesne di-
du~unuru Lyotard'1n, bir ~eyi, bir di- lini varsayan dil olarak ustdil, nesne di-
siplin ya da kavram1 me~rula~trran lini ya da dogal dili inceleyip betimle-
oyku veya anlablann en geni~ kapsam- mek i~n olu~turulmu~ olan ara-; dili,
h veya en etkili olanlarma, A ydllllanma · dili anlatan dili tanunlar.
sonras1nda oncelikle bilimi ve devleti Ostdil yardtm1yla herhangi bir dilin
me~rula~hrmak i-;in kullan1ldlklannl kendisine ail deyimlerinden soz edile-
soyledigi soylemlere verdigi ad. Ostan- bildigi gibi, ba~ka bir dilin deyimlerin-
lahlara baglarunan1n tumuyle modemi den de soz edilebildigi i'iin, nesne diliy-
karakteri2e eden bir tutum oldugunu le ustdil aras1nda bir seviye fark1 vard1r~
880 iisteleyici zlncirleme tasam
Dahas1, iistdj} nesne dilinde ge~en biitiin da yonelim oldugu kadar, bir sonu~tur
devimlerden fazla olarak, nesne dilini da. Nitekim, Nietzsche'ye gore, iistinsa-
"'
niteleyen baza deyimleri de i~ine aldt- nln olabilirligi a~k.Jn ideallerin iflas1na,
gU'ldan, nesne dilinden daha zengin bir Tanra'nan oliimiine baghd1r. Ote yan-
dildir. Ostdil, ba~ka bir dilin deyimleri- dan, iistinsan, Nietzsche'nin son insan
ni, ifadelerini konu ald1~, ba~ka bir adana verdi~ pasif ve bakk1n insarun,
dili inceledigi i~in, ayna zamanda soze- eski geleneksel degerlerin yalolmasa yla
den dil olarak da bilinir. ~a~kan bir ku~kuculuga saplanma~,
iisteleyici zincirleme tasam [ing. episyllo- ama~lar bellrleme ve degerler yaratma
gism]. Birden fazla tasamdan olu~an ve giiciinden yoksun ki~inin tam z1ddJd1r.
bir alttaki kategorik tasamJn bir iistteki iistyap1 [lng. superstructure; Fr. supers-
kategorik tasunan sonucunu onciil ola- tructure; AI. uberbau]. Tarihsel maddeci-
rak i~erdigi ~oklu tasam tiirii. likte, bir toplumun ekonomik yapasnu
iistinsan [tng. super•nan; Fr. surhomme; AI. yans1tan, hukuki, siyasi, ideolojik ve
ubennensch). Geleneksel ahl§k• kole kii ltiirel sistemlere. verilen ad.
ahlika olarak goriip degerlendiren, e~it Hukuki ve siyasi sistemlerin kendiligin-
lik kavramana kar~l ~1k1p, ahHiki deger- den geli~medigini one siiren madded
lerin son ~oziimlemede insanJn ger~ek gorii~, siyasal sistem (devlet ayg~b) ile
dogas1na, insandaki gii~lii olma istegi- ideolojik sistemden (hukuki, e~timsel,
ne dayanmas1 gerektigini one siiren kiiltiirel, dini sistem) olu~an ve belli bir
Alman dii~iiniirii Friedrich Nietzs- ikti~adf tem.ele dayanan biitiin olarak
che'nin ongordugu insanbk diizeyi; in- iistyap1 terim.ini, bu sistemlerin bir toplu-
sanln evriminin bundan sonraki a~a mun ekonomik yapasmdaki geli~meleri·
masanda ortaya c;akacak bir insan tipi ne bagh oldugunu belirtmek ifiin bul-
olarak, degerleri gozden ge~inne, yeni mu~tur.
ba~tan yaratma ve gii~lii olma iste~ni iitopya [Os haydli IUlm; lng. utopia; Fr.
hayata ge~inne cesaretinde olan insan utopie; AI. utopie). ldeal ya da yetkin
ic;in k ullanalan deyim. toplum. ldeal bir toplum diizeni ya da
Nietsche'ye gore, iistinsan, insanoglu- yonetim bi~imi ortaya koyan tasanm.
nun amaadtr. 0, insan1n yenilmesi, Bilinen ilk iitopya omegi, tPlaton'un
a~dmas1 gereken bir varhk oldugunu Deull!t•i ve Yasalar'adtr. Platon'un bu
one surer. Her varhk kendisinden iistiin eserlerinde oldugu gibi, baz1 dii~iiniir
bir ~ey yaratm1~ltr; bundan dolay1, in- ler, uygulamadaki toplum diizenine ba-
sarun da kendisini a~mas1 gerekir. karak, ideal bir diizen arayt~a i~inde ol-
Maymun, insan1n goz\inde ne ise, insan mu~lar ve ideal bir toplum diizeni
da iistinsanan goziinde o olmahdu. N i- anlammda iitopyalar geli~tirmi~lerdir.
elsche yeryiiziiniin anlam ve amacuun Bu dii~iiniirler, i~inde ya~adtklan top-
iistinsan oldugunu sayler, ~iinkii insan lwnsal diizenin iyil~tirilemeyecegine
dogastna yak1~an gii~lii, korkusuz ve inandaklan i~in, ger~eklejme ~ans1 ~ok
acamastz olmaktJr, yarahcahga ve ileri- fazla olmayan, ideal hatta dii~el bir
ye yonelmektir. 0 iistinsan anlayJ~ayla toplum diizeni tasarlanu~lardtr. Bu ~er
insanlara yeni degerler, yeni hedeOer ve ~eve i9nde dii~iiniir, insanlar i~in her
yeni bir ideal getirmeye ~ah~ma~hr. Ni- bak1mdan ideal oldutuna inand1g1, yet-
elsche gii~lii ve bagJmstz insanlann kin bir toplumsal diizen tasarlar ve insa-
egemenliginin, siirii olarak gordugu in- nln, dolayts1yla da toplumun kurtulu-
sanhk i9n bir ilerleme saglayacagtna ~unun, ancak bu ideal diizen ya~ama
inarur. Ona gore, y_l~n kendini feda ge~irildigi takdirde, miimkiin oldugunu
ederek, iistiin insan.f bekleyecektir. savunur. Ba~ka bir deyi~le, uygulama-
Buradan da anla~alacag1 iizere, iistin- daki toplum diizeni, bu ideal ve yetkin
san bir erek, gelecekl(! ilgili bir tasan ya toplum diizenine gore ~ekillenmelidir.
i.itopya ti.irleri 881
Nc var lei, stiz konl!su !deal ve yetkin top- bu ti.ir bir utopyacthga brnek olarak ve-
fum dtizenirtin hayata ger;irilme ~ans1 rilebilir. Burada, tasarlanan ideal toplum
pek fazla olmad1~1 ir;in, o bir titopya ola- diizeni, temel amac; varolan toplum dti-
rakkahr. zenini mahkCun etmek oldu~u ir;in, va-
Buradan da anla~llaca~1 tizere, bir rolan toplum dtizeninin tam kar~th bir
titopya kar~tsmda, ~u tavulardan biri t~plum dtizeni olmak durumundadu.
ya di~eri sergilenebilir: 1 Bir titopyarun, Utopik dti~tincenin temelinde, nihayet
ideal bir toplum dtizeni ortaya koydu- 3 toplumsal uyum ve dtizenle ilgili tum
~u ir;in, gerr;ek bir de~eri vardtr ve tam do~rulann bilindi~i, bu bilgilerin akta-
olarak hayata ger;irilemese bile, ona bir nlarak, gerr;ek ve yetkin bir toplum dti-
~ekilde yakla~mak mtimktindtir. 2 Bir zeninin kurulabilece~i inanc1 ve iyim-
i.itopyamn, ideal bir toplum dtizeni serli~i bulunur. Utopyacthk btisbtittin
olu~turdu~u ve varolan toplum dtizen- yararstz ve de~ersiz bir dti~tince ve ha-
lerine de~er bir;erken kullarulacak bir reket tarz:t de~ildir. Utopyact literatti-
standart sa~ladt~t ir;in, gerr;ek bir de~e rtin her.;eyden once sosyolojinin geli~
ri vard1r, bununla birlikte, bu ideal dti- mesine, ahlaki dti~tincenin ilerlemesine
zeni tam olarak hayata ger;irmek bir ve insan do~asmm daha iyi anla~tlma
yana, gerr;ekte ona yakla~abilmek bile sma btiytik katktst olmu~tur.
stiz konusu olamaz. 3 Utopyalar, ger- litopya ttirleri [ing. varieties of utopia; Fr.
r;ekle~me ~ans1 hir; olmayan, gerr;ekdt- genres de l'utopie). ideal ve yetkin bir
~1, idealist ve bundan dolay1 da de~er toplum dtizeni tasanst olan titopyalann
siz ~emalardu. belli ba~h ttirleri ~oyle stralanabilir: 1
titopyac1hk [ing. utopianism; Fr. utapisme; Siyasetin temel problemleri tizerinde
Al. utopismusJ. Toplum kuranu veya si- dti~tirune, temelde siyaset bilimiyle ilgi·
yaset teorisinde, mtikemmel bir toplum li olan bir dti~tintirti, ideal bir siyasi
modeli veya tasansmt temele alan yak- dtizen ve ya~am konusunu ele almaya
la~tm. Sadece daha iyi de~il, fakat yet- gottirebilir, ki bu da dti~tintirti kar;t-
kin bir toplum dtizeni in~a etmeyi rulmaz olarak soz konusu siyasf dtize-
amar;layanlann, soz konusu dti~tince nin gerr;ekle~mesine katktda bulunabi-
deneyini, veya salt dti~tincede yarahlan lece~i birtalam amar;lann toplumsal ve
yetkin toplum dtizenini varolan akruel ktilttirel onkabullerinin neler oldu~u so-
dtizeni donti~time u~ratmak ir;in kulla- rusunu sormaya sevkeder. i~te dti~tinti
nanlann inanr; ve tavulan. rtin bu temel tizerinde ideal bir toplum
Dti~tince tarihinin belli ba~h titopyalan dtizeni olu~turdu~u siyllSi utopyalar, ilk
ideal Devlet'iyle Platen, Gi.ine~ Wkes,~yle ve en onemli titopya ttiru olarak kar~t
Tommaso Campanella, Utopya'styla Tho- mtza 9kar. Platon ve More'un titopyala-
mas More, ve Yeni Atlantis'iyle F. Bacon n bu ttirden titopyalardtr.
tarafmdan ortaya konmu~tur. Ki~ilerin 2 Birtaktm tarih felsefeleri taraflndan ta-
ya da filozoflann titopik davrarunalan- sarlanan yetkin ve ideal dtizenler olarak
na, titopya yazmalanna yol ar;an birta- titopyalar, ikinci temel titopya ttirtinti
kun nedcnler vardtr. Bu neden!erin ba- olu~tururlar. Kendilerinin titopik dti~ti
~mda, elbette ki, her~eyden once, 1 ntirler olarak gori.ilmelerine her ne kadar
filozofun ya da entellekttielin, dtinya ya kar~t r;tksalar bile, gerr;ekli~in do~as1 ve
da dtinyalar yarahna ihtiyact gelir. Bu i~leyi~ine ili~kin olarak e~siz ve temel
ba~lamda, bir titopya olu~tunna, ka~1t bir kavray1~a sahip olduklarma inanart
tizerinde bile olsa, bir baktma tannsal Hegel, Spencer ve Marks gibi filozof ya
bir faaliyettir. Utopyactlt~m ba~ka bir da tarih felsefecilerinin, tarihsel geli~me
nedeni, 2 toplumu ve varolan toplumsal nin son ve nihai evresinde ortaya r;•kaca-
kurumlan ttimtiyle mahkfun elme arzu- ~ma inandtklan toplumsal dtizenler, soz
sudur. tRousseau, tMarks ve tEngels konusu titopya tiiri.intin omekleri olarak
882 iitopy a tiirleri
v
cak hi~bir nilelik bulunmadi~Iru one
surer.
Tasavvuf, yine ayru ~er~eve ic;inde, ev-
reni Tann'dan ayn bir varhk olarak gor-
menin, Tann d1~1nda, O'n un kar~asanda
ba~ka bir varh~n bulundu~unu ileri
vacibii'l viicud. islam felsefesinde, ozu surmek anlanuna geldi~in~ bu duru-
varol u~unu i~eren, kendi kendisiyle va- mun ise Tann'run ozundeki birli~e ayka-
rolup, varhg1n1 kendi d1~nnda bir giice n oldu~unu, varh~m temel nileli~inin
borc;lu olmayan, zorunlulukla varolan birlik olup, gorunu~teki ~okluk, degi~
varhk, yani Allah, Tann ic;in kullanalan me ve c;e~itliligin go run u~ten ba~ka bir
terian. ~ey olmad1~1n1, evrendeki tum varhkla-
Omegin, Farabi, unlu Tanr1 karuhnda, nn Tann'1un ve tannsal nitelikJerin yan-
bu dunyadaki ~eylerin zorunlulukla var samasa oldu~unu dile getirir.
olmayan mumkun varWdar oldugunu vahiy [ing. revelation; Fr. revelation). Pey-
sayler. Onlar, var olmalan kadar var ol~ gambere gelen tannsal kelam ve haber.
maanalan da mUmkun olan varbklardar. Bir du~iince ya da buyru~un Tann lara-
Miimkiin varhklann ozleri varolu~lan fmdan elc;isine ilham edilmesi; Tann'nan
ru i~ermez. Bu varhklar, varhga gelir ve yUksek oneme haiz mesajlannt; kendi
yok olup giderler. Miimkiin varhklar varolu~u, safatlart, iradesi, v. b. g., ile il-
kendi kendilerine neden olamazlar. Oy- gili temel bilgileri insanbga Peygamber
leyse, m umkun var hklann var olu~lan, aracahgayla ilebne yolu.
zorunlu olarak var olan bir ilk varhga Vahiy, lslam dininde, Kur'an'tn bildir-
baghdrr. digine gore, 'Oku!' anlamma gelen ifa-
tFarabi'ye gore, bu zorunlu varhk deyle ba~lama~, Kur'an tamamlarunca
Tanra'dar. Tann ozunu ve varbg1ru da son bulmu~tur. Kur'an'an da~tnda
ba~ka hi~bir varhga ya da nedene bor~ kalan ve hadisi kutsi ada verilen hadisle-
lu degildir. Tanra sonsuzca yetkin oldu- rin dogu~u da, vahiy yoluyla olmu~tur.
guna gore, bu oz ve varolu~ ba~ka hi~ Bununla birlikte, Hadisi Kutsrde sozler
bir varhkJa payla~dmaz. Tanr1 sonsuz Hz. Muhammed'in olup, tannsal bir ni-
mukemmel, sonsuz ustun bir varl.ak.br. telik ta~•yan ana du~unce vahiy yoluyla
0, tum varhklann varhk nedenidir. Peygambere bildirilir. islam inancna
Tann ezelf ve ebedidir; onun maddesi gore, deneyimustu olan ve dolayrsayla,
ve fonnu yoktur. Tann butunuyle basit- bilimin konusu d1~1nda kalan, yaln1zca
tir, birdir. O'nun her~eye giicii yeter. inan~ alanana giren vahyin niteUgi, sade-
Tann her~eyi bilendir. O'nun bilme ey- ce onu ya~ayan peygamberler tarafm-
lemi sonsuzdur. 0 saf sevgi. saf iyiliktir. dan bilinebilir. Tann ile peygamberi
vahdel-i viirud. Varhktaki mutlak birli- arasandaki bu olay hakkanda oteki in-
gi, yaratanJa yarablarun birligini savu- sanlann bilebildikJeri ~eyler, vahyin ge-
nan varhk goru~une, tasavvuf anlayr~a. li~i esnasanda peygamberde gozlenen
Buna gore, tasavvuf goru~u, tektannh da~ belirtilerle pt?ygamberin vahiyle ilgi-
dinlerde soz konusu olan hi~ten yaratt- li at;Udamalanndan ibarettir. Bu neden-
h~ ve evrenle varhk arasmdaki aynhk le, din felsefesi a-;asandan, vahiy le ilgili
fikrinden farkJa olarak, Tann taraflndan en onemli problem, he~eyiyle tinsel bir
884 Van Cung
statik bir tbircilik geliitinnii olan Par- eklemi~tir. 0 boylelikle, bir yandan An-··
menides, aym zamanda Varhj\1 diiiiin- selmus'ta soz konusu olan aikmbk idea-
ceyle ozdeileitirmiitir. Buna gore, ger- lini canlandumaya ~abitrken, Hristiyan
~ekten var olan bir iey olarak Varbk, varl1k anlay1itrun i~ellij';ini siirdiir-
diiiiincede kahct ve siirekli olan bir miiitiir. +Spinoza, zihin ve maddeyi, res
~y ieklinde ortaya ~1kar, oysa yokluk cogitans (diiiiinen iey) ile res extensa
yalmzca alg1da varolan bir goriiniiitiir. (yer kaplayan iey) olarak dej';il de, bir
Pannenides'ten etkilenmii olan Pla- ve aym toziin stiatlan olmak gormek su-
ton'un varbk anla Y1i1 ise, dej';iien feno- retiyle, tDescartes'm madde-ruh gorii-
menlerin Otesindeki ger~klikler olan ide- iiinii bir anlamda del';iilirmiitir. Boyle
alar tarafmdan belirlenir. Buna gCire, idea, bir goriliiin sonucu, Varhj\1 Doj';ayla oz-
yalruzca kendi altmdaki bireysel ~yleri deileitiren ve zihinle beden, ruhla
i~ennekle kahnaz, fakat kendi ger~klil';i madde arasmda bir paralelizm kuran
ni bireysel ~ylere aktannak suretiyle, rasyonalist bir birciliktir.
onlar iizerinde ontolojik bir fonksiyon Varhj\1 diiiiinceye baj\1mh, zihne tabi
gen;ekle~tirir. Varhk, bu anlay1ia gare, ktlan idealizmlerle, varhj\1 bilincin ve
ldead1r ya da idea ger~ek varbj';a sahiptir, diiiiincenin d1itndaki nesnel bir ger-
~iinkii 0, bireysel ~yin siirekli olarak de- ~eklik olarak belirleyen materyalizmler-
l';iitil';i i9n, ger~ek olmad1j\1 yerde, kaba den sonra, ilk kez olarak Nietzsche soz
ve siireklidir. konusu kari1thj\1 aima ~abas1yla, var-
Buna kaf'im, dinamik bir ger~eklik an- hk iizerinde yeniden diiiiiruneye bai-
Iay1i1 benimseyen t Aristoteles, metafi- lam1ihr. Bir~ok bak1mdan Friedrich
zij';inde, Platon'un ideas1run yerine, tNietzsche'nin a~hj\1 yoldan yiiriiyen
~aj';dai felsefede ise, varbk problemi ya
+Fonn ilkesini ge~irmiitir. Form mad-
~oj';unluk varbk sorusunu sorabilen bi-
denin tam kari1hd1r, ve bunlardan her
ikisi de Aristoteles tarahndan, fail ve samn veya varbj';m evi olarak dilin
ereksel nedenleri tamamlayan nedenler perspektifinden ele abmr.
varbk bildiren iinerme [ing. existential
olarak goriiliir. lite bu dort neden ya da
sentma; Fr. ~rumci existentiel; AI. existen-
ilke, onun varhk anlay1i1run temelini
zillle aussage]. Modern felsefenin iinlii
oluilurur. Baika bir deyiile, Aristote- kurucusu Descartes'm 'ergo sum (o h§Ide
les, Platon'un tozsel bir varhk anlay1i1 vanm)' onermesinde ya da Tann'run va-
benimsedij';i yerde, nedensel bir varhk roluiU}'la ilgili karutlann sonucunda
goriiiii benimsemiitir. ge~n '0yleyse, Tann vardu' onermele-
Ortao;aj';da ise, ilko;al'; felsefesinin kaho, rinde olduj';u gibi, oznesinin varoluiu-
siirekli, ezeli-ebedi varhk ile detiime nu doj';rudan dol';fuya tasdik eden oner-
i~indeki fenomenler arasmdaki ayonrru,
me tiirii.
yarahc1 var.bk ile yarattlm1i varhk ayn- varhk felsefesi [1ng. philosophy of being;
mma doniiimiii ve filozoflar zorunlu, Fr. philosophie de l'itreJ. Varltkla ilgili
yarat1c1 varbj\1 a~unlad1ktan sonra, olan, varbj\1 konu alan, varhj';m ger~ek
dij';cr varbklan Tann'yla iliiki i~inde ele te ne olduj';unu ortaya koymaya ~all
alm1ilard1r. Bu aynm modem felsefede, ian felsefe tiirii,
idealist felsefe ile madded felsefe arasm- Soz konusu felsefe tiirii tarihsel at;tdan
daki bir ayrun ieklinde ortaya ~1kar. dej';erlendirilecek olursa, varhk konu-
Varl1j\1 daha ziyade ozneye baj';layan, sunun llk~al'; Y4Jlan felsefesinde varhk
oznellikten yola ~lkan, ilk ve Orta~al'; fel- ve yokluk baj';lammda ele almirken,
sefesinin bir tozler ~okluj';u olarak varbk modem metafizij';in varbk konusunu
gorii1iinii iki tozlii bir varhk anlayiitna ger~eklikle fenomen, ieyle . goriiniii
indirgeyen Descartes, Orta~al'; dfiiiinii- at;~smdan ifade ettij';ini ve aym konuyu
rii Aziz Augustinus gibi, cogito'yu dubi- psikolojik bir i~erikle zenginleitirdij';ini ·
to'ya baj';lamli ve cogito'ya ergo sum'u . soylemememiz gerekir.
886 varhl< hiyerarfisi
kendine daha fazla yeter oldugul daha Bir digeri de kendisi olmak \izerel iki
I
akllh oldugu olc;iide, daha iistte olur. 4 nesnesi bulunan sezgi ya da dogrudan
Kendine en fazla yetenl en akdh ve en kavray1~hr. Bir'e, yani Tann·ya en c;ok
yiiksek varhk., Kendisine Tann ad1 veri- benzeyen varbk, bu Nous'tur. Plotinos
varhk kofullan 887
Nous'u, Plc.ton'w1 Timaeos adh diyalo- kilde, Tann'dan ba~layan tiiriim siireci-
gunda ge~en Demlurgos'la ozde~le~tirir. nin son evresinde bulunan madde, mut-
Fakat No11s mutlak olmadaga ic;in, onun lak karanhk, tam bir 1~1k yoksunlugu
belirli bir ozelligi vardar. Nous dii~iince olarak anla~ahr. Madde, Bir'den ba~la
ya da titmel aklidar ve o kendisinde tikel yan tiirtim siirecinden dolaya, yaratlh~
~eylerin idealanna ic;erir. taki bir faktor olmak anlammda,
Tann yetkin varhktar, ondan tiireyen Tann'dan c;akm1~ ya da tiiremi~tir; fakat
varhklar ise, kaynaklanndan olan uzak- kendi ic;inde, o evrendeki en a~aga evre-
laklanmn olc;iisiine bagh olarak, yetkin- dir ve Bir'in antitezidir. Madde, Ploti-
likten giderek uzakla~arlar. Bir'den tiire- nos'a gore, Tann'dan en uzak noktada
yen ilk varhk olan Nous'tan, Ruh sudur bulunan varhkhr. Madd~nin kendisinde
eder. Bu Ruh, ic;inde ya~adagamaz duyu- pozitif hic;bir nitelik yoktur. Madde, Plo-
sal diinya ile Tann arasmda bir kopru tinos'a gore, formun yoklu~, bic;imsizli-
gorevi goren Dunya Ruhudur. Dunya gin kendisidir. iyinin inkan olan madde-
Ruhu cisimsel olmadaktan ba~ka, bolii- nin kendisi bizzat kotiidiir.
nemezdir. Diinya Ruhu Tann ile maddi Bu tiir bir varhk hiyerar~isine omek
diinyaya birbirlerine baglayan koprii ol- olarak, yine Hmstiyan Ortat;ag felsefesi-
dugu ic;in, onun iki ayn yonii vardar: nin en biiyiik dii~iiniirii olan Aquinah
Dunya Ruhu Nous ya da saf ak.Jla yone- Thomas'm varhk cetveli verilebilir. Ev-
lerek var olan her~eyin ezeli -ebedi idea- reni, ikici bir anlay1~1a maddi', ve tinsel
lanm dii~iiniir, tema~a eder. Ote yan- diinya olarak ikiye ayaran lhomas'a
dan, o ak.Jiyiirutme yoluyla, dogarun gore, maddi diinya sarasayla inorganik
biittinii i-;in ya~am ilkesi saglayarak, tozlerden, bitld ve hayvanlardan ve ni-
~eyleri varhga getirir. Dunya Ruhunun
hayet, insanlardan meydana gelir.
faaliyetiyle ~eyler, il)inde ya~adagamaz Maddi ya da dsimsel diinyamn doruk
diinyadaki nesneler varhga gelir. ~u noktas1, Aquinahya gore, k1smen tinsel
halde, varhk bak1mmdan Dunya Ruhu- k1smen de dsimsel olan insandar. Onun
varhk cetvelinin tepesinde ise, ttimiiyle
nun altmda tikel ~eylerin meydana ge- tinsel ve basit olan Tanr1 bulunmakta-
tirdigi dogal diizen bulunmaktadu. Plo- dJr. Thomas hiyerar~ik varhk cetvelini,
tinos'a gore, Diinya Ruhundan tiireyen insarun iisttinde, fakat Tann'mn altmda
en onemli varhk insan ruhudur. insan
olan meleklerle tamamlama~tlr, zira me-
ruhunun da, hpk.J Diinya Ruhu gibi, iki lekler, tUmiiyle tinsel olmakla birlikte,
yonii vardar. Yukan dogru yoneldigin- Tann'mn mutlak basitligine sahip de~l
de, i.nsan mhu Nous ya da tiline) akll- dirler.
dan pay ahr; a~agaya dogru yoneldigin- varhk ko,ullan [lng. conditions of being;
de ise, o bedenle birle~ir. insan ruhunun Fr. conditions d' etTe]. Bir ~eyin var olabil-
yukan dogru yonelmesi demek. onun mesi ic;in gerekli ya da olmazsa olmaz
zihinsel faaliyet i-;inde olmasa, madde- olan k~ullar biitiinii, gerek ve yeter ko-
nin kirinden kurtularak, tum varhklarm ~ullar toplama.
kaynaga olan Tann'ya yonelmesi de- Varhk k~ullan biraz daha ozel bir
mektir. anlam ic;inde, c;agda~ marksist felsefe ya
En yiiksek varhk olan Tann'dan ba~la da sosyolojide, klasik tMarksizmin kab
yarak a~agaya dogru inen varhk hiyerar- ekonomik tdetenninizmine altematif
~isinin en alt basamaganda ise, madde bir deyim olarak one siiriilmii~ olup,
bulunur. Plotinos, 1~1k benzetmesini en belli bir toplumsal olay ya da etkinligin
yogun bir bic;imde burada kullanarak. varolu~u ya da do~~u ic;in gerekli olan
tiirtim siirecini a~agm bir merkezden ya- k~ullar obegine i~aret eder. Bu anla-
ydmasma benzetir. Nasal ki, ·~•k kayna- yt~, ekonominin belirleyici olmasmdan
gandan .;llop yayddakt;a, giderek giictinii c;ok, ideoloji ve siyasetin ekonominin
yitiriyor ve karanhkla~ayorsa, aym ~- varhk ko~ullan oldugundan soz eder.
B88 varhk olmak bak1m1ndan varhk
Orne~irl, ~a~da~ marksis~ di.i~i.ini.ir Alt- Varhk tarihinin ti~nci.i evresi, Yunan
husser'e gore, mi.ilkiyet ve sozle~me gelene~ini karartan ve Yunan ontoloji-
hukuku ~eklinde ortaya -;1kan hukuki sinin .;ok daha a~a~1 bir versiyonunu
sistan kapitalist ekonotninin varhk kop sunan Orta-;a~ di.i~i.ince gelene~idir.
~ul1ann1n en ba~1nda gelmektedir. Gi.ivenli~i yuce ve kutsal olanda bulan
varhk olmak bak1m1ndan varhk [ing. bu gelenekte ise, varhk, Aristoteles ve
being as such; Fr. etre qua d' etre]. Saf var- Platon'dan gelen oz-varolu~ ayruru, ve
bk, kendinde varhk, varhk olarak varhk ona daha sonradan eklenen yarahlm1~
diye de adlandudan, insan bilincinden varhklar-yaratan varhk ay1nnu arac1h-
ba~uns1z varhk. Varhk bak1m1ndan, ~~yla a-;1klanmaya -;ah~u.
yaln1zca s1nuh sayada bireysel nesneye Heidegger, varhk tarihinde, Orta-;a~
de~il de, her~eye ait olan ti.imel ozellik- di.i~i.incesini izleyen evreyi, Descartes'la
lere sahip varhk. Her~eyin varolu~u ba~layan ge1enekte bulur. Bu sonuncu
i-;in temel olan, varolan her~eye ili~kin gelenek, guvenli~i yuce ve kutsal olan-
a-;1klaman1n dayana~1 olan ~ey. da degil de, bilgi ya da bili~in kesinli-
varhk tarihi [ing. history of being; Fr. histo· ~inde bulmaktadu. Var hk tarihini mey-
ire de l'etre]. Onli.i Alman filozofu Martin dana getiren ve Heidegger'in olumlu
Heidegger'in Bah felsefesi tarihini, var- bir bi-;imde de~erlendirmedi~i bu evre-
h~l konu alan di.i~i.ince a-;1s1ndan, varh-
ler, teknoloji -;a~1yla doruk noktas1na
ula~1r, zira teknoloji, varhklann kendi-
~ln a-;1mlanmas1 bak1m1ndan ele alan
Slniflayicl yorumuna verilen ad. lerini a-;1mlama yollann1n1n tiimuni.i
Heideggertin yorumuna gere, varhk ta- birden kapahr. Bu anlamda teknoloji
-;a~1, varh~1n tiimuyle unutuldugu bir
rihinde kabaca dort ayn evreden stiz edi-
lebilir. Bunlardan birincisi, ilk donem tarihi tamamlamaktadu.
Yunan di.i~i.incesinin, Presokratiklerin varolmak [lng. exist; Fr exister]. Varolu~
~ felsefe gelenegi ic;inde, ozg\.ir bireyle
varh~1 ele ah~ tarz1du. Heidegger'e
ilgili bir kategori olarak, ki~inin kendi-
gore, bu donemde varh~a il~kin dola-
sini altematifler kar~1s1ndaki ozgi.ir se-
yunslz, ger-;ek ve do~rudan bir kavray1~
-;imler yoluyla ger-;ekle~tirmesi duru-
soz konusudur. Onun aralar1ndan tszel· muna ya da eylemine verilen ad.
likle Herakleitos, Parmenides ve Anak-
Buna gore, varolmak, ki~inin bir grup,
sagoras'1 on plana -;1karth~1 bu du~i.i s1n1f ya da Y1~1n1n i.iyesi olmaktan ala·
ni.irler, varh~1n kendisini a-;unlay1~1n1 bildigince c;~karak, daha -;ok ve daha
do~rudan tecriibe etmi~ler, ve bu tecru-
yoA"un olarak . .bir birey hlline gelmesini;
beyi metinlerde korumaya kal.la~map bireysellik adana tumelli~i a~mas1n1; iz-
m1~lardu. leyici olmaktan -;1karak aktif aktor
Varhk tarihinin ikinci .evresi, Heideg- hiline gelmeye -;ah~mas1n1 ifade eder.
ger'in deyimiyle, varh~1 dogmatik bir varolu~ [lng. existence; Fr. existence; AI.
bi-;imde 'mevcudiyetin si.ireklili~' ola- existenz]. 1 Genel olarak., varolma duru-
rak kabul eden metafizi~i kurup, varhk mu. 2 D1~ dunyada, insarun bilgisinden
sorununu unutma siirecini ba~latan ba~lltlSlZ olarak ger-;ekl~me, mekin ve
tPiaton ve t Aristoteles'in yer ald1~1 ev- zaman i-;inde potansiyel de~il de, aktiiel
redir. Filozofa gore, stsz konusu iki filo- bir varh~a sahip bulunma hali. 3 Soyut-
zof, varh~1 dolayunsaz olarak degil de, lama ya da teorilere kar~at olarak, canh
dolayh bir bi.;imde, yani metafizik kav- ya da ya~anan ger-;eklik. 4 Bir ~eyin asli
ramlar araclll~lyla ac;1klamaya -;ah~ do~asandan dolay1, olmasa gereken ~eyi
ml~lardu. Ba~ka bir deyi~le, Platon ve ifade eden oze kar~lt olarak, 0 ~eyin her
Aristoteles, varh~1n do~rudan do~ruya ne ise, her nasdsa oyle olmas1 durumu.
kendisini ele almak yerine, varh~a oz- 5 Varolu~un, varhklann, orne~in ci-
lerden ya da nesneler arac1h~lyla yak- simlerin ya da nesne1erin, Tann'n1n, v.
la~ml~lardu. b. g., varolu~una gonderimde bulunan
varolu~~uluk Y89
soz konusu anlamma ek olarak, 20. yuz- rak geli~en ve, ozgurlu~u insarun belir-
Yllda geli~en ve varolu~c;uluk diye bili- Jenmi~ varhksal konumuna gore de~il
nen aklmda belirginle~en daha ozel bir de, onun kendi kendisini ~ekillendir
anlanu vard1r. Burada varolu~, insani mesi ve gerc;ekJe~tirmesi ac;1s1ndan ta-
varolu~ anlam1nda, salt ozne ya da hire· nlmlayan ahlik anlayl~l-
yin varolu~unu ifade ·eder. Buna gore, insanl, varhktan de~il de, insan1n biz-
tl<ierkegaard'la ba~layan varolu~c;u fel- zat kendisinden yola ~1karak tarumJa-
sefe, insanLn birey ya da ki~i oldu~unu yan varolu~c;u ahlak, kitle kultiirtine,
one surerek, bireyin varolu~a sahip bir y1~1n ahlak1na kar~1 ~kan bireyci bir
varhk oldu~unu kabul eder. Nitekim, ahlakhr. Modem Bah insan1na Aydtn-
Kierkegaard ic;in varolu~, a~klnh~a yo- laruna'dan beri egemen olmu~ olan akll-
nelen, bo~untulu bir gerilim anlam1 clbk, ilerleme, daha mutlu bir toplumsal
ta~1r ve kayg1da, bo~untu ile ya~anan duzene ula~ma turunden inanc;lann 20.
an birbirine kar1~1r. Varolu~u soyut du- yuzy1l ko~ullannda ve dunya sava~la
~uncede de~il de, ya~anan anda, surek- r~yla onemli ol.;ude yara almaSlnUl bir
siz olanda kavrayabilece~imjzi one sonucu olan varolu~~u ahlik, insanJa-
silren bu goru~, dolayislyla, insan1 once nn, daha guvenli ve e~itlik~i bir ya~am
bir varhk olarak ele alan, insaiu tarum- u~runa, bir urenm a~1 i~inde, mekanik-
larken varhktan yola c;1kan geleneksel le~ti~ini ve standartla~h~1n1 one surer.
felsefenin tersine, insaru yine insarun, Modern toplumun insana ~ok ~ey kat-
insani varolu~un kendisinden hareketle makla birlikte, on u kendisine yabanc1·
tan1mlar. la~hrd1~1ru, insarun guvenlik ve e~itlik
Hatta, soru sorabilen, kendi kendini ta- u~runa ozgurlu~unu feda etti~ini one
nunlayan ve kendini ger~ekle~tirmeye siiren varolu~~u ahlak, oznellik ve oz~
~ah~an insana egzistans aduu veren va- gurluBu on plana ~1karhr. Czgurlu~
rolu~c;u felsefede, varhk, egzi stans1n ken- sorumluluk yiiklenmekle olanakh oldu-
dini ger~ekle~tirme alaiu olarak varolu- ~un u one suren bu ahlak anla y1~1na
~a tabi klluur. Nitekim, varolu~~ulu~a gore, do~ru eylem, sorumlulugu ozgur-
egemen formw1u kazand1ran Heidegger ce yukJenilmi~ olan eylemdir.
insan varolu~unu Daseinm varolma tarz- varoJut~uJuk [ing. existentialism; Fr. exis-
lannda ele alm1~br. Ba~ka bir deyi~le, tentialisme, philosophie existentielle; AI.
varolmarun ne anlama geldi~i soyut so- existentialism us]. Kokleri S. Kierkegaard,
rusunu ortaya koyabilmek i~in, varolu~ F. Nietzsche gibi du~unurlere dayan-
tan yola ~1kan Heidegger'e gore, varol· makla birlikte, 20. yfizydda felsefede J.
marun ne anlama geldi~i sorusu, P. Sartre, K. Jaspers, M. Heidegger ve
varh~1n kendisi it;in bir soru oldu~u var .. G. Marcel gibi du~unurler taraf1ndan
hg1n perspektifinden sorulmahd1r. savunulmu~ olan ~a~da~ fclsefe akuru.
varo)of aydanJanmas1 (AI. existenurhel- insanln varolu~uyla do~al nesnelere
lung]. insarun ger~ekte ne oldu~unu ozgi.i varhk turu aras1ndald kar~1thg1
gostermeyi, insan1n tarihselli~ini ve oz- buyi.ik bir gu~le vurgulayan, iradesi ve
gurlu~unu ifade etmeyi ama~layan Karl bilinci o_lan insanlann, irade ve bilin~
Jaspers'in, insan varh~uun suadan ya- ten yoksun nesneler dunyasana flrlatd-
~.anhlan, yahn tecriibeleri a~arak, ken- ml~ oldu~unu one suren felsefe okulu.
dine ozgu varh~1n1 ortaya ~lkard1~1 tee- Varolu~.;ulugu belirleyen temel ozellik
rube ya da ~abaya verdi~i ad. ve tav1rlar ~oyle SlCalanabilir: 1 Varo-
varolut~u ahlak (ing. existentialist ethics; lu~c;uluk, her~eyden once varolu~un
Fr. lthique existentieliste]. lnsaru bir var- hep tikel ve bireysel, yani benim ya da
hk olarak alan, insantn ahlaki ya~rruru senin veya onun varolu~u oldugunu
once varh~1 anlamaya ~ah~arak betim- one surer. Bundan dolay1, o insaro mut-
leyen di~er ahlak tiplerine bir tepki ola- lak ya da sonsuz bir tozun tezahuru ola-
890 varolu~~u psikoloji
rak goren her ti.ir o~reti ye, gerc;ekli~in bir felsefe ak1m1 oldu~u anlamma gelir.
Tin, Akd, Geist, Bilinc;, Ide ya da Ruh 5 Varolu~r;uluk, nesneden yola .;ikan,
olarak varoldu~unu one suren idealizm- varhkla ilgili nesnel do~rulara ula~ma
lerin kar~1 c;tkar. 2 Aklm, varolu~un on- ya c;ah~an goru~lere kar~1, ozneden ha-
celikle bir varhk problemi, varolu~un reket ve oznel hakikatlerin onemini
kendi varhk tarztyla ilgili bir problem vurgular. Felsefenin, varhk ve t(hneller
oldu~unu dile getirir ve varh~m anla- gibi konularla u~ra~1p, nesnelli~i ara-
mma ili~kin bir ara~hrmaya kar~1hk mast yerine, korkuyu, yabanctla~mayt,
gelir. Bu c;erc;eve ic;inde, her tur tbilimci, hic;lik duygusunu, insanhk halini ele
nesnel ve analitik yakla~tma ~iddetle ahp, oznelli~e yonelmesi gerekti~ini;
kar~I c;tkan varolu~c;uluk, ozelli..kJe va- hakikatin tumuyle oznel olup, hic;bir so-
rolu~un zamansal yaptsma ili~kin ana- yutlamamn bireysel varolu~un gerc;ek-
liz yoluyla, Varh~m gene) anlamtyla il- li~ini kavrayamayaca~ml ve ifade ede-
gili bir o~reti, belli bir ontoloji uzerinde meyece~ini soyler.
yo~unla~1r. 6. Varolu~c;uluk, ozellikle de humanist
3 Varolu~c;ulu~a gore, varh~a ili~kin ya da ateist boyutu it;inde, evrenin aktl-
ara~hrma, varolamn aralanndan bir la anla~dabilir olan bir geli~me do~rul
sec;im yapmak durumunda oldu~u · c;e- tusu olmaytp, ozu itibariyle sa-;ma ve
~itli imkanlarla kar~1 kar~tya gelmeyi anlamstz oldu~unu, evrenin rasyonel
gerektirir. Ba~ka bir deyi~le, varolu~c;u bir taraft bulunmadt~lru, evrene anla-
felsefe, geleneksel felsefenin one surdu- rrun insan tarafmdan verildi~ini one
gu gibi, ozun varolu~tan once de~il de, surer. 7 Boyle bir evrende, insamn haztr
varolu~un ozden once geldi~ini one buldu~u ahlak kurallan olmadt~mdan;
surer; insarun once varoldu~unu, daha varolu~t;uluk, ahlaki ilkelerin, kendi ey-
sonra kendisini tammlaytp, ozunu ya- lemleri dt~mda, ba~ka insanlann ey-
rath~lm dile getirir. Ba~ka bir deyi~le, lemlerinden de sorumlu olan insan tara-
varolu~c;uluk, insamn dunyaya hrlahl- hndan yaratlldt~lru savunur.
mt~ bulundu~unu, dolaytstyla omm varolu~~u psikoloji [lng. eristentialist
kendisini nastl olu~turursa, oyle olaca- psychologie; Fr. psychologie existentieliste;
~tm; insamn ozunu kendisinin belirle- AI. existential psychologie]. Bir ki~i olarak
yece~ini; bireysel insan varh~mm sabit insamn, kendisindeki ogelerin fonksi-
ya da de~i~mez, ozsel bir !io~as1 bu- yonu aracth~tyla incelenemeyece~ini;
lurunadt~uu one surer. Bu ba~lamda onun fi.zik, kimya ya da norofizyoloji
her tur tdeterminizm ya da zorunluluk- yoluyla a-;Lklanamayaca~uu; psikoloji-
c;ulu~a buyuk bir guc;le kar~I c;akan va- nin, kendisine ornek olarak fizi~i aldt~I
rolu~c;uluk, bireylerin mutlak bir irade takdirde, insan do~asmt anlayamayaca-
ozgurlu~une sahip bulundu~unu, insa- ~tm; burada tdavram~t;thk ya da
mn ozgtirlu~e mahkWn oldu~unu ve tpsikanaliz turunden yakla~tmlar m ye-
oldugundan tumuyle farkh biri olabile- tersiz kaldt~mt savunup, ara~brmayt,
ce~ini dile getirir. dunya-it;indeki- varhk olarak bireysel
4 Insana ozunu olu~turma ~ans1 veren insan uzerinde yo~unla~tuan -;a~da~
bu imkanlar, onun ~eylerle ve ba~ka psikoloji anlayt~l.
insanlarla olan ili~kileri tarahndan ya- Her insarun kendi it;sel ya~am1, algtla-
ratlldt~l ic;in, varolu~ her zaman dun- n, dunyayla ilgili de~erlemeleri ve tep-
yadaki bir varhk olmak veya sec;imi st- kileri baklmmdan biricik oldu~unu one
rurlayan ya da ko~ullayan somut ve suren varolu~c;u psikoloji, daha -;ok fe-
tarihsel olarak belirleruni~ bir durumda nomenolojik yontemi kullanarak, onu
ortaya c;llunak durumundadu. Bu ise, btitun bir varolu~sal gert;ekli~i it;inde
varolu~c;ulu~un ttekbencili~e ve epis- anlamaya -;ah~1r. Buna gore, ki~inin,
temolojik tidealizme taban tabana z1t duygulan, tasa ve kaygtlanyla, ba~ka
varolutsal 891
insanlarla olan ili~kileri uzerinde duran, aras1nda soz konusu olan kar~1thg1, on-
ozgiirltik ve sorumluluk, ya~atntn anla- lartn cinsel davrant~ kar~lstndaki tavtr-
ml, degerler ve oltim konusunu ele alan lan yla omekler; bun a gore, birincisi ken-
bu psikoloji anlay1~1, toznelciligi, felse- disini duygulanna btrakuken, digeri
feye olan yak1nhg1 ve gerekli deneysel evliligi akbn bir ifadesi olarak gortir.
veri temelinden yoksun old ugu gerek-;e- Ahlakb insan, ahlaki bak1mdan kendine
siyle ele~tirilmi~tir. yeten insandtr. Evlilikte mutlulugu, i~te
varolu~ evreleri [ing. existential stages; Fr. ya da meslekte ba~anyt arar.
phases existentielles). Varolu~c;ulugun ilk AhHiki varolu~ tantndaki insan, bir
buyuk filozofu olarak gorulen Soren sec;me eylemiyle dini varolu~ tar2Jna
+Kierkegaard'tn insan varolu~unun c;e~ yukselir. Kierkegaard'a gore, inanca att-
~itli tarzlannt sualadtgl gorti~ti. h~ karannt, ki~inin kendisinin vermesi
Buna gore, insantn stk.Jntlslntn, umut- gerekir. Tann'ntn varolu~uyla ilgili
suzlugunun, onun kendi varolu~unun katut gosterilmesini is terse, in san in an-
oztine derinden derine yabanctla~masl nuyor demektir. Onemli olan karutlatna-
run az ya da c;ok fark1na varmastndan ya ihtiya-; duymadan inant;hr ve Tann,
olu~tugunu soyleyen Soren Kierkega- bireyin gonltinde, ondaki inan-; sayesin-
ard, insandaki bu yabancda~marun, in- de ortaya c;:1kar.
sanda, ozunii, ozsel benini yakalama yo- Kierkegaard'a gore, Tann, nesnel olarak
ntinde birtak1m kararlar almaya ve gun 1~1g1na -;lkanlamaz, zira Tann oz·
dinamik atlhmlara yol ac;tag1ru iddia et- nedir ve yaln1zca oznenin ic;inde, bireyin
mi~tir. 0, i~te insandaki bu atthmt a-;lk- gonltinde var olur. insarun Tann'yla ili~
larken, insan ya~amtndaki farkh evre- kisi soz konusu oldugunda, bu ili~kiyle
lerden, ayr1 var olu~ tarzlanndan soz ilgili olarak rasyonel ya da objektif ya da
eder. kavramsal bir bilgi olamaz. Tanrt'yla
tnsan varolu~undaki birinci evre ya da birey aras1ndaki ili~ki, biricik ve subjek-
ilk varolu~ tarzt estelik y~amd1r (este- tif bir tecriibeden olu~ur. Bu ili~ki dile
tik evre). insan, Kierkegaard'a gore, bu- dokulemez. Tanrt•yla birey arastndaki
rada duyulan tarahndan yonetilir. Bu bu ili~ki gerc;ekle~meden once, on un
dtizeydeki insantn evrensel ahlaki stan- hakkmda hi-;bir ~ey soylenemez. Varo-
dartlara ili~kin olarak pek bir bilgisi lan bireye Tanrt•yla ki~isel ili~kiyi yal-
yoktur. Onun ozune ve Tann'ya yaban- nlzca inanc1 temin edebilir. Ve insatun
ctla~mt~hgl da en list dtizeydedir. Bu- yabanctla~mast, yalruzca Tann'yla olan
radaki insantn dini inane da olmaz. ki~isel ili~kisi sayesinde son bulur.
Ona davrant~lannda yol gosteren tek varolu~sal [ing. existential; Fr. eristentiel;
1notif, duyulann olabildigince -;ok sayt- AI. aistential). Ger-;eklige ve ~imdinin
da hazzmdan pay almadtr. -;~itli boyutlanna ili~kin canh tecrtibe-
insan ya~anundaki ikinci evre ise, ye; ki~inin, varol dugunu ve ki~iligini,
ahlaki evred ir. Bu, onun i-;in ikinci varcr ey Ierne ve sonunlulukla ~e surecinde
lu~ tarz1d1r. Ahlaki standartlardan, yaratan ve ifade eden ozgur bir varhk ol-
norm ve degerlerden yoksun olup, yal- dugunu farketme hfiline; insarun kendi-
ruzca alacag1 tadt dti~tinen estetik insa- sini ya~ama, ya~anun gereklerine ve so-
run tersine, ahlaki insan ahlik kurallan- rumluluklanna kapluma durumuna
ru kabul eder ve bunlan hayata gec;irir. i~aret eden safat. titsarun varolu~uyla,
Ahlakr kurallar insan ya~amtna form ve insanm bu dunyada kendisini yaratma,
tutarhhk ogelerini saglar. Burada ahlald ozunu belirleme sureciyle ilgili olma du-
insan, ahlaki sorumlulugun kendisine rumW\u ortaya koyan deyim.
getirdi~ san1rlamalar1 kabul eder. Kier- insarun dunyasarun nesnel degerlerle
kegaard estetik varolu~ tarztndaki in- ol-;ulemeyecegini dile getiren Heideg-
sanla ahlaki varolu~ evresindeki insan ger varolu~salhg1, felsefesinde, insantn
892 varolu~sal diyalektik
varolu~uyla ilgili temel yaptlar; di.i~iin olarak ortaya t;1k1m~t1r. Geli~iminde He-
cenin genel get;er kategorilerine kar~1t idegger'le Sartre'm da etkili oldu~ va-
olarak, insan varolu~uyla ilgili belirle- rolu~sal fenomenoloji, bilginin transen-
nimler olarak varolu~ tarzlanyla ifade et- dental ko~ullanna ili~kin bir ara~hrma
mi~tir. Varolu~salhk, ona gore, diinya- yerine, giindelik diinya it;inde ortaya
it;inde-olma, anlama, kayg1, korku tii- t;tkan, kendisini aktiiel varolu~ it;inde
riinden temel ve nesnel bir t;ert;eveye gosteren varh~m do~asma ili~kin bir
st~mayan ya~anttlarla ifadesini bulur. ara~hrmanm onemini vurgular.
varolu~sal diyalektik [ing. existential dia- varolu~sal teoloji [ing. existential theo-
lectics; Fr. dialectique existentielle; Al. exis- logy; Fr. theologie existentiel; Al. existential
tential dialektisch ]. Varolu~t;u felsefenin tiJeologie]. Her o~retiyi, insamn tecriibe-
ilk olarak Kierkegaard tarafmdan orta- sinden tiiretilmi~li~i ve insarun tecriibe-
ya konan diyalektik anlayt~l. sinj aydmlatma giicii at;tsmdan de~er
Buna gore, Hegel'den olumsuz bir lendiren teoloji tiirii.
anlam i9-nde bile olsa etkilenip, oriun varsayma yanh~1 [lng. phallacy of begging
varhk ve dii~iincenin iit; adtmh yiiruyii- the question; Fr. erreur d' eluder Ia questi-
~ii olarak diyalektik an~ayt~tm benim- on]. Forme) olmayan bir yanh~ tiirii
seyen Kierkegaard, bireyin iit; ad1mh olarak, kendileri tarh~mah olup, kamt-
yiiriiyii~iinden meydana gelen yeni bir lanmalan gereken, fakat karutlaruna-
diyalektik geli~tinni~tir. Tipkt Hegel'de dan, do~ru kabul edilen, do~ru oldu~u
oldu~u gibi, bir siiret; olarak anla~tlan varsayllan onciillerden sonut; t;tkar-
bu diyalekti~in birinci adurunda, ruh ya maktan ya da sonuca veya sonucun bir
c;la tinin, her~eyi kucaklayan evrensel boliimiine argiiman ya da alalyiiriitme-
varbk fonnunda de~il de, bireysellik nin onciilleri arasmda yer vennekten
forrnunda veya bireysel olarak varolan olu~an yanh~ tiirii.
tarzmda gert;ekl~mesi soz konusu olur. Vasubandhu. M. 5. 420 ile 500 ytllan ara-
Bundan sonraki adtma get;i~, dii~iinme smda ya~amt~ olan ve 'realist sistem'
yoluyla de~il de, iradi bir eylemle ger- adtyla amlan Budist o~retiyi geli~tir
t;ekle~ir. mi~ olan Hintli dii~iiniir. Nirvanaya
Varolu~t;u diyalektikte; antitezi kav- eri~me yolu olarak, de~illeme manh~l
ramsal bir sentez yoluyla a~ma diye bir m kullanan, hakikati mantlk i~lemleriy
~ey soz konusu olmaz. Diyalekti~in le bulmayt amat;layan Vasubandhu, var-
daha yiiksek bir diizeyine ge9~, alter- h~m bir taraftan t;e~it t;e~it somut
natifler arasmdaki bir set;imle, inancm nesnelerden, di~er taraftan da bu nesne-
atlayt~tyla, biitiin bir insamn temel ger- lere ge9ci bir siire i~ yonelen benJik
t;ekJi~e teslimiyeti yoluyla olur. ya da ruhlardan olu~tu~unu savun-
varolu~sal fenomenoloji [ing. existential mu~, de~illeme manh~tm ki~iler i;ize-
phenomenology; Fr. phhrominDfogie uistenti- rinde :uygulayarak, siirekli ve kahct rub-
elle; AJ. existential phmomenologie]. Alman Jar olabilece~i dii~iincesini yadsunaya
filozofu tHusserl tarafmdan kurulmu~ t;ah~ml~hr.
olan fenomenolojinin, kendi tarihsel ge- vaysesika. Biiyiik Hint dii~iiniirlerinden
li~imi i9nde, transendental fenomenolo- biri olan Kanada'run geli~tirmi~ oldu~u
jiden sonra gelen ikinci evresi. dii~iince sistemi. Varhk bakurundan t;o-
SOz konusu fenomenoloji, bireysel benin ~ulcu bir realizmi benimseyen ve varo-
bilinci iizerinde yo~unla~an, deneyhn ve lan her~eyin toz, nitelik, hareket, tiimel·
biJgideki ozsel o~eler iizerinde duran lik, tikellik, it;kinlik ve yokluk gibi yedi
transendental fenomenolojinin ardmdan, kategoriye aynJdt~uu, bunlardan ilk
Husserl'in lebenswelt, yani giindelik diin- ii~niin gert;eklikte varoldu~unu, ildnci
yaya ili~k.in bir ara~hnnaya giderek iit;iin manhk kategorileri oldu~unu dile
daha fazla onem vennesinin bir sonucu getiren Vaysesika'ya gore, evren nitelik-
vers then 893
vi~ emii"iE:ntiae. Orta~ag felscfcsinde, d1~ kabuktan gizli czc ula~rr.caya kadar,
Tann'y1 bihnenin, olumlu yolla olum- yarattklarda gozlcanlenen ve Tann'ya
suz yolun bir sentezini yapan u~uncu uygun du~tugune inanllan nitelikler,
yolu. Bu u~uncu yol, birtakam s1fatlann O'nun hakkanda inkir edihr. Tann en
Tann hakk1nda, kiani kayatlarla, O'nun yl.iksek derecede a~k.Jn oldugu i~in,
iistunlugunu ve a~k1nhg1n1 ortuk ola- tapk1 bir heykeltra~1n mennerden hey-
rak ifade edecek ~ekilde tasdik edihne- kelin yetkin suretine ya da gorunu~une
sinden meydana gelir. Buna gore, Tann eri~inceye kadar, mennerin, heykelin
i yidir, fakat biz insanlarda oldugu gibi, d1~1nda kalan yonlerini yontmas1 ve
goreli olarak, zaman zaman kotuyli de pliruzlerini gidennesi gibi, ancak yara-
ya~ayacak ~ekildc degiJ, fakat 1nutlak tak[an i~in ge~erli olacak tum nitelikter,
olarak, en ytiksek ol~Hde iyidir. Yine, Tann'yla ilgili otarak olumsuzJanlr. Bu
Tann bilgedir, fakat onun bilgeligi, biz anlayt~a gore, insanlar Tann konusun-
insanlarda oldugu gibi, zatnan i~inde, da antropomorfik goru~ ve inan~lara
duyu yoluyla ya da diskursif bir ~ekil van nay a egilimlidirler; bundan dolay1,
de ger~ekle~en bir bilgiye dayanan bil- insana her bak1mdan a~k1n olan ger~ek
gelik degildir. Tann'ya ula~mak i~in, soz konusu antro-
via negativa. Ollunsuz yol. Orta~ag felse- potnorfik ogelerin teanizlerunesi gerekir.
fesinde, Tann'yt, dolayh olarak, O'nun Bununla birlikte, bu olumsuzlama sured
ne olmadagtnl soyleyerek bilme. sonunda, insanan Tann'run bi.zzat kendi-
Buna gore, Tann'dan, yaratlklanyla sine, kendisinde Tann'ya e~ecegi du§u-
ili~kj i~inde degil de, bizzatihi kendi ba- nulmetnelidir. 1nsan zihni, Tann fikrin-
~ana soz etmek istenirse, O'nun, dunya- den, insana ozgii du~unce tarzlaruun
lnlztn, di1i kendilerini betimlemek i-;in urunu olan ogeleri ve antropomorfik
kullantlan tantdtk nesne ya da varhkla- inan~lan ayakladaga zaman, 'Bilinemez
nna hi~ benzemedigi dikkate ahnmah- Olarun Karanhgtna' gomulur, 'ruhun ka-
du. Bundan dolay1, olumsuz yolda, soz ranhk gecesini' ya~ar, e~deyi~le misti-
konusu olabilecek tum nitelikleri, sizln alaruna gjrer. Bu karanlak. olumsuz
Tann'ya en uzak olan niteliklerden en yola girenler i~in, Tann'run varhgan ote--
yak1n olan niteliklere dek, O'nun hak- sinde olmasanan bir sonucu olmak duru-
kmda inkar etmek, olumsuzlamak gere- mundadar.
kir. Bu ~er~eve i~inde, omegin Tann'run vi,istadvaita vedanla. Brahman'an ba-
iyi ohnadaga ve gen;ekte varolmadaga gnnsiz bir bi~imde varolduguna, her-
soylenir. Bununla birlikte bu, via negati- ~eyi bilen, kadiri m utlak ve ki~isel bir
vanln dogrudan dogruya ateizme gotur- Tann olduguna inanan Hinduizm turti.
dugu anlam1na gelmez. Zira O'nun ken- Brahtnan 'a tum yetkinliklere eri~mi~
disinde iyi olmadtgl, ve varolmadaga ve dunya ile olan ili~kisi, ruhun beden
soylenirken, O'nun yeterince iyi olmada-- ile olan ili~ldsine benzeyen bir Tann
ga, iyili~in ~ok altlnda kald aga, ya da olarak yorumlayan Vi~istadvaita'da
hi~bir varolu~a sahip ohnadaga anlatd- insan i~in kurtulu~ Tann'ya duyulan
mak istenmez, fakat yalnlZca O'nwt biz a~k deneyiminde yatar.
insanlardan farkh bir bi~imde iyi oldu- vi,nanaveda. Hindistan·da, Budist du·
gu, en yuksek derecede iyi oldugu, mut- ~uncenin M. S. 4. yuzytlda ortaya ~akan
lak varhk olup, varhgan bile otesinde idealist bir okulu. Neden, toz, beden
bulundugu anlahlmak istenir. gibi felsefi kavramlann ~eli~ik old ukla-
Buna gore, oJumsuz yolda Tann'ya en nna one suren Vi~nanaveda, ger~ekligin
uzak olan, O'na tumuyle aykln du§en ozu itibariyle bilin~ ya da zihin (vi~nana)
niteliklerle, ornegin tembellik, sarho~ oldugunu one sunnu~tur. Okulun, Ber-
luk gibi olumsuz niteliklerle i~e ba~la keley'in oznel tidealizmiyle ~a~arhca bir
nar; once bu nitelikler, ardLndan da, en benzerlik sergileyen, idealizmine gore,
896 vitnuizm
bilint; ya da zihin bir toz olmaytp, ide ya imkan tantyan bir ilkedir. l:;iinku insan
da izlenimlerin stirekli bir degi~me i,.-in- varhklanntn en fazla etkin olduklan,
de bulunan ak1~1d1r. olu~u1nuna en fazla katk1da bulunduk-
vi~nuizm. Bugtinkti Hinduizmin en lan alan, hit; ku~ku yok ki, tarih tir; bu
biiytik tannlanndan biri olan Vi~nu'ya, nedenle, tarihsel bilgi ve kavray1~, Vico
Tann Brahman ve ~iva ile birlikte il§hi i-;in -;ok btiyiik bir onem ta~tr. Tarih in-
ti-;Jiiyii, yani Trimurtiy'i meydana getiren sanlar taraftndan yaptldtgt, uluslar
Vi~nu'ya tapan.larm meydana getirdikle- dunyas1 insanlar taraf1ndan kuruldugu
ri dini -felsefi grup. i-;in, Vico tarihin anla~dmastnda, tarih-
Vi~nuizm, maddi ve fail nedenlere te- sel bir kavrayt~a ula~mada, insanlann
kabiil eden gii-;leriyle evreni yaratan ve olu~umuna katk.Jda bulunmadtklan
onu varhkta tutan Vi~nu'yu en yiiksek fiziki evrene ili~kin ara~hnnada kulla-
varhk olarak goriir ve onun -;e~itli var- ntlan yontemlerden farkb yontem ve
hklar ~eklinde tekrar tekrar tezahiir et- dti~tince tarzlannm gerekli oldugunu,
tigine veya cisimle~tigine inanu. tarihle ilgili ara~bnnalann dog a bilim-
Vico, Giambattista. 1668~1744 ytllan ara- lerinden t;ok biiyiik bir farkhhk goster-
stnda ya~amt~ olan iinlii italyan dii~iip digini iddia etmi~tir. fnsan dogastrun
niirii. Uzun adt Principii di una Scienza -;agdan -;aga degi~meyip, oziinde ayn1
Nuova d' in torno all Comnrune Nature della kald1g1ru savunan gorii~e de ~iddetle
Nazioni [Uluslann ortak dogastna dair kar~t ~tkan Vico, insantn geli~me siireci
yeni bir bilimin ilkeleri] olan La Scienza i~inde, -;agdan -;aga -;ok biiyiik farkhhk-
Nuova [Yeni Bilim] adh temel eseriyle lar bulundugunu, bu farkhhklann da
Vico, tarih felsefesinin kurucusu olarak dil, hukuk ve efsane benzeri kiiltiirel fe-
tin kazanmt~tlr. nomenlere ili~kin ara~tlrmalarla an1a~t
Kariyerine Kartezyen bir dii~iiniir ola- labilecegini be lirtmi~tir.
rak ba~layan Vico, tDescartes'm sadece Vico aynt baglamda dongiisel bir tarih
mate1natiksel bilimleri bilim olarak gor- ya da sosyal degi~me gorii~ii benimse-
meye, tarihe salt a-;tk ve ~ dii~iince mi~tir. Ona gore, toplumsal ya~am1n
ler yoluyla bakmaya gotiiren tavnnda birinci evresi toplumun dini kategori-
ortiik olarak bulunan sosyal ve tarihsel lerle a-;tkland1g1 ve duygulann aktldan
bilgiyi degersizl~tinne egiliminden ra- once geldigi bir evredir; burast teokra-
hatstz olmu~tur. Ona gore, bize kesin tik toplumdur. ikinci evre, kahramanca
bilgi veren bilimler, bizim in~ etligi- eyleme inanan aristokratik toplumdur.
tniz, kurdugumuz ya da yaratbguntz 0-;iincii evre ise, daha humanist ve ras-
~eylerin bilgisini verdikleri i9n, kesin ve yonel bir toplum olup, monar~i ya da
pekin olan bilimlerdir. Ba~ka bir deyi~ cumhuriyetle yonetilir.
le, Vico·ya gore, matematik bilimiyle vidya. Vedanta'da, yani g~gin -;ok sa-
matematiksel sistemler, biz insanlar ta- ytda varhk ya da fenomenden olu~ma
rahndan in~a edilmi~ olduklan i9n, ytp, oziinde Brahman olan Atrnan'dan
kesindirler. Vico fiziki olgularla ilgjli ttiredigini ve dolaylStyla bir oldugunu
olarak da kesinlige, ancak ve ancak d<r savunan Hint ortodoks felsefe ogreti-
garun akl~1na deney yoluyla miidahale sinde, aida ha goriinii~lere, -;okluga go-
ettigimiz zaman ula~abildigimiz.i savu- ttiren duyusal bilginin sagladtgl san•
nur. ya da 'maya~ya kar~tt olarak, biitiin bir
Veruuz-Jactum teorisi olarak da bilinen var hk alan1na iii~ kin sag lam ve ger~ek
ve bizim sadece kendi yaratmt~ oldugu- kavrayt~a, 'maya'ntn aldahCl ortiisii-
muz ~eyi bilebilecegimiz ya da zihnin nun kaldtnlmas1ndan sonra soz konu-
sadece zihnin yaratmt~ oldugu ~eyi bi- su olan ger-;ekligin bir oldugunu gBste-
lebilecegi ilkesi Vico 'da tarih bilgisine ren sezgisel kavrayt~a verilen ad.
Viyana ~evresi 89'7
duzenle, insan1n vah~i i-;gudi.ilerini yu- gore, bireyin entellektuel ya~a1n1, tinsej
lnu~atmak ve zincir alttnda tutmak i-;in hayatt, 0 bireyin uyesi oldugu halkln
varhga geldigini ve uygarh~Jn idaresi dili, sanatt, ah~kanhklan, ya~am1, poli-
alttndaki insan1n, vah~i, dogal haline tik ve toplumsal kurumlanyla. v. b. g.
gore, ~ok daha iyi bir yarahk oldugunu, ili~kilendirilmeden asia anla~1lamaz.
kurumlan meydana getiren insan olsa Wundt tarahndan benimsenmi~ olan bu
bile, kurumlann da insanlan disiplin al- yakla~1m1n esas sahibi tVico'dur.
ttna ald1g1n1 savunan Voltaire, krahn Viicudiler. islam du~uncesinde, Tasavvuf
despotizmine ve soylulann imtiyazlan~ i-;inde dogup, varhgtn birligini savunan
na da kar~1 -;tkml~hr. Voltaire'in felse- gorti~tin temsilcilerine verilen ad.
fesi bu yonleriyle olumsuz bir felsefe Zaman zaman Dehrilerle kan~ttnlan
gibi gortinse de, o, ilerleme ve insantn Vticudilere gore, maddeden bag1mstz
geli~imi i~in besledigi sars1lmaz inanct, bir ruh yoktur; her varhk, bir yonuyle
despotizme, sava~a, ho~gorusuzluge, maddi, bir yontiyle ruhsaldtr. insan ki-
i~kenceye, e~itsizlik ve adaletsizliklere ~ili~i bag1mstz bir varhk olmaytp, mut-
yonelik ele~tirileri ve eyleme -;agnstyla, lak varhgtn, Allah'tn bir gorunu~tidur
aynt zamanda olumlu ve yap1c1 bir fel· ve ins an ·ruhu oltimden sonra, m utlak
sefedir. Voltaire, dllnyada -;ok fazla ko- Varhga kan~tr. Panteist bir goru~ orta·
tuiUk bulundugunu one stirerekf Leib- ya koyan Vucudfler, Tann'n1n evrenden
niz"in ~dunyamtZlfl mumktin dunyalann ayn, bireysel varhgt, bilin-; ve iradesi
en iyisi oldugu' goru~unde ifadesini olan bir varhk olarak gortilmesine kar~1
bulan iyimser bak1~ a~tstna da kar~t -;tklp, Tanr1'ntn evrenin i~ ilkesi oldugu-
~tkm1~tlr. nu one surmu~lerdir.
viilkerpsychologie. Ahnan dili ve k ultu- viilgarizasyon [ing. vulgarization; Fr. vul-
runde, bir topluma ozgu entellektiiel ve garisation). Basitle~tirme, herkesin anla·
ktilturel ifadelere veya tezahtirlere iii~~ yacag1 bir dtizeye indirgeme. c;e~itli
kin ara~tuma ya da kurama verilen ad. bilim dallanna a it bilgileri, ozellikle tek-
Terim, onu bir eserinin ba~hg1 yapm1~ nik bilgileri, geni~ halk kitlelerinin, ge-
olan Wilhelm Wundt'tan once, 19. yuz- rekli uzmanhktan yoksun insanlann an-
y1hn ortalanndan itibaren kullantlmaya layabilecegi duzeye indirme, ozunu
ba~lanm1~hr. Terimle belli bir yakla~t korumakla birlikte, i-;ini buyuk ol-;ude
ml somutla~ttrmaya yonelen Wundt'a bo~altma eylemi.
lemleriyle i1gili analizinde Yeni-Kantc;t
bir baka~ a,.ast sergileyen Weber, her-
~eyden once sosyolojinin insan davram-
~ayla ilgili olarak, do~a bilimlerininkine
benzer, genel-ge,.er yasalara ula~ama
yaca~uu, insan toplumlan soz konusu
w
oldu~unda, evrim niteli~i ta~ayan bir
geli~meyi do~rulayap temellendireme·
yece~ini one si.irmi.i~tiir. Fakat Weber
bir yandan da, sosyolojinin eylemlerin
anlamam kavramayt ama,.lamak duru-
munda oldu~unu, onun buradan hare-
Weber, Max. 1864-1920 yJIIan arasanda ketle, kar~lla~hrmah bir temel i.izerin-
ya~ama~ olan iinlii Alman dii~iini.iri.i ve de, ideal eylem tiplerine ya da forme)
sosyologu. Weber'in biiyiik onemi, onun davram~ modellerine yonelmesi gerek-
Emile Durkheim'la birlikte, ayn ve ba- ti~ini ve dolayasayla, sosyolojinin yal-
~amslZ bir disiplin olarak modern sosyo- mzca eyleme ili~kin oznel bir yorum ol-
lojinin kurucusu olmasa olgusundan mada~ma savunmu~tur.
kaynaklanmaktadar. 0, sosyal bilimlere ~u halde, sosyolojinin konusunun sos-
felsefi bir temel, sosyolojiye de kavram- yal eylem oldu~unu one siiren Weber,
sal bir ,.en;eve kazandarma~tu. Ba~ka sosyal eylemi dortlii bir ba~hk altmda
bir deyi~le, Weber bir bilim olarak sos- saruflama~tu. Bu dort eylem tiirii sara-
yolojinin gene) kavramsal ,.er,.evesini en sayla geleneksel eylem. duygulara daya-
iyi bir bi~imde ortaya koydu~u, tutarh h eylem, nihaf ve en yiiksek de~erlere
bir sosyal bilimler felsefesi geli~tirdi~i yonelmi~ de~er temelli rasyonel eylem
ve n.ihaye~ modem endi.istri toplumu- ve ara,.sal eylem. Bu dort eylem ruriin-
n~ temel ozelliklerini sa~lam bir bic;im- den rasyonel eylem kapsarru i¢\e sade-
de kavrayap ifade etti~i i-;:in, modern ce son ikisinin girdi~ini soyleyen Weber,
sosyolojinin kurucusu olarak tanuur. trasyonalizasyonu kapitalist Bah toplu-
Zira, Durkheim'm sosyoloji bilimini mundaki en temel ve belirgin eylemi
kurma, sosyolojiyi temellendirme te~eb olarak gorm i.i~ti.ir. Rasyonalizasyonun
biisi.i, zamanuun tpozitivizmine dayan- her alanda izlerini siiren iinJii dii~iiniir,
da~a yerde, entellekti.iel geli~imi Win- soz konusu rasyonalizasyonun bir kay-
delband ve Rickert'in de i,.inde yer na~mm Protestan ahlakmm yol a,.h~a
alda~a Yeni-Kant,.a gelenek i,.inde ger- ki.ilti.irel de~i~melerde bulundu~unu
,.ekle~mi~ olan Weber, oncelikle sosyo- savurunu~tur. Buna gore, Protestan
lojinin insan davraru~ayla ilgili olarak, ahlaka, her ne kadar kapitalizmin ilk ve
do~a bilimlerininkine benzer, genel- temel nedeni olmasa da, tbireycili~in,
ge,.er yasalara ula~amayaca~II\J iddia saka ,.ah~ma ve disiplinin, rasyonel dav-
etiT\i~tir. Di~er bir deyi~le, Yeni-Kant,.a raru~ ve ozgiivenin onemini vurgulayan
felsefenin algalanan di.inya ya da feno- bir kiiltiir do~urdu~u i,.in, kapitalizmin
men ve algalayan bilin,. ya da numen do~u~unda ve geli~iminde onemli bir
aymnwu benimseyen Weber'de soz ko- rol oynama~hr.
nusu ayanm do~a bilimleriyle sosyal hi- Weber'in sosyal bilimlere yaph~a bir
limier arasmdaki bir aymm haline gel- ba~ka onemli katka da, onun sakhkla
mi~tir. Buna gore, biz do~a bilimlerinde naif bir nesnellik inanca diye yanh~ yo-
evrensel yasalara ula~maya ,.ah~araz, rumlanma~ olan de~erden ba~amsazhk
oysa bu, toplumsal eylemleri tikel, tarih- teorisinden meydana gelir. Weber'e
sel ba~lamlan i,.inde anlamaya ama,.la- gore, bilim ve sosyoloji tercihi, ara,.sal
yan sosyal bilimlerin amaCI olamaz. akalcahk temeli i.izerinde hi,.bir zaman
Sosyolojinin yontemi ve felsefi prob- me~rOia~tmlamayacak olan bir tercih-
Whitehead, AIf red North 901
tozlerden, niteliklerdel"'. ve iki-terimli ba- bir karaktere sahiptir ve her nesne bir
glnhlardan daha fazlas1na izin verme· olay1 tarumlar, karakterize eder.
yen manhklanndan dolay1 ele~tirmi~, 'Do~an1n ikiye aynlmas1' dedi~i ~eye,
maddi nesnelerle mekan arastndaki ili~ yani do~arun Locke ve Galilei tarahn-
kiy)e ilgili doyurucu bir a-;1klamarun dan renk, ses, tat gibi ikinci) niteliklerle
<;ok terimli ba~1nhlan gerektirdi~ini be- belirlenen do~rudan deneyimin dun ya-
lirtmi~tir. Klasik 1naddi dtinya anlayl~l Sl ve bilim taraflndan van; a y1lan, ve
na da ~iddetle kar~1 -;1kan, klasik teori- kendileri renk, ses, ve tat gibi niteliklere
nin, kendisiru, evreni statik bir a9dan sahip olmaYJp, bu nitelikleri do~uran
de~erlendiren saf geometriyle Slnlrladl- hareket halindeki par-;ac1klann dunya-
~~ takdirde, ba~anh oldu~unu, oysa Sl, e~deyi~le nedensel dtinya diye ikiye
fizik a-;1s1ndan, yani evrendeki de~i~ aynlmas1na ~iddetle kar~1 <;1kan White-
menin hesab1n1 verme a-;1s1ndan kesin- head, do~an1n duyular aracthtJyla ger-
likle ba~anSlZ oldu~unu one suren Whi- -;ekle~en alg1da gozlemlenebilir olan
tehead, klasik teoride fizik-;inin de~i~en nesnelerin toplam1ndan daha f azla hi-;-
par<;ac1klar ve de~i~mez noktalar ikicili- bir ~ey olmad1~1n1 savunmu~tur.
~i ya da ikilemiyle kar~1 kar~1ya kaldt- Whorl, Benjamin Lee. 1897-1941 yllJan
~lnl iddia etmi~tir. aras1nda ya~am1~ olan tinlu Amerikah
0, ~u halde, bilimi belirleyen ilkeler dil ve kulttir filozofu. Temel eseri Langu-
uzerinde durur, beUi bir bilim felsefesi age, Thought and Reality [Oil, Du~unce
inta ederken, ayn1 zamanda metafizi~i ve Ger-;eklik] olan Whorf, dili toplumsal
nin te1nel tezlerini de ortaya koymu~ ba~lam1na yerle~tiren ilk dilbiJimciler·
tur. Buna gore, ba~lannu~h~1, ba~lanh den biri olan Edward Sapir'le birlikte ge-
i-;inde olmakh~1 temele alan Whitehe- li~tirmi~ oldu~u unlu dilsel gorelilik il-
ad, alg1n1n bize yahtlannu~ duyumlan kesiyle tarun1r. Dili gerek toplumlann ve
sundu~u gorii~une ~iddetle kar~1 -;tk- gerekse kavramlann aynasa olarak gor-
ml~ ve do~anln butiin unu aynl anda mekle kalmay1p, ger-;eklikle dil aras1nda
tecrube edemedi~imizi teslim ederken, soo bir ba~ kurarak, hem ger-;ekli~in al-
deneyimin, bOyle bir sistemle ba~lanhh g1land1~1 tekli yle dile getirildi~ini ve
olan olaylara ili~kin tecrubeye kar~1hk hem de dilin ger-;ekli~i etkiledi~ini one
geldi~ini belirhni~tir. 0, buradan da suren soz konusu dilbilimsel gorelilik il-
anla~llaca~1 uzete, alg1layan varh~1n, kesine, Sapir-Whorf hipotezine gore, bir
<;evresindeki dunyaya kar~1 belli bir toplum ya da kultilriin dilinin o toplu-
tepki gosteren do~al bir organizma ol- mun bireylerinin ger-;ekli~i algllama ve
dutu teziyle belirlenen biyolojik bir davraru~ tarz.l uzerinde do~rudan ve
alg1 teorisi geli~tirmi~ ve buradan da belirleyici bir etkisi vard1r.
organizma felsefesine ge-;mi~tir. De~i~ Dunyayla ilgili kavramsalla~hrma ve
menin ancak sure olarak anla~llabilir kategorizasyonlann ki~inin anadilinin
oldutunu dile getiren, ve tPlaton etki· ihtiva ettiti yap1 tarahndan belirlendi·
sini gozler online serecek ~ekilde, olay- ~ini, farkb anadilleri ya da gramerlerin
larla nesneler arasmda mutlak bir aya- farkh dun ya goru~lerine yol a-;h~1n1
nm yapan Whitehead, bir olayUl biricik savunan Whorf, metafizi~in sozdizimi-
oldu~unu, bir daha ortaya 9kamayacak ne ba~h oldutunu one surer. Daha
bir yaplda bulundu~unu one surmu~ once 19. yuzyal dilbilimdleri ve kultur
tur. Olaylar do~arun tikelli~ne, tikel filozoflan, ozellikle de Wilhelm von
boyu tuna kar~ahk gelir. Nesneler, do- Humbolt taraf1ndan savunulmu~ olan
~ada bildi~imiz, tanldl~lmlz ~eylerdir; bu goriite ·gore, ozne-yuklemden olu-
onlar, do~an1n kahCJ ve surekli boyutu- ~an dilsel bir yap1 do~al olarak bir toz-
nu ortaya koyar. Ona gore, ne olay ne ilinek metafiziti doturur. Bu anla y1~a
de nesne, birbirinden yahtlanma~ bir gore, e~er Aristoteles farkh bir dili ko-
tekilde varolabilir, zira her olay belli nu~uyor olsayd1, o zaman farkh bir
Wisdom, Arthur John 903
kaz~ olan Wisdom, bpkl Wittgens- temsil ettigini one sUren birinc!sine
tein gibi, felsefenin analitik ve dilsel bir gore, olgusal dilin onermeleri d1~ diin-
arar; olarak kullarulmas1 durumunda, ge- yayl, olgular1 resmeder, mant1gm oner-
leneksel felsefenin problemlerinin gerr;ek meleri ise totolojilerdir. Buna mukabil,
problemler olmay1p, sazde problemler eserin olumsuz olan tezi ya da ogretisi,
olduklanmn anla~tlacagm1 iddia etmi~ ahlaki, din1, ve hatta felsefi soylemin
tir. 0, bir yandan da, belirli varhk.lann, dilin s1mrlanm a~tlgrm ifade eder.
ornegin maddi nesnelerin, daha temel Wittgenstein'm, her tiimcenin miimkiin
ogelerden, mesela duyu-izlenimlerinden bir durwnun, varolan bir olgunwt resmi
hareketle olu~turulan manbksal yap1m oldugunu one siiren soz konusu dil ve
ya da konstriiksiyonlardan ba~ka hir;bir anlam gorii~iine gore, tiimce ya da oner-
~ey olmad1gm1 iddia etmi~tir. meler, son r;oziimlemede basit nesne ya
Wittgenstein, Ludwig. Viyana'da dogup, da ~eylere gonderimde bulunmak duru-
23 ya~ma kadar orada ya~am1~ ohnak- munda olan isimlerin bir birle~irnidir.
la birlikte, 20. yiizyllda once Anglo- Gerr;eklik, dil ve dii~iince arasmdaki bu
Sakson diinya, sonra da biitiin diinyada resmetme ili~kisinin miimkiin olabilmesi
etkili olan iinlii r;agda~ filozof. Felseti ir;in, onlann ortak bir manbksal form ya
kariyeri, her birinde birbirleriyle uzia~ da yap1y1 payla~malan gerekir. BwlUnla
tmlmasl hir;bir ~ekilde miimkiin olma- birlikte, bu mant:Iksal form diinyada bu-
yan iki ayn doneme aynlan Wittgenste- lunmaz; bulunmad1gl ir;in de, dilde res-
in'm temel eserleri, Tractatus Logico- medilemez. Ayru ~ekilde, ahliki deger-
Philosophicus [Manhksal-Felsefl Dene- ler ve benin diinya ile olan ili~kisi de, d1~
me] ve Logical Investigations [Felsefi So- diinyadaki olgular arasmda bulunmadl-
ru~turmalar ]'dtr. gt ir;in, bunlann da resmedilebilmeleri
Biitiin felsefe problemlerini bir dil soz konusu olmaz. Bu ve benzeri ~eyler,
problemine indirgeyen Wittgenstein'm kendileriyle ilgili olarak hi~ir ~eyin soy-
dii~iincesinin merkezinde, dilin kapsa- lenemeyece~ ve dolayJSxyla, sessiz kalm-
mml ve s1mrlanm belirleme problemi masl gereken metafiz.ikse l konulardn.
vard1r. Ona gore, dili kullanma, dili an- Wittgenstein'm bu gorii~ii, metafiziksel
lama, insanlan ba~ka varhklardan ayl· problemlerin. bir r;oziime kavu~turula
ran biricik ~ey, insan ya~mmm oziinii masalar bile, ciddi ve derin konular olu~
olu~turan dokudur. Wittgenstein bu turdugunu teslim eden filozofu, Viyana
baglamda iki temel sorwtun giindeme ~evresinin metafizik kar~th dogrulama-
geldigini soyler: Dilin diinyayla olan cahgma r;ok yakla~bnr.
ili~kisi nedir? Dilin dii~iinceyle olan Oysa Wittgenstein'm ikind donem fel-
ili~kisi ned en meydana gelir? sefesi kullarumsal bir anlam teorisi ge-
Bu r;err;eve ir;inde, Wittgenstein birind li~tirirken, dilin degi~mez ve temel bir
donemin temel eseri olan Tractatus'ta, ozii oldugu, bu oziin diinyamn temsiliy-
dilin fonksiyonunu nas1l gerr;ekle~tirdi le belirlendigi ve dildeki sozciiklerin salt
gini ve dilin suurlanm ortaya koyacak adland1rma i~levi gordiigii gorii~iinii
bir teori geli~tirmeyi amar;lam1~hr. Oil tiimden reddeder. Ba~ka bir deyi~le,
dii~iinceyi ifade ettigi i')in, onun iist- Wittgenstein bu donemde, dilin ozyapl-
lendigi bu gorev, aym zamanda dii~iin sl iizerine ar;1k, belirgin, soyut ilkeler ge-
cenin suurlarma dair bir ara~brma ola- tirmek yerine, dile dogal bir insan feno-
rak anla~1lmak durumundad1r; ba~ka meni, r;evremizde olup biten bir ~ey,
bir deyi~le, onun projesi, Kant'm kal- karma~1k insan faaliyetlerinin olu~tur
kl~tlgl i~in, yani Kritik der Reinen Ver- du~ bir biitiin olarak yakla~ma~tlr. Bu
nunftun dille ilgili olan ve~iyonuna te- dil anlay1~1nm onemli bir ozelli~, onun
kabiil eder. Tractatus'un iki temel tezi dili oziinde toplumsal bir fenomen,
ya da ogretisi vardJI: Bunlardan pozitif ancak birden fazla insarun benimsedigi
olan ve dilin diinyay1 resmederek, onu kurallann varhgryla i~leyebilen bir feno-
Wolff, Christian 905
yabanc1la~nn1~ insan oldu~unu savur..an daha fazla kendisine ait o1mayan ayr1 ve
Feuerbach'1n gozunde Tann, insantn ba~1ms1z bir gu-; olarak kar~1s1nda
oziiniin m utlakla~t1nlmas1 ve insan1n duran iiriiniinde kendisini tarumad1tJ
kendisinden uzakla~hn1mas1d1r. Yani, zaman ortaya -;akar. Bununla birlikte, ya-
ona gore, insan kendi oziinden, daha banclla~ma, tarihsel olarak yaln1zca ka-
yuksek, hayali ve yabanc1 bir varbk ya- pitalizmde soz konusu olur, zira yaban-
rattl~l, onu kendi i.isti.ine koydu~u ve clla~manln kokeninde, kapitalistlerin
kar~1s1nda kendisini kolele~tirdi~inde, ba~ka1an tarafmdan yarahlrm~ iiriinleri
kendi kendisine yabanala~u. kendilerine almalan olgusu vard1r.
Feuerbach '1n gorii~lerini kabul etmekle Marks, yabancda~manan dort ayn go-
birlikte, insan1n dinr anlamda yabanc- riiniimiinden soz etmi~tir. Bunlardan
la~maslnln, -;e~itli yabanc1la~ma tiirle- birincisi, i~-;inin, iiretti~i ~ey ba~kalar1
rinden, insan1n kendi kendisine yaban- taraf1ndan almd1~1 ve onun iiriiniiniin
Cl1a~ma ~ekillerinden yaln1zca biri kaderi iizerinde hi-;bir kontrolii ya da
oldu~unu savunan tMarks'a gore, insan, etkisi kalmad1~1 i-;in, eme~inin iiriinii-
kendi faaliyetinin iiriinii olan ~eylerden, ne yabanclla~masldlr. lkinci olarak,
bir kole, gu~iiz ve ba_t1mh bir varbk i~-;i, Marks'a gore, iiretim eylemine ya-
olarak ili~ki kurdu~u, ayn, ba~uns1z ve banc1la~1r. ~iinkii kapitalist ekonomi-
gu-;lu bir nesneler dunyas1 meydana ge- de, -;ah~ma ger-;ek ve ozsel hi-;bir tat-
tirmek suretiyle, kendi kendisine -;e~itli min sa~lamayan ve kendi i-;inde bir
~ekillerde yabanc1la~lr. Bu yabanclla~ ama-; olmaktan -;lkan yabanc1 bir faali-
ma tiirlerini ozellikle kapitalist topluma yet haline gelir. Emek sahlan bir ~ey ya
ili~kin ele~tirisinde on plana -;lkartan da meta haline gelmi~ olup, onun i~-;i
Marks'a gore, modem kapitalist toplum i-;in ta~1d1~1 tek de~er, sahlabilirli~idir.
teknolojiye yalruzca iiretim a95mdan 0-;uncii ola rak, i~-;i do~as1na, oziine ya
de~er vermek1e kalmaz, fakat teknoloji da tiirsel varh~1na yabanola~tr, zira
taraf1ndan iiretilen nesnelere, insan var- yabanclla~man1n ilk iki yonii, onun
hklanna gosterilmesi gereken sayg~y1 iiretici faaliyetini insani niteliklerden
gostererek, tapar. Boyle bir toplumda, in- yoksun b1rak1r. Ve insan, Marks'a gore,
sanlar birbirlerini ger~ bir de~eri olma- nihayet, kapitalizm insan ili~kilerini
yan ara-;lar olarak goriirlerken, makineler pazar ili~kilerine donii~ti.irdii~ii ve do-
-;ok ytiksek bir de~er kazan1p, insanlarm laytslyla, insanlar, insani nitelikleriyle
taph~l ama-;lar olup ~r. Boyle bir top- de~il de, pazardaki yer ya da statiileriy-
lum insanlan birbir1erine yakla~bnnak le de~er1endirildikleri i-;in, ba~ka in-
yerine, her birini di~erlerinden yahtlan- sanlara da yabanclla~1r.
ml~ ku-;uk adaaklar haline ·getirir. l$te II Yabanc1la~ma dii~iincesinde, soz
boyle bir toplum yabanclla~m1~ bir top- konusu Marksist dii~iince gelene~i d1-
lum, bOyle bir toplumWl bireyleri de ya- ~mda, tDurkheim, tWeber ve tSimmel
banclla~ml~ insanlard1r. taraflndan temsil edilen sosyolojik dii-
Ba~ka bir deyi~le, insan1n oziiniin i~ ya ~iince gelene~i de -;ok etkili olmu~tur.
da -;ah~mada, ba~ka insanlarla birlikte, Bu gelene~e gore, modern insan, ~imdi- ·
ve insanlara kendilerinin d1~utdaki diin- ye kadar hi-; olmadl~l ol-;ude yahtlan-
yayl de~i~tirme olana~1 veren yarahc1 ml~, kendisine ve toplumuna yabancl-
etkinlikte ger-;ekl~ti~ini one siiren la~ml~ durumdadu. Eski ve geleneksel
Marks'a gore, iiretim siireci bir nesnele~ de~erlerle ba~1n1 koparan modem
tinne siireci olup, insan bu sure-; i~de insan, yeni rasyonel ve ~iirokratik dii-
yarattcah~uu cisimle~tinnekle birlikte, zende, hi-;bir ~eye guvenmez, her~ey
yarahos1ndan ayn ~eyler olarak d uran kar~1s1nda inan-;stz olmu~tur. Ome~in
maddi nesneler meydana getirir. Yaban- Weber'e gore, toplumsa1 diizendeki
cda~ma, i~te bu noktada, insan, art1k trasyonalizasyon ve fonnalizasyon e~i-
906 yabancdatmanln nedenleri
c1 baskl alhnda., hi«;bir za1nan bzgiir ola- bHinen unh.i paradoks. 'Yalan soyluyo-
1nayacag1 i«;in, onun duygu ve tutkulan- ruln' diyen ki~inin sozl.i ya da tiilncesi-
nl baskJ alhnda tutan ve korelten boyle nin, ki~inin soyledigi ~eyin yanh~ ol-
bir ya~am tarzan1 kokiinden yads1mak tnasl duru1nunda dogru, buna kar~an
gerekir. soy ledigi ~eyin dogru olmas1 d uru-
Yahudilik [ing. Judaism; Fr. Judaisure]. lnunda ise yanh~ olmasayla belirlenen
Musevilik. lsrail halkan1n dini dii~iince, paradoks.
inan~ ve kurumlanrun tiimii; israilogul- yahtlamacahk [ing. isolationis~n; Fr. isolati-
lannln ttarihi i«;erisinde olu~mu~ olan onnisme]. Sanat eserinin kiiltiirel ve tarih.-
dini gelenek. sel baglamtndan soyutlanarak anla~ll·
Irk temeline dayah bir din anlaya~l)')a masa, yorumlanmasa gerektigini savunan
se«;kinle~en Yahudi inanca, iinlii Muse- gorii~. Bir sanat eserine deger bi«;mek
vi teolog ibni Meymun tarafandan oni1~ i«;in, sanat eserine bak1naktan, onu dinJe-
ba~hk alll41da toplanm1~hr: 1 Tann mekten ya da okumaktan ba~ka hi«;bir
diinyan1n yarahcasa olup, 2 bir ve tektir. ~eye gerek duymadag1maza, sanat eseri-
3 Tanra ruhtur ve 4 oliimsiizdiir; 5 sa- nin d1~1na «;akarak tarihsel olgulara, sa-
dece Tann'ya dua edilmeJidir 6 israil nat«;Inan biyografisine ba~vurmaya
peygamberlerinin biiti..in sozleri ger«;ek gerek olmadag1 gibi, bunun sanat eseri-
olup, 7 Musa, peygamberlerin en biiyii- nin ger«;ek degerini gozden ka«;ard1gana
gudiir. 8 Yahudilerin benimsedigi yasa, savunan sanat gorii~ii.
Musa'ya Tann tarafandan vahyedilmi~ ingiliz sanat ele~tirmeni Clive Bell ta-
tir. 9 Onu degi~tirmeye kims~nin giicii rahndan savunulan bu gorii~, bir sanat
yetmez. 10 lnsanlann biitiin eylemlerini eserini deger)endirmek, onun ger«;ek
goren Tanra, 11 emirlerini yerine geti- dogasana kavrayabilmek ve ona bir
renleri odiillendirir. 12 Peygamberlerin deger bi«;ebilmek i«;in, diinyaya iH~kin
miijde)edigi Mesih'i gonderecek olan bilgimizden hi«;bir ~eye gerek ohnadagl-
Tann, 13 oliileri diriltecektir. ru, yalruzca resim sanah soz konusu ol-
Diinyaya Tanra·nan liitfunun bir eseri dugunda, ii«; boyutlu mekanla tan1~1k
olarak goren, insanJagm Tann'nan yarat- olmaya gerek duyuldugunu one surer.
hgl Adem ile Havva·dan gelen biiyiik yananlam [lng. connotation; Fr. connotation;
bir aile olduguna inanan Yahudilikte, in~ AI. konnotation] Bir sozciik ya da kavra-
sana Tann taraftndan se«;me giicii, iride man mevcut anlam unsur1anna veya dii-
ozgiirlugu verilmi~tir. Ruhun oliimsiiz zanlalnana, kullanun sarasanda ekJenen
oldugunu, ebedi saadetin tannsal yet- ikinci) anlamlar biitiinii ya da kiimesi.
kinligi goniil goziiyle gormekten mey- Yananlam, sozciik ya da kavraman ilk
dana geldigini beyan eden Yahudiligin v~ diiz anlamma sabitler ya da dondu-
kutsalliteratiirii, yalnazca Hristiyanlaran rurken, kendisini imgelere, oznel izle-
Eski Ahit dedikJeri kasma tekabiil eden nim ve a!galamalara bagh duygusa) ve
lbrani kitap)anndan meydana gelir. «;o~kusal anlamlarJa, «;agra~1msal un-
Bunlar, Tevrat (Torah), Peygamberler surlar yoluyla biteviye zenginle~tirir.
(Nebiint) ve Ketubiindir. Bununla birlik· Bireysel oldugu kadar sosyal, tarihsel,
te, Tevrat sadece dini bir eser, ahlaki kiil tiirel ozellik)ere ihtiva eden yanan-
ogutler derlemesi olmaylp I Maslr ege- laln, diizanlaman yans1z ve tekdiize ol-
menli~inden kurtularak yeni dogan bir dugu yerde, okuyu iizerinde beUi bir
halk i«;in gerekli olan yasa ve kura) top- tepkiye yol a«;ma amac1 glider, onu belli
lam! olmak d urum undadar. imgesel bolgelerde gezinti yapmaya
yalanc1 paradoksu [lng. paradox of liar; Fr. sevkeder. Nitekim, yananlam1n egemen
paradoxe du menteur]. Megarah paradok- oldugu soylem tarz1 daha ziyade edebi
su ya da Eubulides paradoksu olarak da soylemdir.
910 yanalabilirciHk
yantla bilircilik [ing. follibilisnr; Fr. faillibi- yanllsamadan hareket eden kantt [ing.
lisnre]. Ara~tannay1, belli bir guc;lugun argunrent front illusion; Fr. argument d' il-
belirledigi bir zihin halinden kurtulup, lusion]. Ku~kucular tarafmdan geli~tiri
soru ya da guc;luge uygun yan1h bulma len ve algmm, normal d urumlarda bile,
ve boylelikle rahatlama a1nac1yla ger- d1~ dunyay1 bize, oldugu gibi ve tutarh
~ekle~tirilen bir faaliyet olarak tanunla- olarak yanslttaguun soylenemeyecegini;
yan, A1nerikan filozofu Peirce'1n geli~ bir d1~ gerc;eklik varsa, bunun deneyim~
tirdigi gorti~. sel bilgisinin olamayacag1ru dile getiren
Soz konusu ara~hrma faaliyetinde, kanlt. AlgunlZln kirni durumlarda, or-
amac;, hareket nokta$1 ve uygun ~aba d1- negin alg1 yarulmalannda, sann ve
~1nda hic;bir ~ey garanti degildir, zira d ti~lerde yandd1g1n1; bu d urumlarda
l.iretilen hipotez ya da k uramda bir de- alguun yarulgah oldugunu anlayamaya-
gi~iklige gitmeyi gerektirecek yeni veri- caglmlzl; dol a y1s1 y la, algun1Z1n, biz far-
ler her an ortaya c;lkabilir. Bundan dola- ketmesek, bilincine varmasak bile, her
yl, yan1labilirlik, ara~tumay1 belirleyen an i~in, hatta surekli olarak yarulabilece-
en onemli ozellik olmahdn. gini dile getiren ve bundan, gi.ivenilir
yanllmazhk (Fr. info;llibility; tng infaillibi- bir algtdan soz edilemeyecegi, tek bir
litc]. Aldanmas1, yanh~a du~mesi mum- alg1n1n bile dogrulugWlun kesin olarak
kun olmayan ki~inin; hatadan old ugu bilinemeyecegi sonucunu 9-karsayan
ku~kucu akllyurutme.
kadar gunahtan da uzak olmas1 duru-
mu; bir edimin yanh~a ac;1k olmamas1 yandsama mantag1 [ing. logic of illusion;
Fr. logique d'illusiorl]. Alman filozofu
hali. Bahda daha ziyade dini liderler,
hn1nanuel tKanf1n, diyalektige, dene-
din kuruculan, krallar, papa ve rahip
yimselinalzemenin yoklugunda her iki
benzeri ki~iler ic;in gec;erli olan yanll-
tarah da e~giitjle savun ulan antinomi-
mazhk, Dogu dinlerinde daha ziyade
lerle sonuc;lanan akdyi.iriitme tarz1na
inanc1n sarsllmazhg1ru ifade eder. verdigi ad.
yan1lsama [Os. vehim, vehmu lwvas; ing. il- yan1ltmacllar. c;in felselesinde, Mohizm
lusion; Fr. iUusion; AJ. illusion, l~'uschung]. ak1m1run kurucusu olan Mo Tse'nin alii-
Ah~llmad1k, normal olmayan psikolo-
munden hemen sonra ortaya c;1kan ve
jik, fiziki ya da fizyolojik ko~ullann so- aralannda Hui Si ve Kung Sun Lung
nucu olarak, duyu verilerinin yanh~ yo- gibi manhkc;1larm yer ald1g1 du~unur
rumlanmaslna bagh olan yandhc algt; ler obegine verilen ad.
nesneyi oldugundan ba~ka ti.irlu algda- c;eH~ik onennelerin bile dogru old ugu-
ma, gerc;ege uymayan goruni.i~u ger- nu gfistennek ic;in c;e~itli manhk oyunla-
c;ekmi~ gibi yorumlama ve bu yarulgl- nna ba~vuran, tarta~abihnek amacyla
run farkmda olmama hili. Yarulsama, ortaya a~1r1 ve ~a~uhc1 goru~ler atan,
duyusal bile~nlerin, duyu verilerinin yanlltac1 ve t;eli~ik gorii~ler geli~tiren
hic;bir ~ekilde soz konusu olmad1g1 san- Yarultmacllar, zaman ve yer, hareket ve
ndan ay1rd edilmelidir. sukunet, toz ve nitelik gibi kavramlarla
yandsamacahk [Os. hayaliyye; lng. illusio- oynama~lar ve gerc;ekligin bilgisinin ola·
nisnl; Fr. illusionnisme].Mekan ve zaman naks1z old ugunu if ade etmeye c;ah~
ic;inde varolan d1~ dunyan1n bir yanll- ml~lardlr.
samadan ba~ka hic;bir ~ey olmad1g1n1, yanh~ [tngfalse; Fr. faux; Al. falsch]. 1
varolan her~eyin aldat1c1 bir gorunu~ Dogru olmayan, gonderimde ya da ahf-
ten ibaret bulundugunu, varolu~un en ta bulundugu olgu var olmayan. Ger-
kuc;uk bir gerc;ekligi ve degeri o1mad1- c;eklige uymayan, d1~ dunyada kar~1h
g1n1 savunan gorii~; bizim yanLlsamalar- g1 bulunmayan. 2 Bir kurala ya da
la dolu bir gorunu~ler aleminde ya~adl ilkeye uymayan. 3 Daha onceki bilgiler-
gtmlZl one suren goru~, dini ogreti. le tutarhhk ili~kisi ic;inde bulunmayan,
d1~ dtinyadaki otgulan gen;ekte oldu- Buna gore, bir hipotezin yararhh~tyJa
~u ~ekJiyle betimlemeyen yarg1 ya da ilgili s1nama, onun yanh~lanabilme de·
onenne it;in kullan1lan s1fat. recesinden meydana gelir. Bir hipotez,
yanh~lamacd1k [ing. fals~ficationism; Fr. onu yanh~layacak anti•nktin bir gozle1n
fals~ficationnisme). Onlii 1ngiliz bilim filo- soz konusu degilse e~er, bilim it;in ya-
zofu Karl Raimund Popper'1n, manhkt;l rarh bir hipotez de~ildir, hatta gert;ekte
pozitivizmin yaygan bililn gorii~iine ve bilimsel bir hipotez bi]e degildir. 'Saf su
onun dogrula1 na ilkesine kar~1 geli~tir 100 derecede kaynar' hipotezini yanh~
mi~ oldu~u altematif yontem ve bilim layacak t;ok say1da test yap1na olana~1
anlay1~1. varken, 'Yann ya~m ur y a ya~acak, y a
Yayg1n bili1n gorii~iintin yanh~ oldu- da ya~1nayacak' onermesini test etlne
~nu savunan Popper'e gore, biiim iankan1m1z yoktur. c;unkti bu sonuncu-
adamlan i~e gozle1n yaparak degil de, su, tanun gere~i do~ru alan bir onerme-
bir teoriyle ba~lar. Bililnsel teoriler ve dir ve onun e1npirik gozlemle hit;bir il-
doga yasalan, m utlak ve degi~mez do~ gisi yoktur. 0, bundan dolay1, bililnsel
rular olmay1p, do~al diinyan1n t;e~itli bir hipotez de~ildir.
yonlerini konu alan bir analiz faaliyetiy- Yanh~lamaahga gore, bir onerme,
le ilgili spekiilatif giri~imJerdir. Bunlar, yanh~lanabildi~i olt;iide, bililn it;in ya·
daha onceki teorileri dtizeltmek, i yile~ rarh bir hipoteztir. Hipotez ya da oner-
tirmek ve geli~tirmek it;in tasarlaruru~ melerin belirsiz ve m u~lak bir bi~irnde
alan tahminlerden ba~ka hit;bir ~ey de- ifade edilmeleri, onlann nas1l yanh~la
~ildirler. Bu tah1ninler, bir kez olu~tu nabileceklerini gormeyi ve onlardan
rulduktan sorua, deneysel s1namaya hangi sonut;lann t;1khg1n1 anlamay1
tabi tutulur. gtit;le~tirir. Yanh~lamac1hgan bakt~ at;I-
Bu s1naman1n, yanh~lamac1 bilim go· Slndan, iyi ve at;Lk se~ik terimlerle ifade
rii~iine gore, t;ok ozel bir amac1 vardu. edilmi~ alan, cesur bir bilimsel iddia, ya
Soz konusu s1na1na, yap1lan taluninin kolayhkla ~tiriitiilebilmeli ya da yanh~
dogru oldugunu kanltlamak it;in degil lanmaya kar~1 koymahdu. Boyle bir
de, daha t;ok tahminin yanh~ old ugun u onenne, her iki durumda da bilimin
gostermek i~n yap1hr. BWla gore, bilim, ilerleme ve geli~1nesine katk1da bulu-
teorilerin dogru olduklanru gostermek nur. Birinci durumda, onun yanh~lan
suretiyle degil de, teorilerini yanl1~la- masl, yerine yeni hipotezlerin getirilme-
1naya t;ah~arak geli~ir. Yanh~ oldu~u si sonucunu do~urur ki, yeni hipotez
gosterilen bir teori ya bir k1y1ya b1rak1- yanh~lanmas1 daha zor alan bir hipotez
hr ya da en az1ndan degi~tirilir. Bilim, olacakbr. Buna kar~1n, ikinci altematif·
oyleyse, denelne-yaJulma, ya da daha te, yani hipotezin yanh~lanmaya kar~l
dogru bir deyi~le, tahrnin ve t;iirlitme koyd ugu orta ya t;lkarsa, o tat min edici
yoluyla ilerler. Bundan dolay1, hit;bir bir teori dtizeyine yiikselir.
teori m utlak olarak dogru degildir: Bi- Yanh~lamac1 bak1~ at;1s1na gore, bilim-
limsel s1nama ve testier, teorileri yanh~ sel olduklar1 dii~iiniilen baz1 hipotezle·
lamayl ba~abilirlerse eger, teoriler goz- rin, daha slkl bir bit;imde incelendikJeri
den get;irilebilir ve degi~tirilebilir. Bu zaman, test edilemez olduklar1 anla~l
anla}'l~, Popper'a gore, bilim tarihinden hr. Yani, onlan yanh~layacak miimkiin
t;lkanlacak ornek ve geli~melere de deneyler yoktur. Yanh~lamac1hg1n bu
uygun dii~mektedir. ttir test edilemeyen hipotezlerden uzak
Popper, yanh~lamacr bilim gorii~i.iniin durma nedeni, bu hipotezlerin bililnsel
bize, yararh bilirnsel hipotezlerle, bilime geli~meyi engellemesidir. Popper'a
uygun dii~meyen, bilimle dogrudan il- gore, soz konusu hjpotezleri ~iiriitme
gisi olmayan hipotezler aras1nda bir olanagmuz yoksa, yerlerine daha iyi bir
ayu1m yapma olanag1 verdigini sayler. hipotez ya da teori koyma imkaJumlz
912 yanhtlanabilirlik ilkesi
yapl [ing. structure; Fr. structure; AI. struk- nndan yola ~tkarak, metnin yazaruun
tur]. 1 Genel olarak, par~alan ve unsur- kurdugu kavramsal ay1nmlann ba~art
lan arasanda yasaya uygunluk, diizgiin SlZb~aru gostennek ve a.;tklamak geli~U
ba~lanhlar ve kar~dakb ili~kiler bulu- rilmi~ olan bir yontemdir. Buna gore, ya ..
nan biitiin; veya bir biihinii meydana ptbozum, uzerlerinde ~ok aynntah olarak
getiren ~e~itli par~a ya da boliimlerin ve iyice dii~iiniihnii~ olan geleneksel
birbirleriyle olan ili~kilerinin ve biitiin kar~athklan tersyiiz etJnekten ve bunun
i~inde yerine getirdikleri fonksiyon]ann yanm.da, soz konusu kar~atlar aras1nda
sonucu olan diizen. bulunan adt konulma~, gozle goriile-
2 Felsefede, o~eleri birbirlerine kar~t meyen kavramlann oynada~1 oyuna i~a
hkh olarak ba~amb olan ve ba~antalara ret etinekten meydana gelir.
birtak1m yasalara uyan diizenli ve ozerk Ba~ka bir deyi~le, metinde hi~bir ~eyin
biittin. 3 Sosyolojide, topJumsal yapa an- rasgele olmadt~Jru one siiren, metnin
laiJWlda, toplumsal kurumlann kar~a birli~i ve statik uyumundan ziyade, -;e-
hkh ili~kilerinden meydana gelen bii- li~kileri, tutarsazhklan ve gizledigi ~ey
tiinliik; toplumsal ili~kilerin istikrar ler iizerinde odakla~an yapabozum, kav-
sergileyen biitiinsel diizeni. 4 Psikoloji- ramsal ya da teorik a-;tdan gizH tutulan
de, bir bireyin mizac1n1 veya hangi tipten yapdann, sakh ayncahklann iizerindeki
oldu~unu belirlemeyi miimkiin kllan fiz- esrar perdesini aralaytp, onu tiimden
yolojik ve psikolojik ozellikler toplarru. 5 a~ma ~abasa verir. Bu ba~lamda, yapabo-
Antropolojide, kendisinin -;ok -;~itli un- zucu okuma, ~ok ~~itli metinlerde, fel-
surlarana birl~tiren ili~kiler biiti.inii ola .. sefi, edebi, hukuki ve teolojik eserlerde
rak, empirik ger-;eklikten hareketle ge- kullarulan anahtar kavramlann, ger-;ekte
li~tirilen a-;tklayaca soyut model. 6 bir ~ekilde varsaydaklan kar~1t kavram-
Dilbilimde, disiplinin en temel kavramt lan bastirdtklanna ve gizlediklerini gos-
olarak, dilsel unsur ya da birimlerin termeyi amac;lar. Bunlar, yaz.ann kendi-
meydana getirdi~i e~zamanh i~ ba~1nh sinin, veya eserin ait oldu~u kiilti.iriin
lardan ve birimleri.n fonksiyonlanndan tercihlerini yansttan im tiyazh kavramlar-
kaynaklanan ozerk biitiin. dn. Orne~in, akll, a~k1n ve eril kavram-
yapabozum [ing. deconstruction; Fr. de- lan, metin ya da soylem d1~ma itilmi~,
construction]. Fransaz postyapasalct dii .. bastanlmt~, dt~lanma~ ve gizlenmi~
~ iiniirii Jacques tDerrida tarahndan, olsa da, her haliikirda varsaytlan tutku,
felsefe ve edebiyat ok umalannda k ulla- deneyimsel ve di~il kar~at kavramlanna
ndmak iizere onerilmi~ olan ~ozi.imle ba~larur.
me yontemi, metinsel analiz ~ekli ya da Yaptbozum i~te, soz konusu kavram
tarzt. c;iftlerinden birindlerin imtiyaz1ru orta-
Yapabozutn, her~eyden once, metnin dan kaldanr ve onceH~ini yakarken, kav-
tutarb bir biirun oldu~u, onun ~e~itli ramlar arasmda e~itlik sa~lamaya ya da
unsurlaruun metnin anlam1n1 biitiinle- bu kez ikinciled imtiyazh k1Jmaya kal-
yecek ve drestekleyecek ~ekilde ahenk ka~ar. Bu yaptldaganda ise, Derrida·ya
il;inde birbirlerine eklemlendi~i kabulle.. gore, ozde~liklerden ayrdaklara, birlik-
riyle ve metindeki muhtemel uyumsuz- lerden par~alara, ontolojiden dilfelsefe-
luklarm yazann ki~isel yetersizli~ine sine, epistemolojiden soz sanahna
izafe edilmesi gerektiAi inanayla belir- do~ru bir alga kaya~1 soz konusu olur.
lenen modernist metin ve ele~tiri anla- Zaten yapabozumla da, hakikatin dagw-
ya~Jna kar~1 -;akar. T1pk1 okur gibi met- hhp sa~dmasa, birli~in par-;alanna a y-
nin de hi-;bir ~ekilde statik olmad1~1n1 nlmasa, dikkatli ve basiretli tartl~malar
savunan yapabozum, bir metin i-;inde yerine sonu~uz tarh~malara ge~ilmesi,
ge-;en kavramlann, metnjn biiti.inlugu- ciddiyet ve rasyonalite yerine, ~enligin
n ii bozan tutars1z ve ikirdkli kullarumla- ve histerinin konulmasa ama~lanar. An-
914 yapam
senen bu tiir bir yararedtk, o her kadar bir eyleme yalruz ve yaln1zea mutlulu-
ahlaki iyiyi salt hazla ozde~le~tinneyip, gu, yani hazz1 arthnp artt1rmamas1na
iyinin kapsam1 i<;ine mutlulu~u, refah1, bakllarak, i yi ya da kotu denilebileee~i
faydayt, v. b. g., dahil etse de, rum bun- ni anlatmak istemi~tir. Bentham ilkenin
Ian e~anlamh ve son -;ozumlemede de, kan1tlanamayaca~uu, yaln1zea herkesin
hazza indirgenebilir terimler olarak gtir· ger-;ekte hazz1 arzulad1g1 ~eklindeki
dugu i~in, hazo yararetbk olarak tanun- yads1namaz ve evrensel empirik gozle-
lanrr. Ayn1 goru~ John Stuart +Mill tara- me dayandl~lnln soylenebileee~ini be-
hndan da benimsenmi~tir. Bununla lirtmi~tir. Ona gore, yarar ilkesinin ge-
birlikte, Mill'in hazel yarare1hg1, Bent- -;erliligi kan1tlanamasa bile, ba~ka ve
ham 'in yarare1h~1ndan, hazz1n nieeli· daha yuksek ahlAk teorileri yarar ilkesi·
ginden ziyade, niteli~ini temele almas1 ne indirgenebilir ya da onlann yarar il-
bak1m1ndan farkhltk gosterir. kesine tibi oldu~u gosterilebilir. Bu ise,
7 Yararah~1 korumakla birlikte, ahlaki dolayh bir kan1tlamadan ba~ka hi-;bir
bakundan degerli olan, ahlaki ilginin ~ey de~ldir. Bentham bu ba~lamda, tir·
ba~at konusu olan tek ~eyin hazz1 ola- negin, yasaya itaat etme yukumlulu~ii
bildi~ince artbrmak oldugu fikrine ~id- · nu a~klayan bir teori olarak toplum
detle kar~1 -;1kan, soz konusu haz amae1 sozle~mesi kuram1n1 ele alm1~t1r. On a
yerine, estetik deneyimi, dostluk ili~ki gore, yasaya boyun e~me, itaat etme yii-
lerini, a~k1, v. b. g. ge-;iren ideal yararcJ~ kumlulu~u, toplum sozle~mesi kurami-
l1k. Haze• olmayan bu tur bir yarare1hkf run kendisinde bile, soz konusu teori
iinlii ingiliz du~unuru G. E. tMoore ta- ger-;ekte en yuksek say1da insan1n en
raflndan savunulmu~tur. 8 AhlAki eyle- yuksek mutlulu~unun, yasaya boyun
min bizatihi kendisinin asli, ahlAki de- e~di~imiz takdirde sa~lanabileee~ini
~erini en yuksek diizeye -;lkannan1nf soyledi~i i~in, yarar ilkesine indirgene-
buna kar~1 bunyesinde banndud1~1 de- bilir.
~ersizligi en aza indirgemenin tinemini yaraha evrim {Os. mubdi tekJmul; lng. ~
vurgulayan olumlu/ olumsuz yararczhk. 9 tive roolution; Fr. evolution CTiatrice]. Evri-
Nihayet, bir eylemin ahlaki do~rulutu· me lnanmakla birlikte, bu evrimin Dar-
nun iiretti~i sonu~lara ba~h oldu~unu win'in evrim anlay1~1 gibi, mekanik bir
tine surmek balwrundan yarara olmak- do~al aytklanma kuram1na dayanmay1p,
la birlikte, yararah~an1 Tanr1·1un buy- yaraba oldu~unu savunan Henri Berg-
ru~una dayanan ahliki odev kavranuy- son'Wl evrim anlay1~ana verilen ad.
la tamamlayan teolojik yararcrlrk. Darwin'in yeryiizunde ve tarih boyun-
yarar ilkesi (ing. principle of utility; Fr. ca ortaya -;1knu~ -;ok ~e~it li turleri, bas it
principe de l'utilit~]. Yararcd1gtn kurucu- organizmalann, insanla doruk noktasi-
su J. tBentham tarahndan ifade edilmi~ na ula~an daha karma~tk ve yuksek or-
olan, 'tiim insan varhklann1n hazz1 is- ganizmalarla nasd tamamland1~uun he-
teyip, actdan ka~1ndd<lan' ve 'her insan sabanl veremeyen keyfi bir adaptasyon
varh~1n1n kendi hazztnl arad1~t'. ilke- modeliyle a-;1klamaya kalkl~h~lnl tine
siyle, ki~inin en yuksek saytda insana, suren tBergson, Darwin·in soz konusu
en yuksek mutlulu~u sa~layacak ~ekil mekanik modeli yerine, teleolojik bir
de davranmas1 gerekti~ini dile getiren evrim anlay1~1 ge-;irmi~ ve butun bir
ilkeye verilen ad. evrim surecine yaydmJ~ olan yarabo
Do~ada haz ve ao gibi iki temel gudin hamle ya da ya~am ablururun varh~m
egemenli~inden soz eden Bentham 'tiirn dan soz etmi~tir. Bergson' a gore, ya~am
insanlann hazz1 arzulad1gr' psikolojik ve evrim en iyi bir bi~mde bir yaratJo
olgusundanf bizim haZZl aramanuz ve hamle yoluyla ac;aldanabilir. YaratJo
hazz1n p~inden gibnemiz gerekti~i hamle, tum canl1 varhklardaki ba~hca
yargtsana ge~~ ve yarar ilkesiyle de, i~el O~edir. 0 yaratlel geli~mesinde bo-
yaratma 919
~.runa yeni hi!'ler, yeni cinsler 1neydana kompleks ve tatminkar bir duzen ya da
getirir. Yaraha hamle, buna gore yarat- sentez arayr~ryla, varhga getirme yete-
madan yaratmaya bir sr~ramadrr. negi.
Bergson, canhlara surekli olarak sr~ra- yarahmcrhk [ing. creationism; Fr. creatio-
mah bir hareket veren bu ya~am ahh- nisme]. Dini lemelleri olan bir ogreti ola-
mmm i~ gu~ kaynagmm Tann oldugu- rak, canh turlerin, ortak bir ala ya da
nu sayler. Tann'run kendisi evrendeki kiikten evrim ge~irmi~ olmayrp, ayn
bu yarahcr geli~meyle i~ten bir baglan- kiiklere sahip oldugunu savunan anla-
h i~indedir. Bundan dolayr, Tanr1 SOil yr~; turlerin, iizellikle de insan turunun
bulmu~ bir ~ey degildir, bitip tuken- varolu~u ve ya~amuun, en yuksek de-
mez bir ya~amdrr. 0, sonsuz eylem, recede yetkin bir varhgm, ozel yarahcr
durmayan ozgurluktur. Bergson, tum etkinliginin sonucu oldugunu one suren
canh varhklann birbirleriyle baglanh goru~. Evrimcilige kar~rt bir goru~ ola-
i~inde olduklanru, hepsinin ayru verim- rak, hayvanlann ve bi.lkilerin, belirli ve
li ahhmm egemenligi altmda oldugunu degi~mez tiirler ve cinsler halinde, bir-
sayler. Bergson'a gore, ya~am varolan denbire ve ayn ayn yarahldrgmr kabul
her~eyin, kendisinin par~alan degil de, eden yaratJmcrhk, evrenin ve evrendeki
gorunumleri oldugu surekli ve biilun- ya~am bi~imlerinin dogauslu bir gu~ ta-
memi~ bir sure~tir. Her~ey, bu yarahcr rafmdan varhga gelirilmi~ oldugunu
hamle taraflndan harekete ge~irilir ve One sUrer.
bu yaratrcr hamle Ierne! ger~kliktir. Tann'nm bulun evreni ve evrendeki
yarahh~ [Os. tekvin; lng. creation; Fr. her lur varhgr yoktan var ettigini, varo-
creation; AI. schOpfung, schaffen]. 1 Bir lan her~eyi duzenleyip yonettigini, dun-
~eyin, iinceden beri varolan ~eylerden yada olup bilen her~eyi denetirni albn-
varhga getirilmesi. Platon'da oldugu da bulundurdugunu savunan metafizik
gibi, evrenin rasyonel, duzenleyici ilk il- ogreti olarak yaratuncrhk, buna gore,
kesinin, ezeli -ebedi olan maddeye, yet- her~eyin, yalmzca Tann'nm, dogaustii
kin ilkiirneklere bakarak bi~im vermesi bir varhgm karan, plam ve yaralma faa-
dummu. 2 Tann'run evreni yoklan var liyetinin eseri oldugunu savunurken,
edi~i. evrenin ve evrendeki her,;eyin, madde-
Bu baglamda, yarahlmr~ olan ~eye ise nin Tann larahndan yoktan var edildi-
yaradrh~ adr verilmekledir. Yaradrh~, gini, Tann'run insan ruhunu dogu~
aym zamanda bir kimsenin dogu~tan anmda ayn olarak yarathgmr one surer.
getirdigi fiziki, ama daha ziyade tinsel yaratma [Ing. create; Fr. crt!er ]. Bir ~eyi
iizellikler butununu ifade eder. daha once varolan bir ~eyden varhga
yarahcrhk [lng. creativity; Fr. crt!ntiviM]. getirrne veya yoklan yoktan var etme.
Ki~ilerde, bazen de ki~ilerden meyda- Ya yoktan, ya da iinceden beri varolan
na gelen iibeklerde rastlad rgrmrz, iiz- ogeleri ya da ezel! olan maddeyi ozgun
gunluguyle, uygunluk, ge~erlilik ve ya- bir bi~imde var etme eylerni.
rarhgryla se~kinle~en, yeni bir ~eyi; Yaratma eylemini, yaratmaya elveri~li
~eyleri yeni bir bi~inde gorme larzrrun, olma durumunu larumlamak i~in ise ya-
baglant!lar kurup, risk almanm, ~eli~ki raiicr srfah kullamhr. Nitekim, panleisl
ve kar~rthklan a~ma ve senteze kavu~ Alman du~unurii Baruch tSpinoza fe-
lurmamn, lam~rk olunmayanda daha nomenlerin, yani ~ok ~e~itli iizellik ve
iinceden laru~rk olunan yol ya da mo- tezahurlerin nedeni olan dojf.>yr yarahcr
dcller bulmarun bir sonucu olarak; man- doja olarak lammlarru~hr. 6te yandan,
hksal du~uncenin dr~mda melaforik ya ~e~itli temel bile~enlerin, bir butun
da analojik du~unme gucuyle, gelenek- it;inde bir araya getirildigi, birbirleriyle
sel ya da suadan olan kar~1 9i<J~Ia, ye- uyumlu kduup duzenlendigi zaman,
lersiz bir basitligi reddederek, daha sonu~ta ortaya t;~kan sentez, kendisini
920 yargr
ozerk bireyler olarak rasyonel varolu- do~a bilimlerinin konu ald1g1 stirekli
~umuza baglar. Buna gore, dogal gu- dtizenliliklere de bilimsel yasa ad1 veril-
zellige ili~kin estetik tecrtibemiz, bizde mektedir.
dogamn anlamma ili~kin bir bilin~ do- Bu baglamda, en iyi bilinen ve en ~k
gurur; guzellik doga halinden ahlaki kullamlan a~1klama ttirii olarak, a.;Ik-
hale, zorunlulu~tan ozgtirluge gottirtir; lanma ihtiyac1 duyan nesne ya da olgu-
dogamn guzelligini tecrtibe ederken, nun bir yasaya uydugunu gostennekten
onun sanki bir ama~ i~in yarahlnu~ ol- olu~an a~1klama ttirtine yasayla a~Ikla
dugunu dti~tirunemiz, bize ahlakm es- ma ad1 verilir. Bu anlay1~a gore, orne-
nemez talep ve buyruklaruu, maddi do- gin, bir par~as1 suya batmlm1~ olan bir
gamn kayitsizhgiyla uzla~hnna imkAm sopa, Snell'in kmlma yasas1 te1nele ah-
verir. narak, bir gezegenin konumu Kepler'in
yan~nedencilik [ing. semi-causalism; Fr. birinci ya da ikinci yasasma gore a~1kla~
sbni-causalisme]. Nedensellik ilkesinin nabilir.
mutlak ve suursiZ bir ger;erliligi olmadi- yasakplas. <;in felsefesinde ortaya ~Lkan
gi.IU, onun yalmzca SIIUrh bir ge~erliligi ve siyaset felsefesi alamnda, toplumun
bulundugunu savunan eklektik neden- ·yonetimi i~in buyurucu ve dtizenleyici
sellik anlay1~1. Istatistiksel ya da teleolo- yasalann onemine i~aret eden aklm.
jik a~1klamamn smirSIZ ge~erliligine ina- Bir tilkenin ba~anyla yonetilebilmesi
mrken, nedenselligin omegin atbmalt1 i~in Konfu~yus'un ogutledigi gibi,
dtizeyde ge~erli olmadigi.IU, fakat yal- halka iyi omek olmamn, gerisini torele-
mzca makroskopik cisimler i~in ge~erlili re ve geleneklere b1rakmarun yeterli ol-
gi bulundugunu one stiren gorii~. madiglru one stiren Yasak~llar, en ince
yasa [Os. kanun; lng. law; Fr. loi; AI. ge- aynnhlara vanncaya dek iyi tasarlan-
setz]. 1 ~~yleri belirledigi kabul edilen mi~ buyurucu ve dtizenleyici yasalar
ilke; dogal olaylan birbirlerine bagla- ve yasaklar koymamn ve boylelikle her-
yan zorunlu ili~kiyi ortaya koyan genel kesin dogru yolda olabilmesi it;in ge-
prensip. Dogadaki olaylar arasmda rekli ~er~eveyi olu~turmarun gereklili-
htiktim stiren stirekli ili~ki. 2 Bir btitti- gini ortaya koymu~lardu.
nti meydana getiren ogelerin i~leyi~ini ya~am ahhm1 [Os. hamlei lulyat; lng. vital
yoneten zorunlu ve stirekli bagmb. force; Fr. ilan vitale] tBergson'un evrim
3 Toplumsal ya~am1 ve insan eylemle- anlay1~1 l:iirtinden, mekan.ist olmayan
rini dtizenleyen normlar, kurallar; belli yarahcl evrim gorti~lerinde, canh var-
bir otoriteye dayamlarak konan ve bir- hklann zaman stired i~inde, nasd ve
takim yaptmmlarla desteklenen ilkeler ni~in giderek daha kanna~1k varhklara
btittinti. dogru evrim ge~irdigini a~1klamak it;in
Bu baglamda, Tann tarafmdan konan kullandan terim.
ve vahiy yoluyla insanlara bildirilen, in- Buna gore, ya~am atllmu evrime yon
sanlann birbirleriyle ve yarattcrlanyla veren gu~ttir. Tum canh varhklann bir-
olan ili~kilerini dtizenleyen yasaya tan- birleriyle baglanh it;inde oldugunu, hep-
rrsal yasa denmektedir. Buna kar~m, in- sinin aym verimli ya~am ahhnun ege-
saniradesinin insana tiim insanlar i~in menligi altmda oldugunu soyleyen
ge~erli olacak ~ekilde buyurdugu ev- Bergson'a gore, zihin ve analiz yalruzca
rensel ahlak kurallan btittintine ahlak duragan, statik ~eyleri anlayabildigi
yasas1, bir toplumda yasama orgaru ta- i~in, ya~am at1hmm1 kavrayamaz. Bilgi,
rafmdan ~1kanlan, toplumsal ya~am1 il<inci dereceden bir faaliyettir, ~ok daha
ve insan etkinliklerini dtizenlemeyi, de- onemli ve birincil olan ya~amd1r. Birin-
netlemeyi ama~layan baglayici kuralla- cil olan ya~am1, ya~am ablumru, anali-
ra hukuki yasa, dogal olaylar arasmdaki tik dti~tinen zihin degil de, yalruzca
stirekli ve dtizenli ili~.kilere doga yasasr, sezgi kavrayabilir. Bergson'a gore,
yazar 923
ya~am varolan her~eyin, kendisinin par- ray1~1n (?n onemli kaynaklann1n oznel
~alan de~l de, tezahtirleri oldugu stirek- deneyim ve, insanhg1n birikmi~ tecrti-
li ve boltinmemi~ bir stire-;tir. He~ey, besi olarak, tarih oldugunu sayler.
bu yarat1c1 hamle, bu ya~am at1hm1 ta- ya~am tekerlegi. Budizm'de, dogu~ -;ar·
raflndan harekete ge-;irilir ve bu ya~a1n k1n1, ya~am1n sl.trekli bir donti~timden
at1hm1 temel ger-;ekliktir. ibaret oldugu dti~tincesini ifade etmek
ya~am felsefesi [Os. felsefri hayat; fng. phi- tizere k ullan1lan deyim.
losophy of life; Fr. philosophie de la vie; Al. Buna gore, ttim ya~am1n ve ac1lann
lebensphilosophie]. Rasyonalizm, entellek- tek nedeni olan bilgisizlik ve bilgisizli-
ttializm, nesnel idealizm ya da poziti- gin sonucu olan bag1mhhk ve tutsakhk,
vizm tiirtinden yaln1zca akla onem yani tutk ular ve doyumsuzluk, etki
veren, insaru tiim boyutlar1yla ele alma- tepki siireci i-;inde yeni bir varolu~un,
YIP, yalruzca onun rasyonel tara.fuu on yeni bir ya~am1n ve yeni ac1lann tohu-
plana -;1kartan, btittinsel bir sistem i-;in· munu eker.
de insan1 un utan felsefelere kar§l, do- yazar [in g. author; Fr. auteur; AI. autor ].
gaihgl ve tarihselligi i-;inde som ut in san Genel olarak, bir metni yazan ya da ya-
ya~am1n1 te1nele alan, insan ya~aman1n ratan ki~i; kitaplar, makaleler ve risale-
amaClJU, degerini, anlam1n1 ara~tuan ler tireten birey. Bilimsel, edebi veya sa-
felsefe ttirti. natsal bir kitap yaznu~, eser tiretmi~
19. ytizyllda, ozellikle Hegel'in, btiytik olan kimse. Mesaj ve metinlerin kurucu-
sistemine, geni~ kapsamh diyalektik su, yaratlclSl, sahibi olan ki§i, iirettigi
sentezine, Ayd1nlarunan1n tek yanh dti- mesaj1n anlarru konusunda, nihai olma-
~tintirleri taraf1ndan oldugu kadar, sa bile, ayncahkh soz sahibi olan kimse.
Hegel taranndan da on plana ~arblan Modem -;ag1n tirtinti, modem bir ki~i
teorik akdc1bga kar~1 bir btittin olarak lik olan yazar, -;ogunluk edilgin bir du-
ya~am1 ve varolu~u, teorik dti~tinen rumda bulunan, soyleyeceklerini yerle-
akhn indirgeyici kategorilerine kar§l da ~ik kural ve kahplara uygun ~ekillerde
duyguyu, kendiligindenligi, bireysellik aktarmak durumunda olan ve yapt1g1
ve oznel hakikati savunan ya~am felse- i~in estetik boyutunu hi-; dikkate alma-
fesi, ya Nietzsche'de oldu~ gibi, biyo· yan yaz1c1 ve katiplerden farkhhk goste·
lojik ya~am1 temele alan dogalc1 bir ren biri olarak tarumlarur. Ba~ka blrinin
ya~am felsefesi ya da Dilthey ve Berg- ya da kesimin sozctisti olmaktan ziyade,
son'da oldugu, tinsel ya~amt her§eyin soyledigi ~eylerde, anlattlga dtinya i-;eri-
tistiinde bir deger olarak goren idealist sinde otorite sahibi olan biricik ki~i ola-
ya~am felsefesi olarak ortaya ~kar. rak yazann otoritesi ve iktidan, 20.
Ya~amla, -;o~uk insarun i-;sel gti-;le- yuzy1hn son ~eyreginde, ozellikle post-
rini anlayan, ve bu arada ozellilde de, yap1salc11ar ve posbnodemistler tarahn-
duygu ve tutkuya, rasyonel anlayt§Ln dan yerle bir edilmi~tir.
tizerindeki akdd1~1 gii-;ler olarak i~aret Yazara yiiklenen okuru egitmek, ona
eden ya§am felsefesi, insan ya~anurun ahlaki degerler a~1lamak ve okuyucusu-
en onemli yonlerinin teorik akhn soyut nu ayd1nlatmak gorevinin kurmaca; ya-
kategorileri taraflndan hi-;bir ~kilde ya- zarm hakikat ve bilimscl bilgiye ula~h
kalanamayacaglni one surer. Yalruzca, gl, neyin dogru oldugunu belirleyerek
insan ya~arruru daha az indirgeyid bir her§eyi bildigi ve dogrulan bulup se-;ti-
tarzda anlamarun, felsefeyle ya§am1n, gi dti~tincesinin de kesinlikle yanh~ ol-
mutlulugWl oztintin veya iyi bir ya~a dugunu one stiren postmodernistler,
nun ne oldugu tiirtinden temel sorulan- yarabo ozne olarak yazarm modem
ru yarutlamada bir umut olabilecegini ktilttir ve sosyal bilimlerdeki otorite ve
savunan bu felsefe anlay1~1, insana ve iktidanna, onun en iyi toplum dtizenini
insan ya~amma il~kin saglam bir kav- tiretemedigini ileri stirerek kar~1 dur-
924 yazg1
m u~lard1r. Postyap1salcllara gore, yazar yazg1c1hk lOs. kadercilik; ing. fatalism; Fr.
sadece bir metni harekete ge,.iren, ve Jatalisme; AI. fatalismus}. 1 lnsanmtum
sonra da geri ,.ekilen ki~idir. Yazar bir eylemlerinin ve ger,.ekte bi.itun olayla-
eserin ozgiil yarahc1s1 da de~ildir, rm onceden belirlenmi~ oldu~unu, do-
,.unki.i eserler ba~lamlarmdan do~arlar. lay1s1yla olaylann seyrini de~i~tirme
Anlam yazardan de~il, fakat onu ureten yonundeki tum te~ebbuslerin nafile ol-
dil sisteminden kaynakJamr. Rol~nd . du~unu one suren; tum olaylarm de-
tBarthes yazann olumunu duyururken, ~i~mezcesine ayarland1~1n1 ve onceden
yazarm uretti~i metne do~ru bir anlam belirlendi~ini, insan varhklan tarafm-
verebihne gu._ ve imtiy.azma sahip ol- dan hi,.bir ~ekilde de~i~tirilemeyece~i
madl~lnl vurgular ve otoriteyle aynca- ni ve gelece~in insan varhklaruun dene-
h~l okura ge,.irir. Michel tFoucault ise timi d1~mda oldu~unu, insamn kendi
biraz daha ileri giderek, okurun kendisi- yazg1s1m da, evrenin yazg1s1m da de-
nin insafma b1rakdd1~1 yazann denetim ~i~tiremeyece~ini, tarihin ak1~mm ter-
ve sansuru ama,.larken, yazarh~1 yaza- sine ,.evirilemeyece~ini, her~eyin once-
lanlan kontrol etrnek veya yasaya den belirlendi~ gibi olaca~m savunan
uygun hale getirmek i._in birilerine so- anlay1~. 2 Yazg~ya boyun e~me veya in-
rumluluk yuklemeye t~ebbus eden sarun ki~isel yazg1s1ru oldu~u gibi
modem burjuvazinin bir tertibi olarak kabul etmesi tavn.
gorur. Tum olaylann, tek ve do~austu bir gu._
Yazar kategorisini tumden ortadan kal- tarafmdan de~i~tirilemezcesine once-
d1rmay1 ama,.layan a~m postmodemist- den belirlendi~ini ileri suren, olup biten
lerin yamnda, biraz daha dunh olan her~eyin, onlardan ne kadar ka,.mma-
postmodemistler de, yazann niyetinin ya, onlan ne kadar engellemeye ,.ah~lr
bir metnin anlamuu tumuyle a._1klad1~ sak ,.ah~ahm, onceden de~i~tirilemez
du~uncesini reddederken, yazarm yeri-
cesine belirlendi~ini, bireyin, evrende
ne postmodem yorumcuyu ikame eder- i~ba~mda olan belirleyici ak1ld1~1 gu._-
ler. ~unku yorumcu, yazar ya da yasako- lerin esiri oldu~unu ve ne kaderini, ne
yucunun tersine, hi,.bir evrensel hakikat
de tarihi de~~tirebilece~ini dile getiren
iddiasmda bulurunaz. Onun onerecek
o~reti olarak yazglclh~m temelinde,
hi,.bir re,.etesi yoktur; o, kamusal tarb~
Tann'nm her~eyi onceden bilen ve du-
maya girmek bak1mmdan herkesle ~it
bir konumda bulurunaktad1r. Bilgi ve ha- zenleyen mutlak bilgisi ve sm1rs1z kud-
kikat, yazara ba~h, salt onun i._in ge~erli reti bulunur.
olmay1p, sadece i._inde fonniile edildik- Yazg1c1hk determinizmden farkhhk
leri grup ya da cemaatin uyeleri it;in ge- gosterir, ,.unku yazgtc1hkta zorunlullik
a~km bir zorunluluktur. Buna gore, yaz-
,.erlidir.
yazg1 [Os. kader, nrukadderat; ing. fate Fr. gtclhk. olaylann, onlara a~km olup, ken-
destin; Al. gescltick]. 1 Her~eyi belirle- disini olaylarda ifade eden bir gu,.ten
yen, kontrol eden ka,.1mlmaz zorunlu- dolay1 zorunlu ve de~i~tirilemez oldu-
luk. 2 ln.san zihninin rasyonel bir zo- ~unu du~unmektir. Buna kar~m, neden-
runluluk ya da ama,.h bir iradi eylem sellik ilkesinden, yani aym nedenlerin
fikri olu~turamamas1 durumunda, tum aym sonu,.Iarl do~rdu~u ilkesinden
insanlarm kendisine tabi olduklan, ki- ba~ka bir ~ey olmayan detenninizmde
~isel olmayan ya da ki~ile~tirilebilen, ise, zorunluluk i._kindir; ~eylerin do~asl
fakat kesinlikle tahkik edilemeyen, an- run bir par91s1 olarak ortaya ._1kar. Yazg1-
la~llamayan aklld1~1 gu._. c1hk yine, detenninizmden hi,.bir ~eyin
3 $eylerde ortaya ._1kan ve onlan oldu- ko~ulsuz ve tumuyle duzensiz bir bi-
~ gibi olmaya zorlayan zorunluluk. 4 ._imde ortaya ._1kmad1~1, her~eyin yasa-
Ki~inin hi,.bir ~ekilde denetlenemeyen lara uygun olarak ortaya ._1kh~1 ilkesini
gu,.Ier tarafmdan bi,.imlenen talihi. ihlal etmek baklmmdan farkhhk goste-
yeni-Kant~1hk 925
tik vecd hali ise, do~ru du~unme ve rak da bilinen felsefe ak1m1.
do~ru davran~1n sonucu olan ger~ek Analitik onermelerde dile getirihneyen
bir kurtulu~ halidir. her tur bilginin deneyime dayanmak
Plotinos'un felsefesinde, Orpheos'tan, durumunda oldu~unu, aksi takdirde an-
Phytagoras'tan ve nihayet Platon'dan lamstz olaca~tnl, ger~ekli~e ili~kin bi-
gelen 'ote dunyact' e~ilim, soz konusu limsel bilginin do~a bilimleri taranndan
entellektiiel yukseli~ ya da Bir olanla tuketildi~ini one suren yeni-pozitivizm,
birle~me surecinde en tam ve en siste- metafizik ve nonnatif ahlAk.Jn felsefenin
matik ifadesini bulur. Onunla birlikte, tam bir ba~anstzh~a u~rad1~1 alanlar
felsefe yalntzca manhk, kozmoloji, psi- oldu~unu, ve felsefenin yalntzca bilim
koloji, metafizik ve ahlakt de~il, fa kat teorisi olabilece~ini dile getirir.
din teorisi ve gizemcili~i de i~erir. Daha Yeni·pozitivizm sosyal bilitnler felsefe-
do~rusu, Plolinos'ta en yuksek bilgi
sinde ise, niceleme, davran1~~1hk ve po 6
yel' degi~tirme ol~iitii [lng. reuersibility cri- ni biitiin iiretkeniikleri i~nde ifade ede-
terion; Fr. critere de Ia reuersibilit~}. Bir ey- bihneleri ifjin, ozgurle~tirilmeleri siireci-
lemin ahlakiligini ya da ahlakslZhgtnl 51- ne yersiz yurtsuzl~hnna denmektedir.
nama olfjutii olarak onerilen ve ~iden, yeter sebep ilkesi [Os. sdJei kafi mebdei; ing.
karar verirken, kendisini ba~kasuun, ey- principle of sufficient condition; Fr. principe de
lemden etkilenecek ki~ilerin yerine koy- raison suffisante; Al. satz vom zureichenden
masuu isteyen olfjut. 'Sana yapdmasuu grunde]. Evrendeki her~eyin, tii1n nesne,
istedigin ~eyleri yap~' ya da 'Sana yapd- olay, degi~me ve nedenlerin, birbirleriy·
masinl istemedigin ~eyleri yapma~' diye le zorunlu bir ili~ki ifjinde bulundukla-
bilinen alhn kurahn, kendisinin iyi bir nnl, soz konusu ili~ld i-;in birbirlerine
ornegi oldugu ahlAki olfjut. ihtiyafj ciuyup, birbirlerine bagunh ol~
yer merkezli teori [ing. geocentric tlzeory; duklann1, olduklanndan ba~ka tiirlu
Fr. t/1eorie geocentrique]. bkfjagda, Yu- olamayacaklaruu ve biitiin bunlann bir
nanh astronom Batlam yus taranndan nedeni oldugunu savunan ilke. Her~e
geli~tirilen ve sistemle~tirilen, Polonyah yin, tum nesne ve varhklann bir nedeni
iinl u astronom Kopernik'in gune~ mer- oldugunu, her~eyin bir nedenin sonucu
kezli sistemine kadar kabul goren astro- olarak varoldugunu, nedensiz. hifjbir
nomi kuram1. ~eyin varolamayacagtnl, bir nesnenin
Yer merkezli kurama gore, diinya sabit nedeninin farkh olmas1 duru1nunda,
olup, evrenin merkezidir. Gune~, Ay, kendisinin de oldugundan farkh olaca-
gezegeiller ve ydd1zlar, dunyarun -;ev- guu one siiren ilke.
resinde donmektedir. Yeter neden ilkesi birfjok filozof ve
yeter ko~ul [tng. s~fficient condition; Fr. bilim adam1 taraf1ndan kullarulm1~ ol-
condition suffisante]. Varoldugu zaman makla birlikte, o bu ilkeyi felsefesinin
belli bir olay1n gerfjekle~tigi ya da va- temeline yerle~tiren tleibniz'in ad&yla
roldugu ko~ul. Mevcudiyetinde, belli an1hr. Felsefesini iki ilke uzerine in~a
bir olay1n ortaya fj'lkhg1, bir ~eyin va- eden, bunlardan fjeli~mezlik ilkesini zo-
roldugu ko~ul. runlu ak1l dogrularuun, manbksal dog-
Terimin kullanmu onermeler aras1nda rulai"Ul temeline, yeter neden ilkesini ise
varolan formel ili~kileri de kapsayacak olgusal dogrulann temeline yerle~tiren
~ekilde geni~letildigi zaman, A oner- Leibniz'e gore, evrende her~eyin bir ne-
ml'Si B'yi ifjerdigi takdirde, A gibi bir deni vard1r ve hifjbir ~ey nedensiz de-
onermenin dogrulugunun B gibi ba~ka gildir. Her nesnenin, her olaym, her
bir onermenin dogrulugun un, yeter ko- varhg1n, nifjin ba~ka turlii degil de, ol-
~ulu oldugu soylenebilir. dugu gibi oldugunu afjlklayan bir
yer yurt saglama [tng. territorialization; neden bulurunaktadu. Bununla birlikte,
Fr. Mrritoriali saticm]. Birtak.Jm giifjleri, Leibn.iz'e gore, insan varhklar1 soz ko-
varhk unsurlannl, birlik, butunluk ve is- nusu tum nedenleri bilemezler; bilebil-
tikrar saglama adma gen;eklik ifjinde bir seydiler eger, her~eyin nifjin oldugu
yere oturtma; onlan, birlikli ozne ad1na gibi oldugunu kolayhkla afj'Iklayabilir-
arzuyu bilinfjdl~Ina itme, toplumun iyi- lerdi. Leibniz yeter neden ilkesine ula-
ligi ad1na deliyi bmarhaneye kapama, ~Irken, hifjbir iki ~ey birbirleriyle tam
kadlJU erkegin eksik otekisi olarak gufj- olarak ayn1 olamayacag1ndan, bu duru-
suzle~tirme orneklerinde oldugu gibi, mun bir nedeni olmas1 gerektigini, ~ey
etkisiz, zarars1z hale getinne, guya biitu- lerin ve bir buti.in olarak evrenin yeter
n un saghg1 ve iyiligi ugruna, kis&tlama nedeninin olumsal olaylann olu~turdu
bashrma. gu sonsuz dizinin d1~1nda varohnas1
Buna kar~m, bu gufjlerin kendilerini kl- gerekti~ni ve bu nedenin zorunJ u bir
slllayan, Slnlrlayan, alii k1lan yerl~ik loz ya da monadda, yani Tann'da bu-
mekAnJanndan fjlkartllmalan, kendileri- lundugunu du~unmu~tur.
yetklnlik derecelefl kan1t1 933
yeii [Os. meleke, llassa; lng. capacity, fa- kendi do~as1 ya da oziinde olan tiim
culty; Fr. capacite, faculU; AI. vermogen, potansiyel giic;lerin en yiiksek olc;iide
fal•igkeit]. Belli bir ~eyi, i~lemi, faaliyeti gerc;ekle~mi~ olmas1 durumu.
yerine getinne, belli bir eylemde bulun- insan1, tum stfatlanyla yetkin olan
tna giicii; bir ~eyin belli bir ~eyi hayata Tann'yla akddan yoksun hayvan ara-
gec;ircbilme potansiyeli; herhangi bir stnda bir yerde goren, insan1n aktlh fa-
~eyi yapabilir olma durumu. Do~1~tan aliyetleri ve ahlaki eylemleriyle, tann-
getirilen ya da sonradan kazantlan be- salla~amasa bile, Tann diizeyine ya da
ceri olarak yeti, bir insantn yapmas1 ge- hayvanh~a yakla~abilece~ini dii~iinen,
reken ~eylerle, odevleriyle ili~kili ola- dolaytstyla insantn hic;bir zaman mut-
rak yapabildi~i ~eyi, gen;ekl~tirmeye lak olarak yetkinle~emeyece~ini dile
muktedir oldu~u eylem tarz1n1 oldu~u getiren llkc;a~ filozoflanndan farkh ola-
kadar, zihnin belirli bir fonksiyonla rak, insantn yetkinl~ebilirli~ine sarstl-
ozelle~mi~ boliimiinii ifade eder. maz bir inane; besleyen baz1 modem
Yetiler, beslenme, biiyiime ve iireme iyimser dii~iiniirler, insan varb~uun
tiiriinden etkinlikleri do~uran bitkisel ahlakl giic; ve imkanlaruu eksiksizce
yeti; harekete, de~i~meye neden olan ha- gerc;ekle~tirmek ve hay at a gec;irmek su·
rekel yetisi; temel itki, arzu ve istekleri retiyle yetkinle~ebilece~ini savunmu~
do~uran i~tiha; algt, duygu, tutku, haz lardtr.
ve acdan do~uran ve bellekle imgele- yetkinlik9lik · [tng. perfectionism; Fr. per-
min temelinde bulunan duyum yetisi; ya- fectionisme).l lnsan varh~1nm ahlak ala-
~ama iste~i ve arzu ve ihtiyac;lanmiZl ronda veya ya~amda hedefleyece~i en .
kar~llama giicii ya da enerjisi do~uran yiiksek iyinin, haz, mutluluk, ~ar ya da
ircide ve nihayet, bilgiyi, soyut dii~iinme, yarar gibi ahJald de~er)er de~il de, ka-
kavramsalla~hrma, yargdama tiiri.inden rakter yetkinligi oldugunu, insarun tiim
bili~sel faaliyet]eri do~uran akll ya da giiciiyle ahJlli karakterini geli~tinneye
akdyuriUme yetisi oJarak stralanabilir. ve yetkinl~tirmeye c;ah~mas1 gerekli~i
Bu ba~la1nda, dii~iinme, itngeleme, ni, zira yetkinli~in en biiyiik de~er ya da
hissetme tiiriinden bilinc; ya da zihin erdem oldu~unu, liim di~er erdemlerin
hallerinin, zilmin, akll yetisi, imgelem ondan tiiredi~ini savunan ahlak gorii~ii.
yetisi, tinsel yeti tiiriinden, soz konusu 2 Siyaset felsefesinde, bir yonetime
bilinc; hallerine kar~tllk gelen, yetileriy- dii~en en onemli gorevin hakikl bireyin
le a~1klanabildi~ini, zihnin bu yetilerle, yarahlmasuu sa~lamak ve yonetilenin
bu yetilere gore i~ledi~ini, zilmin bu kollektif ortak iyili~ine katklda bulun-
yetilerden olu~an bir birlik oldu~unu mak oldu~unu ~ne siireh gori..i~.
savunan o~retiye yeti psikolojisi ada ve- 3 Hristiyan teolojisinde, insarun Tann
rilmektedir. taraftndan bir kez kurtanldt~ zaman,
yetkinlik [Os. kemal, mukemmeliyet; ing. tam ve kusursuz bir yetkinlik,. giinahstz
perfection; Fr. perfection; AI. vollendung, bir miikemmeliyet hAii ic;ine girdi~ini
vollkommenl1eit]. 1 Nitelik bak1m1ndan, iddia eden akun.
kend isinin iizerinde olan bir rtiteli~in yetkinlik dereceleri kanah [lng. argu-
d ii~ iin ii lememesi, kendisini a~ an bir 11tenl from degrees of perfection; Fr. argu-
derecenin kavranama1nas1 d urumu. 2 ment d' apres les degrees de Ia perfection).
Her baklmdan en iistte olma hali. 3 Tann'n1n varoldu~unu, yetkinli~in fark-
Yoksunluk, kusur ve stnulamadan ba- 11 derecelerinin, mutlak bir yetkinlik
~~~~k olup, tiimiiyle olumlu olma duru- standarbnm varolu~unu gerektirdi~i te-
mu. 4 Tam ya da saf olma durumu. Kop zinden hareketle gostermeye c;ah~an a
~ulsuz ya da stntrlanmamt~ olma hili. posteriori karut. Aziz t Anselm us ve Aqu-
5 Anzr ya da raslanhsal hic;bir ozelli~i inash Thomas•ta gord ii~iim iiz bu karut,
bulunmama durumu. 6 Bir varh~m, ozii itibariyla Platonik bir karuthr.
934 yetkin tan1m
Kantta gore, biz insan varhklannda ge-;erlililderi, birinci ~ekilde yer alan ta-
degi~en derecelerde iyilik ya da buyuk- Slm)ara indirgenmek suretiyle bilinir..
lukle kar~lla~lyoruz. Bu buyukluk ise, y1g1n teorisi [Ing. bundle theonJ of se~. In-
niceliksel buytikliik olmay1p, erdem ya giliz empirist filozofu Dayid Hwne'un,
da bilgelik baklmlndan iyilik ya da us- benin, insan varbguun, birbirlerini an-
tiinluktur. Bu turden nitelikJer, gozlem- la~Ib naz bir luzla izleyen, surekli bir
ledigilniz ya da tan1d1glmLZ insanlarda ak1~ ve hareket hiUinde alan farkh algi-
degi~en ol-;u ya da derecelerde varolur. lar y1g1n1 ya da toplam1ndan ba~ka bir
Buna gore, A ki~isinin iyi, B ki~isinin ~ey olmadlglnl one suren ogretisi.
d~ha iyi, C ki~isinin ise ondan biraz Benin ya da zihnin bir toz olmay1p, do-
daha iyi oldugunu soyluyoruz. Bunun- gu~tan oliime dek ard arda ortaya -;1kan
la birlikte, bu tur yarg1lar, insanlarda deneyimler, tasarun ve ideler y1g1ru ol-
old ugu gibi, goreli olarak degil de, d ugun u savunan ogreti. ·
mutlak olarak iyi alan nesnel bir yetkin- Kendi zihnine donup bakng1 zaman,
lik standardl )'a da ol-;utunu gerektirir. bir-;ok izlenim ve ideden ba~ka zihnin
1~te ki~ilerin i yiliklerini kendisine gore bu ideleri birbirlerine baglayan faaliyet-
yarglladlglmlz, bu nesnel iyilik ya da leriyle kar~da~an Hume, zihinde, varo-
yetkinlik standard1 Tanr1'dtr. $u halde, lu~u her tur du~unme faaliyetinde tas-
Taru1 bir yetkinJik ol-;utu olarak vard1r, dik edilen bir bene ili~kin hi-;bir tikel
aksi takdirde, yetkinligin degi~en dere- izlenim ya da ide bulunmadl~ one
celerinden soz edebilmemiz olanakll surmu~, benin ya da zihnin ne oldu~
olmaz. sorusuna verilecek tek uygun yaruhn,
yetkin tan1m [ing. perfect definition; Fr. benin, ~u ya da bu izlenimden, ~ u ya da
definition parfaite]. Oznesi ile yuklemi, ta· bu ideden degil de, izlenimlerinin ve
rumlanaru ile tarumlayaru ozde~ alan te- idelerinin toplarmndan olu~an bir y1g1n
rimlerden olu~an tarum turu. ol.mas1 gerektigini belirhni$tir.
Bu tur bir tan1m, bir ~eyi yine kendi- tHume'un bu goru~u, tBerkeley'in
siyle tarumlayan totolojik bir tarumd1r. maddi ya da bireysel toz kavram1yla il-
Formel bak1mdan yetkin alan bu tur bir gHi olarak tLocke'a kar~• yonelttigi ve
tarum, bununla birlikte bir ~eyin kendi- kendisinin de onaylad1g1 itirazlar1n, zi-
si oldugu ozde~lik bilgisi d1~mda bir hinsel alaru da kapsayacak ~ekilde ge-
bilgi vermezler. Kaplamsal balamdan ni~letilmesinin bir sonucu olarak ortaya
yetkin alan bu tannn turune ek olarak, -;•kar. Zihinsel ya da tinsel bir tozun
i-;lemsel yonden yetkin alan tarumdan yoklugunda, Hwne i.,ut, izlenimler ya
da soz edilebilir. Bu tur bir tarum ise, da ideler ya da bunlardan olu~an y1g1n
yakln cins ve tursel ay1r1m gozetilerek veya toplam d1~1nda, ben veya benJigin
yapllan tanun ~eklinde ortaya -;1kar. kendisiyle ozde~le~ecegi hi-;bir ~ey
yetldn tasam ~ekli [tng. perfect figure; Fr. yoktur. Ben i-;in, kimlitini zaman i-;inde
figure parfaite]. Birind tasun ~ekli. Birinci koruyan surekli bir varolu~ s<lz kon usu
tasun ~ekli yetkin bir tas1m ~ekJidir, olamaz. bnun gozunde zihin -;~itli al-
-;unku o, t Axistoteles'e gore, dictum de gilann ya da izlenimlerin ard arda orta-
omni et nullo kurahn1n dogrudan dogru- ya c;lk11g1 bir tiyalrodur, faka t bu izle-
ya uygulanabildigi tek tasun ~ekJidir. nim ya da idelere dayanak alan bir toz
Birinci tas1m ~ekJine yetkin tasun ~kli degildir, yani, Hume'a gore, bizim oyu-
diyen Aristoteles ildnci ve u-;uncu ~kil n un oynand1g1 sahne hakk1nda en
den tasunlar yetkin olmayan tas1m· f1e- ku-;uk bir fikrimiz olamaz.
killeri diye kategonize ebni~tir. lkinci ve y1g1n zincirleme tas1m [lng. sorites; Fr.
u-;uncu taslm ~ekilleri, yetkin taslm ~k sorites; Al. sorites]. Birden fazla katego-
lini olu~turan birinci ~ekJin tersine, yet- rik tasundan meydana gelen ve ortada-
kin olmayan tasun ~ekilleridir, ~ii bu ki sonu-; onermelerini dile getirmeyip,
tas1m ~ekillerinde yer alan tas1mlann ilk onculde ge-;en ozne d urum undaki
yokluk 935
teritn ile son onculde yer alan yi.iklem man1n derinle~tirilmesi ve gi.i~lenmesi
durumundaki terimi ic;eren bir sonu~ suretiyle, dii~uncenin iizerinde yo~un
onennesi elde etmek suretiyle kurulan la~h~l ~eye kendili~inden akmas1n1 ya
~oklu tas1m ti.iri.i. da kaymasuu sa~lar. Bu felsefe sistemi-
yin ve yang. <;in felsefesinde, farkhhk ve ne gore, ruhun kurtulu~u yolunda, bun-
kar~1th~1, varh~1n temelinin brbirleri~ dan sonra gelen basamak, sonuncu ba-
ne kar~1t o)makla bir likte, ayn1 zaman- samak olan vecd halidir. Burada, yogi
da birbiderini ta1namlayan iki Zit gi.i~ ya da ruh kendisini ayn bir varhk, ayn
ten n1eydana geldi~i dii~i.incesini ifade bir benlik ve ayn bir bilint; olarak gor-
etlnek ic;in kullan1lan terimler. Fenome- mekten kurtulur ve anutlulu~a eri~ir.
nal hay a t1n biitiin boyutlann1 ortaya Ruhu bedenin zorla1nalanndan kurtar·
koyan sdz konusu iki kar~1t gii~ten yin may1 ama~layan si.ire~ sekiz ayn a~ama
di~i ilkeye, toprak, karanhk, edilgenlik Yl ihtiva etlnek tedir: 1Yam a ya da be~
ve kuruya, buna kar~an yang da erkek ahlak ilkesi; 2 niyatza, b~ dini kural; 3
ilkeye, go~e, ~~~~a, etkinlik ve 1sla~a te- asana, duru~lar; 4 pratrayana, nefsin kont·
kabi.il eder_ rol albna ahnmas1; 5 pratyahara, duyula-
Bu ba~lamda, ortaya ~lklp hemen her nn blizi.ilmesi; 6 dhanna, bir nokta i.ize-
donem etkisini si.irdi.iren, rakip ak1mlan rinde odakla~ma; 7 dhyataa, ayru konu
birbirlerine yakla~hran, ve evrendeki i.izerinde yo~unJa~ma ve tefekki.ir; 8 sa-
her~eyin, biri etkin ve erkek, di~eri madhi, vecd.
pasif ve di~i olmak Lizere, birbirini ta- Ote yandan, yoga felsefesinin Patanja~
mamlayan iki kar~1t ilkeye dayandl~l li'ye atfedilen temel metninin ad1 yoga-
nl, varolan her~eyin soz konusu kar~1t sutra olarak bilinir. M. 0. 2. yuzy1lda
ilkelerin uzla~hnlmas1 ve yumu~ahl ya~ olan bu metin soz konusu
masl yoluyla ortaya ~1kh~LN dile geti- yoga d i.i~i.incesini ve prati~ini sistem-
ren ogretiye yin ve yang otretisi ad1 veril- le~tirdikten ba~ka, ana hinduizm i~in
Ini~tir. de saygan bir yer kazandum1~tlr.
yoga. Hint felsefesinin gelene~e ba~h yokluk [ing. nonbeing, nothingness; AI.
kolu i~inde yer alan ve Patanjali tarafln- neant ). 1 Varolan hi~bir ~eyin bulunma-
dan kuruhnu~ olan felsefe sistemi. masl, varh~1n yoksunlu~u veya belirli-
Soz konusu sisteme gore, bireysel likten ya da ger~eklikten yoksun olma
ruhun yaradanla kayna~mas1n1n ya da hali. Bir ~eyin kimli~i ve faaliyeti i~in
birle~mesinin tek yolu ger~ekligin orta- gerekli olan ger~ekli~in olmay1~1. Cr-
dan ka)kh~, bi.iti.in bi.iti.ine kendinden ne~in, Platon'un ger~ekten varolan ve
ge~mek ve vecd haline ula~mak i~in ya- varhk kategorisini olu~turan akllla an-
pllan bir dizi ah~tlnna ve uygulamadan la~llabi1ir idealara, hem var ve hem de
ge~er. Ba~ka bir deyi~le, kurtulu~a go- yok, veya ne var ne yok olan duyusal
tiiren yol, uzun ve zorlu bir yolculuktur. nesnelere ek i.ic;i.inci.i bir kategori olarak
Buna gore, bireysel ruhun, y11lar si.iren dile getirdi~i, var olan hi~bir ~eyin bu-
bir kendini yenme, nefsini alt etme ~aba lunmamasl durumu. 2 Varhkta, belirli
slyla, oncelikle maddi ~1karlardan uzak bir fonn ya da di.izenin olmamas1 hali.
durmas1,. lkinci olarak azla yetirunesi, Sl- Ger~eklikten tumi.iyle yoksun ya da
ktntalara katlanmas1, bilgiyi aramas1, ger~ekd1~1 o)ma veya hi~ bir ger~ekli~i
kendini Tann'ya adamas1 gerekir. bulurunama durumu.
Soz konusu sisteme gore, bireysel ruh 3 Ve nihayet, varhk hiyerar~isinin en
daha sonraki basamaklarda duyulanru alhnda, mutlak bir ger~ekli~in en uza-
geri ~ekmek, yani d1'a yonelik olan du- ~tnda bulunan madde. 4 Bir ~eyin do-
yulanJu i~e yoneltmek, di.i~i.incelerini ~u~tan getirdi~i, akti.ielle~ecek hi~bir
yaln1z bir ~ey i.izerine yonelterek orada potansiyeli olmamas1, kendisini ger~ek
yo~unla~mak durumundadu. Bireysel le~tirecek hi~bir e~ilim, ya da yonelimi
ruh, daha sonraki basamakta, yo~unJa~- bulunmamas1 hali.
936 yoksunluk
yoksunluk [Os. mahrumiyef, ndemiyet; tng. varh~a ya da ger~ekli~i yoktur. Bu, var-
privation; Fr. privation; Al. privation). bk ile iyili~in ozde~ ya da e~anlamh ol-
Olumlu bir nite1i~n eksikli~ y a da sa- maslndan bellidi.r. Varolan her~ey, Mut-
narlanm.asandan meydana gelen njtelik. lak tyilik olan Tann'dan turemj~tir ve
Aristoteteles'in felsefesinde, sahip olabil- dolayastyla, bir varh~a sahip oldu~u su-
di~i, nonnalde sahip oldu~u ya da sahip rece, iyi olmak durumundadtr.
olmak durumunda oldu~u beli.rli bir ni- Ba~ka bir deyi~le, tum yarahklann, bir
telikten yoksun olan bir tozun d urum u. varh~a sahip olduk.Jan surece, iyi oldu-
Bir ~ekilde varolmas1 gereken belli bir ~unu ve tyi Olandan, yani Tanra'dan
formun varolmaya~a. geldi~ini soyleyen Orta~a~ du~unurle
Yoksunluk teriani, de~i~menin olanak- rine, orne~in Aziz t Augustin us y a da
sazh~Lna ifade eden tEiea felsefesinden Sahte Dionisos·a gore, yarahklar tyi
sonra de~i~meyi a-;aklamak amaca yla Olandan yoksun olduklan siirece, ne
t Aristoteles taraf1ndan one surulmu~ iyidir, ne de bir varh~a sahiptir. Buna
tur. Madde ya da potansiyaliteyle, fonn gore, kotuluk, varhktan oldugu kadar,
ya da aktiialiteyi, de~i~medeki pozitif iyilikten yoksunluktur; ya da daha ~ok,
o~eler olarak one suren filozofa gore, olmas1, aktuel olarak bulunmas1 gere-
de~i~me, bir madde ya da potansiyelin, ken bir iyinin yoksunlu~udur. Buna
yoksun bulundu~u formu kazanmasa- gore, bir gunahkar bile, bir varh~a,
dar. Buna gore, yoksunluk,. de~i~medeki ya~am ya da varolu~ ve bir iradeye
olumsuz o~e, de~i~me tarafandan var- sahip oldu~u surece, iyi olmak duru-
sayllan gu-;tur. Yoksunluk, bir madde mundadn; gunahkar insandaki kotuluk,
ya da potansiyelin alabilece~i, almaya onda aktuel olarak olmasa gereken iyili-
yetili oldu~u, kendisine yonelmi~ bu- ~in yoksunlu~undan, iradenin ahlak
lund u~u formu henuz almamt~ olmasa kurallanyla olan yanh~ ili~kisinden, ~u
hali, soz konusu fonndan yoksun bulun- ya da bu erdemin eksikliginden meyda-
mast durumudur. na gelir. Buna gore, tum insanlar, ey-
yoksunluk kavramlara [tng. concepts of pri- lemlerinde iyi olan bir ~eye, kendilerini
vation; Fr. concepts de la privation]. Yokluk tamamlayacak bir ~eye yonelirler, fakat
kavramlar1 olarak da bilinen ve sahip un utulmamahdtr ki, onlar kendileri i~in
ol wunasa gereken bir ozelligin bir neyin iyi oldu~uyla ilgili olarak, yanh~a
~eyde, bir nesnede bulunmad1gana ifade du~ebilirler.
eden, dolayasayla ancak o ~y, o nesne SOz konusu tkoruluk yorumuna gore,
i~in k ullandan olwnsuz kavramlara veri- Tanra tarafandan yarahlrru~, Tann'nan
len ad. Ome~in, 'sa~ar' kavrama, baza in- kendi ozunden yaratmJ~ oldugu hi~bir
sanlarda bir ozelli~in (i~itme duyusu- yarahk kotu olamaz. Bu durum, ahlaki
nun) olmad1~Ul1 bildirir. Bununla kotulukler kadar, ahlaki olmayan kotu-
birlikte, 'sandalye kordur' demek ola- lukler, yani .fi2.ikj kotiilukler i~in de ge-
nakh degildir, ~unku sandalyede gonne ~erlidir. Do~ada kotuluk, do~al bir
ozelli~i, i~itme duyusu zaten yoktur. ~eyin kendi do~al fonksiyonlann• yeri-
yoksunluk olarak kiitiiliik (Ing. ~il as ne getirememesinden meydana gelir.
privation; Fr. mal co,rme privation]. Orta- Ome~in, r;irkinlik ve hastahk, m utlak
~a~ filozoflaran1n dun yamtzdaki varh- bir bi9mde kotu olmaytp, yalnazca daha
~ana yadsunadaklara kotulugu a~aklama yuksek bir iyinin yoksunlugudur. Bun-
tarzlan. lar fonn bak1m1ndan soz konusu olan
Bu anlaya~a gore, biz insanlann dt~ bir eksiklikten, duzene duyulan ihtiya~
dunyada gordu~u felaketler, sava~lar, tan ba~ka hi~bir ~ey de~ildirler. Kotulu-
dnayetler, ahliki bozukluklar, ancak ve gu bu ~ekilde a~aklayan Orta~a~ du~u
ancak varh~1n veya iyili~in ya da olma- nurlerine gore, maddenin kendisi bile,
sa gerekenin yoksunlu~u olarak a-;rkla- Tann tarafandan yarahlm1~ oldugu i«;in,
nabilir. Buna gore, kotulugun pozitif bir kotu de~ldir.
yonelim 937
yozum [Os. tefsir, ~~r/1; ing. commentary; Fr. ger(ek niyetini, aktannak istedi~i anla-
commentaire; Alm. kommentar]. 1 Genel ma a~a~a ~akaracak ~ekilde anla~ahr
olarak, bir metni, bir haberi, motivasyo- hale getirme, anJamtandanna.
nu, bilinmeyen veya anla~almayan bir Onlu Alman dii~unuru Friedrich Ni-
eyleani, bir mesaja, bir olaya, v. b. g., in- etzsche, tarihselci -hermeneutik gelene k
celeyip at;aklayarak de~erlendinne, belli i-;inde ~ok buyuk bir onem kazanan
bir baka~ a-;asandan hareketle anlamlan- yon•m etkinli~inin iki temel ozelli~ini
darma. on plana c;akartma~tar. Bunlardan birin-
2 Bilinmeyen bir nesnenin ~e~itli un- cisine gore, yorum her zaman yarat.J.a
surlanna, onu anla~dar hale getirecek ve in~a edici bir etkinlik olmak duru-
yeni bir forrn ya da goriinum alhnda, mundadar. Hans Georg tGadamer tara-
aralannda ba~ kurarak, bir araya getir- hndan da vurgulanan ikincisine gore
ane. Bir ~eyi anlamh bir bi~imde. a~akla ise, tek bir 1nlimkiin yoruan olmayap,
•na olarak yorum tan1m1, yorumlayan daima bir yorumlar ~e~itlili~i soz konu-
ki~ide, kavramsal bir ~ema ya da mode- sudur.
lin olmaSIN gerektirir1 oy le ki algalanan yonelim [Latince ~intentio'dan; ing. inten-
ve yoruanlanan ~eyin, manhksal olarak, tion; Fr. intention; AI. absidd]. 1 Du~un
modelde yer alan olgu ve a~aklamalara cenin, bilginin konusuna yonelmesi d u-
uydu~u kabul edilir. Bu ~ekilde de~er rumu. Buna gore, Orta~a~ mantak~alan,
lendirildi~inde, yorum, kullanalan kav- ba~ka gostergeleri de~il de, . do~rudan
do~ruya ~eylerin kendilerini gosteren
raansal ~ema ya da modelin mahiyetine
ba~h olarak, farkhhk gostermek duru-
gosterge ya da i~aretler i~n ilk yonelim
mundadar. Buna gore, kullarulan mode- (primae intentionis), ~eylerin bizzat ken-
lin kuramsal bir model ve a~lklamanan dilerini de~il de, ~eylerle ilgili i~aretleri
gosteren im, g05terge, deyim ya da te-
da ger~ekli~e ili~kin old u~u bir yorum,
bilimsel bir yonuudur. rim]cr i~ ikinci yonelim (secundae inttn-
tionis) terimini kullaruTu~lardar. Buna
3 Mantakta, formel bir dilin deyimleri-
gore, ome~in 'insan oli.imliidi.ir' onerme-
ne anlam yukleme faaliyeti; formel bir
sinde, insan terimi, ~eylerin, yani kendi-
dilin her duzgiin deyimine kar~llak ola-
leri iln ya da gostergeler olmayan insan-
rak belli bir dilda~a nesneyi, her de~i~ lann yerini tutan bir g05terge oldu~u
kene kar~ahk olarak da belirli bir de~er
i9n ilk, buna kar~m 'TurJer cinslerin bol-
alana belirleme i~i. meleridir-' onermesinde ise, rur, 'insan',
4 Teolojide, k utsal metinleri anla~ahr 'at' ve 'kopek' gibi, kendileri, ~ey de~il
kalma, kutsal kitaban orttik ve belirtik de, deyim olan cins isimlerin yerini tut-
muhtemel tiim anlamlaruu gozler online tu~u i~in, ikinci yonelimden bir terim
serme. 5 Dilbilgisinde, sentaktik olu~tu olmak durumundadar.
rucu taraflndan iiretilen yapLiara bir 2 Biraz daha genel bir ~er~eve it;inde,
anlam yukleme imkaru veren i~lemler bilindn, daima kendisinin otesindeki
biitiiru. bir ~eye i~aret ederek, her zaman bir
6 tPsikanalizde, analistin psikanaliz se- ~eyin bilinci ohnasa, faaliyetini belli so-
anslan sarasmda hastanm anlatamlann- nut;lara do~ru yoneltmesi durumu; bi-
dan elde etti~ verilerin hakiki ve hasta lincin, da~ diinyada varolmasa gerek-
i~in bilinmez olan anlanu1u sembolik meyen zihinsel bir nesne yaratmasa,
boyutlan i~inde ortaya koymasa. onu da~ diinyaya yansatmasa halini, bir
7 Felsefede, ge~mi~ten gel en felsefi bir ~eyin kendisinin da~andaki ve otesinde-
metni ~erh etme; thenneneuti~in olu~ ki bir ~eye yonelmesi, o ~eyi hedefle-
turdup;u genel ~er~eve it;inde, karanhk, mesi hili. Nitekim, tHusserl'e gore, yo-
anla~·Jimasa zor bir metni, farkh bir kiil- nelim, bilincin alga, imgelem, v. b. g.,ye
tiir, ~aman ya da gelene~in mahsiilu bir anlam yiikleme imkAru veren ozel
olan bir yaza, k.itap ya da metni, yazann bir tavradar.
938 yonelmi§lik
3 Ahlakta, eylemin ula~may1 ama~ladi daki ba~l yarglnln ozii yapan her tiir
gt nihai hedef. Bu ba~lamda, ome~in goru~i.i reddederken, yarg1n1n temel
tKant ·a gore, eylemlerimizin ahlaki de- ozelli~ini bilincin kendi da~anda ohna-
~erini yaratan ~ey, eylemin sonucu yan bir nesneyle ili~ki i~inde olnlak diye
de~il, fakat niyeti ve yonelimidir. ifade eder. Buna gore, korkunun d1~
Bu ba~lamda, yonelmi~li~i, bilincin ger~eklikteki bir ~eye tekabi.il etmek du-
ozsel ve ay1rd edici bir ozelli~i ve bu rumunda olmayan nesnesi korku dene-
arada, zihnin bili~sel ve iradi faaliyeti· yiminde i~erilir. ·
nin temeli olarak goren bilgi anlay1~1na , Brentanotnun o~rencisi Husserl'in fe~
yonelirncilik. ad1 verilirken, zihni, bilincin nomenolojisinin temel kavram1 haline
da~ di.inyada varolmas1 gerekmeyen zi~ gelen yonelmi~lik terirni, bilincin bir
hinsel bir nesne in~a etme ve i~eri~ini nesneyi hedef alrnak, daima bir ~eyin
d1~ diinyaya yansltma yetene~iyle ta- bilinci olmak yetene~ini gosterir. Bun a
nimlayan o~reti yanelinzsel zilzin teorisi gore, yonelmi~lik halinde bilin~, fiilen
di ye tan1mlanu. varolan ya da varolabilecek olan bir
Yine ayna ba~lamda, anlama yetisi ya nesneye do~ru si.irekli yonelmedir. Ni·
da idrakin iki ayn tarza old u~u kabul tekim Husserl, zihinsel fenomenleri, bi-
edildi~nde, gori.in i.i~leri a~1kl amay1 lin~ edimlerini dile getiren sozlerin,
ama~layan bilim.in d1~1nda, gori.ini.i~leri ancak ve ancak bir ~eye gonderimde
yorumlamayi, yani insarun di.inyas1ru bulunmak, bir ~eyle ili~ki kurmak su-
betimlemeyi, ele~tinneyi ve hakb kllma- retiyle an lam kaz.andi~Inl dile getirir.
Yl ama~layan, insan varh~1 tarahndan yiinetim [lng. governernent; AI. gouveme-
yaratalan di.inyan1n nesnel do~rulann1 ment]. Gerek belirli bir birim ya da di.i-
ortaya koymaya ~ah~an bilgi ya da anla- zeyde, ome~n ulusal, bolgesel ya da
ma tarz1na; Alman filozofu tDilthey'in yerel di.izlemde, otoriteye sahip olan
anlama yontemiyle ifade etti~i, fenome· biitun veya yap1y1, gerekse bi.itiin bir
nolojiyi i.ireten analiz tiiriine yonelimsel anayasal sistemi tarumlamak i~in kulla-
anlama ad1 verihnektedir. nllan terim.
yonelmi~lik [Os. kasdiyet, verhiyet; ing. Demokrasi, otokrasi ve diktatorli.ik gibi
intentionality; Fr. intentionalite; AI. inten- farkh yonetim bi~imleri vardar. Farkh
tionalitiit). 1 Orta~a~ felsefesinde ya da yonetimlere, ayn rejim ti.irlerine ili~kin
Skolastik dii~iincede, insan varh~1n1n, bu ti.ir bir Slruflamanln ilk Omeklerinden
i.nsan zihninin dikkatini bir nesneye biri i.inli.i 11k~a~ filozofu t Plat on tarahn·
do~ru ~evirebilmesi, on un i.izerinde dan one siiriilmi.i~ti.ir. !deal yonetim
odaklanabilmesi yetene~i. tarz1 olarak, yonetimde iyi yeti~mi~ filo·
2 tBrentano vc tHusserl'de, psi~ik fe· zoflann bulundu~u bir se~ldnler aristok·
nomenlerin ayirtCl ve tan1mlayaca ozel- rasisini, ruhun i.i~ par~asmdan biri olan
li~i olarak, bilincin bir konuya ni~an al- akhn di~er i.1ci par~a i.izerindeki egemen-
masi, bir nesneyle ba~ kunnas1, daima li~inin siyasi ifadesi olan aristokrasiyi
bir nesneyie ~evrili olmas1 ozelli~i. oneren Platonta gore, yonetim kademe..
Bilincin yonelmi~li~ini Psychologie vom lerinde ba§layan belli bir yozla~1na,
Empirisclten Standpunkt [Empirik Bir aristokrasiden sonra, ildnd bir yonetim
Bak1~ a~asandan Psikoloji] adh kitabm· tarza olarak timokrasiyi do~urur.
da, 'bilincin yonelimselli~i ilkesi' ba~h Platon'un gozi.inde, timokrasi ~an ve
gt alnnda ortaya koyan Brentano, bir ~eref a~k1yla belirlenir. Bir yonetim bi-
nesneye yonehni~ olmalaruun, bir i~erik ~imi olarak timokrasi, yonetim kademe·
ya da nesneye gonderimde bulunmalara- sindeld insanlardan biri, halkm genel
nin bilincin, psi~ik fenomenlerin ayud iyili~i ve ,_1kanndan ~ok, kendi ~an ve
edici ozelli~i oldu~unu one siinni.i~tiir. ~erefini gozetmeye ba~lad1~1 zaman or-
0 bu ba~lamda, ozne ile yiiklem aras1n- taya ~tkar. Bu yonetim tarza, insan ru-
yontemsel kutkuculuk 939
hundaki iir; parr;adan ikincisi olan can Yontem dogmatizmine, ozellikle, insan
ya da tinin, akhn soziinii dinlemekten bilimlerinin farkh bir tmetodolojisi,
vazger;erek, kendi egemenligini ifade goze ve gozleme degil de, anlamaya da-
edi~inin siyasi kar~1hg1du. yanan bir metodolojisi oldugunu savu-
Timokraside, maddeye dii~kiinliik nan thermeneutik ve tarihselci gelenek
gostennenin ilk izlerine rastland1g1, ozel tarafmdan kar~1 r;1kllm1~tlr. Ornegin,
miilkjyet arzusu duyulmaya ba~land1g1 yontem dogmatizminin, ozne-nesne di-
zaman, ortam, Platon'a gore, pliitokrasi kotomisine dayamrken, ozneye episte-
ic;in haz1r demektir. Buna gore, pliitok- molojik bir ozerklik yiikleyen modern
rasi, siyasi iktidann oncelikle ve yalruz- rasyonalist ve pozitivist gelenegin en
ca maddl r;tkar ve zenginlikle ilgilenen ar;1k ifadesi oldugunu dile getiren
insanlann elinde oldugu yonetim bir;i- tGadamer, ozneyi Bah metafizigindeki
midir. Pliitokrasiyle yonetilen bir top- temel ve imtiyazh konumundan indir-
lumda, bir tarafta zenginler ve diger ta- meye r;ah~m1~hr.
rafta yoksullar olmak iizere, yalruzca iki Ba~ka bir deyi~le, modem felsefenin
s1mf kahr ve boyle bir toplumda, Pla- tDescartes'tan beri ifade ettigi oznenin
ton'a gore, zenginler yiikseldikr;e, er- epistemolojik bir ozerklige sahip bulun-
demliler kaybolur. 0. pliitokrasinin, dugu, ko~ullanm1~hktan baga~1k oldu-
ruhun en a~ag1 parr;as1 olup, ak1l tara- gu tezine kar~1 t;~kan Gada mer, soz ko-
fmdan dizginlenmek durumunda olan nusu ozne gorii~iiniin, oznenin mutlak
i~tihamn egemenliginin siyasr kar~1hg1 bir bir;ilnde kesin olan bir bilgiye ula~
oldugunu savunur. Platon'a gore, dor- maya yetili oldugu inanc1yla birlikte,
diincii yonetim tarz1, pliitokrasiden bir nesnel bilimsel bilgiyi yiicelten ve doga-
derece daha yozla~m1~ bir yonetim bir;i- Yl insan ir;in ara~alla~hran bir anlay•~
mi, r;ogunlugun ve uzman olmayanla- tan aynlmaz oldu~nu iddia etmi~tir.
nn yonetimi olarak demokrasidir. Buna gore, dogarun kesin ve nesnel bi-
yontem dogmatizmi (ing. dogmatism of limsel bilgisine ula~maya yetili oldugu-
method; Fr. dogmatisnze de m~thode]. Tek na inamlan oznenin ya da insarun yiicel-
bir akhn, yani bilimsel akhn; tek bir bilgi
tilmesi veya kutsanmas1, oznenin ve
tiiriiniin, yani bilimsel bilginin bulundu-
onun hesaplama teknikleriyle yontemi-
gunu; soz konusu bilimsel bilginin doga
nin, bir '~eyler alaru' olarak dii~iiniilen
bilimlerinde kazaruld1gm1; bilimsel bil-
diinya iizerindeki mutlak egemenligini
ginin de yonteme dayah bir bilgi oldu-
gunu one siiriip, doga bilimlerinin yon- ifade eder. Ba~ka bir deyi~le, ozneye
temini mutlakla~hran ve bu yontemin izafe edilen abarhh rol, son r;oziimleme-
kapsarruru, onu insan bilimlerine de uy- de modern felsefenin dogay1 ~eyle~tir
gulayacak ~ekilde geni~leten rasyona- me egilimini ortaya koyar. Gadamer'e
list \'e pozitivist yakla~1mm tavnm gore, daha da kotiisii, yontemi ve hesap-
ifade ebnek ir;in kullamlan deyim. lama teknilderiyle akhn kullamm ya da
Dogru bilgiye, hakikate veya bilimsel uygulama alarunm geni~letilmesi, yon-
bilgiye ula~mamn biricik yolunun bi- temli dii~iinen bilimsel akhn mutlakla~
limsel yontem ya da yontemlerden ger;- tmlmasl, insan varhklann1 da salt ~ey
tigini savunan tav1r olarak yontem dog- ler olarak gorme sonucunu dogurur.
matizmi, tarihten, toplum ve insandan, yontemsel ku~kuculuk (Os. ~ekki muspet;
toplumsal-insanr ili~ki, deger, ilgi ve r;l- ing'. metltodologiCill scepticism; Fr. scepti-
karlardan bag1ms1z olduktan ba~ka, ta- cisme methodique]. Ku~kuculugun bir
rafslZ, evrensel ve nesnel olduguna ina- yontem, belli birtakun dogrulara ula~
rulan bilimsel bir yontemin bagnaz mak uzere bir arar; olarak kullarulmas1.
savunuculugunu yapar ve kendisini bu Yontemsel ku~kuculugun bilinen en iyi
yolla me~rilla~tuan entellektiiel ideoloji omegi, Descartes'm ku~kuculugudur.
haline gelir. +Descartes bilgi gorii~iinde, akhn biri
940 yontemsel ku~kuculuk
kohi bir cin vardtr. Bizim kendisinin ve duyamaz, zira ku~ku duyarken, ku~ku
bizim iizerimizdeki etkisinin hi~bir ~e diye bir ~eyin varofdugunu, dolay•s•yfa
kilde fark1na varmad1g1mlz bu varhg1n ku~ku duyan 'ben'inin varoldugunu
insanlan ba~tan ~&kannak ve her konu- a~ak ve se~ik olarak bilir. Nitekim, o
da yandtmak i~in yeterli giicti vard1r. 'Du~iinuyorum, o halde vanm' sonucu-
Descartes'a gore, boyle bir gii~ var ise na vanr ve boylelikle dii~iinen bir var-
eger, o bizi siirekli ve sistematik olarak hk olarak kendi varolu~unu kan1tlar.
yanlltabilir ve bizim dogrulara ula~ma yontemsel maddecilik [ing. methodological
yoniindeki tum ~abalanm1z bo~a «;~kar. materialism; Fr. matbitllisnze nzetftodique ].
Biziln ikiyle ii~tin toplatn1n1n be~ etti- tMaddeciligi, dogrudan dogruya onto-
ginden, karenin dort kenan oldugundan lojik bir anlam i~inde degil de, benimse-
emin ohnam1z, ba~ka hi~bir ~eyi degiJ nen bHgi gorii~iiniin, ya da felsefi tavar
de, yaln1z ve yaln1zca bu ~eytani varlt- veya se~ilen yontemin bir sonucu ola-
g•n bizi yanlltmakta ~ok ba~anh oldu- rak savunma durumu. Dogrudan dog-
gunu karutlar. Descartes bu son noktay- n•ya tinsel bir ger~ekligin varolmadag...
la birlikte, her~eyin ku~kuya a~tk n1 soylemek yerine, bilgide empirist bir
oldu~unu gorerek, rum inan~lannl, ttitn anlay•~ benimsedikt~n sonra, yaln1zca
bilgilerini bir kenara a tar. deneyim yoluyla bilinenin varoldugu-
Bu ku~ku stireci, ona bir yandan daha nu, mekan ve zaman i~inde olarun, yan.i
onceden kaza1un1~ oldugu tiitn biJgileri- cismin ya da madde cinsinden varhg1n
ger~~k oldugunu soyleme, dolaylslyla
ni atma, kendi felsefesiyle daha onceki
felsefe arasUta kesin bir set ~ekme olana- varhg1 madde alan1 yla sarurlama, f akat
g. verirken, bir yandan da sisterninin, rnadde alan1n1n d1~1nda kalan olas1
iizerinde insan bilgisinin yeni ba~tan varhk alan1yla ilgili olarak herhangi bir
in~a edilecegi kesin ve mutlak ba~lang•~
iddiada bulunmama yeye tinsel olan1
noktas1n1 verir. Buna gore, her~eyden ifade eden deyimlerin anlamh olmad1-
g1n1 soyleme tavn.
ku~ku duyulabilir, fa kat bir ~eyden
yiice (Os. ulvi; ing. sublinte; Fr. sublirue; AI.
ku~ku duyulamaz. Neden ya da nasd
erhaben ). 1 insan1n ol~ulerini ve sarurlart-
ku~ku duyuyor olursa olsun, onun
n• a~an, kendi ba~1na iistiin olan ~ey; 2
ku~ku duyabiJmesi i~in varolmas1 gere-
en onemli ozelligi u~suz bucakstzhk ve
kir. Bu sonu~, ku~kulan dag1tan ve ona
s•nars1zhk olan, kendisiyle aram1zda
sisteminin ba~langt~ dogrusunu veren
ezici bir oransazhk bulunan, kar~1smda
~ok one1nli bir sonu~tur. 0, ku~ku yonte-
ezildigimiz gii~; 3 her~yin iistiinde tut-
mini uygulamaya devam ettigimiz, koru tugumuz, ~ok degerli ve onemli gordii-
cin varsaymuru kabul ettigimiz zaman gumiiz, giicii, biiyiiklugu, degeri ve
bile ge~erli olan ve hi~bir ku~kWlun yan.. soyluluguyla ba~ka her~eyden aynlan;
h~layamayacag1 bir sonu~tur. Zira bit
4 li.im varhklann ve kavramlarm iistiin-
kotii bir cinin varolduglmu ve Descar.. de olan, kendisine sayg• ve hayranhk
tes'a yandbnakta oldugunu soylesek bile, duyulan yapt; 5 ~ok deger verilen, soy-
bu dn Descartes'• ger~ekte varolmad1g1 lulugu ve biiyiikluguyle ba~ka ~eyler
za1nan, varolduguna inandaramaz. CWn den aynlan ~ey i~in kullantlan s1fat.
Descartes'• aldatabilmesi i~in, onun her- Yiice kavram1 iizerinde en fazla duran
~eyden once varolmasa gereldr. filozof olarak Immanuel Kant'a gore,
~u halde, her~eyden ku~ku duyma, yuce, belirli bir ~ekli olmayan veya bir
Descartes'• ku~ku duyabilmesi i~in, on- biitiinsellik dii~iincesi i~eren her tiir
celikle varolmasl gerekti~ sonucuna go- nesne kar~1s1nda duyulan hazza ifade
tiiriir. <;unkii ku~ku duyma bir tiir dii- eder.
~ ii nmedir. Ba~ka bir deyi~le, istisnas&z yticeltme [lng. sublirnation; Fr. sublimation;
her~eyden ku~ku duyan bir insan, AI. sublimierung]. Basllnlmt~ bir duygu-
ku~ku duymakta oldugundan ku~ku nun yeni bir nesneye yoneltilmesi y a da
942 yilklem
transferi. B!r i~giidti, itki, duygu, arzuy- yiiklii soru yanh~1 [ing. phallaet; of loflded
la yonelinen nesne ya da amacm yerine question]. Forme! olmayan bir yanh~ tiirii
ba~ka bir ama~ ya da nesnenin ge~iril olara.k. istenen yarull soruda varsaymak-
mesi. Psikanalizde, baZJ 'a~ag1' duygu tan, ya da sorulan istenen yamtlan ala-
ya da i~gtidtilerin daha 'yi.iksek' i~gtidti cak ~ekilde bi~imlemekten, tarb~mah
ya da duygulara donti~mesi durumu. kabtillere dayanan sorular sormaktan
yiiklem [lng. predicate; F. predicat; AI. ol~an ve aym zamanda kompleks soru
priidikat]. 1 Dilbilgisinde, bir ctimle soz yanh~1 olarak da ge~en yanh~ ttirti.
konusu oldugunda, ctimledeki ttim un- yiikiimliiliik [Os mukellefiyet; Ing. obligati-
surlann fonksiyonlarmm kendisine gore on; Fr. obligation; AI. verplichtung]. Uyma-
belirlendigi, ctimlenin temelini meyda- mamn, yerine getirmenin belli bir sonu~
na getiren, ortadan kalk11g1 zaman ctim- ya da cezay1 gereklirdigi forme! bir an-
lenin de yok olup gillnesine neden olan la~ma, yasa. Ah!ak duyusu, ahlal<i ilke
temel oge. 2 Manhkta, iki bile~enden ya da Odev tarafmdan belirlenen bir tarz-
meydana gelen kategorik onermede, da eyleme zorunlulugu. Belli bir ~ey ya-
onermenin ikinci terimi ozne hakkmda pacak, belli bir eylemi ger~ekle~tirecek
tasdik ya da inkar edilen ~ey, oznenin ki~i i~in soz konusu olan ahlaki kurallan
dahil veya d1~mda oldugu s1mfl goste- belirleyen zonmJuluk bi~imi ya da ttirti.
ren sozctik 3 Modern manhkta, ozellik- Dogada varolan zorunlulugun, doga
leri, nitelikleri ya da bagmhlan goste- yasalanrun zorunlulugunun i~kin oldu-
ren terim gu, fenomenlerin ve olaylann dogasm-
Bu baglamda, varb.k ya da nesnelere ni- dan ~lkh~ yerde, ahlal<i ytiktimltiltik
a~km bir kaynaktan o;lkar, yani ahlak ya-
telikler izafe ellne faaliyetine, bir ozneye
bir s1fat, ozellik, fill, bagmh ytikleyen salanrun zorunlulugu a~km bir zorun-
onermeye veya boyle bir onermenin luluktur. Ba~ka bir deyi~le, ytiktimlti-
ltik, olaylann, dogamn tisttinde olan,
ozne ile ytiklem arasmda kurdugu ili~
ger~ek olmamak.Ja birlikte, ger~ekle~ti
kiye veya forme! bag a yuklemleme ad1 ve-
rilir. Bir ytiklernin, bir ozelligin oznede rilmesi, hayata g~esi gereken daha
ytiksek bir dtizenden kaynaklanan bir
veya ozne konumundaki kavramm i<;le-
zorunluluktur. Soz konusu yilktimltiliik
rninde yer ald1guu dile getiren yarg•ya
ya da zorunluluk, fizild ya da nedensel
yuklemleme yargJSI ad1 verilmektedir. Ote zorunluluktan baglmSIZ olan ve ba~ka
yandan yalmzca bireylerin varoldugu- ttirlti davranabilme ozg!irltigtinti de ge-
nu, bireyler d1~mda hi~bir ~eyin somut rektiren kategorik bir ytiktimltiltikttir.
bir varolu~ sahip olmad1guu one lnsanf gtidtilenmeden baguns1z olan
stiren tnominalizmin, gene! kavramlan ahlakf ytiktimltiltik, bizden, arzularm1z,
bireyler arasmdaki benzerlikle at;lkla- isteklerimiz ya da giidiilerimizden ba-
yan, ytiklemeyi genellemenin araCJ ola- glmSIZ olarak, belli eylemleri yapmaml-
rak goren ttirti yuklem nominalizmi ola- Zl, ger<;ekl~tirmernizi ister, bu eylem-
rak tarumlaiUr. leri yapmam1zda nesnel bir zorunluluk
Yine, tFrege taraf mdan geli~tirilmi~ bulundu~nu ifade eder. Ahlak alarun-
olan, ve onermeler manugma, a) bir bi- da, kategorik birtak1m ytiktirnltiliikler
reye bir yiiklem atfeden ('Ali zel<idir' bulundugunu kabul etmeyen dti~tintir
benzeri) ttimceleri, b) bireylere bir ba- ler ise, ytiktimltiltigu 'mutlu olmak i~in,
gmh ytikleyen ('Engels Marks'm dostu- belli ttirden eylemleri ger~ekle~tirme,
dur' benzeri) onermeleri, c) belirli bir belli eylemlerden sakmma zorunlulu-
ytiklem ya da bagmhmn baz1 veya ttim gu' olarak tammlamJ~lard1r. Burada ki-
bireyler i~in ge~erli oldugunu soyleyen ~inin belli bir eylemi ger~ekle~tirme
('Baz1' veya 'Ttim insanlar zekfdir' ben- ytiktimltiltigu, ki~inin onu yapma arzu-
zeri) ttimceleri ekleyen manhga, yuk- suna indirgenir ve ytiktimltiltik gtidti-
lemler mantrgr ad1 verilir. lenmeyle ~akl~II.
zamand1~i ~imdi 943
z
geldi~ini ve nesnelerle de~i~meden asia
ba~1ms•z olmadl~IIII dile getiren goreli
zaman anlay1~1mn kar~1smda ise, mut-
lak zaman gorii~ii yer ahr. Ome~in,
tNewton'a gore, mutlak zaman do~al
olaylardan ba~lmSIZdlr ve fiziki olaylar-
Zahiriyye. Kurtuba'da ortaya o;tkan ve dan varhk bak1mmdan once gelir. Mut-
Endiiliis Emevileri tarafmdan resmf lak zamanut matematiksel bir diizen ol-
mezhep olarak benimsenen ilikadi islam du~unu, oziiniin d·~ bir ~eyle ili~ki
mezhebi. Kuran'daki ayetlerin yalruzca olmaks1zm, diizenli bir bi~imde akmak-
zahiri ya da goriinii~teki anlamlanna tan olu~tu~unu dile getiren Newton, za-
onem veren, onlann mecazf anlamlanru marun ezeli-ebedi olup, mutlak bir do~
hi~bir ~ekilde kabul etmeyen Zahirilere rulh•su bulundu~unu soylemi~tir.
gore, din ilahi olup, tas1m akdsaldlr. Zaman gorii~iinii, farkl1 zaman anla-
Y•~lanna omek olarak verebilece~imiz
Dahi meselelerin insan akhyla ~oziimle
nemeyece~ini one siiren mezhep, Kuran
Platon"a gare, zihnin varolanlan bir
ve hadislerin yorwnlanmas• suretiyle, biitiin olarak ve birden kavrayamamas•-
onlardan yeni anlamlar ~lkarmarun, sa- nm sonucu olan zaman, de~i~mez ve
zamand1~1 olan yetkin idealar diinyas•-
dece yanl1~ de~il, fakat ayru zamanda
mn yetkinlikten yoksun bir taklididir.
bo~una oldu~unu savwtur. .
zaman [Yunanca 'khronos' tan; Ing. time; Platon'un zam.an o~retisinden etkilenen,
Fr. temps; AI. Zeit). 1 Ol~ebilir nicelik
ve olaylann siireye ba~h oldu~unu,
fakat siirenin olaylara ba~h olmad1~Uu
olarak dii~iiniilen siire. 2 ~imdinin g~
dile getiren bir anlay•~ geli~tiren Hristi-
mi~ olmasma yo! a~an (ve genellikle
yanhkta, diinyamn ve zamarun yarallh-
siire oldu~u dii~iiniilen) kesintisiz de- ~mdan once varolan ve diinyarun yoko-
~i~me, hareket; ge~mi~, ~imdi veya ge-
lu~uyla zamamn bitiminden sonra da
lecek gibi zaman dilimlerinin kendisinin varolacak olan ezeli-ebedi bir Tann var-
par~alan oldu~u siirekli biitiin. Par~ala
dir. Bundan dolay1, zaman, varolu~u
n once sonra, ba~lang•~ ve son gibi ili~ i~in Tann tarahndan yaralllm•~ olmaya
ki bildiren terimlerle ifade edilen ve de- ba~h olmu~tur ve olacakllr.
~i~meden aynlmaz olan biitiin.
Zamamn e~yadan aynlmayan bir var-
3 Olaylann birbirlerini izledikleri son- hk tarz1, ve olaylarm siiresi oldu~unu
suz bir ortam olarak dii~iiniilen soyut one siiren tDescartes'a kar~•· tLeibniz
kavram. 4 Fiil ya da eyleme ba~h ola- zamam bir ili~kiye indirgeyerek, ard
rak do~al siirenin ~~itli dilbilimsel bo- arda gelen olaylann diizeni olarak ta-
liimlerini gosteren kategori. mmlami~IIl. Yine, zamamn duyarh~m
Zaman da, hpk• meklin gibi, oznel ve a prio~i bir formu, deneyin zorunlu bir
nesnel a9dan de~erlendirilir. Bunlardan ko~ulu oldu~unu dile getiren, deneyin
uesnel zaman, kendi i~inde de~il de, ci- d1~1nda hi~bir anlarm olmad•~m1 dile
simlerin hareketiyle ol~lebilen zaman getiren tKant'a ka~1 da tBergson, za-
olarak bilinir. Oznel zaman ise, gelece~e mam Ierne! ger~klik olarak gormii~tiir.
da~ru yonelmi~ bir siirece ili~kin, pasif zamand1~1 ~imdi [lng. timeless present;
de~il de, aktif ya~anllyla belirlenip, Fr. present tternel]. Bah dillerinde kopu-
do~rudan ve araCISIZ olarak hissedilen, larun, Tiirk~ede 'd1r'm, bir tiimce ya da
dolays1z olarak ya~amp, nesnel olarak onermede, geni~ zamanda, faka t ge~-
944 zamansol
mi~ ya da gelecek zamandan ayn ola- yetisi; insan zihninin kar~1 kar~1ya kal-
rak, ~imdiki zamam gostermeyip, gene! dil';l teorik ve pratik problemleri belle-
bir dol';ruyu dile getirecek ~ekilde kul- l';in, imgelem ve kavramsa I dii~iincenin
lamlmas! durumu. Fiillerin belirli bir de yardnruyla tatmin edici bir bi~imde
zaman dilimini del';il de, tiim zamanlan ~ozebilme kapasitesi.
gosterecek ~kilde yer almas1 h§li. Orne- Yap1lam~mda dol';u~tan getirilen age-
gin, 'A'run B'den, B'nin de C'den kii~iik Jere ek olarak, duygusal ve toplumsal
olmas1 dw-umunda, A C'den kii~iiktiir' ya~amm da biiyiik bir rol oynad!l';l
~1kanmmda, fiil ~u am gosterecek ~ zeka soyut zeka ve somut ya da pratik
kilde del';il de, tum zamanlar i~in ge~erli zeka olarak ikiye aynhr. Bunlardan
olan bir dol';ruyu ifade edecek ~ekilde soyut zekdy1 belirleyen en onemli ozellik,
kullamhm~tu. onun duyu-verilerini, bilgi.si onceden
zamansal [ing. temporal; Fr. tempore!]. Za- kazamlm1~ ve a~iklanml~ gene! durum-
mana ait, zamamn bir par~as1 olma du- lann, bir yasa ya da ilkenin ozel bir h§li
rumu. Zamanm i~inde yer. alan ya da ya da ozellemesi oldul';unu ke~fetmek
zamanla smulanm1~ bir ~ey i~in kulla- suretiyle anlamas1 ve yorumlamas!d!r.
mlan s1fat. Ezeli-ebedi olana kar~1t ola- Ba~ka bir deyi~le, soyut zekaya sahip
rak ge~ici olam; tinsel, a~km ya da bir insan sembolleri ve kavramlan bece-
soyut olana kar~1t olarak, madd! ve riyle kullanan ki~idir. Oysa somut veya
somut olam; dol';aiistii, goksel, ideal ve pratik zekdnm en onernli ozellil';i, onun
zamand1~1 olana kar~lt olarak, bu diin- somut verileri kolaybkla kullanabilme-
yaya ait olup, yeryiiziindeki varolu~la sinden meydana gelir; ba~ka bir deyi~
ilgili olaru gosteren deyim. le, somut zeka deneysel rnalzeme ya da
zeitgeist. Almanca zamamn ruhu anlarru- verileri, geneli hi~ hesaba katmadan,
na gelen ve metafizik ya da tarih felsefe- aym ~ekilde ozel ve somut olan ba~ka
sinde, fikirlerin, el';ilim ya da yonelimle- bir veri aracilll';lyla anlamaktan olu~ur.
rin, felsefeyle toplumsal yapnun, iktisat Ote yandan, zeUmn geli~memi~lil';i
anlayl~lyla siyasi yapmm. bir kiiltiiriin ne, dol';u~tan varolan veya sonradan or-
belli bir ~al';daki durumunu ve diizeyin.i taya ~1kan nedenlere bal';h zihinsel ye-
belir leyen, bile~kesini anlatmak iizere tersizlil';e zek6 geriliji ad1 verilir. Kahtsal
kullamlan terim Bu dol';alo yakla~lm, nedenlere bal';h olabildil';i gibi, d1~ et-
olaylan belirleyen, yonlendiren ve de- kenlerle de vuku bulabilen zeU gerilil';i-
netleyen ~yin, i9nde bulunulan ekono- nin ii~ farkh tiirii vard1r. Bunlardan
mik, siyasi ve ecytellektiiel k~ullar veya yarg• bozukluklan, yeni durumlara
Zeitgeist oldul';unu soyledil';i io;in, tarihi uyum gii~liil';ii ~ekme ve telkin aQ.k ol-
daha ~ok yarat1c1 insanlann yaplil';lru mayla belirlenen zeU gerilil';i veya geli-
soyleyen biiyiik adam kuranurun ki~i ~im yetersizlil';i tiiriine zay1J akllllllk ad1
selci yakla~1mma ka~1tlir. verilmektedir. Zeka gerilil';inin en al';lr
zeki [lng. intelligence; Fr. intelligence; AI. olan tiirii ise, ahkl1k olarak bilinir. Buna
intelligenz]. En gene! olarak, yepyen.i bir gore, konu~ma yetisine sahip olama-
duruma, bu ycni olu~umun ol';eleri ara- yan. ahk, en basit ihtiya~lanru kar~ila
smda varolan ili~kileri kavrayarak k.r yamadJI';I gibi, kendisini d1~ ko~ullara
layhkla uyum sal';lama giicii, melekesi; kar~1 savunacak durumda del';ildir. Ote
insan varhl';rnrn deneyimini ve bilgisini yandan ahkhk ile zayd akilhhk arasm-
yeni kar~ila~tll';l somut durumlara uy- da yer alan zeU gerilil';ine ITudalallk den-
durrnak suretiyle sergiledil';i problem mektedir.
~ozme yetenel';i. Gosterge ya da sem- Zen-Budizm. KokJeri Hindistan'da olan
bolleri yorumlama ve ili~kileri kavra- ve Nirvana'ya gotiiren yo! olarak medi-
ma ve boylelilde de gozlemlenen olay- tasyonu ~ ya da i~e dahm gibi belir-
larm ve e~yarun mahiyetini a~1klama li uygulamalar yoluyla, insarun derinlik-
Zenori, K1bnsh 945
lerinden ge~erek nihai ve en yiiksek ger- lirlemi~tir. Ona gore, gen;ek o!an her-
~eklige ula~maya .;ah~an Budist sistem. ~ey maddidir. Fakat evren, pasif bir
Zen-Budizm, <;in'de Budizm ile Taocu maddeden olu~mam1~hr. Degi~en bir
doga felsefesinin bir sentezinden mey- yap1s1 olan diizenli biiti.in olan evrende-
dana gelen Ch'an ya da Zen Okulu'nun ki pasif maddeden ba~ka, dogadaki dii-
Japonya'daki uzant1s1d1r. zenleyici, aktif ogeyi temsil eden bir gii.;
Felsefelere ve akllc1 ogretilere kar~1 daha vard1r. Bu aktif gii.;, maddeden
.;1kan, hi.;bir inanca bagh kalmak iste- farkl1 degildir, ancak maddenin degi~ik
meyen Zen Budistlere gore, sbzciiklere, bir goriiniimiidiir. 0, hava akmbs1 ya
kavramlara, ogretilere, mutlak ve degi~ da nefes gibi, siirekJi olarak hareket
mez kurallara baglanma, insan varhkla- eden ince bir ~eydir. Zenon bu giiciin
nrun her zaman ve her yerde gefjerli ate~ oldugunu soyler; ona gore, bu ate~
olan ger.;ege, derin anlama ula~masma var olan her~eye yayllar.
engel olur. Dii~iincelerimizin varhk ve Bu maddi ate~in en temel ozelligi akal-
yokluk, dogum, oliim, etki tepki gibi dlr. Bu ate~, evrendeki en yiiksek varhk
kavramlara takdmasl durumunda, soz- tiiriidiir. Zenon'a gore, Tanr1 her~eydir.
lerin ve anlamlarm agma yakalamp ger- Yani, Tann bireyleri birbirleriyle birle~
.;ekten uzakla~acag1m1Z1 savunan Zen tiren ate~ ya da s1cak nefestir. 0, doga-
Budistlere gore, manhktan uzakla~1p run ic;indeki akll ya da rasyonel gii.;tiir.
ya~amm yahn ger.;egine yonelmemiz Tann'run ate~ ya da rasyonel bir gii.; ol-
gerekir; bu ger.;ekle~tirildiginde, insan- dugunu soylemek, dogaya aklm ve akal
lar soze dokiilemeyen ger.;ekle kar~lla ilkesinin egemen oldugunu soylemek-
~acakiardlr. ten ba~ka bir ~ey degildir. Madde, ken-
Zenon, Eleah. Parmenides'in izleyicisi disinde bulunan bu akd ilkesine gore
olan Eleah dii~iiniir. davramr. Maddenin bu ilkeye gore olan
Zenon, hocas1 Parmenides'in yalmzca siirekli eylemi, Zenon'a gore, bizim
degi~mez 'Varhk'm ger.;ek oldugunu doga yasas1 dedigimiz ~eyi meydana
one siiren gorii~unii, .;okluk ve degi~ getirir. Zenon, bilgi anlay1~mda, soz-
menin ger.;ek oldugunu savunan kar~1t ciiklerin dii~iinceleri ifade ettigini, dii-
gorii~te i.;erilen manhk.sal gii.;liikleri ~iincelerin ise, bir nesnenin zihin iize-
gozler oniine seren dolayh karutlanyla rindeki etkisi sonucu ortaya .;1kng1ru
savunmu~ ve felsefe tarihinde bu sa- soyler. Zihin, dogu~tan bo~ bir levhadlr
vunmaslyla tin kazanm1~tlr. Ba~ka bir ve dii~iince dagarc1gm1 d1~ diinyadaki
deyi~le, hocas1 tPannenides'in .;okluk nesnelerden etki ald1k.;a doldurur. Bu
ve degi~menin bir yarulsama oldugunu nesneler, duyulann olu~turdu~ kanal-
dile getiren teorisinin inan.;h bir savu- lardan ge.;erek, zihinde izlenimler mey-
nucusu olan Zenon, tPythagoras.;1larm dana getirirler. Aym nesnelerle tekrarla-
.;oklugunun .;oziilemez gii.;liikler i.;er- nan fiOk say1da ili~ki, izlenimleri
digini, degi~me ve hareketin Pythago- .;ogalbr, bellegimizi geli~tirir. Bu, bize
rasfjllann pluralist varsay&mma gore oniimiizde duran nesnenin otesine gefje-
bile olanaks1z oldugunu biiyiik bir usta- rek, gene) kavramlara ula~ma olanag1
hkla gostererek, Parmenides'in teorisini saglar. Zenon'a gore, bir ~eyin dogru ya
karutlamaya ya da en azmdan onun hi.;- da iyi oldugu ~ekJindeki bir yarg1 izle-
bir ~ekilde sa.;ma bir gorii~ olmad1g&ru nimlerimizin bir iirtiniidiir.
gostermeye .;ah~m&~hr. Zenon, insan ve ahl!k ~nlay1~mda,
Zenon, Kabnsh. M.O. 335-263 y1llan ara- diinyarun bir par.;as1 olan insamn da
smda ya~am1~ olan, Stoa Okulunun ku- aym ~ekilde maddi bir varhk oldugu-
rucusu, Yunanh filozof. nu ve tannsal ate~ten pay ald1gm1 say-
tAkademi'de Krates'in nezaretinde fel· ler. tnsandaki bu ate~, onun tiim viicu-
sefeyle me~gul olan ·zenon, tStoahlar duna niifuz eder ve insana hareket
tarahndan benimsenen temel ilkeleri be· etme ve d1~ diinyadan duyumlar alma
946 Zenon'un paradokslan
olanag1 verir. Yani, Zenon'a gore, in- buliin, yani evrenin ve evrendeki her-
sandaki bu ate~, onun ruhunu meyda- ~eyin birimlerden meydana geldigi ka-
na getirir. 0, insan ruhunun en iyi ifa- buliiniin sac;ma bir kabul oldugudur.
desini akllda ve akllhhkta buldugunu Pythagoras~llar varhgm bir oldugu
savunur. lnsan i~in akllhhk ise, onun varsay1mmm sa~ma olup giiliin~ so-
kendisinin de bir par~as1 oldugu yetkin nu~lara gotiirdiigiinii dii~iiniiyorlarsa
doga diizenini anlay1p bilmesi anlam•- eger, ~imdi kar~lt varsay1mm, yani var-
na gelir. Zenon'un ahlak1, i~te bu doga hgm bir ~okJuktan olu~tugu varsayum-
ve insan anlay1~ma uygun olarak, bir run da giiliin~ sonu~lara yol a~t1g1 kabul
yandan akla ve bilgiye, bir yandan da edilmelidir.
dogal diizene boyun egmeye dayamr. 2 Mekan paradoksu: Parmenides, bo~
Zenon'un paradokslan [ing. paradoxes of luk ya da bo~ mekamn varolu~unu
Zenon;Fr. paradoxes de Zeraon]. Zenon'un, inkar etmi~ti. Zenon hocasmm bu go-
degi~meyen bir Varhgm oldugunu, de- rii~iinii, ona kar~1t gorii~ii sa~maya in-
gi~me ve ~oklugun bir yamlsama oldu- dirgeyerek desteklemeye ~ah~m1~ttr.
gunu one siiren hocas1 tParmenides'in Buna gore, i~inde ~eylerin bulundugu.
Pythagoras~! kar~1tlanm bir dizi zekice bir mekarun varoldugunu kabul ede-
ve ustaca sa~maya indirgemeyJe ~iiriit lim. 0, hi~bir ~eyse, yani bir ~ey degil-
mek i~in tasarlarum~ olan karutlamala- se eger, bu takdirde onun i~inde bir
nna verilen ad. ~eyler olamaz. Bununla birlikte, o bir
· Zenon'un bu karutlama ya da argii- ~eyse eger, onun kendisi mekan i~inde
manlan, buna gore, ~okluk, degi~me ve olacak; bu mekarun kendisi de mekan
mekan kavramlailiW\ ozii itibariyle ~eli i~de bulunacak ve soz konusu siire~
~ik olup, sa~mahklara yol a~1::1g1ru ve sonsuzG! devam edecektir. Fakat bu,
bundan dolay1 evreni ve evrendeki fe- Zenon'a gore, bir sa9JlaWdu. ~eyler, ~u
nomenleri ac;tl<lamak i~ kullamlama- halde, mekan ya da bo~ uzay i~inde de-
yacagmt gostermeyi ama~lar. Bu karut gmerdir.
ya da paradokslann belli ba~hlan ~un 3 Hareketle ilgili Paradokslar. a) Stadyum
lardu: 1 c;okluk paradoksu: Pythagoras9- Paradoksu: Varsayahm ki, bir stadhk
larla birlikte, ger~ekligin, tek bir varhk- uzunlugu ya da belirli bir yan~ mesafe-
tan degil de, birimlerden meydana sini ko~arak almak istiyorsunuz. Bunu
geldigini kabul edelim. Ger~ekligi mey- yapmak i~in, Zenon'a gore, sonsuz sayi-
dana getiren bu birimlerin agnhklan ya daki noktay1 ge~mi~ olmamz gerekecek-
vard1r ya da yoktur. Birinci altematifte, tir, ~iinkii ~klugun varolu~unu one
diinyadaki her~ey ve dolayisiyla diin- siiren anlay1~a gore, her mesafe sonsuz
yamn kendisi de sonsuzca biiyiik ola- say1da noktaya boliinebilir. Dahas1,
caktu. lkinci altematifte, yani birimlerin van~ noktasma ula~mak istiyorsamz
biiyiikJiigii olmad1gt kabuliinde, evre- eger, bu mesafeyi sonlu bir zaman dili-
nin de biiyiikJiigii olmayacakhr, t;Unk(i mi iljinde ge~meniz gerekir. Fakat son-
ona ne kadar ~ok birim eklerseniz ek)e- suz say1daki nokta ve dolayisiyla son-
yin, bu birimlerden hi~birinin bir bii- suz bir mesafe, nasll olur da sonlu bir
yiikliigii yoksa, birimlerden olu~an top- zaman dilimi i9nde ge~ilebilir7 Zenon
lamm da biiyillcliigii olmayacakt1r. ~u buradan bir stadhk mesafenin hi~bir
halde, evrenin kendisi de, sonsuzca zaman ahnamayacag1 sonucunu ~lkar
kii~iik olmak durumundadu. Pythago- hr. Bu durumun herkes ve tiim mesafe-
ras~lar, oyleyse, ~u ikilemle kar~1 kar- ler i~in ge~erli oldugu a~ll<.tn. Bu,
~Iyadnlar: Evrendeki her~ey ya sonsuz- Zenon'a gore, her tiir hareketin olanak-
ca biiyi.iktiir ya da sonsuzca kii~iiktiir. SIZ oldugu anlamma gelir.
Zenon'un buradan c;tl<annak istedigi b) A~il Paradoksu: A~il ve kaplumbaga-
sonu~, ikilemin kendisinden ~1kl::lg1 ka- nm aralarmda bir yan~a tutu~tuklanru
zihin 947
varsayabm. A~il iyi bir atlet oldugu Buna gore, Zerdu~t~ullikte, iyilik ve ko-
i.;in, kaplu1nbagaya avans ya da yan~a ruluk gibi, iki temel ilke vardtr. Aydm-
onden ba~lama olanag1 verecektir. Ya- bk iyiligi, karanhk da kotiilugu gosterir.
n~ta, A~il kaplu1nbagan1n yan~a ba~ iyiligi yayan Ahuramazda'run kar~lStn
ladtgt yere vannca, kaplumbaga yeni- da, kotilli.igi.i yayan Ehrimen bulunmak-
den ba~ka bir noktaya ula~1n1~ o- tadu. insan ruhu, i~te bu iki guciin, iyi-
lacakhr; A~il, bu sonuncu noktaya ula- likle kotulugun .;att~ma alan1d1r. lnsan
~lnca, o zaman kaplumbaga da, .;ok hangi tara£ tistiin gelirse, Zerd i.i~t.;ulii
kJsa bile olsa, be IIi bir mesafe alarak, ge gore, o tarafa yonelir.
ba~ka bir noktaya ula~m1~ olacakhr. ~u zetetik. Antik Yunan'da, ozellikle hi.;bir
halde, A~il kaplumbagaya her seferinde konuda huki.im venneyip, kesin bir
biraz daha yakla~m1~ olmakla birlikte, goru~ bildirmeyerek, yaln1zca ara~ttr
onu, -bir do~runun sonsuz sayada nok- maya devam ettiklerini bildiren ku~ku
tadan olu~tugu varsay1mma gore- asJa cular taraf1ndan kullarulm1~ bir stfat
ge.;emez; zira ge.;ebilmesi i-;in, sonsuz olarak, belli bir konuda birtaklm dogrup
bir mesafeyi sonlu bir zaman dilimi i.;inp lara ula~may1 ama.;layan ara~hnnaoy1
de almast gerekir ki, bu olanaksazdtr. ve ara~hrmact tarahndan kullantlan
c) Ok paradobu: Hareket halinde olan sorgulama yontemini niteleyen sozciik.
bir ok du~iinelim. Yaydan c;~kan okun zihin [Os. mudrike, kurroei mufekkire; lng.
hedefine ula~mast i«;in, belJi bir yer i,gal mind; Fr. intellect, esprit). insarun dii-
etmesi, arada bulunan her noktada ayrt ~iincc ve duygulantmlanyla ilgili fonk-
ayn dunnast gerekir. Ancak mekanda siyonlanrun tiimi.ine, cisimsel ya da be-
bir yer i~gal etmek, bir noktada dunnak, densel olgudan, yalntzca ki~inin kendi
swumet iQ.nde ya da hareketsiz olmak- gozlemine a.;tk olu~uyla aynlan yaptya
br. Oyleyse, hareket eden ok hareketsiz
verilen ad. Buna gore, zihinde olup
biten ~eyler, ba~kalan tarahndan goz-
olmak d urum undad1r kL bu da bir .;eli~
kiden ba~ka bir ~ey de~ildir. lemlenemez olup, ozel ya da i.;rektir.
Zihnin ne oldugu ve nastl tantmlandt-
Zerdii~t. Zerdii~t.;iilii~iin kurucusu olan,
gt konusunda, di.i~i.ince tarihinde iki
628-551 ylllar1 aras1nda ya~am1~ ki~i.
temel egilim ortaya 9km1~t1r. Bunlar-
Bilgelik tanrtst Ahuramazda'nm kendi-
dan birincisi, zihni, metafiziksel balom ..
sine gorundii~nii soyleyen Zerdii~t,
dan, mekanik sistemlerden ayn ve ba-
Tann'run kendisine Vohu Manah isimli
g1ms1z a.;tklaytct bir yap1, varhk ya da
bir melekle vahiy indirdigini ve hakikati ilke olarak gorme egilimidir. Bun a karp
yayma gorevi verdigini soylemi~tir. ~1n ikincisi, zihni, beynin norofizyolo-
1ran k til tO rOnde .;oktannchktan tektan- jik siire~lerinin tezahiiriinii gosteren bi·
nohga ge.;i~ surecinde olduk.;a onemli yolojik bir egriteleme ile ifade etme
bir rol oynayan Zerdii~t'un kurmu~ ol· egilimidir. Bu ~er~eve i.;inde degerlen-
du~u din ise, Zerdu tp:llak olarak bilinir.
dirildiginde, ~u zihhl tan1mlanndan
M. C. 7. yi.izytlda ortaya .;don1~ olan, soz edilebilir~
Iran ve .;evresinde ya~ayan halklarm 1 Psikolojik olay ve verileri a.;tklaya-
ba~land1g1 eski bir din olarak Zerdu~t bilmenin temel ara.;lan olduklan i.;in,
.;iili.ik, iyi ve koti.i aras1ndald kavga varsaytlan zihinsel sure~ ve edimlerin
dinin kozmolojisine de yansihld1g1 ve toplamt olarak zihin. 2 Bireysel organiz-
1~1kla karanlLk arastndaki bir sava~la manm veya insan organizmastntn bi-
sembolize edildigi it;in, ahliki bir karak- lin.;li ve bilin~ten yoksun mental tecrii-
teri olan, ikici bir dindir. Zerdii~t~iiluge belerinin toplam1 olarak zihin. Buna
gore, evrenin yaratlctst, iyilik Tann'st gore, zihin, canh bir organizmantn v a-
olan Ahuramazda'dar. Ahuramazda, in- rolu~u ve ya,am miicadelesi s1ras1nda,
sanlara kotuliik etmeye .;ah~an karde~i .;evresine verdigi bilin.;li tepkilerin da-
Ehrimen ile siirekli bir sava~ halindedir. yanagt olan tinsel ger.;eklige kar~tltk
948 zihin·beden dikotomisi
gelir. 3 Ba~ta alg1 ve bili~ olmak iizere, Bununla birlikte, zihin-beden ikiciligi-
bilin~Ji entellektiiel si.ire~lerin toplam1 ne birtak1m itirazlar da yoneltilmi~tir.
olarak zihin. 4 Beyne e~deger ya da Bu itirazlann en onemlisi, ikici gorii-
etit olan bir ~ey olarak zihin. Ve niha· ~i.in bize zihnin ozi.ini.i an)ama konu-
yet, 5 biyolojik bir sistem, yeterli bir sunda hi~bir katkiSinin oJmad1g1 itira~
karma~akhk di.izeyine ula~bg1, di.izenli Zldlr. ikici gori.i~i.in soyledigi her~ey,
bir yap1 kazand1g1 zaman, sonradan or- biz insanlardan her birinde di.i~i.inen,
taya ~1kan bir ozellik olarak zihin. di.i~ goren, v.b.g., fiziki·olmayan bir
zihin·beden dikolomisi [ing. mind-body tozi.in varoldugudur; fakat fiziki olma-
dichotomy; Fr. dichotomU! entre I' esprit et le yan bir zihin dog-rudan ve araciSIZ ola-
corps]. Zihinle beden arasU\daki temel rak, yani bilimsel olarak incelenemez.
farkhhgr ifade eden kar~1thk. Bu kar~It lkici bakt~ a~ISI, bu itiraza kar~1, biziln
hk, zihnin ozel oldugu yerde, bedenin zihni i~ebak1~ yoluyla gozlemleyebiJdi-
herkes taraftndan gozlemlenebilir oldu- gimizi ifade etmi~tir. Ote yandan, ikici
gunu; zihnin, hem bi.iti.inlugu i~inde ve anlay1~a gore, biz zihni, fiziki di.inya
hem de ~e~itli hilleriyle, dogrudan ve i.izerindeki etki ve eylemleri aracihgly-
araclSIZ olarak bilinirken, bedenin alg1 la, dolayh olarak da ara~hrabiliriz.
ve bellege dayanan ~lkanmlarla bilindi- Zihin-beden ikiciligine yone ltilen daha
gini; zihnin yonelimsel old ugu yerde, onemli bir itiraz, ti.imi.iyle ayn ve farkh
bedenin yonelimsel bir yoni.ini.in buJun- iki toz aras1ndaki kar~1hkh etkile~imi
mad1g1n1; zihnin elle tutulamaz, gozle a~1klama gi.i~luguyle ilgilidir. Ozellikle
gori.ilemez oldugu ve mekinsal olmadt- fizikalistler, bir nesnedeki her degi~me
gl yerde, bedenin gozle gori.ilebilir olup, nin, fiziki olaylann nedenleri de fiziki
mekinda bir yer i~gal ettigini dile geti· olacag1 i~in, ancak kendisinden once
nr. · olan fiziki bir olayla ac;aklanabilecegini
zihin-beden ikiciligi [ing. nri~ad-body dua .. one si.irmi.i~lerdir.
r
Iism; Fr. dualism entre esprit et le corps]. Zihin beden ikiciliginin biri radikal, di-
Fiziki olmayan zihinsel bir t6ZOn varo-
&eri de 1lunh olan iki versiyonu vard1r.
lu~una inanan, zihin ve bedenin, birbir-
Ornegin, Formun, maddeden ayn ve ba-
lerini etldlemekle birlikte, ayn tozler ol-
gunslZ olarak varoldugunu kabul eden
dugunu savunan gori.i~. Di.i~i.inme,
Platon, ruhun oli.imsi.izli.igtine inandrg1
akdyi.iri.itme ti.iriinden zihinsel i~lem ve
i~in, onun ikicili~, radikal bir ikidliktir.
si.ire~lerin fiziki si.ire~lerle ayn1 olmadlk-
lannt, bu si.ire~lerin bedende ya da be- Varolmak i~in bir bedene ihtiya~ duy-
mayan ruh, bu di.inyadald varolu~u Sl..
yinde degil de, zihinde ortaya ~ldtguu
ve zihnin canb beyinle ayn1 olmadig1n1 ras1nda, bir beden ic;ine hapsolmu~tur.
savunan ogreti. Oli.im i~in bir haz1rlak olan felsefe, ayru
Zihin-beden di.ializmi bir~ok insan, ve zamanda ruhun bu tutukluluk hilinden
ozellikle de oli.imden sonraki ya~ama kurtularak, mutlak ozgi.irluge ula~abil
inanan insanlar tarahndan savunulan mesinin en onemli yoludur. tPiaton'un
yaygrn bir gori.i~tiir. Soz konusu gori.i~, saz konusu beden-ruh ontolojik ikiciligi-
insan varhklanrun yaln1zca fizikf var- ni, duyusal di.inya ile ak1lla anla~dabilir
llklar olmay1p, bizim en onemli par~a idealar dunyas1 aras1ndaki ay1nm ta-
nuzm zihin ya da ruh oldugunu bi.iyi.ik mamlar. Buna gore, nasll ki ruhun varo-
bir gi.i~le savunur. lnsanlar1 zihin beden lu~u i~in bir bedene ihtiya~ yoksa, aynt
konusunda ikici gorii~i.in dogru oldu- ~ekilde idealar di.inyas1n1n varolu~u
guna inanmaya goti.iren en 6nemli ifjin de, duyusal di.inyaya gerek yoktur.
neden, be~·in tiiriinden salt fizikf bir Ve nasll ki, beden varolu~unu, kendisi-
~eyin, duygu ve di.i~i.ince ti.iri.inden zi- nin canldrk ilkesi olan ruha bor~luysa,
hinsel si.ire~leri meydana getinnesinin duyusal di.inya da varolu~unu idealar
imkinsazhgana duyulan inan~hr. di.inyas1na bor~ludur. Buradan da anla-
zihin-beden tkicili~i 949
~1lacag1 gibi, beden ile duyusal dtin}'a, yalruzca, ytiklem ya da niteliklerin va-
ruh ile de ak11la anla~1labilir idealar roldugu tarzda, yani bir bedenle ili~ki
dtinyast arasmda bir yakmhk ve akraba- i~inde, bir toztin ozti olarak varolur.
hk vard1r. Ruh ya da zihin kendisine Buna gore, ruhun varolu~u, onun bir
ak1lla anla~1labilir Idealan konu ahr, bedene ytikleruni$, bir toztin ozti olma-
fakat ara~tumalannda duyulan kullan- smdan meydana gelir.
d1g1 zaman, yolunu kaybeder. Ayru ~e tDescartes ise, zihin-beden ikiciliginin
kilde, insan yalruzca duyulanru kullan- radikal bir versiyonu i~inde, ruh ve be-
d>, ya~anhsm1 bedenine dayanarak denden her ikisini de kendinden-kaim,
stirdtirdugu zaman, bu dtinyarun samr- varolu~lan i~in ba~ka bir temele gerek
lanm a~amaz, her~eyden haz almaya. duymayan, ozellikler i~in temel ya da
~ah~arak, her tarafl delik bir f1~1y1 dol- dayanak olabilen tozler olarak gormti~,
durmaya ~ah~1r. bedenlerle ruhlan birbirleriyle tam ta-
ikiciligin daha 1lunh bir versiyonunu mma ayru dtizeyde olan ~eyler olarak
savunmu~, ve felsefesinin en onemli degerlendirmi~tir. Buna gore, beden
ogelerinden biri olan madde-form anali- fizi.k.i evrenin bir par~as1 olup, fiziki ev-
zini, bireysel insan varhgma da uygula- rendeki her~ey gibi, i~lemleri, hareket-
ml~ olan Aristoteles'e gore, insan da leri ve faaliyetleri itibariyle mekanik bir
madde ve formdan meydana gelir. in- nitelik ta~1r. Onun ozti yer kaplamadar.
sarun maddesi, insan vticudwtun ken- Beden kendi i~inde, kendi ya~amuu
dilerinden meydana geldigi kimyasal olu~turacak ~ekilde hareket edebilir ve
cisimlerdir. insanm formu ise, insan vti- onun faaliyetlerinin bir~oguna ruh tara-
cudunu meydana getiren kimyasal ci- fmdan neden olunmaz. Ruh ise, bede-
simlerin, kendisi sayesinde ve kendisi nin her par~asayla ili~ki i-;inde olmakla
arac1hg1yla, yalruzca olti, duyars1z ve birlikte, i~levlerini bedenden baguns1z
du~tincesiz bir et ve kemik kiitlesi ol- olarak ger~kle~titir. Ruhun ozti dti-
maylp, hisseden ve dti~tinen canh bir ~tinmedir.Ve ozti dti~tinme olan ruhla,
varhk haline donti~ttirtildugu her~ey ozii yer kaplama olan beden arasmda
dir. Buna gore, insanm formu, Aristote- ortak hi~bir nokta yoktur. Evrendeki
les'in insan ruhu ad1ru verdigi bile~en her~ey birbirine indirgenebilmekle bir-
lerden, yani insarun once bitkilerle, likte, cisim ya da beden ve ruh birbirle-
ikinci olarak hayvanlarla payla~hg1 rine indirgenemezler. Onlardan her biri
her~eyden ve nihayet yalmzca insana kendi kendine yeterlidir. .
ait olan ve onu hayvanlardan ay1ran dti- ttkiciligin, Descartes tarahndan benim-
~tinme benzeri ozellik ve karakteristik- senen bu radikal versiyonu, ruhla beden
lerden meydana gelir. Maddenin form- arasmdaki ili~kinin ne oldugu, insamn
dan, formun da maddeden ayn olarak iki farkh tozden meydana geli~i dikkate
varolabilmesini kabul etmeyen Aristote- ahrursa, bir insaru nasd olup da birlikli
les'e gore, madde, canh bir insan vticu- ve homojen bir varhk olarak dti~tinebi
dunda yalruzca soyut bir bi~imde ayua- lecegimiz hususlanm ele aldatamaz
bildigimiz ~eydir. Aym ~ekilde ruh da, zaman, birtakJm gti~ltiklerle kar~1 kar-
yalmzca bedenin soyut bir bile~enidir. ~&ya kahr. Ba~ka bir deyi~le, Descar-
Bu bak1mdan, Aristoteles'e gore, beden tes'm ikiciliginin en onemli eksikligi,
ve ruh ayru ttirden varolu~a sahip var- ruhla beden arasmdaki ili~kinin ne ol-
hklar degillerdir. Beden kendinde ve dugunu a~lklayamamas1dir. Descartes
kendi ba~ma varolmaya yetili olan bir .zihin ya da ruhun, beyinde belli bir mer-
tozdtir ve ger~ekle~mesi i~in, ba~ka bir kezden i~ gorebilecegi gorti~tinti ortaya
temele gerek duymaz. Buna kar~m, bir atm1~hr. Buna gore, ruh sinirler ve kan
form, ba~ka bir deyi~le ozsel insansal damarlan arac&hgayla bedensel organla-
nitelik ve ytiklemlerden meydana gelen n etldler ve aym ~ekilde onlardan etld
bir btittin ya da kompleks olarak ruh alabilir.
950 zihin-beden problemi
y1~ olarak zihincilik, zihin halleri ve zi- oldugu, tozsel bir varhk olup olmadagr
hinsel siire~lerin, davraru~taki tezahiir- konusu, zihin felsefesinin en onemli ko-
lerinden ya da ifadelerinden bagamsLZ nulanndan biri olmak durumundadar.
olarak varolduklan1u ve insan davran1- Zihin felsefesi, ins an davraru~1 ve d ii-
~1n1 ac;Iklayabildiklerini savunan ogreti- ~iincesini bilimsel yontemlerle ara~h
yi; a~lklamalarda, herkes~e gozlemlene- ran psikolojiden a yard edilmelidir. Psi-
bilir olmayan zihinsel olgulara yer koloji, insanlann daha ~ok deneysel
venne tavnnr ifade eder. En iinlii tem- ko~ullar alhnda gozlemlenmesine daya-
silcisi +Chomsky olan bu goru~, aynca nu. Oysa zihin felsefesi, bilimsel goz-
tdavran1~~ahg1n da kar~1s1nda yer ahr. lemler yapan deneysel bir disiplin degil-
2 Daha ozel olarak da, tBerkeley·in yal- dir.. Felsefe, ve bu arada zihin felsefesi
nlzca bireysel zihinlerin ve oznel zihin daha ~ok kavramlanmlZm analiz edil-
hillerinin ger~ek oldugunu savtman mesine dayarur. Buna gore, zihin felsefe-
metafiziksel idealizmi. Berkeley'in bu si, zihin konusu iizerinde dii~undu~ii
goru~u, zihni tek toz, varolan biricik muz zaman, glindeme gelen kavramsal
gerc;eklik ya phga i~in zihincilik olarak konularla me~gul olur. Bir psikologun
bilinir. davrana~ bozukluklanru, akll hastahkla-
zihind1~1 [ing. extramental]. Bilen zihnin raru, hastalanru muayene ederek, onlar
d1~1nda, bilen zihinden bagamsaz bir uzerinde testier yaparak inceledigi
varbk tarz1na sahip olma durumu. lnsan yerde, filozof, 'Zihin nedir?' ya da ~ Aksl
zihninin d1~1nda bir var hk statusiinde hastahgayla ne anlatmak istiyoruz?' tu-
olma. rLinden kavramsal sorular sorar. Bu tor-
zihin felsefesi [ing. philosophy of mind; Fr. den kavramsal sorular ise, aktuel d uru m
philosopltie de fesprit]. Zihinleri, zihin ve vakalarm incelenmesi suretiyle yarut--
h§llerini ve ba~ka zihinlere ili~kin bilgi- lanamaz, fakat zihinle ilgili kavramlann
yi konu alan felsefe dah; zihne ve zihin- analizini gerektirir.
sel faaliyetlere ili~kin felsefi ara~hnna. zihin o~retileri [lng. theories of mind; Fr.
Zihinle uzaktan ya da yakandan irti- theories de r esprit]. Zihnin dogas1ru
batlandanlan tum kavramlan, ornegin ac;lklayan ogretiler, teoriler it;in kullaru-
duygu, du~iince, alg1, ac1, duyum gibi lan gene) ~emsiye terim.
kavramlan analiz eden, amac;h davra- Zihnin dogas1yla ilgili ogretiler suas1y-
nl~, yonelimsellik ve oznel tecriibe tii- la, anadde ya da zihinden yalniZca birisi-
riinden zihni belirleyen temel ozellilde- nin var oldugunu one suren tbircilik.,
ri inceleyen felsefe tiirii olarak zihin madde ve ruh gibi birbirlerine hi~bir ~
felsefesinin tetnel konusu, zihnin varo- kilde indirgenemeyen iki tozun var ol-
lu~uyla, onun oziinun ve statiisiinun dugunu one suren tikicilik ve ne ruhu,
ne oldugu, kendi da~1ndaki varhklarla ne de madde ya da bedeni on pl§na -;J.-
nasal bir ili~ki ic;inde bulundugu prob- karan notr ogretiler baglammda ortaya
leminden meydana gelir. t;lkar.
Zihinsel olaiUil fiziki olandan ozii itiba- i~e once bircilik baglanunda, 1 madde-
riyle farkh oldugunu savunan ildci cilikle ba~layacak olursak, burada once-
bak1~ a~asandan hareket eden zihin fel- likle l·a) eleyici maddecilifi goruyoruz.
sefesi, demek ki, temelde zihin ve beden Zihin diye bir ~eyin, zihnin bil~ensel
aras1ndaki nedensel ili~kileri inceler, ogelerini meydana getirdigi du~unulen
zihnin tam olarak ne oldugunu doyuru- duyum, imge, alg1, duygu ya· da du~un
cu bir bi~imde a~tklamaya ~ab~1r. Son ce gibi ~eylerin hi~bir ~ekilde var olma-
zamanlarda zihin felsefesinin en onemli dagana one siiren eleyici tmaddecilige
problemi ba~ka zihinlere ili~kin bilgi- gore, duygu, du~iince ve alg1 benzeri
mizin mahiyetiyle ilgili bir problem ola- ~ylerin varolu~una inanan kimseler
rak ortaya t;akma~br. Aynca, zihnin ne yanalmaktadu, zira bu turden ~eylerle
)52 zihin iigretileri
ilgili konu~ma anlams1z olup, modas1 1\rni one siiren zihin gorii~iine ziiiinsel
ge~mi~ ve bilimsel balomdan yarars!Z malzeme teorisi, buna mukabil 1-d) zihni
kuramlann bir par~asm1 meydana getir- biyolojik evrim siired i~inde ortaya
mektedir. ~1kan yeni bir o~e ya da iiriin olarak
Aym bircilik, ve dolayiSiyla maddedlik goren do~urucu evrim gorii~iine tii-
~er~evesi i~inde, eleyici maddedli~in miiyle kar~1t olan ve bireysel zihinle-
soz konusu zihin anlay ~rna alternatif rin, ba~tanberi maddi atornlarla birlikte
bir zihin anlayi~I geli~tiren 1-b) indirge- varolmu~ olan zihin par~ac1klanmn bir
yici maddecilik, duyum, imge, algi, dii- birle~iminin sonucu oldu~unu savunan
~iince, duygu tiiriinden ~ey ya da zihin metafizik o~retiye zihin tozu o~retisi
hallerinin, ger~ekte var olmakla birlikte, ad1 verilmektedir.
hareket halindeki maddenin daha kar- Yalmzca madde varoldu~u i~in, tinsel
ma~Ik formlarmdari ba~ka bir ~ey ol- ya da zihinsel olarun hi~bir ~ekilde va-
madJ~Inl one siirer. rolmad•~ml one siiren bu madded yak-
indirgeyid maddecilik, kendi io;:inde la~•m kar~1smda, 2 maddenin varolma-
ikiye aynlmaktad1r. Ba~ka bir deyi~le, dl~uu, fakat salt zihin ya da zihinlerin
indirgeyici maddedli~e. duyumlann, varoldu~unu one siiren ve dolay•s•yla,
imgelerin, dii~iincenin, v. b. g., ne oldu- zaman zaman tmaddesizcilik olarak da
~u sorulursa, bize burada, indirgeyici tammlanan idealist yakla~rm bulun-
maddecili~in iki ayn tiirii olarak, ild al- maktadir. Burada da iki alma~1k soz ko-
tematif yamt verilir. 1-b,) Bunlardan nusudur: Bunlardan 2-a) tnesnel idealizm
davrari ~~~IIrk olarak bilinen birincisi, olarak bilinen, ve tFichte, tSchelling,
duyum, imge, dii~iince tiiriinden terim- tHegel ve tBradley gibi dii~iiniirler ta-
lerin, insan benzeri yiiksek diizeyden rafmdan savunulan o~etiye gore, ger-
hayvanlarm viicudlannm davram~ ya ~eklik, var olan he~eyi kapsayan, ku-
da hareketlerine gonderme yapmakta- caklay•a tek bir zihinden meydana
du. Ba~ka bir deyi~le, tdavram~9h~a gelmektedir. Buna kar~m, tBerkeley ta-
gare, zihne, zihin hallerine ve zihinsel rafmdan savunulmu~ olan 2-b) tiiznel
faaliyetlere gonderimde bulunan terim- idealizme gare, ger~eklik, nesnel idea-
ler davram~sal terimlerle analiz edilmek lizmde oldu~u gibi, her~eyi kucaklayan
durumunda olup, zihinle ilgili her terim tek bir zihinden de~il de, bir zihinler
davram~ bildiren bir terimle tam bir toplammdan, yani tannsal zihinle sonlu
e~anlamh.hk sergiler. zihinler ~oklu~undan meydana gelmek-
lndirgeyid maddedli~in ikinci tiirii, 1- tedir ve bu ger~eklikte maddi olan hi~
b2) merkezi luiI kuramrd1r. 6zdfl$lik teorisi bir ~eye yer yoktur.
olarak da bilinen bu anlay1~a gore, Zihin konusunda gene! tanrm itibariy-
zihin halleri ve zihinsel faaliyetler beden le bircili~in kapsamma giren soz konu-
i~indeki birtak1m hal ve faaliyetlerle oz- su gorii~lerin kar~lsmda, ikici o~retiler
de~tir. Daha do~ru bir deyi~le, zihin yer almaktadu. Bu ikici o~retilere gore,
halleri ve zihin faaliyetler merkezi sinir zihin, insan bedeninden ayn, hatta
sistemi ya da beyinin hllleri ya da hare- ondan ba~1ms1z olarak varolabilen, ve
ketleriyle ozde~lik gosterir. maddi olmayan bir ~ey ya da tozdiir.
Yine soz konusu bircilik, veya madded tPlaton, t Aristoteles ve tDescartes gibi
bircilik ba~lammda, 1-c) madded bir dii~iiniirler tarafmdan one siiriilmii~
panpsi~izmi ifade eden ve insan varh- olan zihin-beden ikidli~inin en onemli
~mda psi~ik bir madde ya da bir tiir zi- gii~lii~ii, farkh terimlerle tarumland•k-
hinsel malieme bulundu~nu, insarun lan i~in, aralarmda ortak hi~bir nokta
zihinsel gii~ ve yetilerinin bu maddenin bulunmayan zihinle beden arasmdak.i
artmas1 ya da azalmas1prarunda geli~ti ili~kinin nas!l a~•klanabilece~i proble-
~ini, karma~1kla~h~ml ya da zay•flad1- midir.
zihin ogretileri 953
i~te bu t;en;eve, yani ikicilik kapsam1 zihinsel, ve hem de fiziki nitelikler sergi-
it;inde, ya 3 iki toz arasmda bir ili~ki leyen tozlerdir. Bir ve aym tozun hem
veya etkile~imin bulundu~u, ya da 4 zihinsel ve hem de fiziki niteliklere
zihin ve beden arasmda hit;bir ili~ki bu- sahip oldu~unu savunan bu gorti~, zi-
lunmadt~l gorti~leri one stirtilmti~ttir. hinsel olanla fiziki olan arasmdaki fark-
Ote yandan zihin ve beden arasmda bir hh~l niteliksel bir farkhh~a indirger.
ili~ki ya da etkile~im bulundu~unu one Aym notr zihin o~retileri ba~lammda,
stiren gorti~ de kendi it;inde ikiye aynl- biraz daha farkh bir yakla~1m 5-c) prag-
maktadlr. Bunlardan zihnin bedeni, be- matist dti~tintir W. t}ames'la, E. tMach,
denin de zihni etkiledi~ini savunan ve R. tCamap, ve A E. tAyer gibi poziti-
en ba~ta Descartes tarahndan temsil vistler tarafmdan benimsenmi~tir. Birta-
edilen gorti~ 3-a) tetkil~imcilik ya da klm tikel o~elerin, yani tecriibe ya da
kar~1hkh etkile~imcilik olarak bilinir. deneyimlerin varh~mdan soz eden bu
Buna kar~m, madde ya da bedenin yakla~1ma gore, bu tecrtibeler birbirleri-
zihni etkilerken, zihnin beden tizerinde ne, ome~in bellek ve t;a~n~•m yasala-
etki ya da eylemde bulunamad1guu one nyla ba~land1klan zaman zihinleri,
stiriip, zihinsel olaylan beynin faaliyet- buna kar~m orne~in perspektif yasala-
lerinin yan tirlinleri olarak tanunlayan nyla ba~land1klan zaman da maddi
gorti~ 3-b) tepifenomenalizm diye ge~er. nesneleri meydana getirirler. Bir ki~inin
ikicili~i benimsemekle birlikte, zihinle zihninin, salt onun deney ya da tecrtibe-
beden arasmda nedensel bir ili~ki ya da lerinin toplarrundan ibaret oldu~unu
etkile~im bulunmad1~lnl dile getiren one stiren bu yakla~1m, zihinsel olanl~
gorti~ ise 4-a) psiko-fiziksel paraleliz.m ola- maddi ya da fizikr olan arasmdaki fark-
rak tammlarum~tu. tLeibniz tarafmdan hh~l, notr tikeller, yani tecrtibel~r ara-
one stiriilen bu gorti~, zihinsel stiret;ler- smdaki farkhh~a indirger.
le fizik! stiret;lerin, ~nceden Tann tara- Bu SOnUnC'U ogretiyle oldukt;a onemli
fmdan mtikemmelen ayarlarum~ ya da benzerlikler sergileyen bir zihin o~retisi
kurulmu~ saatler olarak, iki paralel dizi de, yine yuzy1lumzda d.ilci filozoflarla
meydana getirdi~ini ileri surer. varolu~t;ular ve fenomenologlar tarafm-
Zihin konusundaki soz konusu birci, dan one stirtilmti~ttir. 5-d) Dilc:.i filozof-
yani maddeci ve idealist gorti~lerle lar i~te bu t;ert;eve it;inde, zihinle beden
ikici gorti~lerin d1~mda kalan zihin o~ arasmdaki farkhh~a, iki dil ya da kav-
retileri ise, genellikle notr otretiler ola- ramsal sistem, yani srras1yla, zamansal-
rak bilinir. 5 Gert;eklik bak1mmdan ne me~nsal terimlerden meydana gelen fi-
madde ya da bedenin, ne de zihnin zikalist bir dille, ahlaki sorumlulu~a,
temel oldu~unu one stiren bu notr 0~ akllsalh~a, insan eylemlerinin ahlaki de-
retilerin ba~mda tSpinoza 'nm zihin o~ ~erine gonderimde bulunan ki~i
retisi gelmektedir. 5-a) Spinoza'ya gore, konu~masl arasmdaki farkhh~a indir-
zihin ve madde ya da beden, ger~eklik gerler.
bak1mmdan her ikisinin de gerisinde ve Dilci filozoflarla a~a~1 yukan aym so-
temelinde yer alan bir toztin tezahtir ya nut;lara ula~m1~ olan fenomenologlarla
da gortintimlerinden ba~ka hit;bir ~ey varolu~t;ular ise, 5-e) dilsel mtitalaalar-
de~ildir. dan t;ok, bir bedeni olup tecrtibe eden,
Spinoza'mn bu gorti~tintin daha mo- tecrtibelerini ve ya~amm1 de~i~tirme
dem bir versiyonu, S·b) ytizyllmuzda, ve belirleme gtictine sahip bulunan,
gtindelik dil felsefesinin tinlti temsilcile- dtinyadaki bir varhk olarak insanm du-
rinden biri olan P. tStrawson tarafmdan rumuna ili~kin gozlemlerden yola t;lk-
one stirlilmti~ttir. Bazllan kah~lkSlZ J?ir ml~lardlr. Buna gore, insan, gozleme
bit;imde maddi olup, bazdan da ki~ilere konu, ve do~a yasalanna t~bi olan bir
kar~1hk gelen bir tozler ~oklu~undan . nesne, mekansal ve za.mansal o~elerin
soz eden Strawson'a gore, ki~iler hem bir bile~kesi ya d a toplam1 olan bir var-
--------:-------------------- - - - - - - - -- - - - - - ---------------------------
54 zincirleme tastm
dogruyu analitik bir onerme olarak gor- tamamlayabilir; bundan dolay1, Tann
mede ortiik olarak soz konusu olan r;eli~ ir;in, ~eyler ya da tozlerle ilgili tum oner-
kiden, bir tozi.in sahip oldugu ozellikle- meler analitik onermeler ya da manhk-
rin say1smm, bpkl bir ~eye sonsuz sal olarak zorunl u olan onermelerdir.
say1da farkh bak1~ a~1smdan yakla~ma Oysa, biz insan varhklan, yalruzca, bir
nm olanakh ohnas1 gibi, sonsuz say&da onerme dogruysa eger, soz konusu
olmass gerektigini gostererek ka~mmaya onermenin zorun]u olarak dogru oldu-
~ah~m1~t1r. gunu bilebiliriz, fakat bir onermenin
Leibniz'e gore, sonlu insan varhklan dogru oldugunu kesin olarak bilemeyiz.
olarak bizler, bir tozi.i tam anlam1yla Onermelerin dogruluklanna iti~kin yar-
analiz edebilecek bir konumda degiliz. giianmiZda, Leibniz'e gore, yalmzca ola-
Bundan dolay1, bir ozelligin o toze tam sihga dayanmak durumunday1z, yani
olarak ait oldugWlu kesinlikle bileme- varacagtmlz sonu~lar i~in, hangi neden-
yiz. Tozle ilgili analizi tamamlamadan, lerin yeterli oldugunu bilmeliyiz. ~u
ki bu insan i.;in olanaksiZdrr, bu tozi.in h~lde, olgusal bir yargt, bizim i~in olum-
soz konusu ozellige sahip olup olmadi- saldlr. Oysa Tanr1 ir;in olumsalhk yal-
guu bile bilemeyiz; bu ~er~eve i.;inde, mzca, 0 hangi tozlerin, mi.imki.in di.inya-
onun bu ozellige sahip oldugunu kabul lardan hangisinin varolmas1 gerektigini
etmek bir ~eli~ki olabilir. Bunun]a birlik- se~erken soz konusu olmu~tur. Tann
te, sonsuz olan Tann, tozle ilgili analizi ir;in geri kalan her~ey zorunludur.
Dizin 957
Hegelc!lik; hegemonya;
g Heidegger, Martin; Heidelberg Okulu;
Hellenik felsefe; Hellenistik felsefe;
Gadamer, Hans-Georg; Galilei, Galileo; Helv~tius, Claude Adrien; hen;
Gassendi, Pierre; Gazali; Herakleitos; Herder, D. G;
ge~erlilik; ge~i~li; ge~mi~; geist; hermeneutik; henneneutik dongii;
geisteswissenschaften; gelenek; hermeneutik fenomenoloji;
gelenek~ilik; geleneksel teori; her yerde olma; heterojen;
geli~imbilim; geli~im psikolojisi; heterolojik; hexis; heyecan;
gemeinschaft ve gesellschaft; hi~~ilik; hi~lik; hileli tan1m;
genel; genel irade; genelleme; hilomorfizm; hiloteizm; hinayana;
genetik; genus; ger~ek; ger~eklenme; Hint felsefesi; hiper-; hiper-ger~eklik;
ger~eklik; ger~ekiistiiciil iik; hipotetik ikicilik; hipotez;
gerek ko~ul; gerektirme; Hobbes, Thomas;
gestalt; gestalt psikolojisi; Holbach, Paul-Henri Baron d';
Gettier problemi; Geulincx, Arnold; holizm; homeomeri; hominizm; homo;
girilmezlik; gizemcili~in do~u~u; homo homini lupus est;
gizemcilik; gizemli tecriibe; homojen; homo mensura teorisi;
gize1nsizle~tirme; gizleme yanh~1; homoteizm; ho~gorii; Hsiin Tse;
gnoseoloji; gnosis; gnostisizm; hudus; hudus kan1h; huku~un i~levi;
gnostikler; gnothi seauton; hukuk felsefesi; hu1Ql; Hume, David;
Gorgias; goniil; goredUk; goreli; Humecu duyguda~bk; Hume ~atah;
goriirunez el; goriinii~; Husserl, Edmund; humanist;
goriinii~-ger~eklik ay1ruru; hiimanizm; hyle; hypokeimenon;
gosteren; gostererek yapdan tan•m;
gosterge; gosterilen; Gottingen Okulu
gozden ge~iFici metafizik; gozlem; 1
gozlemleyici sozcelem;
gozlemsizlik yanh~•; Gramsd, Antonio; 1hmh apriorizm llunh empirizm;
Gregorius; Grotius, Hugo; grup; 1r k~1hk; 1slah edici ada let;
Guattari, Felix; gii~ ahlAkl; gii~ istemi;
giindelik dil; giindelik dil felsefesi;
giindelik ya~am1n estetizasyonu; •
giine~ merkezli teori; 1
giivensizlik yanh~1; ibda; lbni Haldun;
giizellik; giizel sanatlar; ibni Meymun; ibni Rii~t;
tbni Rii~t~iiliik; tbni Sina;
i~ ba~lntdar o~retisi; i~ebakl~;
h i~e ~me; i~giidii; i9Qn;
i~kin epistemolojik idealizm;
Habermas, Jiirgen; hadis; i~kinlik; i~lem;
Haeckel, Ernst; hak; hakikat; i~Jem ve kaplamm te~ oranbW1~1 kurab;
hakikat rejimi; hakhlandtrma; hareket; i~reklik; iQielcilik; ide; idea; ideal;
Hareket etmeyen hareket ettirici; idealar teorisinin ele~tirisi;
Harivannan; Hartmann, Nicolai; idealist; idealist pozitivizm;
hassa; hatah nedensellik yanh~1; idealist realizm; idealizm;
hayali dii~man yanh~1; hayvan ruhu; ideal realizm; ideal yararc1bk;
Hayyatiye; haz; haze; hazahk; idem per idem; ideoloji; ideoloji ~a~1;
haz kalkiilii; haz uzman1; hedonik; ideolojinin sonu tezi; ideolojistler;
Hegel, Georg Wilhelm Friedrich; idio-psikolojik ahlak; idoller; idrak;
Dizin 963
ignoramus et ignorabimus;
ihvanii's-Safa; iki basamakh kavrayt~;
ikicilik; iki ger.;ek o~retisi; k
ikilem; ikili; ikili kar~1thk;
ikinci dereceden toz; ikincil; kabala; kabul; ka.;Inllmazhk;
iki y~ bir dogRJ ettigini d~y~ kaderiye~ kakos; kahc•;
iktidar; iktidar /bilgi; iktidar se~kinleri; kaiinhlar yontemi;
ilahiyat; ilerleme; ilerlemecilik; kahhm -~evre kar~1th~1;
ileti~im; ileti~im teorisi; kalki.il; kalvenizm; kamusal; kanaat;
ileti~imsel eylem; kan1tlama; kanon; Kant, Immanuel;
ilgisiz sonu.; yanh~1; ilinek; ilk; Kant-;1 idealizm;
ilkc;a~ idealizmi; Kant'1n Kopemik devrimi; kaos;
ilke ilkelcilik; ilk elden odevler; kapah ahlak; kapitalizm;
ilk felsefe; ilk hareket ettirici; kaplam; kaplamsal;
ilk madde; ilk neden; ilk neden kan1t1; karakter; karar manh~1;
imge; imgelem; imkan kanth; imsak; Karneades; kar~1; kar~1 k iilti.ir;
inan.;; inan.; felsefesi; inan.; mant1~1; kar~da~tumah felsefe;
inanma arzusu; inayet; indirgetne; kar~IIa~hrma yontemi;
indirge1necilik; indirgeme yanh~1; kar~1hkh ko~ul eklemi;
indirgeyici analiz; kar~1hkh ozgeci)ik; kar~IO)Um karesi;
indirgeyici maddec:ilik; in esse; kar~1ornek yontemi;
in facto; in fieri; in intellectu; kar~1t; kategorematik terimler;
ingiliz em piristleri; ins an do~as1; kategori; kategorik; kategorik onerme;
insaru kamil; kategorik onermelerin niceli~i;
insanm yetkinle~ebilirli~i inanc1; kategorik onermelerin niteli~i;
insarunerkezci humanizm; kategorik tasun; kategori yanh~1;
insanmerkezciJik; katharsis; kathenoteizm; kavimcilik;
insan ya~amirun u.; duzeyi; Kautsky, Karl; kavram; kavrama;
in se; in~ac1hk; i-onermesi; ipse dixit; kavramc1hk; kavram fonnasyonu;
irade; iradecilik; kavram olarak varhk anlay1~1;
irade ozgiirlii~ii problemi; iradi; kavram realizmi; kavramsa I ~erc;eve;
ireneos; irfan; irfaniye; kavray1~; kayg1;
irrasyonalizm; irreali.zm; kayg1ya dayah varhk anlay1~1;
isbati.i'l bari; iskenderiye Okulu; kazandm1~; kaziiistik; keff; kelam;
iskoc; Ayd1nlarunas1; islam felsefesi; kendi; kendili~indenlik;
islami bilimler; ispat; istiare; istidlal; kendinde/ kendisi i~n;
i~ bolumii; i~lemsel tanun; kendinde-kendisi i~n varbk;
i~lemsel kurallar olarak yasa goru~ii; kendinde varhk; kendini aldatma;
i~lerlik; i~rakiye; i~tiha; ittihad; kendini ger.;ekle~tirme ahlakl;
itki; iyi; Jyi ideas1 kendisi i~in varhk; kesinlik;
iyili~i buyunna, kotulu~u onleme ilkesi kesinsizlik ilkesi; kesintililik;
iyilik ilkesi; iyimserlik; Khrysippos; Klta A vrupas• felsefesi;
izlenim; izlenimdlik; Kierkegaard, SOren; kinesis; Kinikler;
kip; kipler manh~1; kiplik;
kipsel onermeler; Kirene hazclli~I;
• Kireneliler; ki~i; ld~ilik;
] ki~iliksizle~me; ki~isel idealizm;
ki~isel reali.zm; ki~iye yonelen eylem;
James, William; Jameson, Frederic; kitle toplumu; klasik; klasik akdahk;
Jaspers, Karl; klasik do~ruluk goru~u;
964 Dizin
y z
yabanala~ma ; Zahiriyye; zaman; zamand1~1 ~imdl;
yabanc1la~manm nedenleri; zamansal; zeitgeist; zeka; Zen-Budizm;
yadsuna felsefesi; Yahudilik; Zenon, Eleah; Zenon, K1bnsh;
yalanc1 paradoksu; yahtlamaahk; Zenon'un paradokslan; Zerdii~t;
yananlam; yarulabilircilik; zetetik; zihin; zihin-beden dikotomisi;
ya1ulmazhk; yarulsama; yamlsamac1hk; zihin-beden ikiciligi;
yamlsamadan hareket eden kamt; zihin-beden paralelizmi;
yamlsama manhg1; yam.ltmac1lar; zihin-beden problemi;
yanh~; yanl1~lamaahk; zihindlik; zihind1~1;
yanh~lanabilirlik ilkesi; zihin felsefesi;
yans1tunc1hk; yapay anlamhhk; yap1; zihin ogretileri;
yap1bozum; yap1m; yap1sal; zincirleme tas1rn; zoon politikon;
yap1salohk; yap1sal fonksiyonalizm; zorunluluk;
yapma diller;yararc1bk; yarar ilkesi; zorunlul~u doga yasas1 gorii~ii;
yarahcl evrirn; yarahh~; yarahc1hk; zorunluluk~uluk;
yarahmahk; yaratma; yarg1; zorunlu ve olurnsal dogrular;
yarg1 guciiniin el~tirisi;
970 Bibliyografya
-A. Cevizci, ilk~ag Felsefesi Tarihi, Bursa, -A. Denkel, Anlanun Kokenleri, 1st., 1984
1998 -A. Denkel, Nesne ve Dogas1, ist., 1986
-A. Chalmers, Bilim Dedikleri (~ev. H. - V. Descombes, Modern French Philosophy
Arslan), Ankara, 1990 (trans. by L. Scott-Fox ve ). M. Harding),
-R. Chisholm, Tile Theory of Knowledge, Camb., 1979
New jersey, 1966 -G. R. Dherbey, Les Sophistes, Paris, 1985
-l. Collins, A History of Modern Philo- -).Donovan, Feminist Teori (~ev. A. Bora-
sophy, Milwaukee, 1954 M. A. Gevrek- F. Sayllan), Istanbul, 1992
-D. Collinson, Fifty Major Philosophers, -). Dumont, La Philosophie Antique, Paris,
New York, 1987 1962
-5. Conner, Postmodernist Culture, Camb- -M. Dupuy, La Philos~JPhie Allemande, Paris,
ridge, 1992 1972
-D. )'Connor (Ed.), A Critical History of -M. Duverger, Politikaya Giri~, 1st., 1971
Philos~JPhy, Glencoe, 1964 -W. Ebe~stein, Siyasi Felsefenin Biiyiik Dii-
-F. Coplestone, A History of Western Pl1ilo- ~iiniirlm (~ev. I. Ozel) 1st., 1996
sophy, 8 cilt, New York, 1966 -P. Edwards (Ed), Encyclopedia of Philo-
-F. Copleston, Contemporary Pl1ilosophy: sophy. Londra ve New York, 1967,8 cilt.
Studies of Logical Positivism and Existentia- -). Epstein - G. Kennedy, The Process of
lism, London, 1972 Philosophy, New York, 1967
-H. Corbin, islam Felseftsi Tarihi (~ev. Hii- -A.G.Ewing, A Short Commentar; of Kant's
seyin Hatemi), Istanbul, 1986 Critique of Pure Reason, Chicago, 1938
-F. M. Comford, From Religion to Philo- -M. Fahri, islam Felseftsi Tarihi (~ev. K.
sophy, New York, 1957 Turhan), Istanbul, 1993
-F. M. Comford, &fore and After Socra- -E. Fischer, Sanalln Gerekliligi (~ev. C.
tes, Cambridge, 1965 <;:apan), Istanbul, 1963
-F. M. Comford, Platon'un Bilgi Kuram1, -A. Flew, A Diction111y of Philosophy, Lond.,
(~ev. A. Cevizci), Ankara, 1989 1979
-). Cottengham, The Rationalists, Ox., 1988 -R. ). Fogelin, Wittgenstein, Londra, 1976'
-). Cruickshank, Albert Camus ve Ba~kal- -P. Foulquie, Dictionnaire de Ia Lanque
d~rma Edebiyall (~ev. R. Giiran, 1st., 1965 Philosophique, Paris, 1969
-K. <;:agda~, Hint Eski c;ag Kiiltiir Tarihine -P. Foulquie, Dictionnaire de Ia Laflgue
Giri~, Ankara, 1974 PhilosiJPIIique, Paris, 1961
-B. <;:otuks!iken- S. Babiir (Ed.) Metinlerle -P. Foulquie,Pedagoji SozliiJii (~ev. C. Ka-
Ortaratda Felsefe, Istanbul, 1989 rakaya), Istanbul, 1994
-). Dancy, Introduction to Conti!TTiporary -W. Frankena, Ethics, Printice Hall, 1973
Episti!TTiology, Oxford, 1985 -1. Frolov (Ed), Felsefe Sozliigii (~ev. A.
-G. Deleuze - F. Guattari, Kapitalizm ve $i- <;:ah~lar), Istanbul, 1991
zofreni 1- Gorebe Bilimi incelemesi (~ev. A. -). -M. Guehenno, Demokrasinin Sonu
Akay ), !st. 1991 (~ev. M. E. Ozcan), Ank., 1998
-G. Deleuze- F. Guattari, Kapitalizm ve $i- -A. Giddens, Mahremiyeti" Donii~ii(~ev. I.
zofreni 1- Kapma Ayg1t1, 1st. 1993 ~ahin), 1st, 1994
-G. Deleuze - F. Guattari, Felseft Nedir? -E. Goblot, La Vocabulaire Philosophique,
(~ev. T. Ilgaz), Istanbul, 1993 Paris, 1924
~-Demir, Bilim Felseftsi, Istanbul, 1992 -A. I. Goldman, Epistemology and Cogniti-
~- Demir- M. Acar, Sosyal Bilimler Soz- on, Cambridge, 1986
liiJii, Ank., 1997 -L. Goldmann, The Philosophy of Enligh-
-A. Denkel, Bilginin Temelleri, !st., 1984 tment, London, 1968
972 Uibliyografya
-j. Gossling, Plato, Paris, 1973 cal Analysis, Prentice Hall, 1953
-j. A. Gould, Classic Philosophical Questi- P. Hiihnerfield, Heidegger, Bir Filozof Bir
ons, Ohio, 1971 Alman(~ev. D. Ozlem), Ank. 1994
-M. GOkberk, Felsefenin Evrimi, Ankara. -D. Huismann, Dictionnaire des Philosop-
1979 hes, Paris, 1993
-M. GOkberk, Felsefe Tarihi, istanbul, 1967 -D. Huismann, Dictionnaire des Mille Oe-
-M. Grene, Introduction to Existentialism, uvres Cles de Ia Philosophie, Paris, 1993
Chicago, 1959 -D. Hume, A Treatise of Humalr N alure,
-P. Grenet, Ontologie, Paris, 1959 Oxford, 1978
-R. Grossmann, Phenomenology and Exis- -T. H Irwin, Aristotle's First Principles,
tentialism, Londra, 1984 Oxford, 19B8
- T. Grunberg - A. Onart, Mantrk Terimleri D. - j. jary, The Harpen Collins Dictionary
SozlUgu, Ankara, 1989 of Sociology, New York, 1991
-W. K. C. Guthrie, ilkfat Felsefesi Tarihi -M. jay, Diyalektik imgelem, Ank. 1991
(~ev. A Cevizci), Ankara, 1989 _--C..E. M. joad, Guide to Philosophy, New
-W. K. C. Guthrie, A History of Greek Phi- York, 1939
losophy, 6 dlt, Cambridge, 1968 --C. E. M. joad, DUnyanm BUyuk Felsefeci-
-A. 0. Giindogan, Albert Camus ·ve Ba~ leri, istanbul, 1986
kald~n Felsefesi, lstanbul, 1995 -W. T. jones, A History of Western Philo-
-~. Giindiiz, Din ve inanf SozliJgiJ, Ank. sophy, 5 cilt New York, 1952
1998 -I. Kant, Kant's Critique of Pure Reason,
0. A. Giiriin, Psikoloji SiizliJgiJ, 1st. 1996 Londra, 1929
--C. Giizel, Bir Bilgi Anar~isti: Feyerabend, -W. Kaufmann, insanr Anla(ma}mak (~v.
Ankara, 1996 A. Yardunll), istanbul, 1997
-V. Haakadiroglu, Bilginin Dogast THI KAy- -j. Keane, Demokrasi THI Sroil Toplum, ist.,
naklan Ozerine, Istanbul, 1981 1998
-D. W. Hamlyn, The Theory uf Knowledge, -A. Kenny (Ed), The O:cford Illustrated His-
Londra, 1970 tory of Western Philosophy, Oxford, 1994
-D. W. Hamlyn, Sdwpenhauer, Lon., 1980 -G. Kerferd,The Sophistic Movmrent, Caml>-
-D. W. Hamlyn, Metaphysics, Lon., 1984 ridge, 1981.
-N. R. Hanson, Patterns ufScientific Disro- -5. Krzd~elik- Y. Erjem, Sosyoloji Terimler
ven;, Cambridge, 1958 SiizliJgiJ, Ankara, 1994
-j. Harrison, Hume's Moral Epistemology, -G. S. Kirk - j. Raven - M. Schofield, The
Oxford, 1976 Pre5ocratic Philosophers, Cambridge, 1983
-M. Heidegger, KAnt and tile Problem of -W. ve M. Kn ale, The Develop111ent of
MetJzphysics, Londra, 1962 Logic, Oxford, 1962
-M. Heideg_ger, Teknige ili~kin Soru~tur -S. Komer, Fundamental Questions of Phi-
IIUI (~ev. D. Ozlem), Paradigma, Ist. 1998 losopy, Sussex, 1973
-M. Heidegger, Bilim Uzerine iki Ders -5. Komer, KAnt, Baltimore, 1955
(~ev. H Hiinler), Paradigma, 1st. 1998 -A.Kremer-Marinetti, L'Ethique, Paris, 1987
-M. Heidegger, Metajizik Nedir? (~ev. -T. Kuhn, Bilimsel Deurimlerin Yaprsr (~ev.
Yusuf Omek), Ankara, 1991 N. Kuya~), lstanbul, 1982
-D. Held, Introduction to Critical Thmry: --Z. Kutlusoy, "Bir Paradoks ve Dii~iindiir
HarkhLimer to Habermas (Cambridge, 1990) diikleri", Felstfe DUnyasr, 15 (1995), s. 73-80
-j. Hick, Philosophy uf Religion, New York, -M. Kiiyel, "Kiisik. Skolastik, Modern",
1973 Kltfsik Qlg Du~uncesi ve c;agda~ KUltiJr (I.
-j. Hospers, An Introduction to Philosophi- S mp. Bildirileri), Ankara, 1977, s. 29-43.
Bibli yografya 9'73
-tt/1. Ki.iyel, Aristoteles ve Farabi' ni n V arlrk hie et des Sciences Humaines, Paris, 1985
Ogretileri, Ankara, 1963 -E. Meunier, Le Personnalisme, Paris, 1949
-A. R. Lacey, A Dictionary of Philosophy, 5. Mulhall, Heidegger ve 'Varlrk ve Zantan'
Londra, 1976 (-;ev. K. 6ktem), 1st., 1998
-A. R. Lacey, Moder1z Philosophy, Bos., 1982 -I. Murdoch, Sartre' rn Y azarl•tz ve Felse fe-
- ]. Lacoste, La Philosophie de L' Art, Paris, si (~ev. S. HiJav) lstanbul, 1981
1981 -E. Mutlu, ileti~im Sozlugu, Ankara, 1995
-J. Lacroix, Kant et le Kantism, Paris, 1966 -F. Nietzsche, Thus Spoke Zarathustra,
-1. Lakatos - A. Musgrave, Bilginin Geli~i- Middlesex, 1961
mi (~ev. H. Arslan), istanbul, 1992 -R. Norman, Hegel's Phenomenology, Sus-
-A. Lalande, Vocabulaire Technique et Cri- sex, 1981
tique de Ia Philosophie, Paris, 1962 -R. Nozick, Pltilosophical Explanations, Ox-
-Q. Lauer, Pheno1nenology, New York, 1958 ford, 1981
-J. Lechte, Fifty Key ConteJnporary Thinkers, --C. C. O'Brian, Camus (c;ev. F. Ozguven),
London, 1994 ist. 1984
-J. Locke, An Essay Concerning Human -D. J. O'Connor - B. Carr, Introduction to
Understanding, Oxford, 1975 tlte Tlreory of Knuwledge, Brighton, 1982
-J. Lyotard, La Ph~nomenology, Paris, 1954 -A. O'Hear, V\lhat Philcsophy is, Hannond-
-G. E. R. Lloyd, Aristotle: Growth and De- sworth, 1985
velopment of his Thought, Cambridge, 1968 -A. O'Hear, Karl Popper, Londra, 1980
~A. A. Long, Hellenistic Philosophy, Lon., -A. O'Hear, An Introduction to the Philo-
1974 sophy of Science, Oxford, 1989
-A. Macintyre, A Short History of Etlrics, -Z. 6zcan, Teolojik Hermenotik, lst., 1998
Oxford, 1968 -D. Ozlem, Mantrk, Ankara, 1991
-J. L. Madde, Hume's Moral11reory, Lon., -D. 6zlem, Tarih Felsefesi, iznur, 1984
1980 -D. 6zJem, Gununzuzde Felsefe Disiplinleri,
-J. Macquarrie, Existentialism, Hannond- lstanbul, 1990
sworth, 1973 -D. 6zlem(der. ~ev.), Hermeneutik Ozerine
-J. Macquarrie, Martin Heidegger, Lon., 1968 Yazrlar, Ankara, 1995
-B. Magee, Y eni DU§iin Adandarr (~ev. M. -G. H. R. Parkinson, Spinoza 's Theory of
Tuncay), istanbul, 1979 Knowledge, Oxford, 1954
-B. Magee, Karl Popper'ln Bilinr Felsefesi ve -N. Parkinson, Siyasat Du~unce,zin Evrimi
Siyaset Kuramr, lstanbul, 1982 (~ev. M. Harmanc1), istanbul, 1976
-B. Magee, The Great Philosophers, Lon. 1983 -J. Passmore, A Hundred Years of Philo-
-G. Marshall (ed.), The Concise Dictionary sophy, Middlesex, 1957
of Sociology, Oxford, 1994 -J. Passmore, Philosophical Reasoning, Lon.,
- T. Mautner (ed.), A DictionanJ of Philosophy, 1961
London, 1994 -H. J. Paton, The Categorical Imperative: A
-A. Megill, A~rnlrfrn Peygamberleri: Nietzs- Study in KJmt' s Moral Phiklscphy, Chicago,
che, Heidegger, Foucault ve Demda,Ank. 1998 1948
-J. Mepham - D. Ruben (Eds), Issues in -]. Piaget, Le Structuralism, Paris, 1968
Marxist Philosophy, SusseK, 1979 -G. Pitcher, Berkeley, Londra, 1977
-G. D. Mitchell (Ed), A New Dictionary of -R. Poole, Ahliik ve Modernlik (c;ev. M.
Sociology, Londra, 1979 KU~Uk), 1st. 1991
-J. Moreau,Spinol:a et Le Spinozisme, Paris, -R. H. Popkin (Ed.) The Philosophy of the
1971 16th and 17th centuries, New York, 1966
-L.·M. Morfau)(, Vocabulaire de Ia Philosop- -K. R. Popper, Conjectures and Refutations,
974 Bibliyografya
-F. Thi!ly, ."1 History of Philosophy, New -J. Wahl, Philosophies of Existence, Liver-
York, 1914 pool, 1969
-A. Timu~in, Fe/sefe Sozlii[ii, ist., 1998 -R. C. S. Walker, Kant, Londra, 1978.
-A. Tokath, Ansiklopedik Fe/sefe Sozliijii, -R. T. Wallis, Neoplatonism, Londra, 1972
Ankara, 1973 -N. Warburton, Philosophy: The Basics, Lon,
-P. Trotignon, Les Pl!i/osophes Franfais 1992
D' Aujourd'hui, Paris, 1967 -A. Weber, Fe/sefe Tarihi, (~ev. V. Eralp)
-J. 0. Urmson - J. Ree (eds), The Concise istanbul, 1991
Encyclopedia of Western Philosophy and Phi- D. West, K1ta AvrupasJ Fe/sefesine Giri~,
losophers, London, 1989 (~ev. A. Cevizci), Paradigma, ist, 1998
-H Z. Olken, Gene/ Fe/sefe Dersleri, Anka- -R. Williams, KtywOrds: A Vocabulary of Cul-
ra, 1972 ture and Saciety, London. 1976
-H Z. Olken, is/am Felsefesi, istanbul, 1983 -M. D. Wilson, Descartes, Londra, 1978
-8. Vardar, Apklamalr Dilbilim Terimleri -A. Wolf, Te:rtbook of Logic, New York,
Sozlii[ii, ist. 1998 1962
-R. Vemeaux, Introduction Gt!nera/e et Lo- -5. Wolfram, Philosophical Logic, Lon., 1989
gique, Paris, 1964 -A. Wood, Karl Marr, Londra, 1981
-R. Verneaux, Histoire de Ia Phi/osophie -R. S. Woolhouse, The f.mpricists, Oxford,
contemporaine, Paris, 1960 1988
-L. Versenyi, Sokrates ve insan Sevgisi (~ev. -C. Ylldmm, 100 Sorud11 Manhk f./ kitabJ,
A. Cevizd) Ankara, 1989 Istanbul, 1976
-C. Vesey - P. Foulkes, Collins Dictionary -C. Ylldmm, Bilim Felscfesi, istanbul, 1991
of Philosophy, Glaskow, 1990