You are on page 1of 11

Evrensel Kudüs Kriterleri Belgesi

SETA İnsight Turkey Dergisi Kudüs Özel Sayısı


Prof. Dr. Mehmet Görmez
İslâm Düşünce Enstitüsü Başkanı
Prof. Dr. Mehmet Görmez
İslâm Düşünce Enstitüsü Başkanı
Evrensel Kudüs Kriterleri Belgesi
SETA İnsight Turkey Dergisi Kudüs Özel Sayısı

Evrensel Barışa Ekilen Tohum:


Evrensel Kudüs Kriterleri Belgesi

Papa Francis, 28-30 Kasım 2014 tarihinde Türkiye’yi ziyaret etmiş ve bu ziyaret dünya
basınında önemli bir yer tutmuştu. Ziyareti, binin üzerinde basın mensubu takip etmişti.
Papa Francis, bu ziyaretiyle Türkiye’yi ziyaret eden dördüncü Papa olmuştu. Bundan önce
1967’de Papa VI. Paul, 1979’da Papa II. John Paul, 2006’da ise Papa XVI. Benedict Türkiye’yi
ziyaret etti. Ancak bu ziyaretlerin ilk ikisinde Papalar Diyanet İşleri Başkanlığına uğramadı.
Türkiye ziyaretlerini Aziz Andreas yortusuna denk getiren Papalar, bu tavırlarıyla dünya
barışına İslam ile birlikte çare aramak yerine daha ziyade Ortodoks Kilisesi ile yakınlaşmayı
tercih ettiklerini ortaya koydular.
Diyanet’i ziyaret eden ilk Papa, XVI. Benedict oldu. Bu ziyaret Papanın ziyaretten bir ay gibi
kısa bir süre önce büyük bir kabalıkla sarf ettiği İslamiyet’i bir şiddet dini gibi gösteren
sözlerinin gölgesinde gerçekleşti. İslam dünyasında infial oluşturan bu sözlerinin ardından
Papa’nın Ali Bardakoğlu başkanlığındaki Diyanet’i ziyareti, sözlerinin bir nevi telafisi
mahiyetinde idi. Nitekim o tarihten yaklaşık on yıl sonra yaptığı açıklamada Papa, Türkiye
ziyaretini ‘en hassas ziyaret’ olarak niteleyecekti.
Diyanet’i ziyaret eden ikinci Papa, Francis oldu. Papa 28 Kasım 2014 günü Diyanet’i ziyaret
etti. Bu ziyarette bir öncekinden farklı olarak, Diyanet İşleri Başkanı, Mehmet Görmez idi.
Ziyaretin ardından Papa ve Görmez ortak bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında
Görmez, Papa’ya Evrensel Kudüs Kriterleri Belgesini, ortak çalışma teklifiyle takdim etti. Bu
tarihî değerdeki belgenin ismini ‘Kudüs’ ile taçlandıran Mehmet Görmez, 2015 yılında yaptığı
ziyaret ile de aynı zamanda Kudüs’ü ziyaret eden ve Mescid-i Aksa’da hutbe irad eden ilk
Diyanet İşleri Başkanı olmuştu.
Kudüs özel sayımız vesilesiyle Papa Francis’in Diyanet’i ziyaretini ‘tarihî’ kılan detayları hep
birlikte bir kez daha hatırlayalım. Peki, bu ziyarette neler yaşanmıştı?
Ziyarette heyetlerin görüşmesi esnasında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, heyete
dönerek Papa Francis’e şöyle bir soru yöneltir: Siz Avrupa dışından seçilmiş ilk papasınız.
Bilebildiğim kadarıyla Latin Amerika’nın bütün yoksulluğuna şahit olmuş bir din adamısınız.
Avrupa ile İslam dünyası arasında özellikle 11 Eylül’den sonra yükselen İslamofobik nefreti ve
bu nefretin boyutlarını mutlaka değerlendirmişsinizdir. Bugün bu nefreti geride bırakacak,
bütün insanlığa sunacak bir barış projeniz var mıdır?
Papa Francis bu soruya cevap olarak Vatikan’ın 1961’de geliştirip ilan ettiği klasik dinler arası
diyalog ile bütün bu sorunların çözülebileceğine olan inancını ifade eder.
Bunun üzerine Mehmet Görmez cevaben: “Bu, kilisenin ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendi
doktrinini izah etmek için geliştirdiği bir projedir. Kaldı ki proje, Hıristiyanların kendi içindeki
ihtilafı çözmeye yöneliktir. Bunun İslam’a ve Müslümanlara tatbiki kabul edilemez. 90’lı
yıllardan sonra gerçekleşen dinler arası diyalog toplantılarının hiçbirisi herhangi bir fayda
getirmemiştir. Bilakis İslam dünyasında menfi bir bakışa yol açmıştır. Diyalog kelimesi bizim 2
dünyamızda pek çok yanlışlığı içinde barındıran bir kavrama dönüşmüştür. Evrensel ilkeler
ışığında yeni bir bakış açısına ve yeni bir anlayışa ihtiyaç vardır. Bugün insanlığın yeni bir
merhamet sözleşmesine ihtiyacı vardır. Bu merhamet sözleşmesinin imzalanacağı yer de
Kudüs’tür Bu nedenle biz İslami referanslardan hareketle, özü insana, inanca, kutsala,
düşünceye, kültüre ve medeniyete saygıya dayalı birlikte yaşama ahlakının bazı temel ilkelerini
bir kez daha insanlığın vicdanına duyurmak için son üç semavi dinin tarihini de dikkate alarak
merkezde Kudüs’ün olduğu Evrensel Kudüs Kriterleri Belgesi başlıklı bir metin hazırladık. Bu
metni esas alarak yeni bir iş birliği geliştirebiliriz. Bu kriterler çerçevesinde yeni bir ilişki
biçiminin usûlünü ele alan ortak bir komisyon oluşturalım. Dinlerin asli ilkelerini, ahlakı,
samimiyeti esas alarak bir teolojik karşılaştırma yapmadan, diyalog gibi yanlışlara düşmeden,
siz kendiniz, biz de kendimiz kalarak insanlığın temel sorunlarına çareler üretmenin imkânlarını
tartışalım. Açlığı, sefaleti, cehaleti konuşalım, zulüm ve baskılara karşı birlikte duralım, insan
hakları ihlallerinin önüne geçelim.” der.
Mehmet Görmez’i pür dikkat dinleyen Papa söze girerek “Buradaki kardinallerimize şimdi,
burada görev veriyorum. Arkadaşlarınızla bu toplantıdan sonra bir ortak komisyon
oluştursunlar ve bize önerdiğiniz bu kriterler üzerinde müzakerelerde bulunsunlar.” der. Fakat
bu çalışma, bazı küçük teşebbüslerle sınırlı kalır.
İşte bu yazı, 17. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in insanlığın barışını dert edinen
evrensel bir ufka sahip bir ekiple beraber hazırlayıp Papa Francis’e teklif ettiği Evrensel Kudüs
Kriterleri Belgesi’ni konu edinmektedir.
Öncelikle söz konusu belge, Diyanet’in İslam dünyası adına insanlığa âdeta İslam’ın bir teklifi
mahiyetinde. İnsanlık ailesinin yaratılışının hikmetine vurguyla başlayan 25 maddeden
müteşekkil belgede insan hayatının dokunulmazlığından özel hayatın mahremiyetine,
hakkaniyet, adalet, eşitlik, fırsat eşitliğinden ahlak, şefkat ve merhamete, birlikte yaşama
kültürüne hayat veren medeniyet eksenli yeryüzü imarından farklı kimliklere saygıya kadar pek
çok evrensel ilke yer alıyor. Bunların yanı sıra söz konusu belgede ayrıca ortak yaşam
alanlarındaki kul hakkı bilincinden yardımlaşma kültürüne, çocukların masumiyetinden kadın
haklarına kadar pek çok evrensel ilkeye yer veriliyor. Belgede ayrıca kadına karşı şiddetten
şiddetin her türlüsüne, mezhepçilik taassubundan din istismarına kadar birlikte yaşama
kültürünü yok eden, insanlığın varoluşunu tehdit eden tehlikelere de dikkat çekiliyor.
İnsight Turkey dergisi olarak bu evrensel belgeyi, tarihin tozlu sayfalarında kalmaması
dileğiyle tarihe not düşme adına Kudüs özel sayımızda yayınlıyoruz. İşte Evrensel Kudüs
Kriterleri Belgesi.
Evrensel Kudüs Kriterleri Belgesi:
Biz İslami referanslardan hareketle, özü insana, inanca, kutsala, düşünceye, kültüre ve
medeniyete saygıya dayalı birlikte yaşama ahlakının bazı temel ilkelerini bir kez daha insanlığın
vicdanına duyurmak istiyoruz:
1. Bütün insanlık, Adem ve Havva’nın çocukları olmaları hasebiyle birbirini insanlık ailesinin
fertleri olarak görmeli, kardeşliğe yakışır davranışlar sergilemeli ve her türlü ayırımcılığa
3
karşı çıkmalıdır.
“Ey insanlar! Şüphe yok ki biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız
için sizi boylara ve kabilelere ayırdık.” 40/Hucurât, 13
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir, zira hepiniz Adem’in çocuklarısınız;
Adem ise topraktandır. Allah katında en değerli olanınız, ona en çok saygı göstereninizdir.
Arapın Arap olmayana, Allah’a saygı ölçüsü dışında başka bir üstünlüğü yoktur.” Müslim,
Hacc, 147; Ebû Dâvûd, Edeb, 111

“Yaratılmışlar, Allah’ın iyâlidir.” Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, 5/336


2. Bütün insanlığın aynı özden yaratıldığı, insanlık onur ve değeri bakımından eşit olduğu
bilinmeli, herkese insanca muamele edilmelidir.
“And olsun biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Güzel, temiz
nimetler verdik ve onları yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.” 17/İsrâ, 70
“Tîn’e, Zeytûn’a, Sina dağına ve bu emin belde (Mekke)ye andolsun ki, biz gerçekten
insanı en güzel biçimde yarattık.” 95/Tîn, 1-4
“Bütün insanlar, tarağın dişleri gibi birbirlerine eşittirler.” Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, 1/145
3. Dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun her insanın canının, haysiyetinin ve malının
dokunulmaz olduğu bilinmelidir.
“Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı
olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını
kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.” 5/Mâide, 32
“Her Müslümanın bir başka Müslümana kanı, malı, ırzı haramdır.” Müslim Birr ve Sılâ, 32
“Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mümin
de halkın, canları ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir.” Tirmizî, Îmân, 12
“Bilin ki! Kim bir zimmîye haksızlık ederse, onun hakkını eksik verirse, ona gücünün
üstünde şeyler yüklerse veya gönülsüz olarak ondan bir şey alırsa, ben kıyamet gününde o
kişinin düşmanıyım.” Ebû Dâvûd, Harâc, Fey’ ve İmâre, 31-33
4. Özel hayatın mahremiyetine saygı duyulmalı; hiç kimsenin namus, şeref ve iffetine el ve
dil uzatılmamalıdır.
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın! Birbirinizin gıybetini yapmayın!
Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz!
Allah’a karşı gelmekten sakının!” 49/Hucurât, 12
“Mümin erkekleri ve mümin kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira
ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.” 33/Ahzâb, 38
“Kişinin haksız yere bir Müslüman’ın şeref ve namusuna dil uzatması, büyük günahların
en büyüklerindendir...” Ebû Dâvûd, Edeb, 35
“Ey insanlar! Sizin kanlarınız, mallarınız ve kişilikleriniz Rabbinize kavuşuncaya kadar
dokunulmazdır” Buhârî, Hacc, 132
4
5. Her insanın kimliğine, kişiliğine ve farklılığına saygı gösterilmelidir.
“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da onun
(varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler
vardır.” 30/Rûm, 22
“Rabbin dileseydi insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı.” 11/Hûd, 118
“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir. Atanız da birdir. Arapın Arap olmayana,
Arap olmayanın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur.”
İbn Hanbel, 5/411

6. İnsan, başkalarının kendisine nasıl davranmasını istiyorsa, kendisi de başkalarına öyle


davranmalıdır. Adil ve dürüst olmalıdır.
“Onlar, kendi canları istemesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Ve
derler ki: ‘Biz size sadece Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık
istemediğimiz gibi bir teşekkür de beklemiyoruz. Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden
(o günün azabından) dolayı Rabbimizden korkarız.” 76/İnsan, 8-10
“Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş
olmaz.” Tirmizî, Sıfâtü’l-Kıyâme, 59
“Kişi, insanların kendisine nasıl davranmaları istiyorsa o da insanlara öyle davransın.”
Müslim, İmâre, 46

“Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mümin kardeşlerini) kendilerine tercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Buhârî,
Menâkıbü’l-Ensâr, 10

7. Hiç kimsenin, ikinci sınıf insan muamelesi görmesi, aşağılanması, küçümsenmesi,


kendisiyle alay edilmesi asla kabul edilemez.
“Ey iman edenler! Erkekler diğer erkeklerle alay etmesinler; onlar kendilerinden daha iyi
olabilirler; kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesinler; alay edilen kadınlar edenlerden
daha iyi olabilirler. Biriniz diğerinizi karalamayın, birbirinize kötü ad takmayın. İman
ettikten sonra fasıklıkla anılmak ne kötüdür! Günahlarına tövbe etmeyenler yok mu, işte
zalimler onlardır.” 49/Hucurât, 11
“Birbirinizi kıskanmayın, alışverişte birbirinizi aldatmayın, birbirinize düşmanlık
beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmayın; ey
Allah’ın kulları kardeş olun! Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu
yardımsız bırakmaz, onu küçük görmez.” Müslim, Birr, 32
8. Allah’ın yaratılış kanununda, yeryüzündeki varoluş gayesinde ve ilahî vahye muhatap olma
noktasında her kadının öncelikle insan olarak değer görmeyi ve saygıyı hak ettiği
bilinmelidir.
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten
alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resul’üne itaat ederler. İşte
bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir. 9/Tevbe, 71 5

“Kadınlar, erkeklerle bir bütünün iki eşit yarısıdır.” Ebû Dâvûd, Tahâret, 94
9. Kadına karşı her türlü şiddet ve cinsiyete dayalı ayrımcılık tamamen reddedilmeli ve
önlenmelidir.
“Kadınlarla iyi geçinin…” 4/Nisâ, 19
“Müminlerin iman bakımından en olgun olanları, ahlâkı en iyi olanlarıdır. Sizin en
hayırlılarınız da hanımlarına karşı en iyi davrananınızdır.” Tirmizî, Radâ, 11
“Allah’ın kadın kullarına şiddet uygulamayın… Kadınlarını döven kimseler sizin
hayırlılarınız değildir.” Ebû Dâvûd, Nikâh, 42
10. Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasında kadın-erkek arasındaki biyolojik farklar göz
önünde bulundurularak fırsat eşitliği sağlanmalı, adalet esas alınmalıdır.
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için
şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun.” 4/Nisâ, 135
“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı şekilde davrananlarınızdır.” Tirmizî, Menâkıb, 63
11. Allah’ın lütfettiği en değerli emanet olan çocuklar, cinsiyet ayrımcılığından, bedenen ve
ruhen her türlü şiddet ve istismardan korunmalıdır.
“Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız.
Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” 4/Nisâ, 31
“Çocuklarınız arasında adaletli davranın!” Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 83
“Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen ve iyiliği
emredip/teşvik edip kötülükten sakındırmayan/uzaklaştırmayan bizden değildir.” Tirmizî, Birr
ve Sılâ, 15

12. Bütün insanlar, yaratılış gayelerinden birinin insanlığın ortak evi ve yurdu olan yeryüzünü
imar etmek olduğunu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıdır. İmar etmek beton yığınları
yapmak değildir. İmar etmek, tabiatın tabiiliğini bozmadan medeniyet kurmak demektir.
“O, sizi yeryüzünden/topraktan yarattı ve sizden yeryüzünü imar etmenizi istedi.” 11/Hûd, 61
“Arz (yeryüzü) Allah’ın arzıdır, insanlar da Allah’ın kullarıdır…” Ebû Dâvûd, Harâc, Fey’ ve İmâre,
35, 37

“…İyilik, gönlünü huzura kavuşturan ve içine sinen şeydir; kötülük ise insanlar sana fetva
verseler bile, gönlünü huzursuz eden ve içinde kuşku bırakan şeydir.” Dârimî, Büyû’, 2
13. Kâinat, tüm insanlığa aittir. Tabiatın havası, suyu, toprağı, denizleri, bitkileri, hayvanları
ve diğer canlıları ile korunmayı hak ettiği bilinciyle hareket edilmelidir.
“Görmüyor musun ki, Allah yeryüzündekileri ve onun emriyle denizde akıp giden gemileri
sizin hizmetinize verdi! Kendi izni olmadıkça yerkürenin üzerine düşmemesi için göğü
tutan da odur. Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.” 22/Hacc, 65
“Birinizin elinde bir hurma fidanı varken kıyamet kopuyor olsa bile derhal onu diksin!” İbn
Hanbel, 3/184 6

14. Yeryüzü her şeyden önce bizden sonrakilerin bize bir emanetidir. Onlara yaşanabilir bir
dünya bırakabilmek için her türlü ifsat ve bozgunculuktan uzak durulmalıdır.
“Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” 28/Kasas, 77
“Bozgunculuk yaparak yeryüzünde karışıklık çıkarmayın!” 26/Şuarâ, 183
“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya
çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara
tattıracaktır.” 30/Rûm, 41
“Evet, akan bir nehirden bile abdest alsanız israf etmeyin!” İbn Mâce, Tahâret, 48
“Sebepsiz yere öldürülen bir serçe kıyamet günü Allah’a hâlini arz ederek davacı olup ‘Ya
Rabbi! Falan kimse beni, herhangi bir yarar için değil de boş yere öldürdü.’ diyecektir.”
Nesâî, Dahâyâ, 42

Hz. Peygamber, bir devenin sıkıntılı olduğunu fark edince sahibini, “Bu dilsiz hayvanlar
hakkında Allah’tan korkunuz!” diyerek uyarmıştır. Ebû Dâvûd, Cihâd, 44
15. Yeryüzünde saygıya, adalete, barışa, merhamete ve hoşgörüye dayalı bir medeniyeti
yeniden inşa etme çabası gösterilmelidir.
“Ey iman edenler! Hep birlikte barış ve güvenliğe girin!” 2/Bakara 208
“Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği ve akrabaya yardımı emreder. Fenalığı, azgınlığı ve
haddi aşmayı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” 16/Nahl 90
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” Buhârî, Tevhîd, 2
“Hoş gör ki, hoş görülesin” İbn Hanbel, 1/249
16. Bütün insanların ve cümle mahlûkatın merhamet ve şefkatle muamele edilmeyi hak ettiği
bilinmelidir.
“Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti
tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar ahiret mutluluğuna erenlerdir.” 90/Beled, 17-18
“Yeryüzündekilere merhamet gösterin ki göktekiler de size merhamet etsin!” Ebû Dâvûd, Edeb,
58

17. Kimden gelirse gelsin, hangi amaçla yapılırsa yapılsın ve kime karşı olursa olsun şiddetin
her türlüsü reddedilmeli ve karşı durulmalıdır.
“Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı
olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını
kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.” 5/Mâide, 32
“Sen af yolunu tut, iyi ve güzel olanı emret, cahillerden yüz çevir.” 7/A’râf, 199
“Kıyamet günü en şiddetli azap görecek kimseler, dünyada insanlara en çok işkence
edenlerdir.” İbn Hanbel, 4/90
7
18. Mezhepçilik, meşrepçilik, hizipçilik, ırkçılık taassubunun, insani değerleri tükettiği ve
insan onurunu yok ettiği gerçeği görülmelidir.
“Sûr’a üfürüldüğü zaman (işte) o gün ne aralarında soy sop yakınlığı kalacak ne de
birbirlerini arayıp soracaklardır.” 23/Mü’minûn, 101
“Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık
davası uğruna ölen bizden değildir.” Ebû Dâvûd, Edeb, 111-112
19. Tarihte yaşanmış acılardan ders ve ibret alınmalı; yaşanmış bu acılar, kin, nefret ve intikam
duygusuna dönüştürülmemelidir.
“Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız
sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz” 2/Bakara, 134
“Birbirinize nefret ve düşmanlık beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt
çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun! Bir Müslüman’ın (din) kardeşine üç günden
fazla küsmesi helal değildir.” Buhârî, Edeb, 57
20. Aile ve akraba münasebetlerinde, komşuluk ilişkilerinde, arkadaşlıklarda, işyerlerinde,
trafikte, ortak yaşam ve kullanım alanlarında karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü içinde ve
kul hakkı bilinciyle hareket edilmeli, sükûnet, itidal ve sabır, ilişkilere hâkim kılınmalıdır.
“Onlar (takva sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler,
insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever.” 3/Âl-i İmrân, 134
“Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hâkim olandır.”
Müslim, Birr ve Sılâ, 107

“Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan


kimsede hayır yoktur.” İbn Hanbel, 2/400
“Sıla-i rahim (akrabalık ilişkilerini gözetmek), güzel ahlak ve iyi komşuluk, beldeleri
mamur (yaşanır) hâle getirir ve ömürleri uzatır.” İbn Hanbel, 6/159
21. Dünya toplumu olma adına, dar görüşlü kavgaları bırakıp kalpleri birbirine açmalı,
dayanışma ve yardımlaşmaya dayalı bir hayat için sürekli çaba gösterilmelidir.
“İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.”
5/Mâide, 2

“Allah için size sığınan kimseye sığınak olun. Allah için isteyen kimseye verin. Sizi davet
edene icabet edin, size bir iyilik yapana karşılığını verin. Eğer onun karşılığını verecek bir
şey bulamazsanız, karşılıkta bulunduğunuza kanaat getirinceye kadar ona dua edin.” Ebû
Dâvûd, Zekât, 38
“İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz, diyen
zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik yapmayı,
kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi içinize bir ilke olarak yerleştirin” Tirmizî, Birr,
63

22. Daha güzel bir dünya için güç, mevki, makam ve tüketim hırslarını bir tarafa bırakıp
insanların yeryüzü imkânlarından hakkaniyet ve adalet ölçüleri çerçevesinde
yararlanabilecekleri sosyal ve ekonomik bir düzen takip edilmelidir. 8

“… (servet) içinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmasın diye böyle
hükmedilmiştir…” 59/Haşr, 7
“Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir
hak vardır.” 51/Zâriyât, 19
“Allah’ın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere mallarına zekâtı farz kıldığını
onlara bildir.” Buhârî, Zekât, 1
23. Hayatı anlamlı kılan, insanın sadece kendisi için değil başkaları için de yaşayabilmesidir.
Yaşlıların, fakirlerin, engellilerin, hastaların, yetimlerin, kimsesizlerin ve mültecilerin
mağdur edilmediği bir dünya 21. Yüzyılda artık bir özlem olmaktan çıkarılmalıdır.
“O halde sakın yetimi ezme! El açıp isteyeni de sakın boş çevirme!” 93/Duhâ, 8-9
“Müslümanlar(ın evleri) arasında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin
bulunduğu evdir. Müslümanlar arasında en kötü ev ise içinde kendisine kötü davranılan bir
yetimin bulunduğu evdir.” İbn Mâce, Edeb, 6
“Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında
kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.” Tirmizî, Birr ve Sılâ, 75
“Size ancak zayıflarınız sebebiyle yardım ediliyor ve rızık veriliyor değil mi!” Buhârî, Cihâd, 76
24. İnsanlara, farklılığın kaynağını, amacını, derecesini ve sonucunu doğru okuyabilen
ferasetli ve hikmetli bir bakış kazandırılmalıdır. Yeni nesiller, toplumdaki dengeyi fark
eden, onu bir bütün olarak görebilen, bütünle uyum içinde hareket eden, bütünle ve
kendisiyle barışık bir iç görüye sahip olarak yetiştirilmelidir.
“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. O dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlat,
dilediğine erkek evlat verir. Ya da erkek ve kız olmak üzere çifter çifter verir ve dilediği
kimseyi de kısır bırakır. O, bilen ve gücü yetendir.” 42/Şûrâ, 49-50
“Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
Tirmizî, Birr ve Sılâ, 33

25. Dinî değerleri insanların duygularını istismar ederek güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya
matuf bir araca dönüştürmek, hakikati sadece kendinde görmek, hedefine ulaşmak için her
yolu mübah saymak, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri teslim almak, din ve vicdan
özgürlüğü ile bağdaşmaz.
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın! Parçalanıp bölünmeyin! Allah’ın
size olan nimetini hatırlayın! Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi
birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş
çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle
apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” 3/Âl-i İmrân, 103
“Müslümanlar birbirini sevmede ve korumada bir vücudun organları gibidir. Vücudun
herhangi bir organı rahatsızlanırsa diğerleri de bu yüzden ateşlenir, uykusuz kalır.” Buhârî,
Edeb, 27; Müslim, Birr, 66

9
NOTLAR

___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
10
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________
___________________________________________________________________________

You might also like