Professional Documents
Culture Documents
Yeni Boyut: 16
İsteme Adresi:
PK. 35
81060 Erenköy - İstanbul
ÖNSÖZ............................................................................. 7-8
I. Kur'an’daki İ s la m ................................................... 9-42
II. Kur'an A h la k ı.......................................................... 43-73
III. İslam ve İ n s a n ....................................................... 74-103
IV. Kur'an v e İ n s a n ...................................................... 104-124
V. T asavvuf D üşüncesinde İ n s a n ......................... 125-151
VI. İslam ’da Ekonom ik Ahlak ............................... 152-186
VII. İslam D enince Ne A nlıyoruz?......................... 187-200
VHI. R uhsal Y ükselişin Y o lla n ................................201-210
DL Kâmil İnsan Olarak Hz. M uham m ed.............. 211-219
X. İnsan ve D in .............................................................. 220-240
XI. F ethi G em uhluoğlu'nu A n a rk en ..................... 241-260
KARMA İNDEKS........................................................... 255-260
ÖNSÖZ
mı? Ama kim Hz. Peygambere izafeten binlerce yalan uydu* zaa yok. T evhit m uvazaa kabul etm ez. M uvazaa bazı
rulmadığını söyleyebilir? Bunlan niye karıştırırız biz? Evet, ak itleri hukukta bâtıl h ale getirir. Ama te v h itte dini
tevhit icap ettirir ki kudret bir olduğu gibi din de bir olsun, ortadan kaldırır. Allahla, bir adım sen gel, bir adım da ben
din bir olduğu gibi Kitap da bir olsun. Bütün peygamberlerin geleyim diye pazarlığa oturamazsınız. İslamiyet pazarlık dini
aldığı vahiylerin toplamına genel ad olarak Kitap diyor değildir, teslimiyet dinidir. Teslimiyetin elle tutulur odak
Kur an. Biz Kitap tan şu peygambere şunları verdik, işte di noktası Kur'an-ı Kerim'dir. Hz. Peygamber de ona teslimdir.
nin kaynağı o. Nebiler bunu açıklarlar. Fiilleriyle, sözleriyle Hz. Peygamber'in hadisi de ona teslimdir. Kim Peygamberin
açıklarlar. Ama Allah'a ortak değildir onlar. Onlar Cenab-ı hadisine karşı çıkabilir? İmam-ı Âzam'ı bu fikrinden ötürü
Hakk a bağlıdırlar. Onları Cenab-ı Hakk'tan bağımsız hale tekfir ettiler. Efendim, söylediği şudur. Bu âhâd haberleri
getirdiniz mi, eski bilginlerin deyimiyle taaddüdü kudem â Kur'an'a arz edelim. Oradan onay alanlarını kabul edelim,
lazım gelir. Yani ilahların birden çok olması gerekir. Bu tev lmam -ı Şâfiî'nin söylediği de aynı şeydir. Ve başına neler
hit meselesinde en hassas nokta budur. Hz. Peygamber diyor getirmişlerdir bu yüzden.
ki; ben ümmetim adına açık şirkten korkmuyorum. Artık ne Kur'an'ın Hz. İsa ile ilgili ayetini okudum. Cenab-ı Pey
Kabe'nin haremine getirip putlan dikerler ne evlerine ne yol gamber Allah'a teslim olmaktan rahatsız mı olur. Hâşâ! Al
larına. Fakat ben ümmetim için örtülü, gizli, maskeli şirkten lah'a teslimiyetin elle tutulur göstergesi Kur'an'a teslimiyet
korkuyorum diyor. Korktuğu başına gelmiştir. Zaten olacak tir. Peygamber de Kur’an'a teslim olmayı şeref bilir. O za
kı, söylemiştir. man neyin eğri, neyin doğru olduğu ortaya çıkar. Aksi tak
Asırlar içinde bu tevhit meselesindeki yozlaştırmaları dirde tevhidin yerini şirket alır. Şirk ile şirket aynı kökten
durdurmak için tevhit erlerinin verdikleri mücadelelere ba dir. Yani hüküm kaynaklarının, otoritenin birden fazla olma
kın. Evet, hüküm sahibi tektir. Ve O, gönderdiği dine bir ad sı demektir. Hindistan'da ilahların sayısı milyonlarla ölçü
koymuştur: İslam. İkinci bir ad yok. O kadar hassastır ki; lür. Tevhidi bir defa hançerlediniz mi bir kanserojen tahribat
buraya insanoğlunun burnu girmesin diye dinin adını bizzat başlar ve bir daha tutamazsınız. Parçalanma sürekli yeni
kendisi belirlemiştir. Yani muhtevasını verebilirdi ve derdi parçalanmalara vücut verir. Ve insanlık perişan olur. O yüz
ki siz buna uygun bir isim koyun. Hayır. Sekiz tane ayet var den tevhidi omurga noktasında çok sıkı korumak lazımdır.
Kur an ı Kerim de, Kur'an'ın getirdiği dinin adını insanoğlu Bu, çileli bir iştir.
na dikte ediyor. İslam İslam’dır. Ona ikinci bir kelime ekle- Bugün bizim başımıza bir başka Peygamber gelip de bo
yemezsiniz, bir başka kelimeyle de değiştiremezsiniz. zukluklarımızı düzeltmeyeceğine göre, sıkıntılarımızı gider
İslam'ın kelime mânası Allah’a teslim iyettir. İsmin mede gidilecek bir tek kaynak vardır. O da Kur'an-ı Ke-
de bütün mucizesi saklı. Bu din teslimiyet dinidir. Yaratıcı rim’dir. Şimdi Kur'an-ı Kerim'den rahatsız olm ayı din
dışındakilere teslim olmamak için yaratıcıya teslimiyet. Şim darlık sayan bir takım in san lar var İslam dü nyasının
di bu dini çeşitli oyunlarla yaratıcı dışındakilere, insanlığı şurasında burasında. Ve küfür odakları da bunlan sürekli
teslim etmek için Cenab-ı Hakk'la muvazaa dini haline getir bu işte tahrik ve teşvik ediyorlar. Bu din Kur’an-ı Kerim e
hesap vermeyecektir de kinıe hesap verecektir? Engizisyon
diler. İnsanla muvazaa var. Ama Cenab-ı Hakk'la m uva
16 KONFERANSLARIM kur an daki İs l a m 17
mahkemelerine mi? Eğer öyle değilse Kur'an’dan niye rahat tem iz insan bulursanız orada tem iz İslam'ı bulursu
sız oluyorsunuz? Yani Kur'an'a arz edilip de ondan onay alan nuz. Nerede İslam'ı bulursanız orada tem iz insanı bu
şeyi kabul etmek bize mutluluk mu getirir, felaket mi geti lursunuz.
rir? Ve Kur'an'a arz ettiğimizde ondan onay almayan şeyi biz
Şimdi bu ikisi neden çelişir ve çatışır? Bir tanesinde bo
din diye neden başımızın üstünde tutalım. Din meselesinin
zulma olur da ondan. Batı dünyası bugün İslamiyet'in, insan
İslam dünyası açısından en ciddi noktası işte buradadır. İs
lıkla, insan yapısıyla bağdaşamayacağını sürekli propoganda
lam dünyası burada bir karara varmak zorundadır. Ya İs
ediyor. İslam’ı sahneden uzak tutmak için bütün ümitlerini
lam'ın mânasındaki o teslimiyeti gerçekleştirecektir, ya da de bu propogandaya bağlamıştır. İnsanlığa demek istiyor ki;
kaç asırdan beri devam ettiği aldanışı sürdürüp gidecektir. bu İslam dediğiniz şeye alâka duymayın, insan hayatıyla
Bu dinin adı İslam’dır ve başka bir kelime ile birleşemez. bağdaşmaz. O sizi perişan eder. Sizi boğar. Soluk alamaz ha
Arap dünyasından bize sıçrayan bir yanlışlık var. İslam le getirir. Ve bunun için İslam dünyasında İslam’ı hurafelere
Sosyalizmi, İslam Hümanizmi v.b. Bunlar, kavramları ka mahkum ederek Kurandaki güzelliğinden uzaklaştıran bir
rıştırdığı için itibar görmemesi gereken gelişmelerdir. İslam, takım odaklar yaratma peşindedir. Artık haçlı, kılıç kullan
İslam'dır. İslam Sosyalizmi diyerek ne kastedilmektedir? mıyor. Bu stratejiyi uyguluyor. Bu da bizim bu ilahı güzellik
Efendim, sosyal adalet. İslam'ın içinde bu dediğiniz varsa ler sistemini esas kaynağına müracaatla yeniden ve bir kez
vardır, yoksa yok deyin. Varsa o zaman bir başka kelimeye daha öğrenmemiz gerektiğinin bir başka delilidir.
neden sığınıyorsun? Evvela bu ismi korumak lazım. Ve İs İnsan fıtratıyla İslam asla çelişmez ve çatışmaz. Ve in
lam'ı bir hayat aktivitesi olarak benimseyen insana da Müs sanla İslam'ın çelişmesi sözkonusu olmadığı için İslam'da
lüman denir. mesela reform diye bir kavram olmaz. Çünkü reform bir de-
Bir de İslamcı, dinci gibi kelim eler kullanılıyor. Ti formasyon gerektirir. İnsanı sıkıntıya sokan bir deformasyon
caret mi yapıyoruz? Mobilyacılar, kuaförler var, sebze olacaktır ki onu şekle sokmak üzere bir müdahele gereksin.
ciler var. Bir de İslamcılar var. Bu yanlış. İslam Al Şimdi Kur'an-ı Kerim gibi ilahı kaynağı olan bir dinde defor
lah'ın dinidir ve bizler de bu dini kabul ediyorsak masyon nasıl olur? Kur an dan uzaklaşmakla olur. O halde
Kur'an'a yaklaşırsınız iş düzelir. Reform sözüne gerek yok
Müslüman oluruz, yok kabul etmiyorsak münasip bir
tur. Kaynağa dönme sözü kullanılmalıdır. Fakat sağdan sol
adla anılırız. dan, tâbiri caizse dinin altını oyan insanlar var. Ben bunlara
Aziz dinleyicilerim! Kur'an’daki İslam’ın en önemli niteli namert teraneleri diyorum. İşte, reform yapalım, çağdaşlaştı
ği, insanın fıtratı olmasıdır, insanın varlık yapısının bağlı ralım gibi sözler. Zaten kendisi çağdaş değilse onun ilahi ol
olduğu prensipleri gündeme getirmesidir. Kur'an-ı Kerim di ması mümkün değildir. Yani reforma ihtiyaç gösteren bir
ne fıtrat diyor. O, varlık yapısının bağlı olduğu disiplindir müessese ilahi olmaz. Ahmet yapar, Mehmet bozar. İslam bu
ki, Allah insanı onun üzerinde yaratmıştır. Allah'ın elinden değildir. O bütün zamanların ihtiyaçlarına cevap verecek şe
çıktığı şekliyle insan eşittir İslam; Allah'ın elinden çıktığı kilde Allah'ın elinden çıkmıştır. Buna burnunuzu sokar, çar
şekliyle İslam eşittir mükemmel insan. İnsanla İslam'ı bir pıtırsanız o zaman birüeri çıkar, şunu düzeltelim, reform ya
çizgi üzerinde çakıştırm ıştır Kur'an-ı Kerim. Nerede palım der.
18 KONFERANSLARIM KUR'AN'DAKI İSLAM 19
Bu reform melanetinin insanımızın yakasından düşmesi önemi nedeniyle, acele oluşu yüzünden yatağından elbise
için Kuranın getirdiği güzelliklerin hiçbir ambargoya tâbi giymeye vakit bulamadan sokağa firlayıp insanlara bu habe
tutulmadan insanımıza anlatılması lazım, işin burasına gel ri veren insanın durumunu anlatmak içindir. Haber o kadar
diniz mi bir takım çevreler bundan rahatsız olur. Yani Al önemlidir ki elbisesini giymeye vakit bulamaz. Hz. Peygam
lah'ın Kitabındaki güzellikleri, Allah'ın Kitabı'ndaki pren ber diyor ki; ben gerçeği ne bir saniye geciktiririm ne de ona
sipleri, mesajı taksitle insanlığa vereceksiniz. Ve ne kadar bir kılıf giydiririm. Olduğu gibi söylerim. İslam dünyasının
vereceğinize de bir takım insanlar karar verecek. Bu, Kuran çektikleri, çıplak uyarıcı yoksunluğundan kaynaklanıyor. Ba
ın getirdiği, Hz. Peygamberin tebliğ ettiği din değildir. Din kın İslam dünyasına, despotizm kahrı altında inliyor. N e
adına bir zulüm mekanizmasının insanlığın başına musallat den? Çünkü çıplak uyarıcısı yoktur. Gerçeğe sürekli kılıflar
edilmesidir. Engizisyondur bu. Ne vardır Kur'an-ı Ke uydurarak hesaplara göre onu sahneye çıkaran insanlar dol
rimde? Ve nasıl tebliğ edilmiştir Resul tarafından? Bir harfi durmuş İslam dünyasını. Allah'ın elinden çıktığı şekliyle ve
ne dokunmadan onu insanlığa aktarmak lazım. Bunun aksi Peygamberin tebliğ ettiği şekliyle söylesenize!
ni yapanları Kur’an-ı Kerim en büyük zalimler olarak nite K ur’an-ı K erim sü r ek li din te m silc ile rin d e n y a k m ı
lendiriyor. yor. Mesela diyor ki; vahyi açıklarken dillerini dolandırırlar.
Şimdi bir yaklaşım vardır. Bunları halka söylemeyin. Ye O yana, bu yana gevelerler. Neden çıplak söylemezler?
di asırdır İslam'ı böyle çürüttüler. Neden bunlar halka söy Kuran mesajının bütün çıplaklığıyla insanımıza duyurulma
lenmeyecek. Böyle olmasını Cenab-ı Hakk buyurmuşsa başı sı lazımdır.
mız üstüne. Öyle yapalım. Asırlardır Kur'an-ı Kerim okunmuyor. Okuduğumuzu
Bugün sizin dininizi tamamladım. Nimetimi sizin üzeri zannediyoruz, okumuyoruz. Ben 9 yaşımdan beri Kur'an'ı ez
nizde tamamladım. Ve din olarak size İslam'ı seçtim diyor. bere okuyan bir insanım. Ben de 25 sene sonra Kur'an'ı oku
(Maide, 3) Tamamlanmışsa bu, neresini eksik buluyorsun da madığımı anladım. Ben bunu büyük bir açıklıkla söylüyo
bunu takside bağlıyorsun? ikinci bir şeytanî gerekçe. Efen rum. Kur'an; nasıl okunacağını, layıkıyla nasıl okunacağını
dim, bunları söylemeyelim, istismar ederler. Allah bir ayetin kendisi anlatm ıştır bize. Şimdi b iz h a tim d e v ir e r e k
de diyor ki insanı ben yarattım; ona iç dünyasının neler fısıl Kur’an o k u d u ğu m u zu za n n ed iyoru z. A llah şa h ittir a l
danıyoruz. Kur'an'm ne dem ek is te d iğ in i b ilm eyen in
dadığını da en iyi ben bilirim. Ve bir yerde de, benim yarattı
san ın Kur'an ok u d u ğu n u söylem ek Hz. P eygam ber'e if
ğımla benim arama girme diyor (bk. Müddessir, 11). Dinin
tiradır. Biz, yedi asırdır İslam dünyası Kur'an okumuyor di
sahibi kimse insanın yaratıcısı da O'dur. insanlığa bu dini yoruz da adama bak ne biçim laf ediyor camilerde hatimler
göndermiştir ve tebliğ eden Hz. Peygamber e dahi dudağını gürül gürül okunurken diyorlar. Evinde senede beş hatim in
kıpırdatmak şeklinde bile bu işe kanşma diyor. Hz. Peygam- diren adamı çağırıp da 600 küsur sayfalık Kur’an-ı Kerim
ber’e bu yetki verilmemiş de sen kim oluyorsun? Siz insanla içinde ne var, bir sayfada bana bunu özetler misin dediğim
ra dini anlatmadınız da ne oldu yedi asırdır? zaman, ben onu bilmem hocam, bana ne diyor. Nerede
Hz. Peygamber kendisinin bir ünvanmdan bahsediyor. Kur’an okuyan? Ve soruyorum: Bu hale getirdiğimiz Kitap
Diyor ki ben çıplak uyarıcıyım . Bu söz, vereceği haberin bize rahmetini uzatır mı? Uzatmıyor, uzatmayacaktır.
20 KONFERANSLARIM KUR AN DAKİ İSLAM 21
Kur an okumak ne demek, kendi veriyor tanımını. O ka olun da arka odada ne yaparsanız yapın . O önem li de
dar okumuyoruz ki Kur'an okumanın ne demek olduğunu bi ğil. Bu mu Kur'an'a saygı?
le Kur'an-ı Kerim'den öğrenemedik. Kur'an, kendisini oku
İşte biz, insanımız Kur'an okusun derken, Kur'an'la ku
manın ne demek olduğunu iki yerde vermiştir. Kur'an oku
caklaşsın derken bunu kastediyoruz. Kur'an'ı hayatımıza so
mak, tedebbür etmek demektir. Tedebbür, bir kelamı, biı kun derken bunu kastediyoruz. Diyoruz ki Allah aşkına bu
kavramı anlamak için gönül ve beyin kudretlerini seferber kılıfları yırtın da Kur'an-ı Kerim'i ind irin aşağıya.
etmek, gayret göstermek demektir. Bu şekilde Kur'an oku
nur. Kur'an'ı anlamak için herkesin anlayacağı dile tercüme
gerekir. Kur’an’m dili Arapça’dır. Ancak Kur'an’ı anlamak
Hz. Peygamber buyurmuş ki, sizin en hayırlınız Kur'an
için bütün insanların Arapça öğrenmesi gerekmez. Tercüme
okuyandır. Kime söylüyor bunu? Sahabeye söylüyor. Oturup
edilir, çoğaltılır. Tercüme, Kur'an değildir, yanlış anlaşılma
düşünsenize, bunun söylediği Sahabe Kur'an okuyor, ne de
sın. Yalnızca tercümesidir. Shakespeare'in kitabı tercüme
diğini bilerek, yaşayarak. İşte böyle Kur’an okuyacaksın.
edilince Shakespeare'in kitabı mı oluyor, hayır. O yalnızca
İbn-i Mesud diyor ki; biz bir ayet kümesi indiği zaman onu bir tercümedir. Bir de Arapça cennet dilidir diye bedeviler bir
günlerce hayatımıza mâl ederdik, konuşur, tartışırdık ve o şey söylemişler, olmaz böyle şey. Yani Cenab-ı Hakk başka
bizim iliklerimize kadar işlerdi. Sonra bir küme ayet daha dil mi bilmiyor Arapça cennet dili olsun. Siz cennete gitme
gelirdi. nin yollarını arayın, orada ne konuşacağınıza sahibi karar
Şimdi düşünelim kim Kur'an-ı Kerim'i okuyor da bu ha verir. Cennete girdi de nasıl konuşacağı kaldı. Onun çaresini
tim devrilen yerlerde Cenab-ı Hakk bize ne diyor burada diye arıyor. Sizin dillerinizin muhtelif olması Cenab-ı Hakk'ın
iki tane ayet üzerine fikir yoruyor? Yani hoca efendi şunu ayetlerindendir diyor Kur’an-ı Kerim. İnsanlığı tek bir dilde
okuyorsun da güzel nağmelerle, ne diyor, ne demek istiyor toplarsanız bu ayete ters düşersiniz bir defa. O yüzden Al
bir anlatıver diyor muyuz? Kur'an’ı anlam adan hatim e t lah'ın Kelam'ı tercüm e edilecek tir, herkes anlayacak
mek, Kur'an'm ne dediğini bilm eden okum ak sanıldığa tır.
gibi sevap değildir. Burada bir şeyin daha altını çizmenizi Hakk rızası için is
Sonuçta, süslü kılıflar içinde Kur’an'ı duvarlara asmak, tirham ediyorum.
sürekli hatim indirmek var, ancak hükümleri ayak altında.
Biz bunları söylüyoruz, birileri devreye giriyor "Efendim
Hükümler ayak altında, kağıtlar baş üstünde. Yolunu da ga
Kur'an’ı okuyup da ne anlayacaksınız, hiçbir şey anlamazsı
yet güzel bulmuşlar. Kur'an-ı Kerim'in asılı olduğu odada
nız, okumayın" diyor. Peki kardeşim, anlamak için okuma
ayak uzatılmaz. Keşke ayaklarını uzatsaydm da indirip onu
mak lazımsa peki geriye ne kalıyor? Anlamak için ne yapaca
bir okusaydm. Duvara çaktın onu yedi asırdır, orada duru
ğız? Anlamak için okumak lazım. Oradan başlamak lazım.
yor.
Okumayın diyor. E peki anlamak için ne yapacağız? Devam
Kur'an'a hürmet, Kur'an'a güzel k ılıf yapm akla e şit ediyor, Kur'an'a iftira. "Efendim, Kur'an-ı okursanız anla
lenmiştir. İşte felaket burada. Kur'an'a güzel k ılıf yap mazsınız, Kur'an mücmel ve muğlaktır". H âşâ. 'Kur'an
makta, bulunduğu yerde ayak uzatm am akta ısrarlı
22 K O N FE R A N SL A R IM KUR'AN'DAKÎ İSL A M 23
mûğlaktır*' d iyen adam k ü fre g id er. Resmen İslam'ın dı- İkinci zulüm -Kur'an-ı Kerim bunları zulüm olarak nite-
şına çıkar. Amerika'da hocalığım sırasında bir oryantalistin lendiriyor- Allah'ın Kitabı ndaki gerçekleri saklamak ve çar-
kitaplarını okumuştum, bence tarihin en büyük Kuran düş- pıtmaktır.
manlarından birisidir. B lack M acd on ald hep "Kur'an mûğ- Üçüncü zulüm: "Efendim Kur'an-ı Kerim o kadar zordur
laktır, Kur'an kaostur, Kur'an karmaşadır, Kur'an’dan hiç- ki hiç kimse ondan bir şey anlamaz, onun için elinizi sürme-
birşey anlamazsınız" diyor. Şimdi İslam'ın en güzel memle- yin, cin çarpar" diyorlar. Zaten Kur'an-ı Kerim'i biz hep
ketlerinden birinde, şu toprakların üzerinde Macdonald'a Kur'an çarpsın diye, böyle yeminlere mahkûm ettik. Sokak-
rahmet okutacak adamlar var. "Kur'an’ı okumayın sapıtırsı- larda görürsünüz, duyarsınız derler ki "Kur'an çarpsın yap-
nız" diye başlık atıyor. Bunu söyleyen bir adamın dini kalır madım." Şuur altına bakın! Kur'an, çarpmak için mi geldi in-
mı? sanlığa? Kur'an rahmet kitabıdır. Ne demek çarpmak? Böyle
Kur'an'ı okuyarak insanlar sapıtıyorsa hidayet bulmak d,y e d,y e Kuran ı Kerim bizi öyle çarptı ki, dünyaya rezil et-
için ne yapacaklar be adam. "Kur'an'ı çocuklarınıza okutma- Kuran ı çarpıcı kitap değil de, rahmet kitabı olarak anla
yın, sapıtırlar” diyor. Biz Kur'an'ı hüküm çıkarmak için de- yan Müslüman nesillerin kurdukları ilim lerle göklerde
ğil, sevap olsun diye okuruz diyor. Hükümlerini ayaklarının koloniler kuran insanlar geldi bizim ensem ize oturdular. Biz
altına aldığın bir Kitap sana nasıl sevap ulaştırır. Bakın hal- Kur an çarpıyor çarpıyor dedik, aman duvara asın çarpma-
kımız dinliyor. Bunları deşifre ettiğiniz zaman da rahatsız- s,n>as,n duvara çarpmasın, sonunda çarptı. Nasıl çarptığını
lıklar çıkıyor ortaya. Bu da nereden çıktı, ne güzel gidiyordu, da söyleyeceğim, yine Kur'an kendi mucizesi içinde vermiştir
bakın işte. Gidiyor da nereye doğru gidiyor? Şeytana doğru onu> oraya da geleceğim.
gidiyor. Şimdi şu üçüncü zulüm; Kur'an o kadar zormuş ki hiç
Şimdi "Kur'an m uğlak tır ve m ücm eldir'' d iy e n adam, kimse birşey anlayamazmış.
Kur'an'm d in in in d ışın a çık ar. Umarım ve niyaz ederiır Aziz dinleyenlerim, şurada Kur'an'ın yine bir beyanı ile
ki, anlamadığı için söylemiştir, Allah affetsin. "Hayır, ben kaç kişi isek bir sonraki rakamı Cenab-ı Hakk tamamlıyor,
onu bilerek, anlayarak söyledim" diyorsa, İslam dininin dışı Üç kişi olsanız dördüncü benim, dört kişi olsanız beşinci be-
na çıkar. Bakın niçin çıkar. Kur’an-ı Kerim, kendi adların nim diyor (bk. Mücâdile, 7). Burada diyelim 800 kişi isek
dan birini de K itab-ı M u fassal olarak tescil ediyor 801'incimiz Cenab-ı Hakk’tır. Bu şuurla dinleyin bu söyledik-
Kur'an'ın bir ismi de Kitab-ı Mufassal; detaylı kitap demek lerimi. Çünkü ben bunları söylediğim an benim ağzımdan
Neresi mücmel? Kur an da 31 tane ayet var. Bu 31 tane ayei bunlar çıktığı an, benim işim bitti. Ben artık zalim olmaktan
detaylı olmak, detaylandırmak, detaylılık ifade eden değişil kurtuldum. Bunları ben içimde tutarsam zalim olurum. Ina-
kelimeler, aynı kökten türevler kullanarak Kur'an’ı anlatı dma zulüm işliyorlar sürekli, hapsediyorlar vahyin mesajını,
yor. Kuran ın bünyesinde, K ur'an'ın m ü c m el olduğum Ama ben söyledim mi benim işim biter. Ondan sonra boyun-
ilişk in bir işaret b ile yok tu r. Detaylı olduğuna dair 31 ts duruk sizin boynunuzdadır. Bugün dünya, yarın âhiret, bun-
ne ayet var. Bütün bunlar dururken ortada "Kur'ai ların hesabı da var. Bize apaçık bir biçimde tek lif etmekten
muğlaktır, mücmeldir" demek Allah'ı rahatsız etmez mi?
K O N F E R A N S L A R IM
24
muş da anlamamış bunu? Ha! Kalkıp gidersen sırat köprüsü hanımefendi, benim elim deki bir bardaktır, ben ne ya
nün resmini yapmaya kalkarsan, zebanilerin resmini yapma pacağım bunu demeyin. Siz bardakla alın, ben tanker
ya kalkarsan, bunu yapamazsın. Senin ne işin var bununla. le alacağım, beyefendi testiyle alacak, ama burada bi
Seni Cenab-ı Hakk hayat macerandan hesaba çekecek, muh riktirdiğim iz zaman bardaklar göl olur. Almaya almaya
kem kısmı bu. Gerisini bırak, onlarla Gazali uğraşsın, yedi asırdır eksildi ve kurudu, çöle döndü. 1920’lerde, İs
Rabbani uğraşsın, İbn Kayyım uğraşsın, ben uğraşayım; lam'ın büyük vicdanı Mehmet Âkif bakın nasıl yakınıyor.
sen onları bırak, sen bunu anlayacaksın Kurandan. Diyor ki "Eğer İslam K uranın dini ise ki öyledir, ortada İs
"Verdiğin sözde dur" diyor, "annene, babana kötü davran lam diye birşey yok. Çünkü ortada Kuran diye birşey yok.
ma, onlara ibadet eder gibi hizmet et" diyor; neyini anlamı Kur'an göklere çekildi." A kif ten iki yıl sonra ölen çağın en
yorsun bunun? Bunu anlamayacak ne var? Namaz kıl diyor. büyük İslam düşünürü Muhammed İkbâl de aynı şeyi söy
Rukûnu vermiş, sücûdunu vermiş, kıyamını vermiş, istikbali lemiştir, yine 1920'li yıllarda. 1880'li yıllarda Abduh ve ar
kıblesini vermiş, kıraatini vermiş, abdestini vermiş. Yani ka kadaşları aynı şeyi Mısır'da söylemişlerdir, daha sert ifade
çınılmazların hepsini vermiş, bir de Resulü ile tatbikatını lerle. Abduh'un ölümü 1905.
yaptırmış, neyi okuyup da anlamıyorsun. Bunları herkes an Dini sahibine teslim etmek lazım. Din o zaman gü
lar. Beni yaratan kudret, benden şunları yapmamı, şunları zel olur. Bakın Cenab-ı Hakk dinin yaşamasını istiyor, ama
da yapmamamı istiyor. Diyelim ki, birazını anlamadı. Anla kendi anlattığı gibi. Putperestlerin de, müşriklerin de dini
madığını da sorsun. Bizim Kitabımızda anlamadığını da sor var. Müşrikler dinsiz değil yanlış anlamayın, ateist hiç değil
diyor. Sormak için okumak lazım. Şu anda müftülük ya ler. Allah'ı kabul ediyorlar. Kur'an onu da bize gösteriyor.
pan 37 tane talebem var. Ben 20 yıldır İlahiyat Fakültesi ho- Ama Allah'ın Allahlığmı muvazaa konusu yapıyor, tevhidi
casıyım. Hemen hemen hepsinin müşterek ifadesi, bakın bu şirkete dönüştürüyor. Dini, anonim şirket haline getiriyor.
din görevlilerinin şikâyeti var. Diyor ki "hocam üzgünüz" ni Cenab-ı Hakk ı bu şirketin elemanlarından biri haline getiri
ye? "Şu kadar zamandır oradayım, bana kitap açtırtacak, ba yor. Şimdi yapılan da aynı şeydir. Kur'an şirket elemanların
na kitap karıştırtacak, şunu nasıl bulur da bu vatandaşa söy dan biridir ve hiçbir zaman şirketler hukukundaki yüzde 51'i
lerim dedirtecek bir tane soru gelmiyor" diyor. Gördünüz mü elde edememiştir. Yüzde 51 söz hakkı demektir. Kur'an'a
okumamanın felaketini. Okuyacağız ki bu işe kendini vermiş yüzde 51'i vermiyoruz. Hep başka elemanlar. Kur'an da ara-
insanları da daha yukarı boyutlara çıkaralım. sıra kapıların arkalarından parmağını kaldırıyor, nerede kal
Özetlersek, Kur’an-ı Kerim Allah'ın rahm etidir de dırıyor? işte mezarlıkta, çoğunu biz uydurmuşuz. Mübarek
dik. Tıpkı okyanuslar gibi, bütün insanlığındır. Şimdi geceler, üçbeş satır birine okutuluyor. Din ne olacak? Onun
herkes bu okyanustan su alacaktır. Kimi bardağı ile için dini sahibine teslim etmek, dini K urana teslim etmek
demektir.
alır, kimi tankeri ile alır, kimi testisi ile alır, kimi tası
ile alır. Fakat şu inkâr edilemez: Okyanusa su almak Hz. Peygamberi de biz gerçekçi bir şekilde Kur'an'dan öğ
için ne kadar fazla kap dalıyorsa, bizim dünyamıza renir ve anlarız. Hz. Peygamber'in sünnetinin de kaynağı ve
oradan gelecek rahmet o kadar büyüyecek. O halde siz tashihçisi Kur’an'dır, aksini söylemek mümkün mü? Hz. Pey-
28 KONFERANSLARIM K U R A N D A K İ İSLAM 29
gamber'e isnat edilen malzemeyi mi alıp Kur an'ı değerlendi uygulanır dedik. Mazeret halinde uygulanır dedik. Bunun
receksin, Kuranı mı esap alıp o malzemeyi değerlendirecek namazın vakitlerini üçe indirmekle bir ilgisi yok. Böyle bir
sin? Birine evet dersen tevhit olur, öbürüne evet dersen din zaafa kapılırsanız şeytana âlet olursunuz dedik, bunlar ya
den çıkarsın. Biz, Kur'an’m M uham m edini tan ım ak zo yınlarımızda var.
rundayız. Allah'ın resulü odur. Kur'an'dan tanıyacağız. İslam’ın güzelliklerinin sahneye gelmesinden rahatsız
Evet işin burasına geldiğiniz zaman Kur'an'm mesajını evve olanlar mikrofonu gitti onun ağzına uzattı, bunun ağzına
la insanımıza çıplak bir biçimde vermek lazım. Bunu verme uzattı, sonunda da D iy a n et İşleri B aşk an ı nın ağzına uzat
ye kalktınız mı derhal spekülasyonlar başlıyor, rahatsızlıklar tı. 25 Şubat’ta bu ülkenin en büyük İlahiyat âlimleri açıkla
başlıyor, yıpratmalar başlıyor. dılar ve bu vardır dediler. Bu, zarûret hallerinde uygulanır.
Son günlerde hepiniz birlikte yaşadınız. Benim bir gazete Hanefi Mezhebi bunu uygulamıyor değil, sınırlı uyguluyor.
de hazırladığım sayfada D iyan et tşle r i B a şk a m ’nın geniş Hac’da, Müzdelife’de ve Arafat’ta. Ehli sünnetin üç mezhebi
bir açıklaması var. İki gün önce de TV’de açıklandı. Başka sürekli uyguluyor. Ahmed tbn-i Hanbel uyguluyor, imam
nın konuşmasını, inkarcı yobazlar çarpıttı, bürafeci yobazlar Şafiî uyguluyor, imam Mâlik uyguluyor.
da bunu aldı, istismar meselesi yaptılar. Nedir mesele? Ne E h lisü n n et dışındaki mezhepler, Şia-i Ca’feriye, tartış
dedik? Dedik ki, Cem diye bir hadise var. Bir vesile geldi, bir masız bütün ekolleriyle uyguluyor. C afer-i S a d ık , îm am-ı
dergi almış Kütübü Sitte’de Hz. Peygamberin C em ’i Salât'la Âzam’ın hocası. Şimdi bu insanlar açıkladı. Biri hadis profe
ilgili tavrını gösteren otuza yakın hadisi metinleri ile birlikte sörü, biri fıkıh profesörü, biri hukuk profesörü, hepsi İslam
yayınlamış. Kütübü Sitte’deki hadisler. Biz de onu bil vesile dini uzmanı, birisi de 30-40 yılını İslam’ı araştırmaya vermiş
yazdık, ilim adamıyız biz, bu kadar badis yayınlanmış orada. bir yazar.
Hem bir kanaat izhar ettik, hem de insanımıza bizim ülke
Diyanet işleri Başkanı da aynı şekilde açıkladı. İslam’ın
mizde, bizim coğrafyamızda tanınmayan bir Mu-hammedî
güzelliklerinden rahatsız olanlardan birileri gitti tekrar Baş
ruhsatı tanıtmak istedik. Hz. Peygamber’in bayatında bu vaT kanın ağzına mikrofonu dayadı, yarım saat konuşturdu,
mı, yok mu? Yok da söylüyorsam gel yakama yapış, var da Açıklanıas,nda var> yann görürsünüz, okursunuz. Adamı ya-
söylüyorsam derdin ne? Bana de ki böyle birşey yok, sen söy nm saat konuşturdu, iki dakikalık konuşmasını verdi. Arala-
lüyorsun, amenna, derhal susayım. Derhal özür dileyeyim n kopanp kopanp öyle iki cümle çıkardı ki "Cem diye birşey
milletten. Var da söylüyorsam, o zaman senin derdin ne? Ne yoktur> bunu hiçbir Müs]üman kabul etmez" demeye getirdi.
istiyorsun Allah’ın kullarından? Cem, bütün badis kitapla- 25 Şubat-ta şunları Söyleyen adam 2 Martta bunları söyler
nnda, fıkıh kitaplarında, bütün mezhepleri anlatan kitaplar- mi? Bu> koca Diyanet tşleri Başkanı. Yani bir insanın aklını
da asırlardır var, gökten inmedi, yerden bitmedi, İslam üta- yitirmesi lazım. Belli, bir oyun var burada. Ne var burada?
metinin uyguladığı, hâlâ bütün İslam dünyasının uyguladığı, Başkam mı birisi baskl altında tuttu "değiştir şu söylediğini"
ama ne hikmetse bizim insanımızdan saklanan biı diye,yoksa sözleri mi montajlandı? Üç gün bekledik, ses yok.
Muhammedi realite. Duyurduk, kullanan, kullansın, ya1''Her oyunun bir kuralı var. Diyanet tşleri ülkenin Anayasal
herkes bunu uygulayacak diye birşey yok. Zarûret halindfbbr kurumudur. Konuşması böyle çarpık yayınlandığı günün
30 KONFERANSLARIM KUR AN'D AKI İSLAM 31
ertesi, hemen devlet radyo ve televizyonlarından açıklama mı'ş, Mehmetmiş. Kimse kendine bir şey yakıştırmakla tenkit
yapması lazımdı. Çünkü ülkenin 60 milyonunu ilgilendiren üstü olamaz. Ben kendimi tenkit üstü tutabilir miyim? An
bir meseledir. Bir gün ses yok, iki gün ses yok, üç gün ses cak Hz. Peygamber tenkit üstüdür. Onun dışında hiç kimse
yok. Tuttuk biz de kaynaklarını çıkarıp göstererek şu kadar tenkit üstü değildir. Biz K uran’m ve Hz. Peygamber'in gü
soru sorduk Diyanet îşleri'ne. Bunlar varsa niye öyle dedin? zelliklerini anlatmanın peşindeyiz. Filan mezhebi, falan an
Yoksa niye şöyle dedin? Başkan dün gönderdiği üç sayfalık layışı lanse etmek gibi bir niyetimiz yok. Var zannedenler Al
faksta meseleyi detaylarıyla vermiş, konuşmasının nasıl lah'a hesabını verirler. Fakat insanımız bu yalanlara aldan
montajlandığını anlatmış. Sonuç, "Cem" v a r d ır . Bu maz artık. Bakın Diyanet işleri Başkanı da karşı çıktı. Ko
Muhammedi bir lütuftur, bunu insanlıktan esirgeyenler Hz. nuşması çarpıtılmıştır. Yalan, üç gün sonra bir ıslak paçavra
Peygamber'in ilencine maruz kalırlar. Biz böyle birşeye cesa gibi suratınıza gelir, yarın göreceksiniz. Kaldı ki, TV'de iki
ret edemeyiz. Biz söyledik bunu insanlara. Bunun namaz va gün önce Başkan'ın kendisi açıkladı. Neden yalan söylüyor
kitleriyle ne ilgisi var? Namaz beş vakit değilse "Cem"den sunuz? Yazık, günah değil mi?
söz etmenin ne mânası var? Cem diyorsun, cem birleştirme Bakın, hiç biriniz cehennemde kendinize yer hazırlamak
demektir. Beş vakit olacak ki birleşsin. Cem fıkıh olarak bel pahasına dinden taviz vererek, yapay kolaylaştırmalar orta
lidir, uygulama olarak bellidir, bütün Şafiî vatandaşlarımız ya getirerek bir ahmaklığa gitmeyiniz. Ben ne için sizin key
uygular, bütün Arap ülkeleri uygular, Hz. Peygamber uygu finize dinden taviz vereceğim de gidip orada azabını çeke
ladıktan sonra başka ne arayacaksın ki? Bu, mazeret halle ceğim. Bu mümkün müdür? Efendim siz ne kadar kolaylaş
rinde uygulanır. Hep söylenmiştir. Şimdi bakın yaygaraya tırıyorsunuz? Hayır, benim hiç böyle bir niyetim yok, benim
"Efendim Şii, Caferîlerin, Alevîlerin uyguladığı bir şeyi Ehli- kimseye birşey kolaylaştırmak gibi bir niyetim yok. Kimin
sünnet’e empoze ediyorlar, falan, filan" Sen ne diyorsun ar malını, kime vereceğim, neyi kolaylaştırıyorum? Ben sadece
kadaş, sen bu milleti ahmak mı zannediyorsun? Ehlisün- Allah ın Kitabı'nda olan şeyi söylüyorum. Kolaysa kolay, zor
net’in üç mezhebi uyguluyor bunu, Ebu Hanife sınırlı uygu sa zor, ben onu bilmem. Hz. Resul, bu dini şöyle anlatıyor:
luyor bunu, ama vatandaşı kandırıyorlar: "Bu Şiîliktir, Ehli- "Kolaylık ve hoşgörü dinidir." İslam'ın ismi değişmez de ona
sünnet'in içinde böyle birşey yoktur" diye yalan söylüyorlar. niteleyici sıfatlar verebilirsiniz, işte birisi ama budur, kolay
Öbür taraftan da "namazlar üç vakte indiriliyor" diyor; lık ve hoşgörü dini. Ama senin, benim sübjektif tasarrufu
inkârcı yobaz oradan gediği açıyor. Hayır, ne namaz üç vakte muzla bu kolaylık olmaz. Sen k e y if ç a ta c a k sın d iye ben
indiriliyor, ne birşey oluyor. Namaz beş vakittir. Kimse ne A llah'ın d in in d e g e d ik açm am , hâşâ, affedersiniz böyle
indirebilir, ne de yukarı çıkarabilir. İnsanımıza yalan söyle bir ahmaklığa hiç kimse gitmez. Ama dinin içinde varsa, Re
meyelim, insan onuruna yakışmaz bu. Bu ne Şiîlik'tir, ne şu sulün hayatında varsa onu saklarsam o zaman da zalim olu
dur, ne budur. Hiç birimizin Şiîlik'le, Alevîlikle, şunla, bunla rum. Onu insanımızdan saklayanlar zalimlik yapmışlardır.
ilgisi yoktur, böyle bir şey lanse de etmiyoruz. Biz Müslüma Şimdi zulümlerini bir de milletin önüne çıkarıyorlar. Der
nız, biz Kur'an'ı ve Hz. Peygamber’i biliriz. Kimden bozukluk hal Allah'tan ve halktan af dilemeleri lazım. Biz söyleriz,
gelirse eleştiririz. Şiîymiş, Aleviymiş, Ehlisünnetmiş, Ahmet efendim, istismar ederler, mazereti olan kullanacak bunu..
32 KONFERANSLARIM K U R A N DA Kİ İSLAM 33
istismar ederse namaz kılmaz adam. Siz Cenab-\ Hakk’ın Konferansımı bitirmek üzere bir noktaya daha dikkatinizi
verdiğini hangi gerekçe ile geri alacaksınız? Hayır biz geri al çekeceğim, yine Kur'an’ın bir ayetini okuyarak
mayalım. İnsan eğer istismara gidiyorsa hesabım Cenab-ı
Aziz dinleyenlerim!
Hakk a verir.
K ur'an-ı K erim İsla m d ü n y a sın d a n şik â y e tç id ir .
Aziz dinleyenlerim, Kur’an-ı Kerim’i din hayatımızın ve Kur'an-ı Kerim şikâyetçi olunca yine Kur'an bize gösteriyor
ruhsal hayatımızın kaynağı yapmak zorundayız. K uranın ki Hz. P eygam b er de şik â y etçid ir. Onlar şikâyetçi olunca
bir adı da Zikir'dir. Birçok ayette bu adını kullanıyor Kur'an- Allah da şikâyetçidir. İslam dünyası bu üç şikâyetin altında
ı Kerim. En id eal hüküm k ayn ağı Kur'an o ld u ğ u gib i, ezildiği içindir ki İslam’ın rahmeti bizim dünyamıza girmi
en ideal zikir kitabı da Kur'an'dır. yor. Edebiyata, slogana rağmen bu dinden biz bereketlenemi-
Benim doktora tezim olan bir zat var. C evd et P aşa’mn yoruz. Çünkü biraz Önce de söyledim, Kur’an-ı Kerim çarp-
hocası K uşadalı İbrahim H a lv eti. O, tasavvuf tarihinde mıştır bizi. Biz onu, çarpma kitabı yaptık, çarptı. Furkan su-
bir dönüm noktası sayılır. 19. yüzyıl Osmanlı din hayatına resine dikkatinizi çekmek istiyorum. Tabiî, okumadığımız
damga vuranlardan biridir. Bütün müritlerine Kur'an dışın- için Furkan suresi nedir, onun içinde ne vardır bilmiyorsu-
da Zikir okumayı yasaklıyor ve söylediği şudur: "Allah'ın nuz. Ama yine de evinize gittiğiniz zaman Furkan suresine
Levh-i Mahfuz’da tertip ettiği zikir olan Kur'an’dan daha iyi bir bakın. Orada bir ayet var. O ayet, insanı âdeta zerreleri-
hangi zikir sizi erdirir, Ahmet'in Mehmet'in tertiplediği zi- ne ayıran, infilak ettiren müthiş bir darbe indiriyor insana,
kirleri bırakın, Allah’ın tertiplediği zikre sarılın." Ruh haya- insan olarak. O ayete geçmeden şunu bilmenizi istiyorum,
tinizi geliştirmek ve yüceltmek bakımından da Kur'an-ı Ke- Kur’an-ı Kerim bize gösteriyor ki büyük huzurda her pey-
rim'e dönmek lazım. Evet o mânada Kur'an-ı Kerim zikir, gamberin kendi ümmetinden bir şikâyeti olacaktır. Allah'ın
O nu sen oku, hafıza okut o orijinal şekliyle ama Kur'an-ı Ke- önünde, büyük mahkemede, mahşerde her peygamber kendi
rim aynı zamanda bizim hüküm kaynağımızdır. Onun için de ümmetinin tanığı olarak dinlenecektir. Bizim Peygamberi-
Kur’an'ı, ne demek istediğini anlayacağımız meallerden oku- miz de bizim tanığımız olarak dinlenecektir. Burada Kur'an-ı
mak durumundayız. Bütün m ealler okunur, hepsi edebî Kerim asırlar sonrasının dertlerine şifa olacak bir tavır ta-
zevk, ilmi seviyenin getirdikleri farklılıklar dışında aynıdırkınmıştır. Bu bir Kur’an mucizesidir. Hiçbir peygamberin,
Kimsenin Kur’an-ı Kerim'i yanlış tercüme edecek hali yok-ümmetinden şikâyetini vermemiştir. Yalnız bizim peygambe-
Elm alılı H am dı nin üslubu, kariyeri, ifadesiyle falanca vatimizin bir tek şikâyeti olduğunu söylüyor ve onu da veriyor,
tandaşın yaptığı elbetteki farklı olacaktır. Evimizde beş tanep'ur^an suresjndeki kelam karşısında insanın erimesi lazım,
meal olsa kryamet mi kopar? Bir tanesini oku, bir tanesiniHz Peygamber orada bizim tanığımız olarak dinlenirken şu
daha oku, 5-6 tane olsa ne olur? Hangisini alayım demeşikâyette bulunacaktır. "Ey R ab b im , b u b en im ü m m etim ,
Macdonald da bır sandovıç 24 bin bra. İnsaf. Vatanda, g e to ^ K u r W , e lle r l le tu ttu U la n h a ld e, h a y a tm d ışın a i t .
bir tane meal, bana öner. Şunun uslubu güzel, öbürünün pa-, , _ , . ^ ,
, ... . m , • .. n , ^ a ie r ve d ev re d ışı b ır a k tıla r . şim di bakın orada bir ke-
rantezı az, ötekinin Turkçesı güzeldir. Bir tane meal alacağı * ... ..
,am m ucizesi var ıtte h a z u diyor, yanı elleriyle tızıkî
na 2 tane meal alsan ne olur. Elinde beş tane meal olsa zara»8
mı edersin, iki lokma sandviç 24-25 bin lira. nânada tuttular. Fakat nasıl tuttular, m eh cû r olarak tuttu-
34 KONFERANSLARIM KUR AN DAKİ İSLAM 35
lar. Hayatlarının dışına ittiler, devre dışı bıraktılar. Hüküm Türklerin himaye sindeydi. Türkler koruyorlardı. Böyle bir
lerini hayatlarından çıkardılar, şikâyeti bu. Bu şikâyet bü dine girdik biz. Yani hiçbir zorlama yok. Bu dine Hak rızası
tün şiddetiyle sürüp gidiyor ve bu şikâyetin ortaya getirdiği için hizmet ettik, ilk Müslümanların sıcaklığı ve samimiyeti
acıdan, utançtan kurtulmak için Müslümanların Kur'an'ı Ke- ile hizmet ettik. Ebubekir'in, Ammârin, Ali'nin, Ebuzer'in sı
rim'i hayatlarına çekmeleri lazım. Bu şikâyet sürüp gider caklığı ile, sadakati ile hizmet etik, hiçbir beklentimiz olma
ken, Kur’an'm bizim dünyamıza ulaşması beklenemez. Öyle dan.
birşey yok. Allah'ın kanunlarına terstir bu, sünnetullaha Şimdi ne oldu, bu noktaya geldi iş. Evet, dosyamız temiz
terstir, hayata terstir. Biz diyoruz ki gelin, Hz. Peygamberin dir. Bu dine zorla girmediğimiz gibi, Resul e hıyanet etmedik,
bu şikâyetini üzerimizden kaldıralım. Mümkün olduğu kadar Peygamber evladına da öyle bir hıyanetimiz yok. Arap'ın var,
kaldıralım. Neresinden dönersek kârdır diyerek kaldıralım, o Acem'in var. O da bu hıyaneti istismar ederek hıyanet etmiş
zaman bakın koltuğumuzun altında taşıyıp da hiç bir bereke tir. Her ikisi de kenarda dursun. Bizim babalarımızın, dede
tini hayatımızda göremediğimiz Kur'an'ı, dünyamızda bir ta lerimizin o çağda hizmet için Beytullah'ın etrafına yaptığı bi
kım renkler ve güzellikler halinde görebileceğiz; fakat evvela nalara bakın, Kabe’nin damından 1-1.5 metre aşağıdadır.
o Kur an a teslim olmak lazım. Şimdi gidin S u u d S arayı na bakın. Fransızlara ihale edip
Kur’an'dan rahatsız olm ayı d in d arlık d iy e sa ta n çı- yaptırdıkları sarayın tuvaleti Kabe'nin damından 70 metre
ğırın da iyi farkedilm esi v e d u rd u r u lm a sı gerek ir. yukarıdadır. Bizim insanımızın bugün gidip etrafından top
"Kur an okursanız sapıtırsınız, Kur’an hüküm çıkarmak için rak alıp getirip dedesinin mezarına cennete vesile olsun diye
okunmaz, sevap için okunur" zihniyeti İslam'ın ruhuna han attığı Kabe'nin etrafinı fuhuşhaneye çevirdiler. Bir de dünya
çer batırır. Buna insanımızn dikkatli ve basiretli bir şekilde ya İslam şampiyonluğu ilan ediyorlar.
karşı çıkması gerekiyor. Kur’an-ı Kerim'e Resul'ün şikâyetini Burada birşey daha gündeme geliyor: B izim k im sed en
kaldırarak döndüğümüz zaman bizim Türk insanı olarak din ö ğ ren m ey e d e ih tiy a c ım ız yok . D in A llah'ın Kita-
tarihî onurumuz ve misyonumuz devreye girer. B iz M üslü bı'ndadır. E lin gü n ü n örflerin i Kur'an'a fatu ra ed erek
manlığa, dosyasında hiçbir h ıyan et v e ih a n e t olm adan bizim in san ım ıza yu tturm aya kalkıyorlar. Herkes aklını
hizm et eden insanlarız. Hatta bizim din dosyamızda dine başına devşirsin. Kur'an-ı Kerim, Arap'ın-Acem'in örflerini,
menfaat veya kılıç zoruyla girme gibi bir şey de yoktur. Din âdetlerini kanun yapmak için gelmemiştir. Vahy'in kendi
ler tarihinde de bu bakımdan tekiz. Şimdi ben burada Türk mantığı vardır. Biz Vahy’e bağlıyız. Bunları birbirinden ayır
insanı, Türkmen insanı diyorum, bu bir kemik, kan mese mak lazım. Dünyanın her yerinden, İslâmî meseleler konu
lesi değildir, bu bir şuur meselesidir. İşte o M alazgirt'te bu şulacak diye bizi çağırıyorlar, gidiyoruz, u rû b ecilik yapıyor
şuur vardır. Bu şuuru esas alarak diyorum ki Türk insanı, lar. Urûbe, Arap değerlerini İslam'a fatura ederek savunma
dinler tarihinde kendi himayesine giren bir dine teslim olan dır. insanımıza urûbeyi İslam diye satanlar da vardır. Ona
tek kitledir. Ne demek bu? Türklerin İslam'ı kitleler halinde da dikkat etmek gerekir. İslam İslam'dır dedik. Bizim insanı
kabul ettikleri zaman İslam'ın başkenti, A b b asî H ilafe mızın din dosyası herkesten temizdir. En tem iz dosya biz-
tin in başkenti Bağdat, Halifenin sarayı ve bizzat kendisi dedir. Bir Âl-i R esu lü n dosyası temizdir, bir de  l-i Etrâk
36 KONFERANSLARIM KUR AN DAKİ İSLAM 37
(Türkler) in dosyası temizdir. Şimdi biz bu dosyaların çocuk Bundan sonra yık ıla ca k duvar, Kur'an'la aram ıza
larıyız. Yalnız şunu da unutmayın: İslam'da ne günahlar ve örü len duvardır. D aha doğrusu duvarlar. Kur'an'la
rasetle intikal ediyor ne de sevaplar, aziz dinleyenlerim. De aram ızdaki putların h ep sin i devirm edikçe iflah etm e
delerimizin, babalarımızın bu meziyete sahip olması bizim de m iz mümkün d eğil. B unlar kavram olur, kurum rlur,
o meziyetlere sahip olmamız demek değil, ancak bilfiil sahip tabular olur, k işiler olur, o olur, bu olur, ama Kur'an'a
olursak bu olur. Yoksa bizim dedelerimiz böyle yapmıştı diye ulaşm am ızı hepsi m üştereken en gelliyorlar. B unların
Kur'an-ı Kerim bize bir pay çıkarmıyor. hepsinin de yıkılm ası lazım . B erlin duvarının yıkılm a
Bakın, duvarlar yıkılmıştır. B erlin du varı yıkılmıştır. sıyla iş bitmiyor.
Din yeniden insanlığın gündeminde bir numaralı maddedir. Üçüncü yıkılacak duvar, insanımızla aydınımız arasında
Toynbee, 1940’larda "insanlığın bir geleceği varsa o, dinler ki duvardır. Bizim aydınımız bizim insanımızla kucaklaşmı
içinden çıkacaktır" diyordu, işte geldi. Şimdi herkese bir ilahı yor. Bizim, söylediklerimizden çok bu sergilediğimiz kucak
görev, bir evrensel görev, bir kozmik görev düşüyor. İnsan ol laşmadan rahatsız olanlar vardır. Cenab-ı Hakk şahit, bunu
manın, böyle bir emaneti taşımanın zirvesinde bir görevdir. bilin. Niye bu insanı seviyorsunuz? diye kuduruyorlar. Birisi
Bizim insanımız şanslıdır. Şuuraltı bakımından, mirası bakı cehennem tellallığı yaparak insanı tekmeliyor, öbürü dinsiz
mından, sahip olduğu değerler bakımından, sahip olduğu lik edebiyatı yaparak insanı tekmeliyor. Neyi var bu insanın?
coğrafya bakımından. Bütün mesele bu işi Kur'an'ın deneti Dünyanın neresinde bu kadar güzel insan var? Neyi esirger
minden çıkarıp elin günün hezeyanlarına teslim etmesin, bü bu insan? Hiçbir şey esirgemez. Ama aldatılıyor, sürekli al
tün dava burada. datılıyor. Şu aydına bakın, çarıklı erkânı harp dediği insanı
Berlin duvarı dedim. Berlin duvarı yıkıldı ama kamplaş nı üçüncü sınıf mahluk gibi görüyor. Yüzyıldır bu böyle. Bir
ma bitmedi. İnsanlık hâlâ şurasından burasından kanıyor. zamanlar bunu doğuya uşaklık adına yapıyorlardı, Arap’a,
Bakın hâlâ zulümler devam ediyor. Yeni kamplaşmalar baş Acem’e. Şimdi Batıya uşaklık adına yapıyorlar, öbürü de var
ladı. Yıkılacak başka duvarlar var. Ben bize ilişkin kısmını tabiî çiftleşti bu. Bunlar insanımızı tahripte bir entegrasyona
söyleyeyim. Bizim evvela yıkmamız gereken üç duvar var. girmişlerdir. Biri öbürüne pas verir, biri diğerine atıf yapar.
Olan, insanımıza oluyor. Çarıklı erkânı harp imiş, anlamaz
Birincisi; nefs putu tarafından ruhumuzla aramıza diki mış. Bu insanla ben oniki ay beraberim. Yalnız Ramazan
len duvardır. Nefis putun duvarı yıkılmadan hiçbir yere gide ayında değil. Birtek günüm boş değil, şöyle veya böyle bera
meyiz. İnsan evvela iç dünyasında ahengi kurmak zorunda berim. Konya'da, İstanbul’un Sharetonunda, Ankara'nın Eta-
dır. pmda, Bayburt'ta, Bolvadin'de, Sürmene'de, Ağrı'da, hepsi
Şu anda Mevlâna’nın huzurundayız, komşusuyuz. Biraz benim insanım, insan ayrımı yok. İnsan ayrım ı yapan ın
evvel ziyaret ettim, buraya geldim. Mevlâna diyor ki: 'Putla- dini de olmaz, aydın lığı da olmaz.
n n anası nefs putudur.” O sü rek li yavru lar, evvela Şimdi İslam'ı, kam p dini haline getirdiler. Falancala-
onun rahmini kurutmak lazım, egoizm i durdurm ak la rm kampı; bu kamp duvarları içerisine girdin girdin, girme-
zım. Nefsin hegemonyasını durdurmak lazım . diııse tamam, yandın. Burada bir şeyin daha altını çizmenizi
K O N FER A N SLA R IM K U R AN D A K İ İSLAM 39
38
istiyorum. Hakk rızası için aydınımızın insanı kucaklaması nah işledim diye kendini Allah'ın kulluğunun dışında gör
lazım. Politikacıların yaptığı gibi kucaklamak demiyorum mek. İşte bu iki zulmü birden bizim aydınımız kendine reva
ben. tn sa n ı, A llah'ın a z iz em a n eti gib i k u cak lam ak la görüyor. Neden bu dini kucaklamasın, neden ilgilenmesin?
zım . İn sa n ı se v g iliy i k u ca k la r g ib i k u cak lam ası lazım . Adam diyor ki, benim zaten ne namazım var, ne şu var, ne
İnsanı üzerindeki elbiseye bakarak değerlendirmeyin. Elbi bu var. Peki ne olacak? Bunları inkâr ediyor musun? Etmi
senin içindeki adamı arayacaksın. Mevlâna'nm bir sözü var. yorsun. O halde eksiklerinin hesabını Cenab-ı Hakk senden
Bizim aydınımızla, aydınımızın horladığı fakat kendinden sorar, daha sonra azap eder ya da etmez. Kendisi bilir onu.
çok üstün ruh değerlerine sahip halkımızı anlatma bakımın Ama sen bu dinin dışında değilsin.
dan bir şaheserdir. M evlân a diyor ki: "Ne e lb ise le r gör Bu ülkede dini inkâr edenlerin bile İslam konusunda
düm iç in d e a d am y ok , n e ad am lar gördüm sır tın d a e l olumlu bir tavır takınması lazım. Çünkü İslam bu ü lk en in
b ise yok." tem el r e a lite sid ir . İnanmayanı da ilgilendirir. Sosyolojik
Çarıklı erkânı harp diyorlar. Sizi temin ediyorum: O ça olarak ilgilendirir. İslam'ın gerçek yüzünün ortaya çıkmasın
da inanmayanın da hizmet vermesi lazımdır. İnananın hiz
rıklı erkânı harp bizim kravatlı aydınımızdan iç dünya de
met vermesi, zaten borcudur.
ğerleri bakımından elli fersah ilerdedir ve aydın bunu fark
etmediği gibi insanım ıza da kötülük etmiştir. Derhal günah B iri o y a n a gid iy o r, b iri b u y a n a g id iy o r. D in k a lı
çıkartıp tövbe etmesi lazımdır. Aydınımızla halkın kucaklaş yor y e te r siz in sa n la rın e lin e v e din izb elere çek iliy o r.
maması bizim ülkemize çok pahalıya mâl olmuştur. G üneşten v e a çık h avad an k a çırılm ış b ir d in . Allah d i
yen in g ırtla ğ ın ı sık tın m ı d in , izb elere çek ilir. Gün y ü
D ü n y a n ın e n h a y s iy e tli h iz m e t m e sle ğ i o la n p o liti
zün d e p ır ıl p ır ıl d e ğ e r le r ü r e tecek k en o rad a k a tra n
k a y ı b u h a lk ta n k o p u k a y d ın t ip i y a la n c ılık m esleğ i
ü retir, son ra so k a ğ ın b ir k ö şe sin d e ü stü n e k u sa r. S o n
h a lin e g etird i. B ö y le b ir m e sle k y a la n c ılık m e sle ğ i h a
ra b ağırıp d u ru yorlar n ered en çık tı b u d iy e.
lin e g e tir ilir se b u to p lu m u n h a li n e o la ca k tır. Evet, ay
dının kendine gelmesi lazım ve aydının dinine karşı tavrım Din insanlar için vardır. İnsana değer vermezsen, insanı
değiştirmesi lazım. Dinde eksikleri olabilir. Bu din, ihmalleri kucaklamazsan dini ne yapacaksın. Önce insanı bir tut kal
yüzünden kimseyi kendi dışına itmiyor. İnkârları olanları dır. Bu insana mesajı bir ulaştır. 150 senedir dünya çeşitli
iter, benden değilsin der. Ama onları da insanlık değerleri materyalist tahriplerin darbeleri altında yara bere içinde
açısından kucaklar. İhmalleriniz ne kadar büyük olursa ol kalmıştır. D arvin izm ’den M arksizm'e kadar. Şimdi bu yara
sun inkârınız yoksa bu din sizi mensupları içinde görüyor. bere içindeki insanlara biz din adamları tekme mi vurmalı
yız, yoksa yaralarını mı sarmalıyız? Tekme vurmalıyız diyor
Bizim aydınımız kendine zulüm etmiştir. Kur'an-ı Kerim
lar. Onlar cehenneme gidecek, biz cennete gideceğiz diyorlar.
iki zulümden bahsediyor. İnsanın kendine yaptığı zulümler
açısından diyorum. Birincisi Allah’ın iradesine ters düşerek Cenneti Cenab-ı Hakk tanıtırken "yerlerle gökler kadar
kendine zulüm etmesidir insanın. Allah'ın emir ve yasakları dır genişliği" diyor (bk. Âli îmran, 133). Sonsuz demektir. Ya
nı çiğner. Bu kendine bir kötülüktür. Fakat Kur'an-ı Kerim ni sen ona gireceksin de başkaları girmeyecek mi? Tekmele
bize diyor ki bundan daha büyük bir zulüm vardır. O da gü yip cehenneme iteceğin yerde bir tarafından tutup cennete
40 KONFERANSLARIM
I
&ö K O NFERANSLARIM
nızı doğru çıkarmak için başkalarının hukukuna tecavüz et m işiz. Peki öbürleri ne olacak? insanın emeği ne olacak?
memek. İşte burada geliyor İslam ahlakında kul hakları Kur’an-ı Kerim buyuruyor: "Ey insanoğlu, senin servetinde
nın önemi. senin yaşadığın toplumdaki yoksulların hakkı vardır. Birşey
Şimdi kul hakkı. Kul hakkı dediğimiz zaman insanların devşirildiğinde o yoksulun hakkını derhal ona ver." (Enam,
aklına sadece birinin vitrinini kırıp oradan bir eşyayı almak 141; Zâriyât, 19) Nasıl vereceksin? Vergisini vermiyor adam.
geliyor, tarlasından mahsulünü kaldırmak, cebinden parası Bir dizi kul hakkının zedelenmesi bizi Allah’ın önünde yaptı
nı aşırmak geliyor. Hayır o bir tanesi. İnsan kalbini k ır ğımız secdelerden hiçbir rahmet bulamaz noktaya getiriyor.
maktan tutun, insanla alay etmekten tutun, insanın elinde Prensibi getirmiş Hz. Peygamber: "Vücudundaki kanda ha
ki kendi emeğinin mahsûllerine el koymaya kadar hepsi kul ram lokmalardan oluşan damlalar bulunuyorsa bu adamın
hakkıdır. Siz, insan kalbi kırmak deyip geçiyor m usu hiçbir duası Allah'a ulaşmaz" diyor. Bitti, bitti... Bir yerde de
nuz? îranlı Şair Hâliz: "İnsan kalbi kırma, öteki günahlar diyor ki: "Kul hacca gider, orada tavaf eder. Lebbeyk di
dan kurtuluş kolay, en büyük günah odur." diyor. İnsan kalbi ye A llah'a niyazda bulunur; o öyle d ed ik çe Allah da
ona defol git burdan. Senin L ebbeykin m akbul değil-
kırmak. Kur'an'da 30'a yakın ayet var bu konuda. İnsana la
kap takmayın, insanlarla alay etmeyin, insanları küçümse dir."diye cevap verir. Ahlak meselesinde beklenen sonuçlara
meyin, insanların arkasında söz söylemeyin, insanları kendi gidemeyişimizin arkasında "haram lokma" var. Haram lok
sinden şüpheye düşürecek tavırlar sergilemeyin. Hepsi kul mayı evinden, ocağından, vücudundan Kuran insanının çı
karması lazım.
hakkı. Devletten vergi kaçırmak, o da kul hakkı. İşçinin
hakkına tecâvüz de kul hakkı. Bakın İslam ülkelerinin duru Bir prensip getirmiş Kur'an-ı Kerim: 'T em iz lokm alar
muna! Herkesin koltuğunun altında Kuran-ı Kerim, bütün yiyin ki tem iz ahlak sahibi olasınız." (bk. Müminûn, 15)
edebiyatlar İslam için yapılıyor. Kuran’m ahlakı nerede? En Haram lokma ile güzel ahlak sahibi nasıl olacaksınız?
ucuz işçilik İslam ülkelerinde. İşçiyi sömürüyor. Alın terini Kur'an, getirdiği ahlakı helal lokm a üzerine oturtm uş
sömürüyor. Hz. Peygamber, işçinin elini tutarak: "Şu eli gö tur. Haram lokm a yiyen adam ın bu ahlak ı yaşam ası
rüyor musunuz? Allah’ın ve Resulü1nün sevdiği el, bu eldir!” m üm kün değildir. Kul haklanm/insan haklarını zedeleye
diyor. Nerede o el? Bizim ülkemiz de en ucuz işçiliğin olduğu rek Allah'a varamayız demenin arkasında bu var. Evvela in
ülkelerden biri. Gümrük duvarını koymuş, satıldığı fiyata sanı tekmelemeyi, insanı çalıp-çırpmayı, insanı horlamayı,
vatandaşa hurda yığınlarını lüks otomobil fiyatına sattırıyor. rencide etmeyi durdurmak lazımdır. Kur'an-ı Kerim'in Nur
Bu zulüm değil de nedir? Bu kadar ucuz işçiliğin olduğu ül suresi, günlük hayatımızda icra edilecek birçok prensibin yer
kede gümrüğü koy ama adamı da "Ürettiğin arabanın karşı aldığı surelerden biridir. Hatta bir numaralısıdır. Tesettür,
lığı bu kadar, arkadaş. Ben gümrük duvarını koyuyorum sa zina meselesi, iftira hadisesi orada düzenlenir. Nur suresin
nayi gelişsin diye. Doğru dürüst otomobil yap" diye uyar. Bü de 6 tane ayeti kerime var evlere giriş-çıkışı düzenleyen, 6
tün bunlar din meselesinde bizim bir sakatlığın içinde oldu tane ayet. Bir tane de tesettüre ilişkin. Niçin yapıyor Kur’an-
ğumuzu gösteriyor. Biz, din m eselesini fotoğrafı çekilen ı Kerim bunu . insanlarla münasebeti dinden ayırmayın di
3-5 ibadetle sınırladık. Bunları da gösteri haline getir yor. O dinin içinde Hak'la halk beraberliği esas. Bir insan
58 KONFERANSLARIM
İ
KUR AN AHLAKI 63
komşumuz. Onun ihtiyaçlarını o bana açmadan, yüzünün su söylüyor. Allah'ı teşbih eden şeyin teşbihine böyle engel ola
yunu dökmeden, boynunu bükmeden fark edip gidermeliy bilir misin?
dim. Bu benim vazifemdi. Bunu yapamadım. O da hatırlattı Yardımlaşma nedir? Yardımlaşma insanların, d ertleri
ve buraya geldi. Derdini bana açtı. Onun için teşekkür et ile dertlenm e olayıd ır. İnsanların dertleri ile d ertlen
tim." İşte şuur bu. İyilikler sadece bağlı olduğum uz me olayı. İnsanların, m enfaat köprüleri olarak gelecek
kampın insanlarına özgüleniyor. Açıyorsunuz, falan kişi hesaplara yatırım aracı olarak kullanılm aları yardım
nin şu derdi var. Adam kimlerdendir diye soruyor. Bizden laşm a d eğild ir. Hak n z a s ı var yardım laşm an ın arka
midir? Ne demek bizden? Ya tarikatından olacak, ya kliğin sında. Hak n z a s ı esas olunca insanın nankörlüğü in sa
den olacak ya siyasi partisinden olacak. Ne demektir bizden nı h içb ir iyilik ten alıkoym am alıdır. İslam'ın ahlakında
mi? Bu Allah’ın kulu değil mi? İyilik Allah'ın kullarına yapıl bu var.
mıyor mu? Yardımlaşmanın temelinde bu yok mu? Öbür yan
Değerli dinleyenlerim! İşte bu bizi Kuran ahlakındaki
dan Hz. Peygamber "Mazluma da zalime de yardım edin."
hizmetin eşiğine getiriyor. Hizm eti olm ayanın dini olm az.
diyor. Ve soruyorlar: Mazluma yardım etmeyi anladık; ezili
Din, herkesin kendine cennette daha cilalı köşkler hazırlama
yor, tutar kaldırırız. Zalime nasıl yardım edelim? Hz. Pey
kurumu değildir. Din, tüm hayattır. Bu dünyayı c eh en n e
gamber: "Zalime de yardım edeceksiniz. Onun zulmüne engel
me çev irip öbü r tarafta cen n et b ek ley en ler A llah'ın
olacaksınız. O da ona yardım etmektir." diyor. Siz şimdi ne
azabını görecektir. Bu dünyayı cehenneme çevirip öbür ta
rede seferberlik görüyorsunuz? Uyuşturucuya müptela ol
rafta cennet bekleyen, aldandığını görecektir. Kur'an-ı Kerim
muşları kurtarma seferberliği... Hiçbir camide böyle bir se
kendi mucize uslübu içinde vermiştir: "Dünyada güzellik,
ferberlik gördünüz mü? Diyanet hutbeler gönderiyor, memu
âhirette güzellik." Dünyada güzelliği vücuda getirmeyenle
riyet mecburiyetiyle okuyorlar. Hiç gördünüz mü? Yardım
rin âhirette güzelliği vücuda getirmeleri mümkün değil. Bu
laşmaya buyurun! Bunun çapı evrensel boyutlarda olmalı.
nu Kur'an söylüyor. Kimse o yana bu yana çekmesin. Çünkü
Kur’an-ı Kerim taşımıştır bunları evrensel boyuta. Biz ör
hayatın vahdeti vardır. Tevhidin bir icabı da hayatın birliği
nekler veriyoruz: "Kıyametin kopacağını bilseniz ve e li
dir. Bu dünyayı cehenneme çeviren adamın yarınki cennet
nizde yeşil bir fidan olsa onu dikin" diyor Hz. Peygam
vaadine inanmayın. Kur’an-ı Kerim bu adamın yalancı oldu
ber. Şimdi ekoloji, çevrecilik, hani nerede? Bunu söyleyen
ğunu söylüyor. Bakın şimdi, geçmiş ümmetler içinden insan
bir peygamberin ümmeti hiç duydunuz mu dünyada yeşilli
ları öte dünya hayalleri ile kandırıp onların elindeki imkân
ğin tahribine bir karşı çıkış hareketi başlattı. Ne hale getir
ları soyanlardan bahsederken ne diyor. Tâbire bakın. Burada
dik şu ormanları, bitti, bitirdik. Nerede sünnet, nerede or
benim gördüğüm çok değerli ilahiyatçılar var. Tanımadıkla
man tahribi! Varsa- yoksa sakalı tıraş etmemek! Kimi kandı
rım da vardır. Bakın tâbire, ayet ne diyor: "Bunlar, insanla
rıyorsun sen? Tıraş olma da ne yaparsan yap, öyle mi? Hiç
rın m allarını, sizi Allah'a götüreceğiz diye patlayasıya
utanmıyor musun o muazzez Peygamberden? Yaş bitkileri
yerler." (Tevbe, 34) Türkçeye aktarırsak böyle demek lazım.
zorunluluk olmadıkça koparmayı ve toplamayı yasaklamış
Ve bırakın Allah'a götürmeyi, onlar Allah'ın yolundan alıko-
tır. Yaş otlarla, yapraklarla edep yerlerini temizlemeyi ya
yarlor. Allah'a götürecek misin? Tamam, götür de görelim.
saklamıştır. Neden? Kur an, onların Allah’ı teşbih ettiğini
KONFERANSLARIM KUR AN AHLAKI 69
Evvela Allah bu dünyayı güzelleştirmeni istiyor. Burayı ce takım gü rü ltü lerle kurtarm ak m ümkün değil. Onun
henneme çeviren adam, öbür dünyayı cennete çeviremez. Bir için Kur'an-ı Kerim sın ıf g etirm em iştir. S ın ıf y o k Din
prensip daha getirmiştir: "Bu dünyada kör olan öbür ta sınıfı bile y o k D in, Allah'ın m utluluk yoludur. H erkes
rafta da kördür." (lsra, 72) İnsanları, Allah'a götürm e bunu anlayacak. M abet hegom an yası getirm em iştir.
adı altında gözlerine bant çekip, kör kütük hale getiri Kıyafet hegom anyası getirm em iştir, ölçüler vardır. Ölçü
yorlar. Engizisyon senelerce bunu yaptı. lere uyacaksın. Hz. Peygamber nasıl giyiniyorsa, Köle Bilal
de öyle giyiniyordu. Büyük bir tüccar sahabî olan Abdur-
Ama İslam'da bu yok. İslam, dünya ile âhireti birleştiri
rahman bin Avf da öyle giyiniyordu. îç dünyanızı temizle
yor. Batıda bu yalan, din adı altında insanlığa 7 asır şınnga
medikçe Allah sizi iyiye ve güzele doğru hiçbir değişikliğe la
edildi. Sonunda insanlık dinsizliğe kapılanmak pahasına bu
yık hale getirmez diyor, Kur'an-ı Kerim. M evlâna diyor ki:
na isyan etti. Komünizmi kucaklamak pahasına buna isyan
'D ilin salavat getiriyor durm adan ama M ustafa'nın te
etti.
m izliğinden ne haber?" Nerde yardımlaşma? Yardımlaşma
Biz diyoruz ki: İslam'ı da yapay yollarla bu sapıklığın içi içinde bir boyut daha var. O da işar dır. Bizim toplumumuz
ne sokmayın. Kur'an-ı Kerim sadece öte dünya hayalleri da kaldırılmış ve âdeta unutturulmuştur. Güzeli emretmek,
vadeden kitap değildir. Hayatın bütününü kucaklar. kötüden alıkoymak, bu da unutturulmuştur. Niçin? Çünkü
Sizin alın terinizi mukaddes görüyorsa Kur'an-ı Kerim, "bir Kur’an ah lak ın ın , "dünyanın n eresin d e olursa olsun
yanağınıza vurana öbür yanağınızı çevirin"i ibadet telakki zulüm ve kötülük bana da bu laşır an layışın ın yerin e,
etmiyorsa, bu dünyayı da cennet yapmak istiyor demektir. "bana dokunm ayan yılan bin yaşasın" anlayışı gelm iş
İşte bu bizi hizmetin eşiğine getiriyor. Ahlak adamı, hizmet ve oturm uştur. Bakın, insanlık bunu çeke çeke burala
adamıdır. Allah adamı da hizmet adamıdır. İnsanlığın hayrı ra geldi. Ama bugün anlaşıldı ki bana dokunm ayan y ı
na ne üretiyorsunuz, onu söyleyin? "Babam bunları üretmiş lan yok. Bu yanlıştır. Evet, yılan varsa dünyanın n ere
ti" yok. Kur'an-ı Kerim bunlara yer vermez. "Benim ecd a sinde olursa olsun size birgün dokunacaktır. Şu halde
dım şuydu" yok. Babanız peygamber dahi olsa hiçbir iyiliğin ve güzelliğin yaygınlaşm ası için insan lığın bir
anlam ifade etmez. Oğlunuz peygamber olsa hiçbir a n seferberliğe girm esi lazım dır. Kur'an insanın ın bu s e
lam ifade etmez. Siz ne yapıyorsunuz? Kur'an-ı Kerim ferberliğin başını çekm esi lazım. Nerede o? Ölçü şudur:
bunu soruyor size? Oğlu peygamber olan insanlar var. Hz.
"Herkes sahip olduğu bilgi ve aydınlık im kânından
İbrahim'in babası. Babası peygamber olan insanlar var.
başkalarına aktarm a yapacaktır." Hoca Efendi benim di
Nûh un oğlu gibi... Batmıştır ikisi de. Bunu Kur'an-ı Kerim
nimi kurtarsın anlayışı İslam’a terstir. Müslüman dünyayı
söylüyor bize. Mezhep y o k Mezhebe sığınm ak y o k "Bi
kemirdi bu düşünce. Endülüjanscıhk var mı İslam'da? Senin
zim tarihimizde şunlar vardır," Olabilir. Sende ne var?
dinini birisinin kurtarmasını bekliyorsun. Birileri bunu mes
Kur an-ı Kerim sende ne var, hizmet üreteceksiniz diyor. Ha
lek edinecek, dünya güllük gülistanlık olacak. Siz de yatıp
yırda aktif olacaksınız, ahlakta, Allah’la beraberlik şuuruna
ense yapacaksınız? Hayır, hayır! Dünya g ü zelleşecek se
ulaşacaksınız. İç dünyayı şeytan kotarırken, iç dünyada
hep birlikte yapacağız bunu. Ortada karanlık kol geziyor-
şeytana bütün kap ılan teslim etm işken, dışardan bir
70 KONFERANSLARIM
r in d e d e ğ iş ik h e s a p la r y ü z ü n d e n b o z u lm a la r v e y o z
la ş m a la r v ü c u d a g e lm iş tir .
Şimdi, insanla İslamiyet'in böyle birbiriyle boğazlaşır, d i
dişir gibi olmasının arkasında bu var. Ne İslam in san la did i
şir, ne de insan İslam 'la didişir. Ama onların yapıların daki
güzelliklere dokunmadan ortaya getirmeniz lâzım.
Bugün İslam aleyhine bu din üzerinde icra edilen fa a li
yetler, politik, stratejik, bilim sel-akadem ik oyunlar ile icra
ediliyor. Ve İslam iyet, kendi yapısının dışına çekilerek yoz
laştırılıyor. Bunun hem en ardından insanlığa şu slogan der
hal lanse ediliyor:
"İslamiyet insanla bağdaşmaz. Zam anım ızla bağdaşm az.
İnsanı boğar. İnsanı yokuşa sürer. İnsanın hayatını ceh en ne
me çevirir."
Bunun neresine itibar edeceksiniz? Son 50 yılda özellikle
İslam'a B atı dünyasında, (Amerika dahil) h atta U zak Do-
ğu'da-ki hepsini gezip tetkik etm iş, yakından görmüş, bu ko
nuda insanlarla m esailer sergilem iş bir kardeşiniz sıfatı ile
söylüyorum-yönelişin bir yerden kırılm ası lazımdı. N a sıl k ı
racaklardı? "Muhammed bir bedevidir. Kur'an bir çöl k itab ı
dır" demekle bir yere varamayacaklarını anladılar.
Yapılması gereken şu idi. (Strateji böyle belirlenm iştir ve
yürüyor)
İslam'ı, çağın insanının gözü önünde, özellikle 21. yüzyıla
hazırlanan insanın gözü önünde çekilm ez bir karan lık ve
dert gibi tanıtacaklardı. Dünyanın birçok yerinde bu strateji
yi haklı gösterecek oyunlar sergilendi. İran'dan Körfez had i
selerine kadar, A fganistan olaylarına kadar. Ve bugün S o
m ali'de de, orada-burada ki fenom enlerin arkasında da bu
stratejinin payı çok büyüktür.
Bunu bizim insanım ızın bilm esi lazım. Şu söylenm ek is te
niyor: İslam'a uzak durun. Âdeta kobra yılanı gibi sizi ısın r .
İSL A M v e İN S A N 77
lere diyor ki: "Durun, sizin bilmediğiniz şeyler var. Ben bili
yorum onlan, siz bilmezsiniz."
insan denen şu bir avuç topraktan, Yaratıcı, birşey bekli
yor. Bu bir avuç toprağın içine sonsuzluğun tohumunu ek
miş. Bunun dal, budak salm asını bekliyor. Hâlâ ümidi de
vam ediyor. Ve insan sürekli Cenab-ı Hakk’ın ümidini boşa
çıkarıyor. Tabiî bunun da bir sınırı var. Bir yere gelecek, in
san, tokadı yiyecek. Yüz üstü yere çakılacaktır. Bu noktaya
gelmeden Kur’an-ı Kerim'in sesine kulak vermek icap eder.
İn sa n ın h e s a p z a m a n ı y a k la ş tı. İ n s a n ın h e s a p s a a ti
y a k la ş tı. M uhtelif ifadelerle bunu veriyor, insana sürekli,
Allah’ın gösterdiği şu güvene layık olmaya hazırlan. Bunun
için bir silkiniş göster diye çağırıyor. Öte yandan insana Al
lah'ın nefhasmın üflendiğini söylüyor Kur'an-ı Kerim, in sa
nın içine Cenab-ı Hakk kendi ruhundan bir tohumu getirmiş
ekmiş. Her birimizi A llah’ın halifesi, Allah'ın nefhasından,
ruhundan bir parça taşıyan varlık olarak nitelendirmiş, he
pimizi Peygamber evladı olarak gösterm iş. K u r’a n -ı Ke-
rim ’e g ö r e b ü tü n in s a n lık p e y g a m b e r ç o cu ğ u d u r. Çün
kü, ilk insan Hz. Adem bir peygamberdir.
Bugün Batı'da bunu görem ezsiniz. Ben felsefe tarihçisi-
yim. Biyografimi arkadaşlar okumadı. İlahiyat, hukuk tahsil
ettim, felsefe doktorası yaptım. 3 branş ve üçü de insanla il
gili.
Batı felsefelerinde insan, yozlaştırılan Hıristiyanlık yü
zünden buraya gelmiştir. Hz. Isa’nın tevhidini çarpıtıp, boz
dukları için buraya gelmiştir. Onlara göre, insan, doğuştan
hür ve temiz değildir. Doğduğu zaman sırtında bir kamburla
dünyaya gelir. "Zelle-i A sliye", E ze lî G ün ah.
Ezelî Günah ne demek? Allah insanı karanlık, günahkâr,
çarpık olarak mı yaratıyor? Hayır! Kur'an-ı Kerim bunu ka
bul etmez, işte fıtra t. Bir mânası da doğuştan temizlik. Dün-
80 KONFERANSLARIM
yorlar: iyi niyetle yaptık bunu. Isa gibi bir peygamber bizim
le aynı mı olsun? Ona farklı bir vasıf vermemiz lazım.
Kur'an-ı Kerim diyor ki: İsa (M esih ) Allah'ın kulu olmayı
yeterli bulmuyor mu? Bundan istinkâf mı eder, çekinir mi?
Bunu az mı bulurdu? Hayır! Size ne oluyor? (bk. Nisa, 172)
iyi niyetle yaptık, iyi niyetle yapmış olmak, sizi tevhidi boz
muş olmaktan kurtarmıyor, iyi niyetle yaptınız ama Isa’nın
getirdiği tevhidi şirke bulaştırdınız. Bu bizim dinimize de ak
tarılmıştır. İslam bilginlerinin tsr â iliy â t dedikleri bu illet
Hıristiyan ve Yahudi mitolojisinin İslam'a aktarılmasıdır. O
kelime onu ifade eder. Beni İsrail hürafelerinin İslam’a sız
masıdır. İslam uleması asırlardır bu hürafeleri temizlemek
için uğraşıyor. Asırlardır. Geliyor birkaç müçtehit bir asırda
bunları temizliyor. Bu insanlar ölüp gidiyor. 50 yıl sonra yine
bunlar gelip halkın yakasına yapışıyor. Geliyor başka bir
grup, temizliyor. Onlar gidiyor, hürafeler kitlenin yakasına
yapışıyor. Bir de bizim ülkemizde dinin yüzyıla yakın bir za
man yeraltına çekildiğini, yeryüzünde ışıkta, aydınlıkta tar
tışılm asına müsade edilmediğini düşünün. Bunları yaptık,
açık samimi olarak söylememiz lazım. Bunları söylemezsek
bir yere gidemeyiz. D in in , g ü n ış ığ ın d a ta r tış ılm a sın a
m ü sa d e e tm e d ik . E tm ed ik , iz b e le r e ç e k ild i. İ z b e le r e
ç e k ilin c e k a ra n lık ü retti. S o k a ğ ın orasm d an -b u rasm -
dan katran g ib i fışk ır ıy o r in sa n ın y ü z ü n e, orasın a-bu -
r a sın a . H erkes ş ik â y e t ed iyor. N iye? N e olacak tı? B a ş
ka ne bekliyord unuz?
Tevhit dejenere edildi, perişan edildi. Halkın eline din
adına verilen şeyin, din ile ilgisi yok. İslam’ın tiksindiği y o
b a z lık v e h ü ra fele r , dini istila etmiştir. Şimdi bunları
Kur'an'ın denetiminde dinden temizleyelim dediğimizde ra
hatsız oluyorlar. Bu temizleme işi, asırlar içinde defalarca
yapılmıştır, defalarca bozulmuştur. Bunlar yeni filan değil.
İslam bilginlerinin büyük tevhit erleri hayatları boyunca ka-
İSLAM ve İN SA N 85
adam var mı? Yalan söyleme. Verdiğin sözü yerine getir. Ek
sik ölçüp, yanlış tartma. Allah aşkına, bunları anlamayan
var mı? Yapmak istemiyor da ondan. Anne-babana, ibadet
eder gibi hizmet et diyor. Anneni-babanı itme, horlama, öf
deme, inletme, atma, şunun bunun başına sarma, 3-5 kuruş
vererek diyor. Neyi anlamıyorsun? Bunların anlaşılmayacak
nesi var. Açıkça, bunları yapmak istemiyorsun.
Efendim, Allah'a ibadet et, secde et diyor. Namazı tam ye
rine getir. Rükû, secde, kıyamı vermiş, kıraati vermiş, kıble
ye yönelişi vermiş, abdesti vermiş. Ne istiyorsun, ne kaldı ge
riye?
Bir de aziz Peygamberimiz fiilî sünnet (Mütevâtır Sün
net) olarak nasıl kılınacağını göstermiş. Neyi okuyup anlamı
yorsun? Bunların hepsi anlaşılır. Okumuyor. Sonra bana ge
lip soruyor. Teyzem öldü. 7. gece, 40. gece, 52. gece, burnu
nun düştüğü gece Kur'an'dan okunacak duayı bana gösterin
diyor. Bu uygulamaları nereden buldun? Allah’ın Kitabında
böyle rezillikler olur mu? Hiç olmazsa bunu öğrenirsin arka
daş. K uranı okursan şu maskaralıkların Kur’an'da olmadı
ğını öğrenirsin. Kur'an'ın Ölü kitabı olmadığını anlarsın. Az
şey mi bu? Şimdi bütün bunlar söyleniyor ve enternasyonal
küfür tezgâhının gaflet kanadını kotaranlar bakıyorsunuz
konuşuyorlar. Çocuklarınıza Kur'an okutmayın, sapıtırlar di
yor. Gazetesinde başlık atıyor. Eğer Kur'an okuyarak sapıtı
lıyor ise bizim çocuklarımız ne ile hidayet bulacaklar? Sizin
Allah'tan korkunuz yok mu? Bunlar din diye bizim insanım ı
za satılıyor. Kuran okutmayın çocuklarınıza sapıtırlar. Bir
tane daha: Biz Kur'an’ı hüküm çıkarmak için okumayız di
yor. Sevap almak için okuruz. Be insan, hükümlerini ayağı
nın altına aldığın bir kitap sana sevap verir mi? Allah'ı ne
zannediyorsun? Allah ahmak mıdır? Hükümlerini ayak altı
na alacak, Kur’an ona sevap verecek.
İSLAM ve İNSA N 95
lar. Peygamberi yalan makinasma çeviriyorlar. Şu mütevâ- deşi Harun, Firavun'a gidin. (Firavun Allah'a kafa tutmanın,
tırlara bir gelin, şu sağlamlara bir gelin, bakın orada neler inkârın sembol adı Kur’an'da) Firavun’a gidin. Ona tatlı ve
var. İşte bir tanesi. 'K ardeşine, zalim de o lsa m azlum da yumuşak dille söyleyin; olabilir ki içine bir ürperti düşer de
olsa yardım et." Bir grup sahabiye hitaptır. Soruyorlar, Ey doğruya döner. Şimdi bizim insanımızın hangi günahkârı Fi-
Allah'ın Resülü: Mazluma yardım edelim, tutup kaldıralım. ravun'dan kötü de biz ona anlatmayacağız. Ben bunlara ce
Zalime nasıl yardım edeceğiz? "Onun da zulmüne engel ol; o vap istiyorum. Bunların cevabı yok. Namert tezgâhın bunla
da ona yardımdır." diyor. Demek ki her hal ve şartta insana ra vereceği cevap yok. Sadece fesat yayıyor. İşte Peygamber
yardım gerekir. Bak şu senin dinine. Şimdi günahkârı kaldı bu, Allah bu, Kur'an bu, Kitap bu, bunun aksi ise şirk. Niye
rıp atıyor adam: "Ben buna din, Allah, Peygamber anlat çöplüklerde fesat yayıyorsun? Çünkü biz bunları anlattığımız
mam, anlatmam, anlatmam" diyor. Habire başımızda boza zaman halkımız peygamberini tanıyor, kitabını tanıyor, dini
pişiriyorlar. Lionslara, R otaryenlere niye konuşuyorsun? ni fark ediyor ve çöplükteki karanlık ve cüceliği fark ediyor.
E ne yapalım kardeşim şimdi. Ne yapalım kardeşim? Müftü Rahatsızlık burdan. Biz anlatacağız. Hiç lâmı, cimi yok. Bi
ler çağırıyorlar, gidiyoruz. İmam-Hatip Okulu çağırıyor, gidi zim süremiz biter, bir başkası gelip anlatır. Hiçbirimiz bur-
yoruz. İslâmî vakıflar çağırıyor gidiyoruz. Rotaryen çağırdığı da 3000 sene yaşayacak falan değiliz ki. Bana ne, boş ver
zaman bu Rotaıyenlere ben şimdi ne diyeyim? Açık konuşu yok. Zaten kıyametler koparsanız bu ömür 70-80'i geçmiyor.
yoruz. Şeffaf tartışma. Bana, Yurdaer B ey kaç gün önce, bir Fakat ölümden sonrasının böyle kısır hesaplara sığdırılması
ay önce telefon etti. 20-30 gün Önce. Ne istiyorsunuz benden? mümkün değil. Orası çok uzun ve sürekli. Biz 60 yıl, 50 yıl.
Efendim bize dinimizi anlatsanız, güzel konuşuyorsunuz, an ilim adamlarının yaşma göre bu gerçeklere gönül verdikten,
latıyorsunuz. İnsan sizin dilinizden daha iyi anlıyor. Ne isti bunları Öğrendikten sonra bunlan saklayarak insanımızdan,
yor benden? Kuranı anlat diyor? Dini anlat diyor. Zaten ben Allah'ın karşısına dilsiz şeytan gibi gidemeyiz. Kur'an-ı Ke
üç şey i anlatıyorum . 4.ncü yok. Kur'an, A llah v e Mu- rim şu n u diyor: A llah'tan siz e u la şm ış b ir b ilg iy i sak
ham m ed anlatıyorum . Esas çehreleri ile ama, hürafeler ile la r sa n ız sizi e n b ü yü k zalim ler olarak h esab a çekerim .
toza bulanmışını değil. Bunlan istiyor benden. Bunlar Kur'an ayeti. Peygamberimize sorarsak o da diyor ki:
Şimdi, ben bunlara, İslam’ın hangi gerekçesini, hangi be H ak k ın d ile g e tir ilm e s i gere k e n y e r d e su sa n , d ilsiz ,
yanını delil göstererek diyebilirim ki, ben size gelip Allah'ı, şeytan d ır. Sonuç:
Kur an ı ve Peygamber i anlatamam. Derse ki bana, hocam Gelin, K ur'an istik a m etin d e şu u rlan m a v e b ilg ile n
bizim Allahımız kim? Bir tane daha Allah mı var, göster de m e s e fer b e r liğ in e k atılalım . Evvela bilgilenmek lazım ki
gidelim. Biz O nu ondan öğrenelim derse ben ne yaparım? O şuurlanma arkasından gelsin. Şuurlanma, bilgi üzerine otu
demiyor, ben soruyorum. Falancalara İslam'ı anlatma diyen rur. Bilgisiz nasıl şuurlanılır... Bilgi mutlaka gündeme geti
tezgâhtara soruyorum. Başka Allah mı var? Şimdi çıkar biri rilmelidir. B ilgi, k u lla n ıla b ilir h ale g e tir ilm e lid ir k i ar
si bana derse ki, senin kitabın da, hani adına ahkâm kestiği k asın d an şu u r doğsun. Ve bunun için de ilk adım, Kur'an-ı
niz Kur'an var ya, bu Kur'an en büyük, peygamberlerden iki Kerim'i kılıflardan indirmek, kılıfları yırtmaktır. Kılıfları
sine, Hz. Musa ve kardeşi Harun'a diyor ki: Ey Musa ve kar yırtın diyoruz. O kılıflara hapsettiğiniz Kur’an, kılıfları ile
102 KONFERANSLARIM
■W
IV
KUR AN ve İNSAN1
Sevgili Konyahlar!1
2
Burada iç içe birkaç güzelliği birden yaşıyoruz. M evlâna
gibi bir büyük mâna ve gönül sultanının huzurunda olduğu
muz bir mekândayız. Bugün İlahî kelamın bin aydan daha
hayırlı diye tanıttığı Kadir gecesini kutlamaya hazırlan-
maktayız. Bütün bu güzelliklerin içinde sizleri en derin sev
gilerle selamlıyorum.3
Konferansımda 'Kur'an ve însan"ı anlatacağım. Kur'an,
insan ve kâinattır. Mevlâna'ya aşk nedir? Aşık kimdir? diye
soruyorlar. Benim gibi ol da anla diyor. Bunun gibi, "Kur'an-ı
Kerim nedir, Kur’an-ı Kerim'i nasıl anlarız?" sorusunun ce
vabı da Kur'an ol anlarsın, olacaktır.
Konferansımı huzurlarınızda mâna bakımından açtıkça
göreceksiniz ki, Kur'an-İnsan ve K âinat içiçe v e b ir i o l
madan ö tek isi kavranam ayacak üç kitaptır. Bu bizzat
Kur'an’m kendi beyanları içindedir. Gerçek mânada insanı
lah'ın zatı ile kaim ebedî kelam diye tanıtıyorlar. Bütün bun
lar ne demektir? Bunların ilk ifade ettiği mâna şu: Dinin çer
çevesini, boyutlarını, hedeflerini, emir ve yasaklarını Allah
kelamı, daha doğru bir ifadeyle bizzat Allah tespit eder.
Kur’an-ı Kerim insan elinin mahsulu olan bir dine yer ver
mez. Hakikat nasıl tekse, yaratıcı da tektir, din de tektir. O
da sahibi Cenab ı Hakk'tır.
Peygamberlerin en büyüğü olan son peygamber Hz. Mu-
hammed de dahil, hiç bir insana Kur'an-ı Kerim, dinin kuru
cusu sıfatını vermez. Dinin sahibi Allah'tır. İnsanın rabbi,
Cenab-ı Hakk’tır. Onu yaratan O’dur.
Kur'an-ı Kerim'de fizik, kimya formüllerini bulamazsınız.
Bunları Allah insan aklına bırakmıştır. Fakat insanın nihaî
kaderiyle ilgili, insan aklının ulaşamayacağı tespitleri getir
miştir ilahi vahiy. Burada bir tek kudret vardır. O da Cenab-
ı Hakk'tır. Tekel onundur. Vahiy, mübelliğ olan zata bile bu
tekelde ortaklık hakkı tanınmamıştır. Mesela Hz. Peygam
bere bile dinin kurucusu diyemezsiniz. Böyle birşey deseniz
Kur'an-ı Kerim sizi hudutlarının dışına çıkanr. O peygam
ber, dinin tebliğ edicisidir, kurucusu değildir. Avrupalılar
hep karşı çıktığımız bir ifadeyle Hz. Peygamber'den "îslamın
kurucusu, hatta Kur'an-ı Kerim’in yazıcısı” diye kitapların
da, yaptıkları tercümelerinde bahsederler. Biz bunların şid
detle karşısında oluruz. Niçin? Çünkü, bu hakikati iyi muha
faza etmezseniz ortada kalırsınız. Hıristiyanlığın başına ge
len de budur. Bütün dejenere olmuş dinlerin başına gelen bu-
dur. Kur'an-ı Kerim onlara da temas ediyor.
Aziz Konyalılar!
Bizim din bahsinde en büyük musibetimiz ceh alettir, ts-
lamm bir tek düşmanı vardır, o da cehalettir.
Bizim insanımızın problemlerinin çözümü, bazı zavallıla
rın bir takım teranelerle genç nesilleri iğfal ettikleri gibi din-
KUR A N ve İN SA N 111
b a k m ış v e o g ü n ü n ş a r tla r ın d a g e r ç e k t e n ç o k m ü k e m
m el r e ç e t e le r ç ık a r m ış tır . İ lim a d a m ın ın iş i b u d u r .
A m a ilim a d a m ı z a tı m u tla k d e ğ ild ir . İ lim a d a m ın ın
» e y le d iğ i, e r t e s i g ü n ü d e ğ iş e b ilir . Ş im d i s iz h e r g ü n in
s a n lık d ü n y a s ın a y e n id e n in d iğ in i s ö y le d iğ in iz b ir k i
ta b ın şu k a d a r a s ır ö n c e a y e t le r in e b a k m ış v e b ir t a
k ım s ö z le r s ö y le m iş in s a n la r ın bu s ö z le r in i, K u r'an d i
y e in s a n la r ın ö n ü n e ç ık a r ır s a n ız k o r k u n ç g ü n a h la r i ş
le m iş o lu r s u n u z .
Kur’an-ı Kerim'i okuyacak adam lar yetiştirm em iz lazım .
Kur an ın tadını çıkarmak için bir Ömür yetm ez. Ben 9 y a şın
dan beri Kur'an-ı Kerim okuyorum. 30 yıld ır K u ran la ilgili
olarak ortaokuldan beri o günkü şartlarda neyse yazm aya
çalışan bir insanım . 2 0 yıldır üniversitede din ilim lerinde ho
ca sıfatıyla çalışıyorum.
Bu kadar zam andır Kur'an-ı Kerim okum am a rağmen ba
zen ayetleri tekrar okuduğum zam an ilk defa okum uşum gibi ı
geliyor. Bakın M ev lâ n a bu konuda ne diyor: I
'S e n K u r'a n -ı K e r im 'i, y a n ın a y a k la ş ır y a k la ş m a z f
g ö ğ s ü n ü s a n a a ç ıp gösterecek b ir y o s m a m ı z a n n e d i- i
y o r s u n r H a y ır! B u r n u n u n u c u n u b ir a z g ö s t e r ir . B ir a z
sonra biraz d a h a g ö s te r ir . N eden? Çünkü Kur'an-ı Kerim
insanlığın ilahi vahiy adına aldığı hakikatlerin tavanını veri
yor bize. Kur'an-ı Kerim bize 10 asır sonraki gelecekten de
bahseder. Ve bu yüzden biz diyoruz ki K u r 'a n -ı K e r im 'in
e n b ü y ü k m ü fe ss ir i z a m a n d ır . Hiç kim se çıkıp da 3 kişi, 5 f
kişi, 10 kişi K uran ı son şeklini vererek tefsir edem ez. Ancak {
o gün insanlığın sahip olduğu bilgi m üvecehesinde Kur'an-ı
Kerim'den ne anlaşılab ilecekse onu anlarlar. Bugün başka
dır, yarın başkadır. Yarına geldiğim izde K u r a n a tekrar bak
mamız lazımdır.
Kurarı-ı Kerim'in hedefi fizik, kim ya, biyoloji dersi ver
mek değildir Ama kâinatın esrarını anlatm ak için ufuk çiz-
K U R 'A N v e İN S A N 115
Bu u le m a h a s e d i ta r ih iç in d e İ s la m ’ın b a ş ın a ç o k
b ü y ü k d e r tle r a ç m ış tır . N iye açmıştır? Ç ünkü M üslüm an
ların tevhitten tefrikaya, parçalanm aya g itm esin in ark asın
da bu vardır. Bu ne biçim hizm ettir ki, biri bir tarafa çekiyor,
öbürü başka bir tarafa çekiyor. Hiç biri öbürüne selam ver
miyor, ha tta birbirlerinin cenazelerine bile gitm iyorlar. N i
ye? Çünkü onun başındaki onu ona karşı kışkırtıyor, öteki de
buna karşı kışkırtıyor. Ö yleyse bunların hiç birisi İslam ’ın
anladığı m ânada adam değiller. İslam bü yü k lerin in bizim
üzerim izdeki haklarının hesabını verem eyeceğiz derken b i
raz da bunu kastediyorum . Her biri bir tan esin i ken d in e put
edinm iş. Hayır, eğer eserden hareket ed ersen iz bu nlar pu t j
değildirler ve kendilerinin böyle put haline getirilm esini asla j
istem em işlerdir. Burada size bir m isal verm ek istiyorum . ;
Bugün d ö r t m e z h e p var diyoruz. Bunların devirlerinde yet- j
m iş küsür mezhep vardı. M ez h e p d e m e k İsla m 'a g e t ir ile n ;
y o r u m d e m e k tir . B u g ü n ik i ta n e o lu r , y a r ın y ü z e lli ta - j
n e o lu r . Hicretin ilk asrında yüzon kü sur m ezhep olu şm u ş
tu. İm a m ı M âlik, eserini yazdığı vakit devrin halifesi o sıra
da değişiyor ve hilafete H a r u n R e ş it geliyor. Harun Reşit'e i
eserinin bir nüshasını veriyor. Harun R eşit İ m a m ı M â lik in j
eserini okuyor ve İmamı Mâlik'i çağırıyor, diyor ki: "Sen ö y - [
le b ir e s e r v ü c u d a g e tir d in k i b u n u K â b e 'n in d u v a r ın a
a s a c a ğ ım ; h e r y ıl İ s la m d ü n y a s ın d a n g e le n u le m a b u - |
nu k o p y e e d ip ü lk e le r in e g ö t ü r e c e k le r v e b u n d a n s o n - j
ra b u n u n la a m e l e d e c e k le r d ir ." j
Halifenin bu sözleri üzerine İmam M âlik şöyle cevap ver- j
miştir; "Ey H a life , e ğ e r s e n b ö y le b ir ş e y y a p a r s a n y a r ın
A lla h h u z u r u n d a s e n in g ır t la ğ ın a y a p ış ır ım , s e n d e n
d a v a c ı o lu r u m . Ç ü n k ü b e n b u e s e r i k e n d i y a ş a d ığ ım
m u h itin ş a r t la r ın ı d ik k a te a la r a k y a z d ım . D a ğ ın ö te k i
ta r a fın d a b a ş k a b ir g r u p u le m a d a o r a d a k i ş a r t la r a
g ö r e b ir e s e r v ü c u d a g e tir e c e k t ir . S e n b u n u a lıp b u ra-
!
K U R A N v e İN S A N 119
ı
KUR'AN ve İN SA N 123
s ik , b u y u m e k s ik , b e n b u iş le h iç b ir b iç im d e a la k a d a r
olm am " deyip kenara çekiliyorlar. Baban öldüğü zaman din
adına sen ne yaparsın? Üç tane adam tutar mevlüt okutur
sun. Sonra da din m eselesinde sıkıntı çıktı mı niye bağırır
sın? Aydın, ameldeki noksanlıklarını da put yapmamalıdır.
Bakın 21.nci yüzyılı bilgi çağı ilan ediyorlar. Şimdiden ismi
kondu bile. B ilg i ç a ğ ı nedir niye sordunuz mu ittifakla veri
len cevap şudur. "K itabın y e n id e n e g e m e n lik k azanm ası"
çağı. Bizim insanım ız kitap okumuyor. Ne tenkitlerinde, ne
sövmelerinde, ne de sevm elerinde sağlam bir bilgiye sahip
değildir.
Kur’an-ı Kerim e ulaşmamızı engelleyen, başka bir ifadey
le İslam ’ın güzelliklerinin hayatım ıza girmesini engelleyen
ik i b ü y ü k b e la daha vardır. Bunlardan birisi g e le n e k se l
D o ğ u k a y n a k lı b e la d ır. İkincisi de pek çok aydınımıza mu
sallat olmuş B a tı e sa r e tid ir . Batı standartlarının ilahlaştı-
rılması hiç bir zaman medeniyet değildir. Biz, ilerlem iş dün
yada, onun değerlerini kendi dünyamıza aktarma adı altında
bir magazin kopyacılığı yaptık. M agazin k o p y a c ılığ ı ile
h iç b ir d ü n y a n ın d e ğ e r le r in e sa h ip çık a m a y ız. Bu, bizim
insanım ızın yıkım noktalarından biridir. İşte bu magazin
kopyacılığıdır ki Batı'daki ileri hareketlerin, dine karşı, kili
seye karşı hareketler olduğunu gördü ve onları aynen bizim
dünyamıza aktardı. Dine karşı olmak ileri, aydın, münevver
adam olmak demektir sandılar. O halde biz de dine karşı ola
lım ki büyük adam olalım dediler. Bu anlayış, bizim nesilleri
mizi senelerdir kemirmiştir. "Avrupalı aydınlar kilise, papaz
hegem onyasına karşı çıktılar. Büyük adam oldular. Biz de
Batıcılık yapmıyor muyuz? O zaman biz de imamlara, cami
lere ve Kur'an’a karşı çıkalım, biz de büyük adam olalım."
dediler. Bunlar büyük adam değil, maskara oldular. Çünkü
o r a d a k ilis e y e k a r ş ı ç ık a r k e n h a s r e ti ç e k ile n ş e y le r
b u ra d a d in e sa h ip ç ık m a n ın iç in d e sa k lı id i.
124 KONFERANSLARIM
Bu bir paradoks gibi geliyor ama bunu iyi tespit etmek la
zım. Bugünkü nesillerin ve bizim aydınlarımızın bunu daha
iyi fark etmesi gerekir. Bunu dediğiniz zaman işte karşınıza
tabular çıkarılıyor.
Kısaca, dinde Kur'an'm h a k em liğ in d e y e n id e n y a p ı
la n m a k e sa s tır . Burada önce bütün insanlığın mirası var
dır, sonra da Islâm'ın mirası. Kur'an'm n e za retin d e y e p
y e n i sen te zle r v ü cu d a g e tirecek b eyin lere ve gön ü llere
ih tiy a ç vardır. Bütün gayretimiz bunu yapmaktır. Cenabı
Hakk'm rızasının esas olduğu gelişmelerden bize, Muham
medi şuuru hayatına hakim kılmış insanlar olarak ne düşer,
ne yapabiliriz? Yazdığımız, çizdiğimiz, konuştuğumuz ve in
sanımızı teşvikimizle yapmak istediğimiz, yarınların ışığını
ve gelecek nesillerin mutluluğunu içinde gördüğümüz keyfi
yet budur. Bundan sonra olacakları bekleyelim ve görelim.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılarımı
sunarım.
V
TA SA V V U F D Ü Ş Ü N C E S İN D E İN S A N 1
nakli olan tarafıdır. Beden de, onu taşıyan ve sonra günü ge
lince hamallık ödevini bitirip tekrar geldiği toprağa dönecek
bir aracı. Fakat biz, o değiliz! Mevlâna'nm deyişi ile: "Gün
g eld i, to p ra k ta n g e le n to p ra ğ a k a r ış tı, p ö r sü d ü ; nur
dan g e le n nura döndü." Kur'an-ı Kerim'in insandaki top
rak yanla, İlâhi Nefha yanı ortaya koyuşu böyle.
İnsan daha neleri topluyor bünyesinde, toplayıcı bir or
tam olarak? Ulvî’yi ve süfliyi topluyor. Daha bedenine baktı
ğınız zaman bunu görüyorsunuz. K alp gibi, bütün yücelikle
rin merkez noktası insanda. Varlığın merkezi olan kalp ya
nında insan neler taşıyor? İdrar torbası taşıyor, bağırsakları
nı taşıyor... İnsan kadar, en ulvî kutupla en süfliyi bir arada
taşıyan ikinci bir varlık yok! Ve Kur’an-ı Kerim, insandaki
bu ulvî ve süflinin mücadelesine, "kâinatın en büyük müca
delesi" diyor. "Ve k â n e l ’in s â n ü e k s e r e ş ey 'in ced elen ."
Varlık'ta; en y o ğ u n , e n m ü th iş ta rtışm a v e ç e k işm e n in
alanı in sa n d ır. Ve bu bakımdan insanda, tartışm a ve çekiş
me mutlu bir sona ulaştırıldığı zaman her şey yerli-yerine
oturur -bunu ileride göreceğiz- ve kâinat istenen yere gelir;
varlık, gayesine ulaşır.
İnsanın toplayıcı ortam oluşunun bir sonucu da, insanın
hayırla şerri bünyesinde birleştirmesidir. İnsan en ileri bo
yutta hayrın ve en aşağı boyutta şerrin tem silcisi bir varlık
tır. Şimdi burada insan gerçeğinin tasavvuf açısından bir de
ğerlendirilişi vardır, onu ifade etmek istiyorum. İ n sa n ın b ü
y ük lüğü, m e le k o lu şu n d a d e ğ ild ir. Kur'an-ı Kerim, "me
lek insan"a hiç bir mertebe tanımaz! Melek insan; insandan
bekleneni, Yaratıcının insandan beklediklerini veren bir mo
del değildir! Bu bakımdan, din hayatını "Melek insan" ideali
üzerine kuranlar yanılırlar ve Kur’an'a ters düşerler. Nedir
insanın büyüklüğü? Meleklikle şeytanlığı -burada çok teknik
mânada kullanıyorum, Kur’an-ı Kerim’de kullanılan bir
tâbirdir- iblisliği kendi bünyesinde aynı anda taşım asından
TASAVVUF D Ü ŞÜ N C E SİN D E İNSA N 129
yor? Bir cevap şu: "Ne demek yağmur nasıl yağıyor," yağm u
ru Allah yağdırıyor. "Nasıl yağıyor?” diye sorma, kâfir olur
sun!.. İkinci cevap: Yağmur, yeryüzündeki suların güneşin
etkisi ile buharlaşm ası, yükselm esi ve atmosfer şartlarında
yoğunlaşarak tekrar su halinde yere düşmesi olayıdır. "Doğ
ru mu?" Doğru! Adam ilave ediyor: O halde, yağmuru Allah
yağdırıyor, gibi bir safsatayı söyleyip kafamızı karıştırma!..
Bu bir kör döğüşüdür. Şimdi Kur'an-ı Kerim, bu kör döğüşle-
rini ortadan kaldıran bir dengeler kitabıdır. Nasıl? Evet yağ
mur, yeryüzündeki suların güneşin etkisi ile buharlaşm ası
ve atmosfer şartları altında yoğunlaşıp tekrar yeryüzüne in
mesi düzeni içinde, Yaratıcı Kudret'in iradesi ile vücut verdi
ği bir oluştur. Buna "sünnetuliah" diyor Kur'an-ı Kerim. Al
lah'ın âdeti, tavrı. Tamam. Yaratıcı Kudret, ilim lere konu
olacak bir malzeme vücuda getirmek üzere kâinatı düzenle
miştir. Fakat, bu düzenin arkasında bir şuurlu benlik, bir
ölümsüz ego vardır; biz O'na "Allah" diyoruz. Ve Kur'an-ı Ke
rim, bu şuurlu ego'nun varlığı ile, ilimlerin vardıkları sonuç
ları asla çeliştirmez! Bunlar aynı realitenin değişik perspek
tiflerden gözlenmesidir. Binaenaleyh, "yağmuru Allah yağdı
rıyor, güneşin etkisi ve atmosfer şartlan diye bir şey yoktur"
diyen adam da aldanış içindedir, "yağmur şu şartlar içinde
yağıyor, Allah-mallah diye bir şey yok" diyen adam da alda
nış içindedir! Bu "Evrim Teorisi'nde de aynı hadise yaşanı
yor. Bir evrim leşm e var mıdır insan hayatında? Vardır ve
Darwin’e-marwine gelmeyin; Darvvin'den yüzlerce yıl önce İs
lam düşünürleri özellikle sufîler bu meseleyi gündeme getir
miş ve eninejboyuna işlemişlerdir. İşte C â h ız (ölm. 868) işte
İb n M is k e v e y h (Ölm. 1030) N edir burada problem
olan?Problem olan şudur: İnsan toprak varlığıyla, beden var
lığıyla, ölümlü varlığıyla bir evrimleşmenin konusudur. Fa
kat insanda, evrimleşmenin konusu olmayan bir başka yön
vardır, işte o, nefha-i İlâhî olan yön... Ve bunu kabul ettiği
132 KONFERANSLARIM
İnsan ın gaye varlık oluşu, bize bir noktayı daha ird elem e
yi zorunlu kılıyor; o da şudur: "insana a it b ilgilerle, eşyaya
ait bilgiler paralel gidecektir. B unlardan bir ta n esi d engeyi
bozacak şek ild e ağırlık kazanırsa, in sa n lık buhrana düşer.
Doğu in sa n ı çağlar v e çağlar in sa n a a it bilgilerde derin leşti,
m istik bir derinlik . F ak at, e şy a y a a it b ilgileri ihm âl ettiğ i
için dengesi bozuldu, Batı'nm hegem onyası altın a girdi. Ş im
di Batı'da denge aksi istik am ette bozuluyor, eşyaya a it bilgi
ler gelişti. N ih a y e t m akine ve eşyaya a it ilim lerin ağırlık ka
zanm ası, m a k in en in , in sa n ı esareti a ltın a alm ası sonucunu
verdi. Halbuki insanoğlu , m akineyi, kendine hizm et etsin di
ye vücuda g etirm iştir. Şim di, kendisi, m akinenin em rine gir
di. B u defa ne oluyor? E şyaya a it b ilgiler ağırlık kazanın ca,
Batı'da buhran çıkıyor. N edir o buhran? Ruh boşluğu, iç bu
nalım ...
D em in ism in d en b ah settim ve daha sonra tekrar tem as
edeceğim i söyled im d ü şün celerine, A le x is C a r r e l. A ndığım
eserinde diyor ki: "Çağımız insanın ın buhranı; in sa n a a it b il
gilerin, e şy a y a a it bilgilerin altında kalm asın dan k a y n a k la
nıyor." Ve Carrel'e göre: "insana a it bilgileri en k ısa zam an
da e şyay a a it bilgilerin sev iy esin e çıkaram azsak, insanların
yarınları felâ k et olur." Tabiî sadece Carrel'de yok bu. 19401ı
yıllarda T o y n b e e bunu söylüyordu, çağın en büyük tarih fel
sefecisi. Onun ana eseri sayılan -hacmi küçük olm akla birlik
te diğer kitap ların a göre-; "Civilisation On Trail" (M edeniyet
yargı önü nde) k ita b ın d a a n la tm a k iste d iğ i budur. T o y n
b e e ’ye göre; "insanlığın m adde leh in e bozulm uş d en g esin i,
madde ve m âna, ruh ve beden dengesi çizgisine getirm ek için
in san lık y in e büyük d in lerd en m edet um m ak zorundadır,
başka hiç bir ku rtu lu ş yoktur!" T o y n b e e 'n in k an aati bu.
Şim di, in sa n a a it bilgileri, m akineye a it bilgilerin ulaştığı
yere çıkarm ak ve teknolojideki gelişm eyi insanın iç d ü nya
sında da gerçekleştirm ek durum unda olduğum uz, çağın g e
146 K O N FE R A N SL A R IM
olayı haline getirilm iştir. Affedersiniz, ben 48 yaşında bir tanesi var, bir tanesi yoksa, suç doğmaz. (Konferansı izle
adamım, hiç mübalağası yok 40 senemi bu işe verdim, 3 y a mekte olan bir hukukçuya hitaben sorar.) Öyle mi beyefen
şından beri bu işin içindeyim, tam 40 sene. Ben, 3 yaşında di?.. Kanunilik ilkesi. İslam Peygamber i bunu aynen din sa-
başladım bu işe. Kırk senede gördüğüm şudur: İslam Pey- | hasına da getirm iştir. Allah'ın kesin yasak getirmediği, gös
gamber'i Hz. Muhammed i bugün en az anlayan kitleler için termediği bir hususta insanoğlu yasak koyamaz; bir. İki; b ir
de Müslüman] ar da var. Hatta bazı sözde M üslüman grup k o n u d a z o r lu k la - k o la y lık y a n y a n a g e lir s e v e b ir in i
lar, İslam Peygamberini az anlamanın ötesinde tam ters an te r c ih z o r u n d a k a lır sa k , te r e d d ü t d o ğ a rsa , k o la ja seç*
lamışlardır. Ve ben diyorum ki -bir çok yerde söyledim bunu, m ek p r e n s ip tir . Bunu tersine çevirmişlerdir. Şimdi adama
enternasyonal platformlarda da söyledim- bugün Müslüman diyoruz ki: "Siz, niye cuma namazını 20 rekât kıldınyorsu-
düşünürlerin, Müslüman aydınların, Kur'an düşüncesinin çi | nuz m illete? Peygamber, cuma nam azım nasıl kıldı?.." Zor
lesini çeken gerçek kafaların yapacağı ilk iş; Hz. Muham- | bir iş değil ki!.. Peygamber in hayatı, dakikası-dakikasma ta-
med’i, bugünkü bazı Müslüman din adamlarının ortaya koy ! rihî gerçek olarak tespit edilmiştir. Lejander m alûm at İslam
dukları "Peygamber imajından" kurtarmak olacaktır! Bugün Peygamber inin hayatında, hayâlı malumat, yoktur. Sözleri
ortada İslamm Peygamberi, "Son Peygamber" imajı altında i içine binlerce yalan sokulmuştur ama hayatı gerçektir. Tari-
bir bedevi sergileniyor. Ağustos sıcağında başında yün bere, [ hî gerçektir, kaydedilmiş. Eğer bir parça lejander olsaydı, İs-
sırtında kaim cübbe, traş olmamış, fistan giymiş acaip bir be ! lam Peygamberi'ni yıpratmak için yıllarını veren oryantalist-
devi... İslam Peygamberi bu değil! Ve hiç kimsenin böyle bir ^ 1er, o kapıdan elli defa girmişlerdi. Giremiyorlar, çünkü öyle
Peygamber imajı yaymaya hakkı yoktur! Peygamber i, yaşa | bir kapı yok! Ne oluyor? Zorla-kolay yanyana geldi, birisini
dığı iklim ve bölgenin şartlan içinde 20 nci yüzyıla taşım ak ; seçeceksiniz; kolaja seçm ek esastır. Şimdi, zoru seçiyorlar,
ve bugünün insanına o imajı vermek İslam'a ihanettir! İs t "Cuma namazı 20 rekâttır." diye kandırıyor ve imam efendi
lam'ı evvela bu ihanetten kurtarmak lazım, kim bu ihaneti f bağırıyor oradan: "Ben namazı bitirmeden, ellerimi yüzüme
temsil ediyorsa ondan kurtarmak lazım! Ve eğer İslam, özel ı sürmeden giden, bir daha buraya gelmesin!" Adam işyerini
de bir milyar insanın değerler manzumesi ise ve genelde in | kapatmış gelm iş, onbeş dakika vakti var; imamla-müezzi-
sanlığın üm it ışıklannı taşıyan bir sistem olarak görünüyor | nin eline düştümü, bir saat/birbuçuk saatte çıkamıyor cami-
sa, bu bir insanlık borcudur! | den. N ereden bu yetkiyi veriyorlar size ve nerededir Diya-
| neti bu memleketin?.. İslam Peygamber i nasıl kıldı? Cuma
Şimdi bakın K uranın dini, yobazın uydurduğu din değil,
f namazı bir örnektir. "Örnek" diyorum, artık istisnalar kural
İslam ne diyor. Diyor ki; "Eşyada a slo la n ibâhedir." İslam
| oldu. Örnek verm eye kalksak, hepsini sırayla saymamız la-
düşüncesinde, sade İslam hukukunda değil bütün İslâm î di
} zım... İslam Peygamber'i iki rekât cuma namazı kıldı. Bir de
siplinlerde. Ne demek bu? Hakkında kesin yasak olmayan
I hutbesi vardır bunun, o da şartlara bağlıdır; onun da kısa tu-
her alanda serbestlik esastır. Biz buna bugünkü hukukta,
j tulmasım istiyor Peygamber. Şimdi adam önden 4 rekât kıl-
hatta bütün hukuk sistem lerinde, "kan ûnîlik ilk esi" diyo
| dınyor, sonradan 4, sonradan bir 4 daha, sonradan 2 daha,
ruz. Bir şeyin suç olması için, bütün unsurları ile tanımının
sonra da bir "tespih" faslı, sonra da bir dua faslı... Zaten na-
yapılması lazım. Beş unsuru vardır bir suçun mesela; dört
150 KONFERANSLARIM
162 KONFERANSLARIM
şeşi Müslüman ilim adamlarını, fikir adamlarını gerçekten İslam ekonomisini çizerken, m aalesef evvel emirde M ark sist
çok buhranlı gayretlerin içine itmiştir. Çok çile çekmişlerdir. ekonom iden yola çıkma durumunda kaldılar. Bunun da sos
Hâlâ da çekiyorlar. Çünkü, yü zy ılım ızın k a d er in i belirle* yolojik sebepleri var. Çünkü kah n, zulmü, dehşeti altında in
yen ek o n o m ik v e tekn olojik g e lişm e ler in b a şın ı Mü »İd ledikleri dünya, Batı dünyasıydı ve bu dünya da kapitalist
m anlar çek m edi. G ayrim üslim m illetler , k itle le r , odak* bir dünyaydı. Oradan gidemiyorlardı. Evet, denize düşen yı
lar, fik ir le r v e ü lk eler ç ek ti. D o la y ısıy la , ç a ğ ın e k o n o lana da sarılır. Belki sarıldıkları M arksist ekonomi yılandı,
m isin e d a m g a sın ı vuran da o ü lk e le r v e o n la r ın ü r e t ama ona göre hareket ettiler. Enterasandır, çağın en büyük
tik le r i fik ir le r old u . Müslümanlar 200 yıl gibi bir zaman İslam düşünürü sayılan M u h a m m ed İ k b a l, çağımızın
emperyalizmin pençesi, kahn altında ve sömürgeciliğin pen- t M ev lâ n a sı, Mevlâna’nm 20. yy.’da uzantısı Muhammed İk
çesi. kahn altında kendi varlıklarını koruyabilmek için kor bal, M arks’tan ve eseri Das Kapital’dan bahsederken "Ceb-
kunç bir savaş verdiler. Bu savaştan, bu "ayakta kalabilme r a ils iz kitap" d iy o r K a p ita l için. B ütün zerrelerinde
savaşı ndan fırsat bulup da, Kur'anı ve ondan kaynaklanan Kur’an’ı yaşam ış ve duymuş bir Muhammed İkbal, bunu niye
Ulam ilimlerini çağın susamışlığına hitap edecek şekle getir diyor?
me fırsatı bulamadılar. < İslam ekonom isinin şimdi bir hazırlık devresi içerisinde
Düşünün kıymetli dinleyenler, bir C ezayir'i düşünün... olduğunu görüyoruz. O bakımdan biz bugün İslam ekonomi
Î20 yıla yakın Fransa işgali altında inledi; dillerini unuttu- ’ sini şu... şu... şu çizgiler halinde sizin karşınıza koyma
lar. Ama, dinlerini unutmadılar. O da Allah’ın mucizesi. D il imkânına henüz ulaşm ış değiliz. Ancak, Kuranı zem ini bize
lerini unuttular. Ben, Fransa’da kaldığım zam an, Cezâyir- verebilecek bir takım inceliklerden, bir takım esaslardan
liler, üniversitede benim komşularımdı. Merakla Arapça ko bahsedebiliyoruz.
*
nuşmak isterdim, o bana bir hasret giderme imkânı verirdi. Kur’an-ı Kerim ekonomik bayatta, ekonom ide ih tiy a ç
Konuşamazdı adam, ısrarla Fransızca konuşurdu. Biraz ü s m otifinin aslî bir rol oynadığını gösteriyor. Daha Adem k ıs
tüne vardık. Sonra anladık ki, konuşamıyor adam ve birçoğu sasında bunu bize veriyor Kuran. Hiçbir ihtiyacın olmadığı
bunu ağlayarak ifade etmiştir, "konuşamıyoruz” diye. Böyle cennet dediğimiz bir ortamdan ihtiyaçların insanın gırtlağı
bir kahnn altında o insanlar canlarını ve şereflerini koruma- ' na sarıldığı bir ortama indiriliyor Âdem babamız, ilk pey
nın savaşını verdiler. İlim, tefekkür yapmanın rahatlığına * gamber. Çünkü, ih t iy a ç , in s a n te k â m ü lü n ü n m o to r g ü
hiç bir zaman ulaşamadılar. O bakımdan bugün İslam ekono c ü d ü r , motor kuvvetidir. İhtiyacı ortadan kald ırırsanız,
misi sistem leştirilm em iş bir durumda. Geçmiş yüzyıllar için tekâmül durur. Bir Türk e m iş i, K u şa d a lı diyor ki: "Terakki
de ortaya konan fıkhî verileri alıp da bugün çağdaş ekonomi b a s t t a olsaydı, babam ız Âdem cen netten çıkarılmazdı."
nin ulaştığı çizgide Kuran ı Kerim’in insan hayatına ekono R a st, tasavvufla bolluk, bereket, rahatlık, zevk, n eşe filan
mik istikam et vermede ortaya koyacağı değerleri yakalamak mânalarında; mukabili k a b z, sıkıntı ve çile demek. Terakki
mümkün değildir. bastta olsaydı, Âdem orada tutulurdu. Herşey hazır. İhtiyaç
Şimdi, bu açığı kapatmak için Ulam ülkelerinde yoğun diye birşey yok. Uğraşm a diye birşey yok. Oradan almıyor,
bir gayret var. Burada birşey daha oldu. Müslüman âlimler ihtiyaçların esas olduğu bir dünyaya indiriliyor. Niye? Tekâ-
166 KONFERANSLARIM
'1 %
ISLAMDA EKONOMİK AHLAK 171
ister bunu at, istersen felaketlerin, yoksullukların, huzursuz-
lukların ve nimetsizliğin eşit dağıtımını al. Ben komünist
dünyayı da gezdim. Hemen tamamını. Orayı da biliyorum.
Buyurun hangisini isterseniz alın. Bunun üçüncü bir yolu
vardır. Benim inancım Kur'an-ı Kerim, o üçün cü y o lu gös
teriyor. Ne fert topluma, ne toplum ferde mahkûm edileme
yecek. Hiçbiri öbürünün Önünde perişan olmayacaktır. Pren
sipler konmuş, teferruata gidemiyorum. Eserlerimde hepsini
sıralamışım.
Dengenin, Kur’an'daki evrensel dayanak noktasını size
vereyim. Diyor ki: Nimetler dağıtılacak. İnsanoğlu nimetten
istifade edecek. Allah, bütün varlığı insanın emrine vermiş
tir. T esh ir keyfiyeti Kur'an'da. Fakat, ölçüyü getiriyor, öyle
dağıtılacak ki, servet ve nimet bir takım açıkgözlerin elinde
d u le olmayacak. Bir avuç insanın elinde dönüp, dolaşan bir
devlet olmayacak. Herkes, istifade edecek. Bir hadisi şenfle:
Bütün insanlık, diyor, Allah'ın iyalidir. Aynen Arapça’da öyle
geçiyor. Çoluk-çocuğu, ev halkı, bütün insanlık. Şimdi Zatı
Mutlak, o cömert hâzinesinden bu yeryüzüne, bu ev halkına,
hepimize A’dan Z'ye, yeryüzü sofrasına bir yığın nimeti gön
deriyor. Diyelim ki, yüz kişiye gönderiyor, nimeti. Hadi bol,
bol yiyin. Öyle bir gönderiyor ki, kupkuru samanları hayva
na yediriyorsunuz, aşağıdan süt akıyor çeşme gibi. O kuru
samandan çıkan süte bak. O kuru samandan süt akar mı,
akıyor işte. Bir teneke buğdayı serp çamurların içine, mis gi
bi başaklar fışkırsın. Her şey çamurdan çıkıyor. Akşam, iflar
sofranıza bakın. O nadide nimetler, hele Türk sofralarında
israfa varacak şekilde. Hepsi, şöyle mâna gözüyle bakın onla
rın evveliyatına, hepsi çamurdur. O çamurun içinden onları
çıkarıyoruz. Cenab ı Züicelâl gönderiyor size, O nimetlerden
istifade edin, diyor. 100 kişilik nimet sofraya geldi. Üç tane
açıkgöz çıkıyor, 97 kişilik nimeti kendi tekellerine alıyorlar.
97 kişi uç kalıyor. Ondun sonra insanoğlu nutuk atıyor: “Al
170 KONFERANSLARIM
i
172 KONFERANSLARIM
tam olduğu zaman hak tecelli eder. Hak tecelli edince de fert,
toplum ve evren aynı anda bundan payını alır.
İki saate yaklaşıyor, bunu daha detaylandırm adan öteki
prensibini vereyim İslam ekonomi ahlakının... E m e ğ in im ti
y a z ı. Ü çüncü a slî prensip budur. İslam ek on om isin de,
Kur'an'm ekonomi anlayışında ekonominin om urgasını ser
m aye oluşturm az, emek oluşturur. Bu, en hayatî prensiple
rinden biridir. Ayetleri hemen hergün vaizlerden dinlersiniz.
Ben burada onları ekonomik ahlak açısından değerlendiriyo
rum: 'İ n s a n iç in e lin in e m e ğ in d e n b a şk a b ir ş e y y o k
tur." (Necm , 39) Bunlar, direkt ifadeler. Dolaylı ifadeler yü z
leri bulur. Kur’an-ı Kerim de: "Bîm â k e s e b e t eyd îk û m ." di
yor. Kur’an'da insan budur. Elinin ürettiği ve alm teri. Her-
şey bunun karşılığıdır. Bir hadiste deniliyor ki: "E km eğe
s a y g ı d u y u n . Ç ü n k ü , A lla h y e r le r i v e g ö k le r i e k m e k
ü z e r in e otu rttu ." Bir peygamber sözü. Ekmeğe saygı duyu
nun anlam ı sadece yerde görünce öp, alnına götür değil. Ha
yır, o ne, biliyor m usunuz? R esulün sözünü kocakarının sözü
gibi, k ahvehane sözü gibi bir nükteye hapsetm eyin sakın.
Birçok nükteyi aynı anda verir. Zaten öyle olm asa benim sö
züm le peygamberin sözünün farkı kalmaz. Bu nedir, biliyor
m usunuz? E m e ğ e sa y g ı g ö s te r in . A lla h , y e r le r in v e g ö k
le r in k ıv a m ın ı e m e k ü z e r in e o tu r tm u ştu r . E m e ğ e ih a
n e t e d e r s e n iz , zulüm olur. Emeğe ihanet!... E m e ğ e ih a n e t,
insanoğlunun başına k o m ü n iz m kam çısını m usallat etm iş
tir. O kam çının altında eğitim ini veriyor. Durup dururken
çıkmadı ki ortaya komünizm. Bir ihtiyacın ürünü olarak çık
tı. E m eğin im tiyazı nerede? E k o n o m in in m ih v e r in d e
e m e k v a r d ır . S e r m a y e y o k . Kur an-ı Kerim'in anlattığı ve
anladığı ekonomik modelde böyle. Bu bizi bir kaç noktaya da
ha götürüyor. Ben çok önemli saydığım bir tanesin i vere
yim: K u r'a n -ı K erim t o p r a k ta m ü lk iy e t k a b u l e tm e z .
Hepimiz, m âlikiz, hepimizin az-çok mülkü var. K uran ı Ke-
ISO KONFERANSLARIM
HallA c -ki benim ihtisas alanımdır- diyor ki; "bir insan, baş
kalarının hayrını düşünmeden, sırf kendi hesabına bir
günlük yiyeceğinden fazla birşey depolarsa, mümin vasfını
kaybeder." Çok ağır değil mi?... Allah'ın kullarına hizm et ni
yeti ticarî ahlakın bir numaralı unsurudur. Belkemiği. Bir
dünya düşünün. Kur’an-ı Kerim hayal kurmaz, idealindeki
dünya bu. Biz, onu bırakmıyoruz, tecelli etsin. Şimdi, bir de
bunun tam karşısında bir dünya düşünün: Adam 30 sene
sonra sofrasına getireceği tatlının hesabını bugünden yapı
yor. O bunu yaparken, akşama içecek çorbası olmayan bir y ı
ğın insan var. Bu ne biçim dünya?!.. Ve inananın vicdanı bu
nun nasıl farkında olmaz? Biz mümine konuşuyoruz. Yoksa,
şu söylediklerimizin birçoğu komik kalır. "Bu adam ne diyor?
Hayal mi kuruyor, rüya mı görüyor..." derler. Ama, müminin
vicdanına hitap ettiğim iz zaman, bunlar elle tutulur şeyler
dir.
E m ek , e h liy e t u n su r u , e m a n e te s a y g ı, ticarî ahlakta
bunlar var. Emanete saygı deyince, zannetmeyin ki, borsacı
lık yapanlara veya bankerlere milletin emanet ettiği paralar
manasınadır. Hayır!... Şu söylediğim mânada emanete saygı
ne, biliyor musunuz?... A lla h 'ın n im e t le r in in ta m a m ı
e m a n e ttir . İnsan onları Allah’ın gösterdiği hedeflere uygun
şekilde kullanacaktır. Beyefendinin yakışıklılığı ona em anet
tir. Hanımefendi, sizin güzelliğiniz de size emanettir. Yani,
hanım, bey, ne olursa olsun... Evet, ne bileyim... Oradaki be
yefendinin bileğinin gücü ona emanettir. O, onu insanlığın
hayrına kullanm ak zorundadır. Bakın, m edeniyetlerin çö
küşlerine ve yükselişlerine. Bir medeniyetin çöküşü, bütü
nüyle oluyor. Yani, mahalledeki imam, adliyedeki hâkim,
mahalledeki kabadayı aynı anda birden çöküyorlar. Yüz sene
önceki kabadayı ile şimdiki aynı değildir. 200 sene geriye g i
din, bizim toplumumuzda kabadayı ne demek? Kabadayı,
mahallenin namusunun garantisi demek. Şimdi, kabadayı,
182 KONFERANSLARIM
ı Şim di, olm ak v ey a olm am ak şek linde çok ciddi bir soru şu-
i dur:
j A caba in sa n lık bu boşlukları doldururken, tekrar yeni fe-
j lak etlerin ku cağın a düşecek m idir, düşm eyecek midir? N ite-
j kim , kom ünizm bu boşlukları doldurduğunu v a a t eden sis-
! tem lerin yetersizlikleri yüzünden sahneye çıkm ış bir reaksi-
! yondu. B unun felsefi m ân ası budur. E ğ e r , k il is e n in t e m s il
1 e t t i ğ i d in , in s a n o ğ lu n a v a a t e t t ik le r in i g e r e ğ in c e v e r -
| s e , in s a n r u h u n u n b e k le n t ile r in i g e r e k t iğ i ş e k ild e in*
| s a n lığ ın ö n ü n e k o y a b ils e y d i, k o m ü n iz m s a h n e y e ç ık
m a y a c a k t ı.
B ir r e a k s iy o n d u k o m ü n iz m . N e y e r e a k s iy o n d u ? E n -
j g iz is y o n a r e a k s iy o n d u .
[ Şim di m ü saad e ederseniz, biraz da kendi branşım ın, ila-
j h iyatm ; ö zellik le İslam ilah iyatın ın terim lerini ku llanarak
| söyleyeyim : K omünizm, A llah’a fatura edilen zulm ün inletti- I
ği in san la ra , A lla h sızlığ a dayanarak v a a t edilen bir cen net
getiriyordu; vaadi buydu. F ak at A llah'a fatura edilen e n g i
z is y o n zulm ü nün arkasından, A llah sızlığa fatura edilen zu
lüm b itm iştir. 70 yıl, çok k ısa bir süre. Bireyin h a y a tın d a
epey bir zam and ır bu; toplum ların ve dünyanın h a y a tın d a
bir andır 70 yıl; hiç birşey değildir. B ir kâin at prensibi var:
İ n k â r a , im a n s ız lığ a v e A lla h s ız lığ a fa t u r a e d ile n z u l-
! m ü n ö m r ü fa z la o lm a z . İ n s a n o ğ lu o n u ç o k k ıs a s ü r e d e
i y e n e r f a k a t A lla h a f a t u r a e d ile n z u lm ü n ü s t e s i n d e n
| g e lm e k , b u k a d a r k o la y d e ğ ild ir .
! N itek im , kom ünizm e hazırlık devresi diyebileceğim iz e n -
j g i z i s y o n zulm ü , insanoğlu nun y a k a sın ı yüzyıllarca bırak
m am ıştır. Ç ünkü kendi arkasına aldığı d estek, bu lduğu ve
| istism a r e ttiğ i değerler, İlâhî değerlerdir. Bugün aynı soru
bütün şid d etiyle yine gündem dedir, in k âra fatura edilen zu
lüm lerin kurtulan veya kurtarılan insanlık, h an gisin i derse-
190 K O N FER A N SLA R IM
niz deyin, şim di acaba yeni bir inkâr zulm ü nün k ah rın a mı
dûçar olacaktır? Yeniden Allah'a fatura edilen zulüm lerin ,
din patenti altında insanlığı sömürecek zulüm lerin pençesine
mi düşecektir? Yoksa bunların hiçbiri olm ayacaktır da, üm i
dim iz tecelli edecek ve insanlık ne inkâra ne de A llah'a fatu
ra edilen zulüm lerin esaretine değil, bu defa gerçekten güze
lin, iyinin ve m utluluğun basam aklarını çıkm aya ve ufkunda
yeni aydınlıklar görm eye m ü sait bir noktaya mı gelecektir?
Bunu, Yaratıcı biliyor. Fakat, şunu biz bilm ek zorundayız ki;
bu, insanoğlunun gayretine bağlı bulunuyor.
Şu üç alternatiften birinin dünyada egem en olm ası in s a
noğlunun gayretine bağlı bulunuyor. Ş u nu e sefle söyleyeyim ;
dünyayı durm adan bu mânada ve bu kon sepsiyonların etra
fında faaliyetlerle dolaşan bir insan sıfatıyla söyleyeyim : İn
sanoğlu, Yaratıcı Kudret'in kendisine iyiyi ve gü zeli gönder
medeki niyetine uygun bir gayretin içinde görülmüyor? M aa
le s e f faaliyetlerin, dünyanın şurasında bu rasınd a, daha iki
yıl, üç yıl gibi bir süre içerisinde hayal kırıklıkları yaratm aya
başladığını görüyoruz. Daha net söyleyeyim -um arız, ald an ı
rız, bir yanlış tespitte bulunm uş oluruz- görünen odur ki; in
sanlık yeniden A llah’a fatura edilen, ru hsallığa fatura edilen,
m aneviyata fatura edilecek olan zulüm lerin kırbacının altına
doğru gitm ek meyli içindedir ve böyle bir sathı m âile girm iş
tir. Her gün gazeteleri açtığım ızda, eğer okuyorsanız ve bil
h assa görerek okuyorsanız, buna delil olacak birçok şeyle
karşılaşm anız mümkündür bir uçtan bir uca.
B ugünkü gazetelerd e vardı; R u sy a 'd a , m an evî doyum
ruhsal doyum adına, k itleler halinde, orgazm a yönelik bir ta
kım şovlarla, insan yığınlarının tatm ini cihetine gidildiği. Ve
m esela, dünyada bugün artık her m ah allede bir kaçm a te sa
d ü f edebileceğiniz ruhçuluk h arek etleri, in sa n lığ ın m an evî
boşluklarını doldurm aya yönelik gayretler artıyor. Ü lkem iz
de elle tutulur faaliyetler içindedir. Şim di bütün bunlar aca-
İSLAM D E N İN C E N E A N LIYO RU Z? 191
settiğim iz, bütün bir ömür, sadece evlerim izde sü slü k ılıflar
da asm ayı ken d isin e saygı telâkk i e ttiğ im iz ve b ü tü n bir
ömür, yüzde en fazla birim izin-ikim izin okuduğu, ne dem ek
istediğini anlam ak için okuduğu Kur'an-ı K erim ’i şöyle biraz
sabredip, bir iki-üç ay okursanız, içinde ne var diye, söyled ik
lerimizin haklılığını anlayacaksınız.
Şimdi iki m alzem e var ortada. Benim ku llandığım terim
lerle, İslam ’a fatura edilen şeyler ve gerçek İslam . B unların
birbirinden ayrılm ası lazım . İslam ’ı 21. yü z y ıla girerk en ,
sahneden uzak tutm ak isteyenlerin işte bu noktada g a y e t ze
ki bir oyunları var ve m a a lesef dünyanın bir çok yerin d e bir
çok M üslüman da bu oyuna teslim olm uştur.
Her parçası bir taraftan alınm ış bu kaos dini "İslam" diye
insanlığın önüne çıkarılıyor ve onun taşıd ığı bir yığın açık,
bir yığın karanlık, bir yığın tutarsızlık, gerçek İslam 'a fatura
edilerek insanlığa "İslam” dediğiniz şey budur. B una y a k la
şırsanız yanarsınız." deniyor.
Bu, İslam'ı sahneden uzak tutm ak isteyen lerin bugün, s ı
ğındıkları bir num aralı stratejidir ve onlar h esab ın a gerçekte
hiç bir m asrafa da mal olmuyor. İslam adı altın d a bir takım
tutarsızlıkları dünyanın şurasm da-burasında in san lığın önü
ne çıkarın ve insanlık bundan tiksinsin. Oyun, işte bu!
Şimdi, burada evvela; inan anların, sonra da sam im i ola
rak gerçeği arayanların, İslam 'a in an m asalar da, in sa n lık \
borçlan şudur; acaba, sokakta, bizim önüm üzde arzı endam j
eden acaiplikler, Hz. M uham m ed in, A llah'tan vahiy ile aldı- i
ğı ve insanlığa tebliğ ettiği dinin aynısı mıdır? Bu soruyu so
rup bunun için biraz g a y ret sarfetm ek lazım . O zam an
Kur'an-ı Kerim g elecek tir. K u r 'a n -ı K e r im d ı ş ı n d a İ s
la m 'ın g ü v e n ilir h iç b ir d a y a n a ğ ı y o k t u r . <
Kur'an-ı Kerim bize peygam berliğin bittiğini söylüyor. E s
ki dinlerde, yozlaşm alan n , sonradan gelen bir peygam berin j
İSLA M D E N İN C E N E AN LIY O R U Z? 195
eskiler. Ve, derler ki: "Ağniya ile ulema ihanete girdi mi, o
memleketin işi bitiktir.” Ağniya ile ulema görevini yapmazsa
o m emleketin işi bitiktir. Biz kısaca "aydın" diyelim. Aydın
bu ülkede görevini yapmıyor, yapmamıştır. Halkını alaya al
mayı hüner zannetmiştir. Halkını düşük görmeyi hüner zan
netmiştir.
Halkını bir tür "mahluk" gibi görmeyi meziyet zannetm iş
tir. Günahı vardır, suç işlemiştir. Şimdi bizim insanımızdan
bizim aydınım ızın özür dilemesi lazım. Servet sahipleri de
görevlerini yapmamışlardır, hiç yapmamışlardır.
Görevini savsaklayan bu iki tipten bir karma tip çıkmıştır
şimdi, o da politikacı tipidir. Politikacı buradan gelir. Şimdi
m illet illallah diyor bundan. Ben 47 yaşını dolduruyorum;
ben hayatım boyunca illallah demişim bir vatandaş olarak.
Yalana teslim ettiler insanımızı.
Politika gibi, insana hizmetin en haysiyetli olması gere- j
ken kurumu bir utanç vesilesi haline getirdiler. İş yapacağı
na, akima, izanına, imanına güvendiğimiz bir yığın insana:
"Buyrun hizm et yapın yahu, niye oturuyorsunuz"? dediğimiz
zaman: "Ben çocuklarıma babası milletvekili oldu" diye bir
ad bırakm ak istemiyorum" diyor adam. Ne demektir bu?
Eminim her biriniz yüzlerce şekliyle duymuşsunuzdur top
lumda. "Ben istemiyorum" diyor. Ne için buraya geldi bu?
Bu, aydının çürümesinden ve zenginin, servetinin rakamını
kabartmayı bahtiyarlık zannetm esinden kaynaklandı. Bu
hata devam ediyor.
Şimdi komünizmin çöküşü âdeta kapitalizm in ve servet
şım arıklığının zaferi gibi karşılanıyor. Yanlıştır, bu hesabı
böyle yapanlar yarın kafalarını duvarlara vururlar. Çünkü
k o m ü n iz m z a te n k a p ita liz m in v e le d i z in a s ıd ır ... Eğer,
kapitalizmde hayır olsa, komünizm zaten ortaya çıkmazdı.
İnsanlık yeni bir takım dengeler anyor. O çöktü, bu çıktı.
Emme basm a tulumbalar gibi bir zulüm gitti, öbür zulüm
200 K O N FE R A N SL A R IM
D eğerli dinleyenler!
R uhsal y ü k se liş deyince ne anlıyoruz? Kem ik yığın ı ola
rak gördüğüm üz vücudum uz içinde sonsuz bir gü zelliğin to
hu m u n u taşıyoruz. Tohum u çürütm eden, onu, içim ize koyan
kudretin istediği kıvam a getirerek ondan sonsuzluk m ey vasi
ni üretm ek borcundayız. T evh it inancında in sa n lığ ın ruh ve
beden birliği esa stır.
Bu, bedenin de ruhun da ihm al edilm em esini gerektirir.
İnsan oğlu sü rek li bir biçim de bu birlikleri p arçaladığı için,
hep ıstırap çekm iştir. U nsurlardan bir tan esi zed elen diği za
m an, öteki de dengesini yitirir. Doğu, önem i ruha verdiği için
bedeni ihm alin faturasın ı çok acı ödem iştir. Batı ise tam ter
sine, bütün dikkatleri dış dünyaya çevirdiğinden kayba uğra
m ıştır. İnsan lığa yeni bir denge lazımdır. Ben inanıyorum ki
bu dengeyi Kur’an-ı Kerim getirm iştir.
R uhsal y ü k se liş deyince ne anlıyoruz? B unun am acı n e
dir? R uhsal a la n d a y ü k selin ce nereye varırız ve ne oluruz?
lik verm iştir. İşte bunun içindir ki bir türlü, beklenen nok ta
ya gelem iyoruz. İslam , e n g iz is y o n a giden yolda k ıy a fet h e
gem onyasını k a ld ırm ıştır. İslam iyet'te hiç kim se şöyle veya
böyle giydiği için başkalarından üstün olamaz. Ö lçüler var
dır, ölçülere uyan üstündür. R esm î m abet h egem on yası da
getirm em iştir İsla m iy et. " B ü tü n y e r y ü z ü b e n im ü m m e t i
m e m â b e d , m e s c it y a p ılm ış tır '1diyor Hz. M uham m ed. Ki
lised e papaz g elm ezse ayin yapılm az. M ü slü m a n lık la cam iye
hoca g elm ezse bir M üslüm an kalkar nam azı kıldırır. E v in iz
de de ib ad et edeb ilirsin iz. C a m in in fo n k s iy o n u in s a n la r ı
b ir a r a y a g e t ir m e k t ir . S ize gayet açık ve İslam 'ın kesin öl
çüleri içinde kalarak söylüyorum: Şu anda şurada bizim v ü
cu t verd iğim iz m an zara tam bir cami m anzarasıdır. C am i,
toplayan dem ektir. N erede toplanırsanız orada cem a a t var
dır. E sasınd a cem a a t bir şuur beraberliğidir. Aynı kubbenin
altında omuz om uza nam az kılıp, dışarıya çıkınca, hizip fark
lılık ları y üzün den birbirlerine kâfir, zındık diyen insanların
Hz. M uham m ed'in ta n ıttığ ı cem aatle hiç bir a la k a la rı o la
m az. Y ozlaşm anın ve yapay engizisyona teslim iyetin b elirti
lerinden biri de d u v a r h e g e m o n y a s ıd ır . İn sa n y e t iş t ir m e
n in y e r i n i d u v a r y a p m a n ın a lm ış o ld u ğ u b ir d in in s a
n a b ir ş e y v e r e m e z .
Allah'ı nered e arıyorsunuz? A lla h s iz e g ü n d e b ir k a ç
d e fa d e ğ ip g e ç i y o r a m a s iz fa r k ın d a d e ğ ils in iz . E k m e k
p a r a s ı b u la m a y a n in s a n la r ın k ılığ ın d a d e ğ ip g e ç iy o r .
Sevgi; ben in san ları severim dem ekle olmaz. Köpeğinin
şam puan ına harcadığı parayı, m ahallede aç olarak y a şayan
in san lara yardım am acı ile ku llanam ayan bir insan ın sevgi
dolu olduğundan bahsedem eyiz. Böyle insanların olduğu y er
de hiç birşeyi tam m â n a sı ile gereken yere oturtm ak m üm
kün değildir. D u v a n yapıp çıkıyorsunuz, minareyi yapıyorsu
nuz; m inarenin duvarları dibinde yaşayan yoksul insanları,
sürünen çocukları görm üyorsunuz. Bu çocuklar burada sü
ründükçe sizlerin A llah’a y a k la şm a sı zor olur. Ş im d i t ır a ş
208 K O N FER A N SLA R IM
o lm a m a y ı H z . M u h a m m c d 'i m e m n u n e t m e n i n y o lu
z a n n e tm iş le r , s iz b u n a in a n ıy o r m u su n u z ? Siz, Hz. M u
ham m edi bu kadar ucuz mu zannediyorsunuz? S ü n n et, işte
sünnet: "Komşusu aç iken yatıp , uyuyan bana in a n m ış ola
maz" diyor, niye bundan hiç bahsetm iyoruz? İnsan ı k u cak la
mak, insana hizm et verm ekle olur. Peygam berim iz diyor ki:
'H a lk , A lla h 'ın e v h a lk ı g ib id ir . A lla h ın e n s e v g il i k u lu ,
o n u n h a lk ın a e n fa z la f a y d a s ı d o k u n a n d ır ." C am iye az
gelene kızıyor, halbuki az geleni daha fazla k u cak lam ası la
zım. Şim di d in i, in s a n la r d a n b ir a z d a h a f a z la p a r a ç e k
m e n in y o lu h a lin e g e tir d ile r . H a lb u k i d in , h iz m e t i n y o
lu d u r . Sürekli, din paraya âlet oluyor. G elene m akbuz k e si
liyor. Derneğin, vakfın biletlerinin ism i c e n n e t b il e t i olarak
geçiyor. Ben çocuklarımı zorlam ak istem iyorum . H epsi ü n i
versite Öğrencisi. Çocuklarım ı ibad ete götü rd üğüm d e bana
sordular: 'B u r a s ı m a b e d m i? T ic a r e t y e r i mi?" C ennet bi
leti satıyorm uş. İnsanın cennete gitm esi seni neden ilgilen d i
riyor? S e n in s a n la r ı b u k a d a r d ü ş ü n ü y o r s a n , o n la r a
b u ra d a n b ir ş e y le r v e r s e n e . B u r a d a b u n la r ın h a y a t la r ı
n ı c e h e n n e m e ç e v ir iy o r s u n , y a r m a c e n n e t v a a t e d iy o r
s u n . İ n s a n la r ın c e n n e t e g it m e s in i i s t iy o r s a n , b u r a y ı
c e h e n n e m e tm e . B ır a k , c e n n e t in s a h ib i o n u k im e v e r e
c e ğ in i b ilir . B e n im e tr a fım d a t o p la n m a y a n la r ın im a n
la r ı y o k t u r d iy e b a ğ ır ıy o r . P a r a v e r i n c e c e n n e t e g i t
m e s in i is t e d iğ in a d a m p a r a v e r m e y in c e c e h e n n e m lik
m i o lu y o r . B u m a n tık ile A lla h 'a g id ilm e z , b u d u a ile
A lla h 'a g id ilm e z .
S e v g i nedir? Sevgi, insanlığı A llah ’ın aziz em an eti gibi
kucaklam ak, sahip olduğum uz im kânları p aylaşm ak , h a y a
tın ve insanın önüm üze çıkaracağı çilelerden dolayı in san lar
dan kaçm am aktır. Eğer g elecek çileler b izi in sa n la rd a n
u zak laştırıyorsa, doğru gitm iyoruz dem ektir. E n b ü y ü k
p u tp e r e s tte n e n e r d e m li in s a n a k a d a r h e r k e s in iç in d e
g ü z e llik v a r d ır . Onun için, insanları horlam ayın, diyoruz.
r u h s a l y ü k s e l iş in y o l l a r i 209
Hanımefendiler, beyefendiler!
Bana bildirilen şekliyle konuşmamız, din ve insan konu
sunda olacak. Din ve İnsan veya İslam ve İnsan aşağı yukarı
aynı şey, çünkü benim zaten perspektifim, Kur'an-ı Kerim'in
perspektifidir. Burada, felsefî, metafizik tahliller yaparak si
zi yormak istemem. Onlar, iyice sıkıntı olur sizin için. Bu din
ve insan konusu, Türkiye’de, son verdiğimiz konferansı da
esas alırsak, otuz civarında yerde verdiğim bir konferanstır
ve hiçbirinde ikibuçuk saatten az konuşmamışımdır. Ancak
burada bazı köşebaşı noktalara işaret ederek içinizde dönüp
duran soruların cevabı olacak çok genel hatları verebilece
ğim. Gerisini siz düşüneceksiniz. Ve tabiî insanım ızın oku
mamak gibi bir özelliği var. O özellik, bize çok pahalıya roâl-
oluyor.
Bizim kültürümüz şifahî bir kültürdür, ta Selçukludan,
Osmanlı'dan beri. Bu şifahî kültür bizi, düşünceyi ve bilgiyi
daima binlerinin dudaklanndan öğrenmeye itmiştir. O bizde
kollektif bir şuuraltıdır. Tabiî, bilgi çağı insanı için bu çok
pahalıya mâloluyor. Matbaa, icadından ikiyûz küsür sene
sonra İmparatorluğun başkentine gelmiş. Ve onca zamandan
K a r a r lı v e g ü d ü m lü b ir e l, k itle n in d in a d ın a
K ur'an'la k u ca k la şm a sın ı e n g e lliy o r . Kur'an adına orta
ya sürülmüş bin küsür yıllık ve çoğunlukla çölde oluşmuş yo
rumları insanın önüne getiriyorlar, "işte din budur" diye. Ve
I bizim aydınımız, bilgisizliği yüzünden, çıkıp da "bunlar din
I değildir" diyemiyor. Bakıyor kaos. Soruyor: "Bu kaosu ben
J kabullenebilir miyim?" Vallahi kabullenemezsiniz! Hiç kimse
j kabullenem ez ve kabullenmeyin tabii. O halde "ben buna
J karşı çıkıyorum" diyor ve tabiî tezgâh gayet güzel kurulmuş-
| tur; hemen dinsiz, cehennemlik yaftasını yiyor ve azap başlı
yor. Dinsiz mi adam? Hayır! Babası ölünce, camiye gidiyor,
mezarlığa gidiyor, ne yapacak?
Birilerinin alkışladığı, binlerinin de hiç durmadan söv-
| düğü şu İslam realitesi, olması gerekeniyle bu mudur diye
i sormamışız, sormadık. Global planda sormadık -üç-beş tane
{ şurada burada soran olabilir- yani soyutla somutu birbirin- j
j den ayırma gayretini göstermedik. Bunun esası nedir, söyle
nen bu mudur? Eğer buysa hepimiz birlikte bunu hayatımız-
i dan kovalım. Ama bu değil. O halde nedir, nedir? İşte onu,
i bizim aydınımızın çekeceği çile ortaya getirecektir.
Evet, tabu yok dedik Kur'an-ı Kerim'de. Tabu koydun mu
ne olur? Tabuda, ölsen de kalsan da birşey neyse odur. Ka
raysa karadır, beyazsa beyazdır. Ama emir ve yasak o değil
dir. Kur'an'ı Kerim emir ve yasak getirir. Fakat emir ve ya
sak getirdiği normun hemen içinde, uzak bir yerde de değil -
şimdi zamanımız yok, size detaylı ve teknik bilgiler veremi-
yeceğim - bir ız tır a r prensibi de getirir. Z orun lu h a lle r
p ren sib id ir bu. Bununla, emir ve yasağın tabulaşmasını kı
rar, önler. Evet bunu yap, bunu yapma, fakat eğer bu "yap ve
yapma" insanı boğma noktasına geliyorsa, hayatın şu veya
bu şartlan altında, o zaman onun üstüne çık diyor. Çünkü bu
dini gönderen kudret, Cenab-ı Hakk, bunu insanı boğmak
için göndermemiştir. İnsanın ıstırap çekmesinden zevk du-
230 KONFERANSLARIM
tu y o ru m diyor; e n d ü lü ja n s, iş le tiy o r , b e n g ir d e r se m
g ir e rsin , girm e d ersem girem ezsin ...
Bütün bu kavramları, Kur'an’ın ışığında yeniden değer
lendirmek ve olması gereken noktaya getirmek lazım. Ondan
sonra-aynen kendi ifadesi- "iki yol gösterdik" diyor insana,
birçok ayette, değişik ifadelerle. "İster ışığa gider ister ka
ranlığa gider." İster cehenneme gider, ister cennete gider.
Ama bu özgürlüğü veriyor. C e h e n n e m e g itm e ö z g ü r lü ğ ü
e lin d e n a lın m ış b ir in s a n ın ü r e ttiğ i iy id e n v e g ü z e l
d e n , Y a ra tıcı K u d ret h iç b ir ş e y b e k le m iy o r. İyi v e g ü
z e l o d u r ki, o n u ü r e te n , ç ir k in i v e k ö tü y ü d e ü r e tm e
ik tid a r ın ı s e r b e s tç e ta ş ır . O iktidarı elinden aldığınız
adam bir iyi ve güzel üretiyorsa, ona r o b o tu n ü r e tim i denir
ve robotun üretimine Kur'an-ı Kerim değer vermez. Böyle
olunca, Kur’an'm dinini ortaya koyarsanız, kim senin rahat
sız olmasına falan gerek yok. O zaman din bezirgânlığının
kurduğu tezgâhlar zaten iflas edecektir. Ve insanoğlu ne ta
rafa gideceğine kendisi karar verecektir. Yalnız, insan onu
runa yakışan Allah’ın kendisine sunduğu ışıkla hayatını bil
gi, şuur, kanıt ve gerçeklik üzerine oturtmasıdır.
"Ölümünüz b e y y in e yani aydınlık ve açıklık, delil üzeri
ne olsun, yaşamınız da beyyine üzerine olsun." (Enfal, 42) di
yor. Eğer b e y y in e üzerine değilse, siz adına iman deyin, din
darlık deyin, takva deyin, ne derseniz deyin; Kur’an'ın dilin
de, K uranın terminolojisi içinde onun adı 'amâ'dır: K örlük .
Aynen Kur'an'm tâbiri. Ve diyor ki: "Bu d ü n y a d a k ö r olan ,
ö lü m so n r a sın d a da kördür." Ölüm sonrasını turistik seks
oteline çevirdiler. Orada, bilmem kaç tane huri verilecekmiş.
Bunlar da yalan, Kur’an'da böyle birşey yok. Evet, öbür
âlemde insanlara nimetler verilecek, eşleri de olacak tabiî,
hayat devam edecek; hayat devam edecek ama böyle sex
sh o p değil orası... Ağzını sulandırarak bekliyor ve tabiî böyle
bir iştah arenasında başkalarına yer kalm asın diye insan
in s a n v e d in 235
ö n ü n e g e tir ir se n iz , b u n u in k â r ed en lerd en ö n c e b iz
y a k a n ıza y a p ışır ız . Kur'an-ı Kerim yapışıyor. Dinler tari
hinde -Doğu-Batı, tetkik edin göreceksiniz- dini temsil eden
lerden Kur’an-ı Kerim kadar şikâyet eden ikinci bir kitap
yoktur. Felsefe tarihinde de yoktur. Lütfen açın, okuyun. Biz
okuyoruz, yakalayamıyoruz diyorsanız, kitaplarımıza bakın.
Bir zahmet, ödünç alıp bakın. Her sayfasında dini temsil
edenlerden şikâyet vardır. Niçin? Kur'an-ı Kerim şunu bize
açıkça veriyor. İn sa n o ğ lu n a yapılan zulüm lerin d in siz li
ğe fatura ed ile n le r i, d in e fatura edilenlerden çok daha
h a fiftir ve kısa sü relid ir. Bakın komünizme, inkâra fatura
edilen bir zulümdür. Kom ünizm , M ars (ölm. I883)‘ın Das
K a p ita lin d ek i fik ir ler değild ir. Bunu böyle almayın. Onu
da gürültüye getiriyorlar, o ayrı bir hadisedir. K omünizm
bir aksiyondur. Bir sistemdir, kristalleşmiş bir anlayıştır, bir
politikadır. O ne oldu? 72 yıl, üç milyara yakın insanı peşine
takmışken bir haftada, eskilerin deyimiyle, zirü zeb er oldu.
Çok zulüm etmiştir insanlığa, fakat o zulümden insanoğlu
nun kurtulması bir asra bile varmamıştır, çok kısa süreli ol
muştur. E n g izisy o n zulmünden ise insanlık beş asırda kur
tulamamıştır, hâlâ kurtulamamıştır. Kaldı ki kom ünizm de
e n g iz is y o n z u lm ü n ü n b ir u za n tısı olarak in sa n lığ ın
b aşın a geldi; çünkü dine fatura edilen zulme bir reaksiyon
olarak geldi, fakat ne yazık ki o da başka bir zulümdü. Al
lah'a fatura edilen zulümden insanoğlu kurtulamıyor. İşte
Kur'an-ı Kerim bunu gösteriyor. Yahudi hahamlarından, k i
lise ruhbanlarından şikâyet dolu Kur'an. Hz. Peygamber den
sonra birilerine vahiy gelmiyor ki, Müslüman din temsilcile
rinden şikâyetler nasıl olacak görelim. Sayfalar boyu şikâ
yetler var. Bunların âhirete, ruha, kutsala fatura ederek ya
pacakları zulmün insanın hayatından sökülmesi çok zordur.
Din bir rahmet kurumu, bir rahmet limanıdır. Kur'an
kendisini rahmet diye vasıflandırılıyor. Peygamberi de rah-
240 KONFERANSLARIM
Saygıdeğer dinleyenlerim!
F e th i G em uhluoğlu'nu anlamak cazip, tatlı, fakat zor
ve bazı noktalarda imkânsızdır; eskilerin deyimiyle, bir sehl*
i m ü m ten i’dir. Herkes "yapabilirim" sanır, heveslenir, fakat
ağzını açınca tıkanır, kalakalır. Bu zorluk, bence, Fethi
Bey'in bir ârif, bir mâna eri oluşundan kaynaklanmaktadır.
Arifler, diğer bir tâbirle ilahı "oluş"a bağlı Allah erleri,
Rabbani ve ilahi tecelliler gibi yaşanır, hissedilirler, fakat
kelâm ve lafız dünyasına sığdırılmaları güçtür. Tasavvuf ta
rihinin âbidevî isimlerinden biri olan Cüneyd-i B ağdâdî
(ölm. 910)'ye "ârif kimdir?" diye sorduklarında şu cevabı veri
yor: "Az önce buradaydı, gitti..." Ârif, her an bir "şe’n ’de oldu
ğundan, tanıtmaya kalktığımız anda, o, ortada yoktur; başka
bir tecelli içinde ve bizim bulunduğumuz noktanın çok ileri
sinde biryerdedir. O halde ârifi, hakkıyla tanıtmak, hatta ta
nımak mümkün değil...
vurdular
Kör ve kızıl kurşunlar.
Yukarılardan senin ve benim
Kalbim çarparak
yuvarlananlar var.
Sevişmek olmaz bize şimallim,
Sevişmek olmaz.
odur ki, o gelince bütün eksikler biter. Fethi Bey'in bağlı ol
duğu gönül yolunun büyük pirlerinden K u ş a d a lı azız de, a ş
kı "saadet için üzerinde birleşilen mâna" olarak tanıtıyor.
Y ıllar sü ren d ostlu k ve sırd a şlığ ım ız boyu nca F eth i
Bey'in, "aşksızlık ve m ânasızlık yüzünden kıvrandığım ızı" ıs
rarlı bir şek ilde dile getirdiğini gördüm. "Saadet devri" diye
andığım ız Hz. Peygam ber devrine m ü stesna m evkiini ve s a
habeye seçkinliğini bahşeden keyfiyet, Fethi B e y e göre, a şk
la ku cak laşan im an ’dı. O sm an lı'n ın kudret ve ih tişa m ın ın
tem elinde aynı şeyi görmekteyiz. Bizim s e f a le t im iz in t e m e
lin d e is e , " a şk ta n t e c e r r ü d e t m iş k u p k u r u b ir im a n v e
İ s la m id d ia s ı" y a t m a k t a d ır . "Eğer" diyordu; "kardeşim ,
eğer sahabînin anladığı m ânada ve olduğu şek ild e kırk tane
M üslüman olsak, tevh it her şeye hükm eder. B aşlangıçta böy
le olm uştu, şimdi de böyle olm asına m âni yoktur..."
A şka b öylesine büyük değer yükleyen G em uhluoğlu, bu
anlayışının bir icabı olarak, İslam adına ortalığı saran kof ve
kuru şek ilcilikten daim a şikâyetçi oldu ve onunla m ücadele
etti. Ruhu besleyen, sadece gönül yolunu tık ayan ufu n et ko
nulu, estetikten mahrum bir şekilcilikti onun yakındığı şek il
cilik... "Kardeşim, diyordu, a d a m t ır a ş o lm a k z a h m e t in
d e n k u r t u lm a k iç in s a k a l b ır a k a c a k , ö t e s i â d â b a u y
g u n lu k e n d i ş e s i y l e h e r g ü n t ır a ş o la c a k ; s o n r a d a b iz
k a lk ıp t ır a ş o lm a y a n ı d a h a k â m il m ü s lü m a n ila n e d e
c e ğ iz . O lu r m u b ö y le ş ey ? H z. P e y g a m b e r 'in d iş f ır ç a la
m a h u s u s u n d a k i e m ir le r i, ö y le s a n ıy o r u m , s a k a la a i t
b e y a n la r ın d a n d a h a k e s in v e d a h a ç o k t u r . P e k i, s e n
s a k a lı b ır a k m a y ı m e z iy e t s a n ıy o r s u n d a , ’k e lim e - i ş e -
h a d e t' g e t ir e n a ğ z ın ın z iy n e t i o la n d iş le r in i n e d e n f ır
ç a la m ıy o r s u n ? D iş in i te m iz t u tm a y a n la r ın s u ç u , s a k a
lın ı k e s e n le r d e n a z m ı, k ard eşim ?..."
Ruh ve şek il k on u su n d a, "m ânalı şekil" ile "kof ve
m ânâsız şekil" ayrım ına örnek olacak bir hatıram var Fethi
FETHİ GEM UHLUOĞLU 247
şev k iç in d e y a p ın . Ş e v k v e a şk sa h ib i, g ü n a h k â r da o l
sa , fa z ile t s a h ib id ir . K ad eri k ö tü o ld u ğ u iç in g ü n a h -
kâr-lığın m a z h a n o lm u ştu r. F a h işe n in b ile fa z ile ti o la
bilir. N a sıl o lu r, d iy e c e k sin ? E ğer fa h işe, k e n d isin e g e
le n adam a; 'bu gün k e n d im d e n şü p h e liy im , s a n a b e n
den b ir h a s ta lık b u la şa b ilir , b a şk a b ir in e git!’ d iy e b ili-
y o rsa , fa z ile t sa h ib id ir; fa h işe liğ i iç in d e fa z ile t s a h ib i
dir. Hz. P e y g a m b er , k ır k y ıl fa h işe lik y a p a n b ir k a d ı
nın , su su z bir k ö p eğ e su iç ir d iğ i iç in c e n n e te k o n u ld u
ğu n u sö y lem em iş midir?" Fethi Bey haklıydı, Hz. Peygam
ber öyle söylemiştir ve şunu da söylemiştir: 'E ğ e r g ü n a h la
rın ız o lm a sa y d ı, A llah siz i y ok ed er; gü n ah iş le y ip k e n
d isin d en a f d ile y e n b aşk a b ir kavm i y e r in iz e getirirdi."
Aşk, bir ilâhı r a h m e t olan aşk, diğer bir rahmet ola göz
y a şın ı gerekli kılar. Bu yüzden aşkın bulunduğu yerde g ö z
y a şı da kaçınılmazdır. Bazıları buna bakarak aşka "zavallı
lık" veya"delilik" diyorlar, M uham m ed İk b alin diliyle, on
lara beddua edelim: "Aşka 'd elilik ' d iy e n in s a n , h a y a tın
sırrın a e b e d iy y e n b ig â n e kalsın". Kur an, nebileri, insan
lığın herşeyini borçlu olduğu o yüce varlıkları, "evvâh" ola
rak anar. E v v â h , yani başkaları için çok çok ah eden, inle
yen. Nebi'lerden sonra en büyük evvâh, v e lîle r , gönül erle
ri... Şairler bunun sadece lafını ederler:
"Bâis-i şek v â b iz e h ü zn -î u m û m id ir K em âl!
K endi d erd i g ö n lü m ü n , b illâ h , ge lm e z yâdına"
diyen şair de,
"Sen z a n n e d e r m isin ki, b en im h ep e lem lerim ?
H eyhat, b en n ev â ib -i eyyâm ı inlerim!"
diyen şair de yalan söylüyorlardı. O fedakârlık ve eriş, 'Allah
dostlarına has. Şairler onun laf bezirgânlan...
Bir Allah eri olarak Fethi Bey, gözyaşı ile yakından dost
olmuş bir insandı. B en o n u n k a d a r g ü z e l v e y e r in d e ağ-
fethi gemuhluoğlu 251
la y a n ik in c i b ir in s a n a ra stla m a d ım . B u n d a n d a h a g ü
z e li, b e n o n u h e p g a y r iç in a ğ la r k e n gördüm . N efsi iç in
a ğ la m a z d ı. İşin s i m d a b u ra d a za te n . Kişinin, nefsi için
döktüğü gözyaşı ıstıraba, melankoliye sebeptir. Avrupalı’nm
gözyaşı böyledir. A şk a d a m ın ın g ö z y a şı, g a y r iç in d ö k ü
le n g ö z y a ş ıd ır . B u y ü z d e n H z. P e y g a m b er o n u , "Al
la h 'ın rahm eti" o la r a k v a sıfla n d ır m ıştır . Gayr için ağla
yan aşk adamının belirgin niteliği, şik â y e tç i olm am aktır.
O hüznünü Allah'a açar, yalnız Allah'a... Gemuhluoğlu da öy
le îdi. Hüznünü yalnız Allah’a açardı. "175 lira ev kirasını ve
remediğim günler, şu sokaklarda aç dolaştığım günler çok ol
du. Ama şikâyet etmedim. Kimden kime şikâyetçi olacak
tım?" der ve veliliğinin büyüklüğü arkasında gizleyen Os
m an Ş e m s E fe n d i (ölm. 1893)'nin şu mısraını gözyaşları
içinde okurdu:
"Gam dan g ü ler, zev â l-i m elâ lim e ağlarım"
"Aşık o lm a k lâ z ım , g ö z ü y a ş lı o lm a k la zım . B ö y le
o lu r s a k g a m lı o lu r u z v e g a m lı o la n la r, H z. P e y g a m
b e r in r e fik id ir le r . ’B en , g ö n lü k ırık o la n la rla b e r a b e
rim ' b u y u r u y o r H z. Peygam ber..."
Gemuhluoğlu'nun kişiliğine mührünü vuran unsurların
üçüncüsü "hizm et'tir. Burada bir noktaya temas etmek ihti
yacını duymaktayım: K u ş a d a lı İb ra h im Efendi üzerine
yaptığım doktora çalışması sırasında, bu zâtın düşüncesinde
hâkim olan "Allah'ın k u lla r ın a A llah n z a s ı iç in hizm et"
nüktesine somut bir misal olarak, devamlı sûrette Fethi Bey
gözümün önüne geldi. T asavvuf tarihinde, tekkeyi kapatıp
onun yerine bütün yeryüzünü bir edep mektebi haline getir
meyi gaye edinen bir m utasavvıf olarak büyük inkılap yapan
K u şa d a lı, bu geniş "yeryüzü tekkesi"nde tasavvufî eğiti
min, yani seyrüsülûkün, Allah'ın kullarına, hiçbir fark gözet
meden hizm et sunm akla mümkün olacağı kanaatindedir.
252 KONFERANSLARIM
A a ş k , 104, 245-253
A b d est, 111-112. A u g u st C om te, 136
A b d u h (M u h a m m e d ), 27 a y d ın la r, 37-38, 121-122, 209-
a e te p r e e te r n e l, 134 210, 222-224
a d a le t, 150, 171, 178
a fo ro z , 80, 236 B
a h d , 134 basiret, 108
â h i r e t, 169 bast, 165
a h la k , 43-73, 152-186 Berlin Duvart, 36, 102, 188
A h m et A m iş, 245 Beytullah, 141
 işe (H z.), 44, 55, 86, 150 beyyine, 234
a k ıl, 106-107, 110, 248 bilgi, 70, 101, 120-121, 123, 228,
a ld a tm a k , 183 240
A lexis C a rre l, 133, 145 Bişr el-Hafi, 184, 215
Ali (Hz.), 65 Black Maedonald, 22, 91-92
A li D ü rü s t, 8 Bolu, 43-44, 74
A lla h a d a m ı: 48-52
A lm a n y a, 231 C-Ç
a ly e n a s y o n , 138 Caferi Sadık, 29
a m e l, 50-54 Câhız, 131
A rap , 97 cemi, 207
A ra p ç a , 21 cehalet, 110
a r if , 241 cemaat, 57-59,120, 207
a r ş , 141 cem’-i salât, 28-29, 87-89
a r t ık d e ğ e r, 174 cennet: 208-209, 233-235
Cezayir, 164
K O N F E R A N SL A R IM
Churchil), 170, 200
cuma: 64 endül Uyana, 8 0 , 236
cumhuriyet, 150-151 Engizisyon, 15-18,41-42, 54-56
Cüneyd Bağdadî, 241 68’ 81, 102,120,189-190
206-207, 225-227, 236
çamaşır istiaresi, 168-169 Erich Fromm, 139
evren, 202-203
D evrensellik, 215-216
Darvînizm, 3 9 ,1 3 0 Evrim Teorisi, 130-131
değişme, 163 evvâhlık, 250
Dehrîlik, 83 ezelî günah, 79
Delavignette, 162
demokrasi, 150 F
dervge, 48, 16 7 ,1 6 9 Fâtım a (Hz.), 65
dîn: 10-19, 37-38, 41-44, 47-52, Fethi Gemuhlu, 241-254
68-70, 75, 80-84, 97-98, 107, fert, 170-172
115, 120, 123-129, 135-136, fıtrat, 16, 42, 75, 79
183, 187-200, 202, 204, 207- Firavun, 41, 101, 117
210, 220-240
D iyanet işleri, 28-30, 211, 230 G
doğal kaynaklar: 180-181 Gardet, 135
dostluk, 248 Gazali, 90, 117
doym azlık, 172 gıybet, 52
Durkheim , 136 giysi, 206
düalite, 168 gönül, 108-110
gözyaşı, 251-252
günah, 63-65,107,129-130,192,
E
249-251
Ebu Süfyan, 214
güzellik: 72
Ehlisünnet, 29-30
eh liyet, 120 121,175-177
H
ekm ek, 142-143, 179-180
hac, 57
ekoloji, 66, 156 hac geliri, 180-181
ekonomi, 152-186 hadis, 86-87
em ek, 179 Hâliz Şîrazî, 56
Emeviler, 85, 2 3 3 ,2 3 7
KARMA İN D E K S 257
—--3* | '
258 K O N F E R A N SL A R IM
fitnem -■
KARM A İN D E K S 259
nefha, 131-1 3 3 ,1 3 5 -1 3 9 R inesans, 228
nesh: 60 ruhban, 81
N ietzsch e, 212-213, 227 ruh, 201-210
nifak, 237 ruhi âzam, 160
nisyan, 134 ruhsat, 88
Rusya, 190
O-Ö
Opec, 142 S
O sm anlı, 243-246 Sa di Şirâzî, 107, 125
Osman Şem s , 251 Sartre (Jean Paule), 227
ölüm , 235 Seben, 75
Ömer (Hz.), 58, 116 secde, 197, 237, 249-250
Örfler, 35, 9 7 ,1 1 3 , 247 Septikler, 237
örtünm e, 151 serm aye, 179-180
sevgi, 208-210
P sınıf, 68-69
papalık, 41 sıratı m üstakim , 48-49, 153
para, 254 sosyalizm, 16, 82
Pascal, 137, 206 sömürü, 164-170
Paul Tillich, 236 spor, 185
petrol, 180-181 Staîin, 59-60, 231
polarite, 172 sulh, 50
politika, 38, 199-200, 222-223 Suutlar, 35-36, 116
pozitivizm , 136 sünnet, 86-88, 94
put: 204-205, 232 sünnetullah, 131
Şatibî, 88
R şefaat, 63-64
rahim , 25 şer, 52-55, 156-157
rahm et, 217-218 şeriat, 44
realite, 203 Şia, 29-30
reform, 10-29, 111, 228 şikâyet, 33-34, 97-97
riba, 175 Şirk, 11-19, 82-83, 232, 237
riya, 249 şûra, 150
Roma, 228
260 K O N F E R A N SL A R IM
T Y
taakkul, 106 yağmur, 131
tabu, 146-147 Yahudilik, 205, 239
Taif, 158, 219 Yahya Kemal, 242
taklit, 122, 222 yardım laşm a, 62-64, 66-72, 100
tarikat, 109, 182 yobazlık, 30-31, 77, 84, 112-113
tebliğ, 158-160 yol, 44-45
tedebbür, 91 yön, 44-45
tekâm ül, 165, 235 yönetim , 175
teravih, 237 Yunan, 228, 237
teshir, 137, 171 Y unus Emre, 215, 245
teslim iyet, 15-16, 82 Yurdaer Kalaycı, 43, 100
tevhit, 13-16, 27, 67-70, 82-83,
120, 168, 201-203, 232 Z
toplum, 170-172 zarûret, 112
toprak: 179-180 zarûratı diniye, 25, 93, 195-196
Toynbee, 36, 145, 228, 232 zekât, 173-175
T rabzon,9 Zelle-i A sliye, 79
Türklük, 244-245 Zeyd b. H arise, 159
Türkmen, 34-35 zikir, 32, 53, 134
zina, 52
ü-Ü zulüm, 175,189-190, 239
ulema, 198-200 zühd, 254-255
Uran Holding, 201
Urûbe, 35-36
Ümmü Habibe, 214
üstün insan, 212-213
V
vaftiz, 80, 236
vahiy, 105, 110, 150
vasat-ı Camia, 126-128,133
vergi, 56
Voltaire, 80, 136, 227