Professional Documents
Culture Documents
YÖNÜNDEN İNCELENMESİ
Servet KILIÇ
Kitabın Adı : NİSA SÛRESİNİN KIRÂATLER YÖNÜNDEN İNCELENMESİ
Editör : Doç. Dr. Osman BAYRAKTUTAN
Yazar : Servet KILIÇ
Kapak : Esra AYGAR
© Servet KILIÇ
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının
elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca
kaynak gösterilerek kullanılabilir.
SONÇAĞ AKADEMİ
İstanbul Cad. İstanbul Çarşısı No.: 48/49 İskitler 06070 ANKARA
T / (312) 341 36 67 - GSM / (533) 093 78 64
www.soncagyayincilik.com.tr
soncagyayincilik@gmail.com
Yayıncı Sertifika Numarası: 47865
Evli ve iki çocuk babası olan Servet KILIÇ 1981 yılında Bin-
göl ili Genç ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulun ardından aynı
ilçede imam hatip lisesinden 1997 yılında mezun oldu. 2004 yı-
lında Anadolu Üniversitesi İlahiyat Ön Lisans prog-ramından
mezun olduktan sonra 2008 yılında Ankara Üni-versitesi İlahi-
yat Fakültesinden mezun oldu. Memuriyet ha-yatına 2002 yı-
lında Bingöl ili Karlıova ilçesinde imam-hatip olarak başlayan
müellif 2003 yılından itibaren de Genç ilçe Müftülüğüne bağlı
imam-hatip ve Müezzin kayyım olarak 2014 yılına kadar ça-
lıştı. 2014 yılında aynı ilçede vaiz olarak memuriyet hayatına
devam eden müellif, halen bu görevini sürdürmektedir. 2008
yılında Atatürk Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü Temel
İslam Bilimleri Bölümü Tefsir Bilim Dalında başladığı Yüksek
Lisans eğitimini, “Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelen-
mesi” adlı teziyle 2012 yılında bitirdi. 2014 yılında yine aynı
üniversitede ve aynı bölümde başladığı doktorasını 2021 yı-
lında “Kırâat İlminde Mekkî b. Ebî Tâlib” adlı teziyle bitirerek
doktor ünvanı alan müellif uzun yıllar özel hocalardan med-
rese usûlü dersler okudu.
2 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER ............................................................................ 2
ÖNSÖZ........................................................................................ 4
KISALTMALAR ......................................................................... 5
GİRİŞ ........................................................................................... 6
BİRİNCİ BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
Servet KILIÇ
Servet KILIÇ |5
KISALTMALAR
A.s. : Aleyhisselam
b. : Bin : ( oğul )
bkz. : Bakınız
c : Cilt
Çev. : Çeviren
Hz. : Hazreti
Ö. : Ölümü
s. : Sayfa
Tahk. : Tahkik
tsz. : Tarihsiz
6 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
GİRİŞ
Büyük bir mucize olan Kur’an-ı Kerim insanlar için bir hida-
yet rehberidir. Kur’an-ı Kerim’in Hz. Peygamber’e indirilişinin
asıl gayesi, insan aklını ve değerini yükseltmek, onu doğru
yola sevketmek, maddi ve manevi yönden en iyi şekilde yarar-
landırmaktır.4
3
Mustafa Sadık er-Râfi, İcazü’l-Kur’an ve’l-Belağâtü’n-Nebeviyye, Dâru’l-
Fikri’l-Arabî, Beyrut Tsz., s. 187.
4 İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, Fecr Yayınları, Ankara 2005, ss. 16-17; Ni-
8
Tayyar Altıkulaç, "Kırâat" mad., Diyanet İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, Ankara 2000, XXV, 426.
9 Cezerî, Ebul Hayr Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Yusuf ed-Dimaşkî
11
el-Kâdî, el-Vafî fîy Şerhi’ş-Şâtibiyyetî fi’l-Kırâati’s-Seb, (5. baskı), Mektebe-
tüs-Sevâdî lit-Tevziy’î, Cidde 1420/1999, s. 199.
12 Furkan, 25/69.
13 Bkz. Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşriyat,
15 Bakara, 2/259.
Servet KILIÇ |11
nasıl atıyoruz” 16 mânâsındaki “ ” نُـ ْن ِش ُرَهاkırâati ise, Nâfi
(ö.159/775), İbn-i Kesîr (ö. 120/737), Ebû Amr (ö.154/770), Ebû
Ca’fer (ö. 130/747) ve Ya‘kûb (ö. 205/820) tarafından temsil edil-
mektedir. Ferşü’l-hurûf’a konu olan kelimelerdeki ihtilafların -
çok az istisnası ile- en önemli karakteristik özelliği, aynı yapı
iskeletini paylaşmalarıdır. Bu durumun mümkün olmadığı az
sayıdaki ihtilâfa örnek olarak da Tövbe sûresinde geçen şu
ٍ َٰع َّد ََلُم جنَّـ
âyeti gösterebiliriz : ت ََتْ ِرى ََتْتَـ َها ٱأل َْْنـَٰ ُر َ ْ َ َوأ
17 ayetinde “ferşü’l-
hurûf”a konu olan iki mütevâtir kırâat bulunmaktadır. Dikkat
edilirse, benzer âyetlerden farklı olarak burada “ ” ََتْ ِرىile
“ ” ََتْتَـ َهاkelimeleri arasında “ ” ِم ْنilavesi yoktur. İbn-i Kesîr
kırâatinin dışındaki bütün kırâat imamları tarafından bu ayet
böyle okunmaktadır ve mushaflarında da yazım bu şekildedir.
Buna göre mânâ: “yön cihetiyle aşağısından akan” demektir.
İbn-i Kesîr ise, “ ” ِم ْنilâvesiyle ve “ ” ََتْتِ َهاkelimesindeki ikinci
ِ ” harfinin esresiyle okumaktadır. Hz. Osman’ın (ra) Mekke
“ت
20
Kıraatlerle ilgili detaylı bilgi için bkz. Ahmet Gökdemir, Kur’an Okuma ve
Tecvid Derslerinde Karşılaşılan Problemler (Kırklareli Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Örneği), İlahiyat Fakültelerinde Kur’ân Eğitimi ve Öğretimi (Sorunlar-
Çözümler-Yöntemler), Ravza Yayınları, İstanbul 2019; Ahmet Gökdemir, Kı-
raat Eğitiminde Ali b. Süleyman el-Mansurî Öncesi Mısır Tarikinin Arka
Planı: Biyografik Bir İnceleme, Marife Dini Araştırmalar Dergisi, Cilt: 18, Sayı:
1, 2018 (ss. 177-192); Ahmet Gökdemir, Osmanlı Kıraat Eğitiminde XIX. Yüz-
yıl Mısır Tarikinin Arka Planı: Biyografik Bir İnceleme, İhya Uluslararası İs-
lam Araştırmaları Dergisi, Cilt 5, Sayı: 1, 2019 (ss. 1-27).
21 Bkz. Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, el-Câmiu’s-Sahîh, Fedâili’l-
NİSA SÛRESİ
24
İzzet Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, Ekin Yayınları, İstanbul 1998, VI, 61-62.
25 Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat, İstanbul 1999,
I, 484.
26 Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları, İstanbul 2003,
II, 209.
18 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
1.1. NİSA SÛRESİNİN NÜZÛL ZAMANI, İSİMLENDİ-
RİLMESİ, KUR’AN’DA Kİ SIRASI ve AYETLERİNİN SA-
YISI
27Komisyon, II, 3.
28Vahidî, Ebu’l Hasan Ali b. Ahmed, Esbâbü Nüzûl’il-Kur’an, Tahkîk: Mus-
tafa Dibü’l-Bügâ, Dar-ı İbn Kesir, Dimeşk 1993, s. 156.
Servet KILIÇ |19
mirasının paylaştırılması ve yetimlerin haklarının ko-
runmasıyla ilgili sorunlar ortaya çıkmıştı. Bundan yola çıkarak
1-28. ayetlerin bu dönemde indirildiği sonucuna varabiliriz.
32 Komisyon, II, 3.
33 Nisa, 4/58.
34
İbnu’l-Esir, Meduddîn Ebu’s-Saâdât Mubârek b. Muhammed, Nihâye fî Ga-
ribi’l-Hadis ve’l-Eser, Tahkîk: Tahir Ahmed ez-Zâvi-Mecduddin Muhammed,
Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Kahire 1965, s.187.
35 Kurtubî, el-Camiu li-Ahkâm’il-Kur’an, Buruç Yayınları, İstanbul 2004, IV,
545.
Servet KILIÇ |21
1.2. NİSA SÛRESİNİN GENEL MUHTEVASI
36 Fatiha, 1/5-6.
22 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
silinmesi teşvik edilerek, alkollü içki kullanımının yasaklan-
masına dair ilk adımlar atılmıştır.
37 Komisyon, II, 4.
Servet KILIÇ |23
nın yanı sıra, zulme karşı ezilenler uğruna cihat ve mücadele-
nin gerekliliği, Müslümanların birbirlerinin problemleriyle il-
gilenmeleri ve birlik olmaları, bunlarsız İslam davasının ola-
mayacağı, 38 Müslümanların, Müslüman olmayanlardan olan
tarafsızlar, müttefikler ve savaş halinde olanlarla aralarındaki
siyasi ilişkilerin tanzimi, kasten ve kasıtsız adam öldürmenin
hükmü, insanları olduğu gibi kabul etmenin gerekliliği, ciha-
dın ganimet aracı olmadığı ve korku namazının gerekliliği ile
ilgili hükümler yer almaktadır. Hakimin sorumlulukları, hü-
küm vermenin adabı ile hüküm verirken hiç bir ayrıcalık gö-
zetmeden, sadece hak ve adaletin göz önünde bulundurul-
ması, Münafıklar ve Münafıkların içinde bulundukları duru-
mun sert bir dille yerilmesi, bütün Nebîler’e ve Rasûller’e iman
etmenin farziyeti, Allah'ın, Resûller’i göndermekteki gayesi,
Hz. İsa (a.s)' nın gerçek konumu ile Yahudi ve Hrıstiyanlar’ın
Hz.İsa (a.s) hakkındaki düşüncelerinin reddi, kitap ehli ve
Müşriklerden, tüm insanların hakka ve Allah'ın sağlam yo-
lunda yürümeye çağrılması gibi konular da bu sürenin ele al-
dığı mevzular arasındadır. Sûrenin bölümleri, Peygamber
(a.s)'in yaşantısından birçok tabloyu gözler önüne sermekte
olup, öğütler, çareler ve ileriye dönük telkinler sunmaktadır.
Sûredeki bölümlerin içeriği ve akışı, bazı bölümlerin önce, ba-
zılarının daha sonra nazil olduğunu, bir kısmının diğer bölüm-
38 Detaylı bilgi için bkz. Nihat Demirkol, Kur’ân’a Göre Vahdet Olgusu (Kav-
ramsal Çerçevesi- Alanı-Temelleri), Sonçağ Yayınları, Ankara 2022; Abdussa-
met Şen, Nihat Demirkol, Aidiyet Olgusu Bağlamında Kur’an’da Aidiyetle
İlintili Kavramların Tahlili, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 28 (28),
291–322, Iğdır 2021.
24 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
lerle zaman ve içerik yönünden bağlantılı, bir kısmının da bağ-
lantısız olduğunu, yine bir kısmının daha önceki sûre ya da bö-
lümlerden evvel nazil olduğunu, diğer bir kısmının da daha
sonraki sûre ve bölümlerden sonra nazil olduğunu göstermek-
tedir. Yukarıda da değindiğimiz üzere, bütün bunlar bize gös-
teriyor ki, Nisa sûresi, bölümlerinin tamamı nazil olduktan
sonra sahifelere geçirilmiştir. Nebî’nin yaşadığı Medine döne-
minin son zamanlarında sûre, Hz. Peygamber’in rehberliğinde
yazılmıştır. Bu hususta, elimizde kesin delil mevcuttur. Bu de-
lil bize göre diğer Medeni sûreler için de geçerlidir. 39
Bu sûre, küçük aile ile ilgili hükümlerden söz ettiği gibi, bü-
yük aile olan İslâm toplumu ve bu toplumun insanlık toplumu
ile ilgili hükümlerine dair açıklamalar da ihtiva etmektedir.
Göz kamaştırıcı bir şekilde bütün insanların tek bir candan var
olduklarını açıklamak suretiyle, insanlığın asıl menşeinin birli-
ğini açıklamakta ve kişinin kendisi hakkında, başkası hak-
kında, gizli ve açık durumlarda Allah'tan korkmasını emret-
mek suretiyle, genel toplumsal ilişkileri gözetim altında tut-
maktadır. Sûre uzun uzadıya kız çocukları ve anne olarak ka-
dına dair hükümleri söz konusu ettiği gibi, bunların malî so-
rumluluğu bakımından -kocası dahi olsa- erkekten bağımsız
ve mükemmel bir ehliyete sahip olduğunu açıklamaktadır.
Aile içerisinde mehir, nafaka, güzel geçim gibi evlilik hakların-
dan, babasının yahut kocasının terekesinden hak ettiği miras-
tan söz etmektedir. Yine bu sûre, evliliğe dair hükümleri, evli-
lik ilişkilerine dair kutsamaları, mahremiyet ve sıhrî akrabalık
40 Nisa, 4/171.
41 Zuhaylî, II, 467-468. sayfadan özetle.
26 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
gibi, bu sûrede de teşrî (hüküm koyma) yönüne ağırlık veril-
miştir. Bu mübarek sûre, kadınların başta yetim kız çocukları
olmak üzere, veli ve vâsilerin himayelerinde büyüyen diğer ye-
timlerin hukukundan bahseder. Mîrâs, kazanç ve evlilik hu-
suslarında yetim kız çocuklarının haklarını açıklar, onları
Câhiliyye zulmünden ve hor görücü zâlim geleneklerinden
kurtarır. Nesep, emzirme ve evlilik akrabalığı dolayısıyla ken-
dileriyle evlenmek haram olan kadınlardan bahseder. Yine bu
mübarek sûre, evlilik alakalarını tanzim eder ve bu ilişkilerin
sadece maddi ilişkiden ibaret olmadığını, insani bir ilişki oldu-
ğunu, mehrin de bir ücret veya bir bedel olmayıp, eşler arasın-
daki sevgiyi kuvvetlendirecek, sohbeti devam ettirecek ve
kalpleri birbirine bağlıyacak bir ihsan olduğunu vurgular.
Sonra bu sûre, kocanın karısı, kadınında kocası üzerindeki
haklarından bahseder. Karı-koca arasında anlaşmazlık ve ihti-
laf baş gösterdiğinde, evlilik hayatının ıslahı için, erkeğin izle-
mesi gereken yolları gösterir. "Erkeğin kâim oluşu" nun ne de-
mek olduğunu açıklar. Bunun köle edinmek ve emir kulu yap-
mak manasına gelmediğini, ancak yönetici ile halkı arasındaki
münasebet gibi, nasihat ve terbiye etmek şeklinde bir kıyam
olduğunu açıklar. Daha sonra sûre, aile çerçevesinden toplum
çerçevesine intikal eder ve her hususta iyilikle muameleyi em-
reder. İyiliğin karşılıklı olarak merhamet, yardımlaşma, öğüt,
müsamaha, emanet ve adalete riâyet esasına dayandığını açık-
lar ki toplum sağlam ve kuvvetli temeller üzerine otursun.
Ayet-i kerimeler, dâhilî ıslahattan sonra ümmetin istikrar ve
sükûnunu koruyacak haricî emniyete hazırlanmaktan söz eder
Servet KILIÇ |27
ve düşmana karşı mücadele edebilmek için gerekli hazırlıkla-
rın yapılmasını emreder.42
42
Sabûnî, I, 483-484. sayfadan özetle.
43 Nisa, 4/13-14.
44 et-Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Cami’u’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’an,
48Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşriyat, İs-
tanbul 1979, II, 67.
32 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
ğanlar olarak, evlenenler ve boşananlar olarak, babalılar ve ye-
timler olarak, Allah egemenliği altında nasıl bir hayat yaşama-
ları gerektiği konusunda, Rabbimiz kitabını arz ediyor, bize
âyetlerini sunuyor, hayatın her alanıyla alâkalı yasalarını, özel-
likle de bu sûrede yoğun olarak bize açıklıyor.49
49
Ali Küçük, Besairu’l Kur’an, Sofra Yayınları, İstanbul 2008, II, 48-50. sayfa-
dan özetle.
50 Hac, 22/1.
ث ِم ْنـ ُه َما َّ َاح َدةٍ َو َخلَ َق ِم ْنـ َها َزْو َج َها َوب
ِسو ِ ِ
َ ٍ َّاس اتَّـ ُقوا َربَّ ُك ُم الَّذي َخلَ َق ُك ْم م ْن نَـ ْف
ُ ََيأَيُّـ َها الن
اّللَ َكا َ َعلَْي ُك ْم َرِيًاا َّ َّ ِاءلُو َ بِ ِه َو ْاأل َْر َح َام ن
َس
ِ َّ َّ ِرج ااًل َكثِريا ونِساء واتَّـ ُقوا
َ َاّللَ الذي ت َا َ َا َ
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini
yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rab-
binizden korkun. Kendi adına birbirinizden dilekte
bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kırmaktan
sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir.” 53
53 Nisa, 4/1.
54
Cezeri, Eb’ul Hayr Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Yusuf ed-Dimaşkî
eş-Şirâzi, En-Neşr fi’l Kırâati’l Aşr, Daru’l Fikir, Mısır Tsz., I, 247 ; İbn Mücahid,
Ebu Bekir Ahmed b. Musa b. el-Abbas et-Temimi el-Bağdadi, Kitabu’s-Seb’a
fi’l Kırâat, Tahkîk: Dr. Şevki Dıyfî, (3. Baskı), Daru’l-Mearif, Kahire 1400/1981,
s. 226 ; el-Paluvî, Eş-Şeyh Hamid b. Abdulfettah, Zübdetü’l İrfan, Hilal Yayın-
ları, Arifefendi Matbaası, İstanbul 1312/1839, s. 45 ; Ruaynî, Ebu Abdullah
Servet KILIÇ |37
Meşhur kırâat alimlerinden olan Ebu Âli el-Farisî
(ö. 377/999) ve İbnu’l-Haleveyh (ö. 370/992)’e göre, “ َ اء لُو
َس َ َ” ت
kelimesinin şeddeli olarak “ َ لو
ُ اء
َسَّ َ ” تşeklinde okunması, keli-
menin asıl hali olan “ َ اءلُو
َس َ َ ” تَـتkelimesine nispet edildiğinden-
dir. Zira “ta” harfi “sin” harfinde idgam edilmiş olur ki, bu
idgâm güzel olup, bunun sebebi ise, “hems” harflerinden olan
“ta” ve “sin” harflerininin bir arada bulunmasından dolayı-
dır.55 Kelimeyi “ َ اء لُو
َس َ َ ” تşeklinde okunması ise, kelimede ge-
çen birinci “ta” harfinin hazfedilerek okunmasıyla olmaktadır.
Bu hazfin sebebi ise, birbirine yakın olan, (birbirinin aynı olan)
“ َ اء لُو
َس َ َ ” تşeklinde okumuşlardır.
57
58 Nisa, 4/3.
40 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Aşır, “elif” harfi ile “ya” arası bir şe-
kilde imâle ile okurlar. Ebu Amr ve başkaları da, imâlede bu
imamlara muvafakat eder.59 Tanımdan da anlaşılacağı gibi, il-
gili kelimelerde imâle yapılırken, aslında bu kelime veya harf-
lerde görünür bir değişiklik yapmadan, sadece kelimenin veya
harfin telaffuzu esnasında bir ses değişikliği ile kelimeyi telaf-
fuz etmektir. Konumuza dönecek olursak, Nisa sûresinin
üçüncü ayetinde geçen “ اب
َ َ ” طkelimesini, Hamza imâle ile
ِ ” فَـوkeli-
okumuştur.60 Yine aynı ayetin devamında gelen “ اح َدةا َ
ِ ” فَـوtarzında, geri ka-
mesinin sonunu Ebu Ca’fer, ötre ile “ اح َدة َ
ِ ” فَـوşeklinde okumuşlardır.61
lanlar ise fetha ile “ اح َدةا َ
Bahsettiğimiz ayette, sözü edilen ve farklı okunan iki keli-
ِ ” فَـوkelimesinin sonunun nasb ile okunması ha-
meden “ اح َد اة َ
linde bunun ayete katacağı mana şöyle olur : “Eğer adaleti gö-
zetmemekten korkarsanız, o zaman (kadınlardan) biriyle evlenin.”
Bunu Hasan-î Basrî, Ameş (ö. 148/ 765) ve Hamid böyle yorum-
ِ ” فَـوtarzında
lamışlardır. Ancak aynı kelimenin sonunun “ اح َدة َ
ref ile okunması durumunda ise ayetin manası: “Eğer adaleti gö-
zetmemekten korkarsanız, o zaman bir kişiyle evlenmeye razı olun”
demek olur.62
59 Demirhan Ünlü, Kur’an-ı Kerim’in Tecvidi, (5. Baskı), Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, Ankara 2005, s. 43.
60 Cezerî, I, 247.
61 Cezerî, I, 247 ; Ruaynî, s. 98 ; İbn Ğalbun, A. g. e., II, 304 ; İbn Baziş, II, 627 ;
Ebu Şâme, II, 412 ; Ebu Zür’a, s. 192 ; Kâdî, s. 76 ; el-Beğavî, s. 35.
62 İbnu’l-Cevzîyye, II, 9.
Servet KILIÇ |41
İbn Atiyye, (ö. 383/993) bu kelimeyi iptida olarak, mübteda
makamında ötre ile okudu. Bu müptedanın haberi ise gizlidir.
Bu görüşe göre ayetin manası : “Eğer adaleti gözetmemekten
korkarsanız, o zaman kadınlardan bir tane ile evlenmeniz kâfi
olur” demek olur.63
66Nisa, 4/5.
67İbn Mücahid, s. 226 ; Cezerî, I, 247 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 45 ; Ruâynî, s.
98 ; Gâlbun, II, 303 ; İbn Baziş, II, 627 ; Ebu Şâme, s. 412 ; Ebu Zür’a, s. 192 ;
Kadî, s. 76 ; el-Beğavî, s. 35.
Servet KILIÇ |43
delil olarak getirirler. Zira buradaki anlamında olmak üzere
kelime “ ” قِيَاماşeklinde kullanılmıştır. Kelimenin “ ” قِيَماtar-
zında okunmasının nedeninin, “ ” قِي َمةkelimesinin çoğulu ol-
ması dolayısıyladır. Mallar kelimesinin, çoğul bir manasının
yanında, “ ” قِي َمةyani “değerli” manasına da geldiğinden, aynı
manayı vermesi bakımından bunun çoğulu olan “ ” قِيَماşek-
linde ki elifsiz kırâatin geleceği de belirtilmiştir.68
Muhakkak “ ضعَافا
ِ ” kelimesi “ ” فِعَالvezni üzerine gelmiştir.
Çünkü kelimenin başında esreli isti’lâ harflerinden olan “ ” ض
harfi ile başaldığından Arapça’da bu vezinde gelen kelimeler
bu bapta gelir. Örneğin “ ” قِبَابve “ ” خِ بَاثkelimeleri gibi ki,
bunlar isti’la harfleri ile başlamıştır. Bu örneklerin tümünde
72
Kurtubî, IV, 589-590.
73 Nisa, 4/9.
74 Bkz., s. 20.
75 İbn Mücahid, s. 227; Cezerî, I, 247; Abdulfettah el-Paluvî, s. 45: Gâlbun, II,
303.
46 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
imâle yapmak güzeldir. Zira bu kelimelerde ses isti’lâ harfini
telaffuz ederken yükselir, söz konusu bu harflerin harekesini
esre ile okurkende alçalmaktadır. Bu yüzden isti’lâ harfleri
eğer esre ile okunacaksa bu harflerin telaffuzunda sesi yükselt-
meden harekesine uygun olarak dili indirip telaffuz etmek gü-
zel görülmüştür. Ses tek bir telaffuz şekliyle başlar. Yani ses
esreden sonra tefhim/ kalın okuyarak telaffuza başlamaz.
Böyle bir tarz ile sözü edilen kelimeyi okumaya başlamak te-
laffuza ağır gelecektir. “ ” خَافُواkelimesindeki imâleye gelince,
bu kelimede de imâle yapmak güzeldir. Çünkü bu kelimenin
aslı “ ” فَ ِع َلvezninden olup “ ف
َ ” َخ ِوdir. Dolayısıyla kelimede
geçen “elif” harfi takdiri olup, bunun yerinde esreli gelen bir
“vav” harfi bulunmaktadır. Bu yüzden kelimenin başında
isti’la harfi olan “ ” خharfinden sonra gelen elifin yerinde esreli
bir “vav” harfi bulunduğundan, buradaki “elif” harfinde imâle
de caiz olmaktadır. Bunun bir benzeri de, bu fiilin mütekellim
sîgası yapılırken ortaya çıkar. Bu da ُ خِ فتsîgasıdır. Bu vezinde
gelen bütün mütekellim sîgalarında, isti’lâ harfinden sonra is-
ter “vav” harfi gelsin, isterse “ya” harfi gelsin bu kelimelerde
imâle yapmak caizdir. 76
98; Gâlbun, II, 404; İbn Baziş, II, 627; Ebu Zür’a, s. 191; Kâdî, s. 76; el-Beğavî,
s. 35.
48 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
“ َسيَصلَون
َ ” َوtarzında gelen ve “ya” harfinin fethalı olarak
okunmasını gösteren delillerden biri, İbrahim sûresinde geçen,
َ َج َهنَّ َم يَصلَونَ َها َوبِئ/Onların hepsi de cehenneme girecekler,
ُ س القَ َر
“ار
ne kötü bir konaklama yeridir orası”80 ayettir. Zira bu ayetteki
“ ” يَصلَونَ َهاkelimesinin başında bulunan “ya” harfi de fethalı
olarak gelmiştir. Ancak söz konusu kelimenin “ َسي ُصلَون
َ ” şek-
lindeki dammeli okunuşunun delili ise, Nisa sûresinde geçen :
“ ف نُصلِي ِهم نَارا
َ سو
َ / Yakında onları ateşe yaslandıracağız”81 mana-
sına gelen ayettir. Burada da, “ ” نُصلِي ِهمkelimesinin başı dam-
meli olarak gelmiştir. “ َسيُصلَون
َ / Yakında sokulacaklardır” oku-
nuşunun manası : “Allah onu sokacaktır” demektir. Bu dam-
َ سيُع
meli okunuşun bir benzeride “ َطون َ / Yakında verilecektir”
kelimesidir. Bunun da takdiri : “Allah yakında verecektir” ma-
nasındadır. 82
80 İbrahim, 14/29.
81 Nisa, 4/56.
82 Farisî, III, 137.
83 Nisa, 4/30.
Servet KILIÇ |49
سقَ َر
َ / Onu yakında Cehennem’e sokacağız.”84 ayetinde geçen
ve “ ساُصلي ِه
َ / Sokacağız” manasına gelen aynı kelimenin başının
yine ötreli okunması gibi. 85
84
Müddessir, 74/26.
85 Beğâvî, II, 288.
86 Ebu’l-Hayyan, III, 187 ; İbnu’l-Cevzîyye, II, 24.
89 Nisa, 4/11.
90 İbn Mücahid, s. 227 ; Cezerî, I, 247 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 45 ; İbn Baziş,
II, 627 ; Ebu Şâme, s. 412 ; Ebu Zür’a, s. 192 ; Kâdî, s. 76 ; el-Beğavî, s. 35.
91 Süyûtî, I, 285.
52 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
ve durum bu hal üzere vuku bulursa veya bir kadın geride bu-
lunursa” şeklinde gelir.92
96 Nisa, 4/12.
97 Bkz., s. 21.
54 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
İbn Âmir, İbn Kesir, Âsım, hem on birinci hem de on ikinci
ayette geçen bu kelimede ki “sad” harfini, fethayla “ صى
َ يو
ُ ” tar-
zında meçhul sîga ile okumuşlardır. Ancak kırâat imamların-
dan Nafî, Ebu Âmr, Hamza ve Kisaî ise, “sad” harfini esreyle “
ُوصي
ِ ” يtarzında malum sîga ile okumuşlardır. Yine Âsım,
ayette geçen ilk “ صى
َ ” يُوkelimesini kesre, ikinci kelimeyi ise
fetha ile okumuştur.98
100
Nisa, 4/13.
101 İltifat sanatı (Azamet nunu), Kur’an’da bir çok yerde geçmekte olup, bu-
nun manası yapılan işin mahiyetinin büyüklüğünü göstermek için, tekil sigâ
yerine çoğul sigâ ile durumu muhataba haber vermek demektir. Bkz. Ebu’l-
Fidâ İmadüddin İsmail İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’an’il-Azim, Mısır Tsz., III, 187.
102 İbn Mücaid, s. 228 ; Cezerî, I, 248 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 46 ; Ruaynî, s.
98 ; Gâlbun, II, 304 ; İbn Baziş, II, 628 ; Ebu Şâme, s. 413 ; Ebu Zür’a, s. 193 ;
Kâdî, s. 77 ; el-Beğavî, s. 36.
56 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
göre kelimeyi “ ُ ” يُدخِ لهşeklinde okuyanlar, bu “ ُ ” يُدخِ لهfiilinin
failini Allah-u Teâlaya isnat etmiş olurlar. Bu okuyuşa göre fi-
ilin sigası gayb sigasıdır. Dolayısıyla fiilin faili gizli “huve” za-
miridir. Bu kelimeyi “ ُ ” نُدخِ لهtarzında okunduğunda bunun
manası tıpkı diğer “ya”lı okuyuşun manası gibidir. Bunu Âli-
İmran sûresinin şu ayetide teyit etmektedir : “ بَ ِل للاُ َموليَ ُكم/ Oysa
sizin dostunuz, koruyucunuz ve sahibiniz Allah’tır.” Daha sonra
ise Allah bundan bir sonraki ayetinde : “ سنُلقِى
َ / Salacağız, dü-
şüreceğiz” manasına gelen fiili, Allah “nun” ile inzal ederek fi-
ili kendisine izafe etnmiştir. 103
105
Haleveyh, s. 120.
106 Bkz., s.31.
107 İbnu’l-Cevzî, II, 33.
ِِّ َ ” يَاتِيkırâatinin
Nesefî’ye ( ö. 508/1130 ) göre, şeddeli olan “ ان
ayete kattığı mana : “Zina eden erkek ve kadını kastetmiştir.”
Dolayısıyla şeddeli kırâatle birlikte, o işe ( zina ) varmaktan,
yönelmekten öte, bizzatihi o işin yapılması manasının anlaşıla-
cağı aşikâr olur.117
آء ِ
َ اب هللا َعلَ ْي ُك ْم َواُح َّل لَ ُك ْم َما َوَر
ِ ِ ْ آء اًِلَّ َما َملَ َك
َ َت اَْْيَانُ ُك ْم كت
ِ ات ِمن النِس
َ َ ُ َصن َ َوال ُْم ْح
ِِ ِ ِ صنِْي غَ ْري م ِ ِ ِ ِ
ورُه َّن ُ ُاستَ ْمتَـ ْعتُ ْم بِه م ْنـ ُه َّن فَاَت
َ وه َّن اُ ُج ْ ْي فَ َما
َ سافح َ ُ َ َ ُْذَل ُك ْم اَ ْ تَـ ًْـتَـغُوا َبَ ْم َوال ُك ْم ُم
ِ ِ ِ ِ فَ ِريضةا وًلَ جناح علَي ُكم ِفيما تَـراضيـتم بِ ِه ِمن بـع ِد الْ َف ِري
يما
يما َحك ا ضة ا َّ هللاَ َكا َ َعل ا َ َْ ْ ْ َُْ َ َ ْ ْ َ َ َُ َ َ
“Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna,
evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Al-
lah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar
ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle
evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile fay-
dalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O
mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde
bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir.” 123
آء ِ
َ اب هللا َعلَ ْي ُك ْم َواُح َّل لَ ُك ْم َما َوَر
ِ ِ
َ َت اَْْيَانُ ُك ْم كتْ آء اًِلَّ َما َملَ َك
ِ ات ِمن النِس
َ َ ُ َصن َ َوال ُْم ْح
ِِ ِ ِ صنِْي غَ ْري م ِ ِ ِ ِ
ورُه َّن ُ ُاستَ ْمتَـ ْعتُ ْم بِه م ْنـ ُه َّن فَاَت
َ وه َّن اُ ُج ْ ْي فَ َما
َ سافح َ ُ َ َ ذَل ُك ْم اَ ْ تَـ ًْـتَـغُوا َبَ ْم َوال ُك ْم ُُْم
يما َح ِكي اما ِ ِ ِ فَ ِريضةا وًلَ جناح علَي ُكم ِفيما تَـراضيـتم بِ ِه ِمن بـع ِد الْ َف ِري
ضة ا َّ هللاَ َكا َ َعل ا َ َْ ْ ْ َُْ َ َ ْ ْ َ َ َُ َ َ
Yine bu ayetin bir başka yerinde geçen “ ” َواُحِ َّل لَ ُكمterkibin-
deki “helal” manasına gelen kelimeyi, kırâat imamlarından İbn
Kesir, Nafî, Ebu Amr ve İbn Amir “ ” اve “ ” حharflerinin fet-
hasıyla “ ” ا َ َح َّلtarzında malum sîga ile okurken, yirmi beşinci
ayette geçen “ ص َّن ِ ” اُحkelimesindeki elifi ise dammesiyle “ ص َّن
ِ اُح
” tarzında meçhul sîga ile okudular. Kisaî ve Hamza ise, önceki
kelimeyi “ ” اُحِ َّلtarzında elifin dammesiyle okurken, diğer
َ ” اَحtarzında elifin fethasıyla
ayetteki gelen kelimeyi ise “ ص َّن
okudular. Ancak Asım’ın Hafs rivayetiyle gelen okuyuşunda
o, iki kelimeyi de ötre ile okumuştur. Ancak Asım’dan gelen
başka bir rivayete göre o, bu iki kelimeyi de fetha ile “ ” ا َ َح َّلve
َ ” اَحtarzında okumuştur. 128
“ ص َّن
Râzî, V, 486.
127
Ruaynî, s. 99 ; İbn Ğalbun, II, 305 ; İbn Baziş, II, 629 ; Ebu Şâme, s. 415 ; Ebu
Zür’a, s. 198 ; Kadî, 78 ; el-Beğavî, s. 36.
66 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
ile “ ” ا َ َح َّلşeklinde okuyanlar ise, bu fiilin failini, gizli olan “ ه َُو
” yani Allah’a has kılarlar. 129 Ve “ ” ا َ َح َّلokuyuşunu “ ّللا ِ ِّ َاب
َ ِكت
علَي ُكم
َ / Allah’ın yazısı ( farzı ) olarak üzerinize” terkibinde ge-
ِ ” yani “Lafzatullah” kelimesine atfetmek için malum
çen “ للا
siga ile kırâat ederler.130
اٍ ِم ْن ُك ْم ِ ًَْيأَيُّـها الَّ ِذين آمنُوا ًَل ََتْ ُكلُوا أَموالَ ُكم بـيـنَ ُكم َِبل
ٍ اط ِل نًَِّل أَ ْ تَ ُكو َ َِتَ َاراة َع ْن تَـ َرَ ْ َْ ْ َ ْ َ َ َ َ
يما ِ ِ َّ َّ ِس ُك ْم ن
اّللَ َكا َ ب ُك ْم َرح ا َ َوًَل تَـ ْقتُـلُوا أَنْـ ُف
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. An-
cak kendi rızanızla yaptığınız ticaretle yemeniz helaldir. Birbirinizin
canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.” 132
“ ارة
َ ” تِ َجokuyuşunun ayete kattığı manalardan biri de : “Ey
iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ancak bu
malların, ticaret mallarıyla yapılan akit yoluyla olması başka”
olur. Veya başka bir takdiri ise : “Ey iman edenler! Mallarınızı
اِ ْ ََتْتَنًُِوا َكًَآئَِر َما تُـ ْنـ َه ْو َ َعنْهُ نُ َك ِف ْر َعنْ ُك ْم َسيِئَاتِ ُك ْم َونُ ْد ِخلْ ُك ْم ُم ْد َخالا َك ِرْياا
149
Taberî, VIII, 259.
150 Nisa, 4/32.
151 İbn Mücahid, ss. 232-233 ; Cezerî, I, 249 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 47 ;
Ruaynî, s. 99 ; İbn Ğalbun, s. 305 ; İbn Baziş, II, 629 ; Ebu Şâme, s. 416 ; Ebu
Zür’a, ss. 200-201 ; Kâdî, s. 78 ; el-Beğavî, s. 37.
74 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
Haleveyh’e göre, sözü edilen kelimenin hemzeli ve hemze-
siz okunması, kelimenin başında “vav” veya “fe” harfi bu fiil-
den önce geldiğinde olur. Ona göre kelimenin hemzeli okun-
masının sebebi, Arapça da emir fiillerinde genelde bu kelime-
lerin başında bulunan hemzeler düşmektedir. Ne zaman emir
fiilleriyle oluşan fiillerin başına “vav” harfi gelirse, hemze ke-
limenin aslından olduğu için, tekrar kelimedeki yerini alır. An-
latılan bu durumun Kur’an’daki delili ise : “ ِصلَوة
َّ َوأ ُمر اَهلَكَ ِبال/
Yakınlarına namazı emret”152 ayetidir. Bu ayette de emir fiilini
başına “vav” dâhil olduğundan fiilin aslından olan hemze ke-
limedeki yerini almıştır. Kelimenin hemzesiz okunuşunun de-
liline gelince, bu okuyuşunda Kur’an’dan delili : “ سل بَنِى اِس َرآئِي َل
َ
/ İsrailoğullarına sor” 153 ayetidir. Bu ayette geçen “ سل َ / Sor”
emir fiilinin aslı, “ ” اَساَلdir. Emir halinde bu fiilin başında bu-
lunan hemzenin fethası, “sin” harfine nakledilir. İbtidanın ola-
bilmesi için, kelimenin başında bulunan vasıl hemzesi olan elif
harfi, kelimeden çıkarılır. Lamu’l fiil olan ve kelimenin ortanca
harfi olan “hemze” de sükûnlanır. “Vav” harfide kelimenin he-
men başına geçince, bu kelime yukarıda okunan “ سل
َ ” َوşek-
linde kalır. 154
َّ ِصيًَـ ُه ْم ا
ِ َوهم ن
ْ ُ ُت اَْْيَانُ ُك ْم فَاَت
ِ َّ ِ ِ ِ ِ ولِ ُك ٍل جعلْنا مو
َ اَل َّمَّا تَـ َر َك ال َْوال َدا َواًْلَ ـ َْربُو َ َوالذ
ْ ين َع َق َد َ ََ َ َ َ َ
ٍ
هللاَ َكا َ َعلَى ُك ِل َش ْىء َش ِهي ادا
“Anne, baba ve akrabaların bıraktıkları her şey için bir mirasçı ta-
yin ettik. Yemin akdiyle mirasçı kıldıklarınızın paylarını da verin.
Şüphesiz Allah, her şeye şahittir.” 158
“ عاقَ َدت
َ ” şeklindeki okuyuşun, manaya delalet etmesinin
mümkün olması için, ikinci mef’ul hazfedilmiştir. Bunun
mef’ulü ise mahzuf bir zamirdir. Bunun takdiri : “ عاقَ َدت ُهم اَي َمانُ ُكم
َ /
Yeminlerinizin karşılıklı olarak birbirinizi bağladığı, sözleştiği-
niz kimseler” şeklinde gelir. “ عقَ َدت
َ ” okuyuşunun da mef’ulü
mahzuftur. Onun takdiri ise : “ عقَ َدت َحلفَ ُهم َ / Yeminlerinizin bağ-
ladığı kimseler” olur. Yahut “ عه َدهُم اَي َمانُ ُكم
َ ” şeklinde gelir. “اَي َمانُ ُكم
/ Yeminleriniz” manasındaki kelimenin “ عاقَ َدت
َ ” veya “ عقَ َدت
َ ”
ِ َِوا ْعًُ ُدوا هللاَ َوًلَ تُ ْش ِرُكوا بِ ِه َش ْيـئاا َوَِبل َْوالِ َديْ ِن اِ ْحس اان َوبِ ِذى الْ ُق ْرََب َوالْيَـتَ َامى َوال َْمساك
ْي َ َ
ِ
َت اَْْيَانُ ُك ْم ا َّ هللاَ ًل ِ َّ ب َِب ْْلَنْب َوابْ ِن
ِ ًالس ِ ِ اح ِ الص ِ َُوا ْْلَا ِر ِذى الْ ُق ْرََب َوا ْْلَا ِر ا ْْلُن
ْ يل َوَما َملَ َك َّ ب َو
ورا
ب َم ْن َكا َ ُمُْتَاًلا فَ ُخ ا ُّ َُِي
Asım’ın “ ب
ِ ” ال َجنkelimesini fetha ve sûkun ile okumasıyla,
ayetin manası : “Uzak komşu” olur. Dilciler, Asım’a bu kelime-
nin manasını sordular, o da şöyle cevap verdi : “O komşu ki,
kendisine gidilen kişidir, yani senin gözün, daima o komşunun
ikamet ettiği yerde, onun üstünde olsun demektir,” dedi. Yani
imam Âsım, burada kişinin komşusunu görüp gözetmesi gere-
kir demek istemiştir. 167
169
Nisa, 4/37.
170 Bkz., s. 48.
171 İbn Mücahid, s. 233 ; Cezerî, I, 249 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 47 ; Ruaynî,
s. 100 ; İbn Ğalbun, II, 306 ; Ebu Zür’a, s. 203 ; Kâdî, s. 79 ; el-Beğavî, s. 37.
172 Halevey, s. 123.
Servet KILIÇ |81
” بِالبُخ ِلkelimesinin müştakları ise, “ ” بَ ُخ َل يَب ُخ ُل بُخالşeklinde ge-
lir.173
173 Mevlüt Sarı, el-Mevârid Arapça-Türkçe Lûgat, İpek Yayınları, İstanbul 1980,
s. 74.
174 Râzî, VIII, 35.
Bkz., s. 40.
178
100; İbn Ğalbun, II, 306 ; İbn Baziş, II, 630 ; Ebu Şâme, s. 417 ; Ebu Zür’a, s.
203 ; Kâdî, ss. 79-80; el-Beğavî, s. 37.
Servet KILIÇ |83
tarafı “gaib yasıyla” gelmiştir. Ancak, Hasan el-Basrî söz ko-
َ ُ ن/Onu kat kat
nusu kelimenin başını azamet nun’u ile, “ ضاعِف َها
arttırırız” manasına gelecek şekilde okumuştur. Aynı keli-
meyi, Ebû Recâ ( ö. 112/730 ) “ َ ضعِِّفها
َ ُ ” يşeklinde okumuştur. Ge-
َ ُ ” يgerekse de “ َ ضعِِّفها
rek “ ضاعِف َها َ ُ ” يkırâati, çokluk anlamını
ifade eden iki ayrı lügattir. Ebû Ubeyde ( ö. 224/838 ) der ki : “
ضاعِف َها
َ ُ ” يbuyruğunun anlamı : “Eğer yapılan iyilik zerre kadar
da olsa, onu misliyle, bir kat fazlası ile çoğaltır” demektir. “
َ ضعِِّفها
َ ُ ” يşeklinde ki şeddeli okuyuşun ayete kattığı mana : “Eğer
yapılan iyilik zerre kadar da olsa, onu kat kat yapar” anlamın-
dadır.180
181
ez-Zeccâc, Ebu İshak İbrahim b. es-Seriyyî Meâni’l-Kur’an ve İrâbuhu, (1.
Baskı), Alimu’l-Kutubî, Tahkîk: Dr. Abdu’l-Celil Abdus-Sulbî, Lübnan, Bey-
rut 1408/1988, II, 52-53 ; Ebus-Suûd, I, 697.
182
Nisa, 4/42.
183 Bkz., s. 31.
s. 100 ; İbn Ğalbun, II, 307 ; İbn Baziş, II, 630 ; Ebu Şâme, s. 417 ; Ebu Zür’a, s.
203 ; Kâdî, s. 80 ; el-Beğavî, s. 37.
Servet KILIÇ |85
çoktur. Söz konusu kelimelerin bu tarzda gelmesi alimlerce çir-
kin görülmemiştir. Bu kelimelerin örneği Neml sûresinde ge-
َّ ”185 kelimesiyle, Yunus sûresinde geçen “ ازيَّنَت
çen “ اطيَّرنَا َّ ” َو186
manasına gelen kelimesidir. Sözü edilen “ ” لَوتَس ََّّوىkırâatinde
fiil, “Arz” kelimesine nisbet edilmiştir. Yoksa burada “ Yer-
yüzü onlar gibi ( dümdüz ) olsa” manası kastedilmemiştir. Bu-
rada kastedilen manaya gelince : “Ah keşke yeryüzü onların
(kendilerinin) üzerini dümdüz etse.” Hamza ve Kisaî’nin
kırâatlerine gelince, kelimede geçen birinci “ ”تharfini hazfe-
derek okumuşlardır.187
Arapça sarf kuralı gereği, arka arkaya iki sakin harfle başla-
namayacağından, bu kelimelerde geçen harfler durumlarına
göre öncesinde gelen harfe göre harekelenir. Anlattığımız bu
durumla ilgili Kur’an’da farklı okunan kırâat tarzları mevcut-
tur.193 Konumuzla ilgili olarak ayette geçen “ ” ا َ ِن اقتُلُواterkibin-
deki “ ” اَنedatıyla, yine aynı ayette geçen “ ” ا َ ِو اخ ُر ُجواkelime-
sindeki “ ” اَوedatını, kırâat imamlarından İbn Âmir, İbn Kesir,
Nafî ve Kisaî, her iki edatta ki “nun” ve “vav” harflerinin dam-
mesiyle olmak üzere “ ” ا َنُ اقتُلُواve “ ” ا َ ُو اخ ُر ُجواtarzında, Âsım ve
Hamza ise bu harfleri kesre ile olmak üzere “ ” ا َ ِن اقتُلُواve “ ا َ ِو
” اخ ُر ُجواşeklinde okumuşlardır. Ancak Nasır b. Ali’den, ondan
da babasından rivayetle Ebu Âmr, ilk kelimeyi kesreyle “ ا َ ِن اقتُلُوا
” tarzında okurken, diğer kelimeyi ise damme ile “ ” ا َ ُو اخ ُر ُجوا
şeklinde okumuştur. Yine aynı ayetin devamında gelen, “ ا َِّال قَليل
” terkibindeki “çok az” manasına gelen kelimenin sonunu, bü-
tün kırâat imamları ref ile “ ” قَلِيلtarzında okurken, sadece İbn
Âmir bu kelimenin sonunu nasb ile “ ” قَليالtarzında okumuş-
tur. 194
İbn Kesir, (ö. 120/738) Nâfî, (ö. 169/785) İbn Âmir (ö. 118/736)
ve Kisaî’nin (ö. 189/805) “ ” ا َ ِن اقتُلُواkelimesin de geçen “nûn”’u
ve hemen sonrasında gelen “ ” ا َ ِو اخ ُر ُجواkelimesinde ki “vâv”’
harfini dammeyle okumalarının sebebi, bu kelimeler emir si-
gasıyla geldiklerinden, başlarında ki dammeyi “vâv” ile “nûn”
harfine vermektedirler. Âsım (ö. 127/745) ile Hamza’nın
II, 630 ; Ebu Şâme, s. 418 ; Ebu Zür’a, s. 205 ; Kâdî, s. 81.
88 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
(ö. 156/773) kesreli okuyuşlarının sebebi ise, ictimâ-i sâkineyn-
den dolayı, yani iki harekesiz harfin ard arda gelmesinden, ge-
rek “nûn” harfini, gerekse “vâv” harfini kesre ile kırâat etmiş-
lerdir. Ebu İshâk ez-Zeccâc ise, Ebu Âmr’ın (ö. 154/771)
kırâatini tenkid ederek şöyle demiştir : "Ebu Âmr'ın, -bir rivayet
varsa müstesna- özellikle bu şekilde iki harfi birbirinden niçin ayırı-
rarak okuduğunu bilemiyorum." demiştir.195
196
Râzî, VIII, 140.
197 Nisa, 4/73.
198 İbn Mücahid, s. 235 ; Cezerî, I, 250 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 48 ; Ruaynî,
s. 100 ; İbn Ğalbun, II, 307 ; İbn Baziş, II, 630 ; Ebu Şâme, s. 418 ; Ebu Zür’a, s.
208 ; Kâdî, s. 81 ; el-Beğavî, s. 38.
90 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
dolayı da, kelimeyi “ ” يَ ُكنşeklinde okumuşlardır.199
208
Nisa, 4/81.
209 Bkz. Ünlü, s. 112.
210 İbn Mücahid, s. 235 ; Cezerî, I, 250 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 48 ; İbn Ğal-
bun, II, 308 ; İbn Baziş, II, 631 ; Ebu Şâme, s. 419.
211 Ferrâ, I, 279.
94 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
İkincisi ; “ ” ط, “ ” دve “ ” تharfleri, ağzın aynı bölgesinden
çıkarlar. Aralarındaki mahreç yakınlığı bakımından, birbirine
idgâm edilme hususunda bunlar aynı cins harf gibidirler. “ ” ط
harfi "ıtbak" bakımından, ince “ ” تharfinden telaffuz yönün-
den daha kalın olması nedeniyle, bu idgam güzel olmuştur.
Binâenaleyh ses bakımından ince olanın, daha kalın olana
idgâm edilmesi yerinde ve güzel olur. Bu iki harfi birbirine
idgâm etmeden okuyanların, idgâmı yapmayışlarının sebebi,
bu iki harfin iki ayrı kelimede bulunmaları ve iki ayrı mahreç-
ten çıkmış olmalarıdır. Nitekim ince “ ” تkalın “ ” طve “ ” د
harflerinin arası fasıl edilerek (ayırdedilerek) okunmaz.
Binâenaleyh her iki kelimeyi de olduğu hal üzere bırakmak ge-
rekmektedir.212
214
Taberî, VIII, 566.
215 Nisa, 4/94.
216 İbn Mücahid, s. 236 ; Cezerî, I, 251 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 48 ; ; Ruaynî,
s. 101 ; İbn Ğalbun, II, 309 ; ; İbn Baziş, II, 631 ; Ebu Şâme, ss. 419-420; Ebu
Zür’a, ss. 208-209; Kâdî, s. 83; el-Beğavî, s. 39.
96 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
duğunda bunun ayete kattığı mana şöyle olmaktadır : “Araştı-
rın, ortaya çıkarın, acele ile şüphe ve tevehhüm üzerine ve za-
yıf te’villlerle değil, teennî ve yakîn ile hareket ediniz.” Ancak
ayet Hamza, Kisaî ve Halefu’l-Aşr’ın kırâatleriyle “ ” فَتَثَبَّتُواşek-
linde okunursa, bunun da ayete kattığı mana şöyledir : “Sebat
etmekten kinâye olmak üzere iyi tutunuz, ayağınızı denk alı-
nız, sağlam basınız, acele ile çürük tahtaya basmanız ki ayağı-
nız kaymasın”217
Bu iki kırâat, aynen “ ” اِست َفعَ َلvezni gibi olup, bunun mana-
sında “talep” ve “istemek” vardır. Böylece ayetin manası : “Bu
işi araştırmak talebinde bulunun. Yani onun açığa çıkmasının
önüne başka izah ve rivayetleri geçirmeyin.” olur. Nitekim bir
gurup alim şöyle dedi ki : “ ” فَتَبَيَّنُواkırâati, “ ” فَتَثَبَّتُواkırâatinden
daha beliğdir. Çünkü bir şeyi tespit etmek, açığa çıkarmak ka-
dar kuvvetli bir delil değildir. Bu konuda Rağıb el-İsfehanî (ö.
425/1047) şöyle bir tespitte bulunmuştur : “ Doğru bilgi olmazsa,
(tebeyyenu) gerçeğe ulaşma yolu azalır. Ancak ( doğru bilginin ) tes-
pitten sonra olması müstesna. Bazen tespit, tesebbet olur, tebeyyen
olmaz. Ebu Ubeyd ( ö. 224/838 )’in bu konuda ki görüşü ise şöyledir
: “Ayette geçen “ ” فَتَبَيَّنُواile “ ” فَتَثَبَّتُواkırâatleri birbirine yakın iki oku-
yuştur.” İbn Atiyye (ö. 383/993) de bu konuda Ebu Ubeyd Ka-
sım b. Sellam’ın görüşlerini desteklemiş ve şöyle demiştir :
“Doğru olan Ebu Ubeydin dediğidir. Çünkü birinin bir meseleyi apa-
çık ortaya koymasından sonra, ( فَتَبَيَّنُواkırâati okunursa) o konunun
ortaya çıkarılması için başka bir şey gerekmez. Sadece meselenin de-
lillendirilmesi için gayret sarfedilmesi gerekir.” Bu durum “ فَتَثَبَّتُوا
/Tespit edin” kırâatinin kullanılmasında da böyle olup, kişi
Nisa sûresi doksan beşinci ayetinde geçen “ ” غَي ُر اُولِى الض ََّر ِر
terkibindeki, “ ” غَي ُرkelimesinin sonunu İbn Kesir, Ebu Amr,
Âsım ve Hamza ref ile “ ” غَي ُرtarzında, Nafî, Kisaî ve İbn Amir
ise bu kelimenin sonunu nasb ile “ ” غَي َرşeklinde okumuşlardır.
Ancak Hüseyin b. Beşir’den, ondan da Ravh’tan, ondan da Mu-
hammed b. Salih’ten, ondan da Şibli’den rivayetle İbn Kesir’de
220
İbn Mücahid, s. 237; Cezerî, I, 251; Abdulfettah el-Paluvî, s. 48; Ruaynî, s.
101 ;İbn Ğalbun, II, 309 ; İbn Baziş, II, 631 ; Ebu Şâme, s. 421 ; Ebu Zür’a, ss.
209-210; el-Beğavî, s. 39.
221 el-Beğâvî, II, 358.
Her iki okuyuşla ilgili olarak, âlimler bir kısım deliller gös-
tererek bu kırâatlerin değerlendirmesini yapmışlardır. Nite-
kim Ebu Ali el-Farisî’ye göre, “ ” يُؤتِي ِهşeklindeki okuyuş, aynı
ayette geçen : “ ف نُؤتِي ِه َ َللا ف
َ سو َ َو َمن يَفعَل ذَلِكَ ابتِغَا َء َمر/ Kim bunu
ِ ِضاة
Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek için yaparsa yakında ona
büyük ecir veririz” cümlesindeki “ ” يَفعَلfiilinin “gaib ya” sı ile
okunmasından dolayıdır. 229
101; İbn Ğalbun, II, 309; İbn Baziş, II, 631; Ebu Şâme, s. 422; Ebu Zür’a, s. 211;
Kâdî, s. 87; el-Beğavî, s. 39.
229 Fârisî, s. 181.
Servet KILIÇ |101
vereceğine dair bir bildirimdir. Zira ayet Hz. Peygamber’e in-
dirildiği için, o da bu ayeti, Allah’tan Müslümanlara bildirmiş-
tir. Ancak kelime “ ” نُؤتِي ِهşeklinde okunursa, o zamanda bu
müjde haberini veren bizzat Allah olduğundandır.230
230
Haleveyh, s. 126.
231 Ebu’l-Hayyan, III, 366.
232 el-Beğâvî, II, 369.
235
İbn Mücahid, ss. 237-238; Cezerî, I, 252; Abdulfettah el-Paluvî, s. 49;
Ruaynî, s. 101; İbn Ğalbun, II, 309; İbn Baziş, II, 631 ; Ebu Şâme, s. 422 ; Ebu
Zür’a, s. 212.
236 Zuhruf, 43/70.
Râzî her iki kırâati de güzel bulmuştur. Zira ona göre, birinci
okuyuş olan “ َ ” يَد ُخلُونkırâati güzeldir, çünkü bu söz, onları
cennete sokana delalet ettiği için, diğer kırâate göre daha kap-
samlı bir mana taşımakta ve “ َوالَ يُظلَ ُمونَ نَقِيرا/ Haksızlığa uğra-
tılmazlar" ifadesine de uygun düşmektedir. İkinci okuyuş olan
“ َ ” يُد َخلُونkırâati ise, Hak Teâlâ'nın : “ َاُد ُخلُوا ال َجنَّةَ اَنتُم َواَز َوا ُج ُكم تُحبَ ُرون
َ اُد ُخلُوهَا ِب/ Sela-
/ Siz ve zevceleriniz cennete girin” 240 ve " سالَم
metle girin oraya" 241 âyetlerine uygun düşer. Allah en iyi bi-
lendir.242
238
Fârisî, s. 182.
239 Haleveyh, s. 127.
240 Zuhruf, 43/70.
Kur’an’da “ علَة
َ ” ُمفَاvezninden gelme birçok fiil mevcut olup,
özellikle bu vezinden olan kelimelerin kırâat ilmi açısından
farklı okunmaları, ayete de kısmi bir mana farklılığı kazandır-
maktadır. Bu duruma örnek olarak ilgili ayette geçen “ اَن يُص ِل َحا
” kelimesini İbn Kesir, Nafî, İbn Âmir ve Ebu Amr, “ya” harfi-
nin fethası ve “sad” harfinin de şeddesi ile “ صالَ َحا
َّ َ ” اَن يşeklinde
kıraat ettiler. Âsım, Hamza ve Kisaî ise “ya”nın dammesiyle ve
“sad” harfinin de tahfifi ile “ ” يُص ِل َحاşeklinde okudular.244
243Nisa, 4/128.
244İbn Mücahid, s. 238; Cezerî, I, 252; Abdulfettah el-Paluvî, s. 49; Ruaynî, s.
101; İbn Ğalbun, II, 310 ; İbn Baziş, II, 632 ; Ebu Şâme, ss. 422-423; Ebu Zür’a,
ss. 213-214; Kâdî, s. 85; el-Beğavî, s. 39.
Servet KILIÇ |105
َ َ ” تolup “ ُعلَة
صالَ َحا َ ” ُمفَاbabındandır. “Ta” harfi “sad” harfinde
idgâm olmuştur. Başına da vasl hemzesini almıştır.245
“ صالَ َحا
َّ َ ” يşeklinde okuyanlar, bu kırâatte “karı ve kocanın ba-
rışmaları” manası vardır demişlerdir. Nitekim Araplar, bu
babda müşareket manası olduğundan “ ” اَصلَ َح القَو ُمyerine, “
صالَ َح القَو ُم
َ َ ” تdemiştir derler. Bu kelimeyi “ ” يُص ِل َحاşeklinde oku-
yanlar da, anlaşmazlıkların karşılıklı olarak giderilmesi mana-
sında kullanmışlardır. Nitekim bu manadan olarak, “ فَاَصلَ َح بَينَ ُهم
/Aralarını düzeltirse” 246 diye buyurulmuştur. Bu kırâate göre
“ صلحاُ ” kelimesi, isim olup mef’ul olarak nasb edilmiştir. Buna
göre “ صل َحاُ ُ اَصلَحت/ Barış yaparak düzelttim” ibaresi, “ ُاَصلَحت
اَمرا/ Bir işi düzelttim” demeye benzer. Aynı şekilde “ صالَ َحا
َّ َ ي/
barışmaları” şeklinde okuyanların kırâatine göre de bu kelime
mef’uldür. Çünkü bu kip “ ” تَفَاعُلvezninden olup, burada mü-
teaddî olarak gelmiştir. Bununla birlikte bu kelimenin fazlalık-
ları hazfedilmiş bir mastar olma ihtimali de vardır.247
249
Taberî, IX, 79.
250 Nisa, 4/135.
251 İbn Mücahid, ss. 238-239; Cezerî, I, 252; Abdulfettah el-Paluvî, s. 49;
Ruaynî, s. 101; İbn Ğlbun, II, 310; İbn Baziş, II, 632 ; Ebu Şâme, s. 423 ; Ebu
Zür’a, s. 215 ; Kâdî, s. 86 ; el-Beğavî, s. 39.
Servet KILIÇ |107
Haleveyh, “ ” ت َل ُوواkırâatinin delilleri hususunda şunları söy-
lemiştir : “Bu kırâate göre okuyan kişi, kelimeyi fiil yapmış olur. Bu
kelimenin aslı “ ” ت َل ِويُواdur. Kelimede geçen “ya” harfinin dammesi
sarf açısından ağır geldiğinden, “ya” harfi kelimeden çıkarılarak ha-
rekesi “vav” harfine verildi. Böylece kelimede iki tane “vav” harfi ka-
lacağından dolayı “iltika-î sakineyn” durumu ortaya çıkacağı için, bu
“vav” harflerinden biri kelimeden atılır. Sonra kelimede bulunan bi-
rinci “vav” harfi, sonra gelen dammeli “vav” harfine bitişik olduğun-
dan, ikinci “vav” harfinin dammesi ilk “vav” harfine intikal ettirilir.
Ve kelimenin sonundaki “nun” harfi de cezm alameti olarak düşer.
Ancak kelime sadece bir tek “vav” harfiyle “ ” ت َل ُواşeklinde okunursa
bunun da aslı, “ ” ت َو ِليُواolup, kelimedeki ilk “vav” harfi, kesreli “ya”
harfinin bulunmasından dolayı düşmektedir. “Ya” harfi de kendi-
sinde bulunan damme ona ağır geldiğinden, “ya” harfi de kelimeden
düşer. Daha sonra kelimede geçen “lam” harfi de kendisinden sonra
bitişik olarak gelen “vav” harfinin dammesini alarak kelime “ ” ت َل ُوا
şekline gelir.”252
اب الَّ ِذى ِ اب الَّ ِذى نَـ َّز َل َعلَى رسولِ ِه وال
ِ َْكت ِ َْكت ِ هلل ورسولِ ِه وال ِ ِ ِ َّ
َ َُ َ ُ َ َ ين اَ َمنُوا اَمنُوا َِب َ ََياَيُّـ َها الذ
ِ
ضالًَلا بَ ِعي ادا َ هلل َوَملَئِ َكتِ ِه َوُكتًُِ ِه َوُر ُس ِل ِه َوالْيَـ ْوم اًْلَ ِخ ِر فَـ َق ْد
َ ض َّل ِ اَنْـز َل ِمن َـًل ومن ي ْك ُفر َِب
ْ َ ْ ََ ُ ْ ْ َ
“Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği
Kitab'a, ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, melek-
lerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sa-
pıklığın en koyusuna düşmüş olur.” 255
254
el-Mâverdî, I, 279.
255 Nisa, 4/136.
256 İbn Mücahid, s. 239; Cezerî, I, 252-253; Abdulfettah el-Paluvî, s. 49;
Ruaynî, s. 101; İbn Ğalbun, II, 310 ; İbn Baziş, II, 632 ; Ebu Şâme, s. 423 ; Ebu
Zür’a, s. 216 ; Kâdî, s. 86 ; el-Beğavî, s. 39.
Servet KILIÇ |109
sîga ile kırâat etmişlerdir. Böyle okununca mana : “İndirildi”
olur. “ ” ن ََّز َلve “ ” اَنزَ َلtarzında okuyanlar kelimeyi malum sîga
ile “ indirdi ” manasında okumuşlardır. Yani bu kırâate göre
fiilin faili Allah olup, o da “ ” اَلَّذِيolarak gelen ism-i mevsul
içinde mevcuttur.257
Arapça da, bazen bir kelimenin aynı manayı ifade eden bir
çok varyantı mevcut olup, kırâat ilmi açısından meseleye ba-
kıldığında, Kur’an’da bu tür kelimelerin değişik formattaki
okunuşları kullanılmış ancak bunun ayetin genel manası üze-
rinde bir farklılığa yol açmadığı görülmüştür. Konumuzla bağ-
lantılı olarak ayette geçen “ ِ ” الدَّركkelimesini örnek verebiliriz.
Zira “ ِ ” الدَّركkelimesinde geçen “ra” harfini İbn Kesir, Nafî,
Ebu Amr ve İbn Âmir fetha ile “ ِ ” اَلد ََّركtarzında okurken, Âsım,
Hamza ve Kisaî ise “ ِ ” اَلدَّركşeklinde okumuşlardır. Ancak Ki-
saî’den, ondan da Hüseyin el-Cu’fa’dan, ondan da Ebu Bekir’
den rivayetle Âsım bu kelimeyi Ebu Amr gibi “ra” harfinin fet-
hasıyla okumuştur. 268
267
Nisa, 4/145.
268 İbn Mücahid, s. 239; Cezerî, I, 253; Abdulfettah el-Paluvî, s. 50; Ruaynî, s.
101; İbn Ğalbun, II, 310 ; Ebu Şâme, s. 424 ; Ebu Zür’a, s. 218 ; Kâdî, s. 86 ; el-
Beğavî, s. 40.
269 Haleveyh, s. 127.
112 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
dedi ki : “Eğer bu kelime fethalı olsaydı “ُ ” اَلد ََّر َكةkelimesinin çoğulu
olacağından, bundan sonraki kelime de لي َ اَلسُّفşeklinde gelmesi gere-
kirdi.” 270
270
Farisî, s. 188; Ebu’l-Hayyan, III, 396; Kurtubî, V, 534-535.
271 Zeccâc, s. 124; Râzî, VIII, 383.
272 Taberî, IX, 338.
275 İbn Mücahid, s. 240; Cezerî, I, 253; Abdulfettah el-Paluvî, s. 50; Ruaynî, s.
102; İbn Ğalbun, II, 310; İbn Baziş, II, 632; Ebu Şâme, s. 424; Ebu Zür’a, s. 218;
Kâdî, s. 86; el-Beğavî, s. 40.
276 Nisa, 4/146.
279
Nisa, 4/154.
280 İbn Mücahid, s. 240; Cezerî, I, 253; Abdulfettah el-Paluvî, s. 50; Ruaynî, s.
102 ; İbn Ğalbun, II, 310; İbn Baziş, II, 632; Ebu Şâme, ss. 424-425; Ebu Zür’a,
s. 218; Kâdî, s. 87; el-Beğavî, s. 40.
281 Bakara, 2/65.
Servet KILIÇ |115
” kırâatinde ise “ta” harfi “dal” harfine idgam edildiğinden, “tâ” har-
finin harekesi “ayn” harfine verilir.” demişlerdir.282
“Azamet nun-u” konusu ile ilgili gelen bir diğer ayet de,
Nisa sûresi yüz altmış ikinci ayeti olup, burada geçen “ سنُؤتِي ِهم
َ
İlgili kelimenin ilk harfi “ya” ile “ سيُؤتِي ِهم َ ” tarzında kırâat
َ ُ
edildiğinde, bu “ya” harfi “ سنؤتِي ِهم اجرا َ ُ
َ َهلل َواليَو ِم االَخِ ِر اولئِك
ِ َوال ُمؤمِ نُونَ بِا
عظِ يما ِ ” بِاkelimesine döner. O zamanda
َ ” ayetinde geçen “ هلل
mana şöyle olur : “Allah’a inananlara büyük bir mükâfat vere-
cek.” Ancak kelimeyi “ ” نُؤتِي ِهمtarzında kırâat edenler ise bunu
“iltifat” manası üzerine alarak ve daha önce geçen “ َواَعت َدنَا/ Ha-
zırladık” manasına gelen kelimesi üzerine atfederek kırâat et-
mişlerdir.287
286 İbn Mücahid, s. 240; Cezerî, I, 253; Abdulfettah el-Paluvî, s. 50; İbn Ğal-
bun, II, 310; İbn Baziş, II, 633; Ebu Şâme, s. 424; Ebu Zür’a, s. 219; Kâdî, s. 87.
287 Ebu’l-Hayyan, III, 413.
Ebu Ali el-Farisî dedi ki : “Sanki Hamza kitabı Hz. Davud (a.s)
yönüne hasretmiştir. Sonra da Hz. Davud’a (a.s) verilen bütün sa-
hifeleri “ ” ُزبُوراolarak takdir etti. Sonra da bunun cem’ini getirerek
“ ” ُزبُوراolarak getirdi. İbn Kuteybe (ö. 276/889) dedi ki : “Zebur”
kelimesi, “ ” فَعُولvezninden olup bu kullanılış ise ism-i mef’ul mana-
َ ُ ” َحلve “ وب
sınadır. Nasıl ki sen dersin ; “ وب َ ” ُر ُكkelimeleri gibi. Yani
bunların ism-i mef’ul makamında “ ” َمحلُوبve “ ” َمر ُكوبolarak gel-
mesi gibi. Bu dammeli kırâat başka bir lügattir. Dammeli kırâatte ise
“cem” manasına gelir.” 291
289
İbn Mücahid, s. 240; Cezerî, I, 253; Abdulfettah el-Paluvî, s. 50; Ruaynî, s.
102; İbn Ğalbun, II, 311; Ruaynî, s. 102; İbn Ğalbun, II, 311; İbn Baziş, II, 633;
Ebu Şâme, s. 425; Ebu Zür’a, s. 219; Kâdî, s. 88; el-Beğavî, s. 40.
290 el-Beğâvî, II, 385.
ث ِم ْنـ ُه َما َّ َاح َدةٍ َو َخلَ َق ِم ْنـ َها َزْو َج َها َوب
ِسو ِ ِ
َ ٍ َّاس اتَّـ ُقوا َربَّ ُك ُم الَّذي َخلَ َق ُك ْم م ْن نَـ ْف
ُ ََيأَيُّـ َها الن
اّللَ َكا َ َعلَْي ُك ْم َرِيًاا َّ َّ ِاءلُو َ بِ ِه َو ْاأل َْر َح َام ن
َس
ِ َّ َّ ِرج ااًل َكثِريا ونِساء واتَّـ ُقوا
َ َاّللَ الذي ت َا َ َا َ
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp
ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun;
kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akraba-
lık bağlarını kırmaktan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gö-
zeticidir.”293
292
Râzî, VIII, 417-418. sayfadan özetle.
293 Nisa, 4/1.
294 İbn Mücahid, s. 226 ; Cezerî, I, 247 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 45 ; Ruaynî,
s. 98 ; İbn Ğalbun, A. g. e., II, 303 ; ; İbn Baziş, II, 627 ; Ebu Şâme, ss. 410-411;
Ebu Zür’a, ss. 188-190; Kâdî, s. 75; el-Beğavî, s. 34
Servet KILIÇ |119
manası : “ سا َء لُونَ بِ ِه َو بِاالاَر َح ِام
َ َ ت/ Allah adıyla ve akrabalar hatı-
rına birbirinizden istiyorsunuz.” demek olur. Örneğin, “Allah
ve akrabaların hatırı için senden şunu istiyorum” denilir. An-
cak Kurrâ nasb ile olan kırâati daha çok tercih etmişlerdir. Bu-
nun sebebini ise şöyle açıklamışlardır: “Arapça da zahir bir
isim mecrur bir zamir isme atfedildiğinde, cer harfinin tekrarı
şart olmasa da, tekrarsız kullanımı nadirdir.” 295
Tahkîk: Abbas Kazımî, Musa Güneş, Seyyid Seccad Karakuş, ( çev. Salih
Uçan ), Kevser Yayınları, İstanbul 2009, IV, 143.
120 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
İshak ez-Zeccâc der ki: Zayıf ve Arapça bakımından çirkin olmakla
birlikte, Hamza’nın bu şekildeki kırâati dini inanç açısından da ol-
dukça büyük bir hatadır. Çünkü Peygamber (sav) : "Babalarınızın
adına (babam hakkı için diye) yemin etmeyiniz" 297 Allah'tan başkası
adına yemin etmek caiz olmadığına göre, akrabalık bağı adına yemin
nasıl caiz olur? Ben İsmail bin İshak'ın, Allah'tan başkası adına ye-
min etmenin oldukça büyük bir iş olduğu kanaatini açıkladığını ve
yeminin yalnız Allah adına yapılabileceğini ifade ettiğini gördüm.298
308 İbn Mücahid, s. 230; Cezerî, I, 248; Abdulfettah el-Paluvî, s. 46; Ruaynî, s.
99; İbn Ğalbun, II, 305; İbn Baziş, II, 628-629; Ebu Şâme, ss. 414-415; Ebu
Zür’a, s. 196; Kâdî, s. 77; el-Beğavî, s. 36.
309 el-Beğâvî, II, 299.
126 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
olur. Böylece ayetin manası : “Bu kadınların yaptıkları hayâsız-
lık fiili, bir delil aramaya gerek kalmadan kendiliğinden ortaya
çıkarsa bu olmaz.” Zira lazımî fiiller mef’ul almadıkları için,
ayette geçen hayâsızlık işi, kadınların kendi fiilleri olduğun-
dan, bu okuyuşla beraber kelime ism-î fail kalıbında ve malum
sigâ ile okunmuş olur.310
İbn Abbâs (ö. 68/687) ise, bir şeyin apaçık olması anlamını
ifade eden tabirinden “ ” بharfini esreli, “ ” يharfini de sakin
(med harfi) olarak “ ” ُمبِينdiye okumuştur. Bütün bu kırâat şe-
killerinin hepsi fasih kullanılışlardır.311
İkincisi ise, fuhuş ortaya çıkar, eğer dört şahitte o fuhşun ya-
pıldığına şahitlik ederse, o zaman o fuhuş açık bir şekilde de-
lillendirilip ortaya konulmuş olur. Âyetlere gelince, her ha-
lükârda Cenâb-ı Hak, onları beyân ettiği için “ ” ُمبَيَّنyani “be-
yan olunmuş” olurlar.
312
İbrahim, 14/36.
313 Râzî, VII, 443.
314 Taberî, VIII, 121.
315
İslam hukukunda suç kavramının mahiyeti ve kapsamı hakkın dadetaylı
bilgi için bkz. Adnan Akalın, İslam Hukukunda Hırsızlık Suçu, Hiper Yayın-
ları, İstanbul 2019; Adnan Akalın, İslam Hukukunda Devlete İsyan Suçu, Fecr
Yayınları, Ankara 2016; Adnan Akalın, - İslam Hukuku Açısından Suçun Un-
surları, e- Şarkiyat İslami Araştırmalar Dergisi, 2013, C.VI, Sayı: 10, 50 vd.
128 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
ayetler şöyledir : “Kadınlarınızdan çirkin fiilde bulunanlara karşı
aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, (şahitler) o ka-
dınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya
kadar evlerde tutun. İçinizden bu çirkin fiili işleyen ikilinin canlarını
yakın. Eğer tövbe eder, durumlarını düzeltirlerse artık onlara eziyet
etmekten vazgeçin; çünkü Allah tövbeleri çok kabul eden, çok esirge-
yendir.” 316
َّلوةَ َواَنْـتُ ْم ُس َك َارى َح َِّت تَـ ْعلَ ُموا َما تَـ ُقولُو َ َوًلَ ُجنُـًاا اًِل
َ الص
َّ ين اَ َمنُوا ًلَ تَـ ْق َربُوا ِ َّ
َ ََياَيُّـ َها الذ
آء اَ َحد ِم ْن ُك ْم ِم َن الْغَآئِ ِط اَ ْو ِ
َ ضى اَ ْو َعلَى َس َف ٍر اَ ْو َج َ يل َح َِّت تَـغْتَ ِسلُوا َوا ْ ُك ْنـتُ ْم َم ْر
ٍ ًَِعابِ ِرى َس
ِ ِ ِ ِ لَمستُم النِسآء فَـلَم ََِت ُدوا مآء فَـتَـي َّمموا
َس ُحوا بُِو ُجوه ُك ْم َواَيْدي ُك ْم ا َّ هللا ِ
َ صعي ادا طَيًاا فَ ْام َ ُ َ َ ا ْ َ َ ُ َْ
ورا
َكا َ َع ُف ًّوا غَ ُف ا
“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar na-
maza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül
edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta
bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî
münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir top-
rak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüp-
hesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.”324
325
İbn Mücahid, s. 234; Cezerî, I, 250; Abdulfettah el-Paluvî, s. 47; Ruaynî, s.
100; İbn Ğalbun, II, 309; İbn Baziş, II, 630; Ebu Şâme, s. 417; Ebu Zür’a, s. 204;
Kâdî, s. 80; el-Beğavî, s. 38.
326 Râzî, VIII, 56.
Ancak imam Şafiî (ö. 204/819)’ye göre cinsi haz maksadı bu-
lunsun bulunmasın deri teması abdesti bozar. Dokunulanın
hükmü, dokunan gibidir. 331 Bizim üzerinde durduğumuz me-
selede sözü edilen kelime nin iki değişik kırâati olup, biri elifli
diğeri ise elifsiz olarak kullanılan şeklidir. Bu kelime Hamza ve
Kisaî’nin kırâatiyle elifsiz olarak “ ” لَ َمستُمşeklinde okunursa,
ayetin manası : “Eğer siz ( kadınlara ) dokunursanız” şeklinde
anlaşılır. Eğer kelime, diğer imamların kırâatleriyle “ ” أَو الَ َمست ُ ُم
şeklinde okunursa mana: “Yahut karşılıklı olarak birbirinize
dokunursanız” şeklinde gelir. Yukarıda da temas ettiğimiz gibi
mezhep imamlarından özellikle imam Şafiî, bu kelimenin ma-
nasını ten teması olarak anladığından, ona göre dokunan ve
dokunulanın her ikisininde abdesti bozulmaktaydı. Burada
şöyle bir mesele karşımıza çıkmaktadır. Biz imam Şafiî’nin an-
ladığı gibi bu kelimeyi abdestin bozulması manasında anlar-
sak, o zaman “ ” لَ َمستُمkırâati, sadece dokunanın abdestinin bo-
zulacağı manasını kabul etmiş oluruz. Ancak bu kelime
Ebu İshâk ez-Zeccâc (ö. 301/923) dedi ki : “Kim ” الس ََّال َمkırâati-
nin manasının “teslim olmak” olduğunu söylerse, bu mana caizdir.
Yine bu kelimeye “istislam” yani “boyun eğmek” manasını da ver-
mek caizdir. “ سلَ َم
َّ ” اَلkırâatinin de manası “istislam” yani “boyun eğ-
ِّ ” اَلkırâatinin manası ise “sulh” yani “ba-
mek” manasına gelir. “ سِل َم
rış” demektir.” 334
333
İbn Mücahid, s. 236 ; Cezerî, I, 251 ; Abdulfettah el-Paluvî, s. 48 ; el-Be-
ğavî, s. 39.
334 Zeccâc, II, 91-92 ; İbnu’l-Cevzîyye, II, 172.
340 Ebu Dâvud, Süleyman b. Eş’as es-Sicistâni, Sünen-i Ebu Dâvud, Harac, ha-
dis no : 2999, İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları,
İstanbul 2004, V, 142.
341 et-Tâî, Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed b. el-Arâbî el-
َو َمن يَا ُكل: Ayetin başı şart edatı ile ve fiil de müfred kalıpta
yazılmış.
َ ا َِّن الَّذِينَ يَا ُكلُون: Ayetin başı ism-i mevsül ile ve fiilde çoğul ka-
lıpta yazılmış.
فَ ِانَّ َما يَا ُك ُل فِي بَطنِ ِه: Şart cümlesinin cevabı olarak kelimenin ba-
şında mansup “fe” harfi ile, ayette geçen fiil ve isim müfred
kalıpta yazılmıştır.
َار
َ ن: Kelimede bulunan elif ve tenvin yazılmamış.
نَارا: Kelimenin sonundaki “ra” harfinden sonra elif elmiş.
سعِيرا
َ : Kelime üzerinde vakıf yapılmadan yazılmış.
142 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
سعِيرا
َ : Kelime üzerinde vakf yapılarak yazılmış.344
Abdullah b. Mes’ud mushafında Nisa sûresinin yirmidör-
düncü ayeti : “ علَي ُكم اُحِ َّل لَ ُكم ِ َاب
َ للا َ ” ِكتşeklinde gelmiştir. Mütevatir
kırâatle yazılan mushafta ise “ علَي ُكم َواُحِ َّل لَ ُكم ِ َاب
َ للا َ ” ِكتşeklinde
gelmiştir. Buna göre ilgili ayetin iki mushafa göre farklılkları
şöyledir; Abdullah b. Mes’ud mushafında ilgili ayette hem
“vav” harfi yazılmamış, hemde “ علَي ُكم
َ ” kelimesi üzerinde vakf
yapılmamışken, mütevatir kırâate göre bu ayette atıf harfi olan
“vav” harfi ile “ علَي ُكم
َ ” kelimesi üzerinde vakf yapılmıştır.345
ع
َ َو ُربَا: Cumhur’un kırâatidir.
354
Bu zat, kırâati Nafiî’den almış ve kırâati seçilen birisidir. Ondan oğlu Şeyh
Muhammed Ebubekir el-İsbehânî rivayette bulunmuştur. Bkz. İbn Cezerî,
Ğayetü’n-Nihâye fî Tabakâti’l-Kurrâ, Neşr. Otto Pretzl, Mektebetü’l-Hancî,
Mısır 1351/1932, I, 464.
355
İbnu’l-Cinnî, Ebu’l-Feth Osman, el-Muhteseb fî Tebyinî Vucûhî Şevâzi’l-
Kırâatî ve’l-İydâhî Anha, Tahkîk: Dr. Adu’l-Süleym en-Neccâr, Dr. Abdu’l-
Fettâh İsmail Şiblî, Lecnetü İhyâî Kutubu’s-Sünnetî, Kahire, Mısır 1415/1994,
s. 179.
356 İbnu’l-Cinnî, s. 180.
146 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
َو ُربَ َع: Ameş, Yahya b. Vessab’dan, ondan da Muğire b.
Şu’be’den, ondan da İbrahim en-Neha-î den olmak üzere keli-
meyi “ ” َو ُربَ َعşeklinde, “ ba” harfinin elifini hazfederek oku-
muşlardır ki, bu okuyuş şâz bir okuyuştur.357
ث َكالَلَة
ُ ُور
َ ي: Cumhur’un kırâatidir.
ث َكالَلَة
ُ ي َُو ِ ِّر: İsa b. Ömer es-Sekafiyyî, “vav” harfini üstünlü,
“ra” harfini ise şedde ve esre ile okumuştur ki, bu okuyuş şâz-
dır.359
صيَّة
ِ آر َو
ِّ ض
َ غَي َر ُم: Cumhur’un kırâatidir.
بِفَاحِ شَة ُمبَيَّنَة: Kırâat imamı Asım’ın birinci ravisi Ebu Bekir ve
İbn Kesir’in kırâatleridir.
فَاحِ شَة ُم ِبينَة: İbn Abbas, kelimenin başında geçen ilk “ba” har-
fini hazfederek okumuş, ikinci kelimede geçen “ba” harfini es-
reli, “ya” harfini sakin olarak okumuştur ki, bu okuyuş şâz-
dır.361
ُ ص َلوة َ َواَنتُم
سك َرى َّ الَ ت َق َربُوا ال: A’meş, sondaki kelimede bulunan
“kef” harfini sükûnlu, sonrasındaki hemzeyi de hazfederek
okumuştur ki, bu okuyuş şâzdır.
سك َرى
َ : Bu da İbrahim en-Nehaî’nin okuyuşu olup, o da “sin”
harfini üstünlü olarak kırâat etmiştir ki, bu okuyuşta şâzdır.367
ُ ُ يَالَيتَنَى ُكنتُ َمعَ ُهم فَاَف: Hasan-î Basrî ile Yezid en-Nahvî,
َ وز فَوزا
عظِ يما
“nun” harfini üstünlü, “za” harfini de dammeli okumuşlardır
ki, bu okuyuş şâzdır.372
370 Bu zat Kur’an’ı Ebu Amr’a arzetmiş, aynı zamanda onun yakın arkadaşı
olup, onun kırâatini İbnu’l-Abdussamed rivayet etmiştir. Bkz. İbn Cezerî, I,
478.
371 İbnu’l-Cinnî, s. 192.
ُ ا َِّن الَّذِينَ ت ُ َوفَّاهُ ُم ال َملَئِ َكة: İbrahim en-Nehâî, kelimede geçen “te har-
fini dammeli, “fe” harfinden sonra gelen “ya” harfini hazfede-
rek kelimede asıl geçen elif harfini “ya” harfinin yerine koya-
rak okumuştur ki, bu okuyuş şâzdır.376
ُ ث ُ َّم يُد ِر ُكهُ ال َموت: Talha b. Süleyman, “kef” harfini dammeli oku-
muştur ki, bu okuyuş şâzdır.377
َ فَ ِانَّ ُهم يِيلَ ُمونَ َك َما تِيلَ ُمون: Yahya, ayetteki iki fiilinde hemzelerini
hazfederek, “ya” ve “ta” harflerini esreyle okumuştur ki, bu
okuyuş şâzdır.379
اِن يَدعُونَ مِ ن دُونِ ِه اِالَّ ا ُثُنا: Hz. Peygamber ( s.a.v )’den rivayetle Hz.
Aişe’nin, ayetin sonundaki kelimede geçen “nun” harfini haz-
federek, “se” harfinide “nun” harfinden önce okuduğu rivayet
edilmiştir ki, bu okuyuş şâzdır. Yine Hz. Aişe’den başka bir ri-
vayete göre kelimeyi “ ” اُنُثاşeklindede okumuştur ki, bu oku-
yuşta şâzdır. Zira cumhur’dan gelen rivayette Hz. Peygamber
( s.a.v ) bu ayeti “ ” اِن يَدعُونَ مِ ن دُونِ ِه اِالَّ اِنَاثاşeklinde okumuştur.380
يَعِدهُم َويُ َمنِِّي ِهم َو َما يَعِد ُه ُم: Hammad b. Şuayb, 381( ö.109/731 ) ayette
geçen “ayn” ve “dal” harflerinin sükûnuyla okumuştur ki, bu
okuyuş şâzdır.382
َ ِّ فِى يَيَا َمى ال ِن: Ebu Abdullah el-Medenî, kelimeyi iki “ya” harfi
ِساء
ile okumuştur ki, bu okuyuş şâzdır.383
صا لَ َحا
َّ َ اَن ي: Geriye kalan âşere kurâsının kırâatleridir.
381 Asıl adı Hammad b. Ebu Ziyad Ebu Şuayb et-Temîmî el-Hemânî el-
Kufîdir. Hicri 101 de doğdu. Kırâati Asım’dan aldı. Asım ölünce kırâati Ebu
Bekir b. Ayyaş ve başkalarından aldı. Ondan kırâati Yahya b. Muhammed
el-Muliymî almıştır. Bkz. İbn Cezerî, I, 258.
382 İbnu’l-Cinnî, s. 199.
َو َملَئِ َكتِ ِه َو ِكتابِ ِه: Ebu Abdurrahman, Ata’dan rivayetle Asım el-
Cuhderiyyî, “Kitap” kelimesini müfred olarak okumuştur ki,
bu okuyuş şazdır.385
َ َّ ي َُرؤُّ نَ الن: Abdullah b. Ebu İshak, 386 ( ö. 117/739 ) “ra” ile
اس
“vav” harfi arasındaki hemzeyi hazfederek elifsiz olarak oku-
muştur ki, bu okuyuş şâzdır.387
389
Asıl adı Dehhâk b. Müzâhim Ebu’l-Kasım’dır. Kendisine Ebu Muhammed
el-Hilâlî el-Horasânî de denir. Tabiînden Kurân’ı aldı. Said b. Cübeyr’den tef-
sir dersleri aldı. Bkz. İbn Cezerî, I, 337.
390 Asıl adı Zeyd b. Esleme Ebu Üsame el-Medenî’dir. Ömer b. Hattab’ın kö-
lesi olup ondan Kur’an rivayet etti. Ondan da kırâati Şeybe b. Nessah aldı.
Bkz. İbn Cezerî, I, 296.
391 İbnu’l-Cinnî, s. 203.
c- İslam öncesi bir adet olan, zengin olan evli kadınların, ko-
calarının ölümleri ile birlikte aynı aileden başka bir kişinin, (ka-
dının malına varis olabilmek için), kadın üzerinde hak idda ed-
rek zorla onu nikâhlamasının önüne geçmek, yapılan bu işin
Allah katında istenilmeyen bir durum olduğunun bilinmesi
158 |Nisa Sûresinin Kırâatler Yönünden İncelenmesi
için, sûrede geçen kelimenin farklı kırâati ile beraber, artık ka-
dınlara zorla varis olunamayacağı, bu yolla elde edilen malla-
rın helal olmayacağı ortaya çıkmıştır.
Elmalılı, Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşriyat, İstanbul
1979.