You are on page 1of 60

2010

Ekim

DÜŞ KİTABI
KUANTUM HAYAT

 Kuantum Düşünce
 Çekim Yasası
 Düşünce Gücü

TOLGA ÇELEBİ www.tolgacelebi.com


info@tolgacelebi.com
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ 4

EVRENDEKİ HER ŞEY ENERJİDİR 8

HAYAL KURAN, HAYATI YAKALAR !... 14

ÇEKİM YASASI (NAM-I DİĞER SECRET) 16

ÇEKİM YASASI NASIL ÇALIŞIYOR? 23

BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI 35

KUANTUM DÜŞÜNCE TEKNİĞİ 40

ZENGİNLİK – BOLLUK VE BEREKET 45

SINIRSIZ GÜÇ: BİLİNÇALTI 50

HAYATIN YASASI 53

DÜŞ KURMANIN SINIRSIZ GÜCÜ 56

KAYNAKLAR 59

2
Bu e-kitabı hazırlarken;

yardımlarını esirgemeyen,

beni her zaman motive eden,

fikirleriyle gönlümü ve yolumu aydınlatan

sevgili eşim Gülden’e,

tüm kalbimle teşekkür ederim...

Bu evrende; okunacak o kadar çok kitap, öğrenilecek o kadar çok şey var ki,,,

3
ÖNSÖZ

Merhabalar,

Ücretsiz olarak dağıtmayı düşündüğüm bu e-kitapta; kuantum düşünce, çekim


yasası, bilinçaltı, olumlamalar ve düşünce gücü konularını ele almaya ve açıklamaya
çalıştım.

Uzun yılardır; kişisel gelişim ve çekim yasası hakkında okuduğum kitaplardan,


katıldığım seminerlerden ve yaptığım amatör çalışmalardan oluşturduğum notlarımı,
öncelikle web sitemde yayınladım. Sizlerden gelen olumlu ve güzel tepkiler
neticesinde; sitemde yayınladığım tüm yazılarımı tek bir çalışma kitabında toplayarak
sizlerle paylaşmak istedim. Sonuç olarak şu an okuduğunuz e-kitap ortaya çıktı.

Bildiğiniz üzere; son yıllarda, kişisel gelişim uzmanlarının çalışmalarıyla


hayatımıza giren kuantum düşünce akımı, dünyada büyük bir etki yarattı ve ses
getirdi. Kuantum Düşünce Tekniği ve Çekim Yasası; en büyük gezegenlerden, en
küçük atomlara kadar maddenin ve yaratılan her şeyin temelinde ve bizim de
içimizde var olan enerjiyi; hayatımızı daha mükemmele taşımak için nasıl
kullanmamız gerektiğini açıklamaya çalışıyor.

Çekim yasası kavramıyla ilk tanıştığımda, birçok insan gibi ön yargılı ve


şüpheci bir tavırla yaklaştım. Fakat bu yasanın anlattığı şeyleri öğrenince ve
hayatıma uygulamaya başlayınca; ne fizik kanunlarına, ne akıla, ne dine aykırı şeyler
olmadığını fark ettim.

Kuantum düşünce; fizik kurallarına aykırı bir akım değil. Tam aksine,
kuantum fiziğinin ortaya çıkmasıyla, tüm evrenin temelde enerjiden oluştuğunu
kanıtlayanlar fizik profesörleridir. Evet; tüm evren enerjiden oluşuyor ve bu enerjide
sürekli bir frekans yayıyor. Biraz düşününce, çekim yasasının da dediği gibi bu
frekansların, evrende mutlak bir noktada buluşup birbirini çekmesi hiç de
garipsenecek bir olay değil...

Kuantum düşünce; dine aykırı bir akım değil. Yüce ALLAH bizlere, Kur’an
da birçok yerde ‘düşünün’ diye hitap ediyor. Ayrıca yine birçok yerde ‘ey akıl sahipleri’
şeklindeki hitaba muhatap oluyoruz. Düşünün, evet düşünün. Yüce Allah’ın yarattığı

4
evrendeki kusursuzluğu ve mükemmelliği düşünün. Çekim yasasının dediği gibi,
olumsuz, negatif, kötü düşüncelerden de uzak durun. Size, düşünerek var edin
demiyorum. Yaratmak Allah’a mahsustur. Ben sadece; düşünün, başaracağınıza
inanarak, istediğiniz şeyi elde edeceğinize inanarak ve çalışarak çabalayarak
düşünün diyorum...

İslam dininde; tefekkür kavramı vardır. Tefekkür yaşadığımız evrende sadece


insana özgü bir özelliktir. Allah (c.c) Hazretlerini düşünmek suretiyle zikretmeye
tefekkür denir. Allah’ın yarattığı bu kusursuz evreni düşünerek, Allah’ın büyüklünü,
kuvvetini, kudretini, gücünü anlamak gereklidir. Tefekkür; çok önemli bir zikirdir,
zaten ibadetten maksat Rabbimizi anmak, düşünmek, kalben O’nunla beraber
olmaktır.

Zihnimiz; kalbimiz, duygularımız, düşünmek, muhakeme yapmak, kavramak ve


fikir üretmek için dizayn edilmiştir. Aklın, kalbin, ruhun besleyici gıda ve enerjisi
düşüncedir.

Tefekkür olan düşünme; bilinçli olarak düşünmek, anlamak, araştırmak, fikir


üretmek; bir şeyin hakikatini anlamak için onun üzerinde mantıklı, derin, etraflı,
detaylı ve dikkatlice düşünmek, üzerinde yoğunlaşmak, zihnî faaliyet göstermektir.

Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz bir hadiste; “Bir saat tefekkür, bir sene
nâfile ibadetten hayırlıdır” sözüyle düşünmeyi yücelterek muazzam bir tefekkür ufku
açmıştır.

Aklıma gelen, başıma geldi’ dediğinizde; başınız gelen olay, sizi mutlu
edecek, etrafınızdakilerin yüksek çıkarlarına hizmet edecek harika bir şey
olsun.... Düşünün, geleceğinizi, hedeflerinizi, isteklerinizi düşünün. Düşündüğünüz
şey başınıza geldiğinde, işte bu diyin. Bunu istiyordum diyebilin. Hayal kurmayan
insanlar, sığ yaşar, hedefleri küçüktür. Hayata ürkek bakarlar.

Kuantum düşünce; akıla aykırı bir akım değil. Bizzat akıl ve zihnin terbiye
edilmesi, boş ve anlamsız düşüncelerin yok edilmesi, berrak ve kusursuz çalışan bir
zihin yapısı oluşturmayı hedefler... Zihnimize gelen boş ve anlamsız kuruntulardan,
kurtulmayı, hayatı mükemmele taşımayı hedefler.

5
Kuantum düşünce yapısı ile tanışmadan önce, sürekli homurdanan, şikayet
eden, her şey beni bulur şeklinde düşünen biriydim. Böyle düşünüyordum ve her türlü
olumsuzluk beni buluyordu. Bir paratonerin yıldırımları çektiği gibi, tüm aksilik ve
istenmeyen olayları kendime çekiyordum. Daha sonra, düşünce yapımı değiştirerek;
aklımı örten karanlık bulutlardan kurtuldum. Adeta zihnime güneş doğdu ve tüm
gerçekler ortaya çıktı. Anladım ki şikayet etmek, isyan etmek, kendimi acı çekmeye
zorlamak hiçbir işe yaramıyor. Yine anladım ki, pozitif düşünmek, mutluluğa
kilitlenmek, düş kurmak, geleceğin hayalini kurmak beni mutlu ediyor, motive ediyor.
İtiraf etmem gerekiyor; düşünce yapımı değiştirmek; hiç de kolay olmadı.

Şu an şükrediyorum. Yaşamımdaki tüm güzellikler için, yüce Yaratıcıma


şükrediyorum. Bu güzel gezegeni bizim için yaratan ve ayaklarımızın altına seren,
bizleri Kur’an ile muhatap ederek şereflendiren, bize bizden daha merhametli
davranan Yüce yaratıcıma şükrediyorum. Evrendeki düzen; vermek üzerine kurulu.
Gökyüzü karşılıksız veriyor tüm yağmuru. Bizden hiçbir şey istemiyor. O yağmurla
var oluyor, hayatımızı sürdürüyoruz. Güneş, sıcaklığını, aydınlığını kıskanmıyor
bizden. Milyarlarca yıldır paylaşıyor, içimizi ısıtıyor. Toprak sınırsızca, cömertçe
veriyor. O topraktan çıkan her şeyi tüketiyor ve var oluyoruz. Bu evrende, kıskanmak,
paylaşmamak, cimrilik yapmak, aç gözlü davranmak, umursamazca tüketmek,
sadece istemek, bir şey vermeden, vermeden, vermeden sürekli istemek, vermek
istemeden istemek haksızlık olur. Kendimize haksızlık olur, yaşamın güzelliklerine
haksızlık olur. Düş kurun, isteyin diyorum, ama isterken, herkesin iyiliğine, çıkarına
hizmet edecek şeyleri isteyin ve düşleyin. Sadece kendimizi mutlu edecek, kendimizi
tatmin edecek şeyler istemekten sakınarak, evrenin uyumluluğuna ve
kusursuzluğuna hizmet edecek şeyler istemekten bahsediyorum.

 İsteyin ve düşleyin; ama temelinde kıskançlık olmasın.


 İsteyin ve düşleyin; ama temelinde düşmanlık olmasın.
 İsteyin ve düşleyin; ama teleminde kin, nefret, intikam olmasın.
 İsteyin ve düşleyin temelinde; dünyayı daha güzel, daha yaşanılır bir hale
getirmek, insanları mutlu etmek olsun.

Düş kurmanın, hayal etmenin bir sınırı yok. Sınır bizim zihnimizde. Oraya
ektiğimiz düşüncelerde. Sınır, gönül gözümüzde. Bir şeyi başarmak için karşımıza

6
çıkan tek engel, yine biziz. Bizim zihnimizdeki ses. Oradaki kalıplaşmış düşünceler,
kalın duvarlar.

Bir şey istediğinizde, o şeye kavuşmak için binlerce yol bulabilirsiniz. Yeter ki
inanın, kalbinizden inanın, imgeleyin, gözünüzün önüne getirin, odaklanın. Evren
herkese adil davranıyor, tüm şartlar eşit. Umutsuzluk bize göre değil. Bizim
kültürümüzde, umut var, istemek ve ümit etmek var.

Bir şey istediğinizde, o şeye


kavuşmak için binlerce yol
bulabilirsiniz. Yeter ki inanın,
kalbinizden inanın, imgeleyin,
gözünüzün önüne getirin,
odaklanın.

Evren herkese adil davranıyor,


tüm şartlar eşit. Umutsuzluk
bize göre değil. Bizim
kültürümüzde, umut var,
istemek ve ümit etmek var.

7
EVRENDEKİ HER ŞEY ENERJİDİR

Bildiğiniz gibi; bize okul hayatımız boyunca öğretilen şey; "maddenin yapı taşı
atomdur" cümlesiydi. Evet bu kesinlikle doğru. Fakat bilim sınır tanımıyor ve asla
elindekiyle yetinmiyor.

Madde atomlardan oluşur. Peki, atom neyden oluşuyor? Cevaplarınızı duyar


gibiyim. Nötronlar, protonlar, çekirdek. Peki çekirdeğin içinde ne var? İşte bu sorunun
cevabı insanları çok şaşırttı. Çekirdeğin içinde "Kuark" denen enerjiler var. Bu
enerjiler ise sürekli titreşim halinde ve belirli frekanslar halinde sinyaller gönderiyor.
Aslında madde olarak gördüğümüz katı cisimler tamamıyla enerjiden oluşuyor. Evet,
evet biz aslında enerji denizinde yüzüyoruz.... Evrende her şey enerjidir ve her enerji
kendisine benzeyen diğer enerjileri çeker.

Çekim yasası evrenin en temel


yasalarından biridir. Evrende makro
düzeyde gezegenler, yıldızlar
birbirini çeker, mikro düzeyde ise
bir atomun yapısında atomun
çekirdeği elektronlara çok hassas
bir çekim gücü uygular ve çekim
gücü sayesinde atom dağılmadan
var olabilir. Evrenin her biriminde
çekim gücü vardır ve şunu
rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu yasa olmasaydı evren var olmazdı.

Kuantum fizikçileri evrendeki her şey enerjiden oluştuğunu kanıtladı. Maddenin


en küçük birimi enerjidir. Peki, çekim yasasının bu enerji kavramı ile ilişkisi ne? Şimdi
onu açıklayalım. İnsan beyni bir gün içinde 60.000 tane düşünce üretebilmektedir. Bu
düşüncelerin hepsi bir frekansa sahiptir. Yani diğer bir deyişle düşüncelerimiz
somutlaşır. İstediğimiz cisim enerjiden oluşur ve bir frekans yayar; düşüncelerimiz de
bir frekans yayar. Bu iki frekans mutlaka evrende birbirini çekecektir.

Çekim yasası; “benzer, benzeri çeker” şeklindeki sloganı her şeyi özetliyor.

8
İnsan dev bir mıknatıs gibidir. Düşüncelerimiz ile evrene sürekli mesaj gönderiyoruz.
Bu düşünceler belirli bir frekansta enerjiye dönüşüyor. Bu frekans gidip kendine en
çok benzeyen frekans ile örtüşüyor. Böylece düşündüğümüz şey her ne ise bize
doğru yaklaşıyor. Örneğin, araba sahibi olmak istiyoruz. İstediğimiz bu arabanın
yaydığı bir frekans var. Bizim düşüncelerimizin de belli bir frekansı var. İşte bu iki
frekans evrende birbiri ile buluşuyor. Sorun şu ki; insanların birçoğu istemediği şeyleri
düşünür! Sonra da neden bütün olumsuzlukların tekrar tekrar başlarına geldiğini
merak ederler.

Çekim yasası sizin bir şeyi iyi ya da kötü algılamanızla veya olmasını isteyip
istememenizle ilgilenmez! Sadece odaklandığını düşüncelerinize cevap verir. Eğer
kendinizi kötü hissediyorsanız, yolladığınız sinyal budur: “Kendimi çok kötü
hissediyorum.” Bu durumda ruh haliniz tamamen kötü bir hale bürünecektir. Çekim
yasası: “Neyi düşünür ya da odaklanırsan, onu alırsın” der. Eğer bir şeyden
hoşlanmıyorsan ve sürekli yakınıyorsan; yakındığını sana daha çok yaklaştırır. Yada
olaylara karşı pozitif bir bakışımız açımız var ise; pozitif kişi, olay ya da durumları

9
kendimize çekebiliriz. En çok hasta olanlar, hastalıktan en çok bahsedendir.
Bolluktan en çok bahsedenler ise bolluk içindedir. Çekim yasası her yerde. Peki, siz
şu an neyi kendinize doğru çekiyorsunuz?

Ne ekerseniz, onu biçersiniz. Düşüncelerini değiştirsen, hayatını da


değiştirirsin. Düşüncelerini değiştirirsen, bakış açını değiştirirsin. Sahip olduğun bakış
açısı, yaşam kaliteni belirler. Dünkü düşüncelerimiz ile bugünü inşa ettik, bugünkü
düşüncelerimiz ile yarını inşa ediyoruz. İstediğinizin peşinden koşmaya değil, onu
hayatınıza çekmeye odaklanın. Gelecekte araba sahibi olmak istiyorum dersen, o
araba hep gelecekte kalır. Yürekten gerçekten yürekten istediğiniz her şey
gerçekleşir.

Çekim yasası mesleğimizi, dinimizi, rengimizi tanımaz; yaydığımız frekansa


bakar. Bizim yaydığımız frekans, düşüncelerimizle oluşur. Olumlu düşünen insanların
frekansı daha yüksek, olumsuz düşünenlerin daha düşüktür. Frekansımız,
duygularımızla da oluşur. Mutlu, hayata olumlu bakan insanların enerjileri yüksekken;
mutsuz, depresif, içine kapanık, kıskanç, kindar bir insanın enerjisi daha düşük olur.

YAŞAM ENERJİMİZİ ARTIRMANIN YOLLARI

Huzurlu, keyifli, mutlu, coşkulu bir hayat yaşamak için; yaşam enerjimize sahip
çıkmayı ve mükemmel kullanmayı öğrenmeliyiz.

Bazı günler sabah uyandığımızda içimiz kıpır kıpırdır ve coşku doludur.


Aslında bunun olmasını sağlayacak herhangi bir sebepte yoktur. Ama biz çok
mutluyuzdur. Böyle günlerde işyerindeki sıkıntı, trafik, yada herhangi bir tartışma bizi
yıldıramaz, sinirlendiremez, üzemez, dertlendiremez. Böyle başladığımız günlerde
kendimizi adeta Süpermen gibi hissederiz. Güzel olaylar neşemize neşe katarken,
sıkıntılı olayları optimum şekilde egale ederiz.

İçimizdeki bu güç, hissettiğimiz sevinç ve duygu yoğunluğu; yaşam enerjisinin


ta kendisidir.

10
 Bugün çok enerji doluyum.
 Kendimi çok enerjik hissediyorum.
 Bugün bomba gibiyim.

Hepimiz yukarıdaki kelimeleri kullanmışsınızdır. Peki nedir bu hissettiğimiz


enerji? Nereden geldi? İçimize nasıl girdi? Neden kendimizi hep böyle hissetmiyoruz?

Türkçe Ki, Çince Chi, Sanskritce'de Prana, Parapsikoloji alanında ise Psi
enerjisi olarak adlandırılan bu enerji, fiziksel bedenin çok ötesinde bir enerjidir. Fizik
kanunlarıyla açıklanamayan, tanımlanamayan bu enerjinin beyne bağlı bir enerji
değil, bütünsel varlığımıza ait bir enerji olduğu ve yayıldığı iddia edilmektedir. Bu
enerjinin fiziksel duyularımızla algılanmamasına rağmen bir duyu-üstü yeteneğimizle
varlığının hissedildiği söylenir. Bu fiziksel olmayan enerji zihin tarafından
yoğunlaştırılıp, yönlendirilebilir.

Etrafımızdaki insanlardan o günkü duruşlarından bu enerjiye ne kadar sahip


olduklarını anlayabiliriz. Kişiler vardır bazı günler ışık saçar, o zaman bu insanlar
yaşam sevinci ile doludurlar. Böyle insanlara çekilmemiz, yakın olmak isteyişimiz
bundandır.

HAYAT ENERJİSİNİ NASIL AÇIKLAYABİLİYORUZ?

Öncelikle yaşayan her varlıkta bu


enerji mevcuttur. Gün içinde bu
enerjiyi pek çok şekilde kullanırız,
tüketiriz. Ama sistem içinde
yaptıklarımızla tekrar bu enerji ile
dolarız yani bir anlamda kendimizi
sürekli şarj ederiz. İhtiyacımız olan bu
enerjinin büyük bir kısmını, bunu
matematikleştirecek olursak yüzde 70 kadarını uyuduğumuz sırada alırız. Bu sebeple
iyi, kaliteli bir uyku hayat enerjisi ile dolmamız için önemlidir. Gün içinde yaptığımız
eylemlere bağlı olarak da yaşam enerjisi ile dolmamız mümkündür. Anda kalarak,
coşku ve istekle yaptığımız her şey bizi yaşam enerjisi ile şarj eder. Ki enerjisi soluma

11
refleksi ile bedene girer. Ama bu size bu enerjinin havanın içinde olduğunu
düşündürmesin çünkü havanın içinde değildir.

Ki enerjisi bir tür etherik enerjidir. Aynı zamanda bu enerjiyi elektronun yapı
taşlarının, uzayın ve atmosferin kısacası evrenin her köşesinde bulabiliriz.

Enerji türleri ele alındığında ve incelendiğinde, fizikçiler ultraviyole ışığının


enerjisini şu anki imkanlarla açıklayamamaktadırlar. Bu sebeple bunun ötesindeki bir
alanda oluşan, titreşen bu enerjiyi yani etherik enerjiyi ancak metafizik ile
açıklayabiliyoruz. Bu enerjiyi şu anki bilincimizle fiziksel anlamda üretmemiz mümkün
değil.

Fizik ötesi olan bu enerji ile nasıl doluyoruz, bir bakalım.

Bu enerjinin ana kanalı nefestir. Aldığımız doğru nefeslerle her an kendimizi


bilinçli bir şekilde Ki enerjisi ile doldurmamız mümkündür. Bedene burun yolu ile
alınarak giren Ki, önce bir baston gibi yukarı sonra da iki kanaldan omuriliklerimizden
geçerek birinci çakramıza gelir. Bu sebeple birinci çakramızın (kök çakra) hep açık
olması, mıknatıs gibi bu enerjiyi çekmesi önemlidir.

Yaşam gücü enerjisinin bedende çakralar adı verilen bir dizi enerji merkezi
boyunca hareket ederler. Çakralar huni gibidir ve evrendeki sonsuz enerjiyi emerek
bedenimize yansıtır. Hepimiz kuyruk sokumundan kafanın tepesine kadar 7 enerji
merkezine sahibizdir. Çakralar gözle görülmeyen güçlü elektrik alanlarıdır.

Çakralardan biri ya da daha fazlası tıkanmışsa veya dönüşü yavaşlamışsa


yaşam enerjisinin dolamayacağı söylenir. Bunun sonucunda da hastalıklar ve yaşlılık
ortaya çıkar. Bu sebeple çakralarımızın açık ve hızlı dönüşü yaşam enerjimizi iyi
kullanabilmemizin şartlarından biridir.

HAYAT ENERJİSİNİ NASIL KULLANIYORUZ?

Bu enerjiye sahip olduğumuz sırada sıkıntı, dert bizim için anlamını yitirir. Her şeyi
yapabilecek güçte ve heveste oluruz.

12
Hayat enerjisini her an kullanırız, sabahtan akşama kadar düşünürken bile bu
enerjiden tüketiriz.

Hayat enerjisi az olan insan üşenen, keyifsiz, isteksiz dolayısıyla tembel insan
olur. En basit olaylar, eylemler bile bu kişiler için aşılamaz, halledilemez dertler olarak
algılanır. Kişiler hayat enerjisini iyi kullanamaz, kendilerini şarj edemez noktasına
geldiklerinde depresyona girerler.

Hayat enerjimizi hızlı tüketen bazı dikkat etmemiz gereken durumlar vardır.

Bunları sanki yaşam enerjimizi çalan kaçaklar olarak düşünebilirsiniz. Örneğin;


öfke, nefret, çok konuşmak, negatif şeyler düşünmek, kapris gibi davranışlar
enerjimizi fazlasıyla tüketmemize neden olur. (Saba Deniz - Yaşam Koçu)

Öyleyse hayatımızın coşkulu, huzurlu, keyifli akışı için yaşam enerjimize sahip
çıkmayı ve iyi kullanmayı öğrenmeliyiz.

Evren; modern bilimin “Big Bang” şeklinde açıkladığı Büyük Patlama ile
meydana gelmiştir. Kur’an da ise Yüce Yaratıcı bu olayı “Biz bir şeyin olmasını
istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.”
Ayeti ile bizlere bildirmektedir. Bu durumda insan; enerji temelinde yaratılan bir
evrende, en küçük yapı taşı enerji olan ve her an enerji ile dolup yenilenen bir
canlıdır.

Yaşam enerjinizi,
hiç kaybetmemeniz
dileği ile,,,

13
HAYAL KURAN, HAYATI YAKALAR !...

İnsanların birçoğu, içlerinde büyük bir çaresizlik yaşar. Sessiz fırtınaların içinde
çaresizce bekleyip dururlar. Hayal kuramazlar, hayal kurmaktan da korkarlar.
Duygularından kaçmak isterler. Bir sorun varsa, kaçarak kurtulmaya çalışır insanlar.
Kaçarlar ama kaçtıkça sorunda peşlerinden gelir, hem de büyüyerek gelir. Örneğin,
aldatılmaktan korkan bir insan, aslında ilişki kurmaktan korkar ve kaçar aslında.

Duygular bize rehberlik eder. Kendimizi iyi hissettiğimiz de, bize iyi hissettiren
şey nedir? Ya da iyi hissetmemiz için, ne olması gerek? Bir şey mi bekleyeceğiz? Şu
an kendimi iyi hissetmemek için bir engel mi var? Şu bir gerçek, kendimi iyi
hissetmem için hiçbir nedene ihtiyacım yok. Hayattaysam, nefes alıyorsam, minnettar
olmalı kendimi iyi hissetmeliyim.

“Neysek ve neredeysek oyuzdur, çünkü ilk önce onu hayal etmişizdir.” Donald Curtis.

Hayatında herhangi bir zorlukla karşılaşan


insanlar; “Dünyanın yükünü omuzlarımda
hissediyorum” derler. Bu bizim oluşturduğumuz
bir düşünce biçimidir. Sonucu ise
çözümsüzlüktür, felakettir. Bu düşünce kalıbı
bize ait, o halde kurtulmak ta yine bizim
elimizde. Ne yapmak gerek? Dünyayı
omuzlarımızdan indirip yere bırakmakla
başlayabiliriz. Ya da “yolun sonuna geldim” diye
düşünen birine, “U dönüşü yap, devam et”
demek çok mu anlamsız olur. 

Yaşamın mevsimleri var. Her zaman, yaz, bahar olacak diye bir şey yok.
Bazen sonbaharı, bazen kara kışı yaşıyoruz hayatlarımızda. Bu durumda, fırtınanın
ortasında kaldığımızda, ya çıkış yolu bulacağız, ya da atalete kapılıp donup
kalacağız. Çözümsüzlük bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil...

14
Bunun en güzel örneği liderler. Tarihe geçen karizmatik liderler. Antik
çağlardan günümüze kadar uzanan zaman diliminde, tarih sahnesinde birçok olay
yaşandı. Ülkelerin, milletlerin kaderinde birçok dönüm noktası yaşandı. Atalete
kapılan devletler, milletler bu sahneden yuvarlanarak düştü. Duruşu, görüşü, düşünce
yapısı olgunlaşanlar ise adından bu gün bile bahsettiriyor.

Bir düşünsenize; Sultan Mehmed, “İstanbul’un surları çok yüksek, alamayız bu


şehri” diyerek geri dönseydi, bu gün “FATİH” adıyla anılmazdı. Sultan Süleyman;
hayalini kurduğu büyük imparatorluk için yola çıkmasaydı; bu gün “Muhteşem
Süleyman” diye anılmazdı. Mustafa Kemal, “düşman çok kalabalık, çok üstün, her yer
kuşatılmış, elden bir şey gelmez” deseydi; bu gün “ATATÜRK” diye bir lider tarih
sahnesinde var olamazdı. Şimdi hayal kurma zamanı...

Şu halde peşinden koştuğumuz amaç ne? Hayatta; tozu dumana mı katmak


istiyoruz, yoksa bunu yapanların arkasından bakmak mı?

Önce isteriz, sonra düşünürüz ve hayal etmeye başlarız. Hayal kurmak yanlış
anlaşılıyor aslında. Bu kadar sorun varken, hayal etmenin ne yeri ne de zamanı
diyebilirler size. Ya da “imkansızı” istiyorsun diyebilirler. Unutmayın ki, hayal gücü her
engeli aşmanıza yardımcı olur. Karamsar hayaller kurmayın, bunun iyi bir sonucu
olmaz. Önce bir şey hayal edilir. Sonra maddeye dönüşmesi için çalışma başlar...
Büyük liderler, önemli buluşların sahipleri, önderler hayallerinin peşinden gitmeye
korkmamıştır. Onların hayalleri, hedefleri haline gelmiştir. Hedefi olan insan, amacı
olan insandır. Hayalleriniz sizi hayata bağlar, motive eder, enerji verir. Hayallerinize
sahip çıkın.

Ne işle uğraşırsanız uğraşın, kaç yaşınızda olursanız olun mutlaka


kuracağınız hayaller vardır.

15
ÇEKİM YASASI (NAM-I DİĞER SECRET)

Çekim yasası dediğimiz konu her ne kadar Rondie Bryne tarafından yazılan Secret
isimli kitap ile gündeme geldi gibi gözükse de, aslında kişisel gelişim uzmanları uzun
yıllardır bu konu ile ilgilenmekteydi.

Hiç; "aklıma gelen başıma geldi" dediğiniz oldu mu? Ya da "böyle olacağını
biliyordum", "zaten her şey beni bulur, "neden bu kadar şanssızım", "bende tam seni
düşünüyordum" dediğiniz oldu mu? Yada yaptığınız her hareketin, davranışlarınızın
size mutlaka bir dönüşü olacağını düşündünüz mü? Yazdıklarımı okuduktan sonra,
yukarıdaki cümlelerde başınıza gelen olayları nasıl kendinizin çektiğini
anlayacaksınız.

BU SORULARIN CEVAPLARINI BİLİYOR MUSUNUZ?

 Neden bir insan üzgünken, diğeri


mutludur?
 Neden bir insan zenginliğin sefasını
sürerken, diğeri yoksul ve hüzünlüdür?
 Neden bir insan korkak ve
endişeliyken, diğeri güven ve inanç doludur?
 Neden bir insanın güzel, lüks bir evi
varken diğeri, derme çatma bir yerde
yaşamak zorundadır?

Neden bir konuşmacı ilgi çekici ve popülerken, diğeri sıradan ve sönüktür? Neden bir
insan işlinde ve mesleğinde bir dehayken, diğeri hayatı boyunca hiç bir şey
yapmadan ya da başarmadan düşe kalka yürümeye çalışır? Neden bir insan
amansız olduğu söylenen bir hastalıktan kurtulurken, diğeri iyileşemez? Neden bir
insan mutlu bir evlilik sürerken, diğeri evliliğine mutsuzluk ve hayal kırıklığı yaşıyor?
(Joseph MURHY, The Power Of Your Subconscious Mind)

16
ÇEKİM YASASI NEDİR?

Çekim yasası özet olarak; “Evren bir katalogdur, düşünün ve sahip olun" demektedir.
Bu açıklama birçok insan tarafından kuşku ile karşılandı. İnsanlar bu tanım yüzünden
yasaya ön yargı ile yaklaştılar. Fakat “ön yargı değil, son yargı” önemlidir. Biraz sabır
gösterip ipuçlarını takip ettiğiniz zaman yasanın tıkır tıkır işlediğini göreceksiniz.

Bir düşünün, çocukluğunuzdan itibaren nasıl hayaller kurdunuz. İyi bir okul,
sağlam dostluklar, güzel bir iş, mükemmel bir eş. Evet, herkesin böyle hayalleri
vardır. Siz bu hayalleri düşünüp, tam bir inançla olacağına inanırsanız, beyniniz ve
bilinçaltınız gerçekleşmesi için kusursuz bir şekilde çalışmaya başlayacaktır.

Unutmayın, düşünceler bilinçaltına


ekilen bir tohum gibidir. Düzenli
olarak o tohumlara bakar ve
sularsanız, düşüncenizdeki
kavramların gerçekleşmesine katkı
sağlarsınız. Sürekli kötü şeyler
düşünen, başarısızlıklara odaklanan
insanlar, düşündükleri şeye kavuşur.
Eğer bir işe “başaramam, bitiremem,
kesin bir hata olacak” diye düşünerek başlarsanız; zaten bilinçaltınıza negatif
sinyaller göndermiş olursunuz. Bedeniniz o işi yapmak istemez. Tersi durumda ise
kendine güvenen ve pozitif düşünen herkes hayata 1-0 önde başlar.

Bir şeyi yapabileceğinizi ya da yapamayacağınızı söylediğinizde; her iki


durumda da haklı olduğunuzu unutmayın. Her iki inanç da büyük güce sahiptir. Sorun
hangi tür inançlara sahip olmak sizin için en iyidir ve bunlar nasıl geliştirilir?
sorunudur.

Hayatınızdaki her şeyi bir anda ve tamamıyla değiştirecek tek güç, düşünce
gücüdür. Siz bir şeyi başarmaya karar verdiğiniz anda, beyniniz o amaca ulaşmak
için “neyi, nasıl kullanacağını”, “neyden, nasıl yararlanacağını”, “neyin işe yarayıp,
neyin işe yaramayacağını” araştırmaya başlar.

17
Unutmayın; “hayatınızın kalitesi, konuşmanızın kalitesi kadardır.
Konuşmanızın kalitesi ise düşündüklerinizin kalitesi kadardır.”

Hepimiz sınırsız bir güç ile birlikte


yaşıyoruz. Tüm dünya, aynı fizik
kurallarına bağlı. Dünyanın neresinde
yaşarsanız yaşayın, hangi ülkede
olursanız olun çekim yasası sizinle
birlikte. Çekim yasası kişilere bağlı
çalışmaz, değer yargıları yoktur, neyin
iyi yada neyin kötü olduğu ile
ilgilenmez. Yasa düşündüğünüzü
çekersiniz demektedir. Bu yüzden
düşünce yapımızı hep iyiyi, güzeli düşünecek şekilde yapılandırmalıyız.

İnsanoğlu vaktinin büyük bir kısmını düşünerek geçiriyor. Araştırmacılar günde


60.000 farklı düşünce üretebileceğimizi söylüyor. Biriyle konuşurken, televizyon
izlerken, gazete olurken, ya da müzik dinlerken sürekli düşünüyoruz. Geçmişteki
anılarımızı düşünüyoruz, geleceğe dair planlar yapıyoruz. Düşünmediğimiz bir an bile
yok Hatta bilinçaltımız, uykuya dalmadan önce düşündüklerimiz üzerinde çalışmaya
devam eder. En çok düşündüğünüz şey karşınıza çıkacaktır. Unutmayın
yaşamınızdaki her koşul değişebilir.

“Birçok insan düşüncelerin frekansı olduğunu anlamıyor; oysa düşünceler


ölçülebilirler. İşte bu yüzden, bir şeyi defalarca, defalarca ve defalarca düşünürseniz,
örneğin; beğendiğiniz marka otomobile sahip olmayı, ihtiyaç duyduğunuz parayı
kazanmayı, kendi şirketinizi kurmayı, ruh eşinizi bulmayı... Ve dilediğiniz zihninizde
canlandırmanız gerekli frekansı tutarlı bir biçimde yaymaya başlarsınız.”
- JOHN ASSARAF -

Bilinçaltınıza paranın zor kazanılacağına dair bir inanç yerleştirdiyseniz,


gerçekten zor para kazanırsınız. Parasal sıkıntılar yaşıyorsanız bilin ki; bilinçaltınızda
paranın kolay kazanılmadığına dair düşünceler hakim olduğu içindir. Böyle bir

18
durumda karşınıza çıkan fırsatları paraya çevirmek için çok fazla çaba göstermeniz
gerekecektir. Para kirli ya da kötü bir şey değildir, ama siz böyle düşünürseniz...

Bir araba mı istiyorsunuz? O


arabaya ulaşmanın binlerce yolu var.
Mükemmel bir insanla mı tanışmak
istiyorsunuz, karşınıza çıkması için
binlerce yol var. Para mı istiyorsunuz,
kazanmak için binlerce yol var. Bu
saydıklarıma sahip olanlar nasıl
başardı? Onların bir günü 24 yerine
30 saati mi yaşadılar? Başarılı
insanlar bir ayı 30 gün değil 40 gün mü yaşadılar. Tabiî ki hayır. Evrenin fizik kuralları
var, bu kurallar herkes için eşit çalışıyor. Hepimiz eşitiz, evren herkese adil
davranıyor. O halde neden ben başaramıyorum diye düşünmeyin, enerjinizi bu
konuyu düşünerek harcamayın. Ne istediğinizin önemi yok, hedefin büyüklüğü önemli
değil. Nelere sahip olmadığınızı değil, nelere sahip olmak istediğinizi düşünün.
Bırakın evren sizin için çalışmaya başlasın.

Düşünüyorum, öyleyse varım. (Descartes)

Hayat geçmişte değil, gelecekte değil “an” da yaşanır. Tam olarak şu an da


yaşanır. Seçeceğiniz yol bir sonraki adımınızı belirler ve bir yola girersiniz. Sizin
yaptığınız seçimler hayatınızı şekillendirir. Fikirlerinize tutunun.

Diyelim ki hayatınızla ilgili bir seçim yapmanız gerekiyor. Bir tercih yaparsınız
ve o yola girersiniz. Sonra bir tercih daha yaparsınız ve bir tercih daha. İnsanlar
seçimlerini yaşar, seçimler ise düşüncelerle belirlenir. Gece boyunca 200 kilometre
yol gitmeniz gerekiyor ama farlar sadece 20 metre önünüzü aydınlatıyor. Bu durumda
200 kilometre yolu nasıl gideceksiniz? Cevap çok basit sizin 20 metre önünüzü
aydınlatan farınız, 200 kilometre boyunca yanarsa yolculuk tamamlanmış olur.
Hayatta böyledir. Düşüncelerimiz neticesinde yaptığımız seçimler yolumuzu
aydınlatır. Shakespeare: "Hiçbir şey iyi veya kötü değildir, bir şeyi iyi veya kötü yapan
düşüncedir" demiştir.

19
Burada yazdıklarımız yanlış anlaşılmasın. Yaratmak Allah’a mahsustur. İnsan
münferit olarak hiçbir şey yaratamaz. Allah insana cüzi bir irade vermiştir, karar
verme yeteneği vermiştir, akıl vermiştir, muhakeme yeteneği vermiştir, hedef seçme
yeteneği vermiştir, irade vermiştir, mantık vermiştir, kararlılık vermiştir,. Siz tüm bu
özellikleri kullanarak, düşünüp karar verir ve hedefinizi doğru seçerseniz; hayatınız
daha mükemmel hale gelecektir.

Bu yazıyı okuduktan sonra hedeflerinizi, hayatınızın amaçlarını, ne yapmak


istediğiniz bir kağıda yazın. Üşenmeyin hemen yazın. İsterseniz bilgisayarınızda bir
dosya olarak kaydedin fark etmez. İnanın bana, bu işlemi tüm kişisel gelişim
uzmanları da uyguluyor. Şimdi bu hedefleri her zaman göreceğiniz bir yere asın.
Burada gerçekleştirdiğiniz her hedef için kendinizi takdir edin, kendinize küçük bir
ödül verin hatta kendinizi biraz da şımartın. Şu an yaşadığınız hayat geçmişte
aldığınız kararların neticesindedir. Bu gün alacağınız kararlar ise geleceğinizi
şekillendirmeye başlayacak. Plan yapmadan yol çıkmayın. Strateji, belirlemeden
bodoslama bir hayat yaşamayın. Düşünün, isteyin, hedefler belirleyin.

20
Bazı insanlar, paratoner gibi olduğunu ve tüm aksiliklerin, kötü olayların
kendilerini bulduğunu söyler. Böyle bir şeyin olması imkansız, bir o kadar da
anlamsız. Hatta hayatın anlamına ve bütünlüğüne ters. Neden tüm insanlar
mutluyken bazıları her türlü aksilikle, tersliklerle baş başa kalsın  Bu düşünce
yapısındaki insanlar, kendi kendilerini zor durumda bırakıyorlar. Yapmaları gereken
tek şey; hayatın her alanında olumlama yapmak. (Olumlama cümlelerini başka bir
sayfa da detaylı olarak açıklayacağım.)

Kötü olaylarla karşılaştığınızda hemen ümitsizliğe kapılmayın. Unutmayın,


çözüm, sorunun içinde gizli. Hayatımızda her şey her zaman yolunda gitmeyebilir.
Gün içinde gerek işyerinde, gerek ilişkilerimizde bazı sorunlar ile karşılaşabiliriz. Bu
sorun nasıl hayatımıza bizim vesilemizle girdiyse ve gelip bizi bulduysa; yine
bizim sayemizde ve bizim bulduğumuz yöntemle çözülecek ve hayatımızdan
çıkacaktır. Madem ki bu sıkıntı bizi buldu, onu bir defa hayatımıza çektik; çözümünü
de biz bulacağız. Size tavsiyem, sorunlar karşısında homurdanmayın ve şikayet
etmeyin. Şikayet etmek hiç bir sorunu çözmez, aksine motivasyonunuzu bozar.

Size burada anlatacaklarım; motivasyon vermek için yada tüm gününüzü


pembe hayaller kurarak geçirmenizi önermek için değildir. Şunu bilmemiz gerekiyor;
hayatta bir bedel ödemeden hiçbir şeye sahip olamayız. Çalışmadan başaramayız,
karşımıza çıkan fırsatları iterek başarılı olamayız, camdan bakıp onu istiyorum, bunu
istiyorum diyerek de başarılı olamayız. Secret bir hayat disiplinidir, bir yaşam tarzıdır.
Kişinin düşüncelerini yöneterek hayatını mükemmel hale getirmesidir. Secret bize
düşünmenin, istemenin arzulamanın önemini anlatıyor. Tüm icatlar, bilimsel buluşlar
düşünceden, hayalden, arzudan doğmadı mı? Ne düşünürsek oyuz. Biz her neysek
düşüncelerimizden doğar. Bu durumda keyifli şeyler düşünmek, insana mutluluk verir.
Olumsuz düşünceler ise bizi strese sokar, metabolizmamızı bozar, organik olarak
bedenimizi yaralar.

Düşüncelerimizle biz dünyamızı yaparız. - Buda -


Günlük hayatımızın bir parçası olarak dilekte bulunmayalı ne kadar zaman
oldu? Acil durumlarda, tehlike ve sıkıntı anında, hastalıkta, ölüm kapıyı çaldığında,
dualar dilimizden dökülmeye başlar. Dualar tabi ki sıkıntı anında işe yarar,

21
imdadımıza yetişir. Ancak onu yaşamımızın vazgeçilmez ve faydalı bir unsuru haline
getirmeliyiz. Neden sıkıntı anını bekliyoruz? Dileklerimiz; yürekten istediğimiz sürece
karşılık bulur. Tek yapmamız gereken şey; elde etmek istediğimiz güzelliklerle
zihinsel ve bütünsel olarak birleşmektir.

Benzer benzeri çeker. Kötü düşünceler, kötü olayları, güzel ve pozitif


düşünceler ise güzel olayları çeker. Ne yaparsanız yapın olumlu düşünün. Olumlu
düşüncenin gücü, olumsuz, negatif bir düşünceden 100 kat daha fazladır. Hayatın
güzel olduğuna inanın, hayattan zevk almaya bakın. İnsanoğlu sürekli bir şeyler
düşünüyor. Siz bolluk, refah, mutluluk, sağlık, huzur kavramlarını düşünün. Her
şeyden önemlisi sevgiyi hayatınızın amacı haline getirin.

Mutlu olmanın yolu, mutlu etmekten geçer. Evrende; almak için vermek,
vermek için sevmek gereklidir.

Pozitif düşün, güzel yaşa.

22
ÇEKİM YASASI NASIL ÇALIŞIYOR?

“Çekim Yasası nasıl çalışıyor?” Bu sorunun cevabını anlamak için, evreni anlamamız,
yaşamı anlamamız, insanın ne olduğunu anlamamız gerekir. Eski çağlardan beri;
kişinin kendini tanıması, bilmesi büyük bir erdem olarak bilinir. Şimdi bir düşünün;
insan dediğimiz varlığın içinde milyonlarca hücre, mükemmel çalışan bir sinir sistemi
ve iletişim ağı, kusursuz bir bilinç, inanılmaz bir zeka var. Bununla birlikte ruh
dediğimiz ve ne olduğunu tam olarak bilmediğimiz bir varlıkla iç içe yaşıyoruz.

Sevgi, mutluluk, aşk, gibi güzel duyguları içimizde barındırdığımız gibi, nefret,
kin, öfke, kıskançlık gibi kötü duygular da bizimle yaşıyor. Yasanın bizim lehimize
çalışmasını sağlamak için; hayatı sevmemiz, vermeyi bilmemiz, mutluluğun peşinden
gitmemiz gerekiyor. Neden? diye soruyorsanız, yazının devamını okumanızı tavsiye
ederim.

Birde evrene göz atalım.


Yıldızlar, gezegenler,
galaksiler, gök taşları ve
sonsuz bir boşluk var. Çok
hoşuma giden bir sözü sizinle
paylaşmak istiyorum: “her
Adem, bir alem.” Bu söz ile;
koskoca bir kainatın
dürülerek insanın içine
yerleştirildiği vurgulanmak
isteniyor. Yaşadığımız
evrende hemen her şey
birbiri ile etkileşim halinde. En küçük zerreden en büyük küre ye kadar her şey iç içe
geçmiş durumda. Hepimiz büyük insanlık ailesinin bir ferdi, aynı zamanda sonsuz
evrenin içinde bir noktayız. Evrendeki her olay; kendisinden önce ve sonra gelen
olayla bağlantılıdır.

23
Çekim yasası sizin emrinizde.

Gelelim yasanın çalışma prensibine:

1. İSTEMEK

Ne istediğinizi netleştirin. Yasanın çalışması için ne istediğinizi kesin ve net olarak


bilmelisiniz. İstediğiniz şeyin neye benzediğini, özelliklerini, nasıl görüneceğini, neler
hissedeceğinizi belirleyin. Bilinçaltına isteğiniz ile ilgili tohumları ekin. Bunu yaparken,
olsa da olur, olmasa da olur şeklinde yanlış düşüncelere kapılmayın. Ya da muallakta
kalan isteklerde bulunmayın.

İsteğinizi her zaman göreceğiniz bir yere yazmak da faydalı olur. Baktıkça
hatırlar, hatırladıkça düşünmeye ve odaklanmaya devam edersiniz.

İsteyin, bu evrende her kese yetecek kadar bolluk, bereket var.

İsteyin, idealleriniz için, hayalleriniz için, geleceğiniz için isteyin ve isteyin.

Arzu ettiğiniz şey her ne ise, herkesin ve her şeyin mutluluğuna, iyiliğine
hizmet edecek şekilde hayatınıza girmesini dilemelisiniz. Bunu kalbinizin
derinliklerinden istemelisiniz. Bununla birlikte, başka insanlara zarar verecek şeyler
düşünmek, kin, öfke, intikam gibi kötü duygulara esir olmak evrenin sizin için
çalışmasını yavaşlatır. Tüm isteklerinizde yatan ana fikir, olumlu düşünmek ve evrene
sevgiyle bakmak olmalıdır.

Örneğin sırf başka bir insan da var diye bir şeye sahip olma fikrinin altında,
kıskançlık vardır. Kıskançlık ise insanı ve insana ait tüm duyguları, ateşin mumu eritip
bitirdiği gibi yok etmektedir.

24
Eğer bir şeyi isterseniz ve bunu düşünmeye başlarsanız; bu istekle ilgili
sinyalleri evrene göndermeye başlarsınız. Bu andan itibaren, bilinçaltınız ve zihniniz
isteğinizi yerine getirmek için çalışmaya başlar. Bunun en somut örneği “algıda
seçicilik” kavramıdır. Bir ev almak istediğinizi düşünelim. Caddede yürürken nerede
satılık daire ilanı var ise gözünü o noktalara kayar. Gazetenin satılık ilan köşelerine
gözünüz kayar. Arkadaşlarınızla ev konusunda sohbetler yapmaya başlarsınız.
Normal zamanda yürüyerek geçtiğiniz sokakta, ev arama fikrini düşünerek
geçerseniz daha önce görmediğiniz, dikkat etmediğiniz tüm ilanları görmeye
başlarsınız. Gerçekten karar verir ve isterseniz, yapamayacağınız şey yoktur.

"Kendi varlığını bile amacına feda edebilen insan iradesi karşısında hiç bir şey
direnemez." - BENJAMIN DISRAELI -

Hayatınız, yeni, tutarlı ve adamış bir karar verdiğiniz anda değişir.


Kaderiniz karar anlarınızda biçimlenir. Hani derler ya “bir şeyi kırk defa söylersen
olurmuş.” Bende odaklanın diyorum, ne kadar çok düşünürseniz, bilinç altında o
kadar derine yerleşir bu tohum.

25
İsteğinizle ilgili güzel bir karar verin ve ciddi olun. Birkaç gün sonra değiştirmek
zorunda olacağınız şeyler istemeyin.

Kaderinizi kontrol eden üç karar şunlardır:

1. Nelere odaklanacağınıza karar vermek.


2. Bir şeyin sizin için ne anlam taşıdığına karar vermek.
3. İstediğiniz sonuçlara ulaşmak için ne yapacağınıza karar vermek.

Düşünün ve isteyin. Allah kalbinizdeki en gizli şeyleri bilir ve yine Allah hazineleri
geniş olan, hesapsızca dağıtandır. Şimdiye kadar sahip olduklarınıza bir baksanıza!

2. İNANMAK

İsteğimizin gerçekleşeceğine
kesinlikle inanmalıyız. Onu elde
edeceğimize inanmalıyız. Günde
birkaç defa gözlerimizi kapatıp
isteğimizi düşüneceğiz. Örneğin bir
ev almayı istiyorsanız, o ev için
şimdiden bir eşya alabilirsiniz. Çok
büyük bir şey almanıza da gerek
yok. İsteğimizin nasıl gerçekleşeceği
ile meşgul olmadan sadece
gerçekleşeceğine inanın.

Bize her şeyin nasıl olduğunu, neyin mümkün, neyin imkansız olduğunu, neyi
yapabilip, neyi yapamayacağımızı İNANCIMIZ söyler. Her eylemimizi, her
düşüncemizi, her duygumuzu İNANCIMIZ biçimlendirir. Sonuçta hayatımızda gerçek
ve kalıcı değişiklikler yaratabilmek için, önce inanç sistemimizi değiştirmemiz
gerekmektedir. İnanç sisteminin kontrolünü ele almadıkça, standartlarınızı istediğiniz
kadar yükseltin, onlra destekleyecek inancı içinizde bulamazsınız...

26
Çekim yasasına göre düşünülen şeyden kopulmadığı sürece o şeyin
gerçekleşme ihtimalini arttırırsınız. İster pozitif ister negatif bir düşünce olsun
odaklandığınız sürece size yaklaşır.

Çekim yasası çalışmaya başladığında; bildiğimiz fiziksel hayatta zaman


kavramı olduğu için belli bir süreye ihtiyaç duyar. Olaylar birbiri ardına dizilecek, o
olaylarla ilgili olan kişilerin de en yüksek hayrını gözetecektir. Bu çok boyutlu, çok
ilmekli bir örgü gibidir. Bu örgü süresince sabırla beklemelisiniz. Beklemek, aynı
zamanda başkalarının da hakkına, süreç boyunca evrene ve Yüce Yaratan’a saygı
duyduğunuzu gösterir.

Beklemenin en güzel tarafı ipuçlarını takip etmektir. İsteğinizle ilgili her gün
küçük küçük ipuçları görmeye başlarsınız. Yukarıda da bahsettiğimiz; gibi
odaklandığınız şeyle ilgili olaylar, kişiler konuşmalar çıkar karşınıza. İşte bu küçük
ipuçlarını takip ederek her geçen gün isteğinize yaklaşacaksınız. İyi bir gözlemci
olun.

Hayalinizde ne kadar ısrarcı olursanız, o kadar başarılı olursunuz. İki


dakikalığına bir ev almayı mı düşündünüz, yasa sizin için iki dakika boyunca çalıştı.
Gelecekte kavuşacağınız ev için şartlar oluşmaya başladı.

Sizden değişik bir bakış açısı ile evreni gözlemlemenizi isteyeceğim. Allah her
an yaratmaktadır. Kainatı yarattığı “OL” emrinden bu güne kadar ve bu günden
kıyamete kadar yaratmaya devam etmektedir. Yaşadığımız her an, her şey, her olay
Allah tarafından yaratılıyor. Kuşları havada tutan güç ne, peki bize soluk aldıran güç,
karşımıza çıkan bir fırsat, başımıza gelen bir olay... Bu örneklerden milyonlarca
verebilirim size. Allah her an yaratmaktadır. Eğer bu yaratma faaliyetinden bir an
vazgeçerse, işte o zaman kainat tespihinin ipi kopar ve boncuklar yani gezegenler
etrafa saçılır. “O ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı” (Bakara suresi 29)

İstediğinizi, dileğinizi elde ettiğinize inanın. Onu evrenden istediğiniz andan


itibaren o sizin!

27
Dileğinizin nasıl gerçekleşeceği, evrenin onu size nasıl getireceği, sizin
sorununuz ya da meseleniz değildir. Evrenin bunu sizin için yapmasına izin verin. Siz
sadece güçlü bir duyguyla isteyin, güven içinde isteğinizin frekansını evrene yayın.
Kontrolü Evren’e bıraktığınız takdirde, size verilenlere şaşıracaksınız, gözleriniz
kamaşacak. Bu nokta, sihir ve mucizelerin gerçekleştiği noktadır.

3. ÇALIŞMAK VE FIRSATLARI DEĞERLENDİRMEK

Daha önce de dediğimiz gibi.


Evrende bir şey almak için bir
bedel ödemelisiniz. İsteğinizin
gerçekleşmesi için karşınıza
çıkacak fırsatları değerlendirin.

Bir iş mi arıyorsunuz, görüşmeye


davet edildiğinizde gidin. Ev mi
almak istiyorsunuz, fırsatları
değerlendirin. Mükemmel bir
insanla mı tanışmak istiyorsunuz,
onu görünce merhaba diyin.

Gün boyunca koltukta oturup hiçbir faaliyet göstermeden isteğinize


kavuşacağınızı söyleyenler, size yalan söylüyor !...

Hayal edin, isteyin, çalışın, çabalayın, emek harcayın. Ama önce hayal edin.

4. DUYGULAR VE HİSLER

Hislerimiz; ne düşündüğümüzden haberdar olmamız için bize verilmiş en müthiş


armağandır, kılavuzdur. İyi şeyler düşündüğünüzde, kendinizi kötü veya berbat
hissetmeniz mümkün değildir. Duygularınıza dikkat edin ve olumsuz hislere
sahipseniz hemen fark edip olumlu düşünce ile değiştirin! Olumlu duygular yaşadıkça
(sevinç, minnettarlık, hoşgörü ve sevgi…) daha fazla olumlu duygu ve olguyu
yaşamınıza çekeceksiniz. Çünkü, benzer benzeri çeker.

28
İsteğinize kavuştuğunuz anda ki durumunuzu
düşünün. O an hissettiğiniz mutluluğu düşünün.
Yeni bir ev alsanız ne kadar sevinirdiniz veya
mükemmel bir kız bayan ile tanıştığınızda, ona
aşık olduğunuzda ne hissederdiniz. İşte şu anda
bu ruh haline bürünerek, tam anlamıyla isteğinize
kavuştuğunuz andaki duygularınızı yaşayın. Bunu
yaparsanız evrene gönderdiğiniz mesaj daha hızlı
ulaşır.

İnsan beyni tıpkı bir yönetmen gibidir. Bir film yönetmeni korku filmi çekmek
istiyorsa ses, ışık, kostüm ve oyuncuları bu senaryoya göre hazırlar. Aynı şekilde siz
kendinizi kötü hissetmek istiyorsanız, beyniniz tıpkı bir film yönetmeni gibi;
bedeninize sürekli negatif sinyaller gönderir. Böylece yüzünüz asılır, omuzlarınız
düşer, bakışlarınız donuklaşır. Bu ruh halinden kurtulmanın tek yolu, hislerimize kulak
verip iyi ve güzel şeyler düşünmektir.

Kötü şeyler hissettiğimizde Evren bize “kötü şeyler düşünüyorsun”, “Dikkat! şu


an düşündüğün şeyi değiştir, olumsuz frekans kayıtta. Frekansı değiştir. Dikkat! Geri
sayım başlamıştır” der. Bir daha kötü şeyler hissettiğinizde Evren’in sinyaline kulak
verin. O an, size gelen iyilikleri “olumsuz frekansta olduğunuz için engellediğiniz
an’dır.” Derhal olumlu düşüncelere yoğunlaşın, kendinizi iyi hissetmeye başladığınız
anda yeni bir frekansa geçtiğinizi; Evren’in de bunu onaylayarak size olumlu hisler
gönderdiğini anlayacaksınız.

Siz istediğiniz, inandığınız ve ona zaten sahip olduğunuzu bildiğiniz için Evren
onu “görünür kılmak için” hemen harekete geçecektir. Siz; dilediğiniz anda, ona
sahipmişsiniz gibi davranın, öyle konuşun ve öyle düşünün. Gerçekmiş gibi
davrandıkça, duruma inanmaya başlayacaksınız. Dileğinize ulaşmış olma frekansını
yayın. Çünkü Evren bir aynadır ve düşündüğünüzü size aynen yansıtır. Bunu

29
yaptığınızda; Çekim yasası koşulları, insanları ve olayları etkili bir biçimde harekete
geçirecek, sizin dileğinizi elde etmenizi sağlayacaktır.

Güven, en etkili gücünüzdür. Elde etmekte olduğunuza inandığınızda, hazır


olun ve başlayan sihri izleyin! Katalogdan bir şey ısmarladıysanız rahat olun, o zaten
sizin, siparişiniz size ulaşacak ve sizin hayatınızın bir parçası olacak. Düşünün; size
bir mirasa konduğunda, piyangodan en büyük ikramiye çıktığında parayı nakit olarak
elinize almadan önce de onun size ait olduğunu bilirsiniz. Şimdi de, istediğiniz şeyleri
hissederek ve onları sahip olduğunuzu duyumsayarak, onlar üzerinde hak iddia edin.
Bunu yaptığınızda Çekim Yasası bir kez daha koşulları, insanları ve olayları etkili bir
biçimde harekete geçirecek, sizin dileğinizi elde etmenizi sağlayacaktır. Örneğin:
Mükemmel kilonuzdaymışsınız gibi konuşun, davranın, tartının üzerine o mükemmel
kilonuzu yazın, mükemmel vücut ağırlığına sahip kişileri bulun övün, onlara ilişkin
olumlu duygular besledikçe mükemmel kilonuzu çağırırsınız.

Mutlu olduğunuz, kendinizi iyi hissettiğiniz zamanları değerlendirin. Mutlu


olduğunuzda, daha çok iyi şeyi, güçlü bir biçimde kendinize çekeceğinizi unutmayın.

5. ŞÜKRAN VE MİNNETTARLIK

Her sabah uyandığımızda, gün elimizde olan, sahip olduğumuz her şey için
minnettarlık duymalıyız. Yüce yaratıcıya, verdiği her şey için şükretmeliyiz. Aldığımız
ufacık bir hediye için, arkadaşımıza teşekkür ettiğimiz gibi, sahip olduğumuz her şey
ama her şey için kainatın yüce yaratıcısına, tek hakimine şükretmeliyiz. Böylece
elimizdekilerin kıymetini anlar, duygusal açıdan tatmin oluruz. Şükran duygusu bizi
mutlu edecek ve hayata bakış açımızı pozitif tutmaya yarayacaktır.

Sevgi ve şükran, tüm hastalıkları ortadan kaldırabilir. Sağlıklıyken şükreden bir


insan, hem sağlık nimetinin karşılığında minnettarlığını bildirir, hem de sahip olduğu
bu sağlıklı bedeni muhafaza etmek için elinden geleni yapar.

30
Hepimiz, DNA’larımıza işlenen bir kodla dünyaya geliyoruz. Bu temel bir
programın adına “kendi kendini iyileştirme” deniyor. Yaralandığımızda yaralar
kendiliğinden kapanıyor, bakteriyel enfeksiyon geçirdiğimizde bağışıklık sistemimiz
kendi kendine iyileştiriyor. Bağışıklık sistemi kendi kendisini iyileştirmek için
tasarlanmıştır. Tüm bunlar bizim bilgimiz dışında bilinçaltımız tarafından yapılıyor.

Vücudumuz milyonlarca hücreyi yeniler ve aynı zamanda milyonlarca yeni


hücre yaratır. Bir yılsonunda insan bedeninin tamamı yenilenmiş olur. İnsanın
karşılaştığı tüm kötülüklerin, hastalığın, fakirliğin ve mutsuzluğun nedeni, kusurlu
düşüncelerdir. Olumsuz düşüncelerin ve stresin, insan bedenine ve beyin
fonksiyonlarına ciddi zararlar verdiği ispatlanmıştır. Bunun nedeni; duygu ve
düşüncelerimizin sürekli bir araya gelip, yeniden organize olup bedenimizi baştan
yaratmalarıdır.

Çekimi gerçekleştiren yalnız görüntü değildir, bunları hissetmektir. Bolluğu,


bereketi, sevgiyi, sevinci hissetmelisiniz. “Şimdi buna sahibim” imgesi ve duygusu ile.

31
“şükrettiklerinizin listesi”ni yapın. Bunu yapmak, enerjinizi ve dolayısıyla
düşüncelerinizi değiştirecek.

Her yüne şükran duygularıyla başlayın ve en küçük şeyler için bile muhakkak
teşekkür edin. Şükretme konusunda alıştırma yapmak, bolluk ve bereketi çekmek için
en önemli iletişim hatlarından birini oluşturmak demektir. Dünyadaki her şeyin
değerini bilip, onları kutsarsanız; olumsuzlukları ve uyuşmazlıkları yok ederek,
kendinizi en yüksek frekans olan sevgiyle aynı frekansa getirirsiniz.

Hayatta hiç bir şey için bunalmanız gerekmiyor. İsteyin yeter! Evreni kendiniz
için hazırlanmış bir katalog gibi görün, istediğinizi seçin: “Bu deneyimi yaşamak
isterim”, “hayatımda böyle bir insan olmasını isterim..” diyerek evrene direktif verin.
Sadece 1 kez “olacağına emin olarak” isteyin yeter. Örneğin; Şişmansanız, “kilo
vereye” değil, “mükemmel kiloyu ve ideal bedeni” kendinize çekmeye niyet edin.
Bunun için; sizin için mükemmel olan kiloya ulaştığınızda, bedeninizin görüntüsünü
beyninizde imgeleyin, o kiloda çekilmiş fotoğraflarınız varsa sık sık onlara bakın, ya
da bu bedendeki başkasının fotoğraflarına.

6. ALMAK:

Siz bir bilgisayarda çalışıyor olsanız ve


sürekli elektrik kesilse işinizi yapabilir
misiniz? İnsanlar bu kesintiler yüzünden
sekteye uğrar, coşkusunu yitirir, hevesini
yitirir, dikkati dağılır, imajlarını kaybeder.
Bu yüzden mümkün olduğunca
hedeflerinize odaklanmanız gerekir.

Çekim Yasasının temelinde VERMEK vardır. Zaten evren verme sistemi


üzerine kurulmuştur. Bilinmeyen sürekli olarak bilinene bir akış halindedir. Evren
verme eğilimindedir. Çiçekler büyür. Yağmurlar yağar. Güneş doğar. İnsanlar verir
paylaşır. Bütün evrende doğal olan VERME eylemidir.

32
Kendinizi iyi hissettiğinizde, Evren’den istediklerinizle aynı frekansa geçersiniz.
Kendinizi bu frekansa geçirmenizin en hızlı yollarından biri de “Şu an isteğimi elde
ediyorum. Yaşantımdaki bütün iyi şeyleri şu an alıyorum. Şu an –arzunuzu söyleyin-
alıyorum” demektir. Arzunuzu elde etmiş olduğunuzu hissedin. Düşlediğiniz şeye
sahip olduğunuz duygusunu yaratmak için yapmanız gereken ne varsa yapın ve bu
duyguyu hatırlayın: Düşlediğiniz o arabanın deneme sürüşüne gidin, arzu ettiğiniz o
evin içini gezin, bir şeyler alın… Sonra, içgüdülerinize güvenin.. Evren size ilham verir
ve elde etme frekansında sizinle iletişim kurar. Sezgisel ve içgüdüsel hisleriniz
olduğunda onları izleyin; Evrenin sizi manyetik bir biçimde istemiş olduğunuz şeyi
elde etme noktasına doğru götürdüğünü anlayacaksınız.

Kendinizden memnun olmalısınız, eğer sahip olduğunuz bedenden dolayı


kendinizi mutsuz hissederseniz, bu bedenden dolayı mutsuz olmayı kendinize
çekersiniz. Bedeninizin her santimetrekaresini övün, sahip olduğunuz
mükemmellikleri düşünün, bunları düşündükçe kendinizden memnun olacak,
mükemmel kiloda olmanın hoşnutluğunun frekansını yakalayacaksınız. Yemek
yerken sadece yemek yeme deneyiminin keyfine odaklanırsanız, aldığınız besinin
bedeniniz tarafından mükemmel bir biçimde sindirilecek ve bedeninizin bundan
alacağı sonucun kusursuz olacaktır.

İsteğinizin gecikmesi durumunda; karamsarlığa, kötü düşüncelere kapılmayın.


İsteyin, inanın, hissedin ve ALIN.

Hayatımızı tümüyle değiştirmek, sevinç, coşku ve bolluk içinde yaşamak için,


Kendinizi her zaman sakin, huzurlu ve güvenli hissetmek için,

İhtiyacınız olan kişileri, olayları, nesneleri kendinize çekmek ve onlarla


mükemmelleşme yolculuğunuzda birlikte olmak için,

Kendinizi yargılamadan ve hiç kimseyi yargılamadan yaşamak için, İnsanların “


Bu bir mucize” diyebilecekleri işleri küçük bir adımla başarabilmek için,

Ve barış dolu, güvenli bir dünya oluşturmak için...Ne mi yapmanız gerekiyor?


DÜŞÜNÜN (R.Şanal)

33
Hayat; vermek üzerine
Hayata karşı tavrınız olumlu ve umut dolu olsun.
kurulu. Beklentisiz,
Çevrenizdeki her şeyin sonsuz mükemmellik içinde var
karşılıksız ve koşulsuz olduğunu görmeye çalışın. Bu bir iyimserlik oyunu
vermek.... değildir. Aslında gerçeğin ta kendisidir. Ancak bakışlarını
olayların içine çevirebilen, onların sebeplerini yansız
olarak görebilen insanlara özgüdür. Bu, bir annenin
Hayat; minnettarlık ve çocuğuna hissettiği o güzel duygunun eşidir.

şükür üzerine kurulu.


Anne de çocuğunun büyüyeceğine, iyi ve akıllı
Karşılıksız, ve hesapsız
bir insan olacağına dair sarsılmaz bir inanç ve umut
veren ALLAH’a karşı
içindedir. Siz de kendinize ve başkalarına karşı aynı
şükretmek, minnettar inancı besleyin.
olmak...
Her şeyi biz seçiyoruz. Yaşamınızı görülmeyen
kuvvetlerin şekillendirdiğini düşünmeyin. Yaşamınızı
siz şekillendiriyorsunuz. Ne şeytan, ne melekler ne
de başka bir şey. Bütün yaşamınıza siz şekil
veriyorsunuz. Çünkü Allah kimseye taşıyamayacağı
yükü vermez.

34
BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI

Hepimizin içinde; doğduğumuz andan itibaren var olan büyük bir güç var. Bu güce
kavuşmak için sadece zihin gözümüzü açmamız gerekiyor. Bu büyük hazine
sayesinde kendi içimizde güzel, keyifli, bereketli ve mutlu bir hayat yaşayabiliriz.
Birçok insan; bu güçten ya da nasıl harekete geçireceğinden habersiz olduğu için
kendi potansiyelini kullanamaz.

Bilinçaltınızın faaliyeti karşısında yetenek kazanmadan önce, onun


prensiplerini anlamalısınız. Kimya, fizik ve matematiğin prensipleri işleyiş bakımından
bilinçaltının faaliyetlerinden farklı değildir. Kimyasal ve fiziksel güçleri kullanmak
isterseniz, bu alandaki prensipleri öğrenmeniz gerekir. Bilinçaltının gücünü kullanmak
istiyorsanız, onun da prensiplerini öğrenmelisiniz.

Örneğin ısınan madde genleşir. Bu; her yerde, her zaman her koşulda
geçerlidir. Isıttığınız bir parça çelik genleşir, bu çeliğin Çin’de, İngiltere’de,
Hindistan’da olması önemli değildir.

Bilinçaltınız bir prensiptir. Yaşadığınız deneyimler, olaylar, içinde


bulunduğunuz koşullar ve eylemler düşüncelerinize tepki olarak bilinçaltınız
tarafından üretilir.

35
Zihninizi bir bahçe olarak düşünün, kendinizi de bahçıvan. Farkında olmadan,
gün boyunca bilinçaltımıza tohumlar ekiyoruz. Bilinçaltı ise bu tohumların filizlenip
büyüyeceği verimli bir toprak parçası gibidir. Gül ekerseniz, gül toplarsınız, kaktüs
ekerseniz de kaktüs toplarsınız. Şimdi, huzur, mutluluk, sevgi başarı tohumları ekin.
Yani bu kavramlar üzerinde düşünün, tüm benliğinizle kabul edin. İnanın bana
muhteşem bir ekin biçeceksiniz. Sizler; İç dünyanız ile dış dünyanızı
şekillendiriyorsunuz.

Yaşamınızdaki olayları değiştirmek


için, önce nedenini değiştirin. Diğer
bir deyişle düşüncelerinizi değiştirin.
Hayatınızdaki kafa karışıklıklarından,
uyumsuzluklardan, sınırlamalardan
kurtulmak için nedeni ortadan
kaldırın. Bu neden; bilinçaltınızda
teşvik ettiğiniz düşünce ve imgelerdir.
Neden değişirse, sonuçta değişir.

Bilinç geminin kaptanı gibidir, gemiyi yönetir. Gemide görevli tüm personele
emirler gönderir. Geminin nereye gittiğini kazan dairesindekiler ya da güvertedeki
mürettebat bilmez, onlar sadece komutları uygular. Eğer kaptan hatalı bir karar
verirse; gemi karaya oturur.

Kaptan gemisinin efendisidir, istekleri yerine getirilir. Aynı şekilde bilincinizde


geminizin yani bedeninizin efendisidir. Bilinçaltınız, ona bilinçaltınızın inandıklarını ve
doğru kabul ettiklerini esas alarak verdiğiniz emirlere uyar. Emirleri sorgulamaz.

Eğer kendinize sürekli, “buna param yetmez” diyorsanız, bilinçaltınız sözünüzü


dinler. Siz “gücüm yok, yapamam” demeye devam ettikçe, bilinçaltınızın emirlerinize
uyacağından emin olabilirsiniz. Hayatınız boyunca bütün bunların yoksulluğunu çeker
ve koşulların bunu gerektirdiğine inanırsınız. Halbuki bu koşulları sizler meydana
getirdiniz.

36
Bilinciniz neyin doğru olduğunu varsayar, neyin doğru olduğuna inanırsa,
bilinçaltınız onu doğru kabul eder ve gerçek kılmaya çalışır. İyi şansa, ilahi yol
göstericiliğe, dığru eyleme ve hayatın nimetlerine inanın - JOSEPH MURPHY -

ZİHİN NASIL ÇALIŞIR

Zihniniz en değerli varlığınızdır, hazine sandığınızdır ve her zaman sizinle birliktedir.


Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, zihnin iki aşaması vardır: Bilinç ve bilinçaltı.
Bilincinizle düşünürsünüz; alışkanlık haline getirerek düşündüğünüz her şey, daha
sonra düşüncelerinizin doğasına bağlı olarak bilinçaltına geçer.

Hatırlanması gereken en önemli nokta şudur: Bilinçaltı bir fikri kabul ettiğinde,
bunu yerine getirmeye başlar. Bilinçaltı yasasının iyi ve kötü fikirler için aynı şekilde
işlemesi, şaşırtıcı ve hassas bir gerçektir. Bu yasa olumsuz bir biçimde
uygulandığında; başarısızlığın, hayal kırıklığının ve mutsuzluğun nedenidir. Alışılmış
düşünce biçimimiz yapıcı olduğunda ise son derece başarılı ve zengin olursunuz.

37
BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI ARASINDAKİ FARKLAR

Bilinç ve bilinçaltınızın iki zihin olmadığını unutmayın, onlar bir zihinde iki faaliyet
alanıdır. Bilinciniz akıl yürüten zihindir. Zihnin seçim yapma safhasıdır. Örneğin,
kitaplarınızı, evinizi, eşinizi seçersiniz. Bütün kararlarınızı bilincinizle verirsiniz. Öte
yandan hiçbir bilinçli seçim yapmazsınız da, kalbiniz otomatik olarak çalışmaya
devam ederi; sindirim, dolaşım ve solunum gibi hayati fonksiyonlarınız sürer. Bunları
bilinçaltınız bilinçli kontrolünüzden bağımsız süreçler aracılığıyla gerçekleştirir.

Bilinçaltınız kendisine iletilenleri ya da bilinçli olarak inandıklarınızı kabul eder.


Bilincinizin yaptığı gibi bir şeyleri muhakeme etmez ve sizinle tartışmaz. Olumlu yada
olumsuz yıkıcı düşünceleri ayırt etmeden kabul eder. Bilinçaltınız, düşüncelerinizi ya
da telkinlerinizim doğasına göre tepki verir.

Bilinçaltı telkinlere açıktır, karşılaştırma


yapamaz, yorum yapamaz, sadece kendisine
verilenleri alır. Telkin çok güçlüdür. Bir o
yana, bir bu yana sallanan bir gemide
olduğunuzu hayal edin. Son derece korkmuş
gözüken yolculardan birisine yaklaşıyor ve
şöyle diyorsunuz: “Pekiyi görünmüyorsun.
Suratın yemyeşil olmuş. Herhalde deniz tuttu seni. Kamarana kadar sana yardımcı
olmamı ister misin?”

Yolcunun yüzü bembeyaz olur. Deniz tutması konusundaki telkininiz onun


kendi korku ve sezgileriyle birleşir. Kendisine yardımcı olmanızı ister. Kendisinin de
kabul ettiği olumsuz telkin gerçek olur.

Deniz tutması konusundaki telkininizi, bir gemiciye yapmaya çalışsanız;


gemici, ruh haline bağlı olarak bu kötü şakanıza gülüp geçer. Aynı telkin onda korku
ya da endişeye değil, kendine güveni ortaya çıkartır. Çünkü gemici deniz
tutmasından korkmuyordu. Buna dair bağışıklığı olduğu konusunda kendini ikna
etmişti; bu yüzden olumsuz telkinin onda korku yaratma gücü yoktu. Öte yandan

38
yolcu zaten deniz tutmasından endişeleniyordu. Bu yüzden telkininiz onun üzerinde
gücünü gösterdi.

KORKULARDAN KURTULMANIN YOLU

Korku kendi kendimize oluşturduğumuz bir telkindir. Kendimizi korkmamız yönünde


düşüncelere sevk ederiz. Bilinçaltımız da bize bu korkuyu yaşatır. Örneğin kalabalık
önünde konuşmaktan korktuğunu söyleyen bir kişide böyle bir inanç oluşmuştur. Bu
inancı oluşturan kendisi, inanan kendisi ve sonunda bu korkuyu yaşayan yine
kendisidir.

Kalabalık önünde konuşmadan önce; “Beni hiç beğenmeyecekler, başarısız


olacağım, yapamayacağım, hiç şansım yok” şeklinde kendine telkin veren bir insanın
ruh hali ve bedeni nasıl karşılık verir, bir düşünün!

Bundan kurtulmak için, rahat ve sessiz bir ortamda koltuğa oturun, bedeninizi
gevşetin, gözlerinizi kapatın. Zihninizi ve bedeninizi olabildiğince durağanlaştırın.
Kendi kendinize şöyle diyin: “Ben başarılı bir konuşmacıyım, kendime güveniyorum,
soğukkanlıyım, insanlar beni tebrik ediyorlar.” Beş, on dakika bu olumlu telkinlere
devam edin. Özellikle de uyumadan önce başarılı bir konuşma yaptığınızı ve
insanların sizi tebrik ettiğini düşünün. Telkin, kendimizi disipline sokmak ve kontrol
etmek için bir araç olarak kullanılabilir.

İyi şeyler düşünürseniz iyi şeyler olur. Kötü şeyler düşünürseniz kötü şeyler
olur. Bütün gün ne düşünürseniz o olursunuz. Seçme gücüne sahipsiniz. Keyifli, cana
yakın, sevimli olmayı seçin, dünya buna göre tepki verecektir.

Bilinçaltı size ilham verir, yol gösterir, hafıza deponuzdan istediğiniz bilgileri
hazırlar ve kullanımınıza sunar. Kalp atışlarınızı, kan dolaşımınızı nefes alıp
verişinizi, kısacası tüm bedeninizin hayati fonksiyonlarını kontrol eder. Bilinçaltı hiç
uyumaz, hiç dinlenmez. Her zaman iş başındadır. Ve her şeyden önemlisi bu güç
sizin emrinize verilmiştir.

39
KUANTUM DÜŞÜNCE TEKNİĞİ

İnsanlar, Kuantum Düşünce Tekniği ile kuruntu, başıboş hayaller gibi etkisi olmayan
sıradan düşünce kalıplarından kurtulabilir. Kuantum Düşünceyi doğru
uyguladığımızda; hayatımızın efendisi olabiliriz. Sınırlayıcı, kısıtlayıcı düşünce
kalıplarımızı fark ederek hayatımızdan çıkartabilirsek ve bunların yerine güçlendirici,
yapıcı ve pozitif inançlarımızı koyabilirsek, hayatımız mükemmel bir olgunluğa
ulaşacaktır. Hayatımız, bu yeni inançlarımız doğrultusunda değişerek, şekillenecektir.
Sizin için en uygun kişi, en uygun imkan, en uygun iş, en uygun zamanda karşınıza
çıkacaktır. Evrende; hakkımız olan mutluluğu, bereketi, bolluğu, sevgiyi ve sevinci
yaşamımıza katmış tanımış olursunuz. Düşüncelerimiz değişirse, hayata bakış
açımız da değişir.

Kuantum fizikçileri; evrendeki her şeyin tamamen enerjiden oluştuğunu


kanıtladı. Atom altı parçacıklar incelendiğinde, uçsuz bucaksız saf enerjiden oluştuğu
anlaşıldı. Evrendeki tüm parçalar birbirine bağlı ve etkileşim halindedir. Her insan bir
diğerine bağlıdır. Bizler büyük bir enerji okyanusunda yüzüyoruz, evrensel enerji ile
besleniyoruz. Vücudumuzda AURA denen manyetik bir alan var. Peki, çekim
yasasının bu enerji kavramı ile ilişkisi ne? Şimdi onu açıklayalım. İnsan beyni bir gün

40
içinde 60.000 tane düşünce üretebilmektedir. Bu düşüncelerin hepsi bir frekansa
sahiptir. Yani diğer bir deyişle düşüncelerimiz somutlaşır. İstediğimiz cisim enerjiden
oluşur ve bir frekans yayar; düşüncelerimiz de bir frekans yayar. Bu iki frekans
mutlaka evrende birbirini çekecektir. Düşünce yapımızı değiştirdikçe, daha çok bolluk
hayatımıza akar.

Kuantum Düşünce Tekniği,


evrensel bir ilkedir, yüksek nitelikli
bir düşünme biçimidir. Günlük
hayatta bir sürü, kuruntu, vesvese,
korku gibi düşünceler üretiriz.
Çoğu zaman geleceğimizle ilgili,
ya da hedeflerimizle ilgili pozitif
düşüncelerden uzaklaşırız.
Kuantum Düşünce ile, kendimizi
keşfederek, adım adım
özgürleşmeye başlarız. Hayatı
boyunca başarısız olmuş ve bunu kaderi olarak düşünen bir insan, düşünce yapısını
değiştirerek hayatında bir sıçrama yapabilir. Terk edilmiş, kendine güvenini yitirmiş
bir insan, Kuantum Düşünce yapısı ile mükemmel bir ilişkiye kavuşabilir.

İlişkilerimizde, iş hayatımızda, maddi veya manevi hayatımızın her alanında


mükemmele ulaşmak Kuantum Düşünce ile gerçekleşebilir. Hayatımızda olup biten,
her şeyin arkasında düşüncelerimiz var. Fakirliği kaçınılmaz bir kader olarak kabul
eden, buna karşılık zengin olmayı kendine yakıştıramayan birçok insan var. Bu
insanlar, zengin olmayı ya da olmamayı değil; zenginliği kabul edip etmemeyi
tartışıyorlar kendileriyle. Bir makalede, “dünyadaki servetin tümü eşit olarak tüm
insanlara dağıtılsa, bir süre sonra fakir yine fakir, zengin de yine zengin olurdu”
şeklinde bir yazı okumuştum. Buna örnek olarak Steve Jobs’u verebiliriz. Sahip
olduğu şirketteki tüm hisselerini bir şekilde elinden çıkarmak zorunda kaldı. Daha
sonra yeni bir şirket kurdu ve yine zirveye yükseldi. İşin garip tarafı, eski şirketi yine
O’nu davet etti. Başarısızlık, yada kaybetmek fikri bu insanda yok. O her şartta
kendini başarıya odaklamış ve düşünce yapısını buna göre dizayn etmiş birisi.

41
İnsanlar kalıplaşmış ve kalın düşünce kalıplarının arasına hapsedilmiştir. Daha
doğrusu bu kalın düşünce kalıpları artık onlar için bir inanç haline gelmiştir. Bu
insanların hayat karşısındaki duruşu hep zayıf ve çekimserdir. Düşünce gücümüz
sınırsızdır. Ama biz bunu ya unuturuz, ya da kullanmayı aklımıza bile getirmeyiz.
Düşüncelerimizde tuttuğumuz her şeyi kendimize çekeriz. İstesek de, istemesek de
bu böyledir. Düşüncelerimiz de ne varsa, deneyimlerimizde onu yaşarız. Bir şeyi
düşünmeye başladığımızda, istediklerimizi zihnimizde bir resim olarak görmeliyiz.
Buna imgeleme deniyor. İmgeleme en basit anlamıyla; düşünülen olayın ya da bir
nesnenin zihinde canlandırılmasıdır. Örneğin; iş yerinde bir projeye başlayacaksan,
önce çalışma masan gözünün önüne gelir, sonra bilgisayarda kullanacağın dataları
tasarlarsın ve orta da hiçbir şey yokken bile, senin kafanda proje başlar, tüm detayları
ile gelişir ve biter.

Nasıl uygulayacağına gelince: Önce istediğin herhangi bir şey düşün. Sakin ve
insanların seni rahatsız etmeyeceği bir oda olabilir. Tıpkı meditasyon yapar gibi
gevşe, rahatla. Nefesini kontrol et, sakinleş. Rahatladığına inanınca, düşündüğün,
arzuladığın, istediği şey her ne ise, zihnin de imgelemeye çalış. Gözünde canlandır
ve bunu yapmaktan hoşlandığın sürece devam et. Örneğin bir tatil planı olabilir,
kumsal, deniz, martılar. Ya da sevdiğin bir insanı düşünebilirsin, aile fertlerin ile güzel
bir yemek yediğini canlandır.

İstediğin şey ne kadar net olursa ve ne kadar çok odaklanırsan, başarma


ihtimalin de artar. Düş kur, her insan düş
kurar, arzular. Tam olarak ne istiyorsan, o Kuantum Düşünce Tekniği; daha
resmi gözlerinde canlandır. Denemekten çok Evrensel ilkelerle
asla vazgeçme. uyumlanmanın yollarını sunar
bize. Kuantum Düşünce Tekniği
tamamen uygulamaya dönük bir
Fiziksel, duygusal, zihinsel ya da
çalışma biçimidir. Konuşmaktan
ruhsal düzeyde herhangi bir şeyi çok yapmaya, bilmekten çok
gerekleştirmeyi amaçlayabilirsin. Tüm olmaya, değişmekten çok öze
ulaşmaya yönelik bir çalışma.
insanlar imgeleme kullanır. Bazıları bunu
R.Şanal
bilinçli yapar, bazıları ise sadece pembe
hayaller kuruduğun iddia edip, üzerini

42
örtmeye çalışır. Düşünceler imgeleme ile sabitlenince, gerçeklik bulabilir. Bizler,
sadece pozitif düşünmeliyiz, olmasını istediğimiz şeyleri düşünmeliyiz, olmasından
korktuklarımızı değil...

İmgeleme yapmak her ne kadar etkili olsa da, tek başına yetersiz kalabilir. İşte
burada “olumlama” kavramı devreye giriyor. Örneğin, güne başlarken yapılacak bir
olumlama cümlesi:

* Hayatla uyum içindeyim.


* Her yeni güne coşku ve mutluluk ile başlıyorum.
* Seviyorum, seviliyorum.
* Bu gün bana hep güzel şeyler getirecek.
* Pozitif düşünüyorum, güzel yaşıyorum.
* Mutlu bir aile hayatım var, güneş her sabah güzel evimin içini ve bizleri aydınlatıyor.
* İş arkadaşlarımı seviyorum.
* Çalışma hayatını seviyorum.
* Verimli olmayı seviyorum.
* Her yeni günde kendime bir artı katıyorum.
* Bu gün her şey çok ama çok güzel olacak.
* Yaşamayı seviyorum.
* Yaşamdan zevk alıyorum.
* Gün benimle başlıyor, benimle bitiyor

Özetle; her şeyin, her an iyiye gittiğine inanmalıyız. Eski ve işe yaramaz
düşünce kalıplarından, negatif düşüncelerden kurtulmalıyız. Sevgi dolu bir ilişki mi
istiyorsunuz, hayat zaten sevgi üzerine kurulmuş. Sevgi kainatın her zerresine hakim,
marifet bunu görebilmekte gizli. Karşınıza iyi bir insan çıkmadı diye, kendinizi
eleştirmeyin, karamsarlığa kapılmayın. Aradığınız kişi, az ilerde sizi bekliyor.

Kariyer hedefleriniz mi var? Önce kendinize güvenin. Bu işyerimde başarılı


olacağınıza inanın. Orada her anınızın, firmaya katma değer sağladığına inanın.
Özgüvensiz kişinin kafasındaki ses, onu daima eleştirir. Önce bu sesten kurtulun.

43
Kendinizi kurban olarak düşünmeyin. İç dünyanız ile dış dünyanızı
şekillendiriyorsunuz, siz kurban değil, hayatınızın efendisisiniz. Bir düşünün hayatı
nasıl algılıyorsunuz. Başınıza gelen bir olayı nasıl yorumluyorsunuz. Karamsar mı?
Yapıcı mı? Her ne düşünüyorsanız, evrene yaydığınız titreşim, duygu yoğunluğu o
şekilde gelişecektir. Yaşamın zor olduğuna inanırsanız, tüm yaşamınız zorluklarla
geçecektir. Bu inancı değiştirmediğiniz sürece, yaydığınız frekans, size olumsuzluk
olarak geri dönecektir. Biz farkında olsak da olmasak da yaydığımız her düşünce
frekansı bize geri dönüyor. Ne düşünürsek, onun yansımalarını yaşıyoruz. Başlangıç
noktası biziz, düşünce yapımız, ezip geçemediğimiz düşünce kalıplarımız.

Sonuç olarak; dışarıda yaşadığımız ne varsa, içsel dünyamızın yansımalarıdır.


Dışarıda olanlardan memnun değilseniz, içinize, özünüze dönüp bir bakın...

Maddenin enerjiye, düşüncenin


gerçeğe dönüştüğü bir alana
bakmak heyecan verici bir
duygu. Atom altı dünyanın
fotonları sizin emirlerinizi
bekliyor. Bolluk, heyecan, aşk ve
sevgi dolu bir yaşam için
düşünmeyi yeniden öğrenmek
keyifli bir serüven. Çok katlı ve
çok boyutlu insan bilincinin tam
kapasite kullanımında ne gibi
sonuçlar ortaya çıkacağını yavaş
yavaş görüyoruz artık. R.Şanal

44
ZENGİNLİK – BOLLUK VE BEREKET

Zenginlik, bolluk ve refah kavramları zihnimizde oluşur. Ne kadar zengin olursanız


olun, sahip olduğunuz şey ve tatmin duygunuz, zihninizin size hissettirdiği kadardır.
İnsanların çoğu zengin olmasına rağmen, sahip olduğu birçok şeyi de kaybetmiştir.
Etrafında onu anlayan, seven bir insan bile kalmamıştır. Diğer yandan; maddi açıdan
zengin olmayan ama sevgi ve muhabbet dolu bir insan diğerinden daha zengin
sayılabilir. Her şey biter, sevgi, kalır...

Eğer düşünce yapınız


yoksulluktan yanaysa,
karşınıza çıkacak tüm olaylar
bununla ilgilidir. Etrafımızda her
gün binlerce şey olup biter.
Hepsini algılamamız mümkün
değil. Etrafımızdaki olayları
zihnimiz bir süzgeçten
geçiriyor. Süzgeçten geçirirken
de bilinçaltımıza ektiğimiz düşünce tohumlarında faydalanıyor. Şimdi en başa
dönelim. Biz yoksulluk ile ilgili bir düşünce tohumu ektiysek, bilinçaltımız ve
dolayısıyla da zihnimiz yoksulluk ile ilgili ihtiyaç duyduğu her şeyi algılamaya başlar.
Baktığınız her yerde yoksulluk ile kuşatılırsınız.

Bilinçaltınıza zenginlik fikrini yerleştirirseniz, sunduğunuz fikre göre size


karşılık verir. Bu fikir büyüyerek hayatınızı şekillendirmenize yardımcı olur.

“İşlerim kötü gidiyor”, “Kriz var”, “kredimi geri ödeyemeyeceğim”,


“kaybedeceğim” gibi ifadeler kullanırsanız, bu düşünceleriniz evrene yaydığınız bir
mesaj ve dilek haline dönüşür. Olumsuz ifadelerle, olumsuz koşulları kendinize
çekersiniz. Karşınıza engeller çıkar, ertelemeler başlar, sonuç büyük bir hüsran...

Bilinçaltınız, ona verdiğiniz her şeyi kat kat fazlasıyla size iade eder. Her
sabah uyandığınızda, güne kocaman bir günaydın ile başladın, gününüz aydın

45
geçsin. Refah, başarı, mutluluk, huzur, sevgi düşüncelerini bilinçaltınıza yatırın. Size
fazlasıyla geri gelecektir. Aksi durumda, kötü ve berbat bir gün geçireceğini inanan
insanda, bunu fazlasıyla yaşar...

Peki, elinizden geldiği kadar pozitif


düşündünüz ama değişen bir şey olmadı
hayatınızda. Neden sonuç alamadınız?
Bunun bir sebebi olabilir, oda içinizde
yaşadığınız çatışma. Bu çatışma, daha
önce ekilen ve sizin bir türlü yok
edemediğiniz kötü tohumların etkisi ile
gerçekleşir. Bunu nasıl aşabiliriz o hale?
Ne zaman kötü bir şey düşünürseniz,
hemen farkına varıp değiştirin. Olumlu bir
düşünce, olumsuz bir düşünceden yüz
kat daha fazla etkilidir. Kötü düşünce
insanı olumsuz duygulara sevk eder.
Duygular bizim rehberimizdir.
Duygularda yaşayacağımız bir kayma
bize işarettir. Hemen düşünce yapımızı
değiştirerek, düşündüğümüz şeyi
değiştirerek bu durumdan kurtulabiliriz.

Önümüzdeki birkaç hafta boyunca bir şey denemenizi istiyorum. İnsanların


sizden esirgediğini düşündüğünüz; övgü, sevgi, takdir, yardım, ilgi v.b. konuları
onlara verin. İnsanlara vermeye başlayınca, kısa bir süre sonra almaya başlarsınız.
İlgilenin, sizinle ilgilenirler. Sevin, sizi severler. Övün, sizi överler. Vermeden hiçbir
şey alamazsınız. Gerçekte, insanların sizden esirgediğini düşündüğünüz her şey
zaten sizin içinizde var.

46
Bolluğun kaynağı dışarıda değil, sizin içinizdedir. Hayatın bolluk ve bereketini
hissetmeye çalışın. Sıcaklığını hissettiğini güneşi, sahile vuran dalgaları, yüzünüzü
yalayıp geçen rüzgarı, çiçeklerin kokusunu, ağzınıza attığınız bir meyvenin tadını,
kısacası hayatın doluluğunu hissedin. Etrafınızdaki bolluğun farkına vararak, içinizde
yaşamaya çalışın. Evrende almak için vermek, vermek için sevmek gereklidir.
Paylaşarak zenginleşirsiniz. Hiçbir şeyiniz yoksa bile, bir insana gülümsediğinizde,
aranızda enerji aşıl verişi başlar. Evrendeki enerjinin size doğru aktığını
hissedersiniz. Bolluk ve yokluk insanın iç dünyasında ve zihninin içindedir.

Siz zenginlik ve bolluk istiyorsunuz ama zihniniz bunun gerçekleşmeyeceğine


dair yüzlerce olumsuz düşünce üretiyor. Durumun böyle olmasının sebebi sizsiniz,
çünkü bu inançları siz ektiniz.

47
Zihninize; aşağıdaki olumlamaları yükleyin. Bilinçaltımız; vereceğimiz bütün
mesajları birer gerçeklik olarak alır ve gerçekleştirirken bizim limitli zihnimizin farkında
olamayacağı kadar değişik yöntemlerle çalışır. Fakat bu yeterli değil. Bunu yaparken,
aynı zamanda imgeleme de yapmanız gerekiyor. Bu olumlamaların; şimdi, şu an,
hemen gerçek olduğunu düşünün.

“Bilinçaltımı; yaşamıma, bereket ve bolluğu çekebilmek üzere programlıyorum.


Para ve bolluk enerjisini; yaşamıma, kolaylıkla ve çabasızca çekiyorum. Yaşamımda
her şey, bana ve diğerlerine yetecek kadar bol ve bereketli. Yeryüzü; zenginliklerle
doludur ve kaynaklar, herkes sebebiyle yeterlidir. Öyle zenginim ki, bunu diğer
herkesle de paylaşabiliyorum. Paylaştıkça, zenginleşiyorum. Bütün enerjimi, bolluğa
ve mutluluğa yoğunlaştırıyorum.”

Bolluk bilincini kazandığınız anda, yasamanızda sadece paranın değil,


dostluğun, arkadaşların, bilgilerin, paylaşımların, umudun ve sevginin de bol aktığını
göreceksiniz. Bolluk bilinci; hem maddi hem manevi zenginlik demektir.

Para; bazı insanlar için kötü bir şeydir. Zenginlik ise pis bir şeydir. Bu tip
insanlar; etrafta gördükleri varlıklı insanlar için, “kim bilir kaç kişinin canını yakarak bu
parayı kazandı” diye düşünürler. Paranın pis mii, yoksa temiz bir şey mi olduğuna
algılama şeklimiz karar verir. Para kötü bir şey değildir. Zenginlik ise, birçok insana
yardım etmek için kullanılabilir. Bizim dinimizde ve kültürümüzde, zengin olmak asla
karalanmamış hatta istenilen bir durum olduğu vurgulanmıştır. Hayır yapmak, yardım
etmek gibi iyiliklerde insanların yarışması tavsiye edilmiştir. Tabiki bu da zenginlik ve
varlık ile mümkün olur. Hal böyle iken; kıskançlık, haset, çekememezlik ya da her
türlü olumsuz ve kötü düşünce yasaklanmıştır. Paranın ve zenginliği kötü bir şey
olduğunu düşünüyorsanız, bu fikirden vazgeçmenizi tavsiye ederim.

Bilinçaltınızı kaybetmeye programlamayın. Baştan beri vurguladığımız şey;


bilinçaltınızın düşündüğünüz şeyleri gerçek kılmak için çalışmasıdır. Kalbinizi,
evrendeki bolluğa ve berekete açın.

48
Neye odaklanırsanız, hayatınıza onu çekersiniz. Sürekli borçlarına odaklanan
ve borçlarını düşünen bir insan da, hayatına borçtan başka bir şey çekemez.
Dikkatinizi bolluk ve berekete çevirin.

Şükredin, sahip olduğunuz her şey için, Yaratıcıya şükredin. Şükretmek hem
elimizdeki nimetin teşekkürü, hem de bolluk ve bereketin anahtarıdır.

Gerçek; hiç bir


zaman bu kadar
yakın olmamıştı

49
SINIRSIZ GÜÇ: BİLİNÇALTI

Bilinçaltı hiç uyumaz, yorulmaz ve dinlenmez. Her zaman iş başındadır. Sizinle


tartışmaz Hangi düşünce fikir, inançları yazarsanız, nesnel olarak da onları
yaşarsınız. Diğer bir deyişle içeri ne yazarsanız, dışarıda onu alırsınız.

Bilinçaltı, ona ilettiğiniz her şeyi gerçek kılmaya çalışacaktır. Bu nedenle ona
doğru fikirleri iletmeniz gerekir.

Eski zamanlarda, Hermes Trismegistus dünyanın en büyük, en güçlü


büyücüsü olarak tanınıyordu. Ölümünden yüzyıllar sonra mezarı açıldığında, eskilerin
bilgeliğiyle ilgilenenler merak ve umutla bekliyorlardı. Yüzyılların en büyük sırrının bu
mezarda bulunacağı söyleniyordu. Öyleydi de. Sır şuydu: “İçte neyse, dışta o. Üstte
neyse, atta o.” (Joseph Murphy)

Diğer bir değişle; iç dünyanızda, bilinçaltınızda ne varsa, dışarıda da yani


nesnel dünyada da karşınıza o çıkacaktır. Bu yüzden hayat prensibinin içinize ritmik
ve uyumlu bir biçimde akmasına izin verin. Olumsuz ve kötü şeyler düşünürseniz, bu
düşüncelerin etkisi sizin için yıkıcı olur. Olumsuz doğaya sahip bu duygular sık sık
ülser, kalp sorunları, gerginlik ve anksiyete gibi sorunlar doğurur. Etrafınıza bir bakın,
gergin ve sinirli bir yapıya sahip insanların sürekli mideleri ağrır, boyun kasları gerilir
ve yaşamdan zevk alamazlar.

50
Benimsediğimiz olumsuz fikirlerle kendimizi incitiriz. Öfke, korku,, kıskançlık,
kin duyarak kendinizi kaç defa yaraladınız. Bunlar bilinçaltınıza giren zehirlerdir.
Bilinçaltınıza hayat dolu düşünceler iletin.

Hani derler ya, kalbini bozma, kalbini karartma, benim kalbim temiz. Neden bu
kelimeleri kullanırız? Tasavvuf ile ilgilenen insanlar, kalbini kötü huylardan
temizlemek için yıllarca nefislerini terbiye ederlermiş. Örneğin Yunus gibi Mevlana
büyük tasavvuf alimleri, “Allah’ım kalbimizi sabit kıl” diye dua ederlermiş. Onların
içinde sevgi en saf, en salt haliyle bulunuyordu ve tarihe geçtiler. Hal böyleyken,
kalbinde sürekli kıskançlık, kin, öfke, hased gibi kötü huylar bulunduran insanların, iç
huzurları olmadığı gibi, başkalarına da huzur vermezler.

Benimsediğimiz düşünce kalıplarına


dikkat etmeliyiz. Aksi takdirde,
kıskanç, fesat, öfkeli bir insan
olmaktan kendimizi kurtaramayız.
Bu göz göre göre uçuruma
yuvarlanmak gibi bir şey olur. Öfke
insanın yaradılışında vardır. Bu
duyguyu yok etmek mümkün
değildir. Yapabileceğimiz en iyi şey,
öfkeyi kontrol altına alabilmektir.
Hırslı olmak ta aşırıya gidildiğinde
zarar verir. Ama optimum
uygulandığında, insanı sürekli
motive eden bir unsurdur.

İyi düşünürseniz iyi şeyler, kötü düşünürseniz kötü şeyler olur. Gün
boyunca ne düşünürseniz o olursunuz. Neye inanırsanız, onu yaşarsınız.
Düşüncelerimizin yansımasını yaşıyoruz.

İnsanlar hasta olduğunda; onların iyileşmesine vesile olan şey, genelde ilaçlar
olarak bilinirdi. Bu günkü araştırmalar gösteriyor ki, iyileşme bilinçaltında başlıyor.
Doktorlar bir noktaya kadar tedaviyi sürdürüp, daha sonra beklemeye başlıyorlar.

51
Tam o anda, bilinçaltı devreye giriyor. Binlerce yılın bilgeliğini, sizin ektiğiniz düşünce
tohumlarıyla birleştiriyor. İlaçlarla hastalığa çare aramak ile birlikte; bilinçaltının
iyileştirici gücüne biraz güvenmek de yerinde olacaktır.

Bilinçaltınız sizinler önseziler, dürtüler, sezgiler, tutkular ve fikirler aracılığıyla


konuşur. Size her zaman yükselmenizi, sınırı aşmanızı, gelişmenizi, ilerlemenizi,
macera yaşamanızı ve yol kat etmenizi söyler. Sevme dürtüsü, başkalarının hayatını
kurtarma isteği, bilinçaltının derinliklerinden gelir.

Siz düşüncelerinizin toplamısınız. Olumsuz düşünce ve imgeleri


benimsemekten kaçınabilirsiniz. Karanlıktan kurtulmanın yolu ışıktır; soğuğun
üstesinden gelmenin yolu, sıcaktır olumsuz düşüncenin üstesinden gelmenin yolu da
bunun yerine iyi düşünceyi koymaktır. İyiyi beyan ederseniz, kötüler ortadan
kaybolacaktır.

52
HAYATIN YASASI

Bilinçaltınıza hangi fikirleri, inançları, düşünceleri yazarsanız; karşınıza çıkacak


olaylar şartlar da bu yönde gelişir. Özetle, içeri ne yazarsanız, dışarı da o gözükür
diyebiliriz. Hayatın iki yönü var. Biri yaşadığımız, gördüğümüz, fiziksel, nesnel hayat.
Diğeri de; öznel yani zihnimizin içinde yaşadığımız hayat.

Bilinçaltımız bizimle asla tartışmaz. Ne yazarsak, ona göre davranır.


Bizler hayat kitabımıza sürekli bir şeyler yazıyoruz, inançlar ekiyoruz. Daha
sonra da bu inançlara göre bir yaşam sürüyoruz. Kah mutlu oluyoruz, kah
hüzünleniyoruz. Okuduğum bir kitapta şöyle yazıyordu: “Geleceği tahmin
etmenin en kesin yolu, onu tasarlamaktır.” Ne kadar doğru bir söz. Bizler
isteyerek ya da istemeyerek bilinçaltımıza sürekli kalıplar, dogmalar, fikirler
yazıyoruz.

Dünyayı döndüren güç bilinçaltıdır. - W.JAMES -

53
Şu durumda insanlık ailesinin iyileşmesinin temelinde, bilinçaltımızı sürekli
olumlu düşüncelerle beslemek yatıyor. Mutlu sonu, sorunlarınızın çözüldüğünü hayal
edin, başarının heyecanını hissedin; bilinçaltınız hayal ettiklerinizi kabul edecek ve
bunları gerçek kılmaya çalışacak. Düşüncelerinizi nereye koyduğunuza dikkat
edin.

Hayatın yasası, inanç yasasıdır. İnanç, zihninizdeki düşüncedir. Size zarar


verecek ya da sizi incitecek şeylere inanmayın. Bilinçaltınızın sizi iyileştirme,
güçlendirme, zenginleştirme ve size ilham verme gücüne inanın. İnanmanız halinde
gerçekleşir. (J.Murphy)

Dilekler, ruhun içten arzusudur. Arzular ise duadır. Sakin bir şekilde ne
istediğinizi düşünün. Bu andan itibaren gerçekleştiği anı imgeleyin, gözünüzde
canlandırın. Siz iyi bir tasarımcısınız. Zihnimizden günlük 60.000 tane düşünce
geçiyor. Bunun büyüklüğünü bir düşünsenize. Demek ki zihnimiz tam anlamıyla bir
stüdyo. Bizler bu gizli stüdyonun yardımıyla başarı ve mutluluk inşa edebiliriz.

54
Çıplak gözle sadece dış dünya da var olanı görebilirsiniz. Zihninizde
canlandırdığınız bir resim ise sizin için bir umuttur, yani görmediğinizin ifadesidir.
Burada unutulmaması gereken bir şey var. Kuantum fizikçileri, düşüncelerin belli bir
frekansta enerji yaydığını kanıtladı. Bu durumda bizim göremediğimiz ve düşünce
dediğimiz kavramın bir frekansı var, yani bir enerji. Bu durumda fikir ve düşünce
gerçektir, zihninizdeki imgenize sadık kalırsanız, nesnel dünyada da kendini
gösterebilir.

Düşünme süreci zihninizde bir takım etkiler oluşturur. Bu etkiler de karşınıza


çıkacaktır. Tıpkı bir mimarın ortada olmayan bir binayı tasarlayıp zihninde
canlandırması gibi. Daha sonra bu imge kağıda dökülür ve proje başlar.

Eğer bilinçaltının gücünü kullanmazsanız, kendinizi çok dar bir alana


hapsedersiniz. Daha güzel ve yaşanılır bir hayat için tüm amaçlar ve ilhamlar
bilinçaltından doğar.

Bilinçli olarak kabul ettiğiniz


ve doğru olduğunu
hissettiğiniz her düşünce
kalıbı zihninizde, bedeninizde
ve ilişkilerinizde kendini
gösterecektir. İyi şeyler düşün
ve hayatın keyfini sürün.

55
DÜŞ KURMANIN SINIRSIZ GÜCÜ

Ne düşünüp hissedersek, onu yaşarız. Hayatın her anında, karşımıza düşüncelerimiz


çıkar. Düşüncelerimizle çizdiğimiz yollar çıkar karşımıza. Yol ayrımlarına
geldiğimizde, yine düşünerek karar verdiğimiz yöne doğru gideriz. Düşünerek var
olur, düşünerek yaşarız.

Hayalinin peşinden giden insanlar


mutludur. Etrafınızda, hayalim
‘gerçek oldu’ diyen bir sürü insan var.
Düş kuran, kurduğu düşün peşinden
koşan ve başarılı olan bir çok insan
var. Hepsini tebrik ediyorum, tüm
kalbimle. Bu insanların hepsi mutlu
ve tatmin olmuş bir hayat yaşıyorlar.

Peki, bana şöyle diyeceksiniz: ‘Herkes hayallerine kavuşamıyor ki.’ Evet,


doğru herkes başarılı olamıyor maalesef. Bu durumda; hayallerine kavuşamayan
insanlara ne oluyor? İnanın bana; onlar da mutlu. Onlarda tatmin olmuş güzel bir
hayat yaşıyor, başarısız olsalar bile mutlular. Neden mi? Çünkü denediler. Bir hayalin
peşinden koştular, çalışıp çabaladılar. Ama gerçekleşmedi!... En azından onlar da
denediler. Peki, hiç denememiş olsalardı, hayallerini bir kenara bırakıp, ellerini
tersiyle itselerdi daha mı mutlu olacaklardı? Tabiki hayır. Eğer denemeselerdi,
hayatlarının sonuna kadar pişmanlık duyacaklardı. Bu pişmanlıktan kurtulmanın
verdiği hafiflik, barısızlığın getirdiği mutsuzluktan çok daha fazla...

Yeryüzündeki tüm icatlar, ‘düşünce’ ile ortaya çıktı. Bir ihtiyaç doğdu,
karşılığına bir düşünce belirdi, biraz çalışma ile büyük bir buluş gerçekleşti. Örneğin
telefon. Uzaktaki insanların bir biri ile haberleşmeye ihtiyaç duyması sonucu ortaya
çıkan bir icat. Uçak; mesafeleri kısaltmak için ihtiyaç duyulan bir icat. Aklınıza her ne
gelirse, mutlaka bir ihtiyaç doğduğu için icat edilmiştir. Temelinde de düşünce vardır.
Düş kurmak vardır. Başarı vardır.

56
Şükran ve minnet dolu bir kalp, her zaman evrendeki kusuruz uyuma ve
düzene çok daha yakındır. Huzur dolu bir ev, başarılı bir iş hayatı, sevgi dolu bir eş
için düş kurun. Düş kurun ki evrenin tüm cömertliğinden faydalanın. Gözünüzü
kapatın ve bir ev düşünün, içinde her kesin mutlu olduğu bir ev. Elinizi uzatsanız,
dokunacağınız kadar gerçek bir düş kurun.

Geçen hafta ‘Beş Boyutlu Sinema’ ya gittim. O kadar gerçekçi ki anlatamam.


Sanki gerçek bir trenin içindesiniz. Hızla giderken, yüzünüze rüzgar çarpıyor,
üzerinize su sıçrıyor ve hafifçe ıslanıyorsunuz. Aşağı inerken koltuk sizi yerinizden
zıplatıyor. Gerçekte olan biten hiçbir şey yok. Sinemadasınız ve bir koltuktasınız.
Ama o salonda, filmi gerçekmiş gibi algılamanız için her şeyi yapıyorlar. Siz bir
koltukta otururken, film başlayınca hızla giden bir trenin içinde buluyorsunuz
kendinizi. Filmden çıkınca; “öyle bir düş kurmalıyım ki, bu kadar gerçekçi olmalı”
dedim kendime. Zihnim, o salondaki her şeyi gerçek sandı. Tüm duygusal tepkilerim,
gerçekmiş gibiydi. Şimdi gözlerimi kapatıyorum ve düşlüyorum. Güzel bir hayat
düşlüyorum ve elimiz uzatacağım kadar yakın bana...

Zihnimizde zaman ve mekan yok. Geçmiş bu güne, bu gün geleceğe


dönüşebilir. Tüm imkansızlıklar, zihnimizde mümkün hale gelebilir. Düşünce
korkudan bağımsızdır, hür ve özgürdür.

57
Düş kurmak için birkaç tavsiye;

Sessiz bir oda seçin, rahat bir yere oturun. Zihninizi huzura kavuşturun,
gevşeyin ve hareketsiz durun. Yoğunlaşın, tüm enerjinizi, dikkatinizi düşünüze verin.
Bir sorun varsa, çözüme odaklanın. Bir şey istiyorsanız, isteğinize odaklanın.
Mükemmel bir sonucun, ya da elde ettiğiniz şeyin sizi ne kadar mutlu edeceğinizi
düşünün. Yüzünüzde bir gülümseme belirsin, kalp atışlarınız hızlansın. Bilinçaltını,
düşleriniz gerçek kılmak için her şeyi yapacaktır...

Stephan Leacock, ”En


fazla iş başaranlar en
çok hayal kuranlar
olabilir” diyor. Albert
Einstein”ın bu görüşü
doğrulayan sözü ise:
”Hayal gücü bilgi
gücünden önemlidir.”
Düş gücünün etkisini
ortaya koyan bu
sözleri bilim adamları
da onaylıyor.

58
Kaynaklar:

Anthony ROBBINS / İçindeki Devi Uyandır

Eckhart TOLLE / Var Olmanın Gücü

Mümin SEKMAN / Her şey Seninle Başlar

Joseph MURPHY / Bilinç Altının Gücü

Rhonda BYRNE / The Secret

Matthew KELLY / %100 Kendini Olun

Louise HAY / Düşünce Gücüyle Tedavi

J. Ensing ADDINGTON / %100 Düşünce Gücü

59
Sevgiyle ve bilgiyle kalın...

60

You might also like