Professional Documents
Culture Documents
YAKLAŞIMLARI
DERS NOTLARI
İSTANBUL 2020
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
I. BÖLÜM
1
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
2
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Mehmet Baha Pars, Mustafa Sunar, Rauf Yekta, Sadettin Kaynak, Zati Arca, Zeki
Üngör’ den ayrı olarak adları bilinmeyen yedi besteci daha katıldı. Ancak bu yarışma,
Kurtuluş Savaşı’nın en yoğun günlerine rastladığı için sonuçsuz kaldı. Bununla birlikte,
çevresi olan besteciler çalışmalarını bırakmamışlar ve kendi bestelerini yaymaya
uğraşmışlardır.
O sıralarda Edirne’de müzik öğretmenliği yapan Ahmet Yekta Madran, kendi
marşını Edirne ve çevresinde yaymaya ve söyletmeye başlamıştır. İzmir’de müzik
öğretmenliği yapan İsmail Zühtü de kendi marşını İzmir ve çevresi ile Eskişehir’de
yaymaktaydı. Ankara’da Zeki Üngör’ün marşı söylenmekte olup, İstanbul’da ise iki ayrı
marş söylenip yayılmakta idi. Bunlardan; İstanbul yakasında birçok okullarda müzik
öğretmenliği yapan Zati Arca’nın, Anadolu yakasında ise Ali Rıfat Çağatay’ın besteleri
söylenmekte idi.
Bu durum, birkaç yıl böyle devam etti ve 1924’de Ankara’da Maarif
Vekâletinde toplanan kurul, Geleneksel Türk marşlarını andıran Ali Rıfat Çağatay’ın
bestesini kabul ederek bütün okullara bildirdi. 1930 yılına kadar İstiklal Marşı’nın
bestesi bu marştır.
“Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930 da değiştirilerek
Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922 de hazırladığı bugünkü
beste yürürlüğe kondu. Marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini
İhsan Servet Künçer yaptı. Şiir 9 dörtlük ve 1 beşlikten oluşur. İlk iki dörtlük
İSTİKLÂL MARŞI’nın güftesi olarak söylenir.”
1930 yılından beri söylenmekte olan İstiklal Marşımızın besteleniş hikâyesini,
bestecisi Zeki Üngör’den dinleyelim;
“İstiklal Savaşı’nın devam ettiği sıralarda ben Musika-İ Hümayun muallimi
idim. Yani doğrudan doğruya Saray’ a ve Vahdettin’e bağlıydım. Bando, fasıl takımı ve
orkestra benim emrimdeydi. Şişli’de Uğurlu Han’ın 4 numaralı dairesinde oturuyordum.
Kurtuluş Ordusu süvarilerinin İzmir’e girdiklerinden 2 veya 3 gün sonra evimde Talim
Terbiye Heyeti üyesi dostum merhum Haydar Bey ile beraberdik. Kapı çalındı, ilkokul
öğretmeni merhum İhsan, büyük bir heyecanla gelerek; süvarilerimizin İzmir’e
girişlerini anlatmaya başladı. Hepimiz coşmuştuk. Hemen kalkıp piyano başına geçtim.
Derhal içimden doğan parçayı çalmaya koyuldum.
Böylece marşın ilk (ti) yerine kadar olan akoru çıktı. Bu şekilde iki, üç ölçü
yaptım. Arkadaşlarım “aman bu çok güzel bir şey olacak” dediler. Bunun üzerine
3
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
4
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
MÜZİK KURUMLARI
Osmanlı devletinde müzik eğitimi ülke çapına yayılmış çeşitli kurumlar tarafından
verilmiştir. Bunlar içinde “enderun-i hümayun”, “mehterhane-i hümayun”, ve “musika-i
hümayun”, saray içinde olan başlıca müzik eğitim kurumlarıdır. Bunların dışında
“mevlevihaneler”, “özel meşkhaneler”, sivil yapılanmalar (esnaf loncaları, cemiyet ve
dernekler), “tanzimat sonrası açılan müzik okulları” ise, saray dışında yürütülen başlıca
müzik eğitim kurumları arasındadır.
Enderûn-İ Hümâyûn,
5
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Mehterhâne-İ Hümâyûn,
Mûsika-İ Hümâyûn
Saray dışında olan başlıca müzik eğitim kurumları ise şunlardır:
Mevlevîhaneler,
Özel Meşkhâneler,
Cemiyetler,
Dernekler,
Loncalar,
Tanzimat Sonrası Açılan Müzik Okulları sayılabilir. (Prof. Dr. Pınar Somakcı 2017
Cilt: 2, Sayı: 2, Haziran-Temmuz / Yaz Int. Journal of Interdisciplinary and
Intercultural Art)
Mızıka-i humayun kurulmadan önce saraydaki müzik eğitimi, enderun adı verilen
okullarda yapılmakta olup devletin resmi bandosu yeniçeri ocağı'na bağlı mehterhane
idi. Avrupa'da 17. Yy'dan itibaren dev adımlarla ilerlemeye başlayan din dışı çoksesli
müzik, yavaş yavaş askeri müzik topluluklarının içerisine de girmeye başlamıştı.
Özellikle 18. Yy'ın sonlarına doğru mehterhane içerisinde de yer alan batı müziği
çalgıları, bu kurumda bir yenilik yapılması ihtiyacını kendiliğinden ortaya koyuyordu.
Padişah II. Mahmud'un emri ile yapılan çalışmalar sonucunda bugünkü istanbul teknik
üniversitesi'nin taşkışla binası'nda mızıka-i humayun adı altında doğu ve batı müziği
bölümlerinden oluşan bir kurum 1826 yılında kurulup 1827 yılında faaliyete geçmiş
oluyordu.
Bugüne kadar Mızıka-İ Humayun ile ilgili bilgilerde ve bu kuruluş hakkında yazılan
yazılarda, Mızıka-İ Humayun'un 17 eylül 1828'de İstanbul'a gelen Giuseppe Donizetti
ile beraber yaşama geçtiğinden söz edilmektedir. Her ne kadar bilinçli ilk çalışmalar
Donizetti ile başlamışsa da, 1827-1828 yılları arasında Mızıka-İ Humayun içerisinde
kimi Türk eğitimciler de görev almışlardır.
Osmanlı Sarayı'nın çoksesli batı müziği ile tanışması dışarıdan gelen konuk orkestra ve
opera dinletileriyle başlar. Bunlar, müzikli oyunlar, orkestra konserleri, opera temsilleri,
bale ve koro topluluklarıdır. Örneğin 1543'te imzalanan osmanlı-fransız antlaşmasından
sonra I. François kanuni'ye bir orkestra göndermiş, bu orkestra sarayda üç konser
vermiştir. Iıı. Selim ilk kez 1797'de topkapı sarayı'na batı'dan gelen bir opera
topluluğunu konuk etmiş, temsiller saray çevresinde ilgi uyandırmıştır. Batı müziği
eğitimi için ilk adımları II. Mahmut atar. Yeniçeri ocağını 1826'da dağıtıp, yerine
6
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Asakir-İ Mansureyi Muhammediye adlı orduyu kurar. Yeni orduya artık mehterhane'nin
müziği değil, yeni bir müzik gerekmektedir. Böylece, Muzika-İ Hümayun adı verilen
boru takımı kurulur. Başına ünlü italyan opera bestecisi Gaetano Donizetti'nin kardeşi
Giuseppe Donizetti (1788-1856) getirilir. Muzika-İ Hümayun bir saray bandosu olarak
görev yaparken, Donizetti Paşa bunlara1846'da bir yaylı sazlar bölümü ekleyerek bu
nüveden bir de orkestra oluşturur.
1868'de Güllü Agop'un Gedikpaşa Tiyatrosu'nda ilk Türk Operetleri, daha sonra
ilk Türk Operaları sahnelenmeye başlar. Örneğin Dikran Çuhaciyan'ın Arif'in Hilesi,
Kemani Haydar Bey'in Pembe Kız, Çengi gibi operetleri. Bu tiyatro, Naum
Tıyatrosu'ndakı İtalyan operaları gibi batı'dan gelen kumpanyalarla Fransız operaları
sunmuştur. Aynı zamanda kanto geleneğinin de gedikpaşa tiyatrosu'nda başladığı
bilinir.
Görüldüğü gibi çok sesli müzik kültürü aslında Atatürk zamanından önce
yurdumuza girmiştir. Cumhuriyet ilan edildiği zaman Türkiye’de iki müzik kurumu
bulunmaktaydı. Bunlar İstanbul’da bulunan Muzika-i Hümayun ve Darülelhan idi.
7
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
heyetinden oluşmaktadır. Saffet Bey, saray orkestrasına ilk kez büyük senfonik yapıtlar
çaldırır, sarayın bando ve orkestrası Halk Konserleri vermeye başlar. Daha Sonra Zati
Bey, ardından Zeki Üngör, bu topluluğun başına geçerler. Zeki Bey, 1917'de bu
Orkestra ile Avrupa Turnesi Yapar. (Evin İlyasoğlu'nun "Çağdaş Türk Bestecileri" Adlı
Kitabından (Http://Www.Pankitap.Com/Kitaplar/Cagdasturk.Html) Alıntı.)
Muzika-i Hümayun, 1828 yılında II. Mahmut tarafından kurulmuştu. Avrupa askeri
bandolarına benzeyen bir yapısı olan kurumun başında, Cumhuriyet’in ilanı sırasında
Osman Zeki Bey bulunmaktaydı. Osman Zeki Bey bu saray orkestrasıyla, 1. Dünya
Savaşı sırasında, müttefik ülkelerde senfonik konserler vermişti.
Darülelhan ise, bir müzik eğitimi kurumu idi. Burada Türk ve Batı müziği
eğitimleri birlikte yürütülmekteydi.
Çok sesli müziğin başka bir gelişme alanı da müzikli sahne eserleriydi. Tanzimat
döneminde ülkeye birçok Avrupa opera ve operet kumpanyaları gelmiş, bunların etkisi
sonucu, özellikle gayri Müslim Osmanlı sanatçıları arasında bu türde eser verme
gayretleri görülmüştür. Bu çalışmaların en çok tanınanı Dikran Çuhacıyan’ın, ilk olarak
1875’te temsil edilen “Leblebici Horhor Ağa” adlı operetiydi.
Bunların ötesinde, Cumhuriyet’in ilanına kadar, ülkemizde senfonik müzik
alanında dikkate değer bir çalışmanın kaydına henüz rastlanmamıştır. Cumhuriyetin
ilanından sonra, Türkiye’de oluşturulan yeni düzenin, yeni bir kültür anlayışı ile de
desteklenmesi gerekiyordu. Cumhuriyet’in kurulması demek ülkenin Padişah yerine
millet meclisinin seçtiği bir Cumhurbaşkanı ile idare edilmesi demek değildi.
Atatürk’ün önderliğindeki genç Türkiye Cumhuriyeti’nin gündemine aldığı en önemli
konu “çağdaşlaşmak” idi. Atatürk, bu anlayış ve inanışla Türk milletini çağdaş uygarlık
seviyesine çıkarmak için yenilikler yapmıştır. Bu yeniliklerin sadece devlet idaresinde
ve sosyal hayatta yapılması yetmiyordu. Kültür konularında da çağdaş uygarlık
seviyesine ulaşılmasını istiyordu.
Müzik de kültür konularından biriydi. Batı'nın müzik bilgi ve tekniğinden
yararlanarak Türk Müziğini uluslararası seviyeye çıkarmak Atatürk'ün müzik
konusundaki çalışmalarının amacını oluşturuyordu. Bu amaçla o zamana kadar
memlekette pek fazla yayılmamış ve öğrenilmemiş olan Batı Müziğine daha çok önem
vermiştir.
ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLAR VE MÜZİK HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
8
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
9
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Sanatlar Akademisi ve bir Devlet Konservatuarı çıkaran, yeni kuşaklar yetiştiren, Opera
ve Orkestraların kurulup gelişmelerine 1. derecede yardımcı olan işte bu 1924 ile onu
takip eden birkaç yıl içinde yetiştirilmiş olan Türk gençleri, Cumhuriyet Türkiye’sinin,
Atatürk Türkiye’sinin bu ilk kuşağıdır.” Üçüncü atılım ise, İstanbul Belediyesi’ne bağlı
Dar-ül Elhan’ın eski geleneğini sürdüren bölümünün kapatılması ve bu kuruluşun, “çok
sesli bir anlayışın simgesi” olan Konservatuar olarak değiştirilmesidir.
Türkiye’de Darülbedayi adıyla 1913’de kurulan ve 10 Ocak 1917’de
çalışmalarına başlayan “Ezgi –Melodi Okulu” demek olan Darülelhan, 1926 yılında
kapatılarak 1927’de İstanbul Belediye Konservatuvarı adını almıştır. “Bu üç atılım bir
yandan yetişen okul gençliğine çok seslilik temeline dayanan çağdaş anlayışta bir müzik
eğitimi vermek, bir yandan geleneğe körü körüne saplanıp kalmayan yeni ve çağdaş bir
Türk Müzik Sanatı yaratabilecek bir gençliğin yetiştirilmesini sağlamak ve nihayet
bilinçsiz bir gelenek düşkünlüğü yüzünden yeni atılımları köstekleyebilecek eğilimlere
bir son vermek amacında idi.”
ATATÜRK VE MÜZİK
Atatürk insan hayatında müziğin çok önemli bir yeri olduğuna inanıyordu. 14
Ekim 1925'te İzmir Kız Öğretmen Okulu'nu ziyaretlerinde öğrencilerin "Hayatta musiki
lazım mıdır?'' sorusuna şu cevabı vermişti:
"Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası
olmayan mahlûkat insan değildir. Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise, musiki
behemehâl vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neºesi, ruhu,
süruru ve her şeyidir. Yalnız musikinin nev'i şayan-ı mütalaadır."
1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'ni açış konuşmasında Türk Müziğinin çağdaş
uygarlık seviyesine getirilmesiyle ilgili çalışmaları açıklamıştır."Güzel sanatların
hepsinde, millet gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu
yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk
Musikisidir. Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü musikide değişikliği alabilmesi,
kavrayabilmesidir. Bu gün dinletmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak olmaktan uzaktır.
Bunu açıkça bilmeliyiz. Milli, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri,
söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kaidelerine göre işlemek
gerekir. Ancak bu şekilde Türk milli musikisi yükselebilir, cihan şümul musikide yerini
alabilir. Kültür işleri Bakanlığı'nın buna değerince önem vermesini, kamunun da bunda
ona yardımcı olmasını dilerim”.
Atatürk 1 Kasım 1934 konuşmasında halk müziği derlemeleri yapılarak,
derlenecek ezgilerin genel musiki kuralları içersinde işlenmesini, böylece Türk
Müziğinin evrensel müzik seviyesine yükselebileceğini belirtmişti. Müzik yazan Faruk
Yener Atatürk'ün müzik konusundaki çalışmalarının amacını şu cümlelerle açıklayarak
görüşlerimizi destekliyor; "Atatürk, Türk Musikisinin kaynaklarından yararlanılarak
dünyaya iftiharla sunabileceğimiz bir gene dünyanın anlayabileceği müzik getirilmesini
12
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
13
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
kapatilmiş ancak türk sanat müziği olarak bildiğimiz müzik için repertuar tasnif ve
tespit heyeti kurulmuştur (1926). Bu heyet türk musikisinin klasikleri serisinden 180
şarkinin nota ve güftesini, dini ezgiler serisinden de 6 ciltlik tekke musikisi örneklerini
tespit ve tasnif ederek yayimlamiştir (1926-1939).
Atatürk "Bizim hakiki musikimiz" dediği, halk müziğimizin derlenmesine ve
kompozitörler tarafından işlenmesine çok önem vermiştir. 1 Kasım 1934 ve 1 Kasım
1935 nutuklarında bu konuya temas etmiştir.
Atatürk, "Bizim hakiki musikimiz" dediği halk müziğimizin derlenmesine ve
kompozitörler tarafından işlenmesine büyük önem vermiş, daha 1924 yılında halk
müziği derlemelerini başlatmıştır. İstanbul Konservatuarı'nın 1924'teki halk müziği
derleme anketinden sonra M.E.B. Hars Müdürlüğü Seyfettin-Sezai (Asaf) Kardeşleri
Batı Anadolu'ya derlemeye göndermiştir. Derlenen türküler Yurdumuzun Nağmeleri adı
altında yayımlandı (1925).
1934 yılında Milli Musiki ve Temsil Akademisi, 1935 yılında da Güzel Sanatlar
Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Ulusal kültürün tümüyle geliştirilmesi çalışmalarına hız verilmiş ve İstanbul'da
Dolmabahçe Sarayı'nın Veliaht dairesinde, Türkiye'nin ilk Resim ve Heykel Müzesi
açılmıştır (1937).
İstanbul Konservatuarı 1926-1929 yıllan arasında Anadolu'ya dört derleme
gezisi düzenlemiş, bu gezilerde derlenen ezgiler ''Halk Türküleri'' adı altında 15 defter
halinde yayımlanmıştır. 1929'daki 4. gezi sırasında bazı halk oyunlarımız filme de
alınmıştır. Devlet ödeneğiyle yapılan dört derleme gezisine başta Konservatuar Müdürü
Yusuf Ziya (Demircioğlu), Rauf Yekta, Dürri Turan ve Ekrem Besim Beyler, Muhittin
Sadık (Sadak), Mahmut Ragıp (Gazimihal), Ferruh (Arsunar), Abdülkadir (İnan) Beyler
katılmışlardır. İstanbul Konservatuarı devlet ödeneği almaksızın Halkbilgisi Derneği
uzmanlarının iştirakiyle 1932 yılında beşinci bir derleme gezisi daha düzenlemiştir.
Derleme çalışmalarına bir süre ara verildikten sonra Atatürk'ün 1 Kasım 1934 ve 1
Kasım 1935 nutuklarından ve Ankara Devlet Konservatuarı'nın kurulmasından sonra
halk müziği derlemelerine yeni bir ruhla tekrar başlandı.
1936 yılında Ankara Halkevi'nin daveti üzerine tanınmış Macar Müzikologu ve
bestecisi Bela Bartok (1881-1945) Ankara'ya gelmişti. Bartok, üç konferans vererek
halk müziği ürünlerinin derlenmesinin önemine dikkatleri çekmiş kendisi de Adana
yöresinde derlemeler yaparak (18-25 Kasım 1936) 90 tane Türk halk ezgisini notaya
14
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
almıştır. Halk Müziği derlemelerine Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel
Müdürlüğünün idare ve himayesi altında 1937 yılında başlanmıştır.
Atatürk döneminde 1937 ve 1938 yıllarında iki büyük derleme gezisi yapıldı.
1937 yılındaki geziye Ferit Alnar, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii
Yönetken, Muzaffer Sarısözen ve teknisyen Arif Etikan, 1938 yılındaki iki derleme
gezisine ise Ferit Alnar, Cevat Memduh Altar, Halil Bedii Yönetken, Tahsin Banguoğlu,
Ulvi Cemal Erkin, Nurullah Taşkıran, Muzaffer Sarısözen, teknisyenler Arif Etikan ve
Rıza Yetişen katılmışlardır. Halk müziği derleme gezilerine Atatürk'ün ölümünden sonra
da 1953 yılına kadar devam edilmiş, aşağı yukarı bütün iller dolaşılmış 10.000 civarında
ezgi derlenmiş, 2000 kadar Muzaffer Sarısözen tarafından notaya alınarak Yurttan
Sesler programlarıyla yurda yayılmıştır.
19 Şubat 1932'de Atatürk'ün isteğiyle kurulan Halkevlerinde halk müziğimiz
konusunda yaşatıcı çalışmalar yapılmıştır. Halkevlerinin 1. döneminde (1932-1951)
Türk Folklorunun hemen hemen bütün dallarında derleme, araştırma, eğitim çalışmaları
başarıyla yürütülmüştür. Halkevleri yöre halk şairlerinin, ses ve saz sanatçılarının
toplandığı yerlerdi. Birçok genç Halkevlerinde bağlama çalmayı, türkü söylemeyi
öğrenmiştir. Halkevleri dergilerinde ve kitap yayınlarında Türk Folkloruyla, bu arada
halk müziğimizle ilgili pek çok bilgi bulunmaktadır.
XIX. yüzyıldan İtalyan operet topluluklarının İstanbul'daki gösterilerinin ilgi görmesi
üzerine, bizde de kımıldamalar olmuş, Haydar Bey, Çuhacıyan, İsmail Hakkı, Muhlis
Sabahattin gibi besteciler ve Vedat Örfi, operet türünde ilk denemeleri yapmışlardı.
Batı müziğine yakın kurallarla bestelenen ilk operet, sözleri Ekrem Reşit Rey'e,
müziği Cemal Reşit Rey'e ait Saz-Caz, Delidolu, 1931'de sahnelenen Üç Saat ve 1933-
1934'te sahnelenen Lüküs Hayat operetleridir.
Atatürk, opera sanatının da önemle üzerinde durmuştur. Daha 1934 yılında,
Ankara'da henüz bir konservatuar yokken, opera sanatına dönük ilk çalışmaları,
zamanın önde gelen iki bestecisi Ahmet Adnan Saygun ve Necil Kazım Akses'le
başlatmış, opera metinlerinin (libretto) yazımını da yönlendirmiştir.
Ünlü koreograf ve bale yönetmeni Dame Ninette de Valois 1947 yılında Türk
hükümetinin çağrısı üzerine gelerek, 1948'de İstanbul Yeşilköy'de bale okulu açmış, bu
okul, 1950'de Ankara'ya taşınarak Devlet Konservatuarı’nın bir bölümü olmuştur.
Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümünü kutladığımız 1981 yılında Türk Halk Müziği
yurdun dört bir köşesinde en çok sevilen müziktir. Türk Sanat Müziği'ndeki ağlatıcı, ruh
15
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
karartıcı şarkılar TRT yayınlarında yok denecek kadar azaltılmıştır. Bunların yerini
yaşama sevinci verecek yüzlerce, binlerce yeni beste almıştır.
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Atatürk ve Adnan Saygun, (1997) Boyut Müzik, İstanbul.
Say, A. Müzik Ansiklopedisi (1985), Başkent Yayınevi, Ankara.
Saygun, A. Adnan Atatürk ve Musıki, Sevda Cenap And Müzik Vakfı Yayınları,
Ankara.
İnternet Adresleri
Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Yılları - Reform ve Atılımlar
/Kültür-Güzel Sanatlar ( 11 Şubat 2006) www.ataturk.net
Atatürk ve Müzik, Atatürk Sanat ve Müzik (14 Mart 2005)
http://www.odevsitesi.com
http://www.odevsitesi.com/ a17072005/115853-istiklal-marsi.htm)
16
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
II. BÖLÜM
MÜZİK ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ
17
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
III- Özgül Müzik Öğretim Yöntemleri” olmak üzere üç ana boyut ve aşamada
düşünmektedir.
I. GENEL MÜZİK ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ
Müzik eğitiminde kullanılan başlıca genel müzik öğretim yöntemleri şunlardır:
1. Anlatma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
2. Tartışma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntem Yöntemi,
3. Sorma/Yanıtlama (Yanıt alma) Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
4. Karşılıklı Konuşma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi
(Karşılıklı Müzik Öğretim Yöntemi)
5. Görüşme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
6. Araştırma/İnceleme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
7. Sunma / Alma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
8. Bulma/Keşfetme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
9. Yaratma/Üretme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
10. Oyunlama/Oyunlaştırma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
11. Rol yapma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
12. Örnek Olay İnceleme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
13. Yaşam Öyküleme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
14. İşbirliği Yapma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
(İşbirlikli Müzik Öğretim Yöntemi)
15. Paylaşma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
16. Sorun Çözme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
17. Gösterme/Yaptırma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
18. Çalışma/Çalıştırma Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
19. Yapma/Yaşama Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
20. Tasarlama/Gerçekleştirme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
21.Öğrenmeyi Öğretme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi,
22.Öğrenme Yaklaşımları Geliştirme Yoluyla Müzik Öğretim Yöntemi.
18
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
. . . . . . .
1 2 3 4 5 6 7 1 2 3 4 5 6 7 1 2 3 4 5 6 7
. . . . . . .
Örneğin do majör dizisi şu şekilde yazılır ve okunur;
Yazılış: 1 2 3 4 5 6 7
Okunuş: do re mi fa sol la si
İlgili minör dizi ise şu şekildedir; 6 7 1 2 3 4 5 6
La si do re mi fa sol la
Diyezler, ilgili notayı temsil eden rakamın sağ yukarısından sol aşağısına doğru
çekilen küçük bir eğri çizgiyle, bemoller ise rakamın sol yukarısından sağ aşağısına
doğru çekilen küçük bir eğri çizgiyle gösterilir.
20
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Ölçüler içindeki tek başına her rakam bir vuruşluk değeri ifade eder. Rakamın
yanına konulan nokta ise sesin değerini uzatır. Sus yerleri sıfırla gösterilir. Sekizlik
notalar, rakamların üzerine çizilen yatay bir çizgiyle, onaltılıklar ise ikişer yatay
çizgiyle gösterilir.
Şarkının ya da ezginin hangi tonda olduğu parçanın başında belirtilir. Örn. Ton:
sol, Sol:1 ya da D: 2 işaretlerinin herhangi birisiyle tonun sol majör olduğu parçanın
başında belirtilir. Bu işaretler tonun sol majör olduğunu, sol sesinin tonun 1. derece sesi
olduğunu ya da diapazon sesi la sesinin tonun 2. derece sesi olduğunu gösterir.
Eğer parça minör ise, örneğin sol minör olsun. O zaman şöyle belirtilir. g = 6,
Ton = Sol minör. Bu ikisi de aynı şeyi ifade eder. Küçük g harfi bu parçanın minör
tonda olduğunu, 6 rakamı ise ilgili majör tonun 6. derecesi olduğunu, Ton = Sol minör
ise parçanın açık olarak sol minör tonda yazıldığını belirtir.
Modülasyon olduğu zaman yeni tonun başladığı yerde ortak notalar parantez
içine alınır.
21
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
22
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
işareti olarak kullanılır. Ölçü içinde sesler harflerle belirtilirken, sus yerleri boş bırakılır.
Ölçü içinde her harf bir notayı temsil eder.
Şarkının ya da ezginin tonu, parçanın başında key sözcüğünün önüne konulan
nota harflerinden biriyle ya da Doh= G şeklinde gösterilir.
23
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
24
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
25
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
26
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
27
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Do Re Mi Fa Sol La Si
Kırmızı Beyaz Sarı Kahverengi Mavi Yeşil Mor
La sesinden başlayan doğal la minör dizideki sesler ise şöyle gösterilir;
La Si Do Re Mi Fa Sol
Yeşil Mor Kırmızı Beyaz Sarı Kahverengi Mavi
Renklerle müzik öğretim yöntemi, daha çok 7–9 yaş arasındaki çocukların
müzik eğitiminde kullanılmakla birlikte, okul öncesinde sıkça başvurulan bir yöntemdir.
Sesleri renklerle tanıtma ve kavratma yolunu benimseyip bunu müzik öğretim yöntemi
olarak uygulayan kişi Çekoslavakya’lı Eğitimci Ptaçinski ‘dir. Bu yöntem, çocuklar
tarafından çok eğlenceli bulunmaktadır.
Bu yöntemde önce kırmızı- sarı- mavi (do-mi-sol) renklere ait sesler üzerinde
çalışma yapılır, sonra sırasıyla mor- beyaz- kahverengi- yeşil (si-re-fa-la) renklere ait
seslere geçilir.
28
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
29
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Solfej, geleneksel yolla yapılan kulak eğitimi ve deşifre eğitiminin, aralık, dizi
ve tonalitede vokal doğaçlama ve işitme çalışmaları yoluyla doğru bir anlamayı
geliştiren bir tekrar buluşudur. Doğaçlama ise hareket, ses ve müziğin kullanılmasıyla
form ve içerik bakımından müzik kavramlarına uygun bir anlam ifade eden
kendiliğinden o anda ortaya çıkan müzikal oluşumdur.
Jaques-Dalcroze’un annesi bir Pestalozzian müzik öğretmeniydi ve bu
kuşkusuz genç bir insan olduğu zaman Onun düşünceleri üzerinde bazı etkiler yarattı.
Emile Jaquess-Dalcroze’un eşsiz müzik eğitimi yaklaşımının başlangıcını tam
olarak belirlemek zordur fakat muhtemelen Onun 25 yaşında Cenevre Müzik
Konservatuvarına armoni ve solfej öğretmeni olarak atandığı yıllara kadar gidilebilir.
Bu atanma Onun çok sayıda öğrenci ile yakın iletişim kurmasına olanak verdi.
Bu sırada, öğrencilerin çoğunun çalgılarında teknik yönden gelişmiş olmalarına karşın
müziği anlatamadıklarını ve hissedemediklerini keşfetti. Öğrenciler en basit ritm
problemleriyle bile başa çıkamıyorlardı ve genellikle ses perdesi, tonalite, entonasyon
duyguları zayıftı. Onlar müzik sanatına çok iyi hâkim olmaktan çok mekanik bir
hâkimiyete sahiplerdi. Yazmakta oldukları teori çalışmaları içindeki armonileri
işitemiyor ve basit melodiler ya da sıra akorlar uyduramıyorlardı. Öğrenciler mantığını
algılamadan ya da anlamadan armoni kurallarını izlemeye çalıştıkları zaman sonuçlar
ruhsuz, hantal olmaktaydı ve en önemlisi pürüzsüz, açık bir anlatım elde edilemiyordu.
Çok defa Onlardaki ritmik duygu eksikliği, bireysel performanslarında da problem
yaratmaktaydı.
Jaques-Dalcroze hayatının geri kalanını, öğrencilerin işitme, keşfetme, hissetme,
sezme, tasavvur etme, bağlantı kurma, hatırlama, okuma ve yazma, müziği icra etme ve
yorumlama yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olabilecek metodlar bulmaya harcadı.
Kendini müziksel bilgiyi müziksel anlamaya çevirmek için adayan Dalcroze, müziksel
işaretlerle sunulan soyut düşünceden müziksel seslerle temel bir deneyime giderek
yapılan teori ve solfej öğretimini değiştirmek için savaştı. Öğrencilerini akıl ile vücut,
ifade ile duygu arasındaki uyuşmazlıktan kurtarmaya çalıştı.
Pestalozzian Eğitim İlkeleri için, bkz; sayfa, 88.
30
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
31
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
vücutlarına nüfuz etmesine izin veriyorlardı. Kısacası Dalcroze gördü ki piyano, keman,
flüt, ses ya da davul değil, öğrencilerin kendileri birer enstrümandı.
Jaques-Dalcroze’un düşünceleri daha sonra müzik öğretimi konusuna yöneldi.
Öğrencilerine sorduğu aşağıda da belirtilen soruların veya istediği cevapların, daha
modern öğrenme ve öğrenmeye hazır olma teorilerinin bir belirtisi olduğunu anladı.
— Müziğin kaynağı nedir? Müzik nerede başlar?
— İnsanın duyguları müziksel hareket içine aktarılır.
— Duyguları nerede hissederiz?
— Vücudun çeşitli kısımlarında.
— Duyguları nasıl hissederiz?
— Kasların farklı düzeylerde gerilmesi ve gevşemesi ile üretilen çeşitli
duyarlıklarla.
— Vücut, dış dünyaya bu içteki duyguları nasıl gönderir?
— Duruş, jestler ve diğer çeşitli hareketlerle. Bunların bazıları otomatiktir,
bazıları içten gelir, diğerleri düşüncenin ve isteğin sonucudur.
— İnsanoğlu nasıl bir enstrümanla müzik içindeki duyguları dışarıya taşır?
— İnsan hareketi ile.
— Müzikte eğitilmesi gereken ilk enstrüman nedir?
— İnsan vücudu! Tüm müziksel sanatın temeli insan duygusudur. Sadece
aklı, kulağı ya da sesi eğitmek yeterli değildir; insan vücudu sezginin, sese karşı
duyarlığın ve ses analizinin, müzik ve duygunun gelişimi için tüm temelleri
içerdiğinden bir bütün olarak eğitilmelidir. Herhangi bir müziksel fikir vücut
tarafından icra edilebilir ve vücudun herhangi bir hareketi müziksel bir ifadeye
dönüştürülebilir. Algılayan beyin ile hareket eden vücut arasında doğrudan bir
etkileşim olmalıdır.
32
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
(gürlük) – son ikisinin tamamen harekete dayalı olduğunu fark etti ve onların en iyi
modelini kas sistemlerinde buldu. Temponun bütün dereceleri –allegro, andante,
accelerando ve ritardando- vücut ile yaşanabilmekte, anlaşılabilmekte ve
anlatılabilmekteydi. O, vücut tepkileriyle birleşen dinlemenin, güçlü bir müziksel
enerjiyi ürettiğine ve açığa çıkardığına inandı.
Eurhythmics:
Dalcroze alıştırmalarına, yürüyüş hareketini telkin eden, müziksel ritmleri
çalarak başladı ve öğrencilerinden, işittikleri müzikteki hızı, süreleri, vurguları anlatmak
için yürüyüş hareketlerini ve duruşlarını düzenleyerek, duyduklarına karşılık
vermelerini istedi. Şaşırtıcıydı ki fiziksel ve zihinsel yönden en yetenekli öğrencilerin
bile tümü istenen tepkiyi aynı şekilde veremediler. Dalcroze tüm bunları gözleyerek
metodunda bazı şeylerin hala eksik olduğunu fark etti. O ilkesini gerçek öğrenmenin
öğrenci bir probleme sahip olduğu zaman başladığı, bunun dışındaki her şeyin sadece
öğretim olduğu düşüncesiyle biçimlendirdi ve dinlemeyle başlayan, hareketle biten
33
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
tepkiler zincirindeki eksik halkayı bulmaya karar verdi. Ayrıca O, bir ritmi anlamanın
ya da bir ritmi ifade edebilecek kas sistemine sahip olmanın yeterli olmadığını anladı.
Onun öğrencileri ikisine de sahiptiler, fakat hala hızlı, doğru, ekonomik ve anlamlı
ritmik performans amacına ulaşmada sıkıntılıydılar. Dalcroze, düşünen ve analiz eden
beyinle icra eden kaslar arasında aynı zamanda hızlı bir iletişim sistemi olması
gerektiğini anladı.
34
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
35
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
otomatik olarak başka bir ritmi koymayı öğrenebilecekler, bireysel ve grup halinde icra
etme arasındaki farklılıkların daha çok farkına varabilecekler ve grup tarafından aynı
zamana denk düşmesi ya da uyumlu olması gereken ritmik hareketlerle ilgili olarak
farklı insanlar farklı yaklaşımlara sahip olduğu zaman ortaya çıkan problemleri daha iyi
çözebileceklerdi.
J. Dalcroze deneyi aracılığıyla ve İsviçreli psikolog Edouard Claparede’in
yardımıyla, sürekli değişen bir müziksel çevre içinde uyarma ve engelleme tekniğini
buldu. Bu teknik sürekli dikkati zorlar, müziksel değişikliklere karşı doğaçlanmış
cevaplar yaratır ve öğrencinin kontrolü altındaki duyumsal ritmik hareket sürecini
oluşturur. J. Dalcroze ve E. Claparede birlikte Eurhytmics eğitiminin temel amaçlarını
şu şekilde ortaya koydular;
1. Dikkatin gelişmesi,
2. Dikkatin konsantrasyona dönüşümü,
3. Sosyal bütünlük (birinin, kendisiyle diğerleri arasındaki benzerliklerin,
farklılıkların ve uygun cevapların farkına varması),
4. Sesin tüm ince farklılıklarının ifadesi ve buna yönelik tepkiler.
Daha öncekilere katılan bu yeni amaçlarla J. Dalcroze, “müzik ile müzik
içindeki” eğitiminin bir müzik eğitiminden daha fazlasını içerdiğini anladı. Bu, gerçekte
müziği insanlaştırıcı bir güç olarak kullanan genel bir eğitimdi. Öğrencilere problemleri
çözmede tüm yeteneklerini kullanmayı öğretmek için tasarlanmıştı. Teknik aynı
zamanda dansçıların, aktörlerin, atletlerin, şairlerin ve ressamların eğitimi için de
değerli bulunmaktadır.
Eurhytmics’in Amaçlarının Özeti:
1- Zihinsel ve duygusal
a) Farkına varma
b) Yoğunlaşma
c) Sosyal bütünlük
d) Küçük farklılıkların anlatımı ve algılanması
2- Fiziksel
a) Kolay performans
b) Doğru performans
c) Aşağıdaki kuralı kullanarak, performans yoluyla kişisel anlamlılık
Tempo-enerji-ağırlık-denge
36
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Çekim alanı
3- Müziksel
Hız, doğruluk, rahatlık, işitmeye kişisel anlamlı tepki, performansa yol açma,
analiz, okuma, yazma ve doğaçlama.
Dalcroze ve yardımcıları sonunda, sürekli bir helezon biçimindeki öğrenme
içinde birbiriyle bağlantılı metotları ve süreçleri buldular. Deneyin başlangıcından
itibaren en az iki yıl sonrasına kadar metot Cenevre Konservatuarının programı içinde
düzenli olarak uygulandı.
Solfej-Ritmik Solfej:
Jaques-Dalcroze adı “Eurhythmics” kelimesi ile birlikte akla gelmesine rağmen,
İsviçreli pedagog’un metodu gerçekte sadece Eurhythmics’i değil, aynı zamanda Solfej-
Ritmik Solfej ve Doğaçlamayı da içeren üçlü bir takımdır. Bu üçlünün ilki olan
Eurhythmics üzerine yukarıda yapılan tanımlamalara göre kulaklar ve vücut, ritmik
devinim çalışması için doğal enstrümanlar olarak kullanılmaktadır.
Jaques-Dalcroze’un üçlü takımının ikincisi solfej-ritmik solfej’dir. Metodun bu
kısmı, ölçüler, modlar, aralıklar, melodi, armoni, modülasyon, kontrpuan, vokal
doğaçlama teorisi ve uygulaması üzerine çalışmak için binlerce dereceli bir şekilde
birbirini izleyen alıştırmayı içerir. Bu alıştırmalar yoluyla öğrenciye, cümleleme,
dinamikler, vurgular ve müziksel anlatımın diğer elemanları için kurallar ve yönergeler
sunulur.
Eurhythmic, ritm çalışması için kulağın ve vücudun ideal enstrümanlar olduğu
fikrini verirken, Solfej, müziksel ses, ses bileşimleri ve sesler arasındaki ilişkileri
çalışmak için ideal enstrümanlar olarak (şarkı söyleme ve konuşma ile birleştirilmiş)
kulağı ve vücudu önerir.
Solfej
Jaques-Dalcroze, Eurhythmics’de keşfettiği tüm pedagojik ilke ve tekniklere
kulak eğitimi ve solfej çalışması sırasında yeniden başvurmuştur. İyi şarkı söyleme için
gereken nefes alma becerisi, vücudun duruş dengesi, kasların rahatlaması gibi
becerilerin gelişimine yönelik alıştırmaların yanısıra hızlı müziksel okuma ve algılama
için gereken görsel becerilerin gelişimiyle ilgili pek çok alıştırma da verildi.
Dizek notasyonu ve okuma: Jaques-Dalcroze’un solfej başlangıcı, dizek
notasyonu çalışması ile köklenir. Örneğin şarkı söyleme ve konuşma ile isimlendirilen
notaları sunmak için tek çizgili dizek kullanılır. Örn:
37
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Sonuç olarak do, fa ve sol’ü yerine yerleştirmek için sunulan üç anahtar ve üç,
dört, beş çizgili dizekler gösterilir.
38
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
pozisyonu saptamak için romen rakamlarını, bir dizi içindeki özel ses perdesini
göstermek için de arap rakamlarını kullanmıştır.
Do majör dizisi önce ideal bir melodi olarak sunulur. Dizi, heceler ve
numaralarla söylenir. Öğrenciye sonra tüm yarım ve tam perdelerin oluşturduğu düzen
düşündürülür. Daha sonra hızı giderek artan tempolarda hecelerin artikülâsyonunu
Müziksel Yorumlama
Cümleleme, Gürlük ve Anlatım
1. Gittikçe tizleşen melodiler (birkaç istisna hariç), bir crescendo ile
söylenmelidir.
2. Gittikçe pesleşen melodiler (birkaç istisna hariç), bir diminuendo ile
söylenmelidir.
Öğrenciler, doğru fiziksel ve müziksel anlatımdaki bir imajı aktarmak için
uygun yerlerde cresc. ve dim. sembolleriyle yazılan melodileri çalışır, yönetir ve
söylerler. Bu öğrencileri kendi doğrusu içinde bir dil olarak müziği anlamalarını
geliştirir ve ses ya da herhangi bir enstrümanla öğrenciler için uygulanabilir bir
müzisyenlik sağlar.
Bir değerlendirme çalışması olarak öğrencilerden, melodilerde bilerek atlanan
kısımlara uygun sembolleri yerleştirmeleri istenir, daha sonra öğrenciler tamamladıkları
versiyonları icra ederler.
Numaralanmış Melodiler
Dizi içindeki her sesin pozisyonunu, bunun yanında çeşitli sesler arasındaki
ilişkileri işitme ve hatırlamada öğrencilere yardım etmek için, dizi seslerini romen
rakamlarıyla sunan bir melodi verilebilir. Örneğin;
39
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Melodik hücreler oluşturmak için birleştirilebilen basit dizi seslerinin yer aldığı
metodu öğrencilerin anlamasına yardım etmek için anlamlı bir şekilde gruplanmış
birkaç sese cevap vermeye zorlayacak bir teknik geliştirdi. Bu hücreler; iki, üç, dört ve
beş üyenin birleşimiyle oluşan ses grupları içindeki majör dizilerin bölünmesiyle
yaratılmaktadır.
İkililer: Do majör dizisiyle başlayan Dalcroze, yan yana iki notanın nasıl bir
melodinin temel hücreleri olabileceğini göstermiştir.
Do majör: do re re mi mi fa fa sol sol la la si si do
I II III IV V VI VII
Öğrenciler ikililerin büyüklüğünü (Majör ya da minör) ve onların hareketinin
karakteristiklerini çalıştıktan sonra melodileri okur, analiz eder ve şarkı söyler ve
yazarlar. Aynı zamanda ikililerle melodiler doğaçlarlar.
Örneğin; zincirleme ikililerle do re re mi çıkıcı olarak
40
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Mi re re do inici olarak
Devam eden ikililerle do re mi fa çıkıcı olarak,
Fa mi re do inici olarak ve son olarak inici ve çıkıcı hareketlerle yeni
melodik şekiller içinde kalıplar oluştururlar. Örn; do re re do fa mi re do gibi. Öğrenci
artık tüm bu kalıplarda melodiler üretmek için (bölünerek oluşturulmuş) parçalara
sahiptir.
Doğaçlama:
Doğaçlama, Dalcroze’un metodunu tamamlayan üçüncü ve son kısımdır. Bu
kısmın amacı; müzik yaratmak için hayal gücü ve kendiliğinden ortaya çıkan ya da özel
anlatım birleşimleri içindeki ses (ses perdesi, dizi, armoni) ve hareket materyallerini
(ritim) kullanma becerisini ortaya çıkarmaktır.
“Dalcroze yaklaşımı, doğaçlamada ortaya çıkan müziğin kalitesinin, insan
yaşamında güçlü etkileri olan hareket, dil ve duygu kadar müzikle sıkı bağlantısı
bulunan diğer sanatlara dans, drama ve özellikle şiire de bağlar”.
41
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
42
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Sonuç:
Seksen yıldan fazla zaman önce başlayan, bugün de geçerli ve yaşamakta olan
Jaques- Dalcroze’un orijinal tahminleri, fikirleri ve deneye dayalı kanıtlarla ortaya
çıkarılan fikirleri arasında aşağıdakiler bulunmaktadır;
1. Eurhythmics’de önerilen ve uygulanan, hayal gücüne dayalı duyumsal
ritmik hareketin kullanımı. (Şimdi müzik dışında da pek çok alandaki becerileri
geliştirmede kullanılmaktadır.)
2. Bilgi, düzen ve sınıflandırma fikri; J. Dalcroze’un Solfej ve Ritmik
Solfej’inde önerilen ve uygulanan yararlı usulü çalışarak en iyi şekilde öğrenilir,
hafızaya alınır ve yeniden elde edilir.
3. Sezgili tüme varımsal ve hatta mantığa aykırı düşünce ile karakterize edilen
problem çözücü beceri teknikleri ve daha yüksek seviyede düşünme Bu çeşit hayali
düşünme J. Dalcroze’un Doğaçlama tekniklerinde önerildiği ve uygulandığı gibi
deneysel ve yaratıcı yaklaşımlarla geliştirilir.
Birçok bilimadamının keşfettiği gibi, Dalcroze yöntemi, müziği insan beyninin
bir temel dili olarak görür ve bu yüzden insanoğlu olarak kim olduğumuz sorusuyla
derinden sıkı bir bağlantı kurar.
Dalcroze yaklaşımı günümüzde genellikle en çok, erken çocukluk ve ilköğretim
okul müzik eğitiminde yaygın olarak görülmektedir.
43
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
1950 yılında Kesckemet’de, okul müdürü olan bir arkadaşının yönetimi altında,
şarkı söylemenin ağırlıkta olduğu bir ilkokul kuruldu. Çocukların haftanın her günü
müzik eğitimi aldığı bu okulda metod daha fazla geliştirildi. Bu okulda eğitim gören
çocukların hayret verici başarısının sonucu olarak, daha sonraki yıllarda anaokulu
seviyesinden konsarvatuvarlara kadar yayıldı. Yöntem bugün, bütün dünya üzerinde
yayıldı. Kodaly'ın prensipleriyle eğitilmiş sınıflar, her yerde vardır.
Kodaly’inin pedagojik görüşü, vokal ve çalgısal öğretim arasında bir bağ olarak
belirlenmiştir. O müziğin herhangi bir çeşidindeki melodiyi kavramada, vokal müziğin
çalgı çalmadan daha hazırlayıcı olduğunu düşünmüştü. Şarkı söyleme yoluyla öğrenci
nota okuma becerisi kazanır, bu Onun çalışmanın ruhuna yakınlaşmasını kolaylaştırır.i
45
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
46
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
4- Bir Çocuğun Kendi Dilinin Mirası Olan Folk Şarkıları Müziksel Bir
“Anadil” Oluşturur. Bu Yüzden Onlar Öğretimin Başında Araç Olarak
Kullanılmalıdır:
Kodaly’nin belirttiği gibi, “müzik başka bir şeyin yerini alamayacağı entelektüel
bir gıdadır,” bundan dolayıdır ki Onun esaslı kılan, çocuklar için uygun, yalnız sanatın
vazgeçilmez olmasıdır. Aynı zamanda şarkı söylemeye dayalı müzikal etkinlikler için
de uygun, iyi bir materyal olan sanatın eşsiz değerini nereden bulabiliriz?
Kodaly’nin bu soru için yanıtı; “Her ülke özellikle eğitimde kullanmaya uygun
birçok şarkıya sahiptir. Eğer onları iyi seçersek, yeni müzikal elementlerin farkına varır
ve bu yolla halk şarkılarını en takdire değer materyal olarak sunabiliriz.”
Yukarıdaki bu düşünceler Kodaly’nin düşüncesini daha ileri noktalara götürür:
“Eğer biz diğer ulusları anlamak istiyorsak, öncelikle kendimizi anlamalıyız. Bunu
anlamanın folk müzikten daha iyi bir yolu yoktur. Giderek diğer ülkelerin halk
şarkılarını tanımak, diğer insanları tanımanın en iyi yoludur. Bu kuruluş, ulusal bir
müzikal kültürü inşa edebilir ve aynı zamanda bütün insanlar için büyük çalışmalara da
yol açar.”
Dil ve müzik, halk şarkıları içinde kendilerine has bir yolla birbirlerine
geçerler. Dilin doğal vurgu kalıpları melodide ve ritimde yansıtılır, bu yüzden küçük
çocuklar sadece sesleri ve kelimeleri öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda kendi dilinde
de daha fazla akıcılık ve anlayış kazanırlar. Ayrıca bir sanat formu olarak değerli olan
folk şarkıları, çocuklara kültürel bir kimlik duygusu verebilir ve geçmişin sürekliliğini
sağlayabilir.
5- Hem Folk Hem de Bestelenmiş Şarkı İçinden Sadece Yüksek Sanat
Değeri Olan Müzik, Öğretimde Kullanılmalıdır: Öğretmen herhangi bir müziği
sınıfa sunarken, bu müziğin değerini de ima eder. Açık zihinli ve kolay etkilenebilen
çocuklar, önce taklit ve örneklerle öğrenirler. Çocukların iyi ve değerli müziği
öğrenmelerini sağlamak için sınıfta teması sunulan müziğin sanat değeri taşıyan ya da
iyi müzik mirasından bir örnek olması gerekir.
6- Eğitim İçin Bir Temel Olarak Kullanılan Esas Konu Müzik, Programın
Kalbinde Olmalıdır: Müzik, çocuğun gelişimine herhangi bir konudan çok daha fazla
ve her yönden – duygusal, entelektüel, estetik ve fiziksel- katkı sağlayabilir. Genellikle
ilkokulda müziğe, okuma ve matematikle eşit önem vermeye karşı olarak “okulun
günlük programı içinde yeterli zaman yoktur” fikri ileri sürülmektedir ve onlara göre bu
47
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
48
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
grubunda çalmadan ya da bir koroda şarkı söylemeden hiç kimse iyi bir müzisyen
olamaz.”
Kodaly Müziksel Öğretiminin Amaçları:
Kodály müzik eğitiminin müzikal amaçları, bütün çocukları eğitmektir:
Kodaly müziksel öğretiminin temel amaçları aşağıdaki gibi ifade edilebilir;
1. Tüm çocuklara doğuştan sunulan müzikaliteyi mümkün olan en iyi
dereceye kadar geliştirmek,
2. Çocuklara bilinen müzik dilini öğretmek, onlara kelimenin tam anlamıyla
müziksel okuma yazmayı öğrenmeleri için – okuyabilme, yazabilme ve müziğin diliyle
yaratabilme- yardım etmek,
3. Çocukların müziksel miraslarını – onların dilinin ve kültürünün halk
şarkılarını bilmelerini sağlamak,
4. Müzik bilgisi – bilimi – üzerine dayalı müziğin değerini anlatabilen, bir
sevgi uyandırabilen usta eserleri icra ederek, dinleyerek, çalışarak ve analiz ederek,
büyük dünya sanat müziğini çocuklar için kullanılabilir hale getirmek.
49
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
atlama,sallanma, zıplama gibi) ölçüsü ikilidir. O basit ikili , dörtlü veya bileşik
ikili olabilir, ama sonuçta ikilidir.
Form, armoni, tempo ve dinamikler benzer bir şekilde incelenir ve belli bir
hiyerarşi içinde düzenlenir. Bu yüzden 5 yaşında biri müziğin tüm yönlerini kendi
düzeyinde tecrübe edebilir, 8 yaşında biri aynı elemanları daha gelişmiş bir düzeyde
tecrübe eder ve 12 yaşında, lisede ya da yetişkin biri hala aynı elemanlarla ama daha
karmaşık olarak çalışır. Çocuk, fiziksel, sosyal, duygusal, estetiksel ve entelektüel
olarak gelişirken, aynı zamanda onun gittikçe artan karmaşık becerileri ve daha karışık
kavramları kazanarak müziksel yönden gelişimi sağlanır.
1- Tonik Solfa: Tonik solfa, do’nun tüm majör tonalitelerde temel ses ya da ses
merkezi ve la’nın tüm minör tonalitelerde temel ses ya da ses merkezi olarak
düşünüldüğü bir heceler sistemidir.
Tonik solfa, başlangıçta dikkati özel bir ses perdesine değil, fakat bir ses sistemi
içinde ses perdesinin fonksiyonları ve bağıntıları üzerine de odakladığı için, müziksel
kulağı eğitme ile aynı anlama gelmez. Öğrenen kişinin, herhangi bir tonalitede hemen
do’dan sol’e tam beşli, sol’den mi’ye küçük üçlü sesine dikkati çekilir.
50
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Şarkılar ve ilk çocukluğun şarkılı oyunları, folk müzik ve Batı dünyası sanat
müziğinin çoğu tonal karakterlidir. Bu yüzden tonik solfa yoluyla çalışmaya olağanüstü
uygundur.
2- El İşaretleri (Fonomimi): Orijinal olarak 1870’de İngiltere’de John Curwen
tarafından geliştirilen ve Macaristan okullarında kullanılmak üzere bir dereceye kadar
değiştirilen ve uyarlanan el işaretleri, bugün Kodaly uygulamasında kullanılmaktadır.
Ses perdelerine göre, başın üstü ve bel arasındaki belli alanlarda uygulanmaktadır.
Sol anahtarında ilave çizgisi üzerine yazılan do sesi ile 3. aralıktaki do sesi
arasındaki ses perdelerini temsil etmektedir.
Çocuk tarafından sadece bir el (Çocuğun egemen eli olan yazma eli)
kullanılmalıdır. Bununla birlikte öğretmen, iki farklı ses perdesini göstermek için iki
elini kullanabilir ve kullanmalıdır. Örn; öğretmen, sürekli olarak do’yu sol elle
gösterirken, sağ el ile de do-sol-do göstererek, aralık ve entonasyon çalışmaları yoluyla
sınıfın iki yarısını yönetebilir.
3- Ritm, süre Heceleri: Kodaly yaklaşımı içinde ritim; 1800’lerde Jaques Cheve
tarafından keşfedilen ve hala Fransız konservatuarlarında kullanılanlardan uyarlanarak,
vuruş üzerinde hecelerle ifade edilen bağlantılı süreler ve kalıplarla düşünülür. Bu
heceler ses sürelerini gösteren isimler değildir, sadece bir ritim seslendirme yoludur.
Beden diliyle tartım öğretimi de Kodaly yaklaşımı içinde yer almaktadır. Bu
yöntemin ilk uygulayıcısı Fransız Eğitimci Maurice Chevais’dir. Chevais, tartım eğitimi
51
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Öğrenme Basamakları:
Öğrenme basamaklarında sıralamadaki ilk ölçüt, çocuk gelişimi evrenseldir.
Çocuklar İsviçre’de, Avustralya’da, Japonya’da ve Kuzey Amerika’da aynı yaşlarda
ortalama olarak aynı yeteneği gösterirler. Sıralamanın bu ölçüt üzerine dayandırılan
yönleri, tüm bu yerlerde benzer olacaktır.
52
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
İkinci ölçüt, müziksel materyal içinde oluş sıklığı, sözü edilen aynı ülkeler
arasında ya da gerçekte tek bir ülke içinde bile bir yerden diğerine sıralamada büyük
farklılıklara neden olabilir. Örn; İzlanda’nın folk müziği, Birleşik Devletlerin folk
müziğindeki aynı ritmik figürleri ve melodik yönelimleri içermez.
Sıralamanın geniş çizgileri değişmez, çünkü onlar değişmeyen ilkeler üzerine
kurulmuştur. Bununla birlikte bu anahtarlar içinde öğretmenlerin sıralamayı, özel bir
bölgeye, kültüre, bir sınıfa uyarlayabilmesi için esnek bir faktör olarak görmesi büyük
önem taşır.
Çocuklar müziği;
Önce işitin,
Sonra şarkı söyleyin,
Sonra anlayın,
Sonra okuyun ve yazın,
Ve daha sonra yaratın.
Vuruş ve Ritim:
1- Müzik, düzenli bir vuruş içinde hareket eder.
2- Bazı vuruşlar, baskın ya da vurgulu bir duyguya yol açarlar. eder. Bu ölçü
olarak bilinir.
3- Tüm müzik ikiler, üçler ya da ikilerin, üçlerin birleşimleri için
4- Müzik, vurgulu vuruşlarla tanımlanan vuruş gurupları içinde hareket de
hareket eder.
2/4, 3/4 ,6/8, 5/4 gibi.
5- Müzik, vuruş üzerindeki daha uzun ve daha kısa seslerle susmalar içinde
hareket eder. Bu, ritm olarak bilinir.
4/4
6- Bir vuruş içinde bir ses olabilir, bir vuruş içinde iki ses olabilir,
, birvuruş içinde daha fazla ses olabilir.
7- Bazı sesler bir vuruştan daha uzun sürer.
53
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
54
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Bunların her biri şarkı materyali yoluyla dikkatli bir şekilde hazırlanır ve her
birinde pozisyonu, nota ile gösterilmeden önce çocuklara buldurulur. Bu süreç,
öğretilen her ritmik figürle çoğaltılır.
Melodi:
Ses perdelerinin hareketi –melodi- içinde doğal olarak bulunan kavramların
sayısı birkaç tanedir. Ses perdeleri;
Tizden pese hareket edebilirler,
Pesten tize hareket edebilirler,
Tekrarlanabilirler,
Adım ya da atlayarak hareket edebilirler,
Aralıkla ilgili hafızaya, ritmik öğrenmede olduğu gibi kalıplar yoluyla günlük
yaşamdan, çocuk şarkıları ve eski şarkılardan, folk şarkılarından yaklaşılır. Gelişimsel
olarak çocuklara inici küçük üçlünün yakın olması, çoğu küçük çocuk tarafından
söylenen en eski aralık olmasından kaynaklanmaktadır.
Melodik sıralama, küçük üçlüden aşamalı olarak pentatonik şarkıların kalıpları
yoluyla diyatoniğe, modale ve kromatik olarak değiştirilen materyale doğru gider.
Ortaya çıkan sıra ve onun bazı varyasyonları şöyledir.
1. sol - mi
2. la – sol - mi
3. mi – re – do
4. sol – mi – re – do
5. la – sol – mi – re – do
6. la – sol – mi – re – do – la .......
Yukarıdaki gruplamaların her biri pek çok melodik kalıp oluşturabilir. Sadece
dört notanın (sol, mi, re, do) bilinmesiyle bile, en azından beş ortak kalıp ortaya çıkar.
1. sol – mi – re – do
2. do – re – mi – sol
3. mi – re – do – sol
4. sol – re – mi – do
5. re – sol – mi – do
Burada bir önemli nokta tekrarlanmalıdır. Yukarıdaki sıralama yeni notaları
tanıtmada bir yönerge verir, bu çocukların ezbere söyledikleri materyal üzerinde bir
55
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
sınırlama değildir. Örneğin sadece üç notayı içeren (la, sol, mi) şarkılarla yeni nota la’yı
tanıtma konusunda çalışan sınıf, aynı zamanda ezbere söyledikleri deneyimleri içinde
yer alan, hem pentatonik hem de diyatonik dizilerle oluşturulmuş şarkıları
seslendirmelidir. Bu yolla öğrenciler daha fazla melodi öğrenme için hazırlanabilir.
Form:
Çocuklara okul öncesi yaşlardan itibaren şarkılarının küçük formlarını analiz
etmeleri için rehberlik edilirse, onlar daha sonra daha büyük formları analiz etmede
zorluk çekmeyeceklerdir. İlkelerin bazıları şunlardır;
1. Müzik kalıplara (motiflere) sahiptir,
2. Kalıplar (motifler) cümleler içinde düzenlenir,
3. Bazen iki cümle aynıdır,
4. Bazen iki cümle farklıdır,
5. Bazen cümleler aynı değildir fakat benzerdir,
6. Benzer cümleler bir soru(tamamlanmamış) ve cevap (tamamlanmış) duygusu
verebilirler,
7. Aynı, farklı ve benzer cümleler, çeşitli formlar içinde düzenlenebilir,
8. Bazı yaygın şarkı formları; AABA, AABB, ABAC biçimindedir
Bu sekiz ilke, küçük çocuklara sunma sırasına göre düzenlenir. Hem ritmik hem
de melodik beceri çalışması içinde öğretmen tarafından en küçük birim olan kalıp
(motif) üzerine yoğunlaşılmalıdır.
Öğretmen şarkının tamamını doğru bir şekilde cümleleyerek, cümle sonlarında
nefes alarak söyler ve sonra cümle cümle öğretir. Çocuklar da öğretmeni taklit ederek
cümlenin anlamını öğrenirler. Cümle çocuklar için özel bir anlama sahip olduğu zaman,
iki cümleyi dinlemek ve onların aynı mı, farklı mı olduğunu saptamak mümkündür. Bu
aşamada form şemasına cümleler için semboller eklenebilir.
Daha sonra benzeyen ve benzemeyen cümleleri tanımlamak için harflerle
isimlendirme yapılır ve öğrenilen şarkının formu bulunur.
Bazen cümleler tamamen aynı değildir, fakat benzerdir. Bir cümle ilk
durumunda tamamlanmamış bir duygu verebilir, fakat ses onun ikinci durumunda
tamamlanır.
56
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Bunların ikisi de B cümlesidir, fakat ilki tonal merkezden başka bir notada biter
ve bitmemiş duygusu verir. Bu cümle soru cümlesidir. İkinci cümle benzerdir farklı
nota ile biter ve tamamlanmış bir hisse sahiptir. O da cevap cümlesidir.
Burada verilen sekiz ilke, öğrenciler daha büyük formları analiz etmeye
başladığı zaman basit bir şekilde onların üzerine genişletilir.
Armoni ve Teori:
Armoninin ve teorinin öğretimi, çocukların ezber deneyimi ve basit ritimlerle
melodileri şarkılar içinde söyleme, okuma, yazma konusunda belli bir yeterliliğe sahip
olduktan sonra başlar. Çocuklar do ve la pentatonik dizileri öğrenir öğrenmez, ilk
adımlar atılabilir. Bütün başlangıç armonisi ve teorisi şarkı söyleme ve bilinenden
türetme yoluyla düşünülür.
Kodaly’nin armoni ve teori öğretimi için ilkokul ve çok az ya da hiç teori
geçmişi olmayan ortaokul ve lise öğrencileriyle çalışılmasını önerdiği sıralamada ilk iki
madde;
Majör karakterli bazı şarkılar içinde tonal merkez olarak do’yu tanımak ve
Onu eşlik için mırıldanarak kullanmak,
Minör karakterli bazı şarkılar içinde tonal merkez olarak la’yı tanımak ve Onu
eşlik için mırıldanarak kullanmak’tır.
Daha sonra sırasıyla, Pentatonik dizi kalıplarını tanıyarak pentatonik dizileri
oluşturmak, büyük ikililer ve küçük üçlüler arasındaki farkı işitsel olarak ayırt etme
çalışmalarından sonra ise bazı şarkılar içinde, başka bir eşlik sesine (V. Derece) ihtiyaç
olduğunu keşfetmek (majörde sol, minörde mi) önerilmektedir.
Temel müzisyenliğin önemli ve çok sık ihmal edilen bir yönü olan müzik teorisi
konusunda çalışma Kodaly Metodu’nun çok büyük bir kısmını kapsar.
Anlatım Elemanları:
Tempo, dinamikler ve tınının kullanımı içindeki müziksel ayırım, bir Kodaly
sınıfında ilk derslerden itibaren teşvik edilir. “Bu şarkının sesi en iyi nasıl olabilir, daha
hafif mi, daha kuvvetli mi?, Niçin?, Tempo daha hızlı mı, daha ağır mı olmalı?, Niçin?”
gibi sorularla çocukların karar vermeleri ve bu kararları kanıtlamaları istenir. Çocuklar
tempo, dinamikler ve tınıyla ilgili uygun müziksel kararları vermeyi sadece
uygulamayla öğreneceklerdir.
57
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
58
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
kalmayıncaya, dolayısıyla dört ölçü ritmin tümü ezberleninceye kadar bu böyle devam
eder. Sonra ezberlenen alıştırmanın tümü tahtaya ya da defterlere yeniden yazılabilir.
Elemanların Birleşimi
Yukarıda sözü edilen özel öğretme-öğrenme basamakları; ritim, melodi, form ve
armoni için önerilmiştir. Buna ek olarak, tempo, dinamikler, içten işitmenin ve
hafızanın gelişimi için öğretme teknikleri hakkında fikirler verilmiştir.
Bu öğretme teknikleri çocuklara bu şekilde ayrı ayrı öğretilmezler. Herhangi bir
derste müziğin tüm elemanları birbirine örülüdür. Örneğin, 1. sınıfta sekizlik ve dörtlük
nota kalıplarını tanıtmaya yönelik çalışmalar yapılırken, öğrenciler aynı zamanda kısa
bir zaman içinde öğrenilecek olan, yeni nota la’nın bulunduğu şarkıları ezbere söylerler.
Dördüncü sınıflar söyledikleri şarkıların formunu harfler kullanarak, şema haline
getirirler ve tempo, dinamikler ya da tını ilkeleriyle birleştirerek do pentatonik dizi ile
doğaçlama ve beste yapabilirler.
Müziksel elemanlar tek başına var olmazlar ve onlar bu şekilde
öğretilmemelidirler.
Özet ve Sonuçlar:
Kodaly Metodu;
Müzik öğretimi için temel olan şarkı söylemeyi,
Hem folk, hem de sanat müziğini kullanmayı,
Tonik solfa, el işaretleri( Fonomimi) ve ritim süre hecelerini (tartım mimi) içerir.
Kodaly Metodu;
Çocuk gelişimseldir,
Son derece düzenli bir seri içinde sıralanmıştır.
Kodaly Metodun temel amacı;
Evrensel bir müziksel okuma – yazma yeteneğini ortaya çıkarmaktır.
Kodaly Metot ile müzik eğitimi daima aktif müzik yapmayı içerir. Müziksel
öğrenme müziksel deneyimden gelişir. Şarkılı oyunlar ve danslar, folk şarkıları, sanat
şarkıları, ünison olarak söylenen şarkılar, büyük enstrümantal müziklerden temalar, bu
zengin hazinenin hepsi, müziksel kavramlara ilgi çekilerek tasvir edilmesi ve müziksel
becerilerin uygulanması yoluyla kullanılır. Bu müziksel kavramlar ve beceriler sonra
daha karmaşık müziğe uygulanır ve böylece daha karmaşık kavramlar, daha ileri
müziksel beceriler geliştirilir. Bu süreç, en doğru söylenişle tüm insanların kendilerinde
var olan müzisyenliğin en bütünsel gelişiminin amaçlandığı spiral bir program sürecidir.
59
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
60
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
"Müzik ve hareket eğitiminin, çocuklar için müziğin yeri Orff'un her zaman
vurguladığı gibi, okuldur. Bu, temel eğitimin içindedir, ona ek olarak yapılacak bir şey
değildir. Orff'a göre, müzik ve hareket eğitiminde söz konusu olan yalnızca müzik
eğitimi değildir, insanın yetiştirilmesidir." (Jungmair, Das Elementare, s. 246, 1992).
Orff'un bu düşünceleri kelime seçiminde ( Schulwerk) kendini göstermektedir.
61
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
"Yöntem" veya "Metot" mu? Yöntem: "Bilimde belli bir sonuca erişmek için,
bir plana göre izlenen yol, metot." (Türk Dil Kurumu: Güncel Sözlük, internet).
62
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
63
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Yaklaşım mı? Yaklaşım: "1. Yaklaşma işi. 2. Bir sorunu ele alış, ona bakış
biçimi."
Carl Orff'un müzik eğitimindeki felsefesi Schulwerk anlamında çalışmanın
çerçevesini oluşturur. Amaç ve içerik, hatta ders konusu (=NE) ister eğitimcinin kendi
oluşturduğu öğretim programı (yıllık plan, ders programı) olsun, ister okulun yaptığı bir
program veya resmi ders planı olsun, hepsinde bellidir. Ders içindeki süreçlerin akışı (=
NASIL) Schulwerk'e uygun düzenlenebilir. Yani: Tanımdaki "bir sorun" dersin konusu,
amacı ve içeriğidir. Pedagog dersi Schulwerk'in pedagojik prensiplerine göre nasıl
yapılandırabileceğini her seferinde yeniden düşünmelidir. Sembolik bir ifadeyle, soru
öğretmenin elindedir (bir sorunu ele alış) ve öğretmen ona Orff'un müzik eğitimi ile
ilgili fikirleri doğrultusunda bakar (ona bakış biçimi).
Orff Schulwerk ile ilgili incelenen ingilizce kaynaklarda “Orff Approach”
ifadesi ile sıklıkla karşılaşılmıştır. İngilizce sözlükte approach sözcüğünün karşılığı,
“yaklaşmak – yanaşmak” (Redhouse sözlük, 1984:8) olarak belirtilmektedir.
Yukarıdaki bilgi ve açıklamalar da dikkate alındığında “Orff Schulwerk” i
Türkçe ifade etmek istediğimizde Orff yaklaşımı söylenimi yanlış olmayacaktır.
Orff Yaklaşımı:
Yaratıcılık süresince bütünsel bir deneyimi sağlar, pratik aktiviteleri küçük
gruplar da bütün sınıf da eğlenerek zevkle yaparlar.
Konuşma, şarkı, söyleme hareket, dans, vücut perküsyonu ve çalgı çalarak
müzikal düşüncelerin öğrenciler ve öğretmenleri tarafından özgürce ifade edimesi
yaratıcılığı geliştirir,
Solo ve birlikte müzik icra etme, dinleme yaratma çalışmaları yoluyla
müziği anlama ve müzikal beceriler gelişir,
Dinamik bir sanat formu olarak müzik; drama, şiir ve dans ile
birleştirilmiştir.
Okullardaki müzik müfredatını zengilleştirir ve geliştirir.
Orff yaklaşımı ile müzik eğitimi sosyal, duygusal, düşünsel, ruhsal alanlarda
gelişimi arttırır. Ayrıca tedavi edici özelliği de vardır.
Orff – Schulwerk Nedir?
Orff-Schulwerk'in Temel Görüşleri:
Dans ve müzik insanın bedensel, ruhsal ve zihinsel gücünün elementer
biçimde dışa vurumudur.
64
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
65
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
66
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
67
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
uygun şarkılarıdır. Bu gerçeği anlamak bana, eğitimle ilgili çalışmalarımda yeni bir yol
gösterici oldu.”
1948’de Orff’un ilk radyo programları, az sayıda dinleyiciye ulaşabildi, çünkü
savaştan sonraki ilk günlerde az sayıda radyo bulunmaktaydı. Yine de bu radyo
yayınlarında kullanılan materyaller, pek çok eğitimsel olanaklara yol açarak öncü
çalışmalar oldu. Programlar yavaş fakat emin bir şekilde tanınır hale geldi. Bu
programlar çocuklarda işittiği enstrümanları çalmak için istek uyandırdı. Enstrümanlar
için artan bu istek, okullar için böyle enstrümanları üretmek amacıyla ilk ticari merkez
Stüdyo 49’un kurulmasına yol açtı.
1949’da Salzburg’daki Mozarteum’un yöneticisi, Orff ve Schulwerk ile
tanışıklığının bir sonucu olarak sınıflarda çocuklara müziği öğretmek için Keetman’la
anlaştı. 1953’de çocukların çalışmalarından oluşan bir gösteri, Toronto ve Tokyo Müzik
Akademilerinin yöneticileri tarafından izlendi. Bu iki gözlemcinin izlenimleri Orff
Schulwerk’in yayılarak uluslararası bir nitelik kazanmaya başlamasında güçlü bir etken
oldu.
1961’de Salzburg’da Orff Enstitüsü kuruldu. Bu kuruluş, 1963’de Mozarteum
içinde kendi binası ve personeli ile bir müzik eğitimi bölümünün oluşumuna neden
oldu.
ORFF SÜRECİ
Orff süreci için anahtarlar araştırma ve deneyim’dir. Müziğin elemanları önce
onların en basit ve kaba formları içinde keşfedilir. Dereceli olarak deneyim yoluyla bu
elemanlar arıtılır.
Sürenin Araştırılması: Çocuklar, (hafif, ağır, aşağı, yukarı, içeri, dışarı, düzgün,
pürüzlü gibi) hareketin özelliklerini araştırmaya teşvik edilir. Vücut pozisyonları ve
hareketler, tartışma ve öğretmen empozesi olmadan keşfedilir, deneyim kazanılır. Süreç
içinde aşağıdakilerden ortaya çıkan dairesel bir araştırma bulunur:
Hareketin dış motivasyonları (doğal olarak yapılan hareketler, yürüme,
koşma, atlama, sekme, sürünme)
Hareketin iç motivasyonları (nefes ile hareket etme, kalp atışını hissetme,
nabzı tanıma)
Daha yüksek bir seviyede hareketin dış motivasyonlarına dönüş (nefes
alma, kalp atışı ve onları stilize edilmiş yürüme, koşma, atlama, sekme, sürünme
hareketleri içinde birleştirme)
68
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Sesin Araştırılması: Sesin araştırması; bir köpeğin havlaması, bir kapı gıcırtısı,
bir uçağın alçaktan geçişi, bir objenin düşmesi gibi çevrede bulunan düzenlenmemiş
seslerle başlar. Daha sonra, davul vuruşlarının kalıpları, birlikte çubukları vurma gibi
çalışmalarla, düzenlenmiş seslere ulaşılabilir. İlk enstrümanların herhangi bir standartta
olması gerekli değildir, çocuklar tarafından bulunabilir ya da keşfedilebilir. Örneğin; su
kabağından çıngıraklar, kurutulmuş kabuklar, v.b. Bu kaba enstrümanlar üzerinde
üretilen sesler, başlangıç ve bitiş isteyen, belirli sınırlar içinde bir süre duygusu
gerektiren basit formlar içinde düzenlenir.
İnsan sesi de, araştırılan bir ses kaynağı olarak işlenir. Çocuklar ağızdan çıkan
sesleri idare etmek için pek çok yol olduğunu keşfederler ve çıkarılan bu sesler daha
sonra konuşma ile şarkı söylemeyi sağlayacak bir dağarcık haline gelir. Bu çeşit vokal
oyunların çoğu, konuşma ve şarkı söyleme için standart materyalin tanıtımında öncü
olur.
Formun Araştırılması: Formun araştırılması, sürenin ve sesin araştırmasıyla
aynı zamanda olur. Hareketler kalıplar içinde kalıplar da danslar içinde düzenlenir.
Sesler, benzeyen ve benzemeyen cümlelerle, girişlerle ve kodalarla kompozisyon haline
getirilir. Hareketin ve sesin şekilleri şemalarla ifade edilir ve onları yeniden sunmak için
semboller türetilir. Bu kaba fakat etkili bir notasyon başlangıcıdır.
Taklitten Yaratıcılığa: Orff-Schulwerk içinde taklit, yaratıcılık için örnek bir rol
sağlamada kullanılır. Aşağıdaki kalıp, her yeni sunulan kavram için tekrarlanır:
Gözlem Taklit Deneyim Yaratma
Bireyden Gruba: Çocukların kendi kendilerine sürenin, sesin ve formun
özelliklerini keşfetmeleri gerekmesine rağmen her birey aynı zamanda bir bütün olarak
gruba da katılır ve bireylerden oluşan topluluk olur. Bireyden gruba doğru giden bu
çalışma, Orff – Schulwerk’in ana hedefidir. Birey ancak bir grubun parçası olduğu
zaman en önemli duruma gelir. Bu grup bilinci Schulwerk’in her düzeyinde ona
duyulan ihtiyacı ortaya çıkarır. Müzik, topluluğun olmadığı yerde yapılamaz.
Müziksel Okur – Yazarlık: Çocukların konuşmayı öğrendikten yıllarca sonra
kelimeleri okumayı öğrenmeleri gibi, Orff – Schulwerk yaklaşımındaki çocuklar da
müziksel sesle yapılan birçok deneyimden sonra müzik okumayı öğrenirler. Müzik
okuma ve yazma Orff uygulamasında sistematik hale getirilmemiş, bu görev her
öğretmenin hayal gücüne ve duygusuna bırakılmıştır. Şarkı söyleyebilen, çalabilen ve
69
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
müzikle dans edebilen çocuk, aynı zamanda onu okuyup yazabilir ve bu, sürecin son
amacıdır.
Süreç İçin Destek Sistemler: Orff Enstrümanları
Ses ve Vücut: Orff uygulamasında en önemli enstrüman vücut ve ikinci en
önemli olan ise ses’tir. Vücut, ilk aşamalarda konuşma ve şarkı söyleme için diğer
enstrümanların katılımı olmadan temel eşlik enstrümanı olarak kullanılabilir. Daha
sonra vücut enstrümanı, sesin farklı özellikteki dört çeşit anlatımı için kullanılır;
tiz
El şıklatma
El çırpma
El ile bir yere vurma
Ayağını yere vurma
Pes
Bu ses hareketleri, fiziksel gelişme ile tutarlı olan sistematik bir yol içinde
tanıtılır. Sonra konuşma ve şarkı söyleme, müzik bloklarını oluşturarak ortaya
koymak için temel olmalıdır. Çocukların isimleri, bilinen cümleler, yiyecekler gibi
doğal çevredeki basit kaynaklardan zamanın ve melodinin elemanları keşfedilebilir.
Enstrümanlar:
Orff enstrümanlarının asıl gelişimi, Orff’un Afrika ksilefonunu ve
Endonezya’dan bazı enstrümanları keşfetmesinin doğrudan bir sonucuydu.
İkinci dünya savaşından önce Carl Orff ve bir harpsikord yapımcısı arkadaşı
Karl Maendler ilk ksilofonu yaptılar. Güntherschule’de yapılan Orff Schulwerk
çalışmalarının geliştirilmesi için bu çalgı vazgeçilmez bir eğitim aracı oldu.
Bavyera Radyosunda bazı Schulwerk programları yayınlandı ve Orff Çalgılarına
ilgi böylece artmaya başladı. Klaus Becker-Ehmck tamamen Carl Orff'un düşündüğü
ve arzuladığı gibi bir lithophone ve kromatik ksilofon örneği yaptı. Bu araçlar, Klaus
Becker-Ehmck'in ailesinin evinde yapıldı. Birkaç ay sonra Stüdyo 49 şirketi kuruldu.
Enstrümantaryum olarak anılan bu enstrümanların içinde şunlar bulunur:
Çubuklu Enstrümanlar:
Ksilefonlar; (Bas, alto ve soprano) tahtanın kuru ve dolgun sesini üretirler,
Afrika kökenlidirler.
70
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
71
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Orff Schulwerk, “Çocuklar İçin Müzık” şiir, ritm, oyun, şarkı, dans ve temel
materyaller kullanılarak müziği öğretme ve öğrenme yoludur.
Schulwerk, Carl Orff ve Gunild Keetman tarafindan oluşturulmuştur.
Doğaçlayanlar ve çalanlar olarak öğrencıler üzerinde etkilidir.
Müziği öğretmek ve öğrenmek için çok heyecan verici bit yoldur.
72
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
eğitimcisi olması nedeniyle, çalgı olarak keman kullanılır. Ancak, yöntem ortaya
çıkışından bir süre sonra viyola, viyolonsel, piyano ve flütle de uygulanmıştır. Diğer
belli çalgılarla da uygulanabilir, uygulanmıştır, uygulanmaktadır.
Yöntem dinleme, ezberleme, taklit etme, gözlemleme, yineleme davranışları
üzerine kurulur. Yöntemin ağırlık noktaları: Dinleme-Taklit etme-Güdülenme-Modelden
Öğrenme-Ezber çalarak İçselleştirme-Yaratıcı Yineleme (Tekrarlama).
Bu yöntemde yetenek eğitimine bebeklik döneminde keman müziği dinletişiyle
başlanır ve de bebeğe dinletilen keman müzikleri onun ileride çalacağı-çalışacağı keman
parçalarıdır. Bebek bu parçaları dinleye dinleye büyür, belleğine alır, belleğinde depolar
ve giderek adım adım ezberler. Dinletilen keman müziği bebeğin çevresinin ve aile
içindeki yaşamının ayrılmaz bir öğesini (parçasını) oluşturur. Doğduğu andan itibaren
sürekli keman müziği dinleyen çocuk iki buçuk-üç yaşına gelince belleğinde zengin bir
keman müziği dağarcığıyla kemanı eline alır, keman dersleri almaya, daha önce
dinlediği parçaların çalınışlarını izlemeye, çalınırken neler olup bittiğini görmeye-
anlamaya ve kısa bir süre içinde onları kendi çabasıyla kendi kemanında ezberden
çalmaya başlar.
Çocuğun keman eğitimine; başlangıcından itibaren annesi de katılır, keman
derslerinde yanında bulunur, güven duygusu içinde olmasını sağlar ve günlük
çalışmalarında ona yardımcı olur. Çocuğun salt ezber yoluyla keman eğitimi yaklaşık
iki-üç yıl sürer. Ondan sonra parçaları notasından okuyarak keman eğitimi aşamasına
gelinir. Ancak bu aşamada da teknik gelişim için gerekli çalışmalar ezber çalma yoluyla
yapılır, gerçekleştirilir. Çalınan/çalışılan parçalar yalından karmaşığa ve kolaydan zora
doğru giden bir sıra izler ve etkin dağar da sürekli yer alır.
Genellikle derslerde çalan öğrencilerin yanı sıra dinleyen / gözleyen / izleyen
öğrenciler de anneleriyle birlikte bulunur. Tüm öğrenciler sırasıyla aynı aşamalardan
geçerler, aynı eserleri çalarlar/çalışırlar, aynı eserleri seslendirirler/ yorumlarlar.
Böylece tüm öğrenciler aynı dağara sahip olurlar. Öğrenciler yarışmaya değil,
yardımlaşmaya yönlendirilir ve özendirilir. Çalışmalarda yapay materyal değil,
olabildiğince gerçek materyal kullanılır. Başka bir deyişle çalışmalar (soyut ve) yapay
dizi, alıştırma ve etütler yerine, (somut ve) gerçek parçalar veya onlardan alıntılar
üzerinde yapılır. Eserlerden önce onlara hazırlayıcı yapay ve soyut çalışmalara yer
verilmez, eserlerde kapsanan tekniklere ilişkin gerçek ve somut çalışmalara yer verilir.
73
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Felsefesi
Dünyaca ünlü keman sanatçısı ve öğretmeni Suzuki 1898’de Japonya’nın
Nagoya şehrinde doğdu. Babası zamanının en büyük keman yapımcısı idi. Babasının
kendi mesleğini sürdürme isteğini yerine getirmek yerine, Mischa Elman’ın plaklarını
dinleyerek kendi kendine keman çalmayı öğrendi. Tokyo’da Ko Ando ile keman
çalıştıktan sonra 1920’de keman eğitimi almak üzere Berlin’e gitti. Orada sekiz yıl Karl
Klinger ile keman çalıştı. Almanya’da I. Dünya Savaşının açtığı fiziksel ve duygusal
yaraları gördü. Bu tecrübeleri daha sonraki yıllarda kendi eğitim felsefesini derinden
etkiledi. Berlin’de tanışıp evlendiği soprano sanatçısı Waltraud ile hem konserler
vermek hem de öğretmenlik yapmak üzere 1928’de Japonya’ya geri döndü. Üç erkek
kardeşi ile beraber Suzuki Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nü kurdu ve ülke içinde konser
turneleri düzenledi.
74
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
75
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
olarak adlandırıldı ve Nobel Barış ödülüne aday gösterildi. Ayrıca, Matsumoto’da bir
Suzuki Müzesi açıldı. Uluslararası Suzuki Derneği 1983’de, Uluslararası Suzuki
Akademisi ise 1997’de kuruldu. 1998 yılında ölümünden itibaren öğrencisi Profesör
Koji Toyoda Yetenek Eğitimi Araştırma Enstitüsü, Uluslararası Suzuki Derneği ve
Uluslararası Suzuki Metodu Akademisi’nin başkanlığını yürütmektedir. Suzuki’nin
gösterdiği başarılarının pek çoğu karısı Waltraud’un desteği ile gerçekleşmiş,
otobiyografisi Nurtured by Love yine Waltraud tarafından İngilizceye tercüme edilip,
ilk kez 1969’da yayınlanmıştır.
77
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
yıl sonra akıcı olarak anadilini kullanabilir. Kısa bir zaman diliminde bu inanılmaz bir
gelişmedir. Böyle başarı getirmeyen eğitim bir hatadır.
Çocuklar, yetenekleri doğrultusunda usta olma yolunda öğrendikleri
alanda, kendilerini güvende hissetme ihtiyacı duyarlar.
Bu, öğrencılerın çalışmalarından vazgeçmemeleri ve onları kazanmak için en
önemli şeydir. Başlangıçta, basit bir beceriyi öğrenirler ve dikkatlice sürekli onu tekrar
ederler. Tamamen öğrendikten sonra daha sonraki aşamaya geçerler ve şimdi kolay
hissini yaşarlar. Anadil yaklaşımı, başka çalışmalarda da kullanılabilir. Müzik, yetenek
eğitiminin kullanılabileceği alanlardan biridir. Çocukların konser etkinlikleri bu
yaklaşımın müzikte nasıl kulanılabileceğine ait bir örnektir.
Anadil Yaklaşımı
Dr. Suzuki Toshiya, Toyoda ve diğer okul öncesi çocuklarla 30 yılın üzerinde
yaptığı denemeler ile her çocuğun müzik yeteneğine sahip olduğu ve bu yeteneğin
doğru bir eğitim ile geliştirilebileceği sonucuna vardı. Ona göre, doğru bir şekilde
eğitilen her çocuk, kendi anadilini öğrenmek için yeteneğini geliştirebildiği gibi, müzik
yeteneğini de geliştirebilirdi. Müzik yeteneğini geliştirmenin en doğal yolu çocuğun
anadilini öğrenme sürecindeki metod idi. Yani “anadili yaklaşımı”. Sonuç olarak
yeteneğin geliştirilmesi olan “yetenek eğitimi” Suzuki’nin en çok önem verdiği konu
olmuş ve anadili yaklaşımı çalışmalarının merkezini oluşturmuştu.
Anadili yaklaşımında müzik dinlemek Suzuki metodunun ilk ve en önemli
elementi olmuştur. Çocuklar doğdukları andan itibaren annelerinin konuşmalarındaki
nüansları sürekli olarak dinleyerek ve taklit ederek, doğal ve akıcı bir şekilde
konuşmayı öğrenirler. Çocuklar anadili yaklaşımında olduğu gibi müzikal bir çevre
içinde yaşarlarsa, müzikal eğitimlerinde de aynı sonuçlar alınacaktır.
Suzuki’nin anadili yaklaşımı ile çocuklar, Suzuki repertuarını mümkün
olduğunca erken yaşlarda, hatta doğar doğmaz dinlemeye başlamaktadırlar. Suzuki
öğrencilerin her gün birkaç saat müzik dinlemelerini önermiştir. Bu nedenle, ilerdeki
yıllarda öğretilmeye başlanacak eserlerin ses kayıtları, yemek yerken, oynarken veya
dinlenirken çocuklara defalarca dinletilmektedir. Çocukların derslere başladıktan sonra
her gün sürekli olarak, çalışacakları veya çalıştıkları müzik eserlerini dinlemeleri
onların hızlı bir şekilde öğrenmelerini sağlamaktadır. Suzuki her öğrencinin anadili
78
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
yaklaşımı ile başarılı olabileceğine inanmış, müzik gelişimi çocuğa bağlı olmasına
rağmen, her çocuğun “müzikal” çalabileceğini var saymıştır.
Suzuki Eğitim Materyalleri
Suzuki’nin hazırlamış olduğu ilk metodu yani Suzuki Keman Okulu 10 kitaptan
oluşmaktadır. Bu metod daha sonraki yıllarda çeşitli çalgılara uyarlanmış ve okul öncesi
yaş grubu çocukların eğitiminde başarılı sonuçlar vermiştir. Bu metodlar uzun yıllar
Birch Tree Group Limited tarafından yayınlanmıştır. Daha sonraki yıllarda ise Warner
Brothers tarafından basılmıştır. Diğer çalgılar için yazılmış olan metodlar şunlardır:
Suzuki Piyano Okulu (6 kitap. Warner Brothers tarafından 7 kitap olarak
yayınlanmıştır)
Suzuki Çello Okulu (10 kitap), Suzuki Viyola Okulu (6 kitap), Suzuki Gitar
Okulu (4 kitap), Suzuki-Takahashi Yanflüt Okulu (11 kitap), Suzuki Arp Okulu (2
kitap), Suzuki Blokflüt Okulu (4 kitap), Suzuki Ses Okulu (2 kitap).
Bu metodların yanı sıra, kitaplardaki eserlerin ses kayıtları, piyano eşlikleri,
nota eğitimi kitapları, etüdler ve oda müziği eserleri de mevcuttur. Bu materyallerin
dışında, Suzuki öğretmenleri tarafından yayınlanan solo eserler, oda müziği eserleri, ses
kayıtları, hikâyeler, oyunlar, teori kitapları ve ev ödevi defterleri de vardır.
Suzuki, metodlarında bütün öğrenciler için çekirdek bir literatür geliştirmiş ve
eserleri kolaydan zora doğru sıralamıştır. Her metod genellikle 18. ve 19. yüzyıl ünlü
Alman bestecilerin ağırlıkta olduğu solo eser örneklerini ve Avrupa halk şarkılarını
içermektedir. Metodlarda “ortak bir dil” oluşturmak için her metodun ilk kitabında
Suzuki’nin bestelediği “Allegro” ve düzenlediği “Twinkle, Twinkle, Little Star”
varyasyonları ve iki halk şarkısı “Lightly Row” ve “Go Tell Aunt Rhody” ye yer
verilmiştir.
Suzuki öğretim materyallerinin yanı sıra, Suzuki felsefesini ve metodunu daha
iyi öğrenmek isteyen eğitimciler içinSuzuki’nin yazmış olduğu pek çok kitap da vardır.
Bu kitaplardan bazıları şunlardır:
Suzuki, S. (1983) Nurtured by Love: The Classic Approach to Talent Education
[Sevgi ile Beslenmek: Yetenek Eğitimine Klasik Yaklaşım]. Smithtown, New York,
Exposition Press.
Suzuki, S. Young Children’s Talent Education and It’s Method [Küçük
Çocukların Yetenek Eğitimi ve Metodu]. New Jersey. Summy-Birchard.
79
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Suzuki, S. Ability Development from Age Zero [Sıfır Yaşından İtibaren Yetenek
Gelişimi].
Suzuki, S. Where Love is Deep [Sevgi Çok Olduğu Zaman].
Suzuki, S. His Speeches and Essays[Suzuki’nin Konuşmaları ve Yazıları]. New
Jersey. Summy-Birchard.
Suzuki, S. Tonalization. New Jersey. Summy-Birchard.
Bu kitapların yanı sıra American Suzuki Journal, Suzuki World ve Talent
Education Journal vb. dergiler de Suzuki öğretmenleri için mevcuttur.
Müzik Yazısının Kullanımı
Müziği okuma becerisi, müzikal yeteneğin önemli bir görünümüdür. Fakat, asla
yazılı müzik, müziğin kendisi ile karıştırılmamalıdır. Müziğin bir sembolünden başka
birşey değildir. Ben müziği okumanın gerçek anlamının, bestecinin müzikal fikrini
keşfetmek ve güzel bir anlayışla yüksek sesle onu ifade etmek olduğuna inanırım.
Örneğin, herkes Osaka lehçesini tanır. Çünkü bu lehçe ile konuşan o bölgeye ait
karakteristik özel hoş bir nüans ve aksan kullanır. Tokyo'lu bir kişi, Osaka lehçesinin
kopyalanan bır sürümünü okuduğunda, Osaka lehçesinin aynısı değildir. Çünkü o özel
hoş nüanstan yoksun olur.
Hiç kimse, yazılı harfleri ve sözcükleri bir bebeğe öğretmez. Doğal yol, çocuğa,
konuşmayı öğrendikten sonra okumayı öğretmektir. Aynı anlayışla okulöncesi
çocukların eğitiminde de yazılı müziği kullanmayız fakat onun yerine yeni şarkıları
dinleterek ve nasıl oynayacaklarını göstererek öğrenmelerini sağlarız. Annelere, müzik
yazısını okumak öğretilmeli, çünkü çocuklar uygulamalarına yardım etmek için
annelerinin bu yeteneğine ihtiyaç duyar.
Müzik Bir İşitme Sanatıdır
Müzik kulakla algıladığımız bir şeydir bu nedenle kulağı işitsel ortamda eğitmek
önemlidir. Birinin gözlerini kullandığında, kulakları daha az dikkatlidir. Eğer karanlıkta
çalarsanız, farklı müzikal etki ve nüansların daha fazla farkına varırsınız. Annelere,
çocuklarına yeni parçaları öğrenirken yardım edebilmeleri için lütfen, müziği okumayı
öğretin. Öğrenciler uygun bir yaş ve zamana gelene kadar öğretmeyi sürdürün.
O zamana kadar, annelerin kulak gelişimlerinin, çocuklarını dinleyerek ve
kontrol edebilmeleri için daha önemli olduğunu düşünürüm. İfadeli bir forte ve piyano
kullanın, iyi bir tempo ve ritim duyguları olsun.
80
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Çocuğa notaya bakarak çalmayı öğrettikten sonra ezberden çalmaya devam etme
alışkanlığı kazanmayı öğretmeliyiz. Kendi öğretimimde ben öğrencilere sadece parçayı
bellekten çalabildikleri bölümünde desteklerim. Eğer öğrenciler için bir alışkanlık
kazanıncaya kadar bu yöntem kullanılırsa, öğrencilerın bellekleri ve nota olmadan
çalabilme becerileri gelişir.
Hızlı Ezberleme Becerisi
Öğretim tecrübemde, son derece gelişmış ve çalışkan öğrenciler bir haftada
Sibelius keman konçertosunun birinci bölümü, Çaykovski keman konçertosunun girişi,
Brahms keman konçertosunun ilk bölümü gibi uzun ve zor eserleri ezberden
öğrenebilmektedirler. Bu durum öğrencilere birçok avantaj sağlamaktadır.
Bir öğrencide böyle bir yeteneğin az çok gelişmiş olması onun bir müzik eserini
yorumlarken daima dayanıklı olmasını sağlayacaktır.
Öğrencilerin hızlı ezberleme becerilerinin geliştirilmesi ve eserleri güvenle
çalmalarını sağlama amacını daima hatırlamak çok önemlidir.
Ben müzik yazısını okumanın, önemsiz olduğuna inanmam, fakat harflerin ve
cümlelerin arasındakı ilişkinin de müzığı ifade etme becerisinin gelişmesi için gerekli
olduğuna inanırım.
Bu demektir ki ilk olarak öğretmen anneye müzikal gösterimi açıklamalı ve
notayı nasıl okuduğunu ona öğretmelidir. Çocuk, sık sık, kaydı dinlemeli ve eğer zor
geçitler varsa, anne ona yardım etmelidir. Çocuk, bu yolla, kendi çaldığını dinleyerek
daha müzikal çalacaktır.
Eğer gelişimdeki farklılık böyle güçlü olursa, çocuklar, bir müzik eserini
çalarken gerçek müziği üretmede daha başarılı olacaklardır. Deşifre çalışmaları da tabii
ki gereklidir. Fakat bu yukarıdaki bahsedildiği gibi çocuğun temel becerisi
geliştirildikten sonra gelir.
Eğer öğrenciler iyi bir müzikal anlayışa ve duyarlılığa sahip olurlarsa müzik
eserlerindeki gerçek müziği yakalamak için başarılı olacaklardır ki, müziği okumanın
bütün gerçek anlamı sonradır.
Kulak ve Nota Eğitimi
Dr. Suzuki müzik eğitiminin başlangıcından itibaren kulağın gelişimini
vurgulamıştır. Suzuki’nin en önemli mesajı “gözden önce kulak; nota okumadan önce
ezbere çalmak”tır. Kulak eğitimi doğru yapılırsa, çocuklar güzel bir tonun ne olduğunu
kavrayabilecekler ve böylece en mükemmel müzisyenler gibi çalabileceklerdir. Suzuki,
81
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
82
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Çocuk tonalizasyon çalışmaları sonucunda her eseri şarkı söyler gibi ve legato tekniği
ile güzel bir ton ve müzikal bir ifade ile çalabilecektir.
Suzuki’ye göre iyi bir ton müziğin yaşayan ruhudur. Çocuğun kulağı çok iyi
eğitildiği zaman güzel bir tonun ne olduğunu ayırt edebilecektir. Çocuğa kitaplarda yer
alan eserleri tekrar tekrar dinletme yoluyla, nasıl güzel bir ton ve müzikal ifadeyle
çalınacağı kolayca öğretilebilecektir. Suzuki metodunda, çocukların dinledikleri ve
öğretmenleri ile beraber çalıştıkları eserleri derslerde ezbere çalmaları beklenmektedir.
Ezbere çalma ile çocuk eserlere daha iyi konsantre olabilecek ve mükemmel bir
müzikalite ile çalabileceklerdir. Suzuki’ye göre ezberleme anadili yaklaşımında doğal
bir süreçtir.
Suzuki, metodlarında tonalizasyon çalışmalarına yer vermenin yanı sıra
Tonalization (Summy-Birchard yayınları) başlıklı bir kitap da yazmıştır. Suzuki kendi
yetiştirdiği öğrencilerinin müzikalite eğitimlerinin yanı sıra, diğer öğretmenlerin
öğrencilerinin performanslarını da değerlendirmiştir. Her bahar ileri düzey repertuar ile
mezun olan binlerce öğrencinin mezuniyet kasedi (daha sonraki yıllarda videokaseti)
Suzuki’ye gönderilmiştir. Suzuki yıllarca bu kasetleri dinleyerek, öğrencilerin
müzikaliteleri hakkında yorumlarda bulunmuş ve bu yorumlar hem öğrenciler, hem de
öğretmenler ve aileler için büyük bir motivasyon kaynağı olmuştur.
Grup Eğitimi
Suzuki metodu bilinen anlamda bir grup eğitimine dayanmamaktadır. Suzuki,
öğrencilerin hem birbirleri için, hem de beraber çalmaları için olanak yaratılmasını
tavsiye etmiştir. Bu nedenle, Suzuki eğitiminin temeli bir öğretmen ve bir öğrenci ile
yapılan bire bire eğitim olmasına rağmen, bazen 3 veya 4 öğrenci aynı derste beraber
eğitim almaktadırlar. Bu durumda, öğretmen yalnızca bir öğrenciye ders verirken, diğer
öğrencilerde onları izlemektedirler.
Suzuki derslerde kullanılmak üzere özellikle keman öğrencileri için düetler ve
piyano eşlikli materyaller hazırlamıştır. Buradaki amaç öğrencilere beraber çalabilme
fırsatı sağlamaktır. Suzuki’nin hazırlamış olduğu Home Concert, Piano kitabında pek
çok küçük eser yer almaktadır. Eserlerden bazıları iki keman içindir ve metodun üçüncü
kitabını bitiren her öğrenci bu eserleri çalabilmektedir. Bu eserler deşifre çalma amacı
için de kullanılmaktadır. Kardeşler ve arkadaşlar bir araya gelerek bu eserleri güzel
83
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
84
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
85
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
çocuğunun bütün derslerini izlemesi ve not alması gerekmektedir. Bunun yanı sıra
çocuğun yetenek eğitimini geliştirebilmek, evde çocuğunun çalışmalarını izleyebilmek
ve ona yardımcı olabilmek için annenin öğretmenlik eğitimi alması da gerekmektedir.
Çocuğun müzikal eğitiminin ilk yıllarında daha sonra öğrenilecek eserleri çalmayı
öğrenmeleri de beklenmektedir. Ancak, annelerin özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında
bir işte çalışmaya başlamasıyla bu sorumluluklarınSuzuki’nin istediği gibi yerine
getirilebilmesi zorlaşmıştır.
Suzuki Konserleri
Suzuki, öğrencilerin bildikleri eserleri sürekli çalışmalarının ve ileride
öğrenecekleri eserlerin ses kayıtlarını sürekli olarak dinlemelerinin önemini her zaman
vurgulamıştır. Suzuki bu amaçların gerçekleşmesi için Matsumoto’da düzenli olarak
solo konser günleri düzenlemekteydi. Bunların yanı sıra her hafta gerçekleştirilen “ev
konserleri” de mevcuttu. “Suzuki stilinde resitaller” de en ileri düzeydeki öğrencinin,
çekirdek repertuardaki en zor eseri çalmasıyla konser başlamaktadır. Program
ilerledikçe eserler kolaylaşmakta ve ileri düzeydeki öğrenciler, eseri çalabilen daha
düşük düzeydeki öğrencilerin performansa katılması ile çalmaya devam etmektedirler.
Böylece konserler bütün öğrencilerin katılımı ile bir kutlamaya dönüşerek sona
ermektedir. Suzuki’nin daha büyük kutlamaları genellikle yüzlerce keman öğrencisinin
katıldığı ve ünison çaldığı konserlerle gelenek haline gelmiştir.
Suzuki Eğitim Kurumları
Yetenek Eğitimi Araştırma Enstitüsü’nün Tarihçesi
Yetenek eğitimi araştırma enstitüsü, Dr. Shinichi Suzuki’nin “ ilerlemelerine
bağlı olarak bütün çocuklar gelişir” temel felsefesine göre küçük çocuklara erken
çocukluk döneminden itibaren keman, piyano, çello ve flüt öğreten eşsiz bir eğitim
organizasyonudur. Bu felsefenin temeli, Dr. Suzuki’nin “Anadil eğitimi” olarak
adlandırdığı yaklaşımdır. Anadilde konuşma becerisi doğumdan itibaren olmadığı ve bir
süreç içerisinde geliştiği gibi müzikal beceriler de tıpkı anadilde konuşmayı öğrenme
gibi aynı süreç içerisinde gelişebilecektir. Dr. Suzuki aileleri çocuklarına anadillerini
öğrettikleri aynı metodla müziği de öğretebilecekleri konusunda cesaretlendirmektedir.
1930’lu yıllarda Dr. Suzuki, Toshiya Eto, Koji Toyoda ve diğerlerini evinde ders
vererek iyi kemancılar olarak yetiştirdi. Bu deneyim “Matsumoto Müzik Okulu’nun
1946 yılında kurulmasına öncülük etti. Dr. Suzuki ve onu destekleyenler aynı temel
86
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
87
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Dr. Shinichi Suzuki (1898–1998) her zaman çocukların iyi ve mutlu birer insan
olarak yetişmelerini istemiş ve hayatını bunların gerçekleşmesine adamış önemli bir
eğitimci ve keman sanatçısıdır. Suzuki’nin “iyi bir insan yetiştirme” felsefesi üzerine
kurulmuş olan Suzuki Okulu başarılı sonuçlar vermiş ve bütün dünyada müzik
eğitimcileri tarafından kabul görmüş bir okul öncesi müzik öğretim yöntemidir. Bu
metod pek çok okul öncesi programından, çalgı eğitimini küçük yaşlardaki çocuklara
vermeyi hedeflemesi bakımından farklılık göstermektedir.
Suzuki, öğrencileri ile yaptığı denemeler sonucunda 10 kitaptan oluşan Suzuki
Keman Okulu nu yazdı ve bu metod kendi danışmanlığı altında diğer çalgıların
öğretilmesinin yanı sıra okuma, sanat, aritmetik, jimnastik, yazma sanatı ve yabancı
dillerin öğretilmesine de uyarlandı. Diğer çalgılar için yazılmış Metodları; Suzuki
Piyano Okulu, Suzuki Çello Okulu, Suzuki Viyola Okulu, Suzuki Gitar Okulu, Suzuki -
Takahashi Yanflüt Okulu, Suzuki Arp Okulu, Suzuki Blokflüt Okulu ve Suzuki Ses
Okulu’ndan oluşmaktadır. Metodların yanı sıra, kitaplarda yer alan eserlerin ses
kayıtları, piyano eşlikleri, nota eğitimi kitapları, etüdler, oda müziği eserleri vb. de
mevcuttur.
Suzuki okul öncesi çocuklarla yaptığı denemeler sonucunda her çocuğun müzik
yeteneğine sahip olduğunu ve bu yeteneğin geliştirilebileceği sonucuna vardı. Suzuki’ye
göre doğru bir şekilde eğitilen çocuk, kendi anadilini öğrenmek için nasıl yeteneklerini
geliştirebiliyorsa, müzik yeteneğini de geliştirebilirdi. Yeteneğin geliştirilmesi olan
“yetenek eğitimi” Suzuki’nin en çok önem verdiği konu olmuş ve “anadili yaklaşımı”
çalışmalarının merkezini oluşturmuştur.
Suzuki metodunun öğretilmesinde öğretmenler özellikle şu noktalara dikkat
etmelidirler; 1. Gözden önce kulak, 2. Motivasyon, 3.Önceden öğrenilen şeylerin
üzerine yeni şeyler koyarak, küçük adımlarla ilerlemek, 4. Doğal hareket- performansa
uygun bir vücut duruşu, 5. Etkili ve rahat bir tekniğin sağladığı ritmik bir akış, 6.
Kendinden emin çalabilmek için eserlerin sürekli olarak tekrar edilmesi.
Suzuki, öğrencilerin daha müzikal çalabilmeleri için, fiziksel ve duygusal bir
ortam hazırlama ve verilen aktiviteleri onlarla beraber yapma sorumluluğunu
öğretmenlere ve ailelere vermiştir. Suzuki’nin ders planına göre öğretmen, öğrencinin
dikkatini toparlama durumuna göre haftada bir veya iki kez bir öğrenci ile çalışmalıdır.
Ailenin her derse katılması Suzuki yönteminde anadili yaklaşımının temelini oluşturur.
Özellikle annelerin kitaplardaki eserleri çalmayı öğrenmesi, çocuğunun bütün derslerini
88
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
89
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
veriyor. Öğretmen talebeye ders verirken anne de yanında bulunuyor ve devamlı not
alıyor. Bu arada açık olan teybe bunlar aktarılıyor. Sonra anne her gün üç saat olmak
üzere öğretmenin anlattığı şeylerin doğrultusunda çocuğuna çalışma ve dinleti yoluyla
ders veriyor. Bu metotta nota öğrenimi yok. Çocuk sadece müziği dinliyor ve elindeki
çalgı ile duyduğu sesleri çıkarmaya çalışıyor. Tabii buda belli bir disiplin ve kural
içinde yapılıyor. Burada en büyük görev anneye düşüyor. Anne çocukla birlikte bir iş
ortaya çıkarıyor ve sonuçta anneler rekabeti ortaya çıkıyor. Çünkü hangi anne
çocuğuyla daha çok ilgilenirse, onun çocuğu daha çabuk öğrenecektir. Bu metotta
çocuğu sıkmamak için başlangıçta 10 dakika çalışma ile başlanılıyor. Giderek 20, 30,
40 derken 3 saate çıkılıyor ve buna her gün aralıksız devam ediliyor. Çocuk çalışırken
bir çalışma bandı ve piyano bandı da eşlik ediyor. Aynı düzeydeki çocuklar zaman
zaman birlikte çaldırılıyor.. Her çocuk o derece aynı şeyi öğrenmiş oluyor ki, bir
uyumsuzluk ortaya çıkmıyor"
Bilindiği gibi mümkün olduğu kadar erken yaşlar; çocuğun zihinsel gelişim
sürecinin ve kas koordinasyonunun gelişiminde büyük önem taşır. Mimar Sinan
Üniversitesi Devlet Konservatuarı Öğretim Üyesi Prof. Filiz Ali erken yaşta eğitime
başlamanın önemini şu sözleri ile vurgulamaktadır: “…Japon keman eğitimcisi Suzuki,
geliştirdiği ve dünyaya yaydığı keman eğitimi sistemini ve felsefesini çocuk beyninin
her bilgiyi bir sünger gibi emmesi prensibine dayandırmıştır."
Ayrıca çocukların duyma kapasitesi dil edinim sürecinde en üst seviyede
olduğundan, bu dönem onlarda müziğe karşı bir duyarlılık oluşturmak için mükemmel
bir zamandır. Çocukların sahip oldukları duyusal yetenekleri, onların somuttan soyuta
gelişen öğrenimleri içinde, çok uygun bir süreç oluşturur. Konuşma yetenekleri
tamamen oturduğunda çocuklara okuma-yazma öğretilir. Aynı şekilde Suzuki'nin
öğrencileri de, notaları okumayı öğrenmeden önce çalgıları üzerindeki temel becerilerini
bir hayli geliştirmiş olurlar. Ana-babanın üstlendiği sorumluluk, çocukların sevgiyle
cesaretlendirilmesi, dinleme, sürekli tekrar, beraber çalışma ve özenle seçilen, sıralanan
repertuar vb. Suzuki metodunun önemli birkaç özelliğidir. 1975 yılında Millî Eğitim
Bakanlığı'na bağlı olarak kurulan İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'na daha
sonra katılarak bu metodu uygulamaya başlayan Prof. Ayhan Turan; 1982'de İstanbul
Teknik Üniversitesi'ne bağlanan bu kurumda "Özel Eğitim Hızlı Keman Birimi"ni
açarak bu metodu eğitime kazandırmıştır. Her ne kadar böyle bir eğitime üç-dört
yaşlarında başlanılması çok daha faydalı ise de; İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet
90
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
91
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
92
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Özgül, kısaca "bir türle ilgili, bir türe ilişkin" demektir. Burada 'özgül' sözcüğü,
"özgü ve özgün" sözcükleriyle (birbirine) karıştırılmamalıdır. Örneğin "özgü özellikle
birine veya bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan" demektir ve
özgülden farklıdır; özgün'ün ise daha farklı bir anlamı vardır.
Belli bir müziksel duyu, konu, beceri ve eylem veya alışma/çalışma türüyle ilgili
ya da belli bir müziksel duyu, konu, beceri ve eylem veya alışma/çalışma türüne ilişkin
müzik öğretim yöntemlerine; özgül müzik öğretim yöntemleri denir.
Müzik eğitiminde kullanılan özgül müzik öğretim yöntemleri duyusal, konusal,
becerisel ve eylemsel veya alışımsal/çalışımsal bir nitelik taşır. Bu nedenle bu tür
yöntemler daha çok ilişkin olduğu duyu, konu, beceri ve eylem veya alışım/çalışım
türüne göre adlandırılır. Müzik eğitiminde kullanılan başlıca duyu, beceri, eylem veya
alışma/çalışma türüyle ilgili veya bu türlere ilişkin başlıca özgül müzik öğretim
yöntemleri şunlardır:
1. İşitsel Müzik Öğretim Yöntemi,
(Kulaktan Öğretim Yöntemi)
2. Görsel/İşitsel Müzik Öğretim Yöntemi,
(Gözden/Kulaktan Öğretim Yöntemi)
3. Görsel/Okusal/Yazsal Müzik Öğretim Yöntemi,
(Yazıdan/Notadan Öğretim Yöntemi)
4. Devinsel/Oynasal Müzik Öğretim Yöntemi,
(Devinimden/Oyundan Öğretim Yöntemi)
5. Eylesel/Söylesel/Çalsal Müzik Öğretim Yöntemi.
(Meşkten Öğretim Yöntemi / Meşksel Öğretim Yöntemi)
Müzik eğitiminde konu türüyle ilgili veya konu türüne ilişkin başlıca özgül
müzik öğretim yöntemleri şunlardır:
1. Ezgi Öğretim Yöntemi,
2. Şarkı Öğretim Yöntemi,
3. Çalgı Öğretim Yöntemi,
4. Müzik Yazısı Öğretim Yöntemi,
5. Müzik Bilgisi Öğretim Yöntemi.
6. Müzik Dili (Müzikçe) Öğretim Yöntemi.
Yukarıdaki özgül müzik öğretim yöntemleri başka bir açıdan ele alınarak
aşağıdaki özgül müzik öğretim yöntemlerine dönüştürülebilir:
93
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
KAPSAMLI MÜZİSYENLİK
BİR AMERİKAN TEKNİĞİ VE MÜZİK ÖĞRETİM FELSEFESİ
Bir müzik öğretim felsefesi olarak Kuzey Amerika’da ortaya çıkmış olan
Kapsamlı Müzisyenlik kavramı aslında; buraya kadar yer verdiğimiz bütün öğrenme-
öğretme yöntem ve yaklaşımlarının çocuk eğitiminde müzikten yararlanma ve müziğin
öğretilmesi boyutlarıyla Amerikan toplumunun ihtiyaç ve olanaklarına göre yeniden
yorumlanması ve kullanılması olarak ortaya çıkmış bir yaklaşımdır.
İlköğretim ve hatta okulöncesi eğitim kurumlarımızda öğretim gören ülkemiz
çocuklarının müziği öğrenmelerinden ve müzik yoluyla eğitimlerinden sorumlu olan ve
olacak olan öğretmenlerimizin ve öğretmen adaylarının kendi alan eğitimlerinde bir
görüş sahibi olmaları ve meslek yaşamlarında alanın sorumlu birer uygulayıcıları olarak
kendi kültürleri ile bir senteze varmaları için bu çalışmada yer alması gerekli
görülmüştür. Bu başlıktaki bilgilere Gülay Göğüş’ün “Yirminci Yüzyılda Müzik
Öğretimi” Çeviri’sinden ulaşılmıştır.
Bir Amerikan tekniği ve müzik öğretim felsefesi olan Kapsamlı Müzisyenliğin
ne olduğunu anlayabilmek için önce Kuzey Amerika’da Müzik Öğretim Metodu’ndan
biraz söz etmek gerekir.
94
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
95
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
96
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
97
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
98
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
toplamada rehberlik etmektir. Bu şekilde elde edilen bilgi, akıl üzerinde derin bir etki
yapar ve bu yüzden süreklidir.”
Mason, öğrenmenin üç yolla oluştuğuna inanmıştı:
1- Kendi kendine aktivite yoluyla.
Yaparak öğrenme. Bilginin öğretmen tarafından konuşularak verilmesinden çok,
öğrencilerin kendi gözlemleri, yaşantıları ve eylemleri yoluyla elde etmeleri beklenir.
2- Muhakeme yoluyla.
Gözlem, kıyaslama, yargılama ve karar. Öğrenciler kendi yaşantıları yoluyla
sonuçlara ulaşmalıdır.
3- İnanç ve kanıt yoluyla.
Belirli evrensel kullanımların ve tanımlamaların basit bir şekilde ortaya çıkması.
Öğrenciler bazı bilgilere kendi kendine aktivite ya da muhakeme yoluyla ulaşamazlar.
Bunları öğretmenin getireceği doğrulardan almak zorundadırlar.
Mason – Pestalozzi yöntemi; bilinenden bilinmeyene ve genel bilgilerden analiz
yoluyla özel bilgilere gitmektir. “Anlaşılan şey, önce sınanır, sonra parçalara ayrılır,
sonra tekrar bir araya getirilir-tamamen ilgi, düşünme ve anlamayla yapılır.”
Mason, çocukların öğrenmek durumunda oldukları materyalle ilgili
düşüncelerini de şöyle açıkladı:
1- Sözler ve müzik öğrencilerin ilgisini çekmeli,
2- Ses genişliği çocuk sesleri için uygun olmalı,
3- Öğrencilerin müzik okuma kapasitesi içinde olmalı,
4- Ergenlik dönemindeki öğrencilere uygun olmalı.
Mason, bir çocuğun müzik okuma-yazma öğretimi basamaklarının aşağıdaki
gibi birbiri üstüne geldiğini gördü:
1.Tüm şarkıların önce öğretmen tarafından söylenip, sonra taklit yoluyla kitap
olmaksızın (kulaktan) öğrenildiği ezbere şarkı söyleme basamağı.
2.Daha önce ezbere söylenen şarkıların bu kez notadan izlenerek söylendiği,
basit nota okuma becerilerinin tanıtıldığı ezbere şarkıların notalarını okuma basamağı.
3.İkinci basamakta öğretilen nota ve kalıpları içeren şarkı ve alıştırmaların
okunduğu, daha gelişmiş yeni okuma materyallerinin dereceli olarak tanıtıldığı nota
okuma basamağı.
4.Öğrencilerin, kanonlar ve benzeri parçalar aracılığı ile üçlü ve altılılar içinde
iki sesli şarkılar söylemeye ilerledikleri çok sesli şarkı söyleme basamağı.
99
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Tüm majör tonalitelerde temel sesin ya da ses merkezinin do, tüm minör
tonalitelerde temel sesin ya da ses merkezinin la kabul edildiği tonik solfa sistemi,
Mason ve Onun Boston Akademisi ile Boston halk okullarındaki meslektaşları
tarafından kullanılan temel araçtı.
Ritim öğretimi, hafifçe vurularak ya da el hareketleri kullanılarak vuruş
sürdürülürken, tek hece üzerinde kısa ritm kalıplarının seslendirilmesi biçiminde
yapıldı. Mason bunun yanında öğrencilerin vücut hareketleriyle ritmi hissetmeleri
gerektiğini belirtmişti.
Yaratıcılık da Mason’ın metodunun bir kısmını oluşturmaktaydı. Hatta O, çok az
nota okuma becerileriyle basit kompozisyonlar oluşturmada çocuklara rehberlik edere
özel çalışmalar yaptı.
Özetle; L. Mason’ın uygulamaları ve Boston Müzik Akademisi’nde Onunla
işbirliği yapanlar şu ilkeleri ortaya çıkardılar:
1. Tüm müzik eğitiminde temel olarak vokal müzik,
2. Çocuk sesinin sınırlarını tanıma,
3. Soyuttan önce deneyim ilkesi,
4. Nota okumada başlangıç için ardışık bir yaklaşım,
5. Melodik okumada tonik solfa’nın kullanımı,
6. Basit nota sürelerine değil, kalıplara dayalı bir ritm okuma yaklaşımı,
7. Ritim öğrenmek için vücut hareketi ve vuruşun kullanımı.
1837 ve 1852 yılları arasında halk okullarında müzik, Birleşik Devletlerinin her
yerinde yayılan bu düşünceler üzerine dayandı ve 1900’da Amerika’nın büyük bir
kısmında okullarda düzenli bir konu olarak yer aldı.
Mason’dan Sonra Müzik Eğitimi:
Mason, okul müzik hareketiyle etkin bir şekilde ilgilenmekten vazgeçtiği zaman,
bu hareketin karakteri de değişti. Yaklaşımın yüzeydeki elemanları (melodik ve ritmik
kalıplar, araç olarak solfa’nın kullanımı) araç olmaktan çok sebep haline dönüşürken,
çok iyi bir şekilde oluşturulan Pestalozzi’den uyarlanmış Mason ilkeleri yanlış anlaşıldı
ya da kasıtlı olarak göz ardı edildi.
Müzik okuma bir amaç olarak daha az önemsendi. Çocuklar, ondokuzuncu
yüzyıldaki yapma anlayışından yirminci yüzyılın başlarındaki hoşlanma anlayışına
taşındı. Bu anlayış; “müziksel amaç müzikteki güzelliğin değerini anlamayı
100
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
101
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
102
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
KAPSAMLI MÜZİSYENLİK:
Bir Amerikan Tekniği ve Müzik Öğretim Felsefesi
Kapsamlı müzisyenlik (KM); müzik çalışmasının birleştirilmesi ve bağlantı
kurulması gerekli müziğin tüm yönlerini tanıtma üzerine dayalı müzik öğrenme ve
öğretme ile ilgili bir kavramdır. Müzik öğrenmenin tüm kaynağının müzik literatürü
olduğu temeline dayalı bir müziksel çalışma yaklaşımıdır. KM, performans, analiz,
kompozisyon aracılığıyla kavramsal bağlantılar kurarak, çalışılan müziksel
materyallerin sentezini yapmak ve öğretimin her düzeyinde müziksel bilgi ve beceriyi
geliştirmek için öğrencileri teşvik eder. KM’nin ilkeleri ve felsefesi Genç Besteciler
Projesi ile Müzik Eğitiminde Yaratıcılık İçin Çağdaş Müzik Projesi’nden ortaya
çıkmıştır.
1957’de Ford Vakfı, Birleşik Devletler’deki sosyal ve eğitsel çevrelerde güzel
sanatların yerini incelemeye karar verdi. Birkaç başarılı sanatçıdan, okul ve topluluk
programlarını gözlemeleri, problemleri saptayıp çözüm önerileri getirmeleri istendi.
Tanınmış Amerika’lı besteci Norman Dello Joio (1913 - ) bu amaçla okul müzik
programlarını gözledi ve Ford Vakfı’na, icra grupları ve sınıfları oluşturmak, akademik
çevre içinde yaratıcı süreci teşvik etmek için halk okul sistemleri içinde genç
bestecilerin yer almasını önerdi. Dello Joio, müzik yaratma ya da icra edilen müziği
analiz etmeye değil, öncelikle müzik icra etmeye önem veren halk okul müzik
programlarının gerekliliği sonucuna vardı. Bestecilerin sınıflarda, enstrümantal ve koral
provalarda doğrudan yer alması ile öğrenciler yeni kompozisyonlar yaratmayı
paylaşmaktan ve uygulama içindeki yaratıcı süreci görmekten yararlanacaklardı.
Besteciler de kariyerlerinin başlangıcında okul performanslarının problemlerini,
gerçeklerini ortaya çıkarmak ve yazmak için özel performans gruplarına sahip olmaktan
103
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Genç Besteciler Projesi: Genç Besteciler Projesi (GBP), Dello Joio tarafından
başkanlık edilen seçilmiş bir komite ile Ulusal Müzik Konseyi tarafından yönetildi. Bu
komite hem bestecilerden hem de müzik eğitimcilerinden oluşmaktaydı. 1959’dan
1962’ye kadar komite, Birleşik Devletler’deki halk okulları içine otuzbir besteci
yerleştirdi. Deneme, seçilmiş okullardaki öğrencilere icra ve beste yapmada değerli
deneyimler sağladı.
Bunun yanında GBP, halk okul müzik programlarındaki bazı ciddi eksikliklere
de işaret etti. Müzik öğretmenlerinin sınıflardaki bir öğretme ve öğrenme durumu içine
yeni kompozisyonları dâhil etmek için gerekli pedagojik becerilerinin eksikliği görüldü.
GBP, öğretmenlerin daha fazla eğitim ihtiyacı olduğu düşüncesi ve bu yüzden bugün
müziğin Birleşik Devletler’deki halk okullarında daha yaygınlıkla kullanılabilmesi ile
sonuçlandı. 1962’de Müzik Eğitimcileri Ulusal Konferansı (MEUK) Ford Vakfı’na, a)
GBP’nin sürdürülmesi, b) programın klinik çalışmaları, atölye çalışmaları ve
okullardaki çağdaş müzikle ilgili seminerlerle ilkokullarda, ortaokullarda, liselerde pilot
öğretim projelerini organize ederek genişletilmesini isteyen bir önerge teslim etti.
Çağdaş Müzik Projesi: 1963’de Ford Vakfı’nın desteklediği Çağdaş Müzik
Projesi (ÇMP)’nde beş temel amaç saptandı.
1- Halk Okullarındaki müziğin yaratıcı yönünü artırmak,
2- Çağdaş müzik dilinin anlaşılarak kabulü için müzik eğitimi mesleği içinde
sağlam bir temel ya da çevre yaratmak,
3- Bestecilerin ve müzik eğitimcilerinin aynı şekilde yararlanmaları için, bugün
müzik kompozisyonu ve müzik eğitimi meslekleri arasında ortaya çıkan bölünmeyi
azaltmak,
4- Müzik eğitimcilerinin ve öğrencilerin, okullarda kullanılan çağdaş müziğin
özelliğini göz önünde bulundurarak ayırım yapabilme yeteneğini ve zevkini geliştirmek,
5- Okullardaki öğrenciler arasında yaratıcı yeteneği, mümkün olduğunca
keşfetmek.
Bu amaçlara ulaşabilmek için 1963 ile 1968 yılları arasında kırk altıdan fazla
besteci halk okul sistemleri içinde yer aldı. Bu besteciler okullardaki performans
grupları için yazmayı ve okuldaki çocuklarla yaratıcı yaklaşımlarını, yeteneklerini
paylaşmayı sürdürdüler.
104
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
105
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
106
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Müziksel Fonksiyonlar
Bir KM yaklaşımı, okul öncesinden üniversiteye kadar yapılan müzik çalışması
içinde, aşağıdakileri dengeli bir şekilde kapsayan deneyimler aracılığıyla öğrencilerin
kişisel olarak müziksel yeterlikler geliştirdiğini savunur.
Performans; Bir besteci tarafından yazılmış müziği okumak ve yeniden
yaratmak
Analiz; Algılayıcı dinleme yoluyla müziği tanımlamak
Kompozisyon; Kompozisyonla ve doğaçlamayla ilgili teknikleri anlamak ve
kullanmak.
Sınıflardaki ve provalardaki KM yaklaşımı, performans, dinleme ve tanımlama
yoluyla, kompozisyon ve doğaçlamayla ilgili etkinlikler yoluyla müziğin ortak
elemanlarını vurgular. Bu deneyinle öğrenciler, icracıların, dinleyicilerin ve bestecilerin
rollerini üstlenirler. Her rol, kapsamlı bir çerçeve içinde kalır fakat yapılan etkinlikler
ana rolün etrafında onun diğer rollerle iç bağlantılarını vurgulayarak toplanırlar.
Dinleyici İcracı Besteci
107
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
üstlenen de kapsamlı bir besteci olmak için aynı zamanda bir icracı ve algılama
yeteneğine sahip bir dinleyici olmalıdır.
Sınıftaki ya da prova sırasındaki üç temel müzisyenlik fonksiyonundan
hangisine önem verileceği, sınıfın ya da topluluğun eğitimle ilgili yoğunlaştığı noktaya
bağlıdır. Lise düzeyinde bir teori sınıfındaki öğrenciler büyük bir olasılıkla, analiz ve
kompozisyona önem verirken, yine lise düzeyinde bir konser korosu içindeki öğrenciler
performansa önem vereceklerdir. Bununla birlikte her iki durum içindeki öğrenciler,
yan müziksel rollere de katılacaklardır. Bir kapsamlı durum içindeki konser korosu
üyesi, seslendirdiği müziği tanımlayacak ve kompozisyona ya da doğaçlamaya önem
veren etkinlikleri de açıklayacaktır. Lise düzeyinde müzik teorisi öğrencileri de şarkı
söyleyecek, yazılan ya da analiz eden kompozisyonları çalacaktır.
Eğitimle İlgili Stratejiler
1963’ten 1973’e kadar denenen ÇMP, deneysel programından ortaya çıkan KM
yaklaşımı; birleştirilmiş ve müziğin bir yönünün diğeriyle bağlantısını gösteren müzik
öğretimine önem verir. Müzik daima, müziksel materyalleri oluşturan bileşenlerin
ilişkisi üzerine odaklanan bir öğrenme bütünlüğü olarak görülür. Kapsamlı durum
içinde müzik, aynı zamanda diğer tüm sanat alanları ile de bağlantılıdır.
KM yaklaşımları bunun yanında çalışmanın derinliğine ve genişliğine de önem
verir. KM sınıflarındaki öğrenciler, bireysel olarak müziksel elemanları ya da bir dizi
müziksel kavramı mümkün olduğunca tam ve eksiksiz bir şekilde çeşitli müziksel
içerikler içinde inceleyerek çalışmak için teşvik edilir. Müziksel çalışmaya bu derinlik
içinde yaklaşım, müziksel anlama ile yetenek gelişiminin kuvvetlenmesine ve
genişlemesine yardım eder. KM çalışma programları, tüm ülkelerden ve kültürlerden
çeşitli müzik tipleri üzerine dayanır. Çağdaş müziğin de bulunduğu tüm dönemlerden,
ustaların müziğini, folk müziği ve küresel müziği içeren müziksel literatüre önem
verilir.
Bir KM yapısı içinde Batı dışı müzik, sık sık öğrencilerce icra edilir, tanımlanır,
analiz edilir, onun kendine özgü özellikleri, kompozisyon ve doğaçlamayla ilgili
deneyimler ve etkinlikler içinde kullanılır. Çağdaş müzik de doğaçlama, kompozisyon,
analiz ve performans için bir temel olarak kullanılır. Aynı zamanda folk müzik, müziğin
ortak elemanlarını kullanarak analiz edilir, geldiği yerdeki folk stili içinde icra edilir.
ÇMP tarafından teşvik edilen kapsamlı program, bu gezegenin herhangi bir
yerinde söylenen ya da çalınan her müziği(ilkel toplulukların müziği, eski doğu müziği,
108
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
ÖZET VE SONUÇLAR
Kapsamlı müzisyenlik, genel yapısal elemanlar yoluyla müziğin çalışması için
bütün ve birleştirilmiş bir yaklaşımdır. Bu elemanlarla ilgili olarak;
Performans,
Algılayıcı dinleme, analiz ve değerlendirme,
Kompozisyon ve doğaçlamayla ilgili süreçler ve teknikler
içinde deneyim kazandırılır.
Öğrenciler müziksel bilgiyi ve anlamayı;
Müziksel öğrenme içinde aktif katılımla,
Tüm kültürlerin ve zaman dilimlerinin müziğinin çalışılmasıyla,
Ana kavramların ya da müzik içindeki bir dizi kavramın derinliği içindeki
çalışmayla,
Kişisel keşif ve müzik kavramlarının, becerilerin ve bilginin uygulamasının
hemen kullanımı yoluyla kazanırlar.
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Choksy, L., Abramson, R. M., Gillespie, A.,E., Woods, D., Çeviren: Göğüş, G.
(2000) Yirminci Yüzyılda Müzik Öğretimi
Kasap, T., B. (Bahar 2005) Suzuki Okulu Metodu, İnönü Ünv. Eğitim Fakültesi
Dergisi, Cilt 6,Sayı 9,
Şenel, N.,
109
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Uçan A., Yıldız G., Bayraktar E. (1999). İlköğretimde Müzik Öğretimi, Modül 9.
Uçan, A. (1994). Müzik Eğitimi “Temel Kavramlar-İlkeler-Yaklaşımlar” Müzik
Ansiklopedisi Yayınları.
İnternet Adresleri
Excel- abilitiy Learning, Music Teaching/Pedagogy Center (son güncelleme
tarihi; 28 Mart 2000) , Aktarma tarihi 23 Ocak 2007 http://www.excel-ability.com
Orff-Schulwerk Nedir? Aktarma tarihi 18 Mayıs 2006 www.orfmerkezi.org
Çağdaş Müzik Eğitimine Bir Örnek, Aktarma Tarihi 5 Temmuz 2006,
http://www.muzikegitimcileri.net
The Kodály Concept of Music Education, Aktarma tarihi 3 Şubat 2007
http://www.kodaly-inst.hu
About Dalcroze, Aktarma tarihi 23 Ocak 2007 http://www.dalcrozeusa.org
Kodaly Method, Aktarma tarihi 4 Şubat 2007 http://www.mlc-music.com
Teachers, Training Links. Aktarma tarihi 10 Şubat 2007
www.classicsforkids.com
The Orff Approach. Aktarma tarihi 10 Şubat 2007 http://www.orff.org.uk
110
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
III. BÖLÜM
MÜZİK EĞİTİMİ
Müzik eğitimi ile ilgili bilgi, görüş ve düşünceleri paylaşmadan önce eğitim
kavramı üzerinde durmak ve buradan müzik eğitimi ile ilgili bilgiye ulaşmak daha
doğru bir yaklaşım olacaktır.
Uzun yıllardır eğitim ile ilgili olarak birçok tanım ve açıklama yapılmıştır.
Eğitimin çalışma alanımız olan müzik eğitimi ile örtüşen tanımına ulaşabilmek için
önce kısaca kökeninden sözetmek gerekir.
Latince bir sözcük olan eğitimin iki kökeni vardır;
“Educare-beslemek, educario- geliştirici ortam hazırlamak
Educere- yükseltmek, yukarı kaldırmak”.
111
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Yine Latince kökenli olan pedagog sözcüğü ise Antik Yunan’da, çocukların
gözetimi ve denetimiyle görevlendirilmiş, kölelere, tutsaklara verilen bir sıfat olmuştur.
Yunanca çocuk anlamına gelen “Pedi” sözcüğünden alınarak türemiştir.
Türkçe sözlük’te pedagoji, “eğitimci” olarak karşılığını bulmuştur.
Eğitim’in ise Türkçe Sözlükte iki değişik tanımını görüyoruz;
“Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda, yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi,
Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri
ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye”.
Sözlükteki tanımına göre de eğitim en genel anlamıyla, “insanları belli amaçlara
göre yetiştirme sürecidir”.
Bir başka deyişle insanı hayata hazırlama süreci olarak de ifade edebileceğimiz
bu süreçte amaç,
“İnsanı kendine ve toplumuna değer katacak düzeye getirmek,
Bir milletin geçmişiyle geleceği arasında sağlam köprüler oluşturarak,
geçmişine dayanan ve geleceğe hazırlanan gençler yetiştirmektir.”
Bu bilgiler ışığında müzik eğitimini nasıl tanımlayabilir ya da ifade edebiliriz?
Bireyi hayata hazırlama sürecinde müzikten nasıl yararlanılabilir ya da müzik yoluyla
eğitim nasıl gerçekleşebilir?
Tanımı;
Müzik Eğitimini;“İnsanı kendine ve toplumuna değer katacak düzeye getirme ve
geleceğe hazırlamada, belirlenen amaçlara ulaşmak için müziğin temel ögelerinden,
planlı ve programlı olarak bir disiplin içerisinde yararlanma süreci’dir,” şeklinde
tanımlayabiliriz.
112
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
113
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
*
(Nota öğretimi amaç değil, araç olmalıdır.) Bkz. s.118
114
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
115
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
116
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
117
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Aktarma Şarkılar
Öykünme Şarkılar
Türk Okul Şarkıları
TEKERLEMELER:
Ses ve sözcük benzerliğinden yararlanılarak oluşturulan yarı anlamlı, yarı
anlamsız hoş söyleyişli cümleciklere ya da sözlere tekerleme denir. Tekerlemeler
çocukların küçük yaştan itibaren hayatlarına giren anonim halk şiiri ürünleridir. Bu
türün başlıca özelliği, herhangi bir ana konudan yoksun oluşudur. Tekerlemeler,
uyaklarla elde edilen ses oyunlarıyla ve çağrışımlarla birbirine bağlanmış, belirli bir şiir
düzenine uydurulmuş, birbirini tutmayan birtakım hayal ve düşüncelerin
sıralanmasından meydana gelmişlerdir.
Tekerlemeler çocukların müziksel gelişimlerinde ve eğitimlerinde önemli bir
yere sahiptir. Çocuklar tekerlemeler ile oynar, bazı kurallar öğrenir, diğer çocuklarla bir
araya gelerek toplumsal yaşantıya katılır ve dolayısıyla sosyalleşirler. Tekerlemelerde
yer alan söz ve müzik kalıplarının yinelenmesi yoluyla dil gelişimine, bellek ve
anımsama yetilerinin gelişimine katkıda bulunur.
1., 2. ve 3. sınıfta sadece müzik dersinde değil, çocuğun sıkıldığı her anda sınıf
içinde ya da dışında tekerlemelerden yararlanılabilir.
Tekerlemelerin çalıştırılması ve seslendirilmesi üzerine açıklama;
1-Tekerlemeler ses yüksekliği olmaksızın, sözün ritmiyle konuşur gibi, önce
yavaş bir tempoda başlanarak ve yinelendikçe giderek çabuklaşarak söylenmeli.
Sözcüklerin doğru ve düzgün söylenmesine ve açık, anlaşılır olmasına özen
gösterilmeli.
2- Aynı çalışma herhangi bir ses yüksekliğinde uygulanmalı,
3- Tekerleme ezgisiyle birlikte, yine yavaştan başlanarak, çabuğa doğru
yinelenerek söylenmeli,
4- Kanon olarak düzenlenmiş tekerlemeler, uygun bir tempoda son olarak
kanon şeklinde söylenmelidir.
5- Tekerlemeler eğer bir dinletide seslendirilecekse; yalnız ezgili olarak
yavaştan çabuğa doğru birkaç kez yinelenerek söylenmelidir. (Tekerlemeler çok kısa
süreli, küçük parçalar olduklarından, birkaç tekerleme arka arkaya da söylenebilir.
Tekerleme örneklerinden bazıları;
118
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
SAYIŞMACALAR:
Sayışmacalar, çocukların oynadıkları oyunlarda ebe seçmek için yararlandıkları,
uyaklı, uyumlu söz kalıplarıdır. Çoğunlukla oyundan önce söylenir. Sayışmacanın iki
türlü kullanımı vardır;
Sayışmaca bir kez söylenir, son kelime ya da son hece kimin üzerinde
kalırsa O, ebe olur.
“İkincisi de, sayışmaca oyuncu sayısından bir eksik sayıda tekrarlanır, son
kelime ya da son hecenin gösterdiği oyuncu kurtulur, kurtulamayan en son oyuncu ebe
olur.
Sayışmacalar, oyunu canlı kılmak, oyuna katılanların heyecanlarını tazelemek
ve belirli bir kurguya uyularak oynanan oyunların niteliğini güçlendirmek için yapılır.
Çocukların söyledikleri sayışmaca örneklerinden bazıları;
119
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
TÜRKÜLER:
Türkü, çeşitli ezgilerle söylenen, bir anonim halk şiiri biçimidir. Ancak,
söyleyeni belli, kişisel halk şiiri biçimleri arasına giren türküler de vardır. Türkü, her iki
bölüme de girdiğinden halk edebiyatının en zengin alanıdır.
Her ulusun kendi halk müziği olduğu gibi, Türk ulusunun da kendine özgü halk
müziği ve bunun içinde halk türküleri vardır. Ülkemizdeki halk müzikleri yerel ve
bölgesel özellikler taşır. Kendine özgü ritmleri, sesleri, ses dizelerini kullanış tarzları ve
yapılarıyla bu müzikler, Karadeniz Bölgesi müziği, Ege Bölgesi müziği, Güneydoğu
Bölgesi müziği, v.b. nitelemelerle adlandırılırlar.
Halk türküleri içinde sözleri, ritimsel ve ezgisel yapısı çocuklar için uygun olan
örnekler, çocukların eğitiminde kullanılabilirler. Halk türküleri, sözleriyle, ezgisiyle,
120
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
taşıdığı geleneksel değerler ve ulusal duyarlıkla, çocuğun müzik eğitiminde olduğu gibi
ulusal benlik eğitiminde de son derece yararlı ve etkin bir eğitim aracıdır.
Müzik eğitiminde kullanılması gereken materyallerin en önemlisini türkülerimiz
oluşturmalıdır. Ulusaldan evrensele ulaşımın akılcılığı da bunu gerektirir. Çocuğa ve
onun doğasına uygun halk ezgilerimiz, mutlaka etkinliklere katılmalıdır.
ŞARKILAR:
Sözleri ve ezgileriyle çocuklar için yaratılmış olan şarkılara çocuk şarkıları
denir. Çocuk şarkıları, çocuklarda, müziğe karşı ilgi ve sevgi oluşturmada, onlara iyi bir
müzik zevki vererek müzik dinleme, müzik yapma gereksinimi uyandırmada, bireysel,
toplumsal ve ulusal duyguları güçlendirmede etkili rol oynarlar. Çocuk şarkıları, okul
müzik eğitimini amaçlarına ulaştırmada önemli araçlardan biridir. Bu nedenle çocuk
şarkıları, gerek sözleriyle ve gerekse ezgisiyle çocuğun yaşına, psikolojisine ve
beğenisine uygun sanatsal ve eğitsel nitelik taşımalıdır. Bu nedenle çocuk şarkıları,
Ezgisel olarak;
kolay, özgün ve akılda kalıcı,
Sözsel olarak;
çocuklara yönelik, ilgi çekici, güncel, eğlendirici, düşündürücü ve eğitici,
Ses ve söz uyumu bakımından; kusursuz,
Ritimsel ve ezgisel bakımdan; devinimde bulunmaya ve canlandırmaya uygun,
İlk ve orta öğretim programlarında yer alan konuların işlenmesinde ve
istenilen davranışların kazandırılmasında kolaylık sağlayıcı özellikler taşımalıdır.
Yukarıdaki özellikleri taşıyan okul şarkıları üç ana başlık altında
sınıflandırılmışlardır.
Aktarma Şarkılar:
Aktarma şarkılar, komşu ya da başka ülkelerin halk, çocuk ya da eğitsel
müziklerine Türkçe söz yazılarak ya da o ülkenin dilinde söyletilen ezgilerden oluşur.
Bu yolla yabancı bir ezgi, okul müziği dağarcığına kazandırılmış olur. Aktarma
şarkıların ezgileri çoğunlukla Alman, Fransız, İngiliz, İtalyan, İsveç, v.b., bazı Avrupa
ülkelerinin halk müziği ya da okul müziği ezgileri arasından alınmaktadır.
121
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
122
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Prozodi:
Prozodi dilin müziğidir. En küçük bir konuşmadan en büyük bir yapıta kadar,
bütün konuşmalarda, sözlerde hece, cümlelerde söz vurguları vardır. İnce ve kalın, uzun
ve kısa heceler yanyana sıralanıp, duraklarla dilin müziğini meydana getirirler.
Her dilin özel bir sözcük yapısı ve bu sözcük yapısının birbirine benzeyen
yönleri vardır. Bu yönlerden biri de sözcüklerin söylenişinde seslerin değerini verme,
hecelerin vurgusu, uzunluğu, kısalığı gibi özelliklere özen gösterme işidir. Buna sağdeyi
(Prosodie) diyoruz.
Her sözcükte bir hecenin üzerine ses baskısı yapılır. Buna “şiddet vurgusu”
denir. Bu “şiddet vurgusu”na “sözcük vurgusu” da denir.
Türkçe’de sözcüklerin genelde son heceleri vurgulu olur. Yine genellikle, tek
heceli sözcüklerde vurgu bulunmaz. Buna karşın hece vurgusundan da söz açılır.
Türkçe sözcüklerde soluk baskısı, genelde, ilk hecede az, orta hecelerde çok az,
son hecede ise en çok görülür. Yani vurgu daha çok son hecede, ikinci olarak ilk
hecede, kimi durumlarda ise orta hecede görülür.
Dilimizde İstanbul lehçesinin prozodisi esas olmuştur. Buna göre;
a) Sözcük vurgusu genelde son hecede bulunur. Örn; Gümüş, Kâğıt, Kalem,
Güzel, Toprak, v.b.
123
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
b) Yer adlarında ve zarflarda vurgu; İlk hecesi kapalı yer adlarında vurgu ilk
hecededir. Örn; Ankara, Erzurum, Göztepe, Maltepe, v.b.,
İlk hecesi açık, ikincisi kapalı çok heceli yer adlarında vurgu ikinci hecededir.
Örn: Amasya, Kütahya, Kilimli, v.b.
İlk hecesi açık, ikincisi kapalı iki heceli yer adlarında vurgu, ikinci hecededir.
Örn; Maraş, Tokat, Sivas, Sinop, v.b.
İki hecesi açık, sonraki kapalı olan çok heceli yer adlarında vurgu çoğunlukla
kapalı hecededir. Örn: Danimarka, Makedonya, v.b. Ancak, kimi zaman son açık
hecede de vurgu görülebilir. Örn: Babaeski, Karamürsel, Kuyucak, v.b.
Bütün heceleri açık olan sözcüklerde vurgu ya ilk ya da ikinci hecededir. Örn:
Rumeli, Anadolu, Kocaeli, Adana, v.b.
Yarın, bugün, şimdi, burada, doğruca, yeniden, v.b.
c) Zarf, bağlaç, ünlem ve pekiştirme sıfatlarında genellikle önlek vurguya
rastlanır. Örn; Yarın, şimdi, sonra, yeniden, şöyle, fakat çünkü sımsıkı, dimdik, v.b.
d) Ek ve takı’lar vurgusu yönden üç türdür;
1-Vurgulular. Örn; Ordu, Ordumuz, Ordumuzda, Ordumuzdaki,
Ordumuzdakiler.
2- Kaydırıcılar. Örn; Gelmek, Gelmemek
3- Vurgusuzlar. Örn; Gelmez, Gelmem, Gelmezsin.
Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, bir cümlede anlam ve ifade bakımından
kuvvetli yerlerin bulunması gerekmektedir. Bu kuralları müziğe uygulayan besteci,
müziğin ritm bakımından da ahenkli ve doğru olmasını sağlamış olacaktır.
Kısaca özetlersek Prozodi; Sözcüklerin vurgu ve değerlerini, sesteki söyleniş
değer ve vurgularıyla birleştirmek sanatıdır. Söz ve müziğin dengeli uyumudur,
diyebiliriz. Okul müzik eğitiminde, çocukların anadillerini doğru ve güzel kullanmayı
da öğrenmeleri için, şarkıların prozodi bakımından doğru ve uygun olmalarına özen
gösterilmelidir.
Tartı ve Ritim:
Okul müzik eğitiminin temeli olan şarkıları, tartı ve ritm yönünden incelemek
istersek, tartımın, ritim ile bir arada bütünlük içinde olduğunu saptarız. Yaşantımızda
yer alan ritmi, doğanın bütün olaylarında, kalbimizin atışında, her davranışımızda
124
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Biçim Bilgisi:
Şarkılar tıpkı bir öykü, roman ya da film gibidir. Yani bir başlangıç (giriş), orta
(gelişme) ve son (sonuç) bölümleri vardır. Ezgilerin temel gidişinin bir sunumu motifle
ortaya konur. Yani bir bitiş hissi vermez. Soru sorar ve mutlaka genişlemek gelişmek
ister. Bu temel bölüme motif denir. İki motif bir cümleyi, iki cümle de bir dönemi
oluşturur.
Okul müzik eğitiminde, her öğreticinin mutlaka biçim bilgisine sahip olması
gerekmektedir. Çünkü öğretmen öğreteceği şarkıların biçim bakımından uygun olup
olmadığına ve hangi şarkı biçiminde olduklarına bakmak ve uygun örnekleri öğretmek
durumundadır.
Ezgi Değeri:
Öğretilecek şarkıların ezgisel yapıları da öğrenmede kolaylık ve kalıcılık
sağlamalıdır. Yaşantımıza baktığımız zaman, diğer özellikleri ile beraber, güzel bir
ezgisi olan şarkılar daima daha çok hatırlanmakta ve daha çok sevilmektedir.
Öğrencilere öğretmek üzere seçilecek şarkıların ezgilerinin akılda kalıcı, güzel ve
kolayca, zevkle söylenebilir olmasına özen göstermek gerekmektedir.
125
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
düzeyleri dikkate alınarak, bulundukları sınıfa uygun ünite ve ders konuları ile
bağlantılı olmasına dikkat edilmelidir.
Okul müzik eğitiminde yararlanacağımız şarkıları, aşağıdaki özellikleri
gözönünde bulundurarak seçmeli ve öğrencilerimize öğretmeliyiz.
126
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
127
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
128
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
129
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Temel Beceriler;
Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanma, eleştirel düşünme, yaratıcı
düşünme, iletişim kurma, problem çözme, araştırma, bilgi teknolojilerini kullanma,
girişimcilik, müziksel algılama ve bilgilenme, kişisel ve sosyal değerlere önem verme,
müzik okur-yazarlığı edinebilme, estetik duyarlığa sahip olma.
Değerler;
Paylaşım, hoşgörü, sorumluluk olarak belirlenmiştir.
Öğrenme Alanları
Müzik Dersi Öğretim Programı, “Dinleme-Söyleme-Çalma”, “Müziksel Algı
ve Bilgilenme”, “Müziksel Yaratıcılık” ve “Müzik Kültürü” adı altında dört temel
öğrenme alanı üzerine oturtulmuştur. Bu öğrenme alanları, içerikleri bakımından
birbirleriyle kenetli olup sadece gerekli hallerde ayrılabilirler.
130
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
131
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
10. Okul içi öğretimde yapılabileceği oranda ses ve sazla icra ettirmeye sevgi
duyuş.
11. Müzik alanında iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt edebilmenin önemini
kavrayabilme.
Açıklamalar:
1. Bu program “Ortaöğretim Kurumlarında Ders Geçme ve Kredi Yönetmeliği”
ni uygulayacak olan lise ve dengi okulların seçmeli Müzik dersine göre hazırlanmıştır.
132
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
B. Müzik Kuramları
a) Yatay aralıklar
b) Majör ve minör diziler (Bir diyez, Bir bemol)
c) Anahtarlar
d) Nüans terimleri
e) Biçim ve tür
f) Yedi zamanlı usuller
g) Kanon
h) Türk müziğinde ses sistemi ve dizi kavramı
ı) Makam kavramı ve Rast, Hüseyni, Uşşak makamları
i) Ayak kavrama-kerem ayağı
C. Çalma-Söyleme
133
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
10. SINIF
A. Müzik Tarihi
a) Batı Müziği Tarihi
—Barok öncesi dönemi ve belli başlı bestecileri
b) Türk müziği Tarihi
—Klasik dönem ve belli başlı bestecileri
—Geleneksel Türk müziklerinin sınıflandırılması
(Dini ve Din dışı müzikler vb.)
B. Müzik Kuramları
a) Dikey aralıklar
b) Majör ve minör diziler (İki diyez, İki bemol)
c) Hız terimleri
d) Motif, cümle, periyod (Dönem)
e) Sekiz zamanlı usuller
f) Kannon ve iki sesli uygulamalar
C. Çalma-Söyleme
11. SINIF
A. Müzik Tarihi
a) Batı Müziği Tarihi
—Klasik dönem
b) Türk müziği Tarihi
—Klasik sonrası dönem
B. Müzik Kuramları
a) Yatay ve dikey aralıklar
b) Majör ve minör diziler (Üç diyez)
c) Beşliler çemberi
134
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
d) Anlatım terimleri
e) Batı müziği tür ve biçimlerinin sınıflandırılması
f) Çargâh, Mahur, Acemaşiran makamları
g) Müstezat
h) Ozanlar, Âşıklar
C. Çalma-Söyleme
B. Müzik Kuramları
a) Yatay ve dikey aralıklar
b) Majör ve minör diziler (Üç bemol)
c) Tonalite bulma
d) Transpoze
e) Karcığar, Segâh, Saba
f) Kalenderi ve misket ayakları
g) Türk Müziği tür ve biçimlerinin sınıflandırılması
C. Çalma-Söyleme
A. Müzik Tarihi
a) Batı Müziği Tarihi
—Çağdaş müzik ve belli başlı besteciler
b) Türk müziği Tarihi
— Çağdaş müzik ve belli başlı besteciler
B. Müzik Kuramları
a) Temel ve çevirme akorlar (uygular)
135
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
b) Kadans ve çeşitleri
c) Şarkı formları
d) Hicazkâr, Kürdîlihicazkâr, nihavent makamları
e) Günümüzde caz ve pop müzik
f) Günümüzde Türkiye’de yaşayan müzikler.
136
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
beden eğitimi dersi ile müzik dersinin ilgisini ortaya koymaktadır. Müzik öğretmeni
gerektiğinde bu derslerin öğretmenleri işbirliği yapmalıdır.
5- Öğrencilerin ilgi ve dikkatlerini daima diri tutmak, müziği sevdirmek için,
müzik derslerini renkli ve cazip bir ders halinde işlemek gerekmektedir. Bu nedenle
müzik eğitimi ilkelerine de bağlı kalarak, öğrencileri aktif olarak müzik eğitimi
sürecinin içine katan, yaparak ve yaşatarak öğreten, öğrenci merkezli öğretme
yöntemlerini iyi bilmek ve uygulayıcısı olmak gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında diğer pedagojik ve psikolojik yaklaşımların en olumlu ve
gerekli şekilde, müzik öğretmenlerince uygulanması beklenmektedir.
Peki, ülkemizdeki ilk ve orta öğretim kurumlarımızda bugün
uygulayabileceğimiz en uygun müzik dersi nasıl olmalıdır? Derslerin işlenişinde nelere
dikkat edilmelidir?
Yukarıda belirttiğimiz müzik eğitimi ilkeleri ve buna bağlı olarak müzik
dersinin niteliklerinin, ülkemizdeki ilk ve orta öğretim kurumlarımızda bugün
uygulayabileceğimiz en uygun müzik dersinin de vazgeçilmez koşulları olduğu
unutulmamalıdır. Derslerde uygulanacak bütün metotların uygulanmasında müzik
eğitimi ilkelerinden ve dersin niteliğinden ödün vermemeye azami özen gösterilmelidir.
Buna göre;
İlköğretimin ilk devresinden ortaöğretime doğru gidilen bir müzik
eğitiminde, C. Orff’un da belirttiği gibi, konuşma örneklerinden (sayışma-tekerleme
v.b.) yola çıkılmalı ve notaların süre ilişkileri canlı söz kalıplarıyla somutlaştırılmak
suretiyle nota öğretimine geçilmelidir. Konuşma kalıplarından yola çıkılarak yapılacak
nota öğretiminde önce dörtlük ve sekizlik nota süre değerleri, sonra sırasıyla ikilik ve
onaltılık nota değerleri öğretilmelidir.
Tartım çalışmalarında nota değerleri önce ölçü rakamsız, ölçü kavramı
verildikten sonra ise ölçü rakamlı ve tek dizek üzerinde yapılacak alıştırmalarla
öğretilmelidir.
Seslerin öğretiminde ise çocukların doğal yapısına, psikolojilerine ve kendi
müziğimize uygunluğu da göz önünde bulundurularak şu sıra takip edilmelidir;
Kodally’nin öngördüğü gibi önce mi ve sol sesleri, daha sonra bunlara la ve re
sesleri eklenmelidir. Buraya kadar olan notaların ve seslerin öğretiminde Dalcroze’nin
önerdiği yöntemle, tek ve iki çizgili porte üzerinde, sonra sırasıyla üç, dört ve beş çizgili
porte kavramı ile nota öğretimi gerçekleştirilebilir. Buradan pentatonik dizi kavramına
137
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
138
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Plan Çeşitleri:
22–04–1994 tarihli, 298 sayılı kararla kabul edilen İlköğretim Kurumları Müzik
Dersi Öğretim Programı 1995–1996 öğretim yılında sekiz yıllık ilköğretimi kapsayacak
şekilde yürürlüğe konulmuştur. Bu programı işler hale getirmek, öğretim sürecini
başarılı kılmak, öğrencilerin öğretim hedeflerine ulaşmalarını sağlamak ve zamanı etkili
kullanabilmek için, öğretmenin öncelikle öğretim planlarını hazırlaması kaçınılmazdır.
Bir eğitim-öğretim yılı üç ana planla gerçekleştirilir;
Yıllık Plan
Ünite Planı
Günlük Plan
Ders Planı
Gezi-gözlem planı
Deney planı
Yıllık Plan:
“Öğretmenin bir öğretim yılı süresince ders vermekle yükümlü bulunduğu
sınıflarda, program uyarınca belli üniteleri ya da konuları hangi aylarda, yaklaşık olarak
ne kadar zamanda işleyeceğini gösteren ve öğretmence hazırlanarak ders yılı başında
okul yönetimine verilen çalışma” belgesine, yıllık plan denir. Yıllık plan hazırlanırken
aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulur.
1. Yıllık çalışma planını yaparken öğretmen okulda, o yıl uygulanacak haftalık
ders programının kesin biçimini almasını bekler ve hangi sınıflarda, hangi günlerde
derslerinin bulunduğunu öğrenir.
2. Her ay hangi sınıfta kaç saat ders okutacağını hesaplar.
3. Okutacağı derslere ait ünitenin kaç konuya ayrılmasının mümkün olacağını
ve konunun işlenmesi için kaç ders saatine gereksinim olacağını hesaplar.
139
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı öğretim kurumlarında aynı dersi okutan branş öğretmenlerine zümre
öğretmenleri, zümre öğretmenlerinin, eğitim programlarının ve derslerinin birbirine paralel olarak
yürütülmesi, günlük ders aletlerinde, laboratuvarlardan, işliklerden ve spor salonlarından, çevreden
yararlanma işlerinin programlaştırılması, öğrenci ve ders yoklama işleri üzerinde anlaşma yapılması,
derslerde Bakanlıkça verilecek önergeler gereğince izlenecek öğretim yöntemleri gibi konuları görüşmek
ve kararlar almak için yaptıkları toplantılara zümre öğretmenler kurulu denir.
140
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Uygulanacak
Kaynak, araç ve Gezi, gözlem,
Amaçlar Ünitenin Bölümleri Yöntem ve
gereçler deney, ödev, v.b.
Teknikler
BÖLÜM: III
Değerlendirme:..............................................................................................
................................................................................................
BÖLÜM: IV
Planın işlenişine ilişkin görüşler: ........................................................................
Öğretmenin
Adı, Soyadı ve İmzası
141
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
142
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
143
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
vurdurulması,
6- Dörtlük, sekizlik ve onaltılık değerlerden oluşan ritm kalıplarında dörtlük,
sekizlik ve onaltılıkların uygun hece ve sözlerle söyletilmesi, ritmlerinin el
ile vurdurulması
7- İkilik, dörtlük, sekizlik ve onaltılık değerlerden oluşan ritm kalıplarında
dörtlük, sekizlik ve onaltılıkların uygun hece ve sözlerle söyletilmesi,
ritmlerinin el ile vurdurulması 10’
8- Müzik Öğretimi kitabı Ünite 3 sayfa 3.1-3.5 arası etkinliklerin yaptırılması
10’
9- Gençlik şarkısının öğretilmesi
a- Öğretmenin şarkıyı bir kez söylemesi
b- Öğretmenin şarkının ritmini vurması ve öğrencilere vurdurması
c- Şarkının solfej çalışmasının yapılması
d- Öğrencilerin iki gruba ayrılarak bir grup şarkıyı söylerken, diğer gruba
şarkının ritminin vurdurulması
e- Görev değişimi yaptırılarak bütün öğrencilerin ritm ögesi duyarlığının
sağlanması 10’
10- “Bu derste müziğin ritm ögesini öğrenmeye başladık, önümüzdeki derste bu
konuya devam edeceğiz ve sizlerle iki çalışma yapacağız biri tombala oyunu
diğeri de sürpriz ” diyerek dersin bitirilmesi.
11- Kalan son iki dakikada kasetçalardan önceden seçilmiş bir eserin dinletilerek
zevk eğitimi yapılması.
Kaynak, araç ve Yazı tahtası, kaset / CD çalar, CD/ teyp kasedi, “Gençlik Kanonu”
gereçler:
Gezi, gözlem,
deney, ödev:
BÖLÜM: III
144
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
BÖLÜM: IV
Geziye İlişkin Görüşler:
145
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
146
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
- 3- DEĞERLENDİRME AŞAMASI
Öğretim sürecinin son aşamasını öğretim etkinliklerinin değerlendirilmesi
oluşturur. Bu aşamanın temel amacı, öğrencilerin sınıfta gerçekleştirilen öğrenme –
öğretme çalışmalarından ne öğrendiklerini ve ne kadar öğrendiklerini ortaya
çıkarmaktır. Öğretmen, dersin başarısına yönelik yaptığı değerlendirme hakkında
öğrencileri haberdar etmelidir. Çünkü öğrencilerin nerede ve nasıl hata yaptıklarını
bilmelerine ihtiyaçları vardır. Bu sayede yanlışlarını düzeltme ya da eksik öğrenmelerini
tamamlayabilme şansını elde etmiş olurlar.
147
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
148
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
149
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
150
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
151
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
153
Prof. Dr. Sibel ÇOBAN
11/10/2020
MÜZİK ÖĞRETİM ve ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI
Saban, A., (2000) Öğrenme Öğretme Süreci, Yeni Teori ve Yaklaşımlar, Nobel
Yayın Dağıtım Ankara.
Sun, M., (1969) Türkiye’nin Kültür Müzik Tiyatro Sorunları, Ajans Türk Kültür
Yayınları: 2, Ankara.
Şenbay, N., (1993) Söz ve Diksiyon Sanatı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
İnternet Adresleri
Comerford B., and Ivan Reid Louise, University of Bradford, “What are the
benefits for pupils participating in arts activities?” Research in Education No:73,
Aktarma tarihi 31 Ağustos 2005, http://web7.epnet.com,
154