Professional Documents
Culture Documents
SELEFİ SÖYLEM HANBELİ MEZHEBİ - Ferhat Koca
SELEFİ SÖYLEM HANBELİ MEZHEBİ - Ferhat Koca
HANBELİ MEZHEBİ
GİRİŞ.
I. Peygamber Devri
1. İlk Öğrenciler
C) Gelişme Dönemi
D) Yeni Dönem..
I. Usulü.
a) Kur'ân-ı Kerim..
b) Sünnet
c) İcmâ.
d) İstishâb.
a) Sahâbî Kavli
c) Kıyas.
d) İstihsan.
e) Maslahat-ı Mürsele.
f) Sedd-i Zerâİ'
g) Örf ve Âdet
1. Tahsis.
2. Nesih.
3. Tearuz ve Tercih.
D) İctihad ve Taklit
A) Selefflik.
C) İstishâbcilık.
D) Müdahelecilik.
II. Literatür
1. el-Câmi'
2. el-Muhtasar
3. el-Hidâye.
4. el-'Umde.
5. el-Mukni'
6. el-Kâfî
7. el-Muharrer
8. Kitâbü'l-Fürû'
9. el-lknâ' H-tâlibİ'l-intifâ'
10. Vmdetü't-tâîib.
11. Delîlü't'tâlib.
B) Usul Kitapları
1. el-UddeJT usüli-fikb.
2. et-Temhîdfî'usûli'l-fıkh.
3. Ravzatü'n-nâzır
4. el-Müsevvedefî usûli'l-fıkb.
5. î'lâmü'l-muuakkı'în.
6. Tahrîrü 'l-tnenkûl
C) Kavâid Kitapları
1. el-Kavâ'idü'n-nûrâniyye.
2. el-Kavâ 'idfi'l-fıkbi'l-hlâmt
3. el-Kavâ'id ve'l-fevâidü'l-usûliyye.
4. Kitâbü'l-Kavâ'idi'l-küliiyye.
D) Furûk Kitapları
1. el-İfsâb an me'âni'ssıbâb.
2. et-Tabkîkjı ehâdîsi'l-bilâf
3. Mugnîzevi'l-efhâm..
F) Cedel Kitapları
1. Kitâbü'l-Cedel 'alâ tarîkati'l-fukabâ.
3. Alemü'l-cezelfî 'ilmi'l-cedel
G) el-Ahkâmü's-sultâniyye Kitapları
1. el-Ahkâmü's-sultâniyye.
2. es-Sİyâsetü'ş-şer'iyye.
3. et-Turuku'l-hükmiyye.
H) Hisbe Kitapları
İ) Ferâİz Kitapları
K) Biyografi Kitapları
1. Monografiler
2. Tabakât Kitapları
a) Tabakâtü'l-Hanâbile.
b) el-Maksadü 'l-erşed.
c) 'Ulemâ'ü Necd.
Sonuç.
KAYNAKLAR
İSLAM HUKUK TARİHİNDE SELEFİ SÖYLEM HANBELİ MEZHEBİ
ÖNSÖZ
Bu eser ilk önce, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm AmiklopedüCne (DİÂ) "Hanbelî
Mezhebi" maddesi olarak yazılmış (DÎA, XV, 525-47), daha sonra söz
konusu madde geliştirilerek, 1997 tarihinde müstakil bir kitap haline
getirilmiş ve doçentlik çalışması olarak takdim edilmiştir. Söz konusu
tarihte, eserin Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM)
tarafından yayımlanması planlanmış ve bu sebeple, adı geçen araştırma
merkezi kitabı hakeme göndermiş, hakemin teklifleri doğrultusunda,
kitabın ilk planında oldukça geniş değişiklikler yapılmıştır. Kitap, üç yıla
yakın bir süre Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletme-
si'nde yayımlanmak için sırasını beklemiş, ancak bu süre içerisinde
ülkemizde yaşanan ekonomik kriz sebebiyle, adı geçen kuruluş kitabı
yayımlamaktan vazgeçmiştir. Hazırlanışından yaklaşık dört yıl sonra,
Ankara Okulu Yayınları tarafından kitabın basılmasına karar verildiği zaman,
eserde önsöz dahil, birkaç cümle ve küçük birkaç paragraf dışında hiçbir
şey değiştirilmemiştir. Buna rağmen, son yıllarda İslâm dünyasında yaşanan
çeşitli dinî, siyasî ve kültürel olaylarda aktif rol alan selefi düşünceye sahip
birtakım kişi veya kuruluşların genel tavır ve yönelişlerinin daha önceden
kitabımızda tespit edilmiş olması, tahlil ve değerlendirmelerimizin İsabet
derecesini göstermektedir. Öte yandan, kitabın neşrindeki bu gecikmeye
rağmen, şükrân-ı nimet olarak belirtmeliyim ki, bu eser ancak, Türkiye
Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezinin (İSAM) kütüphane ve
dokümantasyon merkezinin yardım ve katkılarıyla telif edilebilmiştir. Böyle
bir araştırma merkezi olmasaydı, ülkemizin içerisinde bulunduğu kültürel ve
ekonomik şartlarda, elinizdeki çalışmada kullanılan kaynakların tümüne
ulaşmak hemen hemen imkansız olurdu.
İSAM'da araştırmacı-müellif olarak görev yaptığım sırada, bu eserle ü-giü
olarak bana verimli bir çalışma ortamı sağlayan Türkiye Diyanet Vak-fı'na,
dönemin ÎSAM başkanı sayın Doç. Dr. Azmi Özcan ile merkezin başta
kütüphane, dokümantasyon ve fotokopi servisi görevlileri olmak üzere,
bütün elemanlarına teşekkür borçluyum. Ayrıca, Hanbelî mezhebiyle ilgili
bazı kaynaklardan beni haberdar eden Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'na, kıymetli
vakitlerini ayırarak birlikte Henri Laoust'un Fransızca "Le Hanbalis-me sous
le caliphat de Bagdad (241-656/856-1258)" (REI, XXVII, 1959, 67-128) ve
"Le Hanbalisme sous les Mamlouks Bahrides" {REI, XXVIII, 1960, 1-71)
makalelerini okuduğumuz Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın'a, Ignaz Goldziher'in
(ö. 1339/1921) "Zur Geschichte der hanbalitisehen Bewegungen'
(Zeitscbrift der Deutschen Morgenlandischen Gesellschaft, Leipzig 1908, s.
1-28) adlı makalesini tercüme eden Dr. Tahsin Görgün'e bu lütufkâr
katkılarından dolayı şükranlarımı .sunarım. Yine, bibliyografya ve kaynaklar
hakkında çeşitli yardımlarını esirgemeyen Doç. Dr. Ahmet Özel, Dr, M.
Kâmil Yaşaroglu ve Rıza Kurtuluş'a, imlasını düzelten Dr. İsa Kayaalp'e,
bibliyografyasını kontrol eden Dr. Recep Uslu'ya, sayfa düzeninde yardımcı
olan Ender Boztürk'e ve kitabın baskısında emeği geçen Ankara Okulu
Yayınları çalışanlarına müteşekkirim.
İslâm hukuku (fıkıh), insanın kendi kendisiyle, diğer kişilerle ve Allah İle olan
ilişkilerini, hak ve sorumluluklarını düzenleyen ve kaynağı ilâhî olan bir
hukuk sistemidir. Hz. Muhammed'in risâletini tebliğ etmesi ile başlayıp
temel esaslarını Kur'an'dan ve Peygam-ber'İn yorum ve uygulamalarından
alan bu hukuk sistemi, çok kısa bir süre içerisinde ve fakat geniş bir
coğrafyada uygulama imkânı bulmuş ve bu uygulama sürecinde Kur'an'm
hukukî hükümleri ile Hz Peygamber'in tefsir ve tatbikatı birçok hukukçu
tarafından geniş bir şekilde tartışılarak, zaman ve mekânın ihtiyaçlarına
göre, çeşitli ictihadiara konu olmuş ve böylece geniş bir hukuk müelle-fâtı
meydana gelmiştir.
Genel olarak islâm hukuk tarihçileri, islâm hukukunun tarihî seyrini Hz.
Peygamber, sahabe, tâbiûn devri şeklinde nesillere göre veya doğuş,
gelişme, olgunluk, duraklama devri ... şeklinde canlı bir organizmaya ya da
Hulefâ-yi Râşidîn, Emevîler ve Abbasîler .., şeklinde siyasî iktidarlara göre
çeşitli devrelere ayırmışlardır. Buradaki amacımız bütün olarak islâm hukuk
tarihini incelemek değil, Hanbefi mezhebinin doğduğu cilamı ve doğuş
şartlarını anlayabilmek olduğu için, sadece mezhebin kurucusu Ahmed b.
Hanbel'in (161-241/777-855) yaşadığı devre kadarki dönemleri tanıtmak
istiyomz. Bu devre, tarih itibariyle İse tabiîler ve etbâu't-tâ-biînin yaşadığı
Abbâsîler'in ilk dönemine tesadüf etmektedir. Dolayısıyla burada İslâm
hukukunun gelişimi Hz. Peygamber, Hule-fâ-yi Râşidîn, Emevîler ve
Abbasîler devri kısaca incelenecektir. [2]
I. Peygamber Devri
Hz. Peygamber'in henüz hayatta İken Ömer (ö. 23/644), Ali (ö. 40/661),
Abdullah b. Mes'ûd (ö. 32/652), Übey b. Kâ'b (ö. 21/642), Zeyd b. Sabit (ö.
45/665) ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî (Ö. 44/665) gibi insanları kadı tayin etmesi,
kendisinden sonra hukukî faaliyetlerde tecrübeli elemanların yetişmesine
imkân vermiştir. [18]
Sonuç olarak Hz. Peygamber geride tedvin edilmiş hususi bir fıkıh kitabı
bırakmamakla beraber, yukarıda sayılan insanın Allah ile ve diğer insanlarla
olan münasebetlerini düzenleyen birçok hukukî kural ve uygulama
yanında, kendisinden sonra kıyamete kadar meydana gelecek bütün hayat
hadiselerine cevap verebilecek yeterlikte evrensel hukuk İlkelerine sahip
İlahî bir kitap (Kur'ân-i Kerîm) ve onu tefsir örnekleri (sünnet) bırakmıştır.
[24]
II. Hulefâyi Râşidîn Devri
İslâm hukuk tarihinin ikinci dönemini teşkil eden Hulefâ-yi Râ-şidîn devri,
Hz. Peygamber'in vefatı üzerine, Hz. Ebû Bekir'in 10 (632) yılında halife
seçilmesiyle başlar ve Hz. Hasan'm 41 (66Y) yılında hilâfeti Muâviye'ye
devretmesiyle sona erer.
Yaklaşık otuz küsur yıl süren Hulefâ-yi Râşidîn devrinde, Öncelikle İç isyan
ve irtidad hareketleri bastırılmış ve daha sonra fetihlere başlanmıştır. Bu
arada, üçüncü halife Hz. Osman'ın şehâdeti üzerine halkın büyük bir kısmı
Hz. Ali'ye biat etmişse de Şam valisi olan Muâviye, çeşitli sebeplerle ona
biat etmemiş ve bu sebeple müslümanlar arasında çeşitli iç savaşlar
çıkmıştır. Bu olaylar esnasında, daha sonra itikadı ve fıkhı bir nitelik
kazanacak olan Şîa ve Havâric adında iki siyasî grup (mezhep) doğmuştur.
[25]
Ayrıca, bu dönemde belli bir İllet veya hikmete bağlı bulunduğu bilinen
hükümler, söz konusu illet veya hikmetin değişmesiyle değiştirilmiş hatta
hak ve adaleti gerçekleştirmek ve zaruretleri gidermek amacıyla bazı
hükümlerin uygulanması askıya alınmıştır. Müellefe-i kulûba devletin zekât
gelirinden pay verilmemesi, bir defada söylenen üç talâkın cezaî bir tedbir
olarak üç talâk sayılması, kıtlık sebebiyle hırsızlık yapanlann elinin
kesilmemesi gibi konularda Hz. Ömer'in yaptığı uygulamalar bu yaklaşımın
örnekleridir. [34] Yine sahâbîler zekât vermeyenlere karşı savaş, Kur'ân-ı
Ke-rim'in bir mushafta toplanması gibi bazı olay ve ilişkileri "iyidir,
hayırlıdır, maslahattır" diyerek hükme bağlamışlardır. [35]
Seleme (ö. 62/681), İbn Ömer (ö. 73/692) ve Übey b. Kâ'b gibi meşhur
sahabeler bulunmakladır. Diğer taraftan, bu dönemde Hz. Peygamber'İn
yakın arkadaşlarından tbn Mes'ûd İrak'a giderek Kûfe'ye yerleşmiş ve
burada hoca, hâkim ve müftülük yapmış, Hu-zeyfe (ö. 36/656), Ammâr b.
Yâsir (ö. 37/657), Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Mugîre h. $ıfbe (ö. 50/670), linrân b.
Husayn (ö. 52/672), Sa'd b. Ebû Vakkâs (ö. 55/675) ve Enes b. Mâlik (ö.
93/712) gibi sahabeler de bu bölgeye gelerek çeşitli şekillerde Kur'an ve
Sünnetin eğitim ve öğretimi faaliyetlerine katılmışlardır. Hz. Ali halife
olunca (35/656) hilâfet merkezini Medine'den Kûfe'ye taşımış ve onunla
beraber İbn Abbas (ö. 68/687) gibi bazı sahabeler de Irak'a gelmiştir. Yine
bu devrede Mısır'da Ebû Zer el-Gıfârî (ö. 32/652), Zübeyir b. Avvâm, Amr b.
Âs (ö. 43/664), Abdullah b. Amr (ö. 65/684); Şam'da Muâz b. Cebel (ö.
18/639), Ebu'd-Derdâ (ö. 32/652), Muâviye (ö. 60/680); Kuzey Afrika'da
Ukbe b. Âmir (ö. 58/678) gibi çeşitli sahabeler bulunuyordu.[36]
Emevîier dönemini islâm hukuk tarihi açısından önemli kılan bir diğer husus
ise, bu dönemde konularına göre sistematik ilk fıkıh kitaplarının yazılmaya
başlanmış olmasıdır. Zührî'nin verdiği fetvalar üç, Hasan-ı Basrî'nin konulara
göre düzenlenmiş fetvaları ise yedi cildi bulmaktadır. [43] Ayrıca bu
dönemden günümüze gelen kitaplar arasında Süleyman b. Kays el-Hilâlî'nîn
(ö. 95/714) fıkıh kitabı, Katâde b. Diâme'nin (ö. 118/736) el-Menâsik, Zeyd
b. Ali'nin (ö. 122/740) el-Mecmû' (Müsnedü'l-lmâm Zeyd) [44] isimli
eserleri bulunmaktadır. Bu dönemde yazıldığı halde bize kadar gelememiş
olan kitaplar ise geniş bir liste teşkil edecek kadar çoktur. [45]
IV. Abbasîler Devri
îslâm hukuk tarihinin ilk üç asrıyla ilgili bu genel özetten sonra, artık bir
tslâm hukuk mezhebi olarak Hanbelîliğin doğuş ve kuruluşuna
geçilebilir.[83]
I. HANBELİ MEZHEBİNİN KURULUŞU VE TARİHÇESİ
Hanbelî mezhebinin kurucusu olan Ahmed b. Hanbel, Merv kökenli olup bir
rivayete göre o, ailesinin Bağdat'a göçü esnasında 164 (780) yılında
Merv'de, diğer bir rivayetlere göre ise Bağdat'ta doğmuştur.[84] Her iki
halde de çocukluğunu Bağdat'ta geçiren Ahmed b. Hanbel'in hayatına yön
veren etkilerin ve fikrî yönelişlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için, onun
dönemindeki Bağdat'ın ve islâm dünyasının tarihî olarak genel bir
çerçevesinin çizilmesinde yarar vardır.
Emevîler devrinde İslâm devleti geniş sınırlara ulaşmış olduğu için ilk
Abbasîler döneminde bu sınırlar fazla değişmemiş ve Abbasî hanedanı,
sınırlan daha da genişletmek yerine ülke içinde refah seviyesini artırmaya
yönelmiştir. Bununla birlikte Halife Mansûr (136-158/754-775), Anadolu'ya
küçük çapta bazı akınlarda bulunmuş, Mehdî 166 (782) yılında istanbul'a
büyük bir sefer, Me'mun ise 215-218 (830-833) yıllarında Bizans'a karşı üç
sefer düzenlemiştir. Bizans'a düzenlenen seferlerin en büyüğünü 224 (838)
yılında Mu'tasım (218-227/833-842) yapmıştır. [87]
Canlı bir bilim ve kültür merkezi olan Bağdat'ta camiler. Özellikle Mansûr
Camii büyük bir Öğretim merkezi idi. Yalnızdı halifeler değil, vezirler ve üst
düzey diğer görevliler de eğilim ve öğretime destek oluyorlardı. Bu
himayenin etkisiyle çok sayıda ilim adamı ve mütercim Bağdat'a akın
etmiş, Emevîler devrinden beri devam eden tercüme faaliyetleri bu
dönemde daha da sistemli bir hale gelmiş ve Bağdat henüz kuruluşunun
üzerinden bîr asır geçmeden Özellikle Hint ve Iran kaynaklarının tercüme
edildiği bir merkez olmuştu. Helenizm'in büyük merkezlerinden
Cündişâpûr Aka-demisi'ndeki Süryânîler, Hintliler, Harranhlar ve Nabatîler,
Halife Hârûnürreşîd ve Bermekîler'in teşvikiyle Bağdat'a gelerek buradaki
tercüme faaliyetine katılmışlar ve bu arada Yunanca, Pehlevîce, Latince,
Sanskrİtçe, Nabatîce ve Süıyânîce birçok eser Arapça'ya çevrilmişti. Bu yeni
medenî çevrede gelişme ve yükselme imkânı bulan büyük âlim, filozof,
düşünür ve edipler arasında cebir ilminin kumcusu kabul edilen
Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî (ö. 235/ 850), İslâm felsefesinin ilk
temsilcisi Kindî (ö. 252/ 866) gibi Önemli isimler bulunmaktaydı. Halife
Hârûnürreşîd (170-193/786-809) tarafından temeli atılan ve Me'mûn'un
yakın alâkası ile gelişen Beytülhİkme, Abbasîler devrinde Bağdat'ın en
büyük kütüphanesine sahipti. Ayrıca, halifelerin destek ve himayesiyle
kurulan saray kütüphaneleri zengin kitap koleksiyonlarına sahip
bulunuyordu ve 'Hizânetü'l-hikme" ya da "Hizânetü'l-kütüb" denilen
kütüphaneler birer öğretim müessesesi olarak ilim hayatına büyük katkılar
sağlıyordu.[93]
İslâmî ilimlerden başta Kur'an tefsirinin sistemli bir şekilde ele alınışı hicri II.
yüzyılın başlarına rastlar. Mukâtil b. Süleyman'ın (Ö. 150/767)
Tcfsfri.[94]Yahya b. Seilânnn (o. 200/815) Tefsiri [95]vb Ab-dürrezzâk es-
San anînin (ö. 211/826-7) Tefsmi'l-Kur'an'i[96] bu dönemden bize ulaşan
ilk eserlerdir.
Kırk yaşına kadar talebelik yaptıktan sonra hadîs okutmaya başlayan İbn
Hanbel'in etrafında çoğu zaman 500 kadarı bilfiil hadîs yazan olmak üzere,
büyük bir kısmı da onun ahlâk ve edebinden istifade etmek üzere gelmiş
yaklaşık 5000 talebesi bulunmaktaydı. Bunlar arasında Müslim (ö.
261/875), Ebû Dâvûd (ö. 275/ 889) ile kendi akranlarından Yahya b. Maîn
(ö. 233/848), Ali b. Me-dînî (ö. 234849), Ebû Zür'a er-Râzî (ö. 264/878), Ebû
Hatim er-Râ-7Â (ö. 277/890) ve oğullan Salih İle Abdullah en meşhurlarıdır.
[102]
Yaklaşık yetmiş beş yaşında 12 Rebîülevvel 241 Cuma günü (31 Temmuz
855) vefat ederek Bağdat'taki şehidler kabristanına (Me-kâbirü'ş-şühedâ)
gömülen ibn Hanbel'in şahsiyeti, kişiliği ve cenazesine katılanların sayısı
hakkında anlatılan menkıbeler[106] halkın ona karşı olan samimi
duygularını ifade etmektedir. Özellikle daha sonra Hanbelî mezhebinin ayırt
edici bir vasfı haline gelen bid'at ve hurafeye ve bu arada kabirleri ziyaret
konusundaki hassasiyetlerine rağmen, ateşli taraftarlarının onun kabrine
karşı gösterdikleri aşırı hürmet ve alâka sebebiyle burası bir ziyaretgâha
dönüşmüş ve daha sonra sivil otorite tarafından korumaya alınmış[107] ve
574 (1178-9) yılında Halife Müstadî (566-74/1171-9) tarafından kabrine
sünnetin en sadık müdafii olarak onu metheden bir kitabe konmuş, [108]
ancak VIII. (XIV.) asırda Dicle nehrinin taşması sonucunda meydana gelen
selin tahribiyle kabir ortadan kaybolmuştur. [109]
Öle yandan, onun mihne olayı sırasında insanlar hakkında edindiği tecrübe,
düşünce dünyası ve metodolojisi üzerinde özellikle de cerh ve üı'dîl
konularındaki ölçülerine açık bir şekilde tesir ettiği görülmektedir. O, bir
kimsenin mihne olayı karşısındaki tavrını cerh ve ta'dîlde ölçü almıştır.
Meselâ, kendisi zayıf bir râvi olmasına rağmen, mihne olayında İbn
Hanbel'in görüşlerini benimsemesinden dolayı Muhammed b. Humeyd er-
Râzî'nin rivayetini hasen kabul etmiş, [115] mihne olayında Mu'tezile'nin
baskılarına dayanamayarak onlara müsbet cevap verenlerden Yahya b.
Maîn (ö. 233/848), Ebû Nasr et-Temmâr ve Küreyb Muhammed b. Alâ el-
Hadramî gibi şahıslardan muhaddisler arasındaki mümtaz mevkilerine ve
güvenirliliklerine rağmen hadîs yazılmasını hoş karşilamamıştır. [116]
Selefiyye takdis, tasdik, aczi itiraf, sükut, imsak, keff ve marifet ehlini teslim
(kabul) etmek şeklinde yedi temel prensip üzerinde ittifak etmiştir.
Takdis: Allah'ı cisim olmaktan tenzih etmek ve layık olmadığı .şeyi O'na
yakısiırmanıakiıı. Selefîler. naskırda geçen ve Allah a izafe edilen "el, yüz,
suret, oturma" gibi biriakım kelimelerin, tevil edilmeden okluğu gibi kabul
edilmesini ve onlar üzerinde fikir yü-rûtülmemesini savunmuşlardır.
İslâm'ın doğuşundan itibaren 50 yıl gibi çok kısa bir süre içerisinde
Müslümanlar Mısır, Filistin, İran ve Anadolu gibi eski din, kültür ve
medeniyetlerin merkezlerini fethetmiş ve buralarda medenî, karmaşık ve
kozmopolitik bir dünya ile karşılaşmışlardır. İslâm toplum ve coğrafyasının
genişlemesine paralel olarak Müslümanların dinî, kültürel ve siyasî
sorunları da artmış ve Selefîlİğin, naslar karşısında susmayı ve oniarı olduğu
gibi kabul etmeyi öngören edilgen yaklaşımı, söz konusu yeni sorunlar
karşısında yetersiz hâle gelmiş; bu sebeple de en müttakî imam ve bilginler
dahî birtakım itikâdî konular hakkında çeşitli görüşler beyan etmek
zorunda kalmış ve bu tanışmaların sonunda ise, İslâm düşüncesinde re'yd,
akılcı, tenkitçi ve şüpheci birtakım yeni akımlar doğmuştur. İslâm düşünce
tarihine makro tarih ya da uzun dönemli tarih perspektifinden bakıldığı
zaman, selefçi ve eserci bir yaklaşımın, Arabistan Yanmadası'nın kulaktan
duymaya (semâ) ve sözlü rivayete dayalı kültür yapısının bir sonucu olduğu
ve islâm düşünce tarihindeki birtakım yeni oluşum ve değişimler
karşısında, geçmişin saf ve sâde anlayışlarının devam etmesini savunan
gelenekçi (muhafazakâr) ve hatta statükocu bir hareket olduğu
söylenebilir. Yazılı kültüre dayanan ve kozmopolitik bir hayat yaşanan
bölgelerde, hukukî eylem ve işlemlerinde re'y, kıyas ve akıl yürütme
metotlarını kullanan, hadislere -hadis uydurmacılığına karşı da bir tepki
olarak-, tenkit ve tereddütle yaklaşan Hanefî mezhebi gibi akılcı yaklaşımlar
yayılırken, tbn Haldun'un da isabetle belirttiği gibi, Arap Yarımadası ve
Kuzey Afrika gibi halkının büyük bir kısmını bedevilerin teşkil ettiği
bölgelerde ise, Mâliki mezhebi gibi eser ve nakle dayanan mezhepler
yayılmıştır ki, bu mezheplere mensup kişilerin çoğunluğu re'y, kıyas ve akıl
yürütme gibi sanatlardan habersiz bulunuyordu. [124] tbn Haldun'un bu
sosyolojik ve hatta antropolojik tespitinden hareketle, Hanbelîler'in selef
ve eser (hadis) taraftarlıklarının temelinde, Arapkir'in câhiliyye
döneminden tevarüs ettikleri sözlü rivayet geleneğinin yattığı ve Selefîlİğin,
İslâm'ın hicrî f (milâdî V11-VI1I). yüzyılda oluşan form ve statükosunun bir
ifadesi olduğu; bu statüko ile değişim ve yenileşmeyi temsil eden çeşitli
akım ve ekoller arasındaki gerginlik ve gerilimlerin ise, İslâm düşüncesinin
en verimli tefekkür alanlarını meydana getirdiği söylenebilir.
Ahmed b. Hanbel'e göre zâtı, sıfatlan ve fiilleri bakımından bir ve tek olan
Allah, .sadece Kur'an ve Sünnet'te bildirilen sıfatlarla nitelendirilebilir.
Aklın kendiliğinden ona herhangi bir sıfat nispet etmesi veya ııaslan dikkate
almadan sıfatlarını açıklaması mümkün değildir. Allah'ın bütün sıfatları ezelî
ve kadîmdir ve onların kadîm oluşu levhid inancıyla çelişmez, Zira sıratlar
zatının ne aynı ne de gayrı.sıdır. Ona göre, Allah'ı naslarda belirtilen (sübûtî)
sıfatlarla nitelendirmek teşbihe götürmez. Allah'ı ınahlûkata benzetmek
hatalı olduğu gibi, onlara benzetmemek için naslarda bildirilen sıfatları
nefyetmek de aynı şekilde hatalıdır.[133]
Buhârî'ye (ö. 256/870) göre bu konuda Ahmed b. Hanbel ile diğer Sünnî
âlimlere ait olarak bilinen görüş; Kuran'ın Allah kelâmı olup mahlûk
olmadığı, diğer her şeyin ise (kulların fiilleri de dahil) mahlûk
olduğudur.[138] Buhûrî'nin. bu konudaki Ahmed b. llanbel ile ilgili diğer
rivayetleri sabit görmeyip reddetmesi, dikkate alınması gereken önemli bir
noktadır.
1. İlk Öğrenciler
İbn Hanbel'in önemli talebelerinden biri olan Ebû Bekir el-Mer-rûzî (ö.
275/888) ise bir yandan muta.sawıf Haris el-Muhâsibî (ö. 243/857),
Mu'tezilî Bişr b. Gryâs el-Merîsî (ö. 218/833) ve Ibnü'1-Al-lâfa (ö. 318/930)
karşı çıkarken, diğer yandan da ibn Hanbel'in Ki-tâbü'l-Vemnı [166]rivayet
etmiştir.[167]
es-Sünen'i klasik altı hadis mecmuası içerisinde yer alan Ebû Dâvûd es-
Sicistânî de (ö. 275/889) îbn Hanbel'in sadık bir öğrencisi olup onun
Mesâİt'mi[168] nakletmiştir.[169]
Yine ilk büyük muhaddislerden biri olan Ebû Hatim er-Râzî (ö.277/890) ibn
Hanbel'in eğitim ve öğretim halkasında bulunmuş ve onun Mesâitini
toplamıştır. Oğlu Abdurrahman'ın (ö. 327/938) er-Red ale'l-Cehmiyye
adında bir eser yazmış olması, babasının da akaid sahasına ilgi duyduğunun
bir işareti sayılabilir. Ebû Hatim er-Râzî imanın tanımı, halku'l-Kur'an
meselesi ve keiâm ilminin meşruiyeti gibi tartışmalarda Hanbelî
mezhebinin karakteristik fikirlerini savunmuştur.[170]
Fıkihçı ve hadîsçi olan İbrahim el-Ilarbî de (ö. 285/898-9) yaklaşık yirmi yıl
îbn Hanbelin ders halkasında bulunmuş ve hocasının çeşitli görüşleriyle
ilgili bir Mesâil mecmuası rivayet etmiştir. [172]
Ahmed b. Hanbel'in küçük oğlu ve talebesi Abdullah (ö. 290/ 903),
başkalarının soramadığı hususları babasına sorup öğrenme ve onun birçok
kitabını rivayet etme imkânı bulmuştur. "Üstat oğlu üstat" diye anılan
Abdullah daha çok babasının hadîsle ilgili görüş ve eserlerinin bize
ulaşmasında aracı olmuş ve babasının sağlığında tam olarak tertip ve tasnif
edilmeyen el-Müsnedi belli bir sıraya koymuş ve hatta bazı rivayetleri de
ilâve etmiştir. [173] Babasının fıkıh, akaid ve ahlâkla ilgili görüşlerini el-
Mesâil adıyla toplayan Abdullah, ayrıca ondan Fezâilü Osman b. Affân[174]
Küâbü's-Sünntine[175] ve Müsnedü'l-Ensâr[176] gibi çeşitli eserler de
rivayet etmiştir. [177]
Bizzat Ebû Bekir el-Merrüzî'nin (ö. 275/899) öğrencisi olan Hırakî, ayrıca
mezhebin kurucu imamı Ahmed b. Hanbel'in oğulları Salih (ö. 266/880) ve
Abdullah'ı da (ö. 290/903) tanıyordu. Şam'a geldikten kısa bir müddet sonra
vefat eden Hırakî burada şehidler mezarlığına gömülmüştür. Henüz
Hanbelîliğin Şam'da yeni kök salmaya başladığı bu dönemde önemli bir
ziyaretgâh haline gelen kabri, İbn Kesîr'in (ö, 774/1373) zamanında hâlâ
mevcut idi. [194]
Hanbelî fıkhına dair en önemli eseri, mezhebin ilk el kitabı niteliğindeki el-
Mııhtasar'dıv. Tabakat kitaplarında başka eserleri de bulunduğu
söylenmekle beraber henüz bunlar kayıp durumdadır.
Biz bu geniş safhayı Büveyhîler ötvvi Bağdat Abbasî hilâfetinin son iki
yüzyılı, Memlükİer ve Osmanlılar devri olmak üzere çeşitli devreler
İçerisinde inceleyeceğiz.[196]
Aslen Mecûsîve putperest iken IV. (X.) yüzyıl başlarında İslâm'a girerek
Şiîliği benimseyen Deylemliler'in zamanla İran ve Irak'taki bazı siyasî
olaylarda etkin ro! oynamaya başlamaları, Büveyh'in Ebü'l-Hasan Ali, Ebû
Ali Hasan ve Ahmed adındaki üç oğlunun Fars eyaleti, Hûzisian, İsfahan,
Şîraz, Kirman ve Hazar denizi kıyılarını ele geçirmeleri ile sonuçlanmış, 334
(945) yılında ise daha sonra "Muîzüddevle" unvanını alan Ahmed'in
Bağdat'a girmesi ile Bağdat Abbasî Hilâfeti tarihinde yeni bir dönem
başlamıştır.
Bağdat'a girişten yaklaşık yüzyıl sonra ise, 440la f 1048) Selçuklulardan
Çağrı Beyin (ö. 452/1060) oğlu ECavunJ Bey (o. 465/1072) Büveyhîler'tn
hâkimiyeti altında bulunan Kirman bölgesine girerek onların nüfuzuna son
vermiştir. Bunun üzerine Bağdat'la Büveyhî-ler'in çeşitli baskıları altında
yaşayan Abbasî Halifesi Kâim-Biemril-lâh (ö. 467/1074), Tugaıl Bey'i (ö.
155/1063) Bağdal'a davet ederek kendisini Büveyhîler'den kurtarmasını
istemiş ve bu davet sonucu Tuğrul Bey 447'de (1055) Bağdat'a girerek
âsileri cezalandırmış ve Bağdat'taki 110 yıllık Büveyhî hâkimiyetine son
vermiştir.[197]
Ölümünü izleyen çeyrek asır boyunca birçok âlim üzerinde iz bırakan îbn
Batta'nın etkilediği kişiler arasında Hırakî'nin el-Mub-tasar'ma bir şerh
yazan Ebû Hafs el-Ukberî (ö. 387/997) [212] ile tbn Hanbel'in öğrencisi
Kevsec'in bazı meselelerini şerheden Ebû Hafs el-Bermekî de (ö. 403/1012)
[213] bulunmaktadır.
Tefsir, fıkıh. usül~i fıkıh, ilm-i hilaf ve kelâm gibi çeşitli dallarda altmış
civarında eseri olduğu rivayet edilen Ebû Yalâ'nın günümüze ulaşan
kitaptan arasında en çok dikkati çekenlerden biri devletin esas teşkilât ve
İdaresiyle ilgili el-Ahkâmivs-sultâniyye sidir.[226] Ayrıca onun ilm-i hilafla
ilgili et-Ta'lıkul-kebîrfi'l-mesâiU'l-hilâfîy-ye beyne'l-eimme, çeşitli fürû, usul
ve akaid konularıyla ilgili Kitâ-bü'r-Rivâyeteyn ve'l-vecheyn, Şerbu
Mubta.sari'l-Hırak,îve Hanbe> lî usûl-i fıkhına dair günümüze ulaşan İlk
Hanbeiî kitabı özelliğine sahip el-Uddejlusûli'l-fıkh ve el-Kifâye JT usûli'l-
fıkh[227] gibi eserleri bulunmaktadır. [228]
2. Bağdat Abbasî Halifeliğinin Son İki Yüzyılı (447-656/1055-1258)
Ebû Muhammed el-Hallâl, Ebû İshak el-Bermekî, Kadî Ebû Ya'lâ, Ebû
Abdullah ed-Dâmeganî gibi fakih ve muhaddislerin ders halkalarında
yetiden Ebû Ca'fer, Selef akidesi ve Abbasî hilâfetinin otoritesinin yeniden
tesisi için çeşitli faaliyetlerde bulunmuş ve 460 (1068) yılında Nizamiye
medresesinde Mu'tezile'nin fikirlerinin okutulmasına; 461"de Mu'tezile ve
Hallâc-ı Mansûr'un (ö. 310/922) görüşlerine sempati duymakla itham edilen
İbn Akîl'e, 464 yılında devlet görevlilerinin çeşitli yolsuzluklarına, 465'te
yine Ibn Akîl'e ve nihayet 469'da Hanbelîliği tenkit eden ve onları tecsîm ile
suçlayan Nizamiye medresesi hocalarından meşhur sûfî Kuşeyrî'nin oğlu
Îbnü'l-Kuşeyrî'ye (ö. 514/1120) karşı yapılan halk hareketlerine Önderlik
yapmıştır.[235]
Herat'ta on yıl hadîs dersi veren Herevî, bütün hayatı boyunca sadık bir
Hanbeiî oİarak Seîef düşüncesini hâkim kılmak için mücadele etmiş,
özellikle sıfatlar konusundaki görüşleri sebebiyle 430'da (1038) Mücessime
ve Müşebbihe'ye mensup olmakla itham edilmiş, Eş'arî kelâm anlayışının
baskın olduğu Selçuklu hâkimiyeti döneminde bazı kelâmcılarla bir kısım
halk tarafından sohbetleri engellenmiş ve bu sebeple 433-435 (1041-1043)
yıllan arasında Şekivan'a sürgüne gönderilmiştir. 43H (1046) yılında bazı
kişilerin şikâyeti üzerine Herai civarındaki Pûşenv'ck; altı ay hapis yalan He-
revî, 445'te (1053) ve/.ir Ebû Nasr Kündürî'nin Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'i
E.ş'arîler aleyhine tahrik etmesi sebebiyle kısa bir süre rahatlamışsa da bu
durum Tuğrul Bey'in ölümü (455/1063) ve Ebû Nasr Kündürî'nin yerine
Nizâmülmülk'ün (ö. 4B5/1O92) vezir olmasıyla son bulmuştur.
ibn Akîl'İn tefsir, fıkıh, usul, âdâb ve dil gibi çeşitli konulara da-ır
ansiklopedik mahiyetteki Kitâbü'l-Fünûn, hukuk metodolojisiyIe İlgili el-
Vâzıhjıtısûli'l-Jıkb, nıezhepler arası diyalektik uırtı.şma-lar hakkındaki Kitâbft
l-Cedel alâ Utrikati'l-fukabâ gibi birçok eseri bulunmaktadır.[250]
Bağdat Abbasî Hİlâfeti'nin son ikiyüz yılı içerisinde Hanbelî tarihi üzerinde
büyük tesirleri bulunan kişilerden biri olan vezir Ebu'l-Muzaffer Avnüddin
Yahya b. Muhammed b. Hübeyre (Ö. 560/1165), Ebû Bekir ed-Dîneverî (ö.
532/ 1138) ve Ebû Ya'lâ'nın oğlu ve Tabakâtü'l-Hanâbile'nm yazan Kadî
Ebü'l-Hüseyin'den (ö. 526/1132) fıkıh dersleri almıştır. Ayrıca dönemin
meşhur zâhid-lerinden Ebû Abdullah Muhammed b. Yahya ez-Zebîdî'nİn (ö.
555/1160) sohbetlerine katılmış ve ondan öylesine etkilenmiştir ki, Bağdat
sokaklarında devesi üzerinde halka vaaz verirken İbn Hübeyre onun
devesini çekmiştir.
Birçok hocadan kıraat, fıkıh, hadîs ve diğer ilimleri tahsil eden Ibn Hübeyre,
malî işlerle ilgili çeşitli görevlerden sonra 542'de (1147) zimâm divanı reisi
olmuştur. Bu görevde iken, Bağdat'ın asayiş ve emniyetinden sorumlu
(şahne) olan Mes'ûd el-Bİlâlî el-Habeşî'den halîfenin müşteki olduğunu bir
mektupla Selçuklu Sultanı Mes'ûd'a (ö. 551/1156) bildirmiş ve
mektubunda politik bir üslûp kullanarak Selçuklu sultanlarının Abbasî
halifelerine karşı saygılı olduklarını, burada sadece adı geçen şahıstan
rahatsız olunduğunu belirtmiş ve Halife Müktefî-Liemrillâh'ın (530-
555/1136-1160) arzusunun sultan tarafından yerine getirilmesini
sağlamıştır. Ayrıca o, Muhammed Şah b. Mahmûd'un (ö. 554/ 1159) Bağdat
muhasarasını kaldırması karşılığında istediği parayı vermemesi konusunda
halifeye telkinlerde bulunarak bunun yerine bir hilâfet ordusu ku-aılması ve
Muhammed Şah ile mücadele edilmesi gerektiğini savunmuş ve hazırlanan
bu orduyla da Muhammed Şah'ı 544 (1149) yılında mağlûp etmiştir.[251]
Bu iki sebepten biri veya her İkisinin etkisiyle Halife Muklefî tarafından 544
(1149) yılında vezir yapılan İbn Hübeyre, Halife Müstencid-Billâh (555-
566/1160-1170) zamanında da bu görevde kalmıştır.
557 (116i) yılında 1 lanbeiî akidesini ve fıkhını öğretmek için hir medrese
kurarak şahsî kütüphanesini buraya vakfetmiş olan İbn Hübeyıe'nin hayalı
boyunca lakip elliği politikasının temel amacı, sünnetin ve hilâfetin
otoritesini yeniden inşa etmek olmuştur. Bu amaçlarını gerçekleştirebilmek
için bir taraftan hilâfeti Selçuklu sultanlarının kontrolünden kurtarmaya ve
Nûreddin Mah-mud Zengî'yi (541-569/1146-1174) Mısırı Fâtımîler'den
almaya teşvik etmiş, diğer taraftan da bütün Sünnî halkı Ş.iîiiğin karşısında
ve Hanbelî akîdesi etrafında toplamaya çalışmıştır.
Gîlân eyaletine bağlı Neyf köyünde doğan Abdülkâdir tahsil için Bağdat'a
gitmiş, burada Ebû Galib b. Bâkıllânî, Ca'fer es-Ser-râc, Ebû Bekir b. Sûsen
gibi âlimlerden hadîs; Ebü'l-Hattâb el-Kel-vezânî, Ibn Akîl ve Kadî Ebû'l-
Hüseyin el-Ferrâ gibi hukukçulardan fıkıh; Zekeriyyâ et-Tebrîzî gibi
dilcilerden edebiyat okumuştur.
Sadece öğrencileri yoluyla değil Kur'an, hadis, fıkıh, kelâm, tarih, tasavvuf,
tıp, ahlâk ve Arap edebiyatı gibi pekçok alanda yazdığı 200'den fazla eseri
ile dönemin kültürel hayatına büyük katkılarda bulunan tbnü'l-Cevzî'nin
Menâkıbü!l4mâm İbn Hanbel, el-Mezhebü'l-Ahmedfî mezhebi'l-îmâm
Ahmedg\b\ biyografik nite- I Hktekİ eserleri Hanbelî mezhebinin kuruluş ve
gelişimi açısından önemli kaynaklardır.
Abbasî Hilâfeti'nin son yarım yüzyılında yaşamış önemli bir fa-kih ve usulcü
olan İsmail b. Ali el-Ezcî el-Me'mûnî'nih (ö. 610/ 1213) hilaf ve cedel ilmiyle
ilgili el-Müfredât, Cennetti'n-nâzır ve cünnetü 1-münâzır adlı eserleri
bulunmaktadır.[268]
Önemli bir fakih olan Muhammed b. Abdullah es-SâmeiTÎ (ö. 6l6/1219) İse,
Sâmerrâ ve Bağdat'ta kadılık ve muhtesiblik gibi resmî görevlerde
bulunmuş, fıkıhta el-Mûstev'ib, ferâiz konusunda ise el-Furûkvit el-
Büstânaâh iki eser yazmıştır. [270]
Mutasavvıf, fakih ve amansız bir cedelci olan Ubeydullah Ishak b. Ahmed el-
Ulsî (ö. 634/1236-7) ise Halife Nâsır'ı politikalan, 1b-nü'1-Cevzî'yi de sıfatlar
konusunda te'vil ehline meyletmesi sebebiyle tenkit etmiş ve bunlar
hakkında çeşitli risaleler yazmıştır. Katı bir Hanbelî olan Ulsî, bazı fakihleri
verdikleri aıhsatlardan dolayı tenkit etmiş, emir bi'1-ma'rûf ve nehiy ani'l-
münker konusunda çok titiz davranmış ve hatta bu sebeple bir süre hapis
yatmıştır. [272]
Abbasî Hilaf'eti'nin son ikiyüz yılma tekabül eden zaman dilimi içerisinde bu
aileden Ebû Muhammed Takıyyüddin Abdülganî b. Abdülvâhid b. Ali el-
Cemmâilî (ö. 600/1203), Ebû Ömer Muhammed b. Ahmed b. Kudâme (ö.
607/1210), Ebu'l-Hasan Şerefeddin Ahmed b. UbeyduIIah b. Ahmed b.
Kudâme (ö. 613/ 1217), Muvaf-fakuddin Abdullah b. Ahmed (ö. 620/1223)
ve Ebû Abbas Seyfed-din Ahmed b. îsâ b. Abdullah (Ö. 643/1245) gibi
âlimler yetişmiştir. [284]
Bu isimlerden özellikle Takıyyüddin Abdülganî b. Abdülvâhid ile
Muvaf'fakuddin Abdullah b. Ahmed eserleri ve mücadeleleri açısından
Hanbelî tarihinde çok önemli bir yere sahiptirler.[285]
Cemmâil köyünde doğup ailesi ile birlikte küçük yaşta Dı-maşk'a gelen Ebû
Muhammed Takıyyüddin Abdülganî b. Abdülvâhid, ilk eğitimini Cemmâil
hatibi Ahmed b. Muhammed b. Kudâmeçler» almış, 561 (1165-66) yılında
Bağdat'la Abdülkâdir-i Geylâ-nî ve diğer âlimlerinden dön yıl süreyle çesiili
ilimler lahsil etlikten sonra Dımaşk, Kahire. İskenderiye ve İsfahan'a
girmiştir.
Eşarîliğe muhalefeti, sûfî hayal tarzı ve sert tabiatı ile meşhur olan
Cemmâilî, İsfahan'da iken Ebû Nuaym el-İsfahânî'nİn (ö. 430/1038)
Marifetü's-sahâbe adlı kitabında 190 kadar hata bulduğunu söylemesi
üzerine Ebû Nuaym'in taraftarlarını kızdırmış ve burasını gizlice terketmek
zorunda kalmıştır. Musul'da Ebû Ca'fer Muhammed b. Ömer e!-Ukaylî'nin
(ö. 322/934) Ebû Hanîfe aleyhindeki rivayetlerle dolu el-Cerh ve't-
ta'dîl[286] adlı kitabını okuttuğu iyin Hanefîler'i öfkelendirmiş ve bu
sebeple hapse atılmıştır. Dı-maşk Camii'nde verdiği hadîs derslerini
kıskanan diğer bazı mezhep mensupları ile Kadı Îbnü'z-Zekî Muhyîddin
Muhammed b. Ali ve hatib Zİyâeddin Abdülmelİk b. Zeyd ed-Devlaî
tarafından 596 (1199-1200) yılında şikâyeti üzerine şehri terketmesi
istenmiş ve Önce Ba'lebek daha sonra da Mısır'a gitmiştir, Mısır'daki bazı
Şafiî fakihler ise onun Mücessime taraftan olduğunu ve halkın itikadına
zarar verdiğini ileri sürerek idamını talep etmişler, bu iddia üzerine onun
Mağrib'e sürgün edilmesi kararlaştırılmış, fakat sürgünden önce vefat
etmiştir.
Ahmed b. Hanbel'in itikadı görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olan ve bunları her
oltamda korkusuzca savunan Cemmâilî, özellikte sıfatlar hakkındaki
görüşlerinden dolayı teşbihle İtham edilmiştir.
Ahkâmla ilgili 420 kadar hadîsi konularına göre sıralayarak bir araya
getirdiği el-Umde fi'l-abkâm fî meâlimi'l-helâl ve'l-barâm, Ahmed b.
Hanbel'in halku'l-Kur'an meselesinden dolayı çektiği eziyetleri anlattığı el-
Mibne an İmâmı Ehli's-sünne ve kâ'idihim üe'l-cenne, en-Nasîba fi'l-
ed'iyeti's-sabîba, [287] Sîretü 'n-nebî ve as-bâbühü'l-aşere, [288] el-Kemâl fî
esmâir-ricâl veya el-Kemâl jî ma'rifeti'r-ricât; [289] el-Misbâb 'ıtyûni'l-
ebâdîsrs-sıhâh[290] ve başta hadîs olmak üzere çeşitli kelâm konulan ile
bazı şahıs ve zamanların faziletine dair birçok eseri bulunmaktadır.[291]
Cemmâilî ile aynı aile ve ilmî gelenekten gelip Hanbelî literatürüne çok
büyük katkılarda bulunan Kudâme ailesinin bir diğer ferdi Muvaffakuddin
İbn Kudâme'dİr (ö. 620/1223)-
İslâm öncesi ve sonrasında önemli bir ilim ve kültür merkezi olan Harran'da
Hanbelî mezhebi büyük temsilcilerini yetiştirmiştir. Bunlardan biri Ebu'I-
Hasan Ali b. Amr b. Ali el-Harrânî'dİr (ö. 488/1095). [300] Ancak bu bölgede
en meşhur Hanbelî bilginleri özel-îikle Benû Teymiyye ailesinden yetişmiş
ve bu bilginler hem Harran'ın kültür tarihine hem de Hanbelî mezhebinin
gelişimine büyük katkılarda bulunmuştur.
Eserleri arasında et-Tefsıru 'l-kebîr adında büyük bir tefsir ile Ebu'l-Hattâb
el-Kelvezânî'nin el-Hidâye'sİ üzerine yaptığı bir şerh bulunmaktadır. [302]
Ölümünden sonra, yine bir Hanbelî bilgini olan oğlu Abdülgam b.
Muhammed b. Teymiyye ei-Harrânî (ö. 639/ İ241) onun yerine geçerek aynı
görevleri yerine getirmiştir.[303]
Harran'da doğan lbn Teymiyye, Moğol işgalinden önce 667 (1268-9) yılında
altı yaşında iken ailesiyle beraber Şam'a mülteci olarak gelmiştir. Hocaları
arasında babası Abdülhalîm, Suriye'nin ilk Hanbelî kadilkudâtı Şemseddin
Abdurrahman el-Makdisî (ö. 682/1283) ve Zeynüddin İbnü'l-Müneccâ (ö.
695/1296) gibi devrin önemli bilginleri bulunmaktadır.
709 (1310) yılında Kahire'ye gelerek üç yıl fetva vermeye devam etmiş, ilmî
faaliyetlerde bulunmuş ve nihayet 712 (1313) yılında Dimaşk'a dönmüştür.
Burada kendisini tekrar Hanbeîîler'le Eş'arîler arasındaki kelâmî tartışmalar
İçerisinde bulan Ibn Teymiyye, 718 (1318) yılında talâk konusunda Hanbelî
mezhebinin görüşleri ile çelişecek fetvalar vermekten menedilmiş; 718,
719 ve 720 yıllarında yapılan toplantılar sonunda sultanın emrini çiğnemek
suçuyla Dımaşk Kalesi'nde beş ay hapse mahkûm edilmiştir. 726 (1326)
yılında herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın lekrar tutuklanarak kabir
ziyareti konusundaki görüşlerinden dolayı mahkûm edilmiş ve bu arada
birçok öğrencisi de sorguya çekilmiştir, iki yıldan fazla hapis yatan İbn
Teymiyye, şikâyet üzerine 728 (1328) yılında elinden kalemi, kâğıdı ve
mürekkebi alınarak düşüncelerini yazmaktan alıkonmuş ve bu olaydan beş
ay sonra 728 (1328) yılında hapiste vefat etmiştir.
Görüş ve eserleri ile kendisinden sonraki birçok islâm bilginine etki eden
İbn Kayyım, tarihçi ve hadîsçi tbn Kesîr (ö. 774/1372), Zehebî (ö. 748/1347),
fıkıhçı Ibn Receb ve dilci Fîrûzâbâdî (ö. 817/1414) gibi çeşitli bilginlere
hocalık yapmıştır. 726 (1326) yılında Ibn Teymiyye ile beraber Şam
Kalesi'ne hapsedilen ve ancak onun ölümünden sonra 728 (1328) yılında
serbest bırakılan Ibn Kayyim el-Cevziyye, 736'dan (1336) itibaren
Necmeddin b. Halli-kân'ın Dımagk'ın Guta bölgesinde kurduğu camideki
vaazlan, 743'te (1342) başladığı Sadriyye Medresesi'ndeki dersleri[346] ve
hemen hemen bütün Islâmî ilimlerde kaleme aldığı büyüklü küçüklü elliyi
aşkın eseri ilehocasının görüşlerini anlatmaktan geri kalmamıştır. Bu arada
İbn Kayyim, bir taraftan tasavvufta îttihâdiyye mezhebiyle mücadele
ederken diğer taraftan da fıkıh alanında hocası îbn Teymiyye'nİn de önemli
muarızlarından olan Şafiî kadısı Takıyyüddin es-Sübkî ile müsabaka ve talâk
konularında tartışmıştır. [347]
Onun fıkıh ve usule dair; iyi bir müftü için rehber olmak üzere hazırladığı ve
içerisinde hüküm ve fetva verme usullerini incelediği, özellikle de kanuna
karşı hile kavramına karşı çıktığı hukuk metodolojisine ait î'lâmü'l-
muvakkı'în an Rabbi'l-âlemîn, hocası Ibn Teymiyye'nİn Kitâbü's-Siyâseti'ş-
şer'iyye'sindeki fikirlerine dayanarak ispat teorisi çerçevesinde yazdığı et-
Turuku'l-hükmiyyefi's-siyâseti'ş-şer'iyye, özellikle kendi devrindeki ilmî ve
siyasî tartışmalarda önemli bîr yer tutan gayri müslimlerin kıyafetleri,
ibadet yerleri, davranışları ve onlarla ilgili çeşitli hükümler konusunda Abkâ-
nıı'i ebliz-zimme, talâk hakkında îgûsetü'l-lehfân fî hükmi lala-ki l-gadbân
gibi eserleri bulunmaktadır. Ayrıca tefsire dair et-Tefst-nı'l-Kayyime[348] et-
Tibyân aksâmiİ-Kur!ayı, [349] ei-lunsâl Kur'ani:l-Kerım[350] hadîse dair el-
Menâru'l-mümffi's-sahîhi ve'd-da [351] kelâma dair İçtimâ 'u 'l-cüyûşi 'l-
İslâmiyye 'alâ gazvi 'l~ Mu'attüe ve'l-Cehmiyye, [352] el-Kâfiyyetü'ş-Şâfiyye
fi'l-İntisâri li'l-firkati'n-nâciyye; [353] tasavvuf ve ahlâka dair MedâHciVs-
sâlikînı[354] ve siyerle ilgili olarak Zâdüİ-me'âd hedyi hayn'libâd[355] gibi
birçok alanda eserleri bulunmaktadır. [356]
Bu güne kadar eserleri çeşitli defalar basılan veya çeşitli dillere tercüme
edilen Ibn Kayyim hayatı, eserleri ve görüşleri hakkında birçok çalışma
yapılmıştır. Abdülazîm Şerefeddİn'in îbn Kayyim el-Cevziyye 'asruhû ve
menbecühû ve 'ârâühû fi'l-fıkbi ve'l-'akâidi ve't-tasavvuf[357] Muhammed
Ahmed es-Sİnbâtî'nin Menhecü İbni'l-Kayyim ji't-tefsîr, [358] Muhammed
Müslim el-Ganîmî'nİn Hayâtü'l-İmâm îbn Kayyim el-Cevziyye[359] Bekir b.
Abdullah Ebû Zeyd'in İbn Kayyim el-Cevziyye bayâtühû ve 'âsâruhü[360] ve
Ahmed Mahir el-Bakarî'nin îbn Kayyim min âsâribi'l-'ilmiyye [361] adh
eserleri bu çalışmalara örnek gösterilebilir.[362]
c) Ebû Abdullah Şemseddİn b. Müflih (ö. 763/1361)
Hicaz, Necİd, Suriye ve Kudüs başta olmak üzere birçok beldeden Hanbelî
fıkhını öğrenmek için kendisine gelen öğrencileri arasında Abdülbâkî ed-
Dımaşkî, Yûsuf el-Kermî, Muhammed el-Hal-vetî gibi bilginler
bulunmaktadır.
Hanbelî fıkhının temel kaynaklarından biri olan Keşşâfû't-kınâ 'an (mettı) i'I-
!knâ' adlı eseri, Haccâvî'nin son dönemlerde bir Hanbelî klasiği haline gelen
et-fknâ'&âh kitabının .şerhidir. Buhti-tî, tbnü'n-Neccâr'ın Müntehe'l-
irâdât'ına Dehâiku üh'n-nühâ U-Şerhi 'l-Müntehâ, Haccâvî'nin Zâdii 't-
müstakni'sine er-Kavzü 7-mürbı adında birer şerh yazmıştır. Onun Hanbelî
fıkhını özetleyen Vmdetü't-tâlib adlı eserini Osman b. Ahmed en-Necdî (Ö.
1097/ 1686) Hidâyetti'r-râgıb li-Şerhi 'Umdeti't-tâlib adıyla şerhetmiş, Sâlİh
b. Hasan el-Buhûtî ise Vesîletü'r-râgıb li-'Umdeti't-tâlib adıyla manzum
hale getirilmiştir.[383]
el-Ba'iî (ö. 1126/171 i), Şam'da Sinan Paşa Camii'ncte vaizlik ve Ömeriyye
Medresesinde hocalık yapan Ali el-Berâ/.iî (ö. 1155,' 1743); fıkıh, hadîs,
kelâm ve siyer gibi birçok branşta eserleri olan Muhammet! b. SâÜm b.
Süleyman es-SefTârînî Cö. 1188/1774) ve ailesinden çeşitli Hanbeiî
âlimlerinin yetiştiği Şeyh AbduiTahman b. Abdullah el-Ba'lî (ö. 1192/1778)
gibi birçok bilgin yaşamıştır.[385]
e) Muhammed b. Abdülvehhâb (ö. 1206/1792)
Vehhâbîlİğin doğup geliştiği dönemde Mısır, Suriye, Irak ve Hicaz gibi çeşitli
bölgelerde önceden Hanbelî mezhebine mensup insanlar içerisinde
Vehhâbî hareketini benimseyen veya bu hareketten ayrı klasik bir Hanbelî
olarak birçok ilim adamı yetişmeye devam etmiştir. Bunlara örnek olarak
Hanbelî tarihçisi Kemâleddin Muhammed el-Gazzî (ö. 1214/1799), Dımaşk
Hanbelî müftüsü Mustafa b. Sa'd es-Süyûtî (ö.1243/1827), Osman b, Sind
en-Necdî (ö. 1250/ 1834), aslen Iraklı olup Hanbelî mezhebine birçok İlim
adamı veren Şattî ailesinden Mustafa b. Mahmûd eş-Şattî (ö. 1269/ 1852),
Hasan eş-Şattî (ö. 1274/1857) ve Abdüssselâm b. Abdurrahman eş-Şattî (Ö.
1295/1878); es-Sububü 'l-vâbile, Hâşiyetü 'ala Şer-bi'l-Müntehâ gibi
eserlerin müellifi Muhammed b. Abdullah b. Osman b. Humeyd el-Âmirî
(ö. 1295/1878), Muhammed Hatîb ed-Dû-mânî (ö. 1308/1890), Hanbelî
tabakalına dair bir eseri bulunan Muhammed Murad Efendi eş-Şatâ (ö.
131İ/1H96) ve el Medbal ila Mezbebvl-îmûm Abtııed b. Hanbe/-, Şerbu
Ravzalü 'n-nâzır gibi eserlerin sahihi Ahdüikadir b; Bedrân (ö. 1927) ve daha
birçok 1 [anbelî bilgini gösterilebilir.[397]
Muhammed b. Abdiilvehhâb ile Muhammed b. Suûd merkezden uzak
Necid bölgesinde kendi dinî ve siyasî oluşumlarını tamamlarken, Lale
Devrî'nin sıkıntıları ile meşgul olan Osmanlılar'da 1. Mahrriud henüz yeni
tahta çıkmıştı (1143/ 1730). Devlet, Patrona Halil (Ö. 1143/1730) ve çeşitli
Yeniçeri isyanları ile uğraşırken, İran Şahı Nâdir (ö. 1160/1747) ile Rusya ve
Avusturya devamlı olarak sınırlara tecavüz ediyordu. III. Selim devrinde
(1203-1222/1789-1807) ise Rusya ve Avusturya'nın tecavüzleri yanında
Fransızlar Mısır'a girmiş (1213/1798) ve ülkedeki iç karışıklıklar sürekli
gelişen Vehhâbî hareketiyle İlgilenme imkânı vermemişti. [398]
D) Yeni Dönem
iki ayrı birim olarak yönetilen Hicaz ve Necid bölgeleri 1932'de Suudî
Arabistan Krallığı adı altında birleştirilmiştir. Abdülaziz'in ölümünden (ö.
1953) sonra yerine büyük oğlu Suûd (ö. 1969) geçmiş, ancak daha sonra
ikinci oğlu Faysal b. Abdülazız 1964'de bütün yetkileri eline geçirerek kral
olmuş ve 1975'te öldürülene kadar ülkeyi dirayetle yönetmiştir.
Faysal'dan sonra tahta kardeşi Hâlİd b. Abdülazız (1975-1982), onun
ölümünü (1982) müteakip ise kardeşi Fahd b. Abdülazız çıkmıştır.
I. Usulü
imam Şafiî'nin bıı eseri sayesinde, onun devrinde İslâm dünyasında mevcut
olan muhaddislerin saf akîdeciliği, ehl-i reyin liberalizmi ve Mu'tezile'nin
rasyonalizmi şeklinde özetlenebilecek üç temel eğilimden hukukçularla
muhaddîsler arasındaki ihtilâf giderilmeye ve bu iki grup yanyana
getirilmeye çalışılmıştır. [429] Bu gruplardan Mu'tezîle ise, gittikçe
şiddetini artıracak şekilde Ehl-i sünnet'e karşı mücadelesini sürdürmüş ve
halku'l-Kur'an meselesinde devletin resmî görevlileri ve halifelerini de
kullanarak büyük bir baskı kurmuştur. Bu baskılara karşı ilim adamları ve
halk arasında oluşan geniş aksülamel karşısında, Abbasî Halifesi Mütevekkil
(232-247/847-862) geri adım atmak zoaında kalmış ve bu adım sadece
Mu'tezile'nin tarihten siiinme.siyle değil, aynı zamanda onların yazdıkları
birçok eserin de yok olmasıyla neticelenmiştir. [430]
III. (IX.) asırda .Şafiî'nin eseri ilim dünyasında gereken y yapmış ve bu alanda
birçok eser yazılmasını) sebep olmuştur
lar arasında lanefîler'deıı îsâ b. Hbân'ın (ö. 221/835) Kitâhü lsbâ H'l-kıyâs,
Mu'tezİle'Uen İbrahim en-Nazzâm'm (ö. 221/835) Kitâ-bü'u-NükeL
Mâlikîler'den Asbağ b. R-rec'in (ö. 225/839) Kitâb 'usûH'l-fokb, Dâvûd b. Ali
ez-Zâhirî'nin (ö. 270/883) Kiıâbümâ, Kiıâbü /btâli'İ-kıyâsgihi eserleri
sayılabilir.[431]
IV. (X.) asır ise hem mezheplerin usul görüşlerinin olgunlaşması ve son
şeklini alması hem de bu konudaki eserlerin sistematiklerinin etkilerinin
günümüze kadar devam etmesi bakımından ts-lâm hukuk tarihinde çok
önemli bir devirdir. İbn Burhan el-Fârisî eş-Şâfiî'nin (ö. 305/917) ez-ZabîreJÎ
'usûli'l-ftkh, İbn Süreyc'in (ö. 306/918) Kitâbü'r-Red 'alâ İbn Dâvüd fîİbtâlVl-
kıyâs, Ebü'l-Hasan el-Kerhî'nin (o. 340/951) 'Usû[432] ve Ahmed b. Ali er-
Râzî el-Ces-sâs'ın (ö. 370/980) el-Fusûlfi'l-'usûf[433] gibi eserleri bu asırda
yazılan usul kitaplarından bazılarıdır. [434]
Kadı Ebû Ya'lâ, usûl-i fıkhın "Üzerine fıkhı meselelerin bina edildiği ve
hükümlerin kendisiyle bilindiği şey" anlamına geldiğini belirtmiştir.
[440]Ona göre, usûl-i fıkıh hakkında konuşmak sadece fıkhın delillerini
konuşmak demek değildir. Çünkü fıkhın delilleri, umum lafızlarının
kullanılması ve ietihad yollarından ibarettir. Halbuki usûl-i fıkıh çalışmaları,
bütün bu lafız ve ietihad metotlarının muktezâ ve mûcepleri ile sıhhat ve
fesatlarının ispatıyla ilgilidir. Ebû Ya'lâ, bu yaklaşımının tabii sonucu olarak
fürûa bakmadan usûlün bilinemeyeceğini söylemektedir. Zira fürû yollarını
bilmeyen ve onları kullanamayan kimselerin, usulün gerektirdiği çeşitli
istidlal yollarını bilmesi ve onları kullanması mümkün değildir.[441]
Bu tanımdan sonra Ebû Ya'tâ, fıkhın asıllarının (usûl-i fıkıh) ve şer'î delillerin
asıl, mefhûm-i asıl ve istishâbü'1-hâl olmak üzere üç kısım olduğunu
söyleyerek bu konudaki diğer görüşleri nakieder ve bu üçlü taksimin daha
.sahih olduğunu belirtir. [442] Onun bu taksimi, biraz aşağıda "islâm
Hukukunun Kaynakları" konusunda ayn-ca daha geniş bir biçimde ele
alınacaktır. Ancak, burada dikkati çeken husus, Ebû Ya'lâ'nın bir paragraf
önce usûl-i fıkıh ile fıkhın de-Üllerİ (edİHetü'1-fıkh) arasını ayırırken, burada
söz konusu iki terimi eş anlamlı olarak kullanmış olmasıdır.
Ebü'l-Hattâb e!-Kelvezânî ise usûl-İ fıkhın bir sözlük bir de örfi (terim)
anlamı bulunduğunu belirterek, sözlükte onun "Üzerine fıkhın bina edildiği
ve kendisinden (birtakım) fürûun doğduğu şey", fakihîerin örfünde ise
"Deliller, metotlar (turuk), bunların mertebeleri ve bunlarla istidlalde
bulunmanın keyfiyeti" mânasına geldiğini söylemiş ve daha sonra da
delillerin nelerden ibaret olduğunu anlatmaya başlamıştır. [443]
İlk Hanbefi usûl-i fıkıh kitabının yazan olan Kadı Ebû Yala, yukarıda
belirtildiği gîbi, şer'î delilleri (kaynak, nıasdar) asıl, mef-hûm-i asıl ve
iüüshâbü'l-hâl olmak üzere üç kısma ayırmıştır.[445]
Bazıları ise şer'î delilleri, elde edilme bakımından kavi (akvâl) ve istihraç
olan deliller şeklinde iki kısma ayırmıştır. Bunlardan kavi (söz) olanlar na.s,
umum, zahir, mefhûmu'1-hitâb, fahve'l-hitâb ve icmâ gibi delillerdir.
İstihraç ise kıyas delilidir. [446]
Üçlü taksimdeki asıl kavramını tasnif eden Ebû Ya'lâ bunu kitap (Kur'an-ı
Kerîm), sünnet ve icmâ şeklinde üç kısma ayırır. Ona göre kitap mücmel ve
mufassal, sünnet ise Hz. Peygamber'den bizzat müşahede ve duyarak elde
edilenler ve sadece haber yoluyla gelenler olmak üzere iki kısımdır. [448]
îemâm mahiyeti ve çeşitleri ise ileride tartışılacaktır.
Bu üçlü taksimde geçen mefhûmü'1-asl; mefhûmu'1-hitâb, delîlü'l-hitâb ve
ma'ne'l-hitâb olmak üzere Üç kısma ayrılır, lstishâbü'l-hâl ise berâet-İ
zimmet ve İstishâbü hükmi'1-icmâ şeklinde iki kısımdır. [449]
islâm hukukunun kaynakları olan delilleri bu şekilde tasnif eden Ebû Ya'lâ,
eserinde önce emir, nehiy, umum, husus, tahsis, nesih, tearuz ve tercih gibi
Kitap ve Sünnet delillerinin ortak konularını incelemiş, daha sonra da icmâ,
istishâbü'İ-hâl ve bazı istidlal türlerini, bu arada da kıyası ele almıştır. Bu
sıralama onun yukarıdaki tasnifine genel olarak uygun gözükmektedir.
Ona göre "asıl" delilinin içerisine kitap, sünnet, icmâ ve İmam Jımedden
gelen bir rivayete göre "sahabeden bir kişinin sözü" de girer. Kitabın nas.
zahir, umum ve mücmel olmak üzere dört çeşit delâleti vardır, sünnelin ise
kavi (söz), fiil ve ikrar (takrir) şeklinde üç tür delâleti bulunmaktadır. İcmâ
da âm (genel, umumi) ve hâs (hususi, özel) şeklinde iki kısma ayrılır. Bir tek
şahabının sözünün delâleti ise -hüeeiyyeti kabul edilmesi halinde- sünnetin
delâleti gibidir.[450]
İbn Kudâme ise, üzerinde ittifak edilen şer'î delillerin kitap, sünnet, icmâ ve
aslî nefiy üzerine devam eden akıl delili (istishâb); ıakkında ihtilâf eden
delillerin de kavlü's-sahâbî ve şer'u men kablenâ olduğunu belirterek,
bütün bu delillerin aslının da sonuç itibariyle Allah'ın kitabı olduğunu
söylerdi[452] Ancak îbn Kudâme, hakanda ihtilâf edilen delilleri İncelerken
kavlü's-sahâbî ve şer'u men fkablenâ'ya istîhsan ve İstıslahi (maslahat-ı
mürsele) da ilâve etmiştir. [453]
tbn Kayyım el-Cevziyye'ye göre de Hanbelî mezhebinde şer'î lükümlerin
kendisinden çıkarıldığı kaynaklar İçerisinde İlk sırayı sahih naslar alır. Daha
sonra da sahabenin fetvaları, mürsel ve zayıf hadîs ile kıyas gelir. [454] Bu
naslar içinde yer alan hadîsler sabit ve ıhih olduğu müddetçe, onlar Kitap ve
Sünnet şeklinde bir ayırıma îbi tutulmazlar ve ikisi de aynı derecede kabul
edilirler. Bunlar arasında herhangi bir tearuz (çelişki) bulunması halinde
problem tercih kaidelelerine göre çözümlenir. Burada esas olan, naslann
i'e'y ve kıyasla zayi edilmemesidir. [455]
a) Kur'ân-ı Kerim
Allah'ın kitabı olan Kur'an-i Kerîm ihtilafsız bir şekilde Hanbelî mezhebinin
birinci kaynağını teşkil eder.
Kur'an, okunmakla ibadet edilen ve bize kadar tevatür yoluyla geîmiş olan
Allah'ın vahyedilmiş kelâmıdır.[461]Buradaki "kelâm" kavramının taşıdığı
mânalar ile onun Allah'a nisbet edilmesi konusu, kelâm ilminin sıfâtuüah
bahsinin önemli tartışmalarından birini teşkil eder. Kur'an bizatihi kendisi
mu'cizdir (âciz bırakan). Bazı Hanbelîler, Ahmed'in bu konudaki görüşünün
diğer mezhep mensuplarının benimsediği şekilde, Kur'an'ın nazmı (Safzı) ve
manasıyla mu'cîz olması doğaıİtusunda olduğunu söylerken, Kadî Ebû Ya'lâ
onun manasının i'cazı konusunda muhalefet etmiştir. Ibn Hâ-mîd (ö.
403/1012), Ahmed'in bu konudaki cevabından mukattaa harflerinde i'câzın
devam edeceği mânasının çıktığını söylemiştir. Bu tartışmada Kadî Ebû Ya'lâ
bazı ayetlerde i'câzm olduğunu, Ibn Akîl ise bir veya iki âyetle meydan
okumanın hâsıl olmayacağını söylemiştir. [462]
Tevatürle bize kadar ulaşmayan vahiyler Kur'an'dan kabul edilmez. [463]
Tûfî'ye (Ö. 716/1316) göre yedi kıraat imamına nisbet edilen kırâat-i
seb'anın söz konusu imamlara nisbeti mütevâtir olmakla birlikte, bunların
her birinin Hz. Peygamber'e ulaşması tevatür şartlarını taşımayıp bir kişinin
diğer bir kişiden nakli derecesindedir. Bu görüşü değerlendiren îbn Bedrân,
böyle bir sözün bizi Kur'an'ın tevâtüren gelmediğine dair bir sonuca
götürmemesi gerektiğini söylemiştir. Zira, bizzat Kur'an'ın mahiyeti ile
kıraatler ve Kur'an'ın tevâtüren nakli hakkındaki icmâ arasında fark
bulunmaktadır. [464] Hanbelî mezhebindeki baskın görüş, Hz. Osman'nın
(ö. 35/656) mushafında bulunmayıp Ibn Mes'ûd'un (ö. 32/652) mushafında
yer alan Bakam sûresinin 196. âyetindeki ilâve gibi tevatür derecesine
ulaşmayıp şâz olarak sahih bir yoldan gelen vahiyler ile namazın sahih ve
olan rivayetin de hüccet olacağı doğrultusundadır. [465]
Kur'anda nien.se itibariyle yabancı bir dile ait olup daha sonra Arapçalaşmış
(muarreb) kelimelerin varlığı konusunda[466] Kadî Ebû Ya'İâ, Kur'an'da
Arapça dışında bir dile ait kelimenin olmadığını savunmuştur. [467] Bu
konuda İbn Abbas ve tkrime'den Tâhâ sûresinin ilk âyetindeki "Tâhâ" ve el-
Müzzemmil sûresinin 6. âyetindeki "nâşiete'1-leyl" gibi bazı muarreb
örnekler zikredilmekte ise de, [468] Yûsuf sûresi ikinci ve ez-Zümer sûresi
28. âyetlerinden anlaşıldığına göre, Kur'an'ın bütünü Arapça olup başka bir
düden hiçbir kelime yoktur. Zira Allah Araplar'a, Kur'an'ın bir benzerini
getirmekle meydan okumuştur. Eğer Kur'an'ın tamamı Arapça olmasaydı
böyle bir meydan okuma doğaı olmazdı. [469] Abdülkadir b. Bedrân bu
konuda şöyle bir orta yol izler: Eğer buradaki muarrebden amaç Kur'an'da
ibrahim, îshak, Ya'kub gibi aslen Arapça olmayan özel isimlerin varlığı ise
bunda bir zarar yoktur, özel isimlerin dışında bazı. yabancı kelimelere
gelince, bunlar da kesin olarak dilin içselleşlirdiği, Arapça içerisine almayı
uygun gördüğü şeylerdir. [470]
Kur'an'daki kelimeler ne tür bir kelime olursa olsun, herhangi bir delil
bulunmadan o zahirî anlamından başka bir mânaya çekilemez.[474] Yine
herhangi bir asıl olmaksızın sırf re'y ve ietihadia Kuranı tefsir elmek de caiz
değildir. Kur'anda "O (şeytan) size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında
bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder" (el-Bakara 2/169) ve "İnsanlara,
kendilerine İndirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu
Kur'an'ı indirdik" (en-Nahl 16/44) âyetleri ile îbn Abbas'm rivayet ettiği "Kim
Kur'an hakkında re'yiyle konuşursa, cehennemdeki yerini hazırlasın"
hadîsi[475] ve benzer rivayetler gereği Kur'an hakkında re'yle konuşmak
caiz değildir. [476] Ancak Kur'an'ın tefsirini öğrenmek, sözü hüccet olan
kişiden bunu nakletmek ise caiz ve sevaptır. Helâl ve harama dair hükümleri
öğrenmek gibi. Ahmed de bu şekilde birçok âyet-İ kerîme tefsir etmiştir.
[477] Kur'an'ın lisan kaidelerine göre tefsiri konusunda ise Ahmed b.
Hanbet'in olumlu ve olumsuz iki görüşü rivayet edilmektedir. Ebû Ya'lâ bu
konuda İmamın cevaza dair görüşünü çeşitli delillerle anlatmıştır ki,
buradan onun da bu görüşü benimsediği sonucu çıkmaktadır. [478]
b) Sünnet
Hz. Peygambcr'in söz. fiii ve takrirlerinin tümüne birden sünnet adı verilir
ve onun sözlerini şifahî olarak ağzından duyan kimseler için söz konusu
sünnet kati bir delildir.[481]
Hz. Peygamberden rivayet edilen haberlerin nakli sırasında "Hz.
Peygamber'den işittim", "Bana haber verdi" gibi birçok lafız kullanılır ve
onların delâlet dereceleri geniş bir şekilde tartışılmıştır. [482]
Tevatürün dışındaki yollarla gelen haberler i.se âhad olup[487] onunla kesin
bilginin meydana gelip gelmeyeceği konusunda İmam Ahmed'den farklı
rivayetler bulunmaktadır. Hatta Ebû Bekir el-Merrûzî'den, İmam Ahmed'e
"Şurada bir insan 'haber ameli gerektirir fakat ilmi gerektirmez' diyor"
dedim, o bunu ayıpladı ve "Bu ne demek bilmiyorum" dedi[488] şeklinde
gelen rivayetten, burada âhad haberden hâsıl olacak ilim ve onunla amel
edilmesini bir tuttuğu dahi anfaşılıyorsa da, Ahmed'İn rü'yet hadîsi
hakkındaki "Ona inanırız ve hak olduğunu biliriz ve onunla kesin ilim hâsıl
olur[489] sözünü bazı Hanbelîler, haber-i vâhid sert bir konuya ait ise kesin
bilgi gerektireceği şeklinde yorumlamışlar, fakat Ebû Ya'lâ bunun istidlal
açısından olacağını, zorunluluk açısından olmayacağını ilâve etmiştir. [490]
îbn Kudâme ise, Hanbeİîlerin çoğunluğu ve özellikle de müteahhir
bilginlerinin haber-i âhadın kesin bilgi ifade etmeyeceğini benimsediklerini
söylemiştir. Çünkü zaruretle biliyoruz ki, duyduğumuz her haberi tasdik
etmiyoruz; eğer bu tür haberler kesin bilgi ifade etseydi, birbiriyle çatışan
iki haberin varlığına rastlanmaz ve davalarda tek şahitle hüküm verilirdi.
[491] Ayrıca İbn Kudâme, haber-i vahidin İmam Ahmed'e göre ilim ifade
etmesi ihtimalini söyledikten sonra, ashâb-t hadîs ve Zâhirîler'in de bu
görüşte olduklarına işaret eder. [492] Bu ihtimale rağmen, Han-belîler'in
özellikle müteahhir bilginlerinin haber-i vâhidle kesin bilginin hâsıl
olmayacağına dair görüşlerini mezhep içerisinde bir gelişme olarak
değerlendirmek mümkündür.
Diğer yandan, Hanbelîler kıyasa muhalif olan haber-İ vâhidleri delil olarak
kabul etmişlerdir. [512] Bu konuda diğer mezhep bilginlerinden İmam
Mâlik kıyası takdim ederken, Ebû Hanîfe söz konusu haberin kitap, sünnet
ve icmâ gibi herhangi bir usule muhalif olması halinde onun delil olarak
kullanılamayacağını söylemiştir. [513]
İslam hukukçularının genel olarak kabul ettikleri üçüncü delil icmâdır. [520]
Bir asırdaki müctehidlerin dinî bir konu üzerinde ittifak etmesi anlamına
gelen icmâ Hanbelî usûlcülere göre kesin bir delil olup ona muhalefet
edilmesi haramdır ve onlara göre ümmetin hata üzerinde İcmâ etmesi caiz
degildir. [521]
Hanbelîler'e göre, sahabe iki görüş üzerinde ihtilâf ettiği zaman üçüncü bir
görüşün ihdas edilmesi caiz değildir. Bu konuda Esrem, imam Ahmed'den
"Hz. Peygamber'in ashabı ihtilâf ettiği zaman onların görüşlerinden biri
seçilir ve onların görüşlerinden daha sonra gelenlerin görüşlerine gidilmez"
dediğini rivayet etmiştir. [541] Ebû Ya'lâ, bir görüş üzerinde icmâ etmenin,
o görüş dışındakilerin bâtıl olduğu hakkında da bir İcmâ bulunduğu
anlamına geldiği gibi, sahabenin iki görüş üzerinde icmâ etmelerinin de söz
konu.su bu İki görüşün dışındaki diğer görüşlerin de butlanı hakkında bir
icmâ anlamına geleceğini ileri sürmüştür. [542]
Bir veya iki kişi, herhangi bir konuda cemaate muhalefet ederse, bu
konuda icmâ oluşmaz, icmâ ehli sayılan bir kişinin muhalefeti, mezhepte
mevcut olan iki rivayetten en sahih olanına göre, icmâın oluşmasına mani
olur. Bir rivayette, bu hususa imada bulunan imam Ahmed "Allah'ın
Resulü'nün arkadaşları ihtilâf ettiği zaman, bir kimsenin onlardan bir
kısmının görüşünü herhangi bir ihtiyar olmaksızın (tercih delili
bulunmaksızın) diğerleri aleyhine alması caiz olmaz. (Bu durumda) Kitap ve
Sünnet'e en yakın olan görüşe bakılır" demiştir. [543] Ancak, diğer birçok
konuda olduğu gibi bu konuda da İmam Ahmed'den aksine bir rivayet daha
bulunmaktadır. Bu rivayette ise o, bir kişinin ihtilâfına itibar
edilmeyeceğini ve bu durumun icmâın in'İkadma engel olmayacağını
söylemiştir. [544]
İcmâ, İcmâ ehlinden duyularak veya onların bizzat bir şeyi yaptıkları
müşahede edilerek ya da onlardan bize nakledilmekle bilinebilir. Nakil ise
bazan tevatür hazan da âhâd yolla olabilir ve her iki yol da icmâın
bilinmesinde birer metottur. Bazı Hanefî ve Şâfi-îler İcmâm âhad yolla
nakledilmesi halinde onunla amel edilmeyeceğini ileri sürmüşlerse de
Hanbelîler'e göre, şeriat sahibinin (sâri') sözü âhâd yolla nakledildiği zaman
nasıl bizim için hüccet oluyor ve onun gereği ile amel etmek gerekiyorsa,
icmâm da böyle olduğunu savunmuşlardır. [548] Onların bu görüşleri,
haber-i âhâd hakkındaki görüşleriyle pareleldir. Zira, onların herhangi bir
icmâı tek kişinin rivayet etmesi sebebiyle reddetmeleri halinde, tek kişinin
rivayet ettiği hadîsleri de kabul etmemeleri gerekecektir ki, bu durum
onların bütün sistemlerini sarsar. Dolayısıyla, haber-i âhâd yoluyla gelen
icmâa karşı olumlu bakışları, salt olarak haber-İ vâhîd hakkındaki
kabullerinin bir sonucudur.
d) İstishâb
Hanbelîler'den Ebû Yala, eserinin giriş kısmında genel olarak şcr'î delilleri
sayarken istishâbı zikretmiş, ancak onun tanımım yapmadan onu iki kısma
ayırarak incelemiştir. Buna göre istishâb, berâel-i zimmet ve icmâın hükmü
olmak üzere iki kısımdır.[569] Be-ıvl-i zimmet islihâbının sahih olduğu
hususunda ilim ehlinin icmâı bulunduğunu belirten Ebû Ya'lâ, bir Hanbelî'ye
göre vitir namazının vacip (farz) olmamasını bu konuya örnek göstermiştir.
Çünkü bu hususta genel ilke, şer'î bir delil vitir namazının vacip olduğuna
delâlet edinceye kadar kişinin zimmetinin ondan berî olmasıdır. [570]
Ancak, berâet-i zimmet ibtishâbı hakkında şöyle bir itiraz yapılabilir: Bir
konu hakkında herhangi bir delil bulunmasına rağmen, onu aramak ve elde
etmek hususunda insan hata etmiş veya yeterli araştırmada bulunmamış,
ve böylece yetersiz bir araştırmanın sonucu olarak da bir hükmü vacip
kılan delil terkedilmiş olabilir. Bu İse, nasların zayi ve iptal edilmesi
anlamına gelir. Böyle bir itiraza karşı, istishâb taraftan Hanbeiîler şöyle
cevap vermişlerdir: Aşın bir delil talebi (araştırması) üzerimize vacip
değildir. Normal bir araştırma yaparız ve şayet herhangi bir deli!
bulamazsak, zimmetlerin Önceden olduğu gibi berâet üzere bırakılması
gerektiğine (istis-hâbla) hükmederiz. [574]
Öte yandan, ibâha-i asliyye ile berâet-i asliyye istishâbını kabul konusunda,
islâm hukukçuİan arasında genel bir ittifak bulunduğunu söylemek
mümkün İse de vasıf İstİshâbı hakkında çeşitli ihtilâflar bulunmaktadır.
Hanefi ve Mâiikîler vasıf istishâbını defetme konusunda elverişli, ispat
hususunda ise elverişsiz bir delil olarak kabul etmişlerdir. Onlara göre,
böyle bir istishâb ile eski haklar korunmakla beraber yeni haklar elde
edilemez. Meselâ, uzun süre kendisinden haber alınamayan kayıp kişiler
(mefkûd) kendi malları bakımından sağ kimseler gibi olup onun bu mallar
üzerindeki mülkiyet hakkı devam eder. Ayrıca, şayet evli ise, ölümüne dair
bir delil bulununcaya veya hâkim onun Ölümüne hükmedinceye kadar
evlilik sıfatını korur. Ancak, söz konusu kayıp kişi gaip olduğu süre içerisinde
birtakım yeni haklar iktisap edemez, bu süre içerisinde kendisine miras ve
vasiyet gibi herhangi bir yolla bir mal intikal etmez. Buna karşı, Şâfİîler'le
Hanbelîler'e göre ise vasıf İstis-hâbı hem defetme hem de ispat bakımından
yeterli bir delildir. Yukarıda adı geçen mefkud, ölümüne hükmedilinceye
kadar gaiplik süresi içerisinde sağ kabul edilir ve hem kendi malları
üzerindeki mülkiyet hakkı devam eder hem de miras, vasiyet ve benzeri
birtakım yollarla mülkiyetine yeni mallar da intikal edebilir[581]
Muhammed Ebû Zehre'nin İşaret ettiği gibi, burada Hanefî ve Mâlikîler
islishâba dayanan kişiyi, değişiklik iddiasına karşı itiraz eden şahsa
benzetmişlerdir. Böylece onların nazarında isiishâb yeni haklar ispat
etmeyip sadece sabit hakların aynen devamını sağlamakladır. Halbuki Şafiî
ve Hanbelîler isiishâbı sadece İtiraz etmek için gerekli bir delil olarak
görmeyip, aynı zamanda yeni haklar ispat eden muarız bir delil değerinde
kabul etmişlerdir.[582]
Diğer taraftan, Önceki hükmü nefyeden (ikinci) durum İçin aynen ilk ispal
edende olduğu gibi delil gerekir. Hanbelîlerle beraber fukaha ve
mütekellimînin cumhurunun da paylaştığı bu görüşe göre, hükmü
nefyedene bunu bilerek mi yoksa şüphe ile mi yaptığı sorulur. Şüphesinden
dolayı ise, bu onun konu hakkındaki cehlini itiraftır. Kesin bilgisi olduğunu
ileri sürerse, o zaman da bunu ya taklit ya da nazar yoluyla bilebilir. Taklit
yoluyla bildiğini iddia ederse, bu bizzat kendi körlüğünü itiraf ve başkasının
basiretini ileri sürmekledir. Araştırarak (nazar ile) bu nefye ulaştığını
söylerse o zaman da delilini ayıklaması gerekir.[586]
Sahabenin bir bütün veya bir grup olarak herhangi bir konuda görüşlerinin
Hanbelî usulündeki hukukî değerine yukarıda icmâ konusunda değinilmişti.
Burada İse lek fen olarak onların görüşlerinin hukukî değeri
incelenecektir.[593]
Ibn Kayyim'in sahâbî kavli hakkındaki bu görüşleri bize göre çok gene!
ifadelerdir. Her ne kadar bu konuda mezhebin genel eğilimi İbn Kayyim'in
belirttiği gibi sahâbî görüşünü delil olarak kullanmak ve onu terkedip re'ye
gitmemek ise de mezhepte bu konuda gelişmeci eğilimlere de
rastlanmaktadır.
Hanbelî usul kaynaklarına bakıldığı zaman, sahâbî kavlinin kıyasa takdim
edilebilecek ve âm nassı tahsis edecek hukukî bir delil olup olmadığı
konusunda Ahmed b. Hanbel'den iki farklı rivayet görülür.
İmanı Ahmed'den gelen bazı rivayetlere göre sahâbîlerin görüşleri .serî bir
hüeuel değildir. Bu konuda Ahmed. Ebû Davud'un rivayet etliği bir sözünde
"Nebiden başka herkesin görüsünü alabilirim de terkedebilirim de"
demiştir. Merrûzî ise ondan şu sözü nakletmektedir: "İbn Ömer Ünım-i
velede kazfde bulunan kişiye had (d-i kazf) gerekir' diyor. Ben böyle bir
(söze) cesaret edemem. Sadece o bir câriyedir ve onun tâbi olduğu
hükümler cariyelerin hükümleridir" demiştir[596] Ayrıca Meymûnî'den
gelen bir rivayette, Alımed b. Hanbel'e abdest alırken başa giyilen külah
üzerine mesh yapılıp yapılamayacağı sorulduğunda o "Bu konuda Hz.
Peygam-ber'den hiçbir şey gelmemiştir. Mesh yapılabileceği hakkındaki
görüş Ebû Musa'nın (el-Eş'arî) görüşüdür. Ben böyle söylemekten
sakınırım" demiştir. [597] Ayrıca, kavl-i cedidinde (son görüşünde) İmam
Şafiî, Ebû Mûsâ el-Anezî (ö. 252/866), Begavî (ö. 259/872), Mu'tezile'den
Kadî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) ve Ebu'l-Hüseyin el-Basrî (ö. 436/1044) ve
Eş'arîler de bu görüştedir. [598]
Diğer bir rivayete göre ise Alımed b. Hanbel'e göre hakkında ihtilâf edilen
sahâbî görüşü hukukî bir delildir ve o kıyasa takdim olunur. Bu konuda
İmam Ahmed'den birçok örnek rivayet edilmiştir. [599] Meselâ Ebû Tâlib,
İmam Ahmed'in oruçta bilmeyerek fecrin doğuşundan (imsak) sonra sahur
yemeğini yiyen ve daha sonra vaktin geçtiğini öğrenen kişinin söz konusu
oruç yerine bir gün kaza etmesi gerektiği, ancak unutarak yiyen kişiye ise
bir şey gerekmeyeceği kanaatinde olduğunu söylemiştir. Ona "Kişi
bilmeden bunu yaptığı zaman aynen unutan kişi gibidir" denildiği zaman,
Alımed "Bu kıyasa göre böyledir. Fakat Ömer, gündüzün sonunda gece
(akşam) zannederek orucunu yemiş ve 'Onun yerine bir gün kaza ederim'
demiştir" cevabını vermiştir. [600] Bu örnekten anlaşılacağı üzere burada
Ahmed, kıyasın gereğini değil, şahabının uygulamasını tercih etmiştir. Diğer
mezheplerden Mâlik ve eski kavlinde Şafiî olmak üzere, Muhammed b.
Hasan, Berâziî (ö. 372/982), Cessas (ö. 370/981), Cübbâî (ö. 321/933),
Cürcânî (ö. 398/1007) gibi birçok bilgin de bu görüştedir. [601]
Hanbelî mezhebinin tarihî süreç içerisindeki genel eğilimi, sahâbî kavlinin
serî bir delil olduğu doğrultusundadır. Ancak Ebû Ya'lâ ve Lbu'l-Ilattâb
ihtilâfın kaynağına işaret ederek bunun, bir yanda zayıf bir kıyasla beraber
sahâbî kavlinin bulunması, diğer yanda ise bu İkisine muarız bir celi kıyasın
bulunması hali olduğunu söylemişlerdir. Onlar, tartışma konusu olan
sahâbî sözünden maksatlarının, lehinde şahitlik yapacak herhangi bir çeşit
kıyas bulunmayan sahâbî kavli olmadığını belirterek, böyle bir söze Hz.
Peygamber'den gelen mevkuf haber değeri vermediklerini ve ona kıyasın
muâraza edemeyeceğini savunmadıklarını açıklamıştır.[602]
Ebû Ya'lâ kıyası, -aralarındaki cami' bir illetten dolayı fen asla çevirmek"
şeklinde Lirif etmiş ve daha sonra da "aslın illeti sebebiyle fer'î asla
hamletmek", "bir şeyi diğer bir şeyle denkleştirmek", "bir şeye başka bir şey
İle itibar etmek" gibi çeşitli tanımlar sevkelmiştir.[614] Ebu'l-Hallâb, Ebû
Ya'Iâ'nın birinci tanımını aynen benimsemiş, [615] ayrıca "aslın illeti
sebebiyle fer'in asla hamledîlmesi" şeklinde yeni bir tanım ilâve etmiştir.
[616] îbn Kudâme ise kıyası "aralarındaki bir İllet (cami') sebebiyle fer'in
hükmünün aslın hükmüne hamledümesi" olarak tarif etmiş ve kıyasın
sadece "ietihad" olarak tanımlanmasını hatalı bularak ietihad faaliyetinin
umûmâta ve diğer delillere bakılarak yapılabildiği halde kıyasın böyle
olmadığını, dolayısıyla kıyasın daha dar kapsamlı bir ietihad faaliyeti
olduğunu belirtmiştir, [617] Kıyasın, "aralarındaki cami' bir illetten dolayı
fer'i asla hamletmek" şeklindeki tarifi, onun rükünleri olan asıl, fer', illet ve
hükmü kapsaması bakımından "efradını cami" bir tanım olarak görülebilir.
Kıyasın rükünleri olan asıl, fer', illet ve hüküm konuları ve bu rükünlerde
bulunması gereken şartlar, fıkıh usulünün en geniş ve en çok tartışılan
konularının başında gelir. Ancak elinizdeki eserin kapsamı bu tartışmaların
yapılmasına imkân vermediği için, burada yalnızca kıyasın hukukî değeri ve
uygulanmasıyla ilgili bazı konular hakkında Hanbelîler'in görüşleri
belirlenmeye çalışılacaktır.
Kıyasın hukukî değeri konusunda, Kadî Ebû Ya'lâ aklî kıyasın hüccet ve
onunla istidlalin vacip olduğunu söylemiş ve daha .sonra imam Ahmed'in
er-Red 'ale'z-zenâdıka vei-CehmiyyeWmde aklî delilleri kullandığına dair
çeşitli örnekler vermiştir. [618] Ebû Ahmed Bekir b. Muhammed ise, İmam
Ahmed'den "Hiç kimse kıyastan müstağni kalamaz. Hâkim ve mam işlerini
bununla görür, insanları toplar, kıyas ve teşbihte bulunur. Nitekim Hz.
Ömer de Kadî Şüreyh'e (Ö. 78/697) işleri birbirine kıyas et' demiştir"
şeklinde bir rivayette bulunmuştur. [619]
Kıyasın hücciyeti konusundaki farklı görüşleri İbn Teymiyye güzel bir tasnife
tâbi tutarak, Hanbelîler'in bu konudaki görüşünü berrakları rinaya
çalışmıştır: O, naslan tam olarak araştırmadan kıyasla hüküm verme
hususunda üç şıkkın söz konusu olacağını söyler. Birincisi, bilinen delilleri
araşürmaksizın kıyasla hüküm vermektir ki, bu yol kesin olarak caiz değildir.
îkincisi, araştırma halinde elde edilmesi mümkün olan naslar bulunduğu
halde, onları araştırmaksızın kıyasla hüküm vermektir ki, bu da Hanefiler'İn
metodu olup bu şartlar altında kıyasa gitmenin caiz olması gerekir. Ancak
bu tür kıyasla hüküm vermek Şafiî ve Ahmed ile ehl-i hadîse mensup
bilginler tarafından caiz görülmemiştir. Buna göre Ahmed b. Hanbel ve
diğerleri kıyası teyemmüm derecesinde kabul etmişlerdir. Teyemmüme
nasıl ki ,su bulunmadığına dair zann-ı ga-lib hâsıl olunca gidiliyorsa, kıyasa
da nas bulunmadığına dair zann-ı galib hâsıl olunca gidilir. Ahmed'in "Kıyası
ne yapacaksın, hadîste seni ondan müstağni kılacak şey var?" sözünün
anlamı da budur. İşte bu nokta, Ehl-i hadîs ile Ehl-i re'y arasındaki temel
farktır. Üçüncüsü ise nassı araştırıp bu konuda herhangi bir nas
bulunmaçlığına chıîf ann-ı galib meydana geldikten sonra kıyasa gitmektir
ki, im durumda kıyasla amel etmek tereddütsüz olarak caizdir.[625]
Kıyasın tahsis delili olusuna dair verilen örneklerden birisi Ebfı Davud'un şu
rivayetidir: Bir kişi, üç talâka niyel ederek karısına "Sen boşsun" elemiş olsa.
Ahmed'e göre bu durumda bîr Lalâk meydana gelir. Ona, İshâk b.
Kâhûye'nin (ö. 243/857) "Ameller ancak niyetlere göredir[630] hadîsiyle
hareket ederek üç talâkın meydana geleceği kanaatinde olduğu söylendiği
zaman, Ahmed "Durum öyle değildir. O takdirde, karısını boşamaya niyet
else ve bunu da telaffuz etmese, bu talâk olur mu?" diye sormuşun".[631]
Burada imam Ahmed, insanın İçinde gizli bulunan iradesinin değil de dışa
vuran İradesinin geçerli olacağını belirtmek istemektedir. Aksi halde sırf
insanın İçinden niyet etmesi sebebiyle talâk meydana gelmiş olsaydı, o
zaman bu niyetin sonucu olarak herhangi bir kelimeyi telaffuz etmeden de
talâkın gerçekleşmesi gerekirdi. Ahmed b. Hanbel'in bu kıyası, niyetle İlgili
yukarıdaki hadîsin tahsisi anlamına gelmektedir. Bu örnek kıyasla âm nassın
tahsisine delil olması yanında, Hanbelîler'in hukukî işlemlerde iç iradeyi
esas alan genel yaklaşımlarına[632] da ters düşmesi bakımından önemli bir
ipucudur. Öte yandan, bu tartışmada kıyasın tahsis delili olduğunu
savunanlar, genel olarak kıyası sert bir delil olarak da kabul eden kişilerdir.
Kıyasın Kitap ve Sünnet -isterse haber-i vâhid olsun- karşısında herhangi bir
değeri olmadığını ileri sürenler ise, tabii olarak onun âm nassı tahsis
edebilmesine karşı çıkmışlardır. [633] Burada meşhur birçok Hanbelî
usulcünün kıyası tahsis delili olarak benimsemiş olması, onların kıyas
konusunda gösterdikleri gelişmeyi ifade etmesi bakımından dikkat
çekicidir.
Kapalı kıyas ise, asıl ile fer' anısında büyük bir benzerliğin (se-beh)
bulunduğu bir kıyastır. Meselâ, bir hadîse hakkında biri yasaklayan diğeri
serbest kılan İki asıl (prensip) çekişse ve her bir aslın da beş adet vasfı
(niteliği) bulunmuş olsa; şayet söz konusu hadîse bu asıllardan her birinin
vasıflanın içermemekle beraber, dön nitelikte ibâhaya, üç vasıfta da hazra
daha çok benzese yani herhangi bir şekilde iki asıldan birine daha çok
benzemiş olsa, bu durumda iki görüş rivayet edilmektedir:
Birinci görüşe göre, bu kesin olarak kıyas değildir. Çünkü kıyas, fer'de asim
vasıflarının kemaliyle bulunması halinde mümkündür. Eğer bu vasıfların
tümü değil de bir kısmı fer'de bulunursa, bu durumda kıyastan söz
edilemez. Ahmed b. Hüseyin b. Has-sân'ın rivayet ettiğine göre İmam
Ahmed bu konuda "Kıyas, iki şeyden -her türlü durumda aralarında
benzerlik bulunması halinde- birinin diğerine benzetilme sidir (kıyas
edilmesi). Ancak, onlar bir halde biribirine benzer, diğer bir halde
muhalefet eder ve sen de onun üzerine kıyasta bulunmak istersen, bu bir
hatadır. Çünkü o, bazı durumlarda (biribirine) muhalefet, bazı durumlarda
ise muvafakat etmiştir. Bütün durumlarda böyle olması halinde, onu
bazan kabul bazan da terketmiş olursun, Dolayısıyla, onun hakkmda bende
bir şey (fikir) yoktur[635] demiştir.
İkinci görüşe göre ise, bu tür bir kıyas sahihtir ve kıyasa konu olan hadise,
sakındıran (hazreden) ve serbest (mubah) kılan iki asıldan kendisine en çok
benzeyene İlhak edilir ve onun hükmü geciktirilmez. Bu konuda Harb şu
rivayeti nakletmiştik Biribirine Hân[636] yapan karı koca Yahudiden,
karısına kazfte bulunan koca hakkında, İmam Ahmed "Bunun bir anlamı
(vechi) yoktur. Çünkü, yahudi koca âdil değildir. Lıân ise yalnızca bir şehâdet
işlemidir ve
Yahudi koca âdil değildir ki. onun şehâdeti caiz olsun" demiştir.[637] Onun
bu sözlerinden, Yahûdî karı koca arasında Hân İşlemini uygun görmediği
anlaşılmakladır. Çünkü o ilânı, kâfirden sâdır olmasının imkânsızlığı
hususunda, şehâdeie kıyas etmiştir. Halbuki li-ântn şehâdete benzerliği az,
yeminlere (eymân) benzerliği ise daha fazladır. İmam Ahmed'İn bu görüşü,
onun asıi ile fer' arasındaki benzerliğin (şebeh) çokluğuna dayanarak kıyas
yapmanın caiz olduğuna delâlet etmektedir. [638]
îstihsanın aleyhinde rivayet edilen görüş ve imalar İse herhangi bir delilden
"daha kuvvetli bir delil" sebebiyle değil de "delilsiz" olarak dönmekle
ilgilidir. Diğer taraftan, elde herhangi bir delil olmadan şerl bir delili
terketmek, sırf kendi arzusu ile hüküm ortaya koymak demektir ki, başta
Hanefîler olmak üzere istihsanı savunan hiçbir mezhep böyle bir hareketi
asla iddia veya tasvip etmemiştir. Şu kadar var ki, İstihsanı benimseyen
Hanbelîler'e karşı şöyle bir itiraz ileri sürülebilir: Hemen hemen .her
meselede fuka-ha arasında çeşitli İhtilâflar bulunmakta ve sız de bunlardan
-kendinize göre- en kuvvetli olan delile sahip olduğunuzu savunuyorsunuz,
istihsan ise iki delilden kuvvetli olanla hareket etmek anlamına geldiğine
göre, bu durumda sizin mezhebinizin tamamıyla istihsana dayanması
gerekmez mi? Ebû Ya'lâ bu soruya karşı, fuka-ha arasında meydana gelen
ihtilâflarla ilgili meselelerde kendilerinin, muhaliflerin delillerini sahih değil
fâsid olarak kabul ettiklerini ve dolayısıyla da ortada "sahih iki delilden
daha kuvvetli olanı tercih" .seklinde bir durum olmadığını ve bu sebeple
kendi dayandıkları delillere istihsali adını vermediklerini
söylemektedir.[663] Gerdekten bu soru islihsun konusunu tartışan bütün
İslâm hukukçularına yöneltilebilir ve tarafların verecekleri cevaplar da
kendi içerisinde mantıkî tutarlılığa sahip olabilir. Ancak yine de bu durum,
yapılan tartışmaların sadece terim ihtilafıyla ilgili lafzı bir tartışma olduğu ve
ortada onlar arasında gerçek bir ihtilâfın bulunmadığı gerçeğini ortadan
kaldırmayacaktır.
î.stihsanla ilgili Hanbelî usul kitaplarında çeşitli örnekler bulunmaktadır.
Meselâ, Merrûzî'nin rivayet ettiğine göre, Ahmed b. Han-bel "Sevâd
arazisini satın almak caiz, satmak ise caiz değildir" demiştir. Bu söz üzerine
ona, "Malik olmayan bir kişiden nasıl satın alınır?" diye sorulduğunda,
"Kıyas senin dediğin gibidir. Ancak o bir istihsandır" demiş ve ashabın
mushaf satın alınmasına ruhsat verdiklerini, ancak onun satışını caiz
görmediklerini delil olarak getirmiştir. [664] Bu örnekte, Ahmed b.
Hanbel'İn sahabe görüş ve uygulamasını, kıyastan daha kuvvetli bir delil
olarak gördüğü ve onu kıyasa tercih ettiği yani istihsan İle amel ettiği
anlaşılmaktadır. Bir başka örnekte ise şoyie anlatılır: Bir araziyi gasbederek
üzerinde ziraat yapan kiş hakkında İmam Ahmed, ziraatın arazi sahibine ait
olacağını, gâsıba (ziraat sahibi) ise arazi sahibinin nafaka ödemesi
gerektiğini söylemiştir. [665]Bu olayda kıyas, ziraatın gasıba ait olmasını ve
arazi sahibine de arazisinin ücretinin ödenmesini gerektirmekte ise de
Ahmed b. Hanbel, Râfi' b. Hadîc'in rivayet ettiği "Kim bir kavmin arazisini
ekerse; ziraat arazi sahibinindir, ekene ise nafaka vardır[666] hadîsiyle
amel ederek istihsan yapmıştır.[667]
e) Maslahat-ı Mürsele
İlga veyıı itibar edilmesi hususunda herhangi ser'İ bir delil bulunmayan
mürsel maslahatlar, çeşitli mezheplere mensup birçok âlim tarafından
olduğu gibi, Hanbelîler tarafından da üç kısımda incelenmiştir: Birincisi,
hâciyât derecesindeki maslahatlar. Bunlar, aslında bir zaruret
bulunmamakla beraber gelecekte kendilerinden bir salâh ve fayda
beklentisinin bulunduğu maslahatlardır. Velinin, küçük kızını evlendirme
yetkisinin bulunması gibi. [676] İkincisi, tah-sîniyyât derecesindeki
maslahatlar. Bu tür maslahatlara İbadet ve muamelelerde âdâb-ı muaşeret
kaidelerine uyma derecesindeki maslahatlar Örnek olarak verilebilir.
Nikâhta velinin hazır bulunması gibi. [677] Herhangi bîr delile dayanmadan
bu iki tür maslahatla amel etmenin Hanbelî mezhebinde caiz olmadığı
konusunda ittifak bulunmaktadır. Çünkü, herhangi bir delil olmaksızın
bunlarla hüküm vermek sırf re'yle şeriat vazetmek demektir. [678]
Maslahat-ı mürselenin üçüncü türü ise zaruriyyât derecesinde olan
maslahatlardır. Bunlar dini, canı, aklı, nesli ve malı muhafaza ile İlgili temel
maslahatlardır. Sapıklığını yayan kâfirin katli, bid'atına davette bulunan
bid'atçmın cezalandırılması, nefsi muhafaza için kısasla hük-medilmesi ...
gibi. [679]
f) Sedd-i Zerâİ'
İbn Kayyim el-Ccvziyyc'nin sedd-i zerâi' ile İlgili naklettiği zengin örneklere
rağmen, Hanbciîler'in niyet ve maksada verdikleri önem ile sedd-i zerâi
prensibine verdikleri değer arasında bir paradoks gözükmektedir. Çünkü
onlar bir taraftan lafızların değil, niyet ve maksatların (sübjektif irade)
önemli okluğunu savunurken[709] diğer taraftan da maksat ne kadar
meşru olursa olsun sayel netice gayri meşru ise bunu da sedd-i zerâi'
yoluyla engellemeye çalınmaktadırlar. Bununla birlikte, itiraf edilmelidir ki,
hukukî tasarrufların yorumlanması sırasında kişinin niyet ve maksatının
etkisini tesbiüe ilgili tartışmalar1 sadece İslâm hukuk mezheplerinin değil,
hemen hemen bütün hukuk sistemlerinirı en önemli problemlerinden
biridir ve bu tartışmalar genel olarak yoaım alanmda "irade hürriyeti" (iç,
sübjektif irade) ve "irade beyanı" (dış, objektif irade) nazariyelerini
doğurmuştur. Bütün bu nazariyelerin amaçları ise sübjektif irade ile
objektif netice arasındaki gerçek ilişkiyi belirli kurallara bağlamak ve
"gerçeğe" ulaşabilmektir. Zaman ve mekânın, imkân ve ihtiyaçların da
etkisiyle "adalet" terazisinin bazen "niyet" bazen de "netice" kefesine
ağırlık verilerek yapılan bu "gerçeği" bulma mücadelesi kıyamete kadar
devam edecektir.[710]
g) Örf ve Âdet
Örf sıhhati bakımından sert nas veya katı delillere aykırı olmayan (sahih) ve
şer'î naslara aykırı olan (fâsid), konusu bakımından ise kavlî (söz) ve fiilî
(amelî, uygulama) örf olmak üzere İki kısma ayrılır. Kapsamı (şümulü)
bakımından da örfler iki türlüdür; Bütün insanlar tarafından her zaman ve
her yerde geçerli olan, ya da İslâm hukuku açısından risâlet devrinden
zamanımıza kadar bütün hukukçuların benimseyip uyguladıkları ve
hakkında herhangi bir nas bulunmayanlar örflere "ânı" (genel); bir bölge,
şehir ya da sanat veya meslek sahipleri arasında yaygın olanlara ise "hâs"
(özel) örf denir. [721]öte yandan, şeriatın bir kelimeyi hakiki anlamından
alarak ona yeni bir anlam yüklemesine "şer'î örf adı verilir. Bunlar aslında
hâs örf olmakla beraber, önem ve değerine işaret etmek için bu isimle
anılmışlardır. [722]
Örfün şen bir delil olabilmesi için rükün ve şartlarının lam olarak bulunması
gerekir. Örfün maddî ve manevî (psikılojik) olmak üzere iki unsuru (rüknü)
bulunmaktadır. Örfün maddî unsuru devamlı (ıliırad) ya da uzun bir süre ve
çoğunluk tarafından yapılmış (galebe) olmasıdır. Psikolojik unsuru ise,
nefislerde istikrar bulması ve aklıselim sahiplerince bağlayıcı bir tasarruf
olduğuna inanılmasıdır.[724] Ancak bu unsurların, kendi içlerinde çeşitli
belirsizlikler taşımaları sebebiyle, objektif olarak tesbit edilmeleri oldukça
güçtür. Zira bir eylemin nefislerde yerleşmesi ve onun kanuna uygun hatta
kanun gibi bağlayıcı bir karakter kazandığına dair genel bir inancın
toplumda yerleşmesi süreci geniş araştırma, İstatistik ve gözlemlerle tesbit
edilebilir. Ayrıca, bu unsurlar yanında, Örfün sert bir delil olabilmesi için, fiilî
tasarrufun inşâsı sırasında mevcut olması (târî olmaması) ve Örfün aksine
sözlü veya fiilî bir tasrihin bulunmaması da şarttır. [725]
Hanbelî usul kitapları tarandığı zaman şer'î deliller konusunda Örf ve adete
yer verilmediği görülür. Bu durum, onların nas merkezli metodolojilerinin
tabii bir sonucu olarak gözükmektedir. Ancak, Hanbelîler'in örf ve âdetle
ilgili olumsuz değerlendirmelerine tahsis delilleri konusunda
rastlanmaktadır. Örf ve âdetin tahsis delili olmaması konusunda, diğer
mezheplere mensup Ebu'l-Hüseyin el-Basrî, Şîrâzı, Gazzâlî, Râzî ve Âmidî
gibi usulcülerin görüşleri de Hanbelîler'le paralellik arzetmektedir. [726]
Mecdüddİn Ebu'l-Berekât İbn Teymİyye ise (ö. 652/1254) Ebû Ya'lâ ve Ebü'l-
Hattâb'ın bu görüşlerini nakleîtikten sonra, onların görüşlerinin tam aksine,
sadece kavlen değil, fiilen de "Umumun, mûtat olan amel ile kasredilmesi"
anlamında tahsisin mezhepte kabul edildiğine dair çeşitli Örnekler
vermiştir. Meselâ imam Ahmed, Hz. Peygamberin muhâbera (tarla bir
yandan, emek bir yandan ortakçılık), arazinin kiralanması ve müzâraadan
(ziraat ortakçılığı) nehyetmesini, ashabın yaşadığı dönemde mevcut olan
muameleler üzerine kasretmig,[732] yani hadîsteki nehyin kendi
döneminde mevcut oian tarla ve ziraat ortakçılığı veya yerin kirasıyla ilgili
uygulamalar (örf) için söz konusu olmadığını söylemek istemiştir. Yine, bir
kişi "Baş veya yumurta ya da et yemeyeceğine" yemin etse ve daha sonra
da haram kılınmış et (İaşe gibi) ve balık yumurtası gibi Örf ve âdette
yenilmeyen bir şeyi yese, onun yemininin bozulup bozulmayacağı
konusunda, örfe itibar etmenin gerekli olup olmadığına dair İhtilâfa dayalı
olarak, mezhepte olumlu ve olumsuz iki görüş bulunmaktadır.
öte yandan, örf ve âdeti şer'î deliller ve tahsis delilleri İçine almayan
Hanbelîler onu genel olarak fıkhı kaideler içerisinde incelemişlerdir. Onlara
göre örf ve âdet, delil olmamakla beraber delile benzer bir fıkıh kuralıdır.
Ona riayet delil ile sabittir. Dolayısıyla, bazı cüz'ı konularda Örf ve âdetle
hükmedilir ve bu sebeple de o, bu cüzi meselelerde "delil gibi" kabul edilir.
[744]
örf ve âdeti gene! bir hukuk kuralı olarak kabul eden Hanbelîler, onun
önemini belirtirken, örf ve âdeti serî bir delil olarak kabul eden
mezheplerin kullanabileceği bütün argümanları kullanmışlardır. Meselâ
onlar, Kur'an-ı Kerim'de çeşitli âyetlerde geçen "mâruf'[745] kelimesini örf
ile yorumlamışlar, [746] Hz. Peygamber'in örfte mevcut olan uygulamaya
göre hareket edilmesini tavsiye elliği bazı olayları[747] İbn MesTıd'a nisbet
edilen "Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah kalında da güzeldir[748]
sözünü delil olarak getirmişlerdir.
Teklif kavramı, emir veya nehiyle hitap etmek anlamına geldiği için, teklifi
hükmün muhatabı olan mükellefe (el-mahkûm aleyh) ve hükme konu olan
fiillere (el-mahkûm bih) ait birtakım şartlar vardır,
Hanbelîler'e göre, mükellefin akıl sahibi olması ve hitabı anlaması şarttır.
Bu konuyla ilgili olarak onlar sabî, mecnun, uyuyan, unutan, sarhoş ve
mükrehin sorumlulukları konusunda geniş tartışmalar yapmışlardır. [762]
Hükme konu olan fiillerin (el-mahkûm bih, el-mükellefu bih) ise mükellef
tarafından tam olarak bilinmesi ve İfasının imkân dahilinde olması gerekir.
Daha çok kelâm ilmindeki güç yeten ve yetmeyen şeylerle teklif
konusundaki tartışmalarda kullanılan delillerin yer aldığı bu konuda
Hanbelıler güç yetmeyen şeyle teklifi caiz görmemişlerdir. [763]
Vaz'î hükümler ise sebep, rükün, şart, mâni ve sıhhat-f lan olup bunların
gerek tanımları ve gerek.se nevileriyle klasik usûi-i fıkıh kitaplarında
geniş, bir şekilde anlai I olup[764] bu konular hakkında Hanbelîler'in
diğer mezhep aşırı bir farklılık arzeden yönleri yoktur. Bu konularla ilgiij
olank onların genel eğilimleri daha çok, İmam Ahmed'in de saygı duyduğu
ve hocası olan İmam Şafiî'nin mezhebi ile paralellik arzetmektedir.[765]
islâm hukukunun temel kaynakları olan naslar ile sahabe kavli gibi bazı tâli
deliller Arapça olduğu için onların anlaşılması, yorumlanması ve onlardan
hüküm çıkarılabilmesi öncelikle bu dilin iyi bilînmesiyle mümkündür. Fıkıh
usulünde önemle üzerinde durulan bu lafızların çeşitli hükümlere delâleti
fukaha metodunu benimseyen Hanefi usulcüieri tarafından genel olarak
dört ana başlık altında toplanmışür: Birincisi, lafızlar vazolunduğu mâna
bakımından hâs, âm, müşterek ve müevvel kısımlarına ayrılır. İkincisi,
lafızlar vazolunduğu mânada kullanılması itibariyle hakikat, mecaz, sarih ve
kinaye olmak üzere dört kısımda incelenir. Üçüncüsü, lafzın kullanıldığı
mânaya delâletinin açıklık ve kapalılık derecesi bakımından; açıklık
derecesine göre zahir, nas, müfesser ve muhkem; kapalılık derecesine göre
ise hafî, müşkiî, mücmel ve müte-şâbih kısımlarına ayrılır. Dördüncüsü ise,
lafızlar kullanıldıkları mânaya delâletinin şekli yani mânanın doğrudan veya
dolaylı bir yolla ifade edilmesi açısından İbare, İşaret, delâlet ve İktizâ
kısımlarına ayrılır. [766]
Hanfoefi usulcülerinden Ebû Yala usûl-i fıkıh ve ser'î delillerin asıl, mefhûm-i
asıl ve isiishâbü'1-hâl olmak üzere üç kısımdan meydana geldiğini belirtir.
Ayrıca ü, usûl-i fıkhın biri sözler diğeri istihraç olmak üzere iki kısım
olduğuna dair başka bir görüş, nakleımis-lİr. Bu görüşe göre sözler; nas,
umum, zahir, mefhûmifl-hitâb ve onun fehvası ve icrııâ; istihraç ise kıyas
demeklir. Ancak, Ebû Ya'lâ birinci tasnifi daha kapsamlı bularak onu tercih
etmis.tir.[767] Ebu'l-Haltâb i.se böyle bir tercihle bulunmaksızın fakihlerin
örfünde usûl-i fıkhın "deliller, metot (tunik) ve dereceleri ve onlarla isüdlâ-
lin keyfiyeti"nden bahseden bir ilim olduğunu, delillerin asıl, ma-kûl-i asıl ve
istishâbdan ibaret bulunduğunu İfade etmiştir. [768] Bunlardan aslın
makulünü ise lahnü'l-hitâb, fehva'1-hitâb (mefhûmü'l-hİtâb, Hanefîler'deki
delâletü'n-na.s), ma'na'l-hitâb ve delîiü'l-hitâb (mefhûnvi muhalefet, zıt
aniam) olarak saymıştır. [769]
1. Tahsis
Hâs (husus) ise, "Tek bir mâna için vazolunan kelimedir". "Bu söz tahsis
edilmiştir (mahsus)" denildiği zaman o, sözün bazı fertlerî üzerine
kasredildiği anlamına gelir. Yani bu kelimeyi konuşan kişi (mütekellim, sâri')
onunla vazolunduğu mânalardan sadece bir kısmını kastetmiş demektir.
Mütekellimin iradesi sebebiyle ânımın kapsamının daraltılıp içerisindeki
mânalardan bir kısmı İçin kullanılması ise tahsisi meydana getirir.[779]
Muttasıl muhassıslar şart, sıfat, gaye ve istisna gibi âm lafza bitişik olarak
kullanılabilen ve onu kapsamındaki mânalardan bir kısmına çeviren lafzî
delillerdir. [782]
Munfasıl tahsis delilleri İse akıl, kitap, sünnet, İcmâ, sahabe kavli ve kıyastır.
Hanbdîler, genel olarak Sünnet'e verdikleri değerin bir sonucu olarak kati
sünnetle olduğu gibi, haber-i vâhidle de kitabın umumunun tahsis
edilmesini caiz görmüşlerdir. [784]
Hanbelîler'e göre âmmın, kapsamı İçerisinde bir tek fert kalıncaya kadar
tahsis edilmesi câizdir. [789] Ancak onlar âmmın, tahsisten sonra mecaz
veya hakikat ifade etmesi konusunda İki gruba ayrılmışlardır. Bir grup,
tahsisten sonra âmmın mecaza dönüşeceğini ve burada tahsis delilinin lafzî
veya gayr-i lafzi ya da muttasıl veya munfasıl olmasının farketmeyecegini
savunmuştur. Aralarında Ebû Ya'lâ'nın da bulunduğu diğer bir grup ise,
hiçbir halde âmmın mecaza dönüşmeyeceğini ileri sürmüştür. [790] Onlara
göre, tahsise uğramış olan âm lafız tahsis edilmiş fertlerinin dışındaki
mânalar hakkında da delil olmaya devam eder. Abdullah ve el-
Meymûnî'den gelen rivayetlerden Ahmed'in de bu görüşte olduğu
anlaşılmaktadır. [791] Aynca bu durum, âmmın tahsisten sonra hakikat
olarak devam edeceğini savunan yukarıdaki görüşün de bir neticesidir.
2. Nesih
Sözlükle "ref ve izâle etmek, bir yerden başka bir yere nakletmek"
anlamına gelen nesih, terim olarak "Önceden gelen bir hitapla sabit olan
hükmün daha sonra gelen başka bir hitapla ortadan kaldırılması" şeklinde
tarif edilebilir. [794]
Hanbelîler'e göre neshin meydana gelebilmesi İçin nâsihin mensuhtan
sonra gelmesi, neshedilen hükmün şeriat tarafından konmuş ve daha sonra
kaldırılmış olması, iptal eden delilin şerl bir delil olması ve neshedilen
hüküm için önceden bir sürenin belirtilmiş olmaması yani önceden mutlak
olarak teşri' kılınması ve daha sonra ikinci bir delil ile devamına son verilmiş
olması ve nihayet nâsihin mensuhtan daha kuvvetli veya onun dengi olması
şarttır. [795]
Hanbelîler'e göre nassa ziyade nesih anlamı taşımaz. Bu kabul ise onları,
haber-i vâhid ve kıyas ile nassa ziyade yapmanın caiz olduğu sonucuna
götürür. [809]
Haberlerin neshi konusunda ise; eğer haber sadece hakkında haber verilen
açısından söz konusu olup başkaları hakkında meydana gelemiyor ise onda
nesih caiz değildir. Meselâ, Allah'ın vahdaniyetine dair bir haberin ya da
Hz. Musa'nın veya diğer peygamberlerden birinin peygamberlik
haberlerinin daha sonra neshedilmesi mümkün değildir, zira bu durum
kelâmda yalana götürür ki, Allah hakkında yalan asla düşünülemezdi Ancak,
haberin değişmesi veya hakkında haber verilenin dışında da meydana
gelmesi mümkün ise onda nesh söz konusu olabilir. Meselâ, önceden kâfir
olan bir kişiden "kâfir", iman ettikten sonra da "mümin" şekliyle haber
verilmesi caizdir. [810]
Neshin vukuu akıl ve kıyasla değil ancak nakil yoluyla bilinebilir. Bu yollar
ise şunlardır: Birincisi, bizzat Kur'an veya sünnetin haber vermesi, el-
Bakara (2/187) ve el-Enfâl (8/66) sûrelerinin ilgili âyetlerinde olduğu gibi.
[811] İkincisi, tearuz eden iki haber bulunup bunlardan birisinin diğerini
değiştirdiği bilinmekle. Meselâ, önceden "Kabirleri ziyaret etmeyiniz",
daha sonra da "Kabirleri ziyaret ediniz" demek gibi. Bu tür durumlarda
Abdullah'ın İmam Ah-med'den rivayet ettiğine göre o, son gelen haberin
alınmasının daha evlâ olduğunu söylemiştir.[812] Üçüncüsü ise, ümmetin
söz konusu hükmün mensuh olduğu veya nasihinin daha sonra geldiği
konusunda icmâ etmesiyle. Bu durumda İcmâ ile o haberin neshol-duğuna
hükmokinur. Ancak burada nesheden icmâ değildir ve icmâ sadece onun
nesholunduğu konusundadır. Zira icmâ nâsih olamaz. Çünkü kitab ve
.sünnet hilafına İcmâ meydana gelemez. [813]
3. Tearuz ve Tercih
Fıkıh usulünde, aynı konuda iki delilden her birinin diğerinin gerektirdiğiyle
çelişen bir hükmü getirmesine "delillerin çatışması" (teâruzü'l-edille) adı
verilir. Aslında kati deliller arasında aynı zamanda ve aynı mesele (hal)
üzerinde gerçek bir tearuzun bulunamayacağı konusunda islâm
hukukçuları ittifak etmişlerdir. Buna göre, iki haber arasında tearuzun
bulunması halinde ya râvilerden birinin yalan söylediği sonucuna vanlır
veya bu delillerden birisinin bir hal veya zamanla İlgili olduğuna
hükmedilerek aralan uzlaştırıhr (cem') ya da onlardan birinin mensuh
olduğuna hükmedilir. [814]
İki halıcr arasında tercih bu haberlerin senedi, metni veya başka bir sebebe
göre yapılabilir. Haberin senediyle ilgili olan lercih kuralları genci olarak
şunlardır: I laberlerden birinin râvi sayısı diğerini ilkinden daha fazla ise,
fazla râviye sahip olan takdim edilir, tki râvden biri daha sağlam ve daha
bilgin ise, onun rivayeti tercih edilir. Râvilerden biri rivayet ettiği olayı bizzat
görmüş (mübaşir) ise veya anlatılan olayın kahramanı (sahibi) ise onun
rivayeti alınır.
D) İctihad ve Taklit
Hadîslerle İlgili olarak ise, Ahmed b. Hanbel'in fetva veren kimsenin beşyüz
bin hadise kadar ulaşan farklı sayıda hadîs bilmesiy-le ilgiîi görüşleri[827]
son dönem Hanbelîier'inden İbn Bedrân tarafından, onun bu konudaki
İhtiyatına veya kâmil bir fakihin niteliklerini belirtmiş olmasına
yoaımlanmış ve onun sözlerinin delâletinden, yaklaşık bin veya bin iki yüz
hadis bilmenin yeterli olacağının anlaşıldığını söylemiştir. [828] Ibn
Kudâme de bu konuda bir rakam vermeksizin ahkâmla ilgili hadîsleri
bilmesinin yeterli olacağını, bunların çok olmasına rağmen yine de sınırlı
sayıda olduğunu söylemiştir. [829]
Ibn Bedrân, ietihacidan amaç .şer'î bir hükmün ortaya konulması olduğu
için, bu amacın gerçekleştirilebilmesi için bazen yukarıda zikredilen
konuların dışında birtakım başka hususların da bilinmesi gerekebileceğini
söylemiştir. Ayrıca o, müetehidin istinbat melekesine sahip, uyanık bir kafa
ve kalbe sahip bulunmasının şart olduğunu belirterek, ietihad derecesine
ulaştıracak birçok ilimleri okuyan nice katı fikirli insanların zihinlerinin
taşlattığını ve sen "dogu"dan sorduğun zaman, onların sana "batı"dan
cevap verdiklerini ve bu tür insanlardan hiçbir şeyin alınmaması ve
sorulmaması gerektiğini İşaret etmiştir. [834]
Sözlükte "boyuna bir şey takmak" anlamına gelen gelen taklit, islâm
hukukuçulunna göre, "Delilsiz olarak başkasının sözünü kabul etmek"
demektir. [843] Hanbelîler, Hz. Peygamber'in sözü ile ic-mâı -kendileri
bizzat delil oldukları için- bu şekilde kabul etmeye taklit adı vermezler.
Ebu'l-Hâris'in bir rivayetinde imam Ahmed "Kim haberi taklit ederse,
inşallah onun salim olmasını ümit ederim" demiştir. [844]
Buraya kadar Hanbelî mezhebinin kuruluşu ile uzun tarihî süreç içerisinde
gösterdiği gelişme ve hukukî hadiseler hakkında hüküm verebilmek İçin
kullandıkları metodolojileri incelenmiştir. Şimdi, Önceden verilen bu bilgiler
temel alınarak onların genel ka-rekteristikleri ve Özellikleri tesbit edilmeye
ve bir Hanbelî portresi çizilmeye çalışılacaktır.
A) Selefflik
C) İstishâbcilık
D) Müdahelecilik
İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve Ebû Sevr gibi âlimlerle ilmî müzakereler
yaptığı sırada ders metnini okumakla görevli olan ve Şafiî'nin takdirlerini
kazanan Zâ'ferânî (Ö. 260/873)[870]halku'l-Kur'an konusunda İbn Hanbel'in
aksine görüş belirttiği için, Buhârî ve Müslim'in râviierinden olan Nişabûrlu
Ebu'l-Abbas es-Serrâc (ö. 313/925) tarafından rahatsız edilmiş, Serrâc halkı
onun aleyhine kışkırtmış ve sokağa her çıkışında "Za'ferânî'ye lanet edin"
demiş ve halk da lanetle bağırmıştır. Bu duruma dayanamayan Zâ'ferânî,
Nîşâbûr'dan Buhârâ'ya gitmek zorunda kalmıştır. [871]
Burada, özellikle herhangi bir fetva veya görüşün kurucu imam Ahmed b.
Hanbel'e ni.sbeti veya bu görüşün delâlet derecesini tes-bit hususunda
mezhebin usul ve fürû kitaplarında kullanılan çeşitli kavralar ile mezhep
bilginlerinin birbirleri hakkında kullandıkları tanımlayıcı unvanlar
incelenecektir. [912]
Eğer İmam bir şey hakkında müstakil olarak "Bu haramdır" demişse, söz
konusu cümle haramlık konusunda sarihtir ve başka hiçbir mânaya
çekilemez. Ancak, bu cümleden sonra "ekrehuhû = onu kerih görüyorum"
veya "lâ yu'cibünî=hoşuma gitmiyor" demişse, bundan kerahet hükmü
anlaşılır. [914]
Bunlar dışında, eğer İmam Ahmed'den bir .şey sorulur ve ona cevap verir,-
bundan hemen sonra da başka bir şey hakkında sorulur da o,, bu somya
karşılık "zâke ehvenü ev eşeddü = bu daha hafif veya daha şiddetli" diye
karşılık verirse, onun bu cevabı bazı hukukçulara göre Önceki mesele i!e
hüküm bakımından aynı, bazılarına göre İse farklıdır. [924]
İmam Ahmed bir sünnet veya eserden rivayet eder veya onu sahih ya da
hasen kabul eder ya da onun senedinden razı olur veya kitaplarında tedvin
eder ve onu reddetmeyip aksine de fetva vermezse bu onun mezhebi
demektir. [932] Eğer bir konu hakkında fetva verir ve ona itiraz olunur, o da
buna sükut ederse; bu düaım onun görüşünden rücû ettiği anlamına
gelmez. [933] İki rivayetten birini illetli bulur, diğerini illetli bulmayıp hasen
kabul ederse; onun mezhebi, hasen bulduğu rivayettir. [934]
Ahmed b. Hanbel bir hüküm hakkında fetva verdikten sonra ona birisi bu
konuda itiraz eder ve o da susarsa bu durum, onun zıt görüşü kabul ettiği
anlamına gelmez. Bazı bilginler imamın tedbir gerekçesiyle veya herhangi
bir fitnenin doğmasını istemediğinden böyle sükût geçtiğini, aslında kendi
görüşünde devam ettiğini söylemişlerdir, ikinci bir grup ise, bu durumun
onun İlk fikrinden rücû ettiği anlamına geleceğini ileri sürmüştür.
[935]Hanbelî literatüründe sıkça kullanılan tercihle ilgili kavramlardan "el-
evcüh", Hanbelî âlimlerinin imam Ahmed'in sözünden aldıkları veya onun
İma ettiği ya da onun delili, ta'lîli veya sözünün gelişinden çıkarılmış görüş
ve tahrîcler anlamına gelir. [936]"Tahrîc" ise, bir meselenin hükmünü
benzer bir meseleye nakletmek ve hüküm konusunda aralarını eşit hale
getirmek demektir. [937] Bu kavramalardan "ihtimal", kendisine muhalif
veya müsavi bir delil bulunup da bunların tercih edilmesi sebebiyle zayıf
kalan bir delil hakkında kullanılır. 'Tevakkuf [938]ise, aralarından birini
diğerine tercihe yarayacak bir delil bulunmayan birbirine denk kuvvetteki
çatışan iki cîeliile ameli terketmek demektir. Anık o konuda şeriat
gelmeden önceki helâl, haram veya vakf hükmü geçerlidir. [939]
II. Literatür
Hanbelî mezhebinde yazılmış olan eserler fürû ile ilgili temel metinler ve
bunlar üzerine yapılan şerhler, usul kitapları ile diğer bazı hukuk dallarına
ait kitaplar, mezhebin tarihi ve mensuplarının tercüme-i hâlleri ile ilgili
biyografi kaynaklan ve mezhep hakkında yapılan yeni çalışmalar şeklinde
özetlenebilir. Burada adı geçen eserlerden bir kısmı kısaca tanıtılacak ve
imkân nisbetinde neşirle-riyle ilgili bilgiler verilmeye çalışılacaktır.[953]
Ayrıca îshak b. tbrâhim b. Hânînin (ö. 275/888) el-Mesâit& ile Ebû Dâvûd
es-Sicistânî'nin (ö. 275/889) el-Mesâil[967] de yayımlanmistir. Bunlardan
başka Ishak b. Mansûr el-Kevsec (ö. 251/865). Ebû Bekir el-Hsrem (ö.
260/873 veya 273/886), llanbel b. Lshak (ö. 273/886), Abdülmelik el-
Meynıûnî (ö. 274/887), Ebû Bekir el-Mer-rûzî (ö. 275/889), Ebü Hâlim er-
Hâzî (ö. 277/890), Ilarb b. İsmail el-Kirmânî (ö. 280/873), İbrahim b. İ.shak
el-Harbî (ö. 285/898) ve Abdullah b. Abdülazîz el-Begavî (ö. 286/899) gibi
âlimler tarafından toplanan mesâillerin bir kısmı günümüze kadar
gelmiştir.[968]
Hanbelî mezhebinin ilk mimarlarından biri olan Ebû Bekir el-I Iallâl'in
(ö.311/923) Kİtâbü'l-Câmi' li- 'ulûmi'l-İmâm Ahmed adındaki eseri İle
Ahmed b. Hanbel'in usûlü'd-dîn hakkındaki görüşlerini ortaya koyduğu
Kitâbü's-Sünne[969] ve muhtemelen usul-i fıkıh konularındaki görüşlerini
anlattığı el-Kitâb fi'l-'îlm adlı eserleri de mezhebin İlk temel
kaynaklanndandır.
Hallâl'in öğrencisi Ebû Bekir Abdülazîz b. Ca'fer (ö. 363/973-4) eUCâmîi
Şerhu Kitabi 'l-Câmi' adıyla şerhetmiş ve daha sonra da Zâdü'l-müsâfir
adıyla eseri tamamlamaya çalışmıştır. Gulâmü'l-Hallâl adıyla da tanınan
Abdülazîz b. Ca'fer, ayrıca Ahmed b. Hanbel'in Kitâbü'l[970]isimli risalesini
rivayet etmiş, el-Muknî, el-Kâft, Muhtasaru's-sünne gibi çeşitli eserler
kaleme almıştır. [971]
Ayrıca, el-Muhtasar üzerine şerh yazdığı belirtilen kişiler arasında Ebû Hafs
Ömer b. İbrahim b. Abdullah el-Ukberî (ö. 387/ 997) (el-Muhtasar'm bilinen
ilk şerhini yapmıştır), Ebû Abdullah Hasan b. Hâmid b. Aii b. Mervân (ö.
403/1012), Ebû Ali Muham-med b. Ahmed b. Muhammed el-Hâşimî (Ö.
428/1036), Ibn Ebû Ya'lâ (ö. 527/1133), Ebu'l-Hasan Ali b. Abdullah b. Nasr
ez-Zâgunî (ö. 527/1132), Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Rezîn el-Gassânî (ö.
656/1258), Ebû Muhammed Abdürrezzâk b. Rızkullah er~Res'anî (ö.
661/1263) (şerhinin adı el-Muntasarşerhu'l-Muhtasar), Abdullah b. Ebû
Bekir b. Muhammed el-Harbî (ö. 681/1282) (şerhinin adı el-Mühim fî
şerhi'l-Hırakî), Necmeddin et-Tûfî (ö. 716/ 1316) (el-Muhtasafı yansına
kadar şerhettiği nakledilmektedir), Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-
Harrânî (ö. 749/1348), Ibn Kâdı'l-Cebel lakabıyla meşhur olan Abdülazîz b.
Ali el-Bekrî et-Temîmî el-Bağdâdî (ö. 846/1443), Ahmed b. Hasan b. Ahmed
b. Abdülhâdî (ö. 895/1490) ve Ibn Bedrân lakabıyla meşhur Abdülkadir b.
Ahmed (ö. 1346/1927) (el-Mubtasar'm "Kİtâbü'l-ferâiz" bölümünü Ki-
fâyetü'l-mürte'î ilâ ma 'rifetiferâidi'l-Hırakîadıyla şerhetmiştir) gibi meşhur
Hanbelî bilginler bulunmaktadır. Bu arada, son dönem Hanbeiîler'İnden
Muhammed b. Abdurrahman b. Hüseyin Âl-i Ismâil (ö. 1389/1969) de el-
Muhtasar üzerine Hâşiyetü Muhtasari'l-îtnâm Ebi'l-Kasım el-Hırak.[1003]
adıyla bir haşiye yazmıştır.
3. el-Hidâye
5. el-Mukni'
Öte yandan, el-Mukni üzerinde Şeyh Sa'deddin Mes'ûd el-Hâri-sî (ö. 711/
1311), Ebu'1-Mehâ.sin Yûsuf b. Muhammed el-Makdisî (6. 719/1319)
(Kifâyetli l-müslaknî H-ediHeti'l-Mıtkni) ve tarihçi Ebu'1-Yümn Müclrüddin
el-Uleymî'nin de (ö. 928/1522) (Tasbî-hu'l-bilâfi'i'mutlakfi'l-Mukııt)[1031]
şerh ve haşiye türünden çalışmaları bulunmaktadır.
7. el-Muharrer
Kitâbü 'l-Fürû' da diğer temel metinler gibi çeşitli şerh ve haşiyelere konu
olmuştur. Bu çalışmalara Ahmed b. Ebû Bekir b. Muhammed b. İmâd el-
Hamevî {el-Maksadü'l-müncih li-Fürü'ı Îbn Müflih), Nasaıllah b. Ahmed el-
Bağdâdî el-Mısri (haşiye), Ebû Bekir îbn Kundüs (haşiye), Yûsuf el-Merdâvî
(Nibâyetü't-hükmi'l-meşrû' fî tashîhi'l-Fürü) ve Alâeddin Ebü'l-Hasan Ali b.
Süleyman el-Merdâvî'nin (Tashîhü'l-Fürû') [1044] şerh veya haşiyeleri örnek
gösterilebilir. [1045]
9. el-lknâ' H-tâlibİ'l-intifâ'
Mert b. Yûsuf el-Kermî ise (ö. 1033/1624) Haccâvî'nin el-lknâ'ı ile Îbnü'n-
Neccâr'ın Müntehe'l-irâdâtmı Gâyetü'l-müntehâ fi'l-cetn' beyne 'l-îknâ' ve'l-
Müntehâ[1048] adıyla bir araya getirmiştir.
10. Vmdetü't-tâîib
11. Delîlü't'tâlib
Ali Abdülhamîd Baltacı ve Muhammed Vehbî Süleyman ise İbn Ebû Tağlİb'İn
Neylü İ-me'ârib bi-şerbi Deltlit-tâliblyle İbn Duvey-yân'ın Menârü's şerhi'd-
Delîl adlı eserini birleştirerek el-Mu 'temedJî fıkbi'l-îmûm Ahmed[1059]
adını vermişlerdir.
Öte yandan, Muhammed b. İbrahim b. Ureykân ve Halep ulemâsından
Muhammed Râgıb et-Tabbâh (ö. 1370/1950), Kermî'nin Delîlü't-tâHb\ni
nazma çevirmişlerdir. [1060]
B) Usul Kitapları
Hanbelî usûl-i fıkhına dair günümüze ulaşan ilk eser Ebû Ya'lâ el-Ferrâ'nın
(Ö. 458/1066) el-Vddefî usûli'l-fıkh adlı kitabıdır. Yine onun usul, fürû ve
akâid konularıyla ilgili Kitâbü'r-Rivâyeteyn ve'l-vecheyıı'min[1061] usûl-i
fıkıhla ilgili bölümü Abdülkerîm b. Muhammed el-Lâhim tarafından el-
Mesâilüi-usûiiyye min Kitâbi'r~Ri-vâyeteyn ve'l-veçheynadıyla
yayımlanmıştır. [1062] Ayrıca Ebû Ya'lâ'nın kütüphane kayıtlarında el-Kifâye
Jî usûli'l-fıkb[1063] adında bir eseri daha bulunmaktadır. Bunlar yanında
Ebu'l-Hattâb el-Kelvezânî'nin (ö. 510/1116-7) el-'lenıbîd Jî ustVil-fıkb, Ebu'1-
Vefâ İbn Akîi'in d-Vâzıh Jt usiUi'l-fıkb[1064] Ebu'l-Ferec [bnü'l-Cevzî'nin (6.
597/1201) Minbâcü'l-vüsûlve cl-'UddeJî'usûli'l-fıkb, Muvaffakuddin ibn Ku-
dâme'nin Ravzatü'n-nâzır, Ebu'l-Ferec Nâsıhuddin İbnü'l-Hanbe-lî'nin (ö.
634/1236) Kilâbü Akyiselİ'n-Nebîyyi'I-MustaJâ Mubammed, [1065]
Mecdüddin Ebu'l-Berekât İbn Teynıiyye'nin (Ö. 652/1254) yarım bıraktığı ve
oğlu Şehâbeddin iie torunu Takıyyüddin İbn Teymiyye tarafından
tamamlanan el-MüsevvedeJî'usûli'l-fıkb, yine Takıyyüddin İbn Teymiyye'nin
el-Islihsân ve'l-kıyâs, [1066] tkâmetü'd-delîl 'alâ ibtâli't-tahlü, [1067] Nakdü
merâtibi'l-icmâ1[1068] ReJ'u'l-me-lâın 'ani'l-eimmeti'l-a'lâm[1069] Der'ü
te'âruzı'l-'akl ve'n-nakl[1070] gibi kitapları, Safiyyüddin Abdülmü'min b.
Kemâlüddin Abdülhak el-Bağdâdî el-Hanbelî'nin (ö. 739/133S) Tahkîkıı'l-
emel Jî ilmeyiİ-usûl ve 'l-cedel adlı kitabı ile bunun muhtasarı olan Kavâidü
'l-usûl ve me'âkıdü'l-Jusûl[1071]İbn Kayyim el-Cevziyye'nin (ö. 751/1350)
İ'lâmü'l-muvakkı'în 'an Rabbi'l-'âlemtn, Ebû Abdullah Şemsed-din İbn
Müflih el-Makdisî'nin (ö. 763/1362) Kitâbü Usûli'l-Jtkh, [1072] Alâeddİn Ali
b. Süleyman el-Merdâvî'nin Tahnrü'l-menkûlJt teh-zîbi ilmi'l-usûl ve bunun
şerhi olan et-Tahbîr Jî şerbi't-Tahrîr ile Tahrfrü'l-menkııtün Takıyyüddin
Ibnü'n-Neccâr (ö. 972/1564) tarafından yapılan el-Kevkebü'l-münîrâdh
ihtisarı ve el-Muhteberü'l-mübteker şerbu'l-Muhtasar (Şerbu'l-Kevkebi'l-
münîr) adlı Şerhi, İbnü'l-Lehhâm lakabıyla meşhur Alâeddin Ali b.
Muhammed b. Abbas b. Şeybân el-Ba'lî'nin (ö. 803/1400) el-Muhtasar Jî
usûli'l-fıkb 'alâ mezbebi'l-lmâm Ahmed b. Hanbel[1073] adlı muhtasar
kitabı Hanbelî mezhebinin önemli usul kaynaklanndandır.
1. el-UddeJT usüli-fikb
Hanbelî mezhebinin günümüze ulaşan ilk usul kitaplarından biri Ebû Ya'la
Muhammed b. Hüseyin ef-Ferrâ'nın (ö. 458/1065) el-'Uddeft usûli'l-
fık[1075] adlı eseridir.
2. et-Temhîdfî'usûli'l-fıkh
Müellif her konunun başında kendi tercihini açıkça belirtmiş ve daha sonra
da delillerini sıralamıştır. Arkasından, muhalif görüşü delilleriyle beraber
geniş bir şekilde nakletmiş ve bu esnada herhangi bir mezhep taassubu ve
saldırganlık içerisine girmemiştir. Bütün bu deliller ve tartışmalar esnasında
Ebü'l-Hattâb sade ve anlaşılır bir dil kullanmış, yaptığı tercihler arasında
çelişkiye düşmemiş ve belirli bir tutarlılık sergilemiştir. Eserin bu özellikleri,
müellifin usûl-i fıkıhtaki engin bilgisinin bir sonucu olmalıdır. [1085]
Ancak bütün bu üstün vasıflarına rağmen, eserde bazı zaaflar da göze
çarpmaktadır. Meselâ, eserde bazı zayıf hadîslere yer verilmiştir. Bu arada
usul tartışmaları yapılırken kullanılan deliller arasında fümile ilgili örneklerin
az oluşu dikkati çekmektedir- Ayrıca, özellikle tanımlarla ilgili bilgilerin,
önceye atıfta bulunulmak-sızın sıkça tekrarlandığı görülmektedir. Yine,
eserde çeşitli görüşlerin bazı şahıs veya mezheplere nisbeti sırasında
birtakım hatalar olduğu söylenmektedir. [1086]
3. Ravzatü'n-nâzır
Ravza, yaklaşık olarak bütün usûl-i fıkıh konularını muhtasar bir biçimde
ihtiva etmektedir. I. cildinde bazı usul kavramlarının tanımı, lafızların
çeşitleri ve mânaya delâlet şekilleri, hüküm, şer'î delillerden Kitap ve
Sünnet konuları; II. cildinde icmâ, istishâb, şer'u men kablenâ, sahabe kavli,
istihsan, istislah, bazı dil bahisleri, beyan, emir, nehiy, umum, husus,
tahsis, mutlak ve mukayyet bahisleri; III. cildinde ise kıyas, İctihad, taklit ve
tercih konuları incelenmiştir.
İbn Kudâme bu eserini sade bir dille yazmış, tanımlar sırasında fazla
ayrıntıya girmemiş, ancak konunun gerektirmesi halinde bazı "fasıllar
açarak gerekli açıklamaları yapmıştır. Müellif, eserinde daha ziyade îmam
Ahmed b. Hanbel'in görüşlerini ve ondan gelen rivayetleri vermiş, konuları
tartışırken Hanbelî mezhebinin görüşleri ile diğer mezheplerin bakış açıları
arasında irtibatlar kurmaya çalışmıştır. Meselâ. "Bu konuda imamdan İki
rivayet bulunmaktadır. Onlardan birisi şöyledir ve bu görüşü ayrıca Şâfiîler
veya Ha-nefîler de savunmuştur" şeklinde bağlantılar kurmuş ve bazı
mukayeselerde bulunmuştur. Hemen her meselede tercihini belirten
müellif, özellikle kendi mezhebinin görüşlerini savunmak için kitap, sünnet,
icmâ, kıyas, sahabe sözleri ve Arap şiirinden sıkça deliller getirmiştir. Ancak
onun, zorunlu olmadıkça aklî delilleri kullanmadığı görülmekledir.
îbn Teymİyye'nİn meşhur öğrenci ve bağlılarından biri olan îbn Kayyim el-
Cevziyye'nin bu eseri, sistematik ve içerik bakımından klasik bir usûl-i fıkıh
kitabı gibi olmayıp fıkıh, usul ve fıkıh tarihi hakkında genel bilgiler veren
ansiklopedik mahiyette bir kitaptır. Ancak, içerdiği meselelerin çoğu fıkıh
usulünün konuları olması sebebiyle o, burada Hanbelî usûl-i fıkıh kitapları
İçinde İncelenmektedir.
Eserin II. cildinde, kıyasla ilgili tartışmalara devam edilmiş, çeşitli emir ve
yasaklarla ilgili naslar illet-hikmet ilişkisi acısından incelenmiş ve Selefin
fetva verirken göz önünde tuttuğu esaslar, nesli, tahsis, Resûlullah'ın fiil,
takrir ve terkinin değerlendirilmesi gibi konular zengin Örneklerle
açıklanmıştır. Yine bu ciltte taklil konusu[1106] geniş bir biçimde ele
alınmıştır.
6. Tahrîrü 'l-tnenkûl
C) Kavâid Kitapları
1. el-Kavâ'idü'n-nûrâniyye
2. el-Kavâ 'idfi'l-fıkbi'l-hlâmt
3. el-Kavâ'id ve'l-fevâidü'l-usûliyye
Eser çok muhtasar olup, deliller veya doktrin bakımından herhangi bir
tartışmaya girilmemiş, sadece kaidenin kapsamıyla ilgili hususlar kısa ve
yalın ifadelerle maddeler halinde belirtilmiştir. Meselâ, "Zekâtın
vücûbunun şartlan beştir", "Haccın vücûbunun şartlan beştir" ve "Bey'in
şartlan yedidir" denilerek bu şartlar birer kelime veya kısa birer cümle
halinde alt alta sayılmıştır. Dolayısıyla kitap, bilhassa başlangıç
seviyesindeki fıkıh eğitimi ve ilmihal bilgileri bakımından faydalı bir el kitabı
niteliğindedir.
D) Furûk Kitapları
Bugün mukayeseli İslâm hukuku adı verilebilecek olan ilm-i hi-lâf sahasında
Hanbelîler'e ait birçok eser bulunmaktadır. Bunların ilki, mezhebin teşekkül
devri imamlarından olan Ebû Bekir Ahmed b. Selmân en-Neccâd'ın (ö.
348/960) Küâbü'l-Hü[1131] adlı eseridir. Yine mezhebin ilk mimarlarından
Gulâmü'l-Haüâi lakabıyla meşhur olan Ebû Bekir Abdülazîz b. Ca'fer b.
Ahmed el-Bağdâdî'nin (ö. 363/974) Kitâbü'l-Hüâf ma'a'ş-Şâfi[1132] adlı
eseri doktrinde önemli bir mevkiye sahiptir. Ibn Ebû Ya'lâ'nın hilafla ilgili
bazı nakillerde bulunduğu Kitâbü 'l-Hilâf adlı eser, muhtemelen Gulâ-mü'1-
Hallâi'İn bu kitabı olmalıdır. [1133]
Ebû Hafs Ömer b. İbrahim el-Ukberî'nin (ö. 387/997) el-Hilâf beyne Mâlik ve
Ahmed[1134] adlı kitabı ise îmam Mâlik ile Ahmed b. Hanbel arasındaki
İhtilaflı konulan içermektedir. Bu arada Ibn Hâ-mid'in (ö. 403/1012) fıkıh
meseleleriyle ilgili çeşitii fakihlerin görüşlerini naklettiği Kitâbü 'l-Câmi'fî
ihtilâfi'l-fükahâ adlı eserine de Hanbelî kaynaklarında sıkça rastlanmaktadır.
Öle yandan, lbn Ehû Ya "tâ (ö. 526/1131). l'abakâtü'l-Haiıûbile adlı klasik-
biyografi kitabında Ebu1 \-Kasını el-Hırakî ile Gulâmıfl-Hailâl arasında
ihtilaflı olan doksan sekiz meseleyi sıralayarak onların görüşlerinin dön
mezhep imamı ve diğer bazı müctehidler-den hangisinin görüşleriyle
tetâbuk ettiğini anlatmıştır. İçerdiği konuların sayısının, bazı müstakil hilaf
kitaplarının konularından daha çok olması sebebiyle Tabakâfm bu kvsmı da
müstakil bir hilaf risalesi olarak kabul edilebilir.
Bu arada Ebû Hâzim Muhammed el-Ferrâ'nın (ö. 527/1132) Ki-tâbü't-
Tebstra Ji'l-hilâJ, İbnü'z-Zâgunî lakabıyla meşhur Ali b. Ah-dullah b. Nasr b.
Serî el-Bagdâdî'nin (ö. 527/1132) el-Hilâfü'l-kebîr, [1139] Ebu'l-Muzaffer lbn
Hübeyre'nin (Ö. 560/1165) el-lşrâf 'alâ mezâbibi'l-eşrâf[1140] Kitâbü
İbtilâjî'l-e'imtne ve ittijâkıhim, [1141] el-îzâh ve't-tebyîn Jî ihtilâfi'l-
e'immeti'l-müctebidîn[1142] gibi çeşitli isimlerle anılan eUİfsâh 'ayı
me'âni's-sıbâb adlı eseri, Ibnü'l-Mennî lakabıyla meşhur Ebu'1-Feth Nasr b.
Fityân b. Matar en-Nehrevânî. el-Bağdâdî'nin (ö. 583/1187) Ta'lîkatü'l-
hilâ[1143] Ebu'l-Ferec îb-nü'1-Cevzînin (ö. 597/1200) et-Tahkîkjîehâdîsi'l-
hilâjvç. el-İnsâf Jî mesâ'ili'l-bilâf, Ebu'1-Beka el-Ukberî'nin (ö. 616/1219) et-
Ta'lîk Jîmesâ'ili'l-hilâj, Muvaffakuddin tbn Kudâme'nin Münazara bey-ne'l-
Hanâbile ve'ş-Şâfi'îyye, [1144] Kemâleddin Ebü'r-Rebî' Süleyman b. Ömer b.
Salim b. el-Müsebbik el-Harrânînin (ö. 620/1223'den sonra) el-Vifâk ve'l-
bilâf beyne'l-e'İmmet-i'l-erbea'a, [1145] Şemseddin Muhammed b. Ahmed
b. Abdülhâdî ed-Dımaşkî'nin (Ö. 744/1343) Tenkîbu't-tabkîk jî ehâdîsi'î-
Ta'lîk, Yûsuf b. Hasan b. Abdülhâdî ed-Dımaşkî'nin (ö. 909/1503) Mugnî
zevi'l-ejbâmve îzzeddin Ebû Abdullah Muhammed b. Alâeddin Ali el-
Makdisî'nin yaklaşık 1000 beyitten oluşan ve Ahmed b. Hanbel'in diğer üç
mezhep imamından ayrıldığı noktalan ele alan en-Nizâmü'l-müzbeb Jî
müfredâ-ti'l-mezheb[1146] adlı eserleri Hanbelî mezhebinin gelişimine
büyük katkısı olan hilafla ilgili literatürü teşkil ederler.
1. el-İfsâb an me'âni'ssıbâb
Eserde önce dört mezhep imamının ittifak, daha sonra da ihtilâf ettikleri
konular zikredilir. Görüşler verilirken delilleri anlatılmaz ve herhangi bir
tartışmaya girilmez. Kitap, naşirin zengin haşiye ve notlarıyla beraber hilaf
konusunda yararlı bir kaynaktır. [1151]
2. et-Tabkîkjı ehâdîsi'l-bilâf
Hilafa dair muhtasar bir eser olan Mugnî zevi'l-efhâm, özellikle ilk bölümde
yer alan konularıyla ilgi çekmektedir. Önce, usu-lü'd-din (akâid)
konularından bilinmesi gereken hususlar (Allah'a iman ve onun sıfatları,
nübüvvet, ahiret hayatı gibi), daha sonra Arapça İfadeleri anlayabilmek için
i'rapla ilgili bazı meseleler ve çeşitli fıkıh usulü kaideleri, edep ve ahlâkla
ilgili bazı kurallar, birtakım fikhî terimler, tasavvuf ve dereceleri, imamdan
rivayet yolları ve tercihe dair bazı kavramlar özet bir şekilde anlatılmıştır.
Daha sonra kitap ve bab sistematiği içerisinde klasik fıkıh konuları
incelenmiştir. Her kitap (bölüm) içerisinde bahsedilen konulara rakam
verilmiştir.
Kitapla genellikle Önce iıtifak edilen, daha sonra da ihtilâf edilen görüşler
nakledilmiştir. Bu arada .söz konusu görüşler tartışılmadığı gibi, delilleri de
zikredilme mistir. Görüş sahiplerinin isimleri yerine rumuz kullanılmıştır.
Buna göre; hakkında icmâ bulunan görüsün hemen arkasından (ayın), üç
mezhep imamının uygun bulup ittifak ettiği görüş için (vav), Ebû Hanîfe'nin
uygun bulduğu görüş için (vav he), Şâfiî'ninki için (vav şin), üç imamın
ihtilâfı için (hı), hakkında Hanbelî mezhebinde ihtilâf bulunan görüşler için
(vav dal), garip meseleler için ise (hemze) işareti kullanılmıştır. [1162]
F) Cedel Kitapları
3. Alemü'l-cezelfî 'ilmi'l-cedel
İslâm hukuk tarihinde, devletin esas teşkilât ve idaresiyle İlgili klasik fıkıh
konulan genel olarak el-ahkâmü's-sultaniye başlığı altında incelenmiştir. Bu
konuda Hanbelî literatürü içerisinde birçok temel kaynağa rastlanmaktadır.
Bunlar arasında, İbn Batta'mn (ö. 387/997) Mes'eletü'l-haV ve mâ yehillü
minhü ve mâ la yehillü (<?/-Hal' ve ıhtâlü'l-hüe) [1171] adlı esen ilk
kaynaklardan sayılır. Ayrıca Ebû Ya'Iâ el-Ferrâ'nın (ö. 458/1066) el-
Ahkâmü's-sultâniyye, ibn Teymiyye'nin es-Siyâsetü'ş-şer'iyyefî ıslâhi'r-râ'î
ve'r-ra'iyye, ibn Kayyim el-Cevziyye'nin (ö. 751/1350) et-Turuku'l-
hükmiyyefi's-si-yâseti'ş-şer'iyye adlı kitapları bu sahanın en önemli
eserleridir.
1. el-Ahkâmü's-sultâniyye
2. es-Sİyâsetü'ş-şer'iyye
H) Hisbe Kitapları
Hisbe, "ihtisâb" kökünden bir isimdir. İhtisâb ise sevap ummak, güzel
tedbir sahibi olmak, sevap işleyip mükâfatını âhirette beklemek, çirkin bir
işi beğenmeyip yasaklamak demektir. [1185] Ayrıca hisbe kelimesi, emir
bi'1-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker faaliyetlerini ve özellikle bununla görevli
müesseseyi İfade etmektedir. Hisbe, toplum ile ekonomik düzen arasındaki
İlişkileri ayarlayan bir kurumdur. Bu kurumun öncelikli amacı, toplumu
yüksek bir ahlâkî seviyeye çıkarmak ve onu kötü işçilik, dolandırılıcık,
zorbalık, her türlü sömürü, fesat ve bozulmadan korumaktır. İslâm hukuk
tarihinde hisbe müessesesinin tarihî gelişimi, bu kurumda görev alacak
kişilerde aranan şartlar, görevleri, çeşitli islâm devletlerinde bu kurumun
uygulamalarıyla ilgili olarak birçok eser yazılmıştır. [1186]
İslâm hukuk tarihinde mirasla ilgili konular klasik fıkıh kitaplarında "miras"
veya "ferâiz" başlığı altında incelenmiştir. Çeşitli mezheplere mensup
birçok ulemânın bu konuda yazdığı kitapların listesi geniş bir yekûn tutacak
boyuttadır.
İsiâm bilginleri arasında ahkâmla İlgili hadîsleri bir araya getirerek onları
şerhetmek bir gelenek haline gelmiştir. Hadîs ve fıkıh ilimlerinin buluştuğu
bu oıtak zernin üzerinde birçok eser yazılmıştır. [1200] Hanbelî mezhebine
mensup bilginler de bu geleneğe uyarak ahkâm hadîsleri hakkında çeşitli
çalışmalar yapmışlardır.
K) Biyografi Kitapları
2. Tabakât Kitapları
Öte yandan, Abdullah b. Ali b. Humeyd es-SübeyTnİn (ö. 1346 /1927) ed-
Dürrü'l-müneddad esmâ'i kütübi Mezhebi'Ulmâm Ahme[1308] adlı eseri ile
naşiri Câsim b. Süleyman el-Füheyd ed-Devserî'nin ona yazdığı zeylinde bazı
Hanbelî müelliflerin isim ve eserleri de zikredilmiştir. Yine, Ibn Duveyyân'ın
(İbrahim b. Muhammed b. Düveyyân en-Necdî) (ö. 1353/1935) Refu'n-
nikâb [1309]terâcimi'l-ashâby[1310] adlı eserinde de mezhebin
başlangıcından Vehhâbı hareketinin kurucusu Muhammed b.
Abdülvehhâb'a kadar yaşayan bilginlerin hayatları anlatılmıştır. [1311]
Su'ûd b. Abdullah el-Fenîsân'ın Asârü 'I-Hanâbilefî 'ulûmi'l-Kıtr'ay[1312] adlı
muhtasar kitabında ise, Ahmed b. Hanbeİ'den Abdülıızîz b. Râşid'e (ö.
1403/ 1982) kadar 120 Hanbelî müellifin kısa tercüme-i hâli ve tefsirle ilgili
kitaplarının adı verilmektedir. Bu eser özellikle son dönem Hanbelîler'in
hayat ve eserlerine de yer vermesi itibariyle faydalı bir çal iş madır. [1313]
a) Tabakâtü'l-Hanâbile
b) el-Maksadü 'l-erşed
Toplam 1315 âlimin hayatının anlatıldığı eser, naşirin yaptığı kıymetli tahkik
ve hazırladığı çeşitli fihrist ve indekslerle, Hanbelî tabakatı hakkında
vazgeçilemez bir kaynak halini almıştır. [1327]
c) 'Ulemâ'ü Necd
Batı'da ise Hanbelî mezhebinin doktrin ve tarihi ile ilgili birçok Çalışma
yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. Bunların başında Henri Laoust ve
George Makdisî'nin eserleri gelmektedir.
Sonuç
[1] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 7-9.
[2] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 11-12.
[3] Mekke ve Medine döneminde nazil olan âyetlerin genel karakteristikleri
için bk. Hudarî, Tûnbu't-tesrî'iİ-lslânn, s. 19; Zeydân, el-Medhal, s. 108-109;
Mennâ el-Kattân, Târihu't-teşrî'i't-klâmî, s. 45-61; Karaman, İslâm Hukuk
Tarihi, s. 55.
[4] Hz. Peygamberin içtihadı hk. bk. Hudarî, a.g.e., .s. 13-14; Hallâf,
Hülâsatü Tâ-rîhi'i-tesn'i'l-lslâmt, s. 13-14; Nasır h. Akil et-Tarîfî, Târîhu'l-
fikbi't-klânıî, s. 47; Karaman, İslâm Hukukunda İçtihat, s. 37-41; a.ralf.,
"Fıkıh", DÎA, XIII, 3-4.
[5] el-Enfâl 8/68.
[6] et-Tevbe 9/43.
[7] Bu konular şunlardır: İnfİık, el-Bakara 2/215, 219; mukaddes aylarda
savaş, el-Bakara 2/217; İçki ve kumar, el-Bakara 2/219; yetimler, eî-Bakara
2/220; hayız, el-Bakara 2/222; helâl kılınan nesneler, el-Mâide 5/4;
ganimetler, el-Enfâl 8/1.
[8] en-Nisâ 4/127, 176.
[9] Esbâb-ı nüzul ile ilgili önemli bazı eserler şunlardır: Ibn Şihâb ez-Zührî,
Tenzî-lâtü'l-Kur'ân(nşr. Selâhaddin el-Müneccid), Beyrut 1963; Süyûtî,
Lûbâbü'n-nü-kûl fîesbâbl'n-nüzûl, Dımaşk ts.; Tunus 1984; H. Tahsin
Emiroğlu, Esbâb-ı nüzul Kur'an Ayetlerinin İniş Sebepleri ve Tefsirleri, I-XIV,
Konya 1965-1983.
[10] Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 5Ğ; a.mlf., "Fıkıh", DÎA, XIII, 4.
[11] Zeydân, a.g.e., s. 111-114: diğer bazı ilkeler için bk. Abdülazîm
Şereteddin, 73-nbu't-teşri'i'l-lslâmî, s. 66-73; Muhammed ed-Desûki -
Emîne el-Câbir, Mukaddime fi'dirâsâti'l-fıkhi'l-lslâmî, s. 110-118.
[12] Hudarî, a.g.e., s. 18-19: Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 57: a.mlf.,
"Fıkıh", DÎA, XIII. 4.
[13] Buhârî, "Cümü'a", 8; "Savın", 27; Müslim, "Tabure", 42.
[14] Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 58; a.mlf., "Fıkıh", DÎA, XUI, 4.
[15] Nesih hk. bk. İkinci Bölüm, 1. Kısım, C bendi, nesih konusu.
[16] Mennâ' el-Kattân, Tânbu't-tesrt'i'l-lslâmî, s. 39-44; Karaman, İslâm
Hukukundu İçtihat, s. 43-48; a.mlf., islâm Hukuk Tarihi, s. 59.
[17] Bu olay için bk. Ebû Dâvûd. "Akcliye", 7; Tirmizî, "Ahkâm" 3
[18] Hacvî,' L-l't'ikrü's-sâmî, I, 231-236. Kavakçı, Karabaştılar Devrinde İslâm
Hukukçuları, s. 6-8; Nasır b. Akıl et-Tarîfi. Tûnhu'l-fıkhi'l-hlânâ, s. 54-55-
Ayrıta Hz. Peygamber'in sağlığında bazı sahâbk-rin yaptıkları ictihadlar hk.
bk. Karaman, islâm Hukuk Tarihi, s. 76-77.
[19] fbnü'l-Arabî, Ahkâm û'l-Kıır'ân, MV, Kahire 1974; Hacvî, a.,ı>.e., I, 84.
[20] Hz. Peygamber'in teşrî'deki rolünü gösteren ikizi âyetler için bk.
"Gerçekten Re-sûlullah'ta sizin için güzel bir örneklik vardır", el-Ahzâb
33/21; "O, arzusuna göre konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden
başkası değildir", en-Necm 53/3-4; "Resul size neyi getirirse onu alın, size
neyi yasaklarsa ondan da uzak durun', el-Haşr 59/7.
[21] Karaman, "Fıkıh", DÎA, XH1, 4.
[22] Ibn Kayyım el-Cevziyye, tlâmü'l-muvakktîn. II. 245.
[23] Bu ibadet ve hukuki hükümlerin teşri' tarihleriyle ilgili tartışmalar için
bk. Karaman, tslânı Hukuk Tarihi, s. 78-104; a.mlf., "Fıkıh-, DtA, XIII, 4.
[24] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 12-16.
[25] Hiicvî, a.g.e., II, 281-284, 374-377; Hudârî, Tânbu't-teşrî'i'l-Hâmî, s. 80-
81; Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 109-110-, a.mlf., "Fıkıh", DtA, XIII. 4.
[26] Karaman, hiâm Hukukunda içtihat, s. 51.
[27] Hm Kayyım el-Cevziyye, a.g.e., I, 6l, 66; Hudarî, a.g.e., s. 87-90;
Karaman, Mâm Hukuk Tarihi, s. 113; a.mlf., "Fıkıh", DtA, XIII, 5.
[28] Hudarî, a.g.e., s. 89-90; Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 113' a.mlf
"Fıkıh" Ma, xııi, 5.
[29] Hud:ırî, ag.e., s. 95-97; Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 118-120; a.mlf.,
islâm Hukukundu İçtihat, s. 61-67; a.mlf., "Fıkıh", DtA, XIII, 5. Sahabenin
farklı ieti-had Örnekleri için bk. a. mfl., tslâm Hukukunda İçtihat, s. 69-80.
[30] İbn Kayyım el-Cevziyye, a.g.e., I, 14; Hacvî, el-Fikrü's-sâmî, II, 339-342,
349-351; Karaman, İslâm Hukukunda İçtihat, s. 55-56; a.nıif., İslâm Hukuk
Tarihi, s. 113-115; a.mlf., "Fıkıh", DİA, XIII, 5.
[31] Hacvî, ajg.e., II, 323-
[32] Nesâî, "Âdâbül-kudât", 11; Serahsî, el-Mebmt, XVI, 60; İbn Kayyım tl-
Cevziyye, Vlâmüİ-muvakkıîn, I, 86-401; II. 1-65; Hamîduİlah, "Halîfe Hz.
Ömer Devrinde Adlî Teşkilat - EbCı Mûsâ el-Esarî'ye Gönderilen Kazâî
Talimatnameler trc. Fııhret-tin Atar (İslâm- Anayasa Hukuku., ns.r. Vecdi
Akyüz), İstanbul 1995, s. 284-320. Hu mektubun sened ve metniyle ilgili
geni;? bilgi için bk. Özen, İslâm Hukuk Düşüncesinin Ahitleşme Süreci,
istanbul 1995 (yayınlanmamış doktora tezi), s, 162-186.
[33] Karaman, islâm Hukukunda îclibat. .s. 59; a.mlf., İslâm Hukuk Tarihi, s.
116; a.mlf., "Fıkıh", DİA, XIII, 5.
[34] Hudarî, Târîhu't-tesrîTl-lslâmî, s. 90-95; Zeydân, el-Medhal, s. 121-126;
Karaman, İslâm Hukukunda İçtihat, s. 69-73; a.mlf., İslâm Hukuk Tarihi, s.
117-118; a.mlf., "Fıkıh", DİA, XIII, 5.
[35] Karaman, İslâm Hukukunda İçtihat, s. 73-76; a.mlf., İslâm Hukuk Tarihi,
s. 118; a.mlf.. "Fıkıh", DİA. XIII, 5.
[36] Hacvî, fl-lHkrü'S'Sâmî, II, 288-319, 333-338; Karaman, İslâm Hukuk
Tarihi, s. 120-158: a.mlf., "Fıkıh", DİA, XIII, 6. Ferhat Koca, İslâm Hukuk
Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 16-19.
[37] Karaman. İslâm Hukuk Tarihi, s. 109; a.mlf., İslâm Hukukunda içtihat, s.
51; a.mlf. "Fıkıh". DM, 3ÖH, 4.
[38] Hudarî, m.g.e., s. 103-107; Zeydân, a.g.e., s. 132-136; Karaman, İslâm
Hukuk Tarihi, s. 162-163; a.mlf., "Fıkıh", DİA, XIII, 6.
[39] Hacvî, a,g.e., II, 378-383; Hudarî, a.g.e., s. 107-110; Zeydân, a.^.t'.., s.
136; Kılıçer, tstâm Fıkhında lie'y Taraftarları, s. 28-34; Karaman, İslâm
Hukukunda İçtihat, s. 101; a.mlf., islâm Hukuk Tarihi, s. 1163-166; a.mlf.,
"Fıkıh', DİA, XIII, 6.
[40] Hacvî, cl'fikm's-sâmî, II, 3'53-372; Hudarî, Târîhu't-teşn'i'l-tslâmf, s.
111-123; Kılıçer, a.g.e., s. 28; Karaman, islâm Hukukunda İçtihat, s. 85-87;
a.mlf., tslâm Hukuk Tarihi, s. 166; a.mlf., "Fıkıh", DİA, XIII, 6.
[41] Dönmez, "Amel-i Ehl-i Medine", DİA, III, 21-21).
[42] Kılıçer, a.g.e,, .s. 34-3^; Kanunan, islâm Hukukunda içtihat, s. 101-107;
a.mlf.. İslâm Hukuk Tarihi, s. 163-166; a.mlf, "Fıkıh", DlA, XIII, 6.
[43] fbn Kayyım el-Cevziyye, l'lamü'l-muvakkı'm, I, 26; Hiicvî, el-Fikru's-
sâmî, II. 4,i)*<. Hasan-ı Basrî'nin fıkıhtaki yeriyle ilgili olarak bk. ibrahim Ebû
Salim, el-Ha-sav f!-Basrî ve eseruhû fi'l-fıkhi'l-tslâmî, Kahire 19^0; M.
Revvâs Kal'arî, Mev-sû'atü fıkhi'l-Hasan el-Basrf, I-II, Beyrut 19&9.
[44] nşr. Eııgeno Griffin, Milano 1919. n.% Abdülazîz b, İshak e!-B;ı£dâdî.
Beyrul 1401/19R1.
[45] Bu denemde yazıldığı belirtilen kitapların bir listesi için bk. Sezgin,
CMS, I, 399; Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s. 167- a.mlf., "Fıkıh", DlA, XIII. 6
Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara
Okulu Yayınları: 19-21.
[46] Abbasîler devrindeki fıkhı Faaliyetler hk. hk. Sehacht, İslâm Hukukuna
(îiris Cçev. Mehmet Dağ-Abdulkadir Şener), s. 59-66; Zeydân, el-Medbal, s.
142-144; Goldziher, "Fıkıh", tA, IV, 604; Kılıçer, ag.e., s 45-4<S; Karaman,
islâm Hukukunda ittihat, s. 129-130; a.mlf., Mâm Hukuk Tarihi, s. 171;
a.mlf., "Fıkıh", DÎA, XIII, 7.
[47] nşr. Muharnmed el-Hüseynî, Bulak 1302; nşr. İhsan Abbus. Beyrut
19H5.
[48] Karaman, islâm Hukuk Tarihi, .s. 171-172; a.mlf., -Fıkıh", DÎA, XIII. 7.
[49] Goldziher, "Fıkıh''. lA, IV, 605-606; Hacvî, el-Fikrü 's-sûmt, II, .W3-3.S4;
Karaman, İslâm Hukukunda ittihat, s!31; a.mlf.. islâm Hukuk Tarihi, s. 175;
a.mil'., "Fıkıh", DÎA, XIII, 7. Eh)-i re'y hk. hk. Kılıçer, islâm Fıkhında Rey Ta
rafta Han, Ankara 1975: a.mlf, "Ehl-i re'y", DÎA, X. 520-524.
[50] İbn Kuteybe, Te'vîlü muhtelifi'l-hadîs, s. 52.
[51] İbn Abdülber, a.g.e., II. 181; Kthçer, "Ehl-i re'y", DfA, X, 523.
[52] ibn Abdülber, a$.e. 11, 193
[53] ibn Kuteybe, el-Ma'âtif, s. 494 vcl.
[54] Tirmizî, "Büyü"'. 12, 14.
[55] Makdisî, FJ-Ma'ârlf, s. 37. 179480.
[56] Şehristânî, el-Müel ve'n-nihal, II, 11-12.
[57] İbn Kayyim el-Cevzİyye, İ'lâtnü'l-muvakkıîn, I, 101, II, 294, III, 362.
Ayrıca bu konuda bk. Goldziher, Zahirîler "Sistem ve Tarihleri" (trc. Cihad
Tunç), Ankara 1982, s. 3-5; Karaman, Mâm Hukukunda İçtihat, s. 131;
a.mlf.. islâm Hukuk Tarihi, s. 182-183; a.mlf., "Fıkıh", DİA, XIII, 7; Aydınlı,
"Ehl-i hadîs". DİA, X, 507; Öğüt, "Ehl-i hadîs", DİA, X. 509; Kılıçer, "Ehl-i
re'y", DİA, X, 523.
[58] Şafiî, elrfim, VII, 250.
[59] Bu şahıslar tık. hk İhn Kuceybe, el-Maârif. s. 219-230; Karaman, İslâm
Hukuk Tarihi, s. 175-176: a.mlf., "Fıkıh", MA, XIII, 7:
[60] Zahiri mezhebi hakkında geniş bilgi k'în bk. Ignaz Goklziher, Zahirîler
'Sistem ve Tarihleri- (uc. Cihad Tunç), Ankara 19S2.
[61] Bu dönemde yazılan eserlerin genel bir listesi için hk. tbnü'n-Nedîm, el-
b'ihrist. s. 251-265.
[62] I-IV, nşr. Muhammed Fuâd Abdulbakî, Kahire Î370/1951.
[63] İmam Muhanuned'in zâhirü'rivâye adıyla anılan eserlerini, Hâkim eş-
Şehîd ei-Kâfi (yazma nüshaları için bk. Sezgin, GAS, I, 443) adıyla ihtisar
etmiş. Şemsüle-imme e.s-Serahsî ise bu muhtasarı el-Mebsût(Kahire 1324-
1331) adıyla otuz cüz halinde geriletmiştir.
[64] Leknev, 1883, 1312/1894; Lahor 1309, 1328.
[65] I-IV, Haydarâbâd 1385-1390.
[66] sışr. Muhammed el-Hüseynî, Bulak 1302/1884; nş.r. İhsan Abbas,
Beyrut 1985; Türkçe tır. Ali Özek, İst. 1968.
[67] I-VII, Kahire 1321, 19&7.
[68] nşr. Ahmed Muhammed .Şâkir, K;ılıire 1979. İngilizce tır Majid
Khadduri, ul-lii-sâla Jt usûl al-hcjh. Carnbridge 1987; Türkçe (re. Abdulkadir
Şener-lbrâhim Çalışkan. er-Risale(İslâm Hukukunun Kaynaklar), Ankara
1996.
[69] Tirmizî, "Fiten". 7.
[70] Buharı, "Fiten", 2; Müslim, "lınâre". 53, 54.
[71] İbn Mik-e, "Fiten", 8.
[72] Dârimî, "Mukaddime", 16.
[73] Şehristânî. el-Müel ve'n-nihal, I, 11.
[74] Ahmed b. Hanbel, er-Red 'ale'z-Zenâdıka ve'l-Cehmiyye, s. 96.
[75] Dârimî, "Mukaddime", 23.
[76] Müslim. "Mukaddime", 1.
[77] Yavuz. "Ehl-i .sünnet", DÎA, X: 526.
[78] Muhammed Aınâre, Resâilü'l-Adl ve't-tefhîd, I, 64; Kılıçer, İslâm
Fıkhında Re'y Tara/tarlan, .s. 43.
[79] Ebû Dâvûd, "Sünnet", 7,
[80] Fığlalı, Çağımızda 1 likadi îslâm Mezhepleri, s. 58-59
[81] Yavuz, "Ehl-i sünnet", n/A, X, 526.
[82] Yavuz, a.y.
[83] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 22-29.
[84] Ihnü'l-Cevzî, Menâktb, s, 34-37.
[85] İktidarın Alıbâsîler'e geçişi ile ilgili olaylar ve değerlendirmeler hk. bk.
Bos-vv'orth, islâm Devletleri Tarihi, İstanbul 19H0. s. S; De Lacy O'leary,
İslâm Dil-güncesi ve Tarihteki Yeri, s. 4H-57; Ahmet! eş~Şâmî, vd-Devletü'l-
'tsİâmiyyetifi'l-asri'i-'AbbâSiyyi'l-euvel, Demmâm 1404/19KŞ, .s. 25-27;
Hudarî, Muhâdarâîü tâ-rihi'l-ümemi'l-îslâmiyye. ed-Dfuletü'l-'Abbâsiyye, s.
56-60; W. Montgomery Watt, The Majesiy thai mas islam, s. 95-106;
Hasan Ahmed Mahmûd - Ahmed tb-rfılıim eş-Şerîf. e!-Â!enn/'l-/slâmffi'l-
asri'l-Abbâst, s. 47-48; Hugh Kennedy, The EarlyAbbasidCalipbate. s. 44;
lsâmüddln Ahdürraûf el-Fıkî, ed-Devletû't-'Abbâ-s(We> s- 15-21;
Muhamnıad Qasım Zaman, 'The Abhâsid Kevolution: A study of the nature
and role of religious dynamics", Jımrnul of Astan Histoty, XXI/2 (1987), 119-
149: Yıldız. "Abbasîler". DİA, I, 34.
[86] Bağdann İnşası ve Abbasîler dönemi iktisadî ve sosyal hayat için hk.
Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bagdâd, S, 44-127; Makdisî, Absenü't-tekâsîm, s.
119-121; Yakut el-Hamevî, Mu'cemü'l-büldân, i, 541-552; Hudarî,
Muhâdarâtü târîbi'l-ümemi'l-lslâmiyye: ed-Devletü'l-'Abbâsiyye, s. 77-79,
134-135; Barthold, islâm Medeniyeti Tarihi, s. 157-158; Maniran, hlârmn
Yayılış Tarihi, s. 127-132; Hasan Ahmet! Mahnuıd - Ahmed İbrahim eş-
Şent", el-Âlemü'l-tslûmî fi'l~'asH'l-'Ab-bâst, s. 192-248; G. Le Strange,
Bagbdad during the Abbasid Ccılipbate, Oxford 1924; Ahmed eş-Şâmî, ed-
Devletü'l~lslûmiyyetü Jî'l-asri'l-'Abbûsi)yi'I-em>el, s. 80-87; Duri,
"Baghdad", HP(lng.): I, 894-908; a.mlf. "Bağdat", DlA, İV. 425-433; Kennedy,
"Baghdad", Elr., III, 412-415.
[87] Bosworth, İslâm Devletleri Tarihi, s. 9; Yıldız, "Abbasîler", DlA, I, 36.
[88] Abbasîler döneminde Araplar'la diğer unsurlar arasındaki ilişkiler hk.
bk. Hart-hold, İslâm Medeniyeti Tarihi, s. 98-102; Kennedy, Tbe Karly
Abbasid Calipbcı-te, s.135-163; tsâmüddin Abdürraûf el-Fıkt, ed-Devletü'l-
Abbâsiyye, s. 3B-49; Kaddûre. eş-Şûyâ'iyye ve eserühü'l-ictimâ'î ve's.-
siyâsîfi'1-bayâti'l-lslâtniyyefi'l-asri'l-'Abbâsiyyi'l-euvel, s. 65-126, 201-326;
Fuâd Efrâm el-Büstânî, 'Temâzü-cüTl-'anâsın'l-bes.eriyyeti fi IVağdâdn-
Abbâsiyyîn", el-Mesrik, XXXÜ/3 (Beyrut 1934), 409-440.
[89] Bağdat'ın tahribi bk. bk. İbnü'1-Esîr, el-Kâmil, VI, 271-277.
[120] İzmirli İsmail Hakkı, Yvni îlm-i Kelâm, Ankara 1981. Ümran Yayınevi, .s.
61
[122] İzmirli İsmail Hakkı, Yeni Hm-İ Kelâm, s. 61-63; Bekir Topaloğlu, Kelâm
İlmi (Giriş), s. 114-16: Neşet Çağatay - İbrahim Agâh Çubukçu, İslâm
Mezhepleri Tarihi Ankara 198S. II. Baskı. s. 192-95.
[124] İbn Haldun, Mukaddime (nşr. Ali Abdıilvâhid Vâfî), Kahire ts,, Dâru
Nahdati Mısr, III. Baskı, III, 1066-67.
[126] Hatîb, Târîbu Bagdâd, IV, 423; İbn Ebû Ya'lâ, Tabakât, I, 13, 17. Ahmed
b. Hanbel hakkındaki bu tür yorumlara şu örnekler verilebilir: Ali b. Medînî,
"Allah hu dini iki adamla kuvvetlendirmiştir ki, onların üçüncüsü yoktur. Bu
kişiler; Ridde günü Ebû Bekir es-Sıddîk, miline günü ise Ahmed b.
Hanîıel'dîr" demiştir. Rebf' b. Süleyman, Şafiî'nin şöyle dediğini söyler: "Kim
Ahmed b. Hanbel'e buğzeder-se, o kâfir olur (küfre girer,)". Ahmed b. Ishak
h- Râllûye bahasından şöyle duyduğunu söyler: "Ahmed b. Hanbel ve
kendisini feda etmesi olmasaydı, islâm giderdi (yeryüzünden kaybolurdu)".
Kuteyl>e b. Saîd, "Ahmed b. Hanbel bizim imamım izdir. Kim ondan razı
nlm;tzsa o bid'atçıdır". Muhammed b. İskık b. İbrahim el-Hanzalî
babasından şunu işiltiğini söyler: "Ahmed b. Hanbel, Allah ile yeryüzündeki
kullan atasında bir hüccettir". Meymıim, Ali b. Medînî'nin şöyle dediğini
duymuş: "Rusûlullah'tun sonra İslâm hakkında Ahmed b. Hanbel in
yaptığını hiç kimse yapmadı". Ona ''Ey Ebül-Hasan! Ebû Bekir es-Sıddîk da
yok mudur?:' dedim O, "Ebû Bekir es-Sıddîk da değil, çünkü unun birtakım
arkadaşları ve yardımcıları vardı. Halbuki Ahmed b. Hanbel'in arkadaş ve
yardımcısı yoktu" dedi. bk. İbn Ebû Ya'lâ, Tabakâı, I. 13-17.
[134] Abdülvfıhıd b. Abdülazîz et-Temîmî, a.g.e., II, 296; İbn Ebû Ya'lû,
Tahakât, I. 62. 75, 76.
[135] Ahmed b. Hanbel, Kitâbû's-Sûnne (nşr. Mulıammtd b. Saîd Besyûnî),
Beyrut 1405/1985. s. 36; İbn Kuteybe. et4btilüffi:i-lafz(Akü'idti's-
Selef'ionde), s. 247.
[137] Zehebî. a.g.e., XI, 263; Yavuz, islâm Akaidinin Üç Şahsiyeti, s. 35-37:
a.mlf., 'Ahmed b. Hnnbel'. DİA, II, 84.
[139] Ahmed b. Hanbel, Kitâbü's-Sünm', fi, 81; 'ihn Ebû Ya'lâ, Tabakât, I,
130; Abdül-vâltid b. Abdüiazîz et-Temîmî, î'tikâdü'l-imâmi'l-miinbi'l, II, 301;
Zehelıî, A'lûmü'n-nübelâ, XI, 302.
[140] Ebû Ya'lâ el-Fcrrâ, el-Mıı Icnıcd fî ıısûli'd-dtn (nşr. Vetlî' Zeydân
Haddâd), Beyrut 1974, s. 188.
[142] Ahmed b. Hanbel, Kitaba 's-Süıme. s. 10, 71, 104-105, 119; Dârimî; er-
lied 'ate'l-Cehmiyye (rtgr. Gosta Wiestam), Leiden 1960. s. 101-102; İbn Ebû
Ya'lâ, Tabakât, I, 26-27. 132, 142.145.
[143] Yavuz, a.g.e., 54-55; a.tnlf., "Ahmed b. Hanbel...", DİA, II. 86.
[144] Ahmed b. Hanbel. Kitühfı's-Stimu: s. 10, 71; İbn Ebû Ya'lâ, Tabakât, I.
95.
[152] Onun görüşlerini hilaf kitapiarına aimayan diğer bilginler hk. bk.
Taberî, Ibtilâ-fül-fukabâ, s, 13-14.
[155] Karaıran. "Ahmed b. Hanlıel...', DİA. 11. H0- a.mlf, "Fıkıh", D/A. XIII. 7.
[159] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 38-52.
[160] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 52-53.
[161] Kevscc'in hayatı hk. bk.İbn Ebû Ya'lâ, Tabakâl, I, 113-113; Zdıebî,
Tczkiretü'l- huff'ûz. II, 96.
[162] Ebû Bekir el-E.srem'in hayalı hk. bk İbn Ebû Ya'lâ, a.g.e., 1, 66-74;
Ibnü'1-lmâd, ezerât, II, 141-142.
[163] Salih b. Alımcı! b. Hanbel'in hayatı tık. bk. İbn Ebû Yala, a.g e.. I. 173-
6; İbn Kesîr, d-Bidâyı: XI, 40.
[164] Hanbel b. Ishîtk'ın hayatı hk. bk. İbn Ebû Yala, a.g.e., I. 143-145: İbn
Kcmv, a.g.e., XI, 52.
[165] Abdülmelik el-Meymûnî'nin hayatı hk. bk. İbn Ebû Ya'lâ, a.g.e., I, 212-
216.
[166] Kahire 1340; nşr. Zeyne.b İbrahim el-Kârût, Beyrut 1403/1983; nsf.
Mııhammed Saîd Besyûnî, Beyrut 1986.
[167] Ebû Bekir el-Merrûzînin hayan hk. bk. İbn Ebû Yala, a.g.e.. I, 56-63;
İbn Kesir, a.g.e., XI. 54; İbnül-lmâd, a.g.e., H, 166.
[169] Ebû Dâvûd es-Sicisiânînin hayatı ve eserleri hk. bk. İbn Ebû Yala,
a.g.e., I, 159-163; İbn Kesir, a.g.e., XI. 54-56; XI, 159; M Yaşar Kandemir,
"Ebû Dâvûd es-Si-cistânr, DÎA, X. 119-121.
[170] Ebû Hatim er-Rûzî'nin hayalı ve eserleri ivin hk. İbn Kesîr, el-Bidâye,
XI, 59; İb-nül-İmrıd. Şezerâi, II, 171; İbrahim Canan, "Ebû Hâlim er-Râzî\
DtA, X, 150-151.
[171] Harb el-Kirmânî hk. bk. İbn Kcsîr. el-Bidâye, XI, 69.
[172] İbrahim el-Harbı'nin hayatı hk. bk. İbn Ebû Yala. Tabakât, 1, 86-93; İbn
Kesîr a.g.e., XI, 79.
[177] Abdullah b. Ahmed b. ilanbchn hayatı ve eserleri için bk. Hatîb. Tânbıı
Bağ-dâd, IX. 375-376; İbn Ebû Ya lâ, Tabakât, I, 180-1K.S; Brorkeimann, GAL
Stıppi, I. 310; Sezgin, CAS, \. 506-5(18.
[181] Bakî lı. Mahleü'in hayatı hk. bk. İbn Ebû Ya'lâ, a.g.e., I, 120: ibn Kesîr,
el-ffl-dâye. XI. 56-57, 82; Ch. Pelfcıl, "Bakî b. Makhfcnl", ft72(tng.), I. 956-7.
Bu arada Hanbelî mezhebinin III. (IX.) asırda Afrika'ya yayılması konusunda
bk. Necmeddin el-Hintâtî, "Muhâveletün li-nesri'1-mezhebi'l-Hanbelî bi-
tfrikiyye havaliye munta.sıi'l-karn IIİ/IX" IBLA, 57/173 (Tunus 1994), 91-106.
[182] Davud'un bu konudaki görüşleri için bk. Halîb, Târihu Bağdâd, XIII.
274: Goldziher. Zahirîler, s.112-113.
[183] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 53-56.
[184] İbn Teymiyye. Mecmû'u b'etâvâ, XXXIV, 111-112; İbn Kayyım el-
Cevziyye, I'l&fnû'l-muvakkıtn, I, 28.
[185] Abdullah b. Ebî Davud'un hayaü için bk. İbn Ebû Ya'lâ, a.g.e,, II, 51-55;
İbn Kesîr, a.g.e., XL 159.
[187] Bu olaylar hk. bk. İbn Kesîr. a.g.e., XI, 132. 145-146.
[189] tbnü'1-Esîr, el-Kâmil, VIIL 204; İbn Kesîr, a.g.e, XI, 172.
[190] İbn Kesîr, a.g.e, XI, 181-182: Ahmed Teymûr Paşa, Nazra târthiyycJt
hııdû-si'î-mezûkibi'l-erba'u. Kahire 1351, s.40-41.
[191] nşr. Fevkrye 1 lüeyin Mahnuıd. Kahire- 1977; nşr. Abdulkadir el-
Arnaûd. Hııraşk 1981; Riyad 1400. 11(1
[193] Ebû Mulıammed d-Iierbdıârînin bayatı için bk. ibn Ebü Ya'lâT a.g.e.,
11. 18-45; İbn Kesîr: el-Bkiâye, XI. 201: Kılavuz, Uerbelı-irî...'. DİA, V, 476-
477. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 57-58.
[194] İbn Kesîr. a.g.e., XI, 214.
[195] Ebü'l-Kasım el-Hırakî'nin hayatı ve eserleri için bk. İbn Ebû Ya'lâ, u.g.c,
II, 75-118; İbn Kesir, a.g.e., XI, 214; Brockelmann, CAL \. L83, 39K; Suppi,, I.
311: Sezgin, GAS,_ I. 512-13; Uıoust. "al-Khırakî", HI2(\n$.), V, 9-10. Ferhat
Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu
Yayınları: 58-59.
[196] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 59.
[197] Büveyhîler tık. bk. Heribert Busse, "Iran under the Bûyids™, The
Cambridge History of İran, Cambridge 1993. [V, 250-304; Harold Bowen,
"The Last Bu-wayhids". Journal of the Hayal Asiatic Suciety (London 1929),
225-245: Mafi-zuüah Kabir, "The Relation of the Huwayhid amirs with the
Abbasid caliphs", Jnunıcıl of'the Pakistan Historica! Society, H/3
(Karat///1954), 228-243; a.mlf,, "Admtnistration of Jııstice during the
lkıwayUid's Period", lalamic Culture, XXXIV (1960), 14-21; Bosworth,
"Military Organisation undtr the Bûyids of Persia and Iraq", Oriem, XVIII-XIX
(E. J. lirill 1967), 143-167: Madelun». "Tlıe AssLimptinn of the title
shâihânshâh by the Bûyids and The reign of the Day-İam (Dawhıt al-
Daytam)', Journal ofNear Eastern Studies, XXVIII (1969), 84-108, 168-183;
Lutz Richter-Bemburg, "Aınîr Malik -Shâhânshâh: 'Adııd ad-Da-ula's
titulature re-exarnined", Journal of the fiıitish Imtîtute of Parstan Studies,
XVIII (London 1980), 83-102.
[200] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 59-61.
[201] Ebû Bekir en-Necaıd'ın hayatı hk. bk. İbn Ebû Ya'lfı, Tabakât, II, 7-12;
Ilın Kesîı-, a.g c. XJ, 2.34. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem
Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 61
[207] Taherânî'nin bayatı ve tserleri için bk. İbn Ebû Yala, a.g.e.. II, 49-51;
İbn Ke-Sîr, &.g.e., XI, 270ı İbnül-lmâd. Şezerât, III, 146; Bağdatlı ismail I'aşa,
Hudiyye-tü'l-'ârifîn. I, 396; Kehhâle, Mu'cemıil-miieltifîn, IV, 253. Ferhat
Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu
Yayınları: 61-62.
[208] Hallâl ve Hırakî İle ihtilaflı konular için bk. İbn Ebû Ya'iâ, a.g,e., II, 76-
118, 120-121.
[209] Gulâmûl-HalrâTin hayatı ve eserleri için bk. İbn Ebû Yala, a$.e.t li,
119-127; tbnül-Cevzî, el-Muntazam, XIV. 230-231; Broekdmann. Suppk, I,
311. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 62.
[210] İbn Sem'ûn"un hayalı hk. bk. Hatîb, Târihti Ba&dâd, I, 274-277: tbn
Ebû Yala, a.g.e.. II, 155-162; İlin Kesîr. a.g.e., XI. 323; Brockdmann, a&.e., i.
360. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 62-63.
[211] İbn Batta el-Ukbeitnin hayatı hk. bk. İbn Ebü Ya'lâ, a.g.e., II, 144-153;
tbn Ke-.sîr. a.g.e., XI, 321-322; Brotkelmann, GAl, I, 194; Suppl., I, 311; H.
Laoııst "İbn Balta", /-^(İngJ, III, 734-735.
[212] Ebû Hafs el-Ukbeiînin hayatı lık. bk. İbn Ebû Ya'lâ, TabaMt, U, 165-
166.
[213] Ebû Hafs el-Bermekî'nin hayalı hk. bk. îbn Ebû Ya'lâ, ag.e., II. 153-156.
[214] Ebû Bekir er-ttuşnânî'nin hayatı hk. bk. tbn Ebû Yala, ag.e., II, 179-1«).
[215] İbn Hâmid'in hayatı hk. bk. İbn Ebû Ya'lâ, a.gja., li.171-177; İbn Ke.sîr,
el-Bi-dâye, XI. 349. klanı Hukuk Talibinde Selefi Söylem O Hm Mende (ö.
395/1005) Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî
Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 63.
[220] ibn Mende'nin hayatı ve eserleri için bk. tbn Ebû Ya'lâ, Tabakât, II,
167; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 336; îbnü'1-tmâd, Şezerât, III, 146;
Brockelmann, Suppl., I, 210. 281; F. Rosenthal, "ibn Manda", EZ2(tng.), III,
863-«64.
[224] nşr. Mecdî es-Seyyid İbrahim, Bulak 1989, nşr. Meşhur Hasan Selmân,
Beyrut 1412/1992.
[225] Yahya b. Abdüivehhâb'ın hayalı hk. bk. tbn Receb, a.g.e., I, 127-137;
tbnu'l-Esîr, el-Kâmil, X, 546; Ebü'l-Hasan Diyanet, "İbn Mende...", DMBl, IV,
700-701. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî
Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 64-65.
[226] Hu eserin Mâverdînın aynı -adı taşıyan kitabı ile kanşdaştırıîması İyin
bk. Mu-luımmed Abdülkadir Ebû Fâris, el-KâdîEbû Ya'lâ el-t'errâ ve
Kttâbühû ei-Ab-kâmû's-sultâniyyti, s. 517-521; Laoust, "Hıınâbikf, /îP<İng.),
III, 159.
[228] Fbû Yu'lâ el-Ferrâ:nın hayatı ve eserleri lık. bk. ibn Ebû Ya'lâ. Tabakût,
II, 193-230: İbn Kayyım el-Cevziyye, İ'lâmü'l-mıtvakkıîn, IV, 212; Ibn Kesir,
el-Bida-ye, IX, 460; XII, 94-95; lîmckelrnann, GAL I, 502; Suppt., 1. 311. 686;
Kallek, "Ebû Ya'lâ el-Fen:V. Dİ A, X. 253-255. Ferhat Koca, İslâm Hukuk
Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 65-66.
[232] Eyyûbîler dönemi ilim ve kültür hayalı hk. bk. Nuaymî, ed-Dâris, II,
178-188; Abdüllalif Hamza, el-Hareketû'l-fikriyyetû fî Mısra fiİ-'asreyııi'i-
Kyyûbiyyi m'l-MemMkiyyt'Uevvet, s. 70-83. 147-321; Âdil Necin Abû, "el-
Medresetü fi'l-'imâreti'l-'Arabiyyeti fi Sûriya", el-Hmıliyyâtû't-t^seiiyyetü'l-
Arabiyyetö's-Sûriy-ye, XiV (I^ımaşk 1974), 75-99; Nâzım Reşîd, "en-
Neşâtü'I-iImî vel-edebî fi ah-di'1-üsreti'l-Emevlyye", Âdûbti'r-Râfidtn, VIII
(Musul 1977), 443-477; Goitein, Urban Hoıısing in Fatimkl and Ayyubid
times", SI, XLVII (Paris 1978), 5-23.
[234] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 66-68.
[236] Şerîf Ebû Ca'fer el-Hâşimînin hayatı hk. bk. İbn Ebû Ya'lâ, Tabakât, II,
237-241; İbn Ke.sîr, el-Bidâyt\ XII, 119; İbn Receb, Zeyl, I, 15-26. Ferhat
Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu
Yayınları: 68-69.
[237] nşr. SeıîHİı Dugaym, Beyrut 1994; ayrıca bk. Ateş, "Abdallâh ai-
Ansârî!nin Vii~ tab Damm nl-kalâm w;ı Ahlih adlı eseri'. Şarkiyat Mecmuası,
İstanbul 1946. V. 45-60.
[239] Herevfnin hayatı ve eserleri tık. bk. Ilın Ebû Ya'iâ, Tabakât. II, 247-248;
lbnü'1-Cevzl, t'l-Mımtazam, XVI, 278-279; Ibn Kesîr, el-Bidâyv, XII, 135; lbn
Receb, Zayi 1, 50-68; lirockelmann, GAl, \. 557-558; De Laugier de
Beaureeueil, Kbu'âdju Abdullah Ansârî (396-4H1/1006-1089) Mysttyue
tfttnhalite, Beyrut 1965; H. S. Bazmee Ansarî, "Khwâja 'Abd Atlûh al-Ansan
al-Harawî", illi 1982), V/3, s.31-55; De laugier de lîeaurecueil, ''.11-An.sfırl
ak-Harawî I. 515-516: 3 ınlf,, '"Abdallah al-Ansâiî al-Heravî", Kir., 1, 187-
190. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 69-70.
[240] Ebû Salih Müflîfo b. Abdullah'ın hayatı hk, bk. tbn Kesîr, a.g.c, XI, 204-
205.
[243] Îhnü'l-Hanbetrnin hayatı hk. bk. Ibn Receh, Zcyl. I, 198-201; îbnü'1-
tmâd, §e-zerâl, IV, 113; Kehhâlt-, Mu'cemû'l-müettifîtl, VI, 224; Ferhat
Koca, "lbnııl-Hanbelî, Ebu'l-Kâsmı", PİA, XXI. 67.
[250] Ebü'İ-Vei'â İbn AkîNn h;ıy;ılı ve eserleri için hk. îbn Receh, fl.g.t*., 1.
142-163; İbn Kesir, a.g.e., XII, 184; Brockdmann, GAL, I, 502; Suppl., I. 687;
M:ıkdisi, Nouve;ıııx deails sur l'affaîie dlbn hAqîî", Melatıges Lınıis
Mcıssi^nım. II!. 92-126. ;ı.mir., -Ilın AkîT İi/J (İny, i. 111, 699-700. Ferhat
Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu
Yayınları: 73-74.
[252] İbn H iı bey re'ııiıı hayatı ve eserleri için bk. İbn Kesîr, el-Bidâye, XII.
25O-2SI; İbn Ueceb. Zeyt. 1, 251-289; Kâtib Çdebi. Keşfü'z-zunûn, i, 33. 63.
103, 108, 132. 600; M. I38S, 1437, 1462; Brockelmann, GAL, I, 502; Suppl.,
I. 687-68.S. H. Mason. Two Sttih'sman of Medieval islam. Vizir İbn Hubayra
and Calipb an-Nasir ti Din Allah, l'aris 1972, s. 13-66; K. V. Zettersteen, "İbn
Hübeyre", İA, V/2, s. 75" M;ıkdisî, İbn Hubayra", KV(\nz.). İH. HO2-SO3.
Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara
Okulu Yayınları: 74-75.
[259] Kahire 1281, 1303; Türkçe trc. Abdüikâdir Akçiçek, istanbul 1961;
Yaman Arı-kan, İstanbul 1986.
[266] Ebu-Ferct1 İbnü'I-Cevzînin hayalı ve eserleri hk. bk. İbn Iteceb, a.g.c, I,
399- B3; İbnü'i-imâd. Sezerdi, IV, 329-330; ISrockelmann, (,'AL, I, 659-66:
SnppL, I, 914-20: Abdülhamîd el-AlûçîT Müdlel'âtü İbnü'l-Cevzî, tfagdad
13«5/l965; LaUKt, Lf Hımbalisme Sous le Catifal de liagditd", 5. 112-116;
Nâdye Abdullah H>ıâhînı, 'Ibnü'l-Cevziyye, Fihristü kütübihî", Mecelleni'l-
Mecmaı'l-Hmi'l-lrâ- H XXXİ/2 (1980), 193-221; lirockelmann, "îbniiicevzî",
/A, V/2, 848-^50; La ibn ;ıl-Djaw2Î, W(Ing.), İH. ^51-752. thiHil-
Mâri.slâniyyeTıin lıayatı hk. bk. İbn Receb, Zeyî. 1.442-6: Fertel Kofa,
[268] ismail b Ali el-Rzeî el-Me'ıiıûnî'nin hayatı hk. bk. İbn Receh. a.R e., II.
66-68.
[269] Abdurrahman !>. Ömer b. el-Cv^zzâl'in hayatı hk. bk. İbn Receb,
a.g.e., II, 106-7-
[270] Muhammed b. Abdullah es-Sâmirî'nin hayatı hk. bk. !bn Receb, a.g.e.,
II, 121-2
[272] Ubeydullah tshak b, Ahmed el-UIsî'ntn hayatı hk. bk. İbn Receb, Zeyt,
II, 2(>v
[274] İbn Kesîr, a.g.e., XIII, 112; İbn Receb, a.g.e., II, 259.
[276] Muhyiddin Yûsuf b. Abdurrahman b. Ali el-Cevzî'nİn hayatı hk. bk. tbn
Kesîr, a.g.e., XIII, 203; İbn Ueceb, a.g.e., II, 258-261; Zehebî, A'lâmü'n-
nübelâ, XXI-II, 372; Kâtib Çelebi, Keşfii'z-zunûn, I, 213; Bağdatlı İsmail Paşa,
Hediyyetü'l-ârifîn, II, 555.
[277] Es'ad b. Müneccâ b. Berekât'ın hayatı hk. bk. İbn Receb, Zeyl, II, 49-
51; Nuay-mî, ed-Dâris, II, 114-115; Halîl, "en-Neşâtu'1-ilmî fî devleti
Nûreddîn Mahmûd Zengî", el-Mevrtd, IX/3 (Bağdat 1980), 105.
[278] Şemseddin Ömer İbnü'l-Müneccâ hk. bk. îbn Kesîr, el-Bidâye, XIII,
168; İbn Receb, Zeyl, II, 225-226.
[279] İzzeddin Osman b. İbnü'l-Müneccâ hk. bk. tbn Kesîr, a.g.e., XIII, 168;
İbn Ueceb, a.g.e., II, 226.
[280] Sadreddin Ebü'l-Feth Es'ad t bnü' I -Müneccâ hk. bk. İbn Kesîr, a.g.e.,
XIII, 216; tbn Receb, a.g.e., II, 268; Nuaymî, ed-Dâris, II, 86.
[281] Zeynüddin b- Müneccâ Uk. bk. Îbn Kesir, u.g.e., XIII, 354; tbn Iteceb,
u.g.e., li. 332-333.
[282] gerefeddin Muhammed b. Müneceâ lık. bk. !bn Ke.sîr, a.g.e., XIV,
116; tbn lte-Cöb, u.}-.e., II, 377.
[283] Alâeddin Ali tbnü'l-Müneccâ hk. bk- Îbn Kesir, a.g.e., XIV, 157; tbn
Receb, a.g.e., II, 447.
[284] Benî Kudâme ailesi Uk. bk. Şâkir Mustafa, "Âiü Kudâmetü's-Sâlilıîyye",
Havliy-yâtü Külliyyeti'l-Âdâh. XIV (Kuveyt 1402/1982.), 7-116: BerkrûSÎ, "Al-i
Kudâme", DMBt, 11/87-94; j. Drory, "Hanhalıs of the Nablus Kegion in the
Eleventh anda Tvvdfth Centuries", Aslan and Aftican Studtes, XXII (Israel
1988), 103-106.
[285] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 77-82.
[299] Muvaffakuddin İbn Kudfıme'nin hayatı ve eserleri için bk. İbn Receb,
Zeyl, II, 133-139; ibn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 99; İbn Tağrîberdî, etı-Nüdimü'z-
zâhire, VI, 257; Zehebî, A'lâmü'n-nübelâ, XXII, 165; lirockeimann, GAL,
I, 398; Suppl, \. 688-9; Laou.st, le Precis de Droit d'Ibn (Judâma, Beirııt
1950; D. Ray-mond, "L'ijtihâd rht-7. Muwaffaq al-Dîn b. Qudâma", lİpJ, 31
(1963), 33-47; Makdisî, "ibn Kudâına", /iPdng.), III, 842-84; Ferhat Kota,
"îbn Kudâme Mu-vafifkuddin", DİA, XX, 139-142.. Ferhat Koca, İslâm Hukuk
Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 84-85.
[300] Ali b. Amr b. Ali el-Harrânî'nin hayatı hk. bk. İbn fibû Ya'lâ, Tabakât, II,
249.
[307] Zeynikkîin Aii b. İbıfıhim b. Nefâ'ntn hayatı lık. bk. İbn Reçeli, a.g.e,, I,
436-440; İbn Kesir, a.g.e., XIII, İH; İbnü'l-İmâcl, a.g.e., IV, 340-341.
[308] Imâdüddin d-Makdisî'nin hayalı hk. bk. tbn Kesîr, ct.g.e., XIII, 77.
[309] Şemseddin Mulramıned el-Makdisî'nin hayatı hk. bk. ibn Receh,
a.g.e., 295; ibn Kesir, a.g.e., XIII, 245, 277; Laoust, "Le Hanbalisıne sous les
uks lîahrides", 40-41.
[317] Memlükler lık. bk. Ziada, "The Fail of the Mamluks 1516-1517",
Mecelletü Kül-Uyyetİ'l-Âdâb, Câmi'atü'l-Kâhire, VI (Kahire 1942), 1-41;
Laoust, "Le Hanbalis-me sous les Mamlouks Bahrides", 1-71; Abduirabınan
Zekî, "el-İlm ve'1-ülcnıâ fî Devleti'l-Memalîki'l-Hahriyyeti'l-Mısriyye'1,
Ravista del İnstitııte Egipcii) de Estudios Islamicos en Madrit, XV (Madrid
1970), 113-132; D. P. Little, "Religi-on under the Mamluks", The Müslim
World, LXXIİ3/3-4 (Hartford 1983); 165-181; Doris Behrens-Abouseif,
"Change in Function and Form of Mamluk Reli-gious Institutions", Annales
lslamologiques, XXI (Caire 1985), 73-93.
[321] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 88-90.
[336] Tûfinİn hayatı hk. hk. tbn Receb, Zeyi, II, 366-370; tbn Macer, ed-
DürerüVkâ-mine, II, 154-157; tbnü'l-lmâd. Şezerâi, VI, 39-40; Bmckelmann,
GAL, I, 689; II, 108, 132-133.
[340] Kahire 1977; Türkçe trc. Osman Keskioğlu, Şeyfyû'l-İslâm Abmed llm-i
Teymiyye, bavatt-gorüslvıi-fıkıhtaki yeri tv usûlü, İstanbul 1407/19H7.
[343] ihn Teymiyye hakkında yazılan eserlerin bir üstesi için hk. Üçüncü
llö!üm. IM-yo^ralı Kitapları, "tbn Teymiyye Hakkında Yazılan Kitaplar"
ba^hğı.
[344] Kahire 131S/I900; Beyrut 1985. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde
Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 90-95.
[347] tbn Kesîr, a.g.e., XIV, 216, 235; Takıyyüddin es-S.übknıin İbn Teymiyye
ve İbn Kayyim el-Cevziyye'nin çeşitli görüşlerini tenkit için yazdığı risaleler
hk. bk. er-ttesâilü'sSübfdyyefi'r-reddt 'alâ tbn Teymiyye ve tllmîzibî tbn
Kayyım el-Cevziyye, Beyrut 1403/1985.
[356] ibn Kayyim el-Cevziyye'nin hayatı ve eserleri için bk. Ibn Receb, Zeyl.
II, 447-453; îbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 234-235; lbnü'1-lmâd, Şezerât, VI.
168-170; Bmckelm;ınn. GAL, II, 127-129; Suppl, II, 126-12S; Mahmesiînî, İbn
Kayyim el-Cevziyye ve nevâhi't-teceddütl fi ictihâdihî", Mecclknü'l-
Mecnıa'i'l-ilmi'l-'Arabî XXIII (Pımaşk 1948), 363-381; Tevfîk Muhammed
ŞâhÎR, "îbn Kityyim
[362] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 95-97.
[363] Seiııseddinin neslinden ytitişerı diğer bilginler için bk. ifan Müilih. el-
Maksa-clıl l-erşccl. I. 9-18
[367] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 98-99.
[369] nşr. Suhhî Câsinı el-Humeyd. Bağdat! 1976; Beyrut 1405/19K5: MI;
nşr. Nûred-din hır, Beyrut İ39R/197H
[370] Kahire 1934; nşr. Yahya Muhtar Gazzâvî, Beyrut 1403/1983; nşr.
Muhammet! Abdülhakîm el-Kâdî, Kahire İ989; nşr. Mervân el-Aüyye,
Dımask 1409/1989.
[371] îbn Receh'in hayatı ve eserleri için bk. İlin Hacer, ed-Dürcril'l-kâmine,
II, 331-332; Nuaymî, ed-Dâris, II, 76-77; Kâtib Çelebi, Keğfü'z-zunûn, I, 59.
550, 559; II, 1911; Bağdadi İsmail Paşa, Hediyyetü'l-'ârifîn, I, 527; 339;
Brodkelmann, GAL, II, 129-130; Sıtppl., I, 129-130; Emine Muhammed b.
Yûsuf ei-Câbir, İbn Receb el-Hanbelî ve âsâruhû'l-fıkbtyye, Katar
[375] Kahire 1283/1866; Necef 1968; Amman 1973; Kum 1410; Fransızca
trc. H. Sa-uvaire, Hisîoire de Jerusalem et d'Hi'bron depuis Adam fuscjtt'â la
fin dıı XV'eme siecie, Fragments de la chronique de Moudjiraddyn, Parts
1876.
[378] liurd Memlükleri hk. bk. Tekindajj, Berkuk Devrinde Mumluk Sultanlığı
(XIV. yüzyıl Mısır Tarihine Dair Araştırmalar), istanbul 1961, s. 32 vd;
Kopraımm. "Mısır Memkıklerİ (1250-1517), Mısır'da Memluk Devletinin
Kuruluşu", (Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi içinde), İstanbul 1987,
VI. 506-540; D. Ayaion, "Burdjiyya"', A'^dn^J. 1. Î324-1325; Kopraman,
"Bureiyye", D/A, Vi 19-420. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi
Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 101-103.
[380] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 103.
[381] Haccâvî'nin hayatı ve eserleri hk. fok. lbnü'1-İmâd, Şezerât, VIII,
327'de onu 960 (1553) yılında vefat edenler içerisinde .sayar. Hayatı ve
eserleri hk. bk.; tb-nii'1-tmâd, Şezerât, VIII, 327; Îbnii'l-Gazzî, en-Na'tü'l-
ekmel, s. 124-126; Keh-hâle, a.g.e., XIII, 34-35; Brockelmann, GAZ, I, 398;
SuppL, I, 688; II, 447; Bağdatlı İsmail Paşa, a.g.e., II, 481; İbn Şatfî,
Muhtasar, s. 93-94. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem
Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 103-104.
[383] Buhûıî'nin hayatı ve eserleri için hk. Bağdatlı İsmail fasa, Hediyyetü'l-
'ârijhh II, 476; a.mlf., Izâhul-nıeknûn, II. 122, 353, 549; Brockdmann, GAL, II,
424; Suppl., I, 688; II, 447-448; İbn S.attî, Muhtasar, 114-116; Abdüiazîm
ed-Dîb, "Buhûlî", DİA, VI, 385-386, Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde
Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 104-105.
[384] tbnü'1-lmâd d-Akerî'nin hayatı ve eserleri için bk. Bağdatlı İsmail Faşa,
Hediy-yetu'l-'ûnfîn, 1. 508; Kehhâle, Mu'cemü'l-müeİlifîn, V, 107; İbn ŞsMÖ,
Muhtasar, s. 124-12Ş; Brockelmann, SuppL, II, 403: F. Knsenthai, "Ibn al-
lmâd', BP 0nS.), III, 807.
[385] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 105-106.
[399] İhvan birlikleri hk. bk. E. E. Calverley, "The Docüines of the Arabian
'Rreth-ren"', Tbe Müslim Wortd, XI (Ncw York 1921), 364-476.
[402] Vehhâbî hareketi ile tngilizler'in ilişkileri hk. bk. |. B. Kelly, Britain and
the Persian Gulf 1795-1H8O, Qxrbrd 1991, s. 99-138; D. G. Hogarth,
"Wahabism and British Interests", International Affaires, IV (1925), 70-81.
[403] Suudi Arabistan Krallığı'mn siyasî Tarihi hk. bk. Cevdet Paşa, Târîb-u
Cevded, II, 60; VI, 100-292; VII, 152, 190, 230, 260; Muhammed Edîb Gâlib,
Min ahbü-ri'l-Hicâz ve Necd jîTârtbi'l-Cebertî, yy., 1395/1975, CDârü'l-
Yemâme), s. 87-110, 123-203; j. Kostiner, The Making of Sait di Arabia
1916-1936, s. 71-184; A. Goldschmidt, A Conctse History of the Middle
tiast, .s. 214-219; O- E. Long, "Kingdom of Saudi Arabia" (Tbe Middle Hast:
İts Governtnents and Politics, ed. Abid A. Al-Marayari), s. 255-274; Y.
Takabayashi, Toward a Modem Islamic Kingdom, s. 7-56; Haindi et-Tâhırî,
el-Memleketüİ-Arabiyyetü'sSu'ûdiyye, tâ-rih ve vâki', s. 15-178; G. Dietl,
"Monardıy and Interest Articııüıtion1' (.Tbe Gıılf in Transition, ed. M. .S.
Agwani), s. 142-156.
[408] Fentizî hareketi lık. bk. M. A. Khan. Tbe Fam'idi Muvetnent ufBengeU,
1H18-1905, Karadıi 19^5; N. Kaviraj, Wahabi and Farazi rebels ofBengal,
Nev Delhi 19S2.
[409] Seyyid Ahmed Şehîd d-Birîivî'nin hayatı, fıkirieri ve müaıdeiesi lık. bk.
Mohi-uddin Ahmad, SaiyidAbmadSbalnd. Lucknow 1975, .s. 98-109; M. S.
Zaharad-din, <:Wahhiihism and its infiuence outside Arabiıı", Tbti Islamic
Quarletiy, XXIİI/3. (1979), 152-153; Abhijit Duttu M. A.. Muslini Soctcty in
Transitiontu Mıvr'sliemlt (1831), Calcutta 19H6. s. 19-13: Kurtufuş. "Ahmed
Şelıîd". DİA, II, 134-135.
[416] Afrika'deki çeşitli Vehhâbî hareketleri hk. bk. Michaux- Bellaİre, "Le
Wahhabis-me au Maroc", VAfriqutt Prançais Supplement, no. 1, 1928, s.
489-492; L. Ka-bıı, The Wabhabiyya Islamic Reform and Politics in Frencb
West Africa, Evanstorı, Illinois 1974; A. H. Green, "A Tıınisian Keply to a
Wahhabi Procla-mation: Texts and Contexts", in Quest of an Islamic
Humanism (ed. A. H. Green), Cairo 1984, s. İ55-177; M. Hiskett, "An fslamie
Tradition of Reform in the Westcrn Sudan Fram the Sixteenth to ehe
Eighteenth Century", BSOAS, XXV (London 1962), 593-4; K. Cornevin,
"Fullıe", HP (Ing.), II, 939-943; J. O. Voli, "Wahh:ıbism and Mahdîsm:
Alternaüve Style.s of Islamic Kenevvals", Arab Studtes Qtuırterty, IV (192),
110-126.
[419] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 112-117.
[420] Birinci Holüm, "li;ıt*dal Abbasî Halîldidinin Son ikiyîı/^ılı (447 kısım.
[431] III. (IX.) asırdaki usûi-i fıkhın başlangıç devresinde yazılan hu ve ^ kin
bk. AİKİüİvelıhâb İbrahim Ebû Süleyman, el-Fikrü't-'usûtt, Cidde, s-9»-103.
[437] II, Bulak 1322; Türkçe tır. Yunus Apaydın, el-Mustasfa, [-II, Kayser!
1996.
[444] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 121-125.
[460] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 126-128.
[464] İbn Kudâme, Ravzatü n-ııâzıı; I, 269-271; tbnü 1-Lehhâm, a.g e, s. 72;
tbn Bed-rân, el-Medbal, s. 196.
[465] İbn Kudüme, I, 269-271: İhnü 1-Lehhâm, a.g.e., s. 72; İbn Bedrân,
a.g.e., s. 197.
[466] Kur'an'da muarreb kelimeler lık. bk. Süyûtı, et-Miibezzeb fîmâ vaka'a
fi'l-Kur'ûn mitoe'l-rnu'arrebinşr. Semîr Hüseyin HalebO, Beyrut 1408/1988.
[469] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 708; İbn Kudâme, Ravzatü'n-nâzır, I, 274-276.
[472] îbn Kudâme, a.g,e:, I, 27-282; İbnü 1-Lehhâm, a.g.e., s. 73; İbn
Bedrân. a.g e, s. 198.
[473] İbnü 1-Lehhâm, a.g.e., s. 73.
[478] Ebû Yala, a.g.e., IH, 719-721; İbnüi-Lehhâm, a.g.e., s. 73. Kur'an
hakkındaki bu konularla ilgili tartışmalar için bk. \VtitC, "E;ırly dıscussions
about the Qurün", The Müslim World, XL (1950), 27^0, 96-105; Â. J.
Arberry, "A Hanbalî Tract on the eternity of the Qur ân", Tlıe Islamtc
Quar!erty, III (1956), 16-41; H. Modar-ressi, "Early debates on the integrity
<ıf the Qur Tın", SI, LXXVII (1993). 5-39. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde
Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 128-131.
[479] Bu konudaki bazı âyetler için bk. en-Nîsâ 4/80; el-A i'üt" 7/175; ei-
Cum a 62/2.
[483] Ebû Ya'lâ, cl-Vdde, III, 845. Mütevâtir hadisler hk. bk. Zebklî, Lakatu'l-
ieâlîel-münâsire fi'l-ebâclîsi'l-mütevâti re (nşr. M. Abdülkâdir Alâ), Beyrut
19&5
[487] Haber-i vâhidler hk. bk. Şafiî, er-Risâte, s. 369-461; a.mlf., el-Om, VI],
254-258; Koçkuzu, Rivayet İlimlerinde Haber-i Vahitlerin İtikat ve Tegti
Yünlerinden Değeri, Ankara 19H8; Süheyr Re.sad Mûiıennâ, Haberü'l-
vâbidfi's-sünne ve eseru-hû fi'l-fıkhi'l-hlâmî. Kahire, ts. (Dânı ij-şurûk);
Şener, "İmam Şâlîîye Göre Haber-i Vâhid", Uluslararası Birinci İslâm
Araştırmaları Sempozyumu, s. 287-293-
[489] Ebû Yala, a.g.e., III, 900; İbn Kudâme, Ravzatû'n-nâzır, I, 363.
[493] Ebü 1-Hüseyİn el-Basrî, el-Mu 'temed, II, 573-583; Gazzâlî, el-
Müstasfâ. I, 148; İbn Kudâme, Ravzcıtıi'n-nazır, I, 366-6: Âmidî. el-lhham, II,
44.
[494] Ebü 1-Hattâb, et-Tenıhîd, III, 44-69; GazzâB, a.g.e., i, 147; îbn
Kudâme, cı.g.e.. I, 36».
[496] Ebü 1-Hüseyin, et-Ma'lemed, II. 549; Ebû Ya'lfl, a.g.e., 111, 859;
Gazzâlî, a.g.e., I, 146; Ilın Hazm, el-Ihkâm, i, 94; tbn Kudâme, a.f>.e,, I, 370-
381; Abdühzîz el-lkı-hârî, Ke$fil'l-tîsrâr, II, 370; BahrÜlulûm el-Leknevî,
h'evâtilm'r-rabamût, II, 131.
[504] Buharı, "Fçrâiz", 26; Tirmizî, "Fer2iz", 15; ibn Mâce, "Ferâiz", 6;
fevkimi, Ney'Iü'l-evtâr, VI. 82.
[505] Ebû Diîvûd, "Ferâiz", 10: Tirmizî, "FedÜZ", 16; îhn Mâce, "Fenıiz", 6;
Dârimî, "Fe-râir'. 29; İbn Hanbel, II, 187.
[506] Cessâs, el-Fit sû I, \, 144-146; Ebû Yalâ; et-'Udde, II, 552; Şîrâzî,
Şerhti'l-Lüm'cı, I, 352-353; Gazzâlî, el-Miistasfâ, II, 119: Ebü 1-Hattfib, el-
Tenıhîd, II, 106; Semer-kandî. Mizan, s. 322; Kâzî,'el-Muhsûl I, 3/120.
[507] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 906-917: Ebüt-Hüseyin el-Basrî, a.g.e., II, 632; İbn
Hazm. a,g.e., I, 143; Gazzâlî, el-Müslmfû, 1, 170; Ebü İ-Hattâb, a.g.e., III,
134; İbn Kudâ-me, a.g.e., I, 325-27; Abdülazîz el-Bulıârî, a.g.e., III, 2. Mürsel
hadislerle ilgili bk. Ebû Dâvûd, el'Merâsîl (nşr. Şuayb el~Arnaûd), Beyrut
1408/1988; Abtiurrahman h. Ebî Hâtûn er-Kâzî, Küûbü'l-Merâsİl {nşr.
Şükruüah b. Nimetullaiı Kûçfınî), Beyrut 1402/1982; İbn Keykeklî el-Alâî.
Cümi'u''t-tahsîljı ahkâmı!-m erâsİHnşt. Hamdı Abclülmecîd es-Selefî),
Beyrut 1407/1987; Muhammed Hasan Heytu. el-Hadîsü 'l-mürsel
hıictiyyetühıi ve esenthfı fı'l-fıkhi'l-Hiâmt Beyrut 1409/19^9.
[508] Ebül-Hüseyin el-Basrî, el-Mutemed, II, 628; Ebû Ya'lâ, el-'Udde, III,
917; Bari, Ihkâmü'l-fitsûl, s. 349; Abdülazîz el-Iiuhârî, KeşfCİİ-esrâr, lîl, 2:
Bahrülulûm el- Leknevî, 'b'eımtibu'r-rahamût, II, 174.
[509] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 909; Ebü 1-Hatıâb, et-Temlnd, III, 131.
[510] İbn Hazm, el-îbkâm, I, 135; Gazzâlî, ei-Miistasfû, I, 169: Âmidî, el-
ihkâm, II, 133.
[512] Ebû Ya'lâ, a.g.e., İH, 8&8; Ebül-Hattâb, «.g.e., III, 94; İlin Kudâme,
Ravzatü'n-nâzrr, II, 435-438;
[513] Ebû Ya'lâ, a&.e., III, 889, 893-4; İbn Hazm, el-tbkâm, I, 104; Serahsî,
Usûl, I, 340; Gazzâlî, a.g,e,, 1,171; Âmidî, a.g.e., II, 94; Abdükızîz el-Buhârî,
Ketfü'l-esrâr, III, 381.
[515] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 93K: İbn Bedrân, el-Medbai, s. 213.
[516] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 941.
[519] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 943; İbn Bedrân, a.g.e., s. 213. Ferhat Koca, İslâm
Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları:
131-137.
[520] İcmft hk. bk: İbn Münzîr, Kiîâbü'l-lcmâ (îhk. F. Abdülmünîm Abmed),
t.skende-riyye 1981; Türkçe rrc. Alxlülkadir Şener, Ankara 1983; ibn Hazm,
Merâtihü'l-ic-mû, Beyrut 1986; ibn Teymiyye, Nakdü merâiibi'l-icmû (İbn
H;tzm in Merâti-bü'l-icınâ'ı içerisinde), s. 203-225; Ali Abdürrâzık, ul-
lcmâJi'ş-şen'ati'I-lslâmiy-y<.\ Kuveyt, ts. (Dârü 1-fİkrİ I-Arabî); Ahmed
Hasan, The Doctrtrte ofljtnâ in İslam, Islamabad 1984; Ebû Ccyb Sa'dî,
Mevsûatü'l-icmâ- fVl-fıkbı'l-hlâmî, Dı-maşk 1984, I-II; G. F. Hoıırani, liThe
Basis of Aııthority of Consensus in Sıınnite islam", 5/, XXI (1964), 13-60;
Fazlur Uahman, "es-Sünne vel-ietihâd vel-kmâ fi 1-ahdi l-!slâmîyyi İ-ewel",
al-Dirâsât al-lslâmiyye, 1/3, 1-22; Türki, "Hjmâ Ummat al-Mıı ininin Enere
la Dairine et Lhistoire", 5/, LIX, 49-78; W. B. Hallaq, "On The
Authoritativeness of Sünni Coasensus", İrttemutional jouınal of Midd-te
Hast Studies, XVIII, 427-454.
[521] Ebû Ya'lâ, cl-Vdde. IV, 1058; ibn Kudâme, Ravzatü'n-nazır, II. 439-441;
[523] Abdullah b. Ahmed b. Hiınbei, Mesâil, s. 438-439; Ebû Ya'tâ, ag.e., IV,
1059;
[529] Ebû Ya'lâ, a.gM., IV, 1064-89; Ibn Kudüme, Ravzatü'n-nâzır, II, 44I--49.
[532] Hu konudaki gtnd tartışmalar için bk. Ebû t-Hüseyin el-Basrî, el-Mu
'tenıed, I, <*«3; Serahsî, Usûl, 1, 313: Ebü 1-Hattâb, et-Tembîd, 111, 224;
Ibn Teymiyye, a-R-e., s. 284-85; Ibnü h-Neccâr, Şerbu'l-Kevkebi'l-mıinîr. II,
214.
[533] Ebû Ya'lâ, a.g.e., IV, 1095; İbn Kudüme, Ravzcıtü'n-nâzır, II, 482.
[535] Ebû Ya'İâ, a.g.e. IV, 1096; Ebü t-Hattâb, et-Tembîd, ili, 346.
[538] Ebû Ya'lâ. d-Vdde, IV, 1098; Ebü 1-Hattâb, el-Tembîd, III, 347. Ayrıca
bu konudaki £eııe! tartışmalar için bk. Ebü İ-Hüseyin el-iîasrî, a.g.e., I, 502;
Cüvey-nî, el-Bii-rhân, I, 693-4; Serahsî, a.g.e., I, 315; Gazzâlî, el-Müslasfû, I.
192. Ebül-Hatt:ıb. a.g.e., III, 346; Âmidî, el-îhkûm, 1, 231; tbnü 's-.Sübkî,
Cem'u'l-ce vâmt, II, 181-182; İbnü 'n-Neccâr, a.g.e., II. 246;
[539] Ebû Yala. a.g.e., IV, 1105; Ebûi-Hatıftb, et-Temhtd, III, 297; İbn
Kutlanır. a.g.i'., il. 464-66: İbnü'n-Neccâr, Şerhu'l-Kevkebi'l-münîr, II, 272.
[540] Ebü l-Hüseyin el-Basrî, el-Mu'temed, I, 517; Cüveynî. a.g.e., I, 710;
Şîrâzî, et-Tebsıra, s. 378,
[541] Ebü Ya'lâ, a.g.e., IV, 1113; Ebül-Hattâb, a.g.e., III, 310; Ibn Kudâme,
a.g.e., II, 488-91; îbnü'n-Neccâr, a.g.e., II, 264.
[548] Ebû Ya'lfl, a,g.e., IV, 1213; Ebüt-Hattâh, et-Temhîd, III, 322.
[552] Hanbdîltr in bu konudaki görüşleri kin bk. Ebû Ya'lâ, a.g.c, IV 1139-42;
Ebü 1-Hattâb. ct.g.e,, III. 252; İbnü h-Neodir, a.g£., II. 227.
[553] Ebû Yakl, el-'Vüde, IV. 1142-1151; Ebü 1-Hattâb, et-Tembtcl, III, 274;
Ibn Kudâme, Kavzutü'n-nâzır, Iİ, 479-HO; İbnü h-Neodır, Şerbı/'l-Kevkcbi'l-
münıı; II, 237; Susan A. Spei/tor.sky, "Ahmad Ibn Hanbal s Fıqh"', Journal
oftbe American Oriental Soctety 102 Ü9«2X 462.
[554] Ebû Ya'lâ, a.g.e, IV, 1142-1151; Ebü 1-Hattâb. a.g.e., III. 274.
[555] Medînelilerîn ameli hakkındaki diğer mezheplerin görüşleri için bk.
Ebü 1-Hü-seyin el-Basrî, el-Mu'temed, II, 492; tim Hazin, el-lbkâm, 1, 552;
Cüveynî, el-Burhan, i. 720; saralısı, Usûl, I, 314; Gazzâlî, el-Mûstasfâ, I, 187;
Âmidî, el-lh kûm, I. 243; Abdülazîz el-Buhârî, Kesfü 'l-esrâı; III, 241.
[556] EhCı Ya'lâ. cl-Vdck: IV, 1170-1171; Ibn Ebû Ya lâ. Tabakal. I, 304.
[557] Ebû Ya'lâ, a.g.e., IV, 1170-76; Ebii 1-Hattâb, et-Temhîd, UL 323: İbn
Kudâme, Ravzatii'n-nâzrr. II, 492-%; îbnuh-Neccâr, a.g.e., II, 253.
[560] Ebû Ya'lâ, el-'Udde, IV, 1178-97. Ebü 1-Hattâb, et-Tembîd, III, 331; İbn
Kudâme, Ravzatü'n-nâztr, II, 497-99. Bu konudü diğer mezheplerin
görüşleri için bk. Sîrâzi et-Tebsıra, s. 395; Âmidî, al-thkâm, IV, 130.
[561] Ebû Ya'lâ, a.g.e., IV, 1193-97; Seralısî, Usûl, II, 105; Ebü 1-Hattâb,
a.g.e., III. 331: Abdülazîz el-Buhârî, Kesfü'l-asrâr, II, 217. Ferhat Koca, İslâm
Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları:
137-144.
[573] Ebii İ-Hüseyin el-Basrî, el-Mıl'temed, II, 884; Ebû Ya'lâ, el-Vdde, IV,
1262; Gaz-zülî, el-Müstasfâ, I, 222; Ebü 1-Hattâb, et-Te.mhîd, IV, 251-252:
tbn Kudüme, Ravzutü'n-nâzır, II, 505; Âmidî. et-thkâm, IV, 129.
[576] Ebû Ya'lâ, el-Vdde, IV, 1265; Ebü 1-Hattâb, et-Tembtd; IV. 254-259.
[577] Ebû Ya'lâ, a.&.e., IV, 1265-1266; Ebü 1-Hattâb, a.g.e., I, 31.
[580] Ebû Ya'lâ, et-Vdde, IV, 1262-1268; Ebüi-Hattâb, et-Tembîd, IV, 251-
294.
[586] Bu konudaki görüşler İçin tik. Ebû Ya'lâ, a.g.e., IV, 1270; Senıhsî, Usûl,
II, 117; Ebül-Hattâb, et-Temhtd, IV, 263-67; İbn Kudüme, a.g.e., II, 511-16;
Âmidî, a.g.e., IV, 129; Şevkânî, h-sâdü'I-fubûl, s. 245.
[587] Ebû Ya'lâ, el-'Udde, IV, 1228, 1241, 1243; Ebül-Hattâb, a.g.e., IV, 269.
[588] Bu konudaki geniş tartışmalar için bk. Ebü 1-Hüseyin el-Basrî, cl-
Mu'temcd, II. 868; Ebû Yala, a.g.e., IV, 1237-1255; Şîrâzî, et-Tebsım, s. 533;
Ebül-Hattâb, a.g.e., IV, 269-86; İbnü h-Neccâr, Şerbû'l-Kevkebİ'l-mÜnîr, 1,
322.
[589] De Bellefond.s, "t.stıshâb", Ei2 (İng.), IV, 269; Ebû Zehre, İbn Hanbel,
s. 307-308-, Şener Kıyas, îstibsan, îsttslab, s. 47.
[590] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 145-150.
[591] İbn Kudâme, Ravzaiü 'n-nâztr, II, 517; Ilın lîedrân, el-Medbal, 289.
[592] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 150.
[593] Sahâbî kavli hk. bk. Alfıî, fcıımh'ı 'l-ûiûbeJt akvâli's-sabâhe (n§r. M.
Süleyman Eşkar), Kuveyt 1987; Sabân Muhammet] ismail, Kavlü's-Sahâbî ve
esenıhû fi'l-fıkbı 'l-lslâmî, yy., 1988 (Dfırü :s-Selâm); Abdurrahman b.
Abdullah ed-Der-vk, i\ı-Sahâbiyyü ue mevktfü'l-ülemâ mine'İ-ihticâc bi-
kavlibî, Riyad 14l3/i99 et-Tayyib Hudarî es-Seyyid Salim,
"Hücciyyetü kavli 's-sahâbiyyi inde 1-usûliyyîn", Adım al-Sbari'a, VIİI (Riyad
1397), 365-379; Toksan, "Hadis II-mi Açısından Sahâbî Kavli ve Değeri",
HÜlfD, II, 339-357.
[596] Elifi Ya'lâ, el-'Udde, IV, 11H3-84; Ebûl-HaKâb, et-Temhtd, III. 331-332.
[597] Ebu Ya'lâ, cı.g.e, IV, 1184; Ebül-Hattâb, a.g.e., III» 332.
[598] Ebü 1-Hûseyİn el-Basrî, el-Mutemed, II. 142, 539; Ebû Ya'lâ, a.g.e., IV,
1181-K5-. şîriizî, et-Tebstra, s. 39; EbÖl-Hattâh, a.g.e., III. 332; Âmidî, el-
lbkâm, II, 130.
[599] Çeşitli örnekler için bk. Ebû Ya'lâ, el-'Üdde, IV, 1181-83; Ebül-Hattâb,
et-Tem-hîd, III, 333-334.
[600] Ebû Ya'lâ, a.g.e., IV. 1182; Ebül-Hattâb, ag.e., III. 333
[601] Ebu 1-Hüseyin el-Basrî. cl-Mu'temed, II, 942; Cüveynî, el-Burhân, II,
1362; Se-rahsî, Usûl, II. 105; Ebül-Hattâb, a.g.e., III, 334; İbn Teymiyye, el-
Müsevvede, s. 337; Abdülazîz el-Bııhârî, Keşfin'l-esr&r, III. 217.
[602] Ebû Ya'lâ, el-Vdde, IV, 1178; Ebül-Hattâb, et-Temhîd, III, 335.
[605] İbn Bedrân, el-Medhal, s. 290. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde
Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 150-153.
[608] Ebû Yala, a,g,e., ili. 753-56; Serahsî, Usûl, II. 99; Ebül-Hattâb, ct-
Temhîd, II, 411; İbn Kııdâme, a.g.e., II, 517.Abdûlazîz el-Bulıâıî, Ke$fü't-
esrâr, III, 213.
[609] Ebü İ-Hüseyin el-Basrî, el-Mtt'temed, II, »99; Ebû Ya'lâ, <.-l-L!dde. III,
756; Gaz-zâtî, t'l-Müstasfâ, I. 251; Ebüİ-Hattâb, et-Tembîd, II, 411; İbn
Kudâme, a.g.e., II. 518; Âmidî, el-îhkâm, IV, 140; tbnü fc-Sübkî, Cetfi'u'l-
cevâmV, II, 352: Abdü-lazîz el-Buhârî, Kesfii'l-esrûı; İli, 213.
[612] Ebû Ya'lâ, el-Vdcte, III, 753: Ebû I-Hattâb, et-Temhtd, II, 411.
[613] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 751: Ebii 1-Hattâb, n.ge., II, 412. Ferhat Koca,
İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu
Yayınları: 154-155.
[619] Ebû Ya'lâ. a.g.e., IV, 1280; Fbti 1-Hattâb, et-Temlml III. 365-6.
[626] Kıyas hakkında geniş bilgi için bk. Seyyid Nesîb, Ftkb-t Haneftnin
Ksâsâtt Ve Kıyas, istanbul 1920; Şelefoî, Ta'lîlü'l-ahkâm, Beyrut 1981; Şener,
Kıyas, İstihzan ve Isttslab, Ankara 1981; Muhammed Süleyman Dâvûd,
Nazariyyetii't-kı-yâsi'l-ıısûli îskenderiyye 19S4; Salâh Zeydân,
HücciyyeUİ 1-kıyâs. Kahire 1407/19H7; W. H. Hullaq, Lam and Legal
Thettry in Classica! and Medİeval islam, Haıııpshire 1994, s. 79-96; N.
Shehaby, "flla and Qıyâs inearly Islamic ie-giil thcory'", Journal ofIbe
American Oriental Society, 1U2/1 27-46; Ah-ıned Hasan, Analogicul.
Reasuntng in Islamic Jrisprttdence, Islamabad 1986; Iîasri A.. The Bocık of
JuridicaJ Qıyas". The Müslim Wortd, 77, 207-22H; W. IV Hallaq, "Non-
araılogicai arguments in sunni juridical qıyâs", Arabica, XXXVI/3 (Leiclen
19K9), 286-306.
[627] Hayatı için bk. İbn Ebû Yaiâ, Tabaküi, II, 167.
[629] Ebû Yala. el-Vılde. II, 559-569; Ebül-Hattab, et-Temhîd, II, 120-129;
Abdullah b. Abcliiimuhsin et-Türkî, Usûlü Mezhebi l-lmûm Ahmed, Beyrut
14)6/1996, s.
[630] Buhârî, İman", 41; 'Hiyel", 1; Müslim, "îmâre", 1*55; Ebû Dâvûd,
"Talâk7', 11; Tirmizî, "Fezâilü 1-cihâd", 16; Nesâî, "Eymân", 19; İbn Mâce,
"Zühd", 26; İbn Hanbel, !, 5, 43.
[633] Kıyasın tahsis delili olmasıyla ilgili tartışmalar için bk. Koca, islâm
Hukuk Metodolojisinde Tahsis, s. 234-246.
[636] Liân, kelime anlamı "lanetlenmek" demek olup, hukukî bir terim
olarak "Koca tanıtından karısına zina İsnadı veya zina isnadı ile beraber
doğan çotuğun nesebinin nefyolunması halinde, karı ve kocadan her
birinin hâkim huzurunda serî usule uygun olarak kocanın kendi beyanında
doğru ve sadık olduğuna ve karı da kocasının isnadında yalancı olduğuna
dörder defa yemin etmeleri" anlamına #dir ki, hâkim bu mülâaneye
dayanarak karı ile kocanın arasını tefrik eder.
[643] Bu konudaki tartışmalar için bk. Sîrazî, et-Tebsvm, s. 444; Cüveynî, el-
Burbân, I, 172; SerahSî, Usûl, II, 156; Gazzâlî, el-Müstasfâ, I, 331; îbn
Abdüşşekûr, Mü-sellemü's-sübûî, I, 185.
[644] Ebû Ya'lâ, el-'Udde, tV, 1409; Ebül-Hattâb, et-Tembîd, III, 449.
[645] Ebül-Hattâb, et-Tembîd, III, 449.
[647] Ebû Ya'lâ, el-'Udde, IV, 1410; Ebül-Hattâb. et-Tembîd, III, 450.
[649] Bu konudaki geniş tartışmalar için bk. Ebû Ya'lâ, el-'Udde, IV, 1409:
Cüveynî, el-Burbân, II, 895; Şîrâzî, et-Tebstm, s. 440; Serahsî, Usûl, II, 157,
164; Ebü 1-Hattâb, et-Tembîd, III, 449; Âmidî, el-lbkâm, IV, 54; îbn
Abdüşşekûr, Müselte-mü's-sübût, II, 317; Abdullah b. Abdülmuhsin et-
Türkî, Usûlü Mezhebi'l-lmâm Ahmed, s. 661-674.
[650] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 156-163.
[666] Ebû Dâvûd, Büyü', 33; Tiımizî, Ahkâm, 29; İbn Mâce, Kühûn, 13.
[667] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 163-166.
[668] Ibn Manzûr, Lisûnü'l-'Arab, XI, 281-285; Zebîdî, TâaVI-:arÛs, VII, 343-
345.
[672] Maslahat İık. bk. Tûfî, "el-Maslaha fi 'ş-^erîati 1-l.slâmiyye", Risâieîü 'l-
lslâm, II/l, 94-105; fbn Abdüsselâm, Kavâidü'l-abkâm, I, 84, 87; II, 138, 160;
Ibn Âşûr, Makâsıdu'ş-şerî'a, s. 51-95; Mustafa Zeyd, el-Maslaba fi't-
teşrt'i'l-îslâmt ve Necmüddîn et-Tûfî, yy. (Dârü 1-fikri 1-Arabî); Şelebî,
Ta'ltlü'l-abkâm, s. 74-93, 258-277, 278-329; Bûtî, Davâbkıı 1-masİaha,
Beyrut 1982; Şener, Kıyas, îstibsan velsttslâb, s. 137-156; Zerkâ, el-tstıslâb
ve'l-masâlihu'l-mürsele, Dımaşk 19H8; Şerbâ.sî, "el-Maslaha fiMeşrîll-
lslâmî", ME, XXVI, sy. 15-16, s. 849-853;
[674] Bu konuya ilgili tartışmalar Kin bk. Şâtıbî, el-Muvâfakât, II, 6: Şelebî,
Taİîlü'i-abkâm. 97, 100, 111.
[675] Gazzâft, el-Miistasfâ. I. 284: Şâtıbî, el-Vtisâm, II, 113: Şelebî, a.g.e., s.
215-252. 268-280.
[696] Tûfî, Risalefi'l-mesâlib, .s. 109, Î1O, iih, 135. ]4l (HaMfin Masâdır'ı
içinde).
[697] Tahsis delilinin şartlan hk. bk. KocaT İslâm Hukuk Metodolojisinde
Tahsis, ts-tanbul 1996, .s. 155-163.
[698] Ebû Zehre, Mâlik, .s. 328; a.mlf, İbn Hanbel, s. 324, 326; Hailâf,
Masadır, s. 99, 101. TûfÎTiin maslahata riayet prensibinin nasları ve icmal
tahsis edeceğine dair görüşünün değerlendirilmesi için bk. Koca, "İslâm
Hukukunda Maslahat-ı Mür.sele ve Necmeddin et-Tûfihin Bu Konudaki
Görümlerinin Değerlendirilmesi", İLAM Araştırma Dergisi, 1/1 (İstanbul
1996), 93-122. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî
Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 166-171.
[699] Sedd-i zerâinin çeşidi tiintmhırı için bk. Muİiammed Hişâm el-lkırhânî,
Sed-dü'z-zerâi' fi serî'ati 1-lslâmiyye, Beyrut 1406/1985, s. 45-85.
[701] İbn Bedrân, hakkında ihtilâf edilen delillere ilâve olarak sedd-i zerâiyi
de kısaca zikretmiştir, el-Medbal, s. 296.
[707] Bu örneklerle ilgili deliller ve tartışmalar için hk. İbn Kayyim el-
Cevziyye, î'lâ-tnüİ-nmvafckıTn, (II, 149-171.
[709] İbn Kayyım el-Cevziyye. l'tâmü'l-muvakkı'în, I. 218-9; III. 75, 107, 111-
119, 123, 140-143, 176; IV, 199
[710] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 171-174.
[711] tbn Manzur, LLsâmi'l-Amb, IX, 236-243; Zcbîdî, Tâcü'l-'arûs, VI, 192-
196.
[712] İbn Âbidîn, Nesrii'l-'arf (Mccmû'atii resâit-i İbn 'Âbidîn içerisinde"), II,
112; EbO Sünne, el-'Urf ve'l-âde, s. 8.
[713] Cürcânî: et-Ta'rîfât, s. 149; Ayrıca bk. tbn Nüceym, el-lîsbâh m'n-
nezâir, s. 101.
[714] Haâf, Usûl, s. 89; a.mlf., Masadır, s. 145-, Zeydân, et-Medhal, s. 20S.
[717] İbn Ferhûn, Tebsıra, II, 63; Karâfî, Şerhu Tenkîhı'l-füsûl, s. 200.
[719] Bu farklar hk. bk. Ebû .Sürme, el-'Urf ve'l-âde, .s. 11; Zerki el-Medbal,
II, 841-843.
[720] tbn Âbidîn, Nesrii'l-'arf II, 112; Ebû Sürıne, a.g.e., s. 11; Karaman,
"Adet", DİA, I, 370.
[721] Tehânevî, Keşşâfu tstılâbâti'l-fünûn, II, 95H, 994; tbn Âbidîn, a.g.e., II,
112, 116, 130; Ebû Sünne, a.g.e., s. 19; Zerkâ, a,g e., II, 848; Karaman,
a.g.e., I, 370.
[722] İbn Âbidîn, a.g.e., II, 112; Ali Haydar, Dürerü İ-bükkâm, I, 94; Ebû
Sünne, a.g.e., s. 20.
[723] Örf bakkınd;! klasik fıkıh usulü kitaplarından başka $11 eserlere bk.
İbn Âbidîn, Nesrii 'l-'arf II, 112-145 (Mecmû'atü resâiliçinde); Ebû Sünne, el-
'Urf ve'l-ûdc, Kahire 1947; Hayyüt, Nazariyyetüİ-'urf\ Amman 1977; Cîdî, el-
'Urf ve'l-'ameL fi't-mezbebi'l-Mâlikt, Muhammediyye 19#4; Âliye Sümey!,
el-Kadâ ve'l-'urf fi'l-Islâm, Beyrut 1986; Mehmet Şener, İslâm Hukukunda
Örf, İzmir 1987; İzmirli İsmail Hakkı, 'Örfün Nazar-ı Serdeki Mevkii",
Sebflü'r-reşâd, .sy. 293, .s. 129-132; Dönmez, "el-Urf, Mecelletü mecma'ı'l-
fıkbi'l-hlâmî. Cidde 1988, cüz. IV, sy. V, s. 3297-3329; Mohammad Zain bin
Haji Othman, "Urf as a Sour-ce of Islamic Lawrı, IS, XX, sy. 3, s. 342-355.
[725] Ebû Sünne, a.g.e., s. 65-68; Zerki a.g.e., II, 876-880; Mecelle, md. 13
"Tasrih mukabelesinde delâlete itibar yoktur".
[726] Ehü I-Ilü.seyin, el-Mu'temed, I, 301; Sjrâzî, $erbtt'l-Lüm'a, I, 391:
Gazzâlî. el-Müstasfâ, II, 111-112; Râzî, el-Mabsûl, I, 3/198; Âmidî, el-lhküm,
I, 534.
[731] Ebû Y;ılâ. el-Vdcle, II, 594; Ebül-Hattâb, et-Tembfd, II. 159-160;
Mecdiiddin İbn Tt-ymiyye, el-Mı'isevuede, s. 111.
[734] Karâfi, el-b'urûk, I, 176; Ebû Sünne, a.g.e., 84, 87, 100; Zerkâ, a.g.e., II,
872, 889-892.
[735] Buhjrî, Buyu', 77, 78; Müslim, Müsâkât, 80-82; Ebû DâvCıd, Buyu', 12;
Şevkâ-nî: Ncylüİ-evtâr, V, 215.
[737] Serahsî, et-Mebsût, XII, 142; Ali Haydar, nûrerü'l-hükkâm, I, 99; Ebû
Sünne, a.g.e., s. 62.
[740] Buhârî, "Hiyel", 11; "Nikâh", 41; Müslim, "Nikâh", 66, 68; Ebû Dîîvûd,
"Nikâh", 23, 25; Tirmizî, "Nikâh", 18; Nesâî, "Nikâh", 31; îbn Mâce, "Nikâh",
11; Dârimî, "Nikâh", 13: Îbn Hanbel, I, 219.
[742] Müslim, "İmâre", 167; Ebû Dâvûd, "Cihâd", 23; Tirmizî, Tefsîru sureti
t-Enfâl", 5; tbn Mâce, "Cihâd", 19; Dârimî, "Cihâd", 14; tbn Hanbel, IV, 157.
[745] Mâruf kelimesinin geçtiği bazı âyetler için bk. el-B;ıkara, 2/180, 228.
233, 236; en-Nisâ, 4/25; et-Talâk, 65/6.
[754] Şlı lifin, İslâm Hukuk İlminin Esasları (trc. t. Kâtı Dönmez), Ankara
1990, s. 200.
[756] İbn Kudüme, a.g.e., I, 155-6, 165-66"; Ibnü 1-Lehhâm, ag.e.. s. 61 İbn
Bedfân, a.g.e., s. 148.
[764] İhn Kudâme. a.g.e., I, 243-63; İbnü 1-Lehhâm, a.g.e., s. 65-68; îbn
Bedrân, el-Medhal, .s. 160-165.
[765] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 181-183.
[769] Ebül-Ilaufıb. u.g.i',, 1. (\ İH. Bu delillerin karşılıkları hk. bk. Cüveynî. ei-
Bur-bân, 1, 449: Âmkiî, el-lbkâm, 1! 97; Abdülazîz d-Üuhârî, Keşfü'l-esrâr, II,
253
[771] Îbn Kudüme. Ravzatü'n-ncizıı; 1, 94. Bu delâletler hk. bk. Gazzalî, el-
Müstasfâ. I. 30; ÂnıicJî. a.g.e,, I. IS.
[774] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 183-185.
[776] Ebû Ya'lâ, el- 'ödde.. II, 484-485, 519-525; Ebö 1-Hattâb, a.g.e., II, 5-6.
[778] Ebû Ya'lâ, a.g.e., II. 509-511: Ebül-HattSb, a.g.e., II. 5H-65.
[780] Ebû Yala, el-Vdde, II, 525-532; Ebüi-Hattâb, et-Temhîd, II, 66-70.
[783] Ebû Ya'lâ, el-Vdde, II, 547-550; Ebüî-Hattâb, et-Temhîd, II, 101.
[784] Ebû Ya'tâ, a.g.e., II, 550-559; Ebül-Hattûb, a.g.e., II, 105-112; İbn
Kayyım ei-Cevziyye, I'lâmii'l-muvakkı'în, II, 299.
[785] Ebû Ya'lâ, d-'Udde, II, 569-572; Ebül-Hattâb, et-Temhîd, II, 113.
[786] Ebû Ya'lâ, a.g.e., II, 573-578; Ebü 1-Hattâb, a.g.e., II. 116.
[787] Ebû Ya'lâ, a.g.e., II, 578-578, 579-583; Ebül-Hattâb, a.g.e.,M, 117-119.
[788] Ebû Ya'lâ, a.g.e., II, 559-569; Ebüi-Hattâb, a.g.e., II. 121. Ancak Ebü 1-
Hasan el-Cezerî hin kıyasla Kitap ve Sünnetin umumunu tahsisi caiz
gördüğüne dair bir rivayet de vardır, bk. İbn Ebû Yala, Tabak_t, II, 167.
[789] Ebû Ya'lâ, el-'Udde, II, 544-547; Ebül-Hattâb, et-Temhîd, II, 131.
[790] Ebû Ya'lâ, a.ge., II, 533-544; Ebül-Hattâb, a.g.e., II, 138.
[792] Ebû Ya'lâ, a.g.e., II, 593-595; Ebüİ-Hattâb, a.g.e., II, 158.
[793] Hanbelîfer'ek; Örfe riayet edildiğine dair bazi örnekler için bk. îbn
Kayyım el~ Cevziyye. 1'lâmü'l-muvakkl'în, II, 393-394. Tahsis konusunda
geniş bilgi k'in l>k. Koca, islâm Hukuk Metodolojisinde Tahsis, istanbul
1996. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 185-188.
[794] İbn Kuclâmc, Rctvzatü'n-nâzır, I, 2H3. Diğer tanımlar için bk. libü Ya'lâ.
el-Vc/de. III, 778-79; Ebü 1-Hattâb, et-TemlM, II, 335-336.
[795] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III. 768-769. 785-788; Ebü 1-Hailûb. ti.^ı.e., İL 340-
341.
[796] Ebü YaTu a.g.e., 111, 769; Ebü 1-IIatıâb, a.g.e., II. Mİ-34
[798] Ebû Yala. a.g.e., III. 7HH:-789; Ebü l-Hattâb, a.g.e., II. 369; İbn
Kudâme. a.g.e., 1. .322.
[799] Ebu f-Hattâb, et-Temhîd, II. .369: İbn Kudâme, Havzalii'n-nâzır, I, 323.
[802] Ebû Ya'fâ, a.g.e..: III, 802-S07: EMV t-Hattâh, a.g.e., II, 384-387; Hm
Kudâme, a.g.e., I, 321.
[803] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 826-27: Ebü 1-Hatlâb. a.g.e., II, 388; İbn Kudfıme.
a.g.e, I. 330-331.
[805] Ebu İ-Hattâb, et-Temhîd, II. 390-391; İbn Kudâme, Ranzanın -nazır, I.
332.
[807] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 807-808; Ebü 1-Hattâb, a.g.e., II, 354-355; tbn
Kudâme, a.g.e., L 297.
[813] Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 831; Ebü 1-Hattâb, et-Tembîd, II, 389-390; Ihtı
Kudâme, a.g.e., i, 330-331, 338. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi
Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 188-191.
[817] Ebû Ya'lâ, el-'Udde, III, 1019; Ebü İ-H;tttâb. et-Temhid, III, 199; tbn
Kudâme, Havzatü'n-nâzır, III, 1028-1030.
[818] Bu tercih kurallarının ayrıntısı ve örnekleri için bk. Ehû Ya'İâ, a.g.e., III,
1023-1032; Ebül-Hattâb, a.g.e., III. 202-2(19: tbn Kudâme, a.g.e., III, 1030-
34,
[820] Bu tercih kaideleri ve bazı örnekler için bk. Ebû Yala, el-'Udde, III,
1033-1046; Ebii 1-Hattâb, et-Temhîd, III, 209; İbn Kudâmt, Ravzaîü'n-nâzır,
III, 1034-36.
[821] Bu tercih kaideleri ve bazı örnekler için bk Ebû Ya'lâ, a.g.e., III, 1046-
56; Ebül-Hattâb, a.g.e., III, 209-223; İbn KudJme, a.g.e., III, 1036-3K
[822] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 191-193.
[825] Hin Kudüme, ag.e., III, 960; İbn İİedrân, el-Medbal, S. 374.
[830] tbn Kudâme, Ravzatü'n-nâzır, [II, 961; İbn Bedrân, el-Medbal, s. 370-
71.
[831] İbn Kudâme, a.g.e., 111, 962; İbn Bedrân, a.g.e., s. 372.
[832] İbn Kudâme, a.g.e., 111, 962; İbn Bedrân, a.g.e., s. 372.
[833] İbn Kudâme, a.g.e., III, 963; İbn Bedrân, a.g.e., s. 372.
[835] İbn Kudâme, Ravzatû'n-ııâzır, III, 963; İbn Bedrân, a.g.e., s. 373.
[836] Ebü!-Hattâb, et-Temhîd, IV, 307-336; İbn Kudâme, a.g.e., III, 975:
İbnül-Leh-hâm, el-Mubtasar, s. 164; Ibn Bedrân, a.ı>e, s, 378.
[838] îbn Kudâme, a.g.e., III, 998-1003; İbn Bedrân, a.g.e., s. 378.
[839] Ebü 1-Hattâb, a.g.e., IV, 357-66; İbn Kudâme, Ravzatü'n-nâzır, III,
1004-1007; tbnü 1-Lehhâm, a.g.e., s. 165.
[840] Ebû Ya'ia, d-Vddc, IV. 1237; Ehiil-Hattâb, et-Tembîd, IV, 4OB-421; İlin
Kudâ-me, Ravzatü'n-nâzır, III, 1008.
[843] Ebû Ya'lâ, el-Vdde, IV, 1216; îbn Kudâme, a.g.e., III, 1017.
[844] Ebû Ya'lâ, a.g.e., IV, 1216-17; Ebül-Hattâb, et-Tsmhîd, IV, 395; İbn
Kudâme, Ravzatü'n-nazır, 111, 1017; tbn Bedrân, el-Medbal, s. 38H.
[845] Ebû Yala, a.g.e., IV, 1217-25; Ebül-Hattâb, ag.e.t IV, 396-98; İbn
Kudâme, a.g.e, III, 1017-18; İbnü 1-Lehhâm, el-Mubtasar, s, 166; İbn
Bedrân, a.g.e., s. 389
[846] Ebû Ya'lâ. a.g.e,, IV. 1225; Ebül-Hattâb, a.g.e., IV, 399-402; tbn
Kudâme, a.g.e., III, 1018; îbnü 1-Lehbâm, a.g.e., .s. 166.
[847] Ebû Ya'lâ, el-Vdde, IV, 1226; Ebül-Hattâb, a.g.e., IV, 403-405; ibn
Bedrân, a.g.e., s. 390.
[848] Ebü İ-Hattâb, et-Tembîd, IV, 45-407; ibn Kudâme, Ravzatü'n-nâzır, III,
1024-25.
[850] Merdâvî, el-tnsâf, XII, 258-266. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde
Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 193-197.
[856] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 198-199.
[859] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 199-200.
[860] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 200.
[869] M. Mustafa el-A İzamı, "Buhârî, Muhammed b. İsmail", DİA, VI, 369.
[872] îbn Ebû Yala, Tabakât, II, 18; İrfan Abdülhamİd, "Eş'arî, Ebül-Hasan",
DİA, XI, 444; Yavuz, "Eş'ariyye", DİA, XI, 454.
[888] İtin Kudüme, Tahrîmü'n-nazar, s. 5-7; İbn Receb, Zeyl, I, 145; Makdisi,
"No-uveaux detııils sur I 'affaire d ibn Âqîl", Mcİanges Louis. III, 91, 93.
[892] Bu konudaki başka bazı örnekler İçin bk. Siibkt, TabakJ, IV, 25, 273,
350.
[896] İbn Receb, a.g.e., I, 45, 50, 68, 86, 93, 95; 104, 106; II, 5, 40, 44: 53,
62, 77, 277. 280, 284. Özellikle XVIII. Asırda Hanbelîlerîn tarikatlarla ilişkileri
konusunda bk. j. Voli, "The Non-Wahhâbî Hanbalîs of EiglıteenCh Century
Syria", Der istem, 49/1 (1972), 278-288.
[902] Makdisi, "The Hanbeli School and Suiısın", Religion, law and Learning
in Classicallalam, s. V/120; a.mif., "Hanâbilah", Encyclopedia ufReligion, VI,
181.
[910] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 200-210.
[911] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 211-212.
[912] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 212.
[917] İbn Hamdan, a.g.e., .s. 93; İlin Müflih, a.g.e.. I, 67; Merdâvî, a.g.e., XII,
248.
[922] İbn Hamdan, a.g.e,, .s. 91: Merdâvî, a.g.e., XII, 249.
[924] İbn Hamdan, a.g.e., s. 93; İbn Müflih, el-Fûrû', I, 68; Merdâvî, el-lnsâf,
XII, 249; İbn Bedrân, a.g.e., s. 132.
[925] İbn Hamdan, Sıfatüî-fiıtvû, s. 9S; İhn Müflih, a.g.e,, I, 68; Meedâvî,
a.g.e., XII, 250.
[928] ibn Hamdan, a.g.e., s. «5-86. İhn Müflih, a.g.e,, I, 64; Merdâvî,
Tasbîbü'l-füriı', I. 64.
[930] İbn Hamdan, a.g.e., s. 87; ibn Müflih, a.g.e., I, 64; Merdâvî, Tasbîbii'î-
fürü', 1, 64; a.mit"., el-îmâf, XII, 242.
[934] İhn Hamdan. Stfatü'l-fetvâ, s. 100; İhn Mütlih. cl-Fürû', I, 70; Merdâvî.
el-lmâf, XII, 252.
[935] İbn Hamdan, a.g.e., s. 95
[936] İhn Hamdan, a.g.e., s. 114; Merdâvî, a.g.e., XII, 256: ibn Bedrân, et-
Medbal, s. 139
[947] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 214-216.
[951] el-Muknî'vç şerhleri lık. bk. Elinizdeki eser, Üçüncü Bölüm, II, 5,
[952] İbn Bedrân, a.g.c, s. 409-410. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde
Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 217-218.
[953] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 218.
[954] Ebû Bekir el-Kâtı'î, Zevûidü Abdillab b. Ahmed b. Hanbel, nşr. Âmir
Hasan Sab-rîn, Beyrut 1410/1990.
[955] I-VI, Kahire 1313: I-X, nşr. Abdullah Muhammed ed-Hervîş, Kahire
1401/1991; I-XX, nşr. Ahmed Muhammed Şâkir-Hamza Abmed ez-Zeyn,
Kahire 1416/1995; l-X, nşr. Şuayb el-Amaût, Muhammed Naîm el-'Irksû.sî,
İbrahim ez-Zeybek, Beyrut 1416/1996 (devam ediyor). Ayrıaı el-Müsned
üzerine yapılan çalışmalara örnek olarak bk. Celâleddin Abdurrahman b.
Ebû Bekir es-Süyûtî, Vkûdü'z-ze-berced 'alâ Müsnedi'l-lmûm Abmed, nşr.
Ahmed Abdülfettâh Temmfım - Semîr Hüseyin Halebî, Beyrut 1407/1987.
[956] Mekke 1349; nşr. Ebû Hacir Muhammed Saîd b. Besyûnî, Beyrut
1405/1985.
[958] Kahire 1340; nşr. Zeyneb ibrahim el-Kârût, Beyrut 1403/1983; nşr.
Ebû Hacir Muhammed Saîd b. Besyûnû Beyrut 1986; Fransızca trc, G. H.
Bousquet - P. Charles-Dominiqııe, Hesperis, 1952, s. 97-112.
[959] nşr. Talât Koçyiğit - İsmail Cerrahoğlu, i, Ankara 1963; İl, İstanbul
1987; nşr. Sub-hî el-Bedrî es-Sâmerraî, Rİyad 1409/1988; I-IV, nşr.
Vasiyyultah b. Muhammed Abbas, Beyrut-Riyad 1408/1988; MI, nşr.
Muhammed Hüsam Beyzûn, Beyrut 1410/1990.
[962] Bombay 1311, taş baskısı; es-Satâtve mâyelzemü fibâ adıyla, Kahire
1322; İbn Kayyım el-Cevziyye'nin Kitûbü 's-Salât ve abkâmi târikibâ adlı
eseri ile, Kahire 1323, 1347; nşr. Muhammed Abdürrezzâk Hamza, er-
Risûtetü's-seniyye fî's-salât adıyla, Kahire 1964.
[964] Ahmed b. Hanberin eserleri ile onların basım yer ve tarihleri İçin bk.
Muhammed îsâ Sâlihiyye, el-Mu'cemü's-sâmil li't-türâsi'l-'Ârablyye, II, 224-
229.
[968] ibn Ebû Yala, TabakJ, \: 86-93, 212-216; Ibn Kesîr, el-Bidâye. XI. 69,
79; Sezgin, C,AS, I, 507-508.
[971] Ibn Ebû Ya'lâ, TabakJ, II, 119-127; Brockdrnann, Suppl., I. 311.
[972] Tdpkapi S;ır;ıyı Müzesi Ktp., III. Ahmed, nr. 1121. Kitâbü'r-Rivâyeteyn
ve'l-vec-beyn'in fürû-i fıkıhla İlgili kısım el-Mesâilüİ-fıkhiyye min Kitabi'r-
Rivâyeteyn ve'l-vecbeyn (n.şr. Abdülkerîm b. Muhammfd e!-Li"ıIıinı) adıyla
nesredilmisiir I-III, Riyad"l9H5.
[984] Bu eserlerin çeşidi baskı ve şerhleri için bk. Ahmed Muhammed ed-
Dubeyh, Âsârii'ş-Şeyh Mubammed b. Abdûlvebbâb, Riyad 1402/1982,
[985] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 218-222.
[998] I-XII, nşr. M. Reşîd Rızâ, e$-Şerhü'l-kcbîr île birlikte, Kahire 1341-
48/1922-29; buna iki indeks cildi ilâvesi Ûe, I-HV, Beyrut 1392/1972; I-IX,
nşr. M. Reşîd Rızâ, ef-Şerbai-kebîrolmaksızın, Kahire 1367/1947; I-IX, nşr.
Tâhâ ez-Zeynî, Mahmûd Ab-dülvehhâb Fâyid ve Abdülkadir Ahmed Atâ.
Kahire 1388/-90/1968-70; HX, nşr. M. Salim Muhııysin ve Şa'ban M. İsmail,
Riyad, ts.; I-XV, nşr. Abdullah b, Abdülmuh-sin et-Türkî - Abdültettâh
Muhammed el-Hıılv. Kahire 1406-1411/1986-1991.
[999] Beyrut 1406/1986.
[1006] el-Muhtasar üzerinde yapılan yerli, hâviye ve diğer (.alışmalar hk. bk,
Brockel-rnann, GAL, I. 194, 503; SuppL, I, 311; Sezgin, GAS, I, 501, 512-513;
İbnü'l-Mibred, ed-Dümi'n-nakî fî şerhi el/âzı'I-Hı rakî (nşr. Rıdvan Muhtar b.
Garbiyye), Cidde 1411/1991, I, «5-97 (naşirin mukaddimesi); Ibnü'l-Bennâ,
KÜâbÜ'l-Mukm fî şerhi Muhtasarı 't-Hırakî (nşr. Abdülazîz b. Süleyman b.
ibrShim el-Buayrnî), Riyad 1414/1993, I, 63-79 (naşirin mukaddimesi);
Zerkeşî, Şerhu'z-Zerkest 'alâ Muhtasarı l-Hırakî(nşz. Abdullah b.
Abdurrahrmm d-Cebrîn}, Riyad 1413/1993, I, 41-76; Ibn Hednin, el-Medhal,
s. 424; Abdulkıh b. Süleyman b. Menî, "el-Mug-nî l'tbn Kudâme", ecl-Dâre,
III/2 (Riyad 1397/1977), s. 352-361; Ibn Bedrân, el-Medhal, s. 424. Ferhat
Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu
Yayınları: 223-227.
[1013] cilt, nşr. Suûd b. Salih eMJtayşan, Riyad 1413/1993; II. ve 111. cilt,
nşr. Salih 1) Muhammed d-Hasan, Kiy;ıd 1413/1993; ,
[1016] Bu şerliler hakkında toplu bilj;i i^;ûı bk. İbn Teymiyye, Şerbu'l-
'Vntdeijyşf- Salih b. Muhammed el-Hasan), Hiy:ıd 1 113/1993, II, 16-21
(naşirin mukaddimesi).
[1017] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 228-229.
[1033] Dımaşk 1304; Hindistan 1305; Kahire 1324, 1340, 1343, 1345, 1348,
1352, 1379; Mekke 1348; nşr. Ahmed Muhammed Şâkir ve Ali Muhammed
Şâkir, Kahire 1954; nşr. Muhammed Abdurrahman Avad, Beyrut
1405/1985; nşr. Abdurrahman b. Nasır es-Sa'dî - Abdülkuddûs Muhammed
Nezir, Beyrut 1417/1996.
[1035] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 229-232.
[1041] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 232-233.
[1042] I-III, Kahire 1339/1921, 1345; I-V!. nşr. Abdüs.settâr Ahmed Ferrâh,
Beyrut 1405/1985.
[1044] nşr. Ali b. Abdullah Âl-i Sânî, Katar 1379/1960; Îbn Müflih'İn KMbü'l-
Fürû'u ile, I-VI, nşr. Abdüssettâr Ahmed Ferrâc, Kahire 1388/1967; Beyrut
l405/19«5
[1045] Bu şerh ve haşiyeler için bk. Ibn Müflih el-Makdisî, Kitâbü'l-Fürû', t,
8-9 (naşirin mukaddimesi). Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi
Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 233-234.
[1047] I-IV, Kahire 1319-1320; I-VI, nşr. Hilâl Musaylilıî Mustafa, Riyad 1968,
Beyrut 1982 .
[1051] I-V., nşr. Züheyr Şavîş, Beyrut 1380/1961; 1415/1994 (Meiâlibü üli'n-
nübâ fi $erbi Gâyeti'l-müntebâ İle birlikte). Ferhat Koca, İslâm Hukuk
Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 234-235.
[1054] Brockelmann, GAL Suppl., II, 448. Ferhat Koca, İslâm Hukuk
Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 235.
[1056] Mİ, Buluk 1288; er-Jtavzü'l-mürbf ile birlikte, Kahire 1324, 1374;
Kuveyt 1397; III, nşr. M. Süleyman Abdullah el-Eşkar, Kuveyt 1403/1983.
[1065] nşr. Ahmed Hasan Câbir - Ali Ahmed el-Hatîb. Kahire 1393/1973.
[1072] nşr. Fahd l>. Muhammed Sedhân, Riyad 1401; I-II. Riyad 1404.
[1074] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 236-238.
[1079] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 238-239.
[1086] Hu tenkitlerle ilgili çeşitli deliller İçin bk. Ebü'l-Hattâk a,g.e., Ferhat
Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu
Yayınları: 239-241.
[1089] Hu ve benzeri bazı tenkitler ile delilleri için bk. İbn Kudâme,
Ravzatü'n-nâzır Cngr. Abdülkerîm b. Ali b. Muhammed en-Nemle). Riyad
1414/1993, 1, 43-47 (naşirin mukaddimesi).
[1094] îbn Mâce, Ahkâm, 17; Nevevî, 40 Hadis, (tır. Ahmed Naim), s. 40-41.
[1102] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 241-244.
[1104] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 244-245.
[1105] I-IV. nşr. Muhammed Muhyiddin Abdüihamîd, Kahire 1374/1955; I-
IV, nsr. Tfı-hâ Ahdııı-raûf S:ı'd, K;ıhire 138H/196H; Beyrut 1973; I-IV. nşr
Alxiürr;ıhm;ın el Vekîl, Kıthire 1389/1969
[1108] Saffet Köse, İslâm Hukukunda Kanuna Kar$ı Hile, İstanbul 1996. s.
55.
[1109] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 245-247.
[1112] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 247.
[1114] Bu eserler hakkında loplu bilgi iı^in hk. Muhammet! Mustafa ez-
Zühaylî, "c\-Kavâk.lü'1-fıkhiyye", Meceltetü'l-babst't4îmî ve'1-Türâsi'l-
lsiâmi V (Mekke 1402), s. 21-22.
[1116] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 247-248.
[1117] nşr. Muhammed Hâmid el-Fıkî, Kahire 1970.
[1119] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 248.
[1120] nşr. Muhammed Emin. Kahire 1352/1933; ngr, Tâlıâ Abdürraûf Sa'd,
Kahire 1392/1972.
[1121] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 248-249.
[1123] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 249-250.
[1126] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 250.
[1130] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 250-251.
[1133] Ibn Ebû Y;ı'lâ, Tabakât. II, 83, #6, 89, 100, 101, 104, 107, 109, 110,
116.
[1147] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 251-252.
[1148] Buhârî, "İlini", 10; "t'tisâm", 10; Müslim, "lmâre'\ 175; "Zekât", 9»,
100; Tirmi-zî, "tüm", 4; lbn Milce. "Mukaddime'', 17; Dârimî, "Mııkuddimf",
24; "Kikük'", 1: Ahmed b. Hanbei, S, 306; II, 234; IV, 92, 93, 95. 96.
[1151] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 253.
[1158] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 253-255.
[1162] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 255-256.
[1163] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 256.
[1168] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 257.
[1172] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 257-258.
[1177] Henri Laoust, "Hanâbila", EI2 (İng), III, 159. Bu konudaki tartışmalar
için bk. Muhammed Abdülkâdir Ebû Fâris a.g.e., s. 515-526; Mehmet Erkal,
"ei-Ahkâ-mü's-sultâniyye", D/A, I, 556. Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde
Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi, Ankara Okulu Yayınları: 258-259.
[1178] Bombay 1306, Kahire, 1322, 1969; nşr. Sâmî en-Neşşâr - Ahmed Zekî
Atıyye, Kahire 1951, 1971; nşr. Muhammed Mübarek, Beyrut 1966;
Mecmû'u fetâvâ, Riyad 1383,. XXVIII, 244-397.
[1180] Eserin Türkçe'ye ilk tercümesi, Âşık Pîr Mehmed b. Ali'nin (ö.
979/1572), Mi'râcü'l-iyâle ve minhâcü'l-'adâleadlı eseridir. Burada İbn
Teymiyye'nin es-Siyâsetü'ş-ser'iyye'si özet olarak tercüme edilmiş, daha
sonra mütercim tarafından kitaba harp ve beytülmâl konularıyla iigiii yeni
bölümler eklenmiştir. Bazı yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Şehid
Ali Paşa, nr. 1556; Reîsül-küttâb, nr. 1006; Esad Efendi, nr. 1803/1, 1901;
Çelebi Abdullah Efendi, nr. 51/2. Daha sonra, Kadızâde Mehmed Efendi'nin
Tâcü'r-resâ'il ve minhâcüİ-vesâ'il(bazı nüshalarda Nushu'l-bükkâm
sebebü'n-nizâm) adıyla tercüme etmiştir. Bu tercümede ise, Âşık Paşa'nın
yukarıda belirtilen tercümesine bazı bölümler, şiirler ve fıkralar ilâve
edilmiştir. Eser, I. Ahmed (l603-l6l7) zamanında yazılmış, daha sonra Sultan
IV. Murad'a (1623-1640) sunulmuştur. Bazı nüshaları İçin bk. Süleymaniye
Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 1926; Âşir Efendi, nr. 327; Hüsrev Paşa, nr.
308, 309; Keîsülküttâb, nr. 923; Topkapı Sarayı Müzesi Ktp., Hazine, nr.
371; İstanbul Üniversitesi Ktp., Ty, nr. 6966. Bu eser 1966 yılında İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Burhan Sorgun tarafından mezuniyet
tezi olarak hazırlanmıştır. Seyyid Abdullah Cemâleddin Edimevî tarafından
Türkçe'ye çevrilen es-Siyâsetü 'ş-ser'iyye fî siyâdeti 'r-râ T ve saadeti "r-
ra'iyye(Kahire 1319) adlı eser de büyük oranda İbn Teymiyye'nin kitabı esas
alınarak ve ona bazı bölümler eklenerek meydana getirilmiştir. Eser
Abdülkadir Kabakçı tarafından sadeleştirilerek îslâm.'da îââri Siyaset
(istanbul 1977) adıyla basılmıştır. Ömer Rıza Doğrul ise, tbn Teymiyye'nin
kitabını kısmen tercüme ederek Sebttürreşââda yayımlamıştır, bk.
"Siyâset-i şer'İyye", Sebîlürre-Sâd, XIII/333 (1331), s. 160-161; 334 (1331), s.
169-171; 335 (1331), s. 180-182; 338 (1331), s. 207-209. Ayrıca eseri,
kendis'ine herhangi bir ilâve yapmadan sadece günümüz Türkçe'sine
çevirenler de olmuştur, bk. Kemal .Solak, islâm'da İdare Edenler ve
Edilenler, İstanbul 1974; Vecdi Akyüz, Siyaset, es-Siyâsetü'ş-seriyye,
İstanbul 1985
[1181] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 259-260.
[1184] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 260-261.
[1186] Hisbeyle ilgili eserlerin bir listesi için bk. Gorgis Avvâd, "el-Hisbe fî
Hizâneti'i-Kütübi'l-Arabiyye", Mecelletü'l-Mecma'i'l-'tlmiyyi'l-'Arabt,
XVIII/9-10 (pı-maşk 1943), s- 417-428.
[1187] nşr. İsmail el-Ensârî, Riyad 1389/1969; nşr. Abdülkâdir Ahmed Atâ,
Kahire 1975; Beyrut 1406/1986; nşr. Meşhur Hasan Süleyman - Hisâm es-
Sekkâ, yy., 1410/1990 (el-Mektebetü'1-Islâmî).
[1193] Bulak 1302; Kahire 1352; nşr. ihsan Abbâs, Beyrut 1405/1985.
[1195] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 262-263.
[1198] Ferâizle ilgili yazılan eserlerin birer Listesi için bk. Kâtib Çelebi,
Ke$fü'z-zu-nûn, II, 1244-1252; Ali Bardakoglu, "Ferâiz", DİA, XII, 363.
[1199] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 263-264.
[1200] Ahkâm hadisleri hakkında yapılan çalışmaların bir listesi için bk.
Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Abdülhâdî, et-Mnharrcr fi'l-hadîs,
Beyrut 1405/1985. I, 67-66 (naşirin mukaddimesi).
[1201] nşr. Ahmed Muhammed ŞSkir, Kahire - Beyrut 1373, 1407; nşr.
Mustafa Abdül-kâdir Atâ, Beyrut 1406/1986.
[1202] nşr. Muhammed Münîr ed-Dımaşkî, Kahire 1344-1344; I-II., nşr.
Ahmed Mu-iıammed Şâkir, Beyrut 1373/1955, 1407/1987.
[1207] el-'Umde'rûn çeşitli şerhleri için bk. îbn Bedrân, el-Medbal, s. 468-
470.
[1208] I-IV, nşr. Ali b. Muhammed el-Hindî, Kahire 1379; I-IV., nşr.
Abdülmu'tî Emîn Kal'acî, Kahire 1410/1990.
[1209] I-II, nşr. Muhammed Hâmid el-Fıkî, Kahire 1351/1933; Beyrut, ts.
(Dârü'l-Ma'rife).
[1214] I-II, nşr. Muhammed Selîm İbrahim Semâre - Cemâl Hamdı ez-
Zehebî. Beyrul 1405/1985.
[1215] nşr. Muhammed h, Ömer b. Abdurrahman b. Akıl, Kahire 1976.
[1219] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 264-266.
[1220] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 266-267.
[1221] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 267.
[1243] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 267-269.
[1244] nşr. Selâhaddin ei-Müneccid, Beyrut 1403/1983.
[1281] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 269-272.
[1301] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 272-273.
[1303] nşr. İhsan Abfoas, Sezerdi min kütübin tnejkûdetin fî't-târih, Beyrut
19^8, s. 177-205.
[1313] Hanlx;ıî tabakâtına dair yazılan eserlerin bir listesi için bk.
Burhâneddin tbn Müflih, el-Maksadü'l-erşed, I, 35-42 (naşirin
mukaddimesi).
[1314] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 273-275.
[1318] n.sr. Henri Laoust - Sâmî ed-Dehhân, Dımaşk 1370/1951; I-II, n$r.
Muhammed Hâmid el-Fıkî. Kahire 1952/1953; Beyrul, ta., nâm'l-Ma'rifeti
U't-Tıbâati ve'n-Neşr.
[1321] Broc-Mmarın, CAL, II, 129; SuppL, II, 812; Patna, Khuda Baklısh
Orientul Public Lîbrary, nr. 3468.
[1322] Mıthammec! Muhyiddin Abdülhamîd - Âdil Nüveyhiz, Beyrul
1403/1983. 3X2 I-I, ngr. Abdurrahman b. Süleyman el-ll.seymîn, Kahire
1412/1992.
[1325] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 275-277.
[1327] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 277.
[1330] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 277-278.
[1337] Le Caire 1939; I-II, Arapça trc. Muhammed Abdülazîm Ali - Mustüfa
Hilmî, Nazariyyâtü Şeyhülislâm İbn Teymiyye ft's-siyâsetive'l-icttmâ',
tskenderiyye 1396/1976.
[1339] Ibn Receb'in Zeyt'mm edisyon kritiği (Sami Dahan ile birlikte), Damas
1951..
[1354] Makdisi, Religion, Lau> and Learning in Classical İslam, Norfolk 1991,
s. V1/88-96.
[1357] Religion, Latv and Leaming in Classical islam, Norfolk 1991, V/11S-
126.
[1375] Britisb Society for Middle Eastern Studies Bulletin, XVI/2 (1989), s
123-132.
[1379] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 278-281.
[1380] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 283-286.
[1381] Ferhat Koca, İslâm Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelî Mezhebi,
Ankara Okulu Yayınları: 287-313.