Professional Documents
Culture Documents
METAFiZiK
ARİSTOTELES
• •
METAFiZiK
Çeviren:
Prof. Dr. Ahmet Arslan
SOSYAL YAYINLAR
Babıali Cad. l':'Jo: 14 Cağaloğlu-İstanbul
Tel: 522 52 13 - 528 33 14
METAFİZİK
Aristoteles
Çeviren
PROF. DR AHMET ARSLAN
Kapak illüstrasyon
RAPHAEL
Yayımlayan
SOSYAL YAYINLAR
Baskı
BABA BASIMEVl
Bi-rinci basım
1 98 5 , EGE üNlVERSlTESl YAYINLARI
İkinci basım
KASIM 1 996
ÇEVİ REN İ N ÖN SÖZÜ
Vll
METAFİZİK
VIll
Ç E V İ RE N İ N ÔN SÔZÜ
içinde büyük bir ilgiye mazhar oldu ve kısa zamanda riikendi. Onun geri kalan
yedi kir:ıbının çevirisini içeren il. cild de yayınlandığı r:ırihren bu yana aynı ilgi
yi görmeye devam erri. Sosyal Yaymlar tarafından hasıl:ın elinizde rumığunuz
bu kir:ıp esas olarak işre bu iki cildin tek bir kitapra rophnmış biı;imidir.
Arisroreles'in Mrtafizik'inin Türkçe çevirisindt' kendisine dayandığım ana
merinler iki ranedir. Birincisi ve nisperen daha fazla d:ıyandığım J. Tricor'un
1?34 yılında "Yunan incelemelerini Teşvi.k Derneği" rarafından gümüş madal
ya ile ödüllendirilmiş olan Metafizik'in Fransızca çevirisi,(!) diğeri yine Arisrore
les üzerinde yaptığı incelemeler, onun eserlerini İngilizce'ye çevirme ve yayınla
ma yönünden sarferriği çaba ve gôsrerdiği başarılard:ın dolayı "sir" unvanı ile
miikaf.ul:ındırılmış ol:ın David Ross tarafından yapılmış ol:ın onun fngili1ce çe
virisidir.111 Bu iki çeviri ile birlikte zaman zam:ın tereddiir etriği m b:ızı nokralar
la ilgili olarak bir karşılaştırma yapabilmek ve metne daha iyi niifuz edehilmek
amacıyla Eug. Rolfes'un Almanca çevirisine de b:ışvurdum.Dl Ayrıca O.
Ross\ın Mrtafizik in Yunanca metninin neşrine eklt"nıi� olduğu geniş şerhleri ve
'
açıkl:ım:ıları, çeviri ile ilgili olarak yararlandığım diğer önemli bir kaynak oldu.
<4l Nih:ı)'et Tricot'nun da güzel bir şekilde ifade erriği gibi "Arisroreles'in en iyi
vorumcusu, bizzar Aristoreles'in kendisidir." Dol:ıvısı ilt'
, .
/Wrtrıfl:ik metnini
.
an-
lam:ık, çeşitli kısımlarında gösterdiği güçlükleri çözebilmek i�·in Arisroreles'in
diğer eserlerine de sık sık başvurdum.
Konuyla ilgilenenlerin bildikleri gibi Aristoteles'in ,\fr1t1ji::if i r:ı ba�t:ın bu
yana anlaşılması son derece güç, hatta bazı p:ısajl:ırı tamamen k:ır:ııılık bir eser ol
ma şöhretine sahiptir. (Bilinen ilginç bir hikaye olarak naklediyonım: El-Ciizc:ıni
tar:ıfından kaleme alınmış ünlü hayat hikayesinde lhni Sin:ı, biiriin bilimlerde iis
t:ırlık dt'recesine ulaştıktan sonra ele aldığı Metaflzik'i kırk defo okumasına ve ta
mamen ezberlemesine rağmen anlamamış olduğunu belirtir. Bundan dolayı ü
mitsizliğe kapılmış olduğu bir sırada tesadüfen satın aldığı Far;ihi'nin bir risalesi,
"Ari.ctntrlrs /11 Metafizik Kitabmm Gayesı"
adlı eseri sayesinde hu giiçliikren kur
1
nılduğunu söyler.(5 Bundan dolayı da tarih boyunca Arrodisi:ı�'lı Aleks:ındros,
Tlıemisrios, Simplikios, Asklepios, Syrianos'ran başl:ıy:ır:ık Far:'ıhi. İbni Rii�r. St.
1. Arisrore, la Mltapl�r.<İtJ'''· traduire par J. Tricot, Toınc 1. mıım.·llc O:diıion enril:rcmcrit re
t;ınthıe :l\'ec Comment:ıire, P:ıris, Libr:ı.irie Philosophique, J. Vrin, 1970.
2. Arisrorle, /\-lrtapl�ı·.<ir. translated by W.D. Ross, Thc \Vorks of Arisrorlc, Vohı mc 1, pp.
t\69-626, Encyclopacc.lia Rrirannica, ine. Chicago-1..ondon-Toronro-Gcncv:ı. l'l'i2.
3. Arisrorcles, /lletapl�ı·.<ik, übersetzt und erlaııtert von Or. Thcol. Euı;. Rnlfcs, R:ıml 1-11,
Vcrl:ıg wın Fclix Maines, l.eipzig, 1920.
ıi. \V.D. Ross, Aristoılr'.< /1-letaphysiı:s. A revised text wirh inmllhu:rion :ınd l"Ommenr:ıry, Vo
lume 1-1 1. Oxford at rhe Cl:ırendon Press, 1924.
'). Alxlıır:ıhman B:ıd:ıwi, Histoire de la Philosophie rn /.<l1111, il (I .-s Philosophes Purcs), Paris,
.
IX
METAFiZiK
Thomas, Albcrtus Magnus'tan geçerek, Bonitz, David Ross'a vb. kadar çeşitli ya
zarlar, filozoflar ona küçüklü-büyüklü şerhler, haşiyeler yazmak, hakkında açıkla
ma ve yorumlar getirmek ihtiyacını h issetmişlerdir. Ben de kendi payıma birçok
yerde meti nle ilgili anlama güçlükleri ile karşılaştığım gibi (bu güçlüklerden bazı
ları çeviriyi sonuçlandırdığım ve yayınladığım tarihten bu yana hali devam et
mektedi r), bu çeviriyi okuyacak Türk okuyucusunun da aynı veya benzeri güç
lüklerle karşılaşmak durumunda olacağını hesap ettim. Bundan dolayı yalnızca
Aristoteles'in Metafizik metnini Türkçe'ye çevirmenin yeterli olamayacağı, me
rinde karşılaşılan çeşitli atıflar, imalar, problemler, güçlükler ve karanlık noktalar
ile ilgili olar.ık ayrıca açıklama ve yorumlar vermenin gerekli, hatta zorunlu oldu
ğuna kanaat getirdim. Bu amaçla çevirimde es:ıs olarak kendisine dayandığım
Tricor'nun Fransızca çevirisine eklediği ve çeşitli Aristoreles şerhçilerinden yarar
lanarak düzenlediği geniş açıklama ve notlarını da Türkçe'ye çevirmeye karar ver
dim. Ancak bu açıklama ve notlarda eski veya çağdaş yorumcu ve yazarlardan çok
sayıda ve bazen son derece geniş alıntılar da söz konusudur ve bu alıntılar doğru
dan doğruya Yunanca ve Latince'dir. Bu dilleri bilmediğim için bu alıntıları ol
dukları gibi Türkçe'ye çevirmek, ne yazık ki, mümkün olamazdı. Onları orijinal
şekilleri ile vermenin de pek fazla bir yararı olamazdı. Bununla birlikre bu notla
rın başka bir kısmında Metafizik' re geçen bazı hayari öneme haiz reknik kavram
ların (episteme, phronesis, ousia, merabole vb.) geniş açıklamaları söz konusu idi.
Merin alıntıları olmayan bu açıklamaları F:ıkülremiz öğretim üyesi sayı n Prof.
Dr. Hasan Malay ve sayın Dr. İhsan Oktay Anar'ın da yardımıyla Türkçe'ye çe
virmem mümkün olmuştur. Bu arada önemli gördüğüm az sayıdaki bazı alıntıları
Yunanca veya Latince bilen okuyucuya yardımcı olması umuduyla bırakrığım da
olmuşrur. Sonuç olarak Metafizik merninin kendisi kadar, hatta belki daha fazla
yer tutan bu notlar ve açıklamalar dikkatle okunursa, Aristoteles'in birçok nokta
da gerçekten de anlaşılması son derece güç bir özellik gösceren :ıkıl yürürmeleri,
düşünce ve rezleri, kanaacimce, büyük ölçüde aydınlığa kavuşacaktır.
Metafizik, yukarda da işaret edildiği gibi Yunanca harfler veya sayılarla gös
rerilen on dörr ki raptan meydana gelmekcedir.Metafizik'in adı, kendisini ceşkil e
den on dörr kirabın yazılış rarihleri, birbirleriyle ve Arisroteles'in diğer eserleriyle
olan ilişkileri, yazmaları vb. bugüne kadar çeşitli Ariscoteles ve özellikleMrtnfizik
inceleyicileri arasında cartışma konusu olmuşrur.Metafizik'e ilişkin bu ve benzeri
sorunlar hakkında bilgi vermek, ilgili rarrışmaları özetlemek, ayrıca Metafizik'i
teşkil eden on dörc ki rap hakkında genel bir giriş olmak üzere yine Tricot'nun yu
karda adı geçen çevirisinin başında bulunan "Giriş" kısmını da Türkçe'ye çevir
memin yararlı olacağına hükmettim. Okuyucu bu "Giriş" kısmında ayrıcaMeta
fizik'in Arisroteles'in eserleri arasında işgal eniği yere, genel olarak.Metafizik met
ninin tesisi rarihine, otancikliğine vb. ilişkin bilgiler de bulacaktır.
x
ÇEViRENİN ÔNSÔZÜ
Tricoc bundan başka bu çevirinin başına, Metafizik'le ilgili geniş bir "bibli
yografya" eklemiş bulunmakcadır. Bu bibliyografya'da Metafizik mecninin çeşic
li tarihlerde yapılmış baskıları, belli başlı Metafizik şerhçilerinin eserlerinin bas
kı lan, nihayet Metafizik'le ilgili olarak başvurulan ana eserler hakkında ayrıntılı
bilgi verilmektedir. Ben bu "bibliyografya"yı da çeviri me dercecmeyi yararlı gör
düm.
David Ross'un Aristoteles üzerine çalışmalarında, onun hakkında yazmış
olduğu ve diğer çeşitli Bacı dillerine de çevrilmiş olan monografisi özel bir önem
caşır.CO Bu ünlü ve değerli eserinde Ross, Ariscoceles'in öğrecisinin çeşitli kısım
larını ciddi ve ayrıncılı bir incelemeye tabi tutmakca ve doğrudan doğruya eser
lerini izleyerek Ariscoceles'in mancığı, doğa felsefesi, biyolojisi , psikolojisi, meca
fıziği, ahlakı ve policikası hakkında artık klasik bir değer kazanmış olan bilgiler
vermekce, yorumlarda bulunmakcadır. Ross'un bu eseri de Ege Üniversicesi
Edebiyac Fakülcesi Felsefe Bölümünden bazı meslekcaşları mın da kackısıyla ca
rafımdan Türkçe'ye çevril miş ve yayı nlanmış bulunmaktadır.m Ross'un bu ese
rindı.-n Aristoteles'in Metafizik'i ile ilgili bölümünü de, bu konudaki öğrecisinin
kendisi hakkında giriş m:ıhiyecinde bir bilgi olarak, bu çevirinin başına ekleme
yi uygun gördüm. İ ncelendiği zaman görüleceği gibi bu bölümde Ross aşağı yu
karı Metafizik'in kendisinin bölümlerindeki sırayı izlemektedir. Bunun okuyu
cuya Afetafizik'in genel yapısı, ilerleyişi, bölümleri ve çerçevesi hakkında sağlıklı
bir tablo verebileceği i nancındayım.
Nihayec Metafizik çevirisinin sonuna eklediğim, Metafizik'te geçen çeşitli
ve önemli Yunanca ve diğer Batı dillerine ait yabancı terim ve kavramlar listesi
üzerinde durmak iscerim . Bu liste, bu kavram ve terimleri nasıl karşıladığı m ko
nusunda bilgi vermesi dışında, onların geçcikleri sayfalara ve bu sayfalarda bulu
nan geniş açıklamalara göndermede bulunan küçük bir de İ ndeks nitel�indedir.
Yabancı Terimler ve Kavramlar Dizinı°ni takip eden Şerhriler ve Filozoflnr Dizi
ni ise çeviride ve notlarda adı geçen şerhçiler ve filozoflar için yararlı olacağı dü
şünülen bir lisce olarak casarlanmışcır.
Bu çevirinin özelliği ne gelince: Yukarda sözünü ecriğim iki ana metne da
yanmakla birlikce bu çeviride tam olarak onların ne biri, ne diğerine bağlı kal
mam söz konusu olmuştur. Tricot ve Ross'un çevirileri, çok nadir bazı farklı o
kumalar dışında esasta birbirlerinden farklı olmamakla birlikce, ifade ve üslup
bakımından önemli ayrılıklar göstermektedirler: Beni m çevirim de esas icibariy
le, yani anlam olarak bu iki çeviri ile birleşmekle birliktı.-, kanaatimce yine aynı
açıdan, yani ifade, üslup ve biçim bakımından her ikisinden de ayrılmaktadır.
1 ) Sir David Ross, Aristotk, Methucn and Co. Ltd. London, 1977.
2) David Ross, Aristoteln. Yay. Haz. Prof. Dr. Ahmet Arslan, İzmir, 1993.
XI
METAFİZiK
İzmir, 1996
Prof Dr. Ahmet Arsllln
Xll
G i R İ Ş0'
Mec:ıfızik ve Akroam:uik Kirapbr
1) Ru Giriş, daha önceki baskıların girişinden hi sse<lilir i"•kii.lc dah:ı !'.•·ni� ulnı:ıkh birlikte
:ırnı 1i h n ip:t içinde tasarl:ınmıştır. Metafizik'in gerek büriinil. g,·rekse kısınıl:ırınııı her hiıi ile il
gili tıl:ır:ık ortaya koyduğu her çqit sonın ve güçlükler h:ıkkın.l:ı r:ını bir :ı,·ıkl ını:ı vermeyi dü
şiinme..l ik. Genci açıklamalarla yetindik ve her türlii tartışm:ıd:ın k:ı�·ııı:ır:ık. Ari,ııırdes iım:leme-
1,·rinin bugünkü dunımunda kendilerini kabul ettirmiş cıl:ın v.: Sr:ıı:ir:ı'l ı tilmofıın eserinin ken
Jisi ile ıırnn bir sliredir haşır nqir olmamızın bize dcstckl.·r giiriiıı.lii�ii �·ii1iinıl.:ı-i k:ıh ı ıl enik.
Ri1inı s:ı,1...-ce özcdemekle yetinJiğimiz ve netice iribariyle sonıı�lırını k:ıhııl eııiğiıni7. hu uzun
deşriri '-"alışmasına bir ylİ7.yıldan beri gerek Almanya\fa, g erd; se lngilrere \'e rr:ıııs:ı\l:ı girişil miş
\'e for,l:ılı bir sonuca ulaştırılmıştır. Bu notta, Metafizik'in dı� t:uilıi ile ilgili ol ır:ık )'l't,·rli hir fi
kir c,linm,·k için başvurulması zorunlu olan belli başlı b ilgin,·e inı:d,·nıc ,.e yıırııınl:ını:ı ile ilgili
escrlcre kısaca işaret edeceğiz.
Arisrotd..-s'in yonımunıın gerçek başlatıcısı Ch. Aug. Rr:ıııdis. (l>i.ırrilw ,,,.,,,/mıim ,/,. p rl"(liıis
Ari.<torrli.r lihri.<, Bonn, 1 823) ve onunla aynı zamanda Fr:ıns:ı \l:ı !/. 'E<.wi .<11r lr /l fft.ıfl'.J'.<İtpıe
d'Ari.<rorr. 1 . ı:ilty 1 837; 2. cilt, 1 846) adlı eserinden bugiiıı hil.: r:ır:ıı l:ınm:ı�·:ı .lev:ım eııif:iıniz F.
fln·:ıisscın".lıır. Bonitz, {l.atince şerhine Giriş'i: fl.fetap/�y.ıic.ı. pım /'"·'frri(lr, B.ııın. 18'1'1) Rran
dis'iıı eserini ,fovam ettirmiş ve ramamlamıştır. Kendilcrin,I.·n si\1 etmemi1 ;:e r,·kcn tl:ılı:ı y:ıkın
1:ım:ıııl:ır:ı :ıit çalışmalar onun aklı başında ve ihtiyarlı scınıı�-l:ırını td.;r:ır ,·rın,·kt,·n h:ı�k:ı hir şey
ra pm :ımışlanl ı r. Yunan felsefesi tarihçileri (eserinin birin,·i h:ıskısı 1 SH- 1 �'i2 yıll:ırın:ı :ıit olan
Zeller \'C G�lmpcrı; 1 893- 1 902), anlaşıldığına göre, ort:ıy:ı r,·ııi şerler koym:ııııı�l:ırdır. Kiı:ıhının
()nemli hir ek bi.ilümii Arisrcıtelcs'in eserinin kaleme alınışı \"e kronolojisiııiıı inn4..·nınesiııe :ıyrıl
mış cıl:ın (253-288. sayful:ır) J. Chevalier'nin (la Norion tl11 :\'ıh'.<.«ıire d•rz Ari.rıoıı· rr chrz .rrs
l'rMld.<.<nm. Paris, 1 9 15) tezi hakkında Ja aynı şeyi söyleııı,·k ı;,·rd.;ir. 1.. Rohin'in s:ı�·..-siıule
1 9:!0 yılında yayınlanmış olan, ancak kaleme alınışı ta 1 '10 'ı rılın:ı k:ıd:ır ı:-·ri gidcn o. l l:ıme
lin 'in ı,>ii1d l'Seri (ll' systrmr d'Arisıott'), geçen yiizy ı lın sonu iıih:ıriyle dcş r i ri �·:ılı�ın:ısının sonuç
l:ırını ı.·11k :ıçık bir biçimde gözler önüne sermektCllir. Aristntd,·s'in kiillipıı. ii1dliklc ,(,· ,\lrftlji
�k ii1erine gerçekren yeni görüşlerle karşılaşmak için \'\.'erııer-\'\'illıdm J:ı,-;:er'in ç:ılı�ııı:ıl:ı.rını
(F111r111l.ui11ın Aristotrknnnn Speı:imrn. Berlin 1 9 1 1 ; Sııvlirıı zıır Fıı<fı·huııg.rgı·.<ı"lıid!fı· ,{,-,., 1 h-raph
_y.<ik drs A ri.rroul es, Beri in, 1 9 1 2; Aristoll'ks. Gnındll'gımg t"İıırr Gı·.<ı-hiıl•rr s..iıu·r Fmıı•iı·H1111g. Ber
iin. 1 'l:!:-\) beklemek gerekmiştir. Mcıinlerin titiz bir i nccleı ınwsi s1111unın.l:ı J:ı,-g,·r'in \'armış ol
,lıığıı sonuçl:ır, biiıiinü i tibari yle nınıcu olmakla birlikte, bir gii1,l.·11 gcçirilın,�·e. •lc�erl.·ndir il
merc ihtir:ıç göstermekteydiler. "La gmbe de l'onm• d'Ari.<rorr ,/:ıprı�.< lr.r lrtll'o/11.\" rfcrllf.r" :ı.llı çok
METAFİZİK
l:ırı gibi spekülasyonun veya pratiğin gerçekten bilimsel bir merakla ele aldığı
konularla ilgili oldukça açıktır. Akroamatik kitapların gizli ve sadece topluluğun
üyelerine mahsus bir öğreti içerdiğini düşünen İskenderiye'li K lemens'in
(Storm.. V 575 A) , Plutarkhos'un (Vita Alex 7) ve daha da hayret verici bir şey
..
olarak Simplikios'un (in Phys. comm., 8, 1 8 Diels) görüşleri üzerinde fazla dur
maksızın, "esoterika" ile "eksoterika" arasındaki ayrımın, ele alınan konuların ma
hiyeti ve önemleri ile ilgili temel bir farklılığa tekabül ettiğini kabul etmek gerekir.
Açıklama usulü ve yöntemde kendisini gösteren bu ana zıtlığa eski şerhçiler, özel
likle Elias (Pseudo-David) (in Categ., 1 44, 1 5 Busse) , Pseudo-Ammonios (in
Hermm., 3, 20 Bussc) ve Simplikios (in Phys., 695, 34 Diels) işaret etmişlerdir.
Muhtemel olandan muhtemel sonuçlar çıkaran "ekst>terika" nın, diyalektiğin
imkanlarından yararlanmalarına ve diyalogun dış görünüşüne sahip olmalarına
("dialogika" adı ile adlandırıl.:natarı bundan ileri gelmektedir) karşılık, :ınalici
ğin ve apodiktik kanıtlamanın alanını teşkil eden, sadece "akroamatika" dır. Ni
hayet - ki bu tamamen dışsal olmakla birlikte sonuçları önemli olmuş olan bir
farklılıktır - çoğu zaman edebi bakımdan fazla değerli olmayan asıl anbmında
felsefi eserler, ilke olarak, okulun çevresi dışına çıkmazlar ve sadece bu anlamda
onlara "özel, gizli" denebilir Buna karşılık daha kolay anlaşılan ve daha popüler
olan "genel, halka açık" diyaloglar edebi bir eser olarak piyasaya sürülür, yayın
lanırlar ve büyük kitlelere ulaşabilmek için Platon'dan beri türün gerektirdiği
her türlü süslemelere sahiptirler (Cicero'nun Aristoteles'in diyaloglarını "flu
men aureum" olarak nitelendiren ünlü sözüne (.A.cad, il, 38, 1 i9) bkz) . Bu
nunla birlikte akroamatik kitapların hiçbir şekilde yayınl:ınmadıkları ve sadece
hocanın dersini vermede yararlandığı kişisel notlarının bir araya getirilmesinden
ibaret olduklarını sanmak da yanlı� olacaktır; gerçekten de onlar genel olaraJ.il)
1 ) Bu Giriş'te yalnızca genel görüşlerin söz konusu olduğunu hatırlatalım. Mnttfizik in (ki
'
taplannın bütününün değilse de) birçok parçasının akroam:uik kitapların çoğunun sahip oldu
ğunu kabul ettiğimiz bitmişlik özelliğine sahip olmadığına işaret etmek fırsatımız olacaktır : Bazı
önemli pasajlarını (belki A'nın birinci kısmının tümünü) bir hocanın ders notları (hypomneme
tika) olarak ele almak gerekir; diğerleri (örneğin K'nın ikinci kısmı). çok muhtemel olarak, öğ
renci defterlcridirfer.
2
G t Rİ Ş
tlkçağ'dan bize Arisroreles'in eseri ile ilgili üç liste kalmıştır. (Bekker baskı
sının V. cildinde V. Rose. tarafından 1870'de yayınlanmış olan) bu listeler, nis
beren yakın rarihlere aittirler. Bundan başka eksik, yorumlanmaları güç bir nite
likte olup, otantiklik sorununu çözmede bize ancak çok küçük bir yardımda
bulunmaktadırlar
146 tane kitap adı içeren birinci liste, Laerre'li Diogenes'in listesidir (V, 1,
21 1464-1466 Bekk.) . Bize ulaşmış olduğu biçimde Aristoteles'in külliyarını
meydana getiren eserlerden hemen hemen hiçbiri bu listede yer almamaktadır.
Buna karşılık onda bizim bilmediğimiz birçok kitabın adına rastlanmaktadır.
Aristoteles'in kendisinin yaptığı gibi (krş. E, 4, 1028 a 4; Z, 1, 1028 a 11) Dio
genes'in de peri ton posakhos legomenon adıyla adlandırdığı tı kitabı müstesna
(no 36), Metafizik'in bu listede adı geçmemektedir.
- Diogenes'in bu suskunluğu çeşitli biçimlerde yorumlanmıştır. Belki o
Meta fizik'in, içerdiği kiraplarının her birine göre farklı adlarla adlandırılmasın
dan ileri gelmektedir (bu adlar, teşhisi güçleştirmektedir) . Ancak Diogenes'in
3
METAFiZİK
bilinen ihmalkarlığı ve sık sık orraya koyduğu eleştirici zihniyetten mutlak yok
sunluğu (Rtth Üzerine'nin adını bile anmam:ıkradır}, bize onun bu suskunlu
ğundan kitabın Arisroreles'e air olmadığı yönünde herhangi bir sonuç çıkarma
imkanını vermemektedir.
ikinci lisre, V. Rose (Bekk.in 1 466. sayfadaki kısa nocun:ı bakınız} ve Zel
ler'den itibaren genellikle M ileros'lu bilgi n Hesykhios'a (MS. VI. yüzyıl} izafe
edilen Auo11ymt1.S Mmngii listesidir. Bu liste büyük ölçüde ( 1 32 ortak kitap adı)
Diogenes'in listesini rekrar ermektedir. Me tnfizil in adı burada iki defa geçmek
/
tedir: 111 num:ırad:ı 111etnphpikn :ıdı ile on kirap olarak ve 1 54 numarada tes
mrtn pl�ı·sikıı adı ile dokuz kir:ıp olarak.
Üçüncü liste, yani (MS. 70 ve 300 yılları arasında yaşadığı s:ınıl:ın bir Aris
rorelesçinin} Romalı Prolemaios'un listesi, Bekker baskısının 1469- 1 475 inci
sayfalarını kapsamaktadır (V. Rose'un 1 469. sayfadaki kısa notuna bakın ız}. Bu
listedeki 49. numarada de eoqttod post phJ•sicmn tr. Xlll adı altında on üç ki rap
r:ın meydana gelen bir Metnfizik'den söz ediJmekredir.
Bu ranıklıkJar üzerinde daha fazla durmaksızın, or:ınriklik sorununun h iç
şüphesiz bağlı bulunduğu Arisroreles'in kitapları nın muhafazası rarihi ile ilgili
birkaç söz söyleyelim O l :
Oldukça karışık ve efsanevi unsurlarla içiçe bir durumda buıunan bu
hikayeyi nakledenler Srrabon (Geogr. XI I. t, 54} ve Plurarkhos'rur (Vitıı Sttl.
. .
1 ) Dah:ı fuzla ayrıntı için Ravaisson, Essni mr lıı Mltnph d"Aı:. 1. s. 6 ve dcv:ınıın:ı; H:ınıclin,
/,. -�!'!· difr. s. 60 ve Jcv:ımın:ı ve özellikle en dikkare değ er :ıçıkl:ını:ıl:mbn birini veren Robin,
.
4
GtRtŞ
5
METAFİZİK
1) J. Billcz'in çok canlı hikayesine bkz.: Un singulirr n1111.fragr littlrairr dans l'Antiquitl. A la
rrchrrchr dt'S lpaıırs dr l'Aristotr prrdu, Bnıxelles, 1943.
6
G İ RİŞ
.
Metafizik Arisroreles'e aidiyeri en emin olan eserlerden biridi r. Bazı kısım
ları veya pasajları üzerinde ilerde bahsedeceğimiz ayrıncı ile ilgili bazı güçlükler
kendilerini göstermekteyse de kitapların bürünü kesinlikle Arisroreles'in eseri
dir. Onun, yazarının sağlığında yayınlanmadığını biliyoruz. Arisroreles onu en
sadık öğrencisi Eudemos'a emanet etmişrir ve (eğer Ps.-Aleksandros'un verdiği
bilgiye (51 5, 20) inanacak olursak) Eudemos d:ı onu ilk defa olarak yayınlamış
rır. Ancak eser, hemen hemen öğrencilerin dar çevresi dışına çıkmamış ve And
ronikos'un zamanına kad:ır ondan hemen hemen ramamen habersiz kalınmış
rır. Arisrorelesçileri n kendileri, Srraton'un erkisi alrında fiziksel ve deneysel araş
rırmalara yönelmek üzere onu ihmal etmiş görünmektedirler. Teophrascos'un
zamanından İtibaren yazarlarda Meıafizik'in adının zikredilmesi olayına rastlan
mamasının nedeni budur. Cicero'nun suskunluğunda da bizi şaşırracak bir şey
yokrur: Onun zamanında ahlaki hayarta her rürlü düşünceyi kendi içi nde eriren
Sroacı okulun etkisi alrında yüksek felsefi incelemeler hemen hemen tamamen
rerkedi lmişri ve Plaron'un düşünür olmakran çok yazar olarak okunması ve hay
ran olunmasına karşılık Arisroteles "praerer admodum paucos" (Cic. Top., 1)
olarak bilinmekteydi ve bizim bugün onun en kolay anlaşılan eserleri olarak dü
şündüğümüz eserleri, örneğin Topikler, son derece karanlık bir kirap olma şöh
rerini sürdürüyordu. Roma.lıların pozirif dehasına, Metafizik gibi edebi süsü
güçlüklerini relafı ermekten uz:ık olan bir eser, ancak çok sınırlı ölçüde çekici
gelebilirdi.
Oranriklik lehine dış eleşririnin sağladığı bütün nedenlere, iç yapı ile ilgili dü
şüncelerin sonucu olan nedenler gelip eklenmektedir: (Belki a kirabı ve K kitabının
ikinci kısmı hariç. olmak üzere) eserin tümü bakımından, düşüncenin esasının ken
disi ve ifade ediliş biçimi, tanınması çok kolay olan üslupla ilgili özellikler (örneğin
önçül ve sonuçların birar:ıda bulunuşu), biçim ve içeriğin tam uyumu, kelime haz
nesinin kesinliği ve teknikliği, tanımlardaki tam skol:ısrik sağlamlık, her türlü bela
gar araştırması ile ilgili olarak ihmalkarlık ölçüsüne vardırılmış bir kayıtsızlık, ancak
sair mantığın raleplerine boyun eğen bir üslup kuruluğu ve yoğunluğu. analizlerin
kılı kırk ya.rma özelliği ve özellikle düşünce tarihinde belki bir:··ik olan dogmatik
senlik. kendinden emin hava, kesin tavır, bürün bunlar Metafizik in Aristoteles'e
aidiyeti konusunda hiçbir şüpheye mahal bırakmamaktadır. Uzun zamandan
beri eleştiri, eserin hakikiliğinden emindir.
Meıafizik'i n dış rarihi ile ilgili bu açıklamayı birirmek üzere Andronikos ta
rafından yayınlan masından bu yana diğer baskıları ve hakkı nda yapılan şerhler
den de kısaca söz edelim:
Bize ulaşan Yunan şerhlerinin sayısı dömür. Bu şerhlerin rümü aynı değer
de değildir. Gerek Ariscoteles'in merninin tesisi (bu nokta ile ilgili olarak krş.
Ross, 1, lntrodurtion. , s. CLXI), gerekse onun yorumu ile ilgili olarak onlar ara-
7
METAFiZiK
Metafizik'in Yazmaları
8
G t Rt Ş
Metafizik'in Adı
zik'inin bir şerhine dayanılarak (12 a 4, 323, 18 Br., 38 Ross) ilk defa Şam'lı
Nikolas'ta (Augustus dönemi) karşılaşılan "meta ta physika" deyimi, Ariscote
les'in bilinen ilk yayımcısı ola'n Andronikos'tan (M.Ô. 1. yüzyıl) daha geriye gic
memektedir. Bununla birlikte Jaeger (Stıulien. . , s. 178-180) bu adın daha eski
.
mıştır. Onlara göre iç yapıyla ilgili bazı düşünceler de Metafizik adının verilme
sinde rol oynamıştır. Her halükarda Ravaisson'un açıklamasına göre (.Essai., I,
140) bu ad basitliğinden dolayı, çok eski zamanlara kadar geri gidiyor görün
mektedir.
Tek kelime halinde Metafizik'e ilk defa VI. yüzyıla aic olduğunu gördüğü
müz Hesykhios'un listesinde rastlanmaktadır. Fakat o ancak XII. yüzyıldan iti
baren yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır ve onu ilk kullanmaya başlayanın
İbni Rüşt olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemden itibaren metafizik, vahyin ve
rilerine karşıt olarak tanrısal şeylerin ve düşünce ve eylemin ilkelerinin akla da
yanan bilgisi anlamına gelmekteydi.
9
M ETA F İ Z i K
Bölümler ve Plan
10
G 1 R1Ş
11
M ET A F i Z i K
deni budur. Kendiliğinden ortaya çıkan ve genel olarak Thales'ten Placon'a ka
darki sistemlerin kronolojik sırasını izleyen bu ilk kitabın planı üzerinde daha
fazla durmak yararsızdır.
a Kitabı : (Hiç şüphesiz bitmemiş bir durumda bulunan) a kitabının otan
tikliği her zaman çok tartışılmıştır. Numaralamasının da gösterdiği gibi o, esere
sonradan sokulmuştur. Öce yandan A ile B arasındaki bağlantıyı koparmakta
gibi görünmektedir. Nihayet diğer kitaplarda kendisine hiçbir kesin gönderme
de bulunulmamaktadır. tlkçağ'dan bu yana bu nedenler, onun Arisroteles'e ai
diyetine karşı çıkmak için yeterli görülmüşlerdir. Eskiler onun Eudemos'un ye
ğeni ve Arisrocdes'in öğrencisi olan Rodos'lu Pasikles'in (Chrisc'in küçük sözlü
ğüne bakınız) eseri olduğuna inanmaktaydılar ve W. Jaeger de kendi payına
onun Pasikles tarafından kaleme alınmış olan Aristoteles'in bir konuşmasının
parça parcta notlarından meydana geldiğini düşünmektedir - Günümüzde onun
otantikliğini savunmuş olan A. Lassoh'un görüşü (Die Metaphysik des Aristoteles,
lena, 1907) hemen hemen tek başına kalmaktaysa da (çünkü ortada kesin ka
nıtlar mevcut değildir : Krş. Jaeger, Stu.dim. . . , 86, 114 vd.), Yunanlı şerhçilerin
hiçbir zaman onun Aristoteles'in eseri olduğuna karşı çıkmamış olduklarını ka
bul ermek doğrudur (Aleks., 137, 2; Askl., 113, 5 (Askl. muhtemelen A ile a'yı
birbirine kanşrırmakradır : 1, 4 ve 20); Syr., 1-7); Syr. ve Askl. yalnız bu kita
bın yerinde olmadığını, onun daha ziyade Fizik'e giriş ödevi görmesi gerektiğini
düşünmektedirler Uaeger de bu görüşü paylaşmaktadır). Nihayet Bonirz (il,
27), a'nın otantik olmadığı tezine eğilim göstermekle birlikte sonuçta kesin bir
yargıda bulunmaktan çekinmektedir. - Bize gelince, önce sürülen itirazları gör
mezlikten gelmemekle birlikte, a priori olarak onun Aristoteles'e ait olmasının
imkansızlığını kabul etmiyoruz. Hatta Metafizik'in geri kalan kısmına hiçbir ay
kırılık göstermeyen içerik ve üslupla ilgili iç yapıdan kaynaklanan düşünceler
den ötürü bu aidiyet bize muhtemel bile görünmektedir. Üstelik onun A ile B
arasında işgal ettiği yue karşı çıkmak için geçerli bir nedenin varlığını da kabul
ermiyoruz. Çünkü tarihsel girişten sonra Aristoteles'in bir ilk ilkeler ve ilk ne
denlerin biliminin imkanını incelemesi oldukça açıklanabilir bir şeydir. Şimdi
tik Felsefenin konusunun kendisi olan bir ilk prensibin varlığı, sonsuz bir ne
denler dizisini tasarlamanın imkansız olmasından çıkar (2. bölüm). Bu kanıtla
manın önünde ve arkasında felsefi inceleme, bunun güçlükleri, yöntemle ilgili
(1 ve 3. bölümler) genel düşünceler, fazla önemi olmayan ve çok kısa genel dü
şünceler bulunmaktadır. Kitabın planı şüphesiz kesinlikten yoksundur. Ancak
onu meydana getiren üç bölümde Bonicz gibi (17) ilk Felsefe ile hiçbir ilgisi ol
mayan "commentario quaedam remere et forruita conglurinara"dan başka bir
şeyin varlığını görmemek, aşırıdır. A'nın sonunda bulunan ve genel 'olarak a
atlanarak B'nin sorunlarının (aporia) bir başlangıcı kabul edilen 24-25. satır-
12
G tRtŞ
lar, a 2'nin tartışmaları ile de ilgili olabilirler (bu yönde olmak üzere Aleks. 136,
14 ve 13. 6'ya bakınız.).
B Kitabı : Eskiler (krş. Aleks., 172, 18). daha önce gelen kitaplar sadece gi
riş ödevi gördüklerinden B kitabını Meta.fizik'i n gerçek başlangıcı olarak gör:
mekteydiler. Her halükarda B, açık olarak kendisine göndermede bulunduğu
(2, 996 b 8) A kitabının doğal devamıdır ve onunla aynı döneme aittir. Jaeger'e
göre ArisroteleS'in bu dönemde kaygıları, Platon'unkilere yakındı ve (6, 1002 b
33 de vazedilen ve sadece duyusal gerçekliği ilgilendiren kuvve ve fiil hakkında
ki sorun hariç olmak üzere) hemen hemen yalnızca duyusal-üstü tözlerin varlığı
sorunu ile ilgili idi. Öte yandan A kitabında yaptığı gibi Aristoteles, burada da
Platoncuları belirtmek üzere çoğul birinci şahsı kullanmakta ve böylece kendisi
ni de onlardan biri olarak görmektedir. - Notlarımızda, bu kitabın özelliğini
oluşturan ..diaporematik" yöntemden daha uzun söz edeceğiz; "aporia"yı tanım
layacak ve çağdaş yorumcuların çoğunluğu ile birlikte Arisroteles'in sergilemesi
nin .. dogmatik bir sistem olmak şöyle dursun kendisini tamamen karanlıkta his
settiği bir bölgede hakikati keşfetmek üzere bir dizi girişimini temsil ecriği"ni
(Ross, Aristotk, s. 155; Meta.fizik baskısının girişi ile de krş; 1, s. XI l l , XXXI) sa
vunmanın doğru olup olmadığını göreceğiz. Burada şu kadarını söyleyelim ki B
kitabi, hemen başında, daha sonraki kitaplarda karşılaşılacak ve çözüme kavuş
turulacak olan bir dizi sorunu ortaya koyarak, aynı zamanda ti.im Meta.fizik i n
birliğini sağlamaktadır. B u nedenle o, özel bir önem taşımaktadır; çünkü bu
bize, bu andan itibaren basit bir birbirinden bağımsız incelemeler bütünü karşı
sında bulunmadığımızı, tersine farklı kısımları kesin ve ayrıntıl ı bir programı
gerçekleştiren düzenli bir eser karşısında bulunduğumuzu söyleme imkanını
vermektedir.
r Kitabı : Sekiz bölümde varlık olmak bakımından Varlık'ı, aksiyomlar ve
çelişkisizlik ilkesini ele alan r kitabı, A ve B ile bağlantı içindedir. O (mümkün
yeniden ele almalar müstesna) ilk döneme aittir ve B'nin sorunlarından (apori
es) birçoğunu çözüme kavuşturur. Böylece 1. ve 3. bölümler, 1. ve 3. sorunlara;
kendisinden sonra gelen bölümlerin bir devamı oldukları 3. bölü � . 2. soruna
cevap teşkil eder. O halde A, B ve r grubunun birliği açık olarak ortaya çık
maktadır. Bu kitabın tahlili çok kolaydır ve bölümlerin birbirini izl�yişi kusur
suzdur. Onda iki kısım ayırdedilebilir : tik iki bölümü içine alan birinci kısım,
Metafizik'in konusunu belirler; 3-8. bölümlerden meydana gelen ikinci kısım
ise, ilk prensiplerin, özellikle Her:ıkletios ve Sofistlerin tersine olarak değeri tas
dik edilen çelişkisizlik ilkesinin dolaylı bir kanıtlamasını içine alan eleştirisel bir
kısımdır. İki kısım arasındaki bağı kavramak kolaydır : Aksiyomların ve ilk
prensiplerin (özellikle her türlü kesinliğin temeli olan çelişkisizlik ilkesinin) bil
gisi, varlık olmak bakımından Varlık'ın bilgisi gibi Metafizik'in alanına aittir;
13
METAFİ Z İK
çünkü bu prensipler varlığın belli bir cinsi ile değil, varlık olmak bakımından
Varlık'la ilgilidirler (başka deyişle evrensel olarak geçerlidirler). Metafiziğin ko
nusuna gelince (1 . bölüm), onunla ilgili olarak r'da A'ya nazaran açık bir ilerle
me göze çarpmaktadır : l lk Felsefe onda artık sadece varlıkların mutlak anlamda
ilk nedenlerinin bilimi değil, varlık olmak bakımı ndan Varlık'ın bilimi olarak
tanımlanmaktadır.
� kitabı : Laerre'li Diogenes, Arisroteles'i n eserlerine ilişki n listesinde (V,
27) peri ton pos11khos legomenon adını verdiği (de iis quae multifariam dicuntur)
ve A'dan başkası olmayan bir eseri zikreder. Bir tür felsefe sözlüğü ola.n bu ki
tap, birçok nazik sorunu onaya koyar - Bonitz'den(ı.7) bu yana genellikle,
onun tümüyle Arisroteles'in elinden çıkma olduğu kabul edilmektedir. Aristote
les. gerek Metafizik'in diğer kiraplarında (E, Z, E>. l), gerekse Fizik'te ve Olttş ve
Yokoluş Üzerine'de ona birçok kez atıfta bulunmaktadır. Buna karşılık eleştir
menler ona tahsis edilmesi gereken yer konusunda görüş ayrılığı içindedirler.
Şerhçilerin çoğunluğu bugün A'nın, planını tehlikeye düşürdüğü Met11fizik'e
yabancı olduğunu ve çok muhtemel olarak ileri bir tarihte onun r ile E arasına
sokulmasının, bu iki kitabı birbirine bağlayan bağı kopardığını düşünmektedir
ler. Çok az öneme sahip veya tamamen önemsiz bazı kavramlara (örneğin "sa
kat edilmiş" ; 27. bölüm) bütün bir bölümün tahsis edilmesine karşılık, "tür",
"madde'', "sınır", "mahiyet", "fiil " vb. (eidos, hyle, horos, ti esri, energeia) gibi
remel bir öneme haiz olan ve sık sık geçen diğer bazılarının es geçildiğini veya
yetersiz bir biçimde işlendiğini belirtmektedirler. Nihayet A'ya yapılan atıfların
(özellikle Aleksandros tarafından başvurulan (344, 2) 2, 2, 1 004 a 28 deki me
tin; Bonirz'in eleştirisi i le ( 1 9) krş. E, 2, 1 026 a 34 e'ye de bkz.) uzaktan veya
şüpheli olduğu belirtilmektedir. Bu nedenler, Bonirz'le birl ikte şu sonuca var
mayı mümkün kılmaktadır ki A kitabının kendisinden önce ve son ra gelen ki
taplarla hiçbir ilgisi yoktur ve onu ya (Ravaisson 'un düşündüğü gibi) Met11fi
zik'in veya hatta içinde ele alı nan bazı maddelerin ilk Felsefeye çok yabancı ol
malarından dolayı Fizik'in tür bir girişi olarak göz önüne almak gerekir. - Her
halükarda, bu görüşe göre, A kitabı, Fizik' ren de önceye ait olan eski bir eserdir;
oysa Met11fizik, genel olarak bütünü itibariyle Fizik' ten sonra kaleme alın mıştır.
- Yunan şerhçileri ise tamamen farklı bir görüşreydiler. Aleksandros (344, 20)
A'nın ait olduğu yerin , geleneğin kendisi için tahsis ettiği yer olduğunu göster
meye çalışmaktadır. Delilleri her zaman başarılı olmaktan uzaksa da (örneğin
yukarda işaret ettiğimiz r, 2, 1 004 a 2 deki atıf), Aristoteles'in r kitabında ilk
Felsefenin konusunu belirledikten sonra, dersinin devamında yararlanmayı dü
şündüğü kavramların anlamını açıklığa kavuşturmak ve teshi r etmek ihtiyacını
duymuş olması oldukça doğaldır. Bürün şerhçiler tarafı ndan işaret edilen eksik
lik ve boşluklar, o halde, gerek acele ve eksik bir kaleme alıştan, gerekse şifahi
14
G tRtŞ
öğreri mle ilgili bir eserin özelliğini reşkil eden anlarım ve biçi m özgürlüğünden
ileri gel miş olabilir. Zaren eserin Arisroreles'e aidiyeri bir defa kabul edildikren
son ra, bu sorun ikinci dereceden bir öneme haizdir. - Farklı uzunluklarda ve
değerlerde olan bu bölümlerde Arisroreles rarafından incelenen rerimlerin sayısı
oruzdur. Bonirz'in işarer eniği gibi (yukarda adı geçen merin) onların dağılımı
hiçbir kurala uyar görün memekredir. Sr. Thomas, (Comm. , s. 250, nor 749). şu
sınıflandırmayı reklif ermişrir: 1) Nedene işarer eden reri mler ("ilke", "neden",
"öğe" , "doğa'', "zorunlu"}; 2) tik Felsefenin konusu veya kısı mlarına işarer eden
rerimler ("bir ·o lan", "varlık'', "röz", "aynı olan", "zırlar", "önce gelen" ve "sonra
gelen", "kuvvet", "nicelik", "nirelik", "göreli"; 3) Varlığın belirlenimlerine işaret
eden rerimler ("mükemmel olan" vb . . . ). Anc:-ı.- bu rür bir sın ıflama, gereğinden
fazla sisremarikrir. Empirik olmasına ve hiçbir açıklama ilkesi sağlamamasına
rağmen, Ross'un sı nıflandırması (1, 289-290) bize daha· tercihe şayan görün
mekredir.
E Kitnbı : Açık olarak B'ye arıfra bulunmamakla birlikte, E kirabı da r gibi
B'ye bağlıdır ve (bazı yeniden gözden geçirmeler müstesna) o da Assos dönemi
diye adlandırılan Plaroncu döneme airrir; çünkü o, B'nin ilk nedenlerinin bili
minin rek mi, çok mu olduğu yönündeki birinci sorusuna cevap reşkil ermekte
dir. Kirabm önemi 1. bölümün sonunda Arisroreles'in Plaron'dan miras aldığı
ve en yüce ve tek bir Tanrı'nın varlığını rasdik erme özelliğini raşıyan teolojik
anlayışla r, I 'de tanımlanan, Metnfizik'in varlığın evrensel bilimi olarak ontolo
jik anlayışını ortaya koyduğu ve birbirleriyle bağdaştırmaya çalışrığı pasajdan
ileri gelir. r ve E hakkındaki yorumumuzda, bu anlayışların Arisroreles'in zih
ninde gerçekten birbirine aykırı mı olduğunu, yani onun onrolojisinin, Jae
ger'inn savunduğu gibi teolojisinin zararına mı gelişriğini, yoksa geleneksel yo
ruma uygun olarak ve Arisroteles'in kendisinin de bizi beni msemeye davet ettiği
üzere, onroloji ile reolojinin bir aynı disiplinin birbi rini ramamlayan ve aynı de
recede meşru iki cephesi mi olduklarını kendi kendimize soracağız. Kabul edi
len çözüm ne olursa olsun, E' nin birinci bölümünün hem B, hem de r ile bağ
lanrılı olduğu açıkrır. Bu ise A, B ve r kirapları ile ilgili olarak orraya koyduğu
muz şeyi devam etrirerek (Narorp'un düşündüğünün rersine}, ABr ve E' nin
birliğini sağlamaktadı r. Jaeger'le birlikre E'nin 1 . bölümü ile 2--4. bölü mleri
arasında bir kopukluk olduğunu ileri sürmek - Jaeger'e göre bu sonuncu bö
lümler, kaleme alınışları daha yakın bir zamana rasrlayan ve amacı ABrE'yi ese
rin bürün üne bağlamak olan bir tür ekleme nireliğindedirler - faydasızdır. Çün
kü 2--4. bölümleri , 1 . bölümden ayırmak bize i mkansız görünmekredir. tik Fel
sefeyi özenle diğer theoretik bilimlerden ayırdıkran, doğası nı ve kapsamını be
lirledikren, nihayet konusu yani varlık olmak bakımından Varlık üzeri ne yeni
ve kesin bilgiler verdikten sonra, Arisroreles, ramamen doğal olarak, Merafı-
15
METAFİZİK
16
G tRtŞ
M'ye, E'nin 0'ya yaptığı göndermelerle eserin geri kalan kısmı ile birleşir ve
böylece ABTAZH0MN dizisi dde edilir. O halde ZH0'yı tüm Metafizik'i n
bdkemiği (Ross, 1, lntrod., s. XVIII) olarak adlandırmak aşı rıdır. Sonra Jaeger
gibi, münhasıran duyusal tözleri de aldığı ileri sürülerek ZH0 grubunun, meta
fizikten ziyade fiziksel bir özellik gösterdiği kabul edilemez. Aslında düşünce ile
duyusal doğadan çıkarılan formd öğeni n, evrensel olar� geçerli olması ve gerek
duyusal, gerekse duyusal-üstü bütün cözlere şamil olması anlamında varlık ol
mak bakımından Varlık'ın bir ilkesi olduğu açıkcır. Nihayet H ve 0 kendi pay
larına Z'nin devamından başka bir şey değildirler. H , kuvve ve fiil olarak Var
l ık'ı ele alan 0'ya geçiş ödevi görür. Ancak bundan bu üç kitabın birbirinden
ayrılmazlığı sonucu zorunlu olarak çıkmaz. - Z kitabının planı Bon icz tarafın
dan ( 1 O vd.) iyi bir biçimde onaya konmuştur ve onun tahliline eklenecek bir
şey yoktur. Ariscoceles tarafından benimsenen düzenlemede, özellikle son bö
lümlerle ilgili olarak bell i bir düzensizliğin var olduğunu belinmek gerekirse de,
(krş. Bonirz, 352) kitabın bütünü tutarlıdır ve şöylece özeclenebilir: E kitabında
diğerlerinden ayırt edilerek onaya konmuş olan kategoriler bakımından varlık
sonuçta töze indirgendiğinden (çünkü bütün kategoriler onsuz var olamazlar),
araştırmalarımızın konusunu meydana getiren cözdür. Şimdi ne cins, ne madde,
ne tümel, ne birey veya onun kısımları töz olmak iddiasında bulunamazlar. Sa
dece mahiyet, yani form, Platoncu anlamda form değil, duyusaldan ayrı olma
yan , onun içinde bulunan ve can ımın konusunun kendisi olan form, cözlük id
diasında bulunabilir.
ll Kitabı : H kitabı üzerine söyleyeceğim iz az şey kalmaktadır. , Yukarda
gördüğüm üz gibi o, z ve e ile birlikte, tözün incelenmesine tahsis edilmiş do
ğal bir grubu oluşturmaktadır. Ancak 0; çok belirgin olarak bir Z'den e'ya ge
çiş özelliğini göstermektedir. Sonuçlar H'ın başında hatırlatılan Z'de töz, değiş
meyle her türlü bağlantıdan bağımsız olarak statik görünüşü altında göz önüne
alınmıştı . Oysa 0'da kuvve ve fiil kavramları derinleştirilecektir. Bu tahlilin bir
ilk taslağı daha önce H'da yapılır. Onda maddenin ve formun doğası ile ilgili
birçok sorunu çözdükten sonra Ariscocdes, varlığı kuvveden fiilen geçiren fail
nedenin eylem i ile tan ımın öğclerinin ve bileşik cözlerin birliğini açıklamakta
dır.
0 Kitabı : Z ve H ile sıkı bağlantı içinde olan bu kitabı tümüyle kuvve ve
fiilin, onların farklı türlerinin ve karşılıklı ilişkilerinin tahlili doldurmaktadır.
Böylece Aristocdcs'in E kitabında Varlık'ın çeşidi anlamları üzerinde açtığı so
ruşturma bitmiş olmaktadır.
I Kit11bt : Jaeger'e göre, Bir olan'la Çok olan hakkındaki 1 kitabının hemen
hemen bağımsız ve esere sonradan eklenmiş olan bir ki tap olduğunu görmüş
tük. Daha önce Bonirz de Aristoteles'in bu kitabı bağımsız olarak kaleme aldığı
17
METAFİZİK
ve ancak daha sonra ve kusurlu bir biçimde daha önceki kitaplara bağladığın
dan şüphelenmişti. Bununla birlikte bu bağımsızlığı mutlak anlamda ele almak
hatalı olacaktır. Metnfizik'i n diğer hiçbir kitabı nda kesin bir ifade ile l'ya atıfta
. '
bulunulmadığı doğru olmakla birl ikte, hiç olmazsa I'nın kendisinin eseri n geri
kalanına, özellikle B'ye yapcığı göndermeler oldukça çok sayıdadır (2. bölüm,
1 053 b 1 0 da B'nin açık olarak zikredilmesi; B, 4, 1 00 1 a 5-24'de Birlik üzeri
ne açılmış tartışmanın büyük bir kısmının yeniden özeclenmesi; B, I, 995 b 20
de sorunlar olarak vazedilen ve daha önce r, 2, 1 004 a 1 7 de incelenmiş olan
Aynı olan, Başka olan, Benzer olan, Farklı olan , K:ırşıclık gibi kavramları n ince
lenmesi). I, ayrıca 2, 1 053 b 1 7 de Z'ye atıfta bulunmaktadır. O, Z'yi devam
ettirmekte ve tamamlamaktadır; çünkü tözü daha sıkı anlamda ontolojik bir ba
kış açısından i ncelemektedir. Bütün bunlardan l'nın Metnfizik' in bütününe ait
olduğu sonucuna varacağız. Onu m:ıncıksal olarak, ç:ığd:ış yorumcuların ileri
sürdükleri gibi, M N'nin arkasına yerleştirmek mi gerekir? Bu bile şüphelidir ve
l'yı, ZHE> grubundan ayırmak içi n yeterli neden mevcut deği ldir. - Ayrıca 1 ki
tabında yer alan tartışmaların kısa bir tahlili de onun Metnfizik'in, hem de
önemsiz olmayan tamamlayıcı bir parçası olduğunu göstermektedir: Çünkü
eğer ilk Felsefenin konusu Varlık ise ve eğer r, 2'nin ortaya koyduğu gibi Var
lık ve Birlik eşdeğer kavramlarsa, Bir ol:ın'ın ve ondan çıkan kavramların ince
lenmesi nin llk Felsefenin alanına ait olduğu açıktır. Bütün bu nedenlerden do
layı l'nın ABTEZHE> ile bağlantısı bize inkar edilemez gibi görünmektedir.
K Kiınbı : K kitabının otantikliği üzerinde özellikle Spengel, V. Rose (de
Arisıi /ibr. ord., 1 56, Bedin, 1 854) ve Christ tarafı ndan şüpheler ileri sürülmüş
tür. Kitabın bütünü ile ilgili olan bu şüphelerin nedeni, birinci kısm ında, Aris
toteles'te başka hiçbir yerde karşılaşılmayan iislCıpl:ı ilgili özelli klerin varlığıdır
("ge men" ifadesi, bu birinci kısımda yedi defa (2, 1 060 a 1 7 de ve başka yerler
de) tekrarlanmaktadır) (krş. lnd Arist. , 1 47 a 44-46). Ancak çok ince bir bi
çimde ele :ılınması gereken bu kanıt (diğer kitaplarda d:ı benzeri özelliklerle kar
şıl:ışılm:ıkt:ıdır) kesin değildir ve bugün genel ol:ır:ık, hiç olmazsa K'nın birinci
kısm ın ı n otantik olduğunu kabul etmekte görüş birliği mevcuttur. Onda ayrıca
A'ya (1 , 1 059 a 1 9) ve A'ya (7, 1 064 a 36) yapılan göndermeleri n varl ığı ortaya
kon maktadır. - K' nın birinci kısmı ( 1 -8. bölümler), BrE' nin yeniden elden ge
çirilmiş hızlı bir tekrarıdır. Nacorp <,A.rchiv f Gesch d. Philos. 1 , 1 78), iç yapı
, .
dan ileri gelen nedenlerle ve özellikle bazı tartışmaların kabul edil mesi gereken
Platoncu özelliğinden dolayı K'nın otantikliğini reddetmiştir. Gerçekte, ilk se
kiz bölümün açıkça Aristotelesçi havası apaçık bir biçimde kendini göstermek
tedi r ve Jaeger düşüncenin ve dilin, onun otantikliğini destekleyici mahiyette
olduğunu savunmakta haklıdır. Aristoteles'i n felsefi faaliyetinin ilk döneminde
güçlü bir biçimde kendini göstermiş olan Platoncu etki i nkar edilemezse de
18
G 1R1Ş
onu, Jaeger'e göre (Arist. 2 1 6-222), K'nın kaleme alınışının BrE'ni nki nden
.
önce olmasıyla açıklamak gerekir. Yine Jaeger'e göre böyle bir öncelik, özellikle
kitabın başında yer alan ve B'nin paralel pasajı ndan farklı olarak A, 9 d:ı bulu
nan İdealar öğretisinin çürütülmesini biliniyor farzeden bir pasajdan ( 1 , 1 059 b
3) ortaya çıkmaktadır. O halde B, sonra gelmektedi r. Bu varsayım savunulabilir.
Bununla birlikte K kitabının tümünün bize ulaşmış olduğu eksik biçiminden
ötürü onun kanıtlanması oldukça güçtür. - Birinci kısma suni bir tarzda bağlı
olan ve Metafizik'e bir tür giriş olarak göz önüne alınması mümkün olan ikinci
kısım (9-1 2. bölümler), Fizik' in il, 111, ve iV. kitaplarından çıkarılmış seçmeler
den (exrraits) meydana gelmektedir. Fazla özen gösterilmeden ve oldukça bece
riksiz bir biçi mde seçilmiş olan bu parçalar, Bonirz'den bu yana (22-23) genel
olarak Aristoteles'in bir öğrencisine izafe edilmektedi r. Ancak onun Ariscote
les'in kendisinin eseri olmasına gerçekten engel teşkil eden bir şey mevcut değil
dir: Eğer böyleyse Aristoteles metafizik sistemini "ex professo" sergilemeye geç
meden önce, dinleyicilerine değişme ve sonsuza ilişkin fiziksel görüşleri hakkın
da biraz hızlı kısa bir özet vermeyi yararlı görmüş olmalıdır. - Ps.-Aleks.'a göre
(633, 35). K, A'dan hemen önce işgal ettiği yere, K'nın, BrE'nin olduğu gibi,
A'nın da ZHE>'nın yen i bir versiyonu olmasından dolayı konulmuştur.
A Kiınbı : A'nın genel yorumu ve Metnfizik're işgal ettiği yer, önemli so
runlara yol açmıştır. - Hamelin hariç olmak üzere (le Syst. d'Ar. , s. 34-3 5), Bo
nirz' den, Jaeger ve Ross'a kadar bürün çağdaş Ariscoreles yorumcuları (oranrikli
ği ni tartışma konusu yapmadıkları) A kitabını, biricik konusunu evrenin ezeli
ebedi, hareketsiz bir hareket ertiricisinin varlığını ve doğası nı dogmatik olarak
tesis ermenin meydana getirdiği bağımsız bir eser olarak göz önüne alma husu
sunda görüş birliği içi ndedirler. Bu Hamelin'le birlikte mümkün olduğu kadar
şiddetle karşı çıkılması gereken bir tezdir. Çünkü A'nın diğer kitaplara açık
göndermelerde bulunmadığı ve özell ikle töz üzerine tartışmada Z'ye hiçbir atıf
ta bulun madığı doğrudur; öte yandan diğer kitaplarda A'ya yapılan gönderme
ler de az sayıdadı r ve kesin değildi r. (Z, 1 1 . 1 037 a 1 2, daha çok MN'ye atıfta
bulunmaktadır; ancak Ross'un düşündüğünün tersine olarak (1, !11trod., XXVII)
biz E, 2, 1 027 a 1 9 ve K, 7, 1 064 a 36'da gerçekten A'nın kastedildiği görüşün
deyiz); Nihayet A, 1 -5 i K, l -8'e bağlayan Kricshe (Forschımgen nıifdem Gebiete
der nlten J>hilosophie, 1, 1 840, s. 263 ve sonrası) ve Goedeckemeyer'in bu varsa
yımları nı reddetmek gerekir; Ama bütün bunlardan kesinlikle A'nın kendi ken
dine yettiği ve Meınfizik'in diğer kısımlarına hiçbir bağla bağlı olmadığı sonu
cuna da geçmemek gerekir. Göndermeler konusu burada ikinci dereceden bir
öneme sah iptir; Çünkü önce, gizli göndermeler olabil ir: Niteki m örneği n Bran
dis ve Hamelin'in haklı olarak işaret ettikleri gibi A'nın 4. bölümündeki tartış
man ı n gerisinde B'nin bazı sorunları vardı r (örneğin B'nin 3. bölümünün ba-
19
M E T A F İ Z° İ K
şında bulunan 6. sorun) . Sonra A'nın bazı pasajlarını.n diğer kiraplarda bulunan
pasajlarla iç bağlanrısı üzerinde şüphe yokcur: Nirekim E, I'in sonunda vazedi
len teolojinin konusu olan hareketsiz bir rözün varlığı problemi, ilk hareket etti
ricinin doğas.ı hakkındaki 6-8. bölümlerin önemli geniş açıklamalarını haber
vermektedir. A'nın Z ile ilişkileri de açıkcır. O, Z'yi devam enirir ve tamamlar.
Ross. çok iyi bir biçimde şunları söylemekcedir: "Z kirabının önemi: form ve
madde arasındaki ilişkiler konusu üzerine cunuğu ışıktan ileri gelmektedir.
Buna karşılık A'nı n önemi herşeyin aynı nedenlere sahip olduğunu söylemeı:ıin
hangi anlamda mümkün olduğu sorununda yatar. Ariscoceles, ilk neden dışında
farklı cinslere
. ait olan şeylerin ancak analojik anlamda aynı nedenlere sahip ol
duklarını belirtmeK.te ve başka herhangi bir yerde olduğundan daha açık olarak
türsel formdan ayrı bireysel formun varlığını kabul etmektedir; çünkü o, şöyle
demekredir: "Sizin formuruz, maddeniz ve hareket eccirici nedeniniz, genel
kavramları bakımından aynı oldukları benim formum, maddem ve harekec ecci
rici nedenimden farklıdı rlar" (5, 1 07 1 a 27) ve yine o, bu aynı espri içi nde, cü
mel nedenlerin var olmadığını ileri sürmekredir (5, 1 07 1 a 1 9-23). O halde ilk
neden, genel bir ilke değildir, bireysel bir Zihindir" (/tristot/e, s. 1 75-76) . Niha
yer A ve Fizik birbirleriyle dayanışma içi ndedirler: A l , l 069 :ı '6, duyusal cöz
lerin incelenmesini Fizik 'e havale eder. Ancak bundan dolayı ou cözler, duyu
sal-üstü rözlerden ayrı ve onların alnnda bir varlığa sahip olarak hiç olmazsa
iki nci dereceden bir konusunu reşkil ettikleri Metnfizik in alanı dışına acılmaz
'
lar. Onlar, ilk harekec ecciriciye bağımlı olmaları bakımı ndan ilk Felsefenin ala
nı içine girerler (krş. 7, l 072 ·b l 3). Ancak Bonirz' le birlikre A'nın özü iribariyle
fiziksel bir n iceliğe sahip olduğunu ileri sürmek aşırı olacakm : Tersine o, konu
su bakı mından, bizzac kendisi de doğa biliminin merafıziksel bir sonucu olan
Fizik'in VIII. kirabından ramamen ayrıdır. O, bu kirabın adera sonucudur:
Vlll. kitap, salc form, aşkın ve uzamsız ilke olarak takdim eniği bir hareketsiz
ilk harekec ettiricinin varlığını kanıtlamakraydı (iyi bir açıklama için Hamelin
Le Sys. d'Ar., s. 3 1 7 ve devamına ve Ross, Aristotle, s. 93-95'e bkz.) A kicabı
daha ileriye gitmektedir: ilk harekec etririci nin, Düşünce ve saf Düşünce oldu
ğunu ve sadece harekecin nedeni değil, aynı zamanda tözlerin varlığı nı.o da ne
deni olduğunu kanıclamaktadır. Tek kelime ile onun kendi konusu, yani varlık
olmak bakımından Varlık, Tanrı'nın kendisidir. Böylece ilk Felsefe, gerçek adı
nı almaktadır: Ü; teoloj idir. O halde böylece fizik'in alanı geniş bir biçi mde
aşılmaktadır. A'yı Metttfizik in diğer kitaplarına ve Fizik'e bağlayan bütün bu
'
çok sayıda ve çeşitli bağlar, burada Metafizik yayıncılarının daha sonra eserin
bütünü içine ithal enikleri bağımsız bir kitap karşısında bulunmadığım ız sonu
cuna geçme hakkını bize veriyor görünmektedi r.
Jaeger'e göre (Stıulim., s. 1 22; Arist. , s. 229), A oldukça eski bir döneme
20
G t Rt Ş
geri ,girmektedir ve AB ile aynı zamana ait değilse de (çünkü Stu.dien'de, 1 23.
sayfada varlığı ileri sürülen olay, yani "theologike" ve "prote philosophia" de
yimlerinin A'da mevcut olmaması, şüphesiz yeterli bir delil değildir) hiç olmaz
sa E'den ve ZH0 grubund:uı öncedir. Jaeger bu konuda E'ye ilişkin tahlilimiz
de geniş olarak ele alma fırsarını hulduğumuz ve r 1 ile ilgili yorumumuzda
kendisiyle tekrar karşılaşacağımız nedenlere dayanmaktadır: Ona göre birinci
olarak A kitabı, bir varlık olmak bakımından Varlık metafiziğine ilişkin ontolo
jik anlayışından önce gelen kişisel bir tanrı hakkındaki teolojik anlayışı ile Assos
döneminin Platoncu etkisini açığa vurmakradır. Öte yandan, onun biricik ko
nusu, duyusal-üstü tözlerdir; Buna karşılık duyusal tözler, ona hazırlayıcı bir bi
lim olan fiziğin alanına aittirler. Fizik, metafizik ile tamamlanı r ve onda mü
kem melliğini bulur. Bu deliller karşısında ne düşünmek gerektiğini biliyoruz:
Onlardan birincisi, Metafizik'in, Jaeger ne derse desi n, sadece yan yana durma
yan , aynı zamanda birbirini tamamlar gibi görünen iki anlayışı arasında Aristo
teles rarafından teşebbüs edilen ve bizce başarılan uzlaştı rmayı ele almamakta
dır. İki nci delil ise, haksız olarak Metafizik'in duyusal tözlerin incelenmesini
redderriği ni varsaymaktadır. Oysa r�rçekte biraz yukarda gördüğümüz gibi Me
tafizik bu sonuncu tözleri de madde-dışı ilke ile olan ilişkilerinde ele alır. Niha
yet A kirabının analizi bize Aristotelesçi düşüncenin varlığı i leri sürülen evrimi
nin gerek duygusal, gerekse mantıksal başa çıkılmaz bir sürü güçlüğe yol açtığı
nı gösrerme fırsatını vermiştir. Kendi payımıza biz, A kitabının kronolojik ve
mantıksal olarak ZHE>' dan sonra geldiği kesin kanaatini muhafaza ediyoruz
(bu, kendisine giriş ödevi veren K'nın bir tarafa bırakılması anlam ına gelmez)
ZH0 grubu rarafından sergilenen töz ve fiil teorisi, A'da İlk hareket etririci ve
sair fiil ile tamamlanmaktadır. Ö re yandan A, yi ne kendisi gibi duyusal-üstü
tözlerle ilgili olan MN kitaplarıyla yakından bağlanrılıdır (Şüphesiz Arisrote
les'in hayatının en son dönemine ait olan -zaren üsl(ıbu da farklıdır- ve kesin
likle ayrı olarak sınıflandırılması gereken 8. bölümü bundan hariç curmak gere
kir. Bilindiği üzere bu bölüm yazarın Eudoksos ve Kallipsos'un çalışmalarını ta
nıdıkran sonra göksel hareketleri açıklamakra kendisine yetersiz görünmüş oları
metafizik sisteminin zararına olarak kozmoloji alan ına bir girişini remsi) etmek
tedir).
A kirabı, önemleri çok farklı iki kısma ayrılır. Belki "hypomnematika"lar
veya basit ders nocları sınıfına giren biri nci kısım ( 1 -5 . bölümler), Bonitz'i ya
nıltmış olan düzensiz bir görünüş altında, ancak aslında sistematik bir tarzda,
cinsler ve tümellerin aksine ancak bireysel tözlere ait olması mümkün olan fail
nedenin asli rolünü ortaya koyar. Duyusal tözü bizzat kendisinde inceleyen ve
onu, kendisini meydana getiren ilkelerine, yani madde ve forma bağlayan
ZH' dan farklı olarak A' nın özellikle bireysel bir hareket ettirici nedenin zorun-
21
M ETAF İ Z İ K
luluğunu vurguladığına daha önce işaret etmiştik. Böylece o, hızlı bir gözden
geçirmeyle 6- 1 0. bölümlerin konusunu teşkil edecek olan ilk hareket ettiricin in
varlığı ve doğasının kanıtlamasını hazırlamaktadır. Bu bi rinci kısım, ister Aris
toteles'in ayn ı kÖnuyu daha derin bir biçimde ele almayı başka bir zamana bı
rakmayı uygun görmüş olmasından, isterse daha ziyade varlık metafiziği ile iliş
kileri nde fizikle ilgili görüşlerini özetlemeyi İstemiş olmasından dolayı fazla
özenli olmayan bir taslaktan ibarettir. Farklı bölümler kendi aralarında birbirle
rine ancak çok gevşek bağlarla bağlıdı rlar (3, 1 069 b 35 1 O 1 074 a 4'teki "meta
.
tauta oti" ifadesi ile krş.) Buna karşılık birinci kısmı n ikinci kısımla bağlantısı 6.
bölümün başında yeterli ölçüde sağlanmıştır ( 1 , 1 069 b 1 ,6, 1 07 1 b 3'1e karşı
laştırılabilir) - A'nın iki nci kısmı, (6- 1 0. bölümler), eski ve yeni bütün yorum
cuların oybirliği ile kabul enikleri üzere, büyük bir öneme haizdir. Bonitz (23),
onun Z ile birl ikte Metafizik' in bütünü içinde ilk sırayı işgal ettiğini ve Aristote
les'in bu kitapta sisteminin temellerinin kendilerin i attığını söylemektedir. O,
Ross için de (Aristotle, s. 1 79) , sistem inin köşetnpdır. Bu açıklamalarımızda A E>
ve özell ikle Z ile ilgili hiçbir açık göndermeye sahip olmamasına rağmen, A
6- 1 O'un tüm metafiziğin doğal sonucu, bir tamamlanması olduğu onaya çık
maktadır. O halde Bonitz, İlk Felsefenin ve varl ık olmak bakımından Yarlık'ın
problemleri nin bütününü ele alan diğer kitaplardan farklı olarak A'nın incele
me konusunu sadece, eseri n geri kalan kısmı na yabancı, belli ve özel bir nokta
nın, yani ilk hareket ettiricinin doğası nın oluşturduğu görüşünü ileri sürmekte
haksızdır.
M ve N Kitapları : Metnfizik'i n son iki kitabı, I gibi, ayrı bir grup teşkil
ederler. Onlar A ve B kitabına bağlanırlar ve konuları, en son durumunda İdea
lar ve sayılar teorisinin derinlemesine incelenmesidir. Onlar özellikle Speusip
pos ve Ksenokrates'in çalışmalarından çıktığı biçimde Akadem i'nin öğretisinin
yeni ve matematiksel biçimlerinin incelenmesi ile ilgili birinci sınıf bir belge n i
teliğindedirler. M ve N, A'dan daha belirgi n bir polemik olma özelliğine sah ip
tirler ve Platon'un sergilemiş olduğu İdealar teorisinin asıl biçiminin Aristoteles
için daha az bir önem taşıdığı anlaşıl maktadır; çü nkü o, M'nin 4 ve 5. bölümle
rinde A'daki eleştirileri ni kelimesi kelimesine tekrar etmekle yetinmektedir -
MN' nin AB ile ilişkisi, B'ye yapılan birçok atıf (2, 1 076 a 39, b 39) ve MN'nin
B'nin sorunlarına cevap teşkil etmesi ile kesinliğe kavuşmaktadır. Nihayet M,
4-5, kelimesi kelimesi ne A'yı tekrar etmektedir; Aralarındaki biricik fark, Assos
dönem inin özelliğini oluşturan çoğul biri nci şahsın, yerini üçüncü şahsa bırak
masıdır. Bildiğimiz gibi bundan, M'nin, A'dan son ra geldiği sonucuna geçilmiş
tir (krş. Jaeger, Stttdien, 34, n. 2; Aristotelcs, 1 72 vd.) - M ve N'nin, özellikle
M'nin gerçekten Aristoteles'in eserleri olduğundan şüphe edilmiştir [Özellikle
sadece N' nin otantikliğini kabul eden Y. Rosse (de Arist. , libr. ord. s. 1 57), Su-
.
22
G1R1Ş
Robi n de bu görüşü paylaşmaya ve M'yi "belki tümü Aristoteles'in eli nden çık
mamış olan farklı kısımlardan meydana gelen" bir eser olarak göz önüne almaya
doğru girmektedir (la Th. platon. des Idees, s. 200, not 2 1 1 -1 ve s. 44 1 , not
3 5 1 -IV). Biz ise tersine, Jaeger'le birlikte (.Aristoteles 1 8 1 - 1 99, 2 1 2-2 1 5) her iki
kitabın da, gerek içerik, gerekse üslup bakımı ndan Stagira'lının damgasını taşı
malarından dolayı, Ariscoteles'e aidiyetlerinin kesin olduğuna inanıyoruz. İbn
Rüşt ile St. Thomas'ın onları şerh etmiş olmamalarından, bu konudaki duygu
larına ilişkin herhangi bir sonuç çıkarmamak gerekir; çünkü lbni Rüşt sık sık
onlara atıfta bulunur; St. Thomas ise onları ancak geç bir tarihte tanımıştır. -
AB ile MN ve MN ile diğer kitaplar arasında kronolojik bir ilişki kurmak
imka nsız değilse bile güçtür. Ueberweg (Gnmdriss. 1 9, 23 1 ) ve Zeller'e (Phil. d
Gr. il, 23, 80, 2) göre A ve B kesin olarak MN'den öncedirler. Bonitz (26) ,
.
MN'nin Metttfizik'in geri kalan kısmından ve özell ikle I'dan önce olduğunu dü
şünmektedir. MN'nin Lykeion'un öğrencileri tarafından °Aristoteles'i n frag
mentlerinden yapılmış bir derleme (compilation) olduğunu düşünen Fr. Mic
helis (de Ar. P!11to11is i11 ideanmı doctrina ttdversttrio commenttttio critictt, Brauns
berg, 1 864), polemiğin büründüğü daha şiddetli biçimden dolayı onların A'dan
daha eski bir döneme ait olduklarına inan maktadır. Bu konuda bir karar verme
mekle birlikte Robin (ltt Th. platon. , s. 200-2 1 O, not 2 1 1 -11) M ve N'nın A,
9'dan önceye ait olan fragmentler içerdiği ni düşünmektedir. Jaeger'in çal ışmala
rı bu konuyu kesin bir çözüme kavuşturmuş görünmemektedir. Jaeger, MN'nin
kaleme alınışının A'nın yazımı için bir tarafa bırakıldığnı ve bu iki kitabın,
AB'den daha yakın bir tarihe ait olduklarını düşünmektedir. Ancak MN'nin
farklı· kısımlarının tümünün aynı döneme ait olmadıkları şüphesizdir. Belki, 4.
bölüm 1 09 1 a 32'de çoğul birinci şahsın yeniden kendisini göstermesinden do
layı M, Akademi dönemine kadar gitmektedir. Bu durumda M, 9, 1 086 a
2 1 'den N'nin sonuna kadar uzanan ve belli bir noktaya kadar geri kalan kısım
dan bağımsız bir incelemeyi teşkil eden pasaj, M'nin birinci kısmı ndan ( 1 ,
1 076 a 8'den 9, 1 086 a 1 8'e kadar) daha eski olmaktadır. Böylece karşımızda
İdealar öğretisi nin iki ayrı tartışması bulunmaktadır. Metinlerin titiz bir eleştiri
si üzerine dayanan ve bizim burada sadece özetlemekle yerindiğim iz Jaeger tara
fından geniş bir biçi mde geliştirilmiş olan bu görüşlerde büyük bir zihni yeni
den kurma payı vardır. Bize göre M N kitapların ın, mantıksal ve kronoloj ik
olarak, gerçekten de Metnfizik'in sonunda kendilerine tahsis edilmiş olan yeri iş
gal enikleri ni söyleyen geleneksel görüşü reddetmem ize imkan veren hiçbir ke
sin itiroz mevcİ.ıt değildir.
Bu kısa tahliller, Metnfizik'in otantikliği ve birliğini teyid eden ve kuvvet
lendiren şu sonuçları onaya koymamıza imkan vermektedir:
23
M ETAF İ Z İ K
24
G 1Rİ Ş
Bu Çevirinin Özelliği
25
M ETAF i Z i K
zümreye Anrik çağın en büyük dehası nın ana eserinin, ünlü olduğu kadar da iyi
bilinmeyen, zaten anlaşılması da güç olan ve iki bin yıl boyunca Avrupa' da bi
limsel zihn iyet üzerine hemen hemen murlak bir egemenlik tesis ermiş olan ese
rinin yeniden gözden geçirilmiş ve düzeltilmiş yeni bir çevirisini sunmaktan iba
rem r.
Bu çalışmada kendisine kölece bağlı kalmamakJa birlikte Yunanca metni
mümkün olduğu ölçüde yakından rakip ettik. Önemsiz bir kopyadan başka bir
şey olmayacak ve anlaşılmaz bir çeviri ortaya koyacak olan kelimesi kelimesine
edebi bir doğrulukla yerinmek yerine,(0 metne sadık kalmama eleştirisine ma
ruz kalmak pahasına Ariscoceles'in düşüncesini, vermek istedik. Anlamı ortaya
koymak için birçok defa gerek açıklayıcı kelimeler eklemek, gerekse notlarda
teklif ettiğimiz veya reddettiğimiz değişiklikleri göstermek zorunda kaldık. Keli
mesi kelimesine karşılamadan ayrıldığımız ölçüde çevirimizin bir yorum teşkil
ettiği açıktır Bununla bifl ikte onun bu biçimiyle y:ızarın düşüncesini sadık bir
şekilde yansımğı kanaatindeyiz : Özellikle akıl yürütmenin adımlarını ortaya
koymaya çalıştık ve daha emin bir biçimde bunu gerçekleştirmek için çok sayı
da pasajda, kanıtları veya fikirleri çizgilerle ayırdık. Ancak üzerinde düşündük
ten sonra, özel bir değer taşıyan Yunanca kelimeleri parantez içine koyma yö
nündeki başlangıçtaki niyetimizden vazgeçtik. Bu tür işaretlerin norlar ve Di
zin 'in yaptığı işin bir tekrarı olacağını düşündük.
Metafizik'in bol miktarda içinde bulundurduğu ve okunuş ve yorumunu o
kadar çok zorlaştıran güçlükleri gerçek bir açıkJama gerektirmektedir. 1 933 bas
kımız, nocları asgariye i ndirmişti. Yeniden gözden geçirme çalışmamız esnası n
da çok kısa açıklamaların metnin karanlıkların ı yeterli ölçüde dağıramama tehli
kesini gösterdiğini hemen fark ettik ve açıkJamalarımıza, ancak yüzeysel bir gö
rüşle yerinmek isteyecek okuyucularca aşırı bulunacak olan bir genişlik k:ızan
dırdık. Bununla birlikte (çok ender pasajlar dışında) konudan uzaklaşma özelli
ğini gösterecek her türlü geniş açıklamalardan. kaçındık ve açıklamalarımızı esas
olanla sınırladık. Eski ve çağdaş şerhçilerden yaptığı mız alıncılar çok sayıdadır
ve bazen çok geniştir. Elde edilmesi i mkansızlaşmış veya çok güç olan eserler
veya koleksiyonlara başvu rma zahmetinden kendisini kurtarmak suretiyle oku
yucuya hizmerce bulunduğumuzu düşündük. Kısaca doğru, geçerli bir çeviri
vermek istedik. Ancak bu nihai bir çeviri demek değildir. Tersine herkesten
daha iyi biz, bu tür bir çalışmanı n sonsuz bir biçimde daha iyiye götürebilir n i
telikte olduğunu biliyoruz.
Bize kadar ulaşmış olan diğer bilimsel eserlerinin çoğu gibi Metafizik de
h içbir güzellik kaygısı olmaksızın kaleme alınmıştır. Üslöp kusurları, düşünce
26
G t Rt Ş
tek rar ve ihmalleri çok sayıdadır. Şüphesiz bizim görevimiz ne onda düzeltmeler
yap mak. ne de çevirimize mecnin kendisinin sah ip olmadığı bir güzellik kazan
dırmaktı. Zaten yüzyılların hayranlığını kendisiı:ıde taşıyan Arisroteles'in değeri
b:ışka bakımdan yeterli ölçüde büyüktür.
Okuyucu bir sonraki bölümde bu çevirinin kendilerine dayanılarak yapıldığı
.Meınfizik'in baskılarının ayrıntılı bir listesini ve kullandığımız belli başlı eserler
hakkı nda kısa bir bilgiyi bulacaktır. Afrodisias'lı Aleksandros'un, Asklepius'un,
Syri:ınus'un, Aquino'lu St. Thomas'nın ve Bonirz'in şerhleri, bu sonuncunu n /n
dex nristotelims'u Robin ve Ross'un güzel incelemeleri bizim için özellikle değerli
olmuşlardır ve sık sık onlardan alıntılar yaptık. Ancak Aristoteles'i n . en iyi yo
rumcusu, yine Aristoteles'in kendisidir. Başka herhangi bir yazarla ilgili olarak
söyleyebileceğimizden daha doğru olarak onun sisteminin farklı kısımlarının bir
birlerini tanımladıkları ve birbirleri ile açıklandıklarını söyleyebiliriz. GerekMe
Mfizik'in ana tezleri n i anlamak ve açıklamakta, gerekse her adımda ortaya koydu
ğu ayrıntı ile ilgili sorunları çözmekte eski veya çağdaş yonımculara başvurmadan
önce "Corpus aristoelicum"un diğer eserlerine müracaat etmek zorunludur. Bi
zim de yapmamız gereken sadece bu sağlıklı yoruml:ıma kuralına uymakrı.0 )
1 ) Aksine işaret olmadıkça, Aristotdes'in bdli b:qlı eserleriyle ilgili alıntılanmız şu metinlere
dayanmakradır.
Orgtmon, T. Waitz baskısı, Leipzig, l 846- l 848., 2. cilt (Latince şerhi ile birlikte) Topicae n
Sophiuiris Elenchi.s, 1. Strache ve M. Wallies baskısı, Leipzig, 1 923-0'lonon'un J. Tricot tarafın
dan yapılan Fransızca çevirisi, Paris., l 936- l 939, 6 cilt.
Physim, C. Prand baskısı, Leipzig. 1 879; H. Carteron, Paris, 1 926- 1 93 1 , 2 cilt (Fransızca çe
virisi ile birlil..'te); O. Ross, Oxford, 1 936 (İngilizce şerhi ile birlikte.
De Coe/o, L. Prand baskısı , Leipzig, 1 88 1 ; J. Allan, Oxford, 1 936; J. Tricot tarafindan yapı
lan Fransızca çevirisi, Paris, l 950.
de Generatione et Corruptione, C. Prand baskısı, Leipzig. 1 88 1 ; H. Joachim, Oxford, 1 922
(lngilizce şerhi ile birlil..'te) - J. Tricot tarafından yapılan Fransızca çevirisi, Paris, l 934.
Metrorologica, J.L. İdeler baskısı, Leipzig, 1 834- 1 836, 2 cilt (Latince şerh ile birlikte); F. H.
Fcıbes, Cambridge (Massachussets), 1 9 1 9 J. Tricot tarafından yapılan Fransızca çevirisi, Paris,
-
1 94 1 .
de Anima, Trandelenburg ve Belger baskısı, Berlin, 1 877 (Latince şerhi ile birliL.'te); G. Rodi
er, Paris, l 900, 2 cilt (Fransızca çevirisi ve şerhi ile birlil..'te); Biehl ve Apelt, Leipzig l 926 J.
-
birlikte).
de Mundo, Lorimer baskısı, Paris, l 933.
Historia Animalium, L. Dittmeyer baskısı, Leipzig, 1 907.
Ethica Nicomachea, Susemihl ve Apelt baskısı, Leipzig, l 9 1 2; J. Burnet, Londres, l 900, (İngi
lizce şerhi ile birlikte).
Mar;na moralia. F. Susemihl baskısı, Leipzig, l S 83.
Politica. O. lmmisch baskısı, Leipzig, l 1 29; W. L. Newmann, Oxford, 1 877- 1 902 (lngilizce
şerhi ile birliL.'te).
27
M ETA F İ Z İ K
Metafizik geçen yüzyıl içinde dilimize (Fransızca) iki defa çevril miştir.
1 840 yılında yayınlanm ış olan A. Pierront ve Ch. Zevorr tarafından yapılm ış ilk
çeviri, dönemi itibariyle hiç de başarısız değildir ve bugün bile başvurulmaya
değer niteliktedir. Barthelemy Saint-H ilare' ın Aristoteles'in "Bütün eserleri"nin
çevirisi içinde yayınlamış olduğu çevirisi için ise aynı şey söylenemez; O, ciddi
yanlışlıklar ihtiva etmektedir ve hiçbir şeye yaramaz.
Son olarak, çabamızla ilgilenmek ve bizi teşvik ve tavsiyeleri ile şereflendir
mek lütfunda bulunmuş olan çok değerli hocalarımıza, M . A. Dies, M. Henri
Gouhier, M. Paul Mazon, M . Leon Robin'ı.: 1 933'de arz ettiğimiz teşekkürleri
mizi bu_rada yeniden tekrarlamaktan dolayı mutluyuz : Onları n hepsi en büyük
bir iyi niyede bil� ve otoritelerinden bizi yararlandırmayı kabul buyurmuşlar
dır.
Bu çeviri tamamen yenidir ve umarız ki 1 933 çevi risinden oldukça üstün
dür. tık metin üzerinde yaptığımız iyileştirmelerde, birçok derginin eserimizin
birinci baskısına tahsis etmiş oldukları eleştirilerde bulunan telkinlerden çok is
tifade ettik. Bu cümleden olmak üzere M .A. Dies'in (Bul/etin de l'Ass. Gui//.
Bude. "une traduction nouvelle de la Metaphysique d'Aristore", Ocak 1 933, s.
30-37), M. Mansion'un (Reıme neo-schol.astiqıu de Phi/osophie, "chron. de litt.
aristot.," cilt 4 1 , Ağustos 1 938, s. 439-443) ve M.de Corce'nin (Reı!Ue de Phi/o
sophie, "Chron.d'H isC.de la Philos. ancienne", no 6, Kasım-Aralık 1 93.� . s. 6 1 7-
632) çok yerinde düşüncelf"ri, bell i sayıdaki düzel(melerin temelinde bulunma1<.
tadır. llgili pasajlarda yapcığımız açıklamalarda gerek ilk redaksiyon üzerinde
değişiklik yapmak, gerekse onu korumak gerektiği ni düşünmek suretiyle bu dü
şünceleri göz önünde bulundurmayı ihmal ermedik. Nihayet metin veya yoru
mu ile ilgili birçok güçlük üzerinde düşüncelerini kendiliklerinden bildirmiş
olan iyi yürekli meslekdaşlarıma (özellikle M. J. Chevalier'ye) min nettarlığım ı
belirtmek beni m için b i r zevktir.(0
Poetica, J. Vahlen baskısı, Leipzig, 1 885; Butcher, Londres, 1 1 07; J. H:udy, Paris, 1 932
(Coll. G. Bude).
Rhetorica, Ad. Roemer baskısı, Leipzig. 1 936; M : Dufour (1 ve i l. kitapl:mn Fransızca çevirisi
ile birlil.."te) , Paris, 1932 (coll. G. Bude).
Athmaion Politeia. Blass baskısı, Leipzig. 1 895; F. Kenyon, Oxford 1 920; G. Marhieu ve B.
Haussoulier, Paris, 1 922 (coll. G. Bude).
Aristoteles'in diğer eserleri 'İle ilgili olarak BclCker baskısını kullanıyoruz.
1) [ ] şüpheli veya araya eklenmiş bir pasaja, < > anlam için rorunlu bir eklemeye
işaret etmektedir.
28
B İ B L İYO G RAFYA
Metafiziğin Metni
XIX. yüzyıldan önceki baskıların ancak tarihsel bir önemi vardı r ve bu bas
kılar kullanılmamıştır. Çevirimiz şu metinlere dayanılarak yapılmıştır.
Arisıotelis et Theophrasti Metaphysica, ad vetemm codicıım mmmscriptomm
fidem recensita indicibus ue instrocta in usum scholantm, ed. CI l RISTIANIS
AUGUSTUS BRANDIS. Accedunt scholia e Graecis Commentatoribm mll.."<İmam
partem excerpta, 2 cilt, Bedin, 1 823- 1 837 (ikinci cilt, şerhleri içermektedir).
A ristoteles graece, ex rec. IMM. BEKKERI, ed. Ac:ıdemia Regi:ı Borussica,
Berlin, 1 83 1 - 1 870, 5 cilt,in-4 - ilk iki cilc Yunanca mern i ihtiva ermekte ve
Metafizik il. ciltte 980- 1 093. sayfalar arasını işgal ermektedir (geleneğe uygun
olarak bu sayfalara yapılan atıflar çevirimizi n kenarlarında bulunmakr:ıdır) . III.
Cilt (Aristoteles !atine interpretibus variis, 1 83 1 ) 48 1 -536. sayfalar :ırasında Bes
sarion'un başarılı Latince çevirisini içermektedir. - iV. cilt (Scholia in Aristote
les, coll. Ch. Augh. BRANDIS, 1 836) yukarda sözü edilen Berlin Ak:ıdemi
si 'nin büyük baskısından önce değerli hizmetlerde bulunmuş olan Yunan şerh
çilerinden önemli fragmencleri içermektedir (Metafizik le ilgili olarak 5 1 8-833.
sayfalar). - Nihayet V. cilt, Aristoteles'ten fragmentler ft4,ristotelis qtti firebantur
librorttm fragmenta,· V. Rose tarafından yayınlanmış olan fr:ıgmenrler, eklerle
birl ikte ayn ı ad altında Leipzig'de 1 886 yılında Teubner kolleksiyonund:ı yeni
den basılmıştır) ve Syrianus'un şerhi dışında Bonirz'in Aristoreles'e ilişkin her
türlü derinlemesine çalışmada kesin olarak vazgeçilmez emsalsiz bir çalışmayı
teşkil eden /ndex aristotelicus unu içermektedir.
Aristotelis Metaphysica, recogn et enarr. H. Bonicz, 2 cilt, Bonn, 1 848- 1 849
(bi rinci cilt metni, ikinci cilt aşağıda kendisinden söz edeceği miz Latince şerhi
içermektedir).
Aristotelis Metaphysica, recon. W . CHRIST, Leipzig, 1 898, Nova i mpres
sio, 1 906.
AR!STOTELGOS TA METAPHYSJKA, Aristoteles Metaph_vsics, a revised
text with inrroduction and commentary, by W.D. Ross, 2 cilt, Oxford, Claren
don Press, 1 924.
Temel metni m iz, çok elverişli olmasından dolayı, Christ mernidi r. Belli sa
yıdaki pasajda özellikle Metafizik metninin en son yayımcısı Ross r:ır:ıfından
tekl if edil miş olanları arasından seçilmiş farklı okumaları benimsedik. Ancak bu
vary:ıntlara yalnızca anlamın kendisini ilgilendirdiği yerlerde işaret edilmişti r.
29
M ET A F İ Z İ K
Yunanlı Şerhçiler
XVI).
- Philoponi in Physicorum octo libros commentttria, ed. HIERONYMUS Vl
TELU, Berlin, 1 898 (coll. acad. XVII) . - Bu iki nci cilt genel bir ad altında bir
öncekin i devam ettirmektedir ve konusu "Fizik ''in IV-VI II. kitaplarıdır.
30
B i B L i YO G RA F Y A
riş ve sürekli notlar eklenmiş Fransızca çeviri, Paris, 1 878- 1 879, 3. cilt.
BAUDRY Q.) - Le Problhne de l'Origine et de l'Eternite du Monde dans la
Philosophie Grecque, Platon a /'Ere chrltiemıe, Paris, 1 93 1 .
BECKMANN (A.) - Nmn Plato artefactomm ideas statııerit, Bonn, 1 889.
BERGSON (H.) - Quid Aristotelis de loco semerit, Paris, 1 890.
BESSARION Q.) - Meta.fizik in Latince çevirisi (bkz. yukarda Bekker bas-
kısı, l ll).
BIDEZ Q.) - Un singulier nattfrage litteraire dam l'Antiquite. A la recherche
des Epaııes de l'Aristote perdıt, Bruxelles, 1 943.
BIGNONE (Ere.) - Aristotele perduto e la formazionefilosofica di Epicttro, 2
cilt, Florence, 1 936.
- Postilla Aristotelica mlla doctrina deli' "entelechia " (Atene e Roma aa, 8
1 940, s. 6 1 -64) .
BONITZ (H.) - ObsenJationes criticae i11 Aristotelis libros Metaphysicos, Ber
tin, 1 842.
- Metaphysica, pars posterior, Bonn, 1 849 (başka işaret olmadığı takdirde,
Bon itz'den yaptığımız bütün alıntılar bu Latince şerhe dayanmaktadır. 1. · ciltle
ilgili olarak yukarıya bakı nız) .
- Aristotelische Stttdien, Vienne, 1 862- 1 867.
- lndex aristotelicttS, Beri in, 1 870 (Bekker baskısı nın V. cildi: yukarıya ba-
kınız) .
- Aristoteles, Metaphysik. Almanca çeviri (E. Wellman baskısı), Berlin,
1 890.
BRANDIS (C.A.) - De perditis Aristotelis libris de ldeis et Bono siııe Philo
sophia, Bonn, 1 823.
31
M ETA F İ Z İ K
32
B İ B L İ Y O G RA F YA
33
M ETAF İ Z İ K
34
B İ B L İ YO G RA FYA
LUTl lE (W.) - Zttr Kritik u. Erkl.Mnmg von Arist. Met. u. Akxander Com
mmtnr (llennes, XV, 1 880 s. 1 89-2 1 0'da).
MAIER (H.) - Die Syllogistik des Aristoteles, 2 cilt, 3 kitap Tubingue,
1 8 ?6- 1 900):
1) Die logische Lehre des Urteils, 1 896.
i l) Die logische Theorie des Syllogismıu :
1 ) Fonnenkhre ımd Technik des Syllog.
2) Entstehımg des Aristoteles Logik, 1 900.
MANSION (A.) - /ntroduction a la Physiqtte aristottlicierme, Paris er Lou
vain, 1 9 1 3, 2. baskı, 1 946.(1)
- Ln genese de l'oeııvre d'Aristote d'tıprcs /es trnvtııL'< rtcents (Reı111.e Neoscholas-
tiq11e de Philosophie, XXVIII, 1 927, s. 307-34 1 ve 423-466).
- B11/leıi11 de Literature aristotclique, 1 928 ve daha son raki yıllar.
MANSION (S.) - LeJugmıem d'e.'<İstence chez Aristote, Louvain, 1 946.
MAURUS (S.) - Aristotelis opera, qıf.lle extant omnia brevi parnphrnsi, ac
litterne perpetıw inhaerente explanatione illmtrata. . . tomw quintm, corıtinens Me
tnpl�ı·sicrnn seu philosophiam natıırnlmı, Roma, 1 668 (F. Ehrle tarafından yapı
lan yeni baskısı, Paris, 4 cilt, 1 885- 1 887, eksik; 4. cilt Metafizik'i içermektedir)
Biz. 1 668 baskısını kullandık.
McKEON (R.) - Aristotle 's conception of the development and ıhe 1111/ttre of
scientific method (journnl ofthe History ofldeas, Vlll. 1 947, s. 3-44 'de).
MERLAN (P.) - Aristotle 's ımmoved Movers ( Trnditio-stııdies in Ancient
and Medivnl Theory, Thought and Religion, iV, 1 946, s. l -30'da).
MEYERSON (E.) - ldentitc et Realite, Paris, 1 908.
MEYERSON (E.) - de l'E'<plication dam !es Sciences, 2 cilt, Paris, 1 92 1 ; rek
bir cilrre ikinci baskı, 1 930.
- Dtt Chmıinmıent de la Pense, 3 cilt, Paris, 1 93 1 .
MICl IEL (P.H .) - De Pythagore ?t Ette/ide, Co11tribtttio11 ?t li!tttde des
Af11ıhtmnıiques preeuclidimnes, Paris, 1 950.
MICl IELIS (Fred) - De Aristotek Platonis in ideamm doctrinn ndııersario
cmmnmflftio critica, Braunsberg, 1 864.
·_ Vindiciamm platonicamm ex Aristotelis Metnph)'sicis petitnnnn specimm
siııe de 11egntio11is natura, Braunsberg, 1 870.
MI LH A UD (G . ) - Leçom mr !es Origines de la Science grecqtte, Paris, 1 893.
- us Philosophes geomctres de la Grcce. Platon et ses prtdecesseım, Paris,
1 900; 2. baskı, 1 93 1 .
- le llasard chez Aristote et chez Coımıot (Revtte de Metaph. et de Mor. , Ka-
35
M ETAF İ Z İ K
36
B i B L i Y O G RA F YA
2 cilt, Tubingue, 1 890- 1 894; 2. baskı 1 898; 3. baskı (F. SCHOELL), 1 9v3;
1 O. baskı (0. WEINREICH'i n girişi ile birlikte), l 9 25 - A. REYMOND tara'"
fından Fransızcaya çevirisi: Psyche. /.e culte de l'Ame chez /es Grecs et leıtr croyance
;, /'immortalite, Paris, l 928.
ROLFES (E.) - die aristotelische Atiffassımg vom Verhaeltnisse Gottes zur
W'elt ımd zum Menschen, l 892.
- Aristoteles Metaphysik, Almanca çevirisi, 2 cilt, Leipzig, 1 904.
ROSS (W.D.) - The works of Aristotle, cranslated into English, cilt VIII,
.Metnphysim, 2. baskı, Oxford, Cl:ırendon press, l 928.
- Aristotle's Metnphysics, metin ve şerh (İngilizce), 2 ciltı Oxford, Claren-
·
37
M ETA F İ Z İ K
38
B İ B L İ YO G RA F YA
gensburg 1 949.
.•
39
A R İ S T O T E LE S ' İ N
M ETAF İ Z İ G İ
Meınfizik'in başından sqnuna kadar Aristoreles'e ilham veren motif, bilge
lik adına en fazla layık olan bilgi formunu elde ermek arzusudur. Aristoteles
şörle demektedir: Bilme arzusu insanda doğuştandır. Bu arzu kendisini en aşağı
derecede, duyularımızı kullanmada duyduğumuz zevkte gösterir. Daha cam bir
bilgiyi elde etme yönündeki bunun hemen üzerindeki ilk derece, bizi hayvanlar
dan ayıran hafızanın kullanımını gerektiren derecedir. Yalnız insanın erişme ye
teneğine sahip olduğu bir son raki derece "deney"dir. Deney, aynı cinsten bir
nesne ile (örneğin belli bir hastalığa yakalanmış olan Kallias, Sokraces ve başka
larını iyileştiren bir ilaçla) i lgil i bir çok hatıranın birbirleriyle birleşmesi sayesin
de, nedenlerini bilmeksizin, bir pratik kuralı kazanmamızı sağlar. Bir derece
daha üstü "sanat", yani genel ilkelere dayanan pratik kuralların bilgisidir. Bütün
bunların en üstünde nedenlerin saf bilgisi olan "bilim" bulunur. O, en yüksek
tir: çünkü sanat gibi daha sonraki pratik amaçl:ırla ilgilenmek yerine bilgiyi biz
zat kendisi için arar. Bu nedenle o, uygarlığı n en son ve yüce ürünüdür.O l
" Bilgelik", yalnızca nedenlerin bilimi veya bilgisi değildir; O , aynı zamanda
ilk ve en evrensel nedenlerin bilgisi olmak zorundadır. Çünkü doğal olarak kul
landığımız bilgeliğin ölçüderine en iyi cevap veren bilgi, bu bilgidir. O, en kap
sayıcı bilgidir; bilinmesi en güç olan şeyin bilgisidir (çünkü en genel şeyler ol
duklarından onun konuları, duyulardan en uzaktırlar); en kesin bilgidir (çünkü
onun konuları en soyut, en az karmaşıktır); en fazla öğretici, kendi kendine en
fazla yeten veya en bağımsız bilgidir. Nihayet o, en fazla otoriteye · sahip olan
bilgidi r; Bunun da nedeni onun inter alia her şeyin ereksel nedenlerinin bilgisi
olmasıdır. Felsefe başlangıçtaki hayretten doğar. Yalnız bu hayreti ortadan kal
dı rmaya. şeylerin neden oldukları gibi olduklarına hayret ermek için anık bir
nedenin olmayacağı bir biçimde dünyayı tam ve uygun bir tarzda kavramaya
doğru yönelir.(2)
Aristoteles Fizik'ce ilk nedenler olarak göz önüne aldığı nedenleri, yani
maddi, formel, fail ve ereksel nedenleri saymışcır. Metttjizik'ce kendinden önce
gelen filozofların bunlardan başka nedenleri keşfetmiş olup olmadıklarını göz
önüne alarak bu analizinin doğruluğunu kontrol etmeye çalışır. A kitabının geri
kalan kısmını dolduran önceki felsefeye ilişkin açıklamalarının tümünü bu araş
tırman ın çerçevesine uydurur. Vardığı sonuç, tahmin edilebileceği gibi önceki
1) Met., A, 1 .
2) Mn., A, 2.
41
M ETAF i Z i K
3) Mrt., A, 1 O.
4) Aporiai,
5) f. 1 004 a 33; I, 1 053 b 1 0: M, 1 076 a 39, b 39, 1 086 a 34 (?), b 1 5 .
6 ) Krş. O. Ross, Aristotle, s . 1 3 vd.
7) Toplam olarak 1 5 problem vardır. Bunlar B, 1 de vaz edilirler ve B, 2-6 da diyalektik ola
rak tartışılırlar.
42
A R İ S T O T E L ES ' I N M ETA F I Z t G t
r:ık vardırlar. Varlık için söz konusu olan birlik için de söz konusudur: Var olan
her şey birdir; Bir olan her şey vardır ve "Birlik" de tözün, niteliğin, niceliğin
vb. söz konusu olmasına göre birbirine yakın, ancak farklı anlamlara sahiptir.(8)
" Varlık" ve "Birlik'', kategorilerin ayrımının üzerinde bulunan ve her kategori
içi n geçerl i olan kavramlardır.(9) Bu kavramlara tam olarak aynı düzeyde olma
makla birlikce "iyi" kavramını da eklememiz gerekir, "İyi" kavramı da her kace
gori için geçerlidir;OO) ancak var olan her şey için geçerli değildir. Aristoteles
daha ziyade "iyi" ve "köcü"nün her kacegori içinde rasclanabilecek bir karşıclık
olduğunu düşünmekcedir. Skolasrikler bu tür işareclerden harekede ünlü "aş
kınlar" (rranscendencia) öğrecisini - ens, unum. venım. bonum, res, aliqiıui- ge
liştirmişlerdir. Bununla birlikce Ariscoceles'cen alınmış işaredere dayanmasına
rağmen bu lisce Ariscoceles'in otoritesine sahip değildir.
Üç ayrı varlık düzeni vardır: Bağımsız tözsel bir varlığı olan, ancak değiş
meye tabi olan varlıklar, değişmeden korunmuş olan , bununla birlikre ancak so
mur gerçeklikleri n varlığı ayırdedilebilir görüncüleri olarak var olan varlıklar ve
hem bağımsız varlığa sahip olan, hem de değişmeye tabi olmayan varlıklar.
Bunları üç ayrı bilim inceler: Fizik, macemacik ve teoloji veya metafizik.O O Fi
zik ve matemacik de kendi paylarına alc dallara, örneğin matematik çeşidi uygu
lam:ıları ile birlikce iki ana dala, yani aricmetik ve geometriye ayrılabilir. Ve na
sıl ki matematiğin bücün dallarında orcak olan ilkeler varsa (örneğin eşit şeyler
den eşit şeyler çıkarıldığında kalanların eşic olduğu ilkesi) özel olarak aricmeciğe
ait o lan ilkeler ve özel olarak geomecriye aic olan bazı başka ilkeler de vardır.
Arisroteles, mecafıziği n konusu ile ilgili olarak iki görüş tarzının mümkün
olduğuna işarec ecmekcedir. tik Felsefenin, konusu bakımından evrensel mi ol
duğu. yoksa sadece gerçekliğin özel bir türünü mü incelediğini kendimize sora
biliriz. Ancak bu iki görüş tarzı birbiriyle uzlaşrırılabilir: Eğer değişmeyen bir
töz varsa, onun incelenmesi ilk fdsefeyi teşkil edecektir. Ö ce yandan bu töz ilk
olduğu için evrenseldir.0 2) Mecafızik ilk varlığı incelerken varlığı varlık olmak
bakımından inceler. Varlığın gerçek doğası ne ancak somut bir bütünün bir
öğesi olarak var olabilen şeyde, ne de kuvve veya değişme içeren şeyde kendisini
gösterir. O ancak aynı zamanda tözsel ve değişmez alanda orcaya çıkar.
Metafiziğin, varlığın cek bir alanının {ve sadece varlıklarını bu alana borçlu
oldukları ölçüde diğer alanların) incelenmesi ile sınırlandırılması A kitabında
ortaya çıkar. Burada onun konusu önce evrenin "ilk kısmı" olması bakımı ndan
9) r. ı . 2.
1 0) Nikomakhos Ahlakı, 1 096 a 1 9.
1 1 ) Mt't., E, 1 .
1 2 ) Mt't E , 1
..
43
M ETA F İ Z İ K
tötle sınırlandırılmaktadır. Sonra töz E'de olduğu gibi iki cinse, yani değişebilir
olanla değişmez olana değil, üç cinse bölünmektedir: Duyusal ezeli-ebedi olan
(gök cisimleri) , duyusal ölümlü olan ve duyusal-olmayan . llk iki ci nsin, fiziğin
konusunu teşkil ettikleri söylenmekredir.( I J) Bundan da duyusal tözü ele alan
2-5 . bölümlerin, duyusal-olmayan tözü ele alan 6- 1 0. bölümlere bir giriş olarak
göz önüne alınmaları gerektiği sonucu ortaya çikmaktadır. Bununla birlikte sa
dece A'nın 2-5 . bölümleri değil, Z-0'nin en büyük bölümü de duyusal tözde
içerilmiş bulunan ilkeleri ele almaktadır ve bu kitaplarda özellikle tartışılan ilke
olan formla, Tanrı'pa ve gezegenlerin kürelerini hareket ettiren Akıllarda ba
ğımsız ve değişmez olarak var olan şey aynı şey olmamış olsaydı o, metafiziğin
sadece bir girişi olarak göz önüne alınabilirdi. Aristoteles'in pratikte fizik ve me
tafizik arasındaki ayrımı kesin bir biçi mde devam ettirdiği söylenemez. Daha zi
yade bürün olarak ele alın ırsa fiziğin, bizim "metafizik"(l 4) diye adlandıracağı
mız şeyi teşkil ettiğine işaret ermek gerekir: O, doğa yasalarının tümdengelimsel
bir araştırması olmayıp, maddi şeylerin ve onlarda meydana gelen olayların a
priori bir incelemesidir.
' 2) Arisroceles'i n zihnini meşgul eden ana sorunlardan ikincisine gelince,
ona daha önce temas ercik: Bu duyusal tözler gibi, duyusal-olmayan cözlerin de
var olup olmadığı, eğer varsalar ne oldukları sorunudur. Tümeller, Plaron'un
idealar teorisinde ileri sürdüğü gibi kendi başlarına var olan tözsel varlıklar mı
dırlar? Özellikle en genel tümeller, yani varlık ve birlik tözler midirler? Sonra
matematiğin nesneleri tözler midir? Bu üç soruya da Ariscoceles açık olarak
olumsuz cevaplar vermektedir. Platoncu formlara, yani cümellerin tözselliğine
karşı polemik, Metafizik'in Arisroceles'in sürekli olarak kendisine döndüğü ana
temalarından birini teşkil eder. Bu polemiği bürün ayrınrılarında izlemek gerek
sizdir. Kanıtlar, çok farklı değerlerdendir. Ana tez şudur: Deneyde bize verilen
dünya, birbirleri üzerine erki ve tepkide bulunan somut bireysel nesnelerin dün
yasıdır. Bu nesneleri gözlemlerken birçok bireyde orrak olan özelliklerin farkına
varırız. Bu özellikler Aristoteles içi n bireylerin kendileri kadar gerçek ve nesnel
dirler. Nasıl ki Plaron'un gözünde idealar zihnin eseri değildiyseler, bunlar Aris
toteles için de hiçbir şek.ilde zihnin eseri değildirler. Fakat Arisroreles bizi onlar
la ilgili olarak ancak tümellere özgü olan varlık canı nı, yani bireylerin özellikleri
olarak varlığı kabul etmeye davet etmektedir. Ayrı ve bağımsız bir varlığa sahip
bir tümeller dünyasını kabul etmemeliyiz ve bir değişmeler dünyası olan dünya
yı. basit tümellerin işlemleri ile açıklayabiteceğimizi sanmamalıyız. insanın for
mu, bir anlamda, her bireysel insanın doğuşunda iş gören şeydir. Ancak o, ha-
44
A R İ S T O T E L ES ' I N M ETA F l z t C t
bad:ı somut varlık kazanmış olması bakımından formdur. Evi n formu her evin
yapılışında iş görür. Ama o, bireysel bir ev yapıcının kendisini tasarlaması bakı
mından evin formudur.
Platon 'un tümeli bireysel şeylerden bu şekilde ayırıp ayırm:ıdığı şüphelidir.
Tümeli bireysel şeylerden ayırdetmek, bir anlamda onu bu şeylerden nyınnaktır.
Bu. onu bir ayrı varlık olarak düşünmektir. Placon'un da onu bağımsız bir varlı
ğa sahip olan bir şey gibi düşünüp düşünmediğini söylemek zordur. Onun dili
ekseriy:ı böyle bir suçlamaya i mkan verici bir niteliktedir. Ancak özel durumla
rın her zaman bir tümel içerdiği öğretisini, sadece çarpıcı ve şiirsel bir biçimde
ifade ermek İstemiş olması da mümkündür. Bununla birlikte Ariscoreles'in, bil
diğimize göre yıllar boyunca kendisiyle sürekli temas halinde bulunmuş olduğu
bir hocasını bu kadar ciddi bir biçimde yanlış yorumlamış olabileceğini ve a�l ı n
da bir vurgu ve ifade farklılığından ibaret olan bir farklılığı, temel bir görüş
farklıl ığı olarak almış olabileceğini kabul etmek zordur.
Arisroreles bundan başka Placon'a, İdealarla bireysel şeyler arasında bir çeşit
"aracı" varlıklar olarak göz önüne alınan matematik nesnelerin varlığına i nancı
izafe ecmekredir.0 5) Aristoceles'in kendisi de geometrinin nesneleri ile ilgili ola
rak aracı bir durumun varlığını kabul etmektedir. Bununla birlikte o, onları di
ğer bağımsız iki varlık sınıfı arasında bağımsız bir varlık sınıfı olarak göz önüne
almamakr:ıdır. Ona göre geometrinin nesneleri duyusal niteliklerinden soyut
lanmış olarak göz önüne alınan duyusal nesnelerdir. Duyusal nesneleri basit ola
rak belli bir biçimde sınırlara sahip şeyler olarak göz önüne alalım. Geometrinin
nesnelerini elde ermiş oluruz.( 1 6) Ancak bir diğer ve daha ileri soyutlama daha
mümkündür. Sadece duyusal şeyleri duyusal maddeleri nden değil, geometrik
nesneleri akılsal maddelerinden, uzamdan da soyurlayabili riz.( 1 7) Bunu yaptığı
mızda doğrunun, dairenin vb. özüne: yani onları meydana getiren ilkeye erişmiş
oluruz. Ancak Ariscoceles, kendi anlayışı ile Platoncu anlayış arası ndaki tüm far
kı meydana getiren şeyin , kendisi nin bu soyutlamanın ne ara, ne de nihai sonu
cuna ayrı bir varlık izafe etmemesine karşılık, Plaroncuların her ikisine de bu
varlığı yüklemelerinde yattığını söyleyecekcfr. Böylece İdealarla ilgili tartışmada
olduğu gibi bu tartışmayı da değerlendirmek için her zaman Plaroncuların "ay
rıl ık"tan bir olgu durumunu, yani gerçek bir ayrı olmayı mı, yoksa sadece ayrı
olan varlıklar arasında bilinebilir bir farklılığı mı kastettiklerini bilmek söz ko
nusudur.
Ne tümeller, ne de matematiksel nesneleri n tözler olmadıklarını ileri sür
mekle birlikte Ariscoceles duyusal-olmayan cözlerin varlığını kabul ermektedir.
1 5) A, 987 b 1 4.
1 6) M, 2, 3.
1 7) Z, 1036 a 1 1 .
45
M ETAF i Z i K
Bunlar ilkin evreni n harekersiz hareker eniricisi olan Tanrı,08) ikinci olarak
Tanrı tarafından hareket erririlen, ancak kendileri de gezegenlerin kürelerini ha
reker erriren Akıllardır.< 1 9) Arisroreles, üçüncü olarak da insan aklının (veya
onun faal öğesinin) bireyin ölümünden sonra herhangi bir bedenden bağımsız
olarak var olma yere11eğine sahip olduğuna işarer ermekredir.<20)
KANITLAMANIN İ LK İ LKELERİ
1 8) /ıf,,t. , A, 7.
1 9) lıff't A, 8.
.•
46
A R 1 S T O T E L E S ' 1 N M ETA F 1 Z 1 G t
yemeyiz. Onun herhangi bir önermeyi ileri sürmesini talep etmemize gerek
yoknır. Sadece ondan tek bir kelimeyi, örneğin "i nsan" kelimesini telaffuz et
mesini istemek ihtiyacındayız. Eğer, bu kelimeyi söylerse, şüphesiz onunla bir
şeyi, tek bir şeyi kastetmiş olacaktır. O, "insan olma"nın belli bir şey olduğunu,
aynı zamanda "insan olmama" olmadığı nı söylemiş olacaktır. Bundan dolayı o
bir insan olanın, "insan" kelimesi ile aynı anlamda olmak üzere bir "insan
olmayan" olmadığını gizil olarak söylemiş olacaktır. Böylece o, çelişmezlik yasa
sının doğnıluğunu kabul edecektir. Kendi kendisiyle tutarlı bir şüpheciliğin ağ
zını açmaması gerekir.(24) Sonra çelişmezlik yasasını inkar etmek, evrendeki
tüm ayrımları ortadan kaldırmak demekti r. Eğer bir insan, aynı zamanda bir i n
san değilse, haydi haydi gemi de değildir (çünkü "insan"la " insan-olmayan" ara
sında "insan"la "gemi-olmayan" arasında olduğundan daha fazla karşıtlık var
dır.) Dolayısıyla (eğer bu yasa doğru değilse) o aynı zamanda bir gemidir ve
böylece aynı şekilde başka herhangi bir şeydir.(25)
Çelişmezlik yasasının inkarı ya tam, ya da kısmi olmak zorundadır. Eğer
kısmi ise, yasanın bazı durumlarda geçerli olduğu kabul edilmiş olur. Eğer tam
ise o zaman da iki imkan mevcuttur: a) Ya tasdik edilebilen her şey inkar edilc;
bilir ve inkar edilebilen her şey tasdik edilebilir veya b) Tasdik edilebilen her şey
inkar edilebilir; ancak i nkar edilebilen her şey tasdik edilemez. İki nci şık, belli
bir şeyin olm �dığı, onun karşıtı olan belli bir şeyin olduğu sonucunu içeri r. Baş
ka deyişle yine yasanın bazı durumlarda geçerli olduğu kabul edilir. Eğer hasmı
mız biri nci şıkkı kabul ederse, o hiçbir şeyi n belli bir doğası olmadığını, yani
hiçbir şeyin olmadığını söylemiş olur. O, bu durumda, bütün önermelerin doğ.
ru olduğunu ve yine tümünün (tümü içine kendisinin çelişmezlik yasasını
inkarı da dahildir) yanlış olduğunu söylemektedi r. O halde o, belli hiçbir şey
söylememektedir. Dolayısıyla da onunla her türlü tartışma yararsız ve imkansız
olacaktı r. (26)
f nsanların eylemleri, onların böyle düşünmedikleri ni göstermektedir. Eğer
bir aynı şey hem insan, hem insan değilse, bu aynı ilkeye göre, bir aynı şey bir
insan için hem iyidir, hem de iyi değildir. Ama hiçbir insan, bir şey yapması ge
rektiğini düşündüğünde, aynı zamanda onu yapmaması gerektiğini düşünerek
·
47
M ETA F İ Z İ K
48
A R İ S T O T E L E S ' İ N M ETA F İ Z İ G İ
hip ol:.ı n nesne hakkında karşıt bi lgiler verir: Bir aynı şarap, bu şarabın kendisi
nin ve onu tadan bedenin değişmesi durumunda, bir zaman. carlı görünüp başka
bir zaman öyle görünmeyebilir. Ama ratl ılık, racl ılık olarak değişmez. Tatlı ola
nın her 7..aman aynı koşulları yerine gerirmesi gerekir. Zorunlu ayrımları yapcı
ğı mız rakdi rde duyumun kendi kendisiyle görünüşreki çelişkisi orcadan kalkar:
Bir aynı şey, aynı duyuya, aynı bakımdan, aynı koşullarda ve aynı anda farklı
görü nmez. Algılayan varlıklar olmaksızı n ne duyusal nicel iklerin, ne de duyum
ların olmayacağı nı kabul edebiliriz. Ancak algıyı doğuran nesneleri n , algıdan
bağımsız ol maları gerekir. Eğer hiçbir şey var olmayıp, onu var eden düşünce
ise, insan ın kendisinin varlığı (esse) , onun bir İ nsan olduğunun düşünül mes i n
den ibarer olacaktır. Böylece onun varlığı düşünmesinden ibaret olamayacaktır.
Bu durumda onun varlığı herkesin kabul eniği gibi algılamasında (percipere)
değil, algılanmasında (percipi) yacacaktır.(3 1 )
Görüldüğü gibi çelişmezli k yasasının bir tanışmasından yola çıkan Aristo
reles, duyumculuk veya öznel idealizme saldırmaya doğru girmekredi r. Onun
pozisyonu şudur: Her türlü çağrışı m ve yorumun işe karışmasından bağımsız
olarak asıl anlamında duyusal algı, yanılmazdı r. o. bir şeyin (bir rıistheton un)
bili ncinden ibarettir. Bu şey bili nçten ayrıdır ve bir nesneni n (/Jypokeimenon)
sonucudur (prıthos).(32) Duyulan her böyle bir şey, kendisi ni karşıcı ndan ayıran
özel nirel iğe sahiptir. Ö rneğin "cadı", belli bir "aistheton "u ifade eder. Duyulan
herhangi bir şey, hangi anda duyulursa duyulsun , "raclı" olarak adlandı rıl mak
için bu ni reliğe sahip ol mak zorundadır ve bu nireliğe sahip olduğunda "acı"
olarak adlandırılamaz. Duyu, duyulan şeyle ilgili olarak hiçbir zaman kendi
kendisiyle çelişmez. Böylece duyularla i lgili olarak çelişmezl ik iıkesinden şüphe
lenmemiz için bir neden yoktur.
Aistheton, duyumdan (rıisthesis veya rıisthnnrı) farklı olmakla birlikte algıla
yan özneye tabidir. O gerçekre, belli bir nesne ile algılayan bel li bir öznen in kar
şılaşması nın b i r sonucudur. Nesnenin veya algılayan özneni n beden inin bazı
değişmelere uğraması durumunda farklı bir rıistheton orraya çıkar. Böylece fizik
sel nesneyi göz önüne aldığımız takdirde de çel işmezl ik ilkesinden şüphelenme
miz için herhangi bir neden yoktur. Daha önce acı diye nitelendi rdiği m bir nes
neyi şimdi tatlı diye adlandırmam, sadece ya nesnede, ya da bende değişen bir
şey olduğunu gösteri r.<33) Duyum ve duyulan şeyin her i kisini n de duyan özne
ye göreli ol ması ve duyan özneler olmadığı rakdi rde var olmamaları , kesinlikle,
duyan özneye göreli olm ayan h içbi r şeyin var olmadığını, "insan ı n her şeyi n öl
çüsü olduğu"nu göstermez; çünkü algı , İrademizin bir fiilinden doğmaz. Onu
3 1 ) 1 o 1 o b 1 1 o i l b 1 2.
-
32) 1 0 1 0 b 20 vd.
33) Aynı yer, 1 9-26.
49
M ETA F İ Z İ K
3-i) 1 0 1 0 b 30- 1 0 1 1 a 1 2.
35) 1 0 1 0 b 3- 1 1 .
36) H , 1 04 7 a 4-7 de sıcaklık, tatlılık gibi ikinci dereceden nitdiklerin duyumdan b:ığı msız
obr:ık nesnelere ait oldukları fikrini içermektedir.
37) f!t�yl'llnLrrın Kmm/,,,.,, 648 b 1 2-6-19 b 7.
38) r. 1.
50
A R İ S T O T E L ES ' İ N M ETA F t Z t G i
39) E, 2 , 3 .
40) E, 4.
4 1 ) f i , 1 043 a 1 6.
42) E, 1 027 a 25.
43) 1 027 a 32-b 1 4.
41) Rıınıınla birlikte "doğru olmak bakımından varlık" H, 1 O'da tartışılır. Muhtemelen bu
tartışmanın yeri aslında Mt'tafizik değildir.
51
M ETA F İ Z İ K
k:ıvr:ı.mını k:ı.bul eder. Anc:ı.k y:ı. :ı.) "y:ı.nlış şey", "v:ı.r olm:ı.y:ı.n şey"; "doğru şey"
de "v:ı.r ol:ı.n şey" :ı.nl:ı.mın:ı. gelir ve bu duruml:ı.rd:ı. "y:ı.nlış" ve "doğru" :ısıl an
l:ı.ml:ı.rınd:ı. kullanılmazlar ve yine bu durumd:ı. "doğru anlamında varl ık" değil ,
"var ol:ı.n anl:ı. m ında varlık" söz konusudur. Veya b ) "y:ı.nlış b i r şey", bir tablo
.
vey:ı. rüya örneğinde olduğu gibi var olmayan bir şeyin görüntüsünü doğuran
şeydir.<45) O zaman da muhtemelen onun met:ı.fızik değil , psikoloji tarafından
incelenmesi gerekir.
V:ı.rl ık kelimesinin i ki temel :ı.nl:ı.mı daha vardır: Kategorilerin bir t:ı.snifini
oluşturdukları varlık ve bilkuvve varlıkla bilfiil varl ık. Bunlard:ı.n birincisi Z H;
iki ncisi 0 kitabında incelenir.
TÖZ
52
A R İ S T O T E L ES ' İ N M ETA F İ Z İ G İ
tözden b:ışka herhangi bir kategoriye ait bir şeyi bil mek istediğimizde, bu şeyin
hangi nitel iklere vb. sah ip olduğunu değil, ne olduğunu, deyi m yeri ndeyse tözü
nün ne olduğunu, onu o şey kılan şeyin ne olduğunu sormamız gerekir. Bu ka
nıtlamada tözün somut varlık olarak değil, özsel doğa olarak tas:ırl:ındığı
aşikardı r. Arisroteles'in töze tahsis ettiği tüm i nceleme boyunca bu çift anlamla
karşılaşılmaktadır.
Tözün varlığı ve tözle diğer kategoriler arasındaki ayrı m, Ariscoceles içi n
:ıp:ıçık şeylerdir. Töz her şeyden önce "bir özne hakkında casdik edilmeyip baş
ka her şeyi n kendisi hakkında casdik edildiği şey" anlamına gelir. Gerek özne,
gerekse yüklem rolü oynayabilen kavramlar vardır. Örneğin, "beyaz, bir renk
tir" dediği miz gibi "kücük, beyazdı r" da diyebili riz. Ancak Ariscoceles'e göre sa
dece' özne rolü oynayabilecek başka bazı kavramlar vardır. "Beyaz (şey) , bir kü
tüktür" gerçek anlamda değil, ancak ili neksel an lamda bir yüklemlemedid48)
Bu mantık öğrecisi yanl ış bir mancık öğrecisi gibi görünmektedirJ49) Ancak
mantık öğretisi olarak yanlış olmakla birlikte cözle, tözsel olmayan şey :ırasında
y:ıpıl:ın metafiziksel ayrım doğrudur. "Sokr:ıtes, solgundur" gibi bir önerme
üzerinde düşünmek şunu gösterir ki solgun olduğu söylenen şey, ne solgunluk
rur, ne Sokrates'te solgunlukla birleşen herhangi bir niteliktir, ne de solgunlukla
birlikte bu niceliklerin bir toplamıdır. O, bütün bu niteliklere sahip oltın bir şey,
hu niteliklerin dayanağı nı teşkil eden ve onların kendisinde birbi rleriyle birleş
tikleri bi reysel şeydir. Bu, tartışmasız olarak "sokaktaki insan"ın anlayışıdır. Tö
zün bir nitelikler toplam ının üzerinde ve ona ek olarak bu niteliklerin dayanağı
nı teşkil eden "bilin meyen bir şey"i içerip içermediği fılozofl:ır aras ı nda hala tar
tışma konusudur. Ariscoteles, "sokaktaki i ns:ın" ın yanında yer al maktadır.
Onun için (Tan n'yı ve diğer Akılları bir yana bırakırsak) cöz, sadece nitelikleri
değil, aynı zamanda m:ıdde veya dayanak diye adlandırdığı ifade edilemeyen ve
bilin meyen bir öğeyi içeren bir birl iktir. Aristoteles'i nicelikle cöz :ırası nda bir
ayrı m yapmaya icen, özellikle değişme olayıdır: Bir nitelik, değişmez. O , neyse
odur ve başka bir şey olamaz. Sadece yeri ni bir başka nitel iğe bırakabilir. Eğer
salt ve basit bir birbiri ardından gelme olayından ayrı değişme diye bir şey varsa,
nitel iklerden ayrı da bir töz olm:ılıdır. Ancak Aristoceles meseleyi bu nokc:ıda
bırakmamakta, özellikle Pl:ıconculuğa karşı çıkışında düşüncesi nin :ına öğeleri n
den biri olmakla birlikte bu, bireysel şeylerle, onların n icelikleri veya b:ığı ncı ları
arasındaki farklılık üzerinde ısrar ermekle yetinmemektedir: O, bi reysel cözlerde
onları tözler kılan şeyin ne olduğunu, onun madde mi yoks:ı form (veya öz) mu
4 8) ikinci Analitikkr, 83 a 1 - 1 7.
4 9) Ru özne-yüklem mantıksal bağıntısını, töz-ni telik metafiziksd bağıntısından tam olarak
ayırmamaktan ileri geliyor görünmektedir.
53
M ETAF i Z İ K
MADDE VE FORM
54
A R I STOTE L ES ' I N M ETA F I Z I G I
son zama nlarda ortaya çıkmıştır ve hiç olmazsa açık bir biçimde ancak Metafi
zi//te bulun maktadır: Her duyusal şeyden, onun tüm duyusal maddesini soyut
layabil iriz. Ay-altı dünyasına ait olan şeylerde, onların sıcaklık veya soğukluk,
kuruluk veya yaşlık gibi temel niteliklerini ve bunlardan çıkan bütün diğer n ite
liklerini soyutlayabiliriz. Gök cisimlerinden, onların dönme gücünü soyutlaya
biliriz. Bu soyutlamalara rağmen her iki grup varlıklar hala büyüklük ve biçim
lerini koruyacaklardır. Böylece soyutlama ile gerçek cisimlerden maremariksel
nesnelere geçmiş olacağız. Önce bu cisimleri başka hiçbir şey olarak değil, sade
ce üç boyutlu nesneler olarak düşünebiliriz. Daha sonra gerçekte kendisinden
ayrıl maz oldukları üçüncü boyutu göz önüne almaksızın bu cisimlerin düzlem
sel kısımların ı tasavvur edebiliriz. Aynı şekilde yine bağımsız bir varlığa sahip
olmamalarına rağmen, bu düzlemlerin içindeki Cloğru parçalarını ayrı başlarına
göz önüne alabiliriz,(55) Böylece gündelik dilde "madde" olarak adlandırılan her
şeyi soyutlamış olmamıza rağmen hala sair forma ulaşmış olmayacağız. Çünkü
bireysel bir doğru, yüzey veya cisim (bazı Plaroncuların safça bir biçimde sıra
sıyla 2, 3 ve 4 sayısına özdeş kıldıkları,(56) çağdaş matematikçilerin ise hala doğ
ru bir tarzda denklemlerle temsil enikleri) doğru, yüzey ve cismin formundan
farklı şeylerdir; Çünkü birinciler bir uzam içinde bulun maktadırlar. "Uzam"
veya "akılsal madde"yi de soyutladığımız takdirde karşımızda sair formdan baş
ka bir şey kalmayacaktır.
Platon uzayı duyusal şeylerin maddi öğesi veya dayanağı, içine ezeli-ebedi
varlıklar, yani İdeaların örneklerinin girmesi sonucunda kendisinden şeylerin
meydana geldiği madde olarak göz önüne almaktaydı.(57) Aristoteles'e göre ise
uzam, duyusal şeylerin içinde bulunmakla bi rlikte, bu şeylerin kendisinden ya
pıldıkları madde değildir. Bu anlayış aynı zamanda uzam ve harekete sahip bir
şey olan modern madde anlayışımıza daha yakındır. Ay-altı aleminin maddesi,
ek olarak diğer üç türlü değişmeye uğrama yeteneğine sahiptir.
2) Öbür taraftan "ilk madde"den de - işaret etmek gerekir ki bu deyi m, öğ
rencilerinin haklı olarak sisteminin en önemli öğelerinden birini ifade eden bir
şey olarak göz önüne almalarına karşılık Aristoteles'te çok seyrek rastlanan bir
deyimdir - başlayabiliriz. İlk madde hiçbir yerde tek başına var değildir. O sa
dece madde ve formdan meydana gelen somur bireysel şeylerin doğasındaki bir
öğedir. O yalnızca ilk temel karşıtlardan (sıcaklık-soğukluk ve kuruluş-yaşlık)
birer tanesi ile birleşmiş olarak vardı r. Ay-altı aleminde bulunan en az karmaşık
cisimler toprak, su, ateş veya havadır. Bu dört "basit cisim"de kendilerinden
55
M ETA F İ Z İ K
58) z. 1 040 b 5- 1 6.
59) &, 1 0 1 6 b 32; Z, 1 034 a 5-8; 1 035 b 27-3 1 ; 1. 1 054 a 34 ; A, 1 074 a 3 1 -74; Gök Ü.urine,
278 a 6-b 3.
56
A R İ S T O T E L ES ' I N M E TA F I Z I G I
onların maddelerini, y:ıni "kendisi bakı mı ndan bilinemez olan ı''(60) kabul et
mekte t:ıtm i n edici olmayan bir şey vardı r. Bu bizi , saf tözlerin dışında dünyada
mevcut en gerçek şeyler olan bireylerin ram olarak bili nebilir olmadıkları para
doksal sonucuna götürmekcedir.
Bu güçlükleri daha derinlemesine incelememiz gereki r: 1 ) Aristoteles'in
maddede bireyselleştirme ilkesini görme eğilimi, zihninin tamamen "infı mae
species" kavramının hakimiyeti aln nda bulunmasından ileri gelmektedir. Bu
görüşe göre varlıklarda sabit nirel ik birleşi mleri vardır. Bunlar kendilerinde bu
lundukl:ırı tüm bireylerin doğasının özünü reşkil ederler ve doğanın korumaya
ve dev:ım ettirmeye çalıştığı da yaln ızca bu nitel iklerdir. Daha az öneme ve de
vamlılığa sahip olan bütün diğer ayrımlar, form adını almaya layık değildirler ve
ayn ı bir formun farklı bir madde ile birleşmesinin sonucu olarak ele alınırlar.
Y:ıln ız bir rürün bireyleri nin çokluğunun kaynağı, saf maddede bulunmaz; nite
lik kazanmış maddede bulunur. Bu çokluğun nedeni , türsel formun rek bir ger
çekleşmesi için gereken maddeden daha fazla m ikrarda maddeni n var olması
dır.(6 1 ) i nsan formu bell i bir tür et ve kemikle birleşir. Ancak ayrıca eğer for
mun kendileriyle bi rleşriği iki er ve kemik parçası, nirelik bakı mından aynı ise
ler, ilk maddeni n parçaları oldukları durumdan daha fazla iki ayrı insan ı mey
dana getiremezler. Onların nitelik, yani form bakı mı ndan farklı olmaları zoru �.:
ludur. Sokrates ve Kallias, tÜrsel formları bakım ından birbi rleri nin aynı olmakla
birlikte maddelerinin formu bakı mından birbirlerinden farklı olmak zorunda
dı rlar. Bu düşünce çizgisini izlersek, bireyin özünün, türsel formun dışında,
farklı bi reylerin kendilerinden yapılmış oldukları maddelerinde var olan farklı
lıklardan ileri gelen diğer bazı kalıcı özell ikleri içerdiği anlayışına varmış oluruz.
Ve Aristoteles' in sistem inde formla erek arasındaki karşılıklı bağıntıyı göz önü
ne alırsak, her bi reyin ereği nin sadece türüne ilişkin mükemmelliği elde etmek
değil, aynı zamanda bi reysel formunun beli rlediği özel biçimde onu gerçekleş
tirmek olduğunu düşünmemiz gerekir. Ancak Aristoteles'in konuyu bu biçi mde
düşün müş olması az muhcemeldir.(62)
2) Çeşidi pasajlarda Ariscoteles, bireylerin nasıl bili nebileceği ne il işkin so
runa bir çözü � teklif ecmekredir: a) O, bireylerin tanımlanabilir olmamakla
birlikte sezgisel düşünce veya algı yardımıyla - "bu daire" gibi akılsal bi reylerin
birincisi, duyusal bireylerin ikincisi yardımıyla(6�) - bili nebileceğini söylemekte-
60) Z, 1 036 a 8.
6 1 ) Gök Üzerine, aynı yer.
62) Ana pasaj A, 1 07 1 a 27-29 dur. "Farklı bireylerin neden ve öğeleri farklıdır. Maddeniz,
fonnunuz, hareket ettirici nedeniniz, benimkilerden farklıdır", Krş. Z, 1 0 38 b 1 4; Ruh Üzerine,
4 1 2 a 6-9.
63) Z, 1 036 a 2-8.
57
M ET A F İ Z İ K
64) H, 1 0.
65) M, 1087 a 1 0-250; Ruh Üurin�. 4 1 7 a 2 1 -29.
66) z. 1 7.
58
A Rİ S T O T E L ES ' İ N M ETA F l z t c t
hıdır. Örneğin "gök n içi n gürler?", "bu tuğla ve taşlar niçin bir evi meydana ge
rirmekredi rler?" Bütün bu durumlarda bir nedeni aramaktayız. Bu neden, soyut
bir biçimde söz etmek gerekirse, bir özdür. Ancak bazı durumlarda, örneğin bir
ev (veya genel olarak yapılmış şeyler) söz konusu olduğunda nesnenin tabi oldu
ğu erekrir. Başka bazı durumlarda (örneğin gök gürlemesinde) o, hareket ettirici
nedendi r. Sorumuz her zaman şudur: "Maddeyi özel, belli bir şey kılan nedir?"
Cevabı ise şudur: "Bu özel şeyin özünün varlığı!" Bu öz, bu şeyde ne onun mad
di öğelerine eklenen başka bir öğedir, ne de bu öğelerden meydana gelen bir
şeydir. O, bazı öğeleri et, diğerlerini bir hec-e kılan şeydir.
Arisroteles'in burada özel olarak üzerinde ısrar eniği nokra, özün ne diğer
maddi bileşenlerin (components) yanında var olan bir bileşen, ne de bizzat ken
disi bu maddi bileşenlerden ibaret olan bir şey olarak düşünülmemesi gerektiği
di r. Onu birinci biçimde ele alırsak, özün maddi bileşenlerle nasıl birleştiğini
açıklamak üzere bir başka yapı ilkesine ihriyacımız olacaktır. İ kinci biçimde ele
aldığımızda ise özü teşkil ermek üzere bu bileşenlerin nasıl birleştikleri ni bilmek
isreyeceğiz. Başka deyişle özle ilgili olarak yine daha önce somut şeyler hakkında
sorduğumuz sorunun kendisini sormak zorunda kalacağız: Onu o şey yapan şey
nedir? Kendimizi öz hakkında her türlü mareryalist anlayıştan uzak tutmamız
ve onu somut şeyin yapı ilkesi olarak ele almamız gerekir. Platon'un, i dealar te
orisinde Sokrates-öncesi filozofların materyalist görüşlerine karşı bu nokta üze
rinde kafi derecede ısrar ettiği düşünülebilir. Ancak Aristoteles'in Platoncu aş
kın form öğretisini reddederken kendisinin inandığı içkin formun aynı ölçüde
madde-dışı doğası üzerinde ısrar etmiş olması doğrudur.
Aristoreles'in özün "bir şeyin varlığının nedeni, dolayısıyla onun tözü ne
di r?" sorusunun cevabı olduğunu söylerken, bu cevabın soyut bir cevap olduğu
na işarer etmesi dikkate değer. Bu et ve kemikleri bir insan, bu tuğla ve taşlan
bir ev, bu bulutları gürleyen bulurlar kılan şeyin ne olduğunu sorduğumuzda,
onun "bu i nsanın, bu evin, bu gök gürültüsünün özünün varlığı" olduğunu
söylemek şüphesiz doğrudur. Ancak bu cevap bizi ileri götürmez. Aristoteles, öz
olarak soyut bir tarzda tasvir ettiği şeyin , somut olarak göz önüne alındığında
bazen ereksel, bazen fail bir neden olduğunu söyleyerek daha gerçek bir açıkla
manın yolunu açar. Normal olarak o, ereksel bir nedendir. Bu et ve bu kemikle
rin bir insanı meydana getirmesinin nedeni , onların insan formuna, insan ruhu
na sahip olmalarıdır. Ancak şeylerin daha derinliklerine inen bir cevap şu cevap
rır: "Çünkü onlar, i nsanın kendisi için var olduğu ereklere, yani enrelektüel ve
ahlaki etkinliğe hizmet edecek bir biçimde organize olmuşlardır." Biyolojisinde
Arisroteles sürekli olarak yapıyı işlevle açıklamaya çalışır. Aynı durum, yapılmış
olan şeylerle ilgili olarak da geçerlidir: Bu ruğla ve taşları bir eve dönüşrüren ne
di r? "Onların canlı varlıklar ve mallar için bir korunak" ödevi görebilecek bir
59
M ETA F İ Z İ K
OLUŞUN ANALiZi
60
A R İ S T O T E L E S ' İ N M ETA F İ Z İ G İ
77) z. 1 032 b 1 .
78) 1 034 a 20.
79) 1 032 a 30, 1034 b 4-6.
80) 1 034 a 24-30.
8 1 ) 1 033 a 24-b 9.
82) 1 039 b 26; H, 1 044 b 2 1 , 1 043 b 1 5.
83) z. 1 034 b 1 8.
84) H, 1 044 b 2 1 -26; Fizik. VI, 4.
61 .
M ETA F i Z i K
yokturlar" .(85) Bireysel evin formu, kiremicin ki remide son ansal teması, birey
sel tunç vazonun formu, çekiçle tuncun son ansal teması ile ansal ol:ırak meyda
na gelir. Aynı şekilde bireysel hayvanın bireysel formu da erkeğin dişide meyda
na gerirdiği hayat verici değişikliğin en son anında ortaya çıkar. Olan bir şey,
parça parça olur. Ancak formun kısımları yoktur. O, bürünün yapısıdı rJ86)
Türsel formun bilfiil olarak önceden var olduğu durumda (yani doğal mey
dana gelişte) bile, o, bireysel örneklerinden ayrı olarak var değildir. Form ancak
içlerinde gerçekleştiği varlıkların aralıksız olarak birbi rleri ardından gelmesi sa
yesinde ezeli-ebedidir. Form, hiçbir zaman "şu"na işaret etmez, "şöyle"ye işaret
eder. Yani o, bir özelliğe işaret edip, bu özelliğ� taşıyan somut varlığa işaret et
mez. Bundan dolayı da Platoncu ideaların oluş, meydana gelişle ilgili olayların
açıklanmasında bize hiçbir yararları yokturJ87)
Oluş hakkındaki bu açıklamaya A kitabındaki açı klamayı eklemek gere
kir.(88) Üç iç nedenin - form, madde ve yoksunluk<89) - yanında bu kitap üç
dış neden üzerine dikkati çekmektedir Bunlar, 1 ) araçsız hareket erririci neden,
yani sanatla ilgili yaratımlarda bu yaratımlarda bulunan sanar, doğal meydana
meydana getirmelerde ise erkek unsur;(90) 2) doğal meydana gelmelerde uzak ve
ortak ettirici neden, yani ekliptik boyunca hareket eden ve mevsimlerin birbirle
rini izlemesini meydana getiren neden(9 1 ) ve 3) mekanik olarak değil, yarattığı
arzu ve aşkla etkide bulunan en son veya ilk hareket ettirici nedendirJ92) O hal
de A kirabı Z'den daha ileri gitmektedi r. Z kitabının önemi, formla madde ara
sındaki ilişki üzerine getirdiği açıklamadadır. A kitabının önemi ise her şeyin
aynı nedenlere sahip olduğunu söylemenin hangi ölçüde mümkün olduğu soru
nunda yarar.<93) Aristoteles, ilk neden dışında, farklı cinslere ait olan şeylerin
ancak analojik anlamda aynı nedenlere sahip oldukları noktasına işaret etmekte
dir. Ve başka herhangi bir yerde olduğundan daha açık bir biçimde, türsel
formdan ayrı olarak bireyin varlığını kabul etmektedir; "sizin maddeniz, formu
nuz ve hareket ettirici nedeniniz, genel kavr;Jml:ırı bakımından ayn ı olmakla
birlikte beni mkiler.den farklıdır."(94) Ve yine aynı espri içinde o şu nokra üze
rinde ısrar etmektedir: "Tümel nedenler, var değildirler. Bireylerin nedeni, bi-
62
A R I S T O T E L ES ' I N M ETA F I Z I G I
reylerdir. İnsan, tümel olarak insanın nedenidir; ancak tümel olarak insan yok
rur. Akhilleus'un nedeni Peleus, sizin nedeniniz babanızdır.'�95) O halde ayn ı
şekilde ilk neden de genel b i r ilke olmayıp, kişisel bir zihindir.
KUWE ve Ft t L
63
M ETAF İ Z İ K
97) H, 3.
98) 1 049 b 4-1 050 b 2.
99) 1 050 b 6-1 05 1 a 2.
64
A RI ST O T E L ES ' I N M ETA F I Z I G I
ARİSTOTELES'İN TEOLOJİSİ
65
M ETA F i Z i K
1 05) Böylece o çoğul olarak uTanrılar"dan söz eder. Krş. Nikh. AhWu. 1 099 b 1 1 , 1 162 a 5,
1 1 79 a 25.
1 06) Fr. 1 476 b 22-24.
1 07) Fr. 1 475 b 36- 1 476 a 9.
1 08) Cicero, De N D. II, 49, 1 25.
.
1 09) 6. 7. Bölümler.
1 1 0) 1 069 a 1 9-26; Krş . Z, 1 .
.
66
A R İ STOT E L ES ' İ N M ETA F İ Z İ G İ
67
M ETA F İ Z İ K
fail neden olduğudur. Ancak o hiçbir zaman var olmayan, her zaman var olması
gereken bir şey anlamında ereksel neden değildir; etkisi tüm evren içinde, var
ol:.ın her şeyin - her halükarda rastlantı ve özgür iradenin karanlık alanı dışında
kalan her şeyin - kendisine bağlı olduğu bir biçimde yayılan ezeli-ebedi olarak
canlı varlıktır. O, "ilk küre"yi doğrudan doğruya hareket ettirir; yani yıldızların
dünyanın etrafındaki günlük dönüşlerinin nedenidir. Aşk ve arzu uyandırarak
hareket ettirmesi, ilk kürenin bir ruhu olduğu görüşünü içermekte gibidir ve bu
görüş tarzı, Aristoteles'in gök cisimlerinin canlı varlıklar oldukları nı söylediği
diğer pasajlar tarafı ndan da desteklenmektedir.O m G üneşin, ayın ve gezegenle
rin hareketleri iç içe girmiş ortak merkezli küreler varsayımı ile açıklanır. Bu or
tak merkezli kürelerin her biri, kendisinin hemen dışında bulunan kürenin üze
rinde sabit kutuplara sahiptir. Böylece her küre, içinde bulunan küreye kendi
hareketini geçirir ve en dış küreyi hareket ettiren ilk hareket ettirici, bundan do
layı aynı zamanda bütün diğerlerini de hareket ettirir. O, güneşi 24 saatte bir
defa diinyanın etrafında döndürür ve böylece gece ile gündüzün birbirlerini dü
zenli olarak takip etmelerini ve bu takip edişin nedeni olduğu dünyada gerçek
leşen biirün hayac olayların ı meydana getirir. Ancak dünyanın yapısında mev
simlerin ritmi, meydana getirdiği eki m ve biçim 1..amanları, hayvanların çifcleş
mesi, vb .. türünden sonuçları ile çok daha önemli bir rol oynar ve bunun da ne
den i, güneşin ekliptik boyunca yaptığı yıllık harekettir. Güneş, dünyanın belli
bir bölgesine yaklaştığı nda orada oluş, meydana geliş, bu bölgeden uzaklaştığın
da ise yok oluş ortaya çık:ır.0 2 3) Güneşin, ayın ve gezegenlerin diğer özel hare
ketleri gibi bu hareketi meydana getiren de "Akıllar"dır. Onlar da "erekler ola
rak'', yani arzu edilmeleri ve sevilmeleri bakı mından hareket etti rirledl 24) On
ların ilk hareket ettirici ile olan ilişkileri, özel olarak belirtilmemiştir. Ancak ilk
hareket ettirici, "göğün ve tüm doğanın kendisine bağlı olduğu"O :?5) evrenin
tek hakimi olduğuna göre,0 26) onun da bu Akılları arzu ve sevgilerinin nesnesi
olarak hareket ettirdiğini farzetmek zorundayız. Sistem in ayrıntıları biraz karan
lıktır; ancak muhtemelen h�r gök küresi ni bir ruh ve beden.den meydana gelen
ve kendisine tekabül eden aklını arzu eden ve seven bir birlik olarak tasavvur et
memiz gerekir.
Açıkl:ınması söz konusu olan fiziksel hareketleri sevgi ve arzu nasıl meyda
na getirebilir? Teoriye göre bu kürelerin her biri mümkün olduğu ölçüde hare
ket ettirici ilkesinin hayatına yaklaşan bir hayatı arzu eder. Hareket ettirici ilke-
68
A R İ S T O T E L ES ' İ N M E TA F İ Z İ G İ
sinin hayan, sürekli, değişmez, cinsel bir hayamr Gök küreleri bu hayacın aynı
nı tekrarlama gücünden yoksundurlar. Ancak cam anlamında sürekli olan cek fi
ziksel harekeci, yani dairesel harekeci gerçekleştirerek ellerinden geldiğince ona
yaklaşırlar. 0 27) Doğru boyunca harekec, Ariscoteles carafından dışarı acıl � ışcır;
çünkü bu harekecin sonsuz olması için sonsuz uzaya ihciyaç vardır. Ariscoceles
ise sonsuz uzaya inan maz.0 28)
Şimdi Ariscoceles'in ilk harekec ecciricinin kendisi hakkındaki açıklamasına
dönebiliriz: Fiziksel eckenlik madde-dışı doğasıyla uzlaşmaz olduğundan Arisco
teles ona sadece zihinsel eckenliği, bedene hiçbir şey borçlu olm:iyan zihinsel ec
kenlik çeşidini, yani düşünceyi izafe eder. Bu düşünce de bir süreç ve öncüller
den sonuca geçişi içermeyip doğrudan ve sezgisel olan düşüncedir. tik harekec
ettirici sadece form ve fiil değildir; aynı zamanda hayac ve zihindir ve şimdiye
kadar orraya çıkmamış olan Tanrı kavramı yavaş yavaş ona uygulanmaya baş
lar.( 1 29)
Şi mdi bilginin, insanda olduğu gibi duyular ve hayalgücüne bağlı olmadı
ğında en mükemmel olanın bilgisi olması gerekir. En mükemmel olan ise Tan
rı'dır. O halde Tanrı'nın düşüncesinin konusu olan şey, bizzac Kendisi'dir.
"Şimdi zihin, akılsal ı kavrayarak kendi kendisini düşünür. Çünkü o konusuyla
tem:ıs haline girerek ve onu düşünerek akılsal olur ve böylece akıl ile akılsal aynı
şeydir.CD<>) Başka deyişle sezgide zihin, konusuyla doğrudan doğruya temas ha
linde gibidir. O halde o bir şeyi, orca cerim ödevi gören bir başka şey aracılığıyla
bilen şey değildir. Nasıl ki duyumda, duyusal form, maddesinden soyutlanmış
olarakzihne nüfuz ederse,0 3 1 ) akılsal form da aynı şekilde ona nüfuz eder. Zih
nin özelliği, kendisine özgü bir niteliğe sahip olmaması, cersine belli bir anda ca
mamen bildiği şeyin özell iğini ka7.anmasından ibarercir. Çünkü nasıl ki kendisi
ne ait bir renge sahip olan bir ayna, yansıtması gereken nesnenin rengi ni daha
az mükemmel bir biçimde yansıcırsa, aynı şekilde, zihnin de kendisine aic bir
özelliğinin olması durumunda, bu özellik onda nesnenin cam bir yansımasına
engel teşkil edecekcir.0 32) O halde bilgide, zihin ve konusu, ayn ı özelliğe sahip
cirler ve bir nesneyi bilmek, insanın nesneyi bildiği andaki biçiminde kendi zih
nini bilmesi demekcir.
Kendi kendinin bilincinin bu açıklamasının amacı, ilkin, bir nesnenin bil
gisi ile birlikte bulunan kendi kendinin bilincini açıklamak.cır: Zihin bir başka
1 27) Fizik. 2 65 b 1
1 28) 265 a 1 7.
1 29) A, 1 07 2 b 25.
1 30) Aynı yer, 20.
1 3 1 ) Ruh Üurint, 424 a 1 8.
1 32) a.g.e. 429 a 1 3-2 2.
69
M ETA F İ Z İ K
şeyi n bi lgisi içi nde ve bu bilgi aracılığıyla, zihnin konusu olur. Zihnin birincil
olarak bildiği nin bizzat kendisi olduğunu düşünmemeliyiz; çünkü aksi takdi rde
onun kendi kendisi nin konusu olmasına i lişkin bu açıklama bir "peti tio princi
pi i" olur. Ariscoteles' i n Tanrı'ya izafe ettiği şey, konusu sadece kendisi olan bil
gidir. Bu bilginin sı radan bilginin tersi ne, doğrudan doğruya kendisin i n ve do
laylı olarak evrenin b ilgisi olduğu söylenerek Aristoteles'in bilgi anlayışı daha
kabul edilebilir kılınmaya çalışılmıştır. St. Thomas şöyle demektedir: "Nec ta
men sequitur, quod omnia alia Aristotelesi n se ei sunt ignota; nam i n telligendo
so intel ligit omnia alia."( 1 33) Bi rçok başka Skolastik bilgin de ayn ı düşünceyi
ifade etmektedir ve Brencano bu düşünceyi desteklemek üzere Aristoteles' i n ko
relatiAerin biliminin bir aynı bilim olduğunu söylediği bir pasajını zikretmekte
dir.O .l4) Ta nrı' dan başka bütün varlıklar varlıkları nı tamamen Tanrı'ya borçlu
durlar. Dolayısıyla Tan rı'nın kendi kendisi hakkındaki bilgisinin aynı zamanda
bütün diğer şeyleri n bilgisi ol ması gereki r. Bu, mümkün ve veri mli bir düşünce
çizgisidir; ancak Aristoteles' in beni msediği görüş deği ldir. Onun için Tanrı ya
kendini düşünür veya başkaların ı düşünürO Y'i) ve Aristoteles birinci şıkkı tasdik
etmek suretiyle gizil olarak ikinciyi i nkar eder. Gerçekten de o, ikinci şıkkı n içe
rebileceği birçok şeyi açık olarak reddeder: Tanrı 'nın kötüye ilişki n herhangi bir
bilgisini ve bir düşünce nesnesinden diğerine her türlü geçişi inkar edei.( 1 36)
Tanrısal hayatın kötü i le her türlü ilişkisini kesmek ve ondan her türlü "değiş
m'e gölgesi"ni uzaklaştı rmak yönündeki bu arzunun sonucu, kendisinden başka
hiçbi r konusu olmayan i mkansız ve kısır bir bilgi idealidir.
A kitabında takdi m edilen Tanrı anlayışı, kesinlikle doyurucu olmayan bir
anlayıştır. Aristoteles tarafı ndan tasarlandığı biçi mde Tanrı, evrenin bilgisi ol
mayan bir bilgiye ve evren üzeri nde, bilgisinden çıkmayan bir etkiye sah iptir.
Bu hemen hemen bir erkinlik olarak adlandırılamayacak bir erkidir; çünkü bu,
bir insa nın bilinçsiz bir biçimde bir başkası üzerinde meydana geti rebileceği tür
den bir erkidir. O halde şerhçileri n bunun gerçekten Arisroteles' in görüşü oldu
ğuna inan makta güçlük çekmiş olmalarında ve Aristoreles'in söylediği şeyde on
dan farklı bir şey okumaya çalışmış .olmalarında şaşılacak bir şey yoktur. Alek
sandros'un kendisi de üstadında tanrısal inayetin varl ığının kabulü yönünde bir
şeyler bul maya çalışmıştır ve en eski Skolastik bilginlerin çoğu onun bu görüşü
nü paylaşmışlardır. Tanrı' nın herhangi bir yararıcı etkinliği ni ve özgür i radesini
reddeden İbni Rüşt bile O'na evren in genel kanunlarına ilişki n bir bilgiyi izafe
etmekteydi . Bunu yaparken de Arisroreles'i takip eniğin i düşünmekteydi. St.
70
A R İ STOT E L ES ' İ N M ETA F I Z İ G İ
1 37) Ru tartışma K. Elser'in Die Lehn des A. iiber dm u•irkm Gotw, Münstet, 1 893 adlı ese
rinde ayrıntılı olarak incelenmiştir. Ben Brenrano'nun kanıtlaması nın belli b�lı noktalarını
Mimi. XXHI, 289-2 9 1 de gözden geçirdim.
1 38) Gök Üurine, 292 a 22, b 4; Nikh. Ahldkı, ' 1 1 58 b 35, 1 1 59 a 4, 1 1 78 b 1 O; Politika,
1 :n 5 b 28; Nikh. Ahldkı. 1 1 54 b 25 ve Politika, 1 325 b 30 d:ı T:ı.nrı'ya prak.<i.< i1.afc etlilir. Ancak
bu theoriıı'nın bir çeşit prnksis olmasından dolayı daha geniş bir anlamdadır.
1 39) Met B, 1 000 b 3, Ruh Üurine, 41 O b 4 .
..
71
M ETA F İ Z İ K
nın mümkün olan iki rarzdan hangisi bakımı ndan - ayrı başına, bağımsız ve
özü gereği var olan bir şey olarak mı, yoksa bütünün doğası olarak mı - iyiye ve
en iyiye sahip olduğunu i ncelememiz gerekir. Belki onun bir orduda olduğu
gibi her iki bakımdan da onlara sahip olduğunu söylememiz gerekir. Çünkü ge
rek onun iyiliğinin düzeninde olduğu, gerekse komutanının, daha yüksek ölçü
de olmak üzere, onun iyiliği olduğu doğrudur; çünkü komutan düzenden örürü
var değildir, tersine düzen ondan örürü vardır. "(1 42) Ancak Arisroteles, iyinin
hem :ışkın bir zihin, hem de içkin düzen olarak var olduğunu söylemekle birlik
te, Tanrı'nın da bu iki tarzda var olduğunu söylememekredir. Tanrı A kirabın
da onun için, esas olarak ilk nedendir ve sık sık tekrarladığı rözün önceliği görü
şünden dolayı Aristoteles için nedenin, düzen gibi bir soyurlama değil, .b i r röz
olması gereki r. Bununla birlikte düzenden o, Tanrı'dan ileri gelen bir şey gibi
söz ermektedir O halde onun Tanrı'sının gerçekten evrende erkin olduğu ve btt
anlamda evrenin içinde olduğu söylenebilir.
Aristoteles'in evren anlayışının en çarpıcı çizgilerinden biri, evrensel teleo
lojizmidir. H ilkat garibeleri ve rasrlanrılar dışında var olan veya meydana gelen
her şey, bir erek için vardır veya meydana gelir. Ancak bu görüşün nasıl yorum
lanması gerektiği çok açık değildir. Acaba bu 1 ) evrenin yapısı ve tarihinin, tan
rısal bir planın gerçekleşmesi olduğu anlam ına mı gelmektedir? Yoksa o, 2) ev
renin, ereklere yönelen bireysel varl ıkların bilinçli çabalarının sonucu olduğu
anlamına mı gelmekredir? Veya nihayet 3) doğada erekler yönünde bilinçsiz bir
eğilimin mevcut olduğu anlamına mı gelmektedi r? 1) Birinci şık, Tanrı'nın bi
ricik etkinliği nin kendi kendisinin bilgisinden ibaret olduğunu söyleyen A kita
bındaki öğreti ile uyuşmamaktadır. Bununla birlikte A kitabının kendisinde
bile farkl ı bir anlayışın izlerine rasclanır. Tanrı'nın, bir �rdudaki düzenin kendi
sinden ileri geldiği komutana veya bir halkın önderine benzetildiğini veya evre
nin, en büyüğünden en küçüğüne kadar içinde yaşayan büri.ln aile üyelerine az
çok belli görevleri n düştüğü bir evle karşılaşrırıldığını0 43l gördüğümüzde, Aris
roreles'in Tanrı'yı iradesi ile dünya tarihinin gelişiminin ana çizgileri ni yöneten
bir varlık olarak tasavvur ermediğini düşün mek güçtür. Arisroteles'in aynı dili
kullandığı başka pasajlar da vardır. Aleksandros, türlerin devamı ile ilgili olarak
Aristoteles'e tanrısal inayeti n varlığına i nanç i1.:ıfe etmektedir. Bu yorum Arisro
teles'in ilk ilkeden uzak olduklarından dolayı sürekli bir biçimde var olma gücü
ne sahip olmayan varlıklara (örneğin yıldızlara karşıt olarak insanlar, hayvanlar
ve bitkilere) Tanrı'nın türün devamlılığı nı remin etmek suretiyle mükemmele
en çok yaklaşan bir imkan sağladığını söylediği bir pasaja d:ıy:ınmakr:ıdır.<1 44)
1 42) 1 075 a 1 1 - 1 5.
1 43) I 075 a 1 5, 1 076 a 4, I 075 a 1 9.
1 44) 0/11,r ııe Yoko/11/ Ü:urine, 336 b 3 1 .
72
A R İ S T O T E L ES ' l N M ETA F I Z I C t
Aynı şekilde "Tanrı ve doğa boşuna bir şey yapmaz" türünden cümleleı0 45) ya
nında dünyada mevcut düzenin nedeni olarak aklı kabul eniği için Anaksago
ras'a dizilen övgü046) de Tanrı'nın evren üzerinde genel bir yönetime sahip ol
duğu görüşünü içermektedir. Ancak Arisroreles'in muhtemelen kendisini halkın
görüşlerine uydurmaya çalıştığı pasajları bir yana bırakırsak, bu düşünce tarzı
nın o kadar az izi ile karşılaşmamız çok dikkate değerdir. Arisroteles hiçbir za
man Plaron veya Sokrares gibi Tanrı'nın inayeti deyimini kullanmaz.( 1 47) O
tanrı.sal mükafat veya cezalara ciddi olarak inanmaz ve Platon gibi Tanrı'nın in
sanlara karşı tavrını haklı çıkarmakla uğraşmaz.
2) Doğadaki teleolojinin kesin bir tarzda düşüncenin çalışmasına karşıt ol
masından dolayı0 48) ikinci şıkkın da bir kenara itilmesi gerekriği onaya çık
makradır. Böylece son çözümde Aristoreles'in zihninde ağır basan 3) üçüncü şık
gibi görünmektedir. Çünkü Tanrı'nın boşuna bir şey yapmadığını söylediği bir
pasaja karşılık doğanın boşuna bir şey yapmadığı nı söylediği birçok pasaj vardır.
Bili nçsiz bir teleoloji kavramının hemen hemen hiç tatmin edici olmadığı bir
gerçektir. Eğer fiili sadece bir sonucu meydana getiren şey değil, aynı zamanda
onu meydana getirmeyi amaçlayan şey olarak tasavvur edersek, faili de ya bu so
nucu düşünen ve onu gerçekleştirmeye çalışan bir şey veya bilinçli amaçlarını
gerçekleştirmek için kendisinden yararlanan bir diğer ze ki tarafından kullanılan
bir araç olarak tasavvur ermek zorundayız. Bilinçsiz teleoloji, hiçbir zihnin ama
cı olmayan, dolayısıyla hiçbir şekilde bir amaç olmayan bir amacın varlığını ge
rekrirmekredir. Ancak Aristoceles'in dili, birçok çağdaş düşünür gibi onun da
bu güçlüğün farkında olmadığı ve çoğunlukla, doğanın kendisi nde bulunan bi
linçsiz bir amaç kavramıyla yetindiği izlenimini vermektedir.
73
M ETAF İ Z İ K
1. K İ T A P ( A )
1 . Bölüm
< Duyum, Deney, Sanat, Bilim, BilgelikO > >
980 a Bütün insanlar, doğal olarak bil mek isterler. Duyuları m ız
21 dan aldığımız zevk, bunun bir kan ı tıdır. Çünkü onlar, özellikle
de diğerlerinden(2 ) fazla olarak görme duyusu, faydaları dışında
bizzat kendi leri bakım ı ndan da bize zevk verirler. Çünkü sadece
25 eylemle ilgili olarak değil, herhangi bir eylemde bulun mayı dü
şünmediği mizde de görmeyi, genel olarak, bütün diğer her şeye
1 ) Birind bölümün planını kavramak güçtür. Ancak 98 1 b 27 satırda işaret edilen amacı, bil
geliğin, ilkeler ve nedenlerin bilimi veya hatta (2. Bölümde göreceğimiz üzere) ilk ilkeler ve ilk
neılenlerin bilimi olarak göz önüne alındığını göstermektedir. Ancak bölümün başından itibaren
Aristoteles, i nsanların her şeyden önce bilmek için bilmeyi arzu ettiklerini belirterek hasbi bilgi
nin önceliğini tasdik etmekte ve bunun kanıtı olarak da dııyıılann, özellikle görme duyusunun
fa.'lliyetini göstermel"tedir. Hayvanlan n ve insanın zihinsel hayatının kısa bir gözden geçirilmesi
(980 a 27-980 b 25 ve 980 b 25-98 1 a 1 2) onun, kanıtlamasında kendisine hizmet edecek du
yum, hatıra, deney, sanat ve bilim kavramlannı ortaya çıkarmasını sağlamaktadır. Bu kanıtlama
aslında ancak 98 1 a 1 2. saarda başlamaktadır ve şöyledir: Ampirik bilginin yararlılığına, hatta
pratik alanda üstünlüğüne karşın, sanatkarı, deney sahibi i nsana ( 1 2-30. satırlar); yöneticiyi, uy
gulayıcılara (30. satır); bilimi, duyuma (98 1 b 1 O. satır); güzel sanatları, faydalı sanatlara ( 1 8. sa
tır); kuramsal bilimleri, güzel sanatlara (20. satır), nihayet asıl anlamında Bilgelik'i, Felsefeyi bü
tün diğer daha aşağı dereceden disiplinlere tercih ermekte birleşiriz. En yüce bilgeliğe doğru bu
gidişin her aşamasında Aristoteles, gizil olarak, St. Thomas'nın şu biçimde ifade ettiği bir açıkla
ma ilkesine başvurur: "Unusquisque tanto sapientior est, quanta magis ad can; ae cognitionem"
(s. 1 3, not 35). O halde aşağıdan yukanya doğru zihnin etkinliğinin çeşitli biçimleri ar:ısındaki
hiyerarşiyi meydana getiren şey, "niçin" hakkında gitgide artan bilgidir. Bir bilme tarzı, nedenle
ri ara.ştıı maya yönelik olduğu ölçüde sıradan deneyin koşullarından kurtulur, pragmatik kaygı
lardan uz.1klaşır, uzak nedenlere bağlanır (bunlar aynı şeyi ifatle eden, cümlelerdir) ve yine bu öl
çilde o, mutlak bilimin idealine yaklaşır. Mutlak bilim ise, öıü iribari}�C, ilk nedenleri ve ilk ilke
leri bakımımian doğnınun bilgisidir. Şimdi bu bilim de felsefenin kendisini incelediği Bilge
lik'ren başka bir şey değildir. İlk Felsefe (veya Metafizik), ilk nedenlerin bilimi okluğundan,
Tanrı'nın kendisinin bilimi olacalmr. (Krş. 2. Bölüm) Çünkü her varlık ve akılsallığın temelini
teşkil eden şey, var olan her şeyin tüm nedeni olan Tanrı'dır.
2) Yani bütün diğer duyulardan (Alek., I, 1 5).
75
M ETA F İ Z İ K
76
1 . K i TA P.�
1) Colle'un haklı uyarısına göre (1 O) hafiza, burada, sadece duyusal hatıraları değil, insanın
haf17.as1 söz konusu olduğuna göre, aynı zamanda, özel olmakla birlikte soyut olan hatıralan da
içinde bulundurmaktadır. Hanraların birikmesi yoluyla deneyin meydana geliş tarzı ile ilgili ola
rak ayrıca şunlara da bakınız: ikinci Analitik/er, il, 19, 1 00 a 5 ve Alek., 4, 20-25). - Özetle, du
yumdan bilime geçişte üç aşama söz konusudur: 1) Duyumun devamı olan hafiza, 2) Genel kav
ramın hareket noktasını sağlayan deney ve 3) Özel hallerin çokluğundan kurtulmuş olan ve
"meydana getirme" ve "eylem" söz konusu olduğunda, "tekhne"nin, gerçeğin bilgisi söz konusu
olduğunda "episteme"nin i lkesi olan kavramın kendisi - Aristoteles'in üzerinde ısrar ettiği bu
duyusal verilerden hareketle bilimin meydana gelişi, bilimin ve konusunun aşkın dünyaya ait ol
duğunu ileri süren Platonculuğun dolaylı bir eleştirisini oluşturmaktadır.
Daha fazla bilgi için çok tam olan Colle'un açıklamalarına bakılsın ( 1 0- 1 3).
2) Burada söz konusu olan, Gorgias'ın öğrencisi Agrigenre'li Polos'nır. O, bir Rrtorik kaleme
almıştı. Platon, Gorgias ta (448 e) Polos'un sözünü zikrediyor. Ancak onun kelimesi kelimesine
'
aynı olduğundan emin değildir (Croiset-Bodin'in Gorgias neşrinde ilgili nota bakınız). - Bili
min deneysel kaynağını Aristoteles birçok kez belirtir. Bu cümleden olmak üzere Aristoteles'e
göre bir duyunun ortadan kalkması, ona tekabül eden bilimin ortadan kalkmasını doğunır </kin
ci Anıılitiklrr, l, 1 8, 8 1 a 39).
3) " Hypolepsis", bir genellik, evrensellik karakteri gösteren inanç, yargı, kanıdır; o, ÇTkarsama
n akim (dianoia) eylemidir. "Hypolepsis", bazen kendisiyle karıştığı kant (bkz. lnrl. Arist. , 800 b
5), bilim ve basiretin (pnıdence) türleri olduğu cinstir Bilimin kanıtlama sayesinde sarsılmazlık
niteliğine sahip olmasına karşılık inanç, kant yanılma kabul eder ve konu olarak hilimlerine sa
hip olmadığımız şeyleri alabilir (Retorik, m, 16, 1 4 1 7 b 9; Fizik, V, 4, 227 b 1 3; Ruh Üurinr.
III, 3, '1 2 7 b 1 7; 25 ve 28; Waitz, Organon, l, 523; /nd. Ari.rt. , 1 86 b 60 ve 799 b 26).
4) Aristotcles'in örnekler olarak verdiği kişilerin (Kallias, Sokrates, Koriskos vb.) kimler ol
dukları ve hüviyetleri hakkında bkz. Ross, Maaph. , l, 1 1 7.
77
M ETA F İ Z İ K
1 ) Arisroteles "insan"ın nasıl Kallias'ın bir ilineği olduğunu söyleyebi lir? Ross'a göre (I, 1 1 8),
"symhebekos" sözcüğü burada, heki min iyileştirdiğinin doğnıtfan doğruya i nsan olmayıp Kallias
olduğunu, Kallias'ın bir i nsan olduğundan ötürü dolaylı olarak "i nsan" olduğunu belirtmek için
kullanılmaktadır (krş. M, 1 O, 1 087 a 1 9). Ancak bu açıklama belki fazla yüzeyseldir. Gerçekte
K:ıllias'ın füiiyle ilgili olarak "insan" kavramı, il, 30, 1 02 5 a 70 de işaret edildiği anlamda bir
"symbehekos kata auto"dur. (Aşağıda B, 2 , 997 a 7 ile ilgili nota da bkz.) Alek.'un (Qııam. , 2 3-2 3
Rnıns, Rodier, Traitt tk l'Ame. , II. 19i.fan naklen) ve Colle'un ( 1 5- 1 8) belirttikleri gibi tümellik,
Aristoteles içi n, özün bir ilineğinden başka bir şey değildir. Özü meydana getiren, sadece, içlemini
teşkil eden niteliklerdir. Alek., şöyle diyor: "Çünkü bir varsayım olarak sadece tek bir birey olsa da
i.\z var olac:ıkrır". O halde tiimel bir kavram olarak alınan "insan", "şu i nsan"ın, yani Kallias'ın ili
neksel bir niteliği olacaktır. Aristoteles için cinsin-içlemi bakımından ele alınan cinsin değil, özün
basit nirdiği ve ilineği olan, kapsamı bakımından ve bir tümel c.'larak ele alınan cinsi beli rten kav
ramın-bir ilinek olması da bu anlamdadır. (Bonitz'e de bkz. 4 1 ) . Aristotelesçi bilinulezonm/11/11k
\'e riim�//ik arasındaki ilişkilerle ilgili olarak Z, 1 5, 1 040 b 4 le ilgili notumuza bkz.
2) f Terhangi bir özel, bireysel duruma uygulanması bilinmeksizin "logos" bilinebilir. (Krş.
ikinci Aııalirik/er, 1, 1 3, 79 a 5.)
3) Çıplak olayın (hotİ) ve nedenin (diori) bilgisi ile ilgili olarak özellikle bkz. lkinfi Analitik
lrr, ( , 1 3 (riim böliim) ve Trandelenburg, Elemanta log. Ari.et. , s. 8 1 -8 2 .
78
1 . K i TA P
5 alışkan lıklaO > yaparlar. O halde ustaları gözümüzde daha bilge kılan
şey, iş yapabilme yetenekleri değildir; kavrama sahip olmaları ve ne
denleri bilmeleridir.
Ve genel olarak bilen insanı bilmeyen insandan ayırdeden şey, bi
rincinin öğretebilme yeteneğidir. Sanatın, deneyden daha gerçek bilgi
olduğuna i nanmamızın nedeni de budur. Çünkü sanatkarlar, öğrete
bilirler; ama deney sahibi insanlar, öğretemezler.
Sonra,(2) bireysel şeylerle ilgi l i olarak bize en güven ilir bil-
iO gileri verdikleri halde duyularım ızdan hiçbiri ne bilgel ik olarak
bakmayız. Çünkü onlar bize hiçbir şeyin neden i n i , örneğin ate
şin neden sıcak olduğunu söylemezler; sadece onun sıcak olduğunu
söylerler.
O h �lde ortak duyumları aşan herhangi bir sanatı ilk olarak bu
lan bir kişi hakl ı olarak insanların hayranlığını kazanmıştı r. Bu hay
ranlığın temelinde yalnızca onun buluşlarının faydalı olması değil,
15 bilgeliği ve geri kalan insanlardan üstün ol ması bulunmaktaydı. Son
raları bazıları hayatın zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya. diğerleri onu
zevkli kılmaya yönelik sanatlar yaratıldığı nda, bu sonuncuların yaratı
cıları her zaman doğal olarak biri ncileri yaratanlardan daha bilge kişi-
20 ler olarak görülmüşlerdi r. Bunun nedeni onları n bilimlerinin faydaya
yönelik olmaması idi. Ne zevk vermeyi, ne de hayatın ihtiyaçları nı
karşılamayı amaçlayan bilimlerin tüm bu buluşların varlıklarını orta
ya koymalarından sonra bulunmuş olmalarının ve onların ilk kez boş
zamana sahip olmuş ülkelerde ortaya çıkmış olmalarının nedeni de
budur. Bundan dolayı matematik sanatlar Mısır'da doğmuşlardır.(3)
Çünkü orada rahipler sınıfının çok boş zamanı vardır.
79
M ETAF İ Z İ K
mutlak orijinalliğini ve Yunan mlfcizesinin kendiliğinden onaya çıkışını savunma}'a imkan ver
memekte,lirler. Bugün artık Mısır uygarlığı gibi, Orta Doğu'nun eski urgarlıklarının (Hititler,
Rtbilliler, Asurlular vb.) VI. yüzyıl düşünürlerine, hiç olmazsa Üzerlerinde dchal:mnı uygulaya
cakları bol miktarda malzemeyi vermiş olduğu kesin olarak tcsbit edilmiştir. (Ö1ellikle A. Rcy'in
ilginç açıklamasına bakınız: lA Sdmce orimtale 111111nt /es Grecs. Paris, 1 933.) Yunan fdsefesinin
çağdaş tarihçileri ile birlikte Doğu biliminin hiçbir zaman teorik ve soyut bir bilim anlayışına
yüksdehild"ek ölçüde f.ı.ydacı ve ampirik kaygılardan kumılamamış olduğu kabul edilebilir. Böy
lece ilk Prthagorasçılar, Yunanlıların Doğu halklarından almış oldukları parça parça ve f.ıydacı
kavramları kullanmak suretiyle aritmetik ve geometrinin gerçek kunıcuları olarak görilnüyorlar.
Doğa biliminden ayırdedilmesi güç olan asıl anlamında felsefe de artık Yunanlıların yerli ilrünü
değildir. Çünkü o, başlıca Doğu'ya komşu bölgelerde ve Güney lr:ılya'da gelişmiş ve ta doğuşun
,ıan itibaren Yunan düşüncesine en yabancı olan dinlerin etkisi altında kalmıştır .. Öte yandan
ilk Yunan düşünürleri, yapmış oldukları seyahatlerde (bunlanlaki efsane ve abartma payını çı
kartsak da), o zamana göre çok ileri uygarlıklarla temasa girmişlerdir O h:ıl,-Ie Yunan'ın Doğu'ya
bağımlılığı inkar edilemez. Yunan'ın kendisine ait olan, ta baştan İtibaren bilginlerin biitiin araş
tırmalarına nüfuz etmiş ve düşünceyi duygu ve sezginin etkisinden kurtarmış olan büyiik akılcı
cereyandır. Ancak bu noktada da ihtiyatlı olmak zonınluhığu kendisini göstermektedir: Yunan
fılozotlarının çabası, münhasıran akılcı düzenden kaygılar taratindan yönetilmemiştir. Gerçekte
o, bugiin artık bilindiği gibi, dinsel bir atmosfer içinde devam etmiş ve derin bir biçimde Sır din
lerinin, özellikle Orfikliğin etkisine manız kalmıştır. Pythagorasçılıkla Orfıklik arasındaki ilişki
lerle ilgili olarak bk:z. A Dies, Le Cyck mysıique. la Divinitl. origine etfin des existmm indiı•idu
elles. Paris, 1 099, s. 54 ve sonrası. Geniş bir literatüre yol açmış olan Yunan felsefesinin orijinalli
ği sonınu ile ilgili olarak E. Brc!hier'in çok nüanslı güçlü sayfılarına bakınız. Hist. de la Philos.. 1 ,
s . 3-6 (Giriş).
1) "Nikh. Ahlôkı '. VI, 3, 1 1 39 b 1 4-a 4; 1 1 40 b 8 - Sanat, ,!aha önce gördilğilmiiz gibi "hek
'
sis tis meta logou alethous poietike"di.r. (4, 1 1 40 a 20); Bilim, "heksis apodcktike"dir (3, 1 1 39 b
3 1 ); "Diğer disiplinler" (phronesis, sophia, nous) VI. 3-7. de incelenmektedir
2) Arnı 1�-ımanda bi/geük ve bilim kavramını ifade eden "sophia" kelimesi (Yunanlılar için bir
bilgin, aynı zamanda bir bilgedir), Metafizik'in ilk bölümleri nde, açıklığa kavuştunılması 1.onın
lıı lllan iki farklı anlama gelir: "Sophia"ya genel olarak bilim veftlsefl'l.lir (örneğin A, r, 98 1 a 27;
3, 1 005 b ( ; K, 4, 1 06 1 b 32) veya ilk felsefe veya Metafizik' tir (örneğin B, I , 995 b 1 2; 2, 996 b
9; K, 1 , 1 059 a 1 8-32; 2, 1 060 a 10, A, 1 O 1 075 b 20). Bu son anlamda o, biitiin bilimlerin il
kelerini kanıtlama gildine sahip olan (Alek., 8, 2) asıl anlamında bilgeliktir (sophia haplos). Eğer
"nous", kanıtlanamaz doğnılann; "episteme", kanıtlanabilir doğnılann bilgisi ise, "sophia" en
yilksd;: ve en tanrısal şeyleri bilmeye yönelmiş zihnin kendisidir (krş. Ni/ih. Ahlı1kı, VI, 8, 1 1 40 b
2-8). Bu bakımdan Bonitz'in işaret ettiği gibi (lnd Arist. , 688 b 55) "sophia" sözctlğilnün "pro
te" (ilk) sıfatı ile birlikte bulunması veya bulunmamasının bir önemi yoktur.
O halde ilk iki bölümde "sophia"nın "sophia haplos" anlamına geldiği tartışılamaz. Özellikle
rinden çoğu (öğretilebilme, hasbi araştırma) daha ziyade genel olarak bilime uygun dilşmekle
birlikte o, her zaman ilk ilkelerin ve ilk nedenlerin bilgisi olarak tanrısal nitelikli bir şey olarak
tanımlanmaktadır. (Bu anlamda bkz. Bonitz, 57-58; Ross, f, 1 24.)
80
1 . K i TA P
30 gibi<O deney sahibi insanın basir. ola rak herhangi bir duyu algı
sına sah ip olan insandan, sanark:irın deney sah ibi insandan, us
ran ın işçiden, daha bilge olduğu düşünülür ve reorik rürden
bilgin i n prarik rürden bilgiden daha fazla bilgelik olduğu kabul
982 a edil i r. O halde bi lgel iğin, belli bazı ilke ve nedenlere il işkin bil
i
gi olduğu apaçıkm.
1) 98 1 a 24 vd. - Aristoteles' in kanıtlamasının bütünü ile ilgili olarak bu bölümün birinci no
tuna gömleriyonız. Bu kanıtlama şu biçimde özetlenebilir: Eğer genci kanı gizil olarak Bilgelik'in
ilk ilkelerin bilimi olliuğunu kabul ediyors:ı - ki nedenler hakkımla daha çok veya daha az derin
lemesine bilgiye bağlı olarak insani etkinliğin çeşitli biçimleri nin sınıflandırılm:ısını yöneten fik
rin hu olduğunu biliyonız - özü itibari)1e nedenleri araştırma olmasından llolayı, biitiin bu et
kinlik biçimlerini :qan Bilgclik'in onların tümünden d:ıha üstiin olduğu açıktır. Bkz: Bonitz, 46
"jam vero si est ex vulgari hominum judocio sapientia summonım principionım scientia, eam
dign itare rcliquis omn ibus cognitionis generibus praest:ıre oponet vb.".
Wirth, 28. satırdaki "ilk" (prota) sözcüğünü kaldırmayı t<.- klif etmiştir. Birinci höliimiln sadece
Bilgdik'in, nCllenleri tem:qa etmekten ibaret olduğu�u kanıtlallığı doğnıdur. Söz konusu neden
lerin "ilk" nedenler olduğunu kanıtlamak ikinci böliime ait olacaktı r. Ancak bütün yonımcularla
birl ikte (ö1ellikle Colle, 20 ve 2 1 'e bkz.) ilk i ki bölümdeki akıl yiirütmenin bir biitün teşkil ettiğiıe
ve birinci bi"ilümün, bu akıl yiiriltmenin, son cümlenin de işaret ettiği gibi ("o halde bilgeliğin belli
bazı ilke ve nedenlere ilişkin bilgi olduğu") yalnızca bir parçası ollluğuna dikkat etmemiz gerekir.
Bütiin bu ilk bölümden çıkan sonuç, insan bilgisinin üç licreceyi, yani deney, bilim ve ilk fel
sefeyi içine aldığıdır: Bilim deneyden, ikincil nedenlerin bilgisi olmak bakımından ayrılır. ilk Fel
sefe de bilimden ilk nedenlerin bilgisi olmak bakımından ayrılır. ilk nedenler, genel olarak bü
tiinlüğii bakımından ele alınan gerçeği açıklarlar. O halde ilk Felsefe her bilimin özel alanlarının
kendilerine dayandığı nedenleri içine alır ve bu nClienler sayesi mle tiim eylemimizi yönetir. Var
olanın belli bir parçasını göz önüne alan özel bilimler ancak nedenlerini daha yukarıya çıkararak
onaya çıkarmak miimkiin olan verilere kadar gittikleri halde, ilk Felsefenin konusu, her varlığın
en son, nihai nedenleri , var olanın beli rleyici koşullarıdır. O halde o daha biiyiik bir genelliğe
erişmekted ir"'; Böylece tanımlanan Meratlzik, illa idealist değilll i r. Bu açıdan alınınca idealar veya
form teorisi kadar gerçeğin bütününe, şeylerin genel ve zonınlu beli rlemelerine ilişkin nihai bir
açıklama getiren materyalizm veya monizm de metatlziği n alanına girer. Her iki durumda da de
neyin ve pozitif bilimin sağlaliığı verilerden hareketle bir ekstrapolasyon yapmak söz konusudur.
2) 6 s:ıtır, "tas hypolepsis" ("görüşleri. . . "). Çevi rid� de açıklad ığımız gibi insanların çoğunlq;ı.ı
mın, genel olarak tasarlandığı biçimde filozof hakkındaki gi.lriişleri söz konusudur. Alek., (9, 1 9
vd.) yaygın göriişlere, halkın genel duygularına başvurman ı n Aristotcles'in adeti olduğuna işaret
etmekt..>tlir. O, özellikle Fizilt'te yer, zaman, ve bu tür diğer kavramlarla ilgili olarak bu yöntemi
kullanmıştır. Bu bölümle bir önceki bölüm arasındaki ilişki ile ilgili olarak bkz. Bonitz, 47.
81
M ETA F İ Z İ K
nan. yani daha karmaşık bilimleri birbirlerinin ka rşı sına koymakt:ıdır - Bu karşıtlıkla ilgili olarak ba
kını7.: ikinci A1111/itikkr, 1, 27, 87 a 34; Gök Üurinr, ili, 1 , 299 a 1 6; Trendel Dr Animıı, s. 393-395;
,
\'\':ıir1. Org. ; Bonirz, Mt'taph. , 49-50 ve lnd Arist. 1 26 b 1 6 \'e 646 a 9; Hamel in, Phy.riq11�1I. s. 64
.
(Fizik, il, 2. 1 94 a 9 ile ilgili); Mansion, lntrod. ıl lıı Pl�y.<. Arist s. 73 vd. O halde aritmetiğin neden
.. -
dolayı geometriden önce gcltliği ve ondan daha.kesin olduğu anlaşılıyor: Çlinkii geometri, sayının il
kdcrinc u1:ımın ilkelerini eklemektedir. Bu nokta ile ilgili olarak bkz. Bonitz, 50.
82
1 . K i TA P
1) Rilgdik'in "teorik" bir bilim olmasının, öte yandan Politika'nın da meşru olarak "yönetici"
bir bilim olduğunu iddia etmesinin mümkün olmasının doğurduğu güçlüklerle ilgili olarak bkz.
Ross, c, 1 2 1 .
2 ) Yani biraz önce tasVİ r ettiğimiz en yüksek ilkelerin bilimine. "Söz konusu ad", kuşkusuz
Rilgdik'tir. Ru pasajla ilgili olarak bkz. Bonirz, 5 1 .
3) "Poctik" bilim (poiein, episteme poietika), meydana getirmenin (pr0tiuction) bilimidir.
Onun amacı, bir "poiesis"in, yani sanaıkflrm dıımda o1an bir r.<erin gerreklr,rıirilmniı.lir (yukarda
1, 980 b 28 de "tekhne" ile ilgili olarak söybiiğimiz şeylere bkz.). "Poetik" bilim, özü itibariyle
bir "tekhne", bir "dynamis"tir (Sanat, güç). O, "seçme"ye (proairesis) da}'anan insani ey/mı/eri
(pr:ıkseis) güz önüne alan "pratik" bilimden (practein, episteme praktike) farklıdır. "Praksis", ey
lrmi yapandan ayrı herhangi bir eseri meydana getirmeyen ve eylemi yapanın içinde kalan, ona
di.iniik olan (immanent) eylemden (eupraksie) başka bir ereği olmayan bir fa.ı.liyettir. (krş. Nikh. .
Ah"1kı. Vl, 5, 1 1 40 b, 6.)
İster Ahlak, ister Ekonomi, isterse Politika söz konusu olsun, eylemin bilimi, gerçekte bir "ba
siret"ten (phronesis) ibarettir. O, asıl anlamında bir bilim değiltlir ve daha zi}'ade genel "disip
lin" adı ile adlandırılmayı hak eder. - "Theoretik" bilim veya "theoria" ise, bambaşka bir şeydir.
O, doğnınun incelenmesi, temaşa edilmesi, bilfiil bilimdir. O, her türlü faydacı veya pratik
amaçtan bağımsız olan hasbi düşünmedir. Bu düşüncenin eriştiği nol-ı:a, sezgisel bilgidir. Tek
kelime ile o, salt diişüncenin işlemidir. O, bilgeliktir (sapience, sophia), geniş anlamtfa felsefedir
(philosophia), en mükemmel bilimdir. O, yaklaşık bir sonuca değil, kesinliğe ve mutlak bilgiye
erişir. Aristoteles'e onun kavramı, o kadar açık ve kendiliğinden bir şey olarak görünmektedir ki
hiçbir yenle onu özel olarak tanımlamaz. Sadece ne "pratik," ne de "poetik" bir şey olmadığını
söylemekle yetinir.
Aristotelcs'in bilimler sınıflaması ile ilgili olarak E, 1 e; di.inüşlü eylem ve geçişli eylemle ilgili
olarak i l, 6, 1 048 b 1 8 e ve ilgili nota bkz.
83
M ETA F i Z i K
şumu gibi daha büyük sorunları ele al m ışlardı r.O > Ş imdi b i r so
runu fark ermek ve hayrer ermek, kendis i n i n bilgisiz olduğun u
kabul ermekrir (Bundan dolayı efsaneyi seven de b i r anlamda
bilgeliği sevendir. Çünkü efsane, hayrec verici şeylerden _meyda
na geli r) .(2) Ş itndi bilgisizl ikren kurrulmak için felsefe yapm aya
20 girişciklerine göre,(3) onlar, kuşkusuz herhangi b i r faydacı amaç
la değil , sırf bilmek için bil i m i n peşine düşmüşlerdi. Olaylar da
bunu doğrulamakcadır: Çünkü hemen hemen hayamı bücün ih
ciyaçları ve konforu ile ilgi l i şeyler catmin edilmiş olduğun da
böyle b i r bilgi aranmaya başlanmışcır. O halde bizi m onu başka
25 herhangi b i r yarar için aramadığımız açıknr. Nası l ki b i r başka
s ı n ı n amacı için değil, kendi amacı için var olan i nsana özgür
i nsan diyorsak,(4) aynı şekilde bu bilimi biricik özgür b i l i m ola
rak aramakcayız. Çünkü yal nızca o, kendi amacı içi n vardır.
Bundan dolayı hakl ı olarak, ona sah ip ol maya i nsanın gü
cünün öcesinde olan bir şey gözüyle bakılabilir.('\) Çünkü _ i nsan
_doğası birçok bakı mdan s ı n ı rlıdır. Dolayısıyla Simonides'e göre
30 "yalnız Tanrı bu imriyaza sahip olabilir" .( 6) Ve insanın kendine
uygun olan bilgiyi aramakla yerinmemesi doğru deği ldir. O hal
de eğer şairlerin sözlerinde b i r gerçek' payı varsa ve kıskanma,
983 a tan rısal güç için doğal bir şeyse, bunlar, herhalde her şeyden
1 ) 1 5. s:ıtırdaki "diaporein" (sorun olmak) fiili ile 1 7. satırdaki "aporein" (sonın olmak, güç
olmak) fiilleri ile ilgili olarak B kitabının notlarına bakınız. "Aporia" (sorun, güçlük) ile ilgili ola
rak da aynı yere bakınız. - Bilimin başlangıcının hayret ollluğu göril�ii Platon'dan alınmıştır:
Tl}('(titno.<. 1 55 d.
2) Aristotcles, 1 8. satırda "philomythos" (efsaneyi seven) ve "philosophos" (felsefeyi seven)
kelimeleri ile bir kdime oyunu yapıyor. Akıl yiiriltmesi şü}�etlir:
Efsane, hayranlık verici olaylarla dollllhır:
Hayran olan, bilgisiz olduğunu bilir:
Bilgisiz olduğuna inanan, bilimi amı etler;
O halde efsaneyi seven, (philomythos), felsefeyi de sever (etimolojik anlamında "fılozof'tur).
3) Yani faydacı bir amaçla değil (Alek., 1 5, 28 vd.) - Felsefenin "theoretike" olduğunu kanıt-
lamak için Aristotdes'in yaptığı bu akıl yürütmenin genci ilerk-rişini Sylv. 1'.l aunıs iyi bir biçim
de göstermektedir (9): Scientia in qua quaeritur scire propter scire, et non propter operari, non
est practica, sed speculativa; sed philosophus . . . quaerit scire propter scire; ergo sapientia non est
practica, sed speculativa.
4) Rkz. Politika, ( , 4 , 1 254 a 14.
5) Alck, 1 7, 1 9. "to de theion pases khreias eleutheron". Kısaca o, en yiiksd• i.izgiirliiktiir. Bil
gelik, önce kendi hayatlannı kazanmakl:ı uğraşmaları gereken ins:mlann çoğunluğu için yasaktır.
O halde Rilgclik'e sahip olma, daha ziyade insan ilstii (ouk :ınthropine) bir şC)•dir
6) Fragm. 3, Hiller (kq. Protagoras. 34 1 a) - Keos'hı Simonides 555 lere doğnı Keos adasın
da f ulis'te tloğmuş, 467 ye doğru Syraküza'da ölmüş, lirik bir şairdir.
84
1 . K İ TA P
sfü:lcrinllcn yararlanır. Listesi için bkz. /mi. Arist V. (Paromia), 569 b 60-570 b 57.
..
3) Aristoteles'in akıl yürfümesini Bonitz (55 ) , iyi bir biçimde sergilemektedir: . . . duplici rati
one haec sapientia et divina et dignissima judicande est: etenim neque deus activam habere po
test scicntiam, quae ad alia pertineat, sed unice hane sapientiam, qua semet ipsum contcmplatur
(krş. A, 7 ve 9) et quoniam deus ipse in summis esse casis et principiis communi omnium coh
sensu jmlicanır, ca sapientia, quae ad ulrikas causas progreditur, divinam naturam ad investigan
llıım rhabct propositam ideoque jure divina dicitur (krş. E, 1, 1 026 a 19 vd.). Sylv. Maurus'a da
{ 1 0) bkz. . . . metaphysica est scientia maxime divina, rum quoad objectum, cum contemplarur
deum, cm quoad sub-ectum, cum scientia omnino perfecta de Deo in sola Deo invenianır, qui
sohıs comprehendit se ipsum, nec ab altero comprehenditur; ergo vb. . . . Bu- ilahi hayatla ilgili
olarak ayrıca krş. A, 7 ve 9, Nikh. Ahlakı. X, 7 ve özellikle 1 1 77 b 30 vd.
4) Aristoteles'in burada sözünü ettiği otomatlar veya kuklalarla ilgili olarak Alek.'a { 1 8 , 1 7) ve
haldı olarak ünlü Mağara efsanesine (Devlet, VII, 5 1 4 b) göndermede bulunan Colle'un ilginç
nonına (3 1 ) bkz.
85
M ETA F i Z i K
1) Karenin k�egeninin kenarı ile ölçülemczliği (veya başk:ı deyişle dik üçgenin hipotenüsü
niin kenarları ile ölçülemezliği) örneğine Aristoteles'te sık sık r:ıstlanır. (Özellikle bkz. r. 8, 1 0 1 2
a 33; &, 7, 1 O 1 7 a 35; 1 2, 1 O 19 b 24; H , 4 , 1 017 b 6 vb. 20. satırdaki (ve yukarıda zikredilen di
ğer metinlerdeki) "diametros" sözcüğü, dairenin çapı değil, :ıncık karenin ki.lşegeni anlamına ge
ldıilir. Aristotdes'in zamanında çapın, çemberle ölçülemezliği heniiz bilinmiyonhı. Çünkii on
&ın birk:ıç yüzyıl sonra Arşimed hala onların oranını belirlemeye çalışmakt:ıydı. (krş. /nr/. Arist..
1 85 a 6). Karenin köşegeninin kenarına olan oranının irrasyonclliğinin keşfini (İrr:ısyonel v'2)
Aristotcles eski Pythagorasçılara izafe etmekteydi. Onların bu konudaki bnıtları şu diişiinceye
dayanmaktaydı: Köşegeni verilmiş olan brenin kenarını tam ol:ır:ık ölçmesi durumunda sayının
aynı 1.amanda hem çift, hem de tek olması gerekir. Bu ise saçmadır. irrasyonel, her şeyin sayı ol
lhığunu ileri siiren Pythagorasçı öğretinin temel ilkesini on:uhn k.ı.ldırıyordu. Dolayısıyla o,
me7hebin üyelerinin dışardaki insanl:ml:ın gizlemeye c;alışnkl:ırı bir "rez.'llet"i meydana getiriyor
,fu. J:ımblikos'ıın naklettiği bir hikayeye göre (De ı•ita P_yıh. . 88, Kiesslin), Akuzmatikler mezhe
binin kurucusu olan ve (Aristoteles'in aşağıda kendisi nden h:ıhsettiği: 3, 981 a 7) bir üye, Hip
papos, bu "kursal sır"rı ifşa etmiş, bunun üzerine bu küfürden ötürü denize atılmıştır. (Yukarda
ıikrcdilcn eserler dışında bkz. Trendcl, De Anima. s. 4-1 1 ; A. Reymond, lli.rı. drs Sc. e:ı.ww et
nat dım.< /'Anı gr. rom. , s. 1 25; A. Rey, La jnınme de la Sc. gr. . s. 201 -202 vb . . . ) Ki)şcgenin irras
yondliğinin Aristoteles'in düşünceleri üzerinde etkisi olmuştur. Rclki o, Aristotclı:s'in cinsler ara
sımla geçiş olmadığına ilişkin ilkesinin temelinde buhınm:ıkt:ıdır (krş. Aşağıd:ı 9. 992 a 1 9'la il
gili not).
2) Alck., ( 1 9,8� ve Asklepius'a (22, 1 8) göre bu atasi.lzü şu,hır: " ikinci sefer, en iyisidir" (deu
teron ameinonon). Krş. Leutsch ve Schnedewin, Paroem., l, 62, 1 5; !I, 357, 88.
3) 25. satırda söz konusu olan "ilk neden" (prote aitia), ne Aristoteles'in çoğu kez "ilk" diye
adlandırdığı "yakın" neden, ne de 24. satırda olduğu gibi "ilk, mutlak", metafizik nedendir; o,
bir şeye has olan ilk neden, en uzak, nesneye üzgü olan nedendir (to :ıkrot:ıton aition). Bonit:ı'le
(5 1 ) ve özellikle Colle'un bilgince incelemesiyle karşılaştırın (34-4 1 )). Aristoteles, aynı fikri, yani
tam bilginin şeye ait, ona has olan ilk nedenin bilgisi okluğunu şuralarda da ifa,fo etmiştir: ikinci
A11alirikleı; I. 2; Fizik, l, 1 , 1 84 a 1 0; Mt'1t1jizik, H, 4, 1 044 a 32. (ayrıca krş. Fizik, il, 3, 1 95 b
86
1 . K i TA P
22 ve (famclin'in şerhi: Phys. . H, 98 vd.) . Yukarıda zikredilen incdemesinde Colle 25-26. satır
lanl :ıki p:ır:ı ntezi bir şerh olarak göz önüne almaktadır: Çilnkü ona göre Aristoteles bir şeyin ilk
ncı leni nJcn mutlak anlamda ilk olan nedene geçemezdi. Buna şöyle cevap verilebilir: Mrtafi
zilt'in konum varlık olmak bakımından varlık olduğuna göre, bir şeyin ilk nedenini bilmek mut
bk ol:ır:ık ilk olan nedeni bil mekle aynı şeydir. Kuşkusuz Mecafıziğin konusunun varlık olmak
b:ıkımın&ın varlık olduğunu bize öğretecek olan ancak E kitabıllır. Ancak bu eserin bütününün
çoğunlukl:ı kusurlu bir yapıda olduğu, ilstelik birçok pasajında }'V.ann daha önce ortaya konup
k:ınırl:mm:ımış olan bi rçok ana tezin i biliniyor fanettiğini de hatırlamamız gereki r.
Gcncl lll:ırak neden ve "nedenftle (aitia veya aition) "öğeft (stoikheion) arasındaki furkla ilgini
ol:ır:ık krş. 6., 2 ve 3 ve notlarımız.
1 ) Arisroteles'in "ilk nedenler, ana nedenlerft (hai protai airiai, ra eks arkhcs airiai) diye adlan
Jmlığı ve "ili neksdft (k:ıta symbebekos) nedenlerin zıddı olJuklannı söylediği "dört nedenft hak
kında :ı)Tic:ı bkz. H, 4, 1 014 b l : A, 4, l 070 b 26; /ki11ri Ann/iıiklrr, H, l l ; ve Wairı'in bir araya
ropl:ı<l ığı meti nler, ([, 4 0 1 -408. Aynca HnyıınnlAnn Kmmlım'nın 1 . kirabına (özdlikle 1 . bölü
me: 639 a M2 b 4) bakılsın: Burada neden kavramı, çeşitli nedenler ve onl:ır arasındaki ilişkiler
h:ıkkıml:ı i>nemli açıklamalar bulunın:ıkradır. (krş. bu eseri n İngilizce çevi risi: \Y/. Ogle, Oxford,
l 'l 1 1 ve i.iıellikle Le Blond, Traitl sıtr lr.< pm1irs drs nnimnı�r:. ( kirap, Paris, 1 945) Ni hayet şuna
J:ı hkz. L. Robin, Aristotlr, s. l 50 vd.
3. biiliimiin başında sergilendiği biçimde <lörr neden kuramı Arisrotdes.'in ni hai düşüncesini
if:ılle ermemektedir. O, Aristoteles'in analizinin ilk aşamasıdır. �!addi, hareket ettirici, formel ve
ereksd nedcnler aslında iki taneye, madde ve forma indirgenirler. Madde, her rürlii bel irlemenin
hdirsi7. ve virtüel öznesi , dayanağıdır. Öre yandan form bu bdi rlemeleri gerçekleşri ren tek ne
dendir. Fliiylece f.til neden, formel nedene indirgenir: sağl ığı meydana geriren, hekimin eylemi
llcğil<lir: hekimin zihninde olan sağlık, başka deyişle sağl ık k:ıvramıdır. Form:ı sahip olan hekim,
bu formu kendisine naklaierek veya kendisinde bulunan kuvveyi fıil hal ine geçirerek hastaya
form k:ı1:ımlırır. Ereksel neden de formla karışır: Erek, henüz gerçekleşmemiş olan formdur.
Aristotd.:s büylece Platoncu İdeanın model olarak nedeni teşkil etmesi fikrine geri dönmektedir.
Anc:ık aralarında şu biricik, fakat önemli farkla ki form, Arisroreles'te duyusala içkindir, onun
i\·indc bulunur ve oml:ın ancak manrıb-al bir işlemle aymledilir. O halde sonuç olarak oluşun ve
\":lrlığın hiric:ik iki nelieni, madde ve formdur Buna ek olar:ık m:uidenin ancak zorlukla yakalana
bilcn onroloji k bi r gerçekliğe sahip ol.lıığıı bili nmektedir. O, kend isine bağlı olduğu ve ancak
m:ıJJ1..·r lc hirli kre gerçekten var olan forma <loğnı basit bir ri.lncl i m olma özelliğinden ibarettir.
2) "Ousia" sözcüğü aslında "tözft anlamına gelir Genel ·ol:ır-..k o, bir şeyi ancak yüzeysd veya
Z.'lmansal ul:ırak değişriren "ilineklerfte karşır olarak bir şeyin o şey olmasını meydana getiren,
onun varl ığının remelini oluşcuran şeydir. Ancak bıı reri m, Arisroteles'te oldukça körü bir biçim
mnddi röz (oussia hylike, os hyle, kara ren h)ie) (krş. 8, 1 1 7 b 23-26: Z,
<lc ranıınlanır: O, gerek
3. h:ış kısımda; "Ruh Üzerine", H, I , 4 1 2 a 7-9), gerekse bu pasajda olduğu gibi fonnrl töz (ousia
eidike, kata ta eidos, kara ron logon) anl:ımına gelebilir ve ikinc:i Junımda o, form (eiJos), öz (to
ri esrin) veya mahiyer (ro ri en cinai) ile eşanlamlıdır. Niharer o, form ve maddcıicn oluşan so
mur hilqik varlığı, biirünü (synolon, synolos ousia) de ifade edebilir. "Ousiaftnın bıı farklı an
laınl:ırı. hunıınla birlikre, bir aynı somur gerçekliğin çeşidi gilıiinrülerinden başka b i r şey değil
dir: Flirerin rakın maddesi, formla karışması anlamında "ousia"dır; ancak Şii farkla ki formun
hiltiil ulm:ısına karşılık, o bilkııvvedir. Bireyin bürün gerçekliğini meydana geriren form da ken
di rarı na, form ve maddeden oluşan bireyin kendisinden d:ıha doğrudan doğnıya tözdür ve bu
sıfarla o. "llusiaft adını hak edebi lir. Nihayet ")-ynolon", birey olarak, en mükemmel tözdiir ve
cinsten ibarer olan "ikinci dereceden röz"e (deıırer:ı oıL�ia) karşıt olarak "biri nci dereceden
87
M ETAF İ Z İ K
yani özüO ) anlarız. (Çünkü bir şeyin " niçi n"i, sonuçta onun ta
n ımına (kavramına)(2) indirgeni r ve n i hai "niçin", bir neden ve
töz"dür (prote ousia) Bu son anlamda Aristoteles, Platon'dan farklı olarak özü anık tümel olana
değil, bireyin kendisine yerleştirmektedir. Birey "en mükemmel anlamda töz"dilr (ousia kyrito
tata) (Kaugorikr, 5. 2 b 38), ancak "substratum" (hypokeimenon) olarak (H, l , 1 042 a 1 6) ve
form tarafından oluşturulmuş olarak budur; çünkü onun asıl bireysel nitelikleri özü içine gir
mez.
Nihayet "birinci dereceden töz"den (prote ousia) Aristoteles'in bireyde en gerçek olan şeyi ifa
de eden formun kendisini (Z, 7, 1 032 b 2) ve tamamen farklı bir anlamda olmak üzere (burada
sadece terminolojik bir bilgi olarak zikrediyoruz) Tarırı'yı ve maddeden bağımsız göksel Akıllan
kastettiğine de dikkat edelim.
Tözün incelenmesi (birinci ve ikinci dereceden tözlerin özellikleri, birbirlerinden farklılık
ları vb.) ile ilgili olarak bakınız: Kaugorikr, 5 ve Trendel'in ilginç incelemesi: De Anima, s.
263-266.
1) "to ti en cinai" (quod quid erat esse) bir şeyin olmuş olduğu şeydir, O, şeyin mahiyeti (qu
i<ldite, quidditas), doğasıdır (natura) , sonuç itibariyle form111..l ur (eidos). "to ti en cinai" (ne idi,
ma hiyi) deyiminin ilk bakışta oldukça şaşınıcı görünen en iyi kelimesi kelimesine çevirisi E.
Brehier'nin önerdiğidir (Hist. ek la Philos. 1, 1 99): Bir ııarbğın olduğu şey olmaya dtııam etmesi ol
.
gusu (le f.ait pour un etre de continuer 1ı. ecre ce qu'il etait). l\ lahiyet, tümele (katholou) yakındır;
ancak şu farkla ki "tümel"in (katholou) herhangi bir çokluğun birliği olmasına karşılık o, bir
"tode ti"nin, yani bireysel ve somut bir varlığın mahiyetidir. sonuç olarak mahiyet, şeyin total ta
nımı, ana niteliklerinin toplarru , tanımlanan şeye özgü olan şeydir. o, düşüncenin sezgisel bir ey
leminin konusudur; mantıksal, çıkarsamacı (discursit) eyleminin konusu değildir. O, "an sit" so
rusunun tersine "quid sit" sorusuna cevap verir. Ravaisson çok güzel bir biçimde şöyle demekte
dir (Ersai sur k Mttaph. d'Ar. , s 5 1 2): "Bir şeyin mahiyeti, olduğu her şey değildir, yalnızca olma
mazlık cdemiyeccği her şeydir". O, ilineksel değişmeler altında varlığını devam ettiren kalıcı ve
değişmez bütün öğelerin, türemiş olmayan, asli olan bütün öğelerin toplamıdır. "to ti en ci
nai", "ti esti"den daha dar kapsamlıdır. Bu ikinci cinstir ve onların birbirleriyle karıştırılmamaları
gerekir. Bonitz (!ntl. Arist., 763 b 47) bu farklılığı iyi bir biçimde ortaya koymuşnır: "si quis "ta
m to ti eoti kataloroumma " a omnia compkııtrit a suo ordint po.<ucrit � to ti m rinai " vtl "ton ho
rismos � constiit. Başka deyişle "to ti en cinai", tanımın öğelerinin, bu öğelcr uygun bir sıra içinde
olduklarında birleştirilmiş bütünüdür. O, kendisi ile aynı kaplama sahip olan tanımlananın özü
dür. (Bununla birlikte "to ti en cinai" ve "to ti esti" deyimlerinin eşdeğer olduklan ve Aristoteles
tarafından aynı anlamda kullanıldıklarına dikkat etmek gerekir. Bu nol.."ta hakkında bakınız: Ch.
Werner, Arist a /Tdea/ Platon., 53, not 3). Öte yandan "to ti en cinai", "horismos" ve "logos"
kavramları - ki bunlar ilerde yeniden ele alacağımız birbirlerine anlam bakımından yakın kav
ramlardır - arasındaki farklılığa Ps. Alek.'un arkasından (467, 1 vd.) Bonitz tarafınlfan açık ola
rak işaret edilmiştir: "horismos " a "to ti en tinai " ita itttr st cohaermt ut sapi.ısimt alterum ptr altt
"'m Ar.txplicit. . . "horismou " vim ac dignitattm "logos • tum demum msequitur, quum sıtbstantiat
naturam sivt "to ti m tinai " txplicat. (308-309). (Waitz'c bakınız: II, 398-40 1 ); imi. Arist. 434 b
.
6 ve 764 b 46). Özetle, "horismos", "ti en cinai" da birleşmiş ve düşüncenin tek bir eylemi ile
kavranmış olan tanımın öğelerini açar, yayar ve sayar (Ps. Alek., 467, 2). Bu kavramlar arasında
ki aynmla ilgili olarak Colle'a (4 1 -42) ve Ross'a (c, 1 27) da bakılabilir. "Mahiyet" hakkında ge
nci olarak bakınız: Rittcr ve Prdler, Hist. phil gratc. , s. 3 1 5, not 393 c; A Lalandc, ııocab. dt la
philos. "Substance" maddesi, 8 1 6-8 1 8 (L. Robin ve C. Wemer'in notları ile birlil.."te); vb.
2) "logos" kelimesi, Aristoteles'in dilinde çeşitli anlamlara gelir. "Logos", kavram (notio),
konscpt, şeyin zi.hindeki özü, bu şeyin düşüncesı ve dolayısıyla onu ifade eden tanım, onun
88
1 . K İTA P
formudur (eidos, morphe, horismos, ti en cinai). Bu terim aynı zamanda mantılt.<a/ ve ontolojik
bir anlama sahiptir. O, hem düşüncenin konusunun kendisi, şeyin iç düzeni, yapısı, özüdür;
hem de onun tek bir kelimeye sıkıştınlmış akılsal ifadesidir. Ayrıca "logos"un ifade ettiği özün,
sadece bir tözün değil, aynı zamanda bir niteliğin veya karmaşık bir bütünün, bir özellikler veya
doğal olaylar grubunun, bir olayın özü olabileceğine de dikkat etmek gerekir. Bu cümleden ol
mak iizere beyaz insanın, eşiğin, üçgenin, ay tutulmasının (H, 2, 4) "logos"u (ratio) vardır. "Lo
gos" kelimesi daha belirsiz olan deyim, rümk, söz. önermt, btyan anlamlanna da gelir (krş. Poeti•
ka. 1 4 57 a 23); O, aynı zamanda kanşımın oram (ratio) , yasasıdır (lnd. Arist., 437 a 40). Daha
az teknik olan bir anlamda o, sorun (question) (lcrş. "sL."Cpsis" ve "aporia") veya aktlyürütmt (rati
.ocinatio) , kamı, kanı, sisttmd ir (Bu durumda "logos", "doska" ile eşanlamlıdır).
"Logos" ve "horismos"un tanım kuramındaki kesin anlamlan Z, 4, 1030 a 7 ile ilgili bir no
tumuzun konusunu-0luşturacaktır.
"Logos" teriminin uğradığı değişiklikler Aristoteles sonrası felsefede stoacılar ve Philon'da iz
lenmelidir. Burada onun M.S. Hl. ve iV. yüzyıllarda Dördüncü lncil'de ve Teslis dogmasının ta
rihinde oynadığı ana rol de unutulmamalıdır. Kanımızca B. Parain'in yaptığı gibi (psai mr it lo
goJ plaıonicim, Paris, tarihsiz 1 924), "logos"un çeşitli anlamlarını Platon' da bile tek bir anlama
indirgemek istemek boşunadır. KuşL.'USuz bu kelimenin farklı anlamlarının birbiriyle ilgisi vardır
ve "if.ulc-logos", ekseriya "kavram-logos"la karışmaya doğru gider. Ancak gene de adla, düşünce
arasındaki aynmı devam ettirmek gerekir. Özellikle dil sonınunu çözmekle meşgul olan Para
in 'in yaptığı gibi önceliği "fıil"e vermek ve kavramı geri plana atmaktan kaçınmak gerekir. Ger
çekten daha sonraki izleyicilerinde olduğu gibi Platon ve Aristotdes'te de "logos" kelimesinin an
lamı, her dunımda içinde bulunduğu bütün tarafından belirlenmektedir.
1) "madde veya daha doğrusu dayanak" diye anlamak gerekir Alek.'un işaret ettiği gibi (22,
2-3) "hylc" (madde), "hypokeimenon"la (dayanak, özne, substrat) eşanlamlı değildir. Öznt veya
dayanak, gerek matldt (hyle) , gerek forrn (morphe, eidos), gerekse bu ikisinin birltıimi olan şey
dir (synolon). O halde o, "hyle"den daha geniş kaplama sahiptir (krş. Ind. Arist. . 798 a 24-33).
"Hrle" kelimesinin tarihi hakkında bakınız: Rivaud, it Probl du devmir. s. 369-373, 261 -264:
"hrle", önce orman, ağarlar, onlardan rıkanlan matldt!tr anlamına gelmekteydi. Sonra canlı ci
simlerin maddi yapısı, bileşimi anlamına geldi. Nihayet Aristoteles ona teknik ve felsefi "madde"
anlamını verdirdi. Madde gerek "duyusal" (hyle aisthete), gerek "akılsal" (hyle noete), gerekse
salt lokal (hyle topike) olabilir. Aristoteles aynca mutlak anlamda veya daha sıkça göreli anlamda
"ilk madde" (prote hyle) ile, doğrudan doğruya formu alma yeteneğine sahip olan "yakın, en son
madde" (ekshate hyle) yi de birbirinden ayırmaktadır (Ancak öte yandan "prote hyle" ekseriya
"ekshate hyle" ile aynı anlama gelir. krş. Ind. Arisı 786 b 7)
..
2) Yani hareket ettirici neden, fail neden (cause efficient) (Alek., 22, 7)
3) "to hou heneka" deyimi ile ilgili olarak bkz. Trende!, dt Anima, s. 290 "to hou heneka"
-
id cujus graitia aliquidfit, "bir şeyin ne için olduğu", trtkstl ntdtn, tt!tolojik nrdmstUiktir. Aristo
teles'in terminolojisinde onun zıddı "ronınlu nedensellik"tir (to eks anankes). Ereksel neden, nt
dmltrin ntdtnidir: çünkü Aristoteles çeşitli vesilelerle doğanın eserini, insani çalışmanın ürünle
rine benzetir.
89
M ETAF i Z i K
1) il, 3, 7. - 3. samd� "alethia", genel olarak mantıksal anlamda hakikat değil, gnrek, var
lıklann gerçek doğası anlamına gelmektedir (Bonitt, 6 1 ; Ross, I, 1 28).
2) Bu gözden geçirmede sırası ile maddi neden, hareket ettirici neden ve fonnel neden ele alı
nacaktır. Birçok başka yerde olduğu gibi bu pasajda da Aristotclcs'in kendisini bir geleneğe bağ
lamak ve incelemeyi amaçladığı farklı sistemlerin içermekte olliıığunu düşiimlilğii doğruluk pa
yını onay:ı çıkarmak yönündeki sürekli kaygısına dikkat edilsin. O halde bumlaki sergilemesi ne
salt olarak tarihsd, ne de tamamen tara&ız, nesneldir. Kendisinden önce gelenlerin öğretilerinde
Aristoteles kendi felsefesinin ilkelerini bulmaya çalışmaktadır (Giriş'imizde A kitabı ile ilgili ola
rak verdiğimiz açıklamaya halanız).
3) Bu ilkeler basit olarak maddi değildirler, yani saf ve ayrımlaşmamış madde değildirler;
maddi yapıtl-ıdırlar (en hyles eidei), yani dört öğede gerçekleşmişlerdir (krş. Bonitz, 62; Ross, I,
1 28). "Yakın madde"nin (ekshate hyle) zıddı olan "ilk madde" (prote hyle), gerçekten, formun
basit bir korelatifıdir ve kendinde var değildir. Ôğeler veya basic cisimler (ca hapla somata) karşıt
nitelik çiftlerinin ilk maddeye (prote hyle) gelip ona biçim kazandınnasının sonucu olan en son
gerçekliklerdir ve onların altına inilemez. Başka deyişle öğelerin kendisine clöneceklcri ve kendi
sinden çıktıktan daha basit bir töz yolmır. Onlar ancak 01111 ı•e Yokoluş Ü.urinelle tasvir edilen
bir sürece (il, 4, 33 1 a 1 3 vd.) uygun olarak birbirlerine dönilşebilirler. O haltie madde, göreli
bir kavramdır. O, her zaman, varlıklar merdiveninde formun hemen bir altında bulunan şeydir.
Bir şeyin maddesinin kendisi, niceliği, biiyüldiiğii ve nitelikleri bakımından belirli lliğer bir bilfi
il cisimdir. Her türlü belirlemeden yoksun olan genel olar:ık cisim diye bir şey yoknır Fonn,
kendinde akılsal olduğu halde, madde ancak forma göre akıls.-tldır. O, bizzat kendisi bakımından
akılsal değildir, bilinemez (krş. Z, 1 0, 1 036 a 8). Madde, ancak analoji yoluyla bilinir: Tuncun
heykele göre-durumu neyse, maddenin töze, somut ve gerçek varlığa göre dunımu odur (krş. Fi
zik, I , 7, 1 9 1 a 7). Doğa bilgini hem form, hem de maddeyi incelerse de' madlleyi, hiç olmazsa
ancak fonn tarafından belirlenmiş olduğu ölçüde, bileşimin yapısının işlevi açısından ve formun
önceliğini kabul ederek bilir.
4) O halde sadece niteliksel değişme, başkalaşma (alloiosis) vardır. Krş. Olıq vt: Yokolıq Üzni
ne, T, 4 - "Physis"in anlamı ( 1 2. satır) için bkz. il., 4, 1 0 1 4 b 26.
5) Aristoteles, şaka yapıyor: Tarihin Sokrates'i çirkindi.
90
1 . KİTAP
91
M ETAF İ Z İ K
ralara ve P. Schuhl tarafından verilen referanslara bkz. Eısai mr laform. de la pensigr. s. 6 1 -62.
.
3) Pcriklcs'in çağdaşı olan Samos'lu Hippon. Aristoteles, Hippon'dan Ruh Üurine da küçüm
semeyle söz eder: l, 2, 405 b 2. Alek.'un (27, 2) ve Asklepius'un (25 1 6) söylediğine göre o, tan
,
rıtanı mazclı. Hippon, Thales'in öğretisini canlandırmaya çalışmış bir eklektiktir. ilk ilkenin nem
li bir şey (hava veya daha muhtemelen su) olduğunu söylemekteydi. Hippon hakkında krş. Bur
net, /'Aurorr de la Phil gr. , s. 405 ve 4 06 ve Ritter ve Pr. 2 1 9-22 1 nolu metinler (s. 1 80- 1 8 1 ).
4) Miletos'lu Anaksimenes. {Yaklaşık 6 1 0-547). Bkz: la Prnslt gr. s 48-53.
5) Apollonia'lı Diogenes. V. yüzyılda yaşamış, sisteminin öğelerini Empedokles, Anaksagoras
ve Leukippos'la birlikte Anaksimenes'ten almış eklektik düşünür. Bkz. Ritter ve Pr., s. 1 73- 1 78,
·206-2 1 5 nolu metinler; Burnet, l iturort de la Ph. gr., 406-4 14; Robin, la Pensle gr. , 1 56.
6) Metapontium'lu H ippasos, Akuzmatikler mezhebinin kurucusu olan ve sisteminde Pytha
gorasçılann ilkelerini Herakleitos'un öğretisi ile birleştiren - çünkü ilk ilke olarak ateşi kabul et
mekteydi - bir Pythagorasçıdır. daha önce sözünü ettiğimiz bir gelenek (yukarda 2, 983 a 1 7 ile
ilgili not) "geometrik bir sır"rı ifşa ettiği için öldürüldüğünü söylemektedir. Bu sır, köşegenin öl
çül!mezliği veya kürenin içine on iki yüzeyinin (dodecaedre) çizilmesidir. (krş. Diog lam., Vlll,
6, 84; }. Burnet, l iturort dt la Ph. gr s. 1 19 ve 34 1 ; L. Robin, la Pmslgr.. s. 66).
.•
7) 576'ya doğru doğup 480'e doğru ölmüş olan Ephesos'lu Herakleitos. Krş. Robin, la
Prnslr gr. , s. 86"94.
8) Agrigente'li Empedokles hakkında bakınız: Robin, la Pmsl gr., s. 1 1 9- 1 34 - 9-1 1 satır
lar güçtür ve Alek. onun hakkı n da üç farklı yorum vermektedir (bu üç farklı yonım Ross tarafın
dan özetlenmiş ve tanışılmıştır: 1, 131) Biz onlardan Dids, 1 7. fragmentten çıktığı biçimde Em
pedokles'in öğretisine daha uygun olan birinciyi kabul ett ik. Ôğelerin birleşmesinin Dosduk'un
etkisi altında, ayrılmasinın Nefret'in etkisi altında meydana geldiğini anlamak gerekir. Bkz. Bo-
92
1 . K İTA P
nitz, 66: haec tkmtnta mantll 11tç aliam 11isi m11/titudi11is et txiguitatis subirt mutationmı, proiti
moda coalescunt unius rti in fonna. modo tx ta disju11gu11tur.
1 ) 500'de doğmuş, 428'de Lampsakos'ta (Lapseki) ölmiiş olan Klazomenai'li Anaksagoras
Krş. Robin, La Pnısltgr s. 1 47- 1 54
.•
bu kavramı Protagoras'ta yüzün kısımları ile bir altın parçasının f.ı.rklılaşmamıŞ kısımları arasında
bir ayrım yapan (329 d, e) Platon'dan almıştır. - Her neyse, "homoiomere" terimi Anaksago
ras'ın terminolojisine ait değildir. Anaksagoras sadece "spermata" (tohumlar) terimini kullanır
(fragm. 4, Diels, 1, 400, 3 1 -40 1 , 1 4). Simplikius'ta karşılaşılan (in Phys., 1 54, 4, vb., Diels)
"Homoiomeraiai" (çoğul isim), ya gelince, o da Anaksagoras'ta bulunmaz. Bu, oldukça geç za
manlarda ortaya çıkmış, kaynağı şüpheli bir terimdir (krş. Sext. Emp., Hypoth. Pyrrh III, 32-
..
33). H. Joachim'in ilginç notuna da bakınız: De Gmt. et Corr, s. 63--64. Aristoteles'in kısaca
Anaksagoras'ın öğretisini zikrettiği 1 3- 1 6 satırların yorumu (ki bu satırlarda_Anaksagoras'ın öğ
retisi bir tiir "niteliksel atomculuk" (atomisme qualifıcatif) olarak görünmektedir) birçok güçlük
onara koymaktadır. Bonitz, (67-68) onları mutlu bir biçimde çözmüş görünüyor ve onun açık
lamalarını özetlemekten daha iyi yapacağımız bir şey yoktur: Aristoteles'in sadece Anaksagoras'ın
"spermata"larını değil, aynı zamanda Empodokles'in ezeli ebedi olmayan, sadece "spermata"lann
birleşmelerinin ürünü olan dört öğesini de ifade etmek üzere "homoiomere" deyimini kullandı
ğını belirttik-ren sonra Bonitz 1 4. satırdaki "kathaper hydor e pyr" kelimelerinin "su ve ateş gibi"
anlamına gelmediği, "su ve ateşin olduğu gibi" anlamına g�diğini sözlerine eklemektedir. Başka
deyişle "kathaper" "örneğin" (hoion) anlamına gelmemektedir: Su ve ateş, et ve kemikler gibi
"homoiomere" değildirler, sadece benzer kısımlardan meydana gelen bileşimler gibidirler. Böyle-
93
M ETAF İ Z i K
açıkl:ırken öte yandan aynı :ı;amanda töziin birliğini konımak söz konusu idi. ElcaJılar bu taleple
ri uzlaştıramadılar ve olaylan, Bütün'iin mantıksal birliğine fctla ettiler.
4) F:ıil neden.
5) Bu iki neden, maddi neden olarak Soğuk olan veya Toprak, fail neden olarak Sıcak olan
veya Atcş'tir (bkz. Aşağıda 5, 986 b 34 ). Ancak bunlar "asıl anlamında" (haplos) tleğil, "bir an
lamda" (pos) nedendirler. Başka deyişle "sanı bakımından" (kata doksal nedendirler, yoksa "ger
çek bakımından" (kata aletheian) neden değildirler. (Alek., 3 1 , 9- 1 6; Askl., 27, 20). O halde
Parmenides tarafından çift bir nedenin kabul edilmesi, Şiir'inin ikinci kısmında sergilenmiş olan
ve ancak geçici olarak kabul edilmesi gereken "Sanının Yolıı"nu (inquantmn plıırn ponebat, St.
Thomas, s. 32, not 5: 95) ilgilendirmektC\lir. Parmenides ve bu "Sanının Fiziği"nin anlamı hak
kında tla bakınız: Bumett, L 'Aurore de la Ph. gr s. 2 1 O; Robin, La Pemk gr. s 1 06.
.. .
94
1 . . K İ TA P
öğeyi kabul eden filozoflara geli nce,m iki nci nedeni bel irtmek
onlar için daha kolaydır. Çünkü onlar ateşi, şeyleri hareket et
tirmesi uygun olan bir yapıya sah ip b i r şey olarak; su, toprak
ve benzeri şeyleri ise karşıt yönde ele al maktadırlar.
Bu düşünürlerden son ra, keşfedilmiş olan bu tür i lkeleri n,
varlı kları n doğasın ı meydana getirmekte hala yetersiz oldukları
görüldüğünden, yukarıda dediğimiz gibi hakikati n bizzat kendi-
1O si tarafı ndan araştırmaya zorlanan filozoflar yen i b i r neden(2)
aramaya koyuldular. Çünkü şeyleri n gerek varlı kları, gerek mey
dana gelişlerinde gösterdikleri iyilik ve güzelliğin neden i n i n ateş
veya bu tür herhangi bir öğe olması akla uygun b i r şey değildir.
Fi lozofları n kendilerinin böyle bir şeyi düşün müş olmaları da
öyledir. Öte yandan bu kadar muhteşem eserin rastlantı n ı n ü rü
nü olduğu ve kendi kendine ortaya çıktığı da söylenemez. Bun-
15 dan dolayı bir i nsan ortaya çıkıp, hayvanlarda olduğu gibi t ü m
doğada düzenin v e evrensel uyumun neden� olan b i r Akıl'ın bu
lunduğu n u söylediği nde,(3) kendisinden önce gelenlerin sayıklama
ları karşısında aklı başında tek kişi olarak görünmüştür. Anaksago
ras'ın bu görüşleri kesin olarak benimsendiğini biliyoruz. Ancak Kla-
20 zomenai'li Hermotimos'un(4) daha önce onları ortaya attığı söylen
mektedir. Ne olursa olsun, bunu düşünmüş olanlar, aynı zamanda
güzelliğin nedeni ve şeylerin harekerinin kendisinden çıkrığı neden
olan bir ilkeni n var olduğunu belirrmişlerdir.( 5 )
1 ) Rclki Parmenides veya Pythagor:ısçılar, ancak daha muhtemel olarak Empedokles (Ross'un
incelemesine bakınız: 1, 1 35 ) .
2 ) 8. samdaki "tas toiautas arkhas" (bu tür ilkeler) "tas hylikas kai tas poietikas" (maddi ve
=
fuil nedenler) : " maddi " ve "fail" nedenler söz konusudur. Fail neden (5-8. samlar) h/IL1 maddi
ntdmin İfindt bulunmaktadır. 1 1 . samdaki "ten ekhomenen arkhen", Anaksagoras'ın ortaya çı
kardığı Mit fail ntdtni ifade etmektedir. Çilnkü Ronicz'in diişündüğüniin tersine olarak (70),
Anaksagor:ıs'ın "Nous"u, bir "ereksel neden" değildir, "fail neden"dir. (Bu yönde bkz. Alek., 32,
8-9; Ross, ( , 1 36; Colle, 55-56) . Ayrıca aşağıda 20-23. sacırlara bkz.
3) Bu adam Anaksagoras'tır (krş. Fragm. 1 2, Diels) . Diog. laert. tarafından nakledilen (il,
6), Anaks.ıgoras'ın sözii şudur: "panra khremeta en homou; eita nous elthon auta diekosmesen"
(krş. Ritter et Preller, s. 1 99, not 1 53 ) . Anaksagor:ıs'ın "Nous"u Simplikius'ta (in Pl�ys., 1 56, Di
d�) tasvir ellilmektedir. - 16. satırdaki "kosm�" kelimesinin bu pasajdaki anlamı hakkında ba
kınız: Ross, 1, 1 56.
4) Klaı:omenai'li Hermotimos, muhtemelen efsanevi bir kişidir ve denildiğine göre o, Pytha
goras'ın lliinyaya çeşidi gelişlerinin birİnlle vücuduna biiriindiiğil bir kişiydi. (Bu noktada krş.
Dicls, A 58)
5 ) Başka deyişle "Nous" onlara göre aynı zamanda güzelliğin ve hareketin nedeni idi. Krş. Bo
nitı, 7 1 : sıatrıttrUnt. . . ıtl non stjungtrtnt 11 mokrirt rausa finalnn. std tx todnn prinripis tt motus
origmnn t1finmı bonum rtptttrmı.
95
M ETAF İ Z İ K
J) Sadece "söz edilebilir"; b u bilgelerin sözlerini önen şiirsel öniiden dolayı kesin bir şey söy
lenemez. - VJII. yüzyılın b:qlannda Ascra' da (Beotia) doğmuş olan Hesiodos hakkında bkz. Ro
bin, La Pmslt gr. s. 23-25
.
2) Fragrn. 1 3, Diels; (R.itter ve Preller, Hist. ph. gr. , 1 25). Parmenides ve Hcsiodos için �k.
hareket ettirici ve düzenleyici nedendir. 27. satırdaki "metisato"nun gizli öznesi "Aphrodite"dir
(Simpl., in Phys., 39, 1 8). "Andke", "Aike", "Tenesis" veya "Physis"de teklif edilmiştir. Her ney
se, burada "Sanının Fiziği" içinde bulunmaktayız.
3) Throgonit ( 1 1 6- 1 20); Aristoteles'in alıntısı hafızadan yaptığı alıntılarının çoğu gibi Hesio
dos'taki ilgili pasaja tam uymamaktadır.
4 ) Bu, tutulmayacak bir vaattir (bu, N, 4 , 1 09 1 b 4 değildir. Krş. Bonitz, 73).
5) Dünyada kötünün varlığını açıklamak için Empedokles, lyi'nin ilkesini ortaya koymada
Anaksagoras'ın yaptığı akJI yürütmeyi izleyip lyi'nin ilkesi olan Dostluk'un (philia) yanında
Kötii' nün ilkesi olan Nefret'in (neikos) varlığını onaya atmıştır (krş. Alek., 33, 1 7- 1 9). Ancak
öte yandan bu iki ilkenin her ikisi de cisimsel nitelikte olarak tasarlanmışlardır.
96
1 . K İ TA P
1 ) Bu son sözler, şüphelidir ve gerek Alek. da, gerekse en iyi yazmalania bulunmamaktadır. -
iyi şeylerin nedeni olan iyi olan, Empedokles'in terminolojisinde, Dostluk; ki.itü şeylerin nedeni
ol.tn Kötü olan ise, Ne&ec'tir.
2) il, 3, 7.
3) Krş. Phaidon, 97 c, 99. Bu pasajda Sokrates, Anaksagoras'ın bir "yönetici Akıl"a (nous dia
kosmos) ilişkin tutmadığı vaadinin kendisinde yarattığı acı hayal kırıklığını belirtir (Yine bu pa
sajJa Aristotcles'in ereksel neden ve formel neden kuramının ilk taslağı ortaya çıkar) . - Anaksa
goras'ın felsefesinde "nous" yaln ızca mekanik ve maddi neden olarak etkide bulunur
4) Çünkü Alek.un belirttiği gibi (35 , 8) Dostluk'un bütün dııromlarda bir birleştirme ve Nef
ret'in biitiin dımımlarda bir ayırma, ayrılma nedeni olması gerekir. Oysa durum. bu değildir
vb . . . Krş. 0/111 ve Yokoluı Üurine, 1, I , 3 1 5 a 3 vd. - Empedokles'in sisteminde "Sphairos" veya
Bir olan, evrenin mutlak birliği tarallndan karal'terize edilen ve içinde Dostluk'un donık nokta
sında bulunduğu halidir. Dört öğe ezeli-ebedidirler ve tanrısal niteliktedirler. Onlar, birbirlerine
dönüşemezler. Bununla birlikte Empedokles onları, Dosthık'un etkisi altında tek bir bütün
(sphairos) haline getirtmektedir. Sonra Dosduk'un egemenliği yerini Nefret'e bıraktığında, bü
tün yeniden dört öğeye ayrılmaktadır. Bu, bütün içine dağılmış olan niteliklerin bir tür kendi
yerlerine gitmeleri ile gerçekleşmel'tedir. Öte yandan Aristoteles'in yorumu kasıtlıd ır (krş. H. Jo
achim, de Gm. ti Cor. comm., s. 68).
97
M ET A F i Z İ K
1 ) Dosrhık, öğcleri birbirleriyle birlcşririrken. bir aynı üğcnin parçalarını hirhirlcrinllen ayır
m:ıkr:lllır. Rıınıın rersine Nefrer, benzemeyenleri birbirlerinden :ırırırken bir :ıynı iiğcnin p:ırçala
rının kenlli aralarında birbirleriyle birleşmelerine imkan vermdm:..tir. Arisrorclcs (krş. Aşağıda, b,
4, 1 000 :ı 2'1 -b 1 2) Empedokles'in gerçckre NetTer'i bir bi rlqrirme ilkesi - çünkii o farklı birey
leri merll:ına getirmekredir-, Dosrluk'u ise bir arırma ilkesi - c;ünku o, Msphairos"ra yeniden bir
lcşrirmek i11erc bireyleri orradan kaldırınakr:ul ır - kıldığından i.\riiril deşrirnıekredir.
2) Fail nellen, i ki çeşirrir: Dosrluk ve Ncfrer (krş. Asklepius, 32, 27-33, 2).
3) 01dlikle fragm. 62, Diels. - krş. 0/11,r ,,,. Yoko/11,r Üuri11t', il, 3, 330 b 20. Areş, erkin ilke
ol:ır:ık, ec.lilgin ilke olarak göz öniimie olan diğer ilç öğenin biiriiniiniin karşısımla bulunıir.
4) l .<.'\ ıkippos ve Demokriros'un lloğa felsefesi ic;in bkz. Rohin. l11 Pmsl gt. . s. 1 35- 1 46.
'il '1 - 10. sarırlar için krş. Simplikus, in l'hys. . 925, 6- l 'i Dids. - Aromcul:ır, öi,'l!lcr olarak
Dolu ve Roş olan'ı, başka deyişle aromlar ve aromlar arasın.l:ıki :ır:ılıkları k:ıbul ermişler.lir. On
ların hu ilğdcri Varlık ve var-olmayan diye adlandırmaları, i.lğrerilerinin, riim fdsete tarihçileri
r:ır:ıfın.l:ın iş:ıret edilen, Elc:ıcılıkla ilişkisini gi.isrermekrcdir (krş. 0111.1 ı•e J'okol11t Ourine. 1, 8,
3'.!'i a :!-3:!). O halde, Arisroreles'in tanıklığına göre, mekanik atomculuk. <leneyci llcğil akılcı
bir kap1:ığa sahip olan ve Ele:m varlığı n birliği, devamlılığı ve harekersizliği ile duyusal çeşitlilik
98
1 . K İ TAP
ve çokluğun ralepleri arasında bir rlir uzl�'tırma teşkil eden hir öğreti oluak güril nmckrcdir.
Yine :ıromcuların Eleacılık ve HerakJ.:irosçuhığun her ikisini ve 1 Iegclci anlamda "aşmak" ve bir
}':ln&ın \':ulığın özil bakımından değişmezl iğini muhafo�ı ed.:rkcn, öte yantlan değişen görüntü
leri "kun:ırmak" İstediklerini sörley.:biliriz. Buna karşılık Pph:ıgorasçılığın evrenin aritmetik ve
sür.:ksiz hir yapıda olduğuna i lişkin anlayışı, aromcu kuramın oluşumu üzerintl.: herhangi bir et
kide bulunmuş görilnmemel.."tedir. Bu, özdlikJe parçacıkl:ırın hareketi için wrunhı olan siirekJi
\'e geometrik nirelikJi boşluk anlayışından ileri gdmektc�fü.
1 ) Biırl.:ce seyrek ve roğun olan, maddeni n ilk değişmeleri, üzd biçimleridir (:ıffections) .
(Krş. Fizik, l, 4, 1 87 a 1 2). Bonirz'e gi.\re (75) Arisrotcles bu p:ı.çaj,la biltiin olarak en eski filozof
ları kastetmektedir. Ancak gerçekte d.:ğişmenin nedenleri olarak seyrekleşme ve yoğunlaşmayı
il.:ri siirenlcrin yalnızca Anaksimencs ve Diogenes oldukl:ırı giirülmel.."tedir (Ross, 1, 1 39).
2) "Rhysmos", "diathige" ve "tropc" (oran, temas, dönüş).
3) Krş. Gök Üurint, 1 1 1, 2, 300 b 8.
4) Yani Aromcuların.
5) 23. s.ıtırda geçen ve 8, 989 b 29'<1a tekrar edilen �Hrtroroloji. l , 6, 34 2 b 30 ,1 bkz.) "hoi
k:ıluumenoi" (adlandırılanlar) deyiminin anlamı ile ilgili ol:ırak bkz. Bonirz, 77; Burnett, l :Aur.
dr /,ı Ph gr. . s. 1 02, not 1. O, Aristotclcs'in Pyrhagoras'ın kişiliği, öğretisi ve içimle yaşadığı za
manla ilgili rercddütünil göstermektedir.
99
M ETA F İ Z İ K
Prrhagorasçılıkla ilgili iyi açıklamalar vardır. - Sayılarla gerçeklik arasındaki benzerlikler hakkın
da bkı.. Sr. Thomas, s. 4 1 , nor 1 20.
3) Eski şerhçiler Pyrhagorasçılar rarafından bu belirlemelerin herbirine tahsis edilen sayılar
konusumla birbirleriyle anlaşmazlık halindedirler. Örneğin 11d.tlrr, Alek.'a gi.lre (38, 1 2 vd.) 4
veya 9'1a (2x2, 3x3); Asklepius, 34, 1 7) , Syrianus ( 1 30, 29), Philoponos'a gi.lre (in Phys., 388,
30) ı;'le; Plurarkhos'a göre (de is. et Os 75) 3'le remsi( c..i ilmekreydi. Rrıha gelince, o, Alek.'a
..
göre (39, 1 3) 1 di; Asklepius'a göre ise (36, 20) sezgisel akıl gerçekten 1 r:ırafından rcmsil edil
mekteydi; ancak önciillerden sonuca gitien hareketimien dobrı zihin 2 ile temsil edilmekreydi.
Srrianus'a göre ( 1 30, 33) zeka 6 veya 2 1 6 itl i Uygrın wmnn.fmnt (kairos) 7 idi ,.b. Ru arirmerik
sd misrisizmin iyi bir özeti için bkz. Ross, 1, 1 44.
4) Gök kiirelerinin ahengi (veya kiir·: kavramı astronomiye :ıncak d:ıha sonraları sokulduğu
için tl:ıha doğnısu gök cisimlerinin ahengi) ve açıklaması hakkında krş. Gök Üurine, il, 9, 290 b
1 2 \'d. Duyusal müziğin ancak bir imgesi olduğu gerçek "ahenkft, kirişleri (harmonia) merkezi
areş etrafında güneş, ay, gezegenler ve yıldızların çiztiiği dairesd yörüngeler olan göksel lirin "ar
mnniaftsıtlır. Pyrhagoras, göksel cisimler arasındaki aralıkları iiç müziksel aralığa (1..-uart, kenr, ok
rav) i.izdeş kılmal.."taydı: Timaios 'ra (35 b) gezegenlere verilen oranlarla krş. (Pphagorasçılann
giik kilrclerinin ahengi öğrerilerinin derinlemesine bir rartışılması için bkz. Hearh, Aristnrrus of
Snmos. 1 9 1 3, s. 1 05 vd.).
1 00
1 . K İ TA P
1 ) On (llckas), var olan herşeyi içine alan mükemmel sarıdır. Çünkü 1 0= 1 +2+3+4. Şimdi ne
çift, ne tek olan 1 (monad), sayıdır. ilk çift olan 2, doğrudur. ilk tek olan 3, yiizC)•dir ve ilk kare
ol:ın 4 , cisimdir. 1 0, ezeli-ebediliğin kaynağı ve kökü olan ve mezhebe yeni girenlerin üzerine ye
min ettiklcri esrarengiz "tetraktos" ile temsil etiilmekteydi. "Tetraktos", bir silril aritmetiksel ve
aritmolojik erdemi ifade eden üçgen bir sayı idi. O, şöyle gösteriliyordu:
• •
• •
• • •
2) Gilriinen dokuz gök cismi, sabit yıltlızlar kiiresi, yetli gezegenin küreleri ve dünyadır. -
K:ırşı-Yer (antikhton) hakkında bakınız: Gök Ü:urint, il, 1 3, 293 a 1 8.
3) Gök Üznint, il, 1 3 , 293 a 23-b 20; Fragm. dt Pyıhngorris, il, 1 5 1 3 a 40-b 20.
4) 1 5. satırdan sonuna kadar olan kısım ile ilgili olarak hkz. Ritter et Preller, s. 55-'l8, no 66
notları - "onların da": Pythagorasçılar şeylerin özel biçimlerini herhangi bir malltli öğenin özel
biçimleri, belirlenimleri ile açıklayan Doğa Filo1.0Aarı gibi akıl )'iiriitilyorlar.
5) O h:ıllle sayı, varlıkların "değişim"leri (pathe) ve "haller"inin (hekseis) hem nmldi. l .:m de
.
f.ıil nedcni<lir. (Alck., 4 1 , 1 9 vd. O, daha sonra başka yonımlar veriyor). Ross'a giire (1, 1 47),
"arkhe hos pathe te kai hekseis" (değişimler ve haller olarak ilke) ibaresi müphem bir biçimde se
zilen "formcl" neden anlamına gelmektedir; çünkil "pathe" ve "hckseis�. "eide" ile eşanlamlıdır.
Ne olursa olsun, Aristoteles'in düşüncesi açıktır ve St. Thomas onu şu şekilde karşılamaktadır:
l'idrntıır. . . pontrt nıımtrum tsst prindpium sicuı numtrum, n pnssionw nıımt'rtİ t'SJt sicuı passio
nt'5 rntıon t'I siroı hnbitw - "pathos" ve "heksis" arasındaki farkla ilgili olarak bkz. yukarda 3,
983 b 15'le ilgili not.
Şeylerin maddi nedeni ve onların canlı tözü olarak sayı :ınla}ışına Pyth:ıgorasçılarda bir diğer
anla)ış, yani sayıları şeylerin taklit ettikleri modeller olarak gören anlayış gelip eklenmektedir.
llcrdc hu iki öğreti arasındaki ilişkileri ve onlar arasında teşebbüs edilebilecek bir lızlaştırma de-
.
101
M ETA F İ Z İ K
çılara sayıların meydana gelişini açıklamada araç ödevini görüyordu. Örneğin birbiri içi
ne giren bir dizi gnomon olsun. Eğer onlardan birincisi bir, ikincisi iiç, iiçiincilsü beş
nokta vb. içerirse, ttk sayılann toplamı, birbirlerini izleyen tek sayıların toplamı kuralına
:ı:
uygun olarak kareleri meydana getirir {şekil 1 ): 1 +3+ . . . (2n- I ) n2 =
(Şdtil 1) :1 {Şekil 2)
__:_____:_J 1 • •
�
• • •
Eğer gnomonlar rift sayılan içeriyorlarsa (2, 4, 6), 2+4+ . . . 2n "' n(n+ 1 ) yasasına uygun olarak
dikdörtgmlerelde edilir {Şekil 2) .
Böylece Gnomonik yardımıyla Çift olan'ın nasıl sonsuz, Tek olan'ın ise sonlu olduğu gö
rülmektedir: Eğer tek sayılar, gnomonla meydana getirilirlerse, bir kare, yani kenarlan daima
aynı ve 1 'e eşit olan bir n/n oranına sahip sonlu ve milkemmel bir şekil dde e..l ilir. Buna karşı
lık Çift sayıların meydana gelişi, n ve n+ 1 değerinde olan kenarlarının n 'in dı.'ğeriyle değişen
2 3 n
(n : -. -, . . . - )
3 4 n+ I
bir orana sahip olmalarından dolayı belirsiz ve kusurlu olan dikdöngmi doğunır.
2) Öte yandan Bir olan, Çift olan ve Tek olan'dan çıkar; çilnkil o, bilkuvve olarak her ikisi
dir: çift bir sayıya eklendiğinde tek sayıyı, tek bir sayıya eklendiğinde çift sayıyı meydana getirir
Bu, şcrhçilerin "tek-çift olan"ıdır (artioperittes) (Alek., 40, 1 8). Dolayısıyla sayının öğeleri sade
ce tek ve çift olan değildir, aynı zamanda Bir olan'ın kendisi veya birimdir. - Pythagorasçıların
"tek olan - çift olan"lan hakkında şunlara da bakınız: Theon de Smyrne, Arithm. V, s. 22, 5
.
1 02
1 . KİTA P
1 ) Nihayet {satır 20-2 1 ) sayı, Bir olan' dan çıkar: Bir olan,· tek ve çift oldu�ndan, 2 ve 3 sayı
ları Rir olan'ın bir tür bölünmesinden elde edilir. 4 , 2'nin 2 ile çarpılmasından: 5, 2 ile 3'ün top
lanmasın,fan vb. elde edilir {krş. Ross, I, 1 50).
Prthagorasçı aritmoloji hakkında Milhaud'dan başka şunlara da bakılabilir: Bumctt, l i4urort
de la Ph. ır. s. 1 1 7 vd.; A. Reymond, Hist. dts Sc. txıırtts n nntur. dnns li4ntiqa. !"· rom. s. 1 20-
. .
l 2a.
2) Rclki Philolaos. ı
3) "I lcteromekcs"in anlamı hakkında (26. satır) bkz. /n. Arist. 290 a 57; Renouvier, Manr1e/
.
dr Philos nnrirnnt, 1, s. 1 85. Burada gerçekte "dikdöngen" söz konusudur - Bu karşıdan içeren
parald silnınlann biri düzen, mükemmellik, sınırlama ilkelerini, diğeri sınırsızlık, eksiklik ilkele
rini içinde bulundurmaktadır. Yukarda adı geçen Milhaud'ıın eserinde (/..es Phil gtom. de la Grt
rrr, s. 1 1 1 - 1 1 2) bu karşıtlıklara ilişkin ayrıntılı bir inceleme bulunmaktadır.
metni Tannery tarafından incelenmiştir: Pour l'Hist. de bı Sr. He/l, (2. baskı, A. Dies), s. 2 1 0
vd.; Ritter ve Preller, no 66.
5) krş. Tanncry, P11Ur l'Hist. de la Sc. hell, 2. baskı, A. Dies, s. 2 1 1 .
6) Alkmeon'un tıbbi lmramlanna uygun olan görüş. Bu kuramlarına göre "karşıtların denge
si" (isonomia), sağlığın; lcarşıdardan birinin "egemenliği" (monarkhia). hastalığın nedeni idi
(fragm. 4).
1 03
M ETA F İ Z İ K
1) Pphagorasçılar (belki onlar içinde sadece 22. ve daha sonraki satırlarda sfüü eıiilenler) ve
Alkmeon.
2) Çünkü burada sözü edilen Elealılar çokluk ve hareketi inldr etmektedirler ve Bir olan'ı ne
ilke, ne de neden olarak ortaya koymaktadırlar.
3) Parmenides ve Melissos'ta görünen, Ksenophanes'te ise çok müphem bir t:ımb farkeıiilen
m:ıdlli neı.lcnle formel neden arasındaki ayrımı konu alan araştırma kastediliyor.
4) S)1v. Maurus (22) Mclissos'un "madlii bakımdanft (k:ıta ten h)1en) Bir obn'ının sonsuz ol
masına karşılık, Parmenides'in "formel, zihinsel b:ıkımlianft (kata ton logon) Bir olan'ının nasıl
sonlu olduğunu çok açık bir biçimde izah ediyor: "Parmenidcs, dum dicit omnia esse unum, vi-
1 04
1 . K i TA P
dcmr ponore quod omnia sine unum secundum rationem et formam (ve dolayısıyla Bir olan,
sonludur; çiinkü res fıniuntur per forman), Melissos vero videtur ponere quod omnia sine num
secundum materianı (ve dolayısıyla Bir olan, sonsuzdur; çiinkii res habec quandam infinitatem
raitone materiae)" Buna Bonitt'le birlikte (84) şu da eklenebilir "unde consequinır ut eodem
fere inter se discrimine, quod ese inter genera causarum f.umale et materiale" - "Fizik"le de kar
şıl:qrırın: c, 2, l 85 a 32-b 3; m, 6, 207 a l 5- l 7. Samos'lu Mclissos için bkz. Robin, Lti Pensle
gr s ı ı 5- ı ı 8.
..
5 ) Yalnız kendisine belli bir varlık b�ttiği "duyular bakımından" (kara ten aisrhesin) Var
lık'la i lgili olarak. Pannenides'e göre Varlık, "akıl ve gerçek bakımından" (kara logon kai ten
al..1 heian) Rir'dir; ama "duyular bakımından" (kata ten aisrhesin) çol"Tur. (Alek., 4 5, 3 vd.; Bur
net, L 'A11rore . s. 2 l 5; Olıq ı•t Yokoluı Üurint l, 3 3 l 8 b 6'ya da bkz.
. . .
1 05
M ET A F İ Z İ K
1 06
1 . KİTAP
20 lar bu düşünceye sahiptirler. Sonra öz(O sorunu ile ilgili olarak görüş
ler belirtmeye ve tanımlar vermeye başlayanlar da onlardır. Yalnız on
lar bu konuyu çok basit bir biçimde ele almaktaydılar. Çünkü onlar
çok yüzeysel tanı mlar vermekte ve verilen bir tanımın hakkında ge
çerli olduğu ilk öznenin, tanımlanan şeyin tözü olduğunu düşünmek
teydiler (bu 2'nin, çiftin hakkında tasdik edildiği ilk sayı olmasından
25 dolayı, çiftle ilci nin aynı şey olduğuna inanmaya benzemektedi r. An
cak hiç kuşkusuz çift olma ile iki olma aynı şey değildirler. Eğer aynı
şey olurlarsa, bir şeyin birçok şey olması. gerekir. Ancak bu onların
gerçekten de çıkarmaktan çelcinmedil<l�ri bir sonuçtur).
O halde eski filozoflardan ve onların izleyicileri nden öğre
n ebileceği miz her şey budur.
1) 20. satırdaki "to ti esti" (veya bazen basit olarak "to ti"), "quid est", öz, töz, var olmak ba
kımından mahiyettir. Bu terim ekseriya bütün anlamlarında ilk kategoriyi (ousia) belirtmek için
kullanılır ("ousia" ile ilgili olarak yukarıda 3, 983 a 27'yc bakınız.) Bkz. Bonitz, 286; lnt. Arist.,
545 a 59. 764 a 4. "ti esti", o halddc, i kinci dereceden "ousia" (töz) , yani tür veya cinstir. O bir
şeyin, ister tümel, ister tikel olsun, özüdür; ancak bir tümel olarak veya bir tümdlcr bileşimi ola
rak ortaya konulmuş olması bakımından özüdür. Öte yandan bu sözcükle işaret edilen öz, her
hangi bir şeyin, yani bir tözün veya bir niteliğin veya diğer herhangi bir kategori nin (çünlcü bü
riln kategorilerin kendilerinin de belli birer özü ve tanımları vardır), nihayet salt bir olayın (örne
ğin ar nınılmasının) özü olabilir. Tanırrun öğclcri arasında "ti esti", cinsi veya daha doğrusu ta
nımda cinsin ve cinsi belirleyen aynmlann ifade ettikleri özellikleri gösterir. (Topiltkr, VII, 3,
1 53 a 1 7). Krş. Bonitz, Maaphy 3 1 1 - 3 1 3 ve lnt. Arist., 763 b 1 0: qui quamt ·,; mr is ipsa rei
..
naturam qııamt, non quamt ejus auidmia. Ad eam qwustiont'l'fl qua respondetur formu/4 •ıoti
mi • nominis ıJİm induit, cojus usus habet variaatt'l'fl ("Ti esti" ile "to ti en cinai" arasındaki farklı
lık hakkında yukarda 3, 983 a 28'c bkz.).
Pasajın anlamına gelince, Aristotclcs, Pythagorasçıların sayı, töz ve şeylerin maddi nedenine
ilişkin anlayışlarını hatılattıktan sonra ( 1 5-2 1 . satırlar), ltalya okulunun tanımda if.tdc edilen for
mcl nedeni (to ti estin) çok fazla basit olan tanımlama tarzını deştirmeye girişi}'or: Aristotdcs
buratla Pythagorasçılara iki eleştiri yöneltiyor: Birinci olarak onlar fonncl neden hakkında ancak
çok belirsiz bir anlayışa sahip olduklarından "genci olarak" (haplos), yani "kesin olmayan" (adio
ristos) bir biçimde tanımlamalarda bulunuyorlar. Örneğin Alek.un bize söylediğine göre (38,
1 O) onlar, aslında aralarında sadece basit bir benzerlik olduğu halde, her ikisinde ortaya çıkan
cşitlil."tcn dolayı, adaleti kare diye tanımlıyorlar. İkinci olarak (satır 22), bir defa şeyi tanımladık
tan sonra, sayılar dizisini gözden geçiriyorlar ve sayılar dizisinde kendisini gösteren ilk sayıyı bu
şeye i1.afe ediyorlar (22. satırdaki "protos"ul! anlamı budur) ve özün bu sayı olduğunu söylüyor
lar. Örneğin eğer onlar bir şeyi "çift" diye tanımlamışlarsa, ikinin [başka deyişle iki olan'ın (dya
de), satır 25), onun özü olduğunu söylüyorlar. Şimdi bu çift olanla iki olanı birbirine özdeş kıl
mak dernektir. Bu ise saçmadır; çünkü o zaman çift olan her şeyin (4, 6, 8 vb.) ikinin aynı olma
sı gerekir. Sistemin daha az saçma olmayan diğer bir sonucu, birçok "tanım"ın (logoi) bir aynı
kavrama işaret etmesinden dolayı, Bir olan'ın çok olmak zonında kalacağıdır. Pythagorasçılar,
öre yandan, bu sonucu kabul cancktedi rler ve örneğin ikinin aynı zamanda hem itam, hem de
ma1'et ol<luğunu SÖylcmcktcdirlcr (Z. 1 1 , 1 036 b 17 ile ilgili nora da bkz.). - Tiim bu kanıtlama
ile ilgili olarak bkz. Collc, 93-94.
1 07
M ETAF i Z i K
1 08
1 . K İ TA P
1 09
M ETA F i Z i K
Buna karşılık Aristotelcsçi form, ancak şeyin özel bir belir/mimi, zo"'nlu bir niuliğid ir ve şe
yin kaderini paylaşır: Şeyd�n ne önce, ne de sonra vardır. O, şerin özilniln kendisidir. Ondan,
sadece meydana gelmeme ile aynlır: ÇünL.il form, ansal olarak vardır ve yine ansal olarak varlık
tan kesilir. O, şeyden mantı� bakımdan önce gelir, zamansal bakımdan önce gelmez. O halde
Aristotdesçi anlamda "eidos", .fomı. belirlemedir (bu, "skhema", "morphe", "logos", "ousia", "to
ti hen cinai" ve "horismos"la da if.ı.de edilir) ve madtk {hyle) ve yoksunlııll un {strt.'sis) zıddıdır.
Bira1dan göreceğimiz gibi "karışım" olarak niceliksel ve matematiksel bir ü1e sahip olan Pla
toncu "ldc:ı."dan f.ı.rldı olarak Aristotelcsçi "eidos" kavramı, onun diğer birçok kavramı gibi {krş.
J .f\ 1 . le Blond, Traitl mr ks Pania des AnimaıL'C neşrinin önsözil, s. 1 3 ve diğer yerler) kesinlikle
b�yo/ojik karnaklıdır. Çağdaş terminoloji ile ifade etmc:_miz gerekirse, "eidos", formel ve sabit il
kcri. spesifik tilrü, her türlü biyolojik tohumun doğal 'yasasını, "organik iJca"rı {CI. Remard),
canlı varlıkta, onun atasından tevarüs eniği ve tüm değişmCllik karakterleri ile çocuklarına geçi
receği kendi gerçekliğini teşkil eden şeyi ifade eder. Uzun zaman tartışma kabul etmez "dog
ma"lar olarak göz önüne alınan transformist ve evrimci kuramlar giiniimüzlle gitgide bir gerile
me göstermektedirler. İşte bu gerilemenin büyüklüğü ölçiisilnde Aristotelesçi form, genotiplerin
devamını ve üreme ile ilgili öğelerde kendini gösterdiği biçimde kalıtımsal özelliklerin dikkat çe
kici değişmClliklerini açıklayıcı bir rol oynamaya adaydır. M. A. Lalande'ın ks 11/usions
lı•ol11tionni.rw adlı eserinin 60. ve daha sonraki sayfal:ı.rınllölki hayranlık verici analillcrine bkz.
Paris, 1 930).
"Eidos" kelimesi, böylece, çoğunlukla tür anlamına gelmekte ve "genos"tan {cins) ayrılmakta
dır. Aristotclcs'in kendisi terminolojisinde, Platon'la aralarındaki farklılığı belimncL.'tedir: O,
Platoncu anlamda "cinsin içinde bulunmayan rürler"e {ta me genous eide) k:ı.11ıt olarak "ta geno
us eide"lfcn, "cinsin içinde bulunan türler"i anlamal..'tadır. {krş. Z; 4, 1 030 a 1 2) . "Eidos" hak
kımla bkl. A. Rivaud, k Probl du dnoenir. . . , s. 258, ve 634-MO numaralı notlar.
1 ) Platon\la "pay alma" için kullanılan kelimeler "mi ksis", "metalcpsis", "kai nonia", "krasis",
"paroıısia", "homoiosis" ve öı.ellikle "meteksis"tir. Bu son kelime ancak Parmenides'te ortaya çı
kar ( 1 32 lll. Aristotelcs ise hemen hemen yalnızca onu {meteksis) kullanır. Bu farklı terimlerin
anlamı ile ilgili olarak bkz. Goblot, Traitlde Logique, Paris, 1 9 1 8, s. 27, not 1 .
2) Aristotelcs'in bu sözü, 5 , 986 a 1 5 ve biraz daha aşağıda 28. satırda sö}1ediği şeyle pek
uyuşmamaktadır. Bazen o Pythagorasçılara, sayıların şeylerin irkin nedenleri ve hatta tö1leri ol
duğu kuramını yüklemekte, bazen daha az açık olmaran bir biçimde onlara göre sa}1ların şey
lerin taklit ettikleri modeller olduklarını söylemektedir {Ancak Pythagorasçılara göre bu model
ler, Platon'Ja olduğu gibi, kopyalanndan ayn değil<lirler). O hallle burada gerçek bir güçlük
mevcuttur.
Rivaud'ya göre (le Probl du Devmir, s 204-205) burada gerçek bir çeli�ki k:ı.111sında bulun
maktayız. Bu, Brehier'nin de görüşü gibi görünmeL.'tedir (llisı. de la Phil, ( , 1, fasikül, s. 54).
Brchier, şeylerin sayı olduğu kuramının, aralanndaki bağ hiı;bir şekilde görünmeyen üç farklı
görüntü gösterdiğini dü§ilnmeL.'tedir. Bu üç görüntü şunlanlır: ilkin o sayırla geometrik biçim
ler arasında belli bir ilişkiye işaret etmektedir. Pythagoras sayıları, alı�ılagden harf sembolizmi
ile değil, biraz domino taşlanmızın iizcrinde temsil edilllikl.:ri biçimde tasarlamaktaydı. Üçgen,
1 10
1 . K i TA P
kare, dikdörtgen sayılar buradan çıkmal."tadırlar. Kuramın ikinci görünrüsü: Üç miizik akordu,
yani kuart, kent ve oktav, basit sayısal orantılarla, yani 2/ 1 , 3/2, 4/3'1e temsil alilmel..'tedirler
ve aynca üçünü de içeren armonik oran denen bir oran tanımlanabilir: Bu 1 2/8/6 oranıdır. Bu
oranda, ortada bulunan, en büyükten küçük, onun üçte biri l.:üçük; en küçükten büyük, aynı
12 6
şekilde onun üçte biri büyüktür. 8 = 12 - - • 6 + - (krş. Jablique, Vita Pythag., 1 1 5). Niha-
3 3 .
yet üçüncü görünrü: Bu, tamamen i lkel bir sembolizmdir. Bum göre sayı en keyfi benzerlik
lere dayanarak, şeylerin özünü temsil eder. Örneğin 7 fırsatı, 4 adaleti, 3 evliliği ifade eder.
Milhaud, ln Philos glom. de la Grue. s 705; Robin, LA Ptmle gr. s. 68-69; A. Rey, la ]eu
.
nesse de la s,. gr., s. 365-366; Ross, (, 1 63), Aristoteles'in düşüncesinde bu iki iddianın uz
laşmaz olmadıldannı kabul etmektedirler. Bunlara göre "taklit"ten (mimesis) söz ederken
Pythagorasçılar sadece şeylerin duyusal ve dış doğalarının sayısal özellikte olan iç doğalanna
uyduğunu söylemek istemişlerdir. Bunu A. Rey çok iyi bir biçimde göstermekte..lir (s. 365):
"Şeyler, sayıların taldididir. Burada "taklit"i çok gerçekçi bir anlamda, şeylerin bize doğru
dan doğruya göründükleri anlamda almak gerekir. Şe)ierin doğnıdan doğruya gerçek ve de
rin doğalannı düşünürsek, onlar sayıdırlar". Robin ve Ross, Pythagorasçı okulun içinde bir
evrim veya görüş ayrılıklannın varlığını kabul ediyorlar ve bu yonım "Gök Üurinl'nin bir
pasajına (il, 1 , 300 a 1 6) dayanabilir: Bu pasajda sayıları, şeylerin tözleri nin kendileri kılan
bazt Pythagorasçılardan (ton Pythagoreien tines) söz edilmektedir. Robin (L,ı Pm.cle gr. , s.
69) şi'ıylc tiiyor: "Bu daha i nce tasarım (taklit tasarımı) . genç Pythagorasçılar raratindan ter
cih e..lilmiş görünmektedi r ve onun Platon'a ilham verd iği kuşkusuzdur. Öre yandan her iki
anlayışın, başlangıç öğretisinde birlikte var olmuş olmaları da imkansız değildir". Ross ise
şöyle diyor (1, 1 6l): "it is probable, . . . that the sixth cennıry Pythagore:ms treatcd things as
'imitati ng' number, i.e. as cxhibiting numerical relations, whilc those of rhe fı �h century
trcateJ number as the very stuff of which things are madc".
Aristotdcs'in pasajlan Ritter ve Prcller'de bir araya getirilmiştir: s. 54-55. not 65.
1 ) Zıtlık, açıkça görülmektedir: "sayılann taklit edilmesi" yerine Platon "idealardan pay
alma"yı koymaktadır. Ancak bu, Aristoteles'in işaret ettiği gibi, Pythagorasçı ve Platoncu anlayış
lar arasındaki benzerliği gizlemesi mümkün olmayan salt sfücl bir farklılıktır. Son Pythagorasçı
lan tanımış olan Tarentium'lu Aristoksenes de Aristotelcs'lc aynı gözlemde bulunmaktadır
(Stobee, (, fragm., 6, s. 20).
2) H , 6, 1 045 b 8'le aynı eleştiri. - Aristotcles, Platoncuları duyusal şeylerin idealarla olan
ilişkisinin mahiyetini açıklamayı ihmal. etmekle suçlamaktatlır. Ancak bunun haksız bir eleştiri
olduğunu bdirtdim: Çünkü ParmmiN!s, rümüyle bu problemi açıklığa kavuşturmaya tahsis edil
miştir (krş. Bonitt, 9 1 ).
ııı
M ETAF İ Z İ K
1 ) ld.::-ıl :ırla duyusal dünya arasında aracı (metaksy) gerçeklikler olarak t:ıs:ırlanan Platoncu
"mathcmatika" (ideal Sayıları ve ideal Büyüklükleri içine :ıl:ın matematiksel şerler, gerçeklikler)
kuramı hakkında bakınız: Robin, Ln Th. Platon, s. 203 vd.: Ari.<toft'. s. 63-6-i: Ross, 1, Önsöz. s.
1 . l l l 'den f' Vll'ye kadar ve 1 66. sayfa. Ancak son di)':ılogl:ırında ana çiı:gilcriyl.: onaya atılmJş
olan bu kuram (Devlrt, VI, 509 d-5 1 1 'e; Phnidon. 74 c; Tiınaio.<, 50 c, vb) Plaron'un şifuhi .öğre
timine aittir.
"�fathematika"larla duyusal dünya arasındaki ilişki şu .t:ıml:ı anlaşılmalıdır: ideal Büyüklük
lerin matematiksel büyükliiklerle ilişkisi, ideal Sayıların mate�:ıtiksel sayılarla ilişkisinin aynıdır.
Onlar doğrunun, üçgenin, dörtyüzlünün özleridi rler. ideal füi)'iiklükler, daha karmaşık oldukla
rıml:ın i<le:ıl Sayıların altında bulunan bir grup olu"ururlar. Onlar ıde:ıl Sayıları tlğeleri olarak
içlerinde huhındururlar. iki sayısı (ideal iki), doğnınun; Üç. yiiı:eyin; Dön, cismin t;Hmel ilkele
ridir. Duyusal varlığın İdeaya i ndirgenmesi, "mathematika�hır ar:ıcılığıyla olın:ıkt:ıdır.
2) Ana bir öneme haiz olan bu pas:ıj ( 1 8-22 satırl;u) , ımın açıklamalar gerektirir. Platoncu
varlıklar hiyerarşisi ve İdealara ait olan "karışım" niteliği üı:.:rine birkaç işaretle yetinelim.
a) VAR l .I KLAR H iYERARŞiSi: Biu.at kendileri ilkelerine, yani Bir ol:ın ve belirsiı: iki olana
indirgenen itleal Sayılar, öz itibariyle İtlealardan önce gclirl.:r. Onların ldc:ıl:ıra ol:ın dunımu,
matem:ıtiksd sayıların duyusal şeylere olan dunımunun aynıdır. Öte y:mtl:ın idc:ıl şekiller de
l.le:ılann iistünde olan gerçekliklerdir. Çünkü onlar doğnı<l:ın doğruya id.::ıl S:ı)•ıl:mlan çıkarlar.
O hald.: Pl:ıtoncu hiyerarşi şöyledir (krş. Theophrastos, Mrı.�fizik. 6 b 1 3, 3 1 3, '.' - 1 O Rr:ımlis, 1 4
Ross; L. Robin, Ln Th. Platon, s. 454 ve diğer yerler):
İdeal S:ı\'llar
ld�':ll Şekiller
İdcal:ır
Matem:ıtiksel Sayılar
Geometrik Şekiller
Duyusal Şe}1er
Ross (1, Giriı. s. LXVI) Theophrastos'un tanıklığının değerine İtiraz etiiyor ve i<lcal Sayılarla
ltleaların a)'nm ının Aristoteles'in bazı açıklamaları ile (özellikle "kendimle C:ınlı"nın (autozoon)
meydana gelişinin söz konusu edildiği Rııh Üzerine, [, 404 b 1 8 l e) - "kemlindc Canlı", en yay
gın ve bi7.im de Ruh Üurine' nin çevirisinde benimsediğimiz yoruma göre Evren'in kendisini n
ldcasıdır (exemplar üniversalis) - uyuşmaz olduğunu düşiinmcktofü. Buna gi.lre varlıkların hiye
rarşisi ştirlc ol:ıcalmr:
1 12
1 . K İ TA P
Bir olan ' ı n , b i r olduğu söylenen bir başka şeyin yüklemi ol
mayıp bizzac cöz olduğu konusunda Plaron, Pyrhagorasçılarla
aynı görüşcedir. O, sayıları n diğer va rlı kları n tözünün nedenleri
25 olduğunu da, onlar gibi kabul ermektedi r. Ancak Pyrhagorasçı
ların bir olarak casarladıkları sonsuzları nın yerine iki ol:ın ' ı ge
çirmek ve bu sonsuzu Büyük ve Küçük olandan meyda na gecir
mek, Plaron'un özel görüşüdür. Ona özgü olan diğer bir nokta,
l d..':'11 Sayılar
l d.::ı l Rii)iikliikler
} l d..-alar
Matem:ıtiksel Sayılar
}
. .__ 1 " .. ._1 .. ,_1 Metaksy (Aracı Gerçeklıkler)
.
"• ı:ıtem:ıtı.-se B uyu" u" er
Duyusal Şe)�er
Ö7.etle, birinci t:ıbloda l dcal:ınn, ideal Sayılara b11ğ11n!t ulmal:ırına karşılık. iki ncide İdealar,
id.::ıl S:ıyıl:ır:ı övle,r kılınm:ıktadırlar. Kuşkusuz burada, işaret etmekle yetinmeıni1 gereken büyük
bir yonım f.ırklılığı mevcutnır.
I ler neyse Platoncu Evrende, birçok gerçeklik pLınının aymle,til,(iği giiriilın.:kredir. Bunlar
:ır:mmb aş:ığıda bulunan plan, tür ve y:ısasını yukardaki pl:ınd:ın alan onrolcıjik bir eksikliğe sa
hiptir. l d.::ıl Sayılar ve ideal Şekiller, ldeal:ır ,(iinyasını meydana gcrirmere pr:ımakt:ıdır. İdealar
d:ı kendi r:ırbrına matematiksel sayılar ve geometrik şekiller :ır:ıcılığıyla dupıs:ıl şeylerin yapısın ı
:ıçıklar.
bl KARIŞ l,,_1LAR OLARAK G ÖZ Ö NÜNE ALINAN I DEAIAR: Bireysellikleri ve hirlikle
rine r:ığmen (bkz. 1 8. satır) İdealar, ,Juyııs:ıl şeyler gibi bir m:ıdde (l\iiyiik ol:ın ''e kiiı;iik ol:ın'ın
meyda na gctinliği Belirsiz iki olan; öre yandan bu bclirsi7. iki olan, gerek Pl:ıtnn 'd:ı gerekse onun
tilıııi1l.:rindc farkl ı adlar t:ışır: Eşit olmayan, Sonsuz olan, Çokluk, V:ır-olm:ıy:ın, ltışk:ı nl:ı n . . .
Bu nnkt:ı ile ilgili ol:ırak (bkz. Robin, La Th. Pftlfon. s. 6}1 nl.l ve bir forıııd:ın. Bir ol:ın\l:ın
meyd:ın:ı gdir. O h:ıldc t,Jea bir 'karışım",lır. Bu Ö7.ellik Arisrotelcs tarafından Pl:ıton'ıın "şifahi
iiğretiııı " ine (:ıgrapha dogrnata) mal edilir (Fizik. iV, 2, 209 b 1'1. 35; 1, 9, 1 ?:! :ı- ve HL 1. 203
a 1 'i'c ,ı._. h:ıkını7.). Bu öğretime ilişkin ol:ır:ık Mrtafizik'in dışın,l:ı hemen hemen hi�·hir hilgire
s:ılıip d ..·ğili7. Anc:ık ta Philrbos'ta onun bazı işaretlerine rasıl:ınır: Omfa (23 b, ı- d ":ıpciron"
(sı nırsı7. sonsu7.) ve "peras"ın (sınır) rolii, "şifahi öğretim "inde Pl:ıtoncu diişii nl·cnin :ıl:tc:ığı ge
lişmeleri sadirir. Platoncııluğıın tarihı;ileri İdeanın bu, bir hilcşim. k:ırışım olma ö1clliğine çok
i.inem \•erirler. Özellikle bakını7.: R. G. Bury, Philrbo.r neşrinin Giriş'i, s. l.X\'1 1 1 . 1 s•r: G. Rndi
er, RrmmYJllf'.< mr le Philrhr. Rn•11r drs Et. anc., 1 900, s. 8 1 - 1 00, 1 69- 1 95 ,.b. (=T:t11rl� dr l'hi/.
gr. . s. 87); L Robin; La Th. PLıton., s. 3 1 1 , not 271-II; s. 500, nor 118-11; s. "i90; 1.. Robin, PLı
ton. , s. 1 55 \'ll. Yine aynı }':17..a rın; Et11dn mr Lı .rignifimtion rt /,, p/,tcr dr /,, pl�ı·.ciq11r rlıw.c /,, l'hilo
.•ophir dr /'/,,ton, Rrl'I� philo.rophirpır, LXXXVI , sepr.-ocrohre, 1 9 1 8, ayrı hasım. 1 '> 1 9 s. 30 ve
sonrası (=/_,, Pm.rlr hrllrn. . s. 259 ve i.lzellikle s. 261 ) ; A. [)i,>s, Philı�br'in kıs:ı ranırm:ı v:msı,
Rudc n ..-şri, 1 91 1 , s XCIV ve XCV; Ross, 1, s. 1 69- 1 70 vb. Pl:ıron'un son düşüncesi, l dc:ı);ı sayı
s:ıl ·hir il i�kire. i fr:ıt ve tcfririn düşmanı olan uyum ve i.ilçii r:ır:ıtind:ın belirlenen hir oran:ı imlir
gemck. rck kelime ile nirdiği niceliğe indirgemek olmuş gihi giiriiniiror. Anc:ık hiitiin yorıımcu
l:ır, h:ıflf nii:ınsl:ırla, bu bileşi min iisriimlc lde:ının kendisinin hirliğini devam crrirme konusunda
giiriiş bi rliği için,ledi.rler. Bu konmlaki doğru ölçiiyii bi7.e Rodier vcriyoF gihi gilriinmd.:tCllir
(hkı. yuk:ırıd:ı a,Jı geçen eser). O, ,Juyusal ve akılsal ·,liiny:ul:ı "apeiron" ve "pcr:ıs"ın sa,lcce ben
zer ol:ın rolüne işareı etmektedir.
1 13
M ETA F İ Z İ K
tarafından n:ıkledilen bir rivayete göre Aristoteles, onun kcştini Elealı Zenon'a malermekreydi
(heııreres res dialekrikes).
Arisrorcles'in Diyalekrik'i ve onun Plaron'un Diyalektik'inden fuklılıkl:ırı konusund:ı. bakı
nı1: Ch. Thurot, Emdts sur Aristott, s. 1 1 8- 1 53; Hameli n, /,. .�y.<fl'mr d'Ari.<totr. s. 226 \'li.; \'orab.
dr /,ı Phil, " Dialecrique" maddesi, 1, s. 1 60- 1 6 1 ; Le Rlond, log. rt mnth. . s. 6 ni.: Ruhin. Ari.<to
ft, s. 4 1 . Ru referanslarda Analitik ve Diyalekrik'in kenlii özel alanlarına ilişkin ilginç açıkl:ımala
ra rastlanacaktır. Ana tanımlar lnt. Arist. 'te verilmiştir ( 1 83, a 27). Diyalckrik'in rolii Arisroteles
rarafımlan Topikltr'de incelenmiştir (1, 2). - Platon için siirekli olarak duyus:ı.lın dış:ı.rı atılması
ile akılsala ve doğruya doğru bir ilerleme olan Diyalektik, Arisrordes için artık sadece kon11/111ıq
olnn bir probltmt (problema) evet veya hayırla cevap verme ve :ı.kla uygun gi.lriinen kanaatler ve
önciillcrden hareketle akıl yürütme sanatıdır. Dış görilnii.şii bakımından onun fü:clliğini d iyalog
(dial..-gesrhai) teşkil eder. Diyalogda cevaplar artık Plaron'da oiliuğu gibi gerçek nedene VC)'a öze
1 14
. 1 . K i TAP
k:ufar yüksdmeye değil, yalnızca güçlükten kurtulmaya ve çelişkiden kaçınmaya yararlar. Kıyas,
Analitik'in olduğu gibi DiyaleL."t ik'in de aracıdır. O, akıl y\lriitmenin düzgiln olmasını sağlar.
Ancak ,JiyaleL."t ik akıl yürütmenin öncülleri sadece akla uygun, muhtemddir. Onlar, nesnd iliş
kileri d\'ğil, "ortak yerler" (topoi. /o(i, /od (Ommunes) altında toplanan kanıları ifade ederler. O
hal,le hunlar retorik akıl yilrütmenin kaynağı ve ilkc:sidirler. "Ortak yerler" (topoi) Rnorik'te
(H, 26, 1 '103 a 1 8) şöyle tanımlanır: Farklı konuları ele alan çok sayıdaki retorik akıl yürütme
nin kemlisinde birbirleriyle birleştikleri şey. (Theophrastos'un Alek. tarafından nakledilen (in
Ari.et Topk. 1 26, 1 4, Wallies) tanımına ve Alek.'un bu tanım hakkında );eliştirdiği düşünceleri
.
ne de bakınız). Özetle "topoi", "de alınan çeşitli konularda yararlanılan biltiln kanıtlann ken
dilerine hağlanabilecekleri bazı genel başlıklar, maddcler"dir (logiqı� de Port-Royale. 3. Partie,
eh XVII) . Ross (Aristotle. s. 59) onları renkli bir benzetme ile "diyalektik akıl yiiriitmcnin ka
nıtlarını ken,lisinden çıkarması gereken güvercin yuvaları"na benzetiyor. Topikler'de incelenen
"yerler"in sayısı 337'dir. Bunlardan 1 03'i.i ilinek, 8 l 'i cins, 69'u ayrım ve 84'ü tanımlarla ilgili
dir. Ru "yerler"den hareket eden akıl yürütme, sadece muhtemel olana erişir (bkz. Topikler, l,
1 , 100 a 29: diakktikos de syUogismos ho eks mdokson syllogi.•mon Diyalektik, bilimin meydana
-
gdişinde, özellikle ilkelerin ortaya konmasında önemli bir rol oynar (bkz. r, 4 ve notları; Ha
mclin, Le ��y.<t. d'Ar.. s. 231 vd.). Bu biçimde tasarlanmış olan ihtimaliyet kuramı aynı zaman
da.Retorik ve ikna etme sanatına bir giriştir.
1) Kelimesi kdimesine çevirmek gerekirse: "ilk sayılar dışındaki" (ekso ton proton). Bu ifa
,fonin anlamını belirlemek gilçtilr. Alek.'a göre (57, 1 2 ve 57, 28) Aristoteles "protoi"den ge
nd olarak (haplos) ilk sayılan, yani "tous monadi mone metroumenous"u veya hatta genel
olarak tek sayıları kastetmektedir. Aristoteles'in şerhçileri de sonuç itibariyle hu son yorumu
kabul etmişlerdir. Bonitz (94-95), gerek Alck. 'un, gerekse çağdaş Aristotelesçilerin (Brandis,
Tran,lclenhurg, Zcller. . . ) çeşitli gö�lerini tamşnL."tan sonra şu sonuca vannakr.ulır: Propterta,
ait igitur Aristottles. pro matmali principio P!Lıto dJlldem ı•idetıır posuisse, quia numeri, quorum
ati naturmn ı•el .•imilitılllinmı Ukas suas redegerat, magnam partem dyadis ope progignstur, exeptis
nimirum nıımeris ııe/ inoiılİsibilibis ııe/ omnino imparibm. Ve o yonımunu PımnmidrJ (1 1 4 , a)
ib:erine dayandırmaktadır. Robin (la Th. Platon s. 66 1 , not 266-(() ken,li hesabına, "pro
..
ton "un "pcritton "la aynı anlamda olduğunu düşünmektedir. Ross (I. 1 73- 1 76), ,laha önceki
biltiin sistemleri, uzun uzun deştirmektedir: ancak onun önerdiği çözüm de pratik olarak aynı
kapıya çıkmaktadır. Çünkil o Heinze ile birlikte "proton" diye değil, "peritton" ,!iye okumak
tadır.
Eğer bu açıklama kabul edilirse, Aristotdes'in diişiincesini şöyle anlamak gerekir: Aristote
les, tek sarıların İki olan'dan çıkmadığını söylemek istemiyor; onların meydana gelişinin çik
sayılarınkinden daha wr olduğunu söylemek istiyor. Bu sonuçları ele alırsak (krş. N, 3, 109 1
a 1 O), Belirsiz İki olan 'dan harekede 2, 4, 8 dizisi, sonra 6 ve 1 O meydana getirilebilir. Ancak
tek sayılar yalnızca iki olan'ın yardımıyla meydana getirilemezler: Sayının formel ilkesi olarak
değil, kumcu öğesi olarak Bir olan'a başvurmak gerekir. Ru ise sistemde kesinlikle kabul edile
mez bir şcy,iir. Ross'un belirttiği gibi (adı geçen yerde): "re:Jly it is only 2 and its powers that
could ncatly be produced out of the 1 and the imiefınite Jyad: et: N, 1 09 1 a 9- 1 2. in
Parmenides 1 43 c- 1 44 a 3 is derived from 1 and 2 (the number 2, not, as Ar. says, the indef
inite 2) by addition, and the numbers higher than 3 are dcrived from 2 an,i 3 by multiplica
tion, Primcs are not there excepted; Plato speaks as if ali the higher numbers coulJ be got by
multiplication. Nothing in the works of Plato corresponds exactly to what Ar. says here".
115
M ETAF İ Z İ K
1 ) r-.faddeyi rok. formu tek olarak tasarlayan Platon' a, Aristoteles buna ters bir göriinrii göste
ren lhıyusal şeylerin tanıklığı ile karşı çıkıyor.
2) Al..-1.:. 'un (59, 28) ve Ronitz'in (96) haklı lliişiincclerine gfüe (bu noktada R. G. Rury'nin
l'hilrho.r neşrinin ömiizi.ine de bakınız: s. LI ve LII) Aristotclcs, çoğunlukla, Tim11İoJ (28 c nU ve
diğer diy:ılogl:ırda, fuil neden ve ereksel nedenin hakim bir rol oynadığın ı unıırmakt:ıdır.
3) iyiliğin nedeni Bir olan, Kötüliiğiinkii ise I L:i olan'dır.
4) 3, ?81 b 8 ve 985 a 3. Öte yandan Empedokles ve Anaksagoras'ın bu göriişii ileri siir
miiş oldukl:ın şüphelidi r (Robin'in La Th. Platon ifa yaptığı eleştiri ile karşılaştırın: s. 577, not.
51 1 ).
1 16
1 . K İ TA P
formel röze gelince, hiç kimse açık olarak onu onaya çıkarmamış
rır.(6) Ona en çok yaklaşanlar, yine İdeaları n varl ığını savunan
la rdır. Çünkü onlar ne i deaları n, duyusal şeyleri n maddesi ol-
988 b duğunu, ne de Bir olan'ın İdeaların maddesi olduğunu söyle
mekredirler. Onlara göre i dealar, harekerin kaynağı da deği ldir
ler (rersine onlar daha ziyade ideaları n , harekersizl iği n ve
siikunerin neden leri olduğunu söylemekredirler.!7l) Onlar ldeları
diğer her şeyin özü, Bir olan'ı ise ideaların özü olarak ortaya
5 koymakradırlar. - Eylemler, değişmder ve harekerleri n kendisi
1 ) iT, 3, ve 7.
2) Biiyiik ve Kiiçiik olan, o halde, bir "cisim-dışı malldc"dir (hyle asomaros).
3) Yani maddi nedeni .
'1) �fııhtemclen Alek.'un diişündiiğii gibi (60, 8) Anaksimanclros'ıın tilmizl<:ri değil, Anaksi
menes'in i1lcyicileri söz konusudur.
5) Sırasıyla Empcdokles (Dostluk ve Nefret), Anaksagor:ı.ç (Akıl, Nous), Parmenides ve Hesi-
·
1 17
M ETA F İ Z İ K
irin oldukları şeye gelince, onlar onun bir anlamda neden oldu
ğun u kabul ediyorlar. Ancak ondan bu anlamda, yani doğası ba
kımmdan bir neden olması anlamı nda söz etmiyorlar.O ) Çünkü
Akıl'dan veya Dosrluk'ran söz edenler, bu nedenleri bir İyi ola
rak ortaya koyuyorlar; ancak v:ırol:ın bir şeyi n on lara erişmek
için var olduğunu veya varlığa geldiği ni söylemiyorlar. Tersine
1O onlara göre bu ilkeler, varlıkların hareket ettirici nedenleridi rler.
Ayn ı şek i lde Bir ol:ın'ın veya Varl ık'ın, İyi olduğun u söyleyen
ler, onun, tözün nedeni olduğu nu söylüyorlar; :ınc:ık tözün
onun için var olduğunu veya varlığa geldiği ni söylem iyorlar.
Bundan dolayı onlar bir anlamda İyi olan'ın hem neden oldu
ğunı,ı söylüyorlar, hem de söylem iyorl:ır.(2 ) Çünki.i onlar onu,
15 iyi olmaSI bakım111da11 bir neden olarak ele alm ıyorlar. yaln ızca ili
neksel olarak bir neden olması bakımı ndan ele :ıl ıyorlar. Dl
O halde bürün bu fi lozofların t:ın ıklıkl:ırı, gerek sayıları ,
gerekse mahiyetleri bakı mı ndan nedenler üzeri ne yaptığı mız bu
anal izde haklı olduğumuzu göstermektedir. Çi.i nkü onlar bir
başka nedenin varl ığına erişememişlerdi r. Ayrıca nedenleri araş
tırı rken onları ya bu dört bakımdan veya sadece onlardan biri
bakımından göz önüne al mamız gerektiği açıktır.
Şi mdi de bu filozofların her birinin bu ilk ilkeler hakkında
söyledikleri şeyler ve onlara karşı tavı rları ile i lgili olarak ortaya
20 çıkabilecek güçlükleri gözden geçi rmem iz gerekmektedir.
1) R:ışk:t deyişle, ereksel nedeni bir ereksel neden olarak onaya koymııyorl:ır.
2) Riiriin bıı pasaj için, yonımunu benimsediğimiz Rohin \: bakınız. Lı Th. Plılfon s. 509,
..
not 513-IV. Arisrotdes şunu demek istiyor: Riiriin bu fılowfl:ır ereksel neılcni s:ınki gerçekte bir
fail nedenmiş gibi göz önilne alıyorlar. Aynı şey l(iealar için de si.iz konusu(lur.
3) Y:ıni isrer Anaksagoras ve Empedokles'te oMuğu gibi fail ne(lenin hir ilineği olın:ık hakı
mınd:ın. İsterse Platoncularda olduğu gibi formel nedenin hir ilineği olm:ık h:ıkımımlan. - Bir
ol:ın'ın ve Varlık'ın, var olanın nedenleri oldukları sö)1enmckre(lir; ancak onl:ırın ercksd neden
ol:ır:ık öyle ol(lukları söylenmemektedir. Şimdi eğer onlar yüklem olarak iyi olmar:ı s:ıhiplerse,
huml:ın iyi olan'ın neden olduğu, ancak ilineksel ol:ır:ık netlen olduğu on:ıya çıkar: (St. Tho
mas, s. 6 1 , not 1 79).
1 ) Runl:ır ilk Doğa Filozofları, şeylerin ilkesi olarak (lürt üğetlen biri ni bhnl edenlerdir.
1 18
1 . K İ TA P
1) Rıınıınla birlikte oluş ve yokoluşu açıklamak için hareket ettirici neden, ıorıı nludur.
2) 29-989 a 1 8. satırlar arasındaki akıl yürütme çok i ncedir. Krş. Alek., 6'i, 2 vd. ve özellikle
Colle, s. 1 1 3- 1 1 'i. Aristoteles, ilk Doğa FiloıoAarını, öğel.:: r in birbi rlerinden n:ısıl çıktıkları ko
-
nıL�urla ilgilenmeksiıirİ, onlardan herhangi birini gelişigüzel bir tarzda ilke obr:ık kabul etti kle
rimlcn i.itiirii eleştirmektedir. Oysa onların birbirlerine göre ol:ın öncelik ve son r:ıl ıklarını beli rle
meyi ve liol:ıyısıyla gerçekten asli olan öğeyi seçmeyi mümkün kılan biricik i.inemli nokta budur.
Çiinkü a) •'ğer bileşeni n (composant) bileşimden (composc) lince geld iği oluş sırası bakı mından
önceli k gliz i.inüne al ınırsa, öğe olarak en ince cismi kabu l ermek gerekir. Doğa Filozofları da za
ten bu biçimde akıl yii riitmüşlerdir: Çünkü onlardan hiçbiri, sağduyunun teşviklerine rağmen,
Tnprak'ı seçmemiştir. Ancak bu takdirde ilke olarak Ateşi kabul etmeyen herkesin yaoılmış ol
dui','lı açıktır (çünkü tartışmasız olarak en ince öğe, Areş'tir): b) Eğer tersine bileşimin bileşenden
i.>nce geldiği öz sırası bakımından öncelik göz önüne al ı nırsa. rers bir sonuca varılır. O zaman ilk
iiğe olma.�ı gereken, Toprak olacaktır. Oysa hiçbir D<>t,
':t Filozofu ona bu önceliği bahşermemiş
rir. l Ier n•1•se Doğa Filozofların ı n tavrı, savunulamaz. Seçilen öğe ve içine yerleşilen bakış açısı
ne olursa olsun. olu-ı: bakımı ndan ilk olan öğe, öz bakımından sonunaı; öz bakımından ilk olan
öğe ise oluş bakımından sonuncu olacaktır. O halde dört öğenin hiçbirinin gerçekten ilk olduğu
si.iylenemcr (krş. Sylv. Maurus, 30).
1 19
M ETAF i Z İ K
1 20
1 . K i TA P
Vl(.).
3) Yani görüşleri, Platon'un görüşlerine yaklaşacaktır
1) Krş. Fragm, 1 2, Diels ve Ruh Üurine, 1, 2, 405 a 14 Anaksagoras, "Nous"unıı malllli
-
iiğdcr arasında saymaktadır (fragm. 1 2) Yalnız o, öğder içinde en hafif ve en saf olanıllır. Aristo
td�-ı;'in işaret ettiği müphem eğilim dışınlla Anaksagoras "Nous"u m:ıddcden iıyrı ve cisimscl ol
mayan hir ilke olarak göz önllne almamaktad ır. Anaksagoras'ın Nous'u ile Empedokles'in Oost
hık ve Ncfret'i arasında hemen hemen h içbir fark yoktur.
121
M ETAF İ Z İ K
1) "Bi7., yani Platoncular". Çoğul formu ile ilgili olarak :ışağ1tla 9, 990 b 9 nolu nota bakınız
Platoncııl:ırın "Başka olan"ları (heteron, allox, me, me hen) h:ıkkı nlb bakını7.: Rohin , l...ı. Th. Pla
tcın s. 660. not 261 . Sonuç olarak Başka olan, Bli)'lik olan ve Kiiçük olan"d:ın meyJ:ına gelen be
.•
lirsi7. iki olan veya başka deyişle Aristotdes'in bizzat kemlisİnin �ilk malMc"siJir (materia prima).
2) Oııpıl:ırdan daha uzak, daha soyut ve dolayısıyla Arisrotcles'in düşüncesine göre şeylerin
ilk neılenlcrine daha yakın olan ilke ve öğcler. O halde Pphagor:ısçılar kendilcrinJJen önce ge
lenlere gc'irc bir ilerleme teşkil ediyorlar.
3) ilkeleri dııyusa:f-iistü olmakla bi rlikte.
4) Örneğin yıldı7.ların doğuş ve batışlarını vb. (Alek., 72, 29-30).
5) 989 b 3 1 .
1 22
·J. KİTAP
1 23
M ETA F İ Z İ K
şörle Jevam ediyor (22. satır): Bu karıştırma özellikle maddi dünyanın içine sanı, urgun zaman,
haksı:ı:lık, karar, karışım vb. gibi soyutlamaların yerleştirilmesinde kenllini gilsteriror: Çünkü
eski şerhçiler (Alek., 74, 1 O vd.; Ask!., 85, 1 S vd.) Pyrhagorasçıların, e\•rcnin merkezine Bir
olan'ı, sonra merkeze biraz daha yakın veya ondan biraz daha u1ak olan yere (anothcn, kathoten,
23. satır) iki olan'ı veya üçe özdeş kılınan sanıyı, yediye ö:ı:llcş kılınan uygıın zamanı (kairos)
haksızlığı (Beş) , kararı (Altı) ve karışımı (Oniki) yerleştiriyorlar. Şimdi Aristotcies'e göre onların
bu yerleştirmelere (apodeiksin) ilişkin olarak verdikleri kanıtlama, yukarda işaret edilen, soyutla
ma ve gerçek, ideal dünya ile duyusal dünya, aşkın neden ile içkin öğe arasınllaki karıştırmayı
ö:ı:ellikle apaçık olarak göstermektedir. Çilnkü Pythagora.�çıl:ır şöyle akıl yürütmektedirler: Örne
ğin 7 sayısına özdeş kılınmış olan uygun zamanı alalım: Fil:ınca belli s:ıyısal hdirlemelere sahip
olan göğün filanca yerinde, kendileri de sayılardan meydana gelen belli sayıda göksel cisimler,
yani 7 sayısına özdeş kılınmış olan Ülker de bulunmaktadır. Şimdi her iki dunımda (uygun za
man ve Ülker) aynı sayı ile karşı karşıyayız. Bu ise bir öz ve yrr birliğini meydana getirir. O halde
uygun zaman, filanca yerde bulunur. Aynı bir yere soyut bir kavramı ve fo::i ksd bir gerçekliği
yerleştirmeye bizi götüren böyle bir sonuç, sistemin mahk(ımiyeridir. Çünkü Pyrhagorasçıların
kendilerine ne kadar mantıksal görünürse görünsün, böyle bir özdeşlcştirmeri kabul etmek saç
mallır (bkz. S, 997 b 27 ve bununla ilgili not). Bu karıştırmadan kaçınmak için tek yol, Aristote
les'e göre, Platon'un akılsal sayı (arithmos noetos) ile duyusalın içinde bulunan sayı (arithmos
aisthetos) arasında yaptığı ayrıma başvurmaktır. Birinci sayı "nellen", ikincisi "escr"dir. 30. sa
-
tırla ilgili olarak Alck., (75, 1 4) Platon'un bilinçli olarak uygun zamanın vb.) sayısının somut sa
yıdan başka bir sayı olduğunu söylediğine dikkati çekmektedi r.
Bütiln bu bölümle ilgili olarak Bumet'e de başvunın: L 'Attrorr dr lr Ph. gr s; 3, 36. not.
..
1 ) Bu bölüm, Z kitabının bir kısmı, M ve N kitaplarının tümii ve Mrftljizik in diğer bir çok
'
1 24
1 . K i TA P
rarafından savunulduğu biçimde İdealar öğretisinin, bir meramaremarik olan öğretinin çok sıkı
bir eleştirisini teşkil ermektedir. Arisroreles'in Plaron'a karşı polemiğine bu kadar büyük bir bo
yut verdirmesini nasıl açıklayabiliriz? Sisteminin müsber kısmı ondan ne fayda sağlamaktadır?
Metafiziğin konusu, maddeden tamamen bağı msız varlıkların ve ayaltı alemindeki oluşun
ne.leni ve sebebi olan duyusal-üstü rözlerin var olup olmadığını araştırmak ve eğer varsa, or
taya_ koymaktır. Şimdi bu araştırmanın ra başından itibaren Arisroreles'in, Pl:ıron tarafı ndan
onaya atılmış olan çözHmle karşılaşması zorunluydu. Platon gerek diyaloglarında, gerekse
"şifahi öğretim"inde (agrapha dogmata) bu dünyadaki şeylerin varlığının ve oluşunun hesabı
nı vermek durumunda olan duyusal-üstü tözlerin, tffmellerden b:qka şeyler olmadıklarını ile
ri sürüyordu. Kısmen Aristoteles'in müsbet ve realist zihniyetinin her zaman için kendilerine
kapalı bulunduğu matematiksel nitelikli ve Pythagorasçı kaynaklı mülaha1alardan doğmuş
ol:ın böyle bir cevap, birinci dereceden ve gerçek röz olarak bireyi göz önüne alan biyolojik
temelli bir felsefeyi tatmin edemezdi. Aristotelcs İdealara aşkın bir varlık tanı mak şöyle dur
sun - ki bu dunımda duyusal şeyler, İdeaların soluk yansımalarından başka şeyler olmaya
caklardı, - onlarda işlemleri veya birbirleriyle birleşmeleri ile bizi çevreleyen değişme içinde
olan dünyayı açıklamaktan aciz olan genel yüklemlerden , basit nfiulardan başka bir şey gör
memekmlir. İdeaların nedenler olmalarına karşı yürüniiğii polemiğinin etkililiği ne olursa
olsun, hatta birçok Yunan düşünce tarihçisi ile bi rlikte Arisrorelesçiliğin Platonculuğun ana
tavırlarını, pozisyonların ı koruduğu kabul edilse bile, Mrt4izik'in analizlerinin bizi görilrdü
ğil duyusal-üstü tözler, terminoloj inin kendisin in işaret ettiğinden çok llaha büyük bir ölçü
de, Platon'un tasarlamış olduğu ideal gerçekliklerden ayrılırlar: Tanrı, hareket ettirici Akıllar
ve Faal Akıl, anık basit kavramlar değildirler, hakim ve bağımsız eylemleri, varlık ve akılsal
lıklarında tüm varlıklar ve olayların kaynağı olan birrylrrdir. Böyle bir sonuç, yalnız başına,
aslında birbirinden çok farklı değerde olan buradaki bu kanıtlar bolluğunu açıklamak için
yeterlidir. Tamamen pratik bilgelikle dolu olarak Arisroteles, bu kanıtlar yardımıyla Platoncu
sistemi tahrip etmeye girişir.
İdealar öğretisinin eleştirisi ile ilgili olarak E. Brchier, bizce, doğnı dcğcrlenll irmeyi ver
mektedir (l/ist. dr Lt Phil, l, 1 89 - 1 95. sayfalar); Ayrıca o, Aristotelcs'in kanıtlarını iki ana id
dia altında toplamaktadır: Ya İdealar bilimin konusudurl:ır ve tanımlanabilirler; o zaman töz
ler değildi rl.:r; veya onlar, şeylerin tözleriJir; ancak o 7A1.man lla bilimin konusu llcğildi rler.
Platoncu Diyalektik ile Aristorelesçi Metafizik arasındaki karşıtlık, biiriin folsefo tarihçileri
tarafından sergilenir. Şimdiden eski olan bir döneme ait olmasına ve yeni- Platoncu üğretile
rin incelenmesi amacıyla yazılmış olmasına rağmen E. Vacherot'nun Platon ve Aristoteles'in
karşılaştırmalı yöntemlerine tahsis etmiş olduğu unutulmaz sayfalar (//i.<t. erit. dr /'Ecolr
d'Alrxandrir, cilt III, Paris, 1 85 1 , 224�236 sayfalar) nüfuz e..lici bir anali1in lirncği olarak
kalmaktallırlar.
Bu 9. büliimün bütün bir kısmı hemen hemen kelimesi kelimesine M. 4, 1 078 b 34-
1 079 b 3: S, 1 079 b 1 2- 1 080 a 8\le tekrar ele alınmıştır. Metinler ve ayrıntıların tekabülleri
ile ilgili olarak M kitabındaki notlara bkz.
1 25
M ETA F 1 Z 1 K
ler, ikincilerden daha az değildir.m Çünkü her şeye ayn ı adı ta
şıyan ve (duyusal) tözlerden bağımsız olarak var olan bir ger
çeklik tekabül etmektedir. ister duyusal, ister ezeli-ebedi bir
çokluk söz konusu olsun, her türlü çokluğun - gerek asıl anla
mında tözlerin , gerekse diğer şeylerin özlerinin - birer İdeası
vardır.( 2)
Sonra kendileriyle ideaları n varlığını kanırlad ığı mı:ıf\) diya
lektik kanıtların hiçbiri ikna edici deği ldir. Çünkü onların bazı-
10 sı zorunlu bir sonuca götürmez. Bazılarından ise bizim kendi
mizin, ideaları ol mad ığını düşi.indüği.imüz( 4) şeylerin ideaları ol
duğu sonucu ortaya çıkar. Çünkü bilimlerin varl ığından kalkan
kanıtlara göre, bili mleri olan her şeyin i deaları olacaktır.(5 ) Bir
çokluğu n birl iği ka nıtına göre olumsuzlamaları n da ideaları ola
caktır.(6 ) Sonra şeyin kendisi ortadan kaybolsa hile bir düşünce
konusu olduğunu söyleyen kanıta göre ortadan kalkabilir şeyle-
1 ) Denmek istenen şudur: İdeaların sayısı hiç- olmazsa duyusal varlıkl:ırın s:ıyısına eşittir;
ond:ın daha az değildir; daha çok, fazladır (Ayrıca krş. M. 1, 1 078 b %- ı o-9 a 2). Yonımu
muz Rohi n'in yorumudur: (la Th. Platon s. 1 22, not 1 50- 1 1!).
..
2) Bu son cümlenin amacı, ideaların niçin çok biiyiik s:ıyıd:ı oltlıığunu gi>stermektir. Sadece
tfülerin değil, niteliklerin, bağıntıların, olumsuzlamaların, tek kelime ile çok olduğundan dolayı
bir kavramın birliğine indirgenmesi mümkün olan her şeyin lde:ısı vartiır.
3. "Biz, yani Platoncular". -A kitabının kaleme alınışı sırasında kendisini Pl:ıtoncıı olarak ka
bul etien Aristoteles, çoğul birinci şahısla konuşuyor. 1\1 kit:ıhında ise onun çoi','lıl iiçüncii şahsı
kııllamiığını göreceğiz. Bundan A'nın M'den önce olduğu \'c Assos di.i nemi denen tli>nemden
kaldığı sonucuna varılmıştır. Aristotdes Assos'ta K.senokr:ıtcs ile birlikte l lermi:ıs'ın sarayında
(�l .Ô. 318-315 civarında) bir okul kurmuşnır. (Krş. Robin, l.ıı Th. PLıton. s. 82, not ?8 1 ve
.
, 4 . "Biz, yani Plaroncular" - Drr•/rt'tcki mutlak tavrı (5?6 :ı) erkenden terk etmiş ol:ın Platon
cu okulun i.lğretisine Syrianus açık bir biçimtlc işaret etmektctlir ( 1 07, 8 vd.) .
5. Örneğin kendinde Sağlık, kendinde Eşit, kendinde Olı.;ül,·bilir vb. \'ar cıl:ıcakl:ırdır. Bi
limin konusu olan şeyler, şu sağlığın, şu eşitin, şu ölı;ülclıilirin tlışında \'ar olması bakımın
tlan yalnızca bunlardır. Birinciler, yani şu sağlık, şu eşit, şıı i.ilçülcbilir ise. s:ıpsı:r. (apcira) ve
beli rsiz (aorista) olduklarından dolayı herhangi bir tiinlen bilimsel tanımlam:ı�·a ch·erişsinlir
lcr. (Krş. Alck., 79, 4 vd. Alek.'un kendisi de Peri ldron'a d:ıyanmakt:ıdır: fr:ıgm . 1 82 , 1 508
b 36 Rose) .
6. "Çokluğun içinde bulunan bir'le ilgili kanıt (kata to hen epi pollon) Al.:k., (80, 8- 1 5)
ve Bonit:r. ( 1 1 O) tarafından sergilenmektedir: dr mıılıi.< rrhrı.< .<rn.cibililm.< ı•rl11ıi dr ınıılıi.r rrb11s
pııkhri.r. rtıdnn prardict1ı11r noıio ımiı•rrwlis, p11khri111dini.r: qıımn q11111n 1111/111 rx illi.< "bııs
pkmr 11.<.rrquaı11r ı•rl adarquet, diı•rrsam ab illis rssr rı sror.rim rx.rıarr oponrı. Anc:ık eğer her
çokluğun birliğine bir idea tekabül ederse, olumsuz bir ı;ııkluğıın da hir ld.::ısı ol:ıcaktır. O
7aman "insan-olmayan, canlı-olmayan" (ouk anthropos. ouk won) gibi ka\'r:ıml:ırın b:ığımsız
bir varlığı olduğunu kabul etmek gerekecektir. Bunu ise Platoncul:ırın kcmli leri kabul etme
mektedirler.
1 26
1 . K İ TA P
(krş. /irinci antıliıiklrr, l, il, 77 a 5). Platon için bir çokluğun birliği, bu çokluğun dı,<mdadır ve
ond:ın önc'r geli r " Bir olan, çok olandan önce (gelir)" (hen ti para ta palla). Bu anlayışa Aristote
lcs "çok olana /ı,.ığlt birlik" (kata ta polla, kata pollon), veya "çokluğun ifindr b11/11n11n birlik"
(•·p i pollon) :ınl:ırışı ile karşı çıkar. Kuşkusuz Platon için olduğu gibi Aristoteles için de ancak tü
melin hilimi vardır. Ancak tümel, ona göre, duyusalın kend isinde mevcuttur. O, ha.sit olarak, bir
aynı niteliğin birçok i.lznede tekrarlanmasının imkanıdır.
1 ) "Ortadan kalkan, yok olan şeyi (hişünme"ye (noein ti phtharentos) ilişkin kanıt, Alek., a
göre (8 1 , 25-82. '.") şuydu: iman veya yaya veya hayMnı düşündiiğiimiizde, var ol:ın bir şeyi dü
şiinüriiz ve i.lzd şerlere ait olan hiçbir şe}i düşünmeyiz (çünkü hu şerler onad:ın kalkar kalkmaz,
zihinde lr111•r111ıı!t1n kalır). O halde bu özel ve duyusal şeylerin dışında, gerek bu şeyler var olduk
ları, gerekse var olmadıkları zaman düşündüğümüz bir şey vardır. Çünkü bu şerlerin var olma
dıkları durumda diişii ndüğümüz, var olmayan bir şey değildir. Bu şey, İşte idead ır. Ru kanıta
Aristoteles şöyle irfraz etmektedir: "Platon'un idealar dünyasının dışında olduklarını düşündüğü
bireysel ve oluş İ\·imle olan varlıkların" (Bonitz, 1 1 0) da birer ideaları olmaları gerekir. Çünkü
zihiml..: kalan " i mge" (phantasia), bi reysel varlıkların i mgesi de olabilir.
2) Bundan ünce gelen satırlarda Aristoteles, Platoncuların çeşitli kanıtlarını saymakla yetin-
di. Bunlar bilimin talepleri, bir çokluğun birliği, ortadan kalkan şeyin zihi n(ic devam etmesi
ile ilgili kanıtlardı. Şimd i bunlara haklarında hiçbir açıklama vermediği "daha kesin akıl yü
riitmeler"i eklemektedir. Alek. (82 , 1 1 vd.), Aristoteles'in kaybolmuş risalesine dayanarak
(Prri ldron. 1. Kitap (fragm. 1 82, 1 508 b 36 vd., Rosc) biitün bu kanıtları muhafaza etmiştir.
Onların mükem mel bir yeniden tesis edilmesi ile ilgili olarak Robin'e (j_a Th. P/,ıron., s. 1 5
vd.) bakılabi lir.
Özellikle bağı ntılar kanıtı ile Üçüncü Adam kanıtını içi ne alan bu "akıl yürütmeler, kanıtlar"
(logoi), niçin "daha kesin, daha seçkin" (akribesteroi) bnıtlar olarak nitelendirilmektedirler?
Alek., (82, 1 9-22) hunu b ize şöyle açıklıyor: Daha önceki k:mıtlar, basit olarak, bi rersel varlıkla
rın dışında ortak bir /rarıramı n varlığını kanıtladıkları halde, bu sonuncu kanıtlar "kesin bir mo
(lcl"in (par:ıd..:igma ti . . . kyrios on) var olduğunu göstermektedi rler. Buna Alck. şunu ekliyor:
Özellikle ldcal:mn füelliğini teşkil eden şeyin de bu olduğu göriil mektedi r (Aynı yünde bkz. Bo
nitz, 1 1 1 ; Robin, /.11 Th. Platon., s. 1 9, not 1 6).
3) Rağıntılar kanıtını Alek. i ki biçimde sergi lemekted ir: 82, 1 1 -83, 17 ve Codex Laurentius,
82 versiyonu (=Br:ın(lis, Schol, 564 a 39 vd.). Ancak Bonirz ( 1 1 1 ) haklı olarak Alck. 'u "karıştırı
cı konuşma bolluğu"ndan (uberius sed panım dilucide) ötiirii eleştirmekted ir. Robin'in bu ka
nıtlamayı yenidcn kurması çok başarılıdır (La Th. P/,ııon. , s. 1 9-2 1 , ve s. 603-605, not 1 7) . -
Bağıntılar kanıtı liıet olarak şudur: B irçok duyusal özne hakkında tasd ik edilen Eşit olan'ı (to
ison) örnek ol:ırak alırsak, bu eşitliğin, �İt oldukları söylenen birçok öznenin modeli olduğu söy
lı:nebilir. Eşit şeylcr ise sürekli akışları içerisinde özsel eşitliği almaları miimkiin ol maran duyusal
şerlerden tam:ımen ayrı olan bu mutlak ve gerçek eşitliğin kopyalarıdırlar.
Kaynağı Ph.ıido11\la (74) bulunan bu kanıt, Aristoteles'e göre, bizi şeylerin kend ileri n i n dışın
da bağıntılarının varlığını kabul etmeye götüriir. ÔrnPğin buna göre Eşit olan, asıl füleri bir
yana herhangi hir h:ıkımdan birbirlerine Gİ, ( 1n biitiin şeyleri içine alan bağı msız bir cinsi olıq
'
nıracaktır. Bu ise Plaroncuların kendileri ı;, . ı;,,bııi etmedikleri bir sonuçtur. Bkz. Ross, I, 1 94 :
1 27
M ETA F i Z i K
Ari.<toteln, Platon 'ıın kanıtlarmm b11ğ11111/ar111 ldMlan oldıığıı göriifiinr götürdiiğii. anmk Platoncu
/,mn bıı tiir lhıılarm Mr'1ğmı inkar eniklerini söylrmiyor (Pl:non ve tilmizleri a�ında bir zıtlığın
olduğunu ileri süren Colle'a ( 1 34) bkz). O, PLıton İın kıımılarmın bizim {yani Platonculann) ba
ğım.rız bir unıfırşkil etmrdiklerini snr•undıığıımıız bağmıdar ilr ilgili kaı•ramlımn (ta prosti) idea
ları olduğıı göriişiine götiirdiiğiinii söyliiyor. Dolayısıyla. . . bıı Pl11tonm kııramdtı bir drği,<ikliğr de
ğil. d�ya/oglıırdım bildiğimiz birimde PL1tonm kurmnın Ari.<totelrs ı1t ortodoks Pl11tonmlıır irin orta
_ya rıkarmı,< olmaSI gerrken bir giifliiğe iıarrt etmektedir (Ar. docs noe say ehae plaronic arguments
IL"ad to a belief in Ideas of relations and that yet the plaeonist deny the existence of such ideas.
f le says that platonic arguments lead to ehe Ideas of (ta pros ei), which, we m.ı.incain, do not
form an imiependenc dass . . . this poine not a change in ehe platonic theory but a <lifficulty
whkh the platonic theory, in the form F.ı.miliar to us from the <lialogues, must have presented to
Aristotle and to onhodox Platonists alike).
1 ) Doğurduğu sonuçtan ötürü iiçiincü Adam (tritos anchropos) kanıtı diye adlandırılan bu
kanıt, daha önceden Pannrnides'te bulunur ( 1 32 a). Alek.'a gfüe (84, 1 6) bu kanıt, Megara'lı
Rryson'un öğrencisi olan sofist Polyksenes'e maledilmekteylli. Aristoteles, idealar kuramını
çürütmek için ondan bi rçok kez yararlanmaktadır. Ona Sofi.rtik Drlillrrin Çiiriitiilmestnde
(22, 1 78 b 37 vd.) de rastlanmaktadır. Orada nitelikleri bireysel tözlere di:\niiştilrmüş olmala
rı ndan dolayı Platonculann sonımlu oldukları sofistik bir kanıt olarak takliim ellilmektedir. -
Bu iinlü kanıtla ilgili olarak bakınız: A. Spielmann; Die Aristoteliuhm Sırllrn ı•om "tritos ant
hropo.r � Brixen, 1 89 1 ; La Th. P/,uon . s. 2 1 , not 1 8 ve s. 609, not 5 1 ; Ross, I, 1 94 . Bazen
.
yanlış bir tarzda sergilendiğinden bu kanıtın anlamını ve kapsamını aydınlığa kavuşturmak ya
rarsı7. olmayacaktır; Onu şu biçi mde anlamak gerekir: Eğer birçok şeyde onak ohn her öğe,
bağımsı?. tÖ7. mevkiine yükseltilirse, duyusal insanla kendimle l nsan'da ortak olan şey de ken
di payına üçüncü bir insanı doğuracaktır. Bu iiçüncii insan, keml inde insan ve duyusal insan
lfa onak olan şey, dördüncü bir insanı doğuracak ve bi:\ylece sonsuza gidilecektir (Bonitz,
1 1 1 -1 1 2 ile karşılaştırın).
2) "Bi7., yani Platoncular". - Söz konusu olan ilkder ( 1 8. satır) , ideaların ilkelerinin kendileri,
yani Rir olan ve belirsiz iki olan'dır. 1 7-22. satırlardaki akıl yiiriitme şudur: Eğer her çokluğun
birliği, her onak nitelik, bağımsız töz mevkiine yükseltilirse. bdirsi7. iki olan, ilk.: l>lmaktan çıka
caktır. Bdirsiz iki olan hakkında tasdik edilen ikilik, önce gdecek ve bir idea olacaktır. i kilik,
kendi payına, bir sayıdır ve sayı da iki olan hakkında tasdik edildiğinden, kendi parın:I, idea ola
rak önce gelecektir. Böylece göreli bir şey olari Sayı, [çünkii Al.:k. 'un işaret ettiği Ülere "hrr .<a_'fl.
bir ıeye bt1ğ'1dır" (pas arithmos tinos esti) 86, 5) ilke ve mutlak olan belirsi7. iki olaıı'dan i.lnce ge
lecektir (Alek., 85, 1 2 vd.). Ross (1, 1 96), haklı olarak, göreli olanın i.lncdiğini farklı bir biçimde
yonımlayan Bonitz'i ( 1 1 2- 1 1 3) eleştirmektedir. Bonirz'e göre göreli olan, Büyiik ve Küçük
olan\fan meydana gelen iki olan'ıı. �eal:mlan önce gelen güreli bir şey olmasından ötiirü önce
•
gdı:cektir.
1 28
1 . K İ TA P
:ılm:ı. her 1:ıman. i deanın bir yüklem olmayıp bir özne olnı:ısı i.ilçiisii nd ,· nıiinıkiin ol:ıcaknr.
Al.. s i ı.ıl..d i nle hii�·l e hir pay alma, pay alan şeylere varlık s:ığbm:ıyacakm. Arisınıl'k-s, daha sonra
(.l ı -:H . s:ırıı lar), ilineksel pay almadan ne anladığını ve g<"r�·,·k bir pay alnı:ı olarak ancak tözsd
hir r:ır :tlnı:ırı k:ıhul erme zorunluluğu içinde bulunduğumıı7.u gi.lsrcrme anı :ıc ın:ı ri.l nclik bir ör
n,·k wrnwkıe.lir: <;itr bir şey, ancak kendinde Çift'ren (çifr'in ldc:ısınd:ınl p:ır :ıldığı için çiftrir,
C7•·1i -.·hed iden p:ıy :ıldığı için çitt değildir. O, ezeli-ebedi.len de pay :ılır. Anc:ık her ideanın, do
l:ıyısı�·l:ı hu :ır:ıda \·ifr ideasının da ezeli-ebedi olm:\SI anlamında ilineksel ol:ı.r:ık p:ıy :ılır. Çünkü
<;ih ••l:ııı'ın hasit ilineği olan Ezdi-Ebedi olma'dan pay almanın, pay :ı.l:ına, kl'ndisimlen pay alı
n:ının ,·a rl ı�'l nı, yani Çift olan'ın doğasını, özünü veremercceği aşiki nlır. O h :ılde i dealardan
p:ır :ıl:ın şeylerin kendileri de tözdürler; çünkü onlar lde:ıLml:ın, ideaların rii1ler olmaları bakı
mın.lan pay :ı lm:ı k ı: ıd ı rlar.
t\ıın:ı karşı bir iıi r:ıı miimkündiir (35. satır): Tözün aşkın diiny:ı (ekei) il,· duyusal diinyada
(l'rr:ıııılı:ıl :ıynı aıılanı.l:ı olmadığı söylenemez mi? Böylece idealardan ilincksd olarak pay alına
hilnwsi ıniiınkiin (llacıkrır. Çünkü Töz kelimesi, tözleştirilnıiş nicelik anlamına gelecektir. Bu
riiıl,·�ıirilıniş nitdik ise, İdealar dünyasında töz olacaktır. Runu kabul edelim ve Töz kdimemi-
7.İn :�kın diinyad:ı (ekei) Nitelik anlamına geldiğini söyleyelim. Ancak o zam:ın bir çokluğun or
t:ık ııiıdiğiııi h:ığınısı1 bir gerçeklik olarak ortaya koymanın nedeni nedir? Ru, niceliğin hakkın
da t:ısdik ed i (,( iği \·oklukla, bu birliğin kendisi arasında bir doğa öıdcşliği olduğunu k:ıbul ermek
anl:ımına gelmez mi� ideaların duyusal şeylerle tek anlamlı (univoquc) olduğunu inkar etmek,
1 29
M ETA F İ Z İ K
lwr rii ı l ii pay almarı imk:\nsız, yararsız ve anlaşılmaz kılmak ı l .: ın ckr ir. Rıı ıl ı ı r ı ı mıl:ı hirliğin çok
l ı ı l.. r:ın :ı�·rılınasının lıiı;hir nedeni yoktur ve o (yani birlik) hıı çok l ı ı �:ı mru/d- ıınlrıı i i, l .:,- i giire
m.·1. "K ı�k:ı deyişi.: :ı�kın dünyada töz olan, bu dünyada ancık tii1 l .: ri lfü')'<bn:ı g<·rir.:hilir ve
:ı\·nı n... l ,·n dcn dol :ı )· ı nitdiğin, duyusal-üstü dünyada töz ol ması ıl ı ı r ı ı m u n d : ı . h u ı l ii ny:ıı l:ı nite
lik : ı\ ı k l .ı nam :ız" (Rohin. La Th. Platon., s. 630, not 1 74).
·
1 l Kir iinceki k:ınıt. pay alınan İdealarla pay alan şeylerin aynı forma sahip ol ıl ıı k l:ı r ı nı . h:ışka
, l .· � ·i �I ,· l,k·alarla duym:ıl tözler arasında tekanlamlılık (uni\'l><."itc), y:ıni ı l c ığ:ı ı• rr: ı k l ı � ı c ıl ı l ı ı ğu nu
c•rr·1 1·:ı knnlu . Anc:ık h u durumda her i kisin i n üzeri nde bulıın:ın ve ii1 ol:ı r:ı k on l :ır :ı r:ısınıla or
r . ı l.. ; ,l ır:ı k bulunan Ş<.')'e sahip olan bir gerçekliğin olması gerekir. Ôrn<'ğin k.·nılind..· i k i ol:ın'la
ii1d iki obn'ın üzerin.!.: bir iki olan olacaktır. Çünkü ortadan k:ı l k:ı hili r iki cıhnl:ırl:ı m:ıtcm:ıtik
sd i ki ı ıl:ınların kcnılisi nden pay aldıkları bir kendinde i k i ol:ın varılır. Riiyl.....·.: İ•lc:ı n ı n l ı lcası na
nnlır l i.k-a ideası, Al.:k. , 93, 6) ve sonsuza gidilir. Yani genc (\· ii ncii Aıl:ım k:ınırı n:ı gcri ıliinül
mii� o l u r. Eğer, bunun tersine (5. satır) llieaların taraftarları bu nr t:ıkl ı � ı ink:l r .:rmcyc w l ı l.::ıl:ır
l :ı . lı ı �ı ıs:ıl şeyler :ır:ısınıla bir çift anlamlılık (equivocite) nl.lıı�ınu s:ının nı:ıy:ı k:ılk:ırlarsa, bu
r.ılı ı:ı.l:ın hir heykdi " i nsann diye adlandırmaya benzer. Çiiııkii on l :ı r ar:ısın.b orr:ık hi\·hi r şey
\'okrıır l k rş. Alek., 'H. 1 \'d.).
.
Konir1, ( 1 1 5), 2-8. s:ırırları, bir önceki kanıtın devam ı ı•lar:lk .liişiinmektcılir: l.lc:ıl:ırl:ı duyu
sal �..-,·l<·r arasındaki ılnğ:ı ortaldığından, eğer İdealar tözlersc. onl:ml:ın pay :ıl :ı n şcyk·rin ılc tfüler
ul.lukl:ırı sonucu orr:ıy:ı çı kar. Ross da (1, 1 97), Aristotelcs'in Ü\·iindi .-\ıl:ım k:ınıtını .!:ıha ünce
l.. ı ıll:ın.lı�ın:ı işaret c.l c rck (990 b 1 7) bu yorumu kabul et mekteılir.
.:!) l ;iineş, Ay, plıl 1 1l:ı r ve Gök' ün bütünü (Alek., 96, 4).
1 30
1 . KİTA P
) ) (iinkii harekcr \'C değişme "kendi doğaları gereğince" (k:ıt:ı ten :ıuton ph�·,in) meydan:ı ge
(irl,·r. (..\l.:k., 96, 1 2). O halde idealar, fail nedenler değildi rb.
2 ) < : ii n kü bilgi, duyusal şeylerin kendileri nin içinde bıılıın:ın, onl:ı r:ı i\·kin ul:ın ii1lerinin bi
,
(,) Al.:k., ( 97 , 2 1 vd.) Peri ldeon 'a dayanarak (özellikle fragm. 1 84 , 1 S 1 O :ı :!'; Rosc), Aristote
lcs'in Emluksos'la, Fizik" dayanarak (1, 4, 1 87 a 26 vd.) An:ıksagoras'l:ı ilgili �·ok sarıdaki itirazı
nı :ı�·rı nrılı olarak sergilemektedir. Özetle söylemek gerekirse, bu karışım kuramı bb,ı hir bi\·im
,(,. m;ıto:l)·alist olmasından ve İdeaların aşkınlığını orrad;\n k:ıldırmasınllan dubyı d.:şririk·bilir.
Rıı �ııram.l:ı idealar ,·isimsel olacaklardır; Ayrıca karışımın mlıkl:ırl:ı meyd:ın:ı gdmcsimlcn (kata
e-n:ınriosin) dolayı kendi aralarında birbirlerine zır olacald:ır.lır vh. (hkz. /.,ı nı. f'l.11on. s. 78, .
nur x- - l ll.
131
M ETAF İ Z İ K
1 l l\ lc><.lcl ned,·n hiçbir rol oynamamaktadır. Yalnızca hareket etririd ned.:n erkilidir. Ç iink ü
iııç:ını meydana geriren insan, atı meydana getiren at, tek kelime i le hireri m•!·d:ına getiren bi
r,·�·cl i r. (Al.:k., 1 0 1 . :±1). Ke_ndinde İyi ile ilgili olarak Ahlak'ra da aynı el...-şriri geçerlidir. ('Vikh.
Af,f.ılo. 1 . 1, 1 0% h :n vd.) .
2 1 Kendinde l layvan, kendinde İki Ayaklı diye anlayınız.
J ) 'l'I 1 a 29-9'1 1 b 1 arasındaki satırlar Asldepius tarafından çok açık bir biçi mde i1ah edil
nwkr,·.lir (98, 1 1 - 1 .., ) : O zaman ideanın İdeası olacak ve aynı şey, hem mCl<.kl . hem de resim o
'
1 K:ıkrır. Çiinkii k.:mı inde Hayvan, kendinde İnsan'ın ml><.ldi olacak ve kendinde 1 nsan da bir
pn.lan keml ind e l l :ıyvan'nın kopyası, resmi, öte yandan duyusal insanın molldi o lacaktı r.
ti\ k·rnin güçl ükl.: ri ile ilgili olarak - ki biz Christ'in metnini kabul cxl iyorm: - hakın11: Rohin,
l..ı 7/ı. /'/,ıron. , s. 81 . not 88).
ti) 1 00 d.
"i ) " Riz, yani Pl:ıroncular". "İdeaları olmayan şeyler" ynpdmıı. ynpmn şeyle rdir (rrklınrrn nrrr
.fiıı1ııl . Ancak Pl a ron ' u n gerçekte "yapma" şeyleri dışarı anp atmadığı en ra rtı ş mal ı sonınlanlan
hiriclir. Arisroteles' i n hu pasajdan çıkan kesin iddiasına (A, '.-i 1 070 a 1 8) ve Kmr(yo/un (38? b,
el, l>rı·ldi n (X, 596 b, 397 c, vb.) daha az açık olmayan beya nl a rın a rağmen - ki buralarda Pla
ton. ma.�:ının, yarağı n ldealarını anmaktadır - bazı yonımcular, Ro ni rz'le ( 1 1 8- 1 1 9) hirlikte
1 32
1 . K İ TA P
hıınl:ırıla yalnızca "s:ın:mn farklı türlerini gösteren" (ad illusrr:ın<l:ı Jiversa imir:ırions general ör
n l'ld,· ri n si.iz konusu olduğunu düşünmektedirler. (Bu yönde hk:r.. Prodııs, in Tim. . 29 c, 1, 344,
8, P i ,·hl : Ravaisson, E<.rııi sur la Metaphy. d'Ar. . I, 294) Anc:ık ilnerilcn farklı \·ii1iimleri sergile
}''"" ve tartışan Ross (1, lntrod., s. XLIX-LI ve 1 99), haklı ol:ırak "yapma" şey l.-r i ıı , sisremin man
rı�ı r :ı r:ıfi n<lan talep edildiğini ve Devkt'ce onaya konan (X. 596 al aynı :ııll:ı işarer edilen her
n.-sne gnıhunun bir i deası olduğu ilkesine uygun olduğunu siiyleyerck buna irir:ı:r. etmekredir.
R·ı11 p1:ırlar (Aug. Reckmann, Acaba Platon yapma 1eyleri11 Urt1!t1rmı ort11_yt1 t1tııll,' mıdır? "Num
Pbrcı :mcfactorum i<le:ıs statuerit" Bonn, 1 899), "yapma" şcylerin ldc:ılarıııııı ink:ir edilmesinin
Pl:ıroıı'ıın kendisine değ i l , tilmizlerine mal edilmesi gerekri�ini diişiinmekrcıliıl·r. D iğe r (ve ço
�ıınlıı�ıı reşkil eden: fü:ındis, Susemihl, Ueberweg, Zeller. /'/ıil. de Gn. . i l , 1 , ..O�. 2, 3 ve 947;
1 1 ,·iım:. Xrnokr. , 53 sı ı . ; vb . ) yazarlara göre ise, Platon öğrcrisini ı le�i ş r irmi ş \'c lı :ı �':l r ı n ı n sonuna
ılu�rıı y:ıpma şeylerin IJealarını reddetmiştir. Nihayet Zeller'e giire (l'lıt. Sı"'I.. 262), yanl ış , ho
c:ısınııı sisremini y:ınlış yonımlayan Aristorcles'ten gelmekr..... lir Rob i n tle scı nıı\·r:ı bu görüşe ka
r ı l nı:ı kr:ııl ı r (La Th. f'!t1ton. . s. 1 78, not 1 75-111). O, Arisrcırclcs'in y:ınlış a n l:ı mas ına yol açan
ş.·yi :w ık l:ımaya çalışmıştır: "Başka deyişle İdealar kuramını rerkermeksi1 i n k:ıvr::ıml:ırı olıluğu
h.ı(,(,. 1,1.·:ıl:ırı olm:ı)�ın şeylerin olduğu nasıl savunulabilir? Hıma verilen ve Arisrorcles'in kendi
siııık· n \·ık � r ı lm ış ol:ın cevap , özer olarak, şudur: Büriin kııl'/11111/,ır aynı <lcn:redo.: fÖrııılıır veya öz
in· d,·�ildirler ve varlıklar hiyerarşisinde sanatın taklitlerinin, belli bir öze rck;ihiil .....icn sanatın
iiriiııl.·riıı in alrına, s:ın:ırın ürünlerİ.ll i n de kendi paylarına doğan ı n kalıcı t�•rınl:ırının altına yer-
1,:şr i rilmclcri gerek i r" .
Ariqıırcles'in bıı p:ıs:ıjdaki akıl yiiriitmesi o hal<le şudur: "Firri ııao etiam ın11ltt1 mıllo adhibito
irl... ım111 ,1m:ilio appım·re e:.· reb11s anificiosis, quarum nu/lm pontmt f'lt1toııid irlrıı.<; hac igitur si
pn.<.•İlll .fiı·ri rine idri.<, non e.<se cur ad res natura/es generandr.r iılrıınım rupıirmıt t1m·ili11m (Ronicz,
l I S).
1 ) Asıl :ınlamınd:ı idealar kuramını eleşrirdikten sonra Arisrotclcs l ıl e:ı l:ı rı n s:ıyıl:ır olduğunu
sii)·l,·�·en kuramın so n hiçi mini incelemeye geçmektedir. Ô 1cllikle Plaron'ıın doğrıııl:ın tilmizleri
nin i iµr..r i s i olan bıı nıeramacematik hemen hemen tümüyle �I ve N kitapl:ırının konusunu teş
kil ,., ı,.,·,·kr ir. Bu kir:ıpl:ır bu bakımdan bu böliimün ikinci kısmını tamaml:ım:ıkr:ıdırlar.
::!) D ı ıpıs:ıl sayıl:ır:ı relclbül eden İdeal Sayılar.
:�l Ke nd ileri ni mcyılana getiren dön öğenin oranı (krş. Tiıı111io.<. 73 b, c).
-il Veya ılaha gend ol:ırak dayanak, özne (substrat).
1 33
M ETAF İ Z İ K
1) Biltiin bu pasaj, çok güç bir pasajdır ve anlamı üzerinde tanışma vardır. Biz, Robin'in dü
şiincelerini de göz i.iniinde tutarak, (la Th. Platon. , s. 356, not 299) esas olarak Alek., tarafindan
\'erilmiş olan yonımu ( 1 08, 1 2 -30) benimsiyoruz. (Ross, 1, 1 99'a da bkz.). - 11.lctinle ilgili güç
liiklcr ne olursa olsun, Aristoteles'in düşüncesi bize açık gelmektedir: O, bi r "k,m,mn" (mixte) ol
duğunu bildiğimiz ideanın (yukarda 6, 987 b 22'ye ve onunla ilgili notun ikinci kısmına bakı
nı7.) '1İtrlikul yapısının niuliksel bir ilişkide aranması gerektiğini ortaya koymaya çalışmaktadır.
Eğer ideal sayılar (bir sayı değil, bir oran olan bir senfoni gibi) oranlarsa, tfüliikleri ni kaybeder
ler, hasit ve mutl:ı.k sayılar olmaktan çıkarlar. Çünkü bu takdirde onların hir ömeye (substra
tum, hypkeimenon ti) dayanmaları gerekir. Bu ise ideal sayının ve dolayısıyla onun kopyası olan
dıırıısal sayının ortadan kalkması demektir. Her ne hal ise, demek ki, ideal Sayı la r, İster asıl anla
mında sayılar, isterse basit oranlar olsunlar, nedenler değildirler.
2) ld�""aların sayılar olmadığını gösteren yeni güçlükler.
3) ideal sayı, matematiksel sayıdan tamamen fuklı olarak bir teklil-ı:ir, bir hireydir. Dolayısıy
la matematiksel sayılar gibi b�ka sayıların eklenmesi, toplanmasıyla meydana gelemez. Örneğin
(bu açıklama Alek.,'undur: 1 1 0, 5-1 1), 7 sayısı 3 anı 4'den meydana gelir. Anc:tk bi r araya geti
rilen insan ve köpek ideaları bir tek İdea meydana getiremezler.
4) Çiinkii on bin, binler ve yüzlerden değil, birimlerden meydana gel ir (A lck . , l 1 l , 8). -
Eğer daha önce gelen güçlüklerden kaçınmak için Platoncular ideal Sayı'nın birimlerden
(monadcs) meydana geldiğini savunurlarsa, bu birimler ne olacaktır? Onl:ırın tiimü, ya ma
tematiksel birimler gibi birbirlerinin aynı olacaklardır veya tür bakımından fa rklı olacaklar
(lır. Eğer onların tümü birbirlerinin aynı (homoeideis) iseler, bundan bi rçok giiçliik çıka
caktır. Örneğin (Al ck ., 1 1 1 , 1 5 vd.) her sayı, İdea olacak ve bütiln İdeal:ır birhi rlerine ben
zer olacaklardır; çiinkii onlar birbirlerinden ancak birimlerinin sayısı b;1kıınından farklı ola
caklardır. Dolayısıyla İdealardan pay alan her şey de kendi aralarında hi rhirlcrine benzer
olac:ıklar<lır. Eğer, öte yandan birimlerin birbirlerinin aynı olmadıkları (anomoicdeis) kabul
edilirse, bu kez de birbirlerinden neyle ayrılacaklardır? Ruh Üzerine'ye gi.inderen (1, 4, 409
a 20) Alek., ( 1 1 2 , 1 1 ), bir biri min diğerinden ancak yeri, konumu (position) hakımından
ayrılabileceğine işaret etmektedir. Ancak bu takdirde de karşımızda as ı l :mlamın(ia (haplos)
biri mler değil, ancak geometrik noL.-ı:alar söz konusu olacaktır. - 25. satml:ı "me homoeide
isw hirimler varsayımını göz önüne alan Aristoteles, ona şu açıklamayı eklemektedir: " ister
bir aynı sayının içinde bulunan birimlerin birbirlerinin aynı olmamaları, İsterse hir sayıda
bulunan birimlerin diğer bir sayıda bulunan birimlerin aynı olmamal:ırı" (söz konusu ol
sun) "mete ai aurai allelais mete ai allai pasai psais". Bu pasajın giiçliiğii ne olursa olsun
(bb. Bonitz, 1 20; Robin, la Th. Platon. s. 332, not 284-4; Ross, I. 200), kabul ettiğimiz
.
1 34
1 . KiTAP
1 35
M ETA F i Z i K
ortak olan bir şey,0 ) yani cisim olsun veya olmasın, Ateş veya
Top r ;ı k' a vermekredirler. Oysa Platoncular gerçekten B i r ola n ' ı n
5 S u veya Areş gibi aynı türdt'n b i r şey olduğunu söyl iiror gibi
dirler.l:!l Eğer öyleyse, sa yılar tözl er o l m ayacak rı r . Kuşkmuz
eğer kendi nde Bir olan varsa ve eğer o ilke ise. "bir" sözcüğü
nün birden fazla anlamda kullanıl ması gereki r. Aksi rakd i rde bu
öğreti imkansızdır.
10 Tözl eri i lkelerimize indi rgemek isrediğim izdc-.Ul dnğnıla rı n
Kısa ve Uzun olandan, yani bir tii r Büyük ve Kiiçlik ol:ı n 'dan,
yüzeyin Geniş ve Dar o lan ' d an ve cism i n Yiiksek ve Alçak
olan\bn meydana geldiği ni s öyl üyo nı z .1 4 ) Ancak yiizey nasıl bir
doğnıyu veya cisim nasıl b i r doğruyu veya )'Ü z.ey i i�·inde bul u n
durabi l i r? Çünkü Geniş ve Dar olan. Yukarı ve A�:ığı obn'dan
15 ayrı bir sınıftı r. Dolayısıyla n :ısıl ki Çok ve Az olan'ın biirük
l iiklerin ilkelerinden fa rk lı ol ması ndan dolay ı sayı (geomerrik)
bü riikl ii k lerin içinde bulunmazs:ı,( "i ) ayn ı şek i l d e hu f.ı rk lı b ii-
1) Cj, i ın l.·rde n
fırklı olan bir şey - Ariscocelcs\: �i ire (krş. O/ıı,< ı•r >'nko/11,< C'uri11r. 1 . 5 . :'\20 b
2:� l nrr:ık l·i,im rnk ııı r: ilk madde, gerçekce, her nm:ın ilk k-ırşıclıkl:ırın hir :ır:ı�':I gdi�i il.· fırklı-
1. ışmış ol:ır:ık bu l ıın ıı r v� böylece muclaka dön ü�,·.lcn biri olarak gcr�·ckkı nıiş ol:ır:ık nrc:ıp çı
k:ır.
2) Pl. ı c nn cul:ı r ın kendinde Bir olan'ı karşılaşıldığı her rc rde ciir h:ıkımın.l:ın :ı�· n ı tl ı r. Rkz.
,.ı.,1,; lqıi ı ı s . 'l'l, 1 8- 1 '>. - Bücün bu pasajda ( 1 - 1 O. s:ınrlar) Ariscnceles Pl:ıconrnl:ırı fi•rnıd ilke nl:ı
r:ık ii1d nicdiklcri h:ı k ı mından belirli şu veya bır hirimi .lc�il (çiin kii hiriml,·r. v:ırs:ıyım gereği ,
hirlıirlainıl.·n farklıdırlar), Fizik'teki çok belirsiz Cisim k:-ı\'r:ı mı na, n"b"' Filmothrının i>ğc nl:ı
r:ık i\rn,�in l f a,•:ı \ı \'eya Ateş'i kabul ecciklerinden dolayı k 1 1 ll:ın m:ı k c:ın k:ı\·ın.lıkl:ırı l·isinı k:ıv
r:ımın:ı hcn7.er, farklılaşmamış b&r Bir olan'ı kabul ecciklcrin.lcn .lol:ırı d..-şcirm,·kc.....lir. Şinıtli hu
çok gcnd Rir kavramı ideal sayıların varlığını imkansız kılın:ıkcadır: Çiinkii hu tlunı nıtl:ı i.lcal
s:ıyı L ı rı mey.lana )!:l'firen bütün birimlerin aynı türden ol ııı.ıl:ırı ger,·kl·n·krir. füı is,· Pl:ırnn'ıın
\'U�:ınnıına :ırkırı.lır ve birimlerin aynılığı yalnızca m:ıfl'nı:uiksd s:l\'lnın ( ,; , ii1dli�i 11lıl11�11n
, ı .rn. i.l,·.ıl s:ıyı k:ıw:ınıını onadan kaldırır. Platoncular kcsiıılikk· kendin.!,· Hir ol.ın 'ııı \':ır olma
sını n: ilk... olmasını isrediklerine göre, bu takdirde çeşidi hiı iııılcr ar.tsın.l:ı hi,hir gcr\·,-k foklılık
olm:ı�·:ıcak. ancak h:ısit bir adlandırma farklılığı olacaknr. (Ru k:ınu h:ıkkın.l:ı hk1. Rnhin. /..a
'/11. f>l.ıtr>n s. 4 1 '7 , ve not 433).
.•
muş ol:ın iinlii "cinslerin birbirlerine kapalılığı" ilkesinden h :ı rcker ı:.-r mckcc.lir lii1dliklc bk7.. 11,
28. 1 02 i h 1 5; 1 . 1, 1 055 a 6; 7, 1 057 a 26-28; M, 9, 1 OS"i :ı 1 6- 1 '>: ;\"i-b i: Hiriııci A1111/iıiklrr,
1. J0. 16 a 1 '." vcl.: lkinri Anaiitikkr. l, 7 tümüyle; Topiklrr. \'ile, 1 2. 1 62 h"": Gök Curinr. 1 . I ,
2lı8 a :'\0 -h J \0b.). Ru ilkeye göre bir cinsten diğerine geçilcmcr (mer:ı h:ıs is cis :ıllo genos). Ü7.cl
likll.' hu ilk ...tlen .!olayı Aricmetiğin kanıdamalannın Gı:.'t>m<.-r rire raşınması nıii nı kii n tlcği lllir.
1 36
1 . K İ TA P
Çiinkii sürekli bü)riikliikler, sayılar değildirler. Ancak Geometrinin konusunun Arirmeriğin ko
n ıısıı iı;i,mlc bulunduğu kabul edildiği takdirde bu yapılahilir. O :r:ıman G,·omeui. Aritmetiğe
r."ı hi hir hilim olmuş olıır. Bu ise Aristoteles'in sürekli olar;1k karşı çıkrığı Pl:ııuncıı hir göniştür.
C l'l.ıron i\·in bilyüklükl..:rin formel ilkesi, bölünemeyen doğru. Speusippos il,"in f\!okr:ı. Ksenokra
r,·s i\·in Saplann kcmlileri, yani uzun luklar için İki olan. )ii1ı.:yler i\·in (ı\" ol:ın, �·isimler için
f)iin ohn'dır). Bir l·insten diğerine geçilememesi ilkesi Arisrotclcs'te ancak, :ıslında gerçek ol
m:ıkr:ın 1ir:ule göriiniişre olan bir düzeltmeyi kabul etmekr"'l ir: Ru, cinsin Mhir anlamdan (quo
,1.ım nıı ><lnl aynı olduğu tabi bilimlerde söz konusu olmakt:ı•lır. Örneğin optik .loğnınun, doğru
nun l·ir tür\i olma.sııul:ın dolayı Optik, "bir anlamdaM Geometri ilc arnı' l'İ nsc s:ıhiptir. Müzik
,ı,. s:ı�·ının müziksel hclirleme almış biçimi olarak belli bir anlamda Aritmetikle a�'ll ı cinse sahip
.
rir - c;,,,merri ile Aritmetiğin ayrım ı nı doğurmuş olan sürekli bii)iikliikler \'e s:ırıl:ır küklii ayrı
m ın ın k:ırnağında hclki v2'nin keşfinin yaramğı güçlükler bulunm:ıkradır. Çiinkü ne çift, ne
r,·k nl,lıığıından V2 hir sayı olamazdı. (Bu nokta ile ilgili olarak yıık:mla 2, '>R:'\ a 1 7 ile ilgili
nor:ı h:ıkını:r). Anc:ık"birbirinden ayrı cinsler l-uramı daha derin kliklere sahip bıılunmakradır.
Durııs:ıl evreni ve l.le:ılar dilnyasını, en son türe kadar aşağı.l:ı bulunan ö:rl.•rin kendisinden pay
:ıl.lıl.. l:ırı en yüksek bir l·inse, yani Varlık ve Bir olan'a t:ibi bir cinsler ve tiirl.:r hirerarşisi olarak
tas:ırl:ıy:ın Pl:ıton'un rersine olarak Aristotelcs Varlık'ı birbirlcrine in.lirgeneme:r. Jol:ıyısırla bir
hiıbin.: kapalı bir karegoriler çokluğuna bölmek istemektL'\lir. Böylece Varlık "\"ok anlamlı bir
k:ın:ım n (pollakhos l.:gnmenon) olmak üzere ilke olma nitcliği rii kaybermckrcdir. - Rıı, ilk cins-
1,·rin mııtl:ık farklı riirı.lenliklerinin sonucu, çeşidi bilimler ara.�ında Ocsc:ınes':ı ka.l:ır a�ıl:ımaz
ol.ır:ık gi>z önüne alın:ın bir engeli meydana getirmek olmuştur. E. Boutroux çok h:ıklı olarak
şiiri.: d.:mektedir: "Aristotelesçi görüş, gerek fiziksel yasal:ın marem:ıtiksd bdirlcmd.:re. farklı
riir.l.:n ol:ını aynı tür.len olana indirgeyen Dcscartes'çılığa, gcrcl•se riirl.:rin :ıkriid \•arlığını kabul
eden, ancak onlara geçmişte ortak bir kaynaktan harekede hir .loğ:ıl oluşum iz:ıt;: e..l.:n enimcili
ğc k:ırşıttırn (Etutit'! ı/'/list. dt la Phil, s 1 22). Bu konuda E. l\kyerson'ıın niilİ11 ı..'\liı.:i an:ıli:rl.:ri
ne ,le h:ıkılsın: Dıı Omnintmtnt fk k Pensle. II, s. 475-509).
Şim.li Aristotelcs'in buradaki akıl yünltmcsini n:uıl anlamak gerekriğini giirclim ( 1 0- 1 9. satır
lar): Riitün varlıkları kendi ilkelerine inditgemek arzusunda ol:ın Pl:ıtoncul:ır. id,·:ıl hil)iiklükleri
(ı;iinkü burada ne duyusal, ne de " matematiksdn büyüklükler (marhemarik:ıl siiz konıısıı.lıır),
maı.l,l i ilkeler olarak k:ıbul ettikleri Büyiik ve Küçük olanın farklı tiirlerinı.k·n \·ık:ırm:ıkra.lırl:ır.
Anc:ık hu çıkarmanın. meydana getirmenin değeri nedir? Aristotclcs'in .lüşiinc.-sinc �ire, .loğru,
�rii1eyin sınırı; yüzey, cismin sınırıdır. Dolayısıyla yüzeyin ,loğnıyu; �·ismin, ı.loğnı \'C )iİ7C)'i il,"in
,ı.: hulıımlurması ger.:kir. Oysa açıkça birbirlerinden farklı ••lan cinsl,·re ait ol:ın ilkelere haş vu
ran Platoncu anlayış - çilnkil Kısa ve Uzun, Geniş ve Dar ve Yüksek ve Al\·ak. forklı rürdcmlirler
- büyiiklilkler arasın.l:ı bu ilişkileri tamamen ortadan kaldırm:ıktadır. Plarnncul:ır. manrıks:ıl ba
kıın.l:ın hiltiin diğerl.:rinden önce gelen (ano) matematiksel bir k:ı,·r:ım ol:ın s:ı}·ının. s:ıyıl:ırın
ma.l.li ilkesinin, yani Çok ve Az olan'ın büyüklüklerin ilkelerinden tamamc:n farklı bir ci nsten
olm:ısın.l:ın dolayı d:ıha aşağıda bulunan geometrik biiyiikliiklcrin il,"in.lc bıılıınmadığını k:ıhul
cmwktc gttçlilk çıkarmıyorlar. O halde aynı nedenden ve Rii)iikliikl.:rin ilkd.:rinin farklı riirler
•len olmal:ırından dol:ıyı, doğru gibi mantıksal bakımdan ünce gelen (anı>) hir bü)ilklüğiin de,
yii7l''Y gibi mantıksal b:ıkımdan sonra gelen (kato) bir büyiiklüğiin il,"inde hıılıınamay:ıc:ığını ka
bul .:rnıderi gerekir. (Rl-z. Alek., 1 1 8, 1 7-20). Ayrıea M, 9, 1 081 a 9- 1 9'a .la hkz.
Aristoteles şöyle •le\•am etmektedir ( 1 8. satır): Platoncular farklı cinslerin, y:ıni Umn ve Kısa,
Geniş ve Dar ve Yiiksck ve Alçak olan'ın birbirlerine tabi ol.lukl:ırını. i.lyle ki l"insin bııml:ın i.irii-
1 37
M ETA F İ Z İ K
rü bir bakıma aynı olduğunu ve bir kavramdan diğerine meşnı olarak geçilebileceği ni söyleyerek
belki buna itiraz edeceklerdir. Aristotdes, bunun kabul edilemez bir şey olduğunu söylemekte
dir; çünkü bu yüzeyin bir tür doğru; cismin, bir tür yüzey olduğu yönünde açıkça saçma olan
görüşleri savunmaya götürecektir.
1 ) Doğruyu meydana getiren noktalar, onda olmakla birlikte, doğa bakımından ondan farklı
dırlar. O halde, onları hangi ilkelere indirgememiz gerekmektedir? Ve onları Rii)'iik ve Küçük
olan'a nasıl indirgeyebiliriz? Onlar nasıl doğruda olacaklardır? (bkz. Alek., 1 1 9, 14 VlL).
2) Daha önce gden 1 9-20. satırların ortaya koyduğu gi.lçliiği.I ortadan kaldırmak için Platon,
Nokta kavramına (kelimesi kelimesine "bu şeyler sınıfına") karşı çıkmakta ve Nokr:ı'yı ayn bir cins,
yani ayrı bir gerçeklik olarak kabul etmeyi reddetmekteydi. Ona göre Nol..""ta. gerçek varlıkların il
kesini meydana getirme giicüne sahip olmayan "geometrik bir kavram"dan (hos anti geometrike
dogmati) başka bir şey değildir. Bundan dolayı onu doğrunun bileşimine gören "öğe" (stoikheion)
olarak değil, doğnıyu meydana getiren ancak nitdiksel olarak ondan furklı olan - "ilke (arkhe
grammes) ve özellikle Alek.,'un işaret ettiği gibi ( 1 20, 6 vd.) kendisine Nokta'yı Doğru ile aynı il
kdere, yani Uzun ve Kısa olan'a indirgemeyi ve böylece bölünebilir olanı bölünemez olandan mey
dana getirme deştirisinden kaçınmayı mümkün kılan bir kavramla "bölünmez doğru" (atomos
gramme) olarak adlandırmayı tercih etmekteydi (Bkz. G. Milhaud, Les Phil geom. dr la Gr. 340- .
3·13; "öğe" (stoikheion) ile "ilke" (arkhe) arasındaki karşıdıkla ilgili olarak bkz. �. 1 ve 3). Aristote
k-s (23. satır) bunun boşuna bir çabae olduğunu söylemektedir: Nasıl cisimler yüzeyler ve doğrular,
noktalar tarafindan sınırlanırlarsa, bir doğru olan Platon'un "bölünmez doğnı"sunun da nol.."ta.lar
taratindan sınırlanması gerekir. Böylece noktaların Büyük ve Küçük olan'a indirgenmesi ile ilgili
bir önceki güçlükle yeniden karşılaşılmış olur: Doğrunun sının olan nokta, nereden çıkacaktır?
(bkz. Asklepius, 1 02 , 33; Ross, 1, 203 vd.), Aristotdes, deştirilerini M ve N'de tamamlayacaktır. -
Son derece güç ve bizi burada doğrudan ilgilendirmeyen Platon'a göre bölünmez doğrunun geo
metrik doğruların veya ideal Doğrunun ilkesi olup olmadığı sonınu ile ilgili olarak bkz. Robin, La
'
Th. Platon., s. 472-474 (La Pmsle hell s. 7�80'e de bkz.).
3) Aristoteles şimdi Platon'un öğretisini genel olarak, dört nedene ilişkin araştırması açısın
dan değerlendirecektir - 24. satırdaki "Bilgelik" (sophia), "felsefe" anlamımfadır.
4) Yani fail nedeni.
5) "Biz, yani Platoncular".
1 38
1 . K İ TA P
1 39
M ETAF İ Z İ K
1) Arisroreles Plaroncuları hareketi açıklamamakla eleştirdi (992 a 25). Bura.la eleştirisini ye
ni.len ele almaktati ır: Plaronculara hareketin neden i ni vermemektedirler; çiinkii i<lcalar füscl dc
ğişme:dik nirelikleriylc bir sükunet ve hareketsizlik nedenidirler. Gene de Plarnn'la hi rlikre (hkz.
Sim pi .. in Phys. . 43 1 , 8, Diels) Büyük olan ve Küçük olan 'ın l"bn şerler" , 7, s:mr (r:mta) veya
hdki Alck.'a ( 1 23, 7) ve Askl.'a göre (106,7) "Çokluk ve A1lık") hareket ol.lukl:ırını kabul ede
lim O zaman Büyük ve Küçük olan'dan harekede meydana gelmiş olan İtlcalar da harekette ola
caklar.lır. Bu ise kuramın temelinin kendisine aykırıdır. Eğer Rii)iik ve Kiiçiik olanın hu hareke
ti imkansızsa, hareket nereden gelmektedir? Öre yandan eğer hareket onadan kaldırılırsa. riim
doğa bilimi ortadan kalkmış olacakrır.
2) ldc:ılar, sayılar oldukları için ve Bir olan, sayının ilkesi olduğu için. Plarnncular var olan
her ş<'yi. birliğe indirgemeye teşebbüs ermişlerdir. Yöntemleri. "mannksal soyml:una"dır kkrhe
sisl (:�ağıya bakını1). Ve bu yöntem Alek. rarafindan ( I B, 19 vd.) şu ş1..-kildc tasvir edimiştir:
Çcşirli insanlar kendinde insan' dan pay aldıklarından dol:ırı insan; arl:ır, kiipddcr \·h. kemlimie
Ar ve�'3 kendinde Köpek'ten pay aldıklarından dolayı Ar vera Köpekrirler. Üre yandan insanlar,
aılar, köpekler, kend imle Hayvan'dan pay aldıklarından dolayı hayvandırlar. Sonra hayvanlar,
birkilcr v.: biitün cisimler, ancak kendinde Töz'den pay aldıklarından dolayı mevcunurlar. Niha
yet rfüler ve nitelikler de kendinde Bir olan'dan pay almak sureti}1e vardırlar ve börl...-ce Rirlik
r:ımamlanmal.."tadır. Arisroteles buna şöyle cevap vermektedir: Platoncul:ır bir yanılgının kurba
nıdırlar. Onların ortaya koydukları, her şeyin bir olduğu değildir, bireylerin tlcvam t.'\lcn çokluk
ları dışında bir birliğin var olduğudur: non efficitur ut multıt sinr 11nı11n, .<ed ur p/"ffeten mııulttt po
nıltum unıım (Bonirz. 1 24). Ravaisson'un çok iyi bir biçimde işaret ettiği ii1ere (/:ssai mr "' /ıle
taphy. d'Arisrou, s. 1 28, not l ) "burada kendinde Hayvan'ın (autozoon) veya hayvan ideasının
varlığı onaya konmakta ve bütün gerçek hayvanların birliği bıı ideada tesis eJilmektctlir. Ancak
hu h:ıp•anların birliklerini ona borçlu oldukları ve gerçekrcn ondan alJıkları kanırlanmamakta
tlır. Doğal canlı varl ıkların gerçek birliği Aristoteles'e göre, ırkın ilkesi olan ve neslin tl..."Vamı ile
devam eden gerçek varlıkta bulunur.".
1 1 . satırdaki "ean <lido tis panta" ibaresi, kelimesi kelimesine "her şC)•in lıbııl t:tlilmesi dunı
mıında" anlamına gdıncl.."tedir. Bununla Platoncuların talep ettikleri her şerin. yani hcr onak bir
isme bir ltleanın tekabül eniğinin kabul edilmesi kastedilmekrcılir. Oysa Ak-k. , ( l .:!6. 'i nl. ) , bir var
lıklar çokluğu hakk ımla tasdi k edilmekle birlik!e olumsuz yüklcmlerin C/toşmu_yor \'b.) ldc:ılar olma
Jıklarına ve diğer birçok şeyin de böyle olduğuna dikkat çekm1..-ktedir. Arisrotdes huna şunu ckle
mekıcdir ( 1 2. satır): ucins" (genos) ve "tiimd" (katholou), birbirine ö1.Jcş değildirler. Cins, Ö7.i.i n
bir iiğt.--sine işaret eden onak bir kavramdır ve şeyin kavramın,a tamamen yabancı ulan tümeller (ör-
1 40
1 . K İ TA P
n.·�in hağınrılan i f.ıde e1.len kavramlar) vardır. Varlık ve Birlik gibi basit "çok :ınl:ınılı kavramlar"
(pull:ıkhos lcgomenal olan ve "ıqkın kavramlar" (termini tr.ınscemlantalcs) ol :ı r:ık her tilrlii katego
rinin ii1erine yükselen en genel tümeller de böyledirler. (Bkz. B. 3, 998 b 27, nor: Alek. , 1 26. 32).
1 0. s:ıtmfaki "ekıhesis", Platoncuların ortak nitelikleri h:ı�ınısız tö1ler obuk ortaya koyma iş
(,·nı leri nin allıdır. Arisroreles'e göre ise "ekthesis" yalnızca i.i1el hir ad yard ı nı ırl:ı hir kavr.ımın bir
rarçasını sergilemekren ibarettir. (Bunun dayan ağı , bu parçanın ya bu ka,·ramın i\·lemi i\·inde
hıılıınan bir öğe veya onun kaplamı içine giren bir birey olmasıdır.) Tek kelime il.: " ekrhcsi s" ,
"nıanrıksal soyutlama" llır. Platoncu "ekthesis" hakkı nda bakın ız: Alek., 1 21 , 1 1 - 1 8. Aristotdesçi
",·kıh1..-sis"e gelince, onun örnekleri Organon'da bulunmaktallır (i.lzellikle Hirind Annliıiklrr, 1, 2,
3'> :ı 1 1- 1 7; [, 6, 38 a 23, 28 b 1 4; Sofistik Delilkrin Çüriitiilınesi. 22, 1 78 h 36-1 79 a 1 0. Bu
son r:ısaj, Platoncu ve Aristotelesçi "ekthesis"ler arasındaki rnl ığı iyi bir biçiımlc ortaya koymak
tad ır). - "Ekthesis" hak kı nda ayrıca Alek., (236, 7-1 1 4); Bonirz (0/ı.r. nd Me1t1ph. . s. 1 28); ve
i11el liklc i l. Maier'e (-�ı·//o. des Ar., H, 1 . 3 1 0-320; 2, 1 4 1 - M'll hkz.
1 l \'arlık, bir cins d ı..-ğil dir (bkz. 2); Varlık'ın bütün kategorilerine (töz, niıdik, nicelik. bağı n
rı \•il. ) uygun düşen "çok anlamlı bir kavrarn"dır (pollakhos lcgomena) . Ve bıı b:ıkımdan o, or
tak \·c özdeş ilkeleH l e n yoksundur. O halde her durumda önce \'arlık'ın ö1d anlamını açığa çı
k:ırnı:ık gerek ir. Oysa Platoncuların özellikle yapmayı ih mal .:nikleri şer budıır: Çiinkii onlar var
l•l.ın her şeye, yani ri.i7l.::r kadar ilineklere de uygulanan ilkeleri ortaya atmışlardır. Bıı ise onların
ilkelerinin varlıkların temd yapısını açıklama amacına yönelik olmasından dol:ıyı d:ıh:ı lİa s:ıçma
olan hir girişimdi r. Rıı ilkeler, maddi ilke olan İki olan'l a formd ilke olan Bir ol:ın\lır. Zor.la ka
lın,lığı ukdirde, onların tözleri açıklama gücüne sahip oldııkl:ırı kahııl ell ilehilir. Ancak t'lkide
/,,,/ıınınıı. nkiye 11ğr111n11 vb. gibi ilinekler (ki bu ilinekler de v:ırlıklartlır) hakkımla ne denecektir?
Rıı ka\·ra mların maddesi yoktur veya onlar, belirlenimleri ol.lukları rii1lerin kentlilerinin madde-
1.-ri olmasından du l:ıyı :mcak ilineksd olarak maddeye sahipri rlcr. Tek kelime i le . /ıiiıiin \•arlıkla
rın ilkd.:rini keşfetmek imkansızdır. (Bkz. Alek., 1 28, 1 5 vd . l . - S)fr. � l :ııınıs l · H ) Arisrntclcs'in
dilşii nl·esini çok açı k bir biçimde iz.ah etmektedir.
141
M ETAF İ Z İ K
1) Riitün varlıkların o rtak öğelqrinin olduğu kabul edilse hile. - B i raz önce "varl ıkların ilkele
ri� (rrincipia essendi) olarak İdeaları çüriitmi4 olan Aristotdes, şimdi (992 b 2-i-993 a 2) Pla
ton 'un lliyalekrik'i tasarladığı tarzda evrensel bir bilim anl:ıyışını eleştirmektedi r. K:t7.anılmak is
tenen hilginin kendisine yabancı olan ve bu bilgiden önce gelen bir bilgi olmaksızın, h içbir bilgi
edin ilemez. (Örneği n geometri öğrenmek için daha önce dııha bü_yiik, dah11 kiiçük. qit, doğru.
eğı·i, uzunluk, gmişlik. cisim vb.'nin ne olduğunun bilin�esi gerekir. krş. Alck., 1 30, 4). Şi mdi
bir evrensel ilkelerin biliminin olması durı,ımunda, bu bilinıin daha önceden h iı;bir bilgi olmak
smn ka7.anılması gerekir. "Çünkü bu önceki bilgi, ancak bilinmesi istenen ilkelere bağlı olan şey
d.-n ı;ı karılabilecel'tir. Buradaki döngü aşikardır. (Robi n, L1 Th. Platon. s. 52:\-524). Aristoteles
.
birçok defa aynı fi kre temas eder: ikinci Analitikler l, I , 7 1 a 1 - 1 1 ) krş. Trandclenb., Eleman
la . , 1 8); il, 1 9, 99 b 28-30; Topikler Vl, 4, 1 4 1 a 28--30; Nikh. AhLıkı, VI, 3. 1 1 39 b 25-3 l .
. .
2 ) Kanıtlanamaz aksiyomlardan veya kanıtlanmaksızın kabul edilen veya ortaya atılan öncül
lerden hareketle. (Alck., 1 30, 1 5 vd.).
3) Örneğin insanın tanıJTU (hayvan-yürüyen-iki araklı) , öğeleıi nin (hayvan, yüriiyen, iki
araklı) bilinmesini gerektirir (Alek., 1 30, 20-23).
-il tanımlar ve tümevarımlarda öğelerin bilgisinin tam olması gerekir. Oysa kanıtlamada bilgi,
yaln ı1ca bazı aksiyom veya öncüllerle ilgilidir (Alek., 1 3 1 , 1 O).
5) Tümevarım (epagoge) hakkında bkz. Birinci Analitikler. i l , 23; ikinci Anıtlitikler, l, l , baş
ta \'e 1 8, 8 1 b 5; il, 1 9, 1 00 a 1 5 vd., Topikler. l, 1 2, 1 05 a 1 3; Nikh. AhLıkı. VI. 3, 1 1 39 b 26
vb. - Ariscotelesçi anlamda tümevarım zihnin, daha önce bilmesi gereken çok sayıda ve özel veri
Jen kendisine has ol:ın sezgisel bir güç araalığıyla, genel ve birleştiril m iş sonuçları teşkil eden
ka\•ram ve yargılara geçme işlemlerinin bütününü içine alır. Bir akıl yüriitmeden çok çıkarım
(inforence) olan tümevarı m, kıyasın zıddıdır.O, bir şeyin var olup olmadığı sonımından [varlık
1 .. Robin A ristoll' s. 56-58).
(hori) sonınundanl ileri geçmez. ve açıklayıcı değildir, (krş. , .
1 42
1 . K İTA P
lcnerek mi itiraz alilccek? Aristoteles, özellikle en mükemmel bilim, ilkelerin bilimi sfü konusu
olduğu takdirde bunun inanılmaz bir varsayım olduğunu söyleyerek bu itira1.a cevap vermekte
dir.
1 ) Alek., bunu şöyle açıklıyor ( 1 32, 16- 1 33, 4): ZA hecesinin Z ve A'dan mı, yoksa il ve
A'dan mı meydana gelmesi gerektiği tartışma konusudur. Çiinkü eskiden nasıl ::::, XI ve \jl. AI
diye yazılmakta idiyse, Z de Ill diye yazılmaktaydı .
.2) Aristoteles'in son kanıtı, duyuların tanıklığından ve deneyden çıkarılmıştır: Eğer bütün
şeyler, aynı öğelerden meydana gelmiş olsaydı, duyusal şeylerin kendilerini bilmek içi n, duyu
salüstü gerçekliklerin ilkelerini bilmek yeterli olurdu. Çünkü bu durumda duyusal şeyler, bu il
kelere tabi olan şeylerden ibaret olurlardı. Başka deyişle burada dunım, harflerin ve öğclerinin
bilgisinde olduğu gibi olurdu. Kendilerinden meydana gelen bütün sesleri bilmek içi n. harfleri
ve i.\ğelerini bilmek k:'ifıdir (Alek., 1 33, 24 vd.). Ayrıca ondan şu sonuç da çıkarılabilir (Ross, [,
2 1 1 ): Bu durumda renklerin, seslerle aynı öğelerden meydana gelmesi ve işitme duyusuna sahip
olan bir insanın renkleri de bilmesi gerekirdi. Bu takdirde de kendisi dışında hiçbir duyunun bi
linmediği duyusal algı, gereksiz olurdu.
J) i l , J, 7 Dön neden söz konusudur.
-
1 43
M ETA F İ Z i K
1 44
i l. K İ T A P ( a )
1. Bölüm
< Felsefe Hakkında Genel Düşünceler >
R r. . � 8 Ross.
1 45
M ETA F i Z i K
1 l Tirnetheos, 41ı7'de Miletos'ta doğmuş, 357\lc ölmüş iinlü şair ve m li7. isyendi r. l l h rynis'in
ii�rcnci'i ve rakibi ol:ın Timotheos, özellikle Atina\la kendisini gi)stermiş \'e l i re hirçok td ckle
ıııi�rir. ( Phıynis h:ıkkında krş: Aristophanes, Bıılııtlıır, 97 1 ). Timotheos ve Ph rynes Pherecra
r,·, ' i n ( '/•iron'unda ı, riiliinç bir hale solnılmuşlar<lır. Ti motheos ile ilgili obrak en !>nemlileri 1 903
�·ıl ı ııd ı \'\'il:ımovit7 - � liillendorf tarafından yayınlanmış olan hir dizi fr:ıgm e n re s:th ih i 1 .
� ) z ,· m i n i ha11rl:ım:ık ve böylece onlara keşitlerini yapmak inıkinını sağlamak sııreti��e.
1.\1.k . . 1 H , 1 4). Srı_fi.<tik Delillerin Çürütülmesi 34, 1 8 3 b :!O hemen he me n hemer hir tikri ifade
<'!m"kr.·ılir.
:\l 1 '1-;\ 1 num:ır:tlı s:ıtırlar arasındaki düşünceni n genel ı; id işi ni onaya çık:ırmak oldukça giiç
ıiir. Colle'ıın yonımıı ( 1 78) şudur: Kuramsal bir bilim olduğuna gilre. td s d�n i n konusu hakika
tin l · i l�i s id ir. Ş imdi şqlcrin hakikatini, ancak onların ned,·ıık·riııi hilnı.:k sıımiylc hiliri7.. Öte
r1 nıl.ın K·lsefenin meşgul olduğu ezeli-ebedi şeylerin ned,·nleri b:ışka herhangi bir ne.lenden
d ıh ı h:ıkikidirler. O h:ıldc konusuna erişmek için, felsefenin var ol:ın en hakiki şeylerin bilgisini
i�·in.:· :ılııı:ı.çı gerekir.
lı l Fdsefo, haklı ol:ır:ık, hakikatin bilgisi olarak adlandırılm:ıktadır; çii n kii her disipline özelli
ğini wren, ereği ve ar:ıştırma konusudur ve felsefeni n ereği de pratik b i lim le rd e n daha çok, h:ıki
brıir 1 Al.:k., 1 45, 3) - Rilimlerin bu, kısaca kuramsal ve p rat i k hil imler ul:ırak sınıflandırılmaları
Topil:fı.r\lcki sınıflandırılma ile (1, 1 4, 1 05 b l 9-29) karşıl:ıştırılsın. Nihai sınıtlımlırılına aşağı
d.ı wril.:c.:ktir: (E, 1 ve K, 7).
'i l �iiphesiz nellenl.:ri olmayan ilkderin kendileri müstesna! Çiinkii aksi t:ıkdirdc snnsma git
ınd, ı;.:rckir (Alek. . J .i(ı, 1 2).
' 1 1 ( ii n kü şeylerlleki varlığın nedeninin, aynı zaman da onların hakikatlerinin nedeni olan şey
ol,lıı�·u a�·ıktır (Alek., 1 lı9, 3). Bu paragrafta sergilenen öğreti son llerece Aristotdesçidir: Düşün
c,·n i n k:mıınları, varlığın kanunlarıdır ve her varlık, varlığı lil\·iisiinde h:ıkik:ıtten pay :ılır. Çünkü
1 46
i l . KİTA P
yanl ış ynklııktur (Al..:k., 1 47, 1 0). Ktş. lkinci Analitik/er, 1, -16, 52 a 32. T:ım:ımen farklı b ir pla
,
na air olmakla birlikre St. Tthomas, Sum Theol, l, a, quaest. i l , art. 3°e d..:' hb. Sr. Thoma.ç bu
tikri T:tr.rı'nın varlığını kanıtlamak üzere "qııana via"sının remdi olarak alm:ıkr:ı.lır.
1 ) Rıı bölümün planı ilk paragrafta açıkça gösterilmektetlir:
1. "Dizi bakımından" (eis euthyrion) sonsuzun imk:lnsızlığı (<J?-1 a 3-<J<J-1 b 28. sarırlar
arası).
1) "Yukarı doğru" (ano): Maddi, fail, ereksel ve formcl nedenle ilgili olarak bu 99-1 a 3-
994 a 20. satırlar arasında göz önüne alınmakradır. Bıı alr-bölmeye 994 b 6-991 b
28. satırlar bağlanmaktadır.
2) "Afı.ğı doğnı" (kato): Sadece maddi nedenle ilgili olarak hu 991 a 20-991 b 6. satır
lar arasında göz önüne alınmaktadır.
i l . "Tür bakımından" (kata eidos) sonsuzun imkanS11lığı (994 b 28\l.:n sonuna kadar).
2) Empedokles'in kozmolojisine yapılan imi!
3) Örneğin hayvanın formunun ruh, ruhun formunun "Niıs", "Niıs"un formunun bir başka
şey olması ve böylece sonsuza kadar gidilmesi (Alek., 1 50, 1 2).
-1) Aristoteles, dört nedenle ilgili örnekler verdikten sonra, nedenlerin sonsuzluğunu çiiriltme
ye geçmektedir. - Aristoteles'in akıl yürütmesi Colle tarafından ( 1 8 1 - 1 82) aşağıdaki kıyas biçi
minde açık olarak sergilenmektedir:
1 47
M ETA F İ Z i K
l:ırs:ı, b urada ö nce gelen teri m i n sonra gden reri mlerin nedeni
olması gerekir. Çünkü bu üç terimden hangisi nin neden oldu
ğunu söylememiz gerekirse, onun kuşkusu7. ilk rerim old uğunu
söyleriz. O, son terim ol:ım:ız; çünkü son reri m h i�·bir şeyin ne-
15 deni dt>ği ldir. O :ıracı terim de ol:ım:ız; çünkü o, ı;:ıdece rek bir
şeyin nedenidir (Bu aracı teri m i n bir vey:ı bi rçok olması. sonlu
ve sonsuz s:ıyıd:ı olması bir şey deği�ri rmez). Şimdi bu biçi mde
sonsuz ol:ın dizilerde vey:ı genel olarak sonsuzda. önümüzde bu
l un:ın reri m i n dışı ndaki bütün teri mler aynı şekilde :ıracı rerim
lerdir. O halde eğer bir ilk terim olm:ızs:ı . kesi nlikle neden de
olmaz.
Rir· b:ışl:ıngıç nokt:ısı nd:ın h:ırekerle yukarıya doğru, Su'yu n
Ateş'ren, Toprak'ın Su'dan çık:ıc:ığı v e böylece h e r zaman bir
20 b :ışk:ı şeyi n onaya çıkacağı bir biçimde sonsuz bir dizi n i n olma
sı d :ı mümkün değildir. Çünkü l srmi:ı oyu nbrın d:ı n sonra
O l i m piyat oyun larının geldiğini söylememizde olduğu gibi
"d:ın" kdi mesin i n "son ra" anlam ına gdd iği d uru m m ü srer na ,CO
bir şey bir b:ışk:ı şey"den" , iki :ınla md:ı çıkar: Runlard:ın biri
yetişkin insan ı n , çocuğun değişmesi sureriyle çncukran çıkması
gibid ir. Diğeri ise H:ıv:ı'n ın Su'dan çıkması gib i d i r. "Yt>rişkin
i nsan ı n çocuktan çıkması gibi"den, o·rr:ıya çıkm ı ş ola n şeyi n,
ol:ın h i r şeyden veya bitmiş ol:ın hir şeyi n. biren, gel i �en bir
2 :; şeyden çıkması gibi bir çıkmayı k:mediyo nı m .C ! l Çü nkii nasıl
ki varl ı k ile var-olmama :ırasında oluş demt>k ola n :ıracı bir du
rum nıevcurs:ıOJ v:ır olanla, var ol ııı:ıyan :ı rasında d:ı olan şey
vardı r. i nceleyen, bilgi n olandır. İ n cc-leyendc-n bilgin ola n ı n ç ı k-
A r:ın reri mle r ilıti\':ı eden bir dizi nin nedeni (bu aracı ş<·�·ler isrer hir. i srer \·ok olsıınl:ı r . İster
suı ılıı s:ırı(l:ı., İster sonsuz sayıda olsunlar}, zonınhı olarak hıı :ır:ıcı rcriııık·rd<·ıı iincc gd<·n hir te
rim.lir.
� i nı.li gerire clo�nı giden sonsuz bir nedenler dizisinin ilk rerimi roktıır On.l:ı son r<·rim dı
� ın . 1 .1. i hiiriin reriıııl,·r. :ıracı terimlerdir.
( l lı ılıle böyle hir di1inin nedeni yoktur.
i l "d:ııı" (ek} in hıı anlamı hakkında bkz. �. 2'1. 1 023 h S. Arisrordcs. h : ık l ı olar:ık hıı dıım
ın ıı l 0 i r ��ın:ı bı rakııı:ıkr:ıdır; Jİnce ıh111 11fter which Jomrrhing ,./,.,· romr.< i.ı i11 110 .<rmr irs 'l'.l'f'"krimt
,,,,, , · ,.,. 1ı111ırri11/ cı111.<r " ! Ross, I , 2 1 7). (Çünkü ark:ı.sından hir h:ışk:ı ş..-yin gddi�i şe�·· kesinlikle o
1 48
i l . K İTA P
l!iil' iiııiine alınan hıı ilk nedenin ezeli-ebedi olması gerekt iğin i kanıtla maya girişiyor. Gerçekten
lıa ıiirlii oluşun •ilk ınadde"si (materia pri ma) diye adlamlırıl:ın şey, 'i-6. saı ı rl:mla işareı edilen
nı:ı.l<li nede n türii İ\·İııc girmez. Çünkü o, dizinin ilk zonınlıı terimi olar:ık <.7.cli-cbcdi(lir. O hal
ı(,. şe�·kr ikinci anl:ıın,la değil, yetişkin insanın çocuktan çıknı:ısı anl:ınıınıla ma<lılcdcn ç ıka r lar .
1 49
M ETAF İ Z İ K
1 ) Arisroteles, ereksel nedenin tetkikine geçiyor. Ereksel neden de sonsuza kadar gidcmez (9-
1 (,, s:mrlar). 1 6. satmb formel nedenin sırası gelmektedir.
2) Çiinkü ereksel ncı.len, İyi olan'ın kendisinden başka hir şey değil.lir (krş. pık:mla A, J, 98J
a J.:?).
:'\ı Güç bir pasaj. Aristoteles'in düşüncesi şudur: " İ nsan" "akıllı h:ıyvan" olarak tan ı mlanmış
olsıın. Hu ilk tanım , ifadesi daha geniş olan " d uyarlı ve akıllı rnnlı tiiz"c indirgcnchilir. (Alck.'ıın
,k·ıliği gihi "ho horismos tou horistou to logo pleonazei", 1 (, 1 , 2). Ancak hu indirgeme sonsu1.ı.
kadar giit ü rü lemez. Runun da nedeni ikidir:
a) "Akıllı hayvan", "duyan ve akıllı canlı töz"den d:ıh:ı fazla insanın tanı mıdır. Çiink1i bu
i ki nci , bir tanımın tanımıdır. Ve eğer "akıllı hayvan", tatmi n edici bir tanım değilse. di
ğer tanım h:ı�·di haydi öyle olmayacaktır. Başka derişle formel nedenlerde de dizi ol
maz. Ancak şeyin en yakın tanımı vardır; çünkü i lk terimin ulmadı�ı yerde ikinci terim
de olmaz; çiinkü ikinci terim ancak birinciye göre ikincid ir (Alck., 1 (,2. 1).
b) ister bil i m sel ("to epistasthai" , 20. satır), hatta isterse am iyane ("tn giı:nosk�-in", 22. sa
tır), her türhi bilgi imkansız olur.
1) 22. satırdaki "bölünemez öğeler" (ta atoma), ci ns ve a�·rıma bölünemeyen en tiimcl kav
ramlara işaret etm ektedi r. Eğer cinsler dizisi sonsuz olursa. her tilrlii hili msd bilgi nin h areket
noktası olan bu bi.iliincmez öğelere asla erişilemeyeceği açıktır. "ta atoma", Ariswtel.:s'in termi
nolnji-;in<lc bazen "bireyler" (ta kata hekastonun eşanlam lı s ı) . hazen cins ve ayrımlara hiiliinemez
olan "en alt türler" (intimae species) (atoma eide) anlamına gelir.
';) Hir şeyi ancak öziinü kavrayarak biliriz. Eğer öz sonsı ız olarak hir ba.şk:ı öze indirgenirse,
hilı.;i iınk:insızdır (krş. Sr. Thomas, s. 1 1 0, not 326).
1 50
i l . K İTA P
1 ) "apeiron kara ren diairesin" (bölünme bakımından sonsuz), sadece bilkuwe sons117'.dur;
hiltiil sonsuz [veya "roplama bakımından sonsuz" (kara ren prosrhesin)] d,·ğildir. Arisroteles
şu ir ira11 önceden giirmektedir: Sonsuz olmasına rağmen doğruyu bilmiyor m11y117 ? Aristoteles
hun:ı şiiyle cevap vermekted ir: Bu aynı şey değildir; çünkii doğnı, ancak hilkuvve sonsuzdur
(k:ıra di:ıiresin) ve doğnınun her bilgisi, özellikle, bölme işl\.'m inin durdurul masını gerektirir.
2) Anlaşılmaz bir pasaj. Ancak her halükarda Ross'un açıklamasını (l, 2 1 9) reddermek ge
r,·kir. Fizik, l, 7, 1 9 1 a 8'e de dayanan (ayrıca Timaios 52 h il.: de karşılaştırın) geleneksel yo
nım (Al.:k., 1 64, 1 6; Askl., 1 33, 2; St. Thomas, s. l 1 0 , nor 328; Ronirz, 1 3/ı ) yine en iyisi
di r: in omni quod ınontur necesse est inulligere materiam. Arisroteles bu si.izleriyle şunu söyle
m<'k i'rcmektedir: Ru hakımdan doğruya benzer olan madde ve sair kuvve, bin,ı.r kendisi ba
kımın.l:m bilinemez olan bir tür sonsuzdur ve o ancak tiırınla birleşmesind\.' bilinebilir. B u
hi ı k·�me harekete r:ihi biricik varlıklar olan, dolayısıyla sınırlı olan duyusal bileşik varl ıklarda
g,·r�·,-klcşir; Çünkü sonsuz, sonsuz olarak, harekete tabi değildir. Krş. Gök Üzrrine. ı, 7, 274 b
2''·
3) Eğer sonsuzu bağımsız bir kavram olarak değil, somut şeylerin niceliği olarak alırsak,
sons111 \'ar olamaz; çünkü onun özü (to apeiro einai) , sonlu varlıklara girip onlara biçim ve
rince. sonsuz olma niceliğini kaybedecektir. (krş. Bonitt, 1 3/ı ) , Ross, adı geçen çevi risinde (I,
s. 220) daha basit olarak, sonsuz kavramını sonsuz sayıda işaret içermediği ş(.'klind.: anlamak
r:ııl ır.
tı) 'l'> i a 2'de hab.:r verilen bölmenin ikinci kısmı ["tür hakımından" sonsuzluk (onte kara ei
dosl 1 burada başlamakradır.
)) Hilkuvve sonsm (kata diairesin, bölme yoluyla sonsm) sürekli hir şey, örn.:ğin hir doğnıyu,
sons111 olarak bölm.:k yoluyla meydana gelmektedir. Böyl.: hir doğnı kat.:dil\.'hilir: çünkii hilfıil
ol:ı rak hi.illinmemişrir. Buna karşılık "toplama yoluyla sonsuz" (kara prosıh.:sin) sons111 .:kleme
lcılc m�·dana gelmektedir. O sonlu bir zamanda katedilemcr.; çünkü hu bilfiil bir sonsuzu katet
m.:k olur. Şimdi tür bakımından sonsuz olan nedenler kuşkusuz bilfiil sonsu1 olacakbrdır. Böyle
nlın:ıl:ırı h:ıkımınd:ın onlar bilinemezler ve kendilerine ba�l ı olan şeylerin bilgisini iınk:i nsız kı
brlar. çiinkii biz şeyl.:ri ancak nedenlerini lıildiğimizde biliri1 (krş . . Al.:k., 1 6'l , 32 v,I.) - Rülme
pıhı�·la sonsuz, topl:ıına yoluyla sonsuz ve bilfiil sonsuzun imkansızlığı hakkında 1 1 . 6. 1 0lı 8 b
1 O \'<.' ilgili notlara bkz.
151
M ETAFİ Z İ K
<lir. A n ,·:ı k bu emin olmal'tan uzal"t ı r. Askl., ( 1 40, 24) kelimesi kelimesine onları 7ikretmektc<lir.
1 52
I f l. K i T A P ( B )
1 . Bölüm
< Metafiziğin Ana Problemleri( l ) >
1 \ �ıı hiil ii m dah:ı sonraki bölümlerde tartışılacak olan 1 1 sonınu (aporil'l orrnya ko}'mal·ta
.lır. � ı ..min anlaşılm:mnı kolaylaştırmak için biz de Ross gihi' sonınlardan hı.:r hirine bi r numara
wr.lik .
.!l � ı,·r:ıfoik bilimi - Bölümün başlangıcı (24-995 b 3. s:ırırlar) Metafoik'e ıırgulanması nda
,/i.ıf"''rııı.ua· yüntemin genel bir sergilenmesidir. Daha önce A kitabınd:ı tqd1l ıiis edilmiş olan
ii� ı ,·ıil .. rin r:ırihi, A ris ro reles ' in ana kaygılanna cevap veren sorunların bir il k rcıpl:ınmasıyll ı. Bir
iin.-.li l ir:ıpl:ı bağl :ı n r ı halinde olarak, bir tilr eserin birliğini sağlayan B ki r :! h ı .Lı. kendi payına
�-i\7 i i m l.-ri n i .l:ıha so n ra k i kitaplarda bulacak olan bir dizi sonımı ortaya kor:ıc:ıkrır:
1 1i �·:ıkkri�in alanına ait olan Diaporematik yöntemin ö1dliğini, her sonı nl:ı ilgili olarak aynı
i•l,·ii, I,· : ı k l : ı ıı�·gun bir tez ve antitezin ortaya konması teşkil ,·,ler. Aristoteles'in hıır:ı.l:t her türlü
si,ı,·nı 1ih11i�·,·rind,·n h:ığımsız olarak kendi kendine, sonu\·lar:ı varmaksızın. sorıınl:ır koyan ve
r:ırrı�nı:ı�·ı :ı\·ık bır:ık:ın bir araştırıcı dunımunda olduunu ileri siirmek aşırı oLıcıkrır. i ki nci dere
""!,· ;; n,· m r:ışıyan h:ı11 sorunlarla ilgili olarak belki bu do ğrıı .lur. Ancak Ç<•i!ıınhıkla tercihleri
:ı\·ık ol .ı rı k kendisini gilstermektedir ve yazarın kişisel kanaati, ldtte ve alepek i kanırların sergi-
1.:ıınwo;inc s ı k ı bir bic;iımle kanşmakradır. Başka deyişle rartı�ma yöntemi biiriin ana kısımlarında
k :ı r:ı rl ı hir , logmar i mı i n, Aristoteles'in akıl yürütmeyle haklı çıkarmaya çal ı ş r ı ğı hir dogmatizmin
s.·rı:il.·nnıc yi\ ntem id i r. Karşıt tezlerin dengesi, ortaya çıkac:ık sonınl:ı ilgili g•·rçck h içbir tered
<liiı,· inık.i n \•ermenıekrellir ve bu çözüm, tartışmanın sadece si.izlcrifülc .l.:ğil h:ı\'asının kendisin·
.J,· .le urr:ıya çıkmakr:ı.l ı r. O halde Ross'un (/. lntrod., s. LXX\'II) ve diğer ç:ığd:ış rorumculann
rer,i ı w lıi1 Maafizil/ i "doğruyu araştırma çabasında bir zih nin serii\'enl.:ri" ( r he ath•cntures of a
millll in irs search ı;ır rnıth) olarak göz önüne almak gerekriğini d!iş ii nmii p ı n ı 1. Aristotclesçili
�in ın:ı t(7lcri, sağ.lııpınun verileri ve bilgelerin öğretilerin.len h�eh't e.ler,·k ramamen hii r bir
hi., i nı, le \'e ileri siiriil,·n nedenleri acımasız bir elqtiriden geçir.likren sonra hirhirine k:ı rşır iki id
.li.ı.l.ın birini seçen olıışum halinde olan bir düşüncenin son ucu değil.lirler. <_;,·r\·ckre Aristotcles
için s:ıı k'l.·e sisteminin ana pozisyonlarını diyalektik bir biçi m.le tesis ermek sii1 ko nı ısııd ur. Kuv
\'C ve Fi i l , Madde ve Form, fail neden ve erek vb. sistemin. her riirlii gerçek rarrışma.l:ın önce ta
s:ı rl :ı n mış temel cklcnıleridir. Bunlara, kendilerini gösterdikçe, Aristotdes'in �'\'teninin nihai
a\·ı k l :ı nı :m nd a yerl.:rini :ı lacak olan gözlemler, deneykr, genci \'era kısmi gi i ri i ş lc ri gd ip bağlanır
l:ır. � ler:ıfoik'in as ı l konusu olan Varlık üzerine spekiilasronl:ır, .loğ:ı bilimlerinin. Fizik ve Psi
kulı ıj i ıı in reşekkülii n.I,· .loğruluklarını göstermiş olan kavr:ını l:ı r.lan h:ışk:ı k:ı\'f:ı nı l:ı r:ı baŞ\'\I rma
y:ıcık l . ı rll ı r. l\ilginin d.: alınıp işlenmesini yöneten temel k :ıvr:ıml:ır. hiirlece. her riirlil gerçek
.ı...,l i i k s iro ndan bağınısmlırlar.
1 53
M ETAF İ Z İ K
O halJe Aristoteles neden Metafizik'i, kıyasın kuraJlarına dayanan daha sıkı bir yö�teıne tabi
kılmara çalışmamış ve analitik bir yolla kavramlardan çık.ırılmış doğnıdan bir kanıtlama yerine
"di.ıpomnatilt" tartışmanın ancak görüntülerinden birini teşkil ett iği Ji)'a!ektiğin alanına ait bir
t!İ7i ddili tercih etmiştir� Hiç şüphesiz Aristotdes ilk ilkeleri ve şerlerin ilk tloğnılannı ele alan
Mcratlzik'in bunları daha önce gelen ilke ve doğrulardan çıkaramayacağını ve her tiirlii "kanıtla
nacak şeyi önceden varsaymak" (petition de principe) ithamından kaçınmak için başb bi r yola,
Jiy�ldaiğin yoluna tli:inmesi gerektiğini düşünmüştür.
Ru ve daha sonraki bölümlerde "aporia" (daha seyrek olarak "aporhema") keli mesi, "güçlük",
"snnın" anlamına gelmektedir. Hamelin "aporia" hakkınJa şu tanımı vermektedir: "O, bir aynı
sonı�-a cevap olarak, birbirine karşıt, fakat aynı derecede akla uygun iki kanaatin ortara konması
dır" l !t' 5_yst. d'Ar s. B:'\) "Aporia"nın tanımı ile ilgili olarak krş. Topik/", VI, 1 4 5 b 1 7.
..
1 54
1 1 1 . K i TA P
1 55
M ETA F İ Z İ K
1 56
1 1 1 . KİTAP
O halde önce ilk olarak işaret ettiği miz sorunu ele alalım: Bü
tün neden türlerini incelemek tek bir bilime mi, yoksa birçok bili
me mi airtir? Birbirlerine karşıt olmadıklarına göre ilkelt"ri bilmek
20 nasıl rek bir bilime ait olabilir?(2) AyrıcaOl kendilt"rinde bu ilkele
rin ti.imi.ine rastlanmayan birçok şey vardır. Çünkü harekersiz var
lıklarda bir hareket i lkesi veya İyi'nin doğası!41 nasıl var olabilir?
Çünkü kendinde ve kendi doğası gereği iyi olan her şey.ır;ı bir
.erek, bu ndan dolayı da diğer şeylerin kendisi nden dolayı gerek var
lığa geldiği, gerekse var olduğu bir nedendir ve yine çi.inki.i bir
,
2 5 erek veya amaç, bir eylemin sonudur<61 ve her eylem, harekede bir
l ikte bulunur. O halde hareketsiz varl ıklarda ne bir hareker ilkesi
nin, ne de bir kendinde İyi'nin varlığı kabul edilehilir.! 7 1 Marema
tikte bu neden türüne dayanılarak hiçbi r şeyi n kanı rlan m:ım:ısı nın
ve onda "çünkü bu daha iyidir veya daha köri.idlir" ri.i ri.indt"n hiç
bir k:ınırlama bulunmamasının da nedeni budur. 1 li�·bir marema
tikçi bu ri.ir bir nedeni anmaz bile. Yine bundan dolayıdır ki, Aris-
1 ) Rışka deyişle onbrın kuvve veya fii lleri hareket gerekririr mi?
:! ) Karşıtların bilimi, birdir; ancak dört neden, kendi ar:ıl:ırımfa birbi rlerine k:ırşıt tk·ğildirler.
(Askl ., 1 '19, 27). Birinci sorun r, l 'de tartışılır ve çözülür.
;il Hiiriin neden rürlerini tek bir bili m in incelem ediğini giistermere yönelik di�er hir kanır.
·l l Sırası}�a İdeal S:ıyı'lar gibi hareketsiz varlıklarda var olmaları miinıkün olmayan fail neden
\'C kı:rnlimle İyi veya ereksel neden (Alek., 1 8 1 , 35 ve 182, "i). Krş . .M. 1 0 78 a 3 1 nl.
1 57
M ET A F İ Z İ K
1 ) ·HO'lara doğru Kyrene'de doğmuş olan Platon'un dostu ve çağdaşı Arisrippos. Tanım teo
risi (krş. 1--1 , 2, I OS3 a 2 1 ) ancak hakkında Aristoreles'in söylC\liği şeylerle hilinmektcdir. Rkz.
Rirrer er Pr., s. 50, nor 6 1 ; Robin, la Pensle gr s. 204-209.
.•
2l Rıı ilk sorunun rczi, Askl. tarafından iyi bir biçimde bclirrilmckreJir: ( l 'iO, 26-37). Syr.'la
d:ı krş. 1 3, 30 vd. Anrirez ise hemen 996 b 1 . satırdan itibaren başlanıakradır.
�l A. 2, 982 a 32.
'\) Raşka deyişle rözler gibi doğrudan doğruya değil, kanıdama ile bilinen niceliklerin (ami
hıırsl . Rir şeyin özii ("lngos"u), bir tözün özü olabilir (ve bu en sık karşılaşılan dıınım,fur); ancak
1 58
1 1 1 . KİTAP
o hir niteliğin veya herhangi bir belirlemenin, hatta bir doğal olaylar ve ön·lliklcr gnıbunun, ay
nırıılması gibi bir olayı n özü de olabilir - Bir niteliğin tanımının alahileceği anbml:ı ilgili olarak
bk1. Z. 4, 1 030 a 1 7-27.
1 ) Dikdörtgenin köşeleri arasında. Krş. Euclide, Vl, 1 3 ve H, 1 4.
2) Rö}1ece felsefe, fuil nedenin incelenmesine indirgenecektir. - Hareketin ilkesi, hareketin
sonunu ifade eden ereğe karşıttır (krş. Sylv. Maurus, 59).
3) Alek. ile birlikte bunu şöyle anlamak gerekir ( 1 87, 20): Kanıtlamanın ilkdcri, tfüün ve
varlığın ilkelerinin bilimi ile aynı olan bir bilim (yani ilk felsefe) tarafından mı incclcnir? Ayrıca
aşagılla 3 1 . satıra bakınız. - Bu sorun r, 3'de çözülür.
4) Aristoteles "koinai doksai" deyiminden (daha sonra Euklides'in "koinai cnnoiai" deyimin
den anlayacağı gibi) "aksiyomlar"ı (aksiomata) anlıyor. (Ayrıca aşağıd:ı 997 a 7. satırla karşılaştı
rın). Aristotelesçi terminolojide "aitema", "aksioma", "thesis", "hypothesis" \'e "horismos", birbi
rine yakın kavramlardır. Bununla birlikte aralarında işaret edilmesi önemli f:ırklılıkl:ır vanlır (Bu
farklıl ıklar özellikle ikinci Analitikler, l, 2, 72 a 14 ve devamında bclinilirler). i'ostiiLt (to aitema)
teorem niteliğinde olan, anca.le kanıtlanamayan daha doğrusu kanıtlanmaya kalkışıl mayan, bu
nunla birlikte zihne kendisini kabul ettirmeyen ve bir kanıtlamaya ihtiyaç gilsteren hir ilnerme
dir. O, hocanın, öğrencinin isteksizliğine rağmen kendisine bahşetmesini istc\liği (aitcitai) şey
dir. Ak.<�yom (to aksiyoma) mutlak olarak kanıtlanamaz bir ilke, kemli kendine yeten ve "hypot
hcsis" gihi varlık içeren evrensel ve formel bir kuraldır. Tez (thcsis), m:mtıks:ıl hir pmisyon, üze
rinde tartışılan bir sonın (Topikler. l, 1 l , 104 b 35), belli hir şeyi kanıtlama amacına s;thip bir
\'eridir. ifa kelimenin anlamını vaz eden tez, bir tanımdır (h<Hismos) Eğer o ayrıca şeyin v:ırlığı
nı .Lı \'az ederse, bir "hipotez" (hypothesis), bir temel pozisyondur. Ancak Aristotdcs'in mkabü-
1,·rinin sık sık tereddütler gösterdi ği ni ve bu terimlerden birinin sık sık diğeri yerine kullanıldığı
na iş:ı.ret edelim. Örneğin "thesis" ve "hypothesis" hazan eşanlamlı olarak alınırlar. �'aitz (il,
J08): l lamelin (Lr ��ı·st. d'Ar., s. 244); Leblond (Log. et M.ıth. chn Ar. s. 1 1 5) \'e özellikle adı
.
geçen maddelerle ilgili olarak lnd. A rist. e başvurabilir. Ayrıca L. Robin, Ari.<toft', s. 5 1 ve G. R.T.
'
Ross\ın "De Smsıı" üzerine şerhinde (Cambridge, 1906, s. 1 24 - 1 25) ilginç bir notuna (436 a
5 'le ilgili nonına) bkz.
3 1 . satırdaki "protasis", öncül olarak alınması bakımından bir önerme anlamına gelmektetfü.
O, hir sonucu hazırlayan tarafından öne sürülmüı olan (proteinomenos) bi r sii7lliir. Üte yandan
1 59
M ET A F İ Z İ K
zorunlu olarak ya tasdik veya inkar edilmesi gerekir" veya "bir şe
yin aynı zamanda hem olması, hem olmaması imkansızdır" ilkele-
30 rini ve hlitün diğer benzeri öncülleri kastediyorum. Burada da so
run bu biliminin tözün bilimi ile aynı olup olmadığını ve eğer on
dan ayrı bir bilimse, onun aynı deği lse, bu bilimlcrdc.>n hangisini
aramakta olduğumuz bilime özdeş kılmak gerektiğini bil mektir.
Bunların tek bir bilimin konusu olması, akla uygun dc.>ğildir. Çün
kü bu aksiyomları incelemek neden diğer herhangi bir bilime değil
.'.\ 5 de özel olarak geometriye ait olacaktı r? Eğer o aynı öl�·üde her bili
me aitse. bununla birlikte bu bilimlerin hepsinin onu uygulaması
'J'J7 a kabul edilemezse, bu doğruları bilmek özel olarak diğer bili mler
den daha fazla tözlerin bilimine ait olamaz. Sonra hangi anlamda
bu ilk ilkelerin bir bilimi olabil ir?< O Çünkü onların her birinin ne
olduğunu gerçekte doğrudan bir deney aracılığıyla kafi derecede
bilmekteyiz. H iç olmazsa bütün diğer bilimler de onla rı iyi bilinen
5 şeyler olarak kullanmaktadırlar. Öte yandan bu ilkelerle meşgul
olan kanıtl ayıcı bir bilim olduğu takdirde, onlara d:ıyan:ık ödevi
i>ndil. cılıımlu veya olumsuz olabilir (krş. Birinci Analitikler, ( , l , 24 a 1 6). Scınıı\· ol:ı rak o, genel
olu.ık hir önnmıdir. Kıyasta, büyük önermeye "he prote protasis," l..ilçilk i\ncrmcyc "he demera
prnr:ısis" tlenir. Krş. lnd. Arist., 650 a 36.
1 ) 2 - 1 1 . satırlar :ır:mndaki akıl yürütme şudur (krş. Askl., 1 60, 1 9 vd.; Boniı1. 1 H-1 4 4, Col
t.... '.! 1 'l nl. Alek. 'd:ı bir boşluk vardır: 1 88, 26): Aksiyoml:trın bilgisi ilk f-dsd�nin :ılanına gir
mcm"kl<.' kalmaz; aynı 1.amanda bu ilkelerin herhangi bir bilimi de diişll niil,·me7.. Çilnkll aksi
ycınıl.ırın hilimi ne "t:ınıma dayanan" bir bilim (episteme horistike) olabilir (1ir:ı tlcığrml:ın doğ
nı�·:ı hil,liğimiz (khoris epistemes) bir şeyi tanımlamak yararsmlır: Alek., 1 88. :?'.!), ne de •kanıt
l:ıııı:ı�':ı tl:ıy:man" bir bilim (episteme apodiktike) olabilir. Bu sonunru idtli;ı şiiyl.: kanırlanmak
t1.lır: Eğer aksiyomlar kanırlanabilirlerse, her bilimin konusu td.: � ir cins ol.lıı�ıın:ı gi\re (krş. r,
'.! , 1 01 1:\ b 1 9), onların. içlerinde zorunlu olarak aksiyom niıdiğini konı�':ıt':tk ve k:ınırlanamaz
ol.ır:ık kalacak olan h:111ları müstesna, kanıtlanabilir niteliklerinden başka hir şey olmaracakları
cinsin hirliğine imlirı;cnmeleri gerekecektir. Öte yandan büriin bilimler öndilb cıl:ır:ık aksiyom
tırı lmllantlıklanna \•e sonuçların öncüllerle aynı cinse ait olm:ılan gerektiğine göre, bunun sonu
m. :ıynı konuya sah ip olan bütlln bilimlerin tek ve evrensel bir bilim içind.: "rimclcri olacaktır.
Bıı is.: Aristoteles'e gi\re saçmadır. Çünkü bildiğimiz gibi, Arisrotcles'e göre ı:insl.·r arasıntfa geçiş
yoktıır. - 8-9. satırl:mla Aristoteles, aksiyomların kanıtlanmasının özelliklere ("tinon", "pat
h""l.·r) erişmek üzere bir hareket noktası ("ek tinon", yani k:ınırlanamaz :ıksiroml:ır) ve bir öz
n·ı,:ri ıi", yani ortak l·ins) gerektiren her türlü kanırlamanın yolunu izlemesi ı;erckıiğini göster
nwl.;ı....tir.
�. sarırd:ıki "patheft (symbebekota, symbebekota kata haura), ö:ullikl�r. öulrn cıkım, ancak öze
aiı cılmaran nittüklı•ı\lir. Kanıdanarnlaz olan özün tersine olarak, özsel niıdikl.:r kanıtlamanın
kcınmu ulan şeyin k<.'ntlisidirler (krş. ikinci Analitikkr, I, 7, 75 b 1 ; aynca krş. 1, 22, 83 b 1 9) .
H i r iiı;ı;en için, açılarının toplamının i ki dik açıya eşit olması ö1.clliği böyle hir şeytlir (bkz. l!ı. 30,
1 01'i :ı 30; Rııh Üurine, 1, I , 402 b 20; lntl. Arist., 7 1 3 b 43-71 4 a 1 9) - (hsd (k:ıt;ı hauto) ni
rdiklc-rin çeşitli cinsleri hakkı nda bkz. aşağıda Z, 4, 1 029 b ve ilgili not.
1 60
1 1 1 . K i TA P
161
M ETAF İ Z İ K
1 l < �l·ne Metafoik kastediliyor. - B u sorun, r, 2, 1 003 b 3'i- 1 OO'i a 1 8\I.: çii1iiliir.
� ) 3 1 -32. satı rl :m l :ı işaret edilen özii kanıtlamanın i m k ans l 1 1l ığ ı h:ıkkınd:ı h:ıkın11: E, 1 , 1 02 5
h 10 w il7cllikle ikinci Analitikler, Il, � . Öz (veya başka d.:.-rişle onu i f.ul e eden t:mım) kan ıt
l:ın ııı:ı1: çiinkü her kanırlama bir yüklemin bir özneye uygun diişriiğiinii orr:ıp koyar \'C cins, ay
rım brşısında bir y iik l e m gibi iş görmez (ikinci Analitikler. i l , 3, 90 h 3 1 ) . T:ınıml:ır. k:ı n ı rlama
ıla ill; ,·la ödevini gi i r ii rl er ve endüksiyomın sonucu olan bu ilkder k:ınıcl:ın:ım:11l:ır. Çiinkii aksi
r·ık . l i nle sonsuza girm.:k gerekir (ikinci Analitik/er, [, 3, 72 h 1 8 -25: L 2 2 , lM :ı 30 - il 2; il. 3.
•)() h �'i). Ôzii k:ınırl:ımak, kanıtlanacak şeyi önceden \':ırs.'tymak :ınl:ımına gelct·ekrir ı/kinci
A 11.1/iıiNt'ı; II, 4, 9 1 :ı 3'i). Böyle bir kanıtlamanın m ii mkiin olma�ı i\·in, ü1iin ned.:n i n i n , ö1iin
k,·ıufi,in.len farklı olnı:ısı gerekir. Oysa bir şey, bizzat kendisi il.: kendi il1ii. m:ıhiycri.l ir. �\frt4i
:za·. '/.. 6. höl ii m ii n riinıii; ikinci Analitikler, II, 8, 93 a 4 - 1 3 ve il7cll ik l e 1 'i-(l}. 01 k:ınırlana
• .
m:lm:ıkl:ı b irli kte , k:ı nırlama yoluyla· açıklığa kavuşturulabilir. Ru dunımı.l:ı ilz, ort:l terim işlevi
giiriir ,.e sonucun n.:d.:ni olarak bulunur (keş. ikinci Antıliıiklrr. i l , 8. 'H :ı r nl.; 2. <JO a 1 'i; 8,
').\ h �. Aynca bkz. T rendel., plemmta s. l 54).
. . .•
1 62
1 1 1 . K İ TA P
şey, Tan rıların var oldukları, an cak insan biçiminde olduklarını söyle
yenleri raklit etmekten başka bir şey değildir. Bu sonuncuların yaptık
ları sadece Tanrıları ölümsüz insanlar kılmaktan ibarerri. Aynı şekilde
Platoncular da İdealarını ortaya atarlarken, ezeli-ebedi duyusal varlık
lar ortaya atmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar.( I l
Sonra İdealar ve duyusal varlı kların dışında aracı varlı klar
olduğu kabul edil irse bundan sayısız güçl ükler ortaya çı kacak
tır;C2l Çünkü bu durumda hiç şüphesiz, kendi nde Doğrularla
15 duyusal doğrular arasında aracı doğrular olacak ve bu diğer her
çeşit şey için de geçerl i olacaktır. Bunun sonucunda asrronomi
matematik b i l i mlerden biri olduğuna göre, duyusal göğün dışın
da da bir başka gök, duyusal güneş ve ayı n dışı nda bir başka
güneş, bir başka ay var olacak, bürün diğer göksel cisi mlerin
durumu da böyle olacaktır. Ancak insan bürün bunlara nasıl
i nanabilir? Böyle bir cismi hareketsiz farz ermek, akla uygun
değildir. Ancak onun harekecli olması da ayn ı öl�·füie i mkansız-
20 dır. Optiği n ve matematiğe dayanan Armoninin ele aldığı şey
lerle ilgili olarak da durum aynı olacaktır. Çün kü aynı neden
lerden ötürü bu varlı kl arın da duyusal varlıklardan ayrı olarak
var olmaları i mkansızdı r. Zira eğer i dealarla duyusal şeyler ara
sında aracı duyusal şeyler ve duyumlar olduğu kabul edi l i rse,
h iç şüphesiz kendinde Hayvan' la ortadan kalkabi l i r hayvanlar
arasında da aracı hayvanlar olacakcır.Ol
Sonra bu aracı varlıkların bilimleri n i n hangi rür varl ıkları
kendilerine konu olarak almaları gerektiğini de kendi kendim ize
25 sorabil iriz.(4) Çünkü eğer geometri ile Yerölçümü birbi rleri nden
sadece Yerölçümünün algıladığı mız nesnelere yönel mesine karşı
lık geometri n i n duyu-üstü varl ıkları kendisi ne konu olarak al
m ası bak ı m ı ndan ayrılıyorlarsa, Tıp ve diğer bürün bili mlerle il
gili ol ara k da aynı şey söz konusu olacaktır. O zaman kendinde
1 63
M ET A F İ Z İ K
30 Tıp ile duyusal tıp arası nda aracı bir bil imimiz olacakrır. A ma
böyle bir şey nas ı l m ümkündür? Aynı şeki lde bu duru mda du
yusal sağl ıklı şeylerle kendinde Sağlı k arası nda aracı sağl ıklı şey
ler olacaktır. Sonra Yerölçümünün duyusal ve orradan kalkabilir
büyükliikleri ele aldığını ileri sürmek de doğru değildi r. Çünkü
o zaman bu bilimin bu büyüklüklerin ortadan kalkması ile or
tadan kal kması gerekirdi.O >
Ancak öre yandan astronominin konusu ne duyusal büyük
.� 5 l ükler, ne de başı mızın üstündeki gök olabilir .. Çünkü ne du-
998 a yusal doğrular, geometri bilgi n inin sözünü erri�i doğrula rdır
(zira h içbi r duyusal şey, geometri bilgi ninin "d oğru"yu ve
"eğri"yi tan ı ml adığı anlamda doğru ve eğri değildir; çünkü bir
çember bir teğete tek bir noktada dokunmaz; ona Pror:ıgoras'ın ge
o merricileri reddedişinde her zaman söylediği gibi dokunur ,!2>)
S ne de göğün hareketleri ve yörüngeleri , astrono m i n i n ele aldık
larının ayn ıdır. Nihayet geometrik noktalar dal.\l gerçek yıldız
larla aynı doğada değillerdir. İdealarla duyusal dü nya arasın da
aracı diye adlandırılan bu varlı kların varl ığını kabul eden, ancak
onları duyusal şeylerden ayı rmayan ve onların duyusal şeylerin
içinde olduğunu söyleyen filozoflar vardır.(4) Böylı:- bir görüşün
doğurduğu bütün imkansız sonuçları ayrıntılı olar:ık açı klamak,
sözü gereği nden fazla uzatmak olacakrı r.(5) Bundan ötürü ş u
düşüncelerle yeti neli m k i yal nızca bu aracı varl ıkla rın duyusal
1O nesnelerde olduğunu kabul ermek, akla uygun değildir. H iç
şüphesiz İdeaların kendileri de onlarda olacaklardır. Çünkü bu
her iki durumda da aynı nedenler geçerl idir.! 61 Sonra bundan,
1) Krş. Alek., 1 99, 29-30. Alek. tarafından işaret edilen sonuç şudur ki her hilimin konusu ne
.lunıs:ıl ,.e hireysel şeydir, ne de aracı şeyler. Onun konusu genci ve ezeli-ehc.li ol:ımlır. Bunu ta
1 64
1 1 1 . K İ TA P
1 ) Y:ıni matemariksd cisimle duyusal cisim. Çünkü metamatiksel cisim, duyusal cismin için
d,·dir.
:!) Aln nca ve yedinci sorunlar daha sonraki kitaplarda açık olarak çözülmcrler. Ancak Z kitabı
nnhr:ı gi1il cevaplar içerir: Al ancı sorunla ilgili olarak Z, 1 0, 1 035 a 21, 30 a. yedi nci sorunla il
gili nl.ır:ık Z, 1 2 , ı o:�s a 1 9 a .ve genel olarak Z, 1 3'e bakınız. Altıncı sonın A 4\lc d e t:ırtışıl
ııı:ı kr :ıd ır. Bu ise bu noktada Brandis'i izleyen Hamelin'in h:ıklı olarak işaret en iği gibi l/r -�y!t.,
rl>fr. . s. 34) A'nın Bnnirz'in düşündüğü gibi bağımsız bir kitap olmadığının kanıtıdır.
:'\ ) 2:\. Satırdaki "phone" terimi, kelimesi kelimesine, ister hece, ister kdime söz konusu ol
sun. trlılfiız tdi/m .<t.< anlamına gelmektedir O, söz. insan dilinin meydana geti rdiği .rr.r. hatta ge
nd olarak canlı bir \'arlık tarafından çıkarılan sestir. "Phone", sözün cinsi, maddesidir. Söz, yal
nız insanın çıkartığı sestir (krş. Hayvanlann Tarihi, IV, 9, 535 a 27; Hayvan/111-m Olıışumu. V, 7,
7R6 h 2 1 ; Özellikle Ruh Üurint, il, 8, 420 b 5'e ve bu eser hakkında yazmış old uğu şerhinde
R. n. 1 1 icks'in ilginç notuna bakınız (386. sayfa). - Kelimenin öğeleri (stoikhcia) hartlcrdir. -
"Sroikheion" ve "arkhe" arasındaki farklarla ilgili olarak aşağıda 6. kitabına ve nodanna bkz.
1 65
M ETA F İ Z İ K
1 ) Aristoteles al ı şkan l ı ğına uygun olarak kendisinden önce gelenler i n ororicesine başvurmak-
tadır.
2) Raşka deyişle o, varlıkların cinslerinin ilkeler olduklarını söylememekcedir.
3) Suni bir varlığın (Sylv. Maunıs, 6 5) .
1 ) Varlığın ve bilginin ilkesinin özd�liği, tanımın ve canı mlanan şeyin ilkesinin i.İ7lleşliğini
doğurur (St. Thomas, s. 1 45 , not 427) .
5 ) Çünkü türler, ancak cinslerle bilinir (Askl., 1 75, 30 vd.).
6) Aristoteles burada Pythagorasçılar ve Platon'u kastetmektedir.
7) Şeylerin ilkelerin i n , onların kendilerinden meydana geldikleri öğcler ve cinsler olmak üzere
iki riinlcn olduğunu söyleyerek bu güçlüğü onadan kaldı rmaya çalışabiliriz. Aristorcles bunun
imkansız olduğunu si.lyleyerek cevap vermektedir. Çünkü o zaman öğclerle yapıl:ın tanı m la. ci ns
lerle yapıl an tanım olmak üzere bir ikiliğe düşülecektir. Oysa özü ifaJe ell�·n canım ancak tek
olahilir (krş. Alek., 201 , 1 2 vd.).
8) 1 6. Satırdaki "bölünmez şeyler" (ta atoma) deyiminin anlamı ile ilgili olarak krş. a, 2, 991
b 22 ve bununla ilgili not. Bu pasajda "ta atoma" bireylere işaret etmekceı.l ir. Aş:ığıd:ı 2'J. satırda
o, "en alt türler" (intlmae species) (ta atoma eide) anlamına gelecckcl r. - 7. sonın un çö1iimil için
höl ii mü n b:qı nd aki nora bkz.
1 66
1 1 1 . K İ TA P
1 67
M ETA F İ Z İ K
1 ) Aristoteles biraz önce Varlık ve Birliğin, cinsler olmadıkları için ilkeler olmaliıklarını kanıt
ladı. Şimlli, bir yandan, Varlık ile Birlik arasında aracı olarak bulunan gerçek cinslerin, öte yan
dan en alt türlerin (infımae species) de ilkeler olmadıklannı göstermek kalmaktadır (Bu 998 b
28-9<>9 a 1 arası sarırların konusu olacaktır) - 28. satırdaki uta: metaksy", cins ve ayrımlardan
meydana gelen ·aracı türleri ifude etmektedir. Bu araa türler, cinsler, dolayısıyla evrenselliklerin-
·
den ötiirü, ilkeler olacaklardır.
2) Platoncular yl.'lksun olmaların (privation), olumsuzlaoıaların, bağıntıların ve yapma şeyle
rin {anef.ıcta) ldealarını (yani cinslerini) kabul etmemekteyd iler.
]\) En yüksek cins (32. satırdaki uto proton"), Varlık veya Rir olan'dır. Eğer Varlık veya Bir
olan hir cins ise, bütün aracı kavramlar da (28. saarda: uta metaksy") , evrensclliklerinden dolayı,
cinsler olacaklardır. Runun sonucunda da bütün kategoriler bakımından gl\z ününe alındıkları
takdirlle, ilkelerin sayısı sonsuz olacaktır (krş. Bonitz, l 52).
4) Aristoteles şunu söylüyor: Eğer ortak cinslerin ilkeler olduğu kabul edilirse, bu niteliği ilk
cinslerden çok doğrudan doğruya bireylere yüklenebilen en son türlere (infımae species) izafe et
mek daha uygun olacaktır. Aristoteles bununla ilgili iki neden onaya sürmekredir. Bunlardan bi
rincisi 'J99 a 1 -6. satl!lar arasında verilmektedir:
ilkenin bir ve oohinmez bir şey olması gerekir (çünkü eğer biilünebilirse. ilke olan, onu mey
dana getiren öğeler olacaktır). Şimdi en yüksek bölünemezlik "tür bakımınllın" (kata eidos) bö
liinemczliktir. Çünkü o ucins" ve udoğa bakımından" (ute taksei", ute physei") �nicelik bakımın
dan" (kata poson) oolünemezlikten önce gelir. Bunun da nedeni onun micce nicelik kategori
sinde değil, bütün kategorilerde mevcut bulunmasıdır (Ask!., 1 82 , 2) Bu ukata eidos" oolünmez-
1 68
I I I . K İ TA P
lik. ü1cllilde "en son türler" e (infimae species) aittir. Çünkü üst .cinslerin türlere bölünmesine
karş ı l ık . tllrler anık :ılt-tiirlere bölünemezler, sadece bireylere bülünürler (çünkü insan, hiçbir za
man b i reysel insanların cinsi değildir). O halde en son rür, en � ükçmmel anlamda biiliinemez
tlir \'e ilke olma şerefini o, talep edebilir.
1 l ilkeler niteliğini en son türlere izafe etmemiz gerektiğin i gösteren ikinc.:i bir neden (6- 1 6.
s:mrlar): O, önce gelen ve sonra gelen kavramlarının incelenmesinden çı karı lm ı ştı r ve son derece
kompl i ketl i r. Onu şöyle anlamak gerekir (krş. Alek., 208, 28 vd.; Ronitt, 1 5 2; Rob in, f_a Th.
['/,1ton., s. 61 5 ve 622: Colle, 244 vd.):
Ünce ve sonra gelenin (proteron, hysteron) kendilerinde rol oynadığı hi}·crarşik ola rak birbir
ll·rine uhi özlerde, binat Platonculann kabul ettikleri gi b i (Alek., :?09, 1 0) ortak cins var ola
ma1. Çünkü cins kelimesi, daha aşağıdaki bulunan clbi türlerden ayrı , gerçek ortak öz an lamın
d:ı kullanılır. Örneğin en açık bir biçimde öncelik ve sonralığı kabu l 1.'llcn saplar ve geo metri k fi
gürler, genel olarak sayı ve genel olarak geometrik figür anlamına gelecek hir ortak cinse sahip
d.:ğillcrd i r. Aristotelcs, burada bu imkansızlığın nedenlerini belirtmemektedir. Ayrıca Mnıtfizik
on<l.tn bahsetmek zo ru nda da değildir. Bununla birlikte onu açıklamak üzere şunu sti}�erebi l iriz:
Öz, ilull ikle en yüksek kavramda kendini açiga vurur ve o 1.aman o, daha :ışağılla hulunan kav
ramlara uygulanamaz. Bunun tersine daha aşağı kavramlar için geçerl i olan hir kavram da daha
yııkardaki kavramlar için geçerli olamaz. Ortak bir tanım kabul etmeyen "ruh "un tlıınımu özel
likle hudur. Çünkü farklı ruhlar (bitkiler için "besleyici ruh", hayvanlar için w:uzu eden, duyan
ve hareket ettiren nıh " , insan için "düşünen ve entdlektüel nıh ") aynı sıra<la h u l u nan , aynı plan
llan olan türler dcği ll.:rd i r. Onlar birbirlerine tabi olan varl ıkl ar<l an meydana gd.:n bir lli1i teşkil
c<lcrlcr. Bu dizi, daha az mükemmelden daha çok mükemmde doğru gider ve bu Ji1ide en son
d:ı bulunan, daha ö ncekilerin varlığını gerektirir (krş. Ruh O:urine, 1, 1 . 402 b 5 -8; i l, 3, 4 1 4 b
l 'l<H: Al.:k.'un şerhi , 16, 1 8 - 1 7, 5; 28, 1 5-20 Bruns; Rodier; Traiu dr f_ 'Jme, il, 2 1 6-2 20,
222). Ve eğer sayılar ve geometrik figürler gibi kavramlar, birbi rlerine tabi olan özler arasında or
tak hir cinsin olmatlığını söyleyen Aristotdesçi ilkeye tabi isder, biitiin diğer ,·arlık dil1.cnleri de
ona t:lb iJ i rler ( 1 3. satır). Çünkü herşeyde daha iyi ve daha ktltüye rastlanır. Rıı ise önce ve sonra
gdcn a}Tımına ind i rgeni r. Çünkü daha iyi, her zaman önce gdend i r (canlılar arasında T;mn, in
san: renkler arasında beyaz; çifte göre tek; düz çizgilere göre daire; doğru boyunca yapılan hare
kete göre dairesel hareket: Alek., 2 1 0, 6-9; Syr. , 34, 33-35); bıınıın sonucu ise hcrşeyi n "en yük
sek cins"ini (summus genus) dışan atmak ve sadece "en son tii rler"i (infimac speci<.-s) ortada bı
rakmak olacaktır. Anc.:ak cins-ilkenin varlığına yöneltilen bu itiraz, en son tür-ilkenin varlığına
bir zarar vermez. Çünkü en son türler, bireylere yüklenirler. B i reyler ise bild iğimiz \i1.cre önce ve
sonra gelme durumuna tibi değildirler. Çünkü onlar aynı sıradan, aynı dii7..:nJcndirler (i nsan ,
insanların cinsi deği ld ir) ve bu bakımdan ortak, ayrı bir öz kahul ctlerlcr. O halde ilke olan ortak
cins değil. en son tür olacaktır. Robin'in haklı olarak işaret ett iği gibi (/..ıı Th. f'lıron. . s. 6 1 6. not
1 5 2) lince gelen ve sonra gelenle ilgili bu pasaj B kitabının "diaporematik" fücll iği ne rağmen,
Aristoteles'in gerçek düşüncesini ifade etmektedir. "Burada gd işti ri llliği n i gi\rdiiğlimüz ve en
yüksek i.\zü (eskhaton eidos) bir töz ve formd bir ilke kılmakta n iharct olan çfüiim . tamamen
Aristotdcsçidir" Ayrıca bkz. Kategorilrr. 1 2, 1 4 a 30-31 ; l'oliıilra, 1 , 1 2 .. 5 a 31-38; "Nikh.
AhLiln � c, 4 1 096 a 1 7-23, Eud. Ahlakı, c, 8, 1 2 1 8 a 1 - 1 O.
1 69
M ETAF İ Z İ K
1 70
1 1 1 . K i TA P
olmadığı rakdirde aklın konusu olan hiçbir şeyin (noeton), yani ne ezeli-ebedi ve hareketsiz, ne
ı.lc dolarısıyla meytfana gelmiş bir şeyin var olabileceğini göstermektir. Çünkü her oluş, meydana
gdiş C?'.cli ve ebedi "ayrı" bir madde (6-8. satırlar) hareketin bir "terminus ati quem"i (8- 1 2. sa
rırbr) ve bir ezeli-ebedi ve "ayn" form ( 1 2- 1 6. satırlar) gerektirir. Krş. Bonitz, 1 66- 1 57 ve Ross,
'· 238.
3) Alck.'un iyi ll:leti (2 1 2, 25): Ezeli-ebedi bir şey olm:v.sa, oluş "genesis" olmayacaktır. Oluş
(gcnesis) olmazsa, "geneta", "genata" olmaz.sa "a.isthcta" olmayacaktır.
'1) Yani maddi nedenler zincirinin en son terimini teşkil eden ezeli-ebetli Ye ayn maddenin.
Krş. a, 2.
5) 1 O. satırdaki "kinesis" terimi geniş bir anlamda alınmıştır ve o pratik olarak "merabole"
(genci olarak değişme) ile eşanlamlıdır. O, asıl anlamında hareket olduğu gibi niteliksel bir değiş
me veya niceliksel bir büyüme olabilir. Bütün durumlarda bir başlangıç ve bitişin olması zonın
ludur (Alek., 2 1 3, 34).
6) Aristoteles, genel olarak harekede ilgili söylediği şeyi, oluşa uyguluyor: Oluşunun sonuna
ulaşmak, gerçekleşmiş ve tamamlanmış bir şey olmak imkanına sahip olmaran bir şey var ola
maz. Ürneğin köşegen hiçbir zaman karenin kenarı ile ölçülemez. Gerçekk-şmiş varlığın (gego-
171
M ETA F İ Z İ K
mut bileşik varlıktan) "ayrı" bir varlık iz:ıfe erriğimize göre, aynı ne
denden örürü maddenin belli bir anda olduğu şey demek olan formel
1 5 tözün de (somut bileşik varlıktan) "ayrı" varlığını kabul etmemiz ge
rekir.O l (Çünkü eğer ne form, ne de maddenin var olmadığı ileri sü
rülürse hiçbir şey var olmayacaktır. Bu imkansız olduğuna göre, so
mut birleşik varlık dışında bir şey olmak zorundadır. Bu ise, biçim
veya formdur.)(2)
B) Şimdi tersine formun b ileşik varlığın dışı nda varlığını farıede
l i m. Bu rakdirde güçlük, hangi varlıklarla ilgili olarak bu "ayrı" varlığı
kabul edip hangileri ile ilgili olarak onu kabul ermeyeceğifT'iz konu
sunda onaya çıkacaktır. Çünkü tüm varlıklarla ilgili olarak onu kabul
edemeyeceğimiz açıktır. Çünkü bireysel evlerin dışı nda, onlardan
20 "ayrı" bir ev olduğunu söyleyemeyiz.{.\) Bir başka güçlük: Bürün bi
reyleri n, örneğin i nsanların formel tözü bir mi olacakrır? Ama bu saç
madır Çünkü formel tözleri bir olan her şey, birdir.<41 Peki onların
formel rözü birçok ve farklı m ı olacaktır? Ama bu da saçmadır.
Sonra madde nasıl bireysel şeylerden her biri ol makradır ve somut
nos). oluşun (gcncsis) sonu olduğunu gösteren şey, her gerçddqmiş varlığın (gegonos), gerçek
leştiği ilk andan itibaren, yani oluşunun bittiği arulan itibaren var olmasıdır. Alek. 'a (:? 1 3, 35
vd.); Syr.'a (38 vd.) ve bilhassa St. Thomas'ya (s. 1 5 1 , not 45:?) başvurulabilir (bu sonuncunun
açıklaması mükemmeldir).
1) Ezeli-ebedi ve "ayn" bir maddenin varlığını kanıtladıktan sonra Aristoteles, genci olarak
hareketin ve özel olarak oluşun sonu ol:ı.rak ayrı ve hareketsi?. birformun varlığını kanıtlıyor. Bu
form bireylerden ayrı olacaktır; çilnkü hareketsizdir ve yine çünkil bireyler siirekli hareket halin
dedir.
2) Maddenin ayn varlığı, formun ayn varlığını doğurur. Çilnkü form, gerçcklqmiş maddedir
ve form olmazsa, madde form olarnayacal..."tlr. Madde ve formun varlığı inkar mı edilecekrir? O
zaman da hiçbir şey var olmayacaktır; o halte tezin sonucu şudur: Arrı furmlar var gibi görün
mektedir.
1 6. satırdaki "morphe" hemen hemen "eidos"la eşanlamlıdır ve "hyle" (mad<le)ye karşıt ola
rak "form" anlamına gelir. Ancak "morphe" daha çok nesnenin dıı lurtarlanm if.ıde eder (imi.
Arist. , 474 a 1 1) ve "biçim"le iyi bir tarzda karşılanır. Keş. Harnclin, Ph,ysique-11, s. 42.
3) Krş. A, 9, 99 1 b 6-Syrianw haklı olarak şunu eklemektedir (39, 3): Yapma şeylerle (arte
f.tcta) ilgili güçlüğün aynı, kötü ve çirkin şeylerle ilgili olarak da kendisini gösrerccckrir. Ru so
nuncularla ilgili olarak da formel, ayn bir tözün varlığını kabul etmek gilçtilr.
4 ) Ve bu durumda örneğin, formunu kazanan maddeden meydana gelen ancak rck bir insan
olacaktır (Alek., 2 1 5, 35). Aristotelcs şöyle devam ctmekredir: Eğer bu saçmalıktan kumılmak
için formun çok olduğu ileri sürülürse, bir başka güçlüğe düşülmüş olacaktır: Çünkü bir aynı tü
riin bireyleri form bakımından birbirlerinden ayrılamazlar. Onlar ancak maddderi bakımından
amlahilirler.
. Aristotcles'e göre bireysellqtirmenin formla mı, yoksa madde ile mi meydana gdtiiği konusu,
ilgili rerinde (Z, 8, 1 034 a 1 7 ile ilgili bir notta) incelenecektir.
1 72
1 1 1 . K İ TA P
1) Daha önce Plaron'u da meşgul etmiş olan bir başka giiçliik (Phaidon. 1 00 b vd.; Parmmi
d�. 1 3 1 a; krş. Askl., 1 90, 1 ) : Eğer madde ile form, ayrı varlığa sahiplerse onların "synolon"da
(somur bileşik varlık) birbirleriyle birleşmelerini nasıl açıklayacağız?
2) "sayı bakımından" (arithmo) birlik'le, "tür bakımından" (eidei) birlik arasındaki furkla ilgi
li olarak krş. il., 6, 1 O 1 6 b 3 1 . llke, sadece "specie" değil, "nıımero" bir olmalıdır; krş. Sylv. Mau
rus, 70. Eğer ilkelerin bireyselli kleri yoksa (veya sayısal bakı mdan bir değilseler), onlanlan çıkan
şeylerin de, kendinde Bir ve kendinde Varlık da içinde olmak iiıere, hireyscllikleri olmayacakrır.
- Rıı dokıızuncu sorun Z, 14; A 4 ve 5; M, I O'da çözülür (Bu son pasaj, tlaha aşağıtlaki sarırlar
tla ele alınan harfler ve heceler örneğini geliştirir).
3) Başka deyişle meydana gelen şeyler, ilkelerden daha fazla sayıda olamayacaklardır. Bu ise
�açmatlır: Eğer BA hecesi nin B ve A'sı kendi kendilerine var iseler ve bireysclli�e sahipseler, an
c:ık rek bir hece var olabilir: (30, satırdaki BA hecesinin "arke"leri-"ilkeler" yerine "öğdcr" ola
rak çevirmeyi tercih eniğimiz "arkhai", - B ve A harfleridir. Onlar, hecenin k.:mlisi gibi riir bakı
mından bir, sayı bakımından çokturlar.
1) Yani adeta alfabenin harflerinin sayı bakımından bir olması gibi - 999 h 33-31 . bireyselli
ğin ancak sayısal bakımdan bir olma olduğunu açıklığa kavuşrnrmakradır. Riiriin bu pasaj hak
kında bkz. Colle, 260 ve 2 61 ve Bonitz'in notu: 1 5 8.
1 73
M ETA F İ Z İ K
1 ) Z, 7- l O ve A, l-7'de çözülen apori. Krş. Gök Ü.urine ıır, 7, 306 a 9 - Aristoteles'in 9. sa
tmlaki rcologlardan (rheologoi) kimleri kastettiği hakkında bkz. yukarda A, .3, 98.3 b 29 .
.:! ) N\!ktar ve ambrosia kdimeleri. Alaycı niteliği gözden kaçmayacak olan bu pasajla ilgili olarak E.
Rohdc'ye (Psyche, 60-6 1 ) başvurulabilir. Alek., onun çok açık bir özetini vermektedir: 2 1 8, 29-32.
Collc'in şerhine de başvurmak gerekir: 262-264 - Ayrıca keş.Sofist, 242 c-24.3 c; P11rmmides, l 28 b .
.'ll Yani ubütün doğa fılowflan içinde". Empedokles'e yönelcilebilecek elc:ştiri, onun da diğer
do�:ı tllowfları gibi, ilkeler aynı olduklarına göre, bazı varlıkların ortadan kalkabilir olmasına kar
şılık diğcrlerinini ezeli-ebedi olmalarını meydana getiren nedenin ne olduğunu belinmemesidir.
Ayrıcı kendisinden önce gelenlerden ve çağdaşlarından farklı olarak Empedokles - sistemi onlara
na1.aran daha fazla gelişmiş olan Empedokles - kendi kendisiyle çelişkiye düşmektedir: O, varlık
ve oluşun ilkesi olarak Dosduk'u, yokoluşun ilkesi olarak Ncfrer'i kabul etmektedir. Ancak öte
yandan Ncfret'e, Dostluk'un rolünü yüklemekten geri kalmamaktadır. Çünkü da.ha önceden de
bildiğimiz gibi (krş. A, 4, 985 a 2 1 ) Bir olan'ın (veya Tanrı'nın veya Spherus'un; krş. fragm . .3 1
Dids \'e aşağıda l 000 b l 4 ile ilgili not) dışında bütün varlıklar Nefrec're çıkmaktadırlar. O halde
ne Enıpcdokles'in kendisinden, ne de başkalarından öğreneceğimiz bir şey yoktur (Bonitz, 1 60).
1 74
1 1 1 . KİTAP
no) tarafından, yaygın yorumun tersine olarak, Aristoteles'in Tanrı'sının evrenin bilgisine ve bili
mine sahip olduğunu savunmak için kullanıldığını göreceğiz (A, 9, 1 071 b 35 ile ilgili not).
4) Fragm. 1 09, Diels. Aynca Ruh Üurint de zilcrcdilmekred ir: 1. 2, 401 b 1 3- 1 5 (Rittcr et
Pr., 1 76).
1 75
M ETA F İ Z İ K
.!) Fragm. 30, Dicls - Spheros adı belki Parmenides'in küresel Varlığından gelmekted ir (Di-
els're 1 6, 17 ve 26. fragm.'lere de bkz).
3) Ru soruya Empcc.lokles cevap vermemektedir.
lı l Orradan kalkabilir şeylerle ezeli-ebedi şeylerin ilkeleri.
'i) Orradan kalkabilir şeylerin ilkeleri.
1 76
1 1 1 . K İTAP
1 ) Kendilerinin de ilkeleri olan ilkeler, artık ilke değildirler. Krş. Ronirz, 1 62.
2 ) Ortadan kalkabilir şeylerle, ezeli-ebedi şeylerin ilkeleri.
3) Yani ilkeler ara�ında bazılarının. ortadan kalkabilir, diğerlerinin yokoluşa tabi olmayan ilke
b olup olmadığını bilmekle ilgili sorunu. ·
1 ) Ve bu diğer gerçeklik, Birlik ve Varlık'ın ancak belirlenimleri olacakları Ateş veya Hava
veya Toprak mıdır? (Alck., 233, 1 3).
5) Colle, (270-27 1 ) bu öğretiyi çok doğru bir biçimde şö}1e onaya koymaktadır: uPlaton ve
Pythagorasçılar, Varlık ve Birlik kavramlarının tözsel bir özii temsil eniğini ileri siirmekteydiler.
Dolayısıyla Varlık ve Birlik, onlar için, bir varlıktan başka bir şey değildi ve Varlık ve Rirlik'in
do�a.�ı. Varlık ve Birlik kavramlarının ifade ettiği doğanın kendisinden, yani varlık ve birlikten
ihar..-ni".
6) Empedokles için dayanak, Birliğin hakkında tasdik edildiği Dosthık'tur.
1 77
M ETAF İ Z İ K
1 l Krş. A, 3, 98- :ı i.
'.!l T:ırihsd açıklama burada bitmekte ve tezin sergilenmesi başlamakta<lır.
31 En tiimel ka\Tamlar olan Varlık ve Birlik töz olmara layık gl>riilme.likleri takdird.: başka
lıi�hi r kavram, sadece tiimelliğinden dolayı, töz olamaz. Rıı durumda ancak birey tti7 ol:ıcakrır.
Hıı ise hilimin ortadan kalkmasını doğurur. Çünkü bilimin koniısu "tiimcl ola n'\l ır (katholou).
(krş. Alek., 224, 2') \'C Ronitz, 1 63).
·i l Pythagoras�·ıl:ır, Platon ve özellikle Speusippos'un ileri siirdiikk-ri gil.,j , Alek., (221ı. 33-35)
hıınıı �i>�·le açıklıyo r: Çiinkii sayı birimlerinden "meydana gelir (synrhesis mon:ıdon l ve hirim,
Hir ol ııu fü:deştir. 1 )olayısıyla eğer Bir olan töz değilse, bi riınl.:r de ti.iz değildirl er; bıı dıınım<fa
s��·ı ,h tilz değildir. Rüylece sayı töz değil, i li nek olacaktır \'e dııyıısal şeyl.-rdcn bağımS11 ol:ırak
nr olma\'acaktır.
'\ l Hıı pasajın (:!7-29. satırlar) açıklaması güçtür. Alek . . (225-4321 onıın h:ıkkınd:ı iiç farklı
p•nım getirmektedir. Ancak bunlardan hiçbiri Bonirz'i t:ıtınin etmiyor '""t.ıph. . 1 M : Oh.c. 'in
,\ l,·r.ıph., s. 1 1 4 \'e son rası ) . Bonitz bütüP el yazmaları nın tersine ol:ır:ık '.!X satml:ıki "katho
loıı"nıın yerine " btholu"yu geçirmeyi teklif etmektir. Bu dıı nımda (yuk:ınl:ı 8 . satırda olduğu
gihil Doğa fi101.0 tl arı nı n öğretisi ve Platon ve Pythago r:ısçı l :m n öğretileri k:ı rş ım m.l a olac:ıktır.
Ancık Robin'in işaret ettiği gibi (La Th. Platon b, s. 5 1 7, not 1 6 1 11 Ronirz "Aristotdcs'i n ka
.•
nıtbmasının gerçek anlamı üzerinde yanılmış görünüyor. Çii nkii o, Ronitz'in 7-ınncrriği gibi
"eğe r bir kendimle Rir ve kendinde Varlık varsa, onların tözler olmaları w rıı n h1<lı ı r" demiyor.
1 78
1 1 1 . KİTAP
de Varlık'la kendinde Bir olan ' ı n var olduğu kabul edi ldiği tak
dirde de Varlık ve Bir olan'ı n dışı nda başk:ı. herhangi bir şeyin
30 nasıl var olabileceği, yani varlıkları n nasıl çok olabi leceğini an
lama güçlüğü ortaya çıkar. Çünkü varl ıktan başka olan bir şey,
yoktur. O halde bunun kaçınılmaz sonucu Parmenides'in ileri
sürdüğü şey, yani bütün varlıkları n bir olduğu ve bu Bir
olan'ın Varlık olduğu olacaktır.
J OO I b Bu iki tez de güçlükler ortaya çıkarmaktadır. Çünkü İster
Bir olan b i r töz olmasın, isterse bir kendi nde Bir olan var ol
sun, sayının bir töz olması imkansızdır. Kendinde Bir olan'ın
bir töz ol madığı durumda neden dolayı sayı nın bir töz olama
yacağı nı yukarda gördük.O> Kendi nde Bir olan ' ı n bir töz olması
durumunda ise güçlük, yukarda Va rlık'la ilgili olarak ortaya
koyduğu m uz güçlüğün aynı olacaktı r.!::!) Çi.inki.i kendi nde Bir
5 olan'ın dışı nda bir başka bir nasıl var olabilir? Onun, zorunlu
olarak Bir-olmayan olması gerekir. Ancak bürün varl ıklar ya
bi rdirler veya her biri bir olan bi rçok varl ıkta n meyda na gelir
ler. Bir başka güçlük: Eğer kendinde Bir olan bölünemezse, Ze
non'un görüşü uyarı nca, o hiçbir şey ol mayacaktır. Çünkü Ze
non bir başkasına eklendiği veya ondan çıkarıldığı nda bu başka
şeyi daha büyük veya daha küçük kılmayan bir şeyi n var ol ma
dığını ileri sürmektedir. Çünkü ona göre var olan bir şeyi n , bir
10 büyüklüğü olması gerekir ve eğer Varlık bir büyi.iklükse, cisim
seldir. Çünkü cisimsel olan bütün boyutlarda varl ığa sah iptir.
Buna karşılık m atematiği n nesneleri, yilzey ve doğru , belli bir
piçimde eklendikleri nde, eklendikleri şeyi daha büyük kılarlar;
ba�ka bir biçimde eklendiklerinde ise hiçbir değişiklik meydana
Çiinkii hu tam bir tekrar olurdu . . . Tersine eğer bir kendinde Rir ve kendifül.: \'arlık varsa, onla
rın hi11at kendilerind.:n başka tözleri olmadığını eklemek yararsız değildir. Çiinkii onların "ken
ıliııd,·" varlıklar ol,lııkl:m, ancak daha üst bir tözden, yani Platoncu görüş açısından daha F.ızla
cins olan ve daha gerçekten tümel olan bir tözden pay alma yoluyla oldukları şey olacakları anla
mında büyle varlıklar oldukları düşünülebilir. Bundan dolayı Aristoteles şerlere tiimd olarak
yiikl,·nen Varlık ve Rirlik'ten daha başka bir şey olmadığını söı.lerine eklemı:ktedir. "Ross" tara
ti ndan kabul edilen bu yorum (I, 244) Alek.'un üçüncü olarak verdiği yonım<lıır (Ayrıca keş.
Syh- 46, 1 00-16).
..
1 79
M ETA F İ Z İ K
1 ) 6- 1 J. satırlar&ı Aristoteles, kendinde Bir olan'ın varlığına karşı yönehriği polem iğinin ihti
pl\·l:ırı için Elealı Zcnon'un bir anlayışından yararlanmakta.lır (Zenon hakkın.la hk:r.. Robin, /a
l'm.<lr Gr. , s. 1 1 0- 1 1 1 ) . Bu anlayışa göre Varlık, böliinehilir tek şey olan hiiyilklüklc, hatta üç
ho�ı!rhı cisimsel biiyiikliikle tanımlanır. Sadece o "kyrios" varlığa (ens simpliı.:ircr) sahiptir. Çün
kü ,-kl,·n.liği veya çıkarıldığında büyüme veya küçülmeyi meydana getiren rck şey odur. Doğ
'
nı nnn ancı.k "pos" hir varlığı (secundum quid) varlığı vardır. Çiinkii o ancak "kara mekos" bir
t:ıml:ı eklendiği veya çıkarıldığında bir büyüklüğü büyütür vey:ı küçiiltiir. Eğer "kat:ı platos" bir
ramla onun üstüne konarsa, bunu yapmaz. Aynı dunım yilzcy için de si.lz konusudur. O da
·:ı..::ır:ı pl.ıtos" bir biçimde eklenmeli veya çıkarılmalıdır, yoksa " kara bathos" bir tal'7.da üste ko
nııl ııı:ımalıdır. Nokra veya birime gelince, bölünemez ve biiyükliiğü olmayan bir şey olduğun
d.ın. ,·!denme veya çıkarılma tarzı ne olursa olsun, bir sonuç meydana getirmez. O halde o mut·
hk ol.ırak "var-olmav:ın"dır (non ens) ve bundan ötürü hii\iiklüklerin ilkesi olamaz. O halde
k,·ndin.le Rir olan, h i,·hir şey değildir - Bu pasajla ilgili ol:ır:ık krş. Alck, 22'.', 1 1 vd.; açıklaması
ıııiik,·mmd olan Askl. , 2 06, 22 vd.; Simpl. in Phys 1 39, 'l Oicls (Rirrer et Pr., I J2, krş. Rurnet,
..
2) Aristoteles Zenon'un akıl yürümesinin geçersiz olduğuna işaret ediyor. Çiinkü bölünemez
oLııı, hiç lleğildir: O, bir başkasına eklendiğinde sayıyı armrır. O halele Zcnon'un sisteminin
kcndisimle de o "pos" bir varlığa sahiptir ("ad hominem" bir çürütme). Dolayısıyla sonuç (yani
ken.linde Bir olan'ın hiçbir şey olmadığı), geçersizdir. 1 i. satın şi.lyle anlamak gerekir: "Ze
-
non'un kötii akıl yiiriirmesine rağmen sorun varlığını sürdiirmektedir: Böyle hir bir olandan . . . ".
'.\) Rir olan'dan h�ka olan bu ilke, Platon'un Belirsiz i ki olan'ıclır (dpcle) , (b�ka deyişle
nnnn Eşitsizlik veya Riiyük ve Küçük olan'ıdır). Aristotcles' in akıl yürütmesi sürekli nicelikle
(hii)iikliikler), süreksiz nicelik (sayılar) arasında yaptığı küklii ayrıma dayanm:ıkr:ul ır. Platon ve
P)ıh;ıgorasçılar Bir'leri toplamak suretiyle sayıdan büyilkliiğe nasıl geçilehik'CCğini açıklamaya
mm·:dfak olamıyorlar. Ru, doğrunun noktalardan meydana geldiğini sö}1emek demektir ki saç·
matlır. Platon sırf hu zorunluluktan kaçmak için ( 1 9. satı r) , hem sayılar, hem de biiyiikliikleri
t;ırmd hir ilke ile, yani Bir olan'la maddi bir ilkeden, yani belirsiz i ki olan\lan merdana getirt-
1 80
1 1 1 . K İTAP
md;r,·.lir. B u nun l a birlikte, bu ortak kaynak, meydana gelen şeylerin neden ba7.en sayılar, bazen
i�c hil)iiklilkler oMuğıınu açıklamamaktadır. Çünkil mad.li ilke f.ırklı adlar alrın<la (Bilyük ve
Kii�·iik olan, Çok ve A7. olan vb.) hep bir ve aynı ilkedir. Krş. Alek. , 228, 1 5- 1 7.
1 ) Ru ondö�dil n cii sorunun cevabı ile ilgili olarak " maremat i ksel şeyler" i (res marhematicae)
·
lla A. 3. 983 a 27) ay n ı anlamlara sahiptir. Ama o "birinci llereceden " "ousi:ı"yı, hireysd tözil, şu
i\ nii m llı: huhınan şeri. belli bir varlığı, somut ve bağımsız bir varlığa s."th ip ol:m hi reri ifalle eder.
1 hh:ı sarih olarak "((w.I.: ti", gerçek bir birey olmak için b i r mall<lcJe gerçekleşmesi yererli olacak
ol.ın form veya öZlliir (krş. Ind. Ariıt., 495 b 4 5). O, n i tcl iğ.: karşıt oluak k,·mli kend is ir le var
uhn.lır. " O usia" ile arnı anlamlara sahip olan bu kavram baı.cn de "cillos" il.: eş anlamlıllır ve
"lıylı:" ( m:ulde) ye k:ı rşı m r
.
'il S:ıllcce maddi ilkelerin varlığını kabul etmiş olan ve kendilerine Prrh:ıgorasçılarta Pla
ron'ıın karşı çıktığı ilk Doğa Filozoftan (Şununla da krş. Z, 2, 1 028 b 1 5).
181
M ETAF İ Z İ K
1 82
I I I . KİTAP
gerekir. < O Oysa bazen var olan , bazen var ol mayan nokta, doğ
ru ve yüzeyler, mantıksal olarak, oluş ve yokoluşa elverişli de
ğildirler. Çünkü cisimler birbirleri ne temas eu ikleri nde veya bö-
l 002 b lündüklerinde, bu temas anında tek bir yüzey, bölünme anında
ise iki yüzey ortaya çıkar. O halde cisimler bir araya gel ir gel
mez, artık yüzeyler yoktur, onlar varl ıktan kesilirler. Cisim bö
lündüğünde ise önceden var olmadıkları halde yüzeyler var
olurlar (çünkü bölünemez nokta, ikiye bölünmüş olamaz) .(2) ·
Sonra eğer bu gerçekJ ikJer oluş ve yokoluşa tibi iseler, bir daya-
5 naktan çıkmak zorundadırlar. Bu varlıkların durumunun zama
nın anları nın durumuna benzer olduğu söylenebili r.O) An da
1 83
M ETA F İ Z İ K
Runun açıklaması şudur: Anlar, herkes tarafından kabul ,:.Jilıliği İİ7.ere, tlill.:r ılcğillerdir. Hiç
şiiphc:si7. aynı çöziimii noktalar, doğrular ve yüzeyler için de k:ıbul etmek gcr.:kir." Alek., 23 a,
.!7-:n ve Sylv. Maunıs, 79'a da bakınız. Aristoteles'in zaman anlapşı hakkın,l:ı Fizik iV, 1 O. Bö
liim ve devamına başvunınuz.
1 ) Ru sorun, konu dışıdır ve 1 . bölümdeki sorunların sayımında geçmemektedir. Ancak onun
gi1il olarak 4, (2, 997 a 34-998 a 1 9) ve 9. sorunlarda (4, 9'J•J b 21- 1 000 a 4) i\·crilmiş bulundu
ğu sö)1cnebilir: krş. Ronitz, 1 68.
2 ) Yani ezeli-ebedilik ve hareketsizlik bakımından - Matematiksel şeyler ıhırusal şeylere çok
olımları bakımından benzerler (ve bu bakımdan da ldealarılan ayrılırlar), (krş. A. (\, 987 b 1 4 ve
<lcnmı: Alek., 233, 7 vd.); Bu da onların töz ve i lkeler olm:ıl:ınna engel teşkil etler. O halde du
pısal şerlerle matematiksel şeylerin dışında başka tözler bulmak gerekir. Runl:ır ise ancak İdealar
olabilirler.
3) Krş. yukarda 1 , 999 b 24 vd.
1 84
1 1 1 . K i TAP
i l Ru uwn cümle ( 14-25. satırlar arası) kötü kunılmuşnır: Cümlenin "prorase"ı rerke
tlilnıi�ıir \'e "apodose"u eksiktir. Aristoteles'in İdeaların varl ığını savunanlara izafe eniği
akıl yiiriirme de ih ınalcidir. Krş. Bonitz, Obs. erit., s. 36 ve Colle, s. 291 . Özet olarak söy
l\.'nnı,·k istenen şudur: ilkeler sadece matematiksel nesnelerin riir bakı mından birliklerine,
ııııLırın riimelliklerinin sonucu olan tamamen ilineksel birliklerine sahip olamazlar. Aynı
1am: mtl:l onların savı bakımından bir olduklarını, birevsellik öıellikleri ni de kabul etmek
�erek i r. Riiylece lde� l:ırı i fade eden duyusal-üstü gerçek İiklerin varlığını kabul etmeye gi<lil
nı.:kredir.
�) Yani ilkelerin sadece tür bakımından değil, sayı bakımından da sınırl ı olması sonu-
CU.
:il "r>iarıhroun" ve "boulesthai" fiillerinin karşıtlığı ile if.ule edilen açık öğreti ile onun
t\.'mdin.lc bulunan giıil öğreti arasındaki karşıtlık. Robin ("La Th. Nrton., s. 26, not 2 1 6)
şii�·lc d iyor: "Arisrnrcles'in söylemek istediği Platoncul:ırın i dea ların tö1scl \'arlığını kesin
olar:d.: tastlik etmedikleri değildir; onların, benimsedikleri öğre.ıyi zorunlu kılan nedenleri
a\·ıklayamamış olduklarıdır. (La Th. Platon. . s. 26 not 2 1 6).
tl l Krş. yukarda 5. 1 00 1 a S ve devamı: Gerçek anlamda bir töz olmak için ideanın bir
dayanağın iimenin basit bir belirlenimi olarak değil bi1-1ıihi (kara auton) v:ır olması gere
kir.
5) ti. 9'>9 b 27- 1 009 a 4.
6) Y:İni kuvvenin. Ve böylece Alek.'un işaret ettiği gibi ol:ıcak ı ı r (B"i. 1 2) - Arisrorcles
şöyl ... diyıır: Eğer llkder bilfiil varsalar (34. satır) kuvve, i lkderd\.'n (;ncc gdccckıir: çiinkü
kıı,·w h ... r 1aman fiilden önce gelir ve her kuvve, zonınlu obrak, fiil haline �eçme7.
- ı " Fğcr ilkelerin bilkuvve var olduklan, bilfiil var olmadıkları ileri siiriiliirse (anrirez).
hun.l:ın h iı;bir şeyin va,r olmamasının mümkün olduğu sonucu ortaya ı;ıkar. Çiinkii henilz
\·ar olmayan.sadece var olma imkanına sahiptir; dolayısırla eğer i lkeler bilkııwe isder. onla-
1 85
M ETA F İ Z İ K.
Çünkü henüz var olmayan bir şey de var olma imkan ına sahip
tir. Çünkü varlığa gelen, var olmayandır, ve yi ne çünkü var
5 olma imkanına sahip olmayan bir şey, varlığa gelmez.
1 2) İlkelerle ilgili olarak ortaya arı imaları kaçınılmaz olan
sorunlar bunlardır. Ayrıca kendi m ize onların tümeller m i ol
dukları. yoksa b i reysel diye adlandı rdığımız varlı klar kategorisi
ne m i gi rdiklerin i de sorabiliriz.O l Eğer onlar tümeller iseler,
tözler olamazlar; çünkü ortak olan şey, asla bireysel bir töze işa
ret etmez, bir ni teliğe işaret eder. Oysa töz. bireysel bir varl ı k
tır.(2) Orrak bir ni teliğin bireysel bir varl ık olduğu ve bağı msız
10 bir varl ığa sahip olduğu i leri sürüldüğü takdirde Sokrates're
" kendisi " "insan" ve "hayvan" olmak üzere bi rçok canlı varl ı k
olacaktı r. Çünkü b u varlıkların her biri bi reysel v e bir olan b i r
varlığa işaret eder. - l tkelerin tümeller oldukları varsayımından
ortaya çı kan saçmalıklar bunlardır. Öre yandan eğer ilkeler tü
meller değilseler, bi reysel varlı klara benzer şeyseler. bu kez de
bilimin konusu olamayacaklardır. Çünkü her bilim konu olarak
tümeli ele alır. O halde eğer i lkeleri n bir biliminin mümkün
15 olması İsteniyorsa, i lkelerden önce gelen başka ilkelerin, yan i bu
i lkelere tümel olarak yüklenen başka şeyleri n var ol maları gere
ki r.(3)
rın var olmamaları da mümkün olacaktır.Eğer onlar var olmazlarsa, onlardan çıkan varlıklar
Ja var olmayabileccklerdir. Çünkü oluş halinde olan \.arlık var olmadığına ve kuvve halinde
olan varlık oluş halinde olduğuna göre, kuvve halinde olan varlık, yoktur." (Alek., 235, 24
vd.l.
Bonicz, ( 1 70) ve Colle'un (298) açıklamasından csinlenilc=rek bu akıl yürütme şu biçim
de de cakdim edilebilir: Bilkuvve olan bir şey, zorunlu olarak var olan bir şey J'--ğildir. O,
henüz var olmayan bir şey de olabilir. Başka deyişle kuvve, ronınlu olarak fiil haline geç
mez. ilkeler sadece kuvve halinde olduklarına göre var olmayabilirler ve onlann var olma
yışları, kendilerinden çıkan varlıklann ortadan kalkmasını lloğunır.
Bu sorunun çözümü için blcz. H 8; A, 6,7.
1 ) Bunun çözümü Z, 1 3, 14, 1 5; M, l O'da verilmektedir. Bundan "verbis magis quam
re" olarak ayrılan dokuzuncu soruna da blcz. (4, 999 b 24- 1 000 a 4).
2) Kq. Kııttgoriler, s. 3 b 20. Aristotelcs daha sonra ortak niceliğin hir bireysel somut
varlık (to de ti) olamayacağını gösteriyor, o, sadece bir "roionde" (quale quid ese) bir nite
lik veya daha doğrwu belli bir nitdiğe sahip olan varlıL."tır.
3) ilkelerin illrelcrin i farz etmek de aynı şekilde saçmadır.
1 86
iV. KİTAP ( r )
1 . Bölüm < Metafizik : Varlık Olmak Bakımından Varl ığın Bil i m i >
1 ) l\l('t:tfoik veya ilk Felsefenin konusu, varlık olmak bakımından varlık (r, 1 -2) ve aynı
1:ımaml.1 hilimlerin ve eylemin ilk ilkeleridir (aşağıda, 26. sam ve 3-8. büliimler).
Varlık olmak bakımından varlık (to on he on) nedir? Ünlfan, bütün var olan şeylerde or
ı,ı/r obn \':trlığı. Aristoteles'in cins olarak gerçekliğinin kendisine karşı çıkrığı varlığı - çünkü
o . Varlık kavramını (ve ona bağlı olarak l:nrlik kavramını) cşanlamlılıkla (srnonym ie) cşsesli
lik (homonrmie) arasında aracı bir kavram, "tıbbf' kavramına benzeyen ve ralnızca bir bcn-
1crliği. hağlanrıyı it:ule eden "kata hen" bir kavram (r, 2) olarak ele almaktadır - mı anla
mak g.:rckir? (1\1.:tatlziksel spekülasyonun konusu olarak, Platon'un tersine, gerçekliği inkar
.:tlik·n bir kavramı almanın görünüşteki çelişkisi hakkı nda bkı.. G. Rodier, "Quelqım rmıar
'1'"'-' .rur /,ı conaption Aristotllicimne de la Substana", Annle Philos 1 909, s. 1 - 1 1 ; Etudes de
/'/ıilM. gr. içi ntlc 1 6� - 1 76. sayfalar arasında yeniden neşredilmiş). Blitün r kitabında (öı.cl
likl.: 1 . \'e 1. büliimlcrde) Aristoteles'in anlayışı tamamen ontolojik olan bu anlayış gibi gö
riiniiyor. Ancak biiyiik öneme haiz olan başka pasajlarda (E, 1 , 1 026 a (1; K, 7, 1 064 a 28)
nrlık olmak bakımı ndan varlık, duyusal-üstü tözleri ()'ani Tann, gök kürcl.:rinin Akıllan ve
insa n rııhumın f-aal Akıl diye adlandırılan ve bedenden ayrı olarak yaşarabilen kısmını) ve
h:irta A kirahı nd:ı en mükemmel, tek ve aşkın bireyi, yani Tann'yı ifade etm<!ktedir.
Ru k:ıdar birbiri nden farklı olan bu tavırlan nasıl uzlaştıracağız? Jaeger l/lristot., s. 2 1 7-
2 1 il), Aristotcles'in dii.şüncesinde bir evrimi kabul ederek bu güçlüğü çözmektedir. Buna
gür.: l'bron\lan miras aldığı tamamen teolojik bir görüş açısına yerleşen Aristotcles, başlan
gıçta v:ırl ı k olmak b:ıkımından varlığı, varlığı diğer varlıkların varlığının koşulu olan Birey
ol.ır:ık t:ısarlamışm. Daha sonra yavaş yavaş zihninde gerçekleşen bir değişmenin sonucunda
Mrt.ıjizilr. onun için, var olan her şeyin genel özelliklerinin ontolojik bilimi olmuştur ve r
kit:ıhı (hiç olma7-�a daha yakınlardaki bir yeniden elden geçirme sonunda) bu evrimin en
son :ış:ı.m:ısını temsil etmektedir. Öte andan bu çok yavaş ve Jaeger'e göre Assos dönemi
diye atlbndırılan dünemden (348-345) Aristoteles'in hayatının sonuna katfar uzanan bir ev
ri mdir. � l'rri Philosophias "nı n ve en eski kitapların [A, B , T, E, Z, H, 1 1 , 1 ve M ( 1 086 a
20'y.: kadar)J kalı:me alınışı (veya ilk kaleme alınışı) bu döneme aittir. Aristotclcs daha felse
fi foalir.:tinin başlarında Alem Ruhu kavramı yerine tek, tinsel ve aşkın bir Hareket ettiriciyi
geçirmek suretirle Platon'dan ve Timaios i.ınun teolojisinden bağımsız bir öğrenci olarak ken
dini göstermekte ise de en yüce ve tek bir Tanrı'nın varlığını kabul etme konusunda Akade
mi ile aynı göriiştedir. Jaeger'e göre ancak yavaş yavaş, Aristoteles'in daha pozitif ve deneysel
tiirtlen araştırmalara röneli k kaygılarının etkisi altındadır ki (Probkm/,r ve Hayt11mlan11 Ta
rihini bu k:ıygılar:ı borçluyuz) metafiziği, bir ontoloji olmak ve Gök Üuriniden ve Fizik'in
Vl l l . kiı:ıbıııdan geçerek A kitabının 8. bölümündeki - bu bülümde o, kesin olarak birçok
har.:ketsiz hareket ettiricinin varlığını kabul etmektedir - astronomik diişiincdere ulaşmak
üzere teolojinin zararına gelişecektir.
Ancak g.:rçekte, bazen konusu (genel konusu) varlık olan n•"nsrl bir bilim, bazen ise ko
nusu (öul konusu) Tann, ilk hareket etıirici olan öul bir bilim olarak göz önüne alınan
l\lt·tafoik'in bu iki anlayışı mükemmel bir biçimde tutarlı olan bir sistemin birliği içinde
birbirl.:riyl.: uyuşmakta, kaynaşmaktadır ve onların zıtlığının Aristoteles'in 7.ihninde hiçbir
1 87
M ETA F İ Z İ K
1.a m:ın ıçın var olmamış olduğunu göstermek bizce zor <leğildir. Aristoıclesçiliğin o kadar
1engin ve değişik içeriğini eski şcrhçiler ve Ravaisson gibi k:ıtı, dar bir senıcze indirgemeyi
İstemek aşın görünse bile, onun iç çelişkilerini, antinomi ve dilemmalarını çoğ:ılımak (bura
da fücllikle tatsız havasına rağmen ilginç düşüncder içeren /\. Bremond'un il' Dill'mme Aris
ıoıllicim, 1 933 adlı kiıabını ve J.M.L. Blond'un Logiqul' l'I /ıllıhode (hl'Z Ari.<totl'. 1 939'unu
,liişilnii)'oruz) ve J:ıegcr'in çalışmalarının etkisi altında, biitiin güçlüklerin tek bir görüş için
,ıc ona,lan kalkabilecekleri bir "perspektif merkezi"ni keşfetme ümidini peşinen terk etmek,
aralarındaki çaoşmanın Aristotelcs'in dikkatinden kaçmış olması hayret verici olacak olan o
k:ıd:ır birbirine zıt bu anlayışlar arasında bu uzlaştırmayı gerçekleştirmekten vazgeçmek de
aynı <lercccde tehlikeli olacaktır. Böylece, r'nın başında kendini gösteren sorunun çözümü,
bilzat Aristoteles tarafı ndan E'nin daha önce zikredilen bir pasajında ( 1 , 1 026 a 6) veril
mekıedir ve bu çi.lziim, onun açık işaretlerine uygun olar:ık, Varlık kavramının ve onun
farklı göriinliileri nin llaha derinlemesine bir incelenmesinde aranmalı,lır: ilk Varlık, varlık
olm:ık bakımından Varlı ktan başkası değildir; çünkü incelenmesi Metafızik'i teşkil eden ger
�·ek ıi.irliiğiln kendisin<le gerçekleştiği şey, her türlU 1..-uvveden bağımsız, saf form olan tik
V:ırlık'nr. Her varlık, madde ve kuvveyi kendisinde bulunduran somur bireyden, Sokrates
veya Kallias'tan, kuwenin belirsizliğinin tersine, mudak anlamda gerçek olan tek varlık olan
ve aşkınlığında - ki bu aşkınlık, öte yandan, onun şeylere içkin bir eylem ini kesinlikle dışar
1 88
i V . KİTAP
mımtın \•:ırlığın evrensel olduğu söylenebilirse de bu özel bir evrensellik fiiriidiir: V:ırlık, ev
rensd.lir; \·iiııkil ilkfir ve benzerliğin temelidir. Varlık olın:ık tı:ıkımıml:ın v:ırlık ilk ol.luğıın
dan bir rip olur ve diğer varlıklar tarafından taklit edilir. Onlardan her hiri kendisini ona
giire ay:ırl:ır. Ancak o, onların tilmünden ayrıdır ve bu manrıks:ıl bir ayrılık değil.lir, gerçek
tıir :ıyrıl ıkrır. Ri.irlcce i lk felsefeni n gerçek adı, Teolojidir".
11. s:ımdaki ö1.sd nitelik, varlığa özü gereği ait olan nirdik (to hyparknn kata :ıuro) kav
ramı ile ilgili olar.ık krş. Yukarda 8, 2, 997 a 3 ile ilgili not - Varlığın hu il7.scl, ana nitelik
leri iirneğin özdeşlik, karşıtlık, başkalık, cins ve tür, biltiln ve parça, miikcmmdlik ve birlik
\'O.\lir (krş. Aşağıda 2, 1 004 b 1 -8; 1 005 a 1 1 - 1 8) ve bunlar 1 kir:ı bının konusu olacaklar
dır.
1 ) Ô1.scl nirdiklcrle ilgilenmek üzere ilineği dışarı at:ırak Mctafö.ik'in konusunu sınırla
<lıktan son ra Arisrordes bundan sonra gelen satırlarda (:!:!-32. sarırl:ır) l\.kr:ıfoik'iıı konusu
nun "varlık olm:ık b:ıkımından varlık" (ens ut ens) ol<hığu nıı giisterecckrir. Bunun için o,
iki kanıt \'ermckrc<lir: B irinci olarak (22-26. satırlar), tıilinmcyen tıir şer ol:ır:ık kılmaması
içi n varlık olmak tı:ıkımından varlık, bir bilimin konusu olın:ık zorıın.Lı.lır. Ancak o ne fizi
ğin, ne matematiği n. ne de başka herhangi bir özel bil imin konusudur IAk·k., şu noktaya
.Iikkari çekiyor: M:ıfematik bilimler, var olan şeyler (tina cnr:ı) ol:ın sayıl:ır w bii� iikliiklcrin
·
ö1scl niceliklerini incelerler. Bkz. 239, 18 vd.J . O halde "ens 11t cns , en .\'İice ve e\·rensel tıi-
"
m11r. Sllll/lnllJ llC pri11cipes CllUSaJ quaesİverunt (çünkü J, 1 00'; a ;\:!'de �ii rcccğiz ki s:ıdece
ma.I.li doğanın varlığını kabul eden Doğa Filozofları , .Iııyııs:ıl cisimleri : 11; ık la rkcn Doğa ve
Varlık hakkın.la genci bir açıklama verdiklerine inanm:ıkr:ıy.Iılar. Onlar hiiyh·e f-i1ik'le l\.te
tati?ik'i birhirine karıştırmakta ve maddi düzenden i lkdere evrensel bir geçerlil i k izafo et
mckteplilcr) : etiı1111 illa elemmta non unius cujusdam renı111 generi<, ı•elııti .<rmihiliıı m. .<ed m
.
Iİ.<, q111ıtmtt.< m t'flS, oportet elnnenta foisse. Perinde eri,1111 11ohi.< pro.frcto primıtt' ip.riııs t'fltİs
stıl/f q111ıtrend11e n111.<11e. Tek kelime ile Doğa filozoflarının Varlığın kendisinin öğderini ara
1 89
M ETA F İ Z İ K
1 ) Bu bi.ilümün anbşılması ile ilgili olarak krş. Alek., 210, :H vd.; Rohin. l.tı Th. Nırnn s...
1 r \'<I.; Colle, 44 Aristotelcs, varlık olmak bakımından Varlığın tek olan hir hiliıninin oldu
-
ğunu k:ınıtlamak istemektedir. Burada iki tuzakcan kaçınmak gerekir: Önce hunun kanıtına 1.a
ten sahip olduğumurn düşünebiliriz: Varlık olmak bakımından Varlık her şerde onak olan var
lık olar;ık tasarlamiığına göre, bütün varlıklar doğal olarak bir ve aynı bil imin konusunu teşkil
ed,.,·,·klmlir. Bununla birlikte bu sonuç kabul edilemez: Çünkü bu takdirde Varlığın bilimi, bü
tiin iizd bilimleri içinde eritecek ve anık ancak tek bir bilim var olacaktır l kinl"i hülii m işte Aris
tntdes'in Varlığın mahiyeci üzerine düşüncesini açıklığa ka\'\IŞtıır:ırak hu gfü;liiğe bir çüziim bul
mayı amaçlamaktadır: Varlık olmak bakımından Varlık, bir tiimel değildir. Orrak bir a<I olmak
la hirlikte o, bir özü ifa.le ecmcz. Tek kelime ile o, bir cins değildir (krş. B, 3. 'J'l8 b 22). Riirlece
farklı bili mlerin füerkliği kurtarılmış olur. Ancak buna karşılık başka hir tehlike içine <liişiiliir:
Çünkü eğer Varlık bir cins değilse ve eğer ancak bir aynı cinsin içine giren şerler bir \'e aynı bir
hilimin konusunu teşkil edebilirlerse, Mecafiz ik'in tanımlandığı biçimdeVarlığın evrensel bir bi
limi nasıl mümkün olacakcır? Eğer sadece cinse dayanan tümel var olsaydı: eğer. başka deyişle,
bir hilimi teşkil etmek ü1.ere mudaka ona tekabül eden cinsin birliğinin zonınhıhığu kahul edil
miş olsaydı, bu güçlük gerçek olurdu. Ancak bu koşul, zonınhı değildir. Çünkü cinse dayanan
tümelin yanında benzerliğe dayanan tümel (l'universel analogique) vardır (aşağıda 2 numaralı
nota hkz.). Bir aynı bilim alcında bir araya gccirilecek farklı şeylerin tip obrak :ılınan tek bir doğa
ile ilgili olarak benzerlik orcaklığına (communaute d'analogic) sahip olmaları ve onları her türlü
cinse dayanan birlikten bağımsız olarak ortak bir niteliğin fonksiyonunda (ürnı..-ğin sağlığı. ila\-la.
rı ve sağlıkla ilgili aletleri tıbbın fonksiyonunda) düşünmenin mümkün olması hudur: füitiin ka
tegorilerin üstünde bulunan varlık (Skolastik, onu bir "aşkın" olarak aJland ı rmaktadır) . onların
her hirinde özü bakımından f.ırklı, ancak benzer bir tarzda bulunur ve hu hen1etme nrt:ıklığı hir
varlıkbilimini kurm:ık için yccerlidir.
2) Yani farklı kategorilere göre, ("to on legetia pollakhos" deyimi (33. satır) ile ilgili olarak
krş. pıkarda A, 9, 9'J2 b 1 9'1a ilgili not) Daha az gdiştirilmiş bir biçimde aynı iiğreti Topiklrr [,
..
1 � , 1 07 a 3- 1 7'de de sergilenmektedir.
3) "pros hen" veya "apo hcncs" veya yine "kata analogien" ("Nikh. Ah/iik/ , I , 4, 1 0% b 27)
olar:ık, yani benzerliğe dayanan bir ortaklık ilişkisi içinde tek bir Joğa, tek hir kavramla ilgili
olan şeyler, eşanlamlı ve eşscsli kavramlar arasında bulunan (bu kavramlarla ilgili olarak krş. A,
6. 987 b 1 O'la ilgili not) şeylerdir. Bu şeyler, özel bir türden eşscslilerdir (homonrmes); a.�ıl anla
mında cşscsliler deği llerdir; onların ortak bir adı caşımalarının varlık nedeni şudur: Onl:ırın bü
tiin anlamlarında ortaya çıkan, kendisinden ötürü ne iseler o şey oldukları bir şer ve ortak bir
a.Ila aJlandırılmalarının ilkesi ödevini gören belli bir doğa vardır" (Robin, la Th. P/,uon., s.
1 S 1 ) . O halde burada yalnızca bir benzerlik aynılığı, (jdmtitl d'nnalogiel var<lır; buradaki "ben
zerl ik" kelimesi, gerçekren ortak olan bir kavramı ifade etmektedir. Yalnız bu kavram, ancak tür
lerinde bdli bir anlama sahip olan ve bu türleri birleştiren bir aJdan ibaret olan kavramdır. Var
lık'ın dunımu işte tam buna uyar.
Burada kesişme merkczI ödevi gören kavram "ikinci tiinlen benzerlikler"e veya "pa}�aşılan
ben1erliklere" karşıt olarak Skolastiklerin "temel, birinci türden bcnzerlik"lcridir. (analogum
1 90
i V . K i TAP
princeps). Yüklem leme benzerliği (/lnalogit diıttribution) diye adlandırılan hu b,·n7.erl ik riirü, Po
t'tik11\la ranımlanmış olan (2 1 , 1 457 b 6, 1 6 vd.: A'nın B'ye göre olan durumu, C'nin D'ye olan
Jurumunun aynıdır) ve metaforun dört türünden biri olan "nishet hen7.erliği) (an:ılogie de pro
portionalite) ile karıştırılmamalıdır. - Bütün devirlerin misrik ve batıni (esorcrique) öğrerilerinde
(veya barıni eğilimlerinde) olduğu gibi, Hıristiyan Tanrı savunmasında (Theodic.:el, Kilise baba
larında ve Ortaçağ din bilginlerinde de yeryüzü ile göksel dünyanın çeşitli "planlar"ı arasında
gerçek veya sözümona ilişkiler, tekabüllere dayanan benzerlik ka\nmının önemi bilinmekredir
(Ru son nokta ile ilgili olarak E. Dermenghem'in ilginç sayfalarına bkz . jost'ph flt' M11istrt' m_ysti-
1
qut', Paris, 1 946, s. 1 32 vd.).
1 ) Yani Mtıbbi" kavramına benzeyen ve bir ve aynı doğayla ilgili olarak kullanılan (pros hen
kai mian physin) diğer kavramlar da bulunabilir. Ancak bu, Mrıbbi" ile ilgili diğer örnekleri n söz
konusu olJuğu şeklinde de yorumlanabilir.
2) Töz, mutlak anlamda varlık olduğundan (Alek., 242, 1 O).
3) Örneğin sıcaklık, soğukluk, kuruluk, yaşlık (Alek., 2 4 2, 1 8}.
4) Oluş ve büyüme.
5) Kürlük.
6) " l laJler" (hekseis), Mgelip geçici özellikler" (diathesis), Mşckiller, figürler" (skherama).
7) Alek. bunun örneği olarak tohumu, spermayı veriyor: Ask., (230, 1 4 ) , Alek.'u gelişrirerek
(24 2, 27) buna sıClklığı ekliyor.
191
M ETA F İ Z İ K
1 ) Aynı bir do�":\ ile ilgili şeyler de, aralarında bir cins özdeşliğinin olması 1.0nı nlu olmaksızın,
hcn1erliğe dayanan ortak niteliklerinden dolayı bir bilimin konusunu teşkil ederler.
2) w Riiriin varlıklar, varlık olmak bakımından gözönüne alın malan bakımından hir ve aynı bi
limin hir parçasını reşkil ederler. Özel ve farklı olmaları bakımından ise farklı hilimlcrin konusu
nıı r•·şkil ed.:rler" (Cııllc, 47).
:\) Ürncğin rıpl;ı ilgili olarak Sağlık, umurlak ve asıl anl:ımda" (kyrios bi m:ılisra) konudur
(..\l,·k . , 2 -1-1, 1 5) Felsefe ile ilgili olarak bütiln diğerleri n i n kcn(lisine bağlı ııMıığu bu birincil
kıınıı, Tii1dilr ve mt-'tafızik spekülasyonun, tözü konu olar:ık :ılması gerekir. K rş. Ak·k., 244, 1 7-
:? 1 . Rıınirz'e (le hh. 1 74 - 1 75.
'1 ) 1 003 b 1 ?- 1 00'1 a 3 1 , satırların gend planı: Felsefenin geri kal:ın her şeyin kendisinden
çıkrıi:ı ti\1iln incd.:nmesini ele alması gerekriğini ortaya koyd ukt:ın sonra, Arisrordcs Rir olan'ın
foklı riirlcrinin, Varlığın farklı türleri nin aynı olduğunu gi\srcrccckrir (1 ?-36. sarırlar). Varlık ile
R i rlik arasında bu karşılıklı bağına, ona Varl ığı yine Felsdcnin alanına giren kavram lara (Aynı
lık. R.:01erl ik, Eşirlik \'e bunların zırları) yeni bir bölme imk:inını sağlayacakrır (36- 1 004 a 2. sa
rırLırl ve her bilim konusu ile tanımlandığına göre, uousi:ı"nın çeşirli rürlerinc, t'd s.:-fcnin farklı
d:ıll:ırı t.:bbiil edecckrir (2-9. satırlar) . Felsefe, özellikle yukarda anılan Rir olanın furklı zırlannı
in,·ck-r..'(:ekrir
(1 '>-3 1 . satırlar).
'i) Krş. Aşağıda 1 004 a 2.
Cl) Alck., şöyle diyor: Çünkü Varlık, şeyin gerçekliğinin, ri.\liinün (hrparksis) kendisini, Bir
olan ise onun çok olandan ayrılığını ifade eder. Yine börlcce biitün-parça, ruhum-meyve ve çı
kış-iniş kavram çifrl.:ri uto hypokeimeno" bakımından aynı. ancak wru logo" hakı m ı ndan farkl ı
\'İlilcrd ir (Askl .'a d:ı bkz. 236, 1 4) Bu kavramlar şerhçiler raratindan uJeğişik atll.- (hererony
m:ı) kavramlar dire a(lland.ırılırlar. Öte yandan bu Arisrordcs'in kenJisinin bil me(liği bir kdi
mcdir.
1 92
iV. K iTAP
1) ilke, nedendir ve neden, ilkedir; Ancak onların kavr:ımları aynı deği ldir.
2l B u takdirde \·ok adlı" şeyler (polyonyma) karşısıml:ı hıılıımın11: Alck.. 11:, 2:. Rıı upol
\'on\·m:ı" kelimesine Aristoteles'te ancak tek bir defa rastl:ınır: l ft1yM11lırnn ı:ırihi. 1. :.? , 1 8'1 a 2.
(Ari.•rcırcles'in olm:ulığı kesin olan de Mundo adlı eseri bir tar:ıfo h.ır:ıkıyonı 1: �. 101 a 1 2) Aristo
rck.os için uropion" ve uhimation" (her ikisi de uelbise" :ınl:ımınd:ı) hüyle kelimelerdir; Rıınlar
:ırnı k:l\'ra ma sahiptirler; sadece farklı adlarla birbirlerinden :ırrılı rl:ır.
3) Ru pasajla ilgili ol:ırak (26. satır) Christ'in metnini i7.lironı7.: Rıır:ıcla [uv:ırııl:ın insan"la (on
anrhrnpos) ifade alilcn[ Varlık'la, [ubir insan"la (heis anrhropoı.) ifade eılilen [ Birlik'in ii7.ıleşliği
ni nrr:ıra koymak sfü konusudur. Krş. Alek., 247 , 35-36. Rıınıın sayısız v:ıry:ıntl:ırı vardır Riz
Rosç'un (1, 257) okumasını paylaşıyoruz. Bu durumda karş ı mıza şıı eşitlikler ç ıkmaktad ı r: Bir
ins:ın=insan; Varolan insan=insan; Bir insan.,varolan insan; Bir olan=Varl ık.
4 ) Rıı Varlık ve Rir olan'ın özdeşliğine ilişkin yeni bir k:ınımr. Krş. Ronit7.. 1 76.
Sl V;ı.rlık'ın ve Bir olan'ın. fuklı türlerinin incelenmesi; çünkü bu kavr:ınılar birhirlerine bağ
lıdırl:ır. - Alek., 249, 28 haklı olarak bütün bu pasajda Arisrorclcs'in, ıliişiincesini ılcığru ifaıle et
mc..liği noktasına işarer etmektedir; çünkü Varlık ve Bir olan, cinsler d..-ğill,·rılir; ılulayısı)�a da
onların rilrlcrinden sfü edilemez.
, (,) Arnı olan (to taııto) ve Benzer olan (to omoion), Bir ol:ın'ın tiirleri<lir. Aynı olan, töz bakı
mından birdir; Ben1.er olan ise nirclik bakımından birdi r (Al..-k., 250, 1 ) . K:ı�ırların bilimi bir
ol,111�'1.ın.1 göre (aşağıda 9. satır) Varlık ve Bir olan'ın zıtları da (B�k:ı olan. Bcn1emC7. ol:ın, Eşit
ol mayan) aynı bilimin alanına girecektir.
1 93
M ETAF İ Z İ K
1 004 a l i rler. Bu nokcada Karşıtların Seçimi 'nde yaprığı mız inceleme ile
yerinelim.O>
Kaç türlü cöz varsa, felsefenin o k:ıdar kısmı vardır.m O halde
zorunlu olarak bu kısımlar arasında bir ilk Felsefenin ve ondan sonra
gelen bir ikinci felsefenin olması gerekir. Çünkü Varlık ve Birlik,
5 doğrudan doğruya bazı cinslere bölünürler ve bu bölünme de kendisi
ne rekabül eden bir bilimler bölünmesini doğurur. Çünkü filozofun
durumu, "matematikçi" keli mesinin kullanıldığı anlamda matemarik
çinin durumuna benzer: Matematiğin de kısımları vardır ve onda da
bir ilk bilim, bir ikinci bilim sırasıyla bunlardan rüreyen diğer bilim
lerin varlığı ayırc edilir.
1O Zı rların incelenmesi cek bir bilime airrir ve Çokl uk da B i r-
lik 'in zıddıdır.(3) Öce yandan i nkar ermek ve yoksu n olma (pri
vava rion) da bir ve aynı bilimin konusudurlar. Çünkü her iki
durumda da ele aldığım ız, gerçekre, inkar erme ve yoksun ol
manın hakkında söylendiği tek bir şeydir<4l (çünkü biz ya basic
olarak bir şeyin olmadığını söyleriz veya onun bdli hir cinsre ol
madığın ı söyleriz. Bu son durumda inkar ermenin i�·erdiği şeye bir
ayrı m eklenir. Çünkü inkar etme, sadece söz konusu olan şeyi n
1 5 yokluğu anlamına gelir. Oysa yoksun ol mada, bir öznC"de bulunan
1 ) &:lirsiz atıf. Rdki bu Diogenes Laertius'un listesindd.:i uPrri Enantion" (Karşıtlara Dair)
(krş. fragm. 1 1 5- 1 :! 1 Rose. 1 1 8- 1 24 Teubner baskısı. i l �lurchmann'ın Diı•İ.<İonn q1111r 1•11{(0
di,·imıır Ari.<totalrıır. Ldpzig, 1907'ye de bkz.) veya kaybolmuş bir risale veya dr Bononun bir bö
liimfüliir (:!. Röliim. Alek., 250, 20. Krş. Fragm. 26, 1 478 h 36 Rosel . 1 001 :ı 1 'tic sfüii elli len
ana mlık, Varlık ve Var-olmayan, Birlik ve Çokluk arasınd.ıki zıtlıktır. Riitiin lliğcr karşıtlıklar
hu mlığa indirgeni rler (Benzer ve Eşit olan, Bir olan'ın; Ren1emez ve Eşir olmayan, Çok olanın
içine girerler). 36- 1 001 a 2 satırları basit bir parantez teşkil etmektedir ve akıl }'iirürme 2. sam
dan iıiharen tekrar ba.şlamaktadır.
:!) \':ırlık'ın ve h:lsefo'nin birbirine tekabül eden bölmeleri (2-6 satırlar) ve matematiğin fark
lı dalları ile rapılan karşılaştırma (6-9. satırlar) hakkı nda R, 1 , 995 b 1 0- 1 3; 2. 997 a 1 5-25; E,
1 , 1 0:!6 a 1 3-32. satırlara başvurulabilir. Krş. Alek., 25 1 , 26-38 Nasıl ki matematikte konuları
nın foklılığına tebhiil eden farklı dallar varsa (çünkü ilk Matematik. Aritmctiktir; ikinci �l:ıre
maıik. Dii1lcm geomctrisidir. 8. satırdaki ubunlardan türeyen lliğer hiliınlcr" l '7ar p:eom•>trisini,
Amonomiyi ve � l ii1iği içine alırlar), aynı şekilde farklı tÜ7ler. tclscfcnin farklı kısımlarının konu
larını teşkil ederler.
3) Ak·k.'un işaret ettiği üzere (252, 3), bu pasaj 1 004 a l 'e hağlanmaktallır. Rir ııtın'ın çeşitli
cinslerinin tek bir bilimin alanı içine girdiğini gösterdikten sonra Arisrotcles. Çok olan'ın farklı
tiirlerinin hıı aynı hilimin alanı içine girdiğini gösterecektir. Ve Bir olan'la Varlık birbirine özdeş
c•ldııkl:ırın::ı giire, hıı bilim, varlık olmak bakımından varlığın bilimidir. Syk �Lıunıs hu akıl yü
rfümeniıı �enci riiriiriişiinü iyi görmüştür (86).
'İ l Mtasdik" (kataph:ısis) ve uinkir"ı (anophasis) veya ba.şk:ı llerişle sahip olma (fıeksis) ve yok
sun olmayı (steresis) bir ve aynı bilim incder.
1 94
i V . KİTAP
ancak kendisi nden yoksun olunduğu söylenen özel bir doğa var
dır). (0 halde çok olan, Bir olan ın zıddıdı r) .m Bürün bunlardan
Başkalık. Benzemezlik, Eşitsizlik gibi yukarda saydığımız kavram la
rın karşıtlarıyla, İster bu kavramlardan,(:!) İsterse Birlik ve Çok
luk'tan rüremiş olsunlar,(3) bütün diğer zıtları n incelenmesi nin sö
zünü ettiğimiz bilimin alanına ait ol ması gerektiği sonucu çıkar.
20 Bu zıtlar arasına karşıtl ığı da sokmak gerekir. Çünkü karşı tlık,
farklılığın bir türüdür. Farklılık ise başkal ığın bir tiirüdür.(4) Şi mdi
Birl ik birçok anlamda kullanıldığı na göre, bu farklı kavramlar da
birçok anlamda kul lanılacaklardır.t'i) Bununla birli kte onların tü
m ünü bilmek, tek bir bilimin konusudur. Çünkü bir kavramı fark
lı bilimlerin konusu kılan şey, onun anlamlarının farklı oluşu de
ğildir. sadece bu kavramın tek bir ilkeye işaret ermemesi ve tanı m-
25 larının tek bir ana anlamla ilgili olmamasıdır. Fakat burada her şey
bir ana kavramla ilgili olduğuna, örneği n bir olan her şey bir ana
kavramla ilgili olduğuna, örneğin bir olan her şey bir ilk Bir
olan'la ilgili olarak bir olduğuna göre Ayn ıl ık, Başkalık ve genel
olarak bütün diğer karşıtlarla ilgili olarak da bu aynı durumun söz
konusu olduğunu söylememiz gereki r.!6) O halde bu kavramlardan
her birinin farklı anlamlarını ayı rderrikren sonra açıklamamızın söz
konusu her yüklemde(7) ilk olanın ne olduğuna yönelmesi ve ilk
olanl a bu bağlantının nasıl meydana geldiği ni sörlemesi gerekir.(8)
30 Çünkü bazı şeyler adlarını kendilerinde bu ilk kavramın bulun ma
sından, diğerleri onu meydana getirmelerinden, nihayet başka bazı
ları da buna benzer başka nedenlerden alacaklardırJ'>ı
1 95
M ETAF İ Z İ K
'il Y:ıni aynı ol:ın. Raşka olan, Benzer olan, Benzemez ol:ın ve daha önce işaret C\lilmiş olan
hiitiin mlar. Eğer bu kavr'.lmlar, sayılar, doğnılar veya Ateşin i.iıcllikleri olar:ık de :ılınırlarsa, on
l:ırın bilgisi sırasıyla Aritmetik, Geometri ve Fizik'in alanına ait olacaktır. Anc:ık gerçekte bu
ii1dli kl.:r bütün varlıkl:ırda kendile �ini gösterirler. Dolayısıyl:ı bu Ö7.sel nitelikleri incelemek, var
lık olmak b:ıkımıml:ın varlığın bilimi olan İlk Felsefeye aittir (Aynca bkz. f, 1 . 1 OOJ a 2 1 ); Kq.
AH . 2'58, 1 5; Askl.. 2'12, 1 7 vd.
.
1 96
i V . KİTAP
1 97
M ET A F İ Z İ K
1) P�'thagorasçılar.
2) " Kanının Yolu"nun Parmenides'i
3) Pythagorasçılar Jcğil, Platoncular (Alek. , 262, 5).
4) Empedokles.
5) 1 004 a 1 .
(ı) Runu biliyonız: Özelli kle yukarda 1004 a 9 vd. ile krş.
il Ve bütün türemiş karşıtlar Bir olan ve Çok olan'a indirgenirler.
8) Raşka deyişle biitiin varlıklar hakkında tasdik edilen hir cins ol masa (Alck., 263. 1 3) .
9 ) IJı:.-aların varlığını savunanların iddia ettiklerinin tersine olarak.
1 0) "tek bir doğaya dayanan birlik"le (unitl ad unum, "ta poros hen", 1 0. satı r) , "llizi birli
ği" veya birbirlerin i h iyerarşik olarak izleyen şeylerin meydana getirdiği hirlik �miti t{,. con.<mı
ıion, "ta to ephekses") arasındaki ayrımla ilgili olarak krş. Alek., 263, 2"i vd. Hirinci tiir hirlik,
örneğin bu bölümün başı nda incelediğimiz türden, sağlıklı olanın, tıhbi olanın \'e varl ığın birli
ğidir. Oizi birliğine gd ince, o, fuklı birimleri bir hiyerarşi teşkil eden ve doğaları gereği birbir
lerinden önce gelen bir dizinin sonucu olan birli ktir. O halde kendisinden sonra gelen terimle
rin tamamlanmasına katkıda bulunan, ilk terimdir ve bu ilk terim hakkında sahip l>l ıınan hilgi,
daha sonraki terim lerin bilgisini de içine alır. Böylece bilimin birliği, bütiin terimler d izisinin,
konusu bu dizinin ilk terimi olan bilimin bir parçasını teşkil etmesi anlamında gerçekleşmiş ol-
1 98
i V . KİTAP
olan ' ı n veya Varlı k' ı n veya Bir olan' ı n veya Aynı olan ' ı n veya
Başka olan ' ı n ne olduğunu i ncelemek , ge� merrici nin işi değil
dir; o sadece bu harekec noktası ndan i cibaren akıl yürütmekle
yetinecektir. O halde varlı k olmak bakım ından va rlıkla, varl ı k
olmak bak ı m ı ndan varlığa a i c olan ana niceliklerin incelen mesi
n i n rek bir b i l i me aic olduğu apaçı ktır. Aynı şekilde apaçık
olan diğer bir şey, bu ayn ı kuramsal bilimin sadece tözleri de-
15 ğil, ayn ı zamanda bu tözleri n ana nicel i kleri n i , yani yukarda sö
zünü erriğim iz kavramlarla birl ikte önceli k ve sonralık, cins ve
tür, bürün ve parça gibi kavramları ve bunların benzerleri niO )
i nceleyeceğidir.
nıakra.lır" (Colle, 63. Robin'in yorumuna da bkz. La Th. Platon. . s. 1 68 vd. not 1 72�IIr. iV
\'e \').
� Ephekses" kavramı varlık olmak bakımından Varlığın teolojik anlayışı hakkında r kitabının
luşınıla söylediğimiz şeyi ( 1 , 1 003 a 21 ile ilgili not) açıklığa kavuşturmaktadır; O, aynı zaman
.ı� E. 1 . 1 026 a 29-3 1 . satırlar arasındaki pasajı anlamamıza da yardımcı olmaktadır. Ru pasajda
Arisrotdes Teolojinin. birincil tözle meşgul olduğundan llolayı ilk olduğunu ve ilk olduğundan
.lol:ı�·ı da evrensel olduğunu söylemektedir. Eğer varlıklar dizisi daha az mükemmelJen daha çok
miikcm mcle doğm hiyerarşi k bir dizi olarak kendini gösteriyorsa, sonsuz mükemmel varlığı
konu olarak alan bilimin yetki alanı, varlıklar olmak bakımından gözönüne alınan biitiin daha
:ışağııl::ı bulunan varlıklara kadar uzanacaktır.
1 99
M ETA F İ Z İ K
l ı kl arın rümü hakkı nda geçerlidirler. Onları n , varl ıkların bir kısmı
için geçerli olup, diğerleri için geçerli olmamaları söz konusu de
ğildir. Bütün i nsanların aksiyomları kullanmalarının nedeni de ak
siyomların varlık olmak bakımından varl ığa ait olmaları ve her cin-
25 sin varlığa sahip olmasıdır. Ancak insanlar aksiyomları kendi amaç
larına uygun düştüğü ölçüde, yani kanırlamalarının konusu olan
varlık cinsi i le ilgili oldukları ölçüde kullanı rlar. Aksiyomların var
l ı kl ar ol mak bakımından bütün varlıklar için geçerl i oldukları apa-
' çık olduğuna göre - çünkü varlı k, var olan her şeyde ortak olan
şeydir -, onların incelenmesi de varlı k ol mak bakımından varl ığın
bilimine aittir. Nitekim bundan dolayıdır ki özel bili mlerden her-
30 hangi biri ile uğraşan insanlardan hiçbiri, örneği n ne arirmerikçi,
ne de geometrici, aksiyomların doğruluk veya yanl ışl ığı üzerinde
herhangi bir şey söylemek çabasına gi rmemişrir. Bu çabaya sadece
bazı Doğa fi lozofları girişmiştir. Onların bu tavrı da bizi şaşırtma
malıdır; çünkü onlar kendilerinin Doğanın bütününü ve genel ola
rak varlığı inceleyen biricik kişiler olduklarını düşi.i nmekredirler.<O
Ancak doğa fi lozofunun üzerinde de biri olduğuna göre (çü n kü
35 doğa, varlığın sadece özel bir cinsidir) , bu doğruları n incelenmesi
ona, yani rümeli ve birinci dereceden tözü inceleyen kişiye ait ola-
1 005 b cakm.(2) Doğa felsefesi, felsefesinin bir türüdür; ancak o. ilk felse
fe değil dir. Doğru üzerine tartışmaları nda önermeleri n hangi ko
şullarda doğru kabul edilmeleri gerektiğini belirlediklerini ileri sü
ren bazı fi lozofların çabalarına gel ince.Ol onların bu çabaları yal
nızca Analitikler hakkında bilgisizli klerinden ileri gel mektedir.
nusu bilimin konusunu teşkil eden cinsin sınırları ile sınırlıdır. Örneğin Arirmcrik aksiyomları
sayılar, Geometri büyüklükler hakkında geçerli olmaları bakımı ndan ele alır. Krş. K, 4; ikinci
Annliıikler. l, 7, 75 b 2; 72 a 38; 77 a 26-3 1 .
1 ) R�ka deyişle, cinsel ve hareketsiz tözlerin varlığını bilmeyen bu doğa fılm:oAarı, yalnızca
ma(Mi cisimlerin var olduğuna inanmaktaydılar ve bilimleri bu maddi cisimleri konu olarak alclı
ğımlan onlar tamamen doğal olarak ancak bu cisimler hakkında geçerli olmaları miimkiin olan
ak�iyomlarla uğraşmaktaydılar (Alek., 265, 33 vd.; Askl., 250, 1 7 vd.).
2) Kanaatimizce ilk olarak Colle, ( 1 65) bu önemli pasaj ii1.erine dikkati çekmiştir ( 1 005 a 33-
1 00.'i b 1 ): Aristoteles aksiyomların incelenmesini varlık olmak bakımımfan Varlığın bilimine
hağlamakla yetinmemektedir; "O, varlığın genel biliminin, dol:ıyısıyla aksiyomların biliminin
:ıonınhı olarak konusu ilk Tözü incelemek olan bilime ait olduğu sonucuna geçmektedir: Böyle
ce a�·ık olarak Ontoloji ile Teolojinin birliğini tasdik etmektedir" ve Colle haklı olarak bu görüş
tarr.ını, Aristotcles'in "ephekses" kavramını kullanması ile açıklamaktadır (hkz. rukarda 2, 1 005
a 1 1 ve ilgili not).
3) Tüm bu pasaj (2-5. satırlar) sayısız tanışmalara yol açmıştır. Colle, (66) onu, daha önce ge
lenlerfe hiçhir ilgisi olmayan açık bir "interpolation" olarak göz önüne almaktad ır. Ronitt, ( 1 85)
200
iV. K i TA P
si\1ii e.lilen filozofların (2. satır), daha önce 3 1 . satırda adı geçen Doğa Filo1.otlarının aynıları ol
dıığ11n11 düşünmektedir. Ross'a göre (1, 263), Aristoteles'in kastettiği Antischcnes'tir ve bu pasa
jın şiirle anlaşılması gerekir: "Bazı kimseler hiç şüphesiz "he alethia"nin, yani gerçekliğin nihai
ii1iiniin tartışmasına, kanıların hangi koşullarda doğru olarak kabul edilmeleri gerektiğine ilişkin
hir araştırmayı soknılar". Nihayet Alelc., (276, 3 4 vd.) bu satırların her şeyin bir kanıtlaması ol
ması gerektiğini ileri silren kişilere yöneltilmiş olduğuna inanmaktaliır (ve /ltinri Analitikler. l,
:re göndermektedir). Antisthenes'e yapılan atıf bir yana bırakılırsa, metne en uygun görilnen
Ross'un yorumudur. Syr., da (65, 1 2) onu aynı şekilde anlamaktadır.
1 ) Çiinkü eğer o kendi özel biliminin ilkelerini bilmezse, nesnenin kendisinin de bilgisine sa-
hip olamayacaktır (Alck., 268, 22) .
..!) ilk Felsefenin konusu varlıkların bütünü olduğuna göre biitiin varlıktan.
3) F.n kesin ilkenin tanımı.
4 ) Ürneğin nıhun ölilrnsüz olup olmadığını bilme konusunda (A�kl.'un verdiği örnek: 257,
33).
5) " Koşulsuz olan" (anypotheton) ( 1 4 satır), bir başka ilkeden çıkarılmış olmayan, kendi ken
<li�irle hilinen şeydir (Alelc., 295, 5). Şimdi her türlü bilgiden önce gel<liğine göre çelişkisizlik il
kesi 10nınl11 olarak "koşulsuz olan" bir ilkedir.
61 l ler şeyde bir ilk bilginin zorunluluğu ile ilgili olarak krş. yukarda A, 9. 992 b 24-33 ve il
gili not: ikinci Analitikler, l, I , vb.
201
M ETA F i Z i K
1 ) Aristoteles, ö1.1.l eşlik ilkesinin olumsuz yanı olan ve düşünceni n kendisinin kanunu olma
dan önce varlığın temel kanunu olan çelişkisizlik ilkesini bu şekilde i fade ediyor. O, bir u hypot
hesis"Jir. Çd i şki si 7.li k ilkesinin mantıksal formu ile ilgili olarak krş. lkin'i A11t1'itikler, 1, 1 1 , 77 a
1 0-22. i lkeni n i fadeleri Peri Hermmeias (6, 1 7 a 34) ve Sofistik Delillerin Çüriitiilmerinde (5, 1 67
a Hl Jaha tamdır - 2 1 . satırdaki udiyalektik güçlülcler", diyalektik olarak (logikos) akıl yürüten
Sofistler tara fından yöneltilmesi mümkün itirazlardır (ulogikos" terimi ile ilgili olarak krş. Z, 4,
1 029 b l 3'le ilgili not).
2) 1 1 - 1 2. satırlar.
3) l lerakleitos'un çelişkisizlik ilkesini inkarı, Aristotdes 'e şüpheli görünüyor. Alek., (270, 3-
1 2) şüphe ifade eden deyimler kullanmalcla yetiniyor. Buna karşılık Ask!. (258, 31; 259, 1 ) kesin
olarak l lerakleitos'un Zcnon'un hareketi inkir ediş tarzına ben7.er biçimde usem bolik " ve utartış
macı" (srmholikos, gymatikos) olarak konuştuğunu söylemektedir. Srr. da aynı kanıdadır (65,
32 vd.). Ona göre eğer Herakleitos ve diğer Doğa Filozofları çelişkisizlik ilkesini inkar etm işlerse,
bunu sırf tanışı:nak için tanışmak uğruna (logou hencka) yapmışlardır. Nihayet Ross'la birlik-re
(1. 2M) şu noktayı da bclinmek gerekir ki Aristotelcs burada Herakleitos'u ralancı lıkla itham et
memektedir; ancak �nun sarfettiği kelimelerin anlamını tam olarak anlamadığını ima etmektedir
(Aynı yünde hkz. B u rnet, L 'Aur. tk la Ph. gr.. s. 1 62, not 1 ).
4 ) Çdişkisi7.lik ilkesin i n ifadesini tamamlamak için Aristoteles'in talep ettiği belirlemeler (2 1 .
satır), karşııların aynı zamanda aynı özneye ait olamayacaklarını söyleyen önermeni n if.ıdcsi için
hurada Ja ıorunlmlurlar. Her iki durumda da diyalektik İtirazları önlemek söz konusudur. Krş.
Alek., 270, 27-38. Aristoteles'in akıl yürütmesi Alek. tarafindan açık bir biçimde ifade edilmiş
tir: Eğer sirah ve beyaz aynı zamanda ayru özneye ait olamazlarsa, beyaz ile beyaz olmayan haydi
haydi ö}1e olamazlar ve karşıdar hakkında geçerli olan şey, bir aynı zihinde yer alan karşıt kanılar
için de geçerlidir. Çdişkisizlik ilkesi, her şeyden önce, onrolojik bir kanundur ve ancak dolaylı
olarak, zih nin bir kanun udur (krş. bir sonraki bölümün başı).
202
4 . Bölü m < Çelişkisizlik İlkesinin Dolaylı Kan ulanması >
1 ) Muhtemelen Megara okulu - Mcgaralılar ile i lgili olarak krş. H, 3, 1 016 b 29 ve ilgili not.
2) Rir önceki bölümün sonundan ve bu bölümün başından şu sonuç çıkmaktadır ki Aristotc-
1.:s'e gtirc, yüklemi öınc hakkında aynı zamanda tasdik ve inkar etmenin imkansızlığı, karşıtların
bir arada bulunmasının ontolojik imkansıılığına dayanmaktadır (3, 1 005 b 21). Çelişkisizlik ve
iiçiincii halin imkansızlığı ilkeleri, gerçekliğin kanunları, varlıkla ilgili yargılar, "hipotczlcr"dir
(hypothesis).
3 ) Alek.'a göre (272, 2), bununla Demokritos ve Protagoras'ın tilmizleri kastcJilmcktcJir.
Ancak Aristoteles, aynı zamanda Herakleitos, Empedokles ve Anaksagoras'ı da kastetmektedir.
1) Antisthenes (krş. yukarda 3, 1 005 b 2).
';) Analitikler hakkınJaki bilgisizlikten (krş. 3, 1 005 b 3).
6) 1 006 a 1 1 -b 34. satırlar" arasındaki akıl yürütmenin güzel bir özeti Ross'ta bulunmaktadır:
A risıoı/,, s. 1 60.
7) Aristoteles diyalektik akıl yürütme yoluyla çelişkisizlik ilkesini tesis etmekteı.lir. llkdcrinte
- sis edilmesinde Diyalektiğin rolü ve önemi ile ilgili olarak krş. Hamdin, /r Sysı., d'Ar., s. 235
(('hellikle bkz. Topiklfr, l, 2, 1 0 1 a 36) . - Genci olarak Diyalektik yukarda kısaca incelenmiştir:
A. 6, 987 b 33'le ilgili not.
203
M ETAF İ Z İ K
m aya çal ışmak gülünçcür. Çünkü böyle bir adam , böyle b i r :ıd:ım
olm:ısı b:ık ı m ından<O b i r b i ckiden fa rksızdır. Ancak çürücme yo-
1 5 l uyla kanıclamanın, ası l anlamı nda k:ın ı clamadan ba mbaşka b i r
şey olduğunu söyleyeceğim . Çünkü burada ası l anlamda kan ıcla
ma, k:ın ıclanac:ık i l keyi önceden varsaymayı gerektirecekrir.{2)
Böyle bir kanı clanacak i l keyi önceden varsaymadan sorumlu ola
n ı n b i r başkasının olduğu durumda ise b i r kan ı rlama değil, çü
rücme yol uyla kanıclama karşısında bul unmam ız söz konusudur.
20 Böyle bir yapıda olan cüm kanıclamaların hareket nokcasını kar
ş ı mızdak i i nsandan bir şeyin ya olduğu veya olmadığı n ı söyle
mes i n i değil (çünkü bunun söz, konusu ilken in va rlığını önce
den varsaymak olduğu düşünüleb ilir), gerek kendisi gerekse baş
kaları için b i r anlam ifade eden herhangi bir şey söylemes i n i is
cemem iz oluşcuracakrı r Çünkü- o gerçekcen bir şey söylemek is
ciyorsa, bu zorunludur. Eğer o h içbir şey söylemek istem iyorsa,
böyle bir ada m ı n ne kendi kendisiyle ne de bir başkasıyla her
hangi bir carcışmayı yürüceb i l mesi mümkündür. O halde eğer o
bunu k:ıbul ederse, bir kanıclama orc:ıya çıkabilecektir. Ç ü n kü
bu durumda eli mizde belli b i r şey olmuş olacaktı r. Bununla
25 b i rli kte burada kanıclanacak ilkeyi önceden varsaymaktan so-
·
Aristoteles şöyle diyor ( 1 1 . satır): Çelişkisizlik ilkesi ancak bir "çürütmeye <layanan kanıtla
ma"nın (elengtikos) konusunu teşkil edebilir Bu kanıtlama bir "demonsratio ad hominem"dir.
Rurada hetleflenen şey, doğru değildir, ancak muhtemel olandır. "Çürütme" (clenchus), hasmın
harası nın nedenini göstermez, sadece onun var olduğunu gösterir. Aristoteles onun kuramını So
fi!tik Drlilltrin Çün'itiilmm"nde vermektedir: 5, 1 67 a 23-27. "Çiirütme", yanlış sonuç vasıtasıyla,
mdik edilen yüklemin çelişiği (eğer hasnun sonucu olumsuz ise bir tasdik, eğer olumlu ise bir
inkar) olarak ortaya çıkar ve onun eşanlamlısı olan bir başka kelimenin adı altında değil, kendi adı
altın<la alınması gerekir (örneğin eğer hasım "palto"dan etmişse, "elbise"ye karşı akıl yürütmemek
gerekir). Bundan b�ka burada hasım tarafından teslim edilen önermelerden hareket etmek, onlar
<lan 1.onınlu sonuçlar çıkarmak, kanıtlanacak ilkeyi önceden varsaymaktan (pctition <le principe)
kaçınmak, bağıntı, zaman vb. ile ilgili bütün diğer koşullara riayet etmek gerd.:ir. Tek kelime ile
"çürütme" sıkı bir biçimde hasnun akıl yürütmesine uydunılmalıdır. (Alek. in Soph. El romm.,
,
H. 20. Wallies uzun uzun bu koşullar üzerinde durmal..-cad ır). Diyalektiğin alanına ait olan bu
ikinci sınıf kanıtlamanın karşısında, zorunlu bir sonuca varmak üzere zonınlu öncüllerden hareket
eden asıl anlamında kanıtlama (apodeiksis "veya" apodeiksis haplos") bulunmaktadır.
1 ) Ru son kelimeler faydasız görünmek-redir. Bununla birlikte Alek., geri kalanlarla ·birlikte
onu da şerhetmektedir: 273, 1.
2) Kanıtlanacak ilkeyi önceden varsaymanın kuramı ( 1 7. satırdaki "aiteisrhai to en arkhe"
ibaresi, kanıtlanacak şeyi önceden varsaymak, tartışmanın konusunu teşkil e<len şeyi vaz etmek
anlamındadır), Aristoteles tarafından Birinci Analitikkr, il, 1 6. bölümde sergilenmiştir. - Çeliş
kisi1lik ilkesinin asıl anlamında bir kanıtlaması, bir kanıtlanacak ilkeyi önceden varsaymak ola
caktır.
204
i V . KİTAP
rumlu olan, artık kan ıclamayı yapan değildir, onu din leyendir.
Çünkü burada akı l yürütmeyi dinleyen , onu reddederken akıl
yürütmeye kacıl mı ş olur. Ayrıca bunu kabul eden. her türlü ka
n ıclamadan bağı msız olarak bir şeyi n doğru olduğunu kabul et
m iş olur.O) Bundan da h içbi r şeyin aynı zamanda hem şö_ı•le olma
sı, hem de öyle olmamasının mümkün ol madığı ortaya çıkar.
< 1 > Ş i mdi b i rinci o larak(2) hiç olmazsa şu apaçık bir doğ
rudu r ki "dır" veya "değildir" kel imeleri belli b i r şeyi i fade
30 ederler. Dolayısıyla bir şeyin hem ıö.yle olmım. hem de ö_ı•le olma
ması m ümkün değildir.(3) Sonra " i nsan" ın tek bir şey ifade etti
ğini ve bu ifade ettiği şeyin "iki ayaklı hayvan" olduğunu farz
edel i m ("insan"ın tek bir şey ifade ettiğini söylerken şunu kas
tediyoru m : Eğer bir "x" anlamına gel iyorsa ve yi ne eğer herhan
gi bir varlık i nsansa, bu x i nsanın özü, " i nsan ol ma" anla m ı na
gelecektir.(4) Bu arada şunu da bel irteyim ki aynı kelimeye, sı
n ırlı sayıda olmaları koşuluyla b i rçok anlam yüklenmesi, bu sö-
1 006 b zün i.i ettiğimiz durumda herhangi bir değişi klik meydana getir
mez. Çünkü her tan ı m l a i lgi li olarak farklı bir kel i me kullanıla
bilir; Örneğin " i nsan"ın bir deği l , içleri nden biri "iki ayaklı
hayvan " tan ı m ı n ı n karş ılığı olacak olan bi rkaç anlamı olduğu
söylenebi l i r. S ı nırlı sayıda olmaları koşuluyla burada bi rçok baş
ka tan ı m da olab i lir. Çünkü bu ta nımlardan her biri için özel
b i r kel ime kullanılması mümkündür.<Sl Ancak eğer bu s ı n ı rlar
konulmaz ve keli menin sonsuz anlam ları olduğu söylen i rse, her-
5 hangi b i r akıl yürütmeni n mümkün olamayacağı açıkrı r.(6) Çün
kü tek bir anlam ifade etmemek, hiçbi r a nlam ifade etmemektir.
1 ) Yani kanırlama olmaksızın, "şöyle" bir şey olan, onun milli olmayan bir Şey olduğunu ka
bul etmiş olur. Riiylcce de çürütme gerçekleşmiş olur (Alek., 204 , 37).
2) Aristotdes şimdi yedi kanıt vasıtasıyla "çürütme" yoluyla (cleuptikos) çcli�kisizlik ilkesini·
kanıtl:ıyacaktır. M etnin anlaşılmasını "kolaylaşcırmak için bu }'C\i i kanıtı parant�>Zlcr içine koydu
ğumm numaralarla göstereceğiz.
31 Aristoteles İster olumlu (einai), ister olumsuz (me einai) olsun, önce bağlacın (copulc) belli
karakterini tasdik etmekle işe başlamaktadır (30. saar). Daha sonra (3 1 . satır) özneye geçmekte
dir.
4) Ari�-roteles, bağlaçtan öznenin incelemesine geçiyor ( 1 006 a 3 1 - 1 006 b 1 3): Özne de belli
bir şeyi ifade eder.
s ı Oznenin (örneğin "insan"ın) tek veya birçok şey ifade etmesinin önemi yoktur: yeter ki bu
son durumda bu anlamlar net olarak bdirli olsunlar ve ayrı isimlerle belirtilmiş olsunlar.
6) Çünkü sonlu bir zamanda bu sonsuz anlamlar bütliniinil nasıl tüketebiliriz? (Askl., 252,
J(i).
205
M ETAF İ Z i K
1 ) a 2 1 , 3 1 .. saarlar.
2) Aristotcles şunu demek istiyor: müz.i.sytn, beyaz ve in.can. bir aynı öznenin yüklemleri olma
ları anlamımla bir tek şeydirler, yoksa bir aynı anlama sahip olmaları anlamında bir tek şey dcğil
tlirlcr. Çünkü böyle olsaydı, ortada farklı isimler alan tek bir varlığın olması gerekirdi.
3) Çiinkii adlar, nihayet, uyl�ımın ürünleridirler (Alek., 280, 3 1 ).
ti) bir aynı şey hakkında, bu şeyin çelişiğini tasdik etmenin miimkiin olmatlığını kanıtlamak
İsteyen akıl yürütmenin sonucu.
206
i V . K İ TAP
1) Yukarıda, a 3 1 . satır.
2) Krş. !:ı., 5. 1 0 1 5 a 35.
3) Ters yönde olmak üzere: Bonitz'in haklı olarak işaret eniği gibi ( 1 92), porizif "insan" kav
ramınllan değil, olumsuz "insan-olmayan" kavrarrundan hareket eden kanırlama da aynıdır.
1) Her ikisinin de aynı şey hakkında tasdik edilmelerinin mümkün olmasındnan ötürü
(Al.:k. 283, 28) - 6. satırda Aristotdes 1 006 b l 5 - l ?'ye atıfra bulunuyor.
.
5) Yani hir şeyin aynı zamanda hem olması, hem de olmamasının mümkün olmaması
6) Akıl yürütmenin devamının gösterdiği gibi eğer o A R'Jir ve B- JeğiMir dire cevap verirse
- Tek bir soru, tek bir cevap gerektirir ve hasnun, doğnı olsalar bile, diğer cevaplan eklememesi
gereki r. Örneğin Sokrates'in aynı zamanda insan, beyaz, ba�ık bunınlu ollhığu gibi insan ve in
san�ılmayan olduğunu kabul etsek bile, onun bütün ilincklerini söylcmediğimi1.e göre, bunu da
si.iylcmememiz gerekir. Çünkü burada iki şeyden biri sözkomısudur: ya insan ile insan-olmayan
aynı şe�·dir, dolayısıyla insan dedi ği mizde, bununla insan-olmayanı Ja söylemiş oluruz. Veya
bunlar farklı kavramlardır; o zaman da soru insan-olmayan ile ilgili değildir. O halde her iki du
nımda da onu söylememek gerekir.
207
M ETAF İ Z İ K
208
i V . K i TA P
1 ) Raşk:ı. llcyişle, ilinekler sonsuz olarak birbirlerine yiiklen irlcr Rıı ise imkfosl7llır. Çii nkü
:ıncak �·a /.ir i linek bir özneye veya bir ilinek başka bir i l ineğe yüklenehi lif-.
2) Te rsine müzisym ilineğinin bir tözün, örneğin Sokr:m:s'in ilineği olması :ınlamı nd;ulır. l li
n<i':in açık anlamı budur. Bu durumda doğal anlamda (kara physin) hir ilinek karşısında hulıınu
nız (Askl., 226, 20). Uineğin diğer anlarru (ilineğin ilineği: al·cidens accidcnris), hıınıın tersine,
da h a az lloğaldır; o doğaya aykırıdır (paraphysin) </kinci A11nliıilrlrr, 1 , 22, 83 a ve devamına da
yanan Askl., 266, 20).
3) Çiinkii yüklemleme, ilineğin özneye yüklenmesinden üreye götiiriileıncz. O, i l i neği n özne
ye yii k l enm cs i nde son bulur. Krş. Bonitz, 1 94.
,'ı) Reyaz olan Sokrates, ayru zamanda, sonsuza giden bir hiçimdc A, R, C. \'b.'dir. Ancak bu
hir önerme lleğildir O halde bir töz zorunludur ve sonsuz hir ilinckler toplamı imkansmlır.
.
'il O halde bir özneye değil, bir ilineğe yükleme söz konusu olllıığu i\·in huraJa gerçek bir
}'iil.. l,·nıleme yoktur. Krş. Bonitz, 1 93- 1 94.
6) Çiinkii özne vardır: O halde ilinek iki anlamdan h angis i bakımınlian ele alınırsa alı nsı n sa,
lh·c ilinekleri n var olduğunu söylemek yanlıştır. Ne olursa olsun, bir röz zonınlıılhır. Krş. Ross,
aynı �-erle ilgili çeviri: "Birinci anlam (ilineğin ilineği) iki n c i ;ınlama (bir öznenin ilineği) imli rge
nir ve iizned.: bir araya getirilmiş sonsuz sayıda ilinek imk:i nsızJ ı r Rir röziin varl ığı 1.orunhlllıır".
209
M ETAF İ Z i K
şeyin ol ması gereki r. Ancak böyle olduğu takdi rde de çel işikle
ri n aynı zamanda doğru olamayacaklarını gösterm iş olu ruz.( 1 )
<::?.> Diğer bir kan ıc: Eğer ayn ı özne ile ilgili bürün çel işik
ler ayn ı zamanda doğru olurlarsa. bütün varl ıkların tek bir şey
olacakları açıktır. Çünkü Procagoras' ın akıl yürütmesini ben i m
seyen kişileri n kabul ecmek zorunda oldukları gi bi,!'.!) her özne
i le ilgili olarak herhangi bir yüklemi tasdik veya inkar etmenin
20 ayn ı ölçüde m ümkün olması durumu nda bir gem i. sur ve insan
ayn ı şey olacaklardır. Çünkü i nsanın bir gem i ol madığı na ina
nan biri varsa, i nsan hiç şüphesiz bir gemi değildi r. Dolayısıyla
bunun çel işiği de doğru olduğuna göre o ayn ı zamanda bir ge
m id i r.Lll Böylece her şeyin birbi rine karışmış b i r halde bulun
duğuna, dolayısıyla h içbir şeyin gerçekte var olmadığı na ilişkin
Anaks:ıgoras'ın görüşüne varmış oluruz. O halde bu filozoflar,
25 beli rsiz olanı ele alıyor gibi görünüyorlar ve varl ığı ele aldıkları
nı zan nederken, aslında var-olmayandan söz ediyorlar. Çünkü
bel irsiz olan, bilfiil varl ık değildir. bil kuvve varl ı km.C4J Ancak
" llyn:ımis" (kuvvet, yeti, güç, kabiliyet, kapasite), "porcnti:ı" ve "possihilit:ts" anlamlarına ge
lir 1 Krş: 9. I , 1 016 a 35); O, madde (hyle) ile birleşir ve �·nğunhıkl:ı "fıil".: (cnergci:ı) karşıttır.
K :ılın ii1dlik. hal\l.:n (heksis, habitus) farklıdır. - "to dynamci", bilkııvve olan anlamına gelir -
" tn llynaton", mııktt.'1. lir, güçlü, mümkün anlamındadır (".lynamis"lc aynı :t)Tımlara sahip ola
r:tkl - "miimkiin" (to dynaton) ve "olumsal" (to endekhomcnon) arasındaki gerçek veya varlığı
ibi siiriil,·n farklılıkla ilgili olarak krş. il., 1 2, 1 0 1 9 b 33 - " Dynamis"lc ilgiti ol:ırak 9 kitabını n
tiiıniin.l.:n h:ışk:ı bkz. F\onitz, lnd. Arist. , 206 a 32; R.ivauıl, /, l'robl. du Dn•mir, p. 2656, § 1 79
ve s. 38';-�'):\, § 2'7')-279; Vo<ab. de Phi/os, II, 654 v0 Puimtn<t' Ve Rohin'in notu.
" Encrg.:i:ı", (fiil. faaliyet, 6il haline geçme) anlamlann:ı gelir. O, bir şeyin fiil halinde onaya
çıkı�ı,lır. " Energei:ı", "oıısia", "eidos" ve "logos"la eşanlamlı olup, uılynamis" ,.e "hylc" nin mMı
dır. O. m:ı<l<lcyi gcr\·ckleştirir ve belirsizliğine belirlilik getirir. Bir kuvvenin tiil haline geçmesi
birçok .l,·r�'l·c içerir. Salt imkan, herhangi bir işleve sahip olan bir "hal"I.: (h.:ksis) bdirlemliğinde
hir ti il olur. F\ıı işi.."· ,le kendi payına tam olarak gerçekl..-şmiş, tamamlanmış olan hir fül.I.: hclir-
1,·nir v.: hiltiil hale geçer. Örneğin bilimin bilgisizliğe olan dıınımu, fiilin kuwere olan Junımu
gihi,lir. Oıc ranılan uygulama, çalışma durumunda olan hilim (to th.:orcin. ıh.:orial. sadece sa-
210
i V . K i TAP
bu filozoflar hiç olmaz.sa her yüklemin her özne hakkı nda tasdik
edilebileceği veya inkar edilebileceği ni kabul ermek zorundadı rlar.
Çünkü her özneye kendi i nkarı n ı n yüklenmesi mümkün olduğu
30 halde, kendisine yüklenmeyen, bir başka öznenin inkarının yükle
nememesi saçmadır. Bununla şunu demek istiyorum ki eğer insan
hakkında onun insan-olmayan olduğunu söylemek mümkünse,
onun bir gemi-olmayan olduğunu söylemek< O de hiç şüphesiz
mümkündür. O halde tasdik kabul edilirse, zorunlu olarak onun
i nkar edilmesini de kabul ermek gerekir. Eğer tasdikin yüklen
mesi kabul edi lmezse, hiç olmazsa bu inkarı n , insanın bizzat
h i p olunan ancak şimdi ve burada (hic et nuna) kullanılmayan hilime göre, hir fı ildir. Aynı şekil
.le bilkuvve hayata sahip olan organize cismin ilk fiili olan rııh, bilin�·li işlenık· riml.·n ve uygula
masın.lan bağımsız olarak (çünkü bu işlemler ikinci ve daha yüksek dii zey<lc n hir fiil r..-şkil cder-
1.-rl hedcni hayat haline geçirir. Bundan dolayı Aristoteles Ruh O:urinr. i l , 1 . 4 1 2 a B'de ruhun,
hilkuvve hilimin bilg is izliği n zıddı olduğu gibi bir "entellckya" olduğunu sürler. O, uygulama
h:ılinde olan, çalışan bilimin, basit olarak sadece bilime sah i p olmaya karşıt olduğu gihi hir "en-
·
21 1
M ET A F İ Z İ K
1) Çdişkisizlik ilkesinin inkarı, üçüncü halin imkanS11l1ğı ilkesinin iııkirını d oğı ı n ı r. Peri
llmnmrim. ?, 1 8 b 1 7 ile de krş. - 6-7. satırları şöyle anlamak gerekir: Eğcr hirinci id<lia (yani
hir Ş<Ti n hem bir ins:ın olduğu, hem de bir insan olmadığı iddiası), iki i.lncrmcd,·n meydana ge
lcn ı,·k hir i)nerme olarak göz önüne alınırsa, ikinci iddia &t (yani bir şerin nc insan ol<hığıı , ne
,ı,. insan olmadığı iddiası da) birincinin zıddı olan tek bir l\ncrme ol:ıc:ıkıır. K rş. St.'Thomas,
::! 1 3, nor 61 1 - Diğcr bir çok pasajda olduğu gibi burada d:ı son d ,·rece i.lı ol : ın Arisroıdcs'in
metnini :ıçm:ık zorunda kaldık.
::!) Y,·ııi bir dilemma
Jl (iinkii ra.�<lik. birincildir ve inkardan önce gelir (krş. Prri llmnrnriıı.<, i , 1 7 a 8, ikinci
A •ı.ıliriHa. 1 . 25, 86 b 34).
212
i V . KİTAP
1 ) Yani bu durumlla düşüncemizi artık ayn olarak (disjuncrim) d.:ğil. "hirl.:şik olarak" (con
jıınnim) dile gctiriri1. Aynı bir şeyin hem beyaz, hem (k· beyaz-olmayan olduğunu söyleriz
l:\,U., 26<J. 2'i } .
2) Çiinkii o söyk·diği şeyi, onu söylediği anda onadan kaldırmaktadır.
3) Örneğin var-olmayan insanlar.
'1) 1 006 h 1 7, 1 007 a 6, b 20
'i l Çiinkii örneğin eğer insan, insan-olmayan ise, o, insanın dışımla herhangi bir şey olacaL."tır.
6) Yüklemler, o halJe, ister "ayrı", İster "birleşik" olarak ifalle eclilsinler, aynı saçma sonuçlara
\':ırılnı:tktallır. Krş. Syr., 72, 7-9.
7) Çdişkisizlik ilkesini inkar eden, ne evet, ne hayır demektedir. O, aynı zamanda hem evet,
h,·m hayır demektetlir. Ancak daha sonra söylediği şeyi tash ih ederek ne evet, ne hayır dcmeL."te
dir. Bu koşullar altınJa hiçbir karşılıklı konuşma ("koinologia", AJ..-1.: . , 2%, 2'1), hiçbir konu
h:ıkkında herhangi bir araştırma mümkün değildir. Krş. Thriırıos. 1 83 a ve b.
213
M ETAF İ Z İ K
1 ) Gcrçckren bu, hasmın bu kanıra yöneltmeyi ihmal ermeyeceği bir iriranlır. Ru kanır, he
m<'n hemen kelimesi kelimesine Peri Hermenrias 9, 1 8 b 1 8\le de vanlır. 1 008 a '."_j, ::! arası pa
sajLı ilı:ili obrak kq. Ross, AriJtotk, s. 1 6 1 (iyi özer) .
.:!) Hiıkinin doğasına uygun olan, ancak akıllı bir varlığın doğasına aykırı olan hiiylc hir 1ihin
<l11rum11. Arisrorelcs sağduyuya dayanan örneklerle çelişkisi1lik ilkesine brşı \·ıbnbırın onu söz
d.: inkar edebilecekleri, ancak gerçekre ve fiillerinde inkar edemeyeceklerini (non re er agenJo)
gii�rereı:ekrir (Bonitz, 1 98).
214
i V . K i TAP
ayn ı şey olsalardı, onun böyle yapması gerekmez miydi? Ama yu
karıda da dediğimiz gibi h içbi r i nsan yokru� ki bazı şeyler-den kaçı
nıp diğerlerinden kaçınmasın? O halde her şey hakkı nda değilse
bile, hiç olmazsa daha iyi ve daha körü üzeri nde insanların kesin
25 yargıları olduğu ortaya çıkmaktadır.O ) Eğer bu rür yargıların bili
min değil, sanının alan ına ait olduğu söylenerek bize karşı çıkıl ı r
sa, buna şöyle cevap veririz: nasıl ki hasra bir adam, sağlığı yerinde
olan bir adamdan daha fazla sağlığı ile ilgilen mek zorundaysa, aynı
şekilde eğer durum buysa, bizim de daha fazla doğru ile ilgilenme
m iz gerekir. Çünkü bilime sahip olan kişiyle karşılaşrırılırsa, sanı-
30 lardan başkasına sahip olmayan kişi doğru ile ilgili olarak sağlıklı
bir durumda bulunmamaktadır.
Nihayet istenildiği kadar bir şeyin hem "şöyle" olduğu, hem
de "öyle olmadığı" farz edilsin, şeylerin doğasında daha fazla ve
daha az mevcuttur. Örneğin h içbir zaman iki ve üçün aynı ölçüde
çift oldukların ı n söylenemeyeceği gibi ,(2) dördün beş olduğuna
i nanan kişi de dördün bin olduğuna inanan kişiyle aynı ölçüde ya-
35 n ılgı içi nde değildir. Şimdi onlar aynı ölçüde yanılgı içi nde olma
dıklarına göre, biri nci insanın daha az yanlış olan bir şeyi düşün
düğü, dolayısıyla doğruya(3) daha yakın olduğu açıktır. Eğer bir şe
yin daha fazlası, bu şeye daha yakınsa, daha doğrunun da kendisi-
) 009 a ne daha yakı n olduğu bir doğrunun(4 ) olması gerekir. Bu doğrunun
var olmadığını kabul etsek bile, hiç olmazsa orrada daha kesin ve
daha doğru bir şey vardır ve böylece, bizim düşünceyle herhangi bir
5 şeyi belirlememizi yasaklayan bu ölçüsüz görüşren kurtulmuş oluruz.
i l Krş. Theaiwos. 1 7 1 - 1 72 b
�) iki ve üçün, aynı zamanda hem çift, hem de tek olduğu kabul edilse bile, ikinin üçten
d.ıhı1 çok çift, ilçiin ikillen daha fazla tek olduğu kabul edilmek zonındadır (Ald.:., 300. 29).
:i l Kcmlisindc dıığnıya (to auto alethos, Alek., 30 1 , 6).
1) Kcmfüindc doğrunun. Krş. Bonitt, l 98 ,
<;) Ahdcra'da 48'i 'c doğru doğmuş, 5 l l yılında ölmüş olan ünlil filorof V. yilzyılda Sofist
-
hard.:ct, Protagoras ve Gorgias ile ilgili olarak krş. Robin, /11 I'emle gr.. l 68- 1 77. Ru dönemin
215
M ETA F İ Z İ K
gcnd fikir hareketleri hakkında şuna da bakınız: V. Delbos, Figıım l't Dortrİnl'.< dl' l'hilo.<oplm,
l 'aris 1 9 1 8, s. 4.
,
6- 1 6. satırlarda Proragoras'ın öğretisi (yani görünen her şerin lioğnı ollhığu iiğrerisi) ile, çdiş
kisi1.lik ilkesini inkar edenlerin öğretisinin özdeşliği şu iki önerme ile tesis ellilmckmlir:
a) Protagoras'ın öğretisi çelişiklerin doğru olduğu ve çelişkisi7.l ik ilkesinin inkarını içermekte
Jir (her bir insana doğru görünen her şey, doğrudur. Şimdi insanlann her şer hakkımla gilriişleri
hirhiri}�e çelişiktir. O halde çdişikler doğrudur). Krş. 302 22-23.
,
h) Aunıın tersine ( 1 2. satır), çelişkisizlik ilkesinin inkarı da insanın herş.:yin ölçiisii olduğu
i�rerisini içerir.
1 ) Eğer çelişkisizlik ilkesi inkar edilirse
:?) Şerlerin doğasının kendisinden ileri gelen güçlüklerden öriiril (Bonin, 200).
3) Onlara doğruyu bildirmek yeterli olacaktır.
216
I V . KİTAP
l:ırın her parçası nda Dolu ve Boş olan ' ı n bi rlikre bulunduğunu
söylemekle aynı şeydir ve Demokri ros için Dolu olan , Varl ık;
Boş olan, Var-olmayandır. Görüş rarzları bu :ıkıl yürürmeye da
y:ınan b ra, bu akıl yürürmelerinin bir anlamda doğru, ancak bir
30 başka anlamda yanlış olduğunu söyleyeceğiz.( 1 } Çünkü varl ık,
iki :inl:ımda kullanılır; dolayısıyla herhangi bir şeyin var
ol may:ından çıkması bir anlamda mümkün ol madığı halde, bir
başka anlamda m ümkündüd2) Ayn ı şeyi n :ıynı z:ım:ınd:ı hem
varlı k, hem var-olmayan olması mümkündür. Anc:ık bu, Var
l ı k'ın ayn ı açıdan ele al ınmamasıyl:ı mümkündür. Çünkü bil
kuvve ol:ırak bir aynı şeyin karşır şeyler ol ması mümkündür.
35 Ama bilfiil olarak bu mümkün değildi r. Ayrıc:ı bu fı lozoAardan,
varlıklar arasında h içbir biçi mde ne h:ıreker, ne oluş. ne de yo
kpluş:ı r:ıbi olan diğer bir tür tözün olduğunu göz önüne al ma
larını rica edeceğiz.(3)
Aynı şekilde il) bazılarını(4) göriinrülerin doğru olduğu inan
cına görüren şey de duyusal dünyayı göz önüne :ıl maları olmuştur.
1 009 b Çünkü onlar doğrunun ölçütünün, bir görüşü savunan insanların
.
sayısının azlığı veya çokluğu olmaması gerek riğini düşünmekredir
ler.(5 ) Şimdi bir aynı şey, kendisini rad:ın bazılarına rarl ı, başka ba
zılarına acı görünür. Bunun sonucu şudur ki sağlığı yerinde ve aklı
5 başında olan iki üç kişi dışında herkes hasra olsa veya aklını kay
betmiş olsa, bu sonuncuların değil, sözünü erriğimiz iki üç kişinin
hasta veya deli olduğu düşünülecektir.
1 ) Aristotdcs iki kanıt sunmaktadır: a) kuvve ve fiil aynm ı (3 1 -36. satırlar) ve b) kuvve ve de
ğişmC"tiC'n tamamen korunmuş olan bir başka tür tözün varlığı (36-38. satırlar) .
.:?) Onların farz ettiklerinin tersine olarak bir başka anlamda, herhangi bir şeyin var
olınayandan çıkması mümkündür.
3) Kendisinde aruk bilkuvve karşıtları bulundurmayan salt fiil. Bunlar, tanrısal şeylerdir (the
ial. (Alek., 304 , 29-33; Syr., 75- 1 6-20 ile de krş.)
4 l Prot:tgoras'ın okulunu (Syr., 75, 2 1 ) .
5 ) Arisrotcles'in d�üncesini kavratmak için oldukça serbest bi r biçimde çeviriyoruz. Krş:
Al,�k. , 305, 7-9; Colle, ( 1 0), doğrunun ölçütü olarak göriintiiyii k:tbul eden kişilerin akıl yiirilt
mC'�ini çok açık bir biçimde sergilemektedir: Oyların sayısı hir şeyi belirleyemt.-z. Ancak yaptığı
mıl şey hudur. "Aynı bir şey, örneğin bal, kimine tadı, kimine acı göriiniir. Biz en bilyiik sayıyı
tC'msil eden birincilerin beden ve ruh bakımından sağlıklı olduklarını, yargıları i�-risna teşkil eden
ikincilerin ise hasta veya deli olduklarını söyleriz. Bunun sonucu şudur ki eğer durum tersi olsa,
yani hasta olJuklan söylenen kişiler büyük çoğunluğu, diğerleri küçiik azınlığı oluştursalar, bu
kez hasta tliye kabul edeceğimiz ikinciler olacaktır" (Bal i.lrneği ile ilgili olarak krş. Askl., 276,
1 1 l Bursa k:tbul edilemez bir sonuçtur. Septiklere göre, bi reysel duruma başvurmak ve doğru
nun varlığını veya hiç olmazsa onu elde etmenin imkanını reddetmek, çok daha tercihe şayandır.
217
M ETA F i Z i K
1 ) Fragm. 1 0, Dicls - krş. Sext. Empir., Adv. Math VI I , 1 35 (s. 220 Bckkcr); Diog. Laen.,
..
2) 1 3. samdaki "alloiosis", nesnenin etkisi altında değipnt' anlamındaliır. Krş. Sylv. Maunıs,
1 O 1 . Bunu i1leyen sa)falarda Aristoteles, hatarun nedeninin, kenJilerinlic llcğişmenin büyük rol
orn•ulığı duyusal şeyleri gerçekliğin bütününe özdeş kılmakta yanığını gösterecektir Ruh Üu
-
218
i V . KİTAP
1 ) f-ragm. 1 6 - Krş. Ritter et Prell, Hist. philos. gratc., s. 1 O I , no 1 28 a ve Ross l, 275: "insa
nın \iicuJunda soğuk veya sıcağın hakim olmasına göre d iişiince değişir. Sıcağın hakim old uğu
dıınımd:ı o d:ıha iyi ve llaha safur."
2) Riiriin d iğer eski yazarlar gibi Aristoteles de Homeros'u. Metafizik'in kendisimle olmasa da
(hıı A 1 O, 1 076 a 4'le birlikte tek pasajdır), hiç olmazsa diğer eserleri nlle sık sık zikmler. Listesi
ile ilgili olarak bkz. hu/. A rist. , 506 a 34 vd. - Burada 1ikmlilen Homeros'un metni, /(ya
r/,ı <l.ındır (XXIH, 698). Ancak, öte yandan, o Hektor'la ilgili değildir: Ruh Ourinr, J, 2, 404 a
21fda (krş. Trende!, "De Anima", s. 1 79), Aristoteles (yanlış l•br:ıkl Demokriros'a hasta insanın
1ihni il.: sağlıklı insanın zihninin aynı değerde olduğunu s<>rl.:uirir. 1 lektor'un sayıklama anın
d.ıki lliişiiııcderi, sağlığı yerinde olan insanın düşüncelerinden farklı d iişii ncdı.:rdir (allophrone
in: 30. s:ırır), yoksa yanlış düşünceler (paraphronein) değil.lir (3 1 sa tı r) . Sonuç ol:ır.ık, diişii nce
sinin konusu ne olursa olsun, herkes doğru düşünür (Bu p:ıs:ıjl:ı ilgili ola rak A. R remond , l.r Di
/,.mmr Ari.<t. , s. 27'ye başvurulabilir).
3) Ara.o;özii (lcrş. Leutsch et Schneidewin, Paroemiogr. gr. . il, 677).
ti ) 1 009 a 32 - Aynı zamanda hem Varlık, hem de Var-olmaran old uğund an Öz(lcşli k ilkesini
ort:ıdan bldırıyor gibi görünen bilkuvve varlık kastedilmckr.::d ir.
219
M ETA F İ Z İ K
çıkar. Diogenes l.aertius (III, 1 2 , 1 0) onun Herakleitos'tan esinlenmiş birçok mısramı m uhafaza
etmiştir. Klemens, "Sırom", l, 1 4 , 64 , 2'ye de bkz. Aristoteles tarafından Rt'lorilt, l, 7, 1 365 a
1 '.le de 1ikredilmckto.lir.
Rıı pasajda Arisrordes'e göre Epikharmos Kscnophanes hakkında, onun görüşlerinin doğru,
ancak çdişik Ve)'a benzeri bir şey olduğunu söylemiş olabilir (krş. AJelc., 308, 1 � - 1 ti).
2 ) Fragm. 9 1 , Dids - krş. Theaitetos, 1 79.
3) Sırasıyla bir özne ve bir nedenin (AJelc., 309, 1 3- 1 5).
ti ) Sonsuza kad:ır giden süreçle {proo:ssus ad infınitum) ilgili olarak krş. a, 2.
220
i V . KİTAP
1) De�işmcz olan formu (�. Oluş ve Yokoluş Üurinr. 1. 5). Dupısal şeylerle ilgili dilşil nce-
1.-r h<iyle1.:e sona ermektedir. Ross, (1, 276) haklı olarak 23. samdaki nicdiksel değişmenin zıd
dı olan niıdiksel değişmenin nitelik değiştirme değil, oluş ve yokoluş olduğu na ..likkari çek
mekre..lir.
2) 1 009 a 36.
3) l larekctli ve değişken varlıkların ilkesi ve nedeni olan b ir doğanın
1) Krş. Bonitt, 205 - O halde Herakleitos'un sistemi oluşun bile gerçekliğini tasdik etmeye
imkan vermemektedir.
5) Veya başka deyişle �bütün nitelikler bütün öznelere ait olJuklanna göre". Eğer bir özne
:ıynı 7,am::ında hem sıcak hem de sıcak-<>lmayan ise, sıcaktan sıc:ık-olmayana veya sıcak
olınayandan sıcak olana geçiş gereksizdir ve anlaşılmaz bir şeydir. Krş. Askl., 279, 32-31 . Syr.'un
..!.ıha geliştirilmiş akıl yürütmesine de bkz. 76, l 7-24 .
Cı) Aristotcles şimdi özel olarak Protagoras'ı çürütecektir ve bu çiiriirme bir sonraki böliimde
de devam e1.leccktir.
22 1
M ET A F i Z i K
222
i V . KİTAP
1 ) O.ıha doğrusu Juyu organımız (aistheterion). - "Zorunlu arnmlar yapıldığı 7.aman, lluyu
mu kemli kendisine ters düşmekte gibi gösteren görünüşkki çdişki ortallan kılbr" (Ross, Aris
ror/,, s. 1 (ı.:!) .
.:!) Krş. K. 6, 1 062 b 33-1 063 a 1 0.
3) l'rotagoras'ın düşündüğü gibi.
'il Ancak bu saçma ve gerçeğe aykırı bir sonuçtur. Keş. K.ffegorilrr. 7, 7 b 3'i-8 a 8 - Eğer her
ş�· anç.ık düşüncede var olsaydı, herkesin kabul ettiği gihi in�-:ının varlığının kendisi "percipe
r,·"dc (lliişiinme olayında) değil, "percipi "de (düşünülme ul:ırınlb) bulunur, ondan ibaret olur
du. - l\iiriin bu pasajda Aristoteles, daha geniş bir biçimde Rulı Üuri11' il I, .:!. 4.:!'i h .:!(ı \'ll.nda
s<"rı:i lenen iinlü bilgi teorisini özetliyor. Duyum, duyusalla lluran ı n ortak tiili olarak tanımlan
m:ıku,lır. Bunlardan biri diğeri olmaksızın olmaz. Bu nokt:ırla ilgili ol:ırak krş. Rııh Curin' aynı
r•·r: "dııpısalla duyunun fiili, bir ve aynı fiildir. Ancık onların kavr.ımı, aynı J1:ğild i r.
«lıırusalın ve duyunun fiilinden> örneğin bilfiil sesle, bilfiil durmayı kastc..l irnnım" (Roı.lier çe
\•irisi. Trııitl dt l'Amt, l, 1 53). Öte yandan, duyusalın ve duyanın bu Cildcşliği, çağdaş rdativist
k·rin anla.l ı ğı anlamda, özne ve nesnenin gördiliğini doğıırın:l7.. ROll ier, bu noktap iyi bir biçim
de açıklığa kavuşturmuştur (il, s. 370 ve 373). Duyusal, ll u�·usal olm:ık bakımınllan, yani d uyu
organında (aisthetihon), ancak duyan öznede bilfiil hale geç.·n hclli bir faalircr meydana getirme
si h.ıkımınllan "aistheton•dur. Bununla birlikte duyıısalın nesnd, du}'\l mllan bağımsız olan bir
"hypokcimenon"u (tözü) vardır. (Aristoteles, yukarıda Mnıifizik teki pasajımızJa bunu açık ola
rak bdirtmcktedir). Bu töz, ancak bilkuvve olarak "aistheton" dur. Duyumdan önce gelen bu bil
kuwe duyıısal (aistheton), duyumun hareketsiz hareket ettiricisillir (Rodier, i l , 370). - 30. satır
daki "aistheton" o halde bilfiil duyusal anlamına gelmektedir. " l lypokeimena" hilkuwe d u)'\ı sal
lardır (/\,ıugorikr. 7, 7 b 36'da "aistheton" terimi benzeri bir anlama sahiptir).
Aristotdesçi terminolojiye göre "aisthema". duyum; "aisıhcsis", fiil halinde olan lluyum, du
}'lısal scıgi; "to aistheterion", duyu organı (sensorium); "ro aisthetihon duyu yetisi: ":ıisthetos",
·,
duyusal; "to aistheton", duyusal, duyumun nesnesi anlam ınd ad ı r . (f\u sonuncu sıfat çoğunlukla
"ınarhematikon"un (matematiksdin) zıddıdır. (Örneğin "du)·usal" l·isimlc "matematikSl.'I" cisim
d,- olduğu gibi). O, "noeton"un (akılsalın) da zıddıdır (örn..-ğin ",lupısal" say ı ile "akılsal" sayıda
olduğu gibi).
223
M ETA F İ Z İ K
1 ) Ve duyumu meydana getiren. Onun "imge"den (phanr:ısi:ı) farkı d:ı budur. Krş. St. Tho
m:ıs. s. :!J5, noc 706.
2) Çii nk ii o, belirk...l iği harekec olmaksızın var olabilir; ama bunun rersi doğru değildi r (krş. /1
1 1 , 1 0 1 9 a 2-4). - Rtiliimün son satırlarında kastedilen duyusalın duyanla ili�kisi nin cinsi ile il
gili olarak krş. 11, 1 5, 1 02 1 a 3 1 . satır. Bu sözünü ettiğimiz yerde zonınlu arrınrılarb karşılaşıla
c:ıkrır: Olçiilen, bilinen, duyulan şeyler "karşıda bulunan şeyler"dir (pros ri); şu anl::ı.m<h ki bir
h:li'ka şey, onlara gürclidir. Dolayısıyla onlar, mantıksal olarak, kendi l.:rine gii rdi ol:ın şeylerden
iince gelirler. Kategorilenn yukarda zikredilen pasajı (7, 7 b 1 5 8 a 1 2) aym şeki lde genel olarak
gördilerin "doğa ile birlikce" bulunan (hama physei) şeyler ol,hıklarını söylcmekre<l i r. Ancak
",hıyusal"la "duyum " (aistheton, aisthesis) ve "bilinen"le "bilgi" (episreron, episteme) terimleri
ile ilgili olarak bir iscisna kabul edilmelidir.
J) Ru, cevabında n - h iç kimsenin şüphe etmediği bir soru,l ıır. (Topikler, 1, i l . 1 05 a 3'e gönde
ren A.�kt., 284, 1 9-2 1 ).
1 ) i m kansız bir reşebbüs; çünkii her ilke doğası gereği "kanırlanamaz" bir şeydir (anapodeik
ron) . Eğer ilkelerin kanırlaması olsaydı, sonsuza giderdik (Askl., 285, 2-5. Krş. /kinri Analiıik/er,
1, J. 7..! b 5- 1 8).
224
i V . KİTAP
da olduğuna daha önce işaret etcik: Onlar nedeni olmayan bir şe
yin nedenini aramaktadırlar. Çünkü kanıtlamanın ilkesinin kendisi
bir kanıtlama değildir.
iyi niyedi i nsanları buna inandırmak kolaydır. Çünkü bu, an
laşıl ması güç bir şey değildir. Ancak sadece manrığın .zorlamasına
15 boyun eğmek isteyenler, imkansız bir şeyi aramaktadı rlar; çün kü
onlar kendilerine kendi kendileriyle çelişkiye düşme imtiyazın ı n
veril mesini istemektedirler. B u ise yapısı gereği, kendi kendisiyle
çelişik bir istekti r. Fakat(l ) eğer her şey göreli değilse. eğer kendin
de ve kendinden ötürü var olan(2 ) varlıklar varsa, görünen herşey
doğru olamaz. Çünkü görünen bir şey, birine görünür. Dolayısıyla
20 görünen şeyin doğru olduğunu söylemek, her şeyin göreli olduğu
nu söylemek demektir. Bundan dolayı kesin manrıksal kanıt ara
yan ve aynı zamanda görüşlerinin hesabını vermek iddiası nda olan
fılozonar,(3) görünen şeyin var olduğunu söylemekten kaçınmak
zorundadırlar. O nların görünen şeyin göründüğü insan iç'İn, ona
göründüğü anda ve göründüğü anlam v e koşullar nltmdn var oldu
ğunu bel i rtmeleri gerekir. Eğer bir yandan görüşlt-rinin hesabını
vermeye hazı r olduklarını söyledikleri halde öte yandan bu bel irle
meleri yapmayı reddederlerse, derhal kendi kendilt'riyle çel işkiye
25 düşeceklerdir. Çünkü aynı şeyin görme duyusuna bal olarak gö
rün mesi, ancak tatma duyusuna öyle görünmemesi ve iki gözümüz
olduğuna göre, onların görmeleri nin farkl ı olması durumunda,(4)
şeylerin iki gözümüzden her birine aynı şekilde görünmemesi
mümkündü r. Gerçekten, hiç olmazsa yukarda sergilediğimiz ne
denlerden ötürü, aynı şeylerin gerek herkese aynı şeyler, gerekse
30 ayn ı insana her zaman aynı şeyler olarak görünmedikleri , tersine
çoğu kez aynı anda birbirine karşıt şeyler olarak göründüklerini
ileri sürerek (çünkü parmaklarımızı üst üste koyduğumuzda do
kunma duyusu iki, görme duyusu tek bir varlığin olduğunu söyle-
1 ) Şiiyle anlamak gerekir: Bununla birlikte gene de onları çiiriitmeye çalışalım ve onlara şöyle
tli�·clim: . . . (Alck :1 1 8, 20-2 1 }.
..
ll Duyumdan bağımsız olarak var olan(krş. yukarda 5 . 1 O 1 O b 30 \'ti.). Kıı�kıısuz burada röz
l•·r kasrc..l ilmcktetlir.
3) Eğer Protagor:ıs'un taraftarları gönqlerinin hesabını \'ermek ve çelişkiye tliişmekten kaçın
mak istiyorlarsa, mutlak bir biçimde (haplos) konuşmak (Alek., 3 1 'J. 1 2) ve güriinen her şeyin
tlnğnı olduğunu siirlcmekten sakınmalıdırlar. Onların ek hclirlemcler (addir:ımenra) kullanma
l:ırı ve bu genel lincrmeyi "tarz, zaman, bakım, anlam" ifulc eden (hu, horc. he, hos) terimler
}"Jr,lımırla açıklığa kamşturmaları gerekir.
'i) Hiri hasta, diğeri sağlıklı olduğundan (Alek., 320, 30).
225
M ETA F İ Z İ K
1 ) 5, 1 009 a 38- 1 0 1 0 a 1 5'e atıf. B u nedenler burada 3 l - l 1 . satı rl:ır araçınd:ı yeniden ele alın
nı:ıkı:ıdır. Aristotdes yukarda kendilerinden söz ettiği (5, 1 00? a 1 8) iyi niyerli hasımları ile, du
pı nıl:u arasındaki açık farklılıklardan ileri gelen nedenlerden ilıiirii çdişki s i 1 li k ilkesini ml<leden
i ıı�:ıııbrı kastetmel"tedir. Bu tür hasımlarla Aristoteles an l :ış manın nıiiınkiin old uğunu <liişiin
m<· kr,·di r: Onlara bir aynı algının gerçekte hiçbir zaman farklılık glistermed iğiııi göstermek ye
terli olacaktır. "Hiç olmazsa bu dunımda, aynı zamanda evet ve h ayı ra işaret <"tmeyen dupıların
hir ta n ı kl ığı, kısaca doğrunun kendisinin olması gerektiği gibi muılak olar:ık b.:lirli olan bir ta
nıklık \•ardır." Colle, 1 1 9.
::! ) Kend i l erini çürütmek gerekmeksizin, sadece doğnıyıı gliste re rek .
3) Aristoteles'in kendisinin biraz yukarda (23-24. satırbr) işarer eniği gihi.
·il Arisrordes, biraz önce duyuların farklılıkları konusıı nda iyi n iy<'!l i til01ollırla anl:ışıl:ıbile
c�ini söyledi. Gördiiğiimiiz gibi bu farklılıkların rorunlu o l : ı r:ı k bizi \·cl işkisi1l i k ilkesi nin i n kar
ı.:ı l i l mes ine görürmemesi gerekir. Şimdi o, rartışmak için r:mışanlara (logou kharin: ::!3. satır) dö
niiyu r. Fğer rartışmamızı mümkün kılmak istiyorlarsa, yukarda denildiği gibi. süıiinii ı.:ı r iği m iz
farklılıklardan dolayı onlar düşüncelerini "ek belirlemeler" (yukarda 1 O 1 1 a !!) ya rdı mıyla daha
r:ıııı hir biçimde açıklığa kavuşturmak zorundadırlar. Anc:ık onlar tanı da bundan <lı ıbyı hiçbir
ril1iin \'a rlığını kabul etmediklerini ve her şeyin duyum ve ka nıya giir.:li o l<l ı ı ğı ı n u itiraf <"!mckre
<l irl<"r. Ancak bu, savunulamaz bir görüştür; çünkü (5. satır) bundan halihazırda, geçmişre veya
gı.:h·ck re var olmak için her varlığın önce biri tarafından d uyu l ması veya tliişiiniil nıı.:si gc rc k ı iği
sunucu çıkar ki bu, şüphesiz saçmadır. "Kendilerini diişiinnıl'ksizin" (aneu to prcxioks:ısıhenai),
binar kendileri bakımından, kendileriyle var olan şeylerin old u ğu veya ol:ıc:ığı :ıçı k r ı r (6. satır)
eğer bu doğruysa, artık şeylerin tümünün gördi olmarac:ıkları ve Uher gilriintiiRniin (ro phai
\'e
nemenon hekasto) doğru olduğunun söylenemeyeceği de açıkrır (biirii n bu ak ı l yiiriirme ile ilgili
ıılar:ık krş. Alek., 322, 1 1 vd.; Bonitz, 209-2 1 O\ Colle, 1 1 9).
226
i V . KİTAP
Son ra<O eğer bir şey birse, tek bir şeye veya belli sayıdaki
şeylere göre birdir. Ve bir aynı şey, ayn ı zamanda hem yarı m,
hem de eşitse, h iç olmazsa onun e ş i r l iği . iki karı obn şeye göre
li değ i ld i r. ( 2 ) O halde eğer düşünen özne ile ilE:ili olarak i n s a n,
düşünülen şeyin ayn ı ise, i nsan, dii�iinen özne oLımayacak, sa-
lO dece diişünülen şey olacakm.(3) Ö te yandan eğer her varlık. dü
şünen özneye göreli ise, düşünen özne tür bakı mı ndan birb i ri n
den farkl ı sonsuz şeylere göreli olacakrı r.(4 )
Bütün i nançlar içinde en sa�lam ı n ı n çel işik önermeleri n
aynı zamanda doğru olmadıkl arı inancı olduğunu onaya koy
mak ve buna karşı olan görüşün sonuç ve nedt>nlaini göster-
·1 5 mek üzere kafi derecede şeyler söyln{ik. Şi mdi aynı özneye aynı
zamanda çelişik şeyleri yüklemek im kansız olduğuna göre, kar
şıtların da aynı özneye aynı zama nda ait ol mala rının imkansız
olduğu açıkm. Çünkü iki karşıttan hiri,('il karşıt olduğu kadar
20 yoksun olmadır; yani özden yoksun ol madı r. Yoksun ol ma ise,
belli bir cins h akkında bir şeyin in kar edil mesidir. Tasdi k ve
1 ) A risıu rcles doğrunun göreli olmadığını ve görünen her şeyi n doğru u l ,lıığıın ıı si iylemenin
pnlış ı ıldıı ğu nu kanıtlamaya devam ediyor. Krş. Bonitz, 2 1 O .
.:!) Gii rd i ulan, herhangi bir şeye göreli değildir; göreli olduğu şeye (cnm·bri l) gi i rd idi r (iki
kar. prıma: cşir, eşite) . Ve eğer bir şeyin birçok bağınr ısı tskhcsis) \':ırsa. hıı h:ığınııl:ırd:ın her
hiri il,· ilgili olarak belli bir şeye görelidir. Böylece eğer hir �ey başka şe)icrc ı;iin: :ı�·nı 1amanda
h,·nı •'şiı. lh·m çift ve hem de yarımsa, o, ancak eşiti ol<lıığıı şeye giire eşit, yarısına giire iki k:ırı,
iki k:ırın:ı giire yarısıdır. Krş. Alek., 323, 1 6- 1 7.
:\) "I lüşii nen" (to doksazon) ve "düşünülen" (to doks:ıwınenon), giird i şeyler uLırak hirhirle
rind,·n :ıyrılırl:ır ve birbirlerinin zıddıdırlar ve biz, göreli ul:ının, hdli hir şeye giir,·li oldıı�'lınu bi
liyo r\17 . Eğer her şey ancakdüşünen varlığa göreli olarak v:ırsa, h:tji k:ı deyişi.· 1.'ğcr her Ş<-'Y ancak
<liişiiniildiiğünden dolayı (to doksazestai) varsa, insan "düşünen" (to doks:ı10n) .l.·ğil,lir. "diişü
niil,·n"dir (ro doksazomenon). O, "percipere" değildir, "p1.·r•ipi"dir. Rıı ise s:ı\·ın:ıdır, \'İi nk ü in
san ii1ii ger..-ği d�ünen b i r varlıktır. "Her göreli varlığın. kendisine gii rdi olılıığıı hdli hir şeyin
ol,lıı�·u k.ıhııl edilirse d�ünen varlığa göreli olan insanın. l'rnt:ıgor:ıs'ın te7ine giire diişii nmedi
ği, çü nkü o 1�1man düşünen varlığa göreli olan iki farklı şeyin (diişiinülen \'.e düşünen ) olduğu
sonıını orr:ıya çıkar" (Colle, 1 22); Şunlara da bkz. Alek., �.:?:i- 3 1 -32·1 : 1; Ronir1, 21 O, 2 1 1 ; Ra
v:ıisson. F<.<11İ .rur la Metaph. d'Arist., l, 1 4 5 ; Ross, 1, 282.
1) Çünkü bu takdirde d�ünen özne "karşıda bulunan varlık" (prns ti) k;manıının gcr..-ktirdi
ği gibi ıek bir kendisine göreli olduğu şeye göreli olmayac:ık, s.ıd<.'Ce son suz s:ıyıd:ı b i rey lere değil,
d iiş ü nii len sonsuz sayıda rür bakımından farklı nesnelere ı;iird i ul:ıc:ıkrır. Rk1. Al ek. , :-\.:? ) . 32-34
Rıın,tın diişü nen öznenin bir nesneler çokluğuna ayrışmas ı ve t:ı n ı mı n ı n inık;\nsız olması sonu
cu d:ı çık:ıc:ıknr ki, bu da aynı şekilde saçmadır.
5) Yani "ro heiron" (Ask!., 293, 6) - Bilindiği (krş. yukard:ı 2, 1 001 a 1 2) \'e Alek.'un tfa ha
rırlamğı üzere (327, 1 2- İ 4 ) , asıl anlamında inkar etmeden farklı ol:ırak yoksı ı nl ıık, belli bir cins
t"'°b ı ı l u n ı ı r. - Aristoteles'in akıl yürütmesi ile ilgili olarak krş. Ro n i t1 , 2 1 1 .
227
M ETA F i Z İ K
1 ) Orncğin hilkuvve veya kısmi olarak (Habeşli, dişleri h:ıkımın.l:ın hcraz. ,;icmlunun geri
bbn kısmı h:ıkı ın ından siyahtır. Askl., 293, 1 6 vd.).
�) Riri hilkuwc. diğeri bilfiil olarak.
3) (\-iindi h:ılin imkansızlığının mantıksal kullanımı Riri11ci An11/iıikla. T . 77 a 22-25'de in
cd,·nmekre.lir.
1) K rş. Pı·ıi /lrnnmeias, 9; Platon'da da krş. Kratylos, 385 b; Sofi.<ı, 210 ,[ 21 1 a ve 263 b.
Doğnıl ı ık sonınu ilerde E, 4 ve H, l O'da yeniden ele alı n:ıc:ık nr . - Doğnınıın skolasrik ranırru
r:ı.b,·qıı:ırio rei ,1 inrd lecnıs" gerfek ve zihnin birbirine uyg11 11/11ğ11) , Arisrordes'in ranımı<l ır.
'il O halde hu, hiçbir şey söylememektir. (Askl., 294, Cı). Aristotdes şunu diyor: Doğnı ve
y:ınlış \·dişiklcri p:ırlaştıklarına göre, bundan bir yargının ne doğnı ne de y:ı n lış olthığu sonucu
\·ıbcıkrır ki h u da s:ıçmadır. O halde aracı durwn yol'tur. A risrordcs'in kanıtlaması ile ilgili ola
r:ık krş. Bonit7. 2 1 2.
(l) Çdişikler arasında aracı bir şey (metaksy) düşünülem,--z. Ne insan, ne ar olan bir şeyin (ör
n..ı;in ki ip<:ğin ve genel olarak ayn bir cinse ait olan her şeri n ) insan ile at ar:mnda araa oltlıığu
riir. lcn "ni.irr" hir a racı şey mi söz konusudur? O, insan veya ara doğnı <lcğişemcz (çiinkii onun
hiri rcrine .l iğcri nc doğru gitmesi için hiçbir neden yoknırl. Aracı şeyler h:ıkkımla bildiklerimiz
228
i V . K İ TAP
is,· hıına açıkça ters diişmekcedir; çiinkii her değişme "karşırbr:ı doğnı" (eis ta anrikcimena), yani
kırşm:ın karşıta vep :ır:ıcı şeyden karşıta veya karşırran ar:tcı şeye doğru olur. O h:ıltle o, "aynı
cinsten şeyler" arasında (ek ton syngenon) olur, "ayrı cinsten şeyler" (eks :tllotriou) arasında ol
m:t7. (:\ski., 295, 1 5- 1 'J ) . Grinin beyaz ile siyah arasında :ıracı ıılduğu gibi :ıynı cinse :ıit olan ger
\·d: h i r :ıracı varlık mı söz konusudur? Şüphesiz griden bep1a geçiş vardır: :ınc:ık gri nin beyaz
olm:ı�·:ın olması bakımından geçiş vardır. Eğer griyi bey:ı1-olmayan olmay:ın olarak göz önüne
:ılır"ık (onu i.lyle de :ılınak zonındayız; çiinkii ancak böylece o, aracı şeydir). hı:ya1-olmayan ol
m:ı�·:ınd:ın beyaza doğru bir değişmen in olmadığı �ikardır (Rnss, 1, 285; Ronitz'e bkz. 2 1 2-
� 1 .\ J . O h:ılde bir :ıracı şey, h içbir biçimde var değildir.
1 ) Oys:ı nötr ol:ın :ır:ıcı şey, ne iyidir, ne de iyi-olmayan.
21 N:ısıl ki "dianoi:ı" (pkarsamab diişiince: Bu, Skolastiklı:rin, yanlışın bnağı ol:ın "cognitio
:ıh�tr:tcrİ\'a"sıdır. Şununla da krş. Descartes, "Regııla XI/, Ad. et T:ınn. X, ti 20). "nocsis"in [.<ezgı'
.<rl tlii,<iinrr. ilkelerin (:ırkhai) doğrudan, deneysel, yanılm:ız ve :ıpaçık bilgisi, "cngnirio inmiriva"J
ml.lı isı: 2. satırdaki "ro dianeron" (diişiinülen, çıkarsam:ılı .liişiincenin konusu olan şey) " noe
ron "un (kavranan, sı:.7giscl düşünceni n konusu olan şey) 11.ld ıdır. Ôte yandan "noesis" ve "dia
noi:ı", bilgi n i n herh:ıliik:\rda ister doğrudan, ister söz düzen ine güre çıkars:ımalı olar:ık nesnenin
k:ın:ınm:ısı na indirgı:nmesinden ötürü, birbirlerini ramanıla d:ır. R:ısir doğa h i r h'7 elde edilir
cdilıne1. rümdengdim yoluyla ona bizzat kendileri bakımııı.l:ın ap:ıçık olmayan doğnılar bağla
n ı r. Aslında rümdengclim sezgiden sadece bir hareket ve bir silsile olması h:ıkıımntl:ın ayrılır. O,
d:ıh:ı sonra gelen terimlere, b�langıçraki teri min apaçıklı ğıııı n:ıklcdcn bir Sl7�idir. Ru kavram
Lırb ilgili ol:ırak krş. Alı:k., 33 1 , 1 -3. lnrl. Arist. 'e de bkz. ( 1 SO :ı 60). "[ Jypol.·psis" (hu terimle
ilf!ili olar:ık krş. A, 1 . 987 a 1 ) , böylece "dianoia" nın sonumdur \'e cins ol:ır:ık '"cpisreme", "dok
s:ı" \'c "phronesis"i i�·inc alır. ("phronesis"le ilgili olarak bb. A. 1 , 980 b 22). '"1 l i:ınoetikos" sıfa
rı. \·ık:ırsamalı " , ":ıkıl yürütmeye dayanan" anlamına gd ir. "Dianoerike episreme" (dianoetik
i>ğrı:tinı ) , li ııyusal se7gi (ve bu anlamda "vonton ", "aisrheron"un da mltlıdı r) \'cya akılsal sezgi ile
k:11:111ıl:ın i.lğretime k:ırşımr (akılsal sezgi, "nous"rur). O, her kanıtlayıcı bili m i n indirgendiği, kı
)�ısa d:ıranan tümevarımdır. Öte yandan "ro dianoetikon", rııhun :ıkılsal, çık:ırsamacı kısmı, dia
on.·rik yeri , çıkarsanıacı akı ldır. O, "psykhe"nin üst ve ayrı kısmı ol:ın :ıkıl, düşünce, zihine veya
"en nn<.-r i kon"a, yani ruhun entelektüel kısmına, enrelleL."tiiı:I yetiye karşıttır.
" nianoi:ı" ile ilgili ol:ırak Waitz, il, 298'e de bkz. Bıı ra.l:ı konusu sayı ve geometrik figürler
olan �di:ıncıia" ile konusu iyi olan ve ideaların bilimini rc�kil eden "nocsis" :ırasında Pl:ıron'un
yaptığı ayrımı (Deı•lrı. VII, 5 1 1 d e; VII, 533 a-534 a) harırhral ım.
229
M ETA F İ Z İ K
1 ) Yani her h:ıliikarda düşünce ya tasdik, ya da inkar eder: ikisinin ortası )"l•krıır. Oüşiincenin
hu ra\TI, iiçiincü halin imkansızlığını kanıtlar. 8onitz (2 nı haklı ol:ır:ık ı . 3 \"e 7 numaralı ka
nırlar arasındaki büyiik benzerliğe işaret etmektedir.
::!) Arnı tilçüde saçma olan iki sonuç (6-7 ve 7-9. satırlar)
31 Krş. Aiıt�orilrr. 1 0, 1 2 a l .
4) Çiinkii sayı r:ı tek, ya da çifttir (Alek., 332, 1 4 - 1 5).
5) Arisrord es in akıl yürütmesi Bonicz tarafından şu biçim.!.: rak<lim edilnwkrcıli r: E ğe r A ile
'
A-olm:ıyan ar:ısıml:ı ne A, ne de A-olmayan olan bir aracı \':ırlık. R \':usa. R il.: A ar:mnd:ı da ne
R oLın. ne de A olan bir diğer aracı varlık, C olacak ve R il.: A-cılın:ı�·an arasın.la ne t\ ne de A
nlmayan olan bir aracı varlık D olacak ve bu böylece sonsu1:ı k:ıdar gi,b:ckrir.
Anl·:ık Ross (1. ::!86) haklı olarak bu yoruma karşı çıkm:ıkr:Hlır. O. A ve R. R ve A-olmayanın
ı;elişikler olmad ığına işaret etmektedir. Dolayısıyla Alek. 'un aı;ıkl:ımasını benimsemek (33, 7- 1 7)
w hıınu ş<;�ic anlamak daha uygundur: Eğer A ile A-olm:ıyan arasımla ne A. ne ,ıc A-0lmayan
olan bir t\ varsa, R ile 8-olmayan arasında da ne 8, ne de R-olmayan olan hir C ol:ıc:ık ve bu
bii�i,-ce sonsu1.a gid.:l·ekcir.
bl M Er tertium non dacur" (Bonicz, 2 l 5); Alek., (333, 1 '>-331 , 3 al hu kanın geniş ol:ır:ık ;ın
Lırmakra,lır.
230
iV. KİTAP
8 . Bölüm < Her Şeyin Doğru Olduğu Veya Her Şeyi n Yanlış
Olduğu Görüşünün i ncelenmesi >
23 1
M ETA F İ Z İ K
1 l K i bıı önerme, r:ınlış bir önermedir. O halde herşcy. �·:mlış olahi l i r. Krş. Sr. Thom:ıs, s .
:! ·i6. nnr '37.
2) O rneğin Giineş'in harcker ettiği ve Güneş'in hareker l'rnı.-'1.liği iine rm d l- r İ (Alck. . :!'l'l. 1 ?l
31 Şıı ş..-kilde :ınl:ım:ık gerekir: "Herakleiros ve Anaks:ı!!or:ıs'ın liğreri k·r i h : ı k kı ml :ı rıı k:ı rda
si iy k·. l ik k· ri m izde n " . Onl:ır, şüphesiz her şeyin doğnı oldıı�ıııııı k:ıhııl ..·n irnı.-krcn �-uk hl·r şcri n
pnlış c ıld ıığıı nu k:ıhııl ettirmere yönelmektedirler: 1 lcr:ık k·iros'a ı;iirc Şl·� ·k -r i n siird.li akışı,
An.ı ks:ıı::oras için ise evrensel karışım, herhangi bir doğrıım ifa.le er meye cnp;cl c ıl ın:ıkr:ı.l ır.
(All·k. . :ns. 1 7.22ı.
-1) -1. 1 006 a 18 nl. - 6. 7. satırları Alek.'dan (338, 30- 1 -1 ) cs i ıı lcner..-k h:ıfif hir h içi ıml c şerh
c<li\'nnı1.
5) 1 1 - 1 3. satırları şüyle anlamak gerekir: Sonra her şeyle ilı:: i li oLır:ık <.�er İİ\"ilndi h i r halin
iııık:l nı sii1 konusu olmaksızın ya rasdik, ya da inkar e;nwk 111 n ı n hıys:ı. her i k i i.i ncrmenin de
y:ı nlış \'cp tloğnı olm:ısı imkansızdır. Çünkü çdişkinin s:ı.ı,-,;c hir parçası p nlıştı r (<li�cri (loğ
rıı. l ı ırl. :\ristoteles hıı rada üçüncü halin imkansızlığı il kes i n i kıılbnııı:ıkt:ı.l ı r. Krş. Ak·k. , 3-1?, 9
nl.
6) Ô7.cllikle krş. Thrrıiwos, 1 7 1 a vd.
232
I V . KİTAP
1) "Tek bir yanlış i.lnermenin varlığı, varlıklarını vazetmek ve yanlış oldukl:ırını kabul etmek
10nında oldukları h:ışka sonsuz sayıda yanlış önermeni n varlığı n ı gerektirir. Tek bir doğnı öner
m.-n i n varlığı, aynı şekilde sonsuz sayıda doğru önermelerin varlığını gerektirir" Colle, 1 55. Or
lll"f: in "Sokrates oturmuştur" önermesinin doğru olduğunu kabul eddim. "Sukrates"in oturmuş
ul.lub'\I doğrudur" iinermesi n i n doğru olduğunu kabul etmcmiı gerekir. Dul:ıyısıyla "Sokrates'in
oturmuş l•ld uğunıın doğru olduğu doğnıdur" önermesi nin doğnı olduğunu bhul etmemiz gere
kir \'e hu büylece sonsuza kadar gider. "Sokrates oturmuştur" iinermesinin pnlış o l d uğunu ka
bul erri�imiıde de sonsuza giden bir süreç söz konusudur. K rş. Alck., 31 1 , 1 2 "" ·
2) Aristotcles. hi raı önce diyalektik olarak kanıtladığı şeyi şimdi fi1ik'e uyg u l ı ı yo r.
:�ı O hal.le her şey, hareketli değildir (Askl., 30 1 , 8).
-il l ler şeyi n h:ırckctli olmadığını gösteren diğer kanıt.
5l \'c d.:ğişmen i n maddesi olarak devam etmesi - Bonit1. 2 1 7.
(>) Tanrı - Krş. Ronitz, 2 1 7.
233
V. KİTAP ( L\ )
1) !:!.. Kir:ıb ı n ın hiiriin bölümlerinde anlamı açıklığa ka\'uşnırm:ık için, Arisrotcles tarafından
İncelenen reri m l.:ri n farklı anlamlarını numaralarla birbirlerin.len ayır.lık. 01dlikle zor olan bazı
bt;liiml.:rle ilgili olarak her zaman açık bir biçimde görülmeyen plan hakkın.la kısa açıklamalar
.la vcrllik.
2) "Arkhe", ilkr, hareket noktası, başlangzperimi, ba,ıkmgıpn l amın.lad ır. O. ":ıiria", "aition"
ve bazen de (örneğin B, 3, 998 a 23) "stoikheion " ile ayn ı anhm&ı.lır. Ancak çoğunlukla "ark
he", "srnikheion"clan aynlır; "stoikheion", daha tam olarak " i.iğe"yi i fade eder. " Sroikheion" , "ai
rio n en�·parkhon"dir, yani "içkin neden"dir; buna karşılık "arkhe", "airion toıı el"tos"dur, yani
"dış. aşkın neden"dir. [Böylece sırasıyla İdeaların formel ve maddi nedenleri olan, Bir olan ve
Büyiik ve Kiiçiik olan, aslında "öğder"dir {stoikheia)J - "Arkhe" ile "stoikheion" arasındaki iliş
kil,·rl.: ilgili olarak krş. Ps. - Alek., 2-3 (!:!.., 4, 1 070 b 23 iizcrine) . Bonirz'e d.: hkz. 225-26. Bu
k:wramla ilgili olarak şunlara da bkz. Diels, Ekmmtum, s. 21; Rh"aııd, l.t f>ro/.l dıı Dtıı., s. 96;
Wairz, 1. 117-459 - "Arkhe"nin asli anlamı "başlangıç"tır.
3) _" Üğe" (stoikhcion) kavrarru ile "ilke" arasındaki farkh ilgili olarak bir pıkarki not ve krş.
Boniız"le (.2 1 8).
-1) Empc<lokles, Demokritos ve Aristotdcs'in kendisi (l!t�yMnlann KımnLırı. il, 2, 647 a 3 1 ).
) ) Alkm,"On, Pbron ( Tim11ios, 44 d).
234
V . KİTAP
1 ) "proairesis", asıl anlamında akla, düşünüp taşınmaya dayanan bili n�·li seçimdir. . Onu
ne "cıreksis", ne de "boulesis"le karıştırmamak gerekir. "Oreksis", al711\lur ve o, "epith
�·mi:t", "thymos" ve "boulesis"in türlerini teşkil ettiği, cinstir. "Epithym ia", akıl-dışı iştah,
kiir ar7mlıır. "Thymos", belli bir ölçüde akla uymakla hirl ikte şi.ldetinden ötiirii onu tanı
mama <lıınımuna giren cesaret, itkidir. "Boulesis", akıls:ıl. iil\·iip hiçmcye dayanan ar7mlur.
" �oıılesis", "proaircsis"e yakındır; ancak bu sonuncu yaln ı1ca milmkiin ve faal iyet alanımız
i�·ine �iren nesneleri konu olarak alır (Nilth. Ah'41tı. I l l , 1 , 1 1 1 b 1 9 vd .l. O hal.le boule
sis" a"I :ı nbmında irade değildir (asıl anlamında irade dah:ı çok "houlcıııike oreksis" diye
;ı.lh nılırıl:ın "proairesis"tir); o, akıl tarafından belirlenmiş olan ereğe yönelmesi hakımın
.la n arnı.lur. " Proairesis", bundan başka, hedeflenen am:ıcı gerçekleştirmenin ara\·larını tes
hit e.len diişiiniip taşınma tarafından belirlenmiş olması hakımından amıdur - Aristote-
1,·s'in term inolojisinde "to proaireton", tercihin, seçimin konusu, "to orekton", arzunun
kcınıısu, amı edilebilir şey ("to proton orekton", arzu edilen birinci şey, yani Tanrı) ; "to
or,·krikcın", arzu yetisi anlamın ı ifade eder. .
2) Sanatlar, özell ikle " mi mari" (arkhitektonikai) sanatların ilkeler olmalarının (krş. A, I ,
98 1 a : m ı nedenleri hakkında bkz. S t . Thomas, s. 2 5 2 , not 7 5 8 . - 12. satmh "arkai" ile
yapılan kelime oyunu, çevrilemez. "Arkhe" kelimesinin "başlangıç" anlamı ile birlikte
"em i r, yetki" anlamına geldiği bilinmektedir.
J) 1 6. satırdaki "pyhothesis", (bkz. B, 2, 996 28'1e ilgili not) "önciil, koşul" (protasis)
anl.ımıfüla,lır (krş. Ronitz, lnd. Arist. , 756 b 5 9 ve 797 a 1 5). "I l ipote1lcr" (h�'Jlothcseis),
,fcıj!nıdan tloğruya, herhangi bir kanıtlama olmaksızın bilinen "dnğnıdan ilkder"tlir (ame
soi arkhai) (Alek., 346, 25 vd.).
1) Yani şeyin m:ı,l<lesi (Alek., 347, 1 1 ) . Doğa ve öğc, içkindirler. Diğer ilkeler, şeyin
tlışın<lad ırlar. - 2 1 . sarırdaki "ousia", "form" anlamındadır (aynı yer, 3 17, 1 6. "Ousia"nın
bu anlamı ile ilgili olarak krş. A. 3, 983 a 27 ile ilgili not).
235
M ETA F İ Z İ K
i l Ru bi)liim hemen hemen kelimesi kelimesine Fizik. il, 3, 1 9 1 b 2:\- 1 95 b 2 l ' i tekrar
etmekted ir. Krş. l l a ınel in, Phys., I I, s. 83 vd., Bonirz'e gi.ire (22 1 ), hu hi.iliimiin, ister Aristote
b'in kendisi. İsterse yayıncıları tarafından Fizik'ten çıkarılmış ve bıır:ıy:ı n:ıkled ilnıiş l>l<luğuna
�iiphe ynkrıır.
"Aiıion" (veya "aitia " )terimi, ntdm. sebep. genel olar:ık moıf :ınl:ımın<b<lır. O, çoğu kez
"arkhe" ve "sroiklıeion"la aynı anlamdadır. - "proton aition" (prote aiıi:ı), b:ı7.en ilk ne.leni, ilk
harl·kct çnİril.·iyi, T:ınrı'yı; bazen yakın nedeni, esere en y:ıkın nc.,leni, b:ı1en bir şeye h:ıs olan ilk
nl."t leııi, en u1.1k nedeni ("to akroraton aition"la aynı anlamda) ifade eder. i lk nedenler. <lörr ne
dl'll ( ma.l<li. fail, tiı rmcl ve ereksel), "hai prot� aitiai, ta eks :ırkhes :ıir i:ı", ili neksel (k:ıra sym be
hckosl ne.lenlerin 71lldıdırlar. - "aitiaton", nedenin sonucu ulan şey, eser; ":ı n :ı iri on " , neden ol
m:ıyan şçyJ i r. - ":ıirion enyparkhon" (içkin neden), genel ol:ır:ık "ma.l.le" :ı nl:ıınına gdi r. Ancak
bazen • t;ırnı "u da i fade eder. O, "to ekcos"un (dış, aşkın n..... lenin) zıddıdır (iirneğin foil neden
vcp h:m·kcr ettirici nedenin, yani "aition poietikon"un) .
.:!) � ı ...l,li ne<lcn - cins, madendir (Bonitt, 222).
:il Formcl ne<len.
ti) Okr:ıvın fo rm u , 2/1 oranıdır ve sayı, ikiliğin cinsidir.
5) F.ıil \'e}'3 h:ırcker ettirici neden.
236
V . KiTAP
5 le ilgili olarak bir çok nedenin - hem de ili neksd ol mayan an
lamda nedeni n - nasıl olabileceğini (örneğin heykd in başka bir
bakımdan değil , heykel olması bakı m ı ndan nedenleri, heykeltra
şın sanatı ve tunçtur; ancak bu ikisi, aynı anlamda nedenler de
ğildi rler. O nlardan biri maddi neden, diğeri h:ırt"ket erri rici ne
den anlamı nda n edendir), gerekse şeylerin nasıl karşıl ıklı olarak
birbirleri n i n nedenleri olabilecekleri n i (örneği n idman, vücut
sağlığı n ın; vücut sağlığı d:ı idman ı n nedenidir; ancak bu ikisi
10 ayn ı bakımdan neden deği ldirler. Biri ncisi hareketin ereği, diğe
ri İse onun kaynağı olmak b:ıkı mınd:tn nedendirler) açıklar. Ay
rıca tek bir şey, karşıt sonuçların neden i olabilir: çi.inkü varlığı
herhangi bir sonucun nedeni olan şeyi n yokluğu nun bazen
onun karşıtı olan bir sonucun neden i olduğu söylen i r. Ö rneğin
bir gem i n i n kazaya uğramasının neden i n i n , dümenci n i n yoklu
_ğu old uğunu söyleriz (çünkü dümenci n i n varlığı. onun kurtul-
15 m:ısı n ı n nedeni olacaktı). O h alde bu her iki neden, yani dü
menci n i n varl ığı ve yokluğu, h:ıreketi n k:ıyn:ığı olmak bakı m ın
dan nedendirler.
Bu saydığımız nedenlerin tümü, açık olarak, dört grupta
toplan maktadı r: Hecelerle ilgili olarak harfler, yapma şeylerle i l
gili ola rak onların maddesi, cisi mlerl e ilgili olarak Ateş. Toprak
20 ve bi.iti.in diğer öğeler, bütünle i lgili olarak parçala r, sonuçla il
gili olarak öncüller, bu biri ncileri n kendilerinden meydana gel
dikleri şeyler olmaları anlamında neden lerdir. Ancak bunlar :ıra
sında b i r kısmı , örneğin parçalar dayan:ık, özne (subsrr:ınım)
olarak,10 diğerleri, yani bürün, bileşim ve form ise öz ol:ır:ık-<2)
nedt"nlerdir. Toh u m , heki m , bir kara r veren ve genel olarak fai-
25 le gel ince, onların tümü hareket ve sükunetin kaynağı ol maları
a n la m ın da nedendirler.{3) Geri kalanlar ise başka şeylerin ereği
ve iyiliği olarak nedendi rler. Çünkü başka şeylain kendisi n i
elde ermek için var oldukları şey, en iy1 olandır ve o, bu başka
şeylerin ereğidir. Bu ereği Kendi nde iyi veya görü nüşte iyi ola
rak adlandırmamız herhangi bir şey forkerri rmez.(41
1) � 1 :ı<l.li ne.len.
:?l ı:.. rmcl ne.len.
3) F:ıil netlcn.
·1 l Erek. mk-cc iri olduğu düşünülen bir şey olabilir (A�kl., 306, 1 ') . Gerçek iri ile görünüşte
iri ::ır:ısımlaki :ırrıml:ı ilgili olarak krş. Topikler, VI, 8, 1 46 h 36.
237
M ETA F İ Z İ K
1) Çilnkii Polyklitos en yakın; insan, daha uzak; müzi.�ym ı•e brynz daha da u7.ak ncıl.:n<li rler.
Arismh.�.:s·in örnek olarak verdiği Polyklitos, ünlü "canon"un )>apıcısı olan h.:rkdcraştır. tl90'a
doğnı Siq·one veya Argos'ta doğmuştur. Sanatçı olduğu k:lll:ır kuramcı da olan Polykliws'u, Di
ds ( 1 rmnkr., 28. Bölüm), Pythagoras'ın okuluna bağlamakr:ıdır.
.!l 1 O. satırdaki "epi hon aitia ta aitia" ifadesi, "aidata", yani ned.:nin eseri olan şeyler (causa
ra), eserleri.: aynı anlamdadır (kış. Sylv. Maurus, l l 5).
238
V . KİTAP
1 ) Ru aln tür nC\lcn o halde şunlardır: Bircysd neden (hL·ykclle ilgili olarak hcykclrraş), birey
sd n,·Jcnin cinsi (sanatkar), ilineksel neden (Polyklitos), ili n.:kscl ne..l .:nin cinsi (insan), bireysd
nC\l.:nle ilineksd n.:dcnin bir araya gelmesi {heykeltraş Polrkliros), bireysel nc\l.:nle ili ndsel ne
denin cinsinin birleşmesi (sanatkar insan.)
:?) R(>lümiin sonunun tümünün kendisine bağlandığı hu ikinci genel bölme ile ilgili olarak
açıkl:ımalan son \lcrccede ayrıntılı olan St. Thomas, s. 26 1 . not 794'c bkz.
3) "Sroikheionw terimi b�langıçta sıraya konmuş, dizilmi,r nrsnr {"to systt� ikha", "systoikhia":
bir araya getirme, düzenleme kelimeleri de bundan çıkmaktadır. Krş. A, 5. 586 a 23 ile ilgili
notl, 11/fiıbrnin hı11.fi anlamına gelmekteydi. "Öğe" anlamında bdki ilk önce Plaron'Ja (Elllle
mos'a gfüe: Simplikius, in Phys 7, 1 3, Diels; Aynca Thf'llitrıo.<, 201 e'ye hkz.), ancak ö1dlikle
.•
Arisrotd.:s'in cserl.:riıule ortaya çıkmaktadır ve eğer, sonund;ı ilğe anl:ımına kullanılmaya başlan
mışsa. hunun ned.:ni hiç şüphesiz Demokritos'un, kanırlam:ılarını orr:ıya ko�·m:ık iı;in iirnckler
olarak alfahenin harfl.:rini kullanmış olmasıdır (krş. Diels, Elnnrn111111. , s. 58 \'tl. l . f\:.: olursa ol
sun, "stoikheion", ":ukhe"ye, yani şeyin dışında olan ilkerc lhb. yuk:mla 1 . hüliinıl karşıt ola
rak. i�·kin öğe, şeyi meydana getiren parça anlanuna gdmd•rL'llir. Ancak bildiğimi1 gibi bu iki
hliıne, aralarında bir ayrım yapılmaksızın her biri yerine de sık sık kullanılmıştır. "Stuikhicon"
kdimesi ilk olarak Empedokles'in sözünü ettiği anlamda "Ji.ln öğctlen hiri"ni (ta prota somata)
t i.: ifaJe .:Jer. Gcomctri'de öğder, kavramlar, önermelerin aksiyomları, postiilaları, hipotcrlcri<fü
(tliagrammata).
41 Krş. Z, 1 7, 1 04 1 b 1 2; Poaika, 20, 1 456 b 20 (Bonirz. 2 27).
5) Doğ:ı Filozotları.
239
M ETAF İ Z İ K
leri en son kısımlara bu adı vermek ted i rler. Ru kısı mlar ar
tık farklı türden diğer cisimlere böliin meleri mümkün ol m a
yan kısımlardır. İster b i r, isterse çok olsunlar, işte bu yapıda
.V i olan şeyl eri onlar öğeler olarak adlandırm:ıkt:ıdırlar. - Geo
metrik kanı da maları n öğeleriO ) denen şeylerle. genel ola rak
kanıtlamanın öğeleri de hemen hemen benzer bir öze llikte
di rler. Çünkü her b iri birçok kan ıtlamanın tem eli nde olan
1 0 1 4 b ilk kanı tlara, kanıclaman ın öğeleri den i r. F\iri orta terim öde
vi gören üç teri mden meydana gelen b i rin cil kıyaslar,(:!) bu
yapıdadırlar.
Bu noktadan harekede, anbm genişlemesi sonucunda
"öğe"den 2) b i r ve küçük olduğu ndan örürü bi rçok şeye ya
rayan şey de anlaşılmaktadır. Bundan dolayı kiiçük, basit,
5 bölünemez olana "öğe" denmektC"d ir. Rundan da en tümel
kavramları n(3) öğeler oldukları sonucu çıkmaktadı r (çünkü
onların her biri b ir ve basit olduğundan ya biitün varl ı klar
d a(4) veya onl arı n çoğunda içerilmiş bulunur) . Yi ne bu ndan
dolayı bazı filozoflar Bir olan ' ı ve Nokta'yı ilkelC"r olarak ka
bul etmektedi rler.<5) Böylece adlandı rılan ci nsler, evrensel ve
1 0 bölün mez oldukları ndan (çünkü onların tan ı m ı yoktu r) ,(6)
bazıları cinsleri n öğeler, hatta ayrımdan daha fazla öğeler ol
duğunu (çünkü cins, daha geneldir) ileri sürmektedi rler.
Gerçekten ayrım ı n olduğu yerde cins onunla birlikte bulu
nur. Ama cinsi n olduğu yerde, ayrım onu nla bi rlikte bulun-
1 5 maz. (7} "Öğe" kelimesinin bütün a n lamlarında bulunan ortak
özellik, her varlığı n öğesi nin onun meyda na geti rici ve içk i n il
kesi olmasıdır.
1 ) D iagr:ı mma ile ilgili olarak keş. Yuk.uda B, 998 a 2'i ile ilgili noc.
" "
2) Ari�ınrdes 10 1 4 b 2. satırdaki "syllogismoi hoi protoi"d;ın . snriı'l.::rc k:ırşır ol:ır:ık "h:ısi ı kı
r:ı�lır�ı bsıelliyor (Waitz, 1, 450; Bonirz, 227; Ross, 1, 29'i); Al.::k ., (J'i6, 2.!) \'C Askl.'ıın (:WB ,
.!l d iişiindiikleri gibi birinci figı::rden kıyasları kasretmiyor.
J ) Rı�k:ı deyişle en yüksek cinslerin {ro anotaro gene). (Al.::k . . J'i'i. 30).
·l) Ürn.·�in öz ve birlik kavramı (keş. B, 3, 998 b 20).
'i) Sırasırb sayının ve doğrunun ilkeleri.
6) " F n �·iiksek cinsler (summa genera) , cins ve ayrıma hiiliinemc1lcr, dolarısıyl:ı ranımlana
m:ı1l:ır - ,._ l.::ı inle ilgili olarak krş. Bonirz, 227 -228.
7) Cins \'e ayrım arasındaki ilişkilerle ilgili olarak krş. Topiklrr, iV, 2, 1 22 h 1 'i ve p.ık:ırda B,
J. 'l'l!l h 1 1\ vd. (notları ile birlikte) .
240
V . KİTAP
4 . Bölüm < Doğa > 0 l
i l Ari�totdes'cc "doğan (physis) ile ilgili olarak şunlarla d : ı krş. Fizik. H. 1 : Riv:md, le Probl
rlıı l>rl'. . s. 26 1 ; t- l :lnsion, lntrod. ,ı /a Phys. Arist. , s. 20 \'<I. Çok brın:ışık ohn hu önemli kav
r:ını h:ıkkı nda Vimıh. rle /,ı Philos. . V. Natııre, il, s. 503 nl . n:ı. füclliklc 50-.. s:ıyfad:ıki eleştirisel
·
kı"m \'c P:m ly-Wissowa'da Leisegang'ın makalesine ("Pl�ı.,,i/, vol. 3'J. ( 1 ? 1 1 ) . wl . 1 n0- 1 1 64)
,ı,. l > : ık nı :ı k yararlı ol:ıc:ıktır. - Genel olarak "physisn, Arisrocclcs i\·in, :ırnı 1:ım:ınd:ı hem dcğiş
m··�·i . hem de dc�işıııcnin temelinde olan devamlılığı açı k l :ı y:ıh il ccck biç inuk· ol uş \'C oluşun da
pndı�ı ilkderd i r (" Fizil/i n il. kitabına bkz.).
2l " Hilyiimen :uıl:ııııına gelen "phytcst:ıi"nın çoğu biçiminde oldıığu gihi.
3 1 Poğ:ıl varl ıkl:ırın ilk maddesi (Alek., 357, 13 vd. ) vey:ı hdki tohum ( Ross . 1. 2%).
1) Ru k:ı\'faml :ı rl :ı ("haphen, "symphysisn, "synckheian) K. 1 2 , 1 0<•') :ı 'i - 1 2 ' .lc c,·kr:ı r karşılaşı
l:ıc:ıkcır. - "( Taphc" ("h:ıpteschai": temasa, iliıkiye girmek, trııııı.< h.ılil/llı· olııı.d·: ."h:ıptos": temas
r,/ilm, rlnlmnıt/1111) "fl'/11asn demektir. O, doğal ve organik birlik. ı�ı·nı rloğ.u!.ı olıı111 :ml:ımın:ı gdcn
"s�·ııı ph�'>; i sn ten farklıdır. ("Symphyei nn: doğııl bir birlik 0/111,ık; "symplı�'tos": ,f,,ğ.ıl olımık hir ,<ry
rlı· ,.., ,. olm; "ra syınph)'tan: Hay11am meydana getiren kmmlıı; "symphycsn: l>oğııl ol. mık a_ym tiir
r/,·ıı t1!.ııı. - Ru p:ıs:ıj l:ı ilgili olarak krş. Alek., 358, 32-34.
'il Aristotcles şey i n yakın maddesin i kastediyor (Alek., 3'i8-37).
6) t- 1 :1<1lleni n şu vey:ı. bu belli bir forma dönüşümü içinde.
24 1
M ETAF İ Z İ K
ister Ateş, ister Toprak, ister Hava. İster Su, İster başka herhangi
bir benzeri ilke, ister bu öğelerden birkaçı veya nihayet ister onla
rı n tümü kabul edilsi n - bu anlamda onların doğaları oldukları
35 söylenir. S) Doğa, ayrıca doğal şeylerin tözü anlamına geli r.O ) Do
ğanın, başlangıçta bulunan bileşim olduğunu İ'leri sürenlerin veya
Empedokles gibi
1 ) �(;, s:ırırdaki "owia" kelimesi, l O l 5 a 6 vd.nın da işa rer etriği ii1ere, m:ıdde ve forma ayrıl
m:ısınd:ın i i n ce madde ve formdan meydana gelen başla n g ı ç r:ı k i h i lcşi m anLımında ku llan ı l ıror
ı:iiriin md.a<.'\lir. Bu bileşim forma bürünmediği sürece "do�:ı- , ke)tl ol:ır:ık verilen hir addan h�
k:ı hir şer .k--ğildir.' (keş. De Corte, Chroniqut d'Hist. dt !tı l'hilos. 11rıdmnr. Rc\'llC de Ph i losop
lıic. 1 •ı.n, s. 623. Bu eserin ilk baskısının kritiği).
2) Fr:ıgm. 8, Dids (Ritter et Prell., 1 65). Ancak Aristordcs onu r:ım ol:ır:ık 1ikrerm iyor. Bu
p:ıs:ı j.l:ı Ar isrore les "physis"i doğa anlamında yorumluyor. Ancık eski ve yeni yonımcııbrın ço
(:ı ı ıı l ı ı (:ı ı n :ı giire "physis", "genesis" (oluş, meydana gtlq) an l :ı ınınd :u l ır (k rş. T:ınnerr, 1'011r /'llist.
,/,. l.ı .<e. fır//. . 2. baskı, Dies, s. 339). 2. satırdaki "değiş toku�. re:ıri" anlamın:ı g.·k·n ".li:ıll:ıksis"e
gd incc. o hı ı rada "ayrıl m a" ile (diakrisis) aynı anlamdadır. l's.-Ar. dr Mrt. Xl'lloph. l'I Gorg 975 .•
242
V . KİTAP
f. ırm. m:uldeden ayrılamaz olduğundan madde de doğ:ulır. " Ooğ:ı" kavramının raşı<lığı çift an-
1.ı mlılık hu radan k:ıyn:ı.klanmaktadır. Fizik'in aşağıdaki p:ıs:ı.jı hu çifı anl:ı.nılıl ı ğı iyi hir hi�· inıde
.
cın:ıy:ı. kcıymaktadır: " Ooğa, form ve madde olmak üzere iki :ınlam:ı gddiğiııd..- n , onu h:L�ık bu
nın11n ii1iinii inc..-bliğimiz gibi incelememiz gerekir. Yan i hu riir şe ler ne m:ıdd..-,k·n. h:ığımsız
r
24 3
M ETA F İ Z İ K
1 ) fr:ıgm . 8, Hiller - Paros'lu Evenos, Sokrates zam:ınınd:ı yaş:ıpn hir sotlsr w hir "dcgia
ııııc" �:ıirdi (krş. Retorik, [, l l , 1 370 a 1 0. Bu yerde Evencıs'ıın "penr:ımctrc"si yeniden 1ikmlil
nwkr,·.lir).
�) Fkl.:ım. 256. mısra.
�) Y:ıni ezeli-ebedi ve hareketsiz varlıkların zorunlıılıı�ıııı.l:ın lkrş. Aş.ığıd.ı 1 O 1 c; h 1 O) Aris
-
rord,·s . 711nınlunun ilk anlamlarının, asıl temel anlam ol:ın hıı ii\·iindi :ınl:ım:ı hağlı oldııkl:ı rını
k:ın ııln·or.
'i l Hıı k:ınırlama, tamamen diyalektik nitelikte olan ":ııl lıonıincm" k:ınırhm:ının r(·rsi nc (krş.
T. 1 . 1 006 :ı 1 3 ile ilgili not} kıyasa dayanan kanıdamadır lkıpsın r:ınınıı i\·in hk7. Hiri111i A11.ıli
tiH,·ı-, 1 . 1 , 21 b l 8).
244
V . KİTAP
1) " Kemlisindcn b:ışka bir şeye borçlu olanlar", somu;hrdır. "Kendileri başka şeylerde bulu
nan ıonınhıhığun kaynağı olanlar", zorunlulukları, başka şeylerin wnınluluğun ncc.leni olan do
laysız önermeler ve ezeli-ebedi varlıklardır. (Alek., 36 1 , 22 \'ll.).
2) Çiinkii bunun rersi olduğu takdirde onlar, olduklarınd;ın b:ışk:t riirlü olabilirler. Oysa on
lar en ram. en m iikemmel anlamda (l..'}'rios) zorunlu varlıklardır ve her rilrlii wnınluhığıın kay
nağıdırlar.
:\) Rir olan, rürleri ve doğası ile ilgili olarak [, J 'le de krş.
1) 1 7-36. sarırl:u arasında incdenen ilineksel anlamda (kara sym�+.ekos) Rir'in farklı anlam-
larının sayısı beşrir:
a) koriskos ve "müzisyen" gibi töz ve ilinek ( 1 7-22. samlar): Rıı. remel anlamdır.
" "
245
M ETA F İ Z İ K
lli neğin cinse veya herhangi b ir ri.i mel kavra ma<O yüklendi
ği, yan i örneği n "ins:ın"la "müzisyen insan "ın bir ayn ı şey oldu-
30 ğunun söylendiği durumda da ayn ı şey söz konu�udur. Çünkü
bu ya " m üzisyen"in, kendisi bir röz olan i nsanın bir ilineği ol
masından örürüdür veya "insan " ve "mi.izisyen"in her ikisi n i n
bir bi reyi n, örneğin "Koriskos"un i l i nekleri olmalarından ötü rü
dür. Ancak bu i ki i l i nek ayn ı tarzda ona air deği ldirler. Onların
b i ri muhremelen cins ve tözün içi nde bul unan bir şey olarak,
35 diğeri rözün basir bir hali veya belirlenimi olarak ona a i n i r. O
ha.ide ili neksel anlamda bir olduğu söylenen şeyler bu anla mda
b i r olarak adlandırılırlar.
1016 a. 2) Kendi özü gereği b ir diye adlandırılan şeylere geçel i m :(2)
Bunlardan b i r kısmı a) sürekl i olduklarından öri.i rü (örneğin bir
demer. bağdan ötürü; tahta parçaları . yapışrırıcı maddeden örü
rü) bir diye .adlandırılı rlar. Nasıl ki kol ve bacak gibi vi.icudun
her kısmı bir diye adlandırılırsa, bir çizgi. kı rık bile olsa.Dl sü
rekli olması koşuluyla, b ir diye adlandırı l ı r. Bu şeylerin kendile
ri içi nde doğası bak ı mından sürekl i olanlar, ancak yapma. b i r
5 sürekliliğe sahip olanlardan da.ha fazla birdirler.14l Doğmı bakı
mından tek bir harekete sahip olan ve ondan haşkasma sahip olama
yan şqe. sürekli şey denir. Şi mdi b ir hareker, bölünernediği rak
dirde, birdir ve bölünmezl i k de za m:ın bakım ından böl ünemez
l iktir.<51 Doğaları bakımından sürekli olan şeyler, sadece remas
ran ileri gelen birl ikten daha deri n b ir birl iğe sahip olan şeyler
dir. Çünkü tahta parçaların ı b irbirlerine remas edecek bi r rarz
da bir araya getirdiğimizde, ortada rek bir rahra parçası veya bir
cisi m veya başka herhangi b i r ri.i rden si.irekli varlık olduğu n u
söyleyemeyiz. O halde herhangi bir biçi mde si.irekli o l a n şeyler,
1 0 bir bükül m e gösterseler bile b ir olan şeyler diye ad landırılırlar.
Ancak büküm lü olmayan şeyler, daha fazla birdirler. Örneğin
kaval kemiği veya oyluk, bacakran daha fazla birdir. Çi.i n kü ba
cağı n hareketin i n b ir olması zorunlu değildir. Diiz çizgi de kı-
246
V . KİTAP
rık çizgiden daha fazla birdir. Bükü mlü ve köşeli olan bir çizgi
n i n hem bir • olduğunu, hem de ol madığı nı söyleriz. Çünkü
onun ha reketi (bücün uzun luğu boyu nca) ayn ı zamanda olabilir
1 S veya olmayabilir. Oysa düz çizgi n i n harekeri her zaman aynı za
manda olur ve onun bir uzunluğu olan parçalarının her biri,
kı rık çizgide olduğu gibi diğer b ir parçası hareker erriği hal de
hareker ermemezl ik ermez.O )
b) Maddeleri cür bak ı m ı nda n birbi rinden farklı olmayan
şeyler de kendi özleri gereği b ir olan şeyler diye adlandırıl ı rlar.
Maddeleri cür bakımı ndan birbirleri nden farklı olmayan şeyler,
rürleri duyum bakım ı ndan birbi rlerinden ayırdedilemez olan
varlıklardı r. Burada kastedi len madde, ya en son duruma en ya
kın olan veya ondan en uzak olan maddedi r.1 2 1 Örneğin bir
20 yandan şarap ve suyun, tür bakı mından birbirlerinden ayı rdedi
lememeleri anlamında b ir oldukları söylen ir. Öre yandan zeyrin
yağı , şarap gibi bücün sıvıl arla, biiriin eriyeb i l i r cisi mleri n , en
uzak maddeleri n i n aynı olması ndan örü ri.i (çünkü onların rüm ü
Su veya Hava'dır) bir oldu kları söylen i r.
Birbi rlerine karşıc özel ayrımlara bölünmekle birlikre cinsle
ri bir olan varLklar da kendi özleri gereği bir olan varl ıklar
diye adlandırıl rlar. Bunların da bir oldukları söylenir: çünkü
ıc; burada ayrımh rı n caşıyıcısı olan cins. birdir. Örneğin İn san , ac
ve köpek, bir 'ıayvan ol maları bakı m ı ndan bir birlik ol uşruru
lar. Bu hemen hemen bir önceki duru ma, yani maddenin bir
ol ması durumuna benzer bir durumdur.Ol Bu varl ıklar bazen
bu söylediği m iz anlamda(4) bir diye adla ndırılırlar. Bazen ise
onların daha yüksek bir cinse göre b i r ayn ı şey oldukları söyle-
30 n i r. Bu onların, cinsleri n i n en son ri.i rleri olmala rı durumunda
orcaya çıkar (daha yüksek cins, yakın cinslerin üsriinde olan
cins anlamına gel i r.(5)) Örneğin i kizkenar üçgenle eşkenar üç-
1 ) Arisroıclcs'in burada söylediği, bir çizginin, bu çi zgi n i n hir nokı:ısı eır:ıfın.l:ı diindiiriilmesi
.lıınım11nıı d ışarda. bırakmal'tadır; çünkü nokta, uzam:ı s:ıhip değil,lir (Riiıiin hu pasajı Ak·k. ,
:�M . 1 2 \'<l. nd:m esinlenerek çevirdik).
�l � Kendi fızü gereği Bir olan"ın bu tiirü ile ilgili ol a ra k krş. Rııniız. 23'i.
3) Çiinkii burada cins, ayrımların maddesi rolünü oyn:ır krş. Roniı7. H<ı.
-1) Y,ın i \':ıkın cins bakımı ndan.
'il Zor p:ıs:ıj. Biz Christ'in okuyuşunu takip ediyonız. - Aristoıdcs ş11n11 demek isıiyor: R i r
:1�11 1 cinsin i\·inde bulunan varlıklar birdir. Ancak eğer bu pk ın cinsin kendisi. ,!aha �ii ksı:k bir
l·i ıı-in i,·inc girerse (örneğin üçgen cinsi, geometrik şekil l·insi içine). on11n ıiirbi (isıcr en son
ıiiı l,· ri olsıınl:ır, isterse olmasınlar; örneğin ikizkenar üçgcn ve qkcn:ır iiçgcn) ��ıkın cins bakı-
247
M ETA F İ Z İ K
mın.l:ın değil, b u daha yüksek cins bakımından b i r olacaklardır. R:ışk:ı llerişlc iki1kenar iiçgenle
eşkenar iiçgen birbi rleri nden yakın cinsleri (üçgen) bakımından furklıdırlar, ancak 111.ık ı:insleri
(�,·omerrik şekil), bakımından birdirler. Ross (aynı yerin l ngili7:ce çevirisi) Aristotdes'in liiişiin
n,;i h,ıkkında çok açık bir açıklama vermel.."tedir: "At, insan \'c kiipck, hepsi de haY'·an olduğun
dan , birdirler. Ancak onları bir şey olarak adlandırmamız gerekirse, hepsini hir hayvan tiirii ola
rak alllandıramayız. Onlan daha yüksek bir cinse göre adlandırmamız ve bir canlı varlık (tiirü)
llcnı.:nıi1 gerekir.
1 ) Cins ve ayrıma böliinebilmelde beraber.
2 l Türsel birlik.
3l Tfüiin , kategoril.:rin başında gdmesinden ötürü. Krş. Ross. [, 303; "Diğer kategoriler töze
hağlı oldukları için. unlarda bulunan şeyin birliği, tözün birliğine bağlıllır". Tü1scl birliğin bu
iin,·diği ile ilgili olarak RıJı Üurine nin bir pasajına (il, 1 , ti 1 2 b 8) başvıınıbhilir. Rıı pa.�ajda
Arisııııd...-s Bir'in ve \'arlık'ın temd anlamının "entellel..-ya" ultlıığıınıı söylem.:ktellir. Çiinkii en
rdk·kya ram fiil, en ram, en sıkı anlamda var ve bir olandır. O, formd rü1diir ve formcl töz en
mükemmel anlamda varlık ve birliğe sahip olan şeydir (Ro..lier, rr' s. 1 76- 1 ..'J).
ti ) O halllc tözlcrllen başka varlıklar, kendi özlerine yabancı olan hir şeye h:ığlı olmalarından
lloları. ancak ilineksel bir birliğe sahiptirler. Yalnızca tözsel hirlik, gerçek, mııılak anlanı&ı birdir
(Al,·k.. 36.,, 1 1 vd.).
248
V . KİTAP
bir olma da ya süreklilik veya form veya tanım bakımı ndan bir olma
dır.(! 1 Çünkü biz ya sürekli olmayan veya formları bir olmayan
veya tanımları bir olmayan şeyleri çok şeyler sınıfına sokarız.
Buna şunu da ekleyelim: Biz bir anlamda, bir nicel ik ve sürek
l ilik ifade eden bir şeyin bir olduğunu söyleyebilirsek de bir başka
anlamda onu söyleyemeyiz: Bu şeyin aynı zamanda bütün olması,
başka deyişle formu bakımından bir ol ması gerekir. Örneği n dü
zensiz bir biçi mde bir araya getirilmiş bir ayakkabının parçaları n ı
1 5 gördüğümüzde, onların b i r olduğunu söyleyemeyiz. Ancak basit
süreklil iğin dışında tek bir forma sahi p olacak ve bir ayakkabıyı
meydana geti recek bir biçimde bir araya getirildikleri nde bunu
söyleriz. Aynı nedenden ötürü dairesel doğru, bütün doğrular için
de en gerçek anlamda bir olandır. Çü nkü o,(:!) bir bütün oluşturur
ve tamdır.
3) Bir olanın özü,(3) bir tür sayısal ilke olmasidı r. Çünkü ilk
ölçü, bir ilkedir. Bunun da nedeni, esas itibariyle kendisiyle her cinsi
bildiğimiz şeyin, bu cinsin ilk ölçüsü ol masıdır. O halde her cinste bi-
20 !inebilir olanın ilkesi, Bir olan'dır. Ancak Bir olan bütün cinslerde
aynı değildir: O, şurada yarım tondur,!4) öte yanda sesli veya sessiz
harfrir. Ağırlıkl a ilgili olan Bir, hareketle ilgili Bi r'den farklıdır.
Ancak her durumda Bir olan, ya n icelik ya da tür bakımından bö
lünemezdir. Nicelik bakımından bölün mez olana, hiçbi r yönde bö-
25 lünemez olduğu ve bir konumu ol madığı takdirde. birim denir.
H içbir yönde bölünemez olmakla birlikte bir konumu olan şeye,
Nokta deni r. B i r yönde bölünebilir olan Doğru, iki yönde böl üne
bilir olan Yüzey, her yönde, yani üç yönde bölünebi lir olan Cisi m
kımımfan" (synckhcia) birdirler. Üçgen veya insan, "tür bakımından" (ei<lci) binlir. Tözleri
arnı olan "çok adlı" şeyler (polynomie) "tanım bakımın<hn" (logo) birdirlcr (Alek., 367, 23
vd.l.
::?) Siirckli ohışıın<lan başka, ayrıca.
3) Air olan'ın çeşitli türlerini saydıl..tın sonra (kaplam), Arisroreles şimdi Air olan'ı tanımlaya
calmr (içlem). [, 1 . 1 052 b 1 5- 1 053 b 8'1e karşılaştırma yapılabilir. Aonitt'in anlam dolu diişün
cderinc de bkz. (::?38) Aristoteles'i n düşüncesi şu gibi göriinilyor: Bir olanın özii (ro heni cinai)
-
hir riir ilke, sayısal hareket noktası (arkhe tini) olmakrır; aynı cinsten şeyler için bir ölçü ödevi
gi\ren en kiiçiik (minima) sayısal birim olmaktır. Gerçekten bir şeyin ilk ölçiisii , bir ilkedir; çün
kü hiz şeyi, onun vasırasıyla biliriz ve bir şeyi kendisi vasırasıyla bildiğimiz şey <le ancak bir ilke
olahilir.
-il Çeyrek ron <lcğil, yarım ton (her halükarda en küçük müziksel ara) anlamına gelen "diesi
is" bvramı ile ilgili olarak krş. Robin, la Th. Platon., s. 404. nor 327.
249
M ETA F İ Z İ K
diye adlandı rıl ı r. Ters yönden alırsak iki yönden bölünebil ir olan
bir yüzey, tek yönde bölünebilir ol:ın bir doğru, ni�elik bakı mın
dan hiçbir yönde bölünebilir olmayan nokra veya birimdir - yani
30 h içbir konumu olmayan, birim; konumu olan, noktadır -.
SonraO ) bazı şeyler sayı bakı mı ndan, bazıları tür, pazıları
benzerl ik bakımından birdir. Sayı bakımından bir olan varl ıklar,
maddeleri bir olan varl ıklardır.(2) Tür bakımından bir olanlar,
tan ım ları bir olan; cins bakım ından bir olanlar, kendilerine
aynı tür kat'cgorinin yüklendiği varl ıklardı r.Ol Benzerl ik bakı
m ından b i r olan varl ıklar ise, birbirlerine olan durumları. üçün
cü bir şeyin dördüncü bir şeye olan durumu gibi olan varlıklar-
35 dır.(4) Bir olan daha sonra gelen tü rleri , daima daha önce gelen
türleri nde içeril miş bulunur: Örneğin sayı bakımı ndan bir olan,
tür bak ı m ı ndan da birdir; ama tür bakımı ndan bir olan, her za
man sayı bakım ından bir değildir. Tü r bakım ından bir olan her
şey, cins bakımından da birdi r; an cak cins bakı mından bir
1 0 1 7 a olan, her zaman tür bakı mından bir değildir, sad!'-'ce benzerl ik
bakım ı n dan birdir. Nihayet benzerl ik bakımından bir olan, her
zaman cins bakım ı ndan bir değildi r.(<;)
1) Ô1ü gereği bir olanın başka bir bölünme tarzı. Bir ol:ı n'ın füünü bdi rlemalen ünce 1 0 1 6
b 1 -'ye ek.
2) Yani bireyler (lcrş. B, 4, 999 b 2 1 ). Madde, bö}1ece, bi reysclleşr i rme ilkesi olarak onaya
'
çıkmakradır. (Bu i lke Z, 8, 1 034 a 5-8 ile ilgili bir norta incclcnccckrir).
3) "Skhema tou syllogismou"ya yaklaştırılabilecek "skhema tes karegori�" deyimi (34 . sa
rır) esas olarak "yüklemleme figürü", "kategori tipi veya b;L�ir obrak "karegori" anlamına
l!dmek red i r. Kategorilere işaret etmenin en doğru biçimi, odur. Krş. Ross. 1. l .),.'XXIV "fnt
rod11ctio11" "ra skhemarau (veya ta gene) ton kategorion (n:ya rcs karcgoriasl deyimi karcgori
lcrin, hiiriin yüklemlerin içlerinde yer aldıkları en yüksek ıürlcr veya sı nı flar olmalan olgusu
nıı vurg u !ar".
Mcınin kendisine gelince, zordur. Kelimesi kelimesine alındığı rak.l i rde o, cinsin karegori ile
aynı kaplama sahip olduğu anlamına gelmektedir ki bu şüph�iz Ariswrclcs'in düşüncesine aykı
mlır. Rıınunla birlikte kategorilerin, türler olmadıkları için bi ric ik gerçek c i nsle r oldukları söyle
nchilir. (krş. L\, 28, r l 024 b 1 2- 1 6; 1 045 b 35; 8, 1 058 a 1 :\- 1 4 . Askl.'a bkz. 3 1 6, 1 8- 1 8. Bo
n ir1'll· de krş. 238-239).
4l Benzerlik (analoj i) hakkında krş. r, 2, 1003 a 34 ile ilgili nor - Benzerlik, farklı karegorile
re air l•lan varlıklar arasındaki iliıki eıitliği olarak tanımlanır. Ö rneğin görmen i n b...Jene olan du
n ım ıı neyse, aklın ruha olan durumu odur. Fırsatın zamanla ilişkisi neyse, sağlık verici ikamerin
yerle ilişkisi odur (krş. Nikh. Ahi.akı, l, 4, 1 096 b 25). Benzerlik kavramı Arisrorelcs'in biyoloji
sinde i.lzcl bir önem kazanır: Böylelikle balığın pulu, kuşun riiyiinc "l'e insanın kemiği. balığın kıl
çığına benzerdir (Hayvanl.ann Kmml.an, 1, 4, 644 a 21 ve b 1 2).
5l örneğin cins bakımından değil, benzerlik bakımından (kara an:ılogian) bir olan görme ve
akıl.
250
V . KİTA P
''Çok olan " ı n , ters yönde ol mak üzere, Bir olan 'ın anla mla
rı kadar çeşidi anlam ları olacağı açıkrır; Bazı şeyler sürekli ol
madıkları içi n, bazıları , ister yakın , ister uzak maddeleri söz ko
nusu olsu n , maddelerinin tür bakımından bölünebil i r ol masın-
5 dan örii rü , . başka bazıları özü ifade eden tan ı mlarının bi rden
çok olmasından dolayı çokturlar.
25 1
M ETAF İ Z İ K
ol m:ıy:ın ı n da var olduğu söylen ir; çünkü onun bir ilineği oldu
ğu şey vardır) . O halde b i r şeyin ili neksel bi.r anlamda var ol-
20 duğu söylendiğinde bu ya her iki ili neği n var ol:ın bir aynı öz
n eye< ı ı ait olmalarından veya yüklC'min kendisine air olduğu öz
nenin var olmasından veya n ih ayer :ıslınd:ı bir }'üklemi olduğu
şey kendisine bir ilinek olarak ait ol:ın bir öznenin var olmas ı n
dan dolayıdı r.(2)
2) Özü gereği varlığı n türleri, kategori rürleri}'le aynı sayı
dad ı r.<�> Çünkü Varlık'ın anlamları, bu karC'gorilerle ayn ı sayı-
On kategori farklıdırlar, birbirlerinden ayrıdırlar ve Plaron'Ja olduğu gibi bir en yüksek cins
ten pay almazlar. Platon için duyusal dünya ile İdealar dünyasının, tepede biitiin aşağıda bulu
nan gerçekliklerin kendisinden pay aldıkları Varlık veya Bir olan'ın buhımlıığu tek bir türler ve
cinsler hiyerarşisini oluşturdukları bilinmektedir. Aristotdes ise bunun tersine varlıkta kesin böl
meler yapmaktadır. Varlık böylece arak sadece bir "pollakhos legomena" (çok anlamlı bir kav-
252
V . Ki TA P
ram) olmak üzere ilke olma şerefini yitirmektedir. Aristotcles'in varlığı kendilerine böldüğü kate
�orilcr hi rh irlerine indirgenemez, sadece birbirleriyle bir ar.tda bulunan kavramlardır ve onlar
arasında anık hiçbir iletişim yoktur. Bu, daha önce karşılaştığımız ve bö}1ece sıkı bir biçimde ka
tegoriler i.lğretisine bağlanan ünlü "ayrı cinsler" öğretisidir.
" Katcgorein" fiili genel olarak, ister olumlu ister olumsuz, bir yüklemi bir özneye yüklemek,
tasdik etmek anlamına gelir. Krş. Trende!, Elementa, s. 56. - "K:ıtegori:ı"nın latince çevirisi "pra
f'rfi,·ıı mmrımı"dur. (Roctius); "to kateporoumenon" ve İstisnai olarak "kategorcma" (fizik. Hl,
1 , 20 1 a 1; Mnnfizik. 2 , 1 , 1 028 a 33 vb.) veya hatta "kategori:ı.", yüklem, yükleme anlamına ge
lir.
1 ) Aristntcles, gizil bir itiraza cevap veriyor; Bu itiraz şudur: l ler şey, varlık dcğilllir. Şüphesiz
i))'l<·dir. Anc:ı.k her şey "esti" bağlacı yardımıyla varlığa indirgenebilir. Ru bağlacın kendisi. ken
tlisi h:ıkımından hiçhir şey değildir ve ancak birbirlerine b:ı.ğladığı şeylerle \·ardır. Onun değeri,
sö1 konusu olan kategori tarafından belirlenir: O, ya bir tii1ün, ya bir niceliğin, ya bir niteliğin
vb. \·arlıwnı b>Österir. Krş. Bonitz, 24 1 . - Önermede "esti"nin rolli ilı: ilgili olarak Pf'ri /lmnenti
as. :rıc dı: krş.
253
M ETAF İ Z İ K
n e. 9.
2) "Ousia" (tfü) kavramı ile ilgili olarak krş. Yukarda, A. 3. 983 a 27 ile ilgili not. Ô1cllikle
A�ıtrgorilf'l''in 5. bl\liimiine b�rmak gereketektir. Bu bliliimde i.izcllikle ikinci llercceden tözle
(d,·ıırcra ousia), yani riirler ve cinslerle ilgili olarak daha ayrıntılı bir teori serı;ilcnmekrcdir. ikin
ci dereceden töz, hirinci dereceden tözün (yani "to eidos ro enyparkhon re hyle"nin) mldıdır.
3) :\rcş. Su, l l :ı\'a ve Toprak'ın farklı türlerine işaret eden d ey im (Gök Ourinl', 1, 2, 268 b
rı A�'Tlı anlamda olmak ilzere bu deyimle Z, 2, 1 028 b 1 1 ve H, I , 1 012 a 8'de yine karşıla
-
şılnı;ıkradır. 1 2. s.1 rırdaki "ta daimonia" deyimi, "ta theia", yani yıld11lar \'e kısıml;ırı anlamına
-
gelmektedi r.
1) 1 9.sarı rda Arisrorcles Pythagorasçılar ve Platon'u k:ıstetl iyor (özdlikle krş. Timaio.<, 53 c
nl. ).
"i ) Örneğin insanın tanımında (hayvan, akıllı, ölümlü).
254
V . KİTAP
1) Form ekseriya Aristoteles tarafından "tode ti" (25. sarır) ile ifade edilir. Ancak bu terim,
dah:ı 1iyadc .<omut birey: işaret eder (krş. B, 5, 1 00 1 b 3 1 ile ilı;ili not) - 25. satırda Aristorcles
tiırımın gerçekte maddeden ayrılabilir olduğunu söylemek isremiyor; onun s:ıdece :ıihinscl ol:ırak
ond:ı.n ayrıl:ı.hilir olduğunu kastediyor; (Keş. Alek., 375. 30 vd.; H, I , 1 04 2 a 26'ya da bk:ı.) -
26. samdaki "morphe", "eidos"la eşanlamlıdır (Bkz: B, 4, 999 b 1 6 ile ilgili not) .
.:!) Arnı olan'ın (tauton) daha iyi bir sınıflandırılması Topikler. 1 , 7\le verilmektedir.
3) " Doğaya aykırı" önerme (7. bölümdeki ilineksel anlamda varlıkla. 6. büliimdeki ili neksel
anlamda Rir olan'ın buna tekabül eden bölmelerine bakınız).
4) Aristoreles, ilineksel yargıların hiçbir zaman tiimel olmadıklarını ortaya koymakradır: Tii
mcllcr özsddirler, i li nekler ise özsel değildirler. Sonra şunu eklemekredir: Tiimd fünclcr hakkın
da. bu ömder bir "tis"le ("herhangi bir"le) sınırlanmış olmadıklarında tasdik Cliilmcleri miim
kiin olmay:ın ilinekler, tikel öznelerle ilgili olarak mutlak (h:ıplos), yani hdirlemesiz olarak ta.�ik
c.lilirlcr. Riz burada Alek.'den esinlendik: 377, 1 0- 1 5.
255
M ETAF İ Z İ K
5 kendi özü bakımı ndan Bir olan'la aynı sayıda anlamda kulla
n ıl ı r. Çünkü maddeleri gerek tür, gerekse sayı bakı m ı n dan
ayn ı olan varlıklarla tözleri bir olan va rlıkların kendi özleri
bakı m ı ndan ayn ı olan varlı klar olduğu söylen i r . O halde ay
n ılığın bir varlı k birl iği - ya birden fazla varl ığın veya bir
şeyin kendi kehdisinin ayn ı olduğunu söylediği mizde olduğu
gibi bi rden fazla varlık olarak göz onune alınan b i r varl ığın
(çünkü b urada onu iki varlı k olarak göz öniine al maktayız)
- olduğu açıktır.
10 Türleri veya maddeleri veya özleri nin tan ım ları bi rden
fazla olan şeylere "başka" şeyler den i r ve genel olarak "baş
ka" , "ayn ı " n ı n anlamlarına karşıt anlamlara sah i pt i r.
Birbirinden başka ol makla birlikte bir bak ıma aynı olan
şeylere "farklı"' şeyler den ir.<O Yal nız bu aynı ol ma, sayı ba
kımından ayn ı olma değildir; tür, cins veya benzerl i k bakı
mından aynı olmadır. Ci nsleri başka olan şeyler,(:!) karşıtlar;O)
nihayet özleri başka olan şeyler(4) de " farkl ı" şeyler diye adlan
dırı l ı rlar.
15 H er bakımdan aynı öznitel iklere sah i p olan şeyler,('i) aynı
özni telikleri farklı özn itel iklerinden fazla olan şeyler ve n itel ikle
ri bir olan şeyler, "benzer" şeyler diye adlandırılırlar. Bir başka
şeyle en fazla sayıda karşı tları veya en önem l i karşıtları (bu kar
şıtlar, şeylerin kendi lerinden ötürü başkalaşabi ldikleri karşı rlar
dır) paylaşan şey, bu diğer şeyin benzeridir.ili )
" Benzemez"e gel i nce, o da "benzer" in bürün bu anlamları
na ka rşıt anlamlarda kullanılır.
1 ) O haltle başkalık, farklılığın cinsidir. Aristoteles aynı olmanın "sayı bakımından ft (arithmo)
aynı o lnmlığını tasrih ediyor; çünkü bu, yani sayı bakımından aynı olma. her tiirlii farklılığın
256
V. KİTAP
257
M ETA F İ Z İ K
30 Karşır diye adlandırı lan diğer şeylere< O gel ince, onları n bir kıs
mı sözünü ettiğimiz karşı tlara sahip olduklarından,1 2 ) bir kısmı
bu ri.i r karşıtları kabul etcikleri ndenP ) bazısı bu rür karşı rları
meydana getirme<4) veya onların erkisine uğrama<"il i mkanına
sahip olduklarından veya onları fi ilen meydana geri rdikleri nden
veya fi ilen erkilerine uğradı klarından veya bu karşırları kaybet
mele-ri veya kazanmalarından(6) veya onlara sahip ol maları
veya o n l ardan yoksun olmalarından!? ) dolayı "karşı rlar" diye
adlandırılırlar. Bir olan ve Varlık, bi rçok anlama geldikleri ne
35 göre.ısı onlardan türeyen kavramların da bu aynı anlamlarda
kullan ı l ması, dolayısı ile Aynı , Başka ve Karşır olan ' ı n(9 ) da
her bir kategori ile i lgi l i olarak farklı anlamları n ı n ol ması
zoru n l udur.
"Tür bakı m ı ndan başkalı k" 1 ) ayn ı ci nsren olmakla bir-
i018 b l i kre birbirlerine tabi ol mayan varl ıklar,( 1 0 ) 2) aynı ci nsren
ol makla birli kte araları nda bir ayrı m olan varl ıkla r< ı o, 3)
rözleri birb i ri ne karşıt olan varl ıkla r 0 2) hakk ında kullan ı l ır.
l srer bürün karşıtlar, İster keli menin asl i anlamın da karş ı rlar
1 ) Rışk:ı llcyişlc rüremiş karşıtlara; çünkü daha önce gdcnlcr asli karşnbr, as ı l anlamındaki
k:ırşırlardır.
2l Orncğin mmbk, asıl anlamda karşıtlar olan sıcak ve soğuğa sah ip olan arcş ve kar.
3) A kıl l ı (logikon) ve akılsız (alogon) , birincinin bilimi, iki n c isin i n bilgisi1liği kabul etme ye
fisinc s:ı h i p nl ınal:ırından dolayı, karşıclardır. (Alek., 382, 2 1 -22).
1 1 " I snan, sıcaklık veren" (to chermatikon) , "soğutan, soğukl uk \'cren"c (ro psykrikol karşır�
rır.
'il Soğu ma ycrisine sah ip olan" (ro dynamenon psykhesr:ıi l , "ısınma yeris i ne sahip obn "a (ro
"
258
V . KİTAP
259
M ETA F İ Z İ K
gın geçm i �reki olaylar, içinde yaşadığımız andan daha uzak ol
maları anl.ı rn ı n da (örneği n Troya savaşı, Med savaşlarından
önce gel ir; ç i.ı ı ı k ii o. içinde yaşad ığımız andan daha uzakrır) ,
başka bazıları, örneğin gelecekceki olaylar ona daha yakın olma
ları anlamında (örneğin Nemea oyu nları, Pyrhia oyunları ndan
önce gel i r; çünkü Nemea oyunları, başlangıç ve hareker nokrası
olarak kabul erciğimiz içi nde bulunduğumuz ana daha yakındır
lar) diğerleri nden önce gelirler - Bazı şeyler. hareker bakımından
20 önce gelirler; çünkü ilk harekec ecci riciye daha yakın olan, diğerle
rinden önce gelir (örneğin çocuk, yerişki nden önce geliı r n) ; ilk ha
reker erririci de muclak anlamda bir başlangıçrır. - Güç bakı mın
dan önce gelen ise,(2) daha güçlü olan . daha çok şeye gücü yeren
dir. Bir başka varlığı i radesine boyun eğdiren, öyle ki kendisini ha
reker ecci rdiğinde o varlık hareker eden, kendisini hareker eni rme
diğinde hareker ermeyen her şey, bu başka varl ıkran güç bakı mın
dan önce geli r; bu başka şey ise gliç bakımı ndan sonra gelir.
25 Burada d a irade, i l k olan, başlangıçrır. - Bazı şeyler ''mevki bakı
m ı ndan önce" gelirler. Bu şeyler belli bir şeye göre. belli bir kuralı
izleyerek, belli aralıklarla yerleşri rilmiş şeylerdir. Örneğin koroda
iki nci sıradaki adam, üçüncü sıradaki adamdan önce gelir. Lirde
pes rellerin sondan bir evvelkisi, en pes relden önce geli r. Çünkü
birinci örnekre, ilke olan koro şefi, ikinci örnekre ise orta teldir.
30 "Önce gelen" kelimesinin anlamları bunla rdır. Ancık onun bir
başka anlam ı daha vardır: 2) O, bilgi bakı mından önce gelendir ve
bu bilgi bakım ından önce gelen mutlak olaraklJl önce gelen diye
de kabul edilir. Bu rür şeyler arasında tan ı m bakımın dan · önce ge
lenle duyusal algı bakımından önce gelen aynı değildir. Çünkü ta
n ı m bakı mından önce gelen, rümeldir. Duyusal algı bakımından
önce gelen ise, bireydir.(4) Sonra canı mda da ili nt'k, bürii ndenıc;ı
35 (örneğin "müzisyen", " müzisyen adam"dan) önce gel i r. Çünkü
" müzisyen"in m üzisyen bir varlık ol maksızın var ol ması mü mkün
ol mamakla(6) birlikre, bürünün can ımı, parçası ol maksızı n mevcuc
olamaz.
1 ) Çiinkii o, varlığa geri rene {babaya) daha yakındır (Ak-1.:., 381, 31).
21 in moralibııs (Sylv. Maıırus., 334).
J) Ve �lloğal".
1) Krş. Alek., 386, 27-30.
'i l Y:ıni özne ve ilinekren meydana gelen biiründen (AlcL '.'Ul6. 32)
(1) \',· hilcşik varlığın (synrheton) i lineklerinden önce gd nıcsi 10rııııl11 olmakb birlikre.
260
V . KİTAP
26 1
M ETA F i Z i K
1) " Oynamis" (siiç, yetenek) kavramı (r, 4, 1 007 b 29'1a ilgili nota ve özellikle 0, 1 -9'a da
hb). Arisrorcles'in fdscfesinde büyük bir rol oynar ve tarihi, ilginçtir. Başlangıçta o "fiziksel
km·v1."t" anlamına gdınekteydi. Şunlara başvurulabilir: ]. Souilhe, E111dr sur lr terme Dynamis,
Pa ris , 1 '> 1 9; Vocab. dr Philos. , v. Puissancr, s. 654-655 (Robin'in ilginç bir nom ile birlikte).
2) "Veya değişmenin" (metaboles); çünkü AJek.'un işaret ettiği iizere (389 , 5), "dynamis",
ayn ı 7.amamla, d:ıha önceden hareket halinde bulunan bir v:ulığın sükunet ilkesidir. Aynca bkz.
Aşağıda 3tl. satı r - Aristotcles burada önce erkin gücün tanımını vermektedir.
.i) K rş. Fhjk. i l . 1 . 1 92 b 23 vd.
ti ) Fdilgin gikiin r:ınımı. Bu, örneğin, bir odunun ateşin etkisine maruz kalması ve yanması
llır. (Asli.. .'\� ti . 21\).
F,l i l�n giiç kavramı, Aristotdes'in felsefesinde büyük i.\neme haiHlir . O, sair maddenin (pri
ma matcrial SO)'l.lt hir sınırdan başka bir şey olmadığı ve Sallcce her 1aman için hclli pozitif belir
lemdl.'re sahip olan maddenin (materia signara) var olduğu likriylc hi rlcşir. O halde edilginlik,
mıırlak hareketsizlik \'e belirlenimsizlik h�i değildir. Etkiye uğrayan varlık etkiye uğrama, etkide
huhınan varlığın r:ıhrik ve hareketlerine, onunla bir tür işhirliği içi nll e olaraL: cevap verme duru
mumlallır.
5) Örneğin hastalık değil, sağlık }'önünde (AJek., 389 , 38). Gerçek c..l ilgin giiç bml ur.
262
V . KİTAP
1 ) Alck. 'ıın özetlemesine bkz. 390, 21 vd. Kötü yönde etkilenme (euparhcia ton kheironon),
giiç�ii1liik hakımınd:m (kata adynarnian) ; etkilenmeme (dyspatheia) ve kolay etkilenmeme (apat
hcial. giiç bakı mındand ı r (kata dynamin). Böylece Tanrılar mutlak anlamda etkiye uğramaz var
lıkl:mlır; i.1liimlü varlıklar arasında da semender ateşten, çelik bölünmeden etkilenmez.
2) Edilgin güç.
�) Ve basit bir inlclr değilse. Krş. Yukarda r, 2, 1 004 a 1 2 ve Fizik. il, 1 , 1 93 b 1 9 . Asıl anla
mında yoksun olma, olumsuz bir formdur.
263
M ETA F i Z i K
sini onadan kaldırma gücüne veya ilkesine sah ip olmadığı bir var
lık, "güçlü" bir varlıktır. 5) Nihayet bütün bu varlıklaı r n ya sadece
gerçekleşme veya gerçekleşmeme gücüne sahip oldukları ndan veya
uygun bir biçimde gerçekleşme veya gerçekleşmeme gücüne sahip
olduklarından dolayı "güçlü"dürler. Çalgı aletleri gibi cansız var
l ı klarda bulunan güç, bu tür bir güçtür. Örneği n bir lirle ilgili ola-
1 5 rak onun sesler çıkarma gücüne sahip olduğunu. akort ed ilmemiş
olan bir başka lirin ise bu güce sahip olmadığı nı söyleriz.
''Güçsüzlük" , güçten, yani yukarda tasvir ettiğimiz türden bir
ilkeden yoksun olmadır. Bu ya mutlak anlamda ondan yoksun ol
madır veya doğal olarak böyle bir güce sah ip olan bir varl ığın ona
sah ip olmaması veya yine doğal olarak ona sahip ol ması gereken
bir zamanda ona sahip olmaması anlamında ondan yoksun ol ma
dır. Çünkü bir çocuğun, bir yetişkinin ve bir hadımın aynı anlam-
20 da çocuk yapma gücünden yoksun olduklarını söyleyemeyiz. -
Son ra "güç"ün her türüne, yani gerek sadece hareketi meydana ge
tirme gücüne, gerekse onu iyi bir biçi mde meydana getirme gücü
ne, karşıt bir "güçsüzlük" tekabül eder.
''Güçsüz, gücünden yoksun" deyi mleri, o halde. bu tür bir
güçsüzlük anlamına gelir. Ancak o bir başka anlamda, "mümkün"
ve "i mkansız" olandır. imkansız, karşıtı zorunlu olarak doğru olan
şeyd iı . Örneğin karenin köşegeninin. kenarı ile ölçülebilir ol ması
25 imkansızdır. Çünkü böyle bir önerme yanl ıştır ve onun karşıtı,
yani karenin köşegen inin, kenarı ile ölçülemez olması sadece doğru
ol makla kalmaz, aynı zamanda zorunludur. O halde onun ölçüle
bilir olması, sadece yanlış değildir, aynı zamanda zorunlu olarak
yanlıştı r. İ m kansızın karşıtı, yani mümkün, karşıtı zorunlu olarak
yanlış olmayan şeydir. Örneğin bir insan ı n · "oturuyor" ol ması
·' 0 mümkündür; çünkü onun "oturuyor" olmaması. zorunlu olarak
yan lış değildi r.(2) O halde mümkün, yukarda denildiği gibi , bir an
lamda zorunlu olarak yanlış olmayan şey anlamına gelir. Rir başka
anlamda o, var olduğunun söylenmesi doğru olandı r.Dl Bir başka
anlamda, var olma imkanına sahip olduğunun söylen mesi doğru
1 ) uGiiç"iin (drn:ımis) daha önce gden anlamlarına tek:ihiil e..len "giiçlii"niin (dyn:ıton) an-
1.ınılarının her biri h:ıkımından göz önüne alınan bütün varlıklar.
.! ) l'rri llrnnmri.ı.c in 1 3. bölümünün ince analizleriyle krş.
3l \':ır ol:ın şeyin n:ısıl müml'Ün olduğu sorunu ile ilgili olar:ık krş. Prri llmnrnri,L<, 1 3. 23 a
8 ,.c Alck . , 3'H, 29.
264
V . KİTAP
Her biri doğası gereği bir ve bi reysel bir şey olan iki veya
daha fazla tamamlayıcı (İntegrant) öğeye bölünebi len şeye n ice
l i k denir.fB) Bir n icelik, sayılabilirse çokluk; ölçülebili rse. bir bü-
265
M ETA F İ Z İ K
mur rözün kendilerine bölünüyor gibi göründüğü i lineklerdcn ayırdermckrir. Rumfan dolayı Bo
nirz'e göre Arisrorcles ranınuna uipsas irerum partes esse posa�yı eklemeliydi. Askl. CHO, 35 vd.)
aynı yönde şu düşünceyi ileri sürmektedir: Nicelik bilfiil (kara energeian) hölüncbilir; oysa cins
ancak bilkuvv.e (dynamei) bölünebilir, çünkü bölmeni n kendilerine göre gerçckleşriği ayrımlar
cinsre bilkuvve halindecUrler [ve Askl. (33 1 , 3) Poıphirios'un l.<agodsine ( 3, 1 1 , 4 Rıısse) arıfta
bulunuyor].
1 ) Sayı, sayılabilir olduğundan, sınırlıdır. O halde sonsuz bir çokluk, bir sayı olmayacakrır
(Aldc, 396 . 25).
2) Bunun canımı aşağıda 26. satırda verilecektir.
3) Cins olarak.
·1 ) Sırasıyla sayının, uzunluğun, yüzeyin ve cismin belirlenimleri olan rüm kavramlar.
5) Rir sonraki btiliimde ağır ve hafif olan (bary kai kouphon), niulikkr arasına yerleşririlmek
tedir ( 1 4, 1 020 b 1 O). AJek., (397, 22 24) bunu onların, kendilerine sahip olan şeylerin aşağıya
-
veya yukarıya doğru yer değiştirme hareketlerinin nedeni olmaları bakımından nicelikler, bir
ağırl ık (rhope) çokluğu veya azlığı olmaları bakımından nicelikler anlamına gelmeleri ile açıklı
yor.
6) Yani asıl anlamında töz olan niceliğin (krş. 8, 1 0 1 7 b 1 9 vd.).
7) Örneğin niceliğe elverişli olmamakla birlikte büyük veya küçük olarak adlamiırılması
miiml.:iin olan hastalı k veya acı gibi.
266
V . KİTAP
"Nitelik", 1 ) bir ilk anlamda tözün ayrı mını i fade eder.C3l Ör
neğin insan, iki ayaklı hayvan olduğundan belli bir nitelikte bir
hayvandır. Ac, dört ayaklı olduğundan yine böyie bir h ayvandır.
35 Daire, köşeleri olmadığından, belli bir nitelikte bir geometrik şe-
1 ) Aristoteles şunu söylemektedir. Hareket {kinesis) ve zaman (kh ronos) niceliklerdir; onlar
a.� ıl anlamında nicelikler değillerdir; ancak ilineksel anlam<fa niceliklerdir. Çünkü onlar, bölil
nchilcn bir şeyin nitelikleridirler. Bu şeyin kendisi ise, özii gereği nicelik olan şeydir. Bu şey
nt...lir? Aristotelcs bunu 3 1 . ve daha sonraki satırlarda açıklığa kavuşnıracaknr. Bu, hareket
eden şey, hareketli varlığın {to kinoumenon) kendisi olamaz; çiinkü o zaman (bu açıklamayı
veren Alck.'mr: 395, 1 5), karşınuzda m üzisyen ve beyaz olanın nicelikler olmaları anlamında
ili neksel anlamda salt bir nicelik bulunacaktır. B izzat nicelik olan şey, hareket eden varlığın
har..:ketinde katettiği uzaysal büyüklüktür {megethos). Çünkü doğrudan doğruya ölçülebilir
olan uzaysal bir büyüklük, özü gereği bir niceliktir. Ancak uzayla ölçülebilir olan hareket ise
ilinı:ksd anlamda bir niceliktir. Hareketin içinde meydana geldiği ve ancak hareketle ölçülebi
lir olan zaman ["zaman, hareketin sayısıdır" {ho khoronos aritmos esti kineseas) , "Fizik", IV,
i l . 2 1 9 b 1 1 da o halde haydi haydi ve bir anlamda ikinci derecede "ilineksel anlamda bir ni
cdik"tir Krş. Kategoriler, 6, 5 a 6.
2 ) Cı:niş açıklamaları çok önemli olan Kattgorikr'in B. bölümii ile tamamlanması gereken bö
lüm.
:il Askl.'ıın belirttiği gibi (335, 2) insanda iki ayaklı olma nitcliği, onu dört ayaklı hayvanlar
dan a�ırır.
O halde tiirsd ayrım niteliğe bağlıdır. Başka pasajlarda ise o, röze bağlıdır (/(ategorilrr, 5, 3 a
2 1 ; 7"rıpiklrr, 1, 4, 1 O 1 b 1 8). Aslında burada Aristoteles tarafından verildiği biçimde niteliğin ta
n ımı, yalnızca analiz ihtiyaçları için birbirlerinden ayırdedilmeleri miimkiin olan röz ve nitelik
Ka\'J'amları arasındaki sıkı bağlantıyı açıkça ortaya koymaktadır. Gerçekte ne sair b<.-lirsizlik olan
nitd iksiz bir töz, ne de tözsüz nitelik vardır ve bir tözün ayrımı, bir niteliktir. Gerçek anlamda
ne "şey" "poion", ne de "nitelik" "poiotes" (quale, qualitas) vardı r, sadece bir "şöyle bir şey" "toi
ondc" (4mlc quid sit), yani filanca niteliğe sahip olan bir varlık, filanca nitelikle birlikte "şu şey"
"torlr ,,- vardır.
267
M ETA F İ Z İ K
kildi r. Bütün bunlar, tözle ilgili ayrı mın, bir nitel ik olduğunu gös
termektedi r. O halde niteliğin bir anlamı budur, yani tözün ayrı-
l 020 b m ıdır. Ancak nitelik bir başka anlamda 2) matematiği n harekets.i z
varlıkları hakkında da kullanılır.O) Bu, sayıların belli b i r nirel iğe
sah ip ol maları i le ilgili anlamdır. Bu sayılar, örneği n , bileşik sayı
lardı r; başka deyişle tek boyutlu sayılar değil, yüzey ve cismin birer
kopyası oldukları sayılardır (bunlar sı rasıyla iki veya üç çarpanın
5 ürünleri olan sayılardır) ve kısaca, sayı nın özünde niceliğin dışında
kalan şey, n i teliktir. Çünkü her sayı nın özü, onun bir defa olduğu
şeydir. Örneğin altı, iki veya üç defa bir sayı değildir, bir defa bir
sayıdır. Çünkü altı, bir defa altıdır. 3) Nitelik, sıcaklık, soğukl uk,
beyazl ık, siyahlık, ağırlık, h afiflik(2) ve benzerleri gibi, değişrikle-
1O rinde cisi mlerin de değiştikleri söylenen hareket içi nde olan tözle
rinOI her türlü özel halleri anlamına da gel i r. 4) Ni hayet erdem ve
erdemsizlik (vice) ve genel olarak iyi ve kö rü de bu son türden ni
telikler anlam ına gel irler.
O halde niteliğin, pratik olarak, iki anlam ı var gibi görünmek
tedi r!4) ve bu iki anlamdan biri, asıl anlamdır. Asıl anl a m ı n d a nire-
1 ) Sayıdaki nirclikle ilgili olarak krş. Alek., 399, 2 5 vd.; Ron i tz, 2 'i8.
Genci olarak, bir sayıda onun özü itibariyle niceliksel doğasının - ki sayı, bıı doğadan ötürü
olduğu ve "bir defa" (hapaks; 8. saar) olduğu şeydir - dışında olan her şey, nircliğin alanına ait
tir. Örneğin nasıl ki 3 sayısın ı n özü 3 olmaksa, 6 sayısının özii de 6 olmaktır: Şimdi bu, sair ni
cclikrir. Ancak eğer ben 6 yerine 2 defa 3 dersem, artık gerçek anlamda n iceliği ve 6 sayısının
ö1iinii ifade etmiş olmam; ona bir nitelik olan bir belirlemeyi eklemiş olıınım. O hallle neden
dolayı Aristoreles'in 4. satırdaki "epi hen" (tek boyutlu) sayıları, yani geometrik lloğnıya benzer
olan, daha sonraları "euthymetrikoi , euthygrammikoi: doğrusal" Uamblikos) veya "grammikoi:
dnğnısal" (Kheon) sayılar olarak adlandırılacak olan basir sayıları - ki bıı sayılar, çarpanlarına
biiliin mcleri mümkiin olmayan sayılardır - dışarı attığı anlaşılmaktad ır: Çiinkii bir sayının bir
defa kendisi olması özelliği, bütün sayılarda ortaktır ve o, dolayısıyla bir farklılık bir nirclik mey
dana getiremez. Bununla ilgili olarak Ask!., 33 2 , l 2- l 5 'le krş. � O halde nirclik kavramı ancak
Arisrordes'i n "yüzey ve cismin birer "minema"sı (kopyası) oldukları sayılar" diye adlandırdığı
(satır 4-5) bileşik sayılarda işin içine karışmaktadır. Çünkü onlar, biiyükliiklcrden öncedirler
veya bir yüzey gibi iki çarpanı n [örneğin 4 2 x 2 ; 6 2 x 3 veya 9 3 x 3: şerhçiler bunları
= = =
"dii1lem" (epipedo i) veya "dikdörtgen" (heteromekeis) veya "kare" (tetraponoi) sayılar olarak ad
landırırlar! veya bir cisim gibi üç çarpanı n (örneğin 8 2 x 2 x 2 veya 27 3 x 3 x 3; bunlar kQp
= =
sayılard ır) ürünleridi rler. Bu bileşik sayıların düzlem, kare, küp vb. sayılar olma özellikleri, nite
likrir.
2 ) Ağırlık ve hafıtlikle ilgili olarak krş. yukarda l 3, l 020 a 2 1 . J lareker içinde olan tözlerin
-
bürün bu özellikleri Aristoteles tarafından " patheti kai poiotetes" olarak acllamlı rıl makradır (/(ate
gorilrr, 8, 9 a 2 8) ve erdemle erdemsizlik bu türdendirler ( 1 2. satır).
3) Daha önceki s.uırların konusunu teşkil eden "matemariksel şeyler"e (maıhematika) karşıt
olarak.
4) Aristoteles .Şimdi, biraz önce i ncelediği dört tür niteliği iki ana ci nse indirgemekredir.
268
V . KİTAP
269
M ETA F i Z İ K
beli rl i bir bağıntı içindedir; oysa çok olan bir olanla sayısal ba-
35 kı mdan belirl i olmayan bir bağı ntı içi nded i r: yan i o bir olanla
şu veya bu, bell i bir sayısal bağı nrı içi nde değildir. Bir başka
1 02 1 a şeyden yarım misli büyük olanın b i r başka şeyden yarım misli
küçük olanla bağıntısı, bir sayıyla bel irli bir sayısal bağıntıyı
n+ 1
ifade eder. B i r başka şeyden -- kadar biiyük olan bi r şeyin
n
n
bu başka şeyden -- kadar k Jçük olan bir şeyle bağıntısı, ço-
n+ 1
ğun bir oranla bağıntısı gibi bel i rsiz bir bağıntıdır. Fazla ola n ı n
a z olanla bağ ı ntısı, tamamen beli rsiz b i r sayısal bağı ntıdı r.<O
5 Çünkü her tam sayı, ölçülebilir bir şeydir ve ölçülemeyen büyük-
ki). Ru hağıntı bel i rs izdir; çünkü konusu basit olar:ık hesaplamaya içlerinlle h i çhi r ö7ccl sayının
ye r al maracağı genci formülleri sağlamaktır. Öte yandan o, bir ol,111dtm ht1ıkı1 sayıLır arasmd4
mey<l:rna gdir.
Hu ilk sınıfa iki hağı ntı aittir:
1 ) lfo haşka şeyi hi rkaç defa içinde bulunduranın, bir haşka şeyde birkaç llefa bulunan şeyle
1
hağı nrısı (pollaplasion, pollostemorion: x, - ), çok genel bağıntı.
x
n+ l
21 Rir haşka şeyden kadar büyük olanın, bir başka şeyli� kadar kiiçiik olana ba-
n n+ l
ğınrısı (epi morio n superpartiens superparticulare bir biiriin + bi r parça içeren (nume
= = =
ka llerişle bir birim fazla olan bir kısmın, bir birim az olan bir kısımla ha ğın tı sı (örneğin
4 2
- ve -) 1 02 1 a 2-3. satırlarda verilen örnek.
3 :-\
b) � haplos pros hen" sayısal bağıntı, yani bir sayı ile bir olan ara.rtndtıki /,,.lil'!iz !l1,Ylll11 hağmtı.
Arisrordes bunun örneği olarak (34. saar) n/ 1 biçiminde ifade edilebilecek olan, çok olanın bir
oLma hağıntısını \'ermel..'tedir.
d " h ı ı risme n os pros autos" sayısal bağına, yani saJllarm kmdi 111-,1lımnrl11ki b,.lirli sa_yl!al ba
ğmrı. O, hd i rlilii r: çünkü bağına içinde olanlar, özel sayılard ı r. 1 02•fa 1 'de i ş:ırer edilen bir baş
ka şerden yarım m isli büyük olanın bir başka şeyden yanm misli kii çii k olanla bağıntısı bö}�e bir
hağı ntıdır (hcm io l i o n, hyphemiolion: 3/2, 2/3; Bu kavram larla ilgili olarak krş. Nicomaque de
Gcrasa. lmrod. Arithmt'tica. [, 1 9 ve 1 36, Ed. R. Hoche, Lei pz i g, 1 862- 1 866).
dl " hori smenos pros hen" sayısal bağına, belli bir sayıntn hir olımLı ht'lirli !11.Ylll11 b11ğmtmdır.
Ru. ti rncği n (34. sam)/ çiftin, yansına bağınasıdır (diplasion, hem isy: 2, 1 12 veya 2/ 1 ).
Hürün hu konular hakkında bkz. Bonitz, 260; Ross, 1, 328-32?.
1 ) fazlıı olanı n (hypcrekhon) az olAnla (hyperekhomenon) b:ığınrısı, tamamen bd irsi z bir ba
ğınııdır: çii nkii (Askl. 'nun dediği gibi: 332, 39-333, 1 ) eğer on:ı "bo:lli bir iilçii" (merren horis
m,·non) tahsis edilirse, o artık genel olarak fazla ol mayacak . az ol:ının ürno:ğin iki karı veya iiç
karı oLu.:a krır.
270
V . KİTAP
itikleri hiçbir sayı i fade edemez.( 1 ) Zira az olana göre çok olan, az
olan kadar olan bir şeyle, ona .ek olan bir şeydir. Bu ek olan ise be
lirsiz bir şeydir (çünkü o az olana eşit olab ileceği gibi eşit olmaya
bilir de) - O halde bütün bu bağıntılar, sayısal bağı n cılardır, sayı
n ı n özel belirlenimleridir. Bu aynı durum bir başka anlamda ol-
1O mak üzere Eşi t olan, Benzer olan ve Aynı olan için de geçerlidir.
Çünkü bütün bunlar da Bir olan'la bağı ntılıdı rlar. Aynı olan şey
ler, tözleri bir olan şeylerdir. Benzer olan şeyler, nitelikleri bir olan
şeylerdir. Eşi t olan şeyler, nicelikleri bir olan şeylerdir. Şimdi Bir
olan ise, sayının ilkesi ve ölçüsüdür. Ö halde bütün bağı ntıların
aynı anlamda olmamakla birlikte{2) sayısal bağı ntılar oldukları söy
lenebilir.
2) Erkin olanın edilgin olanla bağınrısı, etkin gücün edilgin
15 güçle ve bu güçlerin fiillerinin birbirleriyle bağıntısıdır. Ö rneğin
ısıtabilen in, ısıtılabilenle bağıntısı vardır ki bu kuvve hali nde olan
varlıkların bağıntısıdır. Sonra ısıtan şeyin ısıtılan şeyle; kesen şeyi n,
kesilen şeyle bağıntısı vardır ki bu da fiil hali nde olan varlıklari n
bağınrısıdır. Buna karşılık sayısal bağınrılar,0) fi i l hali nde, bağıntı
lar değildirler; meğer ki "fiil" den başka yerde işaret ettiği miz an-
20 lam kastedilmiş olmasın. Ancak o zaman hareket anlam ında ol ma
yan fi iller söz konusudur.
"Kuvvet, güç"le ilgili bağı ntılar içi nde bazıları, ayrıca, zaman ı n
belli dönemlerine ilişkin b i r öğe d e içeri rler. Örneğin yapmış olan,
yapılmış olanla; yapacak olan, yapılacak olanla bağıntılıdır. Böyle
ce bir babaya, bu anlamda oğlunun babası den ir; Çünkü geçmişte
onlardan biri belli bir tarzda etkide bulunmuş, diğeri belli bir tarz
da bu etkiye maruz kal mışcır.(4) - Son ra "imkansız" ve benzeri (ör-
1 ) Cümlenin bu parçası çok zordur ve metni, muhtemelen bowlmır. Biz, ratmin edici bir an
lam ifade eden Apelr'in düzeltmesini (B�itr., 229-23 1 ) kabul ecrik. Arisrotcles şunu demek isre
mekredir: Fazla ve az olanın bağıntısı gibi tamamen belirsi1 olan bağı ntılarda, onları her zaman
için hclli ve ölçülebilir büyüklükleri belinen sayılarla ifade edemeyi1. Bu pa.çajla ilgili olarak
Apclt'in metnini onaylayan Robin, la Th. P'4ton. , s. 659, not 26 1 ve Ross, 1, 32'J'a bakınız.
2) Daha önceki bağıntılarla aynı anlamda olmamakla birlikre.
J) Daha önce incelenmiş olan sayısal bağıntılarla karşılaşrırma. - 20. satırdaki "başka yerde"
(enheferois) if.ıdesi idealar Ü.urine'den (Ross, [, 329) daha muhtemel olarak 1 1 , 9, 1 05 1 a 30 a
(Al.:k., 105, 28-34; fX>nitz, 26 1 ) atıfta bulunmaktadır. Arisrotclcs şunu demek istiyor: Sayılarla
ilgili olarak da "fiiller"den (energeia) söz edilebilir; çünkii onlar bir lihnin fıili ile tasarlanırlar
(Alck .. aynı yer).
1) R�ka deyişle, "lcuvvef, !Wç"le ilgili bağıntının halih:mr, geçmiş veya gclecekre olma.çının
hir t\nemi rokrur (ve bu gözlem, şüphesiz "kata energeion" hağınrılar için de geı;erlidir).
27 1
M ETA F i Z i K
272
V . KİTAP
kavramdı r; çünkü eşit olan, göreli bir şeydir. Ayn ı şekilde benzer
lik de. benzer olanın göreli bir şey ol ması ndan dolayı, göreli bir
kavramdır. - N ihayet ilineksel anlamda görel i olan şeyler vardır.
Ö rneğin bir insan, tesadüfen herhangi bir şeyin çifr katı olmasın
dan ve çifrin de göreli bir kavram olmasından dolayı göreli bir şey-
iO dir. Son ra yine bir ayn ı varlığın tesadüfen hem çi fr, hem de beyaz
ol ması durumunda, beyazlık da göreli bir şey olabilir.
273
M ETA F İ Z İ K
274
V . KİTAP
1 ) " Karho" terimi, r.:k bir kelime ile çevrilemez. Onun i\·in aynı anlama gd.:n birka�· kdime
kull.rnmak 10mnda k:ıldık.
:! ) iri olanın fo rm u özü; Platoncu etkinin varlığı fark.:dilmckmlir. Ru. A'nın A-isos dünemi
.
'il " Karho" ile "kara hauto" (kendi kendisinden ötürü i.\7.ü gereği, par soi) arasındaki ilişki.
,
K rş. Al,,k., -i 1 5, 35-36; A-ikl.'un da iyi bir biçimde dediği gibi (3-i 2, 22-23) "kata hamo", " kat
ho".lan �-ıkar.
6l Ccrck l"ins, ge r.:kse ayrımlar.
275
M ETAF İ Z İ K
30 yüzey. kendi kendisinden ötürü, özü gereği beyazdı r.O l Bir insan
da özü gereği canlıdır; çünkü hayatın doğrudan doğruya içi nde bu
lunduğu ruh, insanı n bir parçasıdır. 4) Kendisi nden başka bir ne
deni olmayan şey: İ nsanın "hayvan" ve "iki ayakl ı" gihi bi rden faz
la formel nedeni vardır. Ancak yine de ins:)fl , kendi kendisinden
ötü rü insandır.( 2) 5)Tek başına ele al ınmış olması bakı mından tek
bir özneye ait olan her n itelik.(3) Bundan dolayı bağımsız olarak
35 var olan , kendi kendisinden ötürü, özü gereği var olandır.
276
V. KİTAP
1 ) "Halin hilr (heksis hekseos) yoktur; yalnızca bir "sahip olan"ın (ekhomenou) hali vardu.
(Alck., 4 1 8, 3). Krş. S)�v. Maunıs, 1 49.
2) Ancak "diathesis"in gelip geçici olmasına karşılık, "hcksis" dC\'llmlı, kalıcı öullilctir. Krş.
Kılttforİlt'r, 8, 8 b 27-9 a 13 (bu yerdeki açılclamalar çok daha tamdır); Bonirz'e de bakınız:
268.
3) Ö rneğin sağlık, "kendisi balonundan" (pros heauten), dostluk ise "bir başka varlıkla ilgili
olarak" (pros hereron) sahip olunan bir özellik, haldir (Askl., 347, 1 1 ).
4) "Heksis"in anlamı, tüm vücuttan şu veya bu yapıda olan f.lrklı kısımlarına yayılır; Böylece
iyi bir biçimde (kalos) çalıştığı ve kendi işlevini yerine gerirdiğimle, göziln "hal"inllen (heksis)
sfü'elleriz (Ask!., 343, 29).
5) "Pathos" kelimesinin genel anlamı nitelik, belirlenim. du_ygulAmm. yüklmaJir. O sık sık tö-
7.iln (ousia)nın karşımlır ve ekseriya ilinekle (symbebekos) eşanlamlıdır. "Parhos", niceliğin (poi
otes) bir tilrüdür ve "heksis"le "diathesis"ten farlclıdır (1 9. ve 20. Röllimlcre bk7.). "Pathos" ve
"parhema" kelimeleri hemen hemen aynı anlamdadır. Aralarındaki hafif bir farklılıkla ilgili ola
rak krş. !ntl. Arist. , 55'1 b 27. - Edilginlik, maruz kalma, ed i\gin olma, uğrama, karlanma (pask
hcin) C)'lcmi, "pathesis"dir. - "to paskhon", maruz kalan, özne; "to proton paskhon" maruz ka
lan ilk füne, yalon maddedir.
" Parhe" (veya symbebekota) kata hauto" hakkında bkz. R, 2, 997 a 3 ile ilgili not.
M Tek kdime ile o, değişmeyi kabul eden nitdiktir. Ronitz, (268) daha sonra gelen biltiln
anlamların bu ilk anlamla ilgili olduğunu söylemektedir. Ronirz haklı olarak "alloisois (değişme
başkalaşma)nın da kendi payına "poiotes" (nitelik) ve "pathos" (duygulanım) tarafından tanım
landığını bdirtmelctedir (N, l , 1 088 a 32 ; Fizik, V, 2, 226 a 26 vs.). Böylece sıcaklık ve soğuk
luk. "pathe" (edilgin haller, maruz kalmalar)dir; çünkü onlar kendilerinden dolayı öznenin, ısı
tan veya soğutan fa.ilin etkisi ile değqtiği nitdilderdir. (Sylv. Maunıs, 1 49).
277
M ETA F İ Z İ K
278
V . KİTAP
sız" deriz. Son ra çok küçük bir çeki rdeği olan bir meyvenin çe-
l 023 a ki rdeksiz meyve diye adlandırıl ması nda olduğu gibi yetersiz b i r
m iktarda bulunan b i r şeyle ilgili olarak d a yoksunluk i fade
eden bir kelime kullanılabilir.O> Sonra kolayl ı kla ve iyi b i r biçim
de yapılamayan bir şeyle ilgili olarak da yoksunluk ifade eden bir
kelime kullanılabilir. Ö rneğin bölünmez, parçalanmaz bir şey, sa
dece bölünemeyen b i r şeyi değil, aynı zamanda zorlukla bölünebi
len veya iyi bölünemeyen bir şeyi i fade eder. Nihayec yoksunluk
bir nitel iğin mutlak yokluğudur. Çünkü rek bir gözü görmeyen
değil, iki gözü görmeyen bir i nsanı n kör olduğunu söyleriz. Bun-
5 dan dolayı( 2) her insan, ya iyi veya körü, ya adil veya haksız değil
dir; bir de ikisi arasında bir aracı durum vardır.
279
·M E T A F 1 Z 1 K
ğın kendi doğasına uygun bir carzda harekec ermesine veya eylem
de bulunmasına engel olan bir şeyin de bu varlığı "rurruğu" söyle
n i r. Böylece sücunlar, Üzerlerinde bulunan ağı rl ıkları "rurarlar" . Şa-
20 i rler de Aclas'a göğü "cuccururlar".( 1 ) Bununla bazı doğa filozofları
nın söyledikleri gibi, eğer böyle olmazsa, göğün yeri n üzerine düşe
ceğini söylemek iscerler.<2) ayn ı anlamda olmak üzere bu kelime,
bir arada bulunan nesneleri bir arada "ruran" şey hakkında da kul
lanılır: Çünkü aksi cakdirde bu şeyleri n kendi eğilimlerini izleyerek
birbi rlerinden ayrılmaları gerekirdi.
Nihayec "bir şeyin içinde bulunmak" deyi minin "sahi p ol ma,
içinde bulundurma, cucma" deyiminin anlamlarına benzer olan ve
bu anlamlara cekabül eden anlamları vardır.
25
1) Hcsiodos, Theogonie, 5 1 7.
2) Anaksagoras'a ima (Askl., 345, 1 1 ) krş. Gök Üurine. il, I , 281 a 20-26.
-
280
V . KİTAP
"Parça", 1 ) bir ilk anlamda,(5) bir n icel iğin herhangi bir bi
çimde kendisine bölünebileceği şeyi ifade eder. Çünkü bir n ice
lik olmak bakım ından nicelikten çıkarılan her şeye, bu nicel iğin
bir parçası deni r. Ö rneğin iki, üçün bir parçası olarak adlandı
rılabilir. 2) B i ri nci anlamdaki parçalar içinde sadece bütünü öl
çen parçalara denir. Örneğin iki, bir anlamda üçün bir parçası
olduğu halde, bir başka anlamda onun bir parçası olarak adlan-
1 ) Form, öğelerinden meydana gelir: İnsan kavramı, iki-ayaklıdan, hece kavramı, harf kavra
mından meydana gelir. O halde burada cinsinden hareketle meydana gelmiş ö:r.el bi r insan veya
Ö7cl bir hece söz konusu değildir; cins ve ayrımdan hareketle meydana gelen tanım söz kon\ISU
dur. Böylece 2. saardaki aformun maddesi" (tes ton eidos hyles), formun (duyusal olmayan
maJllenin) tanınu içine giren öğeleri ifade etmektedir: İ nsan kavramı, parçalarından biri olarak
iki�ayaklı kavramını içine alır (krş. St. Thomas, s. 337, not 1 088 ve 1 089; Alek., 422, 23)
2) Yani baba ile ilgili olarak sperma, anne ile ilgili olarak "aybaşı akıntısı"ndan (Alek., 4 23,
. 1 7-2 1 ) .
3) Krş. a: 2, 994 a 23.
4) "Meros" (parça) ile ilgili olarak Z, 1 0, 1 034 b 32- 1 035 a 4 ile de krş.
5 ) Nfrtlikstl açıdan ( 1 2- 1 7. satırlar): ya toplama ( 1 2- 1 5. satırlar) veya çarpmadan ( 1 5- 1 7. ) ile
ri gelmesi anlanunda. Nittlikrtl açıdan da iki biçimde: 1 7- 1 9 ve 22-25. satırlar.
28 1
M ETA F İ Z İ K
1 ) Ancak çift sayıları böldüğünden, iki yalnızca çift sayıların parçası olacaktır.
2 ) Çünkü cinsin nicdiksel bakımdan (karo poson) bölünmesi, onun hayvanın vücudunun
parçalarına bölünmesi olacaktır. B�ka deyişle cinsin, cins olmak h:ıkımından bülünmesi gerekir.
:-\) " Forma sahip olan şey", tunç küre gibi fo rm + maddcdC'K!"riırı•dana gelen şeydir.
tj) Kiihün formunu belirleyen açı: O da bir parçad ır; çünkii o. •ilqik varlığın formudur.
5) Cins, türün bir parçasıdır; çünkü cins (hay.:•an) türün (insan) tanımı içinde bulunur; ancak
tür de cinsin bir parçasıdır; çünük cins, türlere bölünür (yukarda 1 7. sam).
'
6) Ve "holon"un asıl, gerçek anlarru budur: Bir sonraki anlamdan farklı olarak burada yalnız
ca <loğal varlıklar süz konusudur. O halde vurg u yu 2 5 . satırdaki "doğal olarak"ın (physei) üzeri
ne vurmak gerekir. Bu, örneğin tam olarak teşekkül etmiş (cel.::ios) insandır (krş. Alck., 4 25, 7;
Askl., 3'16, 1 2) .
7 ) 27-34 . satırlarda Aristoteles, tümelin birliği veya tiirlcri içine alan cinsin birliğini, yani
parçaların hürün kavramını kabul etmesinin sonucu olan biirünü [örneğin "canlı varlık" (zoon)
bir biirün<liir; çünkü o, insan, at ve Tanrı hakkımla tasdik c<lilir (32. sarır) ] , tamamlayıcı parça
ların sürekliliğin<icn doğan birlik veya bütünün (herhangi bir insan, bu anlamda bütündür) kar
şısına koymaktadır (krş. Alek., 4 25, 5 vd.; Sr. Thomas, s. 339, not 1 1 00; Bonirz, 273; lnd.
Arin. 356 b 4. )
282
V . KİTA P
30 dirO ) ve onların tümü, her birinin bir birim olması anlamında bi rdir
ler. İkinci duruma gelince sürekli, sınırlı olan, birçok tamamlayıcı
parçanın sonucu olarak ortaya çıkan bir birlikren dolayı bir bütün
dür. Bu anlamda bütün, özellikle bu parçaların sadece kuvve hali nde
oldukları durumda ortaya çıkar. Yalnız böyle olmadığı. bu parçaların
bilfiil oldukları durumda da ortaya çıkar.m Bu sonuncu türden bü
tünler içi nde doğal varlıklar, daha önce Bir olan'la ilgili olarak da
söylediği m iz gibi,(3) yapma varlıklardan daha gerçek anlamda bü
tündürler. (Çünkü bütün olma asl ında bir rür bir olmadır.)
35 Son ra bir başlangıç, bir orta ve bir de sonu olan14) nicelikler
1 024 a içinde, parçalarının pozisyonunun hiçbi r önemi olmayanlaı<'i) bir
"toplam" (somme), parçalarının pozisyonunun bir önemi olanlar
bir "bürün'� (tout) diye adlandırılırlar. Bu iki özelliği kendileri nde
birleşriren nicelikler ise hem "bütün", hem de "coplam"dı rlar. Bal
mumu ve elbise gibi parçalarının yerlerini değişri rmelerinden sonra
5 da doğaları aynı kalan, ancak biçimleri değişen şeyler, bu rür şey
lerdir.16) Bunlara hem bütün", hem de "roplam" deni r; çünkü on
lar bu her iki özelliğe de sahiptirler. Ancak su, bürün sıvılar ve
sayı, yalnızca "toplam" diye adlandırılırlar. "Bürün" keli mesi ancak
bir anlam genişlemesi sonucunda sayı ve su hakkı nda kullan ılabi
lir. Bir birlik oluşturmaları bakı mından göz Önüne alı ndı klarında
haklarında " toplam" kelimesi kullanılan şeyler, reker reker ele alı n
dıklarında "bütün, tüm" kel imesi ile birlikre kullanı labil irler: Ôr-
10 neğin "rüm bu sayı , bütün bu birimler"de olduğu gibi.(7)
1 ) Ve bir bütündii r.
2) Krş. Z, 1 3, 1 039 a 4. Gerçek anlamda süreklilik, özellikle, tamamlayıcı parçaları kendile
-
rinde s:ulcce bilkuwe olarak var olan şeylerin sürekliliğidir (örneğin canlı bir vücudun veya hatta
hir heykel in birliği); ancak o , anlam genişlemesi sonucunda, bu parçaların hiltlil olarak var ol
dııkl.m şeylerin de birliğidir (örneğin bir geminin farklı kısımlarının birliği). krş. Alek., 425, 28
v<l.
3) Krş. 6, 1 0 1 6 a 1 3 İnsan, bir heykelden daha fazla bir bütündür.
-
283
M ETA F i Z i K
1 ) "Sak.arlanma"dan sonra.
2) 5 3 + 2
..
3) Örneğin baş.
4) İşgal ettiği yer göz önüne alınmaksızın.
284
V. KiTAP
"Cins", "ırk", 1 ) önce aynı forma sahip varl ıkların sürekli meyda
na gelişi anlamına gelir. Örneğin "i nsan ci nsi varlığını sürdürdükçe"
30 sözü, "insanların sürekli meydana gelişi var oldukça" anlamına gelir.
2) "Cins" aynı zamanda varlıkların kendisi nden çıkrığı. onları ilk ola
ra� varlığa geciren şey hakkı nda kullanılır. Böylece bazıları ı rk olarak
J lellenler, bazıları ise İonlar olarak adlandı rılırlar; çünkü birinciler ilk
araları olarak Hellen'den, ikinciler ise İon'dan gelmekredirler. I rkın
35 adı nın bir kadından gelmesi de mümkün olmakla birlikre (örneğin
Pyrrha halkı), bu kelime maddeden çok varlığa geriren< l l hakkında
kullan ılır. 3) Bir başka anlamda düzlem düz şekillerin. geometrik ci
sim, geomecrik cisimlerin cinsidir. Çünkü her geometrik şekil, şu
veya bu biçi mde bir düzlemdir ve her geometrik cisim de şu veya bu
1 024 b biçimde bir geomecrik cisimdir. Düzlem ve geometrik cisim, ayrı mla
rın taşıyıcısı, dayanağıdırlar. 4) Nihayec tanımlarda,m özde casdik
edilenL\) ilk kurucu öğe ödevini gören, cinsti r. Onun nireliklerine ise
5 ayrımlar deni r.(4) - O halde cinsin çeşirli anlamları bunlardı r (yani o
bazen bir ayn ı formun sürekli meydana gelişi, bazen harekec errirdiği
şeylerle aynı cürden bir hareket erririci ile ilgili olaral..·<Sl kullanılır.
Nihayet bazen de madde anlamına gelir; çünkü ayrım ve nireliğe sa
hip olan şey, madde diye adlandır�ığımız dayanaktır (substrarum).
1O "Cins bakımından farklı olan" şeyler, yakın özneleri(6) birbirle-
rinden farkıl olan ve ne birbirlerine, ne de ortak bir özneye indirgene
bilen şeylerdir. Örneğin form ve madde. cins bakımından birbi rlerin
den farklıdırfar. Farklı varlık karegorilerine ait şeyler de bu rür şeyler
dir. Çünkü var oldukları söylenen şeylerden bazısı tözü, başka bir kıs
mı bir niceliği, başkaları daha önce saydığımız diğer herhangi bir ka-
l 5 regoriyi ifade ederler. Şimdi bu varlık tarzları da ne birbi rlerine, ne de
tek bir şeye indirgenebilirler.m
285
M ETA F i Z i K
1 ) Sahre. yanlışl:ı (pseudos) ilgili olarak E, 4'1e de krş. - Arisroreles sırasıyla a) nesnede yanlış
( 1 7-:!6. mırlar), bl 1ihinde yanlış (26- 1 025 a 1 ) ve c) yanlış. yalancı insanı ( 1 02'i a 2 sonuna ka
,(;ır) inccleyccekrir.
1) 1 011 b 20- 1 025 a 1 ile, yani zihinde yanlışla ilgi l i olarak A. J . Fesnıgiere,Anththmira (&
' '"' drs Sc. phil. et ıhro.). Ağustos 1 932,
' s. 345 ve devamına bakmak yararlı olacakrır. - Terim i n
anlamlarının çokluğundan ileri gelen birçok rereddiirren sonra "logos"u, <l:ıha önceki baskıları
m11da olduğu gibi «kavram"la (notion) değil, "beyan "la (Ross: aynı yerin çe,·irisi. 2. baskı ise
onu "açıklama" (account) olarak çeviriyor) karşıladık. Ore yandan "kavram" kdimesini muhaliı-
1.a ermekte veya onun yerine "tanım" kelimesini geçirmekte de p rarik bakımdan hiçbi r mahzur
yoknır (wnınlıı nüansları belirtmek şartıyla) . A, 3, 983 a 27 ..le "logos" kelimesinin incelenmesi
ne rahsis �"1.li l miş olan nottan ayrı olarak okuyucu Z, 4, 1 0 30 a 7'de bu kelimenin "horismos"
(öziin analirik ifadesi olan asıl anlanunda tanım) ile ilişkilerinin kesin anlamı hakkında bazı açık
hıınal:u bulacakrır.
3) 27. sa rırdaki "yanlış olmak bakımından" (he pseıllles) deyimi zorunlu olan bir sarahate ka
\11şnı rmayı sağlamakradır: Var olmayan bir şeyi i fade eden bir beyan , her 1.aman yanlış deği ldir:
Orncğin var-ol mapnın var olmadığını söylersek, bu yanlış dq;ildir: veya iiçgeni doğnı olmayan
bir hiı;i ımlc tanımlarsam, bu tanım da başka bir şey hakkında doğru olabilir.
286
V . KİTAP
1 ) Ômenin, dayanağın birliğinden dolayı mevcut olan özdeşlik (Aldı:., 4.'H, 8). Sokrates'le
oturan Sokmw bir anlamda (quodammodo) aynı şey olduklarından. ona birçok yiiklem yüklene
hilir.
2) Şeyin füünü t:ınımını ifade etmelı: bakımından; Yanlış bir beyan, bir tanım, yani gerçelı: an
lamda beyan (!eğildir.
3) 41 5'e doğnı Atina'da doğmuş, 365'te ölmüş, Kinik okulunun kurucusu, "paradoksologos"
(inanılmaz şeyler anlatan kişi) lakabı ile bilinen Antisthenes. Muhtemelen Gorgias'tan esinlen
miş olan tiğrctileri hakkında pek az şey bilinmektedir ve kendisinden hiçbir şey kalmamıştır. Pla
ton, Jialoglarının bazısında, özellikle Theaitetos, 20 1 e ve Sofi.<t, 2 5 1 a\la belki Antisthenes'e atıf
ta hulıınmaktadır. Eserinin fragmentleri A. W. Winckelmann tarafınd:ın yayınlanmışnr: Antisthe
ni.< fragmrnta, Turici, 1 842. Başlıca metinler Ritter ve Preller; fli.<t. Philos. gr.. no 277-287'de
bulunmaktadır. - Antistehenes'in mantığı hakkında yukarda adı geçen Femıgiere'nin makalesi
ve genci Yunan felsefesi, tarihleri (özellikle Robin, l.a Pensle gr. . s. 1 99-20:!) dışında bilhassa .
G . /1. 1 . Gillespie, Thr logic ofAntisthenes, (Archiv far Gesch. d. l'hil. , X)(V/, 1 9 1 3, 4, s. 479 vd. ve
XXVl l , l 'J l t\ , 1, S. 1 7 Vll.) bakınız. Aristoteles Antisthenes'ten seyrek olarak Ve o(um(u olmayan
bir dille söz eder (krş. H, 3, 1 043 b 23; Topikler, 1, 9, 1 04 b 1 9 ve Alek., şerh i, 79, 7, Wallies).
Rclki bunun nedeni Antisthenes'in bir yabancıdan doğma olması (hathos) ve tara�arlarıru hal
kın arasında bulmasıydı.
4) 33. satır "en epi henos": Biryüklemin ancak tek bir özne hakkmda ta.<dik rdilmt'!indm dol.a
p; ancak şerin tanımı olabilecek tel<: bir önerme. Çünkü eğer A R\lir dersem, B A'dan başka şey
llir: dolayısırla A A\lan başka şeydir. O halde sadece A'nın A olduğunu sö}iemekle yetinmek,
bir şeyi kendi kendisi hakkında tasdi k etmek gerekir. Aristotcles Sotlst Lykophron 'un bir aynı şe
yin hem bir, hem de çok olduğunu kabul ettirme sonucunu doğuracak olan yüklemleme konu
suriJaki sıkıntısından da söz eder. Fizik, l , 2, 1 85 b 25 vd. (krş. 1 1 , 6, 1 04 5 b 7 vd.).
Anristhenes'in öğretisinde her türlü yüklemlemenin imkansızlığı, özün bölünmezlik niteliği
nin ve: her tümdin inkarının sonucudur. Gerçekten var olan, bireysel varlıklardır ve kavramlar
hiçhir şeye karşılık olmayan d�ünce tarzlarından ibarettirler. Simplikios sayesinde bu radikal
nominalirnıi ifade eden özlü formülü biliyoruz (in Ar. catrp. . 208, 28 Kalbtlcisch): MBir at görü
yorum, atlığı görmiironım" (hippon men horo, hippoteta de oıık horo). Birçok atta ortak olan
öğe. arların kendisinden pay aldıkları bir kendinde form lleğildir; sadece onların adıdır (Arnmo
nius, in l'orph. isago. . 40, 6 Busse ve H, 3, 1 043 b 23 ile ilgili yonımumu1.a d:ı bkz). Her nesne
ancak arrı. bağımsız olarak beyan edilebileceğinden sadece bireysel varlıklar arasında basit bir
karşıl<4cırma mümkündür (krş. H, 3, 1 043 b 24 ve ilgili not).
Düşünceyi totoloji içinde donduran bu mantıksal atomculuk türünden Antischenes iki para
Joksal sonuç çıkarmaktaydı:
a) birbirine zıt şeyler söylemenin imkansızlığı (34. satır: me einai antilcgin), krş. Alek., 435,
287
M ETA F İ Z i K
yanı değil, bir başka şeyin beyanı ile de açıklamak mümkündür. Hiç
35
şüphesiz o zaman bu açıklama tamamen yanlış olabilir. Ancak onun
doğru olabileceği bir durum da vardır: Örneğin ikinin açıklamasın
ı 02 5 a dan- yararlanılarak sekizin bir çift sayı olduğu söylenebilir.O >
3) O halde "sahte, yanlış" kel imesinin çeşitli anlamları bunlar
dır. Ancak onun bir başka anlamı daha vardır: Nasıl ki yanlış bir
göriinrü uyandıran şeylerin yanlış olduğunu söylüyorsak,(2> aynı
şekilde bu tür beyanları başka herhangi bir nedenle değil ,(:\} sırf
yanlış olduklarından ötürü seven ve tercih eden veya onları başka
5 insanların zih i n lerinde uyandıran insan da "yanlış, }'alancı" bir i n
sandı r. Böylece aynı insanın hem doğruyu söyleyen , hem de yalan
cı olduğunu ileri süren Hippias'taki kanırın!4) ne kadar aldatıcı ol-
6- 1 3: Rdli bir özne ile ilgili olarak farklı, hatta karşıt şeyler arasında verilmiş olan nesneye uygun
olan mlece rek bir heyan vardır. O halde kon uşan iki kişi aynı şeyi sö)ieyemczler; eğer farklı şey
ler siiylerlerse, bıınıın nedeni aynı şeyden söz etmemeleri<l i r. Askl., 358, 1 8 ve devamına ve özel
likle Fesrugiere' i n 319. sayf.ıda zikrettiği Proklos, in Cr11ry/111n (129 <il c, 37 'ye bkz. Çün kü her
"
beyan tloğnlll ur; zira bir beyanda bulunan bir şey beyan cJer. Şimtli bir şey beyan eden, varlığı
h..·y: m '-'-lcr; va rl ığı heyan eden ise doğruyu beyan eder.•
bl Rıından ikinc i paradoksal sonuca vanlır: Hemen hemen hiçbir şey yanlış değildir (34. sa
rı t rlıhrdon dr mrdr pmulesthaı); Hiçbir şey yanlış değiltlir; çilnkii bir ö:r.ne ile ilgili olarak nedi
• .
ranımıntlan haşka bir şey beyan edilemez. Başka deyişle }'anlış, nesne ile ilgili olmayan "başka
tliişilnce" dir (Allcxl t• ksia) .
1 ) Anrisrhenes'c k arşı Aristoteles şimdi yüklemlemenin meşrulıığıı nıı sa\'Unmakradır. Yargı ,
mıırlak olarak yanlış olabilir (örneğin üçgene, dairenin ranımı veya in sana, arın ranımı uygulan
t l ı ğ ı n <f a l . Ancak Anrisr h enes' in savunduğunun tersine o, Joğnı da olahilir. Ril�ece iki sayısının
ranımı mlan rararlanarak sekiz sayısının bir çift sayı ol.ı ıığunu söylememize hiçhir şey engel de-·
ğilJir (krş. Alek., 435, 25 vd.).
Aslında Antisrhenes'in yanlışı, "dır" bağlacının özd..ıl iği iade etriği yargı ile (ki, bu durumda
o, hiricik olan asıl ran ı m dır) , onun sadece ilineksel bir yiiklcmlemeyi ifade <.1riği yargı arasında
hir ayrım yapmamasıtlır. Aristoteles, bu karıştırmayı ona.lan kaltlırmakra<lır (özellikle Sofistik
Drlillrrin Çiirütülmr.<İ. 5, 1 66 b 28-36 ve buradaki sotlıma örnekleri ile krş) - Yilklemleme soru
nıı ve bu sonınun Plaron, daha sonra Aristoteles rarafınılan çöıiimii ile i lgil i olarak Trttitl fk Lo
giqıu fimnr}lr adlı eserimizde (Paris, 1 930, s. l O 1 - 1 03) de verd i ğimi z kısa açıkl amal ara bakınız.
• .?l Krş. 1 021 b 23. satır: Derinlik duygusu veren r�im (sk i agraphia ) ve <liişlcr.
3) Örneğin bu neden, kazanç sağlama arzusu ı;ılabilir (Ald.:., 1 36, 1 6) . Cherle, yalancı adamı
yö neren rek mori t: sa.lece yalana karşı duyduğu aşktır.
4) Bu rdan sonra gelen (6- 1 3 . satırlar) ve M, 4, l 078 b 2 8 'cleki anlamda bir tiimevnnmsal söz
(c:pakrikon logos) özelliği gösteren geniş açıklamada Arisroteles Kiipik Hippinlı n iki iddiasını
elcşri rmekreJ ir:
a) Küciik llippins. 365-369'da Platon yalancı (pesudes) cliye, d oğn ı nu n bilgisine (ve dolayısıy
la yanl ış ın bilgisine) sahip olduktan sonra yalan söyleyeb i len, yalan söyleme yeteneğine sahip
olan kişiyi, yani bilgin kişiyi (honhronimos) adlandırmakradır. Oysa Arisrorelcs'e göre, yalancı,
)"alan söyleyebilen değildir, yalan söylemeyi sevendir: Bilgiye, ak ı llı iradenin özgiir seçimini (pro
airesis) cl.:lemek gerekir.
288
V . , KITAP
" i l i nek", bir şeye ait olan ve onun hakkı nda doğru olarak t:ıs-
1 5 dik ed ilebilen, ancak ne zorunlu, ne de çoğu zaman olan şeydi r.(2)
Buna bir örnek, bir ağaç dikmek için çukur k:ızan bir ad:ımın, ora
d:ı b i r h:ızi ne bul masıdır. Ş i mdi bu, yani çukur kazan ın b i r h:ızine
bulması, ili neksel bir şeydi r; çünkü ne bu olaylardan biri zorun lu
olar:ık diğerinin sonucudur veya diğerinden son r:ı geli r, n e d e bir
ad:ım :tğ:ıç dikerken çoğu zaman hazine bulur. Bir müzisyen beyaz
20 ol:ıbi l i r; ama bu ne zorunlu, ne de çoğu zaman karşılaşılan bir şey-
hl /ı."i;.·iik llippim. 3""3-376, isteyerek kötü olanın, istemeyerek körii olandan daha iyi olduğu
nıı (veya ha�ka deyişle. hakkında yalan söylediği şeyi bilen yalancının. hakkınlfa Joğnı sö)1ediği
Ş<')'İ hilmeyen doğnıcııdan daha iyi olduğunu) söylemekredir. Ve bu "skan&ıl niteliğindeki tezi"
k:ınıtlam:ı.k iı;in Platon, deneye başvurmaktadır: İsteyerek topallayan kişi, isremeyerd.: topallayan
kişi.len daha iyidir (Ald.:. bunu "daha sağlıklıdır" (hygeinoteros) lliyerek açıklığ:ı kavu.şrurmakra
Jır). Şimdi Aristotcles buna karşı şunu söylemektedir: Burad:ı. bir karıştırma vardır ve verilen ör
neğin hiçbir değeri yoknır; isteyerek topal bir insanı taklit ulrn şiiphesiz, topal olanlia{I daha sağ
lıldıdır: ancak eğer o gerçekten, topal ise ve ayrıca isteyerek rop:ıllıyorsa, gerçekten topal olan,
ancak istemeyerek topal olandan daha kötüdür. Yalancı ile ilgili olarak tfa aynı şey söz konusu
dur: l sreyerek yalan siiyleyen ve yalan söylemeyi seven yalancı, iste.meyerek yalan söyleyen yalan
Clllan daha kötiidiir.
Ru pasajın tümil ile ilgili olarak krş. Alek., 436, 25-437, 1 8.
1 ) llineklc ilgili obrak E, 2 ye de bkz.
'
.:!l 1 'i. satırdaki "cpi to poly" (veya "hos epi to poly" Jcyi mil roğrı uıman 0/,,111, alt,<ılagrlrn (ut
in plıırihııs). ekseri_yn ınrydan11 gelm, her zaman meydana gelenin (acil ve ilineği n (symbcbckos)
mlllı anlamıntfa olup. Aristoteles'in felsefesinde temel bir kwramdır. O, belli hir sıklıkla tekrar
lanan şey, )·.ıklaşık gcnclll ir. Ay-altı dünyasında, zonınlu ve değişmez olanın yerini ruran mü
kemmel olmayan bu şey, doğanın düzeninin if.adesidir. Bu kavram nesnel anlamda alınmalıtlır; o
gfi1lemJcki bu kusıının sonucu değildir, şeyin bizzat kemli içinde bulunan bir giiçsil7fok ve ram
olmayışın sonucudur lkrş. Waitz, 1 , 378, ikinci Analitiklrr. 1. 3, 2'i b 1 4; -iO'i (1, 1 3, 32 b 1 9
i11erincl 1.
289
M ETAF İ Z i K
1 ) llineğin ölı,iitü - Aristoteles'in . bütün akıl yürütmesinin amacı, ili neği diğer ananitelikler
dcn ayırmanın aracını vermektir. St. Thomas, 23-24. sarı rl:ır.h sayılan ilincği n ii1clliklerini dik
k;uc llcğcr bir açıklıkla açıklamaktadır: Bkz. s. 348, not 1 MO; Alck.'a da başvunılabilir: 437, 33-
HR. 1 :? .
2 ) Başka deyişle; birinci kanıdanabilir, ancak diğeri l.:anırlanamaz - "srmh,-hckos kata hauto"
(ii1ncnin tanımı iı,·ine girmeyen, ancak ondan zorunlu olarak çıkan fücllik, niıclik) ile ilgili ola
rak krş. pıl.:arda R, :?, 997 a 3 ile i lgili not.
3) Jt satırdaki "başka yerlerde" (en heterois) ibaresi şuralara atıfta bulunmaktadır: lkind
Anııliıil&r, 1 , 7, 7"i a 1 8-22 ve 39-4 1 ; 1, 1 0 76 b 1 1 - 1 6.
290
VI. KİTAP (E)
1 ) Eserin başında (A, 1 ) Metafizik, ilk ilkeler ve ilk nedenlerin bilimi olarak tanımlandı. Bun
dan sonra onun konusunun ne olduğunu göstermek kalıyordu. Bu soruya Aristotelcs r kitabının
başında cevap verdi: Bu konu, Varlık olmak bakımından Varlık ve onun ö7..5el nitelikleridir. An
cak bu tanım ha.la yetersiz kalmaktadır: Bu varlık olmak bakımından Varlık nedir? Onun hangi
gerçekliği olduğunu kabul etmek gerektir? O, bir tümel mi yoksa birey midir? Eğer bir tümelse,
basit bir soyutlama karşısında bulunmuyor muyuz? Eğer bireysel bir varlık ise, doğası nedir ve o,
nasıl elde edilebilir? E'nin birinci bölilmünde Aristoteles, bu sorunları çözmese de hiç olmazsa
çözümlerinin öğderini ortaya koyacaktır. O, önce varlık olmak bakımından Varlık'ın gerek ili
neksel anlamda varlıktan (2 . bölüm),, gerekse doğru anlamında varlıktan (4. bölüm) farklı olan
mutlak olarak var olan varlı k olduğunu ve yalnızca varlığın özel bir görüntüsünil göz önüne alan
özel bilimlerden farklı olarak Metafızik'in tilm gerçeklik ve bütünlüğünde varlığı incelediğini
açıklığa kavuşturur. Bu varlık, bu özellikleri itibariyle, diğer teoretik bilimlerin, yani Fizik ve
Matematiğin konularını teşkil ederi şeyle karıştırılamaz. O, Metafızik'i en yilce bilim, her türlü
gerçekliği içine alan bilim kılan bir genellik, bir evrenselliğe sahiptir. Ancak, öte yandan bu ev
rensellik, bireyselliği dışarı atmaz ve Metafızik'in gerçek adı Teoloji'dir.
Metafizik, o halde, her şeyden önce, şeylerin özünün kendisini açıklama amacına sahip bir on
toloji olarak kendisini takdim eder. Ancak araştırmasının evrensel özelliği, onun realist ve somut
kısmını gözden saklamamalıdır. Onun çözeceği sonın, soyut veya belirsiz bir sorun değildir; han
gi varlıklar olurlarsa olsunlar, tüm varlıkların özü ve tanımı sorunudur. Başka deyişle bir varlığı o
varlık, bir insanı bir insan, bir masayı bir masa yapan şey nedir? Ne Platon'un ileri sürdüğü gibi
Diyalektik, ne de hatta (tanımdan hareket eden, ancak onu tesis etmeyen) kanıtlayıcı bilim bu so
ruya cevap verme gücüne sahiptir ve sonuç olarak, bir şeyi bize tanıtan ve kendisinde bütün geri
kalan şeylerin temelini bulduğu şey töz olduğuna göre, ilk Felsefe, her şeyden önce Töz'ün bilimi
olacaktır. Z kitabı bu bakımdan E kitabının analizleri ve sonuçlarının bir devamından ibarettir.
Dört kısa bölüme aynlmış olan kitabın genel planını kavramak kolaydır. Aristoteles Teolo
ji'nin diğer teoretik bilimlere olan üstünlüğünü tesis ettikten sonra ana türlerinde göz önüne alı
nan Varlık'la birlikte ilineğin doğası ve-ka.ynağı konusunu ele almaktadır. tlineği ve doğru anla
mında varlığı bir yana bıraktıktan sonra en yilksek kategori olan Töz'ü ortaya koymaktadır.
29 1
M ETA F i Z i K
1 ) Sağlık için müshil ve kan almalar; vücut sağlamlığı için beden eğitimi (Ps.-AJek., 44 1 , 2).
2) uEpisteme dianoetike" (6. satır): Dianoetik veya çıkarsamaya dayanan bilim, duyusal sezgi
(aisthesis) veya entellel..-cüel sezgi (noesis) aracılığı ile kazanılmış olan bilgiye karşımr. Bu ana ay
nm ve unous" ile "dianoia" arasındaki farkla ilgili olarak krş. r. 7. 1 0 1 2 a 2 ile ilgili not.
3) Başka deyişle " pratik bilim"; "çünkü 'akıl' (dianoia) olmaksızın bir şey yapılamaz" (ou gar
aneu dianoias ta prakta prattetai) (Ps.-AJek., 44 1 , 5); Askl., (359, 1 8) aynı zamanda akla ve kula
ğa başvuran Armoni'yi (müzik) örnek olarak vermektedir.
4) Örneğin Geometri'nin ilkeleri Astronomi'nin ilkelerinden daha kesindir: Krş. A, 2, 982 a
28 ile ilgili not.
5) Kanıtlama yoluyla özü ortaya koymanın imkansızlığı ikinci Analitikkr, il, 4-8'de gösteril
miştir. Bu imkansızlığın nedenleri ile ilgili olarak krş. B, 2 , 997 a 3 l ile ilgili notumuz.
6) Örneğin Tıp; Tıp bilimi cisimleri, akılla değil, duyularla bilinen dört öğeye ayınr. (Ps.
AJek., 44 l , 1 6)
7) Pozisyonu olmayan (athetos) bir töz olarak birimi vaz eden Aritmetik veya pozisyonu olan
(thete) noktayı vaz eden Geometri gibi. Birim ve nokta ise, ne duyular, ne de akıl tarafindan bili
nirler (Ps.-AJek., 44 l , 24).
8) Örneğin kesinlikleri gitgide azalan ilkelere tabi olan Geometri veya Astronomi veya Tıbbın
söz konusu olmasına göre.
9) Özel bilimler, uilkeler"ini (arkhai) (dört öğe, birim, nokta) kanıtlamazlar; sadece onlardan
çıkan nitelikleri (özsel nitelikleri: "ta kara hauta hyparkonta", 1 2 . satır) kanıtlarlar: Krş. B, 2,
997 a 3 ile ilgili not.
1 0) Duyu verilerinden (ubu tür bir tümevanmdan": ek tes ıoiautes epagoges. 1 5. satır) veya bir
hipotezden harekede gerçek bir kanıtlamaya varılamaz (krş. ikinci Anııliıikler. l, 3 1 ) .
292
V I . KİTAP
1) Özel bilimlerin en son özellikleri: Onlar, cinsin varlığı hakkında hiçbir şey söylemezler, sa
dece onu vaz etmekle yetinirler { 1 6- 1 8. satırlar) - Bir şeyin özü "ti esti" ( 1 8 . satır) "quid sit", do
ğası ile varlığı ("ei esti", " mım quid sit," "esse") arasındaki a}Tlm ile ilgili olarak keş. ikinci AnAli
tikler, H, 1 , 8. iki şey de aynı zihin fiiline bağlıdırlar: Nasıl ki insanın iki ayaklı hayvan (zoonpc
zondipoun) oldı.ığu kanıtlanamazsa (çünkü tanım kanıtlanamaz; krş. ikinci Analiıikkr, II, 8, 93
b 1 6), insanın var olduğu da kanıtlanamaz (Ps.-Alek., 442, 5 vd.) - Bonitt'in bu pasajla ilgili yo
rumu, özellikle ilginçtir: 28 1 .
2) Bu bölümün devamı, bilimlerin smıflandmlmasmı sergileyecektir. Topikler, VI , 1 4 5 a 1 5;
VIII, 1 . 1 5 7 a 1 O ve Nilrh. Ahlakı. VI, 2, 1 1 39 a 27'de de işaret edilen (ayrıca aşağıda K, 7'nin
t
paralel pasajına da bakınız) bu üçlU bölme şöylece özetlenebilir:
Epınrm f mm)
•
Praktike Poietike Thı:orı:tike
(pratik bilim) (poerik bilim) (tı:oretik bilim)
•
•
Mathematike
�
Physike Theologike
matematik (bi lim i) Fizik (bilimi) Tann (bilimi)
Burada Mantık'ın yokluğunun farkına varılacaktır. Bu, Zeller'i bu sınıflamanın Aristotelcs'in
kesin görüşiinü belirtmediği görUşUne götürmüştür. Gerçekte Mantık, asıl anlamında bir bilim
olmayıp bir "araç" (organon), bir metodoloji, bir giriştir (propedötik). Bu noktayla ilgili olarak
krş. Hamelin, le Syst. d'Ar. , s. 86-88.
Aristotdes 1 025 b 1 8- 1 026 a 7. satırları arasında hem Fizik' in teoretik bir bilim olduğu, hem
de Metafızik'in, Fizik'ten ayrı olduğunu göstermektedir. Ve buraya kadar yaptığı gibi sadece özel
bilimlerin biitiinü ile değil, özellikle Fizik'le meşgul olmaktadır. Bunun nedeni, en yüksek bilim
olma iddiasına sahip olduğundan (krş. yukarda T, 3, 1 005 a 32) Fizik'in özel bir ilgiye la}'tk ol
masıdır.
Fizik'in teoretik bir bilim olduğunu gösterme amacına yönelik akıl yürütme P.s. Alek. tarafın
dan açık bir biçimde ortaya konmaktadır (447, 7 vd.): Fizik, bir bilimdir ve her bilim ya tcore
tik, ya pratik veya poetiktir. (Aristotcles tarafından apaçık doğnılar olarak kabul edilen ve kanıt
lanmayan iki önerme). Şimdi Fizik ne pratik, ne de poetik bir bilimdir. O halde o, teoretik bir
bilimdir. 22. satırdaki "ya zihin ya sanat veya herhangi bir güç, yetenektir" (e nous, e tekhne, e
dynamis ti) ilidcsi git gide azalan üç akılsallık derecesine işaret etmektedir (ç\inL.ii "güç, yete
nek", deneye (empciria) benzer bir şeydir); sanat (tekhne) ve güç, yetenek (dynamis) kavramları
aşağıda 2, 8, 1 033 b 8'dc de birbirinden ayırdedilll'lişlerdir; ancak pratiL."tc onlar aynı anlamda
dırlar.
293
M ETA F İ Z İ K
1) Yarmanın, eylemin ilkesi yapandadır, (in agente); yapılan şeyde (in actionibus) değildir;
çünkü r .pan (to prakton) ve seçen (to proaireton). (seçme "proiresis" ile ilgili olarak krş. il., ı .
1 O13 � 1 O) aynı olduklarına ve seçme, açık olarak seçilen şeyde (en to proaireto) olmadığına
göre, ımn yapılan şeyde de (en to prakto) olmadığı açıkm (Ps.-Alek.; 443, 33-34). Nikh.
•
Ahlôk/ ıa (VI, 4) atıfta bulunan Ps. Alek. ile birlikte poetik bilimin örneği olarak, eseri ev olan
yapı san ıtı nı (oikodo mike) ve pratik bilimin örneği olarak, hiçbir dış eser meydana getirmeyen
dans sana:ını (orkhcstike) verebiliriz. - Pratik bilimle poetik bilim arasındaki fark için krş. A, 2,
982 b 1 O il.: ilgili not.
2) Ne pr:ırik, ne de prodüktif bir şey olan.
3) Başka deyişle maddeye girmiş bulunan ve ondan aynlamaz olan bir formun söz konusu ol
duğu fiziksel tözler, "madde ile birlikte bulunan doğalar"la ilgili bir teoretik bilim.
4) Aristoteles şunu demek istiyor: Fizik, maddi tözü inceler; ancak o, Fizik'in en az doğal, en
az genel konusudur. Daha özel olarak o, formel tözü ve formu inceler - Aristotelesçi bilimler hi
yerarşisinde Fizik'in inceleme konusu, o halde, gerçek doğalardır ve bu bakımdan o, matematik
ten daha üstün bir me,•kii işgal eder. Eğer onun üzerinde Metafizik veya İlk Felsefe bulunmanuş
olsaydı, bu mevki daha d:ı yüksek olurdu. O halde Fizik sadece ikinci dereceden, ikincil bir felse
fedir. O, maddi tözü ele ;ılır; ancak maddi töz en az doğal, en az genel konusudur. O, özellikle
maddeye girmiş olması bakımından formel tözü, yani duyusal tözü, form ve maddeden meydana
gelen ve örneği basık bıının u; ·n bütünü inceler. Duyusal tözler, ister ay-altı alemindeki varlıklar
gibi oluş ve yokoluşa tabi olsunlar, isterse göksel cisimler gibi ezeli ebedi olsunlar, bağımsız varlı
ğa sahiptirler. Ancak Matematiğin saf formlarından farklı olarak hareketsiz değillerdir. Onlar
kendilerinde bir sükunet ve hareket ilkesine, değişme yönünde doğal bir eğilime sahiptirler ve bu
ilke, cismin doğasının kendisidir. O halde Fizik onları var olmaları bakımından değil. hareketle
ilgili olarak inceleyecek ve özelliklerini belirleyecektir.
5) Bu, fiziksel töılerin maddesinin bilgisinin, formun bilgisi kadar wrunlu olduğu ve şeyin
tanımının bir parçasını teşkil etmesi gerektiği görüşünü içerir. Ps.-Alek. bunu şöyle açıklığa ka
vıışturmaktadır: Öz ve formu araştırdığımız zaman onu madde ile birlikte (meta tes hyles) mi,
yoksa maddesiz mi (anen hyles) tanımlamamız gerektiğini bilmiyorsak, hiçbir şey yapmıyoruz
demektir.
294
VI . KİTAP
1) 3 1 . satırdaki to simon (simotes) , basık bunın (basık bunınhıluk), iç bükey burun, bu
=
nındaki iç bükeylik, (koilon, koilotes) yani maddede gerçekleşmiş olan formdur. Bu, Aristote
les'in içlerinde formun maddeyle birlikte bulunduğu ve ondan ancak tanımda ayrılmasının
mümkün olduğu doğal tözleri ifude etmek için sık sık kullandığı bir örnektir (krş; Z, 5, 1 030 b
8; Ruh Üurine. I II , 3, 4 29 b 1 3; şunlara da bkz. imi. Arisı 680 a 40; Mansion, lnırod. a la phys.
. .
Arisı. s. 7 1 )
2)Yani umadde ile birlikte" (meta tes hyles) olarak.
3) Krş. Rııh Üurine. l, l , 403 a 28 ve Rodier, uTmiıl de l'Ame", il, 35. Ruh bedenin for
mudur ve bu niteliği ile de Fizik'in alanına girer. Ancak b...'Clene hiçbir bakımdan bağımlı ol
mayan asıl anlamında akıl (Nous), yine aynı nedenden ötürü, fizikçinin yetki alanı içinde de
ğildir.
4) M ve N kitapları, Platonculara karşıt olarak, matematik şeylerin bağımsız bir durumda var
olmadıkları ve hareketsiz olmadıklarını kanıtlayacaktır. Aristoteles şimdilik sorunu askıda tut
maktadır. Ancak saf matematiğin dalları (9. satır): mia mnıhemnın (bunlar, Optik, Armoni ve
Astronomi gibi hareketsiz, ancak maddenin içinde bulunan nesneleri inceleyen uygulamalı mate
matik disiplerine ( 1 5. satır) karşıt olan matematiksd disipli nlerdir, hiç olmazsa hareketsiz ve
maddeden bağımsız olmaları bakımından matemati k şeyler üzerinde akıl yürütürler.
5) Aristoteles şimdi Metafizik, Fizik ve M:ı.tematiği birbirinden ayıracaktır.
295
M ETA F İ Z İ K
1 ) Fizik, bağ11nsız ve l111rekali; uygulamalı macemacik, hareketsiz ancak bağ1mJ1z olmayatT, Me
tafizik ise hareketsiz ve bt1ğ11nsız şeyleri i ncder.
2) "Muhtemelenn; çiinkii macemacik şeylerin bağımsız-olmayan varlıklarının kanıtlaması he
nüz yapılmış değildir (Ps.-Alek., 446, 6).
3) Aristoceles şimdi ilk Felsefe'ye veri len Teoloji adının haklılığının nedenini onaya koyacak
tır - Her neden, her ilke, zonınlu olarak ezeli -ebedid ir; çiinkii aksi takdirde o başka bir ilkeden
çıkacak ve bu böylece sonsuza gidecektir. Bu özellikle gük cisimleri nin harekeclerini meydana ge
tiren harekccsiz ve bağımsız nedenler için geçerlidir ve şimdi biz en mükemmel anlamda gerçek
liğin, var olan her şeyin nedeni n i n kendisi karşısında bulumluğumu1.1 göre, onunla u�n bili
min lup.<i ifinde birinci (prima i n ter omnes) olacağı açıktır. Krş. Sc. Thomas, s. 354, noc 1 1 64 .
4) Varlıkların böliinmcsine uygun olarak - Krş. Olıq ı•e Yoko/11,< Üzerine. i l , 1 ) , 338 a 1 4 .
Aristotelesçi bilimler sınıflaması, konularının oncolojik değerine dayanmaktadır (krş. J. Chevali
er, La Notion d11 Nlmsnire . . s. 1 4 3 vd.) Teolojinin üstiinliiğii ile ilgili olarak keş. Ps.-Alek.,
.
447, 5-7.
5 ) Aristoceles biraz önce Mecafizik'in gerçek adı olan Teoloji'nin en yüksek bilim olduğunu
gösterdi. Ancak buna varl ık olmak bakı mından Varlık'ın bilimi olan Met:ıfizik'in genel olarak
biiciln varlıkların bilimi olduğu, en yüksek gerçekliğin bilimi olmadığı söylenerek iciraz edilemez
mi? Bur.ula gerçek bir çatışma karşısında bulunmakcayız: Ya ilk Felsefe, bilimin evrensellik ko
şullarına cevap verir, bir oncolojidir; o zaman bütiin özel bili mleri içinde eritmek tehlikesini gös
terir veya o gerçek bir Teoloji'dir; ancak o zaman da evrenselliği ne olacaktır? Daha önceden
Aristotclcs'in tavrını tanımladık ve onun düşiincesinin Jaeger' i n kend isine izafe ettiği evrimi ge
çirmediğini gösterdik (Krş. yukarda r, 1 , 1003 a 2 1 ) . Bu pasaj , çeli�kiyi en muclu ve Bonitz ne
derse desin ( 285), en açık bir biçimde çözmektedir: Metafizik, aynı 7."lmanda ontoloji ve teoloji
dir ve teoloj i olduğu için, ontolojidir. O, varlığın ilk tilriinii inceler ve bu varl ık çeşidi, bütün di
ğer varlıkların, varlık ve akılsallıkların ı n temeli olduğu, öte yandan yine bu varlık biitiin daha alt
ta bulunan terimleri yöneten bir dizinin ilk terimi olduğu için ("epheksesn önemli kavramı ile il-
296
Vl . K i TA P
Genel olarak Varlı k, birkaç anlama gel ir: Önce ili neksel an
lamda Varlık'ın, sonra var-olmama anlamındaki yanlışın karşıtını
gili olarak krş. e , 2, 1 005 a 1 1 ile ilgili not), onun hakkında sahip olduğumuz bilgi, varlıklar ol
maları bakımından bütün özel varlıkların, tözlerin bilgisini doğunır. Tüm varlıklara uygulandığı
ve bi.ltün diğer bilimleri içine aldığı için değil, bu niteliğinden ötürü ilk Felsefe, evrenseldir. O,
bö)�ece iki anlamda, birinci olarak konusunun yilceliğinden, ikinci olarak da genelliğinden ötü
rü, en yüksek bilimdir.
Özetlemek için şunu si:i�eyelim: Metafizik böylece salt, ezeli-eba.li ve bağımsız form olan ko
nusunun gerçekliğinden ötürü teoretik bilimler hiyerarşisinin zirvesini işgal eder. Onun alanı,
Varlık'ın sadece belli ve sınırlı bir kısmı değil, her türlü ilişkiden bağımsız olan tam gerçekliğin
de varlık, v:ırlık olmak bakımından Varlıktır. O, basit töz ve salt fiil olan Varlığın ilk türünü in
celemesi bakımından ilktir ve bu varlık ilke olduğu için, bürün diğer gerçekliklerin temeli oldu
ğu için, ilk olmasının yanında evrenseldir. Öte yandan bir varlığın gerçeklik derecesi, fiil halinde
olmasıyla ölçüldüğünden, salt fiil, mutlak olarak gerçek olan tek şeydir; çünkü onda hiçbir kuv
ve bulunmaz. Bundan sonuç olarak, bağımsız form, ezeli-ebedi ve mükemmel birey olan Tan
rı'nın, Metafızik'in konusunun kendisi olacağı ortaya çıkar. Metatl7.ik bö�ece bütün diğer bi
limlerin kendisine tabi olacağı Teoloji olarak adlandırılmayı h:ık eder (çünkü teoretik bilimler,
konularının doğasına göre bölünürler ve gerçeklik dereceleri , saf bilgi hiyerarşisinde onların işgal
enikleri mevki ve yeri belirler.
1 ) Bu genel matematik (A, 2, 982 a 26'ya göndermede bulunan) Ronin'e göre (285) Ariune
tik'tir. Ross'a göre ise ( 1 , 3 5 6) o, Geometri ve Aritmetik'ten daha geniş olan ve her türlü büyük
lük arasındaki ilişkileri içine alan bir bilimdir (krş. Eudide, Elemmts, V).
2) Ve evrensel.
3) Aristoteles'in akıl yürütmesini Ps.-A!ek. ile birlikte (447, 22) şu biçimde tamamlamak ge
rekir: Eğer hareketsiz bir töz varsa, bu tözün, Fizik'in konusu olan tözden önce gelmesi ve dola
yısı)h bu tözün biliminin ilk Felsefe olması.
4) Sonuç (Ps.-Alek., 447, 28-29) - Bölümün bütünü ile ilgili olarak Mansion'un özlü eserine
başvurulsun: lntrod. lı la Phys. Arist. , s. 1 vd.
5 ) Mctatizik'in konusunu ortaya koyduktan sonra Aristotelcs, bu konu içine girmeyen iki tür
297
M ETA F i Z i K
varlığı incelemeye geçmektedir: Bunlar kesin olarak bilime elverişli olmayan "ilineksel anlamda
Varlık"la ( 2 ve 3. bölümler), muhtemelen mantığın konusu olan ve tik Felsefe'ye yabancı olan
"doğru anlamında Varlık"rır (4. Bölüm). Bununla birlikte 0, l O'a bakınız.
1 ) A, 7.
2) 36. satırdaki "ti", töz, "ousia" anlamındadır - "kategori türleri" (skhemeta tcs kategorias)
ile ilgili olarak krş. A, 6, 1 0 1 6 b 34.
3) Z ve H kitaplarının konusu.
4 ) e kitabında i ncelenen konu.
5 ) Veya genel olarak onları göz önüne almaz, hesaba katmaz.
6) Sonsuzu tüketmekse, imkansızdır.
7) Evrenin "bütün diğer varlıklarıyla bu fuklılık", evin özünün kendisine yabancıdır; o "ev
olmak bakımından" eve aic değildir: O halde bir ilinektir.
8) Ps.-AJek.'a göre (448, 26) burada geometrik üçgenle, duyusal üçgen arasındaki fuklılık
kastedilmektedir. Bir üçgenin tahtadan veya madenden olması, üçgen kavramında bir değişiklik
meydana geti rmeyen bir ilinektir. De Corte'nin kendisine katıldığı (Chroniqr« d'histoi" tir la
Ph. andennt, Rtvut dt Phil , 1 933, VI, s. 624) AJek.'un yorumu, bununla birlikte, Aristotclcs'in
metnine tam olarak uygun olmama kusurunu taşımaktadır (Bonin, 287) . Bundan dolayı da
Ross'un açıklaması (1, 358) bize tercihe şayan görünmüştür. Bizim düşüncemize göre burada i ki
geometrik üçgen söz konusudur ve sorun, üçgen olmak bakımından üçgenin, yani üç kenarı
olan bir şekil olmak bakımından üçgenin, nitelikleri ile birlikte - bu nitelikler özsel nitelikler bile
olsalar - göz önüne alınan üçgenle aynı olup olmadığını bilmektir. Geomctricinin meşgul olma
dığı ilinek, "üç açının, iki dik açıya eşit olması" değildir; çünkü bu "symbebckos kata hauto" bir
niteliktir. Onun ilgilenmediği i linek, "iki dik açıya eşit olan açılara sahip olan üçgenle aynı veya
başka olma"dır.
298
V I . KİTAP
t iminin olmaması doğaldır; çünkü il inek ancak sözel bir varlığa sa
h ipcir.0 ) Bundan dolayı Placon Sofıscik'in konusunun var-olmayan
olduğunu söylerkçn , bir anlamda haksız değildi .( 2) Çünkü Sofısc
ler'in kan ıtları, deyim yerindeyse, esas olarak ilineksel olanla(3 ) ilgi-
1 S l idirler. Örneğin müzisyenle gramercinin farklı mı, yoksa ayn ı m ı
oldukl arı; müzisyen Koriskos'la Koriskos'un aynı olup ·olmadıkları;
var olan, ancak ezeli ol mayan her şeyin varlığa gelmiş olup olmadı
ğı (bundan çıkan saçma sonuç şudur ki eğer biri müzisyen olduğu
için gramerci olmuşsa, gramerci olduğu için de müzisyen olm uş ol
ması gerekir) ve benzeri bücün diğer sorunları ele alan kanıclar, b u
cürdendirler.(4) O halde ilineğin , var-ol mayana benzer b i r şey ol-
20 duğu açıktır. l l i neği n bu özelliği, başka bir tarzda var olan bücün
1 ) Ps.-Alek. şunu belirtmekcedir (449, 1 -5 ) : Eğer ilinek, içine düşen her şeyi yakan aceş gibi
gerçek bir şey (ti hyphescos) olsaydı, evin herkes için güzel veya kullanışsız olması gerekirdi. Ama
onun böyle olmadığı ve eckilerinin farklı olduğu bilinmektedir. O halde ilinek, bir şey değildir;
sadece bir isimdir.
2) Sofist, 237 a, 254 a.
3) Ve var-olmayanla: Sofisderin kanıtları, kelime kavgalarından başka bir şey değildir.
4) Üç Sofiscik kanıc şunlardır:
l . Kanıc: Sokrates, gramercidir - Gramerci Sokraces, Sokraces'in aynıdır - Sokraces, mü
zisyendir - Müzisyen Sokrates, Sokraces'in aynıdır. - Müzisyen Sokrates, gramerci Sokra
ces'in aynıdır - Müzisyen, gramercinin aynıdır Ancak eğer böyleyse, gramercinin olduğu
-
her yerde, müzisyenin olması gerekir - Aristarkos gramercidir, ama müzisyen değildir - O
halde gramerci, müzisyenin aynı değildir.
2. Kanıc: Müzisyen Koriskos ile Koriskos aynı mı, yoksa f.uldı mıdırlar? Bonitz bu kanıtı
bir öncekine indirgemekcedir (287). Ross ise (I, 359) Sofistik Delillerin Çürütülmesi, 1 3, 1 73
a 24'e atıf yapmakta ve şu açıklamayı vermekcedir: Eğer Koriskos, müzisyen Koriskos'un aynı
ise, o zaman "müzisyen müzisyen Koriskosftun aynıdır ve bu böylece sonsuza gidecektir. Ne
olursa olsun Ps.-Alek. haklı olarak şunu belirtiyor: Burada mantık aldacmacası şundan ileri
gelmektedir: Gerçekte aynı zamanda hem aynılık, hem başkalık, yani özne bakımından aynı
lık, kavram bakımından başkalık vardır. Sofistler ise bu iki farklı bakış açısını bilerek birbirle
riyle karıştırmaktadırlar (449, 20-22) .
3. Kanıc: K, 8, 1046 b 23-26 ve Topikler. l, 1 1 , 104 b 25'de tekrar karşımıza çıkan bu ka
nıt Ps.-Alek., 449, 27-4 50, 22; Askl. 367, 3- 1 1 ; Bonitt, 288; Ross, 1, 359 tarafından farklı bi
çimlerde sergilenmiştir. İlk olarak Ps.-Alek. carafından verilmiş olan ve Bonitz'in kendisinden
esinlendiği yorum şudur "Var olan herşey, ya ezelidir, ya da meydana gelmiştirn türünden
apaçık bir doğrunun varlığını kabul edelim. İşce Sofistler buna itiraz ecmektedirler. Gerçekten
eğer bir müzisyen gramerci olursa, bu onun her zaman için gramerci olmamış olmasından
ötüriidilr. O halde müzisyenden harekede onun gramerci olmuş olması mı söz konusudur?
Ancak bu imkansızdır; çünkü müzisyen, gramercinin ne maddesi, ne de 1.:.-trşıtıdır. O halde
burada karşımızda ne her zaman için var olmuş olan, ne de meydana gelmiş olan bir şey mev
cutnır - Bu açıklamanın açıklığı, onun Aristoteles'in metnine hemen hemen hiç uygun olma
dığı gerçeğini göulen saklamamalıdır. Bu bakımdan Ross tarafıntlan verilen yonım daha ter
cihe şayandır: Eğer bir adam, müzisyen iken gramerci olmuşsa, o halde o müzisyen olduğu
299
M ETA F İ Z İ K
için gramercidir. Eğer dımım böyleyse, o zam an o , gramerci olduğu için müzisyendi r. Ancak o
gramerci olduğu için her 1.aman müzisyen olmuş değildir. Eğer onun şimlii olliıığu ve her zaman
için olmamış olduğu şey, meydana gelmek zonında olan bi r şeyse, o zaman o, gramerci olduğu
için müzisyen olmuştur. Başka deyişle onun gramerci olmadan önce müzisyen olduğu gibi, mü
zisyen olmalhn önce gramerci olmuş olması gerekir ki bu ela saçmadır.
1) i lineksel anlamda varlıktan "başka bir tanda var olan" varlıklar, tözlerdir. Tözler, oluş ve
yokoluş sürecine tabi olan yeg:\ne şeylerdir. Oluş ve yok oluş sürecinden geçmeksizin ortaya çı
kan ve kaybolan ilinek (öte yandan noktalar, doğnılar yüzeyler ve formlar da böyledirler: Krş.
yukarda B, S, 1 002 a 32 ile ilgili not), o halde, bir varlık değildir (Aşağıda 3, 1 027 a 29; ve Ps.
Alck., 4 53, 1 2 ve devamına da bkz).
2) Krş. /!ı, 5, 1 O 1 5 a 33.
3) "Çoğu zaman ortaya çıkan, meydana gelen" (hos epi to poly) kavramı 41e ilgili olarak bkz.
Yukarda /!ı, 30, 1 025 a 1 5 'le ilgili not.
300
V I . KİTAP
30 1
M ETA F i Z i K
1 ) tlinek, bilme yetimizin ansal ve gelip geçici bir yetersizliğinin sonucu değildir; bizzat kendi
doğası gereği ne "her zaman meydana gelen" (paro to aei),.ne de "çoğu zaman meydana gelen"dir.
(para to hos epi to poly) . O, her türlü kanunun dışındadır. Aristoteles'in örnek olarak aldığı istis
nai durumu, yani bal şerbetinin ayın ilk çıl.."tığı gün etkisiz olma durumunu açıklamaya muvaffak
oldujumum kabul ettiğimiz takdirde, yine ya her zaman meydana gelen veya çoğu zaman meyda
na gelenle karşılaşmış ohınız ve o artık bir ilinek olmaktan çıkar. Başka deyişle ilineğin ilinek ola
rak koşullan belirlenemez; çünkü aksi takdirde bu koşullar, bir yasaya, kendisi de daha genel bir
yasaya itaat eden bir yasaya boyun eğmiş olurlar ve böylece karşımızda artık salt bir ilinek söz ko
nusu olamaz. - Bu pasajla ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 452, 34 vd., ve Ross, 1, 36 1 .
2) Aristoteles yukarda (2, 1 026 b 22; şununla da karşılaştınn: B, 5, 1 002 a 32 ile ilgili not)
ilineklerin ansal olarak doğdukları ve ortadan kalktıkları ve bir oluş ve yok oluş surecinin sonucu
olmadıklannı gösterdi. Nedenleri ile ilgili olarak da aynı şey söz konusudur. Örneğin evin sağlı
ğa uygunluğu (ilineksel neden) "zaman-dışı (akronas)" olarak ortaya çıkar (Ps. Alek., 4 53, 32) ve
derhal evi sağlıklı kılar (ilinek). O halde ilinek bir oluş sürecinden geçmeksizin ortaya çıkar ve
kendisi de bir oluşa tabi olmayan ve kendisini· zorunlu-olmaksızın meydana getiren ilineksel bir
nedeni vardır. İlineksel bir sonuç, birbirinden bağımsız ve doğaları bakımından bu biçimde bir
işbirliğine gi rmek üzere düzenlenmiş olmayan nedenlerin rastlantısal birleşmelerinin sonucudur.
Aristoteles'in akıl yürütmesi şu olacaktır: Eğer bütün olayların ilineksel-<ılmayan nedenleri ol
duğu furzedilirse, bunun sonucu neden ve eserler zincirinde sarsılmaz bir zonınluluğun varlığı
olacaktır. Eğer bazı olayların zonınluluğun dışında kaldığı ortaya konabilirse, aynı şekilde ilinek
sel nedenlerin varlığı da kanıtlanmış olacaktır. Bunun arkasından gelen örnek, zorunlu olanla ili
neksel olarak ortaya çıkan şey arasında yapılan ayrımdan hareket etmektedir. Aristoteles böylece
katı bir determinizmin karşısına, varlığının kendisini bir olay olarak takdim ettiği ve nedensel
bağın dışında kalan bir "ilke"yi teşkil eden ilineğin (Aristoteles'in örneğinde bu ilinek, baharatlı
yemekler yeme olayı olacal.."tır) yumuşattığı ılımlı bir determi nizmi koymal..;adır. Canlının ölme
si, zorunlu bir olaydır ( 1 027 b 8); Ancak o, hastalıktan mı ölecektir, yoksa cinayetten mi? Bura
da belirsiz ve olumsal olanın payı işin içine karışmaktadır.
Aristoteles'in örneğini iyi anlamak için akıl yürütmenin eserden nedene doğru gittiğini gör
mek gerekir. Kq. Fizik, il, 5, 1 96 a 24. - Tüm bu güç bölümle ilgili olarak Peri Hmnmeias, 9
ve Ross, 1, 362 ye başvunın.
'
302
V I . KİTAP
yok oluş süreci ile birlikte varlığa gelen veya ortadan kalkan her şeyin,
30 zorunlu olarak ilineksel-olmayan bir neden i olması gerektiğinden
eğer birinci tür varlıklar olmamış olsaydı, her şeyin zorunlu olması
gerekirdi. Gerçekten acaba filanca şey olacak mıdır? Eğer şu diğer şey
olursa olacak, olmazsa olmayacaktır. Bu ikinci şey de bir üçüncü şey
olursa olacaktır. Böylece ilerleyerek ve sınırlı bir zaman parçasını sü
rekli olarak küçülterek içinde bulunduğumuz ana erişeceğimiz açıktır.
1 027 b O halde filanca adam, acaba hastalıktan mı ölecektir, yoksa cinayet
ten mi? Eğer evinden dışarı çıkarsa cinayetten ölecektir. Susuzluk du
yarsa çıkacaktır ve eğer şu diğer şey ortaya çıkarsa da susayacakcır.
Böylece içinde bulunduğumuz andaki bir olaya veya daha önceden
gerçekleşmiş olan bir olaya varmış olacağız. Örneğin sözünü ettiğimiz
adam susarsa, dışarı çıkacaktır; eğer baharatlı yemekler yerse, susaya-
5 caktır. Bu son olay ya vardır ya da yoktur.O ) O halde bu adam ya zo
runlu olarak ölecek veya zorunlu olarak ölmeyecektir. Geçmiş olaylar
içine atlarsak da aynı şey geçerlidir.( 2) Çünkü bu, yani geçmiş olay,
herhangi bir varlıkta zaten mevcut bulunmaktadır. O halde gele
cekte meydana gelecek her şey, zorunlu olarak meydana gelecektir.
Örneğin canlı olan, zorunlu olarak ölecekti r. Çünkü o şimdiden
kendisinde ölümünün koşulunu, yani aynı bedende karşıtların var-
ı O lığını(3) taşımaktadır. Ancak onun hastalıkcan· mı, yoksa cinayetten
mi öleceği konusunda henüz hiçbir şey bilmiyoruz. Çünkü o, bir
başka şeyin ortaya çıkmasına bağlıdır. O halde böylece belli bir il
keye kadar gitciğimiz,(4) ancak bu ilkenin kendisinin hiçbir başka
ilkeye i ndirgenmediği açıktır. İşte rastlanrıdan ileri gelen her şeyin
ilkesi bu olacaktır ve onun ortaya çıkışının da kendisi nden başka
bir nedeni olmayacakrır. Ancak böylece rastlantıyı, ilineksel olanı
ne tür bir ilkeye, ne tür bir nedene indirgemekteyiz, yani onu
1 5 maddeye mi, ereksel nedene mi, hareket eccirici nedene mi i ndirge
mekteyiz? .Bu, dikkatle incelememiz gereken bir sorundurJ 5)
303
M ETAF İ Z İ K
1) Krş. 0, 1 O.
2) Yiiklem ve öznenin birleşme (synthesis) ve ayrılması (diairesis). Krş. St. Thomas, s. 369,
not 1 223.
3) Örneğin "ins� h'ayvandır": doğnı; "insan hayvan değildir": yanlış; "insan eşektir": yanlış;
"insan eşek Jeğildir": doğnıdur. .
4 ) Aristotclcs'in tanımın birliğini incdeyeceği Z, 1 2'de çözülecek olan sonın. Örneğin hay
fll1n. lltmrda yaşayan ve iki ayaklı ayn ayrı düşüniilcbilir veya insanın tanımında birlikte düşünü
lebilir. Krş. Ps.-Alek. , 457, 1 0 vd.
sı e. 10.
6) Doğnı ve yanlış olarak varlık.
7) 1 028 a l 'deki "varlığın diğer cinsi", asıl anlamında, gerçek anlamda (L.-yrios) varlıktır. Bu,
metafizikçinin dikkatine layık olan tek varlık türüdiir. Metafizikçinin bu varlığa tabi olan şeyler
den ibaret olan diğer tür varlıkları bir yana bırakması gerekir. Krş. Bonitz, 294.
304
VI . KİTAP
1 028 a hangi bir nesnel varlık cinsine işarer ermezler. Bundan dolayı onla
rın üzerinde durmayalım ve varlık olmak bakı mından varlığın ken
disi nin neden ve ilkelerini inceleyeli m (Her rerimin çeşidi anlamla
rını belirlerken Varlık' ı n da birkaç anlama geldiği(l ) orraya çıkmış-
··'
5 rı).
1 ) Yani birçok kategoriyle ilgili olduğu (krş. A, 9, 992 b 1 9). Öre yandan, bu pasaj şüpheli
dir; daha sonraki bir ilave olabilir.
305
VII. KİTAP (Z)
2) Bağımsız (kara hauro) bir varlığı olmayan şey ise, bir varlık olamaz.
306
Y i i . KİTAP
307
M ETA F i Z i K
Genel kanıya göre Töz'ün en açık biçi mde ken.d ileri ne ait ol
duğu şey, cisimlerdir. Dolayısıyla genel olarak sadece hayvanlar,
bitkiler ve onların kısımların ı değil, Ateş, Su, Toprak gibi doğal ci-
10 simleri v e b u türden diğer öğelerin her birini( 4) v e gerek b u öğele
rin kısı mlarını, gerekse onlardan meydana gelen - gerek bu kısım
lardan, gerekse cisimlerden meydana gelen - tüm varl ıkları, örne
ği n fiziksel evren ve kısımlarını, yani yıldızlar, Ay ve Güneş'i birer
töz olarak adlandı rmaktayız. Acaba sadece bunlar mı tözdürler,
yoksa başka tözler(5) de var mıdır? Acaba bu yukarda adı geçenle
rin sadece bir kısmı mı tözlerdir, yoksa onların bir kısmı ve başka
bazıları mı tözlerdir? Yoksa bunların hiçbiri tözler değildir de sade-
15 ce başka bazı şeyler mi cözlerdir? İşte bütün bunların ele alınıp
araştırılması gerekir. - Bazı fılozoflaı:<6J yüzey, doğru, nokta ve bi
rim gibi cisimlerin sınırlarının tözler olduğu. hatta bunların fizik
sel veya geometrik cisimlerden daha fazla tözler olduğu görüşünde
dir. - Ayrıca bazılarım duyusal varl ıkların dışında tözsel hiçbir şey
ol madığını düşünmektedirler. Başka bazıları ise gerek daha çok sa
yıda, gerekse daha gerçek ezeli-ebedi tözlerin varlığı nı kabul et-
20 mektedirler. Örneğin Platon, üçüncü bir tür tözlerle, yani duyusal
1) Empedokles ve Pythagorasçılar.
2) Anaksagoras ve atomcular.
3) Varlık olmak bakımınd:ın Varlığı bilmesi gereken bizim için. Özede bireysel tözlerde, on
ların esas itibariyle doğalarını teşkil eden şeyin ne olliuğunu bdirlemek söz konusudur: Bir son
raki bölümün konusu bu olacaktır.
4 ) Krş. d, 8, 1 O 1 7 b 1 1 ile ilgili not.
5) Cisimsel-olmayan tözler.
6) 1' l:uematiksel şeylerin (mathematika) cisimlerin dışında olduğunu düşünen Platoncular
d:ın furklı olarak onların duyusal şeylerin içinde bulunan tözler olduğunu ileri süren Pytha
gorasçılar.
7) Ps.-Alek.'tın dediği gibi (4 62 , 29) sadece Hippon değil {"tanntanımaz" lakabına sahip
r lippon hakkında krş. yukarda, A, 3, 984 a 3 ve ilgli not), gend olarak lyonya okulu.
308
V I I . KİTA P
1 ) Krş. A, 6, 987 b 1 4 .
2 ) Aynnrılar için bkz. A, 1 0, 1 075 b 37; M , 2, 1 076 a 2 1 ; 6, 1 080 b 1 4 ; N, 3, 1 090 b 1 9; 4 ,
1 091 a 34. Şuna da bkz. Scıct. Empir., Adı,, MatJmn .. VII, 1 47 - Frank'a göre (Plato und dit so
gmnnntfn P,rthagorttr, Halle, 1 923) Spcusippos on farklı alanı birbirinden ayırdetmiştir. Ancak
hipottti kısmen tahmine dayanmaktadır (Krş. Ross, i l , 1 63 ) Bununla birlikte Spcusippos'un
şerlerin farklı cinslerini mutlak olarak ayırmadığı, tersine sayısal çokluL."tan Ruh'a ve İyi olan'a
doğnı giJcn bir hiyerarşiyi benimsediği kabul edilmelidir. (Bkz. A, 7, 1 072 b 30- 1 073 a 3 ve
Ronitz'in bu pasaj hakkındaki yorumu: s. 503) . O, bu hiyerarşiyi zaman içinde bir evrim olarak
yonıml:ımaktaydı.
Platon'un yeğeni ve halefi olan ve 1.0. 395-393 yılları arasında Atina'da doğmuş, 1.0. 334
plına doğnı cilmiiş olan Speusippos'la ilgili olarak krş. Robin, /.n Pmslt gr. . s. 286. Frank'a göre
Spcusippos P_�thagorasf1 SaJ11.nr Üul'int adlı bir kitabın yazarıyliı ve İtalya okulunun öğretileri
hakkında llerin bilgiye sahipti. Onun kitabı veya dersleri, Aristotdes için Pythagorasçılık hakkın
daki açıklamalarının kaynağı olmuştur. (Krş. Fragm. 4 Langl - 22. satırdaki �daha çok sayıda"
ibaresi, Plaron tarafından kabul edilen üç tür tözden (İdealar, Matematiksel şeyler ve duyusal
şeyler) daha da fazla sayıdaki tözleri kastetmektedir.
3 ) Ksenokrates'in okulu (Askl., 379, 1 7) ; Krş. M, l , 1 076 a 20. Şunlara da bkz. Theophras
tos, lvft.tnph. , 6 b 6-9; 3 1 3 Brandis, 1 2 Ross ve Sext. Em pir. Adı•. Mnthun. . VII. 1 4 7 (Beklcer, s.
223). Bu pasajla ilgili olarak krş. Ps.-Alek. 463, 6-8 - Spcuisoppos ve Ksenokrates'in görüşleri
arasındaki karşıtlık E. Brehier tarafından iyi bir biçimde belinilmektedir: Hist. d, IA Phil. 1,
1 62- 1 63.
4) M,tnjizik, cisimsel tözleri esas olarak Z ve H'de; Pythagoras ve Platoncular tarafından ka
bul edilen cisim-dışı tözleri M ve N'de de alır. A'da ise Aristoteles sadece bizzat kendisinin ger
çekliğini kabul ettiği cisim-dışı gerçekliklerle meşgul olur.
309
M ET A F İ Z İ K
Töz, çok sayıda anlamda olmasa da hiç olmazsa dört ana an-
35lamda kullanılır; çünkü genellikle gerek öz, gerek cümel, gerek cins
ve nihayec dördüncü olarak gerekse öznen in her varlığın cözü ol
duğu düşünülür.O>
Özne, başka her şeyin kendisi hakkında casdik edildiği, ancak
kendisi başka hiçbir şey hakkında casdik edilmeyen şeydir. Bundan
1 029 a dolayı önce onun doğasını belirlememiz gerekir. Çünkü genel ka
n ıya göre bir şeyin en gerçek anlamda cözünü oluşcuran şey, onun
ilk öznesidir; Şimdi bu ilk öznenin, bir anlamda madde olduğu,
bir başka anlamda form olduğu,( 2) üçüncü bir anlamda ise madde
ve formun birleşmesinden meydana gelen şey olduğu söylenir
(maddeden, örneğin cuncu; formdan, onun sahip olduğu biçimi;
her i kisin i n bileşi minden de heykeli, somuc bücünü kasrediyorum).
5 Bundan şu sonuç çıkar ki eğer form, maddeden önce gelirse ve on
dan daha fazla gerçekliğe sahipse,(3) aynı nedenden öcürü madde
ve formun bileşiminden de önce gelecekrir.
Tözün, bir öznenin yüklemi olmayan, rersine geri kalan şeyle
rin kendisi nin yüklemi oldukları şey olduğunu ifade ederken,
onun doğası hakkında şemacik bir açıklama vermiş olduk. Ancak
onun özelliğin i bu biçimde belirlemekle yerinmemeliyiz.(4) Çünkü
310
Yi i . K İ TAP
yüklemi olmadığı en büyük bir doğrulukla söylenebilecek şey, maddedir. Ancak ikinci özellik
göz önüne alınır alınmaz (bağımsızlık ve bireysellik) maddenin bir töz olduğunu savunmak
imkansız olur (27. satır). Çünkü salt madde yoktur.
1 ) Kelimesi kelimesine: "uzunluk, genişlik ve derinlikten başka nitelikler". Bu salt duygula
nımlann, tözler olmadıkları açıktır.
2 ) Bu son kdimder ile ilgili olarak krş. Askl., 380, 33. Sylv. Maurus'un dediği gibi ( 1 73),
-
31 1
M ETA F İ Z İ K
30 ve madde ile formdan meydana gelen bileşik varlık töz olarak gö
rünmektedir. Bileşik töz, yani madde ile formun birleşmesinden
� eydana gelen tözü bir yana bırakabiliriz; çünkü o, sonra gelir ve
onun doğasını bilmekteyiz.(I ) Maddeyi de kendi payına belli bir
anlamda bilmekteyiz. Bizim üçüncü bir tözü incelememiz gerekir;
çünkü en fazla güçlük gösteren odur.
Bazı duyusal tözlerin, tözler olduğunu kabul etme konusunda
görüş birliği vardır. Bundan ötürü araştırmalarım ızı önce onlar
üzerine yöneltmemiz gerekir. Çünkü daha az bilinebilir olandan,
1 029 b daha çok bilinebilir olana geçmek yararlıdır. Öğrenmede herkes bu
3 yöntemi izler, yani doğası bakım ı ndan daha az bilinebilir olandan
5 daha çok bilinebilir olana geçil ir. Nasıl ki davranışlar alanında gö
revimiz,(2) her birimiz için iyi olandan hareket etmek ve m utlak
anlamda İyi olanın her biri m iz için iyi olan olmasını sağlamaksa,
aynı şekilde görevimiz bizim için daha bilinebilir olandan başla
mak ve doğası bakımından bili nebilir olan şeyi bizim için bilinebi
lir olan şey hali ne getirmektir. Bu kişisel ve ilk bilgiler, çoğu za
man son derece sınırlı b ilgilerdir ve çok az veya hemen hemen hiç
10 bir gerçekli k içermezler. Ancak gene de bu mütevazı, ama kişisel
b ilgilerden hareket etmemiz ve yukarda dediğimiz gibi bildiğimiz
şeylerin kendilerinden mutlak anlamda b ilgilere erişmeye çalışma
mız gerekir.
1) Aristoteles, konusunu sınırlandırmaktadır: O önce iki nedenden ötürü bileşik varlığı dışarı
atmaktadır: Birinci olarak bileşik varlık, bileşik varlık olarak, bileşenlerinden, yani madde ve
formdan sonra gelir. İkinci olarak o, açıkça "kata hauto" ve "horiston" varlıl.."tlr ve onun üzerinde
durmak gereksizdir. Daha sonra madde de bir tarafa bırakılmaktadır; çünkü o da belli bir anlam
da (32. satır), yani benzerlik yoluyla bilinmektedir (Fizik, [ , 7, 1 9 1 a 7). Ps.-Alek. onun bir tür
"belirsiz, karanlık akıl yürütme" (notho logismo) ile elde edildiğini söyleyerek bu bilgiyi açıklığa
kavuşturmaktadır (465, 1 2) . Kq. Timaios, 52 b. O halde geride sadece form kalmal.."tlld ır. O, 4-
1 2. bölümlerin konusu olacakor ve önce duyusal tözlerde incelenecel.."tir. 32. satırda -Aristote
les'in işaret ettiği büyük güçlük, formun, Platon'un savunduğu gibi bağımsız olarak mı var oldu
ğu, yoksa ancak madde ile birlikte mi var olduğunu bilmekle ilgili güçlüktür.
2) Kq. Ross, II, 1 68: "Başlangıçta, bizde bulunan bir kusurdan dolayı, kendinde İyi bizim
için iyi olmayabilir. Ancak durumun artık böyle olmayacağı ana kadar (bizim için iyi olan şeyleri
seçmekle işe başlayarak) kendimizi değiştirmemiz gerekir. Aynı şekilde doğası bakımından akılsal
olan, başlangıçta, bizim için akılsal değildir. Ancak daha önce akılsal olan şeyleri kavramakla işe
başlayarak zihnimizi onun (doğası bakımından akılsal olanın) bizim için akılsal olacağı ana kadar
aydınlatmamız gerekir."
Aristoteles doğası bakımından akılsal olanla bizim için akılsal olan arasındaki ayrımı birçok
kez ele alır: ikinci Analitikler, 1 , 2, 7 1 b 33; Fizik, [, 1 , 1 84 a 1 6; R11/J Üzerine, bölümün başı i l,
2, 4 1 3 a I 1 ; Nikh. AhlJkı. V, I , 1 1 29 b 5.
312
V I I . KİTAP
1) 3. bölümün başı.
2) Arasından "doğabilimci"ye uygun (physikos) bir akıl yürütmenin geleceği bütün bu "d.iya
ldi:tik" akıl yürüttne ( 1 029 b 1 3- 1 030 a 27) çok incedir. Onun belli başlı adımlan şunlardır:
a) Aristoteles önce ilineği, mahiyetin alanından dışarı atmaktadır ( 1 3- 1 6. satırlar).
b) Aristoteles daha sonra Varlık'ın bazı özsd (kata hauto, propter se) niteliklerini de bertaraf
ediyor ( 1 6-23. satırlar). Çünkü ikinci Ana/itik/n.'de işaret edilen bir ayrıma göre (1, 4, 73 a 34-b
5), bir niteliğin iki anlamda "kata hauto" olduğu söylenir. Birinci anlamda şeyin özüne ve tanırru
nın kendisine ait olan nitdik "kata hauto" niteliktir: Doğru, "kata hauto", üçgene aittir; Nokta da.
"kata hauto" doğruya aittir. Askl.'un dediği gibi bu niteliklerin toplamı, şeyin kendisine eşittir ve
onunla qdeğerd.ir (383, 27). Bir bakıma bu birinciye kaqıt olan ikinci bir anlamda ise, bir şeyin
içinde bulunan, ancak kendi tanırru içinde de bu şeyi bulunduran bir nitelik "kata hauto" bir nite
liktir. Başka deyişle, burada nitelik amk öznenin tanımı içinde vaz edilmez; tersine niteliğin tanı
mı içinde özne vaz edilir. Böylece nitelik, ancak özne ile tanımlanmış olur. O zaman "kata hauto"
deyimi "protes"le (birincil, asli) aynı anlamdadır (Ps.-Alek., 468, 1 ; Ask!., 38 1 , 22; Bonitz, 304).
Böylece, tek ve çift, sayının, bu ikinci anlamda "kata hauto" niteliklerid.irler; çünkü onlar sayı kav
ramı olmaksızın tanımlanamazlar. aynı şekilde doğru ve eğri, doğrunun; beyaz, yüzeyin "kata hau
to" nitelikleridir. Bu ikinci türden "kata hauto" nitelik, şeyle eşdeğer değildir ve açık olarak onun
özil içine girmez: Yüzey olmaksızın beyazı tanımlayamayız; buna karşılık beyaz olmaksızın yüzeyi
tanımlayabiliriz; beyazın özü, yüzeyin özü değildir. Aristoteles buna şunu ekliyor ( 1 8. satır): İkin
ci anlamda "kata hauto" niteliğin (Aristoteles'in örneğinde beyazlığın) bertaraf edilmesinden ka
çınmak için beyazın mahiyeti ile beyaz yüzeyin mahiyetinin bir ve aynı olduğunu ileri sürmek hiç
bir işe yaramayacaktır; Onlar, aynı değildirler; çünkü her tanıma, totoloji yapmaksızın, tanımla
nacak isim sokulamaz (Bununla ilgili Ps.-Alek.'un tüm açıklaması çok açıktır: 468, 9-2 1 ).
. 2 1 -23. satırlarda Aristotdes, yüzeyin mahiyeti ile beyaz yüzeyin mahiyetini birbirine özdeş
kılmanın imkansız olduğu .sonucunu çıkarıyor: Yü.uy tekrarlandığından, bu özdeşlik yüzeyin
özünü VFrmez; o, tekrarlanmayan, ancak yerine bir eşdeğeri konu1an beyazı özünü verir.
c) Aristoteles en sonunda bir töz ve nitelikten meydana gelen şeylerin (örneğin töz ve nitelik
kategorisine ait olan bir nitelikten meydana gelen "beyaz insan"ın) bir mahiyeti olup olmadığını
incelemektedir (23- 1 030 a 27). O, bir itirazı önceden görmektedir: Beyaz, bir ilinek değil midir
ve öyle olması bakırrundan onun dışarı atılması gerekmez mi? Aristoteles buna bir niteliği, uy
gun olmayan bir biçimde töze ekleyip çıkarmadıkça, "beyaz insan" gibi bileşik bir kavramın, bel
li ölçüde bir bir öz olmasına mani olan hiçbir şeyin olmadığını söyleyerek cevap vermektedir.
Bu, asıl anlarrunda bir öz olmayacaktır ( 1 030 a 2. satır); asıl anlamında özil, ancak bir töz ifade
edebilir. O ancak türemiş bir anlamda bir öz, ikinci dereceden bir öz olacaktır.
Daha önce adı geçen yazarlar (Ps.-Alek., 467, 33 vd.; Ask!., 38 1 , 33 vd.; Bonirz, 304) dışında
şunlara da bakılabilir: Hamelin, Le Syıt. d'Ar. , s. 1 2 1 - 1 22 ve Ross, 1, lntrod., s. XCIV vd.).
313
M ETA F i Z i K
1) "elbise" (himetion) basit deyiminin "beyaz insan" bileşik deyimi yerine keyfi olarak
geçirilmesinin amacı, "beyaz insan"ın (leukos authropos) bir isim değil, söz (discours) ol
duğunu, bir sözün ise tanımının yapılamayacağını ileri silrerek "beyaz insan "ı tanımlama
nın tilm imkanını ta baştan bertaraf ettiğini iddia edecek bir itirazı önlemektir. Krş. Ps.
Alek., 469, 26-29.
2) İnsan ile "beyaz" arasında özsel bir bağlantı yoktur.
3) 1 029 b 29'dan 1 030 a 2'ye kadarki tüm akıl yi.lrütme, zordur. "Beyaz insan"ın hiç
şilphesiz "kata hauto" bir şey olmadığı ve dolayısıyla bir mahiyetinin olamayacağı söylene
cektir. Aristotcles bir şeye doğası gereği ait olmayan şeylerin iki anlamda kullanıldığını ve
bu iki anlamın hiçbirinin üzerinde konuşulan durumla ilgili olmadığını belirrerek "beyaz
insan"ın "kata hauto" şeyler sınıfına girdiğini göstermeye çalışacaktır. Birinci anlam, ilineği
(beyaz) tanımlamak isterken, bu ilineğin öznesi olan somut bileşik bütünü, yani beyaz ye
rine beyaz insanı tanımlamaktır: Burada tanımlanacak şeye, uygun olmayan bir biçimde
314
V I I . KiTAP
bir şey {insan) eklenmiştir ve dolayısıyla beyaz, insana, yani kendisini taşıyan özneye ait
olduğu için, doğası gereği olmayan bir şey, olarak tanımlanmıştır. İkinci anlama gelince o,
bunun tersine, bir bileşik kavramı {beyaz insanı) tanımlamak İsterken , sadece ilineği {be
yaz) tanımlamaktır: Burada da tanımlanacak kavramda, uygun olmayan bir biçimde bir şey
eksik söylenmiştir; dolayısıyla insandan ayrılmış olan beyaz, artık bir "kata hauto" olamaz.
Tilm bu pasajın sonucu o halde şudur: Beyaz insan {veya elbise) bir "kata hauto" var
lıktır ve bu bakımdan belli bir mahiyet kabul edilebilir.
1 ) Aristoteles biraz önce bir şeyin uygun olmayan bir biçimde bir başka şeyin ilineği ol
duğunun söylenmesinin mümkün olduğu iki durumdan hiçbirinin beyazın insan hakkında
tasdik edilmesi durumunun aynı olmadığını gösterdi. O halde "beyaz insan" {elbise) bileşi
minin bir mahiyetinin olması imkanına engel teşkil eden hiçbir şey yoktur. Ve Aristoteles
yeniden daha önce sorduğu soruya {1029 b 25. satır) dönüyor: Ancak bu kabul edilen
mahiyet asıl anlamında bir mahiyet midir? Aristoteles bu soruya olumsuz cevap veriyor;
çünkli asıl anlamında, ancak tözün tanımı vardır. Oysa beyaz adam bir töz <leğil, töz ve
ilinekten meydana gelen bir bileşimdir.
2) "beyaz insan", tam anlamında "kata hauto" değildir; o, "insanın içinde" {en to ant
ropo)Jir. {Ps.-Alek. , 4 7 1 , 1 4 - 1 5). Bile/ik varlık, h"hangi bir ıryin kalıcı temel doğasını gös
termez; böyk bir doğaya i/aret edm bir terimin ilineksel bir nitelikle birk,ımesini gösterir
{Ross, [, lntrod.. XCVI). Aristoteles'in genel akıl yürütmesi ile ilgili olarak krş. Bonitz,
308.
3) "logos" kelimesinin kesin anlamı ile ilgili olarak krş. il, 29, 1024 b 26. Onu biz
"beyan" olarak çevirmekteyiz. Ancak formül, açıklama, açıklayıcı söz olarak da karşılanabi
lir. Asıl anlamında tanım, mahiyeti ifade eden ve ekseriya onunla karışan tanım, "horis
mos"dur. O halde bu ve başka birçok pasajda {özellikle aşağıda 1 0. bölilme bkz.) "lo-
31 5
M ETA F i Z i K
gos"tan, gerek kavramın kendisini, gerekse onun bir önermede, sözde açılması, açıklanma
sını anlamak gerekir. Zaten "logos"un bu iki anlamı (insan=hayvan-akıllı-ölilmlil) arasında
gerçek hiçbir fark yoktur. Kavram, tek kelime içine sıkıştırılmış sözdür; söz, bir önerme
içinde açılmış, yayılmış kavramdır. Krş. St. Thomas, s. 34 1 , not 1 460. Daha önce de işa
ret ettiğimiz gibi, "logos"u (zorunlu kayıtları yapmak şartıyla) kavram veya tantm olarak
çevirmel"te hiçbir anlam yanlışı yol"tur. Çünkü nihayet bir kavramın, tanımda ifade edilen
ve açıklığa kavuşturulan kısımları vardır. Zaten Aristoteles'in terminolojisinde "horismos"
ve "logos", ekseriya eşanlamlı olarak kullanılırlar.
1 ) Bir kelimeler topluluğu (logos) olan tüm şiir, llyada isminin bir tanımı olacaktır
(Homeros'un şiiri, Aristoteles için, sadece bir arada bulunmaklıktan ileri gelen (syndesmos)
bir birliğe sahip olan şeylerin tipik örneğidir).
2) O halde ancak doğası gereği var olan şeyin, tözün tanımı vardır; bir özneye bir yük
lem olarak yüklenen şeyin tanımı yoktur (krş. Robin, La Th. Platon. s. 85, not 92) Ha
.
316
VI I . KİTAP
3 17
M ETAF İ Z İ K
1) Töz ve diğer kategoriler salt çift anlamlılığı (veya b�a deyişle basit benzerliğe) dayanan
varlıklardır; İkinci dereceden kategoriler söz konusu olduğunda, bilinemez olanın bilinemez ol
duğunun bilinebilirliği anlamında bilinebilir olması gibi, varlığı, nicdik veya nitelik bdirlernesi
ne eklemekteyiz. Töz söz konusu olduğunda ise bu belirlemeyi çıkartmakta ve basit olarak tözün
var olduğunu söylemekteyiz [Ps.-Alek.'un (474, 1 6 vd.) ve Askl.'un (387, 6) yorumu).
2) Yani eşanlarnlı olmayan.
3) Yani tıp sanaa ile, "Pros hen legomena"lar (onak bir doğa ile ilgili şeyler, kavramlar) ile il
gili olarak krş. r, 3� 1 003 a 34 ve ilgili not.
4) O, İster 32-34. satırlardaki, isterse 34-b 3. satırlardaki kanı olsun.
5 ) Şeyin bir olması ve bu birliğin sun'i olmayan, doğal bir birlik olması gerekir. Açıklaması
mükemmel olan St. Thomas, s. 398, not 1 340'a bkz. 1 0. satırda hatırlatılan Varlık'la Birlik ara
sındaki karşılıklı bağıntı ile ilgili olarak krş. r, 2, 1 003 b 22 vd.
318
V I I . KİTAP
l) Üçüncü bir anlamda - Sözü edilen tanım örneğin asıl anlamında bir özle, bir niteliğin özü
nün birleşmesinden meydana gdecek olan Mbeyaz insan"ın tanımıdır. MBeyaz insan" kavramı,
belli bir mahiyeti ve belli bir tanımı mümkün kılan belli bir birliğe sahiptir (krş. Ross, 1, lntrod,
s. XCVI).
2) Bu böliimdeki tüm kanıtlamadan - ister doğabilimsel (physikos), ister diyalektik (logikos)
kanıtlamadan - ortaya çıkan sonuç şudur ki a) önce töziin, b) sonra diğer kategorilerin, c) daha
sonra Msyntheta"ların (töz ve başka bir kategorinin birleşmesinin örneğin Mbeyaz insan"ın) tanınu
olacaktır. 5. bölüm bunların yanında (ancak yine asli olmayan anlamda) d) bir Mkata hauto" ni
telikle öznesinin birleşmesinden meydana gelen Msyndedyasmena"ların da tanımının olduğunu
gösterecektir - Basit kavramın tanımından bir çokluğun birliğinin kavramı olan Mfonksiyon kav
ramı"na geçişle ilgili olarak krş. Hamelin, Lt Sys. d'Ar. s. 1 20 vd.).
.
3) Mbasit doğalar"a (apla) karşıt olan bileşik doğaların tanımının meşruluğu sorunu: Aristote
les, bu sorunu, olumlu yönde cevap vererek çözmektedir. Krş. Hamelin, le Sys. d'Ar. s. 1 18 vd.
.
- MSyndedyasmena"ların ikiliği, bir özne ile bir Mkata hauto" niteliğin birleşmesinden meydana
gelen ikiliL."tir.
4) Bizim de yukarıda 4, 1 029 b 1 8 ve 30'da kabul ettiğimiz gibi.
5) Yiiklemin özneye eklenmesi ile. Ancak ( 1 029 b 18 ve 30) Mekleme" (prosthesis) kabul edi
lemez; çiinkii o her türlü gerçek (haplos) tanımı imkansız kılar: A, A+B olarak tanımlanamaz.
6) Bunın ve basık burun örneği ile ilgili olarak krş. Yukarda, E, 1 025 b 3 1 .
319
M ET A f İ Z İ K
1 ) Bunlar, özsel nitelikler, hassalardır (propres). Beyazı, tanımına insan kavramını sokmaksı
zın tanımlayabiliriz; ancak dişiyi, hayvan; basık burunluluğu, burun kavramını işin içine sok
maksızın tanımlayamayız (krş. Ps.-Alek., 472, 2 vd.).
2) Pratik bakımından imkansız çözüm; çünkü bu, tüm nesneleri "basık burun" gibi olan Fi
zik'i ortadan kaldırmak demektir (E, l , l 025 b 34).
3) Bu kavramların hiçbiri (ne basık burun, ne dişi, ne de beyaz) "kata hauto" değildir. Oysa
ancak "kata hauto"lann asıl anlamda (protos) tanımları vardır. Ve eğer onların tanımı varsa, bu
ancak asli olmayan anlamda, ikincil anlamda (hepomenos) bir tanım olabilir - Aristoteles'in yap
tığı atıf, bir önceki bölümedir (ö:ı.cllikle 1 030 a 1 7-b 1 3e). Bu sözü edilen yerde beyaz insanın
"protos" tanımının olamayacağı, ancak "hepomenos" tanımının olacağı kanıtlanmıştı. Şimdi
aynı dunım tüm "syndedyasmena"lar için de geçerlidir; bunun da nedeni tanıma tanımlanacak
kavramdan başka bir şeyi sokan "ekleme" (prosthesis)dir.
4) Bu ise açık olarak yanlıştır.
5) Oysa içbükeylik (koilon) bir odunda, tunçta vb.'de de olabilir.
6) St. Thomas (s. 399, not 1 349) "basık burun" örneğini iyi bir biçimde açıklamaktadır.
Ross'a da bkz. il, l 73). Demek ki bu tür şeyler ile ilgili olarak bir mahiyetin ve bir tanımın varlı
ğı kabul edilemez. "Basık burun"un il.;jliği, her türlü mahiyeti dışarı atan basit bir totolojidir
(krş. Sofistik De/ilkrin Çürütülmesi, l 4. bölümün tümü ve 31 1 82 a 4). Ôte yandan sonsuza ka
dar gitmek te imkansızdır.
320
V I I . KiTAP
tanı m olası zorunludur. Örneğin nitel ik, böyle tanımlanır; tek (sa
yılık) da böyle tanı mlan ı r; çünkü o, sayıda bağımsız olarak tanı m
lanamaz ("ekleme" i le yapılan tanımlarla, verdiğimiz örneklerde ol
duğu gibi mantıksal olarak ayn ı şeyi iki defa tekrarlamak zorunda
kaldığımız tanımları kastediyorum). Fakat eğer bu doğruysa, bir
5 ikilik içeren bir şeyin, örneğin tek sayının da tanımı ol mayacaktır.
Ne var ki kavramlarımızın düzgün bir biçi mde belirlenmemiş ol
malarından ötürü, bu bizim gözümüzden kaçmaktadır. Eğer bu tür
tanımların da mümkün olduğunu kabul edersek,0) o zaman ya on
lar farklı doğadırlar veya daha önce dediğimiz gibi(2) tanı m ve
10 özün birkaç anlamı olduğunu kabul ermemiz gereki r. O halde bir
anlamda yalnızca rözlerin mahiyetleri ve tanı mları olacaktır. Ancak
bir başka anlamda diğer şeylerin de tanımları ve mahiyetleri ola
caktır. O halde tanımın, mahiyetin tanımı olduğu ve mahiyetin sa
dece tözlerde bulunduğu veya hiç olmazsa asıl anlamında, birinci
derecede ve mutlak olarak tözlerde bulunduğu apaçık bir doğru
dur.
1) Burada "protos" tanımla "hepomenos" tanım arasındaki ayrımı yeniden ele alan Aristote-
·
les'in kendisi ile birlikte.
2) 1 030 a 1 7-b 1 3.
3) Aristoteles, mahiyetin ne olduğunu belirledikten ve kavramını belli bir anlamda diğer nite
liklerden ayırdıktan sonra şim_di onun, m ahiyetini teşkil ettiği şeyle ne tür bir ilişki içinde oldu
ğunu araştıracaktır.
4) Önce "ilineksd anlamdaki varlıklar�ı (ta legomena kata symbebekos: 1 9. satır), yani bir töz
(insan) ve ilineksel anlamda bir yüklemden (beyaz) meydana gelen kavramları inceleyen Aristote
les, 2 1 -24. satırlarda bu ilineksel birliklerin, kendi mahiyetleri olmadıklarını ortaya koymaktadır.
32 1
M ETAF İ Z İ K
yeci" de aynı şey olacaktır. Zira, denildiği gibi, "bir insan" i le "be
yaz bir insan" aynı şeydirler. O halde bu takdirde "beyaz i nsanın
mahiyeti" ile "insanın mahiyeci" aynı şey olacaklardır. Ancak belki
ilineksel anlamda bir olanların mahiyeci ile "özü gereği" (par soi)
varlıkların mahiyecinin aynı olması zorunlu olarak gerekmez;(l )
çünkü (kıyasın) büyük ve küçük cerimleri (ona terimle) aynı an-
Buradaki akıl yürütmesi �ğıdaki biçimde bölümlerine ayrılabilecek olan bir abese irca, saçmaya
indirgemedir (reductio per absurdum):
Eğer "beyaz insanın mahiyeti" = "beyaz insan" ise, o zaman "beyaz insan" = "insan" ve "in
san" .. "insanın mahiyeti" olduğuna göre, "beyaz insanın mahiyeti" = "insanın mahiyeti" olacak
tır ki bu saçmadır.
Veya eğer istenirse Bonitz, (7 1 6-3 1 7) ve Ross'la (II, 1 70-1 77) birlikte, bu "reductio per ab-
surdum "u kıyaslar biçimine sokabiliriz:
1 . Kıyas:
"Beyaz insan" = "beyaz insanın mahiyeti"
"İnsan" = "beyaz in.san" (A.skl. , 369, 36 ve 392, 1 6) bu önermeyi Sofistlere izafe etmel.."te (ger
çekten de krş. Yukarda E, 2, 1 026 b 1 5) ve şöyle açıklamaktadır: Eğer "insan", "beyaz insan"dan
farklı olursa, "insan" ve "beyaz insan" olan Kallias, kendi kendisinden farklı olacaktır ki bu saç
madır).
O halde "insan" = "beyaz insanın mahiyeti".
2. Kıyas:
"İnsan" = "beyaz in.sanın mahiyeti" [Birinci kıyasın sonucu. Bonitz ve Ross (aynı yer) bizce
hilyük önciil olarak "beyaz insan" = "beyaz insanın mahiyeti"ni almal..'ta haksızdırlar; çiinlcü bu
durumda akıl yürütme zincirinin kopması dışında, kıyas hem kip (modus) hem de şekil (fıgura)
bakımından kusurlu olmaktadır.]
İnsanın özü = in.san (Bonitz, haklı olarak bu öncüliln açıkça beyan edilmediğine dikkati çek
mektedir.)
İn.sanın özil = beyaz insanın özü - Bu ise açıkça saçmadır. A.skl.'un işaret ettiği gibi (392 , 23-
25) insan ve beyaz insan ancak "özne bakımından" (kata to hypokeimenon) aynıdırlar; "tanım,
öz bakım1ndan" (kata ton horismon) farklıdırlar.
O halde böylece "beyaz insan"ın, mahiyetinden farklı olduğu ortaya konmuştur.
1 ) Aristotele.s derhal bu "saçmaya indirgeme"ye dayanan akılyiirütmenin 1..-usursuz olmadığını
belirtmektedir (24-25. samlar): İlineksel bir yükleme sahip olan varlıkların (beyaz insan) mahi
yeti, bu varlıklara tekabül eden "kata hauto" basit terimin mahiyetinin aynı değildir. Beyaz in.sa
nın mahiyeti ile beyaz insanın aynı olmasından, beyaz insanın mahiyeti ile insanın mahiyetinin
de aynı olması gerektiği sonucu zorunlu olarak çıkmaz. Ve Arisroteles şunu eklemektedir (25. sa
tır): Çiinkiibirinci kıyasın büyük öncülünün terimleri ile i kinci kıyasın küçük önciiliinün terim
leri arasında (ta akra = kıyasın uçlan, yani küçük terim: "ta clanon" veya "ta esk haton akron" ve
biiyiik terim: "to meizon" veya "to proton akron") "özsel bakımdan" (kata ousian) bir özdeşlik
bulunduğu halde, birinci kıyasın küçük öncülünün terimleri arasındaki özdeşlik, sadece "ilinek
sel bakımdan" (kata .syrnbebekos) bir özdeşliktir.
322
V I I . KİTAP
1) Aristotcles şu konuda ısrar etmekredir (25. satır): "müzisyen insan"la "beyaz insan"ın her
ikisinin de orra terim olan "insan"la, aynı anlamda yani "ilineksel anlam"da (kata symbebekos)
özdeş olduklarından kalkarak ilineksel bir birliğin, mahiyetine özdeş kılınmasının, zorunlu ola
rak ilinekleri (kıyasın büyük ve küçük terimini), yani beyazın mahiyeti ile müzisyenin mahiyeti
ni de birbirlerine özdeş kılmak sonucunu doğurduğu düşünülebilir. Ancak burada da apaçık bir
imkansızlıkla karşılaşmal..-rayız: Beyaz, milzisyen değildir. Çilnkil onları birbirlerine özdeş kılma
ya yönden akıl yürütme [Bonitz'den (3 1 7) daha iyi bir biçimde farklı aşamaları gösteren Ross'a
(çevirisimie aynı yer) göre] şu olacaktır:
Müzisyen insan = müzisyen insanın mahiyeti
İnsan = Müzisyen i nsan
Beyaz-insan = insan
Beyaz insanın mahiyeti = beyaz insan
Beyaz insanın mahiyeti = müzisyen insanın mahiyeti
Beyazın mahiyeti = müzisyeni n mahiyeti (bu ise saçma bir sonuçtur.)
Tiim bu birinci kısımdan orraya şu sonuç çıkmaktadır: İlineksd anlamda varlıkla onun mahi
yeti arasında özdeşlik yol-rı.ır. Buna karşılık özleri gereği var olan varlıklarla (28. satır: ta kata ha
uto legomena) ilgili olarak durumun tamamen farklı olduğunu gôreceğiz.
2) Krş. Askl., 390, 1 9-24: "Eğer kendinde İyi, kendi mfo İyi'nin mahiyetinden f.uklı ise, iki
şeyden biri söz konusu olacalmr: ya bu gerçeklikler birliktedirler; o zaman İdealar basit değil, bi
leşik (synhetoi) olacaklardır - ki bu, İdeaların özsd basitliklerine aykırıdır - veya bu gerçeklikler,
ayrıdırlar; o zaman da İdealardan önce gelen başka tözler var olacal.."tl r - ki bu da sistemin içinde
imkansızdır -.
323
M ETAF İ Z İ K
1) Mahiyec ve varlığın birbirinden ayrılması (bunun Platoncu anlamda ayrım olduğunu unut
mayalım) iki sonucu doğunır:
a) Mahiyet, Varlık'ın kendisinden başkası olduğunlfan, Varlık'ı bildiğimizde özil bilmeyiz ve
füil billliğimizde de artık Varlık'ı bilmeyiz. Böylece ideaların bilimi imkansız olur ve dolayısıyla
da lhıyı.ısal şeylerin bilimi imkansız olur (çünkü Varlık ve Mahiyet ayrımının onlarda da kendisi
ni göstennesi gerekir, Ps.-Alek., 482, 2 1).
b) Varlıklardan ayrı olduklarından dolayı İdeaların mahiyetleri artık varlıklar değildirler. Bu
sonuç özellikle kendinde Varlık'la (veya onun bir korelatifi olan kendinde Bir'le) ilgili olarak
önemlidir: Eğer Varlık'ın mahiyeti Varlık değilse veya başka llcyişle var değilse, ldealarından ayrı
olan diğer m:ıhiyederin hiçbiri de artık·var olmayacakcır; çiinkii diğer mahiyetleri farklı bir bi
çimde ele almak için hiçbir neden yoknır (Ps.-Alek., 482, 33 vd.).
2) Bu ise saçmadır - "kata hauto" tözler olarak orcaya konmuş olan İdealardan hareket eden
Aristotcles akıl yürütmesini, bir istisna yapmaksızın, bir başka varlık hakkında casdik edilmemiş
olan biitiin varlıklara, başka deyişle "syntheta"lara teşmil etmektedir (krş. Askl., 383, 23; Bonitz,
3 1 8).
3) "Bu, llfalann hiçbir şeye yaramadıklarını söylemek demektir" (Robin, La Th. platon.� s.
56, not 59). şeylerin, mahiyederinin aynı olmaları için, idealara ihtiyaç olmaksızın "kata hauco"
varlıklar olmaları yecerlidir.
4) Yeterli bağınuız varlıklar (kata hautas) ve tözler (ousiai) iseler. Eğer idealar böyle iseler,
"hypokeimenon", yani İdeanın hakkında casdik edildiği duyı.ısal özne, bir töz olmayacaktır. Bu
ise tözün doğası hakkında bildiğimiz şeye aykırıdır (krş. 3, 1 029 a 1 ) . Ancak Robin'in haklı ola
rak işaret ettiği gibi (la Th. Platon. s. 46, not 60), "Ariscoteles burada Platon 'u, Bonirz'in dü
.
şilmliiğü gibi duyı.ısal şeylerin tözsel varlığını kabul ermiş olmasından dolayı eleştirmiyor; tersine
İllcalardan vaz geçmedikçe onların tözsel varlığını reddetmek zonında olmasından dolayı eleşciri
yor. Bu, onun çürütmek için kendisinden yararlandığı sistemin zonınlu bir sonucudur". Ve eğer
324
V I I . KİTAP
lllcaların ancak "kata meteksin" ( 1 8. satır), yani duyusal öznelerinden "pay alma yoluyla" var ol
duklarını kabul edersek, bu kez de sistemin tam bir tersine çevrilmesine gitmiş oluruz: Bu du
nımda duyusal şeylerden pay olanlar İdealar olacaklardır. Böylece ideaların hiçbir faydasının ol
madığı görülmektedir.
1 ) O, özsel, "kata hauto" bir aynılıktır.
2) 2 1 . satırdaki "ekhtesis" kelimesi, Bonitz ne düşünürse düşünsün (3 1 8-3 1 9) teknik ve Platon
cu bir anlama sahip görünmemektedir. Ps.-Alek., (484, 1 O) onu "tümevarım" (epagoge) anlamına
gelen ve basit olarak "örnekler aracılığıyla kanıtlarna"yı ifade eden bir şey olarak yorumlamaktadır.
Özet olarak Aristoteles şunu söylemek İstemektedir: Neyi düşünürseniz düşünün, bir şeyi bilme
nin, onun özünü bilmek olduğunu göreceksiniz (aynı yönde olm:ık üzere krş. Ross, II, 1 79).
3) Hemen arkadan gelen 24. satırda belirtilen anlamlar: "Müzisyen", aynı zamanda hem Sok
rates'in nıhundaki nitelik, hem de Sokratcs'in kendisi anlamına gelir (Ps.-Alek., 484, 1 4- 1 5).
4) Bu son cümle ile ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 484, 23-25.
5) Ve böylece sonsuza gidilecektir. Krş. Ps.-Alek., 484, 30: Mahiyetinden ayrı bulunan ken
dinde At örneğini alalım: Onun mahiyetine bir ad verelim, örneğin elbise (himation) diyelim.
Ôte yandan her ad bir mahiyeti ifade ettiğine göre, bu dunımda karşımızda at ve atın mahiyeti
yanımfa elbiseden ayn olarak elbisenin mahiyeti olacaktır. Şimdi bu mahiyete "bitki" adıru vere
lim. Bu dunımda yine karşımızda elbise ile elbisenin mahiyetinden ayn olarak bitkiden ayrı olan
bitkinin mahiyeti olacak ve bu, böylece sonsuza gidecektir. O halde karşımızda sadece At'ın iki
325
M ETAF İ Z İ K
dir. Çünkü örneğin Bir olan'la, Bir olan'ın mahiyecinin bir olan
b i r şey olmaları ilineksel anlamda bir bir olma değildir.
Ayrıca eğer mahiyec varlıkcan farklı bir şey olursa, sonsuza gic
mek gereki r. Çünkü bir yanda a) Bir olan'ın mahiyeci, b) diğer
yanda Bir olan'ın (kendisi) olacakrır. Bu durumda bu kavramlarla
ilgili olarak da aynı akıl yürücme geçerli olaca.km.O l
5 O halde ilk ve kendi kendilerinden öcürü var oldukları söyle-
nen varlıklarda, her varlığın mahiyeci ile kendisinin bir ve aynı şey
olduğu açıkcır. Tezimize yönelcilen sofısrik icirazlar,(2l Sokraces'le
Sokraces'in mahiyecinin aynı olup olmadığı sorusuna verilen cevap
la aynı cürden bir çözümle(3) çürücülürler. Çünkü ne bu soruları
sordura:ı nedenler,(4) ne de onlara verilen cevapların gerisinde bu-
l O lunan bakış açısı bakımından arada bir fark mevcur değildir. O
halde, böylece, hangi koşullarda her varlığın, mahiyecin i n aynı ol
duğunu, hangi koşullarda aynı olmadığı nı belirlemiş olduk.(5)
"töz" (ousiai) ve "doğa"sı (physies) bulunmayacak, sonsuz sayıda şeyin "töz" ve "doğa"sı buluna
caktır. Ancak sonsuza kadar gidemeyeceğimize göre belli bir noktada ister istemez mahiyeti, ken
disinden farklı olmayıp aynı olacak olan bir töze varmamız gerekecel..-cir. Peki o halde bunu ne
den işin ta başında yapmıyonız ve tözle mahiyeti birbirine özdeş kılmıyoruz? (krş. La Th. Pla
ton. s. 51, not 57).
.
l) Eğer mahiyetti, şeyden ayırırsak, bu mahiyetin kendisi bir mahiyet gerektiren bir şey olur.
O zaman bu mahiyetin bir mahiyeti olması gerekir ve bu böylece sonsuza gider [Robin'in yoru
mu: La Th. Platon., s. 55. Robin, 2. satırdaki "ayrıca" (eti) edatından dolayı burada oldukça
miiphem bir biçimde olmakla birlikte yeni bir kanıtın söz konusu olduğunu, Ps.-Alek., (485,
22-28) ve Askl.'un (396, 1 1- 1 5) düşündiikleri gibi bir önceki kanıtın basit bir tekrannın söz ko
nusu olmadığını kabul etmektedir.).
2) Aristotcles'in burada kastettiği sofistik itirazlar, Ps.-Alck.'a göre (485, 36) şu türdendir:
Eğer Sokrates, mahiyetinden farklı ise, kendi kendisinden farklı olacaktır. Eğer Sokrates'le mahi
yeti aynı ise ve Sokrates beyazsa, Sokrates'in mahiyeti, beyaz Sokrates'in mahiyetinin aynı olacak
dolayısıyla bir töz, ilineğin aynı olacaktır ki bu da saçmadır.
3) Yani "tözsel" (kata hauto) varlıklarla " ilineksel" (kata symbebckos) varlıklar arasında yapı
lan ayrımla.
4) Sonınl:mn her ikisi de töz ve ilinekler arasında bir karıştırmadan ileri gelmektedir ve bu
k:ırışrırma, töz ve ilinekler arasında ayrım yapmaya dayanan Arisroteles'in cevapları ile ortadan
·
kalkmaktadır.
5) Tiim bu bölüm için özellikle bkz. robin, La Th. Platon. , s. 50 vd. - Onun genel anlamı
İdealar kuramının çok sıkı bir eleştirisi olmasıdır. Platoncular, tümeller olan İdeaların aynı za
manda her şeyin mahiyeti anlamına gelmesini istemektedirler. Ancak bu fılozofhrın yaptıkları
gibi mahiyeti, formu olduğu şeyden ayırabilir miyiz? Bu ayırma "ilineksel" (kara symbebekos)
kavramlar için mümkündür. Ancak Platoncu İdealar gibi "tö1.scl" (kata hauto) bir varlığa sahip
olan varlıklarla ilgili olarak mümkün değildir. O halde ideaların aşkınlığı yerine formların içkin
liğini geçirmek gerekir.
326
Y i i . KİTAP
•
1 ) 7-9. bölÜ mler oluş (devenir) ve tarzları üzerine bir tür bağımsız bir incelemeyi teşkil eder
ler. Bununla birlikte, öte yandan, Z kitabına bağlanmaktan geri kalmazlar ve 1 5. bölüm (-1 039 b
26) açıkça ona atıfta bulunur. Konusu, formun meydana gelmemişliğini kanıtlamak olduğundan
Aristoteles'in önce bizzat kendisinde oluşu incelemesi gerekmekteydi. Daha sonra o meydana
gelmemiş olan formun, somut bileşik varlığa içkin olduğunu, Platon\ın savunduğu gibi aşkın
bir gerçeklik olmadığını ortaya koyacaktır (Bonitz'le de (320) krş.) .
2 ) Örneğin sırasıyla hayvanlar ve bitkiler, ev ve heykel, sağlık (Ps.-Alek., 478, 3-6).
3) Başka deyişle şey, töz veya nicelik vb. olur. Bu pasajla ilgili ohrak krş. Bonitz, 320.
Aristotclcs'in terminolojisinde genel olarak değipne. " metabole"dir. O, "genesis"le "kinesis"in
türleri e>ldukları cinstir. Farklı kategoriler bakımından farklı tür değişmelerin bir tablosu aşağıda
verilmektedir:
Metabole
D eğişm e)
�27
M ETA F İ Z İ �
•
Aristoteles "ti.iz bakımından" değişme olan ve içine "oluş"u ve karşıtını alan asıl mutlak an
lamda (simpliciter) olU/. meydana gtlmt (genesis haplos) ile; hareket olan ve içine, Aristoteles'in
14. satırda yanlış olarak söylediği şeyin tersine olarak sadece "nicelik kategorisi bakımından" de
ğişmeler (auksesis ve phthisis: büyüme ve küçülme), "nitelik kategorisi bakım!ndan" değişmeler
(alloiosis: başkalaşma) ve "yer kategorisi bakımından" değiş1J1eleri (phora: yer değiştirme) alan,
ikindi nnlamdıt (secundum quid) olU/. meydana gelmeyi (genesis tis) birbirinden ayırır - Aristote
les'in Fizillin birçok pasajı ile (özellikle m, I , 200 b 32; V, 1 ve başka yerler) Mttnfizik in bir
'
çok pasajında (bu pasaj; H. 2, 1 042 b 8 ve diğerleri) ileri sürülen alışılagelen öğretisi budur. An
cak bazen "genesis" (veya "phthora") kavramının benzerlik yoluyla bütün kategorilere uygulan
dığı da olur (krş. örneğin OIU/ vt Yokol"I Ü:urint, I, 3, 3 1 9 a 14-17). - Oluş ve yokoluş üzerine
ayrıntılı bir inceleme için, OIU/ vt Yokol"l Üurint, I, 3; başkalaşım, nitelik bakımından değişme
için 1, 4; biiyüme ve küçülme için I, 5'e bakınız.
1 ) Aristoteles sırasıyla a) doğal meydana gelişleri ("genesis physikai", 1 5. satır), b) sanatın ürü
nii olan meydana getirmeleri ("poiesexis, 26. satır), c) rastlantının sonucu olan meydana getir
meleri ("apo tautomatou", 1 032 b 2 1 . satır) incelemektedir.
2) Yani somut bileşik varlıklar (krş. Kategoriler. 5, 2 a 1 1 ; Fizik, il, I , 1 93 b 5), "doğa"
(physis) kelimesinin farklı anlamları ile ilgili olarak krş. Fizik il, 1 , 1 93 a 28 ve özellikle tüm bu
.
328
V I I . KİTAP
1 ) Yani anık "meydana gelmeler" (generations) değil. - Sanat, güç ve düşünce ayrımı (28. sa
tır), daha önce E, 1 , 1025 b 23'de onaya çıkmıştı ( 1 02S b 23'le ilgili notumuza bakınız). Kq.
Ps.-Alek., 480, 32-34. Düşüncenin ürünil olan meydana getinnderin örneği olarak Ps.-Alek.,
(488, 29-30) erdemleri vermektedir.
2) Aristotdes'e göre balıkların (HayvanlAnn Tarihi, Yii, l S, S69 a 1 1 ) ve sineklerin (Hayvan-'
lann Ol11ıumu, il, I, 732 b 1 2) durumu böyledir.
3) Yani 1 032 b 23-30'da ve 9, 1 034 a 9-2 1 'de incelenecek olan rastlantı ile ilgili durumları.
4) Bu pasaj, Aristoteles'in "cinsler" ve "tilrler" olan "ikinci dereceden tözler"e (deuterai ousi
ai) karşıt olarak "bi reysel şey", "birey"i, "birinci dereceden töz" (prote ousia) olarak adlandırdığı
diğer, sayısız pasajla ancak görünüşte bir çelişki içindedir (/Guegorikr, S, 2 a 1 1 - 1 9, 7, 8 a 13 vd.;
A, 3, 1 070 a 20 ve diğerleri. A, 3, 983, a 27 ile ilgili notumuzla il., 8, Bölümiln başlığı ile ilgili
notumuza da bkz.); Çünkü bireyde gerçek olan her şeyi meydana getirenin, madde ve formdan
meydana gden bireyin kendisinden daha dolaysız olarak töz olan öz olduğu söylenebilir. Bu
Aristotdesçiliğin zihniyetine tamamen uygun olan bir görüştür. Bu zihniyete göre, öte yandan,
bireyselleştirici özelliklerin tümü, madde ve ilineğin alanına ait değildirler; çilnkil bir aynı türün
içinde form, bir bireyden diğerine fuklılık gösterir (krş. Aşağıda/\, S, 1 07 1 a 24-29; Gök Üzeri
ne, 1 , 9, 278 a 25). Özede "ousia" form tarafından meydana getirilmek bakımından bireydir ve
gerçekten töz olan, bireysel varlıktan ayn olmamakla birlikte, formdur (ve o sadece bireysd var
lıl..."tan ayn olmaması bakımından "deutera ousia"dır). O halde birinci dereceden töz, Platoncu
ideadır; yalnız o, maddede gerçekleşmiş olmak bakımından (bu düzeltme, önemlidir), Platoncu
İdeadır. (ilerde 8, 1 034 a 7'de "bireyselleştirici ilke" hakkında I S , 1 040 b 4'de bireyin bir tanını
şının imkansızlığı hakkında söylediğimiz şeye de bakınız).
S) Aristoteles şu itiraza cevap veriyor: Hastalık da, sağlık gibi Tıp tarafından meydana getirile
mez mi? Ancak hekim, zihninde hastalığın formuna sahip değildir. Aristoteles buna şöyle cevap
vermektedir: Aslında form, bir anlamda, (tropontina) yoksunluğun formudur, yani var olmayışı
ile onun formudur (kış. /Jı., 2, 1 O 1 3 b 1 1 - 1 6; Aynı yönde Ross, i l , 1 83).
329
M ETAF İ Z İ K
1 ) Örneğin viicuna soğuğu hakim dunıma geçiren hasfalığın bozmı� olduğu sıcak ve soğuk
dengesini. O halde bu sıcak ve soğuk dengesini {symmefria) yeniden kurmak için, sıcaklığı mey
dana gedrmek gerekir. Bu ise ovalama surefiyle olabilir. O hallie hekimin zihnindeki düşünceler
zinciri şudur: Sağlık, denge, sıcaklık, ovalama. (Ps.-Alek., 489, 36-490, 9). Böylece hekim, iyileş
firme siirecinde, sağlığın özünden, tanımından harekef eder ve sağlığın kesin koşulunu (yani sı
cak-soğuk deng�ini) gerçekleşfirmek için vilcuda yeniden sıcaklık kazandırmaya çalışır ve bu sı
caklığın kendisini dc ovalamak sııredyle elde eder. Burada kendisini ters yönde çalışacak (ovala
ma, sıcaklık, licnge, sağlık) "gerçekleşfirme kıyası"nın famamlayacağı gerçek bir "iç kıyas" söz
konusudur.
G. Fonsegrivc'in (la Causalitt Elficientt, Paris, 1 89 1 , s. 1 40 vd.) nüfuz edici analizleriyle
krş.
2) Çıbrsamadan eyleme geçişle ilgili olarak kq. Ruh Üurine, TII, 1 0, 433 a 1 5 vd. ve Bonitz,
322.
3) Hekimin ve mimarın zihninde mevcut olan.
4) Mimarın ve hckimin zihninde mevcut olan evin ve sağlığın formu. Tilm bu açıklamada
Arisfofeles fail nedeni izole Cfmekfe ve çağdaş düşiiniirlerin tasarladığı biçimde fail nedene ol
dukça yaklaşmakr:ıdır. Bu önemli pasaj ile ilgili olarak Hamelin, Essai sur le ili pr. de la Repr.,
2. baskı, s. 264 v,i.; k Syst. d'Ar s. 271 -273'e bakılabilir (Ayrıca bkz. Aşağıda H, 4, 1 044 b
..
9-1 2).
5) Örneğin ovalama - Genel olarak sağlığın meydana gefirilmesinde sağlık fikrinden ovala
maya kadarki han:ket "düşünme" (noesis), ovalamadan sağlığa bdarki harekef "yapma, gerçek
leşrirme" (poesis) olacaktır. (Ps.-Alck., 49 1 , 1 2- 1 3).
330
V I I . KİTAP
1 ) Daha tam olarak ifade etmek gerekirse: hekimin zihninde olan sağlığın formu - Arlstoteles
ra.<tlAntmm üriinii oltm (apo tautomatau) meydana getirmeleri incelemeye geçmektedir.
2) Sıcaklığı - ki bu sıcaklık, sıcak-soğuk dengesini, bu denge de sağlığı yeniden gerçekleştire
cektir - meydana getirmek amacı ile hekim tarafından meydana getirilen ovalama, hastanın ken
di kendisini ovalaması durumunda rastlana sonucu olarak da meydana getirilebilir. Ovalama her
iki dunımda da sağlığın nedeni olacaktır.
3) 26 . satırdan itibaren tUm bu pasaj, zordur. Genel anlamı şudur: Vücudun sıcaklığı, heki
min müdahalesi olmaksızın sağlığı meydana getirebilir ve sanki heki m müdahale etmiş gibi etki
de bulunur. Nasıl taşlar c:vin yapımında zonınlu asgari koşul iseler, o, sağlığın meydana getiril
mesinde zonınlu asgari koşuldur (Bu karşılaştırma için bkz. Ps.-Alek., 492, 1 3- 1 6). 2 7. satırda
-
33 1
M ET A F İ Z İ K
332
V I I . KİTAP
1) 7, 1 032 a 17 ve 1 033 a 1 3- 1 6.
2) "Syncheton", yani madde ve formdan meydana gelen somur bileşik varlık.
3) Bundan hiç şüphesiz meydana gelmiş olan belli bir küreyi değil, "kürenin formu ve özil"nü
anlamak gerekir (Ps.-Aldc., 495, 2 ) .
4) Krş. Sc. Thomas, s. 4 1 8, not 1 4 1 8.
5) 3 1 . samdaki "kelimenin tam anlamında (holos) alınan cöz", verilmiş olan bir madde ile ve
rilmiş olan bir formu içine alan bir somut bücündür (synolon) (Ps.-Aldc., 495, 9) .
333
M ETAF i Z i K
1 ) Yuvarlaklığı tunçta. .
2) 25.satıra atıf. Kendisi de bir form ve madlieden meydana gelen ram anlamında (holos) bir
özne gerekecek-Ur. Krş. St. Thomas, s. 4 1 8, not 1 420.
3) Burada formun öznesi, kendisi de form ve maddeden meylfana gelen somut bütün (syno
lon) kastediliyor: Form da kendi payına bir diğer form-maddeden çıkacak ve bu, böylece sonsu
za kadar gidecektir. Krş. St. Thomas, s. 4 1 8, not 1 420.
4) Sadece maddenin değil.
5) Bunlian her formun ezeli-ebedi olduğu sonucu çıkmaz. Ezeli-ebedi olan formlar sadece,
duyusalın içinde bulunmayan formlarla (fanrı, gök kürelerinin Akılları, insan aklı), yeni bir
tözü meydana getirdikleri için aynı türden bir başka varlıkta önceden var olmaları gereken form
lardır. Buna karşılık bir tözün içinde yeni bir nitelik veya nicelik vb. ortaya çıl.."tığında, bu nitelik
veya nicelik ezeli-ebedi değildir. Yalnız o, oluşa tabi değildir, ilinek gibi ansal olarak [Ps.-Alek.,
"zaman-dışı bir biçimde" (akhronos) veya "bir anda" (en aromo mm) diyor: 4595, 23) ortaya çı
kar: Form, biraz önce var değildi; şimdi vardır. Beyaz bir şey, siyah olabilir; ama beyaz, siyah ol
maz. "Olan, meydana gelen, parça parça olur. Formun ise parçaları yoktur. O, bürünün yapısı
dır" (Ross, Aristotk, s. 1 75i il, 1 88'e de bkz.). O, özün devamlı ve değişmez özelliklerinin bütü
nildiir ve ne oluş, ne gdişme, n.e de derece f.uklılığı içerir.
6) Sanat (cekhne) ve güç (dynamis) arasındaki ayrımla ilgili olarak krş. E, 1 , 1 025 b 23 ve
1 025 b 1 9'1a ilgili notun son kısmı.
7) Kürenin mahiyeti değil.
334
V I I . KiTAP
1 ) Tunç kür..-nin madde ve formdan meydana geldiği gibi, cins ve ayrımdan meydana gelen
türle ilgili bütü ns..-1 form.
2) Mcı•tfana gelmesi mümkün olmayan bir şey olmasından tlolayı, formun Platoncularla bir
likte, ezeli-cb..-di ve bireysel tözlerden bağımsız olarak var olduğu görüşü ileri sürülmek istenebi
lir. Aristotclcs buna cevap olarak (2 1 . satır) bireysel ve belli, bağımsız bir formun varlığının so
mıcunun somut ti.l7:lerin meydana gelişini engellemek olacağını söylemektedir. Neden? Çünkü
ideaların töz olmalarının, duyusal varlıkların töz olmalarını imkansız kıldığı daha önce (6, 103 1
b 1 5- 18) kanıtlanmıştı. Öte yantan bilfiil iki tözün, bilfiil bir ti.lzü meydana getiremeyeceklerini
ilerde ( 1 3, 1 039 b 3) göreceğiz. O halde eğer bir yanda kendi başına ve bağımsız bir formun, öte
yanda maddenin varlığını kabul edersek, onlardan somut varlığı meydana getiremeyiz (Bu nokta
"
ile ilgili olarak krş. Bonitz, 327). Gerçekte (22. satır) form, hiçbir zaman bir töz, bir şu şey"
(tocle), bireysel \'c bdirli bir şey değildir. O, ancak madde il..- birliğinde vardır. O yalnızca kendi
sinin ancak bir fi ili, gerçekleşmesi, tamamlanması olduğu ve yine kendisinden ancak düşünce ile
ayı rdedilmesi mümkün olan şeyin iki meydana getirici parçasından biridir. O, salt niteliğe (poi
on) değil, bir niuliğr .rahip o/An varlığa, bir "toionde"ye (quale quid) işaret eder (22. satır). (/(ale
gori/er, 5, 3 b 20 krş. Ps.-Alek., 4%, 38-497, 1 1 ). "Aristoteles, maddeyi kuvveye özdeş kılrruş
-
tır. Onun bi1.zat kendisi bakımından kavranamaz olduğunu, göreli bir kavramdan ibaret olduğu
nu söylemiştir" (l l:ımelin, Essai sur k.r Elem. pr. de IA Repr s. 1 80, 2. baskı). Harnelin şu nokta
. ..
ya işaret etmektedir: "Böyle bir keşif, her şeyi balta ile keser gibi birbirinden ayırmak isteyen bu
mutlakçı ve ayırıcı zihniyete i ndirilen bir darbedir". Aristoteles şöyle devam etmektedir (23. sa-
335
M E T A F, İ Z İ K
tır): Bu form, bi:ı:7.:ır kendisi daha önceden belirlenmiş olan bir töz (belli bir tunç) üzerinde so
mur bir şeyi (belli bir runç küre, belli bir insan) meydana getirmek üzere ya bir sanatkar (poiei)
veya meydana geriren varlık veya baba olarak (23. satır: genna) etkide bulunmal.."tadır. (Kq. Yu
karda 1 033 a : H ve Askl., 405, 1 7-20). Aristotelcs formu alarak belirli bir şey (belli bir tunç
kilre) olan madd.:nin (belli bir tunç) kendisinin, daha önceden belirlenmiş bir madde olduğunu,
gmel oillrak mt1fMı- olmadığını, çünkü bu genel maddenin, ancak gmel olaralt kürenin maddesi
olabileceğini, genel olarak l..ilrenin ise gme/ ol.ıtrak insan'dan daha fazla mevcut olmadığını söyle
yerek diişüncesini a\·ıklığa kavuşrurmal..udır (24-26. satırlar) [Krş. Asld., 405, 23-24). Genel ola
rak insanın kemlisi (insan türü) de madde içerir; ancak bireyi meydana getiren, Skolastik bilgin
lerin umateria signara" dedikleri şeydir; Bu şey, daha önceden belirlenimlere sahip olan madde,
dolayısıyla gdecekre olacığı formu beldeme halinde olan gerçek bir varlıktır. Böylece Aristoteles
şu sonuca varmakrallır ki Platonculann ileri sürdükleri İdeaların modeller olarak nedenler olma
lan tözlerin, yani bireysel tözlerin meydana gelişlerini açıklamada faydasızdır (26. satır).
1 ) Ps.-Alek. , 4?7, 1 5- 1 7'de bunu açıldığa kavuşturmakradır. Aynca St. Thomas, s. 420, not
1 432 ile krş.
2) O halde meydana getirenle meydana gelen arasında tür bakımından özdeşlik mevcut değildir.
3) Bu tür soym riimele (Ross, il, 1 89).
336
V I I . KiTAP
337
M ETAF i Z i K
Sağlık gibi bazı şeylerin gerek sanar, gerekse rasrlanrı sonucu ola-
1O rak meydana gelmelerine karşılık, bir ev gibi başka bazı şeylerin ne
den aynı şekilde meydana gelmediklerini kendi kendimize sorabiliriz.
Bunun nedeni, bazı durumlarda, sanar rarafından .gerçekleşririlen
veya meydana gecirilen her şeyin meydana geririlmesini yöneren ve
kendisi nde meydana gelen şeyin bir parçası bulunan maddenin,0 ) di
ğer durumda sahip olmadığı bir hareker kendiliğindenliğe (sponcanei
te) sahip olmasıdır. Birinci durumda, filanca maddenin diğeri nin sa-
l5 hip olmadığı özel bir harekeci olabilir; Çünkü birçok varlık sponran
bir harekere sahip olduğu halde herhangi bir belli harekeri yapamaz,
örneği n dans edemez. O halde raşlar gibi bu cinsren bir maddeye sa
hip olan şeyler, sponcan olarak bir harekeri yapma imkanına sahip ol
dukları halde dış bir nedenin erkisi olmaksızın başka bir belli harekeci
yapmakran acizdirler.C 2l Ateşin durumu da böyledir. Bu nedenle bazı
nos'un kendisine karıldığı, forma! bireyselleştirme öğretisi diişiinı:e tarihimie uhaecceite" (haec
ceiras) öğretisi ile hirleşecel.."tir; Duns Sconıs bu teoriyle, Thomas'çılığa tepki olarak, bireyin, tü
rünkilne ben7.er hir ;tkılsallığı olduğunu kabul etmek İstemiştir. Sokratcslik (saum esse individua
le) ona, formun nih:ıi gerçekleşmesi olarak insanlık (forma suhit:ıntialis specilica) kadar gerçeklik
içeren bir şey obr;tk görünmektedir.
Aristotelcs'in diişiincesinin bu yorumunun Metafüik'inin k:ır:ınlık idealist eğilimlerine uygun
olduğu inkar edilemez; çünkü madde ancak formla karşılıklı ilişkisinde vardır ve o, son tahlilde
bir bağıntıdan iharettir. Öte yandan moddciliği eleşti risiyle Aristoteles, bir tümel ve genel tip
olarak tasarlanan l1Lttoncu ideada özii meydana getiren ilkeyi gi.irmeyi reddetmiştir; çiinkü ona
göre her varlık kemli mahiyetini kendisinde taşır ve o bu m:ıhirctle karışır: O halde bu, madde
nin bireyselliği açıklamakta yetersiz olduğunu kabul etmektir. Ancak Platon'la birlikte bir sını
finn biitiin bireyl.:ri tek bir ideaya bağlanmak istendiği t;tkdirde, bireysel şeylerin varlığını açıkla
mak için maddeye b:ışvurmak zorunludur: O halde Pl:ıroncıılıığa karşı çıkışında Aristoteles, ken
di kendisirle nıtarsı1lığa düşmeksizin hem özü bireysel bir şer. hem de maddeyi bireyselleştirici
ilke olarak tasarl:ıy:ımazdı.
Bıınunla birlikte realizmi o kadar kesin biçimde Plaronrn modelciliğin karşısında bulunan
Aristotdcs'in, tti1l.:rin bireyselleştirilmesinde maddenin po7.itif nıliinii ve varlık ve olıışun ayrı ve
karşıt bir ilkesi olar:ık onun varlığını feda etmeye razı olmıış oldıığu şiiphdillir.
1 ) u llk malld.:"nin değil, daha önceden pozitif belirlemelere sahip olan maddenin (matcria
signata).
2) Taşlar aşağıy:ı doğru doğal ve spontan bir harekete sahipti rler; ancak bir evi teşkil etmek
Ü7.ere spontan olarak birbirleriyle birleşemezler. Aynı şekili.le ateşin de yukarıya lioğru doğal bir
hareketi vaHlır; ama kendiliğinden, yani demircinin fiili olnı:ıksızı n, tuncu eritemez (Ps.-Alek.,
498, 1 9 vd.).
33 8
V I I . KİTAP
1 ) 1 9-2 1. samlar arası pek emin değildir. Anlamı şudur: Ev gibi bazı şeyler, sanatkar olmaksı
zın var değildirler: Sağlık gibi bazı başka şeyler ise, spontan olarak mevcut olabilirler. O zaman
sağlık ya bir hekim-olmayanı n etkisiyle veya maddi bir nedenin etkisiyle veya hareket noktasını
daha önceılen \':ır olan sağlığın bir öğesinin (örneğin sıcaklığın) teşkil ettiği bir harekede meyda
na gdecektir. Ru dıınımda o, kendiliğinden bir harekettir (krş. Yukarda, 7, 1 032 b 2 1 ). Ross, 1,
lntrod., s. CXXl'c de bkz.
2) Bir ev, bir ev t:ı.rafından değil, "evin formu" tarafindan meydana getirilir. Bu form ise mi
marın zihnind.....lir. D(llayısıyla o, doğal şeylerin meydana gdmclcrinde olduğu gibi dar anlamda
lundisi ile nym ııılt ltl,<ıynn bir ıeydm (ek �ynonymou) meydana gelmez. (ek merous homonymou)
yani "kendisi ile :ı.rnı adı taşıyan bir parçasından" meyd:ı.na gelir.
3) Örneğin s:ı�ık. sağlığın bir parçasını teşkil eden sıcaklıktan çıkar.
4 } ilineksel :ml:ımlla meydana getirmenin değil.
5) Daha doğnısu her türlü sanata dayanan (apo tekhnos) (Ps.-Alek., 500, 9) meydana gelişin;
çünkü Aristotclcs. doğal meydana gelişlerden 33. satırda söz ecleccktir.
339
M ETA F İ Z İ K
Bu sonuç ve ?� bülümün b� kısmının climü Aristotelesçi bilimin incdemcsi ile ilgili olarak
ana bir önem taşımaktadır. Aristoteles burada sisteminin hakim i.}ğelerinden biri olan nedenselli
ğe ilişkin analitik bir teori gelişcirmel-ı:edir. Platon gibi onda da nedensel işlem, kıyasta sonucu
öncüllere bağlayan bağıntıya benzer olan tamamen analitik bir bağıntı olarak tasarlanmaktadır.
Her iki dıınımd:ı da özün mantıksal bir gelişmesi, açıklayıcı düşüncenin dedilktif bir hareketi
karşısında bulun maktayız. Böylece nedenle'(cause) sebep (raison) veya b�ka deyişle nedenle orta
terim birbirine önl..-ş kılınmaya ve bilimsel düzenden her araştırma, mediasyonun keşfine indir
genmeye doğru gillilmektedir. Nedensel işlem, kıyas işleminin somut bir eşdeğeri olarak ortaya
çıkmaktadır ve bu eşdeğerlik nedenselliğin bütün biçimlerinde kendisini göstermektedir: Maddi
nedensellik (/kinci A11nlitik/er, il, 1 1 , 94 a 24-36), fail nedensellik (94 a 36-b 8), ereksel neden
sellik {b 8-1 O). O halde gerçek neden her zaman form ve özdür; bununla birlikte nedensel işlem
le, kıyasa dayanan kanıtlamanın özdeşliği ancak eserin nedenle hemzarnan olduğu formel neden
de tam olarak ger�·ı:kleşmektedir. Bu hemzamanlığın mevcut olmadığı diğer nedenlerde nedensel
bağı soyutlamak için lleneye başvurmak ronınludur. Them istius'ıın ifadesine göre o zaman artık
ukatothen", yani nt.'tlenden esere değil, uanothen", yani eserden nedene doğru akıl yürütmek ge
rekir. Ancak bu dıı nımlarda bile gerçek neden olan sonuçta, formdur.
Aristotelesçi nL'tlı:n teorisinin çeşidi cepheleri hakkında ikinci Annfitikkr, n. 2, 89 b 36-90 a
24 arasındaki pas:ıja bakmak yararlı olacaktır. Burada orta terimin neden olduğu kanıtlanmış bu
lunmaktallır. Öte yandan Aristoteles'in nedensellik ve dedüksiyon sonımı karşısındaki analitik
tavrının, id.::ılist tclsı:fcnin (örneğin krş. Spinoza, Eıh. . XLVI, cxl. Appuhn, s. 2 1 9) ve belki de
tümiiyle Dcscartes'çılıktan çıkma (E. Meyerson'un epistemelojik çalışmalarını düşünüyoruz)
çağdaş biliriıin tavrının aynı olduğunu belirtmek gerekir. Biitün bu konularda Hamelin'in derin
analizlerine [Emıi mr fes Elemdıts princ, de la Repr. . s. 2 1 1 ve 243 (2. baskı, s. 265)) ve daha özel
olarak Aristotelcs'le ilgili olarak L. Robin'in hayranlık verici incelemesine !Sur la Concepıion aris
totrlicirnne de /,ı m11.wlite (Lı Pense! helkniqru: içinde), s. 423 vd.J göndermekten daha iyi yapa
bileceğimiz bir şey yoktuc.
1 . Aristoteles -i . satırdaki ueksik, kusurlu varlık"lardan ("peroma"lardan) utdeios"a, yani nor
mal g,/işmesine 11/,1,rmıı olan şeye karşıt olarak anormııl. ekik, kmurlu her ıryi anlamaktadır. Asıl
anlamınlfa anorm:ıllik [doğaya aykırı (paraphysin) meydana gelme. Krş. yukarda 8, 1 033 b 33)
meydana gelen şeyi n meydana getirenle aynı türden olmadığı dunımlar ile ilgili olarak geçerlidir
(katırı me)'llana getiren at). Ancak basit bir benzemezlik de geniş anlamda anormalliği meydana
getirmek için yeterlidir. Böylece bir erkek yerine meydana gelen dişi de bir uperoma"dır; çünkü
o, usakat edilmiş" bir erkel-ı:ir. (Hayı111nlarm 0/11114mu. II; 3, 737 a 27) ve erkek ilkenin bir zayıf
lığının sonucudur (llıtJl'aniArm O/Ujumu. iV, 3, 767 a 5). Bir çocuğun babasından çok annesine
benzecliği ,Junımda lfa anormallik vardır. Nihayet Aristoteles uterata" adı ile uperoma"ların (pe
rometa) aşırı dunıml:ırı olan hilkat garibelerine işaret etmektedir.
340
Y i i . KİTAP
1) Kış. Ps.-Alek., SO i , 7; Bonitz, 33 l 'e de bkz. Aristoteles kendiliğinden üremeyi kabul ct
mel.."tcdir ve onun siirecini Hayvanlann O/UfUmu. I II, 1 1 , 762 a 9 ve devamında tasvir etmiştir:
Birkiler gibi çok sayılla aşağı türden hayvanlar, özellikle sinekler, solucanlar ve bazı balık türleri
bu biçimde meydana gelebilirler.
2) Tözle ilgili olarak formun meydana gelemezliğini gösrerdikren sonra Arisroreles şimdi di
ğer karegorilere veya ilk cinslere geçiyor (9. satır "ra prore".)
3) K�. Askl., 408. 23-27. O halde ilineklerin (nirelik veya nicelikler) meydana gelme durum
larında, form ezeli ltq,.;ldir. Ancak gene de o, her rürlü oluş siircci dışında ansal olarak ortaya çı
kar. "O, hiçbir zaman meydana gelmez: Biraz önce var değildi, şimdi vardır. Beyaz bir şey, siyah
o!abilir; ancak beyaz, sirah olmaz. Beyaz şey, parça parça siyahlaşır; ancak her parçada siyahlık,
beyaz üzerinde ansal olarak ortaya çıkar" (Ross, l, !ntrod., s. cxxm.
34 1
M ETA F İ Z İ K
342
Y i i . KİTAP
1 035 a başka bir şey, form ve maddenin bileşimi üçüncü bir şeyse ve yine
eğer gerek madde, gerek form ve maddenin bileşimi birer cöz ise
ler, o zaman , bir anlamdaO ) maddenin de bir şeym kısmı olduğu
söylc.-nir, ancak başka bir anlamda o söylenmez. Bu sonuncu an
lamda yaln ızca formun canımı içine giren öğcler, kısımlardır. Ör-
S neğin ec, içbükeyliğin bir kısmı değildir (çünkü ec, içbükeyliğin
kendisinde gerçekleşciği maddedir) ; o, yal nızca basık burnun bir
kısmıdır.( 2 ) Tunç, form anlamında heykelin değil, bireysel somuc
varlık olmak bakımından heykelin bir kısmıdır (çünkü bir şeye
adı nı vermesi gereken şey, formdur veya forma sahip olması bakı
mı ndan nesnedir ve bir şeyi asla bizzat kendisi bakımından ele alı
nan maddi öğesiyle adlandırmamak gerekir) .(3) İşte hecenin beya
nının, harflerin beyanını içermesine karşılık, dairenin beyanının,
10 kısımlarının beyanını içermemesinin neden i budur; Çünkü harfler,
formun beyanının kısımlarıdır, hecen in maddesi değildi rler. Oysa
dairc.-nin kısımları, daire formu tunçta gerçekleştiğinde bu forma,
tunçtan daha yak ı n olmakla birlikce,(4) formun gelip kendilerine
eklc.-ndiği maddi kısımlar anlamı nda kısımlardır. Bununla b irlikte
bir anlamda hecenin öğelerinin kendileri de her zaman hecenin be
yanı içine gi remezler: Örneğin balmumuna basılmış veya telaffuz
1S edilc.-n harfler; çünkü eğer burada heceni n parçası olan bir şey söz
konusu ise, o, ancak duyusal madde anlamı nda bir şeydir. Gerçek
ten doğrunun, bölündüğünde, iki yarı m doğruya, i nsanın, kemik,
sinir ve kaslara ayrılmasından, bunların doğru ve insanla ilgili ola
rak, onları n formel tözlerini meydana getiren öğeler oldukları so
nucu çıkmaz; Tersine burada daha ziyade onların maddelerin i n kı-
20 sım l::ı rı söz konusudur. Evet, bunlar somuc bileşik varlığın kısımla
rıdı rlar; ama formun, yani beyanı olan şeyin kısımları değildirler.
Bundan dolayı onlar, beyanlar içine de girmezler.
Demek ki bazı beyanlarda bu tür kısımların beyanları mev
cut olacakcıc. Başka bazılarında, örneğin, beyanın, somut varlı-
1 ) Madde, bil..1 ik varlığın parçası olduğunda. Eğer form anlamında alınan töz söz konusu ise,
madde onu mcrdana getiren öğeler içine girmez. Formun kısımlan, sadece cins ve ayrımlardır
(krş. Ps.-Alck., 'iOJ, 1 7- 1 8) .
2 ) Basıklığın tİ.>rm olmasına karşılık, basık burun veya içbükey burun, bilqik varlıktır. Kq.
St. Thomas, s. 4JJ, not 1 472.
3) Krş. Yukanla Z, 7, 1 033 a 5 vd. ve Bonitz, 333.
4) Zihinsel malide olmalan sıfaayla daire kısımları (segments), dairenin formuna, duyusal
madlie olan nınçran daha yakındırlar. Kq. Ps.-Alek., 504 , 28-30.
343
M ETA F İ Z İ K
1) Form, öğclcrine ayrılmaz; o, ezeli-ebedidir veya ansal olarak varlıktan kesilir (yukarda 8,
1 033 b 5). Söylcncbilecdc tek şey, formun öznenin ortadan kalkması ile (corupto subjecto) ili
neksel olarak yokluğa gittiğidir. (Krş. Ps.-Alek., 506, 8-1 1 ) .
2 ) Kallias adını taşıyan ve insan kavramının tersine ortadan kalkan yegane şey olan bireysel
insanla ilgili özel bir adın mevcut olmasının tersine.
3) Formun biitiin kısımlarının, bütünden önce geldiklerini ekleyerek (Ps.-Alek., 506, 35-37).
4) Yani formcl ti.iziin (krş. aşağıda 1 3. satır) - Beyanla karşılamaya devam ettiğimiz "logos"
kelimesi tiim bu pasajda şllphcsiz tamm veya ktZrmtm anlamındadır.
5) Çünkii en son ayrımın türden ne önce, ne de sonra gelltiği söylenebilir. O, türle hemza
mandır. (Ross, il, 1 98).
344
VI I . KİTAP
1) Ve tanımlanan, kendisiyle tanımlandığı şeyden sonra gelir (Ps.-Alek., 507, l 2) . Sonuç ola
rak, formun kısımlan (hayvan. karada yaşayan, iki ayaklı. altılbı bütünden (iman) önce gdir.
Buna karşılık bileşik varlığın kısımlan (ap, yanm daire, pannak) bütünden <filanca dik afi. filan
ca daire, filanca insan) sonra gelirler.
2) Daha doğrusu bir (synthcton)un.
3) Krş. Ruh Üzerine il, l, 4 1 2 a 27, ruhun tanımı.
,
4) Dolayısıyla ruhtur. Krş. Ps.-Alek., 507, 30-3 2 . Heykelin formu nasıl heykelin her parçasın
da ise, nıh da hayvanın her parçasındadır.
5) Ps.-Alek.'un belirttiği gibi (508, 2-3); çünkü ruhun aşağı dereceden kısımlan, bileşik var
lıktan önce gdir, ancak "düşünen kısmı" (to thcorein) ondan önce gdmcz: yukarda l , 5 ve ilgili
notla da krş.
6) Kallias'ın ruhunun kısımları. Kallias'ran önce gelirler.
7) Ôğelerin, bilqik varlıktan önce geldikleri gibi.
8) Çünkü o, parmağın işlevini yapmaz (yukarda 10. satır): Krş. Ruh Üurinr. H, l , 4 1 2 b 3 1 .
9 ) Ana organlar, somut bütünden ne önce, ne de sonra gelirler; ne onlar biitiin olmaksı7.ın, ne
debiitün onlar olmaksızın var olabilir.
345
M ETAF İ Z İ K
346
V I I . KİTAP
1 ) Matematik dairder, daire (daire olma) ile duyusal daireler arasında aracıdır. Onlar, bu so
nuncular gibi, çoknırlar. 5. samdaki "sezgisel' düşünce veya algı yardımıyla" (meta noeseos e aist
heseos) if.t,fosi ile ilgili olarak krş. Ross, I I, 1 99: "sadece akılsal sezgi veya algı ile değil, onların
yardımıyla çıkarsamacı düşünce ile". Duyusal veya zihinsel bireyin mümkün tanımı yoknır: Kış.
Aşağıda 1 'i. Bölüm. Adı geçen bölümde konusu tümd olan bilimin talepleriyle bireysel ve tekil
olan gerçekliğin verilerinin birbirleriyle nasıl uzlaştırılacakları sorunu da incelenecekcir.
2 ) Krş. Ps -Alek., 5 09 , 25-28.
3) Çilnkii madde, belirsizdi r (kış. Fizik. lll, 6, 207 a 25).
4) 1 0. ve daha sonraki satırlarda Aristoteles, çeşidi madde türlerinin gerçek bir hiyerarşisini
ortaya koymaktadır:
a) Önce uzaysal uzamdan başka bir şey olmayan ve diğer tilr maddelere temel ödevi gören
akılsal madde (hyle noete) vardır. Bu, bir şeyin sahip olabileceği en ince maddedir. "Basit bir
matematiksel varlık olarak tasarlanan bir daire, aynı yarıçapa sahip olan diğer bir daireden, bir
bireyin diğer bir bireyden ayrıldığı gibi ·ayrılır. Aynı özün farklı öznelerde çoğalmasını mümkün
kılan, akılsal m:o.ddedir. Bu akılsal madde ise ancak geometrik uzay olabilir" (Mansion, "lntrod. a
la phys. Ari.ıı. ." s. 8 1 ) . Ross'un çok açık açıklamalarına da bkz. Arinoutk, s. 1 67- 1 68 - Akılsal
maddeyi, Timaios'un, Platon tarafından eıırtmtl kap (to pandekhes) hazne (tithene) , kap (hypo
dokhe) olarak nitelendirilen ve bir duyum-olmayanın (meta anaisthesias) yardımıyla hemen he
men hiç giiveniimez (mogis piscin) bir karanlık akıl yürütme (logismo notho) ile bilinenytri
(khora) ile karşılaşarmak yararlı olacaktır;
b) Duyusal madde (hyle aisthete); Bu da içine şunları almaktadır:
1 ) Aşağıdaki maddelerin dışında yalnızca göksel cisimlerin sahip oldukları "yer değişcir
me"nin maddesi (hyle kinete veya topike veya pothen poi).
2 ) Bir öncekini gerel"tiren "niteliksel değişme"nin maddesi veya gücü (hyle alloiote)
3) Daha önceki iki maddeyi gerektiren "niceliksel değişme"nin (büyüme veya küçülme) mad
desi veya giicii (hyle auksete, phthite).
4 ) Daha önceki üç maddeyi gerektiren "oluş" veya "yokoluş"un maddesi veya gücü (hylegen
nete, phtharte). Bu asıl ve tam anlamında maddedir (hyle malista kai l")'rios).
347
M ETAF İ Z İ K
Orcaya acıtması doğal olan diğer bir sorun, hangi kısı mla
rın(4 ) forma aic olduğu, hangi leri nin fo rma değil de fo r m ve
Şunlarla da krş. 1-1, 1 , 1 042 a 32 vd.; Ofuı ve Yoko/U/ Üzerine, l, 4, 320 a 2. Bu not boyunca
adı geçen yazarlar dışında şunlara da bakılsın: Ps.-Alek., 5 1 0, 3 vd.; Bonitt, 337; Ross, 1, ln
trod., s. CIIII, 200; H. H. Joachim, Gen. et Corr. neşrine yazdığı Giriş, s. XXXIV.
"Matematiksel şeylcr"in varlık tarzı ile ilgili olarak krş. M, 2 ve 3; Bunlar, töz olma iddiasında
bulunamayacak olan salt soyutlamalardır.
1 ) 1 034 b 28'de vaz edilen ve daha önce 1035 b 3-3 1 'de de ele alınmış olan. Aristoteles bura
da yeni açıklığa kavuşnırmalar da bulunmaktadır.
2) Ps.-Alek., (5 1 O, 1 6) yukarda ( 1 034 b 32) "kısım" (meros) kelimesinin anlamlan arasında
yapılmış aynını hanrlamakt:adır.
Pasaj şöyle anlaşılmalıdır: Bazı bütünler, bazı kısımlardan sonra gelirler. Örneğin bireysel ve
maddi (bu madde İster duyusal, İster akılsal madde olsun) dik açı, a) tanımın öğelerinden b) bi
reysel dik açının (İster duyusal, ister akılsal dik açı olsun) kısımlanndan sonra gelir. �una karşı
lık maddi-olmayan dik açı, a) tanımın kısımlanndan sonra, b) bireysel dik açının kısımlarından
önce gelir.
3) Muhtemelen 1 035 b 20 vd.'na (özellikle 22-23. saarlara) gönderme.
4) 26. satırdaki "poia", "hangi tür kısımlann".
348
V I I . K i TA P
nin mümkün ol mallığını kabul etmek gerekir. (Krş. Ps.-AJek., 5 1 1 , 38-5 1 2, 14; St. Thomas, s.
443, not 1 505).
4 ) Bazen özle ilgili kısımlan maddi kısımlardan ayırmamızın güç olmasından yararlanan
Pyrhagorasçılar, her şeyin özünü sayılara indirgemek istemişler ve geri kalan her şeyi maddenin
kısımları sınıfina sokmuşlardır.
,
349
M ETA F i Z i K
1 ) Silrekli olan şeyler (synekhos), yani bilyilklükler (Askl., 4 1 9, 27). O halde Pythagorasçılara
göre ne daire, ne üçgen, ne de doğru tanımlanabilir. Çünkü doğnı ve büyüklük, maddenin ala
nına ainirler ve matematiksel kavramlar ancak formları ile, yani sayılarla tanımlanabilirler. O
halde doğnınun tanı mı ( 1 2. saur) , iki sayısıdır. Çünkü malldesinlien ayrılnuş olan doğru, artık
ancak saf bir iki olmadır (zira öte yandan nokta bir, yüzey üç ve geometrik cisim dörtle tanım
lanmaktadır), ilk bü�iiklüktür (to praton diastaton).
2) Platon ve Platoncular. Bazıları doğruyu ikiye özdeş kılmaktadırlar (ki bu onları Pythagoras
çılara bağlamaktadır). Raşka bazıları ise doğrunun iki olarak değil, doğrunun ldeası olarak ta
nımlanması gerektiğini söylemektedirler. Çünkü formun kesin olarak her türlü maddeden arın
mış olduğu iki sayısıyla ilgili olarak formla, onun formu olduğu şeyi birbirinden ayırmak imkan
sızsa da, doğru ile ilgili olarak aynı şey söz konusu değildir.
3) lki ile doğnınun formu arasındaki özdeşlik, iki saçma sonuç doğurur:
a) Tek bir ldea (yani iki), tür bakımından farklı olan birçok şeyin (yani özel doğnıların ve
öıel ikilerin) ldeası olacaktır. Bu ise Pythagorasçıların öğretilerini incelerken ( 1 7- 1 9. satır) gör
düğilmüz gibi (A, 5. 987 a 20 ve onunla ilgili notlar) saçmadır. Bu sonuçla ilgili olarak krş.
Askl., 420, 6- 1 1 .
b) Bütün ldea.lar tek bir ldea olacak ve dolayısıyla idealardan pay alan bütün varlıklar tek bir
şey olacaklardır (Krş. Ps.-Alek., 5 1 3, 1 9-22). O halde burada tam bir saçmalık içinde bulunmak
tayız.
4) Krş. Yukarda Aristoteles'in maddi kısımlarla formel kısımlar arasında ayrım yaptığı 1 0,
1 034 b 32.
5) Maddeyi hesaba katmaksızın sadece formla tanımlamanın güçlüğünden dolayı.
3 50
V I I . KİTAP
35 1
M ET A F İ Z İ K
1) "Matematiksel şeyler"in akılsal veya mantıksal bir maddesi (hyle hoete) vardır. Örneğin
doğrunun maddesi sürekli olan (basık burunun maddesinin burun olması gibi), formu ise i ki
ldeasıdır (basık bunınun formunun içbükeylik olması gibi).
2) Yani form olduğu {to eidos) (Ps.-Alek., S 1 5, 30). Krş. Ruh Ü:urine, il, 1 ve 2.
3) Bu nol."ta ile ilgili olarak bkz. Yukarda, 1 036 a 1 6.
4) Çünkil nasıl ki insan, beden ve ruhtan meydana gelen bir bilqik varlıksa, aynı şekilde Sok
rates de şu beden ve şu nıhtan meydana gden bileşik bir varlıl."tır. Krş. Ps.-Alek., 5 1 6, 2-7.
5) Ayn bir eser teşkil eden 7-9. bölümler hariç olmaz üzere 4- 1 1. bölümlerin genel bir özeti.
352
Y i i . KİTAP
l ) Et, kemikler, sinirler gibi bileşik varlıkta bulunan madde ile. Çilnkil madde belirsizdir ve
belirsiz olanın tanımı olamaz. (Ps.-Alek., 5 l 7, 4-6).
2) Birinci dereceden formel töz, daha sonra Aristoteles'in açıklayacağı gibi, bedende bulunan
formdur. Örneği n Sokrates'in gerçek anlamda tanımı yoktur; anak o, bir insan olduğu ve insa
nın da tanımı olduğu için, bir anlamda, Sokrates'in tanımı vardır (Krş. Ps.-Alek., 5 1 7, 6).
3) 6. Böliim.
4) /kind Analitikler, il, 3- 1 0, 1 3 - Aristotdes aynı soruna H, 6'da yeniden dönecektir ve onu
Peri Htmrmtias. 5, 1 7 a l 2'de de onaya koymuştur.
5) lkinri Analitikler. il, 6, 92 a 29.
6) E. Brehier, llist. dt la Philos. [, s. 1 95'de şöyle demektedir: �Bu çok ciddi bir sorundur;
.
çünk(i atomcuların ileri sürdükleri gibi varlığın özünün, öğderin basit olarak yan yana konması
ile mi elde edilebilı:ceği, yoksa özün gerçek bir birliği mi olduğunu bilmek söz konusudur".
3 53
M ETA F İ Z İ K
1 ) Öte yandan hu, ancak ilineksel bir birlikrir. Özü konu alan asıl anlamında tanımın birliği
ise niteliksel, ilincksd (kata pathos) bir birlik değildir. (Krş. Askl., 425, 14 vd.). O halde bir ilk
nokta açıklığa k:wuşmuştur: tanımın birliği, bir nirdiğin hir i.i:rneye yüklenmesinden meydana
gelmez.
2) ikinci nokra: Tanımın birliği "pay alma yoluyla" (kar:ı mereksin) ortaya çıkan bir birlik de
değildir. insanın r:ınımı örneğinde "hayvan", "iki ayaklı"dan p:ıy almaz; çünkü o zaman hayva
nın, örneğin, "diirtr ayaklı"dan da pay alması gerekir. Bu ise aynı öznede aynı zamanda karşıda
nn gerçekleşmesi demektir ki imkansızdır (Krş. Ps.-Alek., 5 1 8, 20). Cins ve ayrımlar arasındaki
ilişki hakkında hk7. B, 998 b 1 7 ile ilgili not.
3) Arisroreles 1.:insin, karşıtlar olmayan ayrımlardan (çiiı'ıkii "yürüyen", "iki ayaklı" ve " kanat
sız", karşıtlar değildirler) pay almasını kasteJiyor (Krş. Ps.-Alck., 5 1 8, 20-32). Bir öncekinden
daha az prohlcm doğuran bu durumda da varlığın neden bir olduğu, çok olmadığını açıklamak
gerekir.
4) Biitiin ayrıml:ırı ile cinsin, bir birlik teşkil etmesi gerekir ki bu imkansızdır; çünkü o zaman
"her şeyin bir l•lllıığunu" söylemek gerekir (Ps.-Alek. , 5 1 9, 1 ). Şununla da krş. Bonirz, 343.
5) Tanımın üğdcri, bir olan bir şey olmalıdır; çünkü ' tanımın konusu olan röziln kendisi, bir
olan bir şeydir.
354
VI I . KİTAP
1 ) Riilme )'İ.İntemi ve en son ayrımın önemi ile ilgili olarak krş. B, 3, 998 b 1 3. 28.satırda vade
der gibi güriimlii�ii şeyin ("önce") tersine olarak Aristoteles burada sadece bölmelerle (cinsin tür
lerine böliinmesi ile) elde edilen tanımlardan söz edecektir. Çözüm şu olacaktır: Tanımın birliği,
tanımlanan nesnenin birliğinin ifadesidir. Tanımlanan nesnede madde (cins) ve form (ayrım), bir
ve aynı şeydirler; çiinkü birinci, ikincinin bilfiil olarak olduğu şeyin billnıvve biçimidir ve ancak
ikinci ile v:mlır. - Cins ve ayrımın birliği ile ilglii olarak ayrıca krş. Ps.-Alek., 520, 14- 1 8.
2) "cin.�in için.le bulunduğu türler" (tahos gencius eide) lleyimi (5. satır) ile ilgili olarak krş.
A. 6, 987 b 8 ve Z. 1, 1 030 a 1 2 ile ilgili nodar.
Aristoteles'in :!9. satırdan itibaren tanımın birliğini göstermek üzere yaptığı akıl yürütme üç
etapta gerçekleşnıclm.-..l i r. Birinci olarak (29- 1 038 a 4) Aristoreles, tanımın cins ve ayrımlardan
(ister bi rçok, İsterse rek ayn m olsun) meydana geld iğini ortaya koymaktadır. İkinci olarak (4-9)
cins (ister ayrımbrından ayrı olarak var olmasın, isterse sadece onların maddesi olsun), tanımın
birliğine bir engd rcşkil etmez, Tanım sadece ayrımlarla meydana gelir; çünkü malide, onlarda
gerçekleşir. Niharer (9-25. satırlar) bu ayrımların kendileri, bir dizi bölmelerle, yalnız başına şe
yin tiim tanımını mC\•dana getiren en son ayrıma indirgenir. Ross\ın "el çabukluğu" diye adlan
dmlığ; ([, lnırorl. . s. Cv.) bu birliğe doğnı adım adım ilerleme böylece önce cinsin, ayrımnların
da onalla.n kaldırılması, sonra ayrımların en son ayrımda ortadan kaldırılması ile gerçekleşmekte
dir.
3) R:qka deyişle. onun kendi ayrımlarını göz öniine alm:ık gerekir.
355
M ET A F İ Z İ K
1 ) uGerçcğe tek:ı.biil eden şey, cins değildir, en son ayrı m, y:ı.ni kavramların büliinmesinin
ul:ı.ştığı en son böliinmez öğedir. Bu öğenin veya kavramın ötesinde bilinemez ol:ı.nın çokluğu,
berisinde ise zihnin bir soyudamasından ibaret olan boş tiimellik buhınur" (Ch. Werner, Ariıt.
tt id,al Platon., s. 62). En son ayrımla ilgili olarak şunlarla &t krş. ikinci Amılitik/er, i l , I , 96 b
1 2 ; Hayı•nnlann KmmLın, 1, 4, 644 a 29.
2) En son ayrım, kendisinden önce gelen bütün ayrımları gerektirlliği gibi (bunll:m dolayı on
ları beyan etmek gereksizdir: 20-2 1 . satır) cinsi de gerektirir. Krş. Ps.-Al.:k., 522, 5-9.
3) Ve anık en son ayrımla yetinilemeyecektir.
4) uAyaklan olan ve iki ayaklı hayvan" yerine. Böylece uöğelerin yerini değiştirmek" (meta
taksis) suretiyle aiki ayaklı", uayaklan olan"ın önüne konulmaktadır. Şimdi (.;;er bu son itadede
uayakları olan"ın gereksiz olduğu açık ise, uayaklar; olan"ın uiki ayaklı"nın öniine konması (hıru
munda da onun gereksiz olduğu açık olmalıdır; çünkü özde sıra yoktur.
5) Yani en son ayrımın yeterli olduğu fark edilecektir.
356
Y i i . KİTAP
· ıarı olan" ibaresi gereksizdir. Ancak tözde sıra yoktur; çünkü nasıl
onda bir öğenin önce geldiğini, diğerinin son ra geldiğini düşünebi
l i riz?(t) Bölme yöntemi ile ortaya çıkan tan ımların doğaları hak-
35 kında bu seferlik söyleyeceğim iz şeyler bunlardır.
1 ) Krş. Ps.-Alek., 522, 38-523, 3. - O halde tüm bölümün sonucu şudur: Tanımın birliği,
cins ve aynmlann birbirinden aynlamazlığı ile açıklanır: Cins, ayrımlann malidesi olup her ay
rım da bir sonraki ayrımın maddesidir.
2) Yukarda gend planı veren 3. bölümün baş kısmı ile krş. - Cins bir tümd olduğundan, tü-
mel hakkında söylenen her şey, cins hakkında da söylenir.
3) 4-6 ve 1 0- 1 2 . bölümler.
4) 3. bölüm.
5) 3, 1 029 a 2.
6) Platonculann.
7) Aristotdes'in l 0- 1 5. satırlardaki akıl yürütmesi ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 523, 32-524,
1 3; St. Thomas, s. 458, not 1 572- 1 574; Robin, '4 Th. Pkuon s. 36, not 35. - Tümel, yüklemi
..
olduğu bütün bireylerin tözü olamaz; çünkü töz, bir varlığa has olan bir şeydir ve bir başkasına
ait olamaz ( 1 0. satır), Tümd, tek bir varlığın tözü de olamaz; çünL.-ü o zaman da bütiin varlıkla
nn bir ve ayru varlık olmaları gerekir ki bu da saçmadır.
l 4 ve l 5. saorlarda vaz edilen bireyselleştirme problemi daha önce 8, l 034 a 7' de incdendi.
357
M ETAF i Z i K
töz, bir öznenin yüklemi olmayan şey anlamına gelir.( l > Oysa riimel,
her zaman bir öznenin yüklemidir.
Şöyle mi denecektir? Tümel, mahiyet anlamında töz olma
makla bi rlikte mahiyetin içinde bulunamaz mı?<2 1 Örneğin genel
olarak Hayvan, i nsanın mahiyetinin ve arın mah iyetinin bir öğesi
olamaz mı? (Buna şöyle cevap vereceğiz): O zaman bu öğen in bir
20 tanımının olduğu açıktır. Öre yandan, tözün içine giren bürün
öğelerin tanı mlanabilir olmamalarının bir önemi yoktur: Çünkü
böyle olsa b ile, nasıl ki genel olarak insan içi nde bulunduğu birey
sel insanın tözü ise, genel olarak Hayvan da bir şeyin tözü olacak
tır. Yani ayn ı sonuçlar bir kere daha kendilerini göstereceklerdir.
Çünkü tümel, örneğin genel olarak Hayvan. içinde hass:ı$ı olarak
bir türde bulunur gibi bulunduğu şeyin tözü olacaktır.
Sonra bireysel bir varlığın ve bir tözün, kısımlardan meydana
gelm işseler,(3) ne tözlerden, ne de bi reysel bir şeyden meydana gel
memeleri, aksine sadece nirelikren(4) meydana gel meleri. imkansız,
l) Krş. Kategoriler, 5, 2 a l l .
2) (Bonitz ne derse desin (3 1 7), 23-29 ve 29-30. satırlardaki kanırlamal:mfan arn olan) bu
1 6-23. sarırlardaki kanrılama çok güçtür. Birçok noktada Bonitz'inki mlen (3•'17-318) ayrılan Ro
bin'in yonımu {ula Th. Platon.", s. 48 vd.) şudur: Platoncular "tamam" diyorlar, "riimclin, ma
hiyet anlımında şeylerin tözü olmadığını kabul ediyoruz. Tümelin, şe}1erin ö7.iinde hulıınan bir
öğe olduğu için bir tfü olduğunu söylüyoruz". Aristoteles, bunun savunulama7. bir gürtiş olduğu
nu Sö)1eyerek cevap veriyor ( 1 9. satır): Eğer örneğin genci olarak Hayvan'ın, insanın mahiyeti
nin bir öğe:.i olduğu kabul edilirse, bireyin birliği tehlikeye düşecek ve Sokr:ıres bir tfüler "yığı
nı" olacaktır (Ps.-Alck., 524, 3 1 ). Çünkü sınırlı sayıda olmakla birlikre (zira tfü:ün blitiin öğeleri
tanımlanabilir değildir: başka deyişle onların mahiyeti yoknır). Bu tümeller. birbi rlerinin tözleri
olacaklardır. Nasıl ki genel olarak insan, insanın tözü ise, genel olarak Hayvan, hayvanın, yani
insanın tözii olan şeyin tözü olaca.lmr. O halde karşımızda tü7.lerin tözleri ol:tcak ve genci olarak
Hayvan, bizzat kemlisi insanın cinsi olan hayvanın cinsi olal·akrır.
Ross, II, 2 1 0: "Nasıl ki uinsan", içinde bulunduğu insanın tözii ise, tiimcl lle bir şeyin tözü
ol:ıcaktır. Böylece riimclin, tikellerinin özünde bulunan bir töz olduğu yönündeki yeni görüş,
daha önce, 9- 1 6. sarırlarda çürütülmüş olan eski görüşe, yani riimclin öz olrl11ğım11 sü)1eren gö
rüşe indirgenmiş olacakrır. Çünkü tümel, örneğin hayvan, şüphesiz insanın değil. kendisine has
bir şey olarak içinde bulunduğu şeyin, yani tüm hayvanları içine alan sınıfin ril7.ü olac:ıktır".
Robin, 48 ve 49. sayta, not 492: uAynı sonuçlar bir daha ortaya çıkacaktır: Çiinkii nasıl ki ge
nel olarak İnsan, Plaron'a göre, içinde bulunduğu insanın tözii ise, aynı şekilde genci olarak
Hayvanın tözü oltiuğu bir şeyin olması gerekir. Bu içinde bir hassası olarak bir tiirdc hulıınur
gihi bulumiuğu harvandır. O hayvan ki bizzat kendisi de insanın tfüillhlr. O halde bir insanın
töziiniin tözü vardır . . . İnsanda bulunan hayvan, insana göre cins ise de genci olarak Hayvana
göre türdür".
3) Hayvan vs. gibi.
4) Yani tümelin olduğu şeyden - Bildiğimiz üzere (yukarda 1 6. sarır) tümel, sadece hir yük-
358
Y i i . KİTAP
lemden ibaretti r v.: bir "nitelik" (poion) gibi davranır (krş. Karrgorikr, 3 b 1 8). Ps.-Alek. bu pa
sajla ilgili olarak iki açıklama teklif etmektedir; ancak ne derse desin (525, 1 2), onlardan ikincisi
en iyisidi r (525, 9- 1 2) .
1 ) " O 1.aman onların kendi kendileriyle tözler olmaları gerek ir" (Askl. , 43 1 , 20) . Krş . lkinci
Analitikler. 1 , 22. 83 a 2 1 -35.
2) Hayvan, Sokrares'te töz olarak var olacaktır; böylece hayvan, Sokrates'in ve hayvanlar sını
fi nın tözii olacakrır ki bu da imkansızdır.
3) 30. satırdaki insandan Ps.-Alek. bi reysel insanı anlamaktad ır (525, 1 6-20). Ancak Bonitz
(3'18) ve Ross'l:ı hirli kte (il, 2 1 1) burada tiir olarak göz öniine alınan insanın kastedildiğini dü
şiinmek metn� d:ıha uygundur (şununla da krş. HayMnlann Kmmlan. 1, 4, 644 a 23). Robin'in
diişilncelerine de hkz. La Th. Platon s. 609, not 5 1 .
..
359
M ETA F İ Z İ K
dan, eğer Platoncularla birlikte, tümeUerin tözler olarak türlerin veya bireylerin yapısı içine gir
diklerini kabul edersek, o zaman birçok bilfiil tözün de bir olan bir tözü meydana getirebilecek
lerini kabul etmemiz gerekir. Fakat bu imkansızdır; çiinkü tl il, ayırır ve gerçek bir birliğin mey
dan� gdmesine değil, sadece bir yan yana gelişe izin verir. Krş. Bonitz, 348-349.
1) Yani iki atomdan bir atomun veya bir atomdan iki atomun çıkmasının. Dolayısıyla bir
atom, iki atom içeremez. - Oemokritos'un bölünemez büyüklükleri, atomlardır (ta atoma): krş.
Gök Üurine, III, 4, 303 a 6; Oluş ve Yoko/U/ Üurine, l, 8, 325 a 35 - Bu karşılaştırmanın anla
mı ile ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 526, 23- 1 6.
2) Arisroteles, Mısırlılardan alınma bir geleneği izleyerek krş. lamblikos, in Nicomachi nrithm.
introd. ed. Pistelli, s. 1 O) sayının bir "birimlerin birliği" (monadon systema) olduğunu söyleyen
,
Thales'i kastediyor.
3) Belli bir sayıda, onu meydana getiren birimler (veya sayının kısımları: 6 3+3 veya 2+4)
=
360
V I I . K İTAP
1 ) 26. satırdaki "to eidos", idea anlamındadır {Ps.-Alek., 527, 1 8) . Burada üst İdealarla {örne
ğin hayvan cinsi ideası ile), onlara tabi olan idealar {insan türü ideası) ar.ısındaki ilişkiler söz ko
mısudur. Platon'da türün yapısı, bireylerin yapısı gibi meydana gelir. 27. satırda Aristoteles, bi
rinci kısmı 1 039 a 33, ikinci kısmı 1 039 b 7'de incelenen bir ikilemi ortaya atmaktadır.
28-33. satırlar arasındaki akıl yürütme şudur: Kendinde İnsan ile kendinde At'ın pay aldıkları
cins olan kendinde Hayvan'ın tanım bakımından her iki rürde aynı olduğu açıktır. O halde eğer
Sokrates veya Kallias'ın kendileri gibi belli ve gerçekten bireysel bir varlık olarak bir kendinde
İnsan varsa, onun kendilerinden meydana gddiği öğeler olan kendinde Hayvan ve kendinde İki
ayaklı'nın da belli, bağırrısız ve bireysel tözler olmaları gerekir; çünkü onların tözsd varlığını red
detmek için hiçbir neden yoktur. O halde kendinde Hayvan vardır ve o, insanın özüne ait olan
basit bir ilinek olmayıp bir tözdür. Böylece Ps.-Alek. çok haklı olarak şu sonuca varıyor (527,
30-36) : Eğer dunım böyleyse bir töz, bilfiil ve bağırrısız olarak var olan tözlerden meydana gd
miş olacal..-rır. Ayrıca bu durumda yalnızca İdealar İdealardan meydana gelmekle kalmayacak,
İkiayaklı ve Hayvan İdeaları da kendinde İnsan İdeasından önce gdecektir. Bonitz (350) ve St.
Thomas (s. 463, not 1 593) ile de krş.
2 ) Va:ı edilen bu son sorun ile ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 528, 2-4 - PannmİMJ, 1 3 1 b'ye de
bkz. Orada da hem akıl yürütme, hem i fude ayrudır.
3) Cinsin, ayrımlardan pay almadığını biüyoruz ( 1 2, 1 037 b 1 8) ; çünkü aksi takdirde bir aynı
şey, aynı zamanda karşıdardan pay alrruş olacaktır.
361
M ETAF i Z İ K
1 ) Bunlar kabul edilemez olan mekanik türden varsayımlardır (Askl., 437 , 24-2 5) .
2) ikilemin ikinci kısnu.
3) Çiinkii Plaronculara göre genel olarak Hayvan, bir tözdiir (krş. A, 9, 990 b 2 7-99 1 a 2).
Ve Ps.-AJck. şunu eklemektedir (5 2 8, 23-24 ) : O halde, hayvan, sayı ve riir bakımından başka ol
duğuna göre, insanda olan hayvanın doğası ile atra olan hayvanın doğasının hangisi olduğu söy
lensin. Biiriin bunlar saçmadır; çünkü {krş. 1 3, 1038 b 1 4) tözleri bir olan şeyler, birdir.
4 ) "Örnek <leğişmiş olacak, ancak kanır aynı kalacaktır" (Robin, "!.ı Th. Pt.11on. , s. 45, not 44).
"
5) Ken<linde Hayvan'ın çok olmasının bir başka nedeni. Plaroncu öğretide idea ve rözii, ayrı
gerçekliklere ait olan şeyler olarak birbirinden ayırmak imkansızdır. Dolayısıyla hayvan rürleri
nin her birinde töz olarak bulunan hayvan, bir kendinde Hayvan, başka deyişle bir idea olacak
tır. Krş. Bonitz, 35 1 : ideaların kendileri, hiyerarşik olarak daha iisr i<lcalardan meydana gddiklc
rin<len, örneğin kendinde Hayvan İdeası, her türde tözsel olarak var olacakrır.
6) 1 4- 1 6. sarırlar arasındaki pasaj çok karanlıkrır. Biz Bckker'in, Ch risr tarafından kabul edil
miş olan okuyuşunu izleyen Robin'in yorumunu (/a Th. PLıton. s. 46, not 47) benimsiyoruz -
.
Eğer kendinde insan, kendinde At farklı türlerinde çok olan kendimle Hayvan<lan çıkıyorlarsa,
bu çok olan kendinde Hayvan da kendi payına hangi ikinci dereceden ken<lin<le Hayvan'dan çı
kacaktır? Öre yandan eğer onu bir üst kendinde Hayvan'a bağlamayı kabul ermezsek, kendinde
Hayvan'ın tözliiğiinii nasıl açıklayabiliriz? O halde son kdiınderi şi.iyle anlamak gerekir: Eğer
çok olan kendinde Hayvan, bir olan bir kendinde Hayvan'dan çıkmazsa, i nsan, at, vs.\le töz
olan bu çok olan kendinde Hayvan'ın, bir olan kendinde 1- layvan\lan ayrı olması dunımunda,
tözsel kendinden hayvan olmasını nasıl açıklayabiliriz? (krş. Robin, /,a Th. Pt.11on s. 46, nor 46) .
.•
362
V I I . KİTAP
1) ÇUnkü eğer kendinde Hayvan yoksa, ne kendinde lnsan'ın, ne de, genel olarak, i<leanın ol
madığı açıktır.
2) Bu bölümün konusu, tanımın imkanının incelenmesidir.
3) 22. satırdaki (holos: "tam anlamında") deyimi ile ilgili olarak bkz. Bonitt, 352-353 ve
Ross, il, 2 1 5. Bu kelime, aslında "haplos" ile qan.l;unlıdır: Burada form olmak bakımından
form kastedilmektetfü (Oluş ve Yokolıq Üzerine, l, 8, 326 a 28 ve H.H. Joachim'in s. 1 68'deki
şerhi ile krş.)
4) Krş. Yukarda 8. bölüm. B 2, 1 002 a 32'ye ve onunla ilgili nottaki göndermelere de bk:z.
5) Onların niteliklerinin. Zorunlu oluşundan ötürü, ortadan kalkabilen varlıkları (phtarta)
değil, ancak tümellcri ve ezeli-ebedi gerçeklikleri konu olarak alabilen tanımın evrensdliği · ile il
gili olarak ikinci Annlitikkr l, 8 ve özellikle 75 b 24 vd. ile krş.
6) Çünkü onların maddesinin özü, olmak veya olmamak imUnı<lır. Krş. Ross, l, lntrod., s.
CVlll: "Bireyler, tanımlanarnazlar; çünkü madde içerirler ve bundan dolayı yokoluşa tabidirler.
Belli bir zamanda <loğnı olan bir tanım, bundan ötürü, doğnı olmaktan çıkabilir ve dolayısıyla
bilgi değil, sadece sanı olabilir".
363
M ET AF İ Z İ K
1) Bireysel şeyler söz konusu olduğunda, tanınu olan şeyin kendisi, kavrama ve kanıtlamaya
sahip olan zihin ve ruhta olan kavram varlıklarını sürdürdükleri, unutma onaya çıkmadığı halde
kanıdama ve tanımın anık var olmamaları m ümkündür: Çünkü kavramına sahip olduğum nes
ne bilfiil duyum alanından kaybolur kaybolmaz, ben, kavranuna sahip olduğum nesne ve bu
kavramın kendisi istediğimiz kadar varlığınuzı sürdürelim; unutma istediğimiz kadar ortaya çık
masın, nesnenin var olup olmadığını anık bilmiyorumdur ve eğer nesne onadan kalkmışsa, nes
nesi olmadığı için tanım da ortadan kalkmıştır. (Krş. Ps.-Alck., 530, 35 vd. - Şunlara da başvu
rulabilir: Z, 10, 1 036 a 6-9; Birinri A111llitikkr, il, 2 1 , 67 a 39; ikinci Analitikkr. l, 6, 74 b 32-
39; Topikkr. V, 3, 1 3 1 b 2 1-23).
2) İdealar, bireyler olduklarından, tanımlanamaulırlar. Çilnkil aksi takdirde zorunlu olarak
birçok birey haldcında geçerli olan ortak isimlerden vazgeçebilmek gerekir. Bu bölümün son sa
arlan ( 1040 b 2) şu dilşünceye bağlıdır: O halde Platoncular, güçleri yeciyorsa, bir ideayı tanım
lamaya çalıpınlar bakalım!
364
Y i i . KİTAP
1 ) 1 4. satırdan paragrafın sonuna kadarki (27. satır) tilm akıl yürütme, son derecede incedir.
Aşağıda, yonımu Bonin'inkinden (354-355) çok daha açık olan Robin'in (/...tı Th. Platon., s. 38
vd. ve not 39) yorumuna dayanan bir açıklamasını vereceğiz ve bu açıklamada Ross'tan (II, 2 1 5-
2 1 6)da yararlanacağız.
Platoncularla birlikte bireyi tanımlamak için kullanılan çeşidi özelliklerin (Hayvan, ikiayaklı)
ayrı ayn birçok varlığa, buna karşılık birlikte (Hayvan-İkiayaklı) tek bir varlığa (insan) ait olabi
leceğini kabul etmek imkansızdır. Bunun iki nedeni vardır:
a) ( 1 5-22. satırlar). Bileşik bir şey (Hayvan-İkiayaklı), cins {Hayvan) ve aynmda (İkiayaklı)
onak olan bir yüklemdir; dolayısıyla, varsayımın tersine o, tek bir şeye (İnsan) değil, iki şeye ait
olacal..·nr. "Hayvan-lkiayaklı", "Hayvan" hakkında tümd olarak değil, sadece bazı durumlarda,
"İkiayaklı" hakkında ise tümel olarak tasdik edilir; çünkil "İkiayaklılık" özelliği, bir aynmın sa
dece cinsine ait olmasından dolayı (krş. Topiklrr, VI, 6, 1 43 a 3Q), yalnızca hayvanlara aittir.
İdealar dünyasına geçilirse ( 1 7. satır), kendinde Hayvan ve kendinde lkiayaklı, öz bakımından
kendinde İnsan'dan önce gelirler ve böylece, mükemmelliklerinden ötürü, kendinde lnsan'dan
daha fazla bağımsız varlığı hak ederler. Her halükarda, İster aşkın, ister duyusal dünya söz konu
su olsun, bir bileşik şerin sadece tek bir varlığa, öğderinin ise birçok varlığa ait olduğu söylene
mez. Çünkü { 1 8. satır), burada bilfiil varlıklar olan bileşenler (composant) karşısına'\ bulunmak
tayız ve bu bilfiil varolma, varlıktan her türlü birliği ortadan kaldırır ve onak bir niteliğin sadece
bu varlığa ait olmasına engd teşkil eder: O, ancak onun öğelerine ait olabilir. Eğer Hayvan ve
İkiayaklının her ikisi de ayn bir özne ise, bunun sonucu, insanda bir yandan Hayvan'ın, öte yan
dan "Hayvan-İkiayaklı" olan İkiayaklının olması olacaknr. Robin'in bdintiği gibi {a.g.e. s. 40,
not 392). " İdealar bilfiil varlıklardır. Bu, söz konusu tanışmada büyük önem taşır: Çünkü on
dan, ayrım ve cinsin birliğini açıklamak üzere Platonculann, Aristotelcs'in yaptığı gibi form ve
maddenin birliğini yardıma çağıramayacaklan ve pay alma görilşüne başvurmak zonında olduk
lan sonucu çıkar" - Ross, tüm bu akıl yürütmeyi birkaç kelime ile özetlemektedir: . . . Platoncu
lara göre "hayvan", "ikiayaklı " ve "insan", bağımsız olarak var olan idealardır ve "lkiayaklı hay
van", üçüne de ayrı ayrı yüklenebilir. Dolayısıyla o, insana özel (proper) bir tanım değildir" (il,
2 1 5-2 1 6).
b) Birinciye bağlı olan ve Bonitt'in anlamakta güçlük çektiğini İtiraf ettiği (355) bu ikinci ka
nıt, Robin'in kabul ettiği gibi (s. 42; not 39) "son derece karanlık"tır. Ps.-AJek. (533, 9 vd.) ve
Askl., (443, l 5)1a bi rlikte burada duyusal şeylerin göz önüne alınmasını işin içine karıştırmaya
gerek yoktur; Çünkü sadece İdeanın, kendisini meydana getiren üst ve daha önce gelen idealarla
ilişkileri söz konusudur. Aristotelcs'in düşüncesi şudur: Cins ve ayrımı içeren ldta, bir idealar bi
leşimidir. Bu İdeaların da kendi paylarına daha basit İdealardan ("l)ayvan" ve "ikiayaklı", "in
san"dan daha fazla idealardır), meydana gelmeleri ve bunun böylece devam etmesi gerekir. An
cak bu meydana getiren İdeaların da bir çokluk hakkında tasdik Cdilmderi gerekir; çünkü aksi
takdirde bireyler olarak onlar ( 1 3, 1 039 a 17 ile karşılaştırın: bileşik olmayanın tanımı yoktur),
tanımlanamaz, bilinemez ve kendilerinden pay alınamaz (yani bileşenleri olmayan) şerler olacak
lardır; Bu ise Platoncu İdea kavramı na aykındır; çünkü Platon için idea (/Jnı/t'f, X, 596 a), ortak
bir ada karşılık olamiır.
365
M ETA F İ Z i K
366
V I I . KİTAP
bel li bir töz anlamına gelir;(l) aynı zamanda bir başka özneye uy
gun düşmesi m ümkün olan nicelikleri zikretmek de bir hatadır.
Ôrnc:-ğin bu nicel iklere sahip olan bir başka varl ık varlığa geli rse, o,
1 040 b hiç şüphesiz bir Güneş olacak ve dolayısıyla orcak bir tanı m var
olacaktı r, oysa Güneş' in, Kleon ve Sokraces gibi bir birey olduğu
farz edilmişti. - N ihayet ideaları kabul edenlerin hiçbiri niçin her
hangi bir ideanın tanımını vermemektedirler?< 2> Onu yapmaya ça
l ıştı kları takdirde söylediğim iz şeyin doğru olduğu anlaşılacaktıd3)
l) Ve tanım, sadece bir tözün tanımıdır; oysa geceleri görünmeme bir ilinektir (Ps.-Alek.,
543. 3).
2) Ps.-Alck. şi.>�·le diyor: "Çünkü onlann kendileri de bireylerin tanımı olmadığına kanidir
ler", (534, 1 8).
3) Tüm bu bliliimiin genel sonucu, o halde, bilimin alanı dışında kalan bireyin tanımının im
kansızlığıliır; hiçbir hayvan, tanımlanamaz (Omnt anima/ intffoh/�). Birey, sonsuz olan içlemin
den ötürü tanınıl:ınamaz. O, bilimin konusu değildir ve olamaz lla. Çünkü her türlü akılsallık ve
bclirlenime yabancı olan bir madde içerir. Tümdler değil, gerçek bireyler olacak en son tiirlerin
a�tırılmasının bilim adamına hiçbir yararı yoktur.
Ancak o 1.aman bir sorun ortaya çıkmaktadır: Eğer bir taraftan birey, birinci dereceden töz
olarak yegane gerçek olan şeyse ve eğer, öbilr yandan, bireyin değil sadece tümelin, her tiirlil töz
sd varlıktan yoksun olan tümelin kanıdamacı (demonstrative) bilime varsa, mantık ile ontoloji,
bilgi teorisi ile varlık teorisi, bilimle gerçek arasında kökten bir ayrılık ortaya çıkacakrır: Varlık,
bireyseldir; bilim ise tümeli konu alır. F.xistmtia est singu/.arium, sdtntia est h uniı•tr.<abihi/us. O
halde bilimin konusunun var-<>lmayan olduğunu söylememiz mi gerekecektir?
Güçlük, Aristmclcs'in keskin kavrayışından kaçmamışrır ve o, bu güçlüğü tümeli konu alan
bilkuvve bilimle, konusu birey olan bilfiil bilim arasında ayrı m yaptığı M kitabı, 1 0, 1 087 a
1 O'da çözmeye çalışmıştır. Buna göre görme, doğrudan doğnıya belli bir rengi görür; çünkü bu
renk bir renktir. Yine böylece gramercinin zihninde bir yeti olarak göz önüne alınan gramer bili
mi, genel olarak alfanın, bilfiil olarak göz önüne alındığı takdirde ise bdli bir alfanın bilimidir
( 1 087 a 1 9-2 1 ): Bilfiil gramer bilimi, dilin gend kanunlarını kavramak ve onları diişilncede bir
biriyle birleştirmekle yetinmez; belli, özel bir sorunu yorumlamaya ve çözmeye çalışır. Böylece
tilmdin, içine aldığı bireysel örneklerden ayn olarak var olmamasından dolayı, gerçek kurtanl
mış olur. Tümel, Ross'un mutlu deyimi ile "bir bireyler tümeli"dir. Tek kelime ile biltiil bilim,
ancak bilfiil gerçekliğin, yani gerçek olan tek şey olan bireyin bilimi olabilir. - Bu cevapla sorun
tamamen ortad:m kalkmamaktadır: Bilfıil bilimin konusu bireylerse de onlar, bilim tarafından
öyle olmaları bakımından, yani bireysel gerçekliklerinde incelenmczler ve bundan dolayı da onla
rın, bilimin alanı dışında kaldıkları iddiası doğruluğunu konır. M kitabının adı geçen pasajının
"Aristotclesçiliğin ana düşüncesi"ni içerdiğini diişünen E. Bourroux ne derse desin IF-tutks
d'Hist. de la Phil , s. 1 3 1 - 1 33), tek başına kalan bu pasajı, Aristoteles'in derin düşüncesini dile
getirmeyen (krş. Bonirz, 569) "basit bir polemik unsuru" olarak görmede görüş birliği mevcuttur
(Robin, Aristou. /,ı ?ensel HtU., s. 520).
Bir diğer çözüm, bilgide birçok tarzı ayırdetmeden ibarettir; buna göre Sokrates ve Kallias
gibi duyusal birerler, duyusal bir sezgi olan algı (aisthesis) ile kavranırlar. Salı formlar (hiç ol
mazsa duyusal maddeden arınmış olan formlar) olan akılsal bireyler ise (şu daire, şu küre), entd
lektüel bir sezgi ile, bir "noesis"le kavranırlar. Bu sezgi, bilimden üstün, doğnıdan ve somut bir
bilgi tarzıdır ve ilkelerin, basit şeylerin bilgisi de bu bilginin alanına aittir (krş. Z, 1 0, 1 036 a 2-
367
M ETAF İ Z İ K
8 ; H, 1 O, 1 0 5 1 b 1 7-33). Nihayet tümel tanımlardan hareket ederek aynı şekilde t\lmel sonuçla
ra varan kanırlama yöntemi, sadece bilime aittir.
Bu açıklama kahul edilebilir ve çok sayıda pasaja dayanmaktadır. Rununla birlikte Aristoteles
çiliğin temel tezlerinden biri olan türsel formun bireyden aynlamazlığının, ,lııyumla bilim, tikel
ile tümel arasında kökten bir aynma engel teşkil ettiğini ve ontolojiyi mantığın karşısına yerleşti
ren ve birbiri ardından incelenmeleri uygun olacak olan iki karşıt tavrı belli bir ölçüde birbirine
yaklaştırdığını belinmek doğru olacaktır:
1 ) Sadece birey gerçektir ve o, duyumla algılanır. Şüphesiz bu doğrudur; ancak Aristoteles, bi
reyden neyi anlamaktadır? Duyumun konusu, bizzat kendisi bakımından tikel değildir. Benim al
gıladığım, Kallias değildir, Kallias'ta bulunan insandır (krş. /kinı·i An11/iıik/rr, [, 3 1 , 87 b 30; Ruh
Üznine, il, 12, 424 a 23). O, bir "şöyle bir şey"dir, "niteliğe sahip olan şey"dir, (toionde), "quale
quid sit"tir; bir "şu şey" (tode ti), "hoc aliquid" değildir. Duyumun kendisi bireyden, özellikle
canlı bireyden, onun temsil ettiği tipin aynı olan ve bağımsız olarak var olmayan genel kavramı
soyurlar. Nasıl ki balmumu yüzükten, onun kendisinden yapılmış oltluğu ma<len ne olursa olsun
sadece biçimini alırsa, duyum da tikel nesnenin maddesi d ..-ğil, sadece tiilini alır. Tek kelime ile
gerçek töz, Aristoteles'in bireyin kendisi gibi "birinci derecalen töz" Jiye adlandı rmakta tereddüt
etmediği öz, formdur. Çünkü bildiğimiz gibi, içinde bulumluğu bireysd varlığın tüm gerçekliğini
meydana getiren şey öz, formdur. O halde duyumun kendisi, konusunun birey değil, somut ola
na bağlı olan türsel form, tek kelime ile onun fiili olmasından ötürü, bilginin bir başlangıcı olarak
onaya çıkar. "Töz" {ousia), sadece birey değildir, aynı zamanda Ariswtclc:s'in "ikinci llereceden
töz" diye adlandırdığı (Kaugorikr, 5) , verilmiş olan bir sınıfta onak olan öğc<lir.
il ) Sadece tümelin bilimi vardır; Evet ama tümel nedir? Türsel form, Platoncu soyut kavram
anlamında bir tümel midir? Hayır, öyle görünmemektedir. Aristoteles, cinsin varlığına itiraz et
mekle birlil.."te türün varlığını kabul etmektedir ve canlı varlıkların özünün kendisini teşkil eden
ier• töz olma niteliğinin esas olarak kendilerine ait olduğu, bireylerin hemen üstünlle olan en
son türdiir. O, bu niteliğiyle, yani tür olarak bilimin biricik ve birincil konusudur. Aristotelesçi
liğin zihniyetinin maddeden ziyade form aracılığıyla bir bireyselleştirme anlayışına yönelik oldu
ğunu ve aynı tür içinde bir bireyin diğerinden form bakımından ayrıldığını biliyonız (krş. yukar
da 7, 1 032 b l ; 8, 1 034 b 7 ve notlarınuzda bulunan gön,lermcler). O halde bilim, formun bu
çok sınırlı genclligi sayesinde mümkün olduğu ölçüde bireye yakın bir bilgiye ulaşmaktadır. Öte
yandan bilimin gerçek konusu, genel olan değildir, zorunlu olandır ve eğer o aynı zamanda ge
nelse, bunun nedeni zorunluluğun genelliği içermesidir (Rodier, Qurlques Rnn11rqws .rur lr Con
"
<ept. Arist. de la Substan<e, "Etudes de Philos gr. , 1 73). Tümel (katholou), (Platon'un "bütünle
ilgili olan" "kata pantos"u), "zorunlu olan"a, (kata hauto). dayanır. Tümel kavram içinde bulu
nan bireylerin sayısının önemi yoktur. Bu sayı birden sonsuz.'\ kadar değişebilir. Kavramın genel
liği, sınırsız bir kapsam imkanından başka bir şey değildir ve murlak bir tarzda tekil olana kaqıt ·
değildir. Tümellik, zorunluluğun ilineksel bir sonucundan, Hameli n'in mutlu deyimi ile "onun
deneysel karşılığı"ndan (Essai, s. 1 3) başka bir şey değildir. Başka deyişle kapsam, özün bir işare
tidir ve onu gerektirir ve tanım gerçekte içlemle yapılır. Eğer bireyin bilimi yoksa, bu birey oldu
ğu için değildir, olumsallıkla dolu olduğu içindir ve onda bulunan madlle, akılsallığına karşı çı
kan bu her biçime girebilen belirsizlik ilkesidir. Bu olumsallık kaybolsun, bireyin kendisi, birey
olma özelliğini kaybetmeksizin gerçek bir tanınun konusunu teşkil edebilecektir. Nitekim ay
üsttl alemi ile ilgili olarak meydana gelen, budur. Örneğin yıldızlar, Ay, Güneş ve en yüksek töz,
bireyler oldukları halde, bilimin konusudurlar ve onların özlerine dayanan tanımları, bir ikinci
veya üçüncü güneşin varlığını öğrenmiş olsak da değişmeyecektir. Aynı şekilde sadece tek bir in
sanın var olduğunu fan etsek bile, insanın tanımı aynı kalacaktır; çünkü insan, tanımının birçok
şeyle ilgili olarak doğru olmasından dolayı değil, belli bir doğaya sahip olmasından dolayı ne ise
o şeydir. Ôte yandan bilimsel bilginin konusu, zorunlu olarak cinse dayan:ın tümel değildir.
368
Y i i . KİTAP
Çilnkü r kitabının varlık olmak bakımından b ir varlık biliminin gerçekliği sorununu ortaya ko
yan ikinci bölilmü bize kendisine has bir konusu olan ayrı bir bilimi kurmak için benzerliğe da
yanan tiimelliğin yererli olduğunu öğretmişti. Aynı cinse ait olmaksızın, kesişme noktaları olarak
bir asli .benzerliğe llayanan (analogume princeps) şeyler, aynı bilimin alanına girerler. Böylece Tıp,
sağlıkla ilgili olan her şeyle meşgul olur ve yine böylece bir cinsten diğerine özdleşcn aksiyomlar,
bu özelleşmenin değiştirmediği doğa ortaklıldanndan, kendilerini bir aynı bilimin konusu kılan
bir tümdlik çıkarırlar. O halde kesin olarak bilimin konusunun her zaman asıl anlamında tümel
ler olduğu söylenemez. O, cinslerdeki kaplamsal öğc olarak cinslerden vazgeçer. Nihayet çıkarsa
macı akıl yürütmenin tüm durumlarda kavramsal olmadığını unutmamak gerekir. Kıyasın ilk ilci
şekli içinde yer alan birçok kip (Darii, Ferio-Festino, Baroca) ve üçilncü şeklin bütün kipleri, ön
cilllerin birinde beyan edilmiş olan genel bir önermenin alrına konmuş, olumlu rikel sonuçlan
meydana getirirler.
Bu düşünceler, fü:il gerçeldil.."ten ayıran boşluğu büyük ölçüde doldurucu ve kanırlayıcı bili
min alanını en alr genelliğin en uç sınırlanna kadar genişletici nirdiktedirler. Ancak en alr türlere
karşı gösterdiği özel ilgisinden dolayı Aristotelesçi bilim soyut ve gerçeklikten yoksun kavramlar
hakkında geçerli olduğu deşcirisini üzerine çekmezse de, onun bireyi yakalamadığı bir gerçek ola
nk kalır ve kökten olumsallığından dolayı bilimin anlaşılabilirlik koşullannın dışında kalan bi
rey, sonuç olarak, ne bilinebilir, ne de gerçektir. A. Rivaud'nun mükemmel bir biçimde dediği
gibi (les gram/ coımıntJ de la pmsel antiqur. s. 1 29) "Aristotcles için bilmek, türü ve onun özellik
lerini bilmek ve bireyde bu özellikleri görmektir. Netice olarak bilim, bir sınıflandırmadan iba
renirft. O halde bireyle ilgili olarak hiçbir doğrudan bilgiye sahip değiliz ve onu açıklanamaz bir
olay verisi, kendisini ne kadar belirli farz edersek edelim, "mareria signaraftnın bünyesinde en alt
tilriln özelliklerini taşıyan salt kap olarak kabul etmek zorundayız. Tanımlanamazlığının sonucu
olarak bireyin bu foda edilmesi, bir yandan herkesin kabul ettiği llzcre insan ruhunun kişisel
ölümsüzlüğünlln Aristoteles tarafından reddedilmesi, öte yandan ve özellikle her tiirlii yaratım ve
inayet anlayışı nın yokluğunun (krş. A, 9), bireysel varlığı her türlü varlık ve anlaşılabilirliğin kay
nağına bağlamaya bir engd teşkil etmesi ile daha da çaresiz bir hal almaktallır. Eğer Tanrı , dün
yayı bilmiyorsa (ki bunun O'nun mükemmelliğinin ve özü bakımından değişmezliğinin koşulu
olduğunu göreceğiz), eğer onu yaratmamışsa, bireyin bağımsız olarak var olmadığı açıktır.
Aristotelesçi bilimin bu çok belirgin özelliğine, ondan çıkmış olan ve ancak genel olanın ve
kavramın alanında rahatlıkla hareket eden çağdaş bilimde lie rasdanmal.."tadır. Onun olağanüstü
verimliliği, bireyin kanıdayıcı bir bilimini teşkil etmek üzere organik ve ruhsal olanın alanına gi
rilir girilmez azalmakta, hatta ortadan kalkar görünmektedir. Fikirler tarihi. Rcrgson'un sezgici
teşebbüsiinü kavramsal bilimin bu yetersizliğine bir çare bulmak amacıyla yapılmış en ilginç bir
çaba olarak kaydedecektir.
Aristotelesçiliğin bu ana sorunu hakkında şunlara başvurmak yararlı olacaktır: Ch. Wemer,
Arist. n /'ideal l'Luon., s. 67 ve sonrası; la Philos. gr s. 1 43 ; Ross, l, lntrod., s. CVll l-CX.
..
369
M ETAF i Z i K
(çünkü onların hiçbiri ayrı başına var değildi r; Ayrı olsalar bile bu
takdirde onların hepsi ancak madde olarak vardı r) ,(1 ) Toprak,
Hava ve Ateş de böyledir. Çünkü bu öğeler veya kısımların h içbiri
b i r birl i k değildir; tersine onlar işleninceye ve bir olan bir şey oluş
turuncaya kadar sair bir yığından ibarerrirler. Hayvanların eklemle-
10 rinde bulunan bir şeyden harekede hareket ilkelerine sah ip olmala
rına bakarak - ki bu onların bazısının bölündükten sonra yaşama
ların ı açıklar(2) - canlı varlıklarınO) kısımları ile ruhun bu kısımla
ra tekabül eden kısımlarının hem bilkuvve, hem de bilfi i l var ol
duklarını düşünmek eğiliminde olabili riz. Ancak bu durumda dahi
bürün bu kısı mlar, birlik ve süreklil ikleri nin doğanın eseri olması,
zorlamanın veya kusurlu bir doğal birleşmen in!41 eseri olmaması
15 şartıyla {çünkü bu bir doğuştan anormall ikten başka bir şey değil
dir) ancak bilkuvve var olacaklardır.
Bir olan, Varlık'la aynı anlamlara geldiğine,("i) bir olan şeyin
tözünün kendisi bir olduğuna ve tözleri sayısal bakımdan bir olan
şeyler, sayısal bakımdan bir olduklarına göre, ne Bi r olJn, ne de
Varlık'ın, şeylerin cözü olamayacakları açıkrı r.ICil Bu bakımdan on
l arın durumu, genel olarak Ôğe ve genel olarak l lke' nin duru mu-
20 nun aynıdır:(7) Daha fazla bilinebilir bir gerçekliğe erişmek ama
cıyla "hangi ilke" diye sorarız. Bu kavramlar içinde Varl ık ve Bir
1 ) Örneğin el, vücudun bütününden ayrı olarak var d..-ğildir: o , bir tüz değildir, rü1iin mad
tlcsidir. Vücuttan ayrıldığında o artık sadece bir aynı doğada ulan parçalar (honwimcrc) (kemik
ler, sinirler) yığınıdır.
2) Krş. R11h Üurine. l, 4, 409 a 9 ve Rodier'in notu: Tmiıl rlr /'Amr. i l . s. 1 1 1 ; III. 433 b 1 9-
237 ve Rodier'nin nonı: s. 547.
3) Ps.-Alck. "sadece bazı canlıların" diyerek bunu açıkl ı ğa kavuşnırmakradır: 535, 28.
4) "Symphysis" kelimesi ( 1 5. satır) burada Ross tarati n d :ı n işaret edilen ( i l , 220) fücl bir an
lam k:v.anmaktadır (bkz. A, 4, 1 0 1 4 b 26 ile ilgili not). Ariscorcles'in //,�yı'tl11/ı�rm 0/11,<1111111. iV,
773 a 4 ve devamında verdiği örneklerle de (Siyamlı ikizler) karşılaştı rın. Sr. Thomas. s. 1'73, not
1 636 ile de krş.
1 6. sarmlaki "perosis" ile ilgili olarak yukarda 9, 1 034 b 1 \le "pcroma" h:ıkkın<la söylediği
miz şeylere bakınız. Bu terim doğaya aykırı olan "ou kara physin" ile eşa nl:ı ml ı d ı r. (l's.-Alek.,
536, 5)
5) Krş. r. 2, 1 003 b 22 vd.
6) Eğer Bir olan ve Varlık, şeylerin töziiniin kendisi olıırl:ırsa, her şer bir olacaktır.
7) Ürneğin öğe ("stoikheion") kelimesi, Ateş hakkında r:ı...;,.lik edilir (ı,i inkii Ar..-ş'in hir ilke ol
tlıığunıı sürleriz) ve şüphesiz Ateş'in tözünün kendisinin bir ilke olmak oldıı�'ll sl\rlencm;.'7.. Ger
çekten Areş'in tözü sıcak ve kuru olandır. Oysa ilke ve öğc ancık }'ii k l.:ın l.:r \'C Ar.:ş'l.: ilgili ola
rak si.i)ienen isimlerdir. Bir ve Varlık'ta da aynı durum söz konusudur. Bunlar da şerlerin kendi
lerinin tfüü ve doğası olmayıp sadece onlarla ilgili basit isimler<l ir.
370
Y i i . KİTAP
371
M ETA F i Z i K
Bir kez daha, bir başka ilkeye dayanarak, tözün doğasını, baş
ka deyişle onun ne tür bir şey olduğunu orraya koymamız gerek
mektedir.(0 Çünkü belki bu yolda, duyusal tözlerden ayrı olarak
var olan tözü de biraz aydınlığa kavuşrurmak i mkanına sahip ola
cağız. Töz, bir i l ke ve bir nedendir: Hareket noktamız bu ol malı
dır. Ş imdi "niçin " i sormak, her zaman, bir niteliğin niçin bir özne
ye ait olduğunu sormak 'demektir. Çünkü m üzisyen insanın niçin
10 m üzisyen insan olduğunu araşrırmak, ya biraz önce dediğimiz gibi,
i nsanın niçin m üzisyen olduğunu araştırmak veya bundan başka
bir şeyi araştırmakrır.(2) Bir şeyin niçi n kendisi olduğunu araştırmak,
15 hiçbir şeyi araştırmamakcır (çünkü "niçin" diye sormadan önce, ola
yın veya şeyin varlığının, örneğin ayın bir tutulmaya maruz kaldığı-
.
1 ) Önceki bölümlerde töz olma iddiasında olan her şeyi bertaraf eui kten sonra Aristoteles, bir
başka hareket noktasına dayanarak, form olduğunu ortaya koymak ilzere tözün doğası sorununu
yeniden ele almaktadır.
Bu hareket noktası, neden kavramı olacaktır. Çünkü biz töziln, bir şeyi o şey yapan bir neden
olduğunu biliyonız (A, 3, baş kısım). O, niçin sorusuna cevap verir. Şimdi A'nın niçin A oldu
ğunu sormayız; çünkü bu saçmadır ( 1 4 - 1 5. satır). Bizim sorduğumuz, örneğin göğün neden gür
lediğidir (24. satır), başka deyişle buludarda neden belli bir gürültünün meytlana geldiğiJir (25.
satır), başka deyişle bulutlarda neden bdli bir gürültünün meydana gddiğidir (25. sam) . Bu du
rumda biz fail nedeni aramaktayızdır. Tuğla ve taşların neden bir evi meytfana getirdiklerini de
soranz (25. satır) ve o 7..aman da araştırma konumuz, ereksel nedend ir. Bu bakımJan doğal varlık
ve olaylarla, yapma şeyler arasında var olan farklılık gözden kaçmamaktadır Ancak her iki du
.
rumda da genel açıklama ilkesi, bazen fail, bazen ereksel neden olarak göz önüne alınan form
veya özdilr. Bununla birlikte Aristoteles analizini daha ileriye götilrmektetlir: Şu kemikler, sinir
ler ve et yığınıru biçimlendiren ve onları bir insan, Sokrates veya Kallias kılan �eyin insan formu
olduğunu söylemek, şilphesiz geçerli, ancak bir tür statik ve eğreti bir açıklama vermektir. Dü
şünce, yapıyı işlevle ac;ıklayarak (çünkü form, varlığı işlevini yerine getirmeye muktedir kılan şey
dir) ve örneğin filanca et, kemik ve sinirlerin, insanın ereği olan şeyi , yani zihinsel ve ahlaksal et
kinliğini gerçelcleştirecek bir biçimde organize olduklarından dolayı bir insanı meydana getirdik
lerini belirterek, gerçek bir ilerleme gösterir. Böylece Aristoteles'in zihnirıde ereksel net-len, for
mel neden ve özle, hatta belli bir ölçüde fail nedenle karışmaya doğru gi<ler: Çünkü Aristote
les'in kendisinden alınmış bir ömelcle belirtmemiz gerekirse (ikinci Amıliıiklrr. il, 1 1 , 94 b 27-
3 1 ), eğer ışık lambadan geçmekteyse bu, bizim düşmemize engel olmak içindir (ereksel neden);
:ancak aynı zaman da bunun nedeni ışığın parçacıklarının, kendilerinden daha geniş olan tlelikle
rin içinden geçmek rorunda olmalarıdır (fail neden). Formun bu dinamik özelliği için H. 2, 3 ve
4'e ve yukarda Z, 7, 1 032 b 2 1 ve devarru na da başvurulabilir. Ha_yMnLmn lı."mmLın. 1, I , 640 b
20 ve 35'1e de krş.
2) Örneğin müzisyen insanın niçin müzisyen olduğunu. Bu ise birazdan göreceğimiz gibi ta
mamen anlamsız bir sorudur.
372
Y i i . KlTAl'
nın bilinmesi gerekir.O > Ancak bir varlığın kendi kendisi olm:ısı,
" i nsan. niçin i nsandır" veya "müzisyen n için müzisyendir" rürün
den her soruya cevap olarak verilebilecek rek açıklama. rek neden
dir; meğer ki i nsan her varlığın kendi kendisinden ayrılamaz ol ma
sını bir neden, b i r açıklama olarak vermeyi rercih erm iş olmasın.C2)
Ancak bu. onun birliğini r:ısdik ecmekren başka bir şey değildir ve
kısalığı ndan dolayı, bu cür her şey için geçerli olan genel bir cevap
m): Sorulm:ısı doğru olan soru, i nsanın n için filanca yapıda bir
20 hayvan olduğu sorusudur. Bu durumda şüphesiz bir i nsanın neden
bir insan olduğu araşcırılmamakradır; bir şeyin n için başka herhan
gi bir şeye aic olduğu araşcırılmakradır.l.' l Ancak sözü edilen şeyin,
özneye aic olduğunun açık bir şey ol ması gerekir; çünkü aksi tak
dirde araşcırman ı n konusu yokcur.(41 Örneğin "gök, niçin gürler?"
diye sormak, "bulutlarda n için bir gürülrü ortaya çıkar?" diye sor-
25 makla aynı şeydir. Çünkü böylece araştırılan şey, filanca şeylerin,
örneğin ruğlalar ve caşların niçin bir ev olduğunu sormakra olduğu
gibi, niçin filanca şeyin bir diğer şeye yüklendiğidi r. O halde bura
da aranan şeyin, neden olduğu açıkrır.C 'i l Şimdi neden , mantıksal
bakımdan özdür; Öz de bazı durumlarda ereksel nedendir. Nice
kim ev ve yacakla ilgili olarak o, ereksel nedendir. Diğer durumlar
da ise öz, ilk harekec ecciricidir;(6) çünkü ilk hareket ertirici de b i r
30 nedendir. Yalnız fail nedeni sadece oluş ve yokoluş söz konusu ol
duğu durumda araşcırdığımız halde, diğer nedeni Varlık söz konu
su olduğunda da ararız.(7)
1 ) Bir şeyin mahiyeti (quid sit) araştınlmadan önce varlığının (esse) tesis ellilmcsi gerelcir.
wGi\k gürilltilsü buhıılardaki bir gürültüdür"; way nıtulması, ayın kısmi bir karanlıklığı<lır" til·
rilnllcn önermeler doğrudan doğruya bilinirler ve bir kanırlamanın konusu llcğilllirlcr. Onlar
normal yapıda olan her zihne kendilerini kabul ettirirler. Olayların var ollhığunu ve onların hiç
olın:ı1�u kısmen doğalarını bilmek gerekir (krş. ikinci Analiıiklı-r. i l , 8).
2) Bu ise bir şeyin kendi kendisi olduğunu söylemekle aynı şeydir. Aristotdcs buna bu cevabın
hcrşey hakkında geçerli olması anlamında gend olduğundan liolayı yetersiz olduğunu cklcmekte
llir ( 1 9. satır). Oysa bizim sorduğumuz, özel ve belli bir camla, insanın niçin insan oMuğmlur.
3) Örneğin be)'37. ve i kiayaklı, insandan farklı oldukları hal<le niçin insana ainirkr? (Ps.
Alck., 510, 1 2- 1 3) .
4) Yiiklemenin wniçin"inin araştınlması, şüphesiz bu yüklemenin varlığının kenJisini gerekti-
rir.
'i) Formcl neden, form.
6) Fail neden (gök gürültüsü, ateşin sönmesinden ötürii bulurlanl:ı meyll:ına gelen bir gürül
tildilr. Krş. ikinci A1111'iıikkr. il, 8, 93 b 8.)
il Örneğin yapılan veya yıkılan bir evde rol oynayan, f:ıil nalemlir. Eğer asıl anlamında Var·
l ık araştınlmaktaysa o, lliğer neden, yani ereksel nedendir (krş. Ps.-Alck., 5 4 1 . 6-9).
373
M ETA F İ Z İ K
1 ) 2 1 . Samda olduğu gibi insanın neden filanca özellikte bir hayvan olduğu nu değil.
2) Kanıtlamanın anlamı ile ilgili olarak, Aristoteles'in d ii�ii ncesin i çok :ı\·ık hir bi\·İımle sergi-
1,·ycn St. Thomas, s. 480, not 1 663 ve devamına bkz. Bu p:ısaj "quid" (nd sorusunu "propter
qııid" (niçin) sorusuna indirgemek gerekeceğini söylemek is temektedir. 1 n s:ı n ı n ne oldu&'UnU
sormak yerine, sinirler, kemikler vs.'r:.in bir araya gelişinin 11wlr11 bir i nsa n ı m eyda na getird iğini
soracağız (k rş. Ps.-AJek., 54 1 , 20-22) ve buna verilecek cevap şu olacaktır: Çiinkii insanın for
mu. yani nıh, bu bileşime biçim vermektedir. Başka deyişle gerçek neden, m:ıhiycttir.
:H. satırdaki "araştırma konumuz", formel nedenin ara,şnrılması :ınl:ımına gelmektedir. - 4-
2R. sat ı rla rla ilgili olarak krş. Robin, la Pense/ Hel , s. 458
;\) Neden araştırıldığında.
374
VI I . KİTAP
tiği mi düşünülecektir? Eğer o bir öğe ise, aynı akıl yürütme tekrar
20 edilecektir: O zaman Et Ateş, Toprak, diğer şeyle bu öğeden mey
dana gelecek ve J>öylece sonsuza gidilecektir. Eğer o bir öğeler bile
şimi ise, şüphesiz tek bir öğeden değil, birçok öğeden meydana ge
lecektir (çünkü aksi takdirde bu biricik öğe. şeyin kendisi olacak
tır); dolayısıyla et ve hece ile ilgili ayn ı güçlüğü yine ortaya alab i li
riz. Ancak bir öğe olmamakla birlikte, h iç ol mazsa, bu şeyin et,
öbürünün b i r hece olmasının nedeni olan bir birleştirici ilkenin
25 var olduğunu düşünebiliriz. Bürün diğer bileşik varl ıklar için de
aynı şey söz konusudur. Şimdi bu birleştirici ilke, her şeyi n formel
tözüdür (çünkü onların varlığın ı n ana nedeni odur) ve bazı şeyler
töz ol madıklarına, töz olan şeyler ise doğaya uygun olarak ve doğal
bir oluşla meydana geldikleri ne göre, bu sonuncuların tözünün
maddi bir öğe değil, fo rmel bir ilke anlamında "doğa" olduğu an-
30 l:ışılmakradır; Çünkü öğe, hece ile ilgili olarak A ve B harAerindc
olduğu gibi, bir şeyin kendisine bölündüğü ve bu şeyde madde
·
375
VII I . KİTAP ( H)
1 ) Ru hüliimün 22. satıra kadar olan bütün baş kısmı kendisine sıkı bir hiı;�nulc sağl a ml ığı Z
kiuhının bir özetidir;
'1-6. samlar • Z, 1 . Bölüm
6- 1 2. satırlar .. 2. Bölüm
1 2- 1 5. satırlar 3. Bölüm, 1 028 b 33-36
1 7- 1 8. satırlar 4-6, 1 2, 1 5 Bölümler,
1 8-2 1 . satırlar 1 O, 1 1 . BölürnJer
2 1 -22. satırlar 1 3, 1 4, 1 6, Bölümler - 1 04 1 a5.
(Z kitabı 7-9. bölilmlere hiçbir gönderme mevcm değildir.)
2) Yani Su, Hava, Ateş ve Toprak'ın farklı türleri. Krş. !J., 8. 1 0 1 7 h 1 1 ile ilgili not - Aristo
td<.""S 0in ti.i1.lcr sınıflaması hakkında H.H. Joachim'in 0/111 ,.,. }'oko/11,< Ouri11r h :ıkl.: ı ml:ı r:ıptığı
şcrhrcki ilginç bir notuna bkz. s. 1 9 1 , 1 92 .
.:\) Çilnk:ii öz (quiddice) ve dayanak: (mbstranım) ne durıılarla :ılgılanahilirlcr. ne llc kanının
konusudurlar. Onlar ancak bir akıJ yürütme ile ortaya kon:ıhilirlcr.
'1) IJealar tümele ve cinse bağlıdırlar; çünkü her iki durumda da hir ı;oklıı�'lın birli�i mcvcut
nır.
376
V I I I . K İ TA P
377
M ETAF İ Z İ K
1 042 b daha sonra hasta olacak olan şey; nihayet aynı şekilde tözsel değiş
melerde de şimdi oluş içi nde olan, daha sonra yokoluş içinde ola
cak olan şey, şimdi form tarafından belirlenen bir özne olan, daha
sonra formdan yoksun olma (privarion) tarafından bel irlenen bir
özne olacak olan şey. Ve töz bakımından değişme, diğer değişmele
ri içeri r. Buna karşılık tözsel değişmeyi diğer değişmeler (onları n
5 ne biri, ne ikisi(O içermezler. Çünkü yalnızca yer değiştirme mad
desine sahip olan şeyin, oluş ve yokoluşun da maddesine sahip ol
ması zorunlu değildir.(2)
1) Diğer değişmel ere nisbede "yer değişcirme"nin (ph ora) ana özelliği ile ilgili olarak krş.
Olıt,• tJe Yokolu.ş Üurine l, 5 . 320 a 1 6-25. Yer değiştirme (phora) bürün tiiğer harekerlerde bulu
nıır (ve yer değişrirme harekecinin çeşitleri arasında dairael hareker, rek sllrddi ve mükemmel
hakd;:er olduğundan dolayı birincildir). Bunun nedeni diğer harekerlerin yer değişrirme hareke
rine indirgenebilmcleri değildir (çünkü bu Aristoreles'in diiş.ilncesine ramamen yabancı olan De
mokrirosçu bir göriişriir), yer değiştirme harekecinin büciin diğerlerinin koşulu olmasıtlır. Örne
ğin bilyiime, nicelik tleğişcirme (alceracion), dolayısıyla yer dcğişcirmcyi gerckririr. Çii nkii besi
nin. beslenen tarafından, bizzat kendisi bir yaklaşmayı, dolay ısıyla yer tk'ğişrirmeyi gerckriren bir
remas aracılığıyla öziimlenmesi gerekir (krş. Fizik. Vlll , 7, h�langıç kısmı). Hana tlenebilir ki
Arisrorcles için değişmenin temel biçimi, nicelik değiştirmedir. Çiinkil o formun retlrici olarak
biltiil hale geçişini en iyi bir biçimde gerçekleştirir.
2) Yalnızca yer dL'ğişcirme maddesine sahip olan göksel cisimler. bu riir v:ı rl ı klanl ı r.
3) Dıı}'usal şeylerin maddesinin bir töz olduğunu kabul cnikren sonra Arisrordes madtlcyi be
lirleyen fiilin (energeia) doğasını araşrırmakradır.
4) Fizik, V, l , 22') a 1 2-20; Oluş ve Yoko/u.ş Üzerine, 1, 2, 3 1 7 a 1 7-3 1 . �lıırlak anlamJa oluş,
;ısıl anlamında oluş, tÖ7. balonundan oluşrur (kara ousian). Murlak olmayan anlamda, muayyen
anlamda oluş, diğer değişme türlerini, yan i yer değişrirme hareketini (phora), nircliksd değişme
yi (al loiosis) , nicelikscl büyümeyi (auksesis) içine alır. Kq. Z, 7, 1 032 a 1 5 ile ilgili nor.
5) Çiinkü bütün Doğa Filowflan formel nedenle ilgilenmeksizin yalnızca matltli nedeni göz
i.lnilne almışlardır (krş. Ps.-Alek., 547, 33-34).
6) Arisroreles alışkanlığına uygun olarak tarihsel bir sergileme ile başlıyor. 1\11 pa.�ajtl:ı kuvve
· ve liil ayrımının aroıncıılar tarafından daha önce sezinlenmiş o ltluğu k:tnırlanmak isrenmekredir.
378
V I I I . K i TA P
cisim< n bir ve aynı şey olarak kaldığına göre şeyler ya oran (pro-
1S portion). yani biçim veya yön, yani durum (posirion) veya içremas,
yan i düzen (ordre) bakı mından birbi rlerinden farkl ıdı rlar. Ancak,
gerçekre farklılıkların çok sayıda olduğu apaçıkrır.(2 1 Örneğin bazı
şeylerin özelliği ni maddelerinin oluşum biçimi reşkil eder (örneği n
karışım sayesi nde meydana gelen bal şerberi.Lll Bazılar için bu bir
birl ikre bağlamanın (örneğin demer), bazıları için yapışrı rmanın
(örneği n kirap) sonucudur. Bazılarında bu çivilerle çakarak bi rleş
tirmenin ürünü olarak ortaya· çıkar (örneğin sandık). Bazılarında
ise bunlardan bir kaçı nın birlikte sonucudur. Bazı şeyler (örneğin
20 eşik ve kapı kirişi) durum bakımından farkl ıdırlar (çünkü bunlar
yalnızca yerleştirilme tarzları bakımından birbi rlerinden ayrıl ırlar).
Bazı şeyler (örneğin akşam yemeği ile kahvalrı) zaman bakı mın
dan , bazıları (örneği n rüzgarlar) yer bakımından,141 bazıları (örne
ğin serrlik ve yumuşaklık, yoğunluk ve seyreklik. kuruluk ve yaş
lık) duyusal n itelikler bakımından farklıdırlar Bazılar bu duyusal
niteliklerin yal nızca bazısı bakımı ndan. bazısı ise onların ri.imü ba
kımı ndan farklıdır. Ve genel olarak bazıları eksikl ik (refri r) . bazıla-
25 rı fazlalık (ifrat) bakımından farklıdır. Bundan dolayı şeyin varlığı
(etre)l'll da ayn ı ölçüde farklı anlam lara gelir. Çünkü filanca şey
bir eşikrir, çünkü o şöyle bir durumdadır. Onun varl ığı o biçimde,
o durumda bulunması anlamına gel ir Aynı şekilde buz olma, o bi
rimde kt1tılaşmış su olmak demekrir. Bazı şeylerde varlık aynı za
manda bütün bunlar rarafından belirlenir; yani o. onun bazı kı-
30 sımları n ı n karış m ış, bazılarının kaynaşmış. bazılarının bi rleş m iş,
başka bazı kısımlarının yoğunlaşmış olmasının ve nihayer başka
bazı kısımların da başka farklılıklara sah ip olmasının sonucudur.
Örneğin el ve ayağın durumu budur. Bu koşullarda gereken şey,
1 ) Yani tele maddi neden olan atomlar. Daha sonra işare{ edilen farklılıklar (krş. A. ti, 985 b
l 5) Aristoteles'in fonnuna benzer bir rol oynamak{adırlar. Runl:ı.r ulıışnınıcu , meyllana gedrici
nC\fonlenfü.
2) Yani sadece onların üç tane olmadığı ve Demokriws'un bclimiği farklılıkl:ıra hağlı olma
liıklan aşikardır. Daha sonra gelen satırlarda onların neler oldukları verilen örneklerle açıklığa
kavuştıınılmakfadır.
3) Su ve balın k:ırışımı sayesinde. Bütün bu pasajda Arisw{cles'in başka yerlerde, i.i7.elliklc To
pikler, lV, 2, l 22 b 30; Oluş ııe Yokoluş Üzerine, 1, 10, 328 a B'lle {esis e{miş olduğu ayrıml:ı.rdan
sapmış olduğu nok{asına dikkat edilmelidir.
4) Rüzgarlar, maddeleri aynı kaldığı için, estikleri ana yerler {arafimlan belirlenir ve adlandırı
lırlar (krş. Mt'teorologim. passim ve özellikle l l, 4-6. Ps.-Alck., 548, 27 nl.)
5) Formu.
379
M ETAF İ Z İ K
1 ) Başka deyişle derece farklılığını. Bu pasajın bütünü ile ilgili olarak Ps.-Alı:k., 5'19, 3- 1 7'yi
rakip ediyoruz. Bu sö7.ünü ettiğimiz yerde şerhçi, formları meydana g..'tiren farklılıkların onların
cimlerine nasıl indirgendiğini göstermekte ve indirgemenin ilginç örneklerini vermelmxlir.
2) Krş. Z, 1 7.
3) Söz konusu gerçekliklerin (eşik, donmuş su, sandık vs.) doğasını açıkla)�tn ve belirleyen
farklıl ıklar, ister binar kendilerinde, isreı:�e özel olarak bcli rlc:ı.l ikleri mad(lcleri ile birlikre -göz
i\niine alınsınlar, tö7.iin dışındaki kategorilere aittirler. Örneğin o eşikle ilgili olar:ık (hınım (veya
gfüdilik) kategorisi, donmuş su ile ilgili olarak nitelik karcgorisi(lir vb. Söylent:bilel·ck olan tek
Şl.J' · bu farklılıklara tabi olan çeşidi gerçekliklerin, kendilerinde ma(lde rolii oyna)'an bir öğe ile
(eşiğin tahtası), form rolü oynayan diğer bir öğenin (filanca dıınımda olma) aymlcdilebilmcsi
anlamında tözıere ben7.er olduklarıdır. Eşik örneği ile ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 519. 3 1 -33.
4) Aşağıda 18. samda olduğu gibi.
5) Rö)�ece buzun maddesi sudur, buğday değildir; yığının ma(Mcsi de buğdaydır, su değildir.
['.,·in maddesi tahra ve ta.şiardır, (bal şerbetinin maddesi olan) su ve bal (!eğildir vb. Aşağıda 4'.
b\\liime de bkz.
380
V I I I . K i TA P
30 Bazı durumlarda adın bileşik bir tözü mü, yoksa fiil ve formu
mu i fade eniğini görmenin zor olduğu noktasını gözden kaçırma
malıyız. Örneğin ev deyimi acaba madde ve formun bileşim ini, fi
lanca durumda bulunan ruğla ve taşlardan meydana gelen bir barı
nağı mı, yoksa fi i l ve formu, yani barı nağı mı ifade eder? Aynı şe
kilde doğro (lignc) deyimi uzunluk bakımından ikiyi mi,14J yoksa
38 1
M ETAF i Z i K
sadece ikiyi mi, hayvan deyimi bir bedendeki ruhu mu. yoksa tuhu
35 mu i fade eder? Çünkü ruh, bir bedenin tözü ve fiil idir. !!tryııan
deyim i her ikisi için de doğru olabilir. ancak her iki durumda tek
bir tanım aracılığıyla ifade edilebilir olması bakımındanı ı ı değil,
tek bir şey hakkı nda söylenmesi bakımı ndan. Fakat başka alanlarda
önemli olan bu çifr anlamlılık, duyusal tözle ilgili araştırmalarım ız-
ı 043 b da önemsizdi r; çünkü öz, her halükarda ancak form ve fiile ait
tir.C2l Zira mhla mhım mahiyeti özdeştir, ama immmı mnh�ı·rti ile
iman özdeş değildir; meğer ki ruha da insan adı verilmiş ol masın .
O zaman b u son durumda her ikisi b i r bakı ma özdeş olacaklar, bir
bakıma ise özdeş olmayacaklardır.
5 Bununl a birlikte araştırma sonucu ortaya çık maktadır ki hece,
harflerden ve onların bileşiminden, aynı şekilde ev de ruğlalardan
ve onların bileşi m inden meydana gelmez.D l Ru doğrudur, çü nkü
bileşim veya karışım, bileşi m veya karışım oldukları şeyden ibaret
değildirler. Geri kalan şeylerde de durum aynıdır . .örneği n eğer
eşik, durumundan ötürü eşikse,(4) durum eşikten meydana gelmez,
10 tersine daha ziyade eşik durumun bir sonucudur. Arn ı şekilde i n
san, hayvan ııe iki ayaklı değildi r, tersine eğer bunlar madde iseler,
onların dışında ne öğe olan, ne de öğelerin bileşimi olan bir şey ol
malıdı r. Bu şey, forma ilişkin töz, maddi öğelerden söz ermekle ye
rinildiği nde adı zikredilmeyen birlik ilkesidir.l'il Eğer bu birlik i l
kesi bir şeyin varlığının nedeni ise, varlığı nın nedeni de eğer onun
tözü ise <birl i k ilkesini zikretmeksizin.> tözün kendisini zikretmek
mümkün değildir.
15 B u tözün zorunlu olarak ya a) ezeli-ebedi varl ık veya b) yoklu-
ğa girme süreci nden geçmeksizin yo� olabi lir ve varlığa gelme süre
cinden geçmeksizin var olabilir varl ık olması gerekir.!<') Ancak bir
başka yerde(?� formun hiçbir zaman ne varlığa. ne meydana geldi-
1 ) Krş. r. 2.
2) Rilcşik varlığa air .!eğildir.
3l Krş. Z, 7, 1 01 1 h 1 2.
ti) Sahip o lduğu dıınım eşiğin formu olduğundan dolayı (krş. yukar.l:ı 2. 1 012 b 26 ) . BA,
R+A .ı..-ğildir, BA\lı r. i nsan, hayvan + iki-ayaklı değildir, iki -ayaklı hayvandır.
'il Arisroreles'in :ıkıl yürütmesi çok açıkm: Fenomencil.:r gibi bir hiiriinii unun hirl.:şririci il
k,·si nl:ın özünü göı i.i niine almaksızın kısımlarının toplamı otuak r:ınınıl:ıy:mlar:ı hilcum ermck
fl>tlir.
6) M:uematiksel şerlerin, ilineklerin ve formların meyll:ına gelişi ile ilgili olarak krş. B, 5,
1 002 a 32 ile ilgili nnr (b'Öndermeleri ile birlil.."te).
�) Z, 8, 1 033 b 'i; 0/111 ııt Yokoluı Üz.nine, (, 4 .
382
V I I I . K İ TA P
ği . varlığa gelen şeyin sadece bell i bir varl ık. meydana gelen şeyin
madde ve formdan oluşan bileşik varlık-olduğu k:ını rlandı ve açık
l ığa kavuşturuldu. Yok oluşa cabi (corruprible) varlıkların bağımsız
bir va rlıkları olup olm;ıdığına gelince, bu henüz açık değildir. Açık
olan sadece bunun hiç olmazsa bazı varlıklar için mümkün olma-
20 dığıdır. Bunlar bir ev veya mobilya gibi bireylerden bağımsız ola
rak var olamayacak varlıklardır. Belki de ne bu nesneleri n kendile
ri, ne de doğal bir carzda var olmayan diğer şeyler gerçek anlamda
töz bile değildirler (çünkü belki de röz mevki ini hak eden biricik
şey, sadece yok oluşa tabi şeylerin doğasıdır) .
Bundan dolayı Anristhenes'in tarafrarları( 1 ) ile o rlirden eğiri msiz
insanları n ortaya accıkları sorunu da ele almak faydalı olacakrır. Onlar
25 özü t:ınımlamanın mümkün olmadığını, çünkü böylece yapılan tanı
mın :ısl ında boş bir söz (verbiage) olduğunu, bir şeyi n sadece ne cür
1) Antisrhenes ile ilgili olarak kış. il, 29, 1024 b 32 ve onunla ilgili olar;tk venliğimiı hibli
ro�tik bilgiler. Runa Meyerson'un Kinik okulun kunıcusunun cesur tC71crine tahsis ermiş ol
dıı�'lı nilfiız eılid s:trfulannı (Du CJmninnnent de la Pmsle 1, s. 262 vd; i l i, s. 818 \ ll .l ckl...j'ebi
'
liri1. Ru sa)f:tbnla Anschcnes, önemini abartan K. Joel'e ve bunun tersine onıın i.inemini kiiçül
ren rranrl'a göre llaha hakkaniyetli, daha ılımlı bir şekilde değerlenllirilmdm..."tlir (krş. r-c.mıgic
rı.:'nin ıikretlilen makalesi Antisthenica, Rn11« dn Sc. Phil et. Thlol. Ağustos 1 '13:!, s. :H 'i \'ll.)
Rıı pasajın yorumuna gelince, Bonitt, 369; Ross, il, 232-233 ve i.\ıdliklc A. Dies. Thlrtn�
(G. Rudc baskısı). s. 1 53, not 3'e bkz. Ps.-Alek.'un (553, 3 1 -554, 1 8) açıkbmalarına gelince, on
hırın Aristotdes'in metnine uygun olmadıklarından dolayı redllctlilmderi ger.·kir.
23-32. satırlar ara.çını şöyle anlamak gerekir: Onlar Aristorelcs'in yukarda 1 O- 1 4. satırlarda ka
nıtladığı şeyle ili�kilidirler. Bütünün, öğelerinin toplamından başka bir şey olmadığını kabul
eılcnler, gerçekte Anrischencs'in bilinebilir hece ve bilinemez öğe adıyla adl:ındırılan kuramı ile
görilş birliği ic;intlellirler; çiinkii Ancisthenes her tanımın nesnenin i.iıiine ııbşma giiciine sahip
olmadığımlan dolayı imkansız olduğunu, onun bir "dolaylama" (periphrascl olmakla yerinmek
zonın\la ol<luğunu savunmaktaydı (boş söz, fazla uzun söz, nırarsıı konuşma. fa1la kelimelerle
açıklama, birma riikenmcz konuşma anlamlarına gelen ve N, 3, 1 0') ) a 7\lc kendisiyle tekrar
karşılaştığımız "makros logos" deyiminin k�in anlamı ile ilgili olar;ık krş. l's.-Alck., 8 1 8, 4-9;
Ronirz, 582; 1.. Rt1hin, La Th. Platon. , s. 424, not 335) Aynı şekilde tanımın ralnııc:t maddi
üğcleri içine aldığını (hayvan + iki-ayaklı) ileri sürenler, özii ortadan k:ıldırmakıadırl:ır. Aristote
k-s'e göre basit i.i7, tanımlanamaz; çünkli her tanım bir kelimelerin birbirlerirle ilişki içine sokul
mamlır (anomaron sumplake). O, yalnızca adlandırılabilir. Örneği n giimiişiin dunımu hudur
(17. satır). Rileşik i.i1lere geünce, onlar ancak basicr öğderi, ama bi.irle ulmal:ırı bakımından ta
nımlanamaz olan i>ğcleri aracılığıyla tanımlanırlar. Örneğin insan, yani bileşik durusal varlık, ay
nşcırılamaz olan öğder olan hayvan + iki-ayaklıya ayrışır. Akılsal bileşik varlık t1lan doğru (30.
s.·mr) iki ve uwnlıığ:ı ayrıştırılabilir. Bu bileşik tanımlarda bir öğe (h:t}'\':tn. ımınlukl m :ıdde ro
liinil. ,l iğer bir i.>ğc (iki,ayaklı, iki) form rolünü oynar. Ross biiyiik bir niihııla :!'J-JO. satırlarda
ortaya konulan dıı)ıısal bileşik varlıkla akılsal bileşik varlık arasındaki ayrımın hiç şüphesiz An
tisıhencs'in diişiincesine yabancı olduğuna dikkati çekmektetlir. Çiinkii Anrisıhencs tiki rlcr tari
hinde aşırı ,lııyuım.:u bir filozof olarak görünmektedir. Bu ayrım, Arisroteb'in kentli gliriiŞiillilr.
383
M ETA F İ Z İ K
384
V l l l . KİTAP
1 ) Gerçekten nedenler bilinmek isteniyorsa bilgisi formun bilgisi k:ıdar :wnınlu olan maddi
n.'\t... nle (krş. E, 1 . 1 025 b 30).
2) Yani ma,Mi ne,lenden.
3) Dört öğe)'e (krş. Ps.-Alek., 556, 8).
ti ) Rir varlığın n<.'deni ve maddesi arasındaki zorunlu tekabül ile ilgili ol:ır:ık krş. yukarda Z,
1 0 1 3 a 1 3 ile ilgili not. Yine Mtteoro/ogira. iV, I , 378 b 32; /JI' Animıı. 1, 5, ti 10 a I , 01111 ,,,. Yo
ko/11,< Üurinl'. i l . 6. 3.H a l 6'ya da bakılabilir.
'i ) Yani dürt i;ğ...den. Bundan sonraki satırlarda Arisrotclcs b:ılg:ım ve s:ıfr:ının mcy,l:ı na geliş
tal7l:ınnı incclcm.:ktCliir {çünkü safranın kendisi de balgamd:ın gclm,·kre,lirl. O h:ıl.lc k:ırşımıza
şu rahlo çıkmakr:ı.lır:
Dört Ôğc
J.
Tarlı olan
Aş:ığı iniş J. J. t Yukarı Çıkış
Yağlı olan
J.
Balr
Safu.
C.l Yalnııc:ı bir :ıynı form birçok maddeye sahip olmakla k:ılm:ız, h i r aynı m:uldenin lle birçok
f. ırınıı olabilir.
385
M ETA F İ Z İ K
1 ) Zih ninde ger�·ekleştirilecek birçok fikri olan fail nedeni r�kil eden işlji nin al"lusuna giire.
2) Oi.irr riir nedenle ilgili olarak krş. A, 3, 983 a 24 ve Z, 1 7, 1 01 1 :ı 6.
3) Örneğin ins:ın söz konusu ise dörr öğeyi değil, aybaşı :ık ınrısın ı (rs.-Alek., 557, 25-26). O
h;ıl,le ne<lenleri n :ır:ışrırılmasında tercihen içlem bakı mından en zengin ol:ın nc."tlene, yani cins
ren çok özel riire h:ığlanmak gerekir. Aristoreles'in "prore :ıiri:ı", (ilk neden ) , M:ıkroreron :ıirion"
(y:ıkın neden) diye adlandırdığı budur. O halde bazı pasaj l:ırd:ı ikinci Aıutlitikla. 1, 2, 7 :ı 1 ; Me
rmrologim. baş kısım) Arisroteles ilk nedenlerden özel olan ve dıırııml:ınl:ın en u1.:ık nL'tlenleri
:ı n l ıyors:ı d:ı rii ın e l . ci nsler arasında herh:ıngi bir geçişin olm:ıması i lkı..'Sine uygun ol:ır:ık herhan
gi hir hilimin konusıınu rqkil eden cinsin sını rlarıyla sın ırlandırılmış hulunur.
1 ) Yani Giik küreleri ve yıldızlara gelince.
'i l Runlar y:ılnızca "parhe" olaylardır. (Ps.-Alek., 558, l l l. Ru şeylerin bir ö:mesi vardır, ama
hir maddesi yoknır. Rurada bir yarı-röziin karşısında bulun m:ıkr:ıyız (krş. Z, 1. 1 030 a 1 7-27 ve
ilgili nor; Z, 1 3. 1 038 b 5).Başka bir deyişle sadece rözün füii rokrıır, isrer m:ıremariksel i.izellik-
1.-r, <loğal ol:ıyl:ır. isrerse fiziksel olaylar rarafindan sağlanmış ol:ın tl il ve k:ırmaşık biiriiııler söz
konusu olsunl:ır, ilinrkleiın de özü vard ır. Böylece ar rurulm:ısı ol:ırında, Ay ti7.nedir, olaya ma
nı1 k:ıland ır ( 1 1 . s:ırır), madde değildir. rs.-Alek.'un belimiği iizere (558, 1 4 - 1 7 ) eğer Ar. ay ru
nılın:ısı nın maddesi olsaydı, ay tutulması form olur ve ay nınılnı:ısı orr:ıd:ın kalkınca Ay'ın ken
,foi de orr:ıdan kalkardı.
386
V I I I . K i TA P
dir? Maddesi nedir? M addesi yoktur; çi.inki.i sadece nırul maya ma-
lO ruz kalan özne, Ay vardır. Işığın fail nedeni, ışığı orradan kaldıran
neden nedir? D ünya.O ) Ereksel nedene gel ince, şüphesiz böyle b ir
şey yokrur. Formel neden, a y tutulması kavra mıdır. Ancak kendisi
ne fail neden kavramı eklen medikçe, bu karan lık bir kavramdı r.(2)
Böylece ay tutul ması nedir? Işıktan yoksunluk. Ancak buna "Dün-
15 ya' nı n araya girmes in in sonucu olarak" cümlesi ni eklersek, ortaya
nedeni içeren b ir tan ı m çıkar. Başka örnek: Uyku olayında bu et
k i lenmenin {affeccion) yakın öznesinin hangisi olduğu açık değil
dir. Hayvan m ı ? Evet, ancak ne bak ımdan?L\J Başka deyişle yakı n
özne hangisidir? Kalp veya başka bir kısı m . Son ra fail neden hangi
sidir? Sonra bütün hayvanın değil , bu yakın öznenin etkilenmesi
nin mah iyeti nedir? Bu, fi lanca türden bir hareketsizl iktir mi diye-
20 ceğiz? Peki ama o yak ı n öznenin hangi etkilenmesinin soniıcudur?
RunJan ,ıul:tyı hu ışı ktan yoksunluğun asıl anlamındaki ne,lenini il:ıve ermek \'e hunun Dün
}';t'nın Ay i le Giineş arasına girmesinin sonucu olduğunu ( M- 1 "i. sarırl:ır) sii�·lemek gereki r. Bi
limliği gibi Fizik're (111, 2, son kısım) hareket ettirici vep f.ı i l nedenin tii l i . hir trııııı.< gihi göz
i.) niine :ı.lınır ve Arisroreles'e göre bir temas olmaksızın hareket ertirici ne•len yok mr (krş. Gen.
Aniın. i l, I , 731 :ı. ;-\ ) . Üsteli k bu temas karşılıklıdır; çiinkii temas edenin kl·ndisine de temas edi
lir. l larekersiı ilk hareket ettirici yine bu tarzda temas ycıhıyl:ı. ancak ka rşılıkl ılık cıl maks11.1n ilk
h areket eden şeri. pni sabit yıldızlar küresini hareket ettirir. S:ıbi r yıl.l11l:ır kiiresinin hareketi ise
kendi payına gerek ay-üstü, gerekse ay-altı aleminin biiriin h:ıreketlerinin ko�ulu.lıır (krş. De
Grn. et Corr.; i l . 6. 323 a 25).
3) Bu rakın iime, örneğin doğasını tayin etmemiz gereken ( 1 0-20. samlar) h:ıreketsi1liği ile
uykuru meydana getiren kalp (krş. De Somno, 2, 455 a 230-26: 2, '1 "i6 a 4) wy:ı hqin (Dr Part.
Aniın. H, i, 6'\:i a 1 O) olabilir.
.
387
M ET A F İ Z İ K
1 ) Arisrorclcs ".:n:ınria", yani "zıtlar" içinde zıt ırylmc Zil 11itrliklrr ar:ısın.l:ı h ir :ıynm rarıyor.
Siyah hir şey (iirıwğin form ve maddeden meydana gden .<�rııh iman hir "synrhcmn ) hir ol UJ
, "
siir.:dyle beraz ulur (/>ryaz in111n) ve bu anlamda bir zıdJın hir zılltl:ın çıkrığı siirlcn.:hil ir Ama .
ı�rııh. br_yaz ol m:ı1. Sirah olan, yerini beyaz olana bırakır ve s ir;ı h JoğnıJ :ın <lnğnıya. hir olu.J sü
r�-cintlen gcçmcks i1 i n beyaz olur. Özetle bu zıtlar arasındaki f.ı.rk lı l ı k mali.lenin \•arlığı veya yok
,
n1:1<l<lcn in,surun iiriinleridir. Ancak �ap suyun normal iiriinfüliir, onun 0/11111/11 Junımunu ve
jörm11nıı rqki l .:<1.-r. Runa karşı l ık sirke suyun olumsuz. ve ıloğı�yıı ı�ykm b i r riin.'\·iJir. O h:ıl.te na
sıl ki canlı.lan k:ıJ:ı,•raya doğrud:ın geçiş yoksa, şarapran sirk,·re <le yo krı ır Hıı hozulnı:ıl:u ancak
.
ilin,·kscl olarak on:ıya çıkabi l ir. O halde ürünün, önce kemlisini rcşkil .ı.len m:ıd<lcsine indirgen
mesi gerekir.
5) Ve k:ı<l:ıvr:ının maddesi.
6) Sirke ve ka.l:wra.
7) Giln<lüziin. gecenin maddesi olmaksızın gecenin giimliiztlen çıkrığı r:ımla. Şarap ve sirke
gerçckre orr:ık hir m:ıddcden,sudan çıkarlar; nasıl ki gece ve giindilz <le on:ık hir ma<l<kı.len, ha
\•:ulan çık:ırlaru.
388
V I I I . KİTAP
1) Z, 1 2 ve 1 1 3. 1 044 a 2.- Ross'un dikkati çektiği üzere (il, 238) sayı söz konusu olmaya
,
calmr.
:?) Örneğin insanın birliği ancak insanın tek bir İdeadan pay almasıyla açıklanabilir. Oysa bu
iki ltlea, Hayvan ve iki-Ayaklı ideaları, her biri bağımsız ve bilfül varlığa sahip oltluğundan tek
bir ltlca<la kaynaşam:t7Jar 2 1 . saorda Aristotclcs smıeıik ve gmetik yolla cinsten hareketle türle
-
389
M ET A F i Z i K
taraftan form, b i r taraftan bilkuvve varl ık, diğer taraftan bilfiil var
l ı k varsa, söz konusu sorun artık güçlük çıkarmaz gibi görünmek-
25 red i r. Burada problem, tunç kiiren i n elbisen i n r:ı n ımı olduğunda
onaya çıkacak problemin aynıdır. Çünkü elbise ftli mesi tan ı m ı n
bi r işareti olacaktır; dolayısıyla burada sorulacak soru şudur: Küre
ve ru ncun bi rliği n i n nedeni nedi r?O l Anık bu rada güçlük ortadan
kaldırıl mıştır: Çünkü onlardan biri madde. diğeri formdur. Oluşa
rabi varlıklarda bilkuvve olandan bilfiil olana geçişi meydana geti-
30 ren neden, fail nedenden b:ışka nedir? Çünkü bilkuvve küreni n
bilfiil küre olması n ı meydana getiren neden, birin in veya diğerinin
özünden b:ışka bir şey değildi r.(2) Ancak iki çeşit madde vardır:(3)
Akıl sal madde ve duyusal madde. Ta nı mda da daima hem bir fi il
35 tarafı , hem de m adde tarafı vardır. Örneğin dai re b ir düzlemsel şe
kildir. Ne akılsal, ne duyusal bir maddesi ol mayan şeylere(4 l gel i n
ce, onların her biri doğrudan doğruya ve özi.i gereği bir_ b i rli ktir,
nasıl ki yine İster töz, ister nicelik, İster nitelik olsun onları n her
1 045 b bi ri özü gereği bir varl ıksa. Bundan dolayı da bu kategorileri n tan ı
m ı na ne Varlık, ne de Bir gi rer:C'il Onların her b iri doğrudan doğ-
1 ) Ps.-Alek.'un dikkati çektiği üzere (56 1 , 20) eğer Pl:ıronrnbrın y:ıprığı �ihi f.ırm, hağı msız
ve ke ndimle hir şey olarak ortaya konacak olursa, güçlük v:ırl ığını siird ii reı.:d.: r i r.
2) Yorıımlanm:m güç bir cümle: Aristoteles şunu söylemek isriyur: l de:ıbr i.iğrerisinin açıkla
masını veremediği madde ve formun (örneğin ruh ve bedeni n) birl iği hu iki i.iğenin ke nd i le rinin
.
i.\ıiinden başka h ic;hir açıklama ilkesine i htiyaç göstermez. Ru, bilkuwe kürenin hir h:ı rekct etti
ridnin tlili sonummla form ve fiil haline geçme özü ve bilfiil kürenin kuvveyi belirlemek ve mü
kemmelliğe erişri rmek özüdür. Krş. Ps.-Alek., 562, 1 0 (2. açıkl:ıma): Ronirı, 375; Rohin'in dü
şüncesine göre (/ıı Th. Platon. s. 1 1 1 ) "Platon için olduğu gibi Aristordcs ic;in de hiriı:ik fail ne
.
<len, remelde, f.ırmcl nedendir". 1 49. sayfa, not 1 68-111: "Ru iki \ a rl ığı n (m:ı.lde ve formun) bir
'
390
V I I I . K İ TA P
ruya v e ozu geregı b i r varlık olduğu gibi b i r birli kri r de. Böylece
bu karegorilerin hiçbiri ile ilgili olarak onları n varl ık ve birlikleri n i
teşkil eden yabancı b i r neden yoktur; çünkü onların her biri Varl ık
S ve Bi r'den bir ci nsten pay alır gibi pay aldıkları için veya Varl ık ve
Bir' i n kendilerin i n bireylerden bağımsız olarak var olabilmelerinin
mümkün olması anlamında değil, doğrudan doğruya ve özleri ge
reği bjr varlık ve birli ktirler.
Bi rliğe i l işkin güçlükten dolayı bazı fi lozoflar " pay al ma"dan
söz ermektedirler. Ancak onların kendi leri pay almanın nedeninin
ne olduğu ve onun neden ibaret olduğunu· göstermekte güçlük içe-
10 risindt>dirler. Başka bazıları Lykoph ron 'unm bilimin bilme fiilinin
ruhla ve "bi rleşme"si (communion) olduğunu söylediği anlamda
pay al manın bir b i rleşme olduğunu söylemektedirler. Başka bazıla
rı için hayat ruhun bir bedenle "bi rleşme"si (composition) veya
onunla "ilişki"sidi r (con nexion) . Fakar aynı açıklama hürün du
rumlar için geçerlidir. Çünkü böylece sağl ıklı ol mak da ruhun ve
sağl ığı n bir birliği veya birleşmesi veya il işk isi olacakrır. Tu ncun
1S üçgen olması , tunç ve üçgenin bir bi rleşmesi, bir şeyin beyaz ol ma
sı yüzey ve beyazlığın bir birleşmesi olacaktır.
Bürün bu h ataların nedeni insanların kuvve ve fi i li (enrellek
heia) birleştiren nedeni ve onlar arasındaki farkın ne olduğun u
araşrı rmaları olmuştur. Oysa daha önce söylediğimiz gib�2J yakın
madderle form, bir ve aynı şeydir. Ancak biri kuvve, diğeri fi il ola
rak. O halde onları n nasıl birleştikleri ni sormak, birliğin nedenin in
ne olduğunu ve bir olanın neden dolayı bir olduğunu araştırmakla
20 ayn ı şeydir.O> Çünkü her şey birdir ve kuvve hali nde olanta fiil ha-
1 ) Gorgias'ın üğrencisi olan sofist. Sofistik Delillerin Çiiriitiilınni. I '), 1 7'1 b 32; Fizik l, 2 ,
1 8') b 1 8\le zikrcdilmel.."tcdir. Krş. Zeller, Ph. d. Gr. . 1 , s . 1 06?, 3, Ubcrweg. Gnmdr., 1 ,
1 1 8-9. samdak i "sıınousia" kelimesinin anlamı "aynı tözden olma" 'fonmb.<tıtntialiftls, St.
Thomas, s. 5 1 0, not 1 765), birl ikte var olma" (roe.ı:istmtiıı: St. Thomas, Robin), bağlaçtır
"
(Rcssarion, Rckkcr haskısı, III, 5 1 2) . Biz onu Ross'la birlikte "birleşme" "commıınion" olarak
çeviriyonız.
Aristotclcs birli�i (Lykophron un bilimle ruhun bi rliği ni açıklamak için yaptığı tarzda) bir
'
birl'{m' (krş. Ps.-Akk, 563, 35-37) veya bir smtez (syn thcsis) ile ( 1 1 . sarır) wya bir ilişki, bağ
Lmtı ( 1 1 . satı r: sıındcsmos) ile açıklamanın açıkça saçma ollhığıınu ve gcrçekre hiçbir şeri açıkla
madığını si.l)1cm,·k istemektedir. De Anima. il, l , 4 1 2 b C>'ya da bkz. St. Thomas ('i l O, not
l 766) haklı olar:lk nıhun durumunu imtiyazlı bir durum olarak göz ö nü ne almaktadır.
2) Yukarda l 0'1 'i a 22-33 de.
3) Hiçbir anl:ımı olmayan bir soru. Rodier nin bu pasajl:ı aynı öğretiyi sergileyen De Animıı.
'
il, I , 4 1 2 b 6-9'b ilgili mükemmel açıklamasına bkz. Traiıl d, /_ 'Am,, i l , s. 1 77- 1 79.
Aristoteles'in (Descarrcs ve DcscartcsçılıL."tan çıkan bütün t��sdeyi o kallar rahatsız ermiş olan
39 1
M ET A F i Z i K
linde olan, herhangi bir biçimde tek olan bir şeyden başka bir şey
değildir. Bundan dolayı burada kuvveden fiile geçişi meydana geti
ren failin fiilinden başka bir neden mevcut değildir. Maddesi ol
mayan şeylere gelince, onların hepsi mutlak olarak ve özleri gereği
birdirler.O)
tfülerin birbirİ)1C ilişkisi problemini Ortadan kaldıran) ÇÖ7.iimii O halde )'akın madde ile formun,
biri kuvve, diğeri tiil halinde olmak üzere bir ve aynı şey ol,hığudur. 1 lamel in 'in Es.rai sur in J!J.
Prinr. de l.n R�r. 2. baskı, 29. sarf.ada da dediği gibi "form yalnızca maddenin hiçbir tUr çelişki
.
olmaksızın kabul edebileceği şey değildir, kabul etmek için yapılmış oMuğu şeydirw. Aristotdes
birçok defa her mad,(enin her formu almadığını, marangoıun sanatının tliitçilniln nıhuna ine
meyeceğini tclmır etmektedir (Özellikle bkz. Fizilt, il, 2, 191 b 9 ve marangoz ben1.etmesi ile il
gili olarak da bk7.. /Je Anim4. l, 3, 407 b 25).
1 ) Krş. Yukarda 1 045 a 36. Aynca bkz. J. Chevalier, l..n Noıion d11 Nlm.<aire, s. 1 %.
392
IX. KITAP (0)
l ) Kuvve ile ilgili olarak kq. r, 4, 1007 b 29'la ilgili not ve il, l 2.
Dynamis (kuvve) kavramı Aristotclcs'te ve özellikle bu kitap boyunca bazen birbirine kanpn,
anl-ak birbirinden kesinlikle ayn iki anlama sahiptir ( 1 045 b 35- l 046 a l l ; 6, l 048 a 25-b 4). ll
kin o tül gildl (la nansivite de l'action), A'nın bir başka şeyde, B'de bir değişme meydana getir
me ltud"ıi (puissance) ve hatta A'nın bir kısmının A'nın bir başka kısmında bir değiş�e meyda
na getirme ltur•l't'Iİ (potentia, Vcrmögcn) anlamına gelir. ikinci olarak o, A denen şeyin bir du
nım.lan başka hir lhıruma geçme imkanıdır (possi bilitas, �föglichkeit). Ru ayrım, oluş olarak
kuvve ve varlık olarak kuvve aynmına karşılık gelir. Son anlamında kuvve Aristotelcs·tarafından
anı:ak formla olan ilişkisinde varlığı olan maddeye özdeş kılınır. O, bdli bir varlığa yönelme, eği
limdir. Es.fili ntr in f:llm. prin,, de la Repr., 2. baskı, s. 1 80'de (yani ,faha önce z. 8. 1 033 b 20
ile ilgili notta zil.:rettiğimiz pasajda) Hamclin kuvvenin belirsiz özelliğini ve zıtlardan hiri veya di
ğerin.le gcrçddeşme imlcinını derin bir biçimde tahlil etmiştir: uKuvve, varlığını koruyacak belli
bir doğa veya belirsiz bir doğa değil di r. O, henüz gelecek nitelik olmayan, saf ve basit olarak o an
ol.luğu şey de olmayan bir. şeydir. Böyle bir buluş, her şeyi bir balta ile ayınr gibi ayırmak isteyen
ayırıcı ve mutlakçı zihniyete indirilen bir darbedir." Bu metni tekrar zikreden Robin ona şu notu
eklemektedir: uB:�ka deyişle kuvve kavramının tam anlamına ulaşması için onun eşit imkanını
temsil ettiği zıtların birbirlerini basit olarak takip etmemeleri, birbirlerini davet etmeleri ve hatta
birinden diğerine bir ilerlemenin olması gerekir (Vocab. de la Phil. i l 654, v0• Puissandla i lgili
no<).
Rurada Aristotdcsçi kuvve kavramının köklerinde Platoncu metafiziğin ve Platon'un kendisi
ni içinde bulduğu Elcacılığın Varlık'ın mudak birliği görüşünün yarattığı giiçlükleri çözme zo
nı n l ul uğunun yattığını hatırlamak yeterlidir. Parmenides'in katı formillü wvarlık var•l ı r; var
olmayan var değil.lir" , çokluğu ve değişmeyi inldr etmekle sonuçlanıyordu. Mantıken ondan aıi
cak her türlü sentetilt hatta belki analitik yüklcmlemenin imkansızlığı ile ontolojik bakımndan
u1.ay ve zaman.la şeylerin dcğifmczliği ve devamlılığı çıkıyordu. Sophisrrs. bir gördi var
olınayanın, başka olanın (ta thatcron) varlığını vaz ederek onu cevaplamıştı. Çünkil bir f,lea aynı
1amanda hem kendisi, hem de kendileriyle ilişkiye gi rebileceği geri kalanlar.lan baıkdSı ill i. Olu
şun doğrüdan analizi Aristordcs 'e her türlü idea metafiziği .lı�ımla hu göreli var-olmayan kavra
mını aı;ıklığa kavıı.şnırmak ve kullanmak imkanını vermekte.lir: Duyusal oluş ne mutlak Var
l ık'tan, ne mutlak Var-olmayan 'dan çıkar; Varl ık ile Var-olmayan arasın.fa bulunan bilkuvve
varlıkran çıkar. Ril)1cce Platoncu madde salt alma, kabul etme (rı!ccptivitc!) olmal.."tan çıkacak ve
forma yönelecek, w,li�inin erkeği arzu ettiği gibi" (Fiz.ik. 1, 9, l 92 a 22) onu kabul edecektir. O
halde kuvve ve tlil, imkan ve gcrçddik ayrımı, Aristotcles için sadece psikolojik veya mantıksal
bir aynm değildir; O, varlığın kendisinde bulunan ontolojik bir bülmeye tekabül e•lcr: Müm
kiln, sadece dilşilnillebilir olan değildir; o, ikinci dereceden bir gerçekliktir.
r 4 ve il. 1 2 ile ilgili nod arımn: dışında Peri Hmnmeiı11. 1 3. 23 a 7 vJ; Dr Gır/o. 1, 1 2, 282 a
393
M ETA F İ Z İ K
30 ların hepsi bu çalışmanın birinci kısmı nda işarer erriğimiz gib� I ) töz
kavram ını içerirler. İ mdi varlık bir yandan töz, nitelik veya nicel i k
hakkında kullanıldığına, öte yandan kuvve v e fi i l bakımından varl ı k
olarak ayrıldığına göre şimdi de kuvve ve fi ili i.nceleyelim.
35 Önce şu andaki amacımız için en yararl ı ol masa da kuvveyi
(pu issa nce) en temel anlamında ele alalım; çünkü asl ında kuvve ve fi i l
1 046 a yalnızca hareket içeren durumların ötesine uzanırlar. Ancak bu asıl
anlamı ndaki kuvveden söz ederkenC2) fiil hakkındaki açıklamaları mız
la aynı zamanda kuvve çeşitleri ni de açıkl ığa kavuşturacağız.l.ll
Bir başka yerde kuvve ve fi ilin çeşitli anlamlarda kullanıldığın ı
5 beli rledik.(4) Bunlardan sadece eşseslil iğe (homonymie) dayananların ı
bir yana bırakabiliriz; çünkü bazı şeyler, örneğin geometride bir şeyin
bir diğer şeyin, aralarındaki bir ilişkinin · varlığı veya yokluğunun so
nucu olarak " kuvvet"i olup olmadığın ı söylediğimizde olduğu gibi,
sadece bir benzerlikten dolayı kuvve olarak adlandırılırlar. Ancak bir
10 aynı kuvve kavramıyla ilgili olan bütül1 kuvveler muayyen bir tür il
keleri teşkil ederler ve bir ilk ve tek kuvve ile ilgili olarak kuvve diye
adlandı rılırlar. Bu kuvve, bir baıka llllrlıkta vqa btııktı ııarl!k olmak
baknnmdan aynı varlıkta bir değiıme ilkesi olarak tan ımlanan kuvve
dir. Gerçekten türemiş bir kuvve çeşidi. edilgin kuvvedir, yani edilgin
varl ıkta onun bir başka varlığı n veya bir başka varl ık olarak kendisi
nin fiiline uğramayı kabul etmesi demek olan değişme ilkesidir. Bir
başka çeşit kuvve, varlığın bir değişme ilkesinin etkisi altı nda bir baş
ka varlığın veya bir başkası olmak bakımı ndan kendisi nin etkisine uğ-
15 rayarak kötü yönde veya ortadan kalkmak yönünde bir değişmeyi ka
bul etmemesi durumudur. Bütün bu ta nımlarda ilk anlam ında kuvve
kavramı söz konusudur. Yine bu şekilde adlandırılan kuvveler ayrıca
ya sadece fiilde bulunmak veya iyi yönde fiile uğramak anlamı ndaki
kuvveler olarak ayrılabilirler. Bunun son ucu şudur ki bu son kuvvele
rin kavramı nda dalla önceki kuvvelerin kavramları belli bir biçimde
içerilmiş bulunur.
O halde etkin kuvve (puissance active) ile edilgin kuvvenin (puis-
1 ) Z ve H.
2) 1 .- 5. böliimlcr asıl anlamında (kurios) kuvve olan harcker erririci (morricc) kuvveyi , gücü
incclemekredirlcr.
3) 6- 1 0. böliimlcr. Özellikle 6. bölüm 1 048 a 27- b 6.
4) L\, 1 2 ve kendilerine gönderdiğimiz nodar.
394
I X . K İ TA P
20 sance passive) bir anlamda yalnızca tek bir kuvve olduğu (çünkü bir
varlık ya kendisinde değişme kuvvetine sah ip olduğu için veya bir
başka varl ı k tarafından değiştirilebilme gücüne sah ip olduğu için kuv
ve sahibidi r,C O) buna karşılık bir başka anlamda farklı oldukları açık
tır. Çünkü bi ri fiile uğrayanda bulunur; zira belli bir ilke içerdikleri
ve madde de bir ilke olduğu içindir ki fiile uğrayanlar. biri fila nca fai-
25 lin, diğeri bir başkasının etkisine uğramak suretiyle değişirler. Örne
ğin yağlı olan, yanabilir; dövülgen olan, sıkıştırılabilir ve bu böylece
sürüp gider. D iğer kuvve ise failde bulunur. Sıcakl ık ve yapı sanacı
böyle şeylerdir. Onlardan biri ısıtılabilen cisi mde, diğeri yapı yapabi
len İ nsanda bulunur. Bir varlığın organ ik bir birlik olduğu ölçüde
kendisi nden gelen h içbi r değişime uğramamasının neden i ise budur;
çünkü o birdir ve kendisinden başka bir şey değildir.m
Güçsüzlük, kuvvetsizlik (impuissance) ve imkansızlık. tan ımladı
ğımız şekilde kuvvetin, gücün zıddı olan yoksunluktur; öyle ki bir
30 aynı özne ile ilgi l i olarak ve bir aynı bakımdan her kuvveye (güce),
onun karşılığı olan bir kuvvetsizlik (güçsüzlük) tekabül eder. 1 mdi
yoksunluk da birçok anlama gelir; çünkü o belli bir ni reliğe sah ip ol
mayan ın yanında bu niteliğe doğal olarak sah i p olması gerekriği halde
sahip olmayanın da durumudur. Bu da ya murlak olarak veya doğal
olarak ona sahip olunması gerektiği zamanda ona sahip olmama ola
rak ikiye ayrılır. Bu son durumda yoksunluk iki rürlü olabilir. Muay
yen bir biçi mde ona sahip olmama, örneği n ona t:ım olar:ık sah ip ol
m:ım:ı vey:ı ona h içbir şekilde sahip olm:ım:ıPl Nihayer şeyleri n ken
dileri için doğ:ıl ol:ın şeylere s:ıhip olmalarının zorla engellendiği du-
35 rumlarda d a bu varlıkların b i r yoksunluğa maruz kaldı klarını söyleriz.
i l Erk in kuvve veya güçle, edilgin kuvve veya güç bir anlamda ( 1 9. sarır) yalnızca bir rek ve
:ıynı gerçekliğin tam:ımlayıcı iki yüzüdürler: Ateş, suyu ısırma erkin giiciine s.-ıhiprir; su ise aceş
r:ırafıııdan ısırılma ile ilgili edilgin güce sahipcir. Ancak bir b:ışka anlamda (2 1 . sarır) erkin kuvve
ile �-..l ilı:in kuvve, kend isinde bulundukları özne göz önüne alındığımla. farklıdırlar.
2 ) {,'.i i nk ii fiile uğrayan failden başka biri olmak zorundadır.
:\l Hu son iki dunımla ilgili örnekler sırasıyla iyi görmeyenin ve ki.irün llunımlamlır.
'il Y:ıni kuvverlcrin, güçlerin - Akıl-dışı (alogoil kuvvcrlcrle akılsal (mera ll•goul kuvvetler
h,ıkkın<la Peri Hmnmriııs, 1 3, 22 b 37 ve devamına da bkz.
'il Areşteki sıcaklık gibi.
6) Ürneğin Tıp.
395
M ETAF İ Z İ K
1) Şu anlamda ki hekim bilim.ini arzusuna göre hastanın iyiliği için de kötiiliiğU için de kulla-
nahilir.
2) Çünkü bilim. Ö7.il gereği formun (eidos) bilgisine yönelir.
3) Krş. St. Thomas, s. 5 1 8, not 1 790.
4) Hiçbir şey aynı 1.amanda hem beyaz, hem beyaz-olmayan değildir.
396
I X . KİTA P
2R'; numarada ve onunla ilgili notta bir araya getiri lm iş bulunmakraliır. Eulibi,lcs'in Unlu sofiz
maları Pr:m rl., Gnrh. der logilt. l, 2, s. 33'de ayrıntılı olarak sergilenmiştir. Mcgaralılann öğreti
s in in iri hir ti1.cti Robin, la Pmselgr.. s. 1 96- 1 99'da ve Rr.!hier, /foı. de la /'hil.. (, 2. f.ısikUI, s.
2<•�-169\la hulunacakrır. Aristotdcs gek,tie iliıltin olums11/Lrn. Peri l/mnmrİtl.<, 9\la elqrirmiş
ri r. 1 .. Rohin'i n Arisıoır. s. 1 67'si ile de krş.
Aıı çok ince pasaj ı n genel akıl yürütmesi Ps.-Alek., (570, 55 Vll.); Sr. Thomas, s. 522, not
ı -ocı ve Ronitz, (381) rarafından açık bir biçimde ortaya konmuşnır. O anı:ak haşlıı:a Megaracı
t..-71crin bir hatırlanmasından sonra iyi anlaşılabilir.
M ..garalılar sınırsı7. olarak, hatta gelecekteki olaylara uyguladıkları çelişme7.lik ilkesinin mut
lak l"--ğ'-T ini ortaya armaktadırlar: lk.i gelecekten ancak biri miimkiinJiir ve o diğl"rini çelişiği ola
rak Jışanl;ı bırakır. Doğru olan doğrudur, ezdi-ebedi olarak doğrudur; yanlı� olan pnlışrır, eze
li-�.J>.:,li olarak yanlışrır. Her şey ezeli-ebedi olarak belirlenmiştir. l ler şey ya zonınlııdur veya
imkansmlır. Raşka ll...·y işle var olan ile var olmayan arasın.la hiçbir geçiş, hi\-bir ara varlık veya
<lunım (inrermediaire) yol.."tur. Onlar böylece imkan kavramını ve oluş kavramını ortadan kaldır
maya ve Arisrotdcsçi kavramlarla ifade edersek kuvve ve fiilin ö1.1.leşliğini ileri siirmeye gitmektc
<lirlcr (30. sanr). Çünkil onlara göre bina yapan, ancak mesleğini icra eniği anda bina yapandır.
Arisrotdes'in bunu çüriltmcsi Pm Hmnmnas'ta gdiştinniş ollluğu Joğru ve yanlış, ŞC)�ere uy
gun <lilşmek veya düşmemekten ibaret olduklarına göre, onların milmkünlerle <lcğil. fakar ister
şu andaki İster gcçmişrcki gerçek olanla ilgili olduklan ve belirsiz olan söz konusu ol,luğunda çc
lişme7.lik ilkesinin kemlisinin de belirsiz olduğu, mudak olmadığı tikrinden hareket etmektedir.
lie'>ylcce gelecekteki olaylann olumsallığı korunmaktadır. Çiinkü gelecekle i lgi l i olarak iki çelişik
önermeden biri diğeri kadar doğru olabilir. Bina yapan örneğini tekrar ele alarak Aristorelcs (32-
1 017 a 4) hiç kimsenin o:nnpıo, sed Jis,ipli114 dmıum n m11/la r.cerriı11ıione rmn sibi romparaıfa
ru/1t11nn mimar olma<lığını, aynca exmrpıo mimar olmakran çıkmadığını, sadece prr loguis tnn
porum inımw//um ,.,./ oblivio vt:I grllflior qwudam affeaio inımmeriı olduğu nu söyleyerek cevap
vermekte wrluk çekmemektedir. Başka deyişle Mcgaralılar bina yapanın zihnimle bina yapmadı
ğı 1.aman hina yapma yönünde bir eğilim, bir yetmek, bir kunoerin ol,luğunu inkar etmd.reydiler
ki bu açıkça saçmadır.
Ross'un bilyük bir nüfuzla gösterdiği gibi 36. satırdaki proıasr gerçekte mey.lana gelen şeyi or-
397
M ETA F İ Z İ K
35 dikçe m i mar değildir (çünkü( ) ) mi marl ığın özü. bina yapma gücün
den başka bir şey değildir) . Bürün diğer sanarlarda da durum budur.
Şimdi eğer bu rür sanadara belli bir zamanda onları öğrenmiş ve ka
zanmış olmaksızın sah ip olmak imkansı7..sa, yine bdli bir zamanda
1 047 a kendilerini kaybermiş olmaksızın - ki bu da ancak ya unurma sonu
cu. ya hascalık sonucu veya zamanın erkisiyle onaya çıkabil i r; çünkü
onun söz konusu nesnenin orcadan kalkması sonucu orraya çıkması
mümkün değildir; çünkü bu nesne ezeli-edebi bir formdur - onlara
arrık sahip olmamak da imkansızsa, bir insan bu sanan kullanmakran
kesildiği an arcık ona sahip olmayacak. ama hemen arkasın dan yine
bina yapmaya başlayabilecekcir. Peki bu durumda o sanarı rekrar nasıl
elde ermiş olacak.cır? Cansız varlıklar için de aynı şey söz konusu ola-
5 cakrır. O zaman ne soğuk ne sıcak, ne rarlı, ne genel olarak duyusal,
duyandan bağımsız olarak var olacakrır.l :? l Öyle ki bu görüşü ileri sü
renler Procagoras'ın görüşünü benimsemek zorunda kalacaklardır.
Çünkü bU' durumda hiçbir varl ık algılamadığı, yan i bilfiil olarak algı
ya sah ip olmadığı durumda algılama yerisine bile sah ip ol mayacakcır.
O zaman eğer kör, doğasında görme özelliği olmasına rağmen ve yine
doğal olarak görmesi gerekriği anda görmeyen ise, aynı varlı klar gün-
1O de bi rkaç kez hem kör, hem de sağır olacaklardır.
Sonra(3) eğer kuvveden, güçren yoksun olan, imkansız olan ise,
meydana gelmemiş olan hiçbir zaman meydana gelemeyecekrir. Ve
meydana gelme gücüne sahip olmayan bir şeyin olduğunu veya olaca
ğını söyleyen, yanlış bir şey söylemiş olacakrır: Çünkü imkansızın an
lamı budur.(4) Megaralılar'ın akıl yürürmesi o halde harekeri ve oluşu
15 orradan kaldırmakla sonuçlanmakradır: Ayakra duran. daima ayakra
duracak, ocuran varlık da daima ocuruyor olacakrır. O eğer oruruyor-
ra)':t koymakrallır ( Rir sanara, onu öğrenmiş olmadan sahip olanam:ı1. On:ı onu kayhermiş ol�
m:ıks11.1n da sahip olunamaz). Yalnız başına apodou Megar:ı.cı rezin sonucmhır ( Rir işin icr:ısında
durma. sanarın k:ıyll<:lli lme:sidir) ve son soru daha sonraki bir giiçliiğii o rt:ır:ı kl>)':tr ( Eğer hu sa
n:ırın iaasına hemen derhal yine başlanıyorsa, o nasıl oldu d:ı yenillen kazanıld ı ?).
1 ) l\tiylece f\ ı �ı;aralıl:ı.r tarafından ortadan kaldırılan) gmrl kmı�ya görr diye anlayı nı1.
:? l Dulayısı)�:ı duyumla birlil.."te ortadan kalkacaktır. Arisroreles'in 6. sarml:ı llikkar çektiği
ii1cre hu Protagor:ıs'ın duyumun her şeyin ölçüsü ve varlığı olduğunu söyleyen öğrerisinden (krş.
r. 'il h;qka bir şey lleğildir: Duyusal nitelikler fiilen algılannı:ıll ıkları 1.am:ın artık var değildirler.
3) i kinci i nık:insız sonuç.
4) Çünkü inık:insız, meydana gdme gücüne sahip ol mayanll ı r (Ps.-Alck . 57:?, 1 5; Ronitz,
.
3�6l . Eğer kuwe ve fiil birbirine karışırsa, meydana gelmeyen meydana gelmeye mukrcdir olma
r:m olur ve o 7_1m:m hiçbirşey meydana gelemez. Bunun zıtldını idllia ermek. kaba hir haradır ve
e�<·r hiçhir şey meydana gelemezse (Aristotele:s 14. satırda eklemckr�"l.lir) her riirlii değişme orta
d;.ın kalkmış olur.
398
IX. KİTAP
399
M ETAF İ Z i K
1 047 b vardır, ama "tam gerçeklik" olarak var olmadığı için gerçek anlamda
var değildir.
1) Raşka bir deyişle eğer bir � müml..ilnsc, ama hiçbir 1.aman var olmayaetks.1, milmkiln ile
imkansl7. al'3Sında h içbi r f.ark olmayacaktır. Çünkü imkansız ,ıa gerçeklcşme}'ecekrir. O zaman
imkansl7. kavramı ona,lan kalkacaktır (kq. Ps.-Aldc., 574, 1 3-22).
:?) Raşka deyişle eğer bir hasım A'nın imkanının B'nin imkanını doğurma,lığını ileri silrerse,
R'nin varlığı da imkansız olacaktır.
3) :t 1 047 a 24're yapcığımız imkana ilişkin tanımımrz gereği. O halde A vardır.
4) 1 lasım öyle farz c:tmişci (krş. l 7. satır)
'il A baştan (ah inirio) mümkün f.arz edilmişti ( 1 7. sacır).
6) O halde A milmkiln olduğunda B'nin öyle olamayacağı söylenemez.
400
I X . K i TA P
runlu olarak var olacağı türden bir ilişki varsa. A mümkün olduğunda
25 B de mümkün olacaktır. Eğer A ile B :ırasında böyle bir ilişki olduğu
halde A mümkün olduğunda B mümkün değilse. bu A ile B :ırasında
farz edildiği gibi bir ilişki olmayacağı anlamına gel ir.C O Ve eğer A
mümkünken A'nın var olduğu durumda B'nin mümkün olması zo
runlu ise o B'ni n de var olması zorunludur; çünkü A'nın mümkün ol-
. duğu durumda B'nin zorunlu olarak mümkün olması gerektiğini söy
lemek, A'nın var olduğu durumda, onun var ol ması nın mümkün ol-
30 duğurıun farz edildiği zaman ve tarz bakımı ndan B'nin de var olması
nın zorunlu olduğunu söylemek anlamına gel ir.
1 ) Raşka lleyiJle eğer B'nin ııarbğı A'nın ııarlığma bağlı ise. R'nin imk/lm lla A'nın imltAnma
haı:fı olmak zorumlallır ve bunun tersine olarak (26-30. sarırlar) cğ'"-r R'nin imltıim A'nın
i111ltıi111na hağlı ise, A'nın varlığı zorunlu olarak B'nin 1111rhjmı gerektirir.
2) 3 ve '1. bölümknldci konudan uzaklaşmalardan sonra Aristotdcs kuvve {gilı;) kavra m ını in
cdcmC\'C veniden dönmektedir.
3) Ör�l�in mimarın sanatı.
'il Krş . .�ağıda 8, 1 04 9 b 29; Nik. Ahl.4kı. il, 4 , 1 1 05 a 1 7-h 1 8 .
. ')) Çiinkii ateş Ollunu her durumda (panta tropon) yakmaz, ancak fail ve tlilc uğrayan bir ara
lla hıılıındıığunda ve hiçbir şey onların temasına engel olmallığımla )'akar (krş. P,s.-Alck., 576,
3 1 -32).
40 1
M ETA F İ Z İ K
dir. Çünkü her akılsal gücün znları meydana getirmesine karşılık her
akıl-dışı güç ancak tek bir etkiyi meydana getirebilir. Bunun sonucu
akılsal gücün aynı zamanda zıt etkileri meydana getirmesi olacakrır ki
1O bu imkansızdır.CO O halde onlarda bir başka belirleyici öğeni n , yani
arzu veya akıllı seçimin olması zorunludur.<:!l Bi r hayvan, arzu ettiği
iki şeyden hangisi olursa olsun etkiye uğrayanla karşılaşrığında söz ko
nusu güce uygun olarak kesin olarak onu gerçekleştirecektir. Bundan
dolayı akılsal kudrete sahip olan her varl ık. gücüne sahip olduğu şeyi
ve bu güce sahip olduğu şartlar al tında arzu eder etmez. gerçekleştirir
ve bu güce de o edilgin nesne var olduğu ve bel li bir duru mda bulun-
15 duğu zaman sah iptir.Ol Eğer bu olmazsa o da tlilde bul unma gücüne
sah ip olmayacaktır (buna "dış bir engel in bu güci.i n fıil ine engel ol
ma ması durumunda" belirlemesini eklemeye gerek yoknır; çünkü bir
varlık. bir güce, bu güç murlak anlamda bir güç değil de bir fiilde bu
lunma gücü olduğu ölçüde, yan i bazı koşullar altında sahiptir. Bu ko-
20 şullar içinde dış engellerin olmayışı zaten mevcurnır. Blı gizil olarak
tanımımızın bazı özell ikleri nin sonucudur). Bundan dolayı bir insan
aynı zamanda iki etki veya iki zıt etkiyi meydana getirme bilinçli İste
ği veya arzusuna sahip olsa bile bunu yapamaz. Çünki.i güç. bu şekil
de zı rlar üzerine uygulanamaz ve onun onları aynı zamanda meydana
getirme gücü de yokrur. Çünkü yapma gücüne sahip olduğumuz şey
leri . ancak o nları yapma gücüne sahip olduğumuz tamia yapabil iriz.
25 Ruraya kadar harekede ilgili kuvve türünü inceledi k.<4> Şi mdi fii-
l i inceleyelim. Fiilin ne olduğunu, ne tür bir şey olduğunu belirleye-
1 ) Eğer :ı kı ls:ı l b'İİÇ rorunlu olarak etkilerini meydana gerirscydi, aynı 7.:ını:ınd:ı rnl:ırı meyda
na gcririrdi.
.! ) Akıl sahihi f:ıilin, etkiye uğray:ın:ı y:ıkl�m ası n ı s:ığl:ıy:ır:ık ı:.'f kide hııhının:ısını gcrçeklcşti
r,·n, h:�k:ı hir erkinin değil de onun zıddı olan bir etkinin :ımısıı. böyle hir erkinin seçi mi.
3) Ümeğin h,·kiın i n gücünün uygulanması için bir h:ısr:ı. bir ins:ın. h:ısr:ı olan hir insan la-
11nıdır (Ps . -Alek .. 'i77, 26).
4l 1 -'i. böliiınler. Harekede ilgili kuvve (25. satır) temel :ınlamımla. asıl :ınl:ımınd:ı k uvved i r.
Gerçeğin, onrolojik anlamda ele alınması milmkiin ve inık:ins11.1n ölçüsü ol d ıı ğıı nu gli7. önü
ne :ıl:ı n Aristotcles kuvveyi tanımlamak içi.n fiile dönmektedir. l l ermcs'in kııwcsini açığa çıka
ran tiildir. Bl.irlece l lermes'in kuvvesi, salt belirsizlik değildir, bdirlen ..-bilirlikrir ve o ancak ger
çckk-şnıcsi ile hilinehilir. Kuvve sadece fiille sonuçlanmaz, o tiil için v:mlır: nasıl ki kusurlu olan
miik..·m mcl olan için, göreli olan mutlak ol an için varsa. Vc n:ıs ı l ki Arisrocdcs yukarıda 3, 1 047
a .! i \l c milmkiinii fiille açıkladıysa, bu pasajda da fiili, ona 7.ıt ol:ın ıniimkiin ka\ ra m ı ilc açıkla
'
nı :ı k r:ı d ı r.
402
IX. KİTAP
1 ) Örneğin daha kürüye doğru giden bir hareket (yukarıda 1 , 1 046 a 1 7; 1 O 1 9 a 22 vd.)
2) Yukarda ) , 1 O'l'l b 34'de söylenen kuvvenin (dynamis) "imkan" şeklindeki ikinci anlamı.
Krş. Ps.-Alek., 578. 3'l-36.
3) Tiimevarım bu işe yarar. Tanımlamanın miimkiin olmadığı (lunımlarla ilgili olarak krş Z, .
1 O. 1 036 vd. ve St. Thomas, s. 529, not 1 826: nam pn11n11 siıııpliciıı (tlil biiylc hir şeydir. O var
l ıkLırın hiitiinüne uygulanabilir olan, dolayısıyla hiçbir cins içine girmeyen ı;nk gend hir kav
r:ını.l ır. Oysa her tan ım. cins ve ayrımla çalışır) defi11iri non pomını. mm non .ıiı in dr.fiııitionibiu
ııl•irr i11 i11finiıum. Ross, il, 2 5 1 'e de bkz.
4) Demek ki b urada benzerlikle çalışılacaktır. Örneğin Sokraces'lc ilgili ol:ırak yv.ma fıili ta
nıml:ınmak istenirse ştıyle denecektir: Bina yapmanın bina yapma yerisinc ol:ın durumu neyse
y:m �·a1an Sokrates'in de yazı yazma yetisine olan dunımıı odur. Hmurlik (:ın:ılogic) ile ilgili
oLır;ık k rş. fl, 6, 1 O 1 6 h 34 'le ilgili not.
403
M ETA F İ Z İ K
1) Şimdiye kadar göz önilnc aldığımız fiil haline geçme imkanına sahip olan gören, yi\rüycn,
göri\ncbilen bu gibi \':ırlıklardan farklı olarak sonsuz, �hık ve bu ti\r cliğ..-r kavramlar bilfiil ola
rak gerçcklqemczler. Örneğin sonsuz, bölmenin hiçbir zaman durmamasımfan clola)ı ralnızc:a
dilşi\m:cnin bölmeyi sonsuza kadar takip etme imk.\nıdır. Aristotelesçi füikte (krş. Fizik. III, 4-
8, (l.t). Rkz. Ross, i l , 252) uzay, sayı ve zamanın farklı t:ml:mla sonsuz olcluğunu hatırlatalım:
l '1ar h<ili\nmc bakımımian (kata diaircsin) sonsuzdur; o sonsu1.a kadar bciliinebilir. Sa)ı, topla
ma bakımından (kata prosthcsin) sonsuzdur, yani veri olan bi r sayı}'a her 1.aman bir clii,'Crinin ck
lcnnw!iinin mi\mki\n olması bakımından sonsuzdur. Zaman arnı umamla hem hölme, hem
toplama bakımından sonsuzdur (krş. L. Robin, Aristote, s. 1 41 vd.) .
.?l Ru böli\mün son kısnu bazı yazmalarda yoktur ( 1 8-35. satırlar). Ancak o şUphcsiz Aristotc·
lcs'in dinden çıkmadır ve onun genci öğretisine uygundur. Q.ık bomk olan metin Ronitz tara·
f111<.lan bU}'ük ölçüde isbh edilmiştir. 30. satırdan itibaren de S.'\}'ısız val)':lntları vardır.
l'aragratin genci anlamına gelince, onu anlamak kolaydır. Aristotdcs buracla iki ti\r f.uliycti
(:ınh·itcl ayırdctmckt.."\lir: Asıl anlamında fıil denen (energci:ı: 33. satır) irkin tiille, yalnızca bir
har.:.-ket (kincsis) olan (34. satır) gefiıü ve meydana getirici (fubricatrice) fiil.
içki n fiil, kendisinden başka bir ereği olmayan, faili miikemmdleştiren ve bu fail clışında bir
ı:seri (ergon) gerçekleştinncyc yönelmeyen fiildir. Onun nihai ereği. kullanım ve uygulamanın
kcnclisi,lir. Örneğin glirmck, ereğini ve mükcmmdlcşmcsini görmede bulur. Dans ve kitara çal
ma tiili. harta hayatın kendisi (krş. Nik. Ah/4/u, VI, 4, 1 1 10 a 1 -2J ve Magna Moıwliıı ( , 35,
1 1 1)7 a ;\ vd.ndaki milkemrncl bir yorum) ve genci olarak her tiirlil eylem (pr:ıksis) ile ilgili du
nım huclıır ("Eylem " (praksis) ve "davranmak" (prattein) ile ilı;ili ul:ı rak krş. A. 2, ')82 b 1 O ile
il�ili not!. O zaman liil bütünüyle &ildedir ve bir nesnede sumutlaşmal. Giirme. gfücn iizncdc
clir: temaşa, temaşa eden zihinde, hayat ruhtadır (dolayısı)1a mııtlıılıık da nıht:l(lır, ı,ilnkii o belli
bir tilr hayattır). Bu içkin faaliyet Aristotdcs için en mükemmel anlamcla faalirer (energcia) kcn
clini <levam cttinne k:ıbiliyctine sahip olan tek ve asıl anlamında ti ilcl ir. O her an, ta md ır, ta·
maml:ınmıştır ve amacına eriştiği an ottadan kalkmaz: ln�n aynı Z.'\mancla hem <li\şiinmi\ş ola
bilir. hem hMa düşilnilyor olabilir; tam olarak yaşanuş olabilir, h:\la }'aşıyor olabilir; mutlu olmuş
olabilir, şimdi hala mutlu olabilir. Aristoteles ilk Hareket Ettirici'nin biinycsi nclcki içkin tiili göz
önilne alclığında bir hıtrdutsizJik f11Aliyninden (cnergcia akincsias) söz ctmcktcclir (krş. Nilt.
Ahlıikı. VII, 1 4 , 1 1 51 b 27). Ahlakta muduluk ve hazzı n bir siircç veya hard•<.'f olarak ck'ğil, bir
fualiret (veya hiç olma1.sa haz söz konusu olduğunda faaliy..'tin birlikte bulunması) olarak ranım
lanm:uını açıklayan ela bu kavramdır. Aynca içkin fiilin, fiil ve furmıın füc.lcşliğine engd olmadı
ğını bdinrnck uygun olacaktır. Çilnkü akıl, akılsalla karışır ve miikemmd cliişilnce, (Tanrı'nın
cliifilnccsi) <liişüncenin <lilşünccsidir.
404
I X . K İ TA P
Bunun rersine geçişli fiil, {yapma, meydana getirme) yani "poiesis" (krş. A, 2, 982 b 1 O ile il
gili norl faaliretten (acre) farklıdır ve sanatçının dışında olan bir eserde gerçeklqir: Bina yapma
ti ilinde bina böyle bir şeydir (29 satır). Erek, evde fiil haline gelir. Bina yapma fiili, inşa edilen
evde kendisini gösterir ve evle aynı zamanda vardır. Amaca ul�ıldığında ise tiil birer (krş. Fizik,
i l . 2. 201 h 27). ôrn..-ğin zayıflamak, zayıtfama elde edildiğinde orradan kalkar. B<4ka bir deyişle
ı:ıptl.ıma tiili kendimle bir amaç değildir, onun amacı zarı tlıkm (ıskhynorcs) veya başka genci
bir derişle sağlıL.'t ır (krş. fl., 2, 1 0 3 1 b 1 ) . Aynı şekilde bir ev bitirildiğimle, inşa erme birer: ders
i\�rcnil<liğinde öğrenme biter. lyilcşildiğinde iyileşme biter. Burada asıl anlamın<ia fiil değil, ek
sik (:udcsl bir faaliyer karşısında bulunuruz. Tek kdime ile bu bir h:ırckenir (kinesis; Yt. sam) -
Krş. aşağıda 8, 1 050 a 2 1 vd. ve notları.
405
M ETAF İ Z İ K
406
I X . K İ TA P
1 ) Ancak bu malllle mutlak olarak ilk değildir; o ateşte gerçekleşmiş olan ve daha şimdiden
bazı bdi rlemdcre sahip olan maddedir.
2) Bozuk metin. B iz Ross'un (II, 257) Apclt'i izleyerek teklif ettiği okumayı takip ediyoruz.
Ps.-Alck.'un (583, 25) şllphcsiz takip ettiği geleneksel okuma şu anlarr.ı vermektedir: Tiimd ile
Ö7.ne ara.�ındaki fark, sonuncunun belirsiz bir varlık olmasından, oysa tiimelin öyle olmamasın
,Jan ibarenir. Ancak bizim takip ettiğimiz anlam daha tatmin edicidir: Aristotcles iki dayanak ya
tağı olduğunu söylemektedir. Formun öznesi olan ilk madJe (veya göreli olarak ilk madde) ve
ilincklerin öznesi olan bircysd töt. Nitekim verilen örnek de bunu açıklamaktadır.
3) Oaha doğnı olarak: Gerek özne, yakın madde olduğu zaman birinci dunımda, gerekse
özne, yüklemi bir ilinek olan bir töz olduğunda ikinci dunım,la.
4) Madde formdan yoksun olduğu için bdirsizdir; ilinekler ise herhangi bir belli varlık yerine
bir başkasında bulunmamalan bakımından bdirsizdirler. Aristotcles şunu açıklamak istemiştir:
Nasıl oluyor da bir nesne yalnızca adını yakın maddesinden almakla kalmıyor (\·ekmece, ağn(t4n
J ı r) bir özne de ilin..-ksel bir niteliği ile adlandırılıyor (/,ryaz. müzispn). Bunun nedeni gerek
,
ma.lde gerekse ilineklerin kendileri bakımından belirsiz olmaları ve birinci dımımda ancak form
la. ikincisinde ise ancak bir •todc ttye, yani bireysel bir töze yüklenmek suretirle belirli olmala
rı,lır (Ps.-Alek., 584, 1 0- 1 4).
407
M ETA F i Z i K
1 ) 6., 1 1 .
2) Krş. Fizik. il, 1 , 1 92 b 2 1 vd.
3) Başka deyişle doğa ve kuvve hareket ettirici nedenlerdir (:ırkhai kinetikai). (Ps.- Alck., 584,
27-28). Asıl anlamında tanımlanan kuvve ile ilgili olarak krş. yıık:ırda 1 . 1 0-46 a 1 O.
4) l larckct anlamında kuvve.
5) Çünkü kuvve ancak fiil için vardır ve ancak onunla bilinir.
6) Aristoteles 1 1 - 1 2. satırda onaya koym� olduğu ayrımı açıklayacaktır. Fiilin 1..aman bakı
mından (tempore) kııvveye önceliğinin ilk kanıtı 29. satıra kadar devam etmcktcılir.
408
I X . K İTAP
Öre yandan tözü incelerken her şeyin bir şeyden, bir şey olduğu
nu ve bir şey tarafından meydana geririldiğin i , meydana gelen şeyin
meydana getirenle tür bakımından aynı olduğunu söyledik.O l Bun
dan dolayı öyle görünüyor ki hiçbi r bina yapmaksızın m imar ol-
30 mak, C!I harp çalmış olmaksızın harp çalgıcısı olmak imkansızdır.
Çünkü harp çalmayı öğrenen harp çalarak çalmayı öğrenir. Öğrenme
i le ilgili bütün durumlar da böyledi r. Bilime sahip olmayanın, bili
min konusunu teşkil eden şeyi meydana gerirdiği ni, çünkü bir şeyi
öğrenenin ona sahip olmadığı şeklindeki sofısri k akıl yürütmeye yol
açan da bu zorunluluktur.Ol Ben buna şöyle cevap veriyorum: Her
35 meydana geliş, daha önceden meydana gel miş olan b i r şey, her hare
ket genel olarak daha önceden harekene olan bir şey gerektirdiğine
göre (bunu "Hareket Üzerine" adlı incelememizde gösrerdik«O) bilim
1 050 a yapan kişin i n de bilimin bir kısmına daha önceden sahip olması hiç
şüphesiz zorunludur. O halde fıilin bu anlamda da yani meydana ge
liş ve zaman bakımından da kuweden önce geldiği açıktı r.
Ancak fiil töz bakım ından da şüphesiz kuweden önce gel i r.(5 )
5 Çünkü ilki n , meydana geliş bakımından sonra gelen, form ve röz ba
kım ından önce geli r (örneği n büyük insan çocuktan, insan meniden
önce geli r(6) çünkü biri n i n forma sahip olmasına karşılık öbürü he
n üz ona sahi p değildir) ve çünkü olan her şey, bir ilkeye, yani bir ere
ğe yöneli r (çünkü bir şeyin ereksel nedeni onun ilkesidi r ve oluş, erek
1O içindir) : İmdi fi il , bir erekti r ve kuwe bir erek için tasarlanmıştır.
Gerçekren hayvanlar görme yetisine sahip olmak içi n görmezler, gör
mek içi n görme yetisine sahiptirler; aynı şekilde bina yapma sanatına
bina yapmak, temaşa erme yetisine temaşa ermek için sahibizdir, yok
sa remaşa erme yetisine sahip olmak için remaşa ermeyiz; meğer ki i n
san br alışcırma (exercise) amacıyla remaşa ermeyi öğrenme süreci
1 ) Z, 7, 8-fiilin 1aman bakımından önceliğinin ikinci k:tnırı. Sonuç. tlilin kendisinin' bu akıl
yiiriirmt."C.lcn dolap kuvveden önce geldiğidir.
�) Kina yapma giicüne sahip olan mimarın daha önccı.lcn bina yapmajii/ini gerçekleştirmiş
olması gerekir. O halde fiil kuvveden önce gelir.
�l Yani mert.lana gelen , olan her şeyin bilfiil olan ilk fuildcn meylbna gelmesine ilişkin zorun
hıhık l l's,-Alck., 'l86, 1 2).
-i l Fizik. VI, 6. 236 b 2 vd.
'il Yani fül llıha gerçek, daha tözsddir. Burada da iki kanır vardır. Riri I O'lO a 4 \len b 6'ya
katlar siirmekre.lir. Diğeri daha ilerde 1 050 b 5-34. satırları arasında vcrilmckrcdir. Fiil kuvve
tlt.·n rli1 hakımıfllbn (cousiai) önce gelir, çünkü onun varlık nedenidir (r:ırio t."Ssemlil.
(ll Oysa oluş bakımından (genesiei) büyük insan ve insan, sırasıyl:ı çocuk ve meniden sonra
gdirk·r.
409
M ETA F İ Z İ K
1 ) Krş. Fizik, r. 9, 1 92 a 22: "Madde formu, dişinin erkeği arzu eniği gibi anu eder".
2) Ve orada durur. O halde fül öncedir.
3) Ve mad<lcnin varlığını gerektirmeyen, öyle ki ereğin, harekerin kendisinden ibaret olduğu
ve alıştırma (exercisc) ile kanştığı şeyler için. Örneğin dans, böyle bir şeydir (Ps.-Alek., 588, l 1).
Rurada da fiil kuvveden öncedir (Krş. Aşağıda 23. satır).
4) Karanlık bir ima. Ps.-Alek.'un söylediğine göre (588, 20) heykcltraş Pauson'un eseri olan
l lcrmes heykelinin raşın içine mi oyulmuş olduğu, yoksa ram şeffaf bir ma<lde içine mi geçiril
miş olduğunun anlaşılamaması gibi bir özelliği vardı. O halele Hermes'in içeride mi yoksa dışarı
da mı olduğu bilinmemekteydi (2 1 . satır). Ancak bu açıklama ranışmalıdır, çilnkü Pauson bir
ressamdı. Öyle görünmektedir ki söz konusu olan daha çok insana gerçeklik duygusu veren de
rinliği olan bir resimdi.
Durum ne olursa olsun Aristoteles'in düşüncesi açıktır: Eğer hoca öğrencisini eylem içinde
gösrermezse - burada eylem, eserin kendisidir - ve sadece rakdim ermekle yeriiıirse, bu öğrenci
nin biliminin özümlenmiş ve derin mi olduğu, yoksa yüzeysel mi, bir ciladan mı ibaret olduğu
anlaşılmayacakrır. Raşka deyişle onun bilime sahip olup olma<lığı sorulacalmr.
5) Energt'ia, ergon, entellelthda. Ps.-Alek. bu etimolojiden söz etmemekmlir. Arisroteles şunu
diyor: Etıon'dan (eser) gelen [ve böylece artık değişme anlamına gelen bir şey olarak değil, dina
mik ve biyolojik bir bakış açısından fiilin uygulammı (exercise de l'action) anlamında rakdim
edileni energeia (fiil, eylem), entellekheia (tam gerçeklik) ile aynı şco/i itade etmeye yön4:1ir. Çün
kü t"rgon. işlev, u/osrur (erek). Krş. Bonitz, 387.
6l Başlıca ve temcide fi ilin, kendisi üzerine ifkin fiili ile bir şeyi imal alenin sanatçıdan ayrı
olan bir şeyin meydana getirilmesiyle sonuçlanan gtfiıli veya imal edici fiili anlamlarına gelen
nıergt"ia' nın ilci anlamı arasında yapılan aynmla ilgili olarak krş. yukarda 6, l 048 b 1 8. Daha
önce verdiğimiz bilgilere ek olarak burada le Blond'un log. et Mlth. chn Arist., s. 369-370'de
vermiş olduğu yerinde mülahazalarını ekleydim: "Faaliyet, yalnızca harckene değildir, aynı za-
410
I X . K i TA P
manda hareketsizliktedir (encrgcia akincsias). Oluş halinde olan (devienc) faaliyerle, mükemmel
liği uygulayan faaliyet arasında; geçişli fiille, içkin tii l arasınlfa bir aynm vardır. Entrgeia'nın tam
ve asli anlarru hareketsiz, içkin, Aristotdcs'in evrenin tepesine yerlcşrirdiği saffiille ram olarak
gerçekleşen faa1iyet anlamıdır. imdi böyle bir fiil kavramı, hayat alanına ainir, Arisrorelc:s bunu
w.,-zdi-ebcdi olarak mükemmel canlı" diye adlan,iırdığı saf fiil ile ilgili olarak kabul etmektedir.
"Çünkil aldın etkinliği, hayattır" (A, 7 1 072 b 26). Bu Metnfizik'in mükemmellik ve erek halc
kındaki açıklamalarında kendisini göstermektedir ve mükemmelliğin işareti olan en büyük haz,
erekleri bizzat kendilerinde bulunan fiillerde yarar. Duyum, haz, içkinlik biiriln hayat alanına
aittir". Krş. Nile. Ahlakı, Yii, 1 5, 1 1 54 b 1 7: "Sükunette hareketten daha F.ula haz vardır".
1 ) Nik. Ahlakı, l, 8, 1098 b 1 2-22'ye de bkz.
2) 1 050 a 4 - b 2 lcısmının sonu.
3) Fiilin töz bakımından önceliğine ilişkin ve en önemli kanıt (6-34. samlar). Genel akıl yü
riitme şudur: Ezeli-ebedi olan, yokoluşa tabi olan varlıl"tan töz bakımından önce gelir (6-7. satır
lar) (Krş. B, 4, 999 b 5; Z, 7, 1032 b 30; A. 6 ve 7. bölümler) Ezeli-ebedi şeyler bilfiil, yokoluşa
tabi tözler bilkuvve vardırlar [8- 1 8. satırlar. 1 8- 1 05 1 a 2 bu önermenin sonuçlarını onaya koyar
lar ve uzun bir konudan aynlmayı (digression) teşkil ederler]. O halde biltiil olan, bilkuvve olan
dan önce gdir ve dolayısıyla Topilekr'de vaz edilmiş olan bir ilke gereğince (1 1 1 . 1 , 1 1 6 b 1 2; krş.
Ps.-AJck., 59 1 , 14-22) - ki bu ilkeye göre daha iyiye ait olan bir şey, daha kötüye ait olan bir
şeyden daha iyidir - fiil, kuvveden önce gelir (krş. Ross, JI, 264).
'1) Örneğin tıp ve gend olaralc her türlü akılsal güç "sağlıklı olmanın ve sağlıklı olmamanın"
(tou hugiazcin et tou mc hugiazein) gücüdür [b�ka deyişle "hasta olmanın" (tou nosazein) gü
cüdür] (rs.-Alck., 591, 26).
41 1
M ETAF i Z i K
1O bir şeyin gerçekten var olan bir şey olarak bir özneye ait olması müm
kün değildir. Öre yandan mü mkün olan her şey. fiil haline gelmeye
bilir. O halde var olma gücüne sahip olan bir şey var olabilir veya ol
mayabilir. O halde aynı şey hem var olma, hem de olmama gücüne
sahiptir ve var olmama gücüne sahip olan bir şeyi n var olmaması
mümkü ndür. Var olmamas·ı mümkün olan şey ise ya mutlak anlamda
15 veya "mutlak anlamda" deyimi "töz bakımından" anlam ına geldiğin
den O ) örneğin yer, niceli k veya nitelik bakımından var olmamas ı n ı n
mümkün olduğunun söylendiği dar anlamda yok oluşa tabidir. O
halde mutlak anlamda ortadan kalkamaz olan hi çbi r şey. bazı bakım
lardan, örneğin yer veya nicelik bakımı ndan bil kuvve olmasına engel
olan h içbir şey olmamasına karşılık, mutlak anlamda bilkuvve değil
dir. O halde ortadan kalkamaz olan her şey, bilfıildir. H içbi r zorunlu
varlı k d a bilkuvve var değildir. imdi zorunlu varlıklar, bi rincil varlık
lardır. Çünkü eğer bu varlıklar ol masaydı, h içbir şey olmazdı.l .? l
20 Yine aynı şekilde ezeli-ebedi hareket - eğer bir ezeli-ebedi hare-
ket varsa - bilkuvve var değildir ve eğer bir ezeli-ebedi hareket eden
varsa o bir yerden bir başka yere geçebil mek dışı nda bilkuvve hareket
edemez ve bir yerden bir başka yere geçebilmek anlamı nda ona bir
madde i;r.afe etmeye de h içbir engel yoktur. Bundan ' ctolayr�ı Gü neş,
yıldızlar ve bürün Gök daima bilfıildir ve bazı Doğa FilozoAarı nın
korktukları gibi(4) onların duracakları ndan korkmak içi n hiçbir ne
den yokrur. Bu varlıklar yörüngelerinde h içbir zaman yorulmazlar;
çi.in k ü hareket onlar için, yokoluşa rabi olan varlıklar içi n olduğu gibi
2'l bir zıtların gi.icü('il değildir. Yokoluşa tabi olan varlıkların hareketleri
n i n devamlılığını zahmetli kılan, bu zırların gücüdür. Bu yorgun lu-
1 ) R i r şeyi n öziinii kaybettiğinde mııdak anlamda (haplos) (14. s;mr) yokolıışa r:ıhidir. Bir
şey. iirn ,l! in Güneş. u1ayda yer değiştirdiğinde yer akımınıbn (kara copun) ( 1 1. s:ırı rl . nicelik
ıkğişcirdiğindc (büyüyen bitki) nicelik bakımından (kara poson) yokolıış:ı c:ıhidir. Fak:u her ha
liik;lr,l:ı p ıkoluşa t:ıhi olınakl ı k varJır.
.?l A k ı l �iirtlcme şııdur: Zonınlu olarak var olan şeyler, bilkuvve va r dcğil dirl .: r (\·ünkii :mrun
lıı v:ırl ıklar her zanı:ın, "özü gereği" olan (hosaucos) şeyl.:rdir; oys:ı hilkuwc v:ırlıkl:ır (dynata)
h.:m v:ır olabilirler, hem olmayabilirler (Ps.-Alck., 592, 1 6- 1 �ı. 1 ındi ilk varlıklar (protal 11.ı runlu
nl;frak \'ar ol:ın varlıklardır.
O halde ilk varlıklar bilkuvvc \•ar d.:ğil l.·rd ir. O h:ılıl.: tlil kııweden
iincc �dir. Ariscotclcs sonsuz varlıkların (aid ia), biicün geri k:ıl:ınların kenılil.:rin.: b:ığlı olmala
rınılan \'C �er onl:ır ol masa hiçbir şeyin var olmayacağından dolayı ilk \'arl ı k l :ır olduklarını sözle
rin,· ,·kl.:nwk rcdir.
;\) Yani onda kııwc olmadığından dolayı.
'i) Fmpcdokles'c günderme (Ps.-Alek., 592, 3 1 ). Krş. /Jr Gulo i l , 1 , ::!Slı a ::!'i. Ama Empc
ıloklcs"in climimc ol:ın hiçbir fragmencinde bu teoriye bir :ınf yok nı r.
1) Y:ıni h:ıreket ve sükunet gücü değildir.
412
I X . K İ TA P
ğun nedeni, yok oluşa tabi olan varlıkların tözü nün madde ve kuvve
olması . fıil olmamasıdır.
Yok oluşa tabi olmayan varlıklar, Toprak ve Ateş gibi sürekli de
ğişme halinde olan varlıklarca taklit edili rler. Bu varlıkların kendileri
.�O de ezel i-ebedi olarak bilfıildirler; çünkü onları n hareketleri de kendi
leriyle ve kendilerindedir. Ancak diğer güçlerin hepsi. yukarıdaki tar
tışmamızı n gösterdiği gibi(l ) zıtların gücüdür. Çünkü filanca özel ma
hiyette bir hareketi meydana getirme gücüne sahip olan şey, bu mahi
yette olmayan bir hareketi de meydana getirebilir. Bu, örneğin akılsal
güçlerin durumudur. Akıl-dışı güçlere gel ince onlar da var olmalarına
veya olmamalarına göre(2) zıcların güçleri olacaklardır.
O halde eğer İdeaların taraftarların ın diyalektik akıl yürürmele-
35 ri nde sözÜnü ettikleri türden gerçeklikler veya tözler olmuş olsalardı,
kendi nde Bili m'den çok daha bilgin olan bir şey ve kendinde l lare-
1 oc:; 1 a ket' ten çok daha harekecli olan bir şeyi n olması gereki rdi; çünkii bun
lar, kendilerin i n sadece güçleri olan kendi nde Bilim ve kendinde Ha
reket'ten daha çok fiil olacaklardı.Ol
O halde fi ilin kuvveden ve her değişme ilkesi nden önce geldiği
apaçıktır.
İyi'nin fiilinin de İyi'ıün kuvvesi nden daha iyi ve daha dt"ğerli ol
duğunun kanıtı şudur:(4) Bir şeyi yapma giiciine sahip olduğunu söy-
5 lediğim iz bütün varlıklarda bu güç, zıtları yapma giiciidür. Örneğin
/,·11.l i r. Fiil ya iyidir. o zaman kuvveden iyidir veya körüd ür. o za ma n ku\'\'ed�·n dalı:ı klirüdür.
(ii ııkii kı ı \'\'e iyiyi de içinde taşır. Ö ce yandan kötünün ti i l i ıı i ıı. kuwesi ııden daha kiirii olmasın
,1.ın iiriirii, kür ü , duyusal nesnelerden bağımsız olarak kendinde var deği ldir. Çiinkii o ya l n ızca
km·wııiıı 1.ı ı larından hirinin fiil haline geçişi olduğundan i.i1ü gereği h i l ti i l \'ar değildir. O bir te
md g,· r�·dd i k . bir ilke de değildir; çünkü ilke ancak biltiil obhi l ir. Du l :ıyısıyb " y<•k olma. hata
·
w kiiıiiliikrcn kon ı n m uş tu r . Bütün bunlar ancak kuvve ve m:uldı.:c.le hu l ıı nıı rl :ı r.
Arisrordes'in akıl yürütmesi, şeylerin ilkesi olarak göz i.lniine alınan l'yrhagnrasçı l y i - Kiirü çif-
413
M ETA F İ Z İ K
sağl ıklı olma gücüne sahip olduğunu söylediğimiz varl ık, aynı zaman
da hasta olma gücüne de sahip olan varl ıktır. O her iki güce de aynı
zamanda sahiptir; çünkü aynı güç hem sağlık hem hastalık, hem hare
ket hem sükönec, hem yapma hem yıkma. hem yapılma hem yıkılma
10 gücüdür. O halde zıcları kabul ecme gücü varlı klarda aynı 1.amanda
mevcutrur. Ancak zıcların kendileri aynı zamanda mevcut olamazlar
ve fiillerin, örneğin hastalık ve sağlığın. aynı zamanda var olmaları da
mümkün değildir. Bunun zorunlu sonucu şudur ki bil fiil lyi'nin iki
zma n biri olmasına karşılık, kuvve ayn ı zamanda hem biri, hem diğe
ri veya aynı zamanda ne biri ne diğeridir. O halde f yi'nin fiili. fyi'nin
kuvvesi nden daha iyidir.
15 Kötü'ye gelince, onun ereği veya fiili. zorunlu olarak kuvvesin-
den daha köcüdür. Çünkü bilkuvve varlık. ayn ı zamanda iki zıddın
kuvvesidir; dolayısıyla Kötü'nün duyusal şeylerden bağımsız olarak var
olmadığı açıkcır. Çünkü Köcü, doğası gereği kuvveden sonra gel ir.O )
O halde ilk ve ezeli-ebedi gerçekliklerde ne kötülük, ne kusur. ne yoko-
20 luş (corrupcion) mevcuttur (çünkü yokoluş da bir tür kötülüktür).
Geomecrik önermeler de fiille keşfedilirler;('.!I çünkü onları böle
rekOI keşfederiz. Eğer geometrik.şekiller daha önceden bölünmüş ola
rak verilmiş olsalar(4) geomecrik önermeler (veya teoremler) derhal
fark edilirlerdi. Ancak onlar yalnızca bilkuvve ola rak mevcurrurlar.
25 Bir üçgenin üç açısının coplamı niçin iki dik açıya eşirri r?<'il Çün kü
tek bir ı:ıokca ecrafı nda coplanmış açılar. iki dik açıya eşinir de ondan.
O halde eğer üçgenin kenarı na paralel olan doğru daha ön ceden yu-
ri anlayışına yönclrilmişcir {krş. A, 5, 986 a 26). Ancak o, özellikle bağımsız bi r röz olarak kabul
ec.lilen Platoncu Ki\rii'nün ideası anlayışı ile (Theaiutos, 1 76 al Körü'nün ilkesi olarak vaz edil
miş olan Belirsiz iki anlayışını (aşağıda N, 4, 1 09 1 b 30-3')) heclctler gfüünmckrcc.lir.
1 ) Oysa C7.cli-cbedi varlıklar kuvveden daha iyidirler. Bu öğreti Arisrorcles'in A, 7, 1 072 b
30- 1 073 a 3'de sergileyeceği ve Kötü'nün en yüksek ilkede var olmadığını, ancak şeylerde bulun
lluğunu söyleyen arnı öğretidir (A, 1 0, 1 075 b 20 vd.'da bkz. Burada ilk varlık zıtlığa maruz ol
mayan bir varlık olarak ortaya konmaktadır) .
.2) Bu bölümün son kısmının amacı (2 1 -35. satırlar) geri kalan şeyler için olduğu gibi mate
mariksd şeylerle ilgili olarak da fiilin kuvveden önce geldiğini gösrermckrir.
3) Veri olan geometrik şekilleri bölerek.
4) Başka derişle bilfiil olsalar. Fakat gerçekte Aristoteles'e göre önermeler şekillerde ancak bil
kuvve olarak takdim edilirler (fiile geçmek işini yapmak için biilme ve ispatlamayı zonınhı kılan
Ja budur).
5) Kq. Eukfüles, I, 32 - Kanıtlama şudur: ABC üçgeni olsun. AB'ye EC paraleli çizilir. O za
man CAB açısı ACE açısına ve ABC açısı ECD açısına eşirrir (Eukfüles, ( , 29). Dolayısıyla BCA
açısı + CAB açısı + ABC açısı BCA açısı + ACE açısı + ECD açısı BCA açısı + ACD açısı
= = =
414
I X . K İ TA P
A E
I
,
,
,
,
,
.,
I
I
,
I
,
25-26. satırları �yle anlamak gerekir: Eğer üçgenin AB kenarına paralel olan lloğnı (EO çi
zilmiş olsaydı {= eğer geometrik şekil, üçgeni çevreleyen u1.ayın bölünmesinllen ötürü bilfiil ol
muş olsarli ı), bu şeklin görülmesinin kendisi (yukarıda göstenliğimiz u1.antıları ile birlikte) bir
ilçgeni n iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğu önermesini derhal apaçık hale getirirdi.
1 ) Krş. Eul<lidcs, i l i , 3 1 . İşte doğurduğu yorum güçlükleri ile birlikte (krş. Ross, i l , 27 1 ) İs
patı:
Bir yanm-daire olsun, BC'nin ortasında bulunan O noktasından DE dikey doğnısunu çize
lim. O 1.aman OE.,[)R ve DEB açısı=DBE açısı, DE=DC ve DEC açısı .. l >CE, DER açısı +
Dl'.C a1rısı .. DCE olur. Başka deyişle BCE açısı = CBE+BCE olur. Ancak BEC açısı bir dik açı
dır. imdi RAC açısı = RCE açısıdır. O halde BAC açısı bir dik açıdır.
E
B o
415
METAF İZİ K
il Arisrorelcs'in doğrullık öğretisi daha az kesin bir ramb daha önce E . t\ \le sergilend i . Aris
rcırdes dcığnıluğu. düşüncenin sair bir etkileni m i (affecrion) olarak takd im ermekle rerinmekrey
di. Rıı hiilüımle Ari sroreles doğruluğun ancak düşüncede bulıınduğunıı sa\•ıınnı:ıkra. yalnı7. (bel
ki J :ıeger' i n Sıııt!im . . . s. 2 l -28'de işaret ermiş olduğu E, t\ 'e ve onunl:ı aynı diinı:me ;ıir olan K,
ı f,. giire h i r C\'rİ m i n sonucu olarak) noolojik (di.işiinscl) bağın onwlojik hir hağa karşılık olması
g,·r,·kr iğini eklemektedi r (Krş. P�ri Humm�ias. 9, 1 9 a :Ul. lhsir \•arlıkLır (h;ıpLı) l wya hiilüne
m.·1ler (adierar:ı l l . yani sezgi ile kavranan şeylere gel ince, onlar bilgisi1liğin konusu olabilirler,
ancık y:ınlışın konusu olamazlar. Skolastikler bu realist anb�·ışı benimsemişlerdir: Örneğin krş.
Sr. Thoma.�. Sıım. J/1rol 1 a, qu. XVI, arr. I . Bu bölümün daha ünceki bi.ilüıııle il işkisi hakkında
.•
416
I X . KİTAP
1 ) Oilşiince basir doğayı konu aldığında onu ya yakalar. ya yakalamaz. Ona kendisi nden bir
ş..·-r k11rma1 ve o zo runlu olarak şeye uygundur. (Krş. Teoph ra.�ros , Mrtı�fizik. ') b 1 5, 3 1 8 Br.,
28 l{uss. Ro1.lier'nin incelemesine de bkz. Traitt de l'Ame. i l , 1173 vd.
2) Aristordes basir 1.loğalardaki doğru ve yanlışı, sıra.�ırla 7.ihindc gii7. i.i niine alınmış olarak
(.:!3-3·i.'-\. samlar) ve n_esnede göz önüne alınmış olarak incclcınekrcı.lir. Ru iki nciler nesnel olarak
hir iincckilcre kaqılık olmaktadırlar (33- 1 052 a 1 . satırlar).
3) lhsir doğaların kavranması bir sezgi , dolaysız bir temas (per tanionem qııan..kım, Ronitz,
1 1 Ol k:wranan şeyin kendisi gibi bölünmez bir sezgi, bir dokunmad ır. Rasir doğa ancak 10nınlu
ol:ı r;ık ŞC)'e U)'gun olan düşünce tarafından bütünü ile kavranabilir.
1 ) l:\a.�ir doğa (asynrheton) bileşik bir önermenin bir unsımı olmak bakımından b:L�irrir. An
cak o hinar kendisinde cins ve ayrımdan meydana gelen bir unsurdur. Onıınl:ı ilgili olarak yan
lış. hıı son bakış açısından göz önüne alındığında, i l ineksel :rnlamda bir ya nlış ol:ıcakrır.
'i) Form için; yalnı7.ca bileşik varlıkların meydana gdd iklcri bilinmckreJir (Z, 8, 1 O;H b 1 7).
(>) naha doğru ol:ır:ık, doğru kavrama ile kavranan nesnel varlıkla.
-ı Oldıık�-a karanlık olan bu pasajda iki rür doğruluğa (bileşik şeyler, hileşik olmayan şeyler)
geri diinen Aristotelcs, nesnede göz önüne alınan doğru ve yanlışı, başka derişle bileşik şeyle bile-
417
M ETAF i Z i K
şik -ol mayan şeylerin lloğru olduklannın söylendikleri wlamlara rekabiil cJı:n varlığı ele almakta
dır. Bileşik şeylerle ilgili olarak (34. satır) denebilir ki, onlar bileşik olduklarında vanl ı rlar. bileşik
olma<lıkları nda yoknırlar"(özne ve yüklemin gerçek birliği). Rileşik-olmayan şeylere geli nce (35.
sarır) . onlar bir başka şeyle her türlü ilişkilerinden ayrı olarak biz1�ı.r kendileri n,le güz üniine alın
mak ,lunımundadı rlar. Onlar ya vardır veya yoktur. A, A\lır veya h i\·bir şey değildir. Raşka de
yişi.: zihindeki kaııramıı-kaııramama seçeneğine (24-25. sarırl:ır). burad:ı ncsn ..-.lc bir aracı nlmak
s11ın var olma ve v:ır-olmama karşılık gelmektedir.
1 ) Hareketsiz varlıklar (akineta) yukarıda 105 1 b 9 ve 1 '; . s:mrlard:ı kasreclilen bileşik varlıklar
(�'}'nrhera) sınıfına gi rerler. Bunlar ezeli-ebedi olarak yiiklem lerini muhata1.a eden şeylerdir.
2) Rasir doğalar ol:trak değil, murlak anlamda bir erkiye uğramayan (aparhcl şcyk-r olarak.
3) 1 laha doğru olarak: Çünkü iki sayısı ill...'tir.
1 ) Dolayısıyla iki nin çift olduğunu söylerken, doğruyu söylemiş olacağız: bunun rersini söy
lersek daima yanlışı süylemiş olacağız (krş. Ps.-Alek., 6 1 -3 1 -.: U).
418
X. KİTAP (1)
1 ) 6. 6.
::!) Aristotek-s (6, 6, 1 0 1 5 b 1 6-36'da sözii nil eniği) ilineksel anlamda birliği bir tarafa bırak
makt:lllır.
J) Krş. �ağı.la 3"i. satır.
4) Yani hayvanların, bitkilerin ve gend olarak doğanın iiriinil olan, fakat sanatın ilriinii olma
r:m şerlerin (ta ...ı.,; physeos ginomcna alla me apo tekhes) birliği (Ps.-Alek., 603, 9- 1 0).
S i Sabit rıl.l11lar küresi. Ps.-Alek., (603, 1 3-2 1 ) kendileri}1e llonatılmış olliııklan eklemlerden
llulap hareketleri ne basit, ne bölünmez olmayan hayvanların hareketleriyle, muttlak olarak basit
ve siirckli olan Gük'ün hareketi arasında ilginç bir karşılaştırma yapmaktadır.
6) 6, 26. bölümle krş.
7) Örneğin bir göksel küre.
419
META F i Z i K
1 ) Yani form. Ru remel birliktir. Tür (insan, ar) birdir; çünkii o tliğer riirlcre biiliinemez. Bi
r,·r için de aynı şey sfü: konusudur. Buna karşılık genel ol:ır:ı.k hayvan, bir tk-ğildir; çiinkii o kav
r:unLırı şüphesiz farklı olan rürlere bölünebilir (krş. Ps.-Alek., MM , 1 4 -2J).
2 ) Rıı riimel (ro brholou) 3 1 . samda kasredilen rür (eitlos) , yani hiilünmcz olan rck rümel
ol:ln en alr riirdiir (intima species) .
J) Rir'in k:ı.plamı il.: içlemi arasında yapılan ayrım. Bu içlem, 1 6. s:ı.rır \'e sonrasında Arisrore
(,".( in rd.;lif crciği ilç r:ınımla açıldığa kavuşnınılacakrır.
-i l Yukarda 34-36. sarırlarda özetlenen anlamlar.
'i) Rıınd:m sonr:ıki sarırlarda Arisroreles bir yandan Bir, diğer. yantlan Ôğe ve !':etlen arasında
hir karşıl:tşrırma yapınakradır. Her iki dunımda da özeni.: kaplamcı bakış açısı ile içleml·i bakış
açısını hirhirinden ayırdermek gerekir. ÖzellikJe bazen öğe ile eşanlamlı, bazen üğetlen ayrı ola
rak gii7 iiniine alınan Areş örneği ile ilgili olarak (9. sarır vd.) Ps.-Alck.'ıın gdişıirdiği diişii nceler
(CıO'i, -10-606, 2) ilgi ile izlenecel..ı:ir. !:ı., 3, 1 0 1 4 a 26-30'd:ı "üğe"nin ranımın:ı da lıakınız. 1 1 .
s:ırmLıki "sınırsız olan" (ıo apeiron) Anaksimandros'a bi r imadır.
420
X . K i TA P
ğ i belli ve özel b i r şey olmaCl ) ve yer veya form veya düşünce bakı
mı ndan bağımsız olma veya bir bütün veya bir bölünmez olma veya
nihayet ve özellikle her cürün ilk ölçüsü olma, daha da özell ikle n iceli
ğin ilk ölçüsü olmadır; çünkü diğer kategorilere o bundan yayılmışcır.
Çünkü ölçü, niceliğin kendisiyle bilindiği şeydir. Nicelik ise nicelik
20 olarak Bi r'le veya bir sayı ile bi linir ve her sayı, Bir'le bil inir: dolayı
sıyla nicelik olmak bakımı ndan her nicelik Bir'le bilinir ve nicelikle
rin ilk olarak kendisiyle bilindikleri şey. Bir'in kendisidir ve dolayısıy
la Bir. sayı olmak bakımından sayının ilkesidir. Diğer kategorilerde
de ölçü adını, her birinin kendisiyle ilk olarak bilindiği şeye veril mesi
nin ve her bir farklı varlık türünün ölçüsünün de bir birim olmasının
25 - urnnluk birimi, genişlik birimi, deri nlik birimi, ağırlık birimi, hız
birimi - neden i de budur (çünkiiC21 ağırlık ve hız iki zıddın her birin
de ortak olan bir şeydir. Zira onların her birinin iki anlamı vardır:
Örneği n ağırlık, hem belli bir ağırlığı olan, hem de aşırı bir ağırlığı
olan şey anlamı na gelir. Aynı şekilde hız da belli bir hareketi olanla
aşırı bir harekeci olan anlamındadır; çünkü yavaş olanın da belli bir
30 hızı ve hafif olanı n da belli bir ağırlığı vardır).
O halde bürün bu durumlarda,C.ll bir ve bölünmez bir şey
olan b i r ölçü ve ilke vardır. Çünkü doğruların ölçümünde bile bir
ayak (foot) uzunluğunu bölün mez bir şey olarak göz önüne alı
rız.<41 Zira her yerde ölçü olarak aradığımız, bölün mez ve bir olan
35 b i r şeydir. Ancak bu ölçü de nitelik veya nicel ik bakımından basit
olandı r.(5) Şimdi kendisine bir şey eklemek veya kendisinden b i r
şey çıkarman ı n mümkün olmadığın ı n düşünüldüğü durumda,
1 053 a ölçü tamdır. B undan dolayı da sayının ölçüsü, bürün ölçüler için
de ram olanıdır. Çünkü sayıda bir biri m , her bakımdan bölünmez
bir şey olarak vaz edilir. Bürün diğer ölçüler ancak onun taklitleri-
1 ) Aristoteles'in Bir kavramına getirdiği b u kesin belirleme açıkça Platon'un Bir anlayışına
karşı yöneltilmiştir. Öte yandan Aristoteles için Rir'in bir cins olmadığı, fakat bir onak doğa
ile ilgili olan şey (pros hen legomenon) olduğu bilinmektedir (Krş. r. 2, 1 003 a 33 ile ilgili
notl.
2) "T latiflik ve yavaşlık hakkında bir şey demiyorum; çünkü . . diye tamamlamak gerekir.
. ft
Aristotdes ağırlık ve hızdan biraz önce söz ett iği için, hafiflik ve yavaşlığı neden es geçtiğini açık
lamaktadır. 27-3 1 . satırlar kısaca bir tür parantez nitdiğinliedir. Akıl yürütme 3 1 . samdan itiba
ren de\'am etmektedir.
3) R ii rii n bu çeşidi rürlerde uzunluk, genişlik, derinlik, ağırlık ve hızda, bütün bu pasajla ilgi
,
42 1
M ETAF i Z i K
dir. O l Gerçekcen de sradion, calanc veya bir başka gördi olarak büyük
bir ölçüye herhangi liir şey eklense veya ondan bir şey çıkarılsa. bu iş
lem, onun daha küçük bir ölçü üzerinde yapılmasına kıyasla <;laha ko-
5 layca fark edilmeyecek bir işlem olacaktır. lşre bundan dolayıdı r ki is
rer sıvılar, iscer kacılar, iscer ağırlık veya büyüklükler söz konusu ol
sunlar, kendisinden herhangi bir şey çı karı lması nın duyular rarafı n
dan fark edilmesi mümkün olmayacak ilk şey. daima bir ölçü olarak
alınır ve bu ölçü vasıcasıyla bilindiğinde söz konusu nicel ik bilin miş
sayıl ır. Aynı şekilde harekec de basic ve en h ızlı harekede bilinir; çün
kü bu harekec en küçük bir zaman aral ığı n ı (laps) işgal eder. Bu ndan
1O dolayı yine Ascronomide de ölçü ve ilke olan bu cür bir Bir'dir. Çün
kü Gök'ün harekecinin cek düzenli (u n i forme) ve bi.icün harekecler
içinde en h ızlı olduğu kabul edilir ve diğer hareketleri ölçmek için de
bu harekece dayanılır.(2) M üzikce de b i r veya birim. ya rım-sescir.
Çünkü o en küçük müziksel aral ıktır Kelimede ise bir veya biri m,
harfti r. Biicün bunların her biri bu anlamda bird irler; onlar Bir'in
aynı anlamda kendileri hakkında söylenmesi anlam ında değil. bu zik
reniği miz anlamda birdirler.(3)
15 Ancak ölçü her zaman sayı bakım ı ndan bir deği ldir; bazen o bir-
den çokrur. Ö rneğin yarım-sesler-kulak carafından al gılananlar de
ğil,(4) , akılsal yarım-sesler-iki çeşiccir; ayn ı şekildt> kendileriylt> konuş
mayı ölçtüğümüz sesler,(S) çokcurlar. Nihayec karenin köşegeni ve ke
narı iki ölçü ile ölçülür. Bücün uzaysal büyüklükler de benzeri b ir bi
rim çeşitliliği sergilerler.<6) O halde Bir. her şe)'İn ölçüsüdür. Çünkü
1 ) Riiriin bu diğer iilçülerde ö lçü olarak ağırlıklar için r11/m11. uzıınhıklar i\·in .<tm/İQf/ gihi bü
yiik hiri rnlı:r değil, rıı kii(iik bir duyusal alınarak sayı nın itbl hiriminı: y:ıkl:ışınara \·alı ş ılır. Krş.
Sr. Thnmas, s. 560, no r 1 945.
2) Krş. Gok Üzrıirır. H, 4, 287 a 23; Müziksel yarım-sı:slı: ilgili ol:ır:ık ( 1 2. s:ıml hkz, 6., 6,
1 O 1 6 h 22 ile ilgili nor.
3l Yani hir bölünmez ve bir "tode ti" (bireysel töz, birinci dı:recedı:n tüz) ol:ır:ık binlirlcr (krş.
yu karda 1 052 b 1 5 - 1 6 ve onunla ilgili not).
'il Yarım-ses kulak rarafından algılanmak bakımından (k:ıt:ı ten akııc:n) s:ırıs:ıl olar.ık daima
hirdir. Ronirz'e gö re ('i 1 8) 1 6. satırda kastedilen iki tiir akılsal r:ırım-scs. majiir yarım-ses (apote
mcl ve minör yarı m-ses tir (leimme). Pasajın genel anlamı il.: ilgili ol:ır:ık krş. Sr. Thom:ts, s. .=;6 1 ,
nor 1 '150.
'\) Yani alfabenin hmflm. (Ps.-Alek., 609, 30) . Şimdi alfahcnin h:ırtlı:ri aynı iilçfük· konuşma
nın hirimlı:ridirler: " Raşkalarından daha fazla konuşmanın i.ilçiisii tılan hir harf yoknır. A, E, l,
O. LI. yine R, C, D \'b., bunların hepsi qit olarak konuşmanın birimlcridirlcr ve zo nı nlu ollı.rak
da arnı ımınlul..'"ta d.:ği ldirler" Ross, ll, 283.
(1) l's.-Alck., (6 1 0, 1) açıklama olarak bir doğnınun ya itk-:ıl bir til\·ii ile VC)'a somm bir ölçü
il,· li lt;ii ld iiğii n il sörlemcktedir. Ross ise (aynı yer) metnin bağl:ım ının daha zir;ulc hi rbirleriyle
422
X . K İ TA P
rözü oluşruran öğeleri, şeyi ya n icelik veya rür bakımı ndan bölmek
20 sureriyle biliriz ve Bir'in bölünmez olmasının neden i de ram da her
varlık rürünün ilk öğesinin bölünmez olmasıdır. Ancak bi r olan her
şey aynı rarzda bölünmez değildir: Örneğin bir ayak ve bir biri m.
ikincinin her bakımdan bölünmez olması na karşılık. ayak, daha önce
söylediğimiz gibi( O algı bakım ından (ama yal nızca· algı bak ı mından)
bölün mez olan şeyler grubuna dahil edilmek durumundadır. Çünkü
her sürekli şey, şüphesiz bölünebilir.
25 Ölçü . daima ölçülen şeyle aynı cinsrendir: Biiyüklüklerse büyük-
lükle, daha özel olarak uzunluk uzunlukla, genişlik genişlikle, sesler
sesle, ağı rl ık ağırlıkla, biri mler birimle ölçülürler. Demek ki konuyu
böyle anlamak ve sayıların ölçüsiiniin bi r sayı olduğunu söylemek ge
rekir. Eğer aynı rürden kavramlar söz konusu olu rsa öyle demek gere
kir. Ama gerçekre böyle bir durum söz konusu değildir. Bu san ki biri
nin biri m lerin ölçüsünün biri mler oldukları nı. bir birim olmadığını
iddia ermesine benzer; çünkü sayı bir biri mler çokluğudur,(2)
30 Duyum ve bilimin de aynı şekilde şeylerin ölçüsü olduğunu söy-
leriz; bunun nedeni b iraz önceki neden, yani bir şeyi bizim bunların
sayesinde bilmemizdir. Aslında bilim ve algı diğer şeyleri ölçmekren
ziyade. kendileri ölçülen şeylerdir. Onların durumu gerçekre bizim
bir başkası rarafından ölçülmemize benzer: Boyumuzun ne olduğunu
biliriz; çünkü biri kaç kulaç olduğumuzu anlamak üzere birçok kez
.3 5 üzerimize kulaç ölçüsünü uygulamışrır.L'l Oysa Proragoras iman her
iikiilı:nıC7. olan büyükliiklerin farklı birimlerle ölçülmesi gerektiğine işaret ettiği noktasına dikka
ti \·,·kmı:ktedir. Netice <•larak pasajın bütünü karanlıktır.
1 ) 1 052 b 33 ve 1 053 a 5.
::!) Aristoteles diyor ki: Saytlann bir sayı ile ölçüldüğü lliişiinülebilir. Ancak gerçek sayıkı1fa
.<ı�Y' ar:mmlaki ilişki. :ıkrabalık (sungeneia) yalnızca görünüştedir. Çünkü s.ıyı bir birimi" toplu
lu�u,hı r ve birimler bi r birimle ölçülürler. O halde Joğru bir şekil,le if.ule etmek için birimlerin
(til:ınca sayının) ölçiisiiniin birim değil, (ölçü olarak alınan sayıyı meydana getiren) birimler ol
dıı�unu söylemek gerekir. Krş. Bonitz, 4 1 9.
�il Aristotdes bu pasajda güçlü bir biçimde daha önce de yaptığı (r, 'i. 1 0 1 20 b 30; A, 1 5,
1 O.:! 1 :t ::!9: 0, l O, 1 O 'i 1 b 6-9) ve daha sonra da yapacağı gibi (6, 1 O'i? :t 7) nesnenin özne üzeri
ne iincdiğini vurgulanı:ıktadır. Bize şeyleri tanıtan ölçil ollhığuna ve bilim ve duyum lfa dış diln
r:ı h:1kkımlaki bilgimi7.in kaynaklan olduğuna göre, onların şe}1erin llc i.ilçiisii olduklarını düşil
nd,iliri7.. Oysa g�çd.:te doğru olan, bunun tersidir. Ve bilimle lhıyum ölçil olmaktan çok, öfrü
lrıffliıfer. O halde gerçek bir kelimeleri kötüye kullanma sonucu bilim ve duyumun ölçüler ol
dııl.. l arını söyleriz. Ru aşağı yukarı bizim üzerimize bizi ölçmek için o kadar çok kez uygulanrruş
nhn hir kulacı ölçmeyi iddia eunemize benzer (Bonitt, 4 1 9-420, haklı olarak bu ben1.ctmeyi
kiiril hir benzetme olarak görmektedir). Gerçekte kulaçla ölçi1len be\lenimiz,lir, yoksa bedc:ni
nıi1lc lil\·ülen kulaç lk'ğildir.
423
M ETAF İ Z i K
. 424
X . K İ TA P
eğer rümel olan h içbir şeyin cöz ol ması mümkün değilse ve eğer
Varl ı k'ın kendisinin duyusal çokluk dışı nda (çünkü o, bu çokl ukca
orrak olandır) bir ve bel l i bir şey olarak bir röz ol ması mümkün
20 değilse, cersine eğer o ancak basic bir yüklemse, Bir'in de bir cöz
olamayacağı , çünkü Varlık ve Bir'in bürün yükl emler içinde en ge
nel yü klemler oldukları açıkcır. O halde bir yandan cinsler belli
gerçekl ikler, duyusal şeylerden ayrı rözler değildirler: öbür yandan
da Bir, bir cins değildir, çünkü ne Varl ık, ne rözünC l l b i r cins ol
maları mümkün değildir.
Bürün kacegoriler bakım ından ele al ı nan Bir'in durumu da zo-
25 runlu olarak budur.(2) İmdi Bir, Varlık'la ayn ı anlama geldiğinden ,
bunun sonucu şudur ki eğer n i relik alanında Bir belli b ir şey, özel
bir gerçeklikse ve ayn ı durum nicel ik alanı için de geçerliyse, nas ı l
ki Varl ı k' ı n ne olduğunu sormak zorundaysak, açıkça bücün kace
gorilerle i lgili olarak Bir'in de ne olduğunu sormak zorundayız.
30 Zira B i r' i n doğas ı n ı n sadece bir olduğunu söylemek yermez. Ancak
ren klerde Bir, bir renkcir, örneğin beyazdır ve diğer renklerin be
yaz ve siyahcan çıkcığı, nasıl ki karanl ı k gerçekre ışığın yokluğun
dan ibarecse siyahın da sadece beyazın yokluğu olduğu görü lü r.
Bundan dolayı eğer v�rlıklar renkler olsalar, onlar belli bir sayı ola
caklardır. Ama neyin sayısı? H iç şüphesiz ren klerin bir sayısı ve
35 Bir. belli bir bir, yani beyaz olacakcır. Aynı şekilde eğer bü rün var
l ı klar m üziksel sesler olsalar, bir sayı, ancak yarım-seslerin bir sayı
sı olacaklardır. Ama onların özlerini reşkil eden sayı olmak ol ma
yacak ve B i r, cözü Bir değil , yarım-ses olacak olan belli bir şey ola-
1 054 a cakrı r. Telaffuz edilen sesler için de durum ayn ıdır: Varl ıklar o za
man harfleri n bir sayısı olacak ve Bir, bir sesli harf olacakrır. Niha
yer eğer bücün var olan şeyler doğrulardan meydana gelen geomec
rik şekiller olsalar, onlar şekillerin bir sayısı olacaklar \ e Bir, üçgen
olacakrır.
Bürün diğer varlı k cinsleri için de aynı akıl yürürme geçerl idir.
5 O halde büciln belirlemelerde (yani) niceli klerde, nirel iklerde, ha
rekerre, sayılar ve bir birim var olduğuna, rözün dışındaki bücün
karegorilerde sayı bel l i bir şeyin sayısı olduğuna ve Bir, belli bir
şey olduğuna göre ve Bir olmak, Bir'in cözü nü reşkil ermediğine
1 ) Genci olarak tözün-2 1 -24. satırlarda Aristoteles Varlık hakkında bi raz i.lnce sörlemiş oldu
ğu şerleri Rir'e teşmil etmektedir.,
l) Yan i Rir, bir töz değildir.
425
M ET A F İ Z İ K
1 ) O halde Bir, b i r töz değildir, b i r yüklemdir - Eğer diğer kategorilerde i.izü gereği mevcut
olan hir Bir var olam:v.sa, töz kategorisinde de hiçbir şeyi n, ne Sokrates, ne Tanrı, ne tle b�ka
bir şeyin kendisine bir dayanak ödevi göreceği bir Bir var olamaz. Çünkü nitelik. nicelik vb. de
h...-.tli hir gerçekliğin Rir'e dayanak ödevi gördüğü, tözde ise hiçbir şeyin ona tlayanak Öticvi göre
meyeceği ni, Rir'in kendisinin töz olacağını söylemenin ne gerekçesi varclır? (Krş. Ps.-Al.:k., 613,
.
).':" ) .
2) Örneğin bir insanı.
3) Bir'in nitdik, nicelik vb.'den ayrılmadığını gösterd ikten sonra Aristotclcs, aynı şekilde ne
Rir'in bu şekilde bdirlenimlerine bağlı olan Varlık'tan ne de Varlık'ın Bir'den ayrılmadığını söz
lerine eklemektedir: Her bir, varlıktır; her varlık, birdir. Bir olmak, bürün belirlenim leriyle bi
reysel varlığa sahip olmaktır.
4) r. 2, 1 003 b 26 vd.
'i) Ku bülüm Aristotdcs'in Bir kavramını belirlediği bir önceki böliimiin doğal bir devamı
olarak görünmektedir.
6) Krş. tı, 10, 1 0 1 8 a 20; Kaıegorikr, 1 O-Çelişme ve görel ilik dışarı anldığına göre geriye yok
sunluk \'C karşıtlık kalmaktadır. Ancak karşıtlık, yoksunluğun �ırı biçimitlir. O halde sonuçta
ancak karşıtlık kal maktadır.
426
X . K İ TA P
(relation) zıtlığı değil, ancak karşıdık {con trariere) zıtl ığı söz konusu
olabil i r ve Bir, adını ve açıklamasını karşıtından; böliinemez. bölüne
bilir olandan alı r. Çünkü çokluk ve bölünebil i r olan. duyular tarafın
dan bölünemez olana nispetle daha fazla algılanabilirdir. Öyle ki çok
luk, algı koşulları nedeniyle bölünemez olandan bilgi bakımı ndanO )
önce gelir.
Karşıtların bölünmesi hakkında tartışmam ızda gösterdiği m iz
30 gibi(:?) Ayn ı, Benzer, eşir olan Bir'e aittir. Buna karşılık Başka. Benze
mez, Eşit-Olmayan ise çokluğa aiccir.
Ap11 olan farklı anlamlara gelir: 1 ) Bazen onunla Sl1J'' h11kımm-
35 dan 11)'111lıkl3) kastedilir. 2) Bazen hem tanım, hem de sayı bakı mın
dan bir olan bir şeyi aynı diye adlandırı rız: Örneğin sen gerek form,
1 054 b gerek madde bakımından kendinle birsi n .«O 3) Ni hayet o biri nci de
receden tözün tanımının bir olması anlamı na da gelir. Örneğin eşit
doğrular ve eşit açıl ı dörtgenler birbi rlerin i n aynıdırlar. Bu tür şeyler
çoktur, ancak bunlarda eşitlik, birliği teşkil eder.
M utlak anlamda aynı olmayan, somut tözleri bakımındanC5) da
aralarında fark olan varlıklar, eğer form bakımı ndan aynı iseler, ben
zerdirler. Örneğin daha büyük bir kare. daha küçük bir kareye ben-
5 zerdir. Eşit olmayan doğrular da benzerdirler. Onlar benzerdirler,
mutlak olarak aynı değildirler.(6) Aynı forma sah ip olan ve aralarında
derece farkı olması mümkün olan şeyler de eğer araları nda de�ece far
kı yoksa benzerdirler.(7) Aynı şekildel8l nitelikleri form bakımı ndan
bi r ve aynı olan - örneğin beyazlık - an cak daha az veya daha çok
1O olan şeyler, formlarının bir olmasından dolayı benzerler olarak adlan
dırılırlar. N ihayet ister özsel nitelikler. ister göze görünen nitelikler
söz konusu olsunlar, sahip oldukları nitelikleri bakımından aralarında
farklılıktan çok benzerlikler gösteren şeyler benzer şeyler diye adlandı
rılırlar. Örneğin tunç, beyaz olmak bakımından gümüşe; altın, sarı ve
1 ) Rilgi bakımmdım ve yalnızca bilgi bakımından. Oysa dobra bakımın<l:m (ra physei) Bir
iince gelir (Ps.-Alek., 6 1 5 , 1 1 ) Böylece biz Bölünmez ve Bir olan'a nisperlc böliin.:hilir ve çok
olanı tlaha iyi biliriz.
:?) r. 2, 1 004 a ve 2 veya belki De Bono, 2 (kaybolmuş eser, Krş. Fragm. 26. 1 478 b 36).
3) &. 9, 1 0 1 7 b 24 'de kastedilen ilineksel birlik (Bonirz. 425).
4) Burada madde ve sayı aynı şey olduğundan. Bu murlak arnılıkrır (krş. Ps.-Ald.:., 6 1 5, 26-27).
5) Bileşik varlıkları (synrheton) bakımından. Örneğin Sokrares ve Plaron (Ps.-Alek., 6 1 6, 3-4).
(ı) Çiinkü eşit olmamaları (in�ire) bakımından farklıtlırlar.
7l Rcrazlık, derece f.ukını kabul eden bir şey olmakla lıirlikre, ben1.er şekiltlc beyaz cılan iki
şeyin benzer oldukları söylenir (Ps.-Alek., 6 1 6, 1 2- 1 4; Bonirı, 426).
8) Bir öncekinin rersi olan durum.
1 427
M ETA F İ Z İ K
i) Ps . -Alek. 'a göre (6 1 6, 35-38) Aynı Başka'nın zırlığı bir çelişme 11ılığı,lır. Ama Ross rarafin
,bn d<·�·h.'°"lenen (fi, 28 8 ) Bonia:, bu yoruma kaqı çıkmakr:ı \'e s:uk'l:e bir k:ırşırlık mlı�ının söz
kon ı ı m nl,hığunu sa\'lınmal."tadır. ÇünkU varlık için ancak bu mevcm olabilir. Bu :ıçıkl:ıma ke
sindir \'e :ırkadan gdcn 1 8-22. satırlar rarafindan teyid e,lilınckrcdir. Karşıtlık ve çelişme :ırasın·
<l.ıki farklılık St. Thomits rarafi ndan açık bir şekilde belinilmişrir: s. 573, nnr 20 1 5 .
2 ) Ve o yukarda 1 054 a 5-b 3 ' de verilen Aynı'nın anlamına mt ı r.
J) Yuk:mfa 1 6. sarırla ilgili nota bkz.
11 Kiiylece töz ve nirclik, başka şeyler olmakla birlikre, birbirlerine bdli hir şey olmak bakı
mınıl;ın onak olma1lar.
Sl Aristoreles f.ırklı şeylerin onak bir öğeye sahip olduklarını değil. kendisiyle farklılaştıkları
hir ş('ye (.:ins veya rii r) sahip olduklarını gösrermck istemckrcd ir. Krş. Aşağı da 8, 1 OF b 36.
C>l Cırneğin farklı ulan Sokrates ve Plaron onak öğe olarak l"İns ve riirc sahiprirler: Oysa insan
\'e ar onak i.iğe olar:ık sadece cinse sahiptirler (Ps.-Alek., 6 1 8. 3-5 ).
"'.") Kirhiriııe dö n iiş mcni n olmaması, onak bir madde olmadığının ddilillir.
428
X . K İ TA P
Farklı olan şeyler birbirlerinden daha çok veya daha az farklı ola-
5 bilecekle-rine göre, en büyük bir farklılık da vardır ve buna ktTr{ltlık
adını veriyorum. Karşırlığın en büyük farkl ılık olduğunu tü mevarı m
gösterir. Çünkü cins bakımından farklı olan şeyler arasında i lerişi m,
geçiş olmamasına, birbirlerinden fazla uzak olm:ıl:ırı ıı:ı. bi rbirleriyle
karşılaşrı'rılamam:ı.ların:ı14) ka rşılı k , tür ba k ım ı ndan fa rklı olan şeyle
rin karşı lıklı meydana gelmeleri nin (gene rat io n ) hart"ker noktası , uç
lar olarak alı nan karşırlardır. İ mdi uçlar. dolayısıyla karşıtlar a rası nda
ki mesafe, en büyük mesafedi r.(5)
1O Ancak her cinsce en büyük olan şüphesiz tam, mükemmddir.(6)
Çünkii en büyük olan, aşılması kabil olmayandı r ve mükemmel. ken
disinden öre hiçbir şeyin düşünülmesi mümkün olm:ıyandır.! 71 Çün-
1 ) 1 l:ma en büyiik farklılıktır. Bonirz'in Jikkaci çekciği ii1ere (42'1) bu ntıkı:ı bir sonr:ıki bö
lii nı.I,· de :ılınacağından burada yerinde değildir. Anc:ık bi7. Ross"un iirneğini i1leyerck m , 2 88)
nıanıık "ıl ı ıl:ı rak daha iince gelen şeyleri izleyen bu par:ıgrafı konıyo nı7..
.!l Oı 1:1k bir öğe d.:.'ğil, bildiğimiz gibi kendisiyle �r l.: r i n farklıl:ı�rık l:ırı hir Ş<.'}' (cins \'eya ciir)
i�wım ı:e�·,·k hir farklılık.
;\) K rş. A.;ırrgori/r.,., 1 O ve 1 1 ; Peri Hermeneias. 1 4 ; 6., 1 O \'e gi.;ıulernıdcri.
4) l:klki l'l:ıtoncu kaynaklı olan ve Ariscoceles'e .M " e N kiı:ıpl:ırında sayıların birimlerini nice
k·ıuli rnıe i m kanını \'eren "asymblecos" sıfacı, karıılıııtml111ıııız. ıoplıınamaz a n l a nı ına gdnıekcedir
\'e "symhlccos"a "kı1r:ılıı,<tmlııbilir" karşıccır. Aralarında ilcıişiın, geçiş olmayan varl ıkl:ır (6. satır)
hirhirl,·rimlen çıkma1l:ır ve birbirleriyle "karşılaşrırılanı:v:lar" . yani aralarında orcak hir şeye sahip
ıleğilılirlcr (Ps.-Alek., 6 1 9, 1 -2).
') ) Kcmlilerinden h:ırekecle karşılıklı oluş veya değişmeni n meydana geldiği u\·lar, karşırlardır
ve U\-1.ır arasındaki mesafe, dolayısıyla karşırlar arasındaki ıııcsatC. ancık en biiyiik mes:ıfo olabi
l ir. Ktirlecc karşıt k:l\'ramı, değişme kavramına bağlıdır.
6) Akıl yilıilcmenin genel adımları şudur: En biiyiik farklılığın k:ır�ırlık olduğunu giisıerdik
ten sonra Arisrotele; en biiyiik farklılığın mükemmel farkl ılık oldıı�ıınıı ( 1 1 . sam nl . ) güsceri
ror. !\unun sonucu karşıclığın en miikemmel farklılık olduğu ( 1 6. s:ıw) ve hir şeyle ilgili olarak
ancak ıck hir karşıcın ohbileceğidir ( 1 9. sacır).
il Ürneğin Evren hi.i}ie bir şeydir (Ps.-Alek. , 6 1 9, 1 7).
42 9
M ETA F İ Z İ K
kü cam farkl ılık, sonu( l ) ifade eder - nasıl ki mükemmel olarak adlan
dırılan şeylerin böyle adlandırılmalarının nedeni de bir sona ulaşma
ları ise - ve sonun ötesinde hiçbir şey yokrur. Çünkii her şeyde o, son
noktadır ve o, geri kalan her şeyi içerir. Bundan dolayıdı r ki sonun
dışında hiçbir şey yokrur ve mükemmel olanın hiçbir şeye ihtiyacı
yokcur. O halde açıkça ortaya çıkm:ıkradır ki karşıtlık en ram. mü-
15 kemmel bir farklılıktır. i mdi karşıtlar farklı anlamlarda karşıtlar ola
rak adlandırıldıklarına göre(2) bu mükemmellik özelliği karşıtlara ait
olan farklı k:ırşıd:ır tarzlarına karşılık olacakrırJ.\1
20 Durum böyle olduğuna göre bir şeyin birçok karşıtı olamayacağı
açıktır, çünkü önce ne bir uçtan daha uç ol:ın bir şey olabil i r, ne de
bir mesafenin i kiden fazla uç noktası olabi lir. Sonra genel olarak söy
lemek gerekirse, her karşıtlık bir farklılık olduğuna. farklılık, dolayı
sıyla en ram farklılık da iki şey :ırası nda olmak zorunda olduğuna
göre bu yine apaçıktır.
Karşıtlar hakkında genel olarak verilen diğer t:ınıml:ır da doğru
olmak zorundadır.(4) Çünkü 1 ) sadece ram farlılık en büyük farkl ılık
25 değildir: çünkü nasıl ki cins bakımından farklı olan şeylerle ilgili ola
rak daha ileri bir farklılığı vaz etmek mümkün değilse, tür bakımın
dan farklı olan şeylerle ilgili olarak da cinsin içi nde olmayan hiçbir
şeyi vaz ermek mümkün değildi r; çünkü bir şeyle onun dışında bulu
nan şeyler arasındaC'i) düşünülebilir bir farkl ılık olmadığı kanıtlan mış
cır.(6) Oysa bir şeyle onunla aynı cinse ait olan şeyler arasındaki tam
farkl ılık. en büyük farklılıktır 2) Aynı cins içi nde birbi ri nden en farklı
olan şeyler de karşırlardır; çünkü ram farklılık bir cins içindeki rUrler
arasındaki en büyük farklılıktır. 3) Yine kendileri ni kabul eden bir
430
X . K i TA P
1 ) Karşıtlığı onu t:ım farklılık kavramına indirgeyip t:ınımladıktan sonra Aristotcles, şimdi
onun öıiinii daha iyi ;çı klamak için diğer zıtlarla karşılaştırmasına girm�ktcdir
:?) Örneğin beymfan yoksunluk olan esmerlik, beyazlığın _hirinl·il karşıtlık :ınlamında karşıtı
tl..ğil,lir (Ps.-Alck., 62 1 , 3-4) .
.il t\<1}�ece beyaz beden siyah bedene, siyah ve beyaz olandan ötiirii karşımr.
1) Örneğin sağlığa kavuşma hugiansis) ve hastalanma (nosansis) arasım�tki karşıtlık böyledi r
(Ps.-Alck., 62 1 , 6) . R u örnekleri tamamlamak kolaydır.
5) 4. bölümün sonunun bütünü yoksun olma ve karşıtlığın çelişme mlığı alanına girdiklerini,
haşka <lcyişle hiç olma7.sa mua�en bir anlamda yoksunluk \'e karşıtlığın çdişikler olduğunu gös
terme amacına sah iptir. Ancak Aristoteles çelişki ve karşıtlığı birbirinden ayıran f.uklılık iiıerin
Jc ısrar etmekle başlamaktadır: Yalnızca birinci, ara dunımların varlığını tlışarır (bu noktada krş.
Onmneler Üzerine, 6). Aristoteles ancak karşıtlık bir yoksunluk, yoksıınluğun kendisi ise bir çe
lişki olduğu için karşıtlığı çelişkinin alana yerleştirmeye muvatf.tk olacaktır. Ru konuda kendi
sindeıı esinlendiğimiı Ps.-Alck'un açıklaması mükemmekl ir (62 1 , 1 1 - M : 1 7- 1 9; 6:?3, 6-9); Bu
pasajla ilgili olarak krş. Hamelin, Lt syrt. d'Ar., s. 1 4 1 : "Zıtların bu hiyerarşik sınıftamasının yeri
ni . . . hir bağlantının (liliation) açık olarak gösterilmesi almakratlır. En murlak mlık. çelişiklerin
mlığıJır. Sahip olma ile yoksun olmanın zıtlığı, bir öncekinin bir sınırlamlırılmasıtlır. Kentli he
sabına sınırlandınlan sahip olma ile yoksun olma arasındaki zıtlık ise karşıtlık mlığı olur. O hal
de gürelilerin zıdığını �n son safhaya koymak gerekir ve eğer onun yeri zorunlu olarak bu ise, bu
nun nedeni Aristotcles'in düşüncesinde, bunu söylemese de, bu zıtlığın en .az olumsuzlama
(ncgation) içermesidir".
6) Yoksunluk bir tiir çelişkidir. Bu nasıl olmaktadır? 6.. 22'de mmlak yoksunluk ile göreli
yoksunluk arasında tesis edilmiş olan bölmeyi tekrar ele alan Ariscocdes önce ('i-7. samlar) yok
sunlıığıın genel olarak bir çelişki olduğunu göstermekted ir: Kir şeye sahip olmanın imkanS11J1ğı
(taş, giirme duyusuna sahip olamaz) veya doğal olarak sahip olunması gereken şeye sahip olma
ma (!,,'Örme yetisi olmayan hayvan), mümkün-olmama, imk:i nın ohımsuzlanmasımlan başka bir
43 1
M ETA F i Z i K
bir anlamda yoksunluk, belli bir niteliğe murlak anlamda sah ip olma-
5 m:ı veya doğası gereği sahip olmak duru munda olduğu şeye sahip ol
mamadır; çünkü başka bir yerde ortaya koyduğumuz bölmelere uy
gun olarak yoksunluğun birden fazla anlamı mevcumır. O h alde yok
sunluk bir tür çelişkidir: O ya belli bir güçsüzlükrür veya kabul edici
madde ile ilgili bir güçsüzlüktür. Çelişkinin :ıra durum kabul erme
mesine karşılık, yoksunluğun bazen on u kabul ermesinin nedeni bu-
lO dur. Çünkü her şey y:ı eşittir veya eşir deği ldir. Ama her şey ancak
eşitliği kabul ermeye müsait bir özne ilt' ilgili olarak ya eşirrir. ya da
eşit değildir. O l O halde eğer oluş, maddenin içi nde karşırl:ırdan hare
kede meydana geliyorsa ve ister formdan ve forma sahip olmakran. is
ter formdan veya biçi mden yoksun olmakran ha rekerle işliyorsa, her
15 k:ırşırlığın bir yoksunluk olacağı. ancık muhremelen her yoksunlu
ğun bir karşıtlık olmayacağı :ıpaçıkrır<:?I (bunun neden i. yoksun olan
varlığın . bi rçok biçimde yoksun olmuş olması n ı n mümkün olm:ısı
dırOl). Çünkü yalnızca değişmeni n kendisinden çık mış olduğu uç
şeyler. karşırl:ırdır. Bunu rümev:ırımla görmek. de mi.imki.indüd4)
Çünkü her karşıtlık, iki karşınan birinin bir yoksu nluk olmasını ge
rekti rir. Ancak bu yoksunluk her zaman aynı rürden dt"ğildir: Eşirsiz-
20 lik eşirlikren, benzer olmama benzerlikren. erdemsizl ik erdemden
yoksun olmadı r. Ancak durumlar daha önce işarer erriğimiz rarzda(5)
farkl ıdırlar. Bazen yalnızca şeyin bir yoksunluğa maruz kaldığını kas
tederiz . .Bazen bir zamanla veya bir kısı mla sınırlı (örneğin hayatın
belli bir dönemiyle veya ana bir organla sı nırlı) olan veya bürünü
konu alan bir yoksunluk söz konusudur. Bu anlam çeşirliliği niçin
Ş'-!' ,!eğildir. Ancak A ristotelcs (özellikle 7-8. saurlarda) gcnd olarak (haplos) hir çd işk ini n değil,
muayyen (tis) bir \·di ş ki n i n söz konusu olduğunu açıkl ığa bvu.şnırm:ıkt:ı,lır. O örn'-ı; in bizzat
k,·n,li,imle deği l , bir iimedc körlüktür. Ba.şka deyişle o ki.i rl i ik değil, kiirdilr.
1 l Sair ve basit çd i ş kidc söz konusu olandan f.ı.rklı olarak - onda A ya eşinir veya eşit ,icği l di r
- rnksnnluk, ara thı rı ı m lar kabul eder; çHnkü o bir özne gerektirir. Ru lime. t.1 ir ol:ın ve eşit ol
mayanla ilgili olarak biiyüklil klerdir, başka bir şey deği ltl ir. Yoksunluğun hu i i1cll iği onu bir bi
ç i ıfülc. arnı özelliğe sahip olan karşıtlığa özdeş kılmayı miimkiin kılar.
:?) Yoksunluk i le k arşı tlık arasındaki benzerliği biraz önce gtisteren Arisrordes, <l:ıh:ı sonra de
ğişme kavramına dayanarak aralarındaki f.ı.rklılığa işaret ermektedir. Demek ki roksunhığun kar
ş n l ı k r:ı n tf aha gen iş bir kaplamı vardır: Karşıtlık, yoksunluğun i ç i ne girer; ama her yoksunluk,
hir karşıtl ı k değild ir; Mükemmel bir karşıtlık lazımdır.
3) bm erl i k, s i ph l ı k gibi beyazdan yoksunluknır. Ama ancak hu sonuncıı. yani s iya h lık, uç
durum olarak, bir k:ı rşımır (krş. Ps.-Alek., 623, 30-33).
4) Aristotdcs şimdi ilmekler yardımıyla yoksunluk ile karşıtlık :ırasında rc:sis eniği :ırrı m ı gös
rermc:kt'-"tlir: Bu sonuncu, yoksunlul.."tan daha dar kaplama s:ıhiprir ( Krş. B..m it7.. 431).
5 l Yuk:ımia 4-6. sanrlar.
432
X . K i TA P
bazı yoksunl uk türlerinde bir ara du rumun olmayıp (her sayı zorunlu
olarak ya çift sayı, ya da tek sayıdır) bazıları nda ise onun olabilt:"ceğini
25 (örnt:"ğin n e iyi, ne d e kötü olmayan insan vardır) açıklar. Nihayet
bazı karşıdarın bell i özneleri vardır, bazıları nın yoknırJ 1 1 O halde
karşırlardan biri n i n daima diğf'rinin yokluğu olduğu apaçıkrı r. Ancak
zaren bunun birincil karşıtlar için, yani diğer karşırların ci nsleri için,
ya ni Ri r ve Çok olan için doğru olması yererlidir; çünkü bi.iriin diğer
leri onlara dayan ır.
30 Tek bir şeyin ancak tek bir karşırı olduğu için Rir' in çok olan'a
ve eşirin büyüğe ve küçüğe ne tarzdaL'I zır olduğu sorusunu sorabili
riz. Çün kü seçenekse! soru daima bu siyah mı, bt"yaz mı veya im siyah
mı. szı•rıh-Mğil mi soruları n ı sorduğumuz durumlarda olduğu gibi zıt
lar hakkında sorulur. Buna karşılık bu i11sn11 1m, br_J•nz 1m diye sor
mayız; meğer ki daha önceden bir varsayımla14 l bir zırlık resis ermiş
35 olup örneğin şunu sormuş olmayalım: lki:;i11dm hn11gi.fi grlrli? Sokra
tes mi. Klton mıı? Ancak bu son seçenek h içbi r varl ık cinsinde zorun
lu dt:"ğildir. Hatta bu durumda bile o iki şeyin gerçek anlamda zırlar
oldukları ası l anlamındaki sorudan rürer; çünkii yal111zca zırlar aynı
zamanda var olamazlar ve ikisinden hangisi nin geldiği sorulduğunda
da kullanılan, bu aynı zamanda var-ol mamal ıdı r. Çiinkü Klt"on ve
1 056 a Sok rares'i n birlikte gelmelerinin mümkün olması durumunda bu
soru,l'il saçma olurdu. Ancak bu durumda16) bile sorulan soru gene
1 ) Rö)iece Ps.-Alek.'dan örnekler alarak (524- 1 2- 1 7) diyebiliriz ki çift ve t<.- kin öznesinin yal
nızca sayı olmasına karşılık, iyi ve körü bütün kategorilerde mevcuttur.
2) Rölümiln konusu eşit olanın büyük ve küçük olanla zıtlığının bir karşıtlık zıtlığı olmadığı,
onun ( 1 056 a1 'i) gerek bir çelişki, gerekse bir yoksunluk olmak 1.0nında ollhığunu göstermektir.
Bir ve Çok arasındaki zıtlık bir sonraki bölümde de alınacaktır.
3) Yani o karşıtlar olarak mı - ki bu a prio� olarak 4, 1 O'i'i a 1 9\la bir şeyin birllen fazla kar
şın olmasının imkansız olduğu hakkında söylenen şeyle uyuşmamaktad ır - veya sahip olma ve
yoksun olma olarak mı veya göreliler olarak mı veya tasdik ve: inkar olarak mı zıttır? l mJi seçe
nc:kscl sonınun ancak zıdarda, hiç olmazsa ilke olarak onlarda kullanıldığı açıktır. O hallle bü
�i.ik-kliçlik veya eşit çiftinin bir zıtlık olduğunu mu söylemek wnındayı:ı:? O 1.aman bu zıdık
hangisillir? (3-6. satırlar): Kq. Ps.-Alek., 624, 32 vd.
4) Yani gelen phsın ya Kleon veya Sokrates olduğunu varsaymak suretiyle. Ancak bu, siyah
bcyv:ın doğal zıtlığını taklit eden bir tür yapay zıtlıktır.
5) Yani gelen Sokrates mi, yoksa Kleon mu sorusu.
6) Yani Sokrates ve Kleon'un birlikte gelebilmeleri dunımunda.
433
M ETAF i Z i K
de bir zıclık, Bir'le Çok'un zıclığı alrın:ı, yani 011/11rd1111 ikisi mi geldi,
_ı•olurr hiri mi? şekline girer. Seçeneksel soru daima zırlarla ilgili olarak
sorulduğunda ve acaba ikisinden hangisi dah11 bı�ı·iik vryn dtrhn kü
ıiik ı•rya eşittir? sorusu sorul:ıbildiğine göre eşir olanın diğer iki şeye
5 olan zırlığı nedir? Eşir, sadece onlardan birinin k:ırşm olam:ız;( I ) ama
her ikisinin birlikre karşın da olamaz. Çünkü neden daha küçüğün
dt"�il de daha büyüğün karşın ol:ıcakrır? Sonra eşir, eşir-olm:ıy:ına kar
şımr; öyle ki bu durumda o birden fazla şeyin k:ırşırı olacakrı r. Ancak
eşir olmayan eğer ay111 zamanda hem daha büyük. hem de daha kü
çük anlamına gelmekreyse, eşir olan her ikisinin de karşın ol:ıcakrır (o
zaman bu güçlük, eşir-olm:ıy:ının iki olduğunu söyleyenlerin görüşü-
1O nü destekleyecekrir). Fakat bundan tek bir şeyi n iki başka şeye karşıt
oldu�u sonucu çıkar ki bu ise imkansızdı r. Nihayet eşir. açıkça büyük
ile ki.i�·i.ik :ırasında :ıra durumdur. Oysa hiçbir karşırlık. deneyin gös
terdiği üzere, ne ara durumdur, ne de tanımı gereği öyle olabilir: çün
kü o eğer bir :ıra durum olsaydı, tam bir farklılık olmazdı.Cl O daha
çok kendi öğeleri arası nda bir ara duruma .rnhip ol1111dır.
O halde geriyeOJ eşirin büyük ve küçüğe ya olumsuzlama veya
15 yoksunluk olarak zıt olduğu şıkkı kalmaktadır. Ama o sadece ikisin
den h i rinin olumsuzlaması veya yoksunluğu olamaz; çünkü neden
ki.iı;iiğün değil de büyüğün olumsuzlaması veya yoksunluğu olacaktır?
O halde her ikisinin yoksunluksa! (privative) olumsuzlamasıdır.(4 )
Bundan dolayıdır ki seçeneksel soru, iki şeyin sadece biri ile değil. iki
si ile ilgili olarak sorulmal ıdır. Örneğin o d11/ı11 bii_ı•iik mii. eşit mi
20 veya r,··it mi, yoksa daha kiifiik mii? diye sorul may:ıcakrır. l ler zaman
üç şey v:ırdır.(5) Ancak zorunlu bir tarlda bir yoksunluk mevcut de
ğild ir; çünkü ne d:ıh:ı büyük, ne daha küçük ol mayan her şey eşit de-
1 ) Cl- 1 'i. s:mrLır arasında Aristorcles eşir-daha biiyiik-d:ıh:ı kiiçiik mlığının bir karşıclık ola
m:ıyacığını ı;>sr.·rmekredir. Eşitin yalnızca iki şeyden birine. yani ll:ıha biiyiiğc \'eya ll:ıh:ı küçüğe
kırşır 111,111�'\1 mıı sl\ylenecek? Ancık neden birinin değil de i.\r.:kiııin? Onun eşir olm:ıy:rnın kar
şırı cıl,l11�u mu si\ylenecek? O zaman aynı zamanda hem daha hiiyiiğiin. hem daha kii�·iiğiin kar
şırı ol:ıcıkıır. Çiiııkii eşir-0lmayan onların her ikisidir de. Oysa rek bir ş.:yin plnı7.ca rek hir kar
şırı 11ld11ğıınıı bil iynnız. Eşir olmayanın aynı z,ımnntlıı hem daha biiyiik. hem d:ıha kii\·iik olduğu
mu si\ylen•'l.·ek? l.;i\7. önüne alınan varsayım hargisi olursa olsun. o h:ıldc hir karşıtlık zırlığı söz
·
kıınıım 1 1l:m1a7..
:!l Krş. -1. I O'i'i a 1 6.
31 K:ırşırlık dimine edildiğine göre -- Arisroreles gört!lilikren SÖ7. ermemekıi.'l lir. Riiriin bu pa
sajda olıımsu1lama (negation), çelişki anlamında kullanılmakı:lllır.
-il Eşir. daha biiyiik ve daha küçük olanın olumsuzlamasıllır: çiinkii �ir. ne ll:th:ı hiiyiik, ne
ılaha kiil,:iik ıılandır (Ps.-Alek., 626, 23-24) .
'i) O hald.: şiiyle llcnir: O eşit m i , daha büyük mil, d:ıha kii�·iik mii?
434
X . K i TA P
ğild ir, sadece doğası bu tür niceliklere sahip ol mak olan şeyler eşi nir. O
halde eşit, ne büyük, ne küçük olan değil , doğası gereği büyük veya kü
çük olma özell iğine sahip olandır. O daha büyük ve küçük olana yok
sunl uks:ıl olumsuzlama olarak zıt olandı r ve onun bu kavr:ımlar :ır:ısın-
25 da bir ara durum olması nın da nedeni budur. N e iyi. ne körü ol mayan,
aynı zamanda hem iyi, hem kötü olana zırrır. Ama onunl l l bir adı yok
tur; �-i.inkü iyi ve kötü çeşidi anlamlara gel ir ve onları kabul eden özne
bir değildir.(2) Daha çok bir ad kabul eden. ne beyaz. ne siyah olma
ya ndır. Bununla birl ikte bu durumda dah i rek bir ad yokrur. Fakat
kendileri hakkında bu olumsuzlamanın yoksunluk anlamı nda rasdik
.� O edildiği renkler bir bakıma sınırl ı sayıdadır: Çünkü onların ya gri, ya
sarı _veya bu tür bir başka renk olması gerekir. Dolayısıyla bi.irün bu
tür cümlelerin aynı biçimde kullanılabileceğini düşünen kişilerin iti
razları geçerli değildir: Bu, ayakkabı ile bir el :ırasın da ne ayakkabı ne
el olmayacak bi r ara şeyin olacağı, çünkü ne iyi. ne körü olmayanın
35 iyi il'-' körü :ırası nda bir şey olduğunu söylemeye benzer. Sanki bürün
duru mlarda bir ara şeyin ol ması zorunluymuş gibi: Ama bu sonuç zo
ru nlu değildir. Birinci durumda bir ara şey ve bir do�al aralık kabul
eden zırların müşterek bir olumsuzlaması söz konusudur.
Diğer şeyler arasında ise mümkün bir fark yokru r. Çünkü olum-
1 OC\6 b suzlamaları birleştirilen şeyler, farklı sın ı tlara airrirler; öyle ki onların
öznesi bir değildir.
435
M ETAF i Z i K
il. lciraz { 1 0- M . samlar): iki, çok olacak ve Bir, az sayıda olan olacaktır. Çiinkil i ki, yalnızca
Rir'c m olarak çnkrur (Kq. St. Thomas, s. 590, not 2077). Cevap: Rir, az sayılla olan llcğildir;
çiinkii Çok olan lfo'e, az sayıda olana zıt olduğundan fuklı bir anlamda zımr.
1 1 1. lriraz ( 1 0- M. satırlar): Çok (beaucoup), çoklul..'tur (mulciplc) ve çokluk, çokmr. O halde
az sayıda olan ve dolayısıyla Bir olan, yani ikinin bir çokluk olmasından öciirii az sayıda olan Bir
olan hir çokluk ulacal..'tlr. Cevap: iki, çoğun az sayıda olana zıt olması anlamında çok Jcğildir,
yalnı7ca çokluğun R i r olana zıt olması anlamında çoktur.
1 ) Örneğin sıı veya hava veya gend olarak akışkanlar (eurista), hrne detmninabi/ia, yani ko
layca sınırlandırılahilen şeylerdir (krş. De Gm. et. Con:, il, 2, 32? b 30).
2) Böylece 5-6. satırlarda ortaya konmuş olan ilk güçliik o"aJan kalkmaktadır: Çokluk Bir'e
ve v sayıJa olana rntır. Ama bundan Bir'in bir az (kiiçük) sayıda olan olduğu sonucu çıkmaz.
Çiinkil çokluk Rir'e ve az sayıda olana farklı anlamlarda zımr.
3) 6- 1 O. satırlarda ortaya konmıq olan ikinci güçliik de çöziilmcktedir: iki. bir çoklul..-rur ve
Jolayısıyla Bir, az sayıda olandır denemez; çünkü iki, çokluğun az sayıda olanın Zlllllı olması an
lamın.la çok licğiklir, yalnızca çokluğun Bir'in zıddı olması anlamında çoktur.
436
X . K i TA P
1 ) Anaksagoras, Fragm. 1 . Ancak Aristotelcs onu doğru olmayan bir tarzda zikrediyor ve yo
rumluyor. Çünkü gerçekte Anaksagoras her şeyin sonsuz küçük olduğunu, şu anlamda ki her şe
yin ne kadar küçiik olursa olsun kendisinden daha küçük parçalar içerdiğini söylemektedir. Bu
pasajdaki akıl yürütme i ncedir. Bonitz 440, onu açıklamaktan vaz geçmiştir. Aristotclcs'in Anak
sagoras'ta eleştirdiği , onun küçüldüğü, çokluğun karş:sına koymasıdır. Çünkü gerçekte çokluğun
zıddı olan, az sayıda olandır ve eğer Anaksagoras "şeyler az sayıda olmaklık bakımından sonsuz
dur� deseydi, hatası açık hale gelirdi. Şeyler az sayıda olmaklık bakımı ndan sonsuz olamazlar;
çünkil iki, mutlak olarak az sayıda olandır. Krş. Ps.-AJek., 630, 1 7-2 1 .
2) � . 25, 1 02 1 a 26-30 ve nodan (aynca bkz. r, 5 , 1 0 1 0 a 30; 1 , 1 , 1 053 a 3 1 vd.; qağıda
1 057 a 7- 1 2). iki rilrlü göreli vardır: İki katı ve yansı gibi özü gereği göreli olan şeyler (iki kaa,
yarısının iki katıdır ve yansı iki katının yarısıdır) ve özü gereği göreli olmayan şeyler (örneğin bi
limin konusuna göreli olması). Bu sonuncuda artık karşılıklı bir görelilik yoktur, tek yönlil bir
görelilik vardır; Çilnlil bilim konusuna görelidir, ama konusu bilime göreli değildir. i mdi Bir,
Çokluk ilişkisi bu son türdendir.
3) Aristotelcs Bir'in, ikiden daha kilçilk olmasından dolayı - ki gerçekten ölçü olmak için
onun milmkiln olan en küçük (şey) olması gerekir az sayıda olan. olduğu sonucunun çıkmaya
-
437
M ETA F i Z i K
1 ) Ol�·ii olın:ıkr:ın çok ölçülen ise de - Birçok pasajda giiçlii b ir b i çi mde ifade erriği gi hi (özel
l ik le .ı1, 1 5, 102 1 :ı 26'ya ve yukarda 1 056 b 35 zikredilen diğer merinlere hkz.) gerçeğe uygun
olan b i l i mdir, hilimc uygun olan gerçek değildir.
2) Ru bölüm oldukça karanlıktır. Ross tarafından açığa çıkarıldığı biçi m de (fi, 298) genel
planı şudur: Ariswrdes ara durumlar veya şeylerin (metaksu) karşıtlardan olıışmğunıı kanıtla
mak isremekrcı.lir. Çünkil a) bütiln ara durumlar uçlarla aynı cinsremlirlcr ( 1 9-:!9. sanrlar).
Çiinkii 1 ) ara dunım, değişen şeyin kendisine doğru değiştiği şeydir (:! 1 . sarı r ) . 2) Rir cinsten di
ğerine değişme im kansızdır (26. saar). b) Bürün ara dunımlar, ka rş ı r l:ml ı r (30-b 2); çiinkü 1 )
ara du nı m lar ml:ır arasındadır (30. saar) 2) onlar diğer zı rların hariı.:inde ol m:ık üzere yalnızca
k arşı rl a r arasında,lır (33-b 1 saarlar). c) Karşıt türler arasındaki (yani arnı cinse ait olan karşıt
tiirl�r arasındaki) hfüiin ara durumlar, karşıt ayrımlar arasında ara durumlar gerektirirler. Bunlar
cinse ait değil,l iı ler. ancak cinse cklendiklerinde türleri teşkil ederler (b 4-22. samlar) ve karşıt
ayrıml:mlan oluşan ara bir aynm olduğuna ve eğer tek bir ara <lıınım karşıtlardan olu�muşsa, di
ğer hepsinin de i.iylc olması gerektiğine göre, bunun sonucu biitiin ara <lıırumlar veya aracı var
lıkların. karşıtlar.lan meydana geldikleridir (22-32. saa rlar) . Rörlecc kanır sağlanmış olur. (1 . ki
tabının 7- 1 O. bt>l ii m leri Ps.-Alek. tarafından şcrhedilmemiştir: bunun ncı.lcni bili nmemektedir).
3) En fazla sarı.l:ı olan durumlarda.
438
X . K İ TA P
1 ) Beyaz olan, kareye doğru değişebilir, ama beyaz olmak bakımından değil, kamlen başka
bir şekil olması bakımından böyle olabilir.
.!l Krş. r, 7, 1 0 1 1 b 23 vd; lkinri Ana/itikkr. I, 2, 72 a 1 2.
3) Yukarıda 6, 1 0% b 35- Ara durumların olması için :mların olması gerekir. imdi çelişki,
gürclilik gibi dimine edildiğine göre, geride sadece karşıdık ve yoksunluk kalmaktadır. Bu kanıt-
1.ımanın biltünü ile ilgili olarak keş. Fizik, 5, 3, 227 a 7.
1 ) Yukarıda b 1 9-29. satırlar.
5) a 30-b 2.
6) Ayrıştırıcı (diakririkon, disgrcgativum) ve toplayıcı (sunkritikon, congregativum) terimleri
nin anlamı ile ilgili olarak keş. Timaios, 67 d ve e; Topiklrr, 1 , 1 5, 1 07 b 26-32; i l i , 5, 1 1 9 30
vb. Rmk. cinstir, top/11_yıcı ve aynıımcı, ayrımlardır. Aynı cinse (renk) ait olan karşıtlar (siyah ve
-
b..j'll7 ) . cinste özel ayrımlarla (toplayıcı-ayrıştırıcı) teşkil cc.lilcn türler gibi ele alınmalıdırlar. Do-
1.ıyısıyla cins, karşıdardan önce gelir, nasıl ki o ı:ürlerden <le önce gelirse. Ayrım için de durum
�rnıJır.
439
M ETA F İ Z İ K
1 ) Yorumu taunin edici olmayan çok şüpheli bir ifade (krş. Ross, i l , 300). Ari)"totclcs şilphe
si7. karşıt ayrımların türlerdeki karşıtlığın nedenleri olarak karşıt türlerden daha karşıt olduklarını
söylemek istemektedir.
2) Yani renkle ilgili olarak gerçekten renk cinsine ait olmayan, ancak onu türler olarak belirle
yen ayrışmış olan (to diokritikon) ve toplanmış olan (to sunkritikon).
3) Ro�'la birlikte bizim de parantez içine koyduğumuz (ve Aristotdcs'in aynı cins içindeki
karşıtların durwnuna geri döndüğü) bu önerme, bir aynı cinsin türlerinin ya cins ve özel ayrım
dan meydana gelmesi gerektiğini - ki bu özel ayrım, tür için olduğundan farklı olarak cinsi içine
almaz - veya bileşik olmaması gerektiğini - bu ise tür kavramının kendisi ile uyuşamaz - göste
rir.
4) Bu ara ayrım, nasıl ara tür uç türler arasında bir türse, uç ayrımlar arasında bir ayrımdır.
440
X . K İ TA P
35 Tür bakımından başka olan, bir başka şeyden, her ikisinde orıak
olması gereken bir şeyde başka olandır. Örneğin eğer o, rür bakı mın
dan başka bir hayvansa, her ikisi de hayvandır. O halde rür bakımın
dan başka olan varlıkları n ayn ı cinse air ol maları zorunludur. Çünkü
ben cinsten, iki varlığın bi rlik ve özdeşliğini teşkil eden ve isrer mad
de olarak, ister başka şekilde rasarlansın bu varlıkJarda yalnızca ili nek-
1 058 a sel olarak farklılaşmay:ın(2) bir şeyi kasrediyorum. Çünkü yalnızca iki
varlık arasında bir ortaklığın olması, örneğin her ikisinin de hayvan
olması zorunlu değildir; aynı zamanda bu hayvanlığı n bu iki varlığın
her biri ile i lgili olarak farkJı ol ması zorunludur. Örneğin o biri için
at, diğeri için insan olacaktır. Böylece rür bakımından farklı varlıklar
da orıak olan bu cinsin kendisi farklı rürlerde farklıdır. O halde on-
5 !ardan biri kendi doğası gereği filanca rür bir hayvan, diğeri yine ken
di doğası gereği filanca tür başka bir hayvan (örneğin biri ar, diğeri
i nsan) olacaktır. Türsel ayrım o halde zorunlu olarak cins bakımın
dan başkalıktır. Çünkü ben "cinste başkalık" derken, cinsi kendisin
den başka bir şey yapan başkalığı kasrediyorum.
O halde bu başkalık bir karşıdık olacakrır.(J) Tümevarım saye
sinde de bunu görmek mümkündür. Çünkü her şey zıclarla bölünür
1) Güç yorum : "Muhtemel anlam, her uç türiin mantıksal öğe olarak tek bir aynm içerdiği -
diğer öğe cinstir-, buna karşılık her ara türün aynı zamanda iki aynm (örneğin renklerle ilgili
olarak ll_Yrt{tıran ve toplayan ayrı mları) içerdiğidir" (Ross, i l , 300). 22. satırdan itibaren akıl yü
riltmenin son bölümü çok wrdur.
2) Tersine öz.sel nitdikler itibariyle fuklılaşmış olan (oikeia diairesis) (krş. Z, 1 2 ve aşağıda 9,
1 058 a 37).
3) Raşka deyişle cinsin türsel ayrımı karşıtlarla gerçekleşir. Aristoteles'in akıl yüriltmesinin do
ğurduğu güçlüklerle ilgili olarak krş. Bonitz, 446. Bonitz, özellikle daha önce gdenlerden Aristo
reles'in başkalığın bir karşıtlığı olduğu sonucuna nasıl geçtiğinin iyi görüleme<liğini söylemekte
dir. Doğru! Ancak Ross'la birlikte (il, 30 1 ) hatırlamak gerekir ki bu önerme özellikle daha sonra
gden satırlarla tesis edilmektedir. O zaman buradaki kanıt şudur: Bücün bölmeler zıdarla yapılır.
Karşıtlar, çdifikler ve görelilerin tersine (7, 1 067 a 38) aynı cinse ait olan tek zıtlardır. Krş. St.
Thomas, s. 60 1 , not 2 1 20-2 1 2 1 .
1 3 - 1 6. satırlar, fikirlerin bağlantısını koparan bir parantez teşkil etmekt(..Jir. 1 3. satırda (yu
karıda 3, 1 054 b 35'le krş.) cins, kategoriye özdeş kılınmaktadır. Bu nokta ile ilgili olarak l:ıı., 6,
1 0 1 6 b 33 ile ilgili nota ve 28, 1 024 b 1 2 1 6'ya bkz.
44 1
M ETAF İ Z İ K
442
X . K i TA P
1 ) B�ka Jcrişlc madde ve formdan meydana gden bileşik varlıkta (synchecon), somur varlık
ta.
2) Aristoteles Jiişiincesini arkadan gelen Kallias örneğiyle açıklamaktadır; Beyaz insan, form
ve maJJooir; çiinkii birey Kallias beyazdır. Beyaz, insan hakkında tasJik edilm1..-kre.:lir; çiinkü şu
ve)"a şu insan ber:mlır. O halde insan, ancak ilineksel olarak beyazdır, yani somur varlığı itibariy
le (bra to synolon) beyazdır; özü ve formu bakımından beyaz JeğilJir. BunJan Jolayı Ja beyaz
lık. tiirscl f.trklılığı meydana geti rmez.
443
M ETA F İ Z İ K
l ) St. Thomas (s. 606, not 2 1 33) bu pasajı milkemmel- bir biçimde açıldam!ftır: Madde
belli bir tanda varlıkların türsel ayrımlarını meydana getirir gibi görünmektedir; Filanca at, fi
lanca insandan tür bakımından ayndır. Bununla birlikte onların her birinin formu bireysel bir
maddeye bağlıdır. Ancak Arisi:otelcs buna, bu türsel farklılığın nedeninin maddenin farklılı
ğında değil, form ' • .lgili karşıtlıkta bulunduğunu söyleyerek cevap vermektedir.
2) Yalnız tür bakımından değil - Sonuç §aflrtıcıdır; çünkü insan "cins bakımındanft (genci)
yerine daha çok "tür bakımındanft ibaresini (cidci) beklemektedir (28. satır) Bonitz (449) "tür
bakımındanft diye okumaktadır. Ancak 1 059 a l O'da aynı dilzcltmcyi yapmak zorundadır.
Ross, (il, 305) "gcnosft ve "cidosfta teknik olmayan özel bir anlam verdirmeyi tercih etmekte
ve onlan sırasıyla "türft ve "formft olarak çevirmektedir. Ancak kabul etmek gerekir ki 1 059 a
t 4'tc, sonda işaret edilen anlam, "gcnosft ve "cidosftun alışılagelen anlamıdır. Ross bölümün
son paragrafının ( 1 0- 1 4. satırlar)
- ki o Platonculara karşı yöneltmiştir - daha sonraki bir ka
leme almanın ürünü olduğu sonucuna varmıştır. Buna göre Aristotclcs İdealar sistemine karşı
polemiğinin ihtiyaçlarının sonucu olarak yok oluşa tabi olan varlıklarla öyle olmayan varlıkla
ra ilişkin bir tart11mayı kullanmış ve yeniden elden geçirmiştir.
Bize göre ise tersine Aristotdcs'in son argümanı sıkı bir biçimde daha önce gelene bağlıdır
ve bir aynı bölüm içinde "gcnosft ve "cidosft terimleri için farklı anlamlar kabul etmek güçtür.
444
X . K İ TA P
30 Ancak şimdiye · kadar tümel kavram ların kendil erinden söz et-
tik.O l Dolayısıyla nasıl ki beyaz bir şeyle siyah bir şey arasında tür ba
kımından bir farklılık yoksa, herhangi bir yokoluşa tabi varlıkla her
hangi bir yokoluşa-tabi-olmayan varlık arası nda zorunlu olarak tür
bakımından bir farklılık olmadığını düşünebiliriz. Çünkü aynı şey,
eğer tümeller sınıfının bir parçasını teşkil ediyorsa, aynı zamanda kar
şıt özelliklere sahip olabilir. Örneğin i nsan aynı zamanda beyaz ve si
yah olabil ir. Eğer varlık bir birey ise, yine onlara sah ip olabilir, ancak
35 aynı zamanda sahip olamaz: Ayn ı insan önce beyaz sonra siyah olabi
l i r. Bununla birlikte beyaz siyahın zıddıdır.
Buna şöyle cevap vereceğiz: Karşıtlar içinde bazısı bazı varlık
lara ilineksel olarak aittir: Biraz önce sözünü erriklerimiz ve daha
1 059 a bi rçoğu böyledir. Başka bazıları ise böyle olamazlar. Yokoluşa tabi
olanla öyle o lmayan bu gruptandır. Çünkü hiçbir şey ilineksel ola
rak yokoluşa tabi değildir. Çünkü ilineksel olan, varl ıklarda ol ma
yabilendir. Oysa yokoluşa tabi olma, ait olduğu şeye zorunl u ola
rak ait olan özellikler grubundandı r. Aksi tak_d i rde yok olabilirliği n
kendisine ait olmamasının mümkün ol masından dolayı. bir ve aynı
5 şeyin hem yokoluşa tabi olması, hem yokoluşa tabi ol mayan ol ma
sı gereki r. O h alde yokoluşa tabi olma, zorunlu olarak yokoluşa
tabi olan varlıkların tözüdür veya onların tözlerine airrir. Bu aynı
akıl yürütme yokoluşa tabi olmayan şey �çin de geçerlidir. Çünkü
gerek yokoluşa tabi ol ma, gerekse yokoluşa tabi ol mama zorunlu
olarak varl ıklarda vardır. O halde kendilerinden ötürü ve kendileri
nin sonucu o larak bir şeyi n yokoluşa tabi olduğu. diğerlerin in yo
koluşa tabi o lmadığı özell ikler birbiri nin zıddıdırlar. Bunun sonu-
10 cu, şeyleri n zorunlu olarak cins bakımından birbi rlerinden farklı
o lduklarıdır.
O halde açıktı r ki bazı filozofları n kabul ettikleri anlamda i de
aların var olması mümkün deği ldir; çünkü bu takdi rde duyusal yo
koluşa tabi i nsanla, yokoluşa tabi ol mayan kendinde i nsan var ola
caktır. Oysa onlar İdeaların bireylerle sadece ses benzerliği ne (ho-
Bizce Aristotelcs'in akıl yürütmesin i kabul etmek ve yokoluşa tabi olan varlıkla öyle olmayan
varlık arasında türsel ayrımdan daha derin cinsle ilgili bir ayrımın var olduğu sonucuna varmak
daha emindir. Kq. St. Thomas, s. 607, not 2 1 372 ve aynı yönde olmak üzere Sylv. Maunı.s,
282.
l ) ·vokoluşa tabi olan" ve "yokoluşa tabi olmayan kavramlarından", - Yokoluşa tabi olan ve
yokoluşa tabi olmayan kavram/.armın karşıtlar olmalarından, her durumda rokoluşa tabi olan bir
ıryin, yok oluşa tabi olmayan bir ıeyden tür bakımından farklı olduğu sonucu çıkmaz.
445
M ETA F i Z i K
1 ) Raıı karşıtlar (örneğin siyah ve beyaz) türsel bir farkl ılık b ile meydana get i rmaken diğer,
leri (ynknluşa tabi olan ve yokoluşa tabi olmayan) daha derin bir farklılık, cinsle ilgili hir farklı
lık meydana getirirler. İdealar öğretisi bu aynı nedenle çii rii ıii l m ii ş olur; çii nk ii yok ulıışa tabi ol
mayan kendinde lnsan'la yokoluşa tabi olan i nsan arasında ıiirsd değil cinsi.· ilgili bir farklılık
,
446
XI. KİTAP (K }
15
1 . Bölüm <B, 2, 3. Böl ümlerin Ôzeri>
Bilgeliğin bir ilkeler bilimi olduğu.( I J ilk ilkeler hakkı nda diğer
filozofların ileri sürdükleri görüşlerle ilgili olarak başlangıç bölümün
de yaptığımız tarcışmadan açıkça orraya çı kmakradır. Ancak Bilgeli-
20 ğin tek bir bilim mi yoksa bi rçok bilim olarak mı di.işi.inülmesi gerek
riği sorusunu sorabili riz.(2) Eğer o tek bir bili mse, tek bir bilimin her
zaman karşıtları ele aldığı, oysa ilkelerin karşıtlar olmadıkları itirazı
yapılabilir. Eğer o tek bir bilim değilse. Bilgelik olarak kabul edilmesi
gereken bilimler hangileridir?
SonraO) kanıtlamanı n ilk ilkelerini i ncelemek<4ı rek bir bilimin
mi, yoksa bi rden fazla bilimin mi işidir? Eğer rek bir bil imin işi ise,
25 neden daha ç ok fılanca bilimin işidir de diğer herhangi bir bilimin işi
değildir? Eğer birden çok bilimin işi ise bunların hangi bili mler oldu
ğunu kabul etmek gereki r?
Sonra Bilgeliğin konusu bütün tözler midi r?t'i l Eğer bütün
tözler değilse, onun alan ına girenlerin hangileri oldukların ı beli rle
mek zordur. Eğer o tek bir bilim olduğu için büti.in rözleri inceler
se, bir aynı bilimin birçok konuyu nasıl kucaklayabileceği şüpheli
dir. (6)
Sonram Bilgeli k yalnızca tözleri mi ele alır, yoksa ayrıca ili nekle-
30 ri de ele alı r mı? Çünkü h iç olmazsa ili neklerle ilgili olarak kan ı tlama
mümkünse de tözlerle ilgili olarak mümkün değildir. Ama eğer tözler
ve ilinekler iki ayrı bilimin konularını reşkil ederlerse. bu bilimlerin
her biri ve Bilgelik olan hangisidir? Eğer onu kanıtlayıcı bilim olarak
tanımlarsak, Bilgelik, o halde, ili neklerin bilimi olacaktır.
(ı) Çünkii ltar11tlann bilimi birdir; oysa tözler, karşıtlar değildirler (Ps.-Alck., 634. 38-39)
7) R, 1 , 995 b 1 8-27 ve 2, 997 a 25-34'1e aynı problem-Töz ve özii kanıılamanın imkansız
lığı ile ilgili olarak krş. ikinci Analitiltkr, II, 3 ve yukamfa R, 2, 997 a 2 1 ; E, 1 . 1 0-25 b 1 O ve
notları.
447
M ETAF i Z i K
1 ) ((. 8-Yani dört nedeni (Ps.-Alek., 635, 1 O- B, 2, 996 a 2 1 -b l 'e paralel olan 34-38. satır
lar arasındaki bütün bu pasaj, bir problem (aporie) ortaya atmamaktadır, Bilgelik ile ilgili basit
hir rastl ikren ibarettir. O yukarda 20-23. satırlar arasında vaz edilen birinci probleme bağlanıyor
(!:iirilnmckredir. Bu bölüm boyunca kullanılan Bilgelik terimi A, 1 , 98 1 b 28 ile ilgili nona ince
!cntli: O ilk F�lseft anlamına gelmektedir.
Rurada 38 b 1 4. saor B, l , 995 b 1 3- 1 8 ve B, 2, 997 a 34-998 a 1 9'un aynıdır. Ancak ortaya
acılan problem aynı değildir: B'de duywal tözlerin dışında tözler olup olmadığı sorulmaktadır.
oysa K\la sorulan, Bilgeliğin duyusal tözleri mi, diğerlerini mi tartışması gerektiğidir.
:? l Kendinde Üçgen'le duywal üçgenler arasında maremariksd Uçgenlerin varlığının kabul
edilmesine karşılık kendinde İnsan'la bireysel insan arasında aracı bir varlığın varlığını reddet
mek i\·in neden yoktur-Bu zor pasajla ilgili olarak Robin 'in yonımunu rakip enik (/_ır Th. Pla
ton s. 6 1 1 , not 5 1 -V).
. .
448
X I . K İ TA P
1 ) Yani ııktlsa/ maddr (hyle noete) (Bu kavramla ilgili olarak krş. Z, 1 O, 1 036 a 9 ve ilgili not)
- Rıı prohlcmin B'tlc hiçbir paraleli yoktur. Problem, matematiksel şeyleri hangi bilimin incele
tliği prohlt·mi değildir (şüphesiz o bilim, matematiktir), hangi bilimin matematiksel şeylerin
mtltltlr.<İni incelediği problemidir. Dolayısıyla bu bilgiyi meraflziğe tahsis eden sonuç (20. satır),
metafoiğin matematiksel şeyleri incdemediğini söyleyen 1 2. sanrla çelişik değildir (krş. Ross, il,
309). Prohlcm N, 2, 1 088 b 1 4 vd.'da tamşılmaktadır.
2) Oysa matematiksel şeyler hareketsizdirler.
3) Yani Analitik'in. Analitik'in konusu matematiğin akılsal maddesi olamaz; çünkii o, yani
Analitik. tamamen kanıtlama ve bilimle ilgilenir (Ps.-Alck.'un açıklamaları açıklıktan yoksun
dur: 6:\6, 30 vd).
4 ) 2 1 - 1 060 a l , R, 1, 995 b 27-29 ve 8, 3, 998 a 20-b 1 1 'iln aynıtiır ve 27. satıritan itibaren
de R. 1 . 995 b 29-3 1 ve 8, 3, 998 b 1 4-999 a 23'ün aynıdır.
'il Ateş, Toprak vb. söz konusudur.
6) Krş. R, 3, 998 b 1 7 ile ilgili not - Varlı k ve· Bir'in cinsler olmadıklarını Aristoteles şu şekil
de kanıclamal..-ıadır: l-liçbir aynm cinsten pay almaz; insan türilnlln özd aynmı olan 11/1101 ol
mak. h.ıyr•an cinsinden pay almaz. Hayvan cinsinden pay alan insan türüdür. Başka deyişle ay
nmlar bu durumda, cinslerin yüklemleri olacakları özneler olacaklartlır. Oysa onlar sadece basit
449
M ETA F İ Z i K
35 Sonra daha basic olan, daha az basir olandan daha çok ilkedir.
i mdi ci nslerin en son türleri, cinslerinden daha basicrirler (çünkü on
lar bölünemezler, oysa cins farklı türler çokluğuna bölünür). O halde
türler, cinslerden daha fazla ilkeler olarak görünmekredirler. Ama öte
yandan cinsin � rtadan kalkmasının türün orradan kalkmasını doğur-
t 060 a ması bakımından, daha çok ilke olma özel iğini raşıyan cinslerdir; çün
kü yokluğu bir başkasının yokluğunu doğuran. bu başkasını � ilkesi
dir. O halde bunlar ve benzeri cürden diğer sorunlar.
, orraya arılması
mümkün olan sorunlardır.
niıdikl.:rdir. Öte yandan ayrımların Varlık ve Bir\'..:n par aldıkları inkar cdil.:mez. Çiinkii bir
a�·rım hcrşey gibi var ve birdir. O halde Varlık ve P. ı r. ·.İnsl.:r d.:ğilll i rl.:r.
i l Krş. B, l , 995 b 3 1 -36; B, 4, 999 a 24-b 2•! . A•ıı:ak l 'J-llı saml:ır K'ya i.izgfüliirlcr.
:?l !\aşka deyişle nd.:rin İdeası vardır, nelerin : :c ..sı yokmr?
X I . K İ TA P
maddeden daha çok bir i lke olma hakkını verdirir gibi görünen bir
nedeni teşkil etmektedi r.<O Ancak formun kend isi yokoluşa tabi olan
bir şeyd ir. Bu da bağımsız ve ayrı bir varl ığa sah i p ezeli-ebedi bir tözün
mutlak olarak var ol madığı sonucunu doğurmaktadır. Ama bu da saç
madır; çünkü h iç şüphesiz böyle bir varlık vardır ve en seçkin zihinle-
25 · rin(2) bu tür bir ilkenin ve tözün varl ığına inanmış olarak her zaman bu
araştırmayla meşgul olmuş oldukları söylenebilir. Çünkü bağımsız ve
kal ıcı. ezeli-ebedi bir Varlık olmaksızı n. düzen nasıl var olabilir?
SonraO) şi mdi aradığımız türden bir töz veya bir ilke varsa ve o
ister ezeli-ebedi varlıklar, isterse yokoluşa tabi olan varl ıklar olsunlar
30 şeylerin biirünü için tek bir şeyse, ilke aynı olduğu halde neden dolayı
bu ilke içine giren bazı varlıkların ezeli-ebedi olup, diğerlerinin öyle
olmadıkları nı açıklamak zordur. Çünkü bu saçmadır. Öre yandan
eğer bir yanda yokoluşa tabi olan varlıklarla ilgili bir ilke, öre yandan
ezeli -ebedi varlı klarla ilgili bir ilke varsa. yokoluşa tabi olan varl ıkların
i l kesiyle ezeli-ebedi varlıkların ilkesinin ezel i-ebedi olması durumun
daki gi.içli.iğün aynı ortaya çıkacakrır. Çünkü eğer ilke ezeli-ebedi ise
35 neden dolayı aynı ilke altına giren şeyler d e ezel i-ebedi değildir? Eğer
tersine o yokoluşa tabi ise, bir başka ilkeden, bu ilke de bir başkasın
dan çıkacak ve bu böylece sonsuza gidecekri r.14)
Bir başka güçlük:(5) İlkeler olarak. yaygın görüşe uygun olarak en
hareketsiz il kelerin, yani Varlık ve Bir'in kabul edilmesi durumunda;
1 060 b birinci olarak eğer bu ilkelerden her bi ri bi reysel bir gerçekliğe veya
bir töze işaret etmemekteyseler, nasıl ayrı ve bağımsız var olacaklar
dır? Oysa bunlar ezeli-ebedi ve ilk olan il kelerde bul mayı arzu erriği
miz özelliklerdir. Fakat eğer onlardan her biri belli bir gerçekl i k ve
töze işaret ederlerse, o zaman bütün varl ıkla� 6 J tözler olacaklardır.
5 Çünkü Varlı k bütün varlı klar, Bir ise bazı varlıklar hakkındPI tasdi k
1 ) O h alde form almamış maddenin (aneideos) Ps.-Alek., 639, 9 ) aranan ilke olduğu ileri sü
riiliirse. aslında ilkenin maddeyi belirleyen ve düzenleyen formun kendisi olduf,'1. ınu si.iylernek
dah;ı rercihe şayandır. Rununla birlikte formun kendisi de bu şeretl iddia edcm;.-z.
:!) Seçkin zihin ler (hoi horicntes}. kitleye (hoi polloi) zıcrırlar ve bilgelik sahihi olanlarla (hoi
sophoi) eş anlamlıdırla r (lnd Aris 845 b 57).
..
ve Hir'in sadece sayılar ve çokl uk hakkında geçerli olduğunu ileri siiren açıklaması kabul edilemez.
45 1
M ETA F İ Z i K
1 ) 8. satırdaki "ilk" (proton) kdimcsini Ps.-Alek., (640, 7) bir "Zarf olarak almaktadır. Boniı:z
(4"i'i) ve Ross da (il, 31 l) onu takip etmektedirler. O "Zaman onlar bu kelimeyi önr�. ilkin şeklin
tle anlamaktadırlar. Bu ise burada Speusippos'un söz konusu oldıığıı fikrini telkin etmektedir
(krş. Z. 2, 1 028 b 2 l vd.). Ancak Trandelenburg'un teklif eniği (D' ld. '' Nımı. . 78) ve Robin ta
rafından tasvip edilen (la Th. Platon., not 257 1 ) yorumu kabul etmek, proton' un önünde harf-i
tarifolmamasına rağmen, burada İdea-sayının kastedildiğini anlamak daha doğru olacaktır.
2) Pythagorasçılar ve Platon veya belki (lcrş. Robin, la Th. PL11on. , s. 270, not 257) Speusip-
pos. Bir yukarıdaki nota da bkz.
.'\) ideal yüzeyler veya İdea-yüzeyler.
4 ) Krş. R. 5, 1 002 a 32 ; H, 5, 1 044 b 22.
5) R. 1 . 996 a 9- 1 0 ve 8, 6, 1 003 a 5-17'nin aynı.
6) z. 1 3.
7) Başka deyişle ilk tike nasıl bir töz olabilir? (Krş. Ps.-Alek., 640-35, 36. )
8) Aristotel15 yukarıda 1 , 1 060 a 3-27'de tartışılan probleme geri dönmektedir (krş. Boniı:z,
4 'i6).
452
X I . KİTA P
1 ) 1 lcr JC>' bir olacak ve çokluk onadan kalkacaktır B'dc paralel pasaj 1 , 996 a 1 -2 ve 8, 4,
-
453
M ETAF i Z i K
Varlık ve Birl ik'i n kendileri aynı olmayıp farklı iseler de hiç olmazsa
birbiri ni n yerine geçebilecek kavramlardır: Bir olan aynı zamanda var
olandır ve var olan da bir olandır.
Bürün karşıt çifrler bir ve aynı bilimin inceleme alanına girerler
20 ve her çifrre bir şey, diğerin i n yoksunluğudur. Bununla birlikre adil
olan ve adil olmayan gibi bir aracı varlık kabul eden karşırlarda nasıl
yoksunluktan söz edilebileceği sorusu sorulabilir. Bu rür bürün :ıracı
varlıklar (veya ara durumlarla) i lgili olarak :ıracı varlığı n , bürünü ba
kımından :ılınan tanımdan yoksunluk değil, sadece en son rürden
yoksunluk olduğunu söylemek gerekir. Örneğin eğer adil insan her
hangi bir kalrcı eğilim sormrn kamml11rn itaat edm insan olarak r:ı-
25 n ımlanırs:ı, adil-olmayan i nsan, adil i nsanın tanımı nda içeri lmiş bu
lunan her şeyin kendisi hakkında i nkar edildiği insan olmayacaktır.
O, herhangi bir bakımdan kanunlara itaatte eksiklik gösterm iman
olabilir. lşre onda ancak bu bakımdan adalerren yoksunluk olacaktır.
Bürün diğer durumlarda da ayn ı şey söz konusudur.
M:ırem:ırikçinin incelemesini soyutlamalar üzerine yönelrriğin i
30 görüyoruz. Çünkü o nesnesi ni ağı rl ık, hafi flik; karılık ve onun karşıtı
olan şeyler, sıcaklık, soğukluk ve bürün diğer duyusal rürden nirelik
lerden soyutlayarak göz önüne :ıl ır. Ve sadece niceliği ve bazen bir,
bazen iki,· bazen üç boyutta sürekli olanı! 1 1 - bunların niceliksel ve
sürekli olmak bakımından özellikleri ile birlikre - alı koyar. O bunları
35 asla başka bakımlardan incelemez. Bu nesnelerden bazıları nın göreli
pozisyonları nı ve bunların belirlenimleri ni göz önüne alır. Başka bazı-
1 06 1 b larının ölçülebilirlik ve ölçülemezl i k ilişkilerini, nihayer başka bazıla
rı nı n oranlarını inceler. Bununla bi rlikre biirün bu rür şeylerle ilgili
olarak tek bir bilimi, yani geometriyi kabul ederiz. Varlık içi n de aynı
şey söz konusudur: Çünkü varlığın varlık olmak bakımı ndan ili nekle-
5 ri ve onun içinde varlı k ol mak bakımından mevcur olan karşırlıklaı<2)
da felsefeden(3) başka h içbir bilimin konusu değildi r. Çünkü fiziğin
görevi, şeyleri varlı klar olmaları bakımından değil. daha çok hareket
ten pay alan şeyler olmaları bakımı ndan incelemekrir.
Diyalektik ve Sofısrik'e gel ince, onların konusu varl ıkların il inek
leridir, varlık olmak bakımından varl ıklar değildir. Onlar varlık ol-
1O mak bakım ından varlığın kendisi ile de meşgul olmazlar. O halde sö-
454
X I . K İ TA P
zünü erriğimiz şeyleri varlıklar olmak bakımı ndan ele alan kişi olarak
ortada sadece filozof kalmakradır. Şimdi var olan her şeyi n çeşidi an
lamla rda olmakla birlikreO ) bir ve o rrak olan bir şeyden örürü var ol
duğu söylendiğine, karşıdar da ayn ı du rumda olduğuna (çünkü onlar
varlı ğı n ilk karşıdıkları ve ayrımlarına bağlanı rlar) ve n ihayer bürün
15 bu nesneler rek bir bilimin alanı içine girebildiklerine göre. başlangıç
ra sözünü eniğimiz problem,( 2) yani ci ns bakımından farklı ve çok
olan varlıkların nasıl bir aynı bilimin konusunu reşkil edebilecekleri
problemi çözülmüş görünmekredir.
455
M ETA F İ Z İ K
5. Bölüm <Çelişki><O
456
XI . K İ TA P
1 ) 1 9. ve 23. saorlar, r, 4, 1 006 b 28-34'iln aynıdır. Ancak bu son yerde aynı argüman daha
açık bir şekilde sergilenmiştir. Ps.-Alek., 650, 1 0- 1 5 'le de krş.
2) r, 4, 1 008 a 1 .
3) 23-30. sanrlar ile ilgili olarak kq. r, 4, 1 007 b 1 8- 1 009 a 2 . Ps.-Alek., (650, 1 8) bu kanın
bürün kanıtlar içinde en derin olanı olarak görmektedir.
4) Başka deyişle, çelişmezlik ilkesinin inkirı, bu inkarın kendisinin inkarını gerektirir. Bu
inkar, onun tasdikinden daha doğru olamaz. Kış. Ps.-Alek., 65 l, 1 6- 1 9. 36-b 7 satırları için de
(ki bu bölüm de r, 4, 1 008 a 4-7'nin aynıdır; yalnız burada akıl yürütme hafitÇe farklıdır) St.
Thomas, s. 634, not 2222'ye bkz. Aristotelcs'in akıl yürütmesi kısaca şudu r: Eğer A B dir, A B�
drğil dir'dc n daha kesin değilse A B dir ve 8-tkği/ dir ol u m l u yüklemi, A nt B dir, nt dt 8-deji/
dir olu msuz yüldcrnindcn daha doğru olmayacaktır.
5) 7-9. satırlar, r, 8, 1 0 1 2 b l '- 1 8'in aynıdır.
457
M ET A F İ Z İ K
1 ) Yalnı7. Protagoras değil, genel olarak çel işmezlik ilkesine karşı çıkanların doğurmuş olduk
ları güçlük kastedilmektedir.
2) A,·ık olarak işaret edilen plan. Birinci neden 24-33. satırlar arasında, ikinci neden 33- 1 063
b 7. sat ı rları arasın<l:t geliştirilecektir. 1 2-24. satırlar. r, 5, 1 009 a 1 6 ve 22-30. satırların aynıdır.
3) Hu 7.or pasaj için (24-30. satırlar) Ro�'un teklif ettiği metni ve yorumu (il, 3 1 8) kabul edi
yomı. Arisrotclcs tarafından sergilendiği şekilde so6stik akıl y\lrilrme şudur: Varlık, Var
olmayan'dan gelemez. Beyaz, beyaz-olmayandan gelir (çünkü bir şey eğer önce tam olarak beyaz
olsaydı, bcrazlaş:unazd ı ) . O halde beyaz-olmayanın da beyaz olmuş olması gerekir. Raşka deyişle
b..1·aı. bcraı - olm aya na özdeş olur ve çelişikler aynı zamamfa doğnı olmuş olurlar. Krş. Bonitz,
16 ı . 24-3.'i . satırlar, (hafif değiş ikliklerle) r, 5, 1 009 a 30-36'nın aynıdı r.
1) Fizilr. 1 , 7-9; OIU/ ve Yokoluş Ü:urine, ( , 3, 3 1 7 b 1 4-3 1 9 b 5-Aristotdcs kuvve ve fiil ayrı
mını kastetmektc(lir. Krş. Ps.-Alek., 654, 1 -2.
458
X I . K J TA P
Öre yandan kendi aralarında görüş ayrılığı içi nde olanların sanı
35 ve hayallerine<O aynı değeri ve_rmek aprallıkrır. Çünkü onların ya bi
rileri, ya diğerleri zorunlu olarak aldanmak durumundadırlar. Duyu
sal bilgide olup bitenlerin ışığı altında bunu anlamak mümkündür:
1 063 a Çünkü hiçbir zaman aynı şey bazılarına rarlı, bazılarına onun rersi gö
rünmez; meğer ki bazılarında söz konusu rarları yargılayan duyu orga
n ı bozuk ve kusurlu olmasın. Ama eğer öyleyse, şeylerin ölçüsü olarak
5 alınması gereken bazılarıdır, diğerleri değildi r. Ayn ı şeyi iyi ve kötü,
güzel ve çirkin ve bu tür diğer nirelikler için de söylüyorum. Çünkü
söz konusu görüşü ileri sürmek, şeylerin, göz yuvarlaklarının alr kıs
mına parmakları ile bastırmak sureriyle rek bir nesneye iki nesneymiş
görünrüsü verdiren kişilere göründüğü olduğunu ileri sürmek demek-
!O rir. Burada önce iki şey olarak görüldüğü için iki nesnenin var oldu
'· ğuna inan mak, ancak daha son ra göz yuvarlaklarına basrırmayan kişi
ler için artık onun tek bir şey olduğuna i nanmak söz konusudur.
Genel olarak bu dünyadaki şeylerin daima değişme içinde görün
meleri ve hiçb i r zaman için aynı halde kalmamalarından hareket ede
rek, bunu doğru hakkındaki yargımızın temeli kılmamız saçmadır:
Tersine her zaman aynı kalan ve hiçbir değişmeye<21 maruz kalmayan
varlıklardan hareket ederek doğruyu aramamız gerekir. Örneği n gök
15 cisimleri böyle varlıklardır. Onlar bazen şu özelliklerle bazen diğer
özelliklerle kendilerin i göstermezler, rersine her zaman ayn ıdırlar ve
hiçbir değişmeye uğramazlar. Sonra eğer hareket varsa, hareket eden
bir şey de vardır ve her şey bir şeyden harekede bir şeye doğru hareket
eder. O halde hareket edenin önce kendisinden kalkarak hareket ede
ceği şeyde olması, son ra artık orada olmaması, diğer şeye doğru hare-
20 ker ermesi ve diğer şeyde ortaya çıkması gerekir. Böylece de muarızla
rımızın iddia ettikleri gibi çelişik önermelerin aynı zamanda doğru ol
maması gerekir.(3)
1 ) Ru kavramlar lsanı(doksa) ve hayal (phanrasia)J arasındaki akrabalık ile ilgili olarak kq.
Wairz. 1, 444. Trende!., De Ani., 373 (De Ani. i l i , 3, 4 2 7 b 1 7-24; 4 28 a 1 8-b 1 0) e de bla.
.
/'h,mtd.•İıı bize rabidir, dolua değildir. /mi. Aris. 8 1 1 b 44-53'c \ic başvunılabilir.
.
2) Ps.-Alek., (6';'), 7) "yer dcğişrirme bak.ımındanft (kara ropon) değişme miisrcsna diyerek
bunu açıklığa kavuşturmaktadır. 1 4. satırdaki gök cisimleri, gök kürdcri ve onlarda sabideşciril
miş olan yıl\lızlanlır (krş. /nd. Aris. 406, 50). 1 0- 1 7. samlar r. 5, t o l O a 25-32'nin a}'nıdır.
.
3) ( 1 7-2 1 . samlar arasındaki bu pasaj ki ona çok gend bir rarzda olmak üzere r. 5. 1 0 1 0 a
-
35-b 1 sarırları ara.sınclaki bölüm tekabül etmektedir - en zor pasajlanfan biriJir. Onun gend anla
mı şuJur: Kendisi n\len geldiği şeyde olan hareket eden, kendisine giuiği şeyde değildir. Bunun so
"
mıcu karşır yiiklemlerin hareket halinde olan bir şey hakkında ancak farklı zamanlarda rasdik ed.i
lchileccğidit. Aksi rakdirde bu, hareketi inkar etmek olacalmr. Krş. Sr. Thomas, s. 638, not 234.
459
M ETAF i Z i K
1 ) Nicdik •hyle" (madde), nitelik •eidos" (form) ile epnlamlıdır. İmdi � varlık veren, ei
dos, yani değişmez formdur. 23. saardaki •doğru olmadığı halde" kaydı, gerçekre büyüme ve kü
çülmenin sürekli olamayacaklanru söylemek istemektedir fFir.ilt, VIII , 3, 253 b 1 3).
2) Yani herhangi bir forma sahiptir. Kq. Sylv. Maurus, 297, 22-28. sarırfar, r, 5. 1 0 1 0 a 32-
25'in aynıdrr.
3) Çilnkil bu rakdirde yemekle yememek ayru şeydir.
4 ) Sağlığı yerinde olan insandaki bizim balanumndan (eph'emin) değiımcde (Ps.-Alek., 656,
29): Değifcn biziz, nesnder değildir.
5) Hakkında çelişiklerin doğru olmasının milmlcün olmadığı şey- 35. 1 063 b7, r, 5, 1 009 a
38-b 33'iln aynıdır.
460
X I . K İ TA P
46 1
M ETA F İ Z İ K
l ler özel bilim, bildiği konularının her biri ile ilgili bazı ilkeler ve
1 064 a nedenleri araştırır: Tıp, jimnastik ve diğer gerek prodiikrif (poetik),
gerek matematik bilimlerin her biri böyle çalışır. Çünkii onlardan her
biri çabasını belli bir varlık cinsi üzerinde yoğunlaştırarak bu nesne ile
bir gerçeklik ve bir varlık olarak meşgul olur. Ancak bu. varlık olmak
5 bakımından ele alınan varlık değildir. Çünkü varlık olmak bakımın
dan varlığı inceleyen, bu bilimlerden başka bir bilimdir. Adı nı andığı
mız bilimlerden her biri konu olarak her varlık cinsinde özü alır ve
geri kalan her şey hakkında az veya çok kesin kanıtlamalar vermeye
çal ışır. Ancak bazılarının özü duyum arJcılığıyla kavramasına karşılık,
bazıları onu varsayım yoluyla kabul ederler.<:!> Sonuç olarak bu tür
bir tümevarımdan töz ve öz hakkında hiçbir kanıtlama olmadığı orta
ya çıkmaktadır.(3)
1O Öre yandan bir doğa bilimi olduğuna göre, o şüphesiz gerek pra-
tik bir bilimden gerekse prodüktif bir bilimden farklı olacaktır. Çün
kü prodüktif bilimlerde yaratım ilkesi fiile uğrayanda değil, sanat
karda bulunur ve bu ilke ya bir sanattı r veya bir başka yerenekri r.(4)
Aynı şekilde p�tik bilimlerde de hareket, fiilin nesnesinde değil,
15 daha çok failinde bulunur. Oysa doğa bilimi, kendilerina'e bir hareket
ilkesini bulunduran varlıkları ele alır. Bu düşünceler göstermektedir
ki doğa bilimi, ne pratik, ne prodükrif bir bilimdi r. O ancak zon.mlu
olarak reoretik bir bilimdrr. Çünkü onun bu üç türden birinin altına
girmesi gereki r ve her bilimin şu veya bu şekilde özü bilmesi ve on
dan bir ilke olarak yararlanması zorunlu olduğuna göre, dikkati mizi
20 fizikçinin şeyleri nasıl tanımlaması ve tözün tanımını nasıl ortaya
koyması gerektiğin noktası üzerine yöneltmemiz lazımdır. Acaba o
1 ) Arnnrı ile ilgili açıklamalar için kendisine gönderdiğimiz E, 1 'le krş.-Bu böllim, yukarda
1 . 1 0')'} a 16-29\la ortaya atılmış olan soruyu cevaplamaktadır.
2) Sırasıvla fo.ik ve matematik {Ps.-Alek., 659, 16) .
3) Krş. I�. 1 1 02 ') b 1 O'dan başka 8, 2, 997 a 3 1 ile ilgili not ve gömlermderi.
4 ) E, 1 . 1 02 ') b 23'deki paralel pasajla ve daha önce gelen 1 9. satınn alrındaki notla krş.
462
X I . KİTAP
463
M ET A F İ Z İ K
464
X I . K İ TA P
1 ) Yani belirlenmiş varlığın (kq. E, 2, 1 027 a 6). tlincğin bilimi olmadığının yen! kanıtı.
21 E\lcki paralel pasajla aynı öğreti. Ama Aristorclcs'in JU�iinccsi belki Jaq,>er'in üzerine dik
kati ç..·l.:riği 0\lcki bir evrime uğramıJtır. (105 1 a 35'in ahın&1ki nora bkı). Bundan 0 kitabının
K. 1 -H\lcn sonra okluğu sonucuna vanlrnışrır.
�l Krş. rs.-Alck. . 666 , 26-34- llineğin belirsiz nedenleri ile ilgili olarak krş. Fizilt il. 5.
'il Krş. Fizilt. i l , 5, 1 96 b 2 1 -25.
465
M ETA F i Z i K
düşünceden ayrı olarak seçim mevcur değildir. Ancak şansa bağlı so
nuçları meydana geciren nedenler beli rsizdir. Bundan dolayı da şans
i nsa ni hesaplamaya gel meyen bir şey, ancak ili neksel anlamda bir ne
35 dendir. Aslında gerçek anlamda o hiçbir şeyin nedeni değildir.l l l So
1 065 b nucun iyi veya körü olmasına göre iyi veya körii şans vardır. Bahrlıl ık
veya hahrsızlık ise büyük murluluklar veya büyük fdakerler içi n kulla
nılı r.12l
1 liçbi r ilineksel anlamda va rl ık, özü gereği varlıkran önce gelme
diği için hiçbir ili neksel neden de özii gereği nedenden önce gelmez.
O h;ılde eğer şans veya cesadüf göğün nedeni ise. ondan da önce gelen
bir neden vardır ki o da Akıl veya Doğadır. L\ l
5 Bazı şeyler sadece bilfiil,('\) bazı şeyler sadece bil kuvve, bazı şeyler
ise hem bilfiil, hem bilkuvve ola rak vardırlar ve bu gerek röz. gerek
nicdi k. gerekse diğer kaceg� riler için geçerlidir. Sonra şeylerin dışında
ha rekt'r yokcur.(6) Çünkü dt'ğişme daima varlık kart'gori lc:"rine göre
gerçekleşi·r ve belli bir karegoriye girmeyen, onların üzerinde olan bir
cins yokrur. N ihayec bu kategorilerden her hiri hiiriin öznelerde iki
rarzda gerçekleşir: Örneğin röz söz konusu olduğunda onun formu ve
10 yoksunluğu vardır. Nireli kle ilgili olarak o, siyah ve ht'yaz; nicel ikle il
gili olarak cam olan ve eksik olan , nihayer yer değişrirme harekerinde
mından gii1 öniine alınabilen bir röz değildir (kai oııkhı:ı ousia k:ırh'heaıırcn rhcoroumene)
(Simpl -102. 1 - 1 8) Bir kinemarik düşüncesi Arisrorclcs'e r:ımamcn y:ıb:ınmlır: l ler d ..-ğişme
.. "" .
hir \.'tkilenm..'llir (p:ırhos); o bir öznededir, bir özne değildi r (hu konu ile ilgili obr:ık krş. H.
C:meron. J ı Notion de For�e dans le Sysı. d'Ar., s. l vd.).
.•
466
X I . K İ TA P
467
M ETAF İ Z İ K
lamda. bilfiil hale geldiğinde, inşa edilir ve bu, inşa erme sürecidir.
20 Öğrenme, iyilcşrirme, yürüme, adama, yaşlanma, büyümede de aynı
şey söz konusudur. O halde hareker, fıilin kendisi var olduğunda var
dır. ondan ne daha önec, ne daha sonra var değildir. O halde bilkuv
ve var olan bir şey, bilfiil sahip olduğu fı ili içinde, bizzar kendisi ol
mak bakımından değil, harekerre olması bakı mından ele alındığında,
işre bu varlığın fiili harekerrir. "Kendisi olmak bakımından" deyimi
ile şunu kasrediyorum: Tunç, bilkuvve olarak heyk�ldir. Ama hareket
25 olan. runcun runç olması bakımından fiili değildir. Çünkü runç ol-
. makla belli bir kuvve olmakO ) aynı şey değildir. Eğer onlar ran ımları
açısından murlak. anlamda aynı şey olmuş olsalardı. runcun fı ili bir
hareker olurdu. Ama gerçekre onlar aynı şey değildi rler (zaren bu kar
şırlarda görülmekredir;(2) çünkü sağlıklı olma kuvvesi ile hasra olma
30 kuvvesi aynı şey değildir; çünkü aksi rakdirdc sağlıklı olmakla hasta
olmak da aynı şey olurlardı. Bir ve aynı şey olan raşıyıcı öznedir - is
rer bu özne nem, ister kan olsunC3) - yani sağl ıklı ve hasra olandır).
(energcia arclcs). O ramamlanmamıştır; çünkü iki uç arasımla bir geçişrir ve yine çilnkil o silrckli
olllıığu için içinlle sonsuzu bakındım:
Ana1izimi7.den ortaya çıkmaktadır ki hareket mergriad ır, mtrllrkhri,ı değildir. Ancak Aristote
lcs'in rerminolojisi bazen kesinlikten yoksundur ve bu terimlerden ilki daha çokg,,,.rlrlqmr yo
lımd,ı o/,m bir fiil. ikincisi tam bir grrrrklrımr. sona mnr fikrini ifade eniği hal<ie, onların sık sık
birbirlerinin yerine kullanıldığı da görülür. Ancak bu pasajda (2 1 . sarır; ayrıca Fizilr'in buna te
kabiil eden 1 i l , I , ve VIII , 1 , 25 1 a 9 pasajlarına da bkz.) hareketi tanımlamak için Arisrotelcs'in
rntrllrlrhria lleyimini tercih etmesi amaçsız değil :gibi görlinmcktcliir. "Çiinkii hareket iki tarzda
göz önüne alınabilir: Önce meydana gelen, mükemmelliğe yönelen bir şey olarak. Ancak o daha
önceden bi7.7.at kendisinde herhangi bir şey, bitmemiş bir şey, ram olarak belirlenmemiş (atelcs,
aoriston) bir ŞC)' olarak da göz önüne alınabilir. Birinci dunımlla hareket birecek, tamamlanacak
olması bakımından, ikincide ise olduğu gibi, yani eksik, ancak gerçek olması bakımından ele alı
nır. O zaman o grrrrk/qmq br/irsizlik. bilfiil Mr ol.an statik k111•r•r paralloksunu ifade Cller. O,
kuvvenin. kuvve olmak bakımından mükemmelliğidir. Kuııı•t', bu chınımtfa şilphcsiz imk�n de
ğil. belirsizlik, \·okluk anlamına gelir ve bu açıdan sonsuza özgil olan kuvveye hcn1.cr" (Le Rlond,
l.og. rt M,11h. chrz Ar.. s. 422-423). Böylece hareket, özü itib-.uiyle, doğasının belirsizliğinde gcr
çckl..-şmiş eksik olandır.
1 ) Yani heykel olma kuvvc:Si olmak. O halde kuvve, öznenin ·kemlisinden furklıllır ve "şu
şey"i (he toiouron) ifude eden, bu farklılıktır. Tunç örneği ve onu izl..1•en renk (bilkuvve varlık)
ve gürilnebilir şey (bilkuvve varlık) örneği (32. satır vd.) ile ilgili olarak krş. Philop., 352, 1 9-20.
!) Özne ile kuvve arasındaki farklılık öz.ellikle karşıtların llunımunda orraya çıkmaktaliır. Eğer
hayvanın sağlıklı olmak gibi hasta olma kuvvcsi varsa, kuvveyi i.iznenin �enllisine (hayvana) özdeş
kılllığımmla, bilriin ka11ıt l.."Uvvcleri özdeşleştirmiş oluruz. Çiinkil kuvvenin ö1.0eye özdeş kılın
ması isrisnasız olarak biltün kuvveler için geçerli olacaktır. K 11. Philop., 352, 3 1 -353, 7.
3) Sırası��a bir yandan Hippokratcs ve Platon'un (Timaios, 8 1 a vJ. Ru lliraloğu neşrinde Ri
vaud'un onun başına koyduğu önsöı.c blcz.), öre yandan muhtemelen Empedoklcs'in görilşleri
(Dids, Vorsokr., 1, 206, 9; 222, 38).
468
X I . K i TA P
Nasıl ki renkle, görülebilen şey aynı şey değillersc<O onlar da aynı şey
olmadı klarından dolayı hareket, bilkuvve varlığın bilkuvve olmak ba
kımından fiil haline gelmesidir (entellekheia). �farekerin böyle oldu
ğu. hareket olgusunun ne daha önce, ne daha sonra var olmayıp fiilin
35 kendisi var olduğunda var olduğu apaçıktı r. Çünkü her şey bazen bil
fiil olma kuvvesi, bazen bilfiil olmama kuvvesidir. Örneğin inşa edile
bilir olanın inşa edilebilir olması bakımından durumu budur. inşa
edilc:-bi lir olanın, i nşa edilebilir olmak bakımından fiilinin inşa etme
1 066 a süreci olduğunu söylüyorum. Çünkü fiil ya yukarda söylediğimiz şey,
yani inşa etme sürecidir veya evdir. Ancak ev var olur olmaz, artık
5 i nşa ed ilebilir olan ortada yoktur. Öte yandan inşa edilen inşa edilebi
lir olandır. O halde fiilin inşa etme si.ireci olması gerekir. i nşa etme
si.i reri ise bir harekettir.(2) Bütün diğer hareketler içi n de aynı akıl yü
ri.itme söz konusudur.(3)
Tezimizin doğruluğu hareket hakkında diğer filozofların görüşle
rinden ve onun hakkında bir başka ranım vermenin güçlüğünden
açıkça ortaya çıkmaktadır. Gerçekten onu bir başka varl ık cinsine
1O sokmak imkansızdır. Bu onların sözlerinden açıkça ortaya çıkmakta
dır: Razıl:ırına göre hareket başkalık, eşitsizlik, var-olmayandır.14 l Bü
ri.in bunlar ise zorunlu olarak hareket içermeyen kavramlardır. Ayrıca
bu kavramlar, karşıtlarından daha fazla değişmenin sonu veya kayna
ğını teşkil etmezler. Bu filozofları hareketi bu kavramlar içine koyma
ya İren neden, hareketin belirsiz bir şey olarak görünmesi ve iki "kar-
15 şırlar" dizisinin ikincisinde bulunan ilkelerin, yoksunlukla ilgili ol
duklarından ötürü belirsiz olmalarıdır.<"> Çünkü onların hiçbiri ne
töz. ne nicelik ne de bir başka kategoriye ilişkindir. Gerçekte hareke
tin bdirsiz bir şey olarak görünmesinin nedeni, onu ne bilkuvve var
lıklar. ne bilfiil varlıklar grubu içine sokmanın mi.imkün olmaması-
1 ) Yıık:mla :!6. s:ınrla ilgili norla krş. Görillcbilirlik, kendisi ancak ışığın etkisi ile görillebilir
ul:ın rı·nk-ii7 nenin hir ilineğidi r (krş. De Anima, II, 7. 4 1 8 b 2l.
�) Arisıoıdı·s hir :ılıematif onaya koyuyor: Söylenen şerler göz öniine alınınca, inşa edilebilir
oldnın tiili :ınc:ık p evin kendisi veya inşa etme süreci olabilir. Şimdi o, ev olamaz, çlinkii ev var
uldıı�'l.ı ntla inşa ,·dilebilir olan varlıktan kesilmiştir. O hal.le inşa edilebilir olanın tiili olan, inşa
emıc siirı.'C idir. ( Ross, il, 328)
:'\) Y:ıni lirle ki her hareket, hareket edenin hareket eden olmak bakımından fiili olacaktır
(krş. Simpl . 4� 33)
.. .. .
lj) l'yrhagorasc;ıl:ır ve Platonculara göre (krş. Sophisw, 2'i6 d; Timaios, 'i7 a vd.).
'il l'yıhagnr:L.;çıların ilkderinin paralel dizileri ile ilgili olarak krş. A, 'i, 986 a 22. On ilkenin
nıl->a ıif ılİlisi i�·inc Ki.ltü, Sonsuz, Çift, Çokluk vs. girer. Hareketin kendisi bir yoksunluk oldu
ğıııı.(;m (çilnkü tİ•rma ulaşılır ulaşılmaz onadan kalkmaktadır) onu negatif dizi içine yerlcştir
mı·k doğaldır. Krş. Philop., 360, 1 6-22).
469
M ETA F İ Z İ K
470
X I . K İ TA P
dur) ( l l veya kat edilmesi mümkün olan , ancak sonu olmayandır veya
kar edilmesi hemen hemen imkinsız olandıı:( 2) veya doğası gereği kat
edilebilen, ama katedilemeyen olan veya sınırı olmayandır.(3) Ayrıca
birleşrirme bakımından sonsuzla, bölme bakımından sonsuı.<4) veya
1 066 b her ikisi bakımından sonsuz vardır.
Sonsuzun bağımsız bir varlık, bir kendinde şey olması mümkün
değildir.(5) Çünkü eğer o ne uzaysal bir büyüklük, ne çokluk değilse,
eğer sonsuz onun tözü ise, bir ilineği değilse, o bölünmez olacaktır;
5 çünkü bölünebilir olan ya büyüklük veya çokluk olmak zorundadır.
Ama- eğer o bölünemczse, sonsuz olamaz; meğer ki sesin görülemez
ol ması anlamında sonsuz olmasın. Ama bizim sözünü eniğimiz ve
araştırdığımız sonsuz bu sonsuz değildir, kar edilmesi mümkün olma
yan anlamındaki sonsuzdur.(6)
Ayrıca sonsuzun yalnızca bir yüklemi olduğu sayı ve büyüklüğün
kendileri özleri gereği var değilscler,(7) sonsuzun kendisinin özü gere-
47 1
M ETA F İ Z İ K
1 ) 'l- 1 1 . :mırlar. akıl yürütme zincirini bozmaktadır. Aristotdes bir ti.iz olmayan sonsuzun
(hıın:ı 1 1 . samda ı::..:ri dönecektir) bir ilinek de olmadığını bnırlanıaktadı r. Eğer sonsu7., bir ili
nd;s..·. hir iiğe olamaz, ancak nasıl ki sesin bir öğesi olan gi.irillcmC7 ol:ın d..:ğil. giiriilemC7. olanın
:ınc:ık h i r il ineği ol,luğu telaffiız edilen sesse, o da bir ilineği olduğu iiğe olahilir.
2) H il ti i l sons111. var olamaz (o halde sonsuz bir ti.iz değildir). Çiinkii eğer snnsum n hilfıil bir
ilke ve tfü olduğu farzedilirse, sonsuz ile özii arasında bi r i.i7.dcşlik nl:ıcıkrır. Başka d.:yi şl e sonsuz,
/ı,ı.•itı ir ve onun hiitiin kısımları benzer olacaklardır. Ancak ..:ğ..:r dunım i.lyl..:yse. o ya biiliinemez
dir \'eya hiiliin..:hilirdir. Eğer böliinebilirse, bir sonsuzlar çokluğuna hiil ii nec..:kı i r. r:ıkat b irçok
son�nrnn t..:k bir sonsuz te�kil etmesi i mldnsızdır. O ha lde geriy..: sonsu7.un htiliinemez olduğu
nn s:mınm:ık kal mak tad ı r ( 1 7. satır). Ancak böliinemC7. olanın biltiil sonsuz olması iınk:insm.iır;
ı;iinkii sonsıı1 ii1ii hiiliinebilir olmak olan bir nicelik olmak :r.onınd:ıdır. Oola�'ısırla son su7., bir
ıii1 d..:ğildir. sıı<kw bir il inektir. Bu ise onun her tiirlii ilk.: olma iddiası ve hakkını on:Kh n kal
dırmaktadır. ilk.: olan onun ancak bir ilineği olduğu ŞC}' o b hi l i r. (krş. kendisinden esinlemiiği
mi1 Simpl . . ti-:\. 1 -.24). 2 1 . satırda (IJava veya çi!T sayı) Aristotd..:s'in kastettiği Anaksimenes
ve l'yıha!!or:m;ılardır. .
:i l Haşka d ..:y iş l ..: mantıksal (logikos) bir ar:• tırmadır (S i m pl . . tl76, 23 vd: Krş. Z, 4, 1 029 b
1 :l il.: il�ili not) \'c onun fiziksel (physikos) bir araşt ı rma il.: terid ed il mesi gerek ir.
tj) fl. l :ıtemat iksd veya fiziksel sonsuz bir cisi m , bir riizeyl..: sı nı rb ndırı laın a1 . Ru ise cisim kav
ramı n ı n kcn<lisini ortadan kaldıran imkansız bir durumdur. Aynı şekil,le bir sayı hiçbir zaman
472
X I . K İ TA P
ayrı başına var lleğildir, o daima kat edilmesi mümkün olması gereken sayılanların içinde (en
rois arim1etois) bulunur. O halde ne sonsuz bir cisim, ne sonsuz bir sayı var olabilir (krş. Phi
lop. . 4 1"', 1 -8).
i l Köliimiin biitiin geri kalan kısmı Philop.'un (4 1 7, 23) iiç gnıpta topladığı bu kanıtlan ge
liştiret.·clair. Ru iiç gnıp "kuvveden hareket eden" kanır (ek ton dunameon) (27- 1 067 a 7), "yer
den h:m:k•'t ,...ten" kanıt (ek ton topon) (7-23. satırlar) ve "ağı rlıktan hareket c<len" kanıttır (ek
ton rhopon) (23-37. satırlar).
27. satmla Aristntcles'in işaret ettiği bileşik (syntheron) ve basit (haploun) olma nitelikleri fı-
1ikscl cisme l\1�iidiirler. O hallle Smpl. ile birlikte (4 78 , 1 2 vd.l bu kanıtlamanın sırfsonm.z bir
fiıilm-1 dmıi11 \'arlığına karşı yöndtildiğini diişünmemiz gerekir ve biz de buna urgun olarak çe
\'İrtl ik.
::?l Arisrotdes iinl·e (28-34. sar.ırlar) sonsuz bir fiziksd cismin bileşik bir cisim olamayacağını
(yani iki k:ırşıtlar \·i ttini - sıcak-soğuk, kuru-yaş - teşkil eden dön remel nitelikten meydana ge
len bilqik bir cisim olamayacağını) kanıtlar. Sırasıyla iiç varsayımı inceler ve raltlccler:
a) Riitiin bil.-şenler sınırlı sayıdadırlar: Onlardan meydana gelen biitiiniin kendisi de sınırlı
olacak ve sonsu7. olınayacal..·tı r .
hl l\ilcşenler İ\·imk bazıları sınırlı ve bazıları (hatta ve yalnızca onlardan bir tanesi - çünkü
Simplikius'un işaret ettiği gibi kanıtlama için bu yererlillir-) sonsuzdur: Sonsuz bileşen. biitün
diğcrl,·rini yutacaktır ve artık ortada bileşim (composition) olmayacaktır, yalnızca birlik olacak
nr. O halde üğelerin varlığı korunmall: İsteniyorsa, onların eşit olmaları gerekir.
el Riitiin bileşenler sonsuzdur: Ancak birçok sonsuz cismin mrlığını siirdiiremeyeceği açıktır.
3l !\aşka deyişi..: dört öğcden biri (Simpl., 479, 32); aşağıda 1 067 1 a'tla yeniden ele alınan
varsayım.
4) Dün öğe, şeylerin kendilerine aynşrıklan en son öğdmlir. Eğer Anaksimandros'un istediği
gibi sonsuz, i.'ığelerden ayrı olarak var olsaydı, varlıkların ona geri gidip onda arrışmaları gerckir
lli. Oysa açıkça biirle değildir.
473
M ETA F i Z i K
sonlu olsa bile bir öğe olması veya Her:ıkleito�'un her şeyin belli anda
5 Ateş'e dönüştüğünü söylediği gibi öğeye dönüşmesiO > imkansızdır.
Bunun nedeni Doğa Filozoflarının öğelerin dışına yerleştirdikleri
Bir'le ilgili nedenin aynıdır: Çünkü her değişme karşıttan karşıta, ör
neğin sıcaktan spğuğ:ı doğru gerçekleşir.(2)
Sonra duyusal cisim belli bir yerdediıH> ve bu gerek bürün, gerek
parça için - örneğin Toprak için - aynı yerdir.(4) imdi sonsuz cismin
eşrürden (homogene) olduğu farzedilirse, o ya hareketsiz veya sürekli
1O yer değiştirme hareketi içinde olacaktır. Ama bu imkansızdır, çünkü
o niçin daha çok sükönette olacaktır veya daha çok yukarı veya aşağı
veya herhangi bir yönde hareket edecekrir?Ci) Örneğin bir toprak par
çası olsun. O nereye doğru hareket edecek veya nerede sükönette ola
caktır? Çünkü kendisiyle aynı türden olan cismin yeri sonsuzdur. O
1 ) Fragm. 63-66 Diels, (Bu, Herakleiros'a aidiyeti tanışma kontau olan evrensel yanma (ek
purosis)Jır. Krş. J. Burnct, L 'Aurort de la Ph. gr s. 1 80 vd.)
.•
2) Sonsuzun liön öğeden biri veya öğelerin dışında bir Bir olan (örneğin Anaksimandros'un
"apeiron"u) olarak göz önüne alınmasının fazla önemi yoktur. Her değişme kaqıttan karşıta
doğru gerçekleştiğinden, sonsuz ne dön öğe dışında bir en son öğe olabilir (çünkü bu tür bir
öğe, dön öğeye karşıt değildir), ne de dön öğeden biri olabilir (çünkü bu öğe de üç öğeye karşıt
olamaz) Krş. Simpl., 4 8 1 , 1 -4.
3) 7-23. satırlar arasında Aristoteles "yerden hareket eden" (ek ron topon) kanıra geçerek ye
rin durumunun yarattığı güçlükler nedeniyle sonsuz bir fiziksel cismin olamayacağını kanıtlama
ya çalışmaktadır. Önce (9- 1 5. satırlar) sonsuz homojen bir cisim varsayımını, sonra ( 1 5-23. satır
lar) sonsuz heterojen bir cisim varsayımını ele almaktadır.
Sonsuz eştilrden (homoeides) cisimle, sonsuz ayn türden (anomocides) veya benzer-olmayan
(anomoion) cisim arasındaki ayrımla ilgili olarak Simpl., (482, 28 vd.), bu ayrımın yııkarda sözü
edilen ayrımla, yani basit (haploun) ve bileşik (syntheron) cisim ayrımı ile karıştırılmaması ge
rektiği noktasına dikkati çekmektedir. Çünkü bileşik bir cismin eştürden (homojen) veya parça
lan benzer olan (homoiomeres) bir şey olmasına (örneğin er veya kemik) engel olan hiçbir şey
yoktur. Bundan dolayı qtürden ve parçalan benzer olan terimleri ile benzer olmayan, ayrı tür
den ve parçalan farklı olan (anomoiomeres) terimleri eşanlamlıdırlar.
4) Bürünün doğal yeri, kısımlarından her birinin doğal yeridir. Bir toprak parçası, bir blltün
olarak alınan toprağın doğal yeri olan dünyanın merkezine doğru düşmek eğilimindedir.
5) Sonsuz bir eştürden veya homojen cisim olmadığını tesis ermek üzere Arisroteles'in dayan
dığı akıl yürütme iki iddiadan hareket etmektedir: Birincisi aynı türden bir cismin her parçasının
cismin bütünü ile aynı doğal hareket ve sükllnct yerine sahip olduğudur. ikincisi sonsuz bir cis
min ancak sonsuz bir yerde olabileceğidir. Şimdi bu durumda sonsuz bir cismin bir parçası ola
cak olan bir toprak parçası nı alalım: O ne sükuneme, ne harekette olabilir. Eğer o herhangi bir
yerde sükönene olursa, aynı şekilde her yerde sükunette olacaktır ve hareket onadan kalkacaktır.
Eğer o belli bir yerde harekette olursa, her yerde harekette olacak ve hiçbir yerde sükllnct var ol
mayacaktır. Zır, fakat aynı derecede saçma olan ve sonsuz bir eştilrden cisim varsayımını reddet
meyi gerektiren sonuçlar.
Bu ina: akıl yilriitmenin güçlükleri ile ilgili olarak keş. Ross, il, 333. Ayna kendisinden esin
lendiğimiz Simpl.. 438, 9-1 8'e de bakılabilir.
474
X I . K i TA P
1 ) 1 'i.-23. satırlar arası sonsuz bir heterojen cisim varsayımını ele almaktadır. Aristotdcs onu,
kendi ıtörüşiine göre kabul edilemez olan öğelerin çokluğunun sonucu olan yerlerin çokluğu so
nuçlarını incelemek suretiyle reddedecektir.
2) Yerlerin sayısı almlır (bkz. aşağıda 27. samla ilgili not) - Ôğelerin sayısının sonsuz olması
imkanS17.sa ve doğ:tl yerlerin kendileri sonlu sayıda iseler, evrenin sonlu sayıda kısım türlerini
içermesi ve dolayısı}h sonlu olması gerekir (krş. Simpl., 484, 28-30).
3) "Ağırlıktan hareket eden" (ek ton rhopon) diğer kanıt. (Philop., 452, 14-1 5). Göksel ci
simlerin ne ağırlık, ne hafiflikleri olmadığını, onların duywal cisimler olmadıklarını hatırlatalım.
Aristotelcs'in buradaki akıl yürütmesi Sylv. Maurus tarafından iyi bir biçimde sergilenmiştir
(3 1 2).
4) Aristotelcs bu alrı riir yeri veya daha doğrwu yerin alrı ana belirlenimini Fizik'in paralel bir
pa.�ajında (ili, 5, 20'i b 32) saymaktadır: Yukan ve 11/11/ı• ön ve arka. Jllğ ve sol (ano, kato, emp
rosthen, opisthen, deksion, aristeron). Sonsuz bir cismin bir yerde olamayacağını gösterdikten
sonra Arisrorclcs bir yerde olan bir cismin de sonsuz olamayacağını göstermektedir (Simpl., 489,
1 0- 1 1 ).
475
M ETA F i Z i K
dedi r. Ancak bu herhangi bir yer, yukarı veya aş:ığı veya her biri bir
sınır ifade eden diğer yönlerden biri anlamına gelir.
Nihayer büyüklük bakımından sonsuz, hareker bakı mından son
suz ve zaman bakımından sonsuz, sonsuzun sanki rek bir gerçekmiş
gibi olacağı anlamda aynı değildirler. Bu farklı kavramlardan daha
35 son ra gelen, kendisinden önce gelen tarafından beli rlenir.O l Örneğin
bir hareker, kendisine göre hareketin veya başkalaşmanın veya büyü
men i n meydana geldiği büyüklükle sonsuzdur. Zaman da hareketle
sonsuzdur.
1 ) Sonsuz, rekanlamlı (univoque) bir kavram, bir onak cins değilliir: O, önce ve sonra itiba
riyle (per prius er posrerius) belirlenir. Böylece şu sıra elde cıtilir: Bilylikliikre olan sonsu:r., hare
kl'ne olan sonsuz ve 1.amanda olan sonsuz. Zaman hareketle sonSlmhır (Simpl., 509, :H-35).
l larckcrin sayısı olan 1.'tmanla ilgili olarak krş. Fizik, aynı yer ve ö:r.clliklc iV, il, 2 1 9 b 1 . fl., 13,
1 0:?0 a 28'e de bkz.
2) Fizik. V, 1 , 221. a 2 1 -225 b 5'in özeti ve ondan yapılan seçmeler.
3) Parantez içine korduğumuz bir sonraki cümlede açıklallığı gibi Arisrorclcs ö:r.ne (hypokei
menon) terimini, llaranak, taşıyıcı (subsrrar) anlamında licğil, po:r.irif bir şey olarak almaktadır.
O ha.ille şöyle anlamak gerekir. Değişme A'dan B'ye, A-olmayamlan B-olmayana, A'llan A-
476
X I . K i TA P
ol mayana ve A-olmayandan A'ya doğnı gider. Aristotcles'in liiişiincesini açık bir şekilde sergile
yen Sr. Thomas. s. 669, not 2364'1e krş. Simpl., 1 2- L l'e de hkz.
1 l �hırlak anlamda, asıl anlamda (simpliciter) oluş ve yokoluş, sırasıyla var-olmarandan varlı
ğa ve varlıktan var-olmayana doğni olan "töz bakımından" (k:ır'oıısuian) ll.:ğişmC\lir. ikinci de
ren...l.:n (secıımlıım quid, tis) oluş ve yokoluş ise örneğin bcpz-olmay:ından hcraza ve beyazdan
�·a7-olma�'ana .loğnı olan nitelik değiştirme veya başkalaşın:ulır (:ılloiosis) .
."!l Ari�rorcles 2 1 -24. satırlarda sözünü ettiği iiç ı.lcğişıne•l.:n ikisinin (A-olmayamlan A'ya ve
A\ldn A-olmayana doğnı olan değişmelerin) hareketler olmadıkları nı, çiinkii hareket noktası
ve�-a hiriş nokt:L�ı olan var-olmayanın hareket veya siik(ınete d\•erişli ol ma.lığını gi.lsrerecektir. O
hal,1.- ıı;.:riyc anctk iiı;iincii değişmenin (A'dan B'ye olan değişmenin) bir har.:k.:t ol.luğu kalmak
ta,lır 1 1 068 a 1 -1 . samlar).
2'i-�O. samlar arasında Aristoteles iiç tür var-olmayanı birbirinden ayırmaktadır:
a) Y:mlış olar:ık tanımlanan var-olmayan (krş. E, 2, 1 026 a :H; N, 2, 1 089 a 28 vh). O, yük
lem ve öznenin gerçeğe uygun düşmeyen birleşme ve ayrılmasınllan ibarctfİr. Ru var-olmayan,
har.·kcre milsair d.:ğildir; şu anlamda ki doğru hale gelen yanlış bir ünerme Vl."Ya yanlış hale gelen
dt;!nı bi r önerme gerçekte değişmezler, değişen yalnızca şeyin kendisi.lir.
hl S:ılr kuvve anlamında alınan var-olmayan, bilfiil varlığ:ı karşıt olan var-olmayan; örneğin
in.<mı-o/1111� yım. Ru güreli var-olmayan da harekete rabi dl.'ğil.lir. Runun nı..'lleni Siınpl., tarahn·
•lan verilmiştir (8 1 6. 29 vd): Hareket, bitmemiş, eksik bir tiil olm:ıkl:ı hirlikrc, gene lle bilfiil bir
v:ulıkm. Ama sair kuvve böyle bir şey değildir.
c) Varlı�rını •IC\·am ettiren bir öznede bulunan ve bdli bir şey olan şeye (ro ti on), yani pozicif
bir nirdiğe zıt olan var-olmayan. Örneğin Beyaz olmayan veya iyi-olmayan (27. satır) böyle bir
şey.lir. Ki.iyi.: hir var-olmayan, kendisine ait olduğu öznenin (insanın) kcn(lisinin harekete milsa
ir bir varlık olması bakımından ilineksel olarak hareket edebilir.
Demek ki hareketin olması için bilfiil bir şeyin varlığını vaz ermek gerekir.
477
M ETA F i Z i K
1 ) Töz bakımından oluş, meydana geliş, hareket noktası olarak sair kuvve olan bir var
olmayana sahip olduğunllan, şüphesiz bir hareket değildir. Krş. Simpl., 8 1 7 , :?3.
2 ) Olan, meydana gdenin, var�lmayanın kendisi olmayıp var-olmayanın kendisinin ancak
bir ilineği olduğu bir ilk madde (matcria prima) olduğu söylenerek itiraz edilebilir (örneğin o,
meni<lir: meniye ancak ilineksd olarak ait olan insan-olmayan değildir denebilir). Ama bu, tözsel
oluşta mutlak anlavıda olan, meydana gelenin var-olmayan ollhığu gerçeğini değiştirmez (kq.
Ross, Fizik. s. 6 1 8).
3) Var-olmayanın harekene olmasının mümki.ln olmadığına ilişkin aynı nedenle; Siikllnet ve
hardm eşit olarak \':ulığın fiilleridir ve var olmayan bir şeye izafo edilemezler. Krş. Simpl., 8 1 9,
5-7.
4) Simpl., 8 1 9, 9-20\le Arisroteles'in bu akıl yürütmesini şu şekilde bir kıyas olarak ifade et
mektedir (l lala oluşun. meydan gdmenin bir hareket olmallığını ispat etmek söz konusudur):
Olan, meydana gelen şeyler (gignomenon), bilfiil var değildirler. İmdi billlil var olmayan, bir
yerde değildir (çü nkü bilkuvve varlık hiçbir bdli yer işgal ermediğine göre bilfiil varlık belli bir
yerde olacak ve bilfiil olacaktır). Bir yerde olmayan hareket ermez. O halde olan, meydana gelen
hareket etmez. O halde oluş, meydana geliş (gencsis) bir hareket değildir.
5l Yani hareketin bir bil/langır (urminw ad quem) veya bir bitiı (terminus 11 quq) olarak kendi
leri arasında meydana geldiği pozitif şeyler. - Bu şeyler (oluş ve yokoluşla ilgili olarak olduğu
gibi) çclişilJer değildirler, fakat karşıtlar veya karşıdar arasındaki aracı varlılJar veya hatta yok
sunluksa! şeylerdirler !Aslında tam kesin olarak konuşmak gerekirse yoksunluk bir karşıtlık ol
mam:ıkl.ı birlikte; çiinkii bildiğimiz gibi (0, 2, 1 046 b 1 4; 1, 4, 1 055 a 35) karşıtlık en büyük
roksunlukrur]. Hareketin unsurları, oluşun kendisinden kalktığı veya yokoluşun kendisine gitti
ği şeylerden farklı olarak poziri fbir kavramla ifade edilirler.
' 478
X I . K i TA P
2 ) Çünkü birazdan göreceğimiz gibi töz, görelilik, etkinlik ve etlilginlik, hareket içemczler
(l larck<.'f in farklı türleri için bkz. Z, 7, 1 032 a 1 5 ile ilgili not).
3) Nasıl ki hiçbir değişmeye uğramaksızın, ancak nesnede meydana gelen bir değişmenin so
nucu olarak, doğru bir önerme yanlış veya yanlış bir önerme doğru hale gelirse (krş. yukarda 1 1 ,
1 067 b 16), aynı şekide şeyin dışında olan bir değişme nedeniyle önce sağtla olan bir şey, sonra
solda olur, önce daha büyük olan bir şey sonra daha küçük olur vb. (krş. Simpl.. 8 34 , 27 vd.)
4 l 1 :\- 1 6. satırlar arasındaki akıl yürütme St. Thomas tarafından iyi bir biçimde ortaya kon
mu.şnır: s. 674 , not 2386. Değişmenin değişmesi olmadığına ilişkin Aristotclcs'in kanıtlaması,
diirt kanıta dayanmaktadır. Birinci 1 6-33. satırlar arasında, ikinci 33- 1 068 b 6. satırla arasında,
ilçüncü 6- 1 O. satırlar arasında, dördüncü 1 0- 1 5. satırlar arasında verilmektedir.
Daha önce (9, 1 065 b 7 ile ilgili not) hareketin, tözün bir niteliği olduğundan bi:aat kendi
sinde incelenemeyeceği ve ayn bir bilimin konusunu teşkil edemeyeceğini görmilştük. O halde
bir hareketin hareketi, apriori olarak tasarlanamaz bir şeydir.
5) Simpl., (839 , 20) ile birlikte 22. satırdaki "allo eidos" kclimderini "bir başka tür varlık"
olarak değil, "bir başka tür değişme" olarak çeviriyonız. Bu ilk yonımun literal anlama daha uy
gun olduğunu savunan Ross'un kendisi de (il, 340), 22. satırdaki "nosas" ve "hygeia" kclimderi
nin hastalık ve sağlık anlamına gelmedikleri ni (bu anlam, yalnm:a 26. satmlaki anlamdır), hmta
lanmalı: ve �yi/qm�lı: anlamına geldiklerini kabul etmektedir. O halde her ikisi tle değişmeler olan
iki teri m söz konusudur.
479
M ETA F i Z i K
1 ) \'c l• halde bir üme gerektirir. Başka deyişle hareker, ili neksel :ml:ımd:ı bir har..:ker olması
milsrcsna (hu özel k:ıyırla ilgili olarak kış. aşağıda 3 1 -33. sarı rl:tr) hiçb i r 1�1m:ın harekerin bir öz
nesi lrcrminus)u d..:ği l.lir.
.! l Ol uş \'e yokolıışra şeyler ubelli bir tarzda"' yeni rrliıiklrr ol:ır:ık mrırl:ır. l larckerre ise şeyler
uhir h,� ka r:ır7da", y:ı ni karşıtlar olarak zırurlar (krş. 1 ı , 1 067 a 2 1 ,. .ı: Simpl., ı;. 7) - Bu pasaj
\'C ı:ı· n..l ular.ık bu hiiliimiin en bilyük bir kısmı çok bornkrur. K:ırşır uyarıl:ır müsresna. bazen
di�..:r ş..:rh\·il..:ri. özel likle Simpl.'u kullanmakla birlikte esasr:ı Ross'un merin ve yonımunu rakip
ediyoru1 ( i l . ;HO vd . l
31 Yani b i r harekecin hareketi varsayımında (daha önce 21-26. sarırlar a ras ı nda gdc n kısım,
basir hir parantezdir) - Eğer değişmenin değişmesi varsa, sağl ıklı iken h asra ol:ın (hasr:ıl ıkr:ın sağ
l ığa doğru olan birinci dcğ işme) , bir başka değişmeye gi rme k wnında.lır. 1 l:ıngisine? 1 hrekersiz
l i ği d ışarı :ırmak ger< k i r. O halde geriye ikinci bir değişme k:ı lm :ık c:ıd ı r. Bu. h:m..-kerin hareketini
·
miimkiin k ılmak i\·i ıı :ını:ak birincinin karım olabilir. Çünkii h:ır..:k..:r k:ırşı rl:ır :ırasında gerçekle
şir: Bıı. i yil<-ş me , n..:k:ıh:ır süreci olacakrır. Hareketin hareketi büylece anl:ı:ş :ıbi l i r ol:ıL·akrır. Aris
rordcs hıın:ı :-\O. s:ır ml:ı cevap vermektedir (krş. Simpl., 812, J:i- 1 ';).
18. s ar ır. l :ı ki par:ınre7i açıklamak zordur. Arisroreles şii p hes i7. onu nla erişilmiş ol:ın llıtnımda
k a l mak m:mııksal ol:ır:ık mümkilnse de bunun sergilenen tL.'7. in rCLlderr i ği bir varsayım olduğunu
siivl..:ınek isrcmekrcdir.
0 1 ) A ri srorcles y:ıl nı7.c:ı ilineksel anlamda değişmenin deği şm es i n i n nıilmkiin olllıığunu söyle
y..:rck cevap vcrmekr..:dir: Değişme gerçekte ancak öznenin kendisin.le meydana gelir.
';) O 1.1man sons111.a giden (ad infınirum) bir meydana gelmenin meydana gdmcsi, oluşun
480
X I . K i TA P
oluşu ol<tcaktır (krş . Simpl. , 844, 6 vd.) - 35. satırdaki "asıl anl:ımm,l:ı meydana geliş". gcncllik-
1.: ul,lıı�u gibi tli1 .;cl meydana geliş ve oluş anlamında de�ildir. ikind dereceden merdana geliş
•
wy:ı oluşun (\'('��' oluşun oluşunun) zıddı olan bmit oluş veya nı cyd:ın:ı geliştir (krş. Sinıpl., 844,
:?:\ ,.,ıı.
1 l Ru k:ınırlam:ının gend anlamı şudur: Eğer meydana gelmenin m•·pl:ına gelmesi olursa b:q
ka deyişle eğer bir meydana gelmeni n kendisi meydana geli rse. onun meydana gelişinin de mey
<l<tna gel miş olmas ı gerekir ve böylece sonsuza gi<lilir. Ancak cj;:,rcr hi.iyle ulurs:ı ne ilk şey. ne daha
sonraki şer, ne nih:ıyet son şey olacaktır. Bu ise her türlü merd an :ı gdiş vep değişmeyi ortadan
kıldırır (krş. Simpl . . 844, 3 vd. Philop.'da açık bir özetlemeye de hk7.. :'<JO, •J- 1 :·n .
:! ) Kendisi h:ıkıınından bu akıl yürütme basittir ve Simpl. t:ır:ıti nd:ın iyi hir hiçinıtlc sergilen
mi şt i r UM9, 1 'i- ı -ı. Aristotelcs üç varsayımı göz önüne alnıakt:ulır: al Ol:ın. meydana gelen şey,
olm:ıkta, merd:ın:ı gdmektedir, henüz var değildir ve tlul:ıyısırb urra,lan k:ılk:ını:ı1. hl Olan,
mcnl:ına gelen şey. olmuş, meydana gclmişrir. O oluş, meyd:ın:ı geliş (gegonoshir. Anık var de
i:ildir \'e yok da ol:ımaz, onadan kalkamaz, c) Olan, meydana gden \'ardır. oluştur: Arnı anda
h,·m var olur, h,·m de onadan kalkar. Bu ise saçmadır.
� l etilllldd hdirsi1liklerden ötürü Sim pi., (849, 1 5 vd.) ve Ross, (il. :H3)t:ın aldığımız hıı yo
nım kı�nıen tahminidir.
48 1
M ET A F İ Z İ K
1 ) Ve hareket karşırran karşıca gider. Aristoteles 1 8. satırda nitelikten tÖ7J.le bulunan şeyi (baş
ka d<-'yişle tiirsd ayrımı) örneğin akıllı olmayı (to logikon), (Simpl., 862, 7) kastetmediğini açık
lığa ka\'uşmrmaktad ır. Çünkü özsel bir bdirlenim üzerine eckide bulunan bir llcğişme, bir oluş
veya yokolıış (senesis-phthora) olacaktır.
.:!) i ki şey, başka her şeyi dışarda bırakarak ikisi için tek bir yer işgal ederlerse, yani aralarında
hiı;hir şey olmazsa birlikte, aynı yerdtdirler (hama). i lk yer bir şeyin dolaysız olarak ve asli olarak
i\·inde bulunduğu yerdir. O, kendisi bir başka yerde (Diinya), bu başka şeyin kendisi hir başka
yerde il lava), bu başka şeyin kendisi de bir başka yerde (Gi.i k) olması miimkiin olan öıo:cl yerdir
(tnpos idiosl. Krş. Fizik. iV, 2, 209 a 33-b I _.
Gend ol<trak birlikcclik, eşzamanlılık (hama) ile ilgili olar:ık krş. Kııt"Kori/rr, 1 .3 .
.3) !\aşka deyişle hareketin kendisinden geçtiği aracı varlığın (metaksu), ar:ıl:ırımla bulunduğu
şeylerle aynı lloğada ol ması gerekir. Simpl., 872, 9.
'1) Örneğin sünınlar (Philop., 792, 1 4).
5) Rcyaz ve siyah arasındaki renkler gamı (S impl., 875, 2).
482
X I . K i TA P
1 069 a ilk günü, i kinci gününü takip etmez. onun ardışığı değildi r.O ) Bir
şeyi rakip eden şey eğer onunla temas halindeyse ona bitişiktir (conti
gu) (her değişme zıtlar, yani karşıtlar veya çelişikler arasında meydana
geldiğinden, çelişikler ise aracı varlık kabul ermediğinden, aracı varlı-
5 ğın karşıtların arasında olduğu açıkrır). Sürekli olan, bir rür birişik
olan veya temas halinde olandır. Kendileriyle iki şeyin birbirlerine do
kunduğu ve birbirleriyle birleştiği sınırların bir ve aynı sınır olması
durumunda ortada siireklilik vardır. O halde açıkrır ki sürekli olan,
birbiriyle temas hali nde bulunduklarında doğal olarak rek bir varlık
1O ol maya elverişli olan varlıklarda bulunur ve yine açıkrır ki bu kavram
lardan ardışık olma veya takip ediş, birincidir. Çünkü rakip eden zo
runlu olarak takip edendir. Ama remas halinde olan, zorunlu olarak
rakip edendir. Süreklilik varsa temas vardır, ama sadece remas varsa
henüz süreklilik yokrur. Temas hali nde olmayan varlıklarda doğal
birl ik yokrur.(2) Bundan çıkan sonuç, nokranın birimle aynı şey ol
madığıdır.(3) Çünkü nokralar birbi rleriyle remas halinde olabilirler.
Ama birimler veya birler öyle değildirler. Onlarda sadece takip ediş
vardır. N ihayer i ki nokta arasında bir aracı şey vardır, ama iki birim
arasında yokrur.
1 ) Tersine rersidir.
2) Kö)1ece sayılar ardışık olmakla birlikre remas halinde <icğildirler, <lolayısıyla birbirlerine bi
rişik .lcğilJirlcr (Simpl., 877, 4 vd.). Paranrcz içine koyduğumuz 2-4. s:mrlar, onları özel bir pa
ragrafra şerh eden Simpl.,'a göre (877, 25), yukardaki 27-29. sarırlara bağlanmakra.lırlar. - Aris
roh.�CS reması O/ıq l't' Yolto/uş Üzerine, l, 6'da inceler.
3) Plaroncuların ileri sürdükleri gibi.
483
Xll. KİTAP (A)
15
1 . Bölüm <Farklı Töz Türleri>
1) 1 8- 1 'l . satırlarla ilgili olarak krş. Ps.-Alek . , 668, 20- 21 . - Arisrotdcs diirt argiimanla ( 1 9,
2 1 , 2 1 ve 25. satırlar) i lk Fdsefe'nin konusunu teşkil c!\len ti.iıiin asliliğini, sı ra bakımından iis
tiinliiğilnil (primaıır.:) ispat etmektedir.
2) hren. bir biitiin olarak d�lşiiniileb ilir: O zaman töz, (yani form), onun ilk kısmıtl ır (prima
pars): Çiinkii form. m atMeden önce gelir ve ondan daha gerçek anlamda vardır. Krş. Z, 3, 1 029
b 6 ve l 's . - Alek. , 661J, 4 \•d.
3) Tii1iin nitelik ve hareketleridir. Bu ise sonuç olarak ti.iıiin biitiin kategorilere olan iistiinlü
ğiinii tloi!ıınır.
1) F:ıkat "cinai" fiili sadece bir bağlaç değerine sah ipt ir. O yiiklenıin i.i7.neyle bağı nı ("filanca
Ş•"}'· b,·y:ı1-ulmayamlır") gi)sterir, mutlak, asıl anlamında (lıaplos) \'arlığı gilstermcz. Ps.-Akk 'un
işar.·t ··ııiği gibi (669. r-3?), bu da töziin iistiinliiğiinii n bir k:ınıwlır: lky:ı1 ve sıcak gibi nite
likl,·r ancak tüzle vanlırl:ır. Beyaz-olmayan, sıcak-olmayanın kendileri de :ınl-ak beraı ve siyah
:ır:ıcılıii;ıda varlıklar ol:ır:ık adlandırılabilirler.
5) \;ıni tliğer kat ..-ı:orilerin, kendisinde varlıklarına sahip ol,lukları töıden bağı msı7. olarak,
tii1.l..-n :ıyrı olarak '':ır olmadıklarını ekleyeceğim.
h) \'e plnm::a tli1iin (krş. Ps.-Alck., 570, 4-7).
�ı l'l.ıtonrnlar - Syh-. � 1:ıurus, Aristotcles'in di�iinccsini :wık bir hi\·i mlle sergilemektedir.
8) ..!!!. s:ınrtlaki '\lipldaik, soyut" (logikos) kelimesi nin anlamı ile ilgili olarak krş. Z, 4,
I O.!' I b U ile ilgili nur. Bu terim bu pasajda açıkça pejoratif hir anlama sahiptir.
484
XI I . KİTAP
Sonra kalıcı (permanent) olan bir şey vardır. Ancak karşıt olan,
1O kalıcı değildir. O halde karşı darın dışında üçüncü bir varlık, yani
madde vardır. Şimdi değişme dön türlü olduğuna göre - töz veya ni
relik veya nicelik veya yer bakımından değişme - (töz bakımından de
ğişme, mutlak anlamda oluş ve yokoluşrur. N'icelik bakımından de
ğişme, büyüme ve küçülme; nitelik bakımından değişme, başkalaşma;
yer bakımından değişme ise yer değiştirmedir) değişme bu kategori-
1 ) l lcr ikisi de •ın gerçeklikler olduklanndan dolayı idealar ve matenmiksel şeyleri birbi
rinden ayırJeden Platon (krJ. Ps.-Alek., 67 1 , 1 -3).
2) rs.-Alck.'a göre (67 1 , 3-5) bazı Pythagorasçılar söz konusudur. Ancak Aristotcles'in kastet-
·
sal tö7.lc hiçbir Joğa ortaklığına sahip olmayan ve farklı ilkdere tabi olan hareketsiz töz, 6:ıiğin
alanına ait olamaz (kq. Ps.-Alek., 67 1 , 1 5)
.
5) Arisrotdcs, ilke ve nedenlerini belirleyeceği duyusal tözleri incdcmcye bqlıyor. ikinci bö
lüm. kcnJisinJcn ancak keyfi bir tanda ayrıldığı bu paragrafı devam cttinncktcdir.
(l) Eğer lleğiıme örneğin griden bcyua doğru olmaktaysa "aracı ıcylerJcn harekede".
i) Ps.-Alek., 67 1 , 29-34'le de kq. Bqb deyifle değiıme çclişikler arasında değil, aynı cinse
giren karşıtlar an.�ında meydana gelir.
485
M ETAF i Z i K
lerden her biri bakımından göz önüne alınan karşırlar arasında ger
çekleşecekcir. O halde değişen maddenin zorunlu olarak aynı zaman-
15 da bilkuvve iki karşın olması gerekir ve varlık iki anlama geldiğine
göre, her değişme bilkuvve varlıktan bilfiil varlığa, örneğin bilkuvve
beyazdan bilfiil beyaza doğru gerçekleşir. Büyüme ve küçülmede de
duru m aynıdır. Dolayısıyla sadece meydana gelen her şeyin ilineksel
olarak var-olmayandan geldiğini söylemek değil. aynı zamanda her şe
yi n varlıktan, ancak bilfiil değil de bilkuvve varlık olarak anlaşılan
20 varlıkran(l ) geldiğini söylemek mümkündür. Anaksagoras'ın Bir'inin
- çii nkü onun " her şey bir aradaydı" sözü yerine bu kelimeyi tercih
etm<-k gerekir - ve Empedokles'le Anaksimandros'un k11rıpmların ı n
(melange) anlamı buydu. "Her şey b i r aradaydı" dediği nde D<-mokri
ros'un da söylemek istediği buydu. Yalnız şu şartla ki ona "bilfiil de
ğil . bilkuvve olarak" ibaresini eklemek g<-r<-ki r. O halde bu filozoflar
madd<- hakkı nda belirsiz bir fikre sahip olmuş görünm<-ktedi rler.<21
1 ) !\ i mi.ık var-olmayandan hiçbir şey meydana gelmez; her şey göreli var-ol mayand:m, yani
hillmvve varlıkran gelir. ·Krş. Bonin, 473. St. Thomas da (687, not 2· H3) Aristotcles'in düşünce
sini açık bir hiçi m.le sergilemektedir.
2) 20-21. samlar büyük yorumlama güçlükleri ortaya koymaktad ırlar.
Kendi liğretilerini kendisinden önce gelenlerde yeniden bulmaktan ibaret olan her 7.amanki
yi;ntem ini - ki hu röntem, bazen tarihsel doğrunun büyük z.·uarına yol açmaktadır - i7.leyen
Aristotcles bilkuwc varlığı, Anaksagoras'ın Bir'ine (20. sam: to hen), Em p..'lltıkles ve Anaksi
mamlros'ıın k1111,<11nma (22. satır: to migma) ve Demokritos'un nırrmrl hiramr/11/iğma (23 . satır:
hen homoıı panta) i.l7.deş kılmaktadır. O halde Aristoteles'in madde :ınl:ıyışının bu farklı anlayış
larla hağlantıları olacaktır (24. satır) .
l ıntli Aristoteles'in bu kısa işaretleri (indications), Ross'ıın geleneksel metin Ü7.erincle önemli
değişiklikler yapmak suretiyle çözebi ldiğini düşündüğü (i l , ;i'lO) n:v.ik prohlemlcr ortaya koy
maktadır. Bize giireyse bu değişiklikler zonınlu değildir. Biz Honirz'le hirlikte (1'.'3) 23. samdaki
upanu • kelimesinden sonra bir virgül koymak suretiyle geleneksel metni konımanın tlah:ı tercih
edilir oldıığıınıı düşünüyoruz. Aynca da ortaya çıkan problemler üm.-si ntlen gelinmC7. türden de
ğiller. Onları sıra�ıyla inceleyelim:
a) Hıı pasaj Anaksagoras'ın Bir'inin, maddi ilkesinin, rı•rrnsrl /,irımırl.tlığmd:ın tlaha iyi bir bi
çi mde "panspermia"yı (evrensel birlikte oluşu) ifade ettiğini söylemekted ir; Orsa A kir:ıbı (8,
')8') h l '.") An;tksagoras'ın düzenleyici Akıl'ını (nous), Platon'ıın Rir ol:ın'ına (to en) ii7deş kıl
makıadır. Hıı iki i.l.liayı birbiriyle nasıl uzlaştırabi liriz? Aslında onlar çdişik tleğillcnlir. Anaksa
gora�'ın m:ı.l.l i ilkesi bir karııım (migma) olarak adl:ındırılın:ıkt:ıdır (krş. Fizik. ( , 4, 1 87 a 23;
A!rt.ıjhik tJ.., 7, 1 O 1 2 a 28) ve kendisinden çıkan tözlerle ilişk ilerinde t• Rir olan :ıtlını alabilir.
hl Empctlokl..-s'le ilgili olarak teklif edilen özdeşleştirmenin şaşırtıcı bir y:ını yoknır. Empe
ılokb'in haşl:ıngıçtaki Kaos'ıı, içinde Dostluk'un hakimiyt:rinin dtırıık noktasına ulaştığı Küre
dir (Spherııs): Ps.-Alck.; 673 , 1 7. (Krş. Fragm. 273 vd., D iels; A. 4, '.18'l a :Z3-2•J; R. 4. 1 000 a
26).
c) (Ps.-Alek. şerhinin sessiz geçtiği) Anaksimandros'a gdince, onun sınırsı7.-olan (apei ron)
tliye atllantlırdığı şey, bazen bir karışım, nitelikler veya karşıtların bir karışımı olarak taktlim edi
lir (fücllikle krş. Fizik, 111, 5, 204 b 22).
486
X I I . KİTAP
487
M ETA F İ Z İ K
1 070 a doğru "değişen bir şeydir. Değişmenin kendisi rarafından meydana ge
cirildiği şey, yakın hareket ettiricidir. Değişen şey, maddedir. Madde
nin, kendisi olmaya doğru değiştiği şey, formdur. O halde eğer sadece
tunç kü�e değil,( 1 ) yuvarlak şekil veya runç da varlığa geririlmiş olsay
dı, sonsuza gidilirdi. Bundan dolayı durmak gerekir.
Bundan sonra şunu söyleyelim ki her röz, kendisiyle aynı adı taşı-
5 yan bir failden meydana geliı:(2) (çünkü gerek doğal nesneler, gerekse
diğer şeyler, tözlerdir). Çünkü varlık ya sanamın, ya doğadan, ya şans
tan veya tesadüften doğarlar.<3) Sanat, bir başka varlıkra bulunan bir
hareket ilkesidir. Buna karşılık doğa, şeyin kendisinde bulunan bir il
kedir: Çünkü insanı meydana getiren insandır.(4) Geri kalan neden
ler, yaln ızca bu iki ilkenin yoksunluklarıdır.C5)
1O Üç çeşit töz vardır: Önce görünüşre belli bir töz olan maddc(6)
Daha sonra gelen örneğin gösterdiği gibi burada gerçekteyakm madJ.: ile _rııkm form söz konu
sudur. - 1 070 a 1 . satırdaki "proton" kelimesi "yakın" anlamına da gelmekte<lir.
1 ) Yuvarlaklığı tunca vermek suretiyle - Eğer sadece bileşik varlık değil, yakın madde (tunç)
ve yakın form (yuvarlaklık) meydana gelmiş olsalardı, bu form ve maddenin de kendi paylanna
form ve madJdcri olur ve böyiece sonsuza gidilirdi (Akıl yilrütmenin ayrıntılan ile ilgili olarak
Z, 8 ve sonsuza kadar gidişin imldnsızlığı ile ilgili olarak a, 2 ile keş.).
2) "Aynı adı taşıyan" (ek synonymou) deyimi (meydana getirmede "cşanlamlılık" (jyno11Jmİe)
ile ilgili olarak Z, 'J, 1 034 a 23 vd. ile krş.), maddi nedeni d1..'ğil, meydana gelen şeyle aynı adı ta
şıyan fail, hareket ettirici nedeni ifade etmektedir. Ps.-Alek.'un şerhi (675, l 'J-2 1 ) Aristoteles'in
söylemek istediği şeyi açık bir biçimde göstermektedir.
3) Buraya Ps.-Alck. ile birlikte (675, 28) "sanat ve doğa arasındaki f.uk şudur ki . . . " cümlesi
sıkıştırılabilir - Aristoteles'in sisteminin ana lasırnlanndan birinin sanatın prodüksiyonları ile
doğanın prodüksiyonlarının birbirine özdeş kılınması olduğu bilinmektedir: Sanat, doğayı taklit
e<lc:r. Doğa, kendi kendisini tedavi eden bir hekimin fiiline benzer olan içkin bir sanattır; ancak
şu üstün özellikle ki doğanın teleolojik etkinliği mükemmel, İçten ve kendiliğindendir, düşünüp
taşınmaya dayanmaz ve bilinçsizdir: O, tahtanın içinde bulunacak olan gemi yapım sanatıdır
(krş. Fizilt, ır, 8, l 'J'J a 1 8 vd.). Bundan başka doğa (kendisinde fiilde bulunan ve fıile manız ka
lanın birliğinin özsd olmadığı hekimden f.uk.lı olarak) biz.zat kendisinde ve doğnıdan doğnıya fi
ilinin ilkesine sahiptir (krş. Fizik, l, I , 1 92 b 22).
4) Ps.-Alek., (676, 30) ve onu takiben Bonitt, (476) haklı olarak Aristotelcs'in alışılagelen bu
örneğinin hemen bir önce gelen kısımla ilgili olmadığını [çünkü oluşta meydana gelen doğal ge
lişme "kendinde� (en auto) değil "başkasındadır" (en allo)J 5. sanrdaki aynı aJı taşıyan tözle ilgi
li olduğunu belirrmektedirler.
5) Şans ve tesadiif, sanaon ve doğanın yoksunluklarıdır - Automaton (tesadüf) ve nıkhe
(şans) arasındaki f.trkla ilgili olarak krş. A, 3, 984 b 14.
6) 1 O. sacırJaki "görünüşte" (to phainesdıai) ifadesi tanışmalıdır. ROnitz, (476-477) ve Ha
melin'in (Le Sys. d'Ar., s. 265) kendisine kaoldıklan Ps.-Alck.'un görüşüne göre (679, 9 vd.)
'1'. :ot<"les, maddenin kendinde var olmadığı, ancak hayalgücünün etkisinin sonucu olarak bir
tf gibi göründilğünü söylemek istemektedir. Biz de daha önceki baskılarda aslında doyurucu
ı � Fizilt"in maddeyi göreli varlıklar (pros ti) mevkiine yerleştirdiği bir pasajına dayanabilen
488
X I I . K İ TAP
(il, 2, 1 94 b 9) bu yorumu kabul etmiştik. Ancak De Cone'nin yaptığı itirazlar sonucunda (/lnı.
Dt Phil. Kasım-Aralık sayısı, 1 933, s. 629) Ross 'la birlikte (il, 353) maddenin ancakgörürıüıte
bir bireysel varlık (tode ti) olduğunu, onun farklı kısımlarının birliğinin bir basit temas olduğu
nu ( 1 1 . satır), doğal ve organik bir birlik olmadığını anlamayı tercih ediyoruz. Maddenin bu
Ö7.cllildcrine takip eden parantezde işaret edilmektedir ( 1 0- 1 1 . satırlar).
1 ) Bazı bileşik varlıklarda, yani yapma şeylerde.
2) Yapma şeylerin (artefacta) formları, doğal varlıldann oluş ve yokoluş yasalanna uymazlar.
Ps.-Alck.'un sözleriyle (677, 1 vd.) onlar oplcı temaslar gibi (hospcr hai aphai) (noktalar, yüı.ey
ler ve Joğrulann meydana gelip ile ilgili olarak kq. B, 5, 1 00 2 a 32), yani zaman-dışı bir biçim
de ve ansal olarak varolurlar ve yokolurlar. (Onların varlıklan tözlcrde değildir, fakat yalnızca
düşüncededir.) (Sanatldr onları dl4findüğünde vardırlar; o onları düşünmekten kesildiğinde,
varlıktan kcsilirkr) (Z, 8, 1 033 b 5 vd. ile de kq.).
3) Aristoteles'in ilerde söyleyeceği gibi ldcalann ayn varlıkları kabul edildiği takdirde.
4) Maton'un kendisi, Platoncular değil (Bu noktayı belinen Ross, (il, 356), öte yandan bu
konuda kesin hiçbir sonuca varılamayacağını da eklemektedir. - Platon'un yapma şeylerin idca
lannı kabul edip etmediği önemli sorunu ile ilgili olarak kq. A, 9. 99 1 b 7 ile ilgili not.
5) Başka deyişle ateş, etin maddesidir; et bir eştürden varlıktır (homc!om�rc) ve baş, canlı vü
cudun, Sokratcs veya Kallias'ın maddesidir. Bu sonuncu ise en milkemmd anlamda töulür (Ro
bin, IA Th. PIAıorı . s. 1 1 3, not 2'ye de baş\IUfUlabilir).
.
6) Dolayısıyla formlar, Platonculann savunduklannın aksine ayrı bir varlığa sahip değillerdir.
- Şimdiye kadar Aristotclcs formların ayn başlanna var olup olmadıkları sorununu askıda bırak
mıştı. Şimdi bu sorunu olumsuz bir yönde çözüme kavuşturmaktadır.
489
M ETA F i Z i K
1 ) Aristotelcs formun kendisiyle birleşik olduğu maddcı.lcn ayrılama7. ollluğunu tesis eni. Bu
mınla birlikte bazı formları n bileşik varlığın dışında, ondan ayrılllıktan sonra varlığını licvam et
tirip ettirmedikleri sonınunu ele alma meselesi geriye kalmaktadır. Ancak bu şimdilik bir tarafa
bırakılacak bir sorundur (25. satır). Bununla birlikte Aristotdcs bunda imkansız bir şey olmadı
ğını söılerine eklemektedir; Ruhun akıllı kısmının, yani Nous'un veya şerhçilcrin terminolojisini
kullanarak daha kesin bir biçimde ifade etmek gerekirse uNous Poerikos"un (Faal Akıl'ın) ayn
varlığı ve ölilmsüzliiğü kabul edilebilir (keş. Dt Anima, IH, 5, 437 a 1 7 ve G. Rodier"nin ilginç
bir notu: Eıh.lı Ni< X, s. 1 1 7- 1 1 8).
..
2) Aristoteles'in sonucu: Bütün bu tartışma açıkça göstermektedir ki onlardan ötilril Wia gt
tauıa) yani oluş ve değişmeyi açıklamak için, ideaların varlığı zonınlu değilliir ve hareket ettirici
veya f.ıil neden yeterlid ir.
3) Krş. Ps.-Alek., 679, 8-9; Ve genel olarak htr öul sanat. öul sonuronun n,dmidir (Ross, il,
353).
4) 4. bölümdeki tartışma B, 3'e bağlıdır (1 numaralı nota bl.-z.)
5) Genel olarak (kata men to katholou) ve benzerlik anlamında (kat' analogian) ilkeler ve ne
denler, bütün varlıklar için aynıdırlar (madde, form, yoksunluk) Benzerlik ile ilgili olarak r. 2,
1 003 a 34 ve ıi, 6, 1 O 1 6 b 35 ile ilgili nodarla keş). Ancak şeyler özel olarak göz önüne alınırlar
sa, ilkeler ve nedenler "kata de ta prosekhe" (yani özel olarak ele alındıklarında) farklı varlıklara
göre farklıllırlar: Heykelin maddesi başkadır, kapının maddesi başkadır; Sokrates'in maddesi de
daha başkadır. Bu aynı durum onların formu ve yoksunlukları için de geçerlidir (keş. Ps.-Aldc.,
678, 1 5 vd.).
6) Görelilik kategorisi tözden en uzak olan şey olduğu için (N, 1 , 1 088 a 23) örnek olarak
alınmıştır: Aynı durum haydi haydi bütün diğer kategoriler için de geçerlidir.
490
X I I . KİTAP
1 ) Aristotcles biri ncisi 1 070 b 1 -3. satırları arasında, ikincisi .3-4. sarı rları arasında çürütülecek
iki varsayım ı furmiile edecektir� Krş. Ps.-Alek., 678, 37-38.
2) Gerçekten de bir töz nasıl olur da bir töz olmayandan çıkabilir? Bir töz daima bir tözü
meydana getirir (krş. Z, 1 .3, 1 038 b 1 8).
.3) Ne, llaha genci olarak, diğer kategorilerin herhangi biri. Çünkü töz olmayan nasıl olur da
bir tii7ii mcrdana geti rebil i r?
4) l's.-Alck.'un (679, 1 1 - 1 6) işaret ettiği üzere (Bonitt'c de bkz. 479) bu yeni argüman 1 -3,
sarırl : ml aki argümanın hemen hemen aynıdır: Bileş ik Sokrates, bileşen öğelerinden F.ı.rklıdır veya
Aristotd.:.'S0in kendi füneğini vermek gerekirse (6. satır), hece, kendilerinden meydana geldiği
harlterden başkadır.
'5) Aristoteles, F.ırklı şeylerin nedenlerinin farklı olduklarını gösterdi. Şimdi ona onların ben
zerlik bakımından aynı olduklarını tesis etmek kalmaktadır (ve bu kanıtlaması 5. böliimiin sonu
na kallar devam edccckrir).
6) Yani sıcaklık ve soğukluğu - Bu paragrafın devamında Aristotelesfonnun örnekleri olarak
beyazlık, ışık ve sıcaklığı; yoksunluğun örnekleri olarak s iyahlık , karanlık ve soğukluğu; maddenin
örnekleri olarak yü1.ey, hava ve billruvve sıcak ve soğuk olanı vermektedir.
7) Aristoteles börlcce üç tür tözü birbirinden ayınyor: A) Madde, form ve yoksunluk ( 1 3. sa
tmlak i tauta: bu öğrler, bu ilkekr); B) Bunlardan meydana gelen tözler, yani bik-şimlcrine madde
olar.ak illt maddmin, form olarak örneğin sıcaklığın, formllan yoksunluk olarak soğukluğun gir
diği dört öğe; C) Bir önceki sınıftan meydana gelen eştiirdcn (homeomeres). Bu eştiinlcn rözler
49 1
M ETA F i Z i K
de kendi paylanna, Aristotdes'in bunda kendilerinden söz etmediği farklı türden tözleri (an
homc!om�rcs) meydana getirirler (kq. Ross, il, 360).
1) Daha taın olarak: Tür bakımından farklı olan şeyler rilr bakımından farklı olan öğcler ve il
kelere sahip olmakla birlikte.
2) Yani duywal olmayan tözleri ve tözGn dqında diğer kategorilere ait olan ıcyleri içine ilan
(!uf. Roa, il, 36 1).
3) Beyaz form, siyah yolcsunluk, yüzey maddedir. Işık form, karanlık yoksunluk, hava madde
dir. Gündü:r: (hava ve Jfık) ve gece (hava ve yoksunluk) bunlardan çıkar.
4) 23. satırdaki "to kinoun" (hareket ettirici), "to poictikon" (fail olan) anlamındadır - Aris
totdcs içkin ilke ve öğelerin bcnzcrlik bakımından öı.dqliğinden sö:r: ettikten sonra dlf nedenle
rin benzerlik bakımından ö:r:dqliğinin incdcnmesine geçmektedir.
5) ôie (stoikheion) ile neden (arkhe) aruındaki farkla ilgili olarak kq. 11, 3 ile ilgili not ve
Ps.-Alck., 68 1 , 2-3.
6) Yani öğdcr olarak, madde, form ve yoksunluk; ilkeler olarak, madde, form, yoksunluk ve
fail neden veya hareket ettirici neden (çilnlcü crcksd neden formel nedene indirgenir: H, 4, 1 044
b 1 ). Çünkü i&t (principe) kavramı, 6lt (demcnt) kavramından daha gcnddir.
7) Yoksunluk.
8) Hareket ettirici nedenle formcl neden birbirinden ayırdedilirsc dört neden, birbirine öulq
492
XII . KİTAP
kılınırsa y:alnm:a üç neden var olacakor (krş. Fiz.ilt, il, 7, 1 98 a 26). Bonitz, 4 1 2. insanı meyda
na getiren insan örneği ile ilgili olarak (33. satır) krş. St. Thomas, s. 698, not 2473.
Rütün bu pasajda Aristotdcs (Maafizilt'in birçok pasajında ve özellikle Z, 7 ve 9'da tasdik edi
len) ünlü öğretisini, bilfiil varlığın her türlü oluşun kaynağında bulunduğuna ilişkin öğretisini ha
tırlatmaktadır. Bu bilfiil varlık ya bilfiil bir şey, yani maddeye girmiş olan ve meydana gden şeye
tür bakımından (insanla ilgili olarak insan) veya cins bakımından (neden olarak L'Uru olana değil,
sıcak olana sahip olan kuru olan) öulq olan bilfiil bir şey veya "tekhne"nin (imal etmenin) sonu
cu olan "poicscisler" (imal edilmiş şeyler) ile ilgili olarak sanatçının zihninde entellekya halinde
bulunan bir formdur. O halde gerçek ve belki biricik nedensdlik, etkisi fül haline geçme derecesi
ne göre mümkün olanın bütününü gerçeklqtiren ilk Hareket Ettirici'den her formun fiili okluğu
mümkün olanın bilfiil haline geçmesine kadar az veya çok büyük olan tlilin nedenselliğidir.
1) Metafiziğin konusu olan ve 6 ve 7. bölümlerde de alınacak olan hareketsiz ilk Hareket Et
tirici. Werner (Arisr. et L 1tiea/. Plllton., s. 340, not 6) Arisrorelcs'in G\lneş'i kastettiğini iddia et·
mektedir. (�da 5, 1 07 1 a 1 5'1e krş.). Yalnız onun görüş\l münferit bir görüş olarak kalmakta
dır.
2) Bir önceki bölümde Aristotelcs farklı şeylerin nedenlerinin benzerlik bakımından aynı şey
ler olduğunu tesis etti. Bunpn bir birinci nedeni daha önce verilmişti ( 1 0-35. satırlar). Şimdi
ikinci bir kanın verilmektedir (36- 1 07 1 a 3): Töz, bütün diğerlerinin kendisine bağlı olduklan
ana kategori olduğundan, tözün nedenleri, ona tabi olan belirlenimlerin de nedenleridir. Bun
dan da yine aynı sonuç, hef1C}'in aynı nedenlere, yani rözlerin nedenlerine sahip olduktan ortaya
çıkar. Krş. Ps.-Alek .. 68 1 , 35-682, 1 .
3) Aristotelcs'in özellikler düşündüğü canlı varlıklarla ilgili olarak.
4) insanlarla ilgili olarak. Beden maddi neden, ["nous" (akıl) ve "oreksis"e (arzu) bölünen]
nıh ise formel nedendir. "Orcksis" kavramı ile ilgili olarak krş. il, I , 1 O 1 3 a 1 O ile ilgili not.
5) (4. bölümün konusunu teşkil eden) madde, form ve yoksunluk gibi, kuvve ve fiilin kendi
leri de durumlara göre farklı davranan evrensel ilkelerdir (karholou . : ka.i kar'analogian, 1 070 a
.
3 2 ) . Ancak Aristordcs daha ileri gitmektedir ve bir aynı şeyin farklı tarzlarda bil.kuvve ve bilfiil
olabileceğini sözlerine eklemektedir. Şarap, et ve insanın durumu böyledir. Örneğin bilfiil şarap
olan, bil.kuvve sirkedir veya bunun tersine bilfiil besin olan, bilkuvve enir (krş. Ps.-Alek., 682,
29 vd.).
493
M ETA F i Z i K
nızca farklı şeylerle ilgili olarak farklı olmakla kalmazlar, aynı zaman
da bu farklı şeylere farklı biçi mlerde airrirler. Çünkü bazı durumlarda
bir 11)1111 şey bir zaman için bilfiil, bir başka zaman için ise bilkuvve
olarak vardır. Örneğin şarap, er veya insan böyledirler ve bu iki ilke
de yukarda zikreniğimiz nedenler O l grubu içine gi rerler. Çünkü bir
yandan form eğer ayrı başına var olabilirse, fiile bağlıdı r ve form ve
1O maddeden meydana gelen bileşik varlık ve yoksunluk da böyledirler
(örneğin karanlık veya hasralık) . Öre yandan madde de kuvveye bağ
lıdır; çünki.i o, form veya yoksunlukla gerçekleşme kabiliyerine sahip
oland ır. Fakar kuvve ve fiil ayrımı, neden ve eserin maddesinin aynı
olmadığı durumlarda ve hiç olmazsa bu durumların bazısı ile ilgili
olarak formun kendisinin aynı olmadığı . başka olduğu durumlarda
bir başka biçi mde de gerçekleşir.!2) Örneğin bir İnsanın nedenleri sa
dece, 1 ) onun öğeleri, yani madde olarak alınan Areş ve Toprak +
15 özel formu değildir; 2) ayn ı zamanda onun bu kez dışmdt1 bulunan
bir neden, yani babası ve nihayer 3) bu nedenlerden başka i nsanın ne
maddesi, ne formu, ne formundan yoksunluğu olmayan, kendisiyle
aynı rlirden de olmayan, bununla birli kre hareker- erririci neden ödevi
gören G üneş ve Ekliprik'rir.(3)
1 ) t.. la<lcle ve form yoksunluk - 8- 1 1 . satırlar şu şekil.le anlaşılmalıdır: Fiil, bileşik varlı k ve
hana yoksunluk.fomr.ı, kuvve ise madtieye özdeş kılınabilir. 9. samdaki ayn başına var olabilme
.len kasretlilen, dü,<iiııı·r bakımından ayırmadır. Sonra Ps.-Alek., ( 682, 33) yanlışlıkla kuvveyi
yoksunluğa bağlamakra.lır. Gerçekte yoksunluk bir tür formdur. Krş. Fizik. 1 1 , 1 , 1 93 b 1 9.
2) 1 1 - 1 7. satırlar arasımlaki bütün bu güç pasajla ilgili olarak, yorumunu bizim de izlediğimiz
Ross'a ( i l , 362 - 36'1 ) hkz.
Arisrorcles her şeyllc fiil-kuvve ilişkisinin varlığını rasdik erri ve onun sa.lece bir varlıktan di
ğerine farklı olmadığını, aynı vadıkta da f.uklı olduğunu gösrer.li . Şimdi o kuwe ve fiil aynmını,
biri !kuvve (dynameis) olarak alınan baba Güneş), diğerini l tiil (energeia) olarak alınan çocuk)
mey.lana gcriren ve aralarında ortak hiçbir şey olmayan bireysel şeylcrin dıı (exrerieur) ilişkisine
llc urgulamakradır. Çiinkü neden ve eser (yani sonuçta kuvve ve ti il .ayrımının kendisine geri git
riği a�·rım) farklı bir m:ıll.teye (G!incş, çocuk) ve hatta farklı hir form:ı (Giincş. çocukla aynı for
ma <la sahip değil.lir) sahip olabilir. - Madde ve form ÖZlicşliğin.leki bıı eksiklik ile ilgili olarak
krş. Ps.-Alck., 683, 1 2 -3 1 . O halde daha önceki durumda ol.tuğu gibi bura.la arrık hir varlıkla il
gili olarak bir başka lhıruma geçme imkanı olarak rasarlanan kuvve değil, bir şcyin bir başka şey
de bir d.:ğişme meydana getirme gücü olarak tasarlanan kuvve söz konusudur. Krş. 0, 1 , bütünü
ve notları.
3) D:ıha doğnısu Ekliptik boyunca hareket eden Güneş'rir. Ekliprik'in netlcn olmaklığı ile il
gili olarak aşağıda 6, 1 072 a 10 ve 8. bölümün bütünü ile k.rş.
Eudoksos, Kalippos ve Aristotdes'in kendisinin astronomisimle Güncş'in Dürıya etrafında iki
yer değiştirme harekeri vardır: günlük dönüş ve zodyak di:iniişü. Günlük <löniiş, ilk Hareke< Et
ririci' nin dolaysız eseri olarak Sabit Yıldızlar Küresi'nin güneyden geçerek Doğu'<lan Batı'ya doğ
nı görünüşteki harekeri<lir. Zodyak dönüşü ise Giineş'i n eğri Daire veya Ekliprik boyunca
Barı\lan Doğu'ya doğnı yıllık yer değiştirmesidir. Ekilprik'in d.-vator dairesine göre olan eğimin-
494
X J I . K i TA P
Jen dolayı Güneş }'lll l n Dilnya'ya yaklaşır, kışın ondan uz.'lklaşır. Mevsimlerin nöbet değiştirme
lerini meydana getiren bu harekettir. Mevsimlerin birbirlcri ni izleyişlcri ise ekimler, hasatlar,
hayvanların doğuşu gibi sonuçlan meydana getirir: Güneş yaklaştığında oluş, uzaklaştığında yo
kt•lıış meydana çıkar. v..."Ya daha doğru bir biçimde i f.uie etmek gerekirse bir şeyin (örneğin i nsa
nın) oluşu (genesis), bir başkasının (meninin) yokoluşudur (phtora): Yaklaşmak suretiyle Güneş
bir şeri (insanı) daha gerçek, uz.aklaşmak suretiyle bir şeyi (meni) daha az gerçek yapar. Aynı şe
kil,lc Aristotdes kuramına organizmaların gelişmesi ve yaşlanmaları nın açıklamasını tla sokar:
Organi1malar, Güneş'in birbirini takip eden bir dizi (Dllnya'ya) raklaşmaları sonucu meydana
gdirler ve olgı.ınlııi,r.t erişirler ve yine onun birbirini izleyen bir diıi 111.aklaşmaları sonucu, gdiş
mdcrine eşit olan bir 7.'\man zarfında yavaş yavaş sönerler (krş. Olıq ''' }'oko/ıq Üurin,, il, 1 0,
bilriin bölii m).
Pasajın biitünü ile ilgili olarak (3- 1 7. satırlar) Trende!, Gnchkhu d. Kaı,gorimkl'", s. 1 9 1 ve
de\'ll m ına ve Ronitt. 483-484'e başvurulabilir.
1 ) Yani ö1.el nalenlcri. Tümel nedenler, ancak tümel escrlcr meydana getirebilirler (genel ola
rak insan, aslı nda var olmayan genel olarak insanı meydana getirir: Bu kuralla ilgili olarak krş.
1 lamclin, l::<.ıııi mr /,.ı Elim. princ. de la Repr., s. 242 (2. baskıda s. 2M ); ilk ncJcnler, var olan
biri.:ik ş...;1er olan tikd varlıkları meydana getirirler. (Akh illcus'u mertlana getiren Pcleus'nır ve
var olan Akhilleus'nı r). Krş. Ps.-Alek., 684, 1 4- 1 5. Örneğin çocuğun tlolaysız ne<lenleri kendi
babası, tilanca bireysel baba ( 1 8. satır: bilfiil olarak doğnıdan doğnı)'ll belli bir şey olan bir şey,
yani fail neJen ve ti.ırmcl neden) ve bireysel annesidir ( 1 9. satır: bilkuvve olarak bu aynı olan şey,
yani tilanca özel madde, maddi neden). l<If. Bonitz, 486.
Rütiin bıı pasajla ilgili olarak Robin'in La Th.Platon .. s. 58 vd. ve nodarı}1a. ö1.cllikle 63 nu
maralı notla, La Pm.<1 1 Mlmique'inin 468 ve 469. sayfalarına başvunılabilir.
2) Bundan sonra gelen satırlarda Aristoteles iki dunımu birbiri ntlcn ayırmaktatiır. Bi rinci du
nım , renkler, sesler vb. gibi aynı türe ait olmayan varl ıkların JunımUtlıır: Bu varlıklar, benzerlik
ö1.Jeşliğine sahip olmakla birlikte tür bakı mından farklı nedenlere sahiptirler. Aynı rilre ait olan
(27. satır) ve yaln11.ca sayı bakımından (to arithmo) farklı ulan varlıklara gelince, onların ilkeleri
de anık ancak sayı bakımından farklıdır, tür (spccie) ve kavram (notionc) bakımından aynıdır.
Aristoteles'in, sistem inin derin eğili mine uyarak mümkiin olduğu kadar açık bir biçimde bir
aynı tilriin bünyesimle formun bir bi reyden diğerine farklı olduğunu tasdik ett iği 24-29. satırlar
Z, 8, 1 034 ve a 6 ve tliğcr benzeri metinlere yaklaştırılmalıdır. Bu metinlerin tiimil sonuç olarak
madde ile değil,fonnLı birryu/lqtimıe öğretisini içermektedirler (Özellikle Z, 8, 1 034 a 7 ile ilgi
li notta ve Z, 1 5 , J 040 b 4 ile ilgili notta bu konu üzerinde söylediğimiz şeylerle krş.)
495
M ETA F i Z i K
25 öğeler daha önce söylediğimiz gibi farklı varlıklarla ilgili olarak farklı
dırlar. Aynı türe ait olmayan varlıklar (örneği n renkler, sesler, tözler,
nicelik ler), benzerlik özdeşliğine sahip olmakla birlikre farklı nedenle
re sahi prirlcr. Aynı türe ait olan varlıkların nedenleri de farklıdır: an
cak tür bakımından değil, yalnızca farklı bi reylerin nedenleri nin farklı
olmaları bakı mından farklıdırlar. Sen in madden, sen in formun , senin
hareker ettirici nedenin, genci kavramları bakımından aynı olmakla
30 birlikte benimkilerden farklıdır. O halde tözler, göreliler ve nitelikle
rin ilke veya öğderinin neler oldukları, onların aynı mı farklı mı ol
dukları araştı rıldığında, çeşidi anlamları bakımından araştırıldığında,
onları n her varlık için ayn ı oldukları, farkl ı anlamları arasında ayrı m
yapıldığında ise onların artık ayn ı olmayıp farklı oldukları açıkm�l )
ş u kayırla k i bütün şeylerin nedenleri şimdi işaret edeceğimiz anlamda
aynıdırlar: 1) Onlar önce madde, form, yoksunluk, hareket ettirici
nedenin her şeyde ortak olmaları anlamında benzerl i k bakı mından
aynıdırlar. 2) Son ra rözlerin nedenleri, tözler orrad:ın kalkınca bütün
35 diğer kategorilerin de ortadan kalkacakları anlamda her şeyin neden
leri olarak göz önüne alı nabilirler. 3) Nihayet fiil bakımı ndan ilk
olan, aynı zamanda her şeyin neden idi r.(2) Ancak bundan bir başka
l ) 3 1 ..satırdaki "çeşidi anlamlar" ve 32. saurdaki "farklı anlamlar" terimlerinin anlamı ile ilgi
li olarak krş. Ps.-Alek., 684, 32 vd. Birinci durumda ortak öğder (madde, form, yoksunluk, ha
reket ettirici) genci olarak, hangi özel maddenin veya hangi özd formun söz konusu olduğu özel
olarak belinilmeksizin de alınmaktadırlar. İkinci durumda ise bu aynı öğeler, bireysel nedenlere
ve bireysel ilkelere bölOnmüş olarak ele alınmaktadırlar.
2) "i-=iil bakımından ilk olan"dan (36. satır. to proton enrellckheia) Ps.-Alek.'un zannett iği
gibi (685, 1 2- 1 4) , yakın ve doğrudan nedeni değil (Sophmniskos bu anlamda Sokrates'in nedc
niJir), daha önce 4, 1 070 b 35'de söylenen şeye uygun olarak ilk Hareket Etririci'yi; mekanik
olarak değil, doğurduğu arzu ve aşkla etkide bulunan en son ve en yüce nedeni anlamak gerekir.
4. ve 5. bölümlerdeki varlıkların nedenleri ve ilkelerine ilişkin biltiln bu uzun tahlillerden çı
kan sonuç şudur ki üç İf neden (form, madde ve yoksunluk) ve üç d11 neden vardır. Doğrudan
doğruya hareket ettirici neden, Ekliptik boyunca yer değiştiren Güneş ve tik Neden; bu son ne
den, aynca tümel bir neden, genci bir ilke değildir; özel bir neden, bir bireydir. Krş. Ross , Aris
totk,s. 246-247: A kitabı o halde Z kitabından daha ileriye gider. Z kitabının önemi, form ve
..
madde arası ilişki ii1.crinde getirdiği aydınlatmada yatar. Buna kaqılık A kitabının önemi her şc·
yin aynı nedenlere sahip olduğunu söylemenin hangi ölçüde mümkün olduğunu bilme sorunun
da yatv. Aristotclcs, ilk neden bir yana bınkılırsa, f.uidı cinslere ait olan şeylerin ancak benzerlik
anlarru nda aynı nedenlere sahip olduklarını ortaya koyar ve başka yerlerde ollluğundan daha net
olarak tiirsd formdan ayn olan bireysel formun varlığını kabul eder. Çünkü o şöyle der. "Gend
kavramları bakımından aynı olmakla birlikte sizin formunuz, sizin maddeniz ve sizin hareket et·
tirici nedeniniz benimkilerden f.uidıdırlar" ( 1 07 1 a 1 9-23) ve yine aynı zihniyetle "tümel neden
lerin var olmadıkları"nı savunur ( 1 071 a 1 9-23). Yine böylece ilk neden, genci bir ilke değildir,
·
496
X I I . KİTAP
1 ) Aristotcles'in kasteniği, aynı cinse ait olan {beyaz ve siyah) veya tlaha da genel bir anlam
ifade eden (form ve yoksunluk) karşıdarın tersine her bir şerin ö1.clliğini belirleyen (lllanca belli
furm. lllanca belli yoksunluk) bireysel karşıdardır. 36. satmla �zü eJilcn "karşularft o halde Ps.
Alek.'un tlaliği gibi (68 5 , 1 6) "formw {eidos) ve "yoksunlukft (stercsis) anlamına gdmclm:..l ir,
ancak her hir şeye has olmak bakımından form ve yoksunluk anlamına gclmckt.....Jir. Bonitt
hunu anlamamış gilriinmektcdir {487).
2) Çiinkü onlar bazen üç tane, bazen dört tanedir {yukarda 5, 1 070 b 25).
3) A kirabının 6- 1 O. kicaplanndan ortaya çıktığı biçimtle Aristotcles'in tallojisi sık sık ve mU
kemmd bir şekilde sergilenmiştir. En dikkate değer incdemcler arasıntla Wemer'inki Vf ri.•t. d
/. 'Ml11l /1/,u., s. 299-.:\70), Ross'unki (1, lntrod,) ve Brehier'inkilere (llist. de la Phil . 1 . f.uikül)
işaret edelim. Bremoml'un kitabı da {le Dilnnme aristotllidm) bu konuda ilginç görilşler içer
mektedir rıe dilemme theologiqueft, s. 89- 1 1 5).
4) 1. 1 069 a 30.
5) Bu tözün tekliği veya çokluğu sorunu {aşağıda 2 1 . samda verilen kısa bilgi dışında) 8. bö
lüme tahsis cılildiği iı;in.
6) 5- 1 1 . satırlar arasındaki kanıt Ross'un deyimiyle (/tri.<toU, s. 252) bir "tür kozmolojik ka
nıt•tır. Onun konusu kendisi ezeli-ebedi, ortadan kalkamaz olan ve ezeli ebedi ve dairesel bir ha
rekete sahip bulunan bir (veya birkaç) tözün varlığını kanulamaktadır.
Bu kanır şudur: töz, bütün kategorilerin başında gelir. O, Bütün'ün ilk kısmıdır {krş. Z, 1 ;
A, 1 , 1 069 a 1 9-26). BiitUn diğer şeyler ancak onda ve onunla vardırlar {krş. Ps.-Alck., 685, 3 1 -
32). O halde eğer bllriin tözler ortadan kalkabilir olsalardı, onlardan çıkan büriln diğer şeyler de
onadan kalkabilirler& imdi töze aykırı olan {para ten ousian) iki belirlenim vardır ki onlar orta
dan kalkama7Jar ve CT.eli-cbcdidirlcr: Bunlar zaman ve harekett ir.
Zıman. czeli-ebc.fülir, çünkü önce ve sonra kavramları zamandan bağımsız olarak tasarlana
mazlar. Zamanın dışıntla ne önce, ne sonra vardır. Zaman hi1r-b ir zaman başlamamıştır vcı hiçbir
zaman ortaı.lan kalkamaz. Çünkü eğer başka türlü olsaydı, 1.amandan önce bir zamanın olduğunu
ve 1.amandan sonra bir 1.amanın olacağını 'söylemek gerekirtli (Krş. Fizik. Vlff . 1 , 25 1 b 1 9-26).
497
M ETA F İ Z i K
silmiş olması imkansızdır (çünkü onun her zaman için var ol muş ol
ması zorunludur). Aynı durum zaman için de geçerlidir; çünkü eğer
zaman var olmamış olsaydı, ne önce ne sonra var olabilirdi. O halde
1O hareker de zaman gibi süreklidir. Çünkü zaman ın kendisi ya hareke
rin ayn ıdır veya hareketin bir belirlenimidir ve yer değişrirme hareke
rinin dışında da sürekli hareket yokrur. Bu hareker içi nde de yalnızca
dairesel hareket, sürekli olan yer değiştirme harekeridir.
Ancak şeyleri hareket errirme veya onlar üzerine erkide bulunma
gücüne sahip olan bir şey varsa,( O fak:ır fiilen bunu yapmıyorsa, hare-
15 ket, zorunlu olarak var olmayacaktır. Çünkü bir kuvveye. güce sahip
olanın onu kullanması zorunlu değildi r. i deaların varl ığını savunanlar
gibi ezeli-ebedi tözleri kabul ersek bile onlar arasında değişmeyi mey
dana gerirebilecek bir ilke olmadıkça bu tür bir nedeni kabul ermenin
hiçbir faydası yoktur. O halde ne bu töz yeterlidir, ne de idealardan
i l larckcr "kinesis" (hareket) burada "mctabole" (değişme) ile aynı anlamlıdır] 1.aman gibi C7.C
li-,-hc<li.lir, çiinkii culi-cbcdi olan zaman, ya hareketi n kendisi.lir ve)'a onun bir lleğişik halidir
(moc.ld (Arismreles 1.1manı, önce ve sonraya göre hareketin sı�yı.<ı olarak ranımlanmakıa<lı r: Krş.
Fizik. i V. 1 1 , 2 1 '> h 1- Değişmenin ezeli-ebediliği zamanın ezcli-ehe<liliğimlen hağıms11 bir
ramla ispar edilmekıedir, Fizik, VIII , l, 250 b 23-25 1 b 1 3) .
H u i k i belirlenim (1:ıman ve hareket) ezeli-ebedi oldukl:ı.rına ve remellerini ancak rfüde bul
<luklarına gi\rc (çiiııkii hareket, hareket edendcdir) , bund:ın \·ık:ıcak Sl•nııç. ona.lan kalkamaz ve
C7cl i -•·h,... li t•l:ı.n bir rii7:iin (veya rözlerin) var oldui,"lı<"lur.
1 1,·p�i hu değil. Arisroıclcs, harekerin ezeli-ebediliğinden ve birliğinden bir sonuç çık:ırır: Bu,
onun siirekliliğidir (9. sarır - Krş. Fizik. VIII, 6, 259 a 1 6) ve süreklilik ancık rer <11.:ğişrirme ha
r,·keıinin sürekliliği (krş . Fizik, VIII , 7, 26 1 a 3 1 -b 26), hana dairesel yer J ..-ğişıirme h:uekerinin
süreklil iği olabilir (krş. Fizik. VIII, 8 , 26 1 b 27-263 a 3; ve 2M a 7-26'i :ı 2 1 l.
Sonuç: O"adan kalkamaz ve ezeli-ebedi olan röz (veya rfüler) C1cli -,·h..... l i \'e dairesel bir hare
keıle h:m.:ker eden rfüdiir.
Hu kanıılamanın gii1d bir sergilemesi Ross, I, lntrod. , s. CXXXll \le bulıın:u:akrır.
1 ) Kir önceki paragrafra Arisroreles ezeli-ebedi bir röziin \'arlığını resis erıi ve harekerin C7.cli
ehcdi olduğuna dair kanıılamaya girişti ( 1 0- 1 1 . satırlar). Bundan .l:ıircscl ve c1cli-ebedi bir hare
kere s:ıhip C1di-ebedi bir röziin var olduğu sonucuna geçri. Şimdi 1 2-22. s:ırırların konusu, bu
l'7di-,·h,...l i rözün, C1di-cbedi harekeri meydana gerirmek için hiltlil we m:ıdde-<lışı olduğunu
kanırtımakrır. Çünkii böyle bir hareketi meydana gerirmck için cr.cli-ehc<li bir ri.lziin var olması
gerekir. Ama özleri iıibariyle hareketsiz olan ve hareketsizlik ve siikiıncr ilkek-ri olan Plaroncu
1 .. 1.. :ıl:mlan (krş. A, 9, 99 1 a 8-1 1 ; b 3-9; 992 a 29-32 ve pt1.1.<i111) farklı olar.ık bu ezcli-chc<li rö-
7iin harckeıli (kincrikon) ve fi i l halinde (poierikon) olması gerekir. Sonra onun basir olarak fıil
<le bıılıınma gilciine sahip olması yermez, onu uygulaması. biltlil olar:ık harekcr erıirmesi gere
kir. Riirle bir bilfiil harckerin ayrıca her riirlii kuvvenin bcmıraf e<lilcccği ve onıın <lcv:ımlılığının
s:ıj!l:ınahileceği bir r::ıl7da kusursuz bir biçimde ve h iç kcsilnwtlen mcr.lana gelmesi gerekir. Bu
isl' :ıncık hard•ct erıirki ri.lziin özü itibariyle fiil olması dımımuml:ı el.le '"lilehik"l',·k hir sonııç
rıır. Anl·:ık s:ıf fiil. 1.0nınlıı olarak gayrı-maddidir, başka deyişle kııwe-dışı<lır: �·iinkii her malide,
km·wnin k:ıynağı.lır. - Akıl yiirürmenin bürün ile ilgili olarak krş. Ross, 1. lmrod., CXXXl l ve
cxxxı ı ı .
498
X I I . KİTAP
başka ol:ın herhangi bir töz yeterlidir.il l Çünkü bu röz. bilfiil hareket
ettirmedikçe hareket olmayac:ıkrır. Dahası var: O bilfiil h:ırekeri ger
çekleşti rmiş olsa bile, eğer özü kuvve ise bu hareket ezeli-ebedi olma
yacaktır. Çünkü bilkuvve olan, var olmayabilir. O halde tözünün
20 kendisi fiil olan bir ilkeni n var olması gereki r. Ayrıc:ı söz konusu röz
lerin madde-dışı olması gereki r;(2) çünkü eğer herhangi bir ezeli
ebedi şey v:ırsa, onların ezeli-ebedi olmaları gerekir. O halde onların
bilfiil olmaları gereki r.
Ancak bir sorun var: Fii lde bulunan her şeyin. fiilde bulu nma
kuvvesine sahip olduğu, ancak fi i lde bulunma kuvvesine sahip olan
her şeyin fiilde bulunmadığı, öyle ki kuvvenin önce geldiği düşü-
25 nülür.t.\l Ama eğer böyleyse hiçbir şeyin v:ır olın:ımış olması müm
kündür. Çünkü her şeyin var olma kuvvesine sahip olması. ancak
henüz var olmam ış olması mümkündür. Bun unla birlikte isrer her
şeyi Gece'den meydana geriren Teologların görüşü rakip edilsi n. is
rer Doğa Filozofları gibi "her şey bir aradaydı" den ilsin, aynı
i m kansız sonuçlarla k:ırşılaşılmakradır.141 Çünkü b i l fi i l var olan
30 bir neden yoksa hareket nasıl olacaktı r? Ş üphesiz rahra kendi
kendi ne hareket etmez, onu marangozun sa na,rı hareket ettirir.
Ne aybaşı kan ı, ne toprak kendi kendileri ne hareket ermezler;
rohumların toprak, meninin aybaşı kanı üzeri ne etkide bulunm ası
gerekir.
Leukippos ve Platon gibi bazı filozofların ezeli-ebedi fiilin varlı
ğını kabul ermeleri niiı - çünkü onlar hareketi n ezel i-ebedi olduğunu
1 ) R ı ı b�ka töıle Aristotdes ya sayılan (Ps.-AJek., 688, 30; Ronirz, 489: Ross, i l , 369) veya
d<1ha 7.iy;ulc Alem Rııhıı'nu kastetmekted i r (Tim11io1, 30 a nl.; Robin , /..a Th. Plt11on. . s. 93, not
1 00- 1 1 1 ).
2) 1\11 riizler, gök kiirderinin Akıllarıdırlar - ilk tözle rin rddiği veya çokluğu p rob lem i hurad:l
hir önl·('\lm çözüme bYUşrunılmuş gibi göriin mekred ir. 8. hi.iliimtle Arisru rcl..:s açıkça onların
çok nl.lıığunu sö}1e�·cn:krir. Bu ise göreceği mi z gibi biiyiil.: problemler .loğıım1akr<1tlır. (Rıı pa
s<1jL1 ilı.:ili olarak krş. l's.-Alck., 689, 9 vd.; Bonirz, 489; Ross. i l , J69).
:\l l's.-Ak-k., 68? . .!'l-30, kuvvenin önceliğini, onu ci nsi n riire göre olan (inceliği ile karşıl�tı
rıp çnl.: a,·ıL: hir bi,·inıtle göstermektedir. Ve eğer kuvve, fiil.len i.ince ise. i,·intle hiı;hir şeyin var
olma.lıı; hir 1�1man olıımşmr.
1\) l;erck Teologlar. ge rekse Doğa Filozofları (27. sarmlaL:i Teologlar ile ilgili ola rak krş. A, 3,
9HJ h !'>. A risrotelcs hurada Orpheus'u kastermekredir, Fr:ıgm . 1 2, 1 >ids: 1 11.:siodos. Tı�m rr. J,
1 ., \'C "/",og. . 1 1 6 vd.: Ayrıca Aristophanes, Aves, 69J. Doğ:ı Filozotl:ırı ile ilgili nl<1rak L:rş. Anak
sagora.�. Fr-.ıgm. 1 ) fiili kuvveden, başka deyişle formu m:ı.IJ ...,lcn, bir hard.:cr erririı:i n1..'\lcn ol
m ak� ızın çı ka "mak r:ı.l ırl :ır . Gece ve Khaos, ayrımlaş mamış matltlC\lirlcr Anaksagoras'ın evrensel
hirarada oluşunda .l:ı arnı durum söz konusudur (krş. Ps.-AleL:., 690, 9- 1 4 l. 29. sarml<1ki bilfiil
neden, (encrgeia airion) hareket enirici nedene işaret ermeL:retlir.
499
M ETAF İ Z İ K
olmak için bilfül bir nedenin müdahalesini gerektiren şeylerin bilriinii arasında bir ayn m yap
mak gerekir.
6) Maddi neden dışında bilfiil bir hareket ettirici ilkenin varlığını ortaya koymuf olan bütün
filozotlar.
7) Fiil haline germulen ön« sonsuz bir zaman zartında. Krş. Sr. Thomas, s. 708, not 2)08.
8) Halm ml!llnlt oLın şrylme aynı feyler.
500
XI I . K İ T A P
1 ) 1 O. satmlaki bu ne(len, bi16il olan ve aynı tarzda etkide bulunan Sabit Yıldızlar Küresidir.
ÇOnkii Ekvator'a parald olan ve Dilnya'ya sabit bir mesafede bulunan Sabit YıMı7.lar Küresi
tliin�·:ı.l:ıki ..ı ..:vamlılığın. kalıcılığın (pcrmanence) nedenidir. Buna karşılık Günq'in Ekliptik bo
pı nrn yaptığı rıllık 1.l1<.ly:ık dönilşil (revolution) (Ekliptik'le ilgili olarak yukarda S , 1 07 1 a 1 l 'le
k�l oluş ve rokoluşl:ırın birbirlerinin yerlerini almalarını meydana getiren diğer nedendir ( 1 2.
s:mrl. l,:unkii Güneş eğik olarak (obliquement) meyilli olthığundan, Jairesd hareketi ile bazen
1 liin�·:ı 'ya daha yakın. bazen daha uzak olur (kq. Ps.-Alek., 692, 'i-7); Ayrıca St. Thomas, s.
70'1. not 2 5 1 l 'le de krş; Gilneş'in nedenselliği ile ilgili olarak krş. daha önce 'i, 1 07 1 a 1 'i). An
cık l;ilnt>ş bu çeşitliliği ile birlikte Dünya'nın etrafında gcrçeklcŞtirdiği giinliik hareketinden
füilrii muayyen bir dc\•:ımlılık da sağlar.
(iinkii o iki hareketle donatılmıştır: O özü gtreği belli hir ltırztftı har,./ut f'drr( 1 3. sam); bu yıl
lık 7.11<.l�·ak diiniişiidiir. Hir baıka ıryden ötürü bir başka tarultı hareket eder; bu onun Sabit Yıldız
lar Kiircı;inin hareketi gibi El..-vator'a parald olan günlük dönüş harckeri<lir. Ekvator'a paraldli
ğimk·n ötiirii devamlı olan bu son hareket açıklanmak ihtipcındadır, çiinkil osuapk naı11ra (ken
di ,(oğ:ısı bakımıml:ın) meydana gdmeı. iki açıklama arasında seçim yapmak durumundayız:
Onun ii(lincii bir nedemlen ötürü (kath'ctaron: 1 3 sam), örneğin Satiirn küresinin hareketinden
i.\tilril ul..hığunu sörlcrebiliriz. Öte yandan onun ilk nedmi11, ( 1 3. satır: to proton) , yani hareketi
biitiln cm:ni doğuran Sabit Yıldızlar Küresinin hareketinin etkisi alnn ..la mey<lana geldiğini söy
l\'ycbili ri7.. Yalnızca bo ikinci varsayım kabul edilebilir. Çii nkii bir iiçiincil ne..len varsayarsak, o
7.aman Sabit Yıldı7.lar Kiiresi kendi payına aynı zamanda hem devamlı olan Satilrn Küresi nin ha
reketinin ve hem de riiremiş olan Güneş Küresinin hareketinin nedeni olacaktır Ama bu gereksiz
bir ..lolanıbaçtır. Tasamıf için Sabit Yıldızlar Küresinin, hareketi kendisinin hareketi gibi El..-va
ror'a parald olan Giineş'in günlük hareketinin nedeni ol,iuğunu varsaymak daha tercihe şayandır.
Ariscoteles'in akıl )'ilriltmesi Ross, II, 37 1 -372' de iyi bir biçimde sergilenmiştir. Onun amaa
ilk har..-kcrin doğası gibi l'lıvve ve fiilin önceliğine ilişkin güçliiklere bir son vermektir. Bu bir
'
sonraki btiliimiln başımla daha iyi görülecektir.
2) Platoncu idealar gibi (Ps.-Alek., 692, 34) .
501
M ETAF İ Z İ K
502
X I I . KİTAP
sı :\r-:ılıı ıliinya.�ı kii r,·sine kadar devam eder. Burada dairesel hareket, yerini, zaman bakımından
ıliirt iiğ,·nin ılüngiisd tkğişimlerine ve oluş, yokoluş, büyüme, kiiçiilme ve değişme bakımından
ıl;ı c:ınlı varlıkların \'C insanın harekederine bırakır. Her şey miimkiin olan en ram v:ırlığ:ı, czdi
eh,·ıl i li �e )•i>ndir. Ancık Ay-altı aleminin bireyleri, ilk llkc'Jcn fazla uzak ol<hıklan, başka deyişle
m:ıtlıl,·�·e fool:ı giimiilıniiş ve kuvve tarafından kendilerine fazla nüfuz edilmiş oldukları iı;in yük
s,·k kiircleri n iımir:ı11 olarak kalan bu ezeli-ebediliğe ulaşmak imkanından mahrum.hırlar. Eğer
tlnj!:ı hu tehlikeye. hircye değil, onun türünün kendisine, oluşun sürekliliği ve devamlılığı saye
simi,· hir ç:ıre 1-ııılm:ımış olsaydı, bireylerin kaderi yokolmak tehlikesine mamz kalırdı. O halde
hii�·l.:cc c\'renin mükem melliği ve tanrısal Hayat'tan pay alma emniyet altına alınmış bulıınmak
r:.ı.lır. T:ınrıs:ıl h:ıy:ır. kendisini dolaylı olarak evrenin her nokr:ısı nd:ı hissetrirmckreJir ve o bü
riin sistemin ereğ i \'c sonudur. Dön öğenin silrckli olarak birbirine düniişümü tle kenJi tarzında
ilk l l:ırek.-r Eıri ri.-i 'nin sü reklilik ve ezeli-ebediliğini taklit ermcktC\lir ve analitik nalcnselliğc
ul.ışın:ıku,lır (krş. O/ıı,ı rıe Yokolıq Üz.nine, il, 1 1 , 338 b 1 vıl.). Dünyanın oluşu, bi.i)�ece hare
ket :ır:ıcılıj!ıyl:ı C7d i-d,e.l iliğin hareketli bir taklidi içinde gerçekleşmektedir. Bu hareket ise sayı
p )?İ\rc ge r\·ekll!Şe n hir harekettir. Oluş ve yokoluş içinde olan varlıkların Ay-.ılu dünyası, C?.eli
dx·ıli �.-n;eklikl.·rin kusurlu bir taklidine indirgenmektedir. Bireylerin gerçekleşemez olan sürek
l ilik \'e ..'7cli -dıcdilikk-ri n i n yeri.n e Ay-altı alemi, formu n devamlılığı ilc riirsd süreklilik ve ezeli
,·h.·,lilij!,· erişmektetlir. Evrenin (göreli) milkemmelliği böylece bu alemde bile gerçeklqmckredir
(krş. l>r A11imn. i l . ti, 4 1 5 a 25-b 7: yine krş. Şölen, 207 <I v.I.) . J. Chevalier'nin gayet gilzel bir
hi\·iımlc ifa.le eniği gihi (LA Notion du Nlcb.saire, s. 1 66- 1 67) "sü rekli ve dairesel oluş, doğada,
onun s:ıh ip ol:ıbilec..-ği bütün zorunluluğu gerçekleştirmekte<lir. Meydana getirme zorunluluğu,
siir.·kli mcyd:ına getirmeyi içerir ve ifade eder. Çünkil wnınlu olan, ezeli-ebedi olanla paralel gi
,1,·r. �
An:ı h:ıd:ırı}i:ı Ariswrcles'in binası budur. Öte yandan varlık olmak bakımın,fan varlığın bili
mi olan m.-utiziği n :ıynı nedenle nasıl aynı zamanda teoloji ve T:ınrı'yı ifiulc eden en }iiksek bi
r•·yin hilimi nl.lıığunıı gi.inlük (r, l , 1 003 a 2 1 ve ilgili not).
) ) 1 )U)'llS:ıl t:ınıklık <la.
2l Sahir Yıl.lı1l:ır Küresinin (krş. De Cu/o, il, 6, 288 a l ))-21 -26. satırlar arasın<l:ıki akıl yü
rihmc şudur: ilk Gi'ı k (Sabit Yıldızlar Küresi) ezeli-ebedi bir h:ırekede (2 1 . satır) , bir hareket etti
rici r :ı r:ı li n.l :ı n veril miş olması gereken bir harekede (23. s:ınr) ha reket ermektedir. Bu hareket et
ririciyi n:t.�ıl usarl:ıy:ıcığız? Onun kendisi aynı zamanda hem ha reket ettiren (kinoıın). hem harc
k,·r .:rririlen (kin:ııımenon) olabilir veya hareket ettirilmeksizin hareket ettiren bir ŞC}' olabilir.
Anc:ık hareket eden h:ıreket ettirici, uç varlıklar olarak sair h:ır<.-ket eden ve s.-ılr hareket ettireni
gcr,·krircn :ıracı hir k;ı,·ramdır. Salt olarak hareket ettirilenin hareket ettiren ha rek.."t ettirilene
nish..'fi. hareket ettiren hareket ettirilenin hareket etmeyen hareket ettirene nisbctinin aynıdır.
lın.li h:u.-kcr ettirilen ve hareket ettiren Sabit Yıldızlar Kii residir; sadece ha rckct enirilen gczc
�enl.·rin kiircleri.lir. O halde geriye hareket ettirilmeksizin hareket ettiren, yani Tanrı. salt Fiil
kalnukraJır (krş. fizik, VI I I , 5, 25 6 b 20 vd.). Aristorek'S i\·in Pl:ıwn\lan furklı olarak kendi
kcnılini h:ıreket \.'ftiren bir nedenle yetinmenin zorunluğu ile ilgili olarak Ross'un ilginç bir no
mn:ı hkz: 1 , /11ırod. . s. cxxxm . not 5.
503
M ETAF İ Z i K
1 ) Arisrnrcles'in remel öğr�tisi St. Thomas, Sum. Thl'ol, 1 a qu. 70\lc bununla ilgili iinemli
gdişri rmclere bkz. Ps.-Al.:k., 693, 35, biraz esprili bir taml:t amı e,lil.:n ve ,lüşiiniil.:nin erki bi
çimini. otun eşek, se,·ilen şeyin ponresinin seven şey üzerind.:ki crkisine bcn7.ct mekr.:dir.
:?) Amı edilen (to ord.:ron) ve düşünülen, akıls:ıl olan 1.ro noeron l farklı k:ıvraml:ıtd ır. Ps.
Alek.'un işaret ettiği ü1.cre (693, 35 vd.) düşünülmeksizin :ınu <Xlilen şcrl.:r olduğu gihi (i.irne
ğin ekmek) arzu edil.:n şeyler olmaksızın düşünülen şeyler v:mlır (iirneğin kiirüliik l . Anc:ık bu
iki kavram en yüksek derecelerinde ele alındıklarında (F. sarır) i.i1deşrirler. lt�k:ı deyişl e en
yiiks,·k amı edilir ol:ın (ro proton orekton) ile en yüksek düşiinüliir olan (rn proron nı ıeton)
h i ı biri ne karışırlar. :?7- 1 072 b 1 satırları arasındaki akıl yiiriirme \·ıık giic;riir. Onu şüyl.: anla
mak g'·rekir:
En yüksek arzu cı.lilir olanın en yüksek düşünülür olan olduğunu isp:ıt etmek si.17 konusudur.
(iinkii anu e,lilir nLın = iyi olandır (to kalon). Bu iyi olan is.: gerekgöıiiııi�<tı· iyi olan ol:ıhilir [o
1aman amı (oreksis), h:ısit "epithymian, yani ruhun akıl-dışı ol:ın kısmıml:ı hulunan durus:ıl İ,f·
tııllftrj krş. �. 1 , not], gerekse gl'rfl'k iyi olan ol:ıb ilir (:?8. s:ıtır: to on k:ılon
t o n a I O'la ilgili =
gerçek iyi): "Oreks is", "houlesisn, yani iraAi a1Zu. akıUı isırk. trınrnnAlir).
i mdi "boulesis" açık olarak "epithymianya üstün olduğun:ı güre en yüksek :117 u edilir ııl:ın (to
proton orekton) gerçek iyi (to on kalon) özdeşliği karşısıml:ı bulununız.
=
Ancak Aristotdes hemen arkasından (29. satır) hareket nokr:ısı olar:ık her 1:ıman Akıl'ı (nous)
almak gerektiğini bclirrir. Çünkü bildiğimiz şeyi arzu etmeyiz (o halde Ross, :ıdı geçen yerle ilgili
çe,·irisi n,leki nona :?'J.-30. sarırları basit bir paranrez olar:ık giiz i.i niine al ınakt:ı h:ıt:ılıdır): Rir şeyi
iyi ul,lıığu için arm cı.leriz ve o, kendisini arzu ettiği miz i\·in i)•i deği ld ir (Ru iincclikle ilgili ola
r.ık krş. l lamclin, fa,11; mr ll's P.l princ. de la Repr. , 2. baskı. s. 4 7 1 ) . i mdi Akl ın. diişiinceniı:ı ko
nusu akılsal olan, diişiiniilendir. Bu ise ancak az veya çok rüksck derı.:ı:ede poziı�fhir kavr:ı ın ola
bilir. Ve karşıtların hu pozitif dizisinde (3 1 . satır zıtlar dizisind.:n hiril tiiz h:ışta gelir, i.i1dlikle de
s<ılt tiil olan ilk töz h:ışta geli r. O, böylece ilk akılsal olan, ilk diişiiniilend ir (proton nocton).
O h;ıld.: hi.iylece problemimizin iki unsuru olan "to proton orekron" ve "to proton noetonnu
elde etmiş olduk. Onl:ırı nasıl birbirine özdeş kılacağız?
k"fo kalonnun p01itif bir kavram olduğunu ve dolayısırl:ı hir "ncıcton" ol,lıığunu hclirrmek
y,·r,·rlidir. Ru dunımd:ı karşımızda:
to proron kaJon = to proton noeton
to ııro:kron = to k:ılun olacaktır. Bu durumda da to proton orektıın = to proton k:ılcın = to
proton noeron eşitlemesi ile karşı karşıya bulunmuş olac:ığı:r..
Aristorclcs'in akıl }'iiriirmesini şu şekilde özetleyebiliri:r.: V:ırlıkanı po:r.itif di:r.isinin başında töz
hulunıır. f\la,lde-c.i ışı ti.\7. de madde içeren diğer tözlcrden önı:e gelir. Hi.irlece o en riiksek diişü
niil.:n. akılsal olandır. Ancak iyi olan da bir "kalanların (iri ol:ınl:ırın) tııpl:ımı olan p01itif diziye
aittir. Ôte yandan iri olan, en yüksek arzu edilir olandır. Börlcce m:ıdde-dışı tii7. arnı :ı:am:ında
hem en yüksek düşiiniilen, akılsal olan ve hem de en yüksek :ınu edil.:mlir. (:\ı;ıkl:ım:111117.ın i.iğe-
1.:ri özdlikl.: Ps.-Alck., 693, 35-694, 1 5; Bonitt, 496-497; Ross, i l , J:''i\len :ıl ınm ıştırl.
504
X I I . K İTAP
nusu ise gerçek iyidir. Bir şeyi biz kendisini arzu ettiğimizden ötürü
bize iyi görün mesinden ziyade, bize iyi göründüğü içi n arz:u ederiz:
30 Çünkü hareket noktası, düşüncedir. Düşünce ise düşünülenle hareke
re geçer ve iki zırlar dizisinden biri, özü gereği düşünülendi r. Bu
olumlu dizide töz, ilk olandır. Tözde ise ilk olan, basir ve bilfiil olan
dır (öre yandan Bir ve basit, özdeş deği llerdir. "Bir" . bir şeyin ölçüsü-
35 nü ifade eder. " Basit" ise şeyin kendisinin belli bir doğası olduğu an
lamına geli r) . Ancak kendinde İyi ile kendinde Arz:u Edi lir olanın her
i kisi de aynı diziye aicrirler ve bu dizide ilk olan. her zaman en iyi
·
sos
M ETAF İ Z i K
1 ) 4. ve 1 3. samlar arasındaki akıl yürütme çok incetlir. Aristotek"S şunu söylemek iste
mektcJir: Hareket eden her şey, hareket ettirilen bir şey olmak bakımından oldub'lımlan baş
ka tiirlii olma giiciine sahiptir. o niceliksel, niceliksel tleğişmeye, rer değişti rmeye vb. tabidir.
i lk Hareket Enirici'nin doğrudan doğruya üzerinde etkitle buhıduğu Sahit Yıldı7.lar kiiresi,
tö7.SCI değişme hariç olmak üzere (7. satır: "kata ousian", yani tfü bakımı ndan değişme, oluş
ve yokoluş değişmesi), değişmenin ilk tilrü olan yer değiştirme hareketine, hatta yer değiştir
me hareketinin ilk türü olan dairesel yer değiştirme hareketine sah iptir. O halde onun ancak
ilk tür gücü, kuvvesi, yani yer değiştirme kuvvesi vardır. Ancak Sabit Yıldızlar Küresinden
farklı olarak (7. satır) ilk Hareket Ettirici (primum movens) salt fiil, hareketsizliğinden ötilrü,
mutlak anlamda olumsallık ve hareketten korunmuştur (8. satır: "oudamos", yani ne "kata
ousian", ne "kata topon"; ne töz bakımından, ne yer değiştirme bakımından). Çiinkil o an
cak dairesel yer tleğiştinne hareketine tabi olabilir. Oysa o hareketi meydana getiren kendisi
dir ve nasıl ki ilk değiştiricinin kendisi (primum Alterans) değiştirilemer.se. ilk hareket ettirici
de (primum Movens) hareket ettirilemez. Öte yandan yer ticğiştirme hareketi, tözil daha doğ
rudan ilgilendiren bütün diğer hareketlerin gerektirdiği bir şey oltluğundan (krş. H, 6, 1 042
b 5) bundan çıkan sonuç, yer değiştirme hareketine bile tabi olmayan ilk Hareket Etti rici'nin
kesin olarak kuvve ve değişmeden korunmuş olduğudur. OltluğıınJan başka türlü olması
mümkün olmadığı için o rorunlu olarak, rorunlu kavramının asıl anlamı olan ilçüncü anlam
da 7.orunlu olarak, ne ise odur. ( 1 3. satır. krş. L\, 5, 1 0 1 5 a 34). Zonınhı olduğu için o en
yüksek anlamda l yi\lir (kalos, 1 1 . satır: krş. L\, 5, 1 0 1 5 b 1 4). Çiinkil doğasına karşıt olan
hiçbir şey onu etkileyemez. Başka deyişle onun iç zorunluluğu milkemmdliği ile karışır. Ve o
i yi olan veya arzunun objesi olan olmak bakımından bir ilke, yani Evren'in hareketinin ilkesi
Jir.
Geliştirmeleri çok önemli olan Bonitz, 498'le krş. Bu önemli pasajın bütünü ile ilgili olarak
yine St. Thomas'ın anıtsal sergilemesine (s. 7 1 4 not 2529 vd.'na ve J. Chevalier'nin miikemmel
şerhine bakılabilir: (özellikle 1 0- 1 1 . satırlarla ilgili olarak): la Notion du Nlrlmıirr. s. 1 4 1 - 1 4 2.
506
X I I . K i TAP
1 ) Ve bu tannsal ve ezeli-ebedi ilkeyi Gök, hareketinin rekdüzenliliği ile, canlı varlıklar ise
oluşun devamlılığı (pcrpemitc!) ile ellerinden gelJiğincc taklit ermeye çalışırlar (Krş. Dt Anima.
i l . ti , ti 1 5 a 26-27) - ilk Hareket Ettirici'yi töz ve saf fiil olarak tanımlaJıkran sonra Aristoteles,
hıı faaliyeti n doğasını incelemektedir. O bildiğimiz bütün taal iycder içinde en yüksek olan, yat1i
ancak se7.gisel Düşilnce olabilir.
2) ilk ilke hayata sahip oları değil, hayatın kendisi olan bir şey olarak tanımlanmaktadır; çün
kil o saf flilllir- 1 5. satırdaki hayat (diagoge), temaşasal harar, güzelin temaşasıdır. O, pratiğin
ereği ve her hayatın illealidir. O aynı zamanda asil bir fualiyet ve en yüksek mutluluktur (krş.
Nilt. Ah/Jltı, X, 7, 1 1 77 b 26; Politika. VIII, 5, 1 339 b 1 7. Bu terim daha önce A, J , 98 1 b
1 :rlle, ama tamamen furklı bir anlamda kullanıldı). Arisroreles sözlerine bizim onu "mikron
khrono" ( 1 5. satır), yani ancak aklırruzın sczgide bilfiil olarak akılsalların kendileri olllıığu nadir
anl.ın.1-.t raşarabilmemize karşılık, İlk llke'nin her zaman bu Hayat olJuğunıı eklemekrcJir.
3) Başka lleyişle Nilt. Ah/4kı, X, 4, 1 1 74 b 23 ve dcvamımla sergilenen öğretiye uygun olarak,
haz, özü İtibariyle, fualiyerin uygulanmasının kendisine ve flilin gerçekleşmesine, ram olarak ken
dini onaya koymasına bağlıdır: Ünlü formüle göre, haz Hile, gençliğe meyvesinin eklendiği gibi
eklenir. i mdi buradaki fualiyet sürekli ve ezeli-ebedidir.
ti) Tanrısal düşünce "karh cauten" ( 1 1 . satır), yani özü gereğidir, çünkü o summa ı•t absoluta
(biitiinü itibariyle ve mutlak anlamda) duyular ve hayalgiicünden bağımsrtdır. - Bu pasaj ile ilgi
li olarak krş. St. Thomas, s. 7 1 7, not 2538.
5) Ouyum fiilinde lhıyusal ile duyanın, bilgi fiili nde ise akıl.salla (noeron) aklın (nous) özdeş
liği Arisrorelesçiliğin ana tezleridir. (Krş. Birinci ile ilgili olarak Dt Anima. i l , 1 2, 4 2'1 a 1 8, 25;
1 1 1 . 2. 125 b 25 ve ikinci ile ilgili olarak Dt Anima. III, 4, 429 b 30 vd.). Ôte yandan öule�leştir
me eylemi her iki <lunımda aynıdır.
(>) Çiinkil fül kuvveden önce gelir ve ondan üstündür (krş. 0, 8) - 2'1. sarırJaki (rheoria) tt
mıqıt fiili. basit bilmt giirii olan (episteme)nin uygulamasının kenllisidir (krş. e. 6, 1 018 a 34).
507
M ETAF İ Z İ K
1) Krş. Dt Caelo. l f, 3, 286 a 9 Bu fikrin ve daha öncekilerin miikemmcl bir biı.; mde geliş
-
tirilmderi ile ilgili olarak St. Thomas, Sum. Thtol, passi m ve özellikle (:ı quacst. X\/1 1 1 , an. 3'e
bkz. - Tanrı 'nın içkin eylemi, hareketsizlik faaliyeti (energcia akinesias) hakkında daha ünce 0,
6, 1 M8 b 1 8 ve 8, 1 050 a 27' de verdiğimiz notlara gönderiyonız.
2) Raşka deyişle Spcusippos için olgunluğa erişmiş canlı varlık kendisinden geltliği tohum
dan, insan, meniden daha mükemmeldir.
3) Aristotcles'in hiraz önce tesis ettiğinin tersine olarak, Aristoteles şimti i şeylerin ilk ilkderine
ek.� iklik, tiiremiş olan şeylere ise mükemmellik izafe edenlerin göriişlerini deştirecektir.
l'ythagorasçılarl:ı ilı;ili olarak Aristoteles'in saldırdığı öğretinin h:ıngi öğreti olduğu tartışmalı
tlır (krş. Bonitz, 503; Ross, il, 38 1 ) Aristoteles muhtemelen lyi'ye, zıtlar listesinde verilen yeri
kastetmektedir: iri orada sadece dokuzuncu sırada bulunur (A, 5, 986 a 26). Öte yandan
1 +2+3+1 sayılarının toplamı olan 1 0 sayısı , yani mükemmel sayı, diğer sayılar dizisinin sonunda
gclmektedir.
Speusippos ve onun özler hiyerarşisi ile ilgili olarak krş. Z, 2, 1 028 b 2 1 -21 ve ilgili not (gön
dermeleri ile birlikte). Onun öğretisi Bonitz tarafından açık bir biçimde sergilenm iştir (503).
Speusippos tedrici olarak zaman içinde gelişen, farklı ilkelere tabi olan ve birbirlerine bağımlı ol
mayan birçok gerçeklik uplan "ırun varlığını kabul ettiği (krş. yukarıda z. 2, 1 028 a 2 1 ; aşağıda
1 0, 1 075 a 36 ve N, 3, 1 090 b 1 3) ve öte yandan şeylerin kaynağına Bir'i yerleştirip, onu iyi
olan 'la birleştirmeyi retltiettiği için (N, 4, l 09 l b 35) mil kem melliği ancak kendisine gidilen
şeye (terminus ati quem), i lkeden en uzak olan ve tam gdişmesine ulaşmış olan varlıklar olan tü
remiş varlıklara il'afo etmeye yönelmişti. Bundan meninin varlıktan, kuvvenin tlilden ve madde
nin formdan önce geldiği sonucu çıkmaktaydı. Başka tieyişle (çağdaş evrimcilikte olduğu gibi)
onda aşağı yukarıyı, kusurlu olan mükemmel olanı açıklamaktadır ve eserde, nedende olduğun
dan d.ıh,ı jiızlıt şer vardır. Platoncu iyi kavramı veya Arimxdcs'in hareketsiz ve aşkın ilk 1 f areket
Ettiricisi, yerlerini evren hakkında panteist bir görüşe terketmek i11.ere o 1.aman onadan kalk
maktadırlar: iyi bir, tieri'dir (edilgi) ve dünya, ezeli-ebedi bir canlı, kendi kendine muttluhığa
doğru hareket eden ezeli-ebedi bir töz ve lyi'nin nedeni olarak tasarlanan Tanrı'nın kendisidir
(krş. Syr., 22, 56). Aristotelcs (34. satır) buna bir kez daha insanı � meniye veya daha gend ola
rak formun ve fiilin madde ve kuvveye olan önceliğini tasliik etlcrek cevap vermekltedir: Demek
ki başlangıca konulması gereken , mükemmel olandır ve tilremiş varlıklarda bulunan ancak eksik,
yetersiz olandır. Aristoteles'in ana tezlerine bundan daha uygun bir şey yoknır.
(Skolastiği takip ederek) Dcscanes Aristoteles'in çözümiinü yeniden ele altiı ve daha fazla ola-
508
X I I . K iTAP
Ancak bu tür tek bir tözün mü, yoksa bi rden fazla rözün mü var
lığı n ı farz ermemiz gerektiği, ikinciyi farz ermemiz durumunda onla-
nın, daha az olandan ç ıkamayacağını savundu. Çünkü aksi taktlirde onun nedeni olmaması teh
likesi onaya çıkmaktardı. Krş. ·3 , Mlditatio11, VII, 1 0-4 1 , (Ad:ım ve T annery baskısı, IX, 32-33).
Giiniimüziin evrimci öğretileri de aynı cevabı gerekt irm cktcı.li r: Aristotclcs ve Ocscanes'ın be
nimsc<likl..-ri tutum hana ondan güçlenmiş olarak çıkmakt:ıtl ı r. Çii nkii Carnot-Claus i us'un mt
ropi/nin anışına ve doğal olayların geriye çevrilmeıliğine ilişkin ilkeleri (bu arada bu ilkeye Bolt
zman taratindan sağlanan geliştirmeleri de unutmayalım), yani kapalı bi r sistemde 7.amanın her
anında, kullanılabilen enerjinin nihai bir birbirinden farksızlık (inditforence), hareketsizlik ve ka
lorik öliim durumuna gi r mek üzere tedrici olarak bozulduğu ve azaltlığını slirk1·en ilke, eserin
ne<lcnden daha fazla şer içermemekle kalmayıp, ondan d:tha rlııhıı dıı 11z ft'J içe nl iği tezini tl�ek
lcmd.rc yararlı olabilir. l latta Aristotdes ile birlikte (aşağıda 8. 1 071 a 3 1 ) Evrenin tekliği kabul
eJildiği takdirde bu argüman hemen hemen karşı konulmaz bir giiç kaz.anacaktır: Çiinkii böyle
ce o J ışardan hiçbir yeni enerji katkısı olmayacak ve böylece mutlak olarak Carnot-Oasius ilkesi
nin talepleri ni karş ı l:t)'aCak olan sistemin tam bir izolasyonu gerçekleşm i ş bulunacaktır.
32-.H . satı rlardaki "bitkiler ve hayvanların ilkeleri", h:ırvanlarl:ı ilgili ol:ırak sperma ve meni
dir: Bunlar ilkderdirler ve iyi-olmayanlardır.
1 ) Krş. 0, 6, 1 019 b 1 7-27.
2) Belki Fizik, Vl l l , 1 0, 267 b 1 7'nin sonunda - Aristotcles bu son paragrafta ilk I l areket Et
tirici'nin diğer iki Ö7.elliğini incdemektedir: Uzarnsal olmama ve etkilenmeme (impassibilite) .
Krş. Bonitz, 504.
3) Onsuz var olamazlar.
4) Bu bölümün gerçekten Aristoteles'e ait olduğuna itiraz et.iilmiş ve Buh/.e, baba ideler
509
M ETAF İ Z İ K
(Cmn111. dr Fııdo.\·io Cnidio, Bertin, 1 828- 1 830, s. 46) ve J.C. t,lder (Mrtror. 1. Lcipıig. 1 834-
Ur\6. s. 3 1 8-3 1 9) , hu bölilmde Aristoteles'in 7, 1 072 b 1 3\le ol,lıığu gibi artık tek hir h;m·ket
si1 h:ı rekct ettirici d ..-ğil, birçok hareketsiz hareket ettirici nin varlığını kabul etmesin,len ,!olayı
hu h;iliimii s:thte ul:ır.lk nitelendirip reddetmişlerdir. Ancık onun Aristotel�'e ait olduğu şilphe
j?iiriirm1..'7. Hıınu nl:ı hirlil.."te Aristoteles'in kozmoloji alanındaki diişiinı.:dcrinin. ,(ah:ı iinwki so
nııı;l.ırırtı pl"k U)'uşın:ı,l ığını ve birçok sorun doğurduğunu d:ı k:ıbul ermek gerekir. Daha Antik
ç:ı�d.111 irih:ıren Th ..,ıph rastos, (Mttaph. 5 a 1 6 vd., 3 1 0 Br. Ross, 6) giik kiirderinin hiiriln ha
.
rekerlerinin n:ısıl rek hir hareket ettirici tarafından meydana getirilebileı.:..-ğini sormakray,lı. Ploti
nos d:ı (/:'1111. . V, 1 . •ı, 7-27) aynı soruyu sormaktaydı: Eğer her hareh't erririı.:i bir ilke ise, bu il
kd,·rin rd;: eser ol:ın Giik'ün (evrenin) uyumunu meydana getirmek ii1ere na.�ıl işbirliği yapahile
n·k l,·ri iri giiriilm,·mektedir. O, bundan başka cisim-dışı olduklarına ve h i�·bir mall,lenin kendi
lerini lıirhirlerinden ayı rdetmediğine göre hareket ertiricilerin nasıl çok olabildiklerini sormak
tayd ı ( l l :ıreket errirkilerin madde vasıtasıyla bireyselleşmesi (imlividuarion) konusumla krş. Aşa
ğıda 1 0"'4 a 3 1 -38). Bu itirazlar çağd� yorumcular, özellikle Bonitz, 5 1 2; Jaeger, V'rist., s. 375)
ve Rnss. i l , .'\'15 t:ırafından yeniden ele alınmışlardır. Ancak Keplc:r'i n Ang,./i Rrcıom'ine (i,lareci
mddder) benzer ş•-rler olarak Kilrelerin Akıllarının ilk ll a reke r Erririı:iye hağlı ol,lııklarını far
zermeye hiı;hir engel yol.."tıır. Özellikle St. Thomas'ın yorumu budur. /'. I . De Conle l/?n•ur tk
/'lıi/11.<ophir. kasım-aralık sayısı, 1 933, s.630) şöyle demekr ...... lir: M Arisrorcles' in i lk 1 fard;:cr Etriri
cisi nin gerçekleştirdiği ereksel nedenselliği gök kürelerin i n Akıllar taratimlan harekete geçi rilme
si giiriişiinii vaz etmeksizin açıklamak imkansızdır. O Akıll:ır ki arzu ile harekete gcçirilel-ck bü
tiin Eweni teşkil ,·den gezegenleri harekete geçirirler". Öre yamlan çokranrıcılık Aristoteles'i n
li7.erin,le izini bm ıkınışrır (bu noktada E . Gilson'un L 'E<priı ,/,. /,ı Philosophil' Mldirı•alr. Paris,
1 'H 1 . s. 18 ve dev:ımında ve 226. sayfa 6 numaralı nottaki nüfoz e•lici gört�leriyle krş.) - Ne
olursa olsun özellikle l\1.enli üslubu ve Kalippos'un zikredil mesi, Jaeger'le birlikte V1risı 366; A.
..
/'. lansion, M l .e Gencse .ıe L'Oeuvre D'Aristote", RrTJUI' nl'o.<ehol. dr l'hil . xxvı ı ı . L9:?7, s.
338-
3·1 l 'e <le bk1.) bıı hliliimün, eserin geri kalanından daha rakın bir zamana air ,,(dıığunu ve hare
kersi1 h:m·ker etriri,·ilerin çokluğu i le ilgili olarak Aristordes'in düşüncesi nin evriminin en son
�:ım:mnı teşkil ettiğini düşünmemize izin vermektedir.
Fu,lt•ksos, K.-ılippos ve Aristoreles' in astronomi sistemleri P. Ouhem'in eserin<le (/.r S,r.<teme
r/11 ,Woıull', 1. /..a Comıologir Helkniqur, s. 1 30 vd.) anıtsal bir biçimde sergilenmişlerdir. Th. He
arh 'in Samos'lıı Arisrarkos'a tahsis etmiş olduğu kitaba da Vtri.<1t1rd111s of��ımos, 1 9 1 3) başvunı
Lıhilir: Gerek bu esere, gerekse Brunet ve Mieli'nin Hisı. dn S.-irnm. Aııtiqqııiıl. s. 432 ve deva
mına sık başvu rduk ( Bütiln bu çalışmalar hakkında daha kesin bilgi i\·in Bibl�yogra_fjıı 'm ıı.a bkz).
Burada birkaç kelime ile hatırlatalım ki Kepler zamanına kadar hürün astronomlar a priori
bir d<•ğru ol:ır:ık ,bircscl hareketin gök cisimlerinin dönüşleri ni açıkl:ınıada yeterli oldıığunıı ka
bul ermişlerdir. Enen saydam, cisimsel (Dr Car/o, il, 1 2, 2'H a 7), birbiri içine giren ve eksenle
ri ilıerinde ortak bir merkez etrafı nda dönen küreler biçimi mle temsil edilmiştir. Ortak merkez,
h:ırd;:crsiz tek cisim olan D ünya caratindan işgal edilmekteyd i. i lk dış küre. kendi amaanı ger
çddeşrircn ve tek bir di.inüşle m ükemmel bir biçime ulaşmaya çalışan S:ıbit Yıldızlar Kilresidir.
1 )ah:ı aşağıd:ı bulunan kürelerin her birinin büyük dai resi iizerimle, bıı kürenin t�lllığı gezegen
hulunıır. Bı ı kiirenin hareketi hemen kendisinJen bir yuk:ırıd:ıki kürenin hareketi rarati n,lan yö
n ..'tilir ve Sahir Yıldızkır Küresi veya ilk Gök, hareketi ni ilk l l arcker Erririci\len alır. Kürderden
her biri (veya belki kürelere bağlı olan yıldızlardan her biri \'cya belki hem biri hem ,liğcri) hare-
510
X l l . K iTAP
51 1
M ETA F i Z i K
1) ilk l lareket Erririci'nin eseri olan Sabit Yıldızlar Kiiresi'nin gi.i riiniişteki giinliik hareketi.
:?) Fizilr. vm. 8. •>; 8, 9; De Caelo. ı. 2, ı ı . 3-8.
3) Yani sabit yıldızların ve gezegenlerin - Aristoteles satlece eıcli-ehedi h:ırekL'f eniricilcr oldu
ğunu değil. ayru 7.amanda bu hareket ettiricilerin tözler olduklarını orr:ıra koyıı�·or. 1 0"."3 b
l 'tleki ki.;lerimlen hiri" muhtemelen 1 073 a 5- 1 1 'e yapılan bir göntlcrmL,l ir.
Ps.-Alck., 706, 32 giiksd hareketlerin hareket ettirici nedenleri nin. (Aristotcles'in binat ken
tlisintle bulıınmay:m , şerhçilerin taktıkları iF.ı.de ile gök kiirderinin "Akıllar"ının), giik kiirderi
nin ruhları ile karıştırılmamaları gerektiğini belinir. Çiinkii rıldı:ı:lar canlı \'arl ıklartl ır. l latta on
ların prati k bir F.ı.alirctleri (praksis) vardır. Bu onları hemen kendilerinden hir yııkamla olan gök
kilrcsi ile ilgili olar-.tk kendilerini hareket ettiren arzularıyla, Sabit Yıldızlar kiircsinin Tanrı'ya
ilişkin arzusunu açık l:ırabilecek bir özelliktedir. Hareket cnirici nedenlerin. ilk l l:uekct Eniri
ci'nin Sabit Yıldızlar Kiircsi'ne a.Jkın olduğu gibi, gezegenlerin �kın nL,lenleri olmalarına karşı
lık. ge7cgenlcrin nıhl:ırı tınlara içkindir ve bu, gezegenlerin tiil ve ha�·atl:mnın kemlisitlir.
l\u farklılık Ariswtdes tarafından hiçbir yerde açıkça tasdik cdilml7.: ancak Dr Gır/o' nun bir
pasajının ( i l , 1 2, 29.:! a 20 vd.) sonucudur. Bu pasajda gök cisimlerine hayat izatc edilir. Ru,
ArisıotdL-s'in kozmolojik sisteminde çok büyük bir karm�ıklık mey\lana gL'firınekle sonuçlanır.
Çiinkii 1 68 hareke( cnirici tarafından meydana getirilen altı farklı tiir elde ı:.,l ilir. Riltiin bu hare
ketler doğnıtlan doğnıy:ı (gök kürelerinin EL."Vator düzlemi İİ7.erimlcki hareketleri miistcsna), hiç
ulma7.sa Skolastiklerin yonımuna göre, daha a.Jağı dereceden faillerin (Gök kiircleri nin Akıllan
nın) iiriiniitliir. Ancak bu tiillerin ilk Hareket Enirici ile olan ilişkilerinin ne katlar karanlık ol
\lui:'l ınu gfütetdik.
(Ross, I. !ntrod. . CXXXVI'da haklarında arzu edilebilecek bütiin açıklamalar bulunacak olan)
bu komplikasyonlar baıı mükemmel şerhçilere (lbni Rüşt, 7.abardl:ı. /Jr Rrhıt< Naııımlibııs. Dt
N.1tımı C'orli. VI; Ayrıca bkz. Wemer, Arisıott ti L Ueal l'Lııon.. s. 3 1 9 vc.I.) bbul C\lilemez gö
rilnmiişlcr\l ir. Bunlar ilk Gök'ün formu veya ruhunu llk l lareker Erririt:i'ye ve kürelerin nıhlan
nı, hareket enirici Akıllara özdeş kılmakta tereddüt etmemişlerdir. Ancak bu yonım, hiç olmazsa
Sabit Yıldızlar Kiir�ini n nıhunu ilk Hareket Ettirici'ye özdeş kılmak konusunda savunulamaz.
Çiinkü bu Aristotdes tarafından o kadar açık bir şekilde tasdik edilmiş olan ve sistemin mantığı,
hatta 1Hr1ttjizilt'in metni taffifından o kadar emredici bir şekilde talep ctlilen tanrısal �kınlığı ter
kctmck c.lemckrir.
5 12
X I I . K i TA P
si.iren aynı düune göre birinci, diğerin i n ikinci olduğu açıktır. Ancak
bu yer değiştirme harekederinin sayısı , felsefeye en yakı n olan mare-
5 matik biliminin, yani astronominin verileri ışığı nda incelenmek zo
rundad ır. Çünkü astronominin konusu duyusal, fakat ezel i-ebedi
olan bir tözdür. Oysa diğer marematiksel bilimler, örneği n aritmetik
ve geometri, h içbi r tözü ele almazlar. Ş imdi yer değişri rme hareketle
ri nin, hareket eden cis imlerden daha fazla sayıda oldu�u bu konulara
fazla dikkat sarf ermeyen İnsanlar içi n bile apaçık bir şeydir. Çi.inkü
1O gezegenlerin her b iri , b irden fazla yer değiştirme hareketi yapmakta
dır. Bu hareketlerin gerçek sayılarına gel ince, onlar hakkında bir fikir
vermek üzere, düşüncelerimizin taleplt-rini bdli bir sayı ile tatmin
edecek biçimde batı matematikçilerin! ı 1 söyledi kleri şeyleri naklede
ceğiz. Geri kalanı ile ilgi l i olarak ise onu kısmen kendimiz araşrı rma
mız, kısmen de başka araştırıcı lardan bilgi edinmemiz gerek mekredir.
1 'l Bizim göri.işlerim izle yetkili i nsanla rın bu kon u üzerinde söylt'dikleri
şeyler arasında bir uyuşmazlık kendini gösterdiği takd irde, şi.iphesiz
her iki rarafı da hesaba katacağız; ancak onlar içi nde en kesin ola n ı iz
leyeceğiz.
Eudoksos(2) Güneş'in ve Ay'ın yer değiştirme hareketi ni, bu yıl
dızların her biri için üç küre kabul ederek aı,., klamaktad.ır. Ru ki.ireler
den birincisi, sabit yıldızlar küresiyle aynı harekere sahi prir.L\1 iki ncisi
1) Emluksos ve K:ıllippos'un.
::?l Fıı.luksos hakkın.la krş. yu karıda A, 9, 99 1 :ı F - Eıı.llıksos'un asrronoınik sisreminin ye
ni.l...·n inş:ısı kesin hir h i�imde G.V. Sciaparelli (/-11 -Vrrt' oıııocmn·idmli Eurln.•.•o di Ct!ippo t' di
A ri.<tntrli. �lilan, l �""'i) rar:ıfından yapılm ıştı r. P. 11ııhem onıınl:ı ilgili giiıd bir sergileme sun
makı.ı.lır ( 1 . 1 1 4). Ü1cllikle Th. H ealc' i n Ari.•tım·lm• of,'\,11110.<, s. 1 'l'i nl.'na hakılmalı.lır. Eu
.luks us'ıın sisremini r:ınımak için b�ınılan ka�·n:ıkl:ır Arisrordcs'in kenıl isin.lcn ha�ka Simpli
kiııs'nır (iıı A r. dt' Car/o, 488, 1 8-23; 493, 4 -506. 1 8 l leihcrgl. Simplikius. kenıli payı na Eude
mos'ıın A.srronomi Tarihi ni kullanmış olması gereken Sosi gen ııs 'ra n alınrıl:ır y:ıpmışrır. Simpli
kiııs'ıın :ıçıkhmasının Güneş ve Ay kürelerinin ikinı.:i \'e ü\·ündi harek...-rlcrirle ilgili ol:ır:ık haca
l:ır i\·,·r.liğini kayılcrmck gerekir. Ancak bu haralar Arisrordes'in kendisine �ıkmakraılır.
l_;;;k küreleri nin \·ı ıkluğunıın gezegenlerin bilriin .lii1enli ve d i11ensiı harek,·derini açıklamak
i\·İn 1onııılıı olılııb'lınıı giirmiişrilk. Bundan sonr:ıki ıuııl:ml:ı her r ii rl ii reknik :ıyrınrılı :ı\·ıklama-
1.u,l.ın \':171?CÇeceği1. S:ııl."Ce zonınlu açıklamalarl a }'•'fi ncı:eği1. Dah:ı ıl.·rinliğine bir a\·ıHıma için
okııpını T. l learh'in hi lgince incelemeleri gib i Ross'ıın ş•·rhine ( i l , :·UH -31l 'i ) h:ışv u r:ıhili r (Anrik
ç:ığ'ın fırklı a.mononıi si,-remleri ile ilgili olarak şıı nı ın l:ı .l:ı k�: A. R...�·monıl. //i.<t. rl� Sc. t'XtrcUS
t'I nı1111rr/lr.< rl.ms L 'A ntiqııiıl gr. rom. , 1 924, s. 1 66- 1 6'J.
31 G ii ncş ' in (ver:ı Ar'ın) ilk küresi, en dış kü res i. li r. O. Giineş'in O ii ny:ı crr:ılinıla giineyden
geçerek ıloğıı.lan h:ırır:ı ılı•f,rru 24 saacre yaprığı gilrüniişreki giinliik h:ırckeri. gii n<lü7. ve geceleri
nwy.tıııa g•'firen h:ırek...-ri açıklar. Bu ilk kiire, Sabir Yılılııl:ır Küresi ile arnı h:ırekere. düıdril
m.-ye ih ıiy;ıı:ı olm:ır:ın ve hiiriln diğerlerinden dah:ı hüyiik h 11.:ı sahip ol:ın rck harcker ul:ın h:ıre
k,·ıe sahiprir.
513
M ETAF i Z i K
514
X I I . K i TA P
oltl ı ıi�untl a n tlaha tl:ı fazla olarak onun için yalnızca marem arik bir açıklama vermek dcğil. meka
nik /,ir morM raktiim er mek söz konusudur.
Arisrorck"S ve K:ılippos'un kozmolojilerinin aynnmları ilc ilgili ol:ırak tl:ıha önce 7.ikredilen
eserlere başvıınılabilir. Onlara St. Thomas, s. 726 vd., not 256i \'ll.; Robin. /.ıı Pm.rle gr. . s. 348
(Aristotcles için), Rey, l 'Apogle tk la Scimce technique grecqıu-. Paris, 1 916, s. 63-67 eklenecek
tir Arisrmcles ko7.molojik rasavvurlannı De Cae/o, il, 7, 8, 1 0 - 1 2 \lc de sergilemişrir. Riz bazı
.
Ar 3 2 ..
. . . . . . .. . 5 ........ + o = 'i .. - 2 ...................... = 3
........
Toplam 26 ............ 7 33 . . 22
........ 55 .......... - 8 . . . . . 4i
..... ..... . .. ... ...
Aristorcles tarafın.lan sisteme getirilen bu karmaşı kbşrı rınal:m n gerisind e yaran şey, daha
önce tlc sörled iğimi7. gibi, onun gök cisimlerinin gerçek harckctlcrini :ı\·ıkl:ım:ı arzusu olmuştur.
Çiinkii K:ılippos'u n kuramı ve özellikle de Eudoksos'unki yaln ızca ramamen geometrik varsa
rım lar tqkil etm ek reyd i l er ve farklı sistemlerin h areke rlerinin karşılıklı etkil.·rini hes:ı,ha kat m a
m:ıkt :ıydıl :ır Oysa boşluk var olmadığı için içiçe geçen kiirder birhirleri}�e temas h:ılimlc oltlu
.
ğtıml:m bir gök cism i n i raşıyan küre, dönme hareketinde i\· sistemin dış küre5 ini de hareket erri
r•>ı.·d,;rir. lşre buratlan Aristotdcs için Kalippos'un kilrclerine eşit sarıd:ı (yal n ız ubir ek sibri ile"
tliye açıklama yapılm:ı k r:ıdır) ters yönde hareket eden (2. s.'ltır) u/,ıji ,.,/;..; kilrderin varlığını fu.rz
ermek 1.0nı nlul uğu orr:ıya çıkmaktadır {Bonitz, 609-Duhem, s. J ::?".'- l 28'c de bk ı ) Bürlece .
Aristordes aşağıdaki r:ıblo.la görüldüğü gibi toplam olarak 'i 'i küreye ulaşm:ık r:ıtl ı r:
J ii pi rer vı: Satürn i \·in ....................................................... 1 4
Mars, Veniis ve �lerkiir için . . . . . . . . . .. . . ... 27
..... . . .. ... . ...... .. . .. . ...
'>'i küre
veya 1 ::?. samda işaret etlilen indirimi göz önüne alırsak sad .:.-çc 47 kilreye ulaşın:ıkratlır. Ote yan
d:ın hu indi ri m in ncdenlerini açıklamak da kolay değild ir \'c şerhç ilcr•·e farklı \"arsayınıl:ır ortaya
arılmışrır (Krş. üç yonım veren Ps.-Alck.-706, 8- 1 5; Sı:h- Wegler Bonirz. 'iO'l-'i l O: Ross, il, .
3tJJ.;N4 l Sc.•nuç ol:ır:ı k biz de Ross'la birlil..""te Ps.-Alek.'un ikin�·i yonımıınu hcnimscmenin uy
gu n oltlıığunu diişiiniironız. Aristotdcs'in Güneş ve Ay'l:ı ilgili olar:ık kemli kuramını ve Kalip
pos'ıınkini b:ısirleşrirnıek ve Eudoksos'un sistemine geri diinınek istemiş t1lm:ısı muhremcldir. O
hal.lc C iincş 'ren alrı kiire (iki telafi edici küresi ve K...lippos'ıın iki kiir<.-s i) ve Ay'&ın iki küre
( K.'llippos'ıı n küreleri) çıkarmaktadır.
SiS
M ETAF İ Z İ K
1 ) 1 Jcs;ıp şudur: K:ılippos'un sisteminde Satürn için 4. J iipiter için 1. di�cr hcş g<."7..--genin her
hiri i\·in 5 kilre vardır. Aristotcles bunlara Satürn için 3, J ü p i ter için 3. ayrıct l\l:trs i\·in 4. Vcnils
i\·in 1. l\ lcrkilr için 1 ve G ilneş için 4 küre eklemektedir.
2) Yani A,··ın.
;:\) K,·ntli�i de tl:ıhil olmak üzere Kopernik'e kadar llkç:ığ ve Ona�·ağ amt•nomisi r>uhcm"in
hdimi�i i11ere sadece göriinii.fü kurtarmakla ilgilenmiştir. 1\ lck:ınik mo..l din gcr\·eğe uyup O}'ma
<lı�ını s4iylcmeye gcl iım.: o fizikçilerin gözlemleri ve <lene}1crinin i�i<lir (1.. Fdwrc'in 1 .- l'rohleme
, .
dr /"/11c·m_rtınrr au X\'I .<iecle, La Religion de Rabelais, Paris. l 'MO, s. H7-1 1 1 'tlcki niili.ız etlici
.
<liişilnC"dcrine bkz). Aristotcles'in bizzat kendisi tarafından k:ıbul c..lilen kmmolojisinin varsa
-
yım sa l ii1ı:lliği (aulngos) ile ilgili olarak De Gu/o, i l , 1 2, 2 'J I b 25\lcki kayıtlarla krş. Mrrafi-
·
516
X I I . K İ TAP
,•._.er..l;sd n,•tl cn ol:ırak ayrı bir hareketi meydana getirmek 1.onınll:ulır (ilk l lareker Erririci'nin
Sahir Yıld11lar kil resi üzerine fiili böyledir). ralm her harckcrin konusu. bir glik cisminin llavra
nışını :u;ıkl:ımakrır. Ve biz bu gök cisimlerinin davranışşları için 1.0nınlu olan harekcrlcri sayd ı k.
1 lul : ıyı s ı yb h:ırckcrsiz rözl eri n sayısı, gök cisimlerinin f.ırklı harckcılcrini açıklamak için gerekli
olan h:ırd.:cılcrinin sayısı kadardır. Bonitt'in dikkate değçr gdişrirmclcri)�c (5 1 0- 5 1 1 ) krş.
2. s:mrtl:ıki " si i1 ii n il etti ğimiz varlıklar", 55 {veya 47) küreni n 55 (vcra 47) h :ı rck..'tsiz hareket
erıiriôl,·ritlir.
1 l Ross f:tynı r•·rin çevirisi) bu paragrafı (3 1 -38 . sarırlarl ıırnak i \· i nc alm:ıkıa ve bııralla daha
sonra bl.·mc :ıl ı nmış olan bir bölüm içine sıkıştırılmış daha eski bir pasajın siiz kommı olll,ığu
nıı <lii�ilnmd.:ı... lir. Oysa hareketsiz hareket er ri ricileri n ıekliği vcra �·uklıığu ml.-sclcsimlc Aristo
t<·l.-s'in �·anlış p o1 i sp >nu bir kez kabul edildi mi parça yerine unırmakr:ıllır. Bonir1'in bt.�imiği
,.ılıi ('\ I .! ) hu :ıq;iiman De Gulo hun bir pasajı ile ( 1 , 8, F7 b •)) ilnl'l.'llen h:ıllo!r verilmdm.,lir.
Kıı p:ı�_.j,l:ı Arisıurdl.-S fiziksel düzenden nedenlerle evrenin birliğini ispar l.'t ıikrcn sonra metafi-
1il.:..-I ıı,•J,·nlcrc de b;ışvunılabileceğini söz;erine eklemokı..'llir. 1 > ımı m ne ulıırS3 olsun, akıl yü
ri ir m,• . m:ı.l,le her rilrlil çokluğun nedeni olduğu için i l k Hareket Erririı:i' nin maı.lde
,ıı�ılı�ın,l;ın. hir oluşuna geçmel..'tcn ibarettir. (Bu nokrall:ı Werner, Ari.<tou rt /Ur,,/ ı•Lıton. s.
;- - il ..· krş. Kur:tlİ:ı Wcrner bu vesileyle Bergson'un L 'E1J0/11tio11 Crlatria. s. 312\lcki tanımını ha
tırl:ıtnı:ıkı:ı..lı r: � l :ıdtlc "metafizik bir sı6rdır; o aritmetik sıfırın nukrayla birlikre olması gibi idea
il,· hiı likıc hıılıın,lıığunda onu uzayda ve z.tmanda çoklaşnrırR). Ayrıca L Roh i n 'e lk bkz:Aristo
ft'. s. 1 1 8- 1 1 '>.
21 f-nrııı . kcnılilcrine uygulandığı bireylerle çoklaşır, R i rcy birdir, başka llcyişle o matkle ile
di�··r hirl.·rlcrtlcn ayrılır - Bonitt, 5 1 3, Aristoteles'in n.: ,lcnıck im..
. liğini anl:ımall ığını belirt-
517
M ETA F i Z İ K
de ilk hareket ettirici aynı zamanda hem fonn, hem sayı bakı mından
birdir ve dolayısıyla da ezeli-ebedi bir tarzda ve sürekli hareket içi nde
olan şey de yalnızca birdir. O halde sadece tek bir Gök vardır.
1 074 b En uzak atalarımızdan kalan ve bir efsane şeklinde daha son raki
kuşaklara aktarılmış olan bir gelenekl l l bize ilk tözlerin tan rılar ol
dul<ların ı ve tanrısal olan ın tüm doğayı içine aldığını söylemektedir.
Bu geleneğin tüm geri kalan kısmı, daha sonraları efsane biçimi altın
da kitlelai i kna etmek ve yasalara ve kamu çıkarına .hizmet etmek
5 amacıyla eklenmiştir. Böylece tanrılara i nsan biçimi verilmiş veya on
lar hayvanlara benzer olarak temsil edilmişler<'.?J ve onlara bu tiirden
her çeşit bel i rlenimler eklenmiştir. Başlangıç temeli bu eklentilerden
temizlendiğinde ve bu başlangıç, yalnız başına. yani ilk rözleri n tanrı
lar oldukları şeklinde ele alındığında, bu göri.işün gerçekten tanrısal
1O bir ifade olduğu düşünül melidir. Çeşirli sanatlar ve fdsefenin muh te
melen çoğu kez mümkün olduğu kadar ileri götürülüp gel iştirilmele
rine, ancak daha sonra tekrar kaybolmalarına karşılık,(.'> bu göri.işler
adeta eski bilgeliği n zamanı m ıza kadar devam eden kal ıntıları olarak
korunmuşlardır. O halde babaları mızın ve daha eski öncellerimizin
düşüncelerini bu kayıtlar altında kabul ediyoruz.141
mckte ve hurada metiOllc bir bozukluğa inanmaktadır. Bunıınl:t birlikte onun :ınl:ımıru Themis
tiııs taratindan (29, 3-'i) açık bir şekilde işaret cdilmişrir: Uıuı mim t'.<t notio mdt'ln'f"" omni11m
hominum. l>ücrimm ı•f'ro inter Socrntem n Platoneın t'X mıttrriıı mnnıtt. (Ross'ıın tla atlı geçen
yerle ilgili çevirisine hkz: Logos, bütün insanlarda ortaktır; öyle ki Sokrates'c hiricikliğini veren
ŞC)'in nmille olması gerekir. Buna karşılık Ps.-Alek.'un açıklamaları ('.'09, 1 7) :ı�·ıklıktan yııksun
tlıır.
1 ) Aristotdes eski fılo1.0tlann öğretileri ile ilgili olarak sık sık yaptığı gibi kcntli vanlığı sonuç
lar ill• eskilcrin göriişleri arasında bir karşıl�tırma yapmakt:tdır 3. s:mnl:ıki "ouroi". gcrd• gük
-
sd cisimler, gerek giik kiirderi, nihayet 9. satırda söylenen şeye uygun olarak tfüler ar.ısında ilk
olanlan anlamına gclchilir. Biz bu görüş tanını kabul ettik. füı göriiş tarzı �l:ınsion'un d:ı gfüüş
tan:ıJır (Rn•. neo-scol dr Phil, 1 938, s. 442: "Doğrudan doğruya göksd ı:isimlcr SÖ7. konusu ola
maz: Ya7.ar ya bunlarla onların göksel ruhlarını kastetmckt1.'\ lir veya doğrudan doğruya giik kilre
lerinin hareket ettiricilcri olan madde-dışı tözlere işaret etmektcJir."
2) Ps.-Alck., 7 1 0, 1 8, haklı olarak burada Aristoteles'in Mısırlılar'ı kaçtcttiğini tliişiinmel..-re
dir. Yunan dininde harvana tapmanın izleri az ve şüphelidir.
3) Daha önce Platon\la da rastlanan (Timaios. 2 l d vd.; 25 c, d) ve sık sık Aristotcles tarafin
dan tekrar ele alınan göriiş (De CM/o, [, 3, 270 b 1 9; Metror., 1, 1 . 33'J b 25; Politiltn, Yii, 1 0,
1 329 h 25 vd.)
4) Krş. Ps.-Alek., 7 1 0, 33-35.
5) Aristocelcs 7. bölilmdc b�rruş olan tanrısal Akıl'ın incelemesine geri dönmektedir ve
518
X l l . KİTAP
519
M ETAF i Z i K
ması gerekliyse (ki gereklidir, çünkü öyle şeyler vardır ki onların gö
rülmemeleri, görülmelerinden iyidir) düşünme fiili şeyleri n en iyisi
olamaz.
O halde ran rısal düşüncenin düşündüğü şeyin onun kendi�i ol
ması gereki r. Çünkü o var olan en mükemmel şeydir ve onun d iişiin
cesi, düşüncenin düşüncesidir.O >
520
Xl l . K i TA P
t•·l60in .lllşilncesini tamamen aşmakta gibi görilnmektcdir. Kentli ken.lisini hilirken Tann, Ev
ren 'i hilme7. ve Evren (b:crine etkisi, insanın faaliyeti gibi, sah ip olJuğu bilimin bir sonucu •foğil
.lir. O, crd.:sd dü1.ene airrir ve etkilerini, aşk ve ar7.u nesnesi olarak kcnc.line lloğru çekmek sure
tirlc 111<1'tl;ına getirir. Tanrı'nın edcilenmezliği (impassibilirc), Aristordcsçiliğin ana re7JerinJen
hiritl ir ve hu tez b ir çok kez yeniden tasdik edilmektedir (krş. Dt Gtt'lo, il, I .?, 292 a 22; Nilt.
A/,/,iln. \'1 1 1 . 8, 1 1 58 b 3"i. l 1 59 a 4; X. 8, l 1 78 b 1 O; Politika, Vll, 3, 1 325 b 28). Rununla
hiriikte Alcksandros'ıın kendisinden başlayarak, lbni RiiŞt ve St. Thoma.�'yı izleyerek (Orta
çağ\lal ta gilnümUze katlar (örneğin Brentano; Werner, Arisı. ti L 1d{al Platon. . s. 367; Mari ra
in. l�ı /'/,il. Bnf., 2. haskı, s. 420 vb.) Arisroteles'in eserin.le tannsal bir inayetin izini bulmaya
tt.'Şl.-hhil� ermiş olan bir silril yorumcunun çabalarını kilı;iimsememeliyiz. Rv.ı metinlerin bu yo
nıma oklukça dverişli gı'.i ril ndUğü Jilphesizdir: Topiklt'r 1 , 1 4 , 1 05 b 32 1 -3-i'te birbirine göreli
ş..�·lı:rin hir td.: ve aynı hilimi olduğu söylenmektedir. Mt'tafiz.ik. 8, 4, 1 000 h 3'Je, glir•liiğilmilz
gihi. Fmpc..lokles, T:ınn'nın bilgisini sadece kenc.li kentlisirle sınırladığı için dt.-ştirilmektedir.
(/ '" A11iın1ı, 1 . 5, 4 20 h 1'1e de krf). Nihayet aşağllla 1 O, 1 075 a 1 1 - l 'fde Tanrı'nın (Ve')'a daha
7i�-:ı·I·· iyi olan'ın) arnı zamanda hem aşkın, hem i\"kin ol.luğu söylcnmektCllir. Ancak Zdlcr ve
şcrh,·il.·rin bilyük \·oğunluğu ile birlikte biz, bu metinlerin, ne k.'\dar ilginç olurlars.:ı olsunlar,
ht•*iiril)1c karşılanmak ihtiyacında olduklarını, ancak tliğcr tanıklıklara ve sistemin ana pozis
ronl;ınnJan hirine karşı ağırlık taşıyamayacaklarını di4ilnmekteyiz. Rrentano, IJJi" P�rı·hologit
dn Ari.t1ott'ln, 1 867 , s. 234 vd.) ve Rolfes, (Dit Aristoıtlisdx Aııffemmg ı•om \',,-Jıatlı11isu Gotta
aır \f't'lt und zum Mt'llsdım, 1 892, s. 66 vd.) ne dil§ilntlrlersc JilşUnsilnkr, a)'Tll F)'İ yararım fik
ri ve maJdc ve formun ezdi-ebedi olduğunu diiJünen Aristtlfdcs'in kemlisine tamamen yabancı
ol.ın hu yahu.li-hıristi)':ln .IUJOncesi ile ilgili olarak da sö)1eyebiliriz. Aristoteks hana hu tilr bir
\"ars:ıyıma '""'1' kanı t boeti rmektedir (kq. Dt Gttlo, 1, 1 0, 27') h i l Vll. ; 111. :?, 30 1 b 3 1 ) ve öre
)"an.lan aklın ezdi hir ön-varlığını (prCexistence) ileri sürmektedir (krş. n" A11iına. 111. c;, "30 a
:?.il - lı-fr1ttjiz.ilt'in E, I , 1 026 a l?'deki pasajı Jilphesiz St. Thomas'nın (s. 3"i"i. nor 1 1 64) kendi
sine }'ilkl.....liği erime sah ip değildir. Aristoreles, Platon gibi mutlak bir ikiliği ileri silrmckrir.
�latklc, Tann ka,lar ezelidir (coeternelle). Doğa'hın bir tlış ilkesi olan Tanrı, onun hart.-k crini
açıklar, ama varlığını açıklamaz: O ancak ereksel nedenin karşı konulmaz çı:kiıni ile bi7Zat ken
disin.le varlık ve h3yat ilkesi ne sahip bulunan bir dilnyayı hart.-kct ettirir. 1 >aha sonra Stoacılık
evren ve Tann'nın birliğini ancak kaba bir natUralizme tliişmck ilzere yeni<len tesis c.l..'CCktir.
Yalnızca Yeni-Plato ncu okuldur ki Doğu teolojilerinden esinlenerek reni bir tl!lşiince yflntemini
haşlatacak ve evreni, milkemmel varlığın bir taşması, (emanation) saf Öı'tle i4r-crilmiş olan giiçle
rin bir yaplması olar.ık tasarlamak suretiyle problemi çöıme)'e teşchbi.ls c.l.....·d.:tir. Ancak bu
Arisrordes'inkine mUmkiln olan en aykı n bir düşilnmc biçimidir \'e hiz ken.li payı m11a onun
merafüiğindc Yunan tli4ii ncesi n i n bu lskenderiyeci ve)'a l lıristipn 111.ıntılarını görmC)'i rc.IJe
,fo·oruı
. .
l lamdin'in idealist sonuçlan da (µ Sys. d'Arist., 1 40) thha fazla kahul e.lilchilir tk-ğil.lir. 1 la
mclin şiiyle demekte.lir: "Diğer varlıklar varlıkların ilkini taklit ettiklerine giirc Pl:uun\laki kav
ram folscfcsinin, ramamen nesnd olan idealizmin, Aristotdcs'tc şim.fülen �içli\ hir hiçim.le bir
\"arlığı bir nesne ile ı'.1znenin sentezi olarak gören ram idctlizme y.:lncldiğini gi>rilyonız�. Şiiphcsiz
Arisrotdt.'S için bilim, nesnesine özdC§ti r; ancak bu , nesnenin kenJisinin •lil�iln..·cyi yutma.�• anla
mın.latlır, yoksa nesneyi dilfüncenin bir hareketi olarak gi.ll ı'.1nilne alan 1 k-g..fo anlam.la .1.-ğil-
52 1
M ETA F i Z i K
dir. Aristotclcsçi metafizik, özü itibariyle realisttir ve Hamelin ve Prand'ın yaptıkları gibi ondan
gerek sistemin lafıma, gerek ruhuna aykırı sonuçlar çıkarmayı istemek boşunadır.
Düşüncenin düşüncesi ile ilgili olarak, Aristoteles'in felsefesine ilişkin bilinen şerhler ve ge
nd açıklamalar dışında Blondel'in Pm ti ks Etra, Paris, 1 935, s. 1 85 ve devamındaki; La
Pm<le. Paris, 1 9.:H , s. 1 60 vd.'ndaki ve /'Aaion, [, s. 1 4 1 vd.'ndaki düşünceleri ilgi ile ol-u
nacaktır.
1 ) Ps.-Alck., 7 1 3, 4, bunu şöyle açıklamaktadır: Örneğin hekim dolaylı olarak, ikinci derece
den (acccsso irement) , yani ilineksel olarak abbın, sağlığın ve hastalığın sanan olduğunu, yalnız
başına onların hiçbirinin sanao olmadığını bilir.
Nit..>kim tluyu da kendi kendisini duyar, ama bu onun ana konusu değildir.
Bu ilk itiraz St. Thomas tarafından açık bir biçimde sergilenmektedir (s. 736, not 261 7).
2) ikinci itiraz.
3) Çünkil o 1.aman bilimin konusu, madde-dışı bir tiimeldir. O halde bu dıınımda akıl ve
akılsalın özdeşliği milmkün olduğu kadar tamdır.
4) Yani "noeta" (akılsallar) (Ps.-AJelc., 7 1 4, 1 0) - Aristotdes'in onaya koyduğu som, Tan
rı'nın se7.giscl mi yoksa çıkarsamacı yolla mı bildiği sorusunun aynıdır. Nesnenin madde-dışılğı
ve b;;lünemczliğimlen dolayı bu, ancak sezgisel yolla elde edilen bir bilgi olabilir.
5) Ouyusal evrenin - 25. satıra kadar 1 0. bölümün konusu, lyi'nin Tanrı'daki aşkınlığını te
sis etmektir. O halde iyi, evrene içkin değildir. O, evrenin kaynağı olan Tanrı'dan çıkar.
522
X I I . K İ TA P
1) Aynı benzecme Plocinos'ta da vardır (,Enn. , III, 3, 3): Komman, ilk akıldır (ho protos
nous). Başka deyişle ilk Neden, genci bir i lke değildir, bir Birey'dir.
2) 1 9. samdaki "oikia" er, halltı anlamında kullarulmışnr Bonirz, ( ') 1 9) bunun yerine dr•itas
kelimesini kullanmakcadır. Aristotdcs'in benzetmesinde sarsılmaz bir zorunluluğa cabi olan öz
gür insanlar, gök cisimlerine karşıbktırlar. Eylemlerinin çoğuna olumsallığın nilti.ız etmiş ol<luğu
köleler ve hayvanlar ise Ay-altı alemine ait varlıklardır. Ps.-Alck., 7 1 5, 33 vJ."nda, bu dış crekscl
likle ilgili dli.şüncclerini uzun uzun geliştirmektedir.
3) Bütün yokoluşa tabi olan varlıkların. Bu varlıklar hiç olmazsa kendilerini oluşturan öğderi
ne ayrışmaları ile gend uyuma katkıda bulunurlar. Çünkii bu çözülme daha milkemmel varlıkla
rın doğuşuna imkin verir (Ross' un yorumu; Bonirz, 5 1 9 a'ya <la bkz.).
4) Çünkü, diye açıklıyor Ps.-Alek., 7 1 7, 8-9, gök cisimleri oluşa tabi dcğilllirler. Ôte yandan
onların ka11ıclan olmadığından, �ıdardan harekede meydana gdişren söz edilemez.
523
M ETAF i Z i K
1 ) Yani taşıyıcı öznenin. Karşıtlar birbirleri üzerine doğnıJan doğnıya etkitlc bulunamazlar ve
hir karşmn diğerine Ji.inüşmesi yoktur. Onlar özne üzerine erkide bulunurlar ve karşırran karşıta
geçen, hu sonuncudur.
2) l 'l aro ncu lar. l'laroncu öğretide maddi ilke bazen qit-iJlmayan, bazen Çok olan olarak ad
landınlır. Formcl ilke ise Bir-olan veya qit-olan'dır. Maddi olanın doğası Ki.kil olanın, formd
olanın doğası iri olanın doğasıdır (kq. A, 4, 985 b 5; 988 a 1 4). O hakle Bir olan'ın kendisi dı
şınJ aki her şey Ki.irii olan'dan pay alacaktır. Bu ise kabul c..l ilcmc:z.. - 34. sarırJaki Mhrle e mia",
h:ufı harfine bilku \"Ve karşıtlar olan bir olan maddedir. Ondan kasredilen öğck'l'in taş ıyıcı öznesi
ol;1n ilk mnddr değil. "göreli olarak belirlenmiş" olan bir matMedir (Rohin. /-" Th. Platon., s.
5'; 1 . nor 50';; 1 laklı tıl;uak Ps.-Alck.'un yorumunu (7 1 7, 34-36) retf,fo,lcn Bonirz, (62 1 ) ile krş.
3) l'yrh:ıgorasçılar ve Spcusippos (krş. yukarda 7, 1 072 b 30).
4 l Oysa A risrmcl� onun ereksel neden olarak ilke olduğunu resis eni (krş. 7, 1 072 a 26).
5) Krş. ITagm. 1 7, 1 8, 19 ve 20, Dicls ve yukarda A, 1, 985 a 6 - Empctloldcs ramamiyle
maJJc-dışı bir güç ,liişilnmemcktcdir (bkz. Burner, Lll llur. dr /,ı Phil t"· · s. 2M).
6) Ve eğer o Köril olan ise, yokoluşa tabi olmak zorun&ıdır. Ps.-Alek.'un yorumlarına da hb.
7 1 8. l ';-20.
524
X I I . K i TAP
1 ) Karşıt, karşmnın kendisine göreli olan varlığını gercti nl iği nllen . O hallle Anaks:lgoras
Ki\ril olan'ı lla ilke olarak vaz etmek zorundaydı.
2) Krş. A. 4 , 98'; a 1 7.
J) Krş. H, 4 , 1 000 a ').
'il Arisrorcles'in kendisinin kaçınabildiği bir eleştiri: Aristotclcs oluşa tabi olan varlıklan oluşa
rahi ı•lma}'lln varlıkla�dan ayırdetmek hakkına sahiptir; çiinkii o bu sonun1."l.ıları ll iğc rlerinden
a�TI ofan beşinci bir ilğclien meydana gctirtmel-tedir.
5) Arisrorclcs genci olarak kendisinden öncekileri oluş ve hareketin nCllcni hakkımfa yererli
bir a\·ıklama vercmem dde suçlamaktadır. Özel olarak ise Plaroncıılara salllırmakrallır.
<» Örneğin ilkeler olarak form ve yoksunluğu kabul ermek, insanı daha riiksek bir ilkeyi, fail
netleni kahu l etmeve . mecbur etmektedir.
7) Değişmenin ilkeleri olmaları mümkün olmayan idealardan (krş. aşağılla 28. sarır; A, 9,
99 1 h :i l .
81 i lkele r olarak karşıdan kabul eden diğer filozoflar rs.-Alek. 'ıın (7 1 9, 22) 1.anncniği gibi te
ologla r değil, daha çok Dn•lrt, V, 477-478'de konusu var-olma�':ln ol:ın Rilgisi1lik'i, konusu var
l ık oLm Hiliın'in karşısına koyan Platon'un kendisidir. Bilim, bilgi tlilinlle konusu ile ve en yiik
sd• Hilim ll e en yüksek bilinenle öz.deş hale geldiği için bir karşıtlık içeren ilkeler vaz cJilir edil
me7 ilk ilkenin biinycsine bir karşıtlık ithal etmek ve en )'liks.:k bilinene karşıt olarak bir en yiik
sd• hilinmeycnin, tanrısal bilgelik, felsefeye karşıt olarak bir en }'iiks.:k Bilgisi1lik'in varlığını ka
hul etmek zonınlu olur. O zaman da evren içinde Kötil'nlin lle iyi vlan kallar gerçekliğe sahip
ol.lıı�ı hir lyi Ki.lrll ikiliği tarafından yönetilcıc:ekcir. Arisroterc:s'in pozisyonu böyle bir anlayıp.
-
525
M ET A F İ Z İ K
koymak zorundadırlar? Bizim ise kendi payı mıza böyle bir saçmalığa
düşmemiz söz konusu değildi r. Çünkü bize göre ilk Varlık'ın hiçbir
karşı tı yoktur. Çünkü bürün karşıcların bir maddesi vardır ve onlar
bilkuvve ayn ı şeydirler ve tik Varlık'ın hiçbir karşıt kabul ermemesine
karşı l ık en yüksek bil im in karşın olan bilgisizl ik, en yüksek bilimin
nesnesine karşıt bir nesne gerektirir.
Ayrıca duyusal varlıklar dışı nda başka varlıklar olmadığı takdi rde
25 ne ilk ilke, ne düzen, ne oluş, ne göksel hareketler olacak, Teologlar
ve Doğa Fi lozoflarında görüldüğü gibi sonsu1.a varıncaya kadar her il
keden önce gelen bir ilke olacaktır.! 1 1 Ancak öre yandan ldeların ve
sayıların var oldukları ileri sürüldüğü takdi rde onlar hiçbir şeyin ne
deni ol mayacaklardır.C2) Eğer bu noktaya kadar girmek istenmiyorsa,
onlar hiç olmazsa hareketin nedeni olmayacaklardır. Sonra bir u1.ama
sahip olmayan sayılar nasıl olup da u1.amı n ve sürekli olanın nedenle-
30 ri!3) olacaklardır? Çünkü ister hareket ettirici neden, ister form olarak
sayı, sürekli olan ı meydana getiremeyecektir. Bundan başka hiçbir
karşır!4 1 ö1..sel ola rak bir meydana getirici veya hareket ettirici ilke ola
maz. Çünki.i onun var olmaması mümkündiir veya hiç olmazsa onun
fi il i kuvvesinden sonra gelecektir. O halde bu durumda ezel i-ebedi
varlıklar ol mayacaktır. Ama evrende e-Lel i-ebedi varl ıklar vardır. O
miimkiin olduğu ka,far zıttır: Her karşıtlık bilkuvve olarak aynı zamanda karşıtlanlan her biri
olm hir madde gerektirir. İ mdi ilk t ike saf ve mutlak olarak madde-dışı bir tiil ol,luğuna göre,
karşıtlığa manız değil.lir.
i lk \'arlık'ın hiçbir karşıtı olmadığına ilişkin Aristotelesçi öğreti böylece Pythagorasçı İyi
Kiitii \·itt ilkesinin tersine olarak Kötü'nün ilkenin kendisinde değil, yaln11.ca şeylerde olduğunu
siiylemekle sonuçlanmakmlır (krş. yukarda 7, 1 072 b 30- 1 073 a 3; 9, 9, 1 05 1 a 1 7). Teophras
tos. M�tııph. 8 a 22, 3 1 6 Br., 22 Ross'a da bkz.
.
1 ) F�er aşkın bir \'arlık var olmazsa, a) ne ilk ilke olacaktır: Olumsallık ve kuvve içeren bü
tiin <lııyusal şeyler sonsuza kadar birbirlerinden çıkacaklardır; b) ne düun olacaktır: Çünkü dü-
1cn e7di-ehc,li ve hağımsız bir gerçeklik gerel..-cirir (krş. K, 2, 1 060 a 26); c) ne olıq olacaktır:
(iinkii oluş gök cisiınl.:rinin hareketine ve sonuçta tik l lareket Ettirici'ye tabi.lir (yukarda 6,
1 072 a 1 0- 1 8); d) nihayet ne de hareketlerini i lk Hareket Ettirici\len alan gök.re/ hıırrkn/�r ola
c:tktır. O halde zonınlıı olarak şeylerin başlangıcında bir biltiil Varlık bııhınm;ık dımımunJa,lır.
2) Krş. A, 9, 99 1 b 9.
3) l l:ueket ettirici ve formd nedenleri.
4) Ü rncği n Kötü-ol:ın ve qit-olmayan-Karşıt, madde içerdiği için için.le kuvve ve olumsallık
huındırır. Bundan ütiirii o var olmayabilir veya hiç olmvsa tii l s.1 thası ancak kuvve safhasından
sonra gelir. O halde onun ezeli-ebedi varlıkları teşkil etmek üzere ta ezelden b.:ri fıil,lc bulunma
mış olması miimkiindiir. Ama bu ezeli-ebedi varlıkların varlığı kcsiıulir. O h;ıl,le karşıtların, şey-
1.:rin ilkderi ,1lmaları kabul edilemez. Dolayısıyla Aristotcl1.'S 0in 34 . sanrda kendisine antta bu
lıındıığu 6. 1 07 1 b l 'J-20. satırlar arasındaki pasajda tanıınlan.lığı şekilde tli7.scl ve ezeli-ebedi
hir ilk i lke gerekir (krş. Ps.-Alek., 720, 26 vd. ve özellikle kendisinden esinlendiğimiz Boniı:z,
5.!5 ).
526
X I I . KİTAP
1 ) Yakın maddcri kuvveden fiile geçiren hareket ettiril·i nctlcn (k�. 1 1 , 6. büliimiln tilmii ve
füclliklc 1 04 5 a 30. satır) .
.:!) Speusippos. Krş. Z, 2, 1 028 b 2 1 ; N, 3, 1 090 b 1 3 vb. Ps.-Alck.'un bıı konllllaki şerhi il
ginçtir C'2 1 , 1 1 - 1 6).
3) /(yadıı, il, 201 Ayrıca bkz. Hayrıan/ann /(Jmn/an, ili, 1 , 65'\ b 11: Tcophrasros, Mt
-
527
XI l l . KiTAP (M)
1 l Oaha hasir ol:ırnk, Aristotcles'in duyusal şeylo:rin ma,ld..:sini Fizil/re ( 1 . Kirap; krş. Rcinirz,
s. 'i ,'!6 \'ti.). (ınl:mn tiili veya formunu daha sonr:tki bir esenle inccl ...'1.liğini anl:tmak gero:kir. Ru
tt..ha soıiuki eser h:ıngisidir� Bonitz, 5 2 6- 527 ve Jaeger, Stııdim. . . s. 'J7, Fizik'in son kısmına
gi>ntl..:rm..:krctlirl..:r. Anı.-ak daha çok Metafialt'in z. H, ve e kirapları söz konusmlur Uacger'in
k.- n. l isi .ı.- Ari.<t. 'da hunu kabul etmiştir).
::!) l's.-Alo:k., ('."23. 35) u b i l fii l ve özü gereği rözlcrft olduklarını tasrih etmcl.:r�lir (cncq;cia kai
brh :uır:ı): \'C Ronirz. (526): tanqU11m submantias uttmm.
31 Platon.
4) Kscnnkrarcs.
'i) Spı.'tısippos.
(,) ı ve :i. bölilmlerde.
528
X I I I . KİTAP
25 �er varsalar ne tür b i r varlığa sahip oldukların� 1 > araşrı racağız. Bun
dan sonra12) asıl anlam ındaki İdeaları ayrı ve kendi başlarına, ama ra
bii sadC'ce konumuzun gerekti rdiği ölçüde ele alacağız: Çünkü bürün
bu soru nlar daha önce herkese açık olan rarrışmalardaf .l l ele al ı n ıp iş
lenmişti. Ayrıca incelememizin en büyük bölümü,«'> bu iki nci prob
lemi aydınlarmakla sona ermelidir. Bu aydınlarma. varlıkların rözleri
30 ve ilkderi nin sayılar ve İdealar olup olmadıklarını incelediği miz za
man onaya çıkacaktır. Çünkü İdeaları rarrışrıkran sonra önümüzde
üçüncü bir araştırma kalmaktadır.(�)
l\fatC'mariksel şeyler eğer kendilerine has bir gerçekliğe sahipse-
1 ) Y·ıni "hilflil ,.� ii1ii gereği" şeyler (energeia kai karh 'ama) olarak var olup ulmatlıklarını.
21 -1 \'C 'i. bölilınlcr - 27. satırdaki "�ıl anlamındaki" (h:ıplos) kdimesinin anlamı ile ilgili
uhr:ık kr�. Ronirz, 'i�".": qı11ıesrionem de numeris et de pri11dpiis mm hıı.- de itlri.< nondı11n 1•11ir ron
jımgi.
.il !R s:ınrdaki "cksorerikoi logoi" (herkese açık olan ramşmalar) tlcrimi (ki hu dcriml.: Nik.
Al•l.ı�·ı. 1 . 1 3. 1 1 02 :ı �C>: \'(, 4, 1 1 40 a 3; Poliıilta, 1 11 , 6, 1 2-g b 3 1 \1.: yine karşıl:ışılmalmıtlır)
\·uk karanlıktır ve s:ırısı7. r:ırtışmalara yol açmışrır. Ciceru'nun bir pasajına (/Jr Fin. . V, 5, 1 2:
/ '11rul.ıritrr .rrriptmn q11{1(/ "cksorerikon" appellnbıınt (Ari.et. rı Throphr. ) ; Şunlarla tla krş: ad ttt
tiı·. . I\', 1 6. 2 ve Plıır:ırkhos, adıı. Col. XIV, 1 1 1 5 el dayanan bazı şcrhçilerc gfüe (Ravaisson,
F<.<ııi mr l.ı Mltttph. d'Ar.. s. 229 vd.; J. Bcrnays , Die Diııloge ıln Ari.<t., Rcrlin, 1 863, s. 29-93;
Clıri�r. :ıpp. crir., Ja..-g.:r. Arisı., 257 vd.) Arisrordes bununla halka :ıçık (exorerique,ç) rani bü
�11k halk ropluluğun:ı r:ıhsis edilmiş ve yayınlanmış olan eserlerine (Girit hülii milmi17le krş), ör
n,·f:in ,/,. H11no vey:ı ılr l'/.ıilo.cophia'ya arıfra bulunmaktadır. lfü de ilk neşrimi1ll.: bu gfüilşil be-
·
niıııs..,lik.
l\ıınıınl:ı hirlikre hu rasajda bu varsayımı güçsüz kılan kilçiimseyici bir havanın varlığına dik
k:ır l'tlilınditlir; Öre �·:ıılllan Nik. AhiAkı'nın bir pasajı (1, 1 3, 1 1 02 a 26) "cksorerikui lngoi"ya,
Arim•rdcs'in ruh ii7\'rine haklı olarak kabul etmediği b:t7.ı giirilşl.:rin scrgilentliği rarrişm:ılara
�i\n.l,·rınc.le hulunnı:ıkratlır. lşre bu nedenler bizim de Rotli.:r'nin (Tmiıl dr /. 'Amr. i l , 1 1 8) ve
Rnss'un m . -108) giiriişilne kacılmamn ve bu sonuncu il.: hirlikrc onu şu şckiltk anlamamı7. için
�'\·tcr ıl\'r\'l."\.'tlc gfü;li i giirilnmilşrtlr: "Bu sonınlar harta Arisrordcsçi okııl:ı il1gii olm:t}':ln (tliscus
sinns nıırsi.I" otır s,·hooll kanıtlarla tartışılmışrırft; bunlar t\:lsdi çevrdcrtle (en koino) "tlol�ımda
hıılıınan � kn egkııkliois) ve şifahi yolla yayılan kanırlanlır. 1 lcr neys.: Arisrord.:s s.'lğlhı}11�'3 hi
r:ıp t'tlcn. inı:dena·,-1.: konuya uzak bir L:anırlarnayı kasrermd.:r..,lir. - Sii1 konusu f.ırklı boiirilşle
rin iyi hir sergilem.:si l l:ımelin, le Syn. dN-. 'da 53-37. sarfalar arasımla hıılunmakratlır.
·'i l l\-ilndi (ve en iinemli) bölümü, ikinci problemi :ırtlınlıl,':t k:l\'uşruraı::ıkrır: iirlc ki hasit
ol:ır:ık (simpliciter) l.le:ıl:ır üzerine olan ikinci tartışmanın ılerinliğine \'c geni�liğine de alınıp iş
lenm..-sine ihtiyaç rnkrıır (keş. Ross, il, 4 1 O).
�) � l 'nin planı a\·ık olarak gösterilmeL.'tedir: a) Marem:ıriksd şerlerin tloğ.ısının kentlisi (keş.
1 . h<iliimiln sonu ve 2 \'c 3. bölümler), b) idealar (4 ve 5. bi\liiınlcr). d :ıyrı h:ışına var olan röz-
1,·r w ilL.d...r olarak gi\7. iinilne alınan İdealar ve Sayılar (6-'J. hiililınl.:r).
lkind htililme b:ığl:ınması gereken son paragraf (32-37. s.ırırlar) k.:ntli h.:s:ıhına birinci kıs
mın (ı11:ır.m:ıriksd ş..1·ler) planını vermeL.'tedir: a) Maremariksd şerlerin thıyuS;tltl:ıki varlığı ilze
rine ('.!. 1 0..6 a 38- 1 0"."{1 b 1 1 ) , b) Maremariksd şeylerin ayrı başlarına \':lrlığı i11crine (2. hCililm,
1 o-r-. h 1 1 \len itibaren). el Maremariksel şeylerin özel varlık cinsi ii1.crinc (3. blililm).
529
M ETAF i Z i K
ler, ( l > zorunlu olarak ya bazı fılozofların(2) dedikleri gibi duyusal şey
lerde mevcutturlar veya duyusal şeylerden ayrı olarak vardırlar (çünkü
35 onlar içi nde bu görüşü savunanlar da vardır). Eğer onlar ne duyusal
şeylerde. ne duyusal şeylerden ayrı değilseler ya var değildirler veya
bi r başka rarzda vardırlar;(3) öyle ki böylece rarrışmamızın konusu on
ların var olup olmadıkları değil , ne rür bir varlığa sahip oldukları ola
caktır.
Ja'l.w'e giire(Ari.rı. , 1 87- 1 89) 8-22. satırların daha sonra, 8, 1 086 a 2 1 -32\le bir tekrar edil
mesi s4i1 konusudur. Ancak bu pasaj, Jacger'e göre daha işlenmiştir ve daha yakın bir tarihe ait
tir. Çiinkil Aristorclcs orada özenli ve ayrıntılı bir tarza ldeal:ır ve sayılar ilzerine olan farklı öğre
ril,·ri hirhirillllen ayırm:ıkra ve öre yandan (26-29. satırlar) halka açık olan eserlerimle kafı dere
C<'\lc tartıştığını sörlcdiği tlleaların ilk şekl ine zayıf bir önem art-.:tmektCllir.
t\u .liişiin�·cler, makııllliir ve M kitabının birtakı m yeniden elden geçirmelere uğramış olması
nı i iı ıı ki i n .l i i r (Gili,c'inıizl..: krş . ). Ancak "herkese açık olan tartışmal:tr" (cksoterikui logoi) llerimi
nin şiiphdi olduğu ve Arisroreles'i n diyaloglarına göndermede buh ı nd ı ığu nun kesin olmadığını
h:ırı rLırnuk gerekir.
1 ) F ğ..:r tiizler, hiltiil gerçeklerse, yal nızca bilkuvve gerçeklikler değil�cler.(krş. Ps.-Alek., 724,
3 i l.
2) Rıı tilowflar muhtemelen bazı Platoncular (Bonitz, 528) veya llaha ram olarak Rohin'e
ı:ii rc (l .ı. 111. Platon. , s. 205, not 2 1 3) Platoncu Pythagorasçıl:mlır. Kastcllilcn iki gfüiiş sıra.çıyla
hir sonraki büliimdc 1 076 a 38-b 1 1 ve 1 076 b 1 1 - 1 077 b l 'i \le i ncclcnmcktellir.
3) Yani sadece snpırl:tma yoluyla vardırlar. Aristoreles J:ıha sonra tartışması nın, varlığına iti
r:ı7 �'fmc.liği matematiksel şeylerin kendilerini konu almay:u:ağın ı onların var uluş tarzları n ı konu
al:ıL":ığı nı. yani onların hiltiil ve özil gereği (energeia kai k:ırh'aur:ı) mi. yoksa soyutlamanın ilriin-
1,·ri oLı rak mı var oldııkl:mnı i ncdeyeceği ni açıklığa kavuşturm:ıkradır (Krş. Ps.--:\1..k , 725, 7-8 ) .
·1 ) t\, 2. '1')8 a 7- l 'J - Söz konusu olan Pythagorasçıların sapların tlııyus:ıl ŞC}�erin töziinil teş
kil cni�inc ilişkin gi.lriişleri değildir; marematiksd şeyleri. <lıırusal ın içimle olmakla birl ikte du
pısal şeylerden bağımsız gerçeklikler olarak, kısaca onları aynı 1.aman<la hem aşkın. hem içkin
,-,ııl ıklar ol:ır:ık ele alan göriiştür.
"il ldc::ıtırı duyusal \':trlıktan ayıran sistemin taleplerine aykırı olar.ak - 2. satırdaki "giiçler ve
,ı, ·�:ıl:ı r".l:ın (tlynameis kai physeis) kastedilen, cisimlerin m11rL11·1 (ra pcrara), yiizeyler ve lloğru
ı�nlır.
1 . Ri.iliimde dc..l iğinıiz gibi ( 1 076 a 34'1e ilgili nor) Aristoreles'i n salllırJığı öğreti Pyrhagoras
çıl:ır r:ır:ıtindan etkilenmiş olan ayrılıkçı Platoncular tarafından savumılm:ıkr:ıytlı.
530
X I I I . K iTAP
53 1
M ETAF1 Z 1 K
\'1.'<lı ıp ıs:ıl·ih"Tll nnkr:ıl:ır <la var olmalıtlırlar. Ancak marl.'m:ıriksd ı:ism i n k.: nd isi . kl.'ndisimlen
iinn· gd.·n rii7.erler. d ı ığn ıl ar ve noktalar aracılığıyla ta n ı nı l :ı nd ığı n :ı giire hu �teşk i l 1.'tliı:i� (23.
s:ırırl )" i l 1,·rl.: rden iinı:,· gelen bizzat kendilerinde ele alın:ın d iğl.' r rii 1.:rbin \':ırlığı n ı f.ır1 etmek
�··rd.; ,···,· kı i r. Aynı :ıkıl );iriitme yfücyler, doğrular ve nokı:ıl:ır i�·in d.: ge�wli.lir. Aristntd.:s'in
d,11inliği .<ııfıntt ii.<t ii.<rr pğtlmn (28. satır) o halde ş un l ara :ır rı ş:ıcık r ı r: :ı) hir .lt ı rı L�:ı l cisim. bir
m:ır,•m:ııiksd cisim . hl durusal )iizc)ier ve d iğer iiç yüzer ( m:ı r�m:ır i ksd yii11.'ylcr, m:ırem:ıriksd
l"İ<ınin yi l7.:yleri , murl:ık );i7.eylcr), c) duyusal doğnıl:ır ve diğ.:r diin <lnğnı ( m :ı tc.-m:ı r i k sd yil7.ey
l,·rin du�nıhn, m:ırcm :ıı i ksd cismin yil1.cyleri nin doğnıl:ırı . ımııl:ık ,;i71..')'lcrin .loğnıl:ın. mutlak
ılıı�nıl.ırl. <il .l uyus:ı l ııokralar ve diğer beş nokta ( matenı :ıri ksd );İ7•')·1.:rin .1 .. �r ı ıl :ı rını n nokt:ıla
rı. ın:ır,·m:ııiksd c is min ,;i1cyleri nin doğru la rın ı n noktaları . nıuıl:ık yii1,-rlcrin doğnıl:ırının nnk
r.ıl.ırı. nmrl.ık doğn ı b rı n noktaları, mate mari ksel n oktala r) .
1 1 Rı�k:ı ılcyişll.' hıı noktalar kendinde Noktalar ol:ıc:ıkl:mlır.
532
X I I I . K İTAP
1 ) O h:ılllc amk matematiğin, konusu olmayacal.."tır; oysa ad ronjil'flrandıı ipsa mntheseos fon
hıll'r smtrııtiıı proposita m (Bonitz, 530).
d.mıl'lllıı
2) Rcş tllr nokt:ı dışında bir uzama ve mevkie sahip olmallıklarınllan dolayı daha da basit olan
aşkın hiri nılcrin varlığını kabul etmek zorunludur (krş. 6., 6, 1 0 1 6 b 30). O halde beş tiir bi
rim+hir ;ıltıncı, yani mutlak birim olacal.."tır. Hepsi bu da lleğil: Her duyusal nesneni n, Sokrates
vera Platon'un bireysel birimine ona tekabül eden aşkın bir birim eklemek gerekecektir. Her
akılsal bir�·· yani hı.:r idea ile ilgili olarak daha da haklı olarak aynı şey söz konusu olacaktır;
çiinkil bu lluyusal-iistii gerçekliklerden her biri herhangi bir duyusal bireyden daha fuzla birim
dir. Kıınunla birlikte onların birliği basit değildir; çilnkil onlar olllukları şey + kendilerinde bulu
nan birlikten teşekkül etmişlerdir. Böylece sonsuz bir birimler dlle c..l ik'Cek ve dolayısıyla tiı.rklı
birim tilrlı.:rinin mcrllana getirdiği sonsuz sayıda matematiksel sarı tilrlı.:ri o"a}'a çıkacalmr
(Kı.:nllisinllı.:n esinlı.:nıliğimiz Ps.-Alek., 725, 5 vd. ile krş).
3l 1\. 2. '>')7 b 1 2-34. - Aristoteles duyusallardan ayn başına var olan bilfiil matematiksel şey-
1.·r h:ıkkınılaki eleştirisini silrdilrmektedir. Ancak burada özellikle matematiksel şeylerin, bu ma
tematiksd şe�1erin ideaları ile duyusal matematiksel kavramlar arasıntla aracı gerçckliklı.:r oldu
ğıınu ılilşilncn Pl:ıton'un kuramını çürütmeye yöndmektc..l ir. Eğer geometrinin konusunu teşkil
ı.:ılı.:n aracı geometrik cisimler, yüzeyler, doğrular ve noktalar varsa, matematiksel bilimler olan
a.çtronomi. optik ve müzik biliminde de aynı durum söz konusu olmal11lır ve eğer aracı sesler ve
gilrmdcr varsa, niye aracı renkler ve tatmalar ve bu duyumlara özne ö<le\i görecek olan aracı
h:ı�'\oanlar olmayacaktır? (Bu Milçilncü adam" kanıtının özel bir biçimidir). Krş. Robin, La Th.
l'l.uon s. 2 1 1 ve not 220- 1 .
..
533
M ETAF İ Z i K
1 ) " Formüle o.l ilirler" (graphecai), "kanıdanmazlar" Ô7.d m: uem :u iksd ��')·lerde on:ık şeyler
-
olduklarından aksiyo m la rın da bağımsız varlıklarının olması h>crekir. Ru ise dii�iiniilemcr: �·ii nkü
ne sayısı. ne bUyilkl iiğil . ne süresi (dure) olmayan bir şey \':ır deği ld i r. Şiımli orr:ık aksiyc ımla rın
i�wiğinin olmayışı, m:ırem:ıriksel şeylerin de var olmayı�ını dob'lınır: Çiinkii eğer onlar v:ır cılur
larsa, hu il7 de var cılacıkrır. Eğer bu öz var değilse, diğer \'arlıkl:ır da \':tr cıl nı:tyal�ıkl:mlır (krş.
Ps.-Ald;., 7::? ?, 3 1 -33: "'30, 1 O- 1 C:: ) .
21 Ay rı h:ışına \'e li7.ii gereği (karh auta) var olan şeyler olm:ı ü1dlil.Jcrimlcn dolayı.
3l f\larcmatiksd h ii yii k l ii k canlı bir varlığa bağlı olnudığın.l:ın k us ur l u d u r. K�. P s . A lek .
- ,
7.'.iO. 1 H-2 1 .
-i l Matematiksd cisimler yüzeylerden meydana gddiklerinc göre - 20-21 . sa r ı rl :ır Ronirz'c
giire ( 5 3 2 ) :ık ıl yilriirmc i bozan bir konudan ayrılmadır. Ri1 ise rers i nc Arisrnrcles'in buml:ı ma
y
rem:ı ri ksd gerçekl ik leri n savunucularına yönelttiği irira7.ın en :ıklı b�ınd:t irir:ı1l:ırd:ın biri cılllu
ğunu ve onun tamamen doğal bir tarzda diğer irirazlar aras ında ye ri n i bulllıığıınu lliişiiniiyonız.
5) Ürneğin hayv:ınlarl:ı ilgili olarak bUriinsel (tot:ıll nı hun anc:ık bir kısmı ol:tn lhıy:ın (scnsi
tive) nıhnır veya rine (Ps.-Alck., 73 1 , 6) sadece dokunma durmı.ın:ı s:ıhip ol:ın h:ıyv:ınl.mlır. - .
:?:?. samJ:ı k i "bir b=4ka uygun ilkc"nin Ps.-Alek., (73 1 , 6-7) yapışrırıcı v.:y:ı bir b;tğ olduğıınu
si'>ylemekre,(ir. Robin ise (/.n Th. Plnıon., s. 224, not 2282 1 onun nıııh tenıcl.:n nıh rcıl ii n ii oy
"
n:ıyabilccd• bir b:qk:ı ilke" olduğunu söylerken şüphesiz ll:ıh:ı doğnı hir yorumda bulunmakta
dır.
534
X I l l . KİTAP
3 l Kıı �on saml:ırh ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 732, 1 5 ve Bonitt, 53 2 : ın,ıurfr mim si habe
""' natım1111, es.<r oporrrret quae r.c lindı ııe/planiı ment coınpositıı. Ol•ğnılar ve }'Ü7.e}�er ne mad
.le. ne form roliinii oynamadıklarından dolayı tözler değildirler ve tfülcnlen sonra gelirler.
'1 ) 3. satırdaki "kavr:ımı diğer kavramların bileşimine gi ren (oson oi logoi ek ton logon) keli
mek·ri 7.ordıır (krş. Bonitz, 533 ve Ross, il, 4 1 5 ) ve onların harti hartine çevirisi ("km•raınlan di
ğrr IMmıınlardan meydana gelen şeyler� mantıksal bakımından öncedirl.:r) tam bir ters anlam ola
caktır. Ancak onl:ırın anlamı şüphdi değildir: Bir kavram (vera bir tanım) bir başka kavram için
de içerilmiş olliuğunlla ondan önce gdir. Krş. Ps.-Alek., 733, '1-8.
535
M ETAFi Z i K
536
Xl l l . K İTAP
llilcrimlen ancak mancıksal bir soyutlama ile ayrılmaları miimkiin ol:ın lloğal cisimlerin hareket
si1. f.ıkaf boş fonnlarıJır. O halde matematiğin konusu ne flİ7lliir (çiinkii föz, arn b�ına varlığa
sahipfir). ne de töziin bir öğcsidir (çünkü salt nicdiksel belirlenimler duyusal doğalann yapısı içi
ne girmezler.)
1 ) Nasıl ki tümel matematiksel önenncler matematiksel şeylerin farklı tiirleri ara.çında bir ay
rım yapmazla rsa aynı şekilde geometri, bilyüklüklerin duyusal Ö7elliklerini bir yana bırakır ve sa
lk1:e onların uzaysal üzcllikleri ile ilgilenir. Krş. Ps.-Alek., 731. 29-30.
2) Baş ka bilimler tarafından.
3) Arisrotclcs şu sonıya cevap vermektedir: Eğer matematiksel şeyler ancak �soymlama yohıy
la" (eks aphaircscos) hir varlığa sahipseler, nasıl olup da onbrın var tıldukları si.lylend:ıilir? (Ps.
Alck. 7'Yi, .?';-26).
,
5 37
M ETA F i Z i K
1 ) Ve onlar öznenin, dayanağın kendisine değil, özsd niteliklere bağlıdırlar. Krş. Ps.-Alek.,
737, 3 vJ.; Syr., 97, 1 8-24; Bonitt, 534 - Öz.sel niuliltkrk ilgili olarak krş. B, 2, 997 a 3 ile ilgili
not; ı\, 30, 1 025 a 30.
2) Optik doğnılar, Müzik sayılar olmak bakımından (krş. /ltind Analiıilt/u, ( , 7, 75 b 1 5).
538
X I II . KİTAP
mez b i r şey olarak onaya koyar v e son ra bölün mez olmak bakı
mı ndan i nsana herhangi b ir özell iğin ait olup olmadığın ı araşmı r.
25 Geomerrici ise onu ne i nsan, ne bölün mez olarak değil, matema
riksel bi r cisim olarak göz önü ne alır. Çünkü onun bölünmez ol
madığı nı n farz edi lmesi duru m unda bile i nsana ait olacak özell ikle-·
rin, bu böl ü n mezl i k ve i nsanl ı k n i teli kleri nden ayrı olarak o na ait
olabilecekleri açıkm. Bunda dolayı burada geomerriciler düzgün
bi r biçi mde akıl yürürürler: O n lar var olan şeyler üzeri nde konu
şurlar ve konuları var olan şeylerdir; çünkü varl ığın iki anlam ı var-
30 dır: Tam fi i l (entellekheia) olarak varl ık ve madde olarak varl ıkJl )
Öte yandan i yi ve Güzel olan, farklı şeyler oldukları na göre (çün
kü birinciye ancak eylem alanında rastl anmasına karşı l ı k Güzel
olan' a hareketsiz varlıklar alanı nda da rastlan ır) , matematiksel bi
l i mleri n G üzel ve lyi olan'a hiçbir yer vermediğin i iddia eden filo
zoflar, şüphesiz yan ılgı içindedirler.1 2 l Tersine Güzel olan , bu bi
l i mleri n akıl yürütmeleri ve kanı tlamalarının başlıca nesnesidir.
35 Onların bunu açıkça zikretmemeleri, ondan söz etmedikleri anla
m ı na gd mez. Çünkü onlar, onların eserl eri ni ve i l işkileri n i göste
ri rler. G üzell iğin en yüksek biçimleri, düzen, si metri ve bel irl i l i ktir
1 078 b ve matematiksel bilimlerin özel bir b içi mde gösterdikleri de bun
lardır ve bu biçimler (yani düzen ve bel irlilik) açıkça birçok eserin
nedenlt-ri olduklarından matematikçileri n bu tür bir nedensel lik il
kesini, yan i Güzel olan'ı, muayyen b ir tarzda b ir neden olarak ele
�ı ı sa l( l a hiltiil vardırlar; onlar sadece bilkuvve vardırlar - M kitabının b irin ci kısmı burada bit
mek ıe(lir.
2) Aristoıclcs muhıemelen Aristippos'u kastetmel.."tedir (krş. B, 2, 996 a 32). Ps.-Alek.'a göre
(':';\'1, 22-2'1) Aristippos'ıın İyi ve Gilzel olan ilzerine millahazasının amacı, matematiksel şerle
rin varlığını inkar eımckıi: Eğer her şey İyi ve Güzel için eylem(le bulunmakıa ise ve eğer mate
m:ııikscl şc)1er İyi ve Güzel olan'a hiç yer vermiyorlarsa, demek ki onlar var değildirler. Robin
(/.n Th. J>lıtton., s. 367. not 302) bir başka yorum teklif ermektedir. Buna göre Arisrotcles sözü
nü eniği fıl01.ofları iri ve Güzel olan'a matematik şeyler i n hiç yer vermediğini söylemiş olmala
rından öıilrii eleştirmemektedir, İyi olan ile Gilzel olan arasında bir ayrım yapmaksızı n bu görü
şii ileri silrmil.J ol(luklarından ötürü eleştirmel.."tedir. Oysa matematiksel bilimler hareketsiz var
lıklar alanında (32. sarır) karşılaşılan Gilzel olan'a ilişkin (liişiinccl.:rlc ilgilenirler. Buna k:ırşılık
iyi olan'ın bu şeylerle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü o, eylem alanına aitıir ve eylem de (laima hare
kede hirlikte bulunur (R, 2, 996 a 27). Oysa matematiksel nesneler har.:k�-rsiz<l irler.
539
M ET A F i Z i K
2) 2 ve 3. bölümler.
3) 2, 1 077 a 1 7-20; 1 077 a 24-b 1 1 .
4) Platon l 5. samdaki "phroncsis" gend olarak Platoncu "bilgi" anlamıln<ladır; oysa Aristo
-
telcs'te bu kdime ahlaksal bir anlam kazanu {kış. A, l , 980 b 22 ile ilgili norl.
5) Ru pasaja De />art. Anim., l , 642 a 24-3 1 yaklaştırılabilir {özellikle de Jaeger'e göre (,Arist
..
352-353) Aristotdcs'in zooloji ile ilgili eserleri, özellikle De Part. Anim. 'un birinci kitabının geç
bir Jönemlk, M 4'1e aynı dönemde kaleme alınmış olmasından dolayı) - Alck., (38, 1 6) bizcfir
.ratın 7 sayısına, ad11kiın 5 sayısına (74 1 , 5) veya 4 sayısına veya 9 sayısına (38, 1 2) ve n•liliğin
yine 5 sayısına (39, 8) özdeş lcılındığıru (çünkü bu son sayı ilk çift sayı ile ilk tek sayının topla
mıdır) söylemektedir.
540
X I I I . K i TAP
1 ) Öz, (w ti esti) kelimesi n i şüphesiz özsel ol)"\ın veya olmasın geniş anlam,la her tilrlil oluşru
nıcu . mey,lana getirici şey olarak almak gerekir (kil. A, 3, 983 a 28, "logosft hakkındaki notu
mu7). Ari)-rotelcs bu satırlarda kıyas hakkında, bilimliği Ü7.ere Ariswtclcs'i n kı}'ak kuramının
kaplamcı oltluğunu llilşiinen Hamdin'in tersine içlemci bir yorumu teklif eder görilnm ı..-k ted ir.
Dunım ne olursa olsun 1 famclin'in haklı olarak si.iyletliği gibi (/..r S_r.rı. d'Ar., s. 78-79) bu satır
lanla asıl anlamında Aristotelcsçi kanıtlama "Sokrarcs tarafından az çok bulanık bir raml:ı i.l ncc
,ıcn sC7inlenmiş olan bir idealin gerçekleştirilmesi olarak gi.\ riinmekte..li rft . Gerçekten Sokratcsçi
yöntem, apotliktik kıyasın bir çeşit embriyonudıır.
2) Yan i bu dönem,le gerek hayali (fıctives) ö7.lcr..len gerekse gerçek özlcnlcn hareketle akıl yü
riiriil..-b ileccği heniiz fark C\lilmemişti (key. Soji.<tik Delilkri11 Çiiriiıiilmni, 34, 1 84 a 8-b 3). Bu
dönemde asıl anlamın,la Aristotelcsçi diyalektik henilz mevcut değil,li ve öziln bilgisinden ba
ğımsız olarak karşıt tezleri göz önüne alma yoluyl:ı bilimin eserine ha7.1 rlamar.1 imkan vermiyor
lhı ( Oiyalcktik'in kcşfı ile i lgili olarak key. A, 6, 987 b 32).
3) Tümnıanmsal konııımalar (epaktikai logoi) asıl anlanııml:ı bilimsd tiimevanmlar llcğildir
ler, Ö7e kadar yükselmeye imkan veren, benzerlikten çıkarılmış kanıtlamalardır. Onların tlrnckle
ri Ksenephon'un "!ılrmorabi/iaftsında (özellikle iV, 6, 1 3- 1 5) ve Placon'un lliploglarımla bulu
nacaktır. Aristoteles'in kendisi bu kanıtların birisini t:ı., 29, 1 02 5 a 6- 1 'de naklctmektellir. - Til
mevarımsal kanıtların örneklerini eski Hipokratcsçi y:ml:ırd:ı bulduğunu diişiinen A, E. Taylor
ne derse dcsin (Varia Socraıica. 72) Aris to telcs bıı kcştin başarısını Sokrates'e mal etmekte haklı
dır. Şu anlamda ki riimevarımsal konuşmalann önem ini ilk defa kabul 1..-dcn ve onu özlln bilgisi
ne ulaşmak ve tünıd r:ınımların peşine d�mek ii1cre sistemli olarak kullanan ilk kişi Stıkra
tcs'tir. Aynca Sokrarcsçi diişllncenin biricik olmasa da an:ı konusunu rcşkil eden, yalnızca ahlak
sal şerleri konu alan (bıı konu ile ilgili olarak krş. A, 6, 987 b 2 ile ilgili not) bııgent'l 1t1n1111/drdır
ve tiimt'ı•amma/ kon u,cm11lıtr ona ulaşmak için ar.t\·l:ml:ın ibarettirler.
4) :H. satı rdaki bıı kelimeden (osper) 1 079 b :re katlar olan metin çok hafıf F.ırklıl ıklar dışın
tla A. 9, 990 b 2'dcn 99 1 a 8'e kadar olan buna tck:ıbiil c..lcn metnin aynıtlır. En önemli dı..-ğişi k
lik. daha önce de işaret ettiğimiz gibi şahıs değiş mesid i r: Arisrotcles burada Pl:ıtoncu lanlan artık
birinl·i şahıs olarak değil, üçilncil şahıs olarak söz ermektedir. Rundan M kitabının A ki tabı ndan
sonra olJuğu son ucu na vanlmıştır. Bu bölümün tiim geri kal:ını ile ilgili ol:ırak A kitabının not
lanna gi\mleriyoruz.
54 1
M ETA F i Z i K
leriyle çelişmeleridir.
Sonra Plaroncuların İdeaların varlığını tasdik etmek üzere kendi
sinden hareket etrikleri anlayışa göre, sadece tözlerin değil, başka bir-
20 çok şeyin de ideası olacaktır (çünkü sadece rözlerin değil, diğer röz
olmayanların da kavramı birdir ve böylece tözden başka şeylerin de
bilimi ve bu türden daha binlerce saçma sonuç ortaya çıkmaktadır).
Oysa sistemin mantıksal zorunluluklarına ve idealara ilişkin olarak
ifade edilmiş olan görüşlere göre eğer idealar. kendilerinden pay alı
nan şeyler iseler, zorunlu olarak yalnızca tözlerin ideaları olabilir.
2 c; Çünkü ilineksel olarak pay alma yoktur. Tersine her ideadan. İdea
nın kendisinin bir özne hakkında ilineksel olarak tasdik edilmemiş ol
ması ölçüsünde pay alınması gerekir. Bununla şunu kastediyorum:
542
XI I I . KİTAP
1) M'ye özgü olan bu kanıtla ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 7'1 2, 3-7'13, 3; Syr., 1 1 'i, 'i - 1 1 6, 3;
Ronirz. 'i3'J-'i40; Robin, /.a Th. Platon., s. 67, nor 732: Sıkı bir ramla hemen bir önce gelen 33-
1 0-:'9 b 3 samlarına bağlanan bu kanıt şudur (Bu nokta ile ilgili olarak krş. Ronirz, 'i3l)): lllcala
rın .lıı}ıısal şeylerle ne ramamen eşanlamlı, ne tamamen çok anlamlı şerler olmadıkları söylene
bilir. <;iinkii her idea bir ek (supplemantaire) ve özgiin özellik taşır: Ru Ö7.cllik, bir idea olmak,
kentlisinden pay alan du}ıısal şeylerin örnek (exemplairc) nedenini teşkil etmektir. Rl>rlece bu
ar::ı çfüiimle bir önceki pasajda eşanlarnlılık ve eşseslilik ile ilgili olarak on:ır::ı çıkan irirazl:mlan
kıırnıhınmuş olacaktır. Aristoteles bunu, bir ideayı mcyd:ın::ı getiren her şeyin bir l llea olduğunu
ve bir l tlc::ı olma ö1dliği nin kendisinin kendinden Yiizey'in kemlin.le O::ıi rc'ye ait olduğu gibi
h.·r ideaya ait olduğunu söyleyerek cevaplamaktadır.
Ru konu ile ilgili Ronitz'i n açıklaması mükemmeldir (538-539). Çağdaş şerhçilere geli nce on
lar hu çok ince kanıtı farklı biçimlerde değerlendirmişlerdir. Tr::ı ndclenburg ve M khclis'in (/Je
Ari.rtou/, N1tonis Arlm"Mrio, 1 864) M'de bu pasajın varlığının M'nin önceliğini göstenliğini dii
şiinmelerine karşılık (\·iinkii Aristoteles bu ince kanıtı A, l)'da zikretmemekteJi r). Ucbcrweg,
(Grumlriss, ( 9, 23 1 ) ve Jaeger, (Stutlim. . . 32) için tersine hu A'nın M \len önce olJuğunun bir
kanın,lır.
543
M ETA F I Z I K
gerekir. Ayrıca İdea olma özelliğinin kendisi nin (kendinde Dai re'ye
1O n isperle kendinde Yüzey gibi) hürün idealarda cins olarak bulunan
belli bir doğa olması gerekeceği de açıkrır.
1 ) 1 080 a 8'c katlar hemen hemen bu bölümün bfüünii harfi harfine A, 9, 99 a 9-99 1 b 9'u
r,·krar ctmckrcd ir.
5 44
X I I I . K İTAP
1 ORO a redir. Peki o zaman şeylerin tözleri olan ideala r nasıl şeylerden ayrı
olacaklardır?
Phtıidon'da varlığı n ve oluşun nedenleri nin idealar olduğu söy
lenmekredir. Ancak İdeaların varlığı nı kabul ersek b ile. pay alan var
lıklar fail nedeni n müdahalesi olmaksızın varlığa gelemezler ve ideala
rın rarafrarlarının ldcalarının olmadıklarını söyledikleri birçok başka
5 şey (örneğin bir ev ve bir yüzük) de varlığa geldiği ne göre. bundan
onların ldcalarının var olduğunu söyledikleri diğer şeylt"ri n de ideala
rı n t"Serlt"ri olarak değil de sözünü erriğimiz şeyleri n nedt'nlerine ben
zer nt'denlerin sonucu olarak var olmaları veya varlığa gel melt'rinin
açıkça mi.i mkü n olduğu sonucu çıkar.
Ore yandan İdealar öğretisine bu aynı çi.irlirme rarzı yardımıyla
1O Vt' daha manrıks:ıl, daha kesin kanırlarla bu incelt'd iğimiz irirazlara
benzt'r daha bir sürü iriraz yönelrilebilir.
1 ) Arisfor.:lcs'in sınıflaması çok bulanıktır (Doğu rduğu giiçliiklerlc ilgili olarak k11. Ronitt,
'\ 'ı �l. lfohin ".: glir..: (/.ıı Th. Platon., s. 272, not 258) onun reni.len şu şekil.le fes is edilmesi gerd.ir:
Ari'fll{des iki rilr :ıyn başına var olan, bağımsız (separes) sayıyı hirhirin.len ayırm:ıkf:ıdır: 1 )
riir h:ık ımıml:ın f.ırklı olan ve ya a) hepsi birbiriyle toplan:ıhilir olan birimler.len. h l vcy:ı ancak
hir :\�"Ilı s:ı�·ı için.!.· hirbiriyle toplanabilir olan bi rimlerden mey.lana gelen 1.k":'l-Sayıl:ır. .?l bilriln
hiı iıııhi hirhi riyle wpl:'lnabilir olan matemarikscl sayılar örn<.-ğine güre ras:ırl:ınmış ol:ın Sa�·ılar.
l':ih�r•'f �'i -:r·. s:ırırlar da daha öncekilerin bir özetidir.
lfoss. ( 1 1 , 126) ıner n i daha yakından rakip eden, anc:ık daha az manrıklı olan farklı hir sını Aa
m:ı �'3pm3kr:ı.lır - Aslında Aristotelcs 20. sarırda, muhremclcn kasr..:niği m:ırcm:ırikscl s:ıyı ile
1,1,·:ı-s:ıyı nın riimii h i rbi riyle toplanabilir olarak göz önilne :ılın:'ln birimleri :ır:ısın&ı bir k:ırışrır
m:ı }":'lpıyor giiriinmekrcdir. Her ne ise bize 35-37. sarırl:ırı bir özet obrak <k-ğil, sayıların daha
iincd,i hiifiin riirlerini içine alan yeni bir böliinmesi olar.ık gi.i7. i.iniine :ılm:ık .l:ıh:ı uygun gi.iriin
mda,'llir (krş. Ronil7.. ';43).
.? ) K:ışka deyişle ön ce ve sonra, önce gelen ve sonra gelen V3nlır (k11. aşai,rı.l:ı 1 080 b 1 2) : Ps.
:\1,·k. , �.u. 1 8-20'.le hu nu şöyle açıklıyor: Bu sanki insanın M:ıkıllı� ayrımına s:ıhip ol.l ı ıf,"lından
545
M ETA F i Z i K
,ı ..tı�·ı Amn ünce gel mes i n i söylemek gibidir. Anetk Ronir1'le hirlikre (512) "w men proron"
(l >i ri nd ol:ınl ( 1 7. s:ım) . . . "co ekhomenon" (birbirini r:ıkip eden) (20 sam) deriminin \·itT an-
1.ıııılı uld u�ı ı n:ı ve o n u n maremarikscl sayılar dizisini de ifade edehi l,'\.·eği ne dikkat ermek gere
kir.
l 'l. sarırd:ık.i "asyıııhleros" s ıf.ıı ı ile ilgili olarak k rş. 1. 1. 1 O'i'i ;ı 7 ile ilgili not. Onu k"1'f1Lt,rt1-
nlt11/ftZ \'cy:ı topLmıtmıtz şe kl i nd e çevirchili riz. O, tiir httk111111ulııı .f.'ırklı ol1t11 il.· eş:mbnılıdır (he
ll' rn n on tn ,·idci) ( 1 - . s:ınr). Bunun tersine "synıhlcros" toplm11/,i/ir u!.ııılıt ( :ı i:ı ph oros) ('.''. 1 08 1
:ı 'i l il.· l� a n l : ı ın( ı, l ı r .
O halde kendinde i ki Dört'iin y:ırısı ,1,-ği ldi r ve h i r s.1 yı. h i r b i ri m ler topla
mı .1.-�il,lir ( k rş. Syr. 1 1 :\, 21).
l l ( lııLır farklı r ii n l.· n (hetcrocideis) deği l di rl er, fak:ır hi �·er:ı rş i k o l : ı r:ı k d ii 1e n l e nmi ş ııl m a ksı -
1 1 11 hi l' l t i rkr i n i tak ip ederler. Robi n ' lc bi r l i kıc (yu k:m la ki 'i- s:ıyılı noıLı kr�.l A r is ıote les 'i n 20.
s�rml:ın k:ısıeıtiği nin l d,::ı -Sayı'nın bir türünden çok Spcusippos'un ke n,l i ler ini taçarl:ımış oldu
�ıı ş.·k ilde m:ırem:ı ı ik.-cl sayı örneğine göre reşkil etlilnıi� uLın h:ığımsız. :ıyrı h:ışl:ırın:ı var olan
S.ıpl:ır old u(,'lı n ıı dii�iinehiliriz.
2) l "i-20. sarırl:ml:ı A ri sroteles s ı rasıyla daha sonr:ı.ki 20-2'.'\ \'c 23-.:\0. s:ınrbrı kaçretmcktC\lir.
l's.- ..\1,·k.'ıı (""1 1 , I C1) i1leyerck Robin'in bıı son sanrl:ırı daha iincc gelen lerin hir i.izcti ol:ırak göz
iinilne :ı l,l ı�ı n ı h:ırırLııal ı m. Biz ise Ross ve Bo n i rz'l c birlikıc onl:mLı d:ıh:ı c;uk Aristordo.:s' i n sı
nıtl.ını:ısı nın furkl ı h i r d :ıl ı n ı görmekrcyiz.
546
X I I I . KİTAP
1 ) l sfer hirhi rler.iyle foplanabilir olarak, İster toplanam:v olarak gi.iz i.iniinc alınsınlar. hunun
hir i>n.·ıııi yoknı r.
.:!l Krş. � 1 . 2. 1 o�6 a 38 vd. Aristotclcs matematiksel sorurlama}ı kastctmektC(lir ve bizi te
min ••fnıekf,·,l i r ki şim,(ilik matematiksel şeylerin duyus:ıld:ıki v:ı.rlığını bu sli7ilnil eniği tarzda
,(..�il. s:ıyı l:ırın şc�-1.:rin i.iziinün kendisi olduğunu diişiinen Pyth:ı.gorası;ılar �hi gi.iz i.iniinc almak
g,·r,·_k i r. K r,;. l's.-Al.-k.. 744, 28-32. Ross'la birlikte (i l . 1 .:!"."-1\ .28) 2-J. sa r ı rb r ı bir par:mtcr ola
-
r:ık ı.:i>1 i>n ii ne al nı:ık gerekir. Bonitz'in yorumunu (543) 'k"•:ı.m enirmemd• l:ı.11mdır.
.\) �l:ı.l.li ilke ro l ii n ii oynayan bu başka şey, Pythagorası;ıların Msınırsız ol:ı.n"ı (apciron) ve
Pl.uon 'un l\ii}ilk w Kiiçük olan'dan meydana gelen bclirsi1 lki'si,lir.
'il n hal.le birimlerin birbirleriyle mutlak toplanam:vJığı gi.iriişii aslımla hiç kimse rarafından
s:l\ıınıılın:ınıışrır \'e o bu tanışmada ancak "simetri için" yer :ılnıakf:ıd ı r (Rohin. /..11 Th. l'lıtton ..
s . .:!-.\. not 2'i8- l l l . Runun Platoncu ilkelerden mantıksal olarak çıknğını diişiinen Aristofclcs
g,·n,· .ı,. hir sonraki h<>liimde ona uzun sayfalar ayıracaktır. Demdi ki l'lawn ve okuluna karşı
yiiıwlrıi�i polemiği hdli ölçüde kasıtlıdır.
'i) l'Luun (l's.-.�1.:k., 745, 30).
6) Ps . Alek. 7-1'i. :n Ksenokrates'in veya (766, 6) "bazı Pyfhagorasçılar"ın ;ulını tddif etmek
- ,
t.-ılir. Ronit7in (51 1 ) b i raz tereddüde olsa da bu görüş rarzını kabul etmesine _karşılık, Ravaisson
(h.<ııi .rut- /,ı Mltııph. d'Ar., l, 78 ve 388) ve Ross, (il, 428) ile birlikte burada Speusipros'a bir
giin,lerme y:ıpıl,l ı�ını llii.şilnmek daha tercihe şayandır.
5 47
M ET A F İ Z İ K
radırlar. Yal nız onlar bu sayının ayrı olmadığı nı, tersine duyusal töz
leri reşkil edenin o olduğunu söylemektedi rler. Çünkü onlar biitün
evreni sayıların yardımıyla inşa etmektedirler. Yalnız bu sayılar, soyu'
birimkrden meydana gelm iş değillerdir: Onlar birimlere u1.am atfet-
20 mektedirler. Ancak ilk birimin (birin) u1.ama sahip olabilecek şekilde
nasıl teşekkül ettiğini açıklamaktan aciz görün mektedi rler.( 1 1
Bir diğer filozof{2) yalnızca biri nci tür sayının, idea-sayının var
olduğunu söylemektedir ve İdea-sayı ile matematiksel sayıyı birbiri ne
özdeş kılanlar da vardır.(3)
Doğrular, yüzeyler ve matematiksel cisimlerle ilgili olarak da aynı
görüş çeşi tliliği mevcunur. Bazı filozoAar<41 matematiğin konusu olan
25 büyükliiklerin, İdealardan sonra gelenlerden farklı olduğunu düşün
mektedi rler. Farklı bir görüş ileri sürenler arasında bazıları matema
tiksel bi.iyüklükleri kabul etmektedi rler; ama onları ancak matematik
sel büyükliikler olarak kabul ecmekredirler, yani onlar ideaları sayılar
olarak görmedikleri gibi İdeaların varl ığını da kabul ermemekredir
ler.('i l Başka bazıları(6) matematiksel şeyleri kabul ermekredirler; ama
onları matematiksel şeyler olarak kabul etmemektedirler: Çünkü on-
30 lara göre her büyüklük, büyüklüklere böl ünmediği gibi herhangi bir
biçimde alın mış iki birim de ikiyi meydana geriroıez. Bir olan'ı n var
lı kların bir öğesi ve ilkesi olduğunu söyleyen bürün fılozoAar, Pytha
gorasçılar hariç olmak üzere, sayıları soyur birim lerden meydana ge
tirmekted irler. Pythagorasçılar ise daha önce dediğimiz gibil71 sayılara
sii1 kıın ı ı� ı,lıı r (Rohin. /.11 Th. PIAıon .. s. 274, not 258- l l l .
'1 ) Pl.tron (krş. Ps . -Alck 746, 20-22). 2 5 . satı rdaki ldmlıırdıtn sonra g,/m/,r (ta m etat:ıs ille
.•
:ısl. /ılrıı-Bi�riiklüklmlir. Ru deyimle (veya "ta meta tos arirhnıos " l:t) ilgili ol:ır:ık krş. A. ?, <J?:? b
! :\ \"C Ros.�. il, 42'J. lllc:ı- Rilyüklükler kuram ı �ağıda 'J. bi.ililmiin konusunu teşkil cllccekti r.
Ruhin. /.,ı ·n. Platon .. s. 286 ve devamına da bkz.
'il Sp•-.
. ıs i ppos.
C>l A risrordcs ' in m:uematiksel sayı ile i dea-S ayıy ı birbirine i.lzlleş kıldığından ve marematiksel
h ii�;ild ii kl c re ancak 1.1..-a- Rüyüklüklere ait olması miimkiin ulan öıdliklcri }'ilklediğimlen dulayı
d.-şri r.l iği Ksenokratıs (aşağıda 8, 1 083 b 1 ve 9, 1086 a 5'lc llc krş): Çiinkii bu. matematiksel
sarırı ortad:ı n kaldırmak llemekcir. 29. satı rda özellikle Ksenukrates'in savu nll ı ığu böliinmn doğ
m lm ram ı n :ı bir gi.lndcrme vardır. Bu kuramın Platon"a d:ı i1.1ti: C\l illl iği A, 9, ')')2 a 20 ile kış.
7) l 'I. s:ı r ı rda - 3 0-:H. satırlarda Aristotdes daha önce 1 7-20. sarı rl:ınla si.irlcdiği şeye yen i -
548
X I I I . KİTAP
uzam atfetmektedirler.
Bu düşünceler sayıların kaç tarzda göz önüne alı nabileceği ni ve
35 b u konu ile ilgili farklı mümkün varsayımların ram sayımını göster
mekredir. Bürün bu varsayımların hiçbiri kabul edilemez; ama bazıla
rıO > hiç şüphesiz diğerlerinden daha fazla kabul edilemez.
549
M ET A F i Z i K
1 ) Eğer f dealar sayılar değillerse, onların varlığının kendisi savunulamaz olur; çiinkil onlar sa
yılarla aynı ilkclerllı:n, yani Bir olan'la belirsiz İki' den meydana gelirler ve onların başka hangi il
kelerden meydana gdcbilecekleri görülmemektedir. İlkelerin özdeşliği, idealarla Sayıların özdeş
liği sonucuna varmamızı (ki bu imkansızdır) veya ldcı.ların Sayılardan gerek önce (nedenler ola
rak) gerekse sonra (eserler olarak) gddiğini söylememizi gerekrirmekredir (Oysa İdealar Sayılarla
birlikre varlığa gelmişlerdir ve onlarla birlikte varlıktan kesilirler): Ps.-Alek., (7'18, 30-3 1 ) eğer
Üç, kendinde insan ise bu iki kavram arasında nasıl olup <la bir öncelik ve sonralıkran söz edile
bileceğini söyleyerek haldı olarak itirazda bulunmaktadır.
Pasajın biiriinil ile ilgili olarak, yorumunu kabul ettiğimiz Robin'le (J_a Th. PLrton. s. 6'12,
.
varlık olacaktır; öyle ki bu durumda onun milkemmd, ram yapısından önce geldiğini kabul
ermek gerekecektir ki bu da saçmadır ve onun ortadan kalkmasını doğunır (25-29. satırlar),
Karışım (mixte) kuramı ile ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 750, 30-36. Bonirz, (5'17-548) Ps.
Aldc'un akıl yilriitmesini biltilnil itibariyle, özellikle de karışım sonınu ile ilgili olarak yeni
den rekrar ermckredir.
5 50
X I I I . K İTA P
1 ) Aristotclcs akıl yürütmesini devam ettiriyor: Eğer bileşimi oluşturan birimlerin birbirini iz-
1,�·en hir meytlana gelişi kabul edilirse, iki şeyden biri, a) ya kendinde Rir'den sonra - ki bu Bir
ilktir, hdirsiz iki olan ile birlikte kendinde İki'nin ve diğer ldca-Sayılann ilkesidir - bir başka
Rir. örneğin lki'ri oluşturan birlerin birincisini vaz etmek gerekecektir. Bundan ise lki 'den önce
gden hir ikinin meydana gelmesi sonucu çıkar ve bu iki bir Jefa teşekkül edince, kendinde
(\/ten önce gelen bir üç tane bir olacak ve bu böylece devam alccektir. Bu ise saçmadır veya b)
kendinde lfü\len sonra ilk İki vaz edilecektir; bu da aynı şekilde saçmadır, çünkü o, ilk Bir'e ek-
1..-nincc kcntlinJe Üç'ten önce gelen bir üç teşkil edecektir (Ru ikinci varsayıma aşağıda 9, 1 085
a 3'Je işaret etlil mekredir). - 30-3 1 . satırlardaki "ilk olan ancak kendinde Ri r'den sonra ikinci
olan diğer Rirft, l ki'nin ilk biridir. 3 1 -32. satırlardaki üçüncii Rir, lki'nin ikinci biridir,
.!l Krş. pıkarda 6, 1 089 b ve onunla ilgili not; ayrıca Bonirz'in haklı işareti (548).
55 1
M ETAF İ Z i K
.5 sonr:ı üçüncü öğenin olması ve bürün birbirini rakip eden sayılarla il
gili olarak durumun böyle olması manrıklı. hana zorunludur. Ama
iki şeyi aynı anda savunmak, yani bir biri n ilk olduğunu ve bir başka
birin ldea-bir'den sonra ikinci olduğunu ve bu ikinin ondan sonra ilk
olduğunu söylemek imkinsızdırJ O i mdi bu fılozoAar ilk biri. ilke
olan Bir'i kabul etmektedirler. Ama bu ikinci ve üçüncü Birler hak
kında h içbir şey söylememektedirler. Onlar bu ilk lki'yi kabul ermek
redirler. ama ikinci ve üçüncü i kiler hakkında hiçbir şey söylememek
redirler.12)
1O Eğer bütün birimler birbirleriyle ropl:ınamaz iseler, ne kendinde
i ki, ne kendinde Üç, ne de başka hiçbir şeyin var olamayacağı açıkrır.
Çünkü isrer birimler birbirlerinden farksız olsunlar. isrer her biri di
ğerinden farklı olsun, her halükarda her sayı nın bir sayı nın diğeriyle
coplanması yoluyla sayılması zorunludur.Ol Böylece iki Bir'le bir ba.ş-
15 ka Bir' i n roplanması, Üç İki'yle bir başka Bir'in coplanması sonucu
meydana gelir. Dört için de aynı şekilde meydana gel me söz konusu
dur. Şi mdi eğer durum böyle ise sayıların bu fılozoAarın kendilerin i
meydana getirdikleri gibi (belirsiz) i k i ile Bi r'den harekerle meydana
gelmesi imkansızdır. Çünkü İki aslın da Üç'ün bir parçası, Üç de
Dörr'i.in bir parçasıdır ve bunları takip eden sayılar hakkı nda da ::ıynı
şey geçerlidir.(4 ) Buna onların Dörc'ü ilk l ki('il ile belirsiz lki'yi çarp-
20 mak sur�riyle meydana getirdikleri söylenerek irir:ız edilecekrir. Ol
sun! Ama o zaman bu, kendinde l ki'nin dışında iki tane l ki'nin olma
sı dernekrir. Eğer bu sonuç kabul edilmiyorsa, kendinde l ki'nin
1) Aynı 1amaml:ı. ilk olan şeyin l tke-Bir'den sonra gelen kendinde iki ollluğıınu ve onun Rir'e
lldha fa1la ben1.ediği için l ki4de bulunan bir olduğunu s:mınmak imkansm.lır; bir seçim yapmak
g.:n·ki r (krş. Ps.-Alek., 752, 20-25). Bu cümle daha önce 2 1 -29. samlar arasında bulunan açık
-
552
XIIL K iTAP
21 Orneğin Alrı\la bulunan Üçler ve Dört'te veya Sekiz'de bulunan ikiler. 1 mdi Plaroncu sis
remde kenJinıie Üç ve kendinde iki rorunlu olarak rür bakımından birdirler (krş. Ps.-Alek., 754,
5 vd. ; Sylv. t-.faunıs. 373; Robin, La Th. Platon. s. 312, nor 2902; Ross, i l, 137). Yukarda sözü
.
edilen :-\1 2. sayfaılaki Robin'in açıklaması özellikle sarihrir: " Kendimle lki'yi veya Üç'ü rakip
cd,·n sayılarJa �ka ikilerle veya üçlerle karşılaşılmaz mı? Örneğin On'ıla iki Beş yok mu? 1 O'ılan
ılaha kiiı,:iik ve 5'ten daha büyük olan her sayılh içerilmiş bulunan beşlerle diğer onlar teşkil C\lile
me7.lcr mi? Eğer bu kabul edilmezse, tartışılmaz bir doğru redJedilmiş olur. Bununla birlikre on
lar hu a�·ık gerçeğe rağmen ancak rek bir iki, rek bir Üç, rek bir Reş, rck bir On olduğunu savun
makr:tılırlar. Eğer bu k:ıbul edilirse rür bakımınd:ın kendinde lki'ye veya kendimi.: Oı,:'e özıieş
ol:m bu Jiğer ikiler, iiçler vb.'nin nasıl önce ve sıınra gden, dolayısı}i:ı riir bakımından ayrı olan
hirlcnlcn meydana gelebileceğini açıklamak gerekir. Bu, idea-sayının inkarının kendisidir".
5 53
M ETAF i Z i K
dir. Eğer bi rimler farklı sayılarda farklı iseler ve yalnızca bir aynı sayı
içinde birbirlerinden farksız iseler, yine ortaya daha az sayıda olmayan
1 082 a güçlükler çıkmaktadır. Böylece örneğin kendinde On'da on tane bir
vardır ve On hem bu birlerden, hem de iki Beş'ten meydana gelir.
Ancak kendinde Oı\ herhangi bir sayı olmadığına( ! l ve nasıl ki her
hangi bir birlerden meydana gelmiyorsa, herhangi bir iki Beş'ten de
meyda�a gelmediğine göre bu On'da bulunan birlerin tür bakı mın-
5· dan farklı olmaları zorunludur. Çünkü eğer onlar farklı olmazlarsa
onu (On sayısın ı) meydana getiren iki Beş de farklı olmayacaklardır.
Madem ki bu i ki Beş'in farklı olduğu kabul edilmektedi r, o halde bir
ler arasında da farklılık olmak zorundadır. Ama eğer onlar birbi rlerin
den farklıysalar On'da sadece bu zikredilen iki Beş'ten başka Beşler ol
mayacak mıdır, yoksa olacak mıdır? Onlardan başkaları nın olmaması
1 O saçmadır. Eğer başkaları olursa onlardan meydana gelen hangi On ola
caktır? Çünkü On'da On'un kendisinden başka olan bir On yokcur.(2)
AyrıcaOl sistem Dörr'ün de herhangi bir ikilerden meydana gelme
mesi gerektiğini söylemektedir. Çünkü bu filozoAarın dediklerine göre
belirli l ki'yi aldıktan sonra iki İki'yi meydana getiren belirsiz l ki'dir.
Çünkü belirsiz İki'nin doğası, aldığı şeyi iki karına çıkarmaktır.
1 ) Kendinde On, herhangi bir sayı değil, bireysel ve belli bir sayıdır - idea-Sayı olan kendin
de On, anctk bazı idea-sayılardan, yani belli iki kendinde Bcş'ten meydana gelebilir. Bunlar da
kendi paylarına ancak bazı idea olan birlerden meydana geleceklerdir (bütün bu varlıklar belirsiz
iki ile Rir olan'dan meydana geldiklerinden ötürü). Nasıl ki iki Bq, tür bakımından ayrı iseler,
ilk Beş'in birleri de ikinci Beş'in birlerinden ayrıdır. Bu ise aynı sayı içinde (On sayısı içinde) bi
rimlerin f.ı.rksıılığı varsayımına aykırıdır. Eğer birler farksızsa, o zaman Bq'lerin kendileri de
f.ı.rksıl olacaklardır. Bu ise kabul edilemez sonuç olarak bir idea-Sayının idea-olmayan
Bcş'lerden meydana gelişini doğuracak ve iki Bq'in f.ı.rksız birleri kendi aralarında birbirleri ile
roplanabilir olacaklardır. Bu da varsayıma aykırıdır (Krş. Ps.-Alek., 754, 35-755, 88; Bonitt,
5"i0; Rl•bin, la Th. Platon., s. 343, not 2904; Ross, II, 437).
2) Eğer On'daki birler rilr bakımından farklı iseler, On'un kendilerinden meydana geldiği iki
Bcş'tcn başka Beşler olacaktır. Örneğin birincinin iki birini, ikincinin ilç birini alarak bir üçüncü
Beş meydana getirmeye hiçbir şey engel değildir (bunun tersini ileri sürmele saçmadır). Ancak o
1aman b<iyla:e iki Bcş'ten daha fazlasından meydana gelen bu On hangisidir? O zaman On'da
bir başka On olacakrır, oysa ipsi �cadi non possit alia prtmer ipsam inme (Ronitz, 550). Ps. -
5 54
X I I I . K İTAP
.
1 ) 1 5-20. satırların yorumu ciddi güçlükler doğurmaktadır. Mesele, idea-Sayının nasıl olup
lla hir hi rler çokluğunun tek bir sayı teşkil edebileceğini açıklamakta yetersiz olduğunu göster
mektir. Örneğin kendinde iki veya kendinde Oç'iln, birlerinden bağımsız bir gerçeklik oldukları
na.sıl diişüniilebilir? Onların bu birleştirilmeleri {unification) şu tarzlanfan biri bakımından ola
bilir:
1 ) ya bileşik bir tözün {beyaz insan) tözilnden (insan) veya ilineksel yilkleminden (beyaz)
pay almasına benzer bir pay alma tarzında. Bu durumda lki'nin veya Üç'iln bir çokluk teşkil
ellen birleri, özne rolü oynayacaklar iki veya Üç ise ilinek rolil oynayacak veya tersine iki
özne olacak, birler ilinekler olacaklardır.
2) Veya bir öznenin (insan) cinsinden (hayvan) veya aynmından (iki-ayaklı) pay almasına
benzer olan bir pay olma tan.ında. Bu durumda iki, iki birinden başka olacak, çünkü onların
biri cins, diğeri ayrım olacaktır {Z, 1 2, 1 037 b 1 3-2 l 'de incdenen benzeri bir problemle krş.)
3) Nihayet birleşme (unification) temasın (aphe) veya karışımın (miksis) veya salt yan
yana gelmenin (thesis) sonuaı olabilir.
1 mdi bu tarzlardan hiçbiri idea-Sayıların birliğini açıklayamaz.:
a) Birler, ne özne olarak alınan idea-Sayının bir ilineği, ne ilinek olarak alınan lliea
Sayının bir öznesidir.
bl lki'nin iki biri lki'ye göre bir cins veya türsel ayrım olarak da göz önüne alınamazlar;
çilnkii l ki'yi teşkil eden iki bir, iki'den farklı değildirler.
c) Temas, karışım ve yan yana gelme varsayımları da birlerin madde-dışı ve bölllnemcz
şcyier olma özelliklerinden ötürü daha fazla kabul edilebilir değillerdir; nasıl ki insandan ayrı
olarak bir çifi insan yoksa, birlerden ayn olarak da hiçbir şey yoknır.
Pasajın bütilnü ile ilgili olarak bize geleneksd metni takip e1.iiyor ve bu metinde hiçbir de
ğişiklik talep etmiyor gibi görünen Ps.-Alek.'u (753, 1 - 1 3) izledik. Aynı şeyi Ross'un yorumu
için (il, 438) söyleyememekteyiz. Ross, 1 7- 18.satırlanfaki ilinrk.re/ bir/ilAc 1 8-20. satırların
özul birliğini fazla mutlak bir tarzda birbirinin karşısına koymaktadır. Aslında beyaz insanın,
insandan pay almasının ilineksel bir yanı yoktur.
555
' M ETAF İ Z İ K
1 ) Bu ise idea Sayının özilnün kendisine aykırıdır. Çünkü o, bir ve bireyseldir (ancak tek bir
iki, tek bir Üç vh. v:ırdır. Krş. Ps.-Alek., 758, 8). Örneğin belirsiz lki,lcn hareketle meydana ge
liş tarzlanndan ötüril kendinde lki'lerin çokluğu kesin oldui,rıınd:ın Oön'te içerilmiş bulunan
ikilerin, Sekiz'de içerilm:iş bulunan ikilerden önce gdmesi g\.-r�-kcce� tir. Sonuç (3 1 . satır) biitiin
ikiler ve onları teşkil eden biner zorunlu olarak idealar oldukhrından, ldea'nın kendisinin idea
lardan meydana gelen bir bileşik varlık olması ve bütün ideaların anık ancak tek bir ideayı teşkil
etmeleri olacaktır.
2) idea-Sayıların, aritmetik meydana gdişe tabi olmamalarına ve Bir ve belirsiz iki'den hare
ketle meydana gelmelerine rağmen sayılar olduklarını sörlemek bir varsayım ve bir hayaldir
(plasmal. Kq. Ps.-Alek., 759, 1 6-23).
3) Çünkü biltiln birler niceliği, cisimselliği ve bu nedenle de niteliği olmayan şeylerdir (apo
soi, asomatoi kai ,iia touto kai apoioi) Aristoteles şunu eklemektedir: Belli bir sayı bir başka sayı
dan ne daha büyük, ne daha küçüktür: Bir dön, özellikle kendileriyle ilgili olarak büyüklük fark
lılıldannın tasarlanabilir olduğu fiziksel (physikos) sayılara karşıt olarak (örneğin, diyor Ps.
Alek., 759, 30-32, eğer üç odun parçası ve başka üç odun parçası karşısındays:ık bu iki ilç arasın
da mutlaka eşitlik olması gerekmez) biricik (monadikos) ve cisimsel-olmayan (asamatos) bir sayı
söz konusu olduğunda, bir başka dörde eşittir.
5 56
X I I I . K İ TA P
dır. Çi.inkü onların farksız olduğunu ileri si.iren insan bunun için ne
1 O neden ileri sürebilecektir?
Sonra bir bir + bir bir her zaman ikiyi meydana getiriyorlarsa,
kendinde lki'den alınan birle kendinde Üç'ren alınan bir bir ikiyi
meydana gerirecekcir.<O Ama bu iki, farklı birlt-rden meydana gelm iş
olacaktır. Öre yandan o kendinde Üç'ten önce mi gelecekrir, sonra
15 mı? Daha çok zorunlu olarak ondan önce gelmesi gerekir gibi görün
mektedir. Çünkü bu birlerden biri Üç'le, diğeri iki ile aynı zamanda
meydana gelmiştir. Biz kendi payımıza genel olarak isrer şeyler eşir ol
sunlar. isrer eşit olmasınlar bir + birin iki olduğunu (örneğin iyi ve
kötü, bir ar ve bir insan) kabul erriğimiz halde, sözünü ettiğimiz fılo-
20 zoflar iki birin iki eniğini bile kabul ermemekredirler. Kendi nde
Üç'ün kendinde l ki'den daha büyük bir sayı olmaması tuhaf olacak
tır. Fak:ır eğer o daha büyükse Üç'te lki'ye eşir olan bir sayının bu
lunduğu açıktır. O zaman bu iki, kendinde lki'den farklı olmayacak
tır. Ancak eğer bir ilk ve bir ikinci sayı nın olduğu doğru ise(:?) bu
mümkün değildir.
Eğer sayılar birbirinden farksız ise, idealar da sayı lar olmayacak-
25 rır. Bu bakımdan eğer yukarıda denildiği gibiOI sayı ların idealar ol
maları İsteniyorsa bi rlerin farklı olmaları gerekriğini düşünen Platon
cular haklıdırlar; çünkü İdeanın kendisi biricikrir. Tersine eğer bi rler
farksızs:ı, ikiler ve üçler de farksız olacaklardır. Bu filozofları bir, iki
diye saymanın bir biri veri olan bir başka birle toplamak demek olma-
30 dığını söylemeye İten neden budur. Çünkü o zaman onlar belirsiz
1 ) 1 1 - 1 IJ. satırlar arasındaki akıl yürütme açık değildir. Onu şöyle anlam:ık milmkündiir (krş.
Rohin. l.n Th. Platon s. 3'10, not 288).
..
Kcndintk fki'den alınan bir, kendinde Üç'ten alınan bire eklendiğinde bir iki meytiana getir
mek 1onıntladır. Çünkü 1 + 1 bütün durumlarda ııu/gn n ı"t'ı:U (Ronirz, 55 1 ) (iyi ve kütü. at ve
insan gibi) farklı şeyler söz konusu olsa bile, 2'ye eşittir. Oysa Platoncular iki birin - ki aslında
parc;alanama:dardır - bir ikiyi meydana getirdiğini kabul etmemektedirler; çiinkii onlarda iki,
)"dlnı:ı:ca Bir olan'ın bdirsiz İki üzerine olan etkisi sonucu merdana gclmekı(., lir. O h:ılde bir
l k i n i n \"arlığını bbul cımek gerekir. Ama bu İki, farklı birlefllen meytlana gck-cekıir; b u ise bir
'
S:l)'ının hirimlerinin diğeriyle toplanamazlığı varsayımına aykırıdır. Kaıı bir biçimde toplanamaz
lığı kabul edelim: O zaman saçma bir sonuç, yani karş.ımml:ı 1 + 1 in 2'ye eşit olm:ıtlığı bir du
nım var demektfr. Bununla birlil.."te böyle bir ikinin teşekkül eııiğini kabul t.,ldim. O kendinde
Üç'en önce mi sonra mı gelecektir? O, birleri arasında l ki\len alınan birinin Üı;'ıen önce gdme
si anlamında Üç'ten,önce gelecektir (çünkü diğer biri , Üç'le aynı zamanda \'arlıf,'2 gelir). Ancak,
öre yan.lan Üç'ten sonra da gelir, çünkü o bu Üç'il teşkil ....len birlefllen birini ondan almaktadır
(bu ünrdik ve sonralık ile ilgili olarak krş. Ps.-Alek., 76 1 , 1 -1 ).
2) B�ka deyişle eğer sayılar Platonculann iddia ettikleri gibi nitelik bakımından birbi rle rin
den farklı iseler.
3) 1 08 1 a 5-7.
5 57
M ETAF İ Z İ K
1 083 a Her şeyden önce bir sayının ayrımının ne olduğunu ve eğer bir
ayrımı varsa birin(2) ayrımının ne olduğunu belirlemek iyi olacakrır.
Birler zorunlu olarak ya nicelik veya nirelik bakımından farklı olmak
durumundadırlar. Ama bunların da hiçbiri açıkça mümkün görün-
1 ) Bir sayının J:ıha büyük bir sayının içinde, örneğin ken<linde lki'nin kendinde Oc;'ün için
de bulunması gibi (Ps.-Alek., 762, 1 , 2) - İdea-Sayının bir idea olarak bir olan bir bireysdliğinin
olması gerekir. Bu öıelliğini korumak için mutlaka onun matematiksd sayı ile her tilrlil ortaklı
ğını kaldırmak gerekir. İdea-sayılar dizisinin özel meydana geliş tarzı buradan kaynaklanmakta
dır. O haMe Platoncular kendi sistemleri içinde doğru görmilşlcrdir. Ama çabaları boşunadır.
Onlar sayı sayma tarzımızda önemsiz bir ayrımı (bir sayıyı bir b�k:ı sayı ile toplamak suretiyle
sayabiliriz veya "kata meridas", yani her sayıyı ayrı b�ına teşkil cı.lcrek ayrı parçalar olarak saya
hiliriı) sayılar kuramının temeli yapacak kadar ileri gitmektedirler.
Pasajın biitiinilniin ve 36. satırdaki "kata meridas" deyiminin "her sayıyı ayrı başına" yonımu
çok wr.lıır. Bizim teklif ettiğimiz Apelt'in (Bntratgt zur Ge.ıchirhu d. gr. i'hilos.. 250 vd.), Ro
bin'in (/.11 711. Platon. . s. 34 1 , not 279 ve s. 2-79, not 283) ve Ross'unkidir (iL 442). Ps.
Alek.'ıın açıklamaları (760, 20-763, 3), şerhettiği Aristotclcs'in metni bizim metnimiz olmadığı
ve çok Jaha geniş hir metin olarak göründüğü için devam ettirilmemek dunımumladı r.
2) idea-Sayının bileşimine giren bir, söz konusudur (krş. Ps.-Alek., 763, 4 vd.). Aristordcs
şunu sormaktadır: idea-Sayılardan her biri farklı bir tö7. olduğuna göre kemlinde Üç'll tqkil
c<lcn birlerle kendimle Dört'ü teşkil eden birler arasında da tözsel bir ayrım kabul edilebilir mi?
(Krş. Robin, l..a Th. Plnton s. 330 vd.).
.•
558
X I I I . K İTAP
olmakla suçlamaktadı r: Eğer sayıların ilkesi olan kendinde Bir, ayrı başına bir gerçekli�e. ldca
sarıların varlığına ilişkin sistemi bu bakı mdan daha tercih edilebilir olan Placon\la olduğu gibi
bir kemlin.le iki veya bir kendinde Üç'ün var olmaması için bir nalen rokmr. Ancak her iki öğ
reti Je aynı şekil.le iiscesinden gelinmez güçlükler doğurmaktadır.
5 59
M ETA F i Z i K
560
X I I I . KİTAP
yaln11ca Flii )'iik ve Küçük olan (to mega kai mikron) deyimini kullanması (nitekim başka yerler
tlc tx;)1e tle yapm aktadır: Örneğin A, 6,, 987 b 26; 992 a 1 2: Fi, ;\, 998 b 1 0: M, 8. 1 083 b 24;
561
M ETA F i Z i K
3::?; 'J, 1 085 a 12; N, 1 . 1 087 b 8, 1 0; 1 088 a 1 6; 3, 1 090 h 37) ve Riiyiik olan ve Kiiçiik olan
(tn mq:a kai to mikron) Jememesi (A, 6, 987 b 20; 7, 988 a ::?6; M, 8. 1 083 b 27; 9, 1 085 a 9;
N, 1 . 1 08... b 1 1 , 1 1 , 1 6; 3, 1 09 1 a 1 O) gerekir.. li. Gerçekten bıı iki it:llle aralarıntla bir aynm ya
pılmaksmn kııllanılın:ıktadır ve bütiin dıınımlarda Aristotd.:s Riiyiik ol:m ve Kiiçiik olan'ı ayn
unsurlar ol:ırak gi.ll ilniine almaktadır.
1 ) (\'te hirlertlcn hiri Biiyiik olan' dan, bir diğeri Kih;iik olan \bn gelecektir. Ama Üçündl
(rd• sayı Jiye adlan.lırılan budur) nereden gelecektir? Biiyiik olan\l:ın mı veya Kiiçiik olan'dan
mı veya Kiiljiik ol:ın 'J:ın mı? Tek sayıda (Üç'te veya genel ol:ır.ık biitiin diğer td.; sayılartla) aracı
öğc olan Rir, yukan birlerle 3,Jağı birler arasında dengeyi yeniden tesis eder, bir tiir h:tkemlik ya
p:uak Riiyiik olan'dan gelen birlerle Küçük olan'dan gelen hirleri eşiılo;şti_rir.
Rıı ronım Ps.-Alek.'ıındur (768, 1 0- 1 ti). Belli güçlükleri olan bu yonımla ilgili olarak krş.
Rohin. /..11 Th. P/,11011. . s. ('66 vd., not 266 v. Belki bunun yerine Aristotclcs'in kemlisi gibi Bir
olan'ı (hir tek sayıya eklendiğinde bir çift sayıyı, bir çift sayıya eklentliğinde bir tek sayıyı meyda
na geti ren bir şey ol:ır:ık) aynı zamanda çittin ve tekin doğ:ısın&m p:ıy :ılan bir şey Pyrhagorasçı
ların "arrit>pcrissos"ıına (hem tek, hem çift olan şeylerine) hcnzer ol:ın hir şey (yalnız şu kayıtla
ki "arriopcrissos" bir ljift sayıdır) olarak düşünmek gereki r IAristotdı..-s'in hu gi.irilşc sahip oldu
ğunu Thcon 'un (Arif/mı. , V, 22, S H iller) p�ri 1011 P1ıhııgorrion (llphagorası;ıl:ır üzerine) fragm.
I ) 1. l 'i 1 3 a 8- 1 3 Rose adlı eserinden öğrenmekteyiz].
'
::?l Çitt ubn bclir�i1 tki ile, basit olan bir arasında çelişki vartlır. Ririnci. ikinl·iri "meydana ge
tiremC7. Ve ..:ğer iki t:ım olarak c:şidenirse, o birle kanşacak, onunla aynı olaı::ıkm.
3l Rir. lki\len i.inı:c gelir, çünkü ııblaıa uniıau, aufirt11r rlı11ılitm, ııU,ıta r/11,ı/itau. non a11firtur
ımiı.ı.< I Srh-. �launt�. ;\80). Fakat lki bir IJea olduğundan ( ikiliğin ld ...-ası) Rir'in kemlisinin. ön
cdi�indcn iiıiirii, bir idea olması gerekir: O, ikilik ideasının ld�ısıdır. O h:ıl..le o nereden gelir?
K,·lirsi1 lki\len gcl ...·mı..7.: çünkü belirsiz iki biri meydana gcıiren (enopoios) llci;il.. lir. ikiri meyda
na g.-tirendir (duopoios) (32-36. satırlar). Krş. Robin, Ltı n. 1'"11011 s. 3""6: MTam tla ikiliği
.•
m.-�·,l:ına g...>tiren olnı:ısı h:ıkımından belirsiz iki olan, bu ilk ikiliğin varlı�ını iınk:insız kılar. Çiin
kii iki hirden meyd:tn:ı gelen bu ilk ikilik, bir gerektirir. Eğer bir ortadan kalkarsa onun kenJisi
tle orr:ıJ:ın k:ılkar \"c hir. bir ideadan, yani ikilik İdeasından ünce gcldiği ntlen ötilrii hir IJca ol
m:ık \"e ikilikten önl·c ını..')'Jana getirilmiş olmak zorundadır. Anı::tk u neJcn çıkacaktır? Belirsiz
lki ",l,·n ,·ıkamaz. Çiinkü beli rsiz İki, ikiliği meyJana getiren şq ot..l ı ıb'lıntlan. biri meydana geri
rem...'7. K ıı n.. l:ın çık:ın sonuç, ilkelerde bir lki'nin varlığı birin varlığını inık:insız kıldığından, ilk
iki 'nin :ırtık 10runlu ol:ır:ık açıklanamaz olduğudur; çünkü o, kemli p:ırına biri gerektirmektedir."
562
X I I I . K i TA P
1 ) Riltiil sonsu7. - Platoncularla birlikte ayrı başına var ol:ın sayının gerçek ve bireysel hir var
lığı olJuğu. hir "wde ri" olduğu kabul edilir edilmez, İdea-S:ırıl:ırın sonlu mu. sonsu1 mu nlduk
btrını hilme meselesi orraya çıkar. Aristoteles'in kendisi bu gi.i\·liikren sayının kendisi için yalnız
ca hilkuvve sonsu7. olmasından dolayı kurrulur.
Arisrorcles önce ld ...oa-Sayının sayı bakımından sonsuz olamayacağını ( 1 081 a 2- 1 O) . llaha son
ra sayı hakımımlan sonlu olamayacağını ( 1 0- 1 084 b 1) kanıdayaı::ıkrır.
1·i6-1 'i0: s. 660, ntlt 266; Rosc, II, 447. Pannenidn 143 e. l 'i'i a ile de karşıl�tırıl:ıbilir.
563
M ETAF i Z i K
1 l l.lc:ıbr:ı tek:ıh ii l eden bu şeylerin sonsuz sayısı b i r sınırl:ıma ilkesi olarak tasarlanan idea
k:wramının kendisine aykındır. Öte yandan o, akıl bakı m ıml:ın (kara logon) lla miimkiln Jcğil
ll i r; çilnkii o 1.aman hiltlil bir sonsuz karşısında bulunulacaktır (Krş. Rosc, i l , 447).
::? ) l':,"tl.·n o şu sa y ıd ır da daha büyük veya daha küçiik bir haşka sarı Jcğiltlir? (Ps.-Alek., 770,
1 <1- 1 -ı - n. satmlak i "bazılan" ile kastedilen Platon ve m uhtcm de n Spcıısippos'nır. On sayısı,
l'phagora.�çı kayn:ıklıdır.
:i l Yani kendin.le Altı'lann ve diğer sayıların Üç'leri . Ancak On sayısının sınırlan i çi nde nasıl
hir l.'\:nllimle i nsanlar sonsuzluğundan söz edilebilir? Onl:ml:ın ols:ı olsa ancak on tlört tane ola
cak tı r ( Rir Ü ç Ü\· ' te . hir diğer Üç Beş'te, iki tane Üç Alrı\l:ı. iki tane Üç Y..-..l i'de, iki tane Üç Se
ki1'J,·. Ü ç tane Üç Dokuz'da, iiç tane Üç, On'da). Bu itim: Rohin'i (j.a nı. Pl.aıon., s. 35 1 )
Aristntdcs'in bur.ıtl:ı (On'la sınırlı olmayan) matematiksel sayıyı göz ö nii nde bu lumhı rd uğu ve
a.'lıllltı kcn.limle i nsanlara benzer olan veya onlara tckabiil etlen duyusal insanlann söz konusu
olıhığunu farz etmeye götürmilştür. Ancak Ross'un işaret ettiği gibi ( i l . 448-449) on tlört ken
din.le Ü\·'iin tl ış ı nıl:ı Beş'te bulunan Üç'te bulunan Üç, Altı'd:ı bulunan Üç'te bulunan Üç.
Alrı'tla huhınan Beş'te bulunan Üç, Altı'nın Beş'inin Üç'iinJe bulunan Üç vs. vard ı r. Bu hiç ol
ma1sa hdirsi7. olan bir listedir ve o "apeiron" kavramının kııll:ınılışını haklı çı karı r.
4) l's.-Alek., (770, 34-35) Aristotclcs'i n diişünccsini tamamlayarak şöyle demek tecl i r: Bu son-
5117 sarıılaki insanlar. kendinde insanlar olmayacaklar, fakat aynı 7.amanJa hem kentlintic lnsan
Lu. hem duyusal insanlardan farklı olacaklardır; çiinkii O n sayısını aşan hu Üçler ne ldea
S:ı�·ıl:mlır. ne thı�ııs.ı l sayılardır.
564
X I I I . K İTAP
1\ 1 . 1. ıo-•J a 1 2) , ne yapma şeylerin (artefacta) (A, 9, 91J l b 6 � I . 1, 1 080 a 'i) ideaları <•ima
=
.l ığın ı k;ıhul \.'\len Pl:ıwnrnların kendilerinin de itiraf eni kleri ı;ibi. O h:ılde On\lan sonra gelen
s:ıyıl;ırtı il�rili olarak ne.len ldealan farz edeceğiz? Madem ki ba11 şeyler ve bazı sayılar onlara kar
şılık olan idealar olmaksızın varlar, o halde İdealann moı.lcl olarak nedenselliği Je gerek.si z bir
\'arsayımılır (krş. Robin, /..11 Th. PLıton. , s. 390, not 3 1 8).
!) Çiinkii o mer<lana gdmemiştir (agenneton) ve form, maıldeden dah:ı fazla ge rçekliğe sa
hiprir. ılah:ı fazla bir..·ysd tözdür (tode ti) (Ps.-Alek., 77 1 , 1 8- 1 9). - '.!9-3 1 . sarı rların genci anla
mı şuıl ıı r: lıl..oa-S:ıyıl:ırın meydana gelişini neden On ?yısında ıhmhınıyonız? Eğer On meydana
ı:dııı işsc ve eğer İlkc-Rir onun formu ise daha sonraki sayıların da merılan:ı gelmesine hiçbir şey
cn�I ıl.:ği l.li r. Örneğin Onbir sayısı, Rir'in bu k:ıdar sınırlı bir opcr:ısyonl:ır ılizisimle varlığını
riikı·mıenıiş olmasınıl:ın ötiirü madde olarak On sayısına fo rm ol:ır:ık rarbik edilmesinin sonucu
ol:Kakrı r.
Jl l'}-rhagorasçı iiğd eri n Platoncu öğretiyle karışık b ir şckilde bir arada bul undu ğu biiriin bu
pasaj hii�·iik yorum gii�-lii kleri doğurmaktadır (3 1 -36. samlar).
Hi ıim.:i bir açıkl:ı nı:ı 1 .. Robin'inkidir (la Th. Plıtton. . s. :tn vd . ve not ı-'i: Erııdt' mr la signi
fi... ıtio11 "' /,ı plnct t/,. /,, />l�y.ciq� dans la Philosophit dt P/,ıto11, ayrı hasımın :i'.!. sarfası (/.11 Pmslt
1 1�/lmiqııt. s. 260l rl:ıroncuların Yer'i, Boşluk'u ve Sonsu7.'ıı belirsiz l ki'ılen. nıh gihi ba7.ı başka
ş(·yl.·ri sarıl ar ve Rir'ılo:n meydana getirJiklerini söyleyen Tcophr:ısros'ıın Mt't'!fizik'inin b ir pasa
jına ıtıranarak (6, a ::!8, 3 1 2, 1 8-3 1 3, 3 Br., 1 2 Ross ve lngili1ce şerhin 'i1 -'i5. sayfala rı ) Robin,
H.ışlıık. Oran, Teklik (impair) gibi şeylerle Hareket, Silkiıncr, iyi ve Ki.irii 1.1.:;ıl:ırı nın ıloğnıdan
.ı .. �'Tll�':l On sayısını mey.lana getiren ilkelerden, yani Bir ol:ın ve bclirsi7. iki ol:ın'ılan çıktıkları
nı. w.liğer şeylerin", yani şiiphesiz onlara tabi olan, fakat haklarıml:ı bi lgiye sahip olmadığımız
k:wranıların (hclki T..·ophrastos'un "ruh ve diğer şeyler" ( rsrkhc k:ıi all:ı arra) diye a.ll:ınılmlığı
\':ırlıHır si\1 konusudur) On'un sayılarının kendilerine h:ığlı olıhıkl:ırını .liişiinmd•r..,lir ve şun-
1.ırı dd.·nıckrcdir: M l'::L�ıl ki akılsal alanda temel (elcmcnr:ıircl sayıların ve remel şd..: i l. ılii1lem
""�"' cisiml,·rin özleri varsa ve bunlar aritmetiğin sayılarının ve somur niceliklerin (quanta) temsil
crrikkri s:ırıl:ırın, geometrinin şekillerinin ve duyusal u1�1nıl:ırın ı;ösrerdiklcri şd.:illcrin mo.l dleri
ise. a�'ll ı şd;ilıle akılsal :ıl:ında, boşluğun veya yerin veya hardi..'tin de hir moıldi olmalıdır" '1-a
565
M ETA F İ Z İ K
göre Bir, Tek olandır (impair); çünkü eğer Tek olan Üç olan olsaydı ,
Beş nasıl tek olabilirdi?O )
Sonra onlarda büyüklükler ve bu tür kavramlar On sayısı nın öte
sine geçmeksizi n açıklanmakcadırlar: Örneğin önce bölün mez doğru,
1 084 b Bir gelmektedir. Onu, İki ve On'a kadar diğerleri takip etmektedir.(2)
Sonra eğer sayı, ayrı başına var olabil irse, önce gelt'nİn hangisi ol
duğu. Bir mi, Üç mü veya İ ki mi olduğunu bilme güçlüğü ortaya çı
kar.1.'l Ayrı başına var olan sayının birlerden meydana gelen bileşik
3 l IJ). il sayılar llİlisi aritmetik oranın, 2, 3, 6, 9 sayılar lli1isi gcom.:trik oranın örneğini sağla
mıştır. 1 sayısı ise Td.: Sayı'nın (impair) ideası idi. Sükiınet ve iyi, Rir olan\l:ın tilremişleflli ve
Hareket \'e Könl. bdirsiz İki olan 'a bağlı idiler. Ancak Ross'un rs.-Alck. 'ıın yorumunu tekrar
Cllcrken l l:m:kct v.: iyi olan'ı Bir olan'a, Sükönet ve Köt(i olan'ı belirsiz iki ol:ın'a tabi kılması
bir hata sonucudur. Ps.-Alek.'un metninin kesin olması bir yan:ı, Eudemas'a göre (ap. Simplic.,
in l'J�y.<., H 1 , 6-9, 1 3, Diels) Platon Hareket'in Büyilk ol:ın ve Kilçilk olan ollluğunu, Var
olma�·an ve Tek-Biçimli (uniform)-olmayan olduğunu sö)icmişcir.
1 ) Krş. Rubin, l..ı Th. Platon., s. 665, not 266. Bir olan ve Tek ol:ın (impair) Platoncularda
}'3 ii1dcşti rler vey:ı birbirine sıkı sıkıya bağlıdırlar; çünl..il Bir ol:ın, Tek ol:ın\l:ı aracı v:ırlıktır (yu
karıda 1 0113 b 29) . Aristoteles biraz önce bu filozoflara göre Bir ol:ın 'ın lliğer k:wraml:ırl:ı birlil.."te
On sayısını meydana getiren ilkelerden çıktığını söyledi. Opa Rir olan, anc:ık llke-Bir\len çıka·
bilir. Eğer o ilk tek sayılfan (Üç'ten) çıkarsa, Beş t�k sayı ol:ımaz. Çünkü Beş, lfü'in Oiirt çift sa
yısına uygul:ınmasından meydana gelir, İki'nin Üç tek sayısırla topl:ınmasınll:ın meylfana gel
mez. B:qka lleyişle Pl:ıtoncular için Beş "' 4 + l 'dir, }+2 lleğildir (krş. yukarıd:ı 1 081 d 4 ve ilgili
not) . Ronitz, 559 ve Ross, II 4 5 1 de bkz.
2) Plaroncııların On sayısını miikemmd sayı olarak göz önüne aktıklarını gösteren son kanıt.
- Gerçekten 1 =nokta (başka deyişle bölünmez doğrudur. krş. A. '), ')')l a 22); 2..doğru;
3,.Jüzlem; '1=(geometrik) cisim. Ve 1 +2+3+4= 1 0'dur (Pphagorasçı yeminllc "tilkenmez doğa·
nın karnağı" olarak :ılllandınlan (krş. Rincr ec Pr., Hist. Phil gr. . 65 a, s. 52: J. Rurnet, /. ilıırort'
dr Lı Phil gr. . s. 1 1 ')) P}'thagorasçı Tt'trtutys'in (ilk dört sarının toplamı olan On) hatırası bu an
larışa yabanı:ı değildir. (Tt'tractys ile ilgili olarak A. 5, 986 a il ile ilgili nora d:ı bkz). ld..-a-Sayılar
Ji1isi ile ldca -Büyiiklül<ler dizisi arasında özdeşlik değil, fakat tekabül vardır 1 1Jca-Bil)1ikliikler
kuramı ile ilgili olarak krş. aşağıda 9. böliim).
3) 1 081 b 2-20. satırları arasındaki akıl yürütmenin biitiinü açıknr. Aristotelcs önce Z kira
bında ( 1 O ve 1 1 . bölHmler) geliştirmiş olduğu mantık bakımımfan öncelik ve uman bakımından
i.\ncelik kavramlarını hatırlatmakla başlamabadır. Sonra şöyle devam etmekt.:llir: Platoncular
Bir olan'ı bölHnemez olduğu için formel bir ilke kılmakta<lırl:ır. Anc:ık form (tHmel), öğc ve bi
re�'Sd bileşik varlık, farklı anlamlarda olmakla birlikte, aynı şd.:iill.: bö1Unem .."7dirler. l ımli bu fi.
lo1.0tlar Bir olan'ı aynı zamanda hem bir.fomı (dik açının d:ır açının formu olması gibi), hem bir
öğr (dar açının, dik açının bir öğesi olması gibi) kılmaktadırlar. Form olarak Rir, bürlcce kav
ramsal önceliğe ve aynı zamanda 'öğc olarak da zamansal i.incdiğe sahiptir. Rıı, kabul C1.lilemez
bir birleşmellir. O halde Bir, aynı zamanda hem öğe, hem rHmel olarak biiliinemez olamaz.
566
X I I I . K i TAP
5 bir şey olması bakımından önce gelen Bir'dir. Ama rümelin ve for
mun önce gelen şeyler olmaları bakımından önce gelen , sayıdır: Çün
kü birlerin her biri, sayının maddesi olarak onun bir öğesidir. Buna
karşılık sayı, burada form rolünü oynar. Aynı şekilde dik açı bir an
lamda dar açıdan önce gelir; çünkü dik açı bel irlidir ve kendi ranımı
gereği öyledir.O > Ama bir başka anlamda dar açı, dik açıdan önce ge
lir: çünkü o, dik açının bir parçasıdır ve dik açı dar açılara bölünebi-
1 O lir. Böylece madde bakım ından dar açı, öğe ve bir önce gelirler. Ama
form ve ranımla ifade edilen öz bakı mından önce gelen, dik açı ve
madde ve formdan meydana gelen bfüündür. Çünkü somur bileşik
varlık. form ve ranımda ifade edilen şeye daha yakındır. Buna karşılık
meydana geliş bakımından o sonra gelir. O halde Bir hangi anlamda
t lke'dir?(2) Placoncular buna onun bölünemez olduğu için ilke oldu
ğunu söyleyerek cevap vermekcedirler. Fakar bölünmezlik rümele, bi-
1 5 reysele ve nihayef öğeye de aiccir; ancak başka rarzda airrir. Bireyseli n
ve öğenin zaman bakımından bölünemez olmasına karşılık cümel,
mantık bakımından bölünemezdir. O halde bu iki rar1.dan hangisi ba
kımın dan o ilke olacakm?Ol Yukarıda söylediğimiz gibi dik açı dar
açıdan önce gelir görünmekcedir. Ancak öre yandan dar açı, dik açı
dan öncedir ve onlardan her biri birdir. Şimdi bu filozoflara göre Bir
aynı zamanda her iki bakımdan da ilkedir. Ama bu imkansızdır.
Çünkü burada Bir hem form veya röz olarak önce olacak, hem de
parça ve madde olarak önce olacakcır. Çünkü lki'nin iki birinin varlık
20 rarzı hangisidir? Aslında onların her biri onda ancak bilkuvve olarak
vardır (eğer hiç olmazsa sayı Plaroncuların söyledikleri gibi bir olan
bir bireyse ve yalnızca basic bir yan yana geliş değilse, öre yandan
farklı sayılar, onların dedikleri gibi, kendileri ni reşkil eden farklı bir
lerden dolayı birbirlerinden furkJı iseler). O halde lki 'de onun iki bi-
1 ) Oik açının ilncdiği ile ilgili iki neden: a) dar açının sıtir derece ile doksan derece arasında
l•lahilmcsine karşılık llik açı belirlidir; b) dar açının dik açının r:ınımında içerilmemiş olmasına
karşılık. tlik açı tl:ır :ıçının tanımında içerilmiştir (krş. Ross, 1 1 , '1 ') 1 -1 '>2).
2 l llke-Rir m:ultle olarak nu , form olarak mı ilkedir ve dah:ı önce gelir? (krş. Ps.-Alek., 733,
3""- JH). - Tiimd, hir form olduğu için bölünemezdir; Birey, bileşik \'arlıkta formun daha önce
\'af olmasın,lan ve bileşik varlığın bir parçası olmamasınd:ın dolayı 7.aman bakımından böliine
ml'?'.dir. Ôğc, şerlerin bölünmesinde en son varlık olduğu için z.,m:ın bakımından böliinemezdir.
3) Rir olan, ıiiıncl gibi mi yoksa öğe gibi mi böliinemezdir? (Robin'in işaret etıiği gibi: L11 Th.
l'lıton. . s. 39'1, noı 320) "epi merous" (birey olarak) böliinemC7.lik yalnızca saymayı tam kılmak
için 1ikr..'\lilmişıir. 1 8 . saardaki "(onlardan) her biri biniir" (kai hekatera mia) ,leyiminin anla
mını belirlemek gii�·liik arzctmektedir: Aristoteles muhıemclen şunu sü}1emek istemektedir: Dar
açı. hir öğenin bir ol.luğu gibi birdir ve dik açı bir biitilniin. bi r riimclin bir olduğu gi bi birdir
(krş. Rus.�. i l , 4 '>3).
567
M ETA F i Z i K
rinden her biri bilfiil olarak var değildir.< 1 ) Bu filozofların içine düş·
rükleri haranın(2) nedeni, onların araşrırınalarının aynı zamanda hem
maremariksel speliilasyonlardan . hem de rümel hakkındaki spekiilas-
25 yonlardan hareker el1tıesidir; öyle k i bunun sonucunda birinciler on
ları Bir' i , yani l lke'yi bir nokra olaraknl vaz ermeye göriirmüşrür.
Çünkü Bir, ancak konumu olmayan bir nokradır. Diğer bazı başkala
rı nın dal 4 1 yapcı kları gibi ontar o zaman varlıkları en son bölünemez
parçalardan meydana gecircmişlerdir. O halde hu durumda Bir. sayı
ların maddesi olmakca ve aynı zamanda lki'den önce gelmekredir.
Buna karşıl ık öre yandan o (Bir), . lki'nin bir biiriin. hir birlik ve bir
30 form olması bakım ından, lki'den sonra gelmekredir. Öre yandan rü
mel üzerine olan araşrırmaları onları sayıları n hasir rümel yüklemi
olan B i r'i bu anlamda da sa)i1İ1 1 n bir parçası olarak ele almaya göriir
müşrür. Ama bu özelliklerin aynı şeye aynı zamanda air olmaları
mümkün değildir.(5)
Eğer yaln ızca kendinde Bir'in konumu olmaması zorunlu ise
(çünkü onunla diğer birler arası ndaki rek fark. onun ilke olmasıdır)
ve eğer Rir'in bölünemez olmasına karşılık iki hölünt'hil i rse. kendin-
35 de Bir'e en fazla benzer olacak olan hir olandır.ICiJ Ancak eğer Bir'le
ilgil i olarak durum buysa kendinde Bir. bire lki'ye benzediğinden
1 ) Arisrordes aynı zamanda hem maddi ilke, hı:m de formcl ilke ol:ır:ık \':17 ı:llilen ifa ulan'ın
fİı rmcl ilke olmadığını. çii nkü onun Sayıda biltiil d.::ğ il anl·:ık bilkuvve \•ar ultlıığıınıı ispat ermek
isriror. K rş. Ronitt, 560. Robi n , La Th. Platon. s. . :i97, nor J:!J l 'e dı: bh.
.:!) Y.:ı.ni Hir olan'ı aynı 1.amanda hem madde, hem form: hem i\ncc gden. h.:: n1 sonra gelen bir
şey olar;ık almaları nın nedeni . Daha kesin olarak: ilkenin (formd veya maddi) doğ:ısı hak kında
l ' l.m,ncııların kesin ol mayan görüşlerinin nedeni.
J ) l lıılarısı)1a bir madlli ilke, noktan ı n doğnınıın bir iiğ<-'Si olmasına benı.::r bir ramla sayıla-
rın bir ii�si olarak.
tl l I A·ııkippos ve Ocmokritos'un da.
';) Hiiyle1.:e Bir, arnı 1.amanda bütün (kathaloıı) \'e parç:lll ı r (mcros).
6) 32 - 1 085 a 1 satırları arasındaki bu karanlık pasajla ilgili olarak krş. Rııbin la Th. l'lıton. .
s. ;\'JH \'C not 324 1 . Arisroreles b i r itiraza cevap \'ermcktell ir. Bıı irira7. sa�·ıl:ırı oluşnır:ın hirl.:: r in
ma<ldi üğeler olmalarına karşılık, sayılar dizisinin d ışında bulunan kendi mle Hir'in tiırm oldıığu
nıı i,ltlia cdel·ek ol:ın ifiraıdır. Oysa gerçekte kend i nde Bir'lı: bi rler tı:k:ınl:ımlıdırlar (un ivoc.1ue)
vı: kendimle Bir'in tek farklı özelliği yalnızca onun ilkı: obr:ık \'al Ctlilıııiş olmasıdır. Dolayısıyla
l k i 'nin bi rleri, kenli i mlc Rir gibi bölünemez oldukl:ırından. kendimi.: Hi r'e l ki'yc benze,liklı:rin
d,·n daha fazla benıenlirler {çünkü i lkeye daha benzer olan, öne.: gd ir) ve onların bu <lıınımda
l k i \lı:n önce gelmeleri gereki r . Oysa sistemde bu iıııkansı7dır; \"iinkü Placonrnlar bdirsiz l ki'yi
l lk,·-Hir'in hemen arkasına yerleştirmektedirler. Bonirı, 561 ' e dı: bkı.
(i i1iilmt."S i ger<.-kı:n cİlltli bir problem lcalmakr:ıdır: 33. satml:ı ilke-Bir Matht.·tonft (konumu ol
mayan) tek şey olarak raklli m· edilmel.."tedir. Oysa u1.arsal-ol maran, ll iğer birlerin l lke-Rir'ini de
ğil. nokranın birini aymk'ller. O halde bir diizelrmenin yapıl ma�• gerckmekrcdir.
568
X I I I . K i TA P
1 ) Çiinkil o ken1lindc iki ve kendinde Üç gibi ltk.:-lfü'lc h.:lirsiz lki'tlen gelmem.:kralir (Ps.
Al,·k. . ';'".'(l, 20-22) - Konirz ne derse desin (56 1 ), bu kanır 7,
1 08 1 a 2'i-2S\lcn ramamen F.ı.rklı
dır.
:?) Krş. Fizik, 3, 227 a 20. - Bu kanır, 7, 1 08 1 a 3S'e bağlanmakradır: Ken,linde R i r'dcn son
ra gelen netlir? İki mi, yoksa İki'yi oluşruran iki bir,lcn her biti mi? Arisroreles'i n dilşiinccsine
güre sarıların kendi aralarında olduğu gibi bir sayının birleri arasında da basir bir birbiri ardın
dan gelme v:ı,rJır.
:'\l l'laron - İdca-Riiyiikler kuramının clcşririsi ( 1 08') a 7-b 4) Arisrorelı.3 rarafından biraz
b;ığlanns11 bir ramla yapılmaktadır. Bilriln parçanı n genci planını orraya koyalım:
1. ,._ I A ODİ i LKE
a) 9- 1 3. sarırlar: Razı filozoflar bilyilklüklcrin maddi ilkesinin (1,tea-Sarıların ınad,ti ilkesi
olan) Rilrük olan ve Küçük olan değil, Riiyilk olan ve Kiiçiik olan 'ın rilrlcri olduğunu
süylcmekreyd ilcr. Onlar Büyük olan ve Kiiçiik olan'ı (sayının ilkesi ulan) Az ve Çok
olan'a ve hiiriiklüklerin ilkesi olan Uzun ve Kısa, Geniş ve Dar ve Yukarı ve Apğı olan'a
biilınekrerd ilcr (krş. N, 2, 1 089 b 1 1 ).
b) :'H-b 5. mırlar: Başka bazıları büyüklüklerin m:ıdJi ilkesi olarak Çukluk'a (plCfhos)
benzer bir şeyi. Rüyilklüklere nispeti çoklıı�'lın saplara nisperi gibi t•lan bir şeyi ileri silr
mekrcdirlcr (Speusippos).
i L FORMEL 1 1 .KE
a) 1 3. sarır vJ.: Plaroncular İdea-Sayı ların l lke-Rir'ine karşılık ulan furmcl ilke ü1.erinde
anl:lflmam:ıkraydılar. Arisroteles onların gi.iriiş ayrılıklarına işarer ermckrcdir. Ps.-Alek.,
T7, 1 7 iki görüşü ayırdermekredir.
1 l Kscnokrares (krş. Z, 2, 2, 1 028 b 24) IJ.:a-Sarıl:ırın geomerrik nesnelerin formları ol-
569
M ETA F i Z i K
570
XI l l . KİTAP
57 1
M ETAF i Z i K
çiinkii bölünemez olan, bölünebilir olandan gelemez. O, B ii yiik ve Kiiçiik olan'dan oluşan iki
olan gibi belli bir çokluktan da meydana gdemez. Çiinkii a) Bir olan ve belirsil iki olan'dan çı
k;ın kısımların her biri bir gibi bölünemez olacalrur. O zaman Çokluk, ilke ([eğildir (çünkll bölü
nemcı bir şeyi bölünebilir şeylerle meydana getirmek saçma(iır) veya b) bu kısımlanfan her biri
gerçdiren çokluk ve böliinebilir olacal"tır ve bir de öyle olacaktır. Ru da aynı l>lçilde saçma ve bi
rin füilniln ken(iisine aykındır. O halde Çokluk'tan çıkan şey, bir olamaz. 1 ler iki durumda da
hirl<·ri, hu tilo1.0lbrın ortaya attıkları ilkelerden {Bir olan ve Çokluk'ran) harekede meydana ge-
.
572
X I I I . K i TAP
bir başka sayıyı almaktan başka bir şey değildir; çünkü bölünemezler
den meydana gelen her çokluk, bir sayıdır.
Sonra bu sistemin taraftarlarına söz konusu sayının sonsuz mu,
sonlu mu olduğunu sormak gerekir.O 1 Çünkü öyle görünüyor ki baş
ta kendisi sonlu olan ve kendisiyle Bir'den sonlu birleri n meydana
25 geldiği bir çokluk vardı ve bir de kendinde Çokluk ve sonsuz Çokluk
olan bir başka çokluk vardır. O halde burada Bir'le işbirliği yapan
öğe, hangi tür çokluktur?
Aynı soruyu Nokra, yani bu fılozoflarınC?) kendisi ile Büyüklük
leri oluşru rdukları öğe ile ilgili olarak da sorabili riz. Bu nokra hiç şüp
hesiz rek ve biricik nokra değildir. Her halükarda o zaman diğer nok-
30 raların her birinin nereden geldiğini söylemek gerekir. Şüphesiz bu
noktalar kendinde Nokra ile belli bir aralıktan meydana gelmezler -
Birlerin kendilerinden meydana geldikleri söylenen öğelerin, çoklu
ğun bölünemez parçaları olmaları gibi bir aralığın bölünemez parçala
rı da var olamaz. Çünkü sayı, bölünemezlerden oluşur. ama büyük
lükler öyle değildir.
35 Bürün bu güçlüklerm ve aynı ci nsten diğerleri, sayı ve uzaysal
büyüklükleri şeylerden ayrı olarak kabul ermen in imkansız olduğu
nu göstermektedir. Sonra sayıları ilk ele alan filozoflar arasındaki
görüş ayrılıkları, onların sistemleri nin yanlışlığının kendileri ni içi-
l 086 a ne armış olduğu karışıklığı n bir iş:ıreridir. Çünkü idealar öğretisi
nin doğurduğu zorlukları ve keyfiliği görerek duyusal şeylerden
ayrı olarak var olan şeyler olarak sadee maremariksel şeyleri kabul
eden filozoflar, İdea-Sayıları reddetmişler ve yalnızca maremariksel
5 sayıları kabul etmişlerdir. Ancak ideaların ayn ı zamanda sayılar ol
m aların ı İsteyen, bununla birlikte bu ilkeler<41 kabul edildiği tak-
i l Arisrnrdcs tliyor ki: Söz konusu sayının, yani i ki ol:ın\la bulunan Çokhık'ıın, pıkamla 9.
s::ırmla sii7il cllilen �hdli hir çokluk"un (plcrhos ci) (krş. Ps.-Alck.,, 78 1 . 21). hu tilowlbr::ı göre
sonlıı mu, yoksa sonsuz mu olduğunu kendimize sormamız gerekir. Çiinkii Çokluk ka\'ramı ke
sinlikle sonsuzluk içermez ve sonlu birlerin meydana geririlmesi için sonlu hir çokluk gcrcklitlir.
- O hal.I,· hu som &ıh:ı önce sayıyı Bir olan ve Belirsiz iki tıl:ın\l:ın riircren kişiler i\·in sonıltlu
ğıı gihi (8, 1 083 b 36) Spcusippos ile ilgili olarak sonılahilir.
.:?l Sp.=usippos'ıın - .:?7-34. satırlar arasındaki kanır, yukarı.l :ıki 1 2-2 1 . samlar arasındaki kanı
tın aynıdır. .?1>. sam 1 1., 30 ve 3 1 . satırlar 1 5- 1 7. sarırlara, ;\ l -3-1. s.ırırl:ır ise 1 7-2 1 . sarırl:ır::ı kar
şılık olımıkra.lır. Rir nokra öğe olarak ne bir uzaklık, aralığa sahip ol:ıhilir (çiinkii aksi t:ıktlirde
nokra hiiliincbilir vlacakrır), ne de kendisi bir aralık (di:ısrcma) olan aralığın bir patçası olabilir
(krş. Rohi n. l.11 Th. PLtton. , s. 370).
:il ld,-:ı-S::ıyılar h:ıkkımlalci genci tartışmanın özeti ve sonuçları. 37. samdaki "sayıları ilk de
aLın tilomtlar" Pl:ıron, Spcusippos ve Ksenokrarcs'e işarer ermckrc.lir.
-1) Yani Rir olan ve Ril)'iik olan ve Kilçük olan'ın meydana gcrirtliği iki olan. - 1 2. sarırdaki
573
M ETA F İ Z i K
"ilk olarak IJeaların aynı 1.amanda sayılar olduğunu söyleyen kişi" Placon'dur.
1 l Fragm. 1 4, Dicl� - Epikharmus ile ilgili olarak krş, r. 5, 1 0 1 O a 6.
21 Ariscorclcs burada (2 l . satır) İdealar öğretisinin özel bir clcşcirisini başlacmakraJır ve onu
N, 3, 1 Cl'lO a 2'ye kadar ,ıevarn ettirccekcir. Bu yeni kısım - ki Syr.'a göre (1 60. 6) bazı elyazma
l:ırı I'\ kiıahını bu kısımdan itibaren başlacmaktaydılar - aşağı,laki şekilde böhın..-bilir:
al Plaroncularcı cilmdlere ve ilkelere izafe edilen ayrı başına varlığı n cl�ririsi (1 086 a 2 1 -
1 087 a 2 5 , M 'nin sonu);
hl Karşıdar olarak gözönüne alınan, formd ve maddi ilkelerin eleştirisi (N, kitabının 2.
·
biililme kadar olan baş kısmı. l 090 a 2). Krş. N kitabının norları.
Rıı pasajın 2 1 -32. sarırları belki M, I , 1 076 a 8-32'nin bir cckrarıliır (1 076 a 32'nin nocuna
hbl. Bonir7., (565), Ariscoreles'in gerçcklqcirmcye çalıştığı planı açık bir biçimde scrgilemckrc
llir.
3) Yani Sokrates-önccsi filozofların.
'1) Dürt neden kuramı ile ilgili olarak: Fizik, il, 3 (Ps.-Alck... 785, 8-9) veya daha kesin ola
rak 1 , 4 -6 (Bonitt, %6); Dört öğe ve karşılıklı dönüşümleri kuramı ile ilgili olarak: De Gen. a
Cm7'., (, l : H, 5. - 2'1 . samdaki "geri kalan" (ta de), ahlak ve mantığın ilkelerini kastetmektedir.
Ô7cde "şu andaki araşrırmamız" yalnızca duyusal-olmayan rfüderi konıı almaktadır.
574
X I I I . K İ TA P
575
M ET A F i Z i K
1) R. '1. '>?? b 2-i ve R, 6, 1 003 a 6 (ramamen diyalekıik bir inccl.:me) - Rıından sonra gele
n-k hiiriin rarrışma(la (�I. 1 0 ve N, 1 ve 2 bölümleri) i/lulml.:n. bir randan maJlli ilk.:�·i (b.:lir
si1 lki 'yi ve dı.:ğişik halleri) (modes), diğer yandan formel ilk.:ri (k.:ndind.: Bir'il anlamak gerekir.
Roni11.. (%7-%9). 1 0. bölümün planını iyi bir biçimd.: onaya knymuşrıır. Daha i.ince R'de
d,· alı n:ın ilkderi n ıiimdliği veya bireyselliği sorunu burada ikili bir dilemma ranlımırla scrgi-
1,·nm.-kre ve çözülmekıellir. Aristoteles önce ( 1 6-20. satırlar) llk-alar gibi bağımsı?. bir varlığa sa
hip ol�n r.:kil rözlerin varlığını ortaya armanın gerekip gerekmClliğini ve sonr:ı (20- 1 08 .. a '1 ) bu
ri>1l,·rin ilkderinin ı,•kill.:r m i tümeller mi olduklarını kendine sormakr:ıdır. An<.-ak hangi çi.lli lm
hcnimsenirce benimsensin ayrı başına var olan rözlerin varlığı onaya aıılır arılma7. ciddi gih;lilk
lere ı.liişiilm..-kredir. Rıı gliı.;lilkler sırasıyla 20-37. sarırlanla (ıekil ilkeler) ve 3 ..- 1 087 a 4. sarırlar
da (nimd ilkder) inl·clemekte ve sonunda 4-25. sarırlarda çi.i7.iilmekı.::d i r.
.?) Y:mi i lke-Bir \'e Rdirsiz iki olan'ı.
3) Rıı ise saçmadır. Arisrotdes bunu heceler örneği ile kanıılayacakrır: Eğer RA hecesinin öğc
lcri olan B ve A hartlcri kendilerinde ve bireysd olarak var isder, anc:ık ıck bir RA hecesi olacak
tır lkrş. R, '1. 1 000 a i l.
'1 l 11. sarmla hahcr verilen ilkelerin bireyselliğinin ikinı:i sonucu.
576
X I I I . K i TA P
1 ) Krş. ikinci A11tılitiklt'r,1, l , 7 1 a 1 9-29 Hamdin (/.t' Sy.<t. d'Ar . s. 1 80. nor 1 ) h:ıklı ola
- .
r.ık hu iirn,·i,rc dikkari ,·ek miştir: Bu ö rnekre kıyasın sonum. biiriik iinermenin bir :ılı ıkl ığı (su
h.ılı,•rn:ıriııııl olar:ık giiriinmekrelli r. 1-Iamcli n bu örnekren Arisrcırdes'iıı kargıları :ır:t.� ında birin
ci sı r.ı�·ı kır:ısın k:ıpl:ımcı yorumunun işgal eniğini gösrermek iı;in r:ır:ırl:ınnıışrır. Bu pasajda
orr:ı r.·riın. hiiyiik w ku,·iik rerimiıı kendisinde birbirlerirle ii1,lcş ııldııkl:ırı hir li1 ol:ır:ık •k-ğil,
kii�·iik r•·riıııin bir p:ırı;:ısı veya bir bireyi olduğu bir sınıf ol:ır:ık güz iiniine :ıl ın m:ıkr:ı.lır. 1 l:ımc
lin 'in l.ıl7i h:ıkım•l:ın doğru olan ve bu pasajın konusunu l'l:ırunrn lde:ıların riimdl..-r d.-ğil.rekil
ş•:·l..-r nlduğıınu rcsis ermen i n ohışrurması ölçilsilnde de anl:ını lı ol:ın bu rorıımu. gene .le bi1.c
Arisrıırdes iı;in riimdin her şeyden önce zorunlu ve ö7.Scl ol:ın olduğunu ve riinıcl olanın (kara
r1nros) Mİİ7İİ gereği obıı�:ı (kath'auto) dayandığını unumırnı:ım:ıl ıdır (hu nokrn ile ilgili olarak
Z. 1 "i'in son notıın:ı hb.) .
.:!) Yıık:ı mlaki 20. s:ırı r:ı cevap vermekredir.
�) 1 1,·r ikisi de :ırııı iil,·iide saçma olan iki sonuç 4. s:ıtı r:ı k:ı.l:ır hiltiin hu p:ıs:ıj ile ilgili ola
-
r:ık Ro�s'ıın metni ve �·ımımunu {i l, 467) izliyoruz. Eğer ilkelerden lken.li ııd,· l f ü ve bdirsi7 i ki
ol:ın',l;ın) \":ırlığa gelen rii1lcr, tümellerse, anık töz yokrıır; ı;iinkii bir riİ7 10nınlıı ulır:ık bircysd
dir. Ür.:; \';m,lan rli7 olm:wanın röz olanın ilkesi olması da i mk:insmlır.
-il ı <-Akk , bu sun s;tırlarla ilgili olarak iki açıklama reklif crmişrir. Arisrurcles siizU edilen
gii,·liiklerin nC1.len inin durusal tözlerin dııında bireysel ve :ırrı başına v:ırlığ:t s:ıhip ulan hir şeyin,
)·.ın i f ,ı.�.mın \'arlığı ıılduğı.ınu söylemek istemiş olabilir (7'J 1 . 2 ,.,1 . ) Yine bura.la birerscl gcrçek
.
likl..-r ol:ır:ık göz iiniine :ıl ınan ldcalann kendilerinin dışınd:ı onl:ırın formd ilkesi. kendinde
l\iı 'in \":ırlığının kasrcd ilıniş olduğu li iişiiniilebilir. Bonir7.'..- giire ('i68-'i<><J) her iki gtiriiş •le aynı
iikiitl..- �:mınulabi lir. An�-:ık her iki görilşün de merinle uzl:ışrı rıl ın:ıl:ırı arnı iil,iidc giiı;riir. Ro
ni11 'in kı·ndisi, Ps.-Alek.'u rakip ederek tercihinin ilk ruruma giniğini gi1lemenıdaetlir.
Clırisr'in de güri4ii hudur. Riz de bu ilk yorumu benimsironız.
'il Arisrordes sı r:ısırl:ı 7- 1 0 ve 1 3-25. satırlar arasında, d:ıh:ı i.'ı nce yuk:ıml:ı 1 08(• b 22-32 ve
�::! -�.,.. s:ırırl:ırJa on:ır:ı konmuş olan iki güçlüğü çözecekrir.
577
M ETAF i Z i K
'.!) Rıı gii�-liik Ps.-Alck., tarafından iyi bir biçimde ortaya konmuşnır (79 1 . 20-21 ) : Ancak tü
mdin hili ıııi \'ard ır. i mdi tilmel var olma<iığına göre, bilimin konusu \'ar olınayan<lır. Aristotc
b'in l�lsd�·sin<lc i)nemli olan bu problemi Z, 1 5, 1 010 h tl 'le ilgili hir norra de aldık. Ru nota
giin.l,·rip>nı7.
;il Ps.-Al,·k.,'ıın :ıçıklamaları (792.35 vd.) açıktır ve nakledilmeye <leğmlir. Ô7il i ıibariylc göz
i>niine :ılınan (proı:goıımenos) bilim, özel (merike) ve biltlil.lir. Onun konusu helli bir nesnedir.
K11nıısu tiimd ve hcli rsiz olan beli rsiz ve bilkuvve genel bilim (he k:ııholou cpisteme) ancak özel
hilim.I,· ve il7.d hiliml.: vardır. Ve biz bireyselde içerilmiş ol:ın tiimdi ancak ilincksd olarak bili
ri1. Rıır:ıd:ı dıırıını iim:e ve esas olarak filanca özel rengi güren vc·tiimd nitelik olan genel olarak
rl'ngi ise anl�ık belli hir tarzda ve ilineksel olarak gören gfü.iin dunımıınıın :ırnıdır. Yine gramcr
d de :ıynı şekild.: helli bir özel A'yı inceler ve ancak bu A bir A tılduğu i�·in ilineksel olar:ık genel
111.ua'k A 'yı iıKcler (/Jr Anima. ll, 5, 4 1 7 a 28'le aynı örnekl. !\aşka d.:yi�le bireysel olanın ve rü
mdiıı hilı;isi. bir hakıma aynıdır: Akıl tiimcli bilirken tikeli bilir. l>ol:ıyısı}1:ı Platon gibi bilimin
konİı�unıı olııştıır.ıcak hağımsız ve özii gereği varlığa sahip ıiiınd ıözleri farz etmek k.:sinlikle zo
nınlıı tk·�ildir: prr .wlıun modum rogno.rcendi (sadece bilgi bakımından) bir ayrılık kahul etmek
yl'terlidir. Si>yl.:nehil.:ı:ek tek şey, bilimin "katholou" ve "dyn:ımei" (tiimd \'c bilkuvve) ol.luğun
,tı hclli hir ı:ımla tümeli konu olarak aldığı ve "merike" ve "cncrgeia" (li7.cl vc hilliil) olduğunda,
�,·n;,·krcn v:ır olan tek şey olan özeli ve bireyseli konu aldığıdır.
Rıı hilim :mla�·ışının Aristorelcsçiliğin kendi zihniyeti ilji n<lc kahul c<lilcmez ol,luğunu gör
miişıiik l_Z. 'i, 1 OtlO b ti) ve Robin, (La Pensle Hellmiqrır. s. 'i20) Aristotd.:s'in açıkl;lmasını bir
�pok·ınik çar.:" obr:ık nitclendirmekre haklıdır (Bonirz'in diişiinccleri ile <le krş: 569. nor 1 ) :
(iinkii Ariswtelc:s'in değişmeyen öğretisi, bireysel olan, duyumun konusu olduğu için. bilimin
tiimdi konu al<lığıdır. Öte yandan bu tiimel bir çokluğun birliği olmakla birlikte, bu çokluktan
a�Tı oLuak var <h.'ğil,lir.
578
X I I I . K i TA P
579
XIV. KİTAP ( N)
5 80
X I V . KİTAP
1 l '>. s:ır mla Arisrordcs çoğul yerine tekil usöyleyen" (tilu1.0f) if:ulesini kullanmaktadır. Ancak
hıı l>:ısir l>ir ihmal.lir \'C rine aynı tilozoftar söz konusulhır. Zdler'le birlikte "'""· Stıuf., 220, l )
r.·kil uho· ifa.lesinin her 1.aman Platon'a işarer ettiğini ,liişiinmek aşırı olacakrır.
7-9. s:ırırlar fikirlerin akışını bozan bir tür parantez nitdiğin,l..·dir.
2) Cümlenin bu pan;asının çevirisi için Ps.-Alek.'un yoru munu (797, 1 ';) kabul eJiroruz.
Arisrotdes hiitiin Pbroncularda karşıtlann iki tane olJuğunu kanırl:ıınak isrcmcktcı.lir. O halde
iLi ill,,,len .t:ıha fa1l:ısını kabul eder gibi görünenler aslımla yaln ızca iki tane ilkeri kahul ctmek
t,,lirl,·r.
Ross kendi payına rine mümkün görilnen bir başka açıkl:ıma teklif etmekt1..>tlir. "Platon F-1it-
11lmar:ın'ı (wya Bilriik olan ve Kilçük olan'ı) bir olarak ele almakta ve onun tek bir ranınıla ta
nınıl:uuhilir olm:ı.� ın:ı karşılık içintie bir çokluk, yani Biiyiik olan ve Kih;iik olan'ı ihtiva ettiğini
hdinml'm,·ktcJir . . . Aristotelcs'in kendisi Büyiik ve Kiiçilk ol:ın'la ilgili alışıl:ıgclen yanlış yo
nınılam:ısına uygun ol:ır:ık (krş. M, 8, 1 083 b 24 ile ilgili norunı111. ) onl:ırı iiı; şey gibi ele :dmak
t:ı ısr:ır •·tnıdmxlir ( M . s:ırır)".
3) Y:ıni "karşıtları ilkeler olarak alma yanlışından ayrı ol:ır:ık". - 1 'i. sarırJ:ıki "bazıları"ndan
(hoi m.·n) k:ı.�tcdilen l'bton'dur; 1 7. satırdaki ubaşka bazıları" ıul:ın ! h oi Jel k:u"tcdilcn, bilinme
yen l'l:ıronnıl:ırdır. l 'J. samdaki ubaşka bazılan"ndan (hoi de) k:ıstellilen belki l l ippasos okulu
na :ıir ubn l'}"thagor:t5','.ıl:ırdır (kq. Robin, La Th. Plaıo11., s. 6'i9).
'O .:!il w .:! 1. sarırlarJ:ıki ulogikas" teriminin iki anlamı ile ilgili olarak krş. Robin, /.11 Th. Pla
'"" · · s. 1 1 :�. not 3J 1 - 1 © I - Aristoteles şunu demektedir: Kiitiin bu tilo10tl:ır tamamen SO}'\lt bir
58 1
M ETA F İ Z İ K
h:ıkış açısı içine yerk-şmişlerdir; onlar "tamamen diyalektik" (logikos) ;ıkıl yiiriitmiişlenlir. Bu
nıınb hirlikte onbr, Fazla ve Eksik olan kavramları dah:ı hiiyiik gendliğe s;ıhip olduğumlan,
llaha d:ır hir beli rlemenin doğurduğu güçliiklerden _kunulm:ıkt;ulırl:ır. Krş. Bonin:, '; "." 1 .
1 ) Genclliğintlen dolayı Fazla ve Eksik olan'ı tercih eden tilowlbr, Sayı gcnd bir şey oltluğu
iı;in �ncl olarak sayıyı, sayılar dizisinin ilk varlığı olan belirli iki olan\lan lince b-clen hir şey ola
rak de :ılmalıyı.lılar. Krş. Bonirz, 57 1 (Robin, LA Th. Plaro11., s. 1 1 2 \'e not 33 1 -1 ve l l'ye tlı: hkz).
:?) Rilinrn<.'}'en l1phagorasçılar (Ps.-Alek., 23; 798, 23; Fr.ıgm. 1 ı; 1 1 a 21 Oam:ıskios. de
=
Pri"'·. . c. 306; Timnios, 35 a, b ile de krş.) - 2 6. satmfaki Mdii,oer h:ı:ı:ı lll111otbr" (hoi tle) Sf'<.'\ tsip
pns'nır.
3) Oola�·ısırb Rir olan, eğer Az olan ise (Az sayıda olan, oligon : Ru terimin kesin anlamı ile il
ı;ili olarak krş. [, 6. 1 016 b 5 ile ilgili not) iki olan olacaktır: bu ise saçmallır (Ps.-Alı:k .. 71J1J, 4-'i) .
1) ld ..-a-S:ırıl:ırın ilkeleri olarak karşıtların seçimini elcşrinlikten sonra Aristııtclcs sırasıyla for
mcl ilk.-yi (Bir obn'ı) ve maddi ilkeyi göz önüne alacaktır:
a) Formd ilke ile ilgili olarak ( 1 087 b 33'ten 1 088 a 1 4'e bli:ır) Arisrotcles Rir l•l:ın'ın gerçek
lloğ:mnı tesis ellcı:ı:ktir: O, bi r töz değildir, basit bir ölçil birimidir (metron), :H. satır; 1 . I , ve 2
il.· ,.... k rş.).
h) r.. ıa,l,li ilke ile ilgili olarak ( 1 088 a 1 5'ten böliimiin sonuna k:ılbr) Aristotelcs ci1dliklı: iki
olan'ı oluşnır:ın k:l\'ramların göreli şeyler oldukların ı ve gürdiliğin (rd:ıtion) hiitlin kategoriler
için,le en :ı:ı: tfü obn kategori olduğunu kanırlay:ıcaktır. O h:ıldc en miikcmınd anl:ımlla tii:ı:ler
obn 1,1.-a-Sapları onbrdan türetmek saçmadır. - O halde n t\ir olan, ne i ki ubn llk-a-S:ırıların
ilkd,·ri i>.. le,•ini gilrcmczler.
582
XIV. KiTAP
şey içi n. her cinste farklı olan ve özne olan farklı b i r şey vardı r.CO
35 Örneğin müzik akordunda bu yarım-ses, büyüklükte b i r parmak,
bir ayak veya benzeri bir ölçü, ritmlerde bir vuruş veya bir hecedir.
Aynı Şt'kild.e ağı rlıklarda da o belli bir ağırlıktı r. Nih:ıyet bürün di
ğer duru mlarda da o niceliklerde bir nirdik, nidiklt>rde bir nicelik
tir (vt> ölçü birimi, birinci durumda türsel bakımdan, ikinci du-
l 088 a rumd:ı duyum bakım ından bölünmt>z bir şeydir) J .! l Bu ise B i r
olan'ın kendinde b i r gerçeklik, özü gt>reği var olan b i r töz olmadığı
anlam ın:ı gelir. Bu da makul bir şeydir; çünkü "Bir olan" herhangi
5 bir çokl uğun ölçü birimi olmaktan başka bir özdliğe sahip değil
dir; "sayı" ise ölçülen bir çokluk Vt' bir ölçüler çokluğLf\ J anlamına
gelir (o halde Bir olan'ın bir sayı olarak göz ön üne alın mam:isı
doğrudur; çünkü ölçü birimi, bir ölçüler çokluğu dt'ğildir. Ancak
ölçü birimi ve Bir olan'ın her ikisi dt> ilkt>dirlt>r). Ölçü. her zaman
ölçülen şeyleri n hepsinde orcak olan bir yi.iklem (arrribur) olmak
zorundadır. Örneği n eğer ölçü biri mi atsa, ölçi.ilen varl ıklar atlar-
ıO dir. Eğer o i nsansa, i nsanlardır. Eğer insnn . nt ve ımm'yı ölçmek
söz konusu ise, ölçü muhtemelen "mnlı Mrlık" olacaktır. Yt> bu var
lıkların oluşcurdukları sayı, bir canlı varlıklar sayısı olacaktır. Eğer bu
n un tersine buradaki şeyler imn11. be_v11z ve )'t"irt�)'el/ ise bunlar total
bir sayı oluşturmazlar; çünkü bi.irün bu özelliklt'r burada sayı bakı
mından bir ve aynı olan bir varlığa airrirler. Ols:ı olsa onların oluşrur
dukhm sayı. bir cinsler sayısı veya benzeri ad taşıyan bir şeyin sayısı
dır. C4 l
15 Öte yandan (5) Eşir-olmayan'ı basit b i r şey ve bdirsiz iki olan'ı
Büyük ve Küçük olan'dan meydana gden bilt>şi m olarak de alanlar
muhtemel veya hana mümkün göri.işbin çok uzağındadırlar. Çünkü
a) bunlar gerek sayılar, gerekse büyüklüklerin öznebi olmaktan çok
Çift ve Tek, Düz ve Pürtüklü, Doğru ve Eğri olan gibi Çok ve Az
olan sayı nın; Büyük ve Küçük olan ise büyüklüğün olmak üzere belir-
20 lenimleri ve ilinekleridir. Sonra b) bu yanlışa Büyük ve Küçük olan'ın
1 ) Şiiri.: anlamak gı:rd.;ir: "Her cinste farklı olan, bir d:ıyanağ:ı (su hst rat) sahip olan vı: hirinci
olanı iil\·ı:n hir diğer Şlj' vardır".
2) l':itdikler söz konusu olduğunda "tür bakımından" (k:ıta ıo eidos), nkdikler söz konusu
ııl,fıı�un.b ",fııyum bakımı ndan" (pros ten aisthesin) bi.i liinmcr bir şey. A\·ıkbması biraz furklı
nl:ın l's.-Ald.;., 799. 26-30'la krş. Ross'un eleştirilerine de hb. (1 1 , 37.!).
3) 6. satırd aki "pl.:.'fhos metron" (ölçüler çokluğu) ver:ı ba.şk:ı dı:yişlc "enatlon" "birler çoklu
ğıı "dıır: \'İi nkü Bir olan. çokluğun ölçüsüdür.
'1) 1 1. s:ıtmlaki "ı:insler" (genon) "kategoriler" (kategorit1 n) ile eş!tnlamlıd ı r.
'i) A ri sıntclcs burada maddi ilkenin dcştirisine geçmekretlir.
583
M ET A F i Z i K
il E 11 l ;ı
w Eksik ulan, Aynı v e 83.Jb olan vb. (Ps.-Ald.: . . 80 1 . 1 7). Robiıı\ : gi.ire l/.ıı Th. Pin
ton., s. 108. not ;l2'J) bunlar yukarda 1 7-2 1 . satırlar ar:uınJ:ı sii7il �... lilcn 111lıkl:ır (Çok .ılan ve
A1 ulan \'l-ı.l ver:ı harra Uzun ve Kısa olan, Geni§ ve Dar ol:ın (k rş. f\ I . ') . I OH'; :ı 9- 1 2) veya ni
h;ıyc-t Çok w A:ı ol:ın. Fazla ve Eksik olandır ( 1 087 b 1 6- 1 8).
2� (.;tird ilik gibi bir şeyi - Bir şeyin maddesi, bilkuvve bu ��-,· olan şcpli r. Ama görclil.:r (pros ti)
n,· hilkııwc. ne biltlil röllerdir. O halde onlar tözün ma\idcsi ol:ım:11l:ır. Ve gcnd ol:ır:ık giirdi ola
nı. rii1iin m;ıJJesi \"C iiğcsi kılmak saçmadır. Çünl.ii töılin öi,'Clcri ti.i7llcn linı:c gelirler. oysa gi.>rcli
ol:ın. s:uk....·c töldcn lk'ğil, aynı zamanda nicelik ve nitelikten llc sonra gelir (Ps.-Al.:k., 80;\, 2 1 -26).
3) Ôm�in ins.ı nın ateş veya su olduğu söylenmez. Bıın.ı karşılık s�:,.ı nın Çok ver:ı A7. ,.b. ol
llu�ı siirlcnir. o h:ılJc Çok olan veya Az ol:ın vb. Öbrcler llt::ğillli rl.:r. - b. s:ıtml:ıki � isrer arrı baş
l:trın:l, ism birlikte� (bi khoris kai hama) ifadesi ile ilgili ulr.ık krş. Ps.-Alck 802, :H-:iC.; Çok
.•
ol:m l r olus) ve Al ul:m (oligon) gerek birlikte, gerekse ayrı arrı öm�-ğin üç s:ırısı veya diğer sayı
l:ır h:ıkkınJ:ı ta.�Jik edilebilirler. Böylece üç, aynı ıam:mJ:ı hem çul.: ol:ınllır (pohıs). hem az
ol:ınllır (oli�us); lli.inlc göre o az olandır, i kiye göre ise çok ul:ınllır.
584
X I V . KiTAP
çok olursa, Bir az olur), mutlak çokluk olan bir şeyin de olması gere-
) O kir. Örneğin eğer On'dan d:ıha büyük bir sayı yoksa On, Çok
olan'dır veya Onbin Çok olan'dır. O halde nasıl olup da her sayı Az
ve Çok olan'dan meydana gclebilecekrir? O halde herşey hakkında ya
onların her ikisini de aynı zamanda rasdik ermek veya onların hiçbiri
ni rasdik ermemek gerekir. Oysa gerçekre sayı hakkında yalnızca onla
rın ikisi nden biri tasdik edilir.
1 ) Rıından sonra gdcn akıl yüriltme ile ilgili olarak krş. Robin, l.ıı Th. />l,uon., s. 324, not
2R 1 - l'l:ıroncıılar l,lca-s:ıyılann ezeli ebedi olduğunu dilşilnmdm:..Jirkr. imdi Sayılar ezeli-ebedi
olama1l:ır; çilnL.il sarıl:ır öğclerden meydana gdirler. Öğdcri olan her şey .İse bilqiktir. Bilqik
ol:ın şcrin de maddesi vardır. Maddesi olan, var olmaktan kesilebilir. Var olmaktan kesilebilir
ol.m ise 1.?di-ebedi do..'ğil,lir. O halde öğderi olan bir şey, eıdi-eb..""tii dcğil,lir. l\C.iylccc Sayılar eze..
li-1..-l>..·,li ,ı ..�il,lir. - l's.-Alek.'un Ö'Zeti (804, 1 -3) çok açıktır.
2) Giiç pasaj. Riz Christ'in metnini takip ediyoruz. Ross\ın, çevirisinde bununla ilgili yerde
teklif eniği noktalama :ı:onınlu görilnmemeL."tcdir.
3) l/i.rt. Anim., V, 1 9, 552 b 1 7 gelip geçici varlıkların örndderini vermektedir.
'1) [)� Cır/o, [, 1 2 I Bonitz'in dediği gibi (574) I, 7 değili veya bdki 0, 8, 1 050 b 6 vd.
585
M ETA F i Z i K
yatmakra.lır.
'i l Fragm. 7, O icls - Sophistts, 237 a'ya da bkz.
6) Arisrorclcs'in ilk itirazı (6- 1 4. satırlar): Parmeni<les'in Rir olan'ı hangi varlık kategorisi al
tında gcrçckl.:şecckrir? O, belirlemeler olmaksızın var olmayan ti.iz ol:ım:ı7.. Rir röz gerektiren ni-
586
X I V . KİTAP
nimst>c.liğimi1 Ps.-Alek.'ıın yorumu bu akıl yiirütmenin tinciiliine Çlık i.i7d hir anlam venlirmek
t•·,lir: <,:i1ilıııiş ol:ın şek il r:ıklaşıktır; oysa akılsal şekil zorıınlıı olarak tloğrmlıır (krş. t-. 1 . ;-\, 1 078
:ı �Ol.
587
M ET A F İ Z İ K
l:ımda v:ır-olmayan değildir. Farklı k:ıregoriler b:ıkımı nd:ın ele :ılı n:ın
v:ır-olm:ıyanın varlığın kategorileri ile :ıynı sayıda çok :ınl:ım:ı geldiği
ve bund:ın başka "yanlış olan" :ınl:ımı nd:ı v:ır-olm:ıyanın y:ınınd:ı
kuvve olan anlamında var-olmayanı n var olduğu da bilinmektedir.
30 1 mdi oluş ancak bu sonuncu anlamd:ıki var-ol may:ından h:ırekerle
meydana geli r. İ nsan, İnsan-olmayandan, :ıncak bilkuvve ins:ın anla
mı nd:ıki var-olmayand:ın hareketle i nsan olur. Beyaz, beyaz-olmayan
dan , :ıncak bilkuvve beyaz-olmayan :ınl:ımındaki v:ır-olm:ıy:ından ha
rekerle meydan a gelir ve meydana gelen isrer rek bir şey, isrer çok ol
sun durum değişmez.
Varl ıkların çokluğunu açıklamak için Plaroncul:ırın ancak röz
çerçevesinde konuşmuş oldukları aşikardır. Çünkü onların i lkele
ri nden harekede meyd:ına gelen şeyler sayı lar, uzunluklar ve cisim
lerdir.m Ancak töz olarak göz önüne alınan varlığı n çokluğunun
nedeni ni araştı rmak, buna karşılık nirclikler ve n iceliklerin çoklu-
35 ğu nun nedeni n i sormamak ruhafrır. Şüphesiz ki iki rür beyaz ol
masının veya renkler, tadar veya şekiller çokluğunun olmasının ne-
1 089 b deni ne belirsiz İki olan, ne de Büyük ve Küçük olan'dı r.C:!I Eğer
bu filozoAar bu problemi(3) ele almış olsalardı, rözlerdeki çokl uğun
da nedenini görmüş olacaklardı. Çünkü neden, bütün karegorilerle
ilgi l i olarak hiç olmazsa benzerl ik bakı mından141 ayn ıdır. Bu yan ıl-
5 gı Plaronculara kendisinden harekede Varlık ve Bir olan'la b i rl ikte
bürün varlıkların meydana geti rileceği Varl ık ve Bir olan'a zır olan
bir ilkeyi aram rmışrır ve onlar bu ilkeain aslı nda Varlık ve Bir
olan'ın ne zıddı, ne olumsuzlaması ol may:ın,1�1 gerçekre röz ve ni
rel i k gibi varlığın bir cinsi(6) olan göreli l ik ve Eşir-olmayan oldu
ğunu farzetmişlerdi. Onların yine araştırmaları gereken şey, göreli
l iği n kendisinde nasıl olup da b irlik deği l, çokluk olabileceği idi.
Gerçekre onlar i lk Bir olan'ın dışı nda nasıl bi rler çokluğu olduğu-
bakımından (karh analogion) her şeyin neden ve ilkderi aynı şeylenlir (mali.le ve form): Ps.-
.
Alek. 808, 2:!-24.
.
51 Ru tilozotlann f.uz ettiklerinin tersine olarak. Çiinkil (Ps.-Alck., 808, 36) Rir olan'ın
olumsuzlaması ve ka11ın Bir-olmayandır (ro oukh hen) yoksa r�ir-olma}'lln (ro :ınisonl dcğiltlir;
Varlık'ın ka11ıtı ise M\'llr-olmayan"dır (to ouk on) .
6) Başka Jcyişle b ir karegori" (harfi harfine: bir •doğa", physis, 7. sanr).
M
xıv. KiTAP
m.:kl,· h:u:ı rapmışlardır. Göreli olan ne bilkuvve, ne bilfiil ol:ırak rü7.<llir. O nirdik gibi basir bir
kar<-gori<l,•n ibarettir.
5l Yani Rilyük ve Kilçiik olan'ı veya qir-olm ayan 'ı ma<l,li ilke olarak ilan C\lcn k işi , rlaron.
(") Yukamla 1 089 :ı 7 1 5 ve 34 .
•
7) Krş. rs.-AJck. . 8 1 0, 26-8 1 1 , 7; Bonirz, 578; Robin, /_,, Th. J>/,uon., s. 540 vJ. ve ilgi li not
- Çokluk sonınu, rii7.lcrin ilinelderi ile ilgili olarak ortaya <;ıkm:ıkr:ıdır: llinek lcr rözlcrdcn aynla-
589
M ETA F i Z i K
m:ı1 ııl.lııkl;ırından, rii7.lerin çokluğunun ilineklcrin çokluğunu gcrekrinliği il.:ri süriil.:bilir. Aris
torcl.:s hıına onun yercrsi7. bir cevap olduğunu söyleyerek iriraz crmekre.lir: Çokluk, madde ge
r.·kririr ve her varlık l·insine özel bir madde; ancak rö1Jenlcn ayrı ola rak v:ır olmayal-ak olan bir
m;ı.l,lc. i1;ıfo ermek gcrckecekcir.
i l PLırcın 'ıın giirclilik üzerine çözümü kabul edilemez ol.luğu iliin. - 2'J-J 1 . s:ınrlar zordur.
Ri7. Ps.-Al ..:k., 8 1 1 , J 'i'i izleyen Robin'in yonımunu (la Th. l'lıuon., s. 513-'i·H, nor -19 1 ) be
nimsiyonı7.. Tözlerin çokluğu, ilinekler için olduğu gibi, m:ıddc gerckririr (Ross, i l , ·f'."7 r:ıma
m.·n farklı hir anlam rcklif etmektedir) - 29-30. satırlardaki "rli7" (rn de ri). formla (cidas) cş:ın
l:ıııılı.lır - 30. sarmlaki "cinsinden bir Joğa" ile k.ıstedilcn, ilincklerlc ilgili ol:ır:ık sil1ii c<lilen
cinsrı:n hir <loğadır; başka deyişle bir madd�Ur.
21 Nasıl cılup ,fa bir şeyin öznirdiklerindcki çokluk anl:ımınd;ı li"k olahik'\.''-iini' açıklamakta
k:ırşıl�nkl;ırı zorluk <k-ğil<lir.
�il Vc l'bron'un sisreminde lJealar (veya tözler - çünkii l.le:ılar en miikemmcl anlam<la röz-
1,•r,fir) sarıl;mlır, o h al.le niceliklerdir (Ps.-Alek 8 1 2, 6 V<i.).
.•
-1 ) Aynı akıl }iiriirmenin devamı. Tözlerin çokluğunu aliıkbm:mın zorluğu m:ı.l.li ilkenin
}h�ni Fşir-olmayan'ın veya göreliliğin yetersizliğinden ileri gelir. liiinliiğiimil1: gibi Eşir-ıılmaran
wp giirclilik ne kentli riirlerinin çokluğunu, ne varlıkların \·okluğunu :ı�·ıklapbilir.
'il O 7.:ıman özellikle röz ve ilineği birbirine özdeş kılm:ık zonın.l:ı kalı n:ıl�ıktır: çiinkii nicelik
i\7.iin hir ilincğidir (Ps.-Alck. 8 1 2, 1 9).
590
XIV. KiTAP
1 ) Arisrll(cles N kirabının bütün geri kalan kısmını ayrı b�larına var olan Sayılar kuramuun
cl,·ştirisine uhs is ermektedir. Onda şu bölümler ayırd ı..>tl i lehil i r:
a) Arn başına bir varlığa sahip olan şeyler olarak göz i.lniine alınan matemarikscl Sayılaı
k ura mın ı n inccl.:nm�i ( 1 090 a 2'den 3, 1 09 1 a 1 2'ye kallar olan kısım) - Bu kısmın M. 2 ve 3
il.- ilişkisi hakkımla krş. Bonin, 579. M ve N'nin iki ayrı deneme olduğunu <lii�"ilncn Ross'a rağ·
men (i l , '1 .. ')) Bonicz'in ayrımı kabul edilebilir.
hl Ezdi-Eh.-di Sayıların meydana gelişinin (gcnerarion) clcşririsi (3, 1 09 1 a 1 :?\len 4 ,
1 or)) a ::?9' :l kadar ol:ın kısım).
c) llkdcr ve iri olan arasındaki ilişki (4 , 109 1 a 29'dan 5, 1 092 a 2 l 'e kadar olan kısım).
dl Sayı ve ilkeleri arasındaki ilişki (5, 1 092 a 21 -b 8).
e) Varlıkların ncıleni olarak göz önüne alınan Sayılar (5, 1 092 b S'dcn N'nin sonuna ka-
llar olan kısım).
2 ) lsc.:r fail neden (ılarak, ister ereksel neden olarak, ister başka h erhan gi hi r t:l rzda.
3) S pcusi ppos'a (krş. aşağıda 3, 1 , 25-30).
'1) Yani :ıyrı b:ışın:ı var olan ve tözsel sayıların (Ps.-Alek .. 8 1 3, 1 0).
5) f\I. J, i.izcll ik le 1 077 b 1 7-22. Kış. Sylv. Maurus, 40::?.
(>) 1 6-::?0. satırl:ır ar:lSında Arisroteles Platon'a (yukamla '1. sarırd:ı kendisin.: işaret edilen Pla·
ton'a) geri llönmd.:rcdir. - 1 7. satırdaki "mantıksal soyutlam:ı� (1..'\:hccsc) ile ilgili l•l:ır:ık krş. A. 9,
'J'J.:! b 1 0.
59 1
M ETA F i Z i K
m:ı7.sa n:ısıl ve n için bu özün bir ol:ın bir birey olduğunu :ıçıklam:ıya
ç:ılışıyorl:ır. Ancak onl:ırın nedenleri ne zorunlu h:ırra ne de mümkün
olduğundan, şüphesiz bu nedenlerden dol:ıyı l dl":l-Sayıların varlığı n ı
r:ısdik ermek zorund:ı değiliz.
Pyrhagor:ısçıl:ır:ı gelince, onl:ır sayıların bdi rlenimlerinin çoğu-
20 nun duyusal cisimlerde bulunduğunu gördüklerinden. duyusal v:ırlık
ların sayılar olduğunu vars:ıymışl:ırdır. Ancak bu sayılar, şeylerden
:ıyrı değillerdir. Onlar, varlıkl:ırın kendilerindc-n mt'ydana gddikleri
sayılardır. Neden? Çünkü onlar s:ıyıların bel i rlc-nimleri ile müzik ska
lasında, Gök'ce< O ve başka birçok varlıkra karşılaşıldığını söylemek
reydiler.
25 Var olan biricik sayının macemariksel sayı olduğunu iddia eden
fılo1.0Aar isc(2) böyle bir görüşü ileri si.irme gücüne sahip değillerdir.
Çün kü kendi v:ırsayımları buna engcldir.1 .ll Onlar bundan dolayı du
yusal şeylerin bilimi olamay:ıcağın ı söylemekle yerinmişlerdir. Biz ise
bunun cersine, daha önce söylediğimİ7. gibi<4J bu rür şeylerin bilimi
nin olduğunu i leri sürüyoruz. Maremariksel şeylerin ayrı başlarına v:ır
olmadıkl:ırı da açıkcır. Çünkü eğer onlar :ıyrı başlarına var olsalardı,
duyusal şeylerde onların bclirleni mleri ne rasrhın mazdı. Bu nokrada
gerçekren Pychagor:ısçılar clcşcirilemezler.<"il Bun:ı karşılık onlar sayı-
30 larla doğal cisimleri meydana gecirdiklerinde, yani ağırlığı vey:ı hafıA i
ği olm:ıyan şeyden, ağır ve hafif olan şeyi oluşnırduklarında. duyusal
bir gök ve cisimlerden başka bir gök ve başka cisimlerden söz ediyor
35 gibidi rler. Sayının ayrı başına varl ı ğını kabul eden Phuoncular isc(6)
1 ) E\Tcn'tlc.
2) Rir iinccki biil iim de 7. satırda kendisinden Ariscocc l..-s"in süz eniği Spcıısirpos (:?'i-30. sa
rırl.ır) .
."il Arisrord..-s şu n u diyor: Bu filozoflar durwaJ şeylerin sayıl;ml:m ohışruğıınu kemli \�ırsayım-
1.ın gı.-rcği savunama7lar, çünkü eğer matematiksel sayı duyusal şcrlcnlcn 3rrı olarak \":ırsa, du yu
sal ş..·ylcr onl.mlan rcşekkü l edemezler (krş. yukarıda 2, 1 O'JO a 1 1 ) \'c ,h ıyusal şerlerin bilimi ol
m:ı.lığına giire, her riirlü maddeden arınmış ve töz öıdliğinc sahir olan sayıfar var olnıak zorun·
tl;ı,l ı r.
4) Ari5forcl�'in matematiksel şeylerin varlık tarzı Uz.erine kentli liğretisini sergilc,liği M, 3'e
gi >n,lc nne: Marem:ıriksel kavramların biliminin olması iı;in arrı başına var ol:ın biltiil sayıların
var olması kesinlikle zorunlu değildir, onların düşünce ile ayrıl ması , hilkuwc ve soyutlama yolu
ile var olması ( rs.-Alck., 8 1 4, 2 1 22 ) Kq. Bonitt, 580 yercrli,lir.
- .
'i) Çiinkil onl.ıra göre sayılar, teşkil enikleri duyusallanlan ayrı ,1..-ğillcnlir.
6) Plato n ve S rcus i ppos - 2. satırdaki "rakip l.."tıramftla kast ..,lilcn yu ka rı tla 20-25. sar ı rlarda
sil7U ctlilcn 1,ythagorasçılan n kuramıdır. Aristoteles'in 2-3. sarı rla nl:ı .l:ıha önce bahsctriğin i söy
IC\liği sonın, )'\ık:ımla 29. satırda iiarcC eniği sorundur. Ô7.crlc Arisrocdcs sı ras ıyl a 1 6-20, 2 'i -30
\'c 10-2'i. sarırlanl3 sergilenen Platon, Spewippos ve Pychagorası;ıl:ırın üğrefil.:rini 30-3'i'k çelii
ki i\·ine sokmakt:l\lır.
592
xıv. K i TAP
1 ) Tii1lcr ve arrı h:ışın:ı var olan formlar ol:ır:ık ,·:ır cılın:ısı brcrckıi�ini (l's.-Alck.. 8 1 "i, 8) -
$ii7ii l'llilcn tilorotl:ır ı·�'thagorasçılanlır (kq. z. �- 1 o�x h l "i).
::?l l'l:c ,ı,· o haltlc h:ı�ımsız cözlenii rlcr.
;\) 1 Lm·k,·r gibi hir tİİ7. hile olmayan bir şerin sınırını hir tİİ7. ol:ırak onar:ı kcırm:ık saçm:ıdır.
1) I J. s:ırmla sii1ii ,·dilen "bir önı:eki kanııl:ını:ı". s:ıpl:ırın :ırrı \�ırlıi�ına k:ırşı )'İindıilmi� cılan
kınııbın:ı.lır. "Arisıoıdcs bura"a ayrı varlığ:ı s:ıhip nı:ucm:ııiksd �rl,·r ii�r,·ıisini l'ph:ı�:nr:ısçı
r.·, .rinin hir :ıh:ınılın:ısı ol:ır:ık göz önüne alm:ıkı:ıdır. l'rıh:ı�or:ıS4,·l:ır:ı k:ırşı �<.\'•·rli ol:ın k:ınııl:ır o
lı.ıl.I,· l'l:ırcınrnl:ır.ı k:ır�ı d:ı geçerli olıcaknr" (Rcıhin. /.11 11•. l'/,11011. s. 118. ncıı .!:l 1 ).
.
11il Sı.,.·ıısippos i,·in. - Kiiyiikliiklcri, Speusippcıs �ihi. s:ırılar":ın h:ığınıs11 ş,·�-lcr ol:ır:ık de al
m:ık . • ı ı:,':"lnın hirli�ini p:ırç:ılamakıır (krş. Z, 2, 1 11�8 b 1 1 : J\. 1 O, 1 o-.:; h :rı.
..
h l l l:ıh:ı <lcıi,rru cıl:ır:ık "ltlca-s.'l)'ll:mn v:ırlığını k:ıhııl •'\lcnlcrR (l's.-.-\lck . 8 1 6. :?Ol. Kscnokra
.
rcs - 1'i.�ıml:ıki \·iinkil arada bir furk yokıurR, r:ıni i.iğrccinin ilk ..-simlc bir lk-ğişme nll.')'ll:ına
593
M ETAFi Z i K
g•'fi rnwksi1in. Arisrordes muhtemelen daha bü)'lik sayıla rın . ar nı ilkeye uygun ol:mı.k. ll:ıha k:ı.r
m:ışık f;l'omerrik l· is i ın ler meydana getireceğini söylemek isrcınekredi r.
i l .�-. s:ırml:ııı iribarcn biitiin b ıı p.ısajb ilgili ol.ırak krş. Rohin. l.11 Th. Pl.11011. , s. 2 1 6, not
:!.! 1 .!, - O 7:tman hiri idea-sayı için, diğeri Büyüklükler i ç i n . iiçiinciisii marcm:ırikscl �rı i\·in ol
m:ık ii1,·r•· hir m:ılldi ilkeler çokluğu var o lacı krı r. Öre yand:ın l2. sarırl forınd ilke ile i lgi l i ola
rak nnıın \·,�irliliğiııi açıklamak gerekecektir. Bu ise başka her rilrl ii \·ıkış rolıınun bizı: b p:ılı ol
m:mnll:ın üriirii ,.ı: marcmatiksel sayıyı meydana geri rmck için bir b:ışk:ı i lkeye haşvuramayacağı
mı1 için çok d:ıh:ı giif;tür: Çünkü Platon'a göre sayı ancak Bir o l:ı n \'e bdi rsiz iki ol:ın\l:ın mey
ll:ı na gd ,·hi l i r. l 1 (l•J 1 a l 'de Aristotcles'in diişiincesi çok üz,l i\r lellipriquc); b u ndan iiriirii paran
r<."7 i,·in.I.: hirkaç kelime eklemek wnında kaldık).
594
X I V . K i TA P
1) Fr:tgm. 1 89; Rcrok , Poeı. lyr., (uAtaktoi" kitab ı nda : Krş. Sl·hncdcwin. A/m. Rhm., \'i l, s.
1\60 \'ll. l - Simonid1.:s hakkında bkz. yukarıda A, 2, 982 b :i 1 . " Birma tiikenmcz konuşma"
(ın.ıkros logos) derimi (7. satır) daha önce 1-J, 3, 1 01\3 b 21 \le tekrar karşım ı1�1 \·ıkmışrı. Bu siizü
('<lil1.·n �·1.·rd1.· Antisrhcn1..-s onu tanıma uygulamıştı.
2) Y:ıni onların :ınl�tk 2'nin çarpımları (produits) dizisini meydana gctirmdcri miimkiimliir;
çiiııkil iki olan, iki yapandır (dyo po ios ) . Krş. yukarda tv1 , 8, 1 081 :ı 3-'.". (Ps.-Al..:k., 8 1 8. 21\-27).
l liğ..:r s.1 �·ıl :ı r:ı gclinl'c. onhrla ilgili olarak Platoncular kendi ilkelerine aykırı ol:ır:ık çırpmanın
r=ınııub top l:ımayı d:ı kullanmak 1..onınJadırlar.
:il b...l i -dx'tli v:ı rlıkl:ırı üğelerden teşkil ettirmenin imk:inmlığı ile ilgili ul:ır:ık krş. yıık:ırıda
1. 1 ONN. h 1 1-35 - Aristııtdes şunu demektedir: ldc:ılanl:ın hem 1..7...l i -chc.li \':ırlıkl:ır ııl:ır:ık söz
1.·m11.·k. l ı..·ın de ar nı 1:ım:ında onların Bir olan ve belirsiz iki ol:ın \l:ııı lı:ırek ..·ıl..: mer.l:ın:ı �d işle
ri11<l..·n sii1 ermek iınk:i nsmlır. Krş. Ps. -Alck . , 8 1 8, 33-36.
1) 1 :\- 1 N. sat ı rl :ır ii1 hir biçimde ve karanlık i fadelerle l'ph:ıgor:L�çı kozmolııjinin an:ıh:ıtl:ırını
scr�ilcmekt1..'\lir. Sınır'a ( 1 ti . sam) ve merkezi Areş'e ÖlllCŞ olan ve nı1..:·llana gdişi d:ıh:ı iincc Aris
tı.ıt1.·b tarafından sistemin içinde ciddi bir güçlük olarak t:ıkdinı ellilcn Hir ol:ın (ı;iinkii iki olan
l liinrı \lır \'e Giin.::ş lle Y......li'dir) veya ilk uzaysal birim, lr:ılra l•kulıına göre gerek }'İize�·l ..·rllen
Vl..')�I llii1lcnılcnlen ( 1 6 . . :ıtm lak.i uyiizey" (khroia) kelimesi mııhtcnıdcn Prth:ıgurası;ı b�·ıı:ıklı
dır). ger1.·k meni vcy:ı tohumlard.ın (sayıların meydana brclişi börlc l':ınlı \'arlıkların mepl:ın:ı geli
şine hcn1cr; Çiinkii onlar erkek ebeveynden ayrılmış ol:ın hir p:ırç:ul:ın meydana gelirler) , gerek
di�cr ı ı n m rl :mlan tcşckkiil eder. Bu Bir olan, Pythagorasçıl:ırın btışlubr:ı. sonsuz hav:ıy:ı , su btıha-
595
M ETA F İ Z İ K
rına ii7.leş kılllıkları Sınırsız olan'ın (to apciron: 1 7. sam) içine daldırılınışm. Ru ha\·a,lan o,
içine çdmıek yolurla. l>tışluğun en yakın kısımlarını pıtar. Htışlıık :ı1ar :u:ar onun i\·ine s11mak
sım·rirle ıltı(:aları sınırlan,lırır ve birbirinden ayırır v..: biirb:.: \·okluk \'c sayıp meydana �tirir.
Krş. Fizik. 1 1 1, 4: iV. 6, 2 1 3 b 22 vd. Dr Gıelo, i l , 2. •ı. U. l'hilol:nıs':ı ,ıa bk7:. Fraı:m. 7,
l )ids.
rphagora�çıların k01molojisi ile ilgili olarak Ross, II, 4 8J -48·i 'e: Rurner, /. i.fıırorr dr lıı Phil
Gr., s. 1 .2.2 nl.'na; A. Rey, /Jt ]nmem dr la Sı:. Gr., s. 208'.:: Brchi.:r. lli.<t. r/,./,ı Phil., 1, 1 . fasi
kiil. s. 'i !'ye b:qvunıl:ıhilir.
1 l Ari�"tordcs diyor ki: rlatoncular tek sayının meyd:ın:ı gelişi hakkımla hi,·hir şey stiyleme
m,•ktc\lirler. l lartl h:ırtlne alındığında bu görüş, savumılaın:ı7. <;iinkil Rir olan ve l'll.� irsiz iki
obn'ı Sayıl:ırın ilkeleri ol:ırak onaya anıktan sonra Pl:ıronrnb rın hu sapların prısını erkinlikle
rinin al:ını lhşına \·ık:ırmış olduklarını naı;ıl kabul ..,lı.-bili ri1? Zeller \'c Honir1'i ('i8'i ) r:ıkir '-'1.le
r,·k \'e Rcıhin (s. 66 1 ) \'C Ross'un (il, tl84) yonıml:ırın:ı uygun ııl:ır:ık hur:ıd:ı yaln11ca ilk tek
sa�ının. r:ıni Üç'iin Sli7. klınusu ol,Juğunu farzetmek gerekir. Bu :wıkl:ıma Arismrdes'in 21. sa
tınl:ı Riiriik ve Kiiçiik ol:ın'ın eşitlenmesi sonucu ilk çifr s:ıpnın r..-ş,·kkiilii ii7erine söyle,liklc:
riyle teri.! ...,lilmekrl,lir. Syrianus, Plaroncuların kcmlileriııi scmholik ol:ır:ık i fo,le ..·rriklerini
diişiinml"'-t•·llir: Tek sap tanrılara (gerçekte formcl ilke ııl:ın Hir ııl:ın':ıl h,·n1er hir şer ııl:ırak
m•'}'llan:ı �dınemişri. Huna karşılık çitt sayı bileşimine ın:ıd,l,·ıı in ginli�i ş.-rk·rc hcn1,·r ıılllıığu
i\·in. mcpl:ına gclmişri ve o madde ve değişmenin ilkesi ol:ın iki ııl:ııı':ı he111,·nli. Krş. Srri:ınus,
1 ı; 1 . .20- .2 1 .
.21 Rıı scın satırl:ml:ı Arisrotclcs Rir olan'ın iki olan ii1,·rine tıl:ın tiiliııin s:ıd,·l·e m:ınrıksal hir
işl.·m ıılılıı�unu, onun s:lll.:ce göstermek, ortaya koymak :ım:ıl·ırl:ı (.lid:ısk:ıli:ıs kharinl l l's.-Alek.,
R ı •ı. JR) y:ıpılmış ol.lıığu nu ileri siircn Ksenokratcs'in yıınıımın:ı s:ıl.lırm:ıkr:ııl ır. Arisrotdcs,
rbtnnrn ii�retidc 7.:ım:ının işin içine: karıştığı gerçek bir tılıışıın. nwyd:ına ı:cli�iıı si.i1 konusu ol
llıı�unu ı:iisrermckrcdir: ÇiinL.-ü Bir olan 'ın fiiline manı1 kılıı\:ıd:ın iince iki nl:ın . hclirsi1llir ve
onun iki ii�csi,yani Rii�'iik olan ve Küçük olan, ancak Bir ııl:ııı'ın tiiline m:ını1 k:ıld ıkr:ın sonra
eşirlenmd.:rc ve ancak Hir ol:ın'ın fıili sonucun&t belirli olm:ıkt:lllır. Ors.1 bıı nlıış, meydana geliş
s::w11 n ul:ım:ı1. Krş. l>r Cır/o, I, 1 O, 279 b 32-280 :ı 1 0 ve Rııhin. 1.ıı 111. /'/,11011. s. 40'i nl.
.
596
X I V . K İTAP
m ız rürden bir şey m idir veya öyle bir şey olmayıp kendinde İyi ve
kendinde Mükemmel olan, oluş sırası bakımı ndan sonra mı gel i r
ler?O 1 Teologlar bu soruya olumsuz cevap vermekre zamanımızı n
bazı fılozoflarıyla(2) görüş birliği içinde görünmekredirler. Onlar İyi
35 ve Güzel olan' ı n şeylerin doğasında varlıkların gelişi mi esnasında or
raya çı krığını söylemekredirler (Bunu yapmakla onlar bazı filozofları
1 09 1 b rakip ederek B ir olan'ı ilke olarak alanların bu görüşünün doğurduğu
gerçek bir güçlükcen kurrulmak iscemişlerdir:OI Fakac bu güçlük, ilk
ilkeye bir yüklem olarak iyiliği arfecmelerinden doğmamakradır; Bir
olan'ı bir i lke, bir öğe anlamında bir ilke olarak almalarından ve sayı
yı Bir olan'dan m eydana geci rmelerinden ileri gelmekredir). Eski şair
ler de aynı görüşcedirler; şu anlamda ki onlar hüküm süren ve yönere
n i n Gece ve Gök gibi zamanda önce gelen varlıklar değil, Zeus oldu-
5 ğunu söylemekcedirler.<4 ) Ancak şairlerin böyle konuşmalarının nede
n i yalnızca onlara göre evren i yöneren ranrıların her zaman aynı ranrı
lar olmamalarıdır. Çünkü onlar içinde hiç olmazsa şair n iceliğine, her
zaman efsane dil i n i kullanmamaları bakımından, filozof n ireliği ni de
ekleyenler, örneği n Pherikydes ve diğerleri, başlangıçra bulunan her
1O şeyin ilkesi rolünü Mükemmel olana verdi rmekredirler. Magilerin ve
daha sonra gelen Empedokles ve Anaksagoras gibi bazı bilgelerin gö
rüşü de budur.(5 ) Çünkü b unlardan biri ncisi Dosrluk'un bir öğe ol-
1) B�ka deyişle iyi olan, ilkenin kendisinde olmayıp ancak varlıkların gelişiminde mi ortaya
çıkar?
2) Speusippos ve Pythagorasçılarla.
3) Krş. Robin, La Th. Platon., s. 560, not 5 1 52 Burada "bazı filozoflar" ile kastedilen Aris
-
597
M ETAF İ Z İ K
598
XIV. KİTAP
dan örürü bürün İdealar özleri gereği iyi olacaklardır. Ancak biri isre
diği her şeyin İdeasını ortaya arsın: Eğer s:ıdece iyilerin ideaları varsa,
30 idealar rözler olmayacaklardır. Eğer aynı zamanda rözlerin de İdeaları
vars:ı, İdealardan pay aldıklarından dolayı bürün duyusal şeyler, hay
vanlar ve birkiler, iyi olacaklardır.
Bürün bunlar saçma sonuçlardır. İşre bir saçma sonuç daha�I )
B i r olan'ın zıddı olan ilkeler isrer Çokluk, ister Eşir-olmayan, yani
Büyük ve Küçük olan olsun, kendinde Körü olacakrır. Bundan dola
yıdır ki bir fılozoft2) İyi olan'la Bir olan'ı bi rleşri rmeyi reddermişrir.
Çünkü bu öğrecide oluş zıdardan meydana geldiğinden Çokluk'un
35 doğasının körü olduğu kabul edilm�k zorunda kalı nacaktı. Buna kar
şılık bazıları(3) Kötü olan'ın doğası olan şeyin Eşir-olmayan olduğunu
söylemekredirler. O halde bundan çıkan sonuç< 41 kendinde Bir olan
müsresna, bütü n varlıkların Körü olan'dan pay aldıkları olacakrır.
Bundan başka sayılar, kendinde Körü olan 'dan büyüklüklere göre
1 092 a daha fazla pay alacaklardır. Yine bundan çıkan diğer bir sonuç Körü
olan'ın İyi olan'ın yeri olacağı,(5) onun İyi olan'dan pay alacağı. harra
onu almayı arzu edeceğidir. Oysa iyi olan, onun kendisinin orradan
kalkmasıdır. Çünkü zıt, zıddı ortadan kaldı rır. Nihayer daha önce re
sis ettiğimiz gibi(6) her varlığın maddesi, bu varlığın bilkuvve olduğu
şeydir. Örneğin bilkuvve aceş, bilfiil areşin maddesidir. O zaman
5 Kötü olan , bilkuvve olarak, İyi olan'ın kendisi olacakrır. - Bütün bu
b) iyi olan Bir olan'dan harekede meydana gden İdea-Sayılar, idealardır; o zaman ya ancak
iri olan'lann ideaları kabul edilecektir veya her şeyin ideaları kabul edilccckrir. Birinci durumda
iyi olan bir nirelik olduğundan, ancak nircliklerin ldca'ları var olacalmr ve lticalar kendilerinden
pay alan şeylerle aynı anlamda (univoques) olduklarından, yalnızca nirdikler olacaklardır. İ kinci
durumda ilke olarak iyi olan-Bir olan'a sahip olan bürün idealar iyi olacaklar ve dolayısıyla on
lardan pay alan her şey de iyi olacaktır (krş. Ps.-Alek., 823, 4 vd.).
Bu yorumun biirünü ile ilgili olarak krş. Robin, a.g.e. aynı yer.
1 ) Arisrorcles şimdi diğer ilkeyi maddi i lkeyi göz önüne afacakrır.
2) Bir olan ancak şeylerin gelişimi sırasında ortaya çıkrığınclan Bir olan'ın içine iyi olan'ı yer
leşrirmckren kaçınmış olan Speusippos (yukarda 1 09 1 a 35).
3) Plaron ve Ksenokrarcs.
4) Maddi ilke olarak isrer belirsiz İlci olan, ister Eşir-olmayan alınsın, her halükarda çıkan so
nuç. Yalnızca ilke olan'la iyi olan'ı birbirinden ayırdığından öriirü (ki öre yandan bu ayırma da
imkansı7.dır: krş. 1 09 1 b 1 6 ve 5. bölüm başlan) Spcusippos her rürlil irirazdan kunulmakradır.
Arisrorclcs diyor ki: Biiriin varlıklar Körü olan'dan pay alacaklardır. çünkü onların hepsi az veya
çok doğrudan doğruya belirsiz İlci olan'dan türemişlerdir ve Büyüklüklerden daha çok öğdere
yakın olan sayılar daha f.azla kötülük ihriva edeceklerdir (Bu son nokra ile ilgili olarak krş. Ps.
Alek., 823, 1 8-23).
5) Maddenin formun .'f"İ (khora) olduğunu ileri süren Timaios, 52 a b ile krş.
6) 1 1 088 b 1 .
•
599
M ETAF İ Z İ K
sonuçlar bir yandan Platoncuların her ilkeyi öğe anlamında ele alm a
larından, yine öce yandan Bir olan'ın bir ilke olmasından, nihayet sa
yıların ilk tözler, kendi başına var olan gerçeklikler ve idealar olmala
rından kaynaklanmaktadır.
rürme şudur: Bir olan, bütün varlıkların ilkesidir; her ilke, belirsiz ve kusurludur. Dolayısıyla Bir
olan kusurludur ve gerçek anlamda var değildir; çünkü kusurlu olan, tam olarak gerçekleşmez.
Ps.-Alek., ( 824 , 1 2- 1 9) bu argümantasyonu açık bir biçimde sergilemektedir. Speusippos'un bu
argümanına Aristotdes ( 1 5. satır) ilkenin gerçekte mükemmel olduğunu ve insanın, meniden
önce geldiğini söyleyerek karşı çıkmaktadır.
3) Bu pasaj Ps.-Alek.'un sandığı gibi (824 , 27) Platon'un öğretisine değil (çünkü Timaiolun
yeri (khora) ezeli-ebedidir), Speusippos'un öğretisine yeni bir İtiraz gibi görünmektedir. Ancalc
Bonitz'in işaret eniği gibi (589) o, daha önce gelenle daha sonra gelene şüphesiz köri.1 bir biçim
de bağlanmaktadır.
4) Bütün bu bölüm (b 8 e kadar) özellikle Speusippos'u hedef almaktadır; yalnız sadece onu
'
hedef almamaktadır. Aristotdes'in argümantasyonu Platon için de geçerlidir. Genel olarak o sa
yıyı, bu sayı ister idea-sayı olsun, ister matematiksel sayı olsun, ayn başına var olan bir varlık kı
lan her kuram için geçerlidir. {Krş. Robin, La Th. Platon., s. 379 vd.).
600
XIV. KİTAP
1 ) "Karışım" (miksis) için gerekli olan şartlarla ilgili olarak krş. De Gm. et Corr. , I, 1 0, 328 a 3 1 .
2 ) Yine De Gen. et Corr. , [, 1 0, 328 a 3 0 ile lcrş. - Bir olan, İki olan'la karışıma girmesinin so
nucunda, bütün bu filozofların kendisine en fuzla önem verdikleri bağımsız doğasını, yok olmaz
lığını (aphtharsia) kaybedecektir (krş. Ps.-Alek., 825, 1 0). Aristoteles'in hakkında hiçbir şey söy
lememiş olmasına karşılık, aynı durum karışımın maddi ilkesi olan belirsiz İki olan için de söz
konusu olacaktır (bu nokta ile ilgili olarak geleneksel metinde ilginç bir düzeltme teklif eden Ro
bin, la Th. Platon., s. 382, not 3 J 7- I 2'ye bkz).
3) Bir olan'ın ve maddi ilkenin yan yana gelmesinin sonucu - Yan yana gelme fjuxtaposition),
uzayda bir yer alma (position) gerektirir: Oysa Bir olan'ın bir yeri (position) olamaz. Öte yandan
yan yana gelme durumunda, yanyana gelen öğeler artık bir kanşım teşkil etmezler ve ayrı düşünce
nesneleri olabilirler. Böylece (İster idea-sayı, ister matematiksel sayı olsun, fakat bağımsız, ayn ba
şına var olan) sayı, birliğini kaybedecektir (O, Bir olan+Çokluk veya Eşit-olmayan olacaktır).
4) Oysa Sayı, ezeli-ebedidir - Ps. Alelc., (8 25 , 25) 3 2. satırdaki "oluşa tabi olan varlıklar"
(hon esti genesis) ile "yapılrruş olan şeyler"in (tekhneta) kastedildiğini liiişiinmekredir. Bonitz ise
(590) haklı olarak bu yorumu mahkUm etmektedir: Aristoteles "oluş, meydana geliş"le (genesis),
"yapma, imal etme" (poiesis) arasında özenle ayrım yapmaktadır. Bunlardan ancak birincisi canlı
varlıkların oluşu, meydana gelişi anlamına gelebilir. Krş. Z, 7, 1 032 a 1 6, 26. Ross'a göre (il,
4 9 1 ) ezeli-ebedi olan Sayı'nın tersine olarak "genesis" aynı zamanda hem doğal varlıklara, hem
de yapılmış şeylere (artef.acta) uygulanmaktadır.
5) Sayı, oluşun dış ilkesi olan meniden mi meydana gelmektedir? Hayır, çünkü erkeğin meni
si bir başka canlıyı meydana getirmek üzere canlıdan ayrılır. Oysa Bir olan, bölünmez olandır;
60 1
M ETAF İ Z İ K
dolayısıyla ondan hiçbir şey ayrılamaz. - Bütün bu güç pasajla ve 32. satırdaki "meni" (sperma)
kelimesinin anlamı ile ilgili olarak, yorumunu benimsediğimiz Robin, La Th. Platon. s. 380 ve
.
not 3 1 7-I 2 ile krş. Buna krş. Bonitt'in açıklamasını (590) reddetmek gerekir: O bir şeyin mmi
dm ayrıldığını düşilnmel"tedir; bunun ise fazla anlamı yoktur, çünkü erkekten ayrılan meninin
kendisidir.
1) Zıtlardan ayn olan bir maddeden (krş. A, 1 , 1 069 b 3 - 35. satırdaki "bir fılozof'la bste
dilen Speusippos, 1 092 b l 'de "bir diğeri" ile kastedilen Platon'dur.
2) 2-8. satırlar arasındaki akıl yürütmenin yorumlanması çok güçtür. Aristoteles esas olarak
karşıtlardan birinin diğerinin maddesi olamayacağını söylemek İstemektedir. Ancak sayının mey
dana gelişini açıklamak için Bir olan'ın karşıtının (belirsiz iki olan veya benzerleri) varlığını sür
dürdüğü "ve sayıyı diğer karşıtı ile birleşerek meydana getirdiğini söylediklerinde Platonculann
savunmakta tereddüt etmedikleri, budur. Aynca (3. satır) sayı, karşıtlardan oluştuğuna göre, kar
şıtlardan veya karşıtlardan harekede oluşan herşey gibi özsel bir ortadan kalkabilirliğe tabidir. O
halde o, Plaroncuların istedikleri gibi ezeli-ebedi olamaz. - 7. samdaki Empedoklcs'in ilk lıarııı
mı (to migma), onun Spherus'udur (krş. fragm. 17, Dids) ve Nefret, Spherus'un değil, Dost
luk'un karşıtıdır. - Akıl yürütmenin bütünü ile ilgili olarak krş. Bonirz, 59 1 . Robin'in La Th.
Pwton., s. 380 ve rİot 3 1 7 1 O, 1 1 1 2 , 1 3'üne de başvurulabilir.
•
602
x ı v . K i TA P
1O neğin filanca sayı belli bir insanın, bir diğeri atın sayısı idi. O, bazıla
rının sayıları üçgen veya kare şeklinde gösterdikleri gibi çakıl taşlarını
kullanarak canlı varlıkların biçimlerini temsil etmekteydi. b) Veya
acaba sayı, müzik ak.ordunun sayısal bir oran olması, böylece insan ve
15 her şeyin de sayısal oranlar olmalan anlamında mı nedendir? Ancak o
Kroton'lu) Ewynıs, Philolaus'un bir çömezi idi ve IV. yüzyılın başlarında yaşamıştı. Yöntemi,
bir şekli ona karşılık olan bir sayı ile ifade etmekten ibaretti (örneğin insan, 250 idi). O, renkli
çakıl raşlanyla tanımlanacak şeyin dış kenarlarını yaklaşık bir biçimde çözmekte ve böylece onla
n sayarak bu şeyin özilnil oluşturan sayıyı elde etmekteydi (Ps.-Alek., 827, 1 7- 1 9) . Pyrhagorasçı·
ların daha önceden de aritmolojiyi uyguladıkları ve doğruyu 2, yüzeyi 3, geometrik cismi 4 ile
temsil enikleri bilinmcktafü. Buna karşılık bir sayı da şekle çevri lebilirdi ( 1 2 . satır). Böylece 3,
6, 1 O sayıları üçgenler olarak temsil edilmekteydi:
• • • • •
4, 9, 1 6 gibi eşit çarpanlı (facteur) sayılar kareler olarak temsil edilmekteydi sayının kare (isople
uron: aequi laterum) olduğu söylenmekteydi:
• • •
• • •
• • • • • • •
• • • •
Sonra dikdörtgen (oblong) sayılar da vardı (eteromekes) (scalenon) . Bunlar eşit-olmayan çaıpan·
lı sayılardı ve dikdöngen biçiminde dilzenlenmiş noktalarla temsil edilmekteydiler. Örneğin 6,
ilç dizi iki ile temsil edilmekteydi:
• •
• •
33, Hiller) aynı usulden yararlanarak sayılan aşağıdaki şekilde dilzenlenmiş a'larla temsil etmek
teydi ler:
2 3 4 5 6 9
a a a a a a \ a a a a a a a
a a a a a a a a a a a a
a a a a a
Sayıların bu şekilde gösterilmesi ile ilgili olarak krş. Platon, Theaitdos, 147 e - 148 b ve A
Dies'in bu eseri neşrindeki notu (coll. Bude) , s. 264; Maafizilt, 6., 1 020 b 3 ve Bonitz, 258; Fi
zilt, iV, 4, 203 a 1 3 - Eurytus ve yöntemi ile ilgili olarak krş. Theophrastos, Metaphy 6 a 1 5 .•
vd., 3 1 2, 1 5 Br. 1 2 Ross (ve Ross ' un Commmtary'si s. 39); Ps.-Alek., 826, 3 5 vd. (iyi açıklama);
Zdler, Ph. d. Gr., 15, 338, 5; 339, I, 2; Ueberweg, Grundr., (9, 7 1 ; Dids, Vorsoltrat., 33; Bumet,
L �ur. dr la Phil gr. . s. 1 1 2 vd.; Heath, Gr. Maıkm., I, 76-84; Ross, il, 494-495 (Bu sonuncu
yorumcu Aristoteles'in bilgilerini Arkhytas'tan aldığını dilşilnmektedir).
603
M ETA F i Z i K
1 ) Tözlerin nedenlerinin İdea-Sayılar olduğunu kabul etsek bile, aynı §Cyi nitdikler ve il inek
ler için söyleyemeyiz (Ps.-Alek., 827, 32-33).
2) Krş. Empedokles, fragm. 96, Diels (daha önce A, 1 0, 993 a 1 7'de de kullanılmıştır). -
Aristoteles sayının her varlığın formu olmadığı, yalnızca maddesi olduğunu (veya daha doğru
olarak Ps.-Alek.'un işaret ettiği gibi maddenin niceliği ve ölçüsü olduğunu (828, 4) göstermek
için Empedokles'ten bir örnek almaktadır.
Öte yandan Ariscotdes daha sonra 24. saorda sayının maddi neden olmadığını söylediğinde
bir dü1.eltme yapacaktır; Çünkü madde olan, sayının ancak bir ölçüsü olduğu cisimlerdir: Ke
mik, üç kısım ateşten ve iki kısım topraktan meydana gelir ve kemiğin formunu tqkil eden şey,
bdli bir orana göre bu öğelerin karışımıdır.
3) Yani ister duywalın öğcsi olan Pythagorasçı sayı, ister soyut ve matematiksel birimlerden
meydana gelen sayı.
4) Özellikle Ps.-Alek.'un işaret ettiği gibi (829, 8) (eğer sayılar) nihai olarak benzer bir tarzda
ve çarpım sonucu meydana gelmekte iseler - (28-30. satırlar arasında verilen bal şerbeti örneği
vd. Pythagorasçıların çarpmaya verdikleri önemi göstermektedir).
Aristoteles 27. satırdaki "kolayca hcsaplanabilirft (eulogistos) bir sayıdan ne anlamaktadır?
Ps.-Alek.'a göre (829, 4-5) "kolayca hesaplanabilirft sayı, çift sayıdır. Ancak bu bir hatadır ve Bo
nitz'in açıklamasını (583) benimsemek daha uygundur. Ross (il, 4 95) unsurları rasyonel sayılar
olması gereken bir oranın söz konusu olduğuna inanmaktadır. Belki de bu unsurlar aynı zaman
da On sayısı _içine giren sayılarla ifade edilebilir olan şeylerdir. Mükemmelliği Pythagorasçılar ta
rafından kabul edilen tek sayıya gelince (Pythagor.ısçılar onu iyi olan'ın sütununda göstermek
teydiler) (kq. A. 5, 986 a 23), o, 1 /3 veya 2/3 (n/n+ 1 ) oranı olacaktır.
6. bölümün bütün bu karanlık baş kısmı On sayısı ve tek sayının kendine mahsus özcllikleri
olduğunu ileri süren Pythagor.ısçı teorileri hedef almaktadır.
604
x ı v . KİTAP
1 ) 30. satırdaki "akraton" "saf', daha kuvv�tü. daha gürlü anlamındadır. O halde öğdcr ara
sındaki oran (logos) meselesi ikincildir. Empcdokles'in öğelerin oranlarına ilişkin sistemi o halde
gerçek "töz" (ousia) kavramını ortaya koymaz.
2) 3 1 . satırdaki "sayıların (kendilerinden değil)" ifadesi, "sayıların çarpımlarının (kendilerin
den değil)9 ifadesi anlamındadır. - Bütün bu pasajda ( 1 093 a l 'e kadar) Aristotdcs Pythagoras
çıların kanşımın doğasını ve nedenini bilmediklerini ortaya koymaktadır. ÇünL.'Ü bir karışım
aynı çarpanla (tacrcur) ölçülebilir öz.deş tözlerin rarpılmasmdan değil, farltlt olan, dolayısıyla or
tak bir ölçü kabul etmeyen tözlerin topl.anmasmdan meydana gelmek wrundadır. Örneğin bal
JCrbctinin formülü Pydıagorasçıların ileri sürdükleri gibi 3x3 değil, 3+3 (üç kısım suyla toplan
mış üç kısım bal) olacaktır. Yine bundan Ateş'in sayısı 2x5x3x7 (veya 6x35) ise, Su'yun sayısının
2x3 (veya 6) olamayacağı sonuaı çıkar: çünkü o zaman Ateş, Su'yun kısımlanndan meydana gd
miş olacalı:tır ki bu saçmadır [Ross'un yorumu, budur: il, 486. O, 1 093 a l 'in son kelimelerini
("suyun sayısı 2x3 olamaz") böylece açıklamaktadır) . Belki Bonirz'le birliL."te (593) daha basit
olarak Ateş'in sayısının 2x5x3ıı:7 olamayacağı gibi, Su'yun sayısının da 2x3 olarnayxağı fCklinde
anlamak gerekir.
3) Bu hareketlerle ilgili olarak krş. A, 8, 1 073 b 1 7, 35.
4) Aristotdes'in akıl yürütmesi şu olduğu görünmektedir: Eğer her şey sayıdan pay almaktaysa,
bazı uman sürelerinin veya bazı hareketlerin sayılarla ifade edilmesinde şaşılacak bir şey yoktur.
Ama bu, söz konusu sayıları bu ferlerin nedenleri olarak göz önüne almak için bir neden değildir,
ve farlclı şeylerin aynı sayının formu içine girmesi mümkün olduğuna göre (çünL.'"il sayıların cinsle
ri sınırlıdır), birçok şey aynı sayıya sahip olacak ve birbirine özdeş olacaktır. Bu ise saçmadır.
605
M ETA F İ Z İ K
1 ) Ycdi sayısı Pythagorasçılar için özd bir öneme sahipti. Çünkü o, On sayısının içinde ne
çarpımdı (produit), ne çarpandı (facteur).
2) Krş. llayvanlarm Tarihi, il, 1 , 5 0 1 b 1 vd.
3) Ps.-Alek., 833, 1 'de bunların Kaideliler ve Babilliler olduklarını söyleyerek konuya daha
açıklık getirmektedir. Syr., 1 9 1 , 23, bunlara Mısırlıları ilave etmektedir.
4) Ps.-Alek., 833, 4-5, Z'nin dört notalık aralığa (quarte), 3'nin beş notalık aralığa (quinte),
'l"nin sekiz notalık aralığa (octave) tekabül ettiğini söylemektedir.
5 ) Ağzın üç bölgesi şunlardır: Gırlaktan çıkan =: (= :XO) sesi ile ilgili olarak damak; dudaktan
çıkan 'I' (JtO') ile ilgili. olarak dudaklar ve dişten çıkan Z (M) ile ilgili olarak dişler. Krş. Boniı:z,
594.
6) iki çift sessizle yeni bir sessiz in dde edilememesine karşılık temel müziksd akonlardan yeni
ses birleşmeleri meydana gelebilir.
606
X I V . KİTAP
607
M ETAF İ Z İ K
1 ) Aristotelcs burada belli bir tarzda İyi olan'ın sayılara ait olduğunun söylenebileceğini, an
cak burada nedensel bir bağıntırun değil, tamamen ilineksel basit bir hem.erlik ilişkisinin söz ko
nusu olduğunu kabul etmektedir.
1 4. saardaki "bazı sayıların kuvvetleri" ifadesi örneğin kare, üçgen, altıgen vb. sayılara işaret
etmektedir (Bu sayılarla ilgili olarak krş. yukarıda 1 092 b l O'le ilgili not ve Robin, L4 Th. Pla
""'· · s. 656, not 4 1 23).
2) Böylece Pythagorasçılara göre ilkbaharın sonbahara oranı dört derecelik bir aralık (quarte).
kışa oranı beş derecelik bir aralık (quinte), yaza oranı sekiz derecelik bir aralık (octave) gibidir;
öyle ki dört mevsim birbirine göre 6, 8, 9, 1 2 gibidir (Ross, il, 499 ve 500) - 1 6. satırdaki "öner
meler", genel olarak SllJWI bağıntılar anlanundadır. Aristotdes bu tür bağıntıların nesnelerde bu
lunduklarını, ancak onların hiçbir nedensel öulliğe sahip olmadıklarını söylemek istemektedir.
19. saordaki "şeylerin hepsi" (panta) benzerlik birliği bakımından birbirine benzeyen şeylerin
kendilerine işaret etmektedir.
608
YABANCI TERİ MLER VE KAVRAMLAR DİZİNİ
A
Ab initio : Baştan (400)
Abso/ı,ta : (507)
Accessoirement: i kinci dereceden (522)
Accidens accidmtis : llincğin ilineği (209)
Actualisation : Fiil hal i ne geçme (467)
Additammta : Ek belirlemeler (225)
Adefi11ita : (332)
Adfinem : Sona doğru, sona yönelik (95, 259)
Ad hominem : insana göre, insandan insana değişen ( 1 80, 204, 244, 456)
Adiareta : Bölünemez olanlar ( 1 38, 1 50, 1 68, 1 69, 1 79. 1 80, 1 83, 240, 246,
248, 249, 360, 384, 4 1 6, 4 1 9, 420, 426, 427, 438, 442, 443, 450. 47 1 ,
472. 509, 522, 53 1 , 5 55, 559, 560, "56 1 , 566, 567, 568, 572. 573, 590,
bölünemczler (1 38, 1 50, 1 69, 1 80. 1 83, 240, 248, 249, 360, 384, 420,
426, 427, 438, 442, 443, 47 1 , 472, 509, 522, 5 3 1 . 555. 560, 56 1 ,
566, 567, 568, 572, 573. 590)
Ad i11.fi11itum : Sonsuza giden (220, 403, 480)
Adioristos : Kesin olan ( 1 07)
Adynata : imkansızlıklar (43 5)
A.ffection : Etkilenim (9 1 , 99, 1 8 1 , 277, 387, 4 1 6, 4 53, 476. 5 1 6)
Affectionum immımis : Değişmeden korunmuş (5 1 6)
Affirmation : Tasdik (4 1 7)
Agrapha dogmata : Şifahi öğretme ( 1 1 3, 1 25)
Aidia : Sonsuzluk (İngilizce'de "Eternicy"); Sonsuz varl ıklar (4 1 2)
Aike : (96)
Aisthema : Duyum (49, 223)
Aisthesis : Fiil halinde olan duyum, duyusal sezgi, duyusal sezgi olan algı (49,
223. 224, 292, 367)
Aistheta : ( 1 7 1 )
Aisthetenon : Duyu organı (223)
Aisthetihon : Duyu organında, bilfiil duyusal (223)
Aisthetiko11 : Duyu organı (223, 459)
Aistheton : Duyusal (49, 223, 224, 229); Duyum (Aisthesis)(49, 223. 224,
292, 367)
Aisthetos : Duyusal ( 1 24, 223)
Aiteitai : ( 1 59)
609
M ETAF İ Z İ K
Aitmıe : ( 1 59)
Aitia : Neden (86, 87, 1 23 , 234, 236, 238, 386)
Aition : Neden (86, 87, 1 23 , 234, 236, 265 , 386, 499)
Aition poietikon : Hareket ettirici neden (236)
Aition myparkhon : içkin neden; genel olarak madde ve zamanda forma işaret
eder (234, 236)
Aition tou ektos : Dış, aşkı n neden (234)
Akhronos : Zaman-dışı (334)
Akineta : Hareketsiz olanlar, hareketsiz varlıklar (4 1 8)
Akraton : Saf (605)
Akribesteroi : Daha kesin, daha seçkin kanıclar ( 1 27)
Akrotaton aition : Yakın neden (86, 236)
Aksioma : Aksiyom ( 1 59)
Aksiomata : Aksiyomlar ( 1 59)
Aletheia : Gerçek varlıkların doğası, gerçek (94, 1 0 5)
Alethos : Gerçek, hakiki ( 1 5 5 , 2 1 5)
AUoiosis : Niteliksel değişme, başkal�ma (90, 1 49, 2 1 8, 327, 328, 332, 378,
477); Nesnenin etkisi ahında değişme (2 1 8)
Allophronein : Sağlıklı bir insanınkinden farklı düşünceler (2 1 9)
Alogoi : 1 rrasyonel; Akıl-dışı (395)
Alogon : Akılsız, bilgisizliği kabul etme yetisine sahip (258)
Altlration : Nicelik değiştirme (378)
Ambrosia : ( 1 74)
Amesoi arkhai : Doğrudan ilkeler (235)
Anaition : Neden olmayan şey (236)
Analogit : Benzerlik ( 1 90, 1 9 1 , 403)
Analogit d'attribution : Yüklem leme benzerliği ( 1 9 1 )
Analogie de proportionalite: Nisbec benzerliği ( 1 9 1 )
Analogum princeps : Asli benzerliğe dayanan (369)
Analogıım princeps : Temel, birinci türden benzerlik ( 1 90)
Anamntsis : Hatırlama ( 1 42)
Anankaion : Zorunlu (243)
Anankt : (89)
Anaporkikton : Kan ıclanamaz (224)
Aneidos : Form almamış madde, belirsiz ( 1 20)
Anm hyles : Maddesiz (294)
Antu to prodoksasthmai: Kendilerin i düşünmeksizin (226)
Angeli rectorts : Yönetici (yardımcı} melekler; İdareci melekler (5 1 O)
Atıhomeomtrt : Aynı doğada olmayan parçalar, ayrı türden olan parçalar
610
YABANCI TERİMLER VE KAVRAM LAR DiZiNi
(283)
A11homlomem : Canlı varlıkların organları (492); Ayrı türden ve parçaları
farklı olan (474); Farklı cürden cözler (492)
Ano : Önce gelen ( 1 37); Yukarı doğru ( 1 47); Yukarı (475)
Anomaton symplake: Kelimelerin birbirleriyle ilişkiye sokulması (383)
Anomoeides : Ayrı cürden (474)
Anomoion : Benzer-olmayan (474)
Anomomier: Canlı varlıkların organlarının meydana çıkışı (93)
A nonymos : (332)
Anophasis : i nkar ( 1 94)
Anothm : Eserden nedene doğru akıl yürücme ( 1 24, 340)
An sit : (88)
Anthropos authropon genna: İnsanı meydana getiren insandır (328)
Antikeimenos : Zıc bir biçimde (257)
Antikeistai antiphatikos: (257)
A11tikhıon : Karşı-yer ( 1 O 1 )
A111iphasis : Çelişki (257)
A11ıithesis : Zıclık (257, 278)
Anypoıheton : Koşulsuz olan (20 1 )
Aoriston : Tam olarak belirlenmemiş (468)
Aoristos : Belirsiz (269)
Apathe : Bir eckiye uğramayan (263)
Apatheia : Kolay eckilenmeme (4 1 8)
Apeira : Sayısız ( 1 26)
Apeiron : Sınırsız, sonsuz ( 1 06, 1 1 3, 1 5 1 , 420, 424, 474, 486, 487, 547,
564. 596)
Apeiron kata ten diairesin : Bölünme bakımından sonsuz ( 1 5 1 )
Apele/umma : Araları nda özsel bağlar olmayanlar (570)
Aphai : Temaslar (388, 489)
Aphairesei : Ayı rma bakım ından (47 1 )
Aphairesis : Ayı rmak (47 1 )
Aphates : Değişmeden korunmuş (5 1 6)
Aphe : Temas (555)
Apla : Basi c doğa (3 1 9)
Apodeiksin : Yerleşcirme ( 1 24)
Apodeiksis : Zorunlu bir sonuca varmak üzere zorunlu öncüllerden harekec
eden asıl anlamında kanıclama (Apodeiksis haplos) (204)_
Apodose : ( 1 85, 398)
Apo henes : ( 1 90)
61 1
M ETAF İ Z İ K
612
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZiNi
B
Bia : Zor, cebir (500)
Bary kai kouphon : Ağır ve hafif olan (266)
Boulesis : Akılsal, ölçüp biçmeye dayanan arzu (23 5); iradi arzu, akıllı İstek,
temenni (oreksis) (504)
Boulesthai : ( 1 85)
c
Cause : Neden (340)
Civitas : Ev halkı (oikia) (523)
Colternelle : (Tanrı kadar) ezeli (52 1 )
Commımautl d'analogie: Tek b i r doğayla ilgili olan benzerlik orraklığ İ ( 1 90)
Composant: Bileşenler (93, 1 1 9, 365, 38 1 , 384, 420, 560)
Composition : Bileşim (39 1 , 473)
ConcmtriqUt: : Ôzekdeş (5 1 1 )
Conjımction : Birleşik (2 1 3)
Copule : Bağlaç (205)
Corpııs : Cisim (27, 1 23, 1 8 1 )
Comıpto mbjecto : Öznenin ortadan kalkması (344)
D
Deksior� : Sağ (475f
Dcmonsratio ad hominem : i nsana göre kanırlama, insandan insana değişen ka-
nıdama (204)
Dcmonstrative : Kanırlamacı (367)
Deutera oıuia : i ki nci dereceden tözler (87, 254, 307, 329, 3n)
Devmir: Oluş (89, 1 1 0, 2 1 0, 327, 487)
Dia gmesos : ( 1 83)
Diagrmnmata : Geometri nin ögeleri (önermenin aksiyomları, posrülaları , hi-
613
M ETAF i Z i K
614
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DİZİNİ
E
E nous, e tekhne, e dynamis ti: Ya zihin, ya sanat veya herhangi bir güç, yenc-
tckcir (293)
E analologon : En iyiye benzer olan (505)
Echtese : Mannksal soyudama (59 1 )
Eitki : Tür bakımından (90, 1 56, 1 73 , 249, 444, 546)
Eidos : (Ousia, To ti en cinai, Skhcma, morphe, Logos, Horismos): Form,
tür ( 1 4, 87, 88, 89, 1 09, 1 1 0, 1 47, 1 5 1 , 1 68, 1 69, 1 72, 1 8 1 , 2 1 0, 254,
2 5 5. 257, 275, 28 1 , 3 1 0, 352, 36 1 , 396, 420. 444, 460, 479. 497,
5 83)
Einai : (87, 88, 89, 1 07, 1 1 0, 1 39, 1 5 1 , 205 , 249, 280, 287, 3 1 0, 3 1 7, 4 84) .
Eis euthyrion : Dizi bakımından ( 1 47)
Eis ta antikeimma : Karşıdara doğru (229)
Ek : den ( 1 48)
. . .
615
M ET A F İ Z İ K
616
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR Df ZINt
617
M ETAF İ Z İ K
Epithymia : Ruhu n akıldışı kısmında bulunan duyusal iştah, kör arzu (235 ,
504) ; Orelcsisin bir türü, akıl-dışı iştah, kör arzu (504)
Epi to poly : Çoğu zaman olan, alışılagelen, cskeriya meydana gelen (Ut in
pluribus) (Hos epi to poly) (289, 300, 302)
Epos : Epik veya eroik mana (607)
Ergon : iş, eser (404, 4 1 0)
Erlthe tes arlthes ltai proton ti tes arlthes: İlkenin ilkesi ve ilkenin ( 1 3 5)
Erommon : Arzu nesnesi (505)
Eros : Aşk (96)
Eskhata : Uçlar, yakın madde ve yakın form (487, 488)
Eslthaton eidos : En yüksek öz ( 1 69)
Esoteriq�: Batıni ( 1 9 1 )
Esoterika : Özel, gizli ( 1 , 2)
Esse : Bir şeyin varlığı (373)
Essmtialiter: Özsel olarak, öz bakımından (442)
Esti : Vardır ( 1 4, 88, 1 07, 1 28, 253, 267, 293, 307, 3 1 7, 54 1 . 60 1 )
Et tertium non datur: Ve üçüncüsü olmaz (230)
Eıhos : (9 1 )
Eti : Ayrıca (326)
Eulogistos : Kolayca hesaplanabilir (604)
Eupatheia ton kheironon :(263)
Eupraksie : Eylem (83)
Euthymetrikoi, Euthygrammikoi: Doğrusal (268)
Ex a/iquo : Bir şeyden, herhangi bir yönden {1 83)
Exmıplaire: Örnek (543)
Exisımtia est singularium, sdmıia est de univmabibi/ibus: Varlık bireyseldir, bi-
reyseldir, bilim ise tümeli konu alır (367)
Exoteriqtt.es : Halka açık (529)
Experimce (Erkbnis) : Tecrübe (76)
Experiment (Erfahrung) : Deneyim (76)
Exterieur: Dış (494)
F
Facteur: Eşit çarpanlı (603, 605, 606)
Fieri : Edilgin (508)
Figura : Şekil (322)
Forma subitantialis specifica: (338)
618
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZİN i
G
Gegmos : Gerçekleşmiş varlık { 1 72, 4 8 1 )
Gmeta (gmata} : ( 1 7 1 )
Gegonos : Oluş, meydana geliş ( 1 72, 48 1 )
Gmeration : Gerçek varoluş ( 1 48, 1 49)
Gmerations : Meydana gelmeler (328)
Gmesis : Oluş, meydana geliş ( 17 1 , 1 72, 242, 327, 328, 332, 478, 495, 60 1 )
Gmesis haplos : Oluş, meydana geliş (328)
Gmesis physiltııi : Doğal meydana geliş (328)
Gmesis tis : Oluş, meydana geliş (328)
Gmon : Cinsler (583)
Gmos : Cins ( 1 1 0, 1 36, 1 40, 285, 444)
Gerere : Yönetmek (279)
Gignesthai : Ortaya çıkma ( 1 83)
Gignommon : Meydana gelen, olan şeyler ( 1 49, 332, 478)
Gnomon : ( 1 02)
Gnoristilu : Bilme gücüne sahip olan ( 1 97)
Gnosei : Bilgi bakımından öncelik (259, 307)
Gramma lteltammme: Kırık doğru veya kırık çizgi (246)
Grammiltoi : Doğrusal (Khcon} (268)
Gymatiltos : Tartışmacı (202)
H
Habitus (Habiıwk} : Özellik, hal (9 1 , 1 0 1 , 2 1 0)
Haecceite: (338)
Hai m hypoltmnmo: Maddi ilkeler ( 1 56)
Hai m tois logois : Forrricl ilkeler ( 1 56)
Hai protai aitai (ta elts arlthes aitiai) : tik nedenler, ana nedenler (87, 236)
Hama : Birlikte, aynı yerde (482)
Hama physei: Doğa ile birlikte (bulunan şeyler) (224)
Hapalts : Bir defa (268)
Haphe : Temas (24 1 )
Hapla : Basit varlıklar (4 1 6)
Haplos : Asıl anlamda, mutlak, mutlak biçimde, gerçek, beli rsiz, basir olarak, ge
nci anlamda, genci tarzda (80, 94, 1 07, 1 1 5, 1 34, 1 96, 204, 225, 255,
3 1 9, 328, 363, 4 1 2, 432, 484, 529, 586)
619
M ETAF İ Z İ K
Haplos pros autos : Sayıların kendi arasındaki belirsiz bağınrı, sayısal bağı ntı
(269)
Haplos pros hm : Bir sayı ile bir olan arasındaki belirsiz sayısal bağı ntı (n/ 1 gibi)
(270)
llaploun : Basit olma (473, 474)
llapttsthai : Temasa, ilişkiye girmek; temas h�inde olmak (24 1 )
Haptos : Temas edilen, dokunulan (24 1 )
llarmonia : Ahenk, ( 1 00)
llathos : Bir yabancıdan doğma olmak (287)
He : Bakım (225)
ile akthia : Gerçekliğin nihai özü (20 1 )
He deuttra protasis : Küçük önerme ( 1 60)
Heis anthropos : Bir insan ( 1 93)
He katholou episteme: Bilkuvve genel bilim (578)
Hekseis : Haller ( 1 O 1 , 1 9 1 )
Heksis : Varlık tarzı, sahip olma, kalıcı özellik (Habirus), hal (80, 9 1 , 1 O 1 , 1 94,
2 1 0, 257, 276, 277)
lleksis apodektike: Bilim (80)
Heksis hekseos : Halin hali (277)
lleksis tis meta logou akthous poietike: (80)
llemiolion: 312 tarzında, yani yarım misli büyük olanın yarım misli küçük
·
620
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZiNi
Ho : Tarz (225)
Hoi de : Başka bazıları (58 1 )
Hoi horimtes : Seçkin zihinler (45 1 )
Hoi kalo11mmoi: Adlandırılanlar (99)
lloi mm : Bazılar (58 1 )
lloi polloi : Kide (45 1 )
Hoi sophoi : Bilgeli k sahibi (4 5 1 )
llo khronos aritmos esti kineseas: Zaman harekerin sayısıdır (267)
Holon : Bürün (282, 283)
Holos : Tam, ram anlamında, kelimenin ram anlamıyla. ram anlamında (l lap-
los) ( 1 39, 333, 334, 363)
Homeomere : Aynı doğada olan parçalar (283)
Homoiomeres : Eşrürden rözler (474)
Homoeides : Eşrürden (474)
Homoiomeraiai: Çoğul isimler (93)
Homoeomerous : Aynı rürden (56)
llomoiosis : Pay alma ( 1 1 O)
Homojen: Eşrürden (474)
llomonymie: Eşseslilik ( 1 87, 1 9 1 , 3 1 8, 340, 34 5. 394, 44 ';, 4':U)
Hon esti gmesis : Oluşa rabi olan varlıklar (60 1 )
Honhronimos : Bilgin kişi (288)
Ho protos nous : llk akıl (523)
Horismmos pros autos : Sayıların kendi aralarındaki belirli sayısal bağıntı (270)
Horismmos pros hm : Belli bir sayının bir olanla belirli sayısal hağınrısı (270)
Horismos : Tanım (88, 89, 1 1 0, 1 50, 1 59, 286, 3 1 5. 3 1 6. 342)
Horista : Bağımsız (35 1 )
lloros : Sınır ( 1 4)
llos : Anlam (225), rarzla ilişkili olarak (278)
llos anti geometrike dogmati: ( 1 38)
llosatttos : Benzeri rürden, özü gereği (4 1 2)
llos epi to poly : Çoğu zaman onaya çıkan, meydana gelen (289, 300 �02)• .
62 1
M ETAFi Z i K
Hyk : Madde ( 1 4, 54, 87, 90, 1 1 0, 1 72, 1 8 1 , 2 1 0, 254, 33 1 . 352, 449, 460)
Hyk aisthete: Duyusal madde (89, 347)
Hyk alloiote: Niteliksel değişmenin maddesi veya gücü (347)
Hyk asomatos : Cisim-dışı madde ( 1 17)
Hyk auksete, phthite: Niccliksel değişmenin maddesi veya gücü (347)
Hyk e mia : Bilkuvve karşıtlar bir olan madde (524)
Hyk gmnete, phtharte: Oluş ve yokoluşun maddesi veya gücü (347)
llyk !tinete veya topike veya pothm poi : Yer değiştirmenin maddesi (347)
Hyk malista !tai ltyros: Asıl ve tam anlamında madde (347)
Hyk noete: Alcılsal madde (89, 347, 449)
Hyk topi!te: Akılsal madde, salt lokal madde, yer değiştirmenin maddesi (89)
Hyli!tos : Madde olarak varlık (539)
Hyparksis: Töz ( 1 92)
Hypepimorion : Bir bütün-bir parça içeren (suppartiens, supparriculare) (270)
Hyperelthommon : Az olan (270)
Hyperekhon : Fazla olan (270)
Hypeuthynoi: Sorumlu (2 1 8)
Hyphemiolion : 213 tarzında, yani yarım misli büyük olanın yarım misli küçük
olanla bağıntısı (Horismenos pros autos) (270)
Hypodokhe: Kap (347)
Hypo!teimma: Bilkuvve duyusallar (Aistheton) (223)
Hypokeimmon : (Substrat) Dayanak/Özne, Töz, hayatın öznesi, İdeanın hakkın
da tasdik edildiği duyusal özne (49, 88, 89, 1 48 , 208, 223, 275. 3 t O;
322, 324, 377, 476)
llypokpsir. Genellik, evrensellik karakteri gösteren yargı. inanç. kanı (77, 8 1 ,
229)
Hypothtsis : Hipotez; doğrudan doğruya herhangi bir kan ıtlama olmaksızın bili
nen doğrudan ilkel�r, doğrudan ilke (amcsoi arkh:ıi); öncül, koşul (prota
sis) ( 1 59, 202, 203)
Hystnon : Sonra gelen ( 1 69, 259, 575)
I-i
ldmtitl d'analogie: Benzerlik ayrulığı ( 1 90)
lmpair: Teklik (565, 566, 604)
lmpassibi/itl: Etkilenmezlik (509, 52 1 )
/nachevl:Tamamlanm:ımış (467)
in actionibus : Yapılan şeyde (294)
622
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZiNi
J
}uxtaposition: Yanyana gelme (384, 60 1 )
K
Kai heltatera mia: Her biri bi �dir (567)
Kai lthoris ltai hama: İscer ayrı başlarına iscer birlikte (584)
Kainonia: Pay alma (1 1 O)
Kai oulthıa ousia ltath 'heautm theoroumene: Kendisi bakımından gözönüne alı-
nabilen bir cöz (466)
Kairos: Fırsac, uygun zaman ( 1 00, 1 24)
Kai to hm: ( 1 06)
Kala: İyi olanlar (504)
Kalos: iyi, en yüksek anlamda iyi (277, 506)
Kamnon: Hasra (insan) (332)
Kasri: Zorlama sonucu yapılan (500)
Kata adynamian: Güçsüzlük bakımından (263)
Kata aktheian: Gerçek bakımdan (94)
Kata analogian: Benzerlik anlamında ( 1 99, 250, 490)
Kata analogim: Benzerlik bakımından ( 1 90)
Kata anthropos: İnsan bakımından ( 1 26)
623
M ETAF İ Z İ K
624
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMl.AR Df ZfNf
G25
M ETAF İ Z İ K
L
lapsus : Hata, yanlış, yanıltı, adama, ihmal (3 1 O)
Leimmt : Minör yarımses (422)
Ltukos anthropos : Beyaz i nsan (3 1 4)
L 'F.xode : Çıkış (520)
Lithos : Taş (Lapis) (332)
Logikon : Akıllı, bilimi kabul etme yetisine sah ip (258)
Logikos ; Diyalektik, mantıksal, soyut, tamamen diyalekrik (202. 3 1 9, 472.
484, 582)
Logismos (Logis tst hai) : Akıl yürütme, pratik akıl yürütme, bilin�·li hesap
(76)_
626
YABANO TERİMLER VE KAVRAMIAR DiZiNi
M
Makros logos : Bitmez tükenmez konuşma (383, 595)
Ma/ista ousia : En mükemmel varlık ( 1 82)
Matmaliter : Madde bakımından (442)
Materia prima : tık madde ( 1 22, 1 49, 478)
Matteria sensibi/is communis: Ortak duyusal madde (346)
Matma smsibi/is signnta ve/ individua/is: Duyusal veya bi reysel bdirlt'n miş
madde (346)
Matma signata : Her zaman için belli pozitif belirleni mlere sahi p olan mad
de; Daha önceden belirlenimlere sahip olan ve dolayısıyla gelt'cC"kte ola
cağı formu bekleme halinde olan gerçek varl ık (262, 336, 338, 369)
Mathmıatilta : Matematiksel; Matematiksel şeylC"r ( 1 1 2, 1 1 4, 1 37, 268, 308)
Mathmıatike : Matematik bilimi (293)
Me einai : Var olmama (205)
Megethos: Uzaysal büyüklük (267)
Merike : Özel (578)
Meros : Parça; Kasım (28 1 , 348, 568)
Mesos kyklos : Dönen kürenin ekvatoru; Eğimli daire (5 1 4)
Meta anaisthesias : Duyum-olmayan (347)
Metabok: Değişme ( 1 7 1 , 327, 467, 498)
Metaboles : Değişim (262)
Metaksu : Aracı varl ık (438, 482)
Metaksy : Aracı olan şey, arada kalan ( 1 12, 1 1 3. 1 68, 228, 23 1 )
Metakpsis : Pay alma ( 1 1 0)
Meta logou : Rasyonel; Akılsal (80, 395)
Meta noesos e aisthesos : Sezgisel düşünce veya algı yardımıyla (347)
Meta taksis : Ôğclerin yerini değiştirmek (356)
Mrta tn hyles : Madde ile birlikte (294, 295)
627
M ETA F İ Z İ K
N
Neikos : Nefret (96)
Nektar. ( 1 74)
Noei11 ti phtharmtor. Orcadan kalkan, yok olan şeyi ( 1 27)
Noesir. Sezgisel düşünce, ilkelerin (arkhai) doğrudan, deneysd . ya n ı l maz ve
apaçık bilgisi (cognitio intuiriva) (229, 292 ) ; Düşü n m e (3.� 0); Enrdlek
tüel sezgi (367, 520)
Notta: Akılsallar (522)
Noeton: Kavranan, sezgisel düşüncenin konusu olan şey ( 1 0?. 1 7 1 . 223,
229, 504); akılsal (507)
Non mr. Var olmayan ( 1 80)
Non re et regmtkJ: Gerçekte ve fi illerinde inkar edilemez (2 1 4)
Nosazein: (4 1 1 )
Nosansir. Norho logismo: belirsiz karanlık akıl yi.irürme (43 1 )
628
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DIZINJ
o
Obliqıtm1mt: (Güneşi n) eğik olarak meyilli olması (50 1 )
Oblong : Dikdörrgen (603)
Onılis : (278)
Oikeia diairesis : (Bir nesneye aic olan) özsel n itelikler iribariyl� böl ünebil i r-
lik, farklılaşmış olan (44 1 )
Oikia : Ev halkı (523)
Oikodomike: Yapı sanacı, ev yapma sanacı (294)
Okeanos : (92)
Oligon : Az sayıda olan (43 5, 582, 584)
Oligos : Aynı zamanda az olan (584)
Omne a11imal ineffobk: (367)
011 aıhropos : İ nsan olma ( 1 93)
011kos : Ağırlık, kürle, cisim, geomecrik ci sim, hacim ( 5 7 0)
011te kata eidos : Tür bakımından sonsuzluk ( 1 5 1 )
Opsopoias : Aşçı (30 1 )
Oreksis : Arzu; İ radi arzu, akıllı istek, temenni (boulesis) (23 C), 49.1, 504)
Organa : Organlar (93)
Organon : Araç (ıı, 27, 77, 293)
Orkhesıike: Dans sanacı (294)
Oson oi logoi ek ton logon : Kavramı diğer kavramların bileşimine giren (C).15)
Oudamos : (506)
O" dia gmı:sos : (Oluş olmaksızın) yoklukcan gelmt'k ( 1 83)
Ou gar aneu dianoias ta prakta prattetai: Çünkü akıl (dianoia) ol maksınız h iç-
bir şey yapılamaz (292)
Oım amhropine: lnsan-üscü (84)
Ouk anthropos : İnsan olmayan ( 1 26)
011 kata physin : Doğaya aykırı (370)
629
M ET A F İ Z İ K
p
Pan : Toplam (283)
Panspermia : Evrensel birlikce oluş (486)
Panta : Şeylerin hepsi (608)
Panta tropon : Her bakımdan (40 1 )
Paradeigma . . . ti . . . kyrios on : Kesin bir model ( 1 27)
Paradgimatizm : M odelcilik ( 1 1 4, 1 24)
Paradoksologos : i nan ılmaz şeyler anlacan kişi (287)
Paralojizm : (43 5)
Paraphronein : Yanlış düşünceler (2 1 9)
Paraphysin : Doğaya aykırı (209, 340)
Para to hos epito poly : Çoğu zaman meydana gelen (302)
Paro to aei : Her zaman meydana gelen (302)
Parousia (Miksis, Metakpsis, Kainoia, Krasis, Homoiosis): Pay alma ( 1 1 O)
Pas arithmos tinos esti : Her sayı bir şeye bağlıdır ( 1 28)
Pasai : Bücün bu birimler (283)
Paskhein : Edilginlik, maruz kalma, edilgin olma, uğrama eylt"mi (277)
Pathe : Duygulanımlar, edilgin haller, maruz kalmalar, erkilen imlt'r ( 1 O 1 ,
1 60, 1 8 1 , 277, 386, 47 1 )
Pathesis : (277)
Pathe symbebekota (Symbebekota kata houta): Özden çıkan ancak öze air olma
yan nicelikler (277)
Pathetikai poiotetes : Harekec içinde olan cözlerin nirel ik, sıcaklık, soğukluk,
renk, ağırlık, hafiflik gibi özellikleri (268)
Pathos (Affection) : Yüzeysel duygulanım, nicelik, beli rlt'n im, duygulan ım,
630
YABANCI TERİMLER•VE KAVRAMLAR OtZINI
Peritton : ( 1 1 5)
Permanmce : Kalıcılık (50 1 , 534)
Peroma : Eksik, kusurlu varlık (340, 370)
Perosis : Doğaya aykırı (Ou kata physin) (370)
Perpltuitl: Devamlılık (507)
Per prius et postmtu: Önce ve sonra itibariyle (4 76)
Penlvlrmce : Devam etme (5 1 9)
Per solt1m modum cognoscmdi: Sadece bilgi bakımından ( 5 78)
Per tactionem quandam : Dolaysız temas, sezgi (4 1 7)
Petiıio11 de principe : Kanıtlanacak ilkeyi önceden varsaymak ( 1 54. 204)
Phamasia : imge, hayal, hayal gücü (76, 1 27, 222, 224, 4 59. 500)
Phantasiai : imgeler (222)
Philia : Dostluk (96)
Philomythos : Efsaneyi seven (84)
Philosophia : Bilgelik sevgisi (9, 1 0, 2 1 , 83, 9 1 , 1 87, 4 54. 529. 597)
Philosophos : Felsefeyi seven (84)
Phone : Telaffuz edilen ses, sözün maddesi ( 1 65)
Phora : Taşıma; Yer değiştirme (327, 328, 378)
Phrormis : Basiret, Platoncu bilgi (ıv, 80, 83, 229. 540)
Phrontisterion : Düşünme yeri ( 1 08)
Phıarta : Ortadan kalkabilen varlıklar (363)
Phıhisis : Küçülme (327, 328)
Phthora : Yokoluş ( 1 83, 327, 328)
Physei : Kendisi bakımından, doğal olarak (76, 1 4 5, 1 68, 224, 282. 427,
500)
Physies : Doğalar (326)
63 1
M ETA F İ Z İ K
632
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZiNi
633
M ETA F İ Z İ K
Protase : ( 1 8 5 , 397)
Proıasis : Öncül olarak alınması bakımından bir önerme ( 1 59, 1 60, 235)
Prott aiıia : tık neden (86, 236, 386)
Prott hyle : tık madde (89, 90)
Protei11ommos : Öne sürülmüş olan ( 1 59)
Prote ousia : Birinci dereceden cöz (88, 329)
Prote Philosophia : tık felsefe (2 1 , 454)
Prottron : Önce gelen ( 1 69, 259)
Protes : Birincil, asli (9, 3 1 3)
Proton : Yakın (452, 588)
Proton aiıion (Prote aiıia) : Bazen esere yakın nedene, bazen esere en uzak ne
dene (To akrocaron aicion) ve bazen de ilk nedene, Tanrı'ya işarer eder
(236)
Protos : Asli anlamda, asıl anlamda ( 1 07, 3 1 7, 320, 32 1 )
Protou : İlk (274)
Prw.knre : Basirec (77)
Pseudos : Yalancı (286)
Psykhe : Ruh (229)
Psykhe kai alla atta : Ruh ve diğer şeyler (565)
Ptheimıhai : Kayboluş ( 1 8 3)
Q
Qua11ıa : Somuc şeyler (75 , 565)
Qumion : Sorun (89, 1 08)
Quid: Ne (373)
Quid siı : Bir şeyin doğası, mahiyec (76, 88, 267, 293, 368, 373)
Quodammodo : Bir anlamda, aynı mahiyecce ( 1 37. 287)
R
Raiso11 : Sebep (Causa) (340, 396)
Raıio : (Logos) (89, 604)
&ııio mendi: Varlık nedeni (409)
.Rııtiocinaıio : Kanıc, kanı, siscem (89
Reducıio per absurdum : Abese irca (322)
Res visibiles : Görülebilen şeyler bakımından (278)
634
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZi Ni
s
Sapimce : Bilgelik (83)
Saum esse individuale: (338)
Secunaum quid: İkincil anlamda, ikinci dereden ( 1 80, 328, 477)
Segmmts : Kısımlar (dairenin) (342, 343)
Separls : Bağımsız (545)
Signata : Formdan belli birtakım pozitif nitelikler, belirlt"meler almış olan
·
madde (336)
Simotes : Basıklık, burundaki içbükeylik (295)
Simplidter: Mutlak anlamda, asıl anlamda, basit olarak ( 1 80, 328, 477, 529)
Skepsis : (89, 1 1 4)
Skhedon de metle pseıulesthai: Hemen hemen hiçbir şey yanl ış değildi r (288)
Skhnnata : Şekiller, figürler ( 1 9 1 )
Skhnna tes kategorias : Yüklemleme figürü, kategori tipi, kategori (250)
Skhesis : Kategori türleri (227)
Skiagraphia : Bağıntı (288)
Soma : Derinlik duygusu veren resim (570)
Sophia : Bilgelik (9, 80, 83, 1 38)
Sophia haplos : (80)
Spede : Tür ( 1 73, 495)
Sperma : Meni (28 1 . 340, 509, 602)
Spennata : Tohum, tohumlar (93, 94)
Sphairos : Bir olan, tek bir bütün (97, 98)
Spherus : Küre ( 1 75 , 4 86)
Spheros : ( 1 76)
Sıadion : 606 feet uzunluğunda uzunluk ölçüsü (422)
Stemis : Heksis ve Eidos'un zıddı, hazan inkar anlamında, yoksun olma (9 1 ,
1 94 , 257, 278.' 497)
Stemis prote: Asli, tam yoksun olma (257)
Steretika apophasis: Yoksunluğa dayanan inkar (2 57)
Stoikheia : ideaların formel ve maddi nedenleri olan Bir ve Büyük ve Küçük
olan, şeyler, öğeler ( 1 65 , 234)
Sıoikheion : Ôğe, şeye içkin olan öğe; ilk olarak Empedokles tarafından kulla-
635
M ET A F i Z i K
n ıldığı şekliyle dört öğeden birini (Ta prot:ı som:ıt:ı) ifade eder; sır:ıy:ı
kon muş, dizilmiş nesne, :ılfabenin harfi (87. 9 1 . 1 38 . 1 65. 234. 2 36.
239. 370, 492)
SUtıple natura (eğer "ma que. . . " ise) : Kendisi b:ıkımınd:ın doğa. kendi doğ:ısı
bakımından (50 1 )
Suhsıa11ce : (88, 1 87, 368)
Suh.ctmt : Dayan:ık, taşıyıcı (89, 94, 98, 1 33, 1 34. 1 39. 4 5 5 . 476, 583)
Summa : Bütünü icib:ıriyle (507)
Smnma gmtra : En yüksek ci ns ( 1 67, 240, 25i)
Sımmm.s gmu.s : En yüksek cins ( 1 67, 240, 252)
Su11gmeia (Homoios} : llişki, akrabalık (benzer bir şekilde.>) (4 23)
Sımkritikon : Bütünleştirici (Platon, Tim:ıios, 67 e), toplayıcı (4 39 , 440)
Su11ot4Jİ11 : Tözdeşlik, aynı tözden olma (39 1 )
Supplnnantairt : E k (543)
Syllogismoi hoi protoi : (Soritlere karşıt olarak) Basit kıyaslar (240)
5_ymbebeltos : ilinek (78, 87, 222, 236, 245, 277, 289. 303, 32 1 . 322. 323,
326)
5_ymheheltos kata hauto : Öznenin tanımı içine girmeyen, anc:ık ondan zorunlu
olar:ık çıkan özellik, nicelik, özsel nicelik (290. 298)
S,.vmlubekota : Nicelikler ( 1 6 1 , 277)
S.vmbebekota kata hauta : ( 1 5 5 , 1 60)
Symbkıai : Toplanabilir (56 1 )
Symbktos : Topl:ınabilir, karşıl:ışcırıl:ıbilir (429, 546)
5_ymbo/ikos : Sembolik (202)
Symmetria : Denge (330)
S.ı•mphyein : Doğ:ll bir birlik olmak (24 1 )
Symphyes : Doğal olar:ık :ıynı türden olan (24 1)
Symphysis : Doğal ve org:ınik birlik, aynı doğada olma (24 1 . 370)
Symph.yıos : Doğal ol:ır:ık bir şeyde varolan ( 1 42. 24 1 )
5_)waito11 : Bir koşul, bir yardı mcı neden, eserin gerçekleşmesi nde zorunlu ol
m:ıkla birlikte asıl anlamında bir neden olm:ıy:ın şey (24.')
Sy11ded_yasmma : Özsel bir nicelikle öznesinin birleşmesi ndeıı meydana gelen
şey (3 1 9, 320)
Syndennos : Bir arad:ı bulunmaktan ileri gelen (3 1 6)
5_y11ekheia : Süreklilik bakımından (24 1 , 249)
Sy11ekhos : Sürekli ol:ın şeyler (3 50)
S.v11heıoi : Bil�ik (323)
Sy110/o11 (Synolos ou.sia) : M:ıdde ve formdan oluş:ın somut bileşik varlık, bir
somur bürün (87, 89, 1 56, 1 73, 333, 334. 377, 443)
636
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR OIZIN I
T
Ta almı : Kıyasın uçları (322)
To anotato gene : en yüksek cinslerin (240)
Ttı amikeimma : Zıtlar (257)
Ta aphmos kai pros hm : Bir' den ileri gelen ve Bi r'e ilişkin olanlar (390)
Ta atoma : Bireyler, bölünenşeyler, atomlar, Demokriros'un bölünemez bü-
y�klükleri ( 1 50, 1 66, 360)
Ttı atoma eide: En alt türler, en son türler (442)
Ttı d.ıimonia : Yıldızlar ve kısımları (Ta theia) (254)
Ta ek physeos ginomma alla me apo tekhes: Doğan ın ürünü olan fakat sanatın
ürünü olmayanlar (4 1 9)
Ta eks arkhes aitiai : Dört neden, ilk nedenler (87, 236)
Ta ela11on : Küçük terim (Ta esk haton akron) (322)
Ta eskhata : Uçlar, yakın madde ve yakın form (487, 488)
Ta gmoıu eide: Türsel formlar ( 1 1 O, 3 1 6)
Ta hapla somata : Basit cisimler (90)
Ta hos genous eide: Cinsin içinde bulunan türler (3 55)
Ta ka111 hauta hyparkonta : Özsel n itelikler (292)
Ta ka111 hauto legomena : Özü gereği var olan varlık (323)
Ta kata hekaston : Bireyler ( 1 50)
Ttı kata tekhnm : Suni, yapay şeyler (76)
Ta legomma kata symbebekos: ilineksel anlamındaki varlıklar (3 2 1 )
Talla : Diğer şeyler (50 5)
To mega kai mikron : Büyük ve küçük olan (561 , 562)
Ta me gmous eide: Cinsin türünü ifade eden şeyler ( 1 1 O)
Ta meıaksy : Aracı kavramlar ( 1 68)
Ta meıatas ideas : idealardan sonra gelenler (548)
M ETA F İ Z İ K
638
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZiNi
63 9
M ETAF i Z i K
640
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZiNi
64 1
M ET A F İ Z İ K
u
Unification : Birleşme (55 5, 572)
Unifonn : Tekdüzenli (502, 538, 566)
Uuite ad ımum : Tek bir doğaya dayanan birlik (1 98)
Unitl dimalogie: Benzerliğe dayanan birlik ( 1 88)
642
YABANCI TERİMLER VE KAVRAMLAR DiZiNi
v
Verbis magi.s quam re: ( 1 86)
z
Zoon : Canl ı varlık (282)
Zoon pezondipoun : iki ayaklı hayvan (293)
643
ŞERHÇİLER VE FİLOZOFLAR otztNt
AMu1111dros : 7, 9, 1 9, 88, 9 1 , 1 34, 1 74, 222, 229. 2.1 4, 242. 258. 288. 292. 2?3.
294, 296, 297, 298, 299, 300, 302, 304. 307. 308, 30?. 3 1 2. 3 1 3. 3 1 4. 3 1 5,
3 1 6. 3 1 8, 320, 324. 325. 326, 327. 329. 330. 33 1 . 332. 333. 334. 335. 336.
338. 339, 34 1 , 342. 343. 344. 345, 346, 347. 348. 349. 350. 3 5 1 . 352. 353.
3 54. 355, 356, 357, 358, 359, 360. 36 1 , 362. 364. 365. 367. 369. 370. 37 1 .
373. 374, 378. 379, 380, 38 1 , 383. 384, 385. 386. 387. 388. 390. 3? 1 . 3?7,
398, 400, 40 1 , 402, 403. 407, 408, 409, 4 1 0. 4 1 1 , 4 1 2. 4 1 3. 4 1 8. 4 1 ?. 420.
422. 424, 426, 427. 428, 429, 430, 43 1 . 432. 433. 434. 435. 437. 438. 447.
448. 449, 45 1 . 452, 453. 455, 457, 458, 459. 460. 462. 463. 465, 484 . 4 8 5 .
4 R6. 487, 488, 489, 490, 49 1 , 492, 493, 494. 4 9 5 . 496. 497. 4 99. 500. 50 1 ,
504 . 505. 5 1 2, 5 1 5, 5 1 8, 5 1 9. 52 1 , 522. 523. 524. 525. 526, 527. 528. 530.
53 1 . 533. 534, 535. 536, 537. 538, 539. 543. 545, 546. 547, 548 , 549. 5 50,
552. 553. 554, 55 5 . 556, 557. 5 58, 559. 56o. 56 1 . 562. 563. 564 . 565, 566.
567. 569, 570. 57 1 . 573. 574, 575, 577. 578. 579. 580. 58 1 , 582, 583. 584.
5R5, 587, 588, 589, 590, 59 l , 592, 593. 595. 596, 5?7. 5?8. 599, 600. 60 1 ,
602. 603, 604, 606, 607
A/l.,,.,,.,,,, : 1 03, l 04, 234
A 11nmmitu : 287
A 11.1't.ftl,(IJrtU : 73. 92. 93. 94. 95. 96. 97, l 06, 1 ] 6. 1 ] 7. 1 1 8. 1 2 1 . 1 22. 1 3 1 . 203,
2 1 0. 2 1 6, 2 1 9, 23 1 . 232, 280, 308, 437, 46 1 , 486. 487. 499, 500, 524. 525.
544. 597, 607
Anııl·simandros: 1 02, 1 1 7, 420, 424, 473, 474, 486. 487, 5?7
Aıı,tluimenn : 92, 94, 99, 1 06, 1 1 7, 1 56, 424, 472
A11ıis//mus : 1 08 , 201 . 203, 23 1 , 252, 287, 288. 38 1 . 383. 595
Apı·lı : 27, 26 1 , 27 1
Ari··1t1rkhos : 5 1 1
Ari.rıippns : 1 58, 539
A ri.'lnksmes : 1 1 1
Ar;st"fllfmes : 146, 499
A rkl�ı·tııs : l 3 1 . 38 l . 603
A .•·kt�pins : 1 1 1 , 8, 9, 1 2, 27, 76, 79, 86, 92, 94, 98. 1 00, 1 08. 1 24. U2. U6. US • .
1 40. 1 5 1 , 1 52. 1 55. 1 57. 1 58. 1 60, 1 66, 1 68. 1 73. 1 80. 1 8.'.\. 1 92. 1 95. 1 96,
1 97. 200, 20 1 , 202, 205, 209, 2 1 3. 2 1 7. 2 1 8. 22 1 . 224. 227. 228. 229. 23 1 .
233. 237, 240, 250. 25 1 . 256, 257. 258, 259. 262. 265. 266. 267, 268. 270.
272. 275, 276, 277, 278, 279. 280, 282, 283. 288. 292. 299. 30 1 . 309. 3 1 1 ,
3 1 3. 3 1 6, 3 1 8, 322, 323, 324. 326, 332. 336. 34 1 . 350. 354. 35?. 360. 362.
365, 369
645
M ETAF İ Z İ K
Asprısim : 76
fl,., lmumn A. : 1 33
Rrrgsım : 369, 5 1 7
8/,ıss F : 28, 261
RlmuM: 522
Rortim : 253
Bouitz !!. : 111, 1 , 6, 8, 1 2, 1 4, 1 5, 1 7, 1 9, 20 , 2 1 , 22, 23, 25, 27. 76. 78, 80. 8 1 ,
82. 83, 85, 86, 88, 90, 93, 95, 96, 99, 1 05, 1 07. 1 0?. 1 1 1 . 1 1 4. 1 1 ". 1 1 6.
1 20. 1 23, 1 26, 1 27, 1 28, 1 29, 1 30, 1 32, 1 33. 1 34. 1 35. 1 40. 1 4 1 . 1 49, 1 5 1 ,
1 56. 1 57, 1 60, 1 65, 1 67, 1 68, 1 69, 1 7 1 , 1 73. 1 74. 1 75. 1 77. 1 78. 1 8 1 . 1 84,
ı s ı:; , 1 86, 1 89, 1 92, 1 93, 1 95, 1 97, 200, 207, 208. 20?. 2 1 0. 2 1 1 . 2 1 4 . 2 1 5.
2 1 6. 22 1 , 226, 227, 228, 229, 230, 23 1 , 233. 234. 235. 236. 239. 240. 246,
247, 249, 250, 253, 256, 257, 259, 26 1 , 265. 266, 268. 270, 27 1 . 272. 277.
278. 279, 282, 285, 293, 296, 297, 298, 299. 30 1 , 304. 309. 3 1 0. 3 1 3. 3 1 5.
3 1 6. 322, 323, 324, 325, 327, 330, 332, 335. 34 1 . 343. 346. 348. 3 " 1 . 3 54.
358. 359, 360, 36 1 , 362, 363, 365. 367, 377. 383. 390. 394. 397. 398. 399,
404. 4 1 0, 4 1 3. 4 1 6, 4 1 7, 422, 423, 427, 428. 429, 4,, 0. 432. 4., 7. 44 1 . 444,
452. 454, 455, 458, 486, 488, 49 1 , 493, 495. 497. 499. 500, 504. "06, 1)08,
509. 5 1 0, 5 1 4, 5 1 5, 5 1 7, 523, 524, 526, 528. 52?. 530. 53 1 . "33. "34. 535,
538. 543, 545, 546, 547, 550, 55 1 , 554, 5 57. 560. 56 1 . 563 . "66. "68. 569,
5�0. 57 1 , 572, 574, 576, 577, 578, 582, 585. 587. 589. 59 1 . "92. 596. 597,
598, 600, 60 1 , 602, 603, 604, 605, 606
Bmttrou.v: E. :' 1 37, 367
llrımrlis C. A. : 1 , 6, 1 9, 25, 1 1 2, 1 1 5, 1 27, 1 33. 1 65 , 309
Rrllıirr E. : 25, 80, 88, 1 1 0, 1 25, 252, 309, 353. 389, 397. 497, 5 1 9. 596
Brrınond A. : 1 88, 21 9, 497
Brrntmıo : 70, 7 1 , 1 75, 5 2 1
Bnmrt f>. : 5 1 O
Rrum : 78, 1 69
Rıı•ron : 1 28
Rurıırt}. : 27, 79, 9 1 , 92, 94, 99, 1 00, 1 O l , 1 03, 1 05. 1 08, 1 1 1 . 1 24, 1 80. 202,
4�4. 487, 524, 566, 596, 603
Rııı_ı· R. G. : 1 1 3
Rus.er : 2. 9, 1 02, 266, 287
Grrtrron il. : 27, 466
Clımıi.cs H. : l 1 , 93
C/ı,.ıwlirr}. : 1 , 28, 296, 392, 503, 506
Clırisı w� : 8, 1 2, 1 8, 25, 1 32, 1 93, 247, 261 , 362. 529. 540. 577. 581), 586
Ciaro : 2, 5, 7, 66, 529
646
ŞERHÇILER VE FiLOZOFLAR OIZINI
Collr G. : 76, 8 1 , 87, 95, 1 07, 1 1 9, 1 47, 1 49, 1 60, 1 67, 1 69, 1 73. 1 77, 1 83. 1 85,
1 90, 1 92, 1 99, 200, 2 1 1 . 2 1 7, 226, 227, 233
Dr Corıe M : 28, 242, 298, 489
D,:/bos V. : 2 1 6
Drmon Th. : 1 08
Dmıokriıos : 98, 1 09, 203, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 234. 239, 360, 378. 379, 486.
487, 540, 568, 607
Drmımghmı E. : 1 9 1
Demırtf'S R. : 1 37, 229, 340, 39 1 , 508, 509
Dh� !l : 2, 9, 9 1 , 92, 93, 95, 96, 98, 1 05, 1 2 1 , 1 40. 1 64. 1 74. 1 75. 1 76. 1 80,
2 1 8. 220, 234, 238, 239, 242, 468, 474, 486, 499, 524, 566, 574. 586. 596,
602. 603, 604
Dies A. : 28, 80, 1 03, 1 08, 1 1 3, 242, 383
Diodoros Kronos: 397
Diogmes : 3, 4, 9, 1 4, 92, 99, 1 06, 1 64, 1 94, 220, 540, 597
Diogmrs Laertios : 3, 1 4 , 92, 95, 1 1 4, 1 3 1 , 1 64, 1 94, 2 1 8, 220. 597
Du'1nn P. : 5 1 0, 5 1 3, 5 1 5, 5 1 6
DU11S Scotıu : 7 1 , 338
Elen 1ı Zmon : 1 1 4, 1 79, 1 80, 202
Emprdokles : 7 1 , 92, 93, 95, 96, 97, 98, 1 06, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 20. 1 2 1 . 1 44. 1 47,
1 �6. 1 66, 1 74, 1 75, 1 76, 1 77, 1 98, 203, 2 1 8. 234. 239. 24 2. 308. 4 1 2. 424.
468. 486, 500, 52 1 , 524, 597, 602, 604, 605
Epikhnnnos : 280, 574
Euhilidrs : 397
Eudemas : 566
Eıvlrmos : 7, 1 2, 239, 5 1 3
Eudoksos : 2 1 , 1 3 1 , 494, 5 1 0, 5 1 1 , 5 1 3, 5 1 4, 5 1 5 . 544
EuklidN : 1 59, 265, 397, 4 1 4, 4 1 5
Eıımos : 244
Fel11•rr L. : 5 1 6
Frswgiere A.j. : 286, 287, 288, 383
Fon.cegri11e G. : 330
Frımk : 309
Gillespie G.M : 1 09, 287
Gilson E. : 5 1 O
Gobloı : 1 1 0
Gorgi11S : 77, 2 1 5, 287, 39 1
Groıe G. : 252
!ltnneli11 O. : 1 , 41 5, 6, 1 9, 20, 82, 87, 1 14, 1 1 5, 1 54 , 1 59. 1 65, 1 72. 1 88. 20.1.
647
M ETAF İ Z i K
136. 252, 257, 265, 293. 3 1 3. 3 1 6, 3 19, 330. 335. 340. 368. J91. 393. 43 1 ,
467. 47 1 , 488, 495, 504, 52 1 , 522, 529, 54 1 , 577
l!ı·.ıtlı : 79, 1 00, 5 1 0, 5 1 3, 603
llı·ihrrg : 1 02, 5 1 3
llı·i11u : 23, 1 1 5, 1 33
llı•r,ıklriıos : 92, 94, 99, 1 06, 1 08, 1 56, 202, 203. 210, 22 1 . :!J 1 . 2.'\ 2, 457. 46 1 ,
474. 540
llı·nnoıimos : 95
1 lrmn : 1 02
!lı·siodns: 92, 96, 1 1 7, 1 20, 1 74, 280, 499, 597
!11:11/1111 : 76
!fidu R. D. : 1 65
!li/lrr : 84, 1 02, 244, 562, 603
!lil'f'11Sm : 92, 1 06, 58 1
!lil'f'nlm1tes : 468
!li/'/''"' : 98, 287' 308
! lnd1r R. : 270, 603
!lomrrns : 92, 2 1 9, 3 1 6, 607
''""'''" : 1 3 1
//,,,; Riişrf: ı , 111, 8, 9, 23, 70, 5 1 2, 52 1
}ıTı''(t'I" \\'� W. : l , 2, 9, 10, 1 1 , 1 2, 1 3, 1 5, 1 6, 1 7, 1 8, 1 9, 20, 2 1 , 22, 2.3. 24. 25,
1 26. 1 87, 1 88, 296, 4 1 6, 465. 5 1 0, 528, 529, 530. 540, 543. 575
lımıhlikns : 360
}flılc'1iın 11. H. : 27, 93 , 97, 348, 363, 376
.
Jorl K. : 383
Kt1l�flrisch : 1 02, 287
Kt1lippos : 494, 5 1 0, 5 1 4, 5 1 5, 5 1 6
Kıılliıu : 4 1 , 57, 77, 78, 1 30, 1 33, 1 56, 1 88, 275, 3 1 9. 322, 336 . .H7. 344 . 34 5,
346. 36 1 , 367, 368, 372, 443, 489, 543
Kımı !. : 252
Kt'flrr: 5 1 O, 5 1 1
Kim/in : 86
Klnnrm : 2, 220
Klro11 : 367, 433
Kopmıik : 5 1 l , 5 1 6
Ksmokrrıtes : ı, 22, 1 24, 1 26, 1 37, 1 39, 309, 485. 528, 547. 54 8. 54'), 560, 569,
570. 572, 573, 586, 593. 596. 599
Ksmophanes : 1 04, 1 05, 220 ·
Kmıopho11 : 1 08
648
ŞERHÇILER VE FILOZOFLı\R nlZINI
Lıdmulı· M.A. : 8 8 , 1 1 O
u BlmulJM. : 87, 1 1 0, 1 1 4, 1 88, 4 1 0, 468, 522
Lei.trgtı,,g: 24.l
Lı·ukippos : 92, 98, 499, 500, 568
Le11ısd1 ııt Schnttkwin : 86, 2 1 9
Ly�·nplmm : 287, 39 1
Mııier il. : 46, 1 4 1 , 265, 3 1 7
J.f,,,,_,;n,, A. : 2 , 24, 28, 76, 82, 24 1 , 295, 297, 347, 5 1 O, 5 1 8
J.f,ırit1ıi11 : 5 2 1
J.f,,/i.f.rns : 1 04, 1 05, 1 06
A-fr_wrwı E. : 1 37, 340, 383
Mi,·/.,._./is F. : 23, 543
Afirli : 5 1 O
A-fi/111md G. : 1 02, 1 03 , 1 1 l , 1 38
M11ıı·hmann H. : 1 94
Ogle \f� : 87
Orphm.s : 92
P"'·ııi11 B. : 89
Pamu'llides : 94, 95, 96, 1 04, 1 05, 1 1 O, 1 1 1 , 1 1 5. 1 1 7, 1 2R. 1 7.'. 1 74. 1 76. 1 79,
1 9R, 2 1 8, 36 1 , 393, 563, 586, 587
Pımso11 : 4 1 O
Pherermtes : 1 46
Pl11·rikrdcs : 597, 607
Philo/1101 : 1 03
Philo11 : 89
Philophonos : 1 02
Phi/npo,,oı : 1 00
Phrynrs : 1 45
Pkvmis : 1 46
Piaı : 76
PiJ1elli : 360
Pi.un" : 23, 55, 73, 77, 79, 88, 89, 9 1 , 96, 1 08, 1 09. 1 1 0. 1 1 1 . 1 1 2. 1 1 .'\ , 1 1 4,
1 1 5, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 22, 1 24, 1 25, 1 26, 1 27. 1 28. 1 29. DO. U l . 1.'\2. 1 .H .
1 34. 1 36, 1 37. 1 38, 1 39. 1 42. 1 63, 1 64, 1 67. 1 69, 1 77. 1 78. 1 80, 1 83. 1 85.
1 90. 1 99, 234, 249, 252, 259, 27 1 , 287, 288. 2 89. 299. 308. �09. 3 1 6. 3 1 7,
324. 326, 340, 346, 347, 350, 35 1 , 356, 3 57. 358, 3 59, 362, �65, 369, 3R3,
384. 390, 4 1 3, 424, 427, 428. 446, 448, 4 52. 485. 489, 49.'\, 495. 499. 500,
5 1 1 . 5 1 2, 5 1 7, 52 1 , 524, 528, 530, 53 1 , 533. 534. 539. 540. 543. 545, 547,
548. 5 50, 552, 5 53, 554, 557, 558, 5 59, 562. 563. 564. 565. 5(,6, 567, 568,
649
M ETAF İ Z İ K
569. 570, 572, 573. 578, 580, 58 1 , 582. 584. 585. 587. 589. 590. 592. 593,
594. 596, 597, 598, 599, 600, 60 1 , 602. 603. 608
J>loıinos : 337, 5 1 0, 520, 523
J>l111t1rklıos : 1 00, 1 93
Polo.c : 77
Pol)1ldiıos : 238, 239
J>o�ı1kmm : 1 28
I'orphirios : 266
J>ouı·hrı : 93
Prttntel: 27, 397
J>rnklos : 8, 288
J>rrııagortıs : 47, 84, 93, 1 64, 1 7 1 , 203, 21 O, 21 5. 2 1 6, 2 1 7, 22 1 , 223. 224, 225,
227, 23 1 , 398, 423, 424, 458
J>s. A /,.ksnndros : 1 9, 292, 293, 294, 296, 297, 298. 299. 300, 302 . .�04. 307,
308. 309, 3 1 3, 3 14, 3 1 5, 3 1 6, 3 1 8, 320, 324. 325. 326. 327. 329. 330. 33 1 ,
332. 333, 334, 336, 338, 339. 34 1 , 342, 343. 344, 345 , 346. 347, 348. 349,
3 �0. 35 1 , 352, 353. 354, 355. 356, 357, 3 58. 359, 360. 36 1 . 362, 364. 365,
367. 369, 370, 37 1 , 373. 374, 378, 379. 380. 38 1 , 383. 384. 38�. 386. 387,
388. 390, 39 1 , 397, 398, 400, 40 1 , 402, 403. 407, 409, 4 1 0, 4 1 1 . 4 1 2. 4 1 3.
4 1 8, 4 1 9, 420, 422, 424, 426. 427, 428, 429. 430. 43 1 . 432. 433. 434 . 435.
437. 438, 447, 448, 449, 45 1 , 452, 453. 4 5 5 . 4 57, 458. 459. 460. 462. 463,
465. 484, 485.� 86, 487, 488, 489, 490, 49 1 . 492, 493, 494. 495. 496, 497,
499, 500, 50 1 , 504, 505, 5 1 2, 5 1 5, 5 1 8. 5 1 9. 522. 523. 524. 525. 526. 527.
528. 530, 53 1 , 533, 534. 535. 536. 537, 538. 539. 543. 545, 546. 547. 548,
549, 550, 552, 553. 554, 555, 556, 557. 5 58. 5 59, 560. 56 1 . 562. 563. 564,
565. 566, 567, 569, 570, 57 1 . 573, 574, 575. 577, 578. 579. 580. �8 1 . 582,
583, 584, 585, 587, 588, 589, 590, 59 1 , 592. 593. 595. 596, 597. �98, 599,
600. 60 1 , 602, 603, 604, 606, 607
J>s. A r. : 242
I'_ı•thııgoras : 1 00, 1 1 O, 309
lı11ıaisso11 F. : 4, 88, 1 33, 1 88, 227, 529, 536, 547
Rmoıu•ier : 1 03
RtJ' A. : 86, 1 1 l , 5 1 5, 596
Riuer ıı. : 92, 1 08; 1 58, 175, 1 80, 2 1 8, 2 1 9, 242. 397. 566. 597
Ritter ,,,. Ereli: 4, 88, 9 1 , 95, 96, 1 0 1 , 1 03, 1 1 1 . 287
Riı•mu/ A. : 89, 1 1 0, 2 1 0, 234, 24 1 , 369, 468, 487
Rohin l. : l , 2, 4, 23, 25, 27, 28, 79, 87, 88, 9 1 , 92. 93. 94. 96. 98, 1 00, 1 O 1 ,
1 03. 1 05, 1 08, 1 1 1 , 1 1 2, 1 1 3. 1 1 4, 1 1 5. 1 1 6. 1 1 7. 1 1 8, 1 22. 1 26. 1 27. 1 29,
1 30. 1 3 1 , 1 32, 1 33, 1 34, 1 36. 1 38. 1 39,. 1 42. 1 58. 1 59. 1 63. 1 64. 1 67. 1 69,
650
ŞERHÇlLER VE FlLOZOFLo\R DiZi N i
1 78. 1 80, 1 83. 1 85, 1 88, 1 90. 1 99, 2 1 0, 2 1 1 . 2 1 5. 249. 259. 262. 271 . 287.
309. 3 1 6, 324. 326. 337. 340. 346, 357. 358. 359. 362. 365. J66. 367. 374.
383. 384, 390, 39 1 , 393. 397. 404, 4 1 3, 424. 446. 448. 4 52. 467. 487. 489,
495. 499, 500, 5 1 5, 5 1 7. 524, 530, 53 1 . 533. 534. 539. 543. 545. 546. �47,
548. 550, 552, 553. 554, 557. 558, 559, 56 1 . 562. 563. 564. 565. 566. 567.
568. 570, 572, 573. 578. 580. 58 1 , 582, 584. 585. 589. 590. 593. 594. 596,
597. 598, 599, 600, 60 1 , 602, 608
Rodirr G. : 27. 76, 78, 1 1 3, 1 69, 1 87, 222, 223. 248. 295, 368. 370. 39 1 . 4 1 7,
490. 505, 529
Rol1dı· E. : 1 74
R(l/fi·s E. : 1 84
Rnce Vtıl : 1 26, 1 27, 1 93
Rm.c \f.� D. : ııı, ıv, v, vı, 2, 3, 7, 9, 1 3, 1 5, 1 7, 1 9, 20. � 2 . 2 5 . 27. 42. 6�. 77, 78,
80. 83. 88, 90, 92, 95. 99. 1 00, 1 0 1 , 1 02, 1 03. 1 05. 1 08. 1 09. 1 1 1 . 1 1 2.
l u. l 1 4, 1 ı s. 1 23, 1 27, 1 28, 1 30, 1 33. 1 34. 1 35. 1 38 . 1 43. 1 4 5 . 1 48. 1 49.
1 5 1 . 1 53. 1 59, 1 67, 1 7 1 . 1 79, 1 83, 1 93. 1 95. 20 1 , 202. 203. 209. 2 1 1 . 2 1 4,
2 1 9. 22 1 , 222, 223, 227, 229, 230, 23 1 , 240. 24 1 . 248. 250. 259. 265. 270.
27 1 . 285, 286, 297, 298, 299. 302, 303, 307. 309, 3 1 2. 3 1 3. 3 1 5. 3 1 7. 3 1 9,
320. 322, 323, 325. 329, 334. 336, 337. 339. 34 1 . 342. 344. 346. 347. 348,
3 5 1 . 355, 358, 359. 363. 365. 367, 369, 370. 383. 389. 39 1 . 397. 399, 403.
404. 407, 4 1 1 , 4 1 5, 4 1 6, 4 17, 422, 424, 428. 429. 438. 440, 44 1 . 444 . 447,
449. 452, 458, 46 1 , 467, 469, 474, 478, 479. 480. 48 1 . 486. 487. 4 89. 490,
492. 494, 496, 497. 498, 499. 50 1 , 503, 504. 505. 508. 5 1 0. 5 1 2. 5 1 3. 5 1 4.
5 1 5. 5 1 7. 5 1 8, 523, 526. 527. 529, 53 1 , 535. 545. 546. 547. 548, 550, 5 53.
554. 555, 558, 56 1 , 564. 565. 566, 567, 570. 57 1 . 572. 575. 577. 58 1 . 583,
585. 586, 587, 590, 59 1 , 596. 597. 60 1 , 603. 604. 605. 608
Sdıuh/ f>.M. : 92, 1 0 5
Sd,rpıırelli G. V. : 5 1 3
S.·.,·ım fmpiricus : 93, 1 09, 2 1 8, 309
Si111eterre : 1 08
Siu/(lnides : 84
Siınplikios : 93, 95. 96, 98, 1 02, 1 29, 1 40, 1 80, 239. 287 . .�28. 403. 466. 4 67,
469. 470. 47 1 , 472. 473. 474. 475, 476. 477. 478. 479. 480. 48 1 . 482. 483.
5 1 3. 5 1 4. 529. 566
Sfllm11es : 4 1 , 53, 57. 73. 77, 90, 9 1 , 97. 1 08, 1 09. 1 32 . 1 33. 1 88 . 209. 233. 244,
253. 255, 287, 299. 326, 336. 337. 346. 3 5 1 . 352. 353. 358. 36 1 . 367. 372.
426. 427, 428, 433. 489, 49 1 . 533. 540, 54 1 . 544. 575
SouilhlJ : 262
Speıısippos : ı, 22, 1 24, 1 37, 1 78, 309, 452, 485. 508. 5 24, 527. 528. 546. 547,
65 1
M ETAF i Z i K
548. 549, 559, 560, 56 1 , 564. 569, 570, 571 . 572. 573. 575. 580. 582. 59 1 ,
592. 593. 597, 598. 599, 600, 602
Sri,·lmmm A. : 1 28
Sjıiıu•w : 340
Sıilpmı : 397
Surr,,,ihl: 27, 1 3 3
s_,./,.. Mıttmu : 8, 82, 84, 85, 1 04, 1 1 9, 1 4 1 , 1 59. Hi6 , 173. 1 84. 1 89. 1 94 . 1 97.
2 1 0. 2 1 8, 238, 253. 260, 277, 3 1 1 , 445, 460. 46 1 , 470. 475. 484. 553. 562,
59 1
��ı·ri,11101: ııı, 8, 1 2, 27, 84, 1 00, 1 26, 1 54, 1 56, 1 58, 1 69, 1 72, 1 9ı; , :'.!0 1 . 202,
�08. 2 1 3, 2 1 7, 220, 22 1 , 222, 508, 53 1 , 538. 543. 546. 560. 570. 574. 5?6,
597, 606
T,11mt'")' P. : 9 l , 1 03, 242, 509
T,�vlor A. : 1 08, 54 1
T'1,ık-ı : 1 2, 9 1 , 92, 94, 1 06, 1 56, 360
TJıt'aİlt'lnı : 3 5 1
Tht'mİ!Iİnı : 111, 8
Tllt'mı ek Smyrnaios: 1 02
TJ1ı·nr'1rasıos : 1 1 2 , 1 1 5 , 1 4 5, 309, 5 1 0, 603
Thumı Ch. : 1 1 4
Timnlht'ns : 1 45 , 1 46
Tr1111Je/mb,,rg F.A. : 27, 78, 1 1 5, 452, 543
Trr11del: 82, 86, 88, 89, 9 1 , 1 62, 2 1 l , 2 1 9, 252. 253. 394. 4 59. 495
Uı•l>t'ru•t'g F. : 23, 1 33, 543, 603
\1,ıdıt'rn/ E. : 1 25
W�ıiız Th. : 27, 77, 82, 87, 88, 1 59, 229, 234. 240. 265, 28?. 459
W�ııdıler: 1 03
\f'rgk-r : 5 l 5
W'rmt'r Ch. : l , 88, 3 56, 369, 493, 497, 5 1 2, 5 1 7, 52 1
'W1irıh : 8 1
Zı/ı,ırelkı : 5 1 2
Zrllı·r E. : 1 , 7 1 , 1 1 5, 1 33, 39 1 , 52 1 , 570, 596, 603
Zeıın11 : 1 79, 1 80
652
İÇİNDEKİLER
/. KlTAP (A)
il KlTAP (a)
V. KITAP (A)
Vl KITAP (E)
X KiTAP (!)