Professional Documents
Culture Documents
1976 Raporu 1
• e • .D ü nya sosya l ist s istemi
• 17 • Empe rya l ist - kapital ist sistem
• 39 • i ki si stem a rasında k i il işkiler
• 44 • Ul usla ra ra sı işçi sın ıfı hareketi
• 55 • U lusa l k u rtuluş hareketleri
Araşti rmajinceleme
Behice Boran • 61 • Demokrasi ve Demokrati kl eşme Soru nu
Galip Tekin • 87 • T ü rk iye'de Dış Tica ret ve Dev letl eşt i ri l mesi
Boris Ponomaryev • 1 22 • U l u s l a ra rası işçi H a reketi - Ta rihsel ve
Kura msal Soru n l a r
Maurice Cornforth • 140 • Teo rik Ça l ı şmada Nesnel l i k v e Pa rtiza n l ı k
Eleştiri/tan 1tmajtart1şma
Yalçın Küçük • 1 53 • Ma rksist Ekonomi Pol it i k 'te ücret ve
Türkiye'de Ücretler - A: Dorsay, H . Sa it
Yavuz Cizmecl • 155 • Özyöneti m - M. Drulovıc
Mesuf Odabaşı • 1 59 • Felsefe Defte rleri -V. i. Len i n
'
Özkan Taner • 1 62 • Yü ksek öğ renime Başvu ra n Öğ renciler- D PT
Rıdvan' Karalar • 167 • Genel ve Ta rımsal Kooperatifç i l i�
Z. Gökalp M ü layim
Necdet Bulut • 169 • Materyal ist Bili mler Ta r i h i ı. l l - J . D. Berna!
Reşat Kadayıfçılar • 172 • işçilere yöne l i k Broşü rler Ü ze ri n e
Mesut Odman • 1 77 • Sevg i Soysa l ' ı n i nsanları
YURT VE DÜNYA '
Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Sorunları
iki aylık Araştırma, inceleme, Tartışma Dergisi
Sahibi: Tü rkiye Işçi Partisi adına Behice Boran 1 Soru m l u Yazı işleri Müdürü:
Yavuz Ünal 1 Yöneti m ve Haberleşme adresi: N u ru Ziya Sak. 17/5 Tünel istanbul
1 Fiya tı 15 TL. 1 Y ı l l ı k Abone 75 TL. 1 (Yurtd ışı twa t ve a bone bedeli Iki ka
tıdır) Dizgi ve Tertip: Kent Bası mevi 1 Baskı Ören Basımevi Cem berlitaş - istanbul
DERGiNiN iŞLEVi
Nihat Sargın
Cumhuriyetin kuruluşunu izleyen uzun on yıllar boyunca Türkiye'de düşün hayatı
kısırlıl'ja mahküm ed ildi. eTek şef. tek parti, tek m illah slogan ında somutlaşan resmi
Ideoloji tüm tartışma ve eleştirilarin üstünde tutuld u. işcl sınıfının sosyal ist ideolol isi
ve buna bağl ı düşünce ve eleştirller bir yan a liberal demokratik sayılabilecek olanlar
dahi önlenip engellend i .
Düşünce, vicdan, söz. yayı n , kitlelerin sınıfsal örgütlenme h a k v e özgürlükleri gibi
demokratik özgürlüklerin alabildiğine baskı altında tutulduğu, bu boşluk döneminde ül
kenin tarihi, toplumsal yapısı. ekonomik, sosyal sorunları üzerinde kapsamlı araştı rmalara
bilimsel teorik ccıl ı ş malara yer yoktu. illegallteye ıtilmiş, yasal ve yasa dışı baskı ve şid·
dat uyg ulamala rının sol uk ald ırmaz ortam ı nda sosya list hareket ve çevresindekilerin ey
lemsel a landa olduğu kadar bu alanda da yapa bneceklerl fazla birşey bulunmuyordu.
Bu derginin adının a n ı msattıl'jı g i bi, bir dergi etrafında kümerenerek veya benzeri biçimde
bir a raya gelerek yürütülmeye calışıla n sınırl ı .inceleme. araştırma ve tartışmalar veya
1946'dakl bi rkoc ayl ık yasal sosyal ist parti girişimlerı kalıcı gel işmelere olanak sağlıya
madan kısa sürede bast ı r ı l ı p sönd ü rüldü. Ancak, işçi sınıfının n icelikçe gelişmesine ko
şul olarak. bel irtilen bu en ol umsuz koşullarda dahi yürütül makten geri kal mayan ekono
mik, pol itik ve ideolojik mücadele, daha sonraki dönem için asgari birikimi sağlamıştı.
Böylece 1 961 'e gelindi. Kitlelerin her türlü aldatılmaya ve dayatmaya karşın gi
derek artan hoşn utsuzl uk ve direnci 27 Mayıs Anayasa'sı ve yarattığı ortamda lfadesini
buldu. Demokratik özg ü rl ü klerin tam olarak yerleşmesi icin henüz yürü necek çok yol
vardı, ki b u günde vardır; QJ'lCak daha önceki döneme oranla durum oldukca fa rkl ılaş
m ıştı. işçi s ı n ı fın ı n yasal partisi, TiP kurulmuş, sosyal ist niteliğini geliştirme sürecine
girmişti. Anayasa maddeleri bir silôh g ibi kullanılara k demokratik hak ve özgürlüklerden
13erbestce yararla n ılabilmesi yol unda Ilerleme kayded i l m iş, daha da önemlisi önceden
beri bu konuda koşullandırı l m ı ş olan geniş yığınların gözünde sosyal izm bir tabu ol
maktan cıkarıl maya başlan m ı ştı. Bilimsel sosyalizmin klasikleri yeni yeni dilimize kazan
d ı rılabiliyor, sınırlı sayıda da olsa bu klasikierin dayandığı temel görüşler ışığında i n cele
me ve araşt ı rmalara yöneliniyord u . 1 964 T i P progra m ı partili bilim adamları ve partlye
yatkın Ilericilerin çalışmalarıyla böyle hazı rla n m ıştı . Ancak Parti'nin, örgütsel gelişme
ve pol itik çalışmalarının yanısıra teorik çalışmalara çeşitli nesnel ve öznel nedenlerle
yeterince eğilernemiş olduğu da açıktır. Bu, geçmiş dönem TiP hareketinin önemli eksiği
olm uştur. özelli kle 1 965'den sonra, sonueta Parti'yi ve Parti'nin şahsı nda işçi sınıfının
sosyal ist ha reketi n i l ikide etmeye yönel ik çeşitl i küçük burj uva akımların sol ve sosya
l izm adına ortalığı kaplamasında bunun da rolü vardı r. Bu akı mların bir a ra bilimsel
sosyal izmin ası l · çizgisini ancak kendi lerinin savunduğu biçimindeki yanıltıcı savlarına
özel l i kle yüksek öğrenim genı;ıliği arasında oldukca kabarık bir kitleni n inand ığı, kendi
lerine mil itanlar ve yandaşlar ed indikleri görüldü. Parti, içinde ve d ı şı nda boy gösteren
çeşitli sapkın küçük burjuva akımiarına karşı a mansız bir ideolojik savaşa gi rişti. 4.
Kongre ve kararları kaza n ı lan savaşın ifadesi olmuştur; ancak 12 Mart bu savaşın ke
sin son uca ulaşması n ı engelledi, Parti kapatıldı.
B u mücadele sırası nda karşı saflarda teori adına, teorik çal ışma ve araştırma adı
na değişik zaman ve koşullarda yazıl mış klasiklerden yapılmış a l ı ntıların hemen aynen alt
a lta sıralanmasından Ibaret ve sonuna yazarın eğilimine uygun sloganların eklenmesinden
ol uşan yazıların yay ı nları dold urduğu görüldü. Bir kavram ve sözcük Jeti şizmi yaratılı
yordu. Teori, teorik bilimsel çalışma, ideolojik mücadele bu deği ldl elbet. Sosyal izmin ge-
nel ilkelerı ve o i l kelerin uyg ulama a l a n ı na aktarılış biçim leri öteden beri bilin mekte.
Asıl i ş bundan sonra başl ıyor. Önemli olan o eserlerdeki evrensel b i l i msel özü yakalıya
r a k g ü n ü n somut koşullarında bu özden yararla nabilmek, bunu kul lanabi lmek, uyg ulama
olanakların ı bulabilmektir.
Bili msel sosyalist ha reket geliştikce yeni sorunlar d izisini de birlikte getirir, önüne
koyar. Sorunların teori k bil imsel planda incelenip önce sorun olarak bilincine varılması,
s ı n ı rları n ı n bel l i ed i l i p ortaya kon ulması, a rkadan som ut d urumun somut analizi ne d ayal ı
olarak çözümlenmesi v e b u n u n uyg ulama a l a n ı ndaki sonuçlarla devam l ı sı nanması, göz
den geçirilmesi , uyg ulama ile k u ramsal ca l ışma n ı n .karş ı l ı k l ı etkileşim i sonucu kesi n
çözüme ulaşılması; d üşü nce v e eylemde birlik i l kesinin yaşama gecirilişi böyle olacaktır.
Y u ka rda, sosya l ist mücadele saflarına sızmış çeşitli küçük bu rjuva a k ı mları ve bun
ları teorik p latformda ki uzantı larından cöz açılm ıştı; bugün de geçmişe göre etki alanı
dara l m ış olmakla birlikte d u rum pek farklı sayılmaz. Diğer yandan burjuva ideolojisinin
çeşitli ayrımlarının okul k i ta pla rına kada r uzanan en ka ba ve i l kel biçimi nden, sol un
sosyal izmin içinde bir Truva atı gibi gi rmeye yönelik, sol görünüşlü daha i nce rafine
biçimine kadar ideolojik saldırıları n karşısındayız. Eski döneme oranla daha bilinelenmiş
ve kendisi icin sınıf olma yolunda azımsanmıyacak ilerleme göstermi ş olmasına karşın
işçi sın ıfım ı ıd a ve özellikle onun müttefiki olması gereken emekçi ki tleler a rasında hala
sosyal izme karşı koşulland ı rı l mış kitleler mevcut. B u d urumda işçi sınıfının sosyalist dün
ya görüşün ü top l u m u n her katında yaya rak benimsetmeye yönelik ideoloj ik m ücadele ayrı
bir önem kazan ıyor; gelişen sosya list hareket i n önündeki soru nları, hareketi bir a d ı m
d a h a ileri götürebilecek biçimde çözü me kavuşt urma k üzere bilimsel sosyal ist inceleme
ve a rqştırmala rla ha reketin önünün ayd ınlatılması ertel enemeyecek bir görev ol uyor.
Bunun icin; program ve tüzüğün daya n d ı ğ ı temel görüşlerin kapsa m l ı bir biçimde
ortaya konulabilmesi ve bunlara karşı yöneltilen eleştirilerin gereği gibi yan ıtlanabilmesi
için ülkemizin d ünya içindeki yeri, i l işkileri; Türkiye'de üretim i l işkileri ve sı n ıfsa l ya p ı ;
ü s t yapısal özellikler v e sorunlar: Türkiye'de sosyalist hareketin karşı karşıya bul und uğu
görevler g i bi ala nlard a daya nılan ideoloj i k temalle tutarlı a raştırma ve değerlendi rmelerin
yapılması: d ü nyada ve ü lkemizdeki önemli gel işmelerin ayrı n t ı l ı olara k l rdelen i p yoruml a n
ması: dü nya görüşümüzün d a h a köklü ola ra k kavran ması v e yabancı etkilere karşı sa
vun ulması, pratik sorunlarla ilişkili olara k boy una daha derinleştiril mesi için, d ünya sos
yalist hareketinin ve ü l kemi� hareketinin teorik-ideolojik sorunların incelenmesi; hedeflerin
ayrı ntılı bir biçimde somutlanması icin sosyalist sistem-kapital ist sistemin açıklanmasıyla
birlikte bugünkü Türkiye' nin k u rumla r ı n ı n , kapitalizm i n işleyişinin, sosyal ist Tü rkiye'n in ku
rumları ve sosyalizmin işleyişi ile som ut örnekler üze rinde d u rularak karşılaşt ı r ı l masına:
yeni yayınlarda ortaya a t ı l a n görüşlerin yorum lanması ve değerlend i ril mesine gerek var.
Yurt ve Dünya bu gereksinimleri olanakla rı ölçüsünde karşılaya bil mek üzere yayın
a l a n ı na atılıyor. Merkez Yönetim Kurulunca dergiyi yayına ıiazırlamak üzere görevlendiri
len Merkez Eğitim B i l im ve Araştırma Bürosunun yayın plan ına göre her sayıda telif ve
çeviri, Inceleme ve a raştı rmala rla birlikte kitap tan ı tma, tartışma ve eleştiri yazıla rı d a yer
a lacaktır. Ortalama sekiz forma olara k yayı nlanacak olan dergide bu ilk sayıda olduğu
üzere dü nyada ve yu rtta bütün � ir y ı l ı n değerlend i rmes i n i iceren yıllık raporların yer al
d ığ ı say ı l arda hacim daha da büyüyecektir.
Yalnız Parti üye ve sempatiza n l a r ı n ı n d eğ i l . bütün ilerici yurtseverlerin bağımsızl ı k ,
demokrasi, sosyal izm mü cadelemizin daha i l e r i , daha açık bir bilinele yürütülmesine kat
kıda bulunabilecek yazı larına açık olaca k dergide temel g·ö rüşler doğrul tusunda olmakla
birl ik te henüz son sözün söylenmediği konularda değişi k yaklaşımlar ve tartışmaiar yer
alacaktır. Bu n iteliği ile cıkan yazılar doğal olarak yaza rı n ı bağ l ıyacaktır.
Y u rt ve Dünya . yuka rd a bel irtilen gereslnimleri yanıtladığı, çevresinde bir incel eme,
a raştı rma ve tartışma ortam ı n ı n yerleşmesini sağlıyabildiği ölçüde işlevini yerine getir
miş olaca k , başa rı kaza naca k t ı r.
RAPOR
1976 RAPORU 1 <*>
Günümüz dünyasında hiçbir olgu, dÜnya devrimci güçleri ile gerici güçler, sosyalizm
ile kapital izm a rasındaki karşı tlık ve mücadele çerçevesi dışında çözümlenemez, anlo
ş ılomoz. B u karşıtlık ve mücadele, dünya n ı n birbirinden en uzak köşelerindaki gündelik
olayla rı bile birbi rine bağlamakta, bütünleştirmektedir. Dünya sosyal ist sistemi, sosya
lizmin Ileri aşamalarının kurulması ve tüm d ünyada kolıcı bir ba rış ve güvenliğin sağ
lanması yönündeki etkinliğ i ile, dünya olayları üzerinde bel i rleyici rolü oynamaktadır.
Dünya sosyal ist sisteminin bu rol ü , nesnel ve zoru n l u yasaların gereği a rtmakta, güç
lenmekted ir. Dünya. kapital ist sistemi n i n buna l ı m ı , geçici koşulla rJn değil, dünyada mey
dana gelen yeni güçler dengesinin sonucudur. Bu yüzden de reformlarla, yüzeysel de
(jlşikliklerle geçiştirilebilecek g i bi değildir. Dünyadaki yeni güçler dengesi. dünya dev
ri mci güçlerin i n birlikte eylemi n i n sonucudur. Kapita l izme özgü bütün çelişkiler derinleş
mekte, s ı n ıf mücadelesi yen i perspektifiere doğru geUşmektedir. Emperya l izm, tekeller
ve onların iktidarları, gitgida daha gerici önlemlerle ka pita l izmin buna l ı m ı na çözüm ara
mo çabosı ndodırlar. E m peryalizm i n en gerici çevreleri. kapita list sistemi daha sıkı di
siplin altına alacak formüller peşinded l rler. Ancak başta işçi sınıfı olmak üzere tüm
ilericL demokratik güçler, tekeller iktidarına son verecek, uluslararası ilişkilerde baskı
ve uyd ul uğ u ortadan kald ı rocak bir mücadele perspektifinde birleşme yönünde öneml i
adımlar otmoktod ı rlor. Işçi sınıfı hareketi, bilimsel sosyal ist partilerin i n öncül üğünde, sos
yal izme giden yolları açarak mücadelesini sürd ürmektedir. Ul uslararası işçi sınıfı ha
reketinin birliğinin güçlendirilmesi, bilimsel sosyal izmin etkinliğinin artırılması. gitgida da
ha büyük önem kazanmaktad ır. işçi s ı n ıfı hareketinin, yalnız pol itik değil, ekonomik ve
demokratik olonlard a do ulusl a ra rası birl iğinin güçlend irilmesi, onun tarihsel misyonu
nun zorunlu sonucudur. Dünyanın ulusal kurtuluş hareketleri kuşoğındo do işçi s ı n ıfının
rolü hızla a rtmaktad ır. Emperya l izmin, ul usal kurtuluş hareketini toplumsal görevlerinden
cayd ı rmo çabaları, işçi sınıfının rolünün yükselmesi ve sosyal ist sistemle ulusal kurtu
luş hareketi arasındaki ittifa k ı n ı n güçlend iri lmesi yoluyla boşa çıkarı l maktad ı r. 1 976 yı
.
lının verileri, dünya olayların�ki söz konusu temel karşıtlık ve m ücadelenin perspekti
finde anlaş ı l ı r olacaktır.
(*) «Yurt ve Dünya»nın bu sayısında, Türkiye Işçi Partisi Merkez Eğitim, Bi
lim ve Araştırma Bürosu tarafından hazırlanan «1976 Raporu»nun uluslararası ge..
lişmelerle ilgili birinci bölümü yayınlanmaktadır. 1976 Raporu'nun Türkiye'ye iliş
kin bölümü 2. sayıda yer alacaktır.
RAPOR 7
1. D Ü NYA SOSYALiST SiSTEM i
DünyGı sosyol ist sistemi , çoğı mızdoki en köklü toplumsol dönüşümlerin kaynağıdır.
Dünya sosyolist sistemi, dünya n ı n önemli bir bölümünde en ileri topl um sisteminin yer
leşmesi, işçi s ı n ıfı i ktidarına ve ik tida rdaki işçi sınıfının sosyolist enternasyona l izmine
dayanan b i r devletler birliğinin pekiştirilmesi. dünyod a barış ve güvenl iğin k urulması yö
nü ndeki faal iyeti ile, d ünya üzerindeki en büyük etkiyi yapan güçtür.
Sosyol ist d ü nyada. sosyal izmin y üksek oşaması doğrul tusunda gerç.e kleştl rilen dö
nüşümler. tüm dünyada k i devrimci d eğişiklikler içinde, insa n l ı ğ ı n geleceğini tayi n et
mede biri nci s ı rayı tutmaktadır. Sosyolist sistemin d ünya devrimci g üçleri o rasında ta
şıdığı birincil önem. yalnız u l uslarorası etkisine değil, aynı ölçüde. dünyan ı n sömü rü
den ku rta n i mış kesiminde gerçekleştirilen dönüşümlerin beli rleyici önemine de dayan
maktad ı r. Sosyolist topl u m u n bil imsel. toplu m yasolarının özümlenmesine ve uygulon
mosına dayanan yöneti m i . sosyal izm in k uruluşunda n i tel iksel olarak yeni oşamalara doğ
ru ilerlemesi ni sağlayorak bu etkin in temelini ol uşturmaktad ır. 1976 yıl ı , sosyolist siste
min devrimci rol ü n ü n değeri n i n bel i rlen mesi için önemli olonaklar yara tmıştır. SSCB,
Bulga rista n . Moğolista n . Alman Demokratik C u mh uriyeti (ADC) ve Vietnam Komünist ve
işçi Portilerinin kong relerinin bu yıl i ?inde tamamlanması, 1976 yılına özel bir önem ka
zandı rmaktadır. Pek kısa bir süre önce, 1 975 yılı içinde de, Polanya, Macarista n, K ü ba
kom ünist ve işçi porti!e ri kongrelerinin tamamlandığı hotırlonocokt .ı r. Sosyo list ü l keler
işçi sın ıfı portilerinin kongreleri, sosyal izm in ve gelişmiş sosyol is t topl umun kuruluş de
neylerinin genelleştiril mesi, bilimsel sosyolist teori nin geliştirilmesi s ürecinde birer kö
şetoşı olmakta d ı rlar.
Sosyol ist topl u m u n bilime dayanan yöneti m i n i n başa rıları, i k i sistem orasındaki ekono
mik yarışmoda kated ilen yolda somut olarak bel i rmekted ir. 1 976 y ı l ı nda, kapital ist sistemin
tümünü sora n ekonom ik bunalım derinleşmeye devam ederken, sosyol ist ekonomiler n i
eel ve n l tel olara k güçlen meterini sürd ü rmüşlerdir. Sadece Karş ı l ı kl ı Ekonomik Yard ı m
loşma Konseyi ( K EYK, ingil izcede «COM ECON))l içinde bi roraya gelen sosyolist ül keler.
dünya n üfusunun % 9,4'ünü temsil etmelerine rağmen, d ü nya elektrik enerjisinin % 20'
sini. petrolünün % 1 7,3'ünü, doğal gazının % 22,5' u n u , köm ü rü n ü n % 34'ünü, kimya
ü rü n lerinin üçte birini ü retmekte, meka n i k imalot ı n ı n % 33'ünü gerçekleştirmekted irler.
Sosyolist ekonomiterin sınai gel işmesi kapita l ist dünya ile karşılaştırıld ığında şöyle bir
t ablo ortoya çıkmaktadır: Son 5 yıl içinde KEYK ülkelerinin tümünde sanayi ü retimi yıl
l ı k ortaloma % 8,7 a rt ı ş gösterirken , bu hız AET ve ABD'de % 1 .2 olmuştur. Gelişmeler
bir tablo olarak şöyle i fade edilebil i r:
1970=100 1 974=1 00
SSCB 133 1 08
Polanya 149 111
Macaristan 130 1 06
Çekoslovokyo 140 1 07
B ulgaristan 142 11 2
Alman D. C. 129 108
8 YURT ve DÜ NYA
ABD 117 89
i n giltere 1 06 97
Fransa 123 90
Almanya 111 91
i talya 120 88
Japonya 1 24 84
Öte yandan sosyalist ekonomilerdeki ü retim a rtışı n ı n büyük ölçüde ekonom inin et
k inliğinin artı rılmasıyla elde edildiği görülmektedir Son 5 yıl içinde. K EY K ü lkelerinde
sanayi üretimi artışının dörtte üçü emek ü retkenliğinin a rtışıyle gerçekleşt i ri l m iştir. Ay
rıca ü retim a rtışı. ülke içindeki para kende tica retin , yarii halk tüketiminin yükselmesiyle
paralel g itmektedir. 1975 yıl ı nd a para kende tica reti n artış h ızı Bulgaristan'da % 7.8, Ma
caristan'da 5.4. ADC'nde 3,6, Moğol istan'da 5, Polanya 'da 1 4,7, Romanya'da 7,7, SSCB'de
7, Ceko slavakya'da 3.4 ol muştur. Sosyalist ekenomilerin etkinliğinin yükseltil mesi. eko
nomideki sosyal ist sektörün pay ı n ı n h ızla genişlemesiyle de görülmekted i r. Ta rihin geliş
mesinin, iki sistem arasında ki yarışmoda sosyalist sistem lehine olduğu belirgin biçimde
ortaya çıkmaktad ı r.
Ancak i k i sistem a rasındaki ta rihsel yarışm a n ı n kaderini beli rleyecek olan, ekono
mik göstergelerin gelişmesinden çok, sosyalist top l u m ilişk ilerinin güçlen mesid ir. Sos
yal ist ül kelerin büyük çoğ u n l uğ u , «gelişmiş sosyalist toplum))Un k urulması ve temelle
rinin sağlamlaştırılması aşaması ndadı rlar. Sosyal izmin ekonomik, top l umsa l , pol itik te
mallerinin (ü retim a raçları nın top l u msal mülkiyeti, Parti'nin öncü lüğü, dost s ın ıflar arası
ittifak) k u ru l u p sosyal ist üretim ilişkilerinin topl u m u n bütün alanlarında başa nya u laşması
na bağlı olarak, sosyalist top l u m, «gelişmiş sosya l ist toplum)) a d ı n ı alan yetkin leşme
aşamasına geçmekted ir. Bu süreç içinde, ilerde sınıfsız topl uma geçişi hazı rloyan ön
koş u l la r ya rat ı l ma ktad ı r . Gelişmiş sosyalist toplumun kuruluşunda işçi sınıfı partisinin
öncü rolü de sürekli olarak artmaktadır. Dolayısıyla günümüzde sosyalist ülkeler işçi
s ı n ı f ı partilerin i n faaliyetinin ve deneyl erinin incelenmesi çok daha büyük bir önem ta
şı maktadı r. B i l i msel sosyal ist teorinin geliştirilmesi de böylece yeni aşamalara doğru
ilerlemekted ir.
SBI(P'nin 25. Kongresi, b u perspekt if içinde, ülkenin ve Parti'nin . önüne çok geniş
bir alanı kapsayan ve önem l i hedeflere yönelik bir eylem ve gel işme program ı koym uş
t u r. SBKP 25. Kong resi'nin 1 976-80 yılları için saptad ığı ekonomik gelişme doğrultusunun
bel irgin yönlerinden başl ıcası. bu planın «nitelik ve etk i n l i k plan ı )) olara k tanımlanması
d ı r. B u tanımlama, daha çok sayıda işletme k u r u l masından. daha çok el emeğin in kul
l a n ı l masından. daha geniş olanların üretime açılmasında n ; .ekonomi nin yoğu nlaştı rı lmasına
geçişin önem kaza nmasına daya n maktad ı r. Ekonominin yoğunlaşt ı rı l mas ı n ı n kapsam ı n a ,
özetle, ürün kal itesi n i n yükseltilmesi. e m e k verimliliğinin v e tutum lul uğunun artırılması,
üreti m bi riml eri a rasındaki bağla ntıların g üçlend i rilmesi ve zenginleştiril mesi vb. g i rmek
ted ir. Beden i çal ı şmada hızlı ,bir azalma sağlanması ve üretimde kapsaml ı bir meka
n izasyonu n gerçekleştiril mesi amacıyla, ekonominin bazı a lanlarındaki büyümen i n geçen
beş y ı l l ı k pland a k i nden daha yavaş olması için de önlemler a l ı n m ıştır.
Sovyet ekonomik gelişmesinde nitel iğin ve etkinl iğin yükseltil mesi perspektifi, sos
yal ist ekonominin temel yasası olan ekonom i n i n «planın) yöneti minin ulaşılan ileri aşa
maların sürekli doğurduğu yeni gereksinmelerle uyuml u hale getiril mesin i zorı.mlu k ı l·
ma ktadır. 25. Kong ren in temel çizgilerinden biri de budur Ul usal ekonom ideki topl umsa l ,
ekonomik v e teknolojik değişimierin günümüzdeki karmaşıklığı, yüksekliği v e h ızı karşı-
RAPOR 9
sında, ekonomik kayna kları ve hedeflerı doi:jrudan doi:jruya plana yansıtmak zorlaşmak
tad ır. Ancak, planlama yöntemlerinde gerçekleştirilecek ilerlemelerde, merkezileşmenin
güçlendirilmesi ya da gevşetilmesi değil, gitglde karmaşık bir nitelik alan merkezi planla
manın yetkinleştirilmesi söz konusudur. Yetkinleştirme ise, zorunl u olarak, ulusal ekono
m i n i n görevlerine topl u m u n maddi ve moral güclerini genel hedeflerden hareketle birara
ya getiren bir yaklaş ı m ı , yani sistem yaklaşımını gerektirmektedir.
SBKP 25. Kongresi'nin ekonomi k alanda saptadığı görevler a rasında Sovyet tarımı
n ı n modeli ve teknik temel i n i n güçlendi rilmesi de önemli bir yer tutmaktadır. Bu konuda
son yıllarda a l ınan yen i yeni önlemlerin olum l u son uçları, 1 976 y ı l ı içinde a l ınmaya baş
lanmıştır. Bununla birlikte tarıma yapılan yatırımların artırılması ve bilimsel-teknolojik
Ilerlemenin verilerinin daha geniş kapsamda tarıma uygulanması önemini korumaktadır.
25. Kongre'de alınari kararların, gerçekte Parti'nin Mart 1 975 Merkez Komitesi Planu
m u ' n u n ve 23. Kongre'n i n çalışmaları n ı n doğrultusundad ır. MK :nın Mart 1965 Tam Üyeli
Topla n t ı s ı . tarımda plan hedeflerının gerisinde kal ınmasının neden lerini Incelemiş ve bu
nun en başta. ü retimin ekonomik yasaları n ı n gereklerine uyulmaması, m add i özendirlci
lerin ihmali ve kamusa l ve kişisel cıkarların doğru biçimde bütünleştirilememesi gibi ne
denlere bağ l ı olduğun u sapta m ıştı. Mart 1965 Plenum u Sovyet tarımının gelişmesinde
bir dönüm noktası olmuştur. 1 91 7'den bu yana tarıma yat ırılan 320 m ilyar rublenin 213
m ilyarı 1 965'ten sonra yatırı l m ı şt ı r. Harcanan cabaların ü rü nleri, kuşkusuz bir anda de
ğil bir süreç Içinde alınmaktadır.
Öte yandan SSCB'nde sosyolist demokrasin i n yetkinleştirilmesi d ikkatleri üzerinde
toplamaktadır. Bu, sosya l izmin yüksek aşama s ı n ı n temel lerinin kurulmasına koşut bir ge
lişmedir·. SBKP 25. Kongresi. yeni Sovyet Anayasası'nın hazırlanmasıyle ilgili yönergeleri
saptan m ıştır. 5 Ara l ı k Sovyet Anayasa g ü n ü, yeni anayasan ı n hazırlık çalışmaların ı n yı
i:jınsal değerlendiril mesi biçiminde gerçekleştirilmiştir. Öte ya ndan u l uslararası gericili
ğin sosya l ist ü lkeleri ve başta SSCB'ni hedef alan, özel likle sosyal ist demokrasi n i n tah
rifine dayanan karalama propagandası, yoğun bir ideolojik mücadele ile etklsizleştiril
mekted ir.
SBKP 25. Kongresi , gelişmiş sosyalist topl u m koşul la rı nda Parti'nin yönetici rol ünün
yükselmesi konusuna büyük bir önem vermiştir. Kongre'de. bunun , a ncak Len i n is t parti
yaşamı kurallarının. Parti l iderliği ilkelerin i n , demokratik merkeziyetçilik i l kesinin şaşmaz
biçimde uyg ulanmasıyla başarabiieceği belirtilmiş; demokratik merkeziyetçiliğin iki yönü
nün geliştirilmesine de ayn ı a ğ ı rl ığ ı n veril mesi gerektiği vurgula n m ıştır. B u kon uda, Ekim
1 964 Merkez Komitesi Tam Üyeli Toplantısı ile 23. ve 24. Parti Kongre'leri kararla rın ı n önemli
bir rol oynamaya devam edeceği belirtilmiştir. SBKP Merkez Komitesi'nin Ekim 1 964 Ple
n u m u . ondan önceki dönemde, Parti'n i n calışma tarzının geliştirilmesi konusundaki faa l i
yette ortaya çıkan a ksakl ı kları n ı n neden lerin i n saptand ığı ve yen i yönergelerin belirlen
d iğ i bir dönüm noktası olmuştu. 25. Kongre'de ise, Parti'nin safla r ı n ı taze güçlerle zen
ginleşiirirken gösterilecek t itizl iğe değinilmiş ve Parti aday üyel iğine verilen önem i n a rt ı
rılması gereği belirt i l m iştir. Ö t e yandan çağdaş parti l iderliğinin, parti yaklaşımını, sağ
lam temellere otu rtul m u ş yeteneği , yüksek disiplin duyg usun u. inisiyatifi ve işe ya ratıcı
bir yaklaşım ı kendi kişiliğinde btrleştirmeyi gerektird iği vurgulanm ıştır. Öte yandan dene
timin parti yaşa m ı ndaki ve toplumdaki rÔi ünün a rt ı rılması üzerinde d urulmuştur. B u konuda,
deneti m i n , toplumsal bir kavram olduğ u n u n doğrulan d ı ğ ı bel irt il m iştir. SBKP 25. Kongresi,
Parti'de yönetici görevler alan üyeleri n , b i l i msel sosya l ist teoriyi bütün alanlarda özüm le
miş olması n ı n yan ı s ı ra. derin uzmanlaşmış bilgilere sahip olması gerektiği i lkesin i n ger
cekleştirilmesi bak ımından da d ikkati çekici olmuştur. Verilen bilgilere göre, Parti komi
telerin i n birinci sekreterleri n i n % 99.3'ü kendi a l a n ı nda özel eğitim görmüş uzmanlardan
oluşmakta d ı r. Bu il ke, Parti'n i n topl um yaşam ında k i önderl l i:ji n i n bilimsel temellere otur-
10 YURT ve DÜNYA
tul masında bel irleyici n itelikted ir. Kon uy u daha geniş bir perspektif içinde ele alan 25.
Kongre Parti ve devlet yönetim inde bilimsel sosyal ist çalışma tarzın ı n en karakteristik
özell i�inin cbilimsel l i k » olduğunu bel irtmiştir. Sosyalist topl umdaki Iktidar partisinin ça
lışmas ının karakterlsti�i olan «bilimsell ikııin temel yönünün, yal n ı z bilime daya nmavı de
ğil, bil i m in geliştirilmesini de gerekli k ıl ması olduğu vurg ul anmakta d ı r. Parti faa l iyetinin
ulusal ve uluslararası her ala n ı nda teorik geneliemelerin öneminin a rttığı bel i rtilmiştir. Öte
yandan, parti çalışmalarında, bilimsel bilgl'n i n , Lenin'in dey i m iyle «kompetans»la (işinin
ehll olma lle) birleştirilmesi gerekti�! hatırlatılmaktadır. En doğru bir karar ya da en iyi
düşün ü l m üş bir pla n ı n , a rkasından ince bir örgütlenme çal ışması gel medikçe kağıt üze
rinde kalacağı gerçeği nden hareket edilmektedir.
SBKP'nin 25. Kong resi , gerek partin i n tarihinde, gerekse ul uslarorası Işçi sınıfı ha
reketinin ideolojik temelinin güçlendirli mesinde önemli katkılara ortam hazırlayarak ta
mamlanmıştır.
Bulgaristan Komünist Partisi'nin 1 1 . Kongresi de, üretimin daha da yoğunlaştı rılma
s ı n ı n , ekonom inin etkin l i!';jinin ve ü retimin kalitesini bel irleyici biçimde yüksel tilmeslnln,
ekonomi k pol itikanın temel çizgisi olduğunun vurgulanmasına önem vermiştir. Buna kar
ş ı l ı k, koşullar ne kadar de�işl rse de�işsin, teknoloji n i n gelişmesi bilgisayar tekn i klerin i n
yönetime uygulanmasını ne ölçüde gelişti ri rse gel işti rsin herşeyi kadroların tayin ettiğini
bel irten bil imsel sosyal ist i l kenin y ü rü rl ü kte oldu!';Ju ve her zaman yü rürlükte kalaca�ı be
lirtilmiştir. Parti yaşa m ı n ı n geliştirilmesi konusuna büyük önem veren BKP 1 1 . Kongresi,
bu konuda bilimsel sosyal ist teorinin ilkelerinin incelenmesine özen göstermiştir. Kongre
de, eleştiri ve özeleştirinin gelişme ölcüsünün, sosyal ist topl u m un olgunluğunun kıstas
larından biri olduğ u bel i rtildikten sonra, kamu hayatının tüm alaniardakl eleştiri ve özeleş
tiri için en ileri ölçü olarak ancak Parti örgütlerindeki el eşti ri ni n alınabileceği hatırlatıl
mıştır. Bu bilimsel saptama, Parti'nin topl u m yaşa m ı ndaki öncülü�ünün kapsa m ı n ı acık
laması bakımından büyük önem taşımaktadı r. Yine BKP 11. Kong resi , sosya l izm i n yü ksek
aşaması n ı n yapıcısı olacak «yeni insam> ı n oluşturu lmasında, «toplumsal bak ı mdan ho
mojen bir toplumun yaratı l masına» yol açacak s ı n ıflara rası gel işmelere büyük önem ver
miştir. Toplumsal homoıenlij;jln, Insan doğasının zenginleşmesinin vazgeçilmez koşulla
rından biri o l d uğu bel i rtilen kongrede. bu sürecin , gelişmiş sosyal ist topl umun k u ruluş ve
yükselmesinin ve sosyal izmin ileri aşamasına geçişin temel yasoları n ı n bir ifadesi oldu
ğu vurgulanmıştır. Bu çerçeve içinde önem kazanan «sosyalist yaşam tarzı» kavra m ı n ı n
geliştirilmesine de y e r veren kongre, üretim tarzı kavramının, yalnızca insanların fizik var
l ı ğını n üreti m i olarak görülmemesl gerektiğini; üretim tarzı'nın, insanların yaşam tarzını
Içine aldığı hatırlatılmıştır. 1 1 . BKP Kongresi, proleter enternasyonalizm i n i n, gelişmiş sos
yalist toplumun k u ru l uşu aşa masında a l d ı !';jı yeni içerik üzerinde de d u rm uştur. Bu süre
cin, tüm halkın bil incinde sosyal ist yu rtsevetl ikle proleter enternasyon alizmin içice gir
mesi ve kaynaşması s ü recinin başlamasına koşut old uğu bel i rtilmiştir.
Cekoslavakya Komünist Partisi'nin (CKP) 15. Kongresi de partin i n ve Cekoslavak top
lum unun gel işmesi nde önem l i bir aşamayı somutlaştırmıştır. Kongre. 1 968 y ı l ı nda ü l kenin
yaşadığı derin bunalımdan cıkarılan derslerin başa rıl ı biçimde hayata geçirildiğini kanıt
l a m ıştır. Sosyal ist yönetim .J'e demo"krasinin yetki nleşti rilmesinin yan ı s ı ra . 1 968 bunalı
m ı ndan sonra CKP'nin bünyesinde gerçekleştirilen arındırma s ü recinin başarılı sonuçlar
verdiği görülm üştür. Bu çerceve içi nde, 1 5 . Kongre. sa!';Jcı oportünizmin faal temsil cileri
olmayan, iyi calışan ve eylemleriyle sosyal i zm i ve SSCB ile dostluğu içtenl ikle benimse
d i klerini kanıtlayanların. teker teker yapılacak de�erlendirmelere daya nara k yen iden Parti
üyesi ola ra k kabul edilmelerini kara rlaştırm ıştır. Öte yandan son 5 yıl içi nde. parti içinde
işçi üye ora n ı n ı n daha önceki d üşme eğiliminin sona erdirildiği, yen i aday üyeler a ra
sında işçilerin ora n ı n ı n % 62'ye ulaştığı bildirilmektedir. Yeni aday üyelerin % 90'ından
RAPOR 11
fazlas ı n ı n 35, % 50'den fazl asının da 25 yaşından küçü k olması da, çok önem l i bir ge
lişme olara k kaydedilmektedir Diğer yandan, Pa rti'n in genel ik pol i tikası üzerinde de
özenle d u r ulmaktadır. Gene insanlardan yüksek düzeyler bekl enmesi, haya tın genelere
kus u rsuz gösteril memesi , yaratıcı ça l ışmaya doğru yön l end i ril meleri ve üreti me katılma
n ı n sayg ı n l ı ğ ı n ı n öğretil mesi gerektiği vurg u l anma ktad ı r. Ayn ı şekilde genelere karşı tu
tumun tekdüze. biçi msel ve haya t ı n gerçeklerinden kopuk eğitici b i r tutum olmaması
gerektiğini , sabır ve d uyarlı l ığ ı n , geneleri anlama yeteneğin i n önem kazandığı bel i rtil
mekted ir. Gene insanların gel i şmesinde, partinin ve sosyal ist devletin ha rcayacağ ı en
büyük dikkatin bi le, a ilenin gençl i k üzerindeki etkisinin yerini tutamayaca ğ ı n ı n bel irtil
mesi de Kongre değerlendirmelerinde önemli bir yer t utmuştur. Ana baba n ı n , a l cak gö
n ü l l ü l ü k , davra n ı ş dürüstlüğü, sosyal izme sadaka!. yurtseverlik ve enternasyonalizm gibi
konula rekı örnek olmas ı n ı n önemini korud uğ u vurgulanmıştır.
Alman Sosyalist Birlik Partisi nin (ASBP) 9. Kongresi ise, Alman Demokratik Cumhu
'
riyeti üzerindeki emperyal ist ablukanın dağıtıldığı koşullarda yapılmıştır. B u gelişme, ADC'
nde sosyal izmin kesin zaferinin ve sosya l ist ül kelerin tutarlı barış pol i tikas ı n ı n son u cu
ol m uştur. ADC'ni hedef a l a n in tikamcı pol itikala rın mahkum edil mesi , tüm Avrupa'da ve
d ü nyada ba rışın güçlendirilmesine büyük bir katkıda bul unma ktadır. ASB P'nin 9. Kongre
si'nde. ADC'nde «sosyalist bir u l us» un doğd u ğ u gerçeğinin bil imsel olarak temeliendiril
mesi önemli bir yer tutmuştur. Bil indiği gibi, emperyalizm ve F. Alma nya'daki i n tikamcı
çevreler, tek bir Alman ul usunun va rl ı ğ ı ndan söz ederek ADC'ndeki sosya l izmin ortadan
kaldırı l ması emellerine gerekçe hazırla maya calışmaktadırlar. Maocul u k da «Alman u l u
sunun birliği» nden d e m vurarak buna katkıda bul unmaktadır. ASBP. bilimsel sosyalizmin
ul uslar ve m i l l iyetler üzerindeki teorisine dayanarak, bu emperya list pol itikayı _geriletmek
ted ir. ASBP'inin 9. Kongresi , u l us'un herşeyden önce, etnik süreçlerin bir ürünü değil, ekono
mik ve toplu msal gelişmen in ve s ı n ı f m ü cadelelerinin son ucu old uğul'lu bir kez daha bel i rt
m iştir. Sosyalizm i n zaferi nden sonra ulusun topl umsal i çeriği tümüyle değişmekte, sos
yalist topl umun k u ruluşu yeni bir ideoloiik üstya pı ve ruhsal bi çimlenme yaratmaktadır.
Bel irli bir topl u l uğun etnik özellik lerin i bel i rleyen mil liyet kavra mı ile. sosyo-ekonomik sü
reçleri·n ürünü olan ulus kavra m ı n ı n ayrılmas ı . sosya lizmin ulusun top l ums.a l içeriğinde
yaratt ı ğı değişikliğin belirl enmesinde kilit nokta olmaktad ır. Alman milliyeli n i n özellikle
ri, ADC'ndeki sosya l ist u l usla, Federal Alma nya'daki kapita l ist u l us kapsamı i çi nde, bir
birine bütü nüyle ka rşı t birer topl umsal i çerik kaza n m ı ştır.
Moğolistan Devrimci Halk Partisi 'nin (MDHP) 1 7 Kongresi, kapitalizm öncesi top l u m
il işki leri i çindeki ezilen b i r h a l k ı n , kapitalist sömü rüyü yaşamaks ızı n gelişmiş b i r sosya
list topluma u laşmas ının yeni deneylerini özümlayerek ya pılmıştır Moğol istan Halk Cum
h uriyeti'nde son 5 y ı l içindeki % 44,5'1uk u l usal gel ir artışının dörtte üçü emek üretken
l i ğinin yü ksel tilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Sanayi üretimi bu 5 yıl içinde % 55,2 artmış
t ı r. MDHP'nin 1 7 Kongres i , bil imsel sosyal izmin i l keleri n i n . sosyalist topl u m un geliştiril
mesi yönünde uyg ulanmasına büyük önem vermiştir. Kongrede .. bütün parti ve devlet
örgü tleri, send ikalar, devrimci gençlik birliği ve diğer k i tle örgü tleri, örgütlenme ve eği
tim ça l ışmasındaki çabalarını , sosyal ist yaşam tarz ı n ı n güçlendirilmesinde yoğ u n laşt ır
.
maya çağrı l m ıştır. �u hedefin u�sal ekonom i n in ve kültürün tüm alanla rında gerçekleş
tirilmesinde daya n ıl a ca k temelin, «çal ışma kollektivleri» old uğu bel i rtilmiştir.
1 976 yıl ı nda i k i Vietnam'ın kesin olarak birleşmesi ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti'
nin kuru l ması. tüm ü l keyi temsil eden parlamento seeimlerinin tamamlanması, Vietnam
halkı nın tari hinde büyük bir dönüm noktası olmuştur. Vietnam Emekçi Partisi'nin Ara l ı k
ayı nda yapılan 4. Kongresi, tüm ü l k e n i n barışçı i nşas ı , ü l kede devrimin anti-empeı,rya list.
demokra tik aşamasından sosyalist aşamasına geçişin görevlerini saptamıştır. Kongre, ül
ken i n güneyinde, ü retici gü çl erin gelişimi icin kapitalist üretim ilişk ileri çerçevesinden gee-
12 Y URT ve D ÜNYA
me zorunluluğunun kalkt ı ğ ı n ı , a rtık büyük sosyal ist ü retime geçileceğin i . bu süreç içinde
ağır sanay i i n i n oluşması n ı n belrleyici old uğunu vurgulam ışt ı r. Ülkenin kuzeyinde ise
sanayi üretimi global değerin i n % 95.5'unun ve tarım ü retimi değerinin % 97 ,1 'inin sos
yalist sektör taralından yaratıl d ı ğ ı bel i rtilmekted ir. Kongreye sun ul a n Merkez Komitesi ra
porunda . sosyal ist Vietnam devletinin, proletarya dikta törlüğü devleti olduğu da vurgu
lanmaktadır.
Laos'ta ise demokratik devri m i n tamamlanması ve pol itik büt ü n l üğün kesin olara k
'
sağlanmasından sonra. sesyal ist Laos Demokra t i k Halk Cumhuriyeti'nin kui·uıması, Laos'
un sosyalist sistem icindeki onurlu yerini almasıyla sonuçl a nmıştır. Laos Devri mci Halk
Partisi'nin bilimsel sosyalist öncülüğü altı nda Laos h a l k ı sosyalizmin kurulması yoluna
g i rmiştir. Laos'ta devri m i n n i h a i zaferi, devrimci öncü nün her türlü mücadele yöntem i n i
doğru biçimde bütünleştirebi lmesinin sonucu olm uştur. Ü lkede ulusal-demokra t i k devri
min tamamlanması ba rışçı yön temlerle, «kan dökülmeksizin» gerçekleşti rilmiştir. Bunda
Vietnam h a l k ı n ı n bağ ı msızl ı k sava ş ı n ı n başarıva ulaşması ve bölgede güvenliğin pekiş
mes i ne yol aça n sosyalist ülkelerin ba rış poli tikası önem l i bir etken olmuştur. Laos'ta
sosyalizme geçiş, kapitalist aşaman ı n ortadan kaldırılmasına, tarımda doğa l , kopa l ı eko
nomiden kurtarılmasına daya nocaktır. Laos Demokratik Halk Cum h u riyeti Güney Doğu
Asya'da ba rışın sağlam kalelerinden biri olara k büyük bir önem kaza n m ı ştır.
Küba Komünist Pa rtisi 'nin Aralık 1 975'teki 1 . Kongresi'nin tamamlanmasında n son
ra, 1 976 yılında yapılan seçimler ül kede sosya list iktidarın güçlendiril mesi yolunda önem
li bir a d ı m olmuştur. Sosyalist Kü ba'n ı n Latin Amerika halkları üzerindeki etkisi g iderek
a rtmaktadır. Küba'nın diğer sosyalist ülkelerle sağla m ittifa k ı , ülke üzeri ndeki emperya
l ist a bl uka n ı n tam olara k k ı r ı l m a s ı n ı sağlamıştır. 1 958 y ı l ına göre bugün, sosya list Kü
ba , elektrik enerjisi nde 2,5 katı. petrol türevlerinde 1.6 katı, çel i k te 10 katı, n ikelde 2 katı.
mekan i k üretimde 3 katı, çimen ioda 3 katı, trak törde 6 katı ü retim düzey ine ulaşmıştır.
Sosyalist Küba ' n ı n bağlantısız ül keler hareketi içinde rol ü de g iderek a rtmaktad ı r. Ko
lombo Konfera nsı'nda Küba 'yı temsil eden F. Castro'nun tezlerine gösterilen i l g i bun un
kan ı tıd ı r.
Faşizm in y ı k ı l masından bu yana sanayi üret i m i n i 30 kat yükselten Romanya da hızlı
bir tempoyla gelişmes i n i sürd ü rmektedir. Rom anya Kom ünist Partisi'n i n Kas ı m 1974'te
yapılan 11. Kongresi'nde, sosyal izmin maddi ve teknik temel inin h ızlı gel işim i n i sağla ma
görevinin, içinde bul un ulan 1 976-1 981 ve onu izieyecek 1 981 -1 990 dönemlerindeki temel
görevi oluşturacağı bel i rtilmiştir 1 971 -75 plan dönem inde, ü l kede üretim a raçları üreti
m i n i n y ı l l ı k orta lama a rt ı ş hızı % 18,6'ya ulaşm ıştı. Gercek ücretlerde ise % 23'1ük ar
tış gerçekleştirilmişti. 1 990 y ı l ında ise ulusal gel irin 1 975'e göre 3,5 kat, iş üretkenliğinin
ise 2.5 kat artırıl ması öngörül mekted ir. 1 976-80 dönemiride de gercek ücretlerde yine
% 20'n i n üstünde bir a rt ış planlanmaktadır. Bu dönemde bilimsel ve teknik gelişmelerin
ekonom ik gelişmeye yo nsıtı lmasına büyük önem veri lmekted ir Elektronik ve elek t rotek
n i k sanayii üretimi bu 5 y ı l l ık dönemde 2-3 kat a rt ı rı lacaktır. RKP'n i n 11. Kongresinde, KEYK
içindeki sosyalist ekonomik blhünleşmenin tarihsel . önemi vurgulanm ıştır. SBKF ve RKP
Genel Sekreterleri arasındaki son görüşmeler. Varşova Antiaşması Politik Danışma Ko
m itesi'nin Bü k reş'te ya pılan son top lantısı. sosya l is t ül keler arası pol itik işbirliğinin ge
liştiri l mesin i n bel irg i n örnekleri ol m uştur.
Bi l im sel sosyal ist partileri n i n öncülüğü ndeki tüm sosya l ist ül keler. sosya l izmin ku
ruluşun sorunlarına yara tıcı biçimde yaklaşarak tarihsel öncül ü k lerini yerine gerirmekte
dirler. Bil i msel sosyal ist partiler icin, sosya l izm i n bel irleyici yan ının, çelişkilerden arınmış
olmasında değil, bu çelişkllerin toplumsal rejimin sarsılmasına ya da zayıflamaşına yol
RAPOR 13
açmamasında olduğunun saptanması büyük önem taşımaktadır. Çel işkileri gizleyip kül
lenmesine çalışmak yerine, ortaya cıkmalarını ve üzerlerine yürünmesini kolaylaştıran
bir a nlayış. bil imsel sosyalist partilere özgüdür. Örneğin Macaristan Sosyalist i ş çi Partisi,
1 97 5 yılının Mart ayında tamamladığı kongresinde, partinin, sosya list gelişme s ı rasında or
taya çıkan çel işkileri «a nlamsıZ» ya da d üşmanların manevra larının ürünü olarak gören
görüşleri. ya da sosyalizmin deformasyonu olara k değerlendiren sapmaları reddettiğinl be
lirtmiştir. MSiP'nln, 1 956 yıl ından sonra. bil imsel sosyalist çel işki teorisini, daha önce
yap ılan yanlış yorumlardan k urta rarak doğru temellerine oturtluğu vurgulanmaktadı r .
Yine örneğin sosyalist Polanya, gelişmiş b i r sosyal ist topl u m u n k u ruluşuna doğru
bilimsel rolada yürüyüşünü sürdürürken, önemli sorunların çözümüne yönelmiştir. Palon
ya B i rleşik Işçi Partisi'n i n (PBiP) Ara l ı k 1975'teki 7. Kongresi'nde, toplumsal ve ekonomi k
koşulların gerektirdiği biçimde fiyatların d üzenleneceği açıklanm ıştı . Polanya tar ı m ı n ı n
% 80' i n i n yeterince mekanize olmamış birkoc hektarl ı k k ü ç ü k birimlerde sürdürülmesi,
b u yapıdaki tarımsal üretimin desteklenmesi amacıyla tarım ürünlerinin alım fiyatlarında
geçtiğimiz yıllarda büyük a rtışların yapılması n ı gerektirmiştlr. Yine son 5 yılda ücretierin
ortalama % 40 ora n ında artırılması. gıda maddele d talebinin, karşılanması zor olacak bi
çimde yükselmesine neden olmuştur. Daha başka nedenler ve 1 974-75 yılı rekoltelerlnln
beklenen düzeye ulaşmaması. Polanya'da önemli f iyat d üzenlemelerini zorunlu k ı lmıştır.
Ancak hükü met tara f ı ndan önerilen fiyat düzenlemelerinln, sendi kolar ve kitle örgütleriy
le yapılan danışmalardan sonra gözden geçirilmesi gerekli olmuştur. Bu dan ışmalar sı
rasında ve sonrası nda işçi yığı nları n ı n ve tüm hal k ı n Parti'nin politikasına gösterdiği des
tek , yapılan görüş a l ış verişinin verimli biçimde tamamlanması n ı sağlamıştır. 2 Temm uz'
da yapılan bir fabrika m itinginde konuşan Parti Genel Sekreteri E. Gierek, cemekçllerln
görüşlerinin, kavrayışl a rı n ı n ve deneylerinin gereğince d ikkate alınmasın ı n Parti'nin 6.
ve 7. kongrelerin i n başlıca özellikle ri olduğunu• bel i rtm işti r. Diğer yandan Parti'ye katı
lan köylü y u rttaşların ora n ı n ı n artırılmasına büyük �ikkat gösteril mektedir. 1 971 y ı l ında
% 9,5 olan köylü parti üyesi ora n ı . 1975 y ı l ı n ı n l i k üç ayı ndaki yeni üyeler a rasında
% 13.4'e ulaşmıştı r. Portin i n yönetici rol ünün gel işt i ril mesi ve sosyal i st toplumun bilim
sel yönetimi. PBIP'n i n faaliyetiı;ı.de merkezi bir yer tutmaktadır.
Dünya sosyalist sistemının cağım ızdak i olaylara yaptığı büyük etkinin temellerinden
biri de, sosyal ist enternasyonal izm ve sosyalizmin kazanımlarının ul uslararasılaştırılması
temeli ndeki sosyal ist ekonomik bütünleşmedir. KEYK'n i n 7-9 Temmuz 1976'do Berl i n'de
yapılan XXX. Oturumu, sosyal ist ekone>m i k bütü nleşme süreci nde yeni bir aşamaya ulo
şıl d ı ğ ı n ı n göstergesi olmuştur. Sosyal ist ekonomi k bütünleşme. yalnız sosyol ist ülkeler
deki k uruluşun güçlenmesini sağlamakla kolmamakta. aynı zamanda tüm dünyada eşit
IIOe ve demokrasiye dayanan bir ul uslararası ekonomik il işkiler düzeninin oluşmasında
bel i rleyici katkıyı yapmaktadır.
Sosyal ist ekonomik bütünleşmede girilen yeni aşaman ı n bel irgin niteliği, sosyal ist
ü l keler orasındaki gelişme d üzeyinin eşitlen mesi ile u l usal ekenomil erin ekinlik ve uz
manloşması n ı n elele gitmesi için gerekli koşulların olgunlaşmaktc olmas ı d ı r. Bu olgu,
ekonomik bütün leşmeye yeni bir hız kazandırmaktadır. Geçmişte, ta rihsel nedenlerle ge
r i kalmış sektörlerin öncel i k l i gelişim ine birinci planda yer verilmesinin, ü retimin opti
mal yapısının korunması sorunu bir ölçüde geriye ittiği bel irtilmektedir. Bu, ekonomik
politikaların bir ihmal i değil, yaşa nan dönemi n nesnel d u ru m u n u n bir yansımas ı olmuş
t u r. Sosyal ist ülkelerin gelişme düzeylerinin eşitlenmesi görevinin hızla yerine getirilme
sin i n tek yolu bu olmuştur. Bugün ise, bu görevin büyük ölçüde başa rılması neden iyle,
14 YURT ve DÜ NYA
ulusol ekonomllerin etkenlik ve uzmanlıOının güçlend i ri lmesi, daha Ileri eşitlenmenin ko
şulla rı nd a n biri haline gelmiştir. U l usal gel i rde sanayinin pay ı n ı n a rtışı, görevin başarıldı
i:jın ı n bir göstergesidir. U l usal gelirdeki sanayi payı , 1950-74 arasında, B ulgaristan'da
% 43,4'ten 61 ,2'ye; Romanya'da % 49,6'dan 66.2'ye; Moğolistan'da % 1 1 ,3'ten 30.3'e; Po
lonya'da 45'ten 64,2'ye ulaşm ıştır. Sanayi ü rünlerinin ihracatta tuttuğu pay da a rtış için
ded i r. B u pay, 1 950-1 973 arasında, B ulgaristan'da % 3,7'den 55,3'e; Macaristan'da % 0,9'
dan 1 1 .5'e; Polanya'da % 20'den 63'e, Romanya'da % 1 1 ,6 'dan 53.8'e; Cekoslava kya 'da
% 57,7'den 74,4'e yüksel m iştir. Öte yandan sosyalist ekonomi k bütünleşme içinde yer
alan ü l kelerin ekonomik sektörleri ve k urumları arasında doğrud a n bağlar sisteminin oluş
t u rulması son y ı l l a rda h ız kazanmıştır. Böylel i kle milyonla rca emekçi, sosya l ist ülkele
rin i l keler ve hedeflerdeki birliğinin bil incine varma kta, kitlelerde. halklar ve ülkeler a rasın
dakl dost l u k bağlarının sıkılaştı rılmasına destek olacak bir tutum gelişmekte, ortak cal ış
ma içinde bir şevk d uygusu doğmaktad ır.
Sosyal ist ekonom ilarin dış etkilerden korunması için a l ınan önlemler gereksiz hale
gelmemişse de, ekenom ik entegresyan u n sağla d ı ğı yara riorio hızlı bir gel işme gösteren
bu ekenomilerin rekabet gücü sürekl i a rtmakta d ı r.
Sosyal ist ülkeler a rasındaki pol itik işbirl i ğ i , sosya l ist sistemin dü nyam ız üzerinde
yaptı ğı etkinin e n önemli koşullarından biridir. 26 Ocak'ta Varşova'da Bulgaristan, Ce
koslavakya, ADC, Macaristan , Moğolistan, Küba, Polanya, Romanya ve SSCB komünist
ve işçi partilerinin Merkez Komitesi sekreterlerin i n yaptığı ul uslararası ve ideoloj i k ko
nulara ayrılan toplantı bu acıdan öne m l i ol m uştur. Ayrıca SSCB ve Y ugoslavya Federa
tif Sosyal ist C u m h u riyeti a rasındaki üst düzeydeki son temaslar. sosyal ist ü l keler a rasın
daki pol itik Işbirl iğini n güçlenma yolunda old uğunun en son kanıtıd ı r. Sosyalist toplu
mun etkinliğini n her a landa artması, sosyal ist ülkeler a rasındaki işbirl iğinin yaratıcı et
kisini n kanı tla nması, ul uslara rası ortam ı n yum uşaması, sosyal ist ül keler arasındaki da
ha ileri ilişkilerin ve sosya list enternasyona l izmin sıkıleşması yönünde etkileyen faktörler
a ra s ı ndadı r. Emperya l izmin sosyal ist ü l keler a rasına ayrılıklar sokma ve çel işkiler ya
ratma politikası, bu koşullarda etkinliğini yiti rmekted i r. Sovyet-Yugoslav il işki leri nin ge
l işmesi, sosyalist ülkelere, özellikle SSCB'ne atfed ilen uydurma «emel»lerln ne kadar
gerçekiere aykırı olduğunu çarpıcı biçimde kanı tlamıştır. SSCB'ni n Yugoslavya'ya m üda
hale hazırlığı içinde bulunduğu yalanları. ABD Başkanl ı k seçimlerinin antı-komünist ya
rışının bayraklarından biri olmuştu. Bu yalanların temel amacın ın, sosyalist ül kelerin iç
işlerine karışmak olduğu artık apocık ortadad ır. Öte yandan sosyalist ülkeler arasındaki
Işbirliği ve dayanışmanın güçlenmesine-yardım eden faktörler, aynı zamanda, bütün sos
yalist ülkelerdeki sosyo-politik süreçlerin açıklık kazanmasına, varolan ve bazıları ol
dukça önemli olan sorunların çözümünde olumlu unsurların ortaya çıkmasına katkıda
bulunacaktır.
Sosyalist ülkelerin savunma politikalarının uyum ha l-ine geti ri l mesi de. dü nyada barış
ve güvenl i k ortamının gelişmesine katkıda bul unan faktörler a rasındadır. Varşova Antiaş
ması Pol itik Danışma Komitesi'nin 1 976 Kasım'ında tamamlanan toplant ı s ı , bu gerçeğin
kanıtlamasına yard ı m cı olm uştur. Toplantıda. Dışişleri Bakanlarından ofuşan bir kom i te
nin ve bir koordinasyon sek(eteryasının kurulmasının kararlaştı rılması, ilerki böl ümlerde
yeniden bel irtileceği g ibi u l uslara rası il işkilerin bugünkü durum unda Va rşova Antiaşmas ı 'n ı n
politik inisiyatifinin güçlend irilmesi gereğinin saptand ığını göstermektedi r. Sosyalist ül ke
ler, dünya n ı n karşıt askeri bloklara böl ünüşüne son verme konusundaki kararl ı l ı kla rını
korumakta ve bunu her vesileyle bell i etmekted irler. Emperyal izmin saldırı potansiyel ini
a rt ı rma ktan vazgecmemesl, Va rşova Antiaşması'nın bir savunma örgütü olarak varlığ ı nı
hôlô kaçınılmaz k ı l maktad ı r.
RAPOR 15
1976 y ı l ında Cin Halk C u mh u riyeti 'nde önemli pol itik ve toplu msal gelişmeler olm uş
tur. Ü lkenin iki etkin yöneticisi Ç u E n-Lay ve Mao Tse-Tung ' u n ölümleri, ülkedeki d ışa
tam yansı mayan çel işkilerin daha çok su yüzüne çıkmasına ve derinleşmesine vasile ol
m uş t ur. Ancak bu çelişk iler ve politik istikrarsızl ık. ülke ve parti yönetiminde etk in olan
ideolajik ve pol i tik çizg i n i n n i tel i ğ i nden kaynaklanmaktadır. Ülk.edeki derin bunal ı m , özü n
de maoizmi n d üştüğü buna l ı m ı n bir yans ı masıd ı r ve ne kadar yapay dengelerle geçiştiril
maya çalışı l ı rsa çalışılsın, ortadan kaldırılması mümkün değildi r. Bu buna l ı m . bilimsel sos
yalizm çizgisinden ve enternasyonal izmden sapma n ı n , SSCB'ne. ul usla rarası işçi s ı n ıfı ha
reketine ve d ünya devrimci sürecine karş ı düşmanca bir tutum izlemenin, emperyal izml.e
uzlaşan gerici bir pol itika tutturma n ı n ve ülke içinde sosyalizm i n kaza n ı ml a r ı n ı terked ip
sosyal izmin kuruluşunu çarp ı t m a n ı n doğal sonucud ur. Parti'nin toplumdaki yönetici ro
l ü n ü ortadan kald ı rmayı ve serüvenci bir gru bun mill iyetçi a maçlarının a racı haline ge
tirmeye dayanan maocu pol i tika, Parti'de bi rbi rine diş bileyen d üşman grupların etkin ol
masına yol açmıştır. içerde ve d ışarda uyg ulanan pol itikanın açmazla rı. çel işkileri derin
leştirmekte, bu gruplar a rasındak i mücadele de g i tgida daha sert biçimler alma kta d ı r. Grup
lara rası mücadele, sosya l ist iktidarın ilkeleriyle taban tabana karşıt bir biçimde, pol i t i
kada silahlı k uvvetlerin bel irleyici bir yer almasına da neden olm uştur. Görünen od u r k i .
ülkenin sok ulduğu eçmazda bi rinci derecede ral oynayan grupların diğerl�ri tarafından tas
fiyesi öncelik a l maktadır. i l kesiz g rupların m ücadelesinin kalıcı bir çözüme yol açmaya
ca ğı ise açıktır. N e var ki. d ü nyadaki bugünkü gelişmeler ortamında. sosyalist sistem in
ve d ü nya devrimci sürecinin a rtan etkinliği karşısında. sosyalist sisteme düşman, gerici
bir pol itika n ı n uzun süre yaşama olanağı kalmamıştır. Bun u n bel i rtileri, dış pol itika çıla
n ı nd a yer yer görü lmeye bile başlanmıştır. Başta SSCB olmak üzere d iğer sosyalist ülke
ler, a radaki ayrı l ı kların keskin leşmemesi, Çin yöneti m i n i n bugüne kadar uyg ulad ığı prova
ka t i f çizg i n i n ilişkilerin yen iden düzeltilmesine gÔige d üşürücü ha le gelmesinin önlen
mesi yön ünde tuta rlı bir politika içi nded i rler. ÇHC i l e d iğer sosyalist ü lkeler arasındaki iliş
k ilerin yeniden sosyal ist e _ n ternasyonalizm temeline. oturlul ması amacını üstün t utmakta
d ı rlar. S ı k s ı k bel i rt i ldiği g i b i . bundan son ra k i gelişmel erde, ÇHC' ndeki o l u ş u m l a r bel i rleyi
ci olacaktır. Sosyalizmin k urul uşundak i bütün saptırmalara rağmen, sa nayileşme süreci
nin, ül kedeki işçi s ı n ı f ı n ı nice! ve n i tel olarak güçlend i rdiği bilinmektedir. Bunun da öte
sinde ÇKP'ni uzun yıllar bilimsel ve en ternasyonalist rolası nda tutan u ns urlar silinip git
memiştir. Ül kedeki alt üst oluşlar kitleler üzerinde yaygın bir ideolojik pasifl i k doğurmuş
tur ama, ülkedeki bilimsel sosyalist unsurla rın ve Cin işçi s ı n ıfın ı n sosya list biri k i m i n i n ,
Parti v e ülke yönetimine a ğ ı rl ı ğını kayması kaçı n ıl mazd ı r. Çin Halk Cum h u r iyeti'nin pro
leter enternasyonalizmine dayanan bir çizgiye yeniden o tu rması n ı n . bütün ulus l ararası iş çi
sınıfı hareketinin güçlen mesine katkısı olaca k t ı r.
Maocu çizginin sosyalist sisteme verd iği za ra r yalnız ÇHC'nin ve ÇKP'nin konum uy
le da s ı n ı rl ı değildir. Arnavutluk Emek Partisi de maceracı, sübjektivizme dayanan a n t i
�
sovyet pol itikasını sürdürmekted . Parti'nin son kongresi bu gerçeği yeniden ortaya koy
m uşt ur. Ancak ÇHC'ndeki gelişmelerin ülke yöneticiLerini bel irsizliğe ittiğini gösteren ka
n ı tlar mevcutt ur.
E mperyalizmi n bütün manavraları na ve böl ücü eğ i l i mlerin faal iyetine rağmen d ünya
sosyalist sistem i n i n her yönden güçlenmesi. tarihin ça rkı n ı n kaçı n ı l maz olarak sosyalizm
den yana döndüğünü gösteren en somut kan ıttır. Dünya devrimci sürecin i n güçlenmesine
bel i rleyici etkide b u l u nan sosyalist sistem i n gelişmesi, d ünya devrimci sürecinin derinleş
mesiyle gitgida daha ileri boyutla ra ulaşmakta d ı r.
16 Y URT ve DÜNYA
2. EMPERYAL i ST · KAP i TAL i ST S i STEM
Sosyolist sistemin düzenl i ve korarlı gelişmesi ka rşısında kapita l ist dünya s istemi
derin bir buna l ı m içinded i r. Buna l ı m kapita l ist toplum yapısının tüm olonlarını kopsomok
tod ı r. Kapital izmin genel bunal ı m ı derinleşmektedir. iki toplum sistemi orasındaki ya rış
monın kaderini, bu sistemlerden bi rinin (kapita l izmin) uzlaşmaz çel işki leri bo rınd ı rmosı.
d i!:ierinin (sosyal izmin) ise toplumsol gel işmenin önündeki sömürücü s ı nı f engel lerini or
tadan kol d ı rm ı ş olması belirlemektedir. Kapital izmin genel bunalı m ının tüm toplum olon
larını daha çok içine olması, kapitalizm i, bir topl u m sistemi olara k insanl ığın önünde glt
g ide daha çok yarg ı lanan bir d uruma düşürmektedi r. B u na l ı m ı n ekonomiden politikaya,
kültüre kadar bütün olonlarda yoygınloşıp derinleşmesi, toplumun devrimci yoldon yeni
den kurulmosının zorunlulu!:iunu ortoya koymaktadır. B unal ı m işçi ve emekçi kitleleri ol
d uğu kada r. tekelci sermayenin egemenli ğ i altında ezilen orta to bokolorı, ayd ınları top
l um un devrimci dönüşüm perspektifine yokloştırmokto d ı r. Tekelci olmayon sermaye kesim
leri lle tekelci burjuvazi o rasındaki çelişkiler keskinleşmekte, kapitalist topl u m un görü-
n ü rdeki temele inmeyen «reformlorl oıı düzeltil mesi olanakları gitgide ortadon kalkmakta
dır. lşci sınıfının toplumdaki öncü rol ü ·ispatlanmaktadı r.
Kapitalizmin Insan toplumunun temel gereksinimleriyle calışma içinde olduğu, 1 970'
lerde bu d ü nya sisteminin içine g irdiği ağır ekonom ik buna l ı m l a bir kere daha kanıtlan
m ıştır.
1970'lerin ekonomik bunalımı, kapital izm i n genel bul unalımının derinleşmesini etki
leyen uns u rlar a rasına gi rmiştir. Topl umun maddi ve beşeri kaynaklarının asıronomik
ölçülerde israfı, topl umun yaratıcı gücünün de!:ierlendirilememesi, bu bunalımın süresince en
ileri boyutla ra ulaşmıştır. 1976 yılı içinde ileri kapitalist ü l kelerde üretim kapasitesinin on
cak % 70-85 oranla rında k u l lanılobilmesi, bu lsrafın somut örneklerinden biridir. Bu oran
1 973'deki düzeyinden ve daha önceki buna l ı m l a rdan da d üşük bir orandır.
Burjuva ideolojisi kapital izmin bunalımlarını yalnızca ekonomi k dolgalanmolorla acık
lomaya çalışır. Bil imsel sosya l ist teori ise, ekonomik dalgalanmaların önemi n i reddetmek
sizin, bu dolgolonmaların sistemin temel çel işkisiyle bağı n ı ortoya çıka rmaya, kopl toliz;
min toplumsal ve politik çerçevesiyle bütünleşti rmeye girişmiştir. Kapita l izmin genel bu
nol ı m ı n ı n gelişim i n in bütün kesitlerinde bu bunalımda. ekonomik (konjonktürel) öğelerle
pol itik, yapısa l öğeler d iyalektik bir bütün içinde örülü olmuşlardır. Ancak bun a l ı m ı n de
rinleşmesiyle birlikte yapısal ö!:ielerin konjonktürel öğelere daha çok ağır bastığı görül
mektedi r. Diğer yondan yapısol cel işkilerin derinleşmesi, ekonomik dalgalanmaların et
kisini ağı rlaştırmoktad ı r. Ekonom ik dolgolanmo lar kapitalist topl umda daha derin yaralar
ocmakto, yapısal çel işkilerln bir kere daha derinleşmesine neden olmaktadı r.
RAPOR 17
sunun yoı:lunlaştırılması amacıyla bütünleşmesini som u tlayan tekelci devlet kapital izm i,
Keynes'çi Iktisat teorisiyle ideoloj i k bir temele d e oturtulmuştur. Enflasyon dönemlerin
de yatırım ve t ü ketim harcamalarını n arttırılmas ı , fiyat d üşmelerinde Ise kısı lması teme
l ine dayanan b u teori, son yıllarda etkinliğini yiti rm iştir. Bu gelişme, tekelci devlet kapi
talizminin içinde barınd ırdıı:lı celişk ilerin keski nleşmesi son ucud ur. Kapitalizmin genel bu
nal ı m ı n ı n derinleşmesiyle, yapısa l çel işkiler ekonomik dalgalanmalardan daha belirleyici
bir rol kazanmışlardı r. Uzunca bir dönem tekelci devlet kapitalizmi uygulaması içinde eko
nom i k dalgalanmaların etkisi zayı fl atılabilmişken. şimdi aksi ol ma k tadır. Dolayısıyla son
buna l ı m tekelci devlet kapitalizminin de buna l ı m ı ola rak ortaya ç ıkmaktadı r. Tekelci devlet
kapitalizminin buna l ı m ı . sermayenin aşırı birikimi bunalımıyle içiçe geeerek kapitalizmin te
mel çelişk isini derinleşti rmektedi r. Tekelci devlet kapitalizminin bunalımı, tekellere karşı
mücadelede, anti-tekelci güçlerin geniş bir birliı:linin oluşturulmasında yeni perspekti fler
doğurmak tadı r. Tekelci devlet kapitalizmi d üzenlemesi, g ü n ü m üzde kapitalizmin içine d üş
tüğü aşırı sermaye birikimi buna l ı m ının sorunla rına cözüm bulmakta etkisiz kalmakta
d ı r. Sermayenin aşırı biri k i m i , sermayenin organik bileşiminin y ükselmesinin neden oldu
Ou düşük kôr oranlarının, birikimi sağlamakta g ü çsüz kalmasından kayna klanmaktad ı r.
Içinde bul unulan koşulların olanaklaştı rd ı ı:l ı emek sömürüsüyle elde ed ilebilecek kôr oranı,
sermayenin bütün kitlesinin yat ı r ı m ı n ı teşvik edici ölçüde olmamaktad ı r. Özell ikle devlet
işletmelerinde, özel kesim küçük ve orta işletmelerinde, ayrıca karşılığı ödenmaden işle
t ilen (posta cekleri vb.) sermeyede düşük kôrla ve zarario calışma görülmektedi r. B unun
da ötesinde küçük ve orta işletmelerin yasal yollardan iflası, bazı atölyeierin kapatılması
ve sermaye mallarının yok edilmesine' de raslanmaktadır. B u şekilde, aşırı l ı ğ ı ndan söz
edilen sermayenin bir böl ü münün yıpratılması ya da kaybı gerçekleşmektedi r. « . . . özel
likle. bel i rgin gelişmeler sırasında. rekabet. ömrü bitmemiş bazı eski ekiprnanın yenile
riyle değişti rilmelerini zorun l u k ılar. Bu vaktinden önce, hem de büyük çapta yenileme
daha· cok ekonomik buna l ı mların ve d iğer a ğ ı r sars ı ntıların zorlamasıyla ortaya cı ka r•
(Karl Marx. Kapital, ingil izce, ll. CIIt s. 1 70) .
Tekelci devlet kapitalizminin ic çelişkileri. sermayenin aşırı birikimi bunalımına çö
züm olarak sermayeni n y ı pra t ı lması ya da kaybed i lmesinden başka bir çözüm de get i re
memektedir. 1 973'den beri sürmekte olan ekonomi k bunalım, sermayenın aşırı birikimi
nin bütün özelliklerini taşı ma ktad ır. Ü retim teknolojisinde meydana gelen değişiklikler, ka
pital izmin sosyalizmle rekabet cabas ı , sermayenin y ı pranması ve yenilenmesi süresini
gltgide daha cok kısaltmaktad ı r. Bu sürenin kısalması, kendi h ızına uygun uyum niteliği
nin önemi ı:ı i artı rmakta ve tekellerin «aşı rı kôr» pol itikasını kamcılamaktadır. Böylece bir
yanda fiyatla rın t ı rmanması ile, d iğer yanda topl umsal sermayenin h ızla değerden kaybet
mesi sonucu işsizlik, birbi rinin yan ı başında olmaktadı r. Kapitalist d ü nyayı sara n , işsiz
lik artışları, h ızlanan enflasyon, ü retimin yavaşlaması ve düşmesi, iflasla rın ve bi rleşme
lerin, dolayısıyla tekelleşmenin yoğunlaşması, hep bu b u n a l ı m ın özell i kleri ola ra k ortaya
çı kmaktadır.
Ul uslara rası Çalışma Örgütü'nün hesaplamalarına göre, 1 975 yıl ında sanayileşmiş 23
kapitalist ü lkede 1 8 m ilyon işsiz bulunmaktayd ı . işsizlik sigortası ndan yara rlanabilmek
Icin başvuranla rın sayısı g i bi\dar bir tanı mlamaya dayandı rılan bu rakam, toplam işsiz
'
sayısının çok altındad ı r. Bu düşük rak a m kabul edilse bile, sözü edilen ül kelerdeki işsiz
lik ora n ı n ı n % 5 olduğu görülmektedi r. Bu toplama, 1 976 y ı l ı nda örneğin ingiltere'de 450
bin, Fransa'da 1 1 0 bin ve italya'da 90 bin işsiz daha katılmıştır. Bugün Amerika'da 9 mil
yon 700 bin, Fransa'da 1 milyon 370 bin, ingil tere ve Almanya'da, 1 milyon 300 bin ve Ja
ponya'da 1 m ilyon 500 bin işsiz vardı r. ileri kapitalist ü lkelerde ortalama ışsizli k ora n ı n ı n
% 5,5 d üzeyine vard ı ğ ı hesa planmaktadır. V e ora n ı n 1 977 de de a rtmasını sürd ü rece!)l
öngörülmektedir.
18 Y U RT ve DÜNYA
işsizl iğin a rtması, üretimde görülen d u raklama lle birli kte gel işmekted ir. 1 976 y ı l ı ba
şında, geçici bir canlanmanın verdi�i iyimserl ikle, öngörülen u l usal gel i r artış hızları yak
laşık olarak şöyleyd i : ABD % 9, ingiltere % 5, Fransa % 9, A lmanya % 6, italya % 8 ve
Japonya % 1 3. Halbuki gerçekleşmaler şöyle olmuştur: ABD % 5, ingiltere % O. Fransa
% 3. Almanya % 5, i ıalya % -1 ve J a ponya % 8. Hem yıl başındaki ra kamlarl a sonun
daki rakamlar arasında ortalama 6 puanl ı k bir d üşme olması. hem de buna l ımın şiddeti
n i azal tc;ıca�ı yolundaki u m utların kaybolması nedeniyle 1 977 y ı l ı icin bu ül kelerin ön
gördükleri hızlar da şöyle s ı ralanmaktad ı r: ABD % 4, Ingiltere % 1 . Fransa % 3 Almanya
% 4. ltalya % O ve Japonya % 6. B u da buna l ı mdan çıkış u m u d u n un ne kadar sönük
oldu�unu n kanı t ı d ı r.
öte yandan burjuva Iktisat kuro mına göre büyüme h ızlarının bu kadar d üşük ve Iş
sizlik oranlarının bu kadar yüksek olduğu bir bunalım s ı rasında, hiç değilse fiyatların a r
tış hızının yavaşlaması beklenirdi. Oysa, y u karda açıkland ı ğ ı gibi, enflasyonla işsizl iğin
yonyana olması, sermaye birikimi sürecinin bugünkü özelliklerinin do�a l sonucudur. Buna,
ul uslara rası tekellerin faa liyeti ile tekelci devlet d üzenlemesinin uyumsuzl ukları eklenince,
ulaşılan açmazın nitel i ğ i daha da acı�a ç ı kmaktadır. 1Stagflosyon» (durgunluk ve enflas
yon) olarak adland ırılan ve burj uva i ktisatç ılarının açıklaması n ı bir türlü yopamad ıkları,
veya yapmaya yonaşmodı kları bu d urumu, tekellerin aşırı sermaye birikimi h ı rsından do
ha iyi ne acıklayabilir? Kaldı ki fiyatları daha yüksek kör elde etmek icin a rttırmak ve kü
çük ve orta boy işletmeleri, tarım işletmelerini iflasa zorlayarak ücretler üzerinde baskı
yaratmak amacıyla işsizierin sayısını arttırmak. tekel lerin sürekl i izledikleri bir yol olmuş
tur. Kapita l ist ekonomiterin sağl ıklı sayılabilecekleri zamanlarda bile ortalama % 3-5 a ra
s ı nda görülen fiyat artış h ızları 1 971 -75 boy u nca ortalama % 7-12 dolaylarında olmuştur.
1 976 da ise daha da yüksel miştir; ingiltere'de % 19, i ıalya'da % 1 5 , Japonya'da % 1 0.
Ü retim a rtış hızı yavaşlarkan enflasyon hızın ı n a rtması, kapital ist ü lkelerdeki genel bir
eğil i m haline gelm iştir. OECD ü lkelerinde ul usal gel i r artış hızı ve enflasyon oranı, dö
nemlere göre şöyle gelişmiştir: 1965-69 döneminde % 4,9 ve % 3,7; 1 969-73 dönem i nde
% 4,7 ve % 5,9; 1 973-77 döneminde % 2,1 ve % 9,3.
B unal ı m ı n en ağır yükünü görüldüğü gibi gene emekçi kitleler cekmekted lr. Bir yan
dan a rtan oranlarda işsiz kalı rlarken, d iğer yandan gecim koşulları görü l memiş bir şe
kilde gücleşmekted ir. Fakat buna l ı m , tekeller tarafından küçük ve orta boy işletmelerin
ufalanmasında da bir a raç olarak k u l la nı lma ktad ır. Çoğunl u kla iç pazara dayanan bu g i bi
işletmeler. tekellerin iç paza rın canland ı rı l ması ve kasıtl ı olara k ertelemeleriyle, ortadan
kal kmaktad ı r. Ayrıca, bu şirketlerin tekelci gücü olmayışı nedeniyle, görece olara k bun
ların ü rettiği malların fiyatlarındaki artış. tekellerden sa t ı n a lmak zorunda kaldıkları mal
ların fiya tları kada r a rtmadığından iflasiara yol açmaktad ı r. B u süreç, en erken ve en
hızl ı değer kaybeden tekelci ol mayan sermayenin topl umsal üretimden cekil mesinden baş
ka birşey değildir. Bu şeki lde piyasadan sil inen çoğ u işletm� tekeller tarafından yutula
rak, tekelleşmenin h ızlanması"a a ra ç olmaktad ır.
Almanya'da 1974'de 8.000 iflas olayı görülm üşkan bu sayı 1975 d e 1 0.000'e çıktı Ayn ı
y ı l Japonya'da 1 2600 iflas oldu. 1976 y ı l ı n ı n Mart ayındaki iflasların sayısı 1 244'ken bu
sayı Eylül ayı için 1 288'e yükseldi. Amerika'da da iflaslar yayg ı n olarak görüldü. Özel lik
le pera kendecilik dal ı nda e n büyük şirketlerin bile yasal yoldan iflas etti klerini açıklama
ları. birleşmeterin a rtmasıyla yanyana gitti. 1975'de 2300 birleşme olayı gerçekleşti. Ja
ponyo 'da iki büyük tekel 1 976 yıl ında birleşerek, Japonya'nın üçüncü en büyük tekel ini
oluşturd u lar. Amerika'nın büyük iki uçak yapım şi rketi (Mc Doneli Douglas ile Boeing)
RAPOR 19
bir Japon grubu ve Avrupal ı lardan ol uşan d10er bir grupla birlikte yeni bir tekel kurma
hazırlıOına giriştiler. Almanya'daki en büyük u c banka faal iyetlerini artan bir şekilde
ul uslararasılaştırarak yabancı bankalario kurdukları ortakl ıklar yol uyla mali denetimlerini
daha büy ü k ölçüde Almanya d ışına taş ı rd ılar.
B u n u n da ötesinde. bugün sanayileşmiş kapitalist ül keler a rasında bazılarında d i
Oerlerine göre sermayenin organik bileşiminin d a h a yüksek olması, tekel lerin d a h a yük
sek kö r peşinde koşmaları sonucu organik bi leşi min yü ksek olduOu yöne doOru yoğun
bir sermaye a k ı m ı na ta n ı k olunmaktad ır. Sermaye kaçışına tanık olan ül keler. bu arada
Büyük B ritanya ve iıa lya buna l ı m ı n içinde daha derinlere kaymakta d ı rlar. B unun yan ı n
da d urumları görece d a h a I y i o l a n ülkelerde d e . örneOi n Almanya v e J a ponya'da tekel
ler iç pazarın canlanmas ı n ı engellemek ve dolayısıyla iç pazara baOi ı olan orta ve küçük
Işletmelerı eritmek amacıyla, canlanmayı geciktirmek cabasındad ırlar. Tekeller, canlan·
mayı ihracatla s ı n ı rl ı t utara k yalnız d u rumlarını d üzeltmekle yetinmemişler. aynı zaman
da daha da k uvvetlend i rm işlerd ir. ihracatın bu şekilde gel işmesinin soOlanması ise devle
tin pol i tikasına kalmıştır. Ulusal para la rının resmi k u ru n u sürekl i olara k piyasa deOerin
den d üşük tutarak Alman ve Japon mallarının daha ucuz olmasını, dolayısıyla ihracatın
yükselmesini saOiamışlardır. B unun için seferber edilen Merkez Bankala rı, topl umsal fon
ları böylece çarçur ettiler.
Tekelci sermayenin aşırı birikiminin yarattığı sermaye yıpranması ve kaybından baş
ka birşey olmayan bu süreç, ü retici güçlerin israfıyla eş anlamlıdır. Tekelci devlet kapita
l izmi b u süreci h ızland ı rmaktadır. iflaslar nedeniyle ortadan kalkan bu işletmelerin sun
d uOu gerekl i mal ve hizmetlerin üretimi d urmaktadır. Bugün, örneOin, ing i l tere'nin içine
düşmüş old uOu d urumun boyutları n ı n günden güne büyümesi bir ölçüde de bundand ı r.
Bu g ibi Işletmeler coOunl ukla Işleme (ara malları) sa nayiinde görü ldiiklerinden, ortadan
kalkışları ekonominin d iOer daliarına da yans ı maktad ı r. Zaten Ingiliz sermayesi art ı k icer
dekl d urumdan umudunu kesmiş olmasının sonucu yoOun bir şekilde d iOer ülkelerde ya
tırım olanakları a ramaktadır. H ükümet politikalarının da bu eOilimi destekler yönde geliş
mesi tekelci devlet kapitalizm i n i n açık bir görüntüsünü vermektedir.
B u na l ı m , aynı zamanda ul uslararası para sistemindeki bunalımla ve uzun zamandır
ucuz hammadde kaynaOı olan geri kalmış ülkelerde anti-em peryalist hareketin güçlen
mesiyle birlikte gelmişt i r. Son d ünya savaşından beri kesintili ·ola ra k �üregelen ve an
cak, Kore, Lübnan ve Vietnam savaşlar ı n ı n cıkarılması ve k ullanılmasıyla yü rütabilen ge
l işmenin Ic çelişkileri bu iki etkenle birleşerek yalnız daha da aOırlaşmıştır. Dolara daya·
lı uluslararası para sisteminin deOiştlrilmesl, son zamanlarda g üçlenen Alman ve Japon
paraları n ı n g üclerinin k urumsallaştırılmo s ı gerekli olmuştur. öte yandan dünya ekono
misinin petrole baOi ı l ı k derecesin i n yü kselmesinden yararlanan tekeller fiyatları a rttırm ış
lard ı r. Bilindiği gibi her iki olay da olumsuz son uclar verm iş ve buna l ı m ı n sürmesine
eş olarak, bunlarla ilgili kaos da henüz son bÜimam ıştır.
1 1 . Dü nya Savaşından, sav�ıa büyük ölçüde yıkılan sermaye stoklarını yenil ernek
zorunda ola ra k ç ı kan Almanya ve J a ponya'da devlet politikaları tekellerin h ızla g ü çlen
d i rilmesi çevresinde oluşt u r u l m uşt u r. Geniş kredi olanakları, işçi haklarının yasal d üzen
lemelerle baskı altında t u t u l ması g i rişim leri, yabancı işgücü ile de desteklenen ucuz ma
liyetler ve ihraca t ı n · h ızla arttırı lmasına yönelik DM ve çevresindeki speküla tif tutumlar
semaresini vermiştir. Bu i k i ekonomi görece olarak buna l ı m ı kolay olarak atlatmoktalar.
Tekelleşmen i n en yoOun şekilde görüldüğü ü lkelerin başında bunlar gel mektedi r. Alman
ya'da 35 tekel bütün ekonomik faaliyeti denetler bir konuma varmıştır, Japonya'da ise to-
20 YURT ve DÜNYA
pu topu 6 tekelci grup ekonominin dörtte bi rini denetleme olana klarına sarı iptir. Art ı k bu
iki ülke tekel leri uluslara rası düzeyde tekel leşmenin ilk s ı ralarına yerleşecek güce erişmiş
lerd i r.
Her iki ülkede de hükümetler 1 973'den beri süren bunalıma çeşitli pol itikalarla yak
laşmış, bazan enflasyonu bazan da işsizl iği sını rlamak girişimlerinde bul u n m uşlardır. Her
iki pol itika n ı n da, kısa zamanda geri tepmesi, ve enflasyon ve işsizliğin aynı anda a rta
rak sürmesi, bu hükümetleri tekelleşmenin a çı ktan desteklenmesi pol itikasına götürmüş
tür. Bugün a rtık kredi olanaklarıyla, d ış tica ret önlemleriyle yapılmakta olan bundan baş
ka birşey değildir. Bu arada, özellikle Ja ponya'da tarımda ve ekonominin diğer kesimle
rinde, ucuz işgücü sağlanması ve sürmesinde a ra ç olan, ayrıca ekonomik bunal ımları ilk
aşamasında ernerak tekellere yansımasını ertlema gibi işlevleri yü klenen küçük ve orta
boy işletmeler, iflaslar ve birleşmeler yol uyla h ızla yok olmakta d ı rlar ..
Almanya, bunalımdan ve kendi göreli üstülliüğünden yararionarak diğer kapitalist Av
rupa ülkeleri üzerindeki ekonomik ve pol itik egemenliğini güçlend i rme cabası ndad ı r. Ja
pon ekonomisi de Avrupa 'da aynı amacın peşlnded i r. ABD'nin yanısıra bu iki ülke önümüz
deki yıllarda, kapitalist d ü nya piyasala rının bölüşümünde belli başlı rolü oynayacak olan
lard ır. B u süreç d iğer gerikal m ı ş ülkelerin paylaşılmasını ve kendi bölgesinde «büyük güc»
olma eğilim indeki ülkeler ekonomilerinin kapitalizmle bütünleştirilmelerini de içerecektir.
Ş imdiden bu_ nitelikteki ül kelerle, örneğin Brezilya, I ran. Suudi Arabistan lle çeşitli an
laşmalar imzala nmaktadır.
Bu iki ülkenin yanında buna l ı m karşısında görece avantaj ları olan d iğer bir ülke,
Amerika'd ı r. ABD, bunalımı otlatmak icin ic pazarının büyüklüğüne, teknoloji ve beceri
tekelini n sürmesine. tekelci devlet kapitalizmi d üzenlemesindeki esnekliğe, ülkenin Gü
ney'inin yeniden imarının yaratacağı yeni Iş imkanlarına ve Avrupa ekonom ilerinin ken
disine olan bağ ı m l ı l ı kları na güvenmektedir. Paza r ı n ı n büyü klüğü ve teknoloj isinin yeniliğl
buna l ı m ı n başından beri yeni bir u l uslara rası sermaye hareketine neden olmuştur. halyan
ve ingiliz sermayesi başta olmak üzere 1976 yılında ABD'ye gelen yabancı sermaye 32
m ilyar dolara ulaşmıştır. Diğer kapitalist ülkeler sermaye hareketleri yanında. Ameri ka'ya
ve pazarının büyüklüğüne i h racatlarını a rttı rma acısı ndan da ba kmaktadı rlar. 1976'da
Amerikan i h racatı yalnız % 4 a rtabillrken ithalatı % 37 dolaylarında a rtmıştır.
Küçük ve orta işletmelerin hayli yayg ı n olduğu ABD ekonomisin in, daha uzun süre
bu ölçüde ithalata, iç piyasanın rolünün azaltılmasına devam etmesi olanaksızlaşmakta
d ı r. Nitekim hü kümet a rtık kendi ic pazarını canlandırıcı önlemler peşindedir. ABD. varolan
politik egemenliğ inden yararlanarak ve deneti m i nde tuttuğu ul uslararası kuruluşları kul
lanarak, dolar çevresinde koruyucu bir şemsiyeyi 1 975 yılı son u ndan beri gerçekleştirmiş
bul unmakta d ı r. Fakat iç talepte görülen kısa süre l i canlanmalar çok seyrek, bölgesel ve
sektörel kalma ktad ır. Güney'in son yıllarda görece olarak Kuzey'den daha h ızlı gel işme
si 1 976'da da sürmüştür. Alışılagelmiş işgücü göçü; becerisi d'üşük ve zenci nüfusun gü
rıeyden k uzeye, ve beceri li beyaz nüfusun gü neye akışı şekl ihdeyd i . B u giderek Güney'
de beceri d üzeyi yüksek ve b�l işgücü a rzı yaratmıştır_ Bu olgu, iyi iklim koşulları, ucuz
ve bol enerji kaynaklarına yakınl ı k gibi d iğer olanaklarla birleşerek Güney'de sermayenin
organik bileşim inin yükselmesini getirm iştir. Gü ney'in bu durumunun iç pazarın canlan
masına olanak vereceği umulmaktad ı r. Ic pazar sorunidrının çözümüne öncelik vermeye
yönelmiş olan Amerikan tekelci devlet kapita lizmi, Avrupa ekonomisinin yeniden düzen
lenmesine kal k ı l ı ol maktan vazgeçmemişse de, bu Iki tercih a rası nda yeni bir denge k ur
ma cabası ndad ır. Avrupa kapitalizm i n i n düzenlenmesini bir ölçüde F. Almanya ve J a ponc
ya'ya devretma eğilimi göze çarpmaktadır.
RAPOR 21
KAPiTALiST SiSTEMIN DENGESiZLiKLERi AGIRLAŞIVOR
Öte ya ndan son buna l ı m , emperya l ist ülkeler a rasında sermaye birikiminde görece
geri kalan ekonomilerde sarsıntının daha büyük olmasına neden ol muştur. U l uslararası
tekellerin faaliyeti. özellikle bu ekonomilerde sermaye h a reketlerinin korı !rol edilememe
sine yol açmıştır. Özel llkle Büyük Brita nya ve İtalya için b u d urum geçerl idir. Bu gibi ül
kelerde, tek g üd üsü daha fazla kör olan sermaye, ülkelerin içinde bulund ukları bunal ı m ı n
hafifletilmeslnin gerektireceği şekl in tersine b i r akış içinde, sermeiyen i n organ i k bileşiml
nin yüksek olduğu ekonomilere kacmaktadır. Bu d urum ul uslararası düzeyde sermayenin
aşırı birikimi ve yı pranması olgus u n u n vard ığı d üzeyi göstermekte ve bunalı m ı n emperya
lizm acısı ndan çözümünün zorlaşmasına neden olmaktad ır.
Büyük Britanya'da Lond ra'nın ul uslararası bir mali merkez olma d urumun u koru
maya cabalayan hükümetler, sorumsuz bir şekilde, d ışarıya sermaye yatırı mlarını teşvik
etmişler. buna karşılık ülkenin sanayi temelini, teknolojik yapısını geliştirmeye yanaşmo
m ışlard ır. B u n a l ı m ı n temel özelliği, işleme {ara malları) sanayi i nde gitgida hazırlanarak
artan işsizliktlr. Yalnız 1 974-75 yılları nda b u sektörde 360 bin kişi daha işsiz kalmıştır.
Işleme sanayi n i n aksaması, şimdiden kaçı n ılmaz olarak ekonominin d iğer kesimlerine yan
sı maktadır.
italya'da ise ekonomik bunalımın en ağır koşullarda geçmesinin başl ı ca nedeni, ülke
nin Batı Avrupa'daki en düşük n itel ikli sermaye stokuna sahip olması ve tekelci sermaye
nin üretken olmayan, spekülatif alanlara akmakta yarış hal inde olmasıd ır. Öte yandan
halyan sanayiinde geri b i r teknololi d üzeyine sahip olan küçük ve orta boy işletmelerin
ora n ı , bunalımı n daha da y ı kıcı son uclar doğurmasına neden olm uştur. Gercekten İtalya'
da 1 0-50 kişi çalıştıran işyerlerinde toplam 2.5 m ilyonun üstünde istihdam varken, 500 ki
şiden fazla çal ıştıra n işyerlerinde 1 ,5 mi lyona bile varılmamaktadır. Ayrıca 1 960 y ı l ı ndan
beri bir milyondan fazla tarım işletmesi ortadan kalkmı şt ı r. B unal ı m ı n bu gibi işletmeleri
en ağır bir şekilde etkilernesi ve iflaslar neden iyle. işsizl ik diğer h içbir sanayileşmiş lilke
de görülmeyen oraniara varmışt ı r.
Kapitalist sistemin, ltalya ve Büyük B ritanya gibi geride kalan, ayağı sürcen ekono
mileri, tüm sistemin gel işmesini ve işleyişini ol umsuz yönde etkilemektedirler. Şu anda
d iğerleri kadar a ğ ı r bir buna l ı m icinde olmasa da. aynı n itelikleri geri ekonoml lerin di
ğerleriyle birl i kte daha sıkı kontrol altına alı n ması, Avrupa'n ı n güçlü tekelci merkez
lerinin denetimine sokulması Istenmekted ir. Kapitalist ü l keler arasındaki bu gelişme fark
l ı l ı kları. kapitalist devletler a rasındaki ilişkilerin de bunalıma d üşmesine neden olmuştur.
Bunal ı m ı n b ugünkü aşaması nda, sistemin blitününün, geride kalan ekonomllerin bunalı
m ı n ı kolayca hafifletme olanağı görülmemektedir. En güçlü kapitalist lilkelerde buna l ıma
careler bul unsa ve canla nma görüise de, b u n u n d iğer ekonom i ler icin bir cözüm olacağı
nı varsaymak olanaksız gibidir. Bu da en azından kapitali st ü lkeler arası ndaki i l işkilerin
bunal ı m ı n ı ağı rlaştı racaktır. La hey'de yapılan son AET zirvesinde hiçbir somut kararın
al ınamaması da bunun kan ı t ı d ı r.
1976 y ı l ında. Avrupa'da ek Q nomik d urum u ağırlaşt ı ran bir başka gelişme özell ikle
Fransa'da cok ciddi sorunlar yaratmıştır. 1 976'da d ünyan ı n hemen butün d iğer bölgelerin
de tarımsal üretim a rtar ve bu arada Sovyetler B i rl iği'nde rekor d üzeylere ulaşırken, Av
rupa ülkelerinde kuraklık neden iyle tam tersi bir gelişme olm uştur. Ta rımsal ü retim baş
ta Ingiltere olmak üzere bütün Batı Avrupa ü l kelerinde cok düşük düzeylerde gerçekleş
miştir. Tarıma bağımlılığı d i ğerlerinden daha fazla olan Fransa'da bu d urum politik m ü
cadelelerin d a h a da yoğ unlaşmasına neden olmuştur. Tar ı m ı n b u y a p ı s ı , doğa l ola rak
şimdiye kadar anlatılan bunal ı m ı n yoğ unlaşması son ucunu getirecektir. Fakat bundan da
öneml isi, ileri düzeyde sanayileşmiş ve tekelleşmiş olan kapitalist ülkelerin kendilerini ha-
22 YURT ve DÜNYA
va koşullarının tarımda yarattığı sorı uclordon kurta romadığı ko n ı tlonmoktodı r. Bu, tarım
do küçük ve orta boy işletmelerin yaygın olmasındon ve sermayenin yeni lenmesi olonaklo
r ı n ı n s ı n ırlı bulunmasındon ileri gel mektedir_
Kapitalist sistem bütün olarak ele a l ı nd ığında Ise, 1977 yılının bunal ı m ı n haliliediği
bir yıl ol moyacağı göıii l mektedir. Tersine 1977 yı l ında kapilalist dünyanın yeniden bir h ı z
lı üretim düşüşüne sahne olabileceğini gösteren ciddi belirtiler vardır. Bütün kapita l ist
ül kel e rde, demirli metol ler gibi sanayi icin belirleyici olon bir ham maddeye yönelen
talebin ve sipa rişlerin h ızl ı düşüşü bunlardon biridir. AET ülkelerinde bu mallara olon ta
lep 1 976 Eyl ül'ünde 1 975'e göre üçte bir ora n ı nda d üşmüştür. Böylece 1974 yılı düzeyinin
yarısına i n i i miş ol maktad ır. ABD'de ve Japonya'da do çel i k sonayi i n i n durumu son aylar
do parlak görül memekted ir. Bir gösterge n itel iğindaki New York ve Londra borsoları nda
1 976 y ı l ı n ı n son oylarında çel i k şirketlerinin d u r u m u n u n görece bozul ması , bu yöndeki
bir başka konıttı r.
Bunalımın doğurduğu en önemli son uçlardon biri de kapital ist-emperyal ist sistemde
sllohlonmoyo hız verilmesi ve askeri bütçelerin inanıl maz boyutlara vard ı n lması olmuştur.
Gerek kapitalist d ü nya n ı n ve özellikle Avrupa piyasalarının paylaşılması nda Alman, Ja pon
.
rekabetinin doğurduğu silohlo nmo, gerekse askeri-sınai 'işletmeler in en yeni sermayeyi
kullanmaları nedeniyle yenilenen sermayenin bu kesime aktarılması güdüsü, bu a landa
kon ulan uluslarorası yasal s ı n ı rlomolo rlo «olay eden» bir hale dönüşmüştür. Hem Alman,
hem de Ja pon silahlanması savaşton çı karken kon ulan s ı n ı rlamolara karşın sürmektedir.
Ayrıca; uluslarorası nükleer tesis ve malzeme plyososı ndo, bir ta kım malzeme satış ı ndan,
ihraç edilen ül kelerde nü kleer tesislerin ve kopalı nü kleer yak ı t devrelerinin fiilen k urul
mosına doğru bir geçiş görül mekted i r. Nükleer silahların o rttırılmomosı onlaşmasına im
za koyan ileri kapital ist ü l keler, bu onlaşmaların koyd uğu s ı n ı rla malardon k u rtulmak ama
cıyla, a nlaşmaya Imza koymom ı ş ülkelerde bu tesislerin kurulmasına önoyok olma ktadı r
lar. Nükleer sonırallerin k urulmasına öncü l ü k eden ülkelerin, ihraç ettikleri ül kelerde sonı
rol lerin barışçı a moclorla k ul l a n ılmasını sağlamoları ve Ul uslaro rası Atom Enerjisi ·Ajo n
s ı 'n ı n denetimine bağla n ması önerilerine karşı. kapitalist devletler, tekel lerin faal iyetleri
nin sınırlanmaması icin çeşitli özürler ileri sürmektedi rler. Silohlonmo, kapital ist-em perya
list ülkeler icin sözü edilenler d ış ı nda başka işlevlere de sahiptir. Bunlar sila hianma n ı n
pol itik yum uşomonın gel işmesinin önlenmesi, ulusol kurtuluş savaşı veren ülkelere karş ı
bir baskı a racı olması, sosyol ist sistemin güçlenip genişlemesinin silah yoluyla durduru
la bileceği gibi savı n ı n desteklenmesi ve bölgesel co tışmolorın kışkırtılmosı acısından ta
şıdığı öneme Ilişkin işlevlerd ir. ABD'nin 1 976 y ı l ı bütçesi 60 m ilyar dolar açık verirken, oy
n ı zamonda 1 1 2 m ilyar dolar lle ta rihinin en yüksek askeri bü tçesi n i yapması, Almanya'
nın genel bütçesinin orıdo üçüne vara n askeri bütçesine 1 976'do 48 milyar mark ayırması.
bunu bütçe acıklorı n ı n son on yılda 60 mi lyar marka vo rmosı no karşın yapısı ve Japon
ya'nın savaşton beri en yüksek askeri bütçesine 5.682 m ilyar yen'le 1 976'do ulaşması a po
cık bu t ü r amaçları göstermsj{tedir. Öte yandan, s i l a h sanayiinin, yıpranan sermayenin
hızla yenilenmesi konus unda en elverişl i teknolojik yapıya sahip olması, em peryalist ü l ke
lerin silahlanmaya verd i kleri önemin köklü nedenlerinden biridir.
Bu g i bi amaclar ve çabalar yanında, tekelci sermayenin faaliyetleriyle tekel ci devlet
düzenlemes i n i yeniden boğdoştırmo, uyumu kurma cabası icindeki tekeller ve burj uva
i k tidarları, bu omoclo, kapitalist ül kelerdeki ekonomik süreçleri ulusol ve uluslarorası d ü
zeylerde daha sıkı deneti iyecek çözümler v e uygulamolar geliştirme g irişimindedirler. Bu
gibi girişimlerde etken olacak olanlar, kuşkusuz en güçlü emperyalist merkezlerdlr_
RAPOR 23
TEKELCi SERMAYE GERiCi ÇÖZÜMLERE YÖNELiYOR
Son bunal ı m ı n emperya l izmin hareket olana kla rını daralttı�ı ortadadır. Tekelci dev·
Jet kapitalizminin buna l ı m ı , kapita l izmin genel buna l ı m ı nda yeni özell i klerin ortaya çıkma·
sına neden olmaktad ı r. Anca k, buna l ı m ı n a � ı r n itel iği, kapital izm in bunalım karşısında
alabilece�i bütün önlemlerin tükendl�lni göstermemektedi r. Kapita l izmin kendi kend ine
çökeceğ i , yerini bir evrim son ucunda sosyal izme b ı ra kacağı görüşü, yığınları kapi ta l ist
topl umla uzlaşmaya davet etmek anlamına gelmekted i r. Açıkca görüldüğü gibi. emperya
l izm tekelci devlet kapitalizmi n i n çelişkilerini yumuşatmaya çalışmaktad ır. Tekell erle dev
let arasındaki bütünleşmeyi, bazı düzen lemeler yol uyla, sermaye birikiminin yeni zorunluk
Iarına uydurmaya çal ışmakta d ı r. Anca k , tekelci devlet kapitalizm i n i n bunal ımı nın a nti-te
kelci mücadele için yeni perspektifler yarattığı da un utulmamalıdır. Kapitalizmin bunalı·
m ı ndaki yapısal temelierin konjonktürel sarsı ntıları daha da ağırlaştırması, tekel lerin re·
·
formcu önlemlerinin temel i n i ortadan kaldırmaktad ı r. Topl umun devrimci dönüşümünün,
bunalımın da etkisiyle g i tgida daha h ızla harekete geçen güçleri n , öncü rolünü Ispatla
dığı işçi sınıfının mücadelesi ile gerçekleşeceği hergün biraz daha ayd ı n l ı�a çıkmaktad ır.
Bunal ımın deri nleştirdiği çelişkiler siyasal d üzeyde de ifadesini bulmaktadır. Bir yan·
dan tekel lere karşı mücadelede yeni daya naklar ortaya ç ıkarken, diğer yandan tekeller ve
tekelci devlet en gerici çözüm yol larına yöneltmekted i rler. Buna l ı m ı n niteliği bunun temel
nedenidir. Yukarda da bel i rtildiği gibi, kapitalizmin bütün ekonom i k dalgalanmaları, te·
kelci sermayen i n , işçi ve emekçi s ı n ıfların yaşam koş u l l a r ı n ı kötüleştirdi�i. topl umsal ser
mayenin daha büyük bir böl ü m ü nü kendi kontrolüne aldı�ı sal d ı r ı dönemleri olagelm iştir.
Aşı rı ü retimin en geri noktasından kôr ora n ı n ın yeniden yükseldi!;ji evreye geçiş, Işçi ve
emekçi sınıflar üzerindeki sömürünün yoğunlaştırılması lle elde edilebilmektedi r. Tekelci
devlet d üzenlemesi etkin oldu�u s ü rece, bu evreye geçiş, işçi ve emekçi sınıfların demok
ratik ve ekonomik taleplerine karşı konan belirli k ısıtlamalarla mümkün olmaktad ı r. ll.
Dü nya Savaşı'ndan sonraki konjonktürel gerilemeler, emperya l izmin b u dönemde bölgesel
savaşların yaratı lmasında i nsiyatifi elinde bulundurrıiasıyla da d üzen lenebilmiştir. Bu dö
nemlerde bunalıma karş ı «kısa sürel i» pol itikalar etki n olabilmiştir. 1 970'1erde g i rilen
bunalı mda, geleneksel tekelci devlet d üzen lemelerin i n iflôsı, tekelleri cuzun sürel i » önlem
lere yönel tmekted i r. Diğer bir deyişle, Işçi ve emekçi sınıfların durum unda buna l ı m süre
sinde meydan a gelen kötleşme. ya da taleplerindeki belirli kısıtlamalar, sermaye birikimi·
nin canlanmasına yeterl i olma maktad ı r. B u talepleri uzun süre baskı altında tutacak, a ra
tabakaları ve tekelci olmayan sermayeyi tekel lere s ı k ı s ı kıya bağlayacak bir politika isten
mekted ir. Bunalımın derinleşmesi tekelci �ermayeyi en gerici çözüm yol larına yöneltmek
tedir.
Hemen bütün Ileri kapital ist ülkelerde tekelci burj uvazi ve onun Iktidarı, iş c i ve emek·
Cl s ı n ıfiara böyle bir pol itikayı kabul ettirme çabasındadır. Bunun için başvurulan yöntem·
ler ülkeden ülkeye ve siyasal k urumlar ile geleneklerin özell iklerine göre değişmekted ir.
Günümüzde tekel ci burj uvazi. büyük sermaye, 1 930'1ardak i büyük buna l ı m ı n ertesinde ol·
duğu gibi. faşizm ve savaŞ yoltıyla, gitgida keskinleşen celişkilere çözüm getirecek bir
ortam ı yarata mamaktadır. Halkların savaşa ve savaş pol itikasına karşı olan uya nıklığı,
sosyal ist sistemin ba rış politikası ve halkların a nti-emperya list mücadelesi böyle bir ola
s ı l ı ğ ı n karşısına büyük bir engel ç ıkarmakta d ı r. 1 930 buna l ı m ı n ı n ertesi nde, keskinleşen
cellşkilere faşizm ve savaş yoluyla bir cıkış a rayan burj uvazi, demokratik güçlerin ul us
lararası düzeydeki böl ü nmesinden de yararlanabilmişti. Günümüzde Ise ul uslara rası ger·
ginliğin zayıflatılması ve a nti-komü n izmin gücünün kırılması demokrati k güçlerin ul uslar·
orası d üzeyde böl ünmesi oyununu bozm a k tadır.
24 YURT ve DÜNYA
SALDlRGAN NATO'NUN DiZGiNLERi SIKILAŞTIRILMAK iSTENiYOR
E m peryalizm ve tekelci burj uvazi yine de demokratik güçlerin u l uslara rası ve u l usal
blrl i !j i n l böl mek için çeşitl i a raçlara başv u rmaktad ı r. B u a raçların başında k uşkusuz sal
d ı rgan NATO bloku gel mektedir. NATO bloku soğuk savaşın bir a raci olduğu kadar NATO
üyesi ülkeleri emperya list-kapitalist sistem içinde t utmak, bu ü l keleri en güçlü emperya
l ist devletlere daha çok ba!j ı m l ı hale getirmek, bu ü l kelerdeki s ı n ı f m ü cadeleleri ni gerilet
mek ve b u ü l keler halkları n ı n demokratik dayan ışmasının önüne gecmek icin bir a raçt ı r.
Emperyalizm NATO'yu güçlendirmek ve NATO karargahla r ı n ı ve k urmaylarını en gerici
çevrelerin emrine sokmak icin eli nden . geleni yapmaktad ı r. NATO içinde ABD emperyaliz
minin baş müttefiki F. Alman emperyal izminin rol ü a rttırılmak istenmekted ir. ABD emper
yalizmi Almanya'nın yeniden n ükleer silahia ra sahip bir güç haline gelmesinin baş destek
çisidir. Diğer NATO üyesi ü l keler F. Alma nya'nın fiili üstünlüğünün gerçekleşmesini kabul
etmek zorundadırlar. NATO içinde F. Alman ü stünl üğüne d i renebilecek tek devlet d uru
m u ndaki Fra nsa'nın yönetici çevreleri de, özell i kl e Valery Giscard d'Estaing yönetimin
de, ülkenin De Gaulle yönetimi ndeki u l usal bağ ımsızlığa özen gösteren pol itikası n ı a d ı m
adım terkederek B. Alman emperya l istl eriyle işbirl iğini pekiştirmekted i rler. Fransız Plüton
tüzelerinin Fransa'dan a l ı na ra k F. Almanya'nın ADC s ı n ı rına yakın bir bölgesine yerleşti
rilmesine Giscard yönetiminin rıza göstermesi b u zincirin son halkası olm uştur. Bu ta
sarı hen üz gerçekleşmemişse de, 1975 y ı l ında başlayan tartışmaların 1 976'da sessiz seda
sız yürütül mesi , b u kon uda Fransız yöneticilerinin Alman Emperya listlerine tam taahhüt
te bulunduğunu göstermektedir. Böylel i kle NATO'n u n askeri kanadı nda yer a lmayan Fran
sa' n ı n n ükleer gücünün NATO lle bütü nleşti rilmesi, ve Fransa'n ı n <<fiilen» NATO'ya yeni
den soku l ması planlanmaktadır. Öte yandan, NATO üyesi ü l kelerin silahianmasının stan
dartiaşması da F. Alman askeri-sınai komplekslerinin d iğer NATO üyeleri a rasındaki üs
tünlüğünü sağlamayı amaçlamaktad ı r. F. Alma nya'daki emperya list çevrelerin ül keyi nük
leer bir güç haline getirme çabaları bütün NATO'da n ü kleer silahia nmanın teşvik edilme
sine, NATO'nun sosyal ist ü lkelere karşı nükleer silah tehdidini daha sık tekrarlamasına
neden olmakta d ı r. NATO yöneticileri 1 970 yılının ortala rından b u yana, NATO'nun, sos
yalist ü lkelere karşı n ü kleer silahları I l k k ullanacak taraf olabileceğ ini acıklama ktadırlar.
i l k olarak ABD yetkililerince yapılan ve daha sonra Fransa ve d iğer ü lkelerce tekrarlanan
bu a ç ıklamalar i le, Nixon döneminde ortaya atılan ve nükleer silahla rdan önce konvan
siyonel askeri k uvvetlerin k u l l a n ı l masıyla sosyal ist ül kelerin' ((Savaştan cayd ı rılmasını» ice
ren ((esnek m ukabele» stratej isinin yeri ne «sı n ı rl ı nükleer savaş» stra tej isinin yerleştiril
mesine doğru ilerlenmektedir. Emperyalist ü l kelerin sosyal ist ülkelere karşı nükleer silah
üstünlüğü elde etme çabaları, silahianma yarışını a rttı rmaktad ır. ileriki böl ü mlerde de gö
rüleceği gibi, bu ça ba n ı n günümüzdeki temel nedenlerinden biri, yumuşamanın askeri ala
na da yayıl masının önlenmesi istenmesidir.
NATO yöneticileri, u l uslararası gerginl iği a rttırarak kapital ist ül kelerdeki sınıf müca
delelerini durd urmak politikas ı n ı n yanısıra, NATO'yu üye ü l kelerin içişlerine doğrudan doğ
ruya m üdahale etmek Icin açı kca kullanmaya cal ışmakta d ı rlar. Başka ABD ve FAC olmak
üzere, NATO'n u n egemen güçleri, üye ü l kel erde demokratik g üçlerin gelişmesine karşı hü
k ümetleri daha sert tedbirler" a lmaya zorlamakta, bu ü l keleri tehd it altında tutmaktad ı r
lar. 1 975 ve 1 976'da NATO Portekiz'in içişlerine açıkca müdahale etmiş, bu ü l kede sağcı
unsurların devlet orga nlarına egemen olmasına çalışmış, faşistlerin temizlenmesi n i önle
miş, sosyal -demokra tlarla bilimsel sosyalistlerin birl i ğ i n i n bozulmasında etkin olm uştur.
Portekiz'deki Soores H ükümeti. NATO'ya, Azor adalarındaki üslerin k u llan ı l ması konusun
da yeni ödünler vereceğe benzemektedir. Faka t Portekiz'de NATO'nun müdahdlesin in en
ağır biçimi, Kom ün ist Partisi'n i n h ü k ümetten cı karılması ve sok u l maması kon usunda or
taya ç ı k m ıştır. Fra n ko rej i m i n i n sallandığı ve ((reformlar» yol uyla demokratikleşmenin en -
RAPOR 25
gellenmeye cal ış ı l d ı ğ ı Ispanya'nın NATO i çine al ınmasıyle da tutucu güçlere destek sa�
larımaya, özellikle kom ü n istlcrin m u h temel bir demokratik dönüşümde yer a l mamasına
u�raşılmaktad ı r. NATO'n un askeri kanadından çekilmiş bulunan Yunanistan 'ın da i k i l i
anlaşmalar yoluyla yeniden bu bütünlüğe sok u l masına çal ışılmas ı n ı n a ltında da benzer
amaclar yatmaktadır. ltaly� ve Fransa'da Komünist Partilerinin hükümete ortak olması
NATO genel k u rmaylar ı n ı n en büyük kaygısı d urum undadır. Komün ist partilerinin h ü kü
mete katı lmalarının engellenmesi a macı açı kca dile getirilmektedir. B u istek, bu ül kelerin
egemen sın ıflarından çok daha fazla, NATO'nun egemen emperyalist çevrelerinin girişimiy
le, ortaya çı kma ktad ı r. NATO'n un ABD ve F. Almanya'daki en gerici merkezleri, özel l ikle
Fransa ve i talya'da kom ü nistlerin h ü k ümetlere katılmaları halinde, NATO'n u n emperyal ist
kapita l ist sistem üzerindeki kontrol olana�ının felce u�rayaca�ını, NATO'yu silahlanma
nın hazı rla nd ı rı lması ve so� u k savaş orta m ı n ı n yeniden yaratılması için k ul la nman ı n ola
naksızlaşacağ ı n ı hesa plamaktad ı rlar. NATO'nun Kasım ayı nda Brüksel'de yapılan son top
lantısında, üye ülkelerde kom ün lstlerin hükümete katıl ması halinde paktın bütünlüğünün
tehlikeye d üşeceğ inin gizl ice kararlaştı rılması, üye ülke hal klarına savrulan son bir tehdit
olmuştur. Bu çerceve içinde Fra nsa'nın NATO ile askeri ilişkilerinin s ı k ılaşt ı r ı l ma � ı . Fran
sız egemen sın ı fla r ı n ı n ü l kenin demokratik güçlerine karş ı ul uslara rası gericilikle ittifakı
n ı n bir göstergesidir. Ne var k i , emperyalist, m i l itarist çevrelerin bu tehditleri ve müdaha
leleri NATO üyesi ü l keler halkları n ı n tepkisini çekmekte, k itleler ul usal bağımsızl ı ğ ı n teh
dit edilişi karşısında NATO'nun emperyalist n iteliğini daha iyi kavra makta d ı rlar..
26 Y U RT ve DÜ NYA
vazgeçmesi sonucu n u doğurmadığı demogojisi n i i leri sü rmektedi rl er. Bu da, em perya l ist
Avrupa devletlerinin Helsinki Belgesi 'nde i fadesini bulan i l kelerde ne kad a r samirniyetsiz
old uklarını, Avrupa'da «Güven l i k ve işbirl iğ i » n i n e ölçüde kendi dar cıkarları doğrultusun
da yorumlamaya ça lıştı kları nı göstermektedir.
Tekelci sermayenin egemenliğini koruma cabası ndaki emperyalist güçler, işçi ve emek
cı sınıfların mücadelelerinin kaba baskı yöntemleriyle d u rd u rulamayacağını bilmektedir
ler. Bu nedenle, Işçi ve emekçi s ı n ıfların ekonomik ve demokratik taleplerinin uzun süre
baskı a l t ı nda t ut u l ması pol itikası n ı daha « ince» yöntemlerle uyg ulama çabası ndadı rlar.
B u amaçla yoğ un bir ideoloj i k yanıitme kampanyası yürütül mektedir. Kitlelere. buna l ı m ı n
gerçek sorumlusunun, işcl v e ernekcl s ı n ı fların a ş ı r ı h a k talepleri. gel işme halindeki ü l
kelerin «sanayi topl u m u » na karşı a çtığı csavaş». d a h a önce uyg ulanan «liberal » politika
l a r , v e en önemlisi. bil i msel sosyal istlerin v e diğer ilerici güçleri n kitlelerde yarattığı aşı
rı u m utlar ve sarhoşlu k old uğu anlatı lmaktad ır. lşci ve emekçi kitleler, tekele} devlet em
rinde disipline girmeye, emperyal istlerin gel işmekte olan ülkelere karşı yürü ttükleri ger
cek savaşı onaylamaya, bili msel sosyal is t ve ilerici politik hareketleri desteklernemeye
çağrıl ma ktad ı rl a r. Yığınların, kendi kaderlerin i n kendi adiarına birkoc emperyalist güc ta
rafından kararlaştırılmasına boyun eğmeleri Istenmektedi r. Bu ideolajik kampa nyada, Ko
münist Pa rtllerin d ışardan emir alan güçler olara k gösteril mesi, anti-komünizm, sosyal ist
ü lkeler gerçeğinin karalanmas ı . ulusal kurtuluş hareketleri n i n kötülenmesi. her türlü top
lumsal içerikli görüşün ya da program ı n reddedilmesi önemil bir yer t u tmaktadır.
Bu politika birçok ü l kede sağc ı , hatta faşizan, koyu a niı-komünist ve m i l i ta risi bur
j uva pol itik hareketlerin güçlenmesine neden olmuştur. Bu gel işme, isvec, F. Almanya, B .
Britanya , Finlandiya vb. ülkelerde. sosyal demokrat iktidarların uygu lad ığı son derece sı
n ı rl ı toplumsal reform politikası n ı n bile tehlikeye g irmesine yol açmıştır. Bunda sosyal d e
mokrasinin s ı n ı f uzloşmacılığı pol itikası n ı n i flasının da . büyük payı vard ı r. jsveç'te sosyal
demokrasinin iktidarı sona ermiş; F. Almanya'da sosyal demokra tlar koalisyonu bile zor
sürdürecek kada r zay ı flamış; ingiltere'de işçi Partisinin parlamentodaki gücü daha d a
aza l m ış v e yerel seeimierde j şçi Portisi bir başarısızlığa uğra mıştı r. Finlandiya'da v e ben
zer bir koc ülkede, burluvazinin sı!ımlır. d iye tanınan büyük portilerinden aşırı sağcı kop
malar ol m u ş ve yeni portilerin taba n ı gen işlemiş. h ü kümetleri geriye cekme olanakları
a rtmıştır. Bütün bu ül kelerde anti-komünist sald ırılar yoğunlaşmakta, ilericiler çevresinde
bir «kara n tina» yaratılmak istenmektedir.
Sağcı güçlerin işçi ve emekçi s ı n ı fların demokrat i k kaza n ı m larına, bu rjuva d emokra
sisine karşı nasıl uzun döneml i bir sald ırı plan ı n ı n icinde old u kları, F. Al ma nya'da son
seçimlerde g üçlenerek çıkan C.S.U. C.D.U. birliğinden, 'faşist Stra uss' un C.S.U. partisi
nin ayrılara k , şu onda örgütlen melerinin s ı n ı rı olan Bavyera bölges i n i aşa rak tüm ü l ke
de örgütlenme kararlarında ilk a d ı m ı almalarıyla ortoya çıkmışt ı r. Sosyal Demokrat Par
ti icindeki bir csağ» kesi m i n daha kopmaya hazırlandığı haberleri, bu tabioyu tamamla-
'
makta d ı r.
Bütün Avrupa copında ulusla rorası emperyalizmi n güclerini ortak bir merkez çevre
sinde birleştirmeleri eğilimi ilk ya nkısı n ı Avrupa ' n ı n sağcı pol itik hareketlerinin birbi rleriy
le ilişkileri n i sıkı laştırmaları ve bir üst örgü t etrafında bütünleşmelerinde gösteri l m i ştir. Av
rupa'n ı n hristiyan demokrat v.e d iğer csağ» partileri 1 976 yılı içinde biraraya gelerek Av
rupa Halk Partisi'ni kurmuşlard ı r. Sağ pol itik örgütler ve partiler va kit kaybetmeden, Av
rupa'n ı n gelecekteki d evletler ü s tü pol itik m erkezlerinde, özellikle Avrupa Pa rlame n tosun
d a bel i rleyici ağırl ığa sahip olmanın hazırlığı içindedi rler.
RAPOR 27
Bütün bu gelişmel ere rağmen sağcı burjuva partileri n i n ya çla koalisyonlarının iktidar
do old u(ju ülkelerde ise, i ktidarlar, politikalarına topl umsal, h atta «ilericb) bir görünüm
verme çabası ndad ı rlor. Bunun en d i kkati çekici örneği Fra nsa'dır. Fransa'da sol birl i k por
tileri nin i ktidara geçmesi tehlikesiyle karş ı karş ıya olon Giscard yönetimi, pol itikasına
ileri, sol'o olrernotif olabil i r bir görü nüm vermek için edieri l i beral izm» s loga n ı n ı ortaya
atmıştır. Hatta bu yıl içinde, ekonomik buna l ı m ı n soru m l us u olarak gösterilen Joq ues Chi
rac başbakanlı kton a l ı n m ış, yerine ekonomi «teknisyen i» d iye ta nılılan Roymond Borre'
ın boşkonlığında bir h ü kümet k u rulm uştur. H ü kümetin politikasında ise h içbir değişik l i k
olmamıştır. G iscord iktida r ı n ı n bu C<mo nevrası» n ı n amacı , yığı nlardaki sola koyışı dur
d urmak, u l usol bağ ı msızl ı k yanlısı De Ga ul le'cü taba n ı n iktidarın safları ndon kopması n ı
önlemek v e m ü m k ü nse sol birl i k içinde ayrı l ıklar yaratmaktır. Ne v a r k i , bu girişimlerin, i k
tidar koal isyon unda çel işkileri ortadan kaldı rmadığı görül m ekted i r. J . Chirac'ın kendi par
tisini (Cumh u riyetçi Demokra tlar) güçlend i rme cabası b u n u n kanıtıdır. Yeni ABD Başka n ı
J . Carter d o , portisin i n bütün taba n ı n ı n v e değişi m isteyen seemen k itlelerinin desteği n i
kozanmak i c i n , parti Icindeki sözde «solı) görünümlü Mondole'i kendisinin yardımcılığına
getirmiştir.
Avrupa d üzeyinde sağ'ın mevzilerini sürekli g ü çlend irmesine karş ı l ı k , Avrupa'daki em
peryalist güçlerin pol itikaları n ı uyu m içine sokma, yönlendirme ve k ı toda kapital izmi n
mevzilerini güçlendirmeda a ğ ı rl ık l ı rolü Alman Sosyal Demokrasisi oynamaya devam et
mektedir. Alman Sosyal Demokrasisi d iğer Avrupa ü l kelerinin içişlerine korışmodo, silah
lonmanın hızlan d ı rılmasında gerici tedbirlerin savunulmasında baş ı cekmekted ir. Alman
Sosyal Demokrasisi Avrupa 'daki sosyal demokrat hareketin gerici bir çizgiye çekilmesi .
kapital ist sistemle bütünleşti ri l mesi, anti -komünist b i r poltikaya sokulması yön ü ndeki
faal iyet i n i sürd ü rmekted ir. Alman Sosyal Demokratla rının Portekiz Sosya l ist Portisi'ne sağ
lodığı destek, bu partinin kom ün istlerle işbirliğini reddederek onları hükümet dışı nda bı
ra kmasına, NATO'n u n gerici çevreleriyle Işbirliğine g i rebil mesine yard ımcı olmuştur. Al
man Sosyal Demokrasisi i spanya'da da benzeri bir «hizaya geti rme» cabası içi ndedi r.
Ancak bunda şimdilik başa r ı l ı olamamıştır. Alman Sosyal Demokrasisi, yalnız Avrupa'da
de(jll dünyanın geri kalmış bölgelerinde de {örneği n Afrika'da, özel likle Senegal 'de) sos
yal demokra t n i teli kteki hareketleri u l uslararası emperyal izmle bütünleşme çizgisine çek
meye başlam ı ş t ı r.
Ancak, kapital izm in deri nleşen buna l ı m ı , Sosyal Demokrat hareketi, bütünleşme yö
nü nde değil. böl ün me, ayrı l ı kların derinleşmesi yön ü nde etkilemekted ir. Kapitalizmin bu
nol ı m ı n ı n derinleşmesi, s ı n ı f uzlaşmacı l ı ğ ı politikası ile emperyal ist sistemle bütünleşmiş
ve gitgide bütünleşen sosyal demokrat örgüt l erle; sağcı b u rjuva partilerinin iktidarda ol
duğu ülkelerde bunal ı m ı n ağır sonucları karşısında tekellere karşı emekçi kitleleri ve orta
tabakaların cı karlarını savunmak zorunda kalan ve bu a maçla komünistlerle Işbirliğine
yanaşan sosyal demokra t hareket ler arasındaki çelişkiyi a r ttırmaktadır. Sosyal demokra t
partiler a rasındaki ideolojik ayrışma derinleşmek tedir. B u oyrışmoyı , u l u sa l d üzeydeki
özellikler de etkilemektedir. Bil imsel sosyalist partilerin güçlü olduğu ü lkelerde, Sosyal
Demokrat Partiler k itlelerin talepleri önünde daha t utarlı olma zorunda kalmaktadırlar.
Avrupa ' l ı Sosyal Demokrat Par� lerin Lizbon'da ya ptıkları toplantıda Fransız Sosya list
Po rt isi Genel Sekreteri Francois M itterand'ın komünistlerle Işbirl iği pol itikasını emekcilere
karşı soruml u l u kları n ı n zorun l u sonucu olarak görd ü klerini bel i rtmesi , sosyal demokrat
hareket icindeki ayrı l ı ğ ı n derinleşliğ inin bir kanıtı d ı r. Portekiz'de Sosyol ist Parti yöneti
minin a ntikom ü n ist çizgisi, portiyi böl ünmenn eşiğine getirmiştir. Partinin «sol» konadı
n ı n temsilcileri nden Tarım Bakanı hükümetteki görevinden istifa etmiş, E k i m sonundakl
parti kongresinde sol kanat temsi l cileri yönetimden uzakloştırılm ışlord ı r. Öte yondan Jo
ponya'do ise, ülke tarihinde ilk kez 1 976 Nisa n'ında Sosyalist Parti Başka n ı Tomoıni
28 Y U RT ve DÜ NYA
Narita. Japonya Komünist Partisi Presidyum Başkan ı Ken j i M iyamoto ile goruşme masa
sına oturmuş ve «tek bir ilerici gücler cephesi» ol uşturulması için görüşmelere başlan
ması kararlaştırılmıştır. Sosyal demokrat hareket ici ndeki bu fark l ı l ı kl a rı n derinleşmesi,
sosyal demokrat ideoloj inin kapital izm in genel bunal ı m ı nda d üştüğü bunal ı m ı n bir yan
sımasından i ba rettir.
pitalist ülkelerde send ikal örgütlerin eylem birliği gerçekleşmekted ir. B i rçok ü l kede, bu
arada, özellikle j spanya'da, sendikal yönetimlere rağmen tabandaki işçiler, pol itik görüş
ayrı l ı k larını bir kenara b ı raka rak tekel l ere ve faşizme karşı eylem birliğini başa rmakta
d ı rlar. Bu açıdan i leri kapita l i s t ülkelerde g revler dahil k itle hareketlerin i n gel işimi de
ca rpıcıdır. Kitle h a reketlerine ka tılanların sayısı 1 973'te 45 m i lyondan. 1 975'te 49 m ilyona
yükselmiştir. K i tle hareketleri içinde grevierin ora n ı nı n % 36'dan % 40'a çıkması, işletme
d üzeyindeki calışmaların yükseldi!}inl göstermektedir. 1 975'te bir önceki yıla göre 1 milyon
a rtmış olan Avrupa'daki grevci işçiler sayısı 1 976 y ı l ı son u nda rekor düzeye u laşaca!}a
benzemekted ir.
1976 yılı nda kapitalist d ünyadaki en ağır siyasal bunal ı m ı yaşayan ülke k uşk usuz
ltalya olmuşt u r. Tekelci devlet kapitalizm i n i n , tekelleşmenin i l k evrelerinden beri tekel
leşme ile içiçe geliştiği i talya'da, tekelci devlet kapitalizmi n i n evrensel buna l ı m ı en erken
ve en ağır biçimde ortaya ç ı k m ıştır. Devletin ekonomiye katılımının % 50 ora n ı na ulaşt ı ğ ı
ül kede, ekonomik buna l ı m devlet aygı tını v e t ü m topl umu bir a n d a sormıştı r. öte yan
dan tekellerle devletin biitun leşmesi, devlet ayg ı t ı n ı n da H ı ristiya n Demokrat partiyle
btünleşmesi ile tamamlanmaktad ı r. Devlet-parti Hı ristiya n demokrasi, sosyal yard ı mlaş
madan dine kadar bütün alanlarda da pol itik tekel ol uşturm uştur. Bu toplumsal ve po
l itik koşullarda, tekellerle topl u m u n ezici çoğ u n l u ğ u a rasındaki çelişki ve m ücadele, ağır
bir pol itik buna l ı m olarak ifadesi n i bulmaktad ır. Diğer burjuva part ilerin in ve Sosyalist
Parti'nin, uzun y ı l l a r. sadece Hı ristiyan demokrat iktidar tekel inin sürdürülmesinin birer
fig u ra n ı ola rak Işlev görmüş olmaları, bunalımın cözümu g i rişimlerini kililleyen bir fak
tör olmaktad ı r. j ıalya'daki toplumsal ve ekonomik buna l ı m ı n tek çözü mü, pol itik çözüm
den geçmektedi r. Politik çözüm ise, H ı ristiyan demokra t iktidar tekel i n i n son bulması. dev
let ayg ı t ı n ı n bütün üyle demokratikleştirilmesi, işçi ve emekçi sı n ıfları temsil eden güç
leri n, italyan Kom ün ist Partisi"tıin Cı l ke yönetim i ne a ğ ı r l ı ğ ı n ı koyması d ı r. H ı ristiyan demok
rat i ktidar tekel inin ortadan kaldırılması, ülkedeki ka tol i k a k ı m içinde yer eden emekçi
yığınların işçi s ı n ı f ı n ı n önderliğinde seferber ed i l m esinin tek koşuludur. H ı ristiyan De
mok ra t partinin u l uslara rası gericilikle bütnleşmiş a ntikomünist yöneticileri, komünislle
rin yönetime katılması prespekiili karşısında d i renerek, neo-taşislierin provokasyonları
na. u l uslara rası tekellerin ekonomiyi kaosa sokma g i rişimlerine f ı rsat ta n ı maktad ı r. 20
Haziran seçimlerinde, iKP'nin, hiçbir soru n u n kendisine danışı lmadan cözülemeyeceği
bir güc olarak ortaya ç ı kmasına rağmen ; en azı l ı antikomün istleri yeniden yönetimine
RAPOR 29
getiren HDP, ülkenin .ihtiyac d uyduğu bir politikanın bütün yığınsol güçler tarafındon
ol uşturulmasına karşı d i ren mekted i r. Bu pol i t i ka ekonomik iflası yok ınloşt ı rd ığ ı gibi,
u l uslarorası emperyalizmin italya'ya müdahalelerini yoğ unlaştı rmakta, ülkenin ul usal bo
ğımsızl ığını tehlikeye sok moktodır.
Avrupa'nın güneyinde bir başka ülke Portekiz'de d e, politik d urum karmaşıklığını
korumo ktad ı r. Nisan ayında yapılan seeimierde hiçbir parti tek başına i ktidara yetecek
çoğunluğu elde edememiş, Sosyol is t Parti tarafındon bir azınl ı k h ü k ü meti k urulmuştur.
Portekiz'deki gelişmelerin bel i rleyici holkası, Sosyo l ist Parti yönetiminin. ülkedeki sağcı
güçlerle eylem birliği ve u l uslararası kapita lizmin, özellikle AET'n in güçleriyle sıkı iş
birliği halinde komünistlerle işbirliğini reddetmesidir. Sosyol ist Parti yönetimi, kom ünistler
den ve işçi sın ıfından bağımsız l ı ğ ı n ı sağlamak için ülkedeki burjuva çevreleriyle il işkile
ri n i soğlamloşt ı rmokta, onların güven i n i sağlayocak bir ekonomi k pol itika izlemekted i r.
Sosyol ist Parti yönetiminin tuttuğu yön, Portekiz'de, Avrupa ' n ı n en güçlü emperya l ist
ekonomileriyle bütün leşmiş bir kapitalizmi yerleştirmektir. Soores Hükümetinin, özellikle.
F. Almanya ile i l işkilerini geliştirm e pol i ti kası içerde b urj uva çevrelerine yeni sağlam do
yonoklor verilmesine neden olmakta d ı r. Soores bu pol itikas ı n ı , «slogan devrimcil iğine»
karşı olmak gibi gerekceler a rkasında savunmaya çalışma k tad ı r. Oysa, yuka rd a do bel ir
tildiği gibi bu pol itika, pa rtisi içinde buna l ı m ı n doğmasına neden olmuş ve partinin son
kongresi, sağ konadın yönetime tam hakim olmasıyla son uçlanm ıştı r. Öte yanda n , i k i nci
parti durum undaki Halkçı Demokratların, SP'ne yoklaşan bir tutum ben i msemeye boşlan
dığı gözlenmekted ir. Sosyol ist Parti'nin pol iti kasınd a bir bunalı m ı n doğması halinde,
ilerde. komü n istleri tecrit etme taktiğinin bu i k i parti tarafındon elele yürütülebileceğini
Ileri sürmek m ü mkündür. Öte yandan, Portekiz'de devrimci işcl sınıfı hareketini d urd u rma
politikas ı n ı n , öze l l i kle sendikolar üzerinde oynanan oyunlarda somutloşmoktodır. Sosyo
_list Pa rti yönetimi, h ü kümette olmanın verd iği olanakları da kullanarak, işçi s ı n ı f ı n ı n tek
sendikal örgtü olon intersend ikol'ln böl ü n mesi, ya do lntersendikol'den koparılan işei
lerin sendika bü rokratları n ı n l iderliğindeki bir birl i k etra fında « birleştirilmesi» için co
l ışmoktad ı r.
Ispa n ya'da Ise güçler dengesi sürekli olara k sola doğru koymaktad ı r. Franko' n u n
•
.
ölümünden sonraki süre içinde, i ktidardaki güçler ta raf ı ndan, göstermelik değişikliklere
faşist Fronko rejlmi.ni n özü korunmaya çalışılmış, anca k bu çaba, rej i m i n daha da den
gesizleşmesinden başka sonuc vermemiştir. Toprak o ristokrosisine ve oliga rşik burjuvaziya
dayanan aşırı sağcı, fanatik foşistler, birkoc yald ızlamayla esk i d u r u m u s ürdü rmeye ça
lışırken ; ord u n un do önem l i bir kesimi tarafından desteklenen büyük bu rj uvazi Ise, mo
norşiyi (krallığı) korum a k koşuluyla komün istlerin bul unmadığı bir cok partili rej imin
k u rulmasından yanodırlor. B u eğilim, ispanya'daki rejimi bi rkoc değişiklikle korumaya
ca l ışan ve özel l i kle komün istlerin bu yeni leşmeda yer a l mamasını isteyen NATO ve AET
çevrelerinde de desteklenmektedir. 1 976'do ABD ile imzalanan 5 y ı l l ı k pak!, pekçok eko
nom i k ve pol itik unsur içermektedi r. Özell i kle NATO çevreleri ispanya'yı NATO çerceve
sine sokmak icin büyük bir çaba ha rcoma ktad ı rlor. NATO'nun Akdeniz'deki kontrolünün
artt ı rılması bakımından bu zorunlu görülmektedir. Öte yandan, kom ünistleri demokratik
leşme sürecinin d ışında bırakrn\1 çabalarına rağmen, bütün demokratik güçler orasındaki
Işbirl iği engel lenemem iştir. Aksine, ispanya'd a ki a n t i - faşist muhalefeti n iki büyük gücü
Demokratik Cunto ve B irleşme Platform u. Demokratik Koordinasyon adında bir birl i k kur
m uşlord ır. Bu birlikte. boşta ispanya Komünist Portisi olmak üzere bütün demokra t i k
güçler y e r a l ma ktadır. Demokrat i k k u r u l uş v e porti lerin birliğinin güçlenmesi, ispanya'da
Komünist Portisi'nin yer olmadığı bir "demokratikleşme»nin kabul ett i ri l mesini hemen
hemen olanaks ız k ılmaktad ı r. Demokratik Koord inasyon hareketi büyük ölçüde i "ş ci sını
fına daya nmaktad ı r. işçi sınıfının faşist dönem altında oluşturd uğ u işçi Komisyonları'nın
30 YURT ve DÜNYA
etkinliği a rtmakta. Işçi Komisyonları i l e d iğer sendikal hareketler, hottô resmi sendikolar
orasındaki eylem birliği gerçek ol maktad ı r. Ü l kedeki işsiz soy ısı 1 976 y ı l ı nda 1 m il yonu
aşmıştır. Ayn ı yılın i l k dokuz ayında enflasyon ora n ı % 25'tir. Yılın başındaki % 1 0'1uk
devolüosyono rağmen peseta s ü rekli değer koybetmekted ir. Faşizme karşı mücadeleyle
ekonomik hakları için mücadeleyi bi rleştiren ispa nya işçi s ı n ı f ı , yığ ınsal eylemleriyle fa
şizmi n temel lerini iyiden iyiye sarsma k tod ır. Bütün bunlara rağmen faşist J uon Corlos
Yönet i m i , i . K.P.'nin yasa l l ı ij ı n ı to n ı mamak Için d i renmekte. parti yöneticileri D. i borruri
ve S. Ca riila'nun ül keye «açı kca» girmelerini kabul etmemekted lr. Ancak bu parti içni şınıfı
içinde kökleşmiş olmas ı n ı n son ucu, en a ğ ı r i l legoli le koşullarına rağmen tecrit edilememek
te, eylemden olı konomomokto. yöneticilerinin boşkent sokakla rında açıkça görü!'lmeleri
engellenememekted i r.
Görüldüğü gibi. Avrupa'nın pek çok ülkesinde sorsılan d üzen i n korunmosında em
perya l izmin ve yerel gericiliğin stra tejisinin temel perspektifi n i , Komün ist Partileri n , işçi
s ı n ı f ı n ı n ülke yönetimine ağırlığını koymos ı n ı n engel l enmesi, buna l ı mdon çıkış ve demok
ratikleşme sürecinin d ışında tutulması oluşt u rmaktadır. B u politikanın nedeni, işçi s ı n ı
fının taleplerinin engellenmek, Avrupa'da genel bir demokratikleşmeye yol açaca k köklü
yerel ve ul uslararası dönüşümlerinin f renlenmek istenmesid ir. E mperyalis t-kapitalist sis
tem in gövdesini ol uşt u ran Avrupa'da genel bir demokratikleşme sürecin i n gel işmesi. te
kellerin egemenl i ğ i ne önem l i s ı n ı rlamaların getirilmesi. sald ı rgan NATO blok un u n etkin
liijinin zayıflaması ve bunun sonucu Avrupa'da y u m uşoma sürecinin kesin olarak derin
leşmesi, emperya l izmin en büyük m evzileri n i onarı lomoyocak biçimde zayıflatmakta ve
dünya olayları üzerindeki in isiyatifinin büyük bir darbe yemesine neden olmaktad ı r.
RAPOR 31
em peryalist güçlerin etkinliğini bütün kıtaya yaym ış. d iğer anti-emperyalist rejimierin güc
lenmas i n i sağlamıştır. B u bölgede Amerikan ve Avrupa yen i-sömürgeeiiiğinin derin bir bu
nalıma d üşmesine neden olm uştur. Güney Afrika Cumhu riyeti'nin Namibya aracıl ıl)ıyla,
Zaire'nin ise doğruda n yürüttüğü müdahalen i n başa rısızl ı ğ ı . özellikle Güney Afrika Cum
huriyeti'ndeki (G.A.C.) re)imin buna l ı m ı n ı derin leşti rm iştir. Bu gelişmelerden sonra ABD
ve Avrupa emperyalizminin başl ıca amacı kıtanın güneyindeki ı rkçı rej imierin güçlendiril
mesine yönelm iştir. G.A.C.'ndeki ve Rodezya'daki ırkçı rej imierin güçlendiril mesi cabası.
yal n ı z Afrika halkları n ı n bağımsızl ı k mücadelesinin d u rd u rul masıyle i lgili değildir. B i rincisi
G . Afrika. emperya l izm i n Afrika 'da k i ekonomik c ı ka rla r ı n ı n büyük bir bölümünü barındır
maktadı r. Güney ya rımküresindeki deniz taşımacı l ı ğ ı n ı n % 45'i Ümit B u rn u'ndan yapıl
maktadı r. ABD'nin kolay ve kauçuk ithalô t ı n ı n % BO - B5'i n i G . Afrika karş ı la maktadır. G.
Afrika'daki ABD yat ırımları 2 milya r doları aşmakta ve her yıl 1 /3 ora n ı nda a rtmaktad ır.
Ül ke, a l t ı n . plati n , krom it, ma nganez ve antiman cıkarımında kapitalist dünyada birinci
sırada; el masta ikinci, u ranyum oksitte ise ücü ncü s ı radadır. Uranyumun nükleer madde
O retimindeki önemi, em perya l ist ül kelerin ül keye Ilgisini daha da a rt ı rma ktad ı r. Yeni
Afrika'daki elektrik enerjisinir. % 60'ı G. Afri ka'da üretilmekted ir. Daha da öneml isi, G .A.C.
Atiantik ve Rini Okyan uslar: orası ndaki geeişin stratej i k kontrolüyle ilgilidir. Amerikan ve
Avrupa emperyalizminin ırkçı rejiminin uya nd ı rdığı bütün nefrete rağmen, ı rkçı elebaşla
r ı n ı gücend irmemekteki büyük d ikkatinin temel nedeni budur. G. Afrika askeri potansiyel i n i
sürekli olara k arttırmakta, özel l i kle dona nmas ı n ı güçlendirmesi icin emperyalist ül keler
den büyük bir teşvik görmekted ir. Güney Afrika ' n ı n sahip olduğu, nü kleer silôh yap ı m ı na
yarayan doğal kaynaklar. başta F. Almanya ve Fransa olmak üzere. nü kleer silôhlan
mayı h ıziand ı rm a cabasındaki emperya l ist ülkeler icin, ı rkçı rej imle Il işkileri s ı k ı laştı rmayı
zorunlu kılan temel faktörlerdi r. Ancak Fransa ' n ı n ülkede k u rmayı kararlaştı rd ı ğ ı nü klee r
santra l ler, Kolombo'daki bağlantısız. ülkeler konferansında resmen resmen kınamıştır. Bu
s ı k ı laştı rma cabası 1 976 y ı l ı nda özel önem kazan mışt ı r. 1976 yılında G . Afrika ve Rodezya
soru n u n u n tavizci bir biçimde çözümlenmesi icin bütün emperya l ist devletlerin (bu arada
özel l i kle j ngi ltere'nin) büyük bir faal iyete girmesi n i n nedeni, bu cıkar i l işkileridir. Öte
yandan G .A.C. isra i l ' le de ilişkilerini pekiştirmekted ir. lsra i l ' i n n ü k leer bir güc haline dö
nüştürülmesi için emperyal izmin harcadığı çabalar. G . Afrika ı rkçıla rını da güçlendirecek
ve tüm Afrika'yı bir kordon a l t ı na alaca k bir biçimd e sürdürülmektedir. G. Afrika'nın israil'e
uranyum ih raç etmesine karş ı l ı k isra i l 'de ülkede savaş gemisi tersaneleri k urmaktadır
Bu careeve içinde, Rodezya ve G. Afrika 'da ı rkçı rej imierin d ü nyaya hoş görünecek
biçimde tasfiyesiyle i l g i l i çabalar. özel bir öriem kazanmaktadır. Angola örneği , ABD
emperyalizmi n i n , emperyalizm i n genel cıkarlarını korumak için, müttefiki rejimierin des
teklenmesini doğrudan silôhlı müdahaleyle gerçekleşt i rebilme d u rumunun zayıfla d ı ğ ı n ı
göstermektedir. ö t e yandan. emperyalizmin çıkarları. Afirka'daki müttefiki rejimlerin, kı
tanın d iğer böl ümü nden, bir daha biraraya gelemeyecek biçimde kopmasına katlanacak
esnekl i kte değildir. ABD emperyal izmi, Afrika k ıtasında g i t ti kce güçlenen bağlant ısızl ı k
hareket i n i n etkisini hesaba katmak zorundad ı r. S i l h l ı bağ ı msızl ı k mücadelesinin k ı ta n ı n
tüm güneyini sorması . b ü t ü n Afrika ' n ı n köklü biçimde devrimci leşmesine yol açaca kt ı r.
Bu nedenle ı rkçı rejimin efend\lerinin, G. Afrika'dak i tekel lerin, kıtan ı n d iğer ü l keleriyle
Ilişkilerini «yumuşataca k » , ı rkeriara d urumlarını güçlendirme fırsatını verecek, bağ ımsız
l ı k hareketini tecrit ederek ezilmes i n i sağlayacak bir politik formü l a ra n ma l<ta d ı r. Kazanı
lan zaman öze l l i kle silôhlanmaya ayrı lacaktır. 1 976'da G . Afrika askeri bütçesini % 40,
Rodezya ise % 36 ora n ında a rtırma ktad ı r. B u n u n icin de önce Rodezya'daki ı rkçı reji
min yum uşatılması planlan maktad ır. B u n un form ülü ola rak, karş ı l ı ğ ı nda «silôhlı mücade
lecilerin» tasfiye edi l eceğ i s ı n ırlı bir demokratikleşme öngörül mekted i r. Temel amac.
ırkcılarla ve emperyal izmle Işbirl iğine yatkın bir siyah kad ronun. d i reniş hareketi n i kontrol
32 YURT ve DÜ NYA
altırra almasıd ır. Ancak. ü l kede uzun y ı l la rd ı r silôhlı mücadeleyi örgütleyen Afrika Ul usal
Konseyi ile d ii)er kurtuluş örgütleri arasında bir yurtsever cephe k u rulması ve bu Cep he'
nın Cenevre'deki görüşmelerde ingiltere'nin manevralarını boşa çıka rması, uzlaşmacı bir
çözümün Afrika'nın güneyindeki halkiara kabul ettirilemeyeceğinin habercisidi r. G.A.C.'n in
lşga l i al tındaki Namibya'da da u l usal kurtuluş hareketi n i bölme ça baları başa rısızlıi)a
uğram ıştır. Kabile ayrı mları n ı n kışkırt ı l ması nedeniyle bazı mil itanları 1 975 y ı l ı nda Angola'
da Unita'yı desteklemeye katkışan SWAPO'n u n merkez komitesinin 1 976 Temmuz'undaki
olağanaüstü toplantısında kabileciliğe olanak vermeyecek merkezi bir u l usal devletin ol uş
turulması öngörül m üş tür. E mperya l izmin global gerilemesine uygun bir strate i iyi Afrika'
da başarıva ulaştırma şansı gitti kçe azalma ktad ır.
Afrika 'nın g üneyinin emperyal izmin stratejisindeki i kinci önem l i işlevi, Gü ney Atian
tik'te taşıdığı önemd ir. Aslında bu önem. Afrika k ıtasını güneyden denelllyar olması ve
Hint Okyanusu'na geeişi tutuyor olmasıyla bütünleşmektedir. Emperya l izmin g üneydoğu
Asya'daki etk i n l iği zayıfladıkca. Gü ney yarımküresi nin kontrol ünde Allantik'in gü neyinin
taşıdığı önem a rtmakta d ı r .Portekiz'deki devrimci değişiklikler ve ispanya'daki faşist re
limin sallanması, ABD'nin Atian tik'in güneydoğudaki gücünü pekişti rmesine yol açmıştır.
Nihayet Allantik'in g üneyini kontrolü, Latin Ameri ka'da ki gel işmelerin gözlenmesinde ve
güdümünde de önemli rol oynamaktadır.
G.A.C.'nin Atalantik'in gü neyindeki rolü, emperyalizmin bölgedeki ikinci büyük da
yanağı Brezilya'nın rol ü ile bütünleşmektedir. ABD, Brezilya ve G.A.C.'nin belkemiğini
oluşturdu(ju bir G üney Atiantik ltllfakı'nın örgütlenmesi icin g izli-acık çal ışma ktad ı r. iki
ülke a rasındaki askeri il işkiler a rttırı lmaktadı r. Son olarak, bell i başlı gerici, Latin Ame
rikan rejimlerinin askeri güçlerini biraraya getiren Un itas den iz manevralarına G.A.C.'nin
gözlemci olarak çağ rılması, bu ça baların i leri bir noktaya vard ı ğ ı n ı gözlemektedir. ingil
tere'de yayı nlanan «Armies a n d Weapons» dergisine göre, Brezilya'nın NATO'ya sakut
ması n ı n dahi sözü edilmektedir. Emperyalizmin asıl plan ı, Atıantik'in güneyinde NATO'
n un bir lzdüşü m ü n ü meydana getirmektir. Bu planın açık olarak uygulanması icin dünya
kamuoyunun hazır olmad ı ğ ı n ı hesaplayan emperya l istler, bunu bir süre bekleyerek ger
çekleştirmeyi tercih etmekted irler. Ancak, başta ABD ve F. Al manya olmak üzere bütün
emperyalist g üçler. Brezilya ve G.A.C.'nin n ü k leer bir güç haline gelmesi için çal ışmakta
d ı rlar. F. Almanya'nın 3.4 m ilyar dolar k redi ile Brezilya'da kurd uğ u tesisler. 1 980 yıl ında
n ükleer madde üretimine başlayacaklard ı r.
Yuka rda da bel irtildiği gibi, emperyalist ülkelerin, kend ilerine bağ ı m l ı ülkelerde nük
leer üretimi h ıztandırma politikası sonucunda, 1 9BO'e k.adar d ü nyada plütonyum üreti
m i n i n 85 tondan 360 tona çıkması beklenmekted i r. Atom bam bas ı n ı n ya pımı icin ise sadece
5 ya da 1 O kilo p l ü tonyum yeterlidir. Diğer taraftan, G. Afrika'n ı n silôhlandırı lmasına
bütün emperyalist ülkeler katılmaktadır. G. Afrika, geçtiğimiz yıl içinde Amerikan Lock
heed ve Hereules taşıma ucq kları n ı n yan ı s ı ra ingiliz ağır Genturian tankları ve Fransız
M i rage ucaktarına m üşteri olm uştur. G . Afrika'nın denızaltı satınal ı m ı da ilerlemektedir.
Ancak, Brezilya'da ki rej im istikra rdan uzaktır. 1 976 y ı l ı nda ekonom i n i n dış açığı 4
m ilyar dolara, enflasyon yüzde 32'ye ulaşmıştır. 1 970'den beri % 10 olan milli gel i r a rtışı
1 975'de % 4'e d üşmüştür. Ülkeyi , emperyal izm için, bölgedeki d iğer ül keleri dotaylı yol
dan söm ü rü a l t ı nda tutan ( k i m i l erinin «alt emperyalizm» gibi saptırıcı biçimlerde nitele
diği) bir «ÜS ü lke)) d urumuna geti rme çabaları. Brezilya halkının mücadelesi n i d u rdura
mamıştır. Yapılan son seçimlerde. işlevsel bir önemi ol masa da. h a l k ı n faşist rejime karşı
tepkisinin daha acık biçimde ortoya c ı kması emperyalizmi korkutmaktadır.
RAPOR 33
Brezilya'n ın L. Amerika'daki jandarma l ı k rol ü , Uruguay ve Pa rag uay'dakl faşist re
j imlerl e tama mlanma ktad ı r. Ancak emperya l izm gerici karakol u n u güçlendirmek için kıta
nın i k inci büyük gücü Arjantin'i de gerici ve faşist güçlerin egemenliği altına sokma ca
basındadır. Ü l keyi ekonomi k ve topl umsal bir kaosu n içine sokmayı, CIA yoluyla kota
ran emperya l izm . küçük burj uva Peron radikalizminin iflasından ve isabel Peron yöneti
m ine yerleşt i rdiği a janlardan yararlanarak 24 Mart'ta ül kede askeri bir rej imin ku rulmasına
yol açmıştır. Başlangıçta «demokrasinin geri geti rilmesi» Işlevin i kendine aifederek yö
netime gelen Forge Videla reji m i , d üzenl i olarak faşist güçlerle bütünleşmiştir. CIA. Vi
dela rejimini tam faşist bir doğrultuya oturtmak icin, ü l kedeki kargaşayı daha da ileri
götürmüş. bunda da Arjantin Anti-kom ü nist ittifakı gibi faşist ölüm ma ngala rından ve
«goşist» tedhlşçilerden yararlanm ışt ı r. Videla rej i m i n i n son olarak faşist Pinochet cunta
sıyla flörte girmesi. emperyalizmin bölgedeki kara kol unu tamamlama planının uygula
maya konduğunun kanı tıd ı r.
Şili'deki faşist rejimin tecritten k u rta rılması. emperyalizm Icin büyük önem taşımak
tadır. Latin Amerika Devletleri Örgütü'nün, Küba'ya uyg ulanan abl u ka n ı n i flasından sonra
Iyice etkisiz hale gelmesi, cuntan ı n işini iyice zorlaşt ırmaktadır. Ü l kenin sürüklendiği eko
nomik i flas ve uluslara rası tecrit d urumu, ü l ke icindeki celişkilerin kesin olarak keskin
leşmesine ve anti-faşist hareketin orta ta bakaları da içine alarak gü nleşmesine neden
olmaktad ır.
1 975 yılı nda gayrı safi ul usal ü rün % 1 0 oran ında d üşmüştür. Böylece kişi baş ı na
gelir tam on yıl öncesinin düzeyine i n m iştir. işsizl i k 1 976 y ı l ında % 20'yi de aşmıştır. Kü
çük ve orta Işletmelerin i flası hızlanara k sürmektedir. Enflasyonun 1975 yıl ında % 438'e
ulaşmasına rağmen, yabancı sermayeden başka kurtarıcı bulamayan cunta. bu amacia
1 976'da fiyatlar üzerindeki sözde kontrolü de kaldırmıştır. ihracatın a rtırılması icin de
sürekl i deva l üasyonl a r birbirini izlemekted i r. Bu a rada Kanada'lı Naranda şirketi bak ı ra
350 m ilyon dolarl ı k yat ı rım yapm ışt ı r. 200 şirketin eski sah iplerine devri için 500 m ilyon
dolarl ı k ü retim kapasitesi tekellere devred il miştir. 50 şi rket daha sırada beklemektedi r.
söm ü rüsü a ğ ı rlaşan Işçi ve emekçi kitlelerin ya n ıs ı ra. tekellerin ve ctıntanın ağır baskı ve
söm ü rüsü altına giren a ra tabakalar ve tekelci ol maya n sermaye grupları da cunta n ı n
karşısına geçmekte. yurtsever a n t i faşist cephenin nesnel temel leri güclenmektedir. Cunta
pol itik gokımdan tam tecrite doğru s ü rüklenmekted ir. Cunta n ı n bu sal la n t ı l ı d u rumunu.
ABD ekonomik desteğ i ve Çin yönetici kliğinin omuz vermesi de istikra ra sokamamak
tad ı r. Bunun icin. göstermel i k bir siyasal J i beral leşme yolu t utulmakta. bazı siyasal tutu k
luların sal ı n masıyla rejimin özü k u rtarılmaya çal ışı l makta d ı r. Bu ma nevraların amacı . Av
rupa'da ki bazı kapitalist devletlerin tutumunun yum uşatıl ması için göstermelik gerekce
ler hazırlanmasıd ı r. Oysa binlerce siyasal tutuklu hôlô zindanitHdad ı r ve kom ü n istler, yu rtse
verler üzerindeki baskı yoğunlaşt ı rı l maktadır. Ş i l i halkıyla daya n ışma ha-reketi . bütün dünya
da güçlenmektedir. Öte yand-a n anti-faşist m u ha lefetin tek bir cephe içinde toplanması ça
lışmaları yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Uzun çalışmalardan sonra Halk Birliği'nin yurtd ışında
bir sekreteryası kurulması gerçekleşmiş ve Halk Birliği part i leri. faşist da rbelerin 3. yıl
dönümü nde bir bildiri yayınlayara k . tüm Şili'li anti-faşist güçler bir ortak eylem platformu
önermişlerd ir. Cuntayı başla ngı çta desteklemen in ka l d ı rılamayacak ağır sonucla rı karşısın
da gitgida muhalefet i n a rasına katılma sürecine giren H ı ristiyan Demokratla rla Ha l k Birl iği
Partileri a rasındaki eylem birliği, özell ikle sendikal pla nda bir gercek haline gelmiştir.
34 Y U RT ve DÜNYA
güçlendirilmesine bağlı görülmektedi r. Antifaşist güçler, bugünkü m ü cadeleyi, geçmişin
deneylerinin yara tıcı biçimde incelenmesi temel inde örgütlemektedirler. Faşizmin dev
rilmesinden sonra ol uşocak yeni i ktidar blcimlen mesinde, halkın kaza n ı m larının etkin
biçimde korunmosın ci büyük önem verilmekte. gericilerin boşkaldırma girişimlerini bes
t ı rocak araciara sa h i p olunması zorunlu görül mektedir. Şili Komünist Partisi, ayrıca, dev
rimin gelişmesi hangi yol u tutorso t utsun, ya lnız pol itik güçler dengesinin değil. askeri
güçler dengesi n i n de devri mci gücler lehine oluşturulmasının zorunl uluğunu vurgula
mo ktad ır.
ABD emperya l izm i Orta Amerika üzerindeki yeni-sömürgeci kontrolünü d e güçlendir
meye çalışmaktadır. Panoma'da ki b u rj uva h ükümetinin. kanal konusunda tak ı n d ı ğ ı a nti
empe ryalist tutum ABD'yi rahatsız etmektedir. B i r yondan Ko.roibler'deki hava ve denız
üsleri, d iğer yondon Venezuelo. Ekvator, Kosto Rika, Guyano ve Fo moyko'doki petro! ve
boksit resezvleri, bölgede yeni-sömürgeci kontrolün s ı k ıloştırılmos ı n ı zorun l u k ı l makta
d ı r. B u amacia Guotemolo. Hond uros, Kosto Riko, Nikaroguo ve Solvodor'un o l uşturd uğ u
Orta Amerika Ortak Pazar'ın istenen sonucu vermemesi, şimdi de bu örgütün, Orta Ame
rika Ekonomik ve Sosyal Birliği ile desteklenmesi zoru n l u l uğuna yol açmıştır. Ancak bu
sadece Amerikan montaj fabri kala rının bölgede yayı l masına, ve en geri ülkelerin, doho iyi
teknoloj i k d üzeyi olan ü l kelerin sınai büyü mesi nin yükünü çekmesine yol açmaktadır. Öte
yondan tüm L. Amerika k ı tasına yapılan ya bancı sermaye yatırımları h ızla a rtarken. bu
yat ı rı mların. ağırlıklı olarak işleme sanayine kaydığı gözlenmektedir. ABD sonaylinin
emek yoğun böl ü m ü bu ül kelere koyd ı rılmak istenmekted ir. Öte yondon Venezuela gibi
ülkelerin sermaye i h raçcısı hal ine getirilmesine çalışıl maktadır. Ekonominin yüzde 80'1
ka rma k u ru l uşlar yol uyla devlet tarafındon kontrol edilen bu ülke aracılığıyla, Hond u ros,
El Salvodor ve Ni koroguo'don oluşan Orta Amerika Savunma Konseyi (CON DECA) poktı
güçlend irilerek, bir yondan bölgede silahianma n ı n h ızland ı rılmosıno. d iğer yondan do
kom ş u ülkeler arasındaki a nlaşmazl ı kların k ızıştı r ı l mosıno çal ış ı l maktadır.
RAPOR 35
perya l izmln bölgedeki en sad ık m üttefiki israil 'in güçlendiril mesi icin bütü n çabalar har
ca nmaktadır i srail'in saldırgan e!)ilimleri kışkırt ı l ma kta. ayrıca uluslararası durumun un
g üçlendirilmesi. kapital ist d ü nyada itibar kazanması için girişimler sürdürülmektedi r is
rail devlet bütçesin i n % 60 ı ve ulusal gelirin % 40'ı savaş ve silôhlanma amaçlarına ay
'
rılm ıştır. israil halkı icin daya n ı l maz sonuclar do!) u ra n bu pol itika sonucunda. ödemeler
dengesi acığı 1976 yıl ında 3 m i lyar doları da çoktan geride bırakmış, dış borçlcır 7
milyar dola rı geemiştir Ü l kedeki tekelci devlet kapita l izm i n i n güçlendiril mesi iCin AET
ü l keleriyle ya pılan a n laşma. ül kedeki k ü ç ü k ve orta k u r u l uşları yen i bir y ı kı ma sokacak
t ı r. Yuka rıda da bel i rtild i!)! gibi israil 'le G.A.C. arasındaki ilişkiler gelişmekte, israil ayrıca
Orta Amerika ülkelerine de silah ihroc etmektedir. isroil yönetimi . Arap rej imlerinin bazı
lorının tesl imiyetel poli tikasından yararlanorak işgal i altındaki toprakların söm ü rgeleşti
rilmesine hız verm iştir Ancak ülkenin Arap ve Filistin l i bölgelerinde ya pılan belediye se
çimleri nde ilerici gÜçlerin ve israil Kom ü n ist Partisi'n i n sağlad ığ ı başarı. l srail yönetici le
rini telôşa d üşürmüştür. Aşağıda görüleceği gibi israil yönetimi, Filist i n direnişinin orta
dan kaldırılması Icin Lübnan 'da ki d u ruma doğrudan doğ r uya m üdahele etmekted i r.
öte yandan. son yıllarda petrol gelirleri lle büyük bir zen g i n l i k elde eden em perya
l izmin müttefik! rej imierin Orta Doğu'daki rol ü n ü n arttırılmayo calışıldığı görülmektedir.
i ra n'daki Şah reji m i n i n büyük bir askeri ve ekonom i k güç olma ve Orta Doğu ile Basra
Körfezi'nde hegemonya k urma hedefi emperyalizm tarafından desteklenmekted ir. iran,
emperyalizmin d ünyanın geri ve bağ ı m l ı bölgelerinde «ÜS ülkeler» oluşt urma stratejisi
nin en çarpıcı örnekleri a rası ndad ı r. Bu stratej i , i ran ekonomisinin ileri ka pital ist ü l ke
ler ekonom ileriyle bütünleştirilmesi yol uyla uygul a nma ktad ır. i ran'ın görü n ü rdeki h ızlı sa
nayileşmesi, bütünüyle d ışa bağımlı bir sanayileşmedir. Temel sanayi kolları gelişti rilme
mekte, tüm makineler ithal edilerek e n ufak yedek parça icin bile d ışa bağlanılmaktad ı r.
Emperyalizmin i re n tarımına girişi ekonomiyi daha çok al tüst e t m iştir. B i r zamonlar ta
rım ürünleri ihracatcısı olan i ren, şimdi pirine ve tah ı l Ithal etme durum uno d ü ş m üştür.
1976 yılı başında yüzde 1 5.5 olan enflasyon hızı, yıl sonunda yüzde 22'ye ulaş m ı ş t ı r. Sa
dece ev k iras ı , ortalama işçi ücret i n i n dörtte üçünün üzerindedir. Petrol gel i rlerin e rağ
men 1 976 yılı bütçe açığı 2 m il ya r dolara u laşmıştır, d ı ş borcianma hızlanma ktadır. öte
ya ndan Şah rej i m i n i n Orta Doğ u'dak i hegemonya s ı n ı n sağ l anması icin silahianma rekor
d üzeydedir. 1 976-77 döneminde devlet bütçesin in yüzde 35'i olon 1 0 m ilyar dol a rl ı k askeri
harcama ya pılmış ol acak. 1 980'e dek s i l ah a l ımları 22 milyar dolara ulaşaca k t ı r. Şah re
jimi ingiltere ' n i n Süveyş'in doğusundan cek ilmesinin doğurd uğu boşluğu dold u rmak için,
Basra Körfezi .k ıyısındoki Bohre l n , Kuveyt. Katar ve Arap E m i rl ik lerini içine alan bir blok
oluşt u rma cabasındad ı r. Ancak Suudi Arabistan dahil bu ül kelerin bu projeye ka rşı çık
ması. Şah rej i m l n i , daha önce kend isinin «ölü ıı olarak nitelediği C E NTO'n un canland ırıl
ması icin çal ışmaya i tmektedir.
Emperyalist tekellerle bütü nleşmesin i sürdüren gerici Suudi Arabistan rejimi i se, Arap
ülkeleriyle yakınlaşarak onları ma l i ve ekonomik vesayet a l t ı na olmaya calışma ktodır.
S. Arabistan ' ı n bankerlik rolü, küçük burjuva kökenl i l iderlerinin yönetimindeki Arap ül
kelerinin ic ve d ı ş politikalarına &askı yapmak üzere kullanıl maktad ı r.
ABD e mperyalizmi, israil ve gerici baskı rej i mlerinden sonra. Orta Doğu'daki u l usal
kurtuluş hareketini bast ı rmak icin yeni bir dayanak noktası daha yaratmaya çalışmak
tad ır. israll ' i n saldı rgan pol itikas ı n ı n işlevsel n itel iğini y i tirmesinden ve ul uslararası iliş
kilerde k uvvete başvurma ve başv u rulmasını destekleme politikasının sorun la rı cö�mek
te etkin bir a raç ol maktan c ı k ması ndan sonra emperyalizm. Orta Doğu'daki Arap rejim
leri n i n tutucu gücleriyle s ı nıfsal bir itt i fak ku rma ve bu gücler aracıl ı ğ ıyla Arap rejimle
rinin isra il'le uzlaşmasını sağlama cabası içinded ir. ABD. 1975 y ı l ı içinde, a nti-emperya-
36 YURT ve DÜNYA
list çizgiyi terkeden ve ül keyi kapitalist yola sokmaya korarlı Mısır yönetimiyle isroil o ra
sında tek ta raflı bir onlaşma n ı n gerçekleşmesini sağlam ışt ır. Ülke yöneti m ine hakim olon
d ışa bağ ı m l ı büyük sermaye ve devlet kesesinden zenginleşen bürokratik burj uvazi, kü
çük burj uva l iderlerin korarsız tutum undon yoro rlonorok, emperyal izmle Işbirliği için ye
ni olanaklor yaratmak a macıyla isroil'in f i i l i hegemonyasının kabulünü sağlam ışlard ı r.
M ı s ı r yönetimi. j sra i l ' i n işgal altındaki topra klordaki baskı pol itikasının güçlenmesi n i ,
Filistin d i renişinin etkinliğinin k ırılması için de çıkarlarına uyg un görmüştür.
E mperya l izmin Orta Doğu'da ul uso l k u rt u l uş hareketinde tutucu güçle-rin hegemon
yas ı n ı sağlamak, ul usol ve toplu mso l hedeflerinden sapt ı rmak ve yeni-sömrgeci hege
monya ile uzlaşmasını gerçekleştirmek için uyguladığı pol itika. Lübnan iç savaşının ho
zı rlo nmosıno yol açmıştır. Lübnan'da yara tılan iç savaşın temel amacı. Filistin di reniş
hareketinin gücünün k ı rılması ve Orta Doğ u sorununun çözümünün d ı şında tutulması
d ı r. Lübnan iç sava ş ı n ı n i l k oşomosındo, ü l ken in, ekonom i k ve sınai potansiyelin teme
lini içeren böl ü m ünde « h ristiyo n� diye nitelenen, em peryal izmin müttefiki bir gerici dev
ıetin yaratılması; buna karşı l ı k Ilerici ve Fil isti n'li güçlerin ülkenin g ü neyindeki, lsroil'in
ve Suriye'nin sürekl i boskılo-r ıno elverişli bölgede hopsedilmesi, k ısacası ülkenin taksimi
planlanmıştır. Bu orada Suriye'ye d e Bekoo doğu yayioiarı n ı n ve kuzey bölümünün kontlo
lünün verilmesi düşünül müştür. Ancak 1 976 y ı l ı n ı n boşında ilerici ve Filistin'li güçlerin
gerici ve faşist k uvvetiere karşı üstünlük sağlaması üzerine S u riye'nin o rabulucuğuylo
geçici bir uzlaşma n ı n temel leri yo rot ı l moyo çal ış ı l m ıştır. Ancak Filistin d i reniş �oreketi
nin Lübnan'daki varl ı ğ ı n ı ve güçlenmesini, ve buna olanak sağlayon Lübnan Ilerici ho,
raketinin otoritesini. m i l liyetel politikasına aykırı gören S u riye yönetiminin, ilerici hore
keti kendisine bağlı gerilla gruplarıyla kontrol etme ve Lübnon'dak k uru msa l d üzen leme
ye müdahale etme pol itikası, güçler dengesini faşistler leh ine çevirmiş, Iç savaş bütün
h ızıyla devam etmiştir. Ni hayet emperyalizmden ve j srail yöneti m i nden teminat olon Su
riye yönetımi, Lübnan'a doğrudon müdahale etmiş ve Lübnan'lı ilerici ve Filistin'li güç
leri imha hareketine başla mıştır. Suriye'ni n bu müdohalesi savaşın faşist güçler lehine
gelişmesine neden ol m uş ve Lübna n ' l ı ilerici ve . Filistin d i reniş hareketi gerilernek zo
runda kalm ıştır. Suriye'nin ca balarıyla herbiri göstermel i k hale gelen sayısız ateşkesten
sonra «Arap Barış Gücü» form ü l ü a racıl ı ğıyla ça rpışmalar d urdurulm uştur. Riyod'do va
rılan anlaşmada. Filistin d i renişinin Lübnan'daki varlığ ı n ı sağlayon 1 969 Kahira Antlaş
masına atıf yapılma ktaysa da, Arap Barış Gücü adı altı n_da ül kedeki tüm a skeri kontro
lün Suriye ord usunun eline verilmesi sağla n maktad ı r. Böylece Suriye işgalinin yasal ve
sürekli bir n itel ik kazanması sağla nmak istenmektedir. Diğer yandan isra i l ord usu Lüb
nan'ın güneyini tehd it etmekte ve ca rpışmalora fiilen katılma ktod ı r. Riyad ontloşmosı
n ı n , bu biçimde uyg ulanması. Lübnan'daki bunalımı derinleştirmekle ve Orta Doğu'da
yen i bir savaş olasıl ığını a rttırmaktadır.
Filistin direnişinin gücünün zay ıflamasından yara rlana rak. 1 976 Ara l ı k ayı Içinde,
Filistin h a l k ı n ı n bağımsız devletin i k u rma ha k k ı . tutucu ve gerici güçlerin (hatta doğru
dan isra i l ' i n) i cezetine bağlanarak sözde «gerçekleştirilme» girişimleri başlam ıştır. Fili s
tin d iren işinin zayı flat ı l mosı ko'n usundo çıkar birl iği eden siyonistlerle tutucu Arap güç
leri orasında d o bir sözde « barış cephesi>> kurulmaya çal ışılma ktad ı r.
Suriye yönetiminin faşist ve siyon isı güçlerle birleşen bu politikas ı n ı n temelinde, Su
riye'de emperya l izmle uzlaşma yan l ı s ı bir bürokratik burjuvazinin, asalak bir sermaye sı
n ı f ı n ı n yönetime a ğ ı rl ığ ı n ı koyması yatmaktad ır. Bu güçler emperyolizm ie ekonomik bağ
larını güçlendirmekte, ülkenin, e mperyalist tekellere bağımlı hale getirilmesine çal ışmak
tod ı rlor. Ülkenin küçük burj uva liderleri ise, ul usal k u rtul uş hareketinin topl u msal bir
Içerik kazanmasını, işçi s ı n ı f ı n ı n , t utarlı anti-emperyal ist güçlerin etkinliğinin artmas ı n ı ,
RAPOR 37
kend i yönetimlerinin taba n ı n ı n zayıfl a ması biçim i nde yorum lamakta d ı rlar. Özell ikle FI
l istin halk ı n ı n kendi bağımsız d evletini k urması, onlar icin, Arap d ünyasındaki devrimci
dönüşümlerin kökleşmesi anla m ı na gelmektedir. B u nedenle israil saldırganl ı ğ ı teh l ike
sinin. emperyalizme ve yerli gerici g üçlere verilecek ödün lerle savuşturulması, b u l id er
lerin benimsed i kleri taktık ol m uştur. B u pol itika bir yandan Orta Doğu'da k i yeni sömü r
geciliğin pek işmesine yol açarken. d iğer yandan da Arap ülkeleri a rasındaki ve Arap
ül kelerindeki devletlerarası ve topl umsal çel işkileri kesinleştirmekted i r. Böylece Arap re
lim lerinin i ç buna l ı mı a ra d üşmesi kaçı n ı l maz olmaktadı r S u riye yönetiminin Su riye Ko
m ü n ist Partisi mil itaniarına ka rşı kovuşturmalara yöneldiği haberleri de ciddi bir n i te
l i k 'taşımaktad ı r. Bu gel işmelerin emperyalizmin ve israil'in provokasyonlarına elverişli
bir ortam yaratması kaçınıl mazdır. Fil istin halk ı n ı n vazgeçilmez haklarının savun ulması,
Orta Doğ u'daki tüm ilerici, demokratik güçlerin ve d ünya d evrimci güçlerinin· ived i gö
revidir. SSCB ile Libya a rasındaki son temaslar, bu konuya özel bir ağırlık vermeleri açı
s ından, i leriye d ön ü k önem l i bir gelişme olm uştur, SSCB i le I rak a rası ndaki il işkilerin ge
l işmesi de bu yönde umut vericid i r.
öte yandan, Orta Doğu'daki oyunlarını sürd ü ren emperyal izm . Basra Körfezi'nin
kon trolünü H i n t Okyanusu üzerinde de sağla mlaştı rmaya çalışmaktad ı r. i ngiltere'nin bo
şalttığı Diego Garcia üssünün tahkimi ve d iğer yeni üslerin ol uşturulması, ABD e m per
yalizminin bölgedeki gerginliğl gidermeye niyetli olmadığını göstermekted ir. ABD Seno
tosu Diego Garcia üssünün gel iştirilmesi a ma cıyla 1976 yıl ında 1 75 m ilyon dolar ayrıl
masını kabul etmiştir. ingiltere'ni n yabancı sermaye yatırımlarının % 80'i Basra Körfezi
çevresindedir. ABD yatırı mları 1 0 m i l yar doları aşmak üzered ir. Petrol çıkarım ı n ı n % 80' 1
ABD'nin deneti m inded ir. Japonya'nın hidrokarbü r ithalatının % 90' ı buradan yapılmak
tad ır.
38 Y URT ve DÜNYA
nanerek Japonya topraklarına n ükleer silahların yerleştırilmesi planlanmaktad ı r. Japon
emperya l izmi. özell ikle Kore'nin ikiye böl ünmüş d urumunun s ü rdürül mesi kon usunda faal
bir çaba içinded i r. Japon emperyalizm i , Cin yönetiminin Sovyetler Birliği'ne karşı p rova
katif tutumundan yara rlanarak SSCB ile i l işk ilerin i dond u rma olanağ ı n ı bulabilmekted i r.
Japon-Amerikan güvenlik paktının oluşturulmasında, Cin'in bu konudaki tara ftar ve des
tekleyici tutum u önemli bir rol oynamışt ı . Şimdi de Cin yönetimi Japon m i l itaris!lerinin
Sovyetler Birliği'nden K u ril odaları n ı talep edişi n i desteklemektedi r. K uril adaları konu
su, SSCB ile Japonya a rasındaki ilişkilerin gerginleştirilmesi için sürekl i bir a rac ola rak
kullanı lmakta d ı r. B i r Japon hava a l a n ı na inen Sovyet M ig-25 ucağına karşı korsanca bir
tutumun tcikını lması, Japonya'daki m i litarisı çevrelerin etkinliğinin b i r göstergesi ol
m uştur.
Amerikan em peryalizmi H i nd istan ' ı n uyguladığı barışçı d ı ş politikadan fazlasıyla ra
hatsız olmakta d ı r. Hindistan'da gerici güçlerin Kongre Pa rtisi yönet imini d üzensizfiğe sü
rükleme taktiği 1 975 y ı l ı nda rejim için gercek bir tehlikeye dönüşmüştür. Alınan önlem
lerle yalıştı rılan bu tehlike ortadan kalkmış değildir. Gerici güçlerin faaliyeti n i n sürmesi,
reji m i n bir t ü rl ü ist i k ra r kazanmamasına yol açmaktad ı r. j n d ra Ghandi Yöneti m i ul us
lara rası d üzeyde barışçı bir politika uygularken, ülke içinde kapitalizmin güçlendirilmesi
yol undan ayrıl mamakta, gercek bir bağımsızl ığı güvenceye alacak ekonom ik önemleri
a l mamakta, gerici g üçlerin dayanağı olan s ı n ı fların etki n l iğini ortadon kald ı racak köklü
dönüşümlere yanaşmamaktad ır. Emekçi k itlelerin zor yaşam koşulları, gerici liğin p ropa
gandası icin elverişl i bir ortam yaratmaktadır.
Göiüdüğü g i bi, dünya n ı n ekonomik ve topl umsal bakımdan geri olan bölümü, kapi
talist dü nya i l işkileri sistem i n i n bir parçası olmaya devam etmektedir. Emperya l izm, dün
yanın kendisine bağ ı m l ı bu bölümünü, bir yandan gerifiğe mahkum ederken, d iğer yan
dan da silahiand ı rma yol uyla güven l iği tehd it etmekted i r. Bu ül kedek i gercek u l usal ba
ğımsızl ık mücadelesi, bütün olarak emperyal ist sistemi hedef a l makta, barış ve güvenlik
icin verilen mücadeleyle bütünleşmektedir. Bütün kapitalist d ü nyada old uğu g ibi. emper
yal izme bağ ı m l ı ve geri ü lkelerde de işci s ı n ı f ı n ı n rol ü h ızla a rtmaktad ır.
Son yılla rda Iki d ünya sistemi a rasındaki politik ilişkiler. yum uşamadan yana bel i rle
yici bir dönüş kaydetmişlerd i r. Barış içinde bira rada yaşama. u l uslaro rası i l işkilerdeki ha
kim eğilim haline gelmiştir. Sosyal ist ülkelerin sistemli gelişmesi, d ünya gelişmesi üzerin
deki etkilerin güçlenmesi ve tuta rl ı barış politika l a rı , kapi ta l ist d ü nyada gelişen barış ve
demokrasi h a reketi, bu dönüşün temel etkenleridir.
Ancak, yukarki bölümlerde görüldüğü gibi, emperyal ist ü l kelerin s ı n ı f amacları gü
den pol itikaları, dünyadaki savaş ocakları n ı n körüklenmesi, silahia n m a n ı n ve askerileş
menin yoğunloştırılmosı, başka ülkelerin üzerinde politik ve askeri baskı, toplumsol sürec
lerin kuvvet tehdidi yoluylo ,d urd urulmosı yön ündedir. E n teh l i keli k ı r ı m (imha) kopasite
lerini bor ı n d ı ra n son qerece büyük gücteki silah l ı kuvvetlerin yoğunloştırılmosı, kitlesel
kırım silahla r ı n ı n ve tüm d iğer silah türlerinin stokla r ı n ı n coğaltılması, başka devletlerin
topraklorında askeri üslerin ve yabancı silah l ı k uvvetlerin korunması, iki sistemi n yan
yan a bulunduğu Avrupa'da özellikle dünya barışı n ı tehdit etmekted i r. Son beş yıl içinde
NATO üyesi ülkelerin askeri harcamaları iki katına çıkarı l m ış t ı r. 1 975 y ı l ı içinde, «Avrupo
grubu» n u oluşturan on ülke, askeri harcamalar ı n ı bir önceki yıla göre 5.5 milyar dolar
arttı rmışlord ı r.
RAPOR 39
ASKERI YUMUŞAMA: iKi KARŞIT YAKLAŞlM
1 975 yılının Tem m uz ayında 33 Avrupa ülkesi ile ABD ve Kanada'n ı n Nihai Belgesi'
ni imzalamasıyle tamamlanan Avrupa Güvenlik ve lşbirli�i Konfera nsı, Avrupa'da pol itik
yumuşama sürecin i n kökleşmesini onayiayan bir dönemeç olm uştur. A.G.i . K.'nin somutlaş
tırdı�ı politik yumuşama, hangi sisteme sahip olursa olsunlar devletler a rasındaki a nlaş
mazl ıkların görüşmeler yoluyla çözümlenmesini, devletler arasında her yönden karş ı l ı k l ı
işbirliğini, görüşlerin serbestea dolaşı m ı n ı v e başka ülkelerin içişlerine karışmamavı ön
görmektedi r. Ancak b u ilkelerin tam ve kesin olarak uygulanması, uluslara rası ilişkilerin
işleyen bir yasası haline gelmesi, ancak pol itik yumuşama n ı n askeri yumuşamayla tamam
_
lanmasıyla mümkündür. Ancak askeri yumuşamayla, y a n i silahianma n ı n d urd urulması ve
giderek genel ve tam silahsızlan man ı n sağlanması, başka ü lkelerde bulundurulan askeri
k uvvet ve üslerin kald ı rı l ması, askeri blokların karş ı l ı k l ı olarak. dağıt ı l ması ve ul uslaro rası
ilişkilerde k uvvete başvurulmaması ilkesinin maddi temellerinin yara t ı l ması bile. pol itik
yum uşoma geri dön ü lemez bir sürec haline gelebilir.
Sosyolist ülkeler, askeri yum uşamo sürecine girilebil mesine olanak verecek birçok
önemli adım a lmışlard ı r. Anca k , emperyalist ülkeler ve NATO yönetimi, politik yumuşama
nın askeri yumuşomoyo dön üşmarnesi icin büyük bir cabo horcomo ktodır. Buna karşılık
emperyalist ülkel er. politik yum uşomayo karşıl ı k askeri blokların güçl end i rilmesi. askeri
potansiyelin a rttırılması ıaraftarıdırlar. B u yaklaşım, emperyalizmin ve burjuva ideolojisi
n i n yumuşo mayo bak ı ş acıs ı n ı yan s ı tmaktadır. E mperyal izmin ideöloglorıno göre, pol itik yu
muşama. iki sistem orası ndaki gücler dengesinin korun ması. toplumsol ve pol itik sürecierin
durd urulması anlamına gelmekted ir. E m peryal izm. buna kılıf olarak. «Ideolojik yumuşama*
nın do gerçekleştirilmesi gereğinden söz ederken, sistemin bütünlüğünü korumak ama
cıyla başta NATO ve d i�er bloklorını güçlend i rmeye, silahlan mavı bir «dehşet dengesi* ne
varocak biçimde h ızlandırmaya çalışmaktadır. Di�er bir söyleyişle. emperyalizm, yumuşa
monın, topl umso l ve politik sta tükonun korunması biçiminde uyg ulanmas ı n ı istemekte.
bunun icin de, genel bir demokrotikleşmeye yol acocok bir askeri yumuşomo n ı n karşısına
çıkmaktadır. Emperyalizmin sosyol ist sisteme karşı sözde b i r ideolojik yumuşamayı (Ide
olojik mücadeleye son verilmesini) önermesi, askeri yum uşomayo yonaşmamas ı n ı n gerek
cesidir. Emperya l izmin istediği. sosyal ist sistemin, sınıf acısına dayalı dış politikas ı n ı bı
rokmosıdı r.
I k i sistem arasında «ideolojik yumuşomo» kavra m ı , u l uslaro rası IliŞkileri çarpıtma gibi
demogolik bir a macı taşıdı�ı kadar. emperyalizmin, revizyonlzmi g ü çlendirm e çabaların ı n
d o b i r ürünüdür. Revizyonizm. yum uşo moyı, i k i sistem o rasındaki temel çelişkinin ortadon
kalkması gibi tanıtmaya colışma ktod ı r . Yumuşomonın bu yorumu, barış içi nde yonyana
yaşa may ı , kapitalizmle sosy l izmin a rasında «işbirli�i» biçiminde değerlendirmektedir. Oysa
yumuşomo ve barış içinde b i ro rada yaşa ma, fark l ı topl umsol . sistemlere sah i p devletlerin
ilişkilerinin barışcı temellere dayond ı rılmosındon ibarettir. Karşıt toplumsal sistemlerin
bi rbirine yok ı nloşması , kapitalizmle sosyalizm a rasındaki m ü cadelenin yavaşlaması söz
konusu değildir. Tom tersine yum uşamo, bütün dünyoda toplumsol gelişmelerin h ızlan
ması sonucunu doğ urmaktad ı r. iki sistem ora s ı ndaki yarış, top l umsol ve ekonomik alan-
'
larda daha h ızla gel işmektedir. Bu koşullarda ideolojik mücadelenin önemi daha do a rt-
maktad ır. Kapital izme karşı ideolojik mücadele, sosyal izmin dünyayı değiştirmedeki dev
rimci rolünün gitgida daha önemli ve daha etkin bir silahı olmaktad ı r. Yumuşamo süreci
bu silo h ı n gücünü görülmemiş bicimde arttırmıştır. Öte yandan. ileri kapitalist ülkeler işçi
sınıfı portilerinin devrimin gelişmesi icin öngördü kleri barışçı yol ile yum uşomo a rası nda
doğrudan bir bo?i yoktur. iki k a rşıt sistemin yokınloşmosıylo bir i l işkisi ol moyan yumu
şamo süreci. emperyal izmin ve bu rjuvazinin gerici n iteli?iini ortadon kaldı rmomokto, dev-
40 YURT ve DÜNYA
rimi kendi rızasıyla kabul edecek hale getirmemektedir. Devrimin barışçı gelişmesi ise.
herşeyden önce. bir ü l kedeki iç pol itik güçler dengesine bağl ıdır. Sınıfsal güçler dengesi
n i n , gericiliği, devrime karşı silaha başvuramaz hale getirmesine bağl ı d ı r. Burj uvazin i n sos
yalizmle barışmasıyla ilgisi yoktur. Yum uşama süreci ise, her ü l ke devri mci güçleri n i n , da
ha geniş bir u l uslara rası daya n ışmaya daya nması orta m ı n ı yarata rak, barışçı yol u n ola
nakla rını a rt ı rm a ktad ı r. Yoksa burj uvazi n i n sosya lizmle «an laşması» yoluyla karşı devri m
ci olmaktan cıkarılması biçimi nde, barışe geçişi gerçekleştirmesi söz konusu değildir.
Yumuşama süreci ka rşısındaki sözünü ettiğimiz iki zıt yaklaşı m . 1 976 yılı Içinde daha
da bel i rginleş miştir. SBKP' n i n 25. Kongresi'nde, uluslara rası ilişkilerde k uvvete başvu rma
ma kon usunda bir dünya anlaşması yapılması için hazırlanan öneri, askeri yum uşamaya
doğru a t ı l m ış çok önem l i bir a d ı m d ı r. BM Genel Kurulu'nun bu yılki oturumuna sunulan
öneri, çok sayıda ü l kenin desteğ i n i kaza n mış, t ü m d ünya demokratik kamuoyunda sevinc
le karşılanmıştır. Ancak emperyal ist devletler bu konuda henüz s uskunluğu elden bırak
m a mışiard ı L Ayrıca yine SSCB'nin, yeni kitlesel k ı rı m silahları n ı n ve hertürlü yeni silah
sisteminin yapılmasıyla ilgili olarak Dünya Silahs ızlan m a Komi tesi'ne sunduğu rapor, üze
rindeki görüşmeler. yeni silahla rın tan ı m ı üzerine emperyal ist ül kelerin a çtığı verimsiz
tartışma yüzünden sistemli olara k engellenmektedir. Yine kimyasal silahların bütünüyle
yasaklanmasıyla ilgili olarak sosyalist ülkelerin 1972 Mart'ında hazırlad ı kları öneri. bu
kez d enetimin güclüğü üzerine söylenen soyut iddialar ve gere kçelerle masa üzerinde
t u t u l maktad ı r. D iğer yandan, n ü kleer silah denemelerin i n bütünüyle vasaklanmasını ön
gören bir a n laşma n ı n hazırl ı k görüşmelerinin 31 Mart 1 976'da başlaması için BM'in aldığı
karar henüz uyg ulanamam ıştır.
Orta Avrupa'da askeri k uvvet ve silahların karş ı l ı k l ı olara k indirilmesi icin Viyana'da
yapılan görüşmeler de emperyalist " ülkeler tarafından engellen mektedi r. NATO üyesi ülke
ler. Va rşova Pa ktı ülkeleri n i n sözde üstünlüğünü ba hane ederek, kuvvetlerin «asimetrik»
(eşi t olmayan biçimde) i nd i rilmesini önerme k ted i rler. Görüşmelerin ilerletil mesi amacını
güden sosyalist ü l keler, 1 976'da yeni öneriler sunm uşlard ı r. i l k aşama olara k 1 976'da yal
nızca ABD ve SSCB'ni n askeri kuvvetlerin i n ind i rilmesi, görüşmelere katıla n d iğer ül kele
rin bu aşamada kuvvetleri n i sadece dond urmaları, 1 977-78 yı lla rı nda ise b u ülkelerin de
kuvvetlerini ind irmeleri önerilmekted i r. Özell i kle Amerikan ve Alman seeimlerinin yoğun
anti-sovyet orta m ı . görü şmel erin ilerlememasinde önemli rol oynamıştır. J. Carter'i n ABD
Başkan l ı k görevini devralmaya haz ı rlandığı s ı ra la rd a , Ford yönet i m i bakanlarının, orta
Avrupa'da Amerikan ve NATO k uvvetlerinin indirilmesinin «büyük bir teh l i ke yaratacağı»
( ! ) yolundaki demecleri. bu konudaki m uhtemel ileriemelerin şimdiden engellenmesine yö
nel i k görülmekted i r. Gercekten de orta Avrupa'da k uv yetlerin indirilmesi sorunu. askeri
yum uşamaya doğru çok önem l i bir a d ı m ı n atılması sorunud ur.
ABD ile SSCB a rasında sürd ürülen Stra te j i k Silahları n S ı n ı rlandırılması Görüşmeleri
(SALT) de, 1976 yılında, özellikle ABD Başkan l ı k seeimlerinin a n ti komünizm yarışı orta
m ında önem l i ilerlemeler g � termemiştir.
Sfla hlanma ya rışının en tehlikeli yön ü, nükleer silahla nmad ı r. Bu bakımdan askeri yu
m uşamaya geçişle, nükleer silahların s ı n ı rlandırılmasında ortak bir a nlayışa ulaş ı l ması
bel i rleyici olaca k t ı r. Ne var k i , y u ka rıdaki böl ü mlerd e bel i rtildiği gibi. emperyalist ü l keler
n ü kleer güclerini a rttırmavı ve yeni yeni nü kleer gücler yaratmayı , strate j i lerin,in önem l i bir
böl ü m ü olarak görmekted i rler. Emperya list ül keler, nükleer silahianma yoluyla, pol itik y u m u
şam a n ı n kontrol edilmesi n i a maclamakta d ı rlar. Bu a maçla, AGiK'in tamamlandığı s ı ra
larda bu ü l keler kend ilerinin n ü kleer silahları n ı i l k kez kullanocak ülke olbilecekleri n i ilôn
RAPOR 41
etmeye başlam ışlard ı r. Haziran 1976'da yapılan NATO n ükleer planlama grubu n ü kleer si
lahların modernleştiri lmesi yöntemlerini incelemişlerdi r. Bu toplantılarda, «SSCB'ne ve
Va rşova Paktı Ü l keleri ne karş ı acılabilecek bir nükleer savaşın ayrıntılı planlarının hazır
land ığı» bildirilmekted i r. Belçika, Fransa, F.A.C., italya , Hollanda, Lüksemburg ve B. Bri
tanya'yı Içine alan Batı Avrupa Birliği meselesinde ise, NATO'yu tamamlayan özel bir as
keri gruplaşmanın oluşturulması ve FAC ve Fransa ' n ı n silahlı k uvvetlerini geliştirineleri
istenmiştir.
B u na karş ı l ı k Va rşova Antıaşması Pol itik Dan ı şma Konseyi'nin Kas ı m ayı nda Bükreş'
te yaptı ğ ı toplantıda önemli kara rlar a l ı nmıştır. Konsey, Helsinkl Zirvesine kat ı lan 35 ülke
ye, bu ülkelerin hiçbi rinin nü kleer silahları il k k u lla nacak ülke olmayacaklarını güvence al
tına alan bir on laşma tasa rısı s u nulması kororloştırılmış ve b u tasarı sunul muştur. Tosa
rı'do, anlaşm a n ı n, imzacı ülkelerin bütün dü nyadaki faaliyetlerini kopsaması önerilmekte
d i r. «Süresiz» alarak geeerl i olması önerilen a nlaşma, politik yum uşamadon askeri yumu
şamaya geçilmesinde cok önemli bir adımın habercisid i r. B u anlaşman ı n desteklenmesi.
sila hsızlanma n ı n öteki olonlarında da önemli ileriemelere yol acacakt ı r.
Ancak 1 976'nın son ayında yapılan NATO Savunma Planlama ve Bakanlar Konseyi
toplantıları, emperya l izmin sald ı rgan yüzünü n d ü pedüz açığa vurulduğu bir vesile olm uş
tur. NATO Savunma Bakanları, NATO'nun konva nsiyonel güçlerinin a rt ı rıl ması kararını al
mışlard ı r . Avrupa'da ki askeri kuvvet ve silahların h ızla artı ni ma s ı n ı iceren bu karar, doğ
rudan doğruya, orta Avrupa'da k uvvetlerin indirimi görüşmelerini bal talamaya yönelikti r.
NATO böylece askeri yum uşamaya karşı olduğunu dalaylı ola rak d ile getirmiş olmakta d ı r.
B u n u n da ötesinde, NATO D ışişleri Baka nları, Varşova Antıaşması ülkelerinin nükleer si
lahların k ullanıl mamasıyle ilgili a nlaşma öneris i n i reddettiklerini acıklamışlardır. Bu da
emperyal izm i n saldırı niyetlerini olduğu gibi açığa vurmakta d ı r. Ancak, Avrupa Güvenlik
ve işbirliği Konferçınsı'nın da uzun yıllar önce sadece sosyalist ü l kelerce önerilen ve de
mokratik güçlerce desteklenen bir öneri olduğu u n u t ulmama l ı d ı r.
Görüldüğü g i bi yum uşamaya karşı bugün bu rjuvazide hakim olan eğilim� yum uşama
nın politik alenda sınırlı t u t u l ması eğllimldir. Buna karş ı l ı k silahianmanın h ızlanmasına,
askeri- bloklaşman ı n sürdürülmesine çal ışılma ktad ır. Askeri dehşet denges i ne dayanan
böyle bir «zoraki" pol i t i k yumuşama gö; üşü, yum uşamayı «soğuk barış» kavram ıyla ta
n ı m laya n burj uva teorisinde ifadesini bulma ktad ır. Bu teorin i n rekla mcı l ı ğ ı n ı « ı l ı mlııı ge
çinen b u rj uva l iderleri yapmaktad ı rlar. Bu teori, geri ve bağı m l ı ül kelere de uyarlanmaya
çal ışılmaktadır. «Soğuk barış» teoris i n i n geri ü lkelerdeki yayıcıları, Iki sistem a rasındaki
«dehşet denges l » n i n geri ül keleri silahlanmaya ZOfladığını, yumuşoma görüntüsünden ya
n ı lgıya kapı l ı n maması gerektiğini savunmaktad ı rlar. Bunlara göre, blokleşma do zamanı
mızın gereeklerinden biri olmaya devam etmektedir; hatta yumuşama «süper güçlerin d ü n
yayı n üfus bölgelerine bölmelerin i n bir biçimidir» . Bu teori Türkiye'de de tarafs ızl ı k görün
tüsü alt ında piyasaya sürülmektedir. CHP Genel Başkanı -B. Ecevit 1 976 y ı l ında yazd ı ğ ı
bir yazıd a , yum uşama n ı n , soğ u k barışe dön üşmesi nden öteye gidemed iğini ileri sürmüş
t ü r. Bu görüşün a l t ı nda, Türkiye'nin silahlanmaya devam etmes i n i n gerekcesi hazı rla nmak
istenmekted ir. CHP 23. K u rultayı'nda da, «Türkiyeıı'nin bağ l ı bulunduğu blokl a rdan kopar
tı lması a rzularına» cat ı l m ıştır. '
ABD'de işbaşına gelecek yeni Ca rter yönetimi de, sosyalist ülkeler karşısına bir blok
ola rak çıkma, ya n i bloklaşmayı pek iştirme pol itikası izlemeyi söz vermektedir. Bu bakım
dan Ca rter yönet i m i n i n , G. Ford döneminde temelleri atılan, «soğuk barış» politikasını slo
gan ed inme n iyetinde olduğu anlaşılma k tad ır. Brüksel'deki son NATO toplantıları, bunun
temelini sağlamlaştı rmayı amaclamaktadır. Anca k , emperyal izm i n , ul uslara rası ilişkilere is
ted iği biçimi verme gücünün k ı nldığı ve bu il işkilerin nesnel zoru n l u l uklara göre biçim
lendiği u n utulmamalıdır.
42 YURT ve DÜNYA
Bu rjuvazideki, yum uşa mayı , askeri blokların korunması ve silahianma n ı n yo� un laş
t ı rılması biçiminde görmeye ve uygu lamaya cal ışan eğilimlerin yenilmesi, ancak ona kar
ş ı s ı n ı f mücadelesinin yoğunlaşt ı rı lmasıyla. barış hareketinin güclendirilmesiyle mümkün
dür. Y u m uşamanın a skeri olana do uygulanmas ı n ı n topl umsol önemi de büyüktür. Silah
lonman ı n d urd u rulması ve askeri bütcelerin azalt ılmas ı . kapitalist ül kelerde ekonomik ge
lişmenin ba rışçı amaclar doğrultusunda yeniden örgütlenmesi m ücadelesi ne yeni perspek
tifler açacaktı r. Silahianma kapitalist ülkelerdeki enflasyon ve işsizliğin temel nedenle
rinden biridir. Ya pılan hesa pla ra göre, 1 968-1 972 yılları a ra s ı nda ABD'de silahlanmaya ?Y
rılan m i lyarla rca dolar. askeri ol mayan sektörlerde 3.443.000 k işilik isti hdam olanağından
vazgeçilmesine neden olmuştur. Bu rakam. aynı miktarda fonla rla askeri sektörde yaratı
lan ıst ihdamdan 840.000 kişi fazlad ı r. Öte ya nda n , silahianma n ı n d urd urul ması ve son
bulması. askeri-sınai kom pleksin toplumsol ve politik alanda oynad ığı gerici rol ü n orta
don kald ı rı lması olanağ ı n ı yaratacaktır.
RAPOR 43
laşma Konseyi üyesi sosyal ist ül kelerin, AET'na ekonomik ilişkileri geliştirmek üzere
temasiara başlanması yol undaki önerileri. AET Dışişleri bakanları tarafından reddedi l
miştir.
Ancak kapitalist ü l kelerdeki emekçi kitleler, sosya l ist ül kelerle ticari ve d iğer ilişki
lerin geliştirilmesi icin baskı yapmaktad ı rlar. ABD'de sosyal ist ü lkelerle tica rete konan s ı
n ı rlamaların kald ı rı l ması halinde, Amerikan işeileri i c i n 3 milyon kişilik y e n i bir istihdam
olanağının yaratılaca ğ ı hesaplanmaktad ı r. Büyük tekelleri n , piyasadaki tekelci d u rumlı:ırı
nın kaybolmaması amacıyla s ı n ı rlamaları desteklemesine karşıl ık, tekel ci gücü ol mayan
işletmeler. sosyalist ülkelerle ticaretin geliştirilmesinden yanadı rlar. Sosyal ist ü l kelerde ya
pılan mal a l ış verişleri, tekel lerin fiyat pol itikasına karş ı m ücadelede yen i bir unsur ol
m uştur.
Öte yandan. sosya l ist ü l kelerin kapi tal ist ülkelerle k urd ukları ekonomik ilişkiler, ka
pitalist topl umun temel çel işkileri n i ortadan kaldı rmamakta d ı r. Sosyalist ve kapitalist ül
keler arasındaki ekonomi k Il işkiler yol uyla, kapital izmin buna l ı m ı n ı n hafifJeti lmesi de or
tadan kaldırılması da mümkün değildir. Kapital ist ül kelerdeki buna l ı m ı n çözüm ü , bu ü l ke
lerin iç toplumsal gücleri a rasındaki mücadeleye, kapital ist toplumun nesnel zorunlul ukia
rına göre biçimlenecektir. işci sınıfı ve müttefikleri, bu bunal ı ma demokratik yoldan, ya n i
tekeller iktidarının zayı flatılması ve kökl ü dönüşümlerin gerçekleştiri lmesi yol uyla bir çözüm
önermektedirler. Sosyalist ül-kelerle ekonomik i lişkilerin gel iştirilmesi, bu yöndeki bir çö
zümün nesnel temellerinden biri olabil ir. Ancak buna l ı m ı n sadece bu yoldan hafifletilmes i
mümkün değildir.
Sosyalist ve kapitalist ü l keler a rasındaki ekonomik işbirliğinin topl umsal sonucların
dan biri ise. a ntikom ü n i st. antisovyet propaga ndan ı n etki nliğinin zay ıflatılmasıdır. Sosya
l ist ü l kelerle ekonomik işbirl i ğ i n i n gelişmesi, kapita l ist ü l kelerdek i işe! sınıfı hareketleri
icin, sosyal izmle k u ru lacak demokratik i l işkilerin emekçi k i tlelere sağlayacağı yararların
açıklan masına katkıda bul unmaktad ı r. Sosyalist ül kelerle ekonomi k ilişkileri n i n geliştiril
mesi için iktidariara bas k ıda bulunmak. işçi sınıfı hareketinin hem kend i ül kesindeki top
l umsal gelişmen in gerekleri, hem de ul uslara rası ba rış ve güven liğin kurulması yön ündeki
m ücadelesinin bir parçası d ı r.
Kapitalizmin genel buna l ı m ı n ı n deri n l eşmesi, ul uslara rası işçi sın ıfı hareketinin d ü nya
üzeri ndeki rol ünün a rtmasına neden olmaktadı r. işe! s ı n ı fı ha reketinin ul usal bölümlerinin
cak değişik koş u l la r a l tında m ücadele ediyor olma larına karşın, işçi s ı n ı f ı n ı n hedeflerinin
uluslara rası birl iği bu böl ümleri tek bir ha reket içi nde bütün le�ti rmek ted ir.
Ul uslara rası işçi sınıfı ha reketinin öncü gücü olan bil imsel sosyalist parti ler. top l u
mun devrimci dönüşümündeki rolleri n i , bili msel sosyal izme dayana ra k saptad ı kları stra
teji ve taktiklerle oynamakta d ı rlar. Anca k , bil i msel sosyal izm, işci sın ıfı ha reketi n i n ul us
lara rası stratejisinin de temelidir.,Bu strateji kapitalist topl umun devrimci yoldan dönÜş
türü l mesi, d ü nyadaki tüm a nti-emperyalist ve devrimci g üçlerle daya nışma, emperyaliz
me karşı d ü nya barışı ve güvenliği için mücadele stratej isidir.
44 Y U RT ve DÜNYA
lerinde değişik bir biçim a l ma ktadı r. Sosyalist ü l keler işçi s ı n ı f ı pa rtilerinin sosyal izmin
Ileri aşamaları n ı n k urulmas ı yol undaki çal ışmaları, dünyada ba rış ve halkların güven l iği
için verilen mücadeleyi tamamlama ktad ı r. Kapital ist dünyada ki kom ünist ve işçi partileri
ise, tekellerin egemenliğine karşı verd i kleri demokrasi ve sosyal izm mücadelesini, u l us
l a ra rası I l işkilerin demokrati kleştirilmesi (devletler arasında eşitlik ve saygıya dayanan
I l işkilerin kurulması, içişlerine karışmama, halkların toplumsal ve politik sistemlerini öz
g ü rce seçmeleri vb.) ve barış içinde birarada yaşamanın yerleşti rilmesi mücadelesiyle
birleştirmekted irler.
Barış içinde bira rada yaşoma il kesinin yerleştirilmesi mücadel esi. kapitalist ve sos
yolist ülkeler işçi sın ıfı h a reketlerinin daya n ı şmas ı n ı n somut biçimlerinden biri d i r. Öte
yondan ba rış içi nde biro rada yaşoma pol itikası, kapitalist ve sosyal ist ülkeler hal kları
o rasında daha güçlü bir daya n ı şma için elverişli koşullar yara tmaktad ı r. Daha güçlü da
yanışma, bugün yalnızca olanaklı değil, zorunludur da. Kapitalizmin derinleşen buna l ı m ı ,
yumuşama n ı n ul uslararası ilişkilerde egemen eğilim haline gelmesi, ideolojik mücadele
nin önemini a rttırmakta d ı r. E mperya l izmin, ideolojik savaşın yavaşlatılrnasını istemesi,
yal n ı z sosya l ist ü l kelerin değil, tüm ul usla rarası işçi s ı n ı f ı hareketin in ideoloji sila h ı n
dan yoksun edilmesini a maçlamakta d ı r. Bu koşullar, u l uslara rası Işçi sınıfı hareketinin
birl iğinin güçlen d i ri l mesini zoru n l u k ıl ma ktad ır.
Ka ldı ki, emperyal izm, bir yandan sosyal ist devletlerle politik yumuşcimaya mecbur
·kal ı rken , d iğer yandan silahianması n ı h ızlandırmakta d ı r. Silahia n m a n ı n d u rd u rulması ve
askeri yumuşomaya doğru kesin bir dön üşün gerçekleşti rilmesi. emperyal izme karşı mü
cadelenin yükseltil mesine bağ l ı d ı r. işçi sınıfı partilerinin eylemi bu mücadelede bel i rle
yici olaca k t ı r. Daha güçlü bir dayanışma için ortaya çıkan olana kların değerlendirilmesi,
Işçi s ı n ıfı pa rtileri n i n yaratıcı yeteneği , enternasyonalizme bağ l ı l ı ğ ı ölçüsünde gerçek
leşecektir.
Burı uva ideolojisine karş ı bilimsel sosyal izmin temellerinin güçl end i rilmesi, yalnız Işçi
sınıfı hareketinin ul usla ra rası birliği icin değil, ul usol d üzeylerde de h a reketin boşa rısı
için bir zorunluluktu r. işçi s ı n ı f ı partilerinin bilimsel sosya l izme bağl ı l ı ğ ı , yalnız enternas
yonalist bir görev değil, herşeyden önce kendi ü l kelerinin işçi ve emekçi k i tlelerine ka rşı
soru m l ul uklarının da bir gereğidir. Tekel lere ka rşı mücadelede tüm d emokratik güçlerin
ve topl u m taba kaları n ı n birliğinin artan önemi, a nti-komünizme, sağ ve «sol>ı revizyon iz
me karş ı . işçi s ı n ıfı partisinin kitlelerle bağları n ı n güçlendi rilmesi için mücadelede, ide
olojik çal ışman ı n önemi n i a rttırmak ta d ı r.
RAPOR 45
tiğinl görmüşlerdir. Konferansıfl son ucunda oy birliğiyle onaylanan «Avrupa'da Barış, Gü
venlik, işbirliği ve Sosyal i lerleme icin» adlı belge, bu partilerin vardığı orta k sonucla rı
ortaya koymuştur. Bu konulard a oldukca ayrınt ı l ı bir çözümleme yapan ve Avrupa'daki
demokra t i k güçlerin ived i hedeflerini özümleyen Belge, cağım ızda bilimsel sosyal ist teori
nin taş ı d ı ğ ı ağırlığı, büyük çözümleme gücünü ve bu teorinin işçi sın ıfı pa rtil erinin ortak
faaliyetiyle yaratıcı biçimde geliştirilmesini kan ı tlo mıştır. Avrupa'daki işçi s ı n ı f ı partileri
nin bu toplantısı, işci s ı n ıfı hareketinin d ünyam ızdaki en güçlü ve otorite sahibi pol itik
hareket olduğ u n u kanıtlam ıştır.
Avrupa Kom ün ist ve işçi Partilerinin Berlin'deki konferans ının «sı n ı rl ı çercevede so
runu» ele aldığı kuşkus uzdur. Öte yandan, konferansa katılan partilerin, «mücadeleleri
nı . . . her parti tarafından özerk bi r biçimde tanımlanan ve tam bağımsızlık içinde benim
senen pol i t ik çizgileri temeli üzerinde» s ü rd ü recekleri konferans belgesinde d i le getiril
miştir. Ancak tartışılan kon uların ve varılan sorunların önem i. kapsamlarının genişliğin
d e değil, niteliğinde, bu konuların halkların mücadelesi icin taşıdığı önemde, va rılan so
n uçların bil imsel temelinde ve bu mücadele progra m ı nı benimseyen politik hartıketin et
k i n l i ği nded ir. Bu nedenle konferans çercevesinin sınırları, varılan sanuçların büyük
lüğünü değiştirmemekted ir.
Berlin Konferansının. Avrupa işçi sınıfı hareketinin tarihi nde en çok sayıda komünist
ve işe! partisini biraraya getiren ul usla ra rası forum olması do, konferans ın etkinl iğini n
bir başka kanıtıdır. Varılan bu sonuç, işçi sınıfı partilerin in. faaliyetlerin in sorunlarına
yaklaşmada takındı kları enternasyonal i stce tutumun tutarl ıl ığ ı n ı , yara t ıcı ve çözümleyici
niteliğini kanı tla makta d ı r. Al ınan ve uygulanan bu tutumun, günümüzde işçi s ınıfı hare
ketine düşen role ve sorum l ul uğa ne kadar uygun olduğu, p ratikte kanıtlanmaktadı r.
Konferansın başarısızl ı ğ ı için büyük umutlar beslemiş olan emperyalizmin, konferonsın
son ucunu bir «zafer» olarak nitelendirmek zorunda kalışı n ı n anlamı büyüktür.
Berlin Konferansı ile, farklı nitelikteki u l usal a macla r i ci n eylemleri n i sürdüren ka
pita l ist ve sosya list ül keler işçi s ı n ı fı partilerin in, eylemlerini ortak b i r temel üzerinde
değerlendi remeyeceklerl. portilerin eylemleri orasındaki larkların ortak bir görüş açısını
m utlaka engel/eyeceği yönündek i tahminler boşa ç ı ka rtılmıştır. Mücadele koşullarındaki
büyük fa rkl ı l ı klara rağmen, sosya list ve kapital ist ü l keler işçi s ı nıfı partilerinin, anti-em
peryalist m ücadelenin büyük hedeflerı Icin eylemlerinde tam bir birl i k içinde davran
d ı kları kanıtlanmıştı r. Sosyalist ül kelerin kapital ist ü l keler karşısındaki d ış politika faali
yetleriyle, ka pitalist ülkelerdeki işçi sınıfı portilerinin ülkelerindeki topl umsal ve politik
düzen in tekel lerin iktida r ı n ın ortadan kaldı r ı l ması yönünde eylemlerinin çel işmediği gö
rülmüştür. Barış içi nde bi rarada yaşama s ü reci nin derinleştirilmesi icin, sosya l ist ül kele
rin d ış politika faaliyeti nin yanısıra , kapital ist ü l kelerdeki bağımsızl ı k. d emokrasi ve sos
yalizm mücadelesin in derinleştirilmesinin zorunlu olduğunuf! bel i rtilmesi, konferans bel
gesinin en önemli yönlerinden biridir. Barış içinde bi rarada yaşa man ı n, toplumsal statü
kon un korunması n ı amaclamadı ğ ı , kapitalist d ünyada devrimci d ön üşümler icin yeni bir
a t ı l ım olanağı yaratt ığı vurgulanmışt ır.
'
GÖRÜŞ AllŞ VERiŞiNiN ZENGiNLEŞTiRiLMESI iCiN
Berl in Konfera n s ı ' n ı n hazırl ık çal ışmaları çok geniş bir tartışma ve karş ı l ı k l ı anlayış
orta m ında yürütülmüştür. Nihai belgenin hazırlanması s ı rası ndaki görüşmelerin yoğunlu
ğu, izlenen yöntemin demokratik n i tel iğinin bir kanıtı olmuştur. B ütün kon ularda oybirliği
koşulunun a ranması, bu demokratik özün göstergesidir Hazırlık çal ışmalarının bu n'iteliği,
bazı partilere, özellikle SBKP'ne atfed i len, kendi görüşlerini diğer partilere em poze etme
niyetinin ne denli gercek d ışı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Ta rtışmalar s ı rasında
46 Y U RT ve DÜNYA
her partinin, diğerlerinin politikalarının ve görüşlerinin dayandığı toplumsal gerçeklij;je lam
bir anlayış çabasıyla yaklaşması, işçi s ı n ıfı partilerinin bil imsel sosyalizm hazinesine ya
paca kları ortaklaşa katkılann ,nesnel temel lerini g üclendi rmişti r.
Berl i n Konferansı ' n r n , işçi s ı n ı fı pa rtileri a rasındaki görüş ayrı l ı klarını ortadan kaldır
madığı kuşkusuzd u r. Kaldı k ı . konferanstan b u n u n amaçlan d ı ğ ı , hiç ki mse tarafından ileri
sürü l memiştir. Berlin Kon feransı, bütün işci sınıfı partilerinin u l usal görevleriyle i l g i l i ola
rak b i r stratejinin çizilmesi amacıyla toplan mam ıştır. j şçi s ı nıfı partileri a rasında hicbir
konuda görüş ayrı l ı ğ ı bul un masa bile, böyle bir stratejinin oluşt u r u l ması, günümüz ko
şullarında olanaksızd ı r. işci sınıfı hareketin i n ulaştığı boy utlar, cözmesi gereken sorunla
rın ceşitliği. her partinin. u l usol koşullarda izleyeceği pol itik çizgiyi. som ut koşulları değer
lendirerek tam bağımsızlık içinde kararıaştırmas ı n ı zorunl u kılmaktad ı r-
Bu politik çizginin ülke koşu llarına ve bilimsel sosyalizme uyg u n l u !:j u n u saptoyacak,
uluslara rası bir merkez d e yoktur. Böyle bir merkezin oluşturulmak istend iği, büyük por
t ilerin küçükler adına karar verme iddiasında olduğ u yol undaki bölücü, sosyalist ülkeler
portilerin i hedef olon yolanların hiçbir objektif temeli bul unmamaktadır. B u l u n madığı n ı
Berli n Konferansı b i r kez daha kanıtlamıştır.
Ul uslarorası Işçi sın ıfı hareketinin pol itik ve ideoloj i k gücü, bel i rl i bir merkez çevre
sinde örg ü tlenmesine bağlı değildir, Bu g üc, işci s ı nıfı partilerini bi rleştiren bilimsel sos
yalizmden gelmektedir. Tarihin bel l i bir dönemi nde, işe s ı n ı fı ha reketleri n i n u l uslararası
birl iğinin merkezi bir örgütlenme biçi m i nde somutlonmış olması, belirli tarihsel koş ul la rın
sonucud u r. Ancak bu dönemde de işçi sınıfı pa rtilerin i n kendi ü l kelerinde o ü l ken i n emek
ci yı!:jınları orasında kökleşmeleri, y ı ğ ı nsal b i rer güc olmaları i l kesi geeerli ol m u ş tu r. Gü
n ü m üzde ise böyle bir merkezi örgütlenmenin koşu l ları yoktur. jşci sı n ı fı partileri a rasın
daki ilişkiler tom demokrasi i l kesi temeli üzerinde gelişmektedir. B u d urum, bilimsel sos
yal ist hareketin politik üst ü n l ü ğ ü n ü n sonucudur. Gün ümüzde başka pol itik hareketlerin,
örneğin sosyal demokrasi n i n , ul uslara rası bir örgüte sa h i p olmasına rağmen içinde bulun
·
duğu ideolojik bunalım, u l u slawrası d ayanışmada «merkezlerin» değil , i l ke birl i ğinin be·
l i rleyici old uğunun kan ı t ı d ı r. Bilimsel sosyolist hareket, u l usa l bölümlerinin birliğini tom bir
demokrasi icinde güçlendirirken, başka politik hareketlerin her türl ü müda heleciliğe rağ
men çelişkilerinden k urtulamomosı, proleter ve burj uva Ideolojileri o rasındaki karşıtirğın
göstergesidir.
Ancak. her işci sınıfı partisinin, kardeş partilerin pol itikaları hakkın'da değerlend i rme
yapmak, b u konuda, kendi görüşlerine sa h i p olmak hakkı ve görevi vard ı r. Bilimsel sosya
lizm hazinesin i n zenginleştiril mesi ve bu temel üzeri nde ul uslararası işci s ı n ı fı hareketi
nin birliğinin güçlendirilmesi icin, her ü l ken i n işci sınıfı partisi, kend i ü lkesin in işci s n ı ıfr
n ın ve uluslaro ra s ı proleta ryan ı n cıkarları uğruna bu hakkı ve görevi yerine getirmek d u
rumundad ı r. Bu gerçek. kardeş partilerin içişlerine ko rı�mak anlamına gelmez; her par
tinin bağımsız karar olma h a k k ı n ı n reddi değ i l d i r. Bil imsel sosya l izmin evrensel n itel i ğinin
sonucudur. Kardeş portilerin eylemleri kon usunda çeşitli görüş acıları n ı n ortoya konması
ve değerlend i ri lmesi, bil imsel sosyal izmin temei kon ularında görüş birliğinin soğlamloştı
rılması. kardeş partiler o raswıdoki il işkilerin temel taşlarından biri d i r. Her partinin, bu
omacıa k urulocak d iyalogo bilimsel sosyal izmin i l kelerine bağ l ı l ı k ve uluslara rası prole·
taryanın cıkarlarının üstünl üğü a nlayışıyla katılması, hareketin gelişmesi icin zoru n l ud ur.
Ul uslararası işçi s ı n ıfı h areketi n i n üstünlüğü, toplumsal geiişmeleri, «pratiğin son sözü
söylemesinden önce» nesnel yöntemlerle önceden bel irlemesini sağlayan evrensel bir teo
riye sah i p olmasıd ır. Bu bak ı mdan, izlenen politika n ı n doğrul uğu pratikte denenmaden ön
ce bu kon udaki değerlendirmelerin karş ı laştırılması, her parti nin, bilimsel sosya l izme ba ğ
l ı l ı ğ ı n ı bel irler. B i l i msel sosyalizmin gel iştirilmesinin, sadece u l usol s ı n ı rlar i ci ndeki deney-
RAPOR 47
!erin değerlendirilmesinden elde edileceği anlam ı n a gelen tutumlar. bili msel sosyal izmin
gücünün a rttınlmasına kalk ı l ı olmamaktad•r. Öte yandan, yapıla ca k ta rtışmalar, partilerin
herhangi biri nin kitlelerden koparılması amacına k uşkusuz yönelmemektedir.
Berlin Konferansı'nın hazı rlık cal ışmalarında çok öneml i bir .yer tutan ve konferans
sonrasında da çeşitli part ileri n görüş ayrıl ıklarını koruduğu bir kon u da, gün üm üzde en
ıe rnasyona lizm in kazandığı içerik ve bu ilkenin özü konusudur. B u konudaki görüşlerin de
ğerlend irilmesi, Berlin Konfera ns ı 'ndan son ra h ızlana rak sürmektedir. B u tart ışmada ya
pıcı bir tutumun hüküm sürdüğünü belirtmek için pekçok gösterge mevcuttur.
Tart ışmada yer alan bazı komünist ve işçi partileri n i n temsi lcileri «proleter enternas
yonal izm i» deyiminin, günümüzde devrimci güçlerin enternasyonal daya n ışma s ı n ı ifade et
mekte yetersiz kaldığını ileri sürmektedirler. Bu görüş, günümüzde, u l uslarora s ı daya n ı ş
m a n ı n . diğer bir deyişle enternosyonol izmin, yalnız işçi s ı n ı fı horeketle�ini değ i l , d iğer de
mokratik güçleri. bağ ımsızl ı k ve özgürlük mücadelesi veren cak daha geniş güçleri içine
olon bir topl umsol tabono dayandığı gözlem inden hareket etmektedir.
Tartışmalar s ı rasında ortoya atılan diğer bir görüş de, günüm üzde enternosyonoliz
min. temel biçi minin her ü l ke işçi sın ıfı partis i n i n , ul uslaro rası hedefler, bp rış ve güven
liğin sağla nması. devletler o rası işbirliğinin kolıcıloştırı lmosı, u l u slarorası i lişkilerin demok
ratikleşti ril mesi gibi hedefler için ulusal düzeyde verd iği m ücadele oldu ğ u görüşüd ür.
Öte yanda n . burj uva ideologları ve oportünistler ise, proleter enternasyonolizmi kav
ram ı n ın, uluslara rası işçi s ı n ı f ı hareketınde bel l i parti lerin. özel likle SBKP'·nin hegemonya
sını dile getirdiği çarpıtmas ı n ı yaymaktad ı rlar. Bu çevreler SBKP'nin ul usla rorası işçi sı
nıfı hareketi içindeki büyük yerine. kazandığı sayg ı n l ığa saldıra rak, kapitalist ülkeler işçi
s ı n ı fı part i lerinin SSCB'ndeki sosya l izmle dayanışması n ı ortadan kaldı rmayı ve uluslar
arası Işçi s ı n ı f ı ha reketini bölmeyi a maçlamaktadı rla r.
Herşeyden önce, p roleter enternasyonal izm i n i n kapsam ı n ı n . ulusal işçi sınıfı hareket
lerinin karşılıklı doyonışmosıyla s ı n ı rl ı olmad ı ğ ı n ı bel i rtmek gerekir. Proleter enternosyo
nalizm i , öncel i kle, işçi sını fının ideolojisi bil imsel sosya l izmi n evrensel n itel iğini ifade eder.
işçi s ı n ı f ı n ı n u l uslaro ra s ı daya nışmas ı n ı n temel koş u l u , her ül kedeki işçi sınıfı m ü cadel e
sinin bili msel sosyalizmin ilkelerine uyuml u biçimde yürütülmesidir. Her işçi s ı n ı f ı partisi
bilimsel sosyal izm i n ilkelerini ülkesinin somut koş ullarına uyg u layarak. hem ul usol sorum
l u l u ğ u n u yerine getirir. hem de u l uslara rası proleteryaya ve tüm anti-emperyal ist güçlere
ka rşı soruml ul uğ u n u . Her işçi s ı nıfı partisinin uluslara rası daya n ışmasına proleter, s ı n ı f
karakteri n i veren. bilimsel sosyalizme bağ l ı l ı ktır. Özetle, proleter enternasyonalizm! ilke
sinin özü. her işçi s ı n ı fı portisinin bilimsel sosyalizme bağl ı l ı �ıdır.
Proleter enternosyonalizmi tarihi boyuneo Içerik bakımından sürekli olarak zenginleş
miş, yen i n itelikler kaza n m ış t ı r. Bu zenginleşme, dünya devrimci sürecindeki zenginleşme
ile. yeni yeni topl umso l güçlerin empe:ryolizme. kapita list sö:n ürüye ka rşı . dü nya n ı n dev
,
rimci dönüşümü icin mücadeleye kotılmalorıyla belirlenmiştir. Ekim Dev rimi'nden sonra
kapital izmden sosya l izme geçiş süreciyle u l usol k u rtuluş hareket ve d evrimlerinin bütün
leşmesi . enternasyonal izmin «Bütün Ü l kelerin işçileri ve Ezilen Halklar. Birleşin ! » sloga
nıyla ifade edildiği dönemi açmıştır. Günüm üzde d ü nya devrimci sürec i n i n topl umsol ta
ba n ı n ı n zenginleşmesi. enternasyonalizme. proleter n i tel iğinin yan ısıra. a n ti-emperyalist ve
demokratik bir kopsam do kaza ndı rmaktadır. Anca k . bu gel işmeler. proleter enternosyona
l izminin. d ünyan ı n devrimci dönüşümündeki belirleyici rolünü ozailmamış. arttırmıştır. Pro
leter enternasyonalizm;, işçı sınıfı n ı n ul uslararası dayanışma s ı n ı n ve tüm a n ti-emperya-
48 Y U RT ve DÜ NYA
l ist güçlerle birl i ğ i n i n sın ıfsal özü n ü , s ı n ıfsal kaynaı;Jını, tüm d ü nyada sınıfsız toplumun
k u ru l ması idea line bağ l ı l ı ğ ı n ı dile getirmekted i r. Enternasyonalizmin proleter n itel iQi, ulus
.
lararası dayanışmanın yalnız işçi sınıfı hareketleri a rası ndo olmas ı n ı deı;i i l , bu dayan ışma
nın tüm d ünyada k i a n·ti -emperyolist güçlere uza nan özelliı;Jini de açıklar. Sadece proleter
yanın enternosyonolizm i , tek bir s ı n ı f ı n ya da politik hareketin uluslararası daya n ışması
n ı n ötesinde, bütün anti-emperyalist güçlerle dayan ışma biçimine dönüşebilir. Proleter en
ternasyonalizmi deyimi, bu nedenle, çağım ızdaki ulusla rarası daya n ışma n ı n özü n ü en doğ
ru biçimde yansıtma ktad ı r. Uluslara rası işçi s ı n ı f ı ha reketinin, enternosyonol izmin, u l us
lara rası daya n ışma n ı n proleter özü n ü yükseltmesi, işçi s ı n ıfının nihai hedeflerine bağlılığı
için kaçın ı l mazd ır. Işçi s ı n ı fı hareketi uluslararası doyonışmasın ı , proleter s ı n ı f amacları
nın bakış acısı ndan değerlend irir. Proleter enternosyonolizmi, yani işçi sınıfının hedefleri
nin herşeyin üstünde tutulması, uluslara rası işçi s ı n ıf ı hareketinin en güçlü sila h ı o ır. Pro
leter enternosyonolizm i n i n genel u l uslararası demokratik dayan ışma içi nde eritilmesi; tüm
,
d ü nya dev rimci güçleri n i n anti-emperya l ist. demokratik dayo n ışmosıylo işçi s ı n ı f ı n ı n pro
leter daya n ışmas ı n ı n ayn ı d üzeye indirilmesi, uluslaro rası işçi s ı n ı fı hareketinin d ünya
devrimci sürecindeki bağımsız, bel i rleyici rol ünün zoyı flotılmosı sonucunu doğurur. Ulus
laro rası dayanışma n ı n kapsa m ı ndaki n i tel gelişmeler. ul uslarorası işçi sını fı hareketinin
evrensel bil imsel sosyolist teori temel indeki birliğinin önemini ozo l tmomış, artırm ışt ı r.
Öte yandan, günmüzde, işçi s ı n ı fı portileri orası ndaki daya n ışmanın. temelde, her ülke
işçi sınıfının, ulusla rorası hedeflerin gerçekleşti rilmesi icin kendi ül kesinde verdiği müca
deleyle bel irlendiği görüşü de gerçeği tam olarak yansıtmamaktad ır. Kuşkusuz her ülke
işçi s ı n ı fı partisi n i n , yalnız ortak uluslararası hedefler için değil. daha do önce, ulusol s ı
n ı rlar içindeki devrimci mü cadelenin başarısı i c i n gösterd i ğ i çaba , ul uslarorası i ş ç i sınıfı
hareketine yapocağı e n büyü k kotk ı d ı r . Ayrıca g ü n ü m üzde, barış ve güvenliğin sağlan
ması için u l uso l d üzeylerde demokratik güçlerin birliğinin gerçe kleştirilmesi ortan bir önem
koza n m ıştır Ancak. işçi s ı n ı f ı n ı n en ternasyonal izm a nlayışı n ı . küçük burjuva demokrat
anlay ışton ayıra n temel fark, yaln ız ul uslar orasındaki eşitliği tanımakla yetin meyi p, u l us
ların birliğini hedeflern es i nde yatmakta d ı r. Bu birliğin temeli ise proletarya n ı n , toplumdaki
hertürlü sömü rüyü ortadon k a l d ı rmayı, giderek kendi s ı n ı fsal durumuno son vermeyi de
içeren evrensel ta rihi misyonudur. Bu evrensel n itel ik, işci s ı n ı f ı n ı n teorisi bili msel sosya
l izmin evrensel n itel iğinde ifades i n i bu lmaktadır.
i şc i s ı n ı f ı n ı n ve toplumsol gelişmenin bilinçli öncüsü olon işçi s ı n ı fı partileri, farklı
ul usol s ı n ı rl a r içinde ortak u luslararası a maclar için birbirine paralel gelişen m ücadeleleri
proletçıryon ı n s ı n ı f cıkarları temelinde u l usların birliği yönünde bütün leştirmekle yüküm
lüdürler. işçi s ın ı f ı partilerinin, u l uslaro rası demokratik daya n ışma eylem ine katılan emek
ci yığınları, u l usların bir l i ği pol itik hedefine yöneltmelerinin a racı, proleter enternasyona
l izmine bo ı;J l ı l ı ktır. Uluslara rası demokratik daya nışma. pmleter enternasyona lizm i n i n öne
mini ozoltmomokta, artı rma ktad ı r. U l usal mücodelelerin öncüsü olmol a r ı n ı n yanısıra, işçi
s ı n ı f ı n ı n partisi o l ma n i teliğini koruyon parti ler, proleter enternasyonalizmini güçlendirmek
görevinden vozgecemezler.
'
ENTERNASYONALiZM VE SOSYALiZM DENEYi
RAPOR 49
ül kelere üst ün bir söz hakkı tanımakla i l işkisi yoktur. K uşk usuz iktidarda bul unan işçi
s ı n ı f ı n ı n e nternasyonalizmlnde. tüm sosyalist ülkeler topl uluğunun güçlendi rilmesi önem
li bir yer t utar.
Ancak i ktidarda bulunan işçi sınıfının sosyal ist enternasyonalizmi, kendi ül kesin i n ya
da sosyalist ül kelerin cıka rla r ı n ı ul uslara rası işçi s ı n ı f ı n ı n cıkarlarından üstün t utmasını
deOil. sosyalist i ktidarın eylem inin tüm ul uslararası işçi s ı n ı fı hareketinin güçlendirilmesi
ne yönel tmesini ifade eder. B u nedenle. sosyalist enternasyonalizme, enternasyona l izmln
bir ül keler topl u l u O u içinde s ı n ı rlandırılması. olarak değil. ul uslararası işçi sınıfı dayanış
mas ı n ı n en güçlü s i lahlarından biri olarak bakmak gerekir.
Enternasyonalizmin hayata geçi rilmesinde. sosya l ist ülkelere ve onların işçi s ı n ı f ı par
tilerine karşı tak ı nılacak tutum önem kaza n maktadır. Sosyal ist ül kelerin d ünya devrimci
sürecindeki bel i rleyici rolleri, emperyalizm i n , bu ül kelerin sayg ı n l ı ğ ı n ı ortadan ka l d ı rmayı
amaclayan saldırılarının temel nedenlerinden biridir. Revizyonizmin de eşl i k ettiği bu sal
dırının bir diğer temel nedeni ise, kapital ist ül kelerde sosyalizm yol unda i lerleyen işçi sı
n ıfı hareketine. sosyal ist ülkel erdeki sosyalizmin kuruluşu deneylerin i n taşıdıijı evrensel
değerin i n ka r ettirilmek istenmesidir. Gerçekte bilimsel sosyal izmin il keleri. yalnız teorik
formü lasyonlarıyla ve partilerin programlarıyla ifadesini bulmaz. Gerçekleşmiş olan, var
olan sosyal izm deneyi de evrensel bir öz taşır. Kuşkusuz bu, sosyal ist ü lkeler işçi sınıfı
partilerine bir ayrıcal ı k yaratmaz. Ancak sosyal izm deneylerinin evrensel özü n ü n i rdelen
mesi, bilimsel sosyalizm in evrensel i l kelerinin savunulmasına yakından baOi ıdır.
Kuşkusuz b u , sosyal ist ül keler işçi s ı n ı f ı partileri n i n eylemleri hakkı nda farkl ı görüş
acıları n ı n bul unamayacaOı anlamıra gelmez. Sosyal ist ül kelerdeki sosyal izm deneyinde,
daha ileriki sosyal izm deneylerinde aşılacak yönlerin bulu nması doOald ır, kaç ı n ı l mazd ır.
B u noktalarda. sosyalizm m ü cadelesin i n deOişik aşamaları nda bul unan işçi sınıfı partile
rinin eylem programla rıyla, varolan sosyal izm deneyinin karşılaştırılması, yeni prespekiil
lerin acılmasını saOiayacaktır. Ancak deneyler ve prespektifler a rası ndaki bu karşılaştır
mada, ayrı l ı k noktaların ı n ortaya c ı ka rılması doğal olmakla birlikte. asıl amac sosyalizmin
kurul uşunda işçi sınıf ı n ı n yaratıcılığı n ı n geliştirilmesi, orta k m i rasın zeng in leştiri lmesid i r.
Bu nederile, kapital ist ül kelerde bugü n önerilen sosyal izme geçiş biçimleri n i n ceşitliliOinl.
sosyal ist ü l keler deneylerinin a leyhine bir gösterge olarak tanı tmaya calışan t u t umlar ve
b u na dayanan «eleştiriler» bilimsel bir temelden yoksundur. Hele bu g irişimlerin sosyal ist
ü l keler deneyinin gözden düşürülmesine yol açma son ucu n u dağura bilecek biçim ler al
ması, ul uslara rası işçi s ı n ı f ı n ı n birliOine sadece za rar verir. Bir ülkenin işçi s ı n ı f ı partisi
nin ülkesinin emekçi yığı nlarında kökleşmesi, yıOınla rca onaylanan bir imaja sahip ol
ması, o işcl s ı n ı f ı n ı n sosyalist ü l keler deneyi karş ısında enternasyona listce t u t u m u n u n al
ternatifi olamaz.
1 976 yıl ı n ı n ul uslararası işçi s ı n ı f ı hareketine getirdiği en önemli tartışma kon uların
dan biri de, sosyalizm i n k uruluşunda devlet iktidarı n ı n alaca ğ ı biçim. yani «proleterya dik
tatörl üğü>ı konusudur. Fransız �münist Partisi'nin, y ı l ı n baş ı nda yapılan 22. kongresinde,
«proletarya diktatörl üğüıı n ü n parti tüzüğündeki a ma clar a rasından çıkarıl ması kararlaştı
rılmıştır. Alınan kararın gerekcesinde, (( p roletarya d i ktatörlüğüıı n ün, F.K.P.'nin ü l ke icin
de önerdiği sosyal izmin kuruluşunu sağlayacak iktidar biçimini dile getirmed iği ifade edil
mekted ir. Parti nin önerd iği iktidar ise, «işçi s ı n ı f ı n ı n ve d iğer. ka fa ve kol, kent ve köy,
emekçi kategorileri n i n , yani halkın büyük çoğ u n l uğ u n un iktida rııı olarak tanımlan makta d ı r.
« Proletarya d iktatörlüğüıı kavra m ı n ı n , F.K.P 'nin Fransa icin önerdiği sosyalizme ge
çiş yol una neden uymad ı ğ ı n ı n bir açıklaması. 22. Kongreye sunulan merkez kom itesi ra-
50 Y U RT ve DÜ NYA
perunda veril miştir. Ancak bu açıklamada ileri sürülen gerekçeler. parti tara fı ndan ileri
s ü rülen gerekeelerin tümünü kapsamama ktad ı r . Daha genel olarak, 22. Kongrenin ertesin
de pa rti'nin resmi orga nlarında yer alan konuyla i l g i l i açıklama l a r ı n . ş u ana kadar sistemli
bir bütün oluşturd uğ u görülmemekted i r. Kavra m ı n terked i l işinin temel inde, yalnızca «dik
tatörlük» deyiminin akla gelirebildiği olumsuz çağnşı m la n n ya tmo d ı ğ ı , kon u n u n kavramsol
bir çerçeve içinde ele a l ı n d ı ğ ı görülmekted i r. Ancak, bu konuda teorik bir açıkl ığa kavu
şulduğu söylenemez. Kongren in aldığı ka ra r. kon uyla ilgili tartışma ve a raştırmalan nak
lalamak yerine, temelde, bu tartışma ve a raştı rma l a r ı n geniş çapta ya pılması n ı n başlan
gıcı o l m uşt ur.
Proletarya d iktatörl üğü konusu, işçi sın ıfı ha reket i n i n taktik bi r sorunu değ i l d i r. U l us
lara rası işçi sınıfı h a reket i n i n stratejisinin bi r parçasıdır. Diğer bir deyişle. sosyalizmin
k uruluş unun. kapitalizmden sosyalizme geeişin evrensel yosolanylo ilgilidir. Sosyal ist ül
keler Kom ü n ist ve işci Partileri n i n 1 957 U l u sla rarası Toplantıs ı n ı n Deklarasyon'unda sos
yolist devrimin evrensel yasolon formüle edilmiş. 1 960 toplantısına katılan 81 parti tarafın
dan bu belgenin tam olarak dasıeklendiği bel irtilmiştir. B u yasa ların i l k ikisi olarak ş u n lar
sayılmıştır:
«Siyasal i ktida rın. işçi sınıfı tarafından, köylü lerin çoğ u n l uğ u ve emekçi h a l k ı n
d iğer ta bakalan ile ittifak hal inde ele geçi rilmesi;
«Ş u veya b u biçim altında proletarya d i kt a törlüğü n ü n k u r ulması; k i b u n un la ,
topl u m u n i şçi sı nıfı v e m ü ttefikleri tarafından yönetimi ve demokrasinin t ü m emekçi
halka. tüm ul usa yayılması a nlaşılmaktadı r.»
Proletarya dikta törl ü ğ ü n ü n «hang i biçim altında» kurulacağı soru nu, özell ikle ikincı
Dünya Savaşı'ndan sonra ciddi biçimde i ncelenmiştir. Proletarya dikta törlüğünün olabile
ceği biçimlerin çeşitliliği teoride ve pratikte ortoya konm uşt ur. ( Kon uyla d oğ rudan i l işkili
olmamakla birlikte M. Carnforth'un Y urt ve Dünya'nın e l i n izdeki sayısındaki yazısına bakı
nız.) Kuşkus uz, u l uslarorası işçi s ı n ı fı hareketi n i n kol lektif ürünleri, her part i n i n , politika
sını u l usal koşullar ışığında tam bağımsızlık icinde kara riaştı rmasına engel değildir. An
cak. bilimsel sosyal izmin uluslararası işçi s ı n ı f ı hareketı tarafındon ortaklaşa formüle edil
miş i l keleri kon us u nda a l ı nacak kararların. yine bu ha reketin ideoloj i k biri i Çii n i güçlendi
recek bir yöntemle al ınması. konuyla ilgili tartışmaların, kardeş partilerin görüş acılan
nın eşi t l i k içinde karş ı laştırılmasına ola nak sağlaması önemlidir. Fransız Komünist Partisi'
n i n resmi yay ınla rında, « ister bu konuda isterse başkaları üzerinde d iÇjer ü l kelerdeki yol
daşların g i rd iği tartışmada h içbir uygun ol maya n yon görül mediğinin». «bu tartışma n ı n
h e m k uşkusuz zorunl u v e h e m d e , komünist partiler v e tüm demokratik v e devrimci güç
ler a rasındaki günün koşulla rına ve gereklerine uyan yeni i l işkilerin bir yönü olarak görül
mesi gerektiğinin» bel irtilmesi ol u m l u bir gelişmed ir. (France N o u vel l e 4 Ekim 1 976) .
,
desi n i bulacağ ı n ı , böyl elikle iktida rın genel oyla el değişti rmesi yol unun d a acı k t u tulaca-
RAPOR 51
ğ ı n ı öngörmekted ir. Bu bakımdan. topl u m u n yal n ız bilinçl i , aktif, politik çoğunluğunun sos
yal izme geçiş yönünde olması n ı n , yani politik gücler dengesinin sosyalizm lehinde olma
s ı n ı n yeterli olmad ı ğ ı : sayısal, aritmetik çoğunluğun da bununla çakışmosı gerektiği ifade
edil mektedir. B u çerçeve içinde. emekçi halkın demokratik iktid a r ı n ı n başka ülkelerde pro
letarya d i k ta törl üğünün yerine getirdiği fonksiyanları yerine geti receği ileri sürülmekted ir.
Proletarya d iktatörl üğünün kapital izmden sosya l izme geçişte zorunl u bir aşama ol
duğu tezi, sosya l izmin k u r u l u ş u n u gerçek leş t i recek i ktidarın biçimiyle i l g i l i değil, fanksi
yonla rıyla ilgilidir. B u iktidarın daya n d ı ğ ı i radenin kaynağı p roleta rya d i ktatörlüğünün ka
pital izmden sosya l izme geçişte zor u n l u bir aşama old u ğ u tezi. sosyal izmin k u ruluşunu ger
çekleşti recek i k tida rın biçimiyle i l g i l i değil, işlevleriyle ilgilid i r. işe sınıfının iktidarının da
yand ığı i radenin kaynağı ve ortaya çıkış biçimi (genel seçim veya başka yol larla) ne olur
sa olsun, bu iktid a rın uygulamaları. sömürücü sınıfların ekonomik ve politik egemenl ikle
rinin ortodon kaldırılmasına yön e l i k alacaktır. Sömü rücü s ı n ı flar bu egemen l i klerini kendi
iradeleriyle terketmeyeceklerine göre. halkın büyük çoğunl u ğ u n u n i radesiyle de olsa. ter
ketmekten başka bir terci h teri kal mad ığı içi n , b ı ro k ı l madığı için, terkedeceklerd i r . Her dev
let ayg ı t ı . bel irli sı nıfla r ı n belirli bir biçimde davra nmak zorunda ol u ş u n u ortaya koyan po
litik güçler dengesinin k urum laşmasıd ı r. Egemen s ı nıfların egemenl iklerini bırakmak zo
r unda kalışla r ı n ı n olacağı som u t biçimden bağımsız olarak, bu egemenliğin ortadon kal
d ı rılması kabul edildiği sürece. ş u veya bu biçim a ltında devlet ayg ı t ı n ı n varl ı ğ ı kaç ı n ı l
maz olmak tad ır. Devlet ayg ı tının uygutamaları h e r aşamada kitleleri n , halkın çoğunl uğu
nun kararıyla gerçekleştirilecek de olsa. temel sorun. bu uygulamaların gerici s ı n ı fl a r üze
rindeki zorlayıcı n itel iğidir. i l eri kapital ist ü l kelerin pekçoğunda. sosyal ist iktidarın k u
r u l u ş u Için topl u m u n sayısal çoğ unl u ğ u n u n da a ra n ması s o m u t tarihsel koş u l l a r ı n zorun
lu sonucu olabilir. Ancak, sosya l ist i ktida r ı n ol uşmasındaki bel i rleyici öğe. sayısal çoğun
l ukla da tamamlanmasından bağımsız olarak, politik çoğunluğun. yani politik güçler den
gesinin kazo n ı l mosıdır.
J a ponya Komünist Partisi'ni n 28 Tem m uz 1 976'da Tokyo'da yaptığı 13. Olağanüstü
Kongresi'nde kon uyla ilgili olara k a l d ı ğ ı kara rlar. bazı nokta larda tartışmaya bel irli b i r
a ç ı k l ı k getirecek n i te likie olm uştur. Kongre'de. « M a rx v e Engels'in p roleta rya d i ktetörl üğü
kavramını, topl u m u n sosya l ist d önüşü m ü n ü n . sosya l ist bir devlet ik tidarı n ı n k urulmosın
don geçtiğini bel irtmek üzere oluşturd uk l a rı ı> v u rgulanarak « p roleta rya dikta törl ü ğ ü n ü n
emekçilerin iktidorıyla e ş a n l a m l ı olduğu>> ifade ed i l m i ş t i r
« P roletarya d iktatörlüğü» kavra mı üzerindeki i ncelemelerin. bilim sel sosyal izmin ev
rensel i lkeleri gözetilerek derin leştiril mesi. kapital izmden sosyal izme geçişte somut tarih
sel koşullara uygu n yolları a raştıran işçi sınıfı hareketlerin i n ideolojik hazines i n i n zengin
leşmesine kalkılı olacak t ı r. Ancak 1 976 Berli n konferans belgesinde de i fades i n i bulduğu
gibi, işçi sınıfı partilerini n , ıcişci s ı n ıf ı n ı kapitalist sisteme ' boy u n eğd i rme son u c u n u do
ğal olarak verecek her türlü pol itika ve ideoloj iyi reddetmeleri». s ı n ı fsal ka rakte rlerinin zo
run l u gereğid ir. B u n u n Icin «işçi sınıfı portilerinin güçlend iril mesi ve onları işçi sınıfı ve
tüm emekcilerle bi rleşti ren bağların sık ıloşt ı rı l ması ve kara rl ı l ı kla çalışma». işçi s ı n ı fı par
tilerinin ideoloj i k temel i n i n safl ı !}ı n ı n korunmas ı n ı ve güçlend irilmesini içerir.
52 YURT ve DÜNYA
ların açılmasına ön ayak olacak değişikliğin, onco k ül kedeki üç temel pol itik a k ı m ı n , ko
münist, sosyal demokrat ve kotalik a k ı m l a rın işbirliğiyle gercekleşti rnebi leceği göruşünü
içermektedir. Yukard a k i böl ü mlerde d e bel irtildiği gibi, itolya'nın sosyo-pol itik gelişimi,
uzun yıllar devlet ayg ı tıyle bütünleşmiş HDP ile. topl u m un değişiminden yana güçler o ra
s ı nda bir k ut uplaşma yaratmıştır. HDP yönetiminin tekelci gruplarla v e gerici devlet ayg ı
t ı y l e bütünleşmiş o l m a s ı n a rağmen, u z u n iktidar dönem inde dayandığı yığı nlar. katolik
akımdan kopmam ıştır. Daha d a önemlisi, H DP'y i , hôlô bu a k ı m ı n en köklü temsilcisi ola
rak görmek tedi rler. Gerici hristiyan demokra t yöneticilerin. i k t idar tekellerini koruya ra k
toplumsal ve ekonom ik bunal ı m ı n çı kış yol l a r ı n ı t ı kamaları, topl umdaki kutupl aşmayı de
rin leşti rmekted i r. Oysa kata l i k a k ı m ı n içinde yer eden emekçi yığınlar ve orta tabaka l a r
italyan topl u m u n u n kökl ü dönüşümü isteğine yabancı d eğill erd ir. b u dönüşüm o n l a rı n d o
çıkarl a r ı n ı yansıtmaktadır. i . K . P ü l ke n i n yapısal dönüşümüne giden yol un, toplumda bu
gün varolan bu k u tu plaşma derinleştirilerek değ i l , bu k ut uplaşmo aşılara k ve kökl ü dönü
şümler sürecinde kitlelerin pol itik ba kımdan değişti rilmesi son u cunda ortadan kal d ı rılara k
aşıla bileceği tesbitini yapmıştır. i . K . P.'nin önerdiği ta rihsel uzlaşma, temelde, örgüilere de
ğil, kom ü n istler d ışındaki akımların taban ı na yap ı l a n bir öneridir. «Tarihsel uzlaşmaıı n ı n
öncel ikle tabanda gerçekleşti rilmesi öneri lmek tedir. B u ba kımdan. « ka tol i k a k ı m» deiyimi
n i n , sadece hristiyan demokratları bel i rimediği i fade edilmekted ir. Yapılan. sadece �er
hangi bir «ortak h ük ümetıı önerisi de değildir. Temel a k ı mlar a rasındaki birliğin a lacağı
somu t pol itik biçim. somu t koşullara göre bel i rlenecek ve bir h ükümet ortaklığından çok
daha zengin bir çeşitlil iÇje dayanaca k t ı r.
i .K.P.'nin bu önerisi. sosyal izme giden yol da topl u m u n b i rbirine d üşman kamplara.
i kiye böl ü n memesi gereği n i d i kkate a l ma ktad ı r. B u so pta m a n ı n . Avrupa ' n ı n ileri kapital ist
ü l kelerinde bel i rleyici bir önemi vard ı r. Özellikle italyon topl um unda ağırlıklı bir yer tutan
orta taba ka ların. kent ve kır küçük burj uvazisinin sosya l izme giden yola kaza n ı l ması. bu
yol u n . topl u m u n n i h a i k u tuplaşmasına neden olmadan gerçekleştiri l mesinde öneml i bir yer
tutmakta d ı r. i . K.P.'nin bel irl emelerine göre. sosyal izme giden yolda toplumun k utuplaşma
sı. emperyal izmin ü lkeye d alaylı ya da doğrudon müdahalesi icin elverişli koşullar yara
tacak, iç gericiliğin. faşizm i n topl uma hakim olmasına yol çıçabilecektir. italya'da faşizm
teh l i kesi, artık 1 920'1erde olduğu gibi ((ta ba nda n » , kitle desteğ iyle gelecek bir faşizm teh
l ikesi değildir. Faşizm tehl i kesi bugün ord udan, bürokrasinin üst kesi mlerinden gelmek
tedir. Ord u n u n üst kademeleriyle neo-faşist örgütlenmeler a rasındaki organik i l işkiler. bazı
general lerin ayaklanma g irişi mleriyle açığa çıkmıştır. « i talyan Sosyal Hareket i » gibi neo-fa
fiş! örgütlerin işlevi, artık, faşizmin tabandan gel mesin i sağlamak değil, yukard a n gelecek
faşizmin v u r u c u gücünü ol uşturma k. topl umsal örgütlen mesini gerçekleştirmektir. Faşiz
min iktidara el koymadan önce geniş bir topl um sal desteğ i kaza n ması ola s ı l ı ğ ı , hemen he
men bütün d ü n ya ü lkeleri içi n günümüzde ortadan kalkmış gibidir. Ancak iktidara el koy
d uktan sonra bu desteği n oluşturulabileceği düşünül mek ted i r. B u n u n tam karş ı t ı olarak.
işçi s ı n ı f ı n ı n . top l u m u n çoğ u n l u ğ u n u iktidara gelmeden çok önce kaza n ması perspektifinin
ortaya çıkması, gerçekte d ü nyadaki güçler dengesindeki kötü değişikiJğin bir son ucudur.
RAPOR 53
güçlerin eylem birliği yapmas ı n ı , işçi s ı n ı f ı n ı n ağırl ı ğ ı n ı n orttınlmasını ve kom ün istleri n
ulke yönetimine doğrudan kat ı l m a s ı n ı önermlşt l r. i . K . P., erken seei mierin de pol itik d u ru
m u kökünden değiştirmeyeceğini, seçim son u na kadar sorunları erteıemeden, politik güc
ler arası ndaki işbirliğinin oluşturula bileceği n i bel i rtmiştir. B u n u n icin erken seeimler ye
rine bir «demokratik birlik hükümeti» k u rulmasını önermiştir. Buna rağmen HOP yönetimi
nin. işci s ı n ı f ı n ı ve i .K.P.'ni ülke yönetiminden uzakta t utma pol itikası nda d i renmesi erken
seeimieri zoru n l u k ı l mıştır. Erken seeimierinden i.K.P. çok daha gu clenerek çıkmış, h içbir
sorunun kendisine d a n ı ş ılmadan cözülemeyeceği bir güc haline gelmiş ve ü l ke icin öner
dii;ii prespekiilin olgunlaşması icin daha elverişli koşullar doğmuşt ur. Seeimlerden sonra
«demokratik birlik hük ümeti» önerisi tekrarlanmıştır. Anca k , yine HOP'nin a n ti-komünist
tutumu bu önerinin gerçekleşmesini önlemiştir. i .K.P., ü l kedeki buna l ı m ı n daha da derin
leşmarnesi amacıyla, yerel ve merkezi organlarda sahip olduğu g ü ce dayanarak, H OP'nin
azı n l ı k hükümetinin güven oyu almasına olanak sai;ilamıştır.
Ne var ki, HOP azın l ı k hük ümetin i n kurulmasından sonra. izlenecek ekonomik pol ıti
ka konusunda yoğ u n bir m ücadele başla m ı ştır. HD hükümet ekonomik bunal ı m ı n a ş ı l ması
Icin, u cret artışla rının sın ı rlandırılmasını da iceren bir «kemerleri sıkma pla n ı » hazırlamış
t ı r. Bunal ı m ı n aşılması yolunda ic piyasadaki tüketimin d e yeniden d üzenlenmesinin d e ge
rekli old u ğ u görüşLinden hareket eden i .K.P., e k ernerieri sıkma» görüşüne ilke olarak kar
şı çıkmam ıştır. Ancak, i.K.P., bu yönde alınacak tedbirlerin, ü l kedeki ü retım ve tüketim
ya pısını kökünd � n dei;iiştl recek, yeni amaclar icin örgütlendi recek bir pla n ı n içinde d üşü
n G i rnesi gerektii;iini bel irtmekted ir. I . K. P.'ne göre, ekernerieri sıkma» , ekonomik kaynakla
rın yer değiştirmesi sürecin i n bir evresid i r, kendisi icin bir amac dei;jil . Ancak bugunkü
evrenin, demokratik bir dönemece dönüştü rulm esi kon usu, parti calışmalarında önemli bir
yer t u tmaktad ı r. i . K . P.'nin konuyla i l g i l i kara rı nda şöyle denil mektedir: « Kapitalizmin buna
l ı m ı na, işci s ı n ı f ı n ı n yönetici rolünü lspatlayacak, onun çevresinde bir toplumsal g ücler
blok u n u birleştirecek ve ü lkeye, bir dönüşLım sürecin i n başla ngıcı olan yeni bir politika
kazandıracak biçimde müdahale etmek gereklidir.»
HOP azı n l ı k hükümetinin önerd i i;j l •kemerleri sıkma» plan ı n ı n halyan işçi sınıfı nda ve
emekçi yığınlard a yarattığı tepki ve d ireniş. i.K.P.'n l , önerd i ğ i ekonomik gel işme doğrult u
s u n a daha büyük bir a ç ı k l ı k kazandırma yönünde çal ışmalarını yağu nlaştırmaya yönelt
m i ştir. i .K.P. Merkez Komitesi' n i n ve Merkez Denetleme Kurulu'nun 20-22 Ekim tari h l erin
d e yaptığı toplantıda sorun geniş çapta ele a l ı n m ışt ı r. Toplantıda; «sorun u n , bunal ı m ı n
,
nasıl, hangi hedefler icin, hangi perspektiflerle aşılacağı old uğu», «emekçilerin, tünelden
cıkıldıktan sonra, aynı toplumsal ve siyasal güçlerle, aynı kişilerle işe yeniden başlama
yacaklarından emin olmak istedikleri» bel irt i l m iştir. I . K .P. Genel Sekreteri Berlinguar top
lantıya sunduğu raporda şöyle demiştir: «Temel sorun, güçlü mücadeleleri gerekti ren bir
zorunl u l uk da olsa ekonomik ve mali bir yıkımı önlemek değ i l ; ülke pol itikas ı n ı n yeni bir
yöne çevrilmesi anlamını da taşıyan, ekonomik, toplumsal g el işmen i n geçmiştekinden fark
,
lı amaclar doğrultusunda yeni temellere oturlulmasını sağlamaktır. Başkala rının bu soru·
n u u n uttukları. geciştirmeye çalıştıkları ya da basit demeelere indirgerneye uğraştıkları
ölçüde, bizim onu en öne çıkarmam ı z, tüm açıklığıyla ve somutluğuyle koymamız ve her
alandaki g i rişi mlerimizin merkef i yapmamız gerekmektedir. B u n edenle, pa rtimizin tüm
otoritesini, y u rttaşlarımızın ülkenin icinde bulunduğu ve önu al ı nmaz iflası engellemek için
ivedi ted birlerin gerekl i l i ğ inin bilincine varmas ı na yard ımcı olmak icin kullanırken ; öte yan
dan da olup biteni koderel bir tutumla kabullenme ve en kötüye hazırlıklı olmaya götüren ,
ülkeyi tevekküle ve yü reksiz bir ruh haline sürükleyen girişimlerle de mücadele etmek zo
rundayız. Bu girişimler başka siyasa l , toplumsal güc ve grupların tutumu olabilir; ama ne
bugün ne de hiçbir za man komün istlerin t u t u m u olamaz.» (L'Unita, 2 1 . 10.1976) . Berlinguar
aynı raporunda, «başa rının şart ı n ı n , somut son uclar elde etmeye yönelik örgütlü bir kit-
54 Y U RT ve DÜNYA
le hareketi old uğunu» bel i rtmiş; «sorunları, çözümleri icin geniş k itleleri kazanmak ve on
ları mücadeleye katmak yol uy la aşma biçimi n i n , her za man için geeerli bir yol old u ğ u n u »
hatırlatm ıştır. Parti Başkanı L u i g i Longo d a . partinin tüm topl um karşısındaki soru m l u l u
ğuna değinerek şöyle demiştir: « U l usal soru m l u l u ğ u m uzun ölçüsü, her zaman olduğ u m uz
şeyi olma kapasltem lze; komü n ist ima i ımızı, kendi rolünü hiçbir zaman reddetmediği için
gelişmiş ve büyümüş güc olma ima ı ı m ızı değiştirme değil, pekiştirme kapasitem ize bağlı
d ı r.» (L'Un i ta , 22.1 0.1 976)
Kapita l izmin derin leşen buna l ı m ı n ı n ortaya c ı ka rd ı ğ ı son uclar tüm kapitalist d ü nya-·
daki işçi sınıfı partilerinin eylemlerinin geliştirilmes i n i gerektirmektedi r. Ul usal k urtulu.ş
ha reketinin karş ılaştı ğ ı yeni sorunlar da, aşağıda görüleceği gibi. dünya n ı n u l usal kurtu
l uş hareketleri kuşağında faal iyet gösteren bilimsel sosyalist partilerin de, yaratıcı biçim
de bu sorunla ra yaklaş ı m ı n ı zorun l u k ı l ma ktad ır.
Y u ka rki böl ümlerde bel irtildiği gibi, kapita l izmin genel bunal ı m ı n ı n derinleşmesi. em
peryal izmin geri ve bağ ı m l ı ü l keler üzerindeki egemenliğini yeni yöntemlerle sürdürme ça
balarına yol acmaktad ı r. Ancak bu yeni yöntemler, emperyalizmin gerilemesinin. d ü nya
RAPOR 55
üzerindeki beli rleyici etkisini yi ti rmesinin bir sonucu ve belirtisidir U l usal k urtuluş hare
ketleri, sadece görece değil, mutlak olarak da ilerlemektedir.
56 YURT ve DÜNYA
l uş hareketlerinin topl umsol sorunları gündeme gird ikçe, bu sorunlara karş ı a l ı non tutumlar
fork l ı loşmoktod ı r. Emperya lizmin i ç gerici g üçlerle k u rd uğu it tifok ve ekonomik sömürü me
kan izmasını pol i t i k baskı yöntemleri nden öne çıkarması. u l usol k urtul uşla toplumsol k ur
t u l uş u koynoşt ı rmoktod ır. Yerel burl uvazi emperyal izmle yeni bağlar k u rmokto d ı r. Emper
ya l izmle bütü nleşmemiş yerel burj uva ta baka ları. geriliğin toplumsol kökenieri nin temiz
lenmesinde. kapitalizm i n egemenliğini engel leyen dönüşümlerin yapılması nda kara rsız,
uzloşıcı bir t u t u m izlemek ted ir. U l usol k u r t u l uş mücadelesi nin ilerletilmesinde işçi s ı n ı fı
n ı n rolü a rtmaktad ı r. Orta Doğ u'daki Ara p rejimleri n i n yönetici kesimleri, küçük burj uva
«demokrat» kad rolar. bu ülkelerde güçlenen yerl i burj uvaziyle bağlarını güçlendirme co
bosı ndod ı rlor. Mısı r'da büyük burj uvazi ül keyi anti-emperyalist çizgiden cıkarmış, emper
yalizme bağ ı m l ı bir ü l ke haline sokmo yön ünde ilerlemektedir. Suriye'de de ülkeyi kopi
tolis t yola sokmaya calışan g üçlerin kilçük burj uva lider kadrosuyla bağlarını sıkloştır
mosı. bu ül kede de ul usol k u rtuluş hareket i n i n büyük sorunlarl a karşılaşmasına n eden ol
m u ş t u r. Orta Doğu ü l kelerindeki son gel işmeler, küçük burjuvaziden gelen l ider kadroları
nın. u l usol k u rt u l uş hareketleri n i n g ü n ü m ü zd eki oşamosında oynayacakla rı rol soru n u n un
yeni koşullara göre değerlendirilmesini gerektirmektedir. Genel olara k , bu lider kodrola
rın geliştird i kleri s ı n ı f çıka rla rı . topl u m un gelişmesinin nesnel zorunlul u k ve gereksimle
riyle çel işkiye d üştükce. bu kadrolar «devri'm ci demokrat» olmak tan. küçük burjuvazinin
geniş t a bakaları n ı n ve emekçi kitlelerin sözcüsü olmakto n cıkmokto d ı rlor. Ancak, küçük
burj uvaziden gelen devrimci kodroların tüm k itlesinin tutucu ve gerici sayılması do kuşku
suz ul uso l k u rt u l uş h a reketleri n i n zayı flamasına yol ococoktır. Böylesi bir sekter tutumlo
Ara p u l usol k u rtuluş hareketi bünyesinde varolon celişkilerin keskinleştirilmesi, bu hareke
tin bugün karşı karş ıya old u ğ u sorunları daha do o ğ ı rloştırocoktır. U l usol güçlerin birliği
icin çalışma k. tutarl ı demokra t l a rın vozgecemeyecekleri bir görevdir.
Ancak. birl i k yol unda horcanocak çaba la rın boşorısı n ı n . subjektif isıekiere değ i l . top
l umsol gelişmen in objek t i f doğrultusunun koyduğu s ı n ı rlara bağ l ı olduğu u n utulmam a l ı d ı r.
Kuşkusuz kücük burj uvaziden koynaklanan politik hareketin icindeki derin sofloşmo n ı n ,
ul uso l k u rt u l u ş hareketine verd i receği geçici d e olsa büyük kayıpların önüne geçilmeli
d i r. Ancak. Arap topl umlarındaki nesnel gelişmenin. u l usol k urtuluş ha reketinde işci s ı n ı
f ı n ı n öncülüğ ünü ispatlama yönünde olduğunu unutmomak zorunludur. Arap Kom ü n is t
Portilerin i n 1 975 Nisa n 'ındaki kon feronslorı. temel görev olarak, i ş c i sınıfının rol ü n ü n o r t
t ı rılmos ı n ı sa ptamıştır. B u gelişme i s e küçük burjuvazideki ayrışman ı n doğrudon sonucu
olmayaca k tır. Belirli bir topl umsol ve politik sürecin sonucu olaca k t ı r. Bu yüzden Ara p
ul uso l k ur t u l uş hareketindeki yaroların k ısa sürede sorıl ıp. hemen bir n itelik sı cromosıno
ulaşması beklen meme l i d i r.
Em peryal izmin u l usol k u rtuluş ha reketıerini tecri t etmek 've top l umsol hedefleri nden
saptırmak pol i tikası. bu hareketin sosyolist ü lkelerle ittifo k ı n ı bozmavı do hedeflemekted i r.
Suriye'nin mill iyetçi yönetiminin Filistin d iren işine karş ı kışkırtılmosındo, özellikle Sovyet
ler B i rl iğ i ve sosyolist sistem ülkelerinin. Arap u l usol kuttuluş hareketi ile orasındaki iyi
i l işkilerin bir b u n a l ı ma sokulmosı a macı büyük bir yer tutmuştur. Sovyetler B i rliği'nin Ara p
ul usol k urtul uş ha reketiyle doyo n ışmosı, bazı Arap ülkeleriyle devletten devlete il işkiler
biçi m i nde olmakta d ı r Ancak asıl dayanışma, Sovyet halkı ile Arap halkları oras ındaki
doyon ışmodır. Devletten devl�e ilişkilerin, hal klor e rsındaki dayan ışman ı n cıkarları esas
a l ı no ra k bicimlenmesi doğald ı r. E m peryalizm ise. Suriye yönetimin in macera cı t u t u m u n u ,
Sovyetler B i rliği ile Suriye o rasındaki devletlerorası i l işkileri b u n a l ı ma sokmak, böylece
SSCB ile Arap Halkları orasındaki doyon ışmoyı zorlaştırmak icin k ullanmaktadır. Böylece
S uriye hal k ı n ı n koderinin bütünüyle emperyal izmin insiya tifine girmesi beklenmekted i r.
SSCB'nin s ı n ı fsol konumdon h a reket eden pol itikası ile bu oyun a olanak verilmemiştir.
Ancak, SSCB'ni Suriye'yi «cezolond ı rmo»yo çağıra n tutumlar. onti-sovyetizmin ekmeğine
yağ sürmeye devam etmektedi r.
RAPOR 57
BAG IMSIZLIK VE SOSYALiZM M Ü CADELESi iCiCE GiRiYOR
U l usol kurtuluş ve topl umsol kurtuluş görevleri n i n gilgide içiçe gi rmesi, geri ve ba
ğımlı ü l kelerde bağımsızlık ve sosya l izm mü cadeles i n i de daha çok birbi rine yakloşt ı rmak
todır. Öze l l i k l e Afrika ü l keleri n i n topl u msol yapısı, bu ül.k elerde, ul usol bağ ı msızl ı kton
sonra t<opitol izm in k u rulmasına yönelecek güçlerin zayıf, elkisiz kalmasına neden olmuş
tur. Afrika hal klorı n ı n emperyalist baskı ve sömürüyle doğrudon yüzyüze gelmiş olması,
G. Afrika'daki kapitalist söm ü rünün bütün siyah Afrika halkları icin kapitalizmin bir örneği
olması. kıloda sosyal izme d uyulan özlemi güclendi rmektedi r. Angolo'do ü l keyi bağımsız
l ığa götüren MPLA örgütü n ü n bili msel sosyal izmi kendisine temel o lması ve örg ü tün bilim
sel sosyolist bir parti haline getirilmesinin kororloştı rılmosı, bu temel verilerin son ucu
d ur. Afrika'nın güneyindeki ülkelerde Ise işçi s ı n ıfları n üfusun old u kça önemli ve m ü co
deleci böl ümünü ol uştu rm aktad ı r. Kapitalist söm ü rü ve apartheld ( ı rk ayr ı m ı ) rejimlerinin
yoroıtığı derin topl umsol adaletsizlik, bölgedeki u l usol hareketlerin daha başlangıçlan ile
ri topl umsol ve ekonomik dönüşüm hedeflerini de taşıması son ucunu doğurm uştur. Afrika
Ulusol Konseyi, 1 955'te kabul eıtiği 'Özgürlük B i l d i rgesl'nde. ul usol bağımsızl ık m ü cade
lesini a nti-tekelci m ü cadeleyle bi rleşll rmekted lr. Öte yondon apartheld rej i m i n i n baskı poli
tikas ı , yeni sömürgeci bir politikanın taba n ı n ı ·ol uşturacak ayrıcal ı k l ı orta tabakaların ol uş
mos ına do fırsat yaratm amıştır. l rkcı rejimlerle işbirliği halindeki bazı kabile şefleri de or
lık tüm saygınl ıklarını yi tirmişlerdir. B u temel veriler, Afrika'daki ul usol kurtuluş hareketi
nin toplumsol Içeriği n i n önüm üzdeki yıllarda daha do derinleşmesine yol açacak nitelik
ted ir.
Gerçek u l usol bağı msızlığın gitgida kendini daha açık d uy u ra n bir göreli olarak or
tada d urd uğu bir başka kıta d o L. Amerika'dır. Ancak, bağımlı bir kapitalizmin, geri l iğin
bütün çel işkilerini derinleştirecek önemli ölçüde geliştiği bu kıtoda do. em peryal izme kar
şı mücadele, sosyal izmin yol u n u açacak kökl ü topl umsol d ön üşümler için mücadele ile
gitgide bütünleşmekted ir. Sosyol ist Küba'nın zaferi, L. Amerika'da sosyal izmin gücünü art
tırmıştır.
Ancak, bağımsızl ı k ve demokrasi hareketinin, dünya n ı n geri böl ümünde kök l ü toplum
sol dönüşümlerl e kaynaşması n ı n ilerlemesi, bu böl ümdeki ü lkeler için sosya l izmin günün
sor u n u haline geldiği sonuc u n u d oğurmomoktod ı r. Bu toplumsol dönüşümlerin gerçekle
şeceği ortam, b u dönüşümlere katılocak s ı n ı fl a rın ve güçlerin n iteliği, devrimci mücadele
ye damgas ı n ı v urmoktod ı r. Öte yandan, ul usol k urtu l uş hareketlerinin önündeki sorunları çö
zerek, daha köklü topl u msol hedeflere yönelmesi. a ncak d ü nya sosyolist sistemiyle, ulus
lara rası işçi s ı n ı fı ha reketiyle daya n ışmasını güçlendirmesine bağlıdır. Bağımsızlık m ü ca
delesi veren halkları yeniden emperyal izmin boyund u ruğuna sokacak türde çözümlere, bu
çözümlerin sovun ucusu t u t ucu unsu rlara karşı ve işçi s ı n ı f ı n ı n rol ünü yükseltmek icin ve
rilen mücadele, bu süreçte bel i rleyici olacaktı r.
58 Y URT ve DÜNYA
iNGILIMI
ARASIIRMA
DEMOKRAS i VE
DEMOKRATiKLEŞ ME SORUNU
Behice B oran
İNCELE M E 1 ARAŞTIRMA 61
gelindiğinde devlet, devlet olara k orta da n kalktığı g i b i demokrasi de sorun
o l m a ktan çı kaca ktır. Top l u msal işlerin görül mesi icin kademeli merkezi
örg ütlenme soru n u devlet so runundan ayrı b i r kon u d u r.
Bil i n d i ğ i g i bi, sınıflar söm ü rü düze n i n i n sonucla rı d ı r. Bu d üzen ü retim
a ra çl a r ı n ı n özel m ü l k iyet i n i n beli rmesiyle o rtaya cıkar. Ü reti m a rac ı a r ı n ı n
m ü l k iyetine sa h i p o l u p da kendi leri ü retimde ca lışmayan kişilerin oluşttr
duğu s ı n ıfla, bu m ü l k iyetten kopa r ı l m ış, birinci sınıfın mül kiyetindeki a rac
ları k u l l a narak f i i len ü retimde bulunan top l u m kesi m i n i n i n oluşturduğu sı
nıf ortaya cıka r; top l u mda ki temel sın ıfsa l ayrışımı oluştu rur. Ü reti mde ça
l ı şa nların ya rattığı değerlerin veri m l i top l u msal şartla rda, onların geeimi
ne ve yeni ü ret ici kuşa klar yetişt i rebil melerine yetecek kadar bir bö l ü mü
n ü n kendilerinde kalmasına miisaade olundukta n sonra, fa zlasına -a rtı k
ürüne veya değe re- ü reti m a raçları s a h i b i s ı n ı f ı n e l koyması «söm ürü»
den i l en olgudur.
Ü retim a raçlarının m ü l k iyetine sahip olan ve kend ileri değer ( ü rü n )
ü retmeyi p de ü ret ilen değere el koya n l a r i l e bu mül kiyete v e değer ü rettik
leri ha lde bu değerin çok büyük böl ümüne s a h i p ola mıyanlar a rasındaki
sın ıfsa l ayrı l ı k ve m ücadele uzlaşmaz b i r ayırım ve m ücadel ed i r. Devlet,
bu ayrışma ve mücadelenin toplumu pa ra m pa rça edip çözül mesine yol
a çmas ı n ı önlemek ve d üzen lemek, ama bu önleme ve düzenleme görevi n i
ü retim a ra ç l a r ı n ı n m ü l k iyetine sa h i p ve ya rat ılan değere el koyan s ı n ı f veya
sınıf l a r leh i ne yapmak üzere o rtaya ç ı kmıştır. Ekonomik g üce sa h i p s ı n ıf
l a r, siya sa l gücü de e l lerinde top lamışlar, te kellerine a l m ı şl a rd ı r.
Ü retim a ra ç l a r ı n ı n m ü l k iyetine doğ ruda n sa h i p veya sermayeye dö
nüşmüş pa ra ile üret i m i kontrol edebilen ve a rtık değeri (ü rü n ü ) paylaşan
sın ıfla rın top l u msal konumu ekonomideki temel ü reti min n itel iğ i n e ve iş
böl ü m ü n ü n gel işmesiyle m ü badelenin (tica retin ve parasal işlemlerin) ka
za n d ı ğ ı öneme göre değişmişt i r. Bilindiği g i bi , ekonom i n i n ta rıma dayan
dığı ve tarı msa l ü reti m le el sanatları nda köle emeği n i n k u l l a n ı l d ı ğ ı « köleci
topl u m » l a rda köle s ı n ıfı tüm ka mu h a k l a rı ndan yoksun bıra k ı l m ı ş, «yurtta ş»
say ı l m a m ıştır. Toplumun s iyasa l yaşa mında o n l a rq yer veri l mem i ştir. Siya
sa l güç ve devlet aygıtı «özg ü r yurttaşla r» el inde olmuştu r. Ne va r ki,
köleler d ışında k i «özg ü r y u rtta ş l a r» eş türden değ i l d i . Büyük topra k sa h i p
leri, küçük ü reticiler, den izci l i ğ i n ve kara yol l a r ı n ı n gel işti ril mesiyle tica reti
başl ıca uğra ş edinenler (ticaretle ed i n i le n servetler her ne kadar yine top
ra ğa, ta şınamaz m a l l a ra yatıyord uysa da) a ras ında ayrış ı m l a r va rd ı. Ya n i ,
«özg ü r yu rtta şla r» a rasında da s ı n ı f ayrımla rı oluşm uştu. Köleci to p l u m l a rda
demokrasi, ü retimde ca l ı şa n ve ü reten kölelere egemen olan « h ü r yu rt
taşla r» sı n ıfla r ı n ı n kendi a ra la rında s iya sa l g ücün payl a ş ı m ı n ı aya rlaya n,
sınıfsa l güc ora n l a r ı n ı n siyasal i ktida ra yansıma s ı n ı sa ğ l ıya n b i r işle
yiş olara k meydana ç ı ktı. Bunda, i l kel topl u m u n gelişmiş son aşama la-
6 2 Y U RT ve DÜNYA
rında uyg u l a n a n toplantı ve ayiama geleneğ i n i n de etkisi olmuş olabil ir.
Köleci topl u m l a rda «özg ü r yu rttaşlar» s ı n ıfları a rası nda çel işki ve m ü
cadelenin keskinleşip sertleşti ğ i dönemlerde «tira n » l a r, kra l veya i mpara
torl a r, ortaya ç ı k ı p d u ru ma e l koyd u. Köleci toplu mlarda da fa rklı demok
ras i biçiml eri görüldü.
Feod a l to plum yine ta rımsal ekonom iye daya n ıyordu ve temel m ü l ki
yet topra k m ü l k iyetiyd i ; toplum, topra k l a rı n fi i l i m ü l k iyeti ne sa h i p feoda l
beylerin egeme n l i ğ inde küçük b i ri m ler ha l i nde biçimlenmişti . Feoda l bey
ekono m i k olduğu kada r siyasa l g ücü de e l i nde to pla m ı ştı. Ya rg ı h a k k ı ve
yetkisi de ondayd ı. Köle g i b i pazarda a l ı n ı p satılamayan, bel l i y ü k ü m l ü l ü k
leri yerine g etirmek şartıyla, asgari d üzeyde gee i n mes i ne yetecek kad a r b i r
topra k pa rçası üzerinde onu işleme ha k k ı na sa h i p b u l u n a n sertler ise
ba ğ l ı oldukla rı beyl i ğ i b ı ra k ıp g idebi l i rler, başka bir iş tuta b i l i rlerd i , n e de
herha n g i bir s iyasa l h a k ka sah i pti ler. Bey l i kleri daha geniş b i r topl u msa l
b i rim, b i r «devl et» o l a ra k bi rl eşti ren k ra l l ı k kurumunda k ra l ı n h u kuken
feodal beyler üzeri nde b i r egem e n l i ğ i ve topra k l a rı üzerinde bir m ü l k iyet
h a k k ı v a rd ı ; a m a hu s iyasal ve e konom i k ha k l a r p rati kte -pek etken ve işler
d eğ i l d i . Ekonom i k ve siyasa l birimler olara k beyl i k ler ve egemen sınıf ola
ra k feodal beyler g ü çl üyd ü l er.
Avrupa 'da çok uzun (aşağı yuka rı bin y ı l ) s ü ren feoda l dönem i n son
evreleri nde, on b i ri n c i yüzy ı l d a n başl ıya ra k ve asıl onaltıncı yüzyı ldan sonra
tica reti n ve el sanatl a r ı n ı n gelişme yoluna g i rmesiyle burjuva demok ras isi
de kıyıdan köşeden uc vermeye başladı. Bu gelişme da ha so n ra ki yüzy ı l
l a rda merkezi k ra l l ı k k u r u m u n u n g üclen mesine, bu kurum etrafı nda « u l u
sal dev l et » in ol uşması sürec i n i n belirmasine yol a çtı. Ama öbür ya ndan
da, i n g i ltere 'd e Magna Carta ' n ı n i mza l a n masında olduğu gibi kra l ı n yet
kilerini s ı n ı rlama ve b i rtakım s iyasa l g üvenceler elde etme g i rişimlerine
önayak oldu.
Z a ma n l a «özg ü r kentıı le r oluştu, öze l l i k l e ita lya'da ve Kuzeyde (şim
diki A l manya ' n ı n Kuzey i ) ; daha so n ra la rı Avrupa ' n ı n d i ğer yerl erinde de
ticaret ve el sanayi i n i n geli şmesiyle g üçlenen kentler, g üçsüzleşen ve pa ra
s ı k ıntısına düşen feoda l beylerden «özg ü r l ü k be"ratla r ı n ı ıı elde etti ler. hal
ya ' n ı n << kent devletleriıı nde ve Av rupa 'nın d i ğer << beratl ı ıı kentle rinde <<de
mokrasi» ekonom i k yönden g ü ç l ü s ı n ıfların s iyasa l egemen l i klerinin -devle
tin- yöntemi, biçimi o l a ra k bel i rd i . Bu <<d emokrasiıı le rde ça l ı şa n kitlelerin
yeri ve payı yoktu. O n l a r siyasa l h a k l a rdan yoksu n d u l a r.
Ka pita l izmin gelişmes i n i n, kent s ı n ı rlarının d ışına taşı p k ı rsal bölge
leri de etk isi ve egeme n l i ğ i altına alma sıyl a, ic paza rı geliştirip u l usal e ko
nomiyi ve u l usal devleti ol uşturmasıyla tica ret, sanayi, fina ns, ta rım burju
vazis i ekonom i k o l a ra k g üçlendi. Feodal ü retim i l işki leri ve o n u n üst yapı
sı siyasa l sistem, devlet biçimi, kapita l izmin gel işmes i n i ve bu rj uvazi n i n
64 Y U RT ve D ÜNYA
a l maşığ ı n ı seçt i ; oysa. burj uva egemenl i ğ i ve yöneti m i için en uyg u n dev
l et biçimi burj uva demokratik c u m h u riyetti.
66 YURT ve DÜNYA
riye dayan işçi s ı n ıfı h a re ketinin beli rleyici rol ü n ü n sonucuyd u . işçi s ı n ıfı
ve sosya l ist çevre ler d ışında da, be l l i yıl larda oy vermen in s iyasa l i ktidara
katı l ma demek o l m a d ı ğ ı , « k lasik özg ü r l ü kler» in h a l k kitleleri a çısından de
mokrasi icin yete rl i o l madığı, demokras iyi daha geniş toplumsa l kapsamda
d ü şü n me k ve uyg u l a m a k gerektiği düşü ncesi yayı l ma ya ve tutunmaya baş
l a d ı . Ma rx ' ı n ded i ğ i gibi genel seçimler, ke ndi ba şına, egemen sın ıfta n hangi
kişilerin i ktida r ko ltuğuna oturu p işçi ve emekçi k itleleri yönetmesi n i be
l i rl emekten başka b i r sonuç vermiyordu. Ama işçi s ı n ı f ı n ı n b i l l i msel sosya
l ist teo riyi özü msem iş ve sosya l izmi hedef a l a n siyasal h a reketi nin ve ö r
g ütle n i ş i n -pa rtisinin- politik a re nada yer a l ması ve za ma n l a güçlen
mes i , g ü c ü n ü süre k l i a rtt ı rmasıyla d u ru m değişmeye başl a d ı . işçi s ı n ıfı a r
t ı k kendi tems i l c ilerini pa rle mentoya gönderebiliyordu. i şçi sınıfı temsilci
leri pa rlamento dışı nda k i örg ütl ü işçi s ı n ıfı ha reket ine, o n u n tuta rl ı ve g ü ç l ü
mücadelesine daya n a ra k parlamentoda -iktida r düzeyin de- e t k i n rol
oy n ıyabiliyord u . işçi s ı n ıfı için parlamento öncel ikle bir foru mdu, egemen
s ı n ıf b u rj uvazi n i n ve o n u n siyasa l i ktid a r ı n ı n perde a rkası oyu n l a r ı n ı , işçi
ve emekçi kitleler a ley h i n e sürd ü rd ü kleri pol it i ka ve « icraatı» , u l usal bağım
sızl ığa ve ç ı ka ria ra aykırı dış politika s ı n ı serg i lemek; işçi sınıfının görüşlerini,
somut so run l a ra somut önerilerini duyurmak, işçi ve emekçi s ı n ıfları n ı n h a k
l a rı n ı savu n m a k üzere k u l l a n ı l a n bir forum . Ama işçi sın ıfı pa rti leri toplum
da g üçlerini ve etk i n l i k lerini a rt ı rdı kça, pa rlar:ı entoda daha güçlü biçimde
tems i l ed i l i r oldu l a r ve bu pa rla me nto dışı ve içi g üçl ü l ük, burjuvazinin
iktidarını bel i rli sınırlar içinde tutmak, dizginlemek olanağ ı n ı ya rattı. Kuş
kusuz i ktida r yine burj uvazi deyd i, ama burj uvazi bu iktida rı keyfi nce, dile
diği g i b i k u l l a na m ıyor, eskisi g i bi kolayca at koştu ra m ıyord u. Ön ünde işçi
sınıfının ve partisinin tuta r l ı , d i rençli muhalefet d uva rı n ı bul uyordu. Pa rla
mento sadece b i r forum olma ktan ç ı ka ra k , burj uva i ktidarını be l l i s ı n ı rlar
içine itelemenin bir aracı da ol maya başladı. i şçi s ı n ıf ı n ı n sosya l izmi hedef
alan pa rti leri, işçi s ı n ı fı n ı n top l u m yaşa m ı nda top lantılar, miting l er, y ü rü
yüşler, p rotestol a r, d i ren meler ve g revlerle verd iği örgütlü ve b i l inçli mü
cadeleyi parlamento içi m ücadele i l e b i ra rada, uyuml u ve eşg ü d ü m l ü bi
çimde yü rütmeyi becerd iler. işçi s ı n ıfı pa rtilerinin parla menter faa l iyet
leri burj uva a n layışına ve pratiğ ine uyg u n « pa rl a mentarizm » i n s ı n ı rl a r ı n ı
a ş t ı . Kısacası işçi sın ıfı parti leri genel seçi mleri v e parla mentoyu «sosya
l istceıı k u l l a n mayı öğrendi ler.
Şimdi Bat ı n ı n gelişmiş, i leri kapita l ist topl u m l a rında şu soru ortaya ç ı k·
m ıştı r: b i r a d ı m daha i leri g i d i lerek, demokratik özg ürlükler, genel seç i m ler
ve pa rlamenter mekanizma çerçevesi n de iktida rı burj uvaziden demokratik,
barışçı yolla a l m a k m ü m k ü n olamaz mı? Bu soruyu Fransız ve ita lyan par
ti leri « evet>> d iye cevapl ıyor, d a h a birkaç batılı parti de öyle.
68 Y U RT ve DÜNYA
s ı n ıfı önc ü l üğ ü ndeki i leri demokrat i k i ktidarına uyg u n b i r mekan izma ya ra
t ı l ı r. Seçiml erde oy çoğ u n l u ğ u i l e beliren ve parla mento çoğ u n l u ğ u n u o l u ş"
tura n « i rade» , toplumdaki bu geniş s ı n ıf ve taba k a l a r ittifa k ı n ı n ve onun
büyük burj uvaziye karşı s ü rd ü rd üğü m ücadelenin b i r i fadesi olur ve i kti
da r bu ittifa k ve m üca de leye daya n ı r.
Bütün bu gel işmeler s ürec i i ç i nd e işçi s ı n ıfı d ışındaki d iğer kol ve ka
fa emekçisi kitlelerin d e politik b i l i nc i yükselecek, b i l g is i a rtaca k, dene
y i m l e ri zen g i nleşece kti r. i ktida r için mücadele ver i l i rken, bu mücadele, onu
ve ren leri de değişti rip geliştirecekt i r. i şçi s ı n ıfı d ışında k i . kitleler kendileri
icin sosya l izmden başka ç ı k a r yol o l madığı son ucuna va racaklardır.
K i m i g�lişmiş kapita l ist ü l kelerin işçi s ı n ıfı pa rtileri n i n barışcı, demok
rat i k yo ldan i ktida rı a l ma tasa rıları ana çizg i leriyle özetlemeye ça l ıştı ğ ı
m ız böyle b i r ta h l i l v e değerlendi rmeye daya n d ı r ı l ma ktad ı r. B u değerlen
d i rme de şu koşulla rl a belirlenmiştir:
- Bir i htilal durumunun nesnel ve öznel şartları yoktu r ve ya k ı n b i r
gelecekte oluşocağa da benzememe kted i r. Buna karş ı l ı k Fransa v e ita lya
g i b i to plumla rda işçi s ı n ıfı partileri genel seçi mler yoluyla iktida rı a la b i le
cek d u ru ma gelmişl erd i r, bu yolla iktidarın eşiğind ed i rler. Yukarda sözü edi
len değerlen d i rmeler b i r ya na , böyle f i i l i bir durum va rdır.
- Demokrati k özg ürlü kleri işçi s ı n ıfı çet in m ücadelelerle burj uvazi
den kopa rıp a l m ı ştır ve bu özg ü rl ü kler işçi ve emekçi kitlelere malolmuştu r.
- S ı n ıfsa l güçler a ra s ında ki oranlar işçi ve emekçi kitleler l e h i n e de
ğ işmektedi r.
- Ulusla ra rası g ü çler denges i n i n sürekli dü nya sosya l i st siste m i , d ü n
ya i ş ç i s ı n ıfı hareketi ve u l usal kurtuluş m ücadelelerinden y a n a değişmesi
nedeniyle d ünya kon jonktürü elverişlidir.
Tasa rla nan yöntemle ve biçi mde oluşa ca k i ktida r, -ol uştu ru labi l i rse
eğer- kapital ist d üzen i n ş i md iye kadar ta n ı d ı ğ ı en tems i l i (topla m n üfu
sun ezici çoğ u n l u ğ u n u temsi l eden), en demokratik ve güçlü i ktidar ola
caktır; ve bel i rtildiğine göre , ya lnız pa rlamentoda sayı çoğ u n l u ğ u n a değ i l ,
top l u mda k i en g e n i ş s ı n ıf v e ta ba kala r ittifa k ı n ı n f i i l i g ücüne v e m ücade
lesine daya naca ktı r. U m u l m a ktad ı r ki, böyles i ne g üçl ü ve demo krati k bir ik
tida r karşısında, soyutl a n m ı ş ve yalnız kalmış olan büyük burjuvazi d i ren
mek, aya klanmalar d üzenlemek g üc ü n ü ve olana ğ ı n ı b u l a m ıya ca k, g i rişi
len politik, ekonom i k , sosya l dönüşü mleri ka buJ etme duru mu nda ka laca k
t ı r. Böylece, dön üşümleri ş i ddete baş vura ra k ka bui etti rmek zoru n l uğu
doğmıyaca ktır. ( Proleterya d i ktatö r l ü ğ ü n ü redetmeleri bu a n la mdad ır) De
mokrat i k yolda n i ktidarı a l ma ve iktidarda ka l ma -ve proleterya d i ktatö r
lüğünün reddi- şu son ucu da beraberinde geti rmekted ir. Genel seç i m ler
de çoğ u n l u k elde edilemed i ğ i nde i ktida r b ı ra kı lacaktır. Sa n ıyoruz şöyle dü-
iNCELEME 1 ARAŞT I R MA 69
şünül mekted ir: öngörülen biçi mde, bi rleşik mücade leler içi nde pekişt i r i l
m i ş b i r s ı n ıf v e taba ka l a r ittifa kı gerçekleşt i ri l i rse. bu, seçi m l e rde oy ola
rak kend i n i gösterecekt i r; hele iktidardayken soru n l a ra geçe rli çözümler
get i ren, halk kitleleri n den ya na ve topl umu ilerleten işler ba şa r ı l m ı şsa. oy
lar eks i l me k şöy le d u rsun, daha a rtacaktır. Yok, oylar gerilerse, b u , ge
çisi b i r d u ra k l a m a olacak, yanlışlar, eks i kl i kler gözden geç i r i l i p düzeltile
cek, m ücadeleye ye niden h ız verilecekt i r.
Ne va r k i , bütün bu dönemde devlet VGirl ı ğ ı n ı koruyaca k, top l u msal
dön üşümlerin gerçekleşti ri l mesinde yen i işlevler yüklenerek daha da et
kinleşecektir. Devlet aygıtının her kes i m i ne den l i demokrat i k l eşti rilse, h a l
kın denet i mi nde ve h a l l<a k a r ş ı soru m l u b i r düzeye geti rilse d e , devletin
ordusu, güve n l i k kuvvetleri, m a h kemeleri, tutuklama ve cezaevleri b u l u na
ca ktır ve bunlar gere ktiği nde k u l l a n ı laca ktır. Demek ki, maddi ceb i r unsu
ru ortadan kalkmış değ i l d i r. Devlet, pol itik i ktida r, ka pital ist topl u m l a rı n
ta ri h i nde görülmemiş ö l çüde demokratik, nüfusun ezici çoğ u n l u ğ u n u n i ra
desine daya n ı r olsa da, bu, büyük çoğ u n l u k için demokra s i ; ayrıca l ı k l a rın
dan, «sö m ü rme özg ü r l üğ ü » nden yoksun b ı ra kılan küçük azın l ı k -büyü k
tekelci burj uvazi- i ç i n ise bir zorlanma olaca � tır. M u ha l efet part i lerine
m üsade o l u n ması. fikir, söz, yayın, ö rgütle nme vb. özg ü rl ü klerin korun
ması bu temel durumu değişti rmez. Nasıl k i kapital ist d üzende m u h a l efe
tin ve sözü geçen demokrati k özg ü rl ü klerin va rol u şu bu rjuva s ı n ıf ı n ı n ege
men l i ğ i n i , gen iş s ı n ıfsa l a n lamda d i ktatörlüğünü, ortadan kaldı rm ıyorsa.
Bu demekt i r k i , öngörülen yen i i ktidar duru m u nda da demok rasi v e dev
let s ı n ıfsa l n ite l i ğ i n i koruyacaktır. B i l i msel sosya l izm teori s i n i n devlet ve
demo krasi kon ula rında ortaya koymuş olduğu temel doğ ru kı rda b i r de
ğ i ş i k l i k söz konusu değ i l d i r.
Gel i şmiş kapita l ist ül kelerde demokrat i kleşme s ü rec ı n ı n giderek işçi
s ı n ıfı n ı n ve emekçi kitlelerin hak ve özg ürl üklerinin gen işlemesinden ya na
bir gel işme göstermesi d üz bir çizgi üzerinde düzen l i i l erlemelerle olma
d ı . Kapita l izmin emperyal ist aşamaya gelmesi, sermayenin yoğunla şması
ve merkezi l eşmes i son ucu dev te kel lerin ol uşmasıyla demokrasi, büyük
b u r j u vazi n i n pol iti k i ktida r ı n ı n biçimlenişi için gereRli ve yara r l ı o l m a ktan
ç ı ktı. Burj uvazi, b u rj uva demokrasisine a rt ı k sa h i p ç ı kamaz oldu. Ve böy
lece, kapita lizmin oluştuğu ve geliştiği dönemdeki tarihsel, ilerici rol ü n ü
yitird i . Demo krati k rej i m i , h a k ve özgürl ü k leri sav u n ma ve korumayı i şçi
sınıfı hareketi yüklendi. Bugün Batı n ı n gelişmiş kapital ist ü l kelerinde ya l
n ız sosya l izm i ç i n mücadelen i n değ i l , demokrasi mücadelesi n i n de öncü
g ücü işçi s ı n ıfı ve onun politik partisidir. Bundan ötürü demokrasi m üca
delesiyle sosya l izm m ücadelesi içiçe geçm iştir. Art ı k sosya l izmi hedef ol
m ıyan b i r demokrasi mücadeles i n i n öne m l i son uçlar vermesi, top l u m u i l er
I etmesi m ü m k ü n değ i l d i r.
70 YURT ve DÜNYA
Tekelci büyük bu rjuvazi i ç i n ekono m i k egemenl iğ iyle uyu m l u otoriter
bir rej i m gere k l i i d i . Ka pita l iz m i n çel işkileri n i n , buna l ı m l a rı n ı n kes k i n l eşip
ş iddetlenmesi, işçf sın ıfı n ı n ve kitlelerin m ücadeles i n i n y ü kselişi demokra
s i n i n a sk ıya a l ı n masına, tekelci büyük burj uvaz i n i n açık teröre dayanan re
j i m i faşizme yol açtı. ita l ycın, Alma n , ispa nyol ve Porte k iz faşizm lerinin
nite l i ğ i n i b i l iyoruz. Ama bugün de faşizm teh l i kesi ortadan ka l k m ı ş değ il
d i r. Ş i l i 'de sosyal izm doğrultusunda demo krati kleşme süreci P i n ochet'nin
'
faşist darbesiyle kesintiye u ğ ratıldı . işçi s ı n ıfının demokratik yoldan i kti
d a ra en yaklaşmış olduğu ita lya'da faşizm teh l i kesi söz kon usudur. ita l
y a , Berli nguar'i n deyimiyle «derin b i r k riz>> içinded i r. ita lyan Komün ist Par
tisi i ktidara katıl mada n sorunların çözülme yol una sokulamayacağı b i l i n
d i ğ i ha lde A B D ve A ET'ni n k i m i ü l keleri ve s ı rtını onlara dayayan ita lya n
tekelci burj uvazisi buna olanak tan ı ma ma kta d ı rlar. ha lyan işçi sın ıfı par
tis i n i n demokrati k i ktidar için şa rt sayd ığı, işçi sınıfının orta s ı n ı f ve ta
ba ka la rla ittifa kı ol u şturu lmuş; pa rtiler d üzeyinde, halyan Ko münist Pa r
tisiyle H ristiyan Demokrat Partin i n bir anlaşma ve uzlaşmaya varmaları
gerçe kleşt i r i l eb i l m i ş değild ir. içinde bulunulan kriz ise i vedi çözüm gerek
t i rmekted ir. Bu d u ru m , ve ABD'nin sol bir i ktidara karşı a l mış görü ndüğü
tutum fa şist b i r d a rbe olas ı l ığ ı n ı g ü ndeme geti rmekted ir. Bu olasıl ı k ger
çekleş i rse, bu defa faş iz m i n gelişi M u ssol i n i ve H itler'i n iktidarı a l ışları
g i b i ol mayaca ktır. Faşizm askeri bir da rbeyl e sa h neye ç ıkacaktır. Batı l ı
gel işmiş ü l kelerde ol uşturu l a n , demokrat i k yolda n iktidara geliş v e sosya
lizmin k u ru l uşuna geçiş strate j i lerinin prati kte gerçek leşeb i l mesinde en
büyük sorun ord u n u n b u rj uvazi lehine m üdaha lesi, iktidarı a l ması olasılı
ğ ı d ı r. Buna ka rşı . ord u n u n kitles i n i ol uştura n safla rın büyük çoğ u n l u ğ u
n u n emekç i l e r olduğu, ordun u n top l u mu ndan tüm soyutla n m ı ş, ayrı b i r d ü n
yada yaşamadığı, ve rilen demokrasi mücadeles i n i n ord u kadrolarını da et
ki leyeb i leceği ve onu demokrasi safına çekebi leceğ i söylenebi l ir. Ö rnek
olarak da Porte kiz'de k i N isan 1 974 devrimi gösterileb i l i r.
ita lyan, Fra nsız ve d i ğer benzeri Bat ı l ı pa rtilerin benimsed i k leri stra
te j i de en kriti k, en teh l i ke ya rata bi lecek nokta « i leri demokras i >> aşa ma
sından ka pital izmin g iderek tasf iyesiyle sosya l i zm i n kurul uşuna geçiş so
runudur. Te kel d ı şı b u rj uvazi n i n önemli büyü k l ü kte sermaye ve işletmele
re sa h i p olduğu ve b u n l a rl a işçi s ı n ı f ı a rasındaki teme l, uzlaşmaz çel işki
nin i leri demok rasi aşamasında ortadan ka l km ı ş o l mayacağı u n ut u l ma
ma l ıd ı r. B i l i msel sosya l izm i n , orta burj uvazi n i n v e küçük burjuva zinin kay
pa k, özel m ü l k iyete s ı kıca yapışkan olduğu konusunda k i uya rısı asla kü
çümsen meyece k b i r n okta d ı r. Sosya l izme geçiş aşamasına gelindiği nde
bu taba ka ların, öze l l i k le o rta burj uvazi n i n güçlü bir d i re n i ş göstermesi , it
t ifa kta n ayrı l ması küçük bir olas ı l ı k değ i l d i r. Bunların bu eğ i l i m le r i n i n d i e
ğ e r gelişm i ş kapital ist ü l kelerce d e deste k leneceğ i v e k ı ş k ı rtılacğ� v e bu-
72 Y U RT ve D ÜNYA
egemen s ı n ıfı burjuvazi n i n kendi egemen l i ğ i n i s ü rd ü reb i l mek için ka pita
lizmin i l k evrelerindeki demokrati k n itel i ğ i n i yitirmiş, demo k rasiye karşıt
bir tutuma g i rmiş ol mas ı d ı r. Emperya l izm, boy u n d u ru ğ u a ltında tutt u ğ u
ü l kelerde demokras i n i n , işçi ve emekçi kitlelerin bil i n çl en i p demokratik h a k
v e özg ü rl ü kler m ücadeles i ne g i rişmeleri n i n ca n d üşma n ıd ı r. içteki orta k
l a rı olan egemen s ı n ıfla r i ktidardan düştüğü, işçi ve emekçi sınıflar i kti
darı aldığı a n ken d i sonunun da geleceğ i n i em perya l i zm ç:le b i l mekted i r.
Ç ü n k ü geri ü l ke le rd e ba ğ ı msız l ı k ve demokrasi mücadelesinin öncü g ücü
işçi s ı n ıf ı d ı r ve diğer emekçi kitleler d e b u mücadel eye a rtan ölçülerde ka
tılmaktad ı r.
Bütünleşmiş bir biçimde verilen u l usal ve top l u msal k u rt u l u ş müca
delesin de, hangi yan ı n ağır basaca ğ ı her topl u mun kendi özg ün d u ru m u
na göre değ i ş i r. Ü l k e n i n sömürge d u ru m u nda olup dış emperya l ist g üc ta
rafından doğ rudan yöneti ldiği h a l l erde (Angola ö rneğ i) veya emperya l iz
min askeri g ü çle ü l keyi işga l ettiği h a l l e rde emperya l izme karşı mücadele
sıcak savaş h a l i n i a l ı rsa ( i k i n c i halde m utla ka bu n ite l i kte o l u r) m ücadele
n i n u l usal ya n ı ağır basa r, içteki s ı n ıfsal m ücadele a rka plana itilir. Buna
karşıl ık, ü l ke n i n s iyasa l bağımsız l ı ğ ı n ı n esas itibariyle s ü rdüğü, emperya
l izmin ü l keyi doğ ruda n yönetmeyi p, yerl i egemen s ı n ıfların kend isiyle bü
tün leşmesi ve işbirliği etmesiyle nüfuzunu y ü rüttüğü h a l lerde ise sınıf mü
cadelesi ön plana g e l i r. U l usal bağı msızl ığın ve egemenliğin g üçlend iri l me
si, g iderek tam elde e d i l mesi, egemen s ı n ı fl a r i ktidarının bu yönde zorlan
rnas ı n a ; emperya lizmin kapı d ışa rı e d i l mesine, iktidarın s ı n ıfsal el değiş
ti rmes i ne bağ l ı d ı r.
iç s ı n ıfsa l mücadele de geri ve bağ ı m l ı topl umun veril i toplumsal d ü
zenine göre değişir. Kapita l izm öncesi i l iş k i l erin a ğ ı r bast ığı, kapital istleş
men in çok zayıf o l d u ğ u top l u m l a rda s ı n ıf mücadelesi temel olarak anti-feo
d a l d i r. Kapita l ist gelişmenin ilerlemiş olduğu a m a feoda l ü retim i l i ş k i leri
n i n ve üst ya pı k u r u m l a r ı n ı n güçlü biçi mde s ü rd ü ğ ü d u ru m l a rda ise a nti
feodal ve a nti-ka pital ist m ücadele üst üste ça kış ı r. Kapital ist ü retim i l iş
kilerinin h a k i m i l işkiler d u ru m u n a geld i ğ i , feodal i l iş k i l erin ancak ka l ı ntı
d üzey i nde ve çözülme s ü recinde olduğu Tü rkiye g i b i ü l kelerde ise s ı n ıf
m üca deles i n i n a ğ ı r basan niteliği a nti-ka p ita l ist oluşudur.1
1 Türkiye'de kapitalist üretim ilişkileri hakim ilişkilc.rdir; tarımda büyük top
rak sahiplerinin büyük kesimi feodalizm artığı toprak ağaları olmaktan çıkmış,
kapitalist işletmecilik yapan çiftlik sahipleri durumuna gelmişlerdir. Feodal ka
lıntılar Doğu ve Güney Doğu Anadolu'dadır, ama orada da kapitalistleşme süreci
başlamış, ilerlemektedir, eski düzen çökme sürecindedir. Türkiye'de büyük toprak
mülkiyeti, «latifundi»ların (büyük malikanelerin) güçlü olduğu Güney Amerika ül
kelerine kıyasla daha küçük ölçekli ve sayıca daha �zdır. Türkiye tarımında, Do
ğu-Güneydogu bölgesi dışında, küçük toprak mülkiyeti ve küçük işletmeler yay
gındır. Bu küçük üretim birimleri dahi kapitalist pazar ilişkileri içine girmiştir;
kendi ürettiğini tüketen, içine kapalı, «doğal ekonomİ>> durumundaki aile üretimi
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 73
U l usal ve top l u msal k u rtuluş m ücadeles i veren topl u m l a r a ra sında
bir başka ve çok önemli açıdan da fa rkl ı laşma vard ı r. Kimi ül kel erde işçi
s ı n ıfı sayıca küçük ve 1 veya subjektif düzeyde (pol itik bil inç, ö rgütlenme
ve örgüt l ü mücadele d üzey i nd e) gelişmemiş ve güçsüz olduğundan u l usal
k u rtu l uş mücadeles i n i n öncülü�ünü yerli burj uvazi n i n emperya l izmle bü
türı leşmemiş, u l usal ekonom i n i n bağ ı msızlı ğ ı n ı n koru nması ndan yana olan,
« u l usal burj uvazi» n itel iğ indeki burj uvazi kes i m i n i n ya pt ı ğ ı görü l m üştü r.2
Küçük burj uvaziyl e u l usal bu rj uvazi n i n y ü rüttükleri u l usa l k u rtu l u ş mü
cadelesi başa rıva ulaşt ı ğ ı n d a siyasal bağımsızl ı ğ ı elde edip yen i b i r devlet
k u ra rl a r. Ama bu s iyasa l bağ ımsLZi ı k d a h i s ı n ı r l ıd ı r. Bi rincisi, eskiden sö
mürgesi oldukları a nadevlet i l e (metropol ile) ya k ı n i l işkileri çoğu zaman
sürer. Da ha öne m l isi, e m perya l ist-kapita l ist d ünya i l i şkilerinin a ğ ı içinde
k a l ı rl a r; emperyal izmin nüfuz, baskı ve söm ü rüsünden kurtulamazla r. Eko
nomik bağı msızl ığı gercekleşti remed ikl eri icin siyasal bağımsızl ıkları da
sınırl ı kal ır. ilk evrelerde güçlü bir i ktidar oluşturup siyasal bağımsızl ı kl a
rını pekişti rse ler, i çte ekonomik-sosyal reform l a ra , b i r devlet sektörü ya
ratmaya girişseler bile, em perya l ist-kapital ist d ünya i l işki leri ağından d ı
ş a r ı ç ı k mayı, k u rtulmavı sağ l ıyacak, sosyal izmi hedef a l a n ve b i l i msel sos
yal ist teori ve p ratiğe daya n a n b i r kal kınma yoluna g i rmedi kleri icin, g ü n
gelir, yeniden emperya l ist- kap ita l ist ü l kelerin safına koyarlar. Bu çeşit ü l
kelerin s iyasa l bağı msızl ı k l a rına kavuşma l a rı n ı izleyen i l k dönem lerde yap
t ı k l a rı ekonom i k -sosyal reformlar, ekonomik devletc i l i k pol itikaları ve e ko
nomide devlet sektörü ol uşturmaları, b i l imsel sosya l izmde « ka pita l ist ol
m ıya n yol » d iye ta n ı m l a n a n k a l kınma yol u n u n bel i rti l eri değ i l d i r. Bu çeşit
g i rişi mler, sonu nda burj uvaziyi g ü çlen d i ren devlet kapitalizmi uyg u la mala
rıd ır. Bu tür ü l kelerin en yen i ve göze çarpan örneği E nver Sedat'ın M ıs ı r'ı
d ır. Daha es k i b i r örneğ i ise Tü rkiye'n i n kend isid i r.
Olaylar göstermiştir ki. a nti-em perya l i st bağımsızlık m ücadeles i n i n an
c a k sosya l izmi hedef alan ve b i li msel sosyal ist teori ve pratiğe uygun stra-
74 YURT ve D ÜNYA
te j i ve ta kti klerle y ü rütü l d ü ğ ü h a l lerde u l usa l ve top l u msal k u rtul uşa ka
vuşu labil me kted i r. Küba ile V ietna m bunun önde gelen başa rı l ı örnekle
ridir. 20. yüzyı l ı n son çeyreğ i nde, tüm geri ü l keler. geri l i kten, sömürüden,
baskıdan k u rtu l u p en i l eri çağdaş uygarlığa ulaşa b i l mek için ay n ı yolu iz
lemek zoru nda d ı rl a r. Bu, top l u msa l gelişme k a n u n l a rı n ı n nesnel, kaç ı n ı l
maz zoru n l u l uğ u d u r.
Tü rkiye, u l usal ba ğ ı msızl ı ğ ı n ı pekişti rip de b i r s ü re sonra y i ne empe r
ya l i z m i n sultasına g i re n ü l kelerin eski b i r örneğ i d i r, ded i k . Böyle olma kla
bera ber, T ü rkiye'n i n ken d i n e özg ü ve bel k i geri kalmış diğer ü l kelerin h iç
b i ri n e benzem iyen b i r d u rumu vard ı r.
Birincisi, Tü rk iye h i ç b i r za man söm ü rge o l m a d ı . Yüzlerce y ı l l ı k, üç kı
taya yay ı l m ış geniş b i r i m pa ratorl u ğ u n b i r parçası ve m i rasçısı olarak u l u
sal egeme n l i ğ ine sa h i p devlet statüsünü korudu. Gelişmiş kapita l ist Ba
tılı devletler i mparatorl u kta ne kadar ekono m i k ayrıca l ı k l a r ve ç ı ka rl a r el
d e etseler. devlet yönet i m i n i ba skı a ltında tutup müdaha lelerde b u l unsa
lar, imparatorl u ğ u n sın ırlara ya k ı n bölgeleri e lden çıkmıya başlasa da. Os
ma n l ı devleti o rtadan kaldırılıp, topra k l a rı işgal edilip, üzerinde b i r söm ü r
ge yönet i m i k u ru l ma d ı . Buna çok yaklaşıldığı nda, em peryal ist B i ri n c i Dün
ya Sava ş ı ' ndan sonra imparatorl uğun a n a top ra k l a r ı i şg a l ed i l i p üze ri nde
çeş itli ye n i devletl�r kurulması tasa rla n d ı ğ ı nda, yerel h a l k d i renme h a re
ketl e ri n i n başlaması. i m p a ratorl u k ordusundan a rta kalan g üçlerin örg üt
lenmesi. ist i k l a l H a rb i n i n başiatı i ı p kaza n ı l masıyla emperya l ist lerin gerçek
leşti rmeyi tasa rlad ı kl a r ı d u ru m önlendi ve M isa k - i M i l l i s ı n ı rları içinde T ü r
k iye Cumhu riyeti .devleti k u ru l d u . isti klal H a rb i ' n i n a ma c ı ist i k l a l - i tam'dı,
bel i rlenmiş s ı n ı rl a r içinde bağımsız ve egemen, u l usal bir devlet i n k u ru l
masıydı. B u n u n için bu savaş a nti-empe rya l ist n itel i kte b i r u l usal kurt u l u ş
sava şıydı.
i k i ncisi, kapita l istleşme sü rec i 1 9. yüzyı l ı n i l k yarıs ı nda n , s iyasa l de
mo krati kleşme mücadelesi bu yüzyı l ı n orta l a rı n d a n itiba ren, ya ni kapital ist
d ü nya em perya l izm aşamasına u laşmadan önce, ama ona doğ ru g e l i ş i r
ken, bşla d ı . U l usal k u rtuluş m ücadeleleri ve savaşları dönemi ta rih sahne
s i nd e hen üz boy göstermem i şti.
B u i k i nedenle, kapita l i stleşme s ürec i n i n a ğ ır a ksa k i le ried i ğ i ve siya
sal demo k ra s i mücadeles i n i n s ü rdürlüdüğü bu ilk uzun dönemde u l u sa l
bağıms ızl ı k soru n u ön plana ç ı k mad ı ; ama örtü l ü olarak verd i . M ücade
le mutlak iyetçi padişa h l ı k re j i m i ne k a rşı siyasa l demo k rati kleşme m ücade
lesiyd i . Bağımsız ve egemen güçlü bir devlet o l uştu rma bu m ücadelen i n
dalay l ı sonucu olara k gerçe kleşece kti . Ulusal bağ ımsızl ı k soru n u v e amacı
emperya l ist Birinci D ü nya Sava şı son ras ı nda ist i k l a l H a rb i döneminde or
taya ç ı ktı ve bu sava ş ı n başarıyla y ü rütü l ü p zaferle sonuçlanması d ü nya
ulusa l k u rtu l u ş m ücadeleleri dönem i n i n baş l a n g ı c ı n ı i şa retled i .
1 9. yüzyı l ı n i ki n c i ya rısında y ü rütülen m ücadele v e 20. yüzy ı l ı n i l k çey-
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 75
reğ inde veri len u l usal bağ ı msızl ı k savaşı aske r-sivi l küçük burj uvaz i n i n
ö n c ü l ü ğ ünde v e ticaret burjuvazis ine dayanarak başa r ı l m ı şt ı ; y a n i yu ka
rıda işaret ettiğimiz iki tür ulusal k u rtu l u ş mücadelesi nden b i rinci türe
g i ren ve o türün i l k ve « klasik» diyebi l eceğ i miz örneğ iyd i . i kinci öze l l i ğ i ,
bu m ücadelen i n e m pe ryal ist Birinci D ü nya Savaşı'nın son rasında, em per
yal ist Batı l ı devletlerin i m p a ratorluğu parça l a ma ve paylaşma g i riş i m i üze
rine yekten oluşup gel işmiş b i r m ücadele o l mayış ıyd ı .
1 9 . yüzyı l ı n i k inci yarısından itibaren M üslüman T ü r k burjuvazisi n i n
oluşmaya başlamasıyla asker-s ivil küçük burj uva kesi mde b u gelişmeyi
g üç l e n d i rm ey i ve buna paralel olara k mutla kiyetçi, keyfi padişa h l ı k yöne
t i m i n i « i s l a h » edip demokratikl eşti rmeyi ama çl aya n b i r ha reket başla d ı .
Mustafa Kema l ' i n başı n ı çektiği ha reket, b i r önceki ha reketin doru k nok
ta sına u l aşması ve yeni koşu l l a rda u l usa l bağımsız l ı k soru n u n u n çözül mesi
ivedi ve zoru n l u bir soru n olara k ön plana çı kmasıyla s i l a h l ı savaşa dönüş
mesi, « meşruti padişa h l ı k» ta n öte, C u m h u riyetin k u ru l masına yönelmes iydi.
«Jön Türkler>> ve ittihat ve Terakki ha reketi n i n özünde Bat ı l ı ka pita
l ist devletlerin müdahales i n den kurtu l m a a ma c ı ve hesa b ı vardı. Kapitü
lasyon lqra karşıyd ı l a r, a ma kapitülasyon l a r ı n a rtık eskid i ğ i n i n , çağdaş ka
pita l izmin başka söm ü rü ve çıkar yöntemleri oluştu rup uyguladığ ının pek
fa rkında değ i l l erd i . Emperya l ist aşamaya doğ ru gel işen Batı l ı kapital ist
ü l kelerle, onla rın e konom i k sömürüsü ve siyasal baskısı altına g i rmiş i m
paratorluk a rasında uzlaşmaz b i r çel işki olduğunun b i l incine varma m ı ş l a r
d ı . Sorunu önce l i k l e b i r i ç yönetim sorunu, « bozuk yönetim» soru n u olara k
görüyorl a rd ı . Mutlak iyat yönetimi değişti ri l i rse; Türk olmıyan a z ı n l ı k l a ra da
s iyasa l haklar tanıyan, keyfi işlem ve eylemleri orta dan kaldıran, yasa l a ra
sayg ı l ı b i r « h u k u k devleti » , Batıdaki a n ayasa l k ı ra l l ıkların benzeri b i r « meş
ruti sulta n l ı k» re j i m i k u ru l u rsa; başka l d ı ra n u l usal azın l ı k l a r so runu çöz ü l ü r,
d evlet yöneti m i g üçlen i r, güçlü devlet ekonom i n i n ve top l u m u n gel işti r i l
mesi, ya n i ( ka p ita l i stleşmen i n h ız l a n d ı r ı l ması) « m uas ı r meden iyet»e (ya n i
gel işmiş kapita l izme) .u laştırıl ması i ç i n gere k l i tedbirleri a l ı r. oluşmakta
olan « m i l l i sermayeda r» s ı n ıf ( M üs l ü ma n Türk olma a n l a mında « m i l l i » ) ge
l i ş i p g üçlen i rd i . Kapitülasyon l a r ortadan ka l d ı rı l.ı rd ı . B i r yandan, Bat ı l ı ka
pital ist devletler ken d i modellerine göre biçimlanmiş h u ku ka uyg u n işle
yen, ü l keyi gel i şt i re n , böyle « demokratik» b i r devlete sayg ı l ı o l u rl a r ; öte
yanda n , güçlenen d evlet savaşla rda yen i l mez, d ı ş m ü daha lelere ka rşı ko
ya b i l i rd i . Sorun, « m ua s ı r meden iyet n e ulaşıp ke ndini Batı l ı devletlere kabul
etti rmek, on l a r ı n a rasında yer a l maktı. Durum böyle değerlend i ri l i yord u .
Jön Türkler v e itt i h a k v e Tera kki özü n de, y e n i boy atma kta o l a n M ü s
l ü m a n -Türk tica ret burj uvazis i n i n s ı n ıfsa l h a reketleriyd i ; önc ü l ü ğ ü n ü ve
sözc ü l ü ğ ü n ü asker-sivil küçü k bu rj uvazi yapıyord u . Ka pital istleşme n i n ve
kapita l i zme özgü sın ıfsa l ayrışma n ı n güçlü ol maması as ker-sivil kesimin bu
76 Y U RT ve DÜ NYA
.rol ü oynamasına o l a n a k veriyo rd u . i m paratorl uğun oto krat i k devlet biçimi
ve devlet ayg ıtı n ı ve ordus u n u el inde tuta n as ker-s ivil kes i m i n , böyle bir
rol oyna mas ı n ı kolaylaştı rıyord u .
S ı n ıfsa l g üç l e r i n az ç o k dengele n d i ğ i , b i r i n i n d i ğeri n i t a m hegemonya
s ı a ltına a l a ma d ı ğ ı , ekonomiyi ve devl eti tam e l i n e a l ı p y ü rütemedi ğ i h a l l er
de ord u n u n müda h a l esi, yöneti m i ele a l ması tari hte görül m ü ş ve b i l i msel
sosya l izmce sa pta n m ı ş bir olg udur. Asker-sivil küçük b u rj uvazi n i n top l u m
daki ro l ü Türk iye'de çok tartışı l a n bir konu olduğu i çi n b u rada bu konu
üzerinde b i raz d u rma kta ya rar vard ı r. S ı n ıfsa l g üçler ora n l a r ı n ı n az çok
dengeleştiği ve bir iktidar boşl u ğ u n u n meydana geldiği durumlarda ord u
kadrolarının iktidarı a l ış l a r ı biçimine bürünen asker-sivil küçük b u rj uvazi
nin siyasal rol ü iki ayrı n ite l i k taşıya b i l i r. Bu çı kış. a nt i - kapital ist bir eylemi
de içinde barınd ı ra n b i r küçü k b u r j uva ra d i ka l izmi ha reketi olabil ir. M ı ısır'
da N a s ı r' ı n , Peru'da subayların i ktidarı a l ışla rında olduğu gibi. B ütün bü
yük topra k ağal ığ ı n ı . büyük b u r j uvaziyi tasf iye edici, s ı n ı rlayıcı refo rm l a ra
g i rişi rler, ya bancı sermaye yatırımla rını m i l l i leştirirler, emperyal ist bask ıya
karşı değ i ş i k ölç ü l erde d i reni rler. Ama içerde kapita l izmin çe rçevesi d ı ş ı
na. u l uslara rası i l iş ki lerde emperya l ist-ka pita l i st i l i ş k i l e r a ğ ı d ı şına cı kma
d ı kları icin, en inde sonunda gerilerler ve em perya l izmle uzla şmaya yöne
l i rler veya kendi leri tasfiye o l u n a ra k ·yerleri n i bu eğ i l i mde o l a n l a ra b ı ra k ı rl a r.
Yü ksek kademe o rd u kadro l a r ı n ı n i ktidarı a l ı ş l a rı. doğ rudan ve a ç ı k
ça , g üçsüz büyü k b u r j uvazi n i n i ktida r boşl uğunu doldurmak için de olabi
l i r. Bunlar « reformc u » deg i l lerd i r, büyük burj uvazi ve topra k sahi pleri n a m
ve hesa b ı na ü l keyi yönet mek, ya bancı sermayeye de k a p ı l a rı açara k yerli
kapita l izmi gel işti rmek görevi n i yerine getirirl er.
Tü rkiye'de ta rtışılan sorun şudu r: 1 91 9- 1 923 a rasında u l usal k u rt u l u ş
savaşını yü rüten. M i l l et· Meclisi'ne egemen olan k ü ç ü k b u r j u va as ker-s ivi l
unsurla r b i rinci t ü rden m i , yoksa i k i n c i tü rden m i b i r işlev görd ü l e r? Y u ka
rıdan beri yapt ı ğ ı m ız ta h l i l l e rden de a n laşıla cağı üzere, bizim ceva b ı m ız
i k i n c i tü rden bir i ş l ev görd ü k l erid i r. B i ri n c i türden, ra d i ka l ve reformc u
b i r eğ i l i m ve kes i m va rd ı r. B i rinci M i l let Mecl is çal ışmala rında ve üye b i
leş i m i n d e bu görü l mekted i r. A m a bu eği l i m v e on u temsil eden g r u p ege
men d u ru ma gelmemişt i r. Yönet irnde egemen olan g rubun pol itikası kapi
talizmi ve burj uvoz iyi gel iştirmek, güçlendi rmektir.3
iNCELEME 1 ARAŞT I R MA 77
1 91 9- 1 923 u l usal k u rtuluş mü cadelesi s ı rası nda ba ğ ı ms ızl ı k soru n u ön
plana ç ı ktı. Bağ ı msızl ı ğ ı n ya l n ızca si yasal olmadığı, ekonom i k teme l i bu
l u n d u ğ u olgusu daha açık seç i k biçi mde kavrandı. Siyasa l «tam ba ğ ı msız
l ı k» elde ed i l ecek ve ekonomik bağ ı msızl ı k la perçi nleşt i r i l ecekti . A ma b u n u
g erçe kleştirmek için benimsen i n a m a c v e amaca u laştıracak yöntem yu
ka rda bel i rttiğ i m iz görüşe, değerlendi rmeye t ı patıp u yg u n d u . Amaç Bat ı l ı
kapital ist top l u mların g itti ğ i yoldan giderek, ya n i top l u mda ka pita l istleşme
s ü rec i n i geliştirip Batı ' n ı n « çağdaş uyga rlığınm> -ge l işmiş ka p ita l izm ine
u laşmak, o ü l keler a rasında yer a l m a k ve onlara ken d i n i ka bul etti rmekti .
Siyasal bağ ı msızlığın ekonomik temel i n i ol uştu rmak, ka pita listleşme i le ge
l işmiş ka pita l izm düzeyine erişmek ile m ü m k ü n olaca ktı. Bütün batı l ı laşma
ve çağdaşla ma görü nüşünün ve tezinin a n l a m ı buyd u . Oysa 20. yüzyı l ı n a r
t ı k ka p italist yoldan gelişip Batı ' n ı n i l e ri kapita l ist top l u m l a rı n ı n ( m uasır
meden iyet ' i n ) d üzeyi ne u l aşmak olanağı yoktu, bu yol kapalıydı.
C u m h u riyetin ilanından sonra imparatorl u k d üzeninden a rta kalan ba
zı üstya pı kurumları ( h u ku k, yarg ı, eğitim sistem i g i b i ) değişti rildi. Su lta n
lığın ve hal ifeliğin k a l d ı rıl ması ve C u m h u riyetin k u r u l masıyla siyasa l üst
yapı zate n değişti ril m i şti . Altya pıya i l i ş k i n o l a ra k ta rı mda k i aşar vergisi kal
d ı rı l d ı ve ka pital istleşmeyi h ızland ı rıcı yasa l a r, teşv i k ted birleri kabul olun
d u . Özel sermaye b i r i k i m i yetersiz ka l d ı ğ ı ndan, hızlı ka pital istleşmeyi ba
şara mad ığından, en büyük kayna kları eli n de bulundu ra n «en büyük serma
yedar>> olarak devlet, b i r ya ndan özel sektörü korumayı s ü rd ü rmekle be
raber, ekonomi alanına doğrudan girip devlet i şletmeleri k u rma k yoluyla
sanayi l eşmeyi g ü çlendird i . Dev letçi l i k pol itikası, ekonomide bir devlet sek
törün ü n ol uştu ru l ması, öze l se ktöre karşı, onu hedef a l a n bir tutumu d i l e
getirm iyord u ; ters i ne, «özel g i rişimin ya pama d ı ğ ı n ı devlet yapan> i l kesi v e
uygu la masıyla ka pita l izmi t ü m ünde gel i şti rip g ü çlendi rmek, özel gi rişime
yard ı mcı o l m a k isten iyordu; devletçi l i k politikası ve devlet sektörü öze l sek
töre kolayl ı k l a r sa ğ l ıyord u . Türk iye'de özel sermaye b i r i k i m i ve özel g i ri
şim devletc i l i ğ i n koruyucu kanadı a lt ı nda gelişti.
Zong u l da k'ta ki maden köm ü rü şi rketi, dem i r yol ları şi rketleri g ibi ya
bancı firma l a r sat ı n a l ı n ı p m i l l i leştirildiyse de ycibancı sermayeyle i l işkiler
he pten kes i l medi; a ma ü l k e e konom isinde bel i rleyici rol oynayabi lecek,
egemen d u ru m a geçebi lecek büyük sermaye yatı rımları da ol mad ı . B u r j u
vazi v e iktidarı yaba n c ı sermayeye karşı değ i l d i , ü l keye gelmesi nden ya
nayd ı. a ma ona özel i mtiyazla r ta n ı n m a k istenm iyor, ü l keye « ya ra rlı» olma
sı kayd ıyla kontrol a l t ı nda tutul ması öngörül üyord u . 1 930'1arın sonla rına
78 YURT ve DÜNYA
kadar s ü ren dönem. i m paratorl uğun son dön emindeki Bat ı l ı devl etl eri n ü l
ke yönet i m i n e yöneltti kleri doğrudan baskı ve m üdahalelerin ka lktığı, u l u
s a l bağ ı msızl ı ğ ı n g üçlen i p uluslara rası sayg ı n l ı k kaza n ıl d ı ğ ı , ama ekonomik
b a ğ ı msızl ı ğ ı sağ layaca k b i r gelişme yera l madığı icin u l usa l ba ğ ı msızl ığın
sağlam teme l lere otu rmad ı ğ ı bir dönem oldu. Türkiye emperya l ist- kapita
l ist d ünya n ı n i l i ş k i ler a ğ ı içinde kaldı. B u nedenle d e ka l k ı n ı p ekono m i k
bağımsızlığa kavuşu l amad ı v e siyasal bağımsızl ı k d üzeyi nde de geriye g i
d i lerek 1 947'den son ra emperya l izmin, öze l l i kl e ABD'n i n yörü nges ine g i ri l
d i , iyice d ı şa bağım l ı b i r ü l ke d u rumuna gel i n d i .
U l usal K u rt u l u ş Savaşı'nın zafe rle sona erd i ri l mesi v e C u m h u riyetin
i l ô n ı i l e tica ret burj uvazisi politik i ktidarını nokta ladı. Kapita l izm geli şme
m i ş. geri aşamada olduğundan burj uvazi kend i içinde bel i rg i n ve güçlü
ölçüde ayrışıp g u ru plaşmamıştı. Ticaret burj uvazisi önde gelmekle bera
ber, tica ret sermayesi n i n toprak m ü l kiyetiyle i l i ş k isi kesilmemişti. Sa nayı
b u rj uvazisi henüz yen i f i l izlenme evres i ndeyd i . Ba n ka sermayesi ise ye
n i ol uşuyord u . Bu d u rumda, bu rj uvazi n i n iç b i leşi m i n i g üc ora n l a rına göre
siyasa l i ktidara yansıtacak « cak pa rt i l i çoğ ulcu demok rasi » için mutla k b i r
zoru n l u l u k yoktu. Yine de, 1 925 v e 1 930'da bu yönde deneyiere g i r i ş i i d i ve
görüld ü ki, çok p a rt i l i re j i me i şçi ve e me kçi ha l k kitleleri sa h i p çı kaca k ve
bunu b u rj uvazi n i n iktida r ı n a karşı m ücadele s i l ô h ı ol.a ra k kullanabilecekti.
Burjuvazi n i n b u na izni yokt u ; i şçi s ı n ıfı ise eme kçi kitleleri yanına çekip,
burj uvaziye rağmen demokrat i k özg ürlü kleri a lacak g üçte değ i l d i .
T ü rkiye'de burj uvazi çok bil i ne l i b i r biçi mde, 1 908 meşrutiyet i n he
men son l a rından başlıyarak i şçi sın ıfına karş ı kes in tavır a l m ı ş ; u l usal
kurtuluş savaşı döneminde ve son rası n da işçi sınıfının po l i t i k pa rti leri ve
ekonom i k m ücadele örgütleri a rd ı a rdına kapat ı l m ış, sözde geri c i l iğe karşı
cıkarılan Ta kri r- i Sükun Ka n u n u i şçi s ın ıfının politik, ekono m i k ve i deolo·
j i k mücadeles i n i n bastı rılmasına yara m ıştır. Te k p a rt i re j i m i b u r j u vazin i n
i şçi s ı n ıfı ve emekçi kitleler üzeri nde mutlak d i ktetörl üğü biç i m i n i a l
m ıştır.
1 923-1 945 yılları b u r j uvazin i n pol i t i k i ktidar mekan izmasına, devlet ay
g ıtına doOrudan sa h i p ve egemen ol mad ı ğ ı , · küçük burjuva b ü rokrasisinin
el indeki ve yönet i m i ndeki b u aygıt a ra c ı l ı ğ ıyla dalaylı siyasa l egemen l i ğ i n i
sürdürdüğü, yü ksek düzeyde pol itikac ı l a r v e y ü ksek kademe bürok rat larla
burj uvazi a rasında ortdk cı ka riara yönel i k i l işk ilerin kurulup zengin leşen bü
ro krat - burj uva ların ol uştuğu bir dönemdir.
i ktidarın biçimlen i ş i , i kt id a r organlarının ki mlerden ol uşacağı, tek pa r
t i n i n genel me rkezince hazırla nan aday l istelerine i k i kademel i seç i m sis
tem inde verilen oylarıo bel i rlen iyord u . Tek pa rti i thalatçı- i h racatçı b u rj u va
ziyle, sa nayiciyle, tica ret v e tefec i l i k ya p ı p top ra k v e taşın maz mal m ü l ki
yetine de sa h i p olan kasa ba eşrafıyla, toprak ağala rıyla bütünleşmişti. Tek
INCELEM E 1 ARAŞTIR MA 79
parti siste mi bu sın ıfsa l bö l ü m l e r a ras ı n da k i ayrı ş ı m l arı. sürtüşmeleri bas k ı
a ltında tuta ra k t e k . part i çerçeves i n de uzlaşmaya yöneltiyordu . Fi l< i r, söz,
yayın, pol itik ö rg ütlenme. m u h a l efet etme özgürlü kleri egemen s ı n ı f l a r için
da h i tanınmıyor. tek parti i ktidarı tüm eleştirilerin üstünde tutu l uyordu. işçi
sınıfı için demokrati k hak ve özgürl ü k ise söz konusu bile değ i l d i . Bu dö
nemde demo k ratikleşme. i m p a ratorl u k üstya p ı kuru l uşları n ı n tasfiyesi ile
Batı l ı b u r j u va re j i mler örnek a l ı n ı p devl et, yarg ı , eğiti m sistemleri n i n ve h u
kuk d üzen i n i n burj uva laştırıl masından ibarett i .
Burj uvazi. bürokra s i n i n rol ü n ü ıyıce s ı n ı rlayora k doğ rudan i k
tida ra v e devlet aygıtına sa h i p olma g ü c ü n e v e isteğine 1 940 ' 1 a n n ortasın
da geld i . Tek derece l i seç i m l erle çok pa rti l i rej ime geç i l d i . Bu demookratik
leşme s ü recinde önem l i bir aşamayd ı . Bat ı l ı burj uva demokrasisinin önem
l i u nsurları ü l ke s iyasi yaşa m ı na a ktarıl ıyord u . N e var ki, Bat ı n ı n burj uva
demokrasileri nde ol mayan çok öneml i bir sıralama i l e : işçi sınıfının burju
va part i l erinden ve ideoloj isinden bağ ı msız politik örgütlenişi ve işçi s ı n ı
f ı n ı n i deolo j is i n i oluşturan b i l i msel sosya l iz m i n i ncelenmesi, yayın lanması,
propagandası kesin önle niyord u . Tü rk iye burjuvazisi. Bat ı l ı burjuvazilerin
ilk iktidarı a l d ı k l a r ı za man dahi yapamadı kları bir ölçüde, kes i n olara k , iş
çi sın ıfın ı n politik ve ideolo j i k h a reketini balta l ıyor. yasa l d ü zeyde menedi
yord u . Ekonom i k mücadeles i n i , sendi kal hareket i n i ise kontrol a ltına a l ı
yor. g ü d ü m l ü hale sok uyord u . Demok rat i k h a k ve özg ü rlükler sadece b u r
j uvazi i ç i n d i . B u n u n l a beraber işçi sınıfının ekonomik m ücade lesi, send i
k a h a reketi b u r j uvaz i n i n öngörd ü ğ ü çerçeve i ç i n e ta m so kulama d ı ; tam
güd ü m l ü hale geti rilemed i . 1 945- 1 960 arasında işçi sın ıfı bağ ı ms ı z send i ka
l a ş m a . grev v e top l u söz l eşme için ısra rlı. çetin b i r m ücade le verd i .
2 7 Mayıs 1 960 ha reketi v e 1 961 'de yen i Anayasa ' n ı n kabu l u demokra
tik leşme sürecinde y e n i b i r sıçrama ol uşturd u . Bu hareket i n b i rkaç yö n ü
va rd ı . Bir yönüyle, hare keti yapanlarırı öznel açısından, devlet ayg ı t ı n ı as
ker sivil küçük burj uva zi n i n egemen l i ğ i altına a l ma girişim iyd i . N esnel açı
dan ise. 1 950'1erin son u nd a Türkiye ekonomisi n i n g i rd i ğ i dar boğaza . bur
j uvazi n i n içine d ü ştüğü sıkışı k l ığa çöz ü m getirme girişimiyd i . Burj uvazi n i n
b e l k i a ç ı k . bel ki z ı m n i onayı i l e yapı l m ıştı. Bir üçüncü açıda n , y i n e nesnel
olarak. sınıf ayrı m la rı , çelişki leri kesk i n leşm i ş top l u m a , çe l i ş k i l e r ve çatış
maları d ü zenleyip kanal i ze edecek daha geniş ve esnek bir burj uva demok
rat i k rej i m i geti rmekti ve bu ge rçe kleşt i . Bir dördüncü no kta da şudur:
eğe r ABD g iz l i servisleri n i n hareket i n ya p ı lacağ ı n dan haberdar oldukları id
dias ı doğ ru ise, b u n u ön lemeye yön el memeleri n i n anlamı bu hareket in ABD
çıkarlarına ters düşmiyeceğ i n i hesaplamaları o l a b i l ir.
1 961 Anayasa s ı ' n ı ya pan Kurucu Meclis'in işçi s ı n ı f ı n ı n ba ğımsız pol i
t i k örgütlenişi v e ideoloj i k özgürl üğünü öngörd ü ğ ü söyl enemez. işçi emek
çi sın ıflardan yana ekonomik/sosya l haklar geti rerek, « refah devleti » n i
80 YURT ve DÜNYA
(Welfa re State) oluştura ra k' ve ceza ka n u n u nda 1 41 - 1 42 ve d iğer a nti de
mokrati k maddeleri yürürl ü kte b ı ra ka ra k d u rumun bel l i s ı nırlar içinde tutu
lup idare edilebileceği sanılmıştır. Topl u m u n nesnel d u ru m u n u , gelişme dü
zey i n i ve bu n u n dağu raca ğ ı sonuçları hesaba katma k akla gel memiştir. Oy
sa, kapital istleşmen in i l erlemesiyle b i rl i kte, işçi s ı n ıf ı güçlenmiş ve politik
leşm işti . Demok ratik, i l erici, sol eğ i l i mler; küçük bu rjuva aydınları, gençliği
kavramaya, b ü ro k rasi içinde yayı l maya baş lamışt ı .. 1 961 'den son ra b u ge
l işme l e r daha da h ızlandı. işçi sın ıfı ve diğer demokratik g üçler ve unsu rl a r
1 961 Anayasası'nın get i rdiği hak v e özg ü rl ü klere sa h i p ç ı kara k , b u n l a r ı n ya
şama geç i r i l mesi m ücadelesine gi riştiler. İşçi sınıfı n ı n ya sal partisi ol uştu
ve h ızla gelişti. Anayasa işçi ve emekçi s ı n ı f l a r açısında n , b i l i msel sosya
l izm açısından yoru m l a n ı p d eğerlendirildi ve sosya l izme açık n itel i kte oldu
ğu savu n u l arak geniş ölçüde ben i msend i . Burjuvazi, pol i t i kacıları ve i kti
dar şa ş ı rdı ve telaşlandı. A nayasayı böyle a n la ma m ışlardı, böyle bir anaya
sa öngörmemişlerd i . Hele böylesine bir anayasa mücadelesi veri leceğ ini hiç
düşünmemişlerd i .
1 960-1 970 dönem i n i n son yıl larına doğru h e m işçi s ı n ı f ı n ı n politik ve
eko nom ik m ücadelesi, hem demokratik kit lesel h a reketler yoğu nlaştı. De
mokra t i k hak ve özg ü rl ü k leri hedef alan h a re ketler mem u r k itlesine, öğ
retme nlere, yü ksek kademe bürokra tla ra , yoksul köylülere. küçük ü retic i le
re, küçük b u rj u va ke ntsel emekçi kes i me kada r yay ı l d ı . Gen ç l i k h ızla radi
kal leşt i , b i r kesimi demokrati k kitle hareketle ri nden öte si l ô h l ı eyl em i ere yö
neld i . Öte yandan tü ketim malları a l a n ı n da h ız l ı sa nayi leş me s ü reci paza r
ve f i n a nsma n darboğaziarına g i rd i s ı k ışt ı . Sanayi burj uvazisi büyük toprak
ve taşın maz mallar sah i plerine, tüccarlara ve ba n kacılara ka rşı talepler ileri
sü rmeye ve bunların yerine getiril mesi ted b i rleri n i n h ü kü metçe a l ı n ma s ı n ı
istemeye ba şladı.
Dışta ise başta ABD olmak üzere emperya l i st güçler Tü rkiye'deki
h ızl ı demokratik leşme ve sola kayma s ü recinden ted i rg i nd i ler. İ şçi s ı n ıfı
nın pol itik ve ekonom i k h a reket i n i n yüksel i ş i onla rı özel l i kle kaygılandırı
yord u . Ord u n u n müda halesi ve 12 M a rt dönemi yönet i m i n i n oluşması em
perya l izmin en azından onaylayaca ğ ı bir gelişmeyd i .
Sonuç, 1 2 Mart «<lağan üstü dönem » i d iye ad l a n d ı r ı l a n , ord u müdaha
les i ne daya l ı faşizan bas k ı yöneti m i n i n sah neye konması oldu. Bu yöneti
mi get i ren bir etken ord u n u n rad i ka l l eşmiş kadrolarının i ktidarı a l ma k üzere
ha reket egeçmes iyd i . 1 2 Mart m u ht ı rası bu ha reketi oyalayıp durd u rm a k
ve sonra tasfiye etmek üzere verildi. veya verilişi bu işlevi görd ü . Sol da,
ra d i ka l kanatta başlayan h a re ket 12 M a rt muht ı rası m a kasından geç i r i l i p
sağda faşizan bas k ı ray ı na oturt u l d u . i ş ç i s ı n ıfının pol itik hareket i d u rd u ru l
d u , partisi kapand ı. Ekonomik m ü cadelesi, sendikal h a re keti dizg i n lendi,
kontrol altına a l ı nd ı . G revler ya yasa klandı, ya sı n ı rlandı. Top l u sözieşm eler
iNCELEME 1 ARAŞT I R MA 81
işverenler lehine son uçlandırıldı. Gerçek ücretler geri led i . Gen ç l i k ve tüm
d i ğe r k itle h a re ketlerine son veri l d i . Anayasa i k i kez değ iştirilerak geri leti l
dL Ya rg ı s istem i n i n bağımsızlığı il kesi i h l a l ed i l e re k da ha a nti -demokrati k
b i r n ite l i k ve rildi. Ü n iversitenin, TRT'nin özerk l i ğ i balta landı, mem u rl a rdan
sendikalaşma h a k k ı geri a l ındı, b i rçok benzeri işler ya pıldı. Burj uvaziya
kredi musl u k l a rı açıldı. Taşınmaz m a l l a r vergisi en asga riye indiri l i p ya sa
laştı rıldı. Göstermel i k , a ldatmaca bir topra k ve tarım reformu yasası geçi
rildi. Vergi sisteminde sanayicilerin isted iği « reform» ya pılamadı. Kısaca sı,
1 2 Ma rt yöneti mi bütünü nde burj uvaziya «ya rad ı » . Bununla beraber, paza r
ve finansman soru n l a rına kalıcı o l m a k şöyle d u rsun, u zu n ca vadel i b i r çö
züm de geti rilemed i . Türk iye ekonomisi da r boğazda n k u rta rılamadı. Burju
vazi n i n bölümleri a rasındaki çel işki ve sürtüşmeler, sa nayileşmenin tıkan
m ı ş yol l a r ı n ı a ça ra k büyük sanayi b u rjuvazis i n i n hegemonya s ı a ltında d i
ğ e r bu rjuvazi bölümlerinin ittifa kını yen iden d üzen i eyecek b i r çözüme ka
vuşturulamad ı . Ters ine büyük sanayi b u rj uvazisi -bu rjuvazinin bir bütün
ola ra k egemen l i ğ i n i sürd ü rabil mesi için- büyü k topra k ve ti:ışınmaz mal
l a r sa h iplerine, tica ret, serbest meslek kesi mlerine ödünler vermek duru
munda kaldı, burjuvazinin bölü mleri a rasındaki ittifa k bu yoldan pekişti rildi.
Bas k ı ve işkencelere, zaten sınırlı olan demokratik o rta m ı n d a ha da
geriletil mesine rağ men, 12 M a rt yönetimi tam boy faşizm olmadı. Tü rkiye
i şçi P a rtisi dışı nda d iğer pa rtiler ve sen dikalar, dernekler varlıklarını sür
d ü rd ü le r. Yunan ista n ve Ş i l i 'de olduğu gibi doğ rudan askeri b i r i ktidar ve
yönetim kurulamadı. Parlamenter sistem s ü rd ü ve üst kademe askeri kadro
yasama yürütme o rgan l a rına d i lediğ i n ce söz geçiremedi. C u m h u rbaşkanı
seçiminde partiler ve pa rlamento d i rendi ve d i re n iş inden son uç a l dı. Si kı
yönetimin uza tı l rnasına o rta n ölçüde d i reniidi ve nihayet 1 973 yazı sonu n
d a b i r k e z d a h a uzatıl mad ı , sona e rd i . Bu a rada C H P'nin sola kayışı sür
d ü rü l d ü ; değ işmez başkan sayı lan j nönü 1 2 Mart döneminde başka n l ı ktan
d üştü. ye rini Ecevit a l d ı . CH P'ye, Ecevit'e karşı ç ı k ı ş l a r uç verdiyse de 1 2
Mart yönetimi her i kisine de dokunmadı veya dokunamad ı . Bu olayların ve
C H P 'deki bu gel i şmen i n a ltında topl umsa l koşu l l a r ve gelişmeler yatıyor
du. Birincisi, tekelci büyük burj uvazi n i n d ış ında k i · bu rjuvazi kesimi baskıcı
askeri yönet i m i gönülden desteklemiyo rdu, hattô büyük burj uvazi içinde de
sivil yönetimi, d a h a esnek b i r rej i m a ltında b u rj uva i ktida rının s ü rd ü rü l
mesi n i yeğ leyenler her h a lde vard ı . N itek i m , büyük burj uvazide böyl e b i r
e ğ i l i m v e kesi m i n va rl ı ğ ı b u g ü n daha bel irg i n biçi mde görül mekted ir. i k in
cisi, sola kayan. demo k ra siden, emekçilerin ha k l a rından yana ç ı ka n C H P"
yi kitleler umut ka pısı ola ra k görmeye başlad ı la r. Pol iti k p a rtiler d üzeyinde
başka a lternatif olmad ığı ve askeri yönetime k a rşı d i reniş C H P'de somut
laştığ ı için 1 973 seçi m l e rinde kitlelerin büyük kesimi ve sol, sosya l ist
güçler CHP'yi deste k led i ve m u ha lefetlerini C H P 'yi en büyük p a rti d u ru
muna geti rerek gösterd i ler.
82 YURT ve DÜNYA
Tek başına i ktidar olma d u rumuna gelem iyen CHP, MSP i le orta k b i r
h ü k ü met k u rdu. C H P ' n i n MSP i le k u rduğu koa l i syon u n y ü rümemes i n i n ne
den i ; iki parti a rasındaki uyuşmaz l ı k ve a n la şmazl ıklar ve CH P'nin ya p
tığı hesa p ya n l ı ş l ı ğ ı -bu Mec l i ste n başka h ü k ümet ç ı kmaz, erken seçim
lere g i d i l i r hesa b ı n ı n ya n l ışl ı ğ ı- b i r ya na; koalisyon u n sa ğlam bi r sın ıfsa l
temele otu rmuş olmamasıydı. MSP'n i n büyük b u rj uvaz i n i n bir kes i m iyle
i l işkile ri olmakla beraber, bütü nü nde bu parti büyük b u rj uvazi n i n pa rtisi
değ i ld i , A P hôlô o konu mda idi. CHP ise, koa l isyonun büyük ka nadı oldu
ğu halde, k itlelere daya nara k koa l isyonda üstü n l ü ğ ü elde etmeyi, gerçek
i ktida r olarak politika s ı n ı yü rüteb i l mey i başa ra ma d ı . Büyük bu rj uvaz i n i n ve
polit i k etk i n l iğe sa h i p d i ğer çev relerin isteği CHP - AP koalisyon uyd u .
1 2 Mart döne m i n i n sona e rmesiyle burj uvazinin böl ü mleri a rasında 1 97 1
öncesine kıyasla d a h a g e r i çizgide pekişti rilen ittifak bozulmadı. B u dö
nemden işçi emekçi kitlelerin daha pol iti kleşmiş, daha mücadeleci, d i ğer
demokratik, i lerici, sol gü çlerin kara rl ı l ı k larını kaybetmem iş, sindiri leme
m iş olarak ç ı kışı ve mücadeleyi sürd ü rüşleri burj uvaziyi kendi içinde da
ha da derlenip taparlan maya götürd ü . C H P - A P koa l isyonu gerçekleşeme
yince burj uvazi MC'y i o l uştu rmaya ve Iktidara geti rmeye g i rişti ve başardı
da. Amac. 12 M a rt dönemi n i n i şçi ve emekçi kitleleri, demokrati k, i lerici,
sol g üçleri bas k ı a ltında tutan yönet i m i n i askeri müda ha le olmadan, sivil
bir g iysi içi nde, çok part i l i çoğ u l c u demokrasi ve parla menter rej i m görü
nümü altında s ü rdü rmekt i .
A m a i ş ç i s ı n ı f ı , e mekçi k itleler, demo k rat i k güçler s i n d i rilemeyip geri
letilem iyor. işçi s ı n ı f ı n ı n bağımsız yasal partisi yeniden kuruldu ve b i r
buçuk y ı lda h ızl ı b i r gelişme kaydett i . Demokratik kitle ö rgü tleri ca n l ı v e
aktif. Komandoların s ü rekli s i l ô h l ı saldırı v e baskısı a l t ı nda tutu lan öğrenci
k itlesi yen iden örg ütl enme ve d i renişe geçiş içinde.
12 M a rt döneminden to p l u m 1 97 1 ö ncesine kı ya sla daha i l eri, daha sol
b i r d ü zeye u laşmış olarak ç ı ktı; siyasa l , h u k u ksal üst ya p ı ise daha geri
leti l m i ş ola ra k . 1 97 1 öncesi nde da h i T ü rk iye'de siyasa l özg ü rl ü kler -d ü
şü nce, söz, yay ı n . top lantı, y ü rüyüş ve m iting, . örgütlen me. s iyasal g rev
özg ü r l ü k leri- hep ö rnek a l ı ndığı söylenen Bat ı l ı demo k rasilerde old u ğ u n
dan ge rideyd i . Yasa l a rda a nti demokrat i k h ü k ü m lerle demo k ratik özg ü rlük
lerin karşıs ı n a engel ler d i k i l iyord u . 1 2 Mart dönem i n de Anayasa 'da ve di
ğer yasa lard a ya pılan değ i ş i k l i klerle bu yasal enge l l e r daha da güçlend i r i l d L
B u neden led i r k i , pol itik demokratikl eşme, pol itik özg ü rl ü klerin yasa l
engel lerden k u rta r ı l ması en g ü n cel ve ivedi görevd i r. Bug ü n için müca
delen i n a ğ ı r l ı ğ ı bu nokta üzerinde yoğ u n laşmaktadır. Bu noktada Türkiye'
deki d u ru m ve mücadele Batı n ı n gelişmiş ka pita l i st ü l kelerindeki demok
rati k leşme s ü recinden ve demokrasi mücadelesi nden fa rkl ı d ı r. O ra l a rda
Söz kon u su özgürl ü kler çoktan elde edil mişti r. Onların siyasal düzeyde m ü -
84 Y U RT ve DÜ NYA
ğ i şti rere k ka pita l izmden sosya l izme geçişe g i rild iği za man devrim gerçe k
l e ş m i ş (yer a l m ış) olaca ktır.
i ktidara gel meden önce, bağ ı msızl ı k ve demok rasi çerçevesi içi nde,
s iyasa l . askeri. ekon omi k. sosyal, k ü ltürel a l a n l a rda kon u l a n somut hedef
lere ( Prog ram 'da ve Demokrasi B i l d i rgesi'nde bel i rtilen hedeflere) yöneli k
mücadele ver i l i r. Bu mücadele veril meden işçi sınıfı i ktidara n a s ı l hazır
l a n ı r. emekçi s ı n ıf ve taba kala rla ittifa klar nasıl kuru l u r ve bu sınıf ve ta
baka l a r işçi sınıfı h a reket i n e nasıl kaza n ı l ı r, son unda i ktidara nasıl gel ine
b i l ir? Bu hedefler i ktida r o l madon tam gerçekleşem iye b i l i r, ama bu olgu,
sözkonusu hedeflere yöne l i k bir m ücadele ver'il emez, veri lse de son uç a l ı n a
maz a n l a m ı na gel mez.
işçi sınıfının önderliğ i nde güçlü b i r sın ıfl a r ittifa k ı ve m ücadeles i ol u ş
t u rul a b i l i rse, i ktidar olmadan önce de, mevcut i ktida rın etki n l iği, g i r işi m
ve eylemleri s ı n ı rlanabil i r. Tü rkiye top l u m u n u n nesnel koş u l l a rı ve g i d iş i
bu rjuva i ktidarla rını s ö z kon u su hedefler doğ rultusunda ite leme m ücade le
sini kolayl a şt ı raca k n itel i kted ir. Örneğ i n , dış pol iti kada büyük burj uvaz i n i n
v e i ktida r ı n ı n . p a rti s i n i n , öznel o l a r a k emperyal i zm safında v e ABD'n i n yö
rüngesi nde kalma istek ve ,çabasına rağ men nesnel koş u l l a r ABD ve
NATO ile i l iş k i leri zayıflatıyor, Türk iye'yi sosyalist ü l kelerle daha ya k ı n i l iş
k i ler k u rmaya, 3. dünya ül kelerine, özel l i kle Ortadoğu ve islam ü l kelerine
ya kınlaşma yo l l a r ı n ı ara maya itel i yor. Hafif sanayiden a ğ ı r sanayle geçiş
zoru nluğu ve g i riş i m l eri devlet yat ı rı m l a rı n ı n ve dolayısıyla işletmeler i n i n
çoğ a l masına y o l açacaktır. Ka pital ist yol da n ka l k ı n ı p «çağdaş uyga rl ı kıı a
u l a ş ma n ı n ka pa l ı o l u ş u ş i md iden « üçüncü yol » a rayışlarını ortaya çı
karıyor. Bu yol u n da geçit vermemesi i l e, daha doğ rusu böyl e bir yo l u n va r
olmadığ ı n ı n pra t i kte a n iaşıl masıyla sosya l izm doğ ru ltusunda ka l kı n ma te k
a lternatif olarak kalacaktır. Topl u m u n bu nesnel gelişimi ve koş u l l a rı ba
ğ ı msız l ı k . demokra s i , sosya l izm m ücadelesi n i n ortaya konulan somut he
defler doğ ru ltusu nda gel işmes i n i ve lıedeflere ya klaşmasını kolaylaştıra
c a ktır. Nesnel gel işmeye ve koş u l la ra . g ittikçe g ü çlenen sın ıfsol m üca
dele de eklenince kimi hedefleri n k ısmen oiSUr:J gerçekleşmesi de olasıdır.
Geri kalan işler işçi sın ıfı i ktidarında sosya l izme geçiş s ü reci içi nde
yap ı l ı p sosy a l i zm i n kuruluşuna geçil i r.
Önce bağ ı msızlık. demokrasi. sonra sosyal izm a n layışı ve tutumu dia
lekt i k değ i l metaf i z i k b i r düşünce ve mantı ğ ı n ü r ü n ü d ü r. Sosya l izm doğ ru l
tusunda bağ ı msızl ı k ve demokrasi m ücadelesiyle o doğ rultuda o l mıyan m ü
cadele ayrı n iteli kte , et k i n l i kte v e sonuç a l m a yeteneği nded i r. O l u m lu, ka
l ı cı sonuçla ra ulaşabilmek için ve mücadelen i n sosyal izm aşamasına ka
dar kes i ntisiz s ü rdürabil mesi için bağımsızl ı k ve demokrasi m ücadeles i n i n
sosya l izm için m ücadelen i n bütünlüğü içinde düşü n ü l ü p biçi miend i ri l mes i
ve yü rütülmesi şartt ı r. Ta başta n sosya l izm son hedef ola ra k açı kca kon u!-
86 Y U RT ve DÜ NYA
TÜRKiY E ' D E D I Ş TiC ARET V E
D EVLETL EŞTiRiL M ESi
Galip Tekin
BB Y U RT ve DÜNYA
d u r. 20. yüzyılda, kapital ist gelişme n i n son evres i olan emperya l izm, geri ül
kelere özgü sanayi leşme n i n bu ü l kelerin zara rına işleyen b i r e konom i k ba
ğ ı m l ı l ı k ü retmesi n i sağ l a m ı ş b u l u n m a ktad ı r. G ü n ü m üzde gelişmiş ka pita l i st
ü l kelerin geri ü l ke lere y a pt ı k la rı sanayi yatı r ı m l a rı . fa rkl ı görünü mler taşısa
bile, esas ol arak, bu bağ ı m l ı l ı ğ ı n sürdürülmesine yön e l i kt i r.
M a l ve h i zmet a l ışverişi ile, önemi son y ı l l a rda g iderek a rta n işgücü
i h ra c ı n ı i çeren tica ret i l işkileri ise emperya l ist sömürü meka n izması n ı n i ki n
c i b i leşen i n i oluşturmaktad ı r. l l . Dü nya Savaşı sonra s ında i leri kapita l ist
ü l kel erde k i e konom i k gelişme u l usla rarası ticaretin de önemini a rtırd ı . Em
perya l ist ü l kel erde i h racat ve ithalatın a rtış h ızı üretimin a rtış h ı z ı n ı geçti.
Em perya l i st ü l kel erin geri ve bağ ı m l ı ül kelerle olan ticari i l işkilerinde önem l i
say ı l a b i lecek b i r a rtış oldu. B u n a karş ı l ı k bu i l işkilerin temel nitel i kleri de
ğ işmed i . Ticari i l işki ler g ü n ü m üzde de kapita l ist d ü nyada k i u l uslara ra s ı iş
böl ü m ü n ü ve geri ül kelerin emperyal ist ü l kelere bağ ı m l ı l ı ğ ı n ı sürd ü rücü b i r
görev görüyor. Ayrıca, b u i l işkilerde gel işmiş kapita l ist ü l keler yararına ça
l ı şan ve dış tica ret hadlerin in geri ve ba ğ ı m l ı ü l keler a l ey h i ne bozul ması,
yani bu ül kelerin ucu za sat ı p pa h a l ıya a l ma l a r ı n ı sağlayan sö mürücü meka
n i zma da deği şmed i. 1 7. yüzyıldan buya na sad ece bu eşit ol maya n değişi
min gerçe kleşt i rilme biçi mleri fa rkl ılaşt ı . Bu konuda k i yöntemler yağma ve
askeri bas k ı l a rdan, «ekonom i k yard ı m » ların kes i l eceği tehditlerine, ayni
ya rd ı m la rio ta h ı l fiyatl a r ı n ı n d üşürül mesine ve transfer fiyatla rına kadar
uza n a n bir çeşitl i l i k gösterd i . Geri ve bağımlı ül keleri n i h ra ç ettikleri ü rü n
l e r i n fiyatları, d ü nya pazarlarında, teknoloj i k geli şmen i n ortaya ç ı ka rd ı ğ ı
sentet i k ürünlerin de etkisiyle kızışmış olan rekabet koşu lları a ltı nda gö
re l i ve hatta m utla k d ü ş üşler gösterd i . Öte yanda. geri ü l kelerin ithal et
ti kleri m a l l a rı n f iyatl a rı n ı n bel i rlenmesi nde, bu ü l kelerin içi nde b u l u n d u k la
rı ba ğ ı m l ı l ı k i l i şkileri g itgide daha önem l i bir rol oy na maya ba ş l a d ı . Örne
ğin, 1 954-62 döneminde kahve, çay, ka kao fiyatları kapita list dü nya pazar
l a r ı nda % 50 ora n ı n da d ü ştü. 1 967 ise işlen memiş şeker, ka hve ve yün fi
yatl a r ı n ı n d üşmeye başlad ı ğ ı yıl oldu.
Emperyal ist ü l kelerin kabul ett i rd i k l eri eşit ol mayan değ işim uyg u l a
m a l a rı neden iyle sadece La t i n Amerika ü l keleri, 1 960-63 yılla rında, A.B. D.
i le olan d ış tica retlerinde her yıl 1 .5 m i lya r dolar kaybettiler. Bu beş yılda
Latin Amerika ü l keleri nin eşit o l mayan değ i ş i m uygulamaları neden iyle Batı
Avrupa ve A.B. D.'ne a kta rm ış oldukları değeri n p a rasal tuta rı, La tin Ameri
ka ü l kelerine verilen e kono m i k yard ı m i a ra eş değerdeyd i.2,
Kuşkusuz, em perya l i st söm ü rü mekanizma s ı n ı n işleyişin i sağlayan bu
a raçların k u l la n ı m ı b i rbi ri nden bağı msız değ i l d i r. Başka b i r deyişle, serma
ye i h ra c ı n ı n a l m ış olduğu görünüm, bu yatı rımla r ı n gerçe kleştirilme b i ç i m i ,
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 89
borç verme koşu l l a r ı n ı n n ite l i ğ i g i b i öze l l i kler ticaret i l i ş k i lerinde de yansı
mas ı n ı bu l u r. Ay n ı biçi mde, ticaret i l işkileri de sermaye i h rci c ı n ı n n ite l i ğ i n i
v e boyut l a r ı n ı et k i ler. Ö rneğ i n , geri b i r ka p ita l ist ü l ke o l a n Türkiye'deki do
laysız yaba n c ı sermaye yatırımları , daha sonra açıklanacağı gibi, Türkiye'
nin dış d ü nya ile olan ticari i l i ş k i lerini n icel i k ve n itelik yö nü nden et k i lemek
ted ir. öte yanda, Tü rkiye ' n i n t icari i l işkieri n i n n ice! ve nitel öze l l i kleri nin so
n uçları, yaba ncı sermaye yat ı rı m ları ve d ı ş borçlanma a l a n l a rı nda görü l ü
yor. Sonuc olara k , empe rya l ist sö mürü düzen i , parcaları a rasında karş ı l ı k
l ı etkileşim olan ve ke ndisini s ü rd ü rmeye yönel i k bir b i ç i mde calışan b i r bü
tün ortaya ç ı karıyor.
Ticari i l işki ler, bu bütünün etki l e ri en yayg ı n olan parcası n ı ol uşt u ru
yor. B u n u n nede n i şurada yat ıyor: b i r ü l ke n i n yaba ncı sermaye yatırımları
ya da dış borçlanma konusu nda d ışa açık bi r pol iti ka izlemek için sa h i bol
duğu olanaklar, « kend i ken d i ne yeterl i l i k» (ota rşi ) uyg ulaması konusunda
sa h i bo l d u k l a rı n a ora nla çok daha fazla. Başka bir deyişle, her ü l ke d i ğer
leriyle ticari il işkiler içine g i rm e k zoru nda. Bu b i r a n la mda doğal b i r zoru n
luluk. Günkü, b i r ü l ke n i n h e r a l a nda ke ndi kend ine yeterli olması, en azın
dan doğal koş u l l a r gözön ü nde tutulduğunda, olana ksız. Ayrıca, dü nya eko
nom i s i n i n s ı n ı rla r ı n ı n her gün biraz daha genişled i ğ i , işböl ü m ü n ü n sürek
l i olara k yayg ı n laştığı g ü n ü m üzde, b i r ü l kenin tüm üyle bu işböl ü m ü d ış ında
ka l ması sözkonusu değ i l . Önemli olan, bu i şböl üm üne nasıl kat ı l ı nd ı ğ ı , han
g i i şlevieri n üstlenildiği ol uyor. B u açıdan ele a l ı nd ı ğ ı nda, dış ticaret, bir
ü l kenin h a n g i yol l a rdan ve nasıl, d ış d i n a m i klerin etkisine açı l d ı ğ ı n ı , bun
lardan ne yol la et k i l endiğ i n i göste ren d ışa bağ ı m l ı l ı k i l i ş ki lerin i n önem,li bir
yan ı n ı o l uşturuyor.
Ticaret, mal ve h izmet d eğ i ş i m i n i kapsad ı ğ ı na göre, b i r ü l k en i n ticari
ilişkileri o ü l kenin gelişmişlik düzeyi n e bağ l ı olarak değ i şecektir. Ö rneğ i n ,
geri kapital ist ü l kelerin esas olara k tarı msa l ü rü n l e r v e maden i h racatcısı
d u ru m u nda olmaları, bu ül kelerde sanay i i n geri l iğ i n i n bir sonucu ola ra k or
taya ç ı kmaktadı r. Anca k, e konom i k gelişmiş l i k d üzeyi ile d ı ş ticaret i l işki
leri a rasındaki bağ ıntının tek yön l ü olmadığı a ç ı ktır. Geri kapital i st ül ke
ler h a l k la r ı n ı n gelişmiş kapital ist ü l kelerdeki emperya l ist merkezler ta
rafından söm ü rü l mesi son ucunu doğ u ran ticaret i l işki leri, gel işmişl i k fark
l a rı n ı n daha d a a rtmasına, büyümes i n e yol açmakta d ı r. Bu nedenle, d ı ş t i
ca ret i l işkileri n i n n itel i ğ i , b i r ü l ke n i n gelişme h ızı v e doğrultusu üzerinde
önem l i etki le r yapmaktadır.
B i r ü l ke n i n e konom i k g e l i ş m i şl i k düzeyi ve d iğer ü l kelerle olan i l işki
leri n i n n itel i ğ i tarafı ndan bel i rlenen ve e konom i k i l işkileri n i n önem l i b i r ya
nını oluşturan d ı ş tica ret i l i ş k i leri, (geri kap ita l ist ü l keler için) o ü l ke burju
vazi s i n i n çeş it l i kes imleri n i n kon u m ları ba k ı m ı ndan da a ç ı k l ayıcı bir alan
d ı r. Dış tica ret, bu fa rk l ı kes i m lerin d ı şa bağ ı m l ı l ı k i l işki leri icindeki yerleri-
90 Y U RT ve DÜNYA
n i bel i rler. Dış tica ret yap ısında kök l ü değişi k l i kler i a maçlayan öneriler ba
k ı m ı ndan temelde, b i r ya nda sözkonusu ba ğ ı m l ı l ı k i l i ş k i ler i n i n k ı rı lmas ı n ı ,
öte yanda da, bu yol l a b u rj uvazi n i n bel i rl i kes imleri n i n güçs üzleşti r i lmes i n i
amaçlar. Taşıdığı b u önem son ucu ndad ı r k i ; ül kemizde, d a h a 1 91 9'da ku
rula n Tü rkiye işçi ve Ç i ftçi Sosya l ist F ı rkası P rogra m ı n ı n dördüncü mad
desi şu h ü k m ü g et i riyord u :
« Reji ve a l elumum inhisarın i lgasıyla. ya l n ız devlet i n b i zzat i nh isa r
vazına h a k k ı o l mas ı n ı ve şimdiden ticareti hariciyenin devlet inhi
sarı usulüyle idare olunmasını muvaffık b u l uyoruz.»3
Yakın tarih lerde, konu en gen i ş biçi mde T ü r kiye işçi Partis i ' n i n 1 964
progra m ı nda ele al ı n d ı . D ı ş t i c a retin, ba n ka c ı l ı k ve s i garta c ı l ı ğ ın yen iden d ü
zen lenmes i n i n «ernekten ya na p l a n l ı devletçiliği gerçekleşt i recek zor u n l u
unsu rla r ola ra k » görüldüğü b u P rogra mda, d ı ş t i ca ret i n devletleşti ri lmesi
temel ilkeler a rasında say ı l ıyord u . Prog ra m'a göre, d ı ş tica reti n «bel i r l i el
lerde top lanması» şu sonuçları doğurmakta d ı r :
• «Tü rkiye' n i n ka l k ınması, ya n i yat ı rımların gerçe kleşt i r i l mesi için
zo runlu olan iç sermaye birikimi önlen mekte, yaba ncı ül kele re
kolay l ı k l a ve bol m i ktarda para kaç ı rı l ma ktad ı r.
• « ithalatc ıların ve i h ra catç ı la rın çoğ u n l u ğ u , büyük öl çüde vergi
kaçı rma kta ve devlet hazinesine zara r vermektedi r.
• « i h racatçıl a r, üret irn c i kitlelerin kred i ve paza rlama g üç l ü k leri n i
sömürerek, onların o l ması gereken gel i ri , sermayeleri, k red i leri
ve teş k i latla rıyla kend ilerine mal etmekted i rler.ıı4
« M i l let zararına i şleyen ve bir avuç i nsanı n ç ı ka r ı n a h izmet eden bu
d u ruma son vermeyi . .. temel meselelerinden b i r i » saya n Türkiye işçi Par
tisi.
• «Topra k ve ta rım reformunu, sanayileşmeyi gerçekleşti rmek;
• « i h ra ç ü rü n lerimizi, bu ürün leri yarata nlar i l e m ı l l i ekonomi n i n
menfaatine uyg u n olara k değerlendireb i lmek v e d ış paza rlarda
gercek değerleriyle sata b i l mek;
• « ithalatı m ızı, ka l kın ma m ızı gerçekleşti recek p rogramlara göre
d üzen lemek, ithal fiyatl a rı n ı kontrol edeb ilmek;
• « D ı ş ödeme açığ ı n ı ka patma k ;
• « Verg i v e döviz kaça kçı l ı kla rı n ı önleyerek iç sermaye b i r i k i m i n i
h ızland ı rmak, a ma çla rıyla dış ticaret i n b ü y ü k b i r kısm ı n ı devlet
leşti recek ve devletleşti r i l meyen k ı s m ı n ı da, devlet in sıkı dene
t i m ine tabi tutaca ktı r.ıı 5
i NCELEME 1 ARAŞT I R MA 91
TiP 1 964 P rog ra m ı nda, d ı ş ticaretin say ı l a n amaçl a ra yön e l i k olarak
devletl eşti r i l mesi n i n . «bu a landa kurul muş ve uzma nlaşmış mevcut kamu
k u ru m l a r ı n ı n yen iden d üzenlenmesiyle ve gere k l i yeni kurumların devlet
el iyle kurul masıyla» ge rçe kl eştiri leceğ i h ü k m ü d e yer a l ıyordu .6
1 975 Tü rkiye işçi Pa rtisi Prog ra mında ise, d ı ş ticaretin devletleşti
rilmes i n e iki açıdan ya kla ş ı l d ı . Bir yanda, «sosya l i zm doğrultusunda ü l ke n i n
demokrati kleşt i ri l mesi v e emperya l izmin gerilet i l mesi » m ücadelesi n i n bi r
parçası olara k,
« iş b i rl i kçi, tekelci büyük sermaye ve büyük toprak sahiple ri n i n ge
rici, bas kıcı ve söm ürücü egeme n l i klerine son verecek e konom i k
düzenlemelerle top l u m u n demokratikl eştiri lmesi i ç i n » 7
i l eri s ü r ü l e n ta lepler a rası nda d ı ş tica reti n d evletleşti ril mesi de belirtildi.
Öte yanda, «sosya l izmin gerçe kleşt i r i l mes i s ü rec i » n i n bir pa rçası olarak,
«Türkiye işç i Part isi i ktidara geld i ğ i nde dış ticaret, ban ka ve sigorta orta k
l ı kları n ı n tümü(nün) derha l » kamu laştırılaca ğ ı i l kesi ka bul ed i l d i .
B u yazı n ı n amacı, ö n e m v e önce l i ğ i çeşitl i p rog ram v e belgelerle tek ra r
te kra r vurgul anan, d ı ş ticaretin devletleştiril mesi soru n u n u , Türkiye d ı ş
tica reti n i n yapıs ı r:ıa daya l ı b i r biçimde i ncelemeye v e çözümlerneye çal ış
maktır.
Ü l kem izde d ı ş ticaretin yapıs ı n ı n i ncelenmesi. b i r yandan bu ya pının
içerd i ğ i bağ ıml ı l ı k ve söm ü rü i l i ş k i l e r i n i ortaya ç ı ka racak, d i ğer yandan da
dış tica retin devletleştirilmes i n i n daya n d ı n l ması gereken i l kelerin i p u çları
n ı verecektir. Yine bu i nceleme, dış ticaretin devleşleşt i ri l m es i n i n karşısına
çıkacak s ı n ıfların ve g üçlerin bel irlenmesine de yardımcı olaca ktır. Aşağıda
da göste r i l meye ça l ışılacağı g i b i . dış t icaretin devletleşt i rilmesi amacıyla
g i ri ş i lecek m ü cadele ve ça l ışma, ya l n ı z bu bağı m l ı l ı k i l işk ileri n i dayatan em
perya l izme ka rşı değ i l . bu i l iş k i lerle örgensel (organ i k) bağ ı olan yerli ege
men s ı n ıfların ekonom i k ve pol itik egemen l i ğ ine karşı da g i r i ş i i miş ola
caktır.
Dış ticaretin ve öze l l i kl e ithalatın Tü rkiye ekonom isi içinde yeri ve öne
m i Tab lo 1 'de açı kça görül mekted i r. 1 963-70 dönem i n de orta lama % 6,9 do
layında olan orta lama itha lat eğ i l i m i n i n (gayri safi m i l l i hasıla içinde itha
latın pay ı n ı n ) 1 970 sonrası nda s ü rek l i olara k a rtara k 1 975'de % 1 3,2'ye
u laşması bu önemin bir göstergesid i r.
6 A.e.,
7 Türkiye İşçi Partisi Program ve Tüzüğü, 1975, s. 42.
92 Y U RT ve DÜNYA
TABLO: 1
T RK VE'N N ORTALAMA iTHALAT E Gi L i M i
Ü i i
( ith alat 1 GSMH)
Ort ala m a
Yıllar ithalat Eğilimi ( % )
1 963-70 6,9
1 971 9,2
1 972 9.4
1 973 1 0,2
1 974 1 2,4
1 97 5 1 3,2
Türkiye d ı ş t ica retinde 1 963 son rası görülen gel işmeleri özetleyen Tab
lo 2, sor u n u n bir başka yön ü n ü serg i l iyor. Türkiye, özel l i k l e 1 970 so nras ı n
da s ü re k l i ol a ra k büyüyen d ı ş ticaret açıkla rıyla ka rşı ka rşıyadır. 1 963-70
dönem i nde i h racatın y ı l l ı k a rtış h ızının ( % 6,9) itha latınkinden ( % 4,7) yük
sek olmasına ka rş ı n , ithalat - i h racat fa rk ı n ı n yü ksek olması neden iyle, dış
tica ret açığı y ı l da orta lama % 1 ,7'1ik b i r h ızla büyü m ü ştür.8 1 970-75 döne
m i nde ise çok daha ciddi bir gel işme görül mekted i r. i h racatn ı y ı l l ı k a rtış
h ızı % 1 8,9'a y ü ksel i rken, ithalatın büyüme h ızı % 38 e f ı rlama kta, bu ne
'
TABLO: 2
i i
T RK VE'N N THALATI, iH RACATI ve
Ü i
DIŞ T i CARET ACI G I (Milyon Dolar)
Yıllar ithalat i hracat Açık
1 963 687,6 368 , 1 3 1 9,5
1 964 537.4 41 0,8 1 26,6
'
1 965 572,0 463,7 1 08,3
1 966 71 8,2 490,5 227,7
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 93
1 967 684,7 522,3 1 62.4
1 968 763,7 496.4 267,3
1 969 801 ,2 536,8 264,4
1 970 947,6 588,5 359,1
1 971 1 1 70,8 676,6 494,2
1 972 1 562,6 885,0 677 ,6
1 973 2086,2 1 31 7,1 769,1
1 974 3777 ,6 1 532,2 2245.4
1 975 4738,7 1 401 , 1 3337,6
2. 1 . i hracatın Yapısı
94 Y U RT ve DÜNYA
racatı 1 968-73 a rasında ge rçe k olara k a rttığı halde, 1 973 son ras ında aza l
m ı ş v e 1 975'de 1 972 d üzeyin i n b i l e a ltında kal mışt ı r. Buradan çıkan sonuç,
1 973 sonrası i h racat a rtışı nda en önemli etke n i n fiyatla rda k i a rt ı ş l a r olduğu
ve i h ra catın gerçek olara k geriled i ğ i d i r.
TABLO: 3
T Ü RK iYE'N i N i HRACATI
(1 968 Fiyatlarıyla, Milyon Dolar)
Yıllar i hracat Endeks
(1 968 = 1 00)
1 968 496.4 1 00,0
1 969 534,1 1 07,6
1 970 593,2 1 1 9,5
1 971 634,7 1 27,9
1 972 757,7 1 52,6
1 973 906,5 1 82,6
1 974 800,1 1 61 ,2
1 975 729,7 1 47,0
Kayna k : Tablo 2'deki i h ra cat serisi n i n , DiE. Aylık istatistik Bülteni,
1 976, ll l-IV, s. 46'daki i h racat fiyat endeksi ile sabit fiyat se
risine dön üştü rüle re k elde ed i l mişti r.
TABLO : 4
i HRACATlN MADDE YAPISI ( % )
Tarım ve Madencilik
Hayvancılık ve Taş Sanayi
Yıllar Ü rünleri Ocakçılığı Ü rünleri
1 963 77,2 2,9 1 9,9
1 964 75,8 3,7 20,5
1 965 75,9 4,5 1 9,6
1 966 77,3 4,7 1 8, 0
1 967 80,5 4,0 1 5,5
1 968 80,5 5,2 1 4,3
1 969 75,4 6,5 1 8, 1
1 970 75,2 7,7 1 7 ,1
1 971 72,6 7,2 20,2
1 972 68,6 4,0 27,4
1 973 63,2 3,2 33,6
1 974 55,6 5,2 39,2
1 975 56,6 7,5 35,9
Sanayi ürün leri i h racatında alt sektörlerin pay ı n a ba ktığı m ı zda , g ıda
içki, dokuma, orman ü rü n leri ve deri-kösele sanay i lerinin toplam sanayi
ürün leri i h racatı içindeki pay ı n ı n % 64,3 ( 1 975) o l d u ğ u n u görü rüz. Bun
lara, e n önem l i ögeleri g ü lyağı ve meyan kökü özü olan k i mya sanay i i n i
d e ekled i ğ i m izde, sözkonusu pay % 71 ,8'e yü kselmekted i r. Deme k k i sa
nayi ü r ü n l e r i i h racatı nda en öne m l i pay ta rıma daya l ı , tüketim m a l l a r ı n
dadır. Buna karş ı l ı k, madeni eşya v e makine i l e elektri k a l etleri n i n p a y ı y a l
n ızca % 2,9'd ur. B u d u ru m , T ü rkiye i ma lôt sanay i n i n tüketim ma l l arı ü re
t i m i n e dö n ü k ve iç piyasaya yöne l i k ya p ıs ı n ı n iyi bir göstergesid i r
Ayrıca, öze l l i k le 1 973 sonrasında sanayi ürün leri n i n pay ı n d a k i a rtışın
öne m l i b i r nede n i tarım ü rü n leri i h ra ç f iyatla r ı n ı n ta rım dışı i h ra ç fiyat
l a r ı n a ora n l a daha yavaş a rtmas ı d ı r. Ö rneğ i n , Devlet Planlama Teş k i lôtı'
n ı n b i r ça l ı şmas ına göre 1 973'de 1 00 olan tarım ü rü n leri i h ra ç f iyatları
endeksi 1 975'de 1 56,3'e yükse l i rken, tar ı m dışı i h ra ç fiyatl a r ı endeksi ayn ı
96 Y U RT ve DÜ NYA
dönemde 1 00'den 1 81 'e ç ı k mıştır.11 Bu ise, dolayi ı olarak, sanay i ü rü n leri
n i n i h racat içindeki pay ı n ı n a rtmasına yol açm ıştır. Dolayısıyla, sanayi
ü rü n leri payındaki gerçek a rt ı ş ı n Ta blo 4'de görülenden de daha düşük ol
duğunu söyleye b i l i riz.
Burada, 1 963 son rasında sanayi ürünleri i h racat ı n ı a rttırmak için baş
latılan i h racatta verg i iadesi uyg u l a masına da değ i nmek gere k i r. Verg i
!ades i n den yararlanan i h racatın ve vergi iade ora n ı n ı n a rtışına karş ı l ı k ,
gerçekten sa nayi ürünü d iye n itele nebilecek ü rünlerin i h racatında kayda
değer bir a rtışın görül memesi, bu uygula man ı n başa rısız olduğunun en
iyi kan ıtıd ı r (Ta b lo 5 ) . i h racatta vergi i adesi, özel l i kle, sanay i ü rü n leri i h
racatı i ç i n d e % 7 2 ' 1 i k bir paya sahip o l a n 5 sanayi dalı (gıda-iç k i , dokuma,
orman ü rü n leri, deri- kösele, k i mya) için ya rarlı olmuştur. Bu kes i m lerin
1 975 y ı l ında yapı l a n vergi iadesi nden yararlanan i h racat içindeki payları
n ı n % 72,3 ve vergi iadesi içi ndeki paylarının % 67.4 olması bu duru m u n
b i r göstergesid i r. Başka b i r deyişle, i h racatta ve rg i iadesi uyg u laması ge
leneksel «Sa nayi ürünleri» i h racatı n ı daha da karlı k ı l ma ktan öteye g itme
miştir. Zaten bundan fazlas ı n ı n beklenmemes i gere k i r. Bu duru m u n ne
denleri ortada d ır. B i r yanda, Türkiye'nin kapital ist d ünya içindeki konumu
ve bu işbö l ü m ü içinde yüklendiği işlev, ü reti m a raçları sanayileri n i n ku
rul mas ı n ı enge l ley i p, g üçleşti rmektedir. Öte yanda, Tü rkiye ima lôt sa nayi i
n i n , özel l i k l e teknoloj i k açıdan geri l i ğ i v e dışa bağ ı m l ı l ı ğ ı , gelişmiş kap ita
l ist ü l keleri n sanay ileriyle rekabet olanağ ı n ı s ı n ırlamaktadır. Bu nedenle,
sözkonusu bağı m l ı l ı k i l i şk i leri k ı r ı l ı p sanayi yapısında köklü değ i ş i k l i kler
gerçekleşt i r i l medi kçe sanayi ürünl eri i h racatında önemli sıçra ma l a r bekle
memek gere k i r. Kuşkusuz, T ü rkiye g i b i geri bir ka pital ist ü l kede. bu t ü r
atı l ı m ı ge rçe kleşti recek o l a n , b i rçok a ç ıdan d ışa bağ ı m l ı burj uvaz i v e onun
i ktidarları değ i l dir.
TABLO : 5
İ H RACATTA VERG İ İADES i UYGULAMASI
(1 964 - 1 975)
Vergi
İ adesinden İade
Toplam Yararlanan Edilen Ortalama
İ hracat İ hracat Vergiler i ade
( Milyar TL) ( Milyar TL) (2) 1 ( 1 ) (Milyon TL) O ran ı
Yıllar (1 ) (2) (%) (3) (%)
1 964 3,7 0 , 1 04 2,8 12 1 1 ,7
1 965 4,2 0,303 7,2 29 9,7
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 97
1 966 4.4 0,220 5,0 28 1 2,5
1 967 4,7 0,250 5,3 25 9,9
1 968 4,5 0,248 5,5 58 23.4
1 969 4,8 1 ,427 29,5 208 1 4,6
1 970 6.4 1 ,733 27, 1 290 1 6,7
1 971 9,0 1 ,825 20,3 385 21,1
1 972 1 1 ,9 3,21 0 27,0 719 22,4
1 973 1 8,0 7,380 41 ,0 1 .053 1 4,3
1 974 21 , 1 6,479 30,7 920 1 4,2
1 975 20,1 7,402 36,8 1 .383 1 8,7
98 YURT ve DÜNYA
göstermekted i r.13 Bu duru m, sözkonusu dönemde, özel kesi m i n g iderek a r
tan ölçüde yurtiçi pazara yön elmes i n i n bir göstergesi olara k a l ı na b i l i r.
1 974 y ı l ı nda va rolan 3593 özel k u ruluşun 1 974'ü a d i orta kl ı k ya da tek
şahıs f i rması n itel i ğ i ndeyd i . Anon i m ş i rketlerin sayısı ise 659'du. A ra şt ı r
mada da be l i rt i l d i ğ i gibi,
« Ü l kem izde i h racatın büyük ölçüde tarımsa l ü r ü nlere daya l ı ol
ması ve ü retici n i n i h racata yönel i k ticaret yapacak n itel i kte olma
ması nede n i i l e ü retici ile i h racatçı genel l ikle aynı kişi ler ol mamak
ta d ı r. Ta rı msa l ü rünlerin i h racı tek şahıs veya a d i orta k l ı k la rdan
ol uşan komisyoncu f i rmalar e l i ile ya p ı l ma kta d ı r. 14
« Ü retici i le i h ra catç ı n ı n genel l i kle aynı k i ş i ler ol mamas ı » n ı n son ucu,
bir yanda tarımsal ü ret i m gere kt i ğ i gibi değerlend i ri l memekte, öte ya nda
da i h racatçı lar küçük ü reti c i lerin s ı rtından önemli kö rla r elde etmekte d i rler.
i h racatç ı la rla küçü k ü reticiler a rasındaki il � ş k i l erin n ite l i ğ i aşağ ıda k i örnek
lerde açı kça ortava ç ı kma ktad ı r:
« 1 1 7 pamuk i h racatcısı yılda orta lama 2'şe r mi lyon l i ra kaza n ı rken,
250 bin pa m u k ü reticisi a i len in eline ise yılda ancak 800 - 900 l i ra
b i r pa ra geçmektedi r.15
« 1 00 tütün i h racatçısına 231 .408.640 l i ra net kôr (her ih racatçıya
o rta lama 2.31 4.8 1 6 l i ra ) d ü şerken, tesbit edilen 227.000 tütün ü re
ticisi köy l ü a i l esine 50.620.640 l i ra net gel i r (aile başına orta lama
223 l i ra ) düşmektedi r. Bu demekti r ki, orta lama b i r hesapla. tütünü
i h raç eden o n u yetişt i renden 1 0.377 misli daha fazla kaza n ma k
tad ı r . » 16
«Türkiye'n i n zeyti n yağı i h racatı 7 fi rma tarafından ya p ı l ma kta
d ı r. Bu firma l a r d ü nya p iyasasını e l i n de tutan ve merkezi ita lya'da
bulunan büyük bir f i rmanın komisyoncusu d u rumundadırlar. i h raç
fiyatları 550 - 650 k u ruş ( 1 967 y ı l ı n da) olan zeytinyağı ita lya'da
1 4 - 1 8 l i ra a rasında satı l ma ktad ır.» 17
Say ı l a rı kolayl ı k l a çoğa ltılabilecek bu t ü r örnekler. tarım kes i m i n de
küçük ü reticilerin i h racatç ı l a r ta rafından nasıl . söm ü rü l d ü ğ ü n ü ve i h ra cat
yol uyla yu rtd ı ş ı n a nasıl değer a ktarıld ı ğ ı n ı sergi lemekted i r.
Tica ret Ba k a n l ı ğ ı a ra şt ı rmasında yabancı sermayeye i l i ş k i n i l g i n ç b i r
b u l g u d a y e r a l ma ktad ı r. B u n a göre, i h ra catçı kuruluşların 92'sinde ya-
INCELEME 1 ARAŞTI R MA 99
bancı sermaye payı vard ı r. Yabancı sermaye l i fi rma ların öneml i b i r böl ümil
(63'ü ) a nonim şi rket statüsü nded i r ve genel olara k sermayesi 1 m i lyon TL'
dan büyük kurul u şlarda yoğ u n l a şm ı ştır. Tüm i h racatçıla rın % 6, 1 ' i 1 O m i l
yon v e daha büyük sermayeye sahipken. bu oranın yabancı sermaye l i i h
racatç ı l a r içinde % 44,5 olması, yabancı sermayeli k u ru l u ş l a rın yeriil ere
ora n l a çok d a ha büyük olduğunu göstermektedir. Yabancı sermaye l i ku
rul uşların a yrıca l ı k l ı d u ru m l a r ı n ı n b i r başka göstergesi ise, 1 974 yıl ında
bunların % 83' ü n ü n kar beya n etmiş olma l a r ı d ı r. Oysa bu oran yabancı ser
maye ile ortak o l mayan i h ra catç ı l a r için % 74 dolayındadı r.18
TABLO: 6
i H RACATCILARlN SERMAYE B Ü Y Ü KL Ü KLER i NE G Ö RE DAG ILIMI
(1 974)
i hracatçı Sayısı Yüzde Dağılım
Yabancı Yabancı
Nominal Sermaye Topl am Sermayeli Top lam Sermayeli
1 00 bin TL' dan az 1 364 7 37 ,4 7,6
1 00 bin - 500 bin TL 1 257 10 34,4 1 0,9
500 bin - 1 mi lyon T L 301 3 8,2 3,3
1 - 5 mi lyon TL 390 20 1 0,7 21 ,7
5 - 1 0 m i lyon T L 116 11 3,2 1 2,0
1 0 - 50 m ilyon TL 1 71 27 4,7 29,3
50 - 1 00 milyon TL 38 8 1 ,0 8,7
1 00 m i lyon TL'da n fazla 1 5 6 0.4 6,5
Topl a m 3652 92 1 00,0 1 00,0
Kayna k : Ticaret Bakanlığı, i hracatçılarımız, Eyl ü l 1 975.
Ta blo 6'da n a n laşı lacağı gibi, küçük fi rmalar i h ra catçıla rın büyük bir
çoğ u n l u ğ u n u oluşturmakta d ı r. Buna karş ı l ı k, nominal sermayeleri 10 m i l
yon TL'dan b ü y ü k kuruluşların toplam içindeki p a y ı % 6,1 'dir.
« i h racatın küçük ve güdük f i rmalar ta rafından· ya p ı l ması. yabancı
paza rlardaki imkanların değerlend i ri l mesini g üçleşti rmekted ir. Ay-
1 00 YURT ve DÜNYA
rıca, küçük firmaların vergi kaçı rma a l ışka n l ıkl arı y ü ksek ve kont
rol leri zor olduğu için i h racat ge l i rlerinin vergilendi r i l mesi imkôn
sızlaşmaktad ı r . » 19
TABLO: 7
Ü i
T RK YE'N i N iTHALATI
{1 968 Fiyatlarıyla)
ithalôt Endeks
Yıllar (Milyon dolar) (1968 = 100)
1 968 763,7 1 00,0
1 969 790, 1 1 03,5
1 970 924,5 1 21 ,1
1 971 1 072,2 1 40.4
1 972 1 389,0 1 81 ,9
1 973 1 527,2 200,0
1 974 1 668,5 21 8,5
1 975 1 876,0 245,6
Kayna k : Tablo 2'deki ithalôt seris i n i n DiE, Aylı k i statistik Bülteni, 1 976,
111-IV, s. 46'daki itha lôt f iyat endeks i (dol a r c i nsinden) ile sa
bit fiyat serisine dön üştü rü lere k elde ed i lm i ştir.
Bu durumun diğer göstergelerinden birisi de ithalôtın yapısıdır. 1 963-75
döneminde bu ya pıda önemil b i r değ i şi k l i ğ i n olmadığı Ta blo B'de görü l ü
yo r. Ö rn eğ i n , m a k i n a v e teçhizatın payınd a k i d ü şmenin önemsiz o l ması ya
nında, hamma ddelerin payı da a rtış gösteriyor. Bu gelişmeler T ü rk iye ima-
19 Aynı
20 «Dış ekonomik ilişkiler açısından, Türkiye'nin 1970'/erde her zamankinden da
ha bağımlı olduğunu ileri siirmek yanlış olmayacaktır.» V. Korum, «lmport Substi
tution in Turkey in Relation to Integration witl1 the EEC, International Seminer on
Turkey EEC Relations, 11-14 Ekim 1976, Antalya,· teksir (çeviri benimdir, G.T.).
TABLO: 8
iTHALATlN MADDE YAPISI ( % )
Yatırım Maddeleri
i nşaat Makina - Tk eti m
Yıllar Malzemesi Teçhizat Hammaddeler Maddeleri
1 963 6,1 39,7 48,8 5,4
1 964 4,8 40,9 49,4 4,9
1 965 5,0 37,2 53,5 4,3
1 966 5,5 42,0 47, 5 5,0
1 967 4,4 42,8 47,9 4,9
1 968 3,5 44,5 47,2 4,8
1 969 4,6 39,2 49,4 6,8
1 970 5,9 41 ,2 47,9 5,0
1 971 5,7 38,0 51 ,3 5,0
1 972 5,5 44,6 45,3 4,6
1 973 5,6 42,2 47,9 4,3
1 974 5,2 28,9 61 ,7 4,2
1 975 6,1 35,3 54,3 4,3
Kay na k : 1 963 i
71 : D E, Türkiye'de Toplumsal ve s. 336-337.
1 972 - 73: Tica ret Ba ka n l ı ğ ı , Haber Bülteni, Y ı l l ı k - 1 974, s. 1 1 5.
1 974 - 75: Tic<;:ıret Ba kanl ı ğ ı , Ekonomik Değerlendirme Bülte-
ni, Yıllık 1 975, s. 96
gelerin bazıları ş u n l a r : Tablo 9'da yatırım ma l ı ithalötı n ı n toplam sabit ser
maye yatı rımia rına ora n ı n ı n 1 962-70 dönemi nde aza l d ı ğ ı , buna karş ı l ı k, 1 970
sonrasında a rttı ğ ı görül üyor. Bu d u rum imalöt sanayii nde görülen geliş
melerin esas olarak t ü ketim ve a ra ma l ı üreten kesimle rd e yoğ u nlaşması
n ı n b i r son ucudur. Ta blo 1 0'da ise hammadde itha lötının imalöt sanayii ü re
ti m i ne ora n ı n ı n 1 967-70 dönem i nde % 5 , 5 dolayındd olmasına karşıl ı k, 1 970
son rasında ve öze l l i kle so n y ı l l a rda önem l i artışlar gösterd iği görül üyor.
Bu d u ru m da imalöt sa nayi n i n « monta j c ı ! ı k » d iye adlandırılan öze l l i ğ i n i
serg i l iyor. N a s ı l bundan önceki tablo Türkiye'nin yatırım malları açısından
d ışa ba ğ ı m l ı l ı ğ ı n ı gösteriyorsa, bu da i ma löt sanay i i n i n g i rd i ler açısından
d ışa bağı m l ı l ı ğ ı n ı gösteriyor. N itekim, 1 970 so n rasında i malöt sa nayi i ü re
t i m i içinde ithal g i rd i ora n ı n ı n yü ksel mesin i n a ltında yatan ana neden, oto
mot iv, elektri k l i ev a letleri ve elektronik gibi « monta j c ı » sanayi d a l l a r ı n ı n
e n önem l i tesisleri n i n b u dönemde kurulmuş olmasıd ır.21
1 02 Y U RT ve DÜNYA
TABLO: 9
i
YATIRIM MALI THALATININ SAB iT SERMAYE
YATIRIMLARI i C i NDEK i PAYI
Sabit Sermaye Yatırım Malı
Yatırımları ithalatı
(Milyon TL} (Milyon TL) (2} 1 (1 )
Yıllar (1 ) ( 2) (%)
1 962 7.539 2.509 33,3
1 963 9.754 2.834 29,1
1 964 1 0.277 2.2 1 0 21 .5
1 965 1 1 .5 1 0 2 . 1 71 1 8, 9
1 966 1 4.71 4 3.071 20,9
1 967 1 6.854 2.91 2 1 7,3
1 968 20.256 3.329 1 6.4
1 969 23.608 3.070 1 3,0
1 970 27.342 4.481 1 6.4
1 971 32.229 7.521 23,3
1 972 41 .222 1 0.741 26,1
1 973 53.41 6 1 3.809 25.9
1 974 72.965 1 7.549 24,0
1 975 1 01 .435 28.61 4 28.2
Türkiye'de monta j c ı l ı ğ ı n gel i şmesi nde ve buna bağ l ı olarak ithal ge
reklerinin a rtmasında yabancı sermaye n i n katkısı Tablo 1 1 'de a ç ı kça gö
rül üyor. Buna g ö re, ya bancı sermayeli f i rmaların sektörel satışla r içinde
önem l i bir paya sahip olduğu bu 5 sektö rde, dolaysız itha l g i rd i l e ri n i n top
lam g i rd i l e r i ç i ndeki payı % 24 ile % 52 a ra s ı n<;j a değişiyor. Ya bancı ser
maye l i f i rmaların tümü i ç i n bu oran % 38 dolayı ndadı r.22 Bu durum şu yar
g ıy ı doğ ru l uyor:
Makina, 1 Aralık 1975, n. 389, s. 3-7; N. Akgül, «Türkiye'de Montaj Sanayii,» MMO,
Sanayi Kongresi 1976, (Basılacak).
22 Akgül, a.g.e., s. 13
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 1 03
kel lerin sermaye ve ma l i h roc ı n ı koloyloşt ı rmo klo ka l m ıyor; ayn ı
zamanda, ü l keyi e konom i k açıdon d ışa bağ ı m l ı k ı l ı yor.»23
TABLO: 1 0
HAMMADDE iTHALATININ i MALAT SANAY ii
Ü RET i M i i C i NDEK i PAYI
i malôt
Sanayii Hammadde
Ü retimi i thalôtı
(Milyon TL) (Milyon TL) ( 2 ) 1 (1 )
Yıllar (1 ) ( 2) (%)
1 967 52.895 2.949 5,6
1 968 59.381 3.276 5,5
1 969 68.364 3.41 2 5,0
1 970 80.361 4.705 5,9
1 971 1 06.531 8.288 7,8
1 972 1 38.777 9.961 7,2
1 973 1 78.794 1 4.081 7,9
1 974 241 . 1 76 32.630 1 3,5
1 975 309.51 2 37.424 1 2,1
Kaynak: ima lôt So nayii Ü reti m i : DPT, Yıllık Programlar; Hamma dde
itho lôt ı : D i E. Türkiye istatistik Yıllığı, 1 973 ve 1 975; DiE. Ay
lık istatistik Bülteni, 1 976, 111-IV.
23 A.e., s. 5.
24 T.I.B. , Çokuluslu Tekeller ve İlaç Sömürüsü, s. 25.
TABLO: 1 1
YABANCI SERMAVEL i Ş i RKETLERDE i THAL
G i R Di KULLANIMI
(1 973)
Yabancı Sermayeli Şir Yabancı Sermayeli Şir
ketlerin Sektör Satışları ketlerde ithal Girdilerin
i çindeki Payı Toplam Girdiler i çindeki
Sektörler (%) Payı ( % )
Last ik, Plastik 58,5 52,1
K i mya 46,1 50,7
Makine 1 7,9 51 .5
Elektr i k M a ki n eleri, 40,2 24,2
Elektron i k
Taşıma Aracia rı 44,2 46,8
25 Akgül, a.g.e., s. 20
i NCELEME 1 ARAŞTI R MA 1 05
mayeye sa h i p f i rm a l a r ı n payı ise % 70'i b u l m a ktad ı r. ) Geri ka l a n 1 0076
( % 98,7} firm a n ı n payı ise % 56,7'd i r.
TABLO: 1 2
i THALATCILARlN HUKUK i DURUMLARINA GÖ RE
DAG ILIMI {1973)
Öz Sermaye Kôr
Hukuki Durum Sayı % {Milyon TL) % { Milyon TL) %
Koll ektif ş i r ket 2 1 77 2 1 ,3 3269 8,9 1 036 1 2,5
Komandit şi rket 324 3,2 524 1 ,4 1 50 1 ,8
Anon i m şirket 1 391 1 3,6 24461 66,8 5338 64,5
Lim ited ş i rket 714 7,0 2573 7,0 709 8,6
Kooperoti f 86 0,8 269 0,7 40 0,5
Ad i O rta k l ı k
Tek Şah ıs 551 4 54,0 5509 1 5, 1 1 002 1 2,1
Toplam 1 0206 1 00,(' 36604 1 00,0 8275 1 00,0
TABLO: 1 3
iTHALATCILARlN SERMAYE B Ü Y Ü KL Ü KLER i NE G Ö RE
DAG ILIMI (1 973)
Kuruluş Öz Sermaye
Ö z Sermaye Grupları Sayı Bin TL o·
% :/"o
1 00 b i n TL'don a z 1 682 1 6,5 93.750 0,26
1 00 500 bin TL 3325 32,6 871 .962 2,38
500 bin 1 m i lyon TL 1 706 1 6,7 1 .226 .400 3,35
1 5 M i l yon TL 2459 24, 1 5 .550.500 1 5, 1 6
5 1 0 M i l yon T L 458 4,5 3.292.500 8,99
1 0 50 M i lyon TL 446 4.4 9.700.000 26,50
50 1 00 M i lyon TL 79 0,8 5.925. 000 1 6, 1 9
1 00 M i l yon TL'don fazla 51 0,5 9.943.888 27,1 7
To pla m 1 0206 1 00,0 36.604.000 1 00,00
TABLO: 1 4
T E K SIFATLI iTHALATCILARlN YAPISI
(1973)
Kôr/ Ö z
Kuruluş Ö z Sermaye Kôr Se rm.
Sıfatlar Sayı % Milyon TL % Milyon TL % %
imalôtcı (sanayici) 4445 46,5 22.596 69,2 4.748 65,5 21
Armatör 14 0,1 85 0,3 3 0,0 3
Madenci 19 0,2 1 23 04 32 04
. 26 .
TABLO: 1 5
K i M i MALLARlN iTHALATlN DAK i KARLILIK
ORANLARI
1 08 Y U RT ve DÜNYA
itha l atcı l a ra i l i ş k i n b i l g i lerin i ncelenmesin den çıkan b i r baş ka sonuc
da şudur: eğer özel k u ru l uşların yapt ı kları ithalatın öz se rmayelerine ora n
t ı l ı o l d u ğ u n u varsayacak o l u rsak, ithalatın öneml i b i r böl ü m ü n ü n sayı l a rı
1 50'yi aşmaya n firma tarafından ya p ı l d ı ğ ı n ı söyleyebi l i riz. Bu ise, d ı ş tico
reti n devletleşt i ri l mesinden dolaysız ola ra k çı karı zede lenecek, za ra r gö
recek o l a n l a rı n çok kısıtlı sayıda elcica ğ ı n ı göstermekted i r. ithalat ile ima
lat sanay i i n i n yapısı arasında ki i l işki ve bunun son ucu olarak i ma l atç ı la rın
ithalôtç ıların ö n e m i l b i r böl ü m ü n ü ol uşturması ise, d ış tica reti n devletleş
tiril mesi ile sanayi üzerinde gen i ş kapsa m l ı ve etk i l i bir denetim k u ru labi
leceğ i n i ortaya koymakta d ı r.
27 D. İ.E., Aylık İstatistik Bülteni, 1976, III-IV, s. 37'deki ihracat ve ithalat se
rilerirıin, aynı yayının s. 46'daki fiyat endeksieri kullanılarak düzeltilmesi sonucu el
de edilmiştir.
TABLO: 1 6
T Ü RK iYE'N i N i HRACAT, iTHALAT F iYAT EN DEKSLER i V E
DIŞ T i CARET HADLER i (1 968 = 1 00)
Fiyat Endeksieri (TL cinsinden) Dış Ticaret Hadleri
i hracat ithalet
Yıllor (1 ) (2) (1 ) 1 (2)
1 968 1 00,0 1 00,0 1 00,0
1 969 1 00,5 1 01 .4 99,1
1 970 1 1 8,2 1 22,8 96,2
1 971 1 55,0 1 82,2 85,1
1 972 1 71 ,8 1 77,2 97,0
1 973 21 9,2 21 4,8 1 02,0
1 974 294,6 350,8 84,0
1 975 305,9 405,2 75,5
TABLO: 1 7
T RK YE DIŞ T CARET i N i N B Ö LGESEL DA G ILIMI
Ü i i
( % olarak)
i H R A C A T
Bölgeler 1 971 1 972 1973 1 974 1975
O . E . C . D . Ül keleri 72,8 73,5 72,0 70,6 70,3
O rta k Paza r 45,5 45,7 46.4 46,8 43,9
110 Y U RT ve DÜNYA
Altıl a r (*) 39,3 39,2 37,4 40.5 37,8
Üçler (**) 6,2 6,5 9,0 6,3 6,1
A . B . D . ve Kanada 1 0,2 1 1 ,9 1 0,2 1 4,0 1 0,7
Diğer O . E.C.D. Ü l keleri 1 7, 1 1 5,9 1 5,4 1 4.0 1 5,7
Anlaşma l ı Ü l keler 1 5,2 1 0, 1 •7.9 8,3 7,5
Diğer Ü l keler 1 2,0 1 6,4 20,1 21,1 22,2
Toplam 1 00,0 1 00,Ö 1 00,0 1 00,0 1 00,0
i T H A L A T
«Türkiye 1 970 yıl ında Altılar top l u l u ğuna 1 1 8,3 mflyon ve Üçler de
y i m iyle ta n ı mlanan Birleş i k Kra l l ık, Da n imarka ve irianda'ya 23,8
m i lyon dola rl ı k s ı n a i madde i h raç et miştir. Bu i h racatın, Altılarda
% 81 ,8'i ve Üçl e rde ise % 87.4'ü tuz, kükürt, ç i mento, maden cev
herleri, ham pamuk, pamuk l i nterleri, ferro a lya j la r, ba k ı r matl arı
g i b i O rta k Gümrük Tarifesi s ıfır olan maddeler üzerinedir. »29
TABLO: 1 8
TÜRKiVE - ORTAK PAZAR TiCAR ETiNi N GELiŞMESi (Aitılar)
ithalat ihracat Açık
( Milyon Dolar) (2) / (1 ) ( M ilyon Dolar) (4)/ (3) (Milyon Dolar) (6 )
Toplam Or. Paz. ( % ) Toplam Or.Paz. ( % ) Toplam Or.Paz. (5)
Yıllar (1 ) (2) (3) (4) (5) ( 6) (%)
1 963 687,6 1 96 28,5 368,1 1 39 37,8 31 9,5 57 1 7,5
1 970 947,6 325 34,3 588.� 239 40,6 359,1 86 23,9
1 975 4738,7 1 962 41 .4 1 401 , 1 530 37,8 3337,6 1 432 42,9
30 Aynı.
31 Aynı.
i NCELEME 1 ARAŞTIRMA 1 13
1 974'de yayınlanan D PT AET Özel i htisas Komisyo nu Raporuna göre, bu
g ü n kü il i ş k i l e r düzen i n i n iyi leşti rilmesine yöne l i k öneriler,
ccen çok Türkiye'nin güçlüklerinin ertelenmesini sağlayabilecektir.
B i r d iğer deyişle: gelişme yol u nda k i Türk ekonomi s i n i n açıklana
g e l m i ş g ü ç l ü k l e r i , sözkonusu önerilerin bütün üyle gerçekleşmesi
varsayımında b i l e «22 y ı l l ı k döne m i n » son u nda, gene o rtaya çıka
b i l ecekti r. Bu ba k ı mda n, Komisyon üyeler i n i n bütü n ü n e ya k ı n b i r
k ısmı, Tü rk iye Avru pa Ekonomik Topl uluğu i l işkilerin i n «gümrük
b i r l i ğ i » d ı şındaki b i r form ü l e . . . dönüştürü l mesinin uygun olaca ğ ı n ı
i l e r i sürmüşlerdi r.32
aynı şe k i lde, Ağustos 1 976'da yay ı n l a n a n DPT i k i n c i AET Özel ihtisas Ko
'Yl isyo nu Rapo runda, nTürkiye-AET ilişki lerinin temelinde önemli aksaklık
lar bulunduğuıı33 bel i rt ı l d i kten sonra şöyle denmektedir:
«sanayileşme ve kalkınma stratejimiz ile Katma Protokol'dan do
ğan yükümlülüklerimiz arasında köklü bir çelişki vardır. Bu çeliş
kinin boyutu ve ulusal sanayimizin gelişmesini engelliyecek yönde
yaratacağı tehlikenin ciddiyeti zaman içinde gittikçe artacaktır.ıı34
3. NEDEN DEVLETLEŞTiRME?
1 14 YURT ve DÜNYA
dan geçme kte. Dış ticaretin devletleştiril mesi n i n rol ü ve önemi burada or
taya ç ı k ıyor.
Bu a l a nda a l ınacak sın ırlı ön lemlerin yeterl i olmadığ ı n ı ve olmayaca
ğ ı n ı Türkiye'nin bugüne kadarki deney i m i doğrul uyo r. Örneğin, g ü n ü m üz
de devletin T ü rk iye' n i n d ı ş tica reti üzerinde h i ç de küçümsen meyecek de
netim a raçlarına sa h i p olduğu görü l me kte. ithalat ve i h racatçı l a r ı n s ü
re k l i o l a ra k d ı ş tica ret a l a n ında k i « bürokrati k engel lerı) den yakın mas ı n ı n
nede n i b u . * Ancak, ithal v e i h raç f iyatl a r ı n ı n denet i m i n i d e içeren b u uy
gula m a l a ra karş ı n , d ı ş ticaret a l a n ı ndaki oyu n ların ön lenemed i ğ i n i herkes
b i l iyor a rtı k . D ı ş tica ret kayıtl a rı n da << mobilya )) diye gösteri l en i h raç ma
l ı n ın, a s l ı nda <<su nta)) o l d u ğ u n u n d a ha son ra ortaya çı karıl ması b u duru
mun en iyi ö rneğ i n i oluştu ruyor. Ayrıca, bu t ü r sınırlı önlem ler, ithalat- i h
racat oyu n l a r ı n ı önleyemed i ğ i g i b i , bel i r l i kes i m ler i ç i n ayrıca l ı k l ı b i r d u
rum yarata ra k tekelci u yg u l a m a l a ra ve a ş ı rı karlara yolaçıyor. Çünkü, k i m i
i ktisatç ı l a r ı n i l eri s ü rdüğü g i b i , y ü r ü r l ü kte k i d ı ş tica ret re j i m i , bir y a n d a it
hal m a l i a rı na yurtiçi n den gelebilecek rekabeti s ı n ı rlayarak, öte yanda da,
bu a la nd a k i y ü ksek kö r l a r nede n iyle, itha la tçı ların e l i nde öne m l i boyutla
ra u laşan sermaye b i r i k i m i ne yol a ça ra k, Türk iye'dek i tekel leşmeyi h ızla n
d ı rıcı b i r etki ya pmışt ı r v e yapma ktadı r.35
S ı n ı r l ı önlemlerin yetersizl i ğ i ve öze l l i kle g ü n ü m üzdek i uygu lamaların
so n uçları. eğer d ı ş tica ret üzeri nde et k i n b i r denetim kurulmak isteniyor
sa. d ış ticaret in devletleşt i ri l mes i n i n, neden zoru n l u o l d u ğ u n u da ortaya
koyma ktad ır. Ç ü n k ü , d ı ş tica retin devletleşt i r i l mesi i le kamu, u l usa l eko
nom i n i n denet i m ve yönet i m i nde büyük önem ve a ğ ı r l ı k taşıyan bir a ra c ı
etk i l i b i r biçi mde k u l l a n ma ola nağ ı n ı e l i ne geç i rm i ş olaca kt ı r. Da ha önce
de be l i rt i l d i ğ i g i b i , bu önem ve a ğ ı rl ı k salt d ı ş tica ret hacminin m i l l i gelir
içindeki yer i n i n n iceli ksel büyüklüğünden değ i l , Tü rkiye sanay i i n i n yapı
sal öze l l i klerinden kayna k l a n m a ktad ı r . Bu öze l l i klerin en ö nem l i lerinden
b i ri olan dış g i rdi gereks i n i m i , d ı ş tica ret yol uyla sanay i i ve g iderek u l u
s a l ekonom i n i n t ü m ü n ü yö nlen d i r meyi, e n azından öne m l i ölçülerde et k i le
rneyi olana k l ı k ı l m a ktad ı r. Dış tica reti n devletleşt i ri l mes i n i n sağlayacağ ı bu
olanağın k u l l a n ı m ı n ı bel i rleyece k olan amaçlar ' ve devletleşti rmen i n sağ
layacağı ya ra rlar şöyle özetleneb ilir: ( 1 ) dış ticaretin devletleşti ril mesi iş
b i rl i kç i , tekelci büyük sermayenin g ü c ü n ü s ı n ı rl aya ca ktır, (2) dış ticare-
ign Capital in Turkey,» ODTÜ Geliştirme Dergisi, n. 12, Yaz 1976; O. Silier, «Genel
Olarak ve Türkiye Sanayiinde Yoğunlaşma, Toplulaşma, Tekelleşme,» MMO, Sanayi
Kongresi 1976 (Teksir); S . Korum, «Sanayiin Girdi Yoluyla Dışa B agımlılığı,» MMO,
Sanayi Kongresi 1976 (Teksir).
Dış tica retin devletleşt i r i l mesi. Tü rk iye sa nayi i n i n yön lend i r i l mesi nde,
gelişme doğ ru ltus u n u n bel i rlenmes i nde ka m uya önem l i bir a raç sağ laya
c a kt ı r. Türk iye gibi henüz temel sanayi kol l a rı n ı n , en öne m l isi ü reti m a rac
l a rı ü reten sanayi dalla r ı n ı n kurulması acıs ından çok geri bi r noktada bu
l u n u l a n b i r ü l kede, devletfeşti rme yolu ile d ış ticaret üzerinde kuru laca k
etkin b i r devlet denet i m i , kapita l izmin a na rş i k ü reti m yapısından ve kôr
d ü rtüsünden değ i l ha l k ın somut cıkarl a rından ve uzun dönemli gelişme po
l iti ka larından kayna klanan b i r sa nayi leşme strate j i si n i n izlenmas i n i kolay
laştıraca ktır.
Ay rıca , dış ticareti n devletleşti ril mesi i l e, işlerl i ğ i olan etkin b i r plan
l a ma n ı n uyg u l a n a b i l mesi için gere k l i ö n koşu l la rdan birisi gerçekleşmiş ola
c a kt ı r Böylece, sanayi leşme po litika ve uyg u la ma l a rı i le dış tica ret ilişki
leri a rasında ça l ışa n kitleler yara rına b i r uyum sağ l a n a b i l ecektir. Ayn ı şe
k i lde, ödeme ler dengesi soru n l a r ı n ı n sanayileşmeyi engel leyen kısıtlama
ları n ı n etkisi aza lt ı l a b i l ecek ya da ta mamen ortadan k a l d ı r ı l a b i lecektir. Bir
de. dış tica reti n devlet i n te kel inde olması, iç ve d ı ş fiyatlar a rasındaki i l iş
k i n i n p l a n gerek leri ne göre düzenlenmesine o l a n a k sağ layaca ktır. Böyle
bir uyg u l a m a n ı n doğa l sonucu olara k da , Tü rkiye ekonomisini s ü re k l i bas
kı altında tutan deva l ü asyon sorunu ortadan ka l kaca kt ı r.
Son olara k, dış ticareti n devletin teke l inde olması, gerek i h ra cat ve ge
rek ithalat icin uzun dönem l i bağla ntı la r yapılması ola nağ ı n ı ya rata ra k,
etk i n b i r p l a n l a m a n ı n bu a l a nd a gerektird i ğ i kara rl ı l ı ğ ı n sağ l a n m asınd a ya
rarl ı olacaktır.
1 18 YURT ve DÜNYA
tır. B u rada, ka m u � u n e l i n e geçecek b i r i k i m fon l a rı n ı n , özel kes i m i n g ü
n ü m üzde elde etti ğ i i l e s ı n ı r l ı ol mayaca ğ ı n ı söyl emek gerekir. Örneğ i n ,
u z u n döneml i bağ l a ntı yapma olana ğ ı n ı n doğmas ı n a , a rtan paza rl ı k g ücü
ne ve merkezi örgütlenmeye koşut o l a ra k , ithal fiyatlarında göre l i bir azal
ma, i h raç fiyatları nda ise görel i b i r yü kselme sağla nabi l i r. Ayrıca, t ra n sfer
fiyatlaması ve döviz kaçı rma a maçla rıyla ithal fiyatı n ı yüksek, i h ra ç f iya
t ı n ı ise düşük gösterme olayl a r ı n ı n ortCdan ka l k ması da benzer bir son u ç
doğuracaktır. Bu nedenlerle, devletleştirilmiş bir d ı ş tica retten sağla naca k
gel i r i n bugün sağlananın üzeri nde olacağı kesi n l i k le söyleneb i l i r. Ayrıca ,
devl etleşti rme so n ucu ithal ve i h ra ç fiyat l a rı nd a sağlanabilecek bu ters
yönde k i gelişmeler, Türkiye' n i n ticaret hadlerin i n o l u m l u yönde geli şmesi
yol u nda etki yapaca ktır.
Tüm bu gel işmel er, to plumsa l birikim fon l a rında önem l i a rtışlara yol
açarak sanayileş me çaba l a r ı n ı n ba şa rısına o l u m l u katkıda bulun aca ktı r.
1 20 YURT ve DÜNYA
4. SONUC
i N C ELEME 1 ARAŞTIRMA 1 2 1
U L U S LARAR A S I i ŞÇi H AR EKETi
TAR i H S EL V E KURU M SAL S OR UNLAR
Boris Ponomaryev
işçi s ı n ıf ı n ı n u l uslara rası devrimci h a re keti , sömü rücü lere ka rşı verilen
i l k savaşlardan başlaya ra k çağ ı m ızın en k u d retl i gücü olu ncaya dek, büyü k ,
kahra m a n l ı k v e g ü ç l ü klerle d o l u b i r yol u geride b ı ra ktı.
B i l i msel sosya l izm, proleta rya n ı n s ı n ıf m ücadeleleri n i n tarihsel dene
yimle r i n i n derin lemes i n e ve kapsa m l ı incelenmesi · i le genelleşti ril mesine
her zaman büyük önem verdi. Bil i msel sosya lizmin kuruc u l a r ı n ı n vurg u la
dığı g i b i «zoru n l u ta ri hsel i l i ş k i le r ve b u n l a ra dayana rak. olayların gelişi
m i n i n m u htemel doğrultusu kavramiladan başa rı l ı hiçb i r pa rti po lit i kası
ola maz. » 1 Ma rksizm - Len i n i zm, b i l i nçli i şç i l e r i n «kendi h a reketlerinin öne
mini anlayabilmeleri ve tam olarak kavrayabilmelerin2 için, proleta rya m ü
cadelesin i n çok zen g i n u l u s l a ra rası deney i m i n i i nc eleme zoru n l u l u ğ u n d a n
h a reket eder.
Bunun için gerekl i çok şey, M a rksist b i l i msel öğ reti tarafından yap ı l d ı .
K. M a rks, F. E n g e l s ve V. i . Le n i n . kapsa m l ı ta rihsel çözümlemen i n örnek-
1 22 Y U RT ve D Ü NYA
lerini verd i le r. Çeşitli ü l kelerin i şç i ha reketle rin i n a ra ştırıl masınd a , sosya l ist
d üşünce n i n ve b i l i msel sosya l iz m i n geli şme tari h i n i n in celenmes i nde, u l us
l a ra rası işçi örg ütleri n i n tari h i n i n incelenmesinde başa rıla r elde ed i l d i .
B u n u n l a b i r l i kte, i ş ç i s ı n ı f ı n ı n devri mci, mücadeles i n i n ul usla ra ra sı de
neyi m i n i genelleşti recek ve geçmişi, bugün ve geleceği a n l a m a k i ç i n cö
zümleyecek çalışma la ra d uyu l a n ihtiya ç a rta ra k deva m ediyor. Ka rdeş
M a r ks ist leni nist pa rtilerle bera ber part i mizin, Ma rksist l e n i n ist öğ
retisi n i n ya ratıcı gel i ş i m i , çağdaş a raştırıcı l a r i ç i n yen i ola n a k l a r ya ratı
yor. B u rada �öz konusu ed ilen, top l u mda devrimci dönüşümlerin temel
g ücü olan işçi s ı n ı f ı n ı n topl umsa l-ekono m i k ve ideoloj ik-pol itik gelişimi ile
işçi sınıfı n ı n insa n l ı ğ ı n sosyal ilerl emesinde yü kselen rol ü n ü n m ü m k ü n ol
d uğ u ö l çüde ta m b i r tablos u n u n ya ratıl masıdır.
M a rks'ın yöntemi, V. i . Le n i n ' in işa ret ettiğ i g i bi <<herşeyden önce, her
somut d u rumda mümkün olan i lerlemen in ba şl ı ca a rn i l i n i n hangi s ı n ı f ı n
ha reketi o l d u ğ u n u a n l a m a ktan» ibaretti r.3
P roleta rya n ı n top l u m içi nde kı lavuz rolü h a kk ı ndaki ma rksist- len i n ist
a n layışa göre, işçi ha reketi , işçi s ı n ıfı n ı n ba ğ ı msız ve n i h a i cıkarla rının
gerçekleştiril mesine, işçi sınıfının d ü nya ölçüsünde tari hsel işlev i n i n ye
rine getiril mesi ne yö nelik çeşitli biçimdeki eylem leri n i n bütünü olara k ele
a l ı n ması gere k i r. Bu açıdan ele a l ındığı nda işci h a reketinin i şçi s ı n ıfı ile
b i rl i kte ba şladığı görü l ü r.
U l usla ra rası işçi ha reketi, doğal o l a ra k, çeşitl i u l usa l işçi ha reketle
r i n i n va r l ı ğ ı n a daya n ı rsa da, b u n l a rın basit bir topl a m ı n d a n iba ret değild i r.
U l u sl a rarası i şç i h a re ket i. u l usa l h a re ketleri bi rleştiri rken, aynı za manda
isçi s ı n ı f ı n ı n enternasyo n a l özünde yata n sınıf m ücadelesi n i n genel içe r i ğ i
n i de yansıtır.
V. i . Len in, tari hsel olguların doğru ve ta m an l a ş ı l ması n ı n ancak on
ların nasıl o rtaya c ı kt ı ğ ı n ı n , gelişme sü reç leri içinde hangi temel aşa ma l a r
dan geçt i ğ i n i n ve ş i m d i nasıl oldu ğ u n u n a raştırılması ile m ü m k ü n olacağ ı n ı
gösterd i .4 Bu düşünce, i şç i s ı n ı f ı ta r i h i n i n ma rksizm-le n i n izme göre dönem
l e re a y rı l ma s ı n ı n temel i n i o l u şt u rma kta d ı r.
* * *
1 24 YURT ve DÜNYA
öğretis i n i n s ı n ıf m ücadelesinde kaza n ı l a n p ratik deneylerle zenginleşmesi
ve marksizmin p rolete r y ı ğ ı n l a ra yay ı l ması ol uştu ruyor.
B u rj uva -demo k ratik devrim s ı n ı rl a rı içinde, bunun da ötesinde 1 843
Hazi ra n ' ında Paris aya klanması nda olduğu g i b i bu sın ı rl a r ı n aşıldığ ı za
ma n l a rda, p roLeta rya n ı n s ı n ıf m ücadeles i n i n yükselen nokta l a rı n ı n çözüm
l enmesi özel b i r d i kkat gerekti r i r.
U l usla ra rası b i r olgu o l a ra k p roleta rya n ı n s ı n ı f m ücadeles i n i n doğuşu
ve gelişimi de öneml i bir soru n d u r. Da ha feoda l düze n i n y ı k ı l ma dönemin
de ortaya ç ı ka n i şçi h a re keti , yaln ızca öz olara k değ i l prati kte de a d ı m a d ı m
enternasyonel n itel i k kaza n maya baş l ıyor v e giderek a ktifleşerek u l uslar
a rası b i r g üç oluyord u .
Sosyal -ekono m i k b a k ı ş açısından i ş ç i s ı n ıf ı n ı n gelişmes i n i n i l k döne
mi şu temel aşa m a l a ra ayrı l ı r: p roleta rya önces i, man üfa ktür p roleteryası.
fabrika türü pro l etarya . T ü m k ıta larda birçok ü l kede p roleta rya bu aşama
I n a ncak yirminci yüzy ılda katett i .
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 1 25
gel işmiş tari hsel s ı n ı rları, ü l keden ü l keye çok fa rklılaşmış ve onsekizinci
yüzy ı l ı n so n u i l e ondokuzuncu yüzy ı l ı n ortas ı a rasında değ işmiştir. i şte
tam bu zama nda burjuvaziye k a rş ı b i r sınıf olarak i şç i sınıfının i l k ç ı kış
ları gör ü l m üş ve b i l i msel proleter ideoloj isi o l a n ma rksizm doğmu ştu r.
Bundan sonra k i dönem i n başlan g ı c ı n ı septaya n i k i nci aşama ondoku
zuncu yüzy ı l ı n 70' 1 i y ı l la rında ortaya ç ı kt ı . 1 871 Paris Kom ü n ü bu dönemi
a çt ı . Ma rks şöy le yazıyor: « Pa r is Kom ü n ü ile işçi s ı n ıf ı n ı n kapital ist s ı n ıfa
ve o n u n devletine karşı m üca delesi yen i b i r aşamaya g i rd i . » 6 Bu dönem,
kapita l izmin yen i . emperya l ist aşaması na u laştığ ı yirminci yüzy ı l ı n ilk yıl
ları i l e tama m la n d ı . Otuz y ı l l ı k, bu çok uzun ol maya n dönemde, işçi hare
ketinde temel l i değ işikl i k ler oldu. Kapita l iz m i n en yüksek gel işme düzeyine
u l aştığı ü l kelerde işçi hareketi «ge lecek dönüşümler dönem ine 'barışçıl'
hazı rlık kuşağ ı n ı » geçi ri yordu.' Kitlesel sosya l ist partilerin doğuşu ve bü
yümesi, Le n i n ' i n sözleriyle, «sosya l izmin muazzam b i r biçi mde gen işleye
re k yayı l ması, p roleta rya n ı n her türl ü örgütü n ü n görü l memiş ölçüde gel iş
mesi, büyük evrensel -ta rihsel a ma c ı gerçe kleştirebi lmek icin çok çeşitl i
a l a n l a rda kapsa m l ı b i r biçimde hazırlanması, bu dönemi n itel iyord u ıı .8
B u n la rı n ya n ı s ı ra o ndokuzu ncu yüzy ı l sonu ve yirminci yüzyı l başın
da, ma rksiz m i n Bernste i n 'cı revizyon u ve i n g i l iz reformizmi k ı l ı ğ ında yaygın
bir oportün izm görü l d ü . Bu olgu, egemen s ı n ıf l a r ı n , proleter safları siste
mati k b i r biçi mde parçalamek ve bunla rı n bel l i b i r böl ü m ü n ü burjuva ide
olo j i s i n e ba ğ ı m l ı k ı l m a k i ç i n yeni takti kler gel iştird i kl e ri emperya l i st aşama
ya geçişle b i r l i kte doğdu. Eskiden olduğu gibi proleta ryaya karşı her türl ü
baskı a ra ç l a r ı n ı k ı:J I Ia n a n kapita l istler, bu yöntemlere da ha s ı k başvuru
yorl a r ve « işçi s ı n ı f ı n ı n hedefleri n i ,. müteşebbislerle uzlaşa ra k, kapita l i st
d üzen in sın ırları içi nde ka l ı p topl umda devri mci dönüşümler olmaksızın
gerçe kleştirebilecekleri haya l i n i yay ıyorla rd ı . » 9
Ancak emperya l izme geçişle birl i kte u l u s l a ra rası i şçi hareket i n i n gö
recel i « ba rışçıl» gelişme dönemi sona erd i . Yeni yüzyılın ilk yılları nda işçi
h a reket i n i n ağ ı rl ı k merkezi n i n kayd ı ğ ı Rusya 'da devrim öncesi bir duru m
oluştu. Doksa n l ı y ı l l a r ı n orta la rından itibaren i şç i hareketi n de len i n ist dö
nem başl a d ı . Siyasa l düşünce ve siyasa l parti a kı m ı o l a ra k bolşevizm i n do
ğuşu, u l u slara rası işçi hareket i n i n büyük bir olayı o l d u . Bu, es k i sosya l de
mokrat partilerden yen i tip p roleter partiye çok köklü b i r dön üşe i şa ret etti.
Böy lece ondokuzuncu yüzy ı l ile yirminci yüzy ı l ı n s ı n ırı nda, ni hayet,
u lusla ra rası işçi hare ketinde i k i yön e l i ş bel i rlend i : devri mci, marksist- leni
n ist ve reform ist, oportün ist yönel işler. Birinci yöneliş, yirminci yüzyılda
126 Y U RT ve DÜNYA
ge rçe kl eşen işçi s ı n ıfı n ı n evrensel -ta ri hsel zafe ri n i n kapıs ı n ı açtı. i k i n c is i
i s e . i ş ç i ha reketi n i n gel işmesi nde s ü r e k l i b i r f ren leme kayna ğ ı oldu v e işçi
s ı n ı f ı n ı, işçi sınıfı i le b i rl i kte ü l keleri ve h a l kla rı, defa larca a ğ ı r yen i l g i le re
götürdü.
1 905-1 907 Rus Devri m i , d ü nya ta r i h i n i n ve aynı za manda d ü nya dev
rimci sürec i n i n önem l i b i r dönemecidir. Bu, emperya l izm dön e m i n i n i l k
devrimi oldu. 1 905-1 907 Devrimi, ü l ke n i n büyük devri mci-demokra t po
ta ns iyel i n i n , Rus işçi ha reket i n i n olgun l uğ u n u n ön işaretlerini verirken,
Rus p roleta ryasını devrim savaş ı n ı n öncüsü d u ru m u na get i rd i . Tari hte i l k
kez i ş ç i s ı n ıfı. h a l k kitlele r i n i n yöneti m i n i b u r j uvazi n i n e l i nden a l ıp, b u r j u
va -demo krati k devri m i n l ideri, egeme n i oldu.
Dev rim s ü reci içinde s ı n ıf m ücadelesinin yeni a ra ç ve biçimleri ileri
sürüldü ve denendi. Sil a h l ı başka l d ı rma i ç i nde önem l i değ i ş i k l i ğ e uğra
ya n kitlesel siya sa l g rev uygul a maya kondu. işçi temsilcileri sovyeti tü
ründe, prol eta rya ve köy l ü l ü ğ ü n devri mci-demokrati k d i ktatörl ü ğ ü n ü n
em briyon i k b i ç i m i ortaya ç ı ktı.
Devrim ta rihi nde ilk kez, işçi s ı n ıf ı n ı n ma rksi st partisi, kendi progra
mı, strate j i ve ta ktiği ile bağımsız siyasa l güç olarak ha rekete geçt i . Dev
rimci savaşların ateşi nde i k i s iyasal çizgi tari hsel sı nav verd i . Bunlar, bol
şev i k i e r i n savunduğu devrimci, p roleter çizgi ile menşevi klerin refo rm ist
o port ü n ist çizgisi i d i . Bu ta r i h sel sınav, bütün a ç ı k l ı ğ ı i le, refo rm ist çizgi
nin ifla s ı n ı ve işçi sınıfı için n e büyük b i r teh l i ke olduğunu gösterdi .
Devrim pratiği, V. i . Len i n ' i n çal ışmala rında derinl emesine geli şme ola
nağına kav uşan ma rks ist devrim k u ra m ı n ı n daha da ze ngin leşmesini müm
kün kıldı.
1 905-1 907 Devrimi. b ü y ü k u l uslara rası b i r öneme sah iptir. Bat ı'nın ka
pital ist ü l kelerinde işçi s ı n ıfı m ücadeles i n i c a n l a n d ı ra n bu devrim. aynı
za manda dü nya devrimci süreci n e Doğu'nun yüz mi lyo n l a rca emekç i s i n i
kata ra k Asya 'da u l usal k u rtu l u ş h a reketleri n i n yü ksel iş i n i hazı rl a n d ı rm ı ş
v e e m perya lizme karşı orta k m ücadele i ç i n işçi s ı n ıfı m ü ca delesi i l.e u l u
s a l k u rtu luş m ücadele leri n i n b i r l i ğ i perspe ktifin� getirm iştir.
Dev r i m i izleyen y ı l l a r, beraberi nde u l us l a ra rası işçi hareket i n i n da h a
da genişlemes ine v e derinleşmesine, ayn ı zamanda d a , devri mci v e re
formist çizgiler arasında k i m ücadelenin keıskinleşmesine yol açtı. Dünya
savaşı tehdidine karşı m ücadele işçi s ı n ıfı ha reketi için daha büyük önem
kaza n maya başladı. D ü nya, a rtık büyük em perya l ist devletler a rasında
böl ü n m ü şt ü . D ü nya n ı n sava ş l a r yol uyla bölüşül mesi mücadelesine hazı r
lanan emperyal istler, savaşı, y ü kselen proleter ve u l usa l - kurtuluş h a reket
l e r i n i bastı rmak için de kul lan mayı tasa rl ıyo rla rd ı . U l us l a ra rası prol ete rya
yı, şovenizm zeh i ri i l e yo l u ndan saptırmayı, b i r l i ğ i n i pa rça l a mayı, savaş
1 28 Y U RT ve DÜNYA
n i n gücünü, Bolşev i k P a rtis i ' n i n strate j i ve ta kt i kleri n i n doğru l u ğ u n u ka
n ıtladı, ma rksist-len i n i st k u ra m ı n yen iden zen g i n l eşti ri l mesi n i n güçlü kay
n a ğ ı oldu. Sovyet Sosya l ist C u m h u ri nyetler B i r l i ğ i ' nde sosyal izmin kuru
luşu n u n k u ra rn ve prati ğ i u l usl a ra ra s ı p ro leta rya için muazza m bir önem
kaza n d ı .
Ekim Devr i m i n i n doğru dan etkisiyle dünya n ı n h e r yerinde söm ü rü len
ve ezilen kitleler ha rekete geçt i . Bir yıl son ra 1 9 1 8 Kas ı m ' ı nda Alma nya'
da burjuva -demokrati k devrim mutla kiyetçi Kayze r rej i m i n i devirdi. Dev
rimci h a re ket S ı rbısta n 'ı, aynı şekilde Gü ney Slav bölgel eri n i , Bulga rista n
ve Roma nya 'yı sard ı . Batı Avrupa ü l keleri. F ra nsa, ita lya, ingi ltere, Hollan
da, Dan ima rka ve di ğerleri g rev, h ü k ü met a leyhta rı k itlesel göste ri ve m i
ting d a l gasıyla sars ı l d ı . Engel s'in b ü y ü k bir önsezi i l e daha andokuzun
cu yüzyı lda yazd ı ğ ı , «düzin elerce taç ı n ka l d ı r ı rn l a ra y ı ğ ı lacağı» öngörüsü,
keli mesi kel imes i ne gerçekleşti .10
Güçl ü devri mci y ü kseliş koşu l l a rı n da b i r çok ü l kede b i l i msel sosya
l ist pa rt i l er doğdu. 1 9 1 9 y ı l ında, diğer ü l kelerde devri mci p roleter parti leri
n i n kuruluşuna yardım için ve böylece işçi h a reketine, kapita l izme karşı
zafer kaza n masına güçlü bir silah sağlamak amacıyla Üçüncü E nternas
yona l kuruldu.
Uluslara rası işçi h a reketi tari h i ndeki bundan sonra k i dönem, i k i n c i
Dünya Savaşında ( 1 939- 1 945) faş ist b l o k u n yen i l mesiyle ba şladı. Bu sa
vaş , insa n l ı k ta r i h i n i n ta n ı d ı ğ ı sava şlar içinde en büyüğü oldu. Top l u msa l
ya şa m ı n bütün a l a n l a r ı n ı ş i mdiye ka dar görü l memiş b i r biçimde et kiledi.
Halkların ve ü l kelerin geleceğ i bu dev sava şın son ucuna bağl ıyd ı . Bu yüz
den faşizme karşı zafer evrensel-tarihsel öneme sa h i pt i r. Faşizm i n , sonra
da J a pon m i l itarizminin yen i lg i s i n i sağlayan _başlıca güç Sovyet ordusu,
Sovyet h a l k ı i d i . Bu gerçeğ i n önemi zama n ı n s ı n ı rların ı aştı. Sovyet-Alman
cephesinde ya l n ızca i ki ordu değil, iki uzlaşmaz top l u msal sistem müca
dele etti. M ücadele, temelden karşıt ekono m i k ve siyasal i l kel er, birb i rle
riyle bağdaşmaz i deolo j i l e r a rasında old u . H itler Alma nya'sı, Ja pon emper
ya l izmi ve müttef i k l e r i n i n yen i l g isi, bütün i lerici top l u m l a r ı n çıkarına, de
mokrasi ve sosya lizmin yararına ol.du .
Faşizme karşı kaza n ılan başarı. bir d i z i muzaffer h a l k devri m i n i n yo
l u n u açtı. Bu devri m l er, Avrupa ve Asya ' n ı n 1 1 ü l kesinde, sonra da Kü
ba 'da kapital ist dönemi sona erd i rd i l er. Bu, dunya ta rih inde E k i m Devri
mi nden sonra ikinci gelişme oldu. Böylece sosya l izm b i r ülkenin sınırlarını
aşara k d ü n ya sistemi haline geldi. i şçi sınıfının i ktidarı a l masından son ra
emekç i lerin, tek sosyal ist ü l ke iken Sovyet Rusya'da olduğu gibi, emper
ya l izmin s i l a h l ı müdaha lesiyle ve ağır i ç sava ş l a karşı karşıya kalmasına
i NCELEME 1 ARAŞTIRMA 1 29
izin vermeyen Sovyetler Birl i ğ i ' n i n güç ve otoritesi bu zo r tari hsel göre
vin ye rine getirilmes i n i kolaylaşt ı rdı. Dürüst ve güve n i l i r dostl a rı n siyasa l
ya rd ımı ve desteğine daya na rak kap ital izmden sosyal izme geçiş dönemi
nin güçlüklerini yenmek kolay oldu.
Dü nya kapita l i zm i n i n d u ru m u c id d i ö l çüde zayıflad ı . Savaşta n Avru
pa kapitalizmi temelinden sars ı l m ış olara k ç ı ktı. Anti-faşist mücadele sü
rec i nde. b i l i msel sosya l istlerin yanı nda sosyal demokratların ve d i ğer yu rt
sever örg ütlerin katıldığı bi rçok mu kavemet h a reketinde ha l kç ı , demok
ratik güçlerin b i r l i ğ i gel işti. Bil imsel sosya l ist parti ler, faşist işga lciler ve
işb i r l i kç i l erine karşı en özveri l i , en tuta rlı sava şçılar oldukları n ı gösterdi
ler. U l u s l a ra rası b i l i msel sosya l ist ha reket, bütün ha l kla ra , sömürüden.
ul usal ve toplu msal boyunduruktan kurtu l uş u n , gerçek barış ve sosya l iz
m i n yol u n u gösteren, kaynaşmış ve yü ksek ideoloj iye s a h i p bir güç olara k
gelişti. Ka pital ist ü l kelerin emekçileri, savaş sonra s ı n ı n i l k y ı l.larında, da
ha önceleri on yıldır süren kara rl ı sınıf sava ş l a rı nda elde edemed i kleri top
l u msal-siyasa l kaza n ı m l a r sağla d ı l a r.
Sosyal ist sistem emperya l ist güçleri tecrit ederek. emperyalizmin di
ğer h a l kları esaret a l tı nda tutma gücünü ba ltaladı. H a l kların önünde, geri
çe kil meye ma hku m bir düşman durumuna düştü. Asya , Afrika ve Latin
Amerika'da güçlü u l usal kurtuluş hare ketleri dalgası yü kseld i . Dünya sö
mürge sistemi y ı k ı l maya başlad ı . Bu süreç son u n c u nda d ü nya h a rita s ı nda
yen i bağ ı msızl ık kaza nmış 80 devlet yer a ld ı . Bunlardan çoğ u , şu a n d a ,
topl u msa l dönüşümler yol u n a ciddi olara k g irm iş d u rumda d ı r. Dü nya sos
ya l izmi i l e b i rl i k içinde büyük bir a nti-em peryal ist potansiyel kaza n a n ye
n i b i r g ü ç doğdu.
B u g ü n d ü nya işçi h a reketi, ö rgütlü i şçi ha reketi içi nde gel işen i k i te
mel çizg i a ra sında za m a n ı nda ya p ı l a n seçimin ortaya çıkardığı yollarla il
gili o l a ra k yargıdd b u l u n ma k ve marksist-lenin ist'lerle sosyal -reformistler
a ra s ı nda k i tari hsel ya rışta kimin h a k l ı old uğu n u saptamak için her türlü
dayanağa sa h i ptir. i kinci Ente rnasyona l i n y ı k ı l masından son ra, işçi h a re
ketinde d evri mci ve reformist çizgiler a rası nda ki yol ayrı m ı , h ız l a o l g u n la
şan sosya l ist devri me, ve 1 91 7 y ı l ı n ı n Ekim'inden sonra da Ekim sosya l i st
d evri m i n e karşı izlenecek tutumda ortaya çıktı.
Ka ra msar kehanetin her türlüsünü red deden V. i . Len i n ' i n başka n l ı ğ ın
daki Bolşevi k P a rtisi. Rus işçi sı n ıfı. f i i len sosya l i zmin kuruluşu işine sa
rıldı. Devrim hazır bulduğu (düşü k e konomik gelişme d üzeyi, y ı l l a rca sü
ren emperya l i st ve i ç savaşın y ı k ı m ı , düşmanca ka pital ist kuşatma g i bi )
elverişs i z koş u l la rı yenerek, d evrimin k u ru l u ş soru n l a n n ı n çözü münün ya
ratıcı biçim ve yöntemlerini bularak ve refo rmizm i ç i n yen i l mez engel ola n
ve yen ı l mez engel olarak kalacak olan sosyal izme geçişin «eze l i » sorun-
1 30 Y U RT ve DÜNYA
l a rı n ı n gerçek çözüm örnek lerin i verd i . SBKP'nin yönetimi altında kısa bir
zaman kes i ntinde sosya l ist top l u m kuruldu.
Sosya l izmin refo rm ist düşma n l a rı , gerçek sosya l iz m i n zaferleri n i n kar
şısına ne çıkara b i l i rler?
Ka pita l ist ü l kelerin b i r çoğu nda, sosya l-demokrat pa rti ler, reformıst
partiler uzunca süre, k i m i ü l kelerde de on y ı l l a rca i ktida rda ka l d ı l a r. Bu
zama n l a rda işçi s ı n ıfı inatçı m ücadelesi i le, burj uvaziyi bel l i ödünler ver
meye zorladı, ve bunda da, çağdaş topl umsa l ve s iyasa l soru n l a rı n geçerl i
çözüm örneklerini gösteren gerçek sosya l iz m i n başa rıları ba ş ro l ü oynadı.
Reform istler gel işmiş kapita l ist ü l kelerde, işçi sınıfının yaşam koşul
l a r ı n ı n bel i rl i ölçülerde iyileştiril mesinden övünç d uyuyorlar. Fakat, top
l u mda temel dön üşümlerle i l g i l i o l a ra k h içbir şey ya p ı l ma d ı ğ ı n ı o n l a r da
i n ka r edemiyor. Reformistler defa l a rca, on y ı l l a rca, sarsıntı o l madan, g üç
l ü k l e rl e k a rşı laşmadan, sınıf mücadelesine başvu rmada n sosyalizmi ger
çekleştirece klerine söz verd i ler. Bu ü l kelerin h içbirinde reformist p a rtiler,
kap ita l izmi sosya l izm i l e «değişti rmeyi » başa ra ma d ı l a r. B i r çok d u rumda
pek de çaba h a rca mad ı l a r.
i şçi ha reketi n i n devrimci yo l u na, p rol eta rya i ktidarı öğ retisine karşı
çıkan reformist teo risyenler, ma rksist-leninistleri, demokrasiyi reddetmek
le, demok rasiyi hor görmekle suçl a d ı l a r, suçl uyorlar. Fakat tari h , bu da
vada kararını işçi s ı n ıfı devrimci leri lehine verd i.
V. i . Len i n , emperya l izmin n itel i k lerinden b i risin i n «her alanda s iyasal
gerici l i k» olduğunu göstermişti .11 Tekelci kapita l izmin teme l lerini koruya n
reform ist ler, b u yo lla, ( bel l i b i r) teh l i kenin saklı tutu l ma s ı n ı d a sağlama kta
dırl a r. Almanya'da, sosya l demokratların i ktidara gel işlerinden son ra (top
l a m olarak on y ı l d a n fazla) faşist part i lerin i ktidarı a l ması, bütün g ü çle r i n i
A . K . P . i l e mücad eleye seferber eden , sağdan g elen gerçek ö l ü mc ü l tehli
keyi görmek istemeyen şimdiki sosyal demokrat l iderlerin m iyop tutu m la
rından doğdu.
Peki, proleta rya i ktida rı p rati ğ i ne göste rdj?
SSC B'de, sosya l i st top l u m u n kuruluşunun a ra c ı oldu. Ül kede sosya : ist
demokrasi, çoğ u n l u k i ç i n demokrasi gerçekten muzaffer oldu. Sovyet ler
Birl iği'n de ve diğer sosya l ist ü l kelerde sosyal ve s iyasa l eşitsizl iğin kök
leri kazı n d ı : i nsan ın insan ta ra fından söm ürülmesi so n a e rd i r i l d i , ü ret i m
a raçları t ü m topluma m a l oldu. Sovyetler B i rl i ğ i 'nde demokra s i n i n gel işme
si, « P roleterya d i ktatorya s ı n ı n devleti o l a ra k ortaya çıkan devleti, yeni çağ
daş dönemde, t ü m h a l k ın devleti, t ü m h a l k ı n ya ra r ve i rades i n i ya nsıta n
devl ete dön ü ştü rd ü » . 1 2
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 1 31
Yaln ızca d ünyada sosya l izm ül kesi var olduğu icin, Avrupa h a l k l a rı
faşist işga lci lerin boyund uruğundan, topta n yağmadan ve fizik olara k yok
o l madan k u rt u l mavı başa rd ı l a r. Diğer bir deyişle, p roleta rya i ktidarı ger
çek leşti rildiğ i için, salt bu nedenle, dü nya ölçüsünde özgürlü kler ve e mek
ç i lerin kaza n ı m ları ku rta rı l d ı . Ve bu soru nda ta ri hsel haklılık, b i l i msel sos
ya l istler ya n ı nda be l i rlend i .
U l uslara rası işçi h a reketi çok kez çeşitli «So l » opo rtün ist a k ı m l a rla da
mücadele etmek zoru nda kaldı.
«Sol» oportün istlerin görü ntüsel radikal izmi ve «devrimc i l i ğ i » , kapita
l ist top l u mda son derece e lverişsiz koşullar içinde yaşaya n , fakat, p role
ter, b i l i msel sosya l i z m i n ideal ve i l keleri n i kavra maya hazır ol maya n a ra
g ru p l a r ı n ı n şaşk ı n l ı ğ ı n ı ve da ğ ı n ı k l ı ğ ı n ı (yönsüzlüğünü) yansıtı r.
Reformizm g i b i «sol» o port u n izm de işçi s ı n ıfı ve h a re keti için veri m
siz olduğu kada r za ra rl ı d ı r da. «Aşı rı solcu» den i lenlerin, görüşleri ni ger
çekleşti rmek için yaptı kları tüm g i rişimle r bozgı.ı n l a son u ç l a nd ı . Genel l i k
le onların eylemleri, ger i c i ler ta rafından, işçi s ı n ıfına, örgütlerine, tüm de
mokrat i k gü çlere karşı. k a n l ı kitlesel baskıların gerekçesi olara k kulla n ı l
d ı . Bu tür macera c ı l a r hep devrimci h a reket i geriye çekti ler.
işci hare keti ta r i h i n i n gösterd i ğ i g i b i , sağ ve «sol ıı o portünizm a rasın
da köklü b i r bağ vard ı r. işçi h a reketi içinde «Sol >> sa pma da i ma sağ sos
yal-demokrat l i derleri n « g ü na h l a r ı na>> tep k i olara k ortaya ç ı kt ı . Ayn ı şe
kilde «solıı sapma do. son çözü m lemede, sağ oportü n i st görüşleri, sosyal
reform ist eğ i l i mleri besledi, a kılsızlık ve macera c ı l ı ğ ıyla işçil erin bir böl ü
münü i tt i .
Anca k, soru n sadece b u rada değ i l . s iyasa l pratiktedir. i k i eğ i l i m a ra
s ı nda d i re k ba ğ l a rı n old u ğ u n u gösteren bi r çok durum b i l i n i yor. Onlar i ç i n
en t i p i k o rtak platform, a nt i - komünizm v e anti-sovyet i zmdlr.
Uluslara ra sı işçi h a reketi ta r i h i n i n her dönemi nde, olayl a r ı n gerçek ge
l işimi n i n ya rattığ ı , bazı önemli sorunlar gözlen mekted i r.
B u n l a rdan biri, p roletaryanın evre nsel-tarihsel ro l ü n ü n a n laşı l ması için
son derece öne m l i o l a n ı , proleta rya n ı n gelişmesinin nitelik ve yönüdür. Da
h a « Ma n ifestoıi d a , kapita l ist top l u mda, temel, yükselen sosya l güç olarak
p roleta rya n ı n başl ı ca çizg i leri bel i rtilm işt i . Herşeyden önce, prol eta rya n ı n
sayıca a rtması deva m ed iyor. P roleta rya top l u m u n önemsiz bir bölümü
iken g itti kçe büyüyen k itlesel b i r s ı n ıf oldu ve son u çta nüfusun çoğ u n l u ğ u
n u bi rleşt i rd i . Proleta rya n ın sayıca a rtı ş ı n ı n ya n ı nda ya p ısında da değ iş
meler o l u yor: herşeyden önce. e n geli şmiş kafa emeğ i n i n gitti kçe a rtan
bö l ü m ünü k u l l a na n çağdaş üretici g ü çlerle doğrudan i l i ş k i l i olan ve işçi
s ı n ı fının çek i rdeğ i n i o l uşt u ra n fa b r i ka işç i l e ri n i n önemi sürekl i olara k a r
tıyor. N icel i k ve n itel i k değişmesi, örgütsel gel işme i l e b i rl i kte g i diyor. işçi
1 36 YURT ve DÜ NYA
N esnel faktörlerin büyük b i r net l i k l e olgunlaşması, bunların gerçekleş
mes i n i n öznel ö n koş u l la r ı soru n u n u i leri ç ıkarıyor: devrimc i . p roleter b : l i n
c i n o l u ş u m u n u n boyut v e dereces i ; p roleter önc ü n ü n g ü ç ve etk i n l i ğ i ; o n u n ,
i ş ç i hareket i n i n , tüm e m e k ç i yığınla rın yönet i c i gücü o l a r a k hazırl ı k dere
ces i.
Son on y ı l l a rda, bu alan da da göze çarpıcı gelişmeler oldu. Emekç i lerin
sınıf ç ı karlarını tutarl ı bir biçimd e savu nan pa rti lerin y ı l l a rca s ü ren eylemle
ri. part i l i lerin a ktif b i r biçi mde yer almalarıyla send i ka l a rca yürütülen güçlü
s ı n ıf m ücadeles i o k u l l a r ı . işçi s ı n ıf ı n ı n g revler, gösteriler ve seç i m kampan
yaları s ı rasında elde ettiği p ratik, ekonomik ve s iyasal savaş deney i m bi
r i k i m i etk isini göstermeye başladı.
Yen i görevle r ve yeni olana k l a r karşısı nda işçi s ı n ıfı n ı n s iyasal öncüsü,
ideo l o j i k-teorik s i l a h l a r ı n ı daha da m ü kemmelleşti rmeye özel bir d i k kat h a r
cıyor.
- Top l u msal gel işmen i n temel yasa l a r ı n ı genel leşt i ren b i l i msel sos
yalizm k u ra m ı n ı t uta rl ı b i r şek i l de uygula maya ça l ışıyor.
- Ü l ke n i n içinde yaşan ı l a n döneminin öze l l i kleri n i değerlendi rerek
devrimci ç izgiyi sürdürüyor.
- S ı n ı f mücadeles i n i n ta ktik ustal ı k larını. tüm biçim ve a raçlarırıı elde
ediyor, bu biçim ve a raçların h ızl ı değiş i mine, d u ru m u n a l acağı yeni özel
l iklere bağ l ı olarak g üçlerin yen iden g ruplaşmasına kend isini haz ı rl ıyor.
- Kitleleri ken d i deneyi m l e ri n i n pol itikasıyla yetişti rmeye, o n l a ra , pra
t i kte, tekelci kapita l iz m i n egeme n l i ğ i n e ve sömürücü sisteme son verecek
teme l l i d üzeniemelerin kaç ı n ı l mazl ı ğ ı n ı kavratmaya çal ışıyor.
- işçi s ı nıfı n ı n t ü m ü n ü , tüm emekçileri toplayacak sloga n l a rı zama
n ı nda bel i rl emeye çaba h a rcıyor.
__:_Ü l kes i n i n i ç ve u l uslara rası soru nlarına e nternasyonal ist yakla ş ı m ı .
kitleleri enternasyonal ist ru h la eğitiyor v e p rol eter daya n ışma ru h u n u g üç
lendi riyor.
- B i l i msel sosya l istler. savaş teh l i kesine, silahianma yarışına karşı
e n tuta r l ı savaşç ı l a r, barış bayrağ ı n ı n sa hipl eri olarak hareket ed iyorlar.
G ü n ü m üzde i şçi ha reketin i n yü rüttüğü barış. demokrasi, sosya l ilerle
me m ücadelesinde, empe ryal ist geri c i l iğe, sava ş tehd idine, sosyal ve u l u
s a l baskıya karşı o l a n t ü m sosyal ve s iyasal g üçleri birleşti rmek. b i r i n c i de
recede öneme sa h i pt i r. O n y ı l l a r boyunca işçi hareket i n i n devri mci çizgisi,
işçi s ı n ıfı n ı n eylem birliğine daya l ı böyle b i r bi rleşme için ısra rl ı ve tutarlı
b i r biçimde çal ışm ıştır.
Enternasyonal planda olduğu kada r ka p ital ist ü l kelerde d e böy le b i r
birl i ğ i n başa rısı, büyük ölçüde, b i l i msel sosya listlerle sosya l demokrat l a r
1 38 YURT ve DÜNYA
topl u m a doğ ru ilerley iş i n i n temel itici g ücü işçi sınıfı mücadelesi olm uştur,
bugün de ol maya devam ed iyor. işçi s ı n ı f ı n ı n siyasa l öncüsü, ma rks ist-le
n i n ist partisi, ne kad a r birl i k i ç i nde ve örg üt l ü o l u rsa, etk i n ve i deolo j i k
a macından şaşmazsa , u l uslara rası ölçekte bütünleşmiş o l u rsa, b u müca
delen i n başarısı da o kadar büyük o l m a ktadır.
işçi sınıfının her başa rısı, her zafe ri « b ütün insa n l ı ğ ı n geçm işin sosyal
ve a h l a k i yöntemlerini parça layoca ğ ı yen i bir dünyaya g i receği saatı yaklaş
tırıyo rıı 18
U l usla ra rası i şç i sın ıfın ı n katettiğ i tarihsel yol, büyük kaza n ı m l a rı. u lus
l a ra rası işçi h a reket i n i n gelecekte oynayacağı rol ü n en değerli g üvencesi
d i r.
«Teori» soyut planda kalan b i r şey değ i ldir. Teori, insa n l a r ta rafından
ya p ı l ı r, insa n l a r t a rafından k u l l a n ı l ı r ve yine insa n l a r tarafından s ü rekl i l i ğ i
sağl a n ı r. Herhangi b i r top l u mda i nsan etk i n l i ğ i (faal iyeti) olmazsa teo ri d e
olmaz. Bir ba şka deyişle somut koşu l l a r v e i nsanların, --özell i kl e d e s ı n ıf
lar a racıl ı ğ ıy l a birbirleriyle toplumsal i l i ş k i l ere sahip b u l u n a n insa n l a r ı n
çıkarları teorilerin nasıl işled i ğ i n i , hangi soru n la rl a ilgilendiğini ve ceva p
ola ra k neler get i rd i ğ i n i bel irler.
Ma rksizm, bu nedenle, d ü nya ve insa n topl u m u n a i l i ş k i n bir dizi öner
meden i ba ret değ i l d i r. M a rksizm, işçi s ı n ıf ı n ı n d ü nya çapındaki devri mci
h a reket i n i n öncü teorisi ya da ideolojisid i r. Ve bir ideoloj i olara k, devri mci
bir ha reketin ol uşumunu da hazı rlaya n maddi L<oşu l la rın ortaya ç ı ka rd ı ğ ı
•toplumsal bask ı l a r a ltında biçim lenm iştir.
M a rksist teori nin gelişimi bu koş u l l a r a ltında devri mci ha reketi biçim
lend i rm i şt ir: devri mci ha reketi koş u l la rı n b i l i n c i n e u laştırmış, ana örgütlen
me ve mücade l e yö ntemleri ile a maçlar sağla m ıştır. M a rksist teori olma
dan a n c a k dağın ı k karşı koymalar ve başka l d ı rılar olabil irdi, a ma etk i n ve
ka psa m l ı hiç bir h a reket olamazd ı .
140 Y U RT ve DÜNYA
Bu a n l a mda ma rksizm, kes i n kes pa rt izan d ı r. Marksizm, b i r parti teo�
'
risi, b i r h a reketin teorisi, bu ha reket için teori ; sosya l izmin ve sosya l izmin
yüksek aşamas ı n ı n k u r u l ması için devrimci mü cadel e n i n. teori s i ; bu müca
deleye öncül ü k edecek olan işçi s ı n ı f ı n ı n teorisi ; sın ıfsa l çıkarları gözeten
b i r teoridir.
Marksizm ideolojidir. B u rj uva teo ris ine· olan ka rşıtlığı ya l n ızca teorik
soru n l a ra i l işkin «ta rafsız» bir ta rtışmadan kayna klanmaz.
Devri mci hare kete bilgi sağ layan devri mci h a reketi n teorisi kend i kar
şısı nda varolan ve değ i şt i rilmesi gereken d üzen i n teorileri n i bul u r ve bun
l a ra karşı cı kar.
Eğer bu pa rt izanca tavır gözden kaçırı l ı r ve tuta rl ı b i r şe k i l de benim
senmezse, teorik ça l ışma veya teori kurma adına ya pılanların ma rksizm ile
uza ktan ya kından b i r i l i şk is i kalmamış ol u r. Tam �ersi ne, böyle b i r d u ru m
da marksizm pa rça lanm ış, zayıflatı lmış, i n k a r e d i l m i ş ve y ı k ı l m ı ş olur.
Peki, bu partizanca tav ı r ma rksistleri bir ikilem'e m i sokmakta d ı r? Aca
ba, teo rik ça l ışmada partiza n l ı k ile nesne l l i k (objektifl i k ) a rasında bir seçim
ya pmak zorunda m ıyız?
Eğer nesnel ol mayı terc i h edersek sınıf mücadeles i n i göz önüne a l m a
mış. hatta ma rksizmden vazgeçi p karşı ta rafa m ı geçmiş ol uruz? E ğ e l' pa r
tizanca tav ı r a l ı rsak sadece propaganda yapmayı terc i h edip gerçeği a ra
ma kta n vaz m ı geçeriz?
Bu rjuva teorisyen leri soru nu yukarıdaki i k ilem biçiminde koya rlar. Bu
teorisyen lere göre nesne l l i k h e rşeyin üstünde gel i r; onlara göre ' ma rksist
ler yal n ızca partiza nd ı rl a r ve bu a n l a mda b i l i msel· teo ri ve tartışma orta
mının d ışında kalırlar.
Bu rjuva teorisyenlerin i n topl u msa l teoriyi böyle b i r i k i leme sokma ça
bal a rına aldanmamak gere k i r. Bu rj uva teorisinin ve bu rj uva ideolog l a r ı n ı n
i leri sürd ü ğ ü d iğer bicok a nti-tezle r g i b i , pa rtiza n l ı k i l e nesnell i k karşıtl ığı
da ya n l ı ş bir anti-tezd i r.
işçi s ı n ıfı m ücadelesinde pa rtiza n l ı k nesnel l i ğ i b ı ra k mavı gerekti rmez.
Tam tersine teoride herkes, herzaman olabildiğ i ' kada r nesnel olmak zo
rundad ır. Bunun n i ç i n böyle olduğunu açıkla ya b i l i riz.
Sınıf m ücadelesi , varl ı ğ ı deneylerle sabit olan ve b i l i msel ça l ışma l a rla
o rtaya kana b i l e n n esnel bir olg udur.
i nsa n ı n i nsa n ta rafından sömürül mesi de nesnel b i r olgudur.
Ça ğ ı m ızda kapita l ist ü retim i l iş k i l e ri n i n i nsan g�reks i n i mleri n i karşıla
ya n ü ret i m i n gel işmes i n i n ö n ü ne ç ı ka rd ı ğ ı enge l l er de b i rer olgudur.
Ka p ita l ist siste m i n yı kı l ması n ı n , p rol eterya i ktida r ı n ı n kurulmasının ve
sosya l izm yoluyla i leri bir top l u ma doğru i lerlemenin zoru n l u olduğu d a bir
olg udur.
Burada bu konuya, öze l l i k l e Lou is Alth u sser'in ortaya koyd uğu bazı
ya n l ı ş anlamolara i l işkin bir acıklama ya p ı l a b i l i r.
1 42 Y U RT ve DÜNYA
B u ya n l ı ş a n l a m a l a r « b i l i m » ve « ideoloj i >> ye i l işkind ir. B i l i m i l e ideolo j i
arasında b i r anti-tez ortaya koymaktan kayna klanmaktadır. B u a nti-tez or
taya kon u n ca, bir yanda b i l i m i n nesnel olduğu, öte yanda ise i deolo j i n i n
partizan olduğu i leri sürül ü r.
Ancak bu a nti -tez yanl ışt ı r. işçi sın ıfı ideolojisi gerçekte bil i msel d i r. Bu
d u r u m u a n laya b i l mek i ç i n b i l i m i n part iza n olduğunu görebilme m iz gere k i r.
Althusser, bu sözde a nt i-tezi izleyerek, felsefeyi b i l i mden ayı rmaya
girişmektedi r. Ona göre felsefe s ı n ıf m ücadelesid ir ve bu neden l e d e b i l i m
değ i ld i r. Öte ya ndan b i l i m ise s ı n ıf mücadelesi değ i l d i r v e bu nedenle d e
partizan değ i ld i r.
Doğa b i l i mlerinin s ı n ıf mücadeles i n i kon u a l m a d ı ğ ı ve partizan olma
dığı doğrudur.
S ı n ıf i deoloj i s i n i n ve part i za n l ığ ı n ı (bazan b i l i msel tartışma l a rda oldu
ğ u g i b i ) . doğa b i l i m lerine sokulması, felsefi ön kavra mların b i l i me so ku lma
s ı yol uyla o l u r. Son radan, bu ön kavra m ların b i l i m i n gelişme süreci içinde
ayıkl a n ı p atı l ma s ı gerekir.
Anca k s ı n ıf m ücadeles i , toplum b i l i mleri a la n ında b i l i m i n içindedir. Ger
çekte Alth u sser b i l i mde, doğa b i l i m leriyle topl um b i l i m leri a rasında k i i l i ş
k i l eri ve fa rk l ı lı k ları yeterince göz ö n ü ne a l ma m a ktadır.
M a rks, tari hsel maddec i l i ğ i n bil i msel teorisi n i k u rmaya yönel i k b i l i m
s e l çalışmasında ve Kapital'i yaza rken, i şçi sın ıfı m ücadelesine a ğ ı rl ı k ver
m iştir. Len i n ' in de vurg u l a d ı ğ ı gibi bu b i l i msel ça l ışmada « b i l i m i n partiza n
olduğu» a ç ı ktır. S ı n ıf m ücadeles i b i l i m i n gelişmesi içinde yer a l ı r.
Tek ra r doğa b i l imlerine dönerek, b i l i m adam ı n ı n fizik a l a n ında, örne
ğin elementer parça c ı kları ve k u a ntum-meka n i k etkileşimleri n i i n celerken
partiza n olmadığ ı n ı görü rüz. Anca k b i l i m adamı, bil imsel kurumla rın yö
neti m i a rac ı l ığ ıyla fizik a raştırma larının top l u msal ö rgütlenmesin i ve fizi
ğin top l u msa l k u l l a n ı m ı n ı ele a l ı rken partiza n d ı r. Bir bilim olara k fizik, ya pı
lan a ra ştırma ların ve elde edilen son uçla rın uygulanmasının ö rg üt!enmesin
de partiza n l ı k olmadan gel işemez.
Durumun doğası gereği. top l u msal sorunla rda kesin b i r b i l i msel nes
n e l l i ğ e u l aşmak çabası part iza ncadır. Bu çaba topl umsal olg u la rı örtbas
eden ya da ça rpıtan teorileştirmenin karşısında işçi s ı n ı fı m ücadelesin i n b i r
biçi mid i r ya da en a z ı n d a n bu m ü cadeleye yard ı m c ı d ı r.
Topl umsal sorun l a rda kesin b i r b i l i msel nesnel l i ğe u l aşmak i ç i n gös
teri len b u çaba, bilimsel ·ideoloji'n i n temel id i r : B i l imsel ideoloii doğaya, in
sa n l ığa ve doğa i l e insa n a rasındaki i l i şk iye değin nesn el olg u l a r ı b i l i m
s e l olara k a n l a mağa daya n a n bir ideoloj i d i r.
Ma rksizm b i l i msel b i r ideol ojidir.
1 44 YURT ve DÜNYA
Herha n g i b i r « ideoloj i » n i n temel b i r öze l l i ğ i -bel k i de temel öze l l i ğ i-,
o ideoloj i n i n ne öğ rettiğinde değil, fakat onun neleri yasa klay ı p engel led i
ğ i nde, h a n g i soru ları sormavı yasa kladığ ında, o n a özgü o l a n yasa k l a ma
l a rda yata r.
Bu n edenle bir ideoloj i n i n eleştirisi her za man daha az sınırlandırıcı
olan b i r başka ideolojiden gel i r. Bu, daha önceleri yasa k l a n m ı ş ve bel ki de
h iç d üş ü n ü l memiş olan soru larla i l g i l end i ğ i içi n daha serbest ve daha
«açık» olan bir i deoloj id i r.
Ma rks izm, b u r j uva ideolojisine göre ve ona ora n la daha « a ç ı k » b i r i de
oloj idir.
Teorik çal ışmada ma rks ist pa rt iza n l ı ğa i l i ş k i n o l a n öze l l i ğ i m iz, işçi sı
n ı f ı ya ra r ı n a . yasa k l a n m ış olan soru l a r üzeri nde ısra r etmemizdir. Yasa k
l a n m ı ş olanı açmam ızd ı r.
Ve bunu ya parken burj uva partiza nlığ ına karşıt olan bizim partiza n l ı ğ ı
mız, a y n ı za manda b i z i m nesnel l i ğ i m i z olur.
iNCELEME 1 ARAŞTIRMA 1 45
"Tlücadelesini yürütebi l mesi icin yol u n u b u l ma s ı a macıyla soru sormaktan
h iç bir zaman ka çınma ması zoru n l ud u r.
Şu h a l de dogmatizm, pa rtiza n l ığ ı n yaln ızca b i r tür ta k l id idir. Dog tna
ti kler, part iza n l ı k h a k kında d u rmada n yü ksek perdeden laf ebel i ğ i yapa r
lar. Ancak yaptı k l a rı bu g ü rültü, h a reketi yavaşlatmaktan ve k ısıtla ma ktan
başka b i r i şe yaramaz. Bu, y a l n ızca onların dog mati k gösterişei l i kleri n i ko
laylıkla gözden d üşürebi lecek olan düşmanların işine gel i r. Dog mati kler be
l i rl i soru ların soru l mas ı n ı engellerler. Bu nedenle düşmanları bu sorul a rı ko
layl ı k l a a levl en d i rerek dog mati kleri zor d u ru mda bıra k ma kta güçl ü k cek
mezler.
Dog mati kler soru sora n l a rı « revizyonist» olara k n itelendirirl er.
Ancak, eğer marksizm b i l i msel ise ve eğer deva m l ı olara k soru sormak
da revizyon izm ise, o za man ma rksizm doğası gereğ i revizyon isttir. Bütü n
b i l i msel teoriler deva m l ı olarak gözden geçi ril i r ve geçiri l melidirler. Eğer bu
gözden geçirme sona erd i ri l i rse, o zaman bili msel teori de d u ra klamış o l u r.
Dog matizm i ç i n olduğu g i bi, yakışıksız b i r sıfat o l a ra k k u l l a n ı l a n kar
şıtı « revizyon izm » i n de gerçekte uyg u n olduğu b i r kullanılış biçimi va rd ır.
Teri m ilk defa i ki n c i Enternasyonalde sözde «o rtodoks» ma rksistler ta rafın
dan Bernste i n 'e karşı ve sonra Le n i n ta rafından (bkz. örneğ in Len i n ' i n
Marksizm v e Revizyonizm a d l ı kitabı) kullanıld ı . Terim, « revizyo n izm» i n , s ı
n ı rları gözden geçirmek a n l a m ı n a geld i ğ i o g ü n k ü uluslararası pol itika ter
m i nolojisinden koyna klanan bel i r l i b i r a n l a mda k u l l a n ı l d ı . Ya n i « revizyo
nizm» terimi ma rksist teori i l e b u rj uva teori lerin i n çeş itl i tü rleri a rasındaki
farkl ı l ı ğ ı ve karşıtl ığı b u l a n d ı rm a k -bu n ların a ras ındaki sın ırları gözden
geçirmek- i steyenl ere karşı çıkmak amacıyla kull a n ı l d ı .
Marksizm i l e burj uva top l u msol teorisi a rası nda bu tür « s ı n ı rlanı vardır.
Len i n , marksizmin şu üç temel «sı n ır» ı olduğu üzerinde ısrar etmiştir:
1 . Her teoride idea l izme karşıt olara k materya l izm; 2. Ka pita l izmden sosya
lizm ve s ı n ı fsız top luma geçişi gerçekleştirmek için zoru n l u koşul olara k
proletarya i ktidarı; 3 . Öncü b i r işçi s ı nıfı partisinin örgütlenmesi.
Gerçekte bütün b u n l a r h a k kında s ü rekli soru . soru l m a l ıdır. Anca k bu
soruları sora rken maddeci teoriden idea l izmin çeşitl i biçi mlerine; proleta r
ya d i ktatörl ü ğ ü n ü n a la ca ğ ı biçimlerin ta rtışılmasından bu d i ktatörlüğün ge
re ksiz olduğunu söylemeye; ve porti n i n pol itikas ı n ı ve örgütlenmes i n i eleş
ti rmekten b i r part i istenmed i ğ i n i söylemeye sa p ı l ı rsa, bu a nti-ma rksist bir
revizyon izmd i r.
Ç ü n k ü bu marksist teo riden burj uva teorisine dön ü ş a n l a m ı na gelir.
Burj uva teo risi top l u msa l d u ru ma i l işkin tüm sorunların -n esnel b i r biçim
de ele a l ı nmasının ve çözümlenmesinin bir ürünü değ il, ya l n ızca topl u msal
d u ru mun özündeki olgu l a rı ön lemen i n , yads ı ma n ı n ve örtbas etmenin ürü
n üd ü r.
1 46 YURT ve DÜNYA
Revizyo nizme verilecek cevap her zaman onun tek ya n l ı , k ısmi, nes
nel l i kten ve b i l i msel l i kten uzak burj uva ö n varsayımları n ı göste rmek ola
caktır.
Dog matikler kendi a ç ı l a rından h içbir za man get i rd i ğ i yanl ışları ortaya
koyara k revizyonizmi çürütemezler. Dogmati k lerin yapa b i l d i kleri tek şey
revizyo n izmi k ı ş k ı rtmak ve onun yüreklenmesine yol açmaktır.
Dog matizm ve revizyon izm ma rksizme burj uva ideolojisiyle g i rm işt i r.
Dog matizm ve revizyon izm marksizmi n burj uva i deoloj isi n i n eti kleri altında
ortaya ç ı kan yozlaşmala rıd ı rlar. Dogmatizm soru sorul masını yadsır. Re
vizyo n izm ise olguların gerçekten oldukları gibi değerlendiril mesiyle sa ğ lan
m ı ş olan gel işmeleri d i k kate a l mayı ve derinlemesine a ra ştı rma ya pmayı
yadsır.
Revizyo n izme marksist karşı ç ı kış dogmatik değil, benzerin i genel ola
ra k b i l i rnde bul a b i l eceğ imiz bir karşı çı kıştır. Bel i r l i soru l a r üzerine enine
boyuna ya p ı l a n a ra şt ı rma l a r ı n genel son uçları bilimsel olarak ortaya konur
sa, b i l i m , i l k soru sorma süreci n den önce hata l ı o l a ra k biçimlendi ri l m i ş ola n
görüşlere dönmek a macıyla bu son ucla rın sorguya cek i l mesine ka rşıd ı r.
Anca k b i l i m , doğ a l olarak, b i l i msel son uelara i l işkin soru lar so rulmasına ve
bunların a raştı n i maya deva m ed i l mesi n e karşı değild i r.
Örneğ i n b i r zama n l a r d ü nya n ı n ha reketi üzerine sord u ğ u sorula rda n
dolayı Golile'nin k i l i seyle başı derde g i rm işti. Kil ise, dünya nın bütün evre
n i n merkezi nde durduğunu öğ rettiği için bu konuda herhangi b i r ta rtışma
yap ı l ma s ı n ı yasa klam ıştı. Go l i l e ' n i n ve diğer bilim ada m l a r ı n ı n bu soru l a r
üzerinde yapmış o l d u kları ça lışmaların bir son ucu olara k d ü nya n ı n kendi
e ksen i etrafında dönd ü ğ ü ve g ü neşin bir uydusu olduğu b i l i msel olarak or
taya kond u . B i l im, d ünyan ı n ha reketi üze rine daha ayrıntı l ı inceleme yapıl
masına hiçb i r k ı s ıtlama geti rmemekted i r. Bununla birl i kte d ü nyanın dönme
d i ğ i n i, sabit o l a ra k yerinde kald ı ğ ı n ı ileri s üren esk i görüşlere ve bu görüşü
savunmak icin dünya n ı n dön ü p dön med iğine i l işkin o l a ra k ortaya atı l a n so
ru l a ra da ka rş ı d ı r. B u n u n nedeni, Golile'nin de ded i ği gibi, d ünyanın g üneş
etrafı nda döndüğü ge rçeğ i n i n b i l i msel a raştı rma l a r son u nda ço k açık bir
şekilde ortaya konmuş ol masıd ı r. Doğa b i l i m leri d ü nya n ı n sabit olduğuna
i l işkin teo riyi ca n l a n d ı rma çaba l a r ı n ı b i l i m i n s ı n ı rta rını aşan metaf izik b i r
çaba olarak e l e a l maya deva m etmel idir. Aynı d u rum marksizm v e reviz
yonizm ilişk i si ici n de geçerl i d i r.
5. iDEOLOJ i DÜZEYLERi:
Son olara k değer yargıla rında k i pa rtiza n l ı k ve nesne l l i k soru nuna de
ğ in me k istiyoru m .
Ne ya p ı l m ı ş olduğunu v e n e ya p ı l ma kta olduğunu değerle nd i rmek, aynı
zamanda topl umsal a maçları çözü m i emek ve ney i n a maçla n ması ve ney i n
ya p ı l ması gerekt i ğ i n i söylemek an l a m ı nda h e r topl umsal teoride değer yar
g ı l a rı b u l u n u r.
Doğa b i l i m leri teorilerinde b u değer yarg ı ları yo ktur. Örneğ i n atom l a r ı n
v e elektronların h a re ketleri n i e l e a l a n bir kişi «bu iyi b i r elektronıı , « atom
iyi iş ya pt ı » , ya da «O bi rieşi m kötü tepkisel b i r bi rleş i m d i » g ibi yarg ı l a m var
maz. Atomların ve elektron ların ya ptıkl a rından fa rklı olara k ne ya pmaları
gerektiğine ya da ne t ü r a ma ç l a ra u l aşma l a rı gerektiğine i l i ş k i n herhangi
b i r sonuca va rılamaz. Açıkt ı r k i b u tür t ü m değer yarg ıları doğa b i l i mleri
alanında bütün üyle anlamsız olacaktır.
Anca k söz konusu olan b izler, bizim h a reketlerim iz ve amaçlarımız ise,
bunun ta m tersi doğ rudu r. Bu d u rumda değer ya rg ı l a rı uygundur. Biz sürek
l i değer yargıları veri riz. Bu doğa ve top l u m b i l i mleri aras ı nda b u l u n a n te
mel b i r farktır.
Son burj uva teorileri ne göre olg u l a m i l i ş k i n yargılar ile değer ya rg ı
l a rı bi rbi rinden oldu kça bağımsızd ı r; b i l i m başka bir şeyd i r, değer ya rg ısı
başka b i r şey; doğa b i l i mlerinde olduğu g i b i top l u m b i l i mlerinde de değer
yarg ıları yoktur.
1 50 Y U RT ve DÜNYA
lliSTiRi
TANITMA
TARTISMI
MARKSiST EKONOMi n ı nda çok önemli b i r işlevi de yerine geti
POLiTiK'DE ÜCRET riyor.
Çalışma, temel bir yapıt olma özelliğini
VE TÜRKiVE' DE ÜCRETLER
taşıyor. Bu yüzden , Ücret ve Tü rkiye'de Ü c
A. DORSAV, H. SAiT retler çalışmanının içerdiklerinden çok, ek
sikleri. üzerinde d u rma kta yarar var. Bir
Yakın zama nlarda, Türkiye'de faşizm bas boşluğu dold uruyor. Ancak çalışmada ko
k ı s ı n ı n yoğunlaştı rıldığ ı bir zamanda, bü layca dold u rulabi lecek bazı boşluklar va r.
yük burj uvazi. eski bir tezi yeniden günlük Bunla rdan birisi ve en öneml isi yıllara ait
siyasal tartışma platformuna get i rd i . Asl ı n- ü c ret ve ver i m l i l ik bil gileri . Böyle bir çalış
da buna, tartışma platfo rm una getirdi, de- moda önem l i bir eksiklik. A. Oorsay ve H .
memek gerek. B ü y ü k burjuvazi. esk i bir te- S a i t . yalnız 1 963 v e 1 972 y ı l larına ilişkin üc
zi. faşizmi yerleşti rme g i rişimlerinin bir pa r- ret ve veri m l i l i k bilgilerini veriyorla r. Ça
çası haline getirdi. Türkiye'de ücret a rtış- l ışmalarında, a ra y ı l l a ra ait bilgileri de ve
ların ı n enflasyonun temel nedeni old u ğ u n u , rebilecekleri anlaşıl ıyor. Ayrıca imalat sa
ücretlerin işgücü veri m l i l i ği nden daha hızlı neyiinin alt kollarında olmasa bile b ü t ü n ü
a rttığ ı n ı ileri sürd ü . Büyük burjuvazi n i n g ü - i ç i n ü c ret v e veri m l i l ik bilgilerini daha ö n
d ümündeki b a s ı n v e kalemler, bu tezi b e - ceki yıllara da uzatmak m ü m k ü n . Ücret ve
n imseyip yayd ı la r . verim l i l i k bilgilerinin uzun b i r dizi hal inde
Faşizmi yerleşti rme g i rişimlerinin yoğun- ortaya konması çok yara rl ı sonuçlar vere
laşması ile en flasyonun nedeninin ücret ar- bilecek. Türkiye'de siyasal baskı eğilimia
tışları olduğu tezin in birl ikte görünmesi rini, tek başına o l masa bile. ü c ret ve ve
roslantı sayılma m a l ı . Bu ikisinin birlik te rimi ilik karşılaştı rmalarıyla açıklamak m ü m
görünmesi, faşizmin temel amacı n ı n ne ol- k ü n . - Ü c ret v e verim l i l i k a rtışları v e bunla
d uğunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak olay- rın karşılaşt ı rılması, Tü rkiye' n i n siyasal
ların gel işimi, bilimsel sosyal istlerin de boş konjonktü rünü ı;ı çı klamada başlangıç nok
durmad ı ğ ı n ı gösterd i . B i l imsel sosyal istler te larından en önem l isi.
önce g ü n l ük yazında. sonra ayrıntılı i ncele- B u değerli çal ışmanın bütünü üzerinde
melerle ve burj uvazi n i n istatisti klerini k u l - şimdilik bu kadarla yeti n mekte yara r va r.
lanarak, yeniden ileriye sürülen bu tezi çü- Burada üzerinde durulabilecek daha önem
rütmede gecikmed iler. B i l i m Yay ı n l a rı ise, l i bir sorun görün üyor. A. Oorsay ve H. Sa
bu teze öldürücü bir darbe indirdi. A. Oor- it'in çal ışmas ı n ı n 1 06 ı n cı sayfasında Tab
say ile H . Sait' i n , «Marksist Ekonomi Po- lo 3 ile bu tabioyla i l g i l i bilgiler daha önem
l ilik'de Ücret ve Türkiye'de Ü cretle nı adl ı li soruna g i rebil mek için başlangıç no'k tası
çalışması. büyük b u r j uvazinin verimlilik ve işlevini görebilir. Sözü edilen tabloda, 1963
ücretlerle i l g i l i tez i n i derl i topl u bir biçimde ve 1 972 yılları için, imalat sanayiinin a l t
çürütüyor. B u açıdan A. Oorsay v e H. Sait' kolla rında verimlilik karşılaştırılması yapılı
in çal ı şması, bir boşl uğu doldurma s ı n ı n ya- yar.
54 YURT ve DÜNYA
tiyor. Ayn ı zamanda verimlilik kavramının rı. Seçme Yapıtlar. ücüncü Cil!, sayfa 422,
ne olduğunu bel i rtmek icin gerekli ip uc- Rusca) Strumilin, kullanım değeri (stoimost)
l a r ı n ı da veriyor. « Metaları bel li bir mesa-
yerine kullanım yararı (blago) gelimesini
fade taşımak icin gerekli birikmiş ve can l ı kullan ıyor. Sosya l ist ekonomide bell i bir sü
emek)) toplamı ve bu toplamdaki değişme- re Icin değer k u ra m ı n ı n işleyişine yer olsa
ler emek verimliliğini kavraya bilmek içi n bile değer kavra mı yerin i yarar kavra m ı n a
gerekl i iki öğe. D a h a a ç ı k sÇ>yleni rse şöyle:
b ı ra kıyor.
Emek verimliliği değer (değişim değeri) cin- Buraya kadar söylenenlerin bell i sonuc
s inden ölçü lemez. Anca k kullanım değeri ları olma l ı . Bunlardan ilki, kesimler a rası
cinsinden ö l ç ü l eb i l i r. Emek verim l iğindeki
veri m l i l i k düzeyleri n i n karşılaştırılmasının
değişme, bel l i bir kullanım değeri n i ya ra!- mümkün olmaması i l e ilgili. Çünkü kesim
mak için gerekli toplam emek-zamanı veya ler a rası kullanım değerleri karşılaştı rıla
belli emek-za m a n ı ile yara t ı l a n kullanım de-
maz. Bir kilo kauçuk ile bir kilo pam u k ip
ğerlndeki değişme olarak kavranabilir. Kul- liğin i n kulla n ı m değerleri karşılaştı rılamaz.
la n ı m değerine yaklaşmak ise ancak me- Ancak kesimler a rası veri m l i l i k a rtışları kar
taları fizik boyu t u ile ele almakla mümkün şılaştırılabi l i r. i kinci sonuc ise daha önem
o l u r. Kilometre, ton gibi. li. Bel l i m iktarda toplam emek. fiziksel ola-
Emek veriml i l i ğ i kavramı böyle ele a l ı n ı -
rak ifade edildiğinde, eskiden bir birim me
yor. Böyle ele a l ı n d ı . Ekim Devrimi'nden ta ü relirken daha sonraki bir zaman nokta
sonra Sovyetler Birliği'nde benzer bir tar- s ı nda ü c birim meta ü retiyorsa veri m l i l i k
!ışma ortaya çıktı. Sovyetler B i rl iği'nde sos- yüzde ü ç y ü z a rtmış demek. Ancak ü retilen
yolisi ekonom i n i n gel işmesine incelemele- meta fizik olarak ifade edil meyip değer c i n
riyle katkıda b u l u n a n ve a raştı rmalarındasinden ifade edildiğinde verimlilik a rtışı yüz
Partl çizgisinin şaşmaz b i r izleyicisi olara k de üc yüz olarak görülmeyecek. Çünkü ve
ortaya çıkan Stru m i l i n , 1 925 y ı l ı nda, Plano-
rim i i l i k a r t ı ş ı , her b i ri m metanın değerinin
voe Hozyaistvo dergisi nde, verim l i l i k kavra-
azalması anlamına gel iyor. Başka türlü ol
mı ve ölcülmesini ele a l d ı : « K elime n i n en
ması mümkün değ i l . Bu yüzden değer cin
genel ve aynı zamanda en doğru anlamın- sinden veriml i l i k a rtışı h i ç bir zaman ger
da emek verimliliği, belli zaman birimind e cek verimlilik a rt ış ı n ı yansıtmayacak. Dai
yaratılan ürün miktarı, yani fizik olarak lfa- ma eksik yans;tacak. Bu yüzden değer cin
de edilen kullanım yararı lle belirlenir». sinden verimlilik artış dizileri daima serma
(S. G. Strum ilin. Emek Veri m l i l iği Sorunla- ye sı nıfı lehine cal ışan bir ölçüt oluyor.
YALÇIN KÜÇÜK
------�o o o�------
n ı C H P'yi ancak bell i bir süre idare etti. 1 976) . Özyönetim konusunda bu yazıyı izle
Çünkü i şci s ı n ı fı ve emekci kitleler CHP' yen, somut bilgileri icermesi nedeniyle do
den ilerde idi. Ve bilinelenme h ızla yü ksel i v urucu n itelikteki i l k yapıt Drulovic'in Bil
yord u . B u kez sosyal izme almaşık yeni bir g i Yayınlarınca yayınlanan k itabı. Öze l l i kle
slogana gereks i n i m duyuldu. O da bulun özyönet im uygulamasını başından beri ya
d u : « Demok ratik Salı> . Hattô, bu, g iderek şam ı ş ve özyönetimin bir yönetim bicimi
dost söyleşilerinde «Demokratik Sosya olara k k u r u l u p uyg ulanması icinde yer al
l izm»e kadar gitti. Ne var ki boş slogan mış bir kimse ola rak. Yugoslav Komü n ist
lar karın doyurm uyor. Emekci kitlelerin is ler Birliği üyesi Drulovic'in soruna saygı
teklerini, gereks i n imlerini karşılamaya yet uya n d ı ra n bi r cesaretle yaklaşabi l mesi ki
m iyor. Onun icin boş sloganları n icini dol· taba bilimsel bir nitelik kazandırıyor. Sı
d u rmak gerekiyor. O l a n a k l a r ölçüsünde yeni nıf mücadeles i n i n h ük ü m s ü rdüğü bir dün
sloga n l a r bulmak, b u n l a rı ayrıntılandı rmak yada her yapıt mutlak bell i bir p ropaganda
kitlelere sunmak zorunluluğu c ıkıyor. C H P amacı taşıyor. Ama bu amacın gercek liğin
de bunu yapıyor. En s o n b u l u n a n slog a n : s ı n ı rl a r ı n ı zorlamaması gerekiyor. Aksi tak
Özyöneti m . Böyj e l i k l e «Demokratik Sol» d i rde propaga nda n ı n etki alanı ve dere
sloga n ı n ı n ici dold urulmaya calışıl ıyor. Üs cesi a zalıyor «Özyönetim>> adlı k ita pta da
tel ik bu kez sosyal izmi ilke olarak benimse doğal olara k propagandayı amaclayan bir
miş bir ü l ked e pratiği yaşan mış, yaşa nmak yan va r. Ama varola n bu özel l i k , M. Dru
ta olan ve yıllard ı r çarpıtılarak emperyal ist lovic'i, özyönetimin sorun l a r ı n ı d i l e getir
ü l keler tarafından anti-komünizm icin s ü rek mekten a l ıkoymamış. B u da k itabın özyöne
li malzeme olarak k u l l a n ılan bir slogan bu tim konusundaki öğreticiliğini a rttı rıyor.
lunuyor. Öyle anlaşıl ıyor k i kitlelerin geri
Artık rasgele kitap ok uma dönemi geçiyor.
sinden g ide gide, daha bircak slogana baş
Geemali de. Çünkü yirminci yüzyıl insan ı
vurulacak. Yenileri yaratılacak. Sırf bilim
za man acısı ndan cok s ı n ı r l ı . Hele kapitalist
sel sosyal izme a l ternatif olabilmek, bula n ı k
ü l kelerde, I nsan haya t ı n ı n ve doğal olarak
l ı k yaratabil mek icin. B u doğal. Hele soruna
insanın pervasızca harcan ı p g i ttiği bir dö
«sosyal demokrasi» acısından bak ı l d ı ğ ı n
nemde, her kitaP. bir gereksi nim karş ı l ı ğın
da c o k d a h a doğal. Ancak doğal olması bü
da okunma l ı . i nsan beyninde cevap a rayan
tün bunların nedenlerini bilmeyi, bilimsel bir
soruları azaltmak, bu soruları bell i bir sis
yöntemle incelerneyi engellemiyor. Genel
tematik i cinde cözmek icin okunmalı. «Öz
ve büyü k sözl erin a rd ı na sığ ı na rak, sadece
yönetim» kitabı da böyle bir gereksinimi ce
«herşeyin doğal olduğu» eleştirisi ni yapma
vaplamak icin okunmal ı . Özyönetimi k u ram
y ı h a k l ı göstermiyor. Tutarı ı ve kitleler acısın
sal ve pra tik sonuclarıyla bilmek icin okun
dan ikna edici bir eleşti rin i n ya pılması icin,
mal ı . C H P'n i n özyönetim'i i l e Y ugoslavya'
eleşti rilecek şeyin iyi bilinmesi gerekiyor.
nın k uramel iarının öngördüğü özyönetim
CHP'nin bugün i c i n sa rıldığı «demokratik arası ndaki celişkileri görebilmek icin okun
sol» ve «özyönetim» sloga n l a r ı n ı bilmek mal ı . Ve n i hayet. k u ramsal ola rak özyöne
icin, CHP'nin öngördü ğ ü özyönet i m ile, ör- tim ile p ra ti k te yaşanan özyönetim a rasın
nek a l ı n mak istenen, örnek alındığı ileri daki, celişkileri görebilmek icin okunma l ı .
)6 Y U RT ve DÜNYA
KURAMSAL PLANDA C H P ÖZYÖNETiMi iLE m ıyacoğını sav unuyor. l<opitol izmi bir sis
YUGOSLAVYA'DA ÖZYÖNETiM tem olarak mahkum ediyor görüntüsü için-
ARAS I N DAKi ÇELiŞKi : de. Ama bu sistemi n ve buna l ımlarının to-
h u m u o l o n ü retim araçları üzerindeki özel
Uyguloma bir yana. önce özyönetimi ku.
mülk iyet sorununu yani sistemin bel i rleyici
romsol planda e l e almak gerekiyor. Böyle
unsuru n u. özü n ü o tl ıyor. Böylece kapita lizme
ele a l ı n ı n ce do Yugoslavya'nın geliştirdiği
özyönetim ile CHP'nin ileri sürdüğü özyöne- karşı söylenenler onlamını yitiriyor. Ama M.
tim orasında niteliksel b i r fark l ı l ı k göze çar Dru lovic özyönetim çercevesinde bile mül-
kiyel soru n u n un o tlanmaması gereken bir
p ıyor CHP prog ramı nda özyönetim anlatı-
sorun old uğunu k uramsal olarak do olsa
l ı rken ü retim araciarı n ı n mül kiyeti konusu-
ortaya koyuyor
no hiç yonoşılmıyor. Adeta bu olanda hiçbir .
sorun yokmuş gibi, temeldeki sorun sessiz- ÖZYÖNETiM. ULUSAL SORUN VE CHP
ce geçiştiriliyor. Ancak özel ve kamu sek- Yugoslavya'da bugün a l t ı ulus va r. Dört
törünün yanında, hCl k ı n ekonomi k onlamda din, üc d i l , iki ollobe ile birlikte (s. 27) ; bun·
daha güçlü olmasını soğloğoyocoğı varsa- ların d ı ş ı nda, dok uzu önem l i , birçok etnik
yılan «halk kesimi» nden söz ed il iyor. Bunun g rup. Yugoslov özyönetimi k u ramsal ve p ro
d ışındo ü retim a raçla r ı n ı n m ül kiyeti konu- l i k planda belli eksikliklerine rağmen ul usol
sundo yeni hiçbi r şey yok. Oysa bu temel sorun konusunda oldukca adil ve cesur
konuda, uyguloma ne ol ursa olsun, hiç ol- adımlar a tmış. Federo tif tek bir devlet ço
mozso kura msal planda M . Drulovic adeta tısı al tında ul usları özgü rce birleştirebilmiş.
CHP'nin k uromcılorıno sesleniyor: Şöyle d iyor M. Drulovic:
«işçi ler ve onların kollek tivi teleri (ortak· «Coğ ı m ızdo ui usol sorun -ya l n ız sos-
l ı klorı) ça l ışı rken, k ullandıkları o roc· yol izmde ve tek bir ü l kenin kad rosu
ların sa hibi değild i rler. üstel ik, olamaz- içinde değil . uluslarorası ilişkiler plo-
lo r do . . . B u araçlar topl umun mal ıd ı r n ındo v e tüm d ü nya toplul uğu eşitliği
(propriete sociole) . Geeerl i deyimiyle pla n ı nda do- i nsan özg ü rl ü ğ ü n ü n ve
« hem kimsen i n değ i l , hem de herkesin- eşitl i ğ i n i n temel soru n u olarak kendi-
d i r» . . . n i göstermektedir.
«Yugoslovyo'do mül kiyet biçiminin sos Sosyol ist bir ü lkenin tüm ulusları için
yal mülkiyet old uğu bilin iyor . . . (s. 1 07) haklarda eşitlik ve gel işme özg ü rl ü ğü,
«Özyönetim sistem inde, işçi, ne ( bo· boşta gelen emredici bir güctür. U lus
zon iddia edildiği g ibi) bir hisse sohi lorının kendi yozgılorını kendilerinin
bidir, ne d e grup copında bir özel m ü l sapto masını (otodeterminosyon) gü
kiyet so hibidir. (s. 1 08) . . . vence a l tı na o l madı kton sonra; bir u l u
Böylece sorunun özü , Türkiye'de yap ı lmak sun « ben ş u olusum .. » diyebilmesini gü
istenen, en azındon bugünkü koşullarda vence al tına olmadıkton sonra, sosyo·
gidilmek istenen yol un özü açı kca görü l ü l izmden söz edilebi l i r m i ? Ekonomik ve
yor. Özyönetim Yugoslavya deneyi öne sü k ü ltürel eşitliği soğloyomozso, coğun
rülerek k itlelere sunulsa bile slogan ı n içi lukcu olmayı hoşgörür ve hegemonya
yine boştur. ya göz yumo rso sosyal izmden söz
ed ilebi l i r m i ? . . . (s. 1 80)
Yugoslovyo'do. kopitQiist ekonom i n i n te·
Drulovic'in bu görüşlerinin h er soruno
mel çelişkisi olon ü retimin topl umsol nite-
burj uva milliyetçiliği acısından bakonl a r icin
liği ile üretim aracia r ı n ı n özel m ü l k iyeti a ra-
pek de ıı ilgi çekici>) , «akta rmaya elverişli»
sındoki çelişkiyi, ü retim a raçla r ı n ı n kamu
gelmeyeceği açıktır
m ü l k iyeti biçim inde cözüm iemek üzere yola
cıkorak çeşitli sorunları çözmek icin öngö BiLGi DEPOSU OLARAK KiTAP
rülen ııözyönetim)) kavra m ı . CHP prog ram ı n · K itap, aynı zamanda bir bilgi deposu n i
do içi boşa l t ı la rak ben imsenmiştir. CHP' geri tel iğinde. i k i onlamda bilg i deposu. B i rin
kalmış ü l kelerin kapitalist yoldon ko l k ıno- cisi. ta rihsel bilgi. Yugoslov halklorının yüz-
1 58 YURT ve DÜNYA
hücresinin başdöndürücü bir karmaşık lojinin bugün icin yeterince bi lin meyen olon
lık düzeni i çinde çalışmasıyla iş görür. larını kormaşıkmış gibi göstererek malze
Her gün a l d ı ğ ı m ız küçüklü büyüklü ka me a ra masını gerek tirecek kadar zor ve
rorlo rdo hep bu s i n i r h ü crelerinin yol o ölçüde d e l<itleleri ikna etmeye elverişli
ları var. Ama. bu m i lya rların içi nde aca ol moyan bir yönetim biçimidir özyönetim.
ba hongisi ya do hongileri son sözü Buna karşı l ı k bilimsel sosyo list yöntem ve
söylemekted i r? Yersiz bir sorun işte ..• sosyo list ekonomi modeli hergün yeni bir
Çünkü, bu h ücreler o rasında hiçbir h i b i l i msel gerçekle sürekli gü çlenen ve do
yerarşi yoktur. ğada , topl umda ve insan düşüncesindeki
O halde belki özyönetim, karmaşıklık tüm ka rmaş ı k l ı kları ayd ı n l ığa kavuşturan
düzeyi yaşam ı n ı n ta kendisindeki zen bir yöntem ve modeld ir. Her karmaşı k ola
g i n l iğe yoklaşan bir toplum düzeni a ra yın kendi içinde bir düzeni ve yasaları ol
ma çaba sıd ı r. d uğ u n u kanı tlayan ve kanıtlamakta olan bi
Drulovic bunu sezmemize yardım et l im , h iyerorşiye karşı çıkocoğım derken dü
mekle çok önemli bir h izmeti yerine ge zensizl iği, kaynakların kötü k ullan ı m ı n ı yağ
tirmiş olma ktadı r.» (s. 22) leyen yaklaşımları acımasızca mahkum
M. Rocord'ın ikna edici olmak için biyo- ediyor.
YAVUZ CiZMEC I
------�ooo�-----
n ızca Len in'in d üş ünsel gelişiminde ve bir- yor. M arksist felsefe tarihi d üş üncesine şu
çok önemli eserinin yazımında böylesine önermaleri getiriyor: «Mantıkta düşüncenin
büyük bir yeri olmasından ileri gelmiyor. tarihi, toptan ve toplu olarak. düşüncenin
Marksist telseteye yaratıcı bir yakla ş ı m ın yasala rıyle düşümdeşmak zorundadır.ıı6 Di
ürünü olan ve gerçekl iğe. işçi sınıfının mü - yalektik, dünya hakkındaki bilginin son u
cadelesine ve Partini n politikasına sıkı sı- cu, toplam ı ve vargısıdır. Felsefe tarihi de
k ıya bağlı olan Defterler, bir insa n ı n kendi öteki bilim dalla rının tari h i n in sonucları
kişisel calışmaları icin tuttuğu notla r ol- n ı diyalektik olara k topariayıp özetlemali
makta n çıkmış. Marksist felsefenin baş eser- di r. Len in'in, insanlığın felsefi düşüncesinin
lerinden biri olmuş durumda. 1929'dan beri
çeşitli biçimlerde. birçok dilde basıl ıyor. ( 1 ) N.K. Krupskaya, Lenin'den Anılar,
Len in felsefede uzlaşmaz sınıfların ve ta- 2. kitap, Ankara, Odak Yayınlan, 1974,
rafların «üzerinde)) kalmayı a maclayan bur- s. 1 55.
j uva nesnelciliğine (objectivism) ve insan- (2) Türkçe çevirinin başlangıcında bü
l ı ğ ı n en iyi felsefi başarılarını nihilistce yad- yük bir bölümüne aynen yer verilen bu
sıyan relativizme ve öznelciliğe (subjecti- önsözün yazarı belirtilmemiş.
vism) karşı s ü rekli bir mücadeleyi temsil (3) V.İ. Lenin, Felsefe Defterleri, Çev.:
eder. Nesnel hakikatin varlığını. dolayısıyle Atilla Tokatlı, İstanbul, Sosyal Yayınlar,
onun felsefenin · tarihsel gelişi m i içinde kav- 1976, s. 4.
ranabilma olana ğ ı n ı reddeden relativizmin (4) a.g.e., s. 159.
tersine, Lenin'in yaklaşı m ı , felsefi bilginin, (S) V.İ. Lenin, Toplu Eserler, İngilizce
her bilimsel bi ı'gi gibi, yanılgı ları ve ha taları basım, c. 14, s. 357-58.
aşarak karmaşık ve cel işmeli bir yoldan (6) V.İ. Lenin, Felsefe Defterleri, Sosyal
gel iştiğinden, gelişme sürecinde de nesnel Yayınlar, s. 265.
1 60 Y U RT ve DÜNYA
ve on un en yüksek başa rısı olon d iyalektik te, Leni n 'de büyü k bi r açıklık kazanıyor: Le
materyalizmin incelenmesi ve geliştirilmesi n i n, bütün eserlerinde olduğu gibi, Felsefe
icin ileri sürdüğü kapsamlı progra m ı n oda Defterl eri'nde de tutarlı bir biçimde felsefe
ğ ı nda yer alan önerme ise şu: « Genel man de partizanlık ilkesini sürd ürüyor ve diya
tık ku ra rn ve kategorilerinin gel işmesi ve lek Ü k materyalizmle devrimci pratik a rasın
uyg ulanması acısından tasa rla n ı p yazılacak daki orga nik bağ ı gösteriyor.
bir d üşünce tarihi- vol i Ô ceq u'il fa ut! (iş Len in'in öneml i katk ı l a rından biri de
te gerekl i olan)ıı 7 Marksist diyalektik va nsıma k uram ı n ı ge
Len in'in telseleye en önemli katkıların liştirmiş olması. Ancak, burj uva filozofları
dan biri şurada ortaya ç ı k ıyor: Ma rksist di n ı n ve revizyonistlerln ileri sürdüklarinin ter
yalektiğin daha deri nl iğine i n celenmesi, ye sine, burada Marx ve Engels'in öğretilerine
ni içe r i kleri olan yasa ve kategorilerle zen daya n ıldığından, 18. yüzyıl materyal istleri
ginleştirilmesi, toplumsal gel işimin pratik nin kuramiarına göre büyük fark l ı l ı kl a r or
yönleriyle yirminci y üzy ıl bil iminin buluşla taya ç ı kıyor. Birincisi, insanı n gerçekte dün
r ı n ı n dyalektik olarak bireşti rilmesi (sentez yayı değiştirdiği sürece, dolayımsız pratik
leşti rilmes i ) . Lenin, Ma rksist diyalektik, man eylemi içinde vansıma söz konusu. «Pratik,
tık ve bilgi kuram ı n ı n birl i ğ i n i gösteriyor ve (teorik) bilginin üstündedir, çünkü sadece
d iyalektiğin özünü o l uştura n sorun üzerin 'evrensel olan'ın değil, aynı zamanda dola
de d u ruyor: Karşıtların birliği ve çatışması yımsız gerçeğin de üstün değerine sah ip
yasası . M utlak hakika t ile görel i hakikelin tinı .9
birliği, bilme (bilgi edin me) süreci n i n diya i k i n cisi. Lenin vansıma sürecine diyalek
lektiği, özellikle burada pratiğin oynadığı tik gel işme ilkElsi acısı ndan yaklaşıyor. Dış
rol , Lenin'in başl ı ca sorunları a rasında. d ünya n ı n insa n ı n bili ncine yansımasını,
Lenin'de diyalektik mantığın yaratıcı bi canlı, cok yanlı ve karmaşık bir süreç ola
çimde kulla n ı l ması nda «modelıı diye n itele rak ele al ıyor. Bilgi edinme sürecin i n , dü
nebilecek örnekler de bulabil lyoruz. Bir Kez şü ncen i n , öncesiz ve sonsuz olarak gerçek
Daha Sendikalar Ü zerine adl ı eserindeki şu l iğe yaklaşması old uğunu gösteriyor. Ona
parça örneğin: göre, yansıma. öncesi ve sonrası olmayan
«ilkin, bir nesne hakkında gerçeğe uy bir hareket içinde, cel işmelerin ortaya cı
gun bilgi edi nebilmek için, onun bütün yan kışı ve çözülüşü süreci içinde gercekleşiyor.
l a r ı n ı , bağ la n t ı l a r ı n ı ve 'dolayımları'nı ele «Hareketsiz değildir insan ı<avramları, sü
a lm a l ı ve i rdel emeliyiz. B u hiç bir za man rekli ha reket halinded i rler, birbirlerine ge
tümüyle başa rmavı umut edemeyeceğimiz çer, birbi rleri nin içine a karlar, bunsuz yan
bir şeyd ir, ama kapsa m l ı l ı k k ural ı yan ı l g ı sıtamazlar can l ı haya t ı . Kav ra m l a r ı n çö
lara v e ka tılığa karşı b i r g üvencedi r. zümlenmesi. incelenmesi. •onları kullanma
i k i n ci olarak, d iyalektik mantık, bir nes sana tı>> (Engels ) , kavramların hareketinin
nenin gelişimi, değişim i, ' kendin in-hareketi' bağla r ı n ı n . karş ı l ı k l ı birbirlerine geeişlerinin
i çinde ele a l ı nmas ı n ı gerektirir. i n celenmesini gerektirir daima » . 10
Üçüncü olarak . bir nesnenin eksiksiz 'ta Üçüncüsü, Len in'e göre, i nsa n gerçekl iği
n ı m ı ' insan deney i n i n tümünü icermek zo ona uymak, uyum sağlamak icin değil, d ü n
rundad ı r ; hem gerçeğe uyg u n l uğun bir öl y a y ı değiştirmek i ç i n yansıtıyor. Yansıtma
çütü, hem de i nsan istekle riyle a rasında,ki kendi başına bir son değil . insanın gerek-
bağla n t ı n ı n pra t i k bir göstergesi olarak. --------
------�oo o�------
1 62 Y U RT ve DÜNYA
daya nd ı rılmış. Çal ışmayı genişletecek genel yüksek öğrenim çoO ındakllerle, yüksel: öO
verilerden yararlanılmamış. Oc uzman tara renime kavuşabilenlerdir. Bu nedenle sına
fından yü rütülen a raştırma, duyu rmaya ve va g l renlerle ilgili böl ümün ayrıntılı özet
yorumlanmaya değer nitelikted ir. Iernesine g itmedik. Ancak bu kadernede or
Anket ça l ışmasında, 1 974-75 döneminde taya çıkan ilginç sonucları gözden kaçır
üniversitelerarası g i riş s ı navına katılan 230 mamak amacıyla sınavı kazanonlarla liglll
bin öğrenciden 1 66 bininin cevabı değerlen verilerde bu il işkiyi gözön ü nde tuttuk.
d i rilebilmiş. Anket başl ı ca, adayların geldik Araştırmada yüksek öğrenim adayları ba
leri coğrafi alan, önceki okul, geli r d u rumu, kımından kı r-kent ayrımı da Incelenmekt e ·
baba mesleği , aile yapısı, sı nava giriş sa dir. Ancak tanım karışıklığı nedeniyle b u
yısı, g i rmek istediği öğrenim dalı vb. konu ay rıma yaptığımız değerlendirmede y e r ver
ları kapsamakta. medik.
Araştı rmanın bulguları ve yorumları Iki
BAŞLlCA SONUCLARlN ÖZETI
ana bölümde toplanarak sunulmuş : sınava
g i ren öğ ren cilerin nitel ikleri. ve s ı navı ka - Gelir ve Sınav Kazanma Olasılığı
zanan öğrencilerin nitelikleri. Bulg uları özet Sı nav kazanma olasılığı gelir arttıkça yük
lerneden önce konuyla i l g i l i bi rkaç sayısal selmektedir. A raştı rmaya göre 4000 ve da
a ç ı klama yararlı olacak. ha yüksek gelir g ruplarında s ınav kazanma
1 974-75 döneminde üniversitelerarası see olası l ığı, en düşük gelir grubuna göre üç
me sı navına 230 bin öğrenci katılmış. Sına defa daha fazladır.
va katılan öğrenci sayısının bu yıl 309 bin Sı nava g i renierin % 1 7'sl 1 000 TL. den
(gerçek adaylar bu sayının % 1 0-15 altın az gel ir g rubundan, % 3.8'i 6000 TL. den
dadır) . gelecek yıl bu say ı n ın 350 bin ola fazla gelir g rubundandır. Kazananların Ise
cağı h esaplanmakta . % 5.8'i lik gruptan, % 1 8.4'ü son grup
tandı r.
Buna karş ı l ı k ün iversitelerarası gı rış s ı
navı kapsamı içinde v e d ışındaki tüm yük - Baba Mesle(jl ve Sınav Kazanma
sek öğren ime aynı yıl yapılan kayıt toplamı Olasılığı
60 bin'in altında. Sınavla kaydolanlar ise A raştı rmaya göre serbest meslek men
% 16 dolay ında. Gelecek yıllarda ün iversi supla rının cocukl·arı yüksek öğrenime g i r
telerarası g i ri ş sınavı lle ligili k u rumla ra me yön ünden en yüksek bir olasıllığa sa
her on adaydan biri seçilecek. h iptir. Memurların ve sanayicilerin çocuk
incelemen in yapıldığı yıl yüksek öğrenim ları bu grubu izlemekted i r. (Türkiye yüksek
ku rumlarındaki toplam öğrenci say ısı 264 öğrenim sınavını kazanma ortalaması % H !,
bin. Demek ki bundan böyle d ışardakiler serbest meslek % 22, mem u r % 20, sana
içerdekilerden çok olaca k ; ün iversitenin her yici % 19). Buna karşılık k ı rsal kökenl i öğ
hangi bir sınıfına kayıtlı , üniversitede oku rencilerin sınav kazanma olasıl ığı % 8, iş
yan toplam öğrenci say ısı o yıl ün iversite ci kesiminin % 12 dir (geçerken buradaki
birinci s ın ıfa başvuran öğrenci sayısının a l işçi tan ımımn geniş olduğu da bel i rtilme
t ı n d a kalacak. l id i r.)
Araştı rmanın. 'sınava girme' ve 'sınavı ka- Kesimler a rasındaki bu fa rkl ılık, s ınava
zanma' ana böl ümleri içinde sun ulduğu be- g i rebilma olayı ile birlikte bakıldığında ger
lirtilmişti. Kuşkusuz yüksek öğren i m için sı- ceğe daha yaklaşık bir görünüm kazanmak
nova g i rme olayı olgunun ya lnızca bi r par- tadı r. örneğin son haftaki meslek itibariy
casıd ı r. Y üksek öğren i m s ı navına girebil - l e çiftcilerin oranı % 66 olduğu halde. s ı
rn e k icin önce il kokula g i rebilmek, ortaoku- nava g i renler içinde çiftçi çocuklarının oranı
la girebilmek, l iseye girebilmek gerekir. Son- % 24'tür. Meslekler ve sı nava g i renler Ili
ra da bütün bunlardan mezun olabilmeye ba riyle bir hesa plamada, bir ciftci çocu!)u
yetecek olanaklara sahibolmak gerekir. Yan nun sınava g l rebilme olas ı l ığı 1 puan alındı
yana kon up karşılaştırılması gerekenler, ğında, sanayici kesimden gelenlerin s ı nava
------�0 0 0·-------
166 Y U RT ve DÜNYA
GENEL VE TARIMSAL
KOOPERAT i FC i L i K
1 68 YURT ve DÜNYA
Yalnızca örgütlendi rmiş olmak icin örgüt- Mülayim. bir alanda «becerikli, ihtisas sa-
lendi rmek amacıyla kooperetil k urma gö- h i bi, kapitalist bir müteşebbis özel bir iş
rüşü karş ı s ı nda «pes» ediyoruz. !etme kurm uşsa» (s. 1 57) orada kooperatıf
Toprak konusundaki bu görüşler, ikti- k u rmaya gerek görmez. «Tarım kooperatifi
dara aday denilen C H P' n i n a k ı l danışma- ile kapital ist özel işletme» arasında fark
n ı ndan geldiği için önem taşı makta ve üze- bulmaz. (s. 1 57)
rinde durul maktad ı r. Bu görüşlerin etkile- Tarı msal kooperatifciliğin temel i lkeleri
diği C HP'den umut olarak söz etmenin yan- ele alın ırken de tüm i nceleme dar bir gö-
l ı şl ı ğ ı n ı d üşünmek gerekmez mi? rüşe dayandırılır. Sözgelimi, demokratik yö-
ÖTEKi TUTARSIZLIKLAR netim ilkesinin yalnızca Batıdaki koopere-
Kitapta ki tutarsızl ık lora ilişkin başka ör- liflerde old uğunu bel i rtirken (s. 63,) bu ko-
nekler verelim. n uda sosya list ül kelerin aşırı öl çüdeki li-
Yazar. koope ratifiere e·konomik a mac dı- lizi i kierini görmezden gelir. Anca k . bir yan
şında h iç bir amac yüklemez: «Bu arada dan da kooperatıf demok rasisini aksatan
bel i rtil mesi ve unutulmaması gereken önem- uyg ulamaların pek önemli olmad ı ğ ı n ı be
li bir konu da, koopera tifierin esas itiba- I i rtrnek icin cırpı n ı r (Bu ç ı rp ı nmalar icin
rıyla ekonomik amaçlarla k urulmuş örgütler bkz.: s. 39�-401 )
old uğud ur . . . Bütün ekono m i k işletmeler g i - ECEViT'E GÖRE MÜLAY i M
bi, kooperetil de ekonomik sonucları eko- Kitabın arka kapağında Bülent Ecevit'in
nomik yol lardan elde etmeye çalışı r.)) (s. 78) Ziya Gökalp Mülayim icin söyled iği ş u söz-
Toplumsal işbirl iği ruhu aşılama, toplu lere yer veril miştir: «Ziya Gökalp M ülayim,
ha reket. karş ı l ı k l ı daya n ışma bilinci, top- böylesine geniş çapl ı bir d üzen değişikliği
lumsal bil inelenme gibi gercek kooperatif- ni, her yönü ile i n celemeye ve anlatmaya
çiliğe ilişkin konula rda. yazara göre koo- her ba kımdan yetkili değerli bir bilim oda
peratitin hic bir Işlevi olmama l ıd ı r. mıdır. Yal nız tarım ekonomisi alanında de-
M ü layim'in kooperatifçileri aşırı bireyel ğil. kooperatifcilik a l a n ı nda ve tarım kesi
ve cıka rcı kişilerd ir: « B i r koopara tilin orta- minin vergilendiril mesi konusunda da Tür
ğ ı olan bir kimse. şahsi hesaplarını yapar kiye'nin önde gelen uzmanlarından biridir.»
ve ona göre hareket eder. Koopemtifte kal- CHP senatörü sayı n M ü layim, kitabının
mak işine geldiği sürece orada kalır. i şine 366-377. sayfaları nda. ABD'de cenazenin en
gel mediği za man ayrı l ı r. Herkes bu şek il- ucuz fiyatla kald ırı lmasını sağlamak icin
de düşüneceğinden, ortakların hepsi icin k urulan «Cenaze Kald ı rma Kooperatifleriı) n i
şahsi ekonomik yarar old u kca kocperatil incelemekted i r. isterseniz. biz d e b i r «Si
ayakta d urur. ya ra r olmadığı zaman ise da- yasi Cenazeleri Kald ı rma Kooperatifi» k u-
ğ ı l ı r.)) (s. 79) ral ım.
RlDVAN KARALAR
--------o o o�------
MATERYALiST BiLiMLER TARiHi
D. SERNAL
J.
Ülkemiz okurlarına daha önce Marx ve vee Bilimler Akademilerinin yabancı üyesi
Bilim1 a d l ı yapıtı ile tanılılan ü n l ü ingiliz d i r. Yapıtları orasında B il im i rı Sosyal iş l evi
,
bilim adamı J .D. Sernal'in bu kez asıl bü ihtiyaç Özg ürlüğü, Yaşamın Fizi ksel Temeli;
yük cal ışması Türkçeye çevrild i : Ma terya 19. Yüzyılda Bilim ve Sanayi, Savaşsız Bir
list B i l imler Tarihi. Dünya ve Hayatın Kaynağı en başta gelen
Sernal 20. yüzy ı l ı n yetişti rdiği en buyük leridir.
bilim adamlarından biridir. ingiltere'de üst- Dilim ize Materyalist Bilimler Tarihi ola-
lendiği önemli görevlere ek olarak Sovyet-
ler Birliği, Macaristan. Polonya, Romanya, 1) J.D. Berna! Bilim ve Sosyalizm Ya
Bulgaristan , Cekoslavakya, Almanya ve Nor- yınları Ankara 1965 ve 1974.
1 70 Y U RT ve DÜNYA
zor bir uğraştır, « Ü C haftada tamam l aya- bilimin elde ettiği sonuclar encok kôr ama
cağ ı m ı umuyord um, şi mdiden onun ikisi ka- cını desteklemek üzere sermaye sınıfının
dar yıl vaktimi aldı. Bilimin 't arihteki yeriy- emrine sunulmaktad ır. Öte yandan , kapita
le ilgili sorunların neler olduğunu daha ye- l izmden sosyalizme geçiş cağı ola rak ni
ni anlamaya başl ıyorum» d iyor Sernal (Cil! telendirilen günümüzde gerek kapitalist ve
1 , sayfa 9, Önsöz) . gerekse sdsyal is t ülkelerde yarı n ı n toplu-
Ne var ki yazarın bu ca bası boşa gitme- m u n u n yaratılmasında b i l i m i n ·büyük katkı
m iş ve yapıt, bilimin tarih icindeki yeri, top- ları ol m akta ve üretici gücleri doğrudan et
l umsal gelişmeyle i l işkisi konus u nda önem- kilemektedir. Bilimin gelişmesi, sosyalist ül
li bir boş l u ğ u doldurımuştur . Yapıt, bilimin kelerde bütün engellerden k u rtulduğu icin
gelişmesini « büyük adamları mı c büyük keşif- daha h ızl ı olmakta d ı r.
leri» ne bağlayon efsanenin eleştirisiyle baş
Bilim adamlarıyla, bilim adam ı ol mayan
lomokto. bilimsel ilerlemenin asıl nedeni lar a rası nda bir düşünce orta k l ığı gerektir.
nin b i l i m l e topl umsol gelişme orasındaki B i l i m adam ı n ı n sosyal sorunlara; yönetici
karşı l ı k l ı etkileşim olduğunu göstermekte ler, işçiler ve h a l k ı n da bilimsel çalışmalara
ve bilimin gelişmesinin bel i rleyici öğes i n i n , giderek artan oranlarda katılabilmeleri icin
bilimle ü retim a rasındaki i l işkiler old uğunu
gerekli şartlar ol uşmaktadır. Bilim, agi t i m i n
ortoya çı karmaktadır. Bernol'e göre bil imin yaygınlaştırı lmasıyla, sanayi va ü retim sü
gel işmesinin izlediği yolun ticaret ve sano
reçlerinin her aşamasında, hatta ev yaşa
yinin gelişmesin i n yoluyla cokışmosı ; gü m ı nda zeka denemeleri n i n ve pratik yen il ik
nümüzde de yer yüzündeki toplam bilim
lerin yara t ı l mas ı n ı sağlaya rak halka male-
adamları soy ı s ı n ı n onda dok uzundan faz di lmelid i r. Bilim adamları n ı n b i l i m i n uygun
lası n ı n bir d üzine kadar köm ü r · yatağı ve bir biçimde geliştiril mesini ve uygulanma
o kadar başkent ve sanayi ken t i çevresinde
s ı n ı konu edinen halka açık tartışmalar dü
topl a n m ı ş ol ması bir rasiantı değildir. Bi
zenlemelerin i n ve ortaya. bir takım öneriler
l i m i n gelişmesinin s ı n ıfsal niteliği gözden
koymalarının artık zamanı gelmiştir. Bu yol
kacırılmamalıdır. Yeni bir sınıfın i ktidara
la savaş tehl ikeler i önlenebil i r, k ı t l ı k l a ra
y � nelmesi sırasında olduğu gibi üretim iliş
son veri l i p topl umsal refah artırılabilir. Dün
kilerinin hızla değiştiği za manlarda, bu sı
ya bil imden bunları beklemektedir.
nıfın zeng i n l i ğ i n i ve iktidarını artt ı ra n ü re
tim yen i l i kl eri özellikle gü ndeme g i rer ve Berna! kitabında savunduğu görüşleri
b i l i m i n ö n ü ne ileri a t ı l ı m yolları a ç ı l ı r. Böy kendi yaşam ı nda uygulayan bir kişid i r. Ba
le bir s ı n ı f bir kere d u rum u n u sa{Jiama baO rı Ş kampa nyası n ı n en önde gelen mücade
Iad ı k ta n sonra , ve yen i bir rakip sın ıfın ona lecilerinden biridir. Bu ca.J ışmalarıyla 1 953'
kafa tutmasını önliyebilecek kadar gücünü de Lenin Barış Armağa n ı' n ı haketmiştir. Da
koruduğu sürece, herşeyin olduğu gibi kal ha sonraki y ı l l a rda da t ut um uyle bil i m ada-
ması onun cıka rınadır: o zaman teknikler m ı olma soruml u l u{J u n u n gercek anlamını
gelenekselleşir, bilim geriler. ortaya koyan ca n l ı bir örnek olmuştur.
B i l imsel ilerlemen in en önemli ve verim Di l i m ize cevrilmesini sevinele karşıladığı
l i dev i rleri s ı n ı fsal fark l ı l ı kların bir ölçüde
mız bu eseri özell ikle, hôlô çağdışı bi r dav
olsun ortadan kald ı rı ld ı ğ ı devirler olmuştur.
ron ışla topl umumuzdan kopuk, soy ut, bur
Rönesans başlangıcı i talya'sında, büyük juvazinin bilim a n layışına hapsolarak ken
devrimin Fransa'sında, ondokuzuncu yüzyıl di «fildişi kuleleri ni» yaratmaya özenen ba
Amerika'sında ve farklı ve daha gercek bir zı bilim adamlarım ızın okumalarını ve bi
anlamda bug ü n ü n Sosyal ist C u m h u riyetlelim adamı olarak toplumsal sorum l ulukla
rinde durum böyled i r. rını bir kez daha gözden geçirmelerini öne
B i l im adamı ister kabul etsin ister etme ri riz.
sin bilim planlanma ktad ır. Kapital ist sistem
de bu planlama tekellerce denetlenmekte ve NECDET BULUT
1 72 YURT ve DÜNYA
ve biz bunu yadırgam ıyoruz. Ama yazarın pitalist sistemde işçiler varoldukları toplum
da göstermeye çalıştığı gibi, olaylar ve top- sal sistemlerde ezilen ve sömürülen sınıf
l um sal gelişim k işilerin i radesi ile belirlene- olma kon umu bak ı m ı ndan birbirine benze
meyeceğinden yaza rın kalemi de işçi s ı n ı- mektedir. Ancak bu benzerlik, her dönemde
f ı n ı n s ı n ı f mücadelesinin düzeyini belirle- ezen ve ezilen sın ıfların birbiriyle i l işkisi ;
yemez. söm ü rü biçim indeki benzerl i k alanına gölü-
Kita b ı n bütün ünden a macın ne olduğunu rülmemel idir. Köleci sömürü, tarihte tanı
bulmak kolay değil. Herşeyden ön ce eği- nan i l k sömürü olmakla birlikte, en acımasız
tim, p ropaganda · ve a j i tasyonun birb i rine söm ü rü ola rak da bilinir. Topl umların ta ri
karıştırılmış old uğunu söyleyebili riz. Kita p- hi. o dönemden bu yana d üz bir çizgi izle
ta; kapita lizmin ve palranların kötü olduğu ; memiştir. Topl umların gel işim sü reci ndeki
tarih i n çeşitl i dönemlerinde ezilen sınıfla- farkl ı l ı kl a rı kabul etmemek, bu süreci me
rın d urumları karşılaş t ı r ı l a ra k sonuçta bun- kan i k ve diyalektik determi nizm ile izah
ların hiç de biribirinden fa rklı olmad ığı an- etmek demektir.
latılmaya ça l ı şıl ıyor. B u n u n la i l g i l i göze bo
işciiere, « basi tleştiril miş bilimsel gerçek-
tan bir kaç örnek vermek gerekirse: «Peki,
lerı> a ktarılırken bu basitleştirme yaza rı is
fabrika sah i bi patronlar, işverenler yani ka-
temese de önem li . teorik hatalara götü rü
pjtalistler işçilerle birl ikte ça ılşırlar m ı ?»
yor. H ele bu çaba resimle re, şernala ra ve
diye sorul uyor. Verilen cevap, «patronlar iş -
formüllere vansıyınca d u rum daha da kö
çilerle beraber çal ışmazlar. işçiler gibi kol
gücü ha rcamazla r , göz nuru, al ı n teri akıt- tü leşiyor. Örneğin yazar feodal topl umda
mazlar.» işeilere patronların « beleşci » ol- s ö m ü rü ora n ı n ı hesapl ıyabiliyor (!)
duğunu ispatlamek gereksiz bir çaba. Fab 3 gün
rikadaki g ü n l ü k yaşamda patronların ne «Sömürü ora n ı = --- x ·1oo = % ı oo
yaptığı ve ne yapmadığı gayet iyi bilinir. 3 gün
Ü retim sürecinde patronların yerin i sapta-
mak istiyorsak, o zaman da bunu bil i msel Feodal toplumda serller % 1 00 ora n ı nda
olarak yapma l ıy ız. Patronların bazı durum- sömürülüyordu» (sayfa 60)
larda fabrikaları n ı yöneterak ü retim süreci -
Basitleşti rmeler böylesine ilginç katkılar
ne « k a t ı l ması>> olgusundan, elbette patran
kaza n c ı n ı n çalışmanın ürünü, haklı bir ka veriyor. Kitabın 35. sayfasında üst yapı ve
zanç olduğu (') sonucuna va rılamaz. a l tyapı il işkileri şamalario gösterilmiş. Ge
rek şema, gerekse ardından gelen açıkla
Diğer bir örnek: « . . . bir kişi aynı işin ya
malar. topl umların tarihi geliş i m i n i düz bir
p ı m ı na gönüllü olara k değil de, köle gibi
mantıkla ele al ıyor. Tarihin her döneminde
kamçı zoruyla, ya da ağa zoruyla ya da
topl um sal i l işkiler; o dönemde yaşa nılan
ücret kaza nma zoruyla katı l ı rsa . . . » . işç ile
ekonomi k il işkiler tara fı ndan bel irlen ir. An
re. tari h i n çeşitli dönemlerinde, ezilen sı
cak. toplum sal gel işimde, ekonom i k ilişki
n ı fl a r olarak kölelerle. serflerle d u ru m u n un ,
benzed iğini anlatmak, bunlarla farkla rının lerin bel i rleyiciliği mekanik bir tarzda ele
pek de önemli olmadığını söylemek; yarar a l ınamaz. Çünkü topl umsal gel işim ekono
sız olması bir yana doğru da değildir. Top mik maddec i l i kle açıkl anamaz. Üst yapın ı n ,
l u m l a r ı n ta r i h i n i n s ı n ı f mücadeleleri olması a l t y a p ı üzerindeki etkileri göz önüne a l ı n-
doğrusu. tari h te ezen ve ezilen sı 11 ı fları n nı azsa ya da ü retim ilişkilerinin bel i rleyici
d urumla rın ı n hep aynı olduğu anlam ı na rol ü a ba rtı l ı rsa; toplumsal bili nelenme ve
gelmez. bir ü retim il işkisinden daha ileri bir üretim
Gerçekte köleci s istemle birli kte toplum- il işkisine geçmek için siyasi m ü cadele, po
la r ezer. ve ezilen, sömü ren ve söm ü rülen l itik örg ü t l enme zorunlul uğu i nka r edilmiş
sınıflar olara k böl ün'm üşlerd i r. Köleci sis - ol u r . Bu düz mantık 71 . sayfada yine orto
ternde köleler. feodal sistemde serfler, ka- ya çıkıyor:
Biliyoruz ki, kapitalist sınıf feodal toplu kitlelerin sayısal varlı�ı kapital izmin gelişi
mun bo� rındo filizlenir. Ancak bu gercek mi ile ortaya çıkan işgücü talebinin üstün
bizi feodal topl umda yer o la n egemen s ı n ıf dedir. Plonsız, onarşik, üretici gücleri yete
ların her zaman kapital ist toplu mda kapita rince h ızlı geliştirmeyen kapital ist sistem
listler haline geldi�i son ucuna götürmeme işsizli�ln de anasıdır. Kapital istler isteseler
l idir. Çünkü burj uvazi yen i toplumda yeni bir d e istemeseler de kapitalist sistem topl um
sın ıftır. Bir ü retim biçimi nden ötekine ge da işsizliğin nedenidir. işsizler ord usunun
ciş egemen sı nıfların kendi leri n i yeni sömü d urumu ve n icell�i. kapitalizmin gelişimine,
rü yöntemlerine uyd u rmalarıyla gerçekleş bunalımiarına göre de�işlr.
mez. Ü lkeden ü l keye farkl ı l ık l a r göstermekle Resimlerneler konusu nda iki kück örnek
birlikte eski sömürücülerin büyü k bir böl ü yeterince fikir veriyor. Kitabın 96. sayfasın
mü egemen konumlarını kaybeder, yerlerini daki sömürüyü anlatmak icin konan ve 1 56.
yeni bir s ı n ı f a l ı r. sayfada Türkiye'nin bağ ı msız bir ülke ol
Basitleşti rmelerle ilgili örneklernelere de mad ı ğ ı n ı ispatlamek için .konan yazılı resim
vam edel im: « Ü retim ise tükettiğimiz bu ler bu konuları kötü bir şekilde karikatürize
ürü nleri o rtaya cıko rmaktı r.» (sayfa 16) Bu etmekten başka bir anlam taşım ıyor.
tanımlama, ü retim ve tüketimin birbir i n i kar Gelel im basitleştirmeden do�an teorik
şılıklı etkilemasini göstermesi bakımından hataların dışında yazarın temel kon ularda
do� rudur; çünkü, i htiyacların ortaya cıkma k i yanılgılarına:
s ı n ı ve tüketim tarzı n ı ü retim bel i rler. Ama « Köle sahipleri ayrıca köleleri daha faz
tekel kavra mları en net biçimde koymak la söm ü rmek icin kafadan birkaç tane tanrı
gereklidir. «Üretim kavra m ı ; hem ü retim sü uyd u rd ular. Tan rıların taştan heykellerini
re;clerinin kendilerini. hem de ü retilen şey yaptıla r, totem, put, d i n , deyip köleleri da
lerin da1jıtım, değişim ve tüketimini içerir.» ha fazla ça l ıştı ra biirnek ve onların sesleri
(A. Spirkln, O. Yakhat Diyalektik ve Tarihi nin ç ıkmamasını saı:Jiamak icin köleleri bu
Materyal izm, sayfa 1 45) taştan heykellerle, putlarla korkutmaya ca-
«Yedek işci ord usu» üzerine söylenenler l ış t ı la r. Dinleri, s ı n ı f eşitsizliğinin teminatı
de bilimsel olmaktan uzak. Bu kavra m ı n ka- olarak kullandıla r.» (sayfa 50 5 1 )
pitalist sistemin temelde subjektif faktör Yazar d i n i n o rtaya cıkışı konusunda son
lerden bağımsız işleyişi çercevesinde acık derece il kel ve yanlış bir anlayışa sa hip.
lanması yer i ne «herşeyi ayarlayan», « işsiz insa n l ı k tarihinde d i nin ortaya çıkışı insa
i nsan kü tlesi» ya ratan patran tablosu çizi n ı n doğa karşısında güçsüzlük duygusundan
l iyor. « işleri öyle ayarlarlar ki. herkes iş sa kayna kla nmaktad ır. ilkel toplumda insanlar,
hibi olamaz. Çünkü herkes iş sahibi o l u rsa col ışırla rken ve yaşamak icin mücadele
ücretler yü ksel i r . . . Onun icin kapita l istler ederlerkan kend ilerini çevreleyen dış güçle
hep işsiz insa n kitlesi yara t ı rlor. Köylerde, r i n ne olduğunu da o nlamaya uğraşmışlor
kasabolarda. şehirlerde, büyük bir yedek iş d ı r. ilkel topl um insa nları sellerin, yangın
ci ordusu iş isteriz diye bekler.» Gerçekte ların ve doğal a fetierin karşısında caresiz
yedek sanayi ordusu patronların i radesi ile kalmışlardır. i n san ı n doğa karşısında duy
yarotıl moz. Bu olgu kapital izm i n kocı n ı l maz d uğu güçsüzlük duygusundan kaynaklanan
bir son ucud ur. Çünkü, topl umda kapital iz dinsel duygular sonradan bu güçsüzlük d uy
m i n gelişimi hızla d iğer sın ıfların mülksüz gusunu sürdüren bir faktör olmuştur. Böyle
leşmesi ve yoksullaşmasına yol acar ve bu ce egemen sınıflar elinde dünyanın bilimsel
174 Y U RT ve DÜNYA
olarak tan ı nması n ı engelleyen dinler, sömü o zamanın toplumsal sistemi yeterince de
rülen sın ıfları baskı altında t utma işlevi rin bunalım içinde değildl ve köleler bu
görmüştür. düzenı değişti recek örgütlükte, güçte de
Sermaye birikimi üzerine söylenenler de ğillerdi. B u n u n ici n gerekli objektif koşullar
bilimsel sosyalizme cok yabancıdı r: «Kısa· yoktu. B unalım içinde olan Roma Cumhuri
ca söyleyel i m ; Sermaye n i n temel inde sö yetinin köleci devleti Idi.
m ü rü . fetih, korsa n l ı k . hayd utluk, tala n , h ı r «Türkiye ba ğımsız b i r ülke m idir?» başlı
sızlık yatar.» (sayfa 7 1 ) « işte sermaye yu ğı a l t ı nda 1 53. ve 1 54. sayfalarda Türkiye'
karıdaki anlatt ı ğ ı m ız gibi haklı. namuslu nin emperyalizme bağ ı m l ı olduğu incelen·
olmayon yolla rla. kan ve ateş ile birikti.ı m iş. Burada yabancı ş i rket isimleri. acenta
(sayfa 73) Sermayenin birikimi hayd utluk, adları. radyo rekla mları sayılarak, Türkiye'
talan. h ı rsızl ık. korsa n l ı k yani tek kelime nin emperyalizme bağımlı olduğu değil, Tür
ile zor ile izah edilemez. H ı rsızl ık. hayd ut· kiye'de çok soyıda yabancı şirket olduğu
l uk , kon ve ateş özel m ü l kiyet! yaratmaz. gösterilebil m iş. Bir ülkede yabancı firmala·
Sadece özel mül kiyete el değişti rtir. ilkel rın bulunması. üslerin olması o ülkenin em
birikim s ü recinde önemli bir yer t u tar. Ser peryal izmle ilişkisi olduğunu gösterir. Ancak
maye birikimi ekonomik kaynakla rıyla acık· emperyalizmle olan bağımlılığı bu şekilde
l a n m a l ı d ı r. i l kel topl uluğun dağılmasına yol açıklamak. bu bağımlığın bel irişini. gelişme
açan ve s ı n ıfların ortaya çıkmasına yol acan sini yeterince ciddiye almamaktır. Türkiye
özel m ü l k iyet kurumu, emek ü rü n lerinin ki kapitalizmi emperyalizmle bütünleşmiştir.
şisel tüketim icin değil. değişim icin üre Yabancı emperyalist tekellerin Türkiye'de
tilmesin i n yani meta ü retiminin bir sonucu acentalar bulund urmasından öteye «Türkiye
dur. Ü retim ve değişim süreci zorunlu ola kapitalizmi bir sistem olarak kapital ist d ü n
rak za man içi nde ü retim araciarının tek bir y a ile ekonomik, teknolojik, mali pol itik ve
s ı n ı f ı n e l i nde birikimine yol açmıştır. askeri bağı m l ı l ı k il işkileri içinde büt ü nleş
Yazar. köleci topl umda Spartaküs isyan ını miştir.» Türkiye'nin bağımsızl ığına kavuşma
•serüvenci» bir a nlayışla ele alıyor. « M.Ö. sı da, bazı yabancı firmaların ve askeri üs
74 yıl ı nda Spartaküs adlı köle peşine binler lerin kaldırılması ile sı nırlı değildir. «Türkiye
ce köleyi tak ı p dağa çıktı. Dağda 60.000 ancak kapital ist-emperyalist i l işkiler a ğ ı n ı n
kişilik bir k uvvet meydana getirdiler. Roma d ı ş ı n a bir d a h a geri dönmernek üzere cıka
i m paratoru bunlarla başa cıkarnadı ama bil irse» gercekten bağımsız olabilecekti r.
köle sah i bi efendiler. kendilerine karşı mü Son olarak «Geri bıraktırılmış ü l keler (ör
cadele eden insanla rı böl ü p yeneceklerini iyi neğin Tü rkiye'de)» sözü üzeri nde kısa ca d u
biliyorlard ı . Bugün işeileri Alevi · Sünni, Si· ra l ı m . Geri bırokt ı rı l m ış kavra mı bilimsel bir
vaslı . Kayserili. diye. parcalayıp söm ürü dü· kavram değild ir. Geri b ı rakmak, ileri gitmek
zenlerini devam ettiriyorlarsa. Sparta küs'ün gibi terim ler. kapitalizmin d ü nya ölçeğinde
kuvvetlerini de Gol'li Roma 'lı diye parcala eşitsiz gelişim yasasını gizlemek icin kulla
d ılar. Spartaküs'ün önderl iğindeki kölel'er, n ı l ır. ic dir.ıamiği. sınıfsal yapı ve il işkileri
birbirlerini yemekten efendilerini yenernedi a rka plana iten d ışsal « b ı rak tı rılmışlık• kav
ler ve yeni ld iler.» (sayfa 56) ramı yerinde değildir. Sanayinin ileri ya da
Spartaküs isya n ı M.Ö. 74 - 71 ta ri hlerin- g ııri ol ması kapitalizmin eşitsiz gelişiminin
de oldu. Bu isya n ı n iki tarihsel önemi var - d ü nya copı nda geçerl il iğinin, Iç ve dış fok
d ı r : Biri kölelerin emeği üzerine k u r u l u top- törle rin bü tünsel etkisinin bir sonucud ur.
l umsal d üzene önem l i bir darbe indi rmesi,
TiB YAYlNLARI «iŞÇi DiZiSi»
d iğeri özg ü rl ü k için mücadele geleneklerine
büyük katkısı olmas ı . Ancak Spartaküs is Bu dizi « Pa h o l ı l ı k ; Türkiye'de Sınıflar; işci
ya n ı n ı n . Roma kölecileri tarafından bastı Hakları ve Grevı başlıkları alt ında dört bro
rılması. yaza r ı n yazdığı «Asteriks Serüveni» ş ü r olarak çıktı. Broşür;erde başlı klar iki ya
gibi olmamıştır. Bu isya nın olduğu tarih lerde da daha fazla kişinin karşılıklı diyalogları
1 76 YURT ve DÜNYA
işçiler ve özellikle de sanayi işeileri üre- icin politik örgütlenmenin zorunlulu(junu
tim faal iyetinde bulunurken kapitalizmin bir beli rlemeden işeilere sömürü edebiyatı yap
sömürü sistemi olduı;junu zaten kavramak- mak; işçilerin kendilii:jindenci eğilimine bo
tod ı r. Ekonomik ve sendikal mücadelesinde yun eğmek t i r. Bilimsel sosyol istler geniş yı
kapitalist sömü rünün temelinin üretim oroc- ğı nloro yönelik çolışmolorındo iki temel on
lorı n ı n mülkiyeti n i n potronloro, kopitolistlere loyışlo hareket ederler:' B i ri, işçi ve emekçi
ait olması olgusuna dayand ı ğ ı n ı gör- y ı ğ ı nları n ı n biline düzeylerini y ükseltmek.
mekted i r. d iğeri, ekonom ik, pol itik ve ideolo j i k müco-
Ancok işçiler. ü retim sürecindeki gözlem- delenin bütünsel l i ğ i n i sağlamak. Ancak böy
leri ile işçi s ı n ı f ı n ı n bili mine. bil imsel sos- le bir anlayış ve cobo tutarlı l ı ğ ı , portililiı;ji
yolizme voromozlor. işçi s ı n ıf ı n ı n kendisi n i gerektirir.
ve topl u m u sömü rüden k u rtorobil mesi için, Vere bileceğimiz üçüncü sonuc şudur: Bre
bilimsel sosya l izmi bil mesi ve kovromosı. ş ü r ça l ışmaları nda işçi sın ıfı ha reketinin
onu maddi bir güc haline getirmesi gerekir. dünya ve Türkiye'deki mücadele deneyim
O halde, işçilere yönel ik broşü rler bu onla- ler i nden yara rlanmak zoru n l u l u ğ u vard ı r.
yışlo ele a l ı norak yoz:lmak zorundadır. Çünkü işçi sınıfı sadece bilgili olmak için
Buna bağlı olara k hemen ortoya çıkan değil, başarılı ya da başarısız mücadele
bir sonu c do; işeilere yönel i k broşürlarin deneylerinden yorarlanora k dethedebile
sosyolist h a reketin ü rünü olması gereğidir. cekleri koskoca bir d ünya için» mücadele
Sosyalizm hedefini göstermeden, bu hedef etmek üzere bilgili olmak zorundad ır.
REŞAT KADAYIFCILAR
------�0 0 0-----
180 Y U RT ve DÜNYA
gereken bir açı klamayı daha ileriye erte- l ikte var oldukları eserlerin içinden, yani
leyerek, saptamakla yetinir. Bu insanlar ro- bir anlamda, hayatın zengin karmaşıkl ıOı
manlardan öykülere. bir öyküden bir başka ici nden çekip c ı ka rmaya calışmasından
öyküye, kimi zaman adları bile deı::J i ştiril- doı::Jd u.
meden geçerler. Bir yerde eksik kalan on
«Hayatı en zengin yerinden yakala• di
lara ilişkin bir olay. bir anı, bir başka yerde
yordu Sevgi Soysal . «sana verilmiş arma
tamam l a n ı r. Yaza r ı n kendisi bu insanlar üze-
ı::J a nların en güzeli olan hayatın yeterince
rinde d üşünmeyi ne kadar ertelese de, on- karşılığını ödedin mi?» Henüz ödememişii
lar. dör:ıüp dönüp gel i rl er, a k l ı na tak ı l ı rlar.
tümünü, ama kuşk usuz ödüyord u.
*
Anma amacı taşı mayan. soğukkanl ı , ince
Sevgi Soysa l ' ı n , kısa ömründe. herhalde leyici olmaya yönelen böyle bir yazıda bu
onun da cok daha kısa bir bölümünde ya tür sözler uygun düşmüyor belki. Ama daha
şad ığı insanlar bunlar. B u yazı onla r ı n en uzun süre bu gereği duyocağız. Bundan
önemli yanları üzerinde düşünmeyi a mac kaçınmak mümkün görünmüyor. Çünkü Sev
l ı yord u . En büyük eksikliği de. onları. bir- gi Soysal yazamayacak artık.
MESUT ODMAN
------�0 0 0------